BIM 2 4 2006-03-23T14:28:00Z 2006-03-23T14:28:00Z 70 48091 274120 TBMM 2284 548 336638 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM: 22         YASAMA YILI: 4

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

CİLT : 113

 

71 inci Birleşim

7 Mart 2006 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

 

  I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- TBMM Başkanvekili Nevzat Pakdil'in, Batman'da bir saldırı sonucunda şehit edilen üç polis memuruna Allah'tan rahmet, ailelerine başsağlığı dileyen konuşması

B) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Van Milletvekili Mehmet Kartal'ın, 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin kanunlaşması halinde, gümrüklerde müsadere edilen bazı araçların millî ekonomiye sağlayacağı katkıya ilişkin gündemdışı konuşması

2.- Erzurum Milletvekili Muzaffer Gülyurt'un, Erzurum'un düşman işgalinden kurtarılışının 88 inci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

3.- Sivas Milletvekili Osman Kılıç'ın, Yeşilay Haftası münasebetiyle, içki, sigara ve uyuşturucu madde kullanımının özellikle gençler üzerindeki olumsuz etkilerine ve bu konuda alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Suriye-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı Mohammad Hallaq ve beraberindeki parlamento heyetinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının konuğu olarak ülkemize resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/987)

2.- Endonezya Temsilciler Meclisi Başkanı Agung Laksono'nun davetlisi olarak Endonezya'ya resmî ziyarette bulunacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Nevzat Pakdil'in beraberindeki Parlamento heyetini oluşturmak üzere gruplarınca isimleri bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/988)

3.- Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın Yunanistan'a yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/989)

4.- Devlet Bakanı Mehmet Aydın'ın Kuveyt'e yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/990)

5.- Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'ın, Petrol Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/671), doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/372)

6.- İstanbul Milletvekili Ali Kemal Kumkumoğlu'nun, Lozan Anlaşmasının İmzalandığı 24 Temmuz Gününden Başlayan Haftanın "Bağımsızlık Haftası" İlan Edilmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/610), doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/373)

D) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Samsun Milletvekili Haluk Koç, İstanbul Milletvekili Ali Topuz ve İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol'un, çocuklarının ticarî iş ve ilişkilerinde nüfuzunu kullandığı, lojman giderlerini kamuya ödeterek siyasî ahlak kurallarına aykırı davrandığı ve kamuyu zarara uğrattığı iddiasıyla Maliye Bakanı Kemal Unakıtan hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/5)

V.- ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)

3.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 4 Milletvekilinin, Türk Tabipleri Birliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 35 Milletvekilinin, 23.1.1953 Tarihli ve 6023 Sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanununun 3224 Sayılı Yasa ile Değişik 60 ıncı Maddesinin Birinci Fıkrasının Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/672, 2/604) (S. Sayısı: 1069)

4.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın; 209 Sayılı Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık Kurumları ile Esenlendirme (Rehabilitasyon) Tesislerine Verilecek Döner Sermaye Hakkında Kanun ile 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (2/699) (S. Sayısı: 1101)

VII.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Kocaeli Milletvekili Nevzat Doğan'ın, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, konuşmasında, ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle konuşması

VIII.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, Irak'tan ithal edilen hurdalardaki radyasyon iddialarına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/11743)

* Ek cevap

2.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, hac organizasyonlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet AYDIN'ın cevabı (7/11861)

3.- İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, çevre sorunlarının çözümüne yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/11897)

4.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, bazı ilaçların yurt dışındaki satış fiyatlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/11905)

* Ek cevap

5.- İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, DTP'li belediye başkanlarının Danimarka Başbakanına yaptığı başvuruya ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/11928)

6.- Ankara Milletvekili Ersönmez YARBAY'ın, bir cinayete ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/11953)

7.- İstanbul Milletvekili Hasan AYDIN'ın, malvarlığına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/11961)

8.- Ankara Milletvekili Muzaffer R. KURTULMUŞOĞLU'nun, Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezinin yeniden yapılandırılmasına ve kuş gribi vakasındaki teşhisine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/11982)

9.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, sulanabilen arazi ve hububat üretimine,

- Kırıkkale Milletvekili Halil TİRYAKİ'nin, Kırıkkaleli çiftçilerin Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarına,

- Muğla Milletvekili Gürol ERGİN'in, tarımdaki istihdam azalışına,

- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet PARLAKYİĞİT'in, şekerpancarı kotalarının artırılıp artırılmayacağına,

İlişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından soruları ve Bayındırlık ve İskân Bakanı ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Vekili Faruk Nafız ÖZAK'ın cevabı (7/11986, 11987, 11988, 11989)

10.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, TRT'de istisna akdi ile çalıştırılan personele ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı (7/12003)

11.- İstanbul Milletvekili Lokman AYVA'nın, 5378 sayılı Kanunun uygulamasına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/12087)

12.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye 2005 İlerleme Raporundaki "Kişilerin Serbest Dolaşımı" bölümüne ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/12089)

13.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye 2005 İlerleme Raporundaki "Ekonomik ve Sosyal Haklar" bölümüne ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/12090)

14.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, yaşlı ve bakıma muhtaçların desteklenmesine,

Koruyucu aile uygulamasına,

SHÇEK yardımlarının dağıtım şekline,

Yurtlarda yetişen gençlerin yüksek öğrenimde desteklenmesine,

Aile bütünlüğünün korunması çalışmalarına,

Çalıştırılan taşeron şirket elemanlarına,

Kadın ve çocuk sosyal hizmetler danışma hattına ve kadın danışma merkezlerine,

SHÇEK çocuk yurtları binalarına,

SHÇEK'e bağışlanan taşınmazlara,

Toplumun sosyal sorunlarıyla ilgili araştırma ve çalışmalara,

- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye 2005 İlerleme Raporundaki "Ekonomik ve Sosyal Haklar" bölümüne,

- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Resmî Gazetede yayımlanan bir iş ilanında cinsiyet ayrımcılığı yapıldığı iddiasına,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Nimet ÇUBUKÇU'nun cevabı (7/12109, 12110, 12111, 12112, 12113, 12114, 12115, 12116, 12117, 12118, 12119, 12120)

15.- Ankara Milletvekili Muzaffer R. KURTULMUŞOĞLU'nun, elektrik dağıtım ihalelerine katılım şartlarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/12151)

16.- Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, bankalardan aylık ödemesi anlaşmalarıyla sağlanan imkânlara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/12153)

17.- Gaziantep Milletvekili Abdülkadir ATEŞ'in, sağlık kuruluşlarının alacaklarının terkinine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/12155)

18.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, döner sermaye ödemesi yapılamayan hastanelere ve icra takibine uğrayan hastalara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/12159)

19.- Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın, kamuya ait araçlara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/12160)

20.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, sermaye şirketlerinin genel kurul toplantılarında bulunan hükümet komiserlerine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/12183)

21.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye 2005 İlerleme Raporundaki "Malların Serbest Dolaşımı" bölümüne ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/12201)

22.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, eczanelerin SSK'dan ilaç bedeli alacaklarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/12225)

23.- Tunceli Milletvekili V. Sinan YERLİKAYA'nın, Küçükçekmece Kaymakamı hakkındaki bir iddiaya ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/12231)

24.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Damal Bebeği üretenlerin alacaklarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/12235)

25.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Amasya'da antik kalıntılar bulunan bir bölgenin korunmasına ve kazı çalışmalarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/12236)

26.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, Sarmısaklı Tarım İşletmesinin özelleştirilmesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/12240)

27.- Antalya Milletvekili Tuncay ERCENK'in, jant ithalatıyla ilgili düzenlemeye ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/12256)

28.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Ankara Radyosunun bazı yöneticileri hakkındaki iddialara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı (7/12329)

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak üç oturum yaptı.

Tokat Milletvekili İbrahim Çakmak, Tokat'ta doğan Plevne kahramanı Gazi Osman Paşa’nın askerî başarıları ile ilin, özellikle tarıma dayalı ekonomisiyle öne çıkan potansiyelinin sanayie dayalı yatırımlarla hareketlenmesi ve yeni istihdam sahalarının oluşabilmesi için yapılmakta olan projelere,

İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek, tekstil ve konfeksiyon sektörünün sorunlarına ve bu konuda alınması gereken tedbirlere,

Adana Milletvekili Atilla Başoğlu, Yeşilay Haftasına,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun (6/1579) esas numaralı sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sorunun geri verildiği bildirildi.

Çorum Milletvekili Muzaffer Külcü ve 19 milletvekilinin, gençler ve çocuklar arasında artan şiddet eğiliminin sebeplerinin (10/343),

Denizli Milletvekili Mehmet Yüksektepe ve 22 milletvekilinin, tekstil ve hazır giyim sektöründeki sorunların (10/344),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacakları ve öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı;

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 63 üncü sırasında yer alan 139 sıra sayılı kanun teklifinin bu kısmın 6 ncı sırasına alınmasına ilişkin CHP Grup önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmediği,

Açıklandı.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

3 üncü sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden;

1 inci sırasında bulunan, Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair (1/278, 1/1034) (S. Sayısı: 17 ve 17'ye 1 inci ek),

2 nci sırasında bulunan, Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair (1/277) (S. Sayısı: 1079),

4 üncü sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin (1/1030) (S. Sayısı: 904),

5 inci sırasında bulunan ve Cumhurbaşkanınca bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderilen, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu, Yükseköğretim Kanunu, Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu, Telsiz Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 30.12.2005 Tarihli ve 5447 Sayılı (1/1164) (S. Sayısı: 1096),

6 ncı sırasında bulunan, At Yarışları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair (1/1169) (S. Sayısı: 1090),

Kanun, Kanun Hükmünde Kararname ve Kanun Tasarılarının görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;

Ertelendi.

7 nci sırasında bulunan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın; 209 Sayılı Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık Kurumları ile Esenlendirme (Rehabilitasyon) Tesislerine Verilecek Döner Sermaye Hakkında Kanun ile 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/699) (S. Sayısı: 1101), tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanarak, maddelerine geçilmesi kabul edildi; 1 inci maddesinin oylanması sırasında istem üzerine elektronik cihazla yapılan yoklamalar sonucunda Genel Kurulda toplantı yetersayısı bulunmadığı anlaşıldığından;

7 Mart 2006 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 19.17'de son verildi.

                       

İsmail Alptekin

 

 

 

Başkanvekili

 

 

Harun Tüfekci

Türkân Miçooğulları

 

Konya

İzmir

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

Ahmet Küçük

 

 

Çanakkale

 

 

Kâtip Üye

 

 

                                                                                                                                                                            No.: 95

II. - GELEN KÂĞITLAR

3 Mart 2006 Cuma

Teklif

1.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu ve 9 Milletvekilinin; Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/722) (Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.3.2006)

 

 

                                            No.: 96

6 Mart 2006 Pazartesi

Raporlar

1.- Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/1153) (S. Sayısı: 1102) (Dağıtma tarihi: 6.3.2006) (GÜNDEME)

2.- Değişik Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli Personele Ek Ödeme Yapılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1171) (S. Sayısı: 1103) (Dağıtma tarihi: 6.3.2006) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1. - Mardin Milletvekili Muharrem DOĞAN'ın, Irak'a elektrik satışına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1660) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2006)

2. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Hasankeyf'teki tarihi birikimin korunmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/1661) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2006)

3. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya-Manavgat-Side Beldesi Turizm Danışma Müdürlüğündeki boş kadrolara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/1662) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2006)

4. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya'daki bir köyün içme suyu sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1663) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2006)

5. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya'nın Finike İlçesine yeni bir liman ve marina yapılıp yapılmayacağına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/1664) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2006)

6. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya'daki bir köyün su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1665) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)

7. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya-Finike Marinasındaki hasara ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1666) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)

8. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya'daki bir köyün elektrik şebekesine ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/1667) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)

9. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya'daki bir köyün ilköğretim okulu ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1668) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)

10. - Adana Milletvekili Abdullah TORUN'un, gençlik ve spor konularındaki çalışmalara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) sözlü soru önergesi (6/1669) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)

11. - Amasya Milletvekili Mustafa SAYAR'ın, BM'nin gelişmekte olan ülkelere yönelik dizüstü bilgisayar projesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1670) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)

12. - Mardin Milletvekili Muharrem DOĞAN'ın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki sınır ticaretine ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) sözlü soru önergesi (6/1671) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/2/2006)

13. - Balıkesir Milletvekili Sedat PEKEL'in, ekonomik bağımsızlıkla ilgili bir beyanına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1672) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/2/2006)

14. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya-İbradı-Ormana Beldesinin turizme açılmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/1673) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/2/2006)

Yazılı Soru Önergeleri

1. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, İstanbul 4 üncü Ağır Ceza Mahkemesinin bir dosyasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12395) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2006)

2. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, gayrimenkul yatırım ortaklıklarında mütekabiliyet esasının aranıp aranmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12396) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2006)

3. - Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, Millî Eğitim Bakanlığının Dünya Bankası ile hazırladığı bir projenin ihalesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12397) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2006)

4. - Hatay Milletvekili Fuat ÇAY'ın, TRT'de Muharrem ayına yönelik program çalışması olup olmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12398) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2006)

5. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Türk Telekomun devrinden sonra imzalanan imtiyaz sözleşmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12399) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2006)

6. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya'nın Finike İlçesine yeni bir liman ve marina yapılıp yapılmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12400) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2006)

7. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Hasankeyf'teki tarihi birikimin korunmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12401) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2006)

8. - Isparta Milletvekili Mevlüt COŞKUNER'in, sosyal yardım zammına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12402) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2006)

9. - Bursa Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIK'ın, Uludağ Millî Parkına yönelik projelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12403) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2006)

10. - Bursa Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIK'ın, Uludağ Millî Parkındaki işletmelere ve çeşitli çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12404) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2006)

11. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, bazı okulların mezunlarına ve kurum değiştiren Diyanet İşleri Başkanlığı personeline ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12405) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2006)

12. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, tarım ürünleri ithalatına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12406) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/2/2006)

13. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, şirket ve kooperatif sayısı ile işsizlik oranına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12407) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/2/2006)

14. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, yaş sebze ve meyve ticaretinin düzenlenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12408) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/2/2006)

15. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, bazı soru önergelerinin cevaplandırılmamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12409) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/2/2006)

16. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, bir hukuk bürosuna verilen işlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12410) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2006)

17. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Iğdır İline sınır ticaret merkezi kurulmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12411) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2006)

18. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Rus doğalgazının bedelinin bir kısmının mal karşılığı ödenmesiyle ilgili düzenlemeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12412) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2006)

19. - Mersin Milletvekili Şefik ZENGİN'in, Ortadoğu Yaşlanma Kongresine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12413) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2006)

20. - İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, kamu lojmanlarının tahsislerine ve değerlendirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12414) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2006)

21. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, İstanbul Depreme Hazırlık Projesi Direktörlüğüne yapılan atamaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12415) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/2/2006)

22. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, kamu sağlık kurumlarının alacaklarının terkinine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12416) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)

23. - İstanbul Milletvekili Güldal OKUDUCU'nun, bir taşınmaz satışıyla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12417) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)

24. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, güneş tutulmasına yönelik tanıtım faaliyetlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12418) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)

25. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bir Başbakan Yardımcısının danışmanıyla ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12419) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)

26. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya'da dağıtılan kömürün hava kirliliğine etkisine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12420) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)

27. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Bolu Dağı geçişindeki işletmelerin desteklenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12421) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)

28. - Mersin Milletvekili Şefik ZENGİN'in, MGK Genel Sekreterinin yargıya yönelik beyanına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12422) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)

29. - Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın, cam sanayiinin desteklenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12423) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)

30. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, AB mevzuatında İslam'a hakaretin cezai müeyyidesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12424) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)

31. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, elektrik santralleriyle ilgili yargı kararlarının uygulanmadığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12425) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)

32. - İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, geçici personel istihdamına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12426) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)

33. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanundaki bir değişiklik önerisine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12427) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)

34. - İstanbul Milletvekili Enver ÖKTEM'in, özelleştirme kapsamındaki bazı kuruluşlarda yapılan genel müdür yardımcılığı atamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12428) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)

35. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, tıp fakültesi olan üniversitelere sağlık harcamaları için ödenek ayrılmamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12429) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)

36. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfına aktarılan kaynağa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12430) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)

37. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, şeker üretimi ve tüketimi ile kaçakçılığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12431) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)

38. - İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, istisnai memuriyet kadrolarına ve yapılan atamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12432) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)

39. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir derneğe bütçeden mali yardım yapılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12433) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)

40. - Hakkâri Milletvekili Esat CANAN'ın, Şemdinli olayları ile ilgili olarak yargılanan iki astsubaya başarı belgesi verilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12434) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/2/2006)

41. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, bazı tarım ve hayvancılık ürünlerinin ithalatına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12435) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/2/2006)

42. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, işgücüne ve oluşturulan istihdama ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12436) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/2/2006)

43. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, bazı mesleklerdeki işsizlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12437) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/2/2006)

44. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, yabancı sermayenin yatırım türlerine göre dağılımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12438) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/2/2006)

45. - İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, tekstil sektörünün desteklenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12439) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/2/2006)

46. - İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, tekstil sektörünün desteklenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12440) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/2/2006)

47. - Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, kamudaki kadın üst düzey yöneticilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12441) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/2/2006)

48. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, İstanbul'daki bir koruma kurulu üyeliğine yapılan atamaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12442) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/2/2006)

49. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Malatya Sigara Fabrikasının kapatılması kararına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12443) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/2/2006)

50. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Adana Sigara Fabrikasının kapatılması kararına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12444) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/2/2006)

51. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa SİRMEN'in, limanlardaki kılavuzluk hizmetlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12445) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/2/2006)

52. - Mersin Milletvekili Şefik ZENGİN'in, Genel Kurmay Başkanlığının verdiği soruşturma izinlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12446) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/2/2006)

53. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, kamu lojmanlarının tahsis kriterlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12447) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/2/2006)

54. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, kamu kurumlarının Ankara'da kent dışında düzenledikleri toplantılara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12448) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/2/2006)

55. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, PTT çalışanlarının sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12449) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/2/2006)

56. - Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY'ın, keşif ve haciz işlemlerinde Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfı minibüslerinin kullanıldığı iddialarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/12450) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/2/2006)

57. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, idari yargı hâkim adaylığı sınavının ertelenmesine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/12451) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)

58. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Elmadağ Çocuk Tutukeviyle ilgili iddialara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/12452) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)

59. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, bir röportajdaki bazı değerlendirmelerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/12453) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/2/2006)

60. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, davaların sonuçlandırılma sürelerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/12454) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/2/2006)

61.                  - Afyonkarahisar Milletvekili Halil ÜNLÜTEPE'nin, Afyonkarahisar çevre yolundaki bir viraja ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/12455) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2006)

62. - Bartın Milletvekili Hacı İbrahim KABARIK'ın, 2005 yılında Bartın İline ayrılan ödeneğe ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/12456) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)

63. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, Körfez Geçiş Projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/12457) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)

64. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya-Ereğli-Zengen Beldesinin karayolu bağlantılarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/12458) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/2/2006)

65. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, İller Bankası 6. Bölge Müdürlüğünün bir ihalesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/12459) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/2/2006)

66. - İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, İşsizlik Sigortası Fonuna ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/12460) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)

67. - Bartın Milletvekili Hacı İbrahim KABARIK'ın, 2005 yılında Bartın İline ayrılan ödeneğe ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/12461) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)

68. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, İstanbul-Tuzla'da bazı sendikacıların saldırıya uğradığı iddiasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/12462) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/2/2006)

69. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, AB'ye üyelik sürecindeki bazı protokollere ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/12463) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2006)

70. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türk firmalarının AB yargı sürecini işletmelerine ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/12464) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/2/2006)

71. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, AB ülkelerindeki yabancılara yönelik olumsuz gelişmelere ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/12465) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/2/2006)

72. - Iğdır Milletvekili Yücel ARTANTAŞ'ın, Star Gazetesinin satışına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/12466) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2006)

73. - Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, genel ekonomik verilere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/12467) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2006)

74. - Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, İmar Bankası mudilerine yapılan ödemelere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/12468) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/2/2006)

75. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, tütün piyasasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/12469) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/2/2006)

76. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya Ticaret Odası Eğitim ve Sağlık Vakfına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/12470) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/2/2006)

77. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Millî Takımın İsviçre Maçı ile ilgili bazı iddialara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/12471) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/2/2006)

78. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, bazı spor federasyonlarına özerklik için baskı yapıldığı iddialarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/12472) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/2/2006)

79. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, spor yönetiminde düşünülen yeniden yapılanmaya ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/12473) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/2/2006)

80. - Artvin Milletvekili Yüksel ÇORBACIOĞLU'nun, bankaların kredi kartı gelirlerine ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/12474) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2006)

81.                  - Afyonkarahisar Milletvekili Halil ÜNLÜTEPE'nin, bankalardan kullanılan kredilere ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/12475) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2006)

82. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, cari işlemler açığına ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/12476) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)

83. - Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın, Erfelek Tarım Kredi Kooperatifinin plasman ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/12477) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)

84. - Adana Milletvekili Atilla BAŞOĞLU'nun, İMKB cirosunda yabancı şirketlerin payına ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/12478) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)

85. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Ankara Büyükşehir Belediyesinin Hazine garantili borçlarına ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/12479) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/2/2006)

86. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Rusya'dan doğalgaz alımına ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/12480) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2006)

87. - Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, ihraç ürünlerinde yerli girdi kullanımının teşvikine ve ihracattaki sorunlara ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/12481) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2006)

88. - Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, ithal ürünlerde aranan TSE onay belgesine ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/12482) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2006)

89. - Adana Milletvekili Atilla BAŞOĞLU'nun, evcil ve egzotik hayvan ithalatına ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/12483) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)

90. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bir firmanın gümrük beyannamelerini yanlış beyanla doldurduğu iddiasına ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/12484) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/2/2006)

91. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bir kaçakçılık olayını ihbar eden kişinin açıklanmasına ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/12485) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/2/2006)

92. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Ankara Radyosu Çoksesli Müzikler Korosu sanatçılarına ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/12486) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2006)

93. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Anadolu Ajansının siyasetçilerin sarf ettiği bazı sözleri haber yapmamasına ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/12487) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/2/2006)

94. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, TRT'nin Başbakan’ın Mersin'deki bazı görüntülerini yayınlamamasına ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/12488) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/2/2006)

95. - İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, atamalarla ilgili bazı iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/12489) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/2/2006)

96. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Bolu Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğüne ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/12490) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2006)

97. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, çocuk ve gençlerdeki suça eğilime ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/12491) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)

98.                  - Afyonkarahisar Milletvekili Reyhan BALANDI'nın, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğündeki bazı atamalara ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/12492) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)

99. - İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, kadın sığınma evlerine ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/12493) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/2/2006)

100. - Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, doğalgaz tüketimine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/12494) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2006)

101. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Gazprom'un doğalgaz dağıtımıyla ilgili bazı iddialara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/12495) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2006)

102. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Marker ihalesinin iptaline ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/12496) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2006)

103. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Rusya ve İran'la yapılan doğalgaz anlaşmalarındaki tazminat yükümlülüğüne ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/12497) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/2/2006)

104. - Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, kurulması düşünülen nükleer santrallere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/12498) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/2/2006)

105. - Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, Beypazarı trona rezervlerinin işletilmesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/12499) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/2/2006)

106. - Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, Samsun'daki mobil termik santralleri kuran şirketle ilgili iddialara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/12500) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)

107. - Bartın Milletvekili Hacı İbrahim KABARIK'ın, 2005 yılında Bartın İline ayrılan ödeneğe ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/12501) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)

108. - İzmir Milletvekili Bülent BARATALI'nın, Samsun-Ceyhan petrol boru hattı ön yeterlilik başvurusuna ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/12502) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)

109. - Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, güvenlik cihazlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/12503) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/2/2006)

110. - İzmir Milletvekili Serpil YILDIZ'ın, enerji kaynaklarına ve enerji politikasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/12504) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/2/2006)

111. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Ankara Büyükşehir Belediyesi EGO Genel Müdürlüğünün BOTAŞ'a olan borçlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/12505) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/2/2006)

112. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Azerbaycan Doğal Gaz Alım Satım Sözleşmesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/12506) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/2/2006)

113. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Hanak kompresör istasyonunun gaz tribünlerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/12507) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/2/2006)

114. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, İstanbul Büyükşehir Belediyesi idarecilerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12508) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2006)

115. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'da katı atık geri dönüşüm çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12509) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2006)

116. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'nın bir köyünün su ve elektrik sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12510) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2006)

117. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, İl Özel İdaresi Genel Sekreterlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12511) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/2/2006)

118. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Belediye Meclisinin faaliyetlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12512) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2006)

119. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Adana hafif raylı taşımacılık sistemi inşaatına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12513) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)

120. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığının denetimine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12514) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)

121. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Adana'daki çarpık kentleşmeye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12515) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)

122. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, çocuk ve gençlerdeki suçluluk oranına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12516) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)

123. - Bartın Milletvekili Hacı İbrahim KABARIK'ın, 2005 yılında Bartın İline ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12517) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)

124. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, personelin özlük haklarının iyileştirilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12518) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)

125. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, verilen silah ruhsatlarına ve silahla meydana gelen olaylara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12519) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/2/2006)

126. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya Dokuma Fabrikasının makine ve malzeme bedelinin tespitine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12520) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/2/2006)

127. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, büyükşehir belediyelerinin kaldırım ve bordür çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12521) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/2/2006)

128. - Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, Konya'da bir gazetecinin saldırıya uğradığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12522) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/2/2006)

129. - İstanbul Milletvekili Mehmet SEVİGEN'in, Konya'da bir gazeteciye saldırıldığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12523) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/2/2006)

130. - Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, Ankara-Çayyolu'ndaki bir trafik denetimine ve asayiş olaylarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12524) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/2/2006)

131. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin 2006 yılı bütçesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12525) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/2/2006)

132. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'daki bir orkinos çiftliğine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12526) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/2/2006)

133. - Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, internet kafelerin denetimine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12527) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/2/2006)

134. - Ankara Milletvekili Zekeriya AKINCI'nın, Ankara-Altındağ Belediyesiyle ilgili bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12528) (Başkanlığa geliş tarihi:14/2/2006)

135. - Trabzon Milletvekili Şevket ARZ'ın, Trabzon'daki asayiş önlemlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12529) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/2/2006)

136. - Isparta Milletvekili Mevlüt COŞKUNER'in, Isparta Belediye Başkanı hakkındaki iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12530) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/2/2006)

137. - Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, aranan bir şahısla ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12531) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/2/2006)

138. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, sinema sektörünün desteklenmesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/12532) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/2/2006)

139. - Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY'ın, Çorum'un Ortaköy İlçesindeki arkeolojik kazılara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/12533) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)

140. - Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY'ın, Çorum'un Ortaköy İlçesindeki arkeolojik kazılardan çıkarılan tabletlere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/12534) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)

141. - Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY'ın, Çorum'un Ortaköy İlçesindeki arkeolojik kazıların yayınlarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/12535) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)

142. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Efes Antik Kentindeki bazı düzenlemelere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/12536) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)

143. - Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY'ın, Şanlıurfa-Germuş Dağındaki kazılara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/12537) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)

144. - Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY'ın, Şanlıurfa Müzesindeki bir buluntuya ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/12538) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)

145. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, güneş tutulmasına yönelik tanıtım faaliyetlerine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/12539) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)

146. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya'nın Akseki İlçesinin turizm potansiyelinin değerlendirilmesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/12540) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)

147. - Bartın Milletvekili Hacı İbrahim KABARIK'ın, 2005 yılında Bartın İline ayrılan ödeneğe ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/12541) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)

148. - Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un, Devlet Opera ve Balesinin yevmiyeli sanatçılarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/12542) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/2/2006)

149. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, İstanbul'daki bir koruma kurulu üyeliğine yapılan atamaya ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/12543) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/2/2006)

150. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Devlet Opera ve Balesindeki yevmiyeli sanatçılara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/12544) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/2/2006)

151. - İstanbul Milletvekili Mehmet SEVİGEN'in, İstanbul'daki bir koruma kurulu üyeliğine yapılan atamaya ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/12545) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/2/2006)

152. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya-Finike Mal Müdürlüğünün personel ihtiyacına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12546) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2006)

153. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, Türk Telekomun nakit varlıklarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12547) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/2/2006)

154. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, hastanelerin terkin edilen alacaklarının telafisine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12548) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2006)

155. - Bartın Milletvekili Hacı İbrahim KABARIK'ın, 2005 yılında Bartın İline ayrılan ödeneğe ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12549) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)

156. - Antalya Milletvekili Atila EMEK'in, Antalya'da Emekli Sandığı Bölge Müdürlüğü açılmasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12550) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)

157. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, vergi mevzuatındaki değişikliklere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12551) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/2/2006)

158. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Devlet Opera ve Balesinin yevmiyeli sanatçılarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12552) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/2/2006)

159. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, müdür atamalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12553) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/2/2006)

160. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12554) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2006)

161. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, Yalova'da ehliyet sınavlarında görevlendirilen öğretmenlere ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12555) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2006)

162. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, Bakanlık aleyhine açılan davalara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12556) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2006)

163. - Antalya Milletvekili Hüseyin EKMEKÇİOĞLU'nun, bazı karnelerde Atatürk fotoğrafının olmadığı iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12557) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)

164. - Bartın Milletvekili Hacı İbrahim KABARIK'ın, 2005 yılında Bartın İline ayrılan ödeneğe ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12558) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)

165. - Adana Milletvekili Atilla BAŞOĞLU'nun, üniversitelerin döner sermaye gelirlerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12559) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)

166. - Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un, usta öğreticilere ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12560) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/2/2006)

167. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Açıköğretim Lisesinin ikinci dönem kayıtlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12561) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/2/2006)

168. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa'daki bir köy ilköğretim okulunun öğretmen ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12562) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/2/2006)

169. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya'nın bir köyündeki öğretmen lojmanına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12563) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/2/2006)

170. - Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, ilaç denemelerine ve yerli ilaç üretimine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12564) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2006)

171. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, hastanelerin sosyal güvenlik kuruluşlarından alacaklarını tahsil edememesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12565) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2006)

172. - Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ'ün, özel hastanelerden yararlanan sigortalılara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12566) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2006)

173. - Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ'ün, SSK'nın depolarında kalan ilaçlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12567) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2006)

174. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, üniversite hastanelerinin kamu kurumlarından alacaklarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12568) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2006)

175. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, kuş gribine karşı alınan tedbirlere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12569) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/2/2006)

176. - Ordu Milletvekili Kazım TÜRKMEN'in, Ordu İlinde sağlık hizmeti sunumundaki sorunlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12570) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2006)

177. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, İstanbul İl Özel İdaresi Ağız ve Diş Hastalıkları Hastanesinde yapıldığı iddia edilen bazı uygulamalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12571) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2006)

178. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Kumluca Devlet Hastanesinin ihtiyaçlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12572) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)

179. - Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, hastanelerin eczanelere olan borçlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12573) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)

180. - Bartın Milletvekili Hacı İbrahim KABARIK'ın, 2005 yılında Bartın İline ayrılan ödeneğe ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12574) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)

181. - Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, güvenlik cihazlarının radyoaktif etkilerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12575) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/2/2006)

182. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, sosyal güvenlik kurumlarının sağlık harcamalarına ve SSK hastanelerinin devrine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12576) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/2/2006)

183. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, sanayi sektöründeki sorunlara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/12577) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2006)

184. - Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, bulgur üreten işletmelerin denetimine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/12578) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)

185. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bir firmadan ceza tahsilatı yapılıp yapılmadığına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/12579) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/2/2006)

186. - İstanbul Milletvekili Mehmet SEVİGEN'in, pastörize yumurta üreticiliğine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12580) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2006)

187. - Manisa Milletvekili Nuri ÇİLİNGİR'in, Manisa'da tabiî afetten zarar gören çiftçilere yapılan ödemelere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12581) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2006)

188. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Bursa İpekböcekçiliği Araştırma Enstitüsünün kapatılmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12582) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/2/2006)

189. - İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, kuş gribine yönelik önlemler ile köy tavukçuluğuna ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12583) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)

190. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, kaçak tohumlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12584) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)

191. - Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, Hatay'da kuş gribine karşı alınacak önlemlere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12585) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)

192. - Bartın Milletvekili Hacı İbrahim KABARIK'ın, 2005 yılında Bartın'a ayrılan ödeneğe ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12586) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)

193. - Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ'ün, kuş gribinin tavukçuluk sektörüne etkilerine ve köy tavukçuluğuna ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12587) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/2/2006)

194. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Tarımsal Kalkınma Kooperatiflerine damızlık hayvan satışı yapan şirketlerin denetimine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12588) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/2/2006)

195. - Kırşehir Milletvekili Hüseyin BAYINDIR'ın, şeker pancarındaki kota uygulamasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12589) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/2/2006)

196. - Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, Karayolu Taşıma Yönetmeliği hazırlanırken sivil toplum kuruluşlarının görüşünün alınıp alınmadığına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12590) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2006)

197. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Kara Ulaştırması Genel Müdürlüğünün hazırladığı plaka tahdidi ile ilgili tebliğe ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12591) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2006)

198. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, mobil cihaz kayıt sistemi ihalesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12592) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2006)

199. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya Limanının geliştirilmesine yönelik yatırımlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12593) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2006)

200. - Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat YÜCESAN'ın, taşımacılık yetki belgesi ücretine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12594) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/2/2006)

201. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, DHMİ'nin kalibrasyon uçağı alım ihalesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12595) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/2/2006)

202. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Nevşehir-Kanlıca Beldesindeki tren istasyonunun kapatılmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12596) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2006)

203. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, karayollarındaki altyapı eksikliğine ve AB'nin Türk kara taşıtlarına uyguladığı kotaya ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12597) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)

204. - Artvin Milletvekili Yüksel ÇORBACIOĞLU'nun, posta dağıtıcılarının özlük haklarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12598) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)

205. - Bartın Milletvekili Hacı İbrahim KABARIK'ın, 2005 yılında Bartın İline ayrılan ödeneğe ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12599) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)

206. - Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ'ün, PTT'ye alınması planlanan personele ve çalışanların sorunlarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12600) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/2/2006)

207. - Manisa Milletvekili Hasan ÖREN'in, karayolu taşımacılığındaki belge harçlarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12601) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/2/2006)

208. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, yeni karayolu taşımacılığı mevzuatına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12602) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/2/2006)

209. - Bartın Milletvekili Hacı İbrahim KABARIK'ın, 2005 yılında Bartın İline ayrılan ödeneğe ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/12603) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)

210. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Alevilere yönelik bazı hizmetlere ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet AYDIN) yazılı soru önergesi (7/12604) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)

Gensoru Önergesi

1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Adına Grup Başkanvekilleri Samsun Milletvekili Haluk KOÇ, İstanbul Milletvekili Ali TOPUZ ve İzmir Milletvekili K. Kemal ANADOL'un, çocuklarının ticari iş ve ilişkilerinde nüfuzunu kullandığı, lojman giderlerini kamuya ödeterek siyasi ahlak kurallarına aykırı davrandığı ve kamuyu zarara uğrattığı iddiasıyla Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN hakkında Anayasanın 99 uncu ve İçtüzüğün 106 ncı maddeleri uyarınca bir gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/5) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/3/2006) (Dağıtma tarihi: 6/3/2006)

                                            No.: 97

7 Mart 2006 Salı

Tasarılar

1.- Merkezi Finans ve İhale Biriminin Kuruluşuna İlişkin Türkiye Hükümeti ve Avrupa Komisyonu Arasındaki Mutabakat Zaptına 1 Nolu Ekin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/1178) (Plan ve Bütçe; Avrupa Birliği Uyum ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.2.2006)

2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Madagaskar Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret, Ekonomik ve Teknik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/1179) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.3.2006)

Teklifler

1.- İstanbul Milletvekili Lokman Ayva'nın; Elektronik Tebligat Kanunu Teklifi (2/723) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.2.2006)

2.- Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Yıldız'ın; Tarımsal Sulamada Kullanılan Elektrik Enerjisi Tarifelerine İlişkin Kanun Teklifi (2/724) (Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.3.2006)

Raporlar

1.- İzmir Milletvekilleri Bülent Baratalı ve Türkan Miçooğulları ile 21 Milletvekilinin; Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda ve Sosyal Güvenlikle İlgili Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Temsil Tazminatı Ödenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/439) (S. Sayısı: 1104) (Dağıtma tarihi: 7.3.2006) (GÜNDEME)

2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bulgaristan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Bilimsel ve Teknolojik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1049) (S. Sayısı: 1105) (Dağıtma tarihi: 7.3.2006) (GÜNDEME)

3.- Türkiye Cumhuriyeti ile Bosna-Hersek Arasında Hukuki ve Ticari Konularda Adli İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1092)  (S. Sayısı: 1106) (Dağıtma tarihi: 7.3.2006) (GÜNDEME)

4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İsrail Devleti Hükümeti Arasında Sınai Araştırma-Geliştirme Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1154)  (S. Sayısı: 1107) (Dağıtma tarihi: 7.3.2006) (GÜNDEME)

5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yunanistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık Alanında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Dışişleri Komisyonları Raporları (1/1152)  (S. Sayısı: 1108) (Dağıtma tarihi: 7.3.2006) (GÜNDEME)

 

 

 

 

 

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.04

7 Mart 2006 Salı

BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER : Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Harun TÜFEKCİ (Konya)

 

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 71 inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- TBMM Başkanvekili Nevzat Pakdil'in, Batman'da bir saldırı sonucunda şehit edilen üç polis memuruna Allah'tan rahmet, ailelerine başsağlığı dileyen konuşması

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, üç sayın milletvekilimize gündeme geçmeden önce söz vereceğim. Ondan önce, iki gün önce, Batman'da menfur bir saldırı sonucunda şehit düşen üç polis memurumuza -ki, bir tanesi Kahramanmaraşlı hemşerim Sayın Hacı Alkan'a ve diğer polis arkadaşlarımıza- Allah'tan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı diliyorum ve milletimize taziyelerimi sunuyorum. Böyle menfur saldırıların son bulmasını diliyorum.

Gündemdışı ilk söz, 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi üzerine söz isteyen, Van Milletvekili Mehmet Kartal'a aittir.

Sayın Kartal, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

B) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Van Milletvekili Mehmet Kartal'ın, 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin kanunlaşması halinde, gümrüklerde müsadere edilen bazı araçların millî ekonomiye sağlayacağı katkıya ilişkin gündemdışı konuşması

MEHMET KARTAL (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan evvel, yarın, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutluyorum.

Sayın milletvekilleri, 1819 sayılı Kaçakçılık Yasası daha sonra Meclis Genel Kurulunda 4926 sayılı Yasayla değiştirildi, bir yıl, birbuçuk yıl önce… Ancak, Van yöresinde orijinal depolarından dolayı modife edilmemiş, değiştirilmemiş araçlar, o günkü yürürlükteki yasa olan 1819 sayılı Yasayla bugüne kadar müsadere edilmiş, sahiplerine iade edilmemiştir.

Sayın Başbakanımız milletvekili seçimlerinden evvel Hakkâri'yi ziyaretinde Van çevresindeki bu araç mezarlığını gördüğünde "nedir bunlar?" "Efendim, işte orijinal depolarından dolayı gümrükçe müsadere edilmiş, bağlanmış araçlardır" ve "bunları biz iktidar olursak düzenleyelim."

Seçilip geldiğimizde benim ilk gündemdışı konuşmam da, yine, bu madde üzerinde olmuştu. O gün, Başbakan Yardımcısı Sayın Yalçınbayır…

Hayır… Bursa Milletvekili, Sayın Bakanım bağışlasın, o zaman Başbakan Yardımcısıydı… (AK Parti sıralarından "Ertuğrul Yalçınbayır" sesleri) Evet, Yalçınbayır...

Sayın Yalçınbayır, gündemdışı konuşmama cevaben ve teşekkür ederek "bu yasa, çok demode edilmiş bir yasadır. Elbetteki günün koşullarına göre düzeltilmelidir" dedi ve daha sonra Meclis Genel Kuruluna geldi. Ancak, bugün ortada olan bir gerçek daha var; 3 000 civarında araç, halen mezarlıkta duruyor. Bunları, sahipleri borçlanarak elde etmişlerdi; yani, birkaç aile bir araya gelerek, yardımlaşarak almışlardı; bugün hurdaya çevrilmiş. Beş yıldan beri dış koşullarla duran araçların sahiplerine iade edilmesi gerekiyor.

Bu vesileyle, ben ve Niğde Milletvekilimiz Sayın Orhan Eraslan, 1 maddelik, geçici madde olarak kanun teklifini Meclise verdik; ancak, bugüne kadar hiçbir cevap alamadık. Zaman zaman, Adalet Komisyonu Başkanı Sayın Köksal Toptan'la görüştüğümde, işte, hükümet görüşü gelecek denildi. Hükümet görüşü neticede geldi, elimizdedir. Sayın Mehmet Ali Şahin'in, 27.6.2005 tarihinde, sonuç olarak şu deniliyor: "Teklif hükmü özel kanun niteliğinde; bu nedenle uygulama usul ve esaslarının da kanunla düzenlenmesi gerekmektedir." Şimdi, ben şaşırdım; yani, biz kadıyı kime şikâyet edelim?! Eğer bu yasada bir düzenleme olacaksa, işte madde hazırlanmış, bir yılı aşkındır. Lütfen, artık, yani, buna biraz sağduyuyla yaklaşalım.

Yöre insanı çok yoksuldur; yani, kimse kendisini bilerek bu kaçakçılığa tevessül etmez; ama, açlık insana her türlü şeyi yaptırır, inançlarını da yitirir açlık yüzünden. Yörenin tek geçim kaynağıdır ve bugüne kadar da o araçlar orada durmuş, değerini kaybetmiş. Sadece belki üç beş kuruşluk bir hurda değeriyle, hem millî ekonomiye katkı olacak hem bu insanlarımızın mağduriyeti giderilmiş olacak. Ayrıca, bunlarla ilgili bütün davalar halen Yargıtayda dosyada beklemektedir. Yargıtayın da yükünü azaltmış olacaktır.

Ben, bu dileklerimle, sayın bakanlarım yok burada; ama, çok kısa sürede bu yasayı yeniden düzenleyerek Meclis Genel Kuruluna getirmelerini diliyorum.

Bu vesileyle, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kartal.

Gündemdışı ikinci söz, Erzurum'un düşman işgalinden kurtuluşunun 88 inci yıldönümü münasebetiyle söz isteyen, Erzurum Milletvekili Muzaffer Gülyurt'a aittir.

Sayın Gülyurt, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

2.- Erzurum Milletvekili Muzaffer Gülyurt'un, Erzurum'un düşman işgalinden kurtarılışının 88 inci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

MUZAFFER GÜLYURT (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Erzurum'un düşman işgalinden kurtuluşunun 88 inci yıldönümü münasebetiyle gündemdışı söz almış bulunuyorum; bu vesileyle Yüce Meclisimizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. Güzel Erzurumumuzun düşman işgalinden kurtarılışının 88 inci yıldönümü münasebetiyle Yüce Meclise hitap etmekten son derece bahtiyarım.

Erzurumumuzun Rus işgalinden ve daha sonra buna eklenen Ermeni çetelerinin zulmünden kurtarılışı, Kurtuluş Savaşımızın da dönüm noktalarından birini teşkil etmektedir. Mustafa Kemal Paşanın Erzurum Kongresine gönül rahatlığıyla iştirak etmesini, orada başkan ve milletvekili seçilmesini, millî mücadelenin başlangıç yıllarında Erzurum'un işgal altında bulunmayışına borçluyuz. Ayrıca, millî mücadele başlangıcında, doğu cephesinin emniyetinin sağlanmış olması, Anadolu'da yeni bir ordunun teşekkülüne imkân ve fırsat vermiştir. Bu bakımdan, Erzurum'un kurtarılış destanı, mahallî bir olay olmaktan çıkmış, bir milletin mukadderatını doğrudan doğruya etkileyen, hatta tayin eden bir mahiyet kazanmıştır. Atatürk "tarih, bu kongremizi, şüphesiz, ender ve büyük bir eser olarak kaydedecektir" diyerek, Erzurum Kongresinin önemini en güzel şekilde ifade etmiş, bir ulusun mukadderatına doğrudan etki eden Erzurum Kongresi gibi bir tarihî dönüm noktasına giden yol Erzurum'un kurtuluşundan geçmiştir.

