DÖNEM:
22 CİLT: 113 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
73 üncü Birleşim
9 Mart 2006 Perşembe
İ
Ç İ N D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Oturum BaşkanlarInIn KonuşmalarI
1.- TBMM Başkanvekili Nevzat Pakdil'in,
İstiklal Marşımızın Mecliste kabul edilişinin 85 inci yıldönümünde, marşımızın,
Türk Milletinin topyekûn onurunu temsil eden en önemli millî mutabakat metni
olduğunu ifade eden konuşması
B) GündemdIşI Konuşmalar
1.- İstanbul Milletvekili Ahmet Sırrı
Özbek'in, Beykoz Çocuk ve Göğüs Hastalıkları Hastanesinin kapatılıp, tüm
kadrosu ve mevcutlarıyla Süreyyapaşa Göğüs ve Kalp Damar Hastalıkları Eğitim ve
Araştırma Hastanesi bünyesine nakledilmesi sonrasında yaşanan sıkıntılar ile
Beykoz İlçesindeki orman köylülerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması
2.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet
Yılmazcan'ın, hâkim ve savcılarımızın çözümlenmiş olan sorunları ile henüz
çözüm bekleyen bazı sorunlarına ve bu konuda alınması gereken tedbirlere
ilişkin gündemdışı konuşması
3.- Bursa Milletvekili Faruk
Anbarcıoğlu'nun, doğu ve güneydoğuda vatanî görevlerini tamamladıktan sonra
terhis olan bazı askerlerin yaşadıkları psikolojik problemlerin tedavi edilerek
onların topluma kazandırılması için rehabilitasyon ve rehberlik çalışması
yapılmasının önemine ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî Savunma Bakanı
Mehmet Vecdi Gönül'ün cevabı
IV.-
ÖNERİLER
A) DanIşma Kurulu Önerİlerİ
1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma
saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş
ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici
Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S.
Sayısı: 305)
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve
Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
3.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 4
Milletvekilinin, Türk Tabipleri Birliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 35 Milletvekilinin,
23.1.1953 Tarihli ve 6023 Sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanununun 3224 Sayılı
Yasa ile Değişik 60 ıncı Maddesinin Birinci Fıkrasının Değiştirilmesi Hakkında
Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu
(2/672, 2/604) (S. Sayısı: 1069)
4.- Değişik Adlar Altında İlave Ödemesi
Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli Personele Ek Ödeme Yapılması ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1171) (S. Sayısı: 1103)
VI.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YazIlI Sorular ve CevaplarI
1.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
emlak komisyonculuğu hizmetleri çerçevesinde yapılan denetimlere ilişkin sorusu
ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/12182)
2.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in,
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu kanun tasarısı taslağına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Nimet ÇUBUKÇU'nun cevabı (7/12007)
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat
15.00'te açılarak beş oturum yaptı.
Oturum Başkanı ve TBMM
Başkanvekili Nevzat Pakdil, kadının Türk toplumundaki yerinin önemini;
cumhuriyet dönemiyle birlikte yeniden ivme kazanan kadın haklarıyla ilgili
düzenlemelerin, bugün, Yüce Meclisin de gayret ve azmiyle pozitif ayırımcılık
noktasına geldiğini; 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü, Parlamentoda onları temsil
eden bayan milletvekillerinin huzurunda kutladığını ifade eden bir konuşma
yaptı.
Gaziantep Milletvekili
Fatma Şahin,
İstanbul Milletvekili
Güldal Okuducu,
Dünya Kadınlar Gününe;
Erzurum Milletvekili Ömer
Özyılmaz, Tevhidi Tedrisat Kanununun kabul edilişinin yıldönümüne,
İlişkin gündemdışı birer
konuşma yaptılar.
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
3 üncü sırasında bulunan,
Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S.
Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon
raporu henüz gelmediğinden;
1 inci sırasında bulunan,
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/278, 1/1034) (S. Sayısı: 17 ve
17'ye 1 inci ek),
2 nci sırasında bulunan,
Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin (1/277) (S. Sayısı: 1079),
4 üncü sırasında bulunan,
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısının (1/1030)
(S. Sayısı: 904),
5 inci sırasında bulunan,
Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 4 Milletvekilinin, Türk Tabipleri Birliği
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili
Kemal Kılıçdaroğlu ve 35 Milletvekilinin, 23.1.1953 Tarihli ve 6023 Sayılı Türk
Tabipleri Birliği Kanununun 3224 Sayılı Yasa ile Değişik 60 ıncı Maddesinin
Birinci Fıkrasının Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/672, 2/604) (S.
Sayısı: 1069),
Görüşmeleri, ilgili
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;
Ertelendi.
6 ncı sırasında bulunan,
Bankacılık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/1160) (S.
Sayısı: 1078), görüşmelerini müteakiben, kabul edilip kanunlaştığı açıklandı.
7 nci sırasında bulunan,
Değişik Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli
Personele Ek Ödeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/1171) (S. Sayısı: 1103),
tümü üzerinde bir süre görüşüldü.
9 Mart 2006 Perşembe
günü, alınan karar gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 22.08'de
son verildi.
Nevzat Pakdil
Başkanvekili
|
Harun
Tüfekci |
|
Yaşar
Tüzün |
|
Konya |
|
Bilecik |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
Türkân Miçooğulları
İzmir
Kâtip
Üye
No: 98
II.- GELEN KÂĞITLAR
9 Mart 2006 Perşembe
Raporlar
1.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ile 73 Milletvekilinin; Tütün
Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun; Sigarayla
Mücadele Yasasında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ile Adalet Komisyonları Raporları (2/555, 2/377) (S.
Sayısı: 1109) (Dağıtma tarihi: 9.3.2006) (GÜNDEME)
2.- Manisa Milletvekili Ufuk Özkan ve 7 Milletvekilinin; Petrol
Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37
nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/671) (S. Sayısı: 1110)
(Dağıtma tarihi: 9.3.2006) (GÜNDEME)
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.00
9 Mart 2006
Perşembe
BAŞKAN:
Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 73 üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere
başlıyoruz.
III.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Oturum BaşkanlarInIn KonuşmalarI
1.- TBMM
Başkanvekili Nevzat Pakdil'in, İstiklal Marşımızın Mecliste kabul edilişinin 85
inci yıldönümünde, marşımızın, Türk Milletinin topyekûn onurunu temsil eden en
önemli millî mutabakat metni olduğunu ifade eden konuşması
BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, önümüzdeki 12 Mart Pazar günü, İstiklal Marşımızın Türkiye Büyük
Millet Meclisinde kabul edilişinin 85 inci yıldönümüdür. İstiklal Marşımız,
bilindiği gibi, Türk Milletinin topyekûn onurunu temsil eden en önemli millî
mutabakat metnidir. Bütün yokluk ve sıkıntılara rağmen, düşmana karşı verdiği
ve kazanılması imkânsız görünen istiklal mücadelesinden galip çıkan Türk
Milletinin maneviyatının, kahramanlığının bir ürünüdür ve Mehmet Âkif'in
kaleminde tecellisini bulmuştur.
Sayın milletvekilleri, İstiklal Marşımızın
şairi merhum Mehmet Âkif, bilinen şair ve edebiyatçı kimliğinin yanında, fen
adamı, yönetici, gazeteci, eğitimci, mütefekkir, hatip ve nihayet, Kurtuluş
Savaşını yöneten Gazi Mecliste milletini temsil eden bir milletvekilidir.
Mehmet Âkif'in düşüncelerini ve İstiklal
Marşımızın ulusumuz için önemini gerçekçi ve yararlı bir şekilde
değerlendirebilmemiz, toplumsal açıdan millî değerlerimize sahip çıktığımızı ve
bu konularda birlik ve beraberlik içinde olduğumuzu gösteren önemli bir
kriterdir. Mehmet Âkif'e ve İstiklal Marşımıza gösterilen saygı, ulusal
değerlere gösterilen ve gösterilecek saygıyla eş anlamlıdır.
Bugünkü Meclisin bir üyesi olarak,
İstiklal Marşımızın Gazi Mecliste kabul edilişinin 85 inci yıldönümü
vesilesiyle, merhum Mehmet Âkif Ersoy'u, millî mücadeleyi başlatan ve ona bütün
varlıklarıyla kendilerini adayan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah
arkadaşlarını bir kere daha rahmet ve minnetle anıyorum.
Saygıdeğer arkadaşlarım, gündeme geçmeden
önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz, İstanbul Beykoz Çocuk
Göğüs Hastanesinin kapatılması ve Beykoz orman köylülerinin sorunları hakkında
söz isteyen, İstanbul Milletvekili Ahmet Sırrı Özbek'e aittir.
Sayın Özbek, buyurun efendim.(CHP
sıralarından alkışlar)
B) GündemdIşI Konuşmalar
1.-
İstanbul Milletvekili Ahmet Sırrı Özbek'in, Beykoz Çocuk ve Göğüs Hastalıkları
Hastanesinin kapatılıp, tüm kadrosu ve mevcutlarıyla Süreyyapaşa Göğüs ve Kalp
Damar Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi bünyesine nakledilmesi
sonrasında yaşanan sıkıntılar ile Beykoz İlçesindeki orman köylülerinin
sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması
AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, İstanbul'un en önemli yerleşim merkezlerinden
birisi olan Beykoz İlçesinde yaşayan vatandaşlarımızın çok önemli sorunlarını
Yüce Mecliste dile getirmek üzere huzurlarınızdayım; Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Nedir bu sorunlar; nüfusu 300 000'in
üzerinde olan Beykoz'daki 140 yataklı Beykoz Çocuk Göğüs Hastalıkları Hastanesi
kapatılıp, tüm kadrosu ve mevcutlarıyla Süreyya Paşa Göğüs ve Kalp Damar
Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi bünyesine nakledilmiştir.
Sayın milletvekilleri, bu hastanede 2005
yılında 32 000 kişiye poliklinik hizmeti verilmiş, 300-400 arasındaki hasta da
yatarak tedavi görmüştür. Bu hastane, göğüs hastalıkları, özellikle de verem ve
astım konusunda uzmanlaşmış doktorlarıyla yıllardır yöre halkına ve İstanbullulara
hizmet etmiştir. Şu anda Beykoz'da bulunan 2 adet çocuk doktoru bu hastanede
görev yapmaktadır. Sağlık hizmetlerini vatandaşa en yakın, en kolay ve en ucuz
yollarla, en kaliteli biçimde sunmak amaç iken, bu hastanenin ıslahı,
yenilenmesi, modernleştirilmesi, hatta Beykoz-Çubuklu'da bulunan eski itfaiye
binasının tadilatı sonucu buraya nakli mümkün iken, İstanbul için bir hayli
uzak sayılacak bir mekâna taşınmasını anlamak ve onaylamak mümkün değildir.
Yoksul Beykoz çocuklarına ve halkına büyük bir haksızlık yapılmıştır.
Çocukların çabuk, iyi ve ucuz tedavi imkânları ellerinden alınmıştır.
Değerli milletvekilleri, Beykoz'da
mülkiyet, tapu ve imar sorunları büyük bir dert olmuştur. Yıllardır
kendilerinin yaptığı ve oturdukları evleri bir türlü kendilerinin olamamıştır,
tapularını alamamışlardır. Onlarca yıldır oturdukları evlerinin emlak
vergilerini belediyeye ödeyen Beykozlulara beş on yıllık ecrimisil ücretleri
defterdarlıkça tahakkuk ettirilmiş ve her Beykozlu 5 ile 10 milyar arasında
değişen ödeme emirleriyle karşı karşıya kalmışlardır. Bunu, hangi hukukla,
hangi adalet inancıyla izah edeceğiz; anlamak mümkün değildir.
Bunun yanında, tapusunu alanların da başka
sorunları vardır. Beykoz İlçesi ve köylerinin önemli bir kısmı SİT alanı olarak
ilan edildiğinden, Beykoz halkı evlerinin en küçük onarımını yapamazlarken,
işyeri ve dükkânlarına ruhsat alamazlarken, İshaklı ve Alibahadır Köyleri
Muhtarları altı yıldır okullarını yapamazken, diğer köylüler evlerinin
damlarını aktaramaz, ahırlarını dahi yapamazken, hemen yanı başlarında,
yollarının kenarlarında, Beykoz'un en güzel ormanlık alanlarında, Boğaz'ı gören
tepelerinde, ormanlar ve doğa tahrip edilerek yapılan ve fiyatları milyon
dolarlarla ifade edilen binlerce villa, onlarca plaza nasıl oluyor da
yapılıyor?! Beykoz halkı şunu soruyor: Biz garibanlara uygulanan hukuk başka,
zengine, parası olana uygulanan hukuk başka mı?! Hani Anayasadaki "herkes
kanun önünde eşittir" ilkesi?! Fakir fukara diye diye iktidara gelen
AKP'liler, ilk fırsatta zenginlere payanda oldular demektedirler.
Değerli milletvekilleri, Beykoz'da
uygulanacak Kentsel Dönüşüm Projesiyle amaç birilerine rant temin etmek
değilse, Beykozluların hak ve hukukları korunmalı, kesinlikle mağdur
edilmemelidirler. Ayrıca, Beykoz orman köylüsüne geçimlerini sağlamak için
hiçbir alternatif yaratılmadan, sıralı kesim yasağı getirilmesi, köylüyü ciddî
geçim sıkıntısına sokmuş, işsizleştirmiş, yalnızlaştırmış ve
fukaralaştırmıştır.
Değerli milletvekilleri, Beykoz geçmişte
işçi kentiydi, şimdi yoksul kenti olmuştur. Mevcut fabrikaları, hastaneleri
kapatılan Beykoz, Boğaz ve orman manzaralı konutlar ve plazaların yapımı için
ideal bir arazi rantı merkezi olmuştur. Bu ranta göz dikenler, Beykozluların
sorunlarını çözdürmeyerek, her gün yeni sorunlarla yüz yüze bırakarak, Beykoz
halkını, Boğaz'dan, ormandan, doğadan uzaklaştırmaya çalışıyorlar. Kısacası,
Beykoz halkına "siz gidin, biz gelelim" diyorlar. Biz, buna, asla
izin vermemeliyiz ve vermeyeceğiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İstanbul'a sevdalı olmak, İstanbul'un tarihine, doğasına, kültürüne ve insanına
sevdalı olmaktır; ama, İstanbul'un, dolayısıyla Beykoz'un arazi rantına
sevdalıysanız, bu sorunlar her gün daha da derinleşecektir.
Beykoz'da yaşayan vatandaşlarımızın
sorunlarının ilgililer tarafından dikkate alınıp çözülmesi dileğiyle, Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özbek.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Beykoz
konaklarından da bahset!..
MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ (Manisa) - Zamanı
bu kadar uygun kullanan bir milletvekiline ilk defa rastlıyorum.
Sayın Başkan, teşekkür edin; zamanı çok
güzel kullandı milletvekilimiz.
BAŞKAN - Doğru, zamanı özenle kullandığı
için Sayın Özbek'e teşekkür ediyoruz; ama, Sayın Özbek devam etseydi de
konuşmasını kesmeyecektim, dinleyecektim yani sonuna kadar.
Gündemdışı ikinci söz, hâkim ve cumhuriyet
savcılarımızın sorunları hakkında söz isteyen Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet
Yılmazcan'a aittir.
Sayın Yılmazcan, buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
2.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, hâkim ve savcılarımızın
çözümlenmiş olan sorunları ile henüz çözüm bekleyen bazı sorunlarına ve bu
konuda alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması
MEHMET YILMAZCAN (Kahramanmaraş) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hâkim ve cumhuriyet savcılarımızın çözümlenen
ve çözüm bekleyen problemleri hakkında görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış
bulunuyorum; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
adalet mülkün temelidir. Adaleti gerçekleştirecek olan yargı herkes için
lazımdır. Hukuk devletini gerçekleştirmenin en önemli unsurlarından birisi olan
yargı teşkilatına gereken imkânlar sağlanmalı ve gereken saygı ve özen
gösterilmelidir.
Bu cümleden olarak, üç yıllık AK Parti
İktidarı zamanında yargıya yapılan yatırımlardan bazı örnekler vermek
istiyorum. İstanbul'un Avrupa yakasında oturan hâkim ve cumhuriyet savcılarımız
için 132 adet lojman alınmış olup, bu bölgede oturan ve görev yapan hâkim ve
cumhuriyet savcılarımızın lojman ihtiyacı tamamen karşılanmıştır. İstanbul'un
Anadolu yakasında görev yapan hâkim ve cumhuriyet savcılarımızın lojman
ihtiyacının karşılanması için arsa satın alınmış olup, proje çalışmaları devam
etmektedir. İstanbul-Üsküdar'da Abdullahağa Yalısı Kültür ve Turizm
Bakanlığından alınmış olup, restorasyon çalışmaları yapılmaktadır. Bu bina da,
hâkimlerimize hâkimevi olarak hizmet verecektir.
Diyarbakır'da görev yapan hâkim ve
savcılarımız için 50 adet lojman satın alınmıştır.
Üç yılda 29 adet, kimlikli ve kişilikli
adalet sarayı hizmete girmiştir. 22 adet adalet sarayı açılışa hazır hale
getirilmiştir. 20 adet adalet sarayının inşaatı devam etmektedir. 25 adet
adalet sarayının proje çalışmaları devam etmektedir.
İstanbul'un Anadolu yakasında 360 000
metrekare kapalı alanı olan adalet sarayı ihale safhasındadır. İstanbul'un
Avrupa yakasında 250 000 metrekare kapalı alanı olan adalet sarayının proje
çalışmaları halen devam etmektedir. İstanbul'un Bakırköy İlçesinde 90 000
metrekare kapalı alanı olan ek adalet sarayı inşaatı tamamlanmak üzeredir.
Kahramanmaraş'ta 42 000 metrekare arsa
üzerinde 25 000 metrekare kapalı alanı olan adalet sarayının ihalesi 19 Ocak
2006 tarihinde yapılmış olup, yakında temeli atılacaktır. Afşin İlçesinin
adalet sarayının ihalesi yapılmıştır. Göksun İlçesi adalet sarayının proje
çalışmaları devam etmektedir. Andırın ve Elbistan İlçelerinin adalet
saraylarının yapılabilmesi için arsa tahsis çalışmaları devam etmektedir. Bu
tahsis çalışmaları tamamlandığında, bu ilçelerimiz de adalet sarayına
kavuşacaklardır. Pazarcık İlçesinin adalet sarayı hizmete girmiştir.
İstanbul'da Adlî Tıp Kurumuna yeni bir
bina yaptırılmış olup, mayıs ayında hizmete girecektir. 46 000 metrekare
arsası, 20 000 metrekare kapalı alanı olan bu bina için 10,5 trilyon Türk
Lirası harcanmıştır.
Çeşitli bölgelerde adlî tıp kurumları
kurulmuştur. Bu kurumlara son model teknik aletler alınmıştır. Böylelikle, suçu
ve suçluları Avrupa Birliği normlarına uygun olarak tespit etme imkânı
doğmuştur. Adlî Tıp Kurumu Başkanı Kemalettin Kurt'un önderliğindeki bu
çalışmalar neticesinde Adlî Tıp Kurumu, Avrupa Adlî Bilimler Topluluğunun 53
üncü üyeliğine seçilmiştir.
Sadece, İstanbul'daki bu yatırımların maliyeti 1 katrilyon Türk Lirasıdır.
Tüm yurtta açık cezaevlerinin sayısı artırılmaktadır. İstanbul'da 16 adet
cezaevi inşaatı devam etmektedir. Bunlar tamamlandığında tutuklu ve hükümlüler
daha sağlıklı ve Avrupa standartlarında bir binada cezalarını çekeceklerdir.
Cezaevlerine 19 adet spor tesisi
yaptırılmıştır. Ankara-Ulucanlar Cezaevi kapatılıp, Ayaş'a yeni yapılan
cezaevine nakledilecektir. Tutuklu ve hükümlülerle daha iyi diyalog kurmaları
ve onların insan haklarına saygı göstermeleri için yurdumuzun dört bir yanına
eğitim merkezleri kurulmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Yılmazcan,
konuşmanızı tamamlayınız.
MEHMET YILMAZCAN (Devamla) - Bunlardan bir
tanesi de Kahramanmaraş'tadır.
Hâkim, savcı, noter ve avukatların
akademik bir eğitimden geçirilmesi için Ankara'nın en güzide yerinde 150 000
metrekare arazi üzerinde Adalet Akademisi hizmete girmiştir.
9 300 hâkim ve cumhuriyet savcımızın her
birine laptop dağıtılmıştır. Tüm adliyelere 20 000 masaüstü bilgisayar dağıtılmıştır.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Gündemdışı
konuşmaya bakanımız cevap veriyor!
MEHMET YILMAZCAN (Devamla) - UYAP projesi
büyük ölçüde tamamlanarak adaletin daha süratli işlenmesi sağlanmıştır. Hâkim
ve savcılarımızın görev yaptıkları fizikî mekânları, görevlerinin mehabetine
uygun, kimlikli ve kişilikli bu binaları çok kısa zamanda ve çok düşük
maliyetle yaptıran Adalet Bakanımız Sayın Cemil Çiçek'e ve Teknik İşler Daire
Başkanı Sayın Haydar Çiftçi'ye ve diğer teknik personele teşekkürü bir görev
sayıyorum.
Tüm başsavcılarımıza ve büyükşehirlerdeki
adalet komisyonu başkanlarına ve bölge
idare mahkemeleri başkanlarına araç tahsisi tamamlanmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yargı mensupları büyük bir iş yükünün altında ezilmektedirler. İnsan Hakları
Evrensel Beyannamesinin 10 uncu maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6
ncı maddesi hâkim bağımsızlığı ve teminatını, hukuk devleti olmanın önşartı
olarak kabul etmiştir. Bu kurallar, Anayasamızın 90 ıncı maddesi uyarınca
içhukuk hükmü niteliğindedir.
Hâkim bağımsızlığı ve teminatı, hâkimlere
tanınan özel ayrıcalık olmayıp, kişilerin adil yargılanma hakkının bir
güvencesidir. Adil yargılanma hakkı da Anayasanın 38 inci maddesi uyarınca
kişilere tanınan temel haklardandır.
22.12.2005 gün ve 5435 sayılı Kanunla
hâkim ve cumhuriyet savcılarımıza birer derece verilmiştir.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Atış serbest mi?! 8
inci dakikaya girdi…
BAŞKAN - Tamamlayacak Hocam.
MEHMET YILMAZCAN (Devamla) - Böylece,
kıdemlerinde ve maaşlarında iyileşme sağlanmıştır. Ancak, Avrupa Birliği
ülkeleriyle kıyaslandığında ülkemizdeki hâkim ve savcıların 10 misli az sayıyla
10 kat fazla davaya bakmak zorunda kaldıkları görülecektir. Bu durum, hem yargı
mensuplarını yıpratmakta hem de iş kalitesini olumsuz etkilemektedir. Yargı
mensuplarının yaptıkları işin mahiyetine göre aldıkları maaş ise içler
acısıdır.
Avrupa Etkin Yargı Komisyonunun 10 Aralık
2004 günlü raporuna göre bazı ülkelerdeki hâkim ve yüksek mahkemeler
hâkimlerinin ortalama yıllık maaşları şöyledir:
Avusturya, hâkim 28 146 euro, yüksek
yargıç 110 698 euro.
İrlanda, hâkim 108 092 euro, yüksek hâkim
188 389 euro.
İtalya, hâkim 33 352 euro, yüksek hâkim
108 885 euro.
Portekiz, hâkim 32 272 euro, yüksek hâkim
77 583 euro.
Macaristan…
BAŞKAN - Sayın Yılmazcan, lütfen,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
MEHMET YILMAZCAN (Devamla) - Hemen
bağlıyorum Sayın Başkanım.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) -
Rakamlar güzel Sayın Başkan, söylesin!
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Sayın Başkan,
bakan vekilimiz konuşsun; serbest, süresiz!
MEHMET YILMAZCAN (Devamla) - Macaristan,
hâkim 17 239 euro, yüksek hâkim 33 695 euro.
İngiltere, hâkim 167 672 euro, yüksek
hâkim 265 960 euro.
Türkiye, hâkim 9 600 euro, yüksek hâkim 22
800 euro.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Hükümet
istifa etsin; bu rakamlar ne ya?!
MEHMET YILMAZCAN (Devamla) - Bu tablo
karşısında, hâkim ve savcılarımız ile adliye personelinin maaşlarının bir an
önce görevlerinin mehabetine uygun bir seviyeye getirilmesi gereğini
takdirlerinize arz ediyorum.
Hâkim ve savcılarımız, kendi özel
kanunları olan 2802 sayılı Kanuna göre değil, 270 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname, 457 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı, 631 sayılı Kanun, 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununa göre maaş almaktadır.
BAŞKAN - Sayın Yılmazcan, 2 katına ulaştı
süreniz; lütfen…
MEHMET YILMAZCAN (Devamla) - Hemen
bağlıyorum efendim.
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET YILMAZCAN (Devamla) - Bir an önce,
bu dağınık düzenlemeden vazgeçilerek hâkim ve cumhuriyet savcılarımızın maaş ve
tazminatlarının kendi özel kanunları olan 2802 sayılı Kanun kapsamına
alınmasında zaruret vardır.
Bu düşüncelerle, hepinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yılmazcan.
Bizler de, savcı ve hâkimlerimizin hak
ettikleri özlük haklarına bir an önce kavuşmalarını temenni ediyoruz.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
gündemdışı üçüncü söz, terhisleri sonrasında bazı askerlerin yaşadıkları
psikolojik problemler hakkında söz isteyen, Bursa Milletvekili Faruk
Anbarcıoğlu'na aittir.
Sayın Anbarcıoğlu, buyurun efendim. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
3.- Bursa
Milletvekili Faruk Anbarcıoğlu'nun, doğu ve güneydoğuda vatanî görevlerini
tamamladıktan sonra terhis olan bazı askerlerin yaşadıkları psikolojik
problemlerin tedavi edilerek onların topluma kazandırılması için rehabilitasyon
ve rehberlik çalışması yapılmasının önemine ilişkin gündemdışı konuşması ve
Millî Savunma Bakanı Mehmet Vecdi Gönül'ün cevabı
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu konuşmayı, doğu ve güneydoğuda askerliğini yapan
binlerce gencimizin derdine derman olabilmek adına yapıyorum; Yüce Meclisimizi
ve milletimizi saygıyla selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.
Birçok ülkede olduğu gibi, ülkemizde de
askerlik yapmak zorunludur. Her Türk genci, zamanı geldiğinde ve şartlar
oluştuğunda askerlik görevini icra etmek zorundadır. Zorundadır; ama, askere
gidecek gençlerimiz hem de onları o yaşa kadar büyütüp yetiştiren anne ve
babalar, bunu zorunluluk olarak değil, şerefle yapılacak kutsal bir görev
bilmektedirler. Hatta, sakatlıktan ve özürden dolayı askere gidemeyen
gençlerimiz, kendi yaşıtları askere gidip geldikten sonra bile, uzun yıllar,
vatana ve millete olan kutsal görevi yerine getirememenin ezikliğini
yüreklerinde hissederler. Yiğitlerimiz askere uğurlanırken, kınalar yakılır,
davullarla, zurnalarla, halaylarla gönderilirler, koçlar kesilir ve kanından
askerlerin alınlarına bir damla sürülür. O bir damla kanın anlamı, anne ve
babaların evlatlarına "yavrum, seni vatana hizmet için yetiştirdim; işte,
şimdi, bu görevin en kutsal olanına gidiyorsun, korkma, arkana bakma ve
gerekirse, canını, hiç düşünmeden, vatanın uğruna ver" demektir. Onlar da,
giderler, gerekirse, hiç düşünmeden, vatanı uğruna kollarını, bacaklarını ve hatta
canlarını verirler.
Onları şehitlik mertebesine ulaştıran
bazen acımasız bir bomba, bazen kalleş bir mayın, bazen de kahpe bir kurşundur;
bazen de kurşun, yediği içtiği ayrı gitmeyen, ömür boyu anlatılan anıların
içinde başrol oynayan yanındaki asker arkadaşına isabet etmiştir ve ayırmıştır
onları birbirinden. O can dostu bir kere vurulmuştur; ama, sağ kalan asker,
vatanî görevini bitirene kadar, tezkereden sonra da her gün, yolda yürürken,
kahvehanede otururken, gece yatağında yatarken, karabasanlar içinde feryatlarla
uyanır, o kurşunu yıllar yılı yüreğinin derinliklerinde hisseder ve o acıyla
yaşar.
Değerli milletvekilleri, şüphesiz, sizlere
de bu tür bilgiler ulaşıyordur. Çatışmalara giren askerlerimiz terhis olduktan
sonra, sivil topluma adapte olmakta güçlük çekmekte, ailesini, arkadaşlarını,
eşini, dostunu, girdiği bunalım yüzünden terk etmekte ve içine kapanmaktadır.
Aileleri, uzun yıllar süren tedavileri nedeniyle maddî olarak sıkıntıya
düşmekte, buna karşılık, pek çok anne ve baba, evlatlarına bir şey yapamamanın
üzüntüsüyle kahrolmakta, için için onlar da erimektedirler. Bana gelen pek çok
mektuptan, terhis olup sivil hayata ayak uyduramayan çocuklarımızın
ailelerinin, zaten zor olan maddî durumlarına bir de tedavilerinin uzun
sürmesinden dolayı yapılan harcamaların da eklenmesiyle çok zor ve perişan hale
düştüklerini üzüntüyle okuyorum. İşte o mektuplardan bir tanesini sizlerle
paylaşmak istiyorum:
"Ben, sağ gözü ve sağ kulağı özürlü
olan bir vatandaşım. Jandarma olarak oğlum 1999 yılında terhis oldu, 2000
yılında birdenbire anormalleşti. Bir gece banyodan çıktıktan sonra komaya
girdi. Doktora götürdüğümde 'sinir ve depresyon' dediler. Günde üç paket sigara
ve üç günde bir kilogram çay içer hale geldikten sonra, öksürük ve sinir
krizleriyle, evdeki tabak, bardak, masa, sehpa, ne bulursa kırıp dökmeye, anne
ve babasını dövmeye başladı. Benim çocuğum sağlam gitti; fakat, sakat geldi.
Şehit olsaydı hiç üzülmezdim. Biz, Kuvayı Milliyenin torunlarıyız, vatanımız
için ölmeye her zaman hazırız; ama, ölmemiş, gerek zihinsel gerekse bedensel
olarak iş göremez duruma gelmişsek, devletimizin de bize sahip çıkmasını
bekliyoruz. Sayın Başkanım, eğer olmuş olsaydı, elimizde gayrimenkullerimizi
satar, gereğini yapmaya çalışırdık."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Anbarcıoğlu.
FARUK ANBARCIOĞLU (Devamla) - Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
"Bir dairede 8 nüfus yaşamaya
çalışıyoruz. Siz benim yerimde olsanız ne yapardınız?! Sayın Başkanım, beş
yılda anası da ben de yüz yaş ihtiyarladık."
Değerli dostlar, vatanımız, ay yıldızlı
bayrağımız ve insanımızın huzurlu yaşayabilmesi için çarpışan, travma geçiren
bu kardeşlerimize devlet olarak el uzatılmasını, belirli yerlerde kurulacak
rehabilitasyon merkezlerinde veya hastanelerde, tıp fakültelerinde kesinlikle
ücretsiz olarak tedavi ettirilip, sağlam olarak, sağlıklı olarak, mutlaka bir
iş sahibi yapılarak topluma kazandırılmasını arzu ediyorum. Merkezî
şehirlerimizde kurulacak bu rehabilitasyon merkezlerinden sadece askerlerimizin
değil, aynı zorluklarla karşı karşıya kalabilen polislerimizin de, gerekirse,
dönem dönem, kurs görüyor gibi yararlanması gerektiği kanaatindeyim.
Değerli milletvekilleri, devlet olarak,
Mehmetçiklerimize, terhis olduktan sonra da her zaman yanlarında olduğumuzu
hissettirmeliyiz. Bu konuda Millî Savunma Bakanlığımızın ve Genelkurmay
Başkanlığımızın rehabilite çalışmalarını takdirle karşılıyorum; ancak, bu
çalışmaların daha da artırılması gerektiğini düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, sizleri, terhis
olan ve sosyal hayata adaptasyonda güçlük çeken gençlerimize hep beraber el
uzatarak, sorunlarıyla yakından ilgilenerek, onları sağlıklı bir şekilde
topluma kazandırmanın mutluluğunu tatmaya davet ediyorum.
Bu vesileyle, vatan uğruna şehit olan
gençlerimize Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyor; gazilerimizi,
Yüce Meclisimizi ve yüce milletimizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Anbarcıoğlu.
Gündemdışı konuşmaya Millî Savunma Bakanı
Sayın Vecdi Gönül cevap vereceklerdir.
Buyurun.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL
(Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu çok önemli ve hassas
konuyu Meclisimizin gündemine getirdiğinden dolayı Bursa Milletvekilimiz Sayın
Faruk Anbarcıoğlu'na şükranlarımı sunarak sözlerime başlamak istiyorum.
Vatan hizmeti, Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 72 nci maddesi gereğince, her Türk'ün hakkı ve görevidir. Bu
çerçevede her Türk genci, zamanı geldiğinde, vatan hizmetini şerefle yerine
getirmektedir. Milletimizin çok güzel bir geleneği olarak askerlik çağına gelen
gençlerimiz, davullar, zurnalar eşliğinde, bu kutsal görevi ifa etmek üzere
askere uğurlanmaktadırlar. Silah altına alınan bu evlatlarımız, askerliğe adım
attıkları ilk andan itibaren terhis oluncaya kadar komutanları tarafından
karşılanmakta, mülakat ve anketlere tabi tutularak, ailevî durumları da dikkate
alınmak suretiyle, ruhsal durumları yakından takip edilmektedir.
Erbaş ve erlerin kıtalara katıldıkları
andan itibaren rahatsızlanmaları halinde muayene ve tedavilerinin nasıl
yapılacağı, Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu ve Yönetmeliğinde
teferruatlı olarak belirtilmiştir. Bu çerçevede, rahatsızlığını beyan eden
erbaş ve erler, askerî sağlık kurum ve kuruluşlarında ücretsiz muayene ve
tedaviye tabi tutulmaktadırlar. Ayrıca, her kışlada, psikologların görev
yaptığı psikolojik rehberlik ve danışmanlık merkezleri bulunmaktadır. Erbaş ve
erler, viziteye çıkma zorunluluğu gibi herhangi bir prosedüre tabi olmaksızın,
bu merkezlere başvurarak psikolojik yardım alabilmektedirler. Yine,
psikologlar, zaman zaman kıtaları dolaşarak doğrudan personel ile temas
kurmakta ve birlik komutanlarından da kanaat almak suretiyle erbaş ve erlere
psikolojik yardım ve destek sağlamaktadırlar.
Rahatsızlıklarına veya yaralanma ve sakatlanmalarına
bağlı olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinden ayrılmaları gereken erbaş ve erlerin,
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığınca maluliyet maaşı bağlanıp sağlık karneleri
verilinceye kadar ya da "sağlam, askerliğe elverişlidir" kararlı
sağlık raporu verilinceye kadar, muayene ve tedaviye ihtiyaç duyduklarında,
sevk yazısıyla askerlik şubesi başkanlıklarınca, öncelikle askerî sağlık kurum
ve kuruluşlarını, bunların bulunmadığı veya uzak mesafede olmaları halinde ise,
kamuya ait diğer sağlık kurumlarına sevkleri yapılmaktadır.
Diğer taraftan, terhis olan erbaş ve
erlerden askerliğin sebep ve tesiriyle
rahatsızlığını beyan ve iddia edenlerin, müracaat tarihine kadar görmüş
oldukları sağlık işlemleri, varsa sağlık raporları ve konuyla ilgili ellerinde
belgelerinin onaylı fotokopileriyle birlikte, askerlik şubesi başkanlıklarınca
asker hastanelerine sevk edilmektedirler. Bunların sevk yazılarında, hastalık
ve arızalarının askerlik hizmetinin sebep ve tesiriyle meydana gelip gelmediği,
askerliğe elverişli olup olmadığının tespit edilmesi hususu belirtilmekte ve
asker hastaneleri, işlemlerini bu yönde yapmaktadır. Muayene ve tadavileri
soncunda rahatsızlığın, askerliğin sebep ve tesiriyle meydana geldiği
anlaşılanlar hakkında gerekli kanunî muamele icra edilmekte ve hakları
verilmektedir.
Kutsal vatan topraklarımızın savunulması
ve milletimizin bölünmez bütünlüğü için görev başında sakatlanan veya uzvunu
kaybeden gazilerimizin ruhsal ve bedensel rehabilitasyonlarının daha çağdaş
koşullarda yapılabilmesi ve bu uğurda engelli duruma düşenlerin devamlı
bakımlarının sağlanabilmesi amacıyla, Türk Silahlı Kuvvetleri Rehabilitasyon ve
Bakım Merkezi, 21 Nisan 2000 tarihinde hizmete açılmıştır. Türk Silahlı
Kuvvetleri personelinin yanı sıra, tüm kamu görevlileriyle birlikte,
vatandaşlarımıza da belirtilen bir kontenjan dahilinde -ki, bu kontenjan yüzde
30'dur- hizmet sunulan merkezde, gazilerimizin ve diğer hastaların hayatlarında
karşılaştıkları fizikî, psikolojik ve sosyal zorlukları tek başına veya
aileleriyle birlikte, güven duygusu içinde aşabilen bireyler haline gelmelerini
sağlayabilmek için tıbbî rehabilitasyon, psikolojik ve sosyal rehabilitasyon
ile meslekî rehabilitasyon çalışmaları yürütülmektedir.
Merkez bünyesinde yer alan 50 yataklı
bakımevi ile 50 yataklı otel, gazilerimizin hizmetine yeni olarak sunulmuştur.
İhtiyaç duyulduğunda, otelden gazilerin aileleri de yararlanabilmektedir.
Rehabilitasyon merkezinde bulunan ortopedik rehabilitasyon kliniğinde, kırık
sonu sakatlıklar, ortopedik bağ tamiri ameliyatları, her çeşit eklem sakatlığı
ve uzuv kaybı olan hastalar için tedaviler uygulanmaktadır. Nörolojik
rehabilitasyon kliniğinde omurilik ve beyin hasarlı hastaların tedavileri
yapılmaktadır. Ayrıca, yatarak veya ayakta tedavi gören hastaların egzersiz
çalışmaları ile yapılan salonlarda, tedavi havuzları ve banyolarında rahatsız
olan bölgeye ısı ve ışık verilerek, tedavi edilen elektroterapi bölümü ile
ortez, protez laboratuarı gibi diğer tıbbî birimlerin tedavileri de
gerçekleştirilmektedir. Bununla birlikte, gazilerimize, sahip oldukları haklar
hususunda bilgi verilerek, bu haklarla ilgili karşılaştıkları sorunları çözmek
amacıyla sosyal hizmetler de verilmektedir.
Meslekî rehabilitasyon kısmında ise,
gazilerimizin el becerilerini geliştirmeye, ilgi duydukları alanlarda meslekî
anlamda yetişmelerine yönelik çeşitli branşlarda 16 hobi kursu ile 2 meslekî
kurs faaliyet göstermektedir. Bu bölümde, görme engelli gazilerimiz için
bağımsız hareket, santraç, bilgisayar eğitimi içeren program da hizmet
vermektedir.
Spor alanında çeşitli branşlarda
oluşturulmuş spor takımları, tekerlekli sandalye basketbol, ampute futbol,
okçuluk, masa tenisi, görme engelli golbol, halter faaliyet göstermektedir.
Ayrıca, hastaların tedavilerini pekiştirmeye yönelik fiziksel yeteneklerini ve
dengelerini geliştirmeye yardımcı olan sportif aktiviteler de yapılmaktadır.
Merkeze bağlı olarak gazilerin sosyal rehabilitasyonuna katkı sağlamak
amacıyla, piknik alanları, gölet, hayvanat bahçesi, hobi bahçeleri gibi doğal
mekânlardan oluşan Gazi Uyum Evi de hizmet vermektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
vatanın bölünmez bütünlüğü ve devletin bekası uğrunda kendilerine tevdi edilen
vazifeleri üstün bir görev anlayışı ve fedakârlıkla yerine getiren vatan
evlatlarının, gerek vatanî görevleri esnasında gerekse terhislerini takiben, bu
görevlerini yerine getirirken uğradıkları mağduriyetler sebebiyle imkânlar
ölçüsünde gereken her şeyin yapılması için çalışmalarımız devam etmektedir.
Nitekim, 26 Şubat 2005 tarihinde Yüce
Meclisimizin değerli oylarıyla kabul edilen Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet
Kanununda yapılan değişiklikle, askerlik hizmetini yapmaktayken hayatî önemi
haiz bir hastalığının bulunduğu resmî sağlık kurulu raporuyla tespit edilen
yedeksubay, erbaş ve erlerden Emekli Sandığı, SSK ve Bağ-Kurun sağlık
hizmetlerinden faydalanamayanların askerlik hizmetinden sonra da yarım kalan
tedavilerinin Millî Savunma Bakanlığı bütçesinden karşılanmak suretiyle
yapılması kanunlaştırılmıştır.
Gene, 22 Şubat 2006 tarihinde Terörle
Mücadele Kanununda yapılan değişiklikle, Terörle Mücadele Kanunu kapsamında
şehit olanların dul ve yetimleri ile malullerinin Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandığınca kendilerine verilen tanıtım kartlarını ibraz etmeleri durumunda
devlet, üniversite, SSK hastaneleri ve askerî hastanelerde tedavi
edilebilmelerine ve tedavi giderlerinin ödenmelerine imkân sağlanmıştır.
Sayın Faruk Anbarcıoğlu'nun bahsettiği o
özel mektubu eğer bize ulaştırırsanız, o hadiseyle de özel olarak meşgul olmak
imkânını bize vermiş olursunuz.
Gençliklerinin en güzel yıllarını vatan
savunması için veren evlatlarımız uğrunda ne yapılırsa elbette azdır. Bu
konularda sizden gelecek değerli tekliflerin çalışmalarımıza ışık tutacağı ve
yön çizeceği de muhakkaktır.
Bu duygularla, gazilerimize Allah'tan
sıhhat, selamet, şehitlerimize rahmet diliyor; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Sayın milletvekilleri, bildiğiniz gibi,
2007 yılı, UNESCO tarafından "Dünya Mevlana Yılı" olarak ilan
edilmiştir.
İçtüzüğün 60 ıncı maddesine göre, Sayın
Ahmet Işık, Konya Milletvekilimizin kısa bir söz talebi vardır; kendisine
yerinden söz vereceğim.
Buyurun Sayın Işık.
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, anlayışınıza ayrıca teşekkür
ediyorum.
