BIM 2 10 2006-03-28T09:21:00Z 2006-03-28T09:21:00Z 78 42444 241936 TBMM 2016 483 297114 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM: 22       CİLT: 113       YASAMA YILI: 4

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

 

73 üncü Birleşim

9 Mart 2006 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Oturum BaşkanlarInIn KonuşmalarI

1.- TBMM Başkanvekili Nevzat Pakdil'in, İstiklal Marşımızın Mecliste kabul edilişinin 85 inci yıldönümünde, marşımızın, Türk Milletinin topyekûn onurunu temsil eden en önemli millî mutabakat metni olduğunu ifade eden konuşması

B) GündemdIşI Konuşmalar

1.- İstanbul Milletvekili Ahmet Sırrı Özbek'in, Beykoz Çocuk ve Göğüs Hastalıkları Hastanesinin kapatılıp, tüm kadrosu ve mevcutlarıyla Süreyyapaşa Göğüs ve Kalp Damar Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi bünyesine nakledilmesi sonrasında yaşanan sıkıntılar ile Beykoz İlçesindeki orman köylülerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

2.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, hâkim ve savcılarımızın çözümlenmiş olan sorunları ile henüz çözüm bekleyen bazı sorunlarına ve bu konuda alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

3.- Bursa Milletvekili Faruk Anbarcıoğlu'nun, doğu ve güneydoğuda vatanî görevlerini tamamladıktan sonra terhis olan bazı askerlerin yaşadıkları psikolojik problemlerin tedavi edilerek onların topluma kazandırılması için rehabilitasyon ve rehberlik çalışması yapılmasının önemine ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî Savunma Bakanı Mehmet Vecdi Gönül'ün cevabı

IV.- ÖNERİLER

A) DanIşma Kurulu Önerİlerİ

1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)

3.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 4 Milletvekilinin, Türk Tabipleri Birliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 35 Milletvekilinin, 23.1.1953 Tarihli ve 6023 Sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanununun 3224 Sayılı Yasa ile Değişik 60 ıncı Maddesinin Birinci Fıkrasının Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/672, 2/604) (S. Sayısı: 1069)

4.- Değişik Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli Personele Ek Ödeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1171) (S. Sayısı: 1103)

VI.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YazIlI Sorular ve CevaplarI

1.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, emlak komisyonculuğu hizmetleri çerçevesinde yapılan denetimlere ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/12182)

2.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu kanun tasarısı taslağına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Nimet ÇUBUKÇU'nun cevabı (7/12007)

 


I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak beş oturum yaptı.

Oturum Başkanı ve TBMM Başkanvekili Nevzat Pakdil, kadının Türk toplumundaki yerinin önemini; cumhuriyet dönemiyle birlikte yeniden ivme kazanan kadın haklarıyla ilgili düzenlemelerin, bugün, Yüce Meclisin de gayret ve azmiyle pozitif ayırımcılık noktasına geldiğini; 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü, Parlamentoda onları temsil eden bayan milletvekillerinin huzurunda kutladığını ifade eden bir konuşma yaptı.

Gaziantep Milletvekili Fatma Şahin,

İstanbul Milletvekili Güldal Okuducu,

Dünya Kadınlar Gününe;

Erzurum Milletvekili Ömer Özyılmaz, Tevhidi Tedrisat Kanununun kabul edilişinin yıldönümüne,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

3 üncü sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden;

1 inci sırasında bulunan, Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/278, 1/1034) (S. Sayısı: 17 ve 17'ye 1 inci ek),

2 nci sırasında bulunan, Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin (1/277) (S. Sayısı: 1079),

4 üncü sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısının (1/1030) (S. Sayısı: 904),

5 inci sırasında bulunan, Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 4 Milletvekilinin, Türk Tabipleri Birliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 35 Milletvekilinin, 23.1.1953 Tarihli ve 6023 Sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanununun 3224 Sayılı Yasa ile Değişik 60 ıncı Maddesinin Birinci Fıkrasının Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/672, 2/604) (S. Sayısı: 1069),

Görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;

Ertelendi.

6 ncı sırasında bulunan, Bankacılık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/1160) (S. Sayısı: 1078), görüşmelerini müteakiben, kabul edilip kanunlaştığı açıklandı.

7 nci sırasında bulunan, Değişik Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli Personele Ek Ödeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/1171) (S. Sayısı: 1103), tümü üzerinde bir süre görüşüldü.

9 Mart 2006 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 22.08'de son verildi.

                                  Nevzat Pakdil

                                    Başkanvekili

 

Harun Tüfekci

 

Yaşar Tüzün

 

Konya

 

Bilecik

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

                                            Türkân Miçooğulları

                                               İzmir

                                       Kâtip Üye

No: 98

II.- GELEN KÂĞITLAR

9 Mart 2006 Perşembe

Raporlar

 

1.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ile 73 Milletvekilinin; Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun; Sigarayla Mücadele Yasasında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Adalet Komisyonları Raporları (2/555, 2/377) (S. Sayısı: 1109) (Dağıtma tarihi: 9.3.2006) (GÜNDEME)

2.- Manisa Milletvekili Ufuk Özkan ve 7 Milletvekilinin; Petrol Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/671) (S. Sayısı: 1110) (Dağıtma tarihi: 9.3.2006) (GÜNDEME)


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

9 Mart 2006 Perşembe

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 73 üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Oturum BaşkanlarInIn KonuşmalarI

1.- TBMM Başkanvekili Nevzat Pakdil'in, İstiklal Marşımızın Mecliste kabul edilişinin 85 inci yıldönümünde, marşımızın, Türk Milletinin topyekûn onurunu temsil eden en önemli millî mutabakat metni olduğunu ifade eden konuşması

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, önümüzdeki 12 Mart Pazar günü, İstiklal Marşımızın Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilişinin 85 inci yıldönümüdür. İstiklal Marşımız, bilindiği gibi, Türk Milletinin topyekûn onurunu temsil eden en önemli millî mutabakat metnidir. Bütün yokluk ve sıkıntılara rağmen, düşmana karşı verdiği ve kazanılması imkânsız görünen istiklal mücadelesinden galip çıkan Türk Milletinin maneviyatının, kahramanlığının bir ürünüdür ve Mehmet Âkif'in kaleminde tecellisini bulmuştur.

Sayın milletvekilleri, İstiklal Marşımızın şairi merhum Mehmet Âkif, bilinen şair ve edebiyatçı kimliğinin yanında, fen adamı, yönetici, gazeteci, eğitimci, mütefekkir, hatip ve nihayet, Kurtuluş Savaşını yöneten Gazi Mecliste milletini temsil eden bir milletvekilidir.

Mehmet Âkif'in düşüncelerini ve İstiklal Marşımızın ulusumuz için önemini gerçekçi ve yararlı bir şekilde değerlendirebilmemiz, toplumsal açıdan millî değerlerimize sahip çıktığımızı ve bu konularda birlik ve beraberlik içinde olduğumuzu gösteren önemli bir kriterdir. Mehmet Âkif'e ve İstiklal Marşımıza gösterilen saygı, ulusal değerlere gösterilen ve gösterilecek saygıyla eş anlamlıdır.

Bugünkü Meclisin bir üyesi olarak, İstiklal Marşımızın Gazi Mecliste kabul edilişinin 85 inci yıldönümü vesilesiyle, merhum Mehmet Âkif Ersoy'u, millî mücadeleyi başlatan ve ona bütün varlıklarıyla kendilerini adayan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını bir kere daha rahmet ve minnetle anıyorum.

Saygıdeğer arkadaşlarım, gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, İstanbul Beykoz Çocuk Göğüs Hastanesinin kapatılması ve Beykoz orman köylülerinin sorunları hakkında söz isteyen, İstanbul Milletvekili Ahmet Sırrı Özbek'e aittir.

Sayın Özbek, buyurun efendim.(CHP sıralarından alkışlar)

B) GündemdIşI Konuşmalar

1.- İstanbul Milletvekili Ahmet Sırrı Özbek'in, Beykoz Çocuk ve Göğüs Hastalıkları Hastanesinin kapatılıp, tüm kadrosu ve mevcutlarıyla Süreyyapaşa Göğüs ve Kalp Damar Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi bünyesine nakledilmesi sonrasında yaşanan sıkıntılar ile Beykoz İlçesindeki orman köylülerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, İstanbul'un en önemli yerleşim merkezlerinden birisi olan Beykoz İlçesinde yaşayan vatandaşlarımızın çok önemli sorunlarını Yüce Mecliste dile getirmek üzere huzurlarınızdayım; Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Nedir bu sorunlar; nüfusu 300 000'in üzerinde olan Beykoz'daki 140 yataklı Beykoz Çocuk Göğüs Hastalıkları Hastanesi kapatılıp, tüm kadrosu ve mevcutlarıyla Süreyya Paşa Göğüs ve Kalp Damar Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi bünyesine nakledilmiştir.

Sayın milletvekilleri, bu hastanede 2005 yılında 32 000 kişiye poliklinik hizmeti verilmiş, 300-400 arasındaki hasta da yatarak tedavi görmüştür. Bu hastane, göğüs hastalıkları, özellikle de verem ve astım konusunda uzmanlaşmış doktorlarıyla yıllardır yöre halkına ve İstanbullulara hizmet etmiştir. Şu anda Beykoz'da bulunan 2 adet çocuk doktoru bu hastanede görev yapmaktadır. Sağlık hizmetlerini vatandaşa en yakın, en kolay ve en ucuz yollarla, en kaliteli biçimde sunmak amaç iken, bu hastanenin ıslahı, yenilenmesi, modernleştirilmesi, hatta Beykoz-Çubuklu'da bulunan eski itfaiye binasının tadilatı sonucu buraya nakli mümkün iken, İstanbul için bir hayli uzak sayılacak bir mekâna taşınmasını anlamak ve onaylamak mümkün değildir. Yoksul Beykoz çocuklarına ve halkına büyük bir haksızlık yapılmıştır. Çocukların çabuk, iyi ve ucuz tedavi imkânları ellerinden alınmıştır.

Değerli milletvekilleri, Beykoz'da mülkiyet, tapu ve imar sorunları büyük bir dert olmuştur. Yıllardır kendilerinin yaptığı ve oturdukları evleri bir türlü kendilerinin olamamıştır, tapularını alamamışlardır. Onlarca yıldır oturdukları evlerinin emlak vergilerini belediyeye ödeyen Beykozlulara beş on yıllık ecrimisil ücretleri defterdarlıkça tahakkuk ettirilmiş ve her Beykozlu 5 ile 10 milyar arasında değişen ödeme emirleriyle karşı karşıya kalmışlardır. Bunu, hangi hukukla, hangi adalet inancıyla izah edeceğiz; anlamak mümkün değildir.

Bunun yanında, tapusunu alanların da başka sorunları vardır. Beykoz İlçesi ve köylerinin önemli bir kısmı SİT alanı olarak ilan edildiğinden, Beykoz halkı evlerinin en küçük onarımını yapamazlarken, işyeri ve dükkânlarına ruhsat alamazlarken, İshaklı ve Alibahadır Köyleri Muhtarları altı yıldır okullarını yapamazken, diğer köylüler evlerinin damlarını aktaramaz, ahırlarını dahi yapamazken, hemen yanı başlarında, yollarının kenarlarında, Beykoz'un en güzel ormanlık alanlarında, Boğaz'ı gören tepelerinde, ormanlar ve doğa tahrip edilerek yapılan ve fiyatları milyon dolarlarla ifade edilen binlerce villa, onlarca plaza nasıl oluyor da yapılıyor?! Beykoz halkı şunu soruyor: Biz garibanlara uygulanan hukuk başka, zengine, parası olana uygulanan hukuk başka mı?! Hani Anayasadaki "herkes kanun önünde eşittir" ilkesi?! Fakir fukara diye diye iktidara gelen AKP'liler, ilk fırsatta zenginlere payanda oldular demektedirler.

Değerli milletvekilleri, Beykoz'da uygulanacak Kentsel Dönüşüm Projesiyle amaç birilerine rant temin etmek değilse, Beykozluların hak ve hukukları korunmalı, kesinlikle mağdur edilmemelidirler. Ayrıca, Beykoz orman köylüsüne geçimlerini sağlamak için hiçbir alternatif yaratılmadan, sıralı kesim yasağı getirilmesi, köylüyü ciddî geçim sıkıntısına sokmuş, işsizleştirmiş, yalnızlaştırmış ve fukaralaştırmıştır.

Değerli milletvekilleri, Beykoz geçmişte işçi kentiydi, şimdi yoksul kenti olmuştur. Mevcut fabrikaları, hastaneleri kapatılan Beykoz, Boğaz ve orman manzaralı konutlar ve plazaların yapımı için ideal bir arazi rantı merkezi olmuştur. Bu ranta göz dikenler, Beykozluların sorunlarını çözdürmeyerek, her gün yeni sorunlarla yüz yüze bırakarak, Beykoz halkını, Boğaz'dan, ormandan, doğadan uzaklaştırmaya çalışıyorlar. Kısacası, Beykoz halkına "siz gidin, biz gelelim" diyorlar. Biz, buna, asla izin vermemeliyiz ve vermeyeceğiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul'a sevdalı olmak, İstanbul'un tarihine, doğasına, kültürüne ve insanına sevdalı olmaktır; ama, İstanbul'un, dolayısıyla Beykoz'un arazi rantına sevdalıysanız, bu sorunlar her gün daha da derinleşecektir.

Beykoz'da yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarının ilgililer tarafından dikkate alınıp çözülmesi dileğiyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özbek.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Beykoz konaklarından da bahset!..

MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ (Manisa) - Zamanı bu kadar uygun kullanan bir milletvekiline ilk defa rastlıyorum.

Sayın Başkan, teşekkür edin; zamanı çok güzel kullandı milletvekilimiz.

BAŞKAN - Doğru, zamanı özenle kullandığı için Sayın Özbek'e teşekkür ediyoruz; ama, Sayın Özbek devam etseydi de konuşmasını kesmeyecektim, dinleyecektim yani sonuna kadar.

Gündemdışı ikinci söz, hâkim ve cumhuriyet savcılarımızın sorunları hakkında söz isteyen Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'a aittir.

Sayın Yılmazcan, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

2.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, hâkim ve savcılarımızın çözümlenmiş olan sorunları ile henüz çözüm bekleyen bazı sorunlarına ve bu konuda alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

MEHMET YILMAZCAN (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hâkim ve cumhuriyet savcılarımızın çözümlenen ve çözüm bekleyen problemleri hakkında görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; adalet mülkün temelidir. Adaleti gerçekleştirecek olan yargı herkes için lazımdır. Hukuk devletini gerçekleştirmenin en önemli unsurlarından birisi olan yargı teşkilatına gereken imkânlar sağlanmalı ve gereken saygı ve özen gösterilmelidir.

Bu cümleden olarak, üç yıllık AK Parti İktidarı zamanında yargıya yapılan yatırımlardan bazı örnekler vermek istiyorum. İstanbul'un Avrupa yakasında oturan hâkim ve cumhuriyet savcılarımız için 132 adet lojman alınmış olup, bu bölgede oturan ve görev yapan hâkim ve cumhuriyet savcılarımızın lojman ihtiyacı tamamen karşılanmıştır. İstanbul'un Anadolu yakasında görev yapan hâkim ve cumhuriyet savcılarımızın lojman ihtiyacının karşılanması için arsa satın alınmış olup, proje çalışmaları devam etmektedir. İstanbul-Üsküdar'da Abdullahağa Yalısı Kültür ve Turizm Bakanlığından alınmış olup, restorasyon çalışmaları yapılmaktadır. Bu bina da, hâkimlerimize hâkimevi olarak hizmet verecektir.

Diyarbakır'da görev yapan hâkim ve savcılarımız için 50 adet lojman satın alınmıştır.

Üç yılda 29 adet, kimlikli ve kişilikli adalet sarayı hizmete girmiştir. 22 adet adalet sarayı açılışa hazır hale getirilmiştir. 20 adet adalet sarayının inşaatı devam etmektedir. 25 adet adalet sarayının proje çalışmaları devam etmektedir.

İstanbul'un Anadolu yakasında 360 000 metrekare kapalı alanı olan adalet sarayı ihale safhasındadır. İstanbul'un Avrupa yakasında 250 000 metrekare kapalı alanı olan adalet sarayının proje çalışmaları halen devam etmektedir. İstanbul'un Bakırköy İlçesinde 90 000 metrekare kapalı alanı olan ek adalet sarayı inşaatı tamamlanmak üzeredir.

Kahramanmaraş'ta 42 000 metrekare arsa üzerinde 25 000 metrekare kapalı alanı olan adalet sarayının ihalesi 19 Ocak 2006 tarihinde yapılmış olup, yakında temeli atılacaktır. Afşin İlçesinin adalet sarayının ihalesi yapılmıştır. Göksun İlçesi adalet sarayının proje çalışmaları devam etmektedir. Andırın ve Elbistan İlçelerinin adalet saraylarının yapılabilmesi için arsa tahsis çalışmaları devam etmektedir. Bu tahsis çalışmaları tamamlandığında, bu ilçelerimiz de adalet sarayına kavuşacaklardır. Pazarcık İlçesinin adalet sarayı hizmete girmiştir.

İstanbul'da Adlî Tıp Kurumuna yeni bir bina yaptırılmış olup, mayıs ayında hizmete girecektir. 46 000 metrekare arsası, 20 000 metrekare kapalı alanı olan bu bina için 10,5 trilyon Türk Lirası harcanmıştır.

Çeşitli bölgelerde adlî tıp kurumları kurulmuştur. Bu kurumlara son model teknik aletler alınmıştır. Böylelikle, suçu ve suçluları Avrupa Birliği normlarına uygun olarak tespit etme imkânı doğmuştur. Adlî Tıp Kurumu Başkanı Kemalettin Kurt'un önderliğindeki bu çalışmalar neticesinde Adlî Tıp Kurumu, Avrupa Adlî Bilimler Topluluğunun 53 üncü üyeliğine seçilmiştir.

 Sadece, İstanbul'daki bu yatırımların maliyeti 1 katrilyon Türk Lirasıdır. Tüm yurtta açık cezaevlerinin sayısı artırılmaktadır. İstanbul'da 16 adet cezaevi inşaatı devam etmektedir. Bunlar tamamlandığında tutuklu ve hükümlüler daha sağlıklı ve Avrupa standartlarında bir binada cezalarını çekeceklerdir.

Cezaevlerine 19 adet spor tesisi yaptırılmıştır. Ankara-Ulucanlar Cezaevi kapatılıp, Ayaş'a yeni yapılan cezaevine nakledilecektir. Tutuklu ve hükümlülerle daha iyi diyalog kurmaları ve onların insan haklarına saygı göstermeleri için yurdumuzun dört bir yanına eğitim merkezleri kurulmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Yılmazcan, konuşmanızı tamamlayınız.

MEHMET YILMAZCAN (Devamla) - Bunlardan bir tanesi de Kahramanmaraş'tadır.

Hâkim, savcı, noter ve avukatların akademik bir eğitimden geçirilmesi için Ankara'nın en güzide yerinde 150 000 metrekare arazi üzerinde Adalet Akademisi hizmete girmiştir.

9 300 hâkim ve cumhuriyet savcımızın her birine laptop dağıtılmıştır. Tüm adliyelere 20 000 masaüstü bilgisayar  dağıtılmıştır.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Gündemdışı konuşmaya bakanımız cevap veriyor!

MEHMET YILMAZCAN (Devamla) - UYAP projesi büyük ölçüde tamamlanarak adaletin daha süratli işlenmesi sağlanmıştır. Hâkim ve savcılarımızın görev yaptıkları fizikî mekânları, görevlerinin mehabetine uygun, kimlikli ve kişilikli bu binaları çok kısa zamanda ve çok düşük maliyetle yaptıran Adalet Bakanımız Sayın Cemil Çiçek'e ve Teknik İşler Daire Başkanı Sayın Haydar Çiftçi'ye ve diğer teknik personele teşekkürü bir görev sayıyorum.

Tüm başsavcılarımıza ve büyükşehirlerdeki adalet komisyonu  başkanlarına ve bölge idare mahkemeleri başkanlarına araç tahsisi tamamlanmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yargı mensupları büyük bir iş yükünün altında ezilmektedirler. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 10 uncu maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6 ncı maddesi hâkim bağımsızlığı ve teminatını, hukuk devleti olmanın önşartı olarak kabul etmiştir. Bu kurallar, Anayasamızın 90 ıncı maddesi uyarınca içhukuk hükmü niteliğindedir.

Hâkim bağımsızlığı ve teminatı, hâkimlere tanınan özel ayrıcalık olmayıp, kişilerin adil yargılanma hakkının bir güvencesidir. Adil yargılanma hakkı da Anayasanın 38 inci maddesi uyarınca kişilere tanınan temel haklardandır.

22.12.2005 gün ve 5435 sayılı Kanunla hâkim ve cumhuriyet savcılarımıza birer derece verilmiştir.

GÜROL ERGİN (Muğla) - Atış serbest mi?! 8 inci dakikaya girdi…

BAŞKAN - Tamamlayacak Hocam.

MEHMET YILMAZCAN (Devamla) - Böylece, kıdemlerinde ve maaşlarında iyileşme sağlanmıştır. Ancak, Avrupa Birliği ülkeleriyle kıyaslandığında ülkemizdeki hâkim ve savcıların 10 misli az sayıyla 10 kat fazla davaya bakmak zorunda kaldıkları görülecektir. Bu durum, hem yargı mensuplarını yıpratmakta hem de iş kalitesini olumsuz etkilemektedir. Yargı mensuplarının yaptıkları işin mahiyetine göre aldıkları maaş ise içler acısıdır.

Avrupa Etkin Yargı Komisyonunun 10 Aralık 2004 günlü raporuna göre bazı ülkelerdeki hâkim ve yüksek mahkemeler hâkimlerinin ortalama yıllık maaşları şöyledir:

Avusturya, hâkim 28 146 euro, yüksek yargıç 110 698 euro.

İrlanda, hâkim 108 092 euro, yüksek hâkim 188 389 euro.

İtalya, hâkim 33 352 euro, yüksek hâkim 108 885 euro.

Portekiz, hâkim 32 272 euro, yüksek hâkim 77 583 euro.

Macaristan…

BAŞKAN - Sayın Yılmazcan, lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.

MEHMET YILMAZCAN (Devamla) - Hemen bağlıyorum Sayın Başkanım.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Rakamlar güzel Sayın Başkan, söylesin!

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Sayın Başkan, bakan vekilimiz konuşsun; serbest, süresiz!

MEHMET YILMAZCAN (Devamla) - Macaristan, hâkim 17 239 euro, yüksek hâkim 33 695 euro.

İngiltere, hâkim 167 672 euro, yüksek hâkim 265 960 euro.

Türkiye, hâkim 9 600 euro, yüksek hâkim 22 800 euro.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Hükümet istifa etsin; bu rakamlar ne ya?!

MEHMET YILMAZCAN (Devamla) - Bu tablo karşısında, hâkim ve savcılarımız ile adliye personelinin maaşlarının bir an önce görevlerinin mehabetine uygun bir seviyeye getirilmesi gereğini takdirlerinize arz ediyorum.

Hâkim ve savcılarımız, kendi özel kanunları olan 2802 sayılı Kanuna göre değil, 270 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, 457 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı, 631 sayılı Kanun, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa göre maaş almaktadır.

BAŞKAN - Sayın Yılmazcan, 2 katına ulaştı süreniz; lütfen…

MEHMET YILMAZCAN (Devamla) - Hemen bağlıyorum efendim.

BAŞKAN - Buyurun.

MEHMET YILMAZCAN (Devamla) - Bir an önce, bu dağınık düzenlemeden vazgeçilerek hâkim ve cumhuriyet savcılarımızın maaş ve tazminatlarının kendi özel kanunları olan 2802 sayılı Kanun kapsamına alınmasında zaruret vardır.

Bu düşüncelerle, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yılmazcan.

Bizler de, savcı ve hâkimlerimizin hak ettikleri özlük haklarına bir an önce kavuşmalarını temenni ediyoruz.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, gündemdışı üçüncü söz, terhisleri sonrasında bazı askerlerin yaşadıkları psikolojik problemler hakkında söz isteyen, Bursa Milletvekili Faruk Anbarcıoğlu'na aittir.

Sayın Anbarcıoğlu, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

3.- Bursa Milletvekili Faruk Anbarcıoğlu'nun, doğu ve güneydoğuda vatanî görevlerini tamamladıktan sonra terhis olan bazı askerlerin yaşadıkları psikolojik problemlerin tedavi edilerek onların topluma kazandırılması için rehabilitasyon ve rehberlik çalışması yapılmasının önemine ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî Savunma Bakanı Mehmet Vecdi Gönül'ün cevabı

FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu konuşmayı, doğu ve güneydoğuda askerliğini yapan binlerce gencimizin derdine derman olabilmek adına yapıyorum; Yüce Meclisimizi ve milletimizi saygıyla selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.

Birçok ülkede olduğu gibi, ülkemizde de askerlik yapmak zorunludur. Her Türk genci, zamanı geldiğinde ve şartlar oluştuğunda askerlik görevini icra etmek zorundadır. Zorundadır; ama, askere gidecek gençlerimiz hem de onları o yaşa kadar büyütüp yetiştiren anne ve babalar, bunu zorunluluk olarak değil, şerefle yapılacak kutsal bir görev bilmektedirler. Hatta, sakatlıktan ve özürden dolayı askere gidemeyen gençlerimiz, kendi yaşıtları askere gidip geldikten sonra bile, uzun yıllar, vatana ve millete olan kutsal görevi yerine getirememenin ezikliğini yüreklerinde hissederler. Yiğitlerimiz askere uğurlanırken, kınalar yakılır, davullarla, zurnalarla, halaylarla gönderilirler, koçlar kesilir ve kanından askerlerin alınlarına bir damla sürülür. O bir damla kanın anlamı, anne ve babaların evlatlarına "yavrum, seni vatana hizmet için yetiştirdim; işte, şimdi, bu görevin en kutsal olanına gidiyorsun, korkma, arkana bakma ve gerekirse, canını, hiç düşünmeden, vatanın uğruna ver" demektir. Onlar da, giderler, gerekirse, hiç düşünmeden, vatanı uğruna kollarını, bacaklarını ve hatta canlarını verirler.

Onları şehitlik mertebesine ulaştıran bazen acımasız bir bomba, bazen kalleş bir mayın, bazen de kahpe bir kurşundur; bazen de kurşun, yediği içtiği ayrı gitmeyen, ömür boyu anlatılan anıların içinde başrol oynayan yanındaki asker arkadaşına isabet etmiştir ve ayırmıştır onları birbirinden. O can dostu bir kere vurulmuştur; ama, sağ kalan asker, vatanî görevini bitirene kadar, tezkereden sonra da her gün, yolda yürürken, kahvehanede otururken, gece yatağında yatarken, karabasanlar içinde feryatlarla uyanır, o kurşunu yıllar yılı yüreğinin derinliklerinde hisseder ve o acıyla yaşar.

Değerli milletvekilleri, şüphesiz, sizlere de bu tür bilgiler ulaşıyordur. Çatışmalara giren askerlerimiz terhis olduktan sonra, sivil topluma adapte olmakta güçlük çekmekte, ailesini, arkadaşlarını, eşini, dostunu, girdiği bunalım yüzünden terk etmekte ve içine kapanmaktadır. Aileleri, uzun yıllar süren tedavileri nedeniyle maddî olarak sıkıntıya düşmekte, buna karşılık, pek çok anne ve baba, evlatlarına bir şey yapamamanın üzüntüsüyle kahrolmakta, için için onlar da erimektedirler. Bana gelen pek çok mektuptan, terhis olup sivil hayata ayak uyduramayan çocuklarımızın ailelerinin, zaten zor olan maddî durumlarına bir de tedavilerinin uzun sürmesinden dolayı yapılan harcamaların da eklenmesiyle çok zor ve perişan hale düştüklerini üzüntüyle okuyorum. İşte o mektuplardan bir tanesini sizlerle paylaşmak istiyorum:

"Ben, sağ gözü ve sağ kulağı özürlü olan bir vatandaşım. Jandarma olarak oğlum 1999 yılında terhis oldu, 2000 yılında birdenbire anormalleşti. Bir gece banyodan çıktıktan sonra komaya girdi. Doktora götürdüğümde 'sinir ve depresyon' dediler. Günde üç paket sigara ve üç günde bir kilogram çay içer hale geldikten sonra, öksürük ve sinir krizleriyle, evdeki tabak, bardak, masa, sehpa, ne bulursa kırıp dökmeye, anne ve babasını dövmeye başladı. Benim çocuğum sağlam gitti; fakat, sakat geldi. Şehit olsaydı hiç üzülmezdim. Biz, Kuvayı Milliyenin torunlarıyız, vatanımız için ölmeye her zaman hazırız; ama, ölmemiş, gerek zihinsel gerekse bedensel olarak iş göremez duruma gelmişsek, devletimizin de bize sahip çıkmasını bekliyoruz. Sayın Başkanım, eğer olmuş olsaydı, elimizde gayrimenkullerimizi satar, gereğini yapmaya çalışırdık."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Anbarcıoğlu.

FARUK ANBARCIOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

"Bir dairede 8 nüfus yaşamaya çalışıyoruz. Siz benim yerimde olsanız ne yapardınız?! Sayın Başkanım, beş yılda anası da ben de yüz yaş ihtiyarladık."

Değerli dostlar, vatanımız, ay yıldızlı bayrağımız ve insanımızın huzurlu yaşayabilmesi için çarpışan, travma geçiren bu kardeşlerimize devlet olarak el uzatılmasını, belirli yerlerde kurulacak rehabilitasyon merkezlerinde veya hastanelerde, tıp fakültelerinde kesinlikle ücretsiz olarak tedavi ettirilip, sağlam olarak, sağlıklı olarak, mutlaka bir iş sahibi yapılarak topluma kazandırılmasını arzu ediyorum. Merkezî şehirlerimizde kurulacak bu rehabilitasyon merkezlerinden sadece askerlerimizin değil, aynı zorluklarla karşı karşıya kalabilen polislerimizin de, gerekirse, dönem dönem, kurs görüyor gibi yararlanması gerektiği kanaatindeyim.

Değerli milletvekilleri, devlet olarak, Mehmetçiklerimize, terhis olduktan sonra da her zaman yanlarında olduğumuzu hissettirmeliyiz. Bu konuda Millî Savunma Bakanlığımızın ve Genelkurmay Başkanlığımızın rehabilite çalışmalarını takdirle karşılıyorum; ancak, bu çalışmaların daha da artırılması gerektiğini düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, sizleri, terhis olan ve sosyal hayata adaptasyonda güçlük çeken gençlerimize hep beraber el uzatarak, sorunlarıyla yakından ilgilenerek, onları sağlıklı bir şekilde topluma kazandırmanın mutluluğunu tatmaya davet ediyorum.

Bu vesileyle, vatan uğruna şehit olan gençlerimize Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyor; gazilerimizi, Yüce Meclisimizi ve yüce milletimizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Anbarcıoğlu.

Gündemdışı konuşmaya Millî Savunma Bakanı Sayın Vecdi Gönül cevap vereceklerdir.

Buyurun.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu çok önemli ve hassas konuyu Meclisimizin gündemine getirdiğinden dolayı Bursa Milletvekilimiz Sayın Faruk Anbarcıoğlu'na şükranlarımı sunarak sözlerime başlamak istiyorum.

Vatan hizmeti, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 72 nci maddesi gereğince, her Türk'ün hakkı ve görevidir. Bu çerçevede her Türk genci, zamanı geldiğinde, vatan hizmetini şerefle yerine getirmektedir. Milletimizin çok güzel bir geleneği olarak askerlik çağına gelen gençlerimiz, davullar, zurnalar eşliğinde, bu kutsal görevi ifa etmek üzere askere uğurlanmaktadırlar. Silah altına alınan bu evlatlarımız, askerliğe adım attıkları ilk andan itibaren terhis oluncaya kadar komutanları tarafından karşılanmakta, mülakat ve anketlere tabi tutularak, ailevî durumları da dikkate alınmak suretiyle, ruhsal durumları yakından takip edilmektedir.

Erbaş ve erlerin kıtalara katıldıkları andan itibaren rahatsızlanmaları halinde muayene ve tedavilerinin nasıl yapılacağı, Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu ve Yönetmeliğinde teferruatlı olarak belirtilmiştir. Bu çerçevede, rahatsızlığını beyan eden erbaş ve erler, askerî sağlık kurum ve kuruluşlarında ücretsiz muayene ve tedaviye tabi tutulmaktadırlar. Ayrıca, her kışlada, psikologların görev yaptığı psikolojik rehberlik ve danışmanlık merkezleri bulunmaktadır. Erbaş ve erler, viziteye çıkma zorunluluğu gibi herhangi bir prosedüre tabi olmaksızın, bu merkezlere başvurarak psikolojik yardım alabilmektedirler. Yine, psikologlar, zaman zaman kıtaları dolaşarak doğrudan personel ile temas kurmakta ve birlik komutanlarından da kanaat almak suretiyle erbaş ve erlere psikolojik yardım ve destek sağlamaktadırlar.

Rahatsızlıklarına veya yaralanma ve sakatlanmalarına bağlı olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinden ayrılmaları gereken erbaş ve erlerin, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığınca maluliyet maaşı bağlanıp sağlık karneleri verilinceye kadar ya da "sağlam, askerliğe elverişlidir" kararlı sağlık raporu verilinceye kadar, muayene ve tedaviye ihtiyaç duyduklarında, sevk yazısıyla askerlik şubesi başkanlıklarınca, öncelikle askerî sağlık kurum ve kuruluşlarını, bunların bulunmadığı veya uzak mesafede olmaları halinde ise, kamuya ait diğer sağlık kurumlarına sevkleri yapılmaktadır.

Diğer taraftan, terhis olan erbaş ve erlerden askerliğin sebep ve  tesiriyle rahatsızlığını beyan ve iddia edenlerin, müracaat tarihine kadar görmüş oldukları sağlık işlemleri, varsa sağlık raporları ve konuyla ilgili ellerinde belgelerinin onaylı fotokopileriyle birlikte, askerlik şubesi başkanlıklarınca asker hastanelerine sevk edilmektedirler. Bunların sevk yazılarında, hastalık ve arızalarının askerlik hizmetinin sebep ve tesiriyle meydana gelip gelmediği, askerliğe elverişli olup olmadığının tespit edilmesi hususu belirtilmekte ve asker hastaneleri, işlemlerini bu yönde yapmaktadır. Muayene ve tadavileri soncunda rahatsızlığın, askerliğin sebep ve tesiriyle meydana geldiği anlaşılanlar hakkında gerekli kanunî muamele icra edilmekte ve hakları verilmektedir.

Kutsal vatan topraklarımızın savunulması ve milletimizin bölünmez bütünlüğü için görev başında sakatlanan veya uzvunu kaybeden gazilerimizin ruhsal ve bedensel rehabilitasyonlarının daha çağdaş koşullarda yapılabilmesi ve bu uğurda engelli duruma düşenlerin devamlı bakımlarının sağlanabilmesi amacıyla, Türk Silahlı Kuvvetleri Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi, 21 Nisan 2000 tarihinde hizmete açılmıştır. Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin yanı sıra, tüm kamu görevlileriyle birlikte, vatandaşlarımıza da belirtilen bir kontenjan dahilinde -ki, bu kontenjan yüzde 30'dur- hizmet sunulan merkezde, gazilerimizin ve diğer hastaların hayatlarında karşılaştıkları fizikî, psikolojik ve sosyal zorlukları tek başına veya aileleriyle birlikte, güven duygusu içinde aşabilen bireyler haline gelmelerini sağlayabilmek için tıbbî rehabilitasyon, psikolojik ve sosyal rehabilitasyon ile meslekî rehabilitasyon çalışmaları yürütülmektedir.

Merkez bünyesinde yer alan 50 yataklı bakımevi ile 50 yataklı otel, gazilerimizin hizmetine yeni olarak sunulmuştur. İhtiyaç duyulduğunda, otelden gazilerin aileleri de yararlanabilmektedir. Rehabilitasyon merkezinde bulunan ortopedik rehabilitasyon kliniğinde, kırık sonu sakatlıklar, ortopedik bağ tamiri ameliyatları, her çeşit eklem sakatlığı ve uzuv kaybı olan hastalar için tedaviler uygulanmaktadır. Nörolojik rehabilitasyon kliniğinde omurilik ve beyin hasarlı hastaların tedavileri yapılmaktadır. Ayrıca, yatarak veya ayakta tedavi gören hastaların egzersiz çalışmaları ile yapılan salonlarda, tedavi havuzları ve banyolarında rahatsız olan bölgeye ısı ve ışık verilerek, tedavi edilen elektroterapi bölümü ile ortez, protez laboratuarı gibi diğer tıbbî birimlerin tedavileri de gerçekleştirilmektedir. Bununla birlikte, gazilerimize, sahip oldukları haklar hususunda bilgi verilerek, bu haklarla ilgili karşılaştıkları sorunları çözmek amacıyla sosyal hizmetler de verilmektedir.

Meslekî rehabilitasyon kısmında ise, gazilerimizin el becerilerini geliştirmeye, ilgi duydukları alanlarda meslekî anlamda yetişmelerine yönelik çeşitli branşlarda 16 hobi kursu ile 2 meslekî kurs faaliyet göstermektedir. Bu bölümde, görme engelli gazilerimiz için bağımsız hareket, santraç, bilgisayar eğitimi içeren program da hizmet vermektedir.

Spor alanında çeşitli branşlarda oluşturulmuş spor takımları, tekerlekli sandalye basketbol, ampute futbol, okçuluk, masa tenisi, görme engelli golbol, halter faaliyet göstermektedir. Ayrıca, hastaların tedavilerini pekiştirmeye yönelik fiziksel yeteneklerini ve dengelerini geliştirmeye yardımcı olan sportif aktiviteler de yapılmaktadır. Merkeze bağlı olarak gazilerin sosyal rehabilitasyonuna katkı sağlamak amacıyla, piknik alanları, gölet, hayvanat bahçesi, hobi bahçeleri gibi doğal mekânlardan oluşan Gazi Uyum Evi de hizmet vermektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vatanın bölünmez bütünlüğü ve devletin bekası uğrunda kendilerine tevdi edilen vazifeleri üstün bir görev anlayışı ve fedakârlıkla yerine getiren vatan evlatlarının, gerek vatanî görevleri esnasında gerekse terhislerini takiben, bu görevlerini yerine getirirken uğradıkları mağduriyetler sebebiyle imkânlar ölçüsünde gereken her şeyin yapılması için çalışmalarımız devam etmektedir.

Nitekim, 26 Şubat 2005 tarihinde Yüce Meclisimizin değerli oylarıyla kabul edilen Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununda yapılan değişiklikle, askerlik hizmetini yapmaktayken hayatî önemi haiz bir hastalığının bulunduğu resmî sağlık kurulu raporuyla tespit edilen yedeksubay, erbaş ve erlerden Emekli Sandığı, SSK ve Bağ-Kurun sağlık hizmetlerinden faydalanamayanların askerlik hizmetinden sonra da yarım kalan tedavilerinin Millî Savunma Bakanlığı bütçesinden karşılanmak suretiyle yapılması kanunlaştırılmıştır.

Gene, 22 Şubat 2006 tarihinde Terörle Mücadele Kanununda yapılan değişiklikle, Terörle Mücadele Kanunu kapsamında şehit olanların dul ve yetimleri ile malullerinin Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığınca kendilerine verilen tanıtım kartlarını ibraz etmeleri durumunda devlet, üniversite, SSK hastaneleri ve askerî hastanelerde tedavi edilebilmelerine ve tedavi giderlerinin ödenmelerine imkân sağlanmıştır.

Sayın Faruk Anbarcıoğlu'nun bahsettiği o özel mektubu eğer bize ulaştırırsanız, o hadiseyle de özel olarak meşgul olmak imkânını bize vermiş olursunuz.

Gençliklerinin en güzel yıllarını vatan savunması için veren evlatlarımız uğrunda ne yapılırsa elbette azdır. Bu konularda sizden gelecek değerli tekliflerin çalışmalarımıza ışık tutacağı ve yön çizeceği de muhakkaktır.

Bu duygularla, gazilerimize Allah'tan sıhhat, selamet, şehitlerimize rahmet diliyor; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Sayın milletvekilleri, bildiğiniz gibi, 2007 yılı, UNESCO tarafından "Dünya Mevlana Yılı" olarak ilan edilmiştir.

İçtüzüğün 60 ıncı maddesine göre, Sayın Ahmet Işık, Konya Milletvekilimizin kısa bir söz talebi vardır; kendisine yerinden söz vereceğim.

Buyurun Sayın Işık.

AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, anlayışınıza ayrıca teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, Konyamız için, ülkemiz için büyük gurur abidesi Mevlana Celaleddin Rûmi'nin 800 üncü doğum yıldönümü 2007 yılına tekabül etmektedir. Bir süredir, UNESCO tarafından 2007 yılının "Dünya Mevlana Yılı" ilan edilmesine yönelik Başbakanlık, Dışişleri Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Konya Valiliği, Konya Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve biz Konya Milletvekilleri olarak büyük bir çalışmanın içerisindeydik. Bizzat Başbakanımızın, Dışişleri Bakanımızın, Kültür ve Turizm Bakanımızın olağanüstü gayretleri takdire şayan olmuştur.

Değerli milletvekilleri, büyük düşünür Mevlana Celaleddin Rûmi'nin büyük Mesnevi'si, sekizyüz yılda 7 yabancı dile çevrilmiştir. Konya Büyükşehir Belediye Başkanlığı ise, her alanda olduğu gibi, kültüre katkı hamlesiyle de olağanüstü bir çalışma başlatarak, Mesnevi'nin, İngilizce, İtalyanca, Almanca, Fransızca, Rusça, Boşnakça, Korece, Farsça ve Yunanca çevirilerini tamamlamış bulunmaktadır; bir yılda 11 yabancı dile çevirme çalışmalarını ise tamamlamak üzeredir.

Bu ve buna benzer gayretler sonucunda, UNESCO tarafından, 2007 yılı, Dünya Mevlana Yılı ilan edilmiştir. 2007'de, dünyanın her bir yerinde Mevlana'yı anma etkinlikleri düzenlenecektir.

Konyamızın ve ülkemizin tanıtımına ve dünya barışına büyük katkı sağlayacak muhteşem sonuçtan dolayı, başta Başbakanımıza, Dışişleri Bakanımıza, Kültür ve Turizm Bakanımıza, Konya Valiliğimize ve Konya Büyükşehir Belediye Başkanlığımıza teşekkürlerimi hemşerilerim adına sunuyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Biz de, bu vesileyle, Hazreti Mevlana Celaleddin Rûmi'yi rahmet, minnet ve şükranla anıyoruz.

Gündeme geçiyoruz.

Sayın milletvekilleri, Danışma Kurulu önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.

IV.- ÖNERİLER

A) DanIşma Kurulu Önerİlerİ

1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 13 üncü sırasında yer alan 1090 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 11 inci sırasına alınmasının ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesinin;

6.3.2006 tarihinde dağıtılan ve Genel Kurulun 7.3.2006 tarihli 71 inci Birleşiminde okunmuş bulunan Maliye Bakanı Kemal Unakıtan hakkındaki (11/5) esas numaralı gensoru önergesinin gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer almasının, Anayasanın 99 uncu maddesi gereğince gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerin Genel Kurulun 14.3.2006 Salı günkü birleşiminde yapılmasının;

Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" Kısmının 199 uncu sırasında yer alan (10/254) ve 203 üncü sırasında yer alan (10/258) esas numaralı Kocaeli-Gebze İlçesinin  Dilovası Beldesindeki sanayi kuruluşlarının atıklarının çevre ve insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilen Meclis Araştırması önergelerinin görüşmelerinin Genel Kurulun 14.3.2006 Salı günkü birleşiminde birlikte yapılmasının ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasının;

Genel Kurulun; 14.3.2006 Salı ve 15.3.2006 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesinin, 15.3.2006 Çarşamba günü 15.00-22.00 ve 16.3.2006 Perşembe günü 14.00-21.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesinin;

Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

                                                        Ali Dinçer

                                                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                    Başkanvekili

 

Salih Kapusuz

Ali Topuz

Süleyman Sarıbaş

 

AK Parti Grubu

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu

Anavatan Partisi Grubu

 

Başkanvekili

Başkanvekili

Başkanvekili

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, sırasıyla, yarım kalan işlerden başlayacağız.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

BAŞKAN - 3 üncü sırada yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu gelmediğinden, teklifin görüşmeleri ertelenmiştir.

4 üncü sırada yer alan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Tasarının görüşülmesi ertelenmiştir.

5 inci sırada yer alan, Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 4 milletvekilinin, Türk Tabipleri Birliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 35 milletvekilinin, 23.1.1953 Tarihli ve 6023 Sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanununun 3224 Sayılı Yasa ile Değişik 60 ıncı Maddesinin Birinci Fıkrasının Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 4 Milletvekilinin, Türk Tabipleri Birliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 35 Milletvekilinin, 23.1.1953 Tarihli ve 6023 Sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanununun 3224 Sayılı Yasa ile Değişik 60 ıncı Maddesinin Birinci Fıkrasının Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/672, 2/604) (S. Sayısı: 1069)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Teklifin görüşülmesi ertelenmiştir.

Sayın milletvekilleri, 6 ncı sırada yer alan, Değişik Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli Personele Eködeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

4.- Değişik Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli Personele Ek Ödeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1171) (S. Sayısı: 1103) (x)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının tümü üzerinde Gruplar adına üçüncü konuşma, Anavatan Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Muzaffer Kurtulmuşoğlu'na aittir.

Sayın Kurtulmuşoğlu, buyurun efendim.

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla Türk kadınlarının ve dünya kadınlarının gününü kutluyorum.

Görüşülmekte olan 1103 sıra sayılı kanun tasarısı üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce, Yüce Meclisi, Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; kamu görevlilerine değişik adlar altında ilave bazı eködemeler yapılmasına ilişkin kanun tasarısı Genel Kurula gelmiş bulunmaktadır. Bilindiği üzere, kamu görevlilerinin malî ve sosyal haklarına ilişkin son toplugörüşme süreci sonunda, hükümet, kamu görevlilerine bazı vaatlerde bulunmuştur. Buna göre, genel zamma ilaveten, çeşitli adlar altında eködemesi olmayan kurumlarda çalışan memurlara denge tazminatı ödenecektir. Ayrıca, aile yardımı ödeneği, sendika aidatlarından kaynaklanan kayıpların telafisi ve diğer konularda iyileştirme yapılması kararlaştırılmıştır. Esasen, mutabakat metniyle, kamu çalışanları arasında adaletin ve eşitliğin sağlanması ve memurun refah seviyesinin  yükseltilmesi amaçlanmaktadır. Ancak, iktidarın, kamu görevlileri için yapılması gereken iyileştirmeler konusunda istikrarlı davranmadığını hemen belirtmek zorundayım.

Kamu çalışanları, Ağustos 2005'ten bu yana, ilave ödemelere ilişkin düzenlemenin yapılmasını sabırsızlıkla beklemişlerdir. Memurlarımız bu beklenti içerisinde, bir taraftan, gecikmeli de olsa kanunun gündeme alınmasına sevinirken, diğer taraftan, tasarıyla karşı karşıya kaldıkları dengesizliklerle de hayal kırıklığına uğramışlardır. Anavatan Partisi olarak, ilave ödemelerin fazlasıyla yapılmasını, açlık sınırının altında geçinmek zorunda kalan milyonlarca memurlarımızın biraz rahat nefes almasını biz de istiyoruz. Memurlar, ne yazık ki, çizdiğiniz pembe tabloda yaşamıyorlar; ama, sanki, memurumuza bir şey verilmiş gibi, bunu yapıyoruz, şunu da yapıyoruz diyerek çalışanlarımız aldatılmaktadır, yeni dengesizliklere yol açılarak çalışma barışı da bozulmaktadır.

Sayın milletvekilleri, konuya biraz farklı bir açıdan da yaklaşmanın yararlı olacağı kanaatindeyim. Gerek maddî içeriği gerekse tasarının gerekçesi, kamu çalışanlarının ücret dengesizliklerinin

                          

(x) 1103 S. Sayılı Basmayazı 8.3.2006 tarihli 72 nci Birleşim tutanağına eklidir.

had safhaya ulaştığını, kamu personel sisteminin büyük bir karışıklık içinde olduğunu ve kamu kurum ve kuruluşlarında çalışma barışının bozulduğunu gözler önüne sermektedir. Bir kanun tasarısı düşünün ki, kamu çalışanları arasındaki ücret dengesizliğini kaldırayım derken daha büyük dengesizliklere yol açsın, açlık sınırının altında yaşayan  çoğu kamu personelini kapsam dışına çıkartarak onları rencide etsin, çoğu kamu çalışanını devletine karşı küstürsün ve çalışma barışını bozsun.

Yasalarda bir değişiklik yaparken bütünü görmek gerekir. Bütünü göreceksiniz ki, kaş yapayım derken göz çıkarmayacaksınız, düzelteyim derken kamu çalışanları arasında yeni dengesizliklere yol açmayacaksınız. Daha da önemlisi, memura çay kaşığıyla bir şey veriyorum derken, ekonomi politikalarıyla benzine, doğalgaza ve temel gıdaya yapılan zamlarla, geçen altı ay içerisinde, memurumuzun kursağından kepçeyle almış bulunuyorsunuz verdiklerinizi.

Zaten, kanun yapma tekniğiniz de sıkıntılı. Alelacele hazırladığınız binbir parçalı kanunlar ne denge getiriyor ne de genel sisteme uyuyor. Yaptığınız mevzuat çalışmaları da ya Danıştaydan ya da Anayasa Mahkemesinden dönüyor ve bu şekilde milletimizi oyalıyorsunuz.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan avukat ve hukuk müşavirleri var. Bu insanlar, çalıştıkları kurumlarda, devletin hukuka uygun davranmasının ve devlet sisteminin iyi işlemesinin teminatını oluşturuyorlar. Devletin avukat ve hukuk müşavirleri dört yıllık hukuk fakülteleri mezunu olmalarına ve bir yıl da ücretsiz staj yapmalarına rağmen, şu anda, özlük hakları bakımından iki yıllık fakülte mezunlarının gerisinde kalmışlardır.

Bu demek değil ki, iki yıllık fakülte mezunlarının maaşlarının çok olduğunu söylemiyorum; hiçbir memurun maaşı yerinde değil.

Sayın milletvekilleri, gelir dağılımındaki adaletsizlik nedeniyle, memurların yoksulluk, yani, açlık sınırının altında bir ücretle yaşamaya terk edildikleri aşikârdır. Memurları, ailesiyle birlikte, insanoğluna yaraşır, çağın şartlarına ve özellikle Avrupa Birliği normlarında bir yaşam düzeyine ulaştırmak, sosyal hukuk devletinin gereklerindendir. Çağdaş ülkelerde insan hakları çerçevesinde değerlendirilen memurların maaşı, maalesef, ülkemizde hep memurların aleyhine belirlenmiştir. Özellikle son yıllarda yok denecek kadar az artırılan memur maaşları, bu kesime âdeta yaşama hakkını tanımamaktadır.

Ekonomik sıkıntıların çözümünde memurlara verilen ücretlerin kısılarak kaynak sağlamaya dönük politikalar, milyonlarca memuru olumsuz etkilemektedir. Verilen memur maaşının zorunlu ihtiyaçları dahi karşılamayacak oranda olması, memurumuzu bunalıma itmekte ve sosyal yaralar açmaktadır.

Memur maaşlarının belirlenmesindeki metot iflas etmiştir. Hükümetin hedeflenen enflasyona göre katsayı artışı yapması, gerçek enflasyon nedeniyle reel kayba neden olmaktadır. Yıllarca yapılan bu uygulama nedeniyle memurlar zor duruma düşürülmüştür.

Memura verilen maaşların yetersizliği, sosyal sıkıntılara yol açan nedenlerin başında gelmektedir. Günün koşullarına uygun ve insan onuruna yaraşır bir memur maaşının verilmesi zorunludur.

Görüşmekte olduğumuz bu kanun tasarısıyla, memurlarımıza çok fazla bir şey vermiyoruz. Buna da bazen teşekkür ediyoruz, hiç de vermeyebilirsiniz diye.

Enflasyondaki düşüşün çarşı ve pazara yansımadığına da tanık oluyoruz. Çarşı ve pazardaki fiyatlar, enflasyonun oldukça üstünde artıyor, vatandaşın elini ve cebini yakmaya devam ediyor. Örnek vermek gerekirse, kasım ayında yükselişe geçen gıda fiyatları aralıkta da artışını sürdürmüş ve bir önceki aya göre yüzde 1,47 oranında artmıştır. Aralık ayında dört kişilik bir ailenin aylık mutfak gideri, bir önceki aya göre 8,1 YTL ek yükle 560 YTL'ye yükselmiştir. Yoksulluk sınırı ise bir önceki aya göre 22,63 YTL artarak 1 562 YTL -yani, 1 562 000 000 lira- olmuştur. Dana eti, kuşbaşı fiyatı yüzde 89 artmıştır. Siyah zeytin yüzde 60, beyaz peynir yüzde 48, süt yüzde 35, normal ekmek yüzde 34 artış göstermiştir.

Bu artışların hepsi gerçekleşen enflasyon oranının oldukça üstünde rakamlardır. Bu durum aile bütçelerindeki gıda harcamaları payının artmasına neden olmuştur. Böyle bir durumda AKP Hükümeti ne yapıyor; memura akıl veriyor; diyor ki: "Zeytini tek lokmada yeme."

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Kim demiş onu?

MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - Siz, memurumun, işçimin rahat geçinebilmesi için gerekenleri yapmıyorsunuz, üstüne, bir de onların boğazlarından geçen lokmaları sayıyorsunuz. Bu, devlet haysiyetine ve ciddiyetine yakışmayan bir laftır. Bu durum, açıkça, AKP Hükümetinin vatandaş için gerçek düşüncesini ortaya koymaktadır.

Sayın milletvekilleri, düşünebiliyor musunuz, ortalama memur maaşına sahip olan bir memurun, aylık gelirinin yüzde 95'i gıda masraflarına gitmektedir. Bugün, zeytinin kilosu 10 500 000 lira, peynir 8 000 000 lira, yumurtanın tanesi 250 000 lira, süt 1 400 000 lira, tozşekerin kilosu 2 400 000 lira, ekmek 250 000 lira, margarin 850 000 lira, sigara -gerçi içilmesini istemiyorum; ama, ne yazık ki, toplumun yüzde 80'i sigara içiyor- Tekel 2000 sigarası 3,75 YTL.

Bakınız, bir kilogram zeytinin içinde 250 adet zeytin var. Evet, hoca, mahalle bakkalına gidip, bunları üşenmeden saydın mı diyeceksiniz;  saydım. Fiyatları teker teker çıkardım; çünkü, ben halkın içinden geliyorum, ben sizden biriyim. Bakkala yazdırmanın ne demek olduğunu iyi bilirim değerli arkadaşlarım. Basit bir matematik hesabıyla, dört kişilik bir ailenin, günde 20 zeytin, ayda ortalama 600 zeytin yediğini düşünürsek, bu aile, ayda 2,5 kilogram zeytin tüketmektedir. Bu da, demek oluyor ki, memura verdiğiniz eködemenin 21 250 000 lirası zeytine gidiyor demektir. Bir öğünde ortalama 3 ekmek yese,  üç öğünde  9 ekmek eder,  bu da,  2  250 000 lira eder, ayda ise, 67 500 000 lira eder ekmeğe ödediği para. Peynirin kilosu 8 000 000 lira, ayda 2 kilo peynir yense, ayda 18 000 000 lira da peynir eder; yani, bunları çoğaltmak, çok var; ama, ne olur; dört kişilik bir ailenin sadece gıdası 292 000 000 lira eder. 560 000 000 lira alan adamın 292 000 000 lira gıda parasını kısarak yediğini düşünün, 300 000 000 lira da ev kirası verdiğini düşünün, bu vatandaş, bu memur nasıl geçinecek? Bunları size bırakıyorum.

Neden bunları araştırdım biliyor musunuz; çünkü, bugünkü siyasetin, halkın içinde bulunduğu sıkıntıları bilmeden, halkın içine girmeden, yani, halktan kopuk şekilde yapılıyor olması, beni bu incelemeye sevk etmiştir. Oysaki, benim insanım aç, memurum aç!.. 570 000 000 lira maaş alıyor işçimiz, 500 000 000 lira!.. Asgarî ücretle çalışanımız brüt 531 000 000, net 367 000 000 lira maaş alıyor. Bu maaşın 299'unu -biraz önce söyledim- gıdaya veriyor; 570 000 000 liradan 300 000 000 lira da kira verdiğini düşünürseniz, vatandaşın elinde ne kaldığını, kendiniz hesaplamış olursunuz.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; kimse, AKP'yi, iktidar olduğu için eleştirmiyor. Eleştirilen şey, büyük bir çoğunluğa sahip olan iktidarın, yapılması gerekenleri yapmadıkları için eleştiriliyor. "Denge tazminatı" adı altında verdiğiniz bir tasarıdan, hepten dengesizlik çıktığı için eleştiriyoruz. Binlerce sözleşmeli memuru ve birçok teknik personeli ihmal etmiş bulunuyorsunuz.

Sevgili arkadaşlarım, 40 000 000 altı ayda, 40 000 000 da ikinci altı ayda verip de, 80 000 000'a ne yapabiliyorsun?! Bu memur nasıl geçinecek, bu emekli nasıl geçinecek, hiç düşündünüz mü?!

Biz kendimiz 7 milyar maaş alıp da geçinemediğimizi söylüyoruz da, bu emekli, dul, yetim, işçi, memur nasıl geçiniyor, hiç bunu düşündünüz mü?!

Hükümetin, bu tasarıyla yapmayı öngördüğü eködeme, tabanına eşit miktarda yayılmamaktadır. Kapsam dışı kalan teknik personelin, sözleşmeli personelin ve avukatların da ilave ödemelerden yararlandırılması gerekmektedir. Mesela, Bayındırlık Bakanlığı personeline bu eködemeleri öngörüyorsunuz; fakat, aynı Bakanlığa bağlı Afet İşleri Genel Müdürlüğü için bu ödeme söz konusu olmuyor. Afet İşleri Genel Müdürlüğü bu ödemeleri hak etmiyor mu; onların maaşları geçimleri için yeterli mi yoksa? Yine, Emniyet Teşkilatı için de öngörülen aynı ödeme, Millî İstihbarat Teşkilatı için öngörülmüyor. Ayrıca, neden 100 YTL ek artış yapılacak memurları neden polis ve din adamlarıyla -sakın ola ki, bunları fazla olduğu için söylemiyorum- sınırlı tutuyorsunuz da, sanki, diğer memurlar, polis ve din adamlarından farklı bir ülkede mi yaşıyorlar? Benim öyle bir şüphe geliyor aklıma. Az önce açıkça belirttiğim gibi, tüm memurlar aynı zorluğu paylaşıyorlar. Hükümetin, onlara bir bütünlük içinde yaklaşması gerekiyor. Böyle yaptığımızda, ancak halkın cüzdanı, midesi ve vicdanı biraz da olsa rahata ulaşacaktır.

Soruyorum sizlere: Böyle bir uygulama devlet ciddiyetiyle ve sosyal devlet anlayışıyla bağdaşıyor mu? Yapılanlar yeterli değil, alınan ücretlerin yeterli olduğunu söylemek ve açlık sınırının altında yaşayan çoğu personelimizi gözardı etmek büyük bir yanlışlık ve bunun hesabını da millet sandıkta adama sorar. Ayrıca, 40 YTL'lik zamla ne adalet sağlanır ne de memurlar, ailelerini ve çocuklarını mutlu edebilirler.

Sayın milletvekilleri, kamu hizmetlerinin etkin, süratli ve verimli yürütülebilmesi bakımından devletin en temel unsuru, kamu görevlileri unsurudur. Eğer, bu memur aileleri geçinemiyorlarsa, mutlu değillerse, kredi borçlarını, eğitim masraflarını nasıl ödeyecekleri düşüncesini kafalarından bir türlü atamıyorlarsa, etkin, süratli ve verimli kamu hizmeti üretemezler. Çünkü, verimli kamu hizmetinin üretilebilmesinde en başta gelen koşul olan memurların huzur ve mutluluğunu ihmal etmememiz lazım gelir diye düşünüyorum. O halde, kamu görevlilerinin ekonomik ve sosyal imkânlarını geliştirmek, huzurlu ve güvenli çalışmalarını sağlamak ve hayat standartlarını yükseltebilmek için üzerimize düşen görevi yapmak zorundayız. Değerli arkadaşlarım, bunu yapacağız ki, sunulan kamu hizmetlerinin kalitesi ve verimliliği arzu edilen seviyeye gelsin.

Şunu söylemek istiyorum: Ben otuziki sene devlet memurluğu yaptım; eğer, düşünebiliyor musunuz, memur vazifeye gittiğinde çocuğunun okul harçlığını düşünüyorsa, ayakkabısını alamıyorsa, çantasını alamıyorsa, ondan ne bekliyorsunuz; ama, şunu söyleyeyim size: Bizim memurlarımız, işçilerimiz, emeklilerimiz büyük sabırla bu işleri de başarıyorlar; onları kutlamak lazım.

Bu Meclise gelen arkadaşlarım sanki bu toplumdan kopuk gibiler, sanki bu toplumun adamı değiller. Yani, biz de onların içinden geldik. Yani, biz başka dünyadan mı geldik?! Niye buraya gelince acaba unutuyoruz onları?! Yani, ben otuziki sene doktorluk yaptım hiç unutamadım o adamları. Nasıl unuturum ebemi, hemşiremi, doktorumu veya mahalledeki muhtarımı, emekli memurumu?! Niye böyle oluyor? Biliyorum, tabiî ki, milletvekili olduktan sonra siz arkadaşlarım, aynen bizim gibi, genel başkanlara ulaşamıyorsunuz, onda da haklısınız, çok şeyi söyleyemiyorsunuz. Ben eskiden derdim ki milletvekillerine: Sevgili arkadaşlarım, milletvekilisiniz, niye bu işleri yapmıyorsunuz, neden bu işleri düzeltmiyorsunuz diye de adamlara kafa tutardım. Meclise girdikten sonra gördüm ki, gerek iktidarda ol gerek muhalefette ol, hiç değişen bir şey yok, bir karar alır iki tane kişi, grup başkanvekili genel başkanla konuşmuştur, bu iş bitmiştir. Yahu, acaba, genel başkan, Başbakan hiç mahallede dolaştı mı acaba; yani, bu arada olsun dolaştı mı? Eskiden belki dolaştı. Kimse, o memurun, o esnafın, o emeklinin çektiğini bilmiyor mu zannediyorsunuz. Ben bütün arkadaşlarımın bildiğine inanıyorum; ama, ne yapacaksın? Efendim, grup kararı var; Sayın Başbakan demiş ki efendim: "Sakın öneriler almayın." İyi; eködeme getiremeyiz. Anladık da, sen nasıl geçiniyorsun, bunu düşünüyorsun da, bu insanlarımın, bu halkın nasıl geçindiğini niye düşünmüyorsunuz? Devlet demek, insanların huzuruyla, refahıyla uğraşır.

Sevgili arkadaşlarım, eczanelerden, depresyon ilaçları  bol bol alınmaktadır. Son zamanlarda, iki üç senedir, psikiyatri doktorlarında millet sıradadır. Psikiyatri doktorlarında milletin sırada olması ne demektir biliyor musunuz; işte, böyle iktidarların, yanlış yönetilen iktidarların, insanları, çıldırtma, delirme noktasına getirdiğini göstermektedir. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) Bu, Türkiye için, yüzkarasıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Kurtulmuşoğlu, konuşmanızı tamamlayınız.

MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - Bu, ülke için yüzkarasıdır; bu, hepimizin ayıbıdır. Bunun muhalefeti iktidarı yoktur. Hepimizin ayıbıdır bu diye düşünüyorum.

Sevgili iktidar milletvekili arkadaşlarım, Başbakana ulaşamıyorsunuz; ulaşınız; o da yanlış yapar, o da insandır. Ne olur, bu insanları, bu kadar zor durumda bırakmayalım. Bu insanlar bizleriz, bizim insanlarımız. Bu insanlar, başka yerden gelmedi. Hepimiz bir çekiyoruz. Ben yemek yemişim ne olacak komşum yemediği müddetçe; bunu düşünebiliyor musunuz; ama, yarın böyle giderse, böyle giderse, evimizde bize ekmeği yedirmezler; bunu aklınıza koyun. Açlıkla, hiçbir kimse terbiye edilemez. Aç olan insan her şeyi yapar. İşte, bugünkü kapkaçın, bugünkü hırsızlığın, bugünkü olayların hepsi açlıktan meydana gelmektedir, açlıktan. Onun için, iktidara sesleniyorum, iktidara söylüyorum, öneriyorum, bunları tenkit kabul etmeyiniz, bunları yerine getiriniz; çünkü, iktidarların görevi budur. İktidarların görevi insanları mutlu etmektir, onun için vardır, onun için buradadırlar.

Ben, sözlerime son verirken, sabırlı insanlarımı, Türk Milletini, bu sabrıyla, bu güzelliğiyle tekrar saygıyla selamlıyorum. Bilsinler ki, hiçbir milletvekili arkadaşım bunların yanlarında değildir diye bir şey düşünmesinler; ama, iktidara tekrar söylüyorum: İnsanlarımızı açlıkla terbiye etmeyelim.

Hepinize saygı ve sevgiler sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kurtulmuşoğlu.

Şahısları adına, İstanbul Milletvekili İnci Özdemir?.. Yok.

Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya.

Buyurun Sayın Uzunkaya.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 1103 sıra sayılı yasayla ilgili olarak şahsım adına söz aldım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Ancak, dün tüm dünyada idrak edilen Dünya Kadınlar Gününün ülkemiz hakkında da, bugün, bu yasada memur, aile ferdi olarak maddî katkılarıyla kendilerine imkân hazırlanabilecek olan tüm hanımlara, kendi günlerinin, bu ulusal günün, uluslararası günün hayırlı olmasını temenni ediyorum ve yine, İçinde bulunduğumuz haftanın Yeşilay Haftası olması nedeniyle de, bizim geleceğimiz olan, ülkemizin güvencesi, geleceği ve teminatı olan, okul çağında ve okul çağını geçmiş olan, iş hayatında bulunan gençlerimizi, çocuklarımızı, başta uyuşturucu olmak üzere, her türlü kötü alışkanlığa karşı koruyucu gayret gösteren Yeşilay Derneğimizi, onun bugüne kadar hizmet yapanlarından ölenlerini rahmetle, hayatta olanlarını minnet ve şükranla burada yâd ediyor, müsaadenizle, bir ayrıntıyı, burada, yine sizlerle paylaşmak istiyorum. O da, Yeşilayı bir kurum olarak sadece ismen yâd etmek, okullarda bir Yeşilay kolu var gibi mütalaa etmek değil, onu yasal zeminde daha güçlü kılmak. Bugün ilkokul çağına inmiş olan uyuşturucu, bali ve benzeri uçucu maddeleri kullanma ve okullarımızda, hemen hemen ilköğretimde haftada bir yaşanan cinayet ve yaralama vakalarının önüne geçilmesi arzu ediliyorsa, başta bu felaketlerden toplumumuzu korumak için, sigara gibi, içki gibi, uyuşturucu gibi alışkanlıklardan korumak için, hem bu tür sivil toplum örgütlerini hem de devletin kendi iç dinamiklerini, yapısını, ilgili kurumlarını bu vesileyle harekete geçirmenin gerekli olduğuna inanıyorum.

Bugün, ekonomiyle ilgili önemli bir kanunu, topluma ekonomik katkı sağlayacak bir yasayı tartışıyoruz, görüşüyoruz. Ne kadar katkı sağlarsanız sağlayın, eğer israf mantığı işin önüne geçer, hak edilmeyen yerde kazanımlar israf edilir hale gelirse, memurumuza bugün verdiğimizin birkaç katını da versek, elbette bu sıkıntıların önüne geçemeyiz. Ben, tabiî, az önce Muzaffer Beyin konuşmasını dikkatle izledim, kendilerine de teşekkür ediyorum; yalnız, bir ayrıntıyı kendisinden farklı olarak değerlendirmek durumundayım. Bu, sadece açlıktan değil; Türkiye'de ve dünyada yaşanan yolsuzluğun, ekonomideki vurdumduymazlığın arkasında sadece açlık değil, ciddî bir boyutta ahlaksızlığın olduğunu kabul etmek lazım. Eğer olay sadece açlık olsaydı, 22 tane bankanın içini boşaltıp, milletin katrilyonlarını götüren insanların, şu anda, elinde dilenci mendili, sokaklarda dileniyor olması lazımdı. Bunlar, bu memleketin kerli ferli adamlarıydı. Demek ki, hırsızlığın, kapkaçın arkasında, işin ötesinde, temel olarak ahlak ve ahlaksızlık sorunu yatıyor, eğitim sorunu yatıyor, kültür sorunu yatıyor. Bütün bu değerleri çok iyi şekilde tespit etmek zorundayız.

Değerli arkadaşlar, bu girişten sonra, önemli bir yasa… Elbette, Türkiye'deki kamu personelinin bugünkü sayısı itibariyle, yapılan böyle bir desteklemenin ekonomiye getirebileceği maliyeti de çok iyi değerlendirmek zorundayız.

Ben şöylece, müsaadenizle, kamuda ne kadar insan çalışıyor, kısa bir detay bilgi vermek istiyorum: Türkiye'de 1 950 000 -merkezî hükümet, belediyeler, KİT'ler dahil- çalışanımız var. Bunlar, devletten maaş alan insanlarımız. 657 sayılı Kanuna tabi memur sayısı 1 700 000, sözleşmeli personel 150 000, YÖK, yani akademik personel 80 000, kadro karşılığı sözleşmeli 6 000, hâkim ve savcı, yani özel kanunla mevcut olan kadromuzun sayısı da 12 000 civarında.

Demek ki, bu kadar yüksek sayıdaki çalışanımızın, bu ülkede sarf ettiği bir emek, bunun karşılığında da kendilerine verilmesi gereken tabiî ve temel bir doğal malî geçim hakkı vardır.

Bir kere, şunu insafla değerlendirmek zorundayız arkadaşlar: Ben, yukarıda, Plan ve Bütçede de söyledim, CHP'li dostlarımın bir kısmı itiraz etti, hayır dediler… Enflasyon, AK Parti Hükümetleri döneminde -gerek 58 ve gerekse 59 uncu hükümetler döneminde- gerek emekliler için gerekse çalışanlar için yaptığımız artışların önünde değil, gerisinde kalmıştır; yani, bizim dönemimizde, bir enflasyon baskısıyla, bizde doğan bir enflasyon baskısının altında ezilen bir memur yoktur, ezilen bir çalışan yoktur; ama, genel yapısı itibariyle, Türkiye'de, geçmişte kaybedilen haklar vardır, demin söylediğim o temel nedenlere dayalı; yani, hortumlar bir yere doğru çalışmış, kaynaklar bir yere doğru akmış; yani, üstadın tabiriyle, Allah'ın on pulunu bekleyedursun on kul, bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul denilmiş; dokuz kişiye bir pul vermişler, on kişiden dokuzu da bir pulla meşgul olurken, bir kişi de dokuz pulu almış götürmüş. Bu memleket bir götüren mantığıyla yönetildi. Bakın, ben bunları sadece afakî söylemiyorum.

Mesela, 2003 yılında, biz, çalışanlarımıza yüzde 25,8; 2004'te yüzde 13,8; 2005'te yüzde 12,5; üç yılda toplam yüzde 61 maaş artışı vermişiz. Yüzdesi itibariyle, memurlarımızın -kategorize ederek söylüyorum- artışları, senelere göre, yüzde 39,8; yüzde 16,6; yüzde 13,7 şeklinde ve toplam yüzde 85,5 düzeyine gelmiştir çalışanların, demin yukarıda bahsettiğim memurlarımızın maaşlarındaki artış. TÜFE'de enflasyon ne olmuştur; 2003'te yüzde 25,3 olmuştur; 2004'te yüzde 10,6 olmuştur; 2005'te -TÜFE'de TEFE değil- yüzde 8,2; toplam yüzde 49,9 olmuştur; yani, yüzde 50 civarında. Oysaki, biz, maaş artışını ortalama yüzde 61 oranında artırmışız; yani, üç yılda yüzde 11 önüne geçmiş. Memurun maaşının yüzdesi itibariyle artışsa yüzde 85; takriben yüzde 35 civarında, genel maaşa yansıyan bir farklılık olmuş.

Emeklilerde durum nedir; emeklideki duruma gelince; 2003 yılında SSK'da yüzde 29, Bağ-Kurda yüzde 73; 2004 yılında yüzde 20, Bağ-Kurda yüzde 15; 2005'te yüzde 12 - yüzde 20. Emekli Sandığına gelince, yüzde 25, yüzde 14 ve yüzde 12. Toplamlarını söylüyorum: SSK'da toplam emekli maaşındaki artış yüzde 75'tir, Bağ-Kurda yüzde 142'dir, tarım Bağ-Kurlusunda yüzde 216'dır ve Emekli Sandığında yüzde 61,8'dir. Aynen, enflasyonu da, TÜFE'de, aynı oranda yüzde 49, yüzde 50 olarak, yüzde 49,9; 50 olarak alırsanız, buradaki arkadaşlarımızın, yani, emeklilerimizin de hiçbirisi, ama hiçbir kesimi, maaşı, gelen enflasyon baskısı altında ezik kalmamıştır, ezilmemiştir. Tekrar ediyorum, bunları söylerken, çalışanlarımızın malî durumları fevkalade güzeldir, biz bunlara bundan daha fazla maaş veremeyişimizin sebebi, artış yapamayışımızın sebebi, halleri vakitleri bunların çok iyi olduğu içindir değil; ama, biz, tekrar ediyorum, geçmiş dönemlere kıyaslandığında, kendi dönemimizde, AK Parti iktidarları döneminde, hiçbir yıl, 2003, 2004 ve 2005 yıllarında, memurumuzu enflasyon karşısında ezdirmeyecek ciddî tedbirleri aldık. Ha, bunun yeterli olmadığını gördüğümüz için, memurlar arasında -biraz sonra ilgili maddelerde de mutlaka konuşulacaktır, ben de zikretmeye çalışacağım- birkısım memurlara -az önce ifade edildi- daha fazla niçin verildi...

Değerli arkadaşlar, bunun örneklerini, tablolarını, yukarıda, Komisyonda da tartıştığımız için arkadaşlar çok iyi biliyorlar; bazı memur arkadaşlarımız… Bir kere, şu gerçeği kabul etmek lazım; dünyada, Türkiye gibi, çalışanına, 1 950 000 civarında dediğim bu çalışanı içerisinde, bu kadar farklı maaş uygulayan ikinci bir ülke, zannetmiyorum, yoktur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen, 2 dakikalık süre veriyorum, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Sayın Başkanım, toparlıyorum.

Yani, aynı kurumda, aynı bakanlığın değişik genel müdürlüklerinde, benzeri işi yapanların farklı aylıklar aldığı bir ekonomi, bir maaş standardı belirlemenin garabetini yıllardır bu ülke yaşıyor; çünkü, yirmibeş yıl, ben de bordro üzerinden -bugün de, gerçi, milletvekili olarak da belli bir bordrodan maaş alıyoruz ama- bu maaşa, tabiri yerindeyse, o bordro mensuplarının söylediği gibi, talim eden bir kardeşinizim. Memurlarımızın halini yaşayarak bilen birisiyim. Ben de taşrada bir müftü olarak çalıştım.

Şimdi, burada, gündeme getirilen noktalardan birisi özellikle, Diyanet mensuplarının maaşlarına biraz daha iyileştirme yapıldığı iddiasıdır.  Doğrudur;   ama,   geçmiş  yıllardaki  bütçelerde -burada, elimde, burada da şu anda gösterebilirim, belki biraz sonra ilgili madde üzerinde konuşurken arz edeceğim- değerli arkadaşlar, en düşük maaş alan, yardımcı hizmetler sınıfı hariç, kamu sektöründe en düşük maaşı alan kesim, Diyanet camiasıdır; il müftüsünden camideki müezzin kayyımına kadar. Bu kadar düşük, bu kadar, itibardan da ıskat edilebilecek anlamda düşük bir maaşa icbar edilmiş bir yapı vardı. Keza, bizim yaptığımız bu düzenlemede, kısmî bir iyileşmeye, farklı iyileşmeye muhatap kılınan kesimlerden birisi, haklı olarak, Emniyet camiasıydı, hem emeklileri hem de çalışanları.

Değerli arkadaşlar, emeklilerine istisnaî bir artış getirdik; gerekçesi çok açık. Burada, elimizde yine dökümleri var, arkadaşlarımız, ilgili sektörlerde çalışan arkadaşlarım çok iyi bilirler. Mesela, Emniyet mensubu arkadaşlarımızın çalışırken aldıkları maaş ile emekliye ayrıldıktan sonra aldıkları maaşı kıyasladığınızda, yüzdeleri çok çarpıcıdır. Mesela, ikinci sınıf emniyet müdürü, çalışırken aldığı maaşın, emekliye ayrılınca yüzde 45'ini alabiliyor, üçüncü sınıf emniyet müdürü yüzde 44 ünü…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, istirham edebilir miyim, konuşmanızı tamamlar mısınız.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Hemen bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Efendim, bu bitirmeleri ben hiç anlamadım. Buyurun, lütfen… Daha sonraki maddeler üzerinde konuşacağınız için…

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Tamam Sayın Başkanım.

Mesela, emniyet amiri, çalışırken aldığı maaşın, emekliyken yüzde 48'ini… Arkadaşlar, yarı yarıya bölünüyor; bu kadar düşük bir maaş… Zaten maaşları düşüktü; biz, bunlara, ekstra olarak bir 100 liralık net iyileştirme getirmek suretiyle, bu arkadaşlarımıza da kısmî bir iyileştirmeyi sağladık. Umuyorum, daha iyisini yapabilecek bir yasa çalışması, kamu personeli reform yasası önümüzdeki aylarda Meclisimizin gündemine gelir, sorunları daha köklü ve radikal bir şekilde çözme imkânını buluruz.

Yasanın hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Şahsı adına, Samsun Milletvekili Haluk Koç?..

Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan...

Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan?..

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Konuşmayacağım.

BAŞKAN - Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek?.. Yok.

Sivas Milletvekili Sayın Ömer Kulaksız; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ÖMER KULAKSIZ (Sivas) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 1 inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Kamuoyunda "sosyal denge tazminatı", "40 + 40 zammı" olarak adlandırılan bu tasarı yaklaşık 1 400 000 civarında memurumuzu ilgilendirmekte ve bu memurlarımıza eködeme imkânı sağlamaktadır. Aynı işi yapmasına rağmen farklı ücretler alan memurlarımız arasındaki ücret dengesizliğinin ortadan kaldırılması, yıllarca geçmişteki siyasî iktidarlar tarafından konuşulmuş, ancak, bu anlamda bir düzenlemeye gidilmemiştir. Bu tasarıyla, daha düşük ücret alan memurlarımızın maaşlarına bütçenin imkân verdiği ölçüde artış yapılarak, yüksek ücretle çalışan memurlarımız ile düşük ücretle çalışan memurlarımız arasındaki ücret dengesizliği kısmen de olsa kapatılmaya çalışılmaktadır.

Bugün, AK Parti İktidarında sadece memurlarımız için değil, tüm çalışan kesimlerimiz için daha adil, daha dengeli ve daha eşitlikçi bir ücret tablosundan söz edebiliyoruz. Ak Parti, iktidara geldiği günden itibaren, geçmişteki siyasî iktidarların bu ülkeye yaşatmış oldukları ekonomik krizlerin etkilerini ortadan kaldırmaya çalışmış ve ekonomide ve toplumda açılan yaraları da sarmanın peşinde olmuştur. Kriz derken, sadece ANAP-DSP-MHP İktidarları döneminde bu ülkeye yaşatılan 99 ve 2001 krizlerini düşünmemek lazım.

MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Geçmişi bırakın, geleceğe bakın! İyi ki geçmiş var!

ÖMER KULAKSIZ (Devamla) - Bu iki kriz, her ne kadar ülkeyi uçurumun eşiğine getirmişse de, elbette ki, bu krizlerin bir başlangıcı vardı. Bu krizlerin bir başlangıcı da, yaklaşık bu ülkede on yıl boyunca iktidar süreci yaşatan ve on yıl boyunca iktidarda kalan iktidarların, muhakkak ki, etkisi oldu.

Hepimizin bildiği gibi, 1991 yılında  iktidara gelen ve 1994 yılında almış oldukları ekonomik kararlarla ve kamuoyunda da "5 Nisan" olarak adlandırılan o kararlarla ülkeye ekonomik bir deprem yaşatan DYP-CHP İktidarının da bu krizlerde etkisi olmuştur.

MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Aynı programı uyguluyorsun.

ÖMER KULAKSIZ (Devamla) - 99  ve 2001'de yaşanan krizler, bu depremin bir sonucudur.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sen çocuktun o zaman.

ÖMER KULAKSIZ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, görüşmekte olduğumuz bu tasarıyla, hükümetimiz ile memur sendikaları arasındaki mutabakat metni aynen uygulanmıştır. Ayrıca, mutabakat metninde yer almasına rağmen sayıları 300 000'i bulan din hizmetleri ve emniyet hizmetleri sınıfında çalışan personele 100 YTL kadar iyileştirme yapılmıştır. Bu iyileştirme, denge tazminatına ilaveten yapılan bir iyileştirmedir.