23 Nisan 1920'de kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisimizin temelleri, bir bakıma, 23 Temmuz 1919'da, Erzurum Kongresiyle atılmış oldu. 86 ncı kuruluş yıldönümünü kutladığımız Türkiye Büyük Millet Meclisimizin yüce çatısı altında, o günlerin tarihî yapılarını ve Erzurum Kongre Binasını simgeleyen Miniatürk Sergisi açılmış bulunmaktadır. Bu sergiyle, o günlerin tarihî anıları, Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde bir kez daha yaşanmış ve hatırlanmış olacaktır. Bu özel günü yaşatan Meclis Başkanımıza ve emeği geçenlere ve sergimizi onurlandıran Sayın Başbakanımıza şükranlarımı arz ediyorum. Evet, tarih, Erzurum'un kurtuluşunu da, tıpkı Erzurum Kongresi gibi ender ve büyük bir eser olarak kaydetmiş bulunmaktadır.

Sayın milletvekilleri, Erzurum'la ilgili söylenecek sözün, irat edilecek konuşmanın en çok yakışacağı kürsüden sizlere hitap ediyorum; çünkü, bugün çatısı altında olmaktan büyük iftihar duyduğumuz Yüce Meclisin temellerinde Erzurumlunun harcı vardır, emeği, alınteri ve kanı vardır. Elbette, bu yüce eser, milletin müşterek eseridir; ancak, bu eserle iftihar sıralamasında, bugün kurtuluş yıldönümünü idrak ettiğimiz Erzurum'a bir nebze öncelik vermemiz gerektiğine inanmaktayım. Bu şehrin kahraman halkı, ülkemiz işgal altındayken, millî mücadele ateşini yakan, namusunu, toprağını ve bayrağını savunmak için ordusuyla omuz omuza vererek muhteşem bir kurtuluş destanı yazan eşsiz bir halktır. Yedi düvelin üzerimize saldırdığı o zor şartlarda, Nene Hatunlar, Kara Fatmalar, Kâzım Karabekirler ve nice isimsiz kahramanların bize yaşattığı o büyük kurtuluş destanı, bir milletin kurtuluşuna da ilham kaynağı olmuştur.

Bu şehrin kurtuluş günlerinin hatırlanması, en az kurtuluş için verilen mücadele kadar önem arz etmektedir. Vatan topraklarının kıymetinin hakkıyla bilinmesini istiyorsak, tarihî süreçte milletimizin kazandığı zaferlerin önemini genç dimağlara aktarma noktasında zaafa düşmememiz gerekir. Bize hür bir vatan bırakmak için canlarını veren şehitlerimizin, gazilerimizin, vatan kahramanlarımızın adını, gençliğimizin irfanına, vicdanına, izanına nakşetmek hepimiz için bir vatan ve namus borcudur. Yerel ve genel çaptaki tarihî kişilikleri gençlerimiz için model şahsiyetler yapma noktasında acze düşmemiz, gençliği popüler magazin kültürsüzlüğü çukuruna yuvarlamak demektir. Bu da, toplumsal çürümeyi körükleyen kültür emperyalizminin varmak istediği noktanın ta kendisidir.

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Gülyurt, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

MUZAFFER GÜLYURT (Devamla) - Tamamlıyorum Başkanım, teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, bir şehrin düşman işgalinden kurtuluşu, hiç şüphesiz, çok önemli bir olaydır. Ancak, bu kurtuluşu tamama erdirecek diğer önemli unsur da, ekonomik kurtuluş hedefleridir. Günümüzde Avrupa Birliği normları ve çağdaş toplumsal yaklaşım, bölgeler ve iller arası kalkınmışlık farklarının asgarîye indirilmesini gerekli kılmaktadır. Bölgeler arasında adil ve dengeli bir gelişme ve büyüme sağlaması yolunda hükümetimizin gösterdiği yoğun çabaları bu bakımdan çok önemli buluyoruz. 5300 sayılı Kanun ile 5084 sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşvikiyle İlgili Kanunda değişiklikler yapılarak 49 geri kalmış ilin ciddî şekilde teşviklerle desteklenmesi gibi uygulamaların olumlu sonuçlar vermesini diliyorum. Doğu Anadolumuzu kalkındırmak için her türlü tedbiri hayata geçirme gayreti içindeki hükümetimizin bu alandaki başarıları, geri kalmış illerimizin geri kalmışlık düşmanından kurtuluşu demek olacaktır ve kurtuluş bayramlarımızı daha bir gönül rahatlığıyla kutlamamızın zeminini hazırlayacaktır.

Sayın milletvekilleri, değerli hemşerilerim; evet, hemşerilerim diyorum; çünkü, bizim için hemşerilik sıfatı, bütünleşmeyi ifade eden bir kavramdır. Millî ve manevî değerlere saygılı, Türkiye Büyük Millet Meclisinin manevî şahsında temsil edilen yüce prensiplere bağlı, devletin bölünmez bütünlüğüne inanmış, manevî değerlerimize hürmetkâr her vatandaşımız Erzurum'un birer fahrî hemşerisidir.

Bu bütünleştirici, birleştirici duygular içinde, Edirne'den Kars'a kadar bütün memleket coğrafyasına mensup her vatandaşımızı fahrî hemşerilerimiz olarak kucaklıyoruz, onları kendi şehirlimiz gibi seviyoruz, hürmete layık buluyoruz.

Anadolu beylikleri döneminden Selçuklulara, Osmanlıdan Kuvayı Milliye dönemine ve günümüze kadar Türk Milletinin gönül ve ruh dünyasının kaynağı hükmündeki Erzurum, inşallah, kıyamete kadar milletimizin gözbebeği olmaya devam edecektir. Erzurum, dün vatana kale olmuştur, millete lazım olmuştur; bugün de öyledir, bundan böyle de vatana kale olacaktır ve millete lazım olacaktır.

Erzurum'da bulunan hemşerilerimin ve siz değerli milletvekillerimin Kurtuluş Bayramını kutluyorum, şehrimizin ve ülkemizin benzer acıları bir daha hiç yaşamamasını Allah'tan diliyorum; bu vesileyle aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.

Teşekkür ediyor, Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gülyurt.

Biz de, Erzurumluların ve bütün Türk Milletinin bu güzel gününü kutluyoruz.

Gündemdışı üçüncü söz, Yeşilay Haftası münasebetiyle söz isteyen Sivas Milletvekili Osman Kılıç'a aittir.

Sayın Kılıç buyurun.

3.- Sivas Milletvekili Osman Kılıç'ın, Yeşilay Haftası münasebetiyle, içki, sigara ve uyuşturucu madde kullanımının özellikle gençler üzerindeki olumsuz etkilerine ve bu konuda alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

OSMAN KILIÇ (Sivas) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yeşilay Haftasıyla ilgili gündemdışı söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir grup vatansever Türk aydını tarafından halkı ve özellikle gençliği içki ve uyuşturucu madde alışkanlığına karşı uyarmak ve bu yolla mücadele etmek için 5 Mart 1920 tarihinde Hilali Ahdar Cemiyeti Kuruldu. Bu cemiyet bir müddet sonra Yeşil Hilal, daha sonra da Yeşilay ismini aldı. 1934 tarihinde, Bakanlar Kurulu kararıyla, kamu yararına çalışan dernekler arasına girmiş ve 1953 yılından beri mart ayının ilk haftası, ülkemizde Yeşilay Haftası olarak kutlanmaktadır.

Devletimiz tarafından desteklenen ve en eski kuruluşlardan biri olan Yeşilay Cemiyetinin gayesi, uyuşturucu maddeler ve alkollü içkilerle mücadele etmektir. Alkollü içki, esrar, afyon, kokain, morfin gibi uyuşturucu maddelerin vücutta meydana getirdiği zararlar ve açtığı yaralar, büyük ölçüde toplum yapısını da bozmaktadır. Bu kötü alışkanlıkların sebepleri arasında, eğitimsizlik, özenti, çevre şartları, lüks ve gösterişli hayatın verdiği tatminsizlik, inanç ve manevî hayattaki boşluk, fakirlik, yalnızlık, çaresizlik ve buna benzer birçok sebep gösterilebilmektedir. Yüce dinimiz, sarhoşluk veren, aklî ve ruhî dengeyi bozan, sinir sistemini uyuşturan maddelerin kullanımını haram kılmış ve bu alanda birtakım cezaî müeyyideler koyarak insanları bunlardan uzak tutmaya çalışmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, alkol ve uyuşturucu, özellikle gençleri ciddî bir şekilde tehdit etmektedir. Bütün devletler, bu tür maddelerin üretimini, alınmasını, satılmasını ve kullanılmasını sıkı bir denetime tabi tutmakta, uluslararası uyuşturucu ticareti yapan şebekelere ve kaçakçılara âdeta savaş ilan etmektedir. Artık, fert, toplum ve devlet olarak, kitle imha silahı haline gelen bu tehlikeyi görmezlikten gelemeyiz. Ülkemizde alkol, sigara, uyuşturucu kullanımının artması, özellikle son zamanlarda bu felaketlerin ilim ve irfan yuvaları olan okullarımıza kadar girmesi, kullanma yaşında görülen düşme, toplumumuzun geleceğinin risk altında olduğunu göstermektedir. İstatistiklere göre, ülkemizde sigara kullanma yaşı 8 ilâ 10, alkole başlama yaşı 11, uyuşturucu maddelere başlama yaşı 12; büyük şehirlerde uyuşturucu madde kullanma yaşı 11,  esrara başlama yaşı 16, ecstasy kullanma yaşının 17'ye kadar düştüğü belirtilmektedir.

Yapılan bu araştırmaya göre ülkemizde 30 000 000 kişi sigara içmektedir. 2004-2005 yılında 5 875 ölüm vakası incelenmiş ve bu ölüm olaylarının yüzde 41,2'sinin sigaranın yol açtığı hastalıklardan ileri geldiği tespit edilmiştir. Sadece sigaranın yol açtığı hastalıklardan genç yaşta ölenlerin sayısı trafik, terör ve iş kazaları gibi ölüm vakalarının toplamından 5 kat daha fazladır.

Gelişmiş ülkelerde uyuşturucu madde, içki ve sigara gibi zararlı maddeleri kullananların sayısı her yıl azalırken, ne yazık ki, ülkemizde artış gözlenmektedir.

Ülkemizde bugün kişi başına 3 kilogram tütün ve tütün mamulleri, yine, kişi başına 15 litreye yakın alkollü içki tüketilmektedir.

Sigaradan meydana gelen hastalıklardan doğan ekonomik kayıp ülkemiz için 2,5 milyar dolardır.

Ülkemizde polis tarafından yapılan operasyonlarda 1990 yılında 30 000 ecstasy hap ele geçirilmişken, 2005 yılında ise 1 000 000 seviyesine çıkmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kılıç, konuşmanızı tamamlayınız.

OSMAN KILIÇ (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Buyurun.

OSMAN KILIÇ (Devamla) - Ülkemizde cinayetlerin yüzde 85'i, ırza tecavüzlerin yüzde 51'i, trafik kazalarının yüzde 50'si, akıl hastalıklarının yüzde 60'ı, şiddet olaylarının yüzde 70'inin sebebi alkoldür.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; toplum sağlığımız, geleceğimizin teminatı olan genç nesilleri bedenen ve ruhen sağlıklı yetiştirmek için, başta narkotikler olmak üzere, alkol ve sigara gibi zararlı maddelerle, fert, millet ve devlet olarak her türlü mücadeleyi yapmalı, seferberlik ilan etmeliyiz.

Sevr Anlaşmasıyla ülkemizin bir bölümünü işgal eden düşman devletlerinin, toplumu, gençliğimizi madde bağımlısı haline getirmek, millî mukavemetimizi kırmak için, gemilerle limanlarımıza alkol ve uyuşturucu maddeler getirdiklerini asla unutmamalıyız.

Sigaranın üzerine ölüm tehdidini ikaz eden yazıların yazıldığı gibi, alkollü ürünler için de benzer önlemler alınmalıdır. Özenti doğuracak reklamlardan kaçınılmalı, televizyon programlarında gizli reklam ve alkole özendirici görüntülere yer verilmemelidir. Bu önlemler tek başına yeterli olmayacağından, yeni nesillere ve bağımlılara inanç destekli eğitim verilmelidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben, burada, herkesin kabul ettiği alkol ve uyuşturucu maddelerin zararlarını gösteren örnekleri sıralamak istemiyorum.

Sözlerimi tamamlarken, kullanalım veya kullanmayalım, sağlıklı ve mutlu yeni nesillere sahip olmak, dinamik ve huzurlu bir Türkiye'yi sürdürebilmek için, yukarıda bahsettiğimiz zararlı maddelerle etkin mücadele etme zorunluluğumuz olduğunu belirtiyor, Yüce Heyetinizi ve milletimizi saygıyla, en büyük  varlığımız ve geleceğimizin teminatı olan gençlerimizi sevgiyle selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kılıç.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 2 tezkeresi vardır; ayrı ayrı okutup, bilgilerinize sunacağım.

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Suriye-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı Mohammad Hallaq ve beraberindeki parlamento heyetinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının konuğu olarak ülkemize resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/987)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 26 Ocak 2006 tarih ve 104 sayılı kararıyla Suriye-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı Mohammad Hallaq ve beraberinde bir parlamento heyetinin, 14-19 Mart 2006 tarihleri arasında Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının konuğu olarak ülkemize resmî ziyarette bulunmaları kararlaştırılmıştır.

Söz konusu heyetin ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisi Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 7 nci maddesi gereğince Genel Kurulun bilgisine sunulur.

                                   Bülent Arınç

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

2.- Endonezya Temsilciler Meclisi Başkanı Agung Laksono'nun davetlisi olarak Endonezya'ya resmî ziyarette bulunacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Nevzat Pakdil'in beraberindeki Parlamento heyetini oluşturmak üzere gruplarınca isimleri bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/988)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Nevzat Pakdil'in Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen, Endonezya Temsilciler Meclisi Başkanı Agung Laksono'nun davetine icabetle, beraberinde bir Parlamento heyetiyle, Endonezya'ya resmî ziyarette bulunması Genel Kurulun 21 Şubat 2006 tarihindeki 65 inci Birleşiminde kabul edilmiştir.

Anılan Kanunun 2 nci maddesi uyarınca, heyetimizi oluşturmak üzere siyasî parti gruplarınca bildirilen isimler Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

                                   Bülent Arınç

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

 

Adı Soyadı                                  Seçim Çevresi

Ali Kemal Deveciler                  Balıkesir

M. İhsan Arslan                                              Diyarbakır

Enver Yılmaz                              Ordu

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Bir gensoru önergesi vardır.

Önerge, daha önce bastırılıp sayın üyelere dağıtılmıştır.

Önergeyi okutuyorum:

D) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Samsun Milletvekili Haluk Koç, İstanbul Milletvekili Ali Topuz ve İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol'un, çocuklarının ticarî iş ve ilişkilerinde nüfuzunu kullandığı, lojman giderlerini kamuya ödeterek siyasî ahlak kurallarına aykırı davrandığı ve kamuyu zarara uğrattığı iddiasıyla Maliye Bakanı Kemal Unakıtan hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/5)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kızına ait şirketin Telsim-Vadafone  ile ilişkilerinde, likit ve pastörize yumurtaya uygulanan KDV oranının indirilmesinde çocuklarıyla işbirliği içerisinde nüfuz ticareti yoluyla görevini kötüye kullandığı ve lojman giderlerini kamuya ödeterek siyasî ahlak kurallarına aykırı davrandığı ve bu suretle kamuyu zarara uğrattığı gerekçeleriyle Maliye Bakanı Sayın Kemal Unakıtan hakkında; Anayasanın 99 uncu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 106 ncı maddeleri gereğince gensoru açılmasını saygılarımızla arz ve teklif ederiz.

                       

Haluk Koç

Ali Topuz

Kemal Anadol

 

 

Samsun

İstanbul

İzmir

 

CHP Grup Başkanvekili

CHP Grup Başkanvekili

CHP Grup Başkanvekili

Gerekçe:

Türk siyasî hayatında bir Maliye Bakanı hakkında 3-4 ay içerisinde 2 kez gensoru verilmesi istisnaî bir olaydır. 14.10.2005 ve 6.2.2006 tarihlerinde verilen bu gensorularda;

TÜPRAŞ'ın yüzde 14,76 hissesinin SPK ve İMKB mevzuatına aykırı satışı,

Galataport ve Kuşadası ihalelerinde, ihale öncesinden başlayarak, özel ilişkiler suretiyle yönlendirme yapıldığı ve ihaleye fesat karıştırılması,

Mal bildirimi ve banka hesapları konularında ticarî ve bankacılık sırrı kurallarının ihlal edilerek, kişi ve kurumlara yönelik olarak iftirada bulunulması,

Mısır ithalatında özel indirim yapılarak oğluna çıkar sağlanması,

2/B arazisini hukuk dışı yolla üstüne geçirerek rant sağlamak ve 3 defa mühürleme yapılmasına rağmen kaçak villa inşaatını sürdürmek iddiaları, belgelere dayalı olarak dile getirilmiştir.

Bu iddiaların hiçbirisine Maliye Bakanı, cevap vermemiş, aksine, genel ve konu dışı açıklamalarla gündemi saptırmaya çabalamıştır.

Ancak, AKP İktidarı seçim meydanlarında verdiği sözü unutarak, bizzat Başbakanın desteği ve siyasî himayesiyle, Kemal Unakıtan'ı açıkça korumuştur. Başbakanın; çıkar karşılığında basın organlarının Maliye Bakanının üzerine gittiğini, kendisinin Bakana kefil olduğunu belirten açıklamaları ibretle izlenmektedir. Bu tavırlar, bu sahipleniş, konuyu artık Maliye Bakanı boyutundan çıkarmış, Başbakan ve tüm AKP Hükümetini yolsuzluk penceresine oturtmuştur.

Bu siyasî davranış, Türk siyasetinin yolsuzluklardan arınması, halka güven vermesi, siyasetin düzey kazanması sürecine vurulmuş en büyük darbedir.

Gensoruların mürekkebi kurumadan, Maliye Bakanının kendisine ve yakınlarına yönelik yeni çıkar ilişkileri kamuoyunun gündemine oturmuştur. O kadar ki, bu çıkar ilişkileri aile bireylerinin de iştirakiyle, artık, kamu vicdanını rahatsız eden boyutlara ulaşmıştır.

Bu çerçevede gelişen yeni iddia ve olaylar aşağıda açıklanmıştır:

1- Maliye Bakanının kızı, ortağı olduğu Telemobil firmasının temsilcisi olarak, 5 Eylül 2005 tarihinde Telsimi ziyaret ederek ürünlerini pazarlamaya çalışmıştır. Bu, açıkça bir nüfuz ticaretidir. Çünkü, soyadı Unakıtan olmasaydı böyle bir görüşme gerçekleştiremezdi. Kaldı ki, Zeynep Unakıtan bu görüşmeyi başlangıçta inkar etmek suretiyle, nüfuz ticareti yaptığını bir anlamda tevilli olarak kabul etmiştir.

2- Maliye Bakanının oğlu pastörize yumurta yatırımı yaptığı süre içinde pastörize yumurtadaki KDV oranı yüzde 18'den yüzde 8'e indirilmiştir. Kefen bezinden yüzde 18 KDV alan bir kamu yönetiminin, bu konuda toplumsal bir talep olmamasına karşın, likit ve pastörize yumurtadaki vergi oranını düşürmesi sorgulanması gereken bir durumdur. Oğul Unakıtan bu yatırımı yapmasa idi, likit pastörize yumurtada KDV oranı yüzde 18'den yüzde 8'e düşürülecek miydi? Bu, açıkça, Unakıtan Ailesine sağlanan haksız bir imtiyazdır.

3- Recep Tayyip Erdoğan, milletvekillerinin lojmanda değil halkın arasında oturması gerektiğini söylemiş ve bunun üzerine de Türkiye Büyük Millet Meclisi lojmanları satılığa çıkarılmıştır. Bir Maliye Bakanı, hangi gerekçeyle lojmanda oturmaya devam ediyor? Hangi gerekçeyle lojman masraflarını devlete ödetiyor? Acaba, Unakıtan, sade bir yurttaş gibi kiralık bir dairede oturmasını sağlayacak gelir düzeyinden mi yoksundur?

Tüm bu iddialar belgelere dayalıdır. Hatta, likit ve pastörize yumurtanın KDV indirimini sağlayan kararname, Bakanlar  Kurulunun mahsulüdür. Unakıtan, bu kararnameyle hükümet üyesi arkadaşlarını da ticarî ilişkilerinin içine katarak, diğer bakanları kişisel çıkarlarına bilinçli olarak ortak etmiştir. Bu yönüyle de sorgulanması ve açıklık kazanması gereken bir hal söz konusudur.

Hakkında bu kadar ciddî iddiaların bulunduğu bir Bakanın; bu iddiaların Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşüldüğü dönemlerde bile benzer şaibeli ilişkilerini sürdürmesi kabul edilemez. Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığını kamuoyu nezdinde zedeleyen ve hafife alan bu ahlak dışı tavırlar ve eylemlerin artık önlenmesi gerekmektedir. Bu değerlendirmelerle işbu gensorunun sunulması zorunluluğu doğmuştur.

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergenin görüşme günü Danışma Kurulunca daha sonra belirlenerek oylarınıza sunulacaktır.

Başbakanlığın, Anayasanın 82 nci maddesine göre verilmiş 2 adet tezkeresi vardır; ayrı ayrı okutup, oylarınıza sunacağım.

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

3.- Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın Yunanistan'a yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/989)

                                          2.3.2006

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın Güneydoğu Avrupa İşbirliği Süreci Ulaştırma Bakanları Toplantısına katılmak ve görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 26-28 Ocak 2006 tarihlerinde Yunanistan'a yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                        Recep Tayyip Erdoğan

                                         Başbakan

Liste

Osman Aslan                                            (Diyarbakır)

Mehmet Parlakyiğit                                 (Kahramanmaraş)

Abdulkadir Kart                                 (Rize)

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

4. - Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın Kuveyt’e yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/990)

                                          2.3.2006

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Devlet Bakanı Prof. Dr. Mehmet Aydın'ın, Kuveyt Emiri Şeyh Cabir El Ahmet El Cabir El Sabah'ın vefatı üzerine, Hükümetimizin taziye mesajlarını iletmek amacıyla, 17 Ocak 2006 tarihinde Kuveyt'e yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                        Recep Tayyip Erdoğan

                                         Başbakan

Liste

Mustafa Said Yazıcıoğlu  (Ankara)

Tayyar Altıkulaç                             (İstanbul)

BAŞKAN  - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

 Danışma Kurulunun bir önerisi vardır okutup, oylarınıza sunacağım.

V.- ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No: 187                 Tarihi: 7.3.2006

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 322 nci sırasında yer alan 1078 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 7 nci sırasına, 297 nci sırasında yer alan 1034 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 9 uncu sırasına, 309 uncu sırasında yer alan 1043 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 10 uncu sırasına, 324 üncü sırasında yer alan 1083 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 11 inci sırasına, 22 nci sırasında yer alan 860 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 12 nci sırasına, 8 inci sırasında yer alan 1081 sıra sayılı kanun teklifinin bu kısmın 13 üncü sırasına, 6.3.2006 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 1103 sıra sayılı kanun tasarısı ile 1102 sıra sayılı kanun tasarısının, 48 saat geçmeden, bu kısmın 8 inci ve 14 üncü sırasına alınmasının ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesinin;

Genel Kurulun, 7.3.2006 Salı ve 8.3.2006 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmemesinin, 7.3.2006 Salı günkü birleşiminde kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesinin; 7.3.2006 Salı, 8.3.2006 Çarşamba günleri 15.00-22.00 ve 9.3.2006 Perşembe günü 14.00-21.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesinin;

Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

                                                       

Ali Dinçer

 

 

 

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

 

Başkanı V.

 

 

İrfan Gündüz

Ali Topuz

 

 

AK Parti Grubu Başkanvekili

CHP Grubu Başkanvekili

 

 

 

Süleyman Sarıbaş

 

 

 

Anavatan Partisi Grubu 

 

 

 

Başkanvekili

 

BAŞKAN - Danışma Kurulu önerisinin lehinde, Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan ve Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın söz talepleri vardır. Aleyhte söz talebi yoktur.

Sayın Eraslan, buyurun.

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; öncelikle, hepinizi saygıyla, hürmetle, muhabbetle selamlıyorum.

Danışma Kurulunun lehinde söz almış bulunmaktayım. Gerçi, daha önce de, sürekli ifade ediyor idik; keşke, salı ve çarşamba günleri denetim konuları da görüşülebilseydi, Türkiye Büyük Millet Meclisi denetimi de yapabilseydi, sözlü sorular cevaplandırılabilseydi. Çünkü, bazı milletvekillerimizin, bazı sözlü soruları, gerçekten, geniş halk kitlelerini, toplumumuzu ilgilendiren nitelikte olduğu için, zamanında ve anında cevaplandırılması daha uygun olduğu düşüncesini, daha önce, defalarca ifade etmiş idik.

Fakat, genel manada, Danışma Kurulu önerisinin içerisinde, gerçekten, toplumumuzun, Türkiyemizin uzun zamandan beri beklentisi olan kanun tasarı ve teklifleri var. Bu hafta, salı, çarşamba ve perşembe günleri, onları görüşeceğiz. Ben, bu kanun tasarı ve tekliflerinin, sizlerin gayretiyle, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çok değerli milletvekillerinin gayretiyle yasalaşacağını düşünüyorum ve ülkemize, milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyorum.

Kanunlarla ilgili görüşlerimizi, kanun tasarı ve teklifleri geldiğinde, yer yer, görüşlerimizi ifade edeceğiz; fakat, katıldığımız yönleri olduğu gibi, gerçekten, eksik gördüğümüz, ilaveye ihtiyaç duyulan yönlerinin de olduğunu düşünüyoruz, onları da, görüşmeler esnasında, siz değerli milletvekillerimizin, Yüce Heyetinizin takdirlerine sunacağız.

Değerli milletvekilleri, ben, Danışma Kurulu önerilerinin, biraz da halkın gündemiyle bağdaşmasını ve vatandaşların gündemiyle örtüşmesini, aslında, talep ediyorum, arzu ediyorum.

Bakın, halkın, aziz milletimizin, değerli arkadaşlar, içinde bulunduğu durum, koşul belli ve biz, Danışma Kurulunu yapar iken, Danışma Kurulu önerileriyle, hangi kanunu, hangi kanun tasarı ve teklifini görüşeceğimize karar verir iken, biraz da, toplumumuzun içinde bulunduğu şartları, yani, tekstilcisiyle, KOBİ'siyle, esnaf-sanatkârıyla, memuruyla, emeklisiyle, genciyle, gençliğiyle, çiftçisiyle, içinde bulunduğu -toplumumuzun genel manada içinde bulunduğu- koşulları da göz önünde bulundurarak ve onların ihtiyaçlarına cevap verecek nitelikte kanun tasarı ve teklifleri hazırlayarak ve onları da, Danışma Kurulu önerileri doğrultusunda gündeme alarak, bir Meclis çalışması, bir parlamento çalışması yapılmasının daha uygun olacağını düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, açlık sınırı 727 000 000; ama, alınan ücretler belli. Bu, toplumumuzun bir sorunudur. Yani, bu insanlara, biz "size verebildiğimiz bu; onun gerisini siz halledin, nasıl yaşabilirseniz yaşayın" deme lüksünü sahip değiliz. Yoksulluk sınırı 1 835 000 000; 1 835 YTL!..

Değerli arkadaşlar, kamuda çalışan bütün personelimiz, memurlarımız, bakın, yoksulluk sınırının altında; hemen hemen yüzde 95'i, yoksulluk sınırının altında ücret almaktadır ve biz, kendi ailesiyle, onuruna, haysiyetine yaraşır ve yakışır bir hayat standardı yaşama noktasında aciz olan kamu personelinin almış olduğu bu ücretlerle geçinmelerini bekler iken, aynı zamanda da, onlardan, yüksek bir performans ve onlardan bir azim, bir kararlılık ve verimli bir hizmet beklemekteyiz. Bunun da, ben, biraz daha irdelenmesi gerekir diyorum, biraz daha bunun üzerinde çalışılması gerekir ve Meclise bu konunun getirilmesi gerekir diye düşünüyorum.

İşsizlik, değerli arkadaşlar, resmî rakamlara göre 10,3. Üç yıl önceki işsizlik ile bugünkü işsizlik oranı aynıdır; düşmemiştir, artmamıştır, 10,3'tür. Ama, gayriresmî rakamlara göre, yani, işsizlik rakamının yüzde 20 dolaylarında olduğundan da bahsediliyor. Bu da dikkat edilmesi gereken… Çünkü, işsizlik ayrı bir şey. Türkiye'de yaşayan insanlarımız genç ve dinamik. Gerçekten, büyük bir gençliğimiz var, büyük bir genç potansiyelimiz var; ama, bu gençlerimizi, biz, istihdamla buluşturamıyoruz. Üniversite mezunu olmuşlar, üniversite mezunlarını, maalesef, bir işle, bir atamayla buluşturamıyoruz ve geleceklerine bakar iken, güzel bir umutla, bir kıvançla, bir sevinçle gençlerimiz, gençliğimiz bakamamaktadır.

Millî gelir dağılımında çok değerli milletvekilleri, ciddî bir adaletsizlik vardır. Gelir grubu en yüksek olan yüzde 20'lik dilim ile en alt gelir grubu yüzde 20'lik dilim arasındaki makas her gün artmaktadır. Millî gelirde gerçekten ciddî bir adaletsizlik söz konusudur ve zengin daha zengin olur iken, fakir, yoksul insanlar fakrüzaruret içerisinde, yokluk, yoksulluk, açlık ve sefalet içerisinde yüzmektedir ve yaşamaya çalışmaktadır.

Bunları söylerken, bakın, bunlar ülkenin problemleri, bunlar Türkiye'nin problemleri, bu ülkede yaşayan aziz milletimizin sorunları ve problemleridir. Bunların irdelenmesini ben buradan istirham ediyorum. Bakın, sıkı para politikaları, sıkı malî politikalar, artık, çekilmez bir hal almıştır. Evet, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, Türk ekonomisi düzelsin, makro dengeler yerine otursun. Bu, hepimiz gayreti; ama, biz, bu makroekonomik dengeleri yerine oturtur iken, milletimizin makrosunu da ve mikrosunu da yıkma lüksüne salahiyetine sahip değiliz. Bir taraftan sürdürülebilir bir ekonomiyi yaşatır iken, oluşturur iken, bir taraftan da geniş halk kitleleri, feryat eden, işsizlikle, yoksullukla, sefaletle, düşük gelirle, düşük ürünle, çiftçisiyle, esnafıyla, KOBİ'siyle bu ülkede yaşayan aziz milletin de içinde bulunduğu şartları, içinde bulunduğu konumu çok iyi irdelemek ve o yönde kanun teklifi ve tasarıları hazırlamak suretiyle toplumumuzu biraz da rahatlatmak durumunda olduğumuzu ben sizlere hatırlatıyorum.

Değerli arkadaşlar, bakın, 2005 yılının dokuzuncu ayına kadar, bakın, son üç yılda -bu yazılı soru önergesidir, sayın bakanımızın bizlere vermiş olduğu resmî yazılı soru önergesidir- kapanan şirket sayısı 21 810. 2003'ten başlayarak 2005'in dokuzuncu ayına kadar 21 810 KOBİ, şirket kepenk kapatmıştır ve ayrıca, 453 100 adet esnaf ve sanatkârımız kepenk kapatmıştır. Karşılıksız çek tutarlarını söylüyorum: Değerli arkadaşlar, son üç yılda, ortalama 14,5 katrilyon karşılıksız çek oluşmuştur. Onun dışında, protestolu senetlere bakıyorum; bunlar KOBİ'lerimizin, esnaf-sanatkârlarımızın son içinde bulunduğu durumları açıklamak açısından çok önemli verilerdir, önemli rakamlardır: Bakın, değerli arkadaşlar, 4 katrilyon 739 trilyon protestolu senet oluşmuştur ve bu manzara, bu görüntü esnafımızın ve sanatkârımızın, KOBİ'lerimizin, tekstilcilerimizin, yatırımcılarımızın içinde bulunduğu…

Şimdi, küresel rekabet ortamında, KOBİ'lerimizi, esnaf-sanatkârlarımızı dünya pazarında ve küresel rekabet ortamında güçlü kılabilmenin yolu onları desteklemektir. Yatırım, üretim, ihracat ekonomisini, bu reel ekonomiyi, bu modeli Türkiye'de hâkim kılmanın yolu, bu kesimlerin desteklenmesidir; ayrıca, bu kesimlerin de, girdi maliyetlerini, vergi oranlarını, enerji ücretlerini, işçiye ödemiş oldukları SSK primlerini düşürmek ve onları sübvanse etmek, onları desteklemektir. Bu ülkede üretimin ve yatırımın, dolayısıyla ihracatın, dolayısıyla dışticaret açığının önüne geçmenin yegâne yolu budur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Eraslan, lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Bu noktada, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, milletvekili olarak çalışmalarımıza, özellikle İktidar Partisi olarak çalışmalara devam edilmeli diyorum.

Bakın, Dünya Bankası 2006 raporundan kısa bir şey söyleyeceğim sizlere: Türkiye'de günlük geliri 4 doların altında yaşayan kişilerin oranı, toplam nüfusun yüzde 24'üdür; yani, Türkiye'de, 17 000 000 kişi, günlük 5 000 000 lirayla yaşıyor. Yine, Dünya Bankası 2006 raporuna göre, Türkiye'de, nüfusun 4,8'i, günlük 1 doların altında bir gelirle yaşıyor. Bu nedir; yani, ülkemizde, 3,5 milyon kişi, günlük 1 350 000 lirayla yaşıyor; 3,5 milyon insanımız, günlük 1 350 000 lirayla yaşıyor. Bu bir alevdir, bu bir ateştir, bu bir tehlikedir, sosyal patlamadır. Dolayısıyla, biz, bir taraftan, vermeyerek, ücretleri kısarak…

BAŞKAN -Sayın Eraslan, konuyla ilgili…

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Toparlıyorum.

BAŞKAN - Hayır, toparlıyor değil de, konuşmanızı tamamlayınız; çünkü, gündemle ilgili konuşuyordunuz. Lütfen…

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Sayın Başkanım, çok önemli bir şeyin altını çizip, teşekkür ediyorum.

Biz ne yapıyoruz; vermediğimizi, daha fazla polis, daha fazla araç gereç, daha fazla emniyet mensubu istihdam ederek, öbür tarafa veriyoruz. Bunun, çok iyi irdelenmesi, düşünülmesi gerekir diye düşünüyorum.

Bu kanun teklif ve tasarılarının, ülkemiz adına, milletimiz adına hayırlar getirmesini temenni ediyorum; Yüce Heyetinizi, saygıyla, hürmetle ve muhabbetle selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN -Teşekkür ederim.

Önerinin lehinde, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan.

Sayın Kandoğan, buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla ve muhabbetle selamlıyorum.

Bugünkü Danışma Kurulu önerimizin lehinde söz aldım. İnşallah, bu haftaki Meclis çalışmalarımız, tasarı ve tekliflerle ilgili alacağımız kararlar, milletimize ve memleketimize hayırlara vesile olur.

Değerli milletvekilleri, bugün ve bu haftaki görüşeceğimiz kanun tasarı ve teklifleri içerisinde, uzun zamandan beri merakla beklenen, özellikle bazı kamu görevlilerinin maddî bakımdan durumlarının iyileştirilmesiyle ilgili kanun tasarısı da gündemimizde. İnşallah, hep beraber, bu kanun tasarısını, biraz daha kamu görevlilerimizin lehine olacak şekilde burada kanunlaştırırız.

Yalnız, iki hafta önceki Meclis gündeminde yer alan ve yine, 20 000'in üzerindeki kamu görevlilerimizi yakından ilgilendiren disiplin affıyla ilgili kanun tasarı ve tekliflerinin, maalesef, bu haftaki Meclis gündeminde olmadığını üzülerek görüyorum. İki hafta önce aldığımız, Meclis gündemine aldığımız bir konunun, aradan iki hafta geçtikten sonra Meclis çalışma gündeminin içerisinde yer almamasının haklı ve mantıklı bir izahı var mı, yok mu, onu da merak ediyorum. Çünkü, bu konuyla ilgili ilk kanun teklifini veren milletvekili benim ve uzun zamandan beri de, bunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine gelmesini dört gözle bekliyordum. Ancak, bu haftaki Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminde bu kanun tasarısı ve teklifinin yer almaması karşısındaki üzüntülerimi de ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'de, her gün, toplumun geniş kesimlerini yakından ilgilendiren olaylar ortaya çıkıyor. İşte, dün de, Türkiye'nin gündemine damgasını vuran, bir cumhuriyet başsavcımızın Kara Kuvvetleri Komutanımızla ilgili olarak hazırlamış olduğu bir iddianame…

Şemdinli olaylarıyla ilgili, biliyorsunuz, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir komisyon kurmuştuk; ancak, benim şahsî görüşüm, Anayasanın 138 inci maddesi karşısında böyle bir komisyon kurulmasının doğru olmadığı inancındayım; çünkü, adliyeye intikal eden bir konuyla ilgili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir çalışma yapılmasının, Anayasanın 138 inci maddesi karşısında çok sağlıklı ve doğru olmadığı inancındayım. Ancak, bu komisyon kurulalı çok uzun bir zaman geçti ve bu komisyonun çalışmasının, kısa bir süre önce, bu Meclisçe bir ay daha uzatılmasına karar verdik. Ancak, Komisyon Başkanımız da şu anda buradalar, bazı komisyon üyelerini de burada görüyorum, özellikle kendilerinden de istirham ediyorum; bu konu, Türkiye'nin son dönemlerindeki en önemli konu ve spekülasyonlara sebebiyet veren bir konu ve Sayın Kara Kuvvetleri Komutanımızla ilgili ortaya atılan konu da Meclis araştırma komisyonumuzun araştırdığı bir konu. O nedenle, bu konunun bir an önce tamamlanıp, bu komisyonumuzun bu konuyla ilgili komisyon raporunu Türkiye Büyük Millet Meclisine sunması gerekiyor.

Şimdi, herkesin, yargı dokunulmazlığı arkasına sığınarak, çok ciddî delillere ve belgelere ulaşmadan, kamu görevlilerinin yargılanmasıyla ilgili hususları ortaya atarken çok dikkatli olması lazım. Bu dikkatin içerisine cumhuriyet başsavcılıkları da dahildir. Evet, yargı dokunulmazdır, dokunulmaz olması lazımdır; ancak, ortaya atılan iddianamenin, hukuk çevreleri tarafından da, gerekli bilgi, belge ve delillere dayanmadan hazırlandığı ve Türkiye'yi de, maalesef, dün bir kaos ortamına sokmuş olmasından dolayı da, bu konu üzerinde, artık, adlî çevrelerin de bundan sonraki çalışmalarında çok dikkatli ve titiz olmaları gerektiği, kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.

Bakınız, dün bu konuyu tartışırken, maalesef, Batman'da 3 polis memurumuz şehit oldu. Biz, Kara Kuvvetleri Komutanının -o iddianamede yer aldığı gibi- Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde bir çeteleşmeye sebebiyet verdiği iddiasını tartışırken, terörle mücadele etme noktasında en üst noktada olan Sayın Kara Kuvvetleri Komutanıyla ilgili bu iddialar, basında, televizyonda ve cumhuriyet başsavcı iddiasında yer alırken, Batman'da 3 güvenlik görevlimiz şehit oldu. Öyleyse, terörle mücadele noktasında, hepimizin son derece hassas olması gerekiyor. Terörle mücadelede bulunan kişi ve kurumlara karşı, onların gücünü ve terörle mücadeleyi zayıflatacak, akamete uğratacak hususlarla ilgili, hepimizin duyarlı olması gerekiyor.

Bakınız, önümüzde 21 Mart, nevruz geliyor ve nevruz günüyle ilgili, yine istihbarat örgütlerinin, Türkiye'de, çok ciddî olunması lazım geldiği, çok ciddî tedbirlerin alınması lazım geldiği şeklindeki kanaatleri, duyumları, kamuoyunda yankı buluyor ve yine, artık kış şartlarının yavaş yavaş sona ermek üzere olduğu bugünlerde, terör örgütünün, dağlardan, mağaralardan, inlerinden aşağılara doğru inmeye başlayacağı günler olacaktır. O nedenle, terörle mücadele noktasında, bu mücadeleyi yapanların elini güçlendirmemiz gerekirken, onları töhmet altında bırakacak olan tutum ve davranışlardan kaçınmamız lazım.

Bunu söylerken, şunu söylemek istemiyorum: Her kim olursa olsun, eğer yasadışı bir uygulama yapıyorsa, mutlaka, hep beraber bunun karşısına dikilme görevi de, öncelikle adlî çevrelerin ve dolayısıyla Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev yapan milletvekillerinindir. Çok kısa süre önce, emekli bir Deniz Kuvvetleri Komutanının yargılanması ve ceza alması karşısında… Demek ki, Türk Silahlı Kuvvetlerinin kendi mensuplarıyla ilgili olarak yargı yolunun açılmasından rahatsız olmaları söz konusu değil. Tahminim, Silahlı Kuvvetleri rahatsız eden, komuta kademesinin en üst noktasında görev alanların böyle, bilgi, belge ve dokümanlara dayanmadan hazırlanan iddianamelerle kamuoyu önünde töhmet altında bırakılmasının önünü kesmek olmalıdır.

Değerli milletvekilleri, ekonomiyle ilgili olarak ciddî endişelerim var, onu ifade etmek istiyorum. Özellikle cari açık meselesi, Türkiye için çok hassas bir noktaya doğru gitmekte. Cari açık, şu anda, 2005 yılı sonu itibariyle, 23 milyar dolar olmuş. Dünyadaki cari açıkla ilgili kritik hassas sınır, cari açığın gayrî safî millî hâsılanın yüzde 4'ünü geçmemesi; eğer, cari açık gayrî safî millî hâsılanın yüzde 4'ünü geçerse, o ülke için kritik eşik aşılmış oluyor. Ancak, 2005 yılı sonu itibariyle, Türkiye'deki cari açık gayrî safî millî hâsılanın yüzde 6,4'üne ulaşmış durumda ve bu, kritik eşiğin aşağı yukarı yüzde 60 civarında üzerinde olan bir rakam.

Değerli milletvekilleri, şu anda, sıcakparayla bunun bir şekilde finanse edildiğini söylüyorlar; ancak, Sayın Kemal Derviş dahi, geçen, Türkiye'ye geldiğinde, artık, Türk parasının aşırı değerlendiğini, cari açığın ciddî tehlike boyutlarına ulaşmış olduğunu ifade etmek durumunda kaldı. Türkiye'de şu anda 64 milyar dolar civarında sıcakpara var. Bu sıcakpara, Türkiye'ye geliyor; ancak, bu 64 milyar doların Türk ekonomisi için bir maliyeti var. Bu 64 milyar dolar para Türkiye'den çıkarken, yanında bir hayli kazanç alıp, götürüp çıkacak ve yine, bu çıkan kaynaklar, Türk ekonomisinden, Türk Milletinden çıkacak olan kaynaklardır. O bakımdan, bu cari açığın finanse edilme noktasında, hükümetimizin, artık, duyarlı olması gerektiğinin altını bir kez daha çizmek istiyorum ve Türkiye'de, özellikle sanayi ve iş çevreleri açısından çok dikkatli olunması gereken bir rakam daha söylemek istiyorum; bu rakam da, Türkiye'deki toplam ithalatın aşağı yukarı yüzde 70…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

…toplam ithalatın yaklaşık 73 milyar doları ara malı ithalatı.