Değerli milletvekilleri, Konyamız için,
ülkemiz için büyük gurur abidesi Mevlana Celaleddin Rûmi'nin 800 üncü doğum
yıldönümü 2007 yılına tekabül etmektedir. Bir süredir, UNESCO tarafından 2007
yılının "Dünya Mevlana Yılı" ilan edilmesine yönelik Başbakanlık,
Dışişleri Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Konya Valiliği, Konya
Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve biz Konya Milletvekilleri olarak büyük bir
çalışmanın içerisindeydik. Bizzat Başbakanımızın, Dışişleri Bakanımızın, Kültür
ve Turizm Bakanımızın olağanüstü gayretleri takdire şayan olmuştur.
Değerli milletvekilleri, büyük düşünür
Mevlana Celaleddin Rûmi'nin büyük Mesnevi'si, sekizyüz yılda 7 yabancı dile
çevrilmiştir. Konya Büyükşehir Belediye Başkanlığı ise, her alanda olduğu gibi,
kültüre katkı hamlesiyle de olağanüstü bir çalışma başlatarak, Mesnevi'nin,
İngilizce, İtalyanca, Almanca, Fransızca, Rusça, Boşnakça, Korece, Farsça ve
Yunanca çevirilerini tamamlamış bulunmaktadır; bir yılda 11 yabancı dile
çevirme çalışmalarını ise tamamlamak üzeredir.
Bu ve buna benzer gayretler sonucunda,
UNESCO tarafından, 2007 yılı, Dünya Mevlana Yılı ilan edilmiştir. 2007'de,
dünyanın her bir yerinde Mevlana'yı anma etkinlikleri düzenlenecektir.
Konyamızın ve ülkemizin tanıtımına ve
dünya barışına büyük katkı sağlayacak muhteşem sonuçtan dolayı, başta
Başbakanımıza, Dışişleri Bakanımıza, Kültür ve Turizm Bakanımıza, Konya
Valiliğimize ve Konya Büyükşehir Belediye Başkanlığımıza teşekkürlerimi
hemşerilerim adına sunuyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Biz de, bu vesileyle, Hazreti Mevlana
Celaleddin Rûmi'yi rahmet, minnet ve şükranla anıyoruz.
Gündeme geçiyoruz.
Sayın milletvekilleri, Danışma Kurulu
önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.
IV.-
ÖNERİLER
A) DanIşma Kurulu Önerİlerİ
1.-
Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 13 üncü sırasında yer alan
1090 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 11 inci sırasına alınmasının ve
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesinin;
6.3.2006 tarihinde dağıtılan ve Genel
Kurulun 7.3.2006 tarihli 71 inci Birleşiminde okunmuş bulunan Maliye Bakanı
Kemal Unakıtan hakkındaki (11/5) esas numaralı gensoru önergesinin gündemin
"Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer almasının, Anayasanın
99 uncu maddesi gereğince gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerin
Genel Kurulun 14.3.2006 Salı günkü birleşiminde yapılmasının;
Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" Kısmının 199 uncu sırasında yer
alan (10/254) ve 203 üncü sırasında yer alan (10/258) esas numaralı
Kocaeli-Gebze İlçesinin Dilovası
Beldesindeki sanayi kuruluşlarının atıklarının çevre ve insan sağlığı
üzerindeki olumsuz etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla verilen Meclis Araştırması önergelerinin görüşmelerinin
Genel Kurulun 14.3.2006 Salı günkü birleşiminde birlikte yapılmasının ve
görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasının;
Genel Kurulun; 14.3.2006 Salı ve 15.3.2006
Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesinin, 15.3.2006
Çarşamba günü 15.00-22.00 ve 16.3.2006 Perşembe günü 14.00-21.00 saatleri
arasında çalışmalarını sürdürmesinin;
Genel Kurulun onayına sunulması Danışma
Kurulunca uygun görülmüştür.
Ali Dinçer
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanvekili
|
Salih Kapusuz |
Ali Topuz |
Süleyman Sarıbaş |
|
AK Parti Grubu |
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu |
Anavatan Partisi Grubu |
|
Başkanvekili |
Başkanvekili |
Başkanvekili |
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
Önce, sırasıyla, yarım kalan işlerden
başlayacağız.
V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu
Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 3 üncü sırada yer alan kanun
teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu gelmediğinden,
teklifin görüşmeleri ertelenmiştir.
4 üncü sırada yer alan, Bazı Kamu
Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Bazı
Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Tasarının görüşülmesi ertelenmiştir.
5 inci sırada yer alan, Trabzon
Milletvekili Cevdet Erdöl ve 4 milletvekilinin, Türk Tabipleri Birliği
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu ve 35 milletvekilinin, 23.1.1953 Tarihli ve 6023 Sayılı Türk
Tabipleri Birliği Kanununun 3224 Sayılı Yasa ile Değişik 60 ıncı Maddesinin
Birinci Fıkrasının Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
3.- Trabzon
Milletvekili Cevdet Erdöl ve 4 Milletvekilinin, Türk Tabipleri Birliği
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili
Kemal Kılıçdaroğlu ve 35 Milletvekilinin, 23.1.1953 Tarihli ve 6023 Sayılı Türk
Tabipleri Birliği Kanununun 3224 Sayılı Yasa ile Değişik 60 ıncı Maddesinin
Birinci Fıkrasının Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/672, 2/604) (S. Sayısı: 1069)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Teklifin görüşülmesi ertelenmiştir.
Sayın milletvekilleri, 6 ncı sırada yer
alan, Değişik Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli
Personele Eködeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Değişik
Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli Personele Ek
Ödeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1171)
(S. Sayısı: 1103)
(x)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Tasarının tümü üzerinde Gruplar adına
üçüncü konuşma, Anavatan Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın
Muzaffer Kurtulmuşoğlu'na aittir.
Sayın Kurtulmuşoğlu, buyurun efendim.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA MUZAFFER R.
KURTULMUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerime
başlamadan önce, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla Türk kadınlarının ve
dünya kadınlarının gününü kutluyorum.
Görüşülmekte olan 1103 sıra sayılı kanun
tasarısı üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime
başlamadan önce, Yüce Meclisi, Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; kamu
görevlilerine değişik adlar altında ilave bazı eködemeler yapılmasına ilişkin
kanun tasarısı Genel Kurula gelmiş bulunmaktadır. Bilindiği üzere, kamu
görevlilerinin malî ve sosyal haklarına ilişkin son toplugörüşme süreci
sonunda, hükümet, kamu görevlilerine bazı vaatlerde bulunmuştur. Buna göre,
genel zamma ilaveten, çeşitli adlar altında eködemesi olmayan kurumlarda
çalışan memurlara denge tazminatı ödenecektir. Ayrıca, aile yardımı ödeneği,
sendika aidatlarından kaynaklanan kayıpların telafisi ve diğer konularda
iyileştirme yapılması kararlaştırılmıştır. Esasen, mutabakat metniyle, kamu
çalışanları arasında adaletin ve eşitliğin sağlanması ve memurun refah
seviyesinin yükseltilmesi
amaçlanmaktadır. Ancak, iktidarın, kamu görevlileri için yapılması gereken
iyileştirmeler konusunda istikrarlı davranmadığını hemen belirtmek zorundayım.
Kamu çalışanları, Ağustos 2005'ten bu
yana, ilave ödemelere ilişkin düzenlemenin yapılmasını sabırsızlıkla
beklemişlerdir. Memurlarımız bu beklenti içerisinde, bir taraftan, gecikmeli de
olsa kanunun gündeme alınmasına sevinirken, diğer taraftan, tasarıyla karşı
karşıya kaldıkları dengesizliklerle de hayal kırıklığına uğramışlardır.
Anavatan Partisi olarak, ilave ödemelerin fazlasıyla yapılmasını, açlık
sınırının altında geçinmek zorunda kalan milyonlarca memurlarımızın biraz rahat
nefes almasını biz de istiyoruz. Memurlar, ne yazık ki, çizdiğiniz pembe
tabloda yaşamıyorlar; ama, sanki, memurumuza bir şey verilmiş gibi, bunu
yapıyoruz, şunu da yapıyoruz diyerek çalışanlarımız aldatılmaktadır, yeni
dengesizliklere yol açılarak çalışma barışı da bozulmaktadır.
Sayın milletvekilleri, konuya biraz farklı
bir açıdan da yaklaşmanın yararlı olacağı kanaatindeyim. Gerek maddî içeriği
gerekse tasarının gerekçesi, kamu çalışanlarının ücret dengesizliklerinin
(x) 1103 S. Sayılı
Basmayazı 8.3.2006 tarihli 72 nci Birleşim tutanağına eklidir.
had safhaya ulaştığını, kamu personel sisteminin büyük bir
karışıklık içinde olduğunu ve kamu kurum ve kuruluşlarında çalışma barışının
bozulduğunu gözler önüne sermektedir. Bir kanun tasarısı düşünün ki, kamu
çalışanları arasındaki ücret dengesizliğini kaldırayım derken daha büyük
dengesizliklere yol açsın, açlık sınırının altında yaşayan çoğu kamu personelini kapsam dışına
çıkartarak onları rencide etsin, çoğu kamu çalışanını devletine karşı küstürsün
ve çalışma barışını bozsun.
Yasalarda bir değişiklik yaparken bütünü
görmek gerekir. Bütünü göreceksiniz ki, kaş yapayım derken göz
çıkarmayacaksınız, düzelteyim derken kamu çalışanları arasında yeni
dengesizliklere yol açmayacaksınız. Daha da önemlisi, memura çay kaşığıyla bir
şey veriyorum derken, ekonomi politikalarıyla benzine, doğalgaza ve temel
gıdaya yapılan zamlarla, geçen altı ay içerisinde, memurumuzun kursağından
kepçeyle almış bulunuyorsunuz verdiklerinizi.
Zaten, kanun yapma tekniğiniz de
sıkıntılı. Alelacele hazırladığınız binbir parçalı kanunlar ne denge getiriyor
ne de genel sisteme uyuyor. Yaptığınız mevzuat çalışmaları da ya Danıştaydan ya
da Anayasa Mahkemesinden dönüyor ve bu şekilde milletimizi oyalıyorsunuz.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; kamu
kurum ve kuruluşlarında çalışan avukat ve hukuk müşavirleri var. Bu insanlar,
çalıştıkları kurumlarda, devletin hukuka uygun davranmasının ve devlet
sisteminin iyi işlemesinin teminatını oluşturuyorlar. Devletin avukat ve hukuk
müşavirleri dört yıllık hukuk fakülteleri mezunu olmalarına ve bir yıl da
ücretsiz staj yapmalarına rağmen, şu anda, özlük hakları bakımından iki yıllık
fakülte mezunlarının gerisinde kalmışlardır.
Bu demek değil ki, iki yıllık fakülte
mezunlarının maaşlarının çok olduğunu söylemiyorum; hiçbir memurun maaşı
yerinde değil.
Sayın milletvekilleri, gelir dağılımındaki
adaletsizlik nedeniyle, memurların yoksulluk, yani, açlık sınırının altında bir
ücretle yaşamaya terk edildikleri aşikârdır. Memurları, ailesiyle birlikte,
insanoğluna yaraşır, çağın şartlarına ve özellikle Avrupa Birliği normlarında
bir yaşam düzeyine ulaştırmak, sosyal hukuk devletinin gereklerindendir. Çağdaş
ülkelerde insan hakları çerçevesinde değerlendirilen memurların maaşı,
maalesef, ülkemizde hep memurların aleyhine belirlenmiştir. Özellikle son
yıllarda yok denecek kadar az artırılan memur maaşları, bu kesime âdeta yaşama
hakkını tanımamaktadır.
Ekonomik sıkıntıların çözümünde memurlara
verilen ücretlerin kısılarak kaynak sağlamaya dönük politikalar, milyonlarca
memuru olumsuz etkilemektedir. Verilen memur maaşının zorunlu ihtiyaçları dahi
karşılamayacak oranda olması, memurumuzu bunalıma itmekte ve sosyal yaralar
açmaktadır.
Memur maaşlarının belirlenmesindeki metot
iflas etmiştir. Hükümetin hedeflenen enflasyona göre katsayı artışı yapması,
gerçek enflasyon nedeniyle reel kayba neden olmaktadır. Yıllarca yapılan bu
uygulama nedeniyle memurlar zor duruma düşürülmüştür.
Memura verilen maaşların yetersizliği,
sosyal sıkıntılara yol açan nedenlerin başında gelmektedir. Günün koşullarına
uygun ve insan onuruna yaraşır bir memur maaşının verilmesi zorunludur.
Görüşmekte olduğumuz bu kanun tasarısıyla,
memurlarımıza çok fazla bir şey vermiyoruz. Buna da bazen teşekkür ediyoruz,
hiç de vermeyebilirsiniz diye.
Enflasyondaki düşüşün çarşı ve pazara
yansımadığına da tanık oluyoruz. Çarşı ve pazardaki fiyatlar, enflasyonun
oldukça üstünde artıyor, vatandaşın elini ve cebini yakmaya devam ediyor. Örnek
vermek gerekirse, kasım ayında yükselişe geçen gıda fiyatları aralıkta da
artışını sürdürmüş ve bir önceki aya göre yüzde 1,47 oranında artmıştır. Aralık
ayında dört kişilik bir ailenin aylık mutfak gideri, bir önceki aya göre 8,1
YTL ek yükle 560 YTL'ye yükselmiştir. Yoksulluk sınırı ise bir önceki aya göre
22,63 YTL artarak 1 562 YTL -yani, 1 562 000 000 lira- olmuştur. Dana eti,
kuşbaşı fiyatı yüzde 89 artmıştır. Siyah zeytin yüzde 60, beyaz peynir yüzde
48, süt yüzde 35, normal ekmek yüzde 34 artış göstermiştir.
Bu artışların hepsi gerçekleşen enflasyon
oranının oldukça üstünde rakamlardır. Bu durum aile bütçelerindeki gıda
harcamaları payının artmasına neden olmuştur. Böyle bir durumda AKP Hükümeti ne
yapıyor; memura akıl veriyor; diyor ki: "Zeytini tek lokmada yeme."
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Kim demiş onu?
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - Siz,
memurumun, işçimin rahat geçinebilmesi için gerekenleri yapmıyorsunuz, üstüne,
bir de onların boğazlarından geçen lokmaları sayıyorsunuz. Bu, devlet
haysiyetine ve ciddiyetine yakışmayan bir laftır. Bu durum, açıkça, AKP
Hükümetinin vatandaş için gerçek düşüncesini ortaya koymaktadır.
Sayın milletvekilleri, düşünebiliyor
musunuz, ortalama memur maaşına sahip olan bir memurun, aylık gelirinin yüzde
95'i gıda masraflarına gitmektedir. Bugün, zeytinin kilosu 10 500 000 lira,
peynir 8 000 000 lira, yumurtanın tanesi 250 000 lira, süt 1 400 000 lira,
tozşekerin kilosu 2 400 000 lira, ekmek 250 000 lira, margarin 850 000 lira,
sigara -gerçi içilmesini istemiyorum; ama, ne yazık ki, toplumun yüzde 80'i
sigara içiyor- Tekel 2000 sigarası 3,75 YTL.
Bakınız, bir kilogram zeytinin içinde 250
adet zeytin var. Evet, hoca, mahalle bakkalına gidip, bunları üşenmeden saydın
mı diyeceksiniz; saydım. Fiyatları
teker teker çıkardım; çünkü, ben halkın içinden geliyorum, ben sizden biriyim.
Bakkala yazdırmanın ne demek olduğunu iyi bilirim değerli arkadaşlarım. Basit
bir matematik hesabıyla, dört kişilik bir ailenin, günde 20 zeytin, ayda
ortalama 600 zeytin yediğini düşünürsek, bu aile, ayda 2,5 kilogram zeytin
tüketmektedir. Bu da, demek oluyor ki, memura verdiğiniz eködemenin 21 250 000
lirası zeytine gidiyor demektir. Bir öğünde ortalama 3 ekmek yese, üç öğünde
9 ekmek eder, bu da, 2
250 000 lira eder, ayda ise, 67 500 000 lira eder ekmeğe ödediği para.
Peynirin kilosu 8 000 000 lira, ayda 2 kilo peynir yense, ayda 18 000 000 lira
da peynir eder; yani, bunları çoğaltmak, çok var; ama, ne olur; dört kişilik
bir ailenin sadece gıdası 292 000 000 lira eder. 560 000 000 lira alan adamın
292 000 000 lira gıda parasını kısarak yediğini düşünün, 300 000 000 lira da ev
kirası verdiğini düşünün, bu vatandaş, bu memur nasıl geçinecek? Bunları size
bırakıyorum.
Neden bunları araştırdım biliyor musunuz;
çünkü, bugünkü siyasetin, halkın içinde bulunduğu sıkıntıları bilmeden, halkın
içine girmeden, yani, halktan kopuk şekilde yapılıyor olması, beni bu
incelemeye sevk etmiştir. Oysaki, benim insanım aç, memurum aç!.. 570 000 000
lira maaş alıyor işçimiz, 500 000 000 lira!.. Asgarî ücretle çalışanımız brüt
531 000 000, net 367 000 000 lira maaş alıyor. Bu maaşın 299'unu -biraz önce
söyledim- gıdaya veriyor; 570 000 000 liradan 300 000 000 lira da kira
verdiğini düşünürseniz, vatandaşın elinde ne kaldığını, kendiniz hesaplamış
olursunuz.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
kimse, AKP'yi, iktidar olduğu için eleştirmiyor. Eleştirilen şey, büyük bir
çoğunluğa sahip olan iktidarın, yapılması gerekenleri yapmadıkları için
eleştiriliyor. "Denge tazminatı" adı altında verdiğiniz bir
tasarıdan, hepten dengesizlik çıktığı için eleştiriyoruz. Binlerce sözleşmeli
memuru ve birçok teknik personeli ihmal etmiş bulunuyorsunuz.
Sevgili arkadaşlarım, 40 000 000 altı
ayda, 40 000 000 da ikinci altı ayda verip de, 80 000 000'a ne yapabiliyorsun?!
Bu memur nasıl geçinecek, bu emekli nasıl geçinecek, hiç düşündünüz mü?!
Biz kendimiz 7 milyar maaş alıp da
geçinemediğimizi söylüyoruz da, bu emekli, dul, yetim, işçi, memur nasıl
geçiniyor, hiç bunu düşündünüz mü?!
Hükümetin, bu tasarıyla yapmayı öngördüğü
eködeme, tabanına eşit miktarda yayılmamaktadır. Kapsam dışı kalan teknik
personelin, sözleşmeli personelin ve avukatların da ilave ödemelerden
yararlandırılması gerekmektedir. Mesela, Bayındırlık Bakanlığı personeline bu
eködemeleri öngörüyorsunuz; fakat, aynı Bakanlığa bağlı Afet İşleri Genel
Müdürlüğü için bu ödeme söz konusu olmuyor. Afet İşleri Genel Müdürlüğü bu
ödemeleri hak etmiyor mu; onların maaşları geçimleri için yeterli mi yoksa?
Yine, Emniyet Teşkilatı için de öngörülen aynı ödeme, Millî İstihbarat
Teşkilatı için öngörülmüyor. Ayrıca, neden 100 YTL ek artış yapılacak memurları
neden polis ve din adamlarıyla -sakın ola ki, bunları fazla olduğu için
söylemiyorum- sınırlı tutuyorsunuz da, sanki, diğer memurlar, polis ve din
adamlarından farklı bir ülkede mi yaşıyorlar? Benim öyle bir şüphe geliyor
aklıma. Az önce açıkça belirttiğim gibi, tüm memurlar aynı zorluğu
paylaşıyorlar. Hükümetin, onlara bir bütünlük içinde yaklaşması gerekiyor.
Böyle yaptığımızda, ancak halkın cüzdanı, midesi ve vicdanı biraz da olsa
rahata ulaşacaktır.
Soruyorum sizlere: Böyle bir uygulama
devlet ciddiyetiyle ve sosyal devlet anlayışıyla bağdaşıyor mu? Yapılanlar
yeterli değil, alınan ücretlerin yeterli olduğunu söylemek ve açlık sınırının
altında yaşayan çoğu personelimizi gözardı etmek büyük bir yanlışlık ve bunun
hesabını da millet sandıkta adama sorar. Ayrıca, 40 YTL'lik zamla ne adalet
sağlanır ne de memurlar, ailelerini ve çocuklarını mutlu edebilirler.
Sayın milletvekilleri, kamu hizmetlerinin
etkin, süratli ve verimli yürütülebilmesi bakımından devletin en temel unsuru,
kamu görevlileri unsurudur. Eğer, bu memur aileleri geçinemiyorlarsa, mutlu
değillerse, kredi borçlarını, eğitim masraflarını nasıl ödeyecekleri
düşüncesini kafalarından bir türlü atamıyorlarsa, etkin, süratli ve verimli
kamu hizmeti üretemezler. Çünkü, verimli kamu hizmetinin üretilebilmesinde en
başta gelen koşul olan memurların huzur ve mutluluğunu ihmal etmememiz lazım
gelir diye düşünüyorum. O halde, kamu görevlilerinin ekonomik ve sosyal
imkânlarını geliştirmek, huzurlu ve güvenli çalışmalarını sağlamak ve hayat
standartlarını yükseltebilmek için üzerimize düşen görevi yapmak zorundayız.
Değerli arkadaşlarım, bunu yapacağız ki, sunulan kamu hizmetlerinin kalitesi ve
verimliliği arzu edilen seviyeye gelsin.
Şunu söylemek istiyorum: Ben otuziki sene
devlet memurluğu yaptım; eğer, düşünebiliyor musunuz, memur vazifeye gittiğinde
çocuğunun okul harçlığını düşünüyorsa, ayakkabısını alamıyorsa, çantasını
alamıyorsa, ondan ne bekliyorsunuz; ama, şunu söyleyeyim size: Bizim
memurlarımız, işçilerimiz, emeklilerimiz büyük sabırla bu işleri de
başarıyorlar; onları kutlamak lazım.
Bu Meclise gelen arkadaşlarım sanki bu
toplumdan kopuk gibiler, sanki bu toplumun adamı değiller. Yani, biz de onların
içinden geldik. Yani, biz başka dünyadan mı geldik?! Niye buraya gelince acaba
unutuyoruz onları?! Yani, ben otuziki sene doktorluk yaptım hiç unutamadım o
adamları. Nasıl unuturum ebemi, hemşiremi, doktorumu veya mahalledeki
muhtarımı, emekli memurumu?! Niye böyle oluyor? Biliyorum, tabiî ki,
milletvekili olduktan sonra siz arkadaşlarım, aynen bizim gibi, genel
başkanlara ulaşamıyorsunuz, onda da haklısınız, çok şeyi söyleyemiyorsunuz. Ben
eskiden derdim ki milletvekillerine: Sevgili arkadaşlarım, milletvekilisiniz,
niye bu işleri yapmıyorsunuz, neden bu işleri düzeltmiyorsunuz diye de adamlara
kafa tutardım. Meclise girdikten sonra gördüm ki, gerek iktidarda ol gerek
muhalefette ol, hiç değişen bir şey yok, bir karar alır iki tane kişi, grup
başkanvekili genel başkanla konuşmuştur, bu iş bitmiştir. Yahu, acaba, genel
başkan, Başbakan hiç mahallede dolaştı mı acaba; yani, bu arada olsun dolaştı
mı? Eskiden belki dolaştı. Kimse, o memurun, o esnafın, o emeklinin çektiğini
bilmiyor mu zannediyorsunuz. Ben bütün arkadaşlarımın bildiğine inanıyorum;
ama, ne yapacaksın? Efendim, grup kararı var; Sayın Başbakan demiş ki efendim:
"Sakın öneriler almayın." İyi; eködeme getiremeyiz. Anladık da, sen
nasıl geçiniyorsun, bunu düşünüyorsun da, bu insanlarımın, bu halkın nasıl
geçindiğini niye düşünmüyorsunuz? Devlet demek, insanların huzuruyla, refahıyla
uğraşır.
Sevgili arkadaşlarım, eczanelerden,
depresyon ilaçları bol bol
alınmaktadır. Son zamanlarda, iki üç senedir, psikiyatri doktorlarında millet
sıradadır. Psikiyatri doktorlarında milletin sırada olması ne demektir biliyor
musunuz; işte, böyle iktidarların, yanlış yönetilen iktidarların, insanları,
çıldırtma, delirme noktasına getirdiğini göstermektedir. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar) Bu, Türkiye için, yüzkarasıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kurtulmuşoğlu,
konuşmanızı tamamlayınız.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - Bu,
ülke için yüzkarasıdır; bu, hepimizin ayıbıdır. Bunun muhalefeti iktidarı
yoktur. Hepimizin ayıbıdır bu diye düşünüyorum.
Sevgili iktidar milletvekili arkadaşlarım,
Başbakana ulaşamıyorsunuz; ulaşınız; o da yanlış yapar, o da insandır. Ne olur,
bu insanları, bu kadar zor durumda bırakmayalım. Bu insanlar bizleriz, bizim
insanlarımız. Bu insanlar, başka yerden gelmedi. Hepimiz bir çekiyoruz. Ben
yemek yemişim ne olacak komşum yemediği müddetçe; bunu düşünebiliyor musunuz;
ama, yarın böyle giderse, böyle giderse, evimizde bize ekmeği yedirmezler; bunu
aklınıza koyun. Açlıkla, hiçbir kimse terbiye edilemez. Aç olan insan her şeyi
yapar. İşte, bugünkü kapkaçın, bugünkü hırsızlığın, bugünkü olayların hepsi
açlıktan meydana gelmektedir, açlıktan. Onun için, iktidara sesleniyorum,
iktidara söylüyorum, öneriyorum, bunları tenkit kabul etmeyiniz, bunları yerine
getiriniz; çünkü, iktidarların görevi budur. İktidarların görevi insanları
mutlu etmektir, onun için vardır, onun için buradadırlar.
Ben, sözlerime son verirken, sabırlı
insanlarımı, Türk Milletini, bu sabrıyla, bu güzelliğiyle tekrar saygıyla
selamlıyorum. Bilsinler ki, hiçbir milletvekili arkadaşım bunların yanlarında
değildir diye bir şey düşünmesinler; ama, iktidara tekrar söylüyorum:
İnsanlarımızı açlıkla terbiye etmeyelim.
Hepinize saygı ve sevgiler sunuyorum.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Kurtulmuşoğlu.
Şahısları adına, İstanbul Milletvekili
İnci Özdemir?.. Yok.
Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya.
Buyurun Sayın Uzunkaya.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 1103 sıra sayılı yasayla ilgili
olarak şahsım adına söz aldım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ancak, dün tüm dünyada idrak edilen Dünya
Kadınlar Gününün ülkemiz hakkında da, bugün, bu yasada memur, aile ferdi olarak
maddî katkılarıyla kendilerine imkân hazırlanabilecek olan tüm hanımlara, kendi
günlerinin, bu ulusal günün, uluslararası günün hayırlı olmasını temenni
ediyorum ve yine, İçinde bulunduğumuz haftanın Yeşilay Haftası olması nedeniyle
de, bizim geleceğimiz olan, ülkemizin güvencesi, geleceği ve teminatı olan,
okul çağında ve okul çağını geçmiş olan, iş hayatında bulunan gençlerimizi,
çocuklarımızı, başta uyuşturucu olmak üzere, her türlü kötü alışkanlığa karşı
koruyucu gayret gösteren Yeşilay Derneğimizi, onun bugüne kadar hizmet
yapanlarından ölenlerini rahmetle, hayatta olanlarını minnet ve şükranla burada
yâd ediyor, müsaadenizle, bir ayrıntıyı, burada, yine sizlerle paylaşmak
istiyorum. O da, Yeşilayı bir kurum olarak sadece ismen yâd etmek, okullarda
bir Yeşilay kolu var gibi mütalaa etmek değil, onu yasal zeminde daha güçlü
kılmak. Bugün ilkokul çağına inmiş olan uyuşturucu, bali ve benzeri uçucu maddeleri
kullanma ve okullarımızda, hemen hemen ilköğretimde haftada bir yaşanan cinayet
ve yaralama vakalarının önüne geçilmesi arzu ediliyorsa, başta bu felaketlerden
toplumumuzu korumak için, sigara gibi, içki gibi, uyuşturucu gibi
alışkanlıklardan korumak için, hem bu tür sivil toplum örgütlerini hem de
devletin kendi iç dinamiklerini, yapısını, ilgili kurumlarını bu vesileyle
harekete geçirmenin gerekli olduğuna inanıyorum.
Bugün, ekonomiyle ilgili önemli bir
kanunu, topluma ekonomik katkı sağlayacak bir yasayı tartışıyoruz, görüşüyoruz.
Ne kadar katkı sağlarsanız sağlayın, eğer israf mantığı işin önüne geçer, hak
edilmeyen yerde kazanımlar israf edilir hale gelirse, memurumuza bugün
verdiğimizin birkaç katını da versek, elbette bu sıkıntıların önüne geçemeyiz.
Ben, tabiî, az önce Muzaffer Beyin konuşmasını dikkatle izledim, kendilerine de
teşekkür ediyorum; yalnız, bir ayrıntıyı kendisinden farklı olarak
değerlendirmek durumundayım. Bu, sadece açlıktan değil; Türkiye'de ve dünyada
yaşanan yolsuzluğun, ekonomideki vurdumduymazlığın arkasında sadece açlık
değil, ciddî bir boyutta ahlaksızlığın olduğunu kabul etmek lazım. Eğer olay
sadece açlık olsaydı, 22 tane bankanın içini boşaltıp, milletin katrilyonlarını
götüren insanların, şu anda, elinde dilenci mendili, sokaklarda dileniyor
olması lazımdı. Bunlar, bu memleketin kerli ferli adamlarıydı. Demek ki,
hırsızlığın, kapkaçın arkasında, işin ötesinde, temel olarak ahlak ve
ahlaksızlık sorunu yatıyor, eğitim sorunu yatıyor, kültür sorunu yatıyor. Bütün
bu değerleri çok iyi şekilde tespit etmek zorundayız.
Değerli arkadaşlar, bu girişten sonra,
önemli bir yasa… Elbette, Türkiye'deki kamu personelinin bugünkü sayısı
itibariyle, yapılan böyle bir desteklemenin ekonomiye getirebileceği maliyeti
de çok iyi değerlendirmek zorundayız.
Ben şöylece, müsaadenizle, kamuda ne kadar
insan çalışıyor, kısa bir detay bilgi vermek istiyorum: Türkiye'de 1 950 000
-merkezî hükümet, belediyeler, KİT'ler dahil- çalışanımız var. Bunlar,
devletten maaş alan insanlarımız. 657 sayılı Kanuna tabi memur sayısı 1 700
000, sözleşmeli personel 150 000, YÖK, yani akademik personel 80 000, kadro
karşılığı sözleşmeli 6 000, hâkim ve savcı, yani özel kanunla mevcut olan
kadromuzun sayısı da 12 000 civarında.
Demek ki, bu kadar yüksek sayıdaki
çalışanımızın, bu ülkede sarf ettiği bir emek, bunun karşılığında da
kendilerine verilmesi gereken tabiî ve temel bir doğal malî geçim hakkı vardır.
Bir kere, şunu insafla değerlendirmek
zorundayız arkadaşlar: Ben, yukarıda, Plan ve Bütçede de söyledim, CHP'li
dostlarımın bir kısmı itiraz etti, hayır dediler… Enflasyon, AK Parti
Hükümetleri döneminde -gerek 58 ve gerekse 59 uncu hükümetler döneminde- gerek
emekliler için gerekse çalışanlar için yaptığımız artışların önünde değil,
gerisinde kalmıştır; yani, bizim dönemimizde, bir enflasyon baskısıyla, bizde
doğan bir enflasyon baskısının altında ezilen bir memur yoktur, ezilen bir
çalışan yoktur; ama, genel yapısı itibariyle, Türkiye'de, geçmişte kaybedilen
haklar vardır, demin söylediğim o temel nedenlere dayalı; yani, hortumlar bir
yere doğru çalışmış, kaynaklar bir yere doğru akmış; yani, üstadın tabiriyle,
Allah'ın on pulunu bekleyedursun on kul, bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir
pul denilmiş; dokuz kişiye bir pul vermişler, on kişiden dokuzu da bir pulla
meşgul olurken, bir kişi de dokuz pulu almış götürmüş. Bu memleket bir götüren
mantığıyla yönetildi. Bakın, ben bunları sadece afakî söylemiyorum.
Mesela, 2003 yılında, biz, çalışanlarımıza
yüzde 25,8; 2004'te yüzde 13,8; 2005'te yüzde 12,5; üç yılda toplam yüzde 61
maaş artışı vermişiz. Yüzdesi itibariyle, memurlarımızın -kategorize ederek
söylüyorum- artışları, senelere göre, yüzde 39,8; yüzde 16,6; yüzde 13,7
şeklinde ve toplam yüzde 85,5 düzeyine gelmiştir çalışanların, demin yukarıda bahsettiğim
memurlarımızın maaşlarındaki artış. TÜFE'de enflasyon ne olmuştur; 2003'te
yüzde 25,3 olmuştur; 2004'te yüzde 10,6 olmuştur; 2005'te -TÜFE'de TEFE değil-
yüzde 8,2; toplam yüzde 49,9 olmuştur; yani, yüzde 50 civarında. Oysaki, biz,
maaş artışını ortalama yüzde 61 oranında artırmışız; yani, üç yılda yüzde 11
önüne geçmiş. Memurun maaşının yüzdesi itibariyle artışsa yüzde 85; takriben
yüzde 35 civarında, genel maaşa yansıyan bir farklılık olmuş.
Emeklilerde durum nedir; emeklideki duruma
gelince; 2003 yılında SSK'da yüzde 29, Bağ-Kurda yüzde 73; 2004 yılında yüzde
20, Bağ-Kurda yüzde 15; 2005'te yüzde 12 - yüzde 20. Emekli Sandığına gelince,
yüzde 25, yüzde 14 ve yüzde 12. Toplamlarını söylüyorum: SSK'da toplam emekli
maaşındaki artış yüzde 75'tir, Bağ-Kurda yüzde 142'dir, tarım Bağ-Kurlusunda
yüzde 216'dır ve Emekli Sandığında yüzde 61,8'dir. Aynen, enflasyonu da,
TÜFE'de, aynı oranda yüzde 49, yüzde 50 olarak, yüzde 49,9; 50 olarak
alırsanız, buradaki arkadaşlarımızın, yani, emeklilerimizin de hiçbirisi, ama
hiçbir kesimi, maaşı, gelen enflasyon baskısı altında ezik kalmamıştır,
ezilmemiştir. Tekrar ediyorum, bunları söylerken, çalışanlarımızın malî
durumları fevkalade güzeldir, biz bunlara bundan daha fazla maaş
veremeyişimizin sebebi, artış yapamayışımızın sebebi, halleri vakitleri
bunların çok iyi olduğu içindir değil; ama, biz, tekrar ediyorum, geçmiş
dönemlere kıyaslandığında, kendi dönemimizde, AK Parti iktidarları döneminde,
hiçbir yıl, 2003, 2004 ve 2005 yıllarında, memurumuzu enflasyon karşısında
ezdirmeyecek ciddî tedbirleri aldık. Ha, bunun yeterli olmadığını gördüğümüz
için, memurlar arasında -biraz sonra ilgili maddelerde de mutlaka
konuşulacaktır, ben de zikretmeye çalışacağım- birkısım memurlara -az önce
ifade edildi- daha fazla niçin verildi...
Değerli arkadaşlar, bunun örneklerini,
tablolarını, yukarıda, Komisyonda da tartıştığımız için arkadaşlar çok iyi
biliyorlar; bazı memur arkadaşlarımız… Bir kere, şu gerçeği kabul etmek lazım;
dünyada, Türkiye gibi, çalışanına, 1 950 000 civarında dediğim bu çalışanı
içerisinde, bu kadar farklı maaş uygulayan ikinci bir ülke, zannetmiyorum,
yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen, 2 dakikalık süre
veriyorum, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Sayın Başkanım,
toparlıyorum.
Yani, aynı kurumda, aynı bakanlığın
değişik genel müdürlüklerinde, benzeri işi yapanların farklı aylıklar aldığı
bir ekonomi, bir maaş standardı belirlemenin garabetini yıllardır bu ülke
yaşıyor; çünkü, yirmibeş yıl, ben de bordro üzerinden -bugün de, gerçi,
milletvekili olarak da belli bir bordrodan maaş alıyoruz ama- bu maaşa, tabiri
yerindeyse, o bordro mensuplarının söylediği gibi, talim eden bir kardeşinizim.
Memurlarımızın halini yaşayarak bilen birisiyim. Ben de taşrada bir müftü
olarak çalıştım.
Şimdi, burada, gündeme getirilen
noktalardan birisi özellikle, Diyanet mensuplarının maaşlarına biraz daha
iyileştirme yapıldığı iddiasıdır.
Doğrudur; ama, geçmiş
yıllardaki bütçelerde -burada,
elimde, burada da şu anda gösterebilirim, belki biraz sonra ilgili madde
üzerinde konuşurken arz edeceğim- değerli arkadaşlar, en düşük maaş alan,
yardımcı hizmetler sınıfı hariç, kamu sektöründe en düşük maaşı alan kesim,
Diyanet camiasıdır; il müftüsünden camideki müezzin kayyımına kadar. Bu kadar
düşük, bu kadar, itibardan da ıskat edilebilecek anlamda düşük bir maaşa icbar
edilmiş bir yapı vardı. Keza, bizim yaptığımız bu düzenlemede, kısmî bir
iyileşmeye, farklı iyileşmeye muhatap kılınan kesimlerden birisi, haklı olarak,
Emniyet camiasıydı, hem emeklileri hem de çalışanları.
Değerli arkadaşlar, emeklilerine istisnaî
bir artış getirdik; gerekçesi çok açık. Burada, elimizde yine dökümleri var,
arkadaşlarımız, ilgili sektörlerde çalışan arkadaşlarım çok iyi bilirler.
Mesela, Emniyet mensubu arkadaşlarımızın çalışırken aldıkları maaş ile emekliye
ayrıldıktan sonra aldıkları maaşı kıyasladığınızda, yüzdeleri çok çarpıcıdır.
Mesela, ikinci sınıf emniyet müdürü, çalışırken aldığı maaşın, emekliye
ayrılınca yüzde 45'ini alabiliyor, üçüncü sınıf emniyet müdürü yüzde 44 ünü…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, istirham edebilir
miyim, konuşmanızı tamamlar mısınız.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Hemen
bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Efendim, bu bitirmeleri ben hiç
anlamadım. Buyurun, lütfen… Daha sonraki maddeler üzerinde konuşacağınız için…
MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Tamam Sayın
Başkanım.
Mesela, emniyet amiri, çalışırken aldığı
maaşın, emekliyken yüzde 48'ini… Arkadaşlar, yarı yarıya bölünüyor; bu kadar
düşük bir maaş… Zaten maaşları düşüktü; biz, bunlara, ekstra olarak bir 100
liralık net iyileştirme getirmek suretiyle, bu arkadaşlarımıza da kısmî bir
iyileştirmeyi sağladık. Umuyorum, daha iyisini yapabilecek bir yasa çalışması,
kamu personeli reform yasası önümüzdeki aylarda Meclisimizin gündemine gelir,
sorunları daha köklü ve radikal bir şekilde çözme imkânını buluruz.
Yasanın hayırlı olmasını diliyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına, Samsun Milletvekili Haluk
Koç?..
Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan...
Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan?..
MEHMET ERASLAN (Hatay) - Konuşmayacağım.
BAŞKAN - Mersin Milletvekili Mustafa
Özyürek?.. Yok.
Sivas Milletvekili Sayın Ömer Kulaksız;
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ÖMER KULAKSIZ (Sivas) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 1 inci maddesi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Kamuoyunda "sosyal denge
tazminatı", "40 + 40 zammı" olarak adlandırılan bu tasarı
yaklaşık 1 400 000 civarında memurumuzu ilgilendirmekte ve bu memurlarımıza
eködeme imkânı sağlamaktadır. Aynı işi yapmasına rağmen farklı ücretler alan
memurlarımız arasındaki ücret dengesizliğinin ortadan kaldırılması, yıllarca
geçmişteki siyasî iktidarlar tarafından konuşulmuş, ancak, bu anlamda bir
düzenlemeye gidilmemiştir. Bu tasarıyla, daha düşük ücret alan memurlarımızın
maaşlarına bütçenin imkân verdiği ölçüde artış yapılarak, yüksek ücretle
çalışan memurlarımız ile düşük ücretle çalışan memurlarımız arasındaki ücret
dengesizliği kısmen de olsa kapatılmaya çalışılmaktadır.
Bugün, AK Parti İktidarında sadece
memurlarımız için değil, tüm çalışan kesimlerimiz için daha adil, daha dengeli
ve daha eşitlikçi bir ücret tablosundan söz edebiliyoruz. Ak Parti, iktidara
geldiği günden itibaren, geçmişteki siyasî iktidarların bu ülkeye yaşatmış
oldukları ekonomik krizlerin etkilerini ortadan kaldırmaya çalışmış ve
ekonomide ve toplumda açılan yaraları da sarmanın peşinde olmuştur. Kriz
derken, sadece ANAP-DSP-MHP İktidarları döneminde bu ülkeye yaşatılan 99 ve
2001 krizlerini düşünmemek lazım.
MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Geçmişi
bırakın, geleceğe bakın! İyi ki geçmiş var!
ÖMER KULAKSIZ (Devamla) - Bu iki kriz, her
ne kadar ülkeyi uçurumun eşiğine getirmişse de, elbette ki, bu krizlerin bir
başlangıcı vardı. Bu krizlerin bir başlangıcı da, yaklaşık bu ülkede on yıl
boyunca iktidar süreci yaşatan ve on yıl boyunca iktidarda kalan iktidarların,
muhakkak ki, etkisi oldu.
Hepimizin bildiği gibi, 1991 yılında iktidara gelen ve 1994 yılında almış
oldukları ekonomik kararlarla ve kamuoyunda da "5 Nisan" olarak
adlandırılan o kararlarla ülkeye ekonomik bir deprem yaşatan DYP-CHP İktidarının
da bu krizlerde etkisi olmuştur.
MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Aynı
programı uyguluyorsun.
ÖMER KULAKSIZ (Devamla) - 99 ve 2001'de yaşanan krizler, bu depremin bir
sonucudur.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sen çocuktun
o zaman.
ÖMER KULAKSIZ (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, görüşmekte olduğumuz bu tasarıyla, hükümetimiz ile memur
sendikaları arasındaki mutabakat metni aynen uygulanmıştır. Ayrıca, mutabakat
metninde yer almasına rağmen sayıları 300 000'i bulan din hizmetleri ve emniyet
hizmetleri sınıfında çalışan personele 100 YTL kadar iyileştirme yapılmıştır.