Hükümetimiz, memur sendikalarıyla yapmış olduğu anlaşmanın, görüşmelerin neticesindeki ulaşmış olduğu mutabakat metninin haricinde, yine, her zaman yaptığı gibi, millete vermiş olduğu sözden daha fazlasını yaparak, tasarı metninde olmamasına rağmen, diğer çalışanlarımızın ve emeklilerimizin de ücretlerinde bazı iyileştirmeler yapmıştır.

Biz, AK Parti olarak millete olan sözümüzü verdikçe, millete olan sözlerimizi tuttukça, AK Parti her geçen gün biraz daha büyümekte ve biraz daha güçlenmektedir. AK Partiyle birlikte, bu arada, Türkiye'nin ekonomisi ve Türkiye de güçlenmektedir. Elbette ki, birileri de bundan, doğal olarak, rahatsız olacaklardır.

Türkiye'nin ekonomisi büyüyor, ekonomisi büyüdükçe de bütçesi fazla veriyor. Türkiye'nin bütçesi onyedi yıl aradan sonra fazla verdi. Onyedi yıl boyunca bu ülkede çok iktidarlar geldi geçti; ama, bir türlü bu süreç içerisindeki iktidarlar döneminde bütçe hiçbir zaman fazla vermedi. Bütçenin fazla vermesi, bütçeyi yönetenlerin işi bilmesi ve kendilerine verilen emanete sahip çıkmaları, kararlı politikaların ve bütçenin emin ellerde disipline edilmesinin bir ürünüdür. Bunda da en büyük katkı, elbette ki, bütçenin başında bulunan Sayın Maliye Bakanımızdadır.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'de ekonomi her geçen gün ileriye giderken, bütçe onyedi yıl sonra fazla vermeye başlamışken, bundan rahatsız olanlar, bu başarıyı gölgelemek isteyenler, yemiyor içmiyor, Sayın Bakanımız hakkında gensoru hazırlıyorlar. Galataportla ilgili, geçmiş dönemde, geçtiğimiz günlerde Sayın Bakanımız hakkında bir gensoru verildi.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkan, gündem neydi?!

ÖMER KULAKSIZ (Devamla) - Neticesinde, AK Parti Grubunun kararlı duruşuyla, Galataport gensorusu, neticesinde, bazılarının cevabını almalarına ve neticede de, Sayın Bakanımızın ifadesiyle, mort olmalarına sebep oldu.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Bağrınıza basın!..

ÖMER KULAKSIZ (Devamla) - Şimdi, CHP kafayı Sayın Bakanın oğlunun yumurtalarına taktı. Siz Sayın Bakanın oğlunun yumurtalarının kabuklarını soymaya devam edin, biz milletimize hizmet etmeye devam edelim.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Siz de yumurtaları yemeye devam edin!

ÖMER KULAKSIZ (Devamla) - Ben, bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum; kanunun milletimize hayırlı olmasını diliyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kulaksız.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Evet, ilk söz hakkı Sayın Sarıbaş'a ait.

Sayın Sarıbaş, buyurun.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum; delaletinizle, Sayın Bakana sormak istiyorum.

Biraz önce konuşan sözcüler, AK Parti, parti programında ve parti acil eylem planında, memurlar arasındaki dengesizliği de ortadan kaldıran, eşitsizliği de ortadan kaldıran bir kamu personel reformu yapılacağına dair bu millete sözü ve taahhüdü vardı. Aradan üçbuçuk sene geçti. Bu tür bir taahhüdün üçbuçuk sene dahi gündeme gelmemesi, hâlâ Meclis gündemine gelememesi, tek başına bir iktidara yakışan bir durum mudur?! Zorluklar nedir? Neden gelmemektedir? Hükümet mi tembeldir, sıkıntılar mı vardır? Bunu sormak istiyorum Sayın Bakana.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Sarıbaş.

Sayın Koçyiğit, buyurun.

MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Ben de, Sayın Bakana bir soru soracağım.

Sayın Bakanım, Maliye Bakanlığında aynı statüde çalışan muhasebe müdürleri, millî emlak müdürleri ve gelir müdürlerinin ekgöstergesi 3 000 olduğu halde, yine, aynı statüde olan personel müdürlerinin ekgöstergesi yıllardır 2 200'de kalmıştır. Bu çalışmaları bir vesile bilerek, bu eşitsizliği ortadan kaldırarak, personel müdürlerinin mağduriyetini ortadan kaldırmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koçyiğit.

Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan. Sayın Bakana bir sorum olacak.

Bu tasarının malî portresi konusunda Sayın Bakan bilgi verebilir mi?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kılıçdaroğlu.

Sayın Eraslan, buyurun.

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Tasarıda kamu görevlilerine 40 + 40 YTL'lik ödeme şeklinde bir düzenleme söz konusudur; fakat, bu emeklileri kapsamamaktadır. Kanun tasarısı görüşülürken, bu süreç içerisinde, önergeyle, emeklilerimizi de kapsaması noktasında bir çalışmanız olacak mı?

Ayrıca, dönersermayesi olan kuruluşlar, bu 40 + 40 YTL'lik ödemeyi kendi  dönersermayelerinden karşılayacaklar şeklinde bir hazırlık var; ama, birçok kamu kuruluşunun kendi dönersermayesinin kendine yetmediğini biliyoruz. Peki yetmediği takdirde, o zaman bu çalışanlar nasıl dönersermayeden bu ücretleri alacaklar? Alamama gibi bir durumla  karşı karşıya kalamazlar mı?

Ayrıca, sendika üyelerinin 5 000 000 aylık aidat ödeme şeklinde bir durumları var idi; fakat, sendikalara üye olan ve aidat ödeyen vatandaşlarımızın aidatlarını kendileri değil de, neden iktidar olarak veya hükümet olarak, devlet olarak biz ödüyoruz? Bu da ayrıca bir merak konusu; bunu soruyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Eraslan.

Sayın Bakanım, buyurun.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Sayın Başkanım, sorulara yazılı olarak cevap vereceğiz.

Arz ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranmasını…

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Karar yetersayısının aranmasını istiyoruz.

BAŞKAN - Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Karar yetersayısı yoktur; birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 15.38

 


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.55

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 73 üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

1103 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

4.- Değişik Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli Personele Ek Ödeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1171) (S. Sayısı: 1103) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının maddelerine geçilmesinin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, maddelerine geçilmesini oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır.

1 inci maddeyi ve bağlı ek madde 3'ü okutuyorum:

DEĞİŞİK ADLAR ALTINDA İLAVE ÖDEMESİ BULUNMAYAN MEMURLARA VE SÖZLEŞMELİ PERSONELE EK ÖDEME YAPILMASI İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TASARISI

MADDE 1.- 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki ek maddeler eklenmiştir.

"EK MADDE 3.- Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Sayıştay, Yüksek Seçim Kurulu, Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı (Kefalet Sandığı dahil), Millî Eğitim Bakanlığı, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Çevre ve Orman Bakanlığı, Savunma Sanayii Müsteşarlığı, Avrupa Birliği Genel Sekreterliği, Diyanet İşleri Başkanlığı, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanlığı ile bağlı kuruluşları, Türk Patent Enstitüsü Başkanlığı, GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı, Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı, Millî Savunma Bakanlığı Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri İşletme Başkanlığı, Yükseköğretim Kurulu, üniversiteler ile yüksek teknoloji enstitüleri, Emniyet Genel Müdürlüğü, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Karayolları Genel Müdürlüğü, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, Orman Genel Müdürlüğü, Tarım Reformu Genel Müdürlüğü, Petrol İşleri Genel Müdürlüğü, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü, Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü, Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü, Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü, İller Bankası Genel Müdürlüğü, Türkiye ve Orta-Doğu Amme İdaresi Enstitüsü Genel Müdürlüğü, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü, il özel idareleri ve belediyeler ile bunların bağlı kuruluşları, il özel idareleri ve belediyelerin kurdukları mahalli idare birlikleri ile Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğünün merkez ve taşra teşkilâtı ile varsa bunların döner sermaye kadrolarında 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa göre istihdam edilen memurlar ile aylıklarını 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu ve 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanununa göre alanlara, subay, sözleşmeli subay, astsubay, sözleşmeli astsubay, uzman jandarma ve uzman erbaşlara, 1/1/2006 - 30/6/2006 tarihleri arasında 950 gösterge rakamının, 1/7/2006 tarihinden itibaren ise 1850 gösterge rakamının memur aylıklarına uygulanan katsayı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarda her ay eködeme yapılır.

Birinci fıkra kapsamına giren personelden; her derece ve türdeki örgün ve yaygın eğitim kurumlarında görev yapan yönetici ve öğretmenler ile sosyal hizmet kuruluşlarında görev yapan öğretmenler hariç olmak üzere fiilen yapılmayan ders karşılığı ek ders ücretinden yararlananlara, bu Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 2 nci maddesi, 19/6/1979 tarihli ve 2252 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi, 16/4/2003 tarihli ve 4848 sayılı Kanunun 32 nci maddesinin üçüncü fıkrası, 1/5/2003 tarihli ve 4856 sayılı Kanunun 35 inci maddesinin üçüncü fıkrası, 22/2/2005 tarihli ve 5302 sayılı Kanunun 63 üncü maddesi, 10/11/2005 tarihli ve 5431 sayılı Kanunun 25 inci maddesinin son fıkrasında öngörülen ödemelerden yararlananlar ile makam, yüksek hâkimlik, temsil veya görev tazminatından yararlananlara, kadro karşılığı sözleşmeli olarak istihdam edilenlere, bir kadroya açıktan, kurum içinden veya kurum dışından vekâlet ettirilenlere vekâlet edilen görev nedeniyle birinci fıkraya göre ödeme yapılmaz. Söz konusu ödemelerin ilgili mevzuatında yer alan hükümlere göre idarî veya başka nedenlerle aylık veya dönemsel olarak ödenmemesi bu sürelerde birinci fıkraya göre ödeme yapılması sonucunu doğurmaz.

Birinci fıkrada sayılan personelden bir önceki yılda (2005 yılı dahil); 3/6/1938 tarihli ve 3423 sayılı Kanunun 1 inci maddesinin ikinci fıkrası, 21/12/1967 tarihli ve 969 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin son fıkrası, 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Kanunun 58 inci maddesi, 4/2/1983 tarihli ve 2797 sayılı Kanunun 55 inci maddesinin beşinci fıkrası, 24/5/1983 tarihli ve 2828 sayılı Kanunun 19 uncu maddesinin onbirinci fıkrası, 25/4/2001 tarihli ve 4652 sayılı Kanunun 29 uncu maddesinin son fıkrasında öngörülen ödemelerden yararlananlar ile 8/5/1991 tarihli ve 3717 sayılı Kanunun 2 nci maddesi uyarınca yol tazminatının yarısı olarak kamu bankalarına yatırılan tutarlardan ödeme yapılanlara, Bezm-i Alem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi döner sermaye gelirlerinden döner sermaye katkı payı ödenenlere birinci fıkraya göre ödeme yapılmaz. Ancak, bir önceki yılda söz konusu ödemelerden yararlananlar ile birinci fıkra kapsamına girmeyen personelden bir önceki yılda 14/4/1982 tarihli ve 2659 sayılı Kanunun 30 uncu maddesine göre ödeme yapılanlar ve Sağlık Bakanlığı merkez teşkilâtı personeli hariç 4/1/1961 tarihli ve 209 sayılı Kanunun 5 inci maddesine göre ödeme yapılanlara, bu fıkrada sayılan hükümlere göre önceki yılda yapılmış olan ödemelerin toplam net tutarına, birinci fıkraya göre yapılması öngörülen ödemeler toplam net tutara ulaştıktan sonra birinci fıkraya göre ödeme yapılmaya başlanır. Aynı yıl içerisinde yukarıda belirtilen ödemelerden yararlananlara 15 Aralık tarihinde yapılacak ödeme bir sonraki yılın 1 Ocak-14 Ocak dönemini kapsamayacak şekilde gün hesabıyla ödenir. Bu şekilde yapılacak ödemeler, Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kurum ve kuruluşları ile Adlî Tıp Kurumu kadrolarında bulunan personele döner sermaye bütçelerinden yapılır.

Birinci fıkraya göre yapılacak ödeme, bu maddenin yürürlük tarihinden önce hakları şahıslarına bağlı olarak saklı tutulanlar için şahsa bağlı haklardan sayılmaz, ilgili mevzuatı uyarınca fark tazminatı uygulamasından yararlanan personel bakımından önceki kadro veya pozisyonun ücretinin artırılması sonucunu doğurmaz. Bu ödeme, fark tazminatı uygulamasından yararlanan personel hakkında, yukarıdaki hükümler esas alınarak ilgililerin yeni kadrolarına ilişkin malî haklarının belirlenmesinde fark tazminatı hesabında dikkate alınmak suretiyle uygulanır.

Eködemenin hak kazanılmasında ve ödenmesinde aylıklara ilişkin hükümler uygulanır ve bu eködeme damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tâbi tutulmaz. Bu madde uyarınca yapılacak eködeme, ilgili mevzuatı uyarınca ödenmekte olan zam, tazminat, ödenek, döner sermaye payı, ikramiye, ücret ve her ne ad altında olursa olsun yapılan benzeri ödemelerin hesabında dikkate alınmaz.

Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren; Sağlık Bakanlığının merkez teşkilatındaki personeline 4/1/1961 tarihli ve 209 sayılı Kanunun 5 inci maddesi, 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin üçüncü fıkrası, 10/10/1984 tarihli ve 3056 sayılı Kanunun 31 inci maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi, 9/1/1985 tarihli ve 3146 sayılı Kanunun 39 uncu maddesinin son fıkrası, 8/1/1986 tarihli ve 3254 sayılı Kanunun 32/D maddesi, 24/6/1994 tarihli ve 4009 sayılı Kanunun  56 ncı maddesinin (a) fıkrası,  9/12/1994 tarihli ve 4059 sayılı  Kanunun ek 1 inci maddesi, 23/2/1995 tarihli ve 4077 sayılı Kanunun 29 uncu maddesi, 27/10/1999 tarihli ve 4458 sayılı Kanunun 222 nci maddesi, 2/5/2001 tarihli ve 4668 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin beşinci fıkrası, 16/4/2003 tarihli ve 4848 sayılı Kanunun 32 nci maddesinin üçüncü fıkrası, 1/5/2003 tarihli ve 4856 sayılı Kanunun 35 inci maddesinin üçüncü fıkrası, 25/6/2003 tarihli ve 4904 sayılı Kanunun  15 inci maddesinin son fıkrası,  29/7/2003 tarihli  ve  4958 sayılı  Kanunun 17 nci maddesinin beşinci fıkrası ve 3/3/2004 tarihli ve 5102 sayılı Kanunun 5 inci maddesi kapsamında yapılan ödemelere ilişkin onaylarda Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınmadan değişiklik yapılamaz. Söz konusu onaylarda, personele yapılan ödemelerin artırılması yönünde 1/1/2006 tarihi ile bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih arasında gerçekleştirilen değişiklikler uygulanmaz.

Kadro karşılığı sözleşmeli personel hariç olmak üzere, çeşitli statülerde istihdam edilen sözleşmeli personele birinci fıkrada belirlenen tutarı aşmamak üzere ve bu madde hükümleri çerçevesinde, statüleri ve kurumları dikkate alınarak ödeme yapıp yapmamaya, sözleşme ücreti ile ilişkilendirilmeksizin yapılacak eködeme tutarını belirlemeye, ücretleri Yüksek Planlama Kurulu tarafından belirlenenler için bu Kurul, diğerleri için Bakanlar Kurulu yetkilidir. Eködeme tutarı damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tâbi tutulmaz.

Bu maddenin uygulamasına ilişkin olarak ortaya çıkabilecek tereddütleri gidermeye Maliye Bakanlığı yetkilidir."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Ek madde 3 üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu…

Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun.

CHP GRUBU ADINA KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarı, memura belli bir düzeyde, eködeme alamayanlara, eködeme ödenmesini öngören bir düzenleme. Bazı memurlarımız için de, eködeme dışında ayrıca bazı ödemelerin yapılmasını öngörüyor.

Şimdi, değerli milletvekilleri, dün burada AKP Grubu adına konuşan değerli arkadaşımız Sayın Mücahit Daloğlu, ilk kez bir mutabakat sağlandığını ve bu mutabakat sonucunda da bu tasarının Parlamentoya gönderildiğini söyledi.

Şimdi, mutabakat, sanki hiç muhalefet yokmuş gibi algılanmasın. Hükümetle, yani işverenle kamu sendikaları tarafından yapılan sözleşmede iki sendikamızın muhalefet şerhi var. Dolayısıyla, yüzde yüz bir uyumun olduğunu söylemek mümkün değil. Bunu öncelikle belirtmemiz gerekiyor.

Bir ikinci önemli nokta, Sayın Daloğlu konuşurken dedi ki: "AKP'nin bir acil eylem planı var ve biz bu acil eylem planının gereklerini süratle yerine getiriyoruz." Nitekim, Sayın Recep Tayyip Erdoğan da, acil eylem planını açıkladığında, cümlelerini şöyle bitirmişti: "Biz, çok saydam, verdiğimiz sözü tutan bir partiyiz. Dolayısıyla, bizim acil eylem planında açıkladıklarımızı bütün medya, bütün basın mensupları, artı, kamuoyu da her gün, her dakika, her saniye izlesinler."

Şimdi, değerli milletvekilleri, ben size acil eylem planını getirdim, acil eylem planı… Acil eylem planının 43 üncü sayfasında "EDP 17" diye bir hedef var. "Gelir üzerindeki özel indirim tutarı zaman içinde yükseltilecektir." Özel indirim tutarı şudur değerli arkadaşlar: Ücretliler, belli bir miktarda özel indirim indirildikten sonra ücret gelirleri vergilendirilir. Peki, siz ne yaptınız değerli arkadaşlar; acil eylem planında bu sözü veren Adalet ve Kalkınma Partisi, 4842 sayılı Yasayla, onun 3 üncü maddesiyle özel indirimi tamamen kaldırdı; yani "özel indirimi yükselteceğiz" diyen bir siyasal parti, özel indirimi tümüyle kaldırarak, vatandaşa verdiği sözün tam aksini yerine getirmiş oldu. Böylece, Adalet ve Kalkınma Partisinin, ücretliler açısından ne kadar tutarlı, ne kadar saydam, ne kadar söylediğinin aksini yapan bir parti olduğu ortaya çıkmış oluyor. Bu gerçeği de, yine, bütün ücretlilerin bilmesi gerekiyor.

Bir başka önemli nokta: Ücretlilerin durumunun düzeltilmesiyle ilgili olarak Sayın Muzaffer Kurtulmuşoğlu, burada bir konuşma yaptı, güzel bir konuşma yaptı ve ücretlilerin, emeklilerin durumunun iyileştirilmemesiyle ilgili olarak şöyle bir cümle kullandı: "Bu ayıp hepimizin ayıbıdır."

Değerli arkadaşlar, şimdi, Sayın Kurtulmuşoğlu iktidarda ve bunu yerine getirmiyorsa ayıbı üstlenebilir; ama, CHP olarak bizim böyle bir ayıbı üstlenmeye ne niyetimiz var ne hakkımız var ne de yetkimiz var; çünkü, biz, bu ayıbın İktidar Partisine ait olduğunu, özellikle yoksullaşma sürecinin AKP döneminde arttığını, ücretlilerin hak ettikleri çabaya karşın gerekli ücreti alamadıklarını biliyoruz.

Sayın Uzunkaya burada konuşurken öyle bir tablo çizdi ki, sanki bütün ücretlilerin durumu çok iyi, ücretliler çok iyi gelir elde ediyorlar, refah içinde yaşıyorlar. Şimdi, arkadaşlar, böyle bir tabloyu sokaktaki vatandaşa sorun bakayım, ücretlilerin durumu çok mu iyi? Sayın Uzunkaya bir de oranlar verdi, yüzde 85'lik, 90'lık, yüzde 160'lık artışlar öngören bir düzenleme, rakamlar verdi. Sayın Uzunkaya, o oranları bırakalım; ben, size hayattan rakamlar vereceğim.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - O oranları niye bırakıyoruz, var o oranlar.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Hayattan rakamlar vereceğim.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - O oranlar var.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Bugün, bir SSK'lının aldığı emekli aylığı 458 YTL.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Kaç liraydı?

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - 458 YTL.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Kaç lira idi?

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Bir Emekli Sandığı emeklisinin aldığı emekli aylığı 591 YTL -alt limitler bunlar, onu da söyleyeyim- bir Bağ-Kur emeklisinin aldığı emekli aylığı 352 YTL.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Bozdur bozdur harca!..

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Şimdi, bakın, ne kadar güzel, refah içinde yaşayan bir toplum yaratmışsınız(!)

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Bizim aldığımızda kaç liraydı?

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Peki, değerli arkadaşlar, bu yeterli mi? Ya, insaf denen bir şey var. Yaptığınız zammın getirdiği rakam budur.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Kılıçdaroğlu, daha önceki rakamı neydi, onu söyler misiniz?

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - İkide bir müdahale etme yahu!

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Şu anda yanımda yok; ama, ortada bir tablo var. Ben, size hayatın gerçeğini söylüyorum. Hayatın gerçeği budur. Hayatın gerçeği buysa, bu tablo üzerinde düşünmemiz lazım. Neden emekli aylıklarını verdim, onu da söyleyeyim ben size.

Şimdi, değerli arkadaşlar, 40 + 40 YTL veriyorsunuz. Bunlar emekli aylığına yansıyor mu; hayır, yansımıyor. Peki, bu emeklilerin durumu bu tablodaki gibi vahim mi olacak; evet, vahim olacak. Şimdi, siz, mutabakat zaptı imzaladınız. Mutabakat zaptında diyorsunuz ki, 2,5-2,5 vereceğiz, ilk altı ay yüzde 2,5; ikinci altı ay da yüzde 2,5 memurlara zam yapacağız dediniz ve verdiniz.

Şimdi, değerli arkadaşlar, ben, size Devlet İstatistik Enstitüsünün rakamlarını vereceğim. Mutabakat zaptının imzalandığı tarih ile bugünkü tarih arasında belli ürünlere yapılan zamlar; okul dergisi, ücretliye, memura yüzde 2,5 zam yaptınız, okul dergisindeki artış bu dönem içerisinde yüzde 29,92; şehir vapur ücretleri, vapur ücretleri, artış oranı yüzde 20,78; servis ücreti, çocuğu okula gönderecek, yüzde 15,66; kadınların kullandığı tüpgaz, yüzde 15,48; LPG, şoförlerin kullandığı, 14,77; doğalgaza gelen zam 11,28. Bunu artırmak mümkün. Arzu edenler Türkiye İstatistik Kurumunun internet sitesinde bu rakamları görebilirler.

Bunları şunun için aktarıyorum değerli arkadaşlar: Memura 2,5- 2,5,  kaşıkla verdiğinizi öbür taraftan kepçeyle geri alıyorsunuz ve sonra da gelip diyorsunuz ki: Memuru enflasyona ezdirmedik. Bu rakamlar eğer doğruysa -ki Türkiye İstatistik Kurumu veriyor- o zaman, memurun enflasyonun üstünde gelir elde ettiğini kim iddia edebilir?!

Bir başka konu, onu da söyleyeyim: Sayın Uzunkaya israftan şikâyet etti; haklıdır, israfın olmaması lazım; ama, saygıdeğer milletvekilleri, her gün odalarımıza bakanlıklardan kuşe kâğıda basılmış onlarca dergi geliyor ve bu dergilere bakın, birinci sayfadan son sayfaya kadar ilgili bakanların fotoğrafları var. Kim yapıyor bunu, hangi iktidar yapıyor bunu? AKP İktidarı yapıyor. O zaman, AKP İktidarının sözcülerinin buraya gelip israftan söz etmeleri doğru değil. İsraftan şikâyet etmeleri de söz konusu olmamalı. Onlar, bu dergilerin hangi gerekçeyle basıldığını, nasıl basıldığını, bunun bir israf olduğunu, israfın da haram olduğunu söylemeleri lazım; ama, siz bunu yapmıyorsunuz.

Bir başka konu, 40 + 40'ı dönersermaye olan yerlerde dönersermaye ödeyecek. Peki, dönersermayede para yoksa ne olacak? O memurlar para alamayacak. Peki, bunun vicdan neresinde? Bunun adalet neresinde? Bunu düzeltmek için bir önerge verdik Plan ve Bütçe Komisyonunda, reddedildi. Peki, biz şunu söyledik: Devlet 40 + 40'ı versin; ama, dönersermayeden o payı alsın. Yine, hazineye gitsin o pay; ama, o pay o ay yetmiyorsa, memuru o ay 40 YTL gelirden mahrum etmeyelim. Ama, bu da reddedildi. Önergemizi burada yineledik, sanıyorum bu önerge de kabul edilir, umuyoruz kabul edilir.

Değerli arkadaşlar, son bir şey, Türk-İşin yaptığı yoksulluk sınırı ve mutfak harcamalarıyla ilgili bir düzenlemesi var; bunu sürekli yapıyor. Türk-İş'in, Ağustos 2005 ile Şubat 2006 arasında mutfak masraflarındaki net artış yüzde 6,74…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kılıçdaroğlu, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Hemen bağlıyorum Sayın Başkan.

Yoksulluk sınırındaki bu süre içindeki artış ise yüzde 14,39. Sizin izlediğiniz, IMF'nin desteğiyle izlediğiniz, sosyal politikası asla olmayan, sosyal politikayı tümüyle gözardı eden ve sosyal devleti de dışlayan politika, yoksulluğu sadece bir yıl içinde yüzde 14,39 düzeyinde artırmıştır. Bunu da AKP'nin başarı hanesine yazmak lazım galiba.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kılıçdaroğlu.

Madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Özcan; buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan 1103 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesi üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, belki de AKP'li arkadaşlar kızacaklar; narenciyenin konumuzla ne ilgisi var diyeceksiniz. Geçen hafta, narenciye tarlalarını gezdim; gerçekten, yürekler acısı; bütün ağaçların altında, portakalı, mandalinası yatıyor. Çiftçi diyor ki: Ben, tarlamı satıyorum ve borçlarımı ödüyo-rum. Sayın AKP yöneticileri, Sayın Başbakan, oralara gittiniz, o insanları gördünüz; çok güzel kalabalıklar topladığınızla övündüğünüzde, bu insanlar neden mağdur, neden tarlasını, neden traktörünü satar diye hiç düşündünüz mü?! Bu insanların durumu acı, sebze üretenin, domates üretenin durumu acı. Bunları Mecliste sizlerle paylaşmak üzere geldim ve onların düşüncelerini aktarmak için sizin huzurunuzdayım. Gerçekten, yürekler acısı çiftçimize sahip çıkalım.

Değerli arkadaşlar, Sayın AKP sözcüsü diyor ki: "Hortumları kestik." Evet, hortumları kestiniz de, kanalları nereye bağladınız? Hangi hortumu kestiniz? (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) Soruyoruz, hangi hortumu kestiniz? Hortumu kesmekle övünen, önce, dokunulmazlığı getirecek. 357 milletvekilisiniz, siz dokunulmazlığı getirin, Anavatan Grubu olarak, dokunulmazlık konusunda da sizlerle birlikteyiz. Hiç kimse halka hesap vermekten kaçmasın.

AHMET YENİ (Samsun) - Konuyla ne alakası var bunun?

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Evet, var; şimdi anlatacağım.

Diyor ki: "Bu hortumlardan dolayı memura maaş veremiyoruz, az ücret veriyoruz, az ödenek veriyoruz." Siz bu hortumları kestiniz de o memurlar mı engel oldu? Evet, eğer, hortumları kesecekseniz, siz iktidarsınız, 357 milletvekiliniz var, buyurun, gelin, o hortumları keselim ve sizlerle birlikte, bu memurların maaşlarını, yaşayabilecekleri bir düzeye getirmek için mücadele verelim; bizler destek vereceğiz sizlere. Hortumları bahane etmeyin.

Şöyle bir anımsayın; Galataportu anımsayın, Mavi Akımı anımsayın, Oferleri anımsayın, onlara para bulunuyor da, memura, işçiye niye para bulunmuyor? Bunu bulmanın yolu da, yeteri kadar, o insanlara, memurlara, işçilere ve emeklilere karşı daha duyarlı olmalıyız, daha destek vermeliyiz. Bir emekli vatandaş otuz yılını devlette çalışıyor; ama, emekli olduğunda, bakıyor ki, ek işler aramak zorunda kalıyor. Bu insanın otuz otuzbeş yıl devlete hizmet etmesi emekliliğinde rahat etmesi için değil mi? Neden bunları rahat ettirmiyoruz? Neden ikinci bir iş aramak için, otuz yıl emek veren bu insanları kapı kapı iş aramaya zorluyoruz? Yetki elimizde. Bizler yanınızdayız. O hortumcuların hortumunu mu kesiyoruz… Kanalları, oralara değil, yandaşlara değil, kanalları, eğer çevrilecekse, işçiye, memura, köylüye doğru çevirelim diye düşünüyoruz.

Değerli arkadaşlar, bu maddenin fıkralarında, tasarı kapsamında bulunan kamu kurum ve kuruluşlarında çalışmakla birlikte, ödemelerden yararlanmayan personele ilişkin düzenlemeler vardır.

Elbette ki, bu düzenlemeler içerisinde memura bakıyoruz ki, farklı… Örneğin, bir Bayındırlık ile bir Karayollarında çalışan memura farklı farklı uygulamalar yapılıyor. Bu memurlara neden farklı uygulamalar yapıyoruz? Neden İller Bankasında çalışanlara farklı muamele yapıyoruz? Neden polis teşkilatımız… Ki, birsürü de şehit veriyoruz; şehitlerimizi de saygıyla anıyoruz, ruhları şad olsun diyoruz. İşte, bizlere, bunlar, bu polis memurları diyorlar ki: "Ben, artık geçinemiyorum, benim hayatım tehlikede, psikolojim bozuldu. Her dönemde, iktidara gelenler, bizlere, memurlara söz veriyorlar, polislere söz veriyorlar, iyileştireceğiz diyorlar; ama, maalesef, seçimden sonra, memurlara, işçilere verilmiş olan bu sözlerden de iktidarlar vazgeçiyor."

Örneğin, size bu tasarıyla ilgili... Bir malî suç araştırma, makam tazminatına müstahak; ama, malî suçları tespit eden, organize çetelerini çökerten müdürleri veyahut da şeyleri tazminattan mahrum ediyorsunuz.

Neden memurlarımız arasında ayırım yapıyorsunuz? Zaten, memurlarımız, bu hayat koşulları altında yaşamlarını yeteri kadar sıkıntı içerisinde devam ettiriyorlar. Bir emekli memurun aldığını Sayın Kılıçdaroğlu biraz önce sizlere tekrar hatırlattı. Biz, memurlarımızın, 21 inci Yüzyılda -mutluluk içerisinde yaşamasını- aç ve sefalet içerisinde olmasını istemiyoruz. Öğretmenlerimizin ekders ücretini şişirdiniz, 5,5'ta bıraktınız sadece; oysa, biz 10 YTL lira olmasını istemiştik.

Değerli arkadaşlar, memurlarda, örneğin öğretmenler arasında ayırım... Ekders ücreti almayan öğretmenin durumu ne olacak? Muhtarlarımızın durumu ne olacak? Diğer devlet dairelerinde çalışanları, kurumlar arasındaki farklı uygulamalar, o memurları, gerçekten, çalışma şevkinden uzaklaştırmıyor mu? Aynı masada oturan iki memur arkadaşımızın, aynı görevi, aynı mesleği taşıyan memur arkadaşlarımızın farklı maaş almaları o insanlarda psikolojik olarak rahatsızlık doğurmuyor mu?!

Değerli arkadaşlar, AKP İktidarı, şeffaflıktan yana olacağını, devlete daha sıcak bakılacağını, IMF'ye karşı gerçekten tavır alacağını… Ama, IMF'nin emrinden olan malî bir politika izliyorsunuz. Hani IMF'ye karşıydınız; ne oldu; bugün sarmaş dolaş olunuyor?! Beceremiyorsanız, IMF'siz yaşamak istemiyorsanız, o zaman, tekrar, programlarınızı gözden geçirmeniz gerekir.

Biz, Anavatan Grubu olarak, memurlarımızın, bu koşullarda, 40 + 40 veya 100 YTL'lerle, artık, geçimlerini sağlayamaz bir duruma geldiğini... Ve kurumlarımız arasında eşitsizlik olmasını istemiyoruz. Eşit işe eşit ücret verilecekse, aynı konumu paylaşan memurlarımız, çağdaş, demokrat ve 21 inci Yüzyılı refah içerisinde yaşayacaksa, bu koşullarda, bu ek olarak vermiş olduğunuz maaşlar, eködenekler yetmeyecektir. Sizler… En aşağı bir memurun emekli olduğunda bile 1,5 milyar civarında alması gerekir. Bugün bakıyoruz, bir kısmına makam ücreti veriyorsunuz, birine vermiyorsunuz. Bu, adil mi değerli arkadaşlar?! Neden bunların hepsini ortak bir paydada birleştirip, diğer tarafta, vermiş olduğu emeğin karşılığını… Farklı ücret alabilir, almalıdır da; ama, hiç olmazsa, en altta olan son basamakla  arasındaki farkın çok adil olması gerekir. Bunun için, biz, memurlarımızın daha mutlu, daha müreffeh ve gelecekte de, emekli olduğunda da, geçmişini aramayacak şekilde maaşlarının artırılması, ücretlerin artırılması olmalıdır. Biz bakıyoruz ki, memur perişan, işçisi perişan, emeklisi perişan; çıkıyorsunuz, Türkiye'de hiçbir şey yokmuş gibi, iktidarınızın tozpembe tablosunu çiziyorsunuz. Soruyoruz; halkın içerisine iniyor musunuz, esnafın içerisine iniyor musunuz, memurun dertlerini biliyor musunuz? Belki çoğunuz memurların içerisinden geldiniz; ama -o dertleri siz de yaşadınız- buraya gelince ne değişti? Gelin, hep birlikte, bu insanların çığlıklarına kulak verelim, ayırım yapmayalım. Memurlar arasında ayırım, bölgeler arasında ayırım yapılarak Türkiye bu noktaya getirildiyse, geçmişteki yönetimlerin suçudur. Bugünkü iktidarın... Üç buçuk yıldan beri "biz Türkiye'yi güzel idare ediyoruz, hiç şikâyet yoktur" diyorsunuz, gelin, öncelikle, sayın arkadaşlarım, bir cuma günü çıkalım, bir heyet oluşturun, buradan, gecekondulardan, varoşlardan başlayalım, köylülere gidelim, memurlara gidelim de, sorunlarına bir dokunduğunuzda bin ah işitmiyor musunuz? Ondan sonra, çıkıyorsunuz "biz yüzde 30'larla, 40'larla iktidar..." Ama, o iktidarı göremeyeceksiniz bir daha. İnanıyoruz ki, bu halk, size, gerektiğinde, sandıkta cevabını verecektir.

HASAN KARA (Kilis) - Görürüz... Görürüz...

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Biz güveniyoruz halkımıza. Birileri nasıl gittiyse, siz de öyle gideceksiniz. Tutup, vatandaşın gözüne baka baka, 2 Kasım...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASAN KARA (Kilis) - Bekle... Bekle...

AHMET YENİ (Samsun) - O birileri ANAP, ANAP!..

HASAN KARA (Kilis) - ANAP'ı mı kastediyorsunuz?

BAŞKAN - Sayın Özcan, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Sayın Kara...

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Biz, kim kötü yönettiyse ona karşıyız, kimseyi savunmuyoruz. Bugün siz kötü yönettiğiniz için halkın yanındayız.

AHMET YENİ (Samsun) - CHP'de kalsaydın belki gelirdin.

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Halkın sesini buradan dile getirmek istiyoruz. Niye korkuyorsunuz köylüden, memurdan, işçiden, esnaftan? Korkmayın... Onlar size oy verdi; ama, o insanları gerçekten kandırdınız, umutlarını aldınız, umutlarını kovdunuz. (AK Parti sıralarından gürültüler)

AHMET YENİ (Samsun) - CHP'de olsaydın belki gelirdin.

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Ben köylü çocuğuyum...

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen hatibe müdahale etmeyiniz.

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -  Belki, sen, karasabanla, düvenle çift sürmedin; ama, ben onları da yaşadım...

AHMET YENİ (Samsun) - Sen hangi partidensin?

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Belki, orakla, sen, buğday biçmedin; ama, ben onları da gördüm; ben köylü çocuğuyum. Onun için siz köylüden kaçmayın, köylüden kaçmayın; köylü ülkemizin efendisidir.

AHMET YENİ (Samsun) - Hangi partiden seçildin? Hangi partiden geldin?

BAŞKAN - Sayın Yeni, lütfen... Sayın Yeni...

Sayın Özcan, lütfen, konuşmanızı tamamlayın.

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Ben inancımın olduğu her yerde varım. Yeter ki doğru olsun, doğru çalışılsın. Demokrasi ve hukuk kavgası verdim; her yerde de veririm demokrasi ve hukuk...

AHMET YENİ (Samsun) - Yani, yine mi değiştireceksin?

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Hiç kimse, bana, şu partide, bu partide...

AHMET YENİ (Samsun) - Daha karar vermedin mi ANAP'a?!

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Ben, halkımın sesini burada duyurmak için buradayım.

AHMET YENİ (Samsun) - Daha karar vermedin mi?!

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Rahatsız olma. Zaten, gelecekte göreceğiz, sen de o masalarda, o sıralarda olmayacaksın.

AHMET YENİ (Samsun) - Daha karar vermedin mi?!

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - İnanıyoruz ki, iktidar Anavatanlıların olacak, iktidar halkımızın olacak.

AHMET YENİ (Samsun) - Karar vermedin mi daha?

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Gülmeyin… Geçmişte de çokları gülüyordu; ama, sizleri de göreceğiz.

İnanıyoruz halka, güveniyoruz. Bunun için, halkımıza, en içten dileklerimizle saygılarımızı sunuyoruz.

Sizlerin halkın sesine kulak vermenizi istiyoruz. Evet, halkın sesine kulağınızı verin de dinleyin. O çığlıklara, o memurlara, o işçilere, yetim ve dullara, her gün hayatını tehlikeye atan o polislerin, askerlerin durumlarına bakarak, bir nebze de olsun… Onların sesi, belki de, gece sizi uykunuzda da yatırmayacak.

Bütün Meclise saygı ve sevgilerimi sunuyorum; sağ olun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özcan.

Sayın milletvekilleri, bakın, 1 dakikalık süre içerisinde teşekkür etme fırsatı vermediniz; geçti 1 dakika...

Şahsı adına, Sivas Milletvekili Ömer Kulaksız.

Sayın Kulaksız?.. Yok.

Balıkesir Milletvekili Sayın Ali Osman Sali; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Sayın Sali, konunun uzmanı olarak az zamanda çok sözler söyleyeceğinize inanıyorum.

ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) - Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; 1103 sıra sayılı kanun tasarısıyla ilgili olarak huzurunuzdayım; hepinize saygılar sunuyorum.

Sayın milletvekilleri, kamu personelinin malî haklarıyla ilgili sistem düzenlenirken bazı esas ve ilkelere dikkat etmemiz gerekir; bunlardan birisi, hiyerarşilerarası makul açıklık; bir diğeri, belli satın alma gücünün sağlanması; bir başkası, kurumlararası ücret dengesinin sağlanması; bir başkası da basitlik ve şeffaflığın sağlanmasıdır.

Hepimizin bildiği üzere, şu andaki, kamu personelinin malî haklarıyla ilgili olarak ciddî sıkıntılarımızdan birincisi, ödeme kalemlerinin çokluğu -bu açıdan, tabiî, bu tasarıyı değerlendirmek söz konusu değildir- diğeri ise kurumlararası ücret dengesizliğinin giderilmesidir. Bu sorunlarımız halen devam etmektedir.

Bu maddenin, tasarının ek 3 üncü maddesi, 1 inci maddeye bağlı ek 3 üncü maddesinin temel iki amacı vardır; birincisi, kurumlararası ücret farklılığının azaltılması; bir başkası da, hiyerarşilerarası ücret açıklığının azaltılmasıdır. Bu ilkeler çerçevesinde maddeyi değerlendirmek istiyorum.

Maddenin birinci fıkrasında, bu eködemeden yararlanacak kurumlar sayılmaktadır. Bu fıkrada sayılmayan kurum çalışanları, bu eködemelerden yararlanmayacaktır. Dikkatinizi çekmesi gereken bir husus şudur: Genelde, kamu çalışanlarından aldığımız telefonlarda şu ortaya çıkıyor: Ocak ayında 40 000 000, temmuz ayında  80 000 000 para ödenecek ve bu iş bitecek gibi anlaşılıyor. Buna açıklık getirmemiz gerekiyor. Her ay, altı ay boyunca 40 000 000, temmuz ayından itibaren de, yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar, 80 000 000 ödeme yapılacaktır.