Değerli milletvekilleri, bu son derece önemli bir rakam. 73 milyar dolarlık bir ithalatı, Türkiye, hammadde ve ara malı ithalatı olarak yapıyor. Getirilen her ara malı, Türkiye'deki bu ara malını üretmeye çalışan sanayimizi, işverenlerimizi, bir yerde çökerten bir ara malı ithalatıdır. KOBİ'ler bundan dolayı ciddî sıkıntı içerisinde, sanayi çevreleri bundan dolayı ciddî bir sıkıntı içerisinde ve bu nedenle, bu ithalat cenneti haline gelen ülkemizin, özellikle düşük kurdan dolayı bu şekle gelen ülkemizin, daha fazla ara malı ithal etme lüksü olmadığının bir kez daha altını özellikle çizmek istiyorum.

Ben, bugünkü uyarılarımla, özellikle hükümetimizin bu noktalarda duyarlı olması lazım geldiğini ve çok kısa süreler içerisinde bu konularla ilgili tedbir alınmazsa ciddî manada problemlerin kendiliğinden ortaya çıkabileceğinin bir kez daha altını çiziyor, bu haftaki Meclis çalışmalarımızın verimli olmasını temenni ediyorum.

Özellikle AK Parti grup başkanvekilimizden de bir istirhamım olacak. Maalesef, geçen hafta, burada toplantı yetersayıları ve karar yetersayılarını bulamadığımız için Meclis çalışmalarına ara vermek mecburiyetinde kaldık. İnşallah, bu haftaki çalışmalarımızda bu nedenle Meclis çalışmalarına ara vermeyiz; bütün milletvekillerimiz burada canla başla çalışır, milletimiz ve memleketimizin menfaatına olan kanun tasarı ve tekliflerini burada kanunlaştırırız diyor; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kandoğan.

Danışma Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş 2 adet doğrudan gündeme alınma önergesi vardır; ayrı ayrı okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

5.- Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'ın, Petrol Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/671), doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/372)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

2/671 esas numaralı kanun teklifimin, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 37 nci maddesi gereğince, doğrudan Genel Kurul gündemine alınması hususunu saygılarımla arz ederim.

                                    Ufuk Özkan

                                            Manisa

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, teklif sahibi olarak, Manisa Milletvekili Sayın Ufuk Özkan…

Sayın Özkan, buyurun.

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hazırlamış olduğum bir kanun teklifinin doğrudan gündeme alınmasıyla ilgili söz aldım, bu konuyu sizlerle paylaşmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, bildiğiniz gibi, EPDK ile ilgili kanunlar hazırlandı ve bunlarla ilgili kanunlar yürürlüğe girdi. Çeşitli noktalarda zaman zaman aksaklıklar çıkabilir. Bu aksaklıkları düzeltmek de yine bize düşebilir. Bu, lisans alımıyla ilgili 2 000'e yakın istasyonumuzun zamanında gerekli işlemleri yapamadıklarını; bilgisizlikten kaynaklanan, kesinlikle art niyetsiz, bu işlerin peşinde koşamadıklarını ve lisanslarını yetiştiremediklerini biliyoruz.

Bunları örnek olarak… Örnekleri çoğaltmak mümkün; ama, bir tanesini sizinle paylaşmak istiyorum; çok çarpıcı bir örnek, 13 Aralık tarihinde EPDK'ya yazılmış bir yazı. İstasyon sahibi aynen şu ifadeyi kullanıyor: "İstasyonumuz, 18 Temmuz 2005 tarihinde, GSM ruhsatının bulunmasına rağmen, lisans alma bedeli olan 100 YTL'yi yatıramadığım nedeniyle kapatılması söz konusudur; oysa, 100 YTL, Ticaret Bankası, Türkiye Ziraat Bankası Mustafa Kemal Paşa Şubesinden 26 Ocak 2005 tarihinde EPDK petrol piyasası lisans bedeli olarak yatırılmış olmasına ve o gün gelen memurlara dekontu ibraz etmeme rağmen…" Aynı tutar ekranda görünmediği için bu arkadaşımızın lisans işlemleri yapılamamış ve bu arkadaşımıza 57 156 YTL ceza kesilmiş.

Değerli arkadaşlarım, yaklaşık 2 000'e yakın istasyonun büyük bir kısmının köy, kasaba girişlerindeki ufak tefek, irili ufaklı küçük istasyonlar olduğunu ve bu istasyonların bağlı bulunduğu şirketler tarafından, aslında, yürütülmesi gereken, yardımcı olması gereken konuda yalnız bırakıldığını ifade edersem herhalde yanlış yapmamış olurum. Bu istasyonlar, gidin, başınızın çaresine bakın denilerek itilmiş, kendi kendilerine bu işleri çözebilmek için uğraşmış insanlar. 57 156 YTL cezayı Manisa'nın, Kütahya'nın, Simav'ın kasabasının, köyünün girişindeki bir istasyonun ödeyebilme şansı inanın yoktur. İyi niyetlerle kurulmuş bu iki pompalı, üç pompalı istasyonlar, o yöredeki insanlara hizmet eden araçlardan bir tanesidir. 57 000 lira buraya kesilecek cezayla E-5 karayolu üzerinde ya da büyük karayolları üzerindeki istasyonlara kesilen ceza, sizlerin de hak vereceği gibi, adil değildir. Bu kanun teklifiyle bu eşitsizliğin ortadan kalkmasını hedefledim. O bakımdan, bu kanun teklifinin doğrudan gündeme alınması gereğinde sizlerin de desteğine ihtiyacımız var.

Değerli arkadaşlarım, bir şeyi daha ifade etmek istiyorum: Bu cezaları yiyen istasyonlara, 57 000 liralık cezayı yiyen istasyonlara, bir grup bazı art niyetli kötü şahısların buralara gidip "bize 5-6 bin lira para verin, biz sizin cezanızı gerekli yerlerden kaldırırız" diye bir çalışmanın da olduğunu, bu tür şikâyetlerin de tarafımıza ulaştığını bilmenizi istiyorum. Yanılmıyorsam, bu tür problemler, sıkıntılar değerli milletvekili arkadaşlarımıza da gelmiştir. Bununla ilgili, kurumun yazı yazıp ilgili yerlere gönderdiğini de hepinizin bilmesini isterim.

Değerli arkadaşlarım, bu kanun teklifiyle yanlış bir noktaya insanları götürmek istemiyorum. Bir grup arkadaşımız, basından bazı arkadaşlarımız, bu kanun teklifiyle kaçak akaryakıtın ilgisini, ilişkisini soruyorlar. Bu kanun teklifi, kesinlikle kaçak akaryakıtı tetikleyecek, artıracak bir kanun teklifi değildir; tamamen, sahipsiz, kendini ifade edememiş arkadaşlarımızın sesi olmaya çalıştığımız bir kanun teklifidir.

Değerli arkadaşlarım, bunu ifade ederken kaçak akaryakıtla ilgili bir iki kelimeyi sizinle paylaşmak istiyorum. 2005 yılında yaklaşık 1 000 000 araç trafiğe çıkmasına rağmen, benzinde yüzde 2 oranında, mazotta da yüzde 8 oranında pazar küçülmüştür. Bu kaçak akaryakıtın, bütün iyi niyetimize rağmen, yapmış olduğumuz araştırma komisyonundaki raporlara rağmen artarak devam ettiğinin göstergelerinden bir tanesidir. Yazarkasa için üretici firmalardan kaynaklanan problemden dolayı zaman verilirken, ulusal marker sürekli ertelenirken, akaryakıt kaçakçılığı hâlâ devam ederken, bizim bu kanun teklifiyle, sizlerin de sahipleneceğine inandığım bu kanun teklifiyle, mağdur olan akaryakıt istasyonlarının, o ufacık, küçücük istasyonların cezalarında belli bir indirime gidilmesini ve bu kanun teklifiyle EPDK'ya, kuruma ceza yetkisinin belirli rakamlar arasında verilmesini öngörüyor. İstediğimiz şey, şurada da belirteceğim gibi, kusurun ağırlığına, ilgilisinin kastına, piyasa faaliyetlerinin türüne ve ihlalin piyasada yarattığı etkiye göre ceza verilebilmesini öngören bir yasa teklifi, kanun teklifi.

Bu kanun teklifine İktidar Partisi milletvekillerimizin de olumlu katkı vereceğine inanıyorum. Doğrudan gündeme alınması konusunda desteklerinizi bekliyorum. Yüce Meclisi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özkan.

Teklif üzerinde, Bursa Milletvekili Sayın Mehmet Küçükaşık; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Manisa Milletvekili Ufuk Özkan tarafından verilen Petrol Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine söz almış bulunmaktayım; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Petrol Piyasası Yasasının 19 uncu maddesinde iki türlü hal düzenlenmiş. Bir, ağır kusura (a) bendi içerisinde ağır kusur sayılan dört tane hal içerisinde kurallara uymayan insanlara 500 milyar Türk Lirası kadar para cezası, (b) bendinde ise birinci derecede kusurlu sayılan hallerde yine dört bent halinde 200 milyar Türk Lirası, bunun haricinde kalan yerlere de 50 milyar Türk Lirasına kadar para cezası verilmiş ve her yıl da bu parayı artırmak için de EPDK'ya da yetki verilmiş.

Şimdi, (b) bendi çok önemli bir husus haline gelmiş; çünkü, (b) bendinde, Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü eliyle denetim yapılmasına karar verilmiş ve (b) bendini ihlal eden bütün kurumlar, özellikle, biraz önce Sayın Ufuk Özkan'ın da belirttiği gibi, jandarmayla yapılan denetimlerde, kapalı, çalışmayan benzinlikler, daha önce benzinlik olarak duran, herhangi bir şekilde bir istasyonun oradaki alt bayii gibi çalışan mühürlenmiş yerler dahi jandarma tarafından mühürlenmiş ve gelip de bu mühre istinaden de EPDK tarafından da, (b) bendi gereğince, aslında, 57'şer milyar lira para cezası verilmiş. Türkiye'de bu şekilde 57'şer milyar lira para cezası alan yaklaşık 2 000 kişi var ve bu 2 000 kişinin de normal olarak itiraz etme hakkı yok. EPDK direkten direğe cezayı veriyor. Danıştaya dava açacaksınız ve bu dava sonucunda eğer haklı belgelerinizi öne sürerseniz de, belgelerinizde haklıysanız, davada para ödemekten kurtulacaksınız.

Biz, EPDK'ya -bu konuda Bursa'da zarar gören, birçok petrol istasyonu kapanmış insanlar da vardı- bir tanesini ancak itiraz üzerine iptal ettirebildik; ama, geri kalanlarına, ne yazık ki, Danıştayda EPDK aleyhine dava açma zorunluluğu doğdu.

Şimdi, burada, gerçekten de bir ayırım yok; yani, daha önce kapatılmış olsa dahi tutulan tutanak gereğince herkese ceza veriliyor. Sayın Ufuk Özkan'ın vermiş olduğu teklifle, kim olursa olsun, artık, ağır kusur halleri de bir düzen içerisine girmiş ve kişinin 19 uncu maddeyi ihlal nedeniyle kastı aranıyor.

Burada, benim, esas söylemek istediğim bir şey var. Bu yasa teklifine gerçekten de destek vermenizi istiyoruz; ama, 19 uncu maddenin bugünkü haliyle, yani kim varsa var, eğer jandarma veya emniyet herhangi bir şekilde tutanak tuttuysa, ben, arkadaşım, bu 57'şer milyar lirayı alırım mantığı, Türkiye'de, artık, geçerli akçe haline gelmeye başladı. Ben Genel Kurulda yaptığım üç konuşmada, Maliye Bakanlığının yapmış olduğu, artık, Deli Dumrul misali, kazanana da kazanmayana da aynı para verilmesi sistemini eleştirmiştim.

Yine, bir sıkıntıyla başlıyoruz. Biz, hayat standardını kaldırdık, hepimiz de böyle biliyoruz. Bakınız, şu anda Bursa'nın ilçelerinde, artık, hayat standardı nasıl uygulanıyor, ben size bir örnekle vereceğim: Yenişehir'de, işletme defteri 6 milyar lira matrahı bildirmek zorundasınız, bilanço 8 milyar Türk Lirası, serbest meslek erbabı iseniz 8 milyar Türk Lirası. Gemlik'te; işletme defteri 6 milyar, bilanço defteri 8 milyar, serbest meslek 8 milyar. Mudanya; işletme 6 milyar, bilanço 8 milyar, serbest meslek 8 milyar. İznik'te; işletme 6 milyar, bilanço 8 milyar. Orhangazi; işletme 6 milyar, bilanço 8 milyar. Karacabey'de çok daha ilginçlik olmuş. O kadar ilginçler gelmiş ki…

Bakınız, bugün Türkiye tekstilden inliyor ve şu anda Başbakandan cevap bekleniyordu, açıklandı ve en büyük tekstilden sıkıntımız da, biliyorsunuz, Çin malıyla ilgiliydi. Şimdi, size… Bakınız, artık, defterdarlığımız, Maliyemiz otomizasyona geçmiş. Aynen şöyle yazıyor: "İthal ve Çin malı satanlar 15 milyar Türk Lirası matrah verecek." Artık, resmî belgelere de girdi.

NİYAZİ PAKYÜREK (Bursa) - Kâr marjı çok yüksek.

MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla) - Bakın, artık, bu komediye yeter arkadaşlar. Artık, resmî bir belgede, esnafımıza verilen bir belgede defterdarlık diyor ki; eğer, ithal ve Çin malı satıyorsanız -bu resmî tutanaklara da geçti artık- 15 milyar matrahta bulunacaksınız.

NİYAZİ PAKYÜREK (Bursa) - Doğru bir uygulama.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Doğru bir uygulama.

MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla) - Doğru mu?! Ya, biz, Çin mallarını durdurun arkadaşlar, matrahta durulmayı değil. Nereye gidiyorsunuz siz?! Yani, mademki ben bunun önlemini alamıyorum, hiç olmazsa bundan para alayım gözüyle mi gidiyorsunuz?!

Bakınız, arkadaşlar…

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın Küçükaşık, belgeyi alabilir miyiz?

MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla) - Tabii, tabiî, veririm. Tabiî, veririm.

Seyyar pazarcılardan geçen sene 2 300 000 000 Türk Lirası vergi matrahı isteniyordu, bu yıl 5 milyar Türk Lirası Karacabey'de. Ya, allahaşkına, Türkiye'de enflasyon yüzde 100 mü, artırıyorsunuz bu kadar?! Türkiye mi büyüyor?! Para mı kazanıyor; yoksa, herkesten para almak mı istiyorsunuz?!

Ben, bir fiyatlara baktım. Hadi, doktor, avukatlar geçen sene 8,5 milyar ile 11,5 milyar arasında beyandı, bu yıl 10 ilâ 15 milyar Türk Lirası ama, ya, gelin, yedek parça satışı yapan sanayi sitesindeki bir tamirci eğer dükkânında yedek parça da satıyorsa, bir iki parça da satıyorsa, geçen yıl verdikleri matrah 2 300 000 000 Türk Lirası, bu yıl 5 milyar Türk Lirası; yazıktır, yazıktır…

Şimdi, hayat standardını madem kaldırdıysanız, kaldırdığınızı söyleyin; yok, hayır efendim, kaldırmadık diyorsanız, biz bunları her yerde aynı şekilde uygulayacağız diyorsanız açıkça da söyleyin bunu ya. Gidiyorsunuz, "basit usule" tabi insanlara, gel arkadaş sen en az bu kadar beyanda bulunacaksın diyorsun, serbest meslekteki işletme defteri bilanço esasına göre defter tutana sen bu kadar vereceksin diyorsun…

İşte, gitmiş, herhangi bir dağın tepesinde daha önce bir benzin deposu işletmiş, adam kapatmış, şu andaki GSM ruhsatını alamamış, diğerini alamamış; buna 57 milyar Türk Lirası ceza yazacaksın; yok efendim… Daha ilginç bir şey var, 57 milyar ceza yazıyor, dava açacaksın. Nerede dava açacaksın; Danıştaya dava açacaksın. Ben de avukatım; meslektaşlarım alınmasınlar; ama, 57 milyarın iptali için dava açarsanız, ödeyeceği avukatlık ücreti de kusura  bakmayın…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Küçükaşık, lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla) - …yüzde 10 avukatlık ücreti o insanın ödeyeceği paranın ötesinde. Bırakınız siz Danıştayda dava açmak için ödeyeceği cezayı, açmak için davanın ücreti vekâleti ve harcını da, o insanın parası yok cebinde; ama, biz bu insanlara ceza koyduk. O yüzden ben bu kanun teklifinin desteklenmesini istiyorum.

Hepinize sevgi ve saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Şu  resmî belgeyi alabilir miyiz?

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Küçükaşık.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın Başkan, resmî belge falan yok.

MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla) - Olur mu canım!..

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

6.- İstanbul Milletvekili Ali Kemal Kumkumoğlu'nun; Lozan Anlaşmasının İmzalandığı 24 Temmuz Gününden Başlayan Haftanın "Bağımsızlık Haftası" İlan Edilmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/610), doğrudan Gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/373)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/610) esas numaralı kanun teklifimin İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınması hususunu saygılarımla arz ederim.

                        Ali Kemal Kumkumoğlu

                                           İstanbul

BAŞKAN - Teklif sahibi olarak, İstanbul Milletvekili Sayın Ali Kemal Kumkumoğlu; buyurun.

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vermiş olduğum bu kanun teklifinin İçtüzüğümüzün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Birinci Dünya Savaşının ardından imzalanan Sevr Anlaşmasıyla, dünyanın en büyük imparatorluklarından biri olan Osmanlı İmparatorluğu topraklarının tamamına yakınını kaybetmiş, başkenti galip devletlerin kontrolüne girmiş, kendisine bırakılan Anadolu'daki küçük bir bölgede âdeta kaderine terk edilmiştir.

Osmanlıya bırakıldığı iddia edilen bölgede, Rumlar, Ermeniler İngilizlerin ve Fransızların, İtalyanların ve Rusların desteğiyle kendilerine ait bölgeler oluşturmaya çalışırken, İngiltere desteğindeki Yunanistan Anadolu'nun tamamını işgale kalkışmıştır. Ankara sınırlarına kadar dayanan savaş ve işgal, Anadolu halkının insanlık tarihinde eşine az rastlanır mücadele azmi, bağımsızlık tutkusu ve haklılığın verdiği güçle püskürtülmüş, 9 Eylülde İzmir'in kurtuluşuyla sona ermiştir.

Başta Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, tüm ulusumuzun Türkiye Büyük Millet Meclisinin önderliğinde kazandığı bu zafer, 24 Temmuz 1923'te Lozan'da imzalanan bir antlaşmayla uluslararası düzeyde ve resmen kabul edilmiştir. Artık, Türkiye için Sevr yoktur, onun yerine, bağımsız Türkiye Cumhuriyetinin uluslararası düzeyde sınırlarının belirlendiği, misakımillînin kabullenildiği Lozan vardır.

Değerli arkadaşlarım, kürsüden birkaç cümleyle ifade edebildiğimiz bu süreç, aslında, bu kadar kolay ve bu kadar kısa değildir. Çileli, yokluklar içerisinde, milyonlarca şehidin verildiği, zaferin ve barışın ağır bedeller ödenerek elde edildiği, hepimizin göğsünü kabartan, onurlu bir süreçtir.

Değerli arkadaşlarım, bugünlerde, içerisinden geçmekte olduğumuz günlerde, Anadolu'nun her ilinde, her ilçesinde her gün bir kurtuluş bayramı kutlanmaktadır. 21 Şubat Bayburt'un, 24 Şubat Trabzon'un, 12 Mart Erzurum'un, 21 Haziran Sakarya'nın, 27 Ağustos Afyon'un, 9 Eylül İzmir'in, 30 Ekim Kars'ın, 25 Aralık Gaziantep'in kurtuluş günü olarak kutlanmaktadır. Yılın her gününe dağılmış gibi duran bu tablo, aslında, bundan da ötededir; çünkü, kurtuluş bayramı olarak kutladığımız bu günler, sadece yılın bütün günlerine değil, aynı zamanda yıllara dağılmış durumdadır. Bayburt, Trabzon, Erzurum 1918'de, Kars 1920'de, Gaziantep, Sakarya 1921'de, Afyon, İzmir 1922'de işgalden kurtarılmıştır; yani, Kurtuluş Savaşımız, Birinci Dünya Savaşından sonra tam dört yıl boyunca sürmüştür.

Birinci Dünya Savaşından yenilerek çıkan, Sevrle topraklarının büyük çoğunluğunu kaybetmiş, değişik cephelerde milyonlarca şehit vermiş, kentleri, köyleri büyük ölçüde tahrip edilmiş, ekonomik faaliyetlerinin tamamı durma noktasına gelmiş, bütün bunların üstüne dünyanın en güçlü orduları tarafından ya da onların desteğini almış güçler tarafından işgal edilmiş bu topraklarda dört yıl boyunca bu mücadeleyi sürdürüp zaferle sonuçlandırabilmek neyle izah edilebilir değerli arkadaşlarım?!

Bu gücün ne olduğunu, en doğru biçimde, sanıyorum, bu halkın içerisinden çıkmış, bu acıları yaşamış şairler ve ozanlar anlatabilirler. Sıradan bir kişinin Karayılan namıyla bilinen bir kahramana nasıl dönüştüğünü, yurdun dört bir tarafında ortaya çıkan Karayılanların, o Karayılanların gücüne inanmış doğru önderlerin katkılarıyla inanılmaz bir zaferi nasıl gerçekleştirebildiğini, büyük ozan Nazım Hikmet'in Kuvayi Milliye Destanından daha iyi anlatabilecek sözlü ve yazılı bir ifade bulunamaz diye düşünüyorum.

Erzurum'un işgalinin acısını yüreğinin derinliklerinde yaşayan bir halk ozanının "Erzurum satıldı pay eylediler" dedikten sonra "Bir yanım Erzincan vermem Bayburt'u" diyerek Kurtuluş Savaşımızın nasıl bir dayanışma duygusunun heyecanıyla geliştiğini, Kurtuluş Savaşımıza nasıl bir dayanışma duygusunun damgasını vurduğunu seslendirebilmek başka nasıl mümkün olabilir. Hatta, dayanışmanın da ötesinde, yavruları yırtıcıların saldırısına uğramış bir annenin bütün yavrularını sahiplenebilme heyecanını bu ifadelerden daha iyi biçimde, daha yakıcı biçimde ne yansıtabilir?! "Taka, yüklü cephane, Trabzon'a varacak; düşmana rast gelirse, takayı batıracak." Takanın ve cephanenin önde olduğu, bunların karşısında insan hayatının hiçbir değerinin olmadığı, sözünün bile edilmediği bir mücadele. Sanıyorum, Kurtuluş Savaşımızın üzerine yazılmış binlerce destanımızdan alınmış bu küçücük bölümler bile, Kurtuluş Savaşımızın nasıl başarıya ulaştığını anlatmaya yeter.

Değerli arkadaşlarım, Kurtuluş Savaşımız, tarifi mümkün olmayan zorluklarla kazanılmıştır da, onu nihaî bir zafere dönüştürüp bütün dünya tarafından kabul edilmesini sağlayan antlaşma kolay mı sağlanmıştır; hayır, aynı zorluklar, orada da başka bir biçimde karşımıza çıkmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Kumkumoğlu, konuşmanızı tamamlayın.

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Genç Türkiye Cumhuriyetinin her şeyi pahasına savaş meydanında kazandıklarını ondan almak için, Lozan görüşmeleri bir başka zemin olarak kullanılmak istenmiştir. Anadolu'da alınamayanlar Lozan'da alınmaya çalışılmıştır; ancak, Kurtuluş Savaşı askerî açıdan nasıl inanılmaz bir zafer olarak sonuçlanmışsa, Lozan da Türkiye açısından aynı ölçülerde diplomatik bir zafer olarak sonuçlanmıştır.

Lozan Barış Konferansı, bir tarafta Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Sırp, Hırvat, Sloven Devletleri; Boğazlar görüşülürken Sovyetler Birliği ve Bulgaristan, diğer tarafta ise sadece Türkiye'nin var olduğu koşullarda gerçekleşmiştir. Fransa'yı Başbakan Poincare, İtalya'yı Başbakan Mussolini, İngiltere'yi Dışişleri Bakanı Lord Curzon temsil ederken, Türkiye'yi İsmet İnönü başkanlığında bir heyet temsil etmiştir. Konferans, 20 Kasım 1922'de başlamış, iki bölüm halinde yapılarak 24 Temmuz 1923'te imzalanmıştır. Bir yıla yakın süren görüşmeler sırasında yaşananlar, üniversitelere diplomasi dersi olabilecek niteliktedir. Misakımillinin her noktasının belirlenmesi için, uzun görüşmeler, muhatapların hepsinin ayrı ayrı taleplerine karşı çetin mücadeleler verilmiştir. Türk heyeti, Lozan'a, "gerekirse yeniden savaşırız; ya tam bağımsız Türkiye ya tam bağımsız Türkiye" kararlılığı ve inancıyla gelmiştir. Millî egemenlik öyle inançla savunulmuştur ki, Lord Curzon "bu sözü duymaktan hepimize gına geldi" demek zorunda kalmıştır. Bu söz üzerine İsmet İnönü "biz, burada bağımsızlığının bilincine varmış ve adaletli bir barışa ulaşmak isteyen bir ulusu temsil etmekteyiz. Biz, konferansa eşitlik içerisinde işlem göreceğimiz güvencesiyle geldik. Egemenliğimizden sık sık söz etmek durumunda kalmışsak, bu, bize, egemenliğimizi çiğneyecek nitelikte teklifler yapılmış olmasındandır. Türk Halkının, her şeyden önce, bağımsız diğer devletler gibi işlem görmeye hakkı vardır" demiştir.

Görüşmelerin kesildiği bir noktada, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk basına şöyle seslenir: "Efendiler, bu memleketi esirler ülkesi yapamayız. Millet kararını vermiştir. Ancak, bütün millet ve bütün cihan bilsin ki, en nihayet bu millet, tam istiklalinin temin edildiğini görmedikçe, yürümeye başladığı bu yolda bir an bile durmayacaktır." Bu kararlılık, Lozan'dan, Türk heyetinin mutlak bir zaferle çıkmasını sağlamıştır.

Görüşmelerin sonunda, Lord Curzon ile İnönü arasında bilinen şu anekdot geçmiştir. Lord Curzon, İnönü'ye "hiçbir işte bizi memnun etmiyorsunuz. Her talebimizi reddediyorsunuz. Biz de, her reddettiğinizi cebimize atıyoruz."

BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu, şu anda, normal sürenizi tam 4 dakika geçtiniz.

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Birazdan tamamlayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hayır, yani…

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Birkaç dakika daha rica edebilir miyim.

BAŞKAN - Hayır; 4 dakika geçtiniz normal sürenizi. Eğer metnin hepsini okuyacak olursanız…

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Hayır; bitiyor Sayın Başkanım; bitti, bitmek üzere.

BAŞKAN - Buyurun, lütfen, tamamlayınız; yani…

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Herkes, üzerinde, güzel konuşuyor, ediyor da, yapılan metinlerin hepsini okursa, sonunu alamayız.

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - "Hiçbir işte bizi memnun etmiyorsunuz. Her talebimizi reddediyorsunuz. Biz de, her reddettiğinizi cebimize atıyoruz. Memleketiniz haraptır. Harap bir memleketi nasıl ayağa kaldıracaksınız?! Bunun için gerekli para yalnız bizde vardır. İhtiyaç sebebiyle, yarın para istemek için karşımıza gelip diz çöktüğünüzde, bugün reddettiklerinizi cebimizden çıkarıp, birer birer size göstereceğiz." İsmet İnönü'nün cevabı kısa olur: "Şimdi meseleleri halledelim, para istemek için gelirsem, o zaman gösterirsiniz."

Değerli arkadaşlarım, kurtuluş bayramlarımız, gerçekten, her yerde coşkuyla kutlanıyor. Ben -çocukluğum Bayburt'ta geçti- daha sabahın karanlığında köylerden, akın akın, kızaklar üzerinde insanların büyük bir coşku ve heyecanla Kurtuluş Bayramı törenlerini, etkinliklerini izlemek üzere kente geldiğine bütün çocukluğum boyunca tanık oldum. İnanıyorum, hepimizin kendi illerimizle, ilçelerimizle ilgili kurtuluş bayramlarına ilişkin buna benzer anıları vardır. Âdeta, insanımız Kurtuluş Bayramına değil, kurtuluşa gider; ismi odur zaten, kurtuluşa gitmektir. Ama, bu kadar önem verdiğimiz kurtuluşun, kurtuluşumuzun, ülkemizin kurtuluşunun, uluslararası düzeyde bir antlaşmayla herkesin kabul ettiği, bütün dünya devletlerinin kabul ettiği bir metin haline dönüşmesi, ancak Lozan Antlaşmasıyla olmuştur. Eğer bir savaş, kazanılan bir savaş bir antlaşmayla sonuçlandırılamamışsa o savaşın ve o savaşın sonunda elde edilen zaferin çok da uzun süreli bir anlamı olması mümkün değildir. Kurtuluş Savaşımıza, bütün halkımız bütün heyecanı ve coşkusuyla sahip çıkmaktadır, sahiplenmektedir; ama, o savaşı ve o savaşın sonuçlarını…

BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu, istirham ediyorum.

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - 1 dakikanızı rica ediyorum.

BAŞKAN - Bakınız, 5 dakikayı geçtiniz, 6 dakikalık süreyi başlattım; yani, böyle bir şey yok. Bundan sonraki arkadaşlara sadece 2 dakika süre vereceğim. Lütfen, konuşmanızı tamamlayın; istirham ediyorum.

Buyurun.

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim.

Değerli arkadaşlarım, bildiğimiz bu değerin, aynı ölçüde, değerde olan sonuçlanması anlamına gelen bu antlaşmanın aynı şekilde bilinmesinin, okullarda öğretilmesinin, buna dönük bilinçlendirmelerin yapılabilmesinin gerçekten çok anlamlı olduğunu düşünüyorum.

Bu konu üzerinde çok konuşmak mümkün. Sayın Başkana çok teşekkür ediyorum sabrı için; ama, beni anlayacağınızı umuyorum.

Bu heyecanla, bu coşkuyla, ben, bütün milletvekili arkadaşlarımızın, 24 Temmuzla başlayan haftanın, Kurtuluş Savaşımızı pekiştiren bu haftanın, Kurtuluş Savaşımızın sonuçlarının bütün dünya milletleri tarafından kabul edildiği bu haftanın, "bağımsızlık haftası" olarak kabul edilmesine ilişkin verdiğim kanun teklifinin bir an önce Genel Kurulumuzda görüşülebilmesi için gerekli katkıyı yapacağına inanıyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, ben kimsenin sözünü kesmek istemiyorum; ama, 5 dakikalık konuşmaya siz 7 dakika ilave yaparsanız, artık bu aşıyor. Bundan sonra konuşacak hatiplere sadece 2 dakika vereceğim ve sözlerini kesinlikle uzatmayacağım.

Sayın Gazalcı, bilgilerinize sunulur.

Buyurun.

Peşin peşin, bakınız, sürenizi uzatayım. 7 dakikalık süre içinde konuşmanızı tamamlayınız. Ekstradan 2 dakika konuşma süresi verdim.

Buyurun.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; İstanbul Milletvekilimiz Sayın Ali Kemal Kumkumoğlu'nun, benim de aralarında bulunduğum 134 arkadaşıyla birlikte verdiği, 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozanın bağımsızlık haftası olarak kutlanması için yasa önerisinin lehinde söz aldım; tümünüzü saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Lozan Barış Antlaşması, 24 Temmuz 1923'te İsviçre'nin Lozan Kentinde imzalandı.

İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Sırplar, Hırvatlar, Slovenler; yani, müttefik devletler ile Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcileri arasında imzalanan bir antlaşmadır bu.

Antlaşmaya katılan müttefik devletler ile Türkiye arasında, antlaşmada yer almayan bir dizi ülkeyle de çeşitli konular arasında sözleşmeler yapılmıştır. Örneğin, ABD'yle bir ikili sözleşme yapılmış; bu sözleşme Senatoya gönderilmiş, dört yıl orada bekletildikten sonra 1927 yılında reddedilmiştir; yani, Lozan, Amerikan Senatosu tarafından onaylanmamıştır. Gerekçe olarak da, Türkiye Devleti sınırları içinde bir Ermenistan Devletinin kurulmayışı, öngörmeyişi ve kapitülasyonların kabul edilmemesidir.

Lozan Antlaşmasıyla, bugünkü Türkiye Cumhuriyetinin sınırları belirlenmiş; ekonomik, siyasal ve hukuksal bağımsız bir devlet varlığı uluslararası düzeyde tescil ettirilmiştir. Türkiye Cumhuriyetinin sınırları misakımillîyle belirlenmiş ve daha önce Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilmişti. Misakımillî sınırları Mustafa Kemal tarafından belirlenmişti. Bu, Lozanla kabul edilmiştir.

İlk kez, Kanuni Sultan Süleyman zamanında, 1535'te, Fransa'ya verilen, daha sonra bütün Avrupa ülkelerinin yararlandığı ayrıcalıklar; yani, kapitülasyonlar, 1838'de, ilkin İngiltere'yle yapılan ve daha sonra bütün Avrupa ülkeleriyle imzalanan 1838 Ticaret Antlaşmasıyla birlikte Lozan Antlaşmasıyla kaldırılmış, Türkiye'nin ekonomik bağımsızlığı kabul edilmiştir. Türkiye'nin toprak bütünlüğü bu antlaşmayla kabul edilmiştir; uluslararası bir antlaşmadır bu.

Bu antlaşmanın önemini iyi kavramak için, Sevr Antlaşmasıyla aynı zamanda yürürlüğe giren İngiltere, Fransa ve İtalya'nın üçlü antlaşmasını da iyi bilmek gerekir; yani, Türkleri, Türkiye'yi bölen, parçalayan bir Sevre ve üçlü anlaşmaya karşılık Lozan bir zafer olmuştur. Bugün bile Lozanı içine sindiremeyen, özellikle dışta, kimi çevreler vardır. Örneğin, ABD'de Henze ve Fuller gibi kişiler, Atatürkçü laiklik anlayışının eskidiğini, Lozanda yalnız Müslüman olmayan topluluklara azınlık hakkı tanınmasının bugün için yeterli olmadığını, Müslüman olan; ama, etnik açıdan Türk olmayan toplulukların da azınlık statüsüne alınması gerektiğini öne sürmektedirler. Bununla kalmamakta, Türkiye'nin üniter devlet ya da ulus devlet yapılanmasının eskidiği ileri sürülerek, etnik, dinsel, mezhepsel, olmazsa coğrafî olarak bir federasyon sistemini benimsemesi gerektiğini ileri sürecek kadar küstahça birtakım düşünceler ileriye sürmektedirler.

Biliyorsunuz, Atatürk "ya bağımsızlık ya ölüm" diyerek arkadaşlarıyla birlikte Ulusal Kurtuluş Savaşını gerçekleştirmiş ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde yaptığı konuşmalarda, pantürkizm ve panislamist politikaların gerçekçi olmadığını ortaya koymuştur. Dışpolitikada da, bağımsızlık kararı alındıktan sonra bir barışı öngörmüştür. Oysa, bugün, Lozanı içine sindiremeyen çevreler, Türkiye'ye, hayal edilemeyecek, Türkiye'nin kabul etmesi mümkün olmayan görüşler ileriye sürmektedir.

Değerli arkadaşlar, arkadaşımın da söylediği gibi, Lozan, Türkiye Cumhuriyeti için gerçekten çok büyük, önemli bir anlaşmadır. Bu anlaşmanın genç kuşaklara, okuldaki öğrencilere belletilmesi için 24 Temmuzla başlayan bir bağımsızlık haftasının, bir Lozan haftasının kabulü gerekir. Bu yasa önerisi, tatil olmadan bu görüşü yasalaşsın istiyor, önersin istiyor.

Biliyorsunuz, Lozan, çok çetin görüşmeler sonucunda kabul edilmiştir. İki dönem halinde görüşmeler yapılmıştır. 4 Şubatta görüşmeler kesilmiş; oradaki kesilme nedeni de, Türkiye'nin kapitülasyonları, yani, ayrıcalıkları kabul etmemesidir. Türkiye'nin, kendi vergisini kendi koyma iradesini orada savunduğu için, Mustafa Kemal'in dediği gibi, bağımsız bir ülke olmamızı reddediyorlardı. Yüzyılların hesabını orada soruyorlardı bize. Onun için, bu görüşmeler çetin geçmiştir ve sonunda, İsmet İnönü'nün başkanlığındaki heyet bu başarıyı elde etmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Gazalcı, lütfen, konuşmanızı bitiriniz.

MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - 1 dakikada bitiriyorum.

Değerli arkadaşlar, iki üç günde haberleşmenin yapılabildiği o günlerde, Lozan'da, gerçekten, bir bağımsızlık mücadelesi verilmiştir. Alanlarda kazandığımız savaş, masa başında tescil edilmiştir ve gerçekten, bu büyük zaferin nasıl kazanıldığının, bağımsızlığımız için ne yapıldığının, mutlaka, topluma benimsetilmesi gerekir.

Bu yasa önerisinin, Sayın Ali Kemal Kumkumoğlu ve arkadaşlarının yaptığı önerinin kabul edilmesini diliyoruz.

Hepinize saygılar sunuyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gazalcı, sağ olun.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, sözlü sorular ile diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, sırasıyla, yarım kalan işlerden başlayacağız.

VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

BAŞKAN - 3 üncü sırada yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu gelmediğinden, teklifin görüşmeleri ertelenmiştir.

4 üncü sırada yer alan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Tasarının görüşülmesi ertelenmiştir.

5 inci sırada yer alan, Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 4 Milletvekilinin, Türk Tabipleri Birliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 35 Milletvekilinin, 23.1.1953 Tarihli ve 6023 Sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanununun 3224 Sayılı Yasa ile Değişik 60 ıncı Maddesinin Birinci Fıkrasının Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 4 Milletvekilinin, Türk Tabipleri Birliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 35 Milletvekilinin, 23.1.1953 Tarihli ve 6023 Sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanununun 3224 Sayılı Yasa ile Değişik 60 ıncı Maddesinin Birinci Fıkrasının Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/672, 2/604) (S. Sayısı: 1069)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Tasarının görüşülmesi ertelenmiştir.

6 ncı sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın; 209 Sayılı Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık Kurumları ile Esenlendirme Tesislerine Verilecek Döner Sermaye Hakkında Kanun ile 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

4.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın; 209 Sayılı Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık Kurumları ile Esenlendirme (Rehabilitasyon) Tesislerine Verilecek Döner Sermaye Hakkında Kanun ile 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (2/699) (S. Sayısı: 1101) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- 27/12/2005 tarihli ve 5437 sayılı 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun 11 inci maddesinin (b) fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddenin sonuna aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"b) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idareler, aktarma yapılacak tertipteki ödeneğin yüzde yirmisine kadar kendi bütçeleri içinde ödenek aktarması yapabilirler. Bu idarelerin yüzde yirmiyi geçen diğer her türlü kurum içi aktarmalarını yapmaya Maliye Bakanı yetkilidir."

"f) Hazine adına tescilli bulunan ve Karayolları Genel Müdürlüğünün mülkiyetinde iken 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun geçici 12 nci maddesi gereğince Hazine adına

                           

(x) 1101 S. Sayılı Basmayazı 2.3.2006 tarihli 70 inci Birleşim Tutanağına eklidir.

tescil edilmesi gereken taşınmazlar ile Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunup da tescil edilmeye elverişli olan taşınmazlardan Bayındırlık ve İskan Bakanlığının talebi, Maliye Bakanının teklifi ve Başbakanın onayı ile tespit edilenlerin satışından elde edilecek gelirleri; genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir, diğer taraftan bölünmüş yol  veya Devlet ve il yolları yapım, bakım ve kamulaştırma hizmetlerinde kullanılmak üzere Karayolları Genel Müdürlüğü bütçesine ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir. Sermaye ödenekleri, "2006 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar" hükümlerine göre yılı yatırım programıyla ilişkilendirilir."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına, Hatay milletvekili Sayın Züheyir Amber.

Sayın Amber, buyurun.

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA ZÜHEYİR AMBER (Hatay) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; 1101 sıra sayılı kanun teklifinin 2 nci maddesi hakkında Anavatan Partisi Grubum adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, biliyorsunuz, 1923, 1924, 1925 yıllarına inelim, o tarihlerde, cumhuriyetin ilk kuruluş dönemlerinde, savaştan yeni çıkmış ülke, zaten, harap ve bitap, ekonomik yönden son derece sağlıksız bir durumda. Bunlarla mücadele verirken cumhuriyet, o tarihlerde, karşısına, bu sefer, salgın halinde hastalıklar çıkmıştır ki, bu hastalıklara burada kısaca değineceğim. Bunlardan en önemlilerinden -ki, halen bugüne kadar devam edegelen ve salgın halinde olan hastalıklardan- biri verem hastalığı, ikincisi sıtma hastalığı, üçüncüsü trahom hastalığıydı.

O tarihlerde yaşayan yönetici arkadaşlarımız -hepsine, buradan, Allah'tan rahmet diliyorum- o zamanki aktif çalışmalarıyla, halkla bütünleşerek yaptıkları çalışmalarla; yani, sivil toplum örgütleriyle birlikte yaptıkları çalışmalarla; yani verem savaş dernekleri, yani sıtma savaş dernekleri, yani trahom savaş dernekleri gibi derneklerin çok sağlıklı ve iyi bir şekilde örgütlenmesiyle ve Sağlık Bakanlığının da birlikte çalışmasıyla bu hastalıkların önüne geçilmiş ve özellikle trahom ve sıtma eradike edilmiştir; yani, yok edilmiştir.

Verem hastalığı, bildiğiniz gibi, son derece zor mücadelesi verilen bir hastalık olduğu için, mücadele 1970'li yıllara kadar çok ciddî bir şekilde devam ettirilmiş ve 1970'li yıllarda hastalık minimuma düşürülmüştür ki, o tarihlerde, Dünya Sağlık Teşkilatı tarafından Türkiye'ye ödül bile verilmiştir, veremle yaptığı mücadele yüzünden, sayesinde. Ancak, 1970'li yıllardan sonra -ne olduysa bilemiyorum- bu mücadele yavaşlatılmıştır. Öyle bir hale getirilmiş ki, son yıllarda yapılan araştırmalarda, ne yazık ki, her yıl vereme yakalanan insan sayısı, verilen istatistiksel değerlere göre, 30 000 civarındadır ve yine de ne yazık ki diyorum, bu 30 000 insandan 3 000'i her  sene kaybedilmektedir, vefat etmektedir.

Bu kadar önemli ve ciddî boyutlarda olan veremi, kısaca, size burada anlattıktan sonra, esas bundan sonraki olayı size izah etmek istiyorum.

Şimdi, hastalık, bu mücadele safhası içerisinde bu şekilde bırakılmış iken, bir de, hastalıkta ilaçlara karşı bir direnç olayı söz konusu, gelişmiş; yani, şu anda bizim elimizde olan ilaç düzeyindeki dört veya beş çeşit verem ilacı var iken, şu anda, biz, bazı hastalarımıza bu ilaçları verdiğimiz zaman, bu mikroba karşı ilaçların etkisi, maalesef, yeterli  kalmıyor ve hastalarımız dirençli mikropları taşıyarak etrafımızda yaşamaktadırlar. Bu olay yalnız o hastalarımız için değil, bizler gibi sağlıklı insanlar için de önemli bir olgudur. İşte, bu, eğer  böyle devam ederse Türkiye'de, ileriye dönük ciddî önlemin alınması son derece güç, zor, ciddî salgınların söz konusu olması demektir. Ki, o zaman, işte, oturup, eyvah, ne yapacağız diye kendi kendimize düşüneceğiz, konuşacağız ve çözümü mümkün olmayan sorunlarla baş edemeyecek duruma geleceğiz. İşte, ben, bunu burada özellikle vurgulamak istiyorum; yani, mikrobun ilaca karşı olan "rezistans" dedikleri direnç olgusudur. Şu anda, Türkiye'de, bu, maalesef, hızlı bir şekilde yayılmaktadır.