Bu iyileştirme, denge tazminatına ilaveten yapılan bir iyileştirmedir.
Hükümetimiz, memur sendikalarıyla yapmış
olduğu anlaşmanın, görüşmelerin neticesindeki ulaşmış olduğu mutabakat metninin
haricinde, yine, her zaman yaptığı gibi, millete vermiş olduğu sözden daha
fazlasını yaparak, tasarı metninde olmamasına rağmen, diğer çalışanlarımızın ve
emeklilerimizin de ücretlerinde bazı iyileştirmeler yapmıştır.
Biz, AK Parti olarak millete olan sözümüzü
verdikçe, millete olan sözlerimizi tuttukça, AK Parti her geçen gün biraz daha
büyümekte ve biraz daha güçlenmektedir. AK Partiyle birlikte, bu arada,
Türkiye'nin ekonomisi ve Türkiye de güçlenmektedir. Elbette ki, birileri de
bundan, doğal olarak, rahatsız olacaklardır.
Türkiye'nin ekonomisi büyüyor, ekonomisi
büyüdükçe de bütçesi fazla veriyor. Türkiye'nin bütçesi onyedi yıl aradan sonra
fazla verdi. Onyedi yıl boyunca bu ülkede çok iktidarlar geldi geçti; ama, bir
türlü bu süreç içerisindeki iktidarlar döneminde bütçe hiçbir zaman fazla
vermedi. Bütçenin fazla vermesi, bütçeyi yönetenlerin işi bilmesi ve
kendilerine verilen emanete sahip çıkmaları, kararlı politikaların ve bütçenin
emin ellerde disipline edilmesinin bir ürünüdür. Bunda da en büyük katkı,
elbette ki, bütçenin başında bulunan Sayın Maliye Bakanımızdadır.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'de ekonomi her
geçen gün ileriye giderken, bütçe onyedi yıl sonra fazla vermeye başlamışken,
bundan rahatsız olanlar, bu başarıyı gölgelemek isteyenler, yemiyor içmiyor,
Sayın Bakanımız hakkında gensoru hazırlıyorlar. Galataportla ilgili, geçmiş
dönemde, geçtiğimiz günlerde Sayın Bakanımız hakkında bir gensoru verildi.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkan,
gündem neydi?!
ÖMER KULAKSIZ (Devamla) - Neticesinde, AK
Parti Grubunun kararlı duruşuyla, Galataport gensorusu, neticesinde,
bazılarının cevabını almalarına ve neticede de, Sayın Bakanımızın ifadesiyle,
mort olmalarına sebep oldu.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Bağrınıza
basın!..
ÖMER KULAKSIZ (Devamla) - Şimdi, CHP
kafayı Sayın Bakanın oğlunun yumurtalarına taktı. Siz Sayın Bakanın oğlunun
yumurtalarının kabuklarını soymaya devam edin, biz milletimize hizmet etmeye
devam edelim.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Siz de
yumurtaları yemeye devam edin!
ÖMER KULAKSIZ (Devamla) - Ben, bu duygu ve
düşüncelerle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum; kanunun milletimize
hayırlı olmasını diliyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kulaksız.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü
üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Evet, ilk söz hakkı Sayın Sarıbaş'a ait.
Sayın Sarıbaş, buyurun.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan,
çok teşekkür ediyorum; delaletinizle, Sayın Bakana sormak istiyorum.
Biraz önce konuşan sözcüler, AK Parti,
parti programında ve parti acil eylem planında, memurlar arasındaki
dengesizliği de ortadan kaldıran, eşitsizliği de ortadan kaldıran bir kamu
personel reformu yapılacağına dair bu millete sözü ve taahhüdü vardı. Aradan
üçbuçuk sene geçti. Bu tür bir taahhüdün üçbuçuk sene dahi gündeme gelmemesi,
hâlâ Meclis gündemine gelememesi, tek başına bir iktidara yakışan bir durum
mudur?! Zorluklar nedir? Neden gelmemektedir? Hükümet mi tembeldir, sıkıntılar
mı vardır? Bunu sormak istiyorum Sayın Bakana.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Sarıbaş.
Sayın Koçyiğit, buyurun.
MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Ben de, Sayın Bakana bir soru soracağım.
Sayın Bakanım, Maliye Bakanlığında aynı
statüde çalışan muhasebe müdürleri, millî emlak müdürleri ve gelir müdürlerinin
ekgöstergesi 3 000 olduğu halde, yine, aynı statüde olan personel müdürlerinin
ekgöstergesi yıllardır 2 200'de kalmıştır. Bu çalışmaları bir vesile bilerek,
bu eşitsizliği ortadan kaldırarak, personel müdürlerinin mağduriyetini ortadan
kaldırmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koçyiğit.
Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) -
Teşekkürler Sayın Başkan. Sayın Bakana bir sorum olacak.
Bu tasarının malî portresi konusunda Sayın
Bakan bilgi verebilir mi?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Kılıçdaroğlu.
Sayın Eraslan, buyurun.
MEHMET ERASLAN (Hatay) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Tasarıda kamu görevlilerine 40 + 40
YTL'lik ödeme şeklinde bir düzenleme söz konusudur; fakat, bu emeklileri
kapsamamaktadır. Kanun tasarısı görüşülürken, bu süreç içerisinde, önergeyle,
emeklilerimizi de kapsaması noktasında bir çalışmanız olacak mı?
Ayrıca, dönersermayesi olan kuruluşlar, bu
40 + 40 YTL'lik ödemeyi kendi
dönersermayelerinden karşılayacaklar şeklinde bir hazırlık var; ama,
birçok kamu kuruluşunun kendi dönersermayesinin kendine yetmediğini biliyoruz.
Peki yetmediği takdirde, o zaman bu çalışanlar nasıl dönersermayeden bu
ücretleri alacaklar? Alamama gibi bir durumla
karşı karşıya kalamazlar mı?
Ayrıca, sendika üyelerinin 5 000 000 aylık
aidat ödeme şeklinde bir durumları var idi; fakat, sendikalara üye olan ve
aidat ödeyen vatandaşlarımızın aidatlarını kendileri değil de, neden iktidar
olarak veya hükümet olarak, devlet olarak biz ödüyoruz? Bu da ayrıca bir merak
konusu; bunu soruyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Eraslan.
Sayın Bakanım, buyurun.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL
(Kocaeli) - Sayın Başkanım, sorulara yazılı olarak cevap vereceğiz.
Arz ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkan,
karar yetersayısının aranmasını…
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Karar
yetersayısının aranmasını istiyoruz.
BAŞKAN - Tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.
Tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yetersayısı yoktur; birleşime 10
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati : 15.38
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 15.55
BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 73 üncü Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
1103 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4.- Değişik
Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli Personele Ek
Ödeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1171)
(S. Sayısı: 1103) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Tasarının maddelerine
geçilmesinin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır.
1 inci maddeyi ve bağlı
ek madde 3'ü okutuyorum:
DEĞİŞİK ADLAR ALTINDA İLAVE ÖDEMESİ BULUNMAYAN MEMURLARA VE
SÖZLEŞMELİ PERSONELE EK ÖDEME YAPILMASI İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE
KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TASARISI
MADDE 1.- 27/6/1989
tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki ek maddeler
eklenmiştir.
"EK MADDE 3.-
Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Sayıştay, Yüksek Seçim Kurulu, Adalet
Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı (Kefalet Sandığı dahil), Millî Eğitim Bakanlığı,
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı, Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı,
Çevre ve Orman Bakanlığı, Savunma Sanayii Müsteşarlığı, Avrupa Birliği Genel
Sekreterliği, Diyanet İşleri Başkanlığı, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek
Kurumu Başkanlığı ile bağlı kuruluşları, Türk Patent Enstitüsü Başkanlığı, GAP
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı, Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı, Millî
Savunma Bakanlığı Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri İşletme Başkanlığı,
Yükseköğretim Kurulu, üniversiteler ile yüksek teknoloji enstitüleri, Emniyet
Genel Müdürlüğü, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Karayolları Genel Müdürlüğü,
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, Orman Genel Müdürlüğü, Tarım Reformu Genel
Müdürlüğü, Petrol İşleri Genel Müdürlüğü, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme
Kurumu Genel Müdürlüğü, Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, Gençlik ve
Spor Genel Müdürlüğü, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü, Devlet Tiyatroları Genel
Müdürlüğü, Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü, İller Bankası Genel
Müdürlüğü, Türkiye ve Orta-Doğu Amme İdaresi Enstitüsü Genel Müdürlüğü, Maden
Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü, il özel idareleri ve belediyeler ile bunların
bağlı kuruluşları, il özel idareleri ve belediyelerin kurdukları mahalli idare
birlikleri ile Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğünün merkez ve taşra teşkilâtı
ile varsa bunların döner sermaye kadrolarında 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununa göre istihdam edilen memurlar ile aylıklarını 2802 sayılı Hâkimler ve
Savcılar Kanunu ve 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanununa göre alanlara,
subay, sözleşmeli subay, astsubay, sözleşmeli astsubay, uzman jandarma ve uzman
erbaşlara, 1/1/2006 - 30/6/2006 tarihleri arasında 950 gösterge rakamının,
1/7/2006 tarihinden itibaren ise 1850 gösterge rakamının memur aylıklarına
uygulanan katsayı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarda her ay eködeme yapılır.
Birinci fıkra kapsamına
giren personelden; her derece ve türdeki örgün ve yaygın eğitim kurumlarında
görev yapan yönetici ve öğretmenler ile sosyal hizmet kuruluşlarında görev
yapan öğretmenler hariç olmak üzere fiilen yapılmayan ders karşılığı ek ders
ücretinden yararlananlara, bu Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 2 nci maddesi,
19/6/1979 tarihli ve 2252 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi, 16/4/2003 tarihli ve
4848 sayılı Kanunun 32 nci maddesinin üçüncü fıkrası, 1/5/2003 tarihli ve 4856
sayılı Kanunun 35 inci maddesinin üçüncü fıkrası, 22/2/2005 tarihli ve 5302
sayılı Kanunun 63 üncü maddesi, 10/11/2005 tarihli ve 5431 sayılı Kanunun 25
inci maddesinin son fıkrasında öngörülen ödemelerden yararlananlar ile makam,
yüksek hâkimlik, temsil veya görev tazminatından yararlananlara, kadro
karşılığı sözleşmeli olarak istihdam edilenlere, bir kadroya açıktan, kurum
içinden veya kurum dışından vekâlet ettirilenlere vekâlet edilen görev
nedeniyle birinci fıkraya göre ödeme yapılmaz. Söz konusu ödemelerin ilgili
mevzuatında yer alan hükümlere göre idarî veya başka nedenlerle aylık veya
dönemsel olarak ödenmemesi bu sürelerde birinci fıkraya göre ödeme yapılması
sonucunu doğurmaz.
Birinci fıkrada sayılan
personelden bir önceki yılda (2005 yılı dahil); 3/6/1938 tarihli ve 3423 sayılı
Kanunun 1 inci maddesinin ikinci fıkrası, 21/12/1967 tarihli ve 969 sayılı
Kanunun 3 üncü maddesinin son fıkrası, 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Kanunun
58 inci maddesi, 4/2/1983 tarihli ve 2797 sayılı Kanunun 55 inci maddesinin
beşinci fıkrası, 24/5/1983 tarihli ve 2828 sayılı Kanunun 19 uncu maddesinin
onbirinci fıkrası, 25/4/2001 tarihli ve 4652 sayılı Kanunun 29 uncu maddesinin
son fıkrasında öngörülen ödemelerden yararlananlar ile 8/5/1991 tarihli ve 3717
sayılı Kanunun 2 nci maddesi uyarınca yol tazminatının yarısı olarak kamu
bankalarına yatırılan tutarlardan ödeme yapılanlara, Bezm-i Alem Valide Sultan
Vakıf Gureba Hastanesi döner sermaye gelirlerinden döner sermaye katkı payı
ödenenlere birinci fıkraya göre ödeme yapılmaz. Ancak, bir önceki yılda söz
konusu ödemelerden yararlananlar ile birinci fıkra kapsamına girmeyen
personelden bir önceki yılda 14/4/1982 tarihli ve 2659 sayılı Kanunun 30 uncu
maddesine göre ödeme yapılanlar ve Sağlık Bakanlığı merkez teşkilâtı personeli
hariç 4/1/1961 tarihli ve 209 sayılı Kanunun 5 inci maddesine göre ödeme
yapılanlara, bu fıkrada sayılan hükümlere göre önceki yılda yapılmış olan
ödemelerin toplam net tutarına, birinci fıkraya göre yapılması öngörülen
ödemeler toplam net tutara ulaştıktan sonra birinci fıkraya göre ödeme
yapılmaya başlanır. Aynı yıl içerisinde yukarıda belirtilen ödemelerden
yararlananlara 15 Aralık tarihinde yapılacak ödeme bir sonraki yılın 1 Ocak-14
Ocak dönemini kapsamayacak şekilde gün hesabıyla ödenir. Bu şekilde yapılacak
ödemeler, Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kurum ve kuruluşları ile Adlî Tıp
Kurumu kadrolarında bulunan personele döner sermaye bütçelerinden yapılır.
Birinci fıkraya göre
yapılacak ödeme, bu maddenin yürürlük tarihinden önce hakları şahıslarına bağlı
olarak saklı tutulanlar için şahsa bağlı haklardan sayılmaz, ilgili mevzuatı
uyarınca fark tazminatı uygulamasından yararlanan personel bakımından önceki
kadro veya pozisyonun ücretinin artırılması sonucunu doğurmaz. Bu ödeme, fark
tazminatı uygulamasından yararlanan personel hakkında, yukarıdaki hükümler esas
alınarak ilgililerin yeni kadrolarına ilişkin malî haklarının belirlenmesinde
fark tazminatı hesabında dikkate alınmak suretiyle uygulanır.
Eködemenin hak
kazanılmasında ve ödenmesinde aylıklara ilişkin hükümler uygulanır ve bu
eködeme damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tâbi tutulmaz. Bu
madde uyarınca yapılacak eködeme, ilgili mevzuatı uyarınca ödenmekte olan zam,
tazminat, ödenek, döner sermaye payı, ikramiye, ücret ve her ne ad altında
olursa olsun yapılan benzeri ödemelerin hesabında dikkate alınmaz.
Bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren; Sağlık Bakanlığının merkez teşkilatındaki
personeline 4/1/1961 tarihli ve 209 sayılı Kanunun 5 inci maddesi, 2/9/1971
tarihli ve 1479 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin üçüncü fıkrası, 10/10/1984
tarihli ve 3056 sayılı Kanunun 31 inci maddesinin birinci fıkrasının ikinci
cümlesi, 9/1/1985 tarihli ve 3146 sayılı Kanunun 39 uncu maddesinin son
fıkrası, 8/1/1986 tarihli ve 3254 sayılı Kanunun 32/D maddesi, 24/6/1994
tarihli ve 4009 sayılı Kanunun 56 ncı
maddesinin (a) fıkrası, 9/12/1994
tarihli ve 4059 sayılı Kanunun ek 1
inci maddesi, 23/2/1995 tarihli ve 4077 sayılı Kanunun 29 uncu maddesi,
27/10/1999 tarihli ve 4458 sayılı Kanunun 222 nci maddesi, 2/5/2001 tarihli ve
4668 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin beşinci fıkrası, 16/4/2003 tarihli ve
4848 sayılı Kanunun 32 nci maddesinin üçüncü fıkrası, 1/5/2003 tarihli ve 4856
sayılı Kanunun 35 inci maddesinin üçüncü fıkrası, 25/6/2003 tarihli ve 4904
sayılı Kanunun 15 inci maddesinin son
fıkrası, 29/7/2003 tarihli ve
4958 sayılı Kanunun 17 nci
maddesinin beşinci fıkrası ve 3/3/2004 tarihli ve 5102 sayılı Kanunun 5 inci
maddesi kapsamında yapılan ödemelere ilişkin onaylarda Maliye Bakanlığının
uygun görüşü alınmadan değişiklik yapılamaz. Söz konusu onaylarda, personele
yapılan ödemelerin artırılması yönünde 1/1/2006 tarihi ile bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarih arasında gerçekleştirilen değişiklikler uygulanmaz.
Kadro karşılığı
sözleşmeli personel hariç olmak üzere, çeşitli statülerde istihdam edilen
sözleşmeli personele birinci fıkrada belirlenen tutarı aşmamak üzere ve bu
madde hükümleri çerçevesinde, statüleri ve kurumları dikkate alınarak ödeme
yapıp yapmamaya, sözleşme ücreti ile ilişkilendirilmeksizin yapılacak eködeme
tutarını belirlemeye, ücretleri Yüksek Planlama Kurulu tarafından belirlenenler
için bu Kurul, diğerleri için Bakanlar Kurulu yetkilidir. Eködeme tutarı damga
vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tâbi tutulmaz.
Bu maddenin uygulamasına
ilişkin olarak ortaya çıkabilecek tereddütleri gidermeye Maliye Bakanlığı
yetkilidir."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Ek madde 3 üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu…
Sayın Kılıçdaroğlu,
buyurun.
CHP GRUBU ADINA KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tasarı, memura belli bir düzeyde, eködeme alamayanlara,
eködeme ödenmesini öngören bir düzenleme. Bazı memurlarımız için de, eködeme
dışında ayrıca bazı ödemelerin yapılmasını öngörüyor.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, dün burada AKP Grubu adına konuşan değerli arkadaşımız Sayın
Mücahit Daloğlu, ilk kez bir mutabakat sağlandığını ve bu mutabakat sonucunda
da bu tasarının Parlamentoya gönderildiğini söyledi.
Şimdi, mutabakat, sanki
hiç muhalefet yokmuş gibi algılanmasın. Hükümetle, yani işverenle kamu
sendikaları tarafından yapılan sözleşmede iki sendikamızın muhalefet şerhi var.
Dolayısıyla, yüzde yüz bir uyumun olduğunu söylemek mümkün değil. Bunu
öncelikle belirtmemiz gerekiyor.
Bir ikinci önemli nokta,
Sayın Daloğlu konuşurken dedi ki: "AKP'nin bir acil eylem planı var ve biz
bu acil eylem planının gereklerini süratle yerine getiriyoruz." Nitekim,
Sayın Recep Tayyip Erdoğan da, acil eylem planını açıkladığında, cümlelerini
şöyle bitirmişti: "Biz, çok saydam, verdiğimiz sözü tutan bir partiyiz.
Dolayısıyla, bizim acil eylem planında açıkladıklarımızı bütün medya, bütün
basın mensupları, artı, kamuoyu da her gün, her dakika, her saniye izlesinler."
Şimdi, değerli
milletvekilleri, ben size acil eylem planını getirdim, acil eylem planı… Acil
eylem planının 43 üncü sayfasında "EDP 17" diye bir hedef var.
"Gelir üzerindeki özel indirim tutarı zaman içinde yükseltilecektir."
Özel indirim tutarı şudur değerli arkadaşlar: Ücretliler, belli bir miktarda
özel indirim indirildikten sonra ücret gelirleri vergilendirilir. Peki, siz ne
yaptınız değerli arkadaşlar; acil eylem planında bu sözü veren Adalet ve
Kalkınma Partisi, 4842 sayılı Yasayla, onun 3 üncü maddesiyle özel indirimi
tamamen kaldırdı; yani "özel indirimi yükselteceğiz" diyen bir
siyasal parti, özel indirimi tümüyle kaldırarak, vatandaşa verdiği sözün tam
aksini yerine getirmiş oldu. Böylece, Adalet ve Kalkınma Partisinin, ücretliler
açısından ne kadar tutarlı, ne kadar saydam, ne kadar söylediğinin aksini yapan
bir parti olduğu ortaya çıkmış oluyor. Bu gerçeği de, yine, bütün ücretlilerin
bilmesi gerekiyor.
Bir başka önemli nokta:
Ücretlilerin durumunun düzeltilmesiyle ilgili olarak Sayın Muzaffer
Kurtulmuşoğlu, burada bir konuşma yaptı, güzel bir konuşma yaptı ve
ücretlilerin, emeklilerin durumunun iyileştirilmemesiyle ilgili olarak şöyle
bir cümle kullandı: "Bu ayıp hepimizin ayıbıdır."
Değerli arkadaşlar,
şimdi, Sayın Kurtulmuşoğlu iktidarda ve bunu yerine getirmiyorsa ayıbı
üstlenebilir; ama, CHP olarak bizim böyle bir ayıbı üstlenmeye ne niyetimiz var
ne hakkımız var ne de yetkimiz var; çünkü, biz, bu ayıbın İktidar Partisine ait
olduğunu, özellikle yoksullaşma sürecinin AKP döneminde arttığını, ücretlilerin
hak ettikleri çabaya karşın gerekli ücreti alamadıklarını biliyoruz.
Sayın Uzunkaya burada
konuşurken öyle bir tablo çizdi ki, sanki bütün ücretlilerin durumu çok iyi,
ücretliler çok iyi gelir elde ediyorlar, refah içinde yaşıyorlar. Şimdi,
arkadaşlar, böyle bir tabloyu sokaktaki vatandaşa sorun bakayım, ücretlilerin
durumu çok mu iyi? Sayın Uzunkaya bir de oranlar verdi, yüzde 85'lik, 90'lık,
yüzde 160'lık artışlar öngören bir düzenleme, rakamlar verdi. Sayın Uzunkaya, o
oranları bırakalım; ben, size hayattan rakamlar vereceğim.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
O oranları niye bırakıyoruz, var o oranlar.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Hayattan rakamlar vereceğim.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
O oranlar var.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Bugün, bir SSK'lının aldığı emekli aylığı 458 YTL.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Kaç liraydı?
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - 458 YTL.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Kaç lira idi?
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Bir Emekli Sandığı emeklisinin aldığı emekli aylığı 591 YTL -alt
limitler bunlar, onu da söyleyeyim- bir Bağ-Kur emeklisinin aldığı emekli
aylığı 352 YTL.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Bozdur bozdur harca!..
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Şimdi, bakın, ne kadar güzel, refah içinde yaşayan bir toplum
yaratmışsınız(!)
MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Bizim aldığımızda kaç liraydı?
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Peki, değerli arkadaşlar, bu yeterli mi? Ya, insaf denen bir şey
var. Yaptığınız zammın getirdiği rakam budur.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Sayın Kılıçdaroğlu, daha önceki rakamı neydi, onu söyler misiniz?
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - İkide bir müdahale etme yahu!
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Şu anda yanımda yok; ama, ortada bir tablo var. Ben, size hayatın
gerçeğini söylüyorum. Hayatın gerçeği budur. Hayatın gerçeği buysa, bu tablo
üzerinde düşünmemiz lazım. Neden emekli aylıklarını verdim, onu da söyleyeyim
ben size.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, 40 + 40 YTL veriyorsunuz. Bunlar emekli aylığına yansıyor mu;
hayır, yansımıyor. Peki, bu emeklilerin durumu bu tablodaki gibi vahim mi
olacak; evet, vahim olacak. Şimdi, siz, mutabakat zaptı imzaladınız. Mutabakat
zaptında diyorsunuz ki, 2,5-2,5 vereceğiz, ilk altı ay yüzde 2,5; ikinci altı
ay da yüzde 2,5 memurlara zam yapacağız dediniz ve verdiniz.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, ben, size Devlet İstatistik Enstitüsünün rakamlarını vereceğim.
Mutabakat zaptının imzalandığı tarih ile bugünkü tarih arasında belli ürünlere
yapılan zamlar; okul dergisi, ücretliye, memura yüzde 2,5 zam yaptınız, okul
dergisindeki artış bu dönem içerisinde yüzde 29,92; şehir vapur ücretleri,
vapur ücretleri, artış oranı yüzde 20,78; servis ücreti, çocuğu okula
gönderecek, yüzde 15,66; kadınların kullandığı tüpgaz, yüzde 15,48; LPG,
şoförlerin kullandığı, 14,77; doğalgaza gelen zam 11,28. Bunu artırmak mümkün.
Arzu edenler Türkiye İstatistik Kurumunun internet sitesinde bu rakamları
görebilirler.
Bunları şunun için
aktarıyorum değerli arkadaşlar: Memura 2,5- 2,5, kaşıkla verdiğinizi öbür taraftan kepçeyle geri alıyorsunuz ve
sonra da gelip diyorsunuz ki: Memuru enflasyona ezdirmedik. Bu rakamlar eğer
doğruysa -ki Türkiye İstatistik Kurumu veriyor- o zaman, memurun enflasyonun
üstünde gelir elde ettiğini kim iddia edebilir?!
Bir başka konu, onu da
söyleyeyim: Sayın Uzunkaya israftan şikâyet etti; haklıdır, israfın olmaması
lazım; ama, saygıdeğer milletvekilleri, her gün odalarımıza bakanlıklardan kuşe
kâğıda basılmış onlarca dergi geliyor ve bu dergilere bakın, birinci sayfadan
son sayfaya kadar ilgili bakanların fotoğrafları var. Kim yapıyor bunu, hangi
iktidar yapıyor bunu? AKP İktidarı yapıyor. O zaman, AKP İktidarının
sözcülerinin buraya gelip israftan söz etmeleri doğru değil. İsraftan şikâyet
etmeleri de söz konusu olmamalı. Onlar, bu dergilerin hangi gerekçeyle
basıldığını, nasıl basıldığını, bunun bir israf olduğunu, israfın da haram
olduğunu söylemeleri lazım; ama, siz bunu yapmıyorsunuz.
Bir başka konu, 40 + 40'ı
dönersermaye olan yerlerde dönersermaye ödeyecek. Peki, dönersermayede para
yoksa ne olacak? O memurlar para alamayacak. Peki, bunun vicdan neresinde?
Bunun adalet neresinde? Bunu düzeltmek için bir önerge verdik Plan ve Bütçe
Komisyonunda, reddedildi. Peki, biz şunu söyledik: Devlet 40 + 40'ı versin;
ama, dönersermayeden o payı alsın. Yine, hazineye gitsin o pay; ama, o pay o ay
yetmiyorsa, memuru o ay 40 YTL gelirden mahrum etmeyelim. Ama, bu da
reddedildi. Önergemizi burada yineledik, sanıyorum bu önerge de kabul edilir,
umuyoruz kabul edilir.
Değerli arkadaşlar, son
bir şey, Türk-İşin yaptığı yoksulluk sınırı ve mutfak harcamalarıyla ilgili bir
düzenlemesi var; bunu sürekli yapıyor. Türk-İş'in, Ağustos 2005 ile Şubat 2006
arasında mutfak masraflarındaki net artış yüzde 6,74…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Kılıçdaroğlu, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Hemen bağlıyorum Sayın Başkan.
Yoksulluk sınırındaki bu
süre içindeki artış ise yüzde 14,39. Sizin izlediğiniz, IMF'nin desteğiyle
izlediğiniz, sosyal politikası asla olmayan, sosyal politikayı tümüyle gözardı
eden ve sosyal devleti de dışlayan politika, yoksulluğu sadece bir yıl içinde
yüzde 14,39 düzeyinde artırmıştır. Bunu da AKP'nin başarı hanesine yazmak lazım
galiba.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kılıçdaroğlu.
Madde üzerinde, Anavatan
Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Özcan; buyurun. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, görüşülmekte
olan 1103 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesi üzerinde Anavatan
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, belki
de AKP'li arkadaşlar kızacaklar; narenciyenin konumuzla ne ilgisi var diyeceksiniz.
Geçen hafta, narenciye tarlalarını gezdim; gerçekten, yürekler acısı; bütün
ağaçların altında, portakalı, mandalinası yatıyor. Çiftçi diyor ki: Ben,
tarlamı satıyorum ve borçlarımı ödüyo-rum. Sayın AKP yöneticileri, Sayın
Başbakan, oralara gittiniz, o insanları gördünüz; çok güzel kalabalıklar
topladığınızla övündüğünüzde, bu insanlar neden mağdur, neden tarlasını, neden
traktörünü satar diye hiç düşündünüz mü?! Bu insanların durumu acı, sebze
üretenin, domates üretenin durumu acı. Bunları Mecliste sizlerle paylaşmak
üzere geldim ve onların düşüncelerini aktarmak için sizin huzurunuzdayım.
Gerçekten, yürekler acısı çiftçimize sahip çıkalım.
Değerli arkadaşlar, Sayın
AKP sözcüsü diyor ki: "Hortumları kestik." Evet, hortumları kestiniz
de, kanalları nereye bağladınız? Hangi hortumu kestiniz? (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar) Soruyoruz, hangi hortumu kestiniz? Hortumu kesmekle
övünen, önce, dokunulmazlığı getirecek. 357 milletvekilisiniz, siz
dokunulmazlığı getirin, Anavatan Grubu olarak, dokunulmazlık konusunda da
sizlerle birlikteyiz. Hiç kimse halka hesap vermekten kaçmasın.
AHMET YENİ (Samsun) -
Konuyla ne alakası var bunun?
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Evet, var; şimdi anlatacağım.
Diyor ki: "Bu
hortumlardan dolayı memura maaş veremiyoruz, az ücret veriyoruz, az ödenek
veriyoruz." Siz bu hortumları kestiniz de o memurlar mı engel oldu? Evet,
eğer, hortumları kesecekseniz, siz iktidarsınız, 357 milletvekiliniz var,
buyurun, gelin, o hortumları keselim ve sizlerle birlikte, bu memurların maaşlarını,
yaşayabilecekleri bir düzeye getirmek için mücadele verelim; bizler destek
vereceğiz sizlere. Hortumları bahane etmeyin.
Şöyle bir anımsayın;
Galataportu anımsayın, Mavi Akımı anımsayın, Oferleri anımsayın, onlara para
bulunuyor da, memura, işçiye niye para bulunmuyor? Bunu bulmanın yolu da,
yeteri kadar, o insanlara, memurlara, işçilere ve emeklilere karşı daha duyarlı
olmalıyız, daha destek vermeliyiz. Bir emekli vatandaş otuz yılını devlette
çalışıyor; ama, emekli olduğunda, bakıyor ki, ek işler aramak zorunda kalıyor.
Bu insanın otuz otuzbeş yıl devlete hizmet etmesi emekliliğinde rahat etmesi
için değil mi? Neden bunları rahat ettirmiyoruz? Neden ikinci bir iş aramak
için, otuz yıl emek veren bu insanları kapı kapı iş aramaya zorluyoruz? Yetki
elimizde. Bizler yanınızdayız. O hortumcuların hortumunu mu kesiyoruz…
Kanalları, oralara değil, yandaşlara değil, kanalları, eğer çevrilecekse,
işçiye, memura, köylüye doğru çevirelim diye düşünüyoruz.
Değerli arkadaşlar, bu
maddenin fıkralarında, tasarı kapsamında bulunan kamu kurum ve kuruluşlarında
çalışmakla birlikte, ödemelerden yararlanmayan personele ilişkin düzenlemeler
vardır.
Elbette ki, bu
düzenlemeler içerisinde memura bakıyoruz ki, farklı… Örneğin, bir Bayındırlık
ile bir Karayollarında çalışan memura farklı farklı uygulamalar yapılıyor. Bu
memurlara neden farklı uygulamalar yapıyoruz? Neden İller Bankasında
çalışanlara farklı muamele yapıyoruz? Neden polis teşkilatımız… Ki, birsürü de
şehit veriyoruz; şehitlerimizi de saygıyla anıyoruz, ruhları şad olsun diyoruz.
İşte, bizlere, bunlar, bu polis memurları diyorlar ki: "Ben, artık
geçinemiyorum, benim hayatım tehlikede, psikolojim bozuldu. Her dönemde,
iktidara gelenler, bizlere, memurlara söz veriyorlar, polislere söz veriyorlar,
iyileştireceğiz diyorlar; ama, maalesef, seçimden sonra, memurlara, işçilere
verilmiş olan bu sözlerden de iktidarlar vazgeçiyor."
Örneğin, size bu
tasarıyla ilgili... Bir malî suç araştırma, makam tazminatına müstahak; ama,
malî suçları tespit eden, organize çetelerini çökerten müdürleri veyahut da
şeyleri tazminattan mahrum ediyorsunuz.
Neden memurlarımız
arasında ayırım yapıyorsunuz? Zaten, memurlarımız, bu hayat koşulları altında
yaşamlarını yeteri kadar sıkıntı içerisinde devam ettiriyorlar. Bir emekli memurun
aldığını Sayın Kılıçdaroğlu biraz önce sizlere tekrar hatırlattı. Biz,
memurlarımızın, 21 inci Yüzyılda -mutluluk içerisinde yaşamasını- aç ve sefalet
içerisinde olmasını istemiyoruz. Öğretmenlerimizin ekders ücretini şişirdiniz,
5,5'ta bıraktınız sadece; oysa, biz 10 YTL lira olmasını istemiştik.
Değerli arkadaşlar,
memurlarda, örneğin öğretmenler arasında ayırım... Ekders ücreti almayan
öğretmenin durumu ne olacak? Muhtarlarımızın durumu ne olacak? Diğer devlet
dairelerinde çalışanları, kurumlar arasındaki farklı uygulamalar, o memurları,
gerçekten, çalışma şevkinden uzaklaştırmıyor mu? Aynı masada oturan iki memur
arkadaşımızın, aynı görevi, aynı mesleği taşıyan memur arkadaşlarımızın farklı
maaş almaları o insanlarda psikolojik olarak rahatsızlık doğurmuyor mu?!
Değerli arkadaşlar, AKP
İktidarı, şeffaflıktan yana olacağını, devlete daha sıcak bakılacağını, IMF'ye
karşı gerçekten tavır alacağını… Ama, IMF'nin emrinden olan malî bir politika
izliyorsunuz. Hani IMF'ye karşıydınız; ne oldu; bugün sarmaş dolaş olunuyor?!
Beceremiyorsanız, IMF'siz yaşamak istemiyorsanız, o zaman, tekrar,
programlarınızı gözden geçirmeniz gerekir.
Biz, Anavatan Grubu
olarak, memurlarımızın, bu koşullarda, 40 + 40 veya 100 YTL'lerle, artık,
geçimlerini sağlayamaz bir duruma geldiğini... Ve kurumlarımız arasında
eşitsizlik olmasını istemiyoruz. Eşit işe eşit ücret verilecekse, aynı konumu
paylaşan memurlarımız, çağdaş, demokrat ve 21 inci Yüzyılı refah içerisinde
yaşayacaksa, bu koşullarda, bu ek olarak vermiş olduğunuz maaşlar, eködenekler
yetmeyecektir. Sizler… En aşağı bir memurun emekli olduğunda bile 1,5 milyar
civarında alması gerekir. Bugün bakıyoruz, bir kısmına makam ücreti
veriyorsunuz, birine vermiyorsunuz. Bu, adil mi değerli arkadaşlar?! Neden
bunların hepsini ortak bir paydada birleştirip, diğer tarafta, vermiş olduğu
emeğin karşılığını… Farklı ücret alabilir, almalıdır da; ama, hiç olmazsa, en
altta olan son basamakla arasındaki
farkın çok adil olması gerekir. Bunun için, biz, memurlarımızın daha mutlu,
daha müreffeh ve gelecekte de, emekli olduğunda da, geçmişini aramayacak
şekilde maaşlarının artırılması, ücretlerin artırılması olmalıdır. Biz
bakıyoruz ki, memur perişan, işçisi perişan, emeklisi perişan; çıkıyorsunuz,
Türkiye'de hiçbir şey yokmuş gibi, iktidarınızın tozpembe tablosunu
çiziyorsunuz. Soruyoruz; halkın içerisine iniyor musunuz, esnafın içerisine
iniyor musunuz, memurun dertlerini biliyor musunuz? Belki çoğunuz memurların
içerisinden geldiniz; ama -o dertleri siz de yaşadınız- buraya gelince ne değişti?
Gelin, hep birlikte, bu insanların çığlıklarına kulak verelim, ayırım
yapmayalım. Memurlar arasında ayırım, bölgeler arasında ayırım yapılarak
Türkiye bu noktaya getirildiyse, geçmişteki yönetimlerin suçudur. Bugünkü
iktidarın... Üç buçuk yıldan beri "biz Türkiye'yi güzel idare ediyoruz,
hiç şikâyet yoktur" diyorsunuz, gelin, öncelikle, sayın arkadaşlarım, bir
cuma günü çıkalım, bir heyet oluşturun, buradan, gecekondulardan, varoşlardan
başlayalım, köylülere gidelim, memurlara gidelim de, sorunlarına bir
dokunduğunuzda bin ah işitmiyor musunuz? Ondan sonra, çıkıyorsunuz "biz
yüzde 30'larla, 40'larla iktidar..." Ama, o iktidarı göremeyeceksiniz bir
daha. İnanıyoruz ki, bu halk, size, gerektiğinde, sandıkta cevabını verecektir.
HASAN KARA (Kilis) - Görürüz...
Görürüz...
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Biz güveniyoruz halkımıza. Birileri nasıl gittiyse, siz de öyle gideceksiniz.
Tutup, vatandaşın gözüne baka baka, 2 Kasım...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HASAN KARA (Kilis) -
Bekle... Bekle...
AHMET YENİ (Samsun) - O
birileri ANAP, ANAP!..
HASAN KARA (Kilis) -
ANAP'ı mı kastediyorsunuz?
BAŞKAN - Sayın Özcan,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
Sayın Kara...
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Biz, kim kötü yönettiyse ona karşıyız, kimseyi savunmuyoruz. Bugün siz kötü
yönettiğiniz için halkın yanındayız.
AHMET YENİ (Samsun) -
CHP'de kalsaydın belki gelirdin.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Halkın sesini buradan dile getirmek istiyoruz. Niye korkuyorsunuz köylüden,
memurdan, işçiden, esnaftan? Korkmayın... Onlar size oy verdi; ama, o insanları
gerçekten kandırdınız, umutlarını aldınız, umutlarını kovdunuz. (AK Parti
sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) -
CHP'de olsaydın belki gelirdin.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Ben köylü çocuğuyum...
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen hatibe müdahale etmeyiniz.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla)
- Belki, sen, karasabanla, düvenle çift
sürmedin; ama, ben onları da yaşadım...
AHMET YENİ (Samsun) - Sen
hangi partidensin?
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Belki, orakla, sen, buğday biçmedin; ama, ben onları da gördüm; ben köylü
çocuğuyum. Onun için siz köylüden kaçmayın, köylüden kaçmayın; köylü ülkemizin
efendisidir.
AHMET YENİ (Samsun) -
Hangi partiden seçildin? Hangi partiden geldin?
BAŞKAN - Sayın Yeni,
lütfen... Sayın Yeni...
Sayın Özcan, lütfen,
konuşmanızı tamamlayın.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Ben inancımın olduğu her yerde varım. Yeter ki doğru olsun, doğru çalışılsın.
Demokrasi ve hukuk kavgası verdim; her yerde de veririm demokrasi ve hukuk...
AHMET YENİ (Samsun) -
Yani, yine mi değiştireceksin?
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Hiç kimse, bana, şu partide, bu partide...
AHMET YENİ (Samsun) -
Daha karar vermedin mi ANAP'a?!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Ben, halkımın sesini burada duyurmak için buradayım.
AHMET YENİ (Samsun) -
Daha karar vermedin mi?!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Rahatsız olma. Zaten, gelecekte göreceğiz, sen de o masalarda, o sıralarda
olmayacaksın.
AHMET YENİ (Samsun) -
Daha karar vermedin mi?!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
İnanıyoruz ki, iktidar Anavatanlıların olacak, iktidar halkımızın olacak.
AHMET YENİ (Samsun) -
Karar vermedin mi daha?
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Gülmeyin… Geçmişte de çokları gülüyordu; ama, sizleri de göreceğiz.
İnanıyoruz halka,
güveniyoruz. Bunun için, halkımıza, en içten dileklerimizle saygılarımızı
sunuyoruz.
Sizlerin halkın sesine
kulak vermenizi istiyoruz. Evet, halkın sesine kulağınızı verin de dinleyin. O
çığlıklara, o memurlara, o işçilere, yetim ve dullara, her gün hayatını
tehlikeye atan o polislerin, askerlerin durumlarına bakarak, bir nebze de
olsun… Onların sesi, belki de, gece sizi uykunuzda da yatırmayacak.
Bütün Meclise saygı ve
sevgilerimi sunuyorum; sağ olun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özcan.
Sayın milletvekilleri,
bakın, 1 dakikalık süre içerisinde teşekkür etme fırsatı vermediniz; geçti 1
dakika...
Şahsı adına, Sivas
Milletvekili Ömer Kulaksız.
Sayın Kulaksız?.. Yok.
Balıkesir Milletvekili
Sayın Ali Osman Sali; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın Sali, konunun
uzmanı olarak az zamanda çok sözler söyleyeceğinize inanıyorum.
ALİ OSMAN SALİ
(Balıkesir) - Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; 1103 sıra sayılı kanun
tasarısıyla ilgili olarak huzurunuzdayım; hepinize saygılar sunuyorum.
Sayın milletvekilleri,
kamu personelinin malî haklarıyla ilgili sistem düzenlenirken bazı esas ve
ilkelere dikkat etmemiz gerekir; bunlardan birisi, hiyerarşilerarası makul
açıklık; bir diğeri, belli satın alma gücünün sağlanması; bir başkası,
kurumlararası ücret dengesinin sağlanması; bir başkası da basitlik ve
şeffaflığın sağlanmasıdır.
Hepimizin bildiği üzere,
şu andaki, kamu personelinin malî haklarıyla ilgili olarak ciddî
sıkıntılarımızdan birincisi, ödeme kalemlerinin çokluğu -bu açıdan, tabiî, bu
tasarıyı değerlendirmek söz konusu değildir- diğeri ise kurumlararası ücret
dengesizliğinin giderilmesidir. Bu sorunlarımız halen devam etmektedir.
Bu maddenin, tasarının ek
3 üncü maddesi, 1 inci maddeye bağlı ek 3 üncü maddesinin temel iki amacı
vardır; birincisi, kurumlararası ücret farklılığının azaltılması; bir başkası
da, hiyerarşilerarası ücret açıklığının azaltılmasıdır. Bu ilkeler çerçevesinde
maddeyi değerlendirmek istiyorum.
Maddenin birinci
fıkrasında, bu eködemeden yararlanacak kurumlar sayılmaktadır. Bu fıkrada
sayılmayan kurum çalışanları, bu eködemelerden yararlanmayacaktır. Dikkatinizi
çekmesi gereken bir husus şudur: Genelde, kamu çalışanlarından aldığımız
telefonlarda şu ortaya çıkıyor: Ocak ayında 40 000 000, temmuz ayında 80 000 000 para ödenecek ve bu iş bitecek
gibi anlaşılıyor. Buna açıklık getirmemiz gerekiyor. Her ay, altı ay boyunca 40
000 000, temmuz ayından itibaren de, yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar, 80
000 000 ödeme yapılacaktır.