HASAN KARA (Kilis) - Her ay.

ALİ OSMAN SALİ (Devamla) - Evet, her ay ödeme yapılacak ve maddenin yürürlük tarihi 01.01'dir. Nisan ayında yürürlüğe girdiğini kabul edersek, 150 000 000 - 160 000 000 arası bir ücret alacaklardır bu kurumlarda çalışan çalışanlarımız; çünkü, bir miktar Damga Vergisi kesilecektir, bu kadar bir eksiklik olabilecektir.

Sayın milletvekilleri, ikinci fıkra, birinci fıkrada sayılan kurumlarda çalışıp da, düzenli eködeme alan personelle ilgili düzenlemedir. Bunlar, bu eködemeden "40 + 40" dediğimiz ödemeden yararlanamayacaklar. Örneğin, Kültür ve Turizm Bakanlığı personeli, bu "40 + 80"den yararlanacak; ama, Kültür ve Turizm Bakanlığının eködeme alan personeli, uzmanları var; bunlar, bundan yararlanamayacak. Burada, özellikle, hiyerarşilerarası ücret açıklığının azaltılmasına yönelik düzenleme bu ikinci fıkradadır. Makam, yüksek hâkimlik, temsil, görev tazminatı alan ile kadro karşılığı sözleşmeli olarak istihdam edilenler yararlanamayacak. Bunun anlamı şu: Kamu çalışanlarının alt gelir grupları, oransal olarak, daha fazla yararlanacak, orta gelir grupları nispeten daha az yararlanacak; ama, üst gelir grupları, yönetici grubu yararlanamayacak. Böylece de, hiyerarşilerarası ücret farklılığı kısmen giderilmeye çalışılmış olacaktır.

Üçüncü fıkra, birinci fıkranın istisnası, düzensiz ödemelerle ilgilidir. Örneğin, kâr payı ve dönersermaye alan personel, buradan, zaman içerisinde yararlanabilecektir. Örneğin, 2005 yılında 160 000 000 kâr payı veya dönersermaye payı almış bir personel, dört ay boyunca, bu, kurumunun yararlandığı eködemeden yararlanmayacak; ama, beşinci aydan itibaren, yine, yararlanmaya devam edecektir.

Dört ve beşinci fıkralar, usulle ilgili düzenlemeler; maaşlara bağlı olarak ödenecektir, maaşlar ödenirken ödenecektir.

Altıncı fıkra ise, birinci fıkrada sayılmayan kurumlara yönelik bir düzenlemedir; eködemesi olan kurumlar veya fazla çalışma alan kurumlardır. Örneğin, Başbakanlık, Devlet Planlama Teşkilatı, vesaire gibi, birinci fıkrada yer almayan kurumlarımızın çalışanlarıyla ilgilidir. Buradaki ilave ödemelerin, kurumlara dayalı ilave ödemelerin de kontrolünü sağlamaya yöneliktir.

Son söyleyeceğim hadise şudur: Kadro karşılığı sözleşmeli personel hariç -diğer sözleşmeli- kurumlarda, kamu iktisadî teşebbüslerinde, yani, devletin diğer kurumlarında sözleşmeli olarak çalışan personelle ilgili doğrudan bir düzenleme metinde bulunmamaktadır bildiğiniz gibi. Kamu iktisadî teşebbüsleri personeline yapılacak ödemeler Yüksek Planlama Kurulu kararıyla, diğer kurumlardaki çalışanlarımız da Bakanlar Kurulu kararıyla bu eködemelerden yararlanabileceklerdir.

Özetle, madde, bu düzenlemeleri içermektedir.

Maddenin hayırlı olması temennisiyle, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sali.

Sayın Haluk Koç?..

Sayın Ümmet Kandoğan?..

Sayın Mehmet Eraslan, buyurun.

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, hepinizi saygıyla selamlıyorum; bu çalışmanın, bu kanun tasarısının ülkemize, milletimize ve kamu çalışanlarına hayırlar getirmesini temenni ediyorum.

Aslında, bu düzenlemelerin, kamu personel reformu kapsamında ele alınması gerekli idi ve çok uzun yıllardan beri kapsamlı kamu reformu kanun tasarısı, sürekli Türkiye'nin gündeminde oldu. Fakat, kurumlararası ücret adaletsizliğini, maaş adaletsizliğini ortadan kaldıracak ve kadro tahsisi, kadro noktasında da dengeyi ve adaleti sağlayacak olan kamu reformu tasarısı, bugüne kadar, Genel Kurula intikal etmemiştir ve asıl temelli çözüm, asıl önemli çözüm oydu diye düşünüyorum. Şu anki kanun tasarısıyla, iyileştirmeye yönelik bir pansuman yapmaya çalışıyoruz. Tabiî bu pansumanı yaparken, acaba, bu pansuman mevcut yarayı iyileştirecek mi, mevcut sorunu iyileştirecek mi? Bunu da düşündüğümüz zaman, aslında, çok önemli bir şeyin... Bir şeyler mutlaka değişecektir bu kanun tasarısıyla; ama, hem bizim beklediğimiz doğrultuda hem de kamu çalışanlarının beklentileri doğrultusunda çok önemli bir değişikliğin, çok önemli bir sonucun oluşmayacağını görüyoruz.

Tabiî, ben, burada kanun tasarısıyla ilgili, kanun tasarısı içerisinde olması gerektiğine inandığım birtakım şeyleri sizinle paylaşmak istiyorum. Değerli arkadaşlar, bakın, bu kanun tasarısında kamu görevlilerine 40 + 40 YTL'lik bir düzenleme; ama, emeklileri de kapsamayan bir düzenleme söz konusudur. Biz, ha, şunu diyoruz: 40 + 40  -yani, keşke 100 + 100 olsaydı; ama- madem, 40 + 40 YTL'lik bir düzenleme oldu, bu, emeklileri de kapsasın istiyoruz; çünkü, emeklilerin, gerçekten çok düşük bir maaş aldıklarını, ücret aldıklarını biliyoruz. Mesela, SSK emeklisi, ortalama 460 000 000 maaş alıyor; Emekli Sandığına bağlı bir emekli 600 000 000 civarında bir maaş alıyor; bir Bağ-Kur emeklisi, ortalama 355 000 000, 360 000 000, 370 000 000 -derecesine göre- bir maaş alıyor. Bunlara baktığımız zaman, emeklilerin aldıkları bu maaşlara baktığımız zaman, bu maaşlar açlık sınırının altında. Başka bir geliri yoksa, elektrik parasını, eğitimini, gıdasını, giyimini, ev kirasını falan ödemesi kabil değil, mümkün değil. O yüzden, diyoruz ki, bu 40 + 40 YTL'lik -aynı zamanda- artış düzenlemesi, beraberinde emeklileri de kapsasın. Dediğimiz, istediğimiz bu.

Diğer önemli bir konu: 40 + 40 YTL ödenirken -bakın, bu da çok önemli; altını çizerek söylüyorum- dönersermayesi olan kamu kuruluşları kendi dönersermayelerinden bunu ödeyecekler; ama, bazı dönersermayesi olan kamu kuruluşlarının dönersermayesinin yetersiz olduğunu biliyoruz ve bu ödemenin ilgili dönersermayeler tarafından ödenemeyeceğini biliyoruz; ödenemeyeceğini bildiğimiz için, bazı kamu çalışanları, bu 40 + 40 YTL'lik artışı alamayacaklardır veya almakta zorluklar yaşayacaklardır şeklinde bir düşünceye sahibiz. O yüzden, dönersermayeden değil, genel bütçeden bu ödeme yapılsın. Kamu çalışanları, bu artışı, bu eködemeyi alırken daha rahat bir ortamda ve daha rahat şartlarda alsınlar.

Sendikalar, demokrasinin vazgeçilmez unsurudur. Demokrasilerde sendikalar her zaman var olmuştur; ama, bu sendikalar ile sendikalara üye olan üyeler aidatlarını öderken, bırakın bunları ödesinler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Eraslan, lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Sendikalarla, sendikalara üye olan çalışanların arasına siyaset girmemelidir, hükümet girmemelidir. Bırakın, kim oraya üyeyse aidatını o ödesin, sendikalar da aidatlarını oradan alsınlar. Ama, biz, sanki, üyelerle sendikalar arasına girerek "bu aylık 5 000 000 lirayı siz ödemeyin, biz sizin yerinize öderiz" şeklindeki yaklaşımın çağdaş demokrasilerde olmaması gereken bir durum olduğunu düşünüyorum ve illa ki, eğer, vereceksek, yani, üyelere bir katkımız, bir yardımımız dokunacak ise onların sendikalara ödeyecekleri oran kadar bir maaş artışı uygulaması yapabiliriz diye düşünüyorum.

Kanunla ilgili, kanun tasarısıyla ilgili duygularımı, düşüncelerimi zamanı gelince ifade edeceğim. Önergelerim var, önergelerimle ilgili görüşlerimi ifade edeceğim.

Ben, şimdilik, sizleri saygıyla selamlıyorum; teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Eraslan.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Koçyiğit, buyurun.

MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Sayın Bakanıma bir soru yöneltmek istiyorum.

Sayın Bakanım, Bayındırlık Bakanlığına bağlı gişe memurları, yaz-kış demeden, soğuk-sıcak demeden her türlü sosyal olanaklardan yoksun bir şekilde, yollarda, gişelerde, mesai saatleri dışında da çalışarak devlete hizmet etmektedirler; fakat, bugün, memur skalası içerisinde en az ücret alan Bayındırlık Bakanlığı gişe memurlarıdır. Bu gişe memurlarının durumunu düzeltmeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koçyiğit.

Sayın Baloğlu, buyurun.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Bu yasayla memurlar arasındaki haksızlıklar tümüyle giderilmiyor, tam aksine, yeni haksızlar oluşuyor.

Bir örnek verip sormak istiyorum: İnfaz koruma memurları var,  infaz ve koruma memurları, 20 000 civarında bunların sayısı, çok zor şartlarda hizmet veriyorlar ve genel idarî hizmetler sınıfında çalıştıkları için bunlara birtakım ödemeler yapılmıyor; vardiya tazminatı alamıyorlar, güvenlik tazminatı alamıyorlar, yıpranma tazminatı alamıyorlar, fazla mesai ücretleri ödenmiyor. Çok açık bir haksızlık var. Bu kanun, bu haksızlığın giderilmesi yönünde bir fırsat olarak önümüze geliyor.

Sayın Bakana soruyorum: Bugüne kadar, infaz koruma memurlarıyla ilgili hiçbir iyileştirme yapılmadı; bu kanunda da yapılmazsa hangi kanunu bekleyecekler, ne yapacaklar? Emniyet görevlilerine 100 YTL ek bir ödeme yapılıyor; emniyet görevlilerinin yaptığı görev ile infaz ve koruma memurlarının yaptığı görev birbirine çok benziyor, koruma ve güvenlik önlemlerini yerine getiriyorlar. Bunun dikkate alınmasını talep ediyorum.

Sayın Bakana soruyorum: Emniyet görevlilerine ödenecek olan 100 YTL'lik eködeme neden infaz koruma memurları için de ödenmiyor? Bu, çok az sayıda memurdur, 20 000 memurdur. Bununla bütçenin de sarsılacağını sanmıyorum. Sayın Bakan bunun gözden geçirilmesini sağlayacak mıdır? Bunu soruyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Baloğlu.

Sayın Ünlütepe?.. Yok.

Sayın Işık, buyurun.

AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Çok hızlı bir şekilde sormak istiyorum.

Sayın Bakanım, bu ödeme, 2007 ve devamı yıllarında da ödenecek midir; yani 40+40?.. Artı, yıllık maaş artışına bu ödemeler dahil mi tutulacaktır hariç mi; yani, artışlar kapsamında mı değerlendirilecektir?

Bir diğer sorum: Sözleşmeli personelden eködemesi olmayana da bu ödeme yapılacak mıdır?

Son sorum: Sayın Bakanım, bizim üç yıllık toplam enflasyon oranı yüzde 35,42; Maliye Bakanlığından ve Hazineden aldığımız rakamlar, bize, emekli Bağ-Kurlu çiftçiye yüzde 216,5; emekli Bağ-Kurluya yüzde 142,1; tarım sigortası aylığına yüzde 254, muhtar maaşlarına yüzde 55, net asgarî ücretliye de yüzde 107 artış getiriyor. Yani, muhalefet mi, burada, acaba doğruyu ifade ediyor, yoksa Hazinenin, Maliyenin bize vermiş olduğu rakamlarda mı bir yanlışlık var?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)- Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Yasanın geneli üzerinde Sayın Vecdi Gönül buradaydı ve ben, yasanın malî portresini sormuştum; ama, Sayın Bakan yazılı olarak yanıtlayacağını söylemişti. Şimdi, Sayın Maliye Bakanımız burada. Aynı soruyu yineliyorum efendim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kılıçdaroğlu.

Sayın Ülkü, buyurun.

HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Sayın Bakan, memurlara verilmesi öngörülen 40+40, maaşa ek zam çok az bir zam; ama, benim sormak istediğim başka bir şey. Ayrıca, bakanlıklar arasında, memurlar arasında çok büyük farklar olduğunu görmekteyiz. Mesela, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı personeline, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Yasanın 29 uncu maddesine göre eködeme yapılmakta, sizin Bakanlığınızda, daha iki gün önce, 300 000 000 liralık eködeme kararı çıktı, Başbakanlıkta böyle, Sağlık Bakanlığında böyle. İçişleri ve Maliye Bakanlığı arasında, bir bakanlık müdürü, birinci derecede bir bakanlık müdürü, İçişleri Bakanlığında 1 066 000 alırken, Maliye Bakanlığında, aynı kişi, aynı dereceden, 2 108 000 lira almaktadır. Bu farklılıkların giderilmesi için herhangi bir çalışmanız var mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ülkü.

Sayın Kepenek, buyurun.

YAKUP KEPENEK (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan. Aracılığınızla, Sayın Bakanımdan üç soruma yanıt vermesini istiyorum.

Bunlardan bir tanesi, dünkü sorularımla ilgili. Polonya Hükümeti, bir İtalyan bankasının bir Polonya bankasını satın almasını engelledi. Bu konuda hükümetinizin tutumunu sordum, siz "öyle bir şey düşünmüyoruz" dediniz. Bu konuya açıklık getirmenizi istiyorum; bir.

İkincisi; Sayın Başkanım, ülkemizde, çok az sayıda "ev ekonomisti" olarak bilinen meslek grubu var. Bu ev ekonomistlerine bu tür bir ödeme yapılması düşünülüyor mu? Ev ekonomistlerini bu yasa kapsamına alacak mısınız?

Üçüncüsü de; Amerika Birleşik Devletleri, Dubaiport otoritesinin -bu bir kamu kuruluşudur- Amerikan limanlarını işletmesini engelledi. Bu konuda Sayın Bakan ne düşünüyor?

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

YAKUP KEPENEK (Ankara) - Ben teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Özcan, süremizin bitimine sadece 4 dakika kaldı. Eğer, tek bir soru soracaksınız, açıklamalı ifadelerle birlikte olmayacaksa…

HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - 2 soru efendim.

BAŞKAN - Çünkü, zaman kalmayınca, Sayın Bakanlar da yazılı cevap vereceğiz diyor, çıkıyorlar. Bunu soru sorarken düşünmek lazım.

Buyurun, size de söz vereyim.

HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Teşekkürler Sayın Başkanım.

Sayın Bakanıma şunu soruyorum: Bu kanunun 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan 950 gösterge rakamının 2 375; 1 850 gösterge rakamının 4 625 olmasını düşünüyor musunuz?

Diğer taraftan ise, 12 saat çalışan polislerimizin bu mağduriyetini gidermek için ek bir ödenek verilmesini düşünüyorlar mı?

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, buyurun efendim.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Koçyiğit'in sorusuna cevap vermek istiyorum, Bayındırlık Bakanlığında çalışan personelle ilgili olarak. Tabiî, şimdi, bu kanunun bir mantığı var, getirilen, konuştuğumuz bu kanunun; o da şu: Devlette çok çeşitli isimler altında eködemeler alınıyor, tazminatlar alınıyor falan, bazı dengesizlikler meydana gelmiş. Bu dengesizlikleri giderebilmek için Hükümet olarak biz dedik ki, ek tazminat almayan memurlarla ek tazminat alanları çıkaralım ve almayanlara 40+40 ilave bir zam yapalım, maaşına bir ilave verelim, ki, hiç olmadı, adaletsizliği önleyelim, birkısım da, bir nebze de olsa önleyelim. Ancak, Hükümet olarak, biz, şimdi genel bir şey hazırlıyoruz, bütün personel rejimiyle ilgili kanun hazırlıyoruz; fakat, o kanun hazırlanıp bitene kadar, adaletsizliği önlemek bakımından, 40+40 ilave tazminat, eködeme almayanlara bir para ödeyelim dedik. Mantık bu. Peki, bu ne kadar; aşağı yukarı 1 400 000 memur bundan istifade ediyor; yani, takribî rakam; 1 300 000 küsur da, takribî 1 400 000 istifade ediyor. Diğerleri eködeme aldığı için bundan istifade edemiyor. O gişe memurları da bunun içindeyse, eködeme almayanlarsa, hay hay, bunlar da ondan istifade ediyor. Ama, bunun yanında, bazen de, mesela, Bayındırlık Bakanlığında, hakikaten, şimdiye kadar yapılan zamlardan yeteri kadar nasibini alamamış -diğer bakanlıklar da dahil olmak üzere- bütün teknik personele de, onun haricinde ilave bir şey daha yapıyoruz.

Diğer soruya gelince; infaz ve koruma memurlarıyla ilgili bir soru soruldu. İnfaz ve koruma memurlarının, biz, geçen yıl yan ödemelerini artırdık; yani, geçen yıl bir iyileşme yaptık, hiçbir şey yapmadık değil. İlaveten, bu sene de, eködeme almıyorlarsa 40+40'tan bir daha istifade etmiş oluyorlar. Dolayısıyla, unutulmuş, kalmış, falan durumda değiller. Onu da arz etmek istiyorum.

Şimdi, Sayın Işık "bu devamlı olacak mı" dedi. Güzel bir soru. Bu devamlı olacak; yani, bu, bir kereye mahsus değil. Devamlı şu: Alıp maaşına ilave edilecek, bundan sonraki göstergeleri de ona göre hesap edilecek; yani, bu, devamlı aldığı ve müktesebatına geçecek olan bir durumdur. Sözleşmeliler için de bu olacak; ama, sözleşmeliler için Bakanlar Kurulu kararı lazım, burada onun için yer almıyor, Bakanlar Kurulu kararı çıkaracağız onunla ilgili olarak.

Sayın Kılıçdaroğlu "malî portresi nedir" diyor. Şimdi, Sayın Kılıçdaroğlu da bilir ki, burada konuşuluyor, giren oluyor, çıkan oluyor... Hele bir kanun çıksın, çıktıktan sonra da, bunun malî portresi ne kadardır diye kendisine yazılı olarak biz sunalım.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Tasarınınki ne kadar Sayın Bakan; getirdiğiniz ne kadar?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Tasarıdaki maliyeti de yazılı olarak sunarız.

İkincisi, tabiî, Sayın Kepenek'in bir sorusu var; genel ekonomi ve özelleştirmeyle ilgili politikalarımızı irdeleyen bir soru. Yani, bu kanun maddesiyle ilgisi olmayan bir soru; ama, kendisine olan saygımdan dolayı, ben cevaplamak istiyorum. O da şu: Bir defa, Polonya bankası, herhangi, dışarıdan gelen bankanın önlemesi diye bir şey söz konusu olamaz. Eğer Avrupa Birliğine girdiyse -ki, öyle, giren bir ülke- Avrupa Birliğindeki bir ülke, benim ülkemdeki bankayı falanca İtalyan bankası alamaz, şu bankası alamaz diye bir şey getiremez, mümkün değil; yok, olmaz. Ona, Avrupa Birliği karışır. Diğerlerinde olduğu gibi, bir Portekiz bankası vardı, İspanyol bankası vardı, İtalyan bankası vardı; oralarda, hepsinde, Avrupa Birliği el koydu, böyle karar olmaz; neyse çıkarsınız, rekabet şartları altında, herkes, eşit rekabet şartları altında girer dedi.

Ev ekonomistleriyle ilgili olarak, eğer onlar eködeme almıyorlarsa, 40 + 40'tan onlar da istifade edecekler.

YAKUP KEPENEK (Ankara) - Teşekkür ederim.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Evet, onlar da… Eködeme almıyorlarsa; ki, herhalde almıyorlar.

HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Benim sorum ne oldu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Bir de, ABD limanlarıyla ilgili olarak bir soru sormuştu Sayın Kepenek.

ABD limanlarında da, oradaki konu, dikkat ederseniz, hâlâ tartışılan bir konu. Orada biraz, 11 Eylül etkisi de yatıyor müzakerelerin altında. O bakımdan, orası, yani, tam bize uygun bir örnek de değil. Ama, biliyorsunuz ki, bizim özelleştirmelerimizde, yerli-yabancı farkı aranmaksızın, bizde özelleştirmede, parayı veren düdüğü çalıyor. Evet, bütün ihalelerimiz de açık ve şeffaf bir şekilde yapılıyor.

Şimdi, bakanlıklar arasında -Sayın Vekilimizin sorduğu- ücret dengesizlikleri, gösterge dengesizlikleri olduğunu söylüyor. O doğrudur; yani, mevcut olan durum odur. Zaten, bu kanunun mantığı da odur. O aradaki dengesizlikleri gidermek gayesiyle, eködeme almayanlara ilaveten bir şey getiriyoruz; yani, o adaletsizliği önleme maksadına matuf bir kanundur bu; yani, temel mantığı odur. O bakımdan, şunu diyebilirsiniz: "Ya, birdenbire bütün dengesizlikleri gidermiyor." Evet, bütün dengesizlikleri birden gidermez bu kanun; ama, belli bir oranda gidermeye matuf bir kanun. Elimizdeki imkânlar çerçevesinde yaptığımız şu anda budur; ama, dengesizlikleri, adaletsizlikleri gidermeye matuf bir temel yapısı vardır. Onu da arz etmek istiyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 7 adet önerge vardır. Önergeleri önce geliş sıralarına göre okutup, sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım. Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1103 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 1 inci maddesindeki ek madde 3'ün birinci fıkrasında geçen "950 gösterge rakamının, 1/7/2006 tarihinden itibaren ise 1850 gösterge rakamının" ibaresinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederim.

                                                                     Faruk Koca

                                                                            Ankara

Madde 1.-…

Ek Madde 3.-…"1100 gösterge rakamının, 1/7/2006 tarihinden itibaren 2000 gösterge rakamının…"

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1103 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 1 inci maddesindeki ek madde 3'ün birinci fıkrasında geçen "950 gösterge rakamının, 1/7/2006 tarihinden itibaren ise 1850 gösterge rakamının" ibaresinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederim.

                                                                     Faruk Koca

                                                                            Ankara

Madde 1.-…

Ek Madde 3.-…"1050 gösterge rakamının, 1/7/2006 tarihinden itibaren 1950 gösterge rakamının…"

BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1103 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 1 inci maddesindeki ek madde 3'ün birinci fıkrasında geçen "950 gösterge rakamının, 1/7/2006 tarihinden itibaren ise 1850 gösterge rakamının" ibaresinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederim.

                                                                     Faruk Koca

                                                                            Ankara

Madde 1.-…

Ek Madde 3.-…"1000 gösterge rakamının, 1/7/2006 tarihinden itibaren 1900 gösterge rakamının…"

BAŞKAN - Dördüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1103 sıra sayılı Değişik Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli Personele Eködeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Tasarısının 1 inci maddesi, 3 üncü  ek maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "21.12.1967 tarihli ve 969 sayılı Kanununun 3 üncü maddesinin son fıkrası" ibaresinin metinden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Muhsin Koçyiğit

Süleyman Sarıbaş

Züheyir Amber

 

Diyarbakır

Malatya

Hatay

 

Muzaffer Kurtulmuşoğlu

Selami Yiğit

İbrahim Özdoğan

 

Ankara

Kars

Erzurum

BAŞKAN - Beşinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1103 sıra sayılı Değişik Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli Personele Eködeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesi ile 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen ek madde 3'ün beşinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ali Topuz

Haşim Oral

Kemal Kılıçdaroğlu

 

İstanbul

Denizli

İstanbul

 

Halil Akyüz

Enis Tütüncü

Hasan Ören

 

İstanbul

Tekirdağ

Manisa

 

İsmet Atalay

Halil Tiryaki

Mustafa Gazalcı

 

İstanbul

Kırıkkale

Denizli

 

Atilla Kart

 

Şevket Arz

 

Konya

 

Trabzon

"Eködemenin hak kazanılmasında ve ödenmesinde aylıklara ilişkin hükümler uygulanır ve bu eködeme damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulmaz. Bu madde uyarınca yapılacak eködeme, aylıktan sayılır ve emekli aylıklarının ödenmesinde de dikkate alınır."

BAŞKAN - Altıncı önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1103 Sıra Sayılı Değişik Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli Personele Eködeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesi ile 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen ek madde 3'ün yedinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ali Topuz

Haşim Oral

Mustafa Gazalcı

 

İstanbul

Denizli

Denizli

 

Bayram Meral

Mehmet Yıldırım

Kemal Kılıçdaroğlu

 

Ankara

Kastamonu

İstanbul

 

Halil Tiryaki

Enis Tütüncü

Gürol Ergin

 

Kırıkkale

Tekirdağ

Muğla

 

İsmet Atalay

Hasan Ören

Atilla Kart

 

İstanbul

Manisa

Konya

 

 

M. Mesut Özakcan

 

 

 

Aydın

 

"Kadro karşılığı sözleşmeli personel hariç olmak üzere çeşitli statülerde istihdam edilen sözleşmeli personele birinci fıkrada öngörülen miktarda ve bu madde hükümleri çerçevesinde eködeme ödenir. Sözleşmeli personele ödenecek eködeme tutarı damga vergisi hariç hiçbir vergi ve kesintiye tabi değildir."

BAŞKAN - Yedinci önergeyi okutup işleme alacağım.

Buyurun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1103 sıra sayılı Değişik Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli Personele Eködeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesi ile 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen ek madde 3'ün üçüncü fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Ali Topuz

Haşim Oral

Kemal Kılıçdaroğlu

 

İstanbul

Denizli

İstanbul

 

Mehmet Yıldırım

Gürol Ergin

Enis Tütüncü

 

Kastamonu

Muğla

Tekirdağ

 

İsmet Atalay

Halil Tiryaki

Hasan Ören

 

İstanbul

Kırıkkale

Manisa

 

M. Mesut Özakcan

Mustafa Gazalcı

Atilla Kart

 

Aydın

Denizli

Konya

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Konuşacaksınız…

Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, verdiğimiz önergenin amacı şu: Dönersermayede para yetersiz olduğu zaman, o kurumda çalışan memur zam alamayacak, 40 + 40'ı alamayacak. Eğer önerge kabul edilirse, dönersermayede paranın olup olmadığına bakılmaksızın, diğer memurlar gibi, o bakanlıkta çalışan memur da 40 + 40'ı alabilecek. İleride herhangi bir şikâyete, bir adaletsizliğe yol açmamak için bu önerge verilmiştir.

Önergenin kabulünü takdirlerinize sunuyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kılıçdaroğlu.

Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1103 sıra sayılı Değişik Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli Personele Ek Ödeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesi ile 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen ek madde 3'ün yedinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                        Ali Topuz (İstanbul) ve arkadaşları

"Kadro karşılığı sözleşmeli personel hariç olmak üzere çeşitli statülerde istihdam edilen sözleşmeli personele birinci fıkrada öngörülen miktarda ve bu madde hükümleri çerçevesinde eködeme ödenir. Sözleşmeli personele ödenecek eködeme tutarı damga vergisi hariç hiçbir vergi ve kesintiye tabi değildir."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Bayram Meral konuşacak.

BAŞKAN - İmzası var mı Sayın Meral'in?

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Var efendim.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Meral.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, saygıdeğer arkadaşlarım; çalışanlarla ilgili çok önemli bir yasa taslağını görüştüğümüzü düşünüyoruz; ama, görünen o ki, sayın milletvekillerimizin de, kısmen Sayın Bakanımızın da buyurdukları gibi, bu, sorunları çözmüyor ve çözmeyecektir; çünkü, 657 sayılı Yasaya o kadar yama yapıldı ki, nereden tutulacağını, nasıl bakılacağını kısmen hepimiz şaşırdık.

Değerli arkadaşlarım, burada, konu edilen kadro karşılığı çalışanların dışında, bildiğiniz gibi -ben, biraz daha bilgilerinizi tazelemek istiyorum- Sayın Bakanımız da, Maliye Bakanımız da birçok kez konuştu "biz özelleştirmeden mütevellit işten çıkarılan hiçbir arkadaşımızı dışarıda bırakmadık" dedi. Doğrudur; bunların bir kısmı işe alındı. Alındı; ama, nasıl alındı değerli arkadaşlarım; bu arkadaşlarımızın ücretleri yarıya düştü; yani, 657 sayılı Yasanın 4/C dediğimiz, hepimizin bildiği, bu maddeye göre ücretleri yarıya düşürüldü, ikramiyeleri kaldırıldı, fazla mesaileri kaldırıldı, sendikal hakları elinden alındı. Şimdi, bunlar yetmiyormuş gibi, birçok memur arkadaşımıza belirli haklar tanıyoruz,  bunları yine bunların dışında bıraktık ve metinde şu yazılıdır değerli arkadaşlarım, diyor ki: Eğer bu arkadaşlara aynı oranlarda bu tazminat verilecekse, Bakanlar Kurulu yetkilidir; ama, Devlet Planlamanın görüşü alınacak, Bakanlar Kurulunda görüşülecek, şayet buna rağmen bir sorun çıkarsa Maliye Bakanı bu konuda yetkilidir.

Sayın Bakanım, bu kadar işi uzatmaya ne gerek var?! Zaten bunların yeterince hakları elinden alınmıştır, yeterince mağdur edilmiştir. Bunlar, farzımuhal ki, özelleştirme olmamış olsaydı, sendikalı çalışmış olsaydı, sendikaların elinden veya bunların elinden bu hakları alabilecek miydik?! Şimdi, bunların birsürü hakları elinden alınmış; çocuk parası yok, yemek parası yok, yol parası yok, giyim parası, iş elbisesi, ayakkabı parası yok; sırf tek ücrete bağlanmış ve buna rağmen diyorsunuz ki, diğer memurlara, diğer sözleşmelilere verilen hak bunlara verilmesin. Bu adil değildir Sayın Bakanım; bu bir.

İkinci bir konu  -arkadaşlarım da konuştu- Karayollarında çalışan gişe memurlarının büyük bir bölümü, hatta hatta yüzde 100'e yakını sözleşmeliydi. Acaba, sendikalar bir greve gider de, burada işler aksar mı diye, tuttu bu arkadaşlarımızın büyük bir bölümünü memur yaptılar. Memur yapmadan önce, toplusözleşmede bu arkadaşlarımızın birçoğu açık vermekteydi; yani, bir nevi orada tahsildar görevi yapıyorlar, sonuçta açık vermekteydiler. Biz, toplusözleşmeye o zaman bunların bu açığını kapatabilmek için belli bir tazminat koymuştuk. Bilahara, memur olduktan sonra -zannederim ki, öyle, yanılmıyorum- bu arkadaşlarımıza kısmen de olsa  yine bir tazminat tahakkuk edildi. Bu, sırf gişeden geçen vasıtaların tahsil paraları döneminde açık vermelerini kapatmak için yapılmıştı. Şimdi, eğer, bunu dikkate alacaksanız Sayın Bakanım, bu arkadaşlarımız da bu haklardan mahrum kalacaklardır. Bunu da bilgilerinize sunuyorum.

Şunu özellikle ifade etmek istiyorum: Bu özelleştirmeden mütevellit, 657 4/C'ye göre bir yerlere yerleştirdiğiniz arkadaşlarımıza çok haksızlık yapılmıştır. Bunların hem sendikal hakları elinden alınmıştır hem ücretleri yarıya düşürülmüştür hem ikramiyeleri elinden alınmıştır, fazla mesai hakları elinden alınmıştır. Bu bir haksızlıktır. Yol yakındayken… Ne gereği var; yok efendim, Devlet Planlamaya gidecek, yok oradan Bakanlar Kuruluna gelecek, Bakanlar Kurulu da işte bu oranlarda karar alırsa verilecek. Bunlara bence ne gerek var. Veriyorsanız deyin ki "veriyoruz", vermiyorsanız deyin ki "vermiyoruz."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Meral konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - İşi uzatmanın, ipe un sermenin bir anlamı yok Sayın Bakanım. Bu, adil değildir, bir haksızlıktır. Haksızlıkların üzerine yeni bir haksızlık yapılıyor. Bunu düzeltirseniz memnun oluruz.

Sayın Yüce Genel Kurulun bilgisine sundum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Meral.

Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1103 Sıra Sayılı Değişik Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli Personele Eködeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Tasarısının 1 inci Maddesi ile 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen ek madde 3'ün beşinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                        Ali Topuz (İstanbul) ve arkadaşları

"Eködemenin hak kazanılmasında ve ödenmesinde aylıklara ilişkin hükümler uygulanır ve bu eködeme damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulmaz. Bu madde uyarınca yapılacak eködeme, aylıktan sayılır ve emekli aylıklarının ödenmesinde de dikkate alınır."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutuyorum?..

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Özyürek konuşacak.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Özyürek.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; önergemizle ilgili söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, bu konuyla ilgili olarak sizlere de gelmiş olan, bizlere de gelmiş olan çok çeşitli talepler var. Ne yazık ki, önerge konusundaki kısıtlamalar nedeniyle, o kesimlerin dertlerini, taleplerini önergelerle burada yansıtma fırsatını bulamadık. Pek çoğunu Plan ve Bütçe Komisyonunda önergeler halinde vermiştik; reddedildi. Hiç yoksa burada da belki AKP çoğunluğunun desteğini alabiliriz diye hazırladığımız önergeler vardı; ama, ne yazık ki, bu kısıtlamalar nedeniyle bunları veremiyoruz.

Örneğin, veteriner hekimlerin durumu ne olacak; ev ekonomistlerinin durumu ne olacak; fizikçilerin, kimyacıların, istatistikçilerin durumu ne olacak; Maliye Bakanlığında değişik genel müdürlüklerde çalışan uzmanların mağduriyeti nasıl sona erdirilecek; infaz koruma memurlarının durumu nasıl sona erdirilecek; Meclis çalışanlarına nasıl bir tazminat verilecek?! Bu ve bunun gibi pek çok kesimin sorunlarını dile getiren önergelerimizi, ne yazık ki, kısıtlamalar nedeniyle verme şansına sahip olamadık.

Değerli arkadaşlarım, çok büyük bir jest yapıyormuş gibi, 40+40 burada sık sık tekrarlanıyor. Acaba, 40 000 000 lirayla -eski parayla- ne alınabilir diye şöyle bir baktığımızda, değerli arkadaşlarım, 40 000 000 lirayla, 1 eşarp alınabiliyor; 40 000 000 lirayla, 1 tüpten biraz fazla alıyorsunuz; 2 okul çantasını ancak alabiliyorsunuz; 3,5 kilogram dana eti alıyorsunuz. Biraz önce, tartışmalar sırasında, arkadaşlarımız "eskiden ne veriliyordu, şimdi ne veriliyor, bunları niye söylemiyorsunuz" dediler.

Değerli arkadaşlarım, geldiğimiz nokta bu. Hayatın içinde, insanlar, bu paralarla geçinecekler, bu paraları harcayacaklar. Verdiğimiz bu paranın satın alma gücüne bakmak lazım. Yani 3,5 kilogram daha eti alma şansını tanıyorsunuz, büyük bir zam vermiş gibi, burada anlatıyorsunuz. 1 tüpten biraz fazla alabilir, burada anlatıyorsunuz. 1 eşarp alabilir… Yani verilen para, hiç, gerçekten, son derece düşük.

Ayrıca, verilen bu 40+40, emekli maaşlarına yansımıyor. Şimdi, polise ve din görevlilerine verdiğimiz 100'er milyon liralık tazminat emekli maaşına yansıyor, yansısın, biz, onları da memnuniyetle karşılıyoruz; ama, hiç yoksa 40+40 olarak bir telafi edici zam gibi ortaya attığımız rakamların emekli maaşlarına da yansıması gerekir.

Biliyorsunuz, emeklilerin maaşlarına ilk altı ayda yüzde 2,5; ikinci altı ayda yüzde 2,5 gibi son derece yetersiz bir zam yapıldı. Şimdi, 40+40 gibi, dengesizlikleri giderdiği iddiasıyla bir düzenleme getiriyoruz. Bu, hiç yoksa onların emekli maaşlarına da yansısın, emeklilerin durumu da bir ölçüde düzelsin. Yani, emekli olan insanları niçin bu kadar güç durumda bırakıyoruz?! Bütün yan ödemeler, bütün diğer tazminatlar emekli maaşlarına yansımıyor; sadece alınan çıplak maaşın üzerinden hesaplanan emekli maaşlarıyla, insanlar, milyonlarca memur çok mağdur oluyor.

Bu önergemizin amacı, 40+40 000 000 liralık zammın mutlaka emekli maaşlarına da yansıması yönündedir. Bu konudaki adaletsizliği giderecek bu önergemize destek olmanızı bekliyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özyürek.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1103 sıra sayılı, Değişik Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli Personele Eködeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Tasarısının 1 inci maddesi, 3 üncü ek maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "21.12.1967 tarihli ve 969 sayılı Kanununun 3 üncü mad-desinin son fıkrası" ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                                      Muhsin Koçyiğit (Diyarbakır) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu önergeye?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan "katılmıyoruz" değil "katılamıyoruz."

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Koçyiğit…

MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bilindiği üzere 25.6.2001 tarihinde kabul edilen Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunuyla, kamu görevlilerinin ortak ekonomik, sosyal ve meslekî hak ve menfaatlarını korumak ve geliştirmek amacıyla toplupazarlık süreci başlamıştır. Bu süreçle ilgili, 2006 yılı kamu görevlilerinin ücret artışlarına yönelik görüşmelerde, 29.8.2005 tarihinde, 5 madde üzerinde mutabakat sağlanmıştır. Mutabakatın ikinci hükmünde, 40+40 YTL denge tazminatının uygulanmasının, döner sermaye payı alan kuruluşlara uygulanmayacağı hüküm altına alınmıştır. Toplupazarlık mutabakat metninde yer alan "döner sermaye payı" ifadesi, bazı kurumlarda çalışan personelin yürüttüğü hizmetler için, personelin şahsına yönelik hak ediş olarak düşünülen meblağı içerirken; örneğin, Sağlık Bakanlığında bir hastanın muayene ücreti ya da bir laboratuvardaki bir testin rayiç bedeli belirlenirken, işi yapan hekim ya da laborantın emek payı oransal olarak belirlenmektedir. Bu nedenle, Tarım ve Köyişleri Bakanlığında "üretimi teşvik primi" adı altında, 969 sayılı Kanuna göre, yıl sonunda dağıtılan kâr payı birbirinden farklıdır; çünkü, kâr payı ifadesinde "pay", belirlenen rayiç içerisinde olduğu için her zaman elde edilmekte ve hak edene verilmektedir. Buna rağmen, kâr payı ise, toplam işletme faaliyeti sonucunda, yılbaşı ve sonu bilanço farkı ile ortaya çıkmaktadır. Yani, özel olarak belirlenmemektedir. Ayrıca, 969 sayılı Kanuna göre kâr miktarı işletmelere göre çok fazla farklılık göstermekte, işletmelerin pek çoğu faaliyetlerdeki maliyetler v.b. nedenlerle zarar etmektedir. Yine bir işletmenin kâr payı yıllara göre çok farklı olabilmektedir.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı çalışanlarına 969 sayılı Kanun çerçevesinde kâr payı olarak ödenen "Üretimi Teşvik Primi" aynı zamanda fazla mesai ücreti şeklinde değerlendirilmektedir. Çünkü, özellikle laboratuvar ortamlarında yığılan iş yoğunluğu, genelde mesai üstü, hafta içi ya da hafta sonu çalışmalarla atlatılmaktadır. Hal böyle iken, kurumlarda Fazla Mesai Ücreti Uygulaması için Maliye Bakanlığınca kaynak tahsis edilemediğinden, bu durumda çalışan personelin iş performansı bir nevi üretimi teşvik primi ile sağlanmaktadır.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca faaliyet gösteren 969 sayılı Kanuna tabi işletmelerde 2001 yılında başlatılan üretimi teşvik primi uygulaması öncesinde, Maliye Bakanlığına bu kurumlardan aktarılan kâr payı miktarı, uygulama sonrasında Üretimi Teşvik Primi verilmesine rağmen aktarılan meblağ ile kıyaslandığında daha da arttığı ortadadır. Çalışanlara özel Döner Sermaye Payı ayrılmamış olmasına rağmen, uygulama gerek bu durumdaki kamu kurumlarının ve bu kurumlarda çalışan kamu görevlilerinin performansını olumlu olarak etkilemiştir.