Şimdi, Sayın Sağlık Bakanım geçen konuşmasında dediler ki: "Biz, öyle bir aşılama sistemi geliştirdik ki, Türkiye'deki insanlarımızın yüzde 90'ını aşıladık." Ne kadar güzel bir ifade bu, koruyucu hekimlik açısından; fakat, bakıyoruz -hiç uzağa gitmeyelim- Ankara'nın merkezinde Sincan Kazası... Düşünün yani, bu Sincan Kazasında üç dört yıl önce yapılan sayımlarda nüfus sayısı 250 000 civarındaydı; fakat, son zamanlardaki hızlı göçlerden dolayı, şu anda, Sincan, üç dört katı nüfusa sahip; yani, 750-800 bine yakın nüfusu olan bir ilçemizdir. Orada bir araştırma yaptım arkadaşlar ve orada, veremle ilgili hiçbir şey yapılmış değil; en azından, veremle mücadele veren, bir tane de olsa, verem savaş dispanseri bile yok; orada ne verem taraması var ne aşılama var ne bir şey var. Bu, yalnız Sincan için söylediğim ifade. Bunu, siz, bütün Türkiye'ye yaydığınız zaman, ürpertici durumun ne düzeyde olduğunu görmeniz açısından, bunu bilhassa burada vurgulamak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, bunu teyit etmek için bir köşeyazarının yazdığını, kısaca, ben, burada, sizlere okumak istiyorum. Dr. Cenk Deliküçük diye bir hastamız bunları ifade ediyor "yaşadıklarını anlatacağım" diyor köşeyazarımız. "Cenk Deliküçük, 1990 yılında, ilaca dirençli -deminki ifade ettiğim- tüberküloza yakalanır ve yapılan tedaviler sonuç vermez. 1997'de, genç doktora, meslektaşları 'sana yapılabilecek bir şey yok' derler; yani, tıp, onu, ölümle karşı karşıya bırakır. Genç doktor, yurt dışında tedavi raporu alır; ancak, Ankara bunu onaylamaz. Dönemin Sağlık Bakanı Yıldırım Aktuna 'üç ay yurt dışında tedavi görebilir' raporu verilmesini sağlar, Londra'ya gidip tedavi görmeye başlar. Üç ay sonra, tedavi gördüğü hastaneye, Ankara'dan 'hastayı gönderin' diye yazı gelir; ancak, İngiliz doktorlar 'hasta bulaştırıcıdır; onun için, özel uçakla götürülmesi gerekir' derler. Bu şart kabul edilmez ve harcırahı kesilir. Yapılan yazışmalardan sonra genç doktorun tedavisinin sürmesi kabul edilir; ama, eşinin harcırahının kesileceği bildirilir. İngiliz doktorların 'refakatçi gerekli' uyarısına rağmen durum değişmez. Bütün zorluklara rağmen Deliküçük'ün tedavisi sürer ve sağ akciğerinin bir bölümü ameliyatla alınır." Yani, bu tedaviler, düşünebiliyor musunuz, Türkiye'de yapılmıyor, yurt dışında, İngiltere'de yapılmaktadır.

"1999'da uzun tedavi ve ameliyattan sonra ancak sağlığı düzelen genç doktor -yani, dokuz yıllık bir süreç geçmiş aradan- Türkiye'ye döner. Çektiklerini başka insanlar çekmesin diye, Sağlık Bakanlığına giderek başından geçenleri anlatır, önlemler önerir; ama, dinleyen olmaz. Bunun üzerine, www.tuberkuloz.info sitesini kurar ve aynı hastalığa yakalanmış olanlara yardımcı olmak için başından geçenleri yazar. Bununla da yetinmez, gazetelere yaşadıklarını anlatır. Sağlık Bakanı Recep Akdağ bunları okuyunca konuyla ilgilenir ve Cenk Deliküçük'ü bulup kendisinden bir rapor yazmasını ister. Dr. Deliküçük raporu yazar; ama, bir türlü Bakana ulaşamaz."

Şimdi, değerli arkadaşlarım, ben bunu size niye okudum; bu hastalığın ciddiyetinin ne kadar fazla olduğunu burada ifade etmek için bunları ben size okudum. Gerçekten, bu son derece önemli.

Sağlıkta Dönüşüm Programı diye bir program, sayın hükümet tarafından, Sağlık Bakanlığı tarafından oluşturulmuş. Saygı duyuyorum; ama, bu dönüşümle sağlıklı sonucun alınacağına ben inanmıyorum, eğer siz koruyucu hekimlik konusunda yeteri kadar sağlıklı çalışmazsanız.  Koruyucu hekimlik, esas önemli olan, Türkiye'de yapılması gereken. Eğer siz koruyucu hekimliğe yeteri kadar ilgiyi gösterirseniz, eğer koruyucu hekimliği Türkiye'de oturtabilirseniz, şu anda konuşulmakta olan 3,5 milyar dolarlık paranın büyük bir kısmına ihtiyacınız olmaz, şu anda hastanelerde çekilmekte olan sıkıntıların hiçbiri yaşanmaz. Koruyucu hekimlikle, siz, insanlarımızı hastalıklardan, fazla para harcamadan, sağlıklı bir şekilde korumuş olursunuz ve bu sıkıntılarımızı, bu sorunlarımızı ortadan kaldırmış olursunuz.

Burada, çok acil olarak yapılması gereken, en önemli şeylerden biri, Türkiye'de koruyucu hekimlikle ilgili hekimlerimizin hazır olan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Amber, lütfen konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

ZÜHEYİR AMBER (Devamla) - Cumhuriyetin ilk dönemlerinde kurulan, geliştirilen, araştırma yapan Hıfzıssıhha Enstitüsü gibi enstitülerin, en kısa zamanda işler hale getirilmesi, günün şartlarına ve standartlarına uygun bir tarzda geliştirilmesi ve topluma hizmet etmesi doğrultusundadır. Eğer, bunları geliştirir ve yaparsanız, bu paranın da bir kısmını siz buraya harcarsanız, tekrar tekrar söylüyorum, sorunların büyük bir kısmını çözersiniz arkadaşlar ve bu sorunları ikide bir gündeme getirip, halkın düşüncelerini de, yorumlarını da sağlıksız bir şekilde yönlendirmezsiniz. Ben, özellikle, bunu vurgulamak istiyorum.

Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Amber.

Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu.

Sayın Kılıçdaroğlu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bildiğimiz üzere, bakanlar kürsüye çıkıp konuşma yaparken, Parlamento, bakanları büyük bir dikkatle izler, izlemeye özen gösterir. Temel nedeni de şudur: Bakanlar, sorunların odağında olup, sorunları çözmekle görevlendirilmiş siyasî kişilerdir. Dolayısıyla, bakanlar, Parlamentoya belli bir sorunu çözmek için tasarı getirirken, belli bir dikkati, özeni gösterirler, muhalefet partisinin eleştirilerine de sabırla dikkat ederler, sabırla katlanırlar ve gerekirse, tabiî kuşkusuz yanıtlarını verirler; ama, ben size, Sayın Bakanın bu kürsüde yaptığı konuşmalardan bazı örnekler sunmak istiyorum, bu tasarıyla ilgili olarak ve bundan önceki tasarılarla ilgili olarak. Bizim yaptığımız eleştirilere Sayın Bakan şöyle diyor: "Tabiatıyla, bize düşen de, bu Meclis kürsüsünden, bu görüşmeler sırasında milletimize aktarılan yanlış bilgileri düzeltmek -varsa böyle bir şey, doğrudur- birtakım gereksiz polemikleri de, aslında, çok ortaya koymadan, geliştirmeden, milletimize doğruları anlatmak olacak" ve şöyle diyor Sayın Bakan: "Sayın Anamuhalefet Partisi sözcüsünün ifadelerinin, açıkça ifade ediyorum, biraz hazımsızlıktan kaynaklandığını biliyorum, bunu da tabiî karşılıyorum."

Şimdi, Sayın Bakan, bu "hazımsızlık" sözcüğünü niye kullanıyor, onu bilmiyorum. Doktor olduğu için kullanıyorsa acaba, muayene etti mi, onu bilmiyoruz; ama, doktorluk sıfatını kullanmadan, eleştiriyi hazımsızlık olarak yorumluyorsa bu hazımsızlık sözcüğü, Sayın Bakana çok yakışıyor; çünkü, hazmedemiyor. Hazmeden bir bakan, eleştiriyi hazmeden bir bakan, gelir, burada, belli bir düşünce tutarlılığı içinde kendi görüşlerini söyler. Bizim yanlış yaptığımızı, yanlış söylediğimizi, kamuoyunu yanlış bilgilendirdiğimizi ifade eder. Biz de deriz ki, Sayın Bakan doğruyu biliyor, Sayın Bakanı kutlayalım; ama, Sayın Bakan öyle yapmıyor, doğruları söylemiyor.

Bakın şimdi, size niye doğruları söylemiyor, onu da söyleyeceğim. Sayın Bakan geldi, yine kürsüde diyor ki: "Siz, Türk Tabipler Birliğinin, zorunlu hizmetin durdurulmasıyla ilgili olarak yargıya başvurmasını uygun görüyor musunuz görmüyor musunuz?" Sorduğu soru bu. Aynen şöyle: "Anayasa Mahkemesine, biri yürütmeyi durdurma talebinde bulunmuştur. Siz, burada, devlet hizmeti yükümlülüğünün kaldırılması için tavır koyan, mahkemeye giden Tabipler Birliğinin yanında mısınız değil misiniz, bunu açıkça söyleyin."

Şimdi, Sayın Bakanım, siz hukuk biliyor musunuz bilmiyor musunuz?! Hukuk biliyorsanız, bu ülkede yürütmenin bütün icraatlarının, iş ve eylemlerinin yargı denetimine tabi olduğunu siz bilmez misiniz?! Bize bu soruyu niye soruyorsunuz, ben onu anlamıyorum! "Yanında mısınız değil misiniz?" Haa, merakınızı gidereyim, ben sizin merakınızı: Biz, bu ülkede hukukunu arayan, hakkını arayan herkesin, her kuruluşun yanındayız. Bu kadar basit! (CHP sıralarından alkışlar) Artı, sizin de yanında olmanız lazım; siz, bir hekim değil misiniz! Hekimler haklarını ararken onları küçültmeye, onları küçük göstermeye, onları aşağılamaya, onları Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarına şikâyet etmeye sizin ne hakkınız var?! Efendim, Sayın Bakan diyor ki: "Eğer siz böyle yaparsanız, ben Şavşat'a, Tekman'a, Mesudiye'ye, Dargeçit'e doktor gönderemem. O nedenle, ben, sizi onlara şikâyet edeceğim." Hani derler ya, öp babanın elini; aynı, Sayın Bakanınki de öyle. Sayın Bakanım, siz, Şavşat'a, Hakkâri'ye, Dargeçit'e, Mesudiye'ye doktor gönderemiyorsanız, o koltukta niye oturuyorsunuz?! Sizin, o koltukta oturmanızın nedeni, doktor göndermek değil mi?!

ABDULLAH VELİ SEYDA (Şırnak) - Gitmiyorlar!..

YEKTA HAYDAROĞLU (Van) - Gidip geri dönüyorlar!

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Güzel… Ddoktor gönderemiyorsunuz.

YEKTA HAYDAROĞLU (Van) - Gönderiyoruz, istifa ediyorlar.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Hayır efendim, doktor… Bir siyasal irade, isterse doktor gönderir. Güzel… Güzel…(AK Parti sıralarından gürültüler)

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Beceremiyor!.. Beceremiyor!..

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Beceremiyorlar zaten!..

BAŞKAN -Sayın milletvekilleri, lütfen… Sayın milletvekilleri, lütfen, hatibi dinleyelim…

Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun.

AHMET IŞIK (Konya) - Mecburî hizmete karşı çıkıyorsunuz?!

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Bir dakika… (AK Parti sıralarından gürültüler) Güzel… Tabiî… Güzel, çok güzel… Tabiî, efendim… Tabiî…Tabiî… (AK Parti sıralarından gürültüler)

AHMET IŞIK (Konya) - Siz, mecburî hizmete de karşı çıkıyorsunuz!

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Efendim, müsaade edin, ona da yanıt vereceğim. Çok basit… Çok basit efendim… Çok basit…

Şimdi, Sayın Bakan, gönderemiyor. Şimdi, bakın, değerli arkadaşlar…(AK Parti sıralarından gürültüler)

YEKTA HAYDAROĞLU (Van) - İstifa ediyorlar…

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Efendim, istifa eden adamı… Siz, niye doğudaki doktorları batıya getirdiniz?!

ABDULLAH VELİ SEYDA (Şırnak) - Getirmedik!

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Hayır efendim, birsürü klinik şefini… Doğudan doktor getirdiniz. Niye getiriyorsunuz?! Doğu… (AK Parti sıralarından gürültüler) Bakın, arkadaşlar, bunun çözümü vardır; çözümü norm kadro uygulamasıdır. Niye yapmıyorsunuz bunu?! Sizin elinizi kolunuzu tutan mı var! Siz, bunu yapamazsınız, yapmak istemiyorsunuz. Bakın, şimdi, dediniz ki, "siz, mecburî hizmete de karşı çıkıyorsunuz." Şimdi, Sayın Bakan, o koltukta oturuyordu…

ALİM TUNÇ (Uşak) - Şimdi yine oturuyor!..

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - O koltukta yine oturuyor; ne kadar güzel.

Şimdi, Sayın Bakan, mecburî hizmetin kaldırılmasıyla ilgili kanunu  buraya getirdi mi; getirdi. Bakın, ne diyor Sayın Bakan: "Mecburî hizmetin kaldırılışıyla ilgili olarak arkadaşlarımız yeterince sizleri aydınlatmış oldular. Dolayısıyla, konuşmamda bu konuları kısaca geçiyorum; sadece şunu söylemek isterim: Gerçekten, 21 inci Yüzyıla yakışmayan bir uygulamayı bugün birlikte ortadan kaldırıyoruz. Bu kanunun yirmiiki yıllık uygulaması sonucunda hekimlerin yurt sathında dengeli ve adil dağılımının zorlamalarla sağlanamayacağı da ortaya çıkmıştır. Gönüllülük esasına dayalı bir istihdam politikasının benimsenmesinin, etkin ve kaliteli sağlık hizmeti sunmak açısından daha uygun olacağı kanaatine varılmış ve böylece bu tasarı hazırlanmıştır." Kim söylüyor bunu; az önce söylediğiniz, koltukta oturan Sayın Bakan söylüyor.

Peki, sonra ne yaptınız? Bir süre geçti "efendim, ben doktor gönderemiyorum, mecburî hizmeti yeniden getireceğim."

ALİM TUNÇ (Uşak) - Aynısı değil ki!

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Bakın, değerli arkadaşlar, bakanlar tutarlı davranmak zorundadırlar, üretecekleri politikalarda tutarlı davranmak zorundadırlar. Türkiye bir deneme sınama ülkesi değildir, deneme sınama tahtası değildir; oturursunuz karar verirsiniz, acaba yirmiiki yıllık uygulama hangi gerekçelerle tutmamış, niçin tutmamış? Bunun çalışmasını yaptınız mı; yapmadınız. "Kaldırıyorum, reform yaptık; getiriyorum, reform yaptık; düzeltiyoruz, reform yaptık; çıkardık…" Reform yaptınız... Türkiye bu reformlar yorgunu bir ülkedir arkadaşlar; doğru değildir.

Bakın, ne diyor Sayın Bakan: "Siz, hastanelerin tek çatı altında birleşmesine karşı çıktınız. Ben bunu Plan ve Bütçe Komisyonunda okudum, CHP'li üyeler de üzerime yürüdüler."

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) - Evet, doğru.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Evet.

Bakın, şimdi, değerli arkadaşlar, az önce konuşmamın başında dedim ki, bir bakan, Parlamento kürsüsüne çıktığında halka doğruları söylemek zorundadır. Biz, niçin acaba Sayın Bakana Plan ve Bütçe Komisyonunda karşı çıktık?

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Kılıçdaroğlu, siz de doğruları söyleyeceksiniz, doğruları söylemek zorundasınız.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Evet, doğruları söyleyeceğim.

Bakın, bizim seçim bildirgesini getirdim buraya, seçim bildirgesini de okuyacağım size, Sayın Bakanın okumak istediği de, bazı bölümleri atlayarak okumak istediği seçim bildirgesi: "SSK hastanelerini, sosyal sigorta sisteminden ayıracağız -bu cümle çok önemli- işçilerin, SSK hastaneleri üzerindeki hakları saklı kalmak kaydıyla, SSK'nın sağlık hizmetlerini, Sağlık Bakanlığının koordinasyonuna devredeceğiz." Sayın Bakan, Plan ve Bütçe Komisyonunda "işçilerin, SSK hastaneleri üzerindeki hakları saklı kalmak kaydıyla" bölümünü atladı. Sizin, bunu atlamaya hakkınız var mı?! Biz, halka doğruları söylemeyecek miyiz?! Evet "SSK hastaneleri, devlet hastaneleri birleşsin" diyoruz; ama, bizim işçilerin hakları saklı kalmak kaydıyla. O konudaki duyarlılığımızı niçin dile getirmek istemiyorsunuz?!

Bakın siz ne yaptınız; onu da söyleyeyim: Sizin, ilk hazırladığınız, Sayın Bakanın hazırladığı ilk tasarıda, SSK hastanelerinin bedelinin ödenmesi yoktu. Başbakanlığa gitti; Başbakanlık dedi ki: "Bedelini, Bakanlar Kurulu, belirlenen süre içinde öder." Plan ve Bütçe Komisyonuna öyle geldi. Biz itiraz  ettik buna; dedik ki: "Olmaz; bir süre yok burada." Bakanlar Kurulu dese ki "100 yılda öderim" olur mu bu? "Faizsiz öderim" derse, olur mu bu; olmaz dedik ve bir de madde konmuştu oraya "ihtilaf çıktığı zaman, ihtilafı Başbakan çözer" diye. Ya, nerede yaşıyoruz biz?! Hangi ülkede yaşıyoruz biz?! Sayın Başbakanın işi gücü yok da, iki hastanenin devriyle ilgili ihtilafı mı çözecek? Siz, bunu haklı bulabilir misiniz?! Biz eleştirdik, yapmayın, bu yanlıştır diye. Sayın Bakan dedi ki sonunda: "Siz buna karşı çıkıyorsunuz; hastaların kuyruklarda beklemesini istiyorsunuz." Biz, Sayın Bakan, bu gerekçelerle karşı çıktık. Bakın, ne yaptınız biliyor musunuz, bizim bu itirazlarımız üzerine; en son, tasarı Genel Kurulda görüşülürken, on yıl içinde ödenmesiyle ilgili önerge verdiniz. Niçin; bizim eleştirimizi haklı gördüğünüz için.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Bu doğru işte.  Bunun yanlış neresinde?!

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Bakın, Sayın Kapusuz… Bakın… Ama, bir bakan kürsüye çıkıp, siz, bunu yapıyor… Yani, bizim düşünmediğimizi, kendi düşündüğünü, bizim düşündüğümüz gibi kamuoyuna yansıtmasına karşı çıkıyoruz.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Genel Kurul buna karar veriyor.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Evet, geliyorum bir başka konuya; çünkü, vaktim yok; Sayın Kapusuz, kusura bakmayın.

Bakın, yine diyorsunuz ki "efendim, siz…" Pardon, Sayın Bakan diyor ki: "Siz, hastaların, eczanelerden, serbest eczanelerden ilaç almasına karşı çıktınız." Ya, Sayın Bakanım, şuraya şu cümleyi getirin de -bakın, ben sizin konuşma metninizi aynen okuyorum- bir tane CHP sözcüsünü getirin şuraya "biz, SSK hastanelerinin serbest eczanelerden ilaç almasına karşı çıktık" diye bir cümle getirin buraya…

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Yok öyle bir şey zaten.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Böyle bir şey yoktur. Bunu, siz, bu kürsüde söyleyemezsiniz. Siz, Bakansınız. Siz, bunu mahalle kahvesinde söyleyin; ama, bu kürsüye gelip bunu söyleyemezsiniz. Bunu söylediğiniz andan itibaren, siz, Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı koltuğuna oturamazsınız; çünkü, sizin söyledikleriniz artık tartışma konusu olur. Nasıl siz bunu söylersiniz!

Bir başka konu, değerli arkadaşlar: Şimdi, Sayın Bakan diyor ki: "Efendim, siz, ilaç harcamaları düştü, ilaçlar yükselecek" vesaire… Doğrudur, biz, ilaçlar konusunda eleştiri yaptık. Sorumlu bir muhalefet şunu yapar: Sayın Bakanım, siz bunları yapıyorsunuz, bunun malî portresini de hesapladınız mı? Yani, bu soruyu size sormayalım mı; soracağız, sizler de çıkıp anlatacaksınız. Diyorsunuz ki: "İlaç fiyatları düştü." Biz de sizi alkışlarız ilaç fiyatlarını düşürürseniz. Biz, ilaç fiyatlarını niye düşürdünüz diye sizi eleştirdik mi?! Ama, siz, ne yaptınız…

 ALİM TUNÇ (Uşak) - Onu da eleştirin…

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Hayır… Siz ne yaptınız; devlet hastanelerinin 3,5 katrilyonluk alacağını sildiniz. Bunu silmeye sizin hakkınız var mıydı?! Siz, Sağlık Bakanı olarak gelip burada direnecektiniz. Sonra gördünüz hatayı, geldiniz, şimdi, telafi etmeye kalkıyorsunuz. Telafi etmeye kalkarken de o kadar bir noktaya taşıyorsunuz ki bunu, CHP'nin bütün bu muhalefetine karşı sanki telafi ediyorsunuz. Biz, size yanlış yaptırmamaya çalışıyoruz Sayın Bakan, yanlış yaptırmamaya çalışıyoruz.

Bir başka konu: Sayın Bakan, yine burada, kalktı dedi ki: "Siz, bütün bunlara karşı çıktınız." Halbuki, hiç karşı çıkmadığımız olaya Sayın Bakanın kafasına göre karşı çıktık. "Siz, çıkıp bizden özür dileyeceksiniz" diyor. 

Şimdi, ben, Sayın Bakanım, sizin vicdanınıza sesleniyorum: Benim söylediklerimin aksini kanıtlamıyorsanız ve gelip burada özür dilemiyorsanız, doğrusunu isterseniz, ben, sizi Bakanlığınıza yakıştırmam. Geleceksiniz, burada, Cumhuriyet Halk Partisi sözcülerinden özür dileyeceksiniz. (CHP sıralarından alkışlar) Konuyu çarpıttığınız için özür dileyeceksiniz, konuyu çarpıttığınız için. Konuyu çarpıtmayın, gelin bizi eleştirin; bizim yanlışlarımız da olabilir, söylemlerimizde hata da olabilir; bakın, biz ne kadar esnek konuşuyoruz; ama, biz, Bakan olarak size, bizim söylemlerimizi çarpıtma hakkını vermiyoruz. Kusura bakmayın; siz, bu konuda duyarlılığınızı korumak zorundasınız. Yine, bakın ne diyorsunuz; biz bu kürsüye gelerek SSK'lı vatandaşlardan da özür dileyecekmişiz. Ben anlamadım; niye biz SSK'lı vatandaşlardan özür dileyelim?!

Ben, size şimdi bir soru soruyorum Sayın Bakanım: Emekli aylıklarından yüzde 1 kesintiyi öngören kanunun altında sizin imzanız var mı yok mu; varsa özür dileyecek misiniz dilemeyecek misiniz?! Emeklinin TÜFE hakkını -yargı kararları onlarca oldu, yüzlerce oldu- ödemiyorsunuz       -onun altında sizin iradeniz var, siyasal iradeniz- özür dileyecek misiniz dilemeyecek misiniz?!

Bir şey daha söyleyeyim: Önce mecburî hizmeti kaldırıp, sonra mecburî hizmeti getiriyorsunuz; bu zikzaklı hareketinizden ötürü gelip Yüce Meclisten özür dileyecek misiniz dilemeyecek misiniz?! Biz bunu bekliyoruz. Bunları yaparsanız, biz de diyeceğiz ki, Sayın Bakan gereğini yaptı. Gereğini yapacaksınız. 

Bakın, Sayın Başbakan ne söylüyor bir özel hastanenin açılışında…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kılıçdaroğlu, lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Bağlıyorum efendim, hemen bağlıyorum.

Anadolu Ajansı kaynaklı… "Erdoğan, göreve geldiklerinde… "Eğitim kurumlarını devletin yapma dönemi bitti -dikkat edin arkadaşlar, eğitim kurumlarını devletin yapma dönemi bitti- eğitim yatırımlarını devletin sürdürme dönemi bitti. Sayın Erdoğan diyor ki: "Eğitim alanındaki bu çalışmaları -yani yatırımları bitirme çalışmaları- sağlık sektöründe de yapacağız." Yani, orada da artık sağlık yatırımları yapmayacağız. Sayın Bakan, lütfedip kürsüye gelip bilgi verirse, acaba Sayın Başbakanın söylediği gibi sağlık yatırımları yapmaktan vaz mı geçecekler, yoksa sağlık yatırımlarını sürdürecekler mi? Bu bilgiyi de alabilirsek…

Teşekkür eder, saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sizi bilgiden mahrum bırakmayız, merak etmeyin…

BAŞKAN - Madde üzerinde, şahsı adına Kocaeli Milletvekili Sayın Nevzat Doğan; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

NEVZAT DOĞAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin 2 nci maddesi üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum.

Gerçekten, ülkemizde, sağlık sistemi çehre değiştiriyor, şekil değiştiriyor, tarz değiştiriyor, anlayış değiştiriyor. Yıllardan gelen bu yapı, bu söylediğim dönüşümleri gerçekleştiriyor ve gerçekten, tarihî adımlar atılıyor; tek çatı altında toplanması kurumların, SSK'lıların ilacı istedikleri eczanelerden almaları da dahil, hastanelerde çalışmanın artık performansa dayalı olması -yani, yaptığı işin miktarına göre ek bir dönersermaye ücreti alması- ve hizmet etme anlayışının değiştirilmesi, sağlık yönetimi anlayışının değiştirilmesi, sağlık ekonomisi bilinciyle sağlık işletmelerinin yönetilmesi ve sonunda da, sağlık performansı çok düşük olan bir ülke konumundan, performansı çok daha iyi olan bir konuma ulaştırılmasına çalışılıyor.

Önemli başarılar elde edildi; fakat, tabiî ki, daha çok, mesafe alınacak işler var, konular var. Bunlarla ilgili, biraz zamana ihtiyaç olduğunu söylemek gerekir; ama, burada şu noktayı vurgulamakta fayda var: Gerçekten, hastanelerin tek çatı altına toplanması, birçok iktidarın hayalinde olan, programlarında yazılan bir konuydu; ama, birçok iktidar geldi geçti, sadece söylemlerinde ve programlarında yazılı kaldı -buna Anamuhalefet Partimiz de dahil- ve AK Parti İktidarıyla bu zor olan dönüşüm gerçekleştirildi. Gerçekten, burada, kürsüye gelen değerli konuşmacılar, zaman zaman, bu yasanın görüşmelerinde, gerek dışarıdaki değişik ortamlarda bu dönüşümün karşısında oldular, bu birleşmenin karşısında oldular ve SSK'lıların hastanelerinin peşkeş çekileceği gibi değişik terimlerle bunu nitelendirdiler. Peki, ne oldu; bakıyoruz... Hatta, daha da ileriye götürdüler, bunun Anayasaya aykırı olduğunu, yasalara aykırı olduğunu "göreceksiniz, bu geri dönecek", "Cumhurbaşkanından dönecek" şeklinde birtakım düşüncelerle engellemeye çalıştılar.

Peki, sonuçta ne oldu; sonuçta, bu dönüşüm gayet iyi bir şekilde yapıldı. İlk günlerde bazı sıkıntılar yaşandı, doğaldır; çünkü, bir dönüşümdü, bir değişimdi, yılların getirdiği bir sistemin değişmesiydi. Ondan sonra ne oldu; şu oldu: SSK'lılarımıza, daha önce, ülkede 150 tane hastane hizmet verirken, 800 tane devlet hastanesinden hizmet alma konumuna geldiler,     6 000 tane sağlık ocağına rahatlıkla gidebilecek konuma geldiler, artık, kapı başlarındaki sağlık ocağına rahatlıkla gidebilir oldular. Peşine, ilaç da serbest bırakıldı. Çok değerli konuşmacılarımızın yönetimleri döneminde o ilaç kuyruklarına, o çile çektiren ilaç kuyruklarına hiçbir şey yapılamamışken, yine, bu dönemde, bunlar ortadan kalktı. Ne oldu; SSK'lılarımız bu sıkıntıları atlattı ve gittikçe alternatifleri arttı; devlet hastanelerinin peşine, özel hastaneler, peşine, askerî hastanelerin belli bir oranda onlara açılmasıyla daha da iyi bir konuma geldiler. Toplam, bir yılda, bir önceki yıla göre, mukayese edildiği zaman, Türkiye'de bakılan 160 000 000 hasta sayısı 270 000 000'a çıktı. Yaklaşık yüzde 70'e varan rakamlar. Bunlar nereden çıktı; bu hastalar nereden çıktı; insanlar bir yıl içerisinde, birden bire çok hastalanmaya mı başladılar, yoksa, salgınlar mı oldu ülkede; hayır; çünkü, SSK'lılarımız,  ilaca ve doktora, hastaneye ulaşmakta zorluklar çekiyordu; önündeki engeller açılınca bunlara daha kolaylıkla ulaşmaya çalıştılar. Evet, belki hâlâ geçmişten kalan birtakım sıkıntılar, birtakım uygulama eksiklikleri nedeniyle tam istenilen noktada olmayabiliriz; ama, geçmiş dönem ile şimdiki dönem mukayese edilirse, gerçekten SSK'lılarımız büyük bir avantajı yakalamış durumdalar bu anlamda.

Gerçekten, biz, bu söylemlerde hayretlere düşüyoruz zaman zaman. Özellikle, ilacın serbest bırakılmasının…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Doğan, lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

NEVZAT DOĞAN (Devamla) - …ilacın serbest eczanelerden temini, hastanelerin tek çatı altına toplanıp tüm hastanelerin herkese açılması, doğuya ebe, hemşire gönderilmesi, ücra köşelere doktor gönderilmesi de dahil birçok konuda hakikaten çok hayretlere düşerek görüyoruz ki, gerçekten büyük dirençler gösteriliyor. Bazı gruplar ortaya çıkıyorlar, bazen değişik söylemlerde bulunuyorlar ve bunların hepsine karşı çıkıyorlar.

Neden karşı çıkıyorlar diye baktığımızda ve uygulamaların neticelerine baktığımızda, bunların hepsi halkımızı memnun eden, halkımızın yaşadığı, sağlıktaki zorlukların çözümünde çok önemli adımlar ve halkımızı mutlu eden adımlar, memnun eden adımlar.

Peki, halkımız mutlu olursa, memnun olursa ne olacak; tabiî, AK Parti daha güçlü olacak, oy oranını daha yükseltecek, bunun verdiği sıkıntılar yaşanıyor; bu da, tabiî ki halkımızın mutlaka gözünden kaçmıyordur; burada yapılan konuşmalardaki, değerlendirmelerdeki, kendisinin lehine ya da aleyhine olan durumlardaki değerlendirmeleri sandık başında, zamanı geldiğinde mutlaka yapacaktır.

Hepinize sevgiler saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Doğan.

Sayın Baloğlu, soru mu soracaksınız?

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Evet, soru soracağım.

BAŞKAN - Peki, buyurun.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Sayın Bakana sormak istediğim bir soru var.

Hükümet, personel temininde güçlük çekilen yerlerde çalıştırılmak üzere sözleşmeli personele ilişkin bir yasa çıkarılmasına öncülük etti. Oysaki, uygulamada çok tersi sonuçlar ve uygulamalar görüyoruz.

Ben, birkaç örnek vermek istiyorum: Burdur İlimize 17 adet sözleşmeli doktor ataması yapıldı ve bu doktorlar, ihtiyaç olan köy ve beldelere gönderil-medi, ilçe merkezlerinde, kent merkezinde tutuldu.

İlin içinden de bir örnek vereyim: 5 doktoru birden, Bucak Devlet Hastanesinde 112 Hızır Acil birimine atadılar. Sonra da ne yapıldı; orada çalışan kadrolu elemanları başka yerlere gönderdiler. Yani, bu kanun tersine işledi. Personel temininde kolaylık sağlamak yerine, mevcut personeli dağıttılar. Burada, partizanca bir uygulamanın izleri görülüyor Sayın Bakan.

Bir yer daha vereyim: Antalya'da, İç Anadolu'daki bir ilden bir doktor, Ana Çocuk Sağlığı Merkezine başhekim olarak direkt atandı.

Başka örnekler de verebilirim; bu ikisinin yeterli olduğunu sunuyorum ve açıklamanızı bekliyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Baloğlu.

Sayın Bakanım, cevap verecek misiniz?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Cevap vereyim Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Buyurun.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Sayın Baloğlu, rakamlar genel olarak incelendiğinde, sizin söylediğiniz gibi olmadığını rahatça göre-ceksiniz.

Biz, 16 000 civarında sağlık personeli ataması yaptık, yardımcı sağlık personeli ataması yaptık, sözleşmeli atamalarıyla. Bunların 7 000'e yakını, yalnızca Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesine atanmıştır. Yani, yarıya yakı-nı, yalnızca doğu ve güneydoğu bölgesindeki, aşağı yukarı 10 000 000 - 12 000 000 nüfusun yaşadığı bölgelere atanmıştır.

Bütün atamaların içerisinde, planlamalardan dolayı, çok az sayıda, bu bahsettiğinize benzer örnekler olabilir, bunu kabul ediyorum. Nitekim, daha sonraki düzenlemelerde, bu az sayıdaki planlama hatalarını da düzelterek yolumuza devam ediyoruz. Bunlar, mahallinden gelen talepler de değerlendirilerek yapılıyor; ancak, bir defa, bunun, partizanca atamalar olduğu şeklindeki iddianızı tamamen reddetmek zorundayım; çünkü, bu atamaları yaparken ta-mamen merkezî yerleştirmelerle, hiçbir tasarrufumuz olmadan atama yapıyoruz. Hekimler için kuralarla, diğer sağlık personeli için de girdikleri devlet sınavlarında aldıkları puanlara göre yapılan sıralamalarla atıyoruz. Dolayı-sıyla, merkezî tercihlere göre ve puan sıralamalarına göre atıyoruz. Tabiî, burada partizanca atamalar yapılıyor şeklindeki suçlamalar, hakikaten, yalnızca birer iddiadan ibaret kalmış oluyor.

Atama, Nakil Yönetmeliğimizde yalnızca başhekim atamalarıyla ilgili bir istisna var, yalnızca başhekim olarak yönetici atamalarıyla ilgili bir istisna var. Bunu, biraz da, hakikaten, sağlık sektöründe yönetici istihdamı konusunda esneklik elde etmek üzere uygulamaya sokmuş bulunuyoruz ve bahsettiğiniz gibi örnekler son derece de nadirdir. Dolayısıyla, uygulama, aslında yerli yerine oturmuştur. Yani, şunu da ifade edeyim: Biz, devlet hizmeti yükümlülüğünü kaldırırken sözleşmeli uygulamasını hekimlerimiz için de getirdik, biliyorsunuz; yani, o gün için, gönüllülük esasına dayanan, yüksek ücretlerle çalışmaya imkân veren yeni bir düzenleme getirdik; ancak, süreç içerisinde şunu gördük, aşağı yukarı birbuçuk iki yıla yakın bir süre içerisinde: 1 000'e yakın kadro açmıştık ihtiyaç bölgelerinde, uzman hekimlerimiz için; 200'e yakın müracaat oldu. 3 000'e yakın da pratisyen hekimlerimiz için kadro açmıştık, 1 000'e yakın müracaat oldu. Gerçekten, yüksek ücretler de ödedik, şu anda da ödüyoruz, bu kadrolarda yer alan arkadaşlarımız için. Bunu daha önceki konuşmalarımda da ifade etmiştim.

Sözleşmeli olarak doğu ve güneydoğudaki belli ilçelerimize giden hekimlerimize, belli bölgelerimize giden hekimlerimize verdiğimiz ücretler açısından 2005 yılı ortalama rakamlarımız, uzman hekimlerimiz için 7 600 000 000 Türk Lirası, pratisyen hekimlerimiz için de 3 200 000 000Türk Lirasıdır; bunlar ortalama değerlerdir; bunların altında olan var, üstünde olan var. Devlet hizmeti yükümlülüğünün geriye getirilmesiyse, başlangıçtaki kanundan çok daha farklı bir şekilde olmuştur; tamamen, gönüllülük esasına ve teşvik esasına dayalı yeni bir yöntemi benimsemiş bulunuyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Neşşar, buyurun.

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Ben, bir halk sağlıkçı arkadaşımın sorularını yöneltmek istiyorum. İletmek için bana gönderdiler; ben de onların vekili ve Türk tabiplerinin gönüllü bir temsilcisi olarak burada Bakana iletmek istiyorum.

6 tane sorusu var arkadaşımın, okuyorum:

1- Birinci basamakta dönersermaye uygulamasının başladığı tarihten sonra sağlık harcamalarında bu uygulamaya bağlı olarak ne kadarlık bir artış olmuştur?

2- SSK'nın özel hastanelere devredildiği ve özel hastaneler ile kamu kurumları tarafından pek çok yeni hizmet sözleşmesinin yapıldığı 2005 yılı ve sonrasında buna bağlı olarak söz konusu artış ne kadardır?

3- Bu yollarla gerçekleşen harcama artışının ne kadarının doktor muayenesi, tıbbî girişim ve tıbbî tahlil gideri olarak yaşandığı ve faturalandırıldığı,

4- Aynı dönemde tıbbî cihaz ve tıbbî cihaz kiti ithalatında bir artış olup olmadığı; olduysa, ne kadar olduğu,

5- Aynı dönemde, gerek devlete ait sağlık kuruluşları gerek özel sağlık kuruluşları tarafından kamu kurumlarına fatura edilen tıbbî tetkik giderlerinin ne kadarlık bir bölümünün analiz kiti ve bakım onarım masrafı olarak yurtdışına aktarılmış olduğu,

6- Söz konusu cihazların ve yeni gerçekleştirilen özel hastane yatırımları için gerekli olacak olanların sürekli olarak çalışır durumda tutmak amacıyla, bakım onarım, yenileme ve analiz kiti harcaması olarak ne kadarlık bir kaynağın her yıl bu alana aktarılması gerektiği…

Kabul ediyorum ki, bu soruların yanıtlarını Sayın Bakan ezberinden bilmeyecektir. Eğer bu yanıtları bize yazılı olarak verirse, ben de ilgili arkadaşlarıma ileteceğim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, buyurun.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Sayın Başkanım, Sayın Neşşar'ın ifade ettiği gibi, tabiî, burada birsürü rakamlar, istatistiksel rakamlar isteniyor. Bunları temin edip kendisine, Sayın Neşşar'a yazılı olarak iletiriz.

Yalnız, şunu ifade edeyim: "Birinci basamakta sağlık harcamaları ne kadar arttı" deniliyorsa, sağlık harcamalarının birinci basamakta artması, aslında, koruyucu sağlık hizmetlerine ve temel sağlık hizmetlerine verilen önemin bir işaretidir.

Bakınız, Sayın Neşşar, biz, birinci basamaktaki dönersermaye katkılarının yüzde 65'ini sağlık personeline dönersermaye olarak geriye döndürmeyi mümkün kılan bir düzenleme yaptık; yani, birinci basamağa aktarılan her 100 birim fatura bedelinin 65'ini sağlık çalışanlarına geri döndürebilecek bir düzenleme yaptık. Dolayısıyla, bu husustaki harcamalar, temel sağlık hizmetlerimizin güçlendirilmesini sağlamaktadır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birleşime 5 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 17.28

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.44

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 71 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

1101 sıra sayılı kanun teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

4.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın; 209 Sayılı Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık Kurumları ile Esenlendirme (Rehabilitasyon) Tesislerine Verilecek Döner Sermaye Hakkında Kanun ile 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (2/699) (S. Sayısı: 1101) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- 5437 sayılı Kanunun 31 inci maddesinin (c) fıkrasında yer alan "31/12/2005" ibaresi "31/12/2004" şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Muğla Milletvekili Sayın Ali Arslan.

Sayın Arslan, buyurun efendim.

Süreniz 10 dakika.

CHP GRUBU ADINA ALİ ARSLAN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 1101 sıra sayılı, 209 Sayılı Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık Kurumları ile Esenlendirme Tesislerine Verilecek Döner Sermaye Hakkında Kanun ile 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine Grubum adına söz almış bulunuyorum; sözlerime başlamadan önce, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, 2001 yılında çıkarılan bir yasayla, birinci basamak da dahil olmak üzere, sağlık kurumlarına döner sermaye uygulamasıyla sağlık kurumlarında çalışan personele ek bir ücret verilmesi… Yasa çıkıyor. Sonra, bu, sizin hükümetiniz döneminde geliştirilerek, performansa dayalı döner sermaye ücreti olarak uygulanmaya başlandı. Başlangıçta birtakım iş barışını bozan uygulamalar oldu; ancak, yavaş yavaş uygulama yoluna giriyor. Eksikleri vardır mutlaka, zamanla onun da tamamlanacağına inanıyorum; ama, bugün burada çıkaracağımız bu yasayla, daha önce her yıl uzatmak zorunda kaldığımız bu uygulamayı, artık, rutin hale getireceğiz. Bir yönüyle baktığımızda, sağlık çalışanlarını memnun eden, sağlıkta hizmetin kalitesini artıran bir yasadır diye değerlendirebiliriz. O açıdan, bazı yönlerini de, bir muhalefet milletvekili olarak, hükümeti uyarmak açısından burada dile getirmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, birinci  basamak sağlık hizmetleri, genellikle yoksul yurttaşlarımızın, cepten ödeme yapamayacak durumda olan yurttaşlarımızın başvurduğu sağlık kurumları… Bakın, bu yasa çıktığında, yoksul yurttaşlarımız, hiçbir sosyal güvencesi olmayan yurttaşlarımız 2 Yeni Türk Lirası -dönersermayeye yazarkasa koymuştuk- birinci basamakta ücret ödüyordu. Hükümete geldiğiniz süreç içinde bu 2 Yeni Türk Lirası, bugün 8 Yeni Türk Lirası haline geldi. Enflasyon bu süreçte, bu dönemde bu kadar çok artmadı. Bu yoksul yurttaşlarımı, gerçekten -cebinde çay içecek, birbirilerine çay ısmarlayacak paraları yok, yemek yiyecek paraları yok- büyük sıkıntı içindeler; ancak, enflasyon oranlarının çok çok üstünde bir artış meydana geldi. Bunu, bu yasa gündeme geldiği süreçte dile getirmek istedim.

Bir diğeri de, evet, çalışan hekimlerimize, dönersermaye uygulamasıyla ekonomik sıkıntıdan kurtulma konusunda kendilerine yeterince katkı sağlandı; ancak -ben bunu komisyon toplantısında da dile getirdim ve aşağı yukarı komisyondaki herkes, Sağlık Bakanlığının Değerli Müsteşarı da o gün hak vermişti- bu konuda Meclisin, sanıyorum, bir yasal düzenleme yapmaya ihtiyacı var. Hekimlerimiz çalışırken iyi kazanıyor bu uygulamayla; ancak, bu verdiğimiz ücretler emekliliklerine yansımayan ücretler. Ergün Dağcıoğlu'ydu yanılmıyorsam; Plan Bütçe konuşmasındaki bir sunumda, hekimlerin, yargıçların yarısı kadar bile emekli maaşı almadıklarını ve bunun düzeltilmesi gerektiğini söylemişti. Bu, gerçek, gerçekten. O açıdan, hekimlerimizin emekliliğine de yansıyacak yeni düzenlemelerin bu Meclis tarafından yapılmasına ihtiyaç var.