HASAN KARA (Kilis) - Her
ay.
ALİ OSMAN SALİ (Devamla)
- Evet, her ay ödeme yapılacak ve maddenin yürürlük tarihi 01.01'dir. Nisan
ayında yürürlüğe girdiğini kabul edersek, 150 000 000 - 160 000 000 arası bir
ücret alacaklardır bu kurumlarda çalışan çalışanlarımız; çünkü, bir miktar
Damga Vergisi kesilecektir, bu kadar bir eksiklik olabilecektir.
Sayın milletvekilleri,
ikinci fıkra, birinci fıkrada sayılan kurumlarda çalışıp da, düzenli eködeme
alan personelle ilgili düzenlemedir. Bunlar, bu eködemeden "40 + 40"
dediğimiz ödemeden yararlanamayacaklar. Örneğin, Kültür ve Turizm Bakanlığı
personeli, bu "40 + 80"den yararlanacak; ama, Kültür ve Turizm
Bakanlığının eködeme alan personeli, uzmanları var; bunlar, bundan
yararlanamayacak. Burada, özellikle, hiyerarşilerarası ücret açıklığının azaltılmasına
yönelik düzenleme bu ikinci fıkradadır. Makam, yüksek hâkimlik, temsil, görev
tazminatı alan ile kadro karşılığı sözleşmeli olarak istihdam edilenler
yararlanamayacak. Bunun anlamı şu: Kamu çalışanlarının alt gelir grupları,
oransal olarak, daha fazla yararlanacak, orta gelir grupları nispeten daha az
yararlanacak; ama, üst gelir grupları, yönetici grubu yararlanamayacak. Böylece
de, hiyerarşilerarası ücret farklılığı kısmen giderilmeye çalışılmış olacaktır.
Üçüncü fıkra, birinci
fıkranın istisnası, düzensiz ödemelerle ilgilidir. Örneğin, kâr payı ve
dönersermaye alan personel, buradan, zaman içerisinde yararlanabilecektir.
Örneğin, 2005 yılında 160 000 000 kâr payı veya dönersermaye payı almış bir
personel, dört ay boyunca, bu, kurumunun yararlandığı eködemeden
yararlanmayacak; ama, beşinci aydan itibaren, yine, yararlanmaya devam
edecektir.
Dört ve beşinci fıkralar,
usulle ilgili düzenlemeler; maaşlara bağlı olarak ödenecektir, maaşlar
ödenirken ödenecektir.
Altıncı fıkra ise,
birinci fıkrada sayılmayan kurumlara yönelik bir düzenlemedir; eködemesi olan
kurumlar veya fazla çalışma alan kurumlardır. Örneğin, Başbakanlık, Devlet
Planlama Teşkilatı, vesaire gibi, birinci fıkrada yer almayan kurumlarımızın
çalışanlarıyla ilgilidir. Buradaki ilave ödemelerin, kurumlara dayalı ilave
ödemelerin de kontrolünü sağlamaya yöneliktir.
Son söyleyeceğim hadise
şudur: Kadro karşılığı sözleşmeli personel hariç -diğer sözleşmeli- kurumlarda,
kamu iktisadî teşebbüslerinde, yani, devletin diğer kurumlarında sözleşmeli
olarak çalışan personelle ilgili doğrudan bir düzenleme metinde bulunmamaktadır
bildiğiniz gibi. Kamu iktisadî teşebbüsleri personeline yapılacak ödemeler
Yüksek Planlama Kurulu kararıyla, diğer kurumlardaki çalışanlarımız da Bakanlar
Kurulu kararıyla bu eködemelerden yararlanabileceklerdir.
Özetle, madde, bu
düzenlemeleri içermektedir.
Maddenin hayırlı olması
temennisiyle, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Sali.
Sayın Haluk Koç?..
Sayın Ümmet Kandoğan?..
Sayın Mehmet Eraslan,
buyurun.
MEHMET ERASLAN (Hatay) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, hepinizi saygıyla
selamlıyorum; bu çalışmanın, bu kanun tasarısının ülkemize, milletimize ve kamu
çalışanlarına hayırlar getirmesini temenni ediyorum.
Aslında, bu
düzenlemelerin, kamu personel reformu kapsamında ele alınması gerekli idi ve
çok uzun yıllardan beri kapsamlı kamu reformu kanun tasarısı, sürekli
Türkiye'nin gündeminde oldu. Fakat, kurumlararası ücret adaletsizliğini, maaş
adaletsizliğini ortadan kaldıracak ve kadro tahsisi, kadro noktasında da
dengeyi ve adaleti sağlayacak olan kamu reformu tasarısı, bugüne kadar, Genel
Kurula intikal etmemiştir ve asıl temelli çözüm, asıl önemli çözüm oydu diye
düşünüyorum. Şu anki kanun tasarısıyla, iyileştirmeye yönelik bir pansuman
yapmaya çalışıyoruz. Tabiî bu pansumanı yaparken, acaba, bu pansuman mevcut
yarayı iyileştirecek mi, mevcut sorunu iyileştirecek mi? Bunu da düşündüğümüz
zaman, aslında, çok önemli bir şeyin... Bir şeyler mutlaka değişecektir bu
kanun tasarısıyla; ama, hem bizim beklediğimiz doğrultuda hem de kamu
çalışanlarının beklentileri doğrultusunda çok önemli bir değişikliğin, çok
önemli bir sonucun oluşmayacağını görüyoruz.
Tabiî, ben, burada kanun
tasarısıyla ilgili, kanun tasarısı içerisinde olması gerektiğine inandığım
birtakım şeyleri sizinle paylaşmak istiyorum. Değerli arkadaşlar, bakın, bu
kanun tasarısında kamu görevlilerine 40 + 40 YTL'lik bir düzenleme; ama,
emeklileri de kapsamayan bir düzenleme söz konusudur. Biz, ha, şunu diyoruz: 40
+ 40 -yani, keşke 100 + 100 olsaydı;
ama- madem, 40 + 40 YTL'lik bir düzenleme oldu, bu, emeklileri de kapsasın
istiyoruz; çünkü, emeklilerin, gerçekten çok düşük bir maaş aldıklarını, ücret
aldıklarını biliyoruz. Mesela, SSK emeklisi, ortalama 460 000 000 maaş alıyor;
Emekli Sandığına bağlı bir emekli 600 000 000 civarında bir maaş alıyor; bir
Bağ-Kur emeklisi, ortalama 355 000 000, 360 000 000, 370 000 000 -derecesine
göre- bir maaş alıyor. Bunlara baktığımız zaman, emeklilerin aldıkları bu
maaşlara baktığımız zaman, bu maaşlar açlık sınırının altında. Başka bir geliri
yoksa, elektrik parasını, eğitimini, gıdasını, giyimini, ev kirasını falan
ödemesi kabil değil, mümkün değil. O yüzden, diyoruz ki, bu 40 + 40 YTL'lik
-aynı zamanda- artış düzenlemesi, beraberinde emeklileri de kapsasın.
Dediğimiz, istediğimiz bu.
Diğer önemli bir konu: 40
+ 40 YTL ödenirken -bakın, bu da çok önemli; altını çizerek söylüyorum-
dönersermayesi olan kamu kuruluşları kendi dönersermayelerinden bunu
ödeyecekler; ama, bazı dönersermayesi olan kamu kuruluşlarının
dönersermayesinin yetersiz olduğunu biliyoruz ve bu ödemenin ilgili
dönersermayeler tarafından ödenemeyeceğini biliyoruz; ödenemeyeceğini
bildiğimiz için, bazı kamu çalışanları, bu 40 + 40 YTL'lik artışı alamayacaklardır
veya almakta zorluklar yaşayacaklardır şeklinde bir düşünceye sahibiz. O
yüzden, dönersermayeden değil, genel bütçeden bu ödeme yapılsın. Kamu
çalışanları, bu artışı, bu eködemeyi alırken daha rahat bir ortamda ve daha
rahat şartlarda alsınlar.
Sendikalar, demokrasinin
vazgeçilmez unsurudur. Demokrasilerde sendikalar her zaman var olmuştur; ama,
bu sendikalar ile sendikalara üye olan üyeler aidatlarını öderken, bırakın
bunları ödesinler.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Eraslan,
lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Sendikalarla, sendikalara üye olan çalışanların arasına siyaset girmemelidir,
hükümet girmemelidir. Bırakın, kim oraya üyeyse aidatını o ödesin, sendikalar
da aidatlarını oradan alsınlar. Ama, biz, sanki, üyelerle sendikalar arasına
girerek "bu aylık 5 000 000 lirayı siz ödemeyin, biz sizin yerinize
öderiz" şeklindeki yaklaşımın çağdaş demokrasilerde olmaması gereken bir
durum olduğunu düşünüyorum ve illa ki, eğer, vereceksek, yani, üyelere bir
katkımız, bir yardımımız dokunacak ise onların sendikalara ödeyecekleri oran
kadar bir maaş artışı uygulaması yapabiliriz diye düşünüyorum.
Kanunla ilgili, kanun
tasarısıyla ilgili duygularımı, düşüncelerimi zamanı gelince ifade edeceğim.
Önergelerim var, önergelerimle ilgili görüşlerimi ifade edeceğim.
Ben, şimdilik, sizleri
saygıyla selamlıyorum; teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Eraslan.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Koçyiğit, buyurun.
MUHSİN KOÇYİĞİT
(Diyarbakır) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Sayın Bakanıma bir soru
yöneltmek istiyorum.
Sayın Bakanım,
Bayındırlık Bakanlığına bağlı gişe memurları, yaz-kış demeden, soğuk-sıcak
demeden her türlü sosyal olanaklardan yoksun bir şekilde, yollarda, gişelerde,
mesai saatleri dışında da çalışarak devlete hizmet etmektedirler; fakat, bugün,
memur skalası içerisinde en az ücret alan Bayındırlık Bakanlığı gişe
memurlarıdır. Bu gişe memurlarının durumunu düzeltmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Koçyiğit.
Sayın Baloğlu, buyurun.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Bu yasayla memurlar
arasındaki haksızlıklar tümüyle giderilmiyor, tam aksine, yeni haksızlar
oluşuyor.
Bir örnek verip sormak
istiyorum: İnfaz koruma memurları var,
infaz ve koruma memurları, 20 000 civarında bunların sayısı, çok zor
şartlarda hizmet veriyorlar ve genel idarî hizmetler sınıfında çalıştıkları
için bunlara birtakım ödemeler yapılmıyor; vardiya tazminatı alamıyorlar,
güvenlik tazminatı alamıyorlar, yıpranma tazminatı alamıyorlar, fazla mesai
ücretleri ödenmiyor. Çok açık bir haksızlık var. Bu kanun, bu haksızlığın
giderilmesi yönünde bir fırsat olarak önümüze geliyor.
Sayın Bakana soruyorum:
Bugüne kadar, infaz koruma memurlarıyla ilgili hiçbir iyileştirme yapılmadı; bu
kanunda da yapılmazsa hangi kanunu bekleyecekler, ne yapacaklar? Emniyet
görevlilerine 100 YTL ek bir ödeme yapılıyor; emniyet görevlilerinin yaptığı
görev ile infaz ve koruma memurlarının yaptığı görev birbirine çok benziyor,
koruma ve güvenlik önlemlerini yerine getiriyorlar. Bunun dikkate alınmasını
talep ediyorum.
Sayın Bakana soruyorum:
Emniyet görevlilerine ödenecek olan 100 YTL'lik eködeme neden infaz koruma
memurları için de ödenmiyor? Bu, çok az sayıda memurdur, 20 000 memurdur.
Bununla bütçenin de sarsılacağını sanmıyorum. Sayın Bakan bunun gözden
geçirilmesini sağlayacak mıdır? Bunu soruyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Baloğlu.
Sayın Ünlütepe?.. Yok.
Sayın Işık, buyurun.
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Çok hızlı bir şekilde sormak istiyorum.
Sayın Bakanım, bu ödeme,
2007 ve devamı yıllarında da ödenecek midir; yani 40+40?.. Artı, yıllık maaş
artışına bu ödemeler dahil mi tutulacaktır hariç mi; yani, artışlar kapsamında
mı değerlendirilecektir?
Bir diğer sorum:
Sözleşmeli personelden eködemesi olmayana da bu ödeme yapılacak mıdır?
Son sorum: Sayın Bakanım,
bizim üç yıllık toplam enflasyon oranı yüzde 35,42; Maliye Bakanlığından ve
Hazineden aldığımız rakamlar, bize, emekli Bağ-Kurlu çiftçiye yüzde 216,5;
emekli Bağ-Kurluya yüzde 142,1; tarım sigortası aylığına yüzde 254, muhtar
maaşlarına yüzde 55, net asgarî ücretliye de yüzde 107 artış getiriyor. Yani,
muhalefet mi, burada, acaba doğruyu ifade ediyor, yoksa Hazinenin, Maliyenin
bize vermiş olduğu rakamlarda mı bir yanlışlık var?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Kılıçdaroğlu,
buyurun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul)- Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Yasanın geneli üzerinde
Sayın Vecdi Gönül buradaydı ve ben, yasanın malî portresini sormuştum; ama,
Sayın Bakan yazılı olarak yanıtlayacağını söylemişti. Şimdi, Sayın Maliye
Bakanımız burada. Aynı soruyu yineliyorum efendim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kılıçdaroğlu.
Sayın Ülkü, buyurun.
HAKKI ÜLKÜ (İzmir) -
Sayın Bakan, memurlara verilmesi öngörülen 40+40, maaşa ek zam çok az bir zam;
ama, benim sormak istediğim başka bir şey. Ayrıca, bakanlıklar arasında,
memurlar arasında çok büyük farklar olduğunu görmekteyiz. Mesela, Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı personeline, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında
Yasanın 29 uncu maddesine göre eködeme yapılmakta, sizin Bakanlığınızda, daha
iki gün önce, 300 000 000 liralık eködeme kararı çıktı, Başbakanlıkta böyle,
Sağlık Bakanlığında böyle. İçişleri ve Maliye Bakanlığı arasında, bir bakanlık
müdürü, birinci derecede bir bakanlık müdürü, İçişleri Bakanlığında 1 066 000
alırken, Maliye Bakanlığında, aynı kişi, aynı dereceden, 2 108 000 lira
almaktadır. Bu farklılıkların giderilmesi için herhangi bir çalışmanız var mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ülkü.
Sayın Kepenek, buyurun.
YAKUP KEPENEK (Ankara) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan. Aracılığınızla, Sayın Bakanımdan üç soruma yanıt
vermesini istiyorum.
Bunlardan bir tanesi,
dünkü sorularımla ilgili. Polonya Hükümeti, bir İtalyan bankasının bir Polonya
bankasını satın almasını engelledi. Bu konuda hükümetinizin tutumunu sordum,
siz "öyle bir şey düşünmüyoruz" dediniz. Bu konuya açıklık
getirmenizi istiyorum; bir.
İkincisi; Sayın Başkanım,
ülkemizde, çok az sayıda "ev ekonomisti" olarak bilinen meslek grubu
var. Bu ev ekonomistlerine bu tür bir ödeme yapılması düşünülüyor mu? Ev
ekonomistlerini bu yasa kapsamına alacak mısınız?
Üçüncüsü de; Amerika
Birleşik Devletleri, Dubaiport otoritesinin -bu bir kamu kuruluşudur- Amerikan
limanlarını işletmesini engelledi. Bu konuda Sayın Bakan ne düşünüyor?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
YAKUP KEPENEK (Ankara) -
Ben teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Özcan,
süremizin bitimine sadece 4 dakika kaldı. Eğer, tek bir soru soracaksınız,
açıklamalı ifadelerle birlikte olmayacaksa…
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) -
2 soru efendim.
BAŞKAN - Çünkü, zaman
kalmayınca, Sayın Bakanlar da yazılı cevap vereceğiz diyor, çıkıyorlar. Bunu
soru sorarken düşünmek lazım.
Buyurun, size de söz
vereyim.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) -
Teşekkürler Sayın Başkanım.
Sayın Bakanıma şunu
soruyorum: Bu kanunun 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan 950
gösterge rakamının 2 375; 1 850 gösterge rakamının 4 625 olmasını düşünüyor
musunuz?
Diğer taraftan ise, 12
saat çalışan polislerimizin bu mağduriyetini gidermek için ek bir ödenek
verilmesini düşünüyorlar mı?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, buyurun
efendim.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Koçyiğit'in
sorusuna cevap vermek istiyorum, Bayındırlık Bakanlığında çalışan personelle
ilgili olarak. Tabiî, şimdi, bu kanunun bir mantığı var, getirilen,
konuştuğumuz bu kanunun; o da şu: Devlette çok çeşitli isimler altında
eködemeler alınıyor, tazminatlar alınıyor falan, bazı dengesizlikler meydana
gelmiş. Bu dengesizlikleri giderebilmek için Hükümet olarak biz dedik ki, ek
tazminat almayan memurlarla ek tazminat alanları çıkaralım ve almayanlara 40+40
ilave bir zam yapalım, maaşına bir ilave verelim, ki, hiç olmadı, adaletsizliği
önleyelim, birkısım da, bir nebze de olsa önleyelim. Ancak, Hükümet olarak,
biz, şimdi genel bir şey hazırlıyoruz, bütün personel rejimiyle ilgili kanun
hazırlıyoruz; fakat, o kanun hazırlanıp bitene kadar, adaletsizliği önlemek
bakımından, 40+40 ilave tazminat, eködeme almayanlara bir para ödeyelim dedik.
Mantık bu. Peki, bu ne kadar; aşağı yukarı 1 400 000 memur bundan istifade
ediyor; yani, takribî rakam; 1 300 000 küsur da, takribî 1 400 000 istifade
ediyor. Diğerleri eködeme aldığı için bundan istifade edemiyor. O gişe
memurları da bunun içindeyse, eködeme almayanlarsa, hay hay, bunlar da ondan
istifade ediyor. Ama, bunun yanında, bazen de, mesela, Bayındırlık
Bakanlığında, hakikaten, şimdiye kadar yapılan zamlardan yeteri kadar nasibini
alamamış -diğer bakanlıklar da dahil olmak üzere- bütün teknik personele de,
onun haricinde ilave bir şey daha yapıyoruz.
Diğer soruya gelince;
infaz ve koruma memurlarıyla ilgili bir soru soruldu. İnfaz ve koruma
memurlarının, biz, geçen yıl yan ödemelerini artırdık; yani, geçen yıl bir
iyileşme yaptık, hiçbir şey yapmadık değil. İlaveten, bu sene de, eködeme
almıyorlarsa 40+40'tan bir daha istifade etmiş oluyorlar. Dolayısıyla,
unutulmuş, kalmış, falan durumda değiller. Onu da arz etmek istiyorum.
Şimdi, Sayın Işık
"bu devamlı olacak mı" dedi. Güzel bir soru. Bu devamlı olacak; yani,
bu, bir kereye mahsus değil. Devamlı şu: Alıp maaşına ilave edilecek, bundan
sonraki göstergeleri de ona göre hesap edilecek; yani, bu, devamlı aldığı ve
müktesebatına geçecek olan bir durumdur. Sözleşmeliler için de bu olacak; ama,
sözleşmeliler için Bakanlar Kurulu kararı lazım, burada onun için yer almıyor,
Bakanlar Kurulu kararı çıkaracağız onunla ilgili olarak.
Sayın Kılıçdaroğlu
"malî portresi nedir" diyor. Şimdi, Sayın Kılıçdaroğlu da bilir ki,
burada konuşuluyor, giren oluyor, çıkan oluyor... Hele bir kanun çıksın,
çıktıktan sonra da, bunun malî portresi ne kadardır diye kendisine yazılı
olarak biz sunalım.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Tasarınınki ne kadar Sayın Bakan; getirdiğiniz ne kadar?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Tasarıdaki maliyeti de yazılı olarak sunarız.
İkincisi, tabiî, Sayın
Kepenek'in bir sorusu var; genel ekonomi ve özelleştirmeyle ilgili
politikalarımızı irdeleyen bir soru. Yani, bu kanun maddesiyle ilgisi olmayan
bir soru; ama, kendisine olan saygımdan dolayı, ben cevaplamak istiyorum. O da
şu: Bir defa, Polonya bankası, herhangi, dışarıdan gelen bankanın önlemesi diye
bir şey söz konusu olamaz. Eğer Avrupa Birliğine girdiyse -ki, öyle, giren bir
ülke- Avrupa Birliğindeki bir ülke, benim ülkemdeki bankayı falanca İtalyan
bankası alamaz, şu bankası alamaz diye bir şey getiremez, mümkün değil; yok,
olmaz. Ona, Avrupa Birliği karışır. Diğerlerinde olduğu gibi, bir Portekiz
bankası vardı, İspanyol bankası vardı, İtalyan bankası vardı; oralarda,
hepsinde, Avrupa Birliği el koydu, böyle karar olmaz; neyse çıkarsınız, rekabet
şartları altında, herkes, eşit rekabet şartları altında girer dedi.
Ev ekonomistleriyle
ilgili olarak, eğer onlar eködeme almıyorlarsa, 40 + 40'tan onlar da istifade
edecekler.
YAKUP KEPENEK (Ankara) -
Teşekkür ederim.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Evet, onlar da… Eködeme almıyorlarsa; ki, herhalde almıyorlar.
HAKKI ÜLKÜ (İzmir) -
Benim sorum ne oldu?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Bir de, ABD limanlarıyla ilgili olarak bir soru sormuştu
Sayın Kepenek.
ABD limanlarında da,
oradaki konu, dikkat ederseniz, hâlâ tartışılan bir konu. Orada biraz, 11 Eylül
etkisi de yatıyor müzakerelerin altında. O bakımdan, orası, yani, tam bize
uygun bir örnek de değil. Ama, biliyorsunuz ki, bizim özelleştirmelerimizde,
yerli-yabancı farkı aranmaksızın, bizde özelleştirmede, parayı veren düdüğü
çalıyor. Evet, bütün ihalelerimiz de açık ve şeffaf bir şekilde yapılıyor.
Şimdi, bakanlıklar
arasında -Sayın Vekilimizin sorduğu- ücret dengesizlikleri, gösterge
dengesizlikleri olduğunu söylüyor. O doğrudur; yani, mevcut olan durum odur.
Zaten, bu kanunun mantığı da odur. O aradaki dengesizlikleri gidermek
gayesiyle, eködeme almayanlara ilaveten bir şey getiriyoruz; yani, o
adaletsizliği önleme maksadına matuf bir kanundur bu; yani, temel mantığı odur.
O bakımdan, şunu diyebilirsiniz: "Ya, birdenbire bütün dengesizlikleri
gidermiyor." Evet, bütün dengesizlikleri birden gidermez bu kanun; ama,
belli bir oranda gidermeye matuf bir kanun. Elimizdeki imkânlar çerçevesinde
yaptığımız şu anda budur; ama, dengesizlikleri, adaletsizlikleri gidermeye
matuf bir temel yapısı vardır. Onu da arz etmek istiyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde 7 adet önerge vardır. Önergeleri önce geliş sıralarına göre
okutup, sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım. Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1103 sıra sayılı kanun
tasarısının çerçeve 1 inci maddesindeki ek madde 3'ün birinci fıkrasında geçen
"950 gösterge rakamının, 1/7/2006 tarihinden itibaren ise 1850 gösterge
rakamının" ibaresinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederim.
Faruk Koca
Ankara
Madde 1.-…
Ek Madde 3.-…"1100
gösterge rakamının, 1/7/2006 tarihinden itibaren 2000 gösterge rakamının…"
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1103 sıra sayılı kanun
tasarısının çerçeve 1 inci maddesindeki ek madde 3'ün birinci fıkrasında geçen
"950 gösterge rakamının, 1/7/2006 tarihinden itibaren ise 1850 gösterge
rakamının" ibaresinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederim.
Faruk Koca
Ankara
Madde 1.-…
Ek Madde 3.-…"1050
gösterge rakamının, 1/7/2006 tarihinden itibaren 1950 gösterge rakamının…"
BAŞKAN - Üçüncü önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1103 sıra sayılı kanun
tasarısının çerçeve 1 inci maddesindeki ek madde 3'ün birinci fıkrasında geçen
"950 gösterge rakamının, 1/7/2006 tarihinden itibaren ise 1850 gösterge
rakamının" ibaresinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederim.
Faruk Koca
Ankara
Madde 1.-…
Ek Madde 3.-…"1000
gösterge rakamının, 1/7/2006 tarihinden itibaren 1900 gösterge rakamının…"
BAŞKAN - Dördüncü
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1103
sıra sayılı Değişik Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve
Sözleşmeli Personele Eködeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Tasarısının 1 inci
maddesi, 3 üncü ek maddesinin üçüncü
fıkrasında yer alan "21.12.1967 tarihli ve 969 sayılı Kanununun 3 üncü
maddesinin son fıkrası" ibaresinin metinden çıkartılmasını arz ve teklif
ederiz.
|
Muhsin Koçyiğit |
Süleyman Sarıbaş |
Züheyir Amber |
|
Diyarbakır |
Malatya |
Hatay |
|
Muzaffer Kurtulmuşoğlu |
Selami Yiğit |
İbrahim Özdoğan |
|
Ankara |
Kars |
Erzurum |
BAŞKAN - Beşinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1103
sıra sayılı Değişik Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve
Sözleşmeli Personele Eködeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesi
ile 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen ek madde
3'ün beşinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Ali Topuz |
Haşim Oral |
Kemal Kılıçdaroğlu |
|
İstanbul |
Denizli |
İstanbul |
|
Halil Akyüz |
Enis Tütüncü |
Hasan Ören |
|
İstanbul |
Tekirdağ |
Manisa |
|
İsmet Atalay |
Halil Tiryaki |
Mustafa Gazalcı |
|
İstanbul |
Kırıkkale |
Denizli |
|
Atilla Kart |
|
Şevket Arz |
|
Konya |
|
Trabzon |
"Eködemenin hak
kazanılmasında ve ödenmesinde aylıklara ilişkin hükümler uygulanır ve bu
eködeme damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulmaz. Bu
madde uyarınca yapılacak eködeme, aylıktan sayılır ve emekli aylıklarının ödenmesinde
de dikkate alınır."
BAŞKAN - Altıncı önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1103
Sıra Sayılı Değişik Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve
Sözleşmeli Personele Eködeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesi
ile 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen ek madde
3'ün yedinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Ali Topuz |
Haşim Oral |
Mustafa Gazalcı |
|
İstanbul |
Denizli |
Denizli |
|
Bayram Meral |
Mehmet Yıldırım |
Kemal Kılıçdaroğlu |
|
Ankara |
Kastamonu |
İstanbul |
|
Halil Tiryaki |
Enis Tütüncü |
Gürol Ergin |
|
Kırıkkale |
Tekirdağ |
Muğla |
|
İsmet Atalay |
Hasan Ören |
Atilla Kart |
|
İstanbul |
Manisa |
Konya |
|
|
M. Mesut Özakcan |
|
|
|
Aydın |
|
"Kadro karşılığı
sözleşmeli personel hariç olmak üzere çeşitli statülerde istihdam edilen
sözleşmeli personele birinci fıkrada öngörülen miktarda ve bu madde hükümleri
çerçevesinde eködeme ödenir. Sözleşmeli personele ödenecek eködeme tutarı damga
vergisi hariç hiçbir vergi ve kesintiye tabi değildir."
BAŞKAN - Yedinci önergeyi
okutup işleme alacağım.
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1103
sıra sayılı Değişik Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve
Sözleşmeli Personele Eködeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesi
ile 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen ek madde
3'ün üçüncü fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Ali Topuz |
Haşim Oral |
Kemal Kılıçdaroğlu |
|
İstanbul |
Denizli |
İstanbul |
|
Mehmet Yıldırım |
Gürol Ergin |
Enis Tütüncü |
|
Kastamonu |
Muğla |
Tekirdağ |
|
İsmet Atalay |
Halil Tiryaki |
Hasan Ören |
|
İstanbul |
Kırıkkale |
Manisa |
|
M. Mesut Özakcan |
Mustafa Gazalcı |
Atilla Kart |
|
Aydın |
Denizli |
Konya |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Konuşacaksınız…
Buyurun Sayın
Kılıçdaroğlu.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
verdiğimiz önergenin amacı şu: Dönersermayede para yetersiz olduğu zaman, o
kurumda çalışan memur zam alamayacak, 40 + 40'ı alamayacak. Eğer önerge kabul
edilirse, dönersermayede paranın olup olmadığına bakılmaksızın, diğer memurlar
gibi, o bakanlıkta çalışan memur da 40 + 40'ı alabilecek. İleride herhangi bir
şikâyete, bir adaletsizliğe yol açmamak için bu önerge verilmiştir.
Önergenin kabulünü
takdirlerinize sunuyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kılıçdaroğlu.
Sayın milletvekilleri,
Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1103
sıra sayılı Değişik Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve
Sözleşmeli Personele Ek Ödeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesi
ile 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen ek madde
3'ün yedinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ali Topuz (İstanbul) ve arkadaşları
"Kadro karşılığı
sözleşmeli personel hariç olmak üzere çeşitli statülerde istihdam edilen
sözleşmeli personele birinci fıkrada öngörülen miktarda ve bu madde hükümleri
çerçevesinde eködeme ödenir. Sözleşmeli personele ödenecek eködeme tutarı damga
vergisi hariç hiçbir vergi ve kesintiye tabi değildir."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Bayram Meral konuşacak.
BAŞKAN - İmzası var mı
Sayın Meral'in?
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Var efendim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Meral.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Sayın Başkan, saygıdeğer arkadaşlarım; çalışanlarla ilgili çok önemli bir
yasa taslağını görüştüğümüzü düşünüyoruz; ama, görünen o ki, sayın
milletvekillerimizin de, kısmen Sayın Bakanımızın da buyurdukları gibi, bu,
sorunları çözmüyor ve çözmeyecektir; çünkü, 657 sayılı Yasaya o kadar yama
yapıldı ki, nereden tutulacağını, nasıl bakılacağını kısmen hepimiz şaşırdık.
Değerli arkadaşlarım,
burada, konu edilen kadro karşılığı çalışanların dışında, bildiğiniz gibi -ben,
biraz daha bilgilerinizi tazelemek istiyorum- Sayın Bakanımız da, Maliye
Bakanımız da birçok kez konuştu "biz özelleştirmeden mütevellit işten
çıkarılan hiçbir arkadaşımızı dışarıda bırakmadık" dedi. Doğrudur;
bunların bir kısmı işe alındı. Alındı; ama, nasıl alındı değerli arkadaşlarım;
bu arkadaşlarımızın ücretleri yarıya düştü; yani, 657 sayılı Yasanın 4/C
dediğimiz, hepimizin bildiği, bu maddeye göre ücretleri yarıya düşürüldü,
ikramiyeleri kaldırıldı, fazla mesaileri kaldırıldı, sendikal hakları elinden
alındı. Şimdi, bunlar yetmiyormuş gibi, birçok memur arkadaşımıza belirli
haklar tanıyoruz, bunları yine bunların
dışında bıraktık ve metinde şu yazılıdır değerli arkadaşlarım, diyor ki: Eğer
bu arkadaşlara aynı oranlarda bu tazminat verilecekse, Bakanlar Kurulu
yetkilidir; ama, Devlet Planlamanın görüşü alınacak, Bakanlar Kurulunda
görüşülecek, şayet buna rağmen bir sorun çıkarsa Maliye Bakanı bu konuda
yetkilidir.
Sayın Bakanım, bu kadar
işi uzatmaya ne gerek var?! Zaten bunların yeterince hakları elinden
alınmıştır, yeterince mağdur edilmiştir. Bunlar, farzımuhal ki, özelleştirme
olmamış olsaydı, sendikalı çalışmış olsaydı, sendikaların elinden veya bunların
elinden bu hakları alabilecek miydik?! Şimdi, bunların birsürü hakları elinden alınmış;
çocuk parası yok, yemek parası yok, yol parası yok, giyim parası, iş elbisesi,
ayakkabı parası yok; sırf tek ücrete bağlanmış ve buna rağmen diyorsunuz ki,
diğer memurlara, diğer sözleşmelilere verilen hak bunlara verilmesin. Bu adil
değildir Sayın Bakanım; bu bir.
İkinci bir konu -arkadaşlarım da konuştu- Karayollarında
çalışan gişe memurlarının büyük bir bölümü, hatta hatta yüzde 100'e yakını
sözleşmeliydi. Acaba, sendikalar bir greve gider de, burada işler aksar mı
diye, tuttu bu arkadaşlarımızın büyük bir bölümünü memur yaptılar. Memur
yapmadan önce, toplusözleşmede bu arkadaşlarımızın birçoğu açık vermekteydi;
yani, bir nevi orada tahsildar görevi yapıyorlar, sonuçta açık vermekteydiler.
Biz, toplusözleşmeye o zaman bunların bu açığını kapatabilmek için belli bir
tazminat koymuştuk. Bilahara, memur olduktan sonra -zannederim ki, öyle,
yanılmıyorum- bu arkadaşlarımıza kısmen de olsa yine bir tazminat tahakkuk edildi. Bu, sırf gişeden geçen
vasıtaların tahsil paraları döneminde açık vermelerini kapatmak için
yapılmıştı. Şimdi, eğer, bunu dikkate alacaksanız Sayın Bakanım, bu
arkadaşlarımız da bu haklardan mahrum kalacaklardır. Bunu da bilgilerinize
sunuyorum.
Şunu özellikle ifade
etmek istiyorum: Bu özelleştirmeden mütevellit, 657 4/C'ye göre bir yerlere
yerleştirdiğiniz arkadaşlarımıza çok haksızlık yapılmıştır. Bunların hem
sendikal hakları elinden alınmıştır hem ücretleri yarıya düşürülmüştür hem
ikramiyeleri elinden alınmıştır, fazla mesai hakları elinden alınmıştır. Bu bir
haksızlıktır. Yol yakındayken… Ne gereği var; yok efendim, Devlet Planlamaya
gidecek, yok oradan Bakanlar Kuruluna gelecek, Bakanlar Kurulu da işte bu
oranlarda karar alırsa verilecek. Bunlara bence ne gerek var. Veriyorsanız
deyin ki "veriyoruz", vermiyorsanız deyin ki "vermiyoruz."
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Meral
konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - İşi uzatmanın, ipe un sermenin bir anlamı yok Sayın Bakanım. Bu,
adil değildir, bir haksızlıktır. Haksızlıkların üzerine yeni bir haksızlık
yapılıyor. Bunu düzeltirseniz memnun oluruz.
Sayın Yüce Genel Kurulun
bilgisine sundum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Meral.
Sayın milletvekilleri,
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1103
Sıra Sayılı Değişik Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve
Sözleşmeli Personele Eködeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Tasarısının 1 inci Maddesi
ile 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen ek madde
3'ün beşinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ali Topuz (İstanbul) ve arkadaşları
"Eködemenin hak
kazanılmasında ve ödenmesinde aylıklara ilişkin hükümler uygulanır ve bu
eködeme damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulmaz. Bu
madde uyarınca yapılacak eködeme, aylıktan sayılır ve emekli aylıklarının
ödenmesinde de dikkate alınır."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi mi
okutuyorum?..
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Sayın Özyürek konuşacak.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Özyürek.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; önergemizle ilgili söz almış
bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, bu konuyla
ilgili olarak sizlere de gelmiş olan, bizlere de gelmiş olan çok çeşitli
talepler var. Ne yazık ki, önerge konusundaki kısıtlamalar nedeniyle, o
kesimlerin dertlerini, taleplerini önergelerle burada yansıtma fırsatını
bulamadık. Pek çoğunu Plan ve Bütçe Komisyonunda önergeler halinde vermiştik;
reddedildi. Hiç yoksa burada da belki AKP çoğunluğunun desteğini alabiliriz
diye hazırladığımız önergeler vardı; ama, ne yazık ki, bu kısıtlamalar
nedeniyle bunları veremiyoruz.
Örneğin, veteriner
hekimlerin durumu ne olacak; ev ekonomistlerinin durumu ne olacak;
fizikçilerin, kimyacıların, istatistikçilerin durumu ne olacak; Maliye
Bakanlığında değişik genel müdürlüklerde çalışan uzmanların mağduriyeti nasıl
sona erdirilecek; infaz koruma memurlarının durumu nasıl sona erdirilecek;
Meclis çalışanlarına nasıl bir tazminat verilecek?! Bu ve bunun gibi pek çok
kesimin sorunlarını dile getiren önergelerimizi, ne yazık ki, kısıtlamalar
nedeniyle verme şansına sahip olamadık.
Değerli arkadaşlarım, çok
büyük bir jest yapıyormuş gibi, 40+40 burada sık sık tekrarlanıyor. Acaba, 40
000 000 lirayla -eski parayla- ne alınabilir diye şöyle bir baktığımızda,
değerli arkadaşlarım, 40 000 000 lirayla, 1 eşarp alınabiliyor; 40 000 000
lirayla, 1 tüpten biraz fazla alıyorsunuz; 2 okul çantasını ancak
alabiliyorsunuz; 3,5 kilogram dana eti alıyorsunuz. Biraz önce, tartışmalar
sırasında, arkadaşlarımız "eskiden ne veriliyordu, şimdi ne veriliyor,
bunları niye söylemiyorsunuz" dediler.
Değerli arkadaşlarım,
geldiğimiz nokta bu. Hayatın içinde, insanlar, bu paralarla geçinecekler, bu
paraları harcayacaklar. Verdiğimiz bu paranın satın alma gücüne bakmak lazım.
Yani 3,5 kilogram daha eti alma şansını tanıyorsunuz, büyük bir zam vermiş
gibi, burada anlatıyorsunuz. 1 tüpten biraz fazla alabilir, burada
anlatıyorsunuz. 1 eşarp alabilir… Yani verilen para, hiç, gerçekten, son derece
düşük.
Ayrıca, verilen bu 40+40,
emekli maaşlarına yansımıyor. Şimdi, polise ve din görevlilerine verdiğimiz
100'er milyon liralık tazminat emekli maaşına yansıyor, yansısın, biz, onları
da memnuniyetle karşılıyoruz; ama, hiç yoksa 40+40 olarak bir telafi edici zam
gibi ortaya attığımız rakamların emekli maaşlarına da yansıması gerekir.
Biliyorsunuz, emeklilerin
maaşlarına ilk altı ayda yüzde 2,5; ikinci altı ayda yüzde 2,5 gibi son derece
yetersiz bir zam yapıldı. Şimdi, 40+40 gibi, dengesizlikleri giderdiği
iddiasıyla bir düzenleme getiriyoruz. Bu, hiç yoksa onların emekli maaşlarına
da yansısın, emeklilerin durumu da bir ölçüde düzelsin. Yani, emekli olan
insanları niçin bu kadar güç durumda bırakıyoruz?! Bütün yan ödemeler, bütün
diğer tazminatlar emekli maaşlarına yansımıyor; sadece alınan çıplak maaşın
üzerinden hesaplanan emekli maaşlarıyla, insanlar, milyonlarca memur çok mağdur
oluyor.
Bu önergemizin amacı,
40+40 000 000 liralık zammın mutlaka emekli maaşlarına da yansıması yönündedir.
Bu konudaki adaletsizliği giderecek bu önergemize destek olmanızı bekliyorum,
hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Özyürek.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1103
sıra sayılı, Değişik Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve
Sözleşmeli Personele Eködeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Tasarısının 1 inci maddesi,
3 üncü ek maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "21.12.1967 tarihli ve 969
sayılı Kanununun 3 üncü mad-desinin son fıkrası" ibaresinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Muhsin Koçyiğit (Diyarbakır) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
katılıyor mu önergeye?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Sayın Başkan "katılmıyoruz" değil "katılamıyoruz."
BAŞKAN - Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Koçyiğit…
MUHSİN KOÇYİĞİT
(Diyarbakır) - Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Bilindiği üzere 25.6.2001
tarihinde kabul edilen Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunuyla, kamu
görevlilerinin ortak ekonomik, sosyal ve meslekî hak ve menfaatlarını korumak
ve geliştirmek amacıyla toplupazarlık süreci başlamıştır. Bu süreçle ilgili,
2006 yılı kamu görevlilerinin ücret artışlarına yönelik görüşmelerde, 29.8.2005
tarihinde, 5 madde üzerinde mutabakat sağlanmıştır. Mutabakatın ikinci
hükmünde, 40+40 YTL denge tazminatının uygulanmasının, döner sermaye payı alan
kuruluşlara uygulanmayacağı hüküm altına alınmıştır. Toplupazarlık mutabakat
metninde yer alan "döner sermaye payı" ifadesi, bazı kurumlarda
çalışan personelin yürüttüğü hizmetler için, personelin şahsına yönelik hak
ediş olarak düşünülen meblağı içerirken; örneğin, Sağlık Bakanlığında bir
hastanın muayene ücreti ya da bir laboratuvardaki bir testin rayiç bedeli belirlenirken,
işi yapan hekim ya da laborantın emek payı oransal olarak belirlenmektedir. Bu
nedenle, Tarım ve Köyişleri Bakanlığında "üretimi teşvik primi" adı
altında, 969 sayılı Kanuna göre, yıl sonunda dağıtılan kâr payı birbirinden
farklıdır; çünkü, kâr payı ifadesinde "pay", belirlenen rayiç
içerisinde olduğu için her zaman elde edilmekte ve hak edene verilmektedir.
Buna rağmen, kâr payı ise, toplam işletme faaliyeti sonucunda, yılbaşı ve sonu
bilanço farkı ile ortaya çıkmaktadır. Yani, özel olarak belirlenmemektedir.
Ayrıca, 969 sayılı Kanuna göre kâr miktarı işletmelere göre çok fazla farklılık
göstermekte, işletmelerin pek çoğu faaliyetlerdeki maliyetler v.b. nedenlerle
zarar etmektedir. Yine bir işletmenin kâr payı yıllara göre çok farklı olabilmektedir.
Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı çalışanlarına 969 sayılı Kanun çerçevesinde kâr payı olarak ödenen
"Üretimi Teşvik Primi" aynı zamanda fazla mesai ücreti şeklinde
değerlendirilmektedir. Çünkü, özellikle laboratuvar ortamlarında yığılan iş
yoğunluğu, genelde mesai üstü, hafta içi ya da hafta sonu çalışmalarla
atlatılmaktadır. Hal böyle iken, kurumlarda Fazla Mesai Ücreti Uygulaması için
Maliye Bakanlığınca kaynak tahsis edilemediğinden, bu durumda çalışan
personelin iş performansı bir nevi üretimi teşvik primi ile sağlanmaktadır.