Bu nedenle, söz konusu kanun tasarısından 969 sayılı Döner Sermaye Kanununa tabi olarak kâr payından verilen Üretimi Teşvik Primi uygulamasının eködeme kapsamı olarak değerlendirilmemesi ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığındaki ilgili personelin denge tazminatı alacaklar listesine eklenmesi gerekmektedir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1103 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının Çerçeve 1 inci maddesindeki ek madde 3'ün birinci fıkrasında geçen "950 gösterge rakamının, 1/7/2006 tarihinden itibaren ise 1850 gösterge rakamının" ibaresinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederim.

                                                        Faruk Koca (Ankara) ve arkadaşları

Madde 1.- ...

Ek Madde 3.- … "1000 gösterge rakamının, 1/7/2006 tarihinden itibaren 1900 gösterge rakamının…"

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu değişiklikle tasarı metninde yer alan kurumlara mensup memurların ekonomik durumlarının daha da iyileştirilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1103 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 1 inci maddesindeki ek madde 3'ün birinci fıkrasında geçen "950 gösterge rakamının 1.7.2006 tarihinden itibaren ise 1850 gösterge rakamının" ibaresinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederim.

                                                                     Faruk Koca

                                                                            Ankara

Madde 1.-...

Ek Madde 3.- "1050 gösterge rakamının 1.7.2006 tarihinden itibaren 1950 gösterge rakamının..."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu değişiklikle tasarı metninde yer alan kurumlara mensup memurların ekonomik durumlarının daha da iyileştirilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1103 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 1 inci maddesindeki ek madde 3'ün birinci fıkrasında geçen "950 gösterge rakamının 1.7.2006 tarihinden itibaren ise 1850 gösterge rakamının" ibaresinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederim.

                                                                     Faruk Koca

                                                                            Ankara

Madde 1.-...

Ek Madde 3.- "1100 gösterge rakamının 1.7.2006 tarihinden itibaren 2000 gösterge rakamının..."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu değişiklikle tasarı metninde yer alan kurumlara mensup memurların ekonomik durumlarının daha da iyileştirilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, ek madde 3'ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Ek madde 4'ü okutuyorum:

"EK MADDE 4. - 25/6/2001 tarihli ve 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu hü-kümleri uyarınca kamu görevlileri sendikasına üye olup, kendisinden üyelik ödentisi kesilen kamu görevlilerine, anılan kesintinin yapıldığı her ay için 5 YTL tutarında sendika ödeneği verilir.

Bu ödeme, damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulmaz ve ilgili mevzuatı uyarınca ödenmekte olan zam, tazminat, ödenek, döner sermaye payı, ikramiye, ücret ve her ne ad altında olursa olsun benzeri ödemelerin hesabında dikkate alınmaz."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Bayram Meral; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, saygıdeğer arkadaşlarım; 1103 sıra sayılı yasanın geçici 4 üncü maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu madde, görebildiğim kadarıyla, biraz yanlış izah ediliyor. Sanki, hükümet, memurların sendikal aidatını kendisi ödüyor gibi bir anlam çıkıyor burada. Ben okuyorum, okuyorum… Gerçi, yazanın da anladığını pek zannetmiyorum ama… Bu, öyle değil, değerli arkadaşlarım, öyle bir şey zaten olamaz. Burada diyor ki, sendikaya üye olan arkadaşlara 5 TL ödenek ödenir; yani, bir nevi teşvik ve gözlerim yaşardı, sizi kutluyorum, sizi tebrik ediyorum! Sendikalara karşı, bu kadar böyle teşvik edici, sempati duyucu bir hareketiniz var, bir hazırlığınız var; ama, bunlar sizi kurtarmaz değerli arkadaşlarım.

MUSTAFA ÜNALDI (Konya) - Ne kurtarır, örnek ver bakalım!

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Kurtarmaz, sizi kurtarmaz…

Bakınız, sendikal yaşamın sürebilmesi için güven şarttır, güven.  Şimdi, kusura bakmayın, bazen söylüyorum, herhalde benim dilim biraz sivri, batıyor, rahatsız oluyorsunuz, ama, doğru laf kimsenin hoşuna gitmiyor. Bir işçi, sendikaya üye olabilmesi için, sendikasının yanında olabilmesi için -memur da aynıdır- onunla birlikte meydanlara inebilmesi için onun hak aradığına ilgili hükümetlerin saygı duyması gerekir; bunu yapıyor musunuz?! Sizi okutan öğretmenleri, meydanlarda saçlarından tutup sürükletmediniz mi?! Böyle bir şey yok…

Değerli arkadaşlarım, diğer bir konu: Seçildim, geldim Meclise; burada çalışan işçiler yanıma geldi "Sayın Başkan, sendikaya nasıl üye oluruz…" İzah ettim; aradan bir hafta geçti, bir baktım ki, Sayın Meclis Başkanımızın başkanlığında kurul toplanmış, bunların hepsini kapsam dışına çıkarmışlar. Helal olsun size!.. Şimdi, bir taraftan bunu yapacaksınız, bir taraftan bunu yapacaksınız!..

Değerli arkadaşlarım, kusura bakmayın; bakınız, Millî Eğitim Bakanlığını tahrip ettiniz, Millî Eğitim Bakanlığı tahrip oldu; bir gecenin içerisinde Talim Terbiye Kurulunu ne hale getirdiniz. Sağlık Bakanlığını birleştirdik, SSK gitti; övünüyorsunuz. Geçen, burada, bir laf söyledim gayet kibarca -hiçbir şey söylemeyecek miyiz- kıyametler koptu, utandım; umuyorum tahrik eden de utanmıştır. Burayı da tahrip ettiniz. Kimleri başhekimlikten aldınız, kimleri başhekimliğe getirdiniz… Kala kala -saymaya gerek yok- sağlıklı bir müessese kalmıştı, Silahlı Kuvvetler; ara sıra oraya da dalış yaptınız; ama, boyunuz kâfi gelmedi, geri döndünüz. Yapmayın bunları değerli arkadaşlarım..

Bakınız, benim otuz senem uluslararası toplantılarda geçmiştir, uluslararası toplantılarda geçmiştir otuz senem. Hiç unutmayın ki, o insanların birçoğu, halen, daha Viyana kapılarını unutmamıştır, Kahramanmaraş'ı unutmamıştır, Şanlıurfa'yı unutmamıştır; aklımızı başımıza toplayalım, yanlışlıklardan uzak duralım. Kaldıracağımız, gücümüzün yettiği taşı kucaklayalım.

Şimdi, burada, arkadaşlarımız konuşuyor, söylüyor, sağ olsunlar; nedir bu?.. "5 lira memurlara veriyoruz."

Değerli arkadaşlarım, bugün sizin, bizim üye olduğumuz Avrupa Birliğine üye olmuş birçok ülke, İskandinav ülkelerinin genelkurmay başkanı hariç subayların bile sendikası vardır. Avrupa'da polislerin sendikası vardır. Şimdi, bırakınız bizim Silahlı Kuvvetlerin sendikasını, polisin sendikasını, işçilerin, memurların sendikalı olmaması için ne gerekiyorsa onu yapıyoruz. KESK'e olsa, tayinini çıkarıyorsunuz, Kamu-Sene olsa, bir başka tür; nereye gideceğini memur şaşırmış. Bu dertler bir tarafta duracak "efendim, memura 5 lira verdim, teşvik ettim, sendikalı olsun…" Buna siz inanıyor musunuz değerli arkadaşlarım?!

HASAN ANĞI (Konya) - Vermeyelim mi yani?!

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Verdiğiniz belli. Sayın üstadım, verdiğiniz belli!.. Bak, beddua alma; bir beddua aldın başına ne geldi, bir daha beddua alma, dur!..

Şimdi, sayın arkadaşım burada dedi ki: "Memura bunu verdik, emekliye şunu verdik, Bağ-Kurcuya şunu verdik." Sayın Çalışma Bakanımızın verdiği notları o gün yazdım: Memur ortalama 677, yüzde 3 zam verdiniz; çarp 694; fark 17 lira 31 kuruş. Yüzde 500 zam diyorsunuz ya burada! İşçi, 449 -Çalışma Bakanının verdiği rakamlar- yüzde 3 zam verdiniz; çarp, 462,47; fark 13 lira 47 kuruş. Bağ-Kur 334 lira, yüzde 3 zam; çarp, 344; fark 10 lira. Bu mu değerli arkadaşlarım, şimdi, sizin, yüzde 150 zam verdik, yüzde 200 zam verdik?!. Sayın Uzunkaya'ya dedim ki, tamam bunları anlatıyorsun da, bu ele geçen parayı niye söylemiyorsun. Tabiî, orayı söyleyemez, işine gelmiyor.

HASAN ANĞI (Konya) - Bu oran yapılmamış mı Sayın Başkan?! Bu oran var mı, yok mu?

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bakınız, "kaynak vardı, falan vardı" beni ilgilendirmez.

HASAN ANĞI (Konya) - Ne ilgilendirir?!

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Beni ne ilgilendirir biliyor musun; meydanlarda "hortumcudan, talancıdan hesap soracağız, parayı alacağız" dediniz; beni o ilgilendirir. Yaptınız mı; yaptınız mı?!

HASAN ANĞI (Konya) - Yapıyoruz.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Onlarla birlikte uçakta geziyorsunuz, onlarla birlikte beş yıldızlı otellerde, güzel, beyaz çarşaflı sofralarda yemek yiyorsunuz, o adamlarla. Söylemeye hakkınız yok değerli arkadaşlarım. Onun için, şimdi, burada…

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) - Beyaz örtülü değil…

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Bırakalım değerli arkadaşlarım, tahrike hiç gerek yok. İşçinin,memurun, emeklinin sadakaya ihtiyacı yok.

Ne yaptınız biliyor musunuz; kusura bakmayın, halkı tembelliğe alıştırdınız. Vatandaş 1 ton kömür bekliyor, yarım ton odun bekliyor; iş yok, üretim yok; milleti buna alıştırdınız; yanlış arkadaşlar. Bu, hepimizin sorunu…

HASAN ANĞI (Konya) - Soğukta mı kalsın?

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Soğukta kalmasın, soğukta kalmasın değerli arkadaşlarım. Üreten bir ülke ol; iş kur, iş…

HASAN ANĞI (Konya) - Onun için çalışıyoruz.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - İş kur, orada çalışsın, filesiyle, anasının babasının sofrasına götüreceğini götürsün de helal sofrasında otursun, onu yesin. Onu yapın, onu.

Bir çivi çaktınız mı?! Tam tersi; nerede ne var ne yok, baba gibi satarım ana gibi satarım!.. Ondan sonra neyi satacaksınız?! Onları da sattınız, var mı bir şey?! Sonra?.. Bir de sizden sonra geleni düşünün, onların ne yapacağını düşünün! Siz, öyle bir Türkiye bırakacaksınız ki, maazallah, bir daha gelseniz, düzeltemezsiniz, maazallah… Böyle bir Türkiye, böyle bir Türkiye bırakıyorsunuz.

Var mı?! İşsizi aza indirdiniz mi?! Mühendisler asgarî ücretle iş bulamıyor. Çifte diplomalılar işsiz geziyor, sizin de kapınızı çalıyor. Yaptınız mı bir şey; yok. Ondan sonra, efendim, orman gibi kollar kalkıyor...

Bizim o taraflarda bir türkü var, biliyor musun; kavak, senden uzun yok/dallarında üzüm yok!... Kollar kalksa ne olacak kalkmasa ne olacak?!

Esnafın yüzünü güldürdün mü; yok; çiftçinin yüzünü güldürdün mü; yok; işsize iş buldun mu; yok. Hortumcudan hesap sordun mu; yok; vurguncudan hesap sordun mu; yok. Ne yaptın; kollarımı kaldırdım.

FİKRET BADAZLI (Antalya) - El insaf!..

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Bakınız, şu yaptığınız yasa var ya, kısa bir süre…

FİKRET BADAZLI (Antalya) - El insaf!..

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - …bir daha gelecek, yeniden bir daha düzenleme yapacaksınız. Böyle bir yasa olmaz. Bir tarafı memur, bir tarafı sözleşmeli, bir tarafı kapsamiçi, bir tarafı kapsamdışı… Böyle bir yasa mı olur?! Böyle bir yasa…

HASAN ANĞI (Konya) - Onu biz mi bu hale getirdik?!

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Kardeşim, bakınız, halka dediniz ki, üç yıl bekleyin, sabredin. Halk üçbuçuk yıl bekliyor, ne gelen var ne giden var. Vatan mahzun, halk mahzun, ben de mahzunum.

AHMET YENİ (Samsun) - Veriliyor, veriliyor…

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Onun için, hep birbirimizi biliyoruz değerli arkadaşlarım…

AHMET YENİ (Samsun) - Vermeye başladık Sayın Başkan.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Laf atmanın bir anlamı yok.

Bu ülke bizim, bu ülke bizim. Her zaman, gene söylüyorum, bu ülkede bir çivi çakanın, bir işsize iş kapısı açanın başımın üstünde yeri var; her zaman bunu söylüyorum. Yapın buna ne yapıyorsanız, bunun yanındayım; ama, hortumcuyla, talancıyla çabuk arkadaş olmaya başladınız, ne çabuk birbirinize ısındınız?! Uzaktınız bir zamanlar; şimdi, bakıyorum ki, beş yıldızlı otellerin lokantalarında, o hortumcu dediğiniz ile bakanlarınız yan yana oturuyor.

TELAT KARAPINAR (Ankara) - Peki, sen ne geziyorsun orada?!

HASAN ANĞI (Konya) - Siz de gidiyorsunuz ki, görüyorsunuz orada. Oradan hiç çıkmıyorsunuz!

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Ne oldu, bizim bilmediğimiz bir şey mi var; söyleyin de, yanlış yapmayalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Meral, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Sayın Başkanım, tamamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, burada, memurlara belli ki bir sözünüz var. Şuradan gelirken -ben sigara kullanmam ama- içeri girdim, sordum, dedim ki: Şu sigara kaç lira? Dedi ki: "4,5 lira." Kibrit kaç lira? Dedi ki: "100 lira." Sizin verdiğiniz, 1 sigara 1 kibrit etmiyor ya, 1 sigara 1 kibrit!

HASAN ANĞI (Konya) - 2 liraya da var.

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - O fiyata göre 10 sigara, 10 kibrit…

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Bu, komik ya; ya vermeyin… Bakınız, ya bir şey vardır ya da yoktur. Ya doyur ya sofrana oturtma; bu, bir kuraldır, Anadolu'nun bir geleneğidir. Ya doyur… Doyurmuyorsan, sofrana oturtma. 5 lira para veriyorsunuz değerli arkadaşlarım; helalı hoş olsun; 5 lira, 5 lira…

Bir önerge verdik değerli arkadaşlarım, bunun 10 liraya çıkarılmasını talep ettik; takdir sizin. Çıkarırsanız; dersiniz ki, biz, 5 idi, 10 yaptık; yine o övünme payı sizin olsun, belki hazırlıklarınıza katkı sağlayabilir. Onun için, 5'i, siz, gelin, 10 yapın. Ben, sizden, bu talebimin, teklifimin kabulünü rica ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Meral.

Madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın Muhsin Koçyiğit; buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 1103 sıra sayılı yasa tasarısının 1 inci maddesinin ek 4 üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum Anavatan Partisi Grubu adına; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısıyla, memurlarımıza ek iyileştirmeler getirilmek istenmektedir. Aslında, bugün, kamu çalışanları, gerçekten de, çok zor durumdadır. Bugün, böyle, parça parça iyileştirmeler onların sorunlarına çözüm getirmez. Demek ki, böyle bir tasarının gelmesi, bundan sonra, Kamu Personel Reformu Tasarısının rafa kaldırıldığını da göstermektedir. En azından, bu yasama döneminde, bundan böyle, köklü çözüm getirecek bir Kamu Personel Reformu Yasa Tasarısı getirilmeyecek denilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamu kuruluşları arasında, kamu görevlileri arasında esas olan, eşit işe eşit ücretin verilmesidir. Bunların da verilebilmesi için, öncelikle, objektif koşulların geliştirilmesi lazım. Bunlar nelerdir; unvan durumu, hizmet durumu ve eğitim durumu esas alınarak, kamu çalışanlarına, en azından, eşit şekilde bir dağılım yapmak gerekmektedir; fakat, bugün, maalesef, bunun doğru olduğunu söyleyemeyiz. Güçlü olan, sesini duyurabilen kesimler yasalara taleplerini dikte ettirebilmekte, gücü olmayan, sesini çıkaramayan kamu görevlileri ise, bir köşede kaderleriyle baş başa bırakılmaktadır.

Aslında, bu yasa tasarıları, bir bakıma, toplumdaki kamu görevlilerinin örgütlerinin ne kadar gücünün olup olmadığını da göstermektedir. Bugüne kadar gelinen süreç içerisinde, hükümet ile sendikaların kendi aralarında yaptıkları bir toplugörüşme mutabakatı sonucunda, aslında, ücretlerinin belirlendiği söylenmişti. Demek ki, burada mutabakat tam sağlanamamış ki, bugün bu yasa tasarısı buraya getirilmiştir. Aslında, esas olan, sendikaların, kendi işçilerinin, kendi kamu görevlilerinin hakkını, hükümet nezdinde, masada arayarak, onların ücretlerini belirleyebilmeleridir, sosyal haklarını, özlük haklarını iyileştirebilmeleridir; fakat, bugün, Türkiye'de, ülkemizde, maalesef, tam anlamıyla bir sendikanın olduğunu söyleyemeyiz. Sadece, bugün, sendikaların toplugörüşme hakları vardır; sendikalaşmanın olmazsa olmaz diğer koşullarından olan toplupazarlık, toplusözleşme ve grev hakları yoktur.

Bugün, hükümet ile sendikalar arasında yapılan uzlaşmalarda, uzlaşılması halinde dahi, hükümet kendi görevlendirdiği uzlaştırma komisyonlarının kararlarını rafa kaldırarak, onlara da uymayarak, bir bakıma sendikalara ne derece önem verdiğini de, önemsediğini de(!) göstermektedir. Oysa, esas olan, Avrupa Birliği standartlarında ve ILO sözleşmeleri çerçevesinde Türkiye'de de çağdaş sosyal hukuk devletinin gerektirdiği gerçek anlamda bir sendikalaşmayı sağlayıp, sendikalar ile hükümetin pazarlığa oturarak, kendi görüşleri doğrultusunda çalışanlarına zam yapabilmeleri, onlara artışlar yapabilmeleridir. Demek ki, bugün bu yasalar burada görüşüldüğüne göre, bu sendikalar gereği gibi sesini çıkaramamakta, gereği gibi kendi çalışanlarını koruyamamaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yasa tasarısıyla 40 + 40 diye bir zam yapılmakta; fakat, getirilen bu zam, bu eködeme, maalesef, memurların emeklilerine yansıtılmamaktadır. Burada esas olan, getirilen zamların eşit şekilde emeklilere ve emeklilik halinde de memurlara, emekliliklere yansıtılmasıdır. Aksi halde, emekliler, yaşamlarının son dönemlerinde, sağlık sıkıntılarının ortaya çıktığı son dönemlerinde, paraya, gelire daha fazla ihtiyaç olduğu dönemlerde gelirden mahrum kalacaklardır. Bu bakımdan, bu iyileştirmelerin esas olanı, çalışırken alındığı gibi, emekli olurken de yansıtılmasıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün ücret gelirleri üzerinde yüksek oranda vergi yükleri vardır. Kurumlar Vergisinde, Gelir Vergisinde yüksek tarifelerde indirim yapılırken, ücretlilerin vergilerinde indirim yapılmaması, onları, yaşam koşulları karşısında daha da zor durumda bırakmış-tır. Aslında, ücret gelirlerinin vergilendirilmesinde bir terslik, bir paradoks da yaşanmaktadır. Şöyle ki: Bir yandan, yıl sonuna doğru gittikçe enflasyon artarken, öte yandan da, artan vergi dilimleri, artan matrahlar nedeniyle yıl sonuna doğru daha yüksek oranda vergilendirilen ücretliler iki bakımdan olumsuz durumla karşılaşmakta ve gelirleri azalmaktadır. Burada esas olan, tüm ücretler için, sabit, düz oranlı bir vergi getirmek -örneğin, yüzde 10 getirip- sene başından sene sonuna kadar bu oranla ücretleri vergilendirmektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; enflasyonun kâğıt üzerinde düştüğünü söylüyorsunuz, düşüyor; fakat, gerçek enflasyon, çarşı pazar enflasyonu öyle değil; çünkü, bugün, enflasyon hesaplaması, maalesef, doğru değildir. Enflasyonda esas olarak, esas alınması gereken kira giderleri, akaryakıt giderleri, enerji giderleri ve temel gıda maddeleri yeterli ağırlıklarıyla enflasyona yansıtılmamaktadır. Bundan dolayı da, enflasyon hesaplaması, kâğıt üstündeki ile çarşı pazar enflasyonu farklı olmaktadır. Haklı olarak, çalışanlar da, enflasyon düşüyor da, bu neden  benim cebime yansımıyor diye sorabilmektedirler. İşte, bu bakımdan, enflasyon gerçek değeriyle alınmadığından dolayı, çarşı pazar enflasyonu daha fazla, kâğıt üzerindeki enflasyon daha az, sizin yaptığınız zamlar da kâğıt üzerindeki enflasyon esas alınarak yapıldığından, memurların, kamu çalışanlarının durumu düzelmiyor, gittikçe daha zor duruma gitmektedir.

Enflasyonla ilgili olarak, ücretlilerin reel satın alma güçleri üzerine bir anekdotu vermek istiyorum. 1995 yılı 100 baz alınarak yapılan bir hesaplamada, 1999 yılında yüzde 127 olan ücretler 2002'de yüzde 115'e, 2004 ve sonrasında ise yüzde 105'e düşerek, 1999'dan 2006'ya kadar yüzde 22 oranında, ücretlilerin reel satın alma güçlerinde bir gerileme olduğu görülmektedir. Demek ki, burada ne kadar pembe tablolar çizilirse çizilsin, bir yerde, ücretlerdeki reel kayıplar bugüne kadar karşılanmamıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarıya yapılan bir ekte, sözleşmeli öğretmenlik müessesesi getirilmektedir. Aslında, öğretmenlik müessesesi -Anayasamıza göre, aslî ve sürekli kamu hizmetlerinin devlet memurları eliyle yapılmasını gerektirmektedir- öğretmenlik de aslî ve sürekli bir memurluk olduğundan, kadrolu olması gerekmektedir; fakat, bu yasa tasarısıyla, sözleşmeli öğretmenlik getirilerek, bir yerde, buradan bir delik açılmaya çalışılmakta. Aslında, bundan kısa bir süre önce, Danıştayın bu konuda bir yürütmeyi durdurma kararı vardı; ancak, görüyoruz ki, hükümet, sabırsızlıkla, bunu bile beklemeden, kararın gerekçesinin yayımlanmasını bile bek-lemeden, böyle bir düzenlemeyi tekrar yasa tasarısı içerisine koymuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine arkadaşlarımız bahsettiler; bu yasa tasarısında, dönersermayeli kuruluşlarda çalıştırılan kamu çalışanları 40+42 alırken, bunlara bütçeden değil de kendi dönersermayelerinden ödeme yapılacaktır. Dönersermayelerin çoğunluğunun gelir durumları azdır, bunu ödeyecek durumda değildir. Bunları ödeyemeyecek duruma geldiği zaman, bir yerde, memurların sosyal ve özlük hakları eksiklikle karşılanacak, bunlara bir ödeme yapılamayacaktır. Bu bakımdan, bu maddenin bu bölümünü bir eksiklik olarak görüyoruz.

Yine, özelleştirme mağdurları, bildiğimiz gibi, büyük mücadeleler sonucunda, diğer kamu kurumlarına yerleştirilmeleri sağlandı 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4/C maddesine göre; fakat, bunlar çalışmalarına rağmen, bunların ücretleri sabitlendi; ortalama 460 000 000 civarında bir maaş, bir gelir elde etmektedirler ve bu, sabit olarak durmaktadır. Bu insanların da gelire, bu insanların da harcamaya ihtiyaçları vardır. Bu bakımdan, bunların durumunun da burada düzeltilmesi gerektiğine inanmaktayız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir bakıma, kamu kurumları arasında, çalışanlar arasında farklılıklar, eşitsizlikler var...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Koçyiğit, konuşmanızı tamamlayınız.

MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - ...bir bakıma da, çalışanlar ile emekliler arasında büyük farklılıklar vardır. Tüm bunların bu yasa tasarısında giderilmesi gerekiyor.

Aynı şekilde, özellikle, Türk Silahlı Kuvvetlerinde çalışan sivil personelin durumu çok zordur. Bu kesim, maalesef, devamlı ihmal edilmektedir. Bunlardan mühendis, teknisyen, bilgisayarcı, şef, memur olarak çalışanlar, aşağı yukarı, girdikleri gibi oradan emekli olmakta. Önleri kapalıdır; bir bakıma terfi edememekte, bir bakıma da bunların ekgöstergeleri, yan ödemeleri, maaş artışları devamlı belli bir düzeyin altında kalarak, bunların durumları, diğer memurların durumuna göre, göreceli olarak azalmaktadır. Bunların durumunun da düzeltilmesi gerekmektedir.

Aynı şekilde, diğer kurumlarda çalışan daire başkanlarına makam tazminatı verildiği halde, üniversitelerde çalışan daire başkanlarına makam tazminatı verilmemektedir. Yapılacak bir düzenlemeyle, bu eşitsizliğin, bu farklılığın da ortadan kaldırılması gerekmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine, bakanlık il müdürleri arasında da eşitsizlik vardır. Örneğin, Bayındırlık Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı ve Tarım Bakanlığı il müdürleri makam tazminatlarını yüksek dereceden aldıkları halde, diğer bakanlıklardaki, Çevre ve Orman Bakanlığındaki, Kültür ve Turizm Bakanlığındaki, Sanayi ve Ticaret Bakanlığındaki müdürler makam tazminatını diğerleri kadar alamamaktadır. Buradaki eşitsizliğin de ortadan kaldırılıp giderilmesi gerektiğine inanıyoruz.

Bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Genel Kurulu selamlıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koçyiğit.

Madde üzerinde, şahsı adına, Manisa Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi.

Sayın Tanrıverdi, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; sözlerime başlarken, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Üzerinde konuştuğumuz bu madde, malumunuz olduğu üzere, geçtiğimiz yıl 29 Ağustos 2005 tarihinde Kamu İşveren Kurulu ile Kamu Görevlileri Sendikaları -yani, memur sendikaları- arasındaki toplugörüşme sürecinde gündeme gelmiş ve bu görüşmelerde ilk kez sağlanan mutabakat sonucunda da, Türkiye Büyük Millet Meclisine, gündemimize gelmiştir.

İktidara geldiği günden bu yana sivil toplum kuruluşlarına her zaman kapısını açan, onları sosyal taraf olarak değil, sosyal ortak olarak gören, ülkemizde demokrasinin kökleşmesi ve tüm kurumlarıyla işlemesi için mücadele eden Partimizin siyaset yapma anlayışının temelinde, kavga değil hoşgörü, çatışma değil uzlaşma ve anlaşma yatmaktadır; çünkü, kavgadan ve gürültüden hiç kimse bir şey elde edemez. Bunun geçmişte birçok örneği vardır. O açıdan geçtiğimiz yıl varılan mutabakat, büyük önem taşımaktadır.

Hatırlarsanız, daha önceki dönemlerde sendikalar taleplerini iletebilmek amacıyla meydanları doldurmuş, büyük mitingler yapmış; ancak, yine de, taleplerinin karşılandığını görememişlerdi. Bunun en canlı şahidi ve öncülerinden birisi de Sayın Meral’dir. Ben, arzu ederdim ki, Sayın Meral de, burada dinliyor olsun, konuşmasını tamamladıktan sonra sanıyorum çıktılar. Bu zaman diliminde, özellikle Emek Platformu adı altında bütün sivil toplum örgütleri bir araya geldiler. Bu bir araya gelen bileşenler, hak ve menfaatlarını elde etmek için sokaklarda, meydanlarda bağırdıklarının yanı sıra hükümetlerin, başbakanların, bakanların kapılarına dayanmışlardı.

Sayın Meral çok iyi hatırlar, o dönemde, Sayın Bakanın kapısına dayandığımızda, özellikle bu zorunlu tasarruflar konusunda, bu haksız yere kesilmekteydi, dolayısıyla oldukça birikti, nemalarıyla birlikte çok yüklü bir hale geldi. Bir an önce çalışanların hakkını ödeyiniz dediğimizde "evet, kesilmiş, bunlar kayıtta var; ama, kasada yok, nereden verelim" diye cevaplar alıyorduk; ama, şimdi, çok şükür ki, AK Parti İktidarıyla kayıtta olan bu paralar birden kasada da oluverdi ve zorunlu tasarruflar, nemalarıyla birlikte tüm çalışanlarımızın, işçisiyle, memuruyla, hepsinin cebine konuverdi.

Bu bir anlayış meselesidir; bu, çalışanların hak ve menfaatlarını gözetme meselesidir; insana ve emeğe saygı meselesidir; hak hukuk kavramının ne olduğunu bilme meselesidir. Bu, elbette, her defasında bizim tarafımızdan övünülerek söylenilecek önemli bir işarettir.

Daha önceki dönemleri hatırlayan, çalışan, hak sahibi olan çok değerli milletvekili arkadaşlarımız da var. Onlar, bu sorunun ne büyük sorun olduğunu çok iyi bilirler. Özellikle, bu konuda sorumlu sendikacılık anlayışı verirken, elbette, bazı sendikalarımız, bazı konfederasyonlarımız da, o günkü şartlarda şubat soğuğu peşinde koşuyorlardı! Biz, insan peşinde koşarken, emek peşinde koşarken, birileri şubat soğuğunun esmesine katkı sağlıyordu ve farklı yerlerden medetler bekliyorlardı!

Oysa, biz, demokratik Türkiye, örgütlü toplum istiyoruz. Toplumun örgütlenebilmesinin yolları var. Mesela,  değerli arkadaşlarım,  bugün bu mutabakatla sağlanan  5 YTL konusu, gerçekten -Sayın Meral sözünün başında ifade etti- örgütlenmeye teşvik edici önemli bir karardır. Bu karar, birilerinin söylediği gibi veya söylemeye çalıştığı gibi, Türkiye'de devlet güdümlü sendikacılığı meydana getirmek değil, birilerinin ifade ettiği gibi, sivil toplum örgütlerini teslim almak anlamında değil. Türkiye'nin şartlarında, hâlâ, işçi sendikalaşmasında ve kamu çalışanları sendikalaşmasında önemli eksikler var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Tanrıverdi, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - Bakınız, bugün Türkiye'de, 1 584 490 memurdan, sadece 747 617 kişi sendikalıdır. Yani, diğer bir ifadeyle, yüzde 47,18 oranında memur sendikalaşması vardır. Biz diyoruz ki AK Parti olarak ve bu mutabakata taraf olan sendikalar diyorlar ki: "Bu noktada örgütlenmemiz konusunda bizim önümüzde önemli bir engel var." Memur arkadaşlarımız diyorlar ki: "Biz, üye olduğumuzda aidat ödüyoruz; bu aidat, bizim için bir engel." Şimdi, burada, örgütlü bir toplumun oluşması, özellikle, memur çalışanlarımızın sendikalaşması konusunda hükümet, iktidar, AK Parti diyor ki: "Evet, bu noktada biz sizi teşvik edelim."

Biliyorsunuz, daha önce de Türk Ceza Kanununda bir değişiklik yapılmıştı, 118'de. Örgütlenme konusunda nerede engel varsa, biz, bunların hepsini düzeltiyoruz. Gerçekten, açıkyüreklilikle ifade ediyorum, yani, bir milletvekili, AK Partinin bir milletvekili olarak değil, daha önceden bir sivil toplum örgütünün genel başkanı olmuş ve bu noktada çalışmış biri olarak söylüyorum ki, biz, bunlara hasrettik ve bunları arzu ediyorduk, meydanlarda haykırıyorduk, sokaklarda haykırıyorduk, hiç kimse bizim sesimizi duymuyordu. Örgütlenmenin önüne engeller koymak için ısrar ediyorlardı; ama, AK Parti İktidarı, büyük yüreklilikle bir örgütlü toplumun oluşmasını arzu ediyor. Ancak bu alkışlanır, takdir edilir ve bu iktidarın bu anlayışının devamı noktasında talepte bulunulur. Bu devamı noktasındaki taleplere, sivil toplum örgütlerimizin taleplerine, yine, bu iktidar cevap verecektir. Yani, 2821 sayılı Sendikalar Kanunu, 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu konusunda ve 4688 sayılı Kamu Çalışanları Sendikaları konusunda Avrupa Birliği, ILO normları gibi önemli kriter olarak alınacak konularda gelişmeleri ortaya koyacaktır. Bunları, yine beraberce burada tartışacağız. Yani, burada yapılanları takdir etmek gerekirken, inanmadığı halde -Sayın Meral geldiler- burada konuştuklarının çoğunu inanarak söylediğine ben kalben mutmain değilim; çünkü, dün beraberce biz Sayın Meral'le, enflasyon rakamlarını yakalamak için işverenlerin kapılarını eskitiyorduk, hükümetlerin kapılarını eskitiyorduk, enflasyon rakamlarını yakalayamıyorduk. İşte, Meral burada. Enflasyonun yarı rakamlarında toplu iş sözleşmeleri imzalanıyordu.

BAŞKAN - Sayın Tanrıverdi, konuşmanızı tamamlar mısınız.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - Şimdi enflasyon rakamını biz sollamışız, enflasyona işçiyi, memuru ezdirmiyoruz; ancak, bu ücretlerin yeterli olduğunu da hiçbir arkadaşım, ne sayın bakanlarımız ne milletvekillerimiz ne de Hükümet olan Sayın Başbakanımız bu konuda yeterli olduğunu söylemiyor; ama, bunların iyileştirilmesi noktasında da ısrarlı bir şekilde koşuşturuyoruz ve bu çerçevede, gerçekten, yoksul kesime, memura, işçi arkadaşlarımıza yapılan ödemeler, onların toplu iş sözleşmelerine yapılan zamlar, gerçekten bugün, daha önceki kriterlere göre baktığımızda, çok ileri noktalardadır.

Ben, sözlerimi burada tamamlıyor, hepinizi, tekrar,  saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tanrıverdi.

Şahsı adına, Manisa Milletvekili İsmail Bilen...

Sayın Bilen?.. Yok.

Samsun Milletvekili Sayın Koç?..

Denizli Milletvekili Sayın Kandoğan?..

Hatay Milletvekili Sayın Eraslan; buyurun.

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabiî ki, daha önceki yapmış olduğum konuşmadan farklı olarak, bu kanun tasarısında görebildiğimiz birtakım eksikleri ve var olmasını arzu ettiğimiz, talep ettiğimiz önemli konuları altını çizerek ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, özellikle, kanun tasarısında, öğretmenlerimizin ekders ücretlerini de düzenleyen ibareler söz konusu; fakat, çok önemli, yükseklisans yapmış olan öğretmenlerimiz normal ekders ücretinin yüzde 25 oranında fazlasını alıyor idi.  Doktora yapan öğretmenlerimizin de yüzde 40 oranında ekders ücretlerinde bir fazlalık, fazla ücret almaları söz konusu idi. Tabiî, bu, onların, işte, akademik kariyerinden kaynaklanan bir ayrıcalık idi.  Ekders ücretleri  3 600 000 iken, şimdi 5 000 000 lira oluyor; ama, özellikle doktora yapan öğretmenlerimiz, zaten, 5 000 000'un üzerinde bir ücret alırken, onların ekders ücretlerinin, maalesef, bu noktada düştüğünü görüyoruz. Yeniden üzerinde durulması ve düşünülmesi gereken bir husus olduğunu ifade ediyorum.

Ayrıca, branş öğretmenleri, kendi branşlarının dışında derslere girdikleri zaman bir ücret almamaları söz konusu. Yani, öğretmenimizi hem çalıştırmış olacağız hem ekders noktasında bir gayret sarf ettirmiş olacağız; ama, kendisinin branşı dışında olduğu için, o öğretmenimize ekders ücreti ödemeyeceğiz. Bunun da irdelenmesi gerektiğine inanıyorum.

Ayrıca, değerli arkadaşlar, Millî Eğitim Bakanlığının verilerine göre 160 000 kadrolu öğretmen açığımız söz konusu. Eğitim, tabiî ki çok önemli; eğitim, Türkiye'nin geleceğini, Türkiye'nin yarınını hazırlayan çok önemli bir müessese, bir kurum; dolayısıyla, o kurumda çalışan eğitimcilerimiz, öğretmenlerimiz ve içinde bulundukları şartlar ve onlara yapılan yardımlar ve eködemeler de bu sebepten dolayı çok büyük bir önem arz etmektedir. 160 000 açık kadro söz konusuyken, öğretmen kadrosu açığı söz konusuyken, yani eğitimin de bu kadar önemli olduğunu biz düşünürken, hiçbir iş güvencesi olmayan, düşük ücretle sözleşmeli öğretmen istihdamına gidiyoruz ve kadrolu atama bekleyen yüzbinlerce öğretmen, kadrosuyla, maalesef, bu noktada buluşamıyor. Şimdi, Danıştayın kararı var; 657 sayılı Devlet Memurları Yasasına göre, öğretmenlerimiz, eğitimcilerimiz aslî ve sürekli bir görev yapmaktadır ve aslî ve sürekli görev yapan bu öğretmenlerimizin, yasaya göre, sözleşmeli personel olarak çalıştırılmaları yasal değildir. Bu noktada, yargının da, Danıştayın da zaten kararı var. Bu karar doğrultusunda, kanun tasarısının yeniden değerlendirilmesi uygun olacaktır düşüncesindeyim.

Değerli arkadaşlar,  ekders ücretlerini, biz,  maalesef,  1 Ocak 2006  tarihinden itibaren değil, 1 Nisan 2006, kanunun yürürlük tarihinden itibaren icra ediyoruz. Şimdi, ocak, şubat, mart, nisan; yani, üç aylık bir mağduriyet, üç aylık bir kayıp söz konusu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Eraslan.

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Aslında, bu kanunu veya ilgili maddeyi 1 Ocak 2006 tarihinden itibaren yürürlüğe koymamız daha doğru olur, böyle bir karar almamız daha doğru olur düşüncesindeyim.

Burada, kanun tasarısında verilen çok fazla bir şey yok; yani, çok az bir şey veriyoruz; ama, bu az bir şeyi verirken… Birinci altı ayda 2,5; ikinci altı ayda 2,5 zam oranı kararlaştırılmıştı, 40 + 40  YTL'lik bir eködemeyi veriyoruz; ama, bunu, çok az bir kesime veriyoruz. Diğer taraftan, 100 000 000 bir artış veriyoruz; ama, bunu, sadece belli kurumlarda çalışan kamu personeline verirken, gerçekten, çok daha geniş yelpazeye hitap eden ve çok daha farklı kurumsal yapıda çalışan kamu personelimize, bu noktada yardımcı olmuyoruz, olamıyoruz.

Tekrar, yeniden irdelenmesinin daha doğru olacağını, etkinlik açısından ve gelir adaletsizliğinin giderilmesi açısından daha doğru olacağını düşünüyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Eraslan.

Şahısları adına görüşmeler de tamamlanmıştır.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, şimdi soru-cevap işlemini gerçekleştireceğiz. Ekranda ismi görünen sayın milletvekili arkadaşlarımıza sırasıyla söz vereceğim.

Sayın Baloğlu, buyurun efendim.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan teşekkür ediyorum.

Bu yasa, memurlar arasındaki ücret dengesizliklerini gidermeye yönelik bir yasa; ama, yeni haksızlıklar getiriyor, dengesizlikler getiriyor, 40+40'ın uygulanması da sorunları çözmüyor. Bir iki örnek vereceğim çok kısaca: Üniversitelerde 2001-2002 yıllarındaki maaş artırımı uygulamaların-dan yardımcı doçentler ve kıdemsiz doçentler yararlanmamıştı. Bu yeni uygulamada da bu haksızlık giderilemiyor. Üniversitelerde belirli sayıda görevlinin durumu düzeltiliyor, çok az sayıda; ama, büyük bir kesim, gene bu haklardan yararlandırılmıyor; uzmanlar, okutmanlar, öğretim görevlileri, yardımcı doçentler, kıdemsiz doçentler, içinde bulundukları malî sıkıntıdan kurtulmuyorlar, hiçbir yeni hak kazanmıyorlar. Şu anda uzmanlar, okutmanlar, öğretim görevlileri 1 000 YTL civarında maaş alıyorlar; yani, bu haksızlığı giderecek yeni bir yol bulunmaması, bu tasarının ilkeleriyle bağdaşmıyor.