Değerli arkadaşlarım, sağlık, diğer tüm kamu hizmetleri gibi, önce ulaşılabilir olmak zorunda, nitelikli olmak zorunda, bütün yurttaşlara eşit sunulabilir olmak zorunda, bir de sürdürülebilir olmak zorunda. En önemli şeylerden birisi de, sanıyorum… Elbette, bu dört bacağın dördü de önemli; ancak, sürdürülebilir olmayan uygulamalar kısa vadede belki bir rahatlama yapıyor; ama, bir süre sonra, ekonomik durumunuz izin vermezse eğer, yaptığınız uygulamaları sürdüremiyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, son yıllardaki teknoloji ve bilimdeki gelişmeler sonucu, sağlık sektörü oldukça büyük bir ekonomik pasta haline geldi ve bütün dünyada gerek ulusal gerekse uluslararası sermaye, sağlık sektöründen, bu büyük pastadan, bu gerçekten çok büyük pastadan en çok payı nasıl kendimize alırızın çalışmalarını yapıyor yıllardan beri. Bize de, bir, işte "Sağlıkta Dönüşüm Programı" adı altında -son onbeş yirmi yıldan beri- bir programı, Dünya Bankası kaynaklı bir programı özellikle dayatıyorlar, biz de bunu uygulamaya çalışıyoruz, son onbeş yıldan beri bu ülkede iktidar olan bütün hükümetler: Sağlıktaki büyük kaynağı özel sektöre sunmak.

Değerli arkadaşlarım, sürdürülebilir dedim. Bu yasayla, gerçekten, bir süre sonra ne kadar sürdürülemez hale geldiğimiz ortaya çıktı. Bakın, sunumunda bir arkadaşım ya da bu yasanın gerekçesinde söylüyor; "Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarının maddî sıkıntıyla karşılaşmadan sağlık hizmetlerinin kaliteli bir şekilde yürütülmesinin devamının sağlanması amaçlanmaktadır" deniliyor. Yani, sanki, bu yasayla, yani, bizim 2000 bütçe uygulama talimatındaki, sağlık kuruluşlarının, Sağlık Bakanlığına bağlı kuruluşların borçlarını sildiğimiz, 2005 öncesinde sağlık kurumlarına olan borçlarını yok saydığımız, terkinle yok saydığımız yasa sanki bir sıkıntı doğurmamış, sıkıntı doğurmadan bu yasa gündeme getirilmiş gibi bir cümle var gerekçede.

Değerli arkadaşlarım, gerçek böyle değil. Bakın, size basından birtakım fotokopiler göstereceğim: "Sağlık Komada. Paralarını alamayan ecza depoları hastaneleri hacze başladı. Sağlık Bakanlığıysa, firmalara paramız yok, acele etmeyin yazısı gönderdi." Bir başhekim isyan ediyor, veresiye malzemeyle beyin ameliyatı yapıyoruz diye. Ecza depoları da, aman ihale bizde kalmasın diye dua ediyoruz diyor.

Değerli arkadaşlarım, nasıl, neden, hangi mantıkla böyle bir madde bütçe uygulama talimatına konuldu, bilmiyoruz. Bir madde var, bu maddede deniliyor ki, işte, 2005 yılından önce devletin sağlık kurumlarına olan borcunu siliyoruz. Büyük sıkıntıya düştüler, icralara düştüler. Türkiye'de ilk defa bir eğitim hastanesinin başhekimi feryat etti. Bırakın eğitim hastanelerini, bütün başhekimler feryat ettiler "batıyoruz, icraya verildik" diye ve böyle bir ihtiyaç doğdu. Bu uygulamayla, çıkaracağınız bu yasayla, bu sıkıntıyı ortadan kaldıracağız.

Değerli arkadaşlarım, feryat eden sadece başhekimler değil. Bakın, basına yansıdığı kadarıyla, Adalet ve Kalkınma Partisinin basına kapalı grup toplantısında Başbakan feryat ediyor; muhatap bakanlara, Maliye Bakanına, Sağlık Bakanına, Çalışma Bakanına "hepiniz çuvalladınız, bir işin altından kalkamadınız" diyor. Suçlamaya devam ediyor Sayın Başbakan.

RECEP KORAL (İstanbul) - Kim söylüyor?

ALİ ARSLAN (Devamla) - Basına yansıdı, basında çarşaf çarşaf yazdı. Biraz önce, gazeteci arkadaşlarıma sordum, böyle bir şey oldu mu diye, hepsi de teyit etti.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Uyduruluyor…

ALİ ARSLAN (Devamla) - Başka şeyler de söylüyor; "koalisyon bakanları gibi topu birbirinize atmayın" diyor Sağlık Bakanına, Çalışma Bakanına, Maliye Bakanına. Hatta, daha da ileriye gidiyor "bu ihanettir, cinayettir" diyor.

Değerli arkadaşlarım, gerçekten, böyle bir…

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Kapalı toplantı…

ALİ ARSLAN (Devamla) - Bu, basına yansıdı. Basın mensupları da dışarıda sizi izliyor, halkımız izliyor.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Kapalı toplantıda nasıl yansıyor?!

ALİ ARSLAN (Devamla) - Yansıyor… Arkadaşlarınız yansıtmış demek ki!

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Ne kadar doğru?!

ALİ ARSLAN (Devamla) - Bu sıkıntı, sadece başhekimlerin, Başbakanın çektiği sıkıntı değil. Size de yörenizdeki başhekimler "öldük, bittik, batıyoruz, icraya verildik" diye başvurmadılar mı?

MEHMET ALP (Burdur) - Başvurmadılar bize.

ALİ ARSLAN (Devamla) - Haberiniz yok muydu?!

CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Yok… Başvurmadılar.

ALİ ARSLAN (Devamla) - Herkesin haberi yok… Sizin haberiniz yok… Demek ki, bölgelerinize gitmiyorsunuz ya da size ulaşamıyorlar.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Olmayan şeyleri varmış gibi…

ALİ ARSLAN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, "Sağlıkta Dönüşüm" adı altında, gerçekten, bir sağlıkta çöküşümü yaşıyoruz. Yasa çıkarıyoruz, bir süre sonra ya Danıştaydan dönüyor ya Anayasa Mahkemesinden dönüyor ya da biz hatanın farkına varıyoruz, kendimiz vazgeçiyoruz. Bakın… Ve işin garibi de, Sayın Sağlık Bakanı, geliyor, burada, sanki her şeyi normal çıkarmış gibi, yargıyı suçluyor, meslek kuruluşlarını suçluyor, Cumhuriyet Halk Partisini suçluyor. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nu kutluyorum; sanki sağlık camiasının tam ortasında olan bir yurttaşımızmış gibi, bütün, Sağlık Bakanının eleştirilerine yanıt verdi. Yapılan hatalar, adalet, muhalefet ve sivil toplum kuruluşları eleştirilerek örtülmeye çalışılıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Arslan, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

ALİ ARSLAN (Devamla) - Mesela, bir rehin kalma olayı var.

Değerli arkadaşlarım, rehin kalmaktan anladığımız nedir? Bizim dönemimizde hastanelerde rehin kalan hasta yok demek nedir? Herkesin anladığı şu: Parası olmayan, param yok kardeşim, ne yapalım, benim yakama yapışma, beni bırak, ben hastaneden elimi kolumu sallaya sallaya çıkayım… Rehin kalmıyor yurttaşlarımız demek, bu anlama geliyor.

Bakın, size iki tane belge.

BAŞKAN - Sayın Arslan, lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.

ALİ ARSLAN (Devamla) - Birisi, Muğla'nın Ortaca İlçesinde bir yurttaşımız; hastaneye düşüyor, 747 088 Yeni Türk Lirası, elinden bir senet alınarak, rehin kalmaktan kurtuluyor.

Bir diğeri, bir gazete kupürü: "Hastanelerde diriye değil, ölüye bile senet çıkarılıyor."

Değerli arkadaşlarım, sanki, hastanelerde rehin kalmak yok derken "biz parası olmayan yurttaşlarımıza para pul sormuyoruz" anlamıyla söyleniyor. Gerçekler, burada, gerçek dışı beyanlarla örtülmeye çalışılıyor.

Benim diğer maddelerde de konuşma hakkım var. Konuşmamım diğer bölümlerini o maddelerde tamamlamak üzere, şimdilik, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

İnşallah, sağlık sorunlarımızı, elbirliğiyle, muhalefetin sesine de kulak vererek, sivil toplum örgütünün sesine de kulak verdiğimiz günleri birlikte yakalayacağımız inancıyla, hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Anavatan Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan.

Sayın Özdoğan, buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkanım, kişisel söz hakkım da vardı. Birleştirmek mümkün mü?

BAŞKAN - Sizden önce Sayın Osman Akman, Sayın Cevdet Erdöl, Sayın Ümmet Kandoğan ve Sayın Mehmet Eraslan'ın söz talepleri var. Onun için, size Grubunuz adına söz vermek zorunda kaldım.

Buyurun.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 1101 sıra sayılı kanun teklifi hakkında Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygı ve sevgilerimle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Sosyal Sigortalar hastaneleri ile devlet hastanelerinin birleştirilmesi hususunda, hükümet yetkililerinin ve İktidar Partisi milletvekillerinin bağlamaları, maalesef, oyun havaları ve neşeli türküler çalmaktadır. Bir de muhalefet partisinin bağlamasından bakalım ki, bu birleştirme neticesinde acaba uzun hava mı çalıyor yoksa oyun havası mı çalıyor, bunları bir görelim.

Değerli arkadaşlar, hatırlanacağı üzere, Sosyal Sigortalar Kurumuna ait sağlık tesisleri, hastaların bu sağlık tesislerinde yaşadıkları sorunlar gerekçe gösterilerek AK Parti Hükümetinin aldığı bir kararla, 20.02.2005 tarihinde, tesislerde yaşadıkları sorunlar gerekçe gösterilerek Sağlık Bakanlığına devredilmişti. Kurumlara ait binalar ve donanım daha verimli kullanılacaktı; halkımız sağlık hizmetine daha kolay ulaşmaya başlayacak, daha kaliteli bir hizmeti eşit şartlarda almış olacaktı. Değerli arkadaşlar, ancak, aradan geçen bir senelik zaman dilimi açık ve net bir biçimde göstermiştir ki, bu devirden sonra hastaların durumunun iyileşmesi bir yana, hastaların çilesi katlanarak artmıştır.

5283 sayılı Kanun uyarınca, kurumun 144 hastane, 11 ağız diş merkezi, 217 dispanser ve 176 sağlık istasyonu Sağlık Bakanlığına devredilmiştir. Ancak, yukarıda da belirtildiği gibi, söz konusu kanunun gerekçesinde ve siyasîlerin söylemlerinde, devirden sonra sigortalı hastaların süratle sağlık hizmetlerine ulaşacakları, sağlık hizmetlerinden adil ve eşit ölçülerde yararlanacakları, iyi muamele görecekleri, ameliyat olabilmeleri veya yatarak tedavi görmeleri için bıçak parası veya başka adlar altında kendilerinden para istenmeyeceği, hekim tarafından verilen ilaçlara sıra beklemeden ulaşarak tedavilerine başlanacağı ısrarla belirtilmişse de bir yıllık uygulama sonuçları aksini göstermektedir.

Sağlık tesislerinde sunulan hizmetlerin iyileştirilmesi için hiçbir kaynak ayırmadan, nitekim 2000 yılında kişi başına düşen sağlık harcaması 202 Amerikan Doları iken, 2004'te 196 Amerikan Dolarına düşmüştür. Devrin gerçekleştiği 20.02.2005 tarihinden itibaren tüm illerde yapılan gözlem ve tespitlere göre sigortalı hastaların yaşadıkları sorunlar çözüme kavuşmamış, aksine, devirden önce var olmayan yeni sorunlar ortaya çıkmış, hizmet satın alınması nedeniyle maliyetler artmıştır.

Sağlık Bakanlığı tarafından devralınan bazı sağlık tesislerinin, özellikle büyük illerde poliklinik hizmetleri sunan dispanserlerin kapatılması, sağlık hizmetlerinin sunumunu zorlaştırmıştır. Devirden önce sağlık hizmetine ulaşmada sorun yaşanmayan bazı illerde, devirden sonra kapatılan sağlık tesisleri nedeniyle, hastaların sağlık hizmetlerine ulaşmaları güçleşmiştir.

Devredilen sağlık tesislerinin bünyesindeki ödeme bürolarının kapatılması, bu yerlerdeki sigortalıların, emeklilerin, bunların hak sahibi durumundaki aile fertlerinin önemli ölçüde mağdur olmalarına neden olmuştur.

Bulunduğu yerdeki imkânlarla tedavi olamadıkları için diğer illere sevk edilen hastalardan yol masraflarını ödeyemeyecek durumda olanlar, bulunduğu yerdeki ödeme bürolarının hizmetlerinden de yoksun kaldıklarından, tedavilerini yaptıramaz duruma düşmüşlerdir.

Devirden önce yatan sigortalı hastaların tedavileriyle ilgili her türlü ilaç, tıbbî malzeme, protez ve iyileştirme araç ve gereçleri kurum hastanesi tarafından karşılanmaktayken, devirden sonra, çoğu hastanelerde söz konusu malzemeler sigortalı hastalara temin ettirilmektedir. Bu malzemelerin bedellerini ödeyemeyecek durumda olan sigortalı hastaların tedavileri ise aksamaktadır. Sürekli ilaç kullanmak zorunda olan sigortalı hastaların, devirden önce yurt içinden veya yurt dışından temin edilecek ilaçları zamanında karşılanmaktayken, devirden sonra ilaçların karşılanmasında gecikmeler olmaktadır. Devirden önce, vizite kâğıdıyla sigorta hastanesine başvurarak tedavisini yaptıran sigortalı hastalar, devirden sonra, bilgisayara bilgilerin geç girilmesi veya yanlış girilmesi nedeniyle zor duruma düşmüşlerdir. Provizyon alamayan hastalar, hastane, işyeri, sigorta müdürlüğü arasında gidip gelme zorunda bırakılarak mağdur edilmektedir.

Görüldüğü üzere, kurum hastanelerinin Sağlık Bakanlığına devrinden sonra sigortalı hastaların yaşadıkları sorunlar ortadan kalkmamış, var olan bazı sorunların ağırlaşması yanında yukarıda belirtilen yeni sorunlarla da karşılaşmaya başlamışlardır.

Değerli arkadaşlar, gerekli önlemler alınmadan çoğu illerde, özellikle büyük illerde Sosyal Sigortalar Kurumundan devralınan dispanser ve sağlık istasyonlarının kapatılması, telefonla randevu sisteminin kaldırılması sonucu, polikliniklerde büyük yığılmalar oluşmakta, hastalar çok uzun süre poliklinik önlerinde beklemek zorunda kalmaktadırlar. Bazı hastalar ise muayene olamadan dönmek zorunda kalmaktadırlar. Laboratuar hizmetleri, kan tetkikleri, röntgen ve bu gibi hizmetler yetersiz kaldığından, hastaların tetkiklerini yaptırmaları bir haftayı geçmektedir. Özellikle, ileri tetkiklerde çok ileri tarihlere gün verilmektedir. Yatarak tedaviler için, bazı branşlarda hastalara altı ayı aşan sürelerde gün verilmektedir. Bazı branşlarda ameliyatlar için de aylarla ifade edilen tarihlere gün verilebilmektedir. Ağız ve diş sağlığına ilişkin tedaviler için, altı ayı aşan sürelere gün verilmektedir. Hastalara takılması gereken protez ve değişik iyileştirme malzemeleri çoğu hastanece hastalara aldırıldığından, bunları almaya gücü yetmeyen sigortalıların tedavileri aksamakta, sağlıkları riske girmektedir. Bazı hastaneler tarafından ameliyat sırasında kullanılacak ilaç ve tıbbî malzemeler de hasta sahiplerine aldırıldığından, özellikle acil vakalarda önemli sıkıntılar da yaşanmaktadır.

Değerli arkadaşlar, şimdi, sizlerle bir belgeyi paylaşmak istiyorum. Bunu, huzurlarınızda, kamuoyunun huzurunda okumak istiyorum değerli arkadaşlar.

Bakın, ehli iman ve ehli vicdan yazarımız, Zaman Gazetesi Yazarı Ali Bulaç bir konuyu 22 Ağustos 2005 tarihinde şöyle gündeme getiriyor, bunu sizinle paylaşmak istiyorum: "Geçenlerde Başbakan Erdoğan, sigortalıların da artık tedavi görebildiği özel sağlık kuruluşlarına çağrıda bulunup, 'Kazları bulduk tüylerini yolalım, havasına girmeyin' dedi. Anlaşılan sigortalıların yeni uygulamada uğradıkları hayal kırıklığı Başbakana kadar ulaşmış ki, 'Maalesef özel sektörde öyle bir mantık var ki, bazı tedavilerde akıl almaz rakamlarla vatandaşa yükleniyorlar' diyor.

Büyük bir rahatlık getireceği düşüncesiyle başlatılan yeni uygulama yazık ki, son derece zor şartlar içinde yaşayan insanları özel hastanelerin tuzağına düşüren bir 'yeme' dönüştü. 'Artık sigorta hastanelerinde gece yarısından gidip artık kuyruğa girmeyeceğiz' sevinciyle ellerinde sağlık karneleri özel hastanelere koşanlar akıl almaz bir fatura ile karşılaşıyor, tedaviyi gördükten sonra -okurlarımdan özür dileyerek söylüyorum- nasıl büyük bir 'kazık' yediklerini anlıyorlar.

Aşağıda örnek bir vaka aktaracağım. Olay 19 Temmuz 2005'te İstanbul'da özel bir hastanede cereyan etmiştir. Gece ateşlenen 4 yaşındaki bir çocuk, sabah saat 06.00'da ismi bizde mahfuz özel bir hastaneye götürülür. Çocuğun SSK'dan karnesi vardır…"

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özdoğan, lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

"…Çocuğun SSK'dan karnesi vardır. Bir doktor tam çıkacakken, çocuğa bakar ve yatırılması gerektiğini söyler. Çocuk bir odaya yatırılır, öğleden sonra saat 15.00'te taburcu edilir. Mutat olduğu üzere tahliller yaptırılır, serum verilir. Ancak bir teşhis konulmaz. Taburcu edilirken, akşam yediği içtiği bir şeyden boğaz enfeksiyonu olduğu söylenir. Çocuk sigortalıdır, aileye yüzde 20 indirim yapılmaktadır. Ancak sadece ateşi düşürülen çocuğa verilen hizmet karşılığında (sigorta ve özel indirim hariç) tamı tamına 476 350 000 Türk Lirası alınmaktadır. Sigorta ve indirim de eklendiğinde, demek ki, bir ateş düşürmenin ücreti 700-800 milyona baliğ olmaktadır. Talep üzerine ibraz edilen döküm şudur:

Hemşirelik hizmeti: 26 000 000

Otelcilik hizmeti: 35 000 000

İdrar tahlili: 13 000 000

Kan grubu: 12 000 000

Nöbetçi doktor hasta yatış: 84 000 000

Uzman doktor hasta takibi: 105 000 000

Bir kişilik oda refakat: 75 000 000

Bir kişilik oda yatak ücreti: 120 000 000

İzomix 500 CC serum: 35 000 000

Novalgine ampul: 650 000…"

Ve birkısım ilaçların toplamıyla, serum seti filan, değerli arkadaşlar…

"Genel Toplam: 476 000 000

Özel hastaneler sigortalılar üzerinden kazançlarını üçe katlamışlardır. Hem devletten hem hastadan aldıkları ücret yanında başka (ilave) ücretler de alıyorlar. Sağlıkta inanılmaz bir vurgun yaşanıyor. Bakanlığın açıklamasına göre, 11,2 milyar doların yarısı ilaca gitmiş. Sadece bu tablo, devletin ve halkın kaz gibi hem tüylerinin yolunduğunu hem derilerinin yüzüldüğünü göstermektedir."

BAŞKAN - Sayın Özdoğan, 2 dakikalık süreniz geçti; lütfen, tamamlayınız konuşmanızı.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Hepinizi saygıyla selamlıyor, Ali Bulaç'ın sözlerinin aklınızda kalmasını istiyorum.

Teşekkür ediyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Şahsı adına, Antalya Milletvekili Sayın Osman Akman; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

OSMAN AKMAN (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa teklifinin 3 üncü maddesi üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi öncelikle saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, aslında, görüşmekte olduğumuz yasa teklifinin, galiba, can alıcı maddesi, asıl ana maddesi bu 3 üncü madde; çünkü, 2006 yılı bütçesi görüşülürken terkin edilen Sağlık Bakanlığı alacaklarının tekrar alınmasıyla ilgili madde.

Daha önceki konuşmalarda da belirtildi. Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerde, özellikle, 2005 yılının son aylarında, aslında, hemen hemen her yıl yaşanan sıkıntı kısmen yaşanmıştı; fakat, bu sıkıntı, Maliye Bakanlığımızın, özellikle, ocak ve şubat aylarında verdikleri avanslarla aslında giderilmişti; ancak, yasal anlamda da düzenlenmesi gerekiyordu. Şimdi, şu anda, bu eksikliği gideriyor ve düzenliyoruz.

Değerli arkadaşlar, aslında, gerçekten, özellikle muhalefetten arkadaşların, sağlıkta dönüşüm projesi kapsamında yapılanları görmezlikten gelmeleri şayanı hayret. Aslında, sadece 112 ambulansları açısından veya sağlık ocakları poliklinik sayıları açısından veya hastanelerin yatak sayısı açısından baktığımız zaman -hemen hemen, diğer ekonomik gelişmelerde de olduğu gibi- neredeyse iki misli rakamlar yakalanmış durumda.

Aslında, hem bütçe görüşmeleri esnasında hem de, özellikle, bugün ve geçen haftaki görüşmelerde, bizim, aslında çok sevdiğimiz Antalya Milletvekili kardeşlerimizin, muhalefetten Antalya Milletvekili kardeşlerimizin, Antalya'yla ilgili yatırımlarda eksiklik olduğunu iddia etmeleri üzerine birkaç söz söylemek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, aslında, özellikle, yapılan duble yollar, bayındırlıkla ilgili çalışmalar, yapılan okullar, yapılan köprülü kavşaklar, bunları tekrar söylemeye, tekrar hatırlatmaya gerek yok Antalya'da. Antalya'ya sadece sağlıkla ilgili yapılan yatırımlar açısından, eğer, şöyle bir göz atacak olursak, Antalya'ya yapılan yatırımlar için gerçekten memnun olmamız gerekiyor.

Değerli arkadaşlar, Antalya'da, Antalya Devlet Hastanesi 1985 yılında açılarak hizmete girmiş; sonra, 1999 yılında Manavgat Devlet Hastanesi, 100 yataklı; arkasından, aslında o zamanlar Sosyal Sigortalar Kurumuna bağlı olan şimdiki Atatürk Devlet Hastanesinin ek binası hizmete girmiş. Onun dışında yeni hizmete girmiş bir sağlık kurum veya kuruluşu, özeller dışında, yok.

Değerli arkadaşlar, 2002 Kasım ayından itibaren, eğer, Antalya'ya, yapılan hastaneler açısından baktığımız zaman; Kumluca'ya, tam teşekküllü, 100 yataklı bir devlet hastanesi yapıldı; hem sayın bakanlarımızın, başta Sağlık Bakanımızın ve Sayın Başbakanımızın katıldığı bir açılış töreniyle hizmete girdi ve şu anda, gerçekten, çok güzel yapılmış yapısıyla, özellikle Kumlucalılar ve o civardaki ilçelerde yaşayan halkımızın hizmetinde.

Ayrıca, merkezde -gerçekten, göç nedeniyle, Antalya, Türkiye'nin en hızlı nüfus artışına sahip olan bir ili olması hasebiyle, bu kadar kısa bir zamanda- 260 yataklı Aşır Aksu Hastanesi, Antalya Devlet Hastanesine bağlı olarak birkaç ay önce hizmete girdi; henüz açılışını yapmadık; inşallah, açılışını yaparken hepinizi de açılış törenine bekliyoruz.

Ayrıca, 1995 yılından beri yapımı devam etmekte olan Serik Devlet Hastanesi -aslında birtakım hukuksal süreç de yaşanmış- bu yıl, inşallah, 120 yataklı olarak bitirilip, hizmete sunulmuş olacak; ödeneği ayrıldı.

Bir de, hemen, ben yapıyorum deyip hizmete koyamıyorsunuz. Önce, projesini, planını düşünce anlamında gerçekleştirmeniz gerekiyor. Alanya'ya 400 yataklı bir devlet hastanesi yapılması için yer tahsisi yaptırıldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Akman, lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.

OSMAN AKMAN (Devamla) - Yine, Kemer'e 100 yataklı bir devlet hastanesi yapılması için ormandan 31 dekarlık yer tahsisi yapıldı. Ayrıca, Korkuteli'ne, yine 100 yataklı bir devlet hastanesi yapılması için, bu sene temeli atılıp, inşallah, inşaatı başlamış olacak, 1,5 trilyon ayrılmış parası var. Ayrıca, aslında, Antalya ve Burdur, Isparta'ya hizmet veren 80 inci Yıl Ağız Diş Sağlığı Merkezi yapıldı ve hizmete girdi. İnşallah, onun da, bu yıl, yine, ayrılmış olan 1,5 trilyonluk ödeneğiyle hastaneye çevrilecek projesi bitme aşamasında; inşallah, kısa sürede, temel atma töreninde sizleri bekleriz.

Vaktim yetmedi; görüyorsunuz, Antalya'ya yapılan, sadece sağlıkla ilgili yapılan yatırımların ismini sadece söylemek için zaman yetmiyor.

Ben, hem Sayın Bakanımıza hem değerli bürokratlarına tekrar teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akman.

Şahsı adına, Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Görüşülmekte olan kanun teklifiyle ilgili olarak, birçok milletvekili arkadaşlarım görüşlerini ve düşüncelerini burada ifade etme imkânını buldular. Ben yalnız bir hususa değinmek istiyorum.

Burada özellikle İktidar Partisi adına konuşan çok değerli milletvekillerimizin sağlıkla ilgili olarak yaptıkları konuşmalarda, âdeta, 2002 yılından önceki bütün dönemleri toptan yok sayma düşüncesi içerisinde olmalarından dolayı, bir üzüntü içerisindeyim. Bunu söylerken şunu ifade etmek istiyorum -özellikle Sayın Bakan da aşılamalarla ilgili hususa değindiler- Sayın Bakanım da çok iyi bilirler ki, 1985-1986 yıllarında, Türkiye'de, çok büyük ve geniş bir kampanya yapıldı; o kampanyada o dönemde görevli olan doktorlarımız, hemşirelerimiz, ebelerimiz çok büyük bir başarıya imza attılar; oradan işaret ediyorsunuz, sizin de büyük katkılarınız olmuş; o bakımdan, böyle rakamlar verirken geçmişi yok sayarak rakamlar verirseniz, bu yanlış oluyor, o dönemdeki arkadaşlarımızı incitiyor. Geçmişte hem rutin hem de kampanya şeklinde çok başarılı aşılama faaliyetleri olmuştur, inşallah, bundan sonra da olacaktır, bizim temennimiz odur.

Bir diğer husus: Yeşilkartla ilgili birçok arkadaşımız burada söylüyorlar. Şimdi, yeşilkartın çıkış tarihine bakalım değerli milletvekilleri ve o tarihten beri Türkiye'de gördüğü fonksiyona bakalım. Milyonlarca fakir ve yardıma muhtaç olan vatandaşlarımızın tedavi giderleri, yıllarca, yeşil-kartlılar tarafından sağlanmıştır; bu, geçmişte yapılmıştır, çok başarı elde edilmiştir. Şimdi yapılan uygulamayı da biz gönülden tasvip ediyoruz; yani, ilaçlarla ilgili getirilen uygulamalar hakikaten yerinde; ancak, bunu söylerken,  geçmişte yeşilkartlara yapılan hizmetleri yok sayan bir anlayış içerisine girilirse, bunun yanlış olduğunu özellikle ifade etmek istiyorum. On yıldan fazla süre yeşilkartlıların tedavi giderleri devlet tarafından sağlanmıştır, ilaç bedellerinin büyük çoğunluğu sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları tarafından karşılanmıştır; ancak, şimdi getirilen uygulama, bunlara daha rahat bir nefes almayı sağlamıştır; o bakımdan, bunu getiren uygulamanın arkasındaki hükümete de biz teşekkür ediyoruz; ancak, bunu yaparken, geçmişte yapılan hizmetleri ne olur yok saymayın, ne olur yok kabul etmeyin; çünkü, burada konuşan arkadaşlarımız, geçmiş dönemlerde yapılan, sağlıkla ilgili üniversitelerde tıp fakültelerini, devletin imkânlarının sağlandığı o okulları bitirerek buralara kadar geldiler. Geçmişte o hizmetlerin içerisinde kendileri de yer aldılar. Onun için, lütfen, 2002 yılını milat kabul edip, bundan sonra yapılan her şeyin çok mükemmel, çok güzel, ama, geçmişte yapılan hizmetlerin iyi olmadığı şeklinde bir anlayışın yanlış olduğu inancındayım ve bunun, artık, bu kürsülerden, bu şekilde dile getirilmemesi gerektiğini ifade etmek istiyorum.

Şimdi, devlet hastaneleri ile SSK hastanelerinin bir çatı altında toplanmasından Türkiye'de rahatsız olan hiç kimse yok; ancak, bu konu görüşülürken, Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız, Sayın  Başbakanlığa, 9 sayfalık bir metin gönderdi. Bu birleşme olursa, bunun altyapısı henüz hazır değildir, idarî, malî gibi birçok konuda çok ciddî sıkıntılar olacaktır şeklindeki düşüncenin altındaki imza sahibi Sayın Murat Başesgioğlu. Kendi, Bakanlar Kurulu sırasında yan yana oturduğunuz Sayın Bakan söyledi bunları, yoksa, biz söylemedik ve Sayın Bakan o tarihteki metinde şunu söyledi: "SSK'nın ilaçla ilgili harcamaları artacak" dedi.

Şimdi, ben bir soru önergesi verdim. Soru önergesiyle ilgili, Sayın Bakanın cevabı burada. Sayın Bakan diyor ki: "2005 yılı ilaç harcamaları 2004 yılına göre yüzde 32,4 oranında artmıştır." Bunu Sayın Bakan söylüyor, SSK'daki ilaç harcamalarının payının bir yılda yüzde 32,4 arttığını Sayın Bakan ifade ediyor ve Sayın Bakan, Sayın Başbakana yazmış olduğu bu mektupta, bu resmî yazıda, SSK harcamalarında 4,2 katrilyon lira artış olduğunu, olacağını söylüyor. Sayın Bakanın ifadeleri -size de takdim edeyim Sayın Bakan; belki, elinizde vardır- ve şimdi, bana verdiği soru önergesi cevabında aynı rakamı tekrar ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - 2005 yılı için tahakkuk bazında yıllık yaklaşık olarak 4,2 milyar YTL, eski rakamla 4,2 katrilyon liralık bir artış olacağını, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu, bir soru önergesine verdiği cevapta, kendileri zikrediyorlar.

Sayın Bakanım, ödemelerle ilgili, arkadaşlarımız ciddî sıkıntıların olduğunu ifade ettiler. Ne olur, bu meseleyi de artık çözünüz; çünkü, bu mesele, artık, kangren haline gelmeye başladı ve önümüzdeki günlerde daha ciddî problemler ortaya çıkabilir.

Ve yine birçok yerde bir uygulama başladı. Bazı ilaçların uzman doktorlar tarafından yazılmasıyla ilgili uygulama, maalesef, uzman doktor olmayan ilçelerde ciddî sıkıntılar yaratıyor. Benim kendi ilçem, Denizli'nin Babadağ İlçesi, uzman doktor yok; ama, uzman doktorların yazması gereken bir ilacı, benim ilçemdeki vatandaşlarım, gidip bir başka ilçede, uzman doktor olan ilçeye gitmek mecburiyetinde kalıyorlar. Ve…

NEVZAT DOĞAN (Kocaeli) - Heyet raporu alsın gelsin.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ama, her vatandaşımız nasıl heyet raporu alsın Sayın Milletvekilim; yani, siz, heyet raporu almanın hastanelerde ne kadar zor bir uygulama olduğunu çok iyi biliyorsunuz…

NEVZAT DOĞAN (Kocaeli) - Kolaylaştıracağız.

BAŞKAN - Sayın Doğan, lütfen…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -  Benim 75 yaşındaki vatandaşım gidecek, Denizli Devlet Hastanesine gidecek, 45 kilometre, orada günlerce, heyet raporu almak için uğraşacak. Niye; uzman doktorun yazacağı bir ilaç nedeniyle. Niye bu uygulamayı getiriyoruz?! Niye bu uygulama?! Bu uygulama, Sayın Bakanım…

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bu uygulama, vatandaşlarımızı sıkıntıya sokan bir uygulamadır. Lütfen, bu konu üzerinde bir kez daha bir çalışma yapmanızı ben sizden özellikle istirham ediyorum.

Son olarak da, yine benim ilçemde -birçok ilçede bu uygulanıyor- sağlık ocakları saat 17.00'de kapatılıyor. Saat 17.00'den sonra sağlık ocaklarına hasta olan bir vatandaşımız gittiği takdirde, doktorumuz o anda neredeyse -orada beklemek mecburiyetinde de değil- dışarıda, değişik yerlerde doktoru bulmaya çalışıyorlar. O doktorumuzun sağlık ocağına ne kadar süre sonra geleceği de bilinmiyor. Bu uygulama da, maalesef, birçok yerde, ciddî manada sıkıntılara sebebiyet veren bir uygulamadır. Bu hususu da dikkatlerinize arz ediyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde soru-cevap işlemini gerçekleştireceğiz.

Sayın Baloğlu, buyurun.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Geçen maddede sorduğum soruya Sayın Bakan yanıt verirlerken, sistemden doğan birtakım münferit yanlışlıklar olabileceğini kabul ettiler; teşekkür ediyorum bu kabulleri için; ancak, ben, çok somut bir örneği veriyorum. Burdur'un Bucak İlçesinde, 112 Hızır Acil biriminde 5 sözleşmeli personel geliyor göreve, oradaki 5 kadrolu da köylere gönderiliyor, 5 doktor.

Şimdi, Sayın Bakanın, partizanca atama yapılmadığına ilişkin yanıtının gerçek olmasını diliyorum. Gerçek olmasının ortaya çıkması için de, Doktor Orhan Tekin ve 4 doktor arkadaşına yapılan haksızlığın giderilmesi gerekiyor; birinci sorum bu.

İkincisi; sağlık yatırımlarına ilişkin, demin, iktidar sözcüsü milletvekili arkadaşım Antalya'daki yatırımlara ilişkin bilgiler verdi. Ben de, Sayın Bakana bu konuda bir soru sormak istiyorum. Antalya'da bu yatırımlar böylesine yaygın biçimde yapılarak, Antalya'nın sağlık sorunlarının çözüldüğü iddia edilirken, Antalya Devlet Hastanesinin önündeki kuyruk, bir iddiaya göre 860 metre -bir gazeteci ölçmüş- Başhekiminin kabulüne göre de 500 metredir. Binanın içindeki kuyruk da, koridorları dolaşarak 220 metre civarındadır. Buna ilişkin, Antalya'nın en yaygın gazetesi Hürriyet Akdeniz'i gösteriyorum: "İçeride de kuyruk, dışarıda da kuyruk" diyor. Öyle anlaşılıyor ki, Sayın Bakana, yerel yöneticiler doğru bilgiler vermiyorlar ve İktidar Partisi milletvekilleri de, bu somut gerçekleri görmezden gelip, burada, Antalya'ya ne kadar çok sağlık yatırımı yaptıklarını söylüyorlar.

Sayın Bakanın bu konudaki düşüncesini öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Üstün…

FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, Milas Karahayıt Köyünden Nail Karataş'ın oğlu Ali Karataş, işitme kaybı nedeniyle operasyon geçirdi. Üniversite de 2 391 000 000'luk fatura çıkardı. Bağ-Kur, bunun 1 672 000 000'unu karşılıyor; neden?

İkincisi; işitme kaybı sonucu operasyon geçiren çocuğa ses işlemcisi takılacak. Şu an piyasa değeri 22 000 dolar. Vatandaş bunun ne kadarını ödeyecek?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Üstün.

Sayın Kılıçdaroğlu…

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Bakana şu sorum olacak:

31.12.2005 tarihi itibariyle silinen devlet hastanesi alacakları, 31.12.2004 tarihine getiriliyor. Bir yıl için alacaklar ödenecek. Acaba, 31.12.2004 öncesi alacakların tutarı nedir, miktarı nedir; bu konuda Sayın Bakan, lütfedip bilgi verirse, sevinirim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kılıçdaroğlu.

Sayın Işık, buyurun.

AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Ben de Sayın Bakana… 3 üncü madde gereği, Sağlık Bakanlığı ne kadar parayı geri alacaktır, bu maddeyle?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, buyurun.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Baloğlu'nun Antalya Devlet Hastanesindeki kalabalıkla ilgili ifadesi, aslında, muhtemelen, büyük ölçüde gerçeği yansıtıyordur. Sayın Baloğlu, ülkemizde, maalesef yıllarca, birçok kamu yatırımı yapılırken, sağlık yatırımları ihmal edilmiştir. Özellikle, büyük şehirlerimizde ciddî sağlık yatırımları yapılmazken, birçok gereksiz sağlık yatırımı da küçük ilçelerde, hastane inşaatları başlatılmış olarak günümüze kadar gelmiştir, İktidarımız dönemine kadar. Biz iktidara geldiğimizde, yatırım programında 1 152 tane böyle sağlık yatırımı vardı, bir kısmı inşaatına başlanmış olan, bir kısmı da yatırıma alınmış olan. Ciddî bir envanter çalışması dönemi geçirdik ve öncelikleri belirleyerek, hasta yatağı sayılarımızı ve bu husustaki kaliteyi artırmaya yöneldik. Üç yıl içerisinde 13 000'e yakın yeni yatak oluşturduk. Bizden önceki üçbuçuk yıllık iktidar döneminde oluşturulmuş olan toplam yatak sayısı 4 000'dir. Antalya'daki büyük ihtiyacı gördüğümüz için de, biraz önce Değerli Milletvekilimiz Sayın Akman'ın ifade ettiklerine ilave olarak, Antalya'da bahsettiğiniz hastanenin büyük  bahçesi içerisinde 400 yataklı bir eğitim, araştırma hastanesi inşatına başladık. Bu inşaat da büyük bir süratle devam ettirilmektedir. Çok kısa bir süre içerisinde bitirerek, inşallah, Antalyalı vatandaşlarımıza, bu hastaneyi de onların hizmetine sunacağız.

Sayın Üstün'ün, bir operasyon geçiren Bağ-Kurlu vatandaşımız ve bunun ödemesiyle ilgili bir sorusu var. Bildiğim kadarıyla Bağ-Kur işitme cihazlarıyla ilgili geri ödemeleri yapıyor; ama, bu vatandaşımızın meselesiyle ilgili olarak Bağ-Kur Genel Müdürlüğüyle bizzat arkadaşlarımın görüşmesini sağlayarak, problem nerededir, onu ortaya koymaya çalışacağız.

Sayın Kılıçdaroğlu, 2004'ten silinen borçlar -2004 ve öncesi için söylüyorum- 1 katrilyon 129 trilyon, 2005'te silinen de 2 katrilyon 308 trilyondu; dolayısıyla, toplam 3 katrilyon 438 vardı kanunda. Böylece, bunun 2 katrilyon 308 trilyonu silinmemiş oluyor. Geri kalan -2004'ten silinen miktar da, 2004 ve öncesine ait miktarlar ki, bunların içinde çok eski faturalar da var, gerçekten muhasebeleştirilmesi zor faturalar da var- 1 katrilyon 129'dur.

Bu arada, biz, bu kanunu yapma süreci içerisindeyken, değerli milletvekillerim, avans ödemesi yapmak suretiyle hastanelerimizin borçlarını, piyasaya borçlarını veya sağlık personelimize katkı ödemelerini karşılayacak kadar bir miktarı da Maliyemizden veya Maliyeden SSK'ya aktarılan meblağlarla SSK'mızdan almış bulunuyoruz ve şu anda hastanelerimizin ödeme açısından önemli bir sorunu da kalmamış durumdadır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1101 sıra sayılı kanun teklifinin 3 üncü maddesindeki "31/12/2005" ibaresinden sonra gelen "31/12/2004 tarihinin 31/12/2003 olarak değiştirilmesini öneriyoruz.

Saygılarımızla.

                       

Ali Arslan

Mehmet Neşşar

Enis Tütüncü

 

 

Muğla

   Denizli

Tekirdağ

 

M. Vedat Yücesan

İsmet Atalay

Mehmet Kartal

 

Eskişehir

  İstanbul

Van

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

ALİ ARSLAN (Muğla) - Söz istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Arslan.

ALİ ARSLAN (Muğla) - Değerli arkadaşlarım, bu kanunla, gerçekten, bir sıkıntı çözülmeye çalışılıyor. Sayın Bakanın anlattığına göre de, işte avansla, işte, 2006'daki alacaklarına yönelik -değil mi- bir problemi çözeceğiz.

Şimdi, terkinin miktarı 3,5 katrilyon. Sayın Bakanın da, şimdi, daha, arkadaşların sorusuna verdiği cevapta, 2004 öncesi alacaklarının 1,2 katrilyon… Bize, komisyonda, bürokrat arkadaşların verdiği rakam 1,5 katrilyondu; 2 katrilyon 2004 yılına ait, 1,5 katrilyon da, aşağı yukarı 2004 yılından öncesiydi.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, sağlıkta dönüşümün önemli mantığı şu: Sağlıkta rekabeti getirmek. İşte, kamuda çalışan hekimler arasında rekabeti getirmek; özel hastanelere kamunun sağlıkla ilgili bütçesini açmak, bir yandan da, özel hastanelerle kamu hastanelerini rekabet ettirmek.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, ben, hem Maliye Bakanımıza hem de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımıza bir soru önergesi verdim. Soru önergesinde, şey şuydu: 2005 yılında, SSK olarak, Emekli Sandığı, Bağ-Kur olarak özel hastanelerden ne kadar hizmet satın aldınız? Bundan kaç kişi yararlandı? Kamu hastanelerinden ne kadarlık hizmet satın aldınız? Bundan kaç kişi yararlandı? Bir önergem vardı. Sağ olsun, Sayın Unakıtan, birçok işlerinin arasında, sanıyorum, çok doğru cevap veremedi; ancak, Sayın Başesgioğlu'na buradan teşekkür ediyorum; verdiği cevap şu, arkadaşlar: Bakın, çok enteresan; bütün Meclisin, Türk Halkının dikkatini çekiyorum; Sağlıkta Dönüşüm Projesinin, nasıl çöküşüm projesine dönüşeceğinin bir işareti bu.

"2005 yılında SSK sigortalısı 28 773 287 kişiye -yuvarlayalım, 29 000 000 kişi diyelim buna- sağlık hizmeti verildiği, hastanelere, devlet hastanelerine yapılan ödemenin 1,9 katrilyon olduğu…" 2 katrilyon diyelim, yuvarlayalım. Yani, devlet hastanelerinden SSK, 2005 yılında 29 000 000 kişiye hizmet satın almış ve karşılığında 2 katrilyon ödemiş. Ve sonunda  "zaten bunları da terkin ettik" diyor.

"Özel hastanelerden sağlık hizmeti alan SSK sigortalılarının sayısı 1 030 000 kişi -1 000 000 diyelim, yuvarlayayım; biraz sonra hesap yapacağım, o nedenle- bu hizmet karşılığında da 655,3 milyon Yeni Türk Lirası -yani, 655 trilyon- ödeme yapılmıştır."

Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakın, rakamları karşılaştıralım: Devlet hastanelerinden SSK'nın aldığı hizmet, kişi olarak, 27-28 kat fazla. Özel hastanelerden 1 000 000 kişi hizmet satın almış, 1 000 000 kişi için, devlet hastanelerinden 28,7 milyon kişi için. Ödenen para… Kişi sayısı 28 kat fazla; ama, ücreti 4 kat fazla, hatta 3 kat.

Değerli arkadaşlarım, siz, şimdi… Biz, özel hastanelere karşı değiliz; elbette, onlar da ülkenin önemli bir sağlık alanında hizmet üretiyorlar, hizmet veriyorlar; ama, siz… 7 kat fazla aşağı yukarı, kişi başına verilen, SSK tarafından özel hastanelere verilen para. Ayrıca, düzeltmeseydik, devlet hastanelerinin paralarının da üstüne yatacaktı devlet, Maliye Bakanlığı.