Tarım ve Köyişleri
Bakanlığınca faaliyet gösteren 969 sayılı Kanuna tabi işletmelerde 2001 yılında
başlatılan üretimi teşvik primi uygulaması öncesinde, Maliye Bakanlığına bu
kurumlardan aktarılan kâr payı miktarı, uygulama sonrasında Üretimi Teşvik
Primi verilmesine rağmen aktarılan meblağ ile kıyaslandığında daha da arttığı
ortadadır. Çalışanlara özel Döner Sermaye Payı ayrılmamış olmasına rağmen,
uygulama gerek bu durumdaki kamu kurumlarının ve bu kurumlarda çalışan kamu görevlilerinin
performansını olumlu olarak etkilemiştir.
Bu nedenle, söz konusu
kanun tasarısından 969 sayılı Döner Sermaye Kanununa tabi olarak kâr payından
verilen Üretimi Teşvik Primi uygulamasının eködeme kapsamı olarak
değerlendirilmemesi ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığındaki ilgili personelin
denge tazminatı alacaklar listesine eklenmesi gerekmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1103 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının Çerçeve 1 inci maddesindeki ek madde 3'ün birinci fıkrasında geçen
"950 gösterge rakamının, 1/7/2006 tarihinden itibaren ise 1850 gösterge
rakamının" ibaresinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederim.
Faruk Koca (Ankara) ve arkadaşları
Madde 1.- ...
Ek Madde 3.- … "1000
gösterge rakamının, 1/7/2006 tarihinden itibaren 1900 gösterge rakamının…"
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Bu değişiklikle tasarı
metninde yer alan kurumlara mensup memurların ekonomik durumlarının daha da
iyileştirilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1103 sıra sayılı kanun
tasarısının çerçeve 1 inci maddesindeki ek madde 3'ün birinci fıkrasında geçen
"950 gösterge rakamının 1.7.2006 tarihinden itibaren ise 1850 gösterge
rakamının" ibaresinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederim.
Faruk Koca
Ankara
Madde 1.-...
Ek Madde 3.- "1050
gösterge rakamının 1.7.2006 tarihinden itibaren 1950 gösterge
rakamının..."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Bu değişiklikle tasarı
metninde yer alan kurumlara mensup memurların ekonomik durumlarının daha da
iyileştirilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1103 sıra sayılı kanun
tasarısının çerçeve 1 inci maddesindeki ek madde 3'ün birinci fıkrasında geçen
"950 gösterge rakamının 1.7.2006 tarihinden itibaren ise 1850 gösterge
rakamının" ibaresinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederim.
Faruk Koca
Ankara
Madde 1.-...
Ek Madde 3.- "1100
gösterge rakamının 1.7.2006 tarihinden itibaren 2000 gösterge
rakamının..."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Bu değişiklikle tasarı
metninde yer alan kurumlara mensup memurların ekonomik durumlarının daha da
iyileştirilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, ek
madde 3'ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Ek madde 4'ü okutuyorum:
"EK MADDE 4. -
25/6/2001 tarihli ve 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu hü-kümleri
uyarınca kamu görevlileri sendikasına üye olup, kendisinden üyelik ödentisi
kesilen kamu görevlilerine, anılan kesintinin yapıldığı her ay için 5 YTL
tutarında sendika ödeneği verilir.
Bu ödeme, damga vergisi
hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulmaz ve ilgili mevzuatı uyarınca
ödenmekte olan zam, tazminat, ödenek, döner sermaye payı, ikramiye, ücret ve
her ne ad altında olursa olsun benzeri ödemelerin hesabında dikkate
alınmaz."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Bayram Meral;
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BAYRAM
ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, saygıdeğer arkadaşlarım; 1103 sıra sayılı
yasanın geçici 4 üncü maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına,
söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu
madde, görebildiğim kadarıyla, biraz yanlış izah ediliyor. Sanki, hükümet,
memurların sendikal aidatını kendisi ödüyor gibi bir anlam çıkıyor burada. Ben
okuyorum, okuyorum… Gerçi, yazanın da anladığını pek zannetmiyorum ama… Bu,
öyle değil, değerli arkadaşlarım, öyle bir şey zaten olamaz. Burada diyor ki,
sendikaya üye olan arkadaşlara 5 TL ödenek ödenir; yani, bir nevi teşvik ve
gözlerim yaşardı, sizi kutluyorum, sizi tebrik ediyorum! Sendikalara karşı, bu
kadar böyle teşvik edici, sempati duyucu bir hareketiniz var, bir hazırlığınız
var; ama, bunlar sizi kurtarmaz değerli arkadaşlarım.
MUSTAFA ÜNALDI (Konya) -
Ne kurtarır, örnek ver bakalım!
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Kurtarmaz, sizi kurtarmaz…
Bakınız, sendikal yaşamın
sürebilmesi için güven şarttır, güven.
Şimdi, kusura bakmayın, bazen söylüyorum, herhalde benim dilim biraz
sivri, batıyor, rahatsız oluyorsunuz, ama, doğru laf kimsenin hoşuna gitmiyor.
Bir işçi, sendikaya üye olabilmesi için, sendikasının yanında olabilmesi için
-memur da aynıdır- onunla birlikte meydanlara inebilmesi için onun hak
aradığına ilgili hükümetlerin saygı duyması gerekir; bunu yapıyor musunuz?!
Sizi okutan öğretmenleri, meydanlarda saçlarından tutup sürükletmediniz mi?!
Böyle bir şey yok…
Değerli arkadaşlarım,
diğer bir konu: Seçildim, geldim Meclise; burada çalışan işçiler yanıma geldi
"Sayın Başkan, sendikaya nasıl üye oluruz…" İzah ettim; aradan bir
hafta geçti, bir baktım ki, Sayın Meclis Başkanımızın başkanlığında kurul
toplanmış, bunların hepsini kapsam dışına çıkarmışlar. Helal olsun size!..
Şimdi, bir taraftan bunu yapacaksınız, bir taraftan bunu yapacaksınız!..
Değerli arkadaşlarım,
kusura bakmayın; bakınız, Millî Eğitim Bakanlığını tahrip ettiniz, Millî Eğitim
Bakanlığı tahrip oldu; bir gecenin içerisinde Talim Terbiye Kurulunu ne hale
getirdiniz. Sağlık Bakanlığını birleştirdik, SSK gitti; övünüyorsunuz. Geçen,
burada, bir laf söyledim gayet kibarca -hiçbir şey söylemeyecek miyiz-
kıyametler koptu, utandım; umuyorum tahrik eden de utanmıştır. Burayı da tahrip
ettiniz. Kimleri başhekimlikten aldınız, kimleri başhekimliğe getirdiniz… Kala
kala -saymaya gerek yok- sağlıklı bir müessese kalmıştı, Silahlı Kuvvetler; ara
sıra oraya da dalış yaptınız; ama, boyunuz kâfi gelmedi, geri döndünüz.
Yapmayın bunları değerli arkadaşlarım..
Bakınız, benim otuz senem
uluslararası toplantılarda geçmiştir, uluslararası toplantılarda geçmiştir otuz
senem. Hiç unutmayın ki, o insanların birçoğu, halen, daha Viyana kapılarını
unutmamıştır, Kahramanmaraş'ı unutmamıştır, Şanlıurfa'yı unutmamıştır; aklımızı
başımıza toplayalım, yanlışlıklardan uzak duralım. Kaldıracağımız, gücümüzün
yettiği taşı kucaklayalım.
Şimdi, burada,
arkadaşlarımız konuşuyor, söylüyor, sağ olsunlar; nedir bu?.. "5 lira
memurlara veriyoruz."
Değerli arkadaşlarım,
bugün sizin, bizim üye olduğumuz Avrupa Birliğine üye olmuş birçok ülke,
İskandinav ülkelerinin genelkurmay başkanı hariç subayların bile sendikası
vardır. Avrupa'da polislerin sendikası vardır. Şimdi, bırakınız bizim Silahlı
Kuvvetlerin sendikasını, polisin sendikasını, işçilerin, memurların sendikalı
olmaması için ne gerekiyorsa onu yapıyoruz. KESK'e olsa, tayinini
çıkarıyorsunuz, Kamu-Sene olsa, bir başka tür; nereye gideceğini memur şaşırmış.
Bu dertler bir tarafta duracak "efendim, memura 5 lira verdim, teşvik
ettim, sendikalı olsun…" Buna siz inanıyor musunuz değerli arkadaşlarım?!
HASAN ANĞI (Konya) -
Vermeyelim mi yani?!
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Verdiğiniz belli. Sayın üstadım, verdiğiniz belli!.. Bak, beddua
alma; bir beddua aldın başına ne geldi, bir daha beddua alma, dur!..
Şimdi, sayın arkadaşım
burada dedi ki: "Memura bunu verdik, emekliye şunu verdik, Bağ-Kurcuya
şunu verdik." Sayın Çalışma Bakanımızın verdiği notları o gün yazdım:
Memur ortalama 677, yüzde 3 zam verdiniz; çarp 694; fark 17 lira 31 kuruş.
Yüzde 500 zam diyorsunuz ya burada! İşçi, 449 -Çalışma Bakanının verdiği
rakamlar- yüzde 3 zam verdiniz; çarp, 462,47; fark 13 lira 47 kuruş. Bağ-Kur
334 lira, yüzde 3 zam; çarp, 344; fark 10 lira. Bu mu değerli arkadaşlarım,
şimdi, sizin, yüzde 150 zam verdik, yüzde 200 zam verdik?!. Sayın Uzunkaya'ya
dedim ki, tamam bunları anlatıyorsun da, bu ele geçen parayı niye
söylemiyorsun. Tabiî, orayı söyleyemez, işine gelmiyor.
HASAN ANĞI (Konya) - Bu
oran yapılmamış mı Sayın Başkan?! Bu oran var mı, yok mu?
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bakınız, "kaynak vardı, falan
vardı" beni ilgilendirmez.
HASAN ANĞI (Konya) - Ne
ilgilendirir?!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Beni ne ilgilendirir biliyor musun; meydanlarda "hortumcudan, talancıdan
hesap soracağız, parayı alacağız" dediniz; beni o ilgilendirir. Yaptınız
mı; yaptınız mı?!
HASAN ANĞI (Konya) -
Yapıyoruz.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Onlarla birlikte uçakta geziyorsunuz, onlarla birlikte beş yıldızlı
otellerde, güzel, beyaz çarşaflı sofralarda yemek yiyorsunuz, o adamlarla.
Söylemeye hakkınız yok değerli arkadaşlarım. Onun için, şimdi, burada…
KEMALETTİN GÖKTAŞ
(Trabzon) - Beyaz örtülü değil…
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Bırakalım değerli arkadaşlarım, tahrike hiç gerek yok.
İşçinin,memurun, emeklinin sadakaya ihtiyacı yok.
Ne yaptınız biliyor
musunuz; kusura bakmayın, halkı tembelliğe alıştırdınız. Vatandaş 1 ton kömür
bekliyor, yarım ton odun bekliyor; iş yok, üretim yok; milleti buna
alıştırdınız; yanlış arkadaşlar. Bu, hepimizin sorunu…
HASAN ANĞI (Konya) -
Soğukta mı kalsın?
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Soğukta kalmasın, soğukta kalmasın değerli arkadaşlarım. Üreten bir
ülke ol; iş kur, iş…
HASAN ANĞI (Konya) - Onun
için çalışıyoruz.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - İş kur, orada çalışsın, filesiyle, anasının babasının sofrasına
götüreceğini götürsün de helal sofrasında otursun, onu yesin. Onu yapın, onu.
Bir çivi çaktınız mı?!
Tam tersi; nerede ne var ne yok, baba gibi satarım ana gibi satarım!.. Ondan
sonra neyi satacaksınız?! Onları da sattınız, var mı bir şey?! Sonra?.. Bir de
sizden sonra geleni düşünün, onların ne yapacağını düşünün! Siz, öyle bir
Türkiye bırakacaksınız ki, maazallah, bir daha gelseniz, düzeltemezsiniz,
maazallah… Böyle bir Türkiye, böyle bir Türkiye bırakıyorsunuz.
Var mı?! İşsizi aza
indirdiniz mi?! Mühendisler asgarî ücretle iş bulamıyor. Çifte diplomalılar
işsiz geziyor, sizin de kapınızı çalıyor. Yaptınız mı bir şey; yok. Ondan
sonra, efendim, orman gibi kollar kalkıyor...
Bizim o taraflarda bir
türkü var, biliyor musun; kavak, senden uzun yok/dallarında üzüm yok!... Kollar
kalksa ne olacak kalkmasa ne olacak?!
Esnafın yüzünü güldürdün
mü; yok; çiftçinin yüzünü güldürdün mü; yok; işsize iş buldun mu; yok.
Hortumcudan hesap sordun mu; yok; vurguncudan hesap sordun mu; yok. Ne yaptın;
kollarımı kaldırdım.
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- El insaf!..
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Bakınız, şu yaptığınız yasa var ya, kısa bir süre…
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- El insaf!..
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - …bir daha gelecek, yeniden bir daha düzenleme yapacaksınız. Böyle
bir yasa olmaz. Bir tarafı memur, bir tarafı sözleşmeli, bir tarafı kapsamiçi,
bir tarafı kapsamdışı… Böyle bir yasa mı olur?! Böyle bir yasa…
HASAN ANĞI (Konya) - Onu
biz mi bu hale getirdik?!
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Kardeşim, bakınız, halka dediniz ki, üç yıl bekleyin, sabredin.
Halk üçbuçuk yıl bekliyor, ne gelen var ne giden var. Vatan mahzun, halk mahzun,
ben de mahzunum.
AHMET YENİ (Samsun) -
Veriliyor, veriliyor…
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Onun için, hep birbirimizi biliyoruz değerli arkadaşlarım…
AHMET YENİ (Samsun) -
Vermeye başladık Sayın Başkan.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Laf atmanın bir anlamı yok.
Bu ülke bizim, bu ülke
bizim. Her zaman, gene söylüyorum, bu ülkede bir çivi çakanın, bir işsize iş
kapısı açanın başımın üstünde yeri var; her zaman bunu söylüyorum. Yapın buna
ne yapıyorsanız, bunun yanındayım; ama, hortumcuyla, talancıyla çabuk arkadaş
olmaya başladınız, ne çabuk birbirinize ısındınız?! Uzaktınız bir zamanlar;
şimdi, bakıyorum ki, beş yıldızlı otellerin lokantalarında, o hortumcu
dediğiniz ile bakanlarınız yan yana oturuyor.
TELAT KARAPINAR (Ankara)
- Peki, sen ne geziyorsun orada?!
HASAN ANĞI (Konya) - Siz
de gidiyorsunuz ki, görüyorsunuz orada. Oradan hiç çıkmıyorsunuz!
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Ne oldu, bizim bilmediğimiz bir şey mi var; söyleyin de, yanlış
yapmayalım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Meral,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Sayın Başkanım, tamamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
burada, memurlara belli ki bir sözünüz var. Şuradan gelirken -ben sigara
kullanmam ama- içeri girdim, sordum, dedim ki: Şu sigara kaç lira? Dedi ki:
"4,5 lira." Kibrit kaç lira? Dedi ki: "100 lira." Sizin
verdiğiniz, 1 sigara 1 kibrit etmiyor ya, 1 sigara 1 kibrit!
HASAN ANĞI (Konya) - 2
liraya da var.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
O fiyata göre 10 sigara, 10 kibrit…
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Bu, komik ya; ya vermeyin… Bakınız, ya bir şey vardır ya da yoktur.
Ya doyur ya sofrana oturtma; bu, bir kuraldır, Anadolu'nun bir geleneğidir. Ya
doyur… Doyurmuyorsan, sofrana oturtma. 5 lira para veriyorsunuz değerli arkadaşlarım;
helalı hoş olsun; 5 lira, 5 lira…
Bir önerge verdik değerli
arkadaşlarım, bunun 10 liraya çıkarılmasını talep ettik; takdir sizin.
Çıkarırsanız; dersiniz ki, biz, 5 idi, 10 yaptık; yine o övünme payı sizin
olsun, belki hazırlıklarınıza katkı sağlayabilir. Onun için, 5'i, siz, gelin,
10 yapın. Ben, sizden, bu talebimin, teklifimin kabulünü rica ediyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Meral.
Madde üzerinde, Anavatan
Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın Muhsin Koçyiğit; buyurun.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 1103 sıra sayılı yasa tasarısının 1 inci maddesinin ek 4 üncü
maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum Anavatan Partisi Grubu adına; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısıyla, memurlarımıza ek
iyileştirmeler getirilmek istenmektedir. Aslında, bugün, kamu çalışanları,
gerçekten de, çok zor durumdadır. Bugün, böyle, parça parça iyileştirmeler
onların sorunlarına çözüm getirmez. Demek ki, böyle bir tasarının gelmesi,
bundan sonra, Kamu Personel Reformu Tasarısının rafa kaldırıldığını da
göstermektedir. En azından, bu yasama döneminde, bundan böyle, köklü çözüm
getirecek bir Kamu Personel Reformu Yasa Tasarısı getirilmeyecek denilmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kamu kuruluşları arasında, kamu görevlileri arasında esas olan,
eşit işe eşit ücretin verilmesidir. Bunların da verilebilmesi için, öncelikle,
objektif koşulların geliştirilmesi lazım. Bunlar nelerdir; unvan durumu, hizmet
durumu ve eğitim durumu esas alınarak, kamu çalışanlarına, en azından, eşit
şekilde bir dağılım yapmak gerekmektedir; fakat, bugün, maalesef, bunun doğru
olduğunu söyleyemeyiz. Güçlü olan, sesini duyurabilen kesimler yasalara
taleplerini dikte ettirebilmekte, gücü olmayan, sesini çıkaramayan kamu
görevlileri ise, bir köşede kaderleriyle baş başa bırakılmaktadır.
Aslında, bu yasa
tasarıları, bir bakıma, toplumdaki kamu görevlilerinin örgütlerinin ne kadar
gücünün olup olmadığını da göstermektedir. Bugüne kadar gelinen süreç
içerisinde, hükümet ile sendikaların kendi aralarında yaptıkları bir toplugörüşme
mutabakatı sonucunda, aslında, ücretlerinin belirlendiği söylenmişti. Demek ki,
burada mutabakat tam sağlanamamış ki, bugün bu yasa tasarısı buraya
getirilmiştir. Aslında, esas olan, sendikaların, kendi işçilerinin, kendi kamu
görevlilerinin hakkını, hükümet nezdinde, masada arayarak, onların ücretlerini
belirleyebilmeleridir, sosyal haklarını, özlük haklarını
iyileştirebilmeleridir; fakat, bugün, Türkiye'de, ülkemizde, maalesef, tam
anlamıyla bir sendikanın olduğunu söyleyemeyiz. Sadece, bugün, sendikaların
toplugörüşme hakları vardır; sendikalaşmanın olmazsa olmaz diğer koşullarından
olan toplupazarlık, toplusözleşme ve grev hakları yoktur.
Bugün, hükümet ile
sendikalar arasında yapılan uzlaşmalarda, uzlaşılması halinde dahi, hükümet
kendi görevlendirdiği uzlaştırma komisyonlarının kararlarını rafa kaldırarak,
onlara da uymayarak, bir bakıma sendikalara ne derece önem verdiğini de,
önemsediğini de(!) göstermektedir. Oysa, esas olan, Avrupa Birliği
standartlarında ve ILO sözleşmeleri çerçevesinde Türkiye'de de çağdaş sosyal
hukuk devletinin gerektirdiği gerçek anlamda bir sendikalaşmayı sağlayıp,
sendikalar ile hükümetin pazarlığa oturarak, kendi görüşleri doğrultusunda
çalışanlarına zam yapabilmeleri, onlara artışlar yapabilmeleridir. Demek ki, bugün
bu yasalar burada görüşüldüğüne göre, bu sendikalar gereği gibi sesini
çıkaramamakta, gereği gibi kendi çalışanlarını koruyamamaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu yasa tasarısıyla 40 + 40 diye bir zam yapılmakta; fakat,
getirilen bu zam, bu eködeme, maalesef, memurların emeklilerine
yansıtılmamaktadır. Burada esas olan, getirilen zamların eşit şekilde
emeklilere ve emeklilik halinde de memurlara, emekliliklere yansıtılmasıdır.
Aksi halde, emekliler, yaşamlarının son dönemlerinde, sağlık sıkıntılarının
ortaya çıktığı son dönemlerinde, paraya, gelire daha fazla ihtiyaç olduğu
dönemlerde gelirden mahrum kalacaklardır. Bu bakımdan, bu iyileştirmelerin esas
olanı, çalışırken alındığı gibi, emekli olurken de yansıtılmasıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün ücret gelirleri üzerinde yüksek oranda vergi yükleri
vardır. Kurumlar Vergisinde, Gelir Vergisinde yüksek tarifelerde indirim
yapılırken, ücretlilerin vergilerinde indirim yapılmaması, onları, yaşam
koşulları karşısında daha da zor durumda bırakmış-tır. Aslında, ücret
gelirlerinin vergilendirilmesinde bir terslik, bir paradoks da yaşanmaktadır.
Şöyle ki: Bir yandan, yıl sonuna doğru gittikçe enflasyon artarken, öte yandan
da, artan vergi dilimleri, artan matrahlar nedeniyle yıl sonuna doğru daha
yüksek oranda vergilendirilen ücretliler iki bakımdan olumsuz durumla
karşılaşmakta ve gelirleri azalmaktadır. Burada esas olan, tüm ücretler için,
sabit, düz oranlı bir vergi getirmek -örneğin, yüzde 10 getirip- sene başından
sene sonuna kadar bu oranla ücretleri vergilendirmektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; enflasyonun kâğıt üzerinde düştüğünü söylüyorsunuz, düşüyor;
fakat, gerçek enflasyon, çarşı pazar enflasyonu öyle değil; çünkü, bugün,
enflasyon hesaplaması, maalesef, doğru değildir. Enflasyonda esas olarak, esas
alınması gereken kira giderleri, akaryakıt giderleri, enerji giderleri ve temel
gıda maddeleri yeterli ağırlıklarıyla enflasyona yansıtılmamaktadır. Bundan
dolayı da, enflasyon hesaplaması, kâğıt üstündeki ile çarşı pazar enflasyonu
farklı olmaktadır. Haklı olarak, çalışanlar da, enflasyon düşüyor da, bu
neden benim cebime yansımıyor diye
sorabilmektedirler. İşte, bu bakımdan, enflasyon gerçek değeriyle
alınmadığından dolayı, çarşı pazar enflasyonu daha fazla, kâğıt üzerindeki
enflasyon daha az, sizin yaptığınız zamlar da kâğıt üzerindeki enflasyon esas
alınarak yapıldığından, memurların, kamu çalışanlarının durumu düzelmiyor,
gittikçe daha zor duruma gitmektedir.
Enflasyonla ilgili
olarak, ücretlilerin reel satın alma güçleri üzerine bir anekdotu vermek
istiyorum. 1995 yılı 100 baz alınarak yapılan bir hesaplamada, 1999 yılında
yüzde 127 olan ücretler 2002'de yüzde 115'e, 2004 ve sonrasında ise yüzde 105'e
düşerek, 1999'dan 2006'ya kadar yüzde 22 oranında, ücretlilerin reel satın alma
güçlerinde bir gerileme olduğu görülmektedir. Demek ki, burada ne kadar pembe
tablolar çizilirse çizilsin, bir yerde, ücretlerdeki reel kayıplar bugüne kadar
karşılanmamıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tasarıya yapılan bir ekte, sözleşmeli öğretmenlik müessesesi
getirilmektedir. Aslında, öğretmenlik müessesesi -Anayasamıza göre, aslî ve
sürekli kamu hizmetlerinin devlet memurları eliyle yapılmasını
gerektirmektedir- öğretmenlik de aslî ve sürekli bir memurluk olduğundan,
kadrolu olması gerekmektedir; fakat, bu yasa tasarısıyla, sözleşmeli
öğretmenlik getirilerek, bir yerde, buradan bir delik açılmaya çalışılmakta.
Aslında, bundan kısa bir süre önce, Danıştayın bu konuda bir yürütmeyi durdurma
kararı vardı; ancak, görüyoruz ki, hükümet, sabırsızlıkla, bunu bile
beklemeden, kararın gerekçesinin yayımlanmasını bile bek-lemeden, böyle bir
düzenlemeyi tekrar yasa tasarısı içerisine koymuştur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yine arkadaşlarımız bahsettiler; bu yasa tasarısında,
dönersermayeli kuruluşlarda çalıştırılan kamu çalışanları 40+42 alırken,
bunlara bütçeden değil de kendi dönersermayelerinden ödeme yapılacaktır.
Dönersermayelerin çoğunluğunun gelir durumları azdır, bunu ödeyecek durumda
değildir. Bunları ödeyemeyecek duruma geldiği zaman, bir yerde, memurların
sosyal ve özlük hakları eksiklikle karşılanacak, bunlara bir ödeme
yapılamayacaktır. Bu bakımdan, bu maddenin bu bölümünü bir eksiklik olarak
görüyoruz.
Yine, özelleştirme
mağdurları, bildiğimiz gibi, büyük mücadeleler sonucunda, diğer kamu
kurumlarına yerleştirilmeleri sağlandı 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun
4/C maddesine göre; fakat, bunlar çalışmalarına rağmen, bunların ücretleri
sabitlendi; ortalama 460 000 000 civarında bir maaş, bir gelir elde
etmektedirler ve bu, sabit olarak durmaktadır. Bu insanların da gelire, bu
insanların da harcamaya ihtiyaçları vardır. Bu bakımdan, bunların durumunun da
burada düzeltilmesi gerektiğine inanmaktayız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bir bakıma, kamu kurumları arasında, çalışanlar arasında
farklılıklar, eşitsizlikler var...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Koçyiğit, konuşmanızı tamamlayınız.
MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla)
- ...bir bakıma da, çalışanlar ile emekliler arasında büyük farklılıklar
vardır. Tüm bunların bu yasa tasarısında giderilmesi gerekiyor.
Aynı şekilde, özellikle,
Türk Silahlı Kuvvetlerinde çalışan sivil personelin durumu çok zordur. Bu
kesim, maalesef, devamlı ihmal edilmektedir. Bunlardan mühendis, teknisyen,
bilgisayarcı, şef, memur olarak çalışanlar, aşağı yukarı, girdikleri gibi
oradan emekli olmakta. Önleri kapalıdır; bir bakıma terfi edememekte, bir
bakıma da bunların ekgöstergeleri, yan ödemeleri, maaş artışları devamlı belli
bir düzeyin altında kalarak, bunların durumları, diğer memurların durumuna
göre, göreceli olarak azalmaktadır. Bunların durumunun da düzeltilmesi
gerekmektedir.
Aynı şekilde, diğer
kurumlarda çalışan daire başkanlarına makam tazminatı verildiği halde,
üniversitelerde çalışan daire başkanlarına makam tazminatı verilmemektedir.
Yapılacak bir düzenlemeyle, bu eşitsizliğin, bu farklılığın da ortadan
kaldırılması gerekmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yine, bakanlık il müdürleri arasında da eşitsizlik vardır.
Örneğin, Bayındırlık Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı ve
Tarım Bakanlığı il müdürleri makam tazminatlarını yüksek dereceden aldıkları
halde, diğer bakanlıklardaki, Çevre ve Orman Bakanlığındaki, Kültür ve Turizm
Bakanlığındaki, Sanayi ve Ticaret Bakanlığındaki müdürler makam tazminatını
diğerleri kadar alamamaktadır. Buradaki eşitsizliğin de ortadan kaldırılıp
giderilmesi gerektiğine inanıyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle,
Yüce Genel Kurulu selamlıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Koçyiğit.
Madde üzerinde, şahsı
adına, Manisa Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi.
Sayın Tanrıverdi,
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; sözlerime
başlarken, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Üzerinde konuştuğumuz bu
madde, malumunuz olduğu üzere, geçtiğimiz yıl 29 Ağustos 2005 tarihinde Kamu
İşveren Kurulu ile Kamu Görevlileri Sendikaları -yani, memur sendikaları-
arasındaki toplugörüşme sürecinde gündeme gelmiş ve bu görüşmelerde ilk kez
sağlanan mutabakat sonucunda da, Türkiye Büyük Millet Meclisine, gündemimize
gelmiştir.
İktidara geldiği günden
bu yana sivil toplum kuruluşlarına her zaman kapısını açan, onları sosyal taraf
olarak değil, sosyal ortak olarak gören, ülkemizde demokrasinin kökleşmesi ve
tüm kurumlarıyla işlemesi için mücadele eden Partimizin siyaset yapma
anlayışının temelinde, kavga değil hoşgörü, çatışma değil uzlaşma ve anlaşma
yatmaktadır; çünkü, kavgadan ve gürültüden hiç kimse bir şey elde edemez. Bunun
geçmişte birçok örneği vardır. O açıdan geçtiğimiz yıl varılan mutabakat, büyük
önem taşımaktadır.
Hatırlarsanız, daha
önceki dönemlerde sendikalar taleplerini iletebilmek amacıyla meydanları
doldurmuş, büyük mitingler yapmış; ancak, yine de, taleplerinin karşılandığını
görememişlerdi. Bunun en canlı şahidi ve öncülerinden birisi de Sayın
Meral’dir. Ben, arzu ederdim ki, Sayın Meral de, burada dinliyor olsun,
konuşmasını tamamladıktan sonra sanıyorum çıktılar. Bu zaman diliminde,
özellikle Emek Platformu adı altında bütün sivil toplum örgütleri bir araya
geldiler. Bu bir araya gelen bileşenler, hak ve menfaatlarını elde etmek için
sokaklarda, meydanlarda bağırdıklarının yanı sıra hükümetlerin, başbakanların,
bakanların kapılarına dayanmışlardı.
Sayın Meral çok iyi
hatırlar, o dönemde, Sayın Bakanın kapısına dayandığımızda, özellikle bu
zorunlu tasarruflar konusunda, bu haksız yere kesilmekteydi, dolayısıyla
oldukça birikti, nemalarıyla birlikte çok yüklü bir hale geldi. Bir an önce
çalışanların hakkını ödeyiniz dediğimizde "evet, kesilmiş, bunlar kayıtta
var; ama, kasada yok, nereden verelim" diye cevaplar alıyorduk; ama,
şimdi, çok şükür ki, AK Parti İktidarıyla kayıtta olan bu paralar birden kasada
da oluverdi ve zorunlu tasarruflar, nemalarıyla birlikte tüm çalışanlarımızın,
işçisiyle, memuruyla, hepsinin cebine konuverdi.
Bu bir anlayış
meselesidir; bu, çalışanların hak ve menfaatlarını gözetme meselesidir; insana
ve emeğe saygı meselesidir; hak hukuk kavramının ne olduğunu bilme meselesidir.
Bu, elbette, her defasında bizim tarafımızdan övünülerek söylenilecek önemli
bir işarettir.
Daha önceki dönemleri
hatırlayan, çalışan, hak sahibi olan çok değerli milletvekili arkadaşlarımız da
var. Onlar, bu sorunun ne büyük sorun olduğunu çok iyi bilirler. Özellikle, bu
konuda sorumlu sendikacılık anlayışı verirken, elbette, bazı sendikalarımız,
bazı konfederasyonlarımız da, o günkü şartlarda şubat soğuğu peşinde
koşuyorlardı! Biz, insan peşinde koşarken, emek peşinde koşarken, birileri
şubat soğuğunun esmesine katkı sağlıyordu ve farklı yerlerden medetler
bekliyorlardı!
Oysa, biz, demokratik
Türkiye, örgütlü toplum istiyoruz. Toplumun örgütlenebilmesinin yolları var.
Mesela, değerli arkadaşlarım, bugün bu mutabakatla sağlanan 5 YTL konusu, gerçekten -Sayın Meral sözünün
başında ifade etti- örgütlenmeye teşvik edici önemli bir karardır. Bu karar, birilerinin
söylediği gibi veya söylemeye çalıştığı gibi, Türkiye'de devlet güdümlü
sendikacılığı meydana getirmek değil, birilerinin ifade ettiği gibi, sivil
toplum örgütlerini teslim almak anlamında değil. Türkiye'nin şartlarında, hâlâ,
işçi sendikalaşmasında ve kamu çalışanları sendikalaşmasında önemli eksikler
var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Devamla) - Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın
Tanrıverdi, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Devamla) - Bakınız, bugün Türkiye'de, 1 584 490 memurdan, sadece 747 617 kişi
sendikalıdır. Yani, diğer bir ifadeyle, yüzde 47,18 oranında memur
sendikalaşması vardır. Biz diyoruz ki AK Parti olarak ve bu mutabakata taraf
olan sendikalar diyorlar ki: "Bu noktada örgütlenmemiz konusunda bizim
önümüzde önemli bir engel var." Memur arkadaşlarımız diyorlar ki:
"Biz, üye olduğumuzda aidat ödüyoruz; bu aidat, bizim için bir
engel." Şimdi, burada, örgütlü bir toplumun oluşması, özellikle, memur
çalışanlarımızın sendikalaşması konusunda hükümet, iktidar, AK Parti diyor ki:
"Evet, bu noktada biz sizi teşvik edelim."
Biliyorsunuz, daha önce
de Türk Ceza Kanununda bir değişiklik yapılmıştı, 118'de. Örgütlenme konusunda
nerede engel varsa, biz, bunların hepsini düzeltiyoruz. Gerçekten,
açıkyüreklilikle ifade ediyorum, yani, bir milletvekili, AK Partinin bir milletvekili
olarak değil, daha önceden bir sivil toplum örgütünün genel başkanı olmuş ve bu
noktada çalışmış biri olarak söylüyorum ki, biz, bunlara hasrettik ve bunları
arzu ediyorduk, meydanlarda haykırıyorduk, sokaklarda haykırıyorduk, hiç kimse
bizim sesimizi duymuyordu. Örgütlenmenin önüne engeller koymak için ısrar
ediyorlardı; ama, AK Parti İktidarı, büyük yüreklilikle bir örgütlü toplumun
oluşmasını arzu ediyor. Ancak bu alkışlanır, takdir edilir ve bu iktidarın bu
anlayışının devamı noktasında talepte bulunulur. Bu devamı noktasındaki
taleplere, sivil toplum örgütlerimizin taleplerine, yine, bu iktidar cevap
verecektir. Yani, 2821 sayılı Sendikalar Kanunu, 2822 sayılı Toplu İş
Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu konusunda ve 4688 sayılı Kamu Çalışanları
Sendikaları konusunda Avrupa Birliği, ILO normları gibi önemli kriter olarak
alınacak konularda gelişmeleri ortaya koyacaktır. Bunları, yine beraberce
burada tartışacağız. Yani, burada yapılanları takdir etmek gerekirken,
inanmadığı halde -Sayın Meral geldiler- burada konuştuklarının çoğunu inanarak
söylediğine ben kalben mutmain değilim; çünkü, dün beraberce biz Sayın
Meral'le, enflasyon rakamlarını yakalamak için işverenlerin kapılarını
eskitiyorduk, hükümetlerin kapılarını eskitiyorduk, enflasyon rakamlarını
yakalayamıyorduk. İşte, Meral burada. Enflasyonun yarı rakamlarında toplu iş
sözleşmeleri imzalanıyordu.
BAŞKAN - Sayın
Tanrıverdi, konuşmanızı tamamlar mısınız.
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Devamla) - Şimdi enflasyon rakamını biz sollamışız, enflasyona işçiyi, memuru
ezdirmiyoruz; ancak, bu ücretlerin yeterli olduğunu da hiçbir arkadaşım, ne
sayın bakanlarımız ne milletvekillerimiz ne de Hükümet olan Sayın Başbakanımız
bu konuda yeterli olduğunu söylemiyor; ama, bunların iyileştirilmesi noktasında
da ısrarlı bir şekilde koşuşturuyoruz ve bu çerçevede, gerçekten, yoksul
kesime, memura, işçi arkadaşlarımıza yapılan ödemeler, onların toplu iş
sözleşmelerine yapılan zamlar, gerçekten bugün, daha önceki kriterlere göre
baktığımızda, çok ileri noktalardadır.
Ben, sözlerimi burada
tamamlıyor, hepinizi, tekrar, saygıyla
sevgiyle selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Tanrıverdi.
Şahsı adına, Manisa
Milletvekili İsmail Bilen...
Sayın Bilen?.. Yok.
Samsun Milletvekili Sayın
Koç?..
Denizli Milletvekili
Sayın Kandoğan?..
Hatay Milletvekili Sayın
Eraslan; buyurun.
MEHMET ERASLAN (Hatay) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabiî ki, daha önceki
yapmış olduğum konuşmadan farklı olarak, bu kanun tasarısında görebildiğimiz
birtakım eksikleri ve var olmasını arzu ettiğimiz, talep ettiğimiz önemli
konuları altını çizerek ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
özellikle, kanun tasarısında, öğretmenlerimizin ekders ücretlerini de
düzenleyen ibareler söz konusu; fakat, çok önemli, yükseklisans yapmış olan
öğretmenlerimiz normal ekders ücretinin yüzde 25 oranında fazlasını alıyor
idi. Doktora yapan öğretmenlerimizin de
yüzde 40 oranında ekders ücretlerinde bir fazlalık, fazla ücret almaları söz
konusu idi. Tabiî, bu, onların, işte, akademik kariyerinden kaynaklanan bir
ayrıcalık idi. Ekders ücretleri 3 600 000 iken, şimdi 5 000 000 lira oluyor;
ama, özellikle doktora yapan öğretmenlerimiz, zaten, 5 000 000'un üzerinde bir
ücret alırken, onların ekders ücretlerinin, maalesef, bu noktada düştüğünü
görüyoruz. Yeniden üzerinde durulması ve düşünülmesi gereken bir husus olduğunu
ifade ediyorum.
Ayrıca, branş
öğretmenleri, kendi branşlarının dışında derslere girdikleri zaman bir ücret
almamaları söz konusu. Yani, öğretmenimizi hem çalıştırmış olacağız hem ekders
noktasında bir gayret sarf ettirmiş olacağız; ama, kendisinin branşı dışında
olduğu için, o öğretmenimize ekders ücreti ödemeyeceğiz. Bunun da irdelenmesi
gerektiğine inanıyorum.
Ayrıca, değerli
arkadaşlar, Millî Eğitim Bakanlığının verilerine göre 160 000 kadrolu öğretmen
açığımız söz konusu. Eğitim, tabiî ki çok önemli; eğitim, Türkiye'nin
geleceğini, Türkiye'nin yarınını hazırlayan çok önemli bir müessese, bir kurum;
dolayısıyla, o kurumda çalışan eğitimcilerimiz, öğretmenlerimiz ve içinde
bulundukları şartlar ve onlara yapılan yardımlar ve eködemeler de bu sebepten
dolayı çok büyük bir önem arz etmektedir. 160 000 açık kadro söz konusuyken,
öğretmen kadrosu açığı söz konusuyken, yani eğitimin de bu kadar önemli
olduğunu biz düşünürken, hiçbir iş güvencesi olmayan, düşük ücretle sözleşmeli
öğretmen istihdamına gidiyoruz ve kadrolu atama bekleyen yüzbinlerce öğretmen,
kadrosuyla, maalesef, bu noktada buluşamıyor. Şimdi, Danıştayın kararı var; 657
sayılı Devlet Memurları Yasasına göre, öğretmenlerimiz, eğitimcilerimiz aslî ve
sürekli bir görev yapmaktadır ve aslî ve sürekli görev yapan bu
öğretmenlerimizin, yasaya göre, sözleşmeli personel olarak çalıştırılmaları
yasal değildir. Bu noktada, yargının da, Danıştayın da zaten kararı var. Bu
karar doğrultusunda, kanun tasarısının yeniden değerlendirilmesi uygun
olacaktır düşüncesindeyim.
Değerli arkadaşlar, ekders ücretlerini, biz, maalesef,
1 Ocak 2006 tarihinden itibaren
değil, 1 Nisan 2006, kanunun yürürlük tarihinden itibaren icra ediyoruz. Şimdi,
ocak, şubat, mart, nisan; yani, üç aylık bir mağduriyet, üç aylık bir kayıp söz
konusu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Eraslan.
MEHMET ERASLAN (Devamla) -
Aslında, bu kanunu veya ilgili maddeyi 1 Ocak 2006 tarihinden itibaren
yürürlüğe koymamız daha doğru olur, böyle bir karar almamız daha doğru olur
düşüncesindeyim.
Burada, kanun tasarısında
verilen çok fazla bir şey yok; yani, çok az bir şey veriyoruz; ama, bu az bir
şeyi verirken… Birinci altı ayda 2,5; ikinci altı ayda 2,5 zam oranı
kararlaştırılmıştı, 40 + 40 YTL'lik bir
eködemeyi veriyoruz; ama, bunu, çok az bir kesime veriyoruz. Diğer taraftan,
100 000 000 bir artış veriyoruz; ama, bunu, sadece belli kurumlarda çalışan
kamu personeline verirken, gerçekten, çok daha geniş yelpazeye hitap eden ve
çok daha farklı kurumsal yapıda çalışan kamu personelimize, bu noktada yardımcı
olmuyoruz, olamıyoruz.
Tekrar, yeniden
irdelenmesinin daha doğru olacağını, etkinlik açısından ve gelir
adaletsizliğinin giderilmesi açısından daha doğru olacağını düşünüyorum ve
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Eraslan.
Şahısları adına
görüşmeler de tamamlanmıştır.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, şimdi soru-cevap işlemini gerçekleştireceğiz. Ekranda ismi
görünen sayın milletvekili arkadaşlarımıza sırasıyla söz vereceğim.
Sayın Baloğlu, buyurun
efendim.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan teşekkür ediyorum.
Bu yasa, memurlar
arasındaki ücret dengesizliklerini gidermeye yönelik bir yasa; ama, yeni
haksızlıklar getiriyor, dengesizlikler getiriyor, 40+40'ın uygulanması da
sorunları çözmüyor. Bir iki örnek vereceğim çok kısaca: Üniversitelerde
2001-2002 yıllarındaki maaş artırımı uygulamaların-dan yardımcı doçentler ve
kıdemsiz doçentler yararlanmamıştı. Bu yeni uygulamada da bu haksızlık
giderilemiyor. Üniversitelerde belirli sayıda görevlinin durumu düzeltiliyor,
çok az sayıda; ama, büyük bir kesim, gene bu haklardan yararlandırılmıyor;
uzmanlar, okutmanlar, öğretim görevlileri, yardımcı doçentler, kıdemsiz
doçentler, içinde bulundukları malî sıkıntıdan kurtulmuyorlar, hiçbir yeni hak
kazanmıyorlar. Şu anda uzmanlar, okutmanlar, öğretim görevlileri 1 000 YTL
civarında maaş alıyorlar; yani, bu haksızlığı giderecek yeni bir yol
bulunmaması, bu tasarının ilkeleriyle bağdaşmıyor.