Son bir örnek vermek istiyorum izin verirseniz: Türkiye'de önemli bir sayıyı oluşturan PTT çalışanları, PTT emekçileri bu yasadan çok sınırlı biçimde yararlanıyorlar. Oysaki, PTT'de çalışan bu insanlar, her geçen gün çok ağır bir yük altındalar. Bir rakam vermek istiyorum Sayın Bakana: Türkiye'nin nüfusu 63 000 000 iken PTT çalışanı sayısı 39 000'di; bugün, nüfusumuz 71 000 000 olmuştur, PTT çalışanlarının sayısı 8 000 düşmüştür, 31 000'dir ve yük artmaktadır. Üstelik, bugünkü iktidarın çabalarıyla icra çok yoğunlaştığı için, tonlarca icra tebligatı taşıyorlar. PTT çalışanlarının durumunu çözecek bir uygulamayı Sayın Bakan düşünüyor mu?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Baloğlu.

Sayın Kaptan, buyurun.

OSMAN KAPTAN (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakana bir sorum var.

Bir ilimizin müftüsü, memurlara fitre, zekât verilebilir demişti. Hakikaten, memurlarımızın ve emeklilerimizin durumu iyi değil; bunu kabul etmemiz lazım. Şimdiki verilen paralar da sadaka gibi onur kırıcı. Onur kırıcı olmaması için, kamu görevlilerine grevli, toplusözleşmeli sendikal hakkın verilmesi lazım. Böyle bir hakkı hükümet olarak vermeyi düşünüyor musunuz Sayın Bakan?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kaptan.

Sayın Işık, buyurun.

AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, bu maddeyle getirilen 5 YTL sendikalara mı yoksa sendikalara üye olan personele mi ödenecek; bunu açıklamanızı istiyorum.

Ödemelerin sendikal faaliyetlerdeki katkısını almak istiyorum.

Bu tasarı, kamu personel reform yasa tasarısını geciktirebilir mi; rehavete sokar mı hükümeti?

Bir de, nemalarda ödenen miktarı almak istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Koçyiğit, buyurun.

MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Teşekkürler Sayın Başkanım. Sayın Maliye Bakanımıza bir soru sormak istiyorum.

Sayın Bakanım, özelleştirme mağdurları diğer kamu kurum ve kuruluşlarına yerleştirilmişti. Bunlar, bugün, ortalama 460 000 000 lira gibi cüzi miktarda aylık almakta ve geçinememekte. Bunların durumunu düzeltmeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koçyiğit.

Sayın Mehmet Yıldırım...

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana birkaç tane soru sormak istiyorum.

Bu yasada, yaklaşık olarak 40 000 000 ve ilave verdiğimiz aile yardımlarıyla, bir memurumuza, yaklaşık olarak, bir teknik elemana, bir mühendise 50,66 lira civarında bir kaynak aktarıyoruz. 50,66'yla kaç tane simit alınır ve kaç bardak çay içilir? Bu bir.

İkinci sorum şudur: Bugün, özelleştirme mağduru olarak Türkiye'nin gündemine gelmiş Kastamonu Taşköprü SEKA mağdurları, Küre Eti Bakır AŞ mağdurları ve bütün Türkiye'deki  özelleştirme mağdurları sözleşmeli çalıştıkları halde, önergemizde kapsamdışı kalmıştır. Bunlarla ilgili bir önlem almayı düşünüyorlar mı?

Üçüncü konu da şudur: Sayın Bakanımız, bu memurlarımıza, tefeciye ve IMF'ye ne kadar cömert davrandığı halde, çalışanlarımıza neden nakıs davranmaktadır, bunun izahını yapabilir mi?

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.

Sayın Bakanım, buyurun.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Baloğlu'nun sorduğu, üniversitelerle ilgili olarak, yardımcı doçentlere, diğerlerine niye bir şey verilmiyor diye... Şimdi, burada, biz, bu kanunda eködeme almayan herkese veriyoruz; bunun içerisine yardımcı doçentler de dahil, 40+40'tan onlar da istifade ediyor ve bizim, bu 40+40'tan istifade edenlerin sayısı 1 300 000-1 400 000 arası memurumuzdur. O bakımdan, eködeme almayan herkes bundan istifade ediyor.

"Memurlara sendika hakkı verilecek mi, hükümetiniz ne düşünüyor" diye bir soru geldi. Değerli Milletvekilimize ben bir şey söylemek istiyorum: Bu konularla ilgili Bakanımız, Başbakan Yardımcımız Mehmet Ali Şahin Bey. Benim, şu anda… O konudaki politika yahut o konudaki düşünce nedir, ilgili bakandan ancak öğrenebiliriz. İsterseniz, ondan öğrenip size bildireyim; isterseniz, Sayın Bakan buraya geldiğinde, ona da böyle bir soruyu tevcih edebilirsiniz.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Memura zekât verilir mi?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sendika aidatı memurun kendisine verilecek Sayın Işık. Yani, sendikaya değil, memurun kendisine verilecek. Mutabakat da o şekilde, tutulan mutabakat tutanağı da o şekilde ve çıkardığım kanunda da ona göre uygulama yapacağız.

Nemalara ödenen para… Memuru çok düşünüyorlardı da, işçiyi çok düşünüyorlardı da, zorunlu tasarruf adı altında, işçinin, memurun parası gasbedildi ya şimdiye kadar... Yani, bunu kimse dile getirmiyor burada. Bu ne kadar biliyor musunuz; 14 katrilyon lira para.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - O işe karşı koyan bizdik.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Karşı koydunuz da ne oldu yani?!

ALİ TOPUZ (İstanbul) - İşte, karşı koyduk…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Takır takır, adamların parasını ellerinden aldınız, zavallı memurun parası elinden alındı.

GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Kim aldı, kim?!

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Kim aldı, kim aldı?!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Herhalde ben almadım yani, herhalde bu hükümet almadı.

GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Kim aldıysa onu söyle; öyle, ortaya laf atmaya gerek yok.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Şimdi, kim aldıyı bırakın da… Kim aldı... Burada yok.

GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Ha, öyle söyle işte.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Onları millet temizledi. Kim ödedi bunları deyin, onu sorun. Bunlara... Gittik, paralar nerede ya, topladığınız paralar, nerede bu paralar, 14 katrilyon?! İşçiden, memurdan zorunlu tasarruf adı altında aldınız; nerede bu paralar?! Para yok olmuş, yok.

GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Hesabını sorun, hesabını.

EYÜP FATSA (Ordu) - Siz de ortaktınız...

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Ha… Şimdi, bu paraları bu Hükümet ödüyor, AK Parti İktidarı ödüyor.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Mecbursunuz... Görevinizi yapıyorsunuz. Bu, övünülecek bir şey değil ki. Vatandaşın hakkı. Vatandaşın hakkını ödemek de övünme meselesi mi oldu?!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Peki, peki...

Şimdi, ikincisi; özelleştirme dolayısıyla bizim işsiz bıraktığımız kimse yok ve bunların hepsinin işlerini tekrar biz bulduk ve emekliliklerine kadar da iş veriyoruz, iş sahibiler. Ya iş sahibi yapıyoruz yahut devlete alıyoruz, devlette çalıştırıyoruz. Dolayısıyla, özelleştirme mağduru lafını da kullanmıyoruz, öyle bir mağdur yok çünkü.

Taşköprü'yle ilgili, diğerleriyle ilgili olarak da, eğer, orada, uygulamada veyahut da başka bir yerde sıkıntı varsa, Sayın Vekilim, lütfen, bana yazılı olarak bildiriver, ben yakinen ilgileneceğim.

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - O firma özelleştirme kurallarına uymuyor ve üretim yapmıyor şu anda.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen, soru soran arkadaşlarımız cevaplarını dinlesinler.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Değerli arkadaşlar, cevaplarım bundan ibarettir; hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Kayseri Et Balıktaki işçileri söyle...

BAŞKAN - Sayın Baloğlu, Sayın Yıldırım; özel bir konunuz varsa, Sayın Bakan burada, hükümet sırasında oturuyor; gelip konuşabilirsiniz efendim, bilgi alabilirsiniz.

Madde üzerinde 2 adet önerge vardır; önergeleri önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1103 sıra sayılı Değişik Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli Personele Eködeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesi ile 27.6.1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen ek madde 4'ün aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ali Topuz

Şevket Arz

Haşim Oral

 

İstanbul

Trabzon

Denizli

 

Kemal Kılıçdaroğlu

Hasan Ören

Halil Tiryaki

 

İstanbul

Manisa

Kırıkkale

 

Halil Akyüz

Mustafa Gazalcı

Enis Tütüncü

 

İstanbul

Denizli

Tekirdağ

 

Atilla Kart

 

İsmet Atalay

 

Konya

 

İstanbul

Ek Madde 4- 25.6.2001 tarihli ve 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu hükümleri uyarınca kamu görevlileri sendikasına üye olan memurlara bu kanunun 1 inci maddesiyle 27.6.1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen ek madde 3'ün birinci fıkrasında yer alan ve 1.1.2006-30.6.2006 tarihleri arasında uygulanacak olan 950 gösterge rakamı yerine 1 070 gösterge rakamı, 1.7.2006 tarihinden itibaren uygulanacak olan 1 850 gösterge rakamı yerine 1 970 gösterge rakamı uygulanır.

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1103 sıra sayılı Değişik Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli Personele Eködeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesi ile 27.6.1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen ek madde 4'ün aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ali Topuz

Sinan Yerlikaya

Kemal Kılıçdaroğlu

 

İstanbul

Tunceli

İstanbul

 

Enis Tütüncü

Bayram Meral

Mehmet Kartal

 

Tekirdağ

Ankara

Van

Ek Madde 4- 25.6.2001 tarihli ve 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu hükümleri uyarınca kamu görevlileri sendikasına üye olma hakkına sahip tüm memurlara bu kanunun 1 inci maddesiyle 27.6.1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen ek madde 3'ün birinci fıkrasında yer alan ve 1.1.2006-30.6.2006 tarihleri arasında uygulanacak olan 950 gösterge rakamı yerine 1 185 gösterge rakamı, 1.7.2006 tarihinden itibaren uygulanacak olan 1 850 gösterge rakamı yerine 2 085 gösterge rakamı uygulanır.

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önerge sahipleri adına, Sayın Bayram Meral; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Şimdi, efendim, müsaade ederseniz, hemen konuya geçmek istiyorum.

Önergedeki konunun özü şudur: Sendika toplusözleşme yapar, ücret alır, aldığı ücretten sendikaya aidat kesilir. Böyle bir töre, böyle bir gelenek, ne Avrupa ülkelerinde var ne de Türkiye'de var. Bunun adı, memurları bir sendikaya kanalize etmektir; bir.

Biz, bir önerge verdik; diyoruz ki, bu 10 liraya çıksın. Birisi, sendikaya üye de olur, üye de olmaz; yani, bir makamdadır, üye olsa tayini çıkacaktır bir yere -biraz açık konuşmak lazım- üye olamaz. Bunu bu haktan mahrum ediyorsun. Yani, benim bir sendikaya üye olmak gibi bir mecburiyetim var mı; böyle bir şey yok, böyle bir mevzuat da yok; bu bir.

Yalnız, değerli arkadaşlarım, bir iki konuya daha müsaadenizle cevap vermek istiyorum, üzüntümü bildirerek cevap vermek istiyorum. Millî geliri ikiye katladık; öyle değil ama, olduğunu düşünelim. Bu iki kat, işçinin cebine mi girdi, memurun cebine mi girdi, emeklinin, yoksa, biraz önce kapıda bağıran, emeklinin cebine mi girdi?!

Cumhuriyet tarihinde daha ilk defa memura yüzde 2,5 zammı bu hükümet vermiştir, cumhuriyet tarihinde görülmemiştir. Yıllardır, arkadaşımın dediği gibi, toplusözleşme yaptık; hiç tarihte yüzde 4, yüzde 3 zam alınmış mıdır?! Cumhuriyet tarihinde bu hükümet vermiştir bunu. Ben, arkadaşımı kınamıyorum, ne desin, yapacak başka bir şey yok; bir.

İkincisi; değerli arkadaşlarım "Tasarrufu Teşvik Fonunu ödedik..." Hiçbir Allah'ın kulu babasının cebinden kimseye bir şey ödemedi.

Bakınız, Sayın Bakanım, 18 katrilyon, 18 katrilyon İşsizlik Sigortasında para birikti, oradan ödedin; bir. O da işçinin parası; al bu cebinden, koy bu cebine.

İki; 120 milyar dolar borç edindin; oradan ödedin. Diğer hükümetlerin savunucusu değilim; ama, onlarda böyle bir şey oldu mu?! Şimdi, burada, arkadaşın, sağ olsun, nereden aklına geldiyse bilemiyorum…

Muhterem arkadaşlarım, şöyledir, böyledir; siz de bilirsiniz. Doğru yaptım, yanlış yaptım; ama, bir sendikacılık yaptım. Ben, siyasîlere yalvararak hak almadım, hiçbir siyasî partinin esiri de olmadım. Türk-İşin Genel Başkanı oldum, meydanlara indirdim yüzbinleri ve işçinin hakkını orada aldım. Bununla da iftihar ediyorum. O meydanlarda beni omuzlarına alan işçilere de buradan selam gönderiyorum; bu bir. (CHP sıralarından alkışlar)

Efendim, 28 Şubat… Değerli arkadaşlarım, o kadar seviyordu iseniz… 28 Şubat soğuklarında biz... falan yapıyormuşuz. Sayın Demirel 7 defa gitti, 8 defa geldi. Onun yanından hiçbir arkadaşı ayrılmadı, başında bekledi. Siz, hakikaten, liderinizi seviyorduysanız niye yanında beklemediniz de, şimdi göz hapsine kapattınız, orada bekliyor. Bu ayıp yetmiyor mu size; ne konuşuyorsunuz?! (CHP sıralarından alkışlar)

Diğer bir konu… Diğer bir konu…

RECEP KORAL (İstanbul) - Ayıp eden sensin.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Diğer bir konu; bir şeyi bilin ki, Türk-İşin tüzüğünde şu yazılıdır; der ki: "Demokratik, laik cumhuriyete…"

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Meral, sen, şu Emek Platformuna gel…

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - "…parlamenter sisteme gelecek her türlü tehlikenin karşısında Türk-İşi bulur." Ve arkadaşım unutmasın, arkadaşım unutmasın, onların tüzüğüne, Bayram Meral "demokratik, laik" yazdırdı, Avrupa Birliğine üye yaptırdım.

Çok teşekkür ederim değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale) - Sen farkında değilsin, farkında…

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Meral.

Evet, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1103 sıra sayılı Değişik Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli Personele Eködeme Yapılması İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesi ile 27.6.1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen ek madde 4'ün aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                        Ali Topuz (İstanbul) ve arkadaşları

Ek Madde 4 - 25.6.2001 tarihli ve 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu hükümleri uyarınca kamu görevlileri sendikasına üye olan memurlara bu kanunun 1 inci maddesiyle 27.6.1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen ek madde 3'ün birinci fıkrasında yer alan ve 1.1.2006-30.6.2006 tarihleri arasında uygulanacak olan 950 gösterge rakamı yerine 1 070 gösterge rakamı, 1.7.2006 tarihinden itibaren uygulanacak olan 1 850 gösterge rakamı yerine 1 970 gösterge rakamı uygulanır.

BAŞKAN - Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Kılıçdaroğlu, imza sahipleri adına, buyurun.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Önce, bir yanlışlığı izninizle düzeltmek istiyorum. Plan ve Bütçe Komisyonu adına konuşan arkadaş "katılmıyoruz" diyor; arkasında hiçbir Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi yok. Ancak, kendisi "katılamıyoruz" diyebilir. Katılmıyoruz sözcüğünü kullanamaz; çünkü, benim adıma onu kullanabilmesi için, arkasında bütün Plan ve Bütçe  Komisyonu üyelerinin olması gerekir.

Şimdi, değerli milletvekilleri, şunu söylüyoruz: Sayın Tanrıverdi buraya geldi, -kendisi eski bir sendikacıdır- Uluslararası Çalışma Örgütü normlarından bahsetti, ILO normlarından bahsetti. Sayın Tanrıverdi, ne zamandan beri, işçinin sendika aidatlarını işveren ödeyecek ve o da, uluslararası normlara uygun olacak; böyle bir sendikacılık anlayışı dünyanın hangi ülkesinde var?!

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Bu, sarı sendikacılıktır.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Bunun adı sarı sendikacılıktır. İşveren, ücretini öder, ben ücretimi alırım; çünkü, bu benim emeğimin hakkıdır ve ben giderim, gönüllü olarak sendikaya üye olurum veya olmam. Eğer siz bunun aksini yapıyorsanız, AKP İktidarı eliyle sarı sendikacılığı özendiriyorsunuz; doğru değildir bu. Böyle bir şey ne ILO normlarında vardır ne de sendikacılığın ahlak kurallarında vardır, ahlaka aykırı bir şey bu.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) - Kemal Bey, konfederasyonların talebi bu.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Konfederasyonların talebi değildir, arkasında muhalefet şerhi vardır. O muhalefet şerhini siz gördünüz mü?

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) - Konfederasyonların 2'si kabul etmiş, 1 tanesi kabul etmemiş, mutabakat metni…

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Bakın, o "mutabakat" sözcüğünün ne kadar yanlış olduğunu da söylemiştim. Bakın, burada muhalefet şerhleri var.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) - Konfederasyonların mutabakatı var.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Bakın… Bakın, ben size belgeyi gösteriyorum. Muhalefet şerhleri var. Dolayısıyla… (AK Parti sıralarından gürültüler)

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) - 3'ten  1 tanesinin muhalefetini mi  dikkate alacaksınız; 2 tane "evet" diyeni mi?!

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Sayın Çelik… Sayın Çelik… Biz, uluslararası normlardan bahsediyoruz.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen…

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Sendikacılığın ahlak kurallarından bahsediyoruz.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) - Mutabakat metni var!

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Bir sendikanın ahlak kurallarına aykırı olarak devletten dilenmesini asla kabul etmiyoruz. Bir sendika, devletinin önüne gidip el pençe divan duramaz, dilenemez. Dilenmeye hakkı yoktur. (CHP sıralarından alkışlar)

Bir memuru, sendikacı olacağım diye dilenci konumuna getirmeye kimsenin hakkı yoktur.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) - Güçlü bir iktidar var ortada. Örgütlü bir iktidar…

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Biz, memuru bu utançtan kurtarmak için… Bakın, bu utançtan kurtarmak için, memura, herkese, bütün memurlara 5 YTL verilsin diyoruz. Memurlar da gider, sendikaya üye olur, olmaz, o ayrı bir şey; ama, devlet fiş tutacak "sendikaya üye oldun mu?" "Evet." "Sana 5 YTL veriyorum." "Üye olmadın mı?" "Sana 5 YTL vermiyorum."

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) - Ne Kamu-Sen istiyor bunu, ne Memur-Sen istiyor. Konfederasyon…

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Bunun ahlakla ilgisi yoktur. Bunun adı, açıkça söyleyeyim -kusura bakmayın- ahlaksızlıktır. Devlet memurunu ahlaksız konumuna getiremezsiniz, dilenci konumuna getiremezsiniz.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) - Devlet memurları dilenmiyor.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Herhalde, sanıyorum bu açıklamalardan sonra, zatıâliniz mutmain olmuştur.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) - Devlet memurlarına bu sözü söylemezsiniz.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Bir şey daha söyleyeyim. Sayın Bakan, böyle, birden bire celallendi; efendim, zorunlu tasarrufu biz ödedik, kimse ödemedi vesaire, falan filan…

Sayın Grup Başkanvekilimiz de dedi ki: "Efendim, işte, siz de ortaktınız CHP olarak." CHP olarak 55 gün, 55 gün… Altını çiziyorum, 55 gün… Sayın Grup Başkanvekilimiz de bakabilir, seçime gitmek için 55 günlük ortaklık yapılmıştır ve seçime gidilmiştir. O bir seçim hükümetidir. Eğer, siz… Bayram Bey söyledi, Refah Partisi geleneğinden geliyorsunuz, Fazilet geleneğinden geliyorsunuz. Sayın Erbakan, Başbakanlık yaptı; içinde bakanları var şu anda Kabinede.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) - Onlar sizin vehimleriniz!

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Onlar, eskiden de bakanlık yapıyorlardı. Aynı celallenmeyi, acaba, sayın bakan onlara yapabilir mi; yapamaz... Yapamaz …

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Memurlar o dönem yüzde 100 zam aldı.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Bir şey daha söyleyeyim değerli milletvekilleri. Sizler milletvekilisiniz. Bakın, ben, orada, iki kez, iki bakana soru sordum; dedim ki: Bu tasarının mali portresi nedir? Bir milletvekilinin bunu öğrenmeye hakkı yok mu; var. Bir Maliye Bakanı düşünün değerli arkadaşlar, bir tasarı getiriyor, malî portresini bilmiyor. Böyle bir şey olabilir mi?! Siz, iktidar kanadı olarak bunu merak etmiyor musunuz?!

RESUL TOSUN (Tokat) - Biz biliyoruz; 2,4 katrilyon…

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Bilemiyorsunuz efendim; bilseydiniz, Sayın Bakan söylerdi.

Peki, 2,4 katrilyon ise, acaba Sayın Bakan niye bunu dile getirmiyor?!

RESUL TOSUN (Tokat) - Sonucunu söyleyecek şimdi size.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Hayır efendim. Bakın, orada Sayın Özyürek dedi ki, tasarıdır. Biz, tasarıyı soruyoruz…

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Onu sadece Sayın Tosun biliyor!

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - …ama, o bile seslendirilemiyor burada.

Bir şey daha söyleyeyim değerli arkadaşlar: Devlet memurları…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kılıçdaroğlu, lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Sayın Başkan, toparlıyorum efendim.

Bir hakkın teslimi, hiçbir iktidar için övünç kaynağı olamaz. Siz hakkı teslim ediyorsunuz. Hukuk devletinde tabiî... Zorba devlette olabilir. Hukuk devletinde, benim paramı kesmişsiniz, ben istiyorum ve bunu bana veriyorsunuz; kalkıp övünüyorsunuz.

YAHYA BAŞ (İstanbul) - Vermeyenlere karşı övünüyoruz!

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Güzel! Size övüneceğiniz bir şey daha söyleyeyim: Bu konut edindirme hesapları ne oldu?!

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Hallederiz Sayın Kılıçdaroğlu!

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Üç yıldır soru önergeme yanıt alamıyorum. Madem o kadar celalleneceksiniz, şu konut edindirme yardımlarını da ödeyin de, gelin buraya, biz de sizi alkışlayalım.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kılıçdaroğlu.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Tanrıverdi.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) - İsmimi kullanarak bana iki soru yöneltti Sayın Kılıçdaroğlu. Eğer müsaade ederseniz…

BAŞKAN - Bir dahaki madde üzerinde cevap verirsiniz.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) - İki kelimeyle ben izah edebilir miyim Sayın Başkanım?

BAŞKAN - Sayın Tanrıverdi, şu anda, bu madde üzerindeki görüşmeleri tamamlayalım.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) - Yani, çok değişik bir mecraya çarpıttı Sayın Kılıçdaroğlu; ben, onu izah etmek istiyorum.

OSMAN KAPTAN (Antalya) - Tutanaklardan bakın Sayın Başkan.

BAŞKAN - Bir dahaki madde üzerinde isterseniz söz verelim, orada izah edin Sayın Tanrıverdi. Maddeyi tamamlayalım izninizle.

OSMAN KAPTAN (Antalya) - Yanlış anlamış olabilir.

BAŞKAN - Bu ikinci önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, birleşime 30 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 18.32

 


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.08

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 73 üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

1103 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

4.- Değişik Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli Personele Ek Ödeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1171) (S. Sayısı: 1103) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının ek 5 inci maddesini okutuyorum:

"EK MADDE 5.- 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Kanunun ek 8 ve ek 9 uncu, 13/11/1996 tarihli ve 4208 sayılı Kanunun 3 üncü, 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Kanunun 38, 40 ve 41 inci maddelerine ve 13/10/1983 tarihli ve 2919 sayılı Kanuna göre görevlendirilenler ile güvenlik görevlileri ve sosyal hizmet kuruluşlarında görevlendirilen öğretmenler ile sağlık personeli hariç, ilgili mevzuatı uyarınca diğer kurumlarda vekâleten veya geçici olarak görevlendirilen ve kadro aylıklarını kendi kurum veya kuruluşlarından alan memurlar veya kamu görevlileri, vekâleten veya geçici olarak görev yaptıkları kurum personelinin yararlandığı ve ilgili mevzuatında söz konusu personele de ödenebileceği belirtilen her türlü tazminat, fazla çalışma ücreti ve diğer ödemelerden yararlanamazlar."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Gurubu adına söz isteyen, Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi.

Buyurun Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bazı kamu personeline eködeme yapılmasına ilişkin kanun tasarının ek 5 inci maddesi hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım; sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz bu tasarı üç konuda düzenleme yapmaktadır. Birincisi, ilave ödeme almayan, çeşitli adlar altında ilave ödeme almayan kamu personeline 40 + 40 Yeni Türk Lirası olarak ifade edilen bir ödemenin yapılması, yine, sendika üyesi olmayanlara 5 Yeni Türk Lirası sendika aidatı için ödeme yapılması sendikasına ve aile yardımı ödeneğinin de 53 Yeni Türk Lirasından 10 lira artışla 63 Yeni Türk Lirasına çıkarılması. Bunlar birinci grubu düzenliyor. Bu birinci gruba ilişkin konularda benden önce söz alan arkadaşlarım gerekli değerlendirmeleri yaptılar. Yalnız, ben bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum. Şimdi, bu tasarının, bu zammın takdim şekli 40 + 40 Yeni Türk Lirası; yani, çalışanlara 80 Yeni Türk Lirası veriliyor demektir. "40 + 40" dediğinize göre, 80 Yeni Türk Lirası. Sayın Maliye Bakanımız bunu böyle hesap ediyor; ama, 40 + 40, 80 etmiyor değerli arkadaşlar. Yani "40 + 40" demek yanlış, böyle takdim etmek yanlış. Siz ne yapıyorsunuz; ocak ayında 40 Yeni Türk Lirasını veriyorsunuz her bir memura. Bunu 12 ay süreyle veriyorsunuz. 12 ayda ne yapar; 480 lira. İkinci altı ayda, temmuz ayında bir 40 lira daha veriyorsunuz. Bu 40 lirayı kaç ay süreyle veriyorsunuz; altı ay süreyle. Ne yapar o; 240 Yeni Türk Lirası. 480 + 240, toplam 720 Türk Lirası. Aya bölersek 60 Yeni Türk Lirası.

Değerli arkadaşlar, Sayın Bakanımız, yaptığı sunuşla, bütün kamu çalışanlarını, bütün toplumu yanıltmaktadır. Memura verilen ortalama aylık 60 Yeni Türk Lirasıdır, yılda da 720 Türk Lirası yapar. Ben Sayın Bakana bir öneride bulunmak istiyorum: Mademki 40 + 40 veriyorsunuz, bırakın -sizin hesabınızla 80 veriliyor gözüküyor- gelin, ocak ayından itibaren 70 verelim 12 ay süreyle; razı mısınız?! Razı olmaz. Neden; çünkü, 70'i 12 ay süreyle verirseniz 840 lira yapar. Oysa, Sayın Bakan 720 lira verme peşinde. Sayın Bakanımız bu hesapları iyi yapıyor; ama, bunlar, vatandaşın, toplumun dikkatinden kaçmıyor.

İkinci grup düzenlemeler, bütçe kanunlarında yer alan bazı hükümlerin ilgili yasasına taşınması ve üçüncü grupta da bazı kamu çalışanlarına eködeme yapılması düzenleniyor. Fakat, kamuoyuna öyle bir takdim edilmiştir ki bu tasarı, sanki memurlara, bütün kamu çalışanlarına bir şey veriliyor havasına dönüşmüş ve bütün kamu çalışanları, âdeta bir yarışa girmiştir. Maalesef, hükümet, kamu çalışanlarını Türkiye Büyük Millet Meclisine getirmiştir. Bu talepleri kendisi karşılamamış, bu taleplerle Türkiye Büyük Millet Meclisini karşı karşıya bırakmıştır. Sonuçta, kamu yönetiminde, kamu personel rejiminde bir kargaşa yaratmıştır hükümetimiz.

Değerli arkadaşlar, kamu çalışanlarına ücret verilmesi konusu gündeme geldiğinde, hep kamu çalışanlarının sayısının fazla olduğu söylenir: "Türkiye'de memur sayısı olağanüstü fazla, bu nedenle de memura fazla ücret veremiyoruz." Gerçek durum böyle mi diye baktığımızda, gerçek durumun böyle olmadığını görüyoruz değerli arkadaşlar.

Size bazı rakamlar vermek istiyorum: Bakın, Türkiye'de kamu istihdamının, kamu sektöründe istihdam edilen kişilerin toplam istihdama oranı, 2005 yılında yüzde 13,7'dir. Tüm istihdamın 13,7'si kamu sektöründedir. Peki, diğer ülkelerde durum nedir; bakın, Amerika Birleşik devletlerinde 14'tür, İngiltere'de 14,4; İspanya 15,2; İtalya 19,4; Fransa 24,8; Kanada 19,6; Almanya 16,1… Diyebiliriz ki, efendim, Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri ve kendisi düzeyindeki bazı ülkelerle aynı oranlara sahip. Bu bile bir ölçü değil. Bu yüzde 14'e yakın olan oran, belki böyle bir kavram karışıklığına yol açıyor; Türkiye'de kamu çalışanı sayısı fazla... Gerçekte bunun ölçüsü nedir; kamu çalışanı sayısını, memur sayısını nüfusa oranlamak, nüfus başına kaç memur var... Gerçek ölçü budur. Buraya baktığımızda, Türkiye'nin durumu vahim. Türkiye'de bu oran yüzde 4,6 düzeyinde. Peki, diğer ülkelerde nedir bu; gelişmekte olan ülkelerde yüzde 5,7; gelişmiş olan ülkelerde çok daha yüksek. Afrika ülkelerinde nasıl; Türkiye'nin altında, Türkiye'nin birazcık altında; 4,6 Türkiye, Afrika ülkeleri de 4,5. Yani, altında demek yanlış; Afrika ülkeleri ile Türkiye, kamu çalışanı sayısı bakımından, daha doğrusu nüfusa oranı bakımından eşit durumda. Kamu hizmetlerinin genişliği, büyüklüğü dikkate alındığında, Türkiye'de, gerçekten, kamu sektöründe çalışanların, memurların sayısının fazla olmadığı görülür nüfusa oranladığımızda. Yani, memura bir zam hazırlarken "efendim, Türkiye'de memur sayısı fazla; onun için, biz, çok fazla ücret artışına gidemiyoruz" demeyi doğru ve samimî bulmuyorum.

Şimdi, hükümetimiz de bu gerekçeleri ortaya koymaktadır. Hükümet olduğundan bu yana, kamu çalışanlarının ücret artışı yönündeki taleplerini "efendim, size verirsek, diğer gruplar var, diğerleri var, diğerleri var; sayı çok, o nedenle yapamıyoruz…" Peki, hükümetimiz, hükümet olduğu zaman, kurulduğu zaman neler vaat etmişti topluma; acil eylem planına bakalım değerli arkadaşlar.  Acil eylem planı, 2003 yılının ocak ayında açıklanmıştı;  "vatandaşla, toplumla bir sözleşme imzaladık" demişti hükümet, böyle büyük bir iddiayla ortaya çıkmıştı. Orada ne demişti: "Kamu personel reformu -aynen okuyorum- 6 ilâ 12 ay içinde gerçekleştirilecektir." Evet, o tarihten bu yana, değil 12 ay, 3 yıl 2 ay geçti, 38 ay geçti; ama, kamu personel reformu ortada yok. Bu tasarıyla da, hükümet, kamu personel reformunu rafa kaldırdığını ilan etmiştir. Reform ortada yok; kamu personel rejimini, hükümetimiz, içinden çıkılmaz bir hale getirmiştir.

Bakın, acil eylem planında daha ne inciler var; sizlerin ve bizi izleyen vatandaşlarımızın, kamu çalışanlarımızın dikkatine sunuyorum.

Bakın, ne diyor: "Daha uzun vadeli olan ve mutlaka gerçekleştirilmesi gereken reform alanlarından biri de devlet personel rejimi reformudur. Temel olarak 657 sayılı Devlet Memurları Kanunuyla düzenlenen bu alan, daha sonra ihtiyaçları ortaya çıktıkça, bu kanunda değişiklikler ve paralel personel rejimi kanunları çıkarılarak düzenlenmeye çalışılmıştır; ancak, tüm müdahaleler sistemi bozmuştur ve 80'li yıllardan bu yana işbaşına gelen tüm hükümetler bu konuda bir reform yapma vaadinde bulunmuş olmasına rağmen, bu vaatler bir türlü gerçekleştirilememiştir" diyerek önceki hükümetleri eleştiren bir değerlendirmeden sonra "Devletin yeniden yapılandırılmasının da temelini oluşturan reform, ancak güçlü bir hükümet ve arkasındaki güçlü bir siyasî iradeyle mümkün olacaktır" diye hükümetimiz kendini tanımlıyor. İşte güçlü hükümet, işte güçlü irade, arkasında Meclisin üçte 2 çoğunluğu var, buyurun, getirin kamu personel reformunu; ama, yok!.. Otuzsekiz ay geçti. Bir otuzsekiz ay daha geçme şansı yok tabiî, seçime gideceğiz. İnşallah, vatandaşımız, çalışanımız, bunun hesabını orada size soracaktır.

Bakın, başka neler diyor: "Norm kadro uygulamasına geçeceğiz." Millî Eğitim Bakanlığında norm kadro uygulaması vardı, siz bu uygulamadan geri adım atmaya çalışıyorsunuz, attınız.

Başka neler var? Efendim "göreve alma ve yükselmede objektif kriterler getirilecektir" demişsiniz acil eylem planında. Çok güzel bir cümle. Ne yaptınız; belediyelerden kariyer ve niteliğe uygun olmayan elamanları üst yönetimlere taşıdınız, Sayın Başbakanın beden dilinden, vücut dilinden anlayan bürokratları göreve getirdiniz, kararnamesi çıkmıyorsa vekâlet uygulamasını başlattınız. Bunlar ilk defa bu hükümet döneminde olmuştur.

Devam ediyoruz. Ne diyor; "statülerin azaltılması ve benzer statüler arasındaki ekonomik ve sosyal farklılıkların giderilmesi..."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Hamzaçebi.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bunu getireceğiz demişsiniz; tam tersine, daha karmaşık bir hale getirdiniz.

"Maaş ve ücret sistemi sadeleştirilecek ve dengesizlikler giderilecek" demişsiniz. İşte, bu tasarı, bakın… Bu tasarıya kadar da bir çalışma yaptım. hükümet olduğunuzdan bu yana, tam 30 tane çeşitli yasa çıkarmışsınız, çeşitli kamu personeline ödemeler yapılmasını düzenleyen yasa; Hükümet döneminde çıkan tam 30 tane yasa var. Bunu saymıyorum. Hani sadeleştirecektiniz?! Onun yerine, çoğalttınız ödemeleri, ödeme çeşidini. Keşke, herkese verseniz de, artırsanız! Ne diyorsunuz: "Kadro karşılığı sözleşmeli personel uygulaması, statü, ekonomik ve sosyal yönden herhangi bir hak kaybına neden olmadan ortadan kaldırılacaktır." Kaldırmadınız; yeni kurumlara, bazı kurumlara bu statüde personel yerleştirdiniz, istihdam ettiniz.

Bunları daha çok sayabilirim değerli arkadaşlar; ama, şu gözüküyor ki, hükümet, kamu personel reformu iddiasından vazgeçmiştir. Bu şekilde getirmiş olduğu ve temelinde de bir hesap yanlışlığı olan, gerçekte, ayda 60 lira olduğu halde, tüm topluma, tüm kamu çalışanlarına 80 lira verildiği şeklinde bir gerçeğe aykırı durumu da barındıran bir tasarıyla, hükümetimiz, durumu geçiştirmeye çalışıyor.

Ben, bu vesileyle şu konuya da değinmek istiyorum: Sayın Bakanımız, Maliye Bakanımız dediler ki: "Nemaları ödedik." Ben, şimdi, Sayın Bakana soruyorum: İşsizlik Sigortası Fonu var. Siz iktidara geldiğinizde bu fonun büyüklüğü 5 katrilyon liraydı. Şimdi, 2006 yılında ulaşması gereken rakam, fonun varlığı tam 16 katrilyon TL, yani, 16 milyar YTL. Ne ödüyorsunuz işsiz kalanlara; bunun yüzde 2'si kadar bir rakam, 400 trilyon lira civarında bir rakam ödüyorsunuz; yani, yüzde 1-2…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Hamzaçebi…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakanı ben göreve davet ediyorum. İşsizlik azalmadı, artıyor. Bu fonu, 16 katrilyon lirayı, işsizliğin azalmadığı, tersine, 2001 krizinden bu yana arttığı bir dönemde kullanmayacaksınız, işçilere ödeme yapmayacaksınız da ne zaman ödeme yapacaksınız? "Efendim, yasa müsait değil." Nemaların ödenmesinde de yasa müsait değildi; değiştirdiniz, ödediniz. Gelin, değiştirin -iki yıldır da bunu söylüyoruz- şu işsiz vatandaşlarımıza biraz daha ödeme yapalım. Hepsini ödeyelim demiyorum; ama, bu fon bunun için var. Türkiye, tarihinin en ağır işsizliğini yaşıyor ve bu fon duruyor. Ne için duruyor; hükümetimiz bunu borç ödemede kullanıyor.

Son cümlelerim şunlar: Ben, bütün kamu çalışanlarımıza ve bizi izleyen vatandaşlarımıza şunu öneriyorum: Sayın Maliye Bakanının yaptığı hesapları bir kez daha kendileri yapsınlar. 40 + 40=80 eder gibi birçok konuda Sayın Bakanın yaptığı hesap milletimizin refahını artırmaz, azaltır. Nasıl 40 + 40 bu işlemde, bu  tasarıda 80 etmeyip 60 ediyorsa, Sayın Bakanın birçok konudaki hesabı da, rakamı da böyledir.

Beni sabırla dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Hamzaçebi.

Madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekili Sayın İbrahim Özdoğan; buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1103 sıra sayılı kanun tasarısı üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, tasarı, hükümetin sunduğu biçimiyle, hem bazı kamu çalışanlarının durumlarının iyileştirilmesi hem de çalışanlar arasında bir denge sağlanması hedefine yönelmiş gibi gösteriliyor.

Tasarı, medyada, çalıştıkları kurumda eködeme alamayan memurlara, ocak-haziran döneminde her ay 40 YTL, temmuz-aralık döneminde de her ay 40 YTL ödeme yapılmasına ilişkin bir düzenleme olarak sunuldu. Tasarının kabulü halinde, ikinci altı aydan itibaren memur maaşlarında sağlanmış olan ek artış miktarı 80 YTL'ye çıkmış olacakmış.

Hâkim, savcı, öğretmen, polis ve imamlara ayrıca ödeme yapılmasını da düzenleyen tasarıyla, dört gruptaki memurlara, bütçeden, 400-450 milyon YTL aktarılacağı söyleniyor.

Değerli arkadaşlar, tasarı, hâkim, savcı, öğretmen ve polislerin yanı sıra, imamlara ayrıca ek zam öngörüyor. Öğretmenlerin ekders ücretleri yüzde 38,8 oranında artırılarak, 3,6 YTL'den 5 YTL'ye yükseltilecek. Hâkim ve savcıların göstergeleri yükseltiliyor. Ayrıca, birinci derece hâkimliğe yükseltmede maaş ödemeleri için bekleme süreleri biraz kısaltılacak. Polis ve imamlara da eködeme yapılacak.

Tasarı, öğretmenlerin ekders ücretlerinin 3,6 YTL'den 5 YTL'ye çıkarılmasını da hükme bağlıyor. Şimdi, bu tasarının gazetelerde, televizyonlarda yer alan sunumu böyle. Güya, hükümet, tasarının kabulüyle birlikte memurlar arasındaki maaş ve özlük haklarına ilişkin dengesizlikleri giderecek, 1 300 000 küsur memurun durumuna yansıyacak etkili bir çözüm getirmiş olacakmış.

Bizim, Anavatan Partisi olarak, tasarı hakkında olumlu ve olumsuz yargılarımız var; bunları, ayırarak verelim.