Değerli arkadaşlarım, siz, şimdi, özel hastanelere kamunun bütün kaynaklarını aktarıp devlet hastanesinin de elini ayağını bağlarsanız, yaptığınız sistemin adı reform değil de çöküş olur; o nedenle çöküş diye adlandırdım. Gerçekten, "ne yapalım canım, işte, 2 katrilyon lirasını kurtarıyoruz; 1,5 katrilyon da kalmış; ona da dua etsinler" diyorsanız, kamu hastaneleri, devlet hastaneleri, bir süre sonra özel hastanelerle rekabet edemez hale gelecektir, birçoğu icraya verilecektir, geçmişte olduğu gibi ve 1990'lı yıllarda Dünya Bankasının bize önerdiği, hastaları müşteri, sağlık hastanelerini işletme haline getiren özelleştirmenin önünü açacaktır diyorum.

O nedenle, Yüce Meclisten önergemin dikkate alınmasını özellikle rica ediyorum; 1,5 katrilyon liraya yakın paranın da kamu hastanelerine aktarılması konusunda Yüce Meclisin sağduyulu karar vermesini diliyorum; hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Arslan.

Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, birleşime yarım saat ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 18.38


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 19.20

BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER : Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 71 inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

1101 sıra sayılı kanun teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

4.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın; 209 Sayılı Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık Kurumları ile Esenlendirme (Rehabilitasyon) Tesislerine Verilecek Döner Sermaye Hakkında Kanun ile 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (2/699) (S. Sayısı: 1101)  (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

4 üncü  maddeyi okutuyorum:

MADDE 4.- 5437 sayılı Kanunun 32 nci maddesinin (d) fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Denizli Milletvekili Mehmet Neşşar; buyurun.

CHP GRUBU ADINA MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime, Sayın Bakana bir iki dileğimi ileterek başlamak istiyorum. Bir tanesi, çok sevineceğini  düşündüğüm bir haber; Sayın Bakan, size bir Alman uyruklu doktor buldum. Hemen atamak isterseniz, CV'si elimde. Yalnız, şartları tutmuyor; çünkü, Türk vatandaşı, cumhuriyetin ilk üniversitesinden mezun olmuş, Ankara'nın güzide bir üniversitesinde kalp damar cerrahisi ihtisası yapmış ve şu anda Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yeşilkarta müracaat eden ilk hekim olarak, gazetelerde hepinizin tanıdığı bir arkadaş. Eğer Alman uyruklu olması atanması için yetecekse Sayın Bakan, arkadaşımız ameliyat yapabileceği herhangi bir yere atanmak için hazır.

İkinci, bir örneğim daha var; o da, Sayın Bakanın demin kadrolaşmakla ilgili bize verdiği çok doyurucu yanıtların tam tersini ortaya koyan bir şey. Şimdi, aldığımız bilgi yanlış değilse Sayın Bakan, Dışkapı Hastanesinden çocuk endokrinoloğu Sayın Doç. Ergin Çetinkaya'yı Horasan'a tayin etmişsiniz.

Şimdi, bilmeyen arkadaşlar ve televizyonda izleyen yurttaşlar için söyleyeyim; bu çocuk endokrinolojisi, çocuk iç salgı bezleriyle ilgili çok özel bir dal; yani, kişiyi pilot olarak alırsak, Sayın Bakan, bir pilotu gidip bir kağnı arabasına tayin ediyor. Doğru dürüst doktor gönderemediği bir Doğu Anadolu kasabasında bir pediatrik endokrinoloğun ne işi var, altyapısı var mı, laboratuvarı var mı ya da ona ihtiyaç var mı, onu tartışmak gerekiyor.

İkinci bir örnek var; bu, çok daha çarpıcı. Bildiğiniz gibi, Sayın Bakanın Müsteşarı da endokrinolog ve hiç gitmediği Ankara Numune Hastanesinde şef olarak görev yapıyor. Şimdi, Sayın Bakanın bana iki yıldır yanıtlamadığı bir soru var, kendisine sorduğum bir yazılı soru önergesi. "Madem burada çok güzel eğitim hizmetleri veriyor Sayın Müsteşar, acaba, yaptığı seminerler, dersler, diğer bilimsel aktivitelerin bana bir dökümünü yollar mısınız" diye kendisine bir soru önergesi vermiştim; maalesef, iki yıldır yanıt yok. Bu, Bakanın, sadece bu örnek bile, kadrolaşmayla ilgili yaklaşımlarını tümüyle bana göre çürütüyor; ben, Bakana, Sayın Müsteşarını Müsteşarlığa, Sayın Ergin Çetinkaya'yı da Numune Hastanesinin endokrinoloji klinik şefliğine atamasının daha uygun olacağı konusundaki düşüncemi ileteyim.

Değerli milletvekilleri, dönersermaye ödenmesiyle ilgili Bütçe Kanununda yapılan bir değişiklik nedeniyle, tekrar bir yasa yapmak durumundayız. Bu dönüşlere biz artık alıştık, sağlık alanında AKP'nin yaptığı dönüşlere alıştık; mecburî hizmette olduğu gibi, bu dönersermaye ödemesinin, bir gece, ansızın, kasap kesim usulü -bu bir ekonomi tabiri, harcıâlem bir tabir olarak dile getirmedim- kesilen dönersermaye alacaklarının geri iade edilmesini amaçlıyor.

Şimdi, bu gidiş gelişler devam ediyor; ama, bu gidiş gelişler, takdir edeceksiniz ki, AKP'nin sağlık politikalarını ne kadar rasgele, ne kadar özensiz, ne kadar savruk bir şekilde oluşturulduğunu ve özellikle de işin bu malî kısmı, sağlık ekonomisinden ne kadar bihaber -maalesef bihaber- olduğunu ortaya koyuyor. Bunun gibi uygulamaları önümüzdeki yıllarda göreceğiz. Tekrar gündeme geldiği zaman, yerinde, gerekli eleştirilerimizi yapacağız.

Bu yasa, değerli arkadaşlar, bir pansuman yasası. Yani, işi iyi bilmeyen bir cerrah bir ameliyat yapıyor, dikişler patlıyor; aman, patlayan dikişlerin altında ne var ne yok görülmesin diye, üzeri pansumanlarla kapatılıyor. Pansumanı kaldırdığınız zaman, altı bir fecaat. Demin arkadaşım gazete örneklerini verdi, başka örnekler de var.

Neticede, bu bütçe kanun tasarısının 28 inci maddesi ve daha önce IMF'ye verilen niyet mektubunun 13 üncü paragrafıyla bir kısıtlama sağlık giderlerine IMF tarafından konmuş olduğu için hükümet sıkışıyor.

Tabiî, bütçeyi denkleştirmek, ayarlamak için, bir gece, Sayın Unakıtan, o çok ilginç yaklaşımlarından bir tanesiyle "sildim" ya da "siline" dedi ve hastanelerin alacakları silindi; fakat, bu, evdeki hesap çarşıya uymadı, hastanelerin önünde kuyruklar oldu. Her ne kadar Sayın Bakan "paralar ödendi" diyorsa da, kendisi çok iyi biliyor ki, hastaneler, 2006 bütçesinden aldıkları avanslarla borçlarını ödediler, altı aydır biriken dönersermayelerini ödediler. Her ne kadar Sayın Bakan "eczanelere düzgün para ödeniyor" dediyse, hepinizin basından hatırlayacağı gibi, kısa bir süre önce, Sayın Unakıtan'ın "şubat sonuna kadar aman 2005'in borçlarını kapatalım" dediği için borçlar şimdilik kapanmış görünüyor; ama, 2006'da da, bu ameliyat yine başarıyla yapılmayacak, dikişler yine açılacak. Eğer hakikaten doğru dürüst cerrahî bilmiyorsanız, karnı kapattığınız zaman açılması kaçınılmaz oluyor.

Bu sorunun çözülme olanağı da yok; çünkü, 2006'dan borç alarak 2005'in borçlarını kapatmaya çalışıyorsanız, 2006'nın sonunu zaten getiremeyeceksiniz demektir. Kaldı ki, siz, demin söylediğim sınırlarla; yani, bütçenin 28 inci maddesiyle ve IMF'ye verilen niyet mektubuyla "ben, buna bir tavan getiriyorum, bundan sonrasını ödemem" demişseniz, o zaman, 2006'nın da sonunun gelmeyeceği şimdiden görünüyor.

Dün bir yurttaşımız "git, Meclis kürsüsünden, demokrasi diye diye, Ahmet Efendi, sermayeyi kediye yüklettiniz diyor" diye söyle dedi. Onun da hatırını kırmamış olayım. Hakikaten, sermaye kediye yüklenmiş durumda.

Şimdi, bunu çözebilmek için; yani, sağlığı çözebilmek için, her zaman dile getirdiğim bir şeyi tekrar edeceğim, tümüyle ekonomik olarak bağımsız, kendi kararlarını kendi veren ve ulusal programlar yapan bir hükümet olmak gerekiyor; ama, bu, maalesef, IMF'yle ve AKP Hükümetiyle mümkün değil.

Şimdi, hemen itiraz edeceksiniz; ama, sizin de seçim bildirgenizde, yanlış hatırlamıyorsam, IMF'yi kısa zamanda kovalayacağınızı söylemiştiniz; ama, maalesef, IMF'yle, üstelik üç yıllık bir stand-by'ı yine yapmaktan çekinmediniz ve bunu büyük bir ekonomik başarı olarak önümüze koyuyorsunuz.

Şimdi, Grup Başkanvekilim Sayın Gündüz'e, konuşmayla ilgili aramızda bir diyalog geçti, onu fazla üzmeden, geçen hafta üstüme alındığım bazı eleştirilere, bazı buradaki ifadelere de yanıt vermek istiyorum. Geçen hafta bizim Atatürkçülüğümüz eleştirildi sınırlarla ilgili konuşurken. Ben, bu konuda son derece hassasım. Şimdi, Atatürk, tam ekonomik bağımsızlık diyordu, siz, IMF'ye teslim olmuş durumdasınız. Kendi bütçenizi kendiniz yapamıyorsunuz, sağlık bütçenizi. Atatürk, ulusal egemenliğe çok önem veriyordu, siz, ulusal egemenlik hakkımızı 8,5 milyar dolara sattınız. Atatürk, emperyalizme karşılığıyla bilinen büyük bir önderdi, hâlâ ondan aldıklarını yaşayan başka ülkeler var Hindistan gibi; ama, siz, emperyalist orduları Türkiye'ye davet ettiniz. Bunu yaparken de, kendi çıkarlarınızı müstevlilerin çıkarlarıyla eşdeğer ya da yan yana gördünüz. Bütün bunların üzerine de, sağlıkta "beni Türk doktorlarına emanet edin" diyen Atatürk'ün, Türk doktoruna sahip çıkan Atatürk'ün tam tersi istikamette Türk doktorlarını reddediyorsunuz ve kalkmış, gelip, burada, bize Atatürkçülük dersi vermeye çalışıyorsunuz. Bundan, sizler adına hicap duyuyorum.

Bir de, Sayın Bakan, özellikle de beni kastederek söyledi zannediyorum, bizim ufkumuzdan söz etti. Ona da usulü dairesinde cevap vermek istiyorum: Eğer vizyonunuz -sadece sağlık alanında, fazla konuyu dağıtmayacağım- Bütçe Kanununun 28 inci maddesini ya da IMF niyet mektubunun onüçüncü paragrafını aşamıyorsa, o zaman, lütfen, gelip de bizim vizyonumuzdan bahsetmeyin. Siz, 1919'un vizyonuna önce bir gelin; ondan sonra bizim vizyonumuzu eleştirmeye imkân bulabilirsiniz diye düşünüyorum.

Bundan sonraki maddede konuşacağım, vaktimi taşırmayacağım Sayın Başkan.

Son olarak da, bu TTB'yle ilgili Sayın Bakanın "ideoloji" yaklaşımına bir yanıt vermek istiyorum. TTB'nin öteden beri ideolojik yaklaşımlar içerisinde olduğunu söylüyor, Türk Tabipleri Birliğinin, Sayın Bakan.

ALİM TUNÇ (Uşak) - Ben de söylüyorum.

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla) - Siz de söyleyebilirsiniz; ama, Sağlık Bakanlığında hangi tarikatın ideolojisinin işlemekte olduğunu, size, ılımlı İslam ideolojisini bu ülkeye kimin getirdiğini de ben sorma hakkını taşıyorum o zaman. Onun için, rica ediyorum, başkalarını ideolojiyle "izm"lerle suçlarken, bunun altına saklanmak istenenin Kemalizm olduğunu da gayet iyi biliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun.

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla) - Dolayısıyla, lütfen, başkalarına bir laf söylerken, kendi açıklarınızı iyi hesap edin, kendi yaptıklarınızı iyi hesap edin ve ondan sonra gelip başkalarını eleştirin.

Şimdilik, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Neşşar.

Anavatan Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan; buyurun.

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1101 sıra sayılı kanun teklifi üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, hükümetin, durduğu her yerde ortaya bir laf atıp, ardından, uçakla bir yurtdışı gezisine giden Başbakanı, son olarak da, bir yabancı doktor ithalini gündeme getirdi. Bunun üzerine, herkes, bayram değil seyran değil, bu da neyin nesi diye düşünmeye başladı. Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan'ın bu açıklamasından sonra, kamuoyunda, yabancı doktorların hangi amaçla getirileceği konusunda değişik yorumlar yapılmaya başlandı ve Sayın Başbakanın bu açıklamasından sonra gelen tepkiler üzerine, Sayın Sağlık Bakanı "doğuda hekim yok" diyerek, kafalarda, yabancı hekimlerin doğuya gönderileceği izlenimini doğurdu. Ancak, belli ki, Sağlık Bakanlığının hiçbir kademesinin, doğudaki hekim açığını karşılamak için düşünülmüş ve hazırlanmış bir yabancı hekim ithali projesinden haberi yoktur. Sayın Sağlık Bakanı, önce "doğuda hekim yok" deyip, ardından "yabancı doktorlar doğuda görev yapmayacak" şeklinde çelişkili açıklamalar yaptı, kafalar iyice karıştı.

Bilindiği gibi, Sağlık Bakanlığı, doğudaki hekim açığını kapatmak için, mecburî hizmeti yeniden uygulamaya koymak için, bir müddettir çalışma yürütüyor. Sayın Sağlık Bakanı, 3 Kasım 2002 seçimlerinden hemen sonra gerçekleştirdiği Türk Tabipleri Birliği ziyaretinde "ben kendim de bir hekim olarak hekimlere zorunlu hizmet yaptırılmasını kabul etmiyorum, zorla hekimlik yaptırılmaz" demiş; ardından, Temmuz 2003'te mecburî hizmet yürürlükten kaldırılmıştı. Sağlık Bakanlığı, mecburî hizmeti kaldırdı; ama, Türkiye o hale geldi ki, doğusundaki vatandaşını sağlık hizmetleri kapsamından âdeta çıkardı.

Bakınız, bizim araştırmamıza göre, doğu ve güneydoğu illerindeki güncel acil hekim açığının bugünkü sayısal durumu şöyle: Erzurum'da aktif çalışan uzman sayısı 207, acil ihtiyaç ise 336'dır; Ağrı'da aktif çalışan uzman doktor sayısı 52, acil ihtiyaç 173'tür; Diyarbakır'da aktif çalışan uzman doktor sayısı 221, acil ihtiyaç 404'tür; Hakkâri'de aktif çalışan uzman sayısı 19, acil ihtiyaç 79'dur; Kars'ta aktif çalışan uzman sayısı 55, acil ihtiyaç 118; Muş'ta aktif çalışan uzman 130, acil ihtiyaç 130 -burada, aşağı yukarı karşılanmış- Siirt'te aktif çalışan uzman 38, acil ihtiyaç 100; Van'da aktif çalışan uzman sayısı 129, acil ihtiyaç 369; Batman'da aktif çalışan uzman sayısı 46, acil ihtiyaç 157.

Yine, değerli arkadaşlar, aynı şehirler için pratisyen hekim ihtiyacı ise şöyle: Erzurum'da 303 çalışan, acil ihtiyaç 405; Ağrı'da çalışan 73, acil ihtiyaç 256; Diyarbakır'da çalışan 433, acil ihtiyaç 519; Hakkâri'de çalışan 46, acil ihtiyaç 101; Kars'ta çalışan 78, acil ihtiyaç 161; Muş'ta çalışan 88, acil ihtiyaç 194; Siirt'te çalışan 79, acil ihtiyaç 152; Van'da çalışan pratisyen hekim sayısı 178, acil ihtiyaç 386; Batman'da çalışan 133, acil ihtiyaç 185.

Değerli arkadaşlar, Türkiye bu hale nasıl geldi? Bunun sebebi çok basit; Sağlık Bakanlığı, üç seneden beri, kadrolu değil, sözleşmeli hekim almayı tercih ediyor. Birçok hekim, sözleşmeli çalışmak istemediği için serbest piyasaya kayıyor. Kadrosuz devlet işi istenmiyor hekim tarafından. Sağlık Bakanlığı, bu politikasını değiştirirse daha çok hekimin sahibi olur.

Ayrıca, doğuya hekim göndermek için mecburî hizmete gerek de yoktur değerli arkadaşlar. Atama ve Nakil Yönetmeliğine göre, Sağlık Bakanlığının, doğuya hekim atama yetkisi vardır; ancak, tüm bu tabloya rağmen yabancı doktor ithali düşüncesinin doğudaki hekim açığıyla alakalı olmadığı, bizzat, Sağlık Bakanlığının içinden gelen ifadelerden anlaşılıyor.

O halde, bunun sebebi nedir, Başbakanın ağzındaki bakla nedir; bu konuda düşünmemiz gerekiyor. Türkiye'de özel hastaneye yatırım yapmak için gelmeyi planlayan Arap sermayesine kolaylıktır. İşte, dert budur değerli arkadaşlar.

Doğuya hekim gitmemesini niye bahane ediyorsunuz o halde; halkı ve kamuoyunu neden kandırıyorsunuz?! Yabancı doktoru ithal edip doğuya göndermeyeceğinizi, herhalde, kendiniz de biliyorsunuz. Yabancı doktorları devlet memuru yapmak için Devlet Memurları Kanununda değişiklik mi yapmak istiyorsunuz?! Hem de, bunu yapıp, fakir ve güvenli olmayan bölgeye hekim gitmiyor gerekçesiyle yurt dışından hekim ithal eden ilk devlet olma unvanını kazandıracaksınız herhalde Türkiye Cumhuriyeti Devletine?!

Sayın Başbakan, herhalde, yabancı, ithal doktorları doğudaki gariban vatandaş için getireceğini iddia etmiyor. Bizimle, acaba dalga mı geçiyor diye düşünüyorum! Zaten, bizim Anadolu'daki vatandaşlarımız, doktorla konuşacak kadar İngilizce, Almanca ve Fransızca da biliyorlar herhalde! Ama, Sayın Başbakan yabancı doktor getiriyorsa vardır bir bildiği, vardır bir hikmeti! Sayın Başbakanın bilmediği bir tek şey var; kendi vatandaşının derdine derman olmaktır. Bu kadar kusur kadı kızında da olur herhalde!

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Şahsı adına, Kocaeli Milletvekili Sayın Nevzat Doğan.

Sayın Doğan, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

NEVZAT DOĞAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin 4 üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bildiğiniz gibi, geçirdiğimiz hafta Yeşilay Haftasıydı ve Anayasanın 58 inci maddesi, gençlerin korunmasını sağlayan bazı içerikleri devlete yüklemekteydi; işte, alkol, uyuşturucu gibi bağımlılık yapıcı maddelerden, zarar verici maddelerden gençlerimizi korumayı hedefliyor.

Gerçekten, ülkemizde, özellikle bu bağımlılık yapıcı maddelere, zararlı maddelere karşı, gençlerimizde -maalesef, çocuk yaş denilecek grubumuz da dahil- bir eğilim var ve bunda, istatistikî oranlara bakıldığında bir artış var. Bu, hepimizi endişelendiriyor ve üzüyor.

Şunu söylemek gerekir ki, özellikle, genellikle bağımlılık yapıcı maddelerin birinci basamağı sigara oluyor. Özellikle tek tek satılan sigara, bir veya birkaç kez alındı mı bağımlılık başlatıyor ve ondan sonra diğer alışkanlıklar da, maalesef, peşine gelebiliyor.

Gerçekten, dünyada, şu anda, Dünya Sağlık Örgütü tarafından bir salgın olarak nitelendirilen sigara alışkanlığı ve özellikle, belki de dünyanın en büyük halk sağlığı problemi gibi gösterilen -ki, Türkiye'de de böyle görünüyor- bu sigara içme alışkanlığı, yaygınlığı, Türkiye olarak üzerinde durmamız gereken en önemli noktalardan biri, özellikle bağımlılık yapıcı maddelerle mücadele konusunda.

Bu anlamda üzerimize düşen çok şey var; çünkü, maalesef, Avrupa Birliği içerisinde en fazla sigara tüketen bir ülke konumuna gelmiş durumdayız. Gençlerimizin, kadınlarımızın özellikle sigaraya olan özentileri gittikçe artıyor ve buna karşı bir mücadeleyi topyekûn başlatmak durumundayız. Bununla ilgili de bir yasa çalışması Meclisimizde yapılıyor. İnşallah, sizlerin de desteğiyle bunu Meclisimizden çıkaracağız ve ülkemizi, Avrupa'nın en fazla sigara içilen ülkesi olmaktan çıkaracağız; ülkemizin -kendi ülkelerinde kendi halklarına reva görmedikleri sigarayı- bir pazar olarak görülmesinden kurtaracağız; gençlerimizi ve geleceğimizi, hem ekonomik yönden hem sağlık yönünden kemiren bu alışkanlığı azaltma yönünde önemli bir adım atmış olacağız. Bu vesileyle, bunu da vurgulamak istedim.

Gerçekten, Türkiye'de ilaç harcamaları, üzerinde durulması gereken önemli bir konudur sağlık alanında. Bugün, ilaç harcamalarının, yıllara baktığımız zaman, geçmiş on yıllara baktığımızda, gerçekten çok rasyonel yapıldığını, çok akılcı yapıldığını söyleyemeyiz ve bunun yanında da, maalesef, SSK'lılarımızı ve yakınlarını -ki, bu nüfus, yaklaşık 30 000 000 civarında bir nüfustur- yıllarca mağdur eden bir uygulama da vardı. Efendim, bu uygulamanın ortadan kaldırılıp -yani, hastanelerde SSK'lılara ilaç verme uygulamasının ortadan kaldırılıp- bu işin serbest eczanelerle sağlanması gerçekleştikten sonra ve öncesinde değişik yorumlar yapıldı. Efendim, işte, ilaç giderlerimizin, bazılarına göre 4 katrilyon lira, bazılarına göre daha farklı rakamlarla ifade edilen rakamlarda arttığı söylendi. Halbuki, uygulamadan sonra görüldü ki, hiç bu bahsedilen rakamlarda değil bunlar ve hakikaten, belki de, yıllarca, birçok iktidarın, tek bunu bile yapsa, sağlıkta çok başarılı olduğunu söyleyebileceği bir konu, AK Parti İktidarında, birçok adım arasında yapılıverdi ve 30 000 000'un üzerindeki vatandaşımız bundan faydalandı.

Efendim, işte, bilmem ne kadar paramız fazladan ilaca gitti diye yorum yapılıyor; bu gerçekten çok düşündürücü. Bu fazlaya giden dediğiniz para, halkımızın sağlığına gidiyor ve o ilaç kuyruklarında çile çeken ihtiyarımızın, gencimizin, hamilemizin sağlığı için harcanıyor. Önceden bu paralar hortumculara gidiyordu, şimdi vatandaşımızın sağlığına gidiyor. Buna neden itiraz ediliyor, neden bundan rahatsızlık duyuluyor? Bunu anlamak pek mümkün değil; ama, bir anlayan var ki, o da halkımız; bunu çok iyi değerlendiriyor, bunun memnuniyetini bizlere ifade ediyor. Bu vesileyle, bu konuyu da vurgulamak istedim.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Doğan.

Şahsı adına, Trabzon Milletvekili Sayın Cevdet Erdöl; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu, gündemimizde olan 1101 sıra sayılı kanunun 4 üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu kanun, çok hayırlara vesile olacak bir kanundur; çünkü, gerçekten, Sağlık Bakanlığı hastanelerinin büyük sıkıntı içerisine düştüğü ve Sağlık Bakanlığı hastanelerinin alması gereken bir paranın terkin edildiği malumunuz. Bunu yerine alabilmek için… En azından, 2005 yılına ait paraların geri alınabilmesi, Sağlık Bakanlığı hastanelerinde, oldukça önemli rahatlamalar sağlayacaktır. Hizmetlerin devamı açısından çok lüzumlu bir kanundu. Bunu gündeme getiren, teklifi veren Sayın Fatsa'ya ve emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.

Buraya gelip, arkadaşlar bazı bildirimler, bilgiler veriyorlar. Bunların da, gerçekten, kimisi doğru kimisi yanlış. Fakat, bunun hepsini biz doğru olarak algılıyoruz; çünkü, Yüce Meclisin çatısı altında bir şeyleri insanlar söylüyor, konuşuluyor. Ama, bunların, biraz daha, gerçekten, itinalı olarak, dikkatlice seçilerek konuşulması gerekiyor.

Mesela, geçen, bu görüşmeler sırasında, Bağ-Kurla  ilgili, üniversite hastanelerinin Bağ-Kur hastalarını kabul etmediğine dair bilgi bize iletildi. Bununla ilgili, Bağ-Kur Genel Müdürlüğünden, gerçekten bu durumun ne olduğuna dair bir yazı istedim, bilgi istedim. Bağ-Kur Genel Müdürlüğü, 16 branşta, birçok hastaneyle anlaşma yapmış durumdadır, 46 dalda anlaşma yapmak üzere tüm üniversite hastanelerine çağrıda bulunmuştur. Biz de, bu çağrıyı buradan yeniliyoruz. Üniversite hastanelerimiz, lütfen, Bağ-Kur Genel Müdürlüğüyle yapacakları ikili anlaşmayla, hastalarımıza daha iyi hizmet verebilme imkânını açsınlar; çünkü, üniversitelerimizin kendi yetkilerinde, şu günkü mevzuat gereği bu. Bağ-Kur Genel Müdürlüğüyle yapacakları anlaşma, tüm Bağ-Kur hastalarına şifa için bir kapı olacaktır. Bunu, özellikle, buradan, belirtmek istiyorum.

Bir diğer konu da: Maalesef, arkadaşlarımız, burada, gelecek olan doktorların, yabancı doktorların üzerinden, bazı olumsuz ve kinayeli laflar yapıyorlar. Gerçekten, Başbakanımızın bu konuyu bilmediğini, Başbakanımızın hata yaptığını söyleyecek kadar, gerçekten, siyasî üsluba ve nezakete sığmayacak laflar söyleniyor burada. Ben, gerçekten, bunları duyduktan sonra, Başbakanımızın bir hata yaptığını kabul ediyorum; ama, bu hatanın ne olduğunu da sizlerin takdirine bırakıyorum.

Yabancı hekimler geldikleri zaman, zannediliyor ki, gelen hekime, buyur arkadaş, nerede çalışmak istiyorsun, İstanbul'da mı, Ankara'da mı, Malatya'da mı…

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Akkuş'ta çalışacak...

CEVDET ERDÖL (Devamla) - Şimdi, bu kişileri, hiçbir devlet yoktur ki, gelen hekimi veya bir başka kişiyi dil sınavına tabi tutmadan, dilde yeterliliği olmadan bir yerde çalıştırabilsin.

Türkiye'den yabancı ülkelere giden doktorlar hangi muamelelere tabi tutuluyor ise, hangi haklara, hangi şartlara tabi ise, yurt dışından gelecek olan doktorların veya diğer sağlık mensuplarının da aynı şartlara tabi olmaları, aynı haklara tabi olmaları, gayet tabiîdir. Elbette ki, bunların, lisan, Türkçe yeterlilikten sınava tabi tutulduktan sonra yeterli Türkçe bildiklerini ispatladıktan sonra, bilimsel yeterliliğini ve denkliğini de sağladıktan sonra çalışabileceklerini birkaç kez söyledik; fakat, bazı insanlar, bazı şeyleri, maalesef, anlayamıyor. Bunu, burada, açıklıkla ifade etmek istiyorum.

Hekim açığı, sadece, zannediliyor ki, Doğu Anadolu'da var. Hayır, Batı Anadolu'da da açık var…

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Karadeniz'de var…

CEVDET ERDÖL (Devamla) - Bakınız, Muğla'nın ilçelerinde doktor açığı var; Sayın Ali Arslan bizi dinliyor.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Karadeniz'i unutuyorsun. Kendi bölgemiz. Trabzon… Ordu…

CEVDET ERDÖL (Devamla) - Karadeniz'de var, güneyimizde var, kuzeyimizde var, her tarafta doktor açığı var.

Peki, Türkiye Büyük Millet Meclisinde doktor açığı yok mu?

FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Siz gönderdiniz.

CEVDET ERDÖL (Devamla) - Üç yıldır, kardiyoloji uzmanı, dahiliye uzmanı aranıyor. Burada da var, burada da var...

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Yeşilkart çıkaran doktorlara ne diyorsunuz?

CEVDET ERDÖL (Devamla) - Demek ki, bazı şeyleri iyi bilerek söyleyelim, iyi bilmediğimiz şeyleri de, lütfen, söylemeyelim; çünkü, söylediğimiz laf zabıtlara geçiyor. O lafın altında, bir gün gelir, kalırız.

Bazı şeyleri, tabiî, hayal etmek lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

CEVDET ERDÖL (Devamla) - Bazı şeylere de insanların hayal gücünün yetişebilmesi lazım. Tabiî, bizim yaptığımız sağlıktaki dönüşümü hayal edemeyen insanlar, bunu takip etmekte de gerçekten zorlanıyorlar.

Bir kere daha, belki okumuştum ama, defalarca okumaktan zevk duyduğum bir mısraı, Hayalî'nin bir mısraını okuyarak konuşmamı tamamlamak istiyorum.

Hayalî diyor ki:

"Hayali'nin hayalîni hayal etmez hayalîler,

Hayalî de hayal etmez, hayalînin hayalini."

Saygılar sunuyorum efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Erdöl, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, soru-cevap işlemi yapıyoruz.

Sayın Ali Arslan, buyurun efendim.

ALİ ARSLAN (Muğla) - Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakana şu soruyu yöneltmek istiyorum:

Tabiî, bu soru, aslında benim sorum değil. Televizyon programından, televizyondan bu oturumu yurttaşlarımız izliyor. Tabiî, her şey tozpembe gösterilmeye çalışılırken, vatandaşlarımız da yaşadıklarıyla acı çekiyor galiba, hiç durmadan, bizi telefonlarıyla arıyorlar. Soru Rize'den geliyor; Rize'de bir sendikacı arkadaşımız sormuş soruyu. "Sağlık Bakanlığına SSK hastanelerinin devrinden hep övgüyle söz ediliyor, hastalar daha iyi hizmet alıyor… Belki, başka yerlerde gerçek olabilir bu; yalnız, biz eskiden Rize'de SSK Hastanesine başvurduğumuzda, aynı gün göz muayenesi olabiliyorduk. Şimdi, Rize'de göz muayenesi için, en erken iki ikibuçuk ay içerisinde gün veriliyor" diye bir soru sormuş.

Ben kendi yaşamımdan biliyorum, bana başvuran hastalardan; devlet hastanelerinde bir EKO çekimi için dört ay, beş ay, altı ay gün verilen hastalar var. Bu konuda Sayın Bakanımız bizi aydınlatırsa, seviniriz.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ali Arslan.

Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Bakana bir soru yöneltmek istiyorum:

Sayın Bakanım, Dışkapı Hastanesi, devredilmeden önce kaç başhekim yardımcısı vardı; şu anda, bu hastanede kaç başhekim yardımcısı görev yapıyor?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kılıçdaroğlu.

Sayın Akdemir, buyurun.

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Sayın Bakana sormak istediğim soru, yeşilkartla ilgilidir. Yeşilkartla ilgili sorum şu şekildedir:

Birçok vatandaşımız yeşilkarta müracaat ediyor; ancak, bu yeşilkartı almak için, çok zor koşulları olduğu için, çoğu vatandaşımız alamıyor. Bu konuda kolaylık getirmeyi düşünüyor musunuz? Yeşilkarta müracaat edip de alamayan insanların sayısını bilir misiniz Sayın Bakanım?

Bir de, İzmir'in Yeşilyurt Hastanesinde güvenlikle ilgili çok sorun vardır. Oradaki güvenlik sorumlusu kişiler vatandaşlarla iyi ilişkilerde değillerdir, yanlış davranışlarda bulunmaktadırlar.

Diğer bir konu: Hafta sonlarında, cumartesi ve pazar günleri Ege Üniversitesine sevk edilmesi gereken hastaların sevki yapılmıyor. Sorulduğunda da "başhekim yok " deniyor. Bu konuda gece görevde kalan hekimlere orada yetki verilmesi uygun mudur değil midir?

Bir başka soru -çok oluyor Sayın Bakanım- bir de, Karşıyaka Devlet Hastanesinde yoğun bir hasta vardır. Bu konuda bir kolaylık düşünüyor musunuz? Karşıyaka'ya yeni bir hastane düşünüyor musunuz? Bu hastaların yoğunluğunu düşürmek için ne türlü tedbirleriniz vardır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Hamzaçebi, buyurun.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Teşekkür ederim Sayın Başkan. Ben, aracılığınızla, Sayın Bakana şu soruyu yöneltmek istiyorum:

Bu tasarıyla, Bağ-Kur, SSK ve yeşilkartlıların devlet hastanelerine olan borçlarının 1,1 milyar Yeni Türk Liralık bölümünün silinmesi hedeflenmektedir. Bu silme işlemine neden ihtiyaç duyulmuştur? Benim kanaatim, bu silmenin "faiz dışı fazla" kriterini tutturmak amacıyla yapıldığıdır. Esasen, bu ve benzeri birçok kalem 2005 ve 2006 bütçesiyle ilişkilendirilmeyerek gider yazılmamak suretiyle veya gelirler kamuoyuna yapılan açıklamalarda olduğundan fazla yüksek gösterilmek suretiyle faiz dışı fazla tutturulmuş gözükmektedir. Bu hastanelere olan borçların silinmesi işlemiyle amaçlanan bu mudur diye Sayın Bakana sorarak onun görüşünü almak istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, buyurun.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Değerli Milletvekilimiz Sayın Arslan'a cevaben Yüce Meclisimize açıkça ifade etmek isterim ki, biz hiçbir şeyi tamamen tozpembe olarak görmüyoruz ve göstermiyoruz. Sağlık sistemimizin birtakım problemleri vardır; dün vardı, bugün var, yarın da olacak. Ama, üç yıl, üçbuçuk yıl içerisinde nereden nereye geldiğimiz önemlidir, ne kadar mesafe aldığımız önemlidir, sağlıkta dönüşüm programının vatandaşımızın sağlık hizmetine erişimini ne şekilde kolaylaştırmaya başladığı önemlidir, ne şekilde kolaylaştırdığı önemlidir.

Değerli milletvekillerim, şunu açıkça belirtmem gerekir: 2002 yılında, ülkemizde, Sosyal Sigortalara bağlı sağlık kuruluşları ile Sağlık Bakanlığımıza bağlı sağlık kuruluşlarında yılda muayene edilebilen hasta sayısı 165 000 000'du. Bu sayı, 2005 yılında, yani devrin gerçekleştiği yılda 270 000 000 olmuştur. Dile kolay!

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Hasta sayısı mı artmış Sayın Bakan?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Bir sayın milletvekili oradan bir soru daha sordu "hasta sayısı mı artmış?.." Bu, aslında, güzel bir soru. Hasta sayısı, elbette artmadı; ama, hastalar, hastane kapılarında bekleşiyorlardı, randevu alamıyorlardı ve birçok rahatsızlıkları için de, doğrudan eczaneye giderek, hem de ceplerinden para ödeyerek, bir şekilde kendilerini tedavi etmeye çalışıyorlardı veya hastalıkları iyice kronikleşip ağır bir duruma gelinceye kadar da, belki hastanenin kapısına, sağlık sisteminin kapısına gitmemeyi tercih ediyorlardı. Hâlâ, ülkemizin bazı bölgelerinde, kalabalıklar var, fiziksel yetersizliklerimiz var. Israrla anlatmaya çalıştığımız gibi -ilk defa bizim dönemimizde, bu, kamuoyuna bu şekilde ifade ediliyor- hekim yetersizliğinden doğan problemler var; ama, çok büyük mesafeler aldık.

Değerli milletvekillerim, uyguladığımız  politikalar sonucudur ki, Türkiye'de, uzman hekimlerimizin, 2002 yılında, fulltime çalışma oranları yüzde 11'ken, bugün yüzde 54'e çıkmıştır. Bunlar da, sağlık kuruluşlarımızdaki kapasiteleri artırmaktadır.

Sayın Kılıçdaroğlu "Dışkapı Hastanesinde kaç başhekim yardımcısı vardı; şimdi kaç başhekim yardımcısı var" diye soruyor. Dışkapı Hastanesinde, biz devraldığımız zaman 33 başhekim yardımcısı vardı, şu anda da 35 başhekim yardımcısı var. Sayın Kılıçdaroğlu'nun, aslında, sorusundan şu sonucu çıkarmak lazım: Hakikaten, bu kadar büyük sayıda başhekim yardımcısıyla bir hastane yönetilmez. Bunun için, Atama ve Nakil Yönetmeliğimizde yaptığımız değişikliklerle birlikte, yeni personel dağılım cetvelleri yaptık. Şimdi, standart kadro yönetmeliğimizi de değiştiriyoruz ve bu yönetmelik çerçevesinde, başhekim yardımcıları, hastane müdür yardımcılarının sayısını, bütün sağlık kuruluşlarımızda azaltacağız. Ne yazıktır ki, bu 33 sayısı için de, 35  sayısı için de, standart kadrolar şu anda müsait. Dolayısıyla, buradan 1 kişiyi görevden aldığınızda, mahkemeyle geriye dönüyor Sayın Milletvekilim. Onun için, bunu değiştirmek durumundayız. Son derece haklısınız.

Yeşilkartı birçok vatandaşımızın alamadığından Sayın Milletvekilimiz bahsettiler. Aslında, Türkiye'de 10 000 000 vatandaşımız yeşilkartlıdır. Biliyorsunuz, yeşilkart, yoksulluk derecesi belli bir seviyenin altında olan vatandaşlarımız için veriliyor, belli bir denge tutturulmaya çalışılıyor. Bu dengeyi tutturamazsanız, bu sefer de, kamu bütçesi, gerçekten, her önüne gelene yeşilkart dağıtırsa, bunun da sonu gelmez Değerli Milletvekilim. Şu anda 10 000 000'un üzerinde vatandaşımızın yeşilkartı var.

Yeşilyurt Hastanesiyle ilgili, bu güvenlik problemleriyle ilgili meseleyi değerlendireceğim, incelettireceğim ve gerekeni yapacağım. Alakanız için teşekkür ediyorum.

Ege Üniversitesine sevk yapılmıyorsa veya başka bir yere, orada idarî bir problem var demektir. Bunu engelleyen hiçbir mevzuat yok; buna da bakacağız.

Karşıyaka Devlet Hastanesindeki yoğunluk için de, İzmir İlimizde de diğer illerimizde olduğu gibi, yeni sağlık yatırımları ortaya koyarak bunları azaltmaya çalışıyoruz.

Sayın Hamzaçebi'nin "1,1 katrilyon niçin terkin ediliyor" sorusuna cevaben şunu ifade edeyim: Sayın Hamzaçebi, aslında, biliyorsunuz, bu terkinin önemli bölümü SSK'dan olan borçlar içindir ve Bağ-Kurdan olan borçlar içindir ve bu borçları da, bu açıkları da, yine, kamu hazinemiz kapamaktadır. Dolayısıyla, bir tarafta kamunun hastaneleri var, öbür taraftan kamu hazinesinin açıklarını kapadığı kamu sağlık sigortacılığı var. Burada bir dengeyi tutturmak lazım. Gerçekten, bu rakamların terkin edilmesiyle, hastanelerimizin hizmetleri açısından bir aksama meydana gelmeyecektir. Onun için, kamunun kendi dengeleri içerisinde, kendi bütçe dengeleri içerisinde bu kabil uygulamalar yapması, kanaatimce, tabiî karşılanmalıdır.

Bir de Rize İliyle ilgili olarak göz sağlığı hizmetlerinden bahsedildi. Şu anda Rize İlimizde toplam 500 göz uzmanımız var ve bunlar hizmetlerine devam ediyorlar.

Sayın Başkanım, bir hususa daha işaret ederek konuşmamı bitiriyorum.

Birçok konuşmacı arkadaşımız, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki hekim ihtiyacının bizim politikalarımızla karşılanamadığından bahsetti.

Değerli milletvekillerim, göreve geldiğimizde, hemen göreve geldiğimiz günleri takiben 1 Ocak 2003 tarihinde, doğu ve güneydoğu illerimizde toplam 1 807 uzman hekim vardı, şu anda bu illerimizde 2 390 uzman hekim var. Yine, göreve geldiğimizde, bu illerimizde 4 077 pratisyen hekim vardı, şu anda 4 283 pratisyen hekim var. Yani, gerilememişiz; bu hususta da ciddî bir gelişme başlamış; ancak, aradaki açık o kadar büyük ve Türkiye'deki hekim açığı büyüklüğü dolayısıyla dengesizlik o kadar büyük ki, yeni tedbirler almak, bu tedbirlerle yola devam etmek gerekiyor.

Hepinize saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum…Kabul edenler…

FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Karar yetersayısı…

BAŞKAN - Bir dahaki sefere.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5.- Bu Kanunun;

a) 2 nci maddesi yayımı tarihinde,

b) 3 üncü maddesi 1/1/2006 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,

c) Diğer hükümleri 1/4/2006 tarihinde,

Yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ordu Milletvekili Sayın İdris Sami Tandoğdu; buyurun.

CHP GRUBU ADINA İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; sağlık personeline verilecek döner sermaye payları hakkında kanun teklifinin 5 inci maddesi üzerinde, Grubum adına, söz almış bulunmaktayım; Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Bir doktor milletvekili olarak, hakikaten, Sağlık Bakanlığına bir profesör arkadaşımızın, konuyu bilen bir arkadaşımızın getirilmesinden büyük sevinç duydum; çünkü, geçmiş tarihlerde, siyasî partilerin, iktidarların bakanlığa koymuş olduğu kişilerin doktor olmamasının sıkıntısını bizzat yaşamış bir doktor olarak konuşuyorum şu anda ve Sağlık Bakanımıza, sayın meslektaşımıza yardımcı olacağıma, kendime söz verdim ve ilk olarak da "Sağlıkta Dönüşüm" adı altında yapmış olduğu programı da, hakikaten, büyük bir hevesle, büyük bir merakla sonuçlarını ve icraatlarını takip etmeye başladık; memnun oldum. Arkasından mecburî hizmeti kaldırdı, memnuniyetimizi ifade ettik kendilerine. Arkasından aile hekimliğini getirdi. Aile hekimliğinin problemlerini, sıkıntılarını, altyapı eksikliklerini kendisine söylememize rağmen ve bu aile hekimliğinin Avrupa'da da, gelişmiş ülkelerde de, otuz kırk sene geçmesine rağmen hâlâ uygulamalardaki aksaklıkları belirtmiş olmamıza rağmen, kendilerinin, vermiş olduğu seminerlerde, panellerde, 2-3 milyonluk ülkeleri örnek göstermesi üzerine, kendisine defalarca "Sayın Bakanım, bu örnek göstermiş olduğunuz yerler, bize, coğrafya olarak, siyasî olarak, ekonomik olarak uygun olmayan yerler. Biz, 73 000 000'a sahip bir ülkeyiz. Burada bu aile hekimliğini uygulamanın sıkıntılarını yaşayacağız" dememize rağmen, geçiştirdiler ve ben bizzat Düzce'ye giderek, olayı yerinde incelediğimde, sadece sağlık ocaklarında ve pratisyen hekim olarak çalışan arkadaşlarımızın, aile hekimliği olarak yaptıkları tek şey, önlerinde bir bilgisayarın olması, başka bir fark görmedim. Hele benim bölgemde hiç öyle bir şey yok zaten, pilot bölgede de bunu gördük. Bu aksayan tarafları da kendisine söyledik.