Son bir örnek vermek
istiyorum izin verirseniz: Türkiye'de önemli bir sayıyı oluşturan PTT
çalışanları, PTT emekçileri bu yasadan çok sınırlı biçimde yararlanıyorlar.
Oysaki, PTT'de çalışan bu insanlar, her geçen gün çok ağır bir yük altındalar.
Bir rakam vermek istiyorum Sayın Bakana: Türkiye'nin nüfusu 63 000 000 iken PTT
çalışanı sayısı 39 000'di; bugün, nüfusumuz 71 000 000 olmuştur, PTT
çalışanlarının sayısı 8 000 düşmüştür, 31 000'dir ve yük artmaktadır. Üstelik,
bugünkü iktidarın çabalarıyla icra çok yoğunlaştığı için, tonlarca icra
tebligatı taşıyorlar. PTT çalışanlarının durumunu çözecek bir uygulamayı Sayın Bakan
düşünüyor mu?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Baloğlu.
Sayın Kaptan, buyurun.
OSMAN KAPTAN (Antalya) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakana bir sorum var.
Bir ilimizin müftüsü,
memurlara fitre, zekât verilebilir demişti. Hakikaten, memurlarımızın ve
emeklilerimizin durumu iyi değil; bunu kabul etmemiz lazım. Şimdiki verilen
paralar da sadaka gibi onur kırıcı. Onur kırıcı olmaması için, kamu
görevlilerine grevli, toplusözleşmeli sendikal hakkın verilmesi lazım. Böyle bir
hakkı hükümet olarak vermeyi düşünüyor musunuz Sayın Bakan?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kaptan.
Sayın Işık, buyurun.
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, bu
maddeyle getirilen 5 YTL sendikalara mı yoksa sendikalara üye olan personele mi
ödenecek; bunu açıklamanızı istiyorum.
Ödemelerin sendikal
faaliyetlerdeki katkısını almak istiyorum.
Bu tasarı, kamu personel
reform yasa tasarısını geciktirebilir mi; rehavete sokar mı hükümeti?
Bir de, nemalarda ödenen
miktarı almak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Koçyiğit, buyurun.
MUHSİN KOÇYİĞİT
(Diyarbakır) - Teşekkürler Sayın Başkanım. Sayın Maliye Bakanımıza bir soru
sormak istiyorum.
Sayın Bakanım,
özelleştirme mağdurları diğer kamu kurum ve kuruluşlarına yerleştirilmişti.
Bunlar, bugün, ortalama 460 000 000 lira gibi cüzi miktarda aylık almakta ve
geçinememekte. Bunların durumunu düzeltmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Koçyiğit.
Sayın Mehmet Yıldırım...
MEHMET YILDIRIM
(Kastamonu) - Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana birkaç tane soru sormak
istiyorum.
Bu yasada, yaklaşık
olarak 40 000 000 ve ilave verdiğimiz aile yardımlarıyla, bir memurumuza,
yaklaşık olarak, bir teknik elemana, bir mühendise 50,66 lira civarında bir
kaynak aktarıyoruz. 50,66'yla kaç tane simit alınır ve kaç bardak çay içilir?
Bu bir.
İkinci sorum şudur:
Bugün, özelleştirme mağduru olarak Türkiye'nin gündemine gelmiş Kastamonu
Taşköprü SEKA mağdurları, Küre Eti Bakır AŞ mağdurları ve bütün
Türkiye'deki özelleştirme mağdurları
sözleşmeli çalıştıkları halde, önergemizde kapsamdışı kalmıştır. Bunlarla
ilgili bir önlem almayı düşünüyorlar mı?
Üçüncü konu da şudur:
Sayın Bakanımız, bu memurlarımıza, tefeciye ve IMF'ye ne kadar cömert
davrandığı halde, çalışanlarımıza neden nakıs davranmaktadır, bunun izahını
yapabilir mi?
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Yıldırım.
Sayın Bakanım, buyurun.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Baloğlu'nun
sorduğu, üniversitelerle ilgili olarak, yardımcı doçentlere, diğerlerine niye
bir şey verilmiyor diye... Şimdi, burada, biz, bu kanunda eködeme almayan
herkese veriyoruz; bunun içerisine yardımcı doçentler de dahil, 40+40'tan onlar
da istifade ediyor ve bizim, bu 40+40'tan istifade edenlerin sayısı 1 300 000-1
400 000 arası memurumuzdur. O bakımdan, eködeme almayan herkes bundan istifade
ediyor.
"Memurlara sendika
hakkı verilecek mi, hükümetiniz ne düşünüyor" diye bir soru geldi. Değerli
Milletvekilimize ben bir şey söylemek istiyorum: Bu konularla ilgili Bakanımız,
Başbakan Yardımcımız Mehmet Ali Şahin Bey. Benim, şu anda… O konudaki politika
yahut o konudaki düşünce nedir, ilgili bakandan ancak öğrenebiliriz. İsterseniz,
ondan öğrenip size bildireyim; isterseniz, Sayın Bakan buraya geldiğinde, ona
da böyle bir soruyu tevcih edebilirsiniz.
MUHARREM İNCE (Yalova) -
Memura zekât verilir mi?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sendika aidatı memurun kendisine verilecek Sayın Işık.
Yani, sendikaya değil, memurun kendisine verilecek. Mutabakat da o şekilde,
tutulan mutabakat tutanağı da o şekilde ve çıkardığım kanunda da ona göre
uygulama yapacağız.
Nemalara ödenen para…
Memuru çok düşünüyorlardı da, işçiyi çok düşünüyorlardı da, zorunlu tasarruf
adı altında, işçinin, memurun parası gasbedildi ya şimdiye kadar... Yani, bunu
kimse dile getirmiyor burada. Bu ne kadar biliyor musunuz; 14 katrilyon lira
para.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - O
işe karşı koyan bizdik.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Karşı koydunuz da ne oldu yani?!
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
İşte, karşı koyduk…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Takır takır, adamların parasını ellerinden aldınız,
zavallı memurun parası elinden alındı.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) -
Kim aldı, kim?!
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Kim aldı, kim aldı?!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Herhalde ben almadım yani, herhalde bu hükümet almadı.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) -
Kim aldıysa onu söyle; öyle, ortaya laf atmaya gerek yok.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Şimdi, kim aldıyı bırakın da… Kim aldı... Burada yok.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) -
Ha, öyle söyle işte.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Onları millet temizledi. Kim ödedi bunları deyin, onu
sorun. Bunlara... Gittik, paralar nerede ya, topladığınız paralar, nerede bu
paralar, 14 katrilyon?! İşçiden, memurdan zorunlu tasarruf adı altında aldınız;
nerede bu paralar?! Para yok olmuş, yok.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) -
Hesabını sorun, hesabını.
EYÜP FATSA (Ordu) - Siz
de ortaktınız...
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Ha… Şimdi, bu paraları bu Hükümet ödüyor, AK Parti
İktidarı ödüyor.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Mecbursunuz... Görevinizi yapıyorsunuz. Bu, övünülecek bir şey değil ki.
Vatandaşın hakkı. Vatandaşın hakkını ödemek de övünme meselesi mi oldu?!
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Peki, peki...
Şimdi, ikincisi;
özelleştirme dolayısıyla bizim işsiz bıraktığımız kimse yok ve bunların
hepsinin işlerini tekrar biz bulduk ve emekliliklerine kadar da iş veriyoruz,
iş sahibiler. Ya iş sahibi yapıyoruz yahut devlete alıyoruz, devlette
çalıştırıyoruz. Dolayısıyla, özelleştirme mağduru lafını da kullanmıyoruz, öyle
bir mağdur yok çünkü.
Taşköprü'yle ilgili,
diğerleriyle ilgili olarak da, eğer, orada, uygulamada veyahut da başka bir
yerde sıkıntı varsa, Sayın Vekilim, lütfen, bana yazılı olarak bildiriver, ben
yakinen ilgileneceğim.
MEHMET YILDIRIM
(Kastamonu) - O firma özelleştirme kurallarına uymuyor ve üretim yapmıyor şu
anda.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen, soru soran arkadaşlarımız cevaplarını dinlesinler.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Değerli arkadaşlar, cevaplarım bundan ibarettir; hepinize
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Kayseri Et Balıktaki işçileri söyle...
BAŞKAN - Sayın Baloğlu,
Sayın Yıldırım; özel bir konunuz varsa, Sayın Bakan burada, hükümet sırasında
oturuyor; gelip konuşabilirsiniz efendim, bilgi alabilirsiniz.
Madde üzerinde 2 adet
önerge vardır; önergeleri önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra
aykırılıklarına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1103
sıra sayılı Değişik Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve
Sözleşmeli Personele Eködeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesi
ile 27.6.1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen ek madde
4'ün aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Ali Topuz |
Şevket Arz |
Haşim Oral |
|
İstanbul |
Trabzon |
Denizli |
|
Kemal Kılıçdaroğlu |
Hasan Ören |
Halil Tiryaki |
|
İstanbul |
Manisa |
Kırıkkale |
|
Halil Akyüz |
Mustafa Gazalcı |
Enis Tütüncü |
|
İstanbul |
Denizli |
Tekirdağ |
|
Atilla Kart |
|
İsmet Atalay |
|
Konya |
|
İstanbul |
Ek Madde 4- 25.6.2001
tarihli ve 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu hükümleri uyarınca
kamu görevlileri sendikasına üye olan memurlara bu kanunun 1 inci maddesiyle
27.6.1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen ek madde
3'ün birinci fıkrasında yer alan ve 1.1.2006-30.6.2006 tarihleri arasında
uygulanacak olan 950 gösterge rakamı yerine 1 070 gösterge rakamı, 1.7.2006
tarihinden itibaren uygulanacak olan 1 850 gösterge rakamı yerine 1 970
gösterge rakamı uygulanır.
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1103
sıra sayılı Değişik Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli
Personele Eködeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesi ile 27.6.1989
tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen ek madde 4'ün
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Ali Topuz |
Sinan Yerlikaya |
Kemal Kılıçdaroğlu |
|
İstanbul |
Tunceli |
İstanbul |
|
Enis Tütüncü |
Bayram Meral |
Mehmet Kartal |
|
Tekirdağ |
Ankara |
Van |
Ek Madde 4- 25.6.2001
tarihli ve 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu hükümleri uyarınca
kamu görevlileri sendikasına üye olma hakkına sahip tüm memurlara bu kanunun 1
inci maddesiyle 27.6.1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye
eklenen ek madde 3'ün birinci fıkrasında yer alan ve 1.1.2006-30.6.2006
tarihleri arasında uygulanacak olan 950 gösterge rakamı yerine 1 185 gösterge
rakamı, 1.7.2006 tarihinden itibaren uygulanacak olan 1 850 gösterge rakamı
yerine 2 085 gösterge rakamı uygulanır.
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge sahipleri
adına, Sayın Bayram Meral; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Şimdi, efendim, müsaade ederseniz, hemen konuya geçmek istiyorum.
Önergedeki konunun özü
şudur: Sendika toplusözleşme yapar, ücret alır, aldığı ücretten sendikaya aidat
kesilir. Böyle bir töre, böyle bir gelenek, ne Avrupa ülkelerinde var ne de
Türkiye'de var. Bunun adı, memurları bir sendikaya kanalize etmektir; bir.
Biz, bir önerge verdik;
diyoruz ki, bu 10 liraya çıksın. Birisi, sendikaya üye de olur, üye de olmaz;
yani, bir makamdadır, üye olsa tayini çıkacaktır bir yere -biraz açık konuşmak
lazım- üye olamaz. Bunu bu haktan mahrum ediyorsun. Yani, benim bir sendikaya
üye olmak gibi bir mecburiyetim var mı; böyle bir şey yok, böyle bir mevzuat da
yok; bu bir.
Yalnız, değerli
arkadaşlarım, bir iki konuya daha müsaadenizle cevap vermek istiyorum, üzüntümü
bildirerek cevap vermek istiyorum. Millî geliri ikiye katladık; öyle değil ama,
olduğunu düşünelim. Bu iki kat, işçinin cebine mi girdi, memurun cebine mi
girdi, emeklinin, yoksa, biraz önce kapıda bağıran, emeklinin cebine mi girdi?!
Cumhuriyet tarihinde daha
ilk defa memura yüzde 2,5 zammı bu hükümet vermiştir, cumhuriyet tarihinde
görülmemiştir. Yıllardır, arkadaşımın dediği gibi, toplusözleşme yaptık; hiç
tarihte yüzde 4, yüzde 3 zam alınmış mıdır?! Cumhuriyet tarihinde bu hükümet
vermiştir bunu. Ben, arkadaşımı kınamıyorum, ne desin, yapacak başka bir şey
yok; bir.
İkincisi; değerli
arkadaşlarım "Tasarrufu Teşvik Fonunu ödedik..." Hiçbir Allah'ın kulu
babasının cebinden kimseye bir şey ödemedi.
Bakınız, Sayın Bakanım,
18 katrilyon, 18 katrilyon İşsizlik Sigortasında para birikti, oradan ödedin;
bir. O da işçinin parası; al bu cebinden, koy bu cebine.
İki; 120 milyar dolar
borç edindin; oradan ödedin. Diğer hükümetlerin savunucusu değilim; ama,
onlarda böyle bir şey oldu mu?! Şimdi, burada, arkadaşın, sağ olsun, nereden
aklına geldiyse bilemiyorum…
Muhterem arkadaşlarım,
şöyledir, böyledir; siz de bilirsiniz. Doğru yaptım, yanlış yaptım; ama, bir
sendikacılık yaptım. Ben, siyasîlere yalvararak hak almadım, hiçbir siyasî
partinin esiri de olmadım. Türk-İşin Genel Başkanı oldum, meydanlara indirdim
yüzbinleri ve işçinin hakkını orada aldım. Bununla da iftihar ediyorum. O
meydanlarda beni omuzlarına alan işçilere de buradan selam gönderiyorum; bu
bir. (CHP sıralarından alkışlar)
Efendim, 28 Şubat…
Değerli arkadaşlarım, o kadar seviyordu iseniz… 28 Şubat soğuklarında biz...
falan yapıyormuşuz. Sayın Demirel 7 defa gitti, 8 defa geldi. Onun yanından
hiçbir arkadaşı ayrılmadı, başında bekledi. Siz, hakikaten, liderinizi seviyorduysanız
niye yanında beklemediniz de, şimdi göz hapsine kapattınız, orada bekliyor. Bu
ayıp yetmiyor mu size; ne konuşuyorsunuz?! (CHP sıralarından alkışlar)
Diğer bir konu… Diğer bir
konu…
RECEP KORAL (İstanbul) -
Ayıp eden sensin.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Diğer bir konu; bir şeyi bilin ki, Türk-İşin tüzüğünde şu
yazılıdır; der ki: "Demokratik, laik cumhuriyete…"
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın
Meral, sen, şu Emek Platformuna gel…
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - "…parlamenter sisteme gelecek her türlü tehlikenin karşısında
Türk-İşi bulur." Ve arkadaşım unutmasın, arkadaşım unutmasın, onların
tüzüğüne, Bayram Meral "demokratik, laik" yazdırdı, Avrupa Birliğine
üye yaptırdım.
Çok teşekkür ederim
değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
İBRAHİM KÖŞDERE
(Çanakkale) - Sen farkında değilsin, farkında…
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Meral.
Evet, önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1103
sıra sayılı Değişik Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve
Sözleşmeli Personele Eködeme Yapılması İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesi ile
27.6.1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen ek madde
4'ün aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali Topuz (İstanbul) ve arkadaşları
Ek Madde 4 - 25.6.2001
tarihli ve 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu hükümleri uyarınca
kamu görevlileri sendikasına üye olan memurlara bu kanunun 1 inci maddesiyle
27.6.1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen ek madde
3'ün birinci fıkrasında yer alan ve 1.1.2006-30.6.2006 tarihleri arasında uygulanacak
olan 950 gösterge rakamı yerine 1 070 gösterge rakamı, 1.7.2006 tarihinden
itibaren uygulanacak olan 1 850 gösterge rakamı yerine 1 970 gösterge rakamı
uygulanır.
BAŞKAN - Sayın Komisyon,
önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Sayın
Kılıçdaroğlu, imza sahipleri adına, buyurun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Önce, bir yanlışlığı
izninizle düzeltmek istiyorum. Plan ve Bütçe Komisyonu adına konuşan arkadaş
"katılmıyoruz" diyor; arkasında hiçbir Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi
yok. Ancak, kendisi "katılamıyoruz" diyebilir. Katılmıyoruz sözcüğünü
kullanamaz; çünkü, benim adıma onu kullanabilmesi için, arkasında bütün Plan ve
Bütçe Komisyonu üyelerinin olması
gerekir.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, şunu söylüyoruz: Sayın Tanrıverdi buraya geldi, -kendisi eski
bir sendikacıdır- Uluslararası Çalışma Örgütü normlarından bahsetti, ILO
normlarından bahsetti. Sayın Tanrıverdi, ne zamandan beri, işçinin sendika
aidatlarını işveren ödeyecek ve o da, uluslararası normlara uygun olacak; böyle
bir sendikacılık anlayışı dünyanın hangi ülkesinde var?!
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Bu, sarı sendikacılıktır.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Bunun adı sarı sendikacılıktır. İşveren, ücretini öder, ben
ücretimi alırım; çünkü, bu benim emeğimin hakkıdır ve ben giderim, gönüllü
olarak sendikaya üye olurum veya olmam. Eğer siz bunun aksini yapıyorsanız, AKP
İktidarı eliyle sarı sendikacılığı özendiriyorsunuz; doğru değildir bu. Böyle
bir şey ne ILO normlarında vardır ne de sendikacılığın ahlak kurallarında
vardır, ahlaka aykırı bir şey bu.
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Manisa) - Kemal Bey, konfederasyonların talebi bu.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Konfederasyonların talebi değildir, arkasında muhalefet şerhi
vardır. O muhalefet şerhini siz gördünüz mü?
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Manisa) - Konfederasyonların 2'si kabul etmiş, 1 tanesi kabul etmemiş,
mutabakat metni…
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Bakın, o "mutabakat" sözcüğünün ne kadar yanlış olduğunu
da söylemiştim. Bakın, burada muhalefet şerhleri var.
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Manisa) - Konfederasyonların mutabakatı var.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Bakın… Bakın, ben size belgeyi gösteriyorum. Muhalefet şerhleri
var. Dolayısıyla… (AK Parti sıralarından gürültüler)
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Manisa) - 3'ten 1 tanesinin
muhalefetini mi dikkate alacaksınız; 2
tane "evet" diyeni mi?!
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Sayın Çelik… Sayın Çelik… Biz, uluslararası normlardan
bahsediyoruz.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen…
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Sendikacılığın ahlak kurallarından bahsediyoruz.
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Manisa) - Mutabakat metni var!
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Bir sendikanın ahlak kurallarına aykırı olarak devletten
dilenmesini asla kabul etmiyoruz. Bir sendika, devletinin önüne gidip el pençe
divan duramaz, dilenemez. Dilenmeye hakkı yoktur. (CHP sıralarından alkışlar)
Bir memuru, sendikacı
olacağım diye dilenci konumuna getirmeye kimsenin hakkı yoktur.
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Manisa) - Güçlü bir iktidar var ortada. Örgütlü bir iktidar…
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Biz, memuru bu utançtan kurtarmak için… Bakın, bu utançtan
kurtarmak için, memura, herkese, bütün memurlara 5 YTL verilsin diyoruz.
Memurlar da gider, sendikaya üye olur, olmaz, o ayrı bir şey; ama, devlet fiş
tutacak "sendikaya üye oldun mu?" "Evet." "Sana 5 YTL
veriyorum." "Üye olmadın mı?" "Sana 5 YTL vermiyorum."
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Manisa) - Ne Kamu-Sen istiyor bunu, ne Memur-Sen istiyor. Konfederasyon…
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Bunun ahlakla ilgisi yoktur. Bunun adı, açıkça söyleyeyim -kusura
bakmayın- ahlaksızlıktır. Devlet memurunu ahlaksız konumuna getiremezsiniz,
dilenci konumuna getiremezsiniz.
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Manisa) - Devlet memurları dilenmiyor.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Herhalde, sanıyorum bu açıklamalardan sonra, zatıâliniz mutmain
olmuştur.
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Manisa) - Devlet memurlarına bu sözü söylemezsiniz.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri…
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Bir şey daha söyleyeyim. Sayın Bakan, böyle, birden bire
celallendi; efendim, zorunlu tasarrufu biz ödedik, kimse ödemedi vesaire, falan
filan…
Sayın Grup
Başkanvekilimiz de dedi ki: "Efendim, işte, siz de ortaktınız CHP
olarak." CHP olarak 55 gün, 55 gün… Altını çiziyorum, 55 gün… Sayın Grup
Başkanvekilimiz de bakabilir, seçime gitmek için 55 günlük ortaklık yapılmıştır
ve seçime gidilmiştir. O bir seçim hükümetidir. Eğer, siz… Bayram Bey söyledi,
Refah Partisi geleneğinden geliyorsunuz, Fazilet geleneğinden geliyorsunuz.
Sayın Erbakan, Başbakanlık yaptı; içinde bakanları var şu anda Kabinede.
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Manisa) - Onlar sizin vehimleriniz!
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Onlar, eskiden de bakanlık yapıyorlardı. Aynı celallenmeyi, acaba,
sayın bakan onlara yapabilir mi; yapamaz... Yapamaz …
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- Memurlar o dönem yüzde 100 zam aldı.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Bir şey daha söyleyeyim değerli milletvekilleri. Sizler
milletvekilisiniz. Bakın, ben, orada, iki kez, iki bakana soru sordum; dedim
ki: Bu tasarının mali portresi nedir? Bir milletvekilinin bunu öğrenmeye hakkı
yok mu; var. Bir Maliye Bakanı düşünün değerli arkadaşlar, bir tasarı
getiriyor, malî portresini bilmiyor. Böyle bir şey olabilir mi?! Siz, iktidar
kanadı olarak bunu merak etmiyor musunuz?!
RESUL TOSUN (Tokat) - Biz
biliyoruz; 2,4 katrilyon…
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Bilemiyorsunuz efendim; bilseydiniz, Sayın Bakan söylerdi.
Peki, 2,4 katrilyon ise,
acaba Sayın Bakan niye bunu dile getirmiyor?!
RESUL TOSUN (Tokat) -
Sonucunu söyleyecek şimdi size.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Hayır efendim. Bakın, orada Sayın Özyürek dedi ki, tasarıdır. Biz,
tasarıyı soruyoruz…
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Onu sadece Sayın Tosun biliyor!
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - …ama, o bile seslendirilemiyor burada.
Bir şey daha söyleyeyim
değerli arkadaşlar: Devlet memurları…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Kılıçdaroğlu, lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Sayın Başkan, toparlıyorum efendim.
Bir hakkın teslimi,
hiçbir iktidar için övünç kaynağı olamaz. Siz hakkı teslim ediyorsunuz. Hukuk
devletinde tabiî... Zorba devlette olabilir. Hukuk devletinde, benim paramı
kesmişsiniz, ben istiyorum ve bunu bana veriyorsunuz; kalkıp övünüyorsunuz.
YAHYA BAŞ (İstanbul) -
Vermeyenlere karşı övünüyoruz!
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Güzel! Size övüneceğiniz bir şey daha söyleyeyim: Bu konut
edindirme hesapları ne oldu?!
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Hallederiz Sayın Kılıçdaroğlu!
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Üç yıldır soru önergeme yanıt alamıyorum. Madem o kadar
celalleneceksiniz, şu konut edindirme yardımlarını da ödeyin de, gelin buraya,
biz de sizi alkışlayalım.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kılıçdaroğlu.
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Manisa) - Sayın Başkan…
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Tanrıverdi.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa)
- İsmimi kullanarak bana iki soru yöneltti Sayın Kılıçdaroğlu. Eğer müsaade
ederseniz…
BAŞKAN - Bir dahaki madde
üzerinde cevap verirsiniz.
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Manisa) - İki kelimeyle ben izah edebilir miyim Sayın Başkanım?
BAŞKAN - Sayın Tanrıverdi,
şu anda, bu madde üzerindeki görüşmeleri tamamlayalım.
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Manisa) - Yani, çok değişik bir mecraya çarpıttı Sayın Kılıçdaroğlu; ben, onu
izah etmek istiyorum.
OSMAN KAPTAN (Antalya) -
Tutanaklardan bakın Sayın Başkan.
BAŞKAN - Bir dahaki madde
üzerinde isterseniz söz verelim, orada izah edin Sayın Tanrıverdi. Maddeyi
tamamlayalım izninizle.
OSMAN KAPTAN (Antalya) -
Yanlış anlamış olabilir.
BAŞKAN - Bu ikinci
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
birleşime 30 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 18.32
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.08
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 73 üncü Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
1103 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4.- Değişik
Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli Personele Ek
Ödeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1171)
(S. Sayısı: 1103) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Tasarının ek 5 inci
maddesini okutuyorum:
"EK MADDE 5.-
14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Kanunun ek 8 ve ek 9 uncu, 13/11/1996 tarihli
ve 4208 sayılı Kanunun 3 üncü, 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Kanunun 38, 40
ve 41 inci maddelerine ve 13/10/1983 tarihli ve 2919 sayılı Kanuna göre
görevlendirilenler ile güvenlik görevlileri ve sosyal hizmet kuruluşlarında
görevlendirilen öğretmenler ile sağlık personeli hariç, ilgili mevzuatı
uyarınca diğer kurumlarda vekâleten veya geçici olarak görevlendirilen ve kadro
aylıklarını kendi kurum veya kuruluşlarından alan memurlar veya kamu
görevlileri, vekâleten veya geçici olarak görev yaptıkları kurum personelinin
yararlandığı ve ilgili mevzuatında söz konusu personele de ödenebileceği
belirtilen her türlü tazminat, fazla çalışma ücreti ve diğer ödemelerden
yararlanamazlar."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Gurubu adına söz isteyen, Trabzon Milletvekili Akif
Hamzaçebi.
Buyurun Sayın Hamzaçebi.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bazı kamu
personeline eködeme yapılmasına ilişkin kanun tasarının ek 5 inci maddesi
hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım; sözlerime başlarken,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüştüğümüz bu tasarı üç konuda düzenleme yapmaktadır.
Birincisi, ilave ödeme almayan, çeşitli adlar altında ilave ödeme almayan kamu
personeline 40 + 40 Yeni Türk Lirası olarak ifade edilen bir ödemenin
yapılması, yine, sendika üyesi olmayanlara 5 Yeni Türk Lirası sendika aidatı
için ödeme yapılması sendikasına ve aile yardımı ödeneğinin de 53 Yeni Türk
Lirasından 10 lira artışla 63 Yeni Türk Lirasına çıkarılması. Bunlar birinci
grubu düzenliyor. Bu birinci gruba ilişkin konularda benden önce söz alan
arkadaşlarım gerekli değerlendirmeleri yaptılar. Yalnız, ben bir konuya
dikkatinizi çekmek istiyorum. Şimdi, bu tasarının, bu zammın takdim şekli 40 +
40 Yeni Türk Lirası; yani, çalışanlara 80 Yeni Türk Lirası veriliyor demektir.
"40 + 40" dediğinize göre, 80 Yeni Türk Lirası. Sayın Maliye
Bakanımız bunu böyle hesap ediyor; ama, 40 + 40, 80 etmiyor değerli arkadaşlar.
Yani "40 + 40" demek yanlış, böyle takdim etmek yanlış. Siz ne
yapıyorsunuz; ocak ayında 40 Yeni Türk Lirasını veriyorsunuz her bir memura.
Bunu 12 ay süreyle veriyorsunuz. 12 ayda ne yapar; 480 lira. İkinci altı ayda,
temmuz ayında bir 40 lira daha veriyorsunuz. Bu 40 lirayı kaç ay süreyle
veriyorsunuz; altı ay süreyle. Ne yapar o; 240 Yeni Türk Lirası. 480 + 240,
toplam 720 Türk Lirası. Aya bölersek 60 Yeni Türk Lirası.
Değerli arkadaşlar, Sayın
Bakanımız, yaptığı sunuşla, bütün kamu çalışanlarını, bütün toplumu
yanıltmaktadır. Memura verilen ortalama aylık 60 Yeni Türk Lirasıdır, yılda da
720 Türk Lirası yapar. Ben Sayın Bakana bir öneride bulunmak istiyorum: Mademki
40 + 40 veriyorsunuz, bırakın -sizin hesabınızla 80 veriliyor gözüküyor- gelin,
ocak ayından itibaren 70 verelim 12 ay süreyle; razı mısınız?! Razı olmaz.
Neden; çünkü, 70'i 12 ay süreyle verirseniz 840 lira yapar. Oysa, Sayın Bakan
720 lira verme peşinde. Sayın Bakanımız bu hesapları iyi yapıyor; ama, bunlar,
vatandaşın, toplumun dikkatinden kaçmıyor.
İkinci grup düzenlemeler,
bütçe kanunlarında yer alan bazı hükümlerin ilgili yasasına taşınması ve üçüncü
grupta da bazı kamu çalışanlarına eködeme yapılması düzenleniyor. Fakat,
kamuoyuna öyle bir takdim edilmiştir ki bu tasarı, sanki memurlara, bütün kamu
çalışanlarına bir şey veriliyor havasına dönüşmüş ve bütün kamu çalışanları,
âdeta bir yarışa girmiştir. Maalesef, hükümet, kamu çalışanlarını Türkiye Büyük
Millet Meclisine getirmiştir. Bu talepleri kendisi karşılamamış, bu taleplerle
Türkiye Büyük Millet Meclisini karşı karşıya bırakmıştır. Sonuçta, kamu
yönetiminde, kamu personel rejiminde bir kargaşa yaratmıştır hükümetimiz.
Değerli arkadaşlar, kamu
çalışanlarına ücret verilmesi konusu gündeme geldiğinde, hep kamu çalışanlarının
sayısının fazla olduğu söylenir: "Türkiye'de memur sayısı olağanüstü
fazla, bu nedenle de memura fazla ücret veremiyoruz." Gerçek durum böyle
mi diye baktığımızda, gerçek durumun böyle olmadığını görüyoruz değerli
arkadaşlar.
Size bazı rakamlar vermek
istiyorum: Bakın, Türkiye'de kamu istihdamının, kamu sektöründe istihdam edilen
kişilerin toplam istihdama oranı, 2005 yılında yüzde 13,7'dir. Tüm istihdamın
13,7'si kamu sektöründedir. Peki, diğer ülkelerde durum nedir; bakın, Amerika
Birleşik devletlerinde 14'tür, İngiltere'de 14,4; İspanya 15,2; İtalya 19,4;
Fransa 24,8; Kanada 19,6; Almanya 16,1… Diyebiliriz ki, efendim, Türkiye,
Amerika Birleşik Devletleri ve kendisi düzeyindeki bazı ülkelerle aynı oranlara
sahip. Bu bile bir ölçü değil. Bu yüzde 14'e yakın olan oran, belki böyle bir
kavram karışıklığına yol açıyor; Türkiye'de kamu çalışanı sayısı fazla...
Gerçekte bunun ölçüsü nedir; kamu çalışanı sayısını, memur sayısını nüfusa
oranlamak, nüfus başına kaç memur var... Gerçek ölçü budur. Buraya baktığımızda,
Türkiye'nin durumu vahim. Türkiye'de bu oran yüzde 4,6 düzeyinde. Peki, diğer
ülkelerde nedir bu; gelişmekte olan ülkelerde yüzde 5,7; gelişmiş olan
ülkelerde çok daha yüksek. Afrika ülkelerinde nasıl; Türkiye'nin altında,
Türkiye'nin birazcık altında; 4,6 Türkiye, Afrika ülkeleri de 4,5. Yani,
altında demek yanlış; Afrika ülkeleri ile Türkiye, kamu çalışanı sayısı
bakımından, daha doğrusu nüfusa oranı bakımından eşit durumda. Kamu
hizmetlerinin genişliği, büyüklüğü dikkate alındığında, Türkiye'de, gerçekten,
kamu sektöründe çalışanların, memurların sayısının fazla olmadığı görülür
nüfusa oranladığımızda. Yani, memura bir zam hazırlarken "efendim,
Türkiye'de memur sayısı fazla; onun için, biz, çok fazla ücret artışına
gidemiyoruz" demeyi doğru ve samimî bulmuyorum.
Şimdi, hükümetimiz de bu
gerekçeleri ortaya koymaktadır. Hükümet olduğundan bu yana, kamu çalışanlarının
ücret artışı yönündeki taleplerini "efendim, size verirsek, diğer gruplar
var, diğerleri var, diğerleri var; sayı çok, o nedenle yapamıyoruz…" Peki,
hükümetimiz, hükümet olduğu zaman, kurulduğu zaman neler vaat etmişti topluma;
acil eylem planına bakalım değerli arkadaşlar.
Acil eylem planı, 2003 yılının ocak ayında açıklanmıştı; "vatandaşla, toplumla bir sözleşme
imzaladık" demişti hükümet, böyle büyük bir iddiayla ortaya çıkmıştı.
Orada ne demişti: "Kamu personel reformu -aynen okuyorum- 6 ilâ 12 ay
içinde gerçekleştirilecektir." Evet, o tarihten bu yana, değil 12 ay, 3
yıl 2 ay geçti, 38 ay geçti; ama, kamu personel reformu ortada yok. Bu
tasarıyla da, hükümet, kamu personel reformunu rafa kaldırdığını ilan etmiştir.
Reform ortada yok; kamu personel rejimini, hükümetimiz, içinden çıkılmaz bir
hale getirmiştir.
Bakın, acil eylem
planında daha ne inciler var; sizlerin ve bizi izleyen vatandaşlarımızın, kamu
çalışanlarımızın dikkatine sunuyorum.
Bakın, ne diyor:
"Daha uzun vadeli olan ve mutlaka gerçekleştirilmesi gereken reform
alanlarından biri de devlet personel rejimi reformudur. Temel olarak 657 sayılı
Devlet Memurları Kanunuyla düzenlenen bu alan, daha sonra ihtiyaçları ortaya
çıktıkça, bu kanunda değişiklikler ve paralel personel rejimi kanunları
çıkarılarak düzenlenmeye çalışılmıştır; ancak, tüm müdahaleler sistemi
bozmuştur ve 80'li yıllardan bu yana işbaşına gelen tüm hükümetler bu konuda
bir reform yapma vaadinde bulunmuş olmasına rağmen, bu vaatler bir türlü
gerçekleştirilememiştir" diyerek önceki hükümetleri eleştiren bir
değerlendirmeden sonra "Devletin yeniden yapılandırılmasının da temelini
oluşturan reform, ancak güçlü bir hükümet ve arkasındaki güçlü bir siyasî
iradeyle mümkün olacaktır" diye hükümetimiz kendini tanımlıyor. İşte güçlü
hükümet, işte güçlü irade, arkasında Meclisin üçte 2 çoğunluğu var, buyurun,
getirin kamu personel reformunu; ama, yok!.. Otuzsekiz ay geçti. Bir otuzsekiz
ay daha geçme şansı yok tabiî, seçime gideceğiz. İnşallah, vatandaşımız,
çalışanımız, bunun hesabını orada size soracaktır.
Bakın, başka neler diyor:
"Norm kadro uygulamasına geçeceğiz." Millî Eğitim Bakanlığında norm
kadro uygulaması vardı, siz bu uygulamadan geri adım atmaya çalışıyorsunuz,
attınız.
Başka neler var? Efendim
"göreve alma ve yükselmede objektif kriterler getirilecektir"
demişsiniz acil eylem planında. Çok güzel bir cümle. Ne yaptınız;
belediyelerden kariyer ve niteliğe uygun olmayan elamanları üst yönetimlere
taşıdınız, Sayın Başbakanın beden dilinden, vücut dilinden anlayan bürokratları
göreve getirdiniz, kararnamesi çıkmıyorsa vekâlet uygulamasını başlattınız.
Bunlar ilk defa bu hükümet döneminde olmuştur.
Devam ediyoruz. Ne diyor;
"statülerin azaltılması ve benzer statüler arasındaki ekonomik ve sosyal
farklılıkların giderilmesi..."
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bunu getireceğiz
demişsiniz; tam tersine, daha karmaşık bir hale getirdiniz.
"Maaş ve ücret
sistemi sadeleştirilecek ve dengesizlikler giderilecek" demişsiniz. İşte,
bu tasarı, bakın… Bu tasarıya kadar da bir çalışma yaptım. hükümet olduğunuzdan
bu yana, tam 30 tane çeşitli yasa çıkarmışsınız, çeşitli kamu personeline
ödemeler yapılmasını düzenleyen yasa; Hükümet döneminde çıkan tam 30 tane yasa
var. Bunu saymıyorum. Hani sadeleştirecektiniz?! Onun yerine, çoğalttınız
ödemeleri, ödeme çeşidini. Keşke, herkese verseniz de, artırsanız! Ne
diyorsunuz: "Kadro karşılığı sözleşmeli personel uygulaması, statü,
ekonomik ve sosyal yönden herhangi bir hak kaybına neden olmadan ortadan
kaldırılacaktır." Kaldırmadınız; yeni kurumlara, bazı kurumlara bu statüde
personel yerleştirdiniz, istihdam ettiniz.
Bunları daha çok
sayabilirim değerli arkadaşlar; ama, şu gözüküyor ki, hükümet, kamu personel
reformu iddiasından vazgeçmiştir. Bu şekilde getirmiş olduğu ve temelinde de
bir hesap yanlışlığı olan, gerçekte, ayda 60 lira olduğu halde, tüm topluma,
tüm kamu çalışanlarına 80 lira verildiği şeklinde bir gerçeğe aykırı durumu da
barındıran bir tasarıyla, hükümetimiz, durumu geçiştirmeye çalışıyor.
Ben, bu vesileyle şu
konuya da değinmek istiyorum: Sayın Bakanımız, Maliye Bakanımız dediler ki:
"Nemaları ödedik." Ben, şimdi, Sayın Bakana soruyorum: İşsizlik
Sigortası Fonu var. Siz iktidara geldiğinizde bu fonun büyüklüğü 5 katrilyon
liraydı. Şimdi, 2006 yılında ulaşması gereken rakam, fonun varlığı tam 16 katrilyon
TL, yani, 16 milyar YTL. Ne ödüyorsunuz işsiz kalanlara; bunun yüzde 2'si kadar
bir rakam, 400 trilyon lira civarında bir rakam ödüyorsunuz; yani, yüzde 1-2…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen, Sayın
Hamzaçebi…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanı ben göreve
davet ediyorum. İşsizlik azalmadı, artıyor. Bu fonu, 16 katrilyon lirayı,
işsizliğin azalmadığı, tersine, 2001 krizinden bu yana arttığı bir dönemde
kullanmayacaksınız, işçilere ödeme yapmayacaksınız da ne zaman ödeme
yapacaksınız? "Efendim, yasa müsait değil." Nemaların ödenmesinde de
yasa müsait değildi; değiştirdiniz, ödediniz. Gelin, değiştirin -iki yıldır da
bunu söylüyoruz- şu işsiz vatandaşlarımıza biraz daha ödeme yapalım. Hepsini
ödeyelim demiyorum; ama, bu fon bunun için var. Türkiye, tarihinin en ağır
işsizliğini yaşıyor ve bu fon duruyor. Ne için duruyor; hükümetimiz bunu borç
ödemede kullanıyor.
Son cümlelerim şunlar:
Ben, bütün kamu çalışanlarımıza ve bizi izleyen vatandaşlarımıza şunu
öneriyorum: Sayın Maliye Bakanının yaptığı hesapları bir kez daha kendileri
yapsınlar. 40 + 40=80 eder gibi birçok konuda Sayın Bakanın yaptığı hesap
milletimizin refahını artırmaz, azaltır. Nasıl 40 + 40 bu işlemde, bu tasarıda 80 etmeyip 60 ediyorsa, Sayın
Bakanın birçok konudaki hesabı da, rakamı da böyledir.
Beni sabırla dinlediğiniz
için hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Hamzaçebi.
Madde üzerinde, Anavatan
Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekili Sayın İbrahim Özdoğan; buyurun.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1103
sıra sayılı kanun tasarısı üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
tasarı, hükümetin sunduğu biçimiyle, hem bazı kamu çalışanlarının durumlarının
iyileştirilmesi hem de çalışanlar arasında bir denge sağlanması hedefine
yönelmiş gibi gösteriliyor.
Tasarı, medyada,
çalıştıkları kurumda eködeme alamayan memurlara, ocak-haziran döneminde her ay
40 YTL, temmuz-aralık döneminde de her ay 40 YTL ödeme yapılmasına ilişkin bir
düzenleme olarak sunuldu. Tasarının kabulü halinde, ikinci altı aydan itibaren
memur maaşlarında sağlanmış olan ek artış miktarı 80 YTL'ye çıkmış olacakmış.
Hâkim, savcı, öğretmen,
polis ve imamlara ayrıca ödeme yapılmasını da düzenleyen tasarıyla, dört
gruptaki memurlara, bütçeden, 400-450 milyon YTL aktarılacağı söyleniyor.
Değerli arkadaşlar,
tasarı, hâkim, savcı, öğretmen ve polislerin yanı sıra, imamlara ayrıca ek zam
öngörüyor. Öğretmenlerin ekders ücretleri yüzde 38,8 oranında artırılarak, 3,6
YTL'den 5 YTL'ye yükseltilecek. Hâkim ve savcıların göstergeleri yükseltiliyor.
Ayrıca, birinci derece hâkimliğe yükseltmede maaş ödemeleri için bekleme
süreleri biraz kısaltılacak. Polis ve imamlara da eködeme yapılacak.
Tasarı, öğretmenlerin
ekders ücretlerinin 3,6 YTL'den 5 YTL'ye çıkarılmasını da hükme bağlıyor.
Şimdi, bu tasarının gazetelerde, televizyonlarda yer alan sunumu böyle. Güya,
hükümet, tasarının kabulüyle birlikte memurlar arasındaki maaş ve özlük
haklarına ilişkin dengesizlikleri giderecek, 1 300 000 küsur memurun durumuna
yansıyacak etkili bir çözüm getirmiş olacakmış.
Bizim, Anavatan Partisi
olarak, tasarı hakkında olumlu ve olumsuz yargılarımız var; bunları, ayırarak
verelim.