Özellikle öğretmenler ve Emniyet Teşkilatımızın mensupları, hem devletin vatandaşa bakan yüzüdürler hem de devletin memur organizasyonunun en büyük parçasıdırlar. Eğer, bu tasarı, polisimizin, öğretmenimizin durumunda dişe dokunur bir iyileşmeye yol açacaksa, polisimiz, öğretmenimiz adına bizler de seviniriz. Polisin, öğretmenin çıkarlarının gündeme geldiği bir ortamda bizim için söz bitmiştir, ne gerekirse yapılmalıdır; ama, Anavatan Partisi olarak biz biliyoruz ki, bu hükümet döneminde polis, öğretmen neye uğradığını şaşırmıştır. Maaşta kum tanesi kadar bir iyileşme olsa amenna. Tayin terfide karmaşa yaşanmakta, onu çözelim derken başka bir keşmekeşin içine düşülmektedir. Müjde olarak sunulan her düzenleme uygulama birimlerine taşındığında binbir aksaklıkla yürümekte, insanımız mağdur olmaktadır. Vatandaşımızın bu ruh halini Meclis gündemine taşımak da bizim görevimizdir.

Değerli arkadaşlar, bir örnek vermek istiyorum: Restoran işletmecileri ve garsonluk yapan vatandaşlarımız iyi bilirler. Restorancılıkta, müşterinin sonradan görmesi, gidip geldiği, yemek yediği restoranda olur olmaz her şeye afra tafra yapar, kendine hizmet edenleri ezerek, onları sağa sola koşturarak üstünlüğünü ispatlama gayretine düşer,  kendince tatmin olmaya çalışır; arada bir de garsonlara iyi bahşiş verir ki, gördükleri eziyete bir nebze olsun katlansınlar, maruz kaldıkları aşağılanmaya başkaldırmasınlar diye. Bu hükümet, sonradan görme restoran müşterisine benzemeye başlamıştır; memur vatandaşları da, gidip geldiği restoranın garsonlarına çevirmiştir. Her fırsatını bulduğunda, kendi hizmetindeki memuru ezmekte, tam bıçak kemiğe dayandı denilecek noktada da ortaya bir bahşiş atıp sus payı vermektedir. Biz çok iyi biliriz, bu hükümetin üyeleri, iş dünyasıyla yaptıkları bazı toplantılarda kulis faaliyetlerinde bulunurken "biz bu bürokrasiyi adam ederiz" cümlesini az telaffuz etmemişlerdir. Şimdi, bu cümlenin hesabını sorduğumuz zaman, "biz bunu bürokrasideki aksaklıkları gideririz anlamında söyledik" diyorlar. O zaman, bürokrasideki aksaklıkları gideririz deyin, neden böyle çirkin bir sunum yapıyorsunuz deriz biz; ama, öyle demezler onlar, bürokrasiyi adam etmekten dem vurup, Ali kıran baş kesenliğe soyunurlar. Ağızlarından çıkanlar memura bakışlarını yeterince yansıtıyor zaten.

Şimdi, hükümet, kalkmış, memura müjde verdiğini iddia ediyor "kamu çalışanları arasındaki dengesizliği giderdik" diyorlar. AK Parti Hükümetine "dengesizlik" kavramının gerçek anlamından söz etmenin zamanı geldi artık.

Değerli arkadaşlar, insan kaynakları disiplininde, denge "aynı işe aynı ücret, farklı işe farklı ücret" şeklinde formüle edilir. Yani, buna göre, her çalışanın bir görev tanımı vardır. Görev tanımı aynı olanlar ya da görev tanımı önemli ölçüde benzerlik gösterenler, aynı ücrete, aynı sosyal haklara ve aynı fizikî koşullara tabi olmalıdırlar. Bire bir aynılığın sağlanamadığı şartlarda çalışma şartları birbirine yakın tutulur ki, dengesizlik olmasın. Aynı işe aynı ücret prensibi bu eksende işler.

Farklı işe farklı ücret prensibinin de somut örnekleri vardır. Çalışma şartları çok ağır olanlara, şartların ağırlığı nispetinde eködemeler takdir edilir, sosyal haklarında da çeşitlemeler yapılır. Böyle yapılır ki, çalışma şartları ağır olan, bu ağır şartlara karşı direnç gösterebilsin ve kritik görev ifa edenler, yani, topluma, devlete ya da kuruluşa çok önemli bir hizmeti sunanlar da, geçim derdiyle, idarî prosedürle uğraşmasınlar, işlerine odaklansınlar diye ayrıcalıklı uygulamalarla desteklenirler.

Devlet bünyesindeki uygulamaya bakıyorsunuz, kamuda en ağır işi yapanlar emniyet görevlileri, maaş ve sosyal olanaklar bakımından en kötü durumda olanlar yine emniyet görevlileri. Bu tasarı, Emniyet çalışanlarının durumunu nispeten iyileştirse de, durumu değiştirmiyor.

Diğer taraftan, doktor, mühendis, büro memuru, din görevlileri, vergi elemanları, hâkim ve savcılar... Bu insanlar, toplum için, devlet için kritik olan, çok önemli, vazgeçilmez olan görevleri ifa ediyorlar. Dolayısıyla, bu insanların maaşları, özlük hakları ve sosyal şartları basbayağı ayrıcalıklı olmak zorundadır. Hem de bu insanlara tanınan ayrıcalık o kadar belirlgin olmalıdır ki, bu insanlar sadece işlerine odaklansınlar, idarî prosedürle, siyasetin işleyişiyle, şununla bununla ilgilenmesinler. Bakıyorsunuz, olması gerekenin yaşanan durumla alakası yok.

Değerli arkadaşlar, az önce saydıklarım, farklı işe farklı ücret kapsamında değerlendirilmesi gereken çarpıklıklar. Bir de, aynı işe aynı ücret kapsamında değerlendirilmesi gerekenler var. Aynı eğitim düzeyinde, aynı donanıma sahip, kıdem durumları aynı, görev tanımları birbiriyle aynı iki çalışan düşünün. Bunların, sadece, bağlı oldukları kurumlar farklı. Olması gereken, maaş, özlük hakları, sosyal olanakların eşit olması ya da hiç değilse, benzerlik göstermesi; ama, mevcut duruma bakıyorsunuz, bu iki  çalışanın biri Halep'te, biri Şam'da; sahip oldukları haklar bakımından benzerlikler yok.

Kamuda çalışmak piyango çekilişlerine dönmüş bir vaziyette. Bir uzman, (A) kurumunda çalışırsa 3 lira, aynı işi (B) kurumunda yaparsa 7 lira, 8 lira alıyor, sosyal haklar bakımından da uçurumlar var.

Kamuda çalışma sisteminde, ücretlendirmede, verimlilik analizlerinde, verimliliğin ve işin karakteristiğinin ücretlere yansımasında zerre kadar muvazene, adalet kalmamıştır. Kalkıyorsunuz, memurun durumunda 80 liralık iyileştirmeyi müjde olarak sunuyorsunuz.

"Sorunları çözdük" diyorsunuz. Yapılan işe bakıyoruz, koparılan yaygaraya bakıyoruz ve görüyoruz ki, dengesizlik her şeyden önce hükümetin söyleminde değerli arkadaşlar.

Bu kanun tasarısını, ben, tam bir ulufe sistemine benzetiyorum değerli arkadaşlarım; maalesef, tam bir ulufe sistemi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özdoğan, lütfen, toparlayabilir misiniz.

Buyurun.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlar, ayrıyeten, Necip Fazıl Kısakürek'in "Destan" adlı şiirinden birkaç beyit okumak istiyorum bu durumu ifade eden. Bundan daha iyi, durumu ifade eden cümlelerin, dizelerin olmayacağını zannediyorum.

Necip Fazıl diyor ki:

"Öttür yem borusunu öttür, öttür, borazan!

Bitpazarında sattık, kalkamaz artık kazan!

 

Allah'ın on pulunu bekleye dursun on kul;

Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul.

 

Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa;

Yaşasın, kefenimin kefili karaborsa!

 

Bak, arslan hakikate, ispinoz kafesinde;

Tartılan vatana bak, dalkavuk kefesinde!"

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özdoğan.

Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Denizli Milletvekili Osman Nuri Filiz.

Buyurun Sayın Filiz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

OSMAN NURİ FİLİZ (Denizli) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bazı memurlara eködeme yapılmasıyla ilgili 1103 sıra sayılı kanun tasarısı üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinize saygılar sunarım.

Şu ana kadar, muhalefet milletvekilleri, maddeyle ilgili hiçbir cümle sarf etmediler. Bu madde ne düzenliyor, bu madde ne getiriyor ne götürüyor, bunun üzerinde hiç durulmadı. Bu madde, yıllardır, özellikle 1998 ve 2005 yılları arasında bütçe kanunlarında yer alan, ancak, Anayasa Mahkemesi kararına göre defalarca iptal edilen bir hükmün ana kanunda yer almasını düzenleyen bir maddedir.

Çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarında görevlendirilen memurlara eködeme yapılması öngörülüyor ve dolayısıyla, bunların, bütçe kanunlarına göre ödenmemesi öngörülüyordu. İşte, bu düzenlemeyle Anayasaya uygun hale getiriliyor ve böylece AK Parti Hükümeti, yıllardır Anayasaya aykırı hükümleri bir bir kanunlarına taşıyarak, Anayasaya uygun bir bütçe hazırlamıştır ve bu da, bunlardan birisidir. Dolayısıyla, hükümetimizi tebrik ediyorum.

Değerli arkadaşlar, hükümetimizle kamu çalışanları arasında, biliyorsunuz, toplu iş sözleşmesi imzalanmıştır, bir mutabakat metni imzalanmıştır. Buna, muhalefet şerhi konulabilir veya hepsine katılınmayabilinir; ama, bunlar beş maddesine, bunlar mutabakat metnine imza atmışlardır. Bunlar önemli maddelerdir.

Bunlardan birisi, en önemlisi; sendikacılığı kamu kuruluşlarında geliştirmeye yöneliktir. Buna sarı sendikacılık… "Sarı sendikacılık; parasını devlet veriyor, böyle bir sendikacılık olur mu?.." Bir taraftan da, Sayın Meral diyor ki önergesiyle, bunlara 10 YTL verelim… Yani, bu iki tezadı birbirine bağdaştırmak mümkün değil. Dolayısıyla, birisi kamudur, diğeri de kamuda çalışan insanlardır. Dolayısıyla, bunların herhangi bir sıkıntıya düşmesi söz konusu değildir.

Bu hükümetimizin getirdiği tasarıya ilave olarak, Plan Bütçe Komisyonumuzda birtakım eklemeler yapılmıştır. Bunlar nelerdir diye düşünürsek; özellikle, yükseköğrenimde daire başkanı, genel sekreter yardımcısı, teknik personel; ayrıca, Adlî Tıp Kurumunda çalışan uzman doktorlara Sağlık Bakanlığıyla aynı eşdeğer sağlanması gibi; ayrıca, en önemlisi de, gerçekten bu milletin sıkıntısını çeken, gece gündüz bekleyen, güvenliğini sağlayan gece bekçilerimize ve polislerimize, hem emekliliğine hem de bunlara bir nebze daha artış sağlanmasına yönelik çalışmalardır.

Bunlar belki az görülebilir; bunlar yeterli mi; elbette yeterli değil; ama, ülkenin kaynakları bunlar. Bu kaynaklarla ancak bu sağlanabiliyor. Yarın iktidar olduğunuzda sizi de görürüz, bütçe belli; ama, biz, memurumuzun daima yanındayız ve bu düzenlemelerle, memurlar arasındaki adaletsizlik bir nebze olsun ortadan kaldırılmıştır.

Ancak, Sayın Maliye Bakanımıza ve yetkililere söylüyorum; özellikle, genel müdür yardımcıları, bölge müdürleri, daire başkanları, bunların ekgöstergelerinde sıkıntılar vardır. Bunlara mutlaka bir düzenleme yapılması gerekir.

Daire başkanının altında çalışan, 3 000 ekgöstergeli daire başkanının altında çalışan 3 600 ekgöstergeli uzman var. Bunların düzenlenmesi lazım. Bölge müdürünün, yine, keza, altında, 3 600 ekgöstergeli çalışanlar var. Bunların, mutlaka düzenlenmesinde fayda var diye düşünüyorum.

Beni dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum. Bu artışlardan faydalanacak memurlarımıza hayırlı uğurlu olsun diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Filiz.

Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen İsmail Bilen, Manisa Milletvekili?.. Yok.

Haluk Koç, Samsun Milletvekili?.. Yok.

Ümmet Kandoğan, Denizli Milletvekili?.. Yok.

Mehmet Eraslan, Hatay Milletvekili?.. Yok.

İnci Özdemir, İstanbul Milletvekili?.. Yok.

Başka söz talebi yok.

Madde üzerinde 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Koçyiğit, buyurun.

MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Başkan, Sayın Maliye Bakanımıza sorular yöneltmek istiyorum.

Birinci sorum: Sayın Maliye Bakanımız, geçmişte verdiğimiz soru önergelerine verdiği cevapta ve Genel Kurulda yaptığı konuşmalarda, KEY hesapları dediğimiz konut edindirme yardımı hesabında toplanan meblağların hak sahiplerine ödeneceğini söylemişti. Bugüne kadar bu konuda herhangi bir adım atılmadı, bir ödeme yapılmadı. Acaba, bunu ne zaman ödemeyi düşünüyorlar; net olarak söyleyebilir mi? Bir de, bu hesaplarda bugüne kadar biriken meblağ ne kadardır? Hak sahipleri kaç kişidir? Hak sahiplerine düşen ortalama konut edindirme yardımı ne kadardır? Birinci sorum bu.

İkinci sorum, Maliye Bakanlığıyla ilgili. Bilindiği üzere, Maliye Bakanlığında gelir müdürleri, millî emlak müdürleri, muhasebe müdürleri ve personel müdürleri vardır. Bugünkü yapılan uygulamada, uzun zamandan beri, millî emlak müdürleri, gelir müdürleri 3 000 ekgösterge alırken, personel müdürleri 2 200 ekgösterge almaktadır. Maliye Bakanlığı içerisindeki bu uyumsuzluğu, bu eşitsizliği ortadan kaldırmayı düşünüyorlar mı?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koçyiğit.

Sayın Baloğlu, buyurun.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Maliye Bakanı, bir önceki madde görüşülürken verdiği bir yanıtta, özelleştirme mağduru olmadığını, bu konuda somut hiçbir örnek gösterilemeyeceğini belirten bir açıklama yaptı. Şimdi, bana telefonla ulaşan dört mesajın özetini sunuyorum kendisine, Kayseri Et-Balık mağdurları adına bir mesaj iletmişler. Şu anda adliyede çalıştıklarını söylüyorlar. "450 000 000 lira maaş alıyoruz" diyorlar. "Yan ödeme almıyoruz, fazla mesai almıyoruz, işe alınırken elimizden belge alınarak, fazla mesai istemeyeceğimiz taahhüdü alınıyor, haklarımızı talep etmeyeceğimize ilişkin belgeler imzalatılıyor; sendika üyesi olmamız engelleniyor ve iş güvencemiz yok" diyorlar Sayın Bakan.

Sayın Bakan, dinliyor musunuz? Çok somut bir örnek veriyorum. Kayseri Et-Balık sizin özelleştirdiğiniz bir işyeri efendim. Bunu, Kayseri Et-Balığı, siz, Kayseri Belediyesine yok pahasına verdiniz ve bu işletme şu anda çalışmıyor. Bu işletme arsaya dönüştürülüyor, işletme çürütülüyor; yani, "özelleştirme mağduru yok" derken haklı bir cevap vermediniz. Gerçekle çelişiyor bu beyanınız ve oradaki işçiler sizin bu beyanınızın gerçekle çeliştiğini her gün yaşamları içinde hissediyorlar. Bu konuyu açıklar mısınız efendim?

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Baloğlu.

Sayın Bakan, buyurun.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, Sayın Koçyiğit'in sorduğu KEY hesaplarıyla ilgili bizde çalışmalar yapılıyor ve bu çalışmalarla ilgili olarak da, Hazineden sorumlu Devlet Bakanlığımızda çalışmalarımız yapılıyor. İnşallah, nemalarda olduğu gibi, KEY hesaplarında da, halkımızın, bu konuda mağdur olanların yüzünü güldürmek için gerekli çalışmaları yapıyoruz; yakında da söyleriz.

Personel müdürleriyle ilgili Sayın Koçyiğit haklı. Doğru, onların mağduriyetinin giderilmesini biz de düşünüyoruz, ama, onu uygun bir zamanda... Bizim de aklımızda. Fakat, bunlar yapılırken bir mutabakat sağlanıyor. Mesela, 40 + 40'lar yapılırken kamu sendikalarıyla bir mutabakat yapılmıştı. Yine, burada da bu ve buna benzer konularda sıkıntıları olanları da her zaman biz ele alıyoruz ve zaman zaman da getirip de burada yine çözüyoruz, hep birlikte, verdiğiniz katkılarla; ama, bu da bizim aklımızda.

Sayın Baloğlu'nun özelleştirmeyle ilgili… Ben "özelleştirme mağduru yok" dedim. Yine de söylüyorum; özelleştirme mağduru yok. Şimdi, bahsetmiş olduğu Kayseri Et-Balıktaki… Daha önce Et-Balık kapandı, oradaki Et-Balık; şehrin de orta yerine gelmiş. Belediyeyle yapılan anlaşma gereğince, belediye daha iyi bir yerde, başka bir yerde bu konudaki faaliyetlerini yürütüyor.

Tabiî, biz, mevcut… Mağdur dediği arkadaşlar şu anda çalışıyor; ama, maaşları düşük. Ondan dolayı, biraz daha, işte, daha yüksek maaş olur mu diye düşünürlerse, bizim, Hükümetimizden önce bunlar hiç çalışmıyordu, boştu...

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Fabrikada çalışıyorlardı Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - ... ve emeklilikleri sıkıntıydı. Biliyorsunuz, biz, bir kanun çıkardık.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Maaş alıyordu; bordrosu burada. Yapmayın!..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Bununla ilgili kanun çıkardık. Şu anda da, bu arkadaşlarımız çalışıyorlar; ama, maaşları biraz daha düşük tabiî.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - O, mağduriyet sayılmaz!..

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Çiftçi hammadde üretiyordu; onlar da fabrikada mamul yapıyordu Sayın Bakanım.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Bir de, tabiî, bu görüşmekte olduğumuz maddelerle de ilgili değil. Siz, şimdi başka konulara girerseniz, her konuda söyleyebilir, konuşabilirsiniz; ama, bu maddelerle ilgili soru sormak şeyindesiniz; yani, benim de hakkım, bu maddede…

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Ama, Sayın Bakan, siz açtınız; ben açmadım…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Ben, bir sorunuza cevap vermiş olabilirim. Herhalde, bu da, yanlış bir iş değil; yani, ben, iyi niyetimle sizlere cevap verdim; ama, o onu açacak, o onu açacak, bu kanunla hiç ilgisi olmayan sorular sorarsanız, müsaade ederseniz, benim onlara cevap vermeme hakkım var; çünkü, bu konuştuğumuz maddeyle ilgili sorarsanız, hayhay, gerekli cevapları vereyim. Durum bundan ibarettir.

O dediğiniz arkadaşlar da şu anda işte çalışıyor Sayın Baloğlu.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Bakan, 1 milyar alıyordu, 400 000 000 veriyorsunuz.

BAŞKAN - Sayın Baloğlu, lütfen...

Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - İşçiler size teşekkür etmiyor.

BAŞKAN - Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.

Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1103 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 1 inci maddesine bağlı ek 5 inci maddesinde yer alan "13/10/1983 tarihli ve 2919 sayılı Kanuna göre" ibaresinin "13/10/1983 tarihli ve 2919 sayılı Kanun ile 17/8/1983 tarihli ve 2879 sayılı Kanuna göre" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

İrfan Gündüz

Musa Uzunkaya

Cemal Uysal

 

İstanbul

Samsun

Ordu

 

Öner Ergenç

 

Ali Osman Sali

 

Siirt

 

Balıkesir

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Gündüz, gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğinde görevlendirme suretiyle çalışan personelin mağdur olmaması ve böylece eşitlik ve hakkaniyetin korunması amacıyla değişiklik önerisinde bulunulmuştur.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…  Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda ek madde 5'i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…  Kabul edilmiştir.

Ek madde 3, ek madde 4 ve ek madde 5'i kapsayan 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…  Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 9.- Yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar, Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı tarafından yapılan merkezi sistem sınavlarında başvuru/tercih hizmetlerini yürütmek üzere Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okul ve kurum müdürlükleri tarafından görevlendirilen personele, her bir başvuru kaydı için okul veya kurum müdürlüklerince adaydan alınacak başvuru/tercih hizmet bedelinin yarısı herhangi bir vergi ve kesintiye tâbi tutulmaksızın ödenir. Anılan bedelin diğer yarısı ise Okul Aile Birliğine gelir kaydedilir. Başvuru/tercih hizmet bedelinin tahsili ile personele yapılacak ödemeye ilişkin esas ve usûller Milli Eğitim Bakanlığı ve Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı arasında imzalanacak protokolle belirlenir."

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika veriyorum.

Kapanma Saati: 19.49

 


DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.56

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 73 üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

1103 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

4.- Değişik Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli Personele Ek Ödeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1171) (S. Sayısı: 1103) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

2 nci madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Gurubu adına söz isteyen Yalova Milletvekili Muharrem İnce.

Buyurun Sayın İnce. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın İnce, süreniz 10 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın  Başkan, sayın milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Tasarıya baktığımızda, ilk bakışta olumlu gördüğümüz maddelerin içinde bile, dikkatli incelediğimizde, çok ciddî sakıncalar görüyoruz. Onlardan birisi burada; ÖSYM Başkanlığı tarafından yapılacak merkezî sınavlarda toplanan ücretlerin, bu bedelin, yarısının oradaki personele, diğer yarısının da okul aile birliklerine bırakılması.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakınız, ne gibi sakıncaları var sizlerle bunu paylaşmak istiyorum: Tamam, personele yarısını verelim; fakat, bu sınavlar nerede yapılır; hep, şehir merkezlerindeki okullarda yapılır bu sınavlar. Yani, Ankara'nın bir gecekondu mahallesinde ne LGS sınavı yapılır ne ÖSS yapılır; merkezî okullarda yapılır bu sınavlar. Siz, bu toplanan paranın yarısını bu okullara bırakırsanız, adaletsizlik yapmış olursunuz. Şöyle olsa adalet sağlanmış olur: O ilçede kaç kişi sınava girdi; 2 000 kişi girdi. Kaç para toplandı; 20 milyar toplandı.  Bunun yarısı personele, yarısı da o ilçe merkezindeki okullara eşit olarak dağıtılırsa adaletli olur. Yoksa siz, kent merkezlerinde, ücra köşelerindekine göre daha az sorunu olan okullara bir anlamda para aktarıyorsunuz, kenar mahalledeki okulları ihmal etmiş oluyorsunuz.

Ayrıca, yine burada bir başka yanlışlık da şu: Bu, Millî Eğitim Bakanlığı tarafından belirlenecek nasıl dağıtılacağı.

Değerli arkadaşlarım, bakınız, bu ehliyet sınavlarında öğretmenlerin ayakları şişer, akşama kadar görev yaparlar; her yapılan sınavdan, ilçe millî eğitim müdürü, il millî eğitim müdürü pay alır. Ne kadar alır biliyor musunuz; o asıl çalışan öğretmenden daha fazla pay alır.

AYHAN ZEYNEP TEKİN (BÖRÜ) (Adana) - Öyle mi?

MUHARREM İNCE (Devamla) - Evet, böyledir bu.

Burada da yine böyle olmasından kuşku duyuyorum; bunu düzeltmek elimizde. O ilçe merkezinde sınava giren aday sayısı kaçsa, toplanan para ne kadarsa, o okullara, o ilçe merkezindeki okullara dağıtılırsa, eşit olarak dağıtılırsa, adaletsizlik giderilmiş olur.

Yine, bir başka yanlışlık: Kısmî zamanlı öğretmen atamasını, Danıştay 12. Dairesi yürütmeyi durdurdu. Şimdi, bunu yasayla aşmaya çalışıyoruz. Memur, bizim tanımımıza göre memur, devletin aslî ve sürekli işlerini yapan görevlilerdir. Danıştay da diyor ki gerekçesinde, bu genelgeyi iptal ederken diyor ki: "Öğretmenlik, aslî ve sürekli bir iştir." Eğer, siz öğretmenliği, aslî ve sürekli bir iş olarak görmüyorsanız... Geçici bir iş olarak mı görüyorsunuz da, yine, ısrarla, Danıştayın iptal ettiğini şimdi yasayla geçirmeye çalışıyorsunuz?! Burada yanlış yaptığınızı sizlere belirtmek isterim. Böyle devam edersek, öğretmenler, devlet memuru olmanın ötesinde, hükümet memuru konumuna düşeceklerdir ve öğretmenler sizi affetmeyecektir.

Yine, bir başka madde: Bakınız, zenginlikte eşitliği sağlamak önemlidir, yoksullukta eşitliği sağlamak esas değildir. Bu tasarıda yapılan şey -bir öğretmen olarak, derse girmiş birisi olarak, o okullarda yöneticilik yapmış birisi olarak söylüyorum- bu öğretmenler açısından yoksullukta eşitlik getirmektedir. Nasıl mı; "atelye ve meslek dersleri" ibaresini "ders" şekline alıyorsunuz. Yani, şu olacak: Bakınız, atelye ve meslek dersleri öğretmenine denecek ki: "Sen, atelye ve meslek derslerinin yanında matematik, fizik, kimyaya da gireceksin." Böyle bir zorunluluk, bir ek yük getireceksiniz.

Yine, burada, branş dışı dersler için bir şey söylemek istiyorum. Branş dışı derslerde şöyle bir uygulama getiriyorsunuz; müthiş yanlış bir iş yapıyorsunuz: Bir öğretmen 15 saat maaş karşılığı derse girecek. Diyelim ki bir matematik öğretmeni 15 saat derse girecek. O okulda da 15 saat matematik dersi yok. Okul müdürü diyor ki: "Fiziğe girer misin?" Şu ana kadarki uygulama, maaş karşılığı dersi dolduramasa dahi, başka bir branşta derse girdiğinde ek ders ücreti alıyordu. Şimdi, değerli arkadaşlarım, bunu kaldırıyorsunuz. Yazık ediyorsunuz. Bir taraftan ders ücretlerini artırdık diyorsunuz, öbür taraftan o üç kuruşluk şeye göz dikiyorsunuz. Bunu, bilerek yaptığınıza inanmıyorum, kesinlikle inanmıyorum. Bunu hangi bürokrat yazdıysa, o bürokrata şunu sormak istiyorum: Sen hiç o okullarda görev yaptın mı?! Herhalde, sen hep torpille yöneticilik yapmışsın ki, hep seni birileri korumuş, hep tepede olmuşsun ki, o sınıf ortamında bulunmamışsın. Böyle bir şey olamaz.

Bakınız, 1986 yılında, benim tayinim Artvin'e çıktı. Fizik öğretmeni olarak başladım oradaki imam-hatip lisesinde; fizik dersine giriyordum. 12 saat fizik dersine giriyordum; üstüne, kimyaya giriyordum; ekders ücreti ödüyordu bana bu devlet. Şimdi diyor ki, maaş karşılığını doldurmadığın sürece bunu ödemem. Öyle büyük hatalar olacak ki, öğretmenler derse girmek istemeyecek, okul yöneticileri ile öğretmenler arasında çok ciddî sorunlar olacak.

Değerli arkadaşlarım, yine burada, okul yöneticilerinin "6 saate kadar derse girer" ifadesini "6 saat" şeklinde değiştiriyorsunuz. Bu da müthiş bir yanlış. Yani, kocaman bir okul, şartlar uygunsa, okul müdürü 6 saate kadar derse girerdi. Şimdi, siz, 6 saat derse girmeyi zorunlu hale getiriyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, 2 000 öğrencisi olan bir okulda, siz, okul müdürünü, çok önemli bir toplantısının olduğu anda derse nasıl sokacaksınız?! Bakınız, yani, bu Millî Eğitimin uygulamalarının tarihine birazcık baksanız, bunu görürsünüz. Geçmişte bu denendi, okul müdürlerine de zorunluluk getirilmişti; uygulamada aksaklıklar görüldüğü için bundan vazgeçildi. Yani, allahaşkına, böyle bir tasarıyı hazırlarken bu öğretmen sendikalarına hiç mi sormazsınız, hiç mi bunlara danışmazsınız, hiç mi bunların fikrini almazsınız; gerçekten merak ediyorum.

Bakınız, ne olacak; yöneticilerin branşına bağlı olarak norm kadrolarda değişiklikler olacak. Örneğin, sınıf öğretmeni bir yönetici varsa, sınıf öğretmeni bir okulda yöneticiyse, her şey allak bullak olacak ve bunun adına şu derler: Kaşıkla verip kepçeyle alma derler. Bir taraftan ders ücretlerini artırdık diyeceksiniz -ki, tamam, artırdınız- ama, diğer taraftan, bu uygulamayla, öğretmenlerin ekderslerine göz dikmiş oluyorsunuz. Ben, bu kadar ayrıntıları, öğretmen olmayan arkadaşlarım için ya da maliyeci olmayan arkadaşlarım için, bunun farkına varmadıklarını düşünüyorum, iyi niyetli olduklarını düşünüyorum; ama, yapılan iş burada yanlıştır. Kazanılmış hakları ellerinden alıyorsunuz ve burada… Bu, şuna benziyor: İşçi, patrona gidiyor "bana zam yap" diyor, patron da "sana zam yapamam" diyor; o zaman, işçi patrona "o zaman, şu arkadaşımın ücretini de düşür" diyor. Bu, ona benziyor. Yani, insanları, işte, diyelim ki, atelye dersleri öğretmenleri ders ücreti alıyor, onu düşüreceksiniz. Başka neyi düşüreceksiniz; doktora yapmış öğretmenlere ders ücretlerini yüzde 40 zamlı ödüyordu devlet, fazla ödüyordu, yüksek lisanlılara yüzde 25; bunu da kaldırıyorsunuz. Hani, biz, öğretmenlerin daha iyi yetişmesini, yüksek lisans yapmalarını, doktora yapmalarını teşvik ediyorduk?! Hani, biz, öğretmenleri uzman öğretmen, başöğretmen yapacaktık?! Yani, böyle bir uygulamayı nasıl yapabilirsiniz?! Bunu yapmamalısınız değerli arkadaşlarım.

Yine, burada yapılan uygulama şudur: Çok ders alan, çok ders okutan, çok ücret alan bir öğretmeni, az ücret alan öğretmene eşitliyorsunuz. Önemli olan, az ücret alanı çok ücret alanın yanına çıkarmaktır. Sizin yaptığınız, doktoralıyı, yüksek lisanslıyı, daha yüksek ders ücretini aşağıya çekiyorsunuz, maaş karşılığını doldurmadan farklı branşa girdiğinde ders ücreti ödemiyorsunuz, atelye öğretmenlerine ek bir yük getiriyorsunuz. Gerçekten, fakirlikte eşitliği çok güzel sağlıyorsunuz.

Yine, burada, din hizmetlerine ve emniyet sınıfına 100 000 000 lira… Hiç itirazımız yok. Sayın Musa Uzunkaya, az önce, din hizmetlerinde çalışan, başta imamlar olmak üzere, değerli çalışanlarımızın ücretlerinin kamuda çok düşük olduğunu söyledi. Doğrudur; hiç itirazımız yok. Peki, Sayın Uzunkaya'ya da ben şunu soruyorum: Millî Eğitimde çalışan şoför…

       (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın İnce, lütfen, toparlayabilir misiniz.

Buyurun.

MUHARREM İNCE (Devamla) - Sayın Uzunkaya'ya şunu söylemek istiyorum: Yani, camideki bir imamla, Millî Eğitimdeki bir şoför, oradaki aşçı, oradaki memur, hizmetli, gece bekçisi; bunlar çok mu alıyor; bunlarla bir kıyaslayalım. Yani, bir yeri düzeltirken, allahaşkına, diğer tarafı bozmayalım, adil olalım. Sonra, adaletsizlik sadece burada değil, birsürü yerde var. İşte örnek size; imamlar ile gece bekçilerini, okuldaki memurları örnek verdim, bir de üstten örnek vereyim: Bir emniyet müdürü, kent merkezindeki, belediye sınırları içindeki asayişten sorumlu, jandarma komutanı kırsaldaki asayişten sorumlu, hâkim ve savcı da yargılamakla sorumlu. İşte, otuzsekiz yıllık devlet memuru, emniyet müdürü telefon açıyor "ben 1 800 000 000 maaş alıyorum, alay komutanı 2 800 000 000 alıyor, hâkim - savcı 2 350 000 000 lira alıyor" diyor. Hemen hemen aynı işi yapan insanlar bunlar; bunları kendileri söylüyor. Adaletsizlik her yerde var.

Burada, ben şunu söylemek istiyorum. Sayın Maliye Bakanı…

Sayın Bakan, beni dinler misiniz...

Sayın Maliye Bakanı gitmiş!

Sayın Maliye Bakanı az önce şunu söyledi: 14 katrilyondan bahsetti, tasarrufu teşvikten, "onları ödemeyenler nerede" dedi. Onların, bugün, Mecliste olmadıklarını söyledi. Bence yanılıyor Sayın Bakan, bence onlar Mecliste. Yani, geçmiş dönem ANAP'ını kastetti.

Siz alınmayın, ANAP deyince; siz Anavatansınız; alınıyorsunuz, alınganlık gösteriyorsunuz.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Alındığımız falan yok.

MUHARREM İNCE (Devamla) - Geçmiş dönem ANAP'ını kastetti, burada olmadıklarını söyledi; bence buradalar. Çalışma Bakanı o dönemin bakanı değil mi? Adalet Bakanı o dönemin bakanı değil mi? İçişleri Bakanı o dönemin bakanı değil mi? Millî Eğitim Bakanı başka bir partiden gelmedi mi? Eski Kültür Bakanınız, sonra Millî Eğitim Bakanınız ANAP'ın bakanı değil miydi? Başbakan Yardımcılarınız, burada yine milletvekili, Başbakan Yardımcısı değil miydi?

       (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın İnce, lütfen, tamamlayabilir misiniz.

MUHARREM İNCE (Devamla) - Ben son söz olarak size şunu söylemek istiyorum: Sular yükseldikçe balıklar karıncaları yer. Sular çekildikçe de karıncalar balıkları yer. Kimin kimi ne zaman yiyeceğine balık ya da karınca değil, suların çekilmesi ya da yükselmesi karar verir. Konumunuza bakarak, "biz iktidarız!.." Sakın ha, konumunuza bakarak, üstünlüğünüze ve gücünüze güvenmeyin. Bu yaptığınız düzenlemeden sonra hiçbir öğretmenle yüz yüze gelemezsiniz, hiçbir okula gidemezsiniz, iddia ediyorum ben.

Çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum size. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın İnce.

Madde üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş…

Buyurun Sayın Sarıbaş.

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; 1103 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesi üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Benden önce konuşan değerli milletvekilimiz Muharrem İnce'ye de, biraz önce söyledikleri için aslında teşekkür ediyorum. Biraz önce saydığı isimleri, yani "ANAP'lı değil mi" diye saydığı isimleri eğer bu hükümetin içinden çeker çıkartırsanız geriye fasa fiso kalır, hiçbir şey kalmaz. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) İyi ki onlar bu hükümetin içinde de, hükümetin omurgasını ayakta tutuyorlar; çünkü, ANAP ekolünden gelenler olmasa bu hükümetin hiçbir krizi, hiçbir meseleyi yönetme gibi bir şansı da yok. Zaten yönetemiyorlar. Ama, gene biraz yönetiliyorsa, iyi ki onlar bu hükümetin içinde ve iyi ki geçmiş birikimlerini bugün Türkiye'nin hayrına, Türkiye'nin menfaatına tahsis etmiş durumdalar.

Değerli arkadaşlar, ben televizyonda dinlediğim bir şeyle başlamak istiyorum. Spiker soruyor bir memur şoföre; diyor ki: "Benzin zamlanıyor; sizi etkiliyor mu?" Verilen cevap aynen şu: "Valla arkadaşım, benzin zammı beni etkilemez. Ben her seferinde 20 000 000'luk benzin alırım" diyor. Yani "benim aldığım benzin 20 000 000'u geçmez, benzin kaç olursa olsun…" Bu nedir arkadaşlar; bu, bir erime.

Dün de söyledim, bugün de söylüyorum. Yani, 40 000 000 lira zam vereceksiniz, sonra da gelip burada "biz memurumuzu enflasyona ezdirmedik, memurumuzu bu hükümet döneminde abat ettik, havalara uçurduk, geçmiş hükümetlerin hiçbir döneminde verilmeyen zamları verdik" diye, dönüp dönüp 2002'ye atıfta bulunacaksınız!.. Bu ülkeye 2002'yi yaşatanların başına taş düştü, o güne atıfta bulunup o günün gereklerini bugün yapmayanların da başına inşallah taş düşer! (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) Hepsi bu. Yani, o günü yaşatanlar bu ülkeyi abat mı ettiler?! Başlarına taş düşmedi mi?! Gitmediler mi?! Yani, o güne bakarak mı kendinize paye çıkaracaksınız! Yani, o gün şunlar kötüydü; biz ne yaptık; biz o günden kötü değiliz. Ne yapıyorsunuz peki?.. O günün programını uygulamaktan başka ne yapıyorsunuz?.. Programın sahibi geldi, bir laf etti, iki gündür feleğiniz şaştı, uykularınız kaçtı. Başbakanlıkta toplantı üstüne toplantı yapmaya başladınız.

MEHMET SOYDAN (Hatay) - Yok öyle bir şey yahu!

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Bugünü o güne borçlusunuz. Eğer o programı devam ettirmeseydiniz, kendi başınıza bir program yapmaya kalksaydınız feleğiniz şaşmıştı sizin. Bunu böyle bilin.

CEMAL UYSAL (Ordu) - Acımak lazım sana, acımak lazım!

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Ne yaptınız, sorun bir memura. Benim, 1991 yılında bir senelik memuriyetim var. O gün Sayın Erdal İnönü Başbakan Yardımcısı, Devlet Personel Başkanlığı da ona bağlıydı. Her televizyona çıkmada derdi ki: "Kamu personel rejimi reformunu yapacağız." "Nasıl yapacaksınız Sayın Başbakan Yardımcısı?.." "Çalışmalar devam ediyor." Sene kaç? 2006. Kaç yıllık iktidarsınız? Üçbuçuk yıl. Nerede bu reform? "Çalışmalar devam ediyor..." Tam onbeş yıldır çalışmalar devam ediyor, edecek de. Niye edecek, biliyor musun; bu Maliye bürokratları, 1 900 000 memurun hiçbirinin kendi bordrolarını düzenlemesini bilmesini istemiyorlar. Bugün 1 900 000 memur var. İçlerinden eğer 10 000 tanesi kendi bordrosunu düzenlesin, nereden ne aldığının farkında olsun, ne derseniz varım. Vallahi bilmiyor; bilmesini de istemiyor Maliye bürokratları. Çünkü, zaten, tasarıda belli. O kadar kanunda değişiklik yapılıyor ki, o kadar çok değişik kanunlardan değişik şeyler yapılmış ki, kimse bilmesin bunu.

Hatırlarsınız "emret bakanım" diye bir televizyon dizisi oymamıştı. Şimdi, bu bürokratlar size diyor ki: "Emret bakanım." Bakan emrediyor: "Ya, şu personel rejimini bir değiştirsek..." "Çalışmalar devam ediyor Sayın Bakanım." Ve siz, o bürokrasinin esiri oldunuz, o bürokrasinin, önünüze ne koyarsa… Bunu siz de biliyorsunuz, Sayın Başbakan da değişik zeminlerde, değişik yerlerde bürokrasinin çalışmadığından şikâyet etmedi mi?..

MEHMET SOYDAN (Hatay) - Siz öyle alıştırmışsınız.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Etti; bunu siz de biliyorsunuz. O maliye bürokrasisi, eğer, bir memurun kendi bordrosunu düzenleyebilecek bir sistemi kurar ise, kendisinin nereden ne ücretler aldığı da ortaya çıkar. O halde, o kadar karıştırayım ki bu işi diyor, bu işi öyle bir karıştırayım, öyle yerlerden öyle değişik bir sistem kurayım ki, kimse bu işin içinden çıkamasın, kimse de bu reformu yapma cesaretini, becerisini, başarısını gösteremesin. Eğer, gösterseydi; yani, onbeş yıldır kamu reformu tasarısı üzerinde çalışılır mıydı?.. Çok basit; dikey skala, yatay skala, bir çarpı cetveli bu. Unvanları en alttan en üste dikey skala, yan ödemelerde de ihtiyacı olan insanlara; yani, temininde güçlük çekilen veya özel nitelik arz eden insanlara da yandan bir ücret; çok basit bir şekilde olacak bir şey, tam onaltı senedir devam ediyor.

