DÖNEM:
22 YASAMA
YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
CİLT : 113
71 inci Birleşim
7 Mart 2006 Salı
İ
Ç İ N D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- TBMM Başkanvekili Nevzat Pakdil'in,
Batman'da bir saldırı sonucunda şehit edilen üç polis memuruna Allah'tan
rahmet, ailelerine başsağlığı dileyen konuşması
B)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Van Milletvekili Mehmet Kartal'ın,
4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin kanunlaşması halinde, gümrüklerde müsadere edilen bazı araçların
millî ekonomiye sağlayacağı katkıya ilişkin gündemdışı konuşması
2.- Erzurum Milletvekili Muzaffer
Gülyurt'un, Erzurum'un düşman işgalinden kurtarılışının 88 inci yıldönümüne
ilişkin gündemdışı konuşması
3.- Sivas Milletvekili Osman Kılıç'ın,
Yeşilay Haftası münasebetiyle, içki, sigara ve uyuşturucu madde kullanımının
özellikle gençler üzerindeki olumsuz etkilerine ve bu konuda alınması gereken
tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması
C)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Suriye-Türkiye Parlamentolararası
Dostluk Grubu Başkanı Mohammad Hallaq ve beraberindeki parlamento heyetinin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının konuğu olarak ülkemize resmî
ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/987)
2.- Endonezya Temsilciler Meclisi Başkanı
Agung Laksono'nun davetlisi olarak Endonezya'ya resmî ziyarette bulunacak olan
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Nevzat Pakdil'in beraberindeki
Parlamento heyetini oluşturmak üzere gruplarınca isimleri bildirilen
milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/988)
3.- Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın
Yunanistan'a yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/989)
4.- Devlet Bakanı Mehmet Aydın'ın Kuveyt'e
yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/990)
5.- Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'ın,
Petrol Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/671),
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/372)
6.- İstanbul Milletvekili Ali Kemal
Kumkumoğlu'nun, Lozan Anlaşmasının İmzalandığı 24 Temmuz Gününden Başlayan
Haftanın "Bağımsızlık Haftası" İlan Edilmesi Hakkında Kanun
Teklifinin (2/610), doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/373)
D) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Grup Başkanvekilleri Samsun Milletvekili Haluk Koç, İstanbul Milletvekili Ali
Topuz ve İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol'un, çocuklarının ticarî iş ve
ilişkilerinde nüfuzunu kullandığı, lojman giderlerini kamuya ödeterek siyasî
ahlak kurallarına aykırı davrandığı ve kamuyu zarara uğrattığı iddiasıyla
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi
(11/5)
V.-
ÖNERİLER
A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma
saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
VI.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş
ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici
Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S.
Sayısı: 305)
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve
Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
3.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 4
Milletvekilinin, Türk Tabipleri Birliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 35 Milletvekilinin,
23.1.1953 Tarihli ve 6023 Sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanununun 3224 Sayılı
Yasa ile Değişik 60 ıncı Maddesinin Birinci Fıkrasının Değiştirilmesi Hakkında
Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu
(2/672, 2/604) (S. Sayısı: 1069)
4.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın; 209 Sayılı Sağlık Bakanlığına
Bağlı Sağlık Kurumları ile Esenlendirme (Rehabilitasyon) Tesislerine Verilecek
Döner Sermaye Hakkında Kanun ile 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (2/699) (S. Sayısı: 1101)
VII.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kocaeli Milletvekili Nevzat Doğan'ın,
Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, konuşmasında, ileri sürmüş olduğu
görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle konuşması
VIII.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in,
Irak'tan ithal edilen hurdalardaki radyasyon iddialarına ilişkin sorusu ve Sanayi
ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/11743)
* Ek cevap
2.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in,
hac organizasyonlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet
AYDIN'ın cevabı (7/11861)
3.- İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın,
çevre sorunlarının çözümüne yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/11897)
4.- İstanbul Milletvekili Kemal
KILIÇDAROĞLU'nun, bazı ilaçların yurt dışındaki satış fiyatlarına ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/11905)
* Ek cevap
5.- İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın,
DTP'li belediye başkanlarının Danimarka Başbakanına yaptığı başvuruya ilişkin
sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/11928)
6.- Ankara Milletvekili Ersönmez YARBAY'ın,
bir cinayete ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı
(7/11953)
7.- İstanbul Milletvekili Hasan AYDIN'ın,
malvarlığına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/11961)
8.- Ankara Milletvekili Muzaffer R. KURTULMUŞOĞLU'nun,
Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezinin yeniden yapılandırılmasına ve kuş gribi
vakasındaki teşhisine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı
(7/11982)
9.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın,
sulanabilen arazi ve hububat üretimine,
- Kırıkkale Milletvekili Halil
TİRYAKİ'nin, Kırıkkaleli çiftçilerin Tarım Kredi Kooperatiflerine olan
borçlarına,
- Muğla Milletvekili Gürol ERGİN'in,
tarımdaki istihdam azalışına,
- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet
PARLAKYİĞİT'in, şekerpancarı kotalarının artırılıp artırılmayacağına,
İlişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
soruları ve Bayındırlık ve İskân Bakanı ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Vekili
Faruk Nafız ÖZAK'ın cevabı (7/11986, 11987, 11988, 11989)
10.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun,
TRT'de istisna akdi ile çalıştırılan personele ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı (7/12003)
11.- İstanbul Milletvekili Lokman
AYVA'nın, 5378 sayılı Kanunun uygulamasına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/12087)
12.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
Türkiye 2005 İlerleme Raporundaki "Kişilerin Serbest Dolaşımı"
bölümüne ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat
BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/12089)
13.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
Türkiye 2005 İlerleme Raporundaki "Ekonomik ve Sosyal Haklar"
bölümüne ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat
BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/12090)
14.- Adana Milletvekili N. Gaye
ERBATUR'un, yaşlı ve bakıma muhtaçların desteklenmesine,
Koruyucu aile uygulamasına,
SHÇEK yardımlarının dağıtım şekline,
Yurtlarda yetişen gençlerin yüksek
öğrenimde desteklenmesine,
Aile bütünlüğünün korunması çalışmalarına,
Çalıştırılan taşeron şirket elemanlarına,
Kadın ve çocuk sosyal hizmetler danışma
hattına ve kadın danışma merkezlerine,
SHÇEK çocuk yurtları binalarına,
SHÇEK'e bağışlanan taşınmazlara,
Toplumun sosyal sorunlarıyla ilgili
araştırma ve çalışmalara,
- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
Türkiye 2005 İlerleme Raporundaki "Ekonomik ve Sosyal Haklar"
bölümüne,
- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un,
Resmî Gazetede yayımlanan bir iş ilanında cinsiyet ayrımcılığı yapıldığı
iddiasına,
İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Nimet
ÇUBUKÇU'nun cevabı (7/12109, 12110, 12111, 12112, 12113, 12114, 12115, 12116,
12117, 12118, 12119, 12120)
15.- Ankara Milletvekili Muzaffer R.
KURTULMUŞOĞLU'nun, elektrik dağıtım ihalelerine katılım şartlarına ilişkin
sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/12151)
16.- Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün,
bankalardan aylık ödemesi anlaşmalarıyla sağlanan imkânlara ilişkin sorusu ve
Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/12153)
17.- Gaziantep Milletvekili Abdülkadir
ATEŞ'in, sağlık kuruluşlarının alacaklarının terkinine ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/12155)
18.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in,
döner sermaye ödemesi yapılamayan hastanelere ve icra takibine uğrayan
hastalara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/12159)
19.- Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın,
kamuya ait araçlara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı
(7/12160)
20.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
sermaye şirketlerinin genel kurul toplantılarında bulunan hükümet komiserlerine
ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/12183)
21.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
Türkiye 2005 İlerleme Raporundaki "Malların Serbest Dolaşımı"
bölümüne ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/12201)
22.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
eczanelerin SSK'dan ilaç bedeli alacaklarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/12225)
23.- Tunceli Milletvekili V. Sinan
YERLİKAYA'nın, Küçükçekmece Kaymakamı hakkındaki bir iddiaya ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/12231)
24.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Damal Bebeği üretenlerin alacaklarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Atilla KOÇ'un cevabı (7/12235)
25.- Adana Milletvekili N. Gaye
ERBATUR'un, Amasya'da antik kalıntılar bulunan bir bölgenin korunmasına ve kazı
çalışmalarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı
(7/12236)
26.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
KESİMOĞLU'nun, Sarmısaklı Tarım İşletmesinin özelleştirilmesine ilişkin sorusu
ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/12240)
27.- Antalya Milletvekili Tuncay
ERCENK'in, jant ithalatıyla ilgili düzenlemeye ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/12256)
28.- İstanbul Milletvekili Berhan
ŞİMŞEK'in, Ankara Radyosunun bazı yöneticileri hakkındaki iddialara ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı (7/12329)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat
14.00'te açılarak üç oturum yaptı.
Tokat Milletvekili
İbrahim Çakmak, Tokat'ta doğan Plevne kahramanı Gazi Osman Paşa’nın askerî
başarıları ile ilin, özellikle tarıma dayalı ekonomisiyle öne çıkan
potansiyelinin sanayie dayalı yatırımlarla hareketlenmesi ve yeni istihdam
sahalarının oluşabilmesi için yapılmakta olan projelere,
İstanbul Milletvekili
Berhan Şimşek, tekstil ve konfeksiyon sektörünün sorunlarına ve bu konuda
alınması gereken tedbirlere,
Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu, Yeşilay Haftasına,
İlişkin gündemdışı birer
konuşma yaptılar.
Antalya Milletvekili
Feridun Fikret Baloğlu'nun (6/1579) esas numaralı sorusunu geri aldığına
ilişkin önergesi okundu; sorunun geri verildiği bildirildi.
Çorum Milletvekili
Muzaffer Külcü ve 19 milletvekilinin, gençler ve çocuklar arasında artan şiddet
eğiliminin sebeplerinin (10/343),
Denizli Milletvekili
Mehmet Yüksektepe ve 22 milletvekilinin, tekstil ve hazır giyim sektöründeki
sorunların (10/344),
Araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini
alacakları ve öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı;
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 63
üncü sırasında yer alan 139 sıra sayılı kanun teklifinin bu kısmın 6 ncı
sırasına alınmasına ilişkin CHP Grup önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra,
kabul edilmediği,
Açıklandı.
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
3 üncü sırasında bulunan,
Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S.
Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon
raporu henüz gelmediğinden;
1 inci sırasında bulunan,
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair (1/278, 1/1034) (S. Sayısı: 17 ve 17'ye 1 inci ek),
2 nci sırasında bulunan,
Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına
Dair (1/277) (S. Sayısı: 1079),
4 üncü sırasında bulunan,
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin (1/1030) (S. Sayısı: 904),
5 inci sırasında bulunan
ve Cumhurbaşkanınca bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderilen,
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu, Yükseköğretim Kanunu, Kamu Malî
Yönetimi ve Kontrol Kanunu, Telsiz Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 30.12.2005 Tarihli ve 5447 Sayılı
(1/1164) (S. Sayısı: 1096),
6 ncı sırasında bulunan,
At Yarışları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair (1/1169) (S. Sayısı:
1090),
Kanun, Kanun Hükmünde
Kararname ve Kanun Tasarılarının görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel
Kurulda hazır bulunmadığından;
Ertelendi.
7 nci sırasında bulunan,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın;
209 Sayılı Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık Kurumları ile Esenlendirme
(Rehabilitasyon) Tesislerine Verilecek Döner Sermaye Hakkında Kanun ile 2006
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin (2/699) (S. Sayısı: 1101), tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanarak,
maddelerine geçilmesi kabul edildi; 1 inci maddesinin oylanması sırasında istem
üzerine elektronik cihazla yapılan yoklamalar sonucunda Genel Kurulda toplantı
yetersayısı bulunmadığı anlaşıldığından;
7 Mart 2006 Salı günü
saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 19.17'de son verildi.
İsmail Alptekin |
|
|
|
Başkanvekili |
|
|
Harun Tüfekci |
Türkân Miçooğulları |
|
Konya |
İzmir |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
|
Ahmet Küçük |
|
|
Çanakkale |
|
|
Kâtip Üye |
|
No.: 95
II. - GELEN KÂĞITLAR
3 Mart 2006 Cuma
Teklif
1.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu ve 9 Milletvekilinin; Tütün,
Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden
Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve
Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun
Teklifi (2/722) (Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1.3.2006)
No.: 96
6 Mart 2006 Pazartesi
Raporlar
1.- Sosyal Güvenlik
Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporları (1/1153) (S. Sayısı: 1102) (Dağıtma tarihi:
6.3.2006) (GÜNDEME)
2.- Değişik Adlar Altında
İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli Personele Ek Ödeme Yapılması
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1171) (S. Sayısı: 1103)
(Dağıtma tarihi: 6.3.2006) (GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergeleri
1. - Mardin Milletvekili Muharrem DOĞAN'ın, Irak'a elektrik satışına ilişkin
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1660) (Başkanlığa
geliş tarihi: 1/2/2006)
2. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Hasankeyf'teki
tarihi birikimin korunmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1661) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2006)
3. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
Antalya-Manavgat-Side Beldesi Turizm Danışma Müdürlüğündeki boş kadrolara
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/1662) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2/2/2006)
4. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya'daki bir
köyün içme suyu sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1663) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2006)
5. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya'nın
Finike İlçesine yeni bir liman ve marina yapılıp yapılmayacağına ilişkin Kültür
ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/1664) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2006)
6. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya'daki bir
köyün su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1665)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)
7. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya-Finike
Marinasındaki hasara ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1666)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)
8. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya'daki bir
köyün elektrik şebekesine ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1667) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)
9. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya'daki bir
köyün ilköğretim okulu ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1668) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)
10. - Adana Milletvekili Abdullah TORUN'un, gençlik
ve spor konularındaki çalışmalara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) sözlü soru önergesi (6/1669) (Başkanlığa
geliş tarihi: 9/2/2006)
11. - Amasya Milletvekili Mustafa SAYAR'ın, BM'nin
gelişmekte olan ülkelere yönelik dizüstü bilgisayar projesine ilişkin Millî
Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1670) (Başkanlığa geliş tarihi:
9/2/2006)
12. - Mardin Milletvekili Muharrem DOĞAN'ın, Doğu
ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki sınır ticaretine ilişkin Devlet Bakanından
(Kürşad TÜZMEN) sözlü soru önergesi (6/1671) (Başkanlığa geliş tarihi:
10/2/2006)
13. - Balıkesir Milletvekili Sedat PEKEL'in,
ekonomik bağımsızlıkla ilgili bir beyanına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/1672) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/2/2006)
14. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, Antalya-İbradı-Ormana Beldesinin turizme açılmasına ilişkin Kültür
ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/1673) (Başkanlığa geliş tarihi:
15/2/2006)
Yazılı Soru Önergeleri
1. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, İstanbul 4 üncü Ağır Ceza
Mahkemesinin bir dosyasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12395)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2006)
2. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, gayrimenkul yatırım
ortaklıklarında mütekabiliyet esasının aranıp aranmadığına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/12396) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2006)
3. - Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, Millî Eğitim
Bakanlığının Dünya Bankası ile hazırladığı bir projenin ihalesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12397) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2006)
4. - Hatay Milletvekili Fuat ÇAY'ın, TRT'de Muharrem ayına yönelik
program çalışması olup olmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/12398) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2006)
5. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Türk Telekomun
devrinden sonra imzalanan imtiyaz sözleşmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/12399) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2006)
6. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya'nın Finike
İlçesine yeni bir liman ve marina yapılıp yapılmayacağına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/12400) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2006)
7. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Hasankeyf'teki
tarihi birikimin korunmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12401)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2006)
8. - Isparta Milletvekili Mevlüt COŞKUNER'in, sosyal yardım zammına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12402) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2006)
9. - Bursa Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIK'ın, Uludağ Millî Parkına
yönelik projelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12403)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2006)
10. - Bursa Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIK'ın,
Uludağ Millî Parkındaki işletmelere ve çeşitli çalışmalara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/12404) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2006)
11. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, bazı
okulların mezunlarına ve kurum değiştiren Diyanet İşleri Başkanlığı personeline
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12405) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2006)
12. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, tarım
ürünleri ithalatına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12406)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/2/2006)
13. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, şirket
ve kooperatif sayısı ile işsizlik oranına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/12407) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/2/2006)
14. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, yaş
sebze ve meyve ticaretinin düzenlenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/12408) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/2/2006)
15. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, bazı soru
önergelerinin cevaplandırılmamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/12409) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/2/2006)
16. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, bir
hukuk bürosuna verilen işlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/12410) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2006)
17. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Iğdır
İline sınır ticaret merkezi kurulmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/12411) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2006)
18. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Rus
doğalgazının bedelinin bir kısmının mal karşılığı ödenmesiyle ilgili
düzenlemeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12412) (Başkanlığa geliş
tarihi: 6/2/2006)
19. - Mersin Milletvekili Şefik ZENGİN'in, Ortadoğu
Yaşlanma Kongresine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12413)
(Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2006)
20. - İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, kamu
lojmanlarının tahsislerine ve değerlendirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/12414) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2006)
21. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın,
İstanbul Depreme Hazırlık Projesi Direktörlüğüne yapılan atamaya ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12415) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/2/2006)
22. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, kamu
sağlık kurumlarının alacaklarının terkinine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/12416) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)
23. - İstanbul Milletvekili Güldal OKUDUCU'nun, bir
taşınmaz satışıyla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/12417) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)
24. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, güneş tutulmasına yönelik tanıtım faaliyetlerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12418) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)
25. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bir
Başbakan Yardımcısının danışmanıyla ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/12419) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)
26. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, Antalya'da dağıtılan kömürün hava kirliliğine etkisine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12420) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)
27. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, Bolu Dağı geçişindeki işletmelerin desteklenmesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12421) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)
28. - Mersin Milletvekili Şefik ZENGİN'in, MGK
Genel Sekreterinin yargıya yönelik beyanına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/12422) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)
29. - Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın, cam
sanayiinin desteklenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12423)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)
30. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, AB
mevzuatında İslam'a hakaretin cezai müeyyidesine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/12424) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)
31. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, elektrik
santralleriyle ilgili yargı kararlarının uygulanmadığı iddiasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12425) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)
32. - İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun,
geçici personel istihdamına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12426)
(Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)
33. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanundaki bir değişiklik önerisine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12427) (Başkanlığa geliş tarihi:
9/2/2006)
34. - İstanbul Milletvekili Enver ÖKTEM'in,
özelleştirme kapsamındaki bazı kuruluşlarda yapılan genel müdür yardımcılığı
atamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12428) (Başkanlığa
geliş tarihi: 9/2/2006)
35. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, tıp
fakültesi olan üniversitelere sağlık harcamaları için ödenek ayrılmamasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12429) (Başkanlığa geliş tarihi:
9/2/2006)
36. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Türkiye
Teknoloji Geliştirme Vakfına aktarılan kaynağa ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/12430) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)
37. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, şeker
üretimi ve tüketimi ile kaçakçılığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/12431) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)
38. - İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun,
istisnai memuriyet kadrolarına ve yapılan atamalara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/12432) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)
39. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir
derneğe bütçeden mali yardım yapılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/12433) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)
40. - Hakkâri Milletvekili Esat CANAN'ın, Şemdinli
olayları ile ilgili olarak yargılanan iki astsubaya başarı belgesi verilmesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12434) (Başkanlığa geliş tarihi:
10/2/2006)
41. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, bazı tarım
ve hayvancılık ürünlerinin ithalatına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/12435) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/2/2006)
42. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın,
işgücüne ve oluşturulan istihdama ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/12436) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/2/2006)
43. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, bazı
mesleklerdeki işsizlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12437)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/2/2006)
44. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, yabancı
sermayenin yatırım türlerine göre dağılımına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/12438) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/2/2006)
45. - İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın,
tekstil sektörünün desteklenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/12439) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/2/2006)
46. - İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın,
tekstil sektörünün desteklenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/12440) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/2/2006)
47. - Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun,
kamudaki kadın üst düzey yöneticilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/12441) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/2/2006)
48. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
İstanbul'daki bir koruma kurulu üyeliğine yapılan atamaya ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/12442) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/2/2006)
49. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Malatya
Sigara Fabrikasının kapatılması kararına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/12443) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/2/2006)
50. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Adana
Sigara Fabrikasının kapatılması kararına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/12444) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/2/2006)
51. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa SİRMEN'in,
limanlardaki kılavuzluk hizmetlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/12445) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/2/2006)
52. - Mersin Milletvekili Şefik ZENGİN'in, Genel
Kurmay Başkanlığının verdiği soruşturma izinlerine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/12446) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/2/2006)
53. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, kamu
lojmanlarının tahsis kriterlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/12447) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/2/2006)
54. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, kamu
kurumlarının Ankara'da kent dışında düzenledikleri toplantılara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12448) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/2/2006)
55. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, PTT
çalışanlarının sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12449)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/2/2006)
56. - Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY'ın, keşif
ve haciz işlemlerinde Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfı minibüslerinin
kullanıldığı iddialarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12450) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/2/2006)
57. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, idari
yargı hâkim adaylığı sınavının ertelenmesine ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12451) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)
58. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un,
Elmadağ Çocuk Tutukeviyle ilgili iddialara ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12452) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)
59. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, bir
röportajdaki bazı değerlendirmelerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12453) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/2/2006)
60. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, davaların
sonuçlandırılma sürelerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12454) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/2/2006)
61. - Afyonkarahisar Milletvekili
Halil ÜNLÜTEPE'nin, Afyonkarahisar çevre yolundaki bir viraja ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/12455) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2/2/2006)
62. - Bartın Milletvekili Hacı İbrahim KABARIK'ın,
2005 yılında Bartın İline ayrılan ödeneğe ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12456) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)
63. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, Körfez
Geçiş Projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12457) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)
64. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın,
Konya-Ereğli-Zengen Beldesinin karayolu bağlantılarına ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/12458) (Başkanlığa geliş tarihi:
13/2/2006)
65. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, İller
Bankası 6. Bölge Müdürlüğünün bir ihalesine ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12459) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/2/2006)
66. - İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, İşsizlik
Sigortası Fonuna ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12460) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)
67. - Bartın Milletvekili Hacı İbrahim KABARIK'ın,
2005 yılında Bartın İline ayrılan ödeneğe ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12461) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)
68. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in,
İstanbul-Tuzla'da bazı sendikacıların saldırıya uğradığı iddiasına ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/12462)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/2/2006)
69. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, AB'ye
üyelik sürecindeki bazı protokollere ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/12463) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/2/2006)
70. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türk
firmalarının AB yargı sürecini işletmelerine ilişkin Dışişleri Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/12464) (Başkanlığa geliş
tarihi: 10/2/2006)
71. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, AB
ülkelerindeki yabancılara yönelik olumsuz gelişmelere ilişkin Dışişleri Bakanı
ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/12465) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13/2/2006)
72. - Iğdır Milletvekili Yücel ARTANTAŞ'ın, Star
Gazetesinin satışına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/12466) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/2/2006)
73. - Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, genel
ekonomik verilere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif
ŞENER) yazılı soru önergesi (7/12467) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2006)
74. - Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, İmar
Bankası mudilerine yapılan ödemelere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/12468) (Başkanlığa
geliş tarihi: 10/2/2006)
75. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, tütün
piyasasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER)
yazılı soru önergesi (7/12469) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/2/2006)
76. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya
Ticaret Odası Eğitim ve Sağlık Vakfına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/12470) (Başkanlığa
geliş tarihi: 10/2/2006)
77. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Millî
Takımın İsviçre Maçı ile ilgili bazı iddialara ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/12471)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/2/2006)
78. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, bazı spor
federasyonlarına özerklik için baskı yapıldığı iddialarına ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi
(7/12472) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/2/2006)
79. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, spor
yönetiminde düşünülen yeniden yapılanmaya ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/12473) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15/2/2006)
80. - Artvin Milletvekili Yüksel ÇORBACIOĞLU'nun,
bankaların kredi kartı gelirlerine ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN)
yazılı soru önergesi (7/12474) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2006)
81. - Afyonkarahisar Milletvekili Halil
ÜNLÜTEPE'nin, bankalardan kullanılan kredilere ilişkin Devlet Bakanından (Ali
BABACAN) yazılı soru önergesi (7/12475) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2006)
82. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, cari
işlemler açığına ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi
(7/12476) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)
83. - Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın, Erfelek
Tarım Kredi Kooperatifinin plasman ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanından (Ali
BABACAN) yazılı soru önergesi (7/12477) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)
84. - Adana Milletvekili Atilla BAŞOĞLU'nun, İMKB
cirosunda yabancı şirketlerin payına ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN)
yazılı soru önergesi (7/12478) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)
85. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın,
Ankara Büyükşehir Belediyesinin Hazine garantili borçlarına ilişkin Devlet
Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/12479) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/2/2006)
86. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
Rusya'dan doğalgaz alımına ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı
soru önergesi (7/12480) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2006)
87. - Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, ihraç
ürünlerinde yerli girdi kullanımının teşvikine ve ihracattaki sorunlara ilişkin
Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/12481) (Başkanlığa
geliş tarihi: 6/2/2006)
88. - Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, ithal
ürünlerde aranan TSE onay belgesine ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN)
yazılı soru önergesi (7/12482) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2006)
89. - Adana Milletvekili Atilla BAŞOĞLU'nun, evcil
ve egzotik hayvan ithalatına ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı
soru önergesi (7/12483) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)
90. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bir
firmanın gümrük beyannamelerini yanlış beyanla doldurduğu iddiasına ilişkin
Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/12484) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13/2/2006)
91. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bir
kaçakçılık olayını ihbar eden kişinin açıklanmasına ilişkin Devlet Bakanından
(Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/12485) (Başkanlığa geliş tarihi:
15/2/2006)
92. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in,
Ankara Radyosu Çoksesli Müzikler Korosu sanatçılarına ilişkin Devlet Bakanından
(Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/12486) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/2/2006)
93. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in,
Anadolu Ajansının siyasetçilerin sarf ettiği bazı sözleri haber yapmamasına
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/12487)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/2/2006)
94. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in,
TRT'nin Başbakan’ın Mersin'deki bazı görüntülerini yayınlamamasına ilişkin
Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/12488) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14/2/2006)
95. - İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın,
atamalarla ilgili bazı iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU)
yazılı soru önergesi (7/12489) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/2/2006)
96. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Bolu
Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğüne ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU)
yazılı soru önergesi (7/12490) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2006)
97. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, çocuk ve
gençlerdeki suça eğilime ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru
önergesi (7/12491) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)
98. - Afyonkarahisar Milletvekili
Reyhan BALANDI'nın, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğündeki bazı atamalara ilişkin
Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/12492) (Başkanlığa
geliş tarihi: 8/2/2006)
99. - İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, kadın
sığınma evlerine ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi
(7/12493) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/2/2006)
100. - Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, doğalgaz
tüketimine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12494) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2006)
101. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın,
Gazprom'un doğalgaz dağıtımıyla ilgili bazı iddialara ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/12495) (Başkanlığa geliş tarihi:
6/2/2006)
102. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Marker
ihalesinin iptaline ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12496) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2006)
103. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Rusya
ve İran'la yapılan doğalgaz anlaşmalarındaki tazminat yükümlülüğüne ilişkin
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/12497) (Başkanlığa
geliş tarihi: 7/2/2006)
104. - Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın,
kurulması düşünülen nükleer santrallere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12498) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/2/2006)
105. - Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, Beypazarı
trona rezervlerinin işletilmesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12499) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/2/2006)
106. - Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, Samsun'daki
mobil termik santralleri kuran şirketle ilgili iddialara ilişkin Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/12500) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8/2/2006)
107. - Bartın Milletvekili Hacı İbrahim KABARIK'ın,
2005 yılında Bartın İline ayrılan ödeneğe ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12501) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)
108. - İzmir Milletvekili Bülent BARATALI'nın,
Samsun-Ceyhan petrol boru hattı ön yeterlilik başvurusuna ilişkin Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/12502) (Başkanlığa geliş
tarihi: 9/2/2006)
109. - Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
güvenlik cihazlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12503) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/2/2006)
110. - İzmir Milletvekili Serpil YILDIZ'ın, enerji
kaynaklarına ve enerji politikasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12504) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/2/2006)
111. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın,
Ankara Büyükşehir Belediyesi EGO Genel Müdürlüğünün BOTAŞ'a olan borçlarına
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/12505)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/2/2006)
112. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın,
Azerbaycan Doğal Gaz Alım Satım Sözleşmesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12506) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/2/2006)
113. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Hanak
kompresör istasyonunun gaz tribünlerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12507) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/2/2006)
114. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in,
İstanbul Büyükşehir Belediyesi idarecilerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12508) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2006)
115. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
Antalya'da katı atık geri dönüşüm çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12509) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2006)
116. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
Antalya'nın bir köyünün su ve elektrik sorununa ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12510) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2006)
117. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, İl
Özel İdaresi Genel Sekreterlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12511) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/2/2006)
118. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in,
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Belediye Meclisinin faaliyetlerine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12512) (Başkanlığa geliş tarihi:
6/2/2006)
119. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Adana
hafif raylı taşımacılık sistemi inşaatına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12513) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)
120. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
KESİMOĞLU'nun, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığının
denetimine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12514)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)
121. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un,
Adana'daki çarpık kentleşmeye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12515) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)
122. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, çocuk ve
gençlerdeki suçluluk oranına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12516) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)
123. - Bartın Milletvekili Hacı İbrahim KABARIK'ın,
2005 yılında Bartın İline ayrılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12517) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)
124. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
personelin özlük haklarının iyileştirilmesine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12518) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)
125. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, verilen
silah ruhsatlarına ve silahla meydana gelen olaylara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12519) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/2/2006)
126. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya
Dokuma Fabrikasının makine ve malzeme bedelinin tespitine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12520) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/2/2006)
127. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
büyükşehir belediyelerinin kaldırım ve bordür çalışmalarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12521) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/2/2006)
128. - Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın,
Konya'da bir gazetecinin saldırıya uğradığı iddiasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12522) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/2/2006)
129. - İstanbul Milletvekili Mehmet SEVİGEN'in,
Konya'da bir gazeteciye saldırıldığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12523) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/2/2006)
130. - Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in,
Ankara-Çayyolu'ndaki bir trafik denetimine ve asayiş olaylarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12524) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/2/2006)
131. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in,
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin 2006 yılı bütçesine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12525) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/2/2006)
132. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'daki
bir orkinos çiftliğine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12526) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/2/2006)
133. - Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
internet kafelerin denetimine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12527) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/2/2006)
134. - Ankara Milletvekili Zekeriya AKINCI'nın,
Ankara-Altındağ Belediyesiyle ilgili bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12528) (Başkanlığa geliş tarihi:14/2/2006)
135. - Trabzon Milletvekili Şevket ARZ'ın,
Trabzon'daki asayiş önlemlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12529) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/2/2006)
136. - Isparta Milletvekili Mevlüt COŞKUNER'in,
Isparta Belediye Başkanı hakkındaki iddialara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12530) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/2/2006)
137. - Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, aranan
bir şahısla ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12531) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/2/2006)
138. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in,
sinema sektörünün desteklenmesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12532) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/2/2006)
139. - Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY'ın, Çorum'un
Ortaköy İlçesindeki arkeolojik kazılara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12533) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)
140. - Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY'ın,
Çorum'un Ortaköy İlçesindeki arkeolojik kazılardan çıkarılan tabletlere ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/12534) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8/2/2006)
141. - Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY'ın,
Çorum'un Ortaköy İlçesindeki arkeolojik kazıların yayınlarına ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/12535) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/2/2006)
142. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Efes Antik
Kentindeki bazı düzenlemelere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12536) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)
143. - Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY'ın,
Şanlıurfa-Germuş Dağındaki kazılara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12537) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)
144. - Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY'ın,
Şanlıurfa Müzesindeki bir buluntuya ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12538) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)
145. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, güneş tutulmasına yönelik tanıtım faaliyetlerine ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/12539) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/2/2006)
146. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, Antalya'nın Akseki İlçesinin turizm potansiyelinin
değerlendirilmesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12540) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)
147. - Bartın Milletvekili Hacı İbrahim KABARIK'ın,
2005 yılında Bartın İline ayrılan ödeneğe ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12541) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)
148. - Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un, Devlet
Opera ve Balesinin yevmiyeli sanatçılarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12542) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/2/2006)
149. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in,
İstanbul'daki bir koruma kurulu üyeliğine yapılan atamaya ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/12543) (Başkanlığa geliş tarihi:
13/2/2006)
150. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Devlet
Opera ve Balesindeki yevmiyeli sanatçılara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12544) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/2/2006)
151. - İstanbul Milletvekili Mehmet SEVİGEN'in,
İstanbul'daki bir koruma kurulu üyeliğine yapılan atamaya ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/12545) (Başkanlığa geliş tarihi:
14/2/2006)
152. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
Antalya-Finike Mal Müdürlüğünün personel ihtiyacına ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12546) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2006)
153. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, Türk
Telekomun nakit varlıklarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12547) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/2/2006)
154. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
hastanelerin terkin edilen alacaklarının telafisine ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12548) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2006)
155. - Bartın Milletvekili Hacı İbrahim KABARIK'ın,
2005 yılında Bartın İline ayrılan ödeneğe ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12549) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)
156. - Antalya Milletvekili Atila EMEK'in,
Antalya'da Emekli Sandığı Bölge Müdürlüğü açılmasına ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12550) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)
157. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, vergi
mevzuatındaki değişikliklere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12551) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/2/2006)
158. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Devlet
Opera ve Balesinin yevmiyeli sanatçılarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12552) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/2/2006)
159. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, müdür
atamalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12553)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/2/2006)
160. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, Eğitim
Kurumları Yöneticilerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğine ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12554) (Başkanlığa geliş tarihi:
6/2/2006)
161. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin,
Yalova'da ehliyet sınavlarında görevlendirilen öğretmenlere ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12555) (Başkanlığa geliş tarihi:
6/2/2006)
162. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin,
Bakanlık aleyhine açılan davalara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12556) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2006)
163. - Antalya Milletvekili Hüseyin EKMEKÇİOĞLU'nun,
bazı karnelerde Atatürk fotoğrafının olmadığı iddiasına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12557) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)
164. - Bartın Milletvekili Hacı İbrahim KABARIK'ın,
2005 yılında Bartın İline ayrılan ödeneğe ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12558) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)
165. - Adana Milletvekili Atilla BAŞOĞLU'nun,
üniversitelerin döner sermaye gelirlerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12559) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)
166. - Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un, usta
öğreticilere ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12560)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/2/2006)
167. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, Açıköğretim Lisesinin ikinci dönem kayıtlarına ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12561) (Başkanlığa geliş tarihi:
15/2/2006)
168. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Bursa'daki bir köy ilköğretim okulunun öğretmen ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12562) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/2/2006)
169. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, Antalya'nın bir köyündeki öğretmen lojmanına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12563) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/2/2006)
170. - Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, ilaç
denemelerine ve yerli ilaç üretimine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12564) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/2/2006)
171. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in,
hastanelerin sosyal güvenlik kuruluşlarından alacaklarını tahsil edememesine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12565) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1/2/2006)
172. - Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ'ün, özel
hastanelerden yararlanan sigortalılara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12566) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2006)
173. - Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ'ün, SSK'nın
depolarında kalan ilaçlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12567) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2006)
174. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in,
üniversite hastanelerinin kamu kurumlarından alacaklarına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12568) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2006)
175. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, kuş
gribine karşı alınan tedbirlere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12569) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/2/2006)
176. - Ordu Milletvekili Kazım TÜRKMEN'in, Ordu
İlinde sağlık hizmeti sunumundaki sorunlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12570) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2006)
177. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
İstanbul İl Özel İdaresi Ağız ve Diş Hastalıkları Hastanesinde yapıldığı iddia
edilen bazı uygulamalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12571) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2006)
178. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Kumluca
Devlet Hastanesinin ihtiyaçlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12572) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)
179. - Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın,
hastanelerin eczanelere olan borçlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12573) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)
180. - Bartın Milletvekili Hacı İbrahim KABARIK'ın,
2005 yılında Bartın İline ayrılan ödeneğe ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12574) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)
181. - Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
güvenlik cihazlarının radyoaktif etkilerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12575) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/2/2006)
182. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, sosyal
güvenlik kurumlarının sağlık harcamalarına ve SSK hastanelerinin devrine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12576) (Başkanlığa geliş
tarihi: 10/2/2006)
183. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, sanayi
sektöründeki sorunlara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12577) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2006)
184. - Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, bulgur
üreten işletmelerin denetimine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12578) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)
185. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bir
firmadan ceza tahsilatı yapılıp yapılmadığına ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12579) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/2/2006)
186. - İstanbul Milletvekili Mehmet SEVİGEN'in,
pastörize yumurta üreticiliğine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12580) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2006)
187. - Manisa Milletvekili Nuri ÇİLİNGİR'in,
Manisa'da tabiî afetten zarar gören çiftçilere yapılan ödemelere ilişkin Tarım
ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12581) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/2/2006)
188. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Bursa
İpekböcekçiliği Araştırma Enstitüsünün kapatılmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12582) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/2/2006)
189. - İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, kuş
gribine yönelik önlemler ile köy tavukçuluğuna ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12583) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)
190. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, kaçak
tohumlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12584)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)
191. - Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, Hatay'da
kuş gribine karşı alınacak önlemlere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12585) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)
192. - Bartın Milletvekili Hacı İbrahim KABARIK'ın,
2005 yılında Bartın'a ayrılan ödeneğe ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12586) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)
193. - Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ'ün, kuş
gribinin tavukçuluk sektörüne etkilerine ve köy tavukçuluğuna ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12587) (Başkanlığa geliş tarihi:
14/2/2006)
194. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın,
Tarımsal Kalkınma Kooperatiflerine damızlık hayvan satışı yapan şirketlerin
denetimine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12588)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/2/2006)
195. - Kırşehir Milletvekili Hüseyin BAYINDIR'ın,
şeker pancarındaki kota uygulamasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12589) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/2/2006)
196. - Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, Karayolu
Taşıma Yönetmeliği hazırlanırken sivil toplum kuruluşlarının görüşünün alınıp alınmadığına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12590) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1/2/2006)
197. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Kara
Ulaştırması Genel Müdürlüğünün hazırladığı plaka tahdidi ile ilgili tebliğe
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12591) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1/2/2006)
198. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, mobil
cihaz kayıt sistemi ihalesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12592) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2006)
199. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya
Limanının geliştirilmesine yönelik yatırımlara ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12593) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/2/2006)
200. - Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat
YÜCESAN'ın, taşımacılık yetki belgesi ücretine ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12594) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/2/2006)
201. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in,
DHMİ'nin kalibrasyon uçağı alım ihalesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12595) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/2/2006)
202. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in,
Nevşehir-Kanlıca Beldesindeki tren istasyonunun kapatılmasına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12596) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/2/2006)
203. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un,
karayollarındaki altyapı eksikliğine ve AB'nin Türk kara taşıtlarına uyguladığı
kotaya ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12597) (Başkanlığa
geliş tarihi: 8/2/2006)
204. - Artvin Milletvekili Yüksel ÇORBACIOĞLU'nun,
posta dağıtıcılarının özlük haklarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12598) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)
205. - Bartın Milletvekili Hacı İbrahim KABARIK'ın,
2005 yılında Bartın İline ayrılan ödeneğe ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12599) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)
206. - Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ'ün,
PTT'ye alınması planlanan personele ve çalışanların sorunlarına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12600) (Başkanlığa geliş tarihi:
14/2/2006)
207. - Manisa Milletvekili Hasan ÖREN'in, karayolu
taşımacılığındaki belge harçlarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12601) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/2/2006)
208. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, yeni
karayolu taşımacılığı mevzuatına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12602) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/2/2006)
209. - Bartın Milletvekili Hacı İbrahim KABARIK'ın,
2005 yılında Bartın İline ayrılan ödeneğe ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12603) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)
210. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Alevilere
yönelik bazı hizmetlere ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet AYDIN) yazılı soru
önergesi (7/12604) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)
Gensoru Önergesi
1.- Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu Adına Grup Başkanvekilleri Samsun Milletvekili Haluk KOÇ,
İstanbul Milletvekili Ali TOPUZ ve İzmir Milletvekili K. Kemal ANADOL'un,
çocuklarının ticari iş ve ilişkilerinde nüfuzunu kullandığı, lojman giderlerini
kamuya ödeterek siyasi ahlak kurallarına aykırı davrandığı ve kamuyu zarara
uğrattığı iddiasıyla Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN hakkında Anayasanın 99 uncu
ve İçtüzüğün 106 ncı maddeleri uyarınca bir gensoru açılmasına ilişkin önergesi
(11/5) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/3/2006) (Dağıtma tarihi: 6/3/2006)
No.: 97
7 Mart 2006 Salı
Tasarılar
1.- Merkezi Finans ve
İhale Biriminin Kuruluşuna İlişkin Türkiye Hükümeti ve Avrupa Komisyonu
Arasındaki Mutabakat Zaptına 1 Nolu Ekin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı (1/1178) (Plan ve Bütçe; Avrupa Birliği Uyum ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.2.2006)
2.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Madagaskar Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret, Ekonomik ve
Teknik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/1179) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.3.2006)
Teklifler
1.- İstanbul Milletvekili
Lokman Ayva'nın; Elektronik Tebligat Kanunu Teklifi (2/723) (Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
28.2.2006)
2.- Şanlıurfa
Milletvekili Mahmut Yıldız'ın; Tarımsal Sulamada Kullanılan Elektrik Enerjisi
Tarifelerine İlişkin Kanun Teklifi (2/724) (Tarım, Orman ve Köyişleri ile
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1.3.2006)
Raporlar
1.- İzmir Milletvekilleri
Bülent Baratalı ve Türkan Miçooğulları ile 21 Milletvekilinin; Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanununda ve Sosyal Güvenlikle İlgili Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması ve Temsil Tazminatı Ödenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan
Gündeme Alınma Önergesi (2/439) (S. Sayısı: 1104) (Dağıtma tarihi: 7.3.2006)
(GÜNDEME)
2.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Bulgaristan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Bilimsel ve Teknolojik
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1049) (S. Sayısı: 1105) (Dağıtma tarihi:
7.3.2006) (GÜNDEME)
3.- Türkiye Cumhuriyeti
ile Bosna-Hersek Arasında Hukuki ve Ticari Konularda Adli İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1092) (S. Sayısı:
1106) (Dağıtma tarihi: 7.3.2006) (GÜNDEME)
4.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile İsrail Devleti Hükümeti Arasında Sınai Araştırma-Geliştirme
Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1154) (S. Sayısı: 1107) (Dağıtma tarihi: 7.3.2006) (GÜNDEME)
5.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Yunanistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık Alanında İşbirliğine
Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Dışişleri Komisyonları Raporları
(1/1152) (S. Sayısı: 1108) (Dağıtma
tarihi: 7.3.2006) (GÜNDEME)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 15.04
7 Mart 2006 Salı
BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 71 inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı
vardır; görüşmelere başlıyoruz.
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- TBMM
Başkanvekili Nevzat Pakdil'in, Batman'da bir saldırı sonucunda şehit edilen üç
polis memuruna Allah'tan rahmet, ailelerine başsağlığı dileyen konuşması
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, üç sayın milletvekilimize gündeme geçmeden önce söz vereceğim.
Ondan önce, iki gün önce, Batman'da menfur bir saldırı sonucunda şehit düşen üç
polis memurumuza -ki, bir tanesi Kahramanmaraşlı hemşerim Sayın Hacı Alkan'a ve
diğer polis arkadaşlarımıza- Allah'tan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı
diliyorum ve milletimize taziyelerimi sunuyorum. Böyle menfur saldırıların son
bulmasını diliyorum.
Gündemdışı ilk söz, 4926
sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi üzerine söz isteyen, Van Milletvekili Mehmet Kartal'a aittir.
Sayın Kartal, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
B)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Van
Milletvekili Mehmet Kartal'ın, 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin kanunlaşması halinde,
gümrüklerde müsadere edilen bazı araçların millî ekonomiye sağlayacağı katkıya
ilişkin gündemdışı konuşması
MEHMET KARTAL (Van) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan
evvel, yarın, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutluyorum.
Sayın milletvekilleri,
1819 sayılı Kaçakçılık Yasası daha sonra Meclis Genel Kurulunda 4926 sayılı
Yasayla değiştirildi, bir yıl, birbuçuk yıl önce… Ancak, Van yöresinde orijinal
depolarından dolayı modife edilmemiş, değiştirilmemiş araçlar, o günkü
yürürlükteki yasa olan 1819 sayılı Yasayla bugüne kadar müsadere edilmiş,
sahiplerine iade edilmemiştir.
Sayın Başbakanımız
milletvekili seçimlerinden evvel Hakkâri'yi ziyaretinde Van çevresindeki bu
araç mezarlığını gördüğünde "nedir bunlar?" "Efendim, işte
orijinal depolarından dolayı gümrükçe müsadere edilmiş, bağlanmış
araçlardır" ve "bunları biz iktidar olursak düzenleyelim."
Seçilip geldiğimizde
benim ilk gündemdışı konuşmam da, yine, bu madde üzerinde olmuştu. O gün,
Başbakan Yardımcısı Sayın Yalçınbayır…
Hayır… Bursa
Milletvekili, Sayın Bakanım bağışlasın, o zaman Başbakan Yardımcısıydı… (AK
Parti sıralarından "Ertuğrul Yalçınbayır" sesleri) Evet, Yalçınbayır...
Sayın Yalçınbayır,
gündemdışı konuşmama cevaben ve teşekkür ederek "bu yasa, çok demode
edilmiş bir yasadır. Elbetteki günün koşullarına göre düzeltilmelidir"
dedi ve daha sonra Meclis Genel Kuruluna geldi. Ancak, bugün ortada olan bir
gerçek daha var; 3 000 civarında araç, halen mezarlıkta duruyor. Bunları,
sahipleri borçlanarak elde etmişlerdi; yani, birkaç aile bir araya gelerek,
yardımlaşarak almışlardı; bugün hurdaya çevrilmiş. Beş yıldan beri dış
koşullarla duran araçların sahiplerine iade edilmesi gerekiyor.
Bu vesileyle, ben ve
Niğde Milletvekilimiz Sayın Orhan Eraslan, 1 maddelik, geçici madde olarak
kanun teklifini Meclise verdik; ancak, bugüne kadar hiçbir cevap alamadık.
Zaman zaman, Adalet Komisyonu Başkanı Sayın Köksal Toptan'la görüştüğümde,
işte, hükümet görüşü gelecek denildi. Hükümet görüşü neticede geldi,
elimizdedir. Sayın Mehmet Ali Şahin'in, 27.6.2005 tarihinde, sonuç olarak şu
deniliyor: "Teklif hükmü özel kanun niteliğinde; bu nedenle uygulama usul
ve esaslarının da kanunla düzenlenmesi gerekmektedir." Şimdi, ben
şaşırdım; yani, biz kadıyı kime şikâyet edelim?! Eğer bu yasada bir düzenleme
olacaksa, işte madde hazırlanmış, bir yılı aşkındır. Lütfen, artık, yani, buna
biraz sağduyuyla yaklaşalım.
Yöre insanı çok
yoksuldur; yani, kimse kendisini bilerek bu kaçakçılığa tevessül etmez; ama,
açlık insana her türlü şeyi yaptırır, inançlarını da yitirir açlık yüzünden.
Yörenin tek geçim kaynağıdır ve bugüne kadar da o araçlar orada durmuş,
değerini kaybetmiş. Sadece belki üç beş kuruşluk bir hurda değeriyle, hem millî
ekonomiye katkı olacak hem bu insanlarımızın mağduriyeti giderilmiş olacak.
Ayrıca, bunlarla ilgili bütün davalar halen Yargıtayda dosyada beklemektedir.
Yargıtayın da yükünü azaltmış olacaktır.
Ben, bu dileklerimle,
sayın bakanlarım yok burada; ama, çok kısa sürede bu yasayı yeniden
düzenleyerek Meclis Genel Kuruluna getirmelerini diliyorum.
Bu vesileyle, saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kartal.
Gündemdışı ikinci söz,
Erzurum'un düşman işgalinden kurtuluşunun 88 inci yıldönümü münasebetiyle söz
isteyen, Erzurum Milletvekili Muzaffer Gülyurt'a aittir.
Sayın Gülyurt, buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
2.- Erzurum
Milletvekili Muzaffer Gülyurt'un, Erzurum'un düşman işgalinden kurtarılışının
88 inci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması
MUZAFFER GÜLYURT
(Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Erzurum'un düşman işgalinden
kurtuluşunun 88 inci yıldönümü münasebetiyle gündemdışı söz almış bulunuyorum;
bu vesileyle Yüce Meclisimizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. Güzel
Erzurumumuzun düşman işgalinden kurtarılışının 88 inci yıldönümü münasebetiyle
Yüce Meclise hitap etmekten son derece bahtiyarım.
Erzurumumuzun Rus
işgalinden ve daha sonra buna eklenen Ermeni çetelerinin zulmünden kurtarılışı,
Kurtuluş Savaşımızın da dönüm noktalarından birini teşkil etmektedir. Mustafa
Kemal Paşanın Erzurum Kongresine gönül rahatlığıyla iştirak etmesini, orada
başkan ve milletvekili seçilmesini, millî mücadelenin başlangıç yıllarında
Erzurum'un işgal altında bulunmayışına borçluyuz. Ayrıca, millî mücadele
başlangıcında, doğu cephesinin emniyetinin sağlanmış olması, Anadolu'da yeni
bir ordunun teşekkülüne imkân ve fırsat vermiştir. Bu bakımdan, Erzurum'un
kurtarılış destanı, mahallî bir olay olmaktan çıkmış, bir milletin
mukadderatını doğrudan doğruya etkileyen, hatta tayin eden bir mahiyet
kazanmıştır. Atatürk "tarih, bu kongremizi, şüphesiz, ender ve büyük bir
eser olarak kaydedecektir" diyerek, Erzurum Kongresinin önemini en güzel
şekilde ifade etmiş, bir ulusun mukadderatına doğrudan etki eden Erzurum
Kongresi gibi bir tarihî dönüm noktasına giden yol Erzurum'un kurtuluşundan
geçmiştir.
23 Nisan 1920'de kurulan
Türkiye Büyük Millet Meclisimizin temelleri, bir bakıma, 23 Temmuz 1919'da,
Erzurum Kongresiyle atılmış oldu. 86 ncı kuruluş yıldönümünü kutladığımız
Türkiye Büyük Millet Meclisimizin yüce çatısı altında, o günlerin tarihî
yapılarını ve Erzurum Kongre Binasını simgeleyen Miniatürk Sergisi açılmış
bulunmaktadır. Bu sergiyle, o günlerin tarihî anıları, Türkiye Büyük Millet
Meclisi bünyesinde bir kez daha yaşanmış ve hatırlanmış olacaktır. Bu özel günü
yaşatan Meclis Başkanımıza ve emeği geçenlere ve sergimizi onurlandıran Sayın
Başbakanımıza şükranlarımı arz ediyorum. Evet, tarih, Erzurum'un kurtuluşunu
da, tıpkı Erzurum Kongresi gibi ender ve büyük bir eser olarak kaydetmiş
bulunmaktadır.
Sayın milletvekilleri,
Erzurum'la ilgili söylenecek sözün, irat edilecek konuşmanın en çok yakışacağı
kürsüden sizlere hitap ediyorum; çünkü, bugün çatısı altında olmaktan büyük
iftihar duyduğumuz Yüce Meclisin temellerinde Erzurumlunun harcı vardır, emeği,
alınteri ve kanı vardır. Elbette, bu yüce eser, milletin müşterek eseridir;
ancak, bu eserle iftihar sıralamasında, bugün kurtuluş yıldönümünü idrak
ettiğimiz Erzurum'a bir nebze öncelik vermemiz gerektiğine inanmaktayım. Bu
şehrin kahraman halkı, ülkemiz işgal altındayken, millî mücadele ateşini yakan,
namusunu, toprağını ve bayrağını savunmak için ordusuyla omuz omuza vererek
muhteşem bir kurtuluş destanı yazan eşsiz bir halktır. Yedi düvelin üzerimize
saldırdığı o zor şartlarda, Nene Hatunlar, Kara Fatmalar, Kâzım Karabekirler ve
nice isimsiz kahramanların bize yaşattığı o büyük kurtuluş destanı, bir
milletin kurtuluşuna da ilham kaynağı olmuştur.
Bu şehrin kurtuluş
günlerinin hatırlanması, en az kurtuluş için verilen mücadele kadar önem arz
etmektedir. Vatan topraklarının kıymetinin hakkıyla bilinmesini istiyorsak,
tarihî süreçte milletimizin kazandığı zaferlerin önemini genç dimağlara aktarma
noktasında zaafa düşmememiz gerekir. Bize hür bir vatan bırakmak için canlarını
veren şehitlerimizin, gazilerimizin, vatan kahramanlarımızın adını,
gençliğimizin irfanına, vicdanına, izanına nakşetmek hepimiz için bir vatan ve namus
borcudur. Yerel ve genel çaptaki tarihî kişilikleri gençlerimiz için model
şahsiyetler yapma noktasında acze düşmemiz, gençliği popüler magazin
kültürsüzlüğü çukuruna yuvarlamak demektir. Bu da, toplumsal çürümeyi
körükleyen kültür emperyalizminin varmak istediği noktanın ta kendisidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gülyurt,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
MUZAFFER GÜLYURT
(Devamla) - Tamamlıyorum Başkanım, teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
bir şehrin düşman işgalinden kurtuluşu, hiç şüphesiz, çok önemli bir olaydır.
Ancak, bu kurtuluşu tamama erdirecek diğer önemli unsur da, ekonomik kurtuluş
hedefleridir. Günümüzde Avrupa Birliği normları ve çağdaş toplumsal yaklaşım,
bölgeler ve iller arası kalkınmışlık farklarının asgarîye indirilmesini gerekli
kılmaktadır. Bölgeler arasında adil ve dengeli bir gelişme ve büyüme sağlaması
yolunda hükümetimizin gösterdiği yoğun çabaları bu bakımdan çok önemli
buluyoruz. 5300 sayılı Kanun ile 5084 sayılı Yatırımların ve İstihdamın
Teşvikiyle İlgili Kanunda değişiklikler yapılarak 49 geri kalmış ilin ciddî
şekilde teşviklerle desteklenmesi gibi uygulamaların olumlu sonuçlar vermesini
diliyorum. Doğu Anadolumuzu kalkındırmak için her türlü tedbiri hayata geçirme
gayreti içindeki hükümetimizin bu alandaki başarıları, geri kalmış illerimizin
geri kalmışlık düşmanından kurtuluşu demek olacaktır ve kurtuluş bayramlarımızı
daha bir gönül rahatlığıyla kutlamamızın zeminini hazırlayacaktır.
Sayın milletvekilleri,
değerli hemşerilerim; evet, hemşerilerim diyorum; çünkü, bizim için hemşerilik
sıfatı, bütünleşmeyi ifade eden bir kavramdır. Millî ve manevî değerlere
saygılı, Türkiye Büyük Millet Meclisinin manevî şahsında temsil edilen yüce
prensiplere bağlı, devletin bölünmez bütünlüğüne inanmış, manevî değerlerimize
hürmetkâr her vatandaşımız Erzurum'un birer fahrî hemşerisidir.
Bu bütünleştirici,
birleştirici duygular içinde, Edirne'den Kars'a kadar bütün memleket
coğrafyasına mensup her vatandaşımızı fahrî hemşerilerimiz olarak kucaklıyoruz,
onları kendi şehirlimiz gibi seviyoruz, hürmete layık buluyoruz.
Anadolu beylikleri
döneminden Selçuklulara, Osmanlıdan Kuvayı Milliye dönemine ve günümüze kadar
Türk Milletinin gönül ve ruh dünyasının kaynağı hükmündeki Erzurum, inşallah,
kıyamete kadar milletimizin gözbebeği olmaya devam edecektir. Erzurum, dün
vatana kale olmuştur, millete lazım olmuştur; bugün de öyledir, bundan böyle de
vatana kale olacaktır ve millete lazım olacaktır.
Erzurum'da bulunan
hemşerilerimin ve siz değerli milletvekillerimin Kurtuluş Bayramını kutluyorum,
şehrimizin ve ülkemizin benzer acıları bir daha hiç yaşamamasını Allah'tan
diliyorum; bu vesileyle aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.
Teşekkür ediyor, Yüce
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Gülyurt.
Biz de, Erzurumluların ve
bütün Türk Milletinin bu güzel gününü kutluyoruz.
Gündemdışı üçüncü söz,
Yeşilay Haftası münasebetiyle söz isteyen Sivas Milletvekili Osman Kılıç'a
aittir.
Sayın Kılıç buyurun.
3.- Sivas
Milletvekili Osman Kılıç'ın, Yeşilay Haftası münasebetiyle, içki, sigara ve
uyuşturucu madde kullanımının özellikle gençler üzerindeki olumsuz etkilerine
ve bu konuda alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması
OSMAN KILIÇ (Sivas) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yeşilay Haftasıyla ilgili gündemdışı söz
almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bir grup vatansever Türk aydını tarafından halkı ve özellikle
gençliği içki ve uyuşturucu madde alışkanlığına karşı uyarmak ve bu yolla
mücadele etmek için 5 Mart 1920 tarihinde Hilali Ahdar Cemiyeti Kuruldu. Bu
cemiyet bir müddet sonra Yeşil Hilal, daha sonra da Yeşilay ismini aldı. 1934
tarihinde, Bakanlar Kurulu kararıyla, kamu yararına çalışan dernekler arasına
girmiş ve 1953 yılından beri mart ayının ilk haftası, ülkemizde Yeşilay Haftası
olarak kutlanmaktadır.
Devletimiz tarafından
desteklenen ve en eski kuruluşlardan biri olan Yeşilay Cemiyetinin gayesi,
uyuşturucu maddeler ve alkollü içkilerle mücadele etmektir. Alkollü içki,
esrar, afyon, kokain, morfin gibi uyuşturucu maddelerin vücutta meydana
getirdiği zararlar ve açtığı yaralar, büyük ölçüde toplum yapısını da
bozmaktadır. Bu kötü alışkanlıkların sebepleri arasında, eğitimsizlik, özenti,
çevre şartları, lüks ve gösterişli hayatın verdiği tatminsizlik, inanç ve
manevî hayattaki boşluk, fakirlik, yalnızlık, çaresizlik ve buna benzer birçok
sebep gösterilebilmektedir. Yüce dinimiz, sarhoşluk veren, aklî ve ruhî dengeyi
bozan, sinir sistemini uyuşturan maddelerin kullanımını haram kılmış ve bu
alanda birtakım cezaî müeyyideler koyarak insanları bunlardan uzak tutmaya
çalışmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün, alkol ve uyuşturucu, özellikle gençleri ciddî bir
şekilde tehdit etmektedir. Bütün devletler, bu tür maddelerin üretimini,
alınmasını, satılmasını ve kullanılmasını sıkı bir denetime tabi tutmakta,
uluslararası uyuşturucu ticareti yapan şebekelere ve kaçakçılara âdeta savaş
ilan etmektedir. Artık, fert, toplum ve devlet olarak, kitle imha silahı haline
gelen bu tehlikeyi görmezlikten gelemeyiz. Ülkemizde alkol, sigara, uyuşturucu
kullanımının artması, özellikle son zamanlarda bu felaketlerin ilim ve irfan
yuvaları olan okullarımıza kadar girmesi, kullanma yaşında görülen düşme,
toplumumuzun geleceğinin risk altında olduğunu göstermektedir. İstatistiklere
göre, ülkemizde sigara kullanma yaşı 8 ilâ 10, alkole başlama yaşı 11,
uyuşturucu maddelere başlama yaşı 12; büyük şehirlerde uyuşturucu madde kullanma
yaşı 11, esrara başlama yaşı 16,
ecstasy kullanma yaşının 17'ye kadar düştüğü belirtilmektedir.
Yapılan bu araştırmaya
göre ülkemizde 30 000 000 kişi sigara içmektedir. 2004-2005 yılında 5 875 ölüm
vakası incelenmiş ve bu ölüm olaylarının yüzde 41,2'sinin sigaranın yol açtığı
hastalıklardan ileri geldiği tespit edilmiştir. Sadece sigaranın yol açtığı
hastalıklardan genç yaşta ölenlerin sayısı trafik, terör ve iş kazaları gibi
ölüm vakalarının toplamından 5 kat daha fazladır.
Gelişmiş ülkelerde
uyuşturucu madde, içki ve sigara gibi zararlı maddeleri kullananların sayısı
her yıl azalırken, ne yazık ki, ülkemizde artış gözlenmektedir.
Ülkemizde bugün kişi
başına 3 kilogram tütün ve tütün mamulleri, yine, kişi başına 15 litreye yakın
alkollü içki tüketilmektedir.
Sigaradan meydana gelen
hastalıklardan doğan ekonomik kayıp ülkemiz için 2,5 milyar dolardır.
Ülkemizde polis
tarafından yapılan operasyonlarda 1990 yılında 30 000 ecstasy hap ele
geçirilmişken, 2005 yılında ise 1 000 000 seviyesine çıkmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kılıç,
konuşmanızı tamamlayınız.
OSMAN KILIÇ (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun.
OSMAN KILIÇ (Devamla) -
Ülkemizde cinayetlerin yüzde 85'i, ırza tecavüzlerin yüzde 51'i, trafik
kazalarının yüzde 50'si, akıl hastalıklarının yüzde 60'ı, şiddet olaylarının
yüzde 70'inin sebebi alkoldür.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; toplum sağlığımız, geleceğimizin teminatı olan genç nesilleri
bedenen ve ruhen sağlıklı yetiştirmek için, başta narkotikler olmak üzere,
alkol ve sigara gibi zararlı maddelerle, fert, millet ve devlet olarak her
türlü mücadeleyi yapmalı, seferberlik ilan etmeliyiz.
Sevr Anlaşmasıyla
ülkemizin bir bölümünü işgal eden düşman devletlerinin, toplumu, gençliğimizi
madde bağımlısı haline getirmek, millî mukavemetimizi kırmak için, gemilerle
limanlarımıza alkol ve uyuşturucu maddeler getirdiklerini asla unutmamalıyız.
Sigaranın üzerine ölüm
tehdidini ikaz eden yazıların yazıldığı gibi, alkollü ürünler için de benzer
önlemler alınmalıdır. Özenti doğuracak reklamlardan kaçınılmalı, televizyon
programlarında gizli reklam ve alkole özendirici görüntülere yer
verilmemelidir. Bu önlemler tek başına yeterli olmayacağından, yeni nesillere
ve bağımlılara inanç destekli eğitim verilmelidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben, burada, herkesin kabul ettiği alkol ve uyuşturucu
maddelerin zararlarını gösteren örnekleri sıralamak istemiyorum.
Sözlerimi tamamlarken,
kullanalım veya kullanmayalım, sağlıklı ve mutlu yeni nesillere sahip olmak,
dinamik ve huzurlu bir Türkiye'yi sürdürebilmek için, yukarıda bahsettiğimiz
zararlı maddelerle etkin mücadele etme zorunluluğumuz olduğunu belirtiyor, Yüce
Heyetinizi ve milletimizi saygıyla, en büyük
varlığımız ve geleceğimizin teminatı olan gençlerimizi sevgiyle
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kılıç.
Sayın milletvekilleri,
gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının 2 tezkeresi vardır; ayrı ayrı okutup, bilgilerinize
sunacağım.
C)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.-
Suriye-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı Mohammad Hallaq ve
beraberindeki parlamento heyetinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının
konuğu olarak ülkemize resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/987)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlık Divanının 26 Ocak 2006 tarih ve 104 sayılı kararıyla
Suriye-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı Mohammad Hallaq ve
beraberinde bir parlamento heyetinin, 14-19 Mart 2006 tarihleri arasında
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının konuğu olarak ülkemize resmî
ziyarette bulunmaları kararlaştırılmıştır.
Söz konusu heyetin ülkemizi
ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisi Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 7 nci maddesi gereğince Genel Kurulun bilgisine
sunulur.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
2.-
Endonezya Temsilciler Meclisi Başkanı Agung Laksono'nun davetlisi olarak
Endonezya'ya resmî ziyarette bulunacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanvekili Nevzat Pakdil'in beraberindeki Parlamento heyetini oluşturmak
üzere gruplarınca isimleri bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/988)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 6 ncı
maddesi uyarınca, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Nevzat Pakdil'in
Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen, Endonezya Temsilciler Meclisi Başkanı
Agung Laksono'nun davetine icabetle, beraberinde bir Parlamento heyetiyle,
Endonezya'ya resmî ziyarette bulunması Genel Kurulun 21 Şubat 2006 tarihindeki
65 inci Birleşiminde kabul edilmiştir.
Anılan Kanunun 2 nci
maddesi uyarınca, heyetimizi oluşturmak üzere siyasî parti gruplarınca
bildirilen isimler Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Adı Soyadı Seçim Çevresi
Ali Kemal Deveciler Balıkesir
M. İhsan Arslan Diyarbakır
Enver Yılmaz Ordu
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Bir gensoru önergesi
vardır.
Önerge, daha önce
bastırılıp sayın üyelere dağıtılmıştır.
Önergeyi okutuyorum:
D) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.-
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Samsun Milletvekili
Haluk Koç, İstanbul Milletvekili Ali Topuz ve İzmir Milletvekili K. Kemal
Anadol'un, çocuklarının ticarî iş ve ilişkilerinde nüfuzunu kullandığı, lojman
giderlerini kamuya ödeterek siyasî ahlak kurallarına aykırı davrandığı ve
kamuyu zarara uğrattığı iddiasıyla Maliye Bakanı Kemal Unakıtan hakkında
gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/5)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Kızına ait şirketin
Telsim-Vadafone ile ilişkilerinde,
likit ve pastörize yumurtaya uygulanan KDV oranının indirilmesinde çocuklarıyla
işbirliği içerisinde nüfuz ticareti yoluyla görevini kötüye kullandığı ve
lojman giderlerini kamuya ödeterek siyasî ahlak kurallarına aykırı davrandığı
ve bu suretle kamuyu zarara uğrattığı gerekçeleriyle Maliye Bakanı Sayın Kemal Unakıtan
hakkında; Anayasanın 99 uncu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 106
ncı maddeleri gereğince gensoru açılmasını saygılarımızla arz ve teklif ederiz.
Haluk Koç |
Ali Topuz |
Kemal Anadol |
|
|
Samsun |
İstanbul |
İzmir |
|
CHP Grup Başkanvekili |
CHP Grup Başkanvekili |
CHP Grup Başkanvekili |
Gerekçe:
Türk siyasî hayatında bir
Maliye Bakanı hakkında 3-4 ay içerisinde 2 kez gensoru verilmesi istisnaî bir
olaydır. 14.10.2005 ve 6.2.2006 tarihlerinde verilen bu gensorularda;
TÜPRAŞ'ın yüzde 14,76
hissesinin SPK ve İMKB mevzuatına aykırı satışı,
Galataport ve Kuşadası
ihalelerinde, ihale öncesinden başlayarak, özel ilişkiler suretiyle yönlendirme
yapıldığı ve ihaleye fesat karıştırılması,
Mal bildirimi ve banka
hesapları konularında ticarî ve bankacılık sırrı kurallarının ihlal edilerek,
kişi ve kurumlara yönelik olarak iftirada bulunulması,
Mısır ithalatında özel
indirim yapılarak oğluna çıkar sağlanması,
2/B arazisini hukuk dışı
yolla üstüne geçirerek rant sağlamak ve 3 defa mühürleme yapılmasına rağmen
kaçak villa inşaatını sürdürmek iddiaları, belgelere dayalı olarak dile
getirilmiştir.
Bu iddiaların hiçbirisine
Maliye Bakanı, cevap vermemiş, aksine, genel ve konu dışı açıklamalarla gündemi
saptırmaya çabalamıştır.
Ancak, AKP İktidarı seçim
meydanlarında verdiği sözü unutarak, bizzat Başbakanın desteği ve siyasî
himayesiyle, Kemal Unakıtan'ı açıkça korumuştur. Başbakanın; çıkar karşılığında
basın organlarının Maliye Bakanının üzerine gittiğini, kendisinin Bakana kefil
olduğunu belirten açıklamaları ibretle izlenmektedir. Bu tavırlar, bu
sahipleniş, konuyu artık Maliye Bakanı boyutundan çıkarmış, Başbakan ve tüm AKP
Hükümetini yolsuzluk penceresine oturtmuştur.
Bu siyasî davranış, Türk
siyasetinin yolsuzluklardan arınması, halka güven vermesi, siyasetin düzey
kazanması sürecine vurulmuş en büyük darbedir.
Gensoruların mürekkebi
kurumadan, Maliye Bakanının kendisine ve yakınlarına yönelik yeni çıkar
ilişkileri kamuoyunun gündemine oturmuştur. O kadar ki, bu çıkar ilişkileri
aile bireylerinin de iştirakiyle, artık, kamu vicdanını rahatsız eden boyutlara
ulaşmıştır.
Bu çerçevede gelişen yeni
iddia ve olaylar aşağıda açıklanmıştır:
1- Maliye Bakanının kızı,
ortağı olduğu Telemobil firmasının temsilcisi olarak, 5 Eylül 2005 tarihinde
Telsimi ziyaret ederek ürünlerini pazarlamaya çalışmıştır. Bu, açıkça bir nüfuz
ticaretidir. Çünkü, soyadı Unakıtan olmasaydı böyle bir görüşme
gerçekleştiremezdi. Kaldı ki, Zeynep Unakıtan bu görüşmeyi başlangıçta inkar
etmek suretiyle, nüfuz ticareti yaptığını bir anlamda tevilli olarak kabul
etmiştir.
2- Maliye Bakanının oğlu
pastörize yumurta yatırımı yaptığı süre içinde pastörize yumurtadaki KDV oranı
yüzde 18'den yüzde 8'e indirilmiştir. Kefen bezinden yüzde 18 KDV alan bir kamu
yönetiminin, bu konuda toplumsal bir talep olmamasına karşın, likit ve
pastörize yumurtadaki vergi oranını düşürmesi sorgulanması gereken bir
durumdur. Oğul Unakıtan bu yatırımı yapmasa idi, likit pastörize yumurtada KDV
oranı yüzde 18'den yüzde 8'e düşürülecek miydi? Bu, açıkça, Unakıtan Ailesine
sağlanan haksız bir imtiyazdır.
3- Recep Tayyip Erdoğan,
milletvekillerinin lojmanda değil halkın arasında oturması gerektiğini söylemiş
ve bunun üzerine de Türkiye Büyük Millet Meclisi lojmanları satılığa
çıkarılmıştır. Bir Maliye Bakanı, hangi gerekçeyle lojmanda oturmaya devam
ediyor? Hangi gerekçeyle lojman masraflarını devlete ödetiyor? Acaba, Unakıtan,
sade bir yurttaş gibi kiralık bir dairede oturmasını sağlayacak gelir
düzeyinden mi yoksundur?
Tüm bu iddialar belgelere
dayalıdır. Hatta, likit ve pastörize yumurtanın KDV indirimini sağlayan
kararname, Bakanlar Kurulunun
mahsulüdür. Unakıtan, bu kararnameyle hükümet üyesi arkadaşlarını da ticarî
ilişkilerinin içine katarak, diğer bakanları kişisel çıkarlarına bilinçli
olarak ortak etmiştir. Bu yönüyle de sorgulanması ve açıklık kazanması gereken
bir hal söz konusudur.
Hakkında bu kadar ciddî
iddiaların bulunduğu bir Bakanın; bu iddiaların Türkiye Büyük Millet Meclisinde
görüşüldüğü dönemlerde bile benzer şaibeli ilişkilerini sürdürmesi kabul edilemez.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığını kamuoyu nezdinde zedeleyen ve
hafife alan bu ahlak dışı tavırlar ve eylemlerin artık önlenmesi gerekmektedir.
Bu değerlendirmelerle işbu gensorunun sunulması zorunluluğu doğmuştur.
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergenin görüşme günü
Danışma Kurulunca daha sonra belirlenerek oylarınıza sunulacaktır.
Başbakanlığın, Anayasanın
82 nci maddesine göre verilmiş 2 adet tezkeresi vardır; ayrı ayrı okutup,
oylarınıza sunacağım.
C) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
3.-
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın Yunanistan'a yaptığı resmî ziyarete
katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/989)
2.3.2006
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım'ın Güneydoğu Avrupa İşbirliği Süreci Ulaştırma Bakanları Toplantısına
katılmak ve görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 26-28 Ocak 2006
tarihlerinde Yunanistan'a yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı
milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar
Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci
maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste
Osman Aslan (Diyarbakır)
Mehmet Parlakyiğit (Kahramanmaraş)
Abdulkadir Kart (Rize)
BAŞKAN - Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer tezkereyi
okutuyorum:
4. - Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın Kuveyt’e yaptığı resmî
ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/990)
2.3.2006
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Devlet Bakanı Prof. Dr.
Mehmet Aydın'ın, Kuveyt Emiri Şeyh Cabir El Ahmet El Cabir El Sabah'ın vefatı
üzerine, Hükümetimizin taziye mesajlarını iletmek amacıyla, 17 Ocak 2006
tarihinde Kuveyt'e yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı
milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar
Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci
maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste
Mustafa Said
Yazıcıoğlu (Ankara)
Tayyar Altıkulaç (İstanbul)
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır okutup,
oylarınıza sunacağım.
V.-
ÖNERİLER
A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ
1.-
Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
No: 187 Tarihi:
7.3.2006
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 322
nci sırasında yer alan 1078 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 7 nci
sırasına, 297 nci sırasında yer alan 1034 sıra sayılı kanun tasarısının bu
kısmın 9 uncu sırasına, 309 uncu sırasında yer alan 1043 sıra sayılı kanun
tasarısının bu kısmın 10 uncu sırasına, 324 üncü sırasında yer alan 1083 sıra
sayılı kanun tasarısının bu kısmın 11 inci sırasına, 22 nci sırasında yer alan
860 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 12 nci sırasına, 8 inci sırasında
yer alan 1081 sıra sayılı kanun teklifinin bu kısmın 13 üncü sırasına, 6.3.2006
tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 1103 sıra sayılı kanun tasarısı ile 1102
sıra sayılı kanun tasarısının, 48 saat geçmeden, bu kısmın 8 inci ve 14 üncü
sırasına alınmasının ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesinin;
Genel Kurulun, 7.3.2006
Salı ve 8.3.2006 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü sorular ile diğer denetim
konularının görüşülmemesinin, 7.3.2006 Salı günkü birleşiminde kanun tasarı ve
tekliflerinin görüşülmesinin; 7.3.2006 Salı, 8.3.2006 Çarşamba günleri
15.00-22.00 ve 9.3.2006 Perşembe günü 14.00-21.00 saatleri arasında
çalışmalarını sürdürmesinin;
Genel Kurulun onayına
sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.
Ali
Dinçer |
|
|
|
|
|
Türkiye
Büyük Millet Meclisi |
|
|
|
Başkanı
V. |
|
|
İrfan
Gündüz |
Ali
Topuz |
|
|
AK Parti
Grubu Başkanvekili |
CHP
Grubu Başkanvekili |
|
|
|
Süleyman
Sarıbaş |
|
|
|
Anavatan
Partisi Grubu |
|
|
|
Başkanvekili |
|
BAŞKAN - Danışma Kurulu
önerisinin lehinde, Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan ve Denizli Milletvekili
Ümmet Kandoğan'ın söz talepleri vardır. Aleyhte söz talebi yoktur.
Sayın Eraslan, buyurun.
MEHMET ERASLAN (Hatay) -
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; öncelikle, hepinizi saygıyla,
hürmetle, muhabbetle selamlıyorum.
Danışma Kurulunun lehinde
söz almış bulunmaktayım. Gerçi, daha önce de, sürekli ifade ediyor idik; keşke,
salı ve çarşamba günleri denetim konuları da görüşülebilseydi, Türkiye Büyük
Millet Meclisi denetimi de yapabilseydi, sözlü sorular cevaplandırılabilseydi.
Çünkü, bazı milletvekillerimizin, bazı sözlü soruları, gerçekten, geniş halk
kitlelerini, toplumumuzu ilgilendiren nitelikte olduğu için, zamanında ve
anında cevaplandırılması daha uygun olduğu düşüncesini, daha önce, defalarca
ifade etmiş idik.
Fakat, genel manada,
Danışma Kurulu önerisinin içerisinde, gerçekten, toplumumuzun, Türkiyemizin
uzun zamandan beri beklentisi olan kanun tasarı ve teklifleri var. Bu hafta,
salı, çarşamba ve perşembe günleri, onları görüşeceğiz. Ben, bu kanun tasarı ve
tekliflerinin, sizlerin gayretiyle, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çok değerli
milletvekillerinin gayretiyle yasalaşacağını düşünüyorum ve ülkemize,
milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyorum.
Kanunlarla ilgili
görüşlerimizi, kanun tasarı ve teklifleri geldiğinde, yer yer, görüşlerimizi
ifade edeceğiz; fakat, katıldığımız yönleri olduğu gibi, gerçekten, eksik
gördüğümüz, ilaveye ihtiyaç duyulan yönlerinin de olduğunu düşünüyoruz, onları
da, görüşmeler esnasında, siz değerli milletvekillerimizin, Yüce Heyetinizin
takdirlerine sunacağız.
Değerli milletvekilleri,
ben, Danışma Kurulu önerilerinin, biraz da halkın gündemiyle bağdaşmasını ve
vatandaşların gündemiyle örtüşmesini, aslında, talep ediyorum, arzu ediyorum.
Bakın, halkın, aziz
milletimizin, değerli arkadaşlar, içinde bulunduğu durum, koşul belli ve biz,
Danışma Kurulunu yapar iken, Danışma Kurulu önerileriyle, hangi kanunu, hangi
kanun tasarı ve teklifini görüşeceğimize karar verir iken, biraz da,
toplumumuzun içinde bulunduğu şartları, yani, tekstilcisiyle, KOBİ'siyle,
esnaf-sanatkârıyla, memuruyla, emeklisiyle, genciyle, gençliğiyle, çiftçisiyle,
içinde bulunduğu -toplumumuzun genel manada içinde bulunduğu- koşulları da göz
önünde bulundurarak ve onların ihtiyaçlarına cevap verecek nitelikte kanun
tasarı ve teklifleri hazırlayarak ve onları da, Danışma Kurulu önerileri
doğrultusunda gündeme alarak, bir Meclis çalışması, bir parlamento çalışması
yapılmasının daha uygun olacağını düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, açlık
sınırı 727 000 000; ama, alınan ücretler belli. Bu, toplumumuzun bir sorunudur.
Yani, bu insanlara, biz "size verebildiğimiz bu; onun gerisini siz
halledin, nasıl yaşabilirseniz yaşayın" deme lüksünü sahip değiliz.
Yoksulluk sınırı 1 835 000 000; 1 835 YTL!..
Değerli arkadaşlar,
kamuda çalışan bütün personelimiz, memurlarımız, bakın, yoksulluk sınırının
altında; hemen hemen yüzde 95'i, yoksulluk sınırının altında ücret almaktadır
ve biz, kendi ailesiyle, onuruna, haysiyetine yaraşır ve yakışır bir hayat
standardı yaşama noktasında aciz olan kamu personelinin almış olduğu bu ücretlerle
geçinmelerini bekler iken, aynı zamanda da, onlardan, yüksek bir performans ve
onlardan bir azim, bir kararlılık ve verimli bir hizmet beklemekteyiz. Bunun
da, ben, biraz daha irdelenmesi gerekir diyorum, biraz daha bunun üzerinde
çalışılması gerekir ve Meclise bu konunun getirilmesi gerekir diye düşünüyorum.
İşsizlik, değerli
arkadaşlar, resmî rakamlara göre 10,3. Üç yıl önceki işsizlik ile bugünkü
işsizlik oranı aynıdır; düşmemiştir, artmamıştır, 10,3'tür. Ama, gayriresmî
rakamlara göre, yani, işsizlik rakamının yüzde 20 dolaylarında olduğundan da
bahsediliyor. Bu da dikkat edilmesi gereken… Çünkü, işsizlik ayrı bir şey.
Türkiye'de yaşayan insanlarımız genç ve dinamik. Gerçekten, büyük bir
gençliğimiz var, büyük bir genç potansiyelimiz var; ama, bu gençlerimizi, biz,
istihdamla buluşturamıyoruz. Üniversite mezunu olmuşlar, üniversite
mezunlarını, maalesef, bir işle, bir atamayla buluşturamıyoruz ve geleceklerine
bakar iken, güzel bir umutla, bir kıvançla, bir sevinçle gençlerimiz,
gençliğimiz bakamamaktadır.
Millî gelir dağılımında
çok değerli milletvekilleri, ciddî bir adaletsizlik vardır. Gelir grubu en
yüksek olan yüzde 20'lik dilim ile en alt gelir grubu yüzde 20'lik dilim
arasındaki makas her gün artmaktadır. Millî gelirde gerçekten ciddî bir
adaletsizlik söz konusudur ve zengin daha zengin olur iken, fakir, yoksul
insanlar fakrüzaruret içerisinde, yokluk, yoksulluk, açlık ve sefalet
içerisinde yüzmektedir ve yaşamaya çalışmaktadır.
Bunları söylerken, bakın,
bunlar ülkenin problemleri, bunlar Türkiye'nin problemleri, bu ülkede yaşayan
aziz milletimizin sorunları ve problemleridir. Bunların irdelenmesini ben
buradan istirham ediyorum. Bakın, sıkı para politikaları, sıkı malî
politikalar, artık, çekilmez bir hal almıştır. Evet, Türkiye Cumhuriyeti
Devletinin, Türk ekonomisi düzelsin, makro dengeler yerine otursun. Bu, hepimiz
gayreti; ama, biz, bu makroekonomik dengeleri yerine oturtur iken, milletimizin
makrosunu da ve mikrosunu da yıkma lüksüne salahiyetine sahip değiliz. Bir
taraftan sürdürülebilir bir ekonomiyi yaşatır iken, oluşturur iken, bir
taraftan da geniş halk kitleleri, feryat eden, işsizlikle, yoksullukla,
sefaletle, düşük gelirle, düşük ürünle, çiftçisiyle, esnafıyla, KOBİ'siyle bu
ülkede yaşayan aziz milletin de içinde bulunduğu şartları, içinde bulunduğu
konumu çok iyi irdelemek ve o yönde kanun teklifi ve tasarıları hazırlamak
suretiyle toplumumuzu biraz da rahatlatmak durumunda olduğumuzu ben sizlere
hatırlatıyorum.
Değerli arkadaşlar,
bakın, 2005 yılının dokuzuncu ayına kadar, bakın, son üç yılda -bu yazılı soru
önergesidir, sayın bakanımızın bizlere vermiş olduğu resmî yazılı soru
önergesidir- kapanan şirket sayısı 21 810. 2003'ten başlayarak 2005'in
dokuzuncu ayına kadar 21 810 KOBİ, şirket kepenk kapatmıştır ve ayrıca, 453 100
adet esnaf ve sanatkârımız kepenk kapatmıştır. Karşılıksız çek tutarlarını
söylüyorum: Değerli arkadaşlar, son üç yılda, ortalama 14,5 katrilyon
karşılıksız çek oluşmuştur. Onun dışında, protestolu senetlere bakıyorum;
bunlar KOBİ'lerimizin, esnaf-sanatkârlarımızın son içinde bulunduğu durumları
açıklamak açısından çok önemli verilerdir, önemli rakamlardır: Bakın, değerli
arkadaşlar, 4 katrilyon 739 trilyon protestolu senet oluşmuştur ve bu manzara,
bu görüntü esnafımızın ve sanatkârımızın, KOBİ'lerimizin, tekstilcilerimizin,
yatırımcılarımızın içinde bulunduğu…
Şimdi, küresel rekabet
ortamında, KOBİ'lerimizi, esnaf-sanatkârlarımızı dünya pazarında ve küresel
rekabet ortamında güçlü kılabilmenin yolu onları desteklemektir. Yatırım,
üretim, ihracat ekonomisini, bu reel ekonomiyi, bu modeli Türkiye'de hâkim
kılmanın yolu, bu kesimlerin desteklenmesidir; ayrıca, bu kesimlerin de, girdi
maliyetlerini, vergi oranlarını, enerji ücretlerini, işçiye ödemiş oldukları
SSK primlerini düşürmek ve onları sübvanse etmek, onları desteklemektir. Bu
ülkede üretimin ve yatırımın, dolayısıyla ihracatın, dolayısıyla dışticaret
açığının önüne geçmenin yegâne yolu budur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Eraslan,
lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Bu noktada, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, milletvekili olarak
çalışmalarımıza, özellikle İktidar Partisi olarak çalışmalara devam edilmeli
diyorum.
Bakın, Dünya Bankası 2006
raporundan kısa bir şey söyleyeceğim sizlere: Türkiye'de günlük geliri 4
doların altında yaşayan kişilerin oranı, toplam nüfusun yüzde 24'üdür; yani,
Türkiye'de, 17 000 000 kişi, günlük 5 000 000 lirayla yaşıyor. Yine, Dünya
Bankası 2006 raporuna göre, Türkiye'de, nüfusun 4,8'i, günlük 1 doların altında
bir gelirle yaşıyor. Bu nedir; yani, ülkemizde, 3,5 milyon kişi, günlük 1 350
000 lirayla yaşıyor; 3,5 milyon insanımız, günlük 1 350 000 lirayla yaşıyor. Bu
bir alevdir, bu bir ateştir, bu bir tehlikedir, sosyal patlamadır. Dolayısıyla,
biz, bir taraftan, vermeyerek, ücretleri kısarak…
BAŞKAN -Sayın Eraslan,
konuyla ilgili…
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Toparlıyorum.
BAŞKAN - Hayır,
toparlıyor değil de, konuşmanızı tamamlayınız; çünkü, gündemle ilgili
konuşuyordunuz. Lütfen…
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Sayın Başkanım, çok önemli bir şeyin altını çizip, teşekkür ediyorum.
Biz ne yapıyoruz;
vermediğimizi, daha fazla polis, daha fazla araç gereç, daha fazla emniyet
mensubu istihdam ederek, öbür tarafa veriyoruz. Bunun, çok iyi irdelenmesi,
düşünülmesi gerekir diye düşünüyorum.
Bu kanun teklif ve
tasarılarının, ülkemiz adına, milletimiz adına hayırlar getirmesini temenni
ediyorum; Yüce Heyetinizi, saygıyla, hürmetle ve muhabbetle selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN -Teşekkür ederim.
Önerinin lehinde, Denizli
Milletvekili Ümmet Kandoğan.
Sayın Kandoğan, buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla ve muhabbetle
selamlıyorum.
Bugünkü Danışma Kurulu
önerimizin lehinde söz aldım. İnşallah, bu haftaki Meclis çalışmalarımız,
tasarı ve tekliflerle ilgili alacağımız kararlar, milletimize ve memleketimize
hayırlara vesile olur.
Değerli milletvekilleri,
bugün ve bu haftaki görüşeceğimiz kanun tasarı ve teklifleri içerisinde, uzun
zamandan beri merakla beklenen, özellikle bazı kamu görevlilerinin maddî
bakımdan durumlarının iyileştirilmesiyle ilgili kanun tasarısı da gündemimizde.
İnşallah, hep beraber, bu kanun tasarısını, biraz daha kamu görevlilerimizin
lehine olacak şekilde burada kanunlaştırırız.
Yalnız, iki hafta önceki
Meclis gündeminde yer alan ve yine, 20 000'in üzerindeki kamu görevlilerimizi
yakından ilgilendiren disiplin affıyla ilgili kanun tasarı ve tekliflerinin,
maalesef, bu haftaki Meclis gündeminde olmadığını üzülerek görüyorum. İki hafta
önce aldığımız, Meclis gündemine aldığımız bir konunun, aradan iki hafta
geçtikten sonra Meclis çalışma gündeminin içerisinde yer almamasının haklı ve
mantıklı bir izahı var mı, yok mu, onu da merak ediyorum. Çünkü, bu konuyla
ilgili ilk kanun teklifini veren milletvekili benim ve uzun zamandan beri de,
bunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine gelmesini dört gözle
bekliyordum. Ancak, bu haftaki Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminde bu kanun
tasarısı ve teklifinin yer almaması karşısındaki üzüntülerimi de ifade etmek
istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye'de, her gün, toplumun geniş kesimlerini yakından ilgilendiren olaylar
ortaya çıkıyor. İşte, dün de, Türkiye'nin gündemine damgasını vuran, bir
cumhuriyet başsavcımızın Kara Kuvvetleri Komutanımızla ilgili olarak hazırlamış
olduğu bir iddianame…
Şemdinli olaylarıyla
ilgili, biliyorsunuz, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir komisyon kurmuştuk;
ancak, benim şahsî görüşüm, Anayasanın 138 inci maddesi karşısında böyle bir
komisyon kurulmasının doğru olmadığı inancındayım; çünkü, adliyeye intikal eden
bir konuyla ilgili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir çalışma
yapılmasının, Anayasanın 138 inci maddesi karşısında çok sağlıklı ve doğru
olmadığı inancındayım. Ancak, bu komisyon kurulalı çok uzun bir zaman geçti ve
bu komisyonun çalışmasının, kısa bir süre önce, bu Meclisçe bir ay daha
uzatılmasına karar verdik. Ancak, Komisyon Başkanımız da şu anda buradalar,
bazı komisyon üyelerini de burada görüyorum, özellikle kendilerinden de istirham
ediyorum; bu konu, Türkiye'nin son dönemlerindeki en önemli konu ve
spekülasyonlara sebebiyet veren bir konu ve Sayın Kara Kuvvetleri Komutanımızla
ilgili ortaya atılan konu da Meclis araştırma komisyonumuzun araştırdığı bir
konu. O nedenle, bu konunun bir an önce tamamlanıp, bu komisyonumuzun bu
konuyla ilgili komisyon raporunu Türkiye Büyük Millet Meclisine sunması
gerekiyor.
Şimdi, herkesin, yargı
dokunulmazlığı arkasına sığınarak, çok ciddî delillere ve belgelere ulaşmadan,
kamu görevlilerinin yargılanmasıyla ilgili hususları ortaya atarken çok
dikkatli olması lazım. Bu dikkatin içerisine cumhuriyet başsavcılıkları da
dahildir. Evet, yargı dokunulmazdır, dokunulmaz olması lazımdır; ancak, ortaya
atılan iddianamenin, hukuk çevreleri tarafından da, gerekli bilgi, belge ve
delillere dayanmadan hazırlandığı ve Türkiye'yi de, maalesef, dün bir kaos
ortamına sokmuş olmasından dolayı da, bu konu üzerinde, artık, adlî çevrelerin
de bundan sonraki çalışmalarında çok dikkatli ve titiz olmaları gerektiği, kendiliğinden
ortaya çıkmaktadır.
Bakınız, dün bu konuyu
tartışırken, maalesef, Batman'da 3 polis memurumuz şehit oldu. Biz, Kara
Kuvvetleri Komutanının -o iddianamede yer aldığı gibi- Türk Silahlı Kuvvetleri
içerisinde bir çeteleşmeye sebebiyet verdiği iddiasını tartışırken, terörle
mücadele etme noktasında en üst noktada olan Sayın Kara Kuvvetleri Komutanıyla
ilgili bu iddialar, basında, televizyonda ve cumhuriyet başsavcı iddiasında yer
alırken, Batman'da 3 güvenlik görevlimiz şehit oldu. Öyleyse, terörle mücadele
noktasında, hepimizin son derece hassas olması gerekiyor. Terörle mücadelede
bulunan kişi ve kurumlara karşı, onların gücünü ve terörle mücadeleyi
zayıflatacak, akamete uğratacak hususlarla ilgili, hepimizin duyarlı olması
gerekiyor.
Bakınız, önümüzde 21
Mart, nevruz geliyor ve nevruz günüyle ilgili, yine istihbarat örgütlerinin,
Türkiye'de, çok ciddî olunması lazım geldiği, çok ciddî tedbirlerin alınması
lazım geldiği şeklindeki kanaatleri, duyumları, kamuoyunda yankı buluyor ve
yine, artık kış şartlarının yavaş yavaş sona ermek üzere olduğu bugünlerde,
terör örgütünün, dağlardan, mağaralardan, inlerinden aşağılara doğru inmeye
başlayacağı günler olacaktır. O nedenle, terörle mücadele noktasında, bu
mücadeleyi yapanların elini güçlendirmemiz gerekirken, onları töhmet altında
bırakacak olan tutum ve davranışlardan kaçınmamız lazım.
Bunu söylerken, şunu
söylemek istemiyorum: Her kim olursa olsun, eğer yasadışı bir uygulama
yapıyorsa, mutlaka, hep beraber bunun karşısına dikilme görevi de, öncelikle
adlî çevrelerin ve dolayısıyla Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev yapan
milletvekillerinindir. Çok kısa süre önce, emekli bir Deniz Kuvvetleri
Komutanının yargılanması ve ceza alması karşısında… Demek ki, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin kendi mensuplarıyla ilgili olarak yargı yolunun açılmasından
rahatsız olmaları söz konusu değil. Tahminim, Silahlı Kuvvetleri rahatsız eden,
komuta kademesinin en üst noktasında görev alanların böyle, bilgi, belge ve
dokümanlara dayanmadan hazırlanan iddianamelerle kamuoyu önünde töhmet altında
bırakılmasının önünü kesmek olmalıdır.
Değerli milletvekilleri,
ekonomiyle ilgili olarak ciddî endişelerim var, onu ifade etmek istiyorum.
Özellikle cari açık meselesi, Türkiye için çok hassas bir noktaya doğru
gitmekte. Cari açık, şu anda, 2005 yılı sonu itibariyle, 23 milyar dolar olmuş.
Dünyadaki cari açıkla ilgili kritik hassas sınır, cari açığın gayrî safî millî
hâsılanın yüzde 4'ünü geçmemesi; eğer, cari açık gayrî safî millî hâsılanın
yüzde 4'ünü geçerse, o ülke için kritik eşik aşılmış oluyor. Ancak, 2005 yılı
sonu itibariyle, Türkiye'deki cari açık gayrî safî millî hâsılanın yüzde
6,4'üne ulaşmış durumda ve bu, kritik eşiğin aşağı yukarı yüzde 60 civarında
üzerinde olan bir rakam.
Değerli milletvekilleri,
şu anda, sıcakparayla bunun bir şekilde finanse edildiğini söylüyorlar; ancak,
Sayın Kemal Derviş dahi, geçen, Türkiye'ye geldiğinde, artık, Türk parasının
aşırı değerlendiğini, cari açığın ciddî tehlike boyutlarına ulaşmış olduğunu
ifade etmek durumunda kaldı. Türkiye'de şu anda 64 milyar dolar civarında
sıcakpara var. Bu sıcakpara, Türkiye'ye geliyor; ancak, bu 64 milyar doların
Türk ekonomisi için bir maliyeti var. Bu 64 milyar dolar para Türkiye'den
çıkarken, yanında bir hayli kazanç alıp, götürüp çıkacak ve yine, bu çıkan
kaynaklar, Türk ekonomisinden, Türk Milletinden çıkacak olan kaynaklardır. O
bakımdan, bu cari açığın finanse edilme noktasında, hükümetimizin, artık,
duyarlı olması gerektiğinin altını bir kez daha çizmek istiyorum ve Türkiye'de,
özellikle sanayi ve iş çevreleri açısından çok dikkatli olunması gereken bir
rakam daha söylemek istiyorum; bu rakam da, Türkiye'deki toplam ithalatın aşağı
yukarı yüzde 70…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Toparlıyorum Sayın Başkan.
…toplam ithalatın
yaklaşık 73 milyar doları ara malı ithalatı.
Değerli milletvekilleri,
bu son derece önemli bir rakam. 73 milyar dolarlık bir ithalatı, Türkiye,
hammadde ve ara malı ithalatı olarak yapıyor. Getirilen her ara malı,
Türkiye'deki bu ara malını üretmeye çalışan sanayimizi, işverenlerimizi, bir
yerde çökerten bir ara malı ithalatıdır. KOBİ'ler bundan dolayı ciddî sıkıntı
içerisinde, sanayi çevreleri bundan dolayı ciddî bir sıkıntı içerisinde ve bu
nedenle, bu ithalat cenneti haline gelen ülkemizin, özellikle düşük kurdan
dolayı bu şekle gelen ülkemizin, daha fazla ara malı ithal etme lüksü
olmadığının bir kez daha altını özellikle çizmek istiyorum.
Ben, bugünkü uyarılarımla,
özellikle hükümetimizin bu noktalarda duyarlı olması lazım geldiğini ve çok
kısa süreler içerisinde bu konularla ilgili tedbir alınmazsa ciddî manada
problemlerin kendiliğinden ortaya çıkabileceğinin bir kez daha altını çiziyor,
bu haftaki Meclis çalışmalarımızın verimli olmasını temenni ediyorum.
Özellikle AK Parti grup
başkanvekilimizden de bir istirhamım olacak. Maalesef, geçen hafta, burada
toplantı yetersayıları ve karar yetersayılarını bulamadığımız için Meclis
çalışmalarına ara vermek mecburiyetinde kaldık. İnşallah, bu haftaki
çalışmalarımızda bu nedenle Meclis çalışmalarına ara vermeyiz; bütün
milletvekillerimiz burada canla başla çalışır, milletimiz ve memleketimizin
menfaatına olan kanun tasarı ve tekliflerini burada kanunlaştırırız diyor; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kandoğan.
Danışma Kurulu önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
İçtüzüğün 37 nci
maddesine göre verilmiş 2 adet doğrudan gündeme alınma önergesi vardır; ayrı
ayrı okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
5.- Manisa
Milletvekili Ufuk Özkan'ın, Petrol Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin (2/671), doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/372)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
2/671 esas numaralı kanun
teklifimin, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 37 nci maddesi gereğince,
doğrudan Genel Kurul gündemine alınması hususunu saygılarımla arz ederim.
Ufuk
Özkan
Manisa
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, teklif sahibi olarak, Manisa Milletvekili Sayın Ufuk Özkan…
Sayın Özkan, buyurun.
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; hazırlamış olduğum bir kanun teklifinin doğrudan
gündeme alınmasıyla ilgili söz aldım, bu konuyu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bildiğiniz gibi, EPDK ile ilgili kanunlar hazırlandı ve bunlarla ilgili
kanunlar yürürlüğe girdi. Çeşitli noktalarda zaman zaman aksaklıklar çıkabilir.
Bu aksaklıkları düzeltmek de yine bize düşebilir. Bu, lisans alımıyla ilgili 2
000'e yakın istasyonumuzun zamanında gerekli işlemleri yapamadıklarını; bilgisizlikten
kaynaklanan, kesinlikle art niyetsiz, bu işlerin peşinde koşamadıklarını ve
lisanslarını yetiştiremediklerini biliyoruz.
Bunları örnek olarak…
Örnekleri çoğaltmak mümkün; ama, bir tanesini sizinle paylaşmak istiyorum; çok
çarpıcı bir örnek, 13 Aralık tarihinde EPDK'ya yazılmış bir yazı. İstasyon
sahibi aynen şu ifadeyi kullanıyor: "İstasyonumuz, 18 Temmuz 2005
tarihinde, GSM ruhsatının bulunmasına rağmen, lisans alma bedeli olan 100
YTL'yi yatıramadığım nedeniyle kapatılması söz konusudur; oysa, 100 YTL,
Ticaret Bankası, Türkiye Ziraat Bankası Mustafa Kemal Paşa Şubesinden 26 Ocak
2005 tarihinde EPDK petrol piyasası lisans bedeli olarak yatırılmış olmasına ve
o gün gelen memurlara dekontu ibraz etmeme rağmen…" Aynı tutar ekranda
görünmediği için bu arkadaşımızın lisans işlemleri yapılamamış ve bu
arkadaşımıza 57 156 YTL ceza kesilmiş.
Değerli arkadaşlarım,
yaklaşık 2 000'e yakın istasyonun büyük bir kısmının köy, kasaba girişlerindeki
ufak tefek, irili ufaklı küçük istasyonlar olduğunu ve bu istasyonların bağlı
bulunduğu şirketler tarafından, aslında, yürütülmesi gereken, yardımcı olması
gereken konuda yalnız bırakıldığını ifade edersem herhalde yanlış yapmamış
olurum. Bu istasyonlar, gidin, başınızın çaresine bakın denilerek itilmiş,
kendi kendilerine bu işleri çözebilmek için uğraşmış insanlar. 57 156 YTL
cezayı Manisa'nın, Kütahya'nın, Simav'ın kasabasının, köyünün girişindeki bir
istasyonun ödeyebilme şansı inanın yoktur. İyi niyetlerle kurulmuş bu iki
pompalı, üç pompalı istasyonlar, o yöredeki insanlara hizmet eden araçlardan
bir tanesidir. 57 000 lira buraya kesilecek cezayla E-5 karayolu üzerinde ya da
büyük karayolları üzerindeki istasyonlara kesilen ceza, sizlerin de hak
vereceği gibi, adil değildir. Bu kanun teklifiyle bu eşitsizliğin ortadan
kalkmasını hedefledim. O bakımdan, bu kanun teklifinin doğrudan gündeme
alınması gereğinde sizlerin de desteğine ihtiyacımız var.
Değerli arkadaşlarım, bir
şeyi daha ifade etmek istiyorum: Bu cezaları yiyen istasyonlara, 57 000 liralık
cezayı yiyen istasyonlara, bir grup bazı art niyetli kötü şahısların buralara
gidip "bize 5-6 bin lira para verin, biz sizin cezanızı gerekli yerlerden
kaldırırız" diye bir çalışmanın da olduğunu, bu tür şikâyetlerin de
tarafımıza ulaştığını bilmenizi istiyorum. Yanılmıyorsam, bu tür problemler,
sıkıntılar değerli milletvekili arkadaşlarımıza da gelmiştir. Bununla ilgili,
kurumun yazı yazıp ilgili yerlere gönderdiğini de hepinizin bilmesini isterim.
Değerli arkadaşlarım, bu
kanun teklifiyle yanlış bir noktaya insanları götürmek istemiyorum. Bir grup
arkadaşımız, basından bazı arkadaşlarımız, bu kanun teklifiyle kaçak
akaryakıtın ilgisini, ilişkisini soruyorlar. Bu kanun teklifi, kesinlikle kaçak
akaryakıtı tetikleyecek, artıracak bir kanun teklifi değildir; tamamen, sahipsiz,
kendini ifade edememiş arkadaşlarımızın sesi olmaya çalıştığımız bir kanun
teklifidir.
Değerli arkadaşlarım,
bunu ifade ederken kaçak akaryakıtla ilgili bir iki kelimeyi sizinle paylaşmak
istiyorum. 2005 yılında yaklaşık 1 000 000 araç trafiğe çıkmasına rağmen,
benzinde yüzde 2 oranında, mazotta da yüzde 8 oranında pazar küçülmüştür. Bu
kaçak akaryakıtın, bütün iyi niyetimize rağmen, yapmış olduğumuz araştırma
komisyonundaki raporlara rağmen artarak devam ettiğinin göstergelerinden bir
tanesidir. Yazarkasa için üretici firmalardan kaynaklanan problemden dolayı
zaman verilirken, ulusal marker sürekli ertelenirken, akaryakıt kaçakçılığı
hâlâ devam ederken, bizim bu kanun teklifiyle, sizlerin de sahipleneceğine
inandığım bu kanun teklifiyle, mağdur olan akaryakıt istasyonlarının, o ufacık,
küçücük istasyonların cezalarında belli bir indirime gidilmesini ve bu kanun
teklifiyle EPDK'ya, kuruma ceza yetkisinin belirli rakamlar arasında
verilmesini öngörüyor. İstediğimiz şey, şurada da belirteceğim gibi, kusurun
ağırlığına, ilgilisinin kastına, piyasa faaliyetlerinin türüne ve ihlalin
piyasada yarattığı etkiye göre ceza verilebilmesini öngören bir yasa teklifi,
kanun teklifi.
Bu kanun teklifine
İktidar Partisi milletvekillerimizin de olumlu katkı vereceğine inanıyorum.
Doğrudan gündeme alınması konusunda desteklerinizi bekliyorum. Yüce Meclisi
sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özkan.
Teklif üzerinde, Bursa
Milletvekili Sayın Mehmet Küçükaşık; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Manisa Milletvekili Ufuk Özkan
tarafından verilen Petrol Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi üzerine söz almış bulunmaktayım; hepinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
Petrol Piyasası Yasasının
19 uncu maddesinde iki türlü hal düzenlenmiş. Bir, ağır kusura (a) bendi
içerisinde ağır kusur sayılan dört tane hal içerisinde kurallara uymayan
insanlara 500 milyar Türk Lirası kadar para cezası, (b) bendinde ise birinci
derecede kusurlu sayılan hallerde yine dört bent halinde 200 milyar Türk
Lirası, bunun haricinde kalan yerlere de 50 milyar Türk Lirasına kadar para
cezası verilmiş ve her yıl da bu parayı artırmak için de EPDK'ya da yetki
verilmiş.
Şimdi, (b) bendi çok
önemli bir husus haline gelmiş; çünkü, (b) bendinde, Jandarma Genel Komutanlığı
ve Emniyet Genel Müdürlüğü eliyle denetim yapılmasına karar verilmiş ve (b)
bendini ihlal eden bütün kurumlar, özellikle, biraz önce Sayın Ufuk Özkan'ın da
belirttiği gibi, jandarmayla yapılan denetimlerde, kapalı, çalışmayan
benzinlikler, daha önce benzinlik olarak duran, herhangi bir şekilde bir
istasyonun oradaki alt bayii gibi çalışan mühürlenmiş yerler dahi jandarma
tarafından mühürlenmiş ve gelip de bu mühre istinaden de EPDK tarafından da,
(b) bendi gereğince, aslında, 57'şer milyar lira para cezası verilmiş.
Türkiye'de bu şekilde 57'şer milyar lira para cezası alan yaklaşık 2 000 kişi
var ve bu 2 000 kişinin de normal olarak itiraz etme hakkı yok. EPDK direkten
direğe cezayı veriyor. Danıştaya dava açacaksınız ve bu dava sonucunda eğer
haklı belgelerinizi öne sürerseniz de, belgelerinizde haklıysanız, davada para
ödemekten kurtulacaksınız.
Biz, EPDK'ya -bu konuda
Bursa'da zarar gören, birçok petrol istasyonu kapanmış insanlar da vardı- bir
tanesini ancak itiraz üzerine iptal ettirebildik; ama, geri kalanlarına, ne
yazık ki, Danıştayda EPDK aleyhine dava açma zorunluluğu doğdu.
Şimdi, burada, gerçekten
de bir ayırım yok; yani, daha önce kapatılmış olsa dahi tutulan tutanak
gereğince herkese ceza veriliyor. Sayın Ufuk Özkan'ın vermiş olduğu teklifle,
kim olursa olsun, artık, ağır kusur halleri de bir düzen içerisine girmiş ve
kişinin 19 uncu maddeyi ihlal nedeniyle kastı aranıyor.
Burada, benim, esas
söylemek istediğim bir şey var. Bu yasa teklifine gerçekten de destek vermenizi
istiyoruz; ama, 19 uncu maddenin bugünkü haliyle, yani kim varsa var, eğer
jandarma veya emniyet herhangi bir şekilde tutanak tuttuysa, ben, arkadaşım, bu
57'şer milyar lirayı alırım mantığı, Türkiye'de, artık, geçerli akçe haline
gelmeye başladı. Ben Genel Kurulda yaptığım üç konuşmada, Maliye Bakanlığının
yapmış olduğu, artık, Deli Dumrul misali, kazanana da kazanmayana da aynı para
verilmesi sistemini eleştirmiştim.
Yine, bir sıkıntıyla
başlıyoruz. Biz, hayat standardını kaldırdık, hepimiz de böyle biliyoruz.
Bakınız, şu anda Bursa'nın ilçelerinde, artık, hayat standardı nasıl
uygulanıyor, ben size bir örnekle vereceğim: Yenişehir'de, işletme defteri 6
milyar lira matrahı bildirmek zorundasınız, bilanço 8 milyar Türk Lirası,
serbest meslek erbabı iseniz 8 milyar Türk Lirası. Gemlik'te; işletme defteri 6
milyar, bilanço defteri 8 milyar, serbest meslek 8 milyar. Mudanya; işletme 6
milyar, bilanço 8 milyar, serbest meslek 8 milyar. İznik'te; işletme 6 milyar,
bilanço 8 milyar. Orhangazi; işletme 6 milyar, bilanço 8 milyar. Karacabey'de
çok daha ilginçlik olmuş. O kadar ilginçler gelmiş ki…
Bakınız, bugün Türkiye
tekstilden inliyor ve şu anda Başbakandan cevap bekleniyordu, açıklandı ve en
büyük tekstilden sıkıntımız da, biliyorsunuz, Çin malıyla ilgiliydi. Şimdi,
size… Bakınız, artık, defterdarlığımız, Maliyemiz otomizasyona geçmiş. Aynen
şöyle yazıyor: "İthal ve Çin malı satanlar 15 milyar Türk Lirası matrah
verecek." Artık, resmî belgelere de girdi.
NİYAZİ PAKYÜREK (Bursa) -
Kâr marjı çok yüksek.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Devamla) - Bakın, artık, bu komediye yeter arkadaşlar. Artık, resmî bir
belgede, esnafımıza verilen bir belgede defterdarlık diyor ki; eğer, ithal ve
Çin malı satıyorsanız -bu resmî tutanaklara da geçti artık- 15 milyar matrahta
bulunacaksınız.
NİYAZİ PAKYÜREK (Bursa) -
Doğru bir uygulama.
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Bursa) - Doğru bir uygulama.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Devamla) - Doğru mu?! Ya, biz, Çin mallarını durdurun arkadaşlar, matrahta
durulmayı değil. Nereye gidiyorsunuz siz?! Yani, mademki ben bunun önlemini
alamıyorum, hiç olmazsa bundan para alayım gözüyle mi gidiyorsunuz?!
Bakınız, arkadaşlar…
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Sayın Küçükaşık, belgeyi alabilir miyiz?
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Devamla) - Tabii, tabiî, veririm. Tabiî, veririm.
Seyyar pazarcılardan
geçen sene 2 300 000 000 Türk Lirası vergi matrahı isteniyordu, bu yıl 5 milyar
Türk Lirası Karacabey'de. Ya, allahaşkına, Türkiye'de enflasyon yüzde 100 mü, artırıyorsunuz
bu kadar?! Türkiye mi büyüyor?! Para mı kazanıyor; yoksa, herkesten para almak
mı istiyorsunuz?!
Ben, bir fiyatlara
baktım. Hadi, doktor, avukatlar geçen sene 8,5 milyar ile 11,5 milyar arasında
beyandı, bu yıl 10 ilâ 15 milyar Türk Lirası ama, ya, gelin, yedek parça satışı
yapan sanayi sitesindeki bir tamirci eğer dükkânında yedek parça da satıyorsa,
bir iki parça da satıyorsa, geçen yıl verdikleri matrah 2 300 000 000 Türk
Lirası, bu yıl 5 milyar Türk Lirası; yazıktır, yazıktır…
Şimdi, hayat standardını
madem kaldırdıysanız, kaldırdığınızı söyleyin; yok, hayır efendim, kaldırmadık
diyorsanız, biz bunları her yerde aynı şekilde uygulayacağız diyorsanız açıkça
da söyleyin bunu ya. Gidiyorsunuz, "basit usule" tabi insanlara, gel
arkadaş sen en az bu kadar beyanda bulunacaksın diyorsun, serbest meslekteki
işletme defteri bilanço esasına göre defter tutana sen bu kadar vereceksin
diyorsun…
İşte, gitmiş, herhangi
bir dağın tepesinde daha önce bir benzin deposu işletmiş, adam kapatmış, şu
andaki GSM ruhsatını alamamış, diğerini alamamış; buna 57 milyar Türk Lirası
ceza yazacaksın; yok efendim… Daha ilginç bir şey var, 57 milyar ceza yazıyor,
dava açacaksın. Nerede dava açacaksın; Danıştaya dava açacaksın. Ben de
avukatım; meslektaşlarım alınmasınlar; ama, 57 milyarın iptali için dava
açarsanız, ödeyeceği avukatlık ücreti de kusura bakmayın…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Küçükaşık,
lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Devamla) - …yüzde 10 avukatlık ücreti o insanın ödeyeceği paranın ötesinde.
Bırakınız siz Danıştayda dava açmak için ödeyeceği cezayı, açmak için davanın
ücreti vekâleti ve harcını da, o insanın parası yok cebinde; ama, biz bu
insanlara ceza koyduk. O yüzden ben bu kanun teklifinin desteklenmesini
istiyorum.
Hepinize sevgi ve
saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Şu resmî belgeyi alabilir miyiz?
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Küçükaşık.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Sayın Başkan, resmî belge falan yok.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Devamla) - Olur mu canım!..
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum:
6.- İstanbul Milletvekili Ali Kemal Kumkumoğlu'nun; Lozan
Anlaşmasının İmzalandığı 24 Temmuz Gününden Başlayan Haftanın "Bağımsızlık
Haftası" İlan Edilmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/610), doğrudan Gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/373)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
(2/610) esas numaralı
kanun teklifimin İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınması
hususunu saygılarımla arz ederim.
Ali
Kemal Kumkumoğlu
İstanbul
BAŞKAN - Teklif sahibi
olarak, İstanbul Milletvekili Sayın Ali Kemal Kumkumoğlu; buyurun.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vermiş olduğum bu kanun
teklifinin İçtüzüğümüzün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Birinci Dünya Savaşının ardından imzalanan Sevr Anlaşmasıyla, dünyanın en büyük
imparatorluklarından biri olan Osmanlı İmparatorluğu topraklarının tamamına
yakınını kaybetmiş, başkenti galip devletlerin kontrolüne girmiş, kendisine
bırakılan Anadolu'daki küçük bir bölgede âdeta kaderine terk edilmiştir.
Osmanlıya bırakıldığı
iddia edilen bölgede, Rumlar, Ermeniler İngilizlerin ve Fransızların,
İtalyanların ve Rusların desteğiyle kendilerine ait bölgeler oluşturmaya
çalışırken, İngiltere desteğindeki Yunanistan Anadolu'nun tamamını işgale
kalkışmıştır. Ankara sınırlarına kadar dayanan savaş ve işgal, Anadolu halkının
insanlık tarihinde eşine az rastlanır mücadele azmi, bağımsızlık tutkusu ve
haklılığın verdiği güçle püskürtülmüş, 9 Eylülde İzmir'in kurtuluşuyla sona
ermiştir.
Başta Ulu Önder Mustafa
Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, tüm ulusumuzun Türkiye Büyük
Millet Meclisinin önderliğinde kazandığı bu zafer, 24 Temmuz 1923'te Lozan'da
imzalanan bir antlaşmayla uluslararası düzeyde ve resmen kabul edilmiştir.
Artık, Türkiye için Sevr yoktur, onun yerine, bağımsız Türkiye Cumhuriyetinin
uluslararası düzeyde sınırlarının belirlendiği, misakımillînin kabullenildiği
Lozan vardır.
Değerli arkadaşlarım,
kürsüden birkaç cümleyle ifade edebildiğimiz bu süreç, aslında, bu kadar kolay
ve bu kadar kısa değildir. Çileli, yokluklar içerisinde, milyonlarca şehidin
verildiği, zaferin ve barışın ağır bedeller ödenerek elde edildiği, hepimizin
göğsünü kabartan, onurlu bir süreçtir.
Değerli arkadaşlarım,
bugünlerde, içerisinden geçmekte olduğumuz günlerde, Anadolu'nun her ilinde,
her ilçesinde her gün bir kurtuluş bayramı kutlanmaktadır. 21 Şubat Bayburt'un,
24 Şubat Trabzon'un, 12 Mart Erzurum'un, 21 Haziran Sakarya'nın, 27 Ağustos
Afyon'un, 9 Eylül İzmir'in, 30 Ekim Kars'ın, 25 Aralık Gaziantep'in kurtuluş
günü olarak kutlanmaktadır. Yılın her gününe dağılmış gibi duran bu tablo,
aslında, bundan da ötededir; çünkü, kurtuluş bayramı olarak kutladığımız bu
günler, sadece yılın bütün günlerine değil, aynı zamanda yıllara dağılmış
durumdadır. Bayburt, Trabzon, Erzurum 1918'de, Kars 1920'de, Gaziantep, Sakarya
1921'de, Afyon, İzmir 1922'de işgalden kurtarılmıştır; yani, Kurtuluş
Savaşımız, Birinci Dünya Savaşından sonra tam dört yıl boyunca sürmüştür.
Birinci Dünya Savaşından
yenilerek çıkan, Sevrle topraklarının büyük çoğunluğunu kaybetmiş, değişik
cephelerde milyonlarca şehit vermiş, kentleri, köyleri büyük ölçüde tahrip
edilmiş, ekonomik faaliyetlerinin tamamı durma noktasına gelmiş, bütün bunların
üstüne dünyanın en güçlü orduları tarafından ya da onların desteğini almış
güçler tarafından işgal edilmiş bu topraklarda dört yıl boyunca bu mücadeleyi
sürdürüp zaferle sonuçlandırabilmek neyle izah edilebilir değerli
arkadaşlarım?!
Bu gücün ne olduğunu, en
doğru biçimde, sanıyorum, bu halkın içerisinden çıkmış, bu acıları yaşamış
şairler ve ozanlar anlatabilirler. Sıradan bir kişinin Karayılan namıyla
bilinen bir kahramana nasıl dönüştüğünü, yurdun dört bir tarafında ortaya çıkan
Karayılanların, o Karayılanların gücüne inanmış doğru önderlerin katkılarıyla
inanılmaz bir zaferi nasıl gerçekleştirebildiğini, büyük ozan Nazım Hikmet'in
Kuvayi Milliye Destanından daha iyi anlatabilecek sözlü ve yazılı bir ifade
bulunamaz diye düşünüyorum.
Erzurum'un işgalinin
acısını yüreğinin derinliklerinde yaşayan bir halk ozanının "Erzurum
satıldı pay eylediler" dedikten sonra "Bir yanım Erzincan vermem
Bayburt'u" diyerek Kurtuluş Savaşımızın nasıl bir dayanışma duygusunun
heyecanıyla geliştiğini, Kurtuluş Savaşımıza nasıl bir dayanışma duygusunun
damgasını vurduğunu seslendirebilmek başka nasıl mümkün olabilir. Hatta,
dayanışmanın da ötesinde, yavruları yırtıcıların saldırısına uğramış bir
annenin bütün yavrularını sahiplenebilme heyecanını bu ifadelerden daha iyi
biçimde, daha yakıcı biçimde ne yansıtabilir?! "Taka, yüklü cephane,
Trabzon'a varacak; düşmana rast gelirse, takayı batıracak." Takanın ve
cephanenin önde olduğu, bunların karşısında insan hayatının hiçbir değerinin
olmadığı, sözünün bile edilmediği bir mücadele. Sanıyorum, Kurtuluş Savaşımızın
üzerine yazılmış binlerce destanımızdan alınmış bu küçücük bölümler bile,
Kurtuluş Savaşımızın nasıl başarıya ulaştığını anlatmaya yeter.
Değerli arkadaşlarım,
Kurtuluş Savaşımız, tarifi mümkün olmayan zorluklarla kazanılmıştır da, onu
nihaî bir zafere dönüştürüp bütün dünya tarafından kabul edilmesini sağlayan
antlaşma kolay mı sağlanmıştır; hayır, aynı zorluklar, orada da başka bir
biçimde karşımıza çıkmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Kumkumoğlu, konuşmanızı tamamlayın.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Genç Türkiye
Cumhuriyetinin her şeyi pahasına savaş meydanında kazandıklarını ondan almak
için, Lozan görüşmeleri bir başka zemin olarak kullanılmak istenmiştir.
Anadolu'da alınamayanlar Lozan'da alınmaya çalışılmıştır; ancak, Kurtuluş
Savaşı askerî açıdan nasıl inanılmaz bir zafer olarak sonuçlanmışsa, Lozan da
Türkiye açısından aynı ölçülerde diplomatik bir zafer olarak sonuçlanmıştır.
Lozan Barış Konferansı,
bir tarafta Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Sırp, Hırvat, Sloven
Devletleri; Boğazlar görüşülürken Sovyetler Birliği ve Bulgaristan, diğer
tarafta ise sadece Türkiye'nin var olduğu koşullarda gerçekleşmiştir. Fransa'yı
Başbakan Poincare, İtalya'yı Başbakan Mussolini, İngiltere'yi Dışişleri Bakanı
Lord Curzon temsil ederken, Türkiye'yi İsmet İnönü başkanlığında bir heyet
temsil etmiştir. Konferans, 20 Kasım 1922'de başlamış, iki bölüm halinde
yapılarak 24 Temmuz 1923'te imzalanmıştır. Bir yıla yakın süren görüşmeler
sırasında yaşananlar, üniversitelere diplomasi dersi olabilecek niteliktedir.
Misakımillinin her noktasının belirlenmesi için, uzun görüşmeler, muhatapların
hepsinin ayrı ayrı taleplerine karşı çetin mücadeleler verilmiştir. Türk
heyeti, Lozan'a, "gerekirse yeniden savaşırız; ya tam bağımsız Türkiye ya
tam bağımsız Türkiye" kararlılığı ve inancıyla gelmiştir. Millî egemenlik
öyle inançla savunulmuştur ki, Lord Curzon "bu sözü duymaktan hepimize
gına geldi" demek zorunda kalmıştır. Bu söz üzerine İsmet İnönü "biz,
burada bağımsızlığının bilincine varmış ve adaletli bir barışa ulaşmak isteyen
bir ulusu temsil etmekteyiz. Biz, konferansa eşitlik içerisinde işlem
göreceğimiz güvencesiyle geldik. Egemenliğimizden sık sık söz etmek durumunda
kalmışsak, bu, bize, egemenliğimizi çiğneyecek nitelikte teklifler yapılmış
olmasındandır. Türk Halkının, her şeyden önce, bağımsız diğer devletler gibi
işlem görmeye hakkı vardır" demiştir.
Görüşmelerin kesildiği
bir noktada, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk basına şöyle seslenir:
"Efendiler, bu memleketi esirler ülkesi yapamayız. Millet kararını
vermiştir. Ancak, bütün millet ve bütün cihan bilsin ki, en nihayet bu millet,
tam istiklalinin temin edildiğini görmedikçe, yürümeye başladığı bu yolda bir
an bile durmayacaktır." Bu kararlılık, Lozan'dan, Türk heyetinin mutlak
bir zaferle çıkmasını sağlamıştır.
Görüşmelerin sonunda,
Lord Curzon ile İnönü arasında bilinen şu anekdot geçmiştir. Lord Curzon,
İnönü'ye "hiçbir işte bizi memnun etmiyorsunuz. Her talebimizi
reddediyorsunuz. Biz de, her reddettiğinizi cebimize atıyoruz."
BAŞKAN - Sayın
Kumkumoğlu, şu anda, normal sürenizi tam 4 dakika geçtiniz.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Birazdan tamamlayacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hayır, yani…
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Birkaç dakika daha rica edebilir miyim.
BAŞKAN - Hayır; 4 dakika
geçtiniz normal sürenizi. Eğer metnin hepsini okuyacak olursanız…
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Hayır; bitiyor Sayın Başkanım; bitti, bitmek üzere.
BAŞKAN - Buyurun, lütfen,
tamamlayınız; yani…
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Herkes,
üzerinde, güzel konuşuyor, ediyor da, yapılan metinlerin hepsini okursa, sonunu
alamayız.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - "Hiçbir işte bizi memnun etmiyorsunuz. Her talebimizi
reddediyorsunuz. Biz de, her reddettiğinizi cebimize atıyoruz. Memleketiniz
haraptır. Harap bir memleketi nasıl ayağa kaldıracaksınız?! Bunun için gerekli
para yalnız bizde vardır. İhtiyaç sebebiyle, yarın para istemek için karşımıza
gelip diz çöktüğünüzde, bugün reddettiklerinizi cebimizden çıkarıp, birer birer
size göstereceğiz." İsmet İnönü'nün cevabı kısa olur: "Şimdi
meseleleri halledelim, para istemek için gelirsem, o zaman gösterirsiniz."
Değerli arkadaşlarım,
kurtuluş bayramlarımız, gerçekten, her yerde coşkuyla kutlanıyor. Ben
-çocukluğum Bayburt'ta geçti- daha sabahın karanlığında köylerden, akın akın,
kızaklar üzerinde insanların büyük bir coşku ve heyecanla Kurtuluş Bayramı
törenlerini, etkinliklerini izlemek üzere kente geldiğine bütün çocukluğum
boyunca tanık oldum. İnanıyorum, hepimizin kendi illerimizle, ilçelerimizle
ilgili kurtuluş bayramlarına ilişkin buna benzer anıları vardır. Âdeta,
insanımız Kurtuluş Bayramına değil, kurtuluşa gider; ismi odur zaten, kurtuluşa
gitmektir. Ama, bu kadar önem verdiğimiz kurtuluşun, kurtuluşumuzun, ülkemizin
kurtuluşunun, uluslararası düzeyde bir antlaşmayla herkesin kabul ettiği, bütün
dünya devletlerinin kabul ettiği bir metin haline dönüşmesi, ancak Lozan
Antlaşmasıyla olmuştur. Eğer bir savaş, kazanılan bir savaş bir antlaşmayla
sonuçlandırılamamışsa o savaşın ve o savaşın sonunda elde edilen zaferin çok da
uzun süreli bir anlamı olması mümkün değildir. Kurtuluş Savaşımıza, bütün
halkımız bütün heyecanı ve coşkusuyla sahip çıkmaktadır, sahiplenmektedir; ama,
o savaşı ve o savaşın sonuçlarını…
BAŞKAN - Sayın
Kumkumoğlu, istirham ediyorum.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - 1 dakikanızı rica ediyorum.
BAŞKAN - Bakınız, 5
dakikayı geçtiniz, 6 dakikalık süreyi başlattım; yani, böyle bir şey yok.
Bundan sonraki arkadaşlara sadece 2 dakika süre vereceğim. Lütfen, konuşmanızı
tamamlayın; istirham ediyorum.
Buyurun.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlarım,
bildiğimiz bu değerin, aynı ölçüde, değerde olan sonuçlanması anlamına gelen bu
antlaşmanın aynı şekilde bilinmesinin, okullarda öğretilmesinin, buna dönük
bilinçlendirmelerin yapılabilmesinin gerçekten çok anlamlı olduğunu
düşünüyorum.
Bu konu üzerinde çok
konuşmak mümkün. Sayın Başkana çok teşekkür ediyorum sabrı için; ama, beni
anlayacağınızı umuyorum.
Bu heyecanla, bu
coşkuyla, ben, bütün milletvekili arkadaşlarımızın, 24 Temmuzla başlayan
haftanın, Kurtuluş Savaşımızı pekiştiren bu haftanın, Kurtuluş Savaşımızın
sonuçlarının bütün dünya milletleri tarafından kabul edildiği bu haftanın,
"bağımsızlık haftası" olarak kabul edilmesine ilişkin verdiğim kanun
teklifinin bir an önce Genel Kurulumuzda görüşülebilmesi için gerekli katkıyı
yapacağına inanıyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, ben kimsenin sözünü kesmek istemiyorum; ama, 5 dakikalık
konuşmaya siz 7 dakika ilave yaparsanız, artık bu aşıyor. Bundan sonra
konuşacak hatiplere sadece 2 dakika vereceğim ve sözlerini kesinlikle
uzatmayacağım.
Sayın Gazalcı,
bilgilerinize sunulur.
Buyurun.
Peşin peşin, bakınız,
sürenizi uzatayım. 7 dakikalık süre içinde konuşmanızı tamamlayınız. Ekstradan
2 dakika konuşma süresi verdim.
Buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; İstanbul Milletvekilimiz
Sayın Ali Kemal Kumkumoğlu'nun, benim de aralarında bulunduğum 134 arkadaşıyla
birlikte verdiği, 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozanın bağımsızlık haftası
olarak kutlanması için yasa önerisinin lehinde söz aldım; tümünüzü saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Lozan
Barış Antlaşması, 24 Temmuz 1923'te İsviçre'nin Lozan Kentinde imzalandı.
İngiltere, Fransa,
İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Sırplar, Hırvatlar, Slovenler; yani,
müttefik devletler ile Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcileri arasında
imzalanan bir antlaşmadır bu.
Antlaşmaya katılan
müttefik devletler ile Türkiye arasında, antlaşmada yer almayan bir dizi
ülkeyle de çeşitli konular arasında sözleşmeler yapılmıştır. Örneğin, ABD'yle
bir ikili sözleşme yapılmış; bu sözleşme Senatoya gönderilmiş, dört yıl orada
bekletildikten sonra 1927 yılında reddedilmiştir; yani, Lozan, Amerikan
Senatosu tarafından onaylanmamıştır. Gerekçe olarak da, Türkiye Devleti
sınırları içinde bir Ermenistan Devletinin kurulmayışı, öngörmeyişi ve
kapitülasyonların kabul edilmemesidir.
Lozan Antlaşmasıyla,
bugünkü Türkiye Cumhuriyetinin sınırları belirlenmiş; ekonomik, siyasal ve
hukuksal bağımsız bir devlet varlığı uluslararası düzeyde tescil ettirilmiştir.
Türkiye Cumhuriyetinin sınırları misakımillîyle belirlenmiş ve daha önce
Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilmişti. Misakımillî sınırları
Mustafa Kemal tarafından belirlenmişti. Bu, Lozanla kabul edilmiştir.
İlk kez, Kanuni Sultan
Süleyman zamanında, 1535'te, Fransa'ya verilen, daha sonra bütün Avrupa
ülkelerinin yararlandığı ayrıcalıklar; yani, kapitülasyonlar, 1838'de, ilkin
İngiltere'yle yapılan ve daha sonra bütün Avrupa ülkeleriyle imzalanan 1838 Ticaret
Antlaşmasıyla birlikte Lozan Antlaşmasıyla kaldırılmış, Türkiye'nin ekonomik
bağımsızlığı kabul edilmiştir. Türkiye'nin toprak bütünlüğü bu antlaşmayla
kabul edilmiştir; uluslararası bir antlaşmadır bu.
Bu antlaşmanın önemini
iyi kavramak için, Sevr Antlaşmasıyla aynı zamanda yürürlüğe giren İngiltere,
Fransa ve İtalya'nın üçlü antlaşmasını da iyi bilmek gerekir; yani, Türkleri,
Türkiye'yi bölen, parçalayan bir Sevre ve üçlü anlaşmaya karşılık Lozan bir
zafer olmuştur. Bugün bile Lozanı içine sindiremeyen, özellikle dışta, kimi
çevreler vardır. Örneğin, ABD'de Henze ve Fuller gibi kişiler, Atatürkçü
laiklik anlayışının eskidiğini, Lozanda yalnız Müslüman olmayan topluluklara
azınlık hakkı tanınmasının bugün için yeterli olmadığını, Müslüman olan; ama,
etnik açıdan Türk olmayan toplulukların da azınlık statüsüne alınması
gerektiğini öne sürmektedirler. Bununla kalmamakta, Türkiye'nin üniter devlet
ya da ulus devlet yapılanmasının eskidiği ileri sürülerek, etnik, dinsel,
mezhepsel, olmazsa coğrafî olarak bir federasyon sistemini benimsemesi
gerektiğini ileri sürecek kadar küstahça birtakım düşünceler ileriye
sürmektedirler.
Biliyorsunuz, Atatürk
"ya bağımsızlık ya ölüm" diyerek arkadaşlarıyla birlikte Ulusal
Kurtuluş Savaşını gerçekleştirmiş ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde yaptığı
konuşmalarda, pantürkizm ve panislamist politikaların gerçekçi olmadığını
ortaya koymuştur. Dışpolitikada da, bağımsızlık kararı alındıktan sonra bir
barışı öngörmüştür. Oysa, bugün, Lozanı içine sindiremeyen çevreler, Türkiye'ye,
hayal edilemeyecek, Türkiye'nin kabul etmesi mümkün olmayan görüşler ileriye
sürmektedir.
Değerli arkadaşlar,
arkadaşımın da söylediği gibi, Lozan, Türkiye Cumhuriyeti için gerçekten çok
büyük, önemli bir anlaşmadır. Bu anlaşmanın genç kuşaklara, okuldaki
öğrencilere belletilmesi için 24 Temmuzla başlayan bir bağımsızlık haftasının,
bir Lozan haftasının kabulü gerekir. Bu yasa önerisi, tatil olmadan bu görüşü
yasalaşsın istiyor, önersin istiyor.
Biliyorsunuz, Lozan, çok
çetin görüşmeler sonucunda kabul edilmiştir. İki dönem halinde görüşmeler
yapılmıştır. 4 Şubatta görüşmeler kesilmiş; oradaki kesilme nedeni de,
Türkiye'nin kapitülasyonları, yani, ayrıcalıkları kabul etmemesidir.
Türkiye'nin, kendi vergisini kendi koyma iradesini orada savunduğu için,
Mustafa Kemal'in dediği gibi, bağımsız bir ülke olmamızı reddediyorlardı.
Yüzyılların hesabını orada soruyorlardı bize. Onun için, bu görüşmeler çetin
geçmiştir ve sonunda, İsmet İnönü'nün başkanlığındaki heyet bu başarıyı elde
etmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gazalcı,
lütfen, konuşmanızı bitiriniz.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- 1 dakikada bitiriyorum.
Değerli arkadaşlar, iki
üç günde haberleşmenin yapılabildiği o günlerde, Lozan'da, gerçekten, bir
bağımsızlık mücadelesi verilmiştir. Alanlarda kazandığımız savaş, masa başında
tescil edilmiştir ve gerçekten, bu büyük zaferin nasıl kazanıldığının,
bağımsızlığımız için ne yapıldığının, mutlaka, topluma benimsetilmesi gerekir.
Bu yasa önerisinin, Sayın
Ali Kemal Kumkumoğlu ve arkadaşlarının yaptığı önerinin kabul edilmesini
diliyoruz.
Hepinize saygılar
sunuyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Gazalcı, sağ olun.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince, sözlü sorular ile diğer denetim konularını görüşmüyor
ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmına geçiyoruz.
Önce, sırasıyla, yarım
kalan işlerden başlayacağız.
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşdere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 3 üncü sırada
yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu
gelmediğinden, teklifin görüşmeleri ertelenmiştir.
4 üncü sırada yer alan,
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin
Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Tasarının görüşülmesi
ertelenmiştir.
5 inci sırada yer alan,
Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 4 Milletvekilinin, Türk Tabipleri Birliği
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili
Kemal Kılıçdaroğlu ve 35 Milletvekilinin, 23.1.1953 Tarihli ve 6023 Sayılı Türk
Tabipleri Birliği Kanununun 3224 Sayılı Yasa ile Değişik 60 ıncı Maddesinin
Birinci Fıkrasının Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
3.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 4 Milletvekilinin,
Türk Tabipleri Birliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi;
İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 35 Milletvekilinin, 23.1.1953
Tarihli ve 6023 Sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanununun 3224 Sayılı Yasa ile
Değişik 60 ıncı Maddesinin Birinci Fıkrasının Değiştirilmesi Hakkında Kanun
Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/672,
2/604) (S. Sayısı: 1069)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Tasarının görüşülmesi
ertelenmiştir.
6 ncı sırada yer alan,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın;
209 Sayılı Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık Kurumları ile Esenlendirme
Tesislerine Verilecek Döner Sermaye Hakkında Kanun ile 2006 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Ordu
Milletvekili Eyüp Fatsa'nın; 209 Sayılı Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık
Kurumları ile Esenlendirme (Rehabilitasyon) Tesislerine Verilecek Döner Sermaye
Hakkında Kanun ile 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (2/699) (S. Sayısı: 1101) (x)
BAŞKAN - Komisyon?..
Burada.
Hükümet?.. Burada.
1 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- 27/12/2005
tarihli ve 5437 sayılı 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun 11 inci maddesinin
(b) fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddenin sonuna aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
"b) Genel bütçe
kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idareler, aktarma yapılacak
tertipteki ödeneğin yüzde yirmisine kadar kendi bütçeleri içinde ödenek
aktarması yapabilirler. Bu idarelerin yüzde yirmiyi geçen diğer her türlü kurum
içi aktarmalarını yapmaya Maliye Bakanı yetkilidir."
"f) Hazine adına
tescilli bulunan ve Karayolları Genel Müdürlüğünün mülkiyetinde iken 5018
sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun geçici 12 nci maddesi gereğince
Hazine adına
(x) 1101 S. Sayılı Basmayazı 2.3.2006 tarihli 70 inci
Birleşim Tutanağına eklidir.
tescil edilmesi gereken
taşınmazlar ile Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunup da tescil edilmeye
elverişli olan taşınmazlardan Bayındırlık ve İskan Bakanlığının talebi, Maliye
Bakanının teklifi ve Başbakanın onayı ile tespit edilenlerin satışından elde
edilecek gelirleri; genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir, diğer taraftan
bölünmüş yol veya Devlet ve il yolları
yapım, bakım ve kamulaştırma hizmetlerinde kullanılmak üzere Karayolları Genel
Müdürlüğü bütçesine ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir. Sermaye
ödenekleri, "2006 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve
İzlenmesine Dair Karar" hükümlerine göre yılı yatırım programıyla
ilişkilendirilir."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Anavatan Partisi Grubu adına, Hatay milletvekili Sayın Züheyir Amber.
Sayın Amber, buyurun.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA ZÜHEYİR AMBER (Hatay) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 1101 sıra sayılı kanun teklifinin 2 nci maddesi hakkında Anavatan
Partisi Grubum adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
biliyorsunuz, 1923, 1924, 1925 yıllarına inelim, o tarihlerde, cumhuriyetin ilk
kuruluş dönemlerinde, savaştan yeni çıkmış ülke, zaten, harap ve bitap,
ekonomik yönden son derece sağlıksız bir durumda. Bunlarla mücadele verirken
cumhuriyet, o tarihlerde, karşısına, bu sefer, salgın halinde hastalıklar
çıkmıştır ki, bu hastalıklara burada kısaca değineceğim. Bunlardan en
önemlilerinden -ki, halen bugüne kadar devam edegelen ve salgın halinde olan
hastalıklardan- biri verem hastalığı, ikincisi sıtma hastalığı, üçüncüsü trahom
hastalığıydı.
O tarihlerde yaşayan
yönetici arkadaşlarımız -hepsine, buradan, Allah'tan rahmet diliyorum- o
zamanki aktif çalışmalarıyla, halkla bütünleşerek yaptıkları çalışmalarla;
yani, sivil toplum örgütleriyle birlikte yaptıkları çalışmalarla; yani verem savaş
dernekleri, yani sıtma savaş dernekleri, yani trahom savaş dernekleri gibi
derneklerin çok sağlıklı ve iyi bir şekilde örgütlenmesiyle ve Sağlık
Bakanlığının da birlikte çalışmasıyla bu hastalıkların önüne geçilmiş ve
özellikle trahom ve sıtma eradike edilmiştir; yani, yok edilmiştir.
Verem hastalığı,
bildiğiniz gibi, son derece zor mücadelesi verilen bir hastalık olduğu için,
mücadele 1970'li yıllara kadar çok ciddî bir şekilde devam ettirilmiş ve
1970'li yıllarda hastalık minimuma düşürülmüştür ki, o tarihlerde, Dünya Sağlık
Teşkilatı tarafından Türkiye'ye ödül bile verilmiştir, veremle yaptığı mücadele
yüzünden, sayesinde. Ancak, 1970'li yıllardan sonra -ne olduysa bilemiyorum- bu
mücadele yavaşlatılmıştır. Öyle bir hale getirilmiş ki, son yıllarda yapılan
araştırmalarda, ne yazık ki, her yıl vereme yakalanan insan sayısı, verilen
istatistiksel değerlere göre, 30 000 civarındadır ve yine de ne yazık ki
diyorum, bu 30 000 insandan 3 000'i her
sene kaybedilmektedir, vefat etmektedir.
Bu kadar önemli ve ciddî
boyutlarda olan veremi, kısaca, size burada anlattıktan sonra, esas bundan
sonraki olayı size izah etmek istiyorum.
Şimdi, hastalık, bu
mücadele safhası içerisinde bu şekilde bırakılmış iken, bir de, hastalıkta
ilaçlara karşı bir direnç olayı söz konusu, gelişmiş; yani, şu anda bizim
elimizde olan ilaç düzeyindeki dört veya beş çeşit verem ilacı var iken, şu
anda, biz, bazı hastalarımıza bu ilaçları verdiğimiz zaman, bu mikroba karşı
ilaçların etkisi, maalesef, yeterli
kalmıyor ve hastalarımız dirençli mikropları taşıyarak etrafımızda
yaşamaktadırlar. Bu olay yalnız o hastalarımız için değil, bizler gibi sağlıklı
insanlar için de önemli bir olgudur. İşte, bu, eğer böyle devam ederse Türkiye'de, ileriye dönük ciddî önlemin
alınması son derece güç, zor, ciddî salgınların söz konusu olması demektir. Ki,
o zaman, işte, oturup, eyvah, ne yapacağız diye kendi kendimize düşüneceğiz,
konuşacağız ve çözümü mümkün olmayan sorunlarla baş edemeyecek duruma
geleceğiz. İşte, ben, bunu burada özellikle vurgulamak istiyorum; yani,
mikrobun ilaca karşı olan "rezistans" dedikleri direnç olgusudur. Şu
anda, Türkiye'de, bu, maalesef, hızlı bir şekilde yayılmaktadır.
Şimdi, Sayın Sağlık
Bakanım geçen konuşmasında dediler ki: "Biz, öyle bir aşılama sistemi
geliştirdik ki, Türkiye'deki insanlarımızın yüzde 90'ını aşıladık." Ne
kadar güzel bir ifade bu, koruyucu hekimlik açısından; fakat, bakıyoruz -hiç
uzağa gitmeyelim- Ankara'nın merkezinde Sincan Kazası... Düşünün yani, bu
Sincan Kazasında üç dört yıl önce yapılan sayımlarda nüfus sayısı 250 000
civarındaydı; fakat, son zamanlardaki hızlı göçlerden dolayı, şu anda, Sincan,
üç dört katı nüfusa sahip; yani, 750-800 bine yakın nüfusu olan bir ilçemizdir.
Orada bir araştırma yaptım arkadaşlar ve orada, veremle ilgili hiçbir şey
yapılmış değil; en azından, veremle mücadele veren, bir tane de olsa, verem
savaş dispanseri bile yok; orada ne verem taraması var ne aşılama var ne bir
şey var. Bu, yalnız Sincan için söylediğim ifade. Bunu, siz, bütün Türkiye'ye
yaydığınız zaman, ürpertici durumun ne düzeyde olduğunu görmeniz açısından,
bunu bilhassa burada vurgulamak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bunu
teyit etmek için bir köşeyazarının yazdığını, kısaca, ben, burada, sizlere
okumak istiyorum. Dr. Cenk Deliküçük diye bir hastamız bunları ifade ediyor
"yaşadıklarını anlatacağım" diyor köşeyazarımız. "Cenk
Deliküçük, 1990 yılında, ilaca dirençli -deminki ifade ettiğim- tüberküloza
yakalanır ve yapılan tedaviler sonuç vermez. 1997'de, genç doktora,
meslektaşları 'sana yapılabilecek bir şey yok' derler; yani, tıp, onu, ölümle
karşı karşıya bırakır. Genç doktor, yurt dışında tedavi raporu alır; ancak,
Ankara bunu onaylamaz. Dönemin Sağlık Bakanı Yıldırım Aktuna 'üç ay yurt
dışında tedavi görebilir' raporu verilmesini sağlar, Londra'ya gidip tedavi
görmeye başlar. Üç ay sonra, tedavi gördüğü hastaneye, Ankara'dan 'hastayı
gönderin' diye yazı gelir; ancak, İngiliz doktorlar 'hasta bulaştırıcıdır; onun
için, özel uçakla götürülmesi gerekir' derler. Bu şart kabul edilmez ve
harcırahı kesilir. Yapılan yazışmalardan sonra genç doktorun tedavisinin
sürmesi kabul edilir; ama, eşinin harcırahının kesileceği bildirilir. İngiliz
doktorların 'refakatçi gerekli' uyarısına rağmen durum değişmez. Bütün
zorluklara rağmen Deliküçük'ün tedavisi sürer ve sağ akciğerinin bir bölümü
ameliyatla alınır." Yani, bu tedaviler, düşünebiliyor musunuz, Türkiye'de
yapılmıyor, yurt dışında, İngiltere'de yapılmaktadır.
"1999'da uzun tedavi
ve ameliyattan sonra ancak sağlığı düzelen genç doktor -yani, dokuz yıllık bir
süreç geçmiş aradan- Türkiye'ye döner. Çektiklerini başka insanlar çekmesin
diye, Sağlık Bakanlığına giderek başından geçenleri anlatır, önlemler önerir;
ama, dinleyen olmaz. Bunun üzerine, www.tuberkuloz.info sitesini kurar ve aynı
hastalığa yakalanmış olanlara yardımcı olmak için başından geçenleri yazar.
Bununla da yetinmez, gazetelere yaşadıklarını anlatır. Sağlık Bakanı Recep
Akdağ bunları okuyunca konuyla ilgilenir ve Cenk Deliküçük'ü bulup kendisinden
bir rapor yazmasını ister. Dr. Deliküçük raporu yazar; ama, bir türlü Bakana
ulaşamaz."
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, ben bunu size niye okudum; bu hastalığın ciddiyetinin ne kadar
fazla olduğunu burada ifade etmek için bunları ben size okudum. Gerçekten, bu
son derece önemli.
Sağlıkta Dönüşüm Programı
diye bir program, sayın hükümet tarafından, Sağlık Bakanlığı tarafından
oluşturulmuş. Saygı duyuyorum; ama, bu dönüşümle sağlıklı sonucun alınacağına
ben inanmıyorum, eğer siz koruyucu hekimlik konusunda yeteri kadar sağlıklı
çalışmazsanız. Koruyucu hekimlik, esas
önemli olan, Türkiye'de yapılması gereken. Eğer siz koruyucu hekimliğe yeteri
kadar ilgiyi gösterirseniz, eğer koruyucu hekimliği Türkiye'de
oturtabilirseniz, şu anda konuşulmakta olan 3,5 milyar dolarlık paranın büyük
bir kısmına ihtiyacınız olmaz, şu anda hastanelerde çekilmekte olan
sıkıntıların hiçbiri yaşanmaz. Koruyucu hekimlikle, siz, insanlarımızı
hastalıklardan, fazla para harcamadan, sağlıklı bir şekilde korumuş olursunuz
ve bu sıkıntılarımızı, bu sorunlarımızı ortadan kaldırmış olursunuz.
Burada, çok acil olarak
yapılması gereken, en önemli şeylerden biri, Türkiye'de koruyucu hekimlikle
ilgili hekimlerimizin hazır olan…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Amber,
lütfen konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ZÜHEYİR AMBER (Devamla) -
Cumhuriyetin ilk dönemlerinde kurulan, geliştirilen, araştırma yapan
Hıfzıssıhha Enstitüsü gibi enstitülerin, en kısa zamanda işler hale
getirilmesi, günün şartlarına ve standartlarına uygun bir tarzda geliştirilmesi
ve topluma hizmet etmesi doğrultusundadır. Eğer, bunları geliştirir ve
yaparsanız, bu paranın da bir kısmını siz buraya harcarsanız, tekrar tekrar
söylüyorum, sorunların büyük bir kısmını çözersiniz arkadaşlar ve bu sorunları
ikide bir gündeme getirip, halkın düşüncelerini de, yorumlarını da sağlıksız
bir şekilde yönlendirmezsiniz. Ben, özellikle, bunu vurgulamak istiyorum.
Beni dinlediğiniz için
hepinize teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Amber.
Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu.
Sayın Kılıçdaroğlu;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bildiğimiz üzere, bakanlar kürsüye çıkıp konuşma yaparken,
Parlamento, bakanları büyük bir dikkatle izler, izlemeye özen gösterir. Temel
nedeni de şudur: Bakanlar, sorunların odağında olup, sorunları çözmekle
görevlendirilmiş siyasî kişilerdir. Dolayısıyla, bakanlar, Parlamentoya belli
bir sorunu çözmek için tasarı getirirken, belli bir dikkati, özeni gösterirler,
muhalefet partisinin eleştirilerine de sabırla dikkat ederler, sabırla
katlanırlar ve gerekirse, tabiî kuşkusuz yanıtlarını verirler; ama, ben size,
Sayın Bakanın bu kürsüde yaptığı konuşmalardan bazı örnekler sunmak istiyorum,
bu tasarıyla ilgili olarak ve bundan önceki tasarılarla ilgili olarak. Bizim
yaptığımız eleştirilere Sayın Bakan şöyle diyor: "Tabiatıyla, bize düşen
de, bu Meclis kürsüsünden, bu görüşmeler sırasında milletimize aktarılan yanlış
bilgileri düzeltmek -varsa böyle bir şey, doğrudur- birtakım gereksiz
polemikleri de, aslında, çok ortaya koymadan, geliştirmeden, milletimize
doğruları anlatmak olacak" ve şöyle diyor Sayın Bakan: "Sayın
Anamuhalefet Partisi sözcüsünün ifadelerinin, açıkça ifade ediyorum, biraz
hazımsızlıktan kaynaklandığını biliyorum, bunu da tabiî karşılıyorum."
Şimdi, Sayın Bakan, bu
"hazımsızlık" sözcüğünü niye kullanıyor, onu bilmiyorum. Doktor
olduğu için kullanıyorsa acaba, muayene etti mi, onu bilmiyoruz; ama, doktorluk
sıfatını kullanmadan, eleştiriyi hazımsızlık olarak yorumluyorsa bu hazımsızlık
sözcüğü, Sayın Bakana çok yakışıyor; çünkü, hazmedemiyor. Hazmeden bir bakan,
eleştiriyi hazmeden bir bakan, gelir, burada, belli bir düşünce tutarlılığı
içinde kendi görüşlerini söyler. Bizim yanlış yaptığımızı, yanlış
söylediğimizi, kamuoyunu yanlış bilgilendirdiğimizi ifade eder. Biz de deriz
ki, Sayın Bakan doğruyu biliyor, Sayın Bakanı kutlayalım; ama, Sayın Bakan öyle
yapmıyor, doğruları söylemiyor.
Bakın şimdi, size niye
doğruları söylemiyor, onu da söyleyeceğim. Sayın Bakan geldi, yine kürsüde
diyor ki: "Siz, Türk Tabipler Birliğinin, zorunlu hizmetin durdurulmasıyla
ilgili olarak yargıya başvurmasını uygun görüyor musunuz görmüyor
musunuz?" Sorduğu soru bu. Aynen şöyle: "Anayasa Mahkemesine, biri
yürütmeyi durdurma talebinde bulunmuştur. Siz, burada, devlet hizmeti
yükümlülüğünün kaldırılması için tavır koyan, mahkemeye giden Tabipler
Birliğinin yanında mısınız değil misiniz, bunu açıkça söyleyin."
Şimdi, Sayın Bakanım, siz
hukuk biliyor musunuz bilmiyor musunuz?! Hukuk biliyorsanız, bu ülkede
yürütmenin bütün icraatlarının, iş ve eylemlerinin yargı denetimine tabi
olduğunu siz bilmez misiniz?! Bize bu soruyu niye soruyorsunuz, ben onu
anlamıyorum! "Yanında mısınız değil misiniz?" Haa, merakınızı
gidereyim, ben sizin merakınızı: Biz, bu ülkede hukukunu arayan, hakkını arayan
herkesin, her kuruluşun yanındayız. Bu kadar basit! (CHP sıralarından alkışlar)
Artı, sizin de yanında olmanız lazım; siz, bir hekim değil misiniz! Hekimler
haklarını ararken onları küçültmeye, onları küçük göstermeye, onları
aşağılamaya, onları Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarına şikâyet etmeye sizin ne
hakkınız var?! Efendim, Sayın Bakan diyor ki: "Eğer siz böyle yaparsanız,
ben Şavşat'a, Tekman'a, Mesudiye'ye, Dargeçit'e doktor gönderemem. O nedenle,
ben, sizi onlara şikâyet edeceğim." Hani derler ya, öp babanın elini;
aynı, Sayın Bakanınki de öyle. Sayın Bakanım, siz, Şavşat'a, Hakkâri'ye,
Dargeçit'e, Mesudiye'ye doktor gönderemiyorsanız, o koltukta niye
oturuyorsunuz?! Sizin, o koltukta oturmanızın nedeni, doktor göndermek değil
mi?!
ABDULLAH VELİ SEYDA
(Şırnak) - Gitmiyorlar!..
YEKTA HAYDAROĞLU (Van) -
Gidip geri dönüyorlar!
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Güzel… Ddoktor gönderemiyorsunuz.
YEKTA HAYDAROĞLU (Van) -
Gönderiyoruz, istifa ediyorlar.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Hayır efendim, doktor… Bir siyasal irade, isterse doktor gönderir.
Güzel… Güzel…(AK Parti sıralarından gürültüler)
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) -
Beceremiyor!.. Beceremiyor!..
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Beceremiyorlar zaten!..
BAŞKAN -Sayın
milletvekilleri, lütfen… Sayın milletvekilleri, lütfen, hatibi dinleyelim…
Sayın Kılıçdaroğlu,
buyurun.
AHMET IŞIK (Konya) -
Mecburî hizmete karşı çıkıyorsunuz?!
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Bir dakika… (AK Parti sıralarından gürültüler) Güzel… Tabiî… Güzel,
çok güzel… Tabiî, efendim… Tabiî…Tabiî… (AK Parti sıralarından gürültüler)
AHMET IŞIK (Konya) - Siz,
mecburî hizmete de karşı çıkıyorsunuz!
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Efendim, müsaade edin, ona da yanıt vereceğim. Çok basit… Çok basit
efendim… Çok basit…
Şimdi, Sayın Bakan,
gönderemiyor. Şimdi, bakın, değerli arkadaşlar…(AK Parti sıralarından
gürültüler)
YEKTA HAYDAROĞLU (Van) -
İstifa ediyorlar…
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Efendim, istifa eden adamı… Siz, niye doğudaki doktorları batıya
getirdiniz?!
ABDULLAH VELİ SEYDA
(Şırnak) - Getirmedik!
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Hayır efendim, birsürü klinik şefini… Doğudan doktor getirdiniz.
Niye getiriyorsunuz?! Doğu… (AK Parti sıralarından gürültüler) Bakın,
arkadaşlar, bunun çözümü vardır; çözümü norm kadro uygulamasıdır. Niye
yapmıyorsunuz bunu?! Sizin elinizi kolunuzu tutan mı var! Siz, bunu
yapamazsınız, yapmak istemiyorsunuz. Bakın, şimdi, dediniz ki, "siz,
mecburî hizmete de karşı çıkıyorsunuz." Şimdi, Sayın Bakan, o koltukta
oturuyordu…
ALİM TUNÇ (Uşak) - Şimdi
yine oturuyor!..
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - O koltukta yine oturuyor; ne kadar güzel.
Şimdi, Sayın Bakan,
mecburî hizmetin kaldırılmasıyla ilgili kanunu
buraya getirdi mi; getirdi. Bakın, ne diyor Sayın Bakan: "Mecburî
hizmetin kaldırılışıyla ilgili olarak arkadaşlarımız yeterince sizleri aydınlatmış
oldular. Dolayısıyla, konuşmamda bu konuları kısaca geçiyorum; sadece şunu
söylemek isterim: Gerçekten, 21 inci Yüzyıla yakışmayan bir uygulamayı bugün
birlikte ortadan kaldırıyoruz. Bu kanunun yirmiiki yıllık uygulaması sonucunda
hekimlerin yurt sathında dengeli ve adil dağılımının zorlamalarla
sağlanamayacağı da ortaya çıkmıştır. Gönüllülük esasına dayalı bir istihdam
politikasının benimsenmesinin, etkin ve kaliteli sağlık hizmeti sunmak
açısından daha uygun olacağı kanaatine varılmış ve böylece bu tasarı hazırlanmıştır."
Kim söylüyor bunu; az önce söylediğiniz, koltukta oturan Sayın Bakan söylüyor.
Peki, sonra ne yaptınız?
Bir süre geçti "efendim, ben doktor gönderemiyorum, mecburî hizmeti
yeniden getireceğim."
ALİM TUNÇ (Uşak) - Aynısı
değil ki!
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Bakın, değerli arkadaşlar, bakanlar tutarlı davranmak
zorundadırlar, üretecekleri politikalarda tutarlı davranmak zorundadırlar.
Türkiye bir deneme sınama ülkesi değildir, deneme sınama tahtası değildir;
oturursunuz karar verirsiniz, acaba yirmiiki yıllık uygulama hangi gerekçelerle
tutmamış, niçin tutmamış? Bunun çalışmasını yaptınız mı; yapmadınız.
"Kaldırıyorum, reform yaptık; getiriyorum, reform yaptık; düzeltiyoruz,
reform yaptık; çıkardık…" Reform yaptınız... Türkiye bu reformlar yorgunu
bir ülkedir arkadaşlar; doğru değildir.
Bakın, ne diyor Sayın
Bakan: "Siz, hastanelerin tek çatı altında birleşmesine karşı çıktınız.
Ben bunu Plan ve Bütçe Komisyonunda okudum, CHP'li üyeler de üzerime
yürüdüler."
HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) - Evet, doğru.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Evet.
Bakın, şimdi, değerli
arkadaşlar, az önce konuşmamın başında dedim ki, bir bakan, Parlamento
kürsüsüne çıktığında halka doğruları söylemek zorundadır. Biz, niçin acaba
Sayın Bakana Plan ve Bütçe Komisyonunda karşı çıktık?
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Kılıçdaroğlu, siz de doğruları söyleyeceksiniz, doğruları söylemek
zorundasınız.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Evet, doğruları söyleyeceğim.
Bakın, bizim seçim
bildirgesini getirdim buraya, seçim bildirgesini de okuyacağım size, Sayın
Bakanın okumak istediği de, bazı bölümleri atlayarak okumak istediği seçim
bildirgesi: "SSK hastanelerini, sosyal sigorta sisteminden ayıracağız -bu
cümle çok önemli- işçilerin, SSK hastaneleri üzerindeki hakları saklı kalmak
kaydıyla, SSK'nın sağlık hizmetlerini, Sağlık Bakanlığının koordinasyonuna
devredeceğiz." Sayın Bakan, Plan ve Bütçe Komisyonunda "işçilerin,
SSK hastaneleri üzerindeki hakları saklı kalmak kaydıyla" bölümünü atladı.
Sizin, bunu atlamaya hakkınız var mı?! Biz, halka doğruları söylemeyecek
miyiz?! Evet "SSK hastaneleri, devlet hastaneleri birleşsin" diyoruz;
ama, bizim işçilerin hakları saklı kalmak kaydıyla. O konudaki duyarlılığımızı
niçin dile getirmek istemiyorsunuz?!
Bakın siz ne yaptınız;
onu da söyleyeyim: Sizin, ilk hazırladığınız, Sayın Bakanın hazırladığı ilk
tasarıda, SSK hastanelerinin bedelinin ödenmesi yoktu. Başbakanlığa gitti;
Başbakanlık dedi ki: "Bedelini, Bakanlar Kurulu, belirlenen süre içinde
öder." Plan ve Bütçe Komisyonuna öyle geldi. Biz itiraz ettik buna; dedik ki: "Olmaz; bir süre
yok burada." Bakanlar Kurulu dese ki "100 yılda öderim" olur mu
bu? "Faizsiz öderim" derse, olur mu bu; olmaz dedik ve bir de madde
konmuştu oraya "ihtilaf çıktığı zaman, ihtilafı Başbakan çözer" diye.
Ya, nerede yaşıyoruz biz?! Hangi ülkede yaşıyoruz biz?! Sayın Başbakanın işi
gücü yok da, iki hastanenin devriyle ilgili ihtilafı mı çözecek? Siz, bunu
haklı bulabilir misiniz?! Biz eleştirdik, yapmayın, bu yanlıştır diye. Sayın
Bakan dedi ki sonunda: "Siz buna karşı çıkıyorsunuz; hastaların
kuyruklarda beklemesini istiyorsunuz." Biz, Sayın Bakan, bu gerekçelerle
karşı çıktık. Bakın, ne yaptınız biliyor musunuz, bizim bu itirazlarımız
üzerine; en son, tasarı Genel Kurulda görüşülürken, on yıl içinde ödenmesiyle
ilgili önerge verdiniz. Niçin; bizim eleştirimizi haklı gördüğünüz için.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Bu doğru işte. Bunun yanlış neresinde?!
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Bakın, Sayın Kapusuz… Bakın… Ama, bir bakan kürsüye çıkıp, siz,
bunu yapıyor… Yani, bizim düşünmediğimizi, kendi düşündüğünü, bizim
düşündüğümüz gibi kamuoyuna yansıtmasına karşı çıkıyoruz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Genel Kurul buna karar veriyor.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Evet, geliyorum bir başka konuya; çünkü, vaktim yok; Sayın Kapusuz,
kusura bakmayın.
Bakın, yine diyorsunuz ki
"efendim, siz…" Pardon, Sayın Bakan diyor ki: "Siz, hastaların,
eczanelerden, serbest eczanelerden ilaç almasına karşı çıktınız." Ya,
Sayın Bakanım, şuraya şu cümleyi getirin de -bakın, ben sizin konuşma metninizi
aynen okuyorum- bir tane CHP sözcüsünü getirin şuraya "biz, SSK
hastanelerinin serbest eczanelerden ilaç almasına karşı çıktık" diye bir
cümle getirin buraya…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Yok öyle bir şey zaten.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Böyle bir şey yoktur. Bunu, siz, bu kürsüde söyleyemezsiniz. Siz,
Bakansınız. Siz, bunu mahalle kahvesinde söyleyin; ama, bu kürsüye gelip bunu
söyleyemezsiniz. Bunu söylediğiniz andan itibaren, siz, Türkiye Cumhuriyeti
Sağlık Bakanlığı koltuğuna oturamazsınız; çünkü, sizin söyledikleriniz artık
tartışma konusu olur. Nasıl siz bunu söylersiniz!
Bir başka konu, değerli
arkadaşlar: Şimdi, Sayın Bakan diyor ki: "Efendim, siz, ilaç harcamaları
düştü, ilaçlar yükselecek" vesaire… Doğrudur, biz, ilaçlar konusunda
eleştiri yaptık. Sorumlu bir muhalefet şunu yapar: Sayın Bakanım, siz bunları
yapıyorsunuz, bunun malî portresini de hesapladınız mı? Yani, bu soruyu size
sormayalım mı; soracağız, sizler de çıkıp anlatacaksınız. Diyorsunuz ki:
"İlaç fiyatları düştü." Biz de sizi alkışlarız ilaç fiyatlarını
düşürürseniz. Biz, ilaç fiyatlarını niye düşürdünüz diye sizi eleştirdik mi?!
Ama, siz, ne yaptınız…
ALİM TUNÇ (Uşak) - Onu da eleştirin…
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Hayır… Siz ne yaptınız; devlet hastanelerinin 3,5 katrilyonluk
alacağını sildiniz. Bunu silmeye sizin hakkınız var mıydı?! Siz, Sağlık Bakanı
olarak gelip burada direnecektiniz. Sonra gördünüz hatayı, geldiniz, şimdi,
telafi etmeye kalkıyorsunuz. Telafi etmeye kalkarken de o kadar bir noktaya
taşıyorsunuz ki bunu, CHP'nin bütün bu muhalefetine karşı sanki telafi
ediyorsunuz. Biz, size yanlış yaptırmamaya çalışıyoruz Sayın Bakan, yanlış
yaptırmamaya çalışıyoruz.
Bir başka konu: Sayın
Bakan, yine burada, kalktı dedi ki: "Siz, bütün bunlara karşı
çıktınız." Halbuki, hiç karşı çıkmadığımız olaya Sayın Bakanın kafasına
göre karşı çıktık. "Siz, çıkıp bizden özür dileyeceksiniz"
diyor.
Şimdi, ben, Sayın
Bakanım, sizin vicdanınıza sesleniyorum: Benim söylediklerimin aksini
kanıtlamıyorsanız ve gelip burada özür dilemiyorsanız, doğrusunu isterseniz,
ben, sizi Bakanlığınıza yakıştırmam. Geleceksiniz, burada, Cumhuriyet Halk
Partisi sözcülerinden özür dileyeceksiniz. (CHP sıralarından alkışlar) Konuyu
çarpıttığınız için özür dileyeceksiniz, konuyu çarpıttığınız için. Konuyu
çarpıtmayın, gelin bizi eleştirin; bizim yanlışlarımız da olabilir,
söylemlerimizde hata da olabilir; bakın, biz ne kadar esnek konuşuyoruz; ama,
biz, Bakan olarak size, bizim söylemlerimizi çarpıtma hakkını vermiyoruz. Kusura
bakmayın; siz, bu konuda duyarlılığınızı korumak zorundasınız. Yine, bakın ne
diyorsunuz; biz bu kürsüye gelerek SSK'lı vatandaşlardan da özür
dileyecekmişiz. Ben anlamadım; niye biz SSK'lı vatandaşlardan özür dileyelim?!
Ben, size şimdi bir soru
soruyorum Sayın Bakanım: Emekli aylıklarından yüzde 1 kesintiyi öngören kanunun
altında sizin imzanız var mı yok mu; varsa özür dileyecek misiniz dilemeyecek
misiniz?! Emeklinin TÜFE hakkını -yargı kararları onlarca oldu, yüzlerce oldu-
ödemiyorsunuz -onun altında sizin
iradeniz var, siyasal iradeniz- özür dileyecek misiniz dilemeyecek misiniz?!
Bir şey daha söyleyeyim:
Önce mecburî hizmeti kaldırıp, sonra mecburî hizmeti getiriyorsunuz; bu
zikzaklı hareketinizden ötürü gelip Yüce Meclisten özür dileyecek misiniz
dilemeyecek misiniz?! Biz bunu bekliyoruz. Bunları yaparsanız, biz de diyeceğiz
ki, Sayın Bakan gereğini yaptı. Gereğini yapacaksınız.
Bakın, Sayın Başbakan ne
söylüyor bir özel hastanenin açılışında…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Kılıçdaroğlu, lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Bağlıyorum efendim, hemen bağlıyorum.
Anadolu Ajansı kaynaklı…
"Erdoğan, göreve geldiklerinde… "Eğitim kurumlarını devletin yapma
dönemi bitti -dikkat edin arkadaşlar, eğitim kurumlarını devletin yapma dönemi
bitti- eğitim yatırımlarını devletin sürdürme dönemi bitti. Sayın Erdoğan diyor
ki: "Eğitim alanındaki bu çalışmaları -yani yatırımları bitirme
çalışmaları- sağlık sektöründe de yapacağız." Yani, orada da artık sağlık
yatırımları yapmayacağız. Sayın Bakan, lütfedip kürsüye gelip bilgi verirse,
acaba Sayın Başbakanın söylediği gibi sağlık yatırımları yapmaktan vaz mı
geçecekler, yoksa sağlık yatırımlarını sürdürecekler mi? Bu bilgiyi de
alabilirsek…
Teşekkür eder, saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Sizi bilgiden mahrum bırakmayız, merak etmeyin…
BAŞKAN - Madde üzerinde,
şahsı adına Kocaeli Milletvekili Sayın Nevzat Doğan; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
NEVZAT DOĞAN (Kocaeli) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin 2 nci maddesi üzerinde, şahsım adına söz
almış bulunuyorum.
Gerçekten, ülkemizde,
sağlık sistemi çehre değiştiriyor, şekil değiştiriyor, tarz değiştiriyor,
anlayış değiştiriyor. Yıllardan gelen bu yapı, bu söylediğim dönüşümleri
gerçekleştiriyor ve gerçekten, tarihî adımlar atılıyor; tek çatı altında
toplanması kurumların, SSK'lıların ilacı istedikleri eczanelerden almaları da
dahil, hastanelerde çalışmanın artık performansa dayalı olması -yani, yaptığı
işin miktarına göre ek bir dönersermaye ücreti alması- ve hizmet etme
anlayışının değiştirilmesi, sağlık yönetimi anlayışının değiştirilmesi, sağlık
ekonomisi bilinciyle sağlık işletmelerinin yönetilmesi ve sonunda da, sağlık
performansı çok düşük olan bir ülke konumundan, performansı çok daha iyi olan
bir konuma ulaştırılmasına çalışılıyor.
Önemli başarılar elde
edildi; fakat, tabiî ki, daha çok, mesafe alınacak işler var, konular var.
Bunlarla ilgili, biraz zamana ihtiyaç olduğunu söylemek gerekir; ama, burada şu
noktayı vurgulamakta fayda var: Gerçekten, hastanelerin tek çatı altına
toplanması, birçok iktidarın hayalinde olan, programlarında yazılan bir
konuydu; ama, birçok iktidar geldi geçti, sadece söylemlerinde ve
programlarında yazılı kaldı -buna Anamuhalefet Partimiz de dahil- ve AK Parti
İktidarıyla bu zor olan dönüşüm gerçekleştirildi. Gerçekten, burada, kürsüye
gelen değerli konuşmacılar, zaman zaman, bu yasanın görüşmelerinde, gerek
dışarıdaki değişik ortamlarda bu dönüşümün karşısında oldular, bu birleşmenin
karşısında oldular ve SSK'lıların hastanelerinin peşkeş çekileceği gibi değişik
terimlerle bunu nitelendirdiler. Peki, ne oldu; bakıyoruz... Hatta, daha da
ileriye götürdüler, bunun Anayasaya aykırı olduğunu, yasalara aykırı olduğunu
"göreceksiniz, bu geri dönecek", "Cumhurbaşkanından
dönecek" şeklinde birtakım düşüncelerle engellemeye çalıştılar.
Peki, sonuçta ne oldu;
sonuçta, bu dönüşüm gayet iyi bir şekilde yapıldı. İlk günlerde bazı sıkıntılar
yaşandı, doğaldır; çünkü, bir dönüşümdü, bir değişimdi, yılların getirdiği bir
sistemin değişmesiydi. Ondan sonra ne oldu; şu oldu: SSK'lılarımıza, daha önce,
ülkede 150 tane hastane hizmet verirken, 800 tane devlet hastanesinden hizmet
alma konumuna geldiler, 6 000 tane
sağlık ocağına rahatlıkla gidebilecek konuma geldiler, artık, kapı başlarındaki
sağlık ocağına rahatlıkla gidebilir oldular. Peşine, ilaç da serbest bırakıldı.
Çok değerli konuşmacılarımızın yönetimleri döneminde o ilaç kuyruklarına, o
çile çektiren ilaç kuyruklarına hiçbir şey yapılamamışken, yine, bu dönemde,
bunlar ortadan kalktı. Ne oldu; SSK'lılarımız bu sıkıntıları atlattı ve
gittikçe alternatifleri arttı; devlet hastanelerinin peşine, özel hastaneler,
peşine, askerî hastanelerin belli bir oranda onlara açılmasıyla daha da iyi bir
konuma geldiler. Toplam, bir yılda, bir önceki yıla göre, mukayese edildiği
zaman, Türkiye'de bakılan 160 000 000 hasta sayısı 270 000 000'a çıktı.
Yaklaşık yüzde 70'e varan rakamlar. Bunlar nereden çıktı; bu hastalar nereden
çıktı; insanlar bir yıl içerisinde, birden bire çok hastalanmaya mı başladılar,
yoksa, salgınlar mı oldu ülkede; hayır; çünkü, SSK'lılarımız, ilaca ve doktora, hastaneye ulaşmakta
zorluklar çekiyordu; önündeki engeller açılınca bunlara daha kolaylıkla
ulaşmaya çalıştılar. Evet, belki hâlâ geçmişten kalan birtakım sıkıntılar,
birtakım uygulama eksiklikleri nedeniyle tam istenilen noktada olmayabiliriz;
ama, geçmiş dönem ile şimdiki dönem mukayese edilirse, gerçekten SSK'lılarımız
büyük bir avantajı yakalamış durumdalar bu anlamda.
Gerçekten, biz, bu
söylemlerde hayretlere düşüyoruz zaman zaman. Özellikle, ilacın serbest
bırakılmasının…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Doğan,
lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
NEVZAT DOĞAN (Devamla) -
…ilacın serbest eczanelerden temini, hastanelerin tek çatı altına toplanıp tüm
hastanelerin herkese açılması, doğuya ebe, hemşire gönderilmesi, ücra köşelere
doktor gönderilmesi de dahil birçok konuda hakikaten çok hayretlere düşerek
görüyoruz ki, gerçekten büyük dirençler gösteriliyor. Bazı gruplar ortaya
çıkıyorlar, bazen değişik söylemlerde bulunuyorlar ve bunların hepsine karşı
çıkıyorlar.
Neden karşı çıkıyorlar
diye baktığımızda ve uygulamaların neticelerine baktığımızda, bunların hepsi
halkımızı memnun eden, halkımızın yaşadığı, sağlıktaki zorlukların çözümünde
çok önemli adımlar ve halkımızı mutlu eden adımlar, memnun eden adımlar.
Peki, halkımız mutlu
olursa, memnun olursa ne olacak; tabiî, AK Parti daha güçlü olacak, oy oranını
daha yükseltecek, bunun verdiği sıkıntılar yaşanıyor; bu da, tabiî ki
halkımızın mutlaka gözünden kaçmıyordur; burada yapılan konuşmalardaki,
değerlendirmelerdeki, kendisinin lehine ya da aleyhine olan durumlardaki
değerlendirmeleri sandık başında, zamanı geldiğinde mutlaka yapacaktır.
Hepinize sevgiler
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Doğan.
Sayın Baloğlu, soru mu
soracaksınız?
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Evet, soru soracağım.
BAŞKAN - Peki, buyurun.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Sayın Bakana sormak istediğim bir
soru var.
Hükümet, personel
temininde güçlük çekilen yerlerde çalıştırılmak üzere sözleşmeli personele
ilişkin bir yasa çıkarılmasına öncülük etti. Oysaki, uygulamada çok tersi
sonuçlar ve uygulamalar görüyoruz.
Ben, birkaç örnek vermek
istiyorum: Burdur İlimize 17 adet sözleşmeli doktor ataması yapıldı ve bu
doktorlar, ihtiyaç olan köy ve beldelere gönderil-medi, ilçe merkezlerinde,
kent merkezinde tutuldu.
İlin içinden de bir örnek
vereyim: 5 doktoru birden, Bucak Devlet Hastanesinde 112 Hızır Acil birimine
atadılar. Sonra da ne yapıldı; orada çalışan kadrolu elemanları başka yerlere
gönderdiler. Yani, bu kanun tersine işledi. Personel temininde kolaylık
sağlamak yerine, mevcut personeli dağıttılar. Burada, partizanca bir
uygulamanın izleri görülüyor Sayın Bakan.
Bir yer daha vereyim:
Antalya'da, İç Anadolu'daki bir ilden bir doktor, Ana Çocuk Sağlığı Merkezine
başhekim olarak direkt atandı.
Başka örnekler de
verebilirim; bu ikisinin yeterli olduğunu sunuyorum ve açıklamanızı bekliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Baloğlu.
Sayın Bakanım, cevap
verecek misiniz?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) - Cevap vereyim Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) - Sayın Baloğlu, rakamlar genel olarak incelendiğinde, sizin
söylediğiniz gibi olmadığını rahatça göre-ceksiniz.
Biz, 16 000 civarında
sağlık personeli ataması yaptık, yardımcı sağlık personeli ataması yaptık,
sözleşmeli atamalarıyla. Bunların 7 000'e yakını, yalnızca Doğu ve Güneydoğu
Anadolu Bölgesine atanmıştır. Yani, yarıya yakı-nı, yalnızca doğu ve güneydoğu
bölgesindeki, aşağı yukarı 10 000 000 - 12 000 000 nüfusun yaşadığı bölgelere
atanmıştır.
Bütün atamaların
içerisinde, planlamalardan dolayı, çok az sayıda, bu bahsettiğinize benzer
örnekler olabilir, bunu kabul ediyorum. Nitekim, daha sonraki düzenlemelerde,
bu az sayıdaki planlama hatalarını da düzelterek yolumuza devam ediyoruz.
Bunlar, mahallinden gelen talepler de değerlendirilerek yapılıyor; ancak, bir
defa, bunun, partizanca atamalar olduğu şeklindeki iddianızı tamamen reddetmek
zorundayım; çünkü, bu atamaları yaparken ta-mamen merkezî yerleştirmelerle,
hiçbir tasarrufumuz olmadan atama yapıyoruz. Hekimler için kuralarla, diğer
sağlık personeli için de girdikleri devlet sınavlarında aldıkları puanlara göre
yapılan sıralamalarla atıyoruz. Dolayı-sıyla, merkezî tercihlere göre ve puan
sıralamalarına göre atıyoruz. Tabiî, burada partizanca atamalar yapılıyor
şeklindeki suçlamalar, hakikaten, yalnızca birer iddiadan ibaret kalmış oluyor.
Atama, Nakil
Yönetmeliğimizde yalnızca başhekim atamalarıyla ilgili bir istisna var,
yalnızca başhekim olarak yönetici atamalarıyla ilgili bir istisna var. Bunu,
biraz da, hakikaten, sağlık sektöründe yönetici istihdamı konusunda esneklik
elde etmek üzere uygulamaya sokmuş bulunuyoruz ve bahsettiğiniz gibi örnekler
son derece de nadirdir. Dolayısıyla, uygulama, aslında yerli yerine oturmuştur.
Yani, şunu da ifade edeyim: Biz, devlet hizmeti yükümlülüğünü kaldırırken
sözleşmeli uygulamasını hekimlerimiz için de getirdik, biliyorsunuz; yani, o
gün için, gönüllülük esasına dayanan, yüksek ücretlerle çalışmaya imkân veren
yeni bir düzenleme getirdik; ancak, süreç içerisinde şunu gördük, aşağı yukarı
birbuçuk iki yıla yakın bir süre içerisinde: 1 000'e yakın kadro açmıştık
ihtiyaç bölgelerinde, uzman hekimlerimiz için; 200'e yakın müracaat oldu. 3
000'e yakın da pratisyen hekimlerimiz için kadro açmıştık, 1 000'e yakın
müracaat oldu. Gerçekten, yüksek ücretler de ödedik, şu anda da ödüyoruz, bu
kadrolarda yer alan arkadaşlarımız için. Bunu daha önceki konuşmalarımda da
ifade etmiştim.
Sözleşmeli olarak doğu ve
güneydoğudaki belli ilçelerimize giden hekimlerimize, belli bölgelerimize giden
hekimlerimize verdiğimiz ücretler açısından 2005 yılı ortalama rakamlarımız,
uzman hekimlerimiz için 7 600 000 000 Türk Lirası, pratisyen hekimlerimiz için de
3 200 000 000Türk Lirasıdır; bunlar ortalama değerlerdir; bunların altında olan
var, üstünde olan var. Devlet hizmeti yükümlülüğünün geriye getirilmesiyse,
başlangıçtaki kanundan çok daha farklı bir şekilde olmuştur; tamamen,
gönüllülük esasına ve teşvik esasına dayalı yeni bir yöntemi benimsemiş
bulunuyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Neşşar, buyurun.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR
(Denizli) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Ben, bir halk sağlıkçı
arkadaşımın sorularını yöneltmek istiyorum. İletmek için bana gönderdiler; ben
de onların vekili ve Türk tabiplerinin gönüllü bir temsilcisi olarak burada
Bakana iletmek istiyorum.
6 tane sorusu var
arkadaşımın, okuyorum:
1- Birinci basamakta
dönersermaye uygulamasının başladığı tarihten sonra sağlık harcamalarında bu
uygulamaya bağlı olarak ne kadarlık bir artış olmuştur?
2- SSK'nın özel
hastanelere devredildiği ve özel hastaneler ile kamu kurumları tarafından pek
çok yeni hizmet sözleşmesinin yapıldığı 2005 yılı ve sonrasında buna bağlı
olarak söz konusu artış ne kadardır?
3- Bu yollarla
gerçekleşen harcama artışının ne kadarının doktor muayenesi, tıbbî girişim ve
tıbbî tahlil gideri olarak yaşandığı ve faturalandırıldığı,
4- Aynı dönemde tıbbî
cihaz ve tıbbî cihaz kiti ithalatında bir artış olup olmadığı; olduysa, ne
kadar olduğu,
5- Aynı dönemde, gerek
devlete ait sağlık kuruluşları gerek özel sağlık kuruluşları tarafından kamu
kurumlarına fatura edilen tıbbî tetkik giderlerinin ne kadarlık bir bölümünün
analiz kiti ve bakım onarım masrafı olarak yurtdışına aktarılmış olduğu,
6- Söz konusu cihazların
ve yeni gerçekleştirilen özel hastane yatırımları için gerekli olacak olanların
sürekli olarak çalışır durumda tutmak amacıyla, bakım onarım, yenileme ve
analiz kiti harcaması olarak ne kadarlık bir kaynağın her yıl bu alana
aktarılması gerektiği…
Kabul ediyorum ki, bu
soruların yanıtlarını Sayın Bakan ezberinden bilmeyecektir. Eğer bu yanıtları
bize yazılı olarak verirse, ben de ilgili arkadaşlarıma ileteceğim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, buyurun.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) - Sayın Başkanım, Sayın Neşşar'ın ifade ettiği gibi, tabiî, burada
birsürü rakamlar, istatistiksel rakamlar isteniyor. Bunları temin edip
kendisine, Sayın Neşşar'a yazılı olarak iletiriz.
Yalnız, şunu ifade
edeyim: "Birinci basamakta sağlık harcamaları ne kadar arttı"
deniliyorsa, sağlık harcamalarının birinci basamakta artması, aslında, koruyucu
sağlık hizmetlerine ve temel sağlık hizmetlerine verilen önemin bir işaretidir.
Bakınız, Sayın Neşşar,
biz, birinci basamaktaki dönersermaye katkılarının yüzde 65'ini sağlık
personeline dönersermaye olarak geriye döndürmeyi mümkün kılan bir düzenleme
yaptık; yani, birinci basamağa aktarılan her 100 birim fatura bedelinin 65'ini
sağlık çalışanlarına geri döndürebilecek bir düzenleme yaptık. Dolayısıyla, bu
husustaki harcamalar, temel sağlık hizmetlerimizin güçlendirilmesini
sağlamaktadır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Birleşime 5 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati : 17.28
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.44
BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 71 inci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
1101 sıra sayılı kanun
teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Ordu
Milletvekili Eyüp Fatsa'nın; 209 Sayılı Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık
Kurumları ile Esenlendirme (Rehabilitasyon) Tesislerine Verilecek Döner Sermaye
Hakkında Kanun ile 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (2/699) (S. Sayısı: 1101) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3.- 5437 sayılı
Kanunun 31 inci maddesinin (c) fıkrasında yer alan "31/12/2005"
ibaresi "31/12/2004" şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Muğla Milletvekili Sayın Ali Arslan.
Sayın Arslan, buyurun efendim.
Süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA ALİ
ARSLAN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte
olan 1101 sıra sayılı, 209 Sayılı Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık Kurumları ile
Esenlendirme Tesislerine Verilecek Döner Sermaye Hakkında Kanun ile 2006 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçe Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
üzerine Grubum adına söz almış bulunuyorum; sözlerime başlamadan önce, Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
2001 yılında çıkarılan bir yasayla, birinci basamak da dahil olmak üzere,
sağlık kurumlarına döner sermaye uygulamasıyla sağlık kurumlarında çalışan
personele ek bir ücret verilmesi… Yasa çıkıyor. Sonra, bu, sizin hükümetiniz
döneminde geliştirilerek, performansa dayalı döner sermaye ücreti olarak
uygulanmaya başlandı. Başlangıçta birtakım iş barışını bozan uygulamalar oldu;
ancak, yavaş yavaş uygulama yoluna giriyor. Eksikleri vardır mutlaka, zamanla
onun da tamamlanacağına inanıyorum; ama, bugün burada çıkaracağımız bu yasayla,
daha önce her yıl uzatmak zorunda kaldığımız bu uygulamayı, artık, rutin hale
getireceğiz. Bir yönüyle baktığımızda, sağlık çalışanlarını memnun eden,
sağlıkta hizmetin kalitesini artıran bir yasadır diye değerlendirebiliriz. O
açıdan, bazı yönlerini de, bir muhalefet milletvekili olarak, hükümeti uyarmak
açısından burada dile getirmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
birinci basamak sağlık hizmetleri,
genellikle yoksul yurttaşlarımızın, cepten ödeme yapamayacak durumda olan
yurttaşlarımızın başvurduğu sağlık kurumları… Bakın, bu yasa çıktığında, yoksul
yurttaşlarımız, hiçbir sosyal güvencesi olmayan yurttaşlarımız 2 Yeni Türk
Lirası -dönersermayeye yazarkasa koymuştuk- birinci basamakta ücret ödüyordu.
Hükümete geldiğiniz süreç içinde bu 2 Yeni Türk Lirası, bugün 8 Yeni Türk
Lirası haline geldi. Enflasyon bu süreçte, bu dönemde bu kadar çok artmadı. Bu
yoksul yurttaşlarımı, gerçekten -cebinde çay içecek, birbirilerine çay
ısmarlayacak paraları yok, yemek yiyecek paraları yok- büyük sıkıntı içindeler;
ancak, enflasyon oranlarının çok çok üstünde bir artış meydana geldi. Bunu, bu
yasa gündeme geldiği süreçte dile getirmek istedim.
Bir diğeri de, evet,
çalışan hekimlerimize, dönersermaye uygulamasıyla ekonomik sıkıntıdan kurtulma
konusunda kendilerine yeterince katkı sağlandı; ancak -ben bunu komisyon
toplantısında da dile getirdim ve aşağı yukarı komisyondaki herkes, Sağlık
Bakanlığının Değerli Müsteşarı da o gün hak vermişti- bu konuda Meclisin,
sanıyorum, bir yasal düzenleme yapmaya ihtiyacı var. Hekimlerimiz çalışırken
iyi kazanıyor bu uygulamayla; ancak, bu verdiğimiz ücretler emekliliklerine
yansımayan ücretler. Ergün Dağcıoğlu'ydu yanılmıyorsam; Plan Bütçe
konuşmasındaki bir sunumda, hekimlerin, yargıçların yarısı kadar bile emekli
maaşı almadıklarını ve bunun düzeltilmesi gerektiğini söylemişti. Bu, gerçek,
gerçekten. O açıdan, hekimlerimizin emekliliğine de yansıyacak yeni
düzenlemelerin bu Meclis tarafından yapılmasına ihtiyaç var.
Değerli arkadaşlarım,
sağlık, diğer tüm kamu hizmetleri gibi, önce ulaşılabilir olmak zorunda,
nitelikli olmak zorunda, bütün yurttaşlara eşit sunulabilir olmak zorunda, bir
de sürdürülebilir olmak zorunda. En önemli şeylerden birisi de, sanıyorum…
Elbette, bu dört bacağın dördü de önemli; ancak, sürdürülebilir olmayan uygulamalar
kısa vadede belki bir rahatlama yapıyor; ama, bir süre sonra, ekonomik
durumunuz izin vermezse eğer, yaptığınız uygulamaları sürdüremiyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, son
yıllardaki teknoloji ve bilimdeki gelişmeler sonucu, sağlık sektörü oldukça büyük
bir ekonomik pasta haline geldi ve bütün dünyada gerek ulusal gerekse
uluslararası sermaye, sağlık sektöründen, bu büyük pastadan, bu gerçekten çok
büyük pastadan en çok payı nasıl kendimize alırızın çalışmalarını yapıyor
yıllardan beri. Bize de, bir, işte "Sağlıkta Dönüşüm Programı" adı
altında -son onbeş yirmi yıldan beri- bir programı, Dünya Bankası kaynaklı bir
programı özellikle dayatıyorlar, biz de bunu uygulamaya çalışıyoruz, son onbeş
yıldan beri bu ülkede iktidar olan bütün hükümetler: Sağlıktaki büyük kaynağı
özel sektöre sunmak.
Değerli arkadaşlarım,
sürdürülebilir dedim. Bu yasayla, gerçekten, bir süre sonra ne kadar
sürdürülemez hale geldiğimiz ortaya çıktı. Bakın, sunumunda bir arkadaşım ya da
bu yasanın gerekçesinde söylüyor; "Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kurum
ve kuruluşlarının maddî sıkıntıyla karşılaşmadan sağlık hizmetlerinin kaliteli
bir şekilde yürütülmesinin devamının sağlanması amaçlanmaktadır"
deniliyor. Yani, sanki, bu yasayla, yani, bizim 2000 bütçe uygulama talimatındaki,
sağlık kuruluşlarının, Sağlık Bakanlığına bağlı kuruluşların borçlarını
sildiğimiz, 2005 öncesinde sağlık kurumlarına olan borçlarını yok saydığımız,
terkinle yok saydığımız yasa sanki bir sıkıntı doğurmamış, sıkıntı doğurmadan
bu yasa gündeme getirilmiş gibi bir cümle var gerekçede.
Değerli arkadaşlarım,
gerçek böyle değil. Bakın, size basından birtakım fotokopiler göstereceğim:
"Sağlık Komada. Paralarını alamayan ecza depoları hastaneleri hacze
başladı. Sağlık Bakanlığıysa, firmalara paramız yok, acele etmeyin yazısı
gönderdi." Bir başhekim isyan ediyor, veresiye malzemeyle beyin ameliyatı
yapıyoruz diye. Ecza depoları da, aman ihale bizde kalmasın diye dua ediyoruz
diyor.
Değerli arkadaşlarım,
nasıl, neden, hangi mantıkla böyle bir madde bütçe uygulama talimatına konuldu,
bilmiyoruz. Bir madde var, bu maddede deniliyor ki, işte, 2005 yılından önce
devletin sağlık kurumlarına olan borcunu siliyoruz. Büyük sıkıntıya düştüler,
icralara düştüler. Türkiye'de ilk defa bir eğitim hastanesinin başhekimi feryat
etti. Bırakın eğitim hastanelerini, bütün başhekimler feryat ettiler
"batıyoruz, icraya verildik" diye ve böyle bir ihtiyaç doğdu. Bu
uygulamayla, çıkaracağınız bu yasayla, bu sıkıntıyı ortadan kaldıracağız.
Değerli arkadaşlarım,
feryat eden sadece başhekimler değil. Bakın, basına yansıdığı kadarıyla, Adalet
ve Kalkınma Partisinin basına kapalı grup toplantısında Başbakan feryat ediyor;
muhatap bakanlara, Maliye Bakanına, Sağlık Bakanına, Çalışma Bakanına
"hepiniz çuvalladınız, bir işin altından kalkamadınız" diyor.
Suçlamaya devam ediyor Sayın Başbakan.
RECEP KORAL (İstanbul) -
Kim söylüyor?
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Basına yansıdı, basında çarşaf çarşaf yazdı. Biraz önce, gazeteci arkadaşlarıma
sordum, böyle bir şey oldu mu diye, hepsi de teyit etti.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Uyduruluyor…
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Başka şeyler de söylüyor; "koalisyon bakanları gibi topu birbirinize
atmayın" diyor Sağlık Bakanına, Çalışma Bakanına, Maliye Bakanına. Hatta,
daha da ileriye gidiyor "bu ihanettir, cinayettir" diyor.
Değerli arkadaşlarım,
gerçekten, böyle bir…
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Kapalı toplantı…
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Bu, basına yansıdı. Basın mensupları da dışarıda sizi izliyor, halkımız
izliyor.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Kapalı toplantıda nasıl yansıyor?!
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Yansıyor… Arkadaşlarınız yansıtmış demek ki!
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Ne kadar doğru?!
ALİ ARSLAN (Devamla) - Bu
sıkıntı, sadece başhekimlerin, Başbakanın çektiği sıkıntı değil. Size de
yörenizdeki başhekimler "öldük, bittik, batıyoruz, icraya verildik"
diye başvurmadılar mı?
MEHMET ALP (Burdur) -
Başvurmadılar bize.
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Haberiniz yok muydu?!
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Yok… Başvurmadılar.
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Herkesin haberi yok… Sizin haberiniz yok… Demek ki, bölgelerinize gitmiyorsunuz
ya da size ulaşamıyorlar.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Olmayan şeyleri varmış gibi…
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, "Sağlıkta Dönüşüm" adı altında, gerçekten, bir
sağlıkta çöküşümü yaşıyoruz. Yasa çıkarıyoruz, bir süre sonra ya Danıştaydan
dönüyor ya Anayasa Mahkemesinden dönüyor ya da biz hatanın farkına varıyoruz,
kendimiz vazgeçiyoruz. Bakın… Ve işin garibi de, Sayın Sağlık Bakanı, geliyor,
burada, sanki her şeyi normal çıkarmış gibi, yargıyı suçluyor, meslek kuruluşlarını
suçluyor, Cumhuriyet Halk Partisini suçluyor. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nu
kutluyorum; sanki sağlık camiasının tam ortasında olan bir yurttaşımızmış gibi,
bütün, Sağlık Bakanının eleştirilerine yanıt verdi. Yapılan hatalar, adalet,
muhalefet ve sivil toplum kuruluşları eleştirilerek örtülmeye çalışılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Arslan,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Mesela, bir rehin kalma olayı var.
Değerli arkadaşlarım,
rehin kalmaktan anladığımız nedir? Bizim dönemimizde hastanelerde rehin kalan
hasta yok demek nedir? Herkesin anladığı şu: Parası olmayan, param yok
kardeşim, ne yapalım, benim yakama yapışma, beni bırak, ben hastaneden elimi
kolumu sallaya sallaya çıkayım… Rehin kalmıyor yurttaşlarımız demek, bu anlama
geliyor.
Bakın, size iki tane
belge.
BAŞKAN - Sayın Arslan,
lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Birisi, Muğla'nın Ortaca İlçesinde bir yurttaşımız; hastaneye düşüyor, 747 088
Yeni Türk Lirası, elinden bir senet alınarak, rehin kalmaktan kurtuluyor.
Bir diğeri, bir gazete
kupürü: "Hastanelerde diriye değil, ölüye bile senet çıkarılıyor."
Değerli arkadaşlarım,
sanki, hastanelerde rehin kalmak yok derken "biz parası olmayan yurttaşlarımıza
para pul sormuyoruz" anlamıyla söyleniyor. Gerçekler, burada, gerçek dışı
beyanlarla örtülmeye çalışılıyor.
Benim diğer maddelerde de
konuşma hakkım var. Konuşmamım diğer bölümlerini o maddelerde tamamlamak üzere,
şimdilik, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
İnşallah, sağlık
sorunlarımızı, elbirliğiyle, muhalefetin sesine de kulak vererek, sivil toplum
örgütünün sesine de kulak verdiğimiz günleri birlikte yakalayacağımız
inancıyla, hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Anavatan Partisi Grubu
adına, Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan.
Sayın Özdoğan, buyurun.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkanım, kişisel söz hakkım da vardı.
Birleştirmek mümkün mü?
BAŞKAN - Sizden önce
Sayın Osman Akman, Sayın Cevdet Erdöl, Sayın Ümmet Kandoğan ve Sayın Mehmet
Eraslan'ın söz talepleri var. Onun için, size Grubunuz adına söz vermek zorunda
kaldım.
Buyurun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 1101 sıra sayılı kanun
teklifi hakkında Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle, Yüce Heyetinizi saygı ve sevgilerimle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Sosyal Sigortalar hastaneleri ile devlet hastanelerinin birleştirilmesi
hususunda, hükümet yetkililerinin ve İktidar Partisi milletvekillerinin
bağlamaları, maalesef, oyun havaları ve neşeli türküler çalmaktadır. Bir de
muhalefet partisinin bağlamasından bakalım ki, bu birleştirme neticesinde acaba
uzun hava mı çalıyor yoksa oyun havası mı çalıyor, bunları bir görelim.
Değerli arkadaşlar,
hatırlanacağı üzere, Sosyal Sigortalar Kurumuna ait sağlık tesisleri,
hastaların bu sağlık tesislerinde yaşadıkları sorunlar gerekçe gösterilerek AK
Parti Hükümetinin aldığı bir kararla, 20.02.2005 tarihinde, tesislerde
yaşadıkları sorunlar gerekçe gösterilerek Sağlık Bakanlığına devredilmişti.
Kurumlara ait binalar ve donanım daha verimli kullanılacaktı; halkımız sağlık
hizmetine daha kolay ulaşmaya başlayacak, daha kaliteli bir hizmeti eşit
şartlarda almış olacaktı. Değerli arkadaşlar, ancak, aradan geçen bir senelik
zaman dilimi açık ve net bir biçimde göstermiştir ki, bu devirden sonra
hastaların durumunun iyileşmesi bir yana, hastaların çilesi katlanarak
artmıştır.
5283 sayılı Kanun
uyarınca, kurumun 144 hastane, 11 ağız diş merkezi, 217 dispanser ve 176 sağlık
istasyonu Sağlık Bakanlığına devredilmiştir. Ancak, yukarıda da belirtildiği
gibi, söz konusu kanunun gerekçesinde ve siyasîlerin söylemlerinde, devirden
sonra sigortalı hastaların süratle sağlık hizmetlerine ulaşacakları, sağlık
hizmetlerinden adil ve eşit ölçülerde yararlanacakları, iyi muamele
görecekleri, ameliyat olabilmeleri veya yatarak tedavi görmeleri için bıçak
parası veya başka adlar altında kendilerinden para istenmeyeceği, hekim
tarafından verilen ilaçlara sıra beklemeden ulaşarak tedavilerine başlanacağı
ısrarla belirtilmişse de bir yıllık uygulama sonuçları aksini göstermektedir.
Sağlık tesislerinde sunulan
hizmetlerin iyileştirilmesi için hiçbir kaynak ayırmadan, nitekim 2000 yılında
kişi başına düşen sağlık harcaması 202 Amerikan Doları iken, 2004'te 196
Amerikan Dolarına düşmüştür. Devrin gerçekleştiği 20.02.2005 tarihinden
itibaren tüm illerde yapılan gözlem ve tespitlere göre sigortalı hastaların
yaşadıkları sorunlar çözüme kavuşmamış, aksine, devirden önce var olmayan yeni
sorunlar ortaya çıkmış, hizmet satın alınması nedeniyle maliyetler artmıştır.
Sağlık Bakanlığı
tarafından devralınan bazı sağlık tesislerinin, özellikle büyük illerde
poliklinik hizmetleri sunan dispanserlerin kapatılması, sağlık hizmetlerinin
sunumunu zorlaştırmıştır. Devirden önce sağlık hizmetine ulaşmada sorun
yaşanmayan bazı illerde, devirden sonra kapatılan sağlık tesisleri nedeniyle,
hastaların sağlık hizmetlerine ulaşmaları güçleşmiştir.
Devredilen sağlık
tesislerinin bünyesindeki ödeme bürolarının kapatılması, bu yerlerdeki
sigortalıların, emeklilerin, bunların hak sahibi durumundaki aile fertlerinin
önemli ölçüde mağdur olmalarına neden olmuştur.
Bulunduğu yerdeki
imkânlarla tedavi olamadıkları için diğer illere sevk edilen hastalardan yol
masraflarını ödeyemeyecek durumda olanlar, bulunduğu yerdeki ödeme bürolarının
hizmetlerinden de yoksun kaldıklarından, tedavilerini yaptıramaz duruma
düşmüşlerdir.
Devirden önce yatan
sigortalı hastaların tedavileriyle ilgili her türlü ilaç, tıbbî malzeme, protez
ve iyileştirme araç ve gereçleri kurum hastanesi tarafından karşılanmaktayken,
devirden sonra, çoğu hastanelerde söz konusu malzemeler sigortalı hastalara
temin ettirilmektedir. Bu malzemelerin bedellerini ödeyemeyecek durumda olan
sigortalı hastaların tedavileri ise aksamaktadır. Sürekli ilaç kullanmak
zorunda olan sigortalı hastaların, devirden önce yurt içinden veya yurt dışından
temin edilecek ilaçları zamanında karşılanmaktayken, devirden sonra ilaçların
karşılanmasında gecikmeler olmaktadır. Devirden önce, vizite kâğıdıyla sigorta
hastanesine başvurarak tedavisini yaptıran sigortalı hastalar, devirden sonra,
bilgisayara bilgilerin geç girilmesi veya yanlış girilmesi nedeniyle zor duruma
düşmüşlerdir. Provizyon alamayan hastalar, hastane, işyeri, sigorta müdürlüğü
arasında gidip gelme zorunda bırakılarak mağdur edilmektedir.
Görüldüğü üzere, kurum
hastanelerinin Sağlık Bakanlığına devrinden sonra sigortalı hastaların
yaşadıkları sorunlar ortadan kalkmamış, var olan bazı sorunların ağırlaşması
yanında yukarıda belirtilen yeni sorunlarla da karşılaşmaya başlamışlardır.
Değerli arkadaşlar,
gerekli önlemler alınmadan çoğu illerde, özellikle büyük illerde Sosyal
Sigortalar Kurumundan devralınan dispanser ve sağlık istasyonlarının
kapatılması, telefonla randevu sisteminin kaldırılması sonucu, polikliniklerde
büyük yığılmalar oluşmakta, hastalar çok uzun süre poliklinik önlerinde
beklemek zorunda kalmaktadırlar. Bazı hastalar ise muayene olamadan dönmek
zorunda kalmaktadırlar. Laboratuar hizmetleri, kan tetkikleri, röntgen ve bu
gibi hizmetler yetersiz kaldığından, hastaların tetkiklerini yaptırmaları bir
haftayı geçmektedir. Özellikle, ileri tetkiklerde çok ileri tarihlere gün
verilmektedir. Yatarak tedaviler için, bazı branşlarda hastalara altı ayı aşan
sürelerde gün verilmektedir. Bazı branşlarda ameliyatlar için de aylarla ifade
edilen tarihlere gün verilebilmektedir. Ağız ve diş sağlığına ilişkin tedaviler
için, altı ayı aşan sürelere gün verilmektedir. Hastalara takılması gereken
protez ve değişik iyileştirme malzemeleri çoğu hastanece hastalara
aldırıldığından, bunları almaya gücü yetmeyen sigortalıların tedavileri aksamakta,
sağlıkları riske girmektedir. Bazı hastaneler tarafından ameliyat sırasında
kullanılacak ilaç ve tıbbî malzemeler de hasta sahiplerine aldırıldığından,
özellikle acil vakalarda önemli sıkıntılar da yaşanmaktadır.
Değerli arkadaşlar,
şimdi, sizlerle bir belgeyi paylaşmak istiyorum. Bunu, huzurlarınızda,
kamuoyunun huzurunda okumak istiyorum değerli arkadaşlar.
Bakın, ehli iman ve ehli
vicdan yazarımız, Zaman Gazetesi Yazarı Ali Bulaç bir konuyu 22 Ağustos 2005
tarihinde şöyle gündeme getiriyor, bunu sizinle paylaşmak istiyorum:
"Geçenlerde Başbakan Erdoğan, sigortalıların da artık tedavi görebildiği
özel sağlık kuruluşlarına çağrıda bulunup, 'Kazları bulduk tüylerini yolalım,
havasına girmeyin' dedi. Anlaşılan sigortalıların yeni uygulamada uğradıkları
hayal kırıklığı Başbakana kadar ulaşmış ki, 'Maalesef özel sektörde öyle bir
mantık var ki, bazı tedavilerde akıl almaz rakamlarla vatandaşa yükleniyorlar'
diyor.
Büyük bir rahatlık
getireceği düşüncesiyle başlatılan yeni uygulama yazık ki, son derece zor
şartlar içinde yaşayan insanları özel hastanelerin tuzağına düşüren bir 'yeme'
dönüştü. 'Artık sigorta hastanelerinde gece yarısından gidip artık kuyruğa
girmeyeceğiz' sevinciyle ellerinde sağlık karneleri özel hastanelere koşanlar
akıl almaz bir fatura ile karşılaşıyor, tedaviyi gördükten sonra -okurlarımdan
özür dileyerek söylüyorum- nasıl büyük bir 'kazık' yediklerini anlıyorlar.
Aşağıda örnek bir vaka
aktaracağım. Olay 19 Temmuz 2005'te İstanbul'da özel bir hastanede cereyan
etmiştir. Gece ateşlenen 4 yaşındaki bir çocuk, sabah saat 06.00'da ismi bizde
mahfuz özel bir hastaneye götürülür. Çocuğun SSK'dan karnesi vardır…"
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özdoğan,
lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
"…Çocuğun SSK'dan
karnesi vardır. Bir doktor tam çıkacakken, çocuğa bakar ve yatırılması
gerektiğini söyler. Çocuk bir odaya yatırılır, öğleden sonra saat 15.00'te
taburcu edilir. Mutat olduğu üzere tahliller yaptırılır, serum verilir. Ancak
bir teşhis konulmaz. Taburcu edilirken, akşam yediği içtiği bir şeyden boğaz
enfeksiyonu olduğu söylenir. Çocuk sigortalıdır, aileye yüzde 20 indirim
yapılmaktadır. Ancak sadece ateşi düşürülen çocuğa verilen hizmet karşılığında
(sigorta ve özel indirim hariç) tamı tamına 476 350 000 Türk Lirası
alınmaktadır. Sigorta ve indirim de eklendiğinde, demek ki, bir ateş düşürmenin
ücreti 700-800 milyona baliğ olmaktadır. Talep üzerine ibraz edilen döküm
şudur:
Hemşirelik hizmeti: 26
000 000
Otelcilik hizmeti: 35 000
000
İdrar tahlili: 13 000 000
Kan grubu: 12 000 000
Nöbetçi doktor hasta
yatış: 84 000 000
Uzman doktor hasta
takibi: 105 000 000
Bir kişilik oda refakat:
75 000 000
Bir kişilik oda yatak
ücreti: 120 000 000
İzomix 500 CC serum: 35
000 000
Novalgine ampul: 650
000…"
Ve birkısım ilaçların
toplamıyla, serum seti filan, değerli arkadaşlar…
"Genel Toplam: 476
000 000
Özel hastaneler
sigortalılar üzerinden kazançlarını üçe katlamışlardır. Hem devletten hem
hastadan aldıkları ücret yanında başka (ilave) ücretler de alıyorlar. Sağlıkta
inanılmaz bir vurgun yaşanıyor. Bakanlığın açıklamasına göre, 11,2 milyar
doların yarısı ilaca gitmiş. Sadece bu tablo, devletin ve halkın kaz gibi hem
tüylerinin yolunduğunu hem derilerinin yüzüldüğünü göstermektedir."
BAŞKAN - Sayın Özdoğan, 2
dakikalık süreniz geçti; lütfen, tamamlayınız konuşmanızı.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Hepinizi saygıyla selamlıyor, Ali Bulaç'ın sözlerinin aklınızda kalmasını
istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına, Antalya
Milletvekili Sayın Osman Akman; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
OSMAN AKMAN (Antalya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa teklifinin 3 üncü
maddesi üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi öncelikle
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
aslında, görüşmekte olduğumuz yasa teklifinin, galiba, can alıcı maddesi, asıl
ana maddesi bu 3 üncü madde; çünkü, 2006 yılı bütçesi görüşülürken terkin
edilen Sağlık Bakanlığı alacaklarının tekrar alınmasıyla ilgili madde.
Daha önceki konuşmalarda
da belirtildi. Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerde, özellikle, 2005 yılının
son aylarında, aslında, hemen hemen her yıl yaşanan sıkıntı kısmen yaşanmıştı;
fakat, bu sıkıntı, Maliye Bakanlığımızın, özellikle, ocak ve şubat aylarında
verdikleri avanslarla aslında giderilmişti; ancak, yasal anlamda da
düzenlenmesi gerekiyordu. Şimdi, şu anda, bu eksikliği gideriyor ve
düzenliyoruz.
Değerli arkadaşlar,
aslında, gerçekten, özellikle muhalefetten arkadaşların, sağlıkta dönüşüm
projesi kapsamında yapılanları görmezlikten gelmeleri şayanı hayret. Aslında,
sadece 112 ambulansları açısından veya sağlık ocakları poliklinik sayıları
açısından veya hastanelerin yatak sayısı açısından baktığımız zaman -hemen
hemen, diğer ekonomik gelişmelerde de olduğu gibi- neredeyse iki misli rakamlar
yakalanmış durumda.
Aslında, hem bütçe
görüşmeleri esnasında hem de, özellikle, bugün ve geçen haftaki görüşmelerde,
bizim, aslında çok sevdiğimiz Antalya Milletvekili kardeşlerimizin,
muhalefetten Antalya Milletvekili kardeşlerimizin, Antalya'yla ilgili
yatırımlarda eksiklik olduğunu iddia etmeleri üzerine birkaç söz söylemek
istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
aslında, özellikle, yapılan duble yollar, bayındırlıkla ilgili çalışmalar,
yapılan okullar, yapılan köprülü kavşaklar, bunları tekrar söylemeye, tekrar
hatırlatmaya gerek yok Antalya'da. Antalya'ya sadece sağlıkla ilgili yapılan
yatırımlar açısından, eğer, şöyle bir göz atacak olursak, Antalya'ya yapılan
yatırımlar için gerçekten memnun olmamız gerekiyor.
Değerli arkadaşlar,
Antalya'da, Antalya Devlet Hastanesi 1985 yılında açılarak hizmete girmiş;
sonra, 1999 yılında Manavgat Devlet Hastanesi, 100 yataklı; arkasından, aslında
o zamanlar Sosyal Sigortalar Kurumuna bağlı olan şimdiki Atatürk Devlet
Hastanesinin ek binası hizmete girmiş. Onun dışında yeni hizmete girmiş bir
sağlık kurum veya kuruluşu, özeller dışında, yok.
Değerli arkadaşlar, 2002
Kasım ayından itibaren, eğer, Antalya'ya, yapılan hastaneler açısından
baktığımız zaman; Kumluca'ya, tam teşekküllü, 100 yataklı bir devlet hastanesi
yapıldı; hem sayın bakanlarımızın, başta Sağlık Bakanımızın ve Sayın
Başbakanımızın katıldığı bir açılış töreniyle hizmete girdi ve şu anda,
gerçekten, çok güzel yapılmış yapısıyla, özellikle Kumlucalılar ve o civardaki
ilçelerde yaşayan halkımızın hizmetinde.
Ayrıca, merkezde
-gerçekten, göç nedeniyle, Antalya, Türkiye'nin en hızlı nüfus artışına sahip
olan bir ili olması hasebiyle, bu kadar kısa bir zamanda- 260 yataklı Aşır Aksu
Hastanesi, Antalya Devlet Hastanesine bağlı olarak birkaç ay önce hizmete
girdi; henüz açılışını yapmadık; inşallah, açılışını yaparken hepinizi de
açılış törenine bekliyoruz.
Ayrıca, 1995 yılından
beri yapımı devam etmekte olan Serik Devlet Hastanesi -aslında birtakım
hukuksal süreç de yaşanmış- bu yıl, inşallah, 120 yataklı olarak bitirilip,
hizmete sunulmuş olacak; ödeneği ayrıldı.
Bir de, hemen, ben
yapıyorum deyip hizmete koyamıyorsunuz. Önce, projesini, planını düşünce
anlamında gerçekleştirmeniz gerekiyor. Alanya'ya 400 yataklı bir devlet
hastanesi yapılması için yer tahsisi yaptırıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akman,
lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.
OSMAN AKMAN (Devamla) -
Yine, Kemer'e 100 yataklı bir devlet hastanesi yapılması için ormandan 31
dekarlık yer tahsisi yapıldı. Ayrıca, Korkuteli'ne, yine 100 yataklı bir devlet
hastanesi yapılması için, bu sene temeli atılıp, inşallah, inşaatı başlamış
olacak, 1,5 trilyon ayrılmış parası var. Ayrıca, aslında, Antalya ve Burdur,
Isparta'ya hizmet veren 80 inci Yıl Ağız Diş Sağlığı Merkezi yapıldı ve hizmete
girdi. İnşallah, onun da, bu yıl, yine, ayrılmış olan 1,5 trilyonluk ödeneğiyle
hastaneye çevrilecek projesi bitme aşamasında; inşallah, kısa sürede, temel
atma töreninde sizleri bekleriz.
Vaktim yetmedi;
görüyorsunuz, Antalya'ya yapılan, sadece sağlıkla ilgili yapılan yatırımların
ismini sadece söylemek için zaman yetmiyor.
Ben, hem Sayın Bakanımıza
hem değerli bürokratlarına tekrar teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Akman.
Şahsı adına, Denizli
Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan kanun
teklifiyle ilgili olarak, birçok milletvekili arkadaşlarım görüşlerini ve
düşüncelerini burada ifade etme imkânını buldular. Ben yalnız bir hususa
değinmek istiyorum.
Burada özellikle İktidar
Partisi adına konuşan çok değerli milletvekillerimizin sağlıkla ilgili olarak
yaptıkları konuşmalarda, âdeta, 2002 yılından önceki bütün dönemleri toptan yok
sayma düşüncesi içerisinde olmalarından dolayı, bir üzüntü içerisindeyim. Bunu
söylerken şunu ifade etmek istiyorum -özellikle Sayın Bakan da aşılamalarla
ilgili hususa değindiler- Sayın Bakanım da çok iyi bilirler ki, 1985-1986
yıllarında, Türkiye'de, çok büyük ve geniş bir kampanya yapıldı; o kampanyada o
dönemde görevli olan doktorlarımız, hemşirelerimiz, ebelerimiz çok büyük bir
başarıya imza attılar; oradan işaret ediyorsunuz, sizin de büyük katkılarınız
olmuş; o bakımdan, böyle rakamlar verirken geçmişi yok sayarak rakamlar
verirseniz, bu yanlış oluyor, o dönemdeki arkadaşlarımızı incitiyor. Geçmişte
hem rutin hem de kampanya şeklinde çok başarılı aşılama faaliyetleri olmuştur,
inşallah, bundan sonra da olacaktır, bizim temennimiz odur.
Bir diğer husus:
Yeşilkartla ilgili birçok arkadaşımız burada söylüyorlar. Şimdi, yeşilkartın
çıkış tarihine bakalım değerli milletvekilleri ve o tarihten beri Türkiye'de
gördüğü fonksiyona bakalım. Milyonlarca fakir ve yardıma muhtaç olan
vatandaşlarımızın tedavi giderleri, yıllarca, yeşil-kartlılar tarafından
sağlanmıştır; bu, geçmişte yapılmıştır, çok başarı elde edilmiştir. Şimdi
yapılan uygulamayı da biz gönülden tasvip ediyoruz; yani, ilaçlarla ilgili
getirilen uygulamalar hakikaten yerinde; ancak, bunu söylerken, geçmişte yeşilkartlara yapılan hizmetleri
yok sayan bir anlayış içerisine girilirse, bunun yanlış olduğunu özellikle
ifade etmek istiyorum. On yıldan fazla süre yeşilkartlıların tedavi giderleri
devlet tarafından sağlanmıştır, ilaç bedellerinin büyük çoğunluğu sosyal
yardımlaşma ve dayanışma vakıfları tarafından karşılanmıştır; ancak, şimdi
getirilen uygulama, bunlara daha rahat bir nefes almayı sağlamıştır; o
bakımdan, bunu getiren uygulamanın arkasındaki hükümete de biz teşekkür
ediyoruz; ancak, bunu yaparken, geçmişte yapılan hizmetleri ne olur yok
saymayın, ne olur yok kabul etmeyin; çünkü, burada konuşan arkadaşlarımız,
geçmiş dönemlerde yapılan, sağlıkla ilgili üniversitelerde tıp fakültelerini,
devletin imkânlarının sağlandığı o okulları bitirerek buralara kadar geldiler.
Geçmişte o hizmetlerin içerisinde kendileri de yer aldılar. Onun için, lütfen,
2002 yılını milat kabul edip, bundan sonra yapılan her şeyin çok mükemmel, çok
güzel, ama, geçmişte yapılan hizmetlerin iyi olmadığı şeklinde bir anlayışın
yanlış olduğu inancındayım ve bunun, artık, bu kürsülerden, bu şekilde dile
getirilmemesi gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Şimdi, devlet hastaneleri
ile SSK hastanelerinin bir çatı altında toplanmasından Türkiye'de rahatsız olan
hiç kimse yok; ancak, bu konu görüşülürken, Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız,
Sayın Başbakanlığa, 9 sayfalık bir
metin gönderdi. Bu birleşme olursa, bunun altyapısı henüz hazır değildir,
idarî, malî gibi birçok konuda çok ciddî sıkıntılar olacaktır şeklindeki
düşüncenin altındaki imza sahibi Sayın Murat Başesgioğlu. Kendi, Bakanlar
Kurulu sırasında yan yana oturduğunuz Sayın Bakan söyledi bunları, yoksa, biz
söylemedik ve Sayın Bakan o tarihteki metinde şunu söyledi: "SSK'nın
ilaçla ilgili harcamaları artacak" dedi.
Şimdi, ben bir soru
önergesi verdim. Soru önergesiyle ilgili, Sayın Bakanın cevabı burada. Sayın
Bakan diyor ki: "2005 yılı ilaç harcamaları 2004 yılına göre yüzde 32,4
oranında artmıştır." Bunu Sayın Bakan söylüyor, SSK'daki ilaç
harcamalarının payının bir yılda yüzde 32,4 arttığını Sayın Bakan ifade ediyor
ve Sayın Bakan, Sayın Başbakana yazmış olduğu bu mektupta, bu resmî yazıda, SSK
harcamalarında 4,2 katrilyon lira artış olduğunu, olacağını söylüyor. Sayın
Bakanın ifadeleri -size de takdim edeyim Sayın Bakan; belki, elinizde vardır-
ve şimdi, bana verdiği soru önergesi cevabında aynı rakamı tekrar ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- 2005 yılı için tahakkuk bazında yıllık yaklaşık olarak 4,2 milyar YTL, eski
rakamla 4,2 katrilyon liralık bir artış olacağını, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu, bir soru önergesine verdiği cevapta, kendileri
zikrediyorlar.
Sayın Bakanım, ödemelerle
ilgili, arkadaşlarımız ciddî sıkıntıların olduğunu ifade ettiler. Ne olur, bu
meseleyi de artık çözünüz; çünkü, bu mesele, artık, kangren haline gelmeye
başladı ve önümüzdeki günlerde daha ciddî problemler ortaya çıkabilir.
Ve yine birçok yerde bir
uygulama başladı. Bazı ilaçların uzman doktorlar tarafından yazılmasıyla ilgili
uygulama, maalesef, uzman doktor olmayan ilçelerde ciddî sıkıntılar yaratıyor.
Benim kendi ilçem, Denizli'nin Babadağ İlçesi, uzman doktor yok; ama, uzman
doktorların yazması gereken bir ilacı, benim ilçemdeki vatandaşlarım, gidip bir
başka ilçede, uzman doktor olan ilçeye gitmek mecburiyetinde kalıyorlar. Ve…
NEVZAT DOĞAN (Kocaeli) -
Heyet raporu alsın gelsin.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Ama, her vatandaşımız nasıl heyet raporu alsın Sayın Milletvekilim; yani,
siz, heyet raporu almanın hastanelerde ne kadar zor bir uygulama olduğunu çok
iyi biliyorsunuz…
NEVZAT DOĞAN (Kocaeli) -
Kolaylaştıracağız.
BAŞKAN - Sayın Doğan,
lütfen…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Benim 75 yaşındaki vatandaşım
gidecek, Denizli Devlet Hastanesine gidecek, 45 kilometre, orada günlerce,
heyet raporu almak için uğraşacak. Niye; uzman doktorun yazacağı bir ilaç
nedeniyle. Niye bu uygulamayı getiriyoruz?! Niye bu uygulama?! Bu uygulama,
Sayın Bakanım…
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Bu uygulama, vatandaşlarımızı sıkıntıya sokan bir uygulamadır. Lütfen, bu
konu üzerinde bir kez daha bir çalışma yapmanızı ben sizden özellikle istirham
ediyorum.
Son olarak da, yine benim
ilçemde -birçok ilçede bu uygulanıyor- sağlık ocakları saat 17.00'de
kapatılıyor. Saat 17.00'den sonra sağlık ocaklarına hasta olan bir vatandaşımız
gittiği takdirde, doktorumuz o anda neredeyse -orada beklemek mecburiyetinde de
değil- dışarıda, değişik yerlerde doktoru bulmaya çalışıyorlar. O doktorumuzun
sağlık ocağına ne kadar süre sonra geleceği de bilinmiyor. Bu uygulama da,
maalesef, birçok yerde, ciddî manada sıkıntılara sebebiyet veren bir
uygulamadır. Bu hususu da dikkatlerinize arz ediyor, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde soru-cevap
işlemini gerçekleştireceğiz.
Sayın Baloğlu, buyurun.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Geçen maddede sorduğum
soruya Sayın Bakan yanıt verirlerken, sistemden doğan birtakım münferit
yanlışlıklar olabileceğini kabul ettiler; teşekkür ediyorum bu kabulleri için;
ancak, ben, çok somut bir örneği veriyorum. Burdur'un Bucak İlçesinde, 112
Hızır Acil biriminde 5 sözleşmeli personel geliyor göreve, oradaki 5 kadrolu da
köylere gönderiliyor, 5 doktor.
Şimdi, Sayın Bakanın,
partizanca atama yapılmadığına ilişkin yanıtının gerçek olmasını diliyorum.
Gerçek olmasının ortaya çıkması için de, Doktor Orhan Tekin ve 4 doktor
arkadaşına yapılan haksızlığın giderilmesi gerekiyor; birinci sorum bu.
İkincisi; sağlık
yatırımlarına ilişkin, demin, iktidar sözcüsü milletvekili arkadaşım
Antalya'daki yatırımlara ilişkin bilgiler verdi. Ben de, Sayın Bakana bu konuda
bir soru sormak istiyorum. Antalya'da bu yatırımlar böylesine yaygın biçimde
yapılarak, Antalya'nın sağlık sorunlarının çözüldüğü iddia edilirken, Antalya
Devlet Hastanesinin önündeki kuyruk, bir iddiaya göre 860 metre -bir gazeteci
ölçmüş- Başhekiminin kabulüne göre de 500 metredir. Binanın içindeki kuyruk da,
koridorları dolaşarak 220 metre civarındadır. Buna ilişkin, Antalya'nın en
yaygın gazetesi Hürriyet Akdeniz'i gösteriyorum: "İçeride de kuyruk,
dışarıda da kuyruk" diyor. Öyle anlaşılıyor ki, Sayın Bakana, yerel
yöneticiler doğru bilgiler vermiyorlar ve İktidar Partisi milletvekilleri de,
bu somut gerçekleri görmezden gelip, burada, Antalya'ya ne kadar çok sağlık
yatırımı yaptıklarını söylüyorlar.
Sayın Bakanın bu konudaki
düşüncesini öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Üstün…
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, Milas
Karahayıt Köyünden Nail Karataş'ın oğlu Ali Karataş, işitme kaybı nedeniyle
operasyon geçirdi. Üniversite de 2 391 000 000'luk fatura çıkardı. Bağ-Kur,
bunun 1 672 000 000'unu karşılıyor; neden?
İkincisi; işitme kaybı
sonucu operasyon geçiren çocuğa ses işlemcisi takılacak. Şu an piyasa değeri 22
000 dolar. Vatandaş bunun ne kadarını ödeyecek?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Üstün.
Sayın Kılıçdaroğlu…
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Bakana şu sorum olacak:
31.12.2005 tarihi
itibariyle silinen devlet hastanesi alacakları, 31.12.2004 tarihine
getiriliyor. Bir yıl için alacaklar ödenecek. Acaba, 31.12.2004 öncesi
alacakların tutarı nedir, miktarı nedir; bu konuda Sayın Bakan, lütfedip bilgi
verirse, sevinirim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kılıçdaroğlu.
Sayın Işık, buyurun.
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Ben de Sayın Bakana… 3
üncü madde gereği, Sağlık Bakanlığı ne kadar parayı geri alacaktır, bu
maddeyle?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, buyurun.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Baloğlu'nun Antalya
Devlet Hastanesindeki kalabalıkla ilgili ifadesi, aslında, muhtemelen, büyük
ölçüde gerçeği yansıtıyordur. Sayın Baloğlu, ülkemizde, maalesef yıllarca,
birçok kamu yatırımı yapılırken, sağlık yatırımları ihmal edilmiştir.
Özellikle, büyük şehirlerimizde ciddî sağlık yatırımları yapılmazken, birçok
gereksiz sağlık yatırımı da küçük ilçelerde, hastane inşaatları başlatılmış
olarak günümüze kadar gelmiştir, İktidarımız dönemine kadar. Biz iktidara
geldiğimizde, yatırım programında 1 152 tane böyle sağlık yatırımı vardı, bir
kısmı inşaatına başlanmış olan, bir kısmı da yatırıma alınmış olan. Ciddî bir
envanter çalışması dönemi geçirdik ve öncelikleri belirleyerek, hasta yatağı
sayılarımızı ve bu husustaki kaliteyi artırmaya yöneldik. Üç yıl içerisinde 13
000'e yakın yeni yatak oluşturduk. Bizden önceki üçbuçuk yıllık iktidar
döneminde oluşturulmuş olan toplam yatak sayısı 4 000'dir. Antalya'daki büyük
ihtiyacı gördüğümüz için de, biraz önce Değerli Milletvekilimiz Sayın Akman'ın
ifade ettiklerine ilave olarak, Antalya'da bahsettiğiniz hastanenin büyük bahçesi içerisinde 400 yataklı bir eğitim,
araştırma hastanesi inşatına başladık. Bu inşaat da büyük bir süratle devam
ettirilmektedir. Çok kısa bir süre içerisinde bitirerek, inşallah, Antalyalı
vatandaşlarımıza, bu hastaneyi de onların hizmetine sunacağız.
Sayın Üstün'ün, bir
operasyon geçiren Bağ-Kurlu vatandaşımız ve bunun ödemesiyle ilgili bir sorusu
var. Bildiğim kadarıyla Bağ-Kur işitme cihazlarıyla ilgili geri ödemeleri
yapıyor; ama, bu vatandaşımızın meselesiyle ilgili olarak Bağ-Kur Genel
Müdürlüğüyle bizzat arkadaşlarımın görüşmesini sağlayarak, problem nerededir,
onu ortaya koymaya çalışacağız.
Sayın Kılıçdaroğlu,
2004'ten silinen borçlar -2004 ve öncesi için söylüyorum- 1 katrilyon 129
trilyon, 2005'te silinen de 2 katrilyon 308 trilyondu; dolayısıyla, toplam 3
katrilyon 438 vardı kanunda. Böylece, bunun 2 katrilyon 308 trilyonu silinmemiş
oluyor. Geri kalan -2004'ten silinen miktar da, 2004 ve öncesine ait miktarlar
ki, bunların içinde çok eski faturalar da var, gerçekten muhasebeleştirilmesi
zor faturalar da var- 1 katrilyon 129'dur.
Bu arada, biz, bu kanunu
yapma süreci içerisindeyken, değerli milletvekillerim, avans ödemesi yapmak
suretiyle hastanelerimizin borçlarını, piyasaya borçlarını veya sağlık
personelimize katkı ödemelerini karşılayacak kadar bir miktarı da Maliyemizden
veya Maliyeden SSK'ya aktarılan meblağlarla SSK'mızdan almış bulunuyoruz ve şu
anda hastanelerimizin ödeme açısından önemli bir sorunu da kalmamış durumdadır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakanım.
Madde üzerinde 1 adet
önerge vardır; önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1101
sıra sayılı kanun teklifinin 3 üncü maddesindeki "31/12/2005"
ibaresinden sonra gelen "31/12/2004 tarihinin 31/12/2003 olarak
değiştirilmesini öneriyoruz.
Saygılarımızla.
Ali
Arslan |
Mehmet
Neşşar |
Enis
Tütüncü |
|
|
Muğla |
Denizli |
Tekirdağ |
|
M. Vedat
Yücesan |
İsmet
Atalay |
Mehmet
Kartal |
|
Eskişehir |
İstanbul |
Van |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
ALİ ARSLAN (Muğla) - Söz
istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Arslan.
ALİ ARSLAN (Muğla) -
Değerli arkadaşlarım, bu kanunla, gerçekten, bir sıkıntı çözülmeye çalışılıyor.
Sayın Bakanın anlattığına göre de, işte avansla, işte, 2006'daki alacaklarına
yönelik -değil mi- bir problemi çözeceğiz.
Şimdi, terkinin miktarı
3,5 katrilyon. Sayın Bakanın da, şimdi, daha, arkadaşların sorusuna verdiği
cevapta, 2004 öncesi alacaklarının 1,2 katrilyon… Bize, komisyonda, bürokrat
arkadaşların verdiği rakam 1,5 katrilyondu; 2 katrilyon 2004 yılına ait, 1,5
katrilyon da, aşağı yukarı 2004 yılından öncesiydi.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, sağlıkta dönüşümün önemli mantığı şu: Sağlıkta rekabeti getirmek.
İşte, kamuda çalışan hekimler arasında rekabeti getirmek; özel hastanelere
kamunun sağlıkla ilgili bütçesini açmak, bir yandan da, özel hastanelerle kamu
hastanelerini rekabet ettirmek.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, ben, hem Maliye Bakanımıza hem de Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanımıza bir soru önergesi verdim. Soru önergesinde, şey şuydu: 2005 yılında,
SSK olarak, Emekli Sandığı, Bağ-Kur olarak özel hastanelerden ne kadar hizmet
satın aldınız? Bundan kaç kişi yararlandı? Kamu hastanelerinden ne kadarlık
hizmet satın aldınız? Bundan kaç kişi yararlandı? Bir önergem vardı. Sağ olsun,
Sayın Unakıtan, birçok işlerinin arasında, sanıyorum, çok doğru cevap veremedi;
ancak, Sayın Başesgioğlu'na buradan teşekkür ediyorum; verdiği cevap şu,
arkadaşlar: Bakın, çok enteresan; bütün Meclisin, Türk Halkının dikkatini
çekiyorum; Sağlıkta Dönüşüm Projesinin, nasıl çöküşüm projesine dönüşeceğinin
bir işareti bu.
"2005 yılında SSK
sigortalısı 28 773 287 kişiye -yuvarlayalım, 29 000 000 kişi diyelim buna-
sağlık hizmeti verildiği, hastanelere, devlet hastanelerine yapılan ödemenin
1,9 katrilyon olduğu…" 2 katrilyon diyelim, yuvarlayalım. Yani, devlet hastanelerinden
SSK, 2005 yılında 29 000 000 kişiye hizmet satın almış ve karşılığında 2
katrilyon ödemiş. Ve sonunda
"zaten bunları da terkin ettik" diyor.
"Özel hastanelerden
sağlık hizmeti alan SSK sigortalılarının sayısı 1 030 000 kişi -1 000 000
diyelim, yuvarlayayım; biraz sonra hesap yapacağım, o nedenle- bu hizmet
karşılığında da 655,3 milyon Yeni Türk Lirası -yani, 655 trilyon- ödeme
yapılmıştır."
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, bakın, rakamları karşılaştıralım: Devlet hastanelerinden SSK'nın
aldığı hizmet, kişi olarak, 27-28 kat fazla. Özel hastanelerden 1 000 000 kişi
hizmet satın almış, 1 000 000 kişi için, devlet hastanelerinden 28,7 milyon
kişi için. Ödenen para… Kişi sayısı 28 kat fazla; ama, ücreti 4 kat fazla,
hatta 3 kat.
Değerli arkadaşlarım,
siz, şimdi… Biz, özel hastanelere karşı değiliz; elbette, onlar da ülkenin
önemli bir sağlık alanında hizmet üretiyorlar, hizmet veriyorlar; ama, siz… 7
kat fazla aşağı yukarı, kişi başına verilen, SSK tarafından özel hastanelere
verilen para. Ayrıca, düzeltmeseydik, devlet hastanelerinin paralarının da
üstüne yatacaktı devlet, Maliye Bakanlığı.
Değerli arkadaşlarım,
siz, şimdi, özel hastanelere kamunun bütün kaynaklarını aktarıp devlet
hastanesinin de elini ayağını bağlarsanız, yaptığınız sistemin adı reform değil
de çöküş olur; o nedenle çöküş diye adlandırdım. Gerçekten, "ne yapalım
canım, işte, 2 katrilyon lirasını kurtarıyoruz; 1,5 katrilyon da kalmış; ona da
dua etsinler" diyorsanız, kamu hastaneleri, devlet hastaneleri, bir süre
sonra özel hastanelerle rekabet edemez hale gelecektir, birçoğu icraya
verilecektir, geçmişte olduğu gibi ve 1990'lı yıllarda Dünya Bankasının bize
önerdiği, hastaları müşteri, sağlık hastanelerini işletme haline getiren
özelleştirmenin önünü açacaktır diyorum.
O nedenle, Yüce Meclisten
önergemin dikkate alınmasını özellikle rica ediyorum; 1,5 katrilyon liraya
yakın paranın da kamu hastanelerine aktarılması konusunda Yüce Meclisin
sağduyulu karar vermesini diliyorum; hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Arslan.
Sayın milletvekilleri,
Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
3 üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, birleşime yarım saat ara veriyorum.
Kapanma Saati : 18.38
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati : 19.20
BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 71 inci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
1101 sıra sayılı kanun
teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VI. - KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Ordu
Milletvekili Eyüp Fatsa'nın; 209 Sayılı Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık
Kurumları ile Esenlendirme (Rehabilitasyon) Tesislerine Verilecek Döner Sermaye
Hakkında Kanun ile 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (2/699) (S. Sayısı: 1101) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
4 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4.- 5437 sayılı
Kanunun 32 nci maddesinin (d) fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Denizli Milletvekili Mehmet Neşşar;
buyurun.
CHP GRUBU ADINA MEHMET
UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime, Sayın Bakana
bir iki dileğimi ileterek başlamak istiyorum. Bir tanesi, çok sevineceğini düşündüğüm bir haber; Sayın Bakan, size bir
Alman uyruklu doktor buldum. Hemen atamak isterseniz, CV'si elimde. Yalnız,
şartları tutmuyor; çünkü, Türk vatandaşı, cumhuriyetin ilk üniversitesinden
mezun olmuş, Ankara'nın güzide bir üniversitesinde kalp damar cerrahisi
ihtisası yapmış ve şu anda Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yeşilkarta müracaat
eden ilk hekim olarak, gazetelerde hepinizin tanıdığı bir arkadaş. Eğer Alman
uyruklu olması atanması için yetecekse Sayın Bakan, arkadaşımız ameliyat
yapabileceği herhangi bir yere atanmak için hazır.
İkinci, bir örneğim daha
var; o da, Sayın Bakanın demin kadrolaşmakla ilgili bize verdiği çok doyurucu
yanıtların tam tersini ortaya koyan bir şey. Şimdi, aldığımız bilgi yanlış
değilse Sayın Bakan, Dışkapı Hastanesinden çocuk endokrinoloğu Sayın Doç. Ergin
Çetinkaya'yı Horasan'a tayin etmişsiniz.
Şimdi, bilmeyen
arkadaşlar ve televizyonda izleyen yurttaşlar için söyleyeyim; bu çocuk
endokrinolojisi, çocuk iç salgı bezleriyle ilgili çok özel bir dal; yani,
kişiyi pilot olarak alırsak, Sayın Bakan, bir pilotu gidip bir kağnı arabasına
tayin ediyor. Doğru dürüst doktor gönderemediği bir Doğu Anadolu kasabasında
bir pediatrik endokrinoloğun ne işi var, altyapısı var mı, laboratuvarı var mı
ya da ona ihtiyaç var mı, onu tartışmak gerekiyor.
İkinci bir örnek var; bu,
çok daha çarpıcı. Bildiğiniz gibi, Sayın Bakanın Müsteşarı da endokrinolog ve
hiç gitmediği Ankara Numune Hastanesinde şef olarak görev yapıyor. Şimdi, Sayın
Bakanın bana iki yıldır yanıtlamadığı bir soru var, kendisine sorduğum bir
yazılı soru önergesi. "Madem burada çok güzel eğitim hizmetleri veriyor
Sayın Müsteşar, acaba, yaptığı seminerler, dersler, diğer bilimsel
aktivitelerin bana bir dökümünü yollar mısınız" diye kendisine bir soru
önergesi vermiştim; maalesef, iki yıldır yanıt yok. Bu, Bakanın, sadece bu
örnek bile, kadrolaşmayla ilgili yaklaşımlarını tümüyle bana göre çürütüyor;
ben, Bakana, Sayın Müsteşarını Müsteşarlığa, Sayın Ergin Çetinkaya'yı da Numune
Hastanesinin endokrinoloji klinik şefliğine atamasının daha uygun olacağı
konusundaki düşüncemi ileteyim.
Değerli milletvekilleri,
dönersermaye ödenmesiyle ilgili Bütçe Kanununda yapılan bir değişiklik
nedeniyle, tekrar bir yasa yapmak durumundayız. Bu dönüşlere biz artık alıştık,
sağlık alanında AKP'nin yaptığı dönüşlere alıştık; mecburî hizmette olduğu
gibi, bu dönersermaye ödemesinin, bir gece, ansızın, kasap kesim usulü -bu bir
ekonomi tabiri, harcıâlem bir tabir olarak dile getirmedim- kesilen
dönersermaye alacaklarının geri iade edilmesini amaçlıyor.
Şimdi, bu gidiş gelişler
devam ediyor; ama, bu gidiş gelişler, takdir edeceksiniz ki, AKP'nin sağlık
politikalarını ne kadar rasgele, ne kadar özensiz, ne kadar savruk bir şekilde
oluşturulduğunu ve özellikle de işin bu malî kısmı, sağlık ekonomisinden ne
kadar bihaber -maalesef bihaber- olduğunu ortaya koyuyor. Bunun gibi uygulamaları
önümüzdeki yıllarda göreceğiz. Tekrar gündeme geldiği zaman, yerinde, gerekli
eleştirilerimizi yapacağız.
Bu yasa, değerli
arkadaşlar, bir pansuman yasası. Yani, işi iyi bilmeyen bir cerrah bir ameliyat
yapıyor, dikişler patlıyor; aman, patlayan dikişlerin altında ne var ne yok
görülmesin diye, üzeri pansumanlarla kapatılıyor. Pansumanı kaldırdığınız
zaman, altı bir fecaat. Demin arkadaşım gazete örneklerini verdi, başka
örnekler de var.
Neticede, bu bütçe kanun
tasarısının 28 inci maddesi ve daha önce IMF'ye verilen niyet mektubunun 13
üncü paragrafıyla bir kısıtlama sağlık giderlerine IMF tarafından konmuş olduğu
için hükümet sıkışıyor.
Tabiî, bütçeyi
denkleştirmek, ayarlamak için, bir gece, Sayın Unakıtan, o çok ilginç
yaklaşımlarından bir tanesiyle "sildim" ya da "siline" dedi
ve hastanelerin alacakları silindi; fakat, bu, evdeki hesap çarşıya uymadı,
hastanelerin önünde kuyruklar oldu. Her ne kadar Sayın Bakan "paralar
ödendi" diyorsa da, kendisi çok iyi biliyor ki, hastaneler, 2006
bütçesinden aldıkları avanslarla borçlarını ödediler, altı aydır biriken
dönersermayelerini ödediler. Her ne kadar Sayın Bakan "eczanelere düzgün
para ödeniyor" dediyse, hepinizin basından hatırlayacağı gibi, kısa bir
süre önce, Sayın Unakıtan'ın "şubat sonuna kadar aman 2005'in borçlarını
kapatalım" dediği için borçlar şimdilik kapanmış görünüyor; ama, 2006'da
da, bu ameliyat yine başarıyla yapılmayacak, dikişler yine açılacak. Eğer
hakikaten doğru dürüst cerrahî bilmiyorsanız, karnı kapattığınız zaman açılması
kaçınılmaz oluyor.
Bu sorunun çözülme
olanağı da yok; çünkü, 2006'dan borç alarak 2005'in borçlarını kapatmaya
çalışıyorsanız, 2006'nın sonunu zaten getiremeyeceksiniz demektir. Kaldı ki,
siz, demin söylediğim sınırlarla; yani, bütçenin 28 inci maddesiyle ve IMF'ye
verilen niyet mektubuyla "ben, buna bir tavan getiriyorum, bundan
sonrasını ödemem" demişseniz, o zaman, 2006'nın da sonunun gelmeyeceği
şimdiden görünüyor.
Dün bir yurttaşımız
"git, Meclis kürsüsünden, demokrasi diye diye, Ahmet Efendi, sermayeyi
kediye yüklettiniz diyor" diye söyle dedi. Onun da hatırını kırmamış
olayım. Hakikaten, sermaye kediye yüklenmiş durumda.
Şimdi, bunu çözebilmek
için; yani, sağlığı çözebilmek için, her zaman dile getirdiğim bir şeyi tekrar
edeceğim, tümüyle ekonomik olarak bağımsız, kendi kararlarını kendi veren ve
ulusal programlar yapan bir hükümet olmak gerekiyor; ama, bu, maalesef, IMF'yle
ve AKP Hükümetiyle mümkün değil.
Şimdi, hemen itiraz
edeceksiniz; ama, sizin de seçim bildirgenizde, yanlış hatırlamıyorsam, IMF'yi
kısa zamanda kovalayacağınızı söylemiştiniz; ama, maalesef, IMF'yle, üstelik üç
yıllık bir stand-by'ı yine yapmaktan çekinmediniz ve bunu büyük bir ekonomik
başarı olarak önümüze koyuyorsunuz.
Şimdi, Grup Başkanvekilim
Sayın Gündüz'e, konuşmayla ilgili aramızda bir diyalog geçti, onu fazla
üzmeden, geçen hafta üstüme alındığım bazı eleştirilere, bazı buradaki
ifadelere de yanıt vermek istiyorum. Geçen hafta bizim Atatürkçülüğümüz
eleştirildi sınırlarla ilgili konuşurken. Ben, bu konuda son derece hassasım.
Şimdi, Atatürk, tam ekonomik bağımsızlık diyordu, siz, IMF'ye teslim olmuş
durumdasınız. Kendi bütçenizi kendiniz yapamıyorsunuz, sağlık bütçenizi.
Atatürk, ulusal egemenliğe çok önem veriyordu, siz, ulusal egemenlik hakkımızı
8,5 milyar dolara sattınız. Atatürk, emperyalizme karşılığıyla bilinen büyük
bir önderdi, hâlâ ondan aldıklarını yaşayan başka ülkeler var Hindistan gibi;
ama, siz, emperyalist orduları Türkiye'ye davet ettiniz. Bunu yaparken de,
kendi çıkarlarınızı müstevlilerin çıkarlarıyla eşdeğer ya da yan yana gördünüz.
Bütün bunların üzerine de, sağlıkta "beni Türk doktorlarına emanet
edin" diyen Atatürk'ün, Türk doktoruna sahip çıkan Atatürk'ün tam tersi
istikamette Türk doktorlarını reddediyorsunuz ve kalkmış, gelip, burada, bize
Atatürkçülük dersi vermeye çalışıyorsunuz. Bundan, sizler adına hicap
duyuyorum.
Bir de, Sayın Bakan,
özellikle de beni kastederek söyledi zannediyorum, bizim ufkumuzdan söz etti.
Ona da usulü dairesinde cevap vermek istiyorum: Eğer vizyonunuz -sadece sağlık
alanında, fazla konuyu dağıtmayacağım- Bütçe Kanununun 28 inci maddesini ya da
IMF niyet mektubunun onüçüncü paragrafını aşamıyorsa, o zaman, lütfen, gelip de
bizim vizyonumuzdan bahsetmeyin. Siz, 1919'un vizyonuna önce bir gelin; ondan
sonra bizim vizyonumuzu eleştirmeye imkân bulabilirsiniz diye düşünüyorum.
Bundan sonraki maddede
konuşacağım, vaktimi taşırmayacağım Sayın Başkan.
Son olarak da, bu TTB'yle
ilgili Sayın Bakanın "ideoloji" yaklaşımına bir yanıt vermek
istiyorum. TTB'nin öteden beri ideolojik yaklaşımlar içerisinde olduğunu
söylüyor, Türk Tabipleri Birliğinin, Sayın Bakan.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Ben de
söylüyorum.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR
(Devamla) - Siz de söyleyebilirsiniz; ama, Sağlık Bakanlığında hangi tarikatın
ideolojisinin işlemekte olduğunu, size, ılımlı İslam ideolojisini bu ülkeye
kimin getirdiğini de ben sorma hakkını taşıyorum o zaman. Onun için, rica
ediyorum, başkalarını ideolojiyle "izm"lerle suçlarken, bunun altına
saklanmak istenenin Kemalizm olduğunu da gayet iyi biliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET UĞUR NEŞŞAR
(Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR
(Devamla) - Dolayısıyla, lütfen, başkalarına bir laf söylerken, kendi
açıklarınızı iyi hesap edin, kendi yaptıklarınızı iyi hesap edin ve ondan sonra
gelip başkalarını eleştirin.
Şimdilik, hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Neşşar.
Anavatan Partisi Grubu
adına, Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan; buyurun.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1101
sıra sayılı kanun teklifi üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
hükümetin, durduğu her yerde ortaya bir laf atıp, ardından, uçakla bir yurtdışı
gezisine giden Başbakanı, son olarak da, bir yabancı doktor ithalini gündeme
getirdi. Bunun üzerine, herkes, bayram değil seyran değil, bu da neyin nesi
diye düşünmeye başladı. Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan'ın bu açıklamasından
sonra, kamuoyunda, yabancı doktorların hangi amaçla getirileceği konusunda
değişik yorumlar yapılmaya başlandı ve Sayın Başbakanın bu açıklamasından sonra
gelen tepkiler üzerine, Sayın Sağlık Bakanı "doğuda hekim yok"
diyerek, kafalarda, yabancı hekimlerin doğuya gönderileceği izlenimini doğurdu.
Ancak, belli ki, Sağlık Bakanlığının hiçbir kademesinin, doğudaki hekim açığını
karşılamak için düşünülmüş ve hazırlanmış bir yabancı hekim ithali projesinden
haberi yoktur. Sayın Sağlık Bakanı, önce "doğuda hekim yok" deyip,
ardından "yabancı doktorlar doğuda görev yapmayacak" şeklinde
çelişkili açıklamalar yaptı, kafalar iyice karıştı.
Bilindiği gibi, Sağlık
Bakanlığı, doğudaki hekim açığını kapatmak için, mecburî hizmeti yeniden
uygulamaya koymak için, bir müddettir çalışma yürütüyor. Sayın Sağlık Bakanı, 3
Kasım 2002 seçimlerinden hemen sonra gerçekleştirdiği Türk Tabipleri Birliği
ziyaretinde "ben kendim de bir hekim olarak hekimlere zorunlu hizmet
yaptırılmasını kabul etmiyorum, zorla hekimlik yaptırılmaz" demiş;
ardından, Temmuz 2003'te mecburî hizmet yürürlükten kaldırılmıştı. Sağlık
Bakanlığı, mecburî hizmeti kaldırdı; ama, Türkiye o hale geldi ki, doğusundaki
vatandaşını sağlık hizmetleri kapsamından âdeta çıkardı.
Bakınız, bizim
araştırmamıza göre, doğu ve güneydoğu illerindeki güncel acil hekim açığının
bugünkü sayısal durumu şöyle: Erzurum'da aktif çalışan uzman sayısı 207, acil
ihtiyaç ise 336'dır; Ağrı'da aktif çalışan uzman doktor sayısı 52, acil ihtiyaç
173'tür; Diyarbakır'da aktif çalışan uzman doktor sayısı 221, acil ihtiyaç
404'tür; Hakkâri'de aktif çalışan uzman sayısı 19, acil ihtiyaç 79'dur; Kars'ta
aktif çalışan uzman sayısı 55, acil ihtiyaç 118; Muş'ta aktif çalışan uzman
130, acil ihtiyaç 130 -burada, aşağı yukarı karşılanmış- Siirt'te aktif çalışan
uzman 38, acil ihtiyaç 100; Van'da aktif çalışan uzman sayısı 129, acil ihtiyaç
369; Batman'da aktif çalışan uzman sayısı 46, acil ihtiyaç 157.
Yine, değerli arkadaşlar,
aynı şehirler için pratisyen hekim ihtiyacı ise şöyle: Erzurum'da 303 çalışan,
acil ihtiyaç 405; Ağrı'da çalışan 73, acil ihtiyaç 256; Diyarbakır'da çalışan
433, acil ihtiyaç 519; Hakkâri'de çalışan 46, acil ihtiyaç 101; Kars'ta çalışan
78, acil ihtiyaç 161; Muş'ta çalışan 88, acil ihtiyaç 194; Siirt'te çalışan 79,
acil ihtiyaç 152; Van'da çalışan pratisyen hekim sayısı 178, acil ihtiyaç 386;
Batman'da çalışan 133, acil ihtiyaç 185.
Değerli arkadaşlar,
Türkiye bu hale nasıl geldi? Bunun sebebi çok basit; Sağlık Bakanlığı, üç
seneden beri, kadrolu değil, sözleşmeli hekim almayı tercih ediyor. Birçok
hekim, sözleşmeli çalışmak istemediği için serbest piyasaya kayıyor. Kadrosuz
devlet işi istenmiyor hekim tarafından. Sağlık Bakanlığı, bu politikasını
değiştirirse daha çok hekimin sahibi olur.
Ayrıca, doğuya hekim
göndermek için mecburî hizmete gerek de yoktur değerli arkadaşlar. Atama ve
Nakil Yönetmeliğine göre, Sağlık Bakanlığının, doğuya hekim atama yetkisi
vardır; ancak, tüm bu tabloya rağmen yabancı doktor ithali düşüncesinin
doğudaki hekim açığıyla alakalı olmadığı, bizzat, Sağlık Bakanlığının içinden
gelen ifadelerden anlaşılıyor.
O halde, bunun sebebi
nedir, Başbakanın ağzındaki bakla nedir; bu konuda düşünmemiz gerekiyor.
Türkiye'de özel hastaneye yatırım yapmak için gelmeyi planlayan Arap
sermayesine kolaylıktır. İşte, dert budur değerli arkadaşlar.
Doğuya hekim gitmemesini
niye bahane ediyorsunuz o halde; halkı ve kamuoyunu neden kandırıyorsunuz?!
Yabancı doktoru ithal edip doğuya göndermeyeceğinizi, herhalde, kendiniz de
biliyorsunuz. Yabancı doktorları devlet memuru yapmak için Devlet Memurları
Kanununda değişiklik mi yapmak istiyorsunuz?! Hem de, bunu yapıp, fakir ve
güvenli olmayan bölgeye hekim gitmiyor gerekçesiyle yurt dışından hekim ithal
eden ilk devlet olma unvanını kazandıracaksınız herhalde Türkiye Cumhuriyeti
Devletine?!
Sayın Başbakan, herhalde,
yabancı, ithal doktorları doğudaki gariban vatandaş için getireceğini iddia
etmiyor. Bizimle, acaba dalga mı geçiyor diye düşünüyorum! Zaten, bizim
Anadolu'daki vatandaşlarımız, doktorla konuşacak kadar İngilizce, Almanca ve
Fransızca da biliyorlar herhalde! Ama, Sayın Başbakan yabancı doktor
getiriyorsa vardır bir bildiği, vardır bir hikmeti! Sayın Başbakanın bilmediği
bir tek şey var; kendi vatandaşının derdine derman olmaktır. Bu kadar kusur
kadı kızında da olur herhalde!
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına, Kocaeli
Milletvekili Sayın Nevzat Doğan.
Sayın Doğan, buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
NEVZAT DOĞAN (Kocaeli) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin 4
üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bildiğiniz gibi,
geçirdiğimiz hafta Yeşilay Haftasıydı ve Anayasanın 58 inci maddesi, gençlerin
korunmasını sağlayan bazı içerikleri devlete yüklemekteydi; işte, alkol,
uyuşturucu gibi bağımlılık yapıcı maddelerden, zarar verici maddelerden
gençlerimizi korumayı hedefliyor.
Gerçekten, ülkemizde, özellikle
bu bağımlılık yapıcı maddelere, zararlı maddelere karşı, gençlerimizde
-maalesef, çocuk yaş denilecek grubumuz da dahil- bir eğilim var ve bunda,
istatistikî oranlara bakıldığında bir artış var. Bu, hepimizi endişelendiriyor
ve üzüyor.
Şunu söylemek gerekir ki,
özellikle, genellikle bağımlılık yapıcı maddelerin birinci basamağı sigara
oluyor. Özellikle tek tek satılan sigara, bir veya birkaç kez alındı mı
bağımlılık başlatıyor ve ondan sonra diğer alışkanlıklar da, maalesef, peşine
gelebiliyor.
Gerçekten, dünyada, şu
anda, Dünya Sağlık Örgütü tarafından bir salgın olarak nitelendirilen sigara
alışkanlığı ve özellikle, belki de dünyanın en büyük halk sağlığı problemi gibi
gösterilen -ki, Türkiye'de de böyle görünüyor- bu sigara içme alışkanlığı, yaygınlığı,
Türkiye olarak üzerinde durmamız gereken en önemli noktalardan biri, özellikle
bağımlılık yapıcı maddelerle mücadele konusunda.
Bu anlamda üzerimize
düşen çok şey var; çünkü, maalesef, Avrupa Birliği içerisinde en fazla sigara
tüketen bir ülke konumuna gelmiş durumdayız. Gençlerimizin, kadınlarımızın
özellikle sigaraya olan özentileri gittikçe artıyor ve buna karşı bir
mücadeleyi topyekûn başlatmak durumundayız. Bununla ilgili de bir yasa
çalışması Meclisimizde yapılıyor. İnşallah, sizlerin de desteğiyle bunu
Meclisimizden çıkaracağız ve ülkemizi, Avrupa'nın en fazla sigara içilen ülkesi
olmaktan çıkaracağız; ülkemizin -kendi ülkelerinde kendi halklarına reva
görmedikleri sigarayı- bir pazar olarak görülmesinden kurtaracağız;
gençlerimizi ve geleceğimizi, hem ekonomik yönden hem sağlık yönünden kemiren
bu alışkanlığı azaltma yönünde önemli bir adım atmış olacağız. Bu vesileyle,
bunu da vurgulamak istedim.
Gerçekten, Türkiye'de
ilaç harcamaları, üzerinde durulması gereken önemli bir konudur sağlık
alanında. Bugün, ilaç harcamalarının, yıllara baktığımız zaman, geçmiş on
yıllara baktığımızda, gerçekten çok rasyonel yapıldığını, çok akılcı
yapıldığını söyleyemeyiz ve bunun yanında da, maalesef, SSK'lılarımızı ve
yakınlarını -ki, bu nüfus, yaklaşık 30 000 000 civarında bir nüfustur- yıllarca
mağdur eden bir uygulama da vardı. Efendim, bu uygulamanın ortadan kaldırılıp
-yani, hastanelerde SSK'lılara ilaç verme uygulamasının ortadan kaldırılıp- bu
işin serbest eczanelerle sağlanması gerçekleştikten sonra ve öncesinde değişik
yorumlar yapıldı. Efendim, işte, ilaç giderlerimizin, bazılarına göre 4
katrilyon lira, bazılarına göre daha farklı rakamlarla ifade edilen rakamlarda
arttığı söylendi. Halbuki, uygulamadan sonra görüldü ki, hiç bu bahsedilen rakamlarda
değil bunlar ve hakikaten, belki de, yıllarca, birçok iktidarın, tek bunu bile
yapsa, sağlıkta çok başarılı olduğunu söyleyebileceği bir konu, AK Parti
İktidarında, birçok adım arasında yapılıverdi ve 30 000 000'un üzerindeki
vatandaşımız bundan faydalandı.
Efendim, işte, bilmem ne
kadar paramız fazladan ilaca gitti diye yorum yapılıyor; bu gerçekten çok
düşündürücü. Bu fazlaya giden dediğiniz para, halkımızın sağlığına gidiyor ve o
ilaç kuyruklarında çile çeken ihtiyarımızın, gencimizin, hamilemizin sağlığı
için harcanıyor. Önceden bu paralar hortumculara gidiyordu, şimdi
vatandaşımızın sağlığına gidiyor. Buna neden itiraz ediliyor, neden bundan
rahatsızlık duyuluyor? Bunu anlamak pek mümkün değil; ama, bir anlayan var ki,
o da halkımız; bunu çok iyi değerlendiriyor, bunun memnuniyetini bizlere ifade
ediyor. Bu vesileyle, bu konuyu da vurgulamak istedim.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Doğan.
Şahsı adına, Trabzon
Milletvekili Sayın Cevdet Erdöl; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
CEVDET ERDÖL (Trabzon) -
Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu, gündemimizde olan
1101 sıra sayılı kanunun 4 üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu kanun, çok hayırlara
vesile olacak bir kanundur; çünkü, gerçekten, Sağlık Bakanlığı hastanelerinin
büyük sıkıntı içerisine düştüğü ve Sağlık Bakanlığı hastanelerinin alması
gereken bir paranın terkin edildiği malumunuz. Bunu yerine alabilmek için… En
azından, 2005 yılına ait paraların geri alınabilmesi, Sağlık Bakanlığı
hastanelerinde, oldukça önemli rahatlamalar sağlayacaktır. Hizmetlerin devamı
açısından çok lüzumlu bir kanundu. Bunu gündeme getiren, teklifi veren Sayın
Fatsa'ya ve emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
Buraya gelip, arkadaşlar
bazı bildirimler, bilgiler veriyorlar. Bunların da, gerçekten, kimisi doğru
kimisi yanlış. Fakat, bunun hepsini biz doğru olarak algılıyoruz; çünkü, Yüce
Meclisin çatısı altında bir şeyleri insanlar söylüyor, konuşuluyor. Ama,
bunların, biraz daha, gerçekten, itinalı olarak, dikkatlice seçilerek
konuşulması gerekiyor.
Mesela, geçen, bu
görüşmeler sırasında, Bağ-Kurla ilgili,
üniversite hastanelerinin Bağ-Kur hastalarını kabul etmediğine dair bilgi bize
iletildi. Bununla ilgili, Bağ-Kur Genel Müdürlüğünden, gerçekten bu durumun ne
olduğuna dair bir yazı istedim, bilgi istedim. Bağ-Kur Genel Müdürlüğü, 16
branşta, birçok hastaneyle anlaşma yapmış durumdadır, 46 dalda anlaşma yapmak
üzere tüm üniversite hastanelerine çağrıda bulunmuştur. Biz de, bu çağrıyı
buradan yeniliyoruz. Üniversite hastanelerimiz, lütfen, Bağ-Kur Genel
Müdürlüğüyle yapacakları ikili anlaşmayla, hastalarımıza daha iyi hizmet
verebilme imkânını açsınlar; çünkü, üniversitelerimizin kendi yetkilerinde, şu
günkü mevzuat gereği bu. Bağ-Kur Genel Müdürlüğüyle yapacakları anlaşma, tüm
Bağ-Kur hastalarına şifa için bir kapı olacaktır. Bunu, özellikle, buradan,
belirtmek istiyorum.
Bir diğer konu da: Maalesef,
arkadaşlarımız, burada, gelecek olan doktorların, yabancı doktorların
üzerinden, bazı olumsuz ve kinayeli laflar yapıyorlar. Gerçekten,
Başbakanımızın bu konuyu bilmediğini, Başbakanımızın hata yaptığını söyleyecek
kadar, gerçekten, siyasî üsluba ve nezakete sığmayacak laflar söyleniyor
burada. Ben, gerçekten, bunları duyduktan sonra, Başbakanımızın bir hata
yaptığını kabul ediyorum; ama, bu hatanın ne olduğunu da sizlerin takdirine
bırakıyorum.
Yabancı hekimler
geldikleri zaman, zannediliyor ki, gelen hekime, buyur arkadaş, nerede çalışmak
istiyorsun, İstanbul'da mı, Ankara'da mı, Malatya'da mı…
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) -
Akkuş'ta çalışacak...
CEVDET ERDÖL (Devamla) -
Şimdi, bu kişileri, hiçbir devlet yoktur ki, gelen hekimi veya bir başka kişiyi
dil sınavına tabi tutmadan, dilde yeterliliği olmadan bir yerde
çalıştırabilsin.
Türkiye'den yabancı
ülkelere giden doktorlar hangi muamelelere tabi tutuluyor ise, hangi haklara,
hangi şartlara tabi ise, yurt dışından gelecek olan doktorların veya diğer
sağlık mensuplarının da aynı şartlara tabi olmaları, aynı haklara tabi
olmaları, gayet tabiîdir. Elbette ki, bunların, lisan, Türkçe yeterlilikten
sınava tabi tutulduktan sonra yeterli Türkçe bildiklerini ispatladıktan sonra,
bilimsel yeterliliğini ve denkliğini de sağladıktan sonra çalışabileceklerini
birkaç kez söyledik; fakat, bazı insanlar, bazı şeyleri, maalesef, anlayamıyor.
Bunu, burada, açıklıkla ifade etmek istiyorum.
Hekim açığı, sadece,
zannediliyor ki, Doğu Anadolu'da var. Hayır, Batı Anadolu'da da açık var…
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) -
Karadeniz'de var…
CEVDET ERDÖL (Devamla) -
Bakınız, Muğla'nın ilçelerinde doktor açığı var; Sayın Ali Arslan bizi
dinliyor.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) -
Karadeniz'i unutuyorsun. Kendi bölgemiz. Trabzon… Ordu…
CEVDET ERDÖL (Devamla) -
Karadeniz'de var, güneyimizde var, kuzeyimizde var, her tarafta doktor açığı
var.
Peki, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde doktor açığı yok mu?
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Siz gönderdiniz.
CEVDET ERDÖL (Devamla) -
Üç yıldır, kardiyoloji uzmanı, dahiliye uzmanı aranıyor. Burada da var, burada
da var...
VEZİR AKDEMİR (İzmir) -
Yeşilkart çıkaran doktorlara ne diyorsunuz?
CEVDET ERDÖL (Devamla) -
Demek ki, bazı şeyleri iyi bilerek söyleyelim, iyi bilmediğimiz şeyleri de,
lütfen, söylemeyelim; çünkü, söylediğimiz laf zabıtlara geçiyor. O lafın
altında, bir gün gelir, kalırız.
Bazı şeyleri, tabiî,
hayal etmek lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
CEVDET ERDÖL (Devamla) -
Bazı şeylere de insanların hayal gücünün yetişebilmesi lazım. Tabiî, bizim
yaptığımız sağlıktaki dönüşümü hayal edemeyen insanlar, bunu takip etmekte de
gerçekten zorlanıyorlar.
Bir kere daha, belki
okumuştum ama, defalarca okumaktan zevk duyduğum bir mısraı, Hayalî'nin bir
mısraını okuyarak konuşmamı tamamlamak istiyorum.
Hayalî diyor ki:
"Hayali'nin hayalîni
hayal etmez hayalîler,
Hayalî de hayal etmez,
hayalînin hayalini."
Saygılar sunuyorum
efendim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Erdöl,
teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, soru-cevap
işlemi yapıyoruz.
Sayın Ali Arslan, buyurun
efendim.
ALİ ARSLAN (Muğla) -
Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakana şu soruyu yöneltmek istiyorum:
Tabiî, bu soru, aslında
benim sorum değil. Televizyon programından, televizyondan bu oturumu yurttaşlarımız
izliyor. Tabiî, her şey tozpembe gösterilmeye çalışılırken, vatandaşlarımız da
yaşadıklarıyla acı çekiyor galiba, hiç durmadan, bizi telefonlarıyla arıyorlar.
Soru Rize'den geliyor; Rize'de bir sendikacı arkadaşımız sormuş soruyu.
"Sağlık Bakanlığına SSK hastanelerinin devrinden hep övgüyle söz ediliyor,
hastalar daha iyi hizmet alıyor… Belki, başka yerlerde gerçek olabilir bu;
yalnız, biz eskiden Rize'de SSK Hastanesine başvurduğumuzda, aynı gün göz
muayenesi olabiliyorduk. Şimdi, Rize'de göz muayenesi için, en erken iki
ikibuçuk ay içerisinde gün veriliyor" diye bir soru sormuş.
Ben kendi yaşamımdan
biliyorum, bana başvuran hastalardan; devlet hastanelerinde bir EKO çekimi için
dört ay, beş ay, altı ay gün verilen hastalar var. Bu konuda Sayın Bakanımız
bizi aydınlatırsa, seviniriz.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ali Arslan.
Sayın Kılıçdaroğlu,
buyurun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Bakana bir soru yöneltmek
istiyorum:
Sayın Bakanım, Dışkapı
Hastanesi, devredilmeden önce kaç başhekim yardımcısı vardı; şu anda, bu
hastanede kaç başhekim yardımcısı görev yapıyor?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kılıçdaroğlu.
Sayın Akdemir, buyurun.
VEZİR AKDEMİR (İzmir) -
Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Sayın Bakana sormak
istediğim soru, yeşilkartla ilgilidir. Yeşilkartla ilgili sorum şu şekildedir:
Birçok vatandaşımız
yeşilkarta müracaat ediyor; ancak, bu yeşilkartı almak için, çok zor koşulları
olduğu için, çoğu vatandaşımız alamıyor. Bu konuda kolaylık getirmeyi düşünüyor
musunuz? Yeşilkarta müracaat edip de alamayan insanların sayısını bilir misiniz
Sayın Bakanım?
Bir de, İzmir'in
Yeşilyurt Hastanesinde güvenlikle ilgili çok sorun vardır. Oradaki güvenlik
sorumlusu kişiler vatandaşlarla iyi ilişkilerde değillerdir, yanlış
davranışlarda bulunmaktadırlar.
Diğer bir konu: Hafta
sonlarında, cumartesi ve pazar günleri Ege Üniversitesine sevk edilmesi gereken
hastaların sevki yapılmıyor. Sorulduğunda da "başhekim yok " deniyor.
Bu konuda gece görevde kalan hekimlere orada yetki verilmesi uygun mudur değil
midir?
Bir başka soru -çok
oluyor Sayın Bakanım- bir de, Karşıyaka Devlet Hastanesinde yoğun bir hasta
vardır. Bu konuda bir kolaylık düşünüyor musunuz? Karşıyaka'ya yeni bir hastane
düşünüyor musunuz? Bu hastaların yoğunluğunu düşürmek için ne türlü
tedbirleriniz vardır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Hamzaçebi, buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - Teşekkür ederim Sayın Başkan. Ben, aracılığınızla, Sayın Bakana şu
soruyu yöneltmek istiyorum:
Bu tasarıyla, Bağ-Kur,
SSK ve yeşilkartlıların devlet hastanelerine olan borçlarının 1,1 milyar Yeni
Türk Liralık bölümünün silinmesi hedeflenmektedir. Bu silme işlemine neden
ihtiyaç duyulmuştur? Benim kanaatim, bu silmenin "faiz dışı fazla"
kriterini tutturmak amacıyla yapıldığıdır. Esasen, bu ve benzeri birçok kalem
2005 ve 2006 bütçesiyle ilişkilendirilmeyerek gider yazılmamak suretiyle veya
gelirler kamuoyuna yapılan açıklamalarda olduğundan fazla yüksek gösterilmek suretiyle
faiz dışı fazla tutturulmuş gözükmektedir. Bu hastanelere olan borçların
silinmesi işlemiyle amaçlanan bu mudur diye Sayın Bakana sorarak onun görüşünü
almak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, buyurun.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) - Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Değerli Milletvekilimiz
Sayın Arslan'a cevaben Yüce Meclisimize açıkça ifade etmek isterim ki, biz
hiçbir şeyi tamamen tozpembe olarak görmüyoruz ve göstermiyoruz. Sağlık
sistemimizin birtakım problemleri vardır; dün vardı, bugün var, yarın da
olacak. Ama, üç yıl, üçbuçuk yıl içerisinde nereden nereye geldiğimiz
önemlidir, ne kadar mesafe aldığımız önemlidir, sağlıkta dönüşüm programının
vatandaşımızın sağlık hizmetine erişimini ne şekilde kolaylaştırmaya başladığı
önemlidir, ne şekilde kolaylaştırdığı önemlidir.
Değerli milletvekillerim,
şunu açıkça belirtmem gerekir: 2002 yılında, ülkemizde, Sosyal Sigortalara
bağlı sağlık kuruluşları ile Sağlık Bakanlığımıza bağlı sağlık kuruluşlarında
yılda muayene edilebilen hasta sayısı 165 000 000'du. Bu sayı, 2005 yılında,
yani devrin gerçekleştiği yılda 270 000 000 olmuştur. Dile kolay!
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Hasta sayısı mı artmış Sayın Bakan?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - Bir sayın milletvekili oradan bir soru daha sordu "hasta
sayısı mı artmış?.." Bu, aslında, güzel bir soru. Hasta sayısı, elbette
artmadı; ama, hastalar, hastane kapılarında bekleşiyorlardı, randevu
alamıyorlardı ve birçok rahatsızlıkları için de, doğrudan eczaneye giderek, hem
de ceplerinden para ödeyerek, bir şekilde kendilerini tedavi etmeye
çalışıyorlardı veya hastalıkları iyice kronikleşip ağır bir duruma gelinceye
kadar da, belki hastanenin kapısına, sağlık sisteminin kapısına gitmemeyi
tercih ediyorlardı. Hâlâ, ülkemizin bazı bölgelerinde, kalabalıklar var,
fiziksel yetersizliklerimiz var. Israrla anlatmaya çalıştığımız gibi -ilk defa
bizim dönemimizde, bu, kamuoyuna bu şekilde ifade ediliyor- hekim
yetersizliğinden doğan problemler var; ama, çok büyük mesafeler aldık.
Değerli milletvekillerim,
uyguladığımız politikalar sonucudur ki,
Türkiye'de, uzman hekimlerimizin, 2002 yılında, fulltime çalışma oranları yüzde
11'ken, bugün yüzde 54'e çıkmıştır. Bunlar da, sağlık kuruluşlarımızdaki
kapasiteleri artırmaktadır.
Sayın Kılıçdaroğlu
"Dışkapı Hastanesinde kaç başhekim yardımcısı vardı; şimdi kaç başhekim
yardımcısı var" diye soruyor. Dışkapı Hastanesinde, biz devraldığımız
zaman 33 başhekim yardımcısı vardı, şu anda da 35 başhekim yardımcısı var.
Sayın Kılıçdaroğlu'nun, aslında, sorusundan şu sonucu çıkarmak lazım:
Hakikaten, bu kadar büyük sayıda başhekim yardımcısıyla bir hastane yönetilmez.
Bunun için, Atama ve Nakil Yönetmeliğimizde yaptığımız değişikliklerle
birlikte, yeni personel dağılım cetvelleri yaptık. Şimdi, standart kadro
yönetmeliğimizi de değiştiriyoruz ve bu yönetmelik çerçevesinde, başhekim
yardımcıları, hastane müdür yardımcılarının sayısını, bütün sağlık
kuruluşlarımızda azaltacağız. Ne yazıktır ki, bu 33 sayısı için de, 35 sayısı için de, standart kadrolar şu anda
müsait. Dolayısıyla, buradan 1 kişiyi görevden aldığınızda, mahkemeyle geriye
dönüyor Sayın Milletvekilim. Onun için, bunu değiştirmek durumundayız. Son
derece haklısınız.
Yeşilkartı birçok
vatandaşımızın alamadığından Sayın Milletvekilimiz bahsettiler. Aslında,
Türkiye'de 10 000 000 vatandaşımız yeşilkartlıdır. Biliyorsunuz, yeşilkart,
yoksulluk derecesi belli bir seviyenin altında olan vatandaşlarımız için
veriliyor, belli bir denge tutturulmaya çalışılıyor. Bu dengeyi tutturamazsanız,
bu sefer de, kamu bütçesi, gerçekten, her önüne gelene yeşilkart dağıtırsa,
bunun da sonu gelmez Değerli Milletvekilim. Şu anda 10 000 000'un üzerinde
vatandaşımızın yeşilkartı var.
Yeşilyurt Hastanesiyle
ilgili, bu güvenlik problemleriyle ilgili meseleyi değerlendireceğim,
incelettireceğim ve gerekeni yapacağım. Alakanız için teşekkür ediyorum.
Ege Üniversitesine sevk
yapılmıyorsa veya başka bir yere, orada idarî bir problem var demektir. Bunu
engelleyen hiçbir mevzuat yok; buna da bakacağız.
Karşıyaka Devlet
Hastanesindeki yoğunluk için de, İzmir İlimizde de diğer illerimizde olduğu
gibi, yeni sağlık yatırımları ortaya koyarak bunları azaltmaya çalışıyoruz.
Sayın Hamzaçebi'nin
"1,1 katrilyon niçin terkin ediliyor" sorusuna cevaben şunu ifade
edeyim: Sayın Hamzaçebi, aslında, biliyorsunuz, bu terkinin önemli bölümü
SSK'dan olan borçlar içindir ve Bağ-Kurdan olan borçlar içindir ve bu borçları
da, bu açıkları da, yine, kamu hazinemiz kapamaktadır. Dolayısıyla, bir tarafta
kamunun hastaneleri var, öbür taraftan kamu hazinesinin açıklarını kapadığı
kamu sağlık sigortacılığı var. Burada bir dengeyi tutturmak lazım. Gerçekten,
bu rakamların terkin edilmesiyle, hastanelerimizin hizmetleri açısından bir
aksama meydana gelmeyecektir. Onun için, kamunun kendi dengeleri içerisinde,
kendi bütçe dengeleri içerisinde bu kabil uygulamalar yapması, kanaatimce,
tabiî karşılanmalıdır.
Bir de Rize İliyle ilgili
olarak göz sağlığı hizmetlerinden bahsedildi. Şu anda Rize İlimizde toplam 500
göz uzmanımız var ve bunlar hizmetlerine devam ediyorlar.
Sayın Başkanım, bir
hususa daha işaret ederek konuşmamı bitiriyorum.
Birçok konuşmacı
arkadaşımız, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki hekim ihtiyacının bizim
politikalarımızla karşılanamadığından bahsetti.
Değerli milletvekillerim,
göreve geldiğimizde, hemen göreve geldiğimiz günleri takiben 1 Ocak 2003
tarihinde, doğu ve güneydoğu illerimizde toplam 1 807 uzman hekim vardı, şu
anda bu illerimizde 2 390 uzman hekim var. Yine, göreve geldiğimizde, bu
illerimizde 4 077 pratisyen hekim vardı, şu anda 4 283 pratisyen hekim var.
Yani, gerilememişiz; bu hususta da ciddî bir gelişme başlamış; ancak, aradaki
açık o kadar büyük ve Türkiye'deki hekim açığı büyüklüğü dolayısıyla
dengesizlik o kadar büyük ki, yeni tedbirler almak, bu tedbirlerle yola devam
etmek gerekiyor.
Hepinize saygılarımı
sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakanım.
4 üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum…Kabul edenler…
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Karar yetersayısı…
BAŞKAN - Bir dahaki
sefere.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 5.- Bu Kanunun;
a) 2 nci maddesi yayımı
tarihinde,
b) 3 üncü maddesi
1/1/2006 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,
c) Diğer hükümleri
1/4/2006 tarihinde,
Yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ordu Milletvekili Sayın İdris Sami
Tandoğdu; buyurun.
CHP GRUBU ADINA İ. SAMİ
TANDOĞDU (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; sağlık
personeline verilecek döner sermaye payları hakkında kanun teklifinin 5 inci
maddesi üzerinde, Grubum adına, söz almış bulunmaktayım; Yüce Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum.
Bir doktor milletvekili
olarak, hakikaten, Sağlık Bakanlığına bir profesör arkadaşımızın, konuyu bilen
bir arkadaşımızın getirilmesinden büyük sevinç duydum; çünkü, geçmiş
tarihlerde, siyasî partilerin, iktidarların bakanlığa koymuş olduğu kişilerin
doktor olmamasının sıkıntısını bizzat yaşamış bir doktor olarak konuşuyorum şu
anda ve Sağlık Bakanımıza, sayın meslektaşımıza yardımcı olacağıma, kendime söz
verdim ve ilk olarak da "Sağlıkta Dönüşüm" adı altında yapmış olduğu
programı da, hakikaten, büyük bir hevesle, büyük bir merakla sonuçlarını ve
icraatlarını takip etmeye başladık; memnun oldum. Arkasından mecburî hizmeti
kaldırdı, memnuniyetimizi ifade ettik kendilerine. Arkasından aile hekimliğini
getirdi. Aile hekimliğinin problemlerini, sıkıntılarını, altyapı eksikliklerini
kendisine söylememize rağmen ve bu aile hekimliğinin Avrupa'da da, gelişmiş
ülkelerde de, otuz kırk sene geçmesine rağmen hâlâ uygulamalardaki aksaklıkları
belirtmiş olmamıza rağmen, kendilerinin, vermiş olduğu seminerlerde,
panellerde, 2-3 milyonluk ülkeleri örnek göstermesi üzerine, kendisine
defalarca "Sayın Bakanım, bu örnek göstermiş olduğunuz yerler, bize,
coğrafya olarak, siyasî olarak, ekonomik olarak uygun olmayan yerler. Biz, 73
000 000'a sahip bir ülkeyiz. Burada bu aile hekimliğini uygulamanın
sıkıntılarını yaşayacağız" dememize rağmen, geçiştirdiler ve ben bizzat
Düzce'ye giderek, olayı yerinde incelediğimde, sadece sağlık ocaklarında ve
pratisyen hekim olarak çalışan arkadaşlarımızın, aile hekimliği olarak
yaptıkları tek şey, önlerinde bir bilgisayarın olması, başka bir fark görmedim.
Hele benim bölgemde hiç öyle bir şey yok zaten, pilot bölgede de bunu gördük.
Bu aksayan tarafları da kendisine söyledik.
İyi yaptığı şeylerden
biri de gene, SSK, Bağ-Kur ve yeşilkartlı hastaları Sağlık Bakanlığı bünyesinde
toplaması oldu. Bu da güzel, takdir ettik. Hatta, SSK'lıların en büyük
sıkıntısı olan ilaç alımını, ilaç kuyruklarını bitireceğini söyledi, bu yasayı
da çıkardı ve SSK'lı hastalar, istedikleri eczanelerden ilaçlarını almaya
başladılar. Bu da memnuniyet verici; ama, sağlıkta dönüşüm programını ve ileri
safhalarını, aksayan ve kadrolaşma olaylarını görünce, bu olaylardaki
taraflılıkları görünce, işin samimiyetsizliği, kadrolaşma heveslerini görünce,
sağlıkta yapmış olduğu bütün programların, bütün icraatların sıfıra indiğini
gördük.
Neler yaptı; 700 tane
hastanenin başhekimini değiştirdi, anında ve oraya doktor atadı. Peki, bu
doktorlar hastane içinden mi dışarıdan mı; doktor kıtlığından, doktor
yokluğundan bahseden arkadaşımız, istediği anda, istediği yere, istediği
doktoru getirebiliyor. İstanbul ve Ankara'da, 2 tane şefliği olan, 3 tane
şefliği olan hastane kliniklerine, yandaşlarını ve fikirdaşlarını imtihana tabi
tutmaksızın şef olarak atadı. Hemen burada, Numune Hastanesinde ve diğer devlet
hastanelerinde, İhtisas Hastanesinde göreceksiniz; 5 tane şef, 6 tane şef, 7
tane şef; şeften geçilmiyor; ama, klinik yok. 20 tane yatağı olan, 30 tane
yatağı olan bir klinikte, şef başına 3 tane yatak düşüyor. Peki, doğudan,
Van'dan, Erzurum'dan, Elazığ'dan getirdiğin doktorların yerine nereden doktor
bulacaksınız; ha, ithal doktor...
Sevgili arkadaşlarım,
Sağlık Bakanı, Yüce Meclisteki sizleri; yani, tıbbın dışındaki insanları da
yanıltıyor, hakikaten Başbakanımı da yanıltmıştır. Biraz evvel, Sağlık
Komisyonu Başkanımız ithal doktorla ilgili lehte sözler söylerken üzüldüm ve
buradan da kendisine söz attım. Siz, bu ithal ettiğiniz doktora ne maaş
vereceksiniz? Bırakın lisanını bilmem nesini. Azerbaycan'daki ve İran'daki
doktorları getireceksiniz. Onlar sınıf arkadaşımdı benim, samimî olarak
söylüyorum -Cevdet Bey, Sayın Bakan da belki bilemeyebilir, yaşı tutmaz, ama-
benim zamanımda 5 puanla sınıf geçiliyorsa, iyi not oluyorsa, İranlı
öğrencileri, Suriyeli öğrencileri 2 not aldıkları zaman hocalar geçirirlerdi;
bir an evvel gitsinler de bölgelerinde doktorluk yapsınlar diye. Bunu yaşadık.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Yanlış
yapılmış o zaman.
İ. SAMİ TANDOĞDU
(Devamla) - Sizler de bilirsiniz, bunları yaşadık.
NEVZAT DOĞAN (Kocaeli) -
Tıp eğitimi üniversaldir.
İ. SAMİ TANDOĞDU
(Devamla) - Bunları yaşadık, yaşadığımı söylüyorum ben ve bu arkadaşlarımız bu yeteneksizlikleriyle
gittikleri yerde iki sene sonra ihtisas sahibi oluyorlar; geliyorlar,
Suriye'den arkadaşlar buraya gelecek, İran'dan gelecek. Sen bunları nereye
göndereceksin; Ordu'da Akkuş'un beldelerine göndereceksiniz. Siz bunları nereye
göndereceksiniz; Rize'ye göndereceksiniz, Trabzon'a göndereceksiniz, Erzurum'a
göndereceksiniz; mümkün mü?! Ha, bunları nerede barındıracaksınız; İstanbul'da,
Ankara'da. İstanbul'da, Ankara'da doktor sıkıntısı mı var?! Lütfen söyler
misiniz Bakanım, var mı öyle bir sıkıntı?! Peki, benim bölgemde, Ordu'da, 40-50
tane beldemde, sağlık ocaklarında doktor yok.
Sizler de biliyorsunuz,
Sayın Bakana defalarca söylüyorum; bölgemde doktor olmadığını, sağlık
ocaklarının perişan olduğunu defalarca anlatmama rağmen, söylememe rağmen,
hiçbir ilgi ve hiçbir yakınlık görmedim bu konuda. Hatta, bu sırada, AKP
milletvekili arkadaşlarıma da rica ettim siz yar-dımcı olun diye; fakat,
Ordu'nun 40-50 tane beldesinde ne doktor var ne hemşire var ne sağlık memuru
var.
Bu karakışta, o beldenin
doktorları ve halkın isteği üzerine, ben, Yüce Meclisimizden izin alarak, yirmi
gün bölgemde doktorluk yaptım. Arabamın arkasına 1 200 tane ilaç… Ücretsiz
olarak, ilaç firmalarından ve eczacı arkadaşlarımdan ricalarımla, ücretsiz
aldığım ilaçları, oradaki hastalarıma dağıttım. 680 tane hastaya bakmışım,
ilacını da anında vererek. İnanın, arkadaşlar, yüreğim parçalanıyor; size bunu
bütün samimiyetimle söylüyorum; bir metre kar, ilaç yok, eczane yok, doktor
yok…
NEVZAT DOĞAN (Kocaeli) -
Ne zaman oldu bu?
İ. SAMİ TANDOĞDU
(Devamla) - Daha yeni, onbeş gün önce; onbeş gün önce gittiğim yeri söylüyorum
size.
Burada bunu abartarak
demiyorum. Burada eğer beni dinliyorsa bölgemdeki insanlar… Eğer şu telefonuma
gelen mesajları burada okursam, hakikaten mahcup olursunuz Sayın Bakanım.
Şimdi, orada ben,
oradaki… Ben şunu isterim: İthal doktoru getiriyorsunuz. Getiriyorsan, sen
bunu, Aybastı'nın, Kumru'nun, Korgan'ın, Fatsa'nın beldelerinde, sağlık
ocaklarında doktor olmayan yerlere koyarsan, ben seni alnından öperim.
ALİM TUNÇ (Uşak) -
Pratisyen hekimse gidecek tabiî.
İ. SAMİ TANDOĞDU
(Devamla) - Pratisyen hekimi de…
"Pratisyen hekimi
mecburî hizmete gönderemiyorum" diyor. Aynı, eskiden, 1980 öncesindeki
bakanların söylediği gibi "öğretmenler olmasa, Millî Eğitim Bakanlığını
iyi idare ederim." Sayın Bakan da, eğer Anayasa Mahke-mesi olmasa, mahkeme
kararları olmasa, Sağlık Bakanlığını, sağlık teşkilatını iyi idare edecek,
hakikaten idare edecek. Haklı olduğu bir konuda, gayet tabiî ki, insanlarımız,
doktorlarımız yasalara başvuracaklar.
Peki, pratisyen hekimi
bulamıyorsunuz, "pratisyen hekime 7-8 milyar lira maaş veriyorum"
diyorsunuz; ben, arıyorum, bizzat arkadaşlara soruyorum, 7-8 milyar lira değil,
1 200 000 000 lira dahi maaş alan hiç yok. "Dönersermayeyi alırlar"
diyorlar. Yahu, zaten, 3,5 katrilyon lira parasını af-fetmişsin,
dönersermayesini sağlayacak para birikmemiş ki hastanede. Hastaneler
parasızlıktan kan ağlıyor şu anda. Peki, bu pratisyen hekimleri mecburî hizmete
göndereceğinize, normal şartlarda… Ben, size bir kopya veriyorum, siz
"nasıl göndereceğim doktor" diye beni sıkıştırıyorsunuz; işte,
bu-rada size kopya veriyorum: Her ay için, göndermiş olduğunuz pratisyen
he-kimlere sosyal puan verin 1980 öncesi gibi, her ay için.
Sayın milletvekili arkadaşlarım,
bu konu çok önemli. Konuyu bilmediğiniz için Sağlık Bakanının her söylediği
söze inanıyorsunuz, Başbakan da inanıyor; ama, yanıltıyor sizleri. Ben, size
açık ve net söylüyorum. Her gönderdiği pratisyen hekime, çalıştığı her ay için
1 puan versin; 12 ay çalışırsa 12 puan, 24 ay çalıştı 24 puan, 36 çalışırsa 36
puan. Üç yılın üzerindekileri puanlamaya sokmasın. O arkadaşlarımız o puanlarla
TUS imtihanına girsin ve istedikleri branşta da ihtisas yapma imkânını elde
etmiş olurlar. Ne demek; yani, bir doktor, mezun oluyor, mezun olduktan sonra,
aynı, üniversite imtihanlarındaki gibi, dershanelerden doktorluk sınavına
hazırlanmak için ders alıyor! Ha, o pratisyen hekim, her ay almış olduğu o
puanlarla istediği branşta ihtisas yapma imkânını elde eder; ama, şimdi, nasıl
yapıyor…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tandoğdu,
konuşmanızı tamamlayınız lütfen.
İ. SAMİ TANDOĞDU
(Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Şimdi, ne yapıyor;
arkadaşlarımız göz ihtisası yapacak, beyin cerrahi ideali. İhtisas imtihanı
bittikten sonra diyorlar ki, sen, bevliye mütehassısı olacaksın, sen, kadın
doğum mütehassısı olacaksın. O arkadaşın o sahada zevkle, huzurla başarılı bir
şekilde hizmet vermesi mümkün mü?!
Sayın Bakanım, söyleyecek
çok sözlerimiz var, zaman yetmiyor. Hele hele şeffaflık içerisinde yaptığınızı
söylediğiniz doktor atamalarında, mecburî hizmet atamalarında, Sayın Cevdet
Erdöl'e, bizzat eline verdim "bakın, bu mecburî hizmet kurasında 4
arkadaşın yeri daha önceden belirlenmiştir" dedim. Cevdet Erdöl bana
"hayır, olmaz böyle bir şey" dedi ve kura çekiminden sonra, o sizin
noter huzurunda, bilgisayarla yapılan o torpilli 4 tane doktoru nasıl
atadığınızı çok merak ediyorum. Burada açıklamanızı bekliyorum. Lütfen… Ve bunu
basına da açıklattık. Bunları nasıl beceriyorsunuz, bu adam kayırmayı, bu
kadrolaşmayı nasıl beceriyorsunuz, ben anlamıyorum ve bu arkadaşlarımıza da
anlatmanızı burada bekliyorum sizden. Lütfen, bu konuyu açıklığa getirirseniz,
çok mutlu olacağım.
Ama, benim bölgem -her
şeyi doğuya- güneydoğudaki mahrumiyetten bahsediyorsunuz, en mağdur bölge
Karadeniz Bölgesidir. Cevdet Erdöl'ün bölgesi de… Trabzon'da, Giresun'da,
Ordu'da, inanın arkadaşlar, samimî olarak söylüyorum, 40-50 tane sağlık
merkezinde, sağlık ocağında bir tane doktor yok; merkezde toplanmış, Ünye'de,
Fatsa'da ve Ordu'ya toplanmış.
Biraz evvel Sayın Bakanın
kendisi de söylüyor, diyor ki, orada göz mütehassısı var diyor, göz doktoru var
diyor. Evet elindeki kâğıtta, kendisine verilen, bürokratların verdiği kâğıtta
orada göz doktoru var görülüyor hakikaten; kadrosu orada, ama, hizmeti en lüks
yerde yapıyor.
BAŞKAN - Sayın Tandoğdu,
istirham ediyorum, konuşmanızı tamamlar mısınız.
İ. SAMİ TANDOĞDU
(Devamla) - Teşekkür ederim Başkanım.
Beni dinlediğiniz için
çok teşekkür ediyorum, Yüce Meclise saygılar, selamlar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sağ olun.
Şahsı adına, Uşak
Milletvekili Sayın Alim Tunç. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Alim Bey, uzatması var
mı? Âlim mi, Alim mi?
ALİM TUNÇ (Uşak) - Âlim…
BAŞKAN - Âlim…
Sayın Tunç, buyurun.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 1101 sayılı yasa tasarısı üzerinde şahsım adına
söz almış bulunmaktayım; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bu yasa tasarısı,
dönersermaye katkılarının hekimlerimize dağıtılmasında bir sıkıntı oluştu, daha
doğrusu, bütçe görüşmelerinde böyle bir sıkıntı oluştu ve bunu telafi etmek
için çıkarıldı; ama, bakıyorum ki, muhalefet, orada da engellemeye çalıştı,
burada da engellemeye çalışıyor -bir
an önce, hekimlerimizin, çalışanlarımızın sıkıntısını gidermek istiyoruz- bunu
anlamak biraz güç.
Bir de, şunu belirtmek
istiyorum ben: Her çıkan arkadaşımız, burada, hekim sıkıntısı olduğunu
belirtiyor. Peki, Türkiye'de yeteri kadar hekim var mı? Muhalefet, hemen çıkıyor
"Türkiye'de yeteri kadar hekim var; ama, bunu, Sağlık Bakanlığı, bazı
bölgelere gönderemiyor" diyor. Bu bölgelere göndermek için, mecburî
hizmeti kaldırdık, gönüllü olarak gitsin dedik; olmadı. Oralara sözleşmeli
olarak gitsinler, ekonomik olarak daha fazla verilsin; yine giden olmadı. Peki,
nasıl gidecek arkadaşlar? Bunu hep beraber çözeceğiz; ama, şunu da belirtmek
gerekir ki, Türkiye'de asıl sıkıntı, hekim azlığıdır. Mevcut hekimlerin de
yüzde 50'si üç büyük şehirde istihdam edilmiştir. Bundan dolayı da, bazı
bölgelerimize hekim vermekte zorluk çekmekteyiz.
Bir arkadaşım, yine,
konuşmasında, devlet hastaneleri ile özel sektördeki hastanelerin yarışmasında,
devlet hastanelerimizin sıkıntı duyacağını söyledi; ben buna katılmıyorum;
şöyle ki: Devlet hastanesinde çalışan hekimlerimizin maaşlarını devlet
vermektedir; o nedenle, büyük bir avantaj vardır bu hastanelerimizde. Özel
sektör de, sadece kaliteyi ve hizmeti yarıştırmak için bu sistemin içine
sokulmuştur ve şu anda da, gerçekten, devlet hastanelerimizde kalite artmıştır.
Hizmette yarışma vardır; o nedenle, bu hizmetlerden dolayı, bunlar, bu Hükümet
döneminde ve AK Parti İktidarı çerçevesinde oluşmuştur.
O nedenle, emeği geçen
herkese teşekkür ediyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Tunç,
teşekkür ediyorum.
Şahsı adına, Trabzon
Milletvekili Sayın Cevdet Erdöl; buyurun.
CEVDET ERDÖL (Trabzon) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu kanun
teklifinin 5 inci maddesi üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Bu meyanda iki konu
hakkında, ben, kısaca bilgi arz etmek istiyorum. Birincisi, bu atanan şeflerle
ve kadrolaşma iddialarıyla ilgili. Burada, Danıştay Dava Daireleri Kurulunun
bir kararı var arkadaşlar, hukukumuzun, Yüksek Mahkememizin, en üst
mahkememizin verdiği bir karar var. Bu kararda, özetle, üniversitede doçent ve
profesör olan kişilerden, devlet hastanelerine, Sağlık Bakanlığı hastanelerine
şef olarak atama yapmanın kamu yararına halel getirmediği, kamu yararına uygun
olduğu belirtiliyor. Dolayısıyla, demek ki, özetle, şef atamalarında, doçent ve
profesörleri, üniversite yerine, Sağlık Bakanlığı hastanelerinde görev
yapmalarında kamu adına hiçbir kayıp yok, üstelik fayda var.
Peki, biz bunlarla nasıl
kadrolaşıyoruz?! Bunu, ben, gerçekten, bu kadrolaşma lafını bir türlü içime
sindiremedim. Yani, ben, Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesinde öğretim
üyesiyken, Kardiyoloji Anabilim Dalında öğretim üyesiyken bir şey yok, eğer,
Trabzon'daki Eğitim Hastanesine şef olursam kadrolaşılıyor benimle! Bu nasıl
bir mantıktır?! Lütfen, arkadaşlar, öğretim üyelerimiz hakkında, bu, onları
küçük düşürücü ithamlardan vazgeçiniz. Hiçbir öğretim üyesinin, hiçbir kimsenin
kadrolaşmasına, hiçbir kimsenin kadrosuna girmeye ihtiyacı yoktur. Bu öğretim
üyelerimiz, devletimizin kadrosundadırlar, mesleklerinin kadrosundadırlar.
Öğretim üyeleri, hiçbir şartta, hiçbir partinin elemanı değildirler. Lütfen, bu
kabil uygunsuz lafları, burada, tekrar tekrar söylemeyelim.
MUHARREM İNCE (Yalova) -
Siz bir partinin üyesi değil misiniz?!
CEVDET ERDÖL (Devamla) -
İkincisi ise atamalarla ilgili. Çok değerli -komisyonda beraber olduğumuz-
Sayın Tandoğdu bir iki şey söyledi. Evet, doğrudur; bana geldi, bu atamaların
belli yerlere yapılacağını söyledi; ama, bahsettiği kişileri sonradan inceledik
ki, eş durumundan; yani, bir üniversitede yan dal ihtisası yapmış bir profesörü
alacaksınız, eşinden uzak başka bir ile göndereceksiniz! Hiçbir kimsenin eş
durumundan dolayı bir başka şehre gitmesine müsaade etmez iken, üniversitedeki
bir hocayı başka bir şehre göndermenin mantığı var mı arkadaşlar?
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) -
Karadeniz'de insanlar kanserden ölüyor, ihtisas yapmış doktor yok!
CEVDET ERDÖL (Devamla) -
Şimdi, kaldı ki, bakınız, burada bir muhalefet mensubu arkadaşımız pilot ile
kağnı hikayesini anlattı "pilotu getirip kağnıyı kullandırmanız doğru
değil" dedi. Doğru, ben de inanıyorum buna. İşte, biz de, yan dal ihtisası
yapmış, profesör olmuş olan, pilot olmuş olan bu hocamıza, kağnıya bindirmemek
için, pilotluğuna devam etsin dedik; bundan daha tabiî ne olabilir?!
Arkadaşlar, burada
verdiğimiz bilgilerle, toplumumuzu, insanları, halkımızı yanıltmayalım. Burada
yapılan hiçbir usulsüzlük yoktur. Biz, geriye doğru, yapılan tenkitleri de
kontrol ederek baktık; evet, Sağlık Bakanlığının bu tip atamalarında hiçbir
usulsüzlük yoktur, milletimiz müsterih olsun.
Bu atamalar, noter
huzurunda değil, noterin bizatihi kendisi tarafından yapılmaktadır. Ne Sağlık
Bakanımızın ne Bakanlık bürokratlarımızın bu atamalarda hiçbir dahli yoktur. Eş
durumundan olanlara, aynı il içinde atanacak olanlara da en az iki kura yeri
belirleniyor; dolayısıyla, bunları da noter kendisi belirliyor. Bunda,
Bakanlığımızın veya bürokratların herhangi bir kusuru, kabahati yoktur.
Saygıdeğer arkadaşlar,
kanunun, tekrar, hayırlara vesile olmasını temenni ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Erdöl,
teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
soru-cevap işlemini gerçekleştireceğiz.
Sayın Özyürek?..
Sayın Akdemir, buyurun.
VEZİR AKDEMİR (İzmir) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum; aracılığınızla, Sayın Bakana birkaç soru
sormak istiyorum.
Sayın Bakanım, sağlık
ocaklarında çalışan doktorlarımıza yetki verilmediğinden dolayı reçeteler
yazılmıyor. Bu reçeteler yazılmadığından dolayı vatandaşlarımız sağlık
ocaklarını tercih etmiyor, şehir merkezindeki devlet hastanelerine gidiliyor.
Bu nedenle, devlet hastanelerinde yoğunluk artıyor. Bu yoğunluğun artmaması
adına, bir de, vatandaşın daha fazla yol masrafı ödememesi düşüncesiyle, sağlık
ocaklarında çalışan doktorlara yetki veriyor musunuz?
Bir başka sorum; yine,
bir önceki soruma benzer bir sorudur: Hafta sonlarında devlet hastanelerinde MR
çekilmiyor; yani, oradaki yetkili hekimler, efendim, hafta sonu olduğu için
makinemiz çalışmıyor, bu, ancak hafta içlerinde olabilir düşünülüyor. Peki, çok
ağır bir durumda olan bir hastanın 48 saat bekleme şansı olabilir mi diye
düşünüyorum.
Bir de, yine, devlet
hastanelerinin kapısında, tedavi ücreti vermeyen dargelirli insanlarımız senet
imzalayarak dışarı çıkıyor; yani, taburcu oluyor ve günü geliyor, senedi yine
ödeyemiyor ve bu senetten dolayı birçok vatandaşın evine haciz gitmektedir.
Size sormak istiyorum:
Özellikle Karşıyaka Devlet Hastanesinde kaç kişinin bu konuda senedi protesto
olmuştur?
Bir başka soru: Yine,
yakın tarihte, Aliağa İlçemizde bir devlet hastanesi açıldı, Sayın Başbakanımız
açmıştı. İnsanlar o bölgede sevinerek bekliyordu; ama, ne yazık ki, yeterli
hekim bulunmamaktadır. Buraya yeniden bir kadro oluşturulması için bir
çalışmanız var mıdır?
Teşekkür ediyorum Sayın
Bakanım.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Eraslan, buyurun.
MEHMET ERASLAN (Hatay) -
Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Bakanıma sormak istiyorum:
İki hafta önce, özellikle
Hatay'da, Sağlık Bakanlığına bağlı kuruluşlarda hizmet alımı ve medikal
alımlarıyla ilgili birtakım haberler, yaygın basında ve yerel basında yer
bulmuştur. O konuya ilişkin bir soruşturmaları, bir incelemeleri, çalışmaları
var mı? Var ise hangi noktaya gelmiştir?
Diğer sorum da: 2005 yılı
içerisinde, Antakya Devlet Hastanesine, kendilerinin imzasıyla ve kendilerinin
tercihleriyle, Antakya Devlet Hastanesi Müdür Yardımcılığına Nizamettin Değer
isminde bir personel ataması yapmıştır; fakat, bir hafta geçmeden, Sayın
Bakanımız, atadığı bu personeli tekrar görevinden alarak "fazla personel
fazla üretim demek değildir" şeklindeki gerekçesinden sonra, 2 müdür
ataması daha yapmıştır, müdür yardımcısı ataması yapmıştır; bunu nasıl
açıklıyor?
Bu sorumu, sizlerin
aracılığıyla, Sayın Bakanımıza sormak istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Özyürek, buyurun.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Sayın Başkan, Sayın Bakana iki küçük sorum var:
Adilcevaz Onkoloji
Hastanesi Başhekiminin Bitlis Ağır Ceza Mahkemesinde yargılandığını biliyor
musunuz? Bu konuda ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Bir diğer konu, Mersin
Gülnar Ulupınar Sağlık Ocağında hem ebe yok hem de hemşire yok. Acaba, oraya
atama yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özyürek.
Sayın Işık, buyurun.
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Sayın Bakandan şunu öğrenmek istiyorum:
Sayın Bakanım,
performansa dayalı çalışma öncesi kamuda çalışan uzman hekimlerin yüzde kaçı
tam zamanlı çalışmaktaydı, performansa dayalı çalışma sonrası kamuda çalışan
uzmanların yüzde kaçı tam zamanlı çalışmaktadır? Oransal olarak cevap almak
istiyorum.
Bir de, 2005 yılında,
yeşilkart sahiplerinden dolayı, eczanelere ödenen miktar nedir?
Yeşilkart sahiplerinin
ağız diş sağlığı hizmetleri ve gözlükle ilgili sıkıntılarına yönelik çalışma
nedir; bunlardan faydalanabiliyorlar mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, buyurun.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) - Sayın...
İ.SAMİ TANDOĞDU (Ordu) -
Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Tandoğdu,
efendim, yok, ekranda görünmüyor...
İ.SAMİ TANDOĞDU (Ordu) -
Girdim, görünüyor.
BAŞKAN - Yok, hayır,
burada yok efendim. Daha şu anda göründü. Burada bizim bir kabahatimiz yok, siz
sisteme girmediniz. Şimdi kapattınız tekrar.
Buyurun.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) -
Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, iki tane
sorum olacak.
Şimdi, SSK'da çalışan
doktor arkadaşlarım, part-time çalışıyorlardı, full-time'a geçtiler; fakat,
maaşlarını hâlâ part-time olarak alıyorlar; ama, performanslarını full-time
olarak alıyorlar. Full-time çalışıp part-time'a geçenler de, halen, maaşlarını
full-time olarak alıyorlar. Bu aksaklığı, bu yanlışlığı ne zaman düzeltmeyi
düşünüyorsunuz?
Bir de, yine, Fatsa ve
Ünye'de, verem savaş dispanserlerinde, röntgen cihazları, mikrofilm ve normal
röntgen filmi, teknisyenleri, otomatik banyoları yok. Bu bölgelere ne zaman bu
hizmeti götürmeyi düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, buyurun.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri,
bu "sağlık ocaklarındaki hekimler reçete yazamıyorlar; onun için, vatandaş
reçete yazdırmak için uzmana gidiyor" şeklindeki ifadeleri açıklığa
kavuşturmak lazım.
Bir defa, şunu ifade
etmeliyim ki, sağlık ocaklarımızda, hekimlerimiz, reçete elbette yazıyorlar.
Yalnızca birkaç kalem ilaç için, öncelikle uzmanların teşhis koyması, bu
uzmanların raporundan sonra da, bu ilaçların, yine pratisyen hekim arkadaşlarım
tarafından yazılması mümkün. Her yıl, bütçe talimatları görüşülürken, Sağlık
Bakanlığımız ile geri ödeme kurumları, Maliye Bakanlığımız bu hususta bir
çalışma yapıyoruz.
Şunu söylemeliyim ki,
Sağlık Bakanlığı olarak biz, mümkün olduğunca, pratisyen hekimlerimizin ilaç
yazma çerçevesinin geniş olmasını istiyoruz ve çalışmalara da daha çok bu yönlü
katılıyoruz; ama, takdir edersiniz ki, belli ilaçların, özellikle, yüksek
rakamlar tutabilen belli ilaçların uzmanlarca yazılması da yine bilimsel bir
gerçektir. Bütün bunlara karar veren; yani, hangi ilacı uzman yazsın öncelikle,
daha sonra gerekirse pratisyen hekimlerimiz de yazsın, hangi ilacı doğrudan
pratisyen hekimlerimiz yazsın konusundaki kararları da, yine, uzman heyetler,
hekimlerimiz ve bilim adamlarımız vermektedir; yani, bu husustaki uygulama bu
yöndedir. Yoksa, pratisyen hekimlerimiz ilaç yazamıyorlar diye bir şey yok,
genel anlamda.
Hafta sonlarında devlet
hastanelerinde MR çekiliyor, birçok hastanede. Hangi hastaneden bahsettiğinizi
bilmiyorum…
VEZİR AKDEMİR (İzmir) -
Yeşilyurt Hastanesi.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) - Yeşilyurt Devlet Hastanesinde niçin MR çekilmediğine bakalım,
inceleyelim. MR tetkiki, her zaman acil bir tetkik değildir; ama, acil
durumlarda da çekilmesi gerekir, bu durumu inceleyelim.
VEZİR AKDEMİR (İzmir) -
İki gün sonra da hastayı kaybettik.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) - Değerli arkadaşlarım, Sağlık Bakanlığımızın genelgeleri çok
açıktır. Vatandaşlarımız, sosyal güvenceleri yoksa, hastanelere müracaat edip
hizmet aldıklarında, kendilerine senet imzalattırılmayacaktır. Bu hususta,
senet imzalattıran yönetimler varsa…
VEZİR AKDEMİR (İzmir) -
Karşıyaka'da var.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - …hatalı
davranıyorlar, idarî bir suç işliyorlar. Bunları bize bildirirseniz, kimin
yaptığını, kendileri için gerekli işlemleri yaparız; ama, takdir edersiniz ki,
burada yoksul vatandaşlarımız için yeşilkart veriyoruz. Yine, Hükümetimizin
getirdiği bir uygulamayla, bir yoksul vatandaş hastaneye müracaat ettiğinde,
işlemleri yapılıyor geriye yönelik olarak, üç ay geriye yönelik olarak
yeşilkartı da veriliyor; yani, üç ay hizmet almış olsa bile, yeşilkarta
müstahaksa, yeşilkartı veriliyor; ama, eğer, yeşilkarta müstahak değilse,
sosyal güvenlik şemsiyesi altına da kendi tercihiyle girmemişse elbette, o
vatandaşın da, ödeme yapması gerekir. Ama, burada önemli olan, vatandaşı acil
kapılarında veya vatandaşın hastasını, bebeğini hastane odalarında, morglarda
rehin tutmamaktır, vatandaşın eline senet tutuşturmamaktır. Ama, bir şekilde,
vatandaşın borcu tahakkuk ediyorsa, elbette, bu borcun tahakkuku da kendisinden
tahsil edilmeye çalışılacaktır.
Sayın Eraslan'ın sorusuna
cevaben şunu söyleyebilirim: Hatay İlimizde ve benzeri birçok ilimizde, bize
ulaşan usulsüzlük veya alım satımlarla ilgili uygun olmayan durumlar hakkında
soruşturmalar yapıyoruz. Bu hususta, Hatay İlimizde de bir seri soruşturmalar
yaptık, bunların sonucunda gerekli idarî cezaları alan yöneticiler de var.
Bir müdür yardımcısının
atanması, görevinden alınması, başkalarının göreve atanması… Bunlar, 230 000
sağlık personeli olan, 300 000 personeli olan bir bakanlık için, aslında,
normal, mutat, idarî tasarruflardır; kanaatimce, bu meselelerin büyütülmemesi gerekir.
Adilcevaz Onkoloji
Hastanesi Başhekimiyle ilgili olarak, ağır cezada, Sayın Özyürek, bir davanın
olduğunu söyledi; bu meseleyi incelettireceğim. Elbette, idarî yönden kendisi
için bir işlem tesisi gerekiyorsa, onu tesis ederiz Sayın Özyürek. Şu anda
durumun ne olduğunu, ben, açıklıkla bilmiyorum, bilemiyorum.
Mersin-Gülnar-Ulupınar
için hemşire ve ebe taleplerini de değerlendireceğim.
Sayın Işık'ın sorularına
cevaben şunu ifade edeyim: AK Parti Hükümetlerimizin uygulamalarıyla, özellikle
performansa dayalı katkı payı ödemeleriyle değerli milletvekillerim, göreve
başladığımızda tam zamanlı çalışma oranı yüzde 10 olan uzman hekimlerimiz, şu
anda yüzde 54 civarında tam zamanlı olarak sağlık kuruluşlarımızda
çalışmaktadırlar. Aslında, birilerinin "AK Parti, sağlığı
piyasalaştırıyor" deyişine en güzel cevap budur, en objektif, nesnel
cevaplardan biri budur. Türkiye'deki binlerce uzman hekim muayenehanelerini
kapatmış ve vatandaşımız da, hizmet almak için bu muayenehanelere gitme
mecburiyetinden büyük ölçüde kurtulmuştur. Bu alışkanlığın veya bu
uygulamaların tamamen ortadan kalktığını söylemiyorum, asırlık bir kültür var;
ama, yüzde 10 olan tam gün çalışma oranının yüzde 54'e çıkması cumhuriyet
tarihimizde görülmüş bir olay değildir.
Sayın Tandoğdu'nun, bu
part-time ve full-time çalışan hekimlerimizin maaşlarıyla ilgili durumunu da
değerlendireceğim.
Fatsa, Ünye'deki verem
savaş dispanserlerindeki röntgen ihtiyaçlarını da değerlendireceğim.
Sayın Başkanım,
müsaadenize sığınarak, Yüce Meclisimize, milletvekillerimize bir tablo
göstermek istiyorum. Bugün Türkiye'deki hekim ihtiyacı çokça tartışıldı.
Üzülerek ifade etmeliyim ki, zaman zaman Anamuhalefet Partimizin değerli
sözcülerinden de, hatta, grup başkanvekillerinden de Türkiye'de hekim sayısının
fazla olduğuna dair ifadeler karşımıza çıkıyor. Şu tablo, Avrupa bölgesindeki
52 ülkede hekim durumunu gösteriyor. Ben, gazete haberi falan göstermiyorum
sayın milletvekilleri -bu, çok moda oldu Yüce Mecliste, kürsüye çıkan herkes
bir gazete haberi alıp çıkıyor- Dünya Sağlık Örgütünün verilerini ifade
ediyorum. Dünya Sağlık Örgütünün verilerine göre değerli milletvekillerim,
Türkiye, bu sıralamada şurada görülen yerdedir, sonuncu sıradadır. 52 ülkenin
içerisinde, maalesef, Türkiye Cumhuriyeti, hekim sayısı itibariyle, sonuncudur.
Takdir edersiniz ki, bu sayının bu noktaya gelmesindeki sorumluluk AK Parti
Hükümetlerine ait değildir.
Bir tıp fakültesinin
kurulması veya ona öğrenci alınması ile mezun vermesi arasında geçen süre en
erken yedi senedir. Uzmanlarımız için bu, oniki seneye, onüç seneye
çıkmaktadır. Dolayısıyla, Türkiye'de hekim sayısının artırılmasına yönelik
bütün çabaları bu Yüce Meclis desteklemelidir. Buna, tıp fakültelerinin
sayılarının artırılması, tıp fakültelerindeki öğrenci kapasitelerinin artırılması
dahildir bu çabalara. Türkiye'ye yabancı ülkelerden hekim getirilerek,
Türkiye'de bu hekimlerin çalıştırılması da buna dahil olmalıdır. Değerli
milletvekillerim, bu yüce kürsüden biraz önce söylendi, acaba dünyanın hangi
ülkesinde yabancı hekimler, bir başka ülkede çalışıyor diye. Ben, bu soruyu
değiştirerek şöyle soruyorum: Acaba dünyanın kaç ülkesinde bir başka uyruklu
doktorun, kendi ülkesinde çalışmasına müsaade etmeyen ülke kaldı?! Bu sorunun
cevabını, bu işe karşı çıkan, muhalefet eden değerli milletvekillerim
araştırırlarsa gerçeği daha kolay buluruz diye düşünüyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, 5
inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
III. - YOKLAMA
BAŞKAN - Maddenin
oylamasından önce bir yoklama talebi vardır; şimdi bu talebi yerine
getireceğim.
Önce, yoklama talebinde
bulunan sayın üyelerin isimlerini okutup salonda bulunup bulunmadıklarını
tespit edeceğim, yeterli sayıda sayın üye salonda hazırsa elektronik cihazla
yoklama yapacağım.
Üyelerin isimlerini
okutuyorum:
Muharrem İnce?.. Burada.
Fahrettin Üstün?..
Burada.
Vezir Akdemir?.. Burada.
Enis Tütüncü?.. Burada.
Ali Arslan?.. Burada.
Kemal Sağ?.. Burada.
Akif Hamzaçebi?.. Burada.
Kemal Kılıçdaroğlu?..
Burada.
Mustafa Özyürek?..
Burada.
Ahmet Ersin?.. Burada.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu?..
Burada.
Muharrem Toprak?..
Burada.
Orhan Eraslan?.. Burada.
Sami Tandoğdu?.. Burada.
Mehmet Eraslan?.. Burada.
Ümmet Kandoğan?.. Burada.
Ersin Arıoğlu?.. Burada.
Vedat Yücesan?.. Burada.
Yaşar Tüzün?.. Burada.
Ali Kemal Deveciler?..
Burada.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, yeterli sayıda sayın milletvekili vardır.
Yoklama için 5 dakika
süre veriyorum.
Adlarını okuttuğum sayın
üyelerin yoklama için elektronik cihaza girmemelerini rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Sayın Başkan, pusula gönderenlerin burada olup olmadığını kontrol
edin.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
pusula gönderen milletvekillerinin salonda bulunup bulunmadıklarını arayacağım;
lütfen, dışarıda olan arkadaşlarımız varsa Genel Kurula gelsinler efendim.
Sayın Mahfuz Güler?..
Sayın Maliki Ejder
Arvas?..
Sayın Faruk Özak?..
Burada.
Sayın Gürsoy Erol?..
Burada.
Sayın Orhan Erdem?..
Sayın Mehmet Sarı?..
Burada.
Sayın Mehmet Özyol?..
Sayın Ali Ayağ?..
Sayın Hasan Kara?..
Sayın Veli Kaya?..
Sayın Mehmet Atilla
Maraş?..
Sayın Afif Demirkıran?..
Sayın Halil Özyolcu?..
Sayın milletvekilleri,
toplantı yetersayısı yoktur; birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 20.49
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 21.02
BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 71 inci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
III. - Y O K L A M A
BAŞKAN - 1101 sıra sayılı
kanun teklifinin görüşmelerinde, 5 inci maddenin oylanmasından önce, toplantı
yetersayısı istenmişti ve toplantı yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, yoklama işlemini tekrar edeceğim ve
toplantı yetersayısını arayacağım.
Sayın milletvekilleri, 5
dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
Sayın milletvekilleri, oy
pusulası gönderen arkadaşlarımız, lütfen, Genel Kuruldan ayrılmasınlar.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır.
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Ordu
Milletvekili Eyüp Fatsa'nın; 209 Sayılı Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık
Kurumları ile Esenlendirme (Rehabilitasyon) Tesislerine Verilecek Döner Sermaye
Hakkında Kanun ile 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (2/699) (S. Sayısı: 1101) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
5 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 6.- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Sayın Ali Arslan;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ ARSLAN
(Muğla) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; madde üzerinde, Grubum adına söz
almış bulunuyorum; konuşmama başlamadan önce Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Benden önce söz alan
birkaç arkadaşımın tespitleri var, onlara katılmadığımı belirtmek istiyorum.
İlk konuşmamda, biliyorsunuz, özel hastanelerdeki, SSK'nın hizmet alımlarında
ödediği paranın, kamu hastanelerindeki paraya göre 7 kat fazla olduğu ve bunun
altından kalkılamaz, zaman içinde sağlığın finansmanını büyük sıkıntıya sokar
iddiasında bulunmuştum. Değerli arkadaşım, iyi bir hekim olduğuna inandığım
Uşak Milletvekili arkadaşım Sayın Alim Tunç "yok, devlet hastaneleri bir
sıkıntıya girmez; çünkü, devlet hastanelerindeki hekimlerin, çalışanların
maaşlarını devlet veriyor, özel hastanelerin, ayrıca, hekimlere ve çalışanlara
para ödemek gibi bir masrafları var; o nedenle, rekabette bir sıkıntı
çıkmaz" dedi.
Değerli arkadaşlarım,
buradaki sataşmalardan da özellikle görüyorum ki, ya seçmen size ulaşamıyor ya
ulaşıyor, siz, gözünüzü kulağınızı kapatıyorsunuz. Şimdi, burada bir uygulama
var biliyorsunuz; özel hastanelerde, özellikle SSK'lı hastalarımızın bir
şikâyeti var. Mutlaka size de geliyordur; çünkü, bize geliyor; size daha çok
geldiğini sanıyorum, sonuçta, yürütmeyi üstlenen bir partinin milletvekillerisiniz.
Özel hastaneler, SSK'lılardan ekstra ücret, para alıyor, SSK'nın ödediği
paranın dışında ekstra, cebinden para alıyor, hem de bunu Sağlık Bakanlığının
izniyle alıyor; yani, yasadışı bir para da değil. O açıdan, özel sağlık
hastanelerinde personel giderleri hastane için bir yük değil. Onu düzeltmek
istedim.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, bizde bir deyim vardır, bilirsiniz; Allah, sevindireceği kuluna
önce eşeğini kaybettirir, sonra buldururmuş. Kendi yaşamımızda çok vardır;
hakikaten, bir şeyi kaybederiz, bulunca, sanki yeni almışız gibi seviniriz.
Ben, bu yasa komisyona gelirken, bana daha önce sıkıntılarını anlatan
başhekimlere telefon açtım, dedim ki, gözünüz aydın, paranızın, terkinin bir
miktarı geri ödenecek, 2004 yılı için olanı geri ödenecek. Hepsi havalara
zıpladı "Allah razı olsun" diye. Bu arkadaşlarımız büyük sıkıntı
çekiyordu, bu yasayla sıkıntılarının bir bölümünü gidermiş olacağız; ama, bu,
aslında, hiç yapılmaması gereken, hiç çıkarılmaması gereken, Meclisin böyle bir
maddeye evet dememesi gereken bir maddeydi, şimdi bunu düzeltiyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
Antalya Milletvekili Sayın Osman Akman konuşurken, ben, Muğla Milletvekili
olarak biraz kıskandım. Gerçekten, Antalya'da, Osman Beyin anlattıklarına göre,
oldukça fazla sayıda sağlık yatırımı yapılmış, hastaneler yapılmış. Düşünüyorum
ben, Muğla'da yapılan böyle bir hastane yok. Zaten, kuyruklardan bahsederken
de, biliyorum, mesela, ben, Ortacalıyım, Ortaca Devlet Hastanesinde kuyruk hiç
bitmez; defalarca dile getirdim, Sayın Bakana özel görüşmelerimizde söyledim,
burada dile getirdim, medyada dile getirdim, hiç bitmez. Düşünüyorum, Muğla'da,
kamunun, yatak sayısını artırma konusunda hiçbir çabası yok; ama, özel
hastanelerde var, birkaç özel hastane açıldı. Ama, öğreniyorum ki, Antalya'da
da aynı Muğla'daki gibi bunca yapılan kamu yatırımına rağmen kuyruklar devam
ediyormuş, medyalara kadar yansımış, biraz önce Feridun arkadaşım gazeteden
Yüce Meclise gösterdi.
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- Yok, yok…
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Sırf yüzde 6,5 kayıtdışı fazlayı yaratmak uğruna, IMF'ye verdiğimiz sözü tutmak
uğruna, geçici de olsa, birbuçuk iki aylık bir gecikmeyle de olsa bir kâbus
yaşattık hastane yöneticilerine, başhekimlere, o kâbustan bugün birazcık
uyandıracağız, o açıdan, iyi bir iş yaptığımızı sanıyorum.
Zaten, sağlık alanında
yaptığımız fazla bir şey yok, mecburî hizmeti kaldırıyoruz, tekrar koyuyoruz;
işte, terkin yapıyoruz, tekrar geri veriyoruz; ama, her seferinde sağlık
sektörümüzde bir kaos maalesef yaşanıyor. Özellikle bu zorunlu hizmet
konusunda…
Şimdi, bakın, sıkıntı
çeken bir hekim grubu var, Zorunlu Hizmet Yasası nedeniyle. Bu arkadaşlarımıza,
mezun oldular, ihtisaslarını aldılar, bekleyin dedik, zorunlu hizmette size
şubat ayının 17'sinde kura çektireceğiz. Danıştay zorunlu hizmetle ilgili bir
yönetmeliğin yürütmesini durdurma kararı aldı, bu arkadaşlarımız atanamıyor.
Geçen gün basına yansıdı, bir hekim arkadaşımız, eşi hamile, iki ay sonraki
doğum için bugünden yeşilkart için başvurdu. Bakın, hekimleri ne hallere
düşürüyoruz!
Değerli arkadaşlarım,
bildiğiniz gibi, yarın, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Kadınlarımız büyük
sıkıntı çekiyor; emekli kadınlarımız, işsiz kadınlarımız, çocuğu olup çocuğuna
iş bulamayan kadınlarımız, yaşamın her alanındaki kadınlar büyük sıkıntı
çekiyor. Yalnız, bir kadın grubu var ki, yeni tanıştım, yeni gittim, yeni
gördüm. Urfa'da, çocukları SSPE hastası olan bir grup arkadaşımızla gittik;
kadınlarımız, gerçekten, büyük sıkıntı çekiyor. 10 yaşında, 7 yaşında, 11
yaşında, 14 yaşındaki yavruları adım adım ölüme yaklaşıyor; çaresiz, elinden
tutan yok, ne yapacağını bilmez durumdalar. Bir anne için, düşünün, çocuğunun
yavaş yavaş, eriye eriye öleceğini bilmek...
Denizli Milletvekili
arkadaşım Sayın Mehmet Neşşar, SSPE hastalarını gündeme getirdi; Sayın Bakan,
kızdı; dedi ki: SSPE, ortalama… Sayın Bakanın bir özelliği var; Sayın Bakan hiç
yalan söylemiyor; ama, Sayın Bakan, tam doğruyu da söylemiyor. Şimdi, bakın,
SSPE hastalığının bir özelliği var, iki yıl ile on yıl arasında ortaya çıkıyor.
Kızamık geçiren bir çocuk, iki yılda ya da on yılda SSPE hastalığına
yakalanabiliyor; ortalaması 5, doğru. Bakın, 4 ile 6'nın ortalaması da 5; ama,
2 ile 10'un ortalaması da 5. Niye söylüyor bunu Sayın Bakan ortalaması 5
diyerek? Tabiî, herkes, SSPE hastalığını bu kadar derinlemesine, ayrıntılı
bilmiyor. Yani, "Bu, beş yılda ortaya çıkıyor, beş yıl sonra görülüyor;
biz de geleli üç yıl oldu, bunda bizim bir sorumluluğumuz yok." Değerli
arkadaşlarım, SSPE hastalığı, iki yılda da ortaya çıkabiliyor. Bugün 2 000
civarında olduğunu tahmin ettiğimiz SSPE hastalarının önemli bir bölümü belki
iki yıl içinde çıktı; böyle bir araştırma yok.
NEVZAT DOĞAN (Kocaeli) -
Belki.
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Belki.
Efendim, ben geleli üç
yıl oldu; bu, ortalama beş yılda çıkar, benim bunda bir sorumluluğum yok deme
hakkı Sağlık Bakanında yoktur. Bu insanlar, gerçekten, büyük acı çekiyor,
gerçekten büyük sıkıntı çekiyor; çok pahalı ilaçları var, bu ilaçları temin
etmekte inanılmaz sıkıntılar yaşıyor.
Değerli arkadaşlarım, o
gün, bu, SSPE'li hastaların… Ben, tutanaklara doğru geçsin diye Türkçesini
söyleyeceğim. SSPE deyince, tutanaklara baktım "SSP hastalığı" diye
geçmiş; ama, Subakut Sklorezan Pan Ensefalit'in kısaltılmışı, SSPE, tutanaklara
doğru geçsin diye söylüyorum.
Değerli arkadaşlarım, o
gün, bana geldiler, ölen yavrularının, ölmek üzere olan yavrularının
fotoğraflarını gösterdiler. Danışmanım, sekreterim baygınlık geçirdi. Burada,
Sayın Bakan "beş yılda bir" deyince kendimi tutamadım, laf attım,
beni cahillikle suçladı. Evet, Sayın Bakan, gerçekten, belki, SSPE hastalığı
konusunu -kendisi bir çocuk profesörü- mutlaka, benden daha iyi biliyordur;
ancak, üzülerek görüyorum ki, bir hekim, siyasete atılınca, hele hele bir de
bakan olunca, hekimken bildiklerini bu kürsüde unutmuş!
Değerli arkadaşlarım,
bakın, belki, SSPE konusunda Sayın Bakanın bir sorumluluğu yoktur. Sayın Bakan,
bu yasanın açış konuşmasında dedi ki: "Şu şu ilçeleri biliyor musunuz
siz?" Birçok ilçe saydı. "Bu ilçelerde hekim yok, nasıl göndereceğiz"
dedi. Biliyoruz Sayın Bakan. Bakın, ben de size birtakım isimler, birtakım
köyler, birtakım ilçeler okuyacağım; siz biliyor musunuz bakalım.
EYÜP FATSA (Ordu) - Ama
Erzurum'dan olacak!
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Ağrı'yı mutlaka biliyorsunuzdur. Kars İli Arpaçay-Kümbet Köyünü biliyor musunuz
bilmiyorum. Ağrı İli Taşlıçay İlçesi Alakoçlu Köyü, biliyor musunuz bilmiyorum.
Erzincan İli Çağlayan belde merkezi, Ağrı İli Taşlıçay-İkiyamaç Köyü,
Iğdır-Tansu Çiller Mahallesi. Mutlaka Iğdır'ı biliyorsunuz; ama, mahalleyi
bilmemeniz normal. Iğdır İli Aralık İlçesi... Değerli arkadaşlarım, bu ilçeler,
bu köyler ne, biliyor musunuz? Çok yakın zamanda büyük bir bela olarak başımıza
çıkan kuş gribinin kanatlılarda…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Arslan,
lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
ALİ ARSLAN (Devamla) -
…Doğubeyazıt'ta, çocuklarımızın, ocak başında, ocak ayının ilk başında öldüğü
tarihten birbuçuk iki ay önce kanatlılarda kuş gribi hastalığının tespit
edildiği, resmî Tarım Bakanlığı kayıtlarından alınmış yerlerin isimleri;
biliyor muydunuz Sayın Bakan? Yani, devlet, Doğubeyazıt'ta o çocuklarımız can
vermeden birbuçuk iki ay önce…
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Manisa) - Teşhis konulmamış…
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Resmî kayıtlardan alındı bu isimler.
…o bölgede kuş gribi
olduğunu biliyordu; kayıtlarda var. Ne dedi Sayın Bakan "zatürree…"
Yalan söylemedi, doğru, o çocuklar zatürree idi; ama, nedeni neydi, zatürree
nedendi; kuş gribinden. Sakladınız… Yalan söylemediniz; ama, sakladınız. Bakın,
değerli arkadaşlarım, ama o bölgede kuş gribi olduğunu bu devletin yöneticileri
biliyordu.
NEVZAT DOĞAN (Kocaeli) -
Ali Bey, niye saklasın?!
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, şimdi, ben, cehaleti kabul ediyorum; yani, SSPE konusunda
Sayın Bakan kadar bilgi sahibi olmadığımı kabul ediyorum. Peki, bu bölgede
kanatlılarda kuş gribi olduğunu bile bile, bunu insanlardan saklayarak, bunu o
bölgedeki insanların eğitiminden saklayarak, tedbir almaktan saklayarak o
çocukların ölümüne neden olan Sağlık Bakanının sıfatı nedir?! Ben, cehalet
sıfatını kabul ediyorum; Sayın Bakan, acaba, bu noktada hangi sıfatı kabul
edecektir?
Değerli arkadaşlarım
"zehri teneke kupa içinde sunmazlar" diye bir atasözü var,
biliyorsunuz. Sağlıkta Dönüşüm Projesi bu ülke koşullarına uygun değildir.
Belki, sağlıkta bugün bizim uyguladığımız projelerle sağlık sorunlarını çözen
ülkeler vardır, olabilir; ama, bizim gibi sosyoekonomik yapısında
dengesizlikler olan, coğrafî yapısında dengesizlikler olan bir ülke için bir
reçete değildir; bundan bir an önce dönülmesi gerekiyor.
Bakın, bu içine
düştüğünüz açmaz, aslında, Sağlıkta Dönüşüm Projesinin bir açmazı. İki ay önce
sağlık kurumlarının 2005'ten önceki alacaklarını siliyorsunuz; iki ay sonra,
yeniden, o parayı vermek zorunda kalıyorsunuz. Ayan beyan ortada sorun, kendini
gösteriyor. İşte, her şeyde gösteriyor, bunda da gösteriyor. O açıdan, ben,
Türkiye'nin önemli sağlık sorunlarına bu reçetenin doğru bir reçete olmadığını
bir hekim olarak söylüyorum. Dilerim, bu yanlıştan bir an önce vazgeçilir,
ülkemiz, sağlık göstergelerinde, diğer çağdaş ülkeler gibi, başı dik, onurlu,
SSPE hastalarına anında yardım edebilen…
Bakın, söylemeyi…
BAŞKAN - Sayın Arslan...
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Sayın Başkan, bağlıyorum.
BAŞKAN - 3 dakikanız
geçti.
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Bağlıyorum Sayın Başkanım.
Bakın, kızamık aşısı
yapıldı; iyi oldu, kötü demiyoruz. Geçen sene, Urfa'nın Viranşehir İlçesindeki
kızamıklı hasta sayısı, sadece ocak, şubat aylarında 197 kişi. Bu çocuklar
gelecekte SSPE adayı. Bugün olan SSPE'lerden, tamam, benim dönemimde değil diye
kurtulabilirsiniz; ama, bu çocuklar yarın SSPE olduğunda onun hesabını kim
verecek?
BAŞKAN - Sayın Arslan,
lütfen, teşekkür cümlenizi alayım.
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, halk sağlığının tamamen sağlandığı, çağdaş ülkeler
düzeyinde sağlık göstergelerine ulaştığımız bir ülke dileğiyle, hepinizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
8 Martın tüm
kadınlarımıza kutlu olmasını diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Şahsı adına
Kocaeli Milletvekili Nevzat Doğan; buyurun.
NEVZAT DOĞAN (Kocaeli) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1101 sıra sayılı kanun teklifinin 6 ncı
maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
AK Parti İktidarı,
halkımızın hak ettiği etkin ve kaliteli hizmetleri sunmakta kararlıdır, kim ne
derse desin. Bir yandan, yıllardır eksikliği hissedilen hastanelerdeki bina,
yatak kapasitesini düzeltirken, bir yandan, o eksikliği olan donanımları
düzeltirken, bir yandan da hizmet etme anlayışını değiştirmektedir; mevcut,
köhneleşmiş, halkımıza hastanelerde çile çektiren hizmet etme sistemini
değiştirmektedir, kim ne derse desin.
Evet, bir çöküş vardır.
Bu çöküş, halkın yararına yapılan her şeye karşı çıkanların çöküşüdür. Bir
çöküş vardır; milletimize, yıllardır, sağlık kuruluşlarında çile çektiren
sistemin çöküşüdür bu, onun can çekişişidir. Yine bir çöküş vardır; yıllardır
"devlet hastanelerinde ancak bu kadar olur" zihniyetinin çöküşüdür.
AK Parti İktidarı, milletimizin yüzünü güldürecek, etkin, kaliteli sağlık
hizmetlerini halkımıza sunmakta kararlıdır ve ülkenin bütün sağlık kaynaklarını
halkımızın menfaatına açmaktadır birer
birer; devlet hastaneleri, sigorta hastaneleri, askerî hastaneler, özel
hastaneler, hatta yurtdışı tedavileri de dahil, hepsinin, AK Parti İktidarında,
birer birer halkımızın hizmetine açıldığını görüyoruz.
Kim ne derse desin,
ülkenin başında, milletin, hastanelerde, sağlıkta çektiği sıkıntıları, dertleri
dertlenen bir Başbakan vardır ve yine, devletimizin, milletimizin Sağlık Bakanı
olarak, bu dertleri dertlenmiş, gönlünü ortaya koymuş bir Sağlık Bakanımız
vardır, kim ne derse desin. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar)
Ben bu duygularla, bu
kanunun, ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Dezinformasyon
yaparak, yanlış bilgilendirme yapılarak siyaset yapmanın, artık, tarihin tozlu
raflarına kalktığını, milletimizin hiçbir zaman buna itibar göstermediğini,
puan vermediğini belirterek, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Yağcılık da ortadan kalkmalıdır!
BAŞKAN - Şahsı adına
Trabzon Milletvekili Sayın Cevdet Erdöl; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
CEVDET ERDÖL (Trabzon) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Büyük bir talihsizlik
yaşıyorum; böyle güzel bir hatip, Nevzat Doğan Beyden sonra konuşmak, gerçekten
benim için talihsizlik. Onun için sözü fazla uzatmak istemiyorum.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) -
Öyle konuşma sen, normal konuş; sen natürel ol!
CEVDET ERDÖL (Devamla) -
Kanunun tüm halkımıza hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Erdöl,
teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
soru-cevap işlemini gerçekleştireceğiz.
Sayın Koçyiğit, buyurun.
MUHSİN KOÇYİĞİT
(Diyarbakır) - Sayın Başkanım, Sayın Bakanıma bir soru soruyorum:
Yeşilkart verilmesinin
koşulları nelerdir? Bu koşullara uyuluyor mu? Uymayanlar hakkında ne gibi
işlemler yapılıyor? Bugüne kadar yapılmış işlem var mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Koçyiğit.
Sayın Tandoğdu, buyurun.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) -
Sayın Başkan, Sayın Bakanımız doktor yetersizliğinden bahsettiler. Tıp
fakülteleri sayısının artırılmasından… Doktor sayısının artırılacağını iddia
ettiler. İktidara geldiğinizden bu yana, sizin Bakanlığınızın başladığı günden
bugüne dek her yıl tıp fakültesinden 5 000 doktor mezun olmakta pratisyen hekim
olarak. Üç senede 15 000 doktor yapar. Bu 15 000 doktoru nereye koydunuz? Bu 15
000 doktorun nerede olduğunun hesabını belki şimdi verebilirsiniz; ben merak
ediyorum.
İkinci bir sorum: SSK ve
Bağ-Kurlu hastalar için, özel hastanelerde muayene ve tedavileri için protokol
anlaşması yaptınız. Güzel bir olay, size teşekkür ediyorum; fakat, bu özel
hastanelerde, mesai saatleri dışında, bazı hastanelerde saat 16.00'dan, bazı
hastanelerde 17.00'den, bazı hastanelerde saat 18.00'den sonra hasta kabul
edilmiyor ve bakılmıyor. Bu hastaların kabulü için ne gibi bir yöntem
düşünüyorsunuz? Yalnız bu hastalara karşı, SSK ve Bağ-Kurlulara karşı mesaiye
endeksli sağlık hizmeti mi veriyorsunuz?
Üçüncü bir sorum:
Bölgemde, çalışmalarım esnasında… 1973'te Ordu Vilayetinde, ilçelerinde
doktorluk yaptım, o zaman da, diş ve ağız hastalığı, çene ve diş rahatsızlığı
çok ağırlıktaydı. Onbeş gün evvel yapmış olduğum muayenelerde de,
hemşerilerimin, hastalarımın ağız tedavilerinin çok eksik olduğunu gördüm.
Bölgemde, 15 ilçenin hastanelerinde diş hekimi yoktur. Diş sağlığına, ağız sağlığına
hiç önem verilmiyor Bakanlığınızca. Acaba bu diş hekimleri hangi bakanlığa
bağlıdır?
Teşekkür ederim Sayın
Bakanım.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Tandoğdu.
Sayın Sarıbaş, buyurun.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Bakanıma sormak istiyorum:
Sayın Bakanım, Malatya
Devlet Hastanesini biliyorsunuz. Binaları, biri 1938 yılında, bir tanesi de
1950 yılında yapılan iki bitişik binadan ibaret ve çok köhne bir yapı. Yani,
yaklaşık olarak altmışbeş sene önce yapılmış bir bina; yığma, karkas bir bina.
Fizikî şartlar itibariyle, zaten sağlam gelen hastanın, o binayı gördükten
sonra… O koridorlarındaki rahatsızlık zaten hasta ediyor. Biraz önce, Nevzat
Beyi bütün grup arkadaşlarınız alkışladılar. Malatya'ya bir bölge hastanesi
yapmayı düşündüğünüzü söylerseniz, ben de alkışlamak istiyorum Sayın Bakan.
Böyle bir projeniz var mı? Ne zaman temel atacağız inşallah?
BAŞKAN - Sayın Sarıbaş,
teşekkür ediyorum.
Sayın Işık.
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, Konyamızın
Karatay İlçesinde 180 692 metrekare yüzölçümlü bir arsanın tahsisi, yüksek
ihtisas araştırma hastanesi yapılmak üzere, sizin de büyük katkılarınızla
tamamlandı. Hastaneyi özel sektör yapıp, Bakanlığa kiralayacak; fakat, bununla
ilgili bir yasal düzenlemenin yapılması gerekmektedir. Bakanlığın çalışması
hangi noktadadır?
Diğer sorum: Yine,
Konya'da, Beyhekim Sağlık Kompleksi içerisinde, merkez devlet hastanesi
inşaatının yüzde 65 fizikî gerçekleşmesi tamamlandı. Bitmesi için gerekli ödenek
18 420 000 YTL'dir. 2006 ödeneği ve özel idarenin tahsisi ile 10 000 000 YTL'si
karşılanıyor; fakat, kalan, 10 000 000 YTL'lik açık vardır. Bununla ilgili
Bakanlığın değerlendirmesini almak istiyorum. Zira, bölgenin şartlarını
biliyorsunuz Sayın Bakanım. Bu noktadaki tasarrufunuzu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Işık.
Sayın Bakanım, bu son
madde; isterseniz, bu iki arkadaşımızın da sorularını alalım, ondan sonra cevap
verin; gerçi, süremiz doldu ama.
Sayın Yeni… Daha yeni
girdiniz…
O zaman, 5 dakikada
kesiyorum. Şimdi hepinize birden söz veremem. Sayın Bakandan arta kalan süre
olursa, kalan arkadaşlara söz vereceğim.
Buyurun Sayın Bakanım.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) - Sayın Başkanım, Sayın Koçyiğit, sorusunda "yeşilkart için
şartlar nelerdir; bu şartlara uymadan yeşilkart alanlar veya talep edenler
hususunda neler yapılıyor" dedi.
Yeşil Kart Kanununda, her
bir birey için, asgarî ücretin -aylık gelir olarak asgarî ücretin- üçte 1'i ve
daha düşük bir aylık gelire sahipse, yeşilkart verileceği belirtiliyor. Bu işle
ilgili komisyonlar -ilçelerimizde ve valiliklerimizde- bu şartları gözeterek
yeşilkart veriyorlar veya gerekirse de yeşilkartları iptal ediyorlar.
Bu anlamda, 10 000 000
civarında -daha önce de ifade etmiştim- şu anda yeşilkartlı var; ama, süreç
içerisinde, yaklaşık 3 000 000 yeşilkartlının yeşilkartlılık işlemi
sonlandırıldı ve bu arada yeni yeşilkartlılar da oldu. Sayı veremeyeceğim; ama,
tabiî, yüzlerce, belki binlerce kişi için veya bu kartları bu kişilere veren
görevliler hakkında çeşitli soruşturmalar yapılıyor ve gerekenler de yapılıyor.
Sayın Tandoğdu,
dönemimizde, 13 354 hekim mezun olmuştur tıp fakültelerinden. Bu süre
içerisinde, sadece asistan olarak tıp fakültelerine ve eğitim hastanelerine
geçen sayıyı söylersem, olayın ne durumda olduğunu daha iyi anlayacaksınız. 17
043 kişi asistan olmuştur.
Biz, Türkiye'de,
maalesef, pratisyen hekim sayısını son yıllarda hiç artıramıyoruz. Her yıl
mezun olan yaklaşık 4 000-4 500 kişi varken, 2 500 civarında da hekimimiz
sistemden çıkmaktadır. Bunların içinde emekli olanlar var, hayatını kaybedenler
var. Dolayısıyla, sisteme zaten 2 000 kişi civarında yeni hekim girme şansı
olmaktadır, mutlak anlamda. Bu, artan nüfusu bile karşılamıyor. Gelin, siz, şu
sevdadan vazgeçin: Bunu, bu konuya muhalefet eden bütün çevrelere söylüyorum.
Türkiye'de hekim yetersizliği var. Geçmişte birtakım yanlış bilgilendirmelerle,
sizler veya muhalefet safındaki başka kişiler, hatta Tabipler Birliği,
Türkiye'de hatta bazı fakülteler, bu fakültelerin yöneticileri Türkiye'de
hekimin fazla olduğunu söylemiş olabilirler. Bu Meclis kürsüsünden grup
başkanvekillerinizden birisi, "Türkiye'de hekim enflasyonu vardır"
demiş de olabilir; ama, bunlar yanlış. Bu yanlıştan ne kadar erken dönersek,
ülkenin geleceğine o kadar hayırlı bir iş yapmış oluruz. Türkiye'de mezun olan
hekimler, sistem içerisinde hekim sayısını artırmaya, maalesef, yetmiyorlar.
Daha önce de ifade ettim; Türkiye'de mutlak anlamda bir hekim yetersizliği var.
Bu SSK ve Bağ-Kurlu
hastaların mesai saatleri dışında özel hastanelerden hizmet alamamalarından
bahsettiniz. Doğrusu, ben, Çalışma Bakanlığımızın ilgili genel müdürlüklerinin
sözleşmeleri hangi ölçüler içinde yaptığını bilmiyorum. Yani, mesai sonrası
müracaatlar için de sözleşmelerinde bu hastalara bakma mecburiyeti her kuruluş
için var mı bilmiyorum. Bu meseleyi ilgili genel müdürlüklerle, Sayın
Bakanımızla görüşeceğim; ama, bu talebin varlığı bile, aslında, nasıl bu konuda
ilerlediğimizi gösteriyor. Dün bundan hiç bahsedemiyorduk; SSK'lıların veya
Bağ-Kurluların, özel sektörden bu anlamda geniş çapta yararlanmasından hiç
bahsetmiyorduk. Belki, SSK çok az sayıda anlaşmayla bu hizmeti alıyordu; ama,
demek ki, şimdi belli bir mesafe almışız. Kanaatimce, mesai sonrasında da
hizmet almaları gerekir; ama, şunu ifade edelim: Kamu hastanelerimiz,
işçilerimize, onların yakınlarına, emeklilerine zaten 24 saat açıktır,
biliyorsunuz. Geçmişte sadece SSK hastaneleri açıktı; bugün, bütün kamu
hastaneleri açıktır.
Diş hekimliği konusunda,
ağız ve diş sağlığı konusunda çok büyük mesafe aldık, hâlâ mesafe almamız
gerektiğini de kabul ediyorum. Bu yıl, yine, diş hekimi istihdamına öncelik
vererek, önemli sayıda diş hekimi istihdam edeceğiz kamuya. Çok sayıda ağız ve
diş sağlığı merkezi kurduk, hastanelerin kapasitelerini artırdık, bu
husustaki kapasiteyi artırmaya devam
edeceğiz. Son derece haklısınız; ülkemizde, hakikaten bu konuda büyük ihtiyaç
var.
Malatya Devlet
Hastanesinin binalarının eski tarihli olduğundan bahsetti Sayın Sarıbaş.
Sayın Sarıbaş, hakikaten,
Türkiye'de yarım kalmış o kadar çok sağlık yatırımı var ki yeni yatırıma
başlamakta zorluk çekiyoruz; ama, yeni bir kanunla, yeni bir finansman
modeliyle Anadolu'da birçok ilimizde yeni hastaneler yapma yolunda da bir
programımız var, bu anlamda Malatya'yı da değerlendireceğiz.
Sayın Işık, Konya Karatay
için de aynı şeyi söyleyebilirim. Kamu-özel ortaklığıyla ilgili olarak
yaptığımız kanundan sonra şimdi Bakanlar Kurulu kararını oluşturuyoruz.
Sektörle görüştük, tüzelkişilik anlamında Müteahhitler Birliğinin görüşlerini
aldık, diğer kurumlarla birçok görüşmeler yaptık. Yakın bir gelecekte, Bakanlar
Kurulu kararımızı oluşturarak bu projelerimizi hayata geçirmek üzere fizibilite
çalışmalarına başlayacağız. Yüzde 65'i tamamlanan binamız için 10 000 000 YTL
ayırmışız. İnşallah imkânımız olur, devamını da getiririz.
Yüce Meclisinize teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
kanunun tümü, bildiğiniz gibi, açıkoylamaya tabidir. Kanunu, daha doğrusu
teklifi oylamadan önce, İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre, oyunun rengini
belirtmek üzere, lehte, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan, aleyhte, Denizli
Milletvekili Mehmet Uğur Neşşar'ın söz talepleri vardır.
Sayın Kandoğan, lehte,
buyurun.
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) -
Lehte konuşacaksın Kandoğan!
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum. Kanun
teklifinin, millet ve memleket menfaatına olduğunu düşünüyor ve bu nedenle,
oyumun renginin kabul olacağını da öncelikle ifade etmek istiyorum.
Ancak, bunu söyledikten
sonra… Biraz önce, Adalet ve Kalkınma Partisi Milletvekilimiz Sayın Nevzat
Doğan'ı büyük bir üzüntüyle dinledim. Sayın Nevzat Doğan, köhneleşmiş ve çile çektiren bir sistemden bahsetti;
geçmişi tamamen yok sayan, karalayan sözler kullandı.
Şimdi, ben, Sayın Doğan'a
sormak istiyorum: Sayın Doğan, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu. Bu
okul ne zaman yapılmıştır Sayın Doğan, bu okul ne zaman yapılmıştır?
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) -
Demagoji yapıyorsun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Sizi o okul mezun ettiğine göre, bu okul, kimlerin gayretleriyle, hangi
dönemde yapılmıştır?.. Siz, Kocaeli SSK Hastanesi Başhekim Yardımcılığı
yaptınız. Siz, eğer, geçmiş dönemde yapılan hizmetleri, köhneleşmiş ve çile
çektiren hizmetler olarak görüyorsanız, SSK hastanesi başhekimi olarak, siz de
vatandaşa çile çektiren, köhneleşmiş bir hizmet veren birisi olarak bunları
nasıl söyleyebilirsiniz?
NEVZAT DOĞAN (Kocaeli) -
Biz, onunla mücadele ettik, mücadele ettik. Onun için buradayız.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Sayın Milletvekili, ne olur, bakınız, toptan, karalama işlemlerini bırakınız.
Geçmişten günümüze, çok güzel hizmetler yapılmıştır.
NEVZAT DOĞAN (Kocaeli) -
Saptırmayın… Onun için buradayız.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Türkiye'nin sağlık noktasında, üniversiteler, tıp fakülteleri, hastaneler bu
konuda eğer Türkiye belli bir yere gelmişse, bu noktada hizmet edenlere
teşekkür etmeniz lazım; bir tabip olarak, bir uzman olarak gelip, bu kürsüden
bunu ifade etmeniz lazım. Ancak, geçmişi tamamen karalama, yok sayma, 2002'den
sonra… Bütün hizmetleri o tarihten başlatma işlerini bırakınız. Bu dönemde de
güzel hizmetler olmuştur; biz, onların takdirindeyiz.
NEVZAT DOĞAN (Kocaeli) -
Çok alıngansınız.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Biz, SSK ve devlet hastanelerinin birleştirilmesine karşı destek vermişizdir.
Yeşilkartlıların ilaçlarıyla ilgili konuda güzel bir hizmet yapılmıştır; ancak,
bunları yaparken, geçmişi yok saymak, geçmişi toptan ortadan kaldırmak,
"köhneleşmiş ve çile çektiren" gibi çok ağır ithamlarda bulunmak, bir
tıp doktoruna yakışmayacak bir üslup...
NEVZAT DOĞAN (Kocaeli) -
Siz vali muaviniydiniz...
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- … ve ne acıdır ki…
NEVZAT DOĞAN (Kocaeli) -
Siz de vali muaviniydiniz.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Sayın Cevdet Erdöl Bey de geldi…
"Bu kadar güzel konuşmadan sonra…"
NEVZAT DOĞAN (Kocaeli) -
SSK'lılar çile çekerken siz de vali muaviniydiniz.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- "… hatibin bu kadar güzel konuşmasından sonra benim söyleyeceğim bir şey
yoktur" demesine de -Sayın Cevdet Erdöl sizin adınıza- üzüldüm; çünkü, o cümleler,
aynı zamanda sizi de içine alıyor.
AHMET KOCA
(Afyonkarahisar) - Tunceli'de vali yardımcısıydınız...
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Siz de…
Geçmişte ben sizin nasıl
başarılı bir doktor olduğunuzu çok iyi biliyorum, Bursa'da beraber mesai
yaptık; ancak, köhneleşmiş ve çile çektiren bir sistemden bahsediyorsa geçmiş
olarak, bundan sizin de rahatsız olmanız lazım. Sayın Bakanım, sizin de
rahatsız olmanız lazım bu meseleden. O nedenle, değerli milletvekilleri… (AK
Parti sıralarından gürültüler)
Evet, bu kadar ucuz değil
bu işler, bu kadar ucuz değil!
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) -
Demagoji yapmayın…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Sayın Burdur Milletvekili, bakın, Burdur'daki hastane depremden dolayı bir
sıkıntı içerisine girdi. Onun güçlendirilmesi için sadece 2 trilyon para
harcanıyor Burdur'da.
Şimdi, düşünün, geçmişte
Türkiye'nin birçok ilinde açılan üniversiteler, tıp fakülteleri, hastaneler
hangi paralarla yapıldı, hangi kaynak?.. Evet, sadece Burdur'daki bir hastane 2
trilyon… Deprem için, güçlendirme için yapıyorsunuz.
Şimdi, geçmişte yapılan
bütün bu hizmetleri bir kalemle yok sayarsanız, yanlış yaparsınız. Onun için,
geçmişte hizmeti geçenlere teşekkür edin, geçmişte yapılan hizmetlere teşekkür
edin. Biz, bundan sonra daha iyisini yapmaya çalışıyoruz, gayret ediyoruz deyin
ve Sayın Bakanı ben takdir ettim. Geçen konuşmalarında -sağlık hizmetlerinin ne
kadar mükemmel olduğundan, dönemlerinde, bahsediyordu- ilk defa "tozpembe
değil" dedi; doğru, tozpembe değil. "Sıkıntılar var" dedi,
doğru; "doktor eksiği var" dedi, doğru.
Bakınız, ben, şu
ifadelerin basında yer almasını istemiyorum; bunların birçoğu da abartı, onu da
kabul ediyorum: "Devlet hastaneleri bitkisel hayatta",
"Hastaneler çok yakında hasta bakamayacak, bir ay sonra ilaç alımı
zorlaşacak", "30 ecza deposu battı", "Hastaneler iflas
etti, salgın hastalık kapıda…"
ALİM TUNÇ (Uşak) - Bir ay
önceki…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- …"Günde 24,5 saat MR üzerine ihale yapıldı…" Yani, bir gün 24 saat;
orada yapılan ihaleyle -hesaplama yapılmış- tam 24,5 saat… Bir gün 24,5 saat
olması gerekiyor ki o hizmet alınsın.
Değerli milletvekilleri,
şimdi, sağlık çok önemli bir konu; sağlıkta mucize reçeteler yok, mucize
buluşlar yok sağlıkta…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
bakınız…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Toparlıyorum.
BAŞKAN - Bir dakika…
Geçmiş günlerden, haftalardan bugüne kadar devam edip geliyoruz. Oyunuzun
rengini de belirttiniz, sözünüzü de söylediniz. Sadece 1 dakika eksüre
veriyorum; konuşmanızı tamamlayınız, Genel Kurulumuza teşekkür ediniz, ben de
size teşekkür edeyim.
Buyurun efendim.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Değerli milletvekilleri, şimdi, bu kanun, demin de söyledim, hakikaten, bir
derde deva olmak için getirilmiş olan bir kanun teklifi. Bunun buradan
geçirilmiş olmasından ben de son derece büyük mutluluk duyuyorum; ancak, tekrar
ediyorum, demin de söyledim… Şimdi, İdris Sami Tandoğdu Bey Ordu'dan bahsetti.
Ordu'dan beni de aradılar. Örneğin, İlküvez Beldesi, bu kış şartlarında ulaşımı
dahi son derece zor olan bir yer; uzun zamandan beri doktoru yok. Bir belde
orası… Ama birçok yerde de doktor fazlalığı var. Sayın Bakanım, lütfen, geçici
görevle de olsa, en azından, çok önemli merkezlerde bu arkadaşlarımızı geçici
olarak görevlendirin lütfen; en azından, kış şartlarında, hastalıkların çok
daha yoğun olarak görüldüğü dönemlerde, bu arkadaşlarımız, sayısı fazla olan
yerlerdeki arkadaşlarımız, geçici görevle, münavebeli olarak gitsinler.
Geçmişte bu çok uygulanmıştır ve çok da faydalı bir uygulamadır. İnşallah, en
azından bazı sıkıntıların önüne geçmek bu şekilde mümkündür diye düşünüyor ve
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kandoğan.
Sayın milletvekilleri,
Kocaeli Milletvekili Sayın Nevzat Doğan, kendinin ifade ettiği hususların
yanlış anlaşılmalara sebebiyet verecek şekilde açıklandığını söyleyerek, söz
talebinde bulunmuştur. Ben de dinledim… Şimdi, kendisine çok kısa bir açıklama
için söz vereceğim.
Sayın Doğan, buyurun.
VII. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1. - Kocaeli Milletvekili Nevzat Doğan’ın, Denizli
Milletvekili Ümmet Kandoğan’ın, konuşmasında, ileri sürmüş olduğu görüşlerden
farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle konuşması
NEVZAT DOĞAN (Kocaeli) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tekrar huzurunuza
gelmemin nedeni, az önce yaptığım konuşmanın çok çok saptırılarak farklı bir
anlam yüklenmesi ve bunun bir siyasî rant konusu yapılması. Şunu söylemek
istedim ben: Hakikaten -burada, çok değerli muhalefet partilerimizin
içerisindeki sağlık içerisinde bulunanlar da bilirler- Türkiye, yıllardır
sağlık sisteminin getirdiği yükleri konuşuyor. Hem sağlık hizmetlerini sunan
çok değerli sağlıkçı kardeşlerimiz, doktorlarımız, hemşirelerimiz hem de sağlık
hizmetlerini alan çok değerli halkımız, gerçekten, bu sistem içerisinde zarar
görüyor; ne hizmeti sunan memnun ne hizmeti alan memnun. Kim itiraz edebiliyor
buna?! Bu bir gerçek, Türkiye'nin gerçeği. Yoksa, geçmiş dönemde yapılan binaları,
verilen hizmetleri kimse gözardı etmiş falan değil. Sayın Kandoğan, böyle bir
şey söylemedik. Lütfen, bunları bu şekilde algılayınız.
Yalnız, bir gerçek var
ki, bu mevcut sağlık sistemi her iktidar döneminde elden geçirilip yenilenmeye
çalışılmış, reformlar planlanmış. İyiyse niye bunlar planlanıyordu? Birçok
siyasî parti bunu programlarına almış ve yapmayı hedeflemiş. Ne olmuş; ta ki AK
Parti İktidarına gelene kadar ve AK Parti İktidarı, bu düşünülen dönüşümleri
birer birer gerçekleştirmeye başlamış.
Az önce söylediğimiz
sıkıntılar gerçekten ülkemizde yaşanmaktadır. Bunu, biz, bizzat, hem hekim
olarak hem yönetici olarak yaşamış kişileriz ve bugün yapılan, geçmiş
dönemlerde hastanelerde yaşanılan bu sıkıntıları gidermektir ve bunları
gidermede önemli adımlar atılmıştır. Her şey gül gülistan değildir, bu bir
dönüşümdür. Az önce bahsettim; bir yandan bina eksiklikleri, donanım
eksiklikleri tamamlanıyor, bir yandan hizmet etme mantalitesi değiştiriliyor,
bir yandan da yeni bir hizmet anlayışı getiriliyor, bir dönüşüm yapılıyor.
Doğal olarak, bir zamana ihtiyaç vardır. Birtakım sıkıntıların olması doğaldır;
ama, atılan çok önemli adımlar vardır. Yıllardır yapılamayan, atılamayan
adımlar AK Parti İktidarında atılmıştır. Şimdi siz, bunları kapatmak, göstermemek
için, söylenilen sözleri farklı anlamlara çekerek bunu kapatamazsınız. Bunu
burada açıkyüreklilikle belirteyim; çünkü, halkımız, bu hizmetlerin faydasını
birer birer görmektedir. Evet, birtakım sıkıntıları zamanla çözeceğiz, bazıları
hâlâ yaşanmaktadır; ama, bunun zamana ihtiyacı
vardır. Hastane kuyrukları yine zaman içerisinde çözülecektir; bunun
altyapısı yapılmaktadır. Lütfen, konuyu bu anlamda değerlendirin ve halkımız,
bir gün, inşallah, hastanelerde, bu söylediğimiz konuların hiçbirinden mağdur
olmayacaktır ve bu söylediğimiz konuşmaları bir kenara bırakıp daha iyisini
konuşacağız, daha iyisini yapmayı konuşacağız.
Ben, burada, son olarak
şunu söyleyeyim: Artık, muhalefetin yapılanları kapatma, gözardı etme yerine,
yapılanların daha iyisi nasıl yapılır, onu göstererek siyaset yapma
alışkanlığına bürünmesini tavsiye ediyorum. Zira, milletimiz, bu tür siyaset
yapma alışkanlığına artık prim vermiyor ve bunu itici buluyor.
Hepinize, saygılar,
sevgiler sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Ordu
Milletvekili Eyüp Fatsa'nın; 209 Sayılı Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık
Kurumları ile Esenlendirme (Rehabilitasyon) Tesislerine Verilecek Döner Sermaye
Hakkında Kanun ile 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (2/699) (S. Sayısı: 1101) (Devam)
BAŞKAN - Oyunun rengini
belli etmek üzere, İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre, aleyhte Denizli
Milletvekili Mehmet Uğur Neşşar.
Sayın Neşşar, buyurun
efendim.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR
(Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hani, şair demiş,
biliyorsunuz:
"Neler yapmadık bu
memleket için!
Kimimiz öldük, kimimiz
nutuk attık."
Biraz önce arkadaşımın
yaptığı ateşli nutkun Başbakan tarafından gerekli şekilde değerlendirileceğini
tahmin ediyorum; bir kırmızı çizgi, bir kırmızı yıldız koymuştur oraya.
NEVZAT DOĞAN (Kocaeli) -
Sizde olabilir böyle kaygılar; ama, bizde yok.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR
(Devamla) - Ben son sözümü belirtirken, bilgi ve bilgisizlik üzerine birkaç şey
söyleyeceğim. Biliyorsunuz, biraz önce, Sayın Başbakan doğruyu biliyor,
bilmiyor gibi bir ifade kullanıldı. Ben, onu, Sayın Başbakan yanlış
bilgilendiriliyor diyerek, birkaç örnek vermek istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
biraz önce, Sayın Bakan çıktı, dedi ki: "Biz, hastanelerde bakılan hasta
sayısını 165 000'den 270 000'e çıkardık."
Değerli arkadaşlar, bir
Sağlık Bakanının bunu söylemesi, yani, piramidin tersine döndüğünü söylemesi,
yani, birinci basamakta eritilmesi gereken temel sağlık hizmetlerinin
eritilememiş olmasını itiraf etmesi, bence, bir ülkenin sağlığının nasıl
yönetilmesi gerektiğini bilmediğinin en güzel kanıtıdır. Artı, bu kadar, hasta
sayısı arttıktan sonra da vatandaşın ilaç harcamalarının düştüğüne inanmasını
kimse beklemesin. Yani, bu hükümet, hastanelerde yığılmayı, aksine, artırdığını
dile getirmektedir.
İki: Evvelki gün,
koruyucu hizmetler konusunda ben buraya çıkıp da Uganda örneğini verdiğim
zaman, buradan çok ciddî tepkiler aldım. Arkasından, Bakan da, koruyucu
hizmetlere ne kadar önem verdiğini dile getirdi. Yani, ben, burada şunu
söylemek istiyorum: Ya OECD 2005 raporu doğru söylemiyor ya Sayın Bakan doğru
söylemiyor; çünkü, benim verdiğim örnekler, rakamlar, OECD 2005 raporundandır.
Üç: Türkiye'de koruyucu
sağlık hizmetlerine ayrılan kaynağın rekor düşüşte olduğunu da Sayın Maliye
Bakanının Bakanlık Bülteninden aldık. Dolayısıyla, ya Sayın Sağlık Bakanı
yanlış söylüyor ya Sayın Maliye Bakanı yanlış söylüyor.
Gelelim, Türkiye'deki
yabancı doktor konusuna. Biraz önce örneklendi; Sayın Bakan, yılda 5 000 tane
doktorun nasıl yetmeyeceğini anlatmaya çalıştı. Çözüm olarak ne diyor Sayın
Bakan; "önce, yurt dışında okuyan yabancı uyruklulardan
başlayacağız." 5 000 doktoru beğenmeyen Sayın Bakan eğer bir zahmet
ÖSYM'ye kadar gitseydi, yılda, Türkiye'de, tıp fakültelerinde okuyan toplam yabancı
uyruklunun sayısının 166 olduğunu öğrenirdi. Bu 166'yı, eğer, memleketinden
bursla okuyan, parayla okuyan insanları da çıkarsanız… Yani, bir tarafta 5 000
doktora mazeret arıyorsunuz, öteki tarafta, 50-60 tane doktorla çözüm
arıyorsunuz.
Gelelim, Türkiye'deki
doktorun yeterli olup olmaması konusuna. Değerli arkadaşlar, geçen gün de
söyledim; Türkiye'de akredite edilmiş, yani, Türkiye'de denkliği ortaya konmuş
ve bu, YÖK tarafından ortaya konmuş, Sayın Bakanın çıkartıp da kendisine
vereceği yasayla, Bakan tarafından ortaya konmamış. Doktor getirin, başımızın
üstünde yeri var. Buna kimse itiraz etmiyor; ama -biraz önce de vizyondan
bahsettik biliyorsunuz- sağlık programları yapılırken, beşer, onar, yirmişer
-her alanda olduğu gibi- yıllık projeksiyonlarla yapılır. Yılda 5 000 doktor
mezun ediyorsunuz. Bu, bizim hesabımıza göre, siz gitmeden, bu yaza kadar bir 5
000 doktor daha olacak demektir, sizin hesabınıza göre 10 000 doktor daha
olacak demektir, önümüzdeki beş sene içinde, on sene içinde de 50 000 doktor
demektir. Eğer, Avrupalıların şu anda yabancı işçilerden çektiği işsizlik
sorunlarını biz yaşamak istemiyorsak, üç beş yıllık bir aradaki zaman için,
niteliksiz, kalitesiz, eğitimi şüpheli insanları memlekete doktor diye
doldurmayız.
Peki, doktor doğuya niye
gitmiyor; arkadaşlar, doktor, doğuya, sadece ve yalnız, Sağlık Bakanına
güvenmediği için gitmiyor. Diğer konular tartışılır; prim mi vereceksiniz,
bunlara sınav için puan mı vereceksiniz, yoksa, onlara geriye dönme garantisi
mi vereceksiniz... Bakın, önemli olan bu. Sayın Bakana güvenmiyor; çünkü,
gittiği zaman geriye dönebilmek için mutlaka falanca tarikattan bir torpil
bulmak zorunda doktor; yoksa, gitti mi gider, hayatı boyunca orada kalır. Bütün
politikasını… Yani, bir baba düşünün ki, evde sürekli çocuklarına eziyet
ediyor, komşunun çocuklarında gözü. O evin babası…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Neşşar, 1
dakika eksüre veriyorum; buyurun.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR
(Devamla) - Fazla konuşmayacağım Sayın Başkan, bitiriyorum.
O evin çocuklarının, o
evin babasına güvenmesini bekleyemezsiniz. Bütün politikasını Türk doktoruna
karşıtlık üzerine koymuş bir Sayın Sağlık Bakanına güvenip de hiçbir Türk
doktoru, hiçbir koşulda onun dediği yoldan gitmez. Şimdi, son olarak, dün,
gazetelerde, Sayın Başbakanın sağlıkla ilgili yaptığımız eleştiriler konusunda
Allah'a sığındığı yazılıyordu. Bende, burada da var Anadolu Ajansının bülteni.
Şimdi, ben, şöyle bir göndermede bulunmak istiyorum: Bizim inancımıza göre,
önce eşeğini sağlam kazığa bağlayacaksınız, sonra Allah'a emanet edeceksiniz
diye bir görüş, bir ifade vardır biliyorsunuz.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Biz,
önce sağlam kazığa bağladık, sonra Allah'a havale ediyoruz.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR
(Devamla) - Şimdi, bugün, Sayın İrfan Gündüz -şimdi kendisine sataştım diye
bana kızacak; ama, Sayın İrfan Gündüz- basın toplantısında "CHP Sayın
Unakıtan'ın yumuşak karın olduğunu anladı, ha bire gensoru veriyor" diye
bir açıklama yaptı. Şimdi, değerli arkadaşlar, Sayın Unakıtan yolsuzluklar…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Neşşar,
bakınız, çalışma saati bitme noktasında. Bunun Sayın Unakıtan'la falan bir
ilişkisi yok. İstirham ederim, konuşmanızı tamamlayınız.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR
(Devamla) - Son cümlem…
BAŞKAN - Bakınız, Sayın
Bakan şimdi söz alacak sataşma olduğu gerekçesiyle ve… Lütfen, doktorlarla
ilgili konuşursanız mikrofonu açacağım, sadece doktorlarla ilgili.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR
(Devamla) - Tamam, oradan devam edeceğim.
BAŞKAN - Önce bir durun.
Sayın milletvekilleri, şu
anda çalışma süremizin tamamlanmasına sadece 3 dakika kalmıştır; dolayısıyla,
açıkoylama yapacağız…
MEHMET UĞUR NEŞŞAR
(Devamla) - Oradan gidiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Bir dakika Sayın
Neşşar, beni bir dinleyin efendim.
Evet, teklifin oylamasının
tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın Neşşar, lütfen,
konuşmanızı tamamlayınız, teşekkürünüzü yapınız.
Buyurun.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR
(Devamla) - Son cümlem ve Sayın Unakıtan'dan bahsetmeyeceğim. Onun için
söylediğim zannediyorum zabıtlara geçti. Sayın Sağlık Bakanı da o kadar
kadrolaşma açısından ülkemizde marka olmuştur.
Ben, buradan, Sayın
Başbakana, işi sağlama almak için kendisine bu işi bilen insanlar bulması
gerektiğini dile getiriyorum; hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Neşşar,
teşekkür ediyorum, sağ olun efendim.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, teklifin tümü açıkoylamaya tabidir. Açıklamanın şekli hakkında
Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, oylama için 4 dakika süre vereceğim.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Ordu Milletvekili
Eyüp Fatsa'nın, 209 Sayılı Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık Kurumları ile
Esenlendirme Tesislerine Verilecek Döner Sermaye Hakkında Kanun ile 2006 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçe Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
açıkoylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı :
252
Kabul
: 250
Ret : 2 (x)
Böylece, kanun teklifi
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Emeği geçen bütün
arkadaşlarımıza, başta Sayın Bakanımız olmak üzere, teklif sahibi Sayın Eyüp
Fatsa'ya ve bütün milletvekili arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum; sağlık
camiası için ve milletimiz için hayırlar getirmesini diliyorum.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, sizlere ve tüm milletimize hayırlı geceler diliyorum.
Alınan karar gereğince,
kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 8 Mart 2006 Çarşamba günü
saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati : 22.05
(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın
sonuna eklidir.