Özellikle öğretmenler ve
Emniyet Teşkilatımızın mensupları, hem devletin vatandaşa bakan yüzüdürler hem
de devletin memur organizasyonunun en büyük parçasıdırlar. Eğer, bu tasarı,
polisimizin, öğretmenimizin durumunda dişe dokunur bir iyileşmeye yol açacaksa,
polisimiz, öğretmenimiz adına bizler de seviniriz. Polisin, öğretmenin çıkarlarının
gündeme geldiği bir ortamda bizim için söz bitmiştir, ne gerekirse
yapılmalıdır; ama, Anavatan Partisi olarak biz biliyoruz ki, bu hükümet
döneminde polis, öğretmen neye uğradığını şaşırmıştır. Maaşta kum tanesi kadar
bir iyileşme olsa amenna. Tayin terfide karmaşa yaşanmakta, onu çözelim derken
başka bir keşmekeşin içine düşülmektedir. Müjde olarak sunulan her düzenleme
uygulama birimlerine taşındığında binbir aksaklıkla yürümekte, insanımız mağdur
olmaktadır. Vatandaşımızın bu ruh halini Meclis gündemine taşımak da bizim
görevimizdir.
Değerli arkadaşlar, bir
örnek vermek istiyorum: Restoran işletmecileri ve garsonluk yapan
vatandaşlarımız iyi bilirler. Restorancılıkta, müşterinin sonradan görmesi,
gidip geldiği, yemek yediği restoranda olur olmaz her şeye afra tafra yapar,
kendine hizmet edenleri ezerek, onları sağa sola koşturarak üstünlüğünü
ispatlama gayretine düşer, kendince
tatmin olmaya çalışır; arada bir de garsonlara iyi bahşiş verir ki, gördükleri
eziyete bir nebze olsun katlansınlar, maruz kaldıkları aşağılanmaya
başkaldırmasınlar diye. Bu hükümet, sonradan görme restoran müşterisine
benzemeye başlamıştır; memur vatandaşları da, gidip geldiği restoranın
garsonlarına çevirmiştir. Her fırsatını bulduğunda, kendi hizmetindeki memuru
ezmekte, tam bıçak kemiğe dayandı denilecek noktada da ortaya bir bahşiş atıp
sus payı vermektedir. Biz çok iyi biliriz, bu hükümetin üyeleri, iş dünyasıyla
yaptıkları bazı toplantılarda kulis faaliyetlerinde bulunurken "biz bu
bürokrasiyi adam ederiz" cümlesini az telaffuz etmemişlerdir. Şimdi, bu
cümlenin hesabını sorduğumuz zaman, "biz bunu bürokrasideki aksaklıkları
gideririz anlamında söyledik" diyorlar. O zaman, bürokrasideki
aksaklıkları gideririz deyin, neden böyle çirkin bir sunum yapıyorsunuz deriz
biz; ama, öyle demezler onlar, bürokrasiyi adam etmekten dem vurup, Ali kıran
baş kesenliğe soyunurlar. Ağızlarından çıkanlar memura bakışlarını yeterince
yansıtıyor zaten.
Şimdi, hükümet, kalkmış,
memura müjde verdiğini iddia ediyor "kamu çalışanları arasındaki
dengesizliği giderdik" diyorlar. AK Parti Hükümetine
"dengesizlik" kavramının gerçek anlamından söz etmenin zamanı geldi
artık.
Değerli arkadaşlar, insan
kaynakları disiplininde, denge "aynı işe aynı ücret, farklı işe farklı
ücret" şeklinde formüle edilir. Yani, buna göre, her çalışanın bir görev
tanımı vardır. Görev tanımı aynı olanlar ya da görev tanımı önemli ölçüde
benzerlik gösterenler, aynı ücrete, aynı sosyal haklara ve aynı fizikî
koşullara tabi olmalıdırlar. Bire bir aynılığın sağlanamadığı şartlarda çalışma
şartları birbirine yakın tutulur ki, dengesizlik olmasın. Aynı işe aynı ücret
prensibi bu eksende işler.
Farklı işe farklı ücret
prensibinin de somut örnekleri vardır. Çalışma şartları çok ağır olanlara,
şartların ağırlığı nispetinde eködemeler takdir edilir, sosyal haklarında da
çeşitlemeler yapılır. Böyle yapılır ki, çalışma şartları ağır olan, bu ağır
şartlara karşı direnç gösterebilsin ve kritik görev ifa edenler, yani, topluma,
devlete ya da kuruluşa çok önemli bir hizmeti sunanlar da, geçim derdiyle,
idarî prosedürle uğraşmasınlar, işlerine odaklansınlar diye ayrıcalıklı
uygulamalarla desteklenirler.
Devlet bünyesindeki
uygulamaya bakıyorsunuz, kamuda en ağır işi yapanlar emniyet görevlileri, maaş
ve sosyal olanaklar bakımından en kötü durumda olanlar yine emniyet
görevlileri. Bu tasarı, Emniyet çalışanlarının durumunu nispeten iyileştirse
de, durumu değiştirmiyor.
Diğer taraftan, doktor,
mühendis, büro memuru, din görevlileri, vergi elemanları, hâkim ve savcılar...
Bu insanlar, toplum için, devlet için kritik olan, çok önemli, vazgeçilmez olan
görevleri ifa ediyorlar. Dolayısıyla, bu insanların maaşları, özlük hakları ve
sosyal şartları basbayağı ayrıcalıklı olmak zorundadır. Hem de bu insanlara
tanınan ayrıcalık o kadar belirlgin olmalıdır ki, bu insanlar sadece işlerine
odaklansınlar, idarî prosedürle, siyasetin işleyişiyle, şununla bununla
ilgilenmesinler. Bakıyorsunuz, olması gerekenin yaşanan durumla alakası yok.
Değerli arkadaşlar, az
önce saydıklarım, farklı işe farklı ücret kapsamında değerlendirilmesi gereken
çarpıklıklar. Bir de, aynı işe aynı ücret kapsamında değerlendirilmesi
gerekenler var. Aynı eğitim düzeyinde, aynı donanıma sahip, kıdem durumları
aynı, görev tanımları birbiriyle aynı iki çalışan düşünün. Bunların, sadece,
bağlı oldukları kurumlar farklı. Olması gereken, maaş, özlük hakları, sosyal
olanakların eşit olması ya da hiç değilse, benzerlik göstermesi; ama, mevcut
duruma bakıyorsunuz, bu iki çalışanın
biri Halep'te, biri Şam'da; sahip oldukları haklar bakımından benzerlikler yok.
Kamuda çalışmak piyango
çekilişlerine dönmüş bir vaziyette. Bir uzman, (A) kurumunda çalışırsa 3 lira,
aynı işi (B) kurumunda yaparsa 7 lira, 8 lira alıyor, sosyal haklar bakımından
da uçurumlar var.
Kamuda çalışma
sisteminde, ücretlendirmede, verimlilik analizlerinde, verimliliğin ve işin
karakteristiğinin ücretlere yansımasında zerre kadar muvazene, adalet
kalmamıştır. Kalkıyorsunuz, memurun durumunda 80 liralık iyileştirmeyi müjde
olarak sunuyorsunuz.
"Sorunları
çözdük" diyorsunuz. Yapılan işe bakıyoruz, koparılan yaygaraya bakıyoruz
ve görüyoruz ki, dengesizlik her şeyden önce hükümetin söyleminde değerli
arkadaşlar.
Bu kanun tasarısını, ben,
tam bir ulufe sistemine benzetiyorum değerli arkadaşlarım; maalesef, tam bir
ulufe sistemi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özdoğan,
lütfen, toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar,
ayrıyeten, Necip Fazıl Kısakürek'in "Destan" adlı şiirinden birkaç
beyit okumak istiyorum bu durumu ifade eden. Bundan daha iyi, durumu ifade eden
cümlelerin, dizelerin olmayacağını zannediyorum.
Necip Fazıl diyor ki:
"Öttür yem borusunu
öttür, öttür, borazan!
Bitpazarında sattık,
kalkamaz artık kazan!
Allah'ın on pulunu
bekleye dursun on kul;
Bir kişiye tam dokuz,
dokuz kişiye bir pul.
Bu taksimi kurt yapmaz
kuzulara şah olsa;
Yaşasın, kefenimin kefili
karaborsa!
Bak, arslan hakikate,
ispinoz kafesinde;
Tartılan vatana bak,
dalkavuk kefesinde!"
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Özdoğan.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Denizli Milletvekili Osman Nuri Filiz.
Buyurun Sayın Filiz. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
OSMAN NURİ FİLİZ
(Denizli) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bazı memurlara eködeme
yapılmasıyla ilgili 1103 sıra sayılı kanun tasarısı üzerinde şahsım adına söz
almış bulunuyorum; hepinize saygılar sunarım.
Şu ana kadar, muhalefet
milletvekilleri, maddeyle ilgili hiçbir cümle sarf etmediler. Bu madde ne
düzenliyor, bu madde ne getiriyor ne götürüyor, bunun üzerinde hiç durulmadı.
Bu madde, yıllardır, özellikle 1998 ve 2005 yılları arasında bütçe kanunlarında
yer alan, ancak, Anayasa Mahkemesi kararına göre defalarca iptal edilen bir
hükmün ana kanunda yer almasını düzenleyen bir maddedir.
Çeşitli kamu kurum ve
kuruluşlarında görevlendirilen memurlara eködeme yapılması öngörülüyor ve
dolayısıyla, bunların, bütçe kanunlarına göre ödenmemesi öngörülüyordu. İşte,
bu düzenlemeyle Anayasaya uygun hale getiriliyor ve böylece AK Parti Hükümeti,
yıllardır Anayasaya aykırı hükümleri bir bir kanunlarına taşıyarak, Anayasaya
uygun bir bütçe hazırlamıştır ve bu da, bunlardan birisidir. Dolayısıyla,
hükümetimizi tebrik ediyorum.
Değerli arkadaşlar,
hükümetimizle kamu çalışanları arasında, biliyorsunuz, toplu iş sözleşmesi
imzalanmıştır, bir mutabakat metni imzalanmıştır. Buna, muhalefet şerhi
konulabilir veya hepsine katılınmayabilinir; ama, bunlar beş maddesine, bunlar
mutabakat metnine imza atmışlardır. Bunlar önemli maddelerdir.
Bunlardan birisi, en
önemlisi; sendikacılığı kamu kuruluşlarında geliştirmeye yöneliktir. Buna sarı
sendikacılık… "Sarı sendikacılık; parasını devlet veriyor, böyle bir
sendikacılık olur mu?.." Bir taraftan da, Sayın Meral diyor ki
önergesiyle, bunlara 10 YTL verelim… Yani, bu iki tezadı birbirine bağdaştırmak
mümkün değil. Dolayısıyla, birisi kamudur, diğeri de kamuda çalışan
insanlardır. Dolayısıyla, bunların herhangi bir sıkıntıya düşmesi söz konusu
değildir.
Bu hükümetimizin
getirdiği tasarıya ilave olarak, Plan Bütçe Komisyonumuzda birtakım eklemeler
yapılmıştır. Bunlar nelerdir diye düşünürsek; özellikle, yükseköğrenimde daire
başkanı, genel sekreter yardımcısı, teknik personel; ayrıca, Adlî Tıp Kurumunda
çalışan uzman doktorlara Sağlık Bakanlığıyla aynı eşdeğer sağlanması gibi;
ayrıca, en önemlisi de, gerçekten bu milletin sıkıntısını çeken, gece gündüz
bekleyen, güvenliğini sağlayan gece bekçilerimize ve polislerimize, hem emekliliğine
hem de bunlara bir nebze daha artış sağlanmasına yönelik çalışmalardır.
Bunlar belki az
görülebilir; bunlar yeterli mi; elbette yeterli değil; ama, ülkenin kaynakları
bunlar. Bu kaynaklarla ancak bu sağlanabiliyor. Yarın iktidar olduğunuzda sizi
de görürüz, bütçe belli; ama, biz, memurumuzun daima yanındayız ve bu
düzenlemelerle, memurlar arasındaki adaletsizlik bir nebze olsun ortadan
kaldırılmıştır.
Ancak, Sayın Maliye
Bakanımıza ve yetkililere söylüyorum; özellikle, genel müdür yardımcıları,
bölge müdürleri, daire başkanları, bunların ekgöstergelerinde sıkıntılar
vardır. Bunlara mutlaka bir düzenleme yapılması gerekir.
Daire başkanının altında
çalışan, 3 000 ekgöstergeli daire başkanının altında çalışan 3 600 ekgöstergeli
uzman var. Bunların düzenlenmesi lazım. Bölge müdürünün, yine, keza, altında, 3
600 ekgöstergeli çalışanlar var. Bunların, mutlaka düzenlenmesinde fayda var
diye düşünüyorum.
Beni dinlediğiniz için
çok teşekkür ediyorum. Bu artışlardan faydalanacak memurlarımıza hayırlı uğurlu
olsun diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Filiz.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen İsmail Bilen, Manisa Milletvekili?.. Yok.
Haluk Koç, Samsun
Milletvekili?.. Yok.
Ümmet Kandoğan, Denizli
Milletvekili?.. Yok.
Mehmet Eraslan, Hatay
Milletvekili?.. Yok.
İnci Özdemir, İstanbul
Milletvekili?.. Yok.
Başka söz talebi yok.
Madde üzerinde 10 dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Koçyiğit, buyurun.
MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır)
- Sayın Başkan, Sayın Maliye Bakanımıza sorular yöneltmek istiyorum.
Birinci sorum: Sayın
Maliye Bakanımız, geçmişte verdiğimiz soru önergelerine verdiği cevapta ve
Genel Kurulda yaptığı konuşmalarda, KEY hesapları dediğimiz konut edindirme yardımı
hesabında toplanan meblağların hak sahiplerine ödeneceğini söylemişti. Bugüne
kadar bu konuda herhangi bir adım atılmadı, bir ödeme yapılmadı. Acaba, bunu ne
zaman ödemeyi düşünüyorlar; net olarak söyleyebilir mi? Bir de, bu hesaplarda
bugüne kadar biriken meblağ ne kadardır? Hak sahipleri kaç kişidir? Hak
sahiplerine düşen ortalama konut edindirme yardımı ne kadardır? Birinci sorum
bu.
İkinci sorum, Maliye
Bakanlığıyla ilgili. Bilindiği üzere, Maliye Bakanlığında gelir müdürleri,
millî emlak müdürleri, muhasebe müdürleri ve personel müdürleri vardır. Bugünkü
yapılan uygulamada, uzun zamandan beri, millî emlak müdürleri, gelir müdürleri
3 000 ekgösterge alırken, personel müdürleri 2 200 ekgösterge almaktadır.
Maliye Bakanlığı içerisindeki bu uyumsuzluğu, bu eşitsizliği ortadan kaldırmayı
düşünüyorlar mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Koçyiğit.
Sayın Baloğlu, buyurun.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Maliye Bakanı, bir
önceki madde görüşülürken verdiği bir yanıtta, özelleştirme mağduru olmadığını,
bu konuda somut hiçbir örnek gösterilemeyeceğini belirten bir açıklama yaptı.
Şimdi, bana telefonla ulaşan dört mesajın özetini sunuyorum kendisine, Kayseri
Et-Balık mağdurları adına bir mesaj iletmişler. Şu anda adliyede çalıştıklarını
söylüyorlar. "450 000 000 lira maaş alıyoruz" diyorlar. "Yan
ödeme almıyoruz, fazla mesai almıyoruz, işe alınırken elimizden belge alınarak,
fazla mesai istemeyeceğimiz taahhüdü alınıyor, haklarımızı talep etmeyeceğimize
ilişkin belgeler imzalatılıyor; sendika üyesi olmamız engelleniyor ve iş
güvencemiz yok" diyorlar Sayın Bakan.
Sayın Bakan, dinliyor
musunuz? Çok somut bir örnek veriyorum. Kayseri Et-Balık sizin
özelleştirdiğiniz bir işyeri efendim. Bunu, Kayseri Et-Balığı, siz, Kayseri
Belediyesine yok pahasına verdiniz ve bu işletme şu anda çalışmıyor. Bu işletme
arsaya dönüştürülüyor, işletme çürütülüyor; yani, "özelleştirme mağduru
yok" derken haklı bir cevap vermediniz. Gerçekle çelişiyor bu beyanınız ve
oradaki işçiler sizin bu beyanınızın gerçekle çeliştiğini her gün yaşamları
içinde hissediyorlar. Bu konuyu açıklar mısınız efendim?
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Baloğlu.
Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, Sayın
Koçyiğit'in sorduğu KEY hesaplarıyla ilgili bizde çalışmalar yapılıyor ve bu
çalışmalarla ilgili olarak da, Hazineden sorumlu Devlet Bakanlığımızda
çalışmalarımız yapılıyor. İnşallah, nemalarda olduğu gibi, KEY hesaplarında da,
halkımızın, bu konuda mağdur olanların yüzünü güldürmek için gerekli
çalışmaları yapıyoruz; yakında da söyleriz.
Personel müdürleriyle
ilgili Sayın Koçyiğit haklı. Doğru, onların mağduriyetinin giderilmesini biz de
düşünüyoruz, ama, onu uygun bir zamanda... Bizim de aklımızda. Fakat, bunlar
yapılırken bir mutabakat sağlanıyor. Mesela, 40 + 40'lar yapılırken kamu
sendikalarıyla bir mutabakat yapılmıştı. Yine, burada da bu ve buna benzer
konularda sıkıntıları olanları da her zaman biz ele alıyoruz ve zaman zaman da
getirip de burada yine çözüyoruz, hep birlikte, verdiğiniz katkılarla; ama, bu
da bizim aklımızda.
Sayın Baloğlu'nun
özelleştirmeyle ilgili… Ben "özelleştirme mağduru yok" dedim. Yine de
söylüyorum; özelleştirme mağduru yok. Şimdi, bahsetmiş olduğu Kayseri
Et-Balıktaki… Daha önce Et-Balık kapandı, oradaki Et-Balık; şehrin de orta
yerine gelmiş. Belediyeyle yapılan anlaşma gereğince, belediye daha iyi bir
yerde, başka bir yerde bu konudaki faaliyetlerini yürütüyor.
Tabiî, biz, mevcut…
Mağdur dediği arkadaşlar şu anda çalışıyor; ama, maaşları düşük. Ondan dolayı,
biraz daha, işte, daha yüksek maaş olur mu diye düşünürlerse, bizim,
Hükümetimizden önce bunlar hiç çalışmıyordu, boştu...
MEHMET YILDIRIM
(Kastamonu) - Fabrikada çalışıyorlardı Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - ... ve emeklilikleri sıkıntıydı. Biliyorsunuz, biz, bir
kanun çıkardık.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Maaş alıyordu; bordrosu burada. Yapmayın!..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Bununla ilgili kanun çıkardık. Şu anda da, bu
arkadaşlarımız çalışıyorlar; ama, maaşları biraz daha düşük tabiî.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - O,
mağduriyet sayılmaz!..
MEHMET YILDIRIM
(Kastamonu) - Çiftçi hammadde üretiyordu; onlar da fabrikada mamul yapıyordu
Sayın Bakanım.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Bir de, tabiî, bu görüşmekte olduğumuz maddelerle de
ilgili değil. Siz, şimdi başka konulara girerseniz, her konuda söyleyebilir,
konuşabilirsiniz; ama, bu maddelerle ilgili soru sormak şeyindesiniz; yani,
benim de hakkım, bu maddede…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Ama, Sayın Bakan, siz açtınız; ben açmadım…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Ben, bir sorunuza cevap vermiş olabilirim. Herhalde, bu
da, yanlış bir iş değil; yani, ben, iyi niyetimle sizlere cevap verdim; ama, o
onu açacak, o onu açacak, bu kanunla hiç ilgisi olmayan sorular sorarsanız,
müsaade ederseniz, benim onlara cevap vermeme hakkım var; çünkü, bu
konuştuğumuz maddeyle ilgili sorarsanız, hayhay, gerekli cevapları vereyim.
Durum bundan ibarettir.
O dediğiniz arkadaşlar da
şu anda işte çalışıyor Sayın Baloğlu.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Bakan, 1 milyar alıyordu, 400 000 000 veriyorsunuz.
BAŞKAN - Sayın Baloğlu,
lütfen...
Teşekkür ediyorum Sayın
Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - İşçiler size teşekkür etmiyor.
BAŞKAN - Soru-cevap
işlemi tamamlanmıştır.
Madde üzerinde 1 adet
önerge vardır; önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1103
sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 1 inci maddesine bağlı ek 5 inci
maddesinde yer alan "13/10/1983 tarihli ve 2919 sayılı Kanuna göre"
ibaresinin "13/10/1983 tarihli ve 2919 sayılı Kanun ile 17/8/1983 tarihli
ve 2879 sayılı Kanuna göre" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
İrfan Gündüz |
Musa Uzunkaya |
Cemal Uysal |
|
İstanbul |
Samsun |
Ordu |
|
Öner Ergenç |
|
Ali Osman Sali |
|
Siirt |
|
Balıkesir |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Gündüz,
gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Cumhurbaşkanlığı Genel
Sekreterliğinde görevlendirme suretiyle çalışan personelin mağdur olmaması ve
böylece eşitlik ve hakkaniyetin korunması amacıyla değişiklik önerisinde
bulunulmuştur.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda ek madde 5'i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Ek madde 3, ek madde 4 ve
ek madde 5'i kapsayan 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- 375 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 9.-
Yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar, Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi
Başkanlığı tarafından yapılan merkezi sistem sınavlarında başvuru/tercih
hizmetlerini yürütmek üzere Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okul ve kurum
müdürlükleri tarafından görevlendirilen personele, her bir başvuru kaydı için
okul veya kurum müdürlüklerince adaydan alınacak başvuru/tercih hizmet
bedelinin yarısı herhangi bir vergi ve kesintiye tâbi tutulmaksızın ödenir.
Anılan bedelin diğer yarısı ise Okul Aile Birliğine gelir kaydedilir.
Başvuru/tercih hizmet bedelinin tahsili ile personele yapılacak ödemeye ilişkin
esas ve usûller Milli Eğitim Bakanlığı ve Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi
Başkanlığı arasında imzalanacak protokolle belirlenir."
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, birleşime 5 dakika veriyorum.
Kapanma Saati: 19.49
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.56
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 73 üncü Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
1103 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4.- Değişik
Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli Personele Ek
Ödeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1171)
(S. Sayısı: 1103) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
2 nci madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Gurubu adına söz isteyen Yalova Milletvekili Muharrem
İnce.
Buyurun Sayın İnce. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın İnce, süreniz 10
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA MUHARREM
İNCE (Yalova) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Tasarıya baktığımızda,
ilk bakışta olumlu gördüğümüz maddelerin içinde bile, dikkatli incelediğimizde,
çok ciddî sakıncalar görüyoruz. Onlardan birisi burada; ÖSYM Başkanlığı
tarafından yapılacak merkezî sınavlarda toplanan ücretlerin, bu bedelin,
yarısının oradaki personele, diğer yarısının da okul aile birliklerine
bırakılması.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, bakınız, ne gibi sakıncaları var sizlerle bunu paylaşmak
istiyorum: Tamam, personele yarısını verelim; fakat, bu sınavlar nerede
yapılır; hep, şehir merkezlerindeki okullarda yapılır bu sınavlar. Yani,
Ankara'nın bir gecekondu mahallesinde ne LGS sınavı yapılır ne ÖSS yapılır;
merkezî okullarda yapılır bu sınavlar. Siz, bu toplanan paranın yarısını bu
okullara bırakırsanız, adaletsizlik yapmış olursunuz. Şöyle olsa adalet
sağlanmış olur: O ilçede kaç kişi sınava girdi; 2 000 kişi girdi. Kaç para
toplandı; 20 milyar toplandı. Bunun
yarısı personele, yarısı da o ilçe merkezindeki okullara eşit olarak
dağıtılırsa adaletli olur. Yoksa siz, kent merkezlerinde, ücra köşelerindekine
göre daha az sorunu olan okullara bir anlamda para aktarıyorsunuz, kenar
mahalledeki okulları ihmal etmiş oluyorsunuz.
Ayrıca, yine burada bir
başka yanlışlık da şu: Bu, Millî Eğitim Bakanlığı tarafından belirlenecek nasıl
dağıtılacağı.
Değerli arkadaşlarım,
bakınız, bu ehliyet sınavlarında öğretmenlerin ayakları şişer, akşama kadar
görev yaparlar; her yapılan sınavdan, ilçe millî eğitim müdürü, il millî eğitim
müdürü pay alır. Ne kadar alır biliyor musunuz; o asıl çalışan öğretmenden daha
fazla pay alır.
AYHAN ZEYNEP TEKİN (BÖRÜ)
(Adana) - Öyle mi?
MUHARREM İNCE (Devamla) -
Evet, böyledir bu.
Burada da yine böyle
olmasından kuşku duyuyorum; bunu düzeltmek elimizde. O ilçe merkezinde sınava
giren aday sayısı kaçsa, toplanan para ne kadarsa, o okullara, o ilçe merkezindeki
okullara dağıtılırsa, eşit olarak dağıtılırsa, adaletsizlik giderilmiş olur.
Yine, bir başka
yanlışlık: Kısmî zamanlı öğretmen atamasını, Danıştay 12. Dairesi yürütmeyi
durdurdu. Şimdi, bunu yasayla aşmaya çalışıyoruz. Memur, bizim tanımımıza göre
memur, devletin aslî ve sürekli işlerini yapan görevlilerdir. Danıştay da diyor
ki gerekçesinde, bu genelgeyi iptal ederken diyor ki: "Öğretmenlik, aslî
ve sürekli bir iştir." Eğer, siz öğretmenliği, aslî ve sürekli bir iş
olarak görmüyorsanız... Geçici bir iş olarak mı görüyorsunuz da, yine, ısrarla,
Danıştayın iptal ettiğini şimdi yasayla geçirmeye çalışıyorsunuz?! Burada
yanlış yaptığınızı sizlere belirtmek isterim. Böyle devam edersek, öğretmenler,
devlet memuru olmanın ötesinde, hükümet memuru konumuna düşeceklerdir ve
öğretmenler sizi affetmeyecektir.
Yine, bir başka madde:
Bakınız, zenginlikte eşitliği sağlamak önemlidir, yoksullukta eşitliği sağlamak
esas değildir. Bu tasarıda yapılan şey -bir öğretmen olarak, derse girmiş
birisi olarak, o okullarda yöneticilik yapmış birisi olarak söylüyorum- bu
öğretmenler açısından yoksullukta eşitlik getirmektedir. Nasıl mı; "atelye
ve meslek dersleri" ibaresini "ders" şekline alıyorsunuz. Yani,
şu olacak: Bakınız, atelye ve meslek dersleri öğretmenine denecek ki: "Sen,
atelye ve meslek derslerinin yanında matematik, fizik, kimyaya da
gireceksin." Böyle bir zorunluluk, bir ek yük getireceksiniz.
Yine, burada, branş dışı
dersler için bir şey söylemek istiyorum. Branş dışı derslerde şöyle bir
uygulama getiriyorsunuz; müthiş yanlış bir iş yapıyorsunuz: Bir öğretmen 15
saat maaş karşılığı derse girecek. Diyelim ki bir matematik öğretmeni 15 saat
derse girecek. O okulda da 15 saat matematik dersi yok. Okul müdürü diyor ki:
"Fiziğe girer misin?" Şu ana kadarki uygulama, maaş karşılığı dersi
dolduramasa dahi, başka bir branşta derse girdiğinde ek ders ücreti alıyordu.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bunu kaldırıyorsunuz. Yazık ediyorsunuz. Bir
taraftan ders ücretlerini artırdık diyorsunuz, öbür taraftan o üç kuruşluk şeye
göz dikiyorsunuz. Bunu, bilerek yaptığınıza inanmıyorum, kesinlikle
inanmıyorum. Bunu hangi bürokrat yazdıysa, o bürokrata şunu sormak istiyorum:
Sen hiç o okullarda görev yaptın mı?! Herhalde, sen hep torpille yöneticilik
yapmışsın ki, hep seni birileri korumuş, hep tepede olmuşsun ki, o sınıf
ortamında bulunmamışsın. Böyle bir şey olamaz.
Bakınız, 1986 yılında,
benim tayinim Artvin'e çıktı. Fizik öğretmeni olarak başladım oradaki
imam-hatip lisesinde; fizik dersine giriyordum. 12 saat fizik dersine giriyordum;
üstüne, kimyaya giriyordum; ekders ücreti ödüyordu bana bu devlet. Şimdi diyor
ki, maaş karşılığını doldurmadığın sürece bunu ödemem. Öyle büyük hatalar
olacak ki, öğretmenler derse girmek istemeyecek, okul yöneticileri ile
öğretmenler arasında çok ciddî sorunlar olacak.
Değerli arkadaşlarım,
yine burada, okul yöneticilerinin "6 saate kadar derse girer"
ifadesini "6 saat" şeklinde değiştiriyorsunuz. Bu da müthiş bir
yanlış. Yani, kocaman bir okul, şartlar uygunsa, okul müdürü 6 saate kadar
derse girerdi. Şimdi, siz, 6 saat derse girmeyi zorunlu hale getiriyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, 2
000 öğrencisi olan bir okulda, siz, okul müdürünü, çok önemli bir toplantısının
olduğu anda derse nasıl sokacaksınız?! Bakınız, yani, bu Millî Eğitimin
uygulamalarının tarihine birazcık baksanız, bunu görürsünüz. Geçmişte bu
denendi, okul müdürlerine de zorunluluk getirilmişti; uygulamada aksaklıklar
görüldüğü için bundan vazgeçildi. Yani, allahaşkına, böyle bir tasarıyı
hazırlarken bu öğretmen sendikalarına hiç mi sormazsınız, hiç mi bunlara
danışmazsınız, hiç mi bunların fikrini almazsınız; gerçekten merak ediyorum.
Bakınız, ne olacak;
yöneticilerin branşına bağlı olarak norm kadrolarda değişiklikler olacak.
Örneğin, sınıf öğretmeni bir yönetici varsa, sınıf öğretmeni bir okulda
yöneticiyse, her şey allak bullak olacak ve bunun adına şu derler: Kaşıkla
verip kepçeyle alma derler. Bir taraftan ders ücretlerini artırdık diyeceksiniz
-ki, tamam, artırdınız- ama, diğer taraftan, bu uygulamayla, öğretmenlerin
ekderslerine göz dikmiş oluyorsunuz. Ben, bu kadar ayrıntıları, öğretmen
olmayan arkadaşlarım için ya da maliyeci olmayan arkadaşlarım için, bunun
farkına varmadıklarını düşünüyorum, iyi niyetli olduklarını düşünüyorum; ama,
yapılan iş burada yanlıştır. Kazanılmış hakları ellerinden alıyorsunuz ve
burada… Bu, şuna benziyor: İşçi, patrona gidiyor "bana zam yap"
diyor, patron da "sana zam yapamam" diyor; o zaman, işçi patrona
"o zaman, şu arkadaşımın ücretini de düşür" diyor. Bu, ona benziyor.
Yani, insanları, işte, diyelim ki, atelye dersleri öğretmenleri ders ücreti
alıyor, onu düşüreceksiniz. Başka neyi düşüreceksiniz; doktora yapmış
öğretmenlere ders ücretlerini yüzde 40 zamlı ödüyordu devlet, fazla ödüyordu,
yüksek lisanlılara yüzde 25; bunu da kaldırıyorsunuz. Hani, biz, öğretmenlerin
daha iyi yetişmesini, yüksek lisans yapmalarını, doktora yapmalarını teşvik
ediyorduk?! Hani, biz, öğretmenleri uzman öğretmen, başöğretmen yapacaktık?!
Yani, böyle bir uygulamayı nasıl yapabilirsiniz?! Bunu yapmamalısınız değerli
arkadaşlarım.
Yine, burada yapılan
uygulama şudur: Çok ders alan, çok ders okutan, çok ücret alan bir öğretmeni,
az ücret alan öğretmene eşitliyorsunuz. Önemli olan, az ücret alanı çok ücret
alanın yanına çıkarmaktır. Sizin yaptığınız, doktoralıyı, yüksek lisanslıyı,
daha yüksek ders ücretini aşağıya çekiyorsunuz, maaş karşılığını doldurmadan
farklı branşa girdiğinde ders ücreti ödemiyorsunuz, atelye öğretmenlerine ek
bir yük getiriyorsunuz. Gerçekten, fakirlikte eşitliği çok güzel sağlıyorsunuz.
Yine, burada, din
hizmetlerine ve emniyet sınıfına 100 000 000 lira… Hiç itirazımız yok. Sayın
Musa Uzunkaya, az önce, din hizmetlerinde çalışan, başta imamlar olmak üzere,
değerli çalışanlarımızın ücretlerinin kamuda çok düşük olduğunu söyledi.
Doğrudur; hiç itirazımız yok. Peki, Sayın Uzunkaya'ya da ben şunu soruyorum:
Millî Eğitimde çalışan şoför…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın İnce,
lütfen, toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
MUHARREM İNCE (Devamla) -
Sayın Uzunkaya'ya şunu söylemek istiyorum: Yani, camideki bir imamla, Millî
Eğitimdeki bir şoför, oradaki aşçı, oradaki memur, hizmetli, gece bekçisi;
bunlar çok mu alıyor; bunlarla bir kıyaslayalım. Yani, bir yeri düzeltirken,
allahaşkına, diğer tarafı bozmayalım, adil olalım. Sonra, adaletsizlik sadece
burada değil, birsürü yerde var. İşte örnek size; imamlar ile gece bekçilerini,
okuldaki memurları örnek verdim, bir de üstten örnek vereyim: Bir emniyet
müdürü, kent merkezindeki, belediye sınırları içindeki asayişten sorumlu,
jandarma komutanı kırsaldaki asayişten sorumlu, hâkim ve savcı da yargılamakla
sorumlu. İşte, otuzsekiz yıllık devlet memuru, emniyet müdürü telefon açıyor
"ben 1 800 000 000 maaş alıyorum, alay komutanı 2 800 000 000 alıyor,
hâkim - savcı 2 350 000 000 lira alıyor" diyor. Hemen hemen aynı işi yapan
insanlar bunlar; bunları kendileri söylüyor. Adaletsizlik her yerde var.
Burada, ben şunu söylemek
istiyorum. Sayın Maliye Bakanı…
Sayın Bakan, beni dinler
misiniz...
Sayın Maliye Bakanı
gitmiş!
Sayın Maliye Bakanı az
önce şunu söyledi: 14 katrilyondan bahsetti, tasarrufu teşvikten, "onları
ödemeyenler nerede" dedi. Onların, bugün, Mecliste olmadıklarını söyledi.
Bence yanılıyor Sayın Bakan, bence onlar Mecliste. Yani, geçmiş dönem ANAP'ını
kastetti.
Siz alınmayın, ANAP
deyince; siz Anavatansınız; alınıyorsunuz, alınganlık gösteriyorsunuz.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Alındığımız falan yok.
MUHARREM İNCE (Devamla) -
Geçmiş dönem ANAP'ını kastetti, burada olmadıklarını söyledi; bence buradalar.
Çalışma Bakanı o dönemin bakanı değil mi? Adalet Bakanı o dönemin bakanı değil
mi? İçişleri Bakanı o dönemin bakanı değil mi? Millî Eğitim Bakanı başka bir
partiden gelmedi mi? Eski Kültür Bakanınız, sonra Millî Eğitim Bakanınız
ANAP'ın bakanı değil miydi? Başbakan Yardımcılarınız, burada yine milletvekili,
Başbakan Yardımcısı değil miydi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın İnce,
lütfen, tamamlayabilir misiniz.
MUHARREM İNCE (Devamla) -
Ben son söz olarak size şunu söylemek istiyorum: Sular yükseldikçe balıklar
karıncaları yer. Sular çekildikçe de karıncalar balıkları yer. Kimin kimi ne
zaman yiyeceğine balık ya da karınca değil, suların çekilmesi ya da yükselmesi
karar verir. Konumunuza bakarak, "biz iktidarız!.." Sakın ha,
konumunuza bakarak, üstünlüğünüze ve gücünüze güvenmeyin. Bu yaptığınız
düzenlemeden sonra hiçbir öğretmenle yüz yüze gelemezsiniz, hiçbir okula
gidemezsiniz, iddia ediyorum ben.
Çok teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum size. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın İnce.
Madde üzerinde Anavatan
Partisi Grubu adına söz isteyen Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş…
Buyurun Sayın Sarıbaş.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, değerli
milletvekilleri; 1103 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesi üzerinde
Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Benden önce konuşan
değerli milletvekilimiz Muharrem İnce'ye de, biraz önce söyledikleri için
aslında teşekkür ediyorum. Biraz önce saydığı isimleri, yani "ANAP'lı
değil mi" diye saydığı isimleri eğer bu hükümetin içinden çeker
çıkartırsanız geriye fasa fiso kalır, hiçbir şey kalmaz. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar) İyi ki onlar bu hükümetin içinde de, hükümetin
omurgasını ayakta tutuyorlar; çünkü, ANAP ekolünden gelenler olmasa bu
hükümetin hiçbir krizi, hiçbir meseleyi yönetme gibi bir şansı da yok. Zaten
yönetemiyorlar. Ama, gene biraz yönetiliyorsa, iyi ki onlar bu hükümetin içinde
ve iyi ki geçmiş birikimlerini bugün Türkiye'nin hayrına, Türkiye'nin
menfaatına tahsis etmiş durumdalar.
Değerli arkadaşlar, ben
televizyonda dinlediğim bir şeyle başlamak istiyorum. Spiker soruyor bir memur
şoföre; diyor ki: "Benzin zamlanıyor; sizi etkiliyor mu?" Verilen
cevap aynen şu: "Valla arkadaşım, benzin zammı beni etkilemez. Ben her
seferinde 20 000 000'luk benzin alırım" diyor. Yani "benim aldığım
benzin 20 000 000'u geçmez, benzin kaç olursa olsun…" Bu nedir arkadaşlar;
bu, bir erime.
Dün de söyledim, bugün de
söylüyorum. Yani, 40 000 000 lira zam vereceksiniz, sonra da gelip burada
"biz memurumuzu enflasyona ezdirmedik, memurumuzu bu hükümet döneminde
abat ettik, havalara uçurduk, geçmiş hükümetlerin hiçbir döneminde verilmeyen zamları
verdik" diye, dönüp dönüp 2002'ye atıfta bulunacaksınız!.. Bu ülkeye
2002'yi yaşatanların başına taş düştü, o güne atıfta bulunup o günün
gereklerini bugün yapmayanların da başına inşallah taş düşer! (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar) Hepsi bu. Yani, o günü yaşatanlar bu ülkeyi abat mı
ettiler?! Başlarına taş düşmedi mi?! Gitmediler mi?! Yani, o güne bakarak mı
kendinize paye çıkaracaksınız! Yani, o gün şunlar kötüydü; biz ne yaptık; biz o
günden kötü değiliz. Ne yapıyorsunuz peki?.. O günün programını uygulamaktan
başka ne yapıyorsunuz?.. Programın sahibi geldi, bir laf etti, iki gündür
feleğiniz şaştı, uykularınız kaçtı. Başbakanlıkta toplantı üstüne toplantı
yapmaya başladınız.
MEHMET SOYDAN (Hatay) -
Yok öyle bir şey yahu!
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
- Bugünü o güne borçlusunuz. Eğer o programı devam ettirmeseydiniz, kendi
başınıza bir program yapmaya kalksaydınız feleğiniz şaşmıştı sizin. Bunu böyle
bilin.
CEMAL UYSAL (Ordu) -
Acımak lazım sana, acımak lazım!
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Devamla) - Ne yaptınız, sorun bir memura. Benim, 1991 yılında bir senelik
memuriyetim var. O gün Sayın Erdal İnönü Başbakan Yardımcısı, Devlet Personel
Başkanlığı da ona bağlıydı. Her televizyona çıkmada derdi ki: "Kamu
personel rejimi reformunu yapacağız." "Nasıl yapacaksınız Sayın
Başbakan Yardımcısı?.." "Çalışmalar devam ediyor." Sene kaç?
2006. Kaç yıllık iktidarsınız? Üçbuçuk yıl. Nerede bu reform? "Çalışmalar
devam ediyor..." Tam onbeş yıldır çalışmalar devam ediyor, edecek de. Niye
edecek, biliyor musun; bu Maliye bürokratları, 1 900 000 memurun hiçbirinin
kendi bordrolarını düzenlemesini bilmesini istemiyorlar. Bugün 1 900 000 memur
var. İçlerinden eğer 10 000 tanesi kendi bordrosunu düzenlesin, nereden ne
aldığının farkında olsun, ne derseniz varım. Vallahi bilmiyor; bilmesini de
istemiyor Maliye bürokratları. Çünkü, zaten, tasarıda belli. O kadar kanunda
değişiklik yapılıyor ki, o kadar çok değişik kanunlardan değişik şeyler
yapılmış ki, kimse bilmesin bunu.
Hatırlarsınız "emret
bakanım" diye bir televizyon dizisi oymamıştı. Şimdi, bu bürokratlar size
diyor ki: "Emret bakanım." Bakan emrediyor: "Ya, şu personel
rejimini bir değiştirsek..." "Çalışmalar devam ediyor Sayın
Bakanım." Ve siz, o bürokrasinin esiri oldunuz, o bürokrasinin, önünüze ne
koyarsa… Bunu siz de biliyorsunuz, Sayın Başbakan da değişik zeminlerde,
değişik yerlerde bürokrasinin çalışmadığından şikâyet etmedi mi?..
MEHMET SOYDAN (Hatay) -
Siz öyle alıştırmışsınız.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Devamla) - Etti; bunu siz de biliyorsunuz. O maliye bürokrasisi, eğer, bir
memurun kendi bordrosunu düzenleyebilecek bir sistemi kurar ise, kendisinin
nereden ne ücretler aldığı da ortaya çıkar. O halde, o kadar karıştırayım ki bu
işi diyor, bu işi öyle bir karıştırayım, öyle yerlerden öyle değişik bir sistem
kurayım ki, kimse bu işin içinden çıkamasın, kimse de bu reformu yapma
cesaretini, becerisini, başarısını gösteremesin. Eğer, gösterseydi; yani, onbeş
yıldır kamu reformu tasarısı üzerinde çalışılır mıydı?.. Çok basit; dikey
skala, yatay skala, bir çarpı cetveli bu. Unvanları en alttan en üste dikey
skala, yan ödemelerde de ihtiyacı olan insanlara; yani, temininde güçlük
çekilen veya özel nitelik arz eden insanlara da yandan bir ücret; çok basit bir
şekilde olacak bir şey, tam onaltı senedir devam ediyor.
Değerli arkadaşlar,
bakın, rahmetli Özal bu işleri neyle yapardı; kanun hükmünde kararnameyle
yapardı. Alırdı bir kanun hükmünde kararname, yöntemi belirli, sınırı belirli,
yetkisi belirli, süresi belirli, on tane adam gibi bürokratına derdi ki, bunu
düzenleyin, bu iş bitsin, bir hafta sonra bitsin. Bir hafta sonra, Resmî
Gazetede, kanun hükmünde kararname çarşaf gibi yayımlanır, o alan biterdi.