Değerli arkadaşlar, bakın, rahmetli Özal bu işleri neyle yapardı; kanun hükmünde kararnameyle yapardı. Alırdı bir kanun hükmünde kararname, yöntemi belirli, sınırı belirli, yetkisi belirli, süresi belirli, on tane adam gibi bürokratına derdi ki, bunu düzenleyin, bu iş bitsin, bir hafta sonra bitsin. Bir hafta sonra, Resmî Gazetede, kanun hükmünde kararname çarşaf gibi yayımlanır, o alan biterdi. Böyle yaptığınız, yani, emir verip, talimat verip de bir alanı düzenleyebildiğiniz bir iş var mı? İşte, tek başına iktidar oydu, Özal'dı, siz, değilsiniz. Siz, bürokratların yönlendirmesine göre, talimatına göre hareket eden bir iktidarsınız. Bu, bir. İki; bir de bürokratı çalıştırmak için bilmek lazım. Yani, şimdi, bürokratın önüne bir prosedür koydunuz da, bir vizyon koydunuz da bürokrat çalışmıyor mu?.. O vizyonu koyamazsanız, her şeyi bürokrattan beklerseniz, bürokrat zaten geçmişte de aynı bürokrattı bugün de aynı bürokrat, değişen bir şey yok ki.

Şimdi, gelelim meseleye: Şimdi, burada kanunda diyor ki, efendim, Millî Eğitim Bakanlığı okullarına başvuranlar bir ücret ödüyorlar, imtihana girenler; bunun yarısı bu hizmeti gören personele, yarısı da okul aile birliklerine verilsin deniyor.

Şimdi, bu ücreti kimden alıyorsunuz; imtihan için başvuranlardan. Ne imtihanına başvuranlardan; işsizlik için imtihana başvuranlardan. Yani, üniversite bitirmiş veya lise bitirmiş, 30 yaşına gelmiş, devlet kapısında iş bulamamış, yüzlerce de imtihana girmiş…

Çünkü, bu imtihan sistemine zaten baştan karşıyım, yani, genel imtihan sistemine karşıyım, bölgesel olmasını da savunuyorum. Niye bölgesel olmasını savunuyorum? Bu imtihan sistemiyle, cebinde parası olan, çocuğunu iyi okulda okutan, özel dershanelere gönderenlerin çocukları başarılı oluyor, yani, bir üst sınıfın çocukları imtihanda başarılı oluyor, seçme sınavında; onlar devlet memuru oluyor; ama, garip gurebanın, fakir fukaranın, yani, köylünün çocuğu köylü olmaya, ırgatın çocuğu ırgat olmaya, işsizin çocuğu işsiz olmaya mahkûm oluyor. Ama, bu, kendi düzeyleri arasında, fırsat eşitliği içerisinde yapılan bir imtihan olsa, adil olsa, tamam, amenna. Ama, adil olmayan da bir imtihan sistemi var.

Şimdi, bu yetmiyor, 30 yaşına gelmiş, on defa, yirmi defa imtihana girmiş -ki, her imtihanın maliyeti, bununla da bir ek getiriyorsunuz, 100 000 000 lira- 25-30 yaşındaki işsiz genç, delikanlı, babasına boynunu büküyor:  "Baba,  yine bir imtihan açtılar…"  Ne yapalım oğlum?  "Baba,  bir 100 000 000 lira ver, imtihan harcı, imtihan ücreti." Bir ek daha getiriyorsunuz.

Evet, bu imtihanlara hizmet edenlere mutlaka ücret ödenecekse, sosyal devlet cebinden ödesin. Bu insanlar zaten işsiz, zaten baba parasına muhtaç; zaten ceplerinde sigara paraları yok, harçlıkları yok; zaten onurları kırılmış; zaten haysiyetleri ayaklar altına alınmış; zaten toplumda işsiz olduğu için kendisini işe yaramadığı psikozuyla rahatsızlık duyan insanlar. Bunları yarıştıracaksanız, bir imtihan yapacaksanız, bari bu insanların imtihan masraflarını, ücretlerini, sosyal devlet olarak, devletin kasasından karşılamak çok mu zor yani?! Öyle yapmıyorsunuz. Ne yapıyorsunuz; bunlardan, bir de, para alıp, okul aile birliklerine, çalışanlara, o hizmeti görenlere ücret olarak ödemeyi düşünüyorsunuz; yani, adama diyorsunuz ki, sen işsizsin, zaten boynun bükülmüş, al sana bir tokat da benden ensene! Yaptığınız iş bu; yani, işsizliği getirdiğiniz noktada yapacağız iş de bu.

Şimdi, millet, televizyonları başında seyrediyor; geçmişi de algılıyor, bugünü de algılıyor. Geçmişi, rahat olmadığı için, kendi meselelerini çözmediği için gönderdiğini de biliyor. Sizi ne diye gönderecek? Sizi de, yap diye gönderdi. Size dedi ki: Bak, size bu sayısal çoğunluğu, bu siyasal çoğunluğu veriyorum; git oraya, benim dertlerime çare bul, yoksulluğumu önle, yolsuzluğu önle, yasakları kaldır… Siz ne yaptınız? Yani, şimdi, bu ülkede, yoksulluğu önlediğini söyleyen bir hükümet, 13 000 000 yeşilkart dağıtmakla övünen bir hükümet var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Sarıbaş, lütfen, toparlayabilir misiniz.

Buyurun.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Hiçbir hükümet, yoksul sayısının artmasından övünür mü arkadaşlar?! Yani, bu hükümet, ben geldiğimde 8 000 000, 10 000 000 yeşilkartlı vardı; ben bunu 5 000 000'a düşürdüm, 3 000 000'a düşürdüm; yani, insanlar, artık, kendi emekleriyle, kendi çalışmalarıyla hayatlarını idame ettirebiliyorlar, iş bulabiliyorlar demeliyken, bu iktidar diyor ki, 7 000 000, 8 000 000 yeşilkartlıyı 13 000 000'a çıkardım. Ne yaptın; yoksulluğu artırdım... Bu, hükümetin kendi beyanı. Şimdi, buradan millete soruyorum: Ey millet, yoksul sayısını 8 000 000'da tutan hükümetler mi iyiydi; yoksa, yeşilkartlı sayısını 13 000 000 kişiye çıkartan, 13 000 000 yoksul yaratan hükümet mi iyi? Takdir sizin.

Saygılarımı sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sarıbaş.

Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen, Ordu Milletvekili Sayın Cemal Uysal; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

CEMAL UYSAL (Ordu) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; konuşmama başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşülmekte olan 1103 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesi üzerinde söz aldım.

Çok değerli milletvekilleri, bu tasarı, sosyal içerikli, 1 400 000 kişiye çok önemli haklar getiren bir kanun tasarısıdır. Bunu küçümsemeye hiç kimsenin hakkı yok; çünkü, bu kanun tasarısı, gerçekten de, 1 400 000 kişiye verilmeyen birçok hakkı vermektedir; eködemedir; telafi mahiyetinde, denge mahiyetinde zamlar yapmaktadır.

Birkaç örnek vermek istiyorum: Kanun tasarısının içerisinde 1 400 000 kişi, kamu görevlisi olduğu için, çok çeşitli grupları da kapsadığı için, tabiî, hepsiyle ilgili örnekler veremeyeceğim. Bu, Plan ve Bütçe Komisyonunda çok detaylı bir şekilde tartışıldı. Hiç de muhalefet partisinin sayın milletvekillerinin dediği gibi değil, bütün tarafların görüşleri alınmak suretiyle bu kanun tasarısı hazırlandı.

Bakın, 650 000 000 emekli aylığı alan bir polise 100 000 000 lira zam yapıldı; bu, yüzde 15 zamdır. Yüzde 5'lerde, yüzde 6'larda enflasyonun seyrettiği bir ortamda, ilave olarak yüzde 15 zam oldukça yüksek bir zamdır. Yine, 40 + 40; 80 YTL zam yapılmaktadır; bu, 800 000 000 lira aylık alan bir kişiye yüzde 10 oranında bir zamdır.

Yine, öğretmenlerin 3,5 lira olan ücretleri 5 liraya çıkarılmak suretiyle yüzde 40 oranında zam yapılmıştır.

Diğer bütün alanlarda da, gerçekten, çok iyi, telafi edici ödemeler yapılmıştır.

Peki, bunlar yapılırken, acaba, bu imkânlar nasıl sağlanabilmiş, nasıl verilmiştir? Tabiî ki, malî disiplin sağlandığı için, bütçenin dengeleri sağlandığı için, bütçe açıkları giderildiği için, millî gelir arttığı için, büyüme arttığı için ve enflasyon önlendiği için bu zamlar yapılabilmiştir.

Son bir aylık bir dönemi dikkate aldığımız zaman, gerçekten de, vatandaşlarımıza ve kamuda görev alan insanlara ve emeklilere çok önemli, sosyal mahiyette haklar sağlanmıştır.

Prim borçları, SSK'lıların, Bağ-Kurluların 20 katrilyonluk prim borçları yeniden yapılandırılmış, gerçekten de önemli bir imkân sağlanmıştır.

Emeklilerin vergi iadeleri yeniden düzenlenmiş, emekliler, banka kapılarında zarf vermekten, kuyruğa girmekten kurtulmuşlardır.

Telekom çalışanları -özelleştirilmiş bir kurumda belki dünyada ilk defa görülen, sosyal mahiyeti çok enteresan bir uygulamadır- 20 000 civarındaki kamu görevlisi özelleştirilmiş olan kurumda çalışma imkânına kavuşmuş, belli bir süre sonra da kamuya dönmelerine imkân verilmiştir.

Bütün bunlar nasıl olmuştur?.. Gerçekten de, hükümetin yapmış olduğu tasarruflar, vergileri artırmadan enflasyonu önlemek suretiyle yapmış olduğu tasarruflar ve yapmış olduğu icraatlar sonunda çok önemli iyileştirmeler sağlanmıştır.

Bol parayla hiçbir yere varılamayacağını bilmemiz gerekir. Yıllarca memuriyet yaptık. Memurlara eskiden yüzde 30-40 zam yapılırdı, enflasyon yüzde 50-60 idi, memurların eline çok bol para geçerdi; fakat, bu para hiçbir işe yaramazdı. Biz, buna, ekonomide likidite tuzağı veyahut da para aldatması diyoruz; yani, gerçekten de, satın alma gücü olmayan, ekonomideki bütün dengeleri altüst eden, ne zam yapılan kişiye bir refah sağlayan ne de ekonominin bütün dengelerini bozan bir uygulama vardı; ama, artık, bundan sonra, yapılan bu zamlar, gerçekten de istikrarlı bir ekonomide ve sağlam kaynaklarla finanse edilmektedir.

Bir konuya daha değinmek istiyorum çok değerli milletvekilleri. Bu suçluluk oranı ve özellikle de, efendim, toplumun bunalıma girme konularına değinildi. Bu, ekonomi literatüründe ve bilimsel olarak da ispat edilmiştir ki, bunalıma girme ve özellikle de suçluluk oranları enflasyonun yüksek olduğu bir ekonomide görülür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Uysal, lütfen, toparlayabilir misiniz.

Buyurun.

CEMAL UYSAL (Devamla) - Bitiriyorum.

Enflasyonun önlendiği, ekonominin istikrara kavuştuğu bir ekonomide, eğer ekonomik bakımdan bunu izah edecekseniz, toplumun bunalıma girdiği veyahut da suçluluğun artığı ifade edilemez. Bu, ekonomiyle izah edilecekse durum budur; ama, bunun, tabiî, birçok başka sebepleri de vardır.

Ben, bu yapılan zamların, çok büyük bir kitleye, çok önemli bir refah artışı sağlayacağına inanıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Uysal.

Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen, Manisa Milletvekili İsmail Bilen?..

Samsun Milletvekili Haluk Koç?..

Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan?..

Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan?..

Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı?..

Yalova Milletvekili Muharrem İnce?..

Madde üzerinde 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Koçyiğit, buyurun.

MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Sayın Bakanımıza bir soru sormak istiyorum; daha doğrusu, bu soru, bana cep telefonu vasıtasıyla ulaştı:

Bazı belediye başkanlıklarında çalışan kamu görevlilerinden "Tasarrufu Teşvik Fonu" adı altında kesinti yapılmasına karşın, bugüne kadar, bunlara herhangi bir nema ödemesinde bulunulmamıştır. Bunun sebebi nedir? Bu konuda bir çalışmanız var mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koçyiğit.

Sayın Yıldırım, buyurun.

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Sayın Başkan, müsaadenizle, Sayın Bakana bir soru sormak istiyorum.

Bir vatandaş, bir işçi, bir çalışan kişi, bir çiftçi 800 Yeni TL kazanırken, özelleştirme sonrası geliri 400-450 YTL'ye gerilerse, bu özelleştirme mağduru anlayışına nasıl bakıyorsunuz? Bu…

BAŞKAN - Sayın Yıldırım, maddeyle ilgili sorar mısınız lütfen.

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Maddeyle ilgili efendim.

BAŞKAN - Buyurun.

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Yani, maddeyle ilgili. Ücretleri konuşuyoruz.

Özelleştirme mağduru anlayışına nasıl bakıyorsunuz diye düşünüyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yıldırım.

Sayın Deveciler, buyurun.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Bakanıma bir soru sormak istiyorum.

AKP sözcüleri, devamlı, konuşmalarında, AKP İktidarı döneminde millî gelirin 2 500 dolardan 5 000 dolar seviyesine çıktığını, millî gelirin yüzde 100 arttığını söylüyorlar. Az evvel, Sayın Cemal Kaya...

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Cemal Uysal.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Ordu Milletvekilimiz, emekli emniyet mensuplarına yüzde 15 zam yapıldığını söyledi. Yine, memura verilen 40+40 zam yüzde 10 civarındadır.

Peki, şimdi soruyorum: Yüzde 100 millî gelirin arttığı bir dönemde, AKP İktidarında, memura yüzde 10 civarında, 40+40'la zam veriyoruz, polis emeklilerine sadece yüzde 15 civarında zam veriyoruz. Köylünün cebine giren yok, çiftçinin yok; esnafın geliri artmadı, daha da düştü. Peki, bu millî gelir artışından kaynaklanan yüzde 85'lik miktar acaba kimin cebine gitti? Açıklar mısınız Sayın Bakanım.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Deveciler.

Sayın Bakan, buyurun.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, sorulara yazılı cevap vereceğiz.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından gülüşmeler)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Başka soru olmadığı için soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.

Madde üzerinde 2 adet önerge vardır; önergeleri, önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 2 nci maddesiyle 375 sayılı K.H.Kararnameye eklenen geçici 9 uncu maddenin ikinci cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

 

İrfan Gündüz

Mehmet Soydan

Azmi Ateş

 

İstanbul

Hatay

İstanbul

 

Ekrem Erdem

 

Mehmet Ceylan

 

İstanbul

 

Karabük

"Anılan bedelin diğer yarısı ise okulların acil ihtiyaçlarında kullanılmak üzere okulun bağlı olduğu İlçe Millî Eğitim Müdürlükleri nezdinde açılan hesaba aktarılır."

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1103 sıra sayılı yasa tasarısının 2 nci maddesiyle 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen geçici madde 9'un ikinci cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Özyürek

Kemal Kılıçdaroğlu

Hüseyin Ekmekcioğlu

 

Mersin

İstanbul

Antalya

 

Mehmet Yıldırım

 

Ali Topuz

 

Kastamonu

 

İstanbul

"Anılan bedelin diğer yarısı ise o ilçedeki okulların okul aile birlikleri arasında eşit olarak paylaştırılır."

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 20.33

                       


BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.40

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 73 üncü Birleşiminin Beşinci Oturumu açıyorum.

1103 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

4.- Değişik Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli Personele Ek Ödeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1171) (S. Sayısı: 1103) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

2 nci madde üzerinde verilen önergeler geliş sırasına göre okunmuştu.

Şimdi, ikinci önergeyi tekrar okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1103 sıra sayılı yasa tasarısının 2 nci maddesi ile 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen Geçici Madde 9'un ikinci cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                          Mustafa Özyürek (Mersin) ve arkadaşları

"Anılan bedelin diğer yarısı ise o ilçedeki okulların Okul Aile Birlikleri arasında eşit olarak paylaştırılır."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Katılamıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Varoşlardaki okulların maddî olanaksızlıklarını güçlendirmek gerekçesiyle önerge verilmiştir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 2 nci maddesiyle, 375 sayılı K.H.Kararnameye eklenen geçici 9 uncu maddenin ikinci cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

                                                        İrfan Gündüz (İstanbul) ve arkadaşları

"Anılan bedelin diğer yarısı ise okulların acil ihtiyaçlarında kullanılmak üzere okulun bağlı olduğu ilçe millî eğitim müdürlükleri nezdinde açılan hesaba aktarılır."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Gündüz?..

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Anılan bedelin diğer yarısının o ilçedeki okullar arasında ihtiyaca binaen dağıtılması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun;

a) 4 üncü maddesinin (B) bendinin üçüncü fıkrasına "tercümanların;" ibaresinden sonra gelmek üzere "Milli Eğitim Bakanlığında norm kadro sonucu ortaya çıkan öğretmen ihtiyacının kadrolu öğretmen istihdamıyla kapatılamaması hallerinde öğretmenlerin;" ibaresi eklenmiştir.

b) 86 ncı maddesinin üçüncü fıkrasına "kadrolara" ibaresinden sonra gelmek üzere "Maliye Bakanlığının izni (mahalli idarelerde izin şartı aranmaz) ile" ibaresi eklenmiştir.

c)146 ncı maddesinin üçüncü fıkrasına "6000 gösterge rakamının" ibaresinden önce gelmek üzere "hukuk müşavirleri ve avukatlar için 10000, diğerleri için" ibaresi eklenmiş ve dördüncü fıkrasında yer alan "ödenekler" ibaresi "diğer ödemeler" şeklinde değiştirilmiştir.

d) 152 nci maddesinin "II-Tazminatlar" kısmının;

1- "A) Özel Hizmet Tazminatı"  bölümünün  (c) bendinin (1) numaralı alt bendinde yer alan "% 145’ine" ibaresi "% 155’ine" şeklinde değiştirilmiş ve aynı bendin sonuna aşağıdaki paragraflar eklenmiştir.

"Teknik Hizmetler Sınıfına dahil kadrolarda bulunan personelden açık çalışma mahallerinde fiilen çalışanlara, bulundukları kadrolar esas alınmak suretiyle, çalışılan her gün için belirlenecek oranlarda ve üçer aylık dönemler itibarıyla toplamı 60 puanı aşmayacak şekilde, dönem sonlarında ödenmek üzere ek özel hizmet tazminatı verilebilir."

"Devlet Su işleri Genel Müdürlüğü, Karayolları Genel Müdürlüğü ile Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün mühendis, mimar ve şehir plancısı kadrolarında bulunanlara ayrıca 50 puana kadar ilave ödeme yapılabilir. Bu ilave ödemeden yararlananlara açık çalışma mahallerinde fiilen çalışma karşılığı verilen ek özel hizmet tazminatı ödenmez."

2- "C) Din Hizmetleri Tazminatı"  bölümünün  (a)  ve  (b) bentlerinde yer alan "% 140’ına", "% 55’ine", "% 53’üne" ve "% 49’una" ibareleri sırasıyla, "% 165’ine", "% 80’ine", "% 78’ine" ve "% 74’üne" şeklinde değiştirilmiş ve söz konusu bölüme aşağıdaki (c) bendi eklenmiştir.

"c) Diyanet İşleri Başkanlığı merkez ve taşra teşkilâtının Genel İdare Hizmetleri Sınıfına dahil kadrolarında bulunup, (a) ve (b) bentlerinde sayılanlar dışında kalan personele ayrıca % 25’ine,

3- "D) Emniyet Hizmetleri Tazminatı" bölümünün (a) bendinin (2), (3), (4), (5), (6), (7), (8), (9) ve (10) numaralı alt bentlerinde yer alan tazminat oranları 25'er puan artırılmak suretiyle, (b) bendinde yer alan "% 52’sine" ibaresi ise "% 72’sine" şeklinde değiştirilmiştir.

4- Son fıkrasında yer alan "(G bendi (c) sırasında sayılanlar hariç)" ibaresi "(C ve G bölümlerinin (c) bentlerinde sayılanlar hariç)" şeklinde değiştirilmiştir.

e) 176 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Bu Kanunun 89 uncu maddesine göre kendilerine ders görevi verilenlere, ders saati başına gündüz öğretimi için 140, örgün ve yaygın eğitim kurumlarında yarıyıl ve yaz tatillerinde, cumartesi ve pazar günleri ile saat 18.00'den sonra başlayan öğretim faaliyetleri için 150 gösterge rakamının bu Kanuna göre belirlenen aylık katsayısı ile çarpımından oluşan miktar üzerinden ek ders ücreti ödenir.

Bu ücretler, özel eğitime muhtaç öğrencilerin eğitim ve öğretim gördüğü kurumlarda görevli öğretmen ve yöneticiler ile bu öğrencilere yönelik olarak açılan özel sınıf öğretmenlerine ve cezaevlerinde görevli öğretmenlere %25 fazlasıyla ödenir."

f) 202 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "250" rakamı "1500", "50" rakamı "250", "5 katına" ibaresi ise "3 katına" şeklinde değiştirilmiştir.

g) Ekli (I) sayılı Ek Gösterge Cetvelinin "I- Genel İdare Hizmetleri Sınıfı" bölümünün (h) bendindeki ek gösterge rakamları derece sırasıyla 3000, 2200, 1600, 1500, 1200, 1100, 900 ve 800 olarak değiştirilmiştir.

h) Ekli (II) sayılı Ek Gösterge Cetvelinin "I- Başbakanlık ve Bakanlıklarda" bölümünde yer alan "Bakanlık İl Müdürü (Ankara, İstanbul, İzmir), Defterdar, Bayındırlık ve İskan Müdürü (Ankara, İstanbul, İzmir)" ibaresi "İl İdare Kurulu üyesi Bakanlık İl Müdürleri ile Ankara, İstanbul ve İzmir illerindeki diğer Bakanlık İl Müdürleri" şeklinde değiştirilmiştir.

ı) Ekli (IV) sayılı Makam Tazminatı Cetvelinin;

1- 7 nci sırası, "Üniversite Genel Sekreterleri" ibaresinden sonra gelmek üzere "Üniversitelerarası Kurul Genel Sekreteri, Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı Genel Sekreteri, Yükseköğretim Kurulu Genel Sekreter Yardımcıları" ibaresi eklenmek suretiyle "7 nci sıranın (a) bendi" olarak düzenlenmiş ve anılan sıraya aşağıdaki (b) bendi eklenmiştir.

"b) Birinci dereceli kadroya atanmış olmak şartıyla; Üniversitelerarası Kurul Genel Sekreter Yardımcısı, Üniversitelerin Genel Sekreter Yardımcıları ve Daire Başkanları ile her birinde 1'er kişi olmak üzere Hukuk Müşavirleri    1.000"

2- 8 inci sırasına aşağıdaki (d) ve (e) bentleri eklenmiştir.

"d) En az dört yıl süreli yükseköğrenim veren fakülte veya  yüksekokulları bitirmiş ve birinci dereceli kadroya atanmış olmak  şartıyla; Devlet Personel Uzmanları, Devlet Bütçe Uzmanları,  Devlet Muhasebe Uzmanları, Devlet Gelir Uzmanları, Devlet Malları Uzmanları, Maliye Uzmanları, Mali Suçları Araştırma Uzmanları, Türkiye İstatistik Kurumu Uzmanları, Hazine Müsteşarlığı Sigorta Denetleme Uzmanları ile Aktüerleri, Kültür ve Turizm Uzmanları, Çevre ve Orman Uzmanları, Gümrük Uzmanları, Denizcilik Uzmanları, Sosyal Güvenlik Uzmanları, Özürlüler Uzmanları, Çalışma Uzmanları, Yurt Dışı İşçi Hizmetleri Uzmanları, İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanları, Sosyal Sigorta Uzmanları, İstihdam ve Meslek Uzmanları, Sosyal Yardım Uzmanları, Aile ve Sosyal Araştırma Uzmanları, Kadının Statüsü Uzmanları, Avrupa Birliği Uzmanları, Teknik Yardım Uzmanları, Tüketici ve Rekabet Uzmanları, Marka Uzmanları, Patent Uzmanları    1.000

e) En az dört yıl süreli yükseköğrenim veren fakülte veya yüksekokulları bitirmiş, mesleğe özel yarışma sınavıyla girerek  belirli süreli meslek içi eğitimden sonra özel bir yeterlik sınavında başarılı olmuş, birinci dereceli kadroya atanmış ve doğrudan belediye başkanı veya genel müdür adına teftiş, denetim ve inceleme yetkisine sahip büyükşehir belediyeleri ile bunlara bağlı genel müdürlük müfettişleri ve büyükşehir belediye sınırları içindeki ilçe belediyeleri müfettişleri    1.000"

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Balıkesir Milletvekili Sayın Ali Kemal Deveciler; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 1103 sıra sayılı Değişik Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli Personele Eködeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 3 üncü maddesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Tasarının genel gerekçesinde, kamu görevlilerinin, ortak ekonomik, sosyal ve meslekî hak ve menfaatlarına ilişkin olarak taraflar arasında ilk kez mutabakat sağlandığı söylenmektedir. Bu ifade, kamu görevlileri sendikaları ile hükümetin yaptığı görüşmede taraflar arasında yüzde yüz uyumlu bir görüşmenin olduğunu çağrıştırmaktadır.

Nitekim, Türk Dil Kurumuna göre mutabakat, uyuşma, anlaşma, uzlaşma anlamına gelmektedir. Oysa, hükümet ile kamu sendikaları arasında, gerekçede söylendiği gibi, yüzde yüz bir anlaşma gerçekleşmemiştir. Bazı sendikalar karşı oy kullanmışlardır, mutabakat metnine muhalefet şerhi koymuşlardır.

Mutabakat metninin bir sureti elimde, bir sureti burada. Buradaki mutabakat metninde, açık ve net olarak, taraflar arasında tam bir anlaşma sağlanmadığı görülmektedir. Hükümetin, kamuoyunu yanıltacak bir şekilde, olmayan bir gerekçeye dayandırarak tasarıyı Parlamentoya göndermesi, siyasî etik açısından doğru bir uygulama değildir.

Tasarıda, kamu görevlilerine ödenmesi öngörülen 40 + 40 YTL'yle ilgili düzenleme taban aylıklarına yansıtılmadığından, çalışanların emeklilik aylıklarına da yansıyamayacaktır. Oysa -yapılmak istenen- bu eködemelerin çalışanların taban aylıklarına yansıtılarak emekli olduklarında emekli aylıklarına sirayet ettirilmesi gerekmektedir.

Yine, çalıştıkları kurumlarda dönersermayeleri bulunanların, 40 + 40 yapılan eködemeyi dönersermayeden almaları öngörülmektedir; ancak, bazı kurumlarda dönersermayenin bu ödemeyi yapmaya gücü yetmeyecektir. Bu durumda olan kurumlardaki bazı kamu çalışanları, dönersermaye yetersizliği neticesinde, 40 + 40 olan eködemeyi alamayacaklardır. Bu uygulamanın Meclisimizce düzeltilerek bu durumda olan kurum çalışanlarının mağduriyetlerinin giderilmesi gerekmektedir.

Tasarıyla yapılacak eködemeyle ilgili olarak bağlı bulunduğu bakanın onayına bağlanan düzenleme ve ödemeler bu tasarıyla değiştirilmekte, tüm onaylarda Maliye Bakanının uygun görüşü ve onayı gerekli hale getirilmektedir. Bunun anlamı, ilgili bakana verilen yetkinin, Maliye Bakanının uygunluğuna, onayına ve denetimine bağlanmasıdır. Değiştirilen bu uygulama, gerek devlet bürokrasisi gerekse siyasî etik açısından kesinlikle doğru bir uygulama değildir. Maliye Bakanının diğer bakanları denetlemesi anlamına gelen bu düzenlemenin, Meclisimizce, etik olarak, düzeltilmesi gerekir.

Tasarıda kabul edilen bir başka maddeyle, öğretmen ihtiyacının kadrolu öğretmen istihdamıyla kapatılamaması halinde sözleşmeli öğretmen istihdamına olanak sağlayacak düzenleme, verilen bir önergeyle, Plan ve Bütçe Komisyonunda tasarıya ilave edilmiştir. Daha evvel Millî Eğitim Bakanlığının yapmış olduğu bu uygulama, Danıştayca durdurulmuştur. Danıştayın bu konuyla ilgili yürütmeyi durdurma kararı olmasına rağmen aynı düzenlemenin tekrar yapılması, AKP İktidarının, hukuku açıkça gözardı ettiği anlamına gelmektedir.

Öğretmenlik mesleği aslî ve sürekli bir görevdir. Aslî ve sürekli kamu hizmetlerinin, ancak memur eliyle yapılacağı da kanunda açıktır. Bu gerçek bilinmesine rağmen aynı yanlışlıkta ısrar edilmesi, AKP İktidarının, millî eğitimi ciddiye almadığını, millî eğitime ne kadar önem verdiğini açıkça göstermektedir.

Görüştüğümüz bu yasayla, kamu emekçilerine, ocak ayında yüzde 2,5; temmuz ayında yüzde 2,5 olmak üzere, yüzde  5 civarında zam yapılması  son derece  yanlış ve kamu emekçilerini  aşağılayıcı -sanki sadaka verir bir şekilde, hükümetin yapmış olduğu- bir uygulamadır. Şimdi, 2006 yılındaki enflasyon oranının yüzde 5 olacağı tahmin edildiğinden, kamu emekçilerine verilen zam da bu oranda artırılmaktadır. AKP İktidarı olarak "memurumuzu enflasyona ezdirmeyeceğiz" diyordunuz. En düşük devlet memurunun 550-600 milyon lira civarında aylık aldığını düşünürsek, yapılan zam 15 + 15=30 YTL'dir. Yapılan bu zam, çarşıda pazarda bir fileyi dahi dolduran bir zam değildir.

Memura bir yanda yüzde 5 zam yaptınız -şimdi de, fazla mesai almayan memura 40 000 000 lira zam yapıyorsunuz- diğer yandan ise bu insanların 2006 yılında ödeyecekleri Emlak Vergilerini, Motorlu Taşıt Vergilerini, damga ve harçları ise -yeniden değerleme oranı olan 2006'daki- 9,8 oranında neden artırıyorsunuz? Bir de, vergisini zamanında ödemediğinde, bu insanlardan,  bu memurumuzdan, aylık yüzde 3, yıllık yüzde 36 gecikme zammı alıyorsunuz. Bu nasıl adalet?! AKP'nin adaletinin nasıl olduğu, her kesimde görüldüğü gibi, kamu emekçileri tarafından da artık görülmüştür. Ülkemizde açlık sınırı 600 YTL, yoksulluk  sınırı ise 1 800 YTL civarında olduğu bir ülkede milyonlarca kamu emekçisi, AKP İktidarı döneminde, ne yazık ki, açlık sınırının altında yaşamaya mahkûm edilmiştir.

AKP iktidara gelirken, kamu emekçilerine, asgarî ücretle çalışan insanlarımıza uygulanan özel indirim vardı. Bu indirimin az olduğunu ve bu indirimi artırarak AKP İktidarında asgarî ücret seviyesine getireceğinizi ve asgarî ücret seviyesinden vergi almayacağınızı söylemiştiniz; ama, ne yazık ki, iktidarınızın üçüncü yılında -şimdi dördüncü yıla girdik- üçüncü yılına girerken yaptığınız uygulamayla, bırakın o söz vermiş olduğunuz özel indirimi asgarî ücret seviyesine çıkarmayı, özel indirimi tamamen kaldırdınız.

Yine, geçtiğimiz ay Plan ve Bütçe Komisyonunda görüştüğümüz ve önümüzdeki hafta Büyük Millet Meclisinde görüşeceğimiz bir yasayla, vergi dilimlerinde ücretliler lehine olan yüzde 5'lik uygulanan indirimi tamamen siz yok ettiniz. Bununla da kalmayıp, 15 000 YTL ile 30 000 YTL arasında ücret gelirinden alınan yüzde 25'lik vergi kesintisi oranını, bu yasayla, yüzde 27'ye siz çıkardınız. Yani, bu katmanlarda  maaş alan memurlarımıza yüzde 2 puan artış getirdiniz. Şimdi, daha fazla vergiyi o insanlardan alacaksınız. Önümüzdeki hafta bu uygulama geliyor.

Önümüzdeki günlerde, sıra, ücretlilerin vergi iadesine gelecektir. Nasıl emeklilerin vergi iadesine geldiyse, ücretlilerin de vergi iadesine gelecektir; çünkü, IMF'ye AKP İktidarı tarafından verilen iyi niyet mektubunda vermiş olduğu sözle, ücretlilerin almış olduğu vergi iadesi uygulamasının da kaldırılması gündeme gelecektir. Bunu, burada söylüyorum; yarınlarda, pek kısa zamanda, burada, bu konuyu da gündeme getirip yasalaştıracaksınız.

Sayın Bakan, hep garip gurebaya, fakir fukaraya vuruyorsunuz; çünkü, AKP İktidarı olarak, artık, gücünüz, ancak fakir fukaraya, garip gurebaya yetmektedir. Ama, bunun hesabı, sizden, seçim sandığında, fakir fukara, garip gureba ve kamu emekçileri tarafından er geç sorulacaktır; bundan kaçamayacaksınız.

Tasarıyla, ücretler arasında eşitsizlikler ve adaletsizlikler iyice pekiştirilmekte, kamu görevlileri arasında açıkça ayırımcılık yapılmaktadır.

Hükümet, Kasım 2002 tarihinde iktidara geldiğinde acil eylem planı adı altında, yapacaklarını deklare etmiş ve halka söz vermiştir. Bu söz verdiklerinden bir tanesi de, kamu personeli arasındaki ücret dengesizliğini giderme taahhüdüdür. Ancak, hükümet, halka verdiği… Hükümetiniz olarak, halka verdiğiniz diğer sözlerin hiçbirisini yerine getirmediğiniz gibi, kamu personeli arasındaki ücret dengesizliğini de, ne yazık ki getiremediniz; daha da makası açmak istiyorsunuz bu yasayla.

Bütün kamu personeli, ücret dengesizliğinin giderilmesini beklemektedir. Hükümet, kamudaki ücret dengesizliğini gidermek amacıyla hazırladığı ve Genel Kurula getirdiği, bugün de görüştüğümüz bu tasarıyla, daha büyük dengesizlikler haline gelecektir kamu emekçileri arasındaki... Örnek vermek gerekirse, imamlara ek zam verilirken… Onlara zam vermeyelim demiyoruz, hatta, az olduğunu da söyledik, artırılsın dedik; fakat, ne yazık ki, AKP'li arkadaşların oylarıyla reddedildi. Aynı şekilde, emniyete de verilen zammın az olduğunu söyledik; ama, AKP'li arkadaşlar, Plan Bütçe Komisyonunda bunu da reddettiler. Ama, şu var: Bir yandan imamlara zam veriyoruz, diğer yandan, Diyanet İşleri Başkanlığı personelinden 2 600 yardımcı hizmetliyi bu kapsam dışına çıkarıyoruz, bunlara zam vermiyoruz.

BAŞKAN - Sayın Deveciler, bir saniye…

Sayın milletvekilleri, çalışma süresinin, Sayın Deveciler'in konuşmasının bitimine kadar uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Buyurun Sayın Deveciler.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) - Devlet Su İşleri, Karayolları, Tapu Kadastroda çalışan mühendis, mimar ve şehir plancılarına 220 YTL tazminat verilirken, belediyelerde, İller Bankası gibi kurumlarda çalışan, aynı işi yapan mühendis ve şehir plancıları, öngörülen düzenlemeden, ne yazık ki, yararlanamamaktadır. Bu tasarıda, bunlar kapsam dışı bırakılmaktadır. Görüldüğü gibi, bu tasarı, dengesizliklerin artmasına da sebebiyet vermektedir.

Tasarıyla, kariyer uzmanlar arasında ekgösterge ve makam tazminatları arasında var olan ayırımcılık devam etmektedir. Tasarıyla, kariyer uzmanlara 3 000 ekgösterge ve 1 000 makam tazminatı öngörülürken, emsalleri olan 3 600 ek gösterge ve 2 000 makam tazminatı alan diğer kariyer uzmanları arasındaki dengesizlik açıkça açılmaktadır.

Sayın Maliye Bakanı, özelleştirme politikasını uygularken "babalar gibi satarım" sözünü, ne yazık ki, kendi personeline de uygulamıştır. Şöyle ki,  Maliye bürokratları tarafından hazırlanan ve Sayın Maliye Bakanının imzasıyla Başbakanlığa gönderilen denge tazminatına ilişkin taslakta, kariyer uzmanları, 2 000 makam, özel hizmet ve denetim tazminatında da 15 puan artış öngörülürken, aynı Maliye Bakanı, Plan ve Bütçe Komisyonunda verdiği önergede, daha evvel imzalayıp da Başbakanlığa gönderdiği metne sadık kalmamış ve "babalar gibi" kariyer uzmanlarını aldatmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Deveciler, lütfen, tamamlayabilir misiniz.

Buyurun.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) - Tamam.

Buradan, Sayın Maliye Bakanına sesleniyorum; kariyer uzmanlarına ilişkin imzalayıp Başbakanlığa gönderdiğiniz metni içeren Cumhuriyet Halk Partisi önergesine destek vermenizi etik açıdan bekliyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri…

Sayın Musa Uzunkaya… Sayın Uzunkaya…

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Deveciler…

ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) - Lütfen, Sayın Bakan dinlesin, bir şeyler belki…

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Bana sor sen ya!

BAŞKAN - Sayın Deveciler, lütfen…

ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) - Peki efendim.

Denge tazminatının dengesiz bir şekilde verilmesi, memurlar arasında huzursuzluğu artıracaktır, çalışma barışını bozacaktır. En önemlisi, personel arasında ayırım yapmak adaletsizliği doğuracak, personel arasında ücret uçurumunu artıracaktır. Buna zemin hazırlanmaması lazım Sayın Bakanım.

Taslakla, Başbakanlık ve bağlı kuruluşlarda çalışan kariyer uzmanlarının maaşlarında yaklaşık 50 YTL düşüş gerçekleşmektedir, bu yasayla. Tüm memurlarda artarken, buradaki Başbakanlık ve bağlı kuruluşlarda çalışan kariyer uzmanlarının maaşlarında 50 YTL düşmektedir. Birileri, Anayasada teminat altına alınan kazanılmış hakların geri alınamayacağı ilkesini herhalde unutmuş durumdadır.

Eğitim öğretim hizmetleri sınıfında yer alan yüksek lisans ve doktora yapmış olan öğretmenlerin ekders ücretlerinin zamlı ödenmesi konusunda mevcut uygulamanın devam etmesinin sağlanması, yaklaşık 430 000 öğretmen tarafından umutla beklenmektedir.

Tasarıyla, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunun 4/B maddesinde düzenleme yapılmaktadır. Bu düzenlemeyle, sözleşmeli öğretmen istihdamına dayanak oluşturma amacı güdülmektedir.

657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4/B maddesini aynen aktarıyorum: "Kalkınma planı, yıllık program ve iş programlarında yer alan önemli projelerin hazırlanması, gerçekleştirilmesi, işletilmesi ve işlerliği için şart olan, zaruri ve istisnai hallere münhasır olmak üzere özel bir meslek bilgisine ve ihtisasına ihtiyaç gösteren geçici işlerde, kurumun teklifi üzerine Devlet Personel Başkanlığı ve Maliye Bakanlığının görüşleri alınarak Bakanlar Kurulunca geçici olarak sözleşme ile çalıştırılmasına karar verilen ve işçi sayılmayan kamu hizmeti görevlileridir." 4/B maddesi.

Diğer taraftan, Anayasanın 128 inci maddesinde "Devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür" hükmü yer almaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) - Bitiriyorum Başkanım.

Az evvel de bu konuyu belirtmiştim, tekrar söylemek istiyorum: Aslî ve sürekli görev olan öğretmenlerin 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4/B maddesi çerçevesinde geçici olarak çalıştırılması, Anayasaya aykırılık teşkil etmektedir. Onun içindir ki, iktidar olarak, bırakın şu 4/B sözleşmesini, gelin öğretmen kadrosunu isteyiniz; isteyiniz ki, KPSS sınavıyla almak zorunda kalınız. 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4/B maddesine göre öğretmen alımı sınavsız gerçekleşeceği için, hükümet, 4/B pozisyonlarına istediği kişileri, yani kendi yandaşlarını, hiçbir şarta bağlı olmaksızın, sınavsız olarak, öğretmen olarak atayacak, daha sonra da bunları kadroya geçirecektir. İşte, size, kadrolaşmanın bir başka belgesi. Onun için, 4/B metninin çıkarılmasını ve bunların, normal olarak, kadrolara getirilmesini talep ediyorum.

Hepinize saygılar ve sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Deveciler.

Çalışma süremiz tamamlanmış olduğundan, alınan karar gereğince, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan hakkındaki gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağını ve Dilovası Belediyesindeki sanayi kuruluşlarının atıklarının çevre ve insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerinin araştırılarak, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilen Meclis araştırması önergelerini görüşmek için, 14 Mart 2006 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 21.04