İyi yaptığı şeylerden biri de gene, SSK, Bağ-Kur ve yeşilkartlı hastaları Sağlık Bakanlığı bünyesinde toplaması oldu. Bu da güzel, takdir ettik. Hatta, SSK'lıların en büyük sıkıntısı olan ilaç alımını, ilaç kuyruklarını bitireceğini söyledi, bu yasayı da çıkardı ve SSK'lı hastalar, istedikleri eczanelerden ilaçlarını almaya başladılar. Bu da memnuniyet verici; ama, sağlıkta dönüşüm programını ve ileri safhalarını, aksayan ve kadrolaşma olaylarını görünce, bu olaylardaki taraflılıkları görünce, işin samimiyetsizliği, kadrolaşma heveslerini görünce, sağlıkta yapmış olduğu bütün programların, bütün icraatların sıfıra indiğini gördük.

Neler yaptı; 700 tane hastanenin başhekimini değiştirdi, anında ve oraya doktor atadı. Peki, bu doktorlar hastane içinden mi dışarıdan mı; doktor kıtlığından, doktor yokluğundan bahseden arkadaşımız, istediği anda, istediği yere, istediği doktoru getirebiliyor. İstanbul ve Ankara'da, 2 tane şefliği olan, 3 tane şefliği olan hastane kliniklerine, yandaşlarını ve fikirdaşlarını imtihana tabi tutmaksızın şef olarak atadı. Hemen burada, Numune Hastanesinde ve diğer devlet hastanelerinde, İhtisas Hastanesinde göreceksiniz; 5 tane şef, 6 tane şef, 7 tane şef; şeften geçilmiyor; ama, klinik yok. 20 tane yatağı olan, 30 tane yatağı olan bir klinikte, şef başına 3 tane yatak düşüyor. Peki, doğudan, Van'dan, Erzurum'dan, Elazığ'dan getirdiğin doktorların yerine nereden doktor bulacaksınız; ha, ithal doktor...

Sevgili arkadaşlarım, Sağlık Bakanı, Yüce Meclisteki sizleri; yani, tıbbın dışındaki insanları da yanıltıyor, hakikaten Başbakanımı da yanıltmıştır. Biraz evvel, Sağlık Komisyonu Başkanımız ithal doktorla ilgili lehte sözler söylerken üzüldüm ve buradan da kendisine söz attım. Siz, bu ithal ettiğiniz doktora ne maaş vereceksiniz? Bırakın lisanını bilmem nesini. Azerbaycan'daki ve İran'daki doktorları getireceksiniz. Onlar sınıf arkadaşımdı benim, samimî olarak söylüyorum -Cevdet Bey, Sayın Bakan da belki bilemeyebilir, yaşı tutmaz, ama- benim zamanımda 5 puanla sınıf geçiliyorsa, iyi not oluyorsa, İranlı öğrencileri, Suriyeli öğrencileri 2 not aldıkları zaman hocalar geçirirlerdi; bir an evvel gitsinler de bölgelerinde doktorluk yapsınlar diye. Bunu yaşadık.

ALİM TUNÇ (Uşak) - Yanlış yapılmış o zaman.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Devamla) - Sizler de bilirsiniz, bunları yaşadık.

NEVZAT DOĞAN (Kocaeli) - Tıp eğitimi üniversaldir.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Devamla) - Bunları yaşadık, yaşadığımı söylüyorum ben ve bu arkadaşlarımız bu yeteneksizlikleriyle gittikleri yerde iki sene sonra ihtisas sahibi oluyorlar; geliyorlar, Suriye'den arkadaşlar buraya gelecek, İran'dan gelecek. Sen bunları nereye göndereceksin; Ordu'da Akkuş'un beldelerine göndereceksiniz. Siz bunları nereye göndereceksiniz; Rize'ye göndereceksiniz, Trabzon'a göndereceksiniz, Erzurum'a göndereceksiniz; mümkün mü?! Ha, bunları nerede barındıracaksınız; İstanbul'da, Ankara'da. İstanbul'da, Ankara'da doktor sıkıntısı mı var?! Lütfen söyler misiniz Bakanım, var mı öyle bir sıkıntı?! Peki, benim bölgemde, Ordu'da, 40-50 tane beldemde, sağlık ocaklarında doktor yok.

Sizler de biliyorsunuz, Sayın Bakana defalarca söylüyorum; bölgemde doktor olmadığını, sağlık ocaklarının perişan olduğunu defalarca anlatmama rağmen, söylememe rağmen, hiçbir ilgi ve hiçbir yakınlık görmedim bu konuda. Hatta, bu sırada, AKP milletvekili arkadaşlarıma da rica ettim siz yar-dımcı olun diye; fakat, Ordu'nun 40-50 tane beldesinde ne doktor var ne hemşire var ne sağlık memuru var.

Bu karakışta, o beldenin doktorları ve halkın isteği üzerine, ben, Yüce Meclisimizden izin alarak, yirmi gün bölgemde doktorluk yaptım. Arabamın arkasına 1 200 tane ilaç… Ücretsiz olarak, ilaç firmalarından ve eczacı arkadaşlarımdan ricalarımla, ücretsiz aldığım ilaçları, oradaki hastalarıma dağıttım. 680 tane hastaya bakmışım, ilacını da anında vererek. İnanın, arkadaşlar, yüreğim parçalanıyor; size bunu bütün samimiyetimle söylüyorum; bir metre kar, ilaç yok, eczane yok, doktor yok…

NEVZAT DOĞAN (Kocaeli) - Ne zaman oldu bu?

İ. SAMİ TANDOĞDU (Devamla) - Daha yeni, onbeş gün önce; onbeş gün önce gittiğim yeri söylüyorum size.

Burada bunu abartarak demiyorum. Burada eğer beni dinliyorsa bölgemdeki insanlar… Eğer şu telefonuma gelen mesajları burada okursam, hakikaten mahcup olursunuz Sayın Bakanım.

Şimdi, orada ben, oradaki… Ben şunu isterim: İthal doktoru getiriyorsunuz. Getiriyorsan, sen bunu, Aybastı'nın, Kumru'nun, Korgan'ın, Fatsa'nın beldelerinde, sağlık ocaklarında doktor olmayan yerlere koyarsan, ben seni alnından öperim.

ALİM TUNÇ (Uşak) - Pratisyen hekimse gidecek tabiî.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Devamla) - Pratisyen hekimi de…

"Pratisyen hekimi mecburî hizmete gönderemiyorum" diyor. Aynı, eskiden, 1980 öncesindeki bakanların söylediği gibi "öğretmenler olmasa, Millî Eğitim Bakanlığını iyi idare ederim." Sayın Bakan da, eğer Anayasa Mahke-mesi olmasa, mahkeme kararları olmasa, Sağlık Bakanlığını, sağlık teşkilatını iyi idare edecek, hakikaten idare edecek. Haklı olduğu bir konuda, gayet tabiî ki, insanlarımız, doktorlarımız yasalara başvuracaklar.

Peki, pratisyen hekimi bulamıyorsunuz, "pratisyen hekime 7-8 milyar lira maaş veriyorum" diyorsunuz; ben, arıyorum, bizzat arkadaşlara soruyorum, 7-8 milyar lira değil, 1 200 000 000 lira dahi maaş alan hiç yok. "Dönersermayeyi alırlar" diyorlar. Yahu, zaten, 3,5 katrilyon lira parasını af-fetmişsin, dönersermayesini sağlayacak para birikmemiş ki hastanede. Hastaneler parasızlıktan kan ağlıyor şu anda. Peki, bu pratisyen hekimleri mecburî hizmete göndereceğinize, normal şartlarda… Ben, size bir kopya veriyorum, siz "nasıl göndereceğim doktor" diye beni sıkıştırıyorsunuz; işte, bu-rada size kopya veriyorum: Her ay için, göndermiş olduğunuz pratisyen he-kimlere sosyal puan verin 1980 öncesi gibi, her ay için.

Sayın milletvekili arkadaşlarım, bu konu çok önemli. Konuyu bilmediğiniz için Sağlık Bakanının her söylediği söze inanıyorsunuz, Başbakan da inanıyor; ama, yanıltıyor sizleri. Ben, size açık ve net söylüyorum. Her gönderdiği pratisyen hekime, çalıştığı her ay için 1 puan versin; 12 ay çalışırsa 12 puan, 24 ay çalıştı 24 puan, 36 çalışırsa 36 puan. Üç yılın üzerindekileri puanlamaya sokmasın. O arkadaşlarımız o puanlarla TUS imtihanına girsin ve istedikleri branşta da ihtisas yapma imkânını elde etmiş olurlar. Ne demek; yani, bir doktor, mezun oluyor, mezun olduktan sonra, aynı, üniversite imtihanlarındaki gibi, dershanelerden doktorluk sınavına hazırlanmak için ders alıyor! Ha, o pratisyen hekim, her ay almış olduğu o puanlarla istediği branşta ihtisas yapma imkânını elde eder; ama, şimdi, nasıl yapıyor…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Tandoğdu, konuşmanızı tamamlayınız lütfen.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

Şimdi, ne yapıyor; arkadaşlarımız göz ihtisası yapacak, beyin cerrahi ideali. İhtisas imtihanı bittikten sonra diyorlar ki, sen, bevliye mütehassısı olacaksın, sen, kadın doğum mütehassısı olacaksın. O arkadaşın o sahada zevkle, huzurla başarılı bir şekilde hizmet vermesi mümkün mü?!

Sayın Bakanım, söyleyecek çok sözlerimiz var, zaman yetmiyor. Hele hele şeffaflık içerisinde yaptığınızı söylediğiniz doktor atamalarında, mecburî hizmet atamalarında, Sayın Cevdet Erdöl'e, bizzat eline verdim "bakın, bu mecburî hizmet kurasında 4 arkadaşın yeri daha önceden belirlenmiştir" dedim. Cevdet Erdöl bana "hayır, olmaz böyle bir şey" dedi ve kura çekiminden sonra, o sizin noter huzurunda, bilgisayarla yapılan o torpilli 4 tane doktoru nasıl atadığınızı çok merak ediyorum. Burada açıklamanızı bekliyorum. Lütfen… Ve bunu basına da açıklattık. Bunları nasıl beceriyorsunuz, bu adam kayırmayı, bu kadrolaşmayı nasıl beceriyorsunuz, ben anlamıyorum ve bu arkadaşlarımıza da anlatmanızı burada bekliyorum sizden. Lütfen, bu konuyu açıklığa getirirseniz, çok mutlu olacağım.

Ama, benim bölgem -her şeyi doğuya- güneydoğudaki mahrumiyetten bahsediyorsunuz, en mağdur bölge Karadeniz Bölgesidir. Cevdet Erdöl'ün bölgesi de… Trabzon'da, Giresun'da, Ordu'da, inanın arkadaşlar, samimî olarak söylüyorum, 40-50 tane sağlık merkezinde, sağlık ocağında bir tane doktor yok; merkezde toplanmış, Ünye'de, Fatsa'da ve Ordu'ya toplanmış.

Biraz evvel Sayın Bakanın kendisi de söylüyor, diyor ki, orada göz mütehassısı var diyor, göz doktoru var diyor. Evet elindeki kâğıtta, kendisine verilen, bürokratların verdiği kâğıtta orada göz doktoru var görülüyor hakikaten; kadrosu orada, ama, hizmeti en lüks yerde yapıyor.

BAŞKAN - Sayın Tandoğdu, istirham ediyorum, konuşmanızı tamamlar mısınız.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Devamla) - Teşekkür ederim Başkanım.

Beni dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum, Yüce Meclise saygılar, selamlar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sağ olun.

Şahsı adına, Uşak Milletvekili Sayın Alim Tunç. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Alim Bey, uzatması var mı? Âlim mi, Alim mi?

ALİM TUNÇ (Uşak) - Âlim…

BAŞKAN - Âlim…

Sayın Tunç, buyurun.

ALİM TUNÇ (Uşak) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 1101 sayılı yasa tasarısı üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bu yasa tasarısı, dönersermaye katkılarının hekimlerimize dağıtılmasında bir sıkıntı oluştu, daha doğrusu, bütçe görüşmelerinde böyle bir sıkıntı oluştu ve bunu telafi etmek için çıkarıldı; ama, bakıyorum ki, muhalefet, orada da engellemeye çalıştı, burada da engellemeye çalışıyor   -bir an önce, hekimlerimizin, çalışanlarımızın sıkıntısını gidermek istiyoruz- bunu anlamak biraz güç.

Bir de, şunu belirtmek istiyorum ben: Her çıkan arkadaşımız, burada, hekim sıkıntısı olduğunu belirtiyor. Peki, Türkiye'de yeteri kadar hekim var mı? Muhalefet, hemen çıkıyor "Türkiye'de yeteri kadar hekim var; ama, bunu, Sağlık Bakanlığı, bazı bölgelere gönderemiyor" diyor. Bu bölgelere göndermek için, mecburî hizmeti kaldırdık, gönüllü olarak gitsin dedik; olmadı. Oralara sözleşmeli olarak gitsinler, ekonomik olarak daha fazla verilsin; yine giden olmadı. Peki, nasıl gidecek arkadaşlar? Bunu hep beraber çözeceğiz; ama, şunu da belirtmek gerekir ki, Türkiye'de asıl sıkıntı, hekim azlığıdır. Mevcut hekimlerin de yüzde 50'si üç büyük şehirde istihdam edilmiştir. Bundan dolayı da, bazı bölgelerimize hekim vermekte zorluk çekmekteyiz.

Bir arkadaşım, yine, konuşmasında, devlet hastaneleri ile özel sektördeki hastanelerin yarışmasında, devlet hastanelerimizin sıkıntı duyacağını söyledi; ben buna katılmıyorum; şöyle ki: Devlet hastanesinde çalışan hekimlerimizin maaşlarını devlet vermektedir; o nedenle, büyük bir avantaj vardır bu hastanelerimizde. Özel sektör de, sadece kaliteyi ve hizmeti yarıştırmak için bu sistemin içine sokulmuştur ve şu anda da, gerçekten, devlet hastanelerimizde kalite artmıştır. Hizmette yarışma vardır; o nedenle, bu hizmetlerden dolayı, bunlar, bu Hükümet döneminde ve AK Parti İktidarı çerçevesinde oluşmuştur.

O nedenle, emeği geçen herkese teşekkür ediyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Tunç, teşekkür ediyorum.

Şahsı adına, Trabzon Milletvekili Sayın Cevdet Erdöl; buyurun.

CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu kanun teklifinin 5 inci maddesi üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum.

Bu meyanda iki konu hakkında, ben, kısaca bilgi arz etmek istiyorum. Birincisi, bu atanan şeflerle ve kadrolaşma iddialarıyla ilgili. Burada, Danıştay Dava Daireleri Kurulunun bir kararı var arkadaşlar, hukukumuzun, Yüksek Mahkememizin, en üst mahkememizin verdiği bir karar var. Bu kararda, özetle, üniversitede doçent ve profesör olan kişilerden, devlet hastanelerine, Sağlık Bakanlığı hastanelerine şef olarak atama yapmanın kamu yararına halel getirmediği, kamu yararına uygun olduğu belirtiliyor. Dolayısıyla, demek ki, özetle, şef atamalarında, doçent ve profesörleri, üniversite yerine, Sağlık Bakanlığı hastanelerinde görev yapmalarında kamu adına hiçbir kayıp yok, üstelik fayda var.

Peki, biz bunlarla nasıl kadrolaşıyoruz?! Bunu, ben, gerçekten, bu kadrolaşma lafını bir türlü içime sindiremedim. Yani, ben, Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesinde öğretim üyesiyken, Kardiyoloji Anabilim Dalında öğretim üyesiyken bir şey yok, eğer, Trabzon'daki Eğitim Hastanesine şef olursam kadrolaşılıyor benimle! Bu nasıl bir mantıktır?! Lütfen, arkadaşlar, öğretim üyelerimiz hakkında, bu, onları küçük düşürücü ithamlardan vazgeçiniz. Hiçbir öğretim üyesinin, hiçbir kimsenin kadrolaşmasına, hiçbir kimsenin kadrosuna girmeye ihtiyacı yoktur. Bu öğretim üyelerimiz, devletimizin kadrosundadırlar, mesleklerinin kadrosundadırlar. Öğretim üyeleri, hiçbir şartta, hiçbir partinin elemanı değildirler. Lütfen, bu kabil uygunsuz lafları, burada, tekrar tekrar söylemeyelim.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Siz bir partinin üyesi değil misiniz?!

CEVDET ERDÖL (Devamla) - İkincisi ise atamalarla ilgili. Çok değerli -komisyonda beraber olduğumuz- Sayın Tandoğdu bir iki şey söyledi. Evet, doğrudur; bana geldi, bu atamaların belli yerlere yapılacağını söyledi; ama, bahsettiği kişileri sonradan inceledik ki, eş durumundan; yani, bir üniversitede yan dal ihtisası yapmış bir profesörü alacaksınız, eşinden uzak başka bir ile göndereceksiniz! Hiçbir kimsenin eş durumundan dolayı bir başka şehre gitmesine müsaade etmez iken, üniversitedeki bir hocayı başka bir şehre göndermenin mantığı var mı arkadaşlar?

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Karadeniz'de insanlar kanserden ölüyor, ihtisas yapmış doktor yok!

CEVDET ERDÖL (Devamla) - Şimdi, kaldı ki, bakınız, burada bir muhalefet mensubu arkadaşımız pilot ile kağnı hikayesini anlattı "pilotu getirip kağnıyı kullandırmanız doğru değil" dedi. Doğru, ben de inanıyorum buna. İşte, biz de, yan dal ihtisası yapmış, profesör olmuş olan, pilot olmuş olan bu hocamıza, kağnıya bindirmemek için, pilotluğuna devam etsin dedik; bundan daha tabiî ne olabilir?!

Arkadaşlar, burada verdiğimiz bilgilerle, toplumumuzu, insanları, halkımızı yanıltmayalım. Burada yapılan hiçbir usulsüzlük yoktur. Biz, geriye doğru, yapılan tenkitleri de kontrol ederek baktık; evet, Sağlık Bakanlığının bu tip atamalarında hiçbir usulsüzlük yoktur, milletimiz müsterih olsun.

Bu atamalar, noter huzurunda değil, noterin bizatihi kendisi tarafından yapılmaktadır. Ne Sağlık Bakanımızın ne Bakanlık bürokratlarımızın bu atamalarda hiçbir dahli yoktur. Eş durumundan olanlara, aynı il içinde atanacak olanlara da en az iki kura yeri belirleniyor; dolayısıyla, bunları da noter kendisi belirliyor. Bunda, Bakanlığımızın veya bürokratların herhangi bir kusuru, kabahati yoktur.

Saygıdeğer arkadaşlar, kanunun, tekrar, hayırlara vesile olmasını temenni ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Erdöl, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemini gerçekleştireceğiz.

Sayın Özyürek?.. 

Sayın Akdemir, buyurun.

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum; aracılığınızla, Sayın Bakana birkaç soru sormak istiyorum.

Sayın Bakanım, sağlık ocaklarında çalışan doktorlarımıza yetki verilmediğinden dolayı reçeteler yazılmıyor. Bu reçeteler yazılmadığından dolayı vatandaşlarımız sağlık ocaklarını tercih etmiyor, şehir merkezindeki devlet hastanelerine gidiliyor. Bu nedenle, devlet hastanelerinde yoğunluk artıyor. Bu yoğunluğun artmaması adına, bir de, vatandaşın daha fazla yol masrafı ödememesi düşüncesiyle, sağlık ocaklarında çalışan doktorlara yetki veriyor musunuz?

Bir başka sorum; yine, bir önceki soruma benzer bir sorudur: Hafta sonlarında devlet hastanelerinde MR çekilmiyor; yani, oradaki yetkili hekimler, efendim, hafta sonu olduğu için makinemiz çalışmıyor, bu, ancak hafta içlerinde olabilir düşünülüyor. Peki, çok ağır bir durumda olan bir hastanın 48 saat bekleme şansı olabilir mi diye düşünüyorum.

Bir de, yine, devlet hastanelerinin kapısında, tedavi ücreti vermeyen dargelirli insanlarımız senet imzalayarak dışarı çıkıyor; yani, taburcu oluyor ve günü geliyor, senedi yine ödeyemiyor ve bu senetten dolayı birçok vatandaşın evine haciz gitmektedir.

Size sormak istiyorum: Özellikle Karşıyaka Devlet Hastanesinde kaç kişinin bu konuda senedi protesto olmuştur?

Bir başka soru: Yine, yakın tarihte, Aliağa İlçemizde bir devlet hastanesi açıldı, Sayın Başbakanımız açmıştı. İnsanlar o bölgede sevinerek bekliyordu; ama, ne yazık ki, yeterli hekim bulunmamaktadır. Buraya yeniden bir kadro oluşturulması için bir çalışmanız var mıdır?

Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Eraslan, buyurun.

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Bakanıma sormak istiyorum:

İki hafta önce, özellikle Hatay'da, Sağlık Bakanlığına bağlı kuruluşlarda hizmet alımı ve medikal alımlarıyla ilgili birtakım haberler, yaygın basında ve yerel basında yer bulmuştur. O konuya ilişkin bir soruşturmaları, bir incelemeleri, çalışmaları var mı? Var ise hangi noktaya gelmiştir?

Diğer sorum da: 2005 yılı içerisinde, Antakya Devlet Hastanesine, kendilerinin imzasıyla ve kendilerinin tercihleriyle, Antakya Devlet Hastanesi Müdür Yardımcılığına Nizamettin Değer isminde bir personel ataması yapmıştır; fakat, bir hafta geçmeden, Sayın Bakanımız, atadığı bu personeli tekrar görevinden alarak "fazla personel fazla üretim demek değildir" şeklindeki gerekçesinden sonra, 2 müdür ataması daha yapmıştır, müdür yardımcısı ataması yapmıştır; bunu nasıl açıklıyor?

Bu sorumu, sizlerin aracılığıyla, Sayın Bakanımıza sormak istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Özyürek, buyurun.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, Sayın Bakana iki küçük sorum var:

Adilcevaz Onkoloji Hastanesi Başhekiminin Bitlis Ağır Ceza Mahkemesinde yargılandığını biliyor musunuz? Bu konuda ne yapmayı düşünüyorsunuz?

Bir diğer konu, Mersin Gülnar Ulupınar Sağlık Ocağında hem ebe yok hem de hemşire yok. Acaba, oraya atama yapmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özyürek.

Sayın Işık, buyurun.

AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Sayın Bakandan şunu öğrenmek istiyorum:

Sayın Bakanım, performansa dayalı çalışma öncesi kamuda çalışan uzman hekimlerin yüzde kaçı tam zamanlı çalışmaktaydı, performansa dayalı çalışma sonrası kamuda çalışan uzmanların yüzde kaçı tam zamanlı çalışmaktadır? Oransal olarak cevap almak istiyorum.

Bir de, 2005 yılında, yeşilkart sahiplerinden dolayı, eczanelere ödenen miktar nedir?

Yeşilkart sahiplerinin ağız diş sağlığı hizmetleri ve gözlükle ilgili sıkıntılarına yönelik çalışma nedir; bunlardan faydalanabiliyorlar mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, buyurun.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Sayın...

İ.SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Tandoğdu, efendim, yok, ekranda görünmüyor...

İ.SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Girdim, görünüyor.

BAŞKAN - Yok, hayır, burada yok efendim. Daha şu anda göründü. Burada bizim bir kabahatimiz yok, siz sisteme girmediniz. Şimdi kapattınız tekrar.

Buyurun.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, iki tane sorum olacak.

Şimdi, SSK'da çalışan doktor arkadaşlarım, part-time çalışıyorlardı, full-time'a geçtiler; fakat, maaşlarını hâlâ part-time olarak alıyorlar; ama, performanslarını full-time olarak alıyorlar. Full-time çalışıp part-time'a geçenler de, halen, maaşlarını full-time olarak alıyorlar. Bu aksaklığı, bu yanlışlığı ne zaman düzeltmeyi düşünüyorsunuz?

Bir de, yine, Fatsa ve Ünye'de, verem savaş dispanserlerinde, röntgen cihazları, mikrofilm ve normal röntgen filmi, teknisyenleri, otomatik banyoları yok. Bu bölgelere ne zaman bu hizmeti götürmeyi düşünüyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, buyurun.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, bu "sağlık ocaklarındaki hekimler reçete yazamıyorlar; onun için, vatandaş reçete yazdırmak için uzmana gidiyor" şeklindeki ifadeleri açıklığa kavuşturmak lazım.

Bir defa, şunu ifade etmeliyim ki, sağlık ocaklarımızda, hekimlerimiz, reçete elbette yazıyorlar. Yalnızca birkaç kalem ilaç için, öncelikle uzmanların teşhis koyması, bu uzmanların raporundan sonra da, bu ilaçların, yine pratisyen hekim arkadaşlarım tarafından yazılması mümkün. Her yıl, bütçe talimatları görüşülürken, Sağlık Bakanlığımız ile geri ödeme kurumları, Maliye Bakanlığımız bu hususta bir çalışma yapıyoruz.

Şunu söylemeliyim ki, Sağlık Bakanlığı olarak biz, mümkün olduğunca, pratisyen hekimlerimizin ilaç yazma çerçevesinin geniş olmasını istiyoruz ve çalışmalara da daha çok bu yönlü katılıyoruz; ama, takdir edersiniz ki, belli ilaçların, özellikle, yüksek rakamlar tutabilen belli ilaçların uzmanlarca yazılması da yine bilimsel bir gerçektir. Bütün bunlara karar veren; yani, hangi ilacı uzman yazsın öncelikle, daha sonra gerekirse pratisyen hekimlerimiz de yazsın, hangi ilacı doğrudan pratisyen hekimlerimiz yazsın konusundaki kararları da, yine, uzman heyetler, hekimlerimiz ve bilim adamlarımız vermektedir; yani, bu husustaki uygulama bu yöndedir. Yoksa, pratisyen hekimlerimiz ilaç yazamıyorlar diye bir şey yok, genel anlamda.

Hafta sonlarında devlet hastanelerinde MR çekiliyor, birçok hastanede. Hangi hastaneden bahsettiğinizi bilmiyorum…

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Yeşilyurt Hastanesi.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Yeşilyurt Devlet Hastanesinde niçin MR çekilmediğine bakalım, inceleyelim. MR tetkiki, her zaman acil bir tetkik değildir; ama, acil durumlarda da çekilmesi gerekir, bu durumu inceleyelim.

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - İki gün sonra da hastayı kaybettik.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Değerli arkadaşlarım, Sağlık Bakanlığımızın genelgeleri çok açıktır. Vatandaşlarımız, sosyal güvenceleri yoksa, hastanelere müracaat edip hizmet aldıklarında, kendilerine senet imzalattırılmayacaktır. Bu hususta, senet imzalattıran yönetimler varsa…

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Karşıyaka'da var.

 SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - …hatalı davranıyorlar, idarî bir suç işliyorlar. Bunları bize bildirirseniz, kimin yaptığını, kendileri için gerekli işlemleri yaparız; ama, takdir edersiniz ki, burada yoksul vatandaşlarımız için yeşilkart veriyoruz. Yine, Hükümetimizin getirdiği bir uygulamayla, bir yoksul vatandaş hastaneye müracaat ettiğinde, işlemleri yapılıyor geriye yönelik olarak, üç ay geriye yönelik olarak yeşilkartı da veriliyor; yani, üç ay hizmet almış olsa bile, yeşilkarta müstahaksa, yeşilkartı veriliyor; ama, eğer, yeşilkarta müstahak değilse, sosyal güvenlik şemsiyesi altına da kendi tercihiyle girmemişse elbette, o vatandaşın da, ödeme yapması gerekir. Ama, burada önemli olan, vatandaşı acil kapılarında veya vatandaşın hastasını, bebeğini hastane odalarında, morglarda rehin tutmamaktır, vatandaşın eline senet tutuşturmamaktır. Ama, bir şekilde, vatandaşın borcu tahakkuk ediyorsa, elbette, bu borcun tahakkuku da kendisinden tahsil edilmeye çalışılacaktır.

Sayın Eraslan'ın sorusuna cevaben şunu söyleyebilirim: Hatay İlimizde ve benzeri birçok ilimizde, bize ulaşan usulsüzlük veya alım satımlarla ilgili uygun olmayan durumlar hakkında soruşturmalar yapıyoruz. Bu hususta, Hatay İlimizde de bir seri soruşturmalar yaptık, bunların sonucunda gerekli idarî cezaları alan yöneticiler de var.

Bir müdür yardımcısının atanması, görevinden alınması, başkalarının göreve atanması… Bunlar, 230 000 sağlık personeli olan, 300 000 personeli olan bir bakanlık için, aslında, normal, mutat, idarî tasarruflardır; kanaatimce, bu meselelerin büyütülmemesi gerekir.

Adilcevaz Onkoloji Hastanesi Başhekimiyle ilgili olarak, ağır cezada, Sayın Özyürek, bir davanın olduğunu söyledi; bu meseleyi incelettireceğim. Elbette, idarî yönden kendisi için bir işlem tesisi gerekiyorsa, onu tesis ederiz Sayın Özyürek. Şu anda durumun ne olduğunu, ben, açıklıkla bilmiyorum, bilemiyorum.

Mersin-Gülnar-Ulupınar için hemşire ve ebe taleplerini de değerlendireceğim.

Sayın Işık'ın sorularına cevaben şunu ifade edeyim: AK Parti Hükümetlerimizin uygulamalarıyla, özellikle performansa dayalı katkı payı ödemeleriyle değerli milletvekillerim, göreve başladığımızda tam zamanlı çalışma oranı yüzde 10 olan uzman hekimlerimiz, şu anda yüzde 54 civarında tam zamanlı olarak sağlık kuruluşlarımızda çalışmaktadırlar. Aslında, birilerinin "AK Parti, sağlığı piyasalaştırıyor" deyişine en güzel cevap budur, en objektif, nesnel cevaplardan biri budur. Türkiye'deki binlerce uzman hekim muayenehanelerini kapatmış ve vatandaşımız da, hizmet almak için bu muayenehanelere gitme mecburiyetinden büyük ölçüde kurtulmuştur. Bu alışkanlığın veya bu uygulamaların tamamen ortadan kalktığını söylemiyorum, asırlık bir kültür var; ama, yüzde 10 olan tam gün çalışma oranının yüzde 54'e çıkması cumhuriyet tarihimizde görülmüş bir olay değildir.

Sayın Tandoğdu'nun, bu part-time ve full-time çalışan hekimlerimizin maaşlarıyla ilgili durumunu da değerlendireceğim.

Fatsa, Ünye'deki verem savaş dispanserlerindeki röntgen ihtiyaçlarını da değerlendireceğim.

Sayın Başkanım, müsaadenize sığınarak, Yüce Meclisimize, milletvekillerimize bir tablo göstermek istiyorum. Bugün Türkiye'deki hekim ihtiyacı çokça tartışıldı. Üzülerek ifade etmeliyim ki, zaman zaman Anamuhalefet Partimizin değerli sözcülerinden de, hatta, grup başkanvekillerinden de Türkiye'de hekim sayısının fazla olduğuna dair ifadeler karşımıza çıkıyor. Şu tablo, Avrupa bölgesindeki 52 ülkede hekim durumunu gösteriyor. Ben, gazete haberi falan göstermiyorum sayın milletvekilleri -bu, çok moda oldu Yüce Mecliste, kürsüye çıkan herkes bir gazete haberi alıp çıkıyor- Dünya Sağlık Örgütünün verilerini ifade ediyorum. Dünya Sağlık Örgütünün verilerine göre değerli milletvekillerim, Türkiye, bu sıralamada şurada görülen yerdedir, sonuncu sıradadır. 52 ülkenin içerisinde, maalesef, Türkiye Cumhuriyeti, hekim sayısı itibariyle, sonuncudur. Takdir edersiniz ki, bu sayının bu noktaya gelmesindeki sorumluluk AK Parti Hükümetlerine ait değildir.

Bir tıp fakültesinin kurulması veya ona öğrenci alınması ile mezun vermesi arasında geçen süre en erken yedi senedir. Uzmanlarımız için bu, oniki seneye, onüç seneye çıkmaktadır. Dolayısıyla, Türkiye'de hekim sayısının artırılmasına yönelik bütün çabaları bu Yüce Meclis desteklemelidir. Buna, tıp fakültelerinin sayılarının artırılması, tıp fakültelerindeki öğrenci kapasitelerinin artırılması dahildir bu çabalara. Türkiye'ye yabancı ülkelerden hekim getirilerek, Türkiye'de bu hekimlerin çalıştırılması da buna dahil olmalıdır. Değerli milletvekillerim, bu yüce kürsüden biraz önce söylendi, acaba dünyanın hangi ülkesinde yabancı hekimler, bir başka ülkede çalışıyor diye. Ben, bu soruyu değiştirerek şöyle soruyorum: Acaba dünyanın kaç ülkesinde bir başka uyruklu doktorun, kendi ülkesinde çalışmasına müsaade etmeyen ülke kaldı?! Bu sorunun cevabını, bu işe karşı çıkan, muhalefet eden değerli milletvekillerim araştırırlarsa gerçeği daha kolay buluruz diye düşünüyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, 5 inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

III. - YOKLAMA

BAŞKAN - Maddenin oylamasından önce bir yoklama talebi vardır; şimdi bu talebi yerine getireceğim.

Önce, yoklama talebinde bulunan sayın üyelerin isimlerini okutup salonda bulunup bulunmadıklarını tespit edeceğim, yeterli sayıda sayın üye salonda hazırsa elektronik cihazla yoklama yapacağım.

Üyelerin isimlerini okutuyorum:

Muharrem İnce?.. Burada.

Fahrettin Üstün?.. Burada.

Vezir Akdemir?.. Burada.

Enis Tütüncü?.. Burada.

Ali Arslan?.. Burada.

Kemal Sağ?.. Burada.

Akif Hamzaçebi?.. Burada.

Kemal Kılıçdaroğlu?.. Burada.

Mustafa Özyürek?.. Burada.

Ahmet Ersin?.. Burada.

Ferit Mevlüt Aslanoğlu?.. Burada.

Muharrem Toprak?.. Burada.

Orhan Eraslan?.. Burada.

Sami Tandoğdu?.. Burada.

Mehmet Eraslan?.. Burada.

Ümmet Kandoğan?.. Burada.

Ersin Arıoğlu?.. Burada.

Vedat Yücesan?.. Burada.

Yaşar Tüzün?.. Burada.

Ali Kemal Deveciler?.. Burada.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, yeterli sayıda sayın milletvekili vardır.

Yoklama için 5 dakika süre veriyorum.

Adlarını okuttuğum sayın üyelerin yoklama için elektronik cihaza girmemelerini rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Sayın Başkan, pusula gönderenlerin burada olup olmadığını kontrol edin.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, pusula gönderen milletvekillerinin salonda bulunup bulunmadıklarını arayacağım; lütfen, dışarıda olan arkadaşlarımız varsa Genel Kurula gelsinler efendim.

Sayın Mahfuz Güler?..

Sayın Maliki Ejder Arvas?..

Sayın Faruk Özak?.. Burada.

Sayın Gürsoy Erol?.. Burada.

Sayın Orhan Erdem?..

Sayın Mehmet Sarı?.. Burada.

Sayın Mehmet Özyol?..

Sayın Ali Ayağ?..

Sayın Hasan Kara?..

Sayın Veli Kaya?..

Sayın Mehmet Atilla Maraş?..

Sayın Afif Demirkıran?..

Sayın Halil Özyolcu?..

Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı yoktur; birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 20.49

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 21.02

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Harun TÜFEKCİ (Konya)

 

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 71 inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

III. - Y O K L A M A

BAŞKAN - 1101 sıra sayılı kanun teklifinin görüşmelerinde, 5 inci maddenin oylanmasından önce, toplantı yetersayısı istenmişti ve toplantı yetersayısı bulunamamıştı.  Şimdi, yoklama işlemini tekrar edeceğim ve toplantı yetersayısını arayacağım.

Sayın milletvekilleri, 5 dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

Sayın milletvekilleri, oy pusulası gönderen arkadaşlarımız, lütfen, Genel Kuruldan ayrılmasınlar.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır.

VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

4.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın; 209 Sayılı Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık Kurumları ile Esenlendirme (Rehabilitasyon) Tesislerine Verilecek Döner Sermaye Hakkında Kanun ile 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (2/699) (S. Sayısı: 1101)  (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 6.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Sayın Ali Arslan; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALİ ARSLAN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; madde üzerinde, Grubum adına söz almış bulunuyorum; konuşmama başlamadan önce Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Benden önce söz alan birkaç arkadaşımın tespitleri var, onlara katılmadığımı belirtmek istiyorum. İlk konuşmamda, biliyorsunuz, özel hastanelerdeki, SSK'nın hizmet alımlarında ödediği paranın, kamu hastanelerindeki paraya göre 7 kat fazla olduğu ve bunun altından kalkılamaz, zaman içinde sağlığın finansmanını büyük sıkıntıya sokar iddiasında bulunmuştum. Değerli arkadaşım, iyi bir hekim olduğuna inandığım Uşak Milletvekili arkadaşım Sayın Alim Tunç "yok, devlet hastaneleri bir sıkıntıya girmez; çünkü, devlet hastanelerindeki hekimlerin, çalışanların maaşlarını devlet veriyor, özel hastanelerin, ayrıca, hekimlere ve çalışanlara para ödemek gibi bir masrafları var; o nedenle, rekabette bir sıkıntı çıkmaz" dedi.

Değerli arkadaşlarım, buradaki sataşmalardan da özellikle görüyorum ki, ya seçmen size ulaşamıyor ya ulaşıyor, siz, gözünüzü kulağınızı kapatıyorsunuz. Şimdi, burada bir uygulama var biliyorsunuz; özel hastanelerde, özellikle SSK'lı hastalarımızın bir şikâyeti var. Mutlaka size de geliyordur; çünkü, bize geliyor; size daha çok geldiğini sanıyorum, sonuçta, yürütmeyi üstlenen bir partinin milletvekillerisiniz. Özel hastaneler, SSK'lılardan ekstra ücret, para alıyor, SSK'nın ödediği paranın dışında ekstra, cebinden para alıyor, hem de bunu Sağlık Bakanlığının izniyle alıyor; yani, yasadışı bir para da değil. O açıdan, özel sağlık hastanelerinde personel giderleri hastane için bir yük değil. Onu düzeltmek istedim.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, bizde bir deyim vardır, bilirsiniz; Allah, sevindireceği kuluna önce eşeğini kaybettirir, sonra buldururmuş. Kendi yaşamımızda çok vardır; hakikaten, bir şeyi kaybederiz, bulunca, sanki yeni almışız gibi seviniriz. Ben, bu yasa komisyona gelirken, bana daha önce sıkıntılarını anlatan başhekimlere telefon açtım, dedim ki, gözünüz aydın, paranızın, terkinin bir miktarı geri ödenecek, 2004 yılı için olanı geri ödenecek. Hepsi havalara zıpladı "Allah razı olsun" diye. Bu arkadaşlarımız büyük sıkıntı çekiyordu, bu yasayla sıkıntılarının bir bölümünü gidermiş olacağız; ama, bu, aslında, hiç yapılmaması gereken, hiç çıkarılmaması gereken, Meclisin böyle bir maddeye evet dememesi gereken bir maddeydi, şimdi bunu düzeltiyoruz.

Değerli arkadaşlarım, Antalya Milletvekili Sayın Osman Akman konuşurken, ben, Muğla Milletvekili olarak biraz kıskandım. Gerçekten, Antalya'da, Osman Beyin anlattıklarına göre, oldukça fazla sayıda sağlık yatırımı yapılmış, hastaneler yapılmış. Düşünüyorum ben, Muğla'da yapılan böyle bir hastane yok. Zaten, kuyruklardan bahsederken de, biliyorum, mesela, ben, Ortacalıyım, Ortaca Devlet Hastanesinde kuyruk hiç bitmez; defalarca dile getirdim, Sayın Bakana özel görüşmelerimizde söyledim, burada dile getirdim, medyada dile getirdim, hiç bitmez. Düşünüyorum, Muğla'da, kamunun, yatak sayısını artırma konusunda hiçbir çabası yok; ama, özel hastanelerde var, birkaç özel hastane açıldı. Ama, öğreniyorum ki, Antalya'da da aynı Muğla'daki gibi bunca yapılan kamu yatırımına rağmen kuyruklar devam ediyormuş, medyalara kadar yansımış, biraz önce Feridun arkadaşım gazeteden Yüce Meclise gösterdi.

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Yok, yok…

ALİ ARSLAN (Devamla) - Sırf yüzde 6,5 kayıtdışı fazlayı yaratmak uğruna, IMF'ye verdiğimiz sözü tutmak uğruna, geçici de olsa, birbuçuk iki aylık bir gecikmeyle de olsa bir kâbus yaşattık hastane yöneticilerine, başhekimlere, o kâbustan bugün birazcık uyandıracağız, o açıdan, iyi bir iş yaptığımızı sanıyorum.

Zaten, sağlık alanında yaptığımız fazla bir şey yok, mecburî hizmeti kaldırıyoruz, tekrar koyuyoruz; işte, terkin yapıyoruz, tekrar geri veriyoruz; ama, her seferinde sağlık sektörümüzde bir kaos maalesef yaşanıyor. Özellikle bu zorunlu hizmet konusunda…

Şimdi, bakın, sıkıntı çeken bir hekim grubu var, Zorunlu Hizmet Yasası nedeniyle. Bu arkadaşlarımıza, mezun oldular, ihtisaslarını aldılar, bekleyin dedik, zorunlu hizmette size şubat ayının 17'sinde kura çektireceğiz. Danıştay zorunlu hizmetle ilgili bir yönetmeliğin yürütmesini durdurma kararı aldı, bu arkadaşlarımız atanamıyor. Geçen gün basına yansıdı, bir hekim arkadaşımız, eşi hamile, iki ay sonraki doğum için bugünden yeşilkart için başvurdu. Bakın, hekimleri ne hallere düşürüyoruz!

Değerli arkadaşlarım, bildiğiniz gibi, yarın, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Kadınlarımız büyük sıkıntı çekiyor; emekli kadınlarımız, işsiz kadınlarımız, çocuğu olup çocuğuna iş bulamayan kadınlarımız, yaşamın her alanındaki kadınlar büyük sıkıntı çekiyor. Yalnız, bir kadın grubu var ki, yeni tanıştım, yeni gittim, yeni gördüm. Urfa'da, çocukları SSPE hastası olan bir grup arkadaşımızla gittik; kadınlarımız, gerçekten, büyük sıkıntı çekiyor. 10 yaşında, 7 yaşında, 11 yaşında, 14 yaşındaki yavruları adım adım ölüme yaklaşıyor; çaresiz, elinden tutan yok, ne yapacağını bilmez durumdalar. Bir anne için, düşünün, çocuğunun yavaş yavaş, eriye eriye öleceğini bilmek...

Denizli Milletvekili arkadaşım Sayın Mehmet Neşşar, SSPE hastalarını gündeme getirdi; Sayın Bakan, kızdı; dedi ki: SSPE, ortalama… Sayın Bakanın bir özelliği var; Sayın Bakan hiç yalan söylemiyor; ama, Sayın Bakan, tam doğruyu da söylemiyor. Şimdi, bakın, SSPE hastalığının bir özelliği var, iki yıl ile on yıl arasında ortaya çıkıyor. Kızamık geçiren bir çocuk, iki yılda ya da on yılda SSPE hastalığına yakalanabiliyor; ortalaması 5, doğru. Bakın, 4 ile 6'nın ortalaması da 5; ama, 2 ile 10'un ortalaması da 5. Niye söylüyor bunu Sayın Bakan ortalaması 5 diyerek? Tabiî, herkes, SSPE hastalığını bu kadar derinlemesine, ayrıntılı bilmiyor. Yani, "Bu, beş yılda ortaya çıkıyor, beş yıl sonra görülüyor; biz de geleli üç yıl oldu, bunda bizim bir sorumluluğumuz yok." Değerli arkadaşlarım, SSPE hastalığı, iki yılda da ortaya çıkabiliyor. Bugün 2 000 civarında olduğunu tahmin ettiğimiz SSPE hastalarının önemli bir bölümü belki iki yıl içinde çıktı; böyle bir araştırma yok.

NEVZAT DOĞAN (Kocaeli) - Belki.

ALİ ARSLAN (Devamla) - Belki.

Efendim, ben geleli üç yıl oldu; bu, ortalama beş yılda çıkar, benim bunda bir sorumluluğum yok deme hakkı Sağlık Bakanında yoktur. Bu insanlar, gerçekten, büyük acı çekiyor, gerçekten büyük sıkıntı çekiyor; çok pahalı ilaçları var, bu ilaçları temin etmekte inanılmaz sıkıntılar yaşıyor.

Değerli arkadaşlarım, o gün, bu, SSPE'li hastaların… Ben, tutanaklara doğru geçsin diye Türkçesini söyleyeceğim. SSPE deyince, tutanaklara baktım "SSP hastalığı" diye geçmiş; ama, Subakut Sklorezan Pan Ensefalit'in kısaltılmışı, SSPE, tutanaklara doğru geçsin diye söylüyorum.

Değerli arkadaşlarım, o gün, bana geldiler, ölen yavrularının, ölmek üzere olan yavrularının fotoğraflarını gösterdiler. Danışmanım, sekreterim baygınlık geçirdi. Burada, Sayın Bakan "beş yılda bir" deyince kendimi tutamadım, laf attım, beni cahillikle suçladı. Evet, Sayın Bakan, gerçekten, belki, SSPE hastalığı konusunu -kendisi bir çocuk profesörü- mutlaka, benden daha iyi biliyordur; ancak, üzülerek görüyorum ki, bir hekim, siyasete atılınca, hele hele bir de bakan olunca, hekimken bildiklerini bu kürsüde unutmuş!

Değerli arkadaşlarım, bakın, belki, SSPE konusunda Sayın Bakanın bir sorumluluğu yoktur. Sayın Bakan, bu yasanın açış konuşmasında dedi ki: "Şu şu ilçeleri biliyor musunuz siz?" Birçok ilçe saydı. "Bu ilçelerde hekim yok, nasıl göndereceğiz" dedi. Biliyoruz Sayın Bakan. Bakın, ben de size birtakım isimler, birtakım köyler, birtakım ilçeler okuyacağım; siz biliyor musunuz bakalım.

EYÜP FATSA (Ordu) - Ama Erzurum'dan olacak!

ALİ ARSLAN (Devamla) - Ağrı'yı mutlaka biliyorsunuzdur. Kars İli Arpaçay-Kümbet Köyünü biliyor musunuz bilmiyorum. Ağrı İli Taşlıçay İlçesi Alakoçlu Köyü, biliyor musunuz bilmiyorum. Erzincan İli Çağlayan belde merkezi, Ağrı İli Taşlıçay-İkiyamaç Köyü, Iğdır-Tansu Çiller Mahallesi. Mutlaka Iğdır'ı biliyorsunuz; ama, mahalleyi bilmemeniz normal. Iğdır İli Aralık İlçesi... Değerli arkadaşlarım, bu ilçeler, bu köyler ne, biliyor musunuz? Çok yakın zamanda büyük bir bela olarak başımıza çıkan kuş gribinin kanatlılarda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Arslan, lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

ALİ ARSLAN (Devamla) - …Doğubeyazıt'ta, çocuklarımızın, ocak başında, ocak ayının ilk başında öldüğü tarihten birbuçuk iki ay önce kanatlılarda kuş gribi hastalığının tespit edildiği, resmî Tarım Bakanlığı kayıtlarından alınmış yerlerin isimleri; biliyor muydunuz Sayın Bakan? Yani, devlet, Doğubeyazıt'ta o çocuklarımız can vermeden birbuçuk iki ay önce…

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) - Teşhis konulmamış…

ALİ ARSLAN (Devamla) - Resmî kayıtlardan alındı bu isimler.

…o bölgede kuş gribi olduğunu biliyordu; kayıtlarda var. Ne dedi Sayın Bakan "zatürree…" Yalan söylemedi, doğru, o çocuklar zatürree idi; ama, nedeni neydi, zatürree nedendi; kuş gribinden. Sakladınız… Yalan söylemediniz; ama, sakladınız. Bakın, değerli arkadaşlarım, ama o bölgede kuş gribi olduğunu bu devletin yöneticileri biliyordu.

NEVZAT DOĞAN (Kocaeli) - Ali Bey, niye saklasın?!

ALİ ARSLAN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, şimdi, ben, cehaleti kabul ediyorum; yani, SSPE konusunda Sayın Bakan kadar bilgi sahibi olmadığımı kabul ediyorum. Peki, bu bölgede kanatlılarda kuş gribi olduğunu bile bile, bunu insanlardan saklayarak, bunu o bölgedeki insanların eğitiminden saklayarak, tedbir almaktan saklayarak o çocukların ölümüne neden olan Sağlık Bakanının sıfatı nedir?! Ben, cehalet sıfatını kabul ediyorum; Sayın Bakan, acaba, bu noktada hangi sıfatı kabul edecektir?

Değerli arkadaşlarım "zehri teneke kupa içinde sunmazlar" diye bir atasözü var, biliyorsunuz. Sağlıkta Dönüşüm Projesi bu ülke koşullarına uygun değildir. Belki, sağlıkta bugün bizim uyguladığımız projelerle sağlık sorunlarını çözen ülkeler vardır, olabilir; ama, bizim gibi sosyoekonomik yapısında dengesizlikler olan, coğrafî yapısında dengesizlikler olan bir ülke için bir reçete değildir; bundan bir an önce dönülmesi gerekiyor.

Bakın, bu içine düştüğünüz açmaz, aslında, Sağlıkta Dönüşüm Projesinin bir açmazı. İki ay önce sağlık kurumlarının 2005'ten önceki alacaklarını siliyorsunuz; iki ay sonra, yeniden, o parayı vermek zorunda kalıyorsunuz. Ayan beyan ortada sorun, kendini gösteriyor. İşte, her şeyde gösteriyor, bunda da gösteriyor. O açıdan, ben, Türkiye'nin önemli sağlık sorunlarına bu reçetenin doğru bir reçete olmadığını bir hekim olarak söylüyorum. Dilerim, bu yanlıştan bir an önce vazgeçilir, ülkemiz, sağlık göstergelerinde, diğer çağdaş ülkeler gibi, başı dik, onurlu, SSPE hastalarına anında yardım edebilen…

Bakın, söylemeyi…

BAŞKAN - Sayın Arslan...

ALİ ARSLAN (Devamla) - Sayın Başkan, bağlıyorum.

BAŞKAN - 3 dakikanız geçti.

ALİ ARSLAN (Devamla) - Bağlıyorum Sayın Başkanım.

Bakın, kızamık aşısı yapıldı; iyi oldu, kötü demiyoruz. Geçen sene, Urfa'nın Viranşehir İlçesindeki kızamıklı hasta sayısı, sadece ocak, şubat aylarında 197 kişi. Bu çocuklar gelecekte SSPE adayı. Bugün olan SSPE'lerden, tamam, benim dönemimde değil diye kurtulabilirsiniz; ama, bu çocuklar yarın SSPE olduğunda onun hesabını kim verecek?

BAŞKAN - Sayın Arslan, lütfen, teşekkür cümlenizi alayım.

ALİ ARSLAN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, halk sağlığının tamamen sağlandığı, çağdaş ülkeler düzeyinde sağlık göstergelerine ulaştığımız bir ülke dileğiyle, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

8 Martın tüm kadınlarımıza kutlu olmasını diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Şahsı adına Kocaeli Milletvekili Nevzat Doğan; buyurun.

NEVZAT DOĞAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1101 sıra sayılı kanun teklifinin 6 ncı maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

AK Parti İktidarı, halkımızın hak ettiği etkin ve kaliteli hizmetleri sunmakta kararlıdır, kim ne derse desin. Bir yandan, yıllardır eksikliği hissedilen hastanelerdeki bina, yatak kapasitesini düzeltirken, bir yandan, o eksikliği olan donanımları düzeltirken, bir yandan da hizmet etme anlayışını değiştirmektedir; mevcut, köhneleşmiş, halkımıza hastanelerde çile çektiren hizmet etme sistemini değiştirmektedir, kim ne derse desin.

Evet, bir çöküş vardır. Bu çöküş, halkın yararına yapılan her şeye karşı çıkanların çöküşüdür. Bir çöküş vardır; milletimize, yıllardır, sağlık kuruluşlarında çile çektiren sistemin çöküşüdür bu, onun can çekişişidir. Yine bir çöküş vardır; yıllardır "devlet hastanelerinde ancak bu kadar olur" zihniyetinin çöküşüdür. AK Parti İktidarı, milletimizin yüzünü güldürecek, etkin, kaliteli sağlık hizmetlerini halkımıza sunmakta kararlıdır ve ülkenin bütün sağlık kaynaklarını halkımızın menfaatına  açmaktadır birer birer; devlet hastaneleri, sigorta hastaneleri, askerî hastaneler, özel hastaneler, hatta yurtdışı tedavileri de dahil, hepsinin, AK Parti İktidarında, birer birer halkımızın hizmetine açıldığını görüyoruz.

Kim ne derse desin, ülkenin başında, milletin, hastanelerde, sağlıkta çektiği sıkıntıları, dertleri dertlenen bir Başbakan vardır ve yine, devletimizin, milletimizin Sağlık Bakanı olarak, bu dertleri dertlenmiş, gönlünü ortaya koymuş bir Sağlık Bakanımız vardır, kim ne derse desin. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Ben bu duygularla, bu kanunun, ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Dezinformasyon yaparak, yanlış bilgilendirme yapılarak siyaset yapmanın, artık, tarihin tozlu raflarına kalktığını, milletimizin hiçbir zaman buna itibar göstermediğini, puan vermediğini belirterek, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Yağcılık da ortadan kalkmalıdır!

BAŞKAN - Şahsı adına Trabzon Milletvekili Sayın Cevdet Erdöl; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Büyük bir talihsizlik yaşıyorum; böyle güzel bir hatip, Nevzat Doğan Beyden sonra konuşmak, gerçekten benim için talihsizlik. Onun için sözü fazla uzatmak istemiyorum.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Öyle konuşma sen, normal konuş; sen natürel ol!

CEVDET ERDÖL (Devamla) - Kanunun tüm halkımıza hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Erdöl, teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemini gerçekleştireceğiz.

Sayın Koçyiğit, buyurun.

MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Başkanım, Sayın Bakanıma bir soru soruyorum:

Yeşilkart verilmesinin koşulları nelerdir? Bu koşullara uyuluyor mu? Uymayanlar hakkında ne gibi işlemler yapılıyor? Bugüne kadar yapılmış işlem var mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koçyiğit.

Sayın Tandoğdu, buyurun.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Sayın Başkan, Sayın Bakanımız doktor yetersizliğinden bahsettiler. Tıp fakülteleri sayısının artırılmasından… Doktor sayısının artırılacağını iddia ettiler. İktidara geldiğinizden bu yana, sizin Bakanlığınızın başladığı günden bugüne dek her yıl tıp fakültesinden 5 000 doktor mezun olmakta pratisyen hekim olarak. Üç senede 15 000 doktor yapar. Bu 15 000 doktoru nereye koydunuz? Bu 15 000 doktorun nerede olduğunun hesabını belki şimdi verebilirsiniz; ben merak ediyorum.

İkinci bir sorum: SSK ve Bağ-Kurlu hastalar için, özel hastanelerde muayene ve tedavileri için protokol anlaşması yaptınız. Güzel bir olay, size teşekkür ediyorum; fakat, bu özel hastanelerde, mesai saatleri dışında, bazı hastanelerde saat 16.00'dan, bazı hastanelerde 17.00'den, bazı hastanelerde saat 18.00'den sonra hasta kabul edilmiyor ve bakılmıyor. Bu hastaların kabulü için ne gibi bir yöntem düşünüyorsunuz? Yalnız bu hastalara karşı, SSK ve Bağ-Kurlulara karşı mesaiye endeksli sağlık hizmeti mi veriyorsunuz?

Üçüncü bir sorum: Bölgemde, çalışmalarım esnasında… 1973'te Ordu Vilayetinde, ilçelerinde doktorluk yaptım, o zaman da, diş ve ağız hastalığı, çene ve diş rahatsızlığı çok ağırlıktaydı. Onbeş gün evvel yapmış olduğum muayenelerde de, hemşerilerimin, hastalarımın ağız tedavilerinin çok eksik olduğunu gördüm. Bölgemde, 15 ilçenin hastanelerinde diş hekimi yoktur. Diş sağlığına, ağız sağlığına hiç önem verilmiyor Bakanlığınızca. Acaba bu diş hekimleri hangi bakanlığa bağlıdır?

Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tandoğdu.

Sayın Sarıbaş, buyurun.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Bakanıma sormak istiyorum:

Sayın Bakanım, Malatya Devlet Hastanesini biliyorsunuz. Binaları, biri 1938 yılında, bir tanesi de 1950 yılında yapılan iki bitişik binadan ibaret ve çok köhne bir yapı. Yani, yaklaşık olarak altmışbeş sene önce yapılmış bir bina; yığma, karkas bir bina. Fizikî şartlar itibariyle, zaten sağlam gelen hastanın, o binayı gördükten sonra… O koridorlarındaki rahatsızlık zaten hasta ediyor. Biraz önce, Nevzat Beyi bütün grup arkadaşlarınız alkışladılar. Malatya'ya bir bölge hastanesi yapmayı düşündüğünüzü söylerseniz, ben de alkışlamak istiyorum Sayın Bakan. Böyle bir projeniz var mı? Ne zaman temel atacağız inşallah?

BAŞKAN - Sayın Sarıbaş, teşekkür ediyorum.

Sayın Işık.

AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, Konyamızın Karatay İlçesinde 180 692 metrekare yüzölçümlü bir arsanın tahsisi, yüksek ihtisas araştırma hastanesi yapılmak üzere, sizin de büyük katkılarınızla tamamlandı. Hastaneyi özel sektör yapıp, Bakanlığa kiralayacak; fakat, bununla ilgili bir yasal düzenlemenin yapılması gerekmektedir. Bakanlığın çalışması hangi noktadadır?

Diğer sorum: Yine, Konya'da, Beyhekim Sağlık Kompleksi içerisinde, merkez devlet hastanesi inşaatının yüzde 65 fizikî gerçekleşmesi tamamlandı. Bitmesi için gerekli ödenek 18 420 000 YTL'dir. 2006 ödeneği ve özel idarenin tahsisi ile 10 000 000 YTL'si karşılanıyor; fakat, kalan, 10 000 000 YTL'lik açık vardır. Bununla ilgili Bakanlığın değerlendirmesini almak istiyorum. Zira, bölgenin şartlarını biliyorsunuz Sayın Bakanım. Bu noktadaki tasarrufunuzu öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Işık.

Sayın Bakanım, bu son madde; isterseniz, bu iki arkadaşımızın da sorularını alalım, ondan sonra cevap verin; gerçi, süremiz doldu ama.

Sayın Yeni… Daha yeni girdiniz…

O zaman, 5 dakikada kesiyorum. Şimdi hepinize birden söz veremem. Sayın Bakandan arta kalan süre olursa, kalan arkadaşlara söz vereceğim.

Buyurun Sayın Bakanım.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Sayın Başkanım, Sayın Koçyiğit, sorusunda "yeşilkart için şartlar nelerdir; bu şartlara uymadan yeşilkart alanlar veya talep edenler hususunda neler yapılıyor" dedi.

Yeşil Kart Kanununda, her bir birey için, asgarî ücretin -aylık gelir olarak asgarî ücretin- üçte 1'i ve daha düşük bir aylık gelire sahipse, yeşilkart verileceği belirtiliyor. Bu işle ilgili komisyonlar -ilçelerimizde ve valiliklerimizde- bu şartları gözeterek yeşilkart veriyorlar veya gerekirse de yeşilkartları iptal ediyorlar.

Bu anlamda, 10 000 000 civarında -daha önce de ifade etmiştim- şu anda yeşilkartlı var; ama, süreç içerisinde, yaklaşık 3 000 000 yeşilkartlının yeşilkartlılık işlemi sonlandırıldı ve bu arada yeni yeşilkartlılar da oldu. Sayı veremeyeceğim; ama, tabiî, yüzlerce, belki binlerce kişi için veya bu kartları bu kişilere veren görevliler hakkında çeşitli soruşturmalar yapılıyor ve gerekenler de yapılıyor.

Sayın Tandoğdu, dönemimizde, 13 354 hekim mezun olmuştur tıp fakültelerinden. Bu süre içerisinde, sadece asistan olarak tıp fakültelerine ve eğitim hastanelerine geçen sayıyı söylersem, olayın ne durumda olduğunu daha iyi anlayacaksınız. 17 043 kişi asistan olmuştur.

Biz, Türkiye'de, maalesef, pratisyen hekim sayısını son yıllarda hiç artıramıyoruz. Her yıl mezun olan yaklaşık 4 000-4 500 kişi varken, 2 500 civarında da hekimimiz sistemden çıkmaktadır. Bunların içinde emekli olanlar var, hayatını kaybedenler var. Dolayısıyla, sisteme zaten 2 000 kişi civarında yeni hekim girme şansı olmaktadır, mutlak anlamda. Bu, artan nüfusu bile karşılamıyor. Gelin, siz, şu sevdadan vazgeçin: Bunu, bu konuya muhalefet eden bütün çevrelere söylüyorum. Türkiye'de hekim yetersizliği var. Geçmişte birtakım yanlış bilgilendirmelerle, sizler veya muhalefet safındaki başka kişiler, hatta Tabipler Birliği, Türkiye'de hatta bazı fakülteler, bu fakültelerin yöneticileri Türkiye'de hekimin fazla olduğunu söylemiş olabilirler. Bu Meclis kürsüsünden grup başkanvekillerinizden birisi, "Türkiye'de hekim enflasyonu vardır" demiş de olabilir; ama, bunlar yanlış. Bu yanlıştan ne kadar erken dönersek, ülkenin geleceğine o kadar hayırlı bir iş yapmış oluruz. Türkiye'de mezun olan hekimler, sistem içerisinde hekim sayısını artırmaya, maalesef, yetmiyorlar. Daha önce de ifade ettim; Türkiye'de mutlak anlamda bir hekim yetersizliği var.

Bu SSK ve Bağ-Kurlu hastaların mesai saatleri dışında özel hastanelerden hizmet alamamalarından bahsettiniz. Doğrusu, ben, Çalışma Bakanlığımızın ilgili genel müdürlüklerinin sözleşmeleri hangi ölçüler içinde yaptığını bilmiyorum. Yani, mesai sonrası müracaatlar için de sözleşmelerinde bu hastalara bakma mecburiyeti her kuruluş için var mı bilmiyorum. Bu meseleyi ilgili genel müdürlüklerle, Sayın Bakanımızla görüşeceğim; ama, bu talebin varlığı bile, aslında, nasıl bu konuda ilerlediğimizi gösteriyor. Dün bundan hiç bahsedemiyorduk; SSK'lıların veya Bağ-Kurluların, özel sektörden bu anlamda geniş çapta yararlanmasından hiç bahsetmiyorduk. Belki, SSK çok az sayıda anlaşmayla bu hizmeti alıyordu; ama, demek ki, şimdi belli bir mesafe almışız. Kanaatimce, mesai sonrasında da hizmet almaları gerekir; ama, şunu ifade edelim: Kamu hastanelerimiz, işçilerimize, onların yakınlarına, emeklilerine zaten 24 saat açıktır, biliyorsunuz. Geçmişte sadece SSK hastaneleri açıktı; bugün, bütün kamu hastaneleri açıktır.

Diş hekimliği konusunda, ağız ve diş sağlığı konusunda çok büyük mesafe aldık, hâlâ mesafe almamız gerektiğini de kabul ediyorum. Bu yıl, yine, diş hekimi istihdamına öncelik vererek, önemli sayıda diş hekimi istihdam edeceğiz kamuya. Çok sayıda ağız ve diş sağlığı merkezi kurduk, hastanelerin kapasitelerini artırdık, bu husustaki  kapasiteyi artırmaya devam edeceğiz. Son derece haklısınız; ülkemizde, hakikaten bu konuda büyük ihtiyaç var.

Malatya Devlet Hastanesinin binalarının eski tarihli olduğundan bahsetti Sayın Sarıbaş.

Sayın Sarıbaş, hakikaten, Türkiye'de yarım kalmış o kadar çok sağlık yatırımı var ki yeni yatırıma başlamakta zorluk çekiyoruz; ama, yeni bir kanunla, yeni bir finansman modeliyle Anadolu'da birçok ilimizde yeni hastaneler yapma yolunda da bir programımız var, bu anlamda Malatya'yı da değerlendireceğiz.

Sayın Işık, Konya Karatay için de aynı şeyi söyleyebilirim. Kamu-özel ortaklığıyla ilgili olarak yaptığımız kanundan sonra şimdi Bakanlar Kurulu kararını oluşturuyoruz. Sektörle görüştük, tüzelkişilik anlamında Müteahhitler Birliğinin görüşlerini aldık, diğer kurumlarla birçok görüşmeler yaptık. Yakın bir gelecekte, Bakanlar Kurulu kararımızı oluşturarak bu projelerimizi hayata geçirmek üzere fizibilite çalışmalarına başlayacağız. Yüzde 65'i tamamlanan binamız için 10 000 000 YTL ayırmışız. İnşallah imkânımız olur, devamını da getiririz.

Yüce Meclisinize teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, kanunun tümü, bildiğiniz gibi, açıkoylamaya tabidir. Kanunu, daha doğrusu teklifi oylamadan önce, İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre, oyunun rengini belirtmek üzere, lehte, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan, aleyhte, Denizli Milletvekili Mehmet Uğur Neşşar'ın söz talepleri vardır.

Sayın Kandoğan, lehte, buyurun.

ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Lehte konuşacaksın Kandoğan!

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum. Kanun teklifinin, millet ve memleket menfaatına olduğunu düşünüyor ve bu nedenle, oyumun renginin kabul olacağını da öncelikle ifade etmek istiyorum.

Ancak, bunu söyledikten sonra… Biraz önce, Adalet ve Kalkınma Partisi Milletvekilimiz Sayın Nevzat Doğan'ı büyük bir üzüntüyle dinledim. Sayın Nevzat Doğan, köhneleşmiş  ve çile çektiren bir sistemden bahsetti; geçmişi tamamen yok sayan, karalayan sözler kullandı.

Şimdi, ben, Sayın Doğan'a sormak istiyorum: Sayın Doğan, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu. Bu okul ne zaman yapılmıştır Sayın Doğan, bu okul ne zaman yapılmıştır?

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Demagoji yapıyorsun.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sizi o okul mezun ettiğine göre, bu okul, kimlerin gayretleriyle, hangi dönemde yapılmıştır?.. Siz, Kocaeli SSK Hastanesi Başhekim Yardımcılığı yaptınız. Siz, eğer, geçmiş dönemde yapılan hizmetleri, köhneleşmiş ve çile çektiren hizmetler olarak görüyorsanız, SSK hastanesi başhekimi olarak, siz de vatandaşa çile çektiren, köhneleşmiş bir hizmet veren birisi olarak bunları nasıl söyleyebilirsiniz?

NEVZAT DOĞAN (Kocaeli) - Biz, onunla mücadele ettik, mücadele ettik. Onun için buradayız.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Milletvekili, ne olur, bakınız, toptan, karalama işlemlerini bırakınız. Geçmişten günümüze, çok güzel hizmetler yapılmıştır.

NEVZAT DOĞAN (Kocaeli) - Saptırmayın… Onun için buradayız.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Türkiye'nin sağlık noktasında, üniversiteler, tıp fakülteleri, hastaneler bu konuda eğer Türkiye belli bir yere gelmişse, bu noktada hizmet edenlere teşekkür etmeniz lazım; bir tabip olarak, bir uzman olarak gelip, bu kürsüden bunu ifade etmeniz lazım. Ancak, geçmişi tamamen karalama, yok sayma, 2002'den sonra… Bütün hizmetleri o tarihten başlatma işlerini bırakınız. Bu dönemde de güzel hizmetler olmuştur; biz, onların takdirindeyiz.

NEVZAT DOĞAN (Kocaeli) - Çok alıngansınız.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Biz, SSK ve devlet hastanelerinin birleştirilmesine karşı destek vermişizdir. Yeşilkartlıların ilaçlarıyla ilgili konuda güzel bir hizmet yapılmıştır; ancak, bunları yaparken, geçmişi yok saymak, geçmişi toptan ortadan kaldırmak, "köhneleşmiş ve çile çektiren" gibi çok ağır ithamlarda bulunmak, bir tıp doktoruna yakışmayacak bir üslup...

NEVZAT DOĞAN (Kocaeli) - Siz vali muaviniydiniz...

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - … ve ne acıdır ki…

NEVZAT DOĞAN (Kocaeli) - Siz de vali muaviniydiniz.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -  Sayın Cevdet Erdöl Bey de geldi… "Bu kadar güzel konuşmadan sonra…"

NEVZAT DOĞAN (Kocaeli) - SSK'lılar çile çekerken siz de vali muaviniydiniz.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - "… hatibin bu kadar güzel konuşmasından sonra benim söyleyeceğim bir şey yoktur" demesine de -Sayın Cevdet Erdöl sizin adınıza- üzüldüm; çünkü, o cümleler, aynı zamanda sizi de içine alıyor.

AHMET KOCA (Afyonkarahisar) - Tunceli'de vali yardımcısıydınız...

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Siz de…

Geçmişte ben sizin nasıl başarılı bir doktor olduğunuzu çok iyi biliyorum, Bursa'da beraber mesai yaptık; ancak, köhneleşmiş ve çile çektiren bir sistemden bahsediyorsa geçmiş olarak, bundan sizin de rahatsız olmanız lazım. Sayın Bakanım, sizin de rahatsız olmanız lazım bu meseleden. O nedenle, değerli milletvekilleri… (AK Parti sıralarından gürültüler)

Evet, bu kadar ucuz değil bu işler, bu kadar ucuz değil!

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Demagoji yapmayın…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Burdur Milletvekili, bakın, Burdur'daki hastane depremden dolayı bir sıkıntı içerisine girdi. Onun güçlendirilmesi için sadece 2 trilyon para harcanıyor Burdur'da.

Şimdi, düşünün, geçmişte Türkiye'nin birçok ilinde açılan üniversiteler, tıp fakülteleri, hastaneler hangi paralarla yapıldı, hangi kaynak?.. Evet, sadece Burdur'daki bir hastane 2 trilyon… Deprem için, güçlendirme için yapıyorsunuz.

Şimdi, geçmişte yapılan bütün bu hizmetleri bir kalemle yok sayarsanız, yanlış yaparsınız. Onun için, geçmişte hizmeti geçenlere teşekkür edin, geçmişte yapılan hizmetlere teşekkür edin. Biz, bundan sonra daha iyisini yapmaya çalışıyoruz, gayret ediyoruz deyin ve Sayın Bakanı ben takdir ettim. Geçen konuşmalarında -sağlık hizmetlerinin ne kadar mükemmel olduğundan, dönemlerinde, bahsediyordu- ilk defa "tozpembe değil" dedi; doğru, tozpembe değil. "Sıkıntılar var" dedi, doğru; "doktor eksiği var" dedi, doğru.

Bakınız, ben, şu ifadelerin basında yer almasını istemiyorum; bunların birçoğu da abartı, onu da kabul ediyorum: "Devlet hastaneleri bitkisel hayatta", "Hastaneler çok yakında hasta bakamayacak, bir ay sonra ilaç alımı zorlaşacak", "30 ecza deposu battı", "Hastaneler iflas etti, salgın hastalık kapıda…"

ALİM TUNÇ (Uşak) - Bir ay önceki…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - …"Günde 24,5 saat MR üzerine ihale yapıldı…" Yani, bir gün 24 saat; orada yapılan ihaleyle -hesaplama yapılmış- tam 24,5 saat… Bir gün 24,5 saat olması gerekiyor ki o hizmet alınsın.

Değerli milletvekilleri, şimdi, sağlık çok önemli bir konu; sağlıkta mucize reçeteler yok, mucize buluşlar yok sağlıkta…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, bakınız…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Toparlıyorum.

BAŞKAN - Bir dakika… Geçmiş günlerden, haftalardan bugüne kadar devam edip geliyoruz. Oyunuzun rengini de belirttiniz, sözünüzü de söylediniz. Sadece 1 dakika eksüre veriyorum; konuşmanızı tamamlayınız, Genel Kurulumuza teşekkür ediniz, ben de size teşekkür edeyim.

Buyurun efendim.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, şimdi, bu kanun, demin de söyledim, hakikaten, bir derde deva olmak için getirilmiş olan bir kanun teklifi. Bunun buradan geçirilmiş olmasından ben de son derece büyük mutluluk duyuyorum; ancak, tekrar ediyorum, demin de söyledim… Şimdi, İdris Sami Tandoğdu Bey Ordu'dan bahsetti. Ordu'dan beni de aradılar. Örneğin, İlküvez Beldesi, bu kış şartlarında ulaşımı dahi son derece zor olan bir yer; uzun zamandan beri doktoru yok. Bir belde orası… Ama birçok yerde de doktor fazlalığı var. Sayın Bakanım, lütfen, geçici görevle de olsa, en azından, çok önemli merkezlerde bu arkadaşlarımızı geçici olarak görevlendirin lütfen; en azından, kış şartlarında, hastalıkların çok daha yoğun olarak görüldüğü dönemlerde, bu arkadaşlarımız, sayısı fazla olan yerlerdeki arkadaşlarımız, geçici görevle, münavebeli olarak gitsinler. Geçmişte bu çok uygulanmıştır ve çok da faydalı bir uygulamadır. İnşallah, en azından bazı sıkıntıların önüne geçmek bu şekilde mümkündür diye düşünüyor ve Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kandoğan.

Sayın milletvekilleri, Kocaeli Milletvekili Sayın Nevzat Doğan, kendinin ifade ettiği hususların yanlış anlaşılmalara sebebiyet verecek şekilde açıklandığını söyleyerek, söz talebinde bulunmuştur. Ben de dinledim… Şimdi, kendisine çok kısa bir açıklama için söz vereceğim.

Sayın Doğan, buyurun.

VII. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. - Kocaeli Milletvekili Nevzat Doğan’ın, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan’ın, konuşmasında, ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle konuşması

NEVZAT DOĞAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tekrar huzurunuza gelmemin nedeni, az önce yaptığım konuşmanın çok çok saptırılarak farklı bir anlam yüklenmesi ve bunun bir siyasî rant konusu yapılması. Şunu söylemek istedim ben: Hakikaten -burada, çok değerli muhalefet partilerimizin içerisindeki sağlık içerisinde bulunanlar da bilirler- Türkiye, yıllardır sağlık sisteminin getirdiği yükleri konuşuyor. Hem sağlık hizmetlerini sunan çok değerli sağlıkçı kardeşlerimiz, doktorlarımız, hemşirelerimiz hem de sağlık hizmetlerini alan çok değerli halkımız, gerçekten, bu sistem içerisinde zarar görüyor; ne hizmeti sunan memnun ne hizmeti alan memnun. Kim itiraz edebiliyor buna?! Bu bir gerçek, Türkiye'nin gerçeği. Yoksa, geçmiş dönemde yapılan binaları, verilen hizmetleri kimse gözardı etmiş falan değil. Sayın Kandoğan, böyle bir şey söylemedik. Lütfen, bunları bu şekilde algılayınız.

Yalnız, bir gerçek var ki, bu mevcut sağlık sistemi her iktidar döneminde elden geçirilip yenilenmeye çalışılmış, reformlar planlanmış. İyiyse niye bunlar planlanıyordu? Birçok siyasî parti bunu programlarına almış ve yapmayı hedeflemiş. Ne olmuş; ta ki AK Parti İktidarına gelene kadar ve AK Parti İktidarı, bu düşünülen dönüşümleri birer birer gerçekleştirmeye başlamış.

Az önce söylediğimiz sıkıntılar gerçekten ülkemizde yaşanmaktadır. Bunu, biz, bizzat, hem hekim olarak hem yönetici olarak yaşamış kişileriz ve bugün yapılan, geçmiş dönemlerde hastanelerde yaşanılan bu sıkıntıları gidermektir ve bunları gidermede önemli adımlar atılmıştır. Her şey gül gülistan değildir, bu bir dönüşümdür. Az önce bahsettim; bir yandan bina eksiklikleri, donanım eksiklikleri tamamlanıyor, bir yandan hizmet etme mantalitesi değiştiriliyor, bir yandan da yeni bir hizmet anlayışı getiriliyor, bir dönüşüm yapılıyor. Doğal olarak, bir zamana ihtiyaç vardır. Birtakım sıkıntıların olması doğaldır; ama, atılan çok önemli adımlar vardır. Yıllardır yapılamayan, atılamayan adımlar AK Parti İktidarında atılmıştır. Şimdi siz, bunları kapatmak, göstermemek için, söylenilen sözleri farklı anlamlara çekerek bunu kapatamazsınız. Bunu burada açıkyüreklilikle belirteyim; çünkü, halkımız, bu hizmetlerin faydasını birer birer görmektedir. Evet, birtakım sıkıntıları zamanla çözeceğiz, bazıları hâlâ yaşanmaktadır; ama, bunun zamana ihtiyacı  vardır. Hastane kuyrukları yine zaman içerisinde çözülecektir; bunun altyapısı yapılmaktadır. Lütfen, konuyu bu anlamda değerlendirin ve halkımız, bir gün, inşallah, hastanelerde, bu söylediğimiz konuların hiçbirinden mağdur olmayacaktır ve bu söylediğimiz konuşmaları bir kenara bırakıp daha iyisini konuşacağız, daha iyisini yapmayı konuşacağız.

Ben, burada, son olarak şunu söyleyeyim: Artık, muhalefetin yapılanları kapatma, gözardı etme yerine, yapılanların daha iyisi nasıl yapılır, onu göstererek siyaset yapma alışkanlığına bürünmesini tavsiye ediyorum. Zira, milletimiz, bu tür siyaset yapma alışkanlığına artık prim vermiyor ve bunu itici buluyor.

Hepinize, saygılar, sevgiler sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

4.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın; 209 Sayılı Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık Kurumları ile Esenlendirme (Rehabilitasyon) Tesislerine Verilecek Döner Sermaye Hakkında Kanun ile 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (2/699) (S. Sayısı: 1101) (Devam)

BAŞKAN - Oyunun rengini belli etmek üzere, İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre, aleyhte Denizli Milletvekili Mehmet Uğur Neşşar.

Sayın Neşşar, buyurun efendim.

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hani, şair demiş, biliyorsunuz:

"Neler yapmadık bu memleket için!

Kimimiz öldük, kimimiz nutuk attık."

Biraz önce arkadaşımın yaptığı ateşli nutkun Başbakan tarafından gerekli şekilde değerlendirileceğini tahmin ediyorum; bir kırmızı çizgi, bir kırmızı yıldız koymuştur oraya.

NEVZAT DOĞAN (Kocaeli) - Sizde olabilir böyle kaygılar; ama, bizde yok.

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla) - Ben son sözümü belirtirken, bilgi ve bilgisizlik üzerine birkaç şey söyleyeceğim. Biliyorsunuz, biraz önce, Sayın Başbakan doğruyu biliyor, bilmiyor gibi bir ifade kullanıldı. Ben, onu, Sayın Başbakan yanlış bilgilendiriliyor diyerek, birkaç örnek vermek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, biraz önce, Sayın Bakan çıktı, dedi ki: "Biz, hastanelerde bakılan hasta sayısını 165 000'den 270 000'e çıkardık."

Değerli arkadaşlar, bir Sağlık Bakanının bunu söylemesi, yani, piramidin tersine döndüğünü söylemesi, yani, birinci basamakta eritilmesi gereken temel sağlık hizmetlerinin eritilememiş olmasını itiraf etmesi, bence, bir ülkenin sağlığının nasıl yönetilmesi gerektiğini bilmediğinin en güzel kanıtıdır. Artı, bu kadar, hasta sayısı arttıktan sonra da vatandaşın ilaç harcamalarının düştüğüne inanmasını kimse beklemesin. Yani, bu hükümet, hastanelerde yığılmayı, aksine, artırdığını dile getirmektedir.

İki: Evvelki gün, koruyucu hizmetler konusunda ben buraya çıkıp da Uganda örneğini verdiğim zaman, buradan çok ciddî tepkiler aldım. Arkasından, Bakan da, koruyucu hizmetlere ne kadar önem verdiğini dile getirdi. Yani, ben, burada şunu söylemek istiyorum: Ya OECD 2005 raporu doğru söylemiyor ya Sayın Bakan doğru söylemiyor; çünkü, benim verdiğim örnekler, rakamlar, OECD 2005 raporundandır.

Üç: Türkiye'de koruyucu sağlık hizmetlerine ayrılan kaynağın rekor düşüşte olduğunu da Sayın Maliye Bakanının Bakanlık Bülteninden aldık. Dolayısıyla, ya Sayın Sağlık Bakanı yanlış söylüyor ya Sayın Maliye Bakanı yanlış söylüyor.

Gelelim, Türkiye'deki yabancı doktor konusuna. Biraz önce örneklendi; Sayın Bakan, yılda 5 000 tane doktorun nasıl yetmeyeceğini anlatmaya çalıştı. Çözüm olarak ne diyor Sayın Bakan; "önce, yurt dışında okuyan yabancı uyruklulardan başlayacağız." 5 000 doktoru beğenmeyen Sayın Bakan eğer bir zahmet ÖSYM'ye kadar gitseydi, yılda, Türkiye'de, tıp fakültelerinde okuyan toplam yabancı uyruklunun sayısının 166 olduğunu öğrenirdi. Bu 166'yı, eğer, memleketinden bursla okuyan, parayla okuyan insanları da çıkarsanız… Yani, bir tarafta 5 000 doktora mazeret arıyorsunuz, öteki tarafta, 50-60 tane doktorla çözüm arıyorsunuz.

Gelelim, Türkiye'deki doktorun yeterli olup olmaması konusuna. Değerli arkadaşlar, geçen gün de söyledim; Türkiye'de akredite edilmiş, yani, Türkiye'de denkliği ortaya konmuş ve bu, YÖK tarafından ortaya konmuş, Sayın Bakanın çıkartıp da kendisine vereceği yasayla, Bakan tarafından ortaya konmamış. Doktor getirin, başımızın üstünde yeri var. Buna kimse itiraz etmiyor; ama -biraz önce de vizyondan bahsettik biliyorsunuz- sağlık programları yapılırken, beşer, onar, yirmişer -her alanda olduğu gibi- yıllık projeksiyonlarla yapılır. Yılda 5 000 doktor mezun ediyorsunuz. Bu, bizim hesabımıza göre, siz gitmeden, bu yaza kadar bir 5 000 doktor daha olacak demektir, sizin hesabınıza göre 10 000 doktor daha olacak demektir, önümüzdeki beş sene içinde, on sene içinde de 50 000 doktor demektir. Eğer, Avrupalıların şu anda yabancı işçilerden çektiği işsizlik sorunlarını biz yaşamak istemiyorsak, üç beş yıllık bir aradaki zaman için, niteliksiz, kalitesiz, eğitimi şüpheli insanları memlekete doktor diye doldurmayız.

Peki, doktor doğuya niye gitmiyor; arkadaşlar, doktor, doğuya, sadece ve yalnız, Sağlık Bakanına güvenmediği için gitmiyor. Diğer konular tartışılır; prim mi vereceksiniz, bunlara sınav için puan mı vereceksiniz, yoksa, onlara geriye dönme garantisi mi vereceksiniz... Bakın, önemli olan bu. Sayın Bakana güvenmiyor; çünkü, gittiği zaman geriye dönebilmek için mutlaka falanca tarikattan bir torpil bulmak zorunda doktor; yoksa, gitti mi gider, hayatı boyunca orada kalır. Bütün politikasını… Yani, bir baba düşünün ki, evde sürekli çocuklarına eziyet ediyor, komşunun çocuklarında gözü. O evin babası…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Neşşar, 1 dakika eksüre veriyorum; buyurun.

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla) - Fazla konuşmayacağım Sayın Başkan, bitiriyorum.

O evin çocuklarının, o evin babasına güvenmesini bekleyemezsiniz. Bütün politikasını Türk doktoruna karşıtlık üzerine koymuş bir Sayın Sağlık Bakanına güvenip de hiçbir Türk doktoru, hiçbir koşulda onun dediği yoldan gitmez. Şimdi, son olarak, dün, gazetelerde, Sayın Başbakanın sağlıkla ilgili yaptığımız eleştiriler konusunda Allah'a sığındığı yazılıyordu. Bende, burada da var Anadolu Ajansının bülteni. Şimdi, ben, şöyle bir göndermede bulunmak istiyorum: Bizim inancımıza göre, önce eşeğini sağlam kazığa bağlayacaksınız, sonra Allah'a emanet edeceksiniz diye bir görüş, bir ifade vardır biliyorsunuz.

ALİM TUNÇ (Uşak) - Biz, önce sağlam kazığa bağladık, sonra Allah'a havale ediyoruz.

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla) - Şimdi, bugün, Sayın İrfan Gündüz -şimdi kendisine sataştım diye bana kızacak; ama, Sayın İrfan Gündüz- basın toplantısında "CHP Sayın Unakıtan'ın yumuşak karın olduğunu anladı, ha bire gensoru veriyor" diye bir açıklama yaptı. Şimdi, değerli arkadaşlar, Sayın Unakıtan yolsuzluklar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Neşşar, bakınız, çalışma saati bitme noktasında. Bunun Sayın Unakıtan'la falan bir ilişkisi yok. İstirham ederim, konuşmanızı tamamlayınız.

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla) - Son cümlem…

BAŞKAN - Bakınız, Sayın Bakan şimdi söz alacak sataşma olduğu gerekçesiyle ve… Lütfen, doktorlarla ilgili konuşursanız mikrofonu açacağım, sadece doktorlarla ilgili.

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla) - Tamam, oradan devam edeceğim.

BAŞKAN - Önce bir durun.

Sayın milletvekilleri, şu anda çalışma süremizin tamamlanmasına sadece 3 dakika kalmıştır; dolayısıyla, açıkoylama yapacağız…

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla) - Oradan gidiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Bir dakika Sayın Neşşar, beni bir dinleyin efendim.

Evet, teklifin oylamasının tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın Neşşar, lütfen, konuşmanızı tamamlayınız, teşekkürünüzü yapınız.

Buyurun.

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla) - Son cümlem ve Sayın Unakıtan'dan bahsetmeyeceğim. Onun için söylediğim zannediyorum zabıtlara geçti. Sayın Sağlık Bakanı da o kadar kadrolaşma açısından ülkemizde marka olmuştur.

Ben, buradan, Sayın Başbakana, işi sağlama almak için kendisine bu işi bilen insanlar bulması gerektiğini dile getiriyorum; hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Neşşar, teşekkür ediyorum, sağ olun efendim.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, teklifin tümü açıkoylamaya tabidir. Açıklamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, oylama için 4 dakika süre vereceğim.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın, 209 Sayılı Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık Kurumları ile Esenlendirme Tesislerine Verilecek Döner Sermaye Hakkında Kanun ile 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin açıkoylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı : 252

Kabul              :  250

Ret                  :    2 (x)

Böylece, kanun teklifi kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Emeği geçen bütün arkadaşlarımıza, başta Sayın Bakanımız olmak üzere, teklif sahibi Sayın Eyüp Fatsa'ya ve bütün milletvekili arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum; sağlık camiası için ve milletimiz için hayırlar getirmesini diliyorum.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, sizlere ve tüm milletimize hayırlı geceler diliyorum.

Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 8 Mart 2006 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati : 22.05

                     

(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.