Böyle yaptığınız, yani, emir verip, talimat verip de bir alanı
düzenleyebildiğiniz bir iş var mı? İşte, tek başına iktidar oydu, Özal'dı, siz,
değilsiniz. Siz, bürokratların yönlendirmesine göre, talimatına göre hareket
eden bir iktidarsınız. Bu, bir. İki; bir de bürokratı çalıştırmak için bilmek
lazım. Yani, şimdi, bürokratın önüne bir prosedür koydunuz da, bir vizyon koydunuz
da bürokrat çalışmıyor mu?.. O vizyonu koyamazsanız, her şeyi bürokrattan
beklerseniz, bürokrat zaten geçmişte de aynı bürokrattı bugün de aynı bürokrat,
değişen bir şey yok ki.
Şimdi, gelelim meseleye:
Şimdi, burada kanunda diyor ki, efendim, Millî Eğitim Bakanlığı okullarına
başvuranlar bir ücret ödüyorlar, imtihana girenler; bunun yarısı bu hizmeti
gören personele, yarısı da okul aile birliklerine verilsin deniyor.
Şimdi, bu ücreti kimden
alıyorsunuz; imtihan için başvuranlardan. Ne imtihanına başvuranlardan;
işsizlik için imtihana başvuranlardan. Yani, üniversite bitirmiş veya lise
bitirmiş, 30 yaşına gelmiş, devlet kapısında iş bulamamış, yüzlerce de imtihana
girmiş…
Çünkü, bu imtihan
sistemine zaten baştan karşıyım, yani, genel imtihan sistemine karşıyım,
bölgesel olmasını da savunuyorum. Niye bölgesel olmasını savunuyorum? Bu
imtihan sistemiyle, cebinde parası olan, çocuğunu iyi okulda okutan, özel
dershanelere gönderenlerin çocukları başarılı oluyor, yani, bir üst sınıfın
çocukları imtihanda başarılı oluyor, seçme sınavında; onlar devlet memuru
oluyor; ama, garip gurebanın, fakir fukaranın, yani, köylünün çocuğu köylü
olmaya, ırgatın çocuğu ırgat olmaya, işsizin çocuğu işsiz olmaya mahkûm oluyor.
Ama, bu, kendi düzeyleri arasında, fırsat eşitliği içerisinde yapılan bir
imtihan olsa, adil olsa, tamam, amenna. Ama, adil olmayan da bir imtihan
sistemi var.
Şimdi, bu yetmiyor, 30
yaşına gelmiş, on defa, yirmi defa imtihana girmiş -ki, her imtihanın maliyeti,
bununla da bir ek getiriyorsunuz, 100 000 000 lira- 25-30 yaşındaki işsiz genç,
delikanlı, babasına boynunu büküyor:
"Baba, yine bir imtihan
açtılar…" Ne yapalım oğlum? "Baba,
bir 100 000 000 lira ver, imtihan harcı, imtihan ücreti." Bir ek
daha getiriyorsunuz.
Evet, bu imtihanlara
hizmet edenlere mutlaka ücret ödenecekse, sosyal devlet cebinden ödesin. Bu
insanlar zaten işsiz, zaten baba parasına muhtaç; zaten ceplerinde sigara
paraları yok, harçlıkları yok; zaten onurları kırılmış; zaten haysiyetleri
ayaklar altına alınmış; zaten toplumda işsiz olduğu için kendisini işe
yaramadığı psikozuyla rahatsızlık duyan insanlar. Bunları yarıştıracaksanız,
bir imtihan yapacaksanız, bari bu insanların imtihan masraflarını, ücretlerini,
sosyal devlet olarak, devletin kasasından karşılamak çok mu zor yani?! Öyle
yapmıyorsunuz. Ne yapıyorsunuz; bunlardan, bir de, para alıp, okul aile
birliklerine, çalışanlara, o hizmeti görenlere ücret olarak ödemeyi
düşünüyorsunuz; yani, adama diyorsunuz ki, sen işsizsin, zaten boynun bükülmüş,
al sana bir tokat da benden ensene! Yaptığınız iş bu; yani, işsizliği
getirdiğiniz noktada yapacağız iş de bu.
Şimdi, millet,
televizyonları başında seyrediyor; geçmişi de algılıyor, bugünü de algılıyor.
Geçmişi, rahat olmadığı için, kendi meselelerini çözmediği için gönderdiğini de
biliyor. Sizi ne diye gönderecek? Sizi de, yap diye gönderdi. Size dedi ki:
Bak, size bu sayısal çoğunluğu, bu siyasal çoğunluğu veriyorum; git oraya,
benim dertlerime çare bul, yoksulluğumu önle, yolsuzluğu önle, yasakları
kaldır… Siz ne yaptınız? Yani, şimdi, bu ülkede, yoksulluğu önlediğini söyleyen
bir hükümet, 13 000 000 yeşilkart dağıtmakla övünen bir hükümet var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Sarıbaş,
lütfen, toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Hiçbir hükümet, yoksul
sayısının artmasından övünür mü arkadaşlar?! Yani, bu hükümet, ben geldiğimde 8
000 000, 10 000 000 yeşilkartlı vardı; ben bunu 5 000 000'a düşürdüm, 3 000
000'a düşürdüm; yani, insanlar, artık, kendi emekleriyle, kendi çalışmalarıyla
hayatlarını idame ettirebiliyorlar, iş bulabiliyorlar demeliyken, bu iktidar
diyor ki, 7 000 000, 8 000 000 yeşilkartlıyı 13 000 000'a çıkardım. Ne yaptın;
yoksulluğu artırdım... Bu, hükümetin kendi beyanı. Şimdi, buradan millete
soruyorum: Ey millet, yoksul sayısını 8 000 000'da tutan hükümetler mi iyiydi;
yoksa, yeşilkartlı sayısını 13 000 000 kişiye çıkartan, 13 000 000 yoksul
yaratan hükümet mi iyi? Takdir sizin.
Saygılarımı sunuyorum.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Sarıbaş.
Madde üzerinde, şahsı
adına söz isteyen, Ordu Milletvekili Sayın Cemal Uysal; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
CEMAL UYSAL (Ordu) -
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; konuşmama başlarken hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Görüşülmekte olan 1103 sıra sayılı kanun tasarısının 2
nci maddesi üzerinde söz aldım.
Çok değerli
milletvekilleri, bu tasarı, sosyal içerikli, 1 400 000 kişiye çok önemli haklar
getiren bir kanun tasarısıdır. Bunu küçümsemeye hiç kimsenin hakkı yok; çünkü,
bu kanun tasarısı, gerçekten de, 1 400 000 kişiye verilmeyen birçok hakkı
vermektedir; eködemedir; telafi mahiyetinde, denge mahiyetinde zamlar
yapmaktadır.
Birkaç örnek vermek
istiyorum: Kanun tasarısının içerisinde 1 400 000 kişi, kamu görevlisi olduğu
için, çok çeşitli grupları da kapsadığı için, tabiî, hepsiyle ilgili örnekler
veremeyeceğim. Bu, Plan ve Bütçe Komisyonunda çok detaylı bir şekilde
tartışıldı. Hiç de muhalefet partisinin sayın milletvekillerinin dediği gibi
değil, bütün tarafların görüşleri alınmak suretiyle bu kanun tasarısı
hazırlandı.
Bakın, 650 000 000 emekli
aylığı alan bir polise 100 000 000 lira zam yapıldı; bu, yüzde 15 zamdır. Yüzde
5'lerde, yüzde 6'larda enflasyonun seyrettiği bir ortamda, ilave olarak yüzde
15 zam oldukça yüksek bir zamdır. Yine, 40 + 40; 80 YTL zam yapılmaktadır; bu,
800 000 000 lira aylık alan bir kişiye yüzde 10 oranında bir zamdır.
Yine, öğretmenlerin 3,5
lira olan ücretleri 5 liraya çıkarılmak suretiyle yüzde 40 oranında zam
yapılmıştır.
Diğer bütün alanlarda da,
gerçekten, çok iyi, telafi edici ödemeler yapılmıştır.
Peki, bunlar yapılırken,
acaba, bu imkânlar nasıl sağlanabilmiş, nasıl verilmiştir? Tabiî ki, malî
disiplin sağlandığı için, bütçenin dengeleri sağlandığı için, bütçe açıkları
giderildiği için, millî gelir arttığı için, büyüme arttığı için ve enflasyon
önlendiği için bu zamlar yapılabilmiştir.
Son bir aylık bir dönemi
dikkate aldığımız zaman, gerçekten de, vatandaşlarımıza ve kamuda görev alan
insanlara ve emeklilere çok önemli, sosyal mahiyette haklar sağlanmıştır.
Prim borçları,
SSK'lıların, Bağ-Kurluların 20 katrilyonluk prim borçları yeniden
yapılandırılmış, gerçekten de önemli bir imkân sağlanmıştır.
Emeklilerin vergi
iadeleri yeniden düzenlenmiş, emekliler, banka kapılarında zarf vermekten,
kuyruğa girmekten kurtulmuşlardır.
Telekom çalışanları
-özelleştirilmiş bir kurumda belki dünyada ilk defa görülen, sosyal mahiyeti
çok enteresan bir uygulamadır- 20 000 civarındaki kamu görevlisi
özelleştirilmiş olan kurumda çalışma imkânına kavuşmuş, belli bir süre sonra da
kamuya dönmelerine imkân verilmiştir.
Bütün bunlar nasıl
olmuştur?.. Gerçekten de, hükümetin yapmış olduğu tasarruflar, vergileri
artırmadan enflasyonu önlemek suretiyle yapmış olduğu tasarruflar ve yapmış
olduğu icraatlar sonunda çok önemli iyileştirmeler sağlanmıştır.
Bol parayla hiçbir yere
varılamayacağını bilmemiz gerekir. Yıllarca memuriyet yaptık. Memurlara eskiden
yüzde 30-40 zam yapılırdı, enflasyon yüzde 50-60 idi, memurların eline çok bol
para geçerdi; fakat, bu para hiçbir işe yaramazdı. Biz, buna, ekonomide
likidite tuzağı veyahut da para aldatması diyoruz; yani, gerçekten de, satın
alma gücü olmayan, ekonomideki bütün dengeleri altüst eden, ne zam yapılan kişiye
bir refah sağlayan ne de ekonominin bütün dengelerini bozan bir uygulama vardı;
ama, artık, bundan sonra, yapılan bu zamlar, gerçekten de istikrarlı bir
ekonomide ve sağlam kaynaklarla finanse edilmektedir.
Bir konuya daha değinmek
istiyorum çok değerli milletvekilleri. Bu suçluluk oranı ve özellikle de,
efendim, toplumun bunalıma girme konularına değinildi. Bu, ekonomi
literatüründe ve bilimsel olarak da ispat edilmiştir ki, bunalıma girme ve
özellikle de suçluluk oranları enflasyonun yüksek olduğu bir ekonomide görülür.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Uysal,
lütfen, toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
CEMAL UYSAL (Devamla) -
Bitiriyorum.
Enflasyonun önlendiği,
ekonominin istikrara kavuştuğu bir ekonomide, eğer ekonomik bakımdan bunu izah
edecekseniz, toplumun bunalıma girdiği veyahut da suçluluğun artığı ifade
edilemez. Bu, ekonomiyle izah edilecekse durum budur; ama, bunun, tabiî, birçok
başka sebepleri de vardır.
Ben, bu yapılan zamların,
çok büyük bir kitleye, çok önemli bir refah artışı sağlayacağına inanıyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Uysal.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen, Manisa Milletvekili İsmail Bilen?..
Samsun Milletvekili Haluk
Koç?..
Denizli Milletvekili
Ümmet Kandoğan?..
Hatay Milletvekili Mehmet
Eraslan?..
Denizli Milletvekili
Mustafa Gazalcı?..
Yalova Milletvekili
Muharrem İnce?..
Madde üzerinde 10 dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Koçyiğit, buyurun.
MUHSİN KOÇYİĞİT
(Diyarbakır) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Sayın Bakanımıza bir soru
sormak istiyorum; daha doğrusu, bu soru, bana cep telefonu vasıtasıyla ulaştı:
Bazı belediye
başkanlıklarında çalışan kamu görevlilerinden "Tasarrufu Teşvik Fonu"
adı altında kesinti yapılmasına karşın, bugüne kadar, bunlara herhangi bir nema
ödemesinde bulunulmamıştır. Bunun sebebi nedir? Bu konuda bir çalışmanız var
mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Koçyiğit.
Sayın Yıldırım, buyurun.
MEHMET YILDIRIM
(Kastamonu) - Sayın Başkan, müsaadenizle, Sayın Bakana bir soru sormak
istiyorum.
Bir vatandaş, bir işçi,
bir çalışan kişi, bir çiftçi 800 Yeni TL kazanırken, özelleştirme sonrası
geliri 400-450 YTL'ye gerilerse, bu özelleştirme mağduru anlayışına nasıl
bakıyorsunuz? Bu…
BAŞKAN - Sayın Yıldırım,
maddeyle ilgili sorar mısınız lütfen.
MEHMET YILDIRIM
(Kastamonu) - Maddeyle ilgili efendim.
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET YILDIRIM
(Kastamonu) - Yani, maddeyle ilgili. Ücretleri konuşuyoruz.
Özelleştirme mağduru
anlayışına nasıl bakıyorsunuz diye düşünüyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Yıldırım.
Sayın Deveciler, buyurun.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Bakanıma bir soru sormak
istiyorum.
AKP sözcüleri, devamlı,
konuşmalarında, AKP İktidarı döneminde millî gelirin 2 500 dolardan 5 000 dolar
seviyesine çıktığını, millî gelirin yüzde 100 arttığını söylüyorlar. Az evvel,
Sayın Cemal Kaya...
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Cemal Uysal.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Ordu Milletvekilimiz, emekli emniyet mensuplarına yüzde 15 zam
yapıldığını söyledi. Yine, memura verilen 40+40 zam yüzde 10 civarındadır.
Peki, şimdi soruyorum:
Yüzde 100 millî gelirin arttığı bir dönemde, AKP İktidarında, memura yüzde 10
civarında, 40+40'la zam veriyoruz, polis emeklilerine sadece yüzde 15 civarında
zam veriyoruz. Köylünün cebine giren yok, çiftçinin yok; esnafın geliri
artmadı, daha da düştü. Peki, bu millî gelir artışından kaynaklanan yüzde
85'lik miktar acaba kimin cebine gitti? Açıklar mısınız Sayın Bakanım.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Deveciler.
Sayın Bakan, buyurun.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, sorulara yazılı cevap vereceğiz.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından gülüşmeler)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Başka soru olmadığı için
soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Madde üzerinde 2 adet
önerge vardır; önergeleri, önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra
aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 2 nci maddesiyle 375 sayılı K.H.Kararnameye eklenen geçici 9 uncu
maddenin ikinci cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.
|
İrfan Gündüz |
Mehmet Soydan |
Azmi Ateş |
|
İstanbul |
Hatay |
İstanbul |
|
Ekrem Erdem |
|
Mehmet Ceylan |
|
İstanbul |
|
Karabük |
"Anılan bedelin
diğer yarısı ise okulların acil ihtiyaçlarında kullanılmak üzere okulun bağlı
olduğu İlçe Millî Eğitim Müdürlükleri nezdinde açılan hesaba aktarılır."
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1103
sıra sayılı yasa tasarısının 2 nci maddesiyle 375 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye eklenen geçici madde 9'un ikinci cümlesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Özyürek |
Kemal Kılıçdaroğlu |
Hüseyin Ekmekcioğlu |
|
Mersin |
İstanbul |
Antalya |
|
Mehmet Yıldırım |
|
Ali Topuz |
|
Kastamonu |
|
İstanbul |
"Anılan bedelin
diğer yarısı ise o ilçedeki okulların okul aile birlikleri arasında eşit olarak
paylaştırılır."
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.33
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.40
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 73 üncü Birleşiminin Beşinci
Oturumu açıyorum.
1103 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4.- Değişik
Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli Personele Ek
Ödeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1171)
(S. Sayısı: 1103) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
2 nci madde üzerinde
verilen önergeler geliş sırasına göre okunmuştu.
Şimdi, ikinci önergeyi
tekrar okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1103
sıra sayılı yasa tasarısının 2 nci maddesi ile 375 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye eklenen Geçici Madde 9'un ikinci cümlesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Özyürek (Mersin) ve
arkadaşları
"Anılan bedelin
diğer yarısı ise o ilçedeki okulların Okul Aile Birlikleri arasında eşit olarak
paylaştırılır."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Katılamıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) - Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Varoşlardaki okulların
maddî olanaksızlıklarını güçlendirmek gerekçesiyle önerge verilmiştir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 2 nci maddesiyle, 375 sayılı K.H.Kararnameye eklenen geçici 9 uncu
maddenin ikinci cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.
İrfan Gündüz (İstanbul) ve arkadaşları
"Anılan bedelin
diğer yarısı ise okulların acil ihtiyaçlarında kullanılmak üzere okulun bağlı
olduğu ilçe millî eğitim müdürlükleri nezdinde açılan hesaba aktarılır."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Gündüz?..
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Anılan bedelin diğer
yarısının o ilçedeki okullar arasında ihtiyaca binaen dağıtılması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3.- 14/7/1965
tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun;
a) 4 üncü maddesinin (B)
bendinin üçüncü fıkrasına "tercümanların;" ibaresinden sonra gelmek
üzere "Milli Eğitim Bakanlığında norm kadro sonucu ortaya çıkan öğretmen
ihtiyacının kadrolu öğretmen istihdamıyla kapatılamaması hallerinde
öğretmenlerin;" ibaresi eklenmiştir.
b) 86 ncı maddesinin
üçüncü fıkrasına "kadrolara" ibaresinden sonra gelmek üzere
"Maliye Bakanlığının izni (mahalli idarelerde izin şartı aranmaz)
ile" ibaresi eklenmiştir.
c)146 ncı maddesinin
üçüncü fıkrasına "6000 gösterge rakamının" ibaresinden önce gelmek
üzere "hukuk müşavirleri ve avukatlar için 10000, diğerleri için"
ibaresi eklenmiş ve dördüncü fıkrasında yer alan "ödenekler" ibaresi "diğer
ödemeler" şeklinde değiştirilmiştir.
d) 152 nci maddesinin
"II-Tazminatlar" kısmının;
1- "A) Özel Hizmet
Tazminatı" bölümünün (c) bendinin (1) numaralı alt bendinde yer
alan "% 145’ine" ibaresi "% 155’ine" şeklinde değiştirilmiş
ve aynı bendin sonuna aşağıdaki paragraflar eklenmiştir.
"Teknik Hizmetler
Sınıfına dahil kadrolarda bulunan personelden açık çalışma mahallerinde fiilen
çalışanlara, bulundukları kadrolar esas alınmak suretiyle, çalışılan her gün
için belirlenecek oranlarda ve üçer aylık dönemler itibarıyla toplamı 60 puanı
aşmayacak şekilde, dönem sonlarında ödenmek üzere ek özel hizmet tazminatı
verilebilir."
"Devlet Su işleri
Genel Müdürlüğü, Karayolları Genel Müdürlüğü ile Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğünün mühendis, mimar ve şehir plancısı kadrolarında bulunanlara ayrıca
50 puana kadar ilave ödeme yapılabilir. Bu ilave ödemeden yararlananlara açık
çalışma mahallerinde fiilen çalışma karşılığı verilen ek özel hizmet tazminatı
ödenmez."
2- "C) Din
Hizmetleri Tazminatı"
bölümünün (a) ve (b)
bentlerinde yer alan "% 140’ına", "% 55’ine", "%
53’üne" ve "% 49’una" ibareleri sırasıyla, "%
165’ine", "% 80’ine", "% 78’ine" ve "%
74’üne" şeklinde değiştirilmiş ve söz konusu bölüme aşağıdaki (c) bendi
eklenmiştir.
"c) Diyanet İşleri
Başkanlığı merkez ve taşra teşkilâtının Genel İdare Hizmetleri Sınıfına dahil
kadrolarında bulunup, (a) ve (b) bentlerinde sayılanlar dışında kalan personele
ayrıca % 25’ine,
3- "D) Emniyet
Hizmetleri Tazminatı" bölümünün (a) bendinin (2), (3), (4), (5), (6), (7),
(8), (9) ve (10) numaralı alt bentlerinde yer alan tazminat oranları 25'er puan
artırılmak suretiyle, (b) bendinde yer alan "% 52’sine" ibaresi ise
"% 72’sine" şeklinde değiştirilmiştir.
4- Son fıkrasında yer
alan "(G bendi (c) sırasında sayılanlar hariç)" ibaresi "(C ve G
bölümlerinin (c) bentlerinde sayılanlar hariç)" şeklinde değiştirilmiştir.
e) 176 ncı maddesinin
birinci ve ikinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Bu Kanunun 89 uncu
maddesine göre kendilerine ders görevi verilenlere, ders saati başına gündüz
öğretimi için 140, örgün ve yaygın eğitim kurumlarında yarıyıl ve yaz
tatillerinde, cumartesi ve pazar günleri ile saat 18.00'den sonra başlayan
öğretim faaliyetleri için 150 gösterge rakamının bu Kanuna göre belirlenen
aylık katsayısı ile çarpımından oluşan miktar üzerinden ek ders ücreti ödenir.
Bu ücretler, özel eğitime
muhtaç öğrencilerin eğitim ve öğretim gördüğü kurumlarda görevli öğretmen ve
yöneticiler ile bu öğrencilere yönelik olarak açılan özel sınıf öğretmenlerine
ve cezaevlerinde görevli öğretmenlere %25 fazlasıyla ödenir."
f) 202 nci maddesinin
ikinci fıkrasında yer alan "250" rakamı "1500",
"50" rakamı "250", "5 katına" ibaresi ise "3
katına" şeklinde değiştirilmiştir.
g) Ekli (I) sayılı Ek
Gösterge Cetvelinin "I- Genel İdare Hizmetleri Sınıfı" bölümünün (h)
bendindeki ek gösterge rakamları derece sırasıyla 3000, 2200, 1600, 1500, 1200,
1100, 900 ve 800 olarak değiştirilmiştir.
h) Ekli (II) sayılı Ek
Gösterge Cetvelinin "I- Başbakanlık ve Bakanlıklarda" bölümünde yer alan
"Bakanlık İl Müdürü (Ankara, İstanbul, İzmir), Defterdar, Bayındırlık ve
İskan Müdürü (Ankara, İstanbul, İzmir)" ibaresi "İl İdare Kurulu
üyesi Bakanlık İl Müdürleri ile Ankara, İstanbul ve İzmir illerindeki diğer
Bakanlık İl Müdürleri" şeklinde değiştirilmiştir.
ı) Ekli (IV) sayılı Makam
Tazminatı Cetvelinin;
1- 7 nci sırası,
"Üniversite Genel Sekreterleri" ibaresinden sonra gelmek üzere
"Üniversitelerarası Kurul Genel Sekreteri, Öğrenci Seçme ve Yerleştirme
Merkezi Başkanlığı Genel Sekreteri, Yükseköğretim Kurulu Genel Sekreter
Yardımcıları" ibaresi eklenmek suretiyle "7 nci sıranın (a)
bendi" olarak düzenlenmiş ve anılan sıraya aşağıdaki (b) bendi
eklenmiştir.
"b) Birinci dereceli
kadroya atanmış olmak şartıyla; Üniversitelerarası Kurul Genel Sekreter
Yardımcısı, Üniversitelerin Genel Sekreter Yardımcıları ve Daire Başkanları ile
her birinde 1'er kişi olmak üzere Hukuk Müşavirleri 1.000"
2- 8 inci sırasına
aşağıdaki (d) ve (e) bentleri eklenmiştir.
"d) En az dört yıl
süreli yükseköğrenim veren fakülte veya
yüksekokulları bitirmiş ve birinci dereceli kadroya atanmış olmak şartıyla; Devlet Personel Uzmanları, Devlet
Bütçe Uzmanları, Devlet Muhasebe
Uzmanları, Devlet Gelir Uzmanları, Devlet Malları Uzmanları, Maliye Uzmanları,
Mali Suçları Araştırma Uzmanları, Türkiye İstatistik Kurumu Uzmanları, Hazine
Müsteşarlığı Sigorta Denetleme Uzmanları ile Aktüerleri, Kültür ve Turizm
Uzmanları, Çevre ve Orman Uzmanları, Gümrük Uzmanları, Denizcilik Uzmanları,
Sosyal Güvenlik Uzmanları, Özürlüler Uzmanları, Çalışma Uzmanları, Yurt Dışı
İşçi Hizmetleri Uzmanları, İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanları, Sosyal Sigorta
Uzmanları, İstihdam ve Meslek Uzmanları, Sosyal Yardım Uzmanları, Aile ve
Sosyal Araştırma Uzmanları, Kadının Statüsü Uzmanları, Avrupa Birliği Uzmanları,
Teknik Yardım Uzmanları, Tüketici ve Rekabet Uzmanları, Marka Uzmanları, Patent
Uzmanları 1.000
e) En az dört yıl süreli
yükseköğrenim veren fakülte veya yüksekokulları bitirmiş, mesleğe özel yarışma
sınavıyla girerek belirli süreli meslek
içi eğitimden sonra özel bir yeterlik sınavında başarılı olmuş, birinci
dereceli kadroya atanmış ve doğrudan belediye başkanı veya genel müdür adına
teftiş, denetim ve inceleme yetkisine sahip büyükşehir belediyeleri ile bunlara
bağlı genel müdürlük müfettişleri ve büyükşehir belediye sınırları içindeki
ilçe belediyeleri müfettişleri
1.000"
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Balıkesir Milletvekili Sayın
Ali Kemal Deveciler; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ALİ KEMAL
DEVECİLER (Balıkesir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 1103 sıra sayılı
Değişik Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli
Personele Eködeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 3 üncü maddesi hakkında
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Tasarının genel
gerekçesinde, kamu görevlilerinin, ortak ekonomik, sosyal ve meslekî hak ve
menfaatlarına ilişkin olarak taraflar arasında ilk kez mutabakat sağlandığı
söylenmektedir. Bu ifade, kamu görevlileri sendikaları ile hükümetin yaptığı
görüşmede taraflar arasında yüzde yüz uyumlu bir görüşmenin olduğunu
çağrıştırmaktadır.
Nitekim, Türk Dil
Kurumuna göre mutabakat, uyuşma, anlaşma, uzlaşma anlamına gelmektedir. Oysa,
hükümet ile kamu sendikaları arasında, gerekçede söylendiği gibi, yüzde yüz bir
anlaşma gerçekleşmemiştir. Bazı sendikalar karşı oy kullanmışlardır, mutabakat
metnine muhalefet şerhi koymuşlardır.
Mutabakat metninin bir
sureti elimde, bir sureti burada. Buradaki mutabakat metninde, açık ve net
olarak, taraflar arasında tam bir anlaşma sağlanmadığı görülmektedir.
Hükümetin, kamuoyunu yanıltacak bir şekilde, olmayan bir gerekçeye dayandırarak
tasarıyı Parlamentoya göndermesi, siyasî etik açısından doğru bir uygulama
değildir.
Tasarıda, kamu
görevlilerine ödenmesi öngörülen 40 + 40 YTL'yle ilgili düzenleme taban
aylıklarına yansıtılmadığından, çalışanların emeklilik aylıklarına da
yansıyamayacaktır. Oysa -yapılmak istenen- bu eködemelerin çalışanların taban
aylıklarına yansıtılarak emekli olduklarında emekli aylıklarına sirayet
ettirilmesi gerekmektedir.
Yine, çalıştıkları
kurumlarda dönersermayeleri bulunanların, 40 + 40 yapılan eködemeyi
dönersermayeden almaları öngörülmektedir; ancak, bazı kurumlarda
dönersermayenin bu ödemeyi yapmaya gücü yetmeyecektir. Bu durumda olan
kurumlardaki bazı kamu çalışanları, dönersermaye yetersizliği neticesinde, 40 +
40 olan eködemeyi alamayacaklardır. Bu uygulamanın Meclisimizce düzeltilerek bu
durumda olan kurum çalışanlarının mağduriyetlerinin giderilmesi gerekmektedir.
Tasarıyla yapılacak
eködemeyle ilgili olarak bağlı bulunduğu bakanın onayına bağlanan düzenleme ve
ödemeler bu tasarıyla değiştirilmekte, tüm onaylarda Maliye Bakanının uygun
görüşü ve onayı gerekli hale getirilmektedir. Bunun anlamı, ilgili bakana
verilen yetkinin, Maliye Bakanının uygunluğuna, onayına ve denetimine
bağlanmasıdır. Değiştirilen bu uygulama, gerek devlet bürokrasisi gerekse
siyasî etik açısından kesinlikle doğru bir uygulama değildir. Maliye Bakanının
diğer bakanları denetlemesi anlamına gelen bu düzenlemenin, Meclisimizce, etik
olarak, düzeltilmesi gerekir.
Tasarıda kabul edilen bir
başka maddeyle, öğretmen ihtiyacının kadrolu öğretmen istihdamıyla
kapatılamaması halinde sözleşmeli öğretmen istihdamına olanak sağlayacak
düzenleme, verilen bir önergeyle, Plan ve Bütçe Komisyonunda tasarıya ilave
edilmiştir. Daha evvel Millî Eğitim Bakanlığının yapmış olduğu bu uygulama,
Danıştayca durdurulmuştur. Danıştayın bu konuyla ilgili yürütmeyi durdurma
kararı olmasına rağmen aynı düzenlemenin tekrar yapılması, AKP İktidarının,
hukuku açıkça gözardı ettiği anlamına gelmektedir.
Öğretmenlik mesleği aslî
ve sürekli bir görevdir. Aslî ve sürekli kamu hizmetlerinin, ancak memur eliyle
yapılacağı da kanunda açıktır. Bu gerçek bilinmesine rağmen aynı yanlışlıkta
ısrar edilmesi, AKP İktidarının, millî eğitimi ciddiye almadığını, millî
eğitime ne kadar önem verdiğini açıkça göstermektedir.
Görüştüğümüz bu yasayla,
kamu emekçilerine, ocak ayında yüzde 2,5; temmuz ayında yüzde 2,5 olmak üzere,
yüzde 5 civarında zam yapılması son derece
yanlış ve kamu emekçilerini
aşağılayıcı -sanki sadaka verir bir şekilde, hükümetin yapmış olduğu-
bir uygulamadır. Şimdi, 2006 yılındaki enflasyon oranının yüzde 5 olacağı
tahmin edildiğinden, kamu emekçilerine verilen zam da bu oranda
artırılmaktadır. AKP İktidarı olarak "memurumuzu enflasyona
ezdirmeyeceğiz" diyordunuz. En düşük devlet memurunun 550-600 milyon lira
civarında aylık aldığını düşünürsek, yapılan zam 15 + 15=30 YTL'dir. Yapılan bu
zam, çarşıda pazarda bir fileyi dahi dolduran bir zam değildir.
Memura bir yanda yüzde 5
zam yaptınız -şimdi de, fazla mesai almayan memura 40 000 000 lira zam
yapıyorsunuz- diğer yandan ise bu insanların 2006 yılında ödeyecekleri Emlak
Vergilerini, Motorlu Taşıt Vergilerini, damga ve harçları ise -yeniden
değerleme oranı olan 2006'daki- 9,8 oranında neden artırıyorsunuz? Bir de, vergisini
zamanında ödemediğinde, bu insanlardan,
bu memurumuzdan, aylık yüzde 3, yıllık yüzde 36 gecikme zammı
alıyorsunuz. Bu nasıl adalet?! AKP'nin adaletinin nasıl olduğu, her kesimde
görüldüğü gibi, kamu emekçileri tarafından da artık görülmüştür. Ülkemizde
açlık sınırı 600 YTL, yoksulluk sınırı
ise 1 800 YTL civarında olduğu bir ülkede milyonlarca kamu emekçisi, AKP
İktidarı döneminde, ne yazık ki, açlık sınırının altında yaşamaya mahkûm
edilmiştir.
AKP iktidara gelirken,
kamu emekçilerine, asgarî ücretle çalışan insanlarımıza uygulanan özel indirim
vardı. Bu indirimin az olduğunu ve bu indirimi artırarak AKP İktidarında asgarî
ücret seviyesine getireceğinizi ve asgarî ücret seviyesinden vergi
almayacağınızı söylemiştiniz; ama, ne yazık ki, iktidarınızın üçüncü yılında
-şimdi dördüncü yıla girdik- üçüncü yılına girerken yaptığınız uygulamayla,
bırakın o söz vermiş olduğunuz özel indirimi asgarî ücret seviyesine çıkarmayı,
özel indirimi tamamen kaldırdınız.
Yine, geçtiğimiz ay Plan
ve Bütçe Komisyonunda görüştüğümüz ve önümüzdeki hafta Büyük Millet Meclisinde
görüşeceğimiz bir yasayla, vergi dilimlerinde ücretliler lehine olan yüzde
5'lik uygulanan indirimi tamamen siz yok ettiniz. Bununla da kalmayıp, 15 000
YTL ile 30 000 YTL arasında ücret gelirinden alınan yüzde 25'lik vergi
kesintisi oranını, bu yasayla, yüzde 27'ye siz çıkardınız. Yani, bu
katmanlarda maaş alan memurlarımıza
yüzde 2 puan artış getirdiniz. Şimdi, daha fazla vergiyi o insanlardan
alacaksınız. Önümüzdeki hafta bu uygulama geliyor.
Önümüzdeki günlerde,
sıra, ücretlilerin vergi iadesine gelecektir. Nasıl emeklilerin vergi iadesine
geldiyse, ücretlilerin de vergi iadesine gelecektir; çünkü, IMF'ye AKP İktidarı
tarafından verilen iyi niyet mektubunda vermiş olduğu sözle, ücretlilerin almış
olduğu vergi iadesi uygulamasının da kaldırılması gündeme gelecektir. Bunu,
burada söylüyorum; yarınlarda, pek kısa zamanda, burada, bu konuyu da gündeme
getirip yasalaştıracaksınız.
Sayın Bakan, hep garip
gurebaya, fakir fukaraya vuruyorsunuz; çünkü, AKP İktidarı olarak, artık,
gücünüz, ancak fakir fukaraya, garip gurebaya yetmektedir. Ama, bunun hesabı,
sizden, seçim sandığında, fakir fukara, garip gureba ve kamu emekçileri
tarafından er geç sorulacaktır; bundan kaçamayacaksınız.
Tasarıyla, ücretler arasında
eşitsizlikler ve adaletsizlikler iyice pekiştirilmekte, kamu görevlileri
arasında açıkça ayırımcılık yapılmaktadır.
Hükümet, Kasım 2002
tarihinde iktidara geldiğinde acil eylem planı adı altında, yapacaklarını
deklare etmiş ve halka söz vermiştir. Bu söz verdiklerinden bir tanesi de, kamu
personeli arasındaki ücret dengesizliğini giderme taahhüdüdür. Ancak, hükümet,
halka verdiği… Hükümetiniz olarak, halka verdiğiniz diğer sözlerin hiçbirisini
yerine getirmediğiniz gibi, kamu personeli arasındaki ücret dengesizliğini de,
ne yazık ki getiremediniz; daha da makası açmak istiyorsunuz bu yasayla.
Bütün kamu personeli,
ücret dengesizliğinin giderilmesini beklemektedir. Hükümet, kamudaki ücret
dengesizliğini gidermek amacıyla hazırladığı ve Genel Kurula getirdiği, bugün
de görüştüğümüz bu tasarıyla, daha büyük dengesizlikler haline gelecektir kamu
emekçileri arasındaki... Örnek vermek gerekirse, imamlara ek zam verilirken…
Onlara zam vermeyelim demiyoruz, hatta, az olduğunu da söyledik, artırılsın dedik;
fakat, ne yazık ki, AKP'li arkadaşların oylarıyla reddedildi. Aynı şekilde,
emniyete de verilen zammın az olduğunu söyledik; ama, AKP'li arkadaşlar, Plan
Bütçe Komisyonunda bunu da reddettiler. Ama, şu var: Bir yandan imamlara zam
veriyoruz, diğer yandan, Diyanet İşleri Başkanlığı personelinden 2 600 yardımcı
hizmetliyi bu kapsam dışına çıkarıyoruz, bunlara zam vermiyoruz.
BAŞKAN - Sayın Deveciler,
bir saniye…
Sayın milletvekilleri,
çalışma süresinin, Sayın Deveciler'in konuşmasının bitimine kadar uzatılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Buyurun Sayın Deveciler.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Devamla) - Devlet Su İşleri, Karayolları, Tapu Kadastroda çalışan mühendis,
mimar ve şehir plancılarına 220 YTL tazminat verilirken, belediyelerde, İller
Bankası gibi kurumlarda çalışan, aynı işi yapan mühendis ve şehir plancıları,
öngörülen düzenlemeden, ne yazık ki, yararlanamamaktadır. Bu tasarıda, bunlar
kapsam dışı bırakılmaktadır. Görüldüğü gibi, bu tasarı, dengesizliklerin
artmasına da sebebiyet vermektedir.
Tasarıyla, kariyer
uzmanlar arasında ekgösterge ve makam tazminatları arasında var olan
ayırımcılık devam etmektedir. Tasarıyla, kariyer uzmanlara 3 000 ekgösterge ve
1 000 makam tazminatı öngörülürken, emsalleri olan 3 600 ek gösterge ve 2 000
makam tazminatı alan diğer kariyer uzmanları arasındaki dengesizlik açıkça
açılmaktadır.
Sayın Maliye Bakanı,
özelleştirme politikasını uygularken "babalar gibi satarım" sözünü,
ne yazık ki, kendi personeline de uygulamıştır. Şöyle ki, Maliye bürokratları tarafından hazırlanan ve
Sayın Maliye Bakanının imzasıyla Başbakanlığa gönderilen denge tazminatına
ilişkin taslakta, kariyer uzmanları, 2 000 makam, özel hizmet ve denetim
tazminatında da 15 puan artış öngörülürken, aynı Maliye Bakanı, Plan ve Bütçe
Komisyonunda verdiği önergede, daha evvel imzalayıp da Başbakanlığa gönderdiği
metne sadık kalmamış ve "babalar gibi" kariyer uzmanlarını
aldatmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Deveciler,
lütfen, tamamlayabilir misiniz.
Buyurun.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Devamla) - Tamam.
Buradan, Sayın Maliye
Bakanına sesleniyorum; kariyer uzmanlarına ilişkin imzalayıp Başbakanlığa
gönderdiğiniz metni içeren Cumhuriyet Halk Partisi önergesine destek vermenizi
etik açıdan bekliyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri…
Sayın Musa Uzunkaya…
Sayın Uzunkaya…
BAŞKAN - Lütfen, Sayın
Deveciler…
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Devamla) - Lütfen, Sayın Bakan dinlesin, bir şeyler belki…
MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Bana sor sen ya!
BAŞKAN - Sayın Deveciler,
lütfen…
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Devamla) - Peki efendim.
Denge tazminatının
dengesiz bir şekilde verilmesi, memurlar arasında huzursuzluğu artıracaktır,
çalışma barışını bozacaktır. En önemlisi, personel arasında ayırım yapmak
adaletsizliği doğuracak, personel arasında ücret uçurumunu artıracaktır. Buna
zemin hazırlanmaması lazım Sayın Bakanım.
Taslakla, Başbakanlık ve
bağlı kuruluşlarda çalışan kariyer uzmanlarının maaşlarında yaklaşık 50 YTL
düşüş gerçekleşmektedir, bu yasayla. Tüm memurlarda artarken, buradaki
Başbakanlık ve bağlı kuruluşlarda çalışan kariyer uzmanlarının maaşlarında 50
YTL düşmektedir. Birileri, Anayasada teminat altına alınan kazanılmış hakların
geri alınamayacağı ilkesini herhalde unutmuş durumdadır.
Eğitim öğretim hizmetleri
sınıfında yer alan yüksek lisans ve doktora yapmış olan öğretmenlerin ekders
ücretlerinin zamlı ödenmesi konusunda mevcut uygulamanın devam etmesinin
sağlanması, yaklaşık 430 000 öğretmen tarafından umutla beklenmektedir.
Tasarıyla, 657 sayılı
Devlet Memurları Kanunun 4/B maddesinde düzenleme yapılmaktadır. Bu
düzenlemeyle, sözleşmeli öğretmen istihdamına dayanak oluşturma amacı
güdülmektedir.
657 sayılı Devlet
Memurları Kanununun 4/B maddesini aynen aktarıyorum: "Kalkınma planı, yıllık
program ve iş programlarında yer alan önemli projelerin hazırlanması,
gerçekleştirilmesi, işletilmesi ve işlerliği için şart olan, zaruri ve istisnai
hallere münhasır olmak üzere özel bir meslek bilgisine ve ihtisasına ihtiyaç
gösteren geçici işlerde, kurumun teklifi üzerine Devlet Personel Başkanlığı ve
Maliye Bakanlığının görüşleri alınarak Bakanlar Kurulunca geçici olarak
sözleşme ile çalıştırılmasına karar verilen ve işçi sayılmayan kamu hizmeti
görevlileridir." 4/B maddesi.
Diğer taraftan, Anayasanın
128 inci maddesinde "Devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu
tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu
hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu
görevlileri eliyle görülür" hükmü yer almaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Devamla) - Bitiriyorum Başkanım.
Az evvel de bu konuyu
belirtmiştim, tekrar söylemek istiyorum: Aslî ve sürekli görev olan
öğretmenlerin 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4/B maddesi çerçevesinde
geçici olarak çalıştırılması, Anayasaya aykırılık teşkil etmektedir. Onun
içindir ki, iktidar olarak, bırakın şu 4/B sözleşmesini, gelin öğretmen
kadrosunu isteyiniz; isteyiniz ki, KPSS sınavıyla almak zorunda kalınız. 657
sayılı Devlet Memurları Kanununun 4/B maddesine göre öğretmen alımı sınavsız
gerçekleşeceği için, hükümet, 4/B pozisyonlarına istediği kişileri, yani kendi
yandaşlarını, hiçbir şarta bağlı olmaksızın, sınavsız olarak, öğretmen olarak
atayacak, daha sonra da bunları kadroya geçirecektir. İşte, size, kadrolaşmanın
bir başka belgesi. Onun için, 4/B metninin çıkarılmasını ve bunların, normal
olarak, kadrolara getirilmesini talep ediyorum.
Hepinize saygılar ve
sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Deveciler.
Çalışma süremiz
tamamlanmış olduğundan, alınan karar gereğince, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan
hakkındaki gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağını ve Dilovası
Belediyesindeki sanayi kuruluşlarının atıklarının çevre ve insan sağlığı
üzerindeki olumsuz etkilerinin araştırılarak, alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla verilen Meclis araştırması önergelerini görüşmek için, 14
Mart 2006 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 21.04