BIM 2 9 2006-03-14T16:45:00Z 2006-03-14T16:45:00Z 105 63867 364043 TBMM 3033 728 447070 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM: 22       CİLT: 112       YASAMA YILI: 4

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

 

67 nci Birleşim

23 Şubat 2006 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GündemdIşI Konuşmalar

1.- Ankara Milletvekili Haluk İpek'in, Azerbaycan'ın Hocalı Kentinde Ermeni askerlerince halka karşı yapılan katliamın 14 üncü yılı münasebetiyle gündemdışı konuşması

2.- Balıkesir Milletvekili Orhan Sür'ün, çiftçinin, tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarının yeniden yapılandırılmasının önemine ve bu konuda alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker'in cevabı

3.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Ardahan'ın düşman işgalinden kurtarılışının yıldönümü ile İlin kalkınması için alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

B) Gensoru, Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ

1.- Trabzon Milletvekili Şevket Arz ve 45 milletvekilinin, Trabzon'da son zamanlarda meydana gelen huzur bozucu olayların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/339)

C) Oturum BaşkanlarInIn KonuşmalarI

1.- TBMM Başkanvekili Ali Dinçer'in, Bursa kent merkezinde iki büyük iş merkezinin çökmesi nedeniyle, yerleşim yerlerinde yol ve altyapı çalışmalarının planlı ve programlı yapılmasının önemini vurgulayan ve Bursa halkına geçmiş olsun dileklerini içeren konuşması

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)

3.- Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/278, 1/1034) (S. Sayısı: 17 ve 17'ye 1 inci Ek)

4.- Gülhane Askerî Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/277) (S. Sayısı: 1079)

5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Hatay Milletvekili Sadullah Ergin ve 2 Milletvekilinin; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/678) (S. Sayısı:1077)

6.- Avrupa Bölgesinde Yükseköğretimle İlgili Belgelerin Tanınmasına İlişkin Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Dışişleri Komisyonları Raporları (1/1081) (S. Sayısı: 1036)

7.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 4 Milletvekilinin, Türk Tabipleri Birliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 35 Milletvekilinin, 23.1.1953 Tarihli ve 6023 Sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanununun 3224 Sayılı Yasa ile Değişik 60 ıncı Maddesinin Birinci Fıkrasının Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/672, 2/604) (S. Sayısı: 1069)

8.- Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanun Tasarısı; Gümüşhane Milletvekili Sabri Varan'ın, Banka Kartları ve Kredi Kartları Hakkında Kanun Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/1147, 2/415) (S. Sayısı: 1082)

V.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Çorum Milletvekili Feridun Ayvazoğlu'nun, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin'in, konuşmasında, ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle konuşması

VI.- ÖNERİLER

A) DanIşma Kurulu Önerİlerİ

1.- Genel Kurulun çalışma süresinin, 1082 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar uzatılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi

VII.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YazIlI Sorular ve CevaplarI

1.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Devlet Denetleme Kurulunun Özelleştirme İdaresi Başkanlığıyla ilgili raporuna ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/11341)

2.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Maden Kanununda yapılan değişiklikten sonraki uygulamalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/11401)

3.- Iğdır Milletvekili Yücel ARTANTAŞ'ın, Dış Ticaret Müsteşarlığının yurtdışı teşkilatına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜL'ün cevabı (7/11704)

4.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, bütçe görüşmelerindeki bir beyanına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/11765)

5.- Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, ihdas edilen kadrolara ve maden ruhsatlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/11786)

6.- İzmir Milletvekili Oğuz OYAN'ın, Beydağ Barajı Projesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/11788)

7.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, bazı müteahhit firmalarla ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/11853)

8.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Dünya Ticaret Örgütüne bulunulan taahhütlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/11869)

9.- İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, kamu hastanelerinin gelir kaybının önlenmesine ilişkin Başbakandan,

Kamu hastanelerinin gelir kaybının telafisine ilişkin Maliye Bakanından,

Soruları ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/11871, 11962)

10.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Danıştayın TÜPRAŞ'ın bir grup hissesinin satışıyla ilgili kararına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/11888)

11.- Antalya Milletvekili Atila EMEK'in, orkinos ihracatı ve ithalatına,

- Iğdır Milletvekili Yücel ARTANTAŞ'ın, Iğdır'da şeker ürünlerini işleyen ve ihraç eden firmalara,

- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, bazı ilaçların yurt dışındaki satış fiyatlarına,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/11902, 11904, 11905)

12.- İstanbul Milletvekili Bihlun TAMAYLIGİL'in, Türk Telekomun imtiyaz sözleşmesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/11960)

13.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Futbol Federasyonu seçimleriyle ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/12100)

14.- Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, kamu kurum ve kuruluşlarında iletişim merkezi kurulup kurulmayacağına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/12101)

15.- Ankara Milletvekili Muzaffer R. KURTULMUŞOĞLU'nun, Futbol Federasyonu seçimleriyle ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/12102)

16.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Futbol Federasyonu Başkanı hakkındaki bir açıklamasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/12103)

17.- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, Futbol Federasyonu seçimleriyle ilgili beyanına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/12105)

18.- İstanbul Milletvekili Hasan AYDIN'ın, bir siyasî parti ve genel başkanının banka hesabı ile ilgili beyanına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/12157)


I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak dört oturum yaptı.

Bayburt Milletvekili Ülkü Gökalp Güney, Bayburt'un düşman işgalinden kurtarılışının 88 inci yıldönümüne,

İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya, İmar Bankası mağdurlarının sorunlarına,

Çorum Milletvekili Feridun Ayvazoğlu,  Sungurlu İlçesindeki istihdam sorunu ile elektrik kesintileri nedeniyle bazı firmaların faaliyetlerini gerçekleştirememeleri sonucunda karşılaşılan sıkıntılara ve alınması gereken tedbirlere,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

İzmir Milletvekili Serpil Yıldız ve 19 milletvekilinin, enerji sektöründeki arz ve talep durumu ile alternatif enerji kaynaklarının araştırılarak, muhtemel enerji krizi ve dışa bağımlılık konusunda alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/338), Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Hırvatistan Parlamentosu Başkanı Vladimir Seks'in davetlisi olarak Hırvatistan'a resmî ziyarette bulunacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın beraberindeki Parlamento heyetini oluşturmak üzere gruplarınca isimleri bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Çek Cumhuriyeti Parlamentosu Dilekçe Komisyonunun, TBMM Dilekçe Komisyonu heyetini Çek Cumhuriyetine resmî davetlerine icabet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul edildi.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

3 üncü sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden,

1 inci sırasında bulunan, Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/278, 1/1034) (S. Sayısı: 17 ve 17'ye 1 inci Ek),

2 nci sırasında bulunan, Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin (1/277) (S. Sayısı: 1079),

4 üncü sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısının (1/1030) (S. Sayısı: 904),

Görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından,

Ertelendi.

5 inci sırasında bulunan, Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı; Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın, Sosyal Güvenlik Barışı Yasa Teklifi; İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Hakkında Prim Barışı Kanunu Teklifi; Ankara Milletvekili Eşref Erdem'in, 1479 ve 2926 Sayılı Yasalarda Değişiklik Yapılması Hakkında Yasa Önerisi; Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut'un, İş ve Sigorta Barışı Kanunu Teklifi; Manisa Milletvekili Hasan Ören ve 42 Milletvekilinin, 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa Ek Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi; Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün ile 28 Milletvekilinin, Bağ-Kur ve SSK'ya Ait Birikmiş Prim Borçlarına Ödeme Kolaylığı Getirilmesi Hakkında Kanun Teklifi; Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan'ın, Sosyal Güvenlik ve Prim Barışı Kanunu Teklifinin (1/1122, 2/116, 2/124, 2/137, 2/147, 2/379, 2/399, 2/457) (S. Sayısı: 1066), görüşmelerine devam olunarak;

6 ncı sırasında bulunan, Türk Silahlı Kuvvetleri Stratejik Hedef Planının Gerçekleştirilmesi Maksadıyla Gelecek Yıllara Sari Taahhütlere Girişme Yetkisi Verilmesi Hakkında Kanunun Bir Maddesinde (1/563) (S. Sayısı: 816),

7 nci sırasında bulunan, Terörle Mücadele Kanununda (1/630) (S. Sayısı: 818),

8 inci sırasında bulunan, Disiplin Mahkemeleri Kuruluşu, Yargılama Usulü ve Disiplin Suç ve Cezaları Hakkındaki Kanunda (1/1017) (S. Sayısı: 1064),

Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarılarının;

Yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilip kanunlaştıkları açıklandı.

İstanbul Milletvekili Ünal Kacır, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, konuşmasında, şahsına sataştığı iddiasıyla bir açıklamada bulundu.

23 Şubat 2006 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 20.44'te son verildi.

Ali Dinçer

Başkanvekili

 

Ahmet Gökhan Sarıçam

Bayram Özçelik

 

Kırklareli

Burdur

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

Harun Tüfekci

Konya

Kâtip Üye

 

 

 

 

No.: 89

II.- GELEN KÂĞITLAR

23 Şubat 2006 Perşembe

Rapor

1.- Türkiye Cumhuriyeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Arasında Serbest Ticaret Alanı Tesis Eden Ortaklık Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1126) (S. Sayısı: 1095) (Dağıtma tarihi: 23.2.2006) (GÜNDEME)

Meclis Araştırması Önergesi

1.- Trabzon Milletvekili Şevket ARZ ve 45 Milletvekilinin, Trabzon'da son zamanlarda meydana gelen huzur bozucu olayların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/339) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/2/2006)


BİRİNCİ OTURUM

Açılma saati: 14.00

23 Şubat 2006 Perşembe

BAŞKAN: Başkanvekili Ali DİNÇER

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 67 nci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, Hocalı katliamı hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili Haluk İpek'e aittir.

Azerbaycan Hocalı'daki katliamla ilgili, o katliamda kaybettiğimiz bütün Azerbaycanlı kardeşlerimizin anısı önünde saygıyla eğiliyoruz.

Buyurun Sayın İpek. (AK Parti sıralarından alkışlar)

III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GündemdIşI Konuşmalar

1.- Ankara Milletvekili Haluk İpek'in, Azerbaycan'ın Hocalı Kentinde Ermeni askerlerince halka karşı yapılan katliamın 14 üncü yılı münasebetiyle gündemdışı konuşması

HALUK İPEK (Ankara)- Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 26 Şubat 1992 tarihinde Ermeniler tarafından Azerbaycan'ın Hocalı Kentinde Hocalı halkına karşı yapılan katliamın 14 üncü yıldönümü sebebiyle gündemdışı söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

26 Şubat, Azerbaycan'ın Karabağ Bölgesini işgal eden Ermenilerin Hocalı'da yaptıkları katliamın boyutlarının, çeşitli etkinlikler ve anma törenleriyle dünya kamuoyuna hatırlatıldığı, acıların paylaşıldığı bir gün olarak tarih yapraklarında yerini almıştır.

Bugün, biz de, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında, onları anmak adına, bugünkü, bu konuşmayı hazırladık ve bugün, şu anda, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında Azerbaycan'dan gelen misafirlerimiz var, Millî Meclisin milletvekilleri var: Elman Mehmedov, Hocalı'nın eski kaymakamı ve şu anda Millî Meclisin milletvekili, aramızdalar. Yine, Havva Mehmedov, Han Kenti, yani katliamın gerçekleştiği, Karabağ'ın başkenti olan Han Kentinin milletvekili ve şu an kendisi de aramızdalar. Yine, Azerbaycan'ın Togus Kentinin başarılı milletvekili Ganire Paşayeva da aramızdalar; bugünkü bu anma sebebiyle Meclisimize geldiler.

Kendilerine de hoş geldiniz diyorum. (Alkışlar)

26 Şubat 1992 tarihinde, insanlığa karşı en gaddar, en acımasız, toplu vahşet olaylarından biri olan Hocalı katliamı işlenmiştir. Ermenilerin, Dağlık Karabağ'da ilk olarak saldırdıkları kent, 1991 yılında, şehir statüsü alan Hocalı Kentidir. Hocalı Kenti, yerleşim olarak çok eskiye dayanmaktadır. Kentte 6 ncı Asra ait mezarlıklar bulunmaktadır. Aynı zamanda Ermeni kentlerine komşu olan kent, bölge olarak yılda iki kere mahsul alınabilen çok verimli topraklara sahiptir. Kent, etrafı dağlarla çevrili, çok güzel manzarası olan bir kenttir.

Hocalı Kenti, Ermeni askerlerince beş ay kuşatılarak diğer şehirlerle olan ilişkisi tamamen kesilmiş. 1992 Şubatının 25'ini 26'sına bağlayan gece saat 11 civarlarında Ermeni çeteleri Rus Silahlı Kuvvetlerinin Yukarı Karabağ'da konuşlu 366 ncı birliğinin katılımıyla Hocalı'ya saldırıya geçtikleri sırada, Hocalı'da, yaklaşık 160 kişilik Azeri polis ve askeri vardı. Ermeni çetecileri, Hocalı'ya üç yönden saldırarak Askeran yönünü açık bırakmışlardı. Askeran, zaten bir Ermeni yerleşim birimiydi; bu yön, bilerek açık bırakılmıştı. Sabahın 05.00'inde uykudan uyanan Hocalı halkı, kadın, çocuk, ihtiyarlar perişan bir halde, soğuk, karlı ve tipili bir günde yollara döküldüler. Katliam, daha sonra kentin içinde başlatıldı. Hocalı halkı, perişan bir halde kenti terk ediyor, daha doğrusu Azerbaycan'ın Akdam Kentine ulaşmak için dağlara doğru kaçmaya çalışıyorlardı. Ne yazık ki, Akdam'a ulaşmak için Ermenilerin elinde bulunan uzun bir bölgeden geçmek gerekiyordu. İşte, vahşet de, bu yol üzerinde bütün çirkin yüzünü gösteriyor; Ermeni çeteleri, savunmasız, perişan sivil Hocalı halkına mermi yağdırmaya devam ediyordu. Arkada kalanlar, Ermeni katillerce hunharca öldürülüyordu.

613 Azerî Türkü o gece öldürülmüştür. 106 kadın, 63 çocuk ve 70 ihtiyarın başları kesilmiş, gözleri çıkarılmış, derileri soyulmuştur. Hamile kadınlar, süngüyle delik deşik edilmiştir. Azerbaycan Kenti Hocalı, tarihin kara ve tozlu sayfalarında yerini almak üzere yeryüzünden silinmiştir.

O vahşeti yaşayan ve sonra Beyrut'a yerleşen Ermeni Gazeteci Daud Kheyriyan "Haçın Hatırı İçin" isimli kitabının 62 ve 63 üncü sayfalarında konuyu şu şekilde aktarmaktadır: "…Gaflan denen ve ölülerin yakılmasıyla görevli Ermeni grup, Hocalı'nın 1 kilometre batısında bir yere, 2 Mart günü, 100 Azeri ölüsünü getirip yığdı. Son kamyonda 10 yaşında bir kız çocuğu gördüm. Başından ve elinden yaralıydı, yüzü morarmıştı. Soğuğa, açlığa ve yaralarına rağmen hâlâ yaşıyordu. Çok az nefes alabiliyordu. Gözlerini ölüm korkusu sarmıştı. O sırada, Tigranyan isimli bir asker, onu, tuttuğu gibi öteki cesetlerin üstüne fırlattı. Sonra, tüm cesetleri yaktılar. Bana, sanki, yanmakta olan ölü bedenler arasından bir çığlık işittim gibi geldi. Yapabileceğim bir şey yoktu. Ben Şuşa'ya döndüm, onlar, haçın hatırı için savaşa devam ettiler."

Sayın Başkan, diğerli milletvekilleri; 26 Şubat gününün, Türk dünyası ve Azerbaycan için en acılı günlerden biri olmanın yanı sıra, aynı zamanda insanlık tarihi için de, kelimenin tam anlamıyla siyah bir sayfa olduğuna, yukarıdaki ifadelerle, Ermeni gazeteci şahitlik etmektedir.

Hocalı'daki Ermeni eylemleri normal savaş koşullarıyla anlatılamaz. Burada, Ermeni milisleri, savunmasız, kadın, çocuk ve yaşlılara dahi işkence uygulamışlar ve bu işkenceler, Batılı medya kuruluşlarınca, açık bir şekilde belgelenmiştir. Örneğin, haftalık The Ekonomist Dergisi Hocalı katliamını şu şekilde tasvir etmiştir: "Helikopter'den bakıldığında, bazı Azeri mültecilerin kaçmak istedikleri, ancak buna rağmen yakalanarak öldürüldükleri açıkça görülebiliyor. Kasaba, Ermenilerce 25 Şubatta ele geçirilmişti. Bir hafta sonra, erkek, kadın ve çocukların cesetleri Nagorno Karabağ'ın karlı yamaçlarına saçılmış bir vaziyette. Şurası açık ki, birçoğu keskin nişancılar tarafından öldürülmüşler. Hayatta kalanlardan bir tanesi, Ermenilerin yerde yatanları dahi nasıl öldürdüğünü anlattı. İki adamın derileri yüzülmüş, bir kadının ise parmakları kesilmiş." 

Hocalı'daki vahşet ve soykırım, Ermenilerin "Büyük Ermenistan" ideali çerçevesinde, 1987 yılından itibaren, Ermeni diasporasıyla birlikte yeni hedef olarak seçilen Dağlık Karabağ bölgesinin Azerbaycan Türklerinden temizlenmesi amacına yönelik olarak gerçekleştirilmiştir.

Bu temizlik harekâtı, sadece Hocalı'yla sınırlı değildir. 1919 Ağustosunda, Nahcivan ve Şerür çevresindeki 45 köye, Ermeniler, asker birlikleriyle hücum etmişler ve demiryolu boyuna yakın köyleri, zırhlı vagonlardan ateş altına almışlardır.

Mayıs 1920 sonralarına doğru, Ermeniler, Erivan'da Uluhanlı yanındaki Karadağlı adlı İslam köyünün ahalisini zorla yerinden çıkararak, eşyalarını yağmayla kendilerini göçe mecbur etmişlerdir.

23-24 Mayıs 1920 gecesi, 300'den fazla Ermeni süvarisi Uluhanlı'nın 5 kilometre kuzeyinde Cebeçalı Köyünü sararak, eli silah tutan Müslümanları bir araya toplayarak bunların hepsini süngüden geçirmişlerdir.

27 Haziran 1920 gecesi, yine Erivan'da, Hacıbayram ve Haberbegli Köylerine baskın yapan Ermeniler, ahalinin malları ile eşyasını hep yağmalamış, birçoğunu öldürmüş, kırgından kurtulan az bir kısmı ise, Aras Irmağından güneye geçerken Ermenilerin baskını üzerine boğulmuşlardır.

Azerbaycan ve başka yerlere gitmek üzere, Erivan'daki Azerbaycan elçisinin verdiği pasaportu taşıyarak Erivan yanlarından trenle Gence'ye giden 500 Müslüman, Gümrü yakınında vagonlardan indirilerek hepsi öldürülmüştür.

6 Nisan 1920'de Ermeniler, Zengezor, Ordubad, Vedi bölgelerindeki İslam köylerine, türlü askerî sınıflardan kurulu nizamî birliklerle saldırarak, zulüm ve vahşiliğin en iğrenç biçimlerini, insanlığın nefret edeceği alçaklıkları yapmışlardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hocalı faciası, bir rastlantı eseri olmayıp, tersine, son ikiyüz yıldan bu yana, Ermeniler tarafından Azerbaycan Halkına karşı yürütülen planlı ve kararlı soykırım ve etnik temizlik siyasetinin sonucudur. Bu vazgeçilmez sinsi siyaset, Ermeni diasporasının ve lobisinin, her türden desteği ve kışkırtmalarıyla yıllarca sürdürülmüştür.

Hocalı katliamını daha iyi anlayabilmek için, Azerbaycan arazileri üzerinde "Büyük Ermenistan"ı oluşturmak hülyasında olan Ermenileri ve politikalarını çok iyi analiz etmek gerekir. İki asrı aşkın bir süreci incelediğimizde, elverişli şartlar ortaya çıktığı zaman öz niyetlerini hayata geçirmeye çalışmış, Azerbaycan arazilerinde silahlı çatışmalar, anlaşmazlıklar çıkarmış, bugün, Ermenistan olarak isimlendirilen arazilerde yaşayan Azerbaycanlıların ata yurtlarından ayrı kalmasına, bu arazilerdeki Azerbaycan'a ait tarihî, kültürel ve arkeolojik abidelerin bir bölümünün dağıtılıp mahvedilmesine, bir bölümün ise Ermenileştirilmesine nail olmuş bir Ermeni stratejisinin altını çizebiliriz.

Ermenistan-Azerbaycan anlaşmazlığı neticesinde Azerbaycan topraklarının yüzde 20'sinin işgal altına alınması, 1 000 000'dan fazla Azerbaycan vatandaşının, kaçkın ve mecburî göçkün olarak çadırlarda yaşamasıyla birlikte, işgal altındaki arazilerde, Azerbaycan Halkının geçmişini ve bugününü aksettiren abideler planlı surette mahvedilmiş, dağıtılmış ve Ermenileştirilmiştir. Ermeniler, işgal ettikleri arazilerde, Azerbaycan'ın millî özelliklerini taşıyan tezahürleri mahvetmekle, onları sahte yollarla değiştirip Ermenileştirmekle, köklü ve ezelî Azerbaycan topraklarına sahip çıkmak istemektedir. Ermenistan-Azerbaycan anlaşmazlığı, Azerbaycan ve Azerbaycanlılar için büyük önem taşıyan, millî ruhu, millî özellikleri özünde aksettiren binlerce tarihî, kültürel, İslamî ve arkeoloji abidelerinin yok edilmesine sebep olmuştur.

Ermenistan-Azerbaycan anlaşmazlığının Azerbaycan kültürüne vurduğu darbenin ağırlığını hissetmek için bazı faktörleri görmek gerekir. Anlaşmazlık neticesinde, Ermeni işgali altında kalan topraklarda, Azerbaycan halkına ait 40 000'den fazla müze eşyası talan edilmiştir; 500 kadar tarih-mimarlık, 100'den fazla arkeolojik abide, onbinlerce eseri olan 22 müze, 4 resim galerisi, 4,6 milyon kitap ve el yazması saklanan 927 kütüphane, 808 kulüp, 10 kültür ve dinlenme parkı, 85 müzik ve kültür salonu, 20 kültür sarayı ve 4 devlet tiyatrosu Ermeni işgali altında kalmış ve hızla yok edilmiştir.

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

HALUK İPEK (Devamla) - Peki efendim.

Ermeni işgalcileri tarafından, Şuşa'daki ilk insan meskenlerinden olan meşhur Azıh ve Taclar Mağaraları, Aluen Garakepek, Üzirliktepe abideleri, kurganlar askerî amaçlarla kullanılmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hocalı katliamı, adı her ne olursa olsun, nasıl anılıyorsa anılsın, kim tarafından, kime yönelik, hangi şart ve ne şekilde olursa olsun, sonuçta vahim olayların yaşandığı bir vahşet var ortada. Hal böyleyken, insanlıkdışı bu olayın, sadece ve sadece Azeriler ve Türkler tarafından anılarak kınanması gerçekten çok üzücü. Diğer taraftan, bu katliamın, aradan ondört yıl geçmesine rağmen, halen dünya kamuoyuna anlatılamamış olması da, maalesef, çok daha üzücü ve düşündürücüdür.

Ne yazık ki, tarihin ve insanlığın bu en kanlı trajedisi Hocalı'da yaşanırken ve üstelik, masum insanların hunharca katledildiği cinayetin kanıtı niteliği taşıyan video kayıtları ve belgeleri eldeyken, dünya kamuoyu yeterince bilgilendirilemeyerek yıllarca sonuç alınamamıştır. Nihayet, Hocalı vahşetinin, dünya devletleri ve uluslararası örgütlerce soykırım olarak tanınması için gerekli adımların tam olarak atılamadığı anlaşılmıştır.

AGİK heyetlerinin, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun ortaya koyduğu kararlara ve son olarak da Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Siyasî İşler Komisyonu Üyesi David Atkinson'un hazırladığı ve Kurulda kabul edilen rapora rağmen, Azerbaycan topraklarının önemli bir bölümünü halen işgali altında bulunduran Ermeniler, halen, uluslararası hukuku açıkça ihlal ederek Yukarı Karabağ'ı ve diğer 6 Azeri bölgesini işgalleri altında tutmaya devam etmektedir.

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

HALUK İPEK (Devamla) - Ermenistan, uluslararası hukuku hiçe sayan tavrından, bir an önce vazgeçmelidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümetleri, Avrupa Güvenlik İşbirliği Teşkilatı bünyesindeki Minsk Grubunun bir üyesi olarak, Güney Kafkasya'da, bölgesel güç sıfatıyla Yukarı Karabağ sorununun çözüm sürecine, sorunun başlangıcından bu yana, katkı sağlama yönünde aktif politika izleyen Türkiye Cumhuriyeti, bu politikasına devam edecektir.

Ermeni işgalinden kaynaklanan Yukarı Karabağ sorunu Güney Kafkasya'da istikrarı olumsuz yönde etkilemektedir. Çözüm, Azerbaycan Halkının kabul edebileceği barışçı bir çözüme, Türkiye'nin de desteğiyle ulaşmasıdır. Çözüm, Ermenilerin işgal ettikleri Azeri topraklarından bir an önce çekilmesidir.

İnsan haklarına saygılı, duyarlı, sağduyulu herkes ve her kesim, Hocalı katliamının dünya kamuoyu nezdinde tanınması amacıyla gerekli katkıları ortaya koymalıdır.

Bu vesileyle, Ermeni katillerce öldürülen Hocalı halkını rahmetle anıyor, hepinize saygı ve sevgiler sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Akdemir.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Ben, Hocalı katliamının yıldönümü dolayısıyla, yerimden, kısa bir söz almak istiyorum.

BAŞKAN - İçtüzük 60/4'e göre söz veriyorum size. Çok kısa olmak kaydıyla, siz de, Hocalı katliamıyla ilgili bir açıklama yapacaksınız yerinizden.

Buyurun.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bugün, burada, Hocalı'da meydana gelmiş olan katliamın 14 üncü yılını idrak ederken, bütün insanlığa ve dünyaya haykırmak istiyorum Türkiye Büyük Millet Meclisinden. Bundan tam ondört yıl önce Azerbaycan Hocalı'da gerçekleştirilen katliam, insanlık tarihinin karanlık sayfalarında, en kötü yerini almıştır. Bu katliam, dünya üstünde hiçbir canlı varlığın bir diğerine reva göremeyeceği zalimlik içinde gerçekleştirilmiştir. Müsebbipler, evrensel bilincin en müstesna yerinde korunan insanlık onur ve itibarını da kaybetmişlerdir. Aradan geçen yıllar boyunca, Ermeni politikaları, yalanlar ve saptırmalarla, yaşananları unutturmaya ve gerçekleri örtmeye çalışmıştır; ama, gerçek, balçıkla sıvanmaz bir güneştir. Bu sayede, bu suçu işleyenler, tarihin önünde muhakkak hesap verecekler ve insanlık vicdanında mahkûm olacaklardır.

Bu düşüncelerle, bu katliamda hayatını kaybedenlere bir kez daha Allah'tan rahmet, Azerbaycan Halkına başsağlığı diliyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, Ermeniler, halen, Yukarı Karabağ ve 6 Azeri bölgesini işgal etmekte ve bu arada, 1 000 000'a yakın kaçkın perişan halde yaşamaktadır. Bu şekilde, Ermeniler, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 822, 553, 874 ve 584 sayılı kararlarını ve uluslararası hukuk kurallarını çiğnemektedir. Bu sorun, Türkiye'nin de üyesi olduğu Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı bünyesinde, Minsk Grubu tarafından çözümlenmelidir.

Değerli arkadaşlarım, Birleşmiş Milletlere üye tüm ülkeler gerçekten barış istiyorlarsa, üzerlerine düşeni yapmalıdırlar; aksi takdirde, bu mezalimin ortağı konumuna düşeceklerdir.

Diğer taraftan, Yukarı Karabağ sorununun çözümüne ilişkin ve Ermeni soykırımı iddialarına karşı, bizlerin de sağlam bir politika oluşturması gerekmektedir. Çete cinayetlerini, milletimizin soylu tarihini karartmak için kullanmaya kimsenin hakkı olmamalıdır. Bugün, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Devletlerinin bazılarında, Ermeni kuruluşları, kendi çıkarları doğrultusunda ve saptırılmış bilgilerle kitleleri yanıltmaktadırlar. Bunlar, her türlü medya aracını kullanmaktadır.

Bir millet iki devlet olarak Azerbaycan ve Türkiye, politikasını bu yönde geliştirmeli, biz de bir konsorsiyum oluşturmalıyız. Bu konsorsiyum, her iki devletin Yüce Meclislerinin, siyasî partilerinin, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ile isteyen herkesin katılım sağlayacağı bir platform olmalıdır.

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen Sayın Akdemir.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.

Tarihî gerçeklerin anlatılmasına yönelik programların geliştirilmesi, kendi gençliğimizin yanı sıra, yabancı ülkelerin gençliğinin de bu konuda aydınlatılması, her türlü iletişim yönteminin ve medya aracının kullanılması hedeflenmelidir. Bunun için, Türkiye ve Azerbaycan'ın yanı sıra, Fransa, Almanya, İngiltere, Amerika Birleşik Devletleri gibi ülkelerde yaşayan gençler için eğitim programları hazırlanmalıdır. Bilimsel toplantılar, tartışmalar ve paneller yapılmalıdır. Bu çalışmaların sonucunda, tarihini bilen ve hakkını savunan sorumlu bir Türk kuşağı yetişeceği gibi, dünya genelinde de, aydınlanmış bir genç kuşak çoğalmış olacaktır. Ayrıca, Ermeni lobilerinin etkisi azalacak, gerçek, daha geniş kitlelere yayılacak ve bu sayede, devlet politikaları, uluslararası siyaset yön değiştirecektir.

Değerli arkadaşlarım, bugün, buradan bir duyuru yapmak istiyorum: Haydar Aliyev Vakfı ve Azerbaycan Büyükelçiliği tarafından düzenlenen Estergon Kalesindeki katliamı gösteren sergiyi, Türk vatandaşlarının görmesini temenni ediyorum.

Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Toparlayın lütfen.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sözlerimi tamamlarken, Allah'tan, Azerbaycan ve Türk Halkına ve tüm insanlığa, bir daha bu şekilde katliam göstermemesini diliyor; Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN- Gündemdışı ikinci söz, çiftçilerin tarım kredi borçlanmaları hakkında söz isteyen Balıkesir Milletvekili Orhan Sür'e aittir.

Buyurun Sayın Sür.

2.- Balıkesir Milletvekili Orhan Sür'ün, çiftçinin, tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarının yeniden yapılandırılmasının önemine ve bu konuda alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker'in cevabı

ORHAN SÜR (Balıkesir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; Türk çiftçisinin tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarının yeniden yapılandırılmasındaki son durumu sizlerle paylaşmak istiyorum; Yüce Meclisi ve bizleri izlemekte olan vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Çok değerli arkadaşlarım, 3 Kasım 2002 Seçimlerinden önce parlamenter adayı olarak köylere gittiğimizde, inanıyorum ki, hepimize, tarım kredi kooperatiflerinden borç alıp, bu borcu ödeyemeyen ve ödeyemeyecek duruma düşen vatandaşlarımızın  müracaat ettiğini biliyoruz. Zaten, bu talepler haklı görüldü ki, 2003 yılının bahar aylarında, bu sıralarda, bu borçların yeniden yapılandırılması konusunda bir tasarı vardı, bu tasarıyı görüştük ve bu tasarıyı yasalaştırdık. Kabul tarihi 6.6.2003 olan 4876 sayılı Yasayla, Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası Anonim Şirketi ve Tarım Kredi Kooperatifleri Tarafından Üreticilere Kullandırılan ve Sorunlu Hale Gelen Tarımsal Kredilerin Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Kanunu çıkardık. Bu kanuna göre, 1.5.2003 tarihi itibariyle, yeni bir hesaplama yöntemi gündeme getirildi; Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından tespit edilen tarım sektörüne ilişkin toptan eşya fiyat endeksi burada önemsendi ve çiftçilerimizin borçları yeniden hesaplandı. Bu borcu yeniden yapılandırmak isteyen çiftçilerimiz, 160 gün içinde yazılı olarak müracaat ettiler, hesaplanan yeni borcun yüzde 10'unu peşin ödediler, geri kalanını da 3 taksitle, birer yıl arayla; 2003 yılının ekim ayı sonuna  kadar, 2004 yılının ekim ayı sonuna kadar, 2005 yılının ekim ayı sonuna kadar ödemeyi taahhüt ettiler.

Bu müracaatı yapan köylülerimiz, üreticilerimiz yüzde 10'larını ödediler, 2003 yılının ekim ayı sonuna gelindiğinde ilk taksitlerini ödediler, 2004 yılının ekim ayı sonuna gelindiğinde ikinci taksitlerini ödediler; son bir taksitleri kalmıştı borçtan kurtulabilmek için, bunun süresi de 2005 yılının ekim ayı sonuydu. Yine, yasaya göre bir üç aylık uzatım verilebiliyordu; doğal olarak, 30 Ocak 2006 tarihine kadar son taksitlerini ödeyip, bu yükümlülükten kurtulacaklardı.

Değerli arkadaşlarım, hepimiz biliyoruz ki, ülkemizde tarımla uğraşan üreticimiz çok zor durumda. 2000'li yılların başında yaşanan krizin, tarımla uğraşan insanımızı, 2003'te, 2004'te, 2005'te vurmaya devam ettiğini ve tarımla uğraşan insanımızın, ürettiği hiçbir ürünün bir değerinin olmadığını, emeğinin karşılığını alamadığını hepimiz biliyoruz. Buna rağmen, tarım krediden aldığı borcu ödemeye çalışan vatandaşlarımız 2003'te, 2004'te bu paraları ödediler. 2005'te son taksite gelindiğinde, elbette, büyük bir kısmı bu taksiti ödeyebilmek için elinden gelen her şeyi yaptı; borç aldı, dert aldı, ödedi. Ama, ödeyemeyen, yani, 30 Ocak 2006 tarihi itibariyle, aldığı borcun son taksitini ödeyemeyen vatandaşlarımıza, şimdi, tarım kredi kooperatiflerinden bir yazı gelmeye başladı. Şimdi, size bu yazıyı okumak istiyorum; çünkü, seçim bölgem Balıkesir'in çeşitli tarım kredi kooperatiflerinden kredi kullanan vatandaşlarımdan, bana, çok çeşitli, bu yazının örnekleri, fotokopi olarak gönderildi, faksla gönderildi.

Şimdi, bir tanesini okuyorum; 785 sayılı Soğucak Tarım Kredi Kooperatifinin -Balıkesir'in Savaştepe İlçesindeki bir kooperatifin- vatandaşlarımıza gönderdiği yazı aynen şu: "Kooperatifimizden kullandığınız krediler, üç yıl tarafınızca taksitlendirilmiş idi. İlk iki taksit miktarını ödediniz; ancak, son taksit miktarını, vadesi olan 31.10.2005 tarihinde ödemediniz. Ancak, verilen eksüre tarihi olan 30 Ocak 2006 tarihinde de ödemediğinizden dolayı, krediniz faiziyle birlikte kanunî takibe alınmış olup, en kısa sürede borcunuzu ödemediğiniz takdirde derhal icra takibi başlatılacaktır. Önemle bilgilerinizi rica ederim."

Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu yazı, hem krediyi kullanan vatandaşa hem de tarım kredi kooperatifinden bu krediyi çekerken o vatandaşa kefil olan vatandaşa gönderildi.

Şimdi, burada, gönderilen rakamları  sizlerle paylaşmak istiyorum; Balıkesir Savaştepe'nin İsadere Köyünden: Borçlu, Muhammed Karagöz; kefil, Muhterem Karagöz; son taksit olarak, yani, 30 Ocak 2006'da ödemesi gereken rakam 840 000 000 lira. Bu parayı bu vatandaşımız ödeyememiş. Şimdi, hem borçluya hem kefile gönderilen rakamı söylüyorum: 11 356 760 000 lira değerli arkadaşlarım.

Şimdi, ikinci bir rakam, ikinci bir örnek; yine, İsadere Köyü Savaştepe'nin: Borçlu, Abdullah Kılıç; kefil, Süleyman İşbilen; son taksit 700 000 000 lira, 30 Ocak itibariyle; şu anda istenilen para 7 581 770 000 lira.

BAŞKAN - Orhan Bey, toparlayalım.

ORHAN SÜR (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

Yine, Savaştepe'nin Karapınar Köyünden bir örnek vermek istiyorum: Borçlu, Hüseyin Afacan; kefil, Kadir Kurter; son taksit 875 000 000, şu anki borç 14 128 560 000 lira.

Değerli arkadaşlarım, bu, bizim köylümüzün, cefakâr köylümüzün, ürettiği hiçbir ürün para yapmayan köylümüzün ödeyebileceği bir değer değil. Tarım kredi kooperatiflerinin bu parayı bu şekilde talep etmelerinin yanlış olduğunu düşünüyorum. Zaten, biz de buradan yasayı çıkarırken, zamanında borcunu ödeyemeyenlerden bu paranın nasıl alınacağı konusunda da bir 6 ncı maddede örnekleme yapmışız. Diyoruz ki, tarımdaki TEFE'nin 5 puan üzerindeki bir faizle, üç ay içinde geciktiği parayı...  

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

ORHAN SÜR (Devamla) - ...iyileştirmede...

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Nasıl iyileştirme?!

ORHAN SÜR (Devamla) - İyileştirme...

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Nasıl iyileştirme?! Yarı yolda bırakmış adamı.

ORHAN SÜR (Devamla) - Yarı yol değil, bitti artık.

BAŞKAN - Orhan Bey, Orhan Bey, siz Genel Kurula hitap edeceksiniz.

ORHAN SÜR (Devamla) - Tabiî, tabiî. Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Badazlı, siz de dinleyeceksiniz diğer Genel Kurul üyeleri gibi.

ORHAN SÜR (Devamla) - Şimdi, bu iyileştirmenin, bu yapılandırmanın ortasında değiliz artık, sonuna geldik, sonuna, son taksitten bahsediyoruz; yani, aradaki bir taksiti ödemeseydi, başa dönmekte hakkı vardı; ama, aradaki taksitler ödenmiş, yüzde 10 peşin ödenmiş, 2003 yılında ödenmesi gereken taksit ödenmiş, 2004 yılında ödenmesi gereken taksit ödenmiş, son taksite gelmişiz. Rakam açık; 840 000 000 lira ödediğinde vatandaşın borcu bitiyor; ama, 840 000 000 lirayı ödeyememişse,  30 Ocak 2006'da ta başa dönüyorsunuz,  11 000 000 000 lira para  istiyorsunuz. 875 000 000 için 14 000 000 000 lira para ödüyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, insaf; 875 000 000 lirayı ödeyemeyen köylü 14 000 000 000 lirayı ödeyebilir mi?! Bu köylünün eti para yapmıyor, sütü para yapmıyor, buğdayı para yapmıyor, tütünü, pamuğu, üzümü para yapmıyor; bu parayı da ödeyeceksin diyoruz. Bu konuda hükümetimizin gerekli önlemi almasını rica ediyorum.

Yüce Meclisi ve bizleri izleyen vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Balıkesir Milletvekili Sayın Orhan Sür'ün konuşması üzerine söz isteyen Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehdi Eker'i kürsüye davet ediyoruz.

Buyurun Sayın Eker. (Alkışlar)

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; Balıkesir Milletvekili Sayın Orhan Sür'ün, çiftçilerin tarım kredi borçlanmaları konulu gündemdışı konuşmasına cevap vermek üzere huzurlarınızdayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

AHMET ERSİN (İzmir) - 800 000 000 nasıl 14 000 000 000 oldu Sayın Bakan, bunu söyler misiniz?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Biraz sabredin.

AHMET ERSİN (İzmir) - Kredi kartlarını da geçti bu yani!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Biraz sabredin.

BAŞKAN - Dinleyelim arkadaşlar, dinleyelim.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabiî, öncelikle, bu konuyla ilgili, konunun bugün iyi anlaşılabilmesi için, konunun dün içinde bulunduğu durumu arz etmemiz gerekiyor. Ben, izninizle, bir silsile içerisinde bu konuyu ele alacağım.

Bildiğiniz gibi, Hükümetimiz kurulduğu tarihte 765 000 üreticimizin, Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine yaklaşık 2,8 milyar YTL -yani, o günün parasıyla 2,8 katrilyon Türk Lirası- borcu bulunmaktaydı ve bunların 211 000'i de borçlarını ödeyemedikleri için haciz takibinde ve cezaeviyle karşı karşıyaydılar. O gün yaptığımız tespite göre de, bu borcun 1,5 milyar YTL'si Ziraat Bankasına, 1,3 milyar YTL'si de tarım kredi kooperatiflerine aitti.

AK Parti Hükümeti, iş başına geldikten sonra, temerrüt faizleriyle katlanarak ödenmez hale gelen bu kredi borçlarını ödenebilecek şekilde yeniden yapılandırdı ve bu çerçevede, demin arz ettiğim 2,8 milyar YTL'lik borcun 1,450 milyar YTL'si bir kalemde silinmiş, geri kalan 1,350 milyar YTL'si de yeniden yapılandırılmıştır. Buna göre, bu kapsamdaki çiftçimiz eğer borcunun yüzde 10'unu peşin olarak ödemişse, geri kalanı, Ekim 2003, Ekim 2004 ve Ekim 2005 dönemlerinde kalan borç üç yıla yayılmıştır. Borcunu tek seferde kapatmak isteyen üreticilerimize ise yüzde 30 oranında bir indirim imkânı sağlanmıştır. Yapılandırma sonucunda, 285 000 çiftçimiz, 269 000 000 YTL'ye inen borcunu peşin olarak ödemeyi tercih etmiş. Yine, 380 000 üreticimizi ilgilendiren 1,083 milyon YTL tutarındaki borç, üç yılda ödenebilecek şekilde taksitlendirilmiştir.

2006 yılına geldiğimizde, ödeme güçlüğü çekilen borç miktarı, sadece 97 000 000 YTL'dir. Yani, bu bahsettiğimiz borcun büyük bir kısmı, bu yeniden yapılandırılmayla esasen ödenmiş, sadece sıkıntı çekilen konu, yani, ödenmez, ödenememiş durumdaki borcun miktarı 97 000 000 YTL'ye inmiştir.

Yapılandırılan borç miktarı üzerinden geri ödeme oranı yüzde 88'leri aşmıştır. Yapılandırmadan faydalanan çiftçi sayısı üzerinden borcunu ödeyenlerin oranı ise, yüzde 83'ler seviyesine ulaşmıştır. Bu da, doğrusu, bu uygulamanın başarılı olduğunu göstermesi bakımından önemlidir.

Borçların yapılandırılmasına ve üç yıl gibi bir süreye yayılmasına rağmen, halen ödeme güçlüğü çeken çiftçilerimizin borçlarını ödeyebilmeleri için, Ziraat Bankası, ödeme tarihini 2006 Mayıs ayı sonuna kadar uzatmıştır.

ORHAN SÜR (Balıkesir) - Tarım kredi kooperatifleri…

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Tarım Kredi Kooperatifleri Yönetim Kurulu da, çalışmalarında Ziraat Bankasını takip etmektedir ve önümüzdeki hafta içerisinde Tarım Kredi Kooperatiflerinin Merkez Birliğinin Yönetim Kurulu, bu konuyu, yine Ziraat Bankasının yaptığı şekilde, bunu gündemine almış ve önümüzdeki hafta bu konuyu gündemine alıp konuşacak ve inşallah, olumlu bir şekilde bunu karara bağlayacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iktidara geldiğimiz zaman, bildiğiniz gibi, tarımsal kredi faizleri yüzde 59'du. Faiz oranları 2003 yılında yüzde 39'a, 2004 yılında yüzde 28'e ve 2005 yılında ise yüzde 8 ile 15 aralığına düşürülmüştür.

Kredi faizlerinin düşmesiyle, 2002 yılında haciz kıskacına düşmüş olan çiftçimizin, Hükümetimiz tarafından sağlanan fırsatları nasıl değerlendirdiğine bakacak olursak, durumu daha iyi anlamış olacağız. 2002 yılında Ziraat Bankasından 227 000 000 YTL kredi kullanan çiftçimiz, 2005 yılı sonunda 2 160 000 000 YTL kredi kullanmıştır. Kredi kullanım oranı 2002 yılına göre yaklaşık 10 kat artmıştır. 2005 yılında Ziraat Bankasından kullanılan tarımsal kredilerin yaklaşık 1,9 milyar YTL'si, yani, yüzde 91'i de sübvansiyonlu selektif kredilerden oluşmuştur. Yani, yüzde 8-15 diyoruz ya, daha çok bunun büyük kısmı yüzde 8'lik orana tekabül etmekte.

Tarım kredi kooperatifleri tarafından çiftçimize kullandırılan kredilere baktığımızda ise 2003 yılında çiftçimizin kullandığı kredi miktarı 657 000 000 YTL iken, 2005 yılında bu miktar 1,1 milyar YTL'ye ulaşmıştır. Sonuç olarak, bizden önceki dönemde borç takibi yüzünden Ziraat Bankasının önünden bile geçemeyen çiftçi, bugün, Hükümetimizin sağladığı imkânlarla ve yaptığı düzenlemelerle tekrar sübvansiyonlu kredilerden istifade etmekte ve kredi kullanabilmektedir. Hatta, zaman zaman Ziraat Bankasının bu tür kredi taleplerini karşılamakta güçlük çeker hale geldiğini bile bilmekteyiz.

Değerli milletvekilleri, ben, tabiî, Sayın Sür'ün söylediği, o vatandaşlarımızla ilgili spesifik olarak işaret ettiği hususları da ben alacağım, o konuyla ilgili de ayrıca vereceğim.

Bir de Yüce Heyetinize şu bilgiyi sunmak istiyorum: Hükümetimiz döneminde hiçbir şekilde Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği vasıtasıyla hiçbir çiftçimize şu ana kadar ne haciz işlemi uygulanmış ne de icra işlemi uygulanmıştır. Bunu da ben Yüce Meclisin bilgisine sunmak istiyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin Bey, yerinden söz talebiniz kısa bir süre için; buyurun.

Ahmet Bey, kısa ve öz bir şekilde konunuzu aktaracaksınız.

AHMET ERSİN (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, Hakkâri Merkez, Yüksekova ve Şemdinli ilçelerinde yaşanan olaylarla ilgili, Mecliste grubu bulunan üç partinin girişimiyle kurulan araştırma komisyonu 7 Aralık 2005 tarihinden beri çalışmalarını sürdürmektedir. Bilindiği gibi, araştırma komisyonlarının, sağlıklı sonuç almak bakımından, Anayasa ve İçtüzükten kaynaklanan zorlukları vardır. Şemdinli Araştırma Komisyonunun ise, olayın yargıya intikal etmiş olması nedeniyle ilave zorlukları bulunmaktadır; çünkü, hazırlayacağı raporla, hem olayları doğru tespit etmek ve hem de yargıyı etkilememek durumundadır. Bütün bu zorluklar ve sıkıntılar yetmezmiş gibi bir de hükümetin ve özellikle bazı sayın bakanların, komisyon çalışmalarını ve doğru sonuca ulaşmayı daha da zorlaştıran, hatta engellemeye çalışan girişimleri vardır.

Sayın Adalet Bakanının, Hükümet Sözcüsü olarak, araştırılan olaylar hakkında bilgisine başvurulacak kamu görevlilerinin neleri söyleyip neleri söylemeyeceklerine ilişkin açıklamaları ve Sayın İçişleri Bakanının da bunu destekleyen beyanları kafaları karıştırmıştır. Sayın Bakanların, bilgilerine başvurulacak kamu görevlilerini, kızgın yüz ifadesi ve tehdit içeren sözlerle yönlendirmeye çalışmaları, komisyonu bloke etmek, baltalamak ve sonuçsuz bırakmak ve dolayısıyla da, olayların üstünü örtmek amacını taşıdığı açıktır.

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

AHMET ERSİN (İzmir) - Son cümlelerim.

Yine bugün aldığım bilgiye göre, komisyonun, Şemdinli olayları hakkında bilgisine başvuracağı kamu görevlilerinin markaj altında tutularak, önceden enforme edileceklerini ve hükümeti sıkıntıya sokacak bilgiler vermemeleri için uyarılacaklarını öğrendim.

Sayın Başkanım, Meclis iradesine ve komisyon çalışmalarına müdahalenin açık örnekleri olan bu girişimleri, sayın milletvekillerinin ve Sayın Meclis Başkanının bilgisine sunuyorum.

Saygılarımla arz ederim.

BAŞKAN - Gündemdışı üçüncü söz, Ardahan İlinin kurtuluş yıldönümü münasebetiyle söz isteyen Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'e aittir.

Buyurun Sayın Öğüt. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

3.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Ardahan'ın düşman işgalinden kurtarılışının yıldönümü ile İlin kalkınması için alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Ardahan'ın kurtuluşu nedeniyle söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce, Partimizin üyesi, Ardahan'ın sembolü olan Hacı Enver Balcı'yı, 87 yaşında, geçen hafta kaybettik. İsmet Paşanın askeri, çok iyi bir Atatürkçü, Partimizin de üyesi olan Enver Balcı'ya Allah'tan rahmet diliyor, yakın ailesine de başsağlığı diliyorum.

Değerli arkadaşlar Ardahan'ın kurtuluşu deyince, benim aklıma Türkiye'nin kurtuluşu geliyor. 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşında, Ardahan işgal altında kaldı, tam kırküç yıl ve Ardahan'da, cumhuriyete yakın dönemlerde, 3 Ocak 1919'da, daha Atatürk Samsun'a çıkmadan önce Millî Şûra Hükümeti kuruldu. Bu Millî Şûra Hükümeti, Kars'ta kurulan Millî Şûra Hükümetiyle birlikte, Kâzım Karabekir Paşayla birlikte Atatürk'e büyük destek verdi. Atatürk'ün, Erzurum Kongresinden önce, padişah tarafından rütbelerinin sökülmesinden sonra "aman, ne oluyor, Atatürk asılıyor mu" dedikodusuna Kâzım Karabekir Paşayla birlikte, Kars, Ardahan, Iğdır halkı, askeriyle beraber Erzurum'a geldi "Paşam, kur cumhuriyeti, yanındayız" dediler.

Şimdi, buradan, şunu çıkartıyoruz: Demek ki, Türkiye'nin, Kars ve Ardahan'a, Iğdır'a, o bölgeye bir borcu var. Eğer, biz, o gün o meşaleyi başlatmamış olsaydık, Mustafa Kemal Kuvayı Milliye hareketini başlatmamış olacaktı. Belki, bugün, bu Mecliste biz de olmayacaktık.

Şimdi, Türkiye'nin madem bu bölgeye borcu var, Türkiye'deki hükümetler ne yapmış; Türkiye'deki hükümetler, hiçbir şey, bölgeye yapmamış, bölgeyi boşaltmışlar, göçe zorlamışlar, insanlarımız göç etmiş, gecekondularda yaşamaya mahkûm edilmiş.

Şimdi, burada, 5 dakikalık sürede her şeyi sıkıştıramıyorum; ama, Ardahan'la ilgili, kalkınmasıyla ilgili hükümetten rica ediyorum:

1- Derhal ve derhal Ardahan'daki hükümet binası bitirilsin. Ayıptır; ondört senedir bir hükümet binası bitirilmedi halen.

2- Karadeniz'e açılıp, Ardahan'ın kalkınması için Ardahan-Ardanuç  yolu oniki yıldır bitmemiş; bu yolun bir an evvel bitirilmesini rica ediyorum.

3- Sevimli Barajının derhal yapılması lazım. Sevimli Barajı, hidroelektrik santral olarak Türkiye'ye ve Ardahan'a büyük bir katkısı olacaktır. Bunun da, lütfen, hemen başlatılmasını rica ediyorum.

4- Kars-Tiflis Demiryolu Projesi, Ermenistan sınırına paralel gidiyor, şu andaki yapılan proje. Bu projenin Ardahan'dan geçmesini, Ardahan İlinin kalkındırılmasını rica ediyorum.

5- Posof Kapısından mazot ticaretinin, yani, Ardahan'ın ihtiyacı kadar, sınır ilinin ihtiyacı kadar mazot ticaretinin serbest bırakılmasını rica ediyorum. Ardahan'ın kalkınmasıyla ilgilidir.

6- Çıldır-Aktaş kapısının derhal ve hemen açılmasını rica ediyorum.

7- Hayvancılık da yapılan bölgemizde, hayvancılık organize sanayiinin kurulması lazım.

Değerli arkadaşlar, şu anda, ben, bir şey açıklayacağım. İki yıldır, kaçak hayvan, İran üzerinden geliyor, hastalıklı hayvanlar, Türkiye'de bizim hayvanlarımızı hasta yapıyor dememe rağmen, hükümet, bunu, tam manasıyla ciddîye almadı; ama, şimdi açıklıyorum: Bakın, İran'dan gelen Asya şapıyla, Türkiye'de bir şap hastalığı oldu ve Türkiye'de 3 000 tane hayvanımız telef oldu. Bu yalansa, Sayın Bakanım -buradaysa- açıklasın.

Bakın, rica ediyorum, kaçak hayvancılık dursun. Yerli üreticiye verilsin, kaçak hayvancılıktan gelen hastalık, şap hastalığı olarak… Şu anda Ardahan ve doğu illeri, hayvancılık yapılan Konya dahil, hepsi karantina altında arkadaşlar ve bu Asya hastalığı da korkunç bir hastalık, tedavisi de zor olan bir hastalıktır. Onun için, rica ediyorum, hükümetin derhal buna tedbir alması lazım.

Demin arkadaşım açıkladı, tarım kredi ve Ziraat Bankasına olan çiftçi borçlarına da, mutlak surette bir kolaylık getirilmesi lazım. Madem devlet, devlet babalığını yapacak, yüzde 20'yle, 30'la kalsa… Vatandaşlarımızın perişan olmaması için, onların hayvanlarının icrada satılmaması için, hayvancılara ve çiftçilere, köylülere…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Ensar Bey, süremizi aştık,  toparlayalım lütfen.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Sayın Başkanım, toparlıyorum.

Yani, hayvancılık yapan, bizim temel dayanağımız olan, nüfusun yüzde 40'ını oluşturan köylümüze bu desteği esirgemeyelim değerli arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, Ardahan'ın kalkınması, sanayi veya fabrikaların kurulması gerekli; ama, maalesef, yatırım teşvikleri yasasından dolayı, Ardahan'a da, Düzce'ye de aynı beş yıllık süre konulduğu için, kimse gitmedi; ancak, ben rica ediyorum, Ardahan'da bir fen lisesi kurulması lazım. Ardahan, şu anda ÖSS'de -yani üniversiteye girişte- çocuklarımızı veremiyoruz, Türkiye sonuncusuyuz. Bu nedenle, Ardahanımıza fen lisesinin açılmasını rica ediyorum ve Ardahan'da, dışarıdan gelen çocukların kalacak yeri yok. Konut sıkıntısı da olduğu için, mutlak surette, 1 000 kişilik yurt yapılması lazım. Yarım kalan yurt ve 1 000 kişilik yurdun yapılmasını rica ediyorum.

Değerli arkadaşlar, bir kampanya başlatıyoruz. Bu bölgenin kalkınmasını, artık, bacasız sanayiyle yapmamız lazım. Turizm ve Ardahan'ın her ilçesine bir yüksekokul yapılması için bir imza kampanyasını, bugün, buradan başlatıyorum; bütün Ardahanlı hemşerilerimizi, göç etmiş veya Ardahan'da bulunan bütün hemşerilerimizi bu imza kampanyasına davet ediyorum. Bütün ilçelerimizde, 5 ilçemizde de yüksekokul ve yurt yapılmasını ve Ardahan'ın bu şekilde kalkınmasını sağlayacağımıza inanmaktayım.

Değerli arkadaşlar, vermiş olduğum soru önergeleri ve çalışmalarımın sonucunda Ardahan'a doğalgaz geliyor, mayıs ayında doğalgazın temeli atılacak, ihalesi yapıldı.

ASIM AYKAN (Trabzon) - Biz getiriyoruz, biz!

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Artı…

BAŞKAN - Müdahale etmeyelim arkadaşlar. Siz de Genel Kurula hitap edin ve toparlayın.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Değerli arkadaşlar, ben bir konuşma yaptım Göle'de, dedim ki…

EYÜP FATSA (Ordu) - Ardahan'ın kurtuluşuyla bunun ne alakası var?!

BAŞKAN - Müdahale etmeyin Sayın Fatsa.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Müsaade edin arkadaşlar.

Ardahan'dan doğalgaz hattı geçiyor dedim. Bu hat Ardahan'dan geçerken Ardahan'a doğalgaz vermezseniz, kazmayı küreği elime önce ben alır, sökerim boruyu dedim ve ondan dolayı da bana sorgulama ve dokunulmazlığımı kaldırmak için fezleke gönderdiler Meclise. Ben, yine sözümdeyim. Yine doğalgaz verilmezse, yine o boruyu sökerim; onu da herkes bilsin.

İkincisi, bizim 237 köyümüz var, bu köylerimizin çoğunda su ve yol yok arkadaşlar. Ben, Ardahan Valisine huzurunuzda çok teşekkür ediyorum, çok güzel projeler yaptırdı; 18 trilyon 721 milyar liralık bir proje sundular ve bu projenin de takibini yapıyoruz; iki gün önce, köylerimize su ve yol yapılması için 5 trilyon 616 milyar lira mahallî idarelerden çıktı Ardahan'a gidiyor; bunu da Ardahanlı hemşerilerimize müjde veriyorum.

Sayın Başkan, çok fazla uzatmak istemiyorum; ama, şunu söylüyorum değerli arkadaşlar; bizim bölgemiz çok mağdur. Yedi sekiz ay kar altında kalıyor, tezekle ısınmaya çalışıyor. Türkiye'de, bebek ölümlerinde birinci, eğitimde sonuncu olan Ardahan'ın vatandaşları bu ülkeyi seviyor. Evet, diyorum ki, öğretmenim sürgün gitse de, doktorum ilaçsız kalsa da, hastamız kızakta ölse de, biz, Ardahan'ı, Türkiye'yi, devletimizi, bayrağımızı seviyoruz.

Edirne'den Ardahan'a kadar bu ülkeyi vatan yapan bütün şehitlere rahmet, sizlere de saygı sunuyorum efendim.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bizim, Divan olarak görevimiz, İçtüzük hükümlerini uygulamak. O nedenle, sizleri ve konuşma yapan arkadaşlarımızı uyarmak bizim görevimiz.

Ben, sekiz on sene önce, olayların hemen arkasından, Hocalı katliamını inceledim, Avrupa Konseyine rapor hazırladım. Arkadaşlarım konuşurken, o günleri anımsadım, göz yaşlarım göz pınarlarıma hücum etti; ama, arkadaşlarımı süreye uymak için uyarmak durumunda kaldım. O yüzden, tepki göstermekte biraz insaflı olursanız memnun oluruz.

Şimdi, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Önce, Kâtip Üye arkadaşlarımın yerlerinde oturarak okumalarını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bir Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum:

B) Gensoru, Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ

1.- Trabzon Milletvekili Şevket Arz ve 45 milletvekilinin, Trabzon'da son zamanlarda meydana gelen huzur bozucu olayların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/339)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizin gelişmiş ve güzel kenti Trabzon, son günlerde ortaya çıkan olumsuz olaylar nedeniyle, hiç hak etmediği şekilde Türkiye ve dünya gündeminde yer almaktadır. Bitmek bilmeyen asayiş olayları nedeniyle bir anda dünyanın gözü Trabzon'a çevrildi.

Son zamanlarda tarih, kültür, ticaret, turizm, spor kenti Trabzonumuzun huzurunu bozmak için yoğun çaba harcanıyor. Halkının millî duyguları yüksek olan ve çabuk heyecanlanan Trabzonludan birileri yararlanarak, kendi amaçlarına ulaşacaklarını mı sanıyor?

Bazı olaylardan örnek verirsek;

Çeçen militanlarının Avrasya feribotunu kaçırması,

Sahte döviz kaçakçılarının silahlı çatışmalar sonucu ölüm olayları,

TAYAD'lıların bildiri dağıtmaları sırasında meydana gelen olaylar,

Ülkemizin en büyük fındık ihracatçısının işyerinin kurşunlanması,

Bölgesel yayın yapan bir gazetenin genel yayın müdürünün gasp edilmesi,

Oyakbank'ın soyuluşu ve faillerinin bulunmayışı,

Mafya hesaplaşması sırasında, araç benzerliği nedeniyle yanlışlıkla bir profesörün arabasının taranması; kendisinin ve çocuğunun öldürülmesi

Gaziantepspor Kulübü yöneticisinin Trabzon havalalında dövülmesi,

Sebatspor Kulübü Başkanının ayağından kurşunlanması,

PKK militanlarının sabotaj hazırlığı sırasında, patlayıcılarla birlikte biri ölü, biri yaralı, diğerinin de sağ olarak yakalanması,

Bir siyasî partinin ve derneğin bombalanması,

Daha çok Doğu Anadolu kökenlilerin gittiği bir kahvehanenin bombalanması,

Trabzonsporlu iki millî futbolcunun ve eşlerinin arabaları ile işyerlerinin kurşunlanması,

Bir din adamının ibadet yerinde öldürülmesi,

Bu olaylarla beraber 5 Ocak 2006 ile 8 Şubat 2006 tarihleri arasında 10 kez öldürme, tarama, bombalama eylemi gerçekleşmiştir.

Olayların önemi nedeniyle, İçişleri Bakanı, bölge illerinin valileriyle ve emniyet müdürleriyle 10.2.2006 tarihinde Trabzon'da güvenlik toplantısı yapmıştır.

Trabzon'u ve yaşanan olayları iyi tahlil edersek bunlarla mücadelede de o derece başarılı oluruz.

Trabzon'un il nüfusu 1 150 000 civarındadır. En uzak ilçesi, merkez ilçeye 45 dakika mesafededir. Trabzon, Doğu Karadeniz'in olduğu kadar, kısmen Doğu Anadolu'nun da önemli merkezi sayılmaktadır.

Trabzon merkezine her gün 400 000 ile 500 000 kişi, çeşitli nedenlerle sabahları gelip akşamları ikamet merkezlerine geri dönmektedir. Bugün büyükşehir statüsündeki birçok ile uygulanan kriterler Trabzon'a uygulandığı takdirde, Trabzon'un bu şehirlerin birçoğundan daha büyük olduğunu görmek mümkündür.

Sovyetler Birliğinin dağılması ve Sarp Sınır Kapısının açılmasıyla Gürcistan, Azerbaycan, Ermenistan, İran, Rusya ve Ukrayna ile Trabzon'un arasında çok önemli ticaret ve kültür bağları oluşmuş, sosyal yapı da bundan etkilenmiştir.

Trabzon'da yaşanan olaylar Sarp sınır kapısının açılmasıyla yeni boyut kazanmıştır. Her ne kadar sorun, Türkiye ve dünya kamuoyuna, Trabzonsporlu futbolcuların ve eşlerinin araçları ile işyerlerinin kurşunlanması, ardından da bir din adamının ibadet yerinde öldürülmesi olarak yansımışsa da durumun bundan ibaret olmadığı görülmektedir. Birkaç yıldan beri Trabzon'da can ve mal güvenliğini tehdit eden, hatta ortadan kaldıran olaylar yaşanmaktadır. Trabzon'da oluşturulan bataklık işsiz gençleri mafyalaşmaya yöneltmektedir.

Bütün bu olaylar, Trabzon'da büyük bir huzursuzluğa neden olmuştur. Dolayısıyla, burada yaşanan olaylara Türkiye Büyük Millet Meclisinin el koyması gerekmektedir.

Trabzon'da yaşanmış ve yaşanmakta olan olayların nedenleri ile alınması gereken önlemlerin tespiti için Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırmasının açılmasını arz ve teklif ederiz.

01- Şevket Arz                                (Trabzon)

02- Ali Oksal                                (Mersin)

03- Şefik Zengin                                (Mersin)

04- Necati Uzdil                                (Osmaniye)

05- Mustafa Özyurt                                (Bursa)

06- Osman Kaptan                                (Antalya)

07- Atila Emek                                (Antalya)

08- Feridun Ayvazoğlu                                (Çorum)

09- Osman Özcan                                (Antalya)

10- Nail Kamacı                                (Antalya)

11- Feridun Fikret Baloğlu                                (Antalya)

12- Hüseyin Ekmekcioğlu                                (Antalya)

13- Ufuk Özkan                                (Manisa)

14- Ali Kemal Kumkumoğlu                                (İstanbul)

15- Uğur Aksöz                                (Adana)

16- Mustafa Gazalcı                                (Denizli)

17- Mehmet Akif Hamzaçebi                                (Trabzon)

18- Yılmaz Kaya                                (İzmir)

19- Ali Arslan                                (Muğla)

20- Ramazan Kerim Özkan                                (Burdur)

21- Kemal Sağ                                (Adana)

22- Muharrem Kılıç                                (Malatya)

23- Gökhan Durgun                                (Hatay)

24- Nurettin Sözen                                (Sivas)

25- Nadir Saraç                                (Zonguldak)

26- Yakup Kepenek                                (Ankara)

27- İsmail Özay                                (Çanakkale)

28- Mehmet Işık                                (Giresun)

29- N. Gaye Erbatur                                (Adana)

30- Erdal Karademir                                (İzmir)

31- Vezir Akdemir                                (İzmir)

32- Ahmet Ersin                                (İzmir)

33- Fahrettin Üstün                                (Muğla)

34- Ali Cumhur Yaka                                (Muğla)

35- Vahit Çekmez                                (Mersin)

36- Abdurrezzak Erten                                (İzmir)

37- Canan Arıtman                                (İzmir)

38- Enis Tütüncü                                (Tekirdağ)

39- Mehmet Kartal                                (Van)

40- Sıdıka Sarıbekir                                (İstanbul)

41- Hasan Ören                                (Manisa)

42- Mehmet S. Kesimoğlu                                (Kırklareli)

43- Gürol Ergin                                (Muğla)

44- Kâzım Türkmen                                (Ordu)

45- Türkân Miçooğulları                                (İzmir)

46- Mehmet Mesut Özakcan                                (Aydın)

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, sırasıyla, yarım kalan işlerden başlayacağız.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

BAŞKAN - 3 üncü sırada yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu gelmediğinden, teklifin görüşmeleri ertelenmiştir.

4 üncü sırada yer alan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Hükümet?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Yarım kalan işlerin görüşülmesi ertelendiğinden, şimdi kanun tasarı ve tekliflerinin görüşmelerine 1 inci sıradan itibaren devam edeceğiz.

1 inci sırada yer alan, Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız.

3.- Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/278, 1/1034) (S. Sayısı: 17 ve 17'ye 1 inci Ek)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

2 nci sırada yer alan, Gülhane Askerî Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair 604 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız.  

4.- Gülhane Askerî Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/277) (S. Sayısı: 1079)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

5 inci sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Hatay Milletvekili Sadullah Ergin ve 2 Milletvekilinin; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.

5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Hatay Milletvekili Sadullah Ergin ve 2 Milletvekilinin; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/678) (S. Sayısı:1077) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

                        

(x) 1077 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Hükümet?..Burada.

Komisyon raporu 1077 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyenler: Anavatan Partisi Grubu adına, Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık; Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Gaziantep Milletvekili Mahmut Durdu.

Şahısları adına söz isteyenler: Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan, Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan, Çankırı Milletvekili Tevfik Akbak, Adana Milletvekili Recep Garip.

İlk söz, Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş arkadaşımızda.

Buyurun Sayın Sarıbaş.

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan, görüşmeye başlayacağımız teklif, 2004 yılında kanunlaştırdığımız, 1 Haziran 2005 yılında yürürlüğe giren Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazına Dair Kanunun 110 uncu maddesinin 2 nci fıkrasını değiştiren ve 3 üncü fıkrasını yürürlükten kaldıran Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu başkanvekillerinin verdiği bir kanun teklifi. Basında ve kamuoyunda eski başbakanlardan Sayın Erbakan'ı kurtarma yasası olarak adlandırılan ve gündeme oturan bir tasarı.

Değerli arkadaşlar, bu hükümet, bu Meclisin içinden çıkardığı hükümet, her konuyu karıştırdığı gibi bu tasarıda da, maalesef, önce bir karışıklık yaptı, yani, önce yitirtti, şimdi buldurtuyor. Nedir, hadise nedir; hadiseyi anlatmak istiyorum. Hadise şu, arkadaşlar: Bildiğiniz gibi, 1998 yılında, Anayasa Mahkemesi tarafından, o günün Refah Partisinin kapatılmasına karar verildi. Yaklaşık olarak, bu karar, ocak ayının sonlarına doğru, şubat ayındaydı. Oysa bu siyasî parti,  o günlerde, ocak ayı başında, 780 milyar lira -o günün parasıyla- hazine yardımı almıştı. Bu siyasî partinin kapatılmasına karar verirken, tabiî, Anayasadan doğan, mal varlıklarının da hazineye irat kaydedilmesi kararı vardı; ancak, bu mal varlığı devrinde, kapatılmadan bir müddet önce alınan bu paranın hesabı bulunamayınca, o kapatılan siyasî partinin icra organı üyeleri, genel başkanı, bu parayı il başkanlarına parti faaliyetleri için gönderdiklerini söylediler. O konuda yapılan araştırmada, bu paraların il başkanlarına gönderilmediği, parti faaliyetine harcanmadığı ortaya çıkınca da, düzenlenen belgelerin özel evrakta sahtekârlık suçu oluşturduğu savıyla açılan davada, mahkeme, 68 kişinin mahkûmiyetine karar verdi; halen hükümetin içinde bulunan 2 bakan, 3 milletvekilinin de dokunulmazlıkları dolayısıyla, dosyalarını tefrik etti.

Değerli arkadaşlar, Anayasa Mahkemesinin kapatma kararında bu paranın tahsiline dair  bir hüküm yok. Ne var; mallarının hazineye devrine dair hüküm var. Ceza mahkemesi kararını da ben inceledim; ceza mahkemesi kararında da sadece özel evrakta sahtekârlık suçunun sabit olduğundan, değişen oranlarda sanığına göre değişen oranlarda cezalar verilmiş ve mahkûmiyetlerine denilmiş. Oysa, ortada hazineden alınan; ama, sahte evrakla il başkanlarına gönderildiği iddia edilen ve gerçekte gönderilmeyen ve akıbeti belli olmayan, nereye harcandığı belli olmayan, hazineden giden bir para var.

Değerli arkadaşlar, Siyasî Partiler Kanunumuza göre, siyasî partilerin gelir ve giderleri Anayasa Mahkemesinin denetimine tabi. Siyasî partiler hazineden aldıkları yardımları, parti bağışlarını, üyelerinden topladıkları paraları da, sonuçta parti faaliyetleri için, icra organlarının verecekleri karar doğrultusunda harcama yetkisine de sahipler.

Burada bir şey yapılıyor; burada, partinin genel başkanına, icra organı, bu parayı kullanma, harcama yetkisi veriyor. Şimdi, icra organının bazı üyeleri, içinde bakan olan arkadaşlarımız da dahil, diyorlar ki: "Biz yetki verdik Sayın Genel Başkana, biz sorumlu değiliz. Cezaî sorumluluğumuz yok." Doğru olabilir, haklı olabilir. Cezaî sorumluluk, suçların şahsîliği prensibi gereği, kişinin, suçu işleyen kişinin üzerinde olabilir; ancak, yönetim kurulları, icra organları vermiş oldukları yetki kararlarıyla hukukî sorumluluktan kurtulamazlar. İşin esası, buradaki bu paranın nerelere harcandığı ve nereye gittiğine dair cezaî işlemler değil, esas olan hazinenin parası kimden tahsil edilecek ve nasıl tahsil edilecek; yani, usule uygun harcanmadığı mahkeme kararıyla tespit edilen, belgelenen, kesinleşen bu paranın tekrar hazineye nasıl konulacağı noktasında düğümleniyor.

Değerli arkadaşlar, cezaların infazına dair kanunlar, biliyorsunuz, mahkemelerin vermiş olduğu hükümlerin nasıl infaz edileceğini ortaya koyan temel düzenlemeler. Ancak, Adalet ve Kalkınma Partisi, hükümet, 5275 sayılı cezaların infazına dair yasayı çıkarırken orada bir kurnazlık yaptı, 110 uncu maddede bir kurnazlık yaptı. Sözümona, güya, şahin kesildi, devletin kasasından giden paraları tahsil edeceği anlayışıyla bir şahinlik yaparak, özel hukuk ilişkisini bir ceza infazının önşartı haline getirdi. Yani, dünyanın hiçbir ülkesinde olmayan, özel hukuk ilişkisini, özel hukuk sorumluluğunu ceza infazının önşartı haline getirdi. Halbuki, infaz kanunları, mahkemelerce verilmiş, kesinleşmiş kararların infazına ilişkin kanunlardır; yani, dedi ki: Ben, ceza mahkemelerinin kesinleşmiş infaza dair kararlarının dışında hukukî sorumluluğu da yerine getirmesi şartını önşart olarak koyuyorum. Niye koyuyorsun; çok açık bir incelik vardı burada; böyle bir şart koyarlar ise… Bir hukukî sorumluluk davası devam ediyordu Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesinde; orada, bugünkü Adalet ve Kalkınma Partisi içerisinde bakan olanlar, milletvekili olan arkadaşlarım da hukukî sorumlu olarak davalılar idi. Böyle bir sorumluluk koyarlar ise, bu suçun mağduru durumunda ceza almış olanlar; yani, infazı yaklaşmış olanlar bu parayı ödemek zorunda kalırlar. Bu para ödendikten sonra da, zaten hukuk davasının neticesi kalmayacağından, para hazinenin kasasına yatmış olduğundan, sonucu olmayan davanın reddine karar verilecek. Bu parayı yatıran Sayın eski Başbakan da bir rücu davasıyla istemeyeceğine göre, bu arkadaşlarımız, yani, bakan arkadaşlarımız, devletin parasını hukukî sorumluluğundan kurtulmuş olacaklardı. Ancak, silah ters tepti; Hoca bu parayı yatırmadı, Sayın Başbakan bu parayı yatıramadı. Ne dedi Sayın Başbakan; Sayın Başbakan dedi ki, eski Sayın Başbakan dedi ki: Bu parayı ben harcamadım. Bu para, bir parti kapandı ama, başka bir partinin altyapısında kullanıldı; bunu herkes biliyor; yani, Refah Partisi kapatıldı; bu para, değişik yollarla, o gün kurulan Fazilet Partisinin kurulma masrafı olarak harcandı. Peki, yeni kurulan o partinin Genel Başkanı kimdi; bugünkü Meclis Başkanvekilimizdi. Bu partinin icra kurulunda kimler vardı; Sayın Dışişleri Bakanımız vardı, Sayın İçişleri Bakanımız vardı.

Şimdi, hazineden aldığınız bu parayı yeni bir partinin kuruluşunda harcayacaksınız, kendinize siyasî ikbal sağlayacaksınız, siyasî rant sağlayacaksınız, bugün bu makamlara gelişinizde bu parayı kullanacaksınız; ama, ödeme sorumluluğuna gelince, eski bir başbakana, 82 yaşındaki bir başbakana "sen bu parayı öde, sana özel infaz durumu getirip evinde hapsini çektirelim, infazını yaptıralım" diyeceksiniz. Bir kere, bu, vicdana sığmayan bir şey, arkadaşlıkta bu yok. Yola çıktığınız insanlarla, kader birliği yaptığınız insanlarla, sorumluluğu da birlikte taşıma cesaretini, yürekliliğini göstereceksiniz. Oraya gelince, yollarınız ayrıldı "Hoca ödesin bu parayı" dediniz. Hoca, sizden daha kurnaz…

ÜNAL KACIR (İstanbul) - AK Partide beraber çıkmadık mı seninle yola?!

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Hoca "yok para, ödemiyorum; ödeyemiyorum, bu kadar param yok, kimler aldıysa onlar ödesin, 68 kişi birlikte ödeyelim" dedi.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Bırak Hocayı, bir şey soruyor sana, cevap versene.

BAŞKAN - Müdahale etmeyelim arkadaşlar.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Hocanın beyanını söylüyorum, 68 kişi…

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Bir şey soruyor, bir şey soruyor!

ÜNAL KACIR (İstanbul) - AK Partide beraber yola çıkmadık mı seninle?

BAŞKAN - Sayın Sarıbaş, siz, tek tek milletvekilleriyle muhatap değilsiniz.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - O hukukî sorumluluk varsa, biz onu öderiz.

Ama, siyasî sorumlulukta adamı yalnız bıraktınız.

BAŞKAN - Sayın Sarıbaş, siz, Genel Kurulla muhatapsınız, Genel Kurulu muhatap alıp Genel Kurula yönelik konuşun.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Genel Kurula konuşuyorum Sayın Başkan.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Kötü yakaladın adamı!

BAŞKAN - Müdahale etmeyelim arkadaşlar.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar, yani, yanlış yaptınız. İnfaz Kanununa, özel hukuk sorumluluğunu önşart yaptınız, yanlış yoldan para tahsil etmeye kalktınız, Hoca bunu yemeyince de, tabiî, yüreğiniz dayanamadı, yüreğiniz yetmedi, gücünüz yetmedi, tabanın tepkisini kazandınız… Ki, bunlardan bir tanesi de, benim, geçmişte Malatya İl Başkanım Sayın Marasalı'dır; gitti, Adıyaman Cezaevinde bir yıl yattı hiç ilgisi olmadığı halde bu işlerle ve çıktıktan bir ay sonra -Allah rahmet eylesin- vefat etti, onurundan vefat etti, dayanamadı adam. Orada onurlu insanlar cezaevine gidecek, yatacak, yüreği yetmeyecek, yüreği kaldırmayacak, bu duruma dayanamayacak, ömrü vefa etmeyecek, vefat edecek; diğer tarafta, devletin İçişleri, Dışişleri Bakanı olarak, dokunulmazlık zırhının arkasında keyif çatıp yatacaksınız... Bu, vicdansa, bütün kamuoyunun önüne bu vicdanın telakkisini, tartışmasını milletin takdirine bırakıyorum.

Değerli arkadaşlar, 82 yaşındaki bir Sayın Başbakanın cezaevine girmesini hiçbirimiz istemeyiz. Cezalandırmanın asıl amacı nedir; uslandırıp topluma kazandırmaktır, tabiî, topluma kazandıramadıkları da var; ancak, 82 yaşından sonra bir eski başbakanın, cezaevinde topluma kazandırılacak teziyle mahkûm edilmesini kabul etmemiz mümkün değil. Bizim söylemek istediğimiz şu: Peki, bu para ne olacak? Şimdi yazmışsınız: "Hukukî haklar saklı kalmak kaydıyla." Aslında buna da gerek yok. Bir infaz kanununa "hukukî haklar saklı kalmak kaydıyla" diye bir hüküm düşülmez; çünkü, Borçlar Kanununun genel hükümleri zaten hukukî hakları saklı tutar. Ama, millete işaret veriyorsunuz, diyorsunuz ki: "Bakın, ama biz affetmedik, bak, hukukî haklar da saklı kaldı. Buraya da yazdık." Mükerrer bir yazıştır, hiç gerek yok; çünkü, Borçlar Kanununun 40 ıncı ve müteakip maddeleri, hukukî sorumluluğu olanların tazmin hakkını zaten genel hükümler kapsamında saklı tutar.

Yapılan düzenleme doğru. Yani, bir infaz kanununda ceza infazının önşartı haline gelen hukukî sorumluluğun kaldırılması doğru bir uygulama; ama, bunu önce niye böyle yapmadınız?! Bu doğruyu neden önce yapmadınız?! Şimdi telaşla niye düzeltmeye kalkıyorsunuz?! Artı, bu parayı kimden alacaksınız?! Şimdi diyebilirsiniz ki: Arkadaşlar, Asliye Hukuk Mahkemesinde dava devam ediyor, o mahkeme neticesinde, mahkeme kimlerin leh ve aleyhine karar verirse, kimlerden müteselsil tahsiline veya ayrı ayrı tahsiline hüküm verirse, hazine gider oradan o parayı alır. Alamaz arkadaşlar. Alamaz; çünkü, Ankara Asliye Hukuk Mahkemesinde devam eden davada ileri sürülen savunmalar siyasî partilerin mal varlıklarını, gelir ve giderlerini inceleme yetkisini Anayasa Mahkemesine vermiş. Asliye Hukuk Mahkemesinin, bir siyasî partinin parasının nasıl harcandığı, usulüne uygun harcanıp harcanmadığı, tekrar iadesi gerekip gerekmediği noktasında ben şahsen yetkisi olduğu kanaatinde değilim. Anayasa Mahkemesi yıllar önce bu siyasî partiyi kapatmış, zaten hazineye mallarının irat kaydedilmesine karar vermiş; ama, mal yok.

Şimdi, bu düzenlemeyi yapmadan önce, bu paranın nasıl tahsil edileceğine dair bir başka düzenleme yapmanız gerekirdi. Bu para, o günkü siyasî partinin icra organı üyelerinden mi alınacak, bu sahte belgeyi düzenleyen -ki, birçoğunun hiçbir günahı yok bu işte- adama parti taassubu içerisinde "şu belgeyi imzala" demişler, imzalamış; ne para görmüş, ne pul görmüş; adam gitmiş bir sene de hapis yatmış hatır için. Şimdi, bu insanlardan parayı isteyemezsiniz; ama, bu partinin siyasî icra organında, yürütme organında bulunanlar, bu milletin parasını yerine koymak mükellefiyetiyle bağlıdırlar.

MEHMET KARTAL (Van) - Veya oy verenlerin maaşlarından kesilsin.

CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Mahkeme kararında müştereken, müteselsilen tahsil hükmü var.

BAŞKAN - Müdahale etmeyelim arkadaşlar… Hatibi dinleyelim…

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Hangi mahkeme kararında var?!

CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Karar gereği…

BAŞKAN - Böyle bir usul yok arkadaşlar. Karşılıklı konuşarak Meclis çalışmalarını zora sokamayız.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Peki niye o zaman hukukî sorumluluğu kenara bırakıyoruz? Tahsil edin parayı!

BAŞKAN - Sayın Sarıbaş… Sayın Sarıbaş…

CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Mahkeme kararı gereğince…

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Mahkeme kararına ben de baktım. Müteselsilen, müştereken tahsil diye bir hüküm yok.

BAŞKAN - Sayın Sarıbaş, karşılıklı tartışmaya gerek yok. Genel Kurulu muhatap alın, Genel Kurula hitap edin.

Siz de müdahale etmeyin arkadaşlar.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, her neyse, şimdi, bu yasayla, bir eski başbakanı…(AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Müdahale etmeyin arkadaşlar, dinleyin… Sırası geldiği zaman yanıt verebilirsiniz Sayın Sarıbaş'a; ama, şimdi onu dinleyin.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Cezaevinde infazdan kurtaracağız. Doğru bir şey yapacağız, yanlış bir şey yapmayacağız. Yani 82 yaşındaki bir insanın, bir eski başbakanın cezaevinde yatarak uslanacağını söylemiyorum. Doğru bir şey yapacağız. Benim söylemek istediğim: Daha evvel niye yanlış yaptınız; o yanlışı yaparken hesabınız neydi; ben onu sorguluyorum.

O zaman bir şey daha yapalım; ne yapalım: Sayın Başbakan evinde çekecek. Cezaevinde çekseydi biz buna gardiyan tahsis edecektik, iaşesini verecektik, bir ek maddeyle evinde çekerken de iaşesini, ibatesinin devlet tarafından karşılanacağı hükmünü getirelim. Hatta, haftada bir 1 tepsi de baklava, kadayıf gönderelim. Hocam, zaten kadayıfın altının kızarıp kızarmadığını da çok iyi bilir; bu hükümetin kadayıfının altının kızarıp kızarmadığını da her hafta size not etsin.

Saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ALİ SEZAL (Kahramanmaraş) - Sarıbaş, ayıp oluyor!..

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Son derece hafif oluyor!..

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, bu kürsü, Genel Kurula hitap etme kürsüsüdür; Genel Kurula, İçtüzük hükümleri doğrultusunda hitap etme kürsüsüdür; milletvekilleriyle karşılıklı tartışmaya girilme yeri değildir. Öyle olursa, biz bu Meclis çalışmalarını düzenli bir şekilde yürütemeyiz, kaotik bir yapı ortaya çıkar. O nedenle, tekrar, kürsüyü kullanan arkadaşlardan rica ediyorum; Genel Kurula hitap etmeliler. Dinleyen arkadaşlarımız, Genel Kurul üyeleri de dinlemelidirler. Zamanı gelince, eğer yanlış çıkışlar yaptıysa kürsüyü kullanan arkadaş, o, Divan tarafından tespit edilip, düzeltilir. Daha sonra konuşma yapacak olan arkadaşlar da gerekli yanıtları verirler; ama, bunu, biraz önce söylediğim gibi, İçtüzük hükümlerine göre disiplinli bir şekilde yapmalıyız. Kürsüye gelen, Genel Kurula hitap etmeli, sadece Genel Kurula, Genel Kurulun dışına bile hitap etmemeli. Siz milletvekillerimiz de dinlemelisiniz ki, verimli, etkin bir Genel Kurul çalışması, Meclis çalışması yapabilelim.

Teşekkür ederim.

Gruplar adına alınan sözlerde, sıra, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz alan Bursa Milletvekili Sayın Mehmet Küçükaşık; buyurun.

Süreniz 20 dakika.

Biraz önceki uyarılarıma dikkat ederek konuşursanız…

Teşekkür ederim.

Buyurun.

HASAN KARA (Kilis) - Konuşmasanız da olur!

CHP GRUBU ADINA MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 1077 sıra sayılı yasa hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Kürsüye geldiğimden beri bazı arkadaşlar "konuşmasanız da olur" dediler. Vallahi, bizim konuşacak şeyimiz var.

HASAN KARA (Kilis) - Espri yaptık…

MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla) - Bazılarının, pek konuşacak şeyleri yok galiba; çünkü, yıllarca siyaset arkadaşlığı yaptığı insanları, önder diye baktıkları insanları yarı yolda bırakan insanların, herhalde hayatta ve devamında da pek fazla konuşma haklarının olmadığını sanıyorum. Çünkü, görüşmekte olduğumuz bu madde, gerçekten de, artık genel bir madde olmaktan çıktı, özel ve Türkiye'de başbakanlık yapmış bir insanın; Sayın Necmettin Erbakan'la ilgili bir madde niteliğinde geldi. Bunun en büyük nedenlerinden bir tanesi, siyasette ne yazık ki, bizim hep söylediğimiz gibi, kurumsallaşmanın olmamasından kaynaklanıyor. Eğer kurumsallaşmış siyasal partiler olabilse, siyasal parti olsa, hesap sorulabilecek bir parti olabilse, mal varlığı olan bir siyasî parti olabilse karşımızda, herhalde bu şekilde mal kaçırmaya da kimse çalışmazdı; bugüne kadar hiç kimse asliye hukuk mahkemelerinde dava açıp da o alacakları tahsil etmeye de çalışmazdı, yine, aynı şekilde, bir madde hakkında -şimdi anlatacağım gibi- 5 kere değişiklik yapmak zorunda da kalmazdık.

Bakınız, 5275 sayılı Yasa Meclise ilk geldiğinde, bu madde, 110 uncu madde, 108 inci madde olarak düzenlenmişti. O zaman, şahısların, oturduğu yerde hafta sonları, geceleyin ve elektronik alet takılarak cezalarının infazına izin veriliyordu. Adalet Komisyonu tarafından kurulan alt komisyon sonrasında, kişilerin cezalarını -infazını- elektronik aletle çekmeleri hükmü kaldırıldı, onun yerine altı ay ve daha az süreyle hapis cezalarında hafta sonları "her hafta cuma günleri saat 19.00'da girmek ve pazar günleri aynı saatte çıkmak suretiyle hafta sonları, her gün saat 19.00'da girmek ve ertesi gün saat 7.00'de çıkmak suretiyle geceleri cezaevinde çektirilmesine, kadın veya 65 yaşını bitirmiş hükümlülerin mahkûm oldukları ay veya daha az süreli hapis cezasının da konutunda çektirilmesine karar verilir" şeklinde düzeltilmişti; fakat, bu maddenin komisyon görüşmeleri esnasında her iki parti anlaşarak, bu hükmün değiştirilmesine ve üçüncü bir fıkranın eklenmesine karar verdiler.

Evet, gerçekten de bu konuda Adalet Komisyonunda yapılan görüşmelerde, hem Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri hem de AKP milletvekilleri ortak bir önerge vererek üçüncü fıkrayı ekledik biz. Üçüncü fıkrayla "75 yaşını bitirmiş olup da, üç yıl veya daha az süreli hapis cezasına mahkûm olanların, bu cezalarının, ceza infaz kurumlarında çektirilmesi, sağlık durumuyla elverişli olmadığı, tam teşekküllü devlet veya üniversite hastanelerince verilecek raporla tespit edilenler hakkında cezanın konutlarında çektirilmesine hükmü veren mahkemece veya hükümlü başka bir yerde bulunuyorsa, o konu suç nedeniyle herhangi bir zarar doğurmuşsa bu zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi" şartı da arandı; yani, uğranılmış olan hazine zararının muhakkak ödenilme şartı geldi. Hem AKP'li hem de Cumhuriyet Halk Partililerin ortak kararıyla bu değişikliği biz yaptık. Ne zaman; 9 Aralık 2004 tarihinde. Aradan birbuçuk yıl geçti, Ceza ve İnfaz Kanunu 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe girdi. Henüz daha bu madde hiçbir şekilde uygulama olmadan şimdi ne gerekle tekrar biz bu konuda değişiklik öneriyoruz? Değişiklik önerilmesinin tek nedeni şu: Elbette, Sayın Necmettin Erbakan hazine zararını ödemedi.

Bakınız arkadaşlar, bizleri buraya getiren en büyük nedenlerden bir tanesi, geçmiş iktidarların yapmış olduğu yolsuzluklar nedeniyle yapılan suçlamalardır, yolsuzluk bataklarına bulaşmış olmalarıdır tüm iktidarların. Seçim kampanyasında her iki partinin de genel başkanlarının verdiği bir söz vardı: Dokunulmazlıkların kaldırılması... Buraya gelen bütün arkadaşlarımın, çoğunluğunun konuşması da dokunulmazlıkların kaldırılması ve sınırlandırılması konusunda. Hep, biz, AKP'den bir adım atmasını bekledik. Ne zaman karar vereceksiniz; hiçbir adım gelmedi bugüne kadar. Tüm Bakanlara sormuş olduğumuz sorulara bir cevap verilmedi. Evet, Refah Partisinin kayıp trilyon davasında Sayın Necmettin Erbakan tek başına bu parayı almadı, aynı mahkemede yargılanan iki Sayın Bakanımız var; Sayın İçişleri Bakanı ve Sayın Dışişleri Bakanı ve üç de AKP milletvekili var burada. Bunlar, dokunulmazlıkları nedeniyle, Sayın İçişleri Bakanı ve Dışişleri Bakanının fezlekelerini iade ettik, daha yeni. Diğer milletvekilleri mahkûm olmasına rağmen, dosya Yargıtay aşamasındayken ayrıldı, mahkûmiyetlerle beraber gitti.

Bakınız, burada, biz, açılan asliye hukuk mahkemesini de gündeme getirerek, Sayın Osman Kaptan, 22 Aralık 2003 tarihli 2004 yılı Dışişleri Bakanlığı bütçe görüşmelerinde Sayın Dışişleri Bakanına bir soru yöneltti. Soru şu: "Birinci soru: Refah Partisinin kayıp trilyon davasında, Sayın Necmettin Erbakan'ın, kesinleşmiş mahkûmiyet kararı bulunmaktadır. Kamuoyunda, yargı kararıyla kesinleşmiş bu suça eşit oranda iştirakiniz olduğu söylenilmektedir. Bu şekilde, dokunulmazlık korumasında Bakanlık görevinizi sürdürmenizden rahatsızlık duyuyor musunuz? "

"Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül (Kayseri)- Osman Kaptan -eğer, yanlış not etmediysem- sordular. 'Refah Partisi davasıyla ilgili' dediniz... Davayı herhalde çok iyi takip etmediniz. Onun için, kulaktan dolma propagandalarla, işte, insanlar yanlış yanlış noktalara varıyorlar. Mahkeme -tabiî, böyle önemli bir konuyu bana getirirken, bu konuyu iyi bilmeniz gerekir- benim statümde olanların, yani, o zamanki genel başkan yardımcılarının beraatlarını onaylamıştır. (AK Parti sıralarından alkışlar) Dolayısıyla, o gün benim durumumda olan, bugün milletvekili olmayan kişilerin hepsi beraat etmişlerdir. Dolayısıyla, herhangi bir sıkıntım söz konusu değildir."

Aynı gün, 22.12.2003 tarihli, 2004 yılı İçişleri Bakanlığı bütçe görüşmeleri esnasında, ben, bizzat İçişleri Bakanına sordum. Sorum şu: Her ne kadar, biraz önce, Sayın Dışişleri Bakanımız, Refah Partisinin kayıp trilyon davasını iyi takip etmediğimizi söylese de;

1- Dokunulmazlığınız nedeniyle, ceza davasında aleyhinize düzenlenen fezleke şu anda Mecliste beklemektedir.

2- Asliye hukuk mahkemesinde devam eden alacak davasında ise, gerek sizin gerekse Dışişleri Bakanının tüm mal varlığına ihtiyatî tedbir konulduğunu öğrenmiş bulunmaktayız.

Gerek dokunulmazlığın kaldırılmaması gerekse tüm mal varlığınıza ihtiyaten tedbir konulması, bizce, Parlamentonun onurunu zedelemektedir ve bizleri rahatsız etmektedir. Siz de, artık, dokunulmazlığınızın kaldırılarak, sizinle aynı konumda olan ve ceza davasından beraat eden Sayın Oğuzhan Asiltürk ve diğerleri konumuna gelmeyi düşünüyor musunuz?

Sayın İçişleri Bakanımız cevap verdi, birçok soruya cevap verdi, benim soruma cevap vermedi. Bu sefer ben, oturduğum yerden, Sayın Bakanım, benim soruma cevap vermediniz dedim. Verdi, aynen şunu söylüyor: "Evet, Sayın Küçükaşık'ın sorusuna cevap vereyim.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Gül de burada açıklamıştır. Refah davasında, bizimle aynı durumda olup -yani, genel başkan yardımcısı olmamızdan dolayı o davaya dahil edilmişiz- dokunulmazlıkları kalkan arkadaşlar yargılanmış, beraat etmişlerdir. Beraatları da Yargıtay tarafından onanmıştır.

Mehmet KüçükaşIk (Bursa) - Benim de söylediğim o.

İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu (İstanbul) - Biraz sabırlı olun. Önümüzdeki hafta nasıl davranacağımızı göreceksiniz. (AK Parti sıralarından alkışlar)"

Şimdi, bunu dediği tarih 22 Aralık 2003. Biz bir hafta bekledik, gelmedi. Bir yıl bekledik, cevap gelmedi. İki yıl bekledik, cevap gelmedi. İki yıl iki ay bekledik bugün itibariyle, nasıl davrandığını görmedik. Ama, öğrendiğimiz bir şey var: Biz, dokunulmazlıkları kaldırmak için acaba Sayın İçişleri Bakanımız ve Dışişleri Bakanımız bir çaba mı sarf edecek diye bekliyorduk, meğerse, onlar mahkemeye müracaat ederek gayrimunkulleri üzerine konan ihtiyatî tedbirlerin kaldırılmasını kastetmişler. Biz de çok safça aldanmışız buna. Biz dokunulmazlıkları kaldırmadan bahsediyoruz.

Şimdi, bakınız, dokunulmazlıklar yüzünden bu sıkıntıları çekiyorsunuz ve hâlâ da çekeceksiniz yine dokunulmazlıklar yüzünden.

Ondan sonra, bizim Konya Milletvekilimiz Sayın Atilla Kart, Başbakana, kayıp Refah davasıyla ilgili, yine hukukî gelişmelerle ilgili bir bilgi sordu, soru önergesi verdi. 4 Mayıs 2005 tarihinde Sayın Atilla Kart, Sayın Necmettin Erbakan'la birlikte 79 kişinin yargılandığını, yargılama sonucunda da 70 kişi hakkında mahkûmiyet kararı verildiğini ve Yargıtay tarafından bu kararın onandığını ve 1997 yılı itibariyle 869 300 000 000 Türk Lirası -o zamanki parayla 10 milyar Alman Markına isabet ediyor- ile 943 390 ABD Dolarındaki hazine zararının, açılmış bulunan, Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1999/405 sıra sayılı dosyasıyla beraber ne âlemde olduğunu soruyor.

Sayın Adalet Bakanımızın vermiş olduğu bir cevap var arkadaşlar. Bakınız, parasal durumun… Adalet Bakanımızın vermiş olduğu cevapta -tarih, burada, sadece, konmamış- verilen cevapta aynen şu söyleniyor, diyor ki: "10 000 000 Alman Markı  (dava tarihindeki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca belirlenen döviz satış kuru üzerinden hesap edilen 2 226 020 000 000 Türk Lirası) ile 54 025 000 000 Türk Lirası azalmanın mükerrer kira ödemesinden kaynaklanan 621 000 000 Türk Lirasının, ayrıca banka hesabından çekilen ve defterlere işlenmediği için kayıtdışı kalan 943 390 Amerikan Doları (dava tarihindeki döviz satış kuru üzerinden karşılığı 405 935 056 660 Türk Lirasının) ve parti tarafından alınmayan 10 226 Alman Markı (dava tarihindeki döviz satış kuru üzerinden karşılığı 2 276 328 052 Türk Lira) faiz gelirinin faiziyle birlikte davalılardan sorumlulukları oranında ve müştereken ve müteselsilen tahsilinin talep edildiği…" Sanıyorum, biraz önce, müştereken ve müteselsilen tahsili talep edildi denmişti. Getirilen nokta şu: 9.12.2003 tarihinde ihtiyatî tedbir konulduğu; mahkemenin 19.1.2004 tarihli ara kararıyla, ceza davasında mahkûmiyetlerine karar verilen adı geçen parti başkanı ve bir diğer kişinin taşınmazları üzerine konulan ihtiyatî tedbirlerin devamına, diğer davalıların taşınmazları üzerine konulan ihtiyatî tedbirlerin kaldırılmasına karar verildiği, davanın halen derdest olduğu belirtiliyor. Şimdi, ihtiyatî tedbir konuldu. Biz, hukuk davasında… Ayrıca da, bu parayı tahsil edeceğiz diyorsunuz, öyle mi? Dava 1999 tarihinde açıldı. Aradan tam yedi yıl süre geçti, tam yedi yıl süre geçti. Şu anda verilen cevaplarda, hâlâ, Sayın Necmettin Erbakan ve bir kişinin haricindeki diğer bütün kişilerin taşınmazlarının üzerine konulan ihtiyatî tedbir kararlarının kalktığı da belli olur. Ne olacak bu para arkadaşlar? Yedi yıldan beri bu para gitmedi.

Biz, Sayın Necmettin Erbakan'ın, eski bir Başbakanın cezasını elbette cezaevinde çekmesini istemiyoruz; bunu özellikle söyledik, hep beraber söyledik. Bir yıl önce, bu paranın alınmasının, hazine zararının karşılanmasının şart olduğunu hep beraber söyledik, hep beraber buna karar verdik ve ortak önergeyle de değiştirdik maddeyi. Şimdi ne değişti?! O zaman bu hazine zararının alınmasına herkes evet diyordu da, şimdi, tüyü bitmedik yetimin hakkı ortadan mı kalktı? Ne değişti? Ne değişti de, siz, şimdi, Sayın Necmettin Erbakan "bu paraları ben ödemem" dedikten sonra, tekrar, maddede değişiklik yaparak "nasıl olsa hukukî davadır, devam edecek, o alacak davası devam eder; ama, biz, Sayın Necmettin Erbakan bu cezayı evinde yatsın" diye niye değiştiriyorsunuz tekrar?

Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, hazine zararının karşılanmasından yanayız, bu konuda kesinlikle taviz vermiyoruz. Biz, eski bir başbakan olarak Sayın Necmettin Erbakan'ın cezaevinde yatmasını istemiyoruz, bizim de ağırımıza gider; ancak, hazine zararının karşılanmasını istiyoruz. Her iki partinin ve burada bulunan bütün milletvekillerinin mutabakatının karşılanmasını istiyoruz. O, tüyü bitmedik yetimin, dul ve yetimin hakkının karşılanmasını istiyoruz. Bugün, hazine zararının ne olduğu konusunda herhangi bir bilgi var mı? Onun hesaplanması mümkün mü? Bizim, komisyon görüşmeleri esnasında bile hiç kimse hazine zararı şu miktara baliğ olmuştur demedi.

Şimdi, Sayın Necmettin Erbakan 2 yıl 4 ay hapis cezası aldı. Şimdi, bizim yeni getirdiğimiz Ceza Kanununun 63 üncü maddesi gereğince mahsup yapıldığında, şu anda Sayın Necmettin Erbakan'ın ne kadar yatacağını bilen var mı? Bu hesaplamalar yapıldı mı? Hesaplamalar yapılmaya çalışılıyor. Çıkarılan genelgelerle beraber koyduğunuzda, belki 27 gün, belki 7 gün; İnfaz Yasasından doğan. Şimdi, bu kadar gürültü yapıyoruz, bu kadar değişiklik yapmaya kalkıyoruz; ama, ne olursa olsun, ne olursa olsun, kişiye özel yasa çıkartılması hukukun temel ilkelerine ne kadar aykırıysa, şu anda bizim yaptığımız bu 5 inci değişiklikte, yine, aynı ilkeler tarafından ağırlık verilecektir.

Bakın arkadaşlar, öyle şeyler yapıyoruz ki, 65 yaşını bitirenler 6 ay hapis veya daha aşağı ceza almışsa evinde geçirsin. 70 yaşını bitirenler 1 yıl; 75, 3 yıl, hatta, o kadar ileri gittik ki önergede değişiklik konusunda, 80 yaşını bitirenler, 3 yıl, 4 yıl ve daha altı dedik de, ya, bu ayıp oluyor diye gülüşerek, artık, çıkartmak zorunda kaldık. Devletin ciddiyetle yönetilmesi gerekir, ciddî yönetmemiz gerekir devleti; ama, Türkiye'deki en temel sorunlardan bir tanesi, eğer, sizin, siyasal partilerde, kurumsallaşmayı, şimdiye kadar kabul etmemiz nedenleri gibi, geçmişteki önderinizin bu parayı ödeyerek ve Sayın İçişleri ve Dışişleri Bakanlarının ve yargılanan diğer dava arkadaşlarınız da bu paranın ödeme yükümlülükten kurtulması düşünceniz nedeniyle bu değişikliği ikinci kez getiriyorsanız, bu, tüm siyasî hesapları, hem Parlamentoyu hem Türkiye Cumhuriyetini meşgul etmeniz demektir. Bu, haksızlıktır; lütfen, bu haksızlığı yapmayın. Türkiye'de meydana gelen hazine zararının  karşılanmasını yapalım. Gelin arkadaşlar, esas yapmamız gereken, bizim, dokunulmazlıkları kaldırmamız, dokunulmazlıkları sınırlamamız… Bu sıkıntıyı yaşıyorsunuz. Bakınız, yıllardan beri, şuraya geldiğinizden beri, bir yıldan beri Sayın Maliye Bakanı hakkında yapılan suçlamanın özelliğine, bugün Vatan Gazetesine baktığınızda, Sayın Kürşad Tüzmen hakkındaki suçlamalara tekrar baktığınızda hep dokunulmazlığın önümüzde engel olduğunu görüyoruz; bizim sıkıntımız bu.

Bakınız, Türkiye yolsuzluklar yüzünden yoksulluk batağına sürüklendi. Ne olur, buna… Uyanın artık. Şu dokunulmazlıkları kaldıralım, gelin sınırlayalım, gelin sınırlayalım, değişiklikler yapalım. Bu konuda bürokratların arkasına saklanmayın. Sadece milletvekillerini değil, bürokratlar da var… Dokunulmazlıklara saklanmayın, getirin onların kanunlarını, değiştirelim dedik; açıkça bu konuda size söz verdik; ama, bu konuda hiçbir girişim yapmıyorsunuz ve dokunulmazlıkları kaldırmadığınız için, kişiler rahatlıkla yargılanamadığı için; eğer, Türkiye Cumhuriyetinin bir Dışişleri Bakanı, Türkiye Cumhuriyetinin bir İçişleri Bakanı  bugün kendi devletiyle mahkemelik oluyorsa ve bununun hesabını veremiyorsa, sizin bu dokunulmazlıkları kaldırmamak nedeniyle yaptığınız ısrar yüzündendir, anlamsız ısrar yüzündendir. Evet, belki o insanlar dokunulmazlıklarının kaldırılmasını istiyorlar; fakat, onların dokunulmazlığı kalkarsa, gerçekten de yolsuzluğa karışmış birçok insanın dokunulmazlığı kalkacaktır. İşte, bu hesabı vermekten korktuğunuz için diğerlerinin dokunulmazlığını kaldırmıyorsunuz.

Bizim milletvekili arkadaşlarımızın birçoğu, ben de, haksız şekilde, yolsuzluk yapan insanlarla aynı seviyede, dokunulmazlığı kaldırılmak istenen milletvekili olarak anılmak istemiyorum diyoruz biz de. Bizimkilerini kaldırın diyoruz, bizimkilerini de kaldırmıyorsunuz. Neden; çünkü, bizimkileri, isteyenleri kaldırırsanız  istemeyenleri de kaldırmak zorunda kalacaksınız. İstemeyenler de ortada, iyot gibi açıkta kalacaklar. Gerçekten de o yoksulluğa karışan insanlar Türk toplumunun önünde yer alacak.

O açıdan, gelin, şu dokunulmazlıkları kaldıralım, sınırlayalım; şu Parlamentoyu  onur duyabileceğimiz, toplumun gurur duyabileceği bir kurum haline getirelim.

Hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Süreniz içinde kaldığınız için de teşekkür ederiz.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Sayın Mahmut Durdu.

Buyurun Sayın Durdu.

Süreniz 20 dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA MAHMUT DURDU (Gaziantep) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; huzurunuza, 5275 sayılı Yasanın 110 uncu maddesini değiştiren yasa teklifi üzerinde konuşmak üzere geldim; hepinize saygılarımı sunarım.

Değerli arkadaşlarım, yetmişbeş sene boyunca ülkemizde yasalar uygulanageldi ve 2002 senesinden bu yana birsürü yasa değiştirdik. Şu sözünü ettiğim yasanın irdelemesini ve incelemesini yapmadan önce, işi bir hikâye boyutunda ele almak istiyorum.

Avrupa Birliğine girmek istiyoruz, gerek İktidardaki Partimiz gerekse muhalefetteki partimiz, gerek Meclis içindeki partilerimizin gerekse Meclis dışındaki partilerimizin tamamı Avrupa Birliğine girelim diyor. Anketlerde de, yüzde 70-85 arasında değişen, halkımızın isteği bu noktada. İşte, bu süreç içinde yasalarda değişiklik yapıyoruz, adalet sistemini kurmaya çalışıyoruz. Bu meyanda, Türk Ceza Kanununu değiştirdik, insan hak ve hürriyetlerini öne çeken, daha millî, yerel bir Türk Ceza Kanunu yaptık. Eksiklikler yok mu; vardır. Bugün müşahede edilemeyen; ama, bir iki sene içinde de müşahede edilebilecek eksiklikler olacak. Hemen onun peşinden Ceza Usul Kanununu çıkardık. Eksiklikler yok mu; vardır. Onun akabinde İnfaz Yasasını değiştirdik, İnfaz Kanununu çıkardık. İnfaz Kanununda yanlışlıklar olmayacak mı; olacaktı ve olduğunu gördük.

Geçen sene, Adalet Komisyonunda, 5275 sayılı Yasanın 110 uncu maddesinin tezekküründe, Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımız ve Adalet Kalkınma Partisinden komisyon üyesi arkadaşlarımızla münazarasını yaptık, münakaşasını yaptık. Neticede, 110 uncu maddeye 4 tane sınır getirdik; 75 yaş sınırını getirdik, üç yıl hapis cezası sınırını getirdik, bir de, tam teşekküllü hastaneden rapor zorunluluğunu getirdik. Yetmedi, demin Süleyman Sarıbaş arkadaşımın söylediği gibi, İnfaz Yasasının önkoşulu olarak, özel hukuk koşulunu getirdik, devlete verilen zararın tazminini istedik. İşte orada yanlış yaptık. Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarım ve ben de dahil, Adalet Kalkınma Partisinin komisyon üyelerinin imzaladığı önergeyle, biz yanlışa imza attık.

Bu yanlış şöyle görüldü: Devlete ödenecek olan bu zararın miktarı belli değil. Komisyondaki arkadaşlarımızın müzakereye katılırken söylediklerini, beyanlarını tutanaktan eğer incelerseniz, birkısım arkadaşlarımız diyor ki, 1 trilyon; bir başka arkadaşım diyor ki, 11 trilyon; 5 trilyon, 6 trilyon olduğu belli değil. Şimdi, siz, o maddede kendinizi sanık olarak kabul ediniz, gidiniz Maliye Bakanlığına "ben bu parayı ödeyeceğim, ne kadar ödeyeceğim" diyeceksiniz, size verilecek cevap belli değil.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Çıkarırlar.

MAHMUT DURDU (Devamla) - Belirsizlik var.

Şimdi, muhterem arkadaşlarım...

BAŞKAN - Müdahale etmeyelim arkadaşlar.

MAHMUT DURDU (Devamla) - ...doğrusunu yapmak istiyoruz; doğrusu da bu; şimdiki getirdiğimiz yasa metni doğrusudur. Şöyle ki: Şimdi, Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 999/405 sayılı dosyasında, duruşması da 21.4.2006 yılına bırakılmış olan dosyada dava devam ediyor, hukuk davası devam ediyor ve son duruşmada, ocak ayı içinde yapılan duruşmada bilgi notları oraya aktarılmış, bilirkişi tespit tutanakları da girmiş, duruşması 21 Nisan 2006 yılına bırakılmış.

Şimdi, arkadaşlarımız diyorlar ki: "Bu dava yedi sene sürdü, bundan sonra da bitmez."

Arkadaşlarım, yargıya güvenmek mecburiyetindeyiz, yargıya güvenmek mecburiyetindeyiz.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - İşine geldiği zaman...

MAHMUT DURDU (Devamla) - Şimdi, Amme Alacakları Yasası var, İcra İflas Yasası var. Eğer, asliye hukuk mahkemesinin kararı süreçlerden geçer, kesinleşirse,  hiç merak etmeyiniz, Amme Alacakları Usulü Yasasıyla veya İcra İflas Yasasıyla bu para tahsil edilecektir. Bunun teminatları alınmış mıdır; alınmıştır -az önce arkadaşlarım da söyledi- asliye hukuk mahkemesinin sürecinde sanıkların büyük çoğunluğunun, kısmı âzamının malvarlıklarına el konulmuş, yapılan itirazlar üzerine bir kısmının tedbiri kaldırılmış; ama, Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hoca Efendinin ve Ali Rıza Ulucak Efendinin mal varlığı üzerinde tedbir devam etmektedir. Yanlış hatırımda kalmıyorsa, 15 tane gayrimenkul Necmettin Erbakan'ın, 4 tanesi de Rıza Ulucak'ın gayrimenkulleri üzerinde tedbir devam etmektedir.

Şimdi, arkadaşlarım diyor ki, bu özel bir yasadır. Ee, adını siz koymaya çalıştınız, biz de kabul edelim bunu. Yani, burada bir şey söylemek istiyorum. Geçmişte merhum Menderes'i idam ettik, daha hâlâ, bugün dünyaya izah edemedik. Şimdi, 80 yaşını geçmiş, Türkiye'de başbakanlık yapmış Necmettin Erbakan Hocanın hapse girmesi, siz de kabul ediyorsunuz, hoş bir şey değil; Anavatan Partisi sözcüsü de böyle söylüyor, ben de aynısı söylüyorum.

Arkadaşlar, yanlışta ısrar etmenin bir âlemi yok. Yani, geçen sene bu yasa çıktı. Bu yasa, bir vahiy yasası değildir, bir Kur'an ayeti değildir. Yanlışı gördük; bunu düzeltmek bizim görevimiz, bizim vazifemiz. Biz burada yasama görevi yapıyoruz. Ne için yapıyoruz; işte, bu gibi yanlışlıkları düzeltmek için yapıyoruz.

Şimdi, bu İnfaz Yasası, Ceza Usul Yasası ve Türk Ceza Kanunu, adalet sisteminin altyapı taşlarıdır. Bunların içinde, yargıda, arkadaşlarımızın, hâkim arkadaşlarımızın uygulamalarıyla yanlışlıklar görülebilir, görülecektir. Bunlar da görüldüğü zaman, gelecek, burada, bu Yüce Meclis, doğrusunu yapmaya çalışacaktır. Bugünkü yaptığımız da budur.

Ben, gerek Adalet Komisyonunda çalışan arkadaşlarımızın katkılarından dolayı gerekse şu yasama meclisi içindeki siz arkadaşlarımızın katkılarından dolayı hepinize müteşekkirim. Ben, samimî konuşan bir insanım. Ben, hiçbir zaman, yanlış üzerinde ısrar edilmemesini bilen ve kendi hayatında tatbik eden birisiyim. Eğer yanlış yapmışsak, bunu düzeltmemiz lazım.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, sanığın birisi gidiyor; diyor ki -65 tane sanık, 68 tane sanık- bana ne kadarı düşüyor? Belirsiz... Ben ne kadar yatıracağım? Belirsiz... Peki, bunu yasama meclisi olarak düzeltmek mecburiyetinde değil miyiz arkadaşlar? İşte, bugünkü yaptığımız budur.

Ben, fazla zamanınızı almak istemediğim için, huzurunuzdan ayrılıyorum; hepinize ama hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Biz de, süreye uygun konuştuğunuz için teşekkür ediyoruz.

Şahısları adına söz isteyenler; Mehmet Eraslan… Pardon, Ümmet Kandoğan burada mı? Burada.

İki gündür yoktunuz, yine yok zannettik sizi; özlettiniz kendinizi.

Buyurun Sayın Kandoğan.

Süreniz 10 dakika.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Meclis Başkanvekilimin, şahsımla ilgili o güzel duygu ve düşüncelerinden dolayı kendilerine şükranlarımı sunuyorum.

İki günden beri, Sayın Genel Başkanımızla beraber, İzmir, Balıkesir ve Bursa İllerini içine alan bir programımız vardı; o programı icra etmek maksadıyla Ankara dışındaydım. Ben de, sizleri ve Meclisi özledim.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Yokluğun hissedildi yani.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Evet, teşekkür ediyorum, çok sağ olun.

Tabiî, İzmir, Balıkesir, Bursa'da gördüğümüz manzaralar, bir milletvekili olarak beni son derece müteessir etmiştir. Özellikle, dün Bursa'da, organize sanayi bölgesindeki sanayicilerimizin, tekstilcilerin haklı feryatlarını, kamyon garajında 1 000'in üzerindeki kamyon esnafımızın gözyaşları içerisindeki feryatlarını -Bursa'da- dinleme durumunda kaldık. 25 Şubat, biliyorsunuz, kamyon esnafıyla ilgili, K-1 belgesi almayla ilgili son gün. O feryatları da, İktidar Partisinin duymasını, özellikle istiyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün, toplumumuzu uzun zamandan beri meşgul eden ve bir eski Sayın Başbakanla ilgili bir kanun teklifini görüşüyoruz. Kanun teklifinin gerekçesini dikkatli bir şekilde okumaya çalıştım. Gerekçede bizleri tatmin edecek, doyuracak cümleleri, ifadeleri maalesef bulamadım. Cezaların caydırıcı olma meselesini gündeme getiriyor ki, bu mesele, şu anda 82 yaşında olan ve politikamızın, politik hayatımızın renkli simalarından biri olan eski Başbakanımız Sayın Necmettin Erbakan'la ilgili bu cümlenin, herhalde, herhangi bir etkisi olacağını da zannetmiyorum ve getirilen bu kanun teklifinin bu düşünceden yola çıkılarak getirildiği inancında da değilim.

Yine, gerekçede çok enteresan bir cümle var; o da şu: "İnfaz kurumlarındaki mekân sorunu bakımından büyük bir önem taşımaktadır." Yani, bu cümleyi buraya yazabilmenin haklı ve mantıklı bir izahını, ben isterdim ki, bu kanun teklifini buraya getiren milletvekili arkadaşlarımızdan birisi çıkıp, infaz kurumlarındaki mekân sorunundan dolayı böyle bir kanun teklifi hazırlama ihtiyacında olduklarını bizlere gelip samimî bir şekilde izah etmiş olsalardı.

Yine, çok enteresan, gerekçede, medenî ülkelerde işte, getirilmeye çalışılan böyle düzenlemeler varmış, işte, bu düzenlemeleri biz de yaparak, medenî ülkelerdeki o düzenlemeye uygun, paralel bir düzenleme getiriyoruz... Biz, şimdiye kadar medenî değilsek, şu getirilen kanun teklifiyle medenî ülkeler arasında yerimizi alacaksak, vay bu ülkenin haline. Yani, bu kanun teklifinin gerekçesi, hakikaten, getirilmek istenen, yapılmak istenen meseleyle ilgili, haklı ve doyurucu hükümler içermiyor, ihtiva etmiyor.

Şimdi, kanunun esasına geçmek istiyorum. Şimdi, biliyorsunuz 9 Aralık 2004 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazıyla ilgili kanun burada kabul edildi ve bu kanun üzerinde İktidar Partisi ve muhalefet partilerinin kanunun bütün maddeleri üzerinde hemen hemen, bir konsensüsü vardı, bir mutabakat neticesinde o kanun bu Meclisten geçmişti. Tabiî, o kanununun şu anda değiştirmeye çalıştığımız ilgili maddesinin ne şekilde buradan geçtiğini hepiniz çok yakından biliyorsunuz; ancak, daha bu kanunla ilgili henüz uygulama imkânı dahi bulamadan bugün yeni bir kanun teklifiyle o kanunun bir maddesinde yapılacak olan değişikliklerin kamu vicdanını rahatsız etmeden, bunun altını çizmek istiyorum, kamu vicdanını rahatsız etmeden ve bir eski Sayın Başbakanı rahatsız edici, sanki ona bir lütufmuş şeklindeki bir düşünceden dolayı da bu kanunun buraya getirildiğini zannetmiyorum.

Şimdi, bu kanunla ilgili, benim, Denizli'de, sınıf arkadaşım olan, aynı sıraları paylaştığım çok değerli bir kardeşim, Kasım Gökbel mahkûm oldu, cezasını çekti. Benim sınıf arkadaşım ve sıra arkadaşımdı, çok değerli, çok saygı duyduğum bir kardeşimizdi ve yine Türkiye'nin birçok yerinde bu kanunun şu anda kurtarmaya çalıştığımız hükmünden dolayı mahkûm olan onlarca kişi bundan mağdur oldu ve yine şu anda bu kanun teklifinin altında imzası olan bir değerli milletvekilimiz, o dönemde kendisi de il başkanı olmasına rağmen, diğer il başkanlarının yaptığı gibi değil, bir yönetim kurulu üyesine, bu işi onun üzerine yıkarak, ona imzalatarak, kendisi il başkanı olmasına rağmen, kendisi kurtulup, o il yönetim kurulu üyesinin mahkûm olmasına sebebiyet vermiştir.

Şimdi, bu kadar mağdur insanların olduğu ve kendilerinin cebine hiçbir şey girmediği halde, sadece parti disiplini açısından, onu, o dönemde imzalamak mecburiyetinde kaldıkları için mahkûm olan insanları gördükten sonra, bugün yapılan uygulamanın, kamuoyu vicdanını rahatsız etmeden, uygun bir şekilde bu Meclisten geçmesi lazım. Nedir o uygunluk; en azından, bu hazine zararının tazminiyle ilgili olarak  yapılması gereken neyse, sadece bir eski Sayın Başbakanın üzerine bunu yıkmadan, sadece onu sorumlu tutmadan ve sadece onun mahkûm olma meselesini bir şekilde değiştirmeye çalışmadan, bunun halledilmesi lazım ve en azından, bu zararın tazminiyle ilgili olarak ne yapılması lazım geliyorsa, Türkiye Büyük Millet Meclisi bunu nasıl takip edecekse, bu para nasıl tazmin ve tahsil edilecekse, onun yolunun, çok açık ve net bir şekilde ortaya konulması lazım.

Ben, Sayın Başbakanın komşusuyum -eski Başbakanımızın- her gün, evinin önünden gelip geçiyorum. 82 yaşında olan bir Sayın Başbakanın, hakikaten, cezaevinde olmasına, kesinlikle gönlüm razı olmuyor. İyi veya kötü, beğeniriz veya beğenmeyiz, Türk siyaset hayatına bir renk getirmiştir, bir canlılık getirmiştir ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde, gerekse başbakan olarak, ülkemizin menfaatları doğrultusunda hizmet ettiğine de inanıyorum. Bu noktada da hiçbir şüphem ve endişem yok. Ancak, tekrar ediyorum: Bu tazmin meselesinin de mutlaka mutlaka, bir şekilde çözüme kavuşturulması ve bundan mağdur olan, hapse giren 10'larca kişinin de, en azından, vicdanen rahatlaması için…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - …onların da, en azından vicdanen müsterih olmaları, vicdanen rahatlamaları açısından bu meselenin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından da ciddî bir şekilde takip edilmesi gerektiği inancımı bir kez daha ifade ediyorum ve tekrar, bir eski Sayın Başbakanın bu yaştan sonra cezaevi şartları içerisinde olmasını, en azından, Doğru Yol Partisi olarak, bir milletvekili olarak gönlümüzün arzu etmediğini ifade ediyor ve Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi ve AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Kişisel söz isteminde bulunan arkadaşlarımız: Mehmet Eraslan…

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Konuşmayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Konuşmuyorsunuz, peki.

Tevfik Akbak, Çankırı Milletvekili…

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Yok.

BAŞKAN - Yok, konuşmuyor.

Recep Garip, Adana Milletvekili, konuşmak istiyor mu?

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Yok.

BAŞKAN - Anlaşıldı.

Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

CEZA VE GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZI HAKKINDA KANUNDA

DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 110 uncu maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, üçüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmış ve diğer fıkra numaraları buna göre teselsül ettirilmiştir.

"(2) Mahkûmiyete konu suç nedeniyle doğmuş zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesine dair hukukî sorumlulukları saklı kalmak üzere;

a) Kadın veya altmışbeş yaşını bitirmiş kişilerin mahkûm oldukları altı ay,

b) Yetmiş yaşını bitirmiş kişilerin mahkûm oldukları bir yıl,

c) Yetmişbeş yaşını bitirmiş kişilerin mahkûm oldukları üç yıl,

veya daha az süreli hapis cezasının konutunda çektirilmesine hükmü veren mahkemece veya hükümlü başka bir yerde bulunuyorsa o yerde bulunan aynı derecedeki mahkemece karar verilebilir."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyenler: Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri Saygun; şahısları adına, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan,  Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan, Çankırı Milletvekili Tevfik Akbak, Adana Milletvekili Recep Garip, Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri Saygun.

Buyurun Sayın Sadullah Ergin.(AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA SADULLAH ERGİN (Hatay) - Sayın Başkan değerli milletvekili arkadaşlarım; 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yasa üzerinde değişiklik öngören teklif üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Teklifin tümü üzerinde, siyasî parti gruplarımızın değerli sözcüleri uzunca açıklamalarda bulundular. Ben, çok fazla uzatmayacağım; ancak, genel olarak, bu teklifte imzası olan bir milletvekili olarak da, bu teklifi getiriş sebeplerimiz ile şu anda mevcut olan Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Yasasının 110 uncu maddesinde değişiklik öngördüğümüz düzenlemenin niçin değişikliğe tabi tutulmak istendiğine dair görüşlerimi beyan etmek istiyorum.

Bu teklif üzerine yapılan eleştiriler genelde şu noktalarda toplandı: Bu teklif, şahsa özel bir düzenlemedir, kişiye özel, sipariş bir kanun teklifidir şeklinde bir eleştiri yapıldı. Ayrıca, yine, buradaki konuşmacıların hepsi, konuyu, getirip bir eski Sayın Başbakanın ismiyle özdeşleştirerek "bu teklif, eski Başbakanlardan Sayın Necmettin Erbakan'ın istifade etmesi üzere hazırlanmış bir tekliftir" tespitinde bulundular. Yine, ilaveten, hepsi şunun altını çizdi: Evet, biz de 82 yaşına gelmiş bir eski Sayın Başbakanın, bu yaştan sonra cezaevlerinde kalmasını arzu etmeyiz; ama, bu, kamuya ait olduğu söylenen paralar ne olacak? Bütün grup sözcülerinin eleştirdikleri noktalar zannediyorum bu noktalarda toplanmış durumda.

Değerli arkadaşlar, bütün bunları cevaplamadan önce, şu anda mevcut olan 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yasanın 110 uncu maddesine bir bakmak lazım. Bu maddede, gerçekten, bu düzenleme yapılırken, birinci kuşak olarak 65 yaş sınırı alınmış; altı aya kadar olan cezalarda, bayanlar için bir yaş sınırı olmaksızın konutlarında bu cezanın infazı öngörülmüş; ama, erkekler için 65 yaşını doldurmuş olanların altı aya kadar olan cezalarını konutlarında çekmesi öngörülmüş. 65 yaştan birdenbire 75 yaşa çıkan, hemen üçüncü fıkra hükmü geliyor. "75 yaşını bitirmiş olup da" diye başlayan bu fıkrada, diğer şartlar da taşınırsa, bu şekilde mahkûmların cezalarını konutlarında çekmesini düzenleyen bir metin.

Peki, biz getirdiğimiz teklifte neyi öngörmüşüz; 65 ile 75 arasındaki makasın çok açık olduğunu, bu araya bir kademelendirme yapmanın daha hakkaniyete uygun olduğunu öngörerek, 65 yaş için altı ay, 70 yaş için bir yıl ve 75 yaşı doldurmuş olanlar için de üç yıllık bir kademelendirme yapmak suretiyle, bu yasayı biraz daha adaletli şekilde uygulanabilir hale getiren bir düzenleme öngörmüşüz. 

Başka; önceki metinde, bir cezanın infazına önşart olarak hukukî sorumluluk getirilmiş ve bunun da doğuracağı sıkıntılar gözardı edilmiştir kanaatimce ve bizim yaptığımız bu kanun teklifinde, bu sıkıntıları da ortadan kaldıran bir düzenleme öngörmüşüz. Nedir bu; hukukî hakları saklı kalmak üzere, bu sanıkların ya da mahkûmların, kamuya karşı yükümlülüklerini yerine getirme hakları, sorumlulukları saklı tutularak bir önşart olmaktan çıkarılmakta ve objektif, genel geçer kriterlere bağlanmaktadır.

Şimdi, bu teklif kişiye özel bir teklif olarak hazırlanmıştır diye bir eleştiri yapıldı. Ben, bunu kabul etmiyorum. Bizim getirdiğimiz teklifte ve şu anda yürürlükte olan maddedeki şartları taşıyan tüm vatandaşlarımız için bu madde uygulanabilecektir; hatta, bırakınız Türk vatandaşlarını, Türkiye'de cezası infaz edilecek olan yabancılar bile, bu infaz yasasının bu maddelerinden istifade edebilir.

"İyi ama efendim, bu maddeden ve bu değişiklikten Sayın Necmettin Erbakan da istifade edecek..." Edebilir, o da bu ülkenin bir vatandaşı ve bu ülkeye hizmet etmiş olan bir devlet büyüğü.

MEHMET KARTAL (Van) - Sıradan bir vatandaş için gelmedi.

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Bunun bu maddeden istifade etmesi, kimi, niye rahatsız etsin?! Yapılan değişiklik doğru ise, yapılan düzenleme doğru ise, bu değişiklikten kimsenin rahatsız olmaması lazım.

Ha, geliyoruz şimdi esas eleştiri noktasına. Eleştiri noktası nedir arkadaşlar? İyi, güzel; ama, Refah Partisinin kapatılmasından ötürü, kamunun uğradığı belirtilen zararları kim ödeyecek? Kamu, alacağıyla nasıl buluşacak? Herkesin ortak olarak sorduğu soru bu, üzerine geldiği nokta bu.

Tabiî, burada, genel bir düzenlemenin somut olaya indirgenmesiyle ilgili bir yanlışla karşı karşıyayız. Bizim getirdiğimiz düzenleme, bu şartları taşıyan bütün vatandaşlarımıza uygulanacak genel bir düzenlemedir. Ceza İnfaz Yasasının 110 uncu maddesi bir genel düzenlemedir. Bu şartları taşıyan herkes bundan istifade edecek; ama, özel olarak konu getirilip Sayın Necmettin Erbakan'la ilişkilendirildiği için, bu konuya ait birkaç tespitimi de sizlerle paylaşıp, sözlerime son vereceğim.

Değerli arkadaşlar, şimdi, benim önümde, ağır ceza mahkemesinin vermiş olduğu mahkûmiyet kararı var. Bu mahkûmiyet kararında, sanıkların hangi miktarla sorumlu tutulacakları, zararın miktarıyla ilgili bir ilam söz konusu değil, muacceliyet kesbetmiş bir alacak söz konusu değil. Bu mahkeme kararından sonra, Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 99/405 esas sayılı dosyasında, Maliye hazinesinin açmış olduğu bir tazminat davası var. Bu davada, davacının iddia ettiği bir dava konusu, bir dava değeri var. Yanılmıyorsam, 4,5-5 trilyon civarında açılan davanın konusu. Tabiî, buna, ayrıca faizler talep etmiş Maliye. Şimdi, davalı taraf ise, bu davaya karşı itirazlarını belirtmiş ve dava şu anda derdest, yargılama devam ediyor. Kesin hükme bağlanmış bir alacak söz konusu değil; nizalı, çekişmeli bir meblağ var. Dolayısıyla, şu anda hiç kimse, bu bahse konu hadisede, falanca şahıs şu kadar para ödeyecek diyemiyor, muacceliyet kesbetmiş bir rakam ortada yok. Peki, İnfaz Yasasının şu anki 110 uncu maddesine göre, vermiş olduğu zarar belli olan bir şahıs, gidecek, zararı ödeyecek ve cezasını evinde infaz edecek. Peki, vermiş olduğu söylenen zarar belli olmayan, çekişmeli olan, nizalı olan mahkûm ne yapacak? Bu belli olmadığı için, henüz nizalı bir, çekişmeli bir dava konusu olduğu için, öteki, evinde cezasını infaz ederken, bu, gidip ceza tevkif kurumunda mı yatmalıdır? Objektif olan bu mudur, yoksa, ceza infazın önüne getirilmek istenilen hukukî sorumlulukları bertaraf ederek genel geçerde daha hakkaniyete uygun bir düzenleme mi yapmak daha uygundur, bunu takdirlerinize arz ediyorum.

Ayrıca, hemen şunun altını çizmek istiyorum; bu konuyu özelde bir şahsın, bir eski Sayın Başbakanın özel konumuyla irtibatlamanın yanlış olduğunu ifade ettim; ama, kamuoyunda yanlış anlamalara meydan vermemek için şunun da altını çiziyorum: Değerli arkadaşlar, Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesi, dava konusu meblağı güvence altına alacak miktarda gayrimenkul üzerine ihtiyatî tedbir vazetmiştir. Şu anda, dava dosyasında, toplam 19 parça gayrimenkul üzerinde tedbir konulmuş durumdadır. Dolayısıyla, hiç kimse bu kürsüden şunu söylemesin lütfen: İyi, güzel; biz de Hocanın yatmasını arzu etmiyoruz; ama, bu para ne olacak, bu parayı kim ödeyecek diye bir sorunun haklılık nedeni yoktur. Zira, şayet bu dosyada davacı idare davayı kazanırsa ve bu karar yüksek yargı tarafından tasdik edilir de kesinleşir ise, bu alacağı karşılayacak miktarda gayrimenkulle bu dava teminat altına alınmış bir davadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Dolayısıyla, özelde bu dosyadan dolayı hiç kimse kamunun hakkına halel gelecek diye tereddüt etmesin. Bu dosyanın teminatları, bu davaya bakan mahkeme heyeti tarafından sağlanmıştır ve fakat, ben, olayın özel bir davayla irtibatlandırılmasının doğru olmadığını ifade ediyorum. Bizim getirdiğimiz teklif genel bir düzenlemedir. Bu teklifte bahse konu şartları taşıyan ve Türkiye'de cezasını infaz edecek herkes bu düzenlemeden istifade edecektir diyor, Muhterem Heyetinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, madde üzerinde kişisel söz istemi olan milletvekillerimizi belirlemek gerekiyor, vazgeçenler arka sıralarda gelenlere hak tanıyacağı için.

Ümmet Kandoğan konuşacak mı efendim? Konuşmayacak.

Mehmet Eraslan konuşacak mı? Konuşmayacak.

Tevfik Akbak, Çankırı?.. Konuşmayacak.

Recep Garip, Adana?.. Konuşmayacak.

Ersönmez Yarbay, son anda talep etti; konuşacak mı, konuşmayacak mı?

ERSÖNMEZ YARBAY (Ankara) - Konuşacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Konuşacak.

O zaman, bekleyin, sıranız geldiği zaman çağıracağım sizi.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Tekirdağ Milletvekili Sayın Mehmet Nuri Saygun; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Saygun, kişisel söz isteminiz de var; iki süreyi birleştirelim, zaman kazanalım.

Toplam süreniz 15 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA MEHMET NURİ SAYGUN (Tekirdağ) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri arkadaşlarım; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda yapılması düşünülen değişiklikle ilgili partim adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygılarımla, sevgilerimle selamlıyorum efendim.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, biz, şu kürsüden -bugün ilk defa değil- bu yasa teklifleri, kanun teklifleri, tasarıları geldiği her fırsatta şu sözleri hep tekrarladık: Lütfen, yasa hazırlanırken daha dikkatli, daha önem verir bir tavır sergileyiniz ve hazırlamış olduğunuz yasaları bizim önümüze getirdiğinizde, burada yapılacak olan değerlendirmelerden sonra, kısa bir dönem sonra tekrar değiştirme ihtiyacı duymayalım. Ama, bu, bugüne kadar mümkün olmadı ve genellikle, özellikle çok önem ifade eden bazı yasalarda, temel yasalarda ciddî çalışmalar yapıldığı iddiasıyla yasalar Meclisin önüne geldi, Genel Kurul onayladı; ama, bir süre sonra, hemen, tekrar, değişiklik teklifi geldi. Şimdi, izin verirseniz, şu gelen değişiklik teklifinin Meclisteki sürecini birlikte şöyle bir hatırlayalım istiyorum.

Efendim, bu yasa, önce Adalet Komisyonunda görüşülüp, daha sonra Meclis gündemine getirildi ve 13 Aralık 2004 tarihinde kanunlaştı. Yasanın kanunlaşmasından sonra, 3 Mayıs 2005 tarihinde, Adalet ve Kalkınma Partisinin Milletvekilleri Hasan Kara ve Zeyid Aslan tarafından, bir kanun teklifi şeklinde, bugün görüştüğümüz 110 uncu maddenin değiştirilmesi amacıyla bir teklif getirildi.

Bir kere, başından beri söylediğimiz konuya geri döndük. Yasayı onaylamanın üstünden henüz daha beş ay geçmiş; ama, biz, o yasada bir değişikliğe ihtiyaç duymuşuz, alıp getirmişiz.

Bu değişik teklifini, özellikle İktidar Partisi milletvekili arkadaşlarım "efendim, bu bir tekliftir, bu hükümetin tasarısı değildir" şeklinde iddia edebilirler veya böyle bir iddiada bulunabilirler; ama, bildiğimiz bir gerçek var ki, bu ve benzeri temel yasalarda getirilen değişiklik teklifleri, hükümetin bilgi ve düşüncesi tahtında düzenlenir ve o şekilde gelir.

Bu teklif 3 Mayısta geldi. 3 Mayısta gelen bu değişiklik önerisi, Adalet Komisyonunda görüşüldü, alt komisyon oluşturuldu, alt komisyonda da görüşüldü ve ondan sonra Adalet Komisyonuna geldi. Adalet Komisyonu, teklifi, muhalefet partisi milletvekillerinin muhalefetine karşın, oy çokluğuyla kabul etti ve böylece, Meclis gündemine gelmeye hazır, İktidar Partisinin beklentilerine cevap verdiği iddia edilen bir şekilde hazırlandı. Sonra ne oldu; o tarihten bu yana, bu teklif, bir köşeye konuldu, öylece bekledi. Sonra, Sayın Sadullah Ergin'in ve iki milletvekili arkadaşının aynı maddeyle ilgili bir başka değişiklik önergesi geldi, tekrar komisyona getirildi, tekrar değerlendirildi, yine oy çokluğuyla bu teklif de kabul edildi. Sonra, tercihinizi herhalde bu yönde kullandınız ki, kendi getirdiğiniz ve Adalet Komisyonunda onaylanan iki tekliften bugün görüştüğümüz bu teklif sizin önünüze getirildi.

Şimdi, burada, önce, şu hususları bir netleştirmemiz lazım:

1- Biz, yasalar düzenlenirken hukuka uygun olması konusunda üstümüze düşen görevi yerine getirerek, her seferinde uyarımızı yaptık.

2- Uygulanabilir olması gerekir, bu uygulanabilirlik durumunun mutlaka sağlanması gerekir dedik; bunu da iddia ettik. Toplumun her kesimini kucaklaması gerekir dedik ve bu kesimlerin onayı gerekir dedik.

Efendim, sizin oy çokluğuyla çıkardığınız yasada, önce, bu saydıklarımızdan "uygulanabilir olma" imkânı yok. Eğer, uygulanabilir olma imkânı olsaydı, böyle bir değişikliğe gitme ihtiyacı duymazdınız. İki kere arka arkaya değişikliğe gittiğinize göre, kendi düzenlediğiniz yasanın uygulanamayacağını, az evvel buraya çıkan AKP temsilcisi de, zaten kendisi de ifade etti; "uygulanabilme şansı olmadığı için bu hale getiriyoruz" dedi. Oysaki, biz, Adalet Komisyonunda da, Mecliste de bunun uygulanabilir olmadığını iddia etmek suretiyle görevimizi yerine getirmemiştik. O gün bizi dinleme ihtiyacı duymadınız ya da iktidarın vermiş olduğu güçle, bizim iddialarımızı dikkate almadan bildiğiniz gibi geçtiniz ve kanunlaştırdınız. Ee, peki, bugün bizim söylediklerimize geri dönmek ve söylediklerimizi kabul ederek, tekrar böyle bir teklif getirme ihtiyacını neden duydunuz o zaman?!

Değerli arkadaşlarım, bu getirilen teklifin, daha doğrusu bu değişikliğin temelinde yatan birkaç husus var. Az evvel, AKP adına konuşma yapan Sayın Sadullah Ergin, bunun kişisel bir düzenleme olmadığını söyledi.

Şimdi, önce, izin verirseniz, bu yasanın ilk çıktığı hale bir dönelim ve sizlere bunu bir hatırlatmak istiyorum. Adalet Komisyonuna bu ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazıyla ilgili yasa geldiğinde, böyle bir 110 uncu madde çalışması yoktu; ama, burada, bize getirilen öneriyle, geçmişte yıllarca başbakanlık yapmış birisinin, yaşı da itibariyle, cezaevinde yatmasının doğru olmayacağı söylendi; görüştük, konuştuk, biz de uygun bulduk; ama, biz oraya bir şart koyduk; dedik ki. Doğrudur, bu yaşta bir insanın, bu ülkede başbakanlık yapmış bir insanın cezaevinde yatmasını doğru bulmayabiliriz, konutunda mahkûmiyetini çekmesini de doğru buluruz; yalnız, kamuya verdiği bir zarar var, kamuya verdiği zararı öder ise biz bunun altına imza atarız ve…

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Zaten ödüyor.

MEHMET NURİ SAYGUN (Devamla) - Ödemediğini ben size biraz sonra ifade edeceğim.

…düzenleme yapıldı. Yapılan düzenleme, bizim de onayımızla, bizim de oylarımızla bu şekilde geçti. Sonra ne oldu; sonra, kişiye özel olmadığı söylenilen bu yasanın muhatabı kalktı, dedi ki: "Benim altmışbeşte 1 borcum var." Altmışbeşte 1 borcum var deyince, bugün Meclis çatısında olan belli sayıdaki arkadaşlarımız veyahut…

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Yok, yok…

MEHMET NURİ SAYGUN (Devamla) - Yok yok, var; 2 de bakanımız dahil, bu 65'in içine dahil oluyor ve birkaç milletvekili arkadaşımız, bu hususta yeni bir düzenlemeyle, bu kamuya verilmiş olan zararın ödenmesi konusu hukukî ihtilaf haline getirilmeye çalışıldı ve önümüze gelen bu değişiklikte, şimdi "bu bir hukukî ihtilaftır; o iş orada halledilir; hukukî alacaklar saklı kalsın" deniliyor.

Şimdi, efendim, önce bir şuna bakalım: Bizim düzenlediğimiz, onayladığımız, o kişiye özel düzenlemede bir hüküm var. Ancak, kamuya ait… Aynen iade şartı getiriyoruz. Yani, aynen iadeden ne anlarsınız; aynen iadede, karşı taraf olan hazinenin adını koyduğu bir rakam var; ben şu siyasî partiye bu kadar oranda destek verdim, vermiş olduğum destek aynen iadeye tabi olan rakamdır. Şimdi, AKP'li sayın konuşmacı diyor ki: "Efendim, rakamı belli değil." Hayır, rakamı belli. Hazinenin uğramış olduğu zararı aynen iadeyle hazineye teslim ettiğinizde cezaî şart için gerekli olan ödeme yerine gelmiş olur; ama, eğer siz bu ödemenin böyle olmasını veya bir şekilde ödemeden rücu edilmesini sağlamak için birtakım iddialar getirirseniz, o zaman sizin dediğiniz şekilde bir düzenleme yapılır.

Şimdi, bana göre ve Cumhuriyet Halk Partisinin düşüncesine göre, bu değişiklik hiçbir şekilde hukukî bir ihtiyaç değildir. Bu değişiklik tamamen ipe un serme ve kamunun alacağının tahsil edilmesini bir şekilde önlemeye yönelik bir değişikliktir. Eğer, böylesine bir değişikliği iktidar partisi milletvekilleri olarak sizler onaylıyorsanız, kamunun alacağının tahsil edilmesini uygun bulmuyorsanız, o zaman oylarınızla bu madde geçer; ama, eğer kamuyu, hazineyi koruma düşüncesindeyseniz, böyle bir değişikliğe ihtiyacımız yok. Böyle bir değişikliğe ihtiyaç yok; aynen iade koşulları yerine getirilir ve Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunun 110 uncu maddesi bu değişikliğe ihtiyaç duymadan aynen kalır. Bu tercih sizlere ait.

Biz, bu konuda, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu değişikliği onaylamıyoruz. Bizim oyumuz ret. Gerekçelerimiz de, az evvel saydığım gibi, kamuya ait bir alacağın tahsilinin önlenmesini Cumhuriyet Halk Partisi hiçbir şekilde kabul edemez, benimseyemez, onaylayamaz.

Şimdi, bir de, bu teklifin üçüncü fıkrasının iptal edilip, yerine getirildiği bu yeni değişiklikte, az evvel, 65 yaş, 70 yaş, 75 yaş gibi farklı değerlendirmeler olduğu ve temel düşüncenin bu olduğu söyleniyor.

Değerli arkadaşlarım, eğer böyle bir düşüce varsa, 65, 70, 75 ve üstü için böyle bir düzenleme yapılmasını, hukukî bir düzenleme olarak, özel infaz uygulaması olarak onaylayabiliriz, kabul de edebiliriz. Diyelim ki böyle bir düzenlemeye ihtiyaç var; ama, bu düzenlemeyi yaptığınızı iddia ederek, esas arkasına sığınılmak istenen üçüncü fıkranın ortadan kaldırılmasına yönelik düzenlemeyi kabul etmemiz mümkün değil.

Şimdi, bu üçüncü fıkrada, daha önce, Adalet Komisyonunda görüşmeler yapılırken, kısa bir süre ayrılmış ve Adalet ve Kalkınma Partisinin komisyon üyesi arkadaşlarımızla birlikte bu metni birlikte düzenlemiştik. Bu metni düzenledikten sonra da, o metnin altına, o değişiklik önergesinin altına imza da koymuştuk. Ben, o gün imza koyduğum için, bir gün sonra, basının muhtelif kesimlerinden "Hocayı kurtaran Cumhuriyet Halk Partili milletvekili" gibi bir yazı da almıştım; ama, benim derdim Hocayı kurtarmak değildi. Benim derdim, bu ülkede sonuç itibariyle Başbakanlık yapmış, bu ülkeyi bir süre yönetmiş ve belli bir yaşa ulaşmış, sağlığı elvermeyen bir insanın, insanî duygularla ve bu ülkede yaşayan bir vatandaş olarak cezaevine girmesini doğru bulmamamdı; ama, ben onun altına bir not koymuştum; kamuya verdiği zararı ödesin demiştik.

Şimdi, bizim, hakikaten, içten gelerek, bu ülkede hizmet etmiş bir adama, yaşı kemale ermiş bir adama, sağlığı elvermeyen bir adama doğru bir davranışta bulunduğumuz iddiasındaydık; ama, eğer bu ülkeye bir zarar vermişse, kamunun zararına neden olmuşsa, bunu da ödemeli diye de onun altına imza atmıştık. Şimdi, hayret ediyorum, o değişiklik önergesine, bizim o hazırladığımız önergeye, sadece Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri imza atmadı; o önergenin altına, Adalet ve Kalkınma Partisinin Adalet Komisyonu üyeleri de imza attı. Şimdi o komisyon üyesi arkadaşlarım, bu gelen yeni değişikliğe acaba ne diyorlar?!

Sadece o kadar değil. Bu madde oybirliğiyle geçti; bu madde, komisyondan geçerken, komisyon üyelerinin oybirliğiyle geçti. Peki, o komisyonda olan Adalet ve Kalkınma Partisinin milletvekilleri, şimdi bu değişiklik gelmiş, merak ediyorum oylamada ne diyeceksiniz! Bu değişikliği siz önerdiniz, birlikte yaptık; aradan birkaç ay geçti de ne değişti?! Yani, sizin kamudan kaynaklanan bir alacağın tahsil edilmesini önleyen bir değişikliğe geçmişte karşı çıkarak imza atarken, bugün kamu alacağını yok saymak gibi bir düşünceyi kabullenmeniz için ne gibi bir gelişme oldu, ne gibi bir değişim oldu?! Ben, bunu, gerek biraz sonra maddelerle ilgili komisyon üyesi arkadaşlarım konuşurlarsa izleyeceğim; öte yandan da oylama sırasında bizimle birlikte o değişiklik önergesine imza atan arkadaşlarımın oylamadaki değerlendirmelerine de dikkat edeceğim, saptamaya çalışacağım.

Değerli arkadaşlarım, buraya kadar getirdiğimiz bu husustan sonra, izin verirseniz, çok kısaca, bir şeyi özetlemek istiyorum.

Bakın, üç yıldır, şu kürsüde söylediğimiz hep aynı şey, iktidar ve muhalefetiyle. Bu ülkenin yararına olabilecek her türlü kanunda, biz muhalefet olarak yanınızdayız, ülke yararına yapmayı düşündüğünüz bütün kanunlarda da destek vermeye hazırız. Lütfen, bir dönün, geçmişe bir dönün; doğru yaptığınız hangi işe "hayır" dedik?! Doğru olan kanunların hepsi bu Meclisten oybirliğiyle çıkmadı mı?! Ama, bir şeyler yanlış olursa, biz de buna muhalefet ediyorsak, bunun adı, ille de zorakî bir muhalefet değildir, ülke menfaatına, kanun yapma tekniğine mutlaka bir şeyler ters gidiyordur ki biz muhalefet ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen, toparlayın.

MEHMET NURİ SAYGUN (Devamla) - Bitiriyorum Başkanım.

Şimdi, bu gelen yasa da aynı niteliktedir, aynı esaslara dayalıdır. Bizim muhalefet etme gerekçemiz, bir muhalefet iddiası değildir; yasa tekniğine uygun olmayan bir düzenleme yapılmıştır, kamunun zararına sebep olacak bir düzenleme yapılmıştır. Az evvelki AKP konuşmacısının söylediği gibi, alacak gayri muayyen falan değildir, alacak sabittir, alacak hazinede kayıtlıdır, iadesi gereken rakam bellidir. Böyle şeylerin arkasına sığınarak, kamuya ait bir alacağın tahsil edilmesini önleme gibi bir girişimde bulunmanızı, ben, bu Meclis çatısında yaşayan bir arkadaşınız olarak doğru bulmuyorum ve bu nedenle de, bu getirilen teklifin sizlerin oylarıyla -çünkü, bizim oylarımızı bunun reddedilmesine yetmiyor- reddedildiğini görmek, inanmak istiyorum; bu Meclise, bu yakışır. Kamunun bir alacağının engellenmesi yönündeki bir değişikliği bu Meclis onaylarsa, bu Meclise, bu yakışmaz. Değerlendirmek, düşünmek, karar vermek sizlere aittir.

Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.32

İKİNCİ OTURUM

Açılma saati: 16.53

BAŞKAN: Başkanvekili Ali DİNÇER

KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 67 nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) Oturum BaşkanlarInIn KonuşmalarI

1.- TBMM Başkanvekili Ali Dinçer'in, Bursa kent merkezinde iki büyük iş merkezinin çökmesi nedeniyle, yerleşim yerlerinde yol ve altyapı çalışmalarının planlı ve programlı yapılmasının önemini vurgulayan ve Bursa halkına geçmiş olsun dileklerini içeren konuşması

BAŞKAN- Değerli milletvekilleri, şu sırada aldığımız bir habere göre, Bursa kent merkezinde iki büyük iş merkezi çökmüş. Bereket ki, daha önceden çatlamalar olduğundan bu kent merkezleri boşaltılmıştı. Şimdilik, gelen haberlere göre can kaybı yok.

Fakat, bu olay da gösteriyor ki, biz Türkiye'de bina yaparken, altyapı yaparken, mühendisliğin gerektirdiği bütün titizlikleri göstermek durumundayız, bilimin gereğini yerine getirmek durumundayız. Aksi takdirde, böylesine kazalar çok büyük can kayıplarına neden olabilir. Deprem anında, yine, mühendisliğin gereklerini yerine getirmememizden kaynaklanan binlerce kişiyi kaybettiğimiz gibi, tekrar binlerce yurttaşımızı, kardeşimizi kaybetme ihtimaliyle karşı karşıya kalabiliriz. Bundan da görülüyor ki, bir altyapı çalışması, yol çalışması, civardaki tüm koşullar değerlendirilerek yapılmalı. "Bize bir şey olmaz" düşüncesiyle yaparsak, mühendisliğin gereği olan bütün değerlendirmeleri yapmadan, alelacele altyapı çalışmalarını, plansız programsız yapmaya kalkarsak, civardaki yapılanmalar büyük zarar görebiliyor. Bu örnek onu gösteriyor. Yani, var olan kent yapılarında bile, daha önce oluşmuş yapılarda bile, eğer yol, kanal gibi altyapı çalışmaları yapılacaksa, bunların gelişigüzel yapılmaması gerekir. Birileri gelip "buradan böyle bir yol yapılsın" deyip dozeri, greyderi getirmesiyle bu işler yapılmamalı. Gerekli tüm mühendislik değerlendirmeleri yapılmalı, önlemler alınmalı, ondan sonra bu çalışmalar yapılmalı ve binalar da, dediğim gibi, bilimin, mühendisliğin gereği olan bütün projelendirmeler yapıldıktan sonra, bütün önlemler alınarak yapılmalı; imalatlar da öyle yapılmalı.

Bursa'daki kardeşlerimize geçmiş olsun diyoruz. Böylesine ciddî felaketlerle bir daha karşılaşmamayı diliyoruz.

1077 sıra sayılı kanun teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Hatay Milletvekili Sadullah Ergin ve 2 Milletvekilinin; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/678) (S. Sayısı: 1077) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

1 inci madde üzerinde, kişisel söz istemi olan Ankara Milletvekili Sayın Ersönmez Yarbay'a söz veriyorum.

Buyurun Sayın Yarbay.

Süreniz 5 dakika.

ERSÖNMEZ YARBAY (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifi üzerinde söz aldım. Bu kanun teklifini okuduğum zaman, Hazinenin zarara uğratıldığına dair bir durum görmedim. Muhalefet, bir şerh yazmış; ama, burada "hazine zarara uğratılmıştır, zararın ödenmesi koşulu ortadan kaldırılmaktadır" deniyor; fakat, okuduğum zaman, maddede "mahkûmiyete konu suç nedeniyle doğmuş zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesine dair hukukî sorumlulukları saklı kalmak kaydıyla" diyor; yani, affedilmiş falan demiyor, muaf da demiyor. Onu, muhalefet sözcüleri nereden çıkardılar, doğrusu anlamakta güçlük çekiyorum.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - O, eski hali.

ERSÖNMEZ YARBAY (Devamla) - Hayır. Kanun metninde böyle yazıyor; yani, kanun metni bu.

MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) - Yedi yıldır bitmeyen dava.

BAŞKAN - Müdahale etmeyelim efendim.

ERSÖNMEZ YARBAY (Devamla) - Benim, esas tabiî, burada kanunun bir zararı, yani, hazinenin uğratılmış olduğu zararın giderilmesi konusunda herhangi bir düzenleme yok. Hazinenin zararı mutlaka tazmin de edilmelidir; ancak, dikkatinizi çekmek istediğim husus şu: Türkiye'nin son otuzbeş yılını dikkate aldığımız zaman; bir sayın başbakan suikaste kurban gitmiş, bir sayın başbakan iki defa -millet iradesiyle geldiği halde- darbeyle görevden uzaklaştırılmış, bir sayın başbakan şu anda Yüce Divanda yargılanıyor, bir sayın başbakan da evde mi hapsedilsin, yoksa hapishanede mi hapsedilsin tartışması yapılıyor; yani, son otuz yıl.

Ben geçen yıl Pakistan'a gitmiştim. Pakistan'da eski başbakanlar ne yapıyor dedim. Dediler ki "eski başbakanlardan birisi idam edildi -son otuz yılda, yirmi yılda birisi idam edildi- birisi suikaste kurban gitti, birisi ev hapsinde, iki tanesi yurt dışında kaçak." Şimdi, biz Meclis olarak, millet olarak, Türkiye'yi böyle üçüncü dünya görüntüsünden kurtarmamız gerekiyor. Sayın başbakan, eski başbakan evde hapsedilse, Türkiye'nin imajı mı düzelir; yani, bir başbakan hapsedildiği zaman, evde hapsedilmiş olsa, Türkiye'nin imajı mı düzelir? Onun için biz Meclis olarak…

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - O zaman bir kanun teklifi verirsiniz, başbakanların cezaî müeyyidesi yoktur dersiniz... 

ERSÖNMEZ YARBAY (Devamla) - Sayın başbakanı… Yani, Pakistan'daki durum, Türkiye'deki durum, bunlar neden oluyor? Neden, bu başbakanlar bu hale geliyor; neden bu hale geliyor sayın başbakanlar?

EMİN KOÇ (Yozgat) - Yolsuzluktan oluyor, yolsuzluktan…

ERSÖNMEZ YARBAY (Devamla) - Hayır. Cumhuriyet Halk Partisinin eski genel başkanı, darbelerde onlar da gönderildiler, birtakım adliyelere onlar da gönderildiler. Dolayısıyla, Meclise müdahale olduğu için, dışarıdan müdahale olduğu için, demokrasi zaman zaman kesintiye uğratıldığı için bu durumlar ortaya çıkıyor. Yoksa, sadece milletin seçtikleri suçlu değil ki. Biz hep milletin seçtiklerini yargılıyoruz ve olağanüstü şartlarda yargılıyoruz. O konuya dikkati çekmek için söz almış bulunuyorum.

Olağanüstü şartlarda ve olağanüstü durumlarda milletin seçtiği kişileri yargılamak üzere biz kanunlar çıkarıyoruz; ama, olağanüstü şartlarda darbe yoluyla gelmiş hiç kimseye yargılama veyahut da suçlarını soruşturma şeyi yapmıyoruz. Mesela, bugün 12 Eylülü yapanlara dokunabilir miyiz Meclis olarak?..

AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul) - Tabiî, isterseniz dokunabilirsiniz.

ERSÖNMEZ YARBAY (Devamla) - İşte, siz de varsınız… Biraz önce arkadaşımız "kanun teklifi verin" dedi; bir kanun teklifi de siz getirin; yani, bakalım, bir görelim.

Onun için, biz, Meclis olarak, muhalefetiyle iktidarıyla, ben bu konuya dikkatinizi çekmek istiyorum. Yani, sadece millet iradesiyle seçilenler ve millet iradesiyle gelenler bir müddet sonra şeyin karşısına çıkıyorlar, hâkimin karşısına çıkıyorlar ve yargılanıyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - İktidara konuşmak için gelinmiyor, iş yapmak için geliniyor; sayınız var, Anayasayı değiştirecek çoğunluğunuz var.

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen ve Genel Kurula hitap edin, karşılıklı konuşmaya meydan vermeyin.

ERSÖNMEZ YARBAY (Devamla) - Sayımız var; yalnız, Türkiye'de, tabiî, işler, maalesef, sadece sayıyla olmuyor. Türkiye'de işlerin sayıyla olmadığını biz her zaman görüyoruz. Eğer Türkiye'de işler sayıyla olmuş olsaydı, 60 darbesi, 71 darbesi, 80 darbesi, 97 darbesi… Bunların hiçbirisi olmazdı.

Ben, darbelerin olmadığı ve hâkimlerin hiçbir kurumdan brifing almadıkları, bankaların içerisinin boşaltılmadığı bir Türkiye dileğiyle, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Madde üzerinde soru-yanıt bölümüne geçiyoruz.

Mehmet Ali Bulut…

Buyurun, sorunuzu alalım.

MEHMET ALİ BULUT (Kahramanmaraş) - Sayın Başkanım, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunun 110 uncu maddesinin üçüncü fıkrası son cümlesinde "bunlar hakkında beşinci fıkra hükmü uygulanmaz" denilmektedir. Buna göre, cezasını evinde çekecekler şartla salıverilme hükümlerinden yararlanmakta idi; ancak, görüşülmekte olan teklifle bu fıkra hükümden çıkarılmıştır. Bu yeni durum karşısında, bu kanun yürürlüğe girmeden önce verilmiş cezaların özel infaz rejimine göre çektirilmesinde yeniden düzenleme nasıl uygulanacaktır?

Sorum, hukukî ve teknik olduğu için, Sayın Adalet Komisyonu Başkanımız tarafından cevaplandırılmasını talep ediyorum.

BAŞKAN - Komisyon Başkanı Sayın Toptan, buyurun.

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, bizim kanaatimize göre, bu kanunun yayımı tarihine kadar verilmiş ve 110 uncu madde kapsamında kalabilecek olan cezalar için, eski düzenlemenin koşullu salıverilmeye ilişkin hükümleri uygulanacaktır; ayrıca, yeni kanunun lehe getirmiş olduğu hükümler de uygulanacaktır. Bu neye dayanıyor; bu, Yüce Heyetiniz tarafından kabul edilen ve yürürlükte olan Türk Ceza Kanununun 7 nci maddesinin üçüncü fıkrasındaki hükmün doğal bir sonucu olarak yorumlanıyor. Hiç kuşku yok ki, nihaî kararı ilgili mahkemeler verecektir; ama, burada, bu düzenlemede kanun koyucunun amacının bu olduğunu ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkanım, izin verirseniz, teklifin geneliyle ilgili de bir iki cümle söylemek istiyorum. Gerçi, bazı arkadaşlarımız ifade ettiler. Şimdi, ortada bir af kanunu söz konusu değil; yani, getirilen, üzerinde çalıştığımız bu kanun teklifi bir af kanunu değildir. Bunu tespit etmek istiyorum.

İkincisi, bu olayla ilgili olarak, biliyorsunuz, iki tane dava açılmıştır. Bunlardan bir tanesi ceza davası, bir tanesi de hukuk davasıdır. Ceza davasıyla ilgili yargılama bitmiş, kesinleşmiş ve bu davada sanık olarak görülen kişilerin büyük bir çoğunluğunun cezası da infaz edilmiştir. Ayrıca, açılan hukuk davası; yani, devletin siyasî partilere yardım faslından Refah Partisine verilmiş olan parayla ilgili, kamunun, Maliyenin alacak davası devam etmektedir. Şimdi, burada -zannediyorum, ihtilaf orada ortaya çıkıyor- kamunun ne kadar zararının söz konusu olduğu, kamunun ne kadar para alacağı, hukuk davası devam ettiği için, kesinleşmediği, bitmediği için belli değildir. O nedenle, daha evvelki düzenlemede, Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımızla beraber yapmış olduğumuz düzenlemede, getirilen 110 uncu maddeyle getirilen düzenlemenin uygulanabilmesi için, yani, belli şartlarda cezanın evde çekilebilmesi için öngörülen tazmin şartının yerine getirilmesi, bu bizim olayımızda, yani üzerinde tartıştığımız olayda fiilen mümkün olmaz hale gelmiştir. O bakımdan…

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Ama, niye yaptınız Sayın Başkan?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Hep beraber yaptık değerli arkadaşlarım yani.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Ama, yanlış yaptınız!

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - O nedenle, üzerlerine muhtemel alacak karşılığı, hukuk davasında, ihtiyatî tedbirler de konulmuştur. Bu dava bittiği ve kesinleştiği takdirde, hazine alacağının tamamının tahsil edilmesinin yolu da bu şekilde garanti edilmiştir.

Bunu değerli arkadaşlarımızla paylaşmak istiyorum, çok teşekkür ediyorum.

Sağ olun Başkanım.

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, görüşmeler tamamlandı 1 inci maddeyle ilgili.

Oylamadan önce, Adalet Komisyonu Başkanı Sayın Toptan'ın da dile getirdiği konuyla ilgili bir önergesi var arkadaşlarımızın. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulan bu önergede, "şimdi tartışmakta olduğumuz 1077 sıra sayılı yasa teklifi, sonucu itibariyle af mahiyetinde olduğundan, nitelikli çoğunluk gerektiği kanısındayız" diyor arkadaşlarımız. "Oylamada nitelikli çoğunluk olup olmadığının tespiti amacıyla, oylamanın elektronik cihazla yapılmasını saygıyla arz ederiz" diyorlar; Muharrem Kılıç, Malatya Milletvekili; Mehmet Nuri Saygun, Tekirdağ Milletvekili; Feridun Ayvazoğlu, Çorum Milletvekili; Mehmet Kartal, Van Milletvekili; Atila Emek, Antalya Milletvekili.

Değerli milletvekillerimiz, Divan olarak bu konu değerlendirildi. Bu yasanın ve bu maddenin af niteliğinde olmadığı, sadece infaz şeklinin değiştirilmesi amacıyla getirildiği görüşü hâkim oldu. Bu nedenle, bu talebi karşılayamıyoruz.

Ama, aslında, milletvekili arkadaşlarımız açık oy isteyebilirler, belli sayıda, 20 civarında milletvekili arkadaşımızla birlikte ve açık oy o şekilde yapılabilir; ama, böyle bir talep yoksa, biz, bu önergenin talebi doğrultusunda elektronik cihazla açıkoylama durumunda olamıyoruz. Nitelikli çoğunluk arama durumunda değiliz, Divanın kararı gereği.

O nedenle, sizi, 1 inci maddenin oylamasına çağırıyorum: Kabul eden arkadaşlarımız… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Şimdi 2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyenler: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muharrem Kılıç, Malatya Milletvekili; şahısları adına…

Bu arada, arkadaşlarımızın konuşup konuşmayacaklarını da tespit etmek istiyorum.

Ümmet Kandoğan, konuşacak mısınız?

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, duruma bağlı.

BAŞKAN - Peki; sonra...

Mehmet Eraslan?..

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Duruma bağlı Sayın Başkan.

BAŞKAN - Duruma bağlı… Peki.

O zaman, diğer arkadaşlar da büyük olasılıkla duruma bağlı konuşacaklar; tekrar etmeyelim.

Buyurun Sayın Kılıç. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

CHP GRUBU ADINA MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; AKP Hatay Milletvekili ve Grup Başkanvekili Sayın Sadullah Ergin ve 2 arkadaşı tarafından verilen Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifiyle ilgili olarak Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu kanun teklifini veren arkadaşlarımızın kimliklerine baktığımızda, bir arkadaşımız Grup Başkanvekili, bir arkadaşımız AKP Genel Başkan Yardımcısı, bir arkadaşımız da Adalet Komisyonu üyesi. Yani, bütün itibariyle, partinin genelinin arkasında durduğu bir kanun teklifi var; ancak, her nasılsa, yine, bu getirilen teklif, hükümet olarak sahip çıkılmamış, sadece 3 milletvekili arkadaşımız tarafından verilmiş bir kanun teklifi.

Değerli arkadaşlarım, bu değiştirilmesi istenilen yasa, henüz yeni bir yasa, çıkarılmasının üzerinden ancak bir yıl geçti. 2004'ün 12 nci ayında yasayı çıkardık, o ayın 29'unda da bu yasa yayımlanarak yürürlüğe girdi. Şu anda görüştüğümüz konudaki tartışmalar, bu yasanın komisyon aşamasında da sürdürüldü, aynı tartışmaları orada da yaşadık. Öneri gelmişti; o zaman, Sayın Adalet Bakanı, Sayın Komisyon Başkanı, milletvekilleri olarak o komisyonda bulunan arkadaşlarımızın tamamı tarafından "arkadaş, tamam, biz, özel infaz sistemine bir şey demiyoruz; bir Sayın Başbakanın, geçmişte başbakanlık yapmış bir kişinin cezaevinde yatacak olması kimseye şan, şeref kazandırmaz; ancak, kamuya bir zarar da verilmişse, bu zarar karşılansın" denildi; o zaman hep birlikte bu karar alındı. Peki, değerli arkadaşlarım, aradan çok fazla bir zaman geçmedi. Ne değişti şu anda?.. Karşımıza şu anda arkadaşlarımız çıkmışlar diyorlar ki: "Bu özel bir düzenleme değil, genel bir düzenlemedir." Yani, değerli arkadaşlarım, birbirimizi kandırmayalım.

Komisyonda, yine, komisyon üyesi arkadaşlarımdan Sayın Recep Özel'in beyanı var, diyor ki: "Bu düzenleme sanki şahsa bağlıymış gibi; ama…" Yine, Sayın Bekir Bozdağ'ın beyanı: "Geçmişte başbakanlık yapmış olan Sayın Necmettin Erbakan'la ilgili olduğu, cezasını evde çekmesi gerektiği…" Yine, Sayın Mahmut Durdu arkadaşımız cesur bir beyanda bulunuyor, "bazen kendi aramızda inkâra gidiyoruz. Efendim, bu, işte, özel bir Erbakan yasasıdır; ben kabul ediyorum" diyor ve meseleye noktayı koyuyor. Yani, bu özel bir yasadır, özel bir, tek bir şahıs için çıkartılmış bir yasadır. Peki, öyleyse, birbirimizi niye kandırmaya çalışıyoruz?.. O zaman, açıkça, bu yasayla ilgili olarak, yasanın başlığında da "Sayın Necmettin Erbakan'ın Cezasının İnfazına Dair Yasa Teklifi" diyelim, mesele daha açık ve anlaşılır olsun.

Değerli arkadaşlar, biz, bu olayda, demin de belirttim, Sayın Necmettin Erbakan'ın cezaevine girmesiyle bir mutluluk duymayız, parti olarak öyle bir talebimiz yok; ancak, aradan ne değişti?.. O zaman komisyonda görüşülürken; yani, 2004 yılında Mecliste görüşülürken buna büyük bir iştahla destek veren AKP'li arkadaşlarımız o zaman ne düşünüyorlardı, şimdi ne düşünüyorlar?.. Eminim ki, o zaman şöyle düşünüyorlardı, diyorlardı ki: "Ya, bu yargılamadan sadece Sayın Necmettin Erbakan yargılanmıyor, bununla ilgili olarak bizim de iki tane bakanımız var; Sayın İçişleri Bakanımız var, Sayın Dışişleri Bakanımız var, 3 milletvekili arkadaşlarımız var, 65 partili üyemiz var bununla ilgili olarak yargılanan. Biz bu parayı Sayın Necmettin Erbakan'dan tahsil ettirelim, paranın tamamını, 68 kişinin ödeyeceği paranın tamamını  Sayın Necmettin Erbakan ödesin, biz de bundan kurtulalım." Diğer bir tercih daha vardı; diyorlardı ki: "Bu şekilde, gelecekte siyasî bir rakibimiz olan Sayın Erbakan'dan da kurtulmuş oluruz."

Ancak, olayın seyri bu şekilde olmadı. Sayın Necmettin Erbakan ezberinizi bozdu. Nasıl bozdu; dedi ki: Ben parayı ödemiyorum. O zaman bir telaşa kapıldınız. Dediniz ki: Yahu, ola ki, Sayın Erbakan parayı ödemezse -bu mahkemelerde, bu 3 üncü erteleme, infazın ertelenmesi; son kez ertelendi- acaba Sayın Erbakan bu son ertelemeden sonra cezaevine girerse biz bunu kendi tabanımıza nasıl anlatırız?. Bir eski genel başkanımızı kendi iktidarımız döneminde cezaevine gönderirsek -seçimlerin de ucu göründü, ya bu sene, en geç 2007 yılında zaten seçim olacak- peki, bu seçimlere giderken kendi tabanımıza bunu nasıl anlatacağınızın telaşına düştünüz. Yoksa, amaç, Sayın Erbakan'ı kurtarma  amacı değil. Kesinlikle, şu anki telaşınız, şu anki bir an önce Sayın Erbakan'la ilgili bu düzenlemeyi yapma anlayışı, Sayın Erbakan'ı kurtarmaktan ziyade, kendimizi seçimlerde nasıl kurtarırız anlayışıdır.

Değerli arkadaşlar, bu yüce çatı, halkın sorunlarının tartışılması için, halkın sorunlarının değerlendirilmesi için, çözüm üretilmesi için vardır. Ancak, biz ne yapıyoruz; şu anda, koskoca Türkiye Büyük Millet Meclisini, bir kişinin cezasının infazıyla ilgili bir yasayı nasıl çıkaracağımızla ilgili meşgul ediyoruz. Buna kimsenin hakkı yok.

Kaldı ki -işin bir başka yönüne değineyim değerli arkadaşlar- iktidara gelirken nelerden bahsettiniz; "fakir fukara" dediniz, "garip gureba" dediniz, "tüyü bitmemiş yetim hakkı" dediniz…

Peki, değerli arkadaşlarım, bu paralarda, yani, kamunun el konulan paralarında fakir fukaranın, garip gurebanın hakkı yok mu? Kamunun malına el koymak ne kadar ahlakîdir, ne kadar doğrudur?

Şu anda elimde Maliye Bakanlığının 1999'daki bir Millî Emlak Genel Müdürünün bir yazısı var, Refah Partisiyle ilgili. Burada tek tek saymış, Refah Partisinin o zamanki malî konulardaki yetkili üst yönetiminde bulunan şahısları tek tek saymış ve diyor ki altında da: Bu şahıslar, il başkanları ve il saymanlarıyla işbirliği yaparak, hazine yardımını, partice temin edilen diğer paraları… Bunları da tek tek saymış; 10 000 000 Deutsche Mark, 943 000 ABD Doları, bir de 1998'deki hazine yardımı.

Peki, değerli arkadaşlar, parti kapatılırken -parti 16.1.1998 tarihinde Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı- o zamanki Refah Partisi yöneticileri ne yaptılar; dediler ki: Yahu, parti kapatılıyor, partinin mal varlıkları elden gidiyor, dolarlar gidiyor, marklar gidiyor, hazineden aldığımız paralar gidiyor; öyleyse ne yapalım; bu paraları il başkanlarına, il saymanlarına paylaştıralım, harcanmış gösterelim. Bunu, biz demiyoruz; bunu, ağır ceza mahkemesi diyor; çünkü, ağır ceza mahkemesinin kararıyla suç sabit olmuş, özel evrakta sahtecilik suçu sabit olmuş. Ağır ceza mahkemesi diyor ki: O zamanki Refah Partisinin mal varlığı sahte özel evraklar düzenlenerek…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

Devam edin.

MUHARREM KILIÇ (Devamla) - Bu paraları hazineye kaptırmayalım deniyor.

Peki, değerli arkadaşlar, hazineye ait, kamuya ait ve Anayasa Mahkemesinin kararından sonra bu mal varlıklarının el değiştirmesi, mülkiyet değiştirmesi ne kadar doğrudur, ne kadar helaldir?! Bu, haram değil mi değerli arkadaşlar?! Hazinenin parasına el koymak, haksız yere; bu, doğru bir davranış mıdır?! Peki, bunu alkışlayacak mıyız?!

Değerli arkadaşlar, şimdi, getirilen yasa teklifinde deniyor ki, efendim, biz bu konuya değinmiyoruz; çünkü, hukukî yönden süreç işleyecek, bununla ilgili yargılama devam ediyor.

Değerli arkadaşlar, hukuk mahkemesindeki davayı değerli arkadaşlarımız sanki bir alacak-verecek davası gibi değerlendiriyorlar. Oysa, bu, bir alacak-verecek davası değil hukuk davasındaki dava. Bu, haksız fiilden dolayı tazminat davası. Haksız fiil sabit olmuş, ağır ceza mahkemesinin kararı kesinleşmiş. Haksız fiilden dolayı, diyelim ki, bir trafik kazası geçirdiniz, birilerine zarar verdiniz. Bununla ilgili, haksız fiilden dolayı verdiğiniz zararları da ödemek durumundasınız. Peki, bunu kim ödeyecek; o zararı verenler; o zamanki Refah Partisinin yöneticileri ve onlarla işbirliği yapan il başkanları, il saymanları. Gerçi, birkısım il başkanları, kendileri imza atmamış olabilir, yerine, birtakım, yönetimden birilerine imza attırmış olabilirler; ancak, bunlar da doğru şeyler değil. Eğer il başkanıysan, genel başkanın talimat vermişse, genel merkez yönetimi talimat vermişse, gideceksin, o talimat gereğince karara imza atacaksın, ondan sonra gereği ne ise o yapılacak. Ancak, bazıları ne yapıyorlar; diyorlar ki: Ben bu işi biliyorum, bunun arkası iyi değil, ben imza atmayayım, başka birileri imza atsın, kendimi kurtarayım.

Değerli arkadaşlar, siyasî partilere bu paralar niçin veriliyor, bunun anlamı nedir? Siyasî partiler demokrasilerin vazgeçilmez kurumlarıdır, olmazsa olmaz kurumlarıdır...

BAŞKAN - Muharrem Bey, bir dakikanızı rica ediyorum…

Kişisel söz istemi olan Tevfik Akbak Çankırı Milletvekili ve Recep Garip Adana Milletvekili arkadaşlarımız burada mı, konuşmak isterler mi onlar?.. Yok.

O zaman, siz, kişisel söz talebinizi tamamlayacak şekilde konuşun; ama, birkaç dakika içinde toparlayın.

MUHARREM KILIÇ (Devamla) - Sağ olun Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar, belirttiğim gibi, siyasî partiler, normal parti çalışmalarını kimseye muhtaç olmadan, özgürce yapsınlar, büyük sermaye gruplarının etkisi altına girmesinler, bazı çıkar çevreleri siyasî partilere nüfuz ederek siyasî partileri kendi çıkarları doğrultusunda kullanmasınlar diye bu paralar veriliyor. Yoksa, bu, partilere verilen paralar, partilerin genel yönetim kurulu üyeleri kendi düşüncelerine göre harcasınlar veya kendi özel işlerinde kullansınlar diye verilmiyor.

Peki, bu şekilde, ülkemizdeki demokrasiyi geliştirmek için, demokrasiye hizmet etmek için verilen bu paralar, ne oluyor; Anayasa Mahkemesinin kararından sonra el değiştiriyor. Bu da -demin de belirttim- doğru bir davranış değil.

Değerli arkadaşlarım, karar kesinleşmiş, Ankara Ağır Ceza Mahkemesinin kararı 2002 yılında kesinleşmiş. Bu kesinleşmede hem özel evrakta sahte işlem yapıldığı belirtiliyor hem de kamu zararının varlığından bahsediliyor. Peki, biz, şimdi, bununla ilgili, burada bu kanun teklifini kabul ettiğimizde kamunun parası ne olacak? Arkadaşlarımız diyorlar ki, efendim, Ankara Asliye Hukuk Mahkemesinde dava devam ediyormuş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Muharrem Bey, kişisel sözle ilgili süreniz de dolmak üzere; onun için, toparlayın.

MUHARREM KILIÇ (Devamla) - Tamam efendim.

Kaç yıldır devam ediyor; hukuk davası, değerli arkadaşlarım, altı yıldır devam ediyor, yedinci yıla girdi.

Gelir-gider defterlerinin bulunamadığı iddiası var, diğer belgelere ulaşılamadığı iddiası var. Kaldı ki, bunlara da ulaşıldı, mahkeme bir karar verdi; davanın reddine karar verdi mahkeme diyelim. Peki, bu zarar kimin zararı; hazinenin zararı. Hazineye kim bakıyor şu anda; Sayın Maliye Bakanı. Sayın Maliye Bakanı hazine avukatlarına bir talimat verse; dese ki, arkadaşlar, bu dava lehimize sonuçlandı, bu davayı temyiz etmeyeceksiniz; hazine avukatları temyiz edebilir mi değerli arkadaşlarım?!

SADULLAH ERGİN (Hatay) - İhtimaller üzerine konuşuyorsun.

MUHARREM KILIÇ (Devamla) - Maliye Bakanı talimat verdiği takdirde, bunu temyiz etmiyoruz derse, hazine avukatlarının resen temyiz etme hakları var mı; yok.

SADULLAH ERGİN (Hatay) - İhtimaller üzerine konuşuyorsun; ihtimaller üzerine konuşma.

MUHARREM KILIÇ (Devamla) -  Örneği var, ihtimalin örneği var.

Niye yok; çünkü, Sayın Başbakanın mal beyanıyla ilgili davasında, dava sonuçlandığında, hazine avukatları o davayı temyiz ettiler mi? Oysa -ben yirmi yıl avukatlık yaptım- hazine avukatları hiçbir davayı atlamazlar; çünkü, sorumluluk doğar. Ancak, ne oldu; hazine avukatlarına Maliye Bakanlığından talimat gitti; dedi ki Maliye Bakanlığı, bu davayı temyize göndermeyeceksiniz. Niye?.. Peki, Yargıtay bu yargılamayı doğru bulmaz da bozulursa ne olacak; o zaman, Sayın Başbakan, belki, ceza alacak. Bu riske girer mi Sayın Maliye Bakanı?!

Peki, bu olayda aynı şey olursa, yaklaşık 11 trilyon olduğu söylenen bu para, bu gariban halkın sırtına mı yazılacak?! Bu yoksul halkın üzerine mi yazılacak bu para değerli arkadaşlar?!

Hadi diyelim ki… Sayın Erbakan'ın, biz, içeride kesinlikle yatmasını düşünmüyoruz, istemiyoruz da; ancak, bu para ne olacak değerli arkadaşlar?.. 11 trilyon olduğu, 11 trilyona ulaştığı söylenen bu para ne olacak, bu parayı nasıl tahsil edeceğiz?.. Yazık günah değil mi şu memlekete!

BAŞKAN - Sayın Kılıç, toparlayalım lütfen.

MUHARREM KILIÇ (Devamla) - Tamam efendim.

Sonra, değerli arkadaşlarım, demin bir önerge verdik, dedik ki Sayın Meclis Başkanlığına, bu, af mahiyetindedir, bununla ilgili nitelikli çoğunluk olsun dedik. Önerimiz, Sayın Başkanlık Divanınca kabul görmedi. Ancak, yine iddia ediyoruz, bu, af mahiyetindedir.

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Düzenlemedir.

MUHARREM KILIÇ (Devamla) - Çünkü, Ceza İnfaz Yasasındaki, bu, mağdurun maddî zararları ödemesine ilişkin düzenlemeyi ortadan kaldırıyoruz. Bu, af mahiyetindedir. Bu beyanlarımızı da zapta geçirmek istiyoruz.

Değerli arkadaşlar, tekrar söylüyorum; şu Yüce Meclisi, bu şekildeki özel düzenlemelerle meşgul etmeyelim. Şu anda, halkımızın sorunları dağlar gibi birikmiş durumda, insanlar bunalıma giriyorlar. En son, Adana'da, emniyet müdürlüğüne ayrılmış bir emniyet mensubumuz bile, hem aile fertlerini öldürüyor hem de intihar ediyor. Bunun yanında, işsizleri, aşsızları, mağdur insanları düşünelim, onlarla ilgili düzenlemeler getirelim. Yoksa, bu Yüce Meclisi, tek kişi için, bir kişi için çıkarılacak kanunlarla meşgul etmeyelim.

Bu düşüncelerle, Yüce Heyete en derin saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Kişisel söz isteminde bulunan Ersönmez Yarbay, Ankara Milletvekili.

Buyurun Sayın Yarbay.

Süreniz 5 dakika.

ERSÖNMEZ YARBAY (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bir konuyu öğrenmek için huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum. Burada, kanunun… Gerçi geçti; ama, geçmiş olmasına rağmen, yürütmeyle de ilgisi olduğu için sormak istiyorum. Bu kanunun (a) fıkrasında "kadın veya 65 yaşını bitirmiş kişilerin mahkûm oldukları 6 ay" diyor, (b)'de "70 yaşını bitirmiş kişilerin mahkûm oldukları 1 yıl" diyor. Şimdi (a)'da kadın ve… Kadınlar zannediyorum 65 yaşının altında da olsalar, yararlanıyorlar, bu, suçta bir pozitif ayırımcılık oluyor zannediyorum, bu, çok tehlikeli bir şey. Yani, böyle bir şey olamaz. Bütün kadınlara suç işletirler. 6 aylık, evde hapislik çeksinler, 6 aylık bir şey… Bu olmaz yani, buna Sayın Adalet Bakanımız, hükümeti temsil eden bakanımızın dikkatini çekmek istiyorum, bu konu çok problem meydana getirir.

İkinci olarak, 70 yaşını okuduğumuz zaman, "kişiler" diyor, "kadın-erkek…" Eğer, bir kadın, 70 yaşında ise, eşit şey almış oluyor, eşit yararlanmış oluyor, erkekler gibi yararlanmış oluyor; ama, 65 yaşından küçük olanlara bir avantaj getiriliyor. Bu, şu anda emniyetin en çok uğraştığı konulardan bir tanesi 15 ile 18 yaş arasındaki çocuklar. Şimdi, buna bir de 18 yaşını geçmiş kadınlar ilave olur, eğer, bu kanun bu şekilde geçerse. Onun için, bunun mutlaka düzeltilmesi lazım. Biz tabiî, Necmettin Erbakan olayını tartışırken, kanundaki esas bu incelik şey yapmıyor, dikkatimizi çekmiyor. Bence, suçta bir ayırımcılık yapamayız. Yani, kadın-erkek, kim suç işlemişse, bu eşitlik ilkesine de aykırı olur, onun için bu konuda, mutlaka, düzeltmenin yapılması gerekir diye düşünüyorum. İleride, şu anda emniyetin başına problem olan 15-18 yaşındaki suç işletilen çocuklar gibi kadınlar da suça teşvik edilirler, onları suça özendirmiş oluruz diyor, bu konunun düzeltilmesi hususunu arz ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Görüşmeler tamamlandı.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - 3 üncü madde üzerinde söz istemleri: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Çorum Milletvekili Feridun Ayvazoğlu; şahısları adına, Ümmet Kandoğan, Mehmet Eraslan, Tevfik Akbak, Recep Garip, Feridun Ayvazoğlu, Ersönmez Yarbay.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Çorum Milletvekili Sayın Feridun Ayvazoğlu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

CHP GRUBU ADINA FERİDUN AYVAZOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz cezaların infazına ilişkin yasanın 110 uncu maddesindeki değişiklikle ilgili teklif üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, böyle bir teklifin son maddesi olan yürürlük maddesinde, Bakanlar Kurulu tarafından yürütülme maddesinde söz aldım. Şimdi, Bakanlar Kurulu tarafından yürütülecek olan böyle bir teklifin yasalaşması halindeki yasanın ne anlama geldiği ve bu teklifin hangi amaçla verilmiş bulunduğu şu ana kadar yapılan konuşmalardan anlaşılmış bulunmaktadır ve anlaşıldığı kadarıyla da açık bir şekilde böyle bir yasa teklifinin verilmiş olmasının sebebi Sayın Necmettin Erbakan'la ilgili verilmiş bulunan, kesinleşen bir cezanın, hapis cezasının infazına ilişkin tekliftir.

Şimdi, 5275 sayılı İnfaz Yasasının 110 uncu maddesinde, biz Adalet Komisyonu üyeleri olarak yapmış olduğumuz görüşmeler sırasında, zaten, böyle bir maddenin, özel infaz usullerini içeren bir madde olduğu hususunda hiçbir tartışma çıkarmadık; herhangi bir tartışmayı, böyle bir maddenin dışında tutmak istemedik. Tamam, Sayın Erbakan'la ilgili ve temelinde, elbette, yaşlardan bahsetmek suretiyle, Sayın Erbakan'ın yaşına getirilmek suretiyle önerilen bu maddede birtakım şartlar ortaya konuldu. Bu şartların başında, 3 yıldan daha az bir cezası bulunan ve 75 yaşını bitirmiş bulunan mahkûmların, devlete olan zararlarını tazmin kabilinden, tazminatları yerine getirmesi şartına bağlı veya aynen iade şartına bağlı olmak üzere, özel bir infaz usulü getirildi. Bu özel infaz usulünün adı evde bu cezasını çekme şeklindeydi.

Biz, şunu ifade etmiştik: Elbette, her şeyden önce, 75 yaşını bitirmiş bir kişinin, yıllar önce, Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanlığı konumuna kadar gelmiş bir kişinin, cezaevinde yatmasından dolayı, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, herhangi bir hoşnutluk duymayacağımızı, bunun, herhangi bir, öç alma gibi, duyguyla karşılanmayacağını söyledik ve bu söylemlerimiz, bu ilkelerimiz, Sayın Genel Başkanımız Deniz Baykal tarafından da, her zeminde, her aşamada dile getirildi. Biz de, bu doğrultuda olmak üzere, hukukun genel kuralları içerisinde bunları değerlendirdik.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, Adalet ve Kalkınma Grubuna mensup arkadaşlarımızın belirtmiş olduğu, gerekse Sayın Adalet Komisyonu Başkanımızın belirtmiş olduğu konularla ilgili olarak şu farklılığı izah etmeye çalışacağım: Bir defa, biz burada "af vardır" şeklindeki bir iddianın ötesinde olmak üzere, burada bir kelime oyunu yapılmıştır.

Deniliyor ki AKP Grubuna mensup arkadaşlarımız tarafından: "Burada herhangi bir zararın devlet tarafından, hazine tarafından uğratılması, uğranılması söz konusu değildir; hazine, devlet, zarara uğramayacaktır" deniliyor. Neden; hukuk hakları saklı kalmak kaydıyla deniliyor.

Değerli arkadaşlarım, kendi kendimizi hukuk önünde kandırmayalım. Elbette, hukuk davalarının sonuçlarının ya retle sonuçlandığı ya kabulle sonuçlandığı bellidir. Peki, bu şekilde açılacak olan bir hukuk davasının, devlet tarafından, hazine tarafından açılmış bulunan veya açılacak olan hukuk davasının kabulle sonuçlanacağı hususunda bir garanti verebiliyor musunuz; elbette verilemez; ama, bir kesin husus vardır, bir kesinlik vardır. Bu kesin olan husus, ağır ceza mahkemesinin vermiş olduğu hapis cezasına ilişkin hükümle birlikte, kapatılan Refah Partisinin, kapatılma zamanında almış olduğu paranın miktarı kesindir. O zaman, kanun diyor ki: "Bu miktar belli olduğuna göre, bu miktarın ödenmesi şartına bağlı olmak üzere -ki, bellidir bu miktar, belli değildir diye hiç kimse bunu inkâr etmeye veya değişik yönlere çekmeye çalışmasın, bellidir- bu miktarı ödedikten sonra suçlu olan, ceza alan hükümlü evinde bu cezasını çekebilir." Biz, bu konuda, Adalet Komisyonunda oybirliğiyle karar verdik; ama, getiriliyor bu şart ortadan kaldırılıyor. Şu anda da 11 trilyonu bulduğu hesaplarla ortaya çıkan böyle bir miktarın, maalesef ve maalesef, bir çırpıda "bunu hukuk davasına, mahkemesine bırakalım" diyerek kapalı bir af yolu getirilmiş olmuyor mu?! Bunu, halkın gözünden kaçıramayız.

Sayın Erbakan'ın, Sayın Hocanızın, gerçekten, sizlere bir tavsiyesi olsa, bizim de ona, naçizane bir tavsiyemiz olsa… Sayın Hoca, geliniz, siz, bu, kaç trilyon ise, hazinenin, devletin alacağı olduğu hususunda hiçbir kuşku kalmayan bu paranın sizin tarafınızdan ödenmek suretiyle, AKP Grubuna mensup bütün milletvekili arkadaşlarımız -ki, sizi bu paradan kurtarmak isteyen, size yardım etmek isteyen arkadaşlarımız- elbirliğiyle bir araya gelsinler, herkese ne düşüyorsa… Siz de, bu şekilde kurtartmış  olun kendinizi; çünkü, biz, Saygıdeğer Hocanın -Allah korusun, Allah uzun ömür versin, herkese vermesini biz diliyoruz, gecinden versin- ahrete giderken, böyle bir borç yükü altında gitmek istemeyeceğini biliyoruz. Onun için de, Saygıdeğer Hoca, bu parayı devlete, Hazineye ödesin. Burada bulunan bulunmayan AKP'li arkadaşlarımız, Hocamıza saygı gösterdiğini her zeminde, belirli platformlarda söyleyen, bu uğurda siyaset yapan arkadaşlarımız, inanıyoruz ki, Hocanın bu parasını da kendisine ödemekten hiçbir şekilde çekinmezler. Naçizane tavsiyemiz bu olacaktır, bu olmalıdır. Yoksa, biz burada, hukukun gözü önünde, hukukun gözünün içine baka baka, Anayasanın 10 uncu maddesindeki eşitlik ilkesine, hiçbir zümreye, hiçbir siyasî düşünceye, dile, dine, ırka farklı bir şekilde davranılmaması gerektiği noktasındaki eşitlik ilkesine aykırı bir biçimde getirmiş olduğumuz bu teklife "evet" dememizin, yarın bir gün, altından, günahından ve vebalinden kalkamayız değerli arkadaşlarım ve bunu -lafa geldiğinde bütün arkadaşlarımızın da söylediği gibi- hep dile getirilen, siyasî olarak konuşulan, fakir edebiyatı, yetim edebiyatı şeklindeki bu savunmalara ve iddialara da nasıl cevap verebileceğimizi, kendi kendimize düşünelim arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Bir dakika Feridun Bey.

Toparlayın lütfen.

FERİDUN AYVAZOĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, gerçekten, öyle konular getiriliyor ki, Yüce Meclisin huzuru, Yüce Meclisin mesaisi öyle konularla meşgul ediliyor ki… Elbette, sayın milletvekillerimizin en doğal hakları olduğunu hepimiz biliyoruz. Anayasadan gelen haklarını kullanarak yasa teklifleri getiriliyor; ama, çözülmesi gereken o kadar ciddî sorunların olduğunu hepimiz biliyoruz, bütün ülke biliyor, bütün kamuoyu bizleri izliyor. O sorunların içerisinde Sayın Erbakan'ı direkt olarak ilgilendirebilecek böyle bir yasa teklifi, 2 maddelik, 3 maddelik bir yasa teklifinin… Haydi, getirdiniz diyelim; ama, gerek seçim bildirgelerinizde gerekse daha sonraki siyasî çalışmalarınızda vaatte bulunmuş olduğunuz memurlara sicil affıyla ilgili en ufak bir çalışmayı şimdiye kadar bu Meclise getirilip görüşme imkânı yaratmadınız, yaratılmadı. Yüzbinlerce memur, sicil affını beklemektedir. Bu memurların suçu, şu anda görüşmüş olduğumuz ve özel olarak getirilen bu madde hükmünü taşıyan kanundan çok mu daha önemsiz değerli arkadaşlarım?!

Elbette, suç işleyen memur varsa, cezasını çeker; ama, hasbelkader disiplin açısından ceza almış memurlar da yüzbinleri ifade ediyor, bunlar hak mahrumiyetine uğruyor ve bu, giderek de o memurların gerek görevlerini yapmaktaki şevkinin kırılmasına sebebiyet veriyor gerekse o memurların, zaten zor geçinmekte bulunan bu memurların o göreve bağlılıkları da gitgide azalmakta. Devlet otoritesi bu şekilde yok edilmeye çalışılıyor, devam ediyor. Maalesef, bundan herkesin üzüntü duyması gerekir değerli arkadaşlarım.

Değerli arkadaşlarım, bu maddedeki değişikliği lütfen çarpıtmayalım, lütfen, değişik yönlere çekmeyelim. Biz, daha önce çıkarmış olduğumuz 5275 sayılı Yasanın 110 uncu maddesinde, aynen mahkûmiyete konu suç nedeniyle herhangi bir zarar doğmuşsa, bu zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi şartına bağlanmıştır. Buna, Sayın Erbakan'ın da herhangi bir diyeceğinin olmaması gerekir. Böyle bir şartı yerine getirmek üzerineyken bu teklifin getirilmesi, ödenmekte olan devletin zararının giderilmesi anındaki zarara, dur canım, 11 trilyona da bir kalemde biz çizgi çiziverelim anlamını çıkarmaktadır. Bu, gerçekten, az önceki dediğimiz toplumun o kesimlerine cevap vermekte büyük bir zafiyete her birimizi sokar; ama, en önemlisi de, sanıyorum, Sayın Adalet ve Kalkınma Partisine mensup arkadaşlarımızı böyle bir sorumluluğun altına sokar ve buna cevap vermekte elbette güçlük çekeceklerdir.

NURETTİN AKTAŞ (Gaziantep) - Sayın Başkan, konuşma süresini aştı.

FERİDUN AYVAZOĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, öyle bir şartın kaldırılarak, "hukuk mahkemesinde dava açma hakkı saklıdır" demenin de, az önce belirttiğimiz gibi, sonu meçhule giden, ne olacağı, alıp alamayacağı belli olmayan bir alacağa da imkân tanımayacağımızı hepimiz biliyoruz.

BAŞKAN - Toparlayın lütfen.

FERİDUN AYVAZOĞLU (Devamla) - Onun için, siyasette kendi kendimizi kandırmanın, hadi, bir tarafta geçerliliği olsun diyelim; ama, hiç olmazsa hukukun gözü önünde kendi kendimizi kandırmayalım.

Bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Meclisi, saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına yeni bir talep var. Hatay Milletvekili Sayın Sadullah Ergin, grup adına konuşmak istiyor.

Buyurun Sayın Ergin. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

NURETTİN AKTAŞ (Gaziantep) - Sayın Ergin'e de yarım saat süre verin o zaman.

BAŞKAN - Yok, sürelere dikkat ediyoruz, merak etmeyin.

Karşılıklı konuşma gibi olmasın ama, süresinin altında konuştu; hem grup adına hem kişisel, 15 dakikalık süresi vardı; daha altında konuştu, merak etmeyin.

Buyurun Sadullah Bey.

AK PARTİ GRUBU ADINA SADULLAH ERGİN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben, aslında söz almak istemiyordum; ancak, Sayın Ayvazoğlu'nu dinlediğim zaman, gerçekten ürperdim bir hukukçu olarak. Sayın Ayvazoğlu kendisi de bir hukukçu. Burada öyle sözler etti ki, hakikaten hukuk adına tahammül edilmesi çok zor bir anlayış serdetti; o da şu: Ben, burada, 1 inci madde üzerinde görüşlerimi ifade ederken şunları söylemiştim: Bu teklife en büyük itiraz, şahsa özeldir diye bir itiraz geldi; bu, şahsa özel çıkarılan bir kanun teklifidir. İkincisi de, bu dosyalarda bahsedilen paralar ne olacak, bunları kim ödeyecek diye bir itirazı var muhalefetin. Bunun her ikisine de cevap vermeye çalıştım ve dedim ki, bu bir genel düzenlemedir; bu genel düzenlemeden, şartları taşıyan herkes istifade edecektir. Bunun içerisinde, (A) şahsı (B) şahsı ve en nihayetinde, çok sık kullanılan, Sayın Necmettin Erbakan da olabilir, şartları taşıyorsa o da istifade eder, bunun önünde hiçbir engel yok; ancak, bu para nasıl olacak, 11 trilyon olduğu söylenen dedi bir önceki konuşmacı. Sayın Ayvazoğlu ise, 11 trilyon olduğu kesinleşmiş olan ya da belirlenmiş olan rakam diye ifade ettiler. Bu noktada, ya ceza mahkemesini ve hukuk mahkemesindeki dosyaları bilmeden konuşuyorlar ya da bildiği halde, sırf, bu kürsüden, konuyu gerçekten mecraından çıkaracak bir mantık ortaya koyuyorlar.

Değerli arkadaşlar, ağır ceza mahkemesinin kararı ortada. Burada, rakama ilişkin, hüküm altına alınmış bir meblağ söz konusu değil. Hukuk mahkemesinde, müddeinin iddia ettiği bir meblağ var. İddia eden tarafın, dava konusu olarak ortaya koyduğu bir müddeâ bih var, kabul ediyorum, 4,5 trilyon civarında; ancak, davalı da buna itiraz ediyor "hayır, benim böyle borcum yok" diyor.

Şimdi, Sayın Ayvazoğlu diyor ki, efendim, bu dava sonucunda kazanılırsa parayı alacakmış. Ayrıca, 19 parça gayrimenkul mal üzerine tedbir konularak bu dosyanın güvence altına alındığının da altını çizdim. Bunu da dile getirmediniz ve fakat, ibret verici olan şu tespitte bulundu: Peki, bu açılmış olan tazminat davasında, Maliye hazinesinin davayı kazanacağını garanti edebilir misiniz; ya davayı kazanamazsa Maliye hazinesi. Haa, Maliye hazinesi davayı kazanamazsa, bağımsız Türk yargısının verdiği karara rağmen, bu insanları parayı ödemeye mahkûm mu edeceğiz?! Şu anda mahkûm olan ve adı geçen şahısların bulunduğu bu noktada müzayaka halinden istifadeyle zorla para ödettirmeye mi çalışıyoruz? Lütfen, bir başkası konuşsa bunları, hakikaten alınmayız; ama, hukukçu kimliğiyle bir arkadaşımızın "asliye hukuk mahkemesi ya bu davayı kabul etmezse bu para ne olacak" diye sorma hakkı olamaz. Bir mahkeme kabul etmediyse ve yüksek yargı da bunu onayladıysa hiç kimse bu parayı onlardan tahsil edemez arkadaşlar. Dolayısıyla, ben, aslında söz almak istemiyordum; ancak, bu kadar açık hukukun başka yerlere çekilme gayretine tahammül edip dayanamadığım için bu hususları açıklama gereği duydum.

Tekrar Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Kişisel söz isteminde bulunan Ümmet Kandoğan ve Mehmet Eraslan?.. Yok.

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Buradayım; ama, konuşmayacağım.

BAŞKAN - Tevfik Akbak…

Recep Garip?.. Yok.

FERİDUN AYVAZOĞLU (Çorum) - Sayın Başkanım…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Feridun Bey. Daha önce birleştirememiştik kişisel söz hakkınızı.

EYÜP FATSA (Ordu) - Ne alakası var?!

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Daha önce birleştirdiniz.

BAŞKAN - Sizin konuşmanız üzerine, süreyi doldurmadığını söyledik, onu bile doldurmadığını söyledik, anlattık.

Buyurun.

FERİDUN AYVAZOĞLU (Çorum) - Sayın Başkanım, Sayın Ergin'in söylemiş olduğu hususlar benimle ilgili olup, benim söylemek istediğimin kesinlikle aynı mahiyette olmadığını belirtmek için kısa bir açıklama yapmak istiyorum, 69'a göre.

BAŞKAN - Zaten kişisel söz hakkınız var; ama, bu taleple de söz alabilirsiniz; buyurun Sayın Ayvazoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

V.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Çorum Milletvekili Feridun Ayvazoğlu'nun, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin'in, konuşmasında, ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle konuşması

FERİDUN AYVAZOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım, çok kısa olarak şunu açıklamak için huzurunuza geldim: Sayın Ergin, burada benim söylemiş olduğum özel infaz hükmüne ilişkin değiştirilmek istenilen hükme dair görüşünü ilettim. Elbette, hukuk davasının veya herhangi bir ceza davasının da kabul edilip, reddedilip edilmemesi hususunda yüce mahkemelerin vereceği karara saygımız vardır; bunu, biliyoruz. Birbirimize, hukukçuluğumuzu da, bu saatten sonra anlatmamıza da gerek yok. Hukukun ne olduğunu, ne olabildiğini de, hepimiz, kendi kurallarımıza göre, bilgilerimize göre biliyoruz.

Ben, şunu belirtmek istiyorum değerli arkadaşım: Şimdi, değiştirilmek istenilen 110 uncu madde, özel infaz usulüne ilişkin. Eğer, dava kaybedilirse veya bu para ödenmezse, Sayın Hocamız veya Hocamızın şartlarına uyan şekilde ceza almış bulunan hükümlüler evlerinde değil de, cezaevinde bu cezalarını infaz edecekler. Bizim belirtmeye çalıştığımız husus ve farklılık budur. Yoksa, elbette, verilecek kararın kabul veya ret olup olmadığı noktasında mahkemenin ne vereceğini biz bilmiyoruz. Aynen, iade ve tazminat hususunda, bu yasada öngörülen amaç, hazine tarafından belirtilmiş bulunan… "Benim şu kadar zararım var" diyor. "Bu zararımı öde; ödediğin takdirde, özel infaz usullerine göre evinde cezanı yat; yok, eğer ödemezsen; tamam, alacağımı yine alırım ben, dava açarım; ama, git de, bu sefer, normal cezaevinde cezanı infaz et" diyor. Olay bu; bu farklılık… Yoksa, hukukçuluk şudur budur şeklinde burada tartışma değildir Sayın Ergin.

Bunu belirtmek istedim Sayın Başkan.

Teşekkür ediyorum hoşgörünüz nedeniyle. Söz verdiğiniz için de teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, Divan uygulamasıyla ilgili kafa karışıklığını gidermek için şunu söylemek istiyorum: Feridun Ayvazoğlu grup adına söz isteyen tek milletvekiliydi, tek grup sözcüsüydü. Kişisel söz hakkı da vardı; birleştirmemiz mümkündü. Eğer, birleştirirsek… Ayrı ayrı bir 10 dakika, bir 5 dakika; bir de, onların uzatmaları var, daha uzun olur diye düşündüğümüz için birleştirmeyi düşündük; fakat, son anda Sadullah Bey grup adına söz isteyince, o birleştirme işlemini yapamaz hale geldik; çünkü, araya onun konuşması girdi. O nedenle, Feridun Beyin kişisel söz hakkı bakiydi. O, hakkını kullanıp konuştu; fakat, siz de gördünüz, son derece uygar bir şekilde, çok kısa bir süre içinde sonucu aldık.

Anlaşıldı mı arkadaşlar?

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sizin adaletinizden şüphemiz yok.

BAŞKAN - Tamam, peki.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Hatay Milletvekili Sadullah Ergin ve 2 Milletvekilinin; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/678) (S. Sayısı: 1077) (Devam)

BAŞKAN - Şimdi, madde üzerinde soru-yanıt bölümüne geçiyoruz.

Bunun da süresi, biliyorsunuz, 10 dakika.

Soruları kime soracağınızı belirteceksiniz arkadaşlar; Komisyon Başkanına mı, Bakana mı.

İlk soru istemi Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe'den.

Buyurun Sayın Ünlütepe.

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakana şu soruyu yöneltmek istiyorum. Bu yasayla birlikte, belirli yaşa gelmiş olan hükümlülerin cezalarını konutunda çekmesi yönünde bir karar alıyoruz, bir düzenlemeye gidiyoruz. Şunu sormak istiyorum: Yasanın yürürlüğe girmesiyle birlikte, 75 yaş üzerinde cezaevinde hükümlü kaç kişi var?

İki: 75 yaşın üzerinde, bu yasa yürürlüğe girerse, kaç insan bu yasadan faydalanacaktır? Bunu sormamın nedeni şu: Ceza hukukunda suç analizi yapıldığında, ileri yaşlarda suç işleme oranı pek düşüktür. Bu yasa üzerinde yapılan eleştirilerin ana kaynağı da, özel, şahsa yönelik bir yasa çıkarıldığı konusu üzerinde birleşmektedir. Bu yasadan faydalanan insan sayısı, yasanın özel bir af niteliğinde mi, yoksa genel bir düzenleme olup olmadığı yönünde bize ışık tutacaktır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Diğer soruya geçiyoruz.

Sayın Kemal Kılıçdaroğlu.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Hükümete soruyorum Sayın Başkan, izninizle.

Kayıp trilyon davasında Maliye Bakanlığında yeni bir inceleme için ayrı bir denetim grubu oluşturulmuş mudur?

Bu denetim grubunun raporu, kayıp trilyon davasındaki raporu doğrulamış mıdır? Bunun üzerine, Maliye Bakanlığı, üçüncü kez yeni bir inceleme grubu kurmuş mudur?

Son soru: Maliye Bakanlığı niçin ısrarla aynı konuyu tam üç kez inceletme ihtiyacı duymuştur?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Bakan…

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Vekilimiz, "75 yaş üstü cezaevinde kaç kişi var ve 75 yaş üstünde kaç insanımız bundan yararlandı" diye sordu. Tabiî, bu, istatistikî bir bilgi gerektiriyor. Müsaade ederseler, bunu inceleyelim ve kendilerine yazılı cevap verelim.

Sayın Kılıçdaroğlu'nun cevabını da, tabiî, Maliye Bakanlığımıza sormamız lazım. "Özellikle, üç defa inceleme ihtiyacı duydu; ayrıca, yeni denetim yapıldı mı" diye bir soru sordu. Burada, şu anda ona cevap verecek durumda değiliz. Müsaade ederseniz, onu da sonradan cevaplayalım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Görüşmeler tamamlandı madde üzerinde.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Şimdi, tümünün oylamasına geçmeden önce, oyunun rengini açıklamak üzere -lehte söz alan var, aleyhte yok- lehte söz isteyen, Diyarbakır Milletvekili Cavit Torun.

Oyunun rengini açıklamak üzere, buyurun Sayın Torun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanunda oyumu belli etmek üzere söz almış bulunmaktayım; hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Kanun görüşmeleri sırasında açıklamada bulunan arkadaşlar, geneli itibariyle, yapılmak istenen değişikliğe karşı olmadıklarını; ancak, sebebiyet verildiği söylenilen kamu zararının giderilmesi gerektiğini ifade ettiler.

Arkadaşlar, öncelikle, bendeniz, bu konunun çok çağdaş bir düzenlemeyi içerdiğini ifade etmeliyim. Gerçekten, altı ay hapis cezası almış olan, her yaştaki, herhangi bir hanımın, 65 yaşını doldurmuş ve altı ay hapis cezası almış bir erkeğin, 70 yaşını doldurmuş olup da bir yıl hapis cezası almış kişinin ve 75 yaşını bitirmiş olup da üç yıl hapis cezası almış olan şahsın cezasını evinde çekebilme imkânı sağlanmış oluyor.

Görüştüğümüz kanunun ikinci bendinde, aynen "Mahkûmiyete konu suç nedeniyle doğmuş zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesine dair hukukî sorumlulukları saklı kalmak kaydıyla" hükmü getirilmiş bulunmaktadır. Buna göre, ister (A) şahsı ister (B) şahsı olsun, hazine zararına sebebiyet vermiş olan her kim olursa olsun bu zararı ödemek zorundadır.

Çıkarılan kanunun Sayın Erbakan'la ilişkilendirilmesi, bir anlamda, ortadaki görüşmeler sebebiyle makul karşılanabilir. Olaya bu açıdan bakıldığında, Erbakan'ın tüm emvaline Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından ihtiyaten tedbir konulmuş olduğunu biliyoruz. Amme alacağının tahsili konusuna hukuken baktığımızda, Sayın Erbakan hakkında açılan dava cezayla neticelenmiş ve verilen ceza kararı, aşamalardan geçerek kesinleşmiş bulunmaktadır. Mahkeme kararında, sebebiyet verilen zararın da müştereken, müteselsilen tahsili söz konusudur. Zaten, o sebeple, Sayın Erbakan, mahkemeye müracaatla, kaybolan bedelin kendisine tahmili kabil 1/65'ini ödeyeceğini beyan etmiş; ancak, bu talebi kabul edilmemiştir.

Şimdi, muhalefete mensup arkadaşların "siz bu paranın tahsilini imkânsız kılıyorsunuz" anlamına gelen beyanlarının, yapılan düzenleme göz önüne alındığında, çok fazla bir önemi bulunmamaktadır. Ancak, bu kanunun görüşülmesi sırasında görüş açıklayan hukukçu arkadaşlar, buradaki görüşmelerin, hâkimlere yol ve yöntem gösteren önemli beyanlar içermiş olduğunu bilmeleri sebebiyle, kayıp trilyon davasındaki paranın tutanaklara geçirilmesini istemektedirler. Yani, bu kanunu çıkarmak üzere olan biz arkadaşların, bu paranın affını önerip önermediğimizi tutanaklara geçirtmek suretiyle kanıtlamaya çalışıyorlar.

Arkadaşlar, biz net olarak şunu söylüyoruz: Biz, kaybolan trilyonun herhangi bir şekilde ödetilmemesi konusunda bir kararlılık içerisinde değiliz. Biz, halkın kaybolan paralarının, elbette, hazineye iadesi konusunda büyük bir kararlılık içerisindeyiz. Bu konunun bilinmesi lazım.

CHP'li ve Anavatanlı arkadaşlar, paranın tahsili için bir konuyu atlıyorlar; 6183 sayılı amme alacaklarının tahsili hakkında bir kanun var. Bu kanuna göre, aslında, asliye hukuk mahkemesinde bu davanın görüşülmesine gerek bile yok; çünkü, ceza mahkemesinin vermiş olduğu kararla mahkûmiyet kesinleşmiş ve bu paranın ödenmesi ortaya çıkmış bulunmaktadır. Durum böyle olunca, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Hakkında Kanun hükümleri uyarınca herhangi bir icra işlemi başlatılabilir ve bu para tahsil edilebilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

CAVİT TORUN (Devamla) - 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Hakkında Kanun uyarınca bu para icraya konulabilir ve para tahsil edilebilir. Bu konuda herhangi bir şüphe yoktur.

İSMET ATALAY (İstanbul) - Alacak davası açılmamış.

CAVİT TORUN (Devamla) - Alacak davası açılmasına gerek yoktur; çünkü, bu, bir tazminat davasına dönüştürmeyi icap eden herhangi bir konu, bir nitelik, hukukî bir nitelik taşımamaktadır.

Biraz önce, Mehmet Ali Bulut ismindeki arkadaşımızın bir sorusu oldu; daha önce ceza almış ve cezaları infaz edilmiş olanların hukukî durumları ne olacak diye. Bence, orada, iadei muhakeme yoluna giderek, vatandaşlar, kaybolan haklarının geriye gelmesini temin edebilirler.

Sevgili arkadaşlar, paranın tahsilini imkânsız kılan bir durum asla söz konusu değildir. Bu bir af değildir. İnfazın şekli değişmektedir. Yani, bu kanuna tabi kimseler, cezalarını, evlerinden çıkamayarak çekme durumunda olacaklardır.

Ben, bu konuda, zihnî birtakım mugalatayı, zihnî teşevvüşü ortadan kaldırmak amacıyla beyanlarda bulunmak istedim.

Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Aleyhte, oyunun rengini belirtmek için söz isteyen, İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu…

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Sayın Torun'un oyunun rengi ne?!

BAŞKAN - Lehte almıştı o; daha önce konuşan arkadaşımız Sayın Torun, lehte oy vereceğini belirtmek için söz aldı.

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Söylemedi de!..

BAŞKAN - Biz söyledik o söylemese bile.

Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Aslında, burada, genel bir konuyu tartıştığımızı ve genel bir yasal düzenleme yaptığımızı söylüyoruz; ama, birbirimizi kandırmaya, Türkiye Cumhuriyetindeki yurttaşları kandırmaya hiç kimsenin hakkı yoktur. Bu yasanın, bu tasarının, bu teklifin, kimin için çıktığını hepimiz biliyoruz, gazeteler yazıyor. Şimdi, biz, buraya çıkıyoruz, diyoruz ki, efendim, biz genel düzenleme yapıyoruz. Ne ilgisi var?! Kimin için çıkaracağımız belli; sizler hazırladınız, getirdiniz buraya.

Bizim hassas olduğumuz bir konu var; diyoruz ki, mademki bunu affediyorsunuz, buna belli bir ayrıcalık tanıyorsunuz, o zaman, şu parayı, devletten alınan, devletin Hazinesinden alınan kayıp trilyonun bedelini ödeyin. Yani, bunu isteme hakkını, niçin muhalefet partisine fazla görüyorsunuz? Efendim, diyorsunuz ki: "Bu konuda bir kararlılık içindeyiz, bu paranın alınması konusunda."

Ben, az önce bir soru sordum. Bakın, kayıp trilyon davasının temelini, Hesap Uzmanları Kurulunun hazırladığı rapor oluşturur; Maliye Bakanlığı Hesap Uzmanları Kurulunun hazırladığı rapor. Sayın Kemal Unakıtan Maliye Bakanı olduktan sonra, yani, AKP İktidarından sonra ilk yapılan işlerden biri ne biliyor musunuz arkadaşlar; ilk yapılan işlerden biri, kayıp trilyon davası dolayısıyla yeni bir inceleme komisyonu kurmak. Yeni bir inceleme komisyonu kuruluyor; deniliyor ki şu işi bir de sen araştır. Dava bitmiş; ama, yok, arkasını bırakmıyorsunuz. Gelirler kontrolörlerinden oluşturulan bir grup, onlar da inceliyorlar, raporlarını veriyorlar. İlk rapor "doğrudur, burada kayıp trilyon davası haklıdır…" Bu arkadaşlarımız, sizler tarafından "tu kaka" ediliyor, bu raporu niye yazdınız diye. Arkasından, beklenen rapor gelmeyince, bir üçüncü araştırma, inceleme heyeti kuruluyor. Amaç ne; amaç, kendi istediğiniz raporu elde etmek.

Peki, değerli arkadaşlar, bürokrasiyi bu kadar zorlamanın âlemi var mı?! Bürokrasiyi bu kadar zorlamanın gerekçesi ne? Altında yatan gerekçe ne? Niçin, Sayın Maliye Bakanı buraya gelip oturmuyor? Gelsin, bu sorulara, burada cevap versin. Hangi gerekçeyle, Maliye Bakanı, özellikle bir konuda "kayıp trilyon davasındaki belgeler sahtedir" diye rapor aldırmak istiyor?! Buna, kimin, ne hakkı var?!

Sayın Ayvazoğlu bu kürsüde söyledi; yüzbinlerce memurun sicil affı var. Biz, sicil affını görüşmüyoruz, yüzbinleri görüşmüyoruz, bakın, onlara öncelik vermiyoruz; almışız raporu, yasa teklifi var, sıraya koymuşuz. Peki, kimin için öncelik getiriyoruz buraya; bir kişi için ve o bir kişi için de diyoruz ki, ya, tamam, hadi bu kolaylığı sağlayalım sana; şu parayı getir bir yatır bakalım. "Efendim, ben altmışbeşte 1'ini ödeyeceğim." Hani, bu müteselsil sorumluluk vardı?!

Birbirimizi kandırmayalım arkadaşlar, doğrusunu yapalım. Türkiye Cumhuriyetindeki bütün yurttaşlar, devletin hazinesine el uzatan herkesten bu Parlamentonun hesap sormasını istiyor. Siz demiyor muydunuz tüyü bitmemiş yetimin hakkını arayacağız diye. Peki, bu kayıp 1 trilyon nerede?! Kimin cebinde bu?! Tüyü bitmemiş yetim orada duruyor; ama, birilerinin cebindeki 1 trilyon orada bekliyor ve sizler de kalkıp "biz adaleti savunacağız, biz adaleti sağlayacağız, biz tüyü bitmemiş yetimin hakkını koruyacağız" diyorsunuz. Siz, tüyü bitmemiş yetimin hakkını korumak değil; siz, elinizi, tüyü bitmemiş yetimin cebinden çekin arkadaşlar, tüyü bitmemiş yetimin cebinden elinizi çekin! (CHP sıralarından alkışlar)

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Ortada mahkeme kararı var.

EYÜP FATSA (Ordu) - Hâkim değilsin, savcı değilsin!..

BAŞKAN - Lütfen, arkadaşlar… Karşılıklı konuşmayalım…

Siz Genel Kurula hitap edin Sayın Kılıçdaroğlu.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Bu tasarı, ileride, Türkiye'nin siyasî tarihini yazacak olanlar için çok güzel bir malzemedir…

EYÜP FATSA (Ordu) - Bir mesele bu kadar istismar edilemez! Bu kadar yanlış…

BAŞKAN - Müdahale etmeyin arkadaşlar.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - … ve o malzeme, Türkiye Cumhuriyeti siyasî tarihini yazacaklar açısından da, doğrusu isterseniz, Türkiye'nin geleceği açısından da doğru bir karar olmayacaktır.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin tümünün oylamasının açıkoylama şeklinde yapılmasına dair önerge vardır.

Önergeyi okutup, imza sahiplerini arayacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (1077) sıra sayılı yasa teklifinin tümünün oylanmasının açıkoylama şeklinde yapılmasını arz ediyoruz.

BAŞKAN - Haluk Koç?.. Burada.

Muharrem Kılıç?..

AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul) - Tekeffül ediyorum.

BAŞKAN - Sırrı Özbek tekeffül ediyor.

Feridun Ayvazoğlu?.. Burada.

Atila Emek?.. Burada.

Osman Özcan?.. Burada.

Hüseyin Ekmekcioğlu?.. Burada.

Mustafa Gazalcı?.. Burada.

Gökhan Durgun?.. Burada.

Sinan Yerlikaya?.. Burada.

Hakkı Ülkü?.. Burada.

Nejat Gencan?.. Burada.

Ali Rıza Gülçiçek?.. Burada.

Ali Cumhur Yaka?.. Burada.

Mevlüt Coşkuner?.. Burada.

Nuri Saygun?.. Burada.

Şevket Arz?.. Burada.

Nuri Çilingir?.. Burada.

İsmail Özay?.. Burada.

Nurettin Sözen?.. Burada.

Oya Araslı?.. Burada.

Gaye Erbatur?.. Burada.

Tamam, 20 oldu.

Açıkoylamanın elektronik cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum:

Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

EYÜP FATSA (Ordu) - Ret…

HALUK KOÇ (Samsun) - Açıkoylamayı neyle yapacaksınız?!

BAŞKAN - Peki, neyle yapacaksınız açıkoylamayı?

HALUK KOÇ (Samsun) - Ad okuyarak yapacaksınız.

BAŞKAN - Ad okuyarak mı istiyorsunuz?

EYÜP FATSA (Ordu) - Açıkoylamayı kabul etmiyoruz Sayın Başkan.

HALUK KOÇ (Samsun) - Açıkoylamayı kabul etmeme şeyiniz yok. 

BAŞKAN - Açıkoylama, 20 kişinin talebiyle, o 20 kişiyi de tespit etmemizle zaten hayata geçti. Şimdi şeklini oyluyoruz. (AK Parti sıralarından gürültüler)

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, niye "kabul edenler-etmeyenler" diye oylamaya sunuyorsunuz öyleyse?!

AHMET IŞIK (Konya) - O zaman neden oylamaya sunuyorsunuz?! Oylamaya sunmanız anlamsız o zaman!

HALUK KOÇ (Samsun) - Ad okuyarak yapılır o zaman.

BAŞKAN - Ben tekrar ediyorum arkadaşlar; açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için 5 dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, 1077 sıra sayılı kanun teklifinin tümünün açıkoylama sonucunu açıklıyorum:

Oy sayısı :  300

Kabul        :  229

Ret            :  69

Çekimser   :   2 (x)

Teklif yasalaşmıştır; hayırlı olsun.

Birleşime, 20 dakika ara veriyorum.

                      

(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

Kapanma Saati: 18.21

 

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.54

BAŞKAN: Başkanvekili Ali DİNÇER

KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 67 nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

6 ncı sırada yer alan Avrupa Bölgesinde Yükseköğretimle İlgili Belgelerin Tanınmasına İlişkin Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Dışişleri Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

6.- Avrupa Bölgesinde Yükseköğretimle İlgili Belgelerin Tanınmasına İlişkin Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Dışişleri Komisyonları Raporları (1/1081) (S. Sayısı: 1036) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporu 1036 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Kişisel söz istemi?.. Yok.

Önerge yok.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

AVRUPA BÖLGESİNDE YÜKSEKÖĞRETİMLE İLGİLİ BELGELERİN TANINMASINA İLİŞKİN SÖZLEŞMENİN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR

KANUN TASARISI

MADDE 1- Türkiye Cumhuriyeti adına 1 Aralık 2004 tarihinde imzalanan "Avrupa Bölgesinde Yükseköğretimle İlgili Belgelerin Tanınmasına İlişkin Sözleşme"nin onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - 1 inci maddeyle ilgili söz talebi?.. Yok.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Söz?.. Yok.

Madde 2'yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Madde 3'ü okutuyorum:

MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Söz istemi?.. Yok.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

                          

(x) 1036 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Tasarının tümü açıkoylamaya tabidir. Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için 5 dakika süre veriyoruz.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Avrupa Bölgesinde Yükseköğretimle İlgili Belgelerin Tanınmasına İlişkin Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı :  227

Kabul         :  227 (x)

Böylece, kanun tasarısı oybirliğiyle kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olsun.

7 nci sırada yer alan, Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 4  Milletvekilinin, Türk Tabipleri Birliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 35 Milletvekilinin 23.1.1953 Tarihli ve 6023 Sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanununun 3224 Sayılı Yasa ile Değişik 60 ıncı Maddesinin 1 inci Fıkrasının Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.

7.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 4 Milletvekilinin, Türk Tabipleri Birliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 35 Milletvekilinin, 23.1.1953 Tarihli ve 6023 Sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanununun 3224 Sayılı Yasa ile Değişik 60 ıncı Maddesinin Birinci Fıkrasının Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/672, 2/604) (S. Sayısı: 1069)

BAŞKAN - Komisyon ?..Yok.

Hükümet?..Yok.

Ertelenmiştir.

8 inci sırada yer alan, Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanun Tasarısı; Gümüşhane Milletvekili Sabri Varan'ın, Banka Kartları ve Kredi Kartları Hakkında Kanun Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.

8.- Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanun Tasarısı; Gümüşhane Milletvekili Sabri Varan'ın, Banka Kartları ve Kredi Kartları Hakkında Kanun Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum ile Sanayi, Ticaret,  Enerji,  Tabiî  Kaynaklar,  Bilgi  ve  Teknoloji  Komisyonları  Raporları  (1/1147,  2/415) (S. Sayısı: 1082) (xx)

BAŞKAN - Komisyon?..Burada.

Hükümet ?..Burada.

Komisyon raporu 1082 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen milletvekillerimiz: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Nuri Çilingir, Anavatan Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Samsun Milletvekili Ahmet Yeni.

                          

  (x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

(xx) 1082 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili Sayın Ahmet Yeni; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET YENİ (Samsun) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 1082 sıra sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu Tasarısının geneli üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Saygıdeğer Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarıyla ilgili bilgilere geçmeden önce, iki hususu dikkatlerinize sunmak istiyorum.

İlk olarak vurgulamak istediğim, Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarı döneminde yakalamış olduğumuz ekonomik performansımızdır. Bu başarıların arkasında yatan gerçek, bu ülkenin gerçeklerini ve gereklerini masaya yatırarak, gelişmiş piyasa ekonomileri düzeyine ulaşabilmenin yol haritasını çıkarabilme, bu haritayı düzgün okuyabilme, ekonomiyi olması gereken zaviyede ve istikamette tutabilme başarı ve kararlılığımızdır.

Uyguladığımız denk bütçe ve sıkı maliye politikaları sonucunda, daha önceki basiretsiz iktidarlar ve politikalarının sebebiyet verdiği ekonomideki tüm dibe vurmuşlukların bertaraf edilmesi sağlanmış, makro ve mikro ekonomik rakamlardaki negatif değerler pozitif değerlere dönüşmüştür. Aşağı çekilen enflasyon ve faiz oranlarına, negatiften pozitife dönen büyüme rakamlarına, millî gelirimizdeki artışa baktığımızda fazla söze hacet olmadığını görmekteyiz. Tüm bu başarıların ardında yatan yegane güç, milletimize, vatanımıza ve bayrağımıza olan bağlılığımız ve halkımıza vermiş olduğumuz sözlerdir.

Türkiye'nin söz dinleyen bir ülke olmaktan çıkarak, uluslararası arenada sözü dinlenen siyasî ve ekonomik bir güç olmasından rahatsızlık duyanlar, başarılarımızı görmezden gelerek, ehemmiyetsiz gündem maddelerine sarılarak bu ülkeye bir şey veremezler, bu iktidarın hızını kesemezler.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; halkımız için yaptıklarımızı yeterli görmüyoruz, göremeyiz; yolsuzlukla, yoksullukla olan mücadelemiz halkımızın refahı, huzuru, mutluluğu yükselene ve eşitlenene dek sürecektir. Bunu, Adalet ve Kalkınma Partisi, omuzlarında ağır bir yük, sorumluluk ve bir o kadar da onurlu bir görev olarak görmektedir. Doğruluğuna inandığımız yolda alnımız ak, başımız dik yürümeye ve halkımızın ihtiyaçlarına ve bizden beklentilerine cevap vermeye devam edeceğiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu anlayışımızın bir başka semeresi olan ve bugünkü gündemimizi ilgilendiren kredi kartlarıyla ilgili sıkıntıların giderilmesi yönündeki tasarı üzerinde konuşmaya başlamadan önce, banka ve kredi kartlarıyla ilgili bir iki hususa değinmek istiyorum.

Banka kartı, kartın hamiline ait mevduat hesabı ile özel cari hesapların kullanımı dahil, bankacılık hizmetlerinden  yararlanmayı sağlamak üzere çıkarılan kart olarak tanımlanmaktadır. Kredi kartı ise, nakit kullanımı gerektirmeksizin, mal ve hizmet alımı veya nakit çekme olanağı sağlayan, basılı kartı veya fizikî varlığı bulunmayan kart numarasını ifade etmektedir.

Kredi kartları, dünyada ellibeş, ülkemizde ise yirmiyedi yıldır kullanımda olan modern bir ödeme aracıdır. Ülkemizdeki gayri safî millî hâsılanın yüzde 20'lik bir kısmına tekabül eden ödemeler kredi kartlarıyla yapılmaktadır ve bu  kredi kartları, kullanıcılarına, ödemelerini faizsiz olarak, ortalama bir ay sonra yapma imkânı tanımaktadır.

Ülkemizde, 2005 sonu itibariyle 29 978 243 adet kredi kartı, 48 084 994 adet de banka kartı bulunmaktadır. 2004 yılında, kredi kartlarıyla, 65,7 milyar YTL tutarında 1 136 300 000 adet, 2005'te ise, yüzde 32'lik artışla, 78 041 000 000 YTL'lik 1 241 000 000 adet işlem gerçekleştirilmiştir.

Kartla yapılan alışverişin ülke ekonomisine maliyeti, nakit ödemeye oranla üçte 1 oranından daha azdır. Taksitli alışveriş imkânı sunması nedeniyle satışların artmasına vesile olmakta ve ekonomiye olumlu etkisi bulunmaktadır. Aynı zamanda, ödemelerin kayıt altına alınması sonucu, devletin, KDV dolayısıyla gelir artışı olmaktadır ve bu rakam, yıllık 11 milyar YTL ilave KDV'ye tekabül etmektedir.

Kredi kartıyla yapılan işlemlerin hacminin artması neticesinde, kart çıkaran kuruluşlar arasında başlayan rekabet sonucunda, kredi kartlarının  kullanımıyla ilgili oldukça karmaşık hukukî ilişkiler ağı kurulmuştur. Kredi kartları, taksit yapan, kredi veren, yapılan harcamalar karşılığında kart hamillerine karşılıksız mal ve hizmet imkânı sağlayan, sigorta ve benzeri hizmetleri veren araçlar haline dönüşmüşlerdir. Banka kartları ve kredi kartlarına ilişkin olarak ülkemizde yürürlükte bir yasa mevcut olmadığından, kart çıkaran kuruluş, üye işyeri ve kart hamili arasındaki ilişkiler genellikle Borçlar Kanununa, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanuna, Türkiye Bankalar Birliğinin 3.8.1990 tarihli ve 924 sayılı Kredi Kartı Uygulamalarına İlişkin Meslekî Tanzim Kararı Tebliği ile 25.9.1996 tarihli ve 998 sayılı Bankaların Tüketici Kredisi Uygulamasında Yükümlü Oldukları İlkeler ve Koşullar Tebliği hükümlerine göre yürütülmekteydi.

Kartlı ödeme sistemlerinin tarafları olan kart hamilleri, işyerleri, kart çıkaran ve üye işyeri anlaşması yapan kuruluşların yanı sıra, uyuşmazlıkların çözümünde adlî merciler ve emniyet güçleri de yasal boşluktan kaynaklanan bu eksikliği hissetmişlerdir. Yasal altyapıdaki bu eksiklik, kimi zaman adil olmayan uygulamaların ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2005 yılı sonu itibariyle 663 000 kişi kredi kartı borcunu geç ya da hiç ödemedikleri için kara listede bulunmaktadırlar. Toplam krediler içerisinde 187 000 kredi kartı sahibinin 1,4 milyar YTL'lik kredi kartı borcu ödenemez durumdadır ve tasarıyla takibe düşmüş bu borç için yeniden yapılandırma getirilmektedir. Bu, işin maddî boyutunu gösterse de, kredi kartı borcu nedeniyle geçim sıkıntısına düşerek dağılan aileler, işsiz kalan insanlar, elindeki taşınmazlarını yitiren ve maalesef, intihar eden vatandaşlarımızın yaşadığı ve yaşattıkları manevî acılar elbette anlatılamaz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu acıların bir nebze olsun hafifletilebilmesi için huzurlarınıza getirdiğimiz bu tasarının ne gibi değişiklikleri içerdiğini bilgilerinize sunmak istiyorum.

Bir kişiye ilk yıl için tanınacak kredi kartları limiti, net gelirinin iki katını aşmayacak, ikinci yıl ise dört katını aşamayacak.

Ek kart limiti asıl kart limitini aşamayacak.

Kredi kartıyla yapılan işlemlere, son ödeme tarihinden itibaren on gün içinde kart çıkaran kuruluşa başvurmak suretiyle itiraz edilebilecektir.

Kredi kartını veya şifresini kaybeden kişi, kartın kullanılması halinde yapılan harcamanın 150 YTL'sinden sorumlu olacaktır.

Aynı kartla aynı ödeme işlemi için birden fazla harcama belgesi düzenlenemeyecek, kart sahibinin işlemlerinde faiz, komisyon veya masraf gibi adlar altında hiçbir şekil ve surette ödeme talep edilmeyecek ve kart hamilinin hesabından kesinti yapılamayacaktır.

Kartın limitinin yükseltilmesine ilişkin olarak kefilin yazılı onayı mutlaka alınacaktır. Kişinin aylık gelirinin 2 katından fazla limitte kart veren kuruma, 5 000 YTL'den az olmamak üzere, aykırılık oluşturan tutarın yüzde 1'i tutarında ceza verilecektir.

Kartını kaybettiği ya da çaldırdığı yönünde gerçeğe aykırı beyanda bulunarak, kartı bizzat kullanan veya kullandıranlara üç yıla kadar hapis cezası verilecektir.

Parasal tutar ve sınırlardan her biri, her yıl, Türkiye İstatistik Kurumu fiyatları endeksindeki artış oranının gerektirdiği miktarı geçmemek üzere, BDDK kararıyla artırılabilecektir.

Kart hamilinin risk durumlarının izlenmesi, değerlendirilmesi, kontrolü ve müşteri hizmetlerinin yerine getirilmesi amacıyla yapılacak bilgi alışverişi veya kartların kullanımından doğan borç ve alacakların takas ve mahsup işlemleri, kart çıkaran kuruluşların aralarında akdedecekleri yazılı sözleşmeler çerçevesinde, kendi aralarında veya en az 5 kart çıkaran kuruluş tarafından kurulacak şirketler vasıtasıyla gerçekleştirilecektir.

Gerçeğe aykırı olarak harcama belgesi, nakit ödeme belgesi ya da alacak belgesi düzenlemek veya bu belgelerde, ne suretle olursa olsun, tahrifat yapmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlayanlar iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılacaklardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kuruluşların yükümlülüklerinin neler olacağına bakacak olursak: Kart çıkaran kuruluşlar, talepte bulunmayan veya sözleşme imzalamayan kişiler adına hiçbir şekilde ve surette kart veremeyeceklerdir. Bu kuruluşlarca genel müdürlük veya şube haricinde kredi kartı talebi toplanabilecek yerler, BDDK'nın uygun görüşü alınarak, Türkiye Bankalar Birliği ve Türkiye Katılım Bankaları Birliği tarafından müştereken belirlenecektir.

Asgarî tutarın son ödeme tarihini takip eden üç ay içinde ödenmemesi durumunda, kart hamiline yapılacak bildirimden itibaren bir aylık sürede bu tutarın ödenmemesi ya da banka kartı ile kredi kartı kullanımından dolayı adlî cezaların uygulanması halinde, ilgili kart çıkaran kuruluşlarca kart hamiline verilen kredi kartları iptal edilecek ve borcun tamamı ödeninceye kadar yeni kredi kartı düzenlenmeyecektir.

Bu tasarıya göre, sözleşmede belirtilen asgarî tutar, ilk ay için, dönem borcunun yüzde 10'undan aşağı olamayacak, altı ay sonra yüzde 20 olarak önerilerle belirlenecek.

Hesap özetinde yer alan asgarî ödeme tutarı, son ödeme tarihinde ödenmediği takdirde, kart hamili, ödenmeyen tutar için, sözleşmede öngörülen gecikme faizi dışında bir yükümlülük altına sokulmayacaktır.

Kart hamilinin yaptığı işlemler nedeniyle, sözleşmede yer almayan faiz, komisyon veya masraf gibi adlar altında hiçbir şekil ve surette ödeme talep edilmeyecek ve kart hamilinin hesabından kesinti yapılamayacaktır.

Sözleşmede, kart hamilinin haklarını zedeleyici ve kart çıkaran kuruluş lehine tek taraflı haksız şart sağlayan hükümlere yer verilmeyecektir.

Kart hamilinin borcu kefile bildirilmedikçe, kefil için temerrüt durumunun oluşmayacağı sözleşmede gösterilecek, sözleşme hükümlerinde kefilin sorumluluğunu artırıcı nitelikteki değişikliklere ve kartın kullanım limitinin yükseltilmesine ilişkin olarak, kefilin ilave şartlara dair sorumluluğunun başlaması için kefilin yazılı onayı alınacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; faizlerin nasıl hesaplanacağıyla ilgili olarak sözleşmede yapılan değişiklikler, kart hamiline mutlaka bildirilecektir.

Faiz oranındaki artış otuz gün öncesinden kart hamiline duyurulacaktır. Bir hesap dönemine ilişkin toplam borç tutarı veya hesap bakiyesi üzerinden o döneme ilişkin hesap özetinin düzenlendiği hesap kesim tarihinden önceki bir tarih itibariyle faiz yürütülebilmesine ilişkin kayıtlar hükümsüz olacaktır.

Dönem borcunun bir kısmının ödenmesi halinde, kalan hesap bakiyesi üzerinden faiz hesaplanacaktır. Birleşik faiz, artık, bu uygulamalardan kaldırılmıştır; en önemli hususlardan birisi.

Sayın Başkan, değerli üyeler; tasarıya göre, borcunu ödemeyenin kredi kartını iptal etmeyen kuruluş ile yasaklılık veya engel durumu, ekonomik veya sosyal durumu, aylık veya yıllık ortalama geliri dikkate alınmadan kart veren kurumlara 2 000 ilâ 10 000 YTL idarî para cezası verilecek olması hükme bağlanmıştır. Aynı zamanda, kişinin aylık gelirinin 2 katından fazla limitle kart veren kuruma, 5 000 YTL'den az olmamak üzere, aykırılık oluşturan tutarın yüzde 1'i tutarında ceza verilecek olması da, ilgili kart veren kurumlar nezdinde bağlayıcı hükümler olarak belirlenmiştir.

Tasarının kanunlaşması halinde, faiz hesaplamasına ilişkin hükümler bir ay, diğer hükümler ise bir yıl içinde, kanun hükümlerine uygun hale getirilecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; batırılan ve TMSF tarafından el konulmak zorunda kalınan 22 bankanın, halkımıza maliyetinin ne olduğu malumlarınızdır. Türkiye, o günlerden, bugün altyapılarını daha da sağlamlaştırmış, finansal faaliyetlerini yıl sonu itibariyle daha büyük kârlarla kapatan, yabancı kuruluşların dahi iştahını kabartan bir bankacılık sektörüne ulaşmıştır.

Görüşülmekte olan tasarı, vergi barışında, ziraî sulama borçlarının, ziraî kredilerin, Bağ-Kur ve SSK prim borçlarının yeniden yapılandırılmasında olduğu gibi, insanımızın harici nedenlerle içine düştükleri müşkülatı bertaraf etmek ve onlara ödeyebilecekleri makul öneriler sunabilmek adına, hükümetimizin attığı olumlu adımların bir diğeridir.

Öyle inanıyoruz ki, sosyal bir problem haline dönüşen kredi kartları sorununu, ilgili tarafların mutabık kaldıkları bir zeminde, kanunî bir prosedüre bu tasarıyla bağlamış oluyoruz.

Mecliste görevli bir polis memuru arkadaşımızın hafta başında, bir diğerinin önceki gün İstanbul'da, ödeyemedikleri kredi ve kredi kartı borçları yüzünden girdikleri bunalım sonucu hayatlarına son vermiş olmaları, bizleri derinden yaralamıştır.

Kredi kartı borcu yüzünden hayatlarına son veren diğer vatandaşlarımızı, onların ailelerinin ve sevenlerinin yaşadıkları maddî ve manevî acıları, elbette, hafifletmemiz mümkün değildir; ama, tasarıyla, mevcut borçlar yapılandırılarak, daha makul bir ödeme planı önlerine sunuluyor.

Tasarı, asıl bundan sonraki uygulanacak faiz oranlarına ise bir sınır belirliyor ve bu, kart kullanıcıları açısından oldukça önemli bir yeniliktir.

Gazetelerde, televizyon kanallarında, görüşülmekte olan bu tasarının kimilerince eleştirildiğini, tasarının bu haliyle icradaki alacaklara yönelik bir yenilik getirmediği, daha çok, bundan sonra oluşacak borç ve temerrüt faizlerinin disiplin altına alınacağı eleştirileri yapılmaktadır. Sosyal bir problem olduğu, herkes tarafından kabul edilen ve 1992 yılından bu yana gündemde olan bu kanunun, neden bizden önceki iktidarlar döneminde çözüme yönelik adım atılmadığını, neden  bizim gerçekleştirmeye çalıştığımız konuyla ilgili yasal sınırların daha önceden yapılmadığını ben de bunlara sormak istiyorum.

Hükümetin, BDDK'nın, Merkez Bankasının, ilgili tüm bankaların ve tüketicilerin adına, tüketici derneklerinin ve odaların görüşleri alınarak, konu enine boyuna tartışılarak, ortak bir zeminde buluştuğumuzun altını çizmek istiyorum. Doğrudur, mevcut ve muhtemel borç temerrüt faiz limitleri tüketici lehine daha da aşağılara çekilebilir miydi? Evet, çekilebilirdi; ama, gerçek olan şu ki, yapılan görüşmeler sonucu ortaya çıkan optimal durum, bugünkü şeklidir. Önemli olan, bir üst sınırın yasal olarak belirlenmiş olmasıdır.

Tabiî, burada düzenleyici ve denetleyici kurumlara da büyük görevler düşmektedir. Ekonomideki değişikliklere bağlı olarak kurumlar güçlendikçe, piyasadaki ekonomik faaliyetler kurumsallaştıkça, fiyatlar ve faiz oranları da optimal bir hale gelecek, vaz edilen oranlar değişse de, rakamlar tüketiciler lehine ileride değişecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vatandaşlarımızın sahip oldukları banka kredi kartlarını bundan böyle, imkânları nispetinde, daha özgür bir ortamda, bir o kadar dikkatli kullanmalarının kendi menfaatlarına olacağından bahisle sözlerime son verirken, Yüce Meclisimizin Sayın Başkanını ve değerli üyelerini bir kez daha saygıyla selamlıyor, görüşülmekte olan kanun tasarısının ilgililere, taraflara ve halkımıza hayırlı olmasını diliyor, hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Mazereti nedeniyle, bir yakınını kaybettiği için, kendisine başsağlığı diliyoruz, Ahmet Yeni'ye ön sırayı verdik. Şimdi, sırayla diğer arkadaşlarımıza söz vereceğiz.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Manisa Milletvekili Sayın Nuri Çilingir; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA NURİ ÇİLİNGİR (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1082 sıra sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanun Tasarısıyla ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Grubum ve şahsım adına Yüce Heyeti saygıyla selamlarım.

Günümüz bankacılığı, sermaye akışkanlığının hızlandığı, küresel piyasada hem yapısal kaynak sağlamak hem de mevduat toplayarak finansal hizmet pazarlamak amacıyla giderek yaygınlaşan, o ölçüde karmaşıklaşan ve risk unsurları taşıyan bir faaliyet alanı olarak karşımıza çıkmaktadır. Kaynak paylaşımının evrensel çerçevesi içinde yer almak isteyen bankaların da bu doğrultuda yapılanmaları gözden geçirmeleri ve yeni gereklilikleri yerine getirmeleri son derece önemlidir.

Bankaların başını çektiği finansal sistem, piyasa ekonomisinin merkezi durumundadır. Reel ekonomik faaliyetlerin gereksinim duyduğu kaynak ihtiyacını açtıkları krediler yoluyla karşılamak suretiyle, bir nevi, para yaratma mekanizması olarak faaliyet göstermektedirler. Bankaların bu faaliyetlerini yerine getirirken, sistem içinde, işlevlerini istikrar ve güven içinde etkin ve verimli olarak yerine getirmeleri, piyasa ekonomisinin temel taşlarından biridir.

Güçlü ve sağlıklı bankacılığın mevcut bulunmadığı bir ülkenin sermaye piyasasının güçlü ve hareketli olması da mümkün değildir. Sağlıklı bir kaynak yaratma ve aktarma mekanizması sistem açısından ne derece önemlilik arz ederse, mekanizmanın aksi yönde çalışması da o derece büyük olumsuzluklar taşımaktadır. Bu yüzden, bankacılık sektörünün her şeyden önce çok iyi bir hukuksal çerçeveye oturması yaşamsal önem taşıyor.

Günümüzde, her alanda olduğu gibi, bankacılık sektöründe de küreselleşme çok hızlı olmaktadır. Uluslararası piyasalarda devam eden küreselleşme süreci, ülkemiz bankacılık sistemini doğrudan ilgilendirmektedir. Uluslararası bankacılık sistemlerinde, başta risk yönetimi olmak üzere, önemli değişikliklerin yaşandığı günümüzde, bankacılık, global düzeyde ele alınmaktadır. Bankacılık sistemlerinin değerlendirilmesinde, sistemlerin büyüklüğü ve küçüklüğünden daha ziyade, küreselleşme seviyeleri ve uluslararası genel kabul görmüş ilke ve standartlara uyumlarına dikkat edilmektedir.

Bankalarımız, uluslararası gelişmeleri iyi takip etmekte ve gelişen dünyada genel kabul görmüş standartları ülkemizde başarıyla uygulamaktadırlar.

Dünya genelinde hızla değişen bankacılık teknikleri ve uygulamaları paralelinde, iç kontrol sistemleri başta olmak üzere, risk yönetimi tekniklerinin ve analizinin önemi daha da artmaktadır. Bankacılık sistemlerinde karşılaşılan risklerin izlenmesi, ölçülmesi ve sistemin bu riskler karşısındaki durumunun değerlendirilmesi gerekmektedir. Ülkemizdeki bankacılık sisteminin uluslararası bankacılık uygulamalarına ve düzenlemelerine uyum sağlamadaki başarısı, ülkemizin uluslararası malî platformdaki konumunu güçlendirecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde 1968 yılında kredilendirme niteliği olmayan ilk kredi kartı çıkarılmış; ancak, banka kartlarının çıkarılmasına ise ilk olarak 1980 yılında başlanmıştır. Teknolojik gelişmeler ve küreselleşmenin çok hızlı olması sebebiyle banka kartları ile kredi kartlarının dünyadaki gelişmelere paralel olarak ülkemizde de kullanımı yaygınlaşmıştır. Yurt dışından gelen kişilerin kredi kartı kullanımı sonucunda ülkemize sağlanan döviz girdisi, ülkemizden çıkarılan kredi kartlarının yurt dışında kullanımları sonucu gerçekleşen döviz transferinde önemli artışlar gözlenmiştir. Kartlarla yapılan harcamadaki artışla birlikte bankalar arasında rekabet de artmıştır. Kredi kartıyla yapılan işlemlerin hacminin artması, kart çıkaran kuruluşlar arasında başlayan rekabet, kredi kartlarının kullanımıyla ilgili oldukça karmaşık hukukî ilişkiler oluşturmuştur. Kredi kartları, taksit yapan, kredi veren, yapılan harcamalar karşısında kart sahiplerine karşılıksız mal ve hizmet imkânı sağlayan, sigorta ve benzeri hizmetleri veren araçlar haline dönüşmüştür.

1990 yılında banka kartları ile  kredi kartı kullanımındaki artışa paralel olarak kartlı ödeme sistemlerinde yer alan bankalar bu konudaki ihtiyaçları karşılamak amacıyla "Bankalararası Kart Merkezi"ni kurmuşlardır. Bu kurum, takas, hesaplaşma, yetkilendirme ve yurtiçi kurallar geliştirme fonksiyonunu yerine getirmekte olduğundan, büyük bir boşluğu doldurmuştur.

Ülkemizde, yıllardır, kredi kartlarının kullanımında ilgili tarafların hak ve sorumluluklarının tespiti için hukukî altyapı oluşturulmamıştır. Dolayısıyla, kredi kartlarının kullanımından doğan sorunların giderilmesinde yetkili mercilerin açıklığa kavuşturulmamış olması, bu sistemin etkin ve rekabetçi bir şekilde iyileşmesini, işleyişini engellemiştir.

Yasal boşluktan kaynaklanan bu eksiklikler, kart sahipleri ile kart çıkaran kuruluşlar, üye işyerleri anlaşması yapan kuruluşlarla birlikte adlî merciler ve emniyet güçlerinde hissedilmektedir. Bu durum, kimi zaman adil olmayan uygulamaların da ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

Banka kartları ile kredi kartlarına ilişkin olarak ülkemizde yürürlükte bir yasa mevcut olmadığından, kart çıkaran kuruluş, üye işyeri ile kart hamili arasındaki ilişkiler, genellikle, ilgili kanun, yönetmelik ve tebliğ hükümlerine göre yürütülmektedir. Durum böyle olunca, sistem sağlıklı işlememekte, taraflar arasında çok değişik sorunlar yaşanmaktadır.

Banka kartları ve kredi kartları kullanılarak yapılan ödemeler, aslında, hızlı ve güvenilir bir şekilde gerçekleşmektedir. Dolayısıyla, kart veren kuruluşlar da, kart kullanıcı tüketiciler de bu durumdan memnundurlar. Hal böyle olunca, çağdaş ekonomilerde olduğu gibi, bizde de kart kullanımı hızla artmıştır ve artmaktadır. 2000 yılında 13 408 477 olan kredi kartı sayısı, 2004 yılında 26 681 000, 2006 yılına geldiğimizde 29 000 000'un üzerine çıkmıştır.

Kart kullanımı için gerekli olan yasal altyapının mutlaka oluşturulması gerekmektedir. Bu ülkede yaşayan herkes, devletin etkin denetimini hissetmelidir; yani, devlet, taraflar arasında haksız bir menfaat sağlamaya izin vermemelidir. Bunun için, gelişmiş ekonomilerde olduğu gibi, bizim ülkemizde de kredi kartlarının etkin kullanımını sağlayacak yasal altyapının oluşması gereklidir ve bu gereklilik de herkes tarafından kabul edilmektedir.

Banka kartları ve kredi kartı kullanan tüketicilerin haklarının güvence altına alındığı, kullanımından doğan sorunlarla ilgili suç ve cezanın belirlendiği bir kanun mutlaka olmalıdır. Hiç şüphesiz sektörün sağlıklı işleyerek gelişmesi, tarafların hak ve sorumluluklarının belirlendiği, kartların kullanımına ilişkin genel işlem şartlarının hüküm altına alındığı, sistemde yer alan kuruluşların denetiminin genel çerçevesinin çizildiği düzenlemelerle mümkün olacaktır. Bahse konu düzenlemelerle, banka kartı ve kredi kartı veren kuruluşlar, kredi kartı kullanan tüketiciler ile ilgili üye kuruluşların her türlü hak ve menfaatları güvence altına alınmalı, ilgili suçlar ve cezalar açık olarak belirlenmelidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasal düzenlemenin olmaması yüzünden taraflar bir anlamda istedikleri gibi davranmışlar, bunun sonucu olarak da birsürü sorun da beraberinde gelmiştir. Bankalar, tüketicilere önemli ödeme gücünün üzerinde limit vermişler, kişiler, ayrı ayrı bankalardan istedikleri kadar kredi kartı alabilmişlerdir. Kredi kartı hakkında fazla bilgisi olmayan vatandaşlarımıza sokaklarda kredi kartı verilebilmiştir.

Bankalar kredi kartlarına yüksek faiz uygulamışlar, halen de uygulamaktadırlar. Bankaların kredi kartlarına uygulamış oldukları faiz oranları da birbirinden farklıdır. En düşük faiz uygulayan banka aylık yüzde 2,75; en yüksek olarak, bir başka banka aylık yüzde 6,20 olarak faiz uygulayabilmektedir. Görüleceği üzere arada 2,5 kat fark bulunmaktadır. Bu fark oldukça fazladır; yani, bir anlamda, bankalar, kredi kartlarına istedikleri ölçülerde faiz oranı uygulamaktadırlar. Bu durumun bir düzen içerisine oturtulması zorunludur diye düşünmekteyiz. Bu kanun bizim önerilerimiz doğrultusunda çıkmazsa, bankalar faiz oranlarını aynı oranlarda uygulamaya devam edeceklerdir.

Ödenmeyen miktarlar üzerinde ne kadar faiz uygulanacağını bilmeyen vatandaşlarımız, faiz sarmalına takılmışlar ve bir daha bu borçlarını kapatma imkânı bulamamışlardır. Sunulan cazip harcama yöntemini bilinçsiz olarak kullanan vatandaşlarımız arasında depresyona girenler, intihar girişiminde bulunanlar, intihar edenler, psikolojik yardım almaya başlayanlar, kalp krizi geçirenler bulunmaktadır. Yine, faiz kıskacındaki tüketicilere hacizler gitmekte, çok değişik aile dramları yaşanmaktadır. Çaresizlik içerisinde kredi kartını kullanmak zorunda kalıp ödeme yapamayan kart sahipleri, yüksek temerrüt faiz oranlarının altında ezilmişlerdir. Gerçekten sistemin hukukî boşluğundan kaynaklanan sebeplerden dolayı mağdur duruma düşmüş bazı vatandaşlarımızın dramını sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu insanlar keyfî harcamalarından dolayı bu duruma düşmediler. Kredi kartı kullanan vatandaşlarımızdan bazılarının ödeyemez duruma düşmeleri, aslında, ülkemizdeki ekonomik sıkıntının bir göstergesi durumundadır.

Gerçekçi olarak incelediğimizde durumun çok farklı boyutlarda geliştiğini görmekteyiz. Bu durumu, iyi niyetle düşündüğümüzde, kardeşin kardeşe borç vermediği bir ortamda parasız bir insanın çaresizlik içerisinde kendisine çıkış aradığı bir yöntem olarak değerlendirmek mümkündür. Bu iyi niyetli insanlara bir çıkış yolu bulmamız gerektiği inancını taşımaktayım.

Değerli arkadaşlar, İzmir'de emekli bir vatandaş elinde bulunan bir kredi kartıyla sorun yaşarken, iki sene gibi kısa bir zamanda 15 kredi kartıyla sorunlu duruma düşmüştür. Bir kredi kartı borcunu diğer kartla kapatmaya çalışırken, 1 milyar liralık kredi kartı borcu 50-60 milyara kadar yükselmiştir.

Yine, Gaziantep'te bir vatandaş, hiç geliri olmadığı halde üç ayrı bankadan kredi kartı almış, üniversite okuyan oğlunun bilinçsiz harcaması sonucunda kredi kartı borcu katlanarak artmıştır.

Ankara'da bir asgarî ücretli, dört bankaya yaklaşık 9 milyar lira borçlanmış; borçlarını ödemesi mümkün değildir.

Bu örnekler böyle sürüp gidiyor ve oldukça da fazla. Daha geçen hafta yaşadığımız son derece vahim olay, Meclis çatısı altında hepinizin bildiği vahim olay. İntihar eden arkadaşımız, bu çatı altında bulunmasından dolayı belki de kanun taslağını en yakından takip eden kişilerden birisiydi. İntihar olayı, kredi kartı kanun taslağının gecikmesinden ve komisyondan geçen halinin kendisi için yetersiz oluşundan dolayı gerçekleşmiş olamaz mı? Arkadaşımız, yasa taslağının kendisi için bir çıkış yolu olduğunu görebilseydi, belki de rahat bir psikolojiye girebilecekti diye düşünüyorum.

200 000 Emniyet çalışanının 50 000'inin, yani, yüzde 25'inin maaşları hacizli. Memurlarımızın büyük bir çoğunluğu bu durumda. İzlenen ücret politikası ve gelir dağılımdaki adaletsizlikle sosyal devlet ilkesi terk edilmiştir. Ülkemizde gerek memurumuz gerek işçimiz gerek çiftçimiz, yani, bütün dargelirli insanlarımız geçimlerini zar zor sağlamaktadırlar. Dargelirli insanlarımız geçimlerini sağlayabilmek için haciz kıskacına, faiz sarmalana takılmışlardır. Ülkede hal böyleyken, nasıl olur da insanlara gelirlerine bakmadan, istedikleri kadar kredi kartı verirsiniz; bunu kabul etmek, anlamak mümkün değildir.

Sosyal devlet, vatandaşını her türlü olumsuzluğa karşı korumak, kollamak zorundadır. Demek istediğim, olaylar bu boyuta gelmeden tedbirler alınmalı, gerekli düzenlemeler hemen yapılarak, uygulamanın boyutları çizilmeliydi. Siz, hiçbir geliri olmayan insanlara kredi kartı vereceksiniz ve bunu istediğiniz gibi kullanın diyeceksiniz; böyle şey olmaz.

Tabiî ki, bu arada vatandaşlarımızın da kontrollü ve bilinçli davranmaları gerektiği açıktır. Bu durumdan, onların da kart veren kuruluşlar kadar sorumlulukları mutlaka vardır. Yani, burada yasal boşluğun olması, tarafları çok daha rahat hareket etmeye itmiştir diye düşünmekteyim.

Değerli arkadaşlar, maalesef, bu durum gittikçe sosyal bir yaraya dönüşmektedir. Hal böyle olunca, yasa, taraflar için son derece önem taşımaktadır. Çıkarmaya çalıştığımız bu kanun, kredi kartlarını ödeyemez duruma düşen kredi borcu sahiplerinin sorunlarına bir çözüm, komisyondan geçen şekliyle, getirmiyordu. Kredi kartı kullanıcılarının yüzde 7,2'sine yakını borçlarını ödeyemez duruma düşmüşlerdir.

Bankaların kredi kartlarına uyguladıkları faizleri çok yüksek tuttuklarını düşündüğümüzde, ödeme güçlüğü içerisinde bulunanlara bir kolaylık tanınmalıdır. Bizim komisyonda verdiğimiz önergeler, hiç olmazsa bundan sonra kart sahibi olma ve kullanımlarının daha sağlıklı bir yapıya kavuşturulması yönünde son derece yapıcı önergeler idi; ancak, komisyonda reddedildi. Hal böyle olunca, Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri olarak tüketicilerin aleyhine olan 9 uncu, 12 nci, 26 ncı maddeler ile tasarıya önergeyle eklenen geçici 4 üncü madde hakkında görüşlerimizi ve yapılması gerekenleri karşı oy yazısıyla bildirdik.

Bu tasarı, genel anlamda bir düzenleme içermekte ise de, tüketici haklarını korumaktan yoksun bulunuyor. Tasarı bu haliyle eksiktir ve kullanılmakta olan 29 000 000'un üzerindeki kredi kartlarına yönelik değildir. Asıl sorunlu olan kullanımdaki kartların sorunlarına herhangi bir çözüm getirmemektedir.

Tasarının 9 uncu maddesi kredi kartlarında limit belirlenmesi sorunlarına çözüm getirmiyordu; ancak, önergelerle bu sorun çözümlenmiş oldu. Birden çok bankadan alınan kredi kartlarıyla limit istenildiği kadar yükseltilebiliyordu daha önce. Yine tasarının 12 nci maddesindeki, kartın kaybolması veya çalınması halinde kart sahiplerinin yapacağı bildirimden önceki yirmidört saat içinde gerçekleşecek hukuka aykırı kullanımdan doğan zararın 150 YTL'sinin kart sahibince karşılanması bizce doğru değil; çünkü, yasa gereği, işyerlerinin, kredi kartı kullanımında kimlik belgesi isteme zorunluluğu var. Sorumluluğun, kart sahibine değil, işyerlerine ve bankalara ait olması gerekir. Tasarının 26 ncı maddesinde, uygulanacak akdî faiz oranlarının hesaplanmasında herhangi bir sınırlama getirilmiyordu; bu madde de önergelerle düzeltilecek.

Ülkemizde kredi kartı faiz oranının yüksek olduğu konusunda herkesin fikir birliği var. Kredi kartları faiz oranlarının, bankalar tarafından tüketici kredilerine uygulanan faiz oranına yakın bir tarzda tespit edilmesi gerekir. Tasarıya eklenen geçici 4 üncü madde, faiz yükü altında mağdur olan kredi kartı sahiplerinin mağduriyetlerini başlangıçta hiç gidermiyordu; ama, son, Cumhuriyet Halk Partisi-AKP uzlaşmasıyla çıkan şekliyle bir miktar çözüm olabilecektir.

Yasanın yürürlüğe girdiği ayın yıllık ortalamasının 2 katı oranında verilen faizlerin de 24 eşit taksitte ödenmesini biz öneriyorduk; ancak, çıkan şekliyle 18 ayda ödenecek; onu da kabulleniyoruz.

Kullanılan 29 000 000 kredi kartının 9 000 000'u sorunlu. İnşallah, bir dahaki dönemde de bu sorunlarla tekrar karşılaşmayız diye düşünüyorum.

Yasa, mevcut şekliyle, geçici 4 üncü madde değişmeden çıkarsa -ki, çıkmayacak, öyle anlaşılıyor- icra takibinde olan 190 000 kişiye yenileri eklenecek.

Akdî faiz, geçmiş dönemde Tüketiciyi Koruma Yasası çıkarılırken unutulan bir noktaydı, akdî faiz belirlenmemişti, temerrüt faizi belirlenmişti. Orada bu akdî faiz belirlenmiş olsaydı, belki bugünkü noktalara gelmeyecektik. En büyük şikâyet konusu zaten, bankaların uyguladıkları yüksek orandaki akdî faizlerdir. Bu konuya da "… Merkez Bankası…" şekline getirerek bir çözüm yolu aranmıştır.

Değerli arkadaşlar, ben, sözümü çok fazla uzatmayacağım; akşamın bu saatinde fazla vaktinizi almak istemiyorum. İki üç günden beri, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcımız Sayın Abdüllatif Şener Bey, Komisyon Başkanımız Sayın Soner Aksoy ve Grup Başkanvekilleri Sayın Eyüp Fatsa, Haluk Koç ve bizler, komisyon üyeleri, bunun, topluma yararlı bir yasanın getirilmesi için, uzun uğraşlar sonucunda belli bir noktaya geldik. Bu nokta, belki, toplumumuzun tümünün istediği bir nokta olmayabilir; ama, şu an için bir çözüm olduğunu düşünüyorum. Şimdiden, yasanın hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum. Hepinizi, saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Süre konusundaki titizliğinizden dolayı biz de teşekkür ederiz.

Değerli milletvekilleri, şimdi, önemli bir konuyu görüşüyoruz, sosyoekonomik boyutlarının ağır bastığını biliyoruz. Kredi kartları nedeniyle, yakın zamanda, toplumumuzda çok derin izler, acılar bırakan trajediler, dramlar yaşadık, acı durumlar yaşadık. Bu konunun çözümüyle ilgili bu tartışmaların kısa süre içinde, etkin bir tartışma ortamıyla tamamlanması gerekiyor.

Şimdi, bütün arkadaşlarımızın hepsi, Manisa Milletvekili Sayın Nuri Çilingir gibi tok ve gür sesli değil. Sessizliği sağlamamız gerekiyor, daha hızlı iş yapabilmemiz için, bizim uyarıda bulunmamıza meydan vermemek için. Diyarbakır Milletvekili Sayın Mehmet Fehmi Uyanık Beyi örnek almamız lazım. Mümkün olduğu kadar, sessiz bir şekilde, hızlı çalışmayı temin etmemiz gerekiyor.

Şimdi, söz sırası, Anavatan Partisi Grubu adına, Diyarbakır Milletvekili Sayın Muhsin Koçyiğit'te.

Buyurun Sayın Koçyiğit. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

Siz de mümkün olduğu kadar süreye riayet ederseniz, daha kısa süre içinde sonucu alırsak, iyi olur.

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 1082 sıra sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Yasa Tasarısının tümü üzerinde Anavatan Partisinin görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün ülkemizin içinde bulunduğu sorunların başında, hiç kuşkusuz, işsizlik, kayıtdışı ekonomi ve cari işlemler açığı gelmektedir. Bunlar kadar olmasa bile, yine, bugün toplumumuzu baştan başa saran, toplumumuzda bir sosyal yara haline gelen bir sorun daha vardır ve bu, bugüne kadar adı konulmamış, banka kartları, banka mağdurları, banka kredi kartları krizidir. Maalesef, bugüne kadar bu sosyal yaraya bir çözüm bulunmadığından, bu, önce insanların psikolojisini bozmuş, sonra toplumumuzun ruhsal yapısını bozmuş ve toplumu baştan başa sararak -acılar içerisinde- ülkemizin her tarafında ocakları söndürmüştür.

Başlangıçta, kart mağdurları çare beklemişler; ama, bekledikleri çare bir türlü gelmemiş; âdeta Godot'yu beklediler; ama, bugüne kadar banka lobileri aşılamadığından, bu yasa tasarısı bu Yüce Genel Kurulun önüne maalesef gelemedi. Kartzadeler, çareyi bir yerde, hükümetten bekleyip onlardan göremeyince, çareyi kendileri buldular; ama, boşuna. Nasıl buldular; intihar ederek, ölümü seçerek, eşinden boşanarak, evini terk ederek, gasp ve hiddetle canlarına kıyarak; bir yerde, önce, kendilerinin en kutsal hakları olan yaşam haklarına son verdiler, sonra ailelerini acılar içinde bıraktılar, sonra toplumumuzu acılar içerisinde bıraktılar. Evet, bugüne kadar tam 35 yurttaşımız, maalesef, bu banka kredi kartları yüzünden canına kıydı. Burada, hepsini bir kez daha rahmetle anıyorum, kederli ailelerine başsağlığı diliyorum ve unutmasınlar ki, bu Yüce Meclis onların sorununu bugün burada çözecektir.

Değerli Başkanım, değerli arkadaşlarım; sadece bir soru soruyorum sizlere: Değer miydi? Evet, değer miydi? Tam 35 tane yurttaşımız gitti. Madem bu yasa tasarısı gelecekti, Yüce Meclisin komisyonlarında bekledi, banka lobilerinde bekledi, Danışma Kurulu bunu defalarca bu kürsüye getirdi gündeme alınması için; ama, bir türlü bu engeller, patikalar aşılıp bu yasa tasarısı bu Yüce Genel Kurulun bu kürsüsüne gelemedi. Bugün geldi. Bu nedenle, iktidarı da, muhalefeti de içtenlikle kutluyorum. Çünkü, bugün burada bir sosyal yaraya çözüm bulunacak, acılar inşallah bundan sonra bitecektir.

Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; bu kartlara ilişkin biraz bilgi vermek istiyorum. Bugün tam 29 000 000 kart var. Kart sahibi sayısı 15 000 000. Sorunlu kart, takipteki kart sayısı 702 000. Borcunu ödeyemediği için zorluğa düşen, icraya düşen kart sahibi 190 000. Asgarî tutarı ödeyerek borcunu öteleyen kart sayısı 9 000 000. Ve bu kartlarla yıllık 66 katrilyonluk alışveriş yapılıyor.

Bir de madalyonun diğer tarafına bakalım. Ekonomimizde yüzde 50 kayıtdışının olduğu bir ortamda 66 000 000'un, demek ki, en azından bu kartzadeler sayesinde 33 katrilyonu kayıtlı ekonomiye giriyor. Bunun basit bir hesapla yüzde 30'dan, yüzde 25'ten vergisini aldığımız zaman ekonomiye kazandırdıkları asgarî 7,5 katrilyon paradır. Biz bugün burada neyi tartışıyoruz; sadece, kartzadelerin ödeyemedikleri 1,5 katrilyonluk parayı tartışıyoruz. Demek ki, bu kartzadeler, mağdur olduklarından daha fazla bir katkıyı kartlarıyla yaptıkları harcamalarıyla ekonomiye kazandırmış bulunmaktadırlar.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2005 yılının başında sadece 400 trilyon lira olan kartzade borçları, 2005 yılının ekim ayında 1,3 katrilyona çıkmış, bugün 1,5 katrilyonu bulmuştur. Eğer bugün bu sorun burada çözülemezse, inanıyorum ki, seneye bu zaman, bu, en azından 7-8 katrilyonu bulacaktır. Demek ki, biz ne kadar erken bu sorunu çözersek ekonomimizin kaybı o kadar az olacaktır. Bu bakımdan, bu gibi sosyal sorunların hiç bekletilmeden Yüce Meclisin yüce kürsüsüne getirilip, burada milletvekillerinin özgür iradesiyle sorunların çözülüp halka güven verilmesi lazım. Maalesef, burada çok beklendi, gereğinden fazla beklendi; ama, bugün bunları da aştık.

Aslında, bu kredi kartları mağdurlarının temel sorunları kendilerinden kaynaklanmıyor; burada esas sorun, ülkemizin uygulamakta olduğu IMF programları. IMF programları, bir yandan gelir dağılımının bozulması, bir yandan da gelirlerin azalması, kartları ödeyemez insanları piyasaya çıkarıyor. Evet, bugün, maalesef, kartzadelere öğütlerde bulunanlar da var. Ne mi deniyor: "Ayaklarınızı yorganınıza göre uzatın." Sizlere soruyorum: Yorgan kalmadı ki, yorgan mı var ortada?! Çekiştirmekten yorgan yırtıldı, üzerinden atladı gitti. Önce üzerini örtecek bir yorgan bulalım, ondan sonra bu soruyu onlara soralım, ondan sonra öğüt verelim. Demek ki önce insanların gelirini artıracağız, ondan sonra da onlara öğütlerde bulunacağız.

Evet arkadaşlarım, bugün, tam üç dört yıldır bankalar "serbest piyasa ekonomisi" adı altında, tüm etik değerleri ayaklar altına alarak, tüm ekonomik göstergeleri ayaklar altına alarak yüzde 130'lara, yüzde 150'lere varan faizlerle bu kartzadeleri ölüme sürüklemişlerdir. Evet, serbest piyasa ekonomisine evet; ama, keyfîliğe hayır. Neden; çünkü, ekonomide bir yandan pembe tablolar çiziyoruz. Ne diyoruz; tüketici kredi oranı yüzde 20, konut ve taşıtta kredi oranı yüzde 13, enflasyon yüzde 6, hazine bonosu faizi yüzde 15, yasal faiz yüzde 9, yeniden değerlendirme oranı yüzde 9,8; gecikme faizi yüzde 25'lerde; ama, banka kredi kartlarına uygulanan, bankaların faizleri yüzde 130'ların üzerinde!

Size buradan bir soru soruyorum: Risk bunun neresinde, keyfîlik bunun neresinde?! Aynı banka aynı tüketiciye kredi versin; biri kartla alınsın, biri tüketici kredisiyle, aynı mobilyaya, aynı halıya. Kartla aldığı zaman yüzde 130 faiz ödüyor, tüketici kredisi kullandığı zaman yüzde 20. O halde risk nerede? Çünkü, tüketici aynı, banka aynı, tüketim malı aynı; ama, faiz farklı. Demek ki, sadece risklerin arkasına sığınarak bir şeyi açıklayamayız. Risk derlerse, ben de bankalara şunu sorarım: Bugün, ortalama mevduat faiz vadesi üç ay; ama, bankalar, yirmi yıllık kredi veriyorlar. O halde, kredi ile mevduat arasındaki bu uyumsuzluk bir risk değil mi? Aynı şekilde, bugün, bankalar, şişirilmiş fiyatlar üzerinden konut sektörüne kredi açmaktadırlar. Yarın, herhangi bir nedenle konut fiyatları düştüğü zaman konutlara verilen ipoteklerin, teminatların bir kısmı boşta kalacaktır; bu da bir risk değil mi?

Aynı şekilde, bugün ülkemizde, orta ve küçük bankaların birleşmesi gerekiyor; ama, bir türlü birleşmiyor, birleşemediğinden dolayı da banka sermayeleri yabancıların eline geçiyor, reel sektöre kredi verilmiyor, yatırım yapılmıyor, işsizliğe bir çözüm bulunmuyor; bu da risk değil midir?

Peki, bankalara bir şey daha hatırlatıyorum: 2007 yılı başında Basel kriterleri devreye girecek. Buna göre, bankaların sermaye yeterlilik oranlarının belli bir tutar üzerinde olması gerekiyor. Maalesef, şu anda küçük ve orta bankalarımızın banka sermaye yeterlilik oranları çok düşük düzeyde. Bu da ne demektir; bankalarımız tekrar yabancı sermayenin eline geçecektir. Acaba, bugüne kadar neden Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu bu yönde bir çalışma yapmadı; bu da bir risk değil mi? Tüm bu riskleri bir tarafa bırakıyorsunuz, sadece kimsesiz kalmış, mağdur olmuş tüketicileri, banka kredi kartı sahiplerini köşeye sıkıştırmış, vurun abalıya misali, faiz, tefeci faizleriyle onları bataklığa sürüklemişiz. Tüm bu riskleri kabul ederseniz, buradaki riski de kabul etmeniz gerekir. Kaldı ki, bu tüketiciler, banka kartlarını isteyerek almadılar. Hepimiz gördük; sokakta, çarşıda, pazarda, manavda ekmek satılır gibi kredi kartı verildi. Kredi kartını alan, doğal olarak alışverişe gitti ve ondan sonra başına bu olaylar geldi. Demek ki, bunda sadece kart mağdurlarını sorumlu tutmanın hiçbir anlamı yok. Burada, acaba, işyerlerinin, bankaların hiç mi suçu yok; onların da elini taşın altına koyması lazım, bugüne kadar neden bunu engellediler, onun hesabını vermeleri lazım.

Değerli Başkan, değerli arkadaşlarım; aslında, bu banka kredi kartları sorununun temelinde iki neden yatar: Birincisi, geçmişte uygulanan yüksek faizler; ikincisi, yüksek faizler, gecikme zamları, dava masrafları, icra masrafları nedeniyle ödenemeyerek kartopu gibi bugünlere kadar gelen birikmiş; ama, tasfiyesi gereken borçlar. İşlerin yüzde 99'u bunlardan kaynaklı. O halde, getirilen bu yasa tasarısının iki sorunu kökünden çözmesi lazım; yoksa, biz, bu sorunları burada daha çok tartışırız. Öncelikle, ne yapacak yasa tasarısı; faizleri dizginleyecek, faizleri makul düzeylere getirecek. Aslında, bugün, tüketicilerin beklediği de bu. Tüketiciler, hükümetten, kendi üyelerine çıkardıkları naylon fatura affını, hayalî ihracat affını, vergi affını, prim affını beklemiyor, onların bekledikleri sadece ve sadece makul bir faiz ve makul bir ödeme planı. Bu da onların en doğal hakkı ve bu doğal hakkı da onlara bu yasa tasarısıyla vermemiz gerekmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasa tasarısı genelde olumlu. Aslında, başlangıçta önümüze gelen tasarı olumlu değildi. Şu anda verilen önergeler doğrultusunda, eğer, düzeltmeler yapılırsa gerçekten iyi bir yasa tasarısı çıkacak, bir sosyal sorunu çözecektir.

Tasarının 9 uncu maddesinde, banka kartlarına bir limit getirilmekte ve bundan sonra, bir kişinin banka kartlarının toplam tutarı gelirinin aylık ortalamasının 2 katını geçemeyecek. Bu, olumlu bir düzenleme ve gelecekte bu, 2 katına, 4 katına kadar artırılacak.

Yine, tasarının 12 nci maddesinde, banka kartının çalınması ya da kaybolması halinde hukuka aykırı kullanımdan doğacak zararın bir kısmının; yani, 150 000 000 lirasının tüketiciden, kart sahibinden alınması getirilmiş. Bence bu doğru değildir. Çünkü, kartı kullanırken işyerlerinin kimlik sorma mecburiyeti vardır. Kimlik soracağı için, sorumluluğun banka ve işyerinde olması lazım. Bunun, bir önergeyle buradan çıkarılması gerekiyor.

Yine, tasarıda önemli olan maddelerden birisi 26 ncı madde; akdî faiz ve gecikme faiziyle ilgili olarak. Aslında, bu tasarıdaki şekliyle hiç iyi değildi. Çünkü tasarıda ne getirilmiş; "akdî faiz, Merkez Bankasının iki ay önceki tüm bankaların uyguladıkları banka kredi faizlerinin ortalamasının yüzde 25'ini aşamaz" diyerek, yine yüzde 70'lere, 80'lere kadar bir faiz öngörüyordu; ama, muhalefet ve İktidar Partisinin verdiği önergeler doğrultusunda, umuyorum ki, bu, yapılan uzlaşma gereğince anlaşıldı, bu da düzeltilecektir. Bunu da iyi bir gelişme olarak sizlere takdim etmek istiyorum.

Yine, tasarının geçici maddesi aslında en önemli maddelerinden birisiydi. Bu maddede, birikmiş borçların tahsil edilebilmesi için bir takipteki alacak anapara olarak kabul edilmişti. Bu çok kötü bir düzenlemeydi. Eğer, takipteki alacak anapara olarak kabul edildiğinde, ona temerrütten itibaren işlemiş borç, artı, yüksek faiz, artı, bileşik faiz, artı, gecikme faizi, artı, dava masrafları, mahkeme masrafları binecekti, kartopu gibi büyüyecekti. Bunun üzerinden yüzde 22 faiz alınması öngörülüyordu; ama, bunu da memnuniyetle karşılıyoruz ki, muhalefet ve iktidarın verdiği önergeler doğrultusunda, yani, bu Yüce Meclisin, bu Yüce Genel Kurulun tümünün önergeleri doğrultusunda, sadece AKP veya CHP'nin değil, Anavatanın da, Doğru Yolun da verdiği önergeler doğrultusunda burada düzenleme yapıldı. Bundan sonra, bu gecikmiş borçların tasfiyesi de önemli bir düzeye getirildi. Bu da iyi bir düzenleme, bunu da belirtmek istiyorum.

Tabiî, burada önemli olan sorunlardan birisi de şu: Her zaman olduğu gibi, her af yasasında olduğu gibi dürüst mükelleflerin, dürüst işverenlerin, dürüst insanların cezalandırılmaması lazım. Aynı şekilde, kredi kartı borçları çok yüksek tutarlara gelmiş; ama, daha da artmasından korkan dürüst vatandaşlarımız, altınını, ineğini satarak, bu borçları bankayla bir vadeye bağlamış, ödüyorlar. Yani, bunlar, mevcut borçlarını, eskiden olduğu gibi, yine yüzde 130 faizlerle ödüyorlar. Aslında, bir geçici maddeyle, bu mevcut anlaşmış borçlular için de, bunların mağduriyetten kurtulabilmesi için de bir düzenleme getirilmesi gerekmektedir. Bu bakımdan, umuyorum ki, bu da, bu yasa tasarısında yer alır.

Yine, burada, verilen önergeler doğrultusunda yapılan iyi düzenlemelerden biri de, takipteki alacaklar, icradaki alacaklar, 31.12.2005 tarihine kadar olanlar kapsama alınıyordu. Verilen önergeler doğrultusunda, yasanın yürürlük tarihine kadar takibe düşmüş, icraya düşmüş bütün borçlular kapsama alınmak suretiyle, tasarının kapsamı, kapsama alanı genişletiliyor. Bunu da buradan belirtmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; umuyorum ki, bu yasa  tasarısı, bu Yüce Genel Kurulun oylarıyla kabul edilecek ve bundan sonra, toplumumuzda bir sosyal yara haline gelen bu sorun, ekonomimizin, Meclisimizin ve milletimizin gündeminden çıkacaktır.

Bir hatırlatma da tüketicilerimize yapıyorum: Bundan böyle, kartlarını daha bilinçli kullansınlar; yani, alışveriş yaparken, alışverişin cazibesine kapılmadan, kendilerini frenleyebilsinler.

Bu bakımdan, bu yasa tasarısının, toplumumuza, kartzadelerimize ve tüm kart sahiplerine hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) - "Kartzade" değil, "kartzede" olacak.

RESUL TOSUN (Tokat) - Kartzede, kartzede…

MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Yüce Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sürenize riayet ettiğiniz için teşekkür ederiz.

Resul Tosun arkadaşımızın da uyardığı gibi, Sayın Muhsin Koçyiğit, konuşması sırasında "kartzede" yerine "kartzade" kelimesini kullandı; tutanaklardan düzeltilmesi için buradan uyarıda bulunuyorum. "Kartzade" süreklilik anlamı yüklü bir isim sıfat. İnşallah, bu tasarıyla birlikte, kartzedelerin sorunları sürekli olmayacak, durdurulacak. Dil sürçmesidir. Dil sürçmesinin tutanaklarda değiştirilmesini işaret ediyoruz.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu, son derece önemli bir tasarı, biliyoruz. Yüzbinlerce, hatta, milyonlarca kredi kartı sahibi yurttaşımızı, insanımızı ilgilendiriyor. Ne kadar erken bu tasarıyı yasalaştırırsak, o kadar iyi olacak. O nedenle, bir kez daha, konuşan arkadaşlarımı, katkıda bulunacak olan arkadaşlarımı, mümkün olduğu kadar kısa süreleri kullanma doğrultusunda uyarıyorum ve hızlı çalışabilmemiz için de sessizliğin teminini, siz Genel Kurulu oluşturan milletvekili arkadaşlarımdan rica ediyorum.

Şahsı adına söz isteyen arkadaşlarımız: Gümüşhane Milletvekili Sabri Varan, arkasından da Adana Milletvekili Tacidar Seyhan.

Süreyi kullanma konusunda bu arkadaşlarımı da uyarıyorum. Süreleri 10 dakika; ama, daha kısa kullanırlarsa daha iyi olur.

Sayın Varan, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

SABRİ VARAN (Gümüşhane) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten, Başkanımızın da söylediği gibi, toplumun, bugün itibariyle yüzde 25'ini; ama, yarınlar itibariyle belki yüzde 100'ünü ilgilendirecek bir konuda çok önemli bir kanun yapıyoruz.

Bu kanunun bugüne kadar hazırlanmasında, bu seviyeye gelmesinde ve son önergelerle beklenen vaziyeti almasında katkı koyan, iktidarıyla muhalefetiyle, bütün değerli arkadaşlarımı en kalbî duygularımla selamlıyorum.

AK Parti Grubu olarak, toplumsal tabanda acil olarak çözüm bekleyen bütün sorunları uygulamaya koyduğumuz hedefler çerçevesinde ele alıyor ve bu sorunun çözümü için çok yoğun bir mesai harcıyoruz. Barış, huzur dolu bir Türkiye, her bakımdan daha müreffeh bir Türkiye tablosunu oluşturmak için, ekonomik, sosyal ve hukukî alanlarda devrim niteliğinde düzenlemeler yapıyoruz. Nihaî hedefimiz, toplumsal uzlaşma ve sosyal barışın mutlak manada sağlanmasıdır.

Değerli arkadaşlar, bunun için bugüne kadar burada çok değişik adımlar attık. Vergi barışı kapsamında, Kurumlar ve Gelirler Vergisinde yapılan indirimler, Bağ-Kur ve Sigorta primlerinin yeniden yapılandırılması, tarımsal desteklerle köylü ve çiftçinin sıkıntılarının giderilmesi, hepsi, bu manada yapılan kanunî düzenlemelerdi. Bizleri kredi kartları ve banka kartlarıyla ilgili yasa teklifi vermeye iten sebepleri, şüphesiz ki, hepimiz çok yakinen yaşadık ve biliyoruz. Gerek tüketici toplumun kredi kartı kullanma alışkanlığından gelen arızalar gerekse bankalarımızın uyguladıkları yüksek faizler neticesinde, bugüne kadar hiç de  hoş olmayan tabloları millet olarak hep beraber yaşadık. O kadar acele etmek istiyorum ki, bu kanun bir an önce  çıksın ve toplum bir trajediyle daha yaşamasın. Bu manada da konuşma metnimi çok kısaltarak huzurlarınızdan ayrılmak istiyorum.

Ne getiriyor bu kanun? Komisyonumuzdan geçti. Komisyonumuzdan geçen şekli değişik eleştiriler alınca Sayın Başbakanımız, salı günkü Grubumuzda bizim sorumuz üzerine ilgili Başbakan Yardımcımız Abdüllatif Şener Beye bir talimat verdi. "Konuyla ilgili taraflarla görüşün, daha iyi, daha güzel iyileştirmeleri yapın" talimatından sonra, Bakanımız, bürokratlarıyla, komisyonumuzla, bizlerle, muhalefetle beraber ilgili düzenlemeleri yaptı ve bugün, tüketici derneklerinin dahi hayal etmediği bir noktaya önergelerle bu tasarı getirildi. İnşallah, burada, bu gece tamamen kanunlaştıktan sonra, temerrüt faizi gibi çok acı faiz oranlarına artık kartzedelerimiz muhatap olmayacaklar. Bu kanun çıktıktan sonra, 12 ay hedeflenen taksit, önergelerle 18 aya, yüzde 22 olarak hedeflenen faiz de yüzde 18'e, yani 18 çarpı 18 formülü olarak kısaca ifade edeceğimiz bir düzenlemeye kavuşuyor. Sadece temerrüde uğramış ve icra takibi yapılanların dışında, diğer, temerrüdü yemiş ama bankaların henüz ihbarı ulaşmamış kişileri de bu kapsama almak istiyoruz.

İnşallah, kanun son şekliyle -bu önergelerle- çıktığında, bankalarımızın uyguladıkları o yüksek reel faizler de 3'e, 3,5'e doğru yaklaşır, 30 000 000 kart ve 15 000 000 kart kullanıcısını da ilgilendiren bu düşük faiz oranlarıyla hep beraber muhatap oluruz.

Bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi en kalbî duygularımla selamlıyorum. Bu kanunun hepimize hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz süreye riayet ettiğiniz için.

Adana Milletvekili Sayın Tacidar Seyhan.

Buyurun Sayın Seyhan. (CHP sıralarından alkışlar)

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye'de, sanıyorum, herkesin canının yandığı bir konuda, burada bir kanun çıkarmaya çalışıyoruz. Öncelikle, bu düzenleme Türkiye için bir zaruretti; taraflar açısından, hem bankacılık sektörü hem üye işyeri hem de kredi kartı kullanıcısı açısından bir zaruretti. Bu yasal çerçeveye Türkiye'nin ihtiyacı vardı. Çok tartışılmasının nedeni, yoksulluk ve kültürel zeminde kredi kartlarının kullanım bilincinin eksik olmasından ve bankaların uyguladığı yüksek faizden dolayı, kamuoyunun, vatandaşlarımızın canının çok yanmasından dolayı bu kanun bugüne kadar çok tartışıldı.

Elbette ki, Cumhuriyet Halk Partisi komisyon üyelerinin, milletvekillerinin ve Adalet ve Kalkınma Partisinin milletvekillerinin çok ciddî katkıları oldu. Komisyonda görev yapan bütün üyelere özellikle teşekkür ediyorum.

Eğer, tasarı -ama, buraya nasıl geldiğimizi de bir anlatmak istiyorum- komisyondaki haliyle geçecek olsaydı, burada, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, kesinlikle bu kanunun karşısında duracaktık; çünkü, temel sıkıntımız, kanundan yararlanan bireylerin sayısının oldukça az olması, bundan sonra da kredi kartı mağdurları yaratmaya neden olacak yüksek faizlerin, hiçbir sınırlamaya tabi tutulmadan devam edecek olması nedeniyle çok ciddî karşı çıkış içerisindeydik; ancak, arkadaşlarımızın kararlı, iddialı ve bilinçli takibi sonucunda, Adalet ve Kalkınma Partisindeki komisyon üyelerinin de son derece sağduyulu, mütevazı yaklaşımları sonucunda bu konsensüs sağlanmıştır. Ben, kamuoyunun, faizlerin yüksekliği konusunda kendi haklarını savunma yönünde ciddî bir adım attığını da görerek, Türkiye'de, demokrasi adına, bu kanunun ve kanundan yararlanmak isteyen bireylerin ciddî bir adım attığına inanıyorum.

Değerli arkadaşlar, elbette, kanunun bu hali hepimizi tatmin eden bir durum değil. Biz, bu kanunla, kredi kartları mağdurlarını ortadan kaldıracağız umudunda değiliz. Bizim amacımız, akut ve kronik hale gelmiş, ödenmez hale gelmiş insanlarımızı o ödeme güçlüğünden çıkarmak, bundan sonra oluşacak kredi kartı borçlarında da, makul faiz oranlarıyla, insanlarımızı ödeme güçlüğü içerisine düşmekten kurtarmaktır. Kanunun amacı, mantalitesi budur.

Peki, bunu yapabildik mi; bir ölçüde yapabildik. Yapabildiğimiz ölçü şudur: Önce, akut olanı bir anlatayım. Akut olanda, önce, sadece icraya gitmiş olan dosyaları hedef almıştık; ama, şimdi, ihtar çekilen dosyaların tamamı da bu yasadan yararlanacağı gibi, 31.12.2006 tarihine kadar herhangi bir nedenle temerrüde düşmüş olanlar da ek olarak yararlanacak; ama, hem ihtar çekilmiş hem temerrüde düşmüş olanlar yararlanamayacak diye bir koşul yok. Burada "veya" tabiri kullanarak, mümkün olduğu kadar insanın bu yasadan yararlanmasını sağladık.

Peki, bundan sonrası ne olacak, önemli olan o. Bankalar, reel faizin 5 katı, 6 katı faiz uyguluyorlardı. Şimdi, biz, bu yetkiyi, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına bıraktık; dedik ki: Merkez Bankası faiz oranlarının üst limitini açıklamaya yetkilidir, bunu da üç ayda bir açıklar.

Şimdi, burada yine bir sınırlama yok; keşke yapabilseydik! Reel piyasayı, serbest piyasayı belirleyen değerler var; reeskont faizi, hazine bonolarına oranlama ya da tüketici kredisi faizi vardır. Keşke, biz, bu yasada, müştereken, tüketici faizinin 2 katını geçemez, yüzde 50'sini geçemez ya da geçmeyecek şekilde -keşke- hazine bonosu faizlerinin yüzde 50'sini geçmeyecek şekilde üst limiti belirler diye bir temel çerçeve çizebilseydik, çok iyi olacaktı; ancak, reel piyasada, bazı arkadaşlarımız, piyasayı çok daraltırız anlayışı içerisinde, uzlaşmayı bu noktada tutmamızı makul gördüler. Bizim de idealimiz oydu; ama, önemli olan bir uzlaşmadır. Biz bir dayatma içerisinde değiliz, biz bir uzlaşmadan yanayız; yapabileceğimiz en iyi kanunu çıkardık.

Kefilleri de bu kanunda çok rahatlattığımıza inanıyorum; arkadaşlarımız açıkladı. Bir de, kefaletten korkanlara buradan bir müjde verelim: Artık, kefilin haberi olmadan limit artışına gidilemiyor. Kefile, ödeyeceği miktar tebliğ edilmeden gecikme faizi veya temerrüt adı altında herhangi bir yüksek faiz uygulanamayacak. Bu herkesin canını yakıyordu.

Elbette ki, sadece kredi kartlarının verilmesi değil söz konusu olan. Kredi kartlarını disipline ettiniz, kullandıramadınız, ne oldu; bu sorun kanamaya devam edecek; ama, arkadaşlar, bakın -zamanı da kısa kullanacağım, bitirmeyeceğim- bize düşen, devlete düşen önemli bir görev var. Lütfen, arkadaşlarımızdan hiçbiri, yahu, canım, vatandaş da görevini bilsin, kartını kaybetmesin, kaybederse ceza yesin; harcama yapmasın, harcarsa, bu duruma düşerse çıksın ödesin demeyiz. O, vatandaşın sorumluluğudur. O işini bilecek, tamam; ama, ben, çalışma anlayışımı, görev ve sorumluluk anlayışımı vatandaşın kendi görevlerini bütünlükle yapması üzerine kurmamalıyım. Vatandaş eksik de yapsa, sorumluluğunu eksik de yerine getirse, ben devlet adamıysam, ben kamu görevlisiysem, vatandaşımı koruyacak yasal sınır ve çerçeveleri oluşturmak zorundayım. Devlet adamının durması gereken yer burasıdır. Siz vatandaşınıza kültür transferini yapmaya çalışacaksınız, sosyal devlet olarak, onu koruyucu, kollayıcı görevleri de hukuksal açıdan yerine getireceksiniz. Sınırı çizilmemiş bir koruma duygusu, sınırı çizilmemiş bir hukuk anlayışı ilk çağlarda bile yoktu. Hukuk bunun için var; yasal çerçeveyle insanlara sorumluluğunu hatırlatmak, kültürel çerçeveyle insanları sorumluluğun içine çekmek için var. Sosyal devlet budur. Bu anlayış çerçevesinde, biz, kanunun kapsamını genişletmek ve buradaki arkadaşlarımızın hepsini bu sosyal sorumluluğun içerisine katmak ısrarındaydık.

Bu çerçevede, duyarlılık gösteren bütün arkadaşlarıma, Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerimize, bizim önerilerimizi dikkate alıp, bunu bir yarışa dönüştürmeyip duyarlılık gösteren Adalet ve Kalkınma Partili milletvekillerine ve bizi buraya getiren duyarlı kamuoyuna hem Partim hem milletvekili arkadaşlarım adına sonsuz teşekkürler ediyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Seyhan'ın teşekkürlerinin tüm milletvekillerini, tüm partileri kapsadığını düşünüyorum, eksik kalmış olsa da.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, soru-yanıt bölümüne geçiyoruz; fakat, bir şeyi hatırlatmak istiyorum. Bu yasa tasarısı, 50 maddelik bir yasa tasarısı ve çok hızla yasalaşmasının kamuoyu tarafından beklendiğini de bilelim ve o sorumlulukla burada yasama görevini yerine getirelim.

Soru-yanıt bölümünü başlatıyorum.

İlk soru Sayın Hüseyin Güler'in.

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.  Sizin aracılığınızla, Sayın Bakanın sözlü olarak cevap vermesini arz ediyorum.

Gündemde olan Kredi Kartları Yasa Tasarısı ile bugün kredi kartı mağdurlarına geçici çözüm önerileri getirileceğini söylemektesiniz. Peki, son bir yıldır bankaların vermekte birlikte yarıştığı, konut ve otomobil kredilerinin yakın gelecekte benzer bir sıkıntıya yol açacağı gerçeği göz önüne alındığında, böyle bir durum için herhangi bir önlem planınız mevcut mu; yoksa, benzer bir çözüm yolu mu düşünmektesiniz?

İkinci sorum: Alışveriş mağazalarına gittiğimizde, yaklaşık onlarca POS makinesiyle karşı karşıyayız, onları görmekteyiz. Bu makineler ithal edilmektedir. Bu ülkenin dövizlerinin yurt dışına gidişi anlamı çıkar. Bunun için, Bankalar Birliği aracılığıyla veya farklı bir düzenlemeyle, her kredi kartına bir POS makinesiyle işlem yapılabilmesi için ne gibi çalışmalarınız vardır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Dursun Akdemir.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır)- Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana üç tane sorum var.

Birinci sorum: Bankacılık Düzenleme Denetleme Kurulu başta olmak üzere Bankalar Birliği ve diğer ilgili kuruluşların, kredi kartlarıyla ilgili olarak bugün yaşanmakta olan sıkıntıları hazırlayan şartların oluşum sürecinde, daha önceden, yani, zamanında neden müdahale edilmedi?

İkinci sorum: Kredi kartı kullanımının, ekonominin kayıt altına alınması konusuna katkısı düşünüldüğünde, sistemi kurarken, kullanımlar nedeniyle ortaya çıkabilecek olumsuzluklar için, neden herhangi bir önlem alınmamıştır?

Üçüncü sorum: Kredi kartları yüzünden canını ve malını kaybedenlere, yani, canını kaybetmiş olanların yakınlarına veya malını kaybedenlere nasıl bir yardım yapmayı düşünüyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Mehmet Eraslan.

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Tabiî çok önemli bir kanun tasarısını, milyonlarca insanımızı ilgilendiren, mağdur vatandaşımızı ilgilendiren kanun tasarısını görüşüyoruz. Tabiî, bu kanun tasarısı, bu şekliyle bir fayda sağlamayacaktır. Dolayısıyla, milletvekili arkadaşlarımız ve bizler, kanunla ilgili görüşlerimizi ifade edeceğiz. Bu noktada "haydi hemen bitirelim, bugün bitsin, bunu bekleyenler var" şeklindeki yaklaşımın, çok fazla bir şeyler kazandıracağını düşünmüyorum.

Sayın Bakanımıza şu soruyu tevdi etmek istiyorum: Faiz oranları, uygulanacak olan, temerrüde düşmüş borçlulara ilişkin uygulanacak olan temerrüt faizleri, hâlâ yüksek, enflasyon oranının da üzerinde, diğer kıstasların da üzerinde. Önergelerle, uygulanacak olan bu faiz oranlarının düşürülmesi mümkün olacak mı? Bu noktada, nasıl bir katkı sağlayabilirler? Bu konudaki düşüncelerini kendilerinden istirham ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Muhsin Koçyiğit…

MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Teşekkürler Sayın Başkanım.

Sayın Bakanıma bir soru soracağım: Sayın Bakanım, mevcut imkânlar dahilinde, mevcut koşullarda bankalarla anlaşan, banka borçluları var. Bunlar, doğal olarak, daha yüksek faizler üzerinden ve daha yüksek birikmiş borçlar üzerinden anlaşma yaptılar; şu anda bu anlaşmalar yürürlükte. Bunlarla ilgili bir düzenleme yapmayı, önergelerle getirmeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Ahmet Işık…

AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Ben de, Sayın Bakanıma, aracılığınızla, şu soruları yöneltmek istiyorum:

Sayın Bakanım, marketler özellikle, alışverişe gidildiğinde, rasgele, stantlarda kredi kartlarının verildiğine ya da ikametgâh adreslerine kredi kartlarının geldiğine, zaman zaman, bizler şahit oluyoruz. Bu noktada bir disiplin geliyor mu acaba? Yani, büyük marketlerde alışverişlerde stantlara konulan kredi kartlarının verilmesi ya da talep edilmeden kişinin adına, kredi kartlarının adrese gelmesi noktasında yasa bir disiplin getiriyor mu?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Bakanım…

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) - Sorulara yazılı cevap vereceğiz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Değerli arkadaşlarım, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

BANKA KARTLARI VE KREDİ KARTLARI

KANUNU TASARISI

BİRİNCİ BÖLÜM

Genel Hükümler

Amaç

MADDE 1- Bu Kanunun amacı; banka kartları ve kredi kartlarının çıkarılmasına, kullanımı-na, takas ve mahsup işlemlerine ilişkin usûl ve esasları düzenlemek suretiyle kartlı ödemeler sisteminin etkin çalışmasını sağlamaktır.

BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde söz isteyenleri bilginize sunuyorum: Anavatan Partisi Grubu adına Muzaffer Kurtulmuşoğlu, Ankara Milletvekili; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Hasan Ören, Manisa Milletvekili.

Şahısları adına söz isteyenler: Sabri Varan, Gümüşhane Milletvekili; Ahmet Yeni, Samsun Milletvekili; Ümmet Kandoğan, Denizli Milletvekili; Mehmet Eraslan, Hatay Milletvekili; Haluk Koç, Samsun Milletvekili; Fatih Arıkan, Kahramanmaraş Milletvekili; İbrahim Hakkı Birlik, Şırnak Milletvekili.

Buyurun Sayın Kurtulmuşoğlu. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ALİM TUNÇ (Uşak) - 5 dakika…

BAŞKAN - Süreniz 10 dakika.

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarım; bu kadar mühim bir maddede konuşmaya gelirken, espri de olsa, "5 dakika konuş" diye söyleyen arkadaşlarım oldu. Dört saattir, dört saat; bu Meclis kürsüsünden bir kişiyi kurtarmak için, burada dört saat konuşuldu. 700 000 kişiyi ilgilendiren hayatî bir meselede konuşmamak diye bir şey söz konusu olamaz.(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

Sevgili arkadaşlarım, tabiî ki ben bankacı değilim, yani, şu hesapları yaparken de şöyle olursa böyle olur, şu olursa bu olur diye girmeye lüzum hissetmiyorum; ama, ekonomik kriz döneminde birçok yuvanın yıkılmasına, birçok insanın psikolojik sorunlar yaşamasına, hatta, intihar etmesine neden olan kredi kartlarıyla ilgili bir düzenleme yapılıyor ve bu düzenleme önümüze gelmiş vaziyette. Kredi kartlarıyla ilgili yapılacak bu düzenlemeyle halkın mağduriyetinin giderilmesi amaçlanmalıydı; fakat, bu tasarıya baktığımız zaman, tasarının bazı maddelerinin borç batağında olan halkın korunması değil, bankaların paralarını borçlulardan alabilmeleri amaçlanmaktadır.

Sayın milletvekilleri, öncelikle, sizlere kredi kartları borçlarının ne kadar vahim olduğunu anlatmak istiyorum. 2004 yılında bankaların kredi kartı alacakları 13,8 katrilyon lira iken, 2005 yılında yüzde 24 artarak 17 katrilyon lira olmuştur. 663 000 kişi kredi kartını geç ödediği veya hiç ödemedikleri için bankaların kara listesine alınmışlardır. Borcunu ödeyemeyecek durumda olan insanların sayısı her geçen gün artmaktadır. Şu anda kredi borçlularının yüzde 82'si borcunu ödeyemez durumdadır.    709 000 kişi bankalar tarafından takibe alınmış, ödenmeyen borç tutarı ise 13 katrilyon olmuştur. Ekonomide büyümeden dem vuranlar, her gün ihracat rekorlarını kırdıklarını iddia edenler, halkın ekonomi gücünün her geçen gün eridiğini, küçüldüğünü görmüyorlar mı?! Bunun yanında, halkımız, borçlanma açısından Türkiye ekonomisine benziyor. Vatandaşlarımız da, her geçen gün, ülkemizin ekonomisi gibi borçlanıyor ve veresiye yaşıyor.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ücretli çalışanlar, bankaların kredi kartı tuzağına düşmüş bulunuyorlar; çünkü, bankalar, sabit ve garanti geliri olanlara hiç düşünmeden kredi kartı veriyorlar. Sonra, kart sahiplerinin borçları temerrütle ve bileşik faizle katlanarak artıyor ve mağdur olan yurttaşlarımız daha büyük bir batağa yuvarlanıyorlar.

Sayın milletvekilleri, bu yasa tasarısıyla, kredi faizlerine hiçbir sınırlama getirilmiyor. Ücretlere zam söz konusu olunca, TÜFE oranı bir sınır olarak kabul edilip, yüzde 5 oranında zam yapılırken, ücretlinin borçlarına yüzde 60 oranında zam yapılıyor. O yüzden, bu tasarıyla kredi kartı faizlerine bir sınır getirilmelidir diye düşünüyorum.

Hükümet eğer bankaların değil de halkın yanında olmak istiyorsa, kredi kartlarının faizlerine kesinlikle bir üst sınır getirmelidirler. Avrupa veya Amerika'da hiçbir banka yıllık 10 puan kredi faizi uygulamıyor. Bu oran, Türkiye'de yüzde 50 ile 70 arasında değişiyor. Kredi kartı faizinin rezalet seviyede olması, tüketicinin istismarına ve mağduriyetine yol açıyor. Ayda yüzde 2-3 ile kâr sağlanabiliyorken yüzde 6-7 faiz uygulayan bankaların mantığı nedir?!

Sayın AKP Hükümeti, uyanın!.. Bu sömürüye bir son deyin. Kredi kartları faizini makul bir noktaya sabitleyin. Kredi kartı faizlerinde AB ülkelerinde sınırlama bulunuyor. Fransa'da reel faizin yüzde 33'ünü, İtalya'da 1,5 katını, Almanya'da ise 2 katını geçemeyeceğine ilişkin düzenleme bulunurken, Avrupa Birliğine gireceğini düşünen Türkiye neden bunları uygulamıyor da, yüzde 60, yüzde 70'le faiz vermeye kalkıyor Türkiye'de bankalara?! Neden buna dur denilmiyor? Ondan sonra da, bütün meseleyi, her yönüyle, yüzde 5 zam alan memuruna, işçisine yükleniveriyor; "almayaydın kartı, ödeme gücün yoksa bunu niye aldın" diyorsun. Daha benim ülkemde kart kullanmasını, kültürünü yerleştirebildik mi acaba?! Eğer, vatandaşın parası vardı da cebinde veya memurun, işçinin, emeklinin parası vardı da cebinde peşin almadı da mı kredi kartı kullandı zannediyorsunuz. Yok tabiî ki… Yok da, ne yapsın vatandaş?! Her ay üstüne koyarak borcu, bu batağa battı. Şimdi ne oldu görülüyor ki, intiharlar başladı, evler yıkılmaya başladı, insanların psikolojileri bozuldu.

Bunların kabahati bende değil ki. Bunlara çare bulacak, hükümetlerdir, hükümettir, işbaşında olan insanlardır. Muhalefetiyle anlaşın, iktidarıyla anlaşın, kiminle anlaşırsanız anlaşın, benim halkımla anlaşın ilkönce, halkımla pazarlık ediniz. Onlar bu seviyeye düştüğünde onlar ne yapıyor; onların yerine bir kendinizi koyun bakalım ne oluyor acaba?!

Sevgili arkadaşlarım, bu kredi kartına girersem bitiremeyeceğim. Benim ayrıca gündemimde başka bir konu var. Burada bir kişiyi affettiniz; acaba, halk affetti mi?! (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) Bunu hiç düşündünüz mü?! Halk affetmediği gibi, ben de affetmiyorum; çünkü, orada, o parada, tüyü bitmemiş yetimlerin malı var, hakkı var…

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Hak değil, düzenleme...

MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - Hakkı var…

Sevgili arkadaşlarım, ben Ankara Milletvekiliyim…

OSMAN KILIÇ (Sivas) - Hayırlı olsun!..

MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - İkibuçuk sene önce Modern Çarşıda bir bina yandı esnaftan.

"Hayırlı olsun" demek kolay. Seni o Modern Çarşıdaki insanların yerine koyayım da bir bakalım öyle mi diyeceksin?! (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

Modern Çarşıdaki esnaf, ikibuçuk senedir kan ağlıyor. Bununla  yetinmediler, bakanlar geldi, Ankara milletvekilleri -iktidardan- geldi, söz verdiler "biz, burayı yapacağız" dediler; bakan söyledi…

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Başbakan söyledi…

MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - …Başbakan söyledi. Kime inansın bu esnafım benim?! Ama, ikibuçuk senedir bu insanlara hiçbir şey yapılmadı.

Şimdi ne oldu, şimdi sıra nereye geldi biliyor musunuz; insanlar açlık grevine başladılar, iki gündür açlık grevindeler. Onlara buradan sesleniyorum bir hekim olarak; Hiçbir zaman kendi kendini dahi öldüremezsin, ötenazi yapamazsın; geliniz, bu açlık grevinden vazgeçiniz. Hükümeti uyarıyorum: Belediye reisine verdiniz yetkiyi, verdiniz yetkiyi, söz verdiniz bakan olarak da o vatandaşlara; ama, Melih Gökçek devraldı vilayetten, koşarak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sürenizi aştık, toparlayalım lütfen.

MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim.

Özel idareden Melih Gökçek'in emrine geçti Ulus Meydanı. Melih de diyor ki; oraya, ben, şey yapacağım. Ne yapacaksın; Galataporta benzer bir port yapacağım. Ne zaman yapacaksın; belli değil. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) Ama ne belli; ikibuçuk senedir orada Ulus esnafı kan ağlıyor, onu biliyorum.

Geliniz arkadaşlarım, geliniz, hükümet olarak yaraları büyütmeyelim, çare bulalım.

NECDET BUDAK (Edirne) - Kredi kartı…

MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - Kredi kartını çok bilenler var, onlar söylüyorlar.

Laf atmak ne kadar hoşuma gidiyor biliyor musunuz; beni de konuşturuyorsunuz o zaman. Atın da… Allah sizden razı olsun.

BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayalım.

Siz, Genel Kurula hitap edin ve lütfen toparlayın.

MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Devamla) - Şimdi, sevgili arkadaşlarım, bu Modern Çarşıya iktidar olarak bir el atınız. Gidiniz, orada -söz verdiniz bakanlar, sayın bakanlar- o arkadaşları ziyaret ediniz yerinde; onlar iki gündür açlık grevinde.

Bu kredi kartıyla da, biliyorsunuz, altmışbeş günde 35 kişi hayatını kaybetti. Onlara rahmet diliyorum, ailesine başsağlığı diliyorum. Keşke bu olaylar olmadan bu kart, kredi kartları için bir çare bulunsaydı daha iyi olurdu diye düşünüyorum.

Onun için de, bu arada, Ulus esnafını gidin ziyaret edin hükümet olarak. Belediye başkanı emrinizde. Her şey belediye başkanı demek değil, hükümetindir bu sorun. Orada bir cana kıyılırsa, bir can giderse, onun sorumlusu da hükümettir ve iktidardır diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Çok teşekkür ederim. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Hasan Ören; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA HASAN ÖREN (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten, Türkiye'nin beklediği bir yasayı, 54 maddelik bir yasayı çıkarmakla ilgili Parlamento bir gayret içerisinde.

Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği önergeler doğrultusunda Adalet ve Kalkınma Partisinin de uzlaşma içerisine girerek, son haftalarda yaşadığımız sancılı, acılı, hiçbirimizin benimsemediği, istemediği olaylarla, kredi kartlarıyla ilgili yasa teklifi hızlı bir şekilde Parlamentoya geldi. Dileğim ve temennim, bugün bu yasayı çıkarırız; çünkü, geçmiş hafta içerisinde yaşananlar hepimizi üzdü; ama, bir atasözü vardır: "Ateş düştüğü yeri yakar." Belki biz, bir iki, üç beş gün sonra bu acıları  belirli bir ölçüde unutabiliriz; ama, o polis arkadaşlarımızın evindeki acılar hiçbir zaman unutulmayacaktır.

Burada bu yasaya katkı koyan başta Sayın Grup Başkanvekilimiz Haluk Koç'a, AKP Grup Başkanvekilimiz Eyüp Fatsa'ya, Anavatan Partisine, Doğru Yol Partisine, Komisyon Başkanımıza ve komisyon üyelerimize, tüm milletvekillerine teşekkür ediyorum. En önemlisi, bu yasanın çıkmasında bizlerle toplanıp, Cumhuriyet Halk Partisinin önergeleri doğrultusunda bizimle tartışan Sayın Sevgili Bakanıma teşekkür ediyorum; gerçekten, olumlu yaklaşımlarıyla bu tasarının çıkmasında büyük katkısı olmuştur.

Ben inanıyorum ki, bu akşam bu tasarıyı çıkarır isek, yasalaştırır isek -bugün Parlamentonun çalışmasının son günü- cuma, cumartesi, pazar ve pazartesi günü sabah gazeteleri açtığımızda, kötü, bizi üzecek haberlerle uyanmayacağımızı umut ediyorum, tüm Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Kişisel söz isteminde bulanan arkadaşlarımız:

Sabri Varan, Gümüşhane Milletvekili?.. Yok.

Ahmet Yeni, Samsun Milletvekili?.. Yok.

Ümmet Kandoğan, Denizli Milletvekili...

Buyurun Sayın Kandoğan. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Yalnız, Sayın Başkan, konuşma sürem -lütfen, dikkat ederseniz- 4 dakika olarak başladı.

BAŞKAN - Şimdi, 4 dakika olarak başlatmamın sebebi şu: Çünkü, 4 dakikadan sonra bir uyarı süresi oluyor, 5 dakika tamamlanıyor uzatmayla, 5 dakika da geçiyor; mümkün olduğu kadar 5 dakika içinde kalabilmek ümidiyle bunu yapıyorum.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Başkanım, bugüne kadar böyle bir uygulamanız yoktu. İlk defa böyle bir uygulama yapıyorsunuz. Ben, böyle bir kanun tasarısı görüşülürken gönlüm isterdi ki, arzu ederdi ki, burada konuşan milletvekillerimiz, bu kanun tasarısının bugüne kadar geçirmiş olduğu safhalarla ilgili, partilerimizin, milletvekillerimizin nasıl katkı yaptıklarını anlatsalardı.

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, talebiniz üzerine 5 dakikayı şimdi başlatıyorum.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Teşekkür ederim, sağ olun.

Şimdi, burada geldi, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Sözcüsü arkadaşımız "biz, Adalet ve Kalkınma Partisiyle uzlaştık, bu kanunun geçmesiyle ilgili olarak anlaştık. O nedenle, bu kanunu saat 9'a kadar görüşelim, konuşalım; 9'da, bunu kabul edelim, evlerimize gidelim."

Sayın Milletvekili, bu, bu kadar ucuz değil. Bu, bu kadar ucuz değil. Bu kanun, bu Meclise gelinceye kadar, Muhsin Koçyiğit burada, kaç televizyon programına çıktık biz ortak; Yaşar Tüzün, Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili, kaç televizyon programına çıktık.

Buradan Sinan Aygün'ü de anmadan geçmek istemiyorum. Sinan Aygün, bir yıldan beri bu meselenin Türkiye Büyük Millet Meclisinde çözülmesi için gecesini gündüzüne katıp tasarının bu hale gelmesinde son derece büyük katkısı olan birisidir. Siz, Cumhuriyet Halk Partisi, Adalet ve Kalkınma Partisi, anlaştınız. Peki, anlaştıysanız soruyorum: Bu kanunun buradan geçmesi için asgarî 138 tane milletvekili lazım; nerede 138 tane milletvekili?!

ALİM TUNÇ (Uşak) - Dışarıda…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ee, buyurun, biraz sonra gelecek, oylamada göreceğiz. 138 milletvekilini, Adalet ve Kalkınma Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi olarak şu anda Meclis salonunda bulunduramıyorsanız, kanunun geçmesi için asgarî oy miktarı 138'dir, eğer bu kadar önemliyse, bu sıralar niye dolu değil arkadaşlar?! Niye Cumhuriyet Halk Partisi sıraları, niye Adalet ve Kalkınma Partisi sıraları dolu değil?!

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Bu, Başkanın görevi, sizin değil!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Madem bu kadar önemliyse bu kanun, bugün mutlaka çıkması gerekiyorsa, asgarîden 138 milletvekili niçin şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisinde değil?! Biraz sonra oylama yapacağız, göreceğiz.

BAŞKAN - Ümmet Bey, Sayın Kandoğan, 138 değil, 139; rakamı düzeltelim.

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - 139; öğren!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Evet, 139; 1 sayı daha arttı Sayın Bayram Bey. Bakalım, 139 sayısını burada bulabilecek misiniz?!

Değerli milletvekilleri, bu kanun çok önemliyse, mutlaka çıkması gerekiyorsa, İçtüzük gereğince burada bulunması gereken asgarî milletvekilinin mutlaka burada olması lazım. Şimdi, Sayın Başkan da ha bire ikaz ediyor "aman kısa kesin; bu kanun çok önemli bir kanun ve bir an önce Meclisten çıkması lazım." Peki, biz, milletvekilleri olarak, bu yüzde 18 faiz uygulamasını eleştirmeyecek miyiz?! Yüzde 18 faiz uygulaması fazla değil mi?! (DYP ve Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) Türkiye'deki enflasyonu bu seneki hedeflemeniz yüzde 5 iken, yüzde 18 faizi uygulama meselesi, akdî faiz meselesi, bununla ilgili Merkez Bankasına verilen yetki; yani, bunları şimdi milletvekilleri olarak tartışmayacağız, konuşmayacağız. Peki, ben şimdi soruyorum: Sayın Salih Kapusuz, 20 Ekim 2005'te, burada çıktı, tutanaklarda var "gelecek hafta bu kanun tasarısı Meclise gelecek" dedi. Ne oldu; üzerinden dört ay geçti arkadaşlar, dört ay! Sonra, Eyüp Fatsa, Grup Başkanvekili çıktı, 7 Aralık 2005'te konuşması var "önümüzdeki perşembe tali komisyonda, daha sonra da komisyona gelecek…" İkibuçuk ay geçti aradan! Şimdi, aylarca bekleyeceğiz, aylarca bu kanun tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine gelmeyecek veyahut bu kanunla ilgili, hem Sayın Başbakan hem de ilgili bakanlar, AK Partililer diyecekler ki bununla ilgili olarak, bankalar ile vatandaşlar arasında özel bir uygulamadır, özel bir sözleşmedir, biz buna müdahale edemeyiz.

Şimdi, Türkiye Bankalar Birliğinin yazısı var. Türkiye Bankalar Birliği, bütün milletvekillerine bu yazıyı gönderdi, hepinizin eline geldi bu yazı. Ne diyor Bankalar Birliği; "Serbest piyasa koşullarına ters düşecek bir yaklaşımla, finansal parametrelere sınırlama getirilmemelidir." Bankalar Birliğinin bu yazısından sonra, komisyondan nasıl bir tasarının çıktığını hepimiz biliyoruz.

Peki, burada, bizim güvenliğimizi sağlayan ve şu anda aramızda olmayan, Allah'ın rahmetine kavuşan o polis memurumuz intihar etmemiş olsaydı, hayatına son vermemiş olsaydı, bu, bu şekilde anlaşılarak mı çıkacaktı; çıkmayacaktı; çünkü, bununla ilgili çok açıklamalar var, Sayın Başbakanın açıklaması var, ilgili bakanların açıklaması var. O polis memurumuz Hakk’ın rahmetine kavuştu, onun intiharından sonra, herkes, aman, bu meseleyi biraz daha kredi kartı mağdurlarının lehine nasıl çözebilirizin arayışı içerisine girdi. Peki, onu daha önceden niye yapmadık? Benim, burada, Meclis konuşmalarım var, televizyonlarda kaç programa çıktım, bu konuyu devamlı sıcak, gündemde tuttuk; ama, maalesef, bugüne kadar bu meseleyi sürüncemede bırakanlar "bugün, 21.00'e kadar bu kanunu buradan geçirelim…" Biz de istiyoruz, bir an önce çıksın. Bu kısa süre içerisinde, belki, hayatına son verecek başkaları da olabilir; ancak, burada, milletvekillerinin hür iradelerine, bu kanunun, kredi kartı mağdurlarının daha lehine çıkabilecek şekildeki önerilerinin önünü kapatarak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Toparlıyorum efendim.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) - Doğru Yol Partisi yıllarca niye çıkarmadı?!

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, Divan olarak, bizim, İçtüzük hükümlerini uygulamaktan başka bir görevimiz yoktur, yetkimiz yoktur. Bütün milletvekilleri İçtüzük hükümlerine göre söz alırlar. Bizim görevimiz, süresi içinde konuşmalarını konuya münhasır olarak yapmalarını sağlamaktır. Şimdi, bir yanılgı ortaya çıkmasın, hem milletvekillerimiz yanılmasın hem bizi izleyenler yanılmasın. 50 maddelik bir yasa tasarısı 9'a kadar, bir saat, iki saatte bitmez zaten, öyle bir olay da yok. 9'da bitirilmesi diye bir imkân da söz konusu değil, sanki böyle bir imkân varmış gibi bir söz söylediniz de, onun için düzeltmek ihtiyacını hissettim.

Sözlerinizi tamamlamanız için size tekrar söz veriyorum.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) - Doğru Yol Partisi niye yıllarca çıkarmadı?

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Ben, bu kanunla ilgili, yeri ve maddeleri geldiğinde, yine şahsım ve Partim adına görüşlerimi açıklamaya devam edeceğim.

Bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) - Niye cevap vermedin Ümmet? Doğru Yol Partisi niye çıkarmadı?

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Ona biraz sonra geleyim.

BAŞKAN - Mehmet Eraslan, Hatay Milletvekili.

Konuşacak mısınız Sayın Eraslan?

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Evet.

BAŞKAN - Buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

Sayın Eraslan, konuşma süreniz 5 dakika.

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Doğrudur; çok önemli bir kanun tasarısını görüşüyoruz; ama, yani, önemli olan, bu kanun tasarılarını görüşürken, hemen bitirelim, hızlı bir şekilde bitsin, bir an önce yasalaştıralım, Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçirelim ve diğer işlerimize bakalım şeklindeki bir anlayışın doğru olmayacağını, doğru olmadığını öncelikle ifade ediyorum. Bakın, kanun tasarılarıyla ilgili, milletvekillerimizin, siyasî parti gruplarımızın ve parti temsilcilerimizin katkıları ne kadar üst düzeyde, ne kadar ciddî manada olursa, yasalaşacak olan kanun tekliflerinin ve kanun tasarılarının ülkemiz adına ve ülkemizde yaşayan aziz milletimiz adına, o kadar hayırlı olacağı kanısındayım. Bu kanun da, yine toplumumuzun ve toplumumuzun çok önemli bir kesiminin büyük bir beklentiyle izledikleri kanun tasarısı, özlemle bekledikleri bir kanun tasarısı; ama, bu şekliyle değil. Yani,bakın, ülkemizde 15 000 000 kişi şu an borçlu durumda, kredi kartı borcunu ödeyemeyecek durumda. 9 000 000 kişi asgarî tutarını ödüyor. Tabiî, bu rakamları 3'le, 4'le, 5'le çarptığınız zaman, hemen hemen Türkiye nüfusunun yarısı ediyor. Kanunun önemi buna binaen zaten teşekkül etmiş oluyor.

Bakın arkadaşlar, 15 000 000 kişi borçlu ve bu ülkede yaşayan 9 000 000 kişi, asgarî tutarı ödeyerek bir sonraki ayıyla geçinmeye çalışıyor. Ve bugüne kadar -ben burada kötü örnek olmasın diye girmeyeceğim onlara- mektuplar var, dosyalar var, birtakım fotoğraflar var, birtakım haberler var. Ben, kötü örnek olmasın diye, yanlış anlaşılmaya sebebiyet vermesin diye ve tatsız birtakım gelişmeler yaşanmasın diye onlara hiç girmek istemiyorum, onlara hiç girmeyeceğim. Çünkü, önemli olan, aslolan, var olan faciayı falan ortaya koymak değildir veya var olan facia üzerinden siyaset yapmak değildir, var olan facia üzerinden popülizm yapmak değildir. Böyle bir anlayışımız ve böyle bir amacımız olmadığı için o konulara hiç girmeyeceğim. Fakat, değerli arkadaşlar, önergelerim var. Sıram geldiği zaman önergelerle ilgili de konuşacağım. Ama, bakın, Türkiye Cumhuriyeti Devleti sosyal bir devlettir. Sosyal devlet ilkesini icra edecek olan, siyasî iradedir, Türkiye Büyük Millet Meclisidir, hükümettir, siyasî otoritedir. Sosyal devlet ilkesini icra edecek bu kurumlardır.

Şimdi Türkiye'de bir sorun var, milyonlarca insanı ilgilendiren bir sorun var ve bu sorunun bu yüce çatı altında bu sorunu çözüme götürme mecburiyetimiz de var, Meclis olarak, siyasetçi olarak, milletvekilleri olarak, Parlamento olarak.

Şimdi bir kanun tasarısı geldi; ama, bu kanun tasarısı, emin olun, toplumun beklentilerine cevap verecek nitelikte değildir. Bunun üzerinde daha konuşacağız; ama, faiz oranları… Efendim, niye yüzde 22 uyguluyoruz?! Gerçi önerge hazırlanmış, yüzde 18 faiz uygulanacak, taksit de oniki aydan onsekiz aya çıkarılıyor; yetmez efendim… Yetmez… Bu insanlar bizim insanlarımız, yani bu insanlar, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin insanları; bir kişi iki, kişi de değil, milyonlarca insan… Bir şekilde mağdur olmuşlar. Bankalardan kaynaklanmış. Bankaların böyle müthiş çalışmaları, müthiş kredi kartı dağıtımları, müthiş bu noktadaki stratejileri bu sorunu fevkalade körüklemiştir ve sadece suçu kredi kartı kullananda aramak adaletsizliktir diye düşünüyorum ve bu faiz oranlarını…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Sayın Başkan, toparlıyorum.

BAŞKAN - Lütfen toparlayalım…

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Yüzde 5, Türkiye'de enflasyon var. Eğer Türkiye'de yüzde 5 enflasyon var ise Türk ekonomisinde, o zaman gelin, temerrüde düşmüş olan bu mağdurlara faiz uygularken, mevcut enflasyon oranı üzerinden bir faiz uygulaması yapalım veya bu olmadıysa, tüketici kredi oranları baz alınarak bir faiz uygulaması olsun ve taksitlendirme sürecini de biraz daha yaymakta fayda var; toplumumuz açısından, Türkiye'nin mutluluğu, Türkiye'nin huzuru, insanımızın huzuru ve can emniyeti açısından önemlidir bunlar diyorum. Bu konuları da göz önünde bulundurursanız ve bu noktada bir kez daha düşünür isek… Sayın Bakanıma da çok teşekkür ediyorum…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen…

MEHMET ERASLAN (Devamla) - …bir kez daha düşünme imkânı olursa, milletimiz adına, kendisine de müteşekkir oluruz. Kendisi devlet adamıdır, tecrübeli bir siyasetçidir, tekrar bu konuyu değerlendireceğine inanıyorum ve saygılarımı sunuyorum. (DYP ve Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Hükümet adına, Sayın Bakan, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Kısa bir görüş, kısa bir süre için Sayın Bakan…

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; aslında söz almayı düşünmüyordum; fakat, faiz oranıyla bağlantılı olarak çok bağlantısız yorumlar yapıldığı için, sadece o noktayı düzeltmek için söz istedim.

Bu geçmişe yönelik borcu olanların borçlarının yeniden yapılandırılmasıyla bağlantılı yüzde 18'lik bir faiz öngörülüyor. Bu, önergeyle, sayın milletvekillerinin önergeleriyle buraya gelecek. Benden önce konuşan arkadaşlarımız "enflasyon hedefi yıllık yüzde 5'ken, bu yüzde 18'lik faiz fazla değil mi, bunun düşmesi lazım" diye çok farklı bir açıklamaya giriyorlar. Bu yaklaşım tarzı doğru değil; teknik olarak tamamıyla yanlıştır. Neden yanlıştır; çünkü, bankalar, bu kredi borcu olanların borçlarını kendileri ödemiştir. Peki, bankalar bu parayı nereden buldular; piyasadan mevduat olarak topladılar ve topladıkları bu mevduata da belli bir oranda faiz ödediler, kendilerinin faiz ödeyerek topladıkları parayla bu kredi borçlarını ödediler. Peki, mevduat faizi yüzde kaç; bir sene önce yüzde 20'nin üzerindeydi. Bir yıl önce yüzde 20'nin üzerinde faiz ödeyerek aldıkları mevduatla, bu kredi borcu olanların parasını ödediler. Dolayısıyla, enflasyon bu kadar, bunu buraya indirelim demenin bir anlamı yok. Burada alacaklı olan bankalar, borçlu olan kart sahipleridir. Biz, devletin borcunu bağışlamıyoruz. Aslına bakarsanız, ortada iki tane özel kişilik var; biri bankalardır, biri de şahıslardır. Yasal bir düzenlemeyle iki şahıs arasındaki borcu affetme yetkisinin olup olmadığı dahi tartışılabilecek bir konumdayken, enflasyonla bağlantılı değerlendirme yapmanın doğru olduğunu düşünmüyorum, teknik olarak yanlış olduğunu düşünüyorum ve bu 18'lik faizle eski birikmiş ve ihtilaflı borçların kapatılması konusunda milletvekillerinin göstermiş olduğu duyarlılığa ben teşekkür ediyorum. İktidar Partisi milletvekilleri de muhalefet partisi milletvekilleri de böyle bir düzenlemenin hakkaniyete uygun olacağı görüşünde birleşmişlerdir ve bu, tüketiciler lehine bir düzenlemedir, tüketicilerin hakkını, hukukunu tamamıyla koruyan bir düzenlemedir ve yerindedir diye düşünüyorum.

Hepinize saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde oybirliğiyle kabul edilmiştir.

Şimdi, Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutuyorum, oylarınıza sunacağım:

 

VI.- ÖNERİLER

A) DanIşma Kurulu Önerİlerİ

1.- Genel Kurulun çalışma süresinin, 1082 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar uzatılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Tarih: 23.2.2006

Danışma Kurulu Önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun 23.2.2006 tarihli 67 nci Birleşiminde çalışma süresinin, 1082 sıra sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları kanun tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar uzatılmasının Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

                                   Bülent Arınç

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

 

Eyüp Fatsa

Haluk Koç

 

AK Parti Grubu Başkanvekili

CHP Grubu Başkanvekili

Süleyman Sarıbaş

Anavatan Partisi Grubu Başkanvekili

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, aleyhinde söz istiyorum.

BAŞKAN - Aleyhinde, Sayın Ümmet Kandoğan; buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan…

Sayın Başkan, Danışma Kurulu önerisi üzerinde süre 10 dakika…

BAŞKAN - Saat 9'a 2 dakika var Ümmet Bey. Eğer 2 dakika içinde bitirmezseniz, biz de Danışma Kurulu önerisini oylayamazsak, 9'da bitirmek zorundayız.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkanım, 10 dakika. Danışma Kurulunun lehinde ve aleyhindeki konuşmalar 10'ar dakika.

BAŞKAN - Onun için, sizden bir ara vermenizi rica ediyorum.

Sözlü olarak, Danışma Kurulu önerisinin oylaması bitinceye kadar çalışma süresini uzatıyorum.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan… Sayın Başkan…

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sizinle ilgisi yok Sayın Kandoğan.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Buyurun, şimdi rahat rahat konuşun.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinde gecenin bu saatinde bir Danışma Kurulu önerisi üzerinde söz aldım.

Şimdi, çok önemli bir kanunu görüşüyoruz. Bu kanunla ilgili olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki bütün siyasî partilerimiz -ben onun altını çizmek istiyorum, bütün siyasî partilerimiz- bu kanunla ilgili olarak çok ciddî çalışmalar yaptılar. Bu kanunla ilgili kanun teklifi veren arkadaşlarımız oldu. Ben, Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nu görüyorum şu anda ayakta, biliyorum ki bu kanunla ilgili çok gayretleri oldu. Sayın Muhsin Koçyiğit burada, görüyorum, Anavatan Milletvekili, kaç televizyon programına çıkıp bu kanunu canlı ve sıcak tutmaya çalıştı. Tacidar Seyhan'ı görüyorum, Sayın Milletvekilim çok gayret sarf etti.

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Biz de buradayız…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ben de bu konuyla ilgili olarak birçok televizyon programına katıldım, birçok, Meclis içerisinde bununla ilgili konuşma yaptım…

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - AK Partiden kimseyi görmüyor musun?

BAŞKAN - Müdahale etmeyelim ve sessizliği sağlayalım arkadaşlar.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - …ve bu kanun tasarısının bir an önce Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmesi için gayret sarf ettim; ancak, ne hazindir ki, bugüne kadar bu kanunla ilgili olarak, özellikle İktidar Partisi, üzerine düşen konuyu, bu kanunun bir an önce Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmesi yolunda ciddî bir gayret içerisinde olmadı. Demin de söyledim…

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Kim oldu?

BAŞKAN - Müdahale etmeyelim arkadaşlar.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Çok sivil toplum örgütleri oldu…

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Nasıl oldu?

BAŞKAN - Konuşmacıya müdahale etmeyelim.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bak, bunun altını çiziyorum, Siyasî partilerin, baştan söyledim, katkıları oldu; ancak, gecenin bu saatinde, bir emrivakiyle, "bu kanunun bu saatte buradan mutlaka geçmesi lazım gelir"e bizim itirazımız var.

FAHRİ ÇAKIR (Düzce) - Geçmesin mi?!

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Geçmesin mi?!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Yoksa, geçmesi lazım. Benim 10 tane konuşmam var.

FAHRİ ÇAKIR (Düzce) - Niye oyalıyorsun o zaman?!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Siz, bunu oyalama mı kabul ediyorsunuz?! (AK Parti sıralarından gürültüler)

FAHRİ ÇAKIR (Düzce) - Millet görüyor ama…

BAŞKAN - Arkadaşlar, müdahale etmeyin.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Milletvekili, burada, gelecek, bu kanun tasarısı üzerinde hiçbir şey söylemeyecek, öyle mi?!

BAŞKAN - Ümmet Bey… Ümmet Bey…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Konuşmayacak mıyız?!

BAŞKAN - Bir dakika Ümmet Bey…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Kredi kartı mağdurlarının daha lehine olması için bir şey söylemeyecek miyiz burada?!

BAŞKAN - Sayın Kandoğan…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Siz zannediyor musunuz ki, kanun bu şekliyle geçince, 700 000 tane kredi kartı mağduru hemen yarın gelip ödemesini yapacak; kolay mı bu iş arkadaşlar?! Türkiye'deki ekonomik durumu hepiniz çok iyi biliyorsunuz; insanlar kan ağlıyor.

FAHRİ ÇAKIR (Düzce) - O zaman, bir an evvel çıksın.

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Sen de yardımcı ol.

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, siz, Genel Kurula hitap edin, muhatap almayın arkadaşlarımızı.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Yarın, bu borçlarını, bu ödeme sistemiyle hepsinin bir anda yapacağına inanıyor musunuz?! Biz istiyoruz ki, kredi kartı mağdurlarına, yapılabilirse, hep beraber, burada, onlara biraz daha kolaylık sağlayacak bir şeyler getirelim. Bizim mücadelemiz, uğraşımız odur. Yoksa, bununla ilgili benim kaç konuşmam var, kaç televizyon programında bu meselenin sahibi olmuşum…

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) - Boş konuşuyorsun!

BAŞKAN - Dinleyelim… Konuşmacıya müdahale etmeyin arkadaşlar.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, Danışma Kurulu önerisiyle ilgili olarak, İçtüzüğün 19 uncu maddesi var. İçtüzüğün 19 uncu maddesini…

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Meclisi kilitleme!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Biraz sonra göreceğiz, kaç milletvekili var burada; Meclisi kim kilitliyor, göreceğiz! Burada, bu sıralarda kaç milletvekili olduğunu göreceğiz!

Şimdi, İçtüzüğün 19 uncu maddesinde bakınız şöyle bir hüküm var: "Meclis Başkanı veya siyasî parti grupları ayrı ayrı, istemlerini doğrudan Genel Kurula sunabilirler. Bu durumda istemin oylanması ilk birleşimin        -altını çiziyorum- gündemindeki Başkanlık sunuşlarında yer alır ve Genel Kurul işaret oyuyla karar verir." Danışma Kurulu önerisi ne zaman gelirmiş; ilk birleşimin gündeminde. İlk birleşim ne zamandı, ilk birleşimi saat kaçta yaptık arkadaşlar; saat 14.00'te. Danışma Kurulu önerisi, ancak, ilk birleşimin gündeminde, Başkanlık sunuşlarında yer alır; yoksa, Genel Kurulun herhangi bir oturumunda, Danışma Kurulu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Her zaman gelir.

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Sen bunun çıkmasını istiyor musun istemiyor musun, onu söyle.

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) - Vatandaşı rahatlatmak için gece gündüz çalışmak zorundayız.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Vallahi, ben sabaha kadar burada hazırım sayın milletvekilim. Bu kanun, eğer, sabaha kadar görüşülüp, buradan çıkacaksa, ben Ümmet Kandoğan olarak burada sabaha kadar oturacağıma söz vereceğim. Zaten, siz de biliyorsunuz, ben, saat kaçta açılıyorsa Meclis, o saatte giriyorum, kapanıncaya kadar buradan ayrılmayan bir milletvekiliyim.

ALİM TUNÇ (Uşak) - Yok canım!..

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Öyle değil.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Onun için, ben, sabaha kadar da olsa, yarın akşama kadar da olsa…

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Bırak şu şovu!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - … bu kanunun buradan geçmesi için otururum, katkımı verebileceksem maddeler üzerinde katkımı veririm ve bu kanunun da bir an önce buradan geçmesi için elimden gelen gayreti gösteririm.

Ben, bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Danışma Kurulu önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesine uygun olmadığını, şahsi görüşüm olarak ifade ediyorum ve Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, lehinde söz istiyorum.

BAŞKAN - Lehinde, Samsun Milletvekili Sayın Haluk Koç; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben, kısaca meramımı anlatmaya çalışacağım.

Sayın Ümmet Kandoğan, ben muhalefetin kitabını yazdım üçbuçuk yıldır burada. Şimdi, Danışma Kurulunun toplanmasına ilişkin 19 uncu maddeyi lütfen dikkatli oku. Burada bir grup önergisi gelmiyor, Danışma Kurulu oybirliğiyle öneri getiriyor; baştan çürüdü, bitti; yani, aykırı bir durum yok.

Değerli arkadaşlarım, ben, duyarlılığınız için teşekkür ediyorum. Çok kısa bir özet yapacağım. Belki, 50 nci maddede bir söz almıştım, onu geri çekeceğim, son maddede. Aynı, bütçe görüşmesinin en son günü, saat sabah 05.42'de yaptığım konuşma benzeri bir konuşmaydı; onu baştan yapmak istiyorum.

Bu Meclisin iradesiyle, belki de bu dönemde, halk yararına, toplum yararına, birtakım lobilerin baskısına rağmen, bu Meclisin iradesi sayesinde çıkabilecek olan bir yasa tasarısıyla karşı karşıyayız; bunu açıklıkla söylüyorum.

Değerli arkadaşlarım, bizim görevimiz ne; milletin vekâleti. Millet vekâletini ne diye veriyor; haklarını korumak için veriyor. Burada, Türkiye'de, çok farklı bir soygun olayıyla karşı karşıyaydık sevgili arkadaşlar; bunun acı sonuçlarıyla karşılaştık. Nedir bu soygun; yasal kılıf içerisinde yapıldı bu soygun. Şimdi o soyguna "dur" diyecek bir noktadayız. Siyasette yürütme organları, zaman zaman belli lobilerin, belli güçlerin -bunlar uluslararası olabilir, 1 Mart tezkeresinin öncesinde olduğu gibi- bazen yerel lobilerin baskısı altında kalabilir; bu çok doğaldır; ama, parlamenter sistemde son söz meclisindir, son söz meclisindir. Bu iradeyi 1 Martta gösteren bir Meclisteyiz. Şimdi aynı noktadayız. Nedir bu olay; birtakım uluslararası büyük finans çevrelerinin temsilcisi olarak Türkiye'de finans sektöründe çalışan birtakım kuruluşlar; kendi ülkelerindeki yıllık bileşik faizleri, enflasyonları yüzde 1'le 3 arasında, 4 arasında değişen ülkelerde; yüzde 10 ilâ 13 arasında uygularken kartlara, Türkiye'de yüzde 120 ile yüzde 150 arasında uyguluyorlar değerli arkadaşlarım!

Şimdi bakın, yani, Türk Milleti serbest piyasa düzeni diye kuralsız vahşi bir kapitalist düzenin sömürüsü altına mı girecek?!

Değerli arkadaşlarım, onun için, bu Meclis iradesi bu gece buna nokta koyacak, bu gece buna nokta koyacak! (Alkışlar) Ben, burada kendi partimin direnişini, belki de İktidar Partisi Grubu içerisinde, kendi kapalı grup toplantılarında bu çekincelerini yürütmenin başı olan Sayın Erdoğan'a, sayın bakanlarına gösterdikleri tepkiyi de biz üstlenerek, eğer, bu şekildeki değişiklikle olmazsa, muhalefet üzerine düşen görevi yaparak bu yasa tasarısını tıkayacak demiştik.

Sevinerek görüyorum; Sayın Şener'e özellikle teşekkür ediyorum, huzurunuzda özellikle teşekkür ediyorum. (Alkışlar) Anlayışla karşıladı muhalefetin şeyini ve belli bir lobi baskısı aşıldı değerli arkadaşlarım. Evet, serbest piyasa düzeni diyoruz, ama, gelin, bu kurallı olsun, altta kalanın canının çıkacağı bir düzen olmasın. Bu kadar sahipsiz mi Türk Milleti değerli arkadaşlarım?! Muhalefet yapmanın yeri vardır, zamanı vardı, şekli vardır; muhalefet yapmanın usulü vardır, tarzı vardır; ama, millet yararına olan noktalarda bu Meclis, Anavatan Grubuyla, Doğru Yol Partisine mensup arkadaşlarımla, Cumhuriyet Halk Partisiyle ve İktidar Partisiyle tek vücut olmasını da bilmek zorundadır. Onun için, şu noktada, belki yürütme organımız üzerine olan belirli baskıları aşma noktasında uzlaştığımız bir sürede, bu yasaya 5 gün ara verilmesini ben kabul etmiyorum, ben kabul etmiyorum! (AK Parti sıralarından alkışlar)

Bazıları uyumaz değerli arkadaşlarım, bazıları uyumaz. Herkesin -hiç kimseyi itham ederek söylemiyorum, herkesi de tenzih ediyorum, hiçbir adres de göstermiyorum- bekledikleri doğrultuda bunu tekrar geri döndürmek için bu 5 gün içinde faaliyete gireceklerinden adım gibi de eminim. Onun için, bu irade burada şekillenmişken, milyonlarca insanımızın beklediği bu yasa tasarısını çıkartalım. Sayın Kandoğan, gelin destek verin.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Biz destek veriyoruz Sayın Koç, zaten destek veriyoruz.

HALUK KOÇ (Devamla) - Sevgili Anavatan Partisi Grubu mensubu milletvekili arkadaşlarım, lütfen, gelin destek verin.

Cumhuriyet Halk Partisinin desteği ortadadır ve burada, açıklıkla söylüyorum, zorlamıştır ve İktidar Partisi içerisindeki çok sayıda milletvekili arkadaşımın da duygularına tercüman olmuştur.

Ben, Danışma Kurulunun oybirliğiyle getirdiği bu önerinin lehinde söz alıyorum ve emeği geçen tüm arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.

Saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan, önerinin lehinde söz istiyorum.

BAŞKAN - Önerinin lehinde, ayrıca, Ankara Milletvekili Sayın Muzaffer Kurtulmuşoğlu söz istedi.

Buyurun Sayın Kurtulmuşoğlu.

MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.

Sevgili arkadaşlarım, biz, Anavatan Partisi olarak, Grup sözcüsü olarak ve arkadaşlarım olarak burada bir gerçeği vurgularken, bu yasanın çıkmaması için değil, halkımızın acaba daha lehine olur mu diye  söyledik. Elbette ki, Sayın Koç'un söylediği gibi -kendilerine de teşekkür ederim-  biz de, bu yasanın, behemehal bu akşam, vakit geçirmeden çıkması için imza attık, sayın grup başkanvekili de biliyor ve biz, bu yasayı destekliyoruz.

Bizim burada söylediğimiz; eksiklerimiz olabilir, bu eksikleri de tamamlarsak bu yasa daha güzel olur diye burada bulunduk ve söyledik. Ama, sevgili arkadaşlarım, tabiî ki, ben, niye, 4 saat, bir kişiyi burada affetmeye çalıştık da, 700 000 kişiyi, bizden ümit bekleyen 700 000 kişinin 4'er de kişisi olsa 2 000 000'a yakın insanı mağdur etmeyelim, bir an evvel bitseydi diye onu söyledim. Onun için de, Anavatan Grubu olarak da, her ne lazım ise, bu halkın lehine olan yasa… Bu da bunlardan biridir.

Hakikaten, iktidara da burada teşekkür ediyorum. Kolay değil, bütün finans grupları baskı yapıyor. İşte, iktidardan beklenen, muhalefetten beklenen, toplumun lehine olan kararlarda bir araya gelmeleri beni her zaman mutlu eder. Biz de, toplumun lehine olacak her yasada, gerekirse iktidarın yanında oluruz ve olmaya da devam edeceğiz diye düşünüyorum.

Hepinize teşekkür ediyorum.

Saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Danışma Kurulu önerisiyle ilgili aleyhte, lehte konuşmalar da bitti.

Şimdi, Danışma Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Oybirliğiyle kabul edilmiştir.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

8.- Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanun Tasarısı; Gümüşhane Milletvekili Sabri Varan'ın, Banka Kartları ve Kredi Kartları Hakkında Kanun Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum ile Sanayi, Ticaret,  Enerji,  Tabiî  Kaynaklar,  Bilgi  ve  Teknoloji  Komisyonları  Raporları  (1/1147,  2/415) (S. Sayısı: 1082) (Devam)

BAŞKAN - 2 nci maddeyi okutuyorum:

Kapsam

MADDE 2- Kartlı sistem kuran, kart çıkaran, üye işyeri anlaşması yapan kuruluşlar ile üye işyerleri ve kart hamilleri bu Kanun hükümlerine tâbidir.

Kendi işyerleri ile sınırlı olmak üzere, mal veya hizmetlerin vadeli satışı ile alıcının borç alacak durumunun izlenmesi amacıyla kart çıkaran veya sistem oluşturan veya herhangi bir kredilendirme işlemi yapılmaksızın veya hesaba bağlı olmaksızın önceden belirlenen bir tutarla sınırlı olmak üzere kart düzenleyen gerçek veya tüzel kişiler bu Kanun hükümlerine tâbi değildir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyenler: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Nejat Gencan, Edirne Milletvekili; Anavatan Partisi Grubu adına Hüseyin Güler, Mersin Milletvekili; şahısları adına isteyenler; Hasan Ali Çelik, Sakarya Milletvekili; Hasan Anğı, Konya Milletvekili.

İlk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz alan Nejat Gencan, Edirne Milletvekili.

Buyurun Sayın Gencan. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

CHP GRUBU ADINA NEJAT GENCAN (Edirne) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1082 sıra sayılı yasa tasarısının 2 nci maddesiyle ilgili, Cumhuriyet Halk Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yaklaşık iki saate yakın süredir bu yasayla ilgili görüşmeler devam ediyor. Bugünkü çalışma süremiz de saat 21.00 olmasına rağmen, Danışma Kurulunun kararıyla, bitene kadar süreyi uzattık.

Evet arkadaşlar, şubat ayının başında komisyonumuza gelen ve komisyonumuzda, Sayın Bakanımızın da bulunduğu komisyonumuzda, AKP ve Cumhuriyet Halk Partisi ve Anavatandan katılan arkadaşlarla beraber, bir gün içerisinde bu yasayı hızla geçirdik. O gün, komisyonda, bu yasanın bugünkü önergelerle düzeltilecek hale gelmesine karşı çıkanlar olmuştu. Öncelikle, Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz, 9 uncu, 24 üncü, 26 ncı ve geçici 4 üncü maddelerde bu yasanın şimdiki çıkacak haliyle çıkması için gayret göstermiştik. Zannederim, o gün olayın farkında olmayan ve son zamanda da toplumumuzun çeşitli kesimlerinden gelen tepkiler ve hiç istemediğimiz intihar vakaları ve benzeri olaylarla, bu yasanın ne kadar önemli, ne kadar da erken ve elzem olarak, acil olarak çıkması gerektiğinin farkına vardık ve son birkaç gündür, bilhassa dün, AKP Grup Başkanımız ve Sayın Haluk Koç dahil olmak kaydıyla, komisyon üyelerimiz bir araya gelerek ve Sayın Bakanımız Abdüllatif Şener Beyin de bu yasayla ilgili son rötuşların yapılması konusunda göstermiş olduğu gayretlerle, bu yasayı, toplumun beklentileri şeklinde çıkması için son haline getirdik.

Bu akşam, burada, bu yasayla ilgili konuşulacak çok şey var ve konuşulması gereken çok şey var; ama, son haliyle, üzerinde çok fazla konuşulacak bir yasa olmaktan çıktı ve toplumun bir an önce çıkmasını beklediği bir yasa haline geldi.

Ben, öncelikle, Cumhuriyet Halk Partisinin bu konuda göstermiş olduğu ısrarlı tutumu ve bizim bu ısrarlı tutumumuza yanıt veren -az önce de Grup Başkanımız Haluk Beyin söylediği gibi- AKP'nin Meclisin değerli milletvekilleri tarafından, yürütmenin önüne geçerek, yasamayı önplana çıkardığı bu davranışını ben de şimdiden kutluyorum ve öncelikle, bu yasanın çıkması için tüm partilerin bir dayanışma içerisinde olacağına inanıyorum.

Bu yasanın, bir an önce çıkmasını bekleyen vatandaşlarımıza da hayırlı olmasını diliyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Anavatan Partisi Grubu adına, Mersin Milletvekili Hüseyin Güler.

Buyurun Sayın Güler.

Süreniz 10 dakika.

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu hassasiyet ve toplumsal travma düzeyine gelmiş bir soruna, tüm dileğimiz, Anavatan Grubu olarak, yaraya, merhem olabilmek; yani, yapıcı muhalefet yapabilmek. Ama, gördüğüm kadar, biraz da günah çıkarırcasına, uzun yıllardır kanayan bu sorunu, bugün, günübirlik de olsa çıkarma telaşı var; bizler de bu konuda, son derece katkıda bulunmaya hazırız.

Amacımız, yasanın aksayan yönlerini düzeltebilmek; yani, bu toplumun bir daha aynı sorunlarla karşı karşıya gelmemesi, aynı acıları paylaşmamak; yani, yaşamamak. Bunlar birer sonuç. Güzel bir söz var: "Türküz, doğruyuz, maalesef borçluyuz." Yapmayın dostlar. Keşke, bu toplumun sorunları ve yaraları travma düzeyine gelmeden, toplumsal cinnet yaşamadan bu konulara müdahale edilebilseydi. Evet, yarın da meydanlarda çıkacaksınız, kredi kartzedeleri affettik diye; ama, şunu görün ki, bu borç ödeme… Borç, namuslu insanların sorunudur; bunun net olarak altını çiziyorum, namussuz insanların ödeme gibi bir sorunu yok. Bu yüzden, yapılması gereken tek şey var: Üreten, borçlanmayı engelleyen, tüketimi teşvik eden değil; çünkü, aynı zamanda, bankalar da kredi kart dağıtımına fütursuzca, pazarlama teknikleriyle, sonuna kadar… Sizlere de soruyorum sayın milletvekillerim, yüzde 30, aynı kredi kartı konusunda sıkıntılarınız var, hepimiz biliyoruz bunları. Sadece birilerini günah keçisi ilan etmek değil. Aldın kredi kartını, tüketirken düşünseydin demek, bana göre masum bir süreç değil. Bu, toplumsal bir sorun. Birkaç kişi olsa, haklısınız, bu tespitlere katılacağım; ama, biraz önce Sayın Bakanıma da sordum, aynı sorunla, inşallah, gerek konut kredilerinde gerek otomobil kredilerinde karşı karşıya gelmeyiz. Bu yüzden, tüketimi değil de, üretimi teşvik edebilmek. Bankaları da, bir derece burada, kendilerine çekidüzen verebilecek ve kendisini sorgulayabilecek kontrol mekanizmalarının kurulması gerekmekte. Tabiî ki, Sayın Bakanımın biraz önceki konuşmasında,  faiz oranlarına baktığımızda, yüzde 18'ler çok komik değil Sayın Bakanım. Gerçekten, ülkenin, yüzde 5 gibi hedefiniz olan tüketici endeksine baktığımızda, yüzde 18 ciddî bir rakam; ama, bunun yanında, geçen yıl yüzde 20'lerde topladığı mevduatı bugün yüzde 18 verdiğinizi söylüyorsunuz; ama, geçen yıl, aynı bankaların kredi kartlarına yüzde 150'ler civarında ortalama bir faiz aldığını unutmamak lazım.

Bu yüzden, bu kanunun daha sağlıklı çıkabilmesi için önergelerimiz var ve sağduyunun hâkim olmasını bekliyoruz. Bu toplumumuzun bir daha aynı acıları yaşamamasını diliyorum ve toplum adına da hayırlı olmasını diliyorum, saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Kişisel söz istemi, Hasan Ali Çelik, Sakarya Milletvekili.

Daha önce, Çelik yerine, soyadınızı Selik olarak okuduğum için özür diliyorum.

Buyurun Sayın Çelik.

HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) - Konuşmuyorum.

BAŞKAN - Vazgeçtiniz.

Sayın Hasan Anğı, Konya Milletvekili.

Buyurun Hasan Bey. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HASAN ANĞI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tasarının gelişim süreciyle ilgili birtakım ifadeler ortaya kondu. 1987'lerden beri hayatımızda olan bu gerçeği, 1992'lerden itibaren tasarıya dönüştürme imkânı olmamış. Bu dönem içinde tasarılaştı, komisyonlardan geçti ve bugün Genel Kurulumuzda.

Katkısı olan herkesi, başta hükümetimizin başı Başbakanımızı, Sayın Başbakan Yardımcımızı, bütün bakanlarımızı, bürokrat arkadaşlarımızı, komisyon üyelerimizi ve şu anda Genel Kurulda bulunan bütün milletvekili arkadaşlarımızın katkısıyla, en iyi şekilde çıkmakta.

Ben, hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Ümmet Kandoğan, Denizli Milletvekili…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Biraz önce, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Sayın Haluk Koç'u, çok büyük bir üzüntüyle dinledim, üzüldüm. Niye üzüldüm; onu anlatacağım şimdi. Sayın Koç, geldi buraya, dediler ki: Biz, tasarının bu haliyle, verilecek önergelerle çıkması için çok büyük bir baskı uyguladık, çok gayret sarf ettik, hükümeti bu noktada belli bir yere getirdik. O nedenle, bu gelinen nokta son derece iyidir. Eğer, bugün çıkmazsa, öyle bir lobi var ki Türkiye'de, korkunç bir lobi var; salı gününe kadar bu lobi faaliyete geçecek, önergelerle kazanılmış olan ve bu anda bu noktaya gelmiş olan bu kanunla ilgili olarak mevcut durumu bile muhafaza edemeyebiliriz diye… Yani, Türkiye Büyük Millet Meclisini töhmet altında bırakan, Bankalar Birliğine, âdeta, milletvekillerinin iradesi üzerine ipotek koyan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin üzerindeymiş gibi hava veren bir konuşmasını ibretle, üzüntüyle izledim. Sayın Koç, yanılıyorsunuz, Bankalar Birliği, evet, milletvekillerine, size de gönderdi, o bir lobi faaliyeti, onu biliyorum ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde, demin de okudum, bir kez daha okumak istiyorum, onunla ilgili bir lobi faaliyetinde bulundular: "Faiz oranları, serbest piyasa koşullarına ters düşecek bir yaklaşımla finansal parametrelere (faiz oranları, ücretler, limitler gibi) sınırlama getirilmemelidir." Bankalar Birliği bunu söyledi.

HALUK KOÇ (Samsun) - Faiz, soygun devam etsin!..

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Hayır…

HALUK KOÇ (Samsun) - Ne dediğini bilmiyorsun!..

BAŞKAN - Yerimizden konuşmayalım.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdi, bunu alıyorsunuz siz, "eğer beş gün içerisinde, salıya kadar, bugün geçmezse, bu Bankalar Birliği tekrar büyük bir lobi faaliyetinde bulunur, bugün, bu gelinen noktadan geri adım atılır." Böyle bir şeyi söylemeye Türkiye Büyük Millet Meclisinin çatısı altında hiçbir milletvekilinin hakkı yoktur. Şimdi, bakınız, bir önerge var elimde, AK Parti Grubundan milletvekili arkadaşımın verdiği bir önerge var. "Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası azamî, akdî ve gecikme faiz oranlarını tespit etmeye yetkilidir ve belirlediği bu oranları üç ayda bir açıklar." Eğer, o lobi faaliyetleri, Türkiye'de, sizin bahsettiğiniz kadar, Türkiye Büyük Millet Meclisi milletvekillerinin iradesinin üzerine ipotek koyacak bir lobi ise, en fazla Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası üzerinde lobi faaliyetini yaparlar. Biz borç bırakacağız. Bakın, önerge burada. "Anlaştık" dediğiniz önergeyle azamî, akdî ve gecikme faiz oranlarını tespit edecek Merkez Bankası. Bankalar gider -22 tane banka- büyük bir lobi faaliyeti oluşturur ve tespit edilecek bu azamî, akdî faiz oranları ve gecikme faiz oranları üzerinde, eğer o güçteyse, en fazla baskıyı, Türkiye Büyük Millet Meclisine yapamazlar, ama, Merkez Bankasına yapabilirler.

Değerli milletvekilleri, peki, yüzde 18'e inmiş... Niye yüzde 18? Yani, bu oran nereden çıktı? Kim tespit etti yüzde 18'i?

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Sayın Bakan izah etti.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Hayır, anlattı da; yani, niye yüzde 18? Niye en makulü, bugün gelinebilecek en iyi nokta yüzde 18, niye? Yüzde 10 da olabilirdi. Olabilir. Var mı bunun bir kuralı?! Bu iradeyi koyacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi değil mi?! Buradaki milletvekillerinin hür iradesiyle bu iş düzenlenmeyecek mi?! Yani, siz "yüzde 18'e razıyız, çok iyi bir noktaya geldik ve gelinebilecek en iyi nokta budur" derseniz, baştan bir teslimiyeti kabul etmiş olursunuz. O zaman, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, milletvekilleri iradesi üzerinde bir ipotek konulmuş olur. Yani, şunu söylemek istiyorum değerli milletvekilleri…

AHMET IŞIK (Konya) - Özel hukuka tabi borç ilişkisi bu.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Anladım da, o zaman yüzde 18'i nereden buluyorsunuz? Yüzde 22'ydi Sayın Milletvekili; niye yüzde 18'e indi?

AHMET IŞIK (Konya) - Bankalar Birliği 4 puan daha düşürdü.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Hayır, bir şey söylüyorum…

BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayın arkadaşlar.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Daha önce yüzde 22 miydi; yüzde 22'ydi. Yüzde 18'e nasıl indi?

AHMET IŞIK (Konya) - Bankalar Birliği 4 puan daha düşürmüş.

BAŞKAN - Müdahale etmeyelim arkadaşlar.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Yüzde 18'e nasıl indi?

AHMET IŞIK (Konya) - 4 puan feragat etti Bankalar Birliği.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - 4 puan inebiliyorsa 14 puan da inebilir. Bunun ölçüsü nedir, ben onu soruyorum. Bunun ölçüsü nedir?

AHMET IŞIK (Konya) - Kamu yok burada.

BAŞKAN - Müdahale etmeyin arkadaşlar, müdahale etmeyin; dinleyin.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdi, bakın, bizi izliyor kredi kartı mağdurları. Yani, şimdi, bu uygulamayla, getirilen bu düzenlemeyle, siz "kredi kartı mağdurlarının mağduriyetlerini çözdük, bundan sonra bir problem, bir sıkıntı kalmadı" diyebilir misiniz?! Bizim itirazımız buna. Biz istiyoruz ki, burada, milletvekili olarak, bizler, daha iyisi olabilecekse, daha iyisini yapabileceksek…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayın lütfen.

Bir de, sayın milletvekilleri, karşılıklı konuşma, sorun çözmez, tartışmayı uzatır ve çözümü de karmaşık hale getirir. O yüzden, hatibi, lütfen, dinleyin. Daha sonra, başka konuşanlar kendi düşüncelerini aktarırlar; ama, bu karşılıklı konuşmayla eğer düşüncelerinizi aktaracağınızı zannediyorsanız, yanılıyorsunuz. Sadece, daha kaotik, daha karışık bir tartışma ortamı yaratıyorsunuz. O yüzden, lütfen, konuşmacıya müdahale etmeyelim, konuşmasını bitirmesini sağlayalım.

Süreniz de doldu; toparlayın lütfen.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bizim arzumuz, temennimiz -demin de söyledim, şimdi tekrar ediyorum- yapabileceğimiz bir şey varsa, yeni önergelerle kredi kartı mağdurlarının mağduriyetlerini daha iyi hale getirebiliyorsak onun tartışmasını yapalım, onun mücadelesini yapalım. Yoksa, bu kanunun çıkması lazım ve bugün çıksın, bugün çıksın… Yani, bunun…

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Çıkacak!..

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Milletvekilim, lütfen, oturduğunuz yerde öyle söyleyip durmayın. Geliniz, burada, varsa bir şeyiniz, buraya gelin, burada söyleyin. Yani, ben farklı bir şey söylemiyorum. Ben diyorum ki, sabaha kadar da olsa ben buradayım. Bu kanunu çıkaralım. Benim arzum, isteğim budur. Çıkmasın diye, şurada bulunan milletvekillerinden bir arkadaşımızın dahi öyle bir düşüncesi yok. Çıkması lazım. Mutlaka çıkarılması lazım.

Evet, ben daha sonraki maddelerde de şahsım adına görüşlerimi ifade etmeye devam edeceğim ve Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Oybirliğiyle kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

Tanımlar

MADDE 3- Bu Kanunun uygulanmasında;

a) Kurul: Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunu,

b) Kurum: Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunu,

c) Banka: Mevduat bankaları ve katılım bankaları ile kalkınma ve yatırım bankalarını,

d) Banka kartı: Mevduat hesabı veya özel carî hesapların kullanımı dahil bankacılık hizmetlerinden yararlanmayı sağlayan kartı,

e) Kredi kartı: Nakit kullanımı gerekmeksizin mal ve hizmet alımı veya nakit çekme olanağı sağlayan basılı kartı veya fiziki varlığı bulunmayan kart numarasını,

f) Kartlı sistem kuruluşu: Banka kartı veya kredi kartı sistemi kuran ve bu sisteme göre kart çıkarma veya üye işyeri anlaşması yapma yetkisi veren kuruluşları,

g) Kart çıkaran kuruluş: Banka kartı veya kredi kartı düzenleme yetkisini haiz bankalar ile diğer kuruluşları,

h) Üye işyeri anlaşması yapan kuruluş: Banka kartı veya kredi kartı kabulünü sağlamak amacıyla işyerleriyle anlaşma yapan bankalar ya da kuruluşları,

i) Üye işyeri: Üye işyeri anlaşması yapan kuruluşlar ile yaptığı sözleşme çerçevesinde kart hamiline mal ve hizmet satmayı veya nakit temin etmeyi kabul eden gerçek veya tüzel kişiyi,

j) Kart hamili: Banka kartı veya kredi kartı hizmetlerinden yararlanan gerçek veya tüzel kişiyi,

k) Harcama belgesi: Banka kartı veya kredi kartı ile yapılan işlemler ile ilgili olarak üye işyeri tarafından düzenlenen, kart hamilinin işlemden doğan borcu ile diğer bilgileri gösteren ve kart hamilinin kimliğinin bir kod numarası, şifre veya kimliği belirleyici başka bir yöntemle belirlendiği haller dışında kart hamili tarafından imzalanan belgeyi,

l) Nakit ödeme belgesi: Bankalarca veya yetkili üye işyerlerince banka kartı veya kredi kartı hamiline yapılan nakit ödemelerde düzenlenerek, kart hamilinin kimliğinin bir kod numarası, şifre veya kimliği belirleyici başka bir yöntemle belirlendiği haller dışında kart hamili tarafından imzalanan belgeyi,

m) Son ödeme tarihi: Kart hamilinin, dönem borcunu veya ödemesi gereken asgari tutarını gecikmeye düşmeden ödeyebileceği son günü,

n) Dönem borcu: Hesap kesim tarihine kadar oluşan borç ve alacak kayıtlarının bakiyesi ile önceki hesap özeti bakiyesinin toplamını,

o) Asgari tutar: Dönem borcunun ödenmesi gereken en az tutarını,

p) Alacak belgesi: Banka kartı veya kredi kartı kullanılarak alınmış olan malın iadesi veya hizmetin alımından vazgeçilmesi veya yapılan işlemin iptali halinde kart hamilinin hesabına alacak kaydedilmek üzere üye işyeri tarafından düzenlenen belgeyi,

r) Bildirim, talep, şikâyet ve itirazlar: Kart hamilinin yazılı olarak, elektronik ortamda veya telefon ile yapacağı bildirim, talep, şikâyet ve itirazları,

ifade eder.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyenler: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu; Anavatan Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan.

Kişisel söz istemi olanlar: Sakarya Milletvekili Hasan Ali Çelik, Konya Milletvekili Hasan Anğı, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan, Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan, Samsun Milletvekili Haluk Koç, Kahramanmaraş Milletvekili Fatih Arıkan, Şırnak Milletvekili İbrahim Hakkı Birlik.

İlk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika Sayın Aslanoğlu.

Buyurun.

CHP GRUBU ADINA FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Saygıdeğer Başkan, Yüce Meclisin çok değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, size tarih vermek istiyorum; bu Mecliste, ben, bu konuyu ilk defa 18.12.2002 tarihinde gündeme getirmişim. Burada, Sayın Ali Babacan Bakanımıza, bugünkü konuştuğumuz, sanki, keşke ben bunları yazmasaydım ve bugünkü konuştuğumuz konular meydana gelmeseydi.

Tarih, 18.12.2002. Yüce Meclisin dikkatine getirmişim. Gündemdışı söz almışım ve Sayın Ali Babacan'a, bunlar oluyor Türkiye'de, acaba bunlara bir önlem alacak mısınız diye sormuşum; ama, maalesef…Tabiî, 18.12.2002. Meclis açıldıktan bir ay sonra değerli milletvekilleri.

Tabiî, ben şunu arzu ederdim… Bu yasa teklifini bu Meclise veren ben ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubundan arkadaşlarım. Tarih, 9 Ekim 2003 sayın milletvekilleri.

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Allah razı olsun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - 9 Ekim 2003.

Tabiî, Meclis geleneği şu olmalıydı, ben bunu beklerdim: Bir yasa görüşülürken o konuyla ilgili kimler kanun teklifi vermişse, birleştirilmesi lazımdı; ama, bilemiyorum, benim verdiğim 9 Ekim 2003. Basit, iki maddelik, kredi kartlarının tüketici kredisiyle endekslenerek birleştirilmesiyle ilgili bir kanun teklifimdi; ama, her nedense, nedense, bu yasa görüşülürken acaba bizim teklifimiz, ben ve arkadaşlarımın teklifi dikkate alınmadığını da merak ediyorum. Meclis geleneği buydu, bu konuda da teessüflerini iletiyorum; çünkü, 9 Ekim 2003… Ve daha sonra, huzurlarınıza bu yasa teklifimi dört defa, 37 nci madde uyarınca dört defa sizin dikkatinize getirdim, dört defa size burada yalvardım: "Sayın milletvekilleri, burada yangın var, gelin bu yangına hep beraber çare bulalım" dedim. Dört defa… Her iki ayda bir, her üç ayda bir, defalarca. Âdeta yalvarırcasına sizlere, gelin Meclis iradesi buna el koysun dedim; ama, maalesef, her seferinde, her ne hikmetse, reddedildi bu yasa, bu teklifimiz ve üçbuçuk yıl geçti bugüne geldik ve o gün eğer, o gün söylediklerimi size -zaman az diye- okusam, şu gün konuştuklarımızın aynısını o gün dile getirmişim, aynısını; ama, üçbuçuk yıl geçti; üç yıl üç ay. İlk, 18.12.2002; üç yıl iki ay geçti yaklaşık. Üç yıl iki ay önce, eğer o gün, benim sözlerime birazcık katkı verseydiniz, bugün bu boyuta gelmezdik. Bazı konularda, eğer biz çıkıp sizlere, halkın sorununu, insanların sorununu iletiyorsak, inanın bu Yüce Meclis hep beraber, birlikte çözüm bulur; tıpkı bu yasada olduğu gibi değerli milletvekilleri. Bunu söylemeden geçemeyeceğim.

Değerli milletvekilleri, birkaç rakam vermek istiyorum, sizin hep hafızalarınızda kalsın. Türkiye'de şu anda 47 milyar veya TL olarak 47 katrilyon, tüketici kredisi var. Türk bankacılığının fonlamasının çok önemli bir kısmı; yani, önemli bir kısmını, önemli bir kaynağını tüketici kredisine aktarmış, tüketici kredilerine. Bu 47 katrilyonun 30 katrilyonu tüketici kredisi, yani, bu, araç veya konut veya normal ihtiyaç kredisi dediğimiz krediler. Bunların faizleri -şu günkü oranlardan  bahsediyorum- aylık yüzde 1 ile 1,80 arasında; yani, konut kredileri, yirmi yıl vadeli konut kredileri yüzde 1 ile 1,20 arasında Türk bankacılık sisteminde. Otomobil kredileri 1,10 ile 1,50 arasında; diğer ihtiyaç kredileri dediğimiz kredi ise 1,20 ile 1,80 arasında. Bunların yıllık bileşik maliyeti ise değerli milletvekilleri maksimum 1,80'in geldiği rakam yüzde 24'tür. Dikkatinize sunuyorum, yüzde 24'tür.

Böyle bir, Türk bankacılığının böyle bir uygulaması var; ancak, benim hazmedemediğim -ben eski bir bankacıyım; 1997 yılında ayrıldım sistemin geleceğini gördüğüm için- böyle bir uygulamada, dünyanın hiçbir yerinde 7 katı, 8 katı kadar kredi kartlarına bir uygulama yok; ama, kimden çıkıyor bu para biliyor musunuz; 17 katrilyon bir tüketicisi kredisi var. Sistem, tüm işletme maliyetini, sistem, tüm işletmenin… Yani, yaklaşık 29 000 000 kredi kartı var 15 000 000 kişide; ama, kredili kredi kartı kullanan insanlardan yüzde 120, yüzde 130, yüzde 150, yüzde 110, yüzde 100... Bugün, hâlâ daha bugün aldığım rakamlarda ortalama uyguladığı faiz 5,25 arkadaşlar. 5,25'in -eski, geleceğim biraz sonra- bileşik faizi ise yaklaşık yüzde 90'a gelmektedir; hâlâ, şu gün…

Şimdi, bir tarafta, tamam, kredi kartlarının bir işletme maliyeti vardır; ama, bankaların da buna önlem alması lazım. Demin bir arkadaşım söyledi, Türkiye'nin her tarafı POS mezarlığı oldu. Her bankanın 10 tane POS'leri var aynı yerde. Halbuki, biz bunu ortak konuşturabiliriz, bu maliyetleri aşağıya çekecek önlemleri alabiliriz. Ben bunları size daha önce arz etmiştim; ama, hiçbir önlem almadan, tüm bu sistemin maliyetini zorunlu olarak kredi kullanan, 17 katrilyon krediden çıkarmak insafsızlıktır. Bunu söylemek istiyorum. Sistem buna çözüm getirmek zorundadır; ama, bugüne kadar bankacılık sistemi getirmedi buna ve çok dağınık risk; yüzde 10, yüzde 8, yüzde 7 bunun geri dönmesi de olmayabilir diye, maalesef, çok aşırı miktardaki bir faiz haddiyle bu arkadaşlarımız kredilendirildi. Yani, sorun buradan kaynaklandı. Halbuki, bir tüketici kredileri gibi, diğer krediler, otomobil kredileri gibi, kredili kredi kartları da makul bir seviyede, eğer makul bir oranda olsaydı, bugün ne sisteme ne insanlara, zavallı insanlara bu sorun gelmezdi arkadaşlar. Bir kere bunları bilin. Bazı şeyleri bilmek zorundayız; yani, burada hep tüketici hesap bilmiyor, tüketici… Ne yapsın tüketici?! Bakın onların harcamalarına; çoğu çoluk çocuğunun okul masrafını gidermek içindir, çoğu ekmek içindir arkadaşlar. Onun için, buna çözüm bulmak hepimizin görevidir.

Değerli arkadaşlarım, burada, şunu söylemek istiyorum: Neden yüzde 18'de veya neden?! Eğer bu yasa komisyondan geçtiği şekilde çıksaydı; ben, komisyon üyesi arkadaşlarıma teşekkür ediyorum; burada, tüm partilerin komisyon üyesi arkadaşlarım, çok duyarlı davrandılar. Üç gündür, bizlerin… Ben, Sanayi Komisyonu üyesi değilim, sadece arkadaşlarıma, Sanayi Komisyonunun çok değerli üyesi arkadaşlarıma yardımcı olmaya çalıştım; yani, onlara sadece yardım etmeye çalıştım; ama, bilin ki, neden yüzde 18'de mutabık kalındı; bunu açıklamak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, Türk bankacılığının bir kaynak maliyeti vardır. Kaynak maliyeti, mevduat faizleri vardır. Mevduat faizleri, bugün Türk bankacılığında… Hazine bonosu faizleri yüzde 14'tür, yüzde 14,5. Bankaların topladığı mevduat ise, yüzde 15 ile yüzde 18 arasındadır şu anda. Her bankanın değişik kaynak maliyeti vardır ve bunlar üzerinden bankalar munzam karşılık ve disponibilite ödüyorlar. Eğer dün aldığı kâr değil, yarın aldığı… Onun için, eğer bankacılığın kaynak maliyetinin altında eğer bir şekilde bir uygulama yapılsaydı, o zaman sistemin bazı yerlerinden daha değişik şeyler açılabilirdi. Ama, üç gündür, Sayın Kandoğan, üç gündür bu konuda verilen mücadeleyi bilmiyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayın lütfen.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Toparlıyorum efendim.

Üç gündür, Sanayi Komisyonunun değerli üyelerine, özellikle Sayın Hasan Anğı Beye, hakikaten, duyarlılığına ve… Eğer bu şekilde geçseydi, komisyondan geçen şekilde, kredi kartı faizleri, hâlâ, yüzde 5,25; yüzde 20 fazlası, yüzde 6-6,5'a gelecekti, burada yüzde 6,5'i görüşüyor olacaktık. Bir şey getirildi, Türk bankacılığında bir ilk: Basit faize geçildi. Basit faize geçilmesi ne demek biliyor musunuz: Üç ayda bir, bileşik faiz yerine kredi kartlarında artık basit faize geçilmesi, kart maliyetlerinde -tabiî, faiz oranı yüksekliğine, düşüklüğüne göre- 25 puan ile 10 puan arasında bir indirim getirildi, basit faize geçilmesiyle.

BAŞKAN - Lütfen, toparlayın.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Onun için, tabiî, ideal mi; değil; ama, Sayın Kandoğan, biz, bunu becerebildik. İnşallah, siz de başka şey becerirsiniz. Biz, ancak, arkadaşlarımız…

BAŞKAN - Lütfen, toparlayalım.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Sanayi Komisyonundaki arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen, toparlayın.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Efendim, bitiriyorum.

Sayın Anğı'ya, Sayın Sanayi Komisyonu Başkanımın duyarlılıklarına, Sayın Bakanımın hoşgörüsüne teşekkür ediyorum. Üç gündür, bir konsensüs sağlamaya çalıştık. Özellikle, Anavatan Partisi Grup Başkanvekili Sayın Sarıbaş'a her vesileyle bilgi verdim; onun da konsensüsünü bu arada hep sürekli alıyordum. Yani, nedir; bu Meclisten bir konsensüs çıksın, insanlarımızın sorunu giderilsin. Daha sonraki maddede biraz daha izah edeceğim. Onun için, bu yasa… Bu şekliyle, ancak bu kadar becerebildik biz. Bizler bu kadar destek verebildik. Ben, tüm milletvekillerine teşekkür ediyorum ve özellikle, Tacidar Bey, diğer tüm… Nuri Bey, Hasan kardeşime, bu konuda, üç gündür verdikleri emeğe de saygı duyuyorum, teşekkür ediyorum. Hepinize saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Anavatan Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan.

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; akşamın bu saatinde, ben, kredi kartı mağdurlarının aileleriyle, çoluk çocuklarıyla bizleri izlediklerini biliyorum ve empati yapmak istiyorum. Dolayısıyla, uzun konuşmayacağım.

Şimdi, başlangıçta, AK Parti ve Cumhuriyet Halk Partisi sözcülerinin, burada, şu imajı vermeye çalıştıklarını gördük: "İşte, biz aramızda anlaştık ve bu yasayı biz çıkarıyoruz."

Değerli arkadaşlar, bunun adına "cingözlük" derler. Anavatan Partisinin sanki hiçbir katkısı yokmuş, hiçbir emeği yokmuş!.. Değerli arkadaşlar, bu konuda cingözlük yapmayalım. Bu yasanın çıkarılmasında, elbetteki, İktidar Partisinin de, Cumhuriyet Halk Partisinin de, Anavatan Partisinin de, sivil toplum örgütlerinin de, vatandaşlarımızın da, yazar-çizerlerin de, hepsinin büyük katkıları olmuştur. Başlangıçta böyle oldu; ama, sonra, mızrak çuvala sığmayınca, Cumhuriyet Halk Partisi sözcüleri, Anavatan Partisinin de katkılarının olduğunu burada ifade ettiler.

Değerli arkadaşlar, bizden, bu işin uzmanı, Diyarbakır Milletvekilimiz Sayın Muhsin Koçyiğit defalarca televizyona çıktı, kamuoyu oluşturdu. Hatta ve hatta, bu konuda ilk basın toplantısını da düzenleyen Diyarbakır Milletvekilimiz Sayın Muhsin Koçyiğit'tir. Bu emekleri inkâr etmeyelim. Eğer iki parti arasında bu anlaşma sağlanmışsa, o zaman, bugüne kadar, kredi kartı mağduriyeti yüzünden canlarına kıyan, sosyal faciaların meydana gelmesine sebebiyet veren, iki parti deriz; ama, bu yanlışlığı, Cumhuriyet Halk Partisi sözcüleri sonunda düzelttiler, kendilerine teşekkür ediyorum.

Bu yasanın milletimize, memleketimize hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum; ama, biz, Anavatan Partisi olarak şunu isterdik. Bu faiz oranı gerçekten yüksek, yüzde 18. Gerçi, Sayın Devlet Bakanımız bu konuyu teknik olarak izah ettiler; ama, hazine bonolarının yüzde 13-14 olduğu bir durumda, bu faiz oranının yüzde 13-14'lerde olmasını isterdik. Eğer ileride bunun mahzurları çıkarsa, bu faiz oranından dolayı tüketici bu konuda şikâyetçi olursa, bunun sorumlusu da Anavatan Partisi değil, Cumhuriyet Halk Partisi ile AK Partidir diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Kişisel söz istemi; Sakarya Milletvekili Hasan Ali Çelik.

Buyurun Sayın Çelik. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün görüştüğümüz bu yasa tasarısı, ülkemizde belki çok konuşulan; ama, sonuç itibariyle de herkesin mevzuu toplumda paylaştığı bir konu. Ama, bu, bugüne gelinceye kadar niçin bir düzene konulmamış diye baktığımızda, bir yasası yoktu; kredi kartının bir yasası yoktu, banka kartının bir yasası yoktu. Şimdi banka kartları ve kredi kartlarıyla ilgili bir yasa tasarısını hep birlikte, iktidar-muhalefet birlikteliğiyle bu Meclisten geçirmeye çalışıyoruz.

Şu anda konuşmakta olduğum madde, 3 üncü maddesi. Bir yasanın, tasarısı içerisinde, yasa içerisinde kullanılan deyimlerin de doğru ifade edilmesi lazım, bunların doğru tanımlanması lazım; nedir banka, nedir kredi kartı, nedir banka kartı diye. Bu maddede de biz bunları açıklamış oluyoruz. Sanıyorum, bundan sonra hem "taraf" dediğimiz zaman ne anlaşılacak hem de işte "hizmet" ve "müşteri" dediğimiz zaman ne anlaşılacak, bütün bunların bir detayı bu 3 üncü madde içerisinde ifade edilmiştir ve bundan sonraki çalışmalarda, bundan sonraki aşamada da bu madde bizim için bir değer, bir kriter olacaktır diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Konya Milletvekili Hasan Anğı…

HASAN ANĞI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tasarının 3 üncü maddesi "Tanımlar" başlığı. Önemli bir başlık. Bugüne kadar kamuoyunda bu yasa tasarısı çok da sağlıklı tartışılmamıştı açıkçası. Biraz önceki değerli konuşmacı arkadaşlarımız da… Geçmişten birikmiş gelmiş borçların yapılandırılmasında yüzde 18… Yeni dönemle ilgili yetkiyi Merkez Bankasına veren bir düzenlememiz var. Yani, yüzde 18, belki 2002, 2003, 2004, 2005'lerden gelen borçlarla ilgili yapılandırmada, o dönemki yüzde 130, yüzde 150 temerrütleri kaldırıp yüzde 18'le güncellediğimiz bir başlık. Yani, bu tanımların doğru tartışılmasıyla kamuoyu daha sağlıklı bilgilenecek ve yasa da daha iyi anlaşılır olacak.

Ben hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Madde üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Oybirliğiyle kabul edilmiştir.

Madde 4'ü okutuyorum:

İKİNCİ BÖLÜM

İzne Tâbi İşlemler

Faaliyet izni

MADDE 4- Kartlı sistem kurma, kart çıkarma, üye işyerleri ile anlaşma yapma, bilgi alışverişi, takas ve mahsuplaşma faaliyetinde bulunmak isteyen kuruluşların Kuruldan izin almaları şarttır.

Bu kuruluşların;

a) Anonim şirket şeklinde kurulması,

b) Kurucularının gerekli malî güç ve itibara sahip bulunması, işin gerektirdiği dürüstlük ve yeterliliğe sahip olması ve banka ortaklarında aranan diğer nitelikleri haiz olması,

c) Hisse senetlerinin nakit karşılığı çıkarılması ve tamamının nama yazılı olması, tüzel kişi kurucuların yönetim ve denetimine sahip gerçek kişilerin kim olduğunun belgelenmesi,

d) Nakden ve her türlü muvazaadan arî olarak ödenmiş olan sermayesinin altı milyon Yeni Türk Lirasından az olmaması,

e) Ana sözleşmesinin bu Kanun hükümlerine uygun olması,

f) Bu Kanun kapsamındaki işlemleri gerçekleştirebilecek yönetim, yeterli personel ve teknik donanıma sahip olması, şikâyet ve itirazlarla ilgili birimleri oluşturması,

g) (d) bendinde belirtilen sermayenin yüzde beşi tutarındaki sisteme giriş payının Kurum hesabına yatırıldığına dair belgenin ibraz edilmesi,

şarttır.

Kuruluşların bu Kanun kapsamındaki faaliyetlerinin kurumsal yönetim hükümlerine uygun-luğunu sağlaması zorunludur.

Merkezi yurt dışında bulunan kartlı sistem kuruluşlarının Türkiye'de şube ya da kredi kartı sistemi kurmamak, kart çıkarmamak ve üye işyeri anlaşması yapmamak kaydıyla temsilcilik açmaları Kurulun iznine tâbidir.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar Kurumca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına, Diyarbakır Milletvekili Sayın Muhsin Koçyiğit; buyurun.

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1082 sıra sayılı yasa tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, değerli milletvekilleri; bu yasa tasarısı, gerçekten de bir sosyal yaranın kapatılması için çıkması gereken zorunlu bir tasarı idi. Bugüne kadar, başta sivil toplum kuruluşları olmak üzere, İktidar Partimiz, muhalefet partilerimiz hepsi, buna, en yüksek düzeyde katkılarını verdiler ve en ideal duruma geldi. Tasarının tümü üzerindeki görüşlerimizi açıkladığımız zaman eksiklerini, mükemmelliğini de söylemiştik. Bu bakımdan, biz, Anavatan Partisi olarak bundan sonraki maddeler üzerinde söz almayacağız; çünkü, biz, bunun zamana karşı bir yarış olduğunu biliyoruz. Biz, boş durmuyoruz burada, başka güçler de boş durmuyor. O güçlerin çabalarını boşa çıkarmak için ve bizim gözlerimizin içine bakan mağdurların mağduriyetlerine son vermek için bundan sonra geri kalan maddeler hakkında Anavatan Partisi olarak söz almayacağız. Bu bakımdan, bu yasa tasarısının, bu gece çıkıp, Sayın Cumhurbaşkanımıza gidip bir an önce kanunlaşmasını istiyoruz.

Bir kez daha yasa tasarısının hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Kişisel söz isteminde bulunan Sakarya Milletvekili Sayın Hasan Ali Çelik…

HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) - Konuşmayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Konya Milletvekili Sayın Hasan Anğı; buyurun.

HASAN ANĞI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 4 üncü maddeyi de hızla geçmek için, ben, sadece sizleri selamlayarak, hayırlı olsun diyor ve huzurlarınızdan ayrılıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Ümmet Kandoğan; buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Konuşmacıları dikkatle takip ediyorum. En son Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan milletvekilimizi dinledim, o konuşmadan sonra da büyük bir üzüntü duydum.

AHMET ERSİN (İzmir) - Sen de bugün hep üzülüyorsun…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bakın, söyleyeceğim. Niye; çünkü, şu ana kadar deniyordu ki, yüzde 18 gayet iyi bir şeydir, makuldür. Biz bunu sağladık, o nedenle, kredi kartı mağdurlarının dertlerine derman olduk; ama, konuşmacımız dedi ki, bu ideali midir? Kendisi cevap verdi, değildir. Aynen cümle böyle. Demin bunun kredi kartı mağdurlarının dertlerine derman olduğunu, yüzde 18'e inmeyle meselenin halledildiğini söyleyen milletvekillerimizden bir başka arkadaşımız geldi, ideali midir?.. Cevabını da kendisi verdi, değildir dedi. Biz bu kadar becerebildik dedi.

Şimdi, Sayın Milletvekilim, bu Parlamentoda muhalefet olarak eğer bir şeyler yapılmak isteniyorsa, hep beraber, birlik ve beraberlik içerisinde bu meselenin…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Yap o zaman! Yap o zaman!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Yapalım işte, ben de onu söylüyorum.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Yap o zaman!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Onu söylüyorum.

BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu, müdahale etmeyin.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bakın, demin de söyledim şimdi de söylüyorum: Merkez Bankasının azamî, akdî ve gecikme faiz oranlarının ne olacağını bilen var mı arkadaşlar içimizde? Var mı?.. Yarın aynı şey gene karşımıza gelecek değerli milletvekilleri.

POLAT TÜRKMEN (Zonguldak) - Yok, yok…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Altı ay sonra aynı problemle karşı karşıya kalacağız. Merkez Bankası, akdî faiz yüzde 4'tür, yüzde 5'tir, yüzde 6'dır, yüzde 3'tür dese…

POLAT TÜRKMEN (Zonguldak) - Yok, olmaz öyle bir şey!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Anladım da Sayın Milletvekili, yarın aynı problemlerle karşı karşıya kalmayacak mıyız?

POLAT TÜRKMEN (Zonguldak) - Yok yok…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Var mı bir garantisi değerli milletvekilleri? Merkez Bankasının akdî faiz ve gecikme faizini bundan sonra olabilecek kredi kartı mağdurlarının lehine bir şekilde çözümleyebileceğine dair bir işaret, bir karine var mı arkadaşlar bunun içerisinde?

Yarın dedi ki yüzde 4'tür. Ne yapacaksınız Sayın Milletvekilim?

POLAT TÜRKMEN (Zonguldak) - Demez…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Hayır, demez olur mu, şimdi, Sayın Milletvekilim. Yani, şimdi, bunu, o zaman, gelin, İktidar Partisi olarak deyin ki, biz İktidar Partisiyiz, her ne kadar Merkez Bankası da bağımsızdır, ama, bu azamî, akdî faiz oranlarıyla ilgili şunun üzerine çıkmayacak… Söyleyin. Yok, yarın rakamı bilmiyoruz. Aynı rakam kredi kartı mağdurlarının mağduriyetini gidermeyecek bir rakamda, bir oranda olursa, bunun vebali ve sorumluluğu kimin üzerinde olacak?! Biz, altı ay sonra, bir yıl sonra, kredi kartı mağdurlarıyla ilgili yeni bir kanunu daha Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşme mecburiyetinde kalırız. Bakınız, Bankalar Birliğinin kendi raporu; o raporda diyor ki: "Kredilendirilen, faize bağlanan tutarın toplam kart alacağına oranı yüzde 40." Yüzde 40 nedir biliyor musunuz arkadaşlar; 6,5 katrilyon lira. 6,5 katrilyon liralık borç şu anda faize bağlanmış. Yani, rakam, öyle zannettiğiniz gibi küçük değil. Bu kanun tasarısı, farklı şekilde, Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonlarına gelirken, ilgililer, yetkililer "bu oran, Türkiye'deki kredi kartı mağdurları oranının yüzde 7'sidir, ödenmeyen tutar yüzde 1,5'tur; bu, dünya ortalamasının altındadır" şeklinde ifadelerde bulunurken, yani, bu mesele basite alınırken, ehemmiyet verilmezken, bir anda bunun bu şekle dönüşmesinin altında yatan sebepleri araştırmamız lazım.

Benim itirazım şuna: Bakınız, önergeniz bu. Bu önergeniz yanlış. Bu önergeniz bu şekilde buradan geçecek olursa, Merkez Bankasının azamî akdî ve gecikme faiz oranlarının ne olacağı konusunda hiçbir milletvekili burada garanti veremez ve bu oran, belki de, yeni binlerce, onbinlerce kredi kartı mağdurlarını ortaya çıkarabilecek olan bir uygulama olur. O bakımdan, bu önergeyi, geliniz, daha zamanımız da var, bu önergenizi, en azından, Meclis iradesinin ortaya…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Süreniz doldu, toparlayın lütfen.

HASAN ÖREN (Manisa) - Şimdi, hayır oyu kullanacaksın demektir.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Hayır, hayır; onu nereden çıkardın Sayın Milletvekilim?!

BAŞKAN - Lütfen, karşılıklı konuşmayın.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Onu nereden çıkardın allahaşkına yani?! Nereden çıkardınız onu?!

HASAN ÖREN (Manisa) - Şimdi, kendi kendinizle çeliştiğiniz için söylüyorum.

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, siz, Genel Kurula hitap edin.

Karşılıklı konuşmayın arkadaşlar.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Yani, ben, tutanaklarımı getireceğim, bundan altı ay önce, bir yıl önce yaptığım konuşmaları getireceğim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sen bizim komisyona gelip katkı verdin mi Sayın Kandoğan?! Ama gelmedin…

BAŞKAN - Müdahale etmeyin… Müdahale etmeyin…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Aslanoğlu, şimdi, bakınız, siz, bir yanlışlık daha yaptınız. Siz, bu komisyon toplantılarında, efendim, Anavatanı da dışarı aldınız.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Asla!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Evet.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Hayır.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Onun için, değerli milletvekilleri, bakınız, bu kanun tasarısıyla ilgili…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Komisyon size açık mı!..

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - …bu Meclisteki bütün milletvekillerinin ortak iradesi var. Bu konuyla ilgili hiçbir milletvekili bunun aleyhinde olmaz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Beyefendi, komisyonda destek verdiniz mi?

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ancak, biraz önce sizle ben konuştum, bana orada "bu akdî faizin ne olacağını bilemiyoruz…"

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Evet.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - "…yeni kredi kartı mağdurları olabilir" diyen sizsiniz; bana söylediniz Sayın Aslanoğlu biraz önce. Niye özel konuşmalarımızı burada söyleme mecburiyetinde beni bırakıyorsun Sayın Aslanoğlu? Biraz önce siz söylediniz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Evet.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - "Bu uygulamanın ne getireceği belli değil" dediniz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Merkez Bankası belli değil dedim.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Evet "belli değil" diyorsunuz. Bundan sonra hangi faiz oranlarının geleceğini bilemiyoruz" dediniz; siz söylediniz bunu.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Evet, ben söyledim.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ben de aynı şeyi söylüyorum. Geliniz bunu sabitleştirelim, belli kıstaslar, kriterler getirelim; benim söylediğim odur. Enflasyona bağlayalım veya başka şeyler olsun arkadaşlar.

Teşekkür eder, sizlere de saygılar sunarım.

BAŞKAN - 4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Oybirliğiyle kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

Faaliyet izninin iptali

MADDE 5- Kartlı sistem kurma, kart çıkarma, üye işyerleri ile anlaşma yapma, bilgi alışverişi, takas ve mahsuplaşma kuruluşlarının, 4 üncü maddede belirtilen şartları kaybetmesi, iznin gerçeğe aykırı beyanlarla alınmış olduğunun tespit edilmesi, iznin alınmasından itibaren altı ay içinde faaliyete geçilmemesi veya bir yıl içinde kesintisiz altı ay süre ile faaliyette bulunulmamış olması hallerinden birinin gerçekleşmesi halinde Kurul, bu Kanun kapsamındaki işlemlere ilişkin faaliyet iznini iptal edebilir.

Faaliyet izni verilmesine ilişkin kararlar ile verilmiş olan izinlerin iptaline ilişkin gerekçeli kararlar Resmî Gazetede yayımlanır.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Tacidar Seyhan; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bir saate yakın bir süredir, belki iki saate yakın bir süredir, maalesef, burada, siyasî varlıklarını ortaya koymak için -kördövüşü demem belki biraz zalimce olur ama- birbirimizi kamuoyunda çelişkili gösterecek ifadelerle, bu kanunun sağlıklı olarak görüşülmesini, maalesef, engelliyoruz, kendi elimizle engelliyoruz.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Böyle şey olur mu?!.

BAŞKAN- Sayın Seyhan "sağlıklı tartışma ortamı yok" diyebilirsiniz; ama, bu şekilde itham ederek değil.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Evet, doğru, doğru; onu geri alıyorum.

BAŞKAN - Daha sağlıklı bir tartışma ortamını isteyebilirsiniz; ama, bu ithamınız doğru değil.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) -Tamam, hemen düzeltiyorum…

BAŞKAN - Sözünüzü geri aldınız; tamam, anlaşıldı.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Daha sağlıklı bir tartışma ortamının sağlanmasını, kendi konuşmalarımızla önlüyoruz.

Şimdi, ben bakıyorum ortaya atılan konuşmaların tamamına, sadece bir dakikası öneriyle dolu, diğerleri hepsi aynı "siz dikkate almadınız, siz yapmadınız…"

Yahu, değerli arkadaşlar, ben de komisyona gelemedim. Allahaşkına, gelemediğim zaman, Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerine, kendi milletvekili arkadaşlarıma, gelemediğim zaman önerilerimi söylerim. Herkesin mazereti olabilir, parti görüşünüzü o komisyonda söylersiniz. Hangi komisyon, bir milletvekilinin veya bir siyasî parti temsilcisinin görüşünü söylemesine kapalıdır?!. Oy hakkı olmayabilir; ama, bunlar hiç mi komisyonda görüşülmedi, hiç mi birlikte oturmadık?!.

Doğru; hem Sayın Kandoğan hem Anavatan Partisinden birçok arkadaşla ben de açık oturuma katıldım. Onlar da, idealinin ne olduğunu bize söylediler; ama, söyler misiniz, biz, burada, bir tek kredi kartı mağdurlarının ödeme planını uygun hale getirmek için mi kanun yapıyoruz?! Biz, kredi kartlarına genel bir çerçeve getiriyoruz.

Bu çerçevenin üç yanı var; biri, kartları ve hizmeti satan kurum; ikincisi, üye işyeri; üçüncüsü, kredi kartı kullanıcıları. Eğer, siz, bir sistemin  sağlıklı işleyişini sağlayacak, ona hizmet edecekseniz, fakir fukaranın sırtındaki faizi kaldırdığınız gibi, o insanların  teknolojinin bir ürünü olan bu kartla alışveriş imkânını da elinden almayacaksınız. Yani, bunu var eden kurumları disipline ederek, bunu bir sömürü, soygun düzeni olmaktan çıkararak, sistemin içine çekecek ve planlayacaksınız. Bu kadar basit. Hiç kimsenin cebinden parasını alıp bir başkasının cebine verme şansımız var mı?! Hangi milletvekiline desek ki, bu mağdur olanları, allahaşkına, hepimiz, hiç faiz almadan kabul ederek gönderelim; itiraz eden bir tane milletvekili var mı? Ama, öyle değil ki; 2002'den birikmiş borç, 2003'ten birikmiş borç… Sistem içerisinde, devlete karşı yükümlülüğü olan bankalar vergisini vermiş. Evet, fahiş bir faiz isteniyor, alacağından da almış; ama, geldiğimiz günde bu sorunu çözmek zorundayız. Fakat, bu sorunu, hem anayasal sistemde karşımıza bir engel çıkmadan çözebilmeliyiz hem de kurumları müştereken var etmenin bir çaresini bulmalıyız.

Yüzde 18 ideal mi; değil tabiî, kim ideal olduğunu söyleyebilir enflasyon oranının. Ama, orada bir vatandaş diyor ki, ben, sizden yıllık vadeli mevduat aldığım zaman bu mevduata bir faiz ödüyorum. Bir işletme var, ben de bu parayı satacağım, burası ticarethane, benim sattığım paranın miktarı, aldığım ve ödediğim paradan üstte olmalı ki ben yaşayabileyim.

Şimdi, mağdurlar söz konusu olduğunda, sosyal devlet, bir miktar yükü üzerine alır, bu mağduriyetleri giderir. Kamuya ait şeyde daha serbest davranabilirsiniz; ama, şimdi, Bankalar Kanununda…

Burada bankaları savunacak durumda değiliz. Bugüne kadar alınan faiz fahiş faizdir, soygundur, yasayla sınırlandırılamamış soygundur; bunun devam etmesine engel oluyoruz.

Şimdi, diyor ki değerli arkadaşlarımızdan biri "Merkez Bankası nerelerde belirleyecek, BDDK neyi disipline edecek?"

Şimdi, biz, burada, hepimiz bir araya gelip, Merkez Bankasını istismarın merkezi göstereceğiz, BDDK'yı birinin piyonu göstereceğiz; bu, gide gide bize kadar gelecek. Bu devletin hiç mi vatandaşı düşünen, düzgün, namuslu işler kamu hizmeti yapan kurumu yok?..

Ne olur; böyle bir şey olmaz mı; olabilir, böyle bir ihtimal de var. Merkez Bankası, siyasî iradenin etkisiyle bu rakamları belirleyebilir, bu baskıdan etkilenebilir; ama, bu millet, böyle bir kredi kartı faizi halkın sırtına çok büyük bir meblağla yüklenirse, onlardan sandıkta hesap sorar. İki gün sonra, Türkiye'de, bu tartışılmaya başlanır. Türkiye'de bu riski alabilecek, bunda ısrar edebilecek kaç tane siyasî irade vardır? Bunun mantığı belli; tüketici kredileri bir, hazine bonoları iki, reeskont faizleri üç. Merkez Bankası da bunu  belirlerken, bankaların işlerliğini de koyacak, duyarlılık gösterip, yeniden kredi kartı mağdurlarını yaratmamak için tedbiri alacaktır. Biz de, burada, herhalde, elimiz boş durmayacağız; biz de, bu vatanın, milletin evladı olarak, bundan sonra, her gelişmeyi, bu kürsüde yerine getireceğiz; belki, yeniden görüşeceğiz, yaratılır mı yaratılmaz mı…

Hangi arkadaşım, burada, Merkez Bankasının açıklamış olduğu faiz oranları halkın üstünde bir zulüm yaratacak ölçüdeyse, kim itiraz etmez; eminim hepimiz itiraz ederiz. Böyle bir şey yok, böyle bir lüks yok. Ama, yapabildiğimiz şu: Verebildiğimiz… Parametre olarak mademki veremiyoruz bunu, Merkez Bankasına yetki verelim, yetki vermekle de kalmayalım, bunu bir sorumluluk olarak verebilmek için "üç ayda  bir açıklar" diyelim. Yapabildiğimiz bu, geldiğimiz nokta bu. Ama, şimdi, komisyonlar açık; orada kimseyi görmüyorsunuz. Milletvekillerimiz, Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerimiz,  48 saattir, burada, belki 3 saat, 4 saat uyumadan, bunun peşinde koşuyorlar, bir mutabakata varmaya çalışıyorlar.

Elbette, burada, Anavatan Partisinin, Doğru Yoldaki milletvekili arkadaşlarımın katkı koyma çabalarını, hiç bir kenara bırakmıyorum; ama, biraz da vicdanlı olalım. Sanki, biz, burada, faizlerin geriye çekilmesine karşı vatandaşlarız, biz bilmiyoruz "yüzde sıfır verin" deyip, polemikle, bir işi siyasî rant halinde sağlamayı; çıkacaksınız, niye 18 oldu da 5 olmadı, niye 5 olmadı da 3 olmadı… Yani, böyle bir lüksümüz var mı arkadaşlar?! "Niye bütün borçları affetmiyorsunuz"a kadar gider; bunun sonu yok ki! Ama, bu, mantığın gidebildiği yere kadardır.

Bizim amacımız, toplumsal sorumluluğumuzu bir eşgüdümle yerine getirmek. Eşgüdüm, milletvekiline, daha sonra siyasî partilere, ondan sonra da onlardan çıkan mutabakata, sadece siyasî bir söylem birlikteliğini sağlamadık diye, farklı farklı anlamlar yüklemek değildir. Birbirimize anlam yüklemek kolaydır. Yerinizden, yapmadığınız için, ihmal ettiğiniz için, sorumluluğunuzu eksik yerine getirdiğiniz için, her anlayış biçimini bir itham haline dönüştürebilirsiniz; ama, pratikte sistemin işlemesini istiyorsanız, sorumluluk duygusu içerisinde, genel çerçeveyi mantık çerçevesine sığdırıp, toplumsal faydaya dönüşüp dönüşmediğini ölçmek zorundasınız. Bizim amacımız, toplumsal faydaya dönüştürmektir.

Ben, arkadaşlarımın hepsinin duyarlı olduğunu biliyorum. Duyarlılığa çağırmak için bu kürsüye çıkmadım. Sadece, bu duyarlılığı, şeffaf, saydam, sağduyulu bir birlikteliğe dönüştürmek için buraya çıktım.

Görüşmelerimizin bu mantıkta devam edeceğine inanıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Kişisel söz istemi; Hasan Ali Çelik, Sakarya Milletvekili... İstemiyor.

Sayın Hasan Anğı, Konya Milletvekili, buyurun.

HASAN ANĞI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

5 inci maddede, faaliyet izninin kaldırılmasıyla ilgili düzenlemeler var.

Biraz önceki değerli konuşmacı arkadaşlarımız da tasarının hazırlanma süreci... Yıllardan beri, 1992'den beri çalışmalar var. Son dönemde, bunun üzerine, hükümetimiz gereken şekli vermiş ve Meclise gelmiştir. Komisyonlarda az tartışmadık. Komisyon çalışmalarından sonra gündeme gelen başlıkları oturduk, hep değerlendirdik ve bugün, Genel Kurulun gündeminde; yani, bir oldu bittiye gelen bir hal yok.

Bu çalışmaların, neresinde, kim, ne katkıda bulunmuşsa, hepsine müteşekkiriz. Millet adına bu yapılmakta ve şu anda bunu devam ettiriyoruz.

Ben, tekrar, yasanın hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - İbrahim Hakkı Birlik, Şırnak Milletvekili?.. Yok.

Ümmet Kandoğan, Denizli Milletvekili…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Vazgeçtim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Vazgeçtiniz.

O zaman, işlemler tamamlandı.

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Sayın Başkan, benim söz talebim vardı.

BAŞKAN - Doğru, doğru… Özür dileriz.

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Estağfurullah.

BAŞKAN - Mehmet Eraslan, Hatay Milletvekili; buyurun. 

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabiî ki, gruplar adına 10'ar dakika konuşmalar yapılıyor, şahıslar adına 5'er dakika konuşmalar yapılıyor. Arkadaşlarımız konuşuyorlar; kendilerine teşekkür ediyorum. Katkılarından dolayı, düşüncelerini burada ifade ettiklerinden dolayı kendilerine şükran borçluyuz; ama, biz, konuşurken; yani… Biz de konuşalım; yani, bu noktada hiç kimse rahatsız olmasın; hepimiz konuşalım, hepimiz milletvekiliyiz iktidarıyla muhalefetiyle ve çok önemli bir kanun tasarısını burada görüşürken, mutlaka, herkes, hepimiz, konuyla ilgili, kanunla ilgili düşüncelerimizi, tavsiyelerimizi, telkinlerimizi, her halükârda, ifade etme özgürlüğüne sahibiz diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, bu kanunun iki boyutu var; bir bankacılık boyutu var, bir de bir sosyal boyutu var. Bankacılık boyutunu da değerlendirmek gerekiyor; ama, yani, bankalar değil miydi peynir ekmek dağıtır gibi kredi kartlarını dağıtan?! Dolayısıyla, ben, bankacılık boyutunu düşünüyorum; ama, sosyal boyutunu, toplumsal boyutu ve bu toplumsal hayatta yaşanan ıstırapları, yaşanan sorunları ve bu sosyal hayattaki fevkalade üzücü neticeleri daha çok önemsiyorum; bankacılık boyutundan daha çok önemsiyorum. Bankalar 8-10 tane; ama, mağdurlar binlerce, belki de milyonlarca. Dolayısıyla, bu sosyal boyutunu düşünürken ve kredi kartı mağdurlarını da, bankacılık sistemine, bankacılık uygulamalarına, hiçbir şekilde değiştirmeyelim, kurban etmeyelim diye düşünüyorum.

186 tane milletvekilimizin, çok değerli milletvekilimizin kredi kartları da iptal edildi, basına da bu yansıdı. Bakın, bu sorun, milletvekillerinin de sorunu; yani, milletvekilleri de, aslında, bu noktada, mağdur durumdalar.

Sayın Bakanımız, az önce, ben konuşma yaptıktan sonra, Çok Değerli Bakanımız çıktılar, dediler ki: "Benden önce konuşan arkadaşlarımız, enflasyon hedefi yıllık yüzde 5 iken, bu yüzde 18'lik faiz fazla değil mi, bunun düşmesi lazım diye çok farklı açıklamalar getirildi" ve bunlara katılmadığını söyledi; çünkü, bankalar bu kredi borcunu, bu parayı öderken, onlar da başka bir yerden aldılar, kullandılar. Dolayısıyla, alacaklı banka, verecekli de borçlu. Doğru; alacaklı banka, verecekli borçlu. Şimdi, Sayın Bakanım, bakın, yüzde 20'den aldıklarını siz söylüyorsunuz, o zaman mevduat yüzde 20 idi. Yüzde 20'yle aldı bankalar, yüzde 115'le yüzde 200'le yüzde 215'le sattılar bunu; yani, bu noktada, vatandaşı mağdur eden bankacılar oldu, banka sistemi oldu. Bu kapitalizm dünyasında, insanlarımızı, bu kadar ezmenin ve bu kadar böyle mağdur etmenin, evlerine haciz çıkarmanın, eşyası, parası, pulu, masası, sandalyesi, televizyonu ne varsa alıp götürmenin bir manası yok. Yani, şimdi, biz, nerede duracağız, kimin yanında olmalıyız? Haklının yanında mı, yoksa çok mağdur olanın yanında mı veya az mağdur olanın yanında mı?..

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - AK Partinin yanında ol.

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Dolayısıyla, ben, eğer, bu rakam yüzde 22'den, yüzde 18'e düşürülebiliyorsa -birazdan önerge gelecek, faiz oranı uygulanacak. Temerrüde düşmüş olan borçlar için söylüyorum, uygulanacak faiz oranı yüzde 22 idi, ilk başta- yüzde 18'e düşürülebiliyor ise, yani ben bunun daha da aşağıya düşürülebileceğini düşündüğüm için ve buna inandığım için, ben, özellikle sizlere hitap ettim.

NURİ ÇİLİNGİR (Manisa) - Sen sıfıra indirdin.

BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayın.

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Devlet borçlanma faiz oranları uygulansın diyoruz veya tüketici kredi oranları uygulansın diyoruz veya mevcut enflasyon oranı neyse, o uygulansın diyoruz. Ee, bakın, bu kanun tasarısının, toplumun geniş kitlelerine ve kredi kartı mağdurlarına, ciddî manada bir çözüm oluşturmadığını arkadaşlarımız söylüyor, sayın milletvekillerimiz söylüyor. Yani, ideal mi "ideal değil" diyorlar; ama, biz, bunun, bu kadarını yaptık…

Peki, Sayın Bakanımız, Hükümet adına burada, Türkiye Büyük Millet Meclisi azaları, milletvekilleri, hepimiz buradayız. Yani, daha iyisini yapalım. Bizi bağlayan mı var, bizi tutan mı var?!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım; sürenizi aştınız.

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Toparlıyorum.

Öyleyse, Meclis olarak, milletin iradesinin tecelli ettiği yüce çatı olarak bizler, daha iyisini yapma noktasında özgürüz, hürüz, kendi irademizi kullanabiliriz diyorum ve tekrar, yeniden bir değerlendirilme yapılması noktasında ricamı yeniliyorum ve saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - 5 inci Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Oybirliğiyle kabul edilmiştir.

Madde 6'yı okutuyorum:

Ana sözleşme, pay edinim ve devirleri

MADDE 6- Kartlı sistem kurma, kart çıkarma, üye işyerleri ile anlaşma yapma, bilgi alışverişi, takas ve mahsuplaşma kuruluşlarının ana sözleşme ve değişiklikleri, pay edinim ve devirleri ve dolaylı pay sahipliğinin belirlenmesine ilişkin hususlar Kurulca belirlenir.

BAŞKAN - Gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Kişisel istemler:

Hasan Ali Çelik, Sakarya Milletvekili?.. Vazgeçti.

Hasan Anğı, Konya Milletvekili?.. Vazgeçti.

Ümmet Kandoğan, Denizli Milletvekili?.. Vazgeçti.

Mehmet Eraslan?.. Vazgeçtiler.

Haluk Koç, Samsun Milletvekili?.. Vazgeçti.

Fatih Arıkan, Kahramanmaraş Milletvekili?.. Vazgeçti.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

İzin başvurularının değerlendirilmesi

MADDE 7- Bu Kanun hükümleri uyarınca Kuruma yapılan izin başvuruları, denetimin etkin bir şekilde ifa edilmesine engel olabilecek nitelikte doğrudan veya dolaylı herhangi bir ilişkinin varlığı veya izne tâbi işlem için öngörülen koşulların, niteliklerin, yeterliliklerin izin başvurusu esnasında ya da değerlendirme sürecinde sağlanamaması veya kaybedilmesi halinde Kurulca reddedilir. Red kararları ilgililere gerekçeli olarak bildirilir.

BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar adına söz istemi?.. Yok.

Şahısları adına:

Sayın Kandoğan?.. Yok.

Sayın Mehmet Eraslan?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Oybirliğiyle kabul edilmiştir.

Madde 8'i okutuyorum:

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Kart Çıkaran Kuruluşların Yükümlülükleri

Kart çıkarma ve buna ilişkin yükümlülükler

MADDE 8- Kart çıkaran kuruluşlar, talepte bulunmayan veya sözleşme imzalamayan kişiler adına hiçbir şekil ve surette kart veremezler. Bu kuruluşlarca genel müdürlük veya şube haricinde kredi kartı talebi toplanabilecek yerler Kurumun uygun görüşü alınarak Türkiye Bankalar Birliği ve Türkiye Katılım Bankaları Birliği tarafından müştereken belirlenir.

Asgari tutarın son ödeme tarihini takip eden üç ay içinde ödenmemesi durumunda kart çıkaran kuruluşça kart hamiline yapılacak bildirimden itibaren bir aylık süre içerisinde bu tutarın ödenmemesi ya da banka kartı ile kredi kartı kullanımından dolayı adli cezaların uygulanması halinde, ilgili kart çıkaran kuruluşça kart hamiline verilen kredi kartları iptal edilir ve borcun tamamı ödeninceye kadar yeni kredi kartı düzenlenemez.

Kart çıkaran kuruluşlar, kartların düzenli ve güvenli kullanımı ile bildirim, talep, şikâyet ve itirazlara ilişkin gerekli tedbirleri almaya yönelik sistemi kurmak ve kesintisiz olarak açık tutmakla yükümlüdür.

Kart çıkaran kuruluşlar, kartın verilmesi anında kart hamilini yeteri derecede bilgilendirmek ve talep edilmesi halinde, gerçekleştirilmiş işlemlere ait kayıtları otuz günü geçmemek üzere işlemin mahiyetine uygun bir süre zarfında sağlamakla yükümlüdür. Yurt dışı işlemlerinde bu süre altmış gün olarak uygulanır.

Kart çıkaran kuruluşlar, kartların kullanılması bir kod numarası, şifre ya da kimliği belirleyici başka bir yöntemin kullanılmasını gerektiriyorsa, bu tür bilgilerin gizli kalması amacıyla gerekli önlemleri almak ve harcama ve alacak belgesinin müşteri nüshası üzerinde ve yazışmalarda kart numarasının açıkça yer almasını engellemekle yükümlüdür.

Kart çıkaran kuruluşlar, banka kartı ve kredi kartlarının asıl kart hamiline teslim edilmesini sağlayacak önlemleri almak, reşit olmayan ek kart hamilleri adına düzenlenen banka ve kredi kartlarının asıl kart hamillerine teslimini sağlamakla yükümlüdür.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili Sayın Haluk Koç; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA HALUK KOÇ (Samsun) - Değerli milletvekilleri, Sayın Başkan; Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Kısa bir açıklama yapmak için söz aldım; o da şu: Değerli arkadaşlarım -arkadaşlarım burada yoklar; ama, belki kuliste izliyorlardır; o da şu- hani, niye bu yüzde 18 de daha altı değil?.. Değerli arkadaşlarım, herhalde -kendileri de ifade ettiler- Bursa'da, Balıkesir'de parti çalışmaları yapmışlar; ama, 48 saattir, bu Meclis çatısı altında, nasıl bir orta yol bulma gayreti içerisinde olduğumuzu pek fark etmediklerini anlıyorum ve sonra, Sayın Seyhan da değindiler; komisyon çalışmaları tüm milletvekillerine açıktır. Ben, şimdi baktım; değerli arkadaşlarım hiçbir komisyon çalışmasına katılmamışlar, fikir beyan etmemişler. Televizyonlarda fikir beyan ettiklerini söylüyorlar; ama, yasama görevinin ilk aşaması, komisyon, atölyesidir, mutfağıdır.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakın, komisyondan çıkan şekliyle, bu ilk taksiti de peşin ödemeleri şartıyla, icra takip tarihinden itibaren anapara borcu tamamen tahsil edilinceye kadar yüzde 22 faiz ve 12 eşit taksit öngörülmüştü. Cumhuriyet Halk Partisi üyelerinin, değerli arkadaşlarımın komisyondaki tavırları, bu faizin, yıllık enflasyon oranının yüzde 50 üstüydü; yani, komisyonda çıkan metin yüzde 22 faiz, 12 eşit taksitti. Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımın önerisi: Yüzde 8 hesap edersek yıllık enflasyonu, yüzde 50 fazlası yüzde 12, aya yayılmasıydı. Gelinen orta nokta nedir; tüketici derneklerinin tüm temsilcileriyle, ticaret odalarıyla… Bilhassa Ankara Ticaret Odası Başkanının katkılarını, ben de, bir kere daha ifade edeyim ve Sayın Aygün'e de teşekkür edeyim kürsüden. Bu neden önemli; çünkü, bir sivil toplum inisiyatifini demokrasimizde taşımamız gerekiyor. Sayın Aygün üzerine düşen görevi yapmıştır; yani, zaman zaman tartışmalara katılmıştır ve gelinen noktada -Cumhuriyet Halk Partisi önerisini söyledim, komisyonda çıkan metni söyledim ve uzlaşma dediğimiz ortak varılan noktada- yüzde 18 faiz aya yayılmadır. Yani, niye daha altı değil, niye altı değil?! Yani, komisyonda getirdiğimiz öneriyi söyledim. Varılan nokta budur ve bu da, tüketici birliklerinin bütün temsilcilerinin… Bugün ben telefonla hepsiyle konuştum; Ankara Ticaret Odasıyla da konuştum, ilgilenen sivil toplum örgütleriyle de konuştum ve değerli arkadaşlarımın söylediği gibi, bizim 3 saatlik uykumuz var değerli arkadaşlarım 48 saattir. Dün bu Meclis dağılırken saat 21.00'de, biz, şurada, kuliste, yaklaşık 1-1,5 saat daha arkadaşlarımızla görüştük. Sonra, Partimizin üst yetkilileriyle, Sayın Genel Başkanımızla görüştük ve vardığımız noktada, toplumun, şu aşamada, deminki konuşmamda söylediğim gibi, kuralsız bir piyasa düzeni tablosu veren bu kredi kartı sorununun bu gece burada çözümlenmesi için -bu, mutabakat diyeyim, uzlaşma diyeyim, tüm siyasî partilerin katkısıyla olduğunu bir kere daha ifade edeyim- bu noktaya gelmiş bulunuyoruz. Bir şey söylerken, bir şey söylerken… Sofraya oturmak güzel de, biraz da mutfakta çalışmak gerekiyor.

Ben, saygılarımı sunuyorum; tekrar, hayırlı olsun diyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Başka söz istemi yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Oylamaya geçtik.

Madde kabul edilmiştir.

Talebinizi tam alamadık; kusura bakmayın.

9 uncu maddeyi okutuyorum:

Kredi kartı limiti

MADDE 9- Kart çıkaran kuruluşlar, kredi kartı almak isteyen kişilerin yasaklılık veya engel durumu, ekonomik ve sosyal durumu, aylık veya yıllık ortalama geliri, diğer kart çıkaran kuruluşlarca bu kişilere tahsis edilen kredi kartı limiti, bir model veya skorlama sistemi sonuçları, müşterini tanı ilkeleri ile 29 uncu madde çerçevesinde temin edilecek bilgileri dikkate alarak yapacakları değerlendirmeye istinaden kullanım limiti tespit etmek zorundadır. Kart çıkaran kuruluşlar kart limitlerini bu hüküm çerçevesinde güncelleyebilirler. Kart çıkaran kuruluşlar, kart hamilleri talep etmedikçe kart limitlerini artıramazlar.

Kart çıkaran kuruluş tarafından bir gerçek kişinin sahip olduğu tüm kredi kartları için tanınacak toplam kredi kartları limiti, ilk yıl için, ilgilinin aylık ortalama gelirinin iki katını aşamaz. Bu fıkra uygulamasında bin Yeni Türk Lirasına kadar limitler hariç olmak üzere, aylık veya yıllık ortalama gelir düzeyi kart hamili tarafından beyan edilen ve ilgili kuruluşlarca teyit edilen gelirler üzerinden tespit edilir.

Kart hamilinin talebi üzerine üçüncü kişiler adına asıl karta bağlı ve asıl kart limitini aşmamak kaydı ile ek kredi kartı düzenlenebilir.

Kurul, ikinci fıkrada yer alan sınırlama da dahil olmak üzere, kart çıkaran kuruluşların genel ve bireysel risk sınır ve oranlarını belirlemeye yetkilidir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz istemi?.. Yok.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Var efendim.

BAŞKAN - Sayın Özdoğan, peki.

Biraz daha yüksek sesle talebinizi bildirirseniz ve Divana gelip söylerseniz, atlamamız söz konusu olmaz.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Teşekkür ederim Sayın Başkan. 

BAŞKAN - Siz, şimdi, grup adına mı söz istiyorsunuz?

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Grup adına…

BAŞKAN - Şimdi, Sayın İbrahim Özdoğan, yetki belgesini Grubunuz bize gönderemediği için -şu anda da Grup Başkanvekiliniz yok- size şahsınız adına söz veriyorum; çünkü, başka şahıs adına söz istemi yok.

Buyurun.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yasa görüşülürken, tabiî ki, bir önceki konuşmamda da arz etmiştim, bir an önce çıkmasını istiyoruz. Bu mağdur insanlar, televizyonların başlarında heyecanla beklemektedirler. Bu insanlarımızdan da özür diliyorum.

Yalnız, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Sayın Prof. Dr. Haluk Koç Beyefendiye bir cevap vermek istiyorum; çünkü, bu konuşmasında -ben de hissemi aldım- dediler ki: "İşin mutfak kısmı komisyondur; görüşlerini beyan etmek isteyen gelir orada konuşurdu, sofra orasıdır." Değerli arkadaşlar, bizim atasözlerimizde hikmetler vardır. Değerli arkadaşlar, yani, yanlış hesap Bağdat'tan döner. Herhalde, Genel Kurulda bu yasalar görüşülürken önerge verme işi boşuna getirilmemiştir. Biz, burada, herhalde bunları düzeltiriz.

Sayın Haluk Koç şundan çekiniyor zannediyorum: Bu yüzde 18 faiz meselesinin, gerek İktidar Partisi gerekse Anamuhalefet Partisi olarak kendilerinin daha sonra başlarını ağrıtacağını hissetmiş olacak ki, böyle bir açıklamada bulundu.

Ben, tekrar, burada vurgulamak istiyorum. Anavatan Partisi olarak, gelin, bu faiz oranını, değerli arkadaşlar, biraz daha aşağıya indirelim; yoksa, vebali, AK Partinin ve Cumhuriyet Halk Partisinin üzerinde kalır.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Madde üzerinde başka söz istemi?.. Yok.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Şahsı adına?..

BAŞKAN - Geçtik, bitti.

Madde üzerinde 5 adet önerge var.

Önergeleri önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1082 sıra sayılı Kanun Tasarısının 9 uncu maddesinin 1 inci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Haluk Koç

Nuri Çilingir

Nejat Gencan

 

Samsun

Manisa

Edirne

 

Tacidar Seyhan

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Hasan Ören

 

Adana

Malatya

Manisa

"Kart hamillerinin harcamalarıyla kart limitlerini aşmaları halinde aşılan miktara işlem tarihi ile ödeme tarihi arasındaki süre için, akdi faizden başka herhangi bir ücret talep edilemez."

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1082 sıra sayılı Kanun Tasarısının 9 uncu maddesinin birinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Eyüp Fatsa

Hasan Anğı

Sabri Varan

 

Ordu

Konya

Gümüşhane

 

Yekta Haydaroğlu

 

Alim Tunç

 

Van

 

Uşak

"Kart hamillerinin harcamalarıyla kart limitlerini aşmaları halinde, aşılan miktara işlem tarihi ile ödeme tarihi arasındaki süre için, akdi faizden başka herhangi bir ücret talep edilemez."

BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1082 sıra sayılı Kanun Tasarısının 9 uncu maddesinin 2 nci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Haluk Koç

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Tacidar Seyhan

 

Samsun

Malatya

Adana

 

Nuri Çilingir

Nejat Gencan

Hasan Ören

 

Manisa

Edirne

Manisa

"Kart çıkaran kuruluş tarafından bir gerçek kişinin sahip olduğu tüm kredi kartları için tanınacak toplam kredi kartları limiti, ilk yıl için, ilgilinin aylık ortalama net gelirinin iki katını, ikinci yıl için ise, dört katını aşamaz. Bu fıkra uygulamasında bin Yeni Türk Lirasına kadar limitler hariç olmak üzere, aylık veya yıllık ortalama gelir düzeyi kart hamili tarafından beyan edilen ve ilgili kuruluşlarca teyit edilen gelirler üzerinden tespit edilir."

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyoruz:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1082 sıra sayılı Kanun Tasarısının 9 uncu maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Eyüp Fatsa

Hasan Anğı

Sabri Varan

 

Ordu

Konya

Gümüşhane

 

Yekta Haydaroğlu

 

Alim Tunç

 

Van

 

Uşak

"Kart çıkaran kuruluş tarafından bir gerçek kişinin sahip olduğu tüm kredi kartları için tanınacak toplam kredi kartları limiti, ilk yıl için, ilgilinin aylık ortalama net gelirinin iki katını, ikinci yıl için dört katını aşamaz. Bu fıkra uygulamasında bin Yeni Türk Lirasına kadar limitler hariç olmak üzere, aylık veya yıllık ortalama gelir düzeyi kart hamili tarafından beyan edilen ve ilgili kuruluşlarca teyit edilen gelirler üzerinden tespit edilir."

BAŞKAN - Beşinci ve son önergeyi okutuyorum. Aynı zamanda en aykırı önerge olduğu için okutup, okuduktan sonra işleme alacağız.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1082 sıra sayılı Yasa Tasarısının 9 uncu maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Muhsin Koçyiğit

Süleyman Sarıbaş

Muzaffer Kurtulmuşoğlu

 

Diyarbakır

Malatya

Ankara

 

Hüseyin Güler

 

İbrahim Özdoğan

 

Mersin

 

Erzurum

"Kart çıkaran kuruluş tarafından bir gerçek kişiye tanınacak toplam kredi kartı limiti, ilk yıl için, ilgilinin aylık ortalama gelirinin iki katını aşamaz. Bu fıkra uygulamasında bin Yeni Türk Lirasına kadar limitler hariç olmak üzere, aylık veya yıllık ortalama gelir düzeyi kart hamili tarafından beyan edilen ve ilgili kuruluşlarca teyit edilen gelirler üzerinden tespit edilir."

BAŞKAN - Komisyon, önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ  KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet?..

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutalım, önerge sahipleri konuşmak mı isterler?

MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Gerekçe…

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tüketicilerin gelirlerinin aşırı üzerinde harcama yaparak zor duruma düşmelerinin engellenmesidir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Üçüncü ve dördüncü önerge aynı mahiyette olduğu için okutup, birlikte işleme tabi olacak.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1082 sıra sayılı Kanun Tasarısının 9 uncu maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                        Eyüp Fatsa (Ordu) ve arkadaşları

                        Haluk Koç (Samsun) ve arkadaşları

"Kart çıkaran kuruluş tarafından bir gerçek kişinin sahip olduğu tüm kredi kartları için tanınacak toplam kredi kartları limiti, ilk yıl için, ilgilinin aylık ortalama net gelirinin iki katını, ikinci yıl için ise, dört katını aşamaz. Bu fıkra uygulamasında bin Yeni Türk Lirasına kadar limitler hariç olmak üzere, aylık veya yıllık ortalama gelir düzeyi kart hamili tarafından beyan edilen ve ilgili kuruluşlarca teyit edilen gelirler üzerinden tespit edilir."

BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet?..

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutalım?

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Gerekçe…

BAŞKAN - Konuşmak isteyen var mı önerge sahiplerinden?

HALUK KOÇ (Samsun) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okuyun.

Gerekçe:

Kredi kartı limitinde aylık gelirin net veya brüt ücret üzerinden olup olmadığı konusundaki belirsizlik giderilmiş, ikinci yıl için ise bu limitin dört katına kadar sınır getirilmiştir.

BAŞKAN - Şimdi, önergeleri birleştirerek oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Oybirliğiyle kabul edilmiştir.

Son iki önergede de benzerlik olduğu için, aynı mahiyette olduğu için, birlikte okutup, oylarınıza sunacağız.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1082 sıra sayılı Kanun Tasarısının 9 uncu maddesinin birinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                       - Haluk Koç (Samsun) ve arkadaşları

                        Eyüp Fatsa (Ordu) ve arkadaşları

"Kart hamillerinin harcamalarıyla kart limitlerini aşmaları halinde, aşılan miktar işlem tarihi ile ödeme tarihi arasındaki süre için, akdi faizden başka herhangi bir ücret talep edilemez."

BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet?..

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) - Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutalım?

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Gerekçe…

BAŞKAN - Gerekçeyi okuyalım.

Gerekçe:

Mevcut uygulamalarda kart limitini aşımında yüksek miktarlarda faiz alınmaktadır. Bunun önlenmesi hedeflenmiştir.

BAŞKAN - Bu iki önergeyi birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Oybirliğiyle kabul edilmiştir.

Şimdi, kabul edilen önergeler doğrultusunda, 9 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Oybirliğiyle kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi okutuyorum:

Hesap özeti

MADDE 10- Kurulca belirlenecek usûl ve esaslar çerçevesinde, kredi kartı hesap özeti düzenlenmesi, yazılı veya kart hamilinin talebi üzerine elektronik ortam veya başka etkin yollarla bildirilmesi zorunludur.

BAŞKAN - Madde üzerinde, gruplar adına söz istemi?.. Yok.

Kişisel söz istemleri:

Hasan Ali Çelik, Sakarya Milletvekili...

HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) - Vazgeçtim, konuşmuyorum.

BAŞKAN - Vazgeçiyor, istemiyor.

Hasan Anğı, Konya Milletvekili...

HASAN ANĞI (Konya) - Konuşmuyorum.

BAŞKAN - Vazgeçiyor, istemiyor.

Ümmet Kandoğan, Denizli Milletvekili; buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Tabiî, aslolan, komisyonlarda bu kanun tasarılarının şekillenmesi, olgunlaşması ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin Genel Kuruluna gelmeden önce üzerinde mutabakat sağlanması; önemli olan, aslolan, kanunların çıkarılmasında budur. Tabiî, şimdi, biraz önce konuşan sayın milletvekili, komisyon toplantılarına katılmayanlar, bu işin mutfağında olmayanlar, gelip Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden bu kanunlarla ilgili yorumlar yapıyorlar şeklinde ifadelerde bulunuldu. Tabiî, bizim, Doğru Yol Partisi olarak grubumuz yok. (AK Parti sıralarından "İnşallah olur" sesi) Elbette, komisyon toplantılarında parti olarak temsil edilmiyoruz. Ancak, bu açığımızı…

İnşallah diyen milletvekilimiz var; ilk seçimde göreceksiniz, o sandık milletin önüne geldiğinde, yeni Meclisin nasıl şekilleneceğini hep beraber göreceğiz sayın milletvekilim; ama, ben, bir Doğru Yol Partisi milletvekili olarak, bu Mecliste en fazla devamı olan milletvekillerinin başında yer alıyorum. Bakınız…

AHMET IŞIK (Konya) - Yapma ya, rekor bizde!..

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Evet, başında yer alıyorum dedim; en başında demedik Sayın Işık. Ama, ben şunu söylüyorum; ben, elimden geldiğince, Meclise devam ediyorum, takip ediyorum, katkı yapmaya çalışıyorum, katkı sağlamaya çalışıyorum; ancak, benim, iki gün Mecliste olmamam noktasında da bazı eleştiriler olmuş; ancak, şunu söylüyorum: Biz, o iki günlük çalışmada, İzmir, Balıkesir ve Bursa'daydık. İzmir'de ne yaptık; İzmir'de, gazete ilanlarıyla, tekstilin bitme noktasında olduğunu söyleyen ve her gün binlerce işçi çıkarıyoruz diye feryat eden tekstilcilerin ve sanayicilerin dertlerini dinledik orada.

TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI (İzmir) - Biz de cumartesi günü gittik.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Evet, oradan geçtik Bursa'ya. Bursa milletvekillerimiz de var. Bursa'da, kamyon garajına gittik. 1 000 tane kamyoncu esnafı, orada, hükümeti istifaya davet etti, 25 Şubatta yürürlüğe girecek bir yönetmelikten dolayı. Orada 1 000 kişi vardı, biz onları dinledik. Doğru Yol Partisi olarak, nerede, herhangi bir vatandaşımızın sıkıntısı varsa, biz oradayız. Daha sonra, organize sanayi bölgesine gittik Bursa'da. Organize sanayi bölgesindeki sanayicimiz, tekstilcimiz feryat ediyor, feryatları göğe yükselmiş. Bakınız, Bursa'nın ve Türkiye'nin en büyük, tekstil sektöründe isim yapmış olan Bursalı bir sanayicimiz şunu söyledi: "Ben, geçen sene, 2005 yılı içerisinde 1 000 işçi çıkardım; ancak, utancımdan bunu söyleyemiyorum, ancak 500 işçi çıkardığımı söylüyorum." Yani, vatandaş kan ağlıyor. Biz, oralardaysak, vatandaşın dertlerini birebir dinleyip, bunların çözüm yollarını bulmak için oralardayız ve Mecliste de, bakınız, bugün, geldim, konuşma yaptım, Bursa'daki o kamyoncu esnafımızın sorunlarını burada dile getirdim, tekstilcimizin, sanayicimizin sorunlarını dile getirdim ve kredi kartı mağdurlarının bu kadar fazla olmasının altında yatan sebeplerden birisi de işsizliğin bu boyutlarda olması. Bugüne kadar iş bulan ve çalışan insanların, 2005 yılı içerisinde işlerini kaybetmelerinden dolayı, gelirlerini kaybetmelerinden dolayı, kredi kartı mağdurlarının büyük bir bölümünün bunlardan oluştuğunu niye anlamak istemiyorsunuz değerli milletvekilleri?!

Ve tekrar ediyorum, bu ekonomik sistem, bu ekonomik uygulamalarınız aynı şekilde devam edecek olursa, 2006 yılı içerisinde de… Bakınız rakamları da aldım, rakamları da sizlere takdim edebilirim, verebilirim.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Ver, ver.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bu sene, sadece ocak ayı içerisinde protesto edilen senet tutarı, geçen senenin ocak ayına göre yüzde 40 artmış, tutarı da yüzde 56 artmış. Yani, geçen seneki ocak ayı ile bu seneki ocak ayı içerisindeki, esnafımızın, işverenimizin, sanayicimizin içine düştüğü duruma bakın; eğer bu durumu düzeltemezseniz, yeni, onbinlerce kredi kartı mağduru ortaya çıkacak, bizim feryadımız bu. (AK Parti ve CHP sıralarından "Maddeye gel, maddeye" sesleri)

       (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayın lütfen.

HASAN ÖREN (Manisa) - Maddeye gel, maddeye.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Evet, değerli milletvekilleri, biraz önce Sayın Koç da burada konuştu, hiç o itirazı yaptınız mı?! Neden bahsetti, hangi maddeden bahsetti Sayın Milletvekili?

HASAN ÖREN (Manisa) - Söz; bir daha olmayacak!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, şimdi diyorlar ki, niye konuşuyorsunuz; bak, diğer şeyler… Biraz önce CHP Grubu adına konuşma yapıldı, biraz önce Anavatan Grubu adına konuşma yapıldı; onlar konuşunca hiçbir şey yok, Ümmet Kandoğan kürsüye geldi mi "siz bu kanunun çıkmasını istemiyor musunuz?!." Aynı soruyu niye onlara sormuyorsunuz?! Niye aynı soruyu onlara sormuyorsunuz?!

Ben gönülden istiyorum, destekliyorum; ancak, çekincelerim olduğunu bir kez daha ifade ediyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Oybirliğiyle kabul edilmiştir.

Birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 22.44

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 22.50

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 67 nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

1082 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

8.- Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanun Tasarısı; Gümüşhane Milletvekili Sabri Varan'ın, Banka Kartları ve Kredi Kartları Hakkında Kanun Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum ile Sanayi, Ticaret,  Enerji,  Tabiî  Kaynaklar,  Bilgi  ve  Teknoloji  Komisyonları  Raporları  (1/1147,  2/415) (S. Sayısı: 1082) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

11 inci maddeyi okutuyorum:

Şikâyet ve itirazlar

MADDE 11- Kart çıkaran kuruluşlar, kart ve ek kart hamillerinin kart kullanımıyla ilgili ola-rak yapacakları şikayet ve itiraz başvurularını, başvuru tarihinden itibaren yirmi gün içinde hamilin başvuru yöntemi kullanılarak ve gerekçeli bir şekilde cevaplandırmak zorundadır. Kuruluşlar, kart ve ek kart hamillerinin şikâyet ve itirazlarının ilgili birimlerine kolaylıkla ulaşmasını sağlayacak tedbirleri almakla yükümlüdür.

Kredi kartı ile yapılan işlemlere, son ödeme tarihinden itibaren on gün içinde, kart çıkaran kuruluşa başvurmak suretiyle itiraz edilebilir. Kredi kartı hamili, yapacağı başvuruda, hesap özetinin hangi unsurlarına itiraz ettiğini gerekçesiyle belirtmek zorundadır. Süresi içerisinde itiraz edilmeyen hesap özeti kesinleşir. Hesap özetinin kesinleşmesi genel hükümlere göre dava hakkını ortadan kaldırmaz.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, görüşülmekte olan Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanun Tasarısı üzerinde AK Parti, Cumhuriyet Halk Partisi ve Anavatan Partisi Grupları adına anlaştıkları için, teşekkür ediyorum. Ayrıca, grubu olmayan Doğru Yol Partisinin Sayın Milletvekiline de teşekkür ediyorum.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

12 nci maddeyi okutuyorum:

Kartın haksız kullanımı ve sigortalanması

MADDE 12- Kartın ya da 16 ncı maddede belirtilen bilgilerin kaybolması veya çalınması halinde kart hamili, yapacağı bildirimden önceki yirmidört saat içinde gerçekleşen hukuka aykırı kullanımdan doğan zararlardan yüzelli Yeni Türk Lirası ile sınırlı olmak üzere sorumludur. Hukuka aykırı kullanımın, hamilin ağır ihmaline veya kastına dayanması veya bildirimin yapılmaması hallerinde bu sınır uygulanmaz.

Kart çıkaran kuruluş, yapılacak talep ve ilgili sigorta prim bedelinin ödenmesi koşulu ile kart hamilinin birinci fıkrada belirtilen yüzelli Yeni Türk Lirası tutarındaki sorumluluğunun sigortalanmasını sağlamakla yükümlüdür. Kartların sigortalanması ve sorumluluğun paylaşılmasına ilişkin usûl ve esaslar Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

1 adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1082 sıra sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu Tasarısının 12 nci maddesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.

Saygılarımla.

                                                              Mehmet Eraslan

                                                                              Hatay

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Eraslan, konuşacak mısınız?

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Satıcının, kredi kartı kullanıcısının kimliğini kontrol etme zorunluluğu bulunduğundan dolayı, meydana gelecek zarardan kart sahibinin sorumlu tutulması doğru bulunmamaktadır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

13 üncü maddeyi okutuyorum:

Kurumsal yönetime ilişkin hükümler

MADDE 13- Kart çıkarma, bilgi alışverişi, takas ve mahsuplaşma faaliyetinde bulunan kuruluşların yönetim ve teşkilat yapısına, muhasebe ve raporlama sistemine ve kurumsal yönetime ilişkin usûl ve esaslar Kurulca belirlenir.

Kart çıkaran kuruluşlar, kredi kartlarına uyguladıkları faiz, gecikme faizi, yıllık ücret ve her türlü komisyon oranları ile istenilen diğer bilgileri kamuoyuna yayınlanmak üzere aylık olarak Kuruma iletir. Yayınlanacak bilgi ve belgelerin içeriği ve yayınlama usûl ve esasları Kurulca belirlenir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

14 üncü maddeyi okutuyorum:

Koruyucu hükümler

MADDE 14- Kurul, bu Kanunun 4 üncü maddesi uyarınca faaliyet izni verilen kuruluşların varlıkları, alacakları, özkaynakları, borç, yükümlülük ve taahhütleri, gelir ve giderleri arasındaki ilgi ve dengelerin ve malî bünyeyi etkileyen diğer tüm unsurların ve maruz kalınan risklerin tespiti, tahlili, izlenmesi, ölçülmesi ve değerlendirilmesi amacıyla sermaye ve likidite yeterliliği de dahil sınırlamalar ve standart oranlar belirlemek suretiyle, gerekli düzenlemeleri yapmaya ve bunlar hakkında her türlü tedbiri almaya yetkilidir.

Bu Kanunun 4 üncü maddesi uyarınca faaliyet izni verilen kuruluşlar, yapılan düzenlemelere uymak, belirlenen sınırlamaları ve standart oranları hesaplamak, tutturmak ve idame ettirmek ve bunlara ilişkin olarak Kurul tarafından istenen tedbirleri belirlenen süreler içinde almak ve uygulamakla yükümlüdür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

15 inci maddeyi okutuyorum:

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Kart Hamillerinin Yükümlülükleri

Kart kullanımına ilişkin yükümlülükler

MADDE 15- Kart kullanımından doğan sorumluluk, sözleşme imzalandığı ve kartın zilyetliğine geçtiği veya fiziki varlığı bulunmayan kart numarasının öğrenildiği andan itibaren, kart hamiline aittir.

Kartın imza hanesinin kart hamili tarafından imzalanmış olması zorunludur. Üye işyerinin talep etmesi durumunda kart hamili, kartın kullanımı sırasında kimlik belgesi ibraz etmek zorundadır.

Bu Kanunun 20 nci maddesi uyarınca harcama belgesi düzenlenmeksizin çeşitli iletişim araçları yoluyla veya sipariş formu vasıtasıyla yapılan mal ve hizmet alımlarındaki hukuka aykırı kullanımlardan kaynaklanan zararlardan kart hamili sorumlu tutulamaz.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

16 ncı maddeyi okutuyorum:

Bildirim zorunluluğu

MADDE 16- Kart hamili, kendisine tevdi edilen kartı ve kartın kullanılması bir kod numarası, şifre veya kimliği belirleyici başka bir yöntemin kullanılmasını gerektiriyorsa bu bilgileri güvenli bir şekilde korumak ve başkaları tarafından kullanılmasına engel olacak önlemleri almak, kartın kaybolması, çalınması veya iradesi dışında gerçekleşmiş herhangi bir işlemi öğrenmesi halinde kart çıkaran kuruluşu derhal haberdar etmek zorundadır.

Kart hamili adresinde meydana gelen değişiklikleri, değişiklik tarihinden itibaren onbeş gün içinde kart çıkaran kuruluşa bildirmekle yükümlüdür.

BAŞKAN - Söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

17 nci maddeyi okutuyorum:

BEŞİNCİ BÖLÜM

Üye İşyeri ve Üye İşyeri Anlaşması Yapan Kuruluşlara İlişkin Yükümlülükler

Kartın kontrol ve kabulü

MADDE 17- Üye işyerleri, kart hamillerinin yapmış oldukları mal ve hizmet alımlarının bedelini banka kartı ya da kredi kartı ile ödeme taleplerini kabul etmek zorundadır. Bu zorunluluk indirim dönemlerinde de geçerlidir. Üye işyerleri, kart hamilinden kartın kullanılması dolayısıyla komisyon veya benzeri bir isim altında ilave bir ödemede bulunmasını isteyemez. Bu hükme aykırı davranılması halinde, üye işyeri anlaşması yapan kuruluşlar tarafından üye işyeri sözleşmesi feshedilir ve bir yıl süreyle yeni bir sözleşme yapılamaz.

Üye işyerleri, mal ve hizmet bedeli karşılığını banka kartı veya kredi kartı ile ödemek isteyen kişilerin imza gerektiren işlemlerde imza kontrolünü yapmak, kartın tahrifata uğrayıp uğramadığını kontrol etmek ve üye işyeri anlaşması yapan kuruluşlarca kendilerine ulaştırılan bilgiler çerçevesinde kartın geçerliliğini tespit etmekle yükümlü olup, gerekli durumlarda kart üzerinde yer alan bilgilerle kimlik belgesi üzerinde yer alan bilgileri karşılaştırmak üzere geçerli bir kimlik belgesi ibrazını talep etmek ve harcama belgesi üzerindeki bilgilerle kredi kartı üzerindeki bilgileri karşılaştırarak kontrol etmekle yükümlüdür. Bu kontrollerin yapılmamasından doğan zararlardan üye işyerleri sorumludur.

BAŞKAN - Söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

18 inci maddeyi okutuyorum:

Bilgilendirme ve sistemin güvenliğinin sağlanması

MADDE 18- Üye işyerleri, banka kartı ve kredi kartı ile işlem yapıldığını gösteren işaretleri, işyerinin girişinde ve kart hamilleri tarafından kolayca görülebilecek bir yere koymak, üye işyeri sözleşmeleri herhangi bir nedenle sona erdiği takdirde de, bu işaretleri kaldırmakla yükümlüdür. Üye işyerleri, teknik bir nedenle geçici bir süreyle işlem yapılamadığı hallerde kart hamillerini uyarmakla yükümlüdür.

Üye işyerleri, 20 nci madde uyarınca harcama belgesi düzenlenmeksizin çeşitli iletişim araçları yoluyla veya sipariş formu vasıtasıyla işlem yapılmasına olanak sağlamak üzere kuracakları sistemlerin güvenli bir şekilde çalışmasını temin etmekle yükümlüdür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

19 uncu maddeyi okutuyorum:

Harcama ve alacak belgesi

MADDE 19- Üye işyerleri, mal ve hizmet bedellerinin banka kartı ya da kredi kartı ile ödenmesi veya nakit talep edilmesi halinde, 20 nci madde hükümleri saklı kalmak kaydıyla, elektronik ya da mekanik cihazları kullanarak harcama belgesi veya nakit ödeme belgesi düzenlemek ve aslını sözleşmede belirtilen süre içinde muhafaza etmek ve bir nüshayı da kart hamiline vermek zorundadır. Bu hükme aykırılık halinde satılan hizmet veya mal bedeli üye işyeri anlaşması yapan kuruluştan talep edilemez.

Üye işyerleri kart kullanılarak satın alınmış bir malın iadesi veya hizmetin alımından vazgeçilmesi veya yapılan işlemin iptali halinde, alacak belgesi düzenleyerek bir nüshasını kart hamiline verdikten sonra diğer bir nüshayı da muhafaza etmekle yükümlüdür.

BAŞKAN - Söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

20 nci maddeyi okutuyorum:

İmza gerektirmeyen işlemler

MADDE 20- İşlemin niteliği nedeniyle harcama ve alacak belgesi düzenleme imkânı olmayan hallerde kartlar, hamil tarafından çeşitli iletişim araçları ile kart numarası bildirilmek veya imza yerine geçen kod numarası, şifre ya da kimliği belirleyici benzeri başka bir yöntemle işlem yapılmak suretiyle de kullanılabilir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

21 inci maddeyi okutuyorum:

Üye işyeri anlaşması yapan kuruluşlar

MADDE 21- Üye işyeri anlaşması yapan kuruluşlar, kartın kabulü hususunda kart çıkaran kuruluştan onay alınmasını sağlayacak alt yapıyı oluşturmakla yükümlüdür. Üye işyeri anlaşması yapan kuruluşlar sözleşme yaptıkları işyerleri için işlem limiti tespit edebilir.

Üye işyeri anlaşması yapan kuruluşlar, sözleşme yaptıkları üye işyerlerine kart hamillerinin gerçekleştirdikleri işlem bedellerini sözleşme hükümlerine uygun olarak ödemek zorundadır.

Anlaşma yapılacak üye işyerlerinin kapsamını ve işlem türlerini sınırlandırmaya Kurul yetkilidir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

22 nci maddeyi okutuyorum:

İşlem limiti

MADDE 22- Üye işyerleri, tek bir kredi kartı ile yapılacak harcama tutarının belirlenen işlem limitini aşması halinde kart çıkaran kuruluştan kartın kabulü için yetki almakla yükümlü tutulmuş ise, harcamanın tamamı için yetki almak zorundadır. Aynı kart ile aynı ödeme işlemi için birden fazla harcama belgesi düzenlenemez. Bu hükme aykırı davranılması halinde üye işyerleri satılan hizmet veya mal bedelini üye işyeri anlaşması yapan kuruluştan talep edemez.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

23 üncü maddeyi okutuyorum:

Bilgilerin saklanması

MADDE 23- Üye işyerleri, kartın kullanımı sonucunda kart ve kart hamili ile ilgili edindikleri bilgileri, kanunla yetkili kılınan kişi, kurum ve kuruluşlar hariç olmak üzere kart hamilinin yazılı rızasını almadan başkasına açıklayamaz, saklayamaz ve kopyalayamaz. Üye işyerleri, kart bilgilerini üye işyeri anlaşması yaptığı kuruluş dışındaki şahıs veya kuruluşlarla paylaşamaz, satamaz, satın alamaz ve takas edemez. Üye işyeri anlaşması yapan kuruluşlar, bu fıkranın uygulanmasını gözetmekle yükümlüdür.

Kart çıkaran kuruluşlar, edindikleri kişisel bilgileri gizli tutmak, kendi hizmetlerinin pazarlanması dışında başka amaçlarla kullanmamak ve kanunla yetkili kılınan kişi, kurum ve kuruluşlar dışında kalanların bu bilgilere ulaşmasını engellemek amacıyla gereken önlemleri almakla yükümlüdür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

24 üncü maddeyi okutuyorum:

ALTINCI BÖLÜM

Sözleşme Şekli ve Genel İşlem Şartları

Sözleşme şartları

MADDE 24- Kart çıkaran kuruluşlar ile kart hamilleri arasındaki ilişkiler, bu Kanun ve ilgili diğer mevzuat çerçevesinde en az on iki punto ve koyu siyah harflerle hazırlanacak yazılı sözleşme ile düzenlenir. Sözleşmenin bir örneği, kart hamiline ve varsa kefile verilir. Sözleşme hükümleri ve kartın kullanımı hakkında kart hamiline ayrıntılı bilgi verilmesi zorunludur.

Kart çıkaran kuruluşların kart hamilleri ile akdedeceği sözleşmelerin şekil ve içeriğinde yer alması gereken asgari hususlar Kurulca belirlenir.

Sözleşmede belirtilen asgari tutar, dönem borcunun yüzde yirmisinden aşağı olamaz. Hesap özetinde yer alan asgari ödeme tutarı son ödeme tarihinde ödenmediği takdirde kart hamili ödenmeyen tutar için sözleşmede öngörülen gecikme faizi dışında bir yükümlülük altına sokulamaz.

Kart hamilinin yaptığı işlemler nedeniyle, sözleşmede yer almayan faiz, komisyon veya masraf gibi adlar altında hiçbir şekil ve surette ödeme talep edilemez ve kart hamilinin hesabından kesinti yapılamaz. Sözleşmede kart hamilinin haklarını zedeleyici ve kart çıkaran kuruluş lehine tek taraflı haksız şartlar sağlayan hükümlere yer verilemez.

Kart hamilinin borcu kefile bildirilmedikçe, kefil için temerrüt durumunun oluşmayacağı sözleşmede gösterilir. Sözleşme hükümlerinde kefilin sorumluluğunu artırıcı nitelikteki değişikliklere ve kartın kullanım limitinin yükseltilmesine ilişkin olarak kefilin ilave şartlara dair sorumluluğunun başlaması için kefilin yazılı onayının alınması şarttır. Kredi kartı kullanımlarındaki kefalet, Borçlar Kanununda belirtilen adi kefalet hükümlerine tâbidir. Asıl borçluya başvurulup borcun tahsili için tüm yollar denenmeden kefilden borcun ifası istenemez.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

25 inci maddeyi okutuyorum:

Sözleşme değişiklikleri

MADDE 25- Sözleşmede yapılacak değişiklikler kart hamiline bildirilir. Bu değişiklikler bildirimin yapıldığı döneme ilişkin son ödeme tarihinden itibaren hüküm ifade eder. Bildirimin ait olduğu döneme ilişkin son ödeme tarihinden sonra kartın kullanılmaya devam olunması halinde, sözleşmede meydana gelen değişikliklerin kabul edildiği addolunur. Faiz oranının artırılması durumunda ise bu değişikliğin hüküm ifade edebilmesi için otuz gün önceden kart hamiline bildirilmesi zorunludur. Kart hamili faiz artırımına ilişkin bildirim tarihinden itibaren en geç altmış gün içinde tüm borcunu ödeyip kredi kartını kullanmaya son verdiği takdirde faiz artışından etkilenmez.

Kart hamili, talep etmek suretiyle kartı iptal ettirmek ve sözleşmeyi feshetmek hakkına sahiptir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

26 ncı maddeyi okutuyorum:

Faiz hesaplaması

MADDE 26- Bir hesap dönemine ilişkin toplam borç tutarı veya hesap bakiyesi üzerinden, o döneme ilişkin hesap özetinin düzenlendiği hesap kesim tarihinden önceki bir tarih itibarıyla faiz yürütülebileceğine ilişkin kayıtlar hükümsüzdür. Nakit kullanımına ilişkin borçlar hakkında işlem tarihi esas alınabilir. Nakit kullanımı kapsamında değerlendirilecek işlemler Kurulca belirlenir.

Dönem borcunun bir kısmının ödenmesi halinde kalan hesap bakiyesi üzerinden faiz hesaplanır. Kalan hesap bakiyesine, asgari tutar ve üzerinde ödeme yapılması durumunda akdi faiz, asgari tutarın altında ödeme yapılması durumunda ise gecikme faizi uygulanır. Temerrüt hali de dahil olmak üzere, kart uygulamasından doğan borçlarda bileşik faiz uygulanmaz.

Akdi faiz oranı, bankacılık sektörünün kredi kartları için iki önceki ayda uyguladığı ağırlıklı ortalama faiz oranının yüzde yirmibeş fazlasını geçemez. Gecikme faiz oranı bankacılık sektörünün iki önceki ayda kredi kartları için uyguladığı ortalama gecikme faiz oranının yüzde yirmibeş fazlasını geçemez. İki önceki ayda kredi kartlarına uygulanan söz konusu faiz oranları her ay Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca açıklanır.

Hesap kesim tarihi ile son ödeme tarihi arasında on günden az bir süre olamaz.

Katılım bankaları açısından bu Kanun uygulamasında yer alan faiz, kâr payı; gecikme faizi ise gecikme cezası olarak uygulanır.

4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 10 uncu maddesinin ikinci fıkrasının (f) bendi kredi kartları için uygulanmaz.

BAŞKAN- Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

3 adet önerge vardır, önergeleri önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra, aykırılıklarına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1082 sıra sayılı Kanun Tasarısının 26 ncı maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Eyüp Fatsa

Hasan Anğı

Sabri Varan

 

Ordu

Konya

Gümüşhane

 

Yekta Haydaroğlu

 

Alim Tunç

 

Van

 

Uşak

"Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası, azami akdi ve gecikme faiz oranlarını tespit etmeye yetkilidir ve belirlediği bu oranları üç ayda bir açıklar"

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1082 sıra sayılı Kanun Tasarısının 26 ncı maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Haluk Koç

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Nuri Çilingir

 

Samsun

Malatya

Manisa

 

Nejat Gencan

Tacidar Seyhan

Hasan Ören

 

Edirne

Adana

Manisa

"Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası, azami akdi ve gecikme faiz oranlarını tespit etmeye yetkilidir ve belirlediği bu oranları 3 ayda bir açıklar"

BAŞKAN - Üçüncü ve en aykırı önergeyi okutup, işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1082 sıra sayılı Kanun Tasarısının 26 ncı maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Akdi faiz oranı, Devlet İç Borçlanma Senetlerine uygulanan faiz oranıdır.

Gecikme faizi, Devlet İç Borçlanma Senetleri faiz oranının 1,5 katıdır.

 

İbrahim Özdoğan

Muhsin Koçyiğit

Muzaffer R.Kurtulmuşoğlu

 

Erzurum

Diyarbakır

Ankara

 

Hüseyin Güler

 

Süleyman Sarıbaş

 

Mersin

 

Malatya

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu ?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas)- Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Özdoğan?..

Gerekçeyi okutuyorum:

"Gerekçe: Tüketicilerin mağduriyetinin önlenmesi için makul bir faiz oranının uygulanmasıdır."

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Şimdi, sayın milletvekilleri, birinci ve ikinci önerge aynı mahiyette olduğu için birlikte okutup, işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1082 sıra sayılı kanun tasarısının 26 ncı maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                        Haluk Koç (Samsun) ve arkadaşları

                                                        Eyüp Fatsa (Ordu) ve arkadaşları

"Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası azami akdi ve gecikme faiz oranlarını tespit etmeye yetkilidir ve belirlediği bu oranları üç ayda bir açıklar."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) - Katılıyoruz Sayın Başkanım.

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Gerekçe…

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bankacılık sektörünün kredi kartlarına uyguladığı faiz oranlarının çok farklı olması nedeniyle, bazı bankalar sektör ortalamalarının çok çok üzerinde faiz uygulamaktadır. Değişiklik ile bu uygulamanın önüne geçilmesi, makul düzeylerde faiz oluşumuna ortam hazırlanması amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önergeler doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

27 nci maddeyi okutuyorum:

YEDİNCİ BÖLÜM

Denetim ve Alınacak Önlemler

Denetim

MADDE 27- Bu Kanunun 4 üncü maddesine istinaden faaliyet izni verilen kuruluşların, bu Kanun hükümleri çerçevesinde gerçekleştirdikleri faaliyetlerin denetim ve gözetimi Kurum tarafından sağlanır. Bu kuruluşlar, öncelikle iç kontrol, risk yönetimi ve iç denetim sistemleri, muhasebe ve finansal raporlama birimi kurmak, finansal tablolara ilişkin bilgi ve belgeler başta olmak üzere her türlü kayıt, bilgi, belge, yapı ve sistemlerini denetime uygun ve hazır hale getirmek zorundadırlar.

Kanun kapsamında yer alan kişi ve kuruluşlar, Kurulca belirlenecek usûl ve esaslar çerçevesinde gizli dahi olsa bu Kanunun uygulanması ile ilgili olarak her türlü bilgi ve belgeyi talep üzerine Kuruma tevdi etmekle yükümlüdür.

Denetim ve gözetime ilişkin usûl ve esaslar Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

28 inci maddeyi okutuyorum:

Alınacak önlemler

MADDE 28- Yapılan denetimler sonucunda, 14 üncü madde çerçevesinde tespit edilen hususlar ile ilgili tedbirleri almayan, bu Kanunun 4 üncü maddesine istinaden faaliyet izni verilen kuruluşların faaliyet iznini kaldırmaya en az beş üyesinin aynı yöndeki oyuyla Kurul yetkilidir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

29 uncu maddeyi okutuyorum:

SEKİZİNCİ BÖLÜM

Kuruluşlar ve Kurumlar Arası İşbirliği

Bilgi alışverişi, takas ve mahsup işlemleri

MADDE 29- Kart hamillerinin risk durumlarının izlenmesi, değerlendirilmesi, kontrolü ve müşteri hizmetlerinin yerine getirilmesi amacıyla yapılacak bilgi ve belge alışverişi veya kartların kullanımından doğan borç ve alacakların takas ve mahsup işlemleri kart çıkaran kuruluşların aralarında akdedecekleri yazılı sözleşmeler çerçevesinde kendi aralarında veya en az beş kart çıkaran kuruluş tarafından kurulacak şirketler vasıtasıyla gerçekleştirilir. Bilgi alışverişine ilişkin olarak kurulacak sistemlerden, ilgili gerçek ve tüzel kişiler ücret karşılığında faydalanır. Bu hakkın kullanımına veya alınan bilgi ve belgelere ilişkin uyuşmazlıklarda bu Kanunun 44 üncü maddesi hükümleri uygulanır. Bu hüküm gereğince yapılacak bilgi ve belge alışverişi 31 inci maddenin ikinci fıkrası hükmü dışındadır.

Birinci fıkraya istinaden kurulacak şirketler, Kurumca istenilen tüm bilgi ve belgeleri belirlenen usul ve esaslara uygun olarak vermekle yükümlüdür. Kurum, alınacak bilgi ve belgeleri gözetim ve denetim sisteminde ve yapılacak kanunî işlemlerde kullanmaya yetkilidir.

Bu şirketlerin faaliyet usûl ve esasları, üyelik şartları ile gözetim ve denetimine ilişkin hususlar Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının görüşü alınmak suretiyle Kurul tarafından yönetmelikle düzenlenir. Kurulca gerek görülmesi halinde bu şirketlerin gözetim ve denetimine ilişkin yetki Kurum tarafından Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ile birlikte kullanılabilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

30 uncu maddeyi okutuyorum:

Kurumlar arası işbirliği

MADDE 30- Bu Kanunun uygulanması ve kredi kartları politikalarının yürütülmesiyle ilgili konularda; Kurum, Maliye Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, Rekabet Kurumu, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ve Kurulca belirlenecek diğer kurumlar karşılıklı mütalâa veya bilgi teatisinde bulunurlar.

Kurum ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası bu Kanunda belirtilen görevleri yerine getirmek amacıyla veri tabanlarında yer alan ve birlikte üzerinde uzlaşılan bilgileri gizlilik hükümleri çerçevesinde paylaşırlar.

Bilgi paylaşımına ve diğer hususlara dair yapılacak işbirliğine ilişkin usûl ve esaslar ilgili tarafların görüşü alınmak suretiyle Kurulca belirlenir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

31 inci maddeyi okutuyorum:

DOKUZUNCU BÖLÜM

Kanunî Yükümlülükler

Sırların saklanması

MADDE 31- Kurul üyeleri ile Kurum personeli, görevleri sırasında öğrendikleri bu Kanun kapsamındaki kuruluşlara, kart hamillerine ve kefillere ait sırları kanunen açıkça yetkili olanlardan başkasına açıklayamaz ve kendi yararlarına kullanamazlar.

Kartlı sistem kuran, kart çıkaran, üye işyeri anlaşması yapan kuruluşlar, 29 uncu maddede yer alan kuruluşlar ile üye işyerleri, bunların ortakları, yönetim kurulu üyeleri, mensupları, bunlar adına hareket eden kişiler ile görevlileri, sıfat ve görevleri dolayısıyla öğrendikleri sırları kanunen açıkça yetkili kılınan mercilerden başkasına açıklayamazlar. Kart çıkaran kuruluşların destek hizmeti aldığı kuruluş ve çalışanları hakkında da bu hüküm uygulanır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

32 nci maddeyi okutuyorum:

İspat yükü

MADDE 32- Kart numarası bildirilmek suretiyle üye işyerinden telefon, elektronik ortam, sipariş formu veya diğer iletişim araçları yoluyla yapılan işlemlerden doğacak anlaşmazlıklarda ispat yükü üye işyerine aittir.

Kart çıkaran kuruluş ile kart hamili arasında oluşabilecek herhangi bir uyuşmazlık halinde, işlemin hatasız bir şekilde kaydedildiği, hesaba intikal ettirildiği ve herhangi bir teknik yetersizlik veya arıza halinin bulunmadığını ispat etme yükümlülüğü kart çıkaran kuruluşa aittir.

Bu Kanun kapsamında telefonla yapılan bildirimlerin, konuşmaların kaydedildiği çağrı merkezlerine veya ilgili yerlerde sağlanan kayıt cihazları aracılığıyla yapılması zorunludur. Kart çıkaran kuruluşların ilân ettikleri ve duyurdukları çağrı merkezlerine iletilen telefonla yapılan bildirimlere ilişkin ses kayıtları, bildirim tarihinden itibaren bir yıl süreyle saklanır. Bunlardan ihtilaflı olanların bu süre ile sınırlı olmaksızın ihtilaf sonuçlanıncaya kadar muhafazası zorunludur.

Mikrofilmlerden veya mikrofişlerden alınan kopyalar ya da elektronik veya manyetik ortamlardan çıkarılan bilgileri içeren belgeler, bu kopya ve belgelerin birbirlerini teyit etmeleri kaydıyla asıllarına gerek kalmaksızın 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 68 inci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen belgelerden sayılır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

33 üncü maddeyi okutuyorum:

Özen yükümlülüğü

MADDE 33- Kartlı sistem kuran, kart çıkaran, üye işyeri anlaşması yapan kuruluşlar ve üye işyerleri bu Kanun ve ilgili düzenlemeler ile getirilen yükümlülüklerin yerine getirilmesinde gerekli basiret ve özeni göstermekle yükümlüdür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

34 üncü maddeyi okutuyorum:

Mesleki faaliyetin korunması

MADDE 34- Bu Kanuna göre kartlı sistem kurma, kart çıkarma veya üye işyerleri ile anlaşma yapma yetkisi olanlar dışında, hiçbir gerçek veya tüzel kişi aslen veya fer'an meslek edinerek kartlı sistem kuramaz, kart çıkaramaz veya üye işyerleri ile anlaşma yapamaz, ticaret unvanları ve her türlü belgeleri ile ilân ve reklâmlarında bu işlerle uğraştıkları izlenimini yaratacak hiçbir kelime veya tâbiri kullanamazlar.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

35 inci maddeyi okutuyorum:

ONUNCU BÖLÜM

İdarî ve Adlî Cezalar

İdarî para cezaları

MADDE 35- Kurul kararıyla ve gerekçesi belirtilmek suretiyle bu Kanun kapsamındaki kuruluşlara, bu Kanunun;

a) 8 inci maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkralarına aykırılık halinde ikibin Yeni Türk Lirasından onbin Yeni Türk Lirasına kadar,

b) 9 uncu maddesinin birinci fıkrasına aykırılık halinde ikibin Yeni Türk Lirasından onbin Yeni Türk Lirasına kadar, ikinci fıkrasına aykırılık halinde beşbin Yeni Türk Lirasından az olmamak üzere, aykırılık oluşturan tutarın yüzde biri tutarına kadar,

c) 10 uncu maddesi ve 11 inci maddesinin birinci fıkrasına aykırılık halinde ikibin Yeni Türk Lirasından onbin Yeni Türk Lirasına kadar,

d) 14 üncü maddesi hükümlerine aykırılık halinde onbin Yeni Türk Lirasından ellibin Yeni Türk Lirasına kadar,

e) 18 inci maddesinin ikinci fıkrasına aykırılık halinde ikibin Yeni Türk Lirasından onbin Yeni Türk Lirasına kadar,

f) 24 üncü ve 25 inci maddelerine aykırılık halinde ikibin Yeni Türk Lirasından onbin Yeni Türk Lirasına kadar,

g) 27 nci maddesinin birinci fıkrasına aykırılık halinde onbin Yeni Türk Lirasından ellibin Yeni Türk Lirasına kadar,

h) İlgili maddelerine göre, Kurul tarafından bu Kanuna dayanılarak alınan kararlara, çıkarılan yönetmelik ve tebliğlere ve yapılan diğer düzenlemelere uyulmaması halinde ikibin Yeni Türk Lirasından onbin Yeni Türk Lirasına kadar veya aykırılık teşkil eden tutarın yüzde biri oranına kadar,

idarî para cezası uygulanır.

Bu Kanunda belirtilen para cezaları her yıl başında 5326 sayılı Kabahatler Kanununun ilgili hükümleri uyarınca artırılır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

36 ncı maddeyi okutuyorum:

Sahte belge düzenlenmesi

MADDE 36- Gerçeğe aykırı olarak harcama belgesi, nakit ödeme belgesi ya da alacak belgesi düzenlemek veya bu belgelerde ne surette olursa olsun tahrifat yapmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlayanlar, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılırlar.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

37 nci maddeyi okutuyorum:

Gerçeğe aykırı beyan, sözleşme ve eki belgelerde sahtecilik

MADDE 37- Banka kartı veya kredi kartını kaybettiği ya da çaldırdığı yolunda gerçeğe aykırı beyanda bulunarak kartı bizzat kullanan veya başkasına kullandıran kart hamilleri ile bunları bilerek kullananlar bir  yıldan  üç yıla kadar hapis ve ikibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılırlar.

Kredi kartı veya üye işyeri sözleşmesinde veya eki belgelerde sahtecilik yapanlar veya sözleşme imzalamak amacıyla sahte belge ibraz edenler bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına mahkûm edilirler.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

38 inci maddeyi okutuyorum:

İzinsiz kart çıkarma

MADDE 38- Bu Kanunun 4 üncü maddesinde belirtilen izinleri almaksızın kartlı sistem kuran, kredi kartı çıkaran veya üye işyeri anlaşması yapan veya ticaret unvanları, her türlü belgeleri, ilân ve reklâmları veya kamuoyuna yaptıkları açıklamalarda bu işlerle uğraştıkları izlenimini yaratacak söz ve deyimleri kullanan gerçek kişiler ile tüzel kişilerin görevlileri bir yıldan üç yıla kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılırlar.

Birinci fıkraya aykırılık halinde, Kurumun ilgili Cumhuriyet Başsavcılığını muhatap talebi üzerine sulh ceza hâkimince, dava açılması halinde davaya bakan mahkemece işyerlerinin faaliyetleri ve reklamları geçici olarak durdurulur, ilânları toplatılır. Bu tedbirler, hâkim kararı ile kaldırılıncaya kadar devam eder. Bu kararlara karşı itiraz yolu açıktır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

39 uncu maddeyi okutuyorum:

Bilgi güvenliği yükümlülüğüne aykırı davranılması

MADDE 39- Bu Kanunun 8 inci maddesinin beşinci fıkrası ve 23 üncü maddesi hükümlerine kasten aykırı hareket eden kuruluşlar, üye işyerleri ve üye işyeri anlaşması yapan kuruluşların işlerini fiilen yöneten görevlileri ve işlemi yapan kişiler, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılırlar.

Kartların kullanılması için zorunlu olup gizli kalması gereken kod numarası, kart numarası, şifre ya da kimliği belirleyici başka bir yöntemin dikkatsizlik veya tedbirsizlik veya meslekte yetersizlik veya emir ve kurallara aykırılık nedeniyle açığa çıkmasına neden olan kart çıkaran kuruluşlar, üye işyerleri ve üye işyeri anlaşması yapan kuruluşların işlerini fiilen yöneten görevli ve ilgili mensupları bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılırlar.

Bu Kanunun 31 inci maddesine aykırı davrananlar hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezası uygulanır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

40 ıncı maddeyi okutuyorum:

Üye işyerlerinin cezai sorumluluğu

MADDE 40- Bu Kanunun 17 nci maddesinin birinci fıkrasına, 18 inci maddesindeki banka kartı ve kredi kartı ile işlem yapıldığını gösteren işaretleri kaldırma yükümlülüğüne ve 19 uncu maddesinin ikinci fıkrasına aykırı hareket eden üye işyerlerinin işlerini fiilen yöneten görevli ve ilgili mensupları bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılırlar.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

41 inci maddeyi okutuyorum:

Denetimde istenilen bilgi ve belgeleri vermemek

MADDE 41- Bu Kanunun 27 nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca istenilen bilgi ve belgeleri vermeyenler ile bu bilgi ve belgeleri gerçeğe aykırı olarak verenler, üç aydan bir yıla kadar hapis ve binbeşyüz güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılırlar.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

42 nci maddeyi okutuyorum:

Kovuşturma usûlü

MADDE 42- Bu Kanunun 38 inci, 39 uncu ve 41 inci maddelerinde belirtilen suçlara ilişkin soruşturma ve kovuşturma yapılması, Kurum tarafından Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı başvuruda bulunulmasına bağlıdır. Bu başvuru muhakeme şartı niteliğindedir. Bu fıkra uyarınca yapılan soruşturmalar neticesinde açılan kamu davalarında, başvuruda bulunması halinde Kurum, başvuru tarihinde müdahil sıfatını kazanır.

Birinci fıkra hükümlerine göre başlatılan soruşturmalar neticesinde Cumhuriyet savcıları kovuşturmaya yer olmadığına karar verirlerse, bu karar Kuruma tebliğ edilir. Kurum, kendisine tebliğ edilecek bu kararlara karşı 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununa göre itiraza yetkilidir. Kamu davası açılması halinde, iddianamenin bir örneği Kuruma tebliğ edilir.

Bu Kanunun 39 uncu maddesinde belirtilen suçtan dolayı ilgililerin Cumhuriyet Başsavcılığına başvuru hakkı saklıdır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

43 üncü maddeyi okutuyorum:

ONBİRİNCİ BÖLÜM

Diğer Hükümler

Kurumsal kredi kartları

MADDE 43- Bu Kanunun 8 inci maddesinin ikinci fıkrası, 9 uncu, 12 nci, 24 üncü, 25 inci, 26 ncı ve 44 üncü maddesi hükümleri tacirlere verilen kurumsal kredi kartları hakkında uygulanmaz.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

44 üncü maddeyi okutuyorum:

Yetkili mahkeme ve merciler

MADDE 44- Bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili uyuşmazlıklarda kart hamilinin tüketici olması halinde, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 22 nci ve 23 üncü maddesi hükümleri uygulanır.

Kart çıkaran kuruluşlar tarafından kart hamilleri aleyhine açılacak davalarda 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun görev ve yetkiye ilişkin hükümleri uygulanır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

45 inci maddeyi okutuyorum:

Tebligat

MADDE 45- Bu Kanun uyarınca kart hamiline ve kefillerine yapılacak ihtarlar 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümleri saklı kalmak kaydıyla, sözleşmedeki veya başvuru formundaki adresine, kart hamilinin bu adresini değiştirdiğini bildirmiş olması halinde ise bildirilen son adresine yapılır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

46 ncı maddeyi okutuyorum:

Katılma payı

MADDE 46- Bankalar hariç olmak üzere, bu Kanunun 4 üncü maddesi uyarınca faaliyet izni verilen kuruluşlar bir önceki yıl sonu bilanço toplamının onbinde üçünü geçmemek üzere Kurulca belirlenecek oranda katılma payını Kuruma öderler.

Belirlenen süre içerisinde ödenmeyen katılma payları 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilir.

Bu kuruluşlarca Kuruma ödenen katılım payı tutarları kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak kabul edilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

47 nci maddeyi okutuyorum:

Parasal tutarlar

MADDE 47- Para cezalarına ilişkin hükümler hariç olmak üzere, bu Kanundaki parasal tutar ve sınırlardan her biri, her yıl, Türkiye İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan üretici fiyatları endeksindeki artış oranının gerektirdiği miktarı geçmemek üzere Kurul kararıyla artırılabilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

48 inci maddeyi okutuyorum:

Yönetmelikler

MADDE 48- Bu Kanuna göre çıkarılacak yönetmelikler bir yıl içerisinde hazırlanarak Kurumca yürürlüğe konulur.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici madde 1'i okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 1- Bu Kanun hükümleri kapsamına giren kuruluşlar durumlarını bir yıl içinde bu Kanun hükümlerine uygun hale getirmek zorundadırlar.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici madde 2'yi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 2- Bankalar hariç olmak üzere, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte 4 üncü maddede belirtilen faaliyetlerde bulunan kuruluşlar, anılan maddede öngörülen yönetmeliğin yayımı tarihinden başlayarak üç ay içinde Kuruma başvurarak gerekli izinleri almak zorundadır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici madde 3'ü okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 3- Bu Kanunun kapsamındaki kart çıkaran kuruluşlar faiz hesaplamasına ilişkin uygulamalarını üç ay, diğer uygulamalarını ise bir yıl içerisinde bu Kanun hükümlerine uygun hale getirmek zorundadırlar.

BAŞKAN - Madde üzerinde 2 adet önerge vardır; ancak, aynı mahiyette oldukları için, önergeleri okutup birlikte işleme alıyorum.

Birinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1082 sıra sayılı kanun tasarısının geçici 3. maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Eyüp Fatsa

Hasan Anğı

Sabri Varan

 

Ordu

Konya

Gümüşhane

 

Yekta Haydaroğlu

 

Alim Tunç

 

Van

 

Uşak

"Ancak, 24 üncü maddenin üçüncü fıkrasındaki asgarî tutar bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay yüzde on olarak uygulanır."

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutup, birlikte işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1082 sıra sayılı kanun tasarısının geçici 3. maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Haluk Koç

Nuri Çilingir

Nejat Gencan

 

Samsun

Manisa

Edirne

 

Tacidar Seyhan

Hasan Ören

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

Adana

Manisa

Malatya

"Ancak, 24 üncü maddenin üçüncü fıkrasındaki asgarî tutar bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay yüzde on olarak uygulanır."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Mevcut uygulamayla yasanın yürürlüğe girmesinden sonraki asgarî tutardaki fark kart hamillerini ödeme planlarını uygun hale getirinceye kadar bir süre verilmesini ve ayrıca geçiş sürecini kolaylaştırmak amaçlanmaktadır.

BAŞKAN - Aynı mahiyetteki olan önergeleri birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici 4 üncü maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 4- 31/12/2005 tarihi itibarıyla, haklarında icra takibi başlatılmış olan kredi kartı borçluları, Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altmış gün içerisinde ilgili kredi kartı veren kuruluşa veya avukatına yazılı olarak, güncel tebligat adresi de belirtilmek suretiyle müracaat ederek, borçlarını taksitle ödemek istediklerini beyan etmeleri halinde, düzenlenecek ödeme planını imzalamaları ve ilk taksiti de peşin ödemeleri şartı ile icra takip tarihinden itibaren anapara borcu tamamen tahsil edilinceye kadar yüzde yirmiiki faiz oranı üzerinden hesaplanacak borç tutarını; takip, dava masraf ve harçları, vekalet ücreti ile birlikte oniki eşit taksitte ödeme hakkına sahip olurlar.

Anapara, icra takip talebinde belirtilen toplam alacak tutarıdır.

Kredi kartı borçlusunun bu maddenin birinci fıkrasına uygun olarak alacaklıya müracaat etmesi ve yapılan ödeme plânı doğrultusunda taksit tutarlarını ödemesi şartıyla, halihazırda yapılmış işlemler bâki kalmak kaydıyla icra işlemleri durur, İcra ve İflas Kanununda belirtilen süreler işlemez.

Kredi kartı borçlusu bu ödeme plânına karşı ancak plân doğrultusunda ödeme yapmak ve ödemelere devam etmek koşulu ile itiraz yoluna başvurabilir.

Bu madde kapsamında yeniden yapılandırılan borçlarda, borçlunun yapılandırma öncesi dönemde borca vaki itirazları ortadan kalkar. Ödeme plânı uyarınca son taksitin de vadesinde ödenmesi üzerine icra takibi sona erer.

Taksitlerden herhangi birinin vadesinde ödenmemesi halinde bu madde ile sağlanan haklar ortadan kalkar ve bu Kanunun 26 ncı maddesinde belirtilen gecikme faizi üzerinden mevcut icra takip işlemlerine devam edilir.

Bu madde Kanunun yürürlüğe giriş tarihinden önce yapılmış ödemeleri geri isteme hakkı vermez.

BAŞKAN - Madde üzerinde 4 adet önerge vardır; önergeleri sırasıyla okutup, aykırılıklarına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1082 sıra sayılı kanun tasarısının geçici 4 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Eyüp Fatsa

Hasan Anğı

Sabri Varan

 

Ordu

Konya

Gümüşhane

 

Yekta Haydaroğlu

Ünal Kacır

Burhan Kılıç

 

Van

İstanbul

Antalya

"Geçici Madde 4.- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle, kendisine dönem sonu borcunun ödenmesi için ihtar çekilmiş veya haklarında icra takibi başlatılmış ya da 31.01.2006 tarihine kadar temerrüde düşmüş olan kredi kartı borçluları, altmış gün içerisinde ilgili kredi kartı veren kuruluşa veya avukatına yazılı olarak, güncel tebligat adresi de  belirtmek suretiyle müracaat ederek, borçlarını taksitle ödemek istediklerini beyan etmeleri halinde düzenlenecek ödeme planını imzalamaları ve ilk taksiti de peşin ödemeleri şartıyla kendisine bildirilen son dönem borcu tamamen tahsil edilinceye kadar yıllık % 18 faiz oranı üzerinden hesaplanacak borç tutarını; icra takibine konu olmuş ise takip, dava masraf ve harçları, vekâlet ücretiyle birlikte 18 eşit taksitte ödeme hakkına sahip olurlar.

Temerrüt tarihindeki ana para borcu kart çıkaran kuruluş tarafından kart hamiline o tarihte gönderilen son dönem borcunda belirtilen toplam borç tutarıdır.

Kredi kartı borçlusunu bu maddenin birinci fıkrasına uygun olarak alacaklıya müracaat etmesi ve yapılan ödeme planı doğrultusunda taksit tutarlarını ödemesi şartıyla, halihazırda yapılmış işlemler baki kalmak kaydıyla icra işlemleri durur, İcra ve İflas Kanununda belirtilen süreler işlemez.

Kredi kartı borçlusu bu ödeme planına karşı ancak, plan doğrultusunda ödeme yapmak ve ödemelere devam etmek koşulu ile itiraz yoluna başvurabilir.

İşbu geçici madde kapsamında yeniden yapılandırılan borçlarda, borçlunun yapılandırma öncesi dönemde borca vaki itirazları ortadan kalkar. Ödeme planı uyarınca son taksitin de vadesinde ödenmesi üzerine icra takibi sona erer.

Taksitlerden herhangi birinin vadesinde ödenmemesi halinde bu madde ile sağlanan haklar ortadan kalkar ve bu kanunun 26 ncı maddesinde belirtilen gecikme faizi üzerinden mevcut icra takip işlemlerine devam edilir.

İşbu geçici madde Kanunun yürürlüğe giriş tarihinden önce yapılmış ödemeleri geri isteme hakkı vermez.

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1082 sıra sayılı kanun tasarısının geçici 4 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nuri Çilingir

Hasan Ören

Haluk Koç

 

Manisa

Manisa

Samsun

 

Tacidar Seyhan

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Nejat Gencan

 

Adana

Malatya

Edirne

"Geçici Madde 4.- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle, kendisine dönem sonu borcunun ödenmesi için ihtar çekilmiş veya haklarında icra takibi başlatılmış ya da 31.01.2006 tarihine kadar temerrüde düşmüş olan kredi kartı borçluları, altmış gün içerisinde ilgili kredi kartı veren kuruluşa veya avukatına yazılı olarak, güncel tebligat adresi de belirtmek suretiyle müracaat ederek, borçlarını taksitle ödemek istediklerini beyan etmeleri halinde düzenlenecek ödeme planını imzalamaları ve ilk taksiti de peşin ödemeleri şartıyla kendisine bildirilen son dönem borcu tamamen tahsil edilinceye kadar yıllık % 18 faiz oranı üzerinden hesaplanacak borç tutarını; icra takibine konu olmuş ise takip, dava masraf ve harçları, vekâlet ücreti ile birlikte 18 eşit taksitte ödeme hakkına sahip olurlar.

Temerrüt tarihindeki ana para borcu kart çıkaran kuruluş tarafından kart hamiline o tarihte gönderilen son dönem borcunda belirtilen toplam borç tutarıdır.

Kredi kartı borçlusunun bu maddenin birinci fıkrasına uygun olarak alacaklıya müracaat etmesi ve yapılan ödeme planı doğrultusunda taksit tutarlarını ödemesi şartıyla, halihazırda yapılmış işlemler baki kalmak kaydıyla icra işlemleri durur, İcra ve İflas Kanununda belirtilen süreler işlemez.

Kredi kartı borçlusu bu ödeme planına karşı, ancak plan doğrultusunda ödeme yapmak ve ödemelere devam etmek koşulu ile itiraz yoluna başvurabilir.

İşbu geçici madde kapsamında yeniden yapılandırılan borçlarda, borçlunun yapılandırma öncesi dönemde borca vaki itirazları ortadan kalkar. Ödeme planı uyarınca son taksitin de vadesinde ödenmesi üzerine icra takibi sona erer.

Taksitlerden herhangi birinin vadesinde ödenmemesi halinde bu madde ile sağlanan haklar ortadan kalkar ve bu kanunun 26 ncı maddesinde belirtilen gecikme faizi üzerinden mevcut icra takip işlemlerine devam edilir.

İşbu geçici madde Kanunun yürürlüğe giriş tarihinden önce yapılmış ödemeleri geri isteme hakkı vermez."

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1082 sıra sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu Tasarısının geçici 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                              Mehmet Eraslan

                                                                              Hatay

"Anapara; borcun temerrüde düşme tarihindeki alacak tutarına belirlenecek 2005 yılında Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan TÜFE enflasyon oranı kadar gecikme faizinin uygulanması ile ortaya çıkan miktardır."

BAŞKAN - En aykırı önergeyi okutup, işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1082 sıra sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu Tasarısının geçici 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Süleyman Sarıbaş

Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu

Muhsin Koçyiğit

 

Malatya

Ankara

Diyarbakır

 

Hüseyin Güler

 

İbrahim Özdoğan

 

Mersin

 

Erzurum

"Anapara, kart çıkaran kuruluş tarafından temerrüt tarihinde kart hamiline gönderilen hesap bildirim özetinde yer alan son dönem borç tutarıdır. 2005 yılında Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan TÜFE enflasyon oranı kadar gecikme faizinin uygulanması ile kararlaştırılır."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?..

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Ödeme kolaylığı sağlanması bakımından.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1082 sıra sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu Tasarısının geçici 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                              Mehmet Eraslan

                                                                              Hatay

"Anapara; borcun temerrüde düşme tarihindeki alacak tutarına belirlenecek 2005 yılında Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan TÜFE enflasyon oranı kadar gecikme faizinin uygulanması ile ortaya çıkan miktardır."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ  KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Eraslan, buyurun.

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Kısaca üç hususu görüşlerinize arz edeceğim.

Değerli arkadaşlar, kanun tasarısında faiz oranları yüzde 22 ve vade oniki ay idi; fakat, gelen önergeyle faiz oranları yüzde 18'e düşürüldü ve 18 eşit taksite yayıldı; fakat, benim önergemde, ben bu yüzde 18 faiz oranının yine yüksek olduğunu ve gerçekten, ciddî manada mağdur olan kesimi rahatlatacak nitelikte olmayacağını ifade ettim ve önergemde, Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan TÜFE enflasyon oranı kadar gecikme faizi uygulansın şeklinde bir önerim oldu.

Onun dışında, değerli arkadaşlar, Merkez Bankasının, yani, bundan sonra temerrüde düşecek olan, bundan sonra borçlu konuma düşecek, takibe ve icraya düşecek olan kredi kartı mağdurlarının, oluşabilecek kredi kartı mağdurlarının yüzde kaç oranında faizle karşılaşacağına ilişkin bir bilgi yok. Merkez Bankası bunu belirleyecek; ama, bunu belirlerken hangi ölçütler, hangi kıstaslar alınacak, ona ilişkin elimizde bir veri ve ona ilişkin elimizde bir bilgi yok. Bunun kanun metninde olması gerekiyor idi; yani, vatandaşımız, ben bu krediye kullandığım zaman nasıl bir faiz oranıyla karşılaşacağım şeklindeki soruya cevap bulabilseydi bu kanun tasarısında, bu noktada daha temkinli olabilirdi; bunu da ayrıca, kanun tasarısının başka bir eksik yönü şeklinde değerlendiriyorum.

Onun dışında önemli bir husus daha var. Merkez Bankasının uygulayacağı faizlerin bilinmemesi dışında, temerrüde düşmemiş borçlar var. Bakın arkadaşlar, bu kanun tasarısıyla, biz, ihtar yemiş ve temerrüde düşmüş olan borçları yüzde 18 ve 18 ay taksitlendirmek suretiyle onlara yardımcı oluyoruz; fakat, temerrüde düşmemiş, ihtar yememiş, icra takibi olmayan borçlularımız, maalesef, bu kanun tasarısından istifade edemiyorlar ve bankaların -aldığımız bilgilere göre- onlar temerrüde düşmesinler ve bu haktan istifade etmesinler diye ihtar da vermedikleri şeklinde bilgiler geliyor, temerrüde düşürmedikleri şeklinde bilgiler geliyor. O yüzden, bu kanun tasarısı, maalesef, onlara, bu noktada hiçbir yarar, hiçbir fayda getirmemektedir ve onlara, şu an, bakın, bileşik faiz uygulanacak. Aylık yüzde 2,5 ile yüzde 7,5 arasında bir faiz oranı uygulanacaktır ki, bu mağduriyet gerçekten vahim bir durumdur.

Konut kredisi 0,9; yüzde 1 bile değil konut kredisi. Araç kredisi 1,15-1,25 dolaylarında iken, temerrüde düşmüş olan borçlara yüzde 18 gibi çok yüksek bir faiz oranını uygulamanın doğru olmayacağını, tekrar, Meclis olarak, Parlamento olarak, tekrar bu işi yeniden ele alıp, tekrar üzerinde çalışmanın, toplumumuzun kanayan bu yarasını dindirme noktasında önemli bir gayret olacağını ifade ediyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Eraslan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Şimdi, iki önerge aynı mahiyette olduğu için, okutup, birlikte işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1082 sayılı kanun tasarısının geçici 4 üncü maddesinin aşağıdaki değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                        Eyüp Fatsa (Ordu) ve arkadaşları

                                                        Haluk Koç (Samsun) ve arkadaşları

"Geçici Madde 4.- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle, kendisine dönem sonu borcunun ödenmesi için ihtar çekilmiş veya haklarında icra takibi başlatılmış ya da 31.01.2006 tarihine kadar temerrüde düşmüş olan kredi kartı borçluları, altmış gün içerisinde ilgili kredi kartı veren kuruluşa veya avukatına yazılı olarak, güncel tebligat adresi de belirtmek suretiyle müracaat ederek, borçlarını taksitle ödemek istediklerini beyan etmeleri halinde düzenlenecek ödeme planını imzalamaları ve ilk taksiti de peşin ödemeleri şartıyla kendisine bildirilen son dönem borcu tamamen tahsil edilinceye kadar yıllık % 18 faiz oranı üzerinden hesaplanacak borç tutarını; icra takibine konu olmuş ise takip, dava masraf ve harçları, vekâlet ücretiyle birlikte 18 eşit taksitte ödeme hakkına sahip olurlar.

Temerrüt tarihindeki ana para borcu kart çıkaran kuruluş tarafından kart hamiline o tarihte gönderilen son dönem borcunda belirtilen toplam borç tutarıdır.

Kredi kartı borçlusunu bu maddenin birinci fıkrasına uygun olarak alacaklıya müracaat etmesi ve yapılan ödeme planı doğrultusunda taksit tutarlarını ödemesi şartıyla, halihazırda yapılmış işlemler baki kalmak kaydıyla icra işlemleri durur, İcra ve İflas Kanununda belirtilen süreler işlemez.

Kredi kartı borçlusu bu ödeme planına karşı, ancak plan doğrultusunda ödeme yapmak ve ödemelere devam etmek koşulu ile itiraz yoluna başvurabilir.

İşbu geçici madde kapsamında yeniden yapılandırılan borçlarda, borçlunun yapılandırma öncesi dönemde borca vaki itirazları ortadan kalkar. Ödeme planı uyarınca son taksitin de vadesinde ödenmesi üzerine icra takibi sona erer.

Taksitlerden herhangi birinin vadesinde ödenmemesi halinde bu madde ile sağlanan haklar ortadan kalkar ve bu Kanunun 26 ncı maddesinde belirtilen gecikme faizi üzerinden mevcut icra takip işlemlerine devam edilir.

İşbu geçici madde Kanunun yürürlüğe giriş tarihinden önce yapılmış ödemeleri geri isteme hakkı vermez."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kredi kartı borcu nedeniyle ödeme zorluğuna düşen kart hamillerinin, birikmiş borçlarının ödenebilir bir tutara dönüştürülmesi ve taksit imkânı verilerek, borçluların ödemelerine kolaylık sağlanmış, ayrıca ödenecek anaparanın faiz ve taksit tutarları netleştirilmişti.

BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmiştir.

Kabul edilen önergeler doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Kabul edilmiştir.

49 uncu maddeyi okutuyorum:

Yürürlük

MADDE 49- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

50 nci maddeyi okutuyorum:

Yürütme

MADDE 50- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Koç, konuşacak mısınız?

HALUK KOÇ (Samsun) - Evet efendim.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Samsun Milletvekili Sayın Haluk Koç; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bence, çok önemli olan bir tasarının son maddesine geldik. Ben, teşekkür etmek için söz aldım.

Öncelikle, yani, Türkiye'nin, serbest piyasa düzeni adı altında, kuralsız bir ekonomi alanına çevrilmesine karşı çıkan bir Meclis iradesidir bu, bunu ifade edeyim ve yıllardır, fahiş oranlarla Türk Halkının üzerinden yapılan sömürüye bir set çekme önerisidir bu, tasarısıdır bu ve belli bir… Daha iyisinin olmasını isterdik, onu hemen ifade edeyim. Belki, tüm Genel Kurulun ortak duygusu olarak bunu ifade etmek istiyorum; ama, koşullar ve ekonomik tablo, şu anda, bu piyasaya bir zapturapt getirmiştir, bir düzen getirmiştir ve bu düzen içerisinde, hem insanlarımız önlerini daha net görecekler, bu tip harcamalarında daha hesaplı olacaklar, sıkıntıya düştüklerinde ise, fahiş faiz oranları altında ezilmeme durumuyla karşılaşacaklar.

Ben, Cumhuriyet Halk Partili komisyon üyesi arkadaşlarıma, İktidar Partisinden komisyon üyesi arkadaşlarıma, Genel Kurulda bulunan ve bulunmayan tüm milletvekili arkadaşlarıma, Sayın Bakana, tüketici derneklerinin temsilcilerine, tüketici derneğinde görev yapan hukukçu arkadaşlara, ticaret odası temsilcilerine, bu konuda emeği geçen ve bir kamuoyu baskısı oluşturan, Parlamento üzerinde -ki, olması gereken bu, demokrasilerde, Türkiye'de belki de eksik olan kısım buydu- ve bu baskıya olumlu cevap veren Türkiye Büyük Millet Meclisinin tüm üyelerine, kanun teklifinde adı geçen Sayın Milletvekili Arkadaşımız Varan'a ve tüm Genel Kurula, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına teşekkür ediyorum, hayırlı olmasını diliyorum.

Saygılarımı sunuyorum efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koç.

Komisyon Başkanı Sayın Soner Aksoy; buyurun, yerinizden…

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Sayın Başkan, kıymetli arkadaşlarım; ben de, yasanın ehemmiyetine binaen, bu yasanın çıkmasında büyük gayreti olan değerli komisyon üyelerimize ve bize katkı veren diğer bütün milletvekili arkadaşlarımıza ve nezaket dairesi içerisinde bize destek veren sivil toplum örgütlerine ve değerli bürokratlara huzurunuzda teşekkürü bir borç biliyorum.

Saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Madde üzerinde, şahsı adına Ümmet Kandoğan...

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Konuşmayacağım.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kandoğan.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre, oyunun rengini açıklamak üzere, aleyhte söz isteyen Ümmet Kandoğan…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Konuşmayacağım.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kandoğan.

Lehte söz isteyen, Ordu Milletvekili Sayın Eyüp Fatsa; buyurun. (Alkışlar)

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; banka kartları ve kredi kartlarıyla alakalı kanun tasarısını, iktidar-muhalefet, elbirliğiyle çıkarmış olmanın yorgunluğunun keyfini yaşıyoruz hep beraber.

Değerli arkadaşlar, bu tasarıyla ilgili, elbette ki lehte, aleyhte çok şeyler söylendi; ama, bilinen bir gerçek var ki, bu tasarıyla beraber çok önemli bir sosyal yarayı sarma imkânımız olmuştur. Burada emeği geçen bütün arkadaşlara; Komisyonda çalışan arkadaşlarımıza, dışarıdan katkı verenlere, iktidar ve muhalefete mensup bütün milletvekili arkadaşlarımıza, özellikle Sayın Başbakan Yardımcımıza ve değerli bürokratlara, herkese çok teşekkür ediyorum.

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Sayın Başkana…

EYÜP FATSA (Devamla) - Tabiî, onlara gelecek… Ali Bey, Meclis Başkanvekilimiz… Ancak, iki tane Başkanvekili değiştirmek suretiyle yasa tasarısını kanunlaştırabildik. Yani, elbette ki, Divandaki ve bürokrat olarak yine Divanda görev alan bütün arkadaşlarımızın, herkesin bunda çok önemli katkısı vardır. Bazıları olumlu yönde olmuştur, bazıları eleştiri getirmek suretiyle, daha iyisinin olması noktasında katkı sağlamıştır; ama, neticede, bütün bu gayretlerin sonunda, belki tarafların da talebinin önüne geçen önemli bir yasa tasarısı bugün kanunlaşmış olacaktır. Bunun ülkemize hayırlı olmasını; ama, bundan istifade edecek insanlarımızın da, vatandaşlarımızın da, bu yasa çıktıktan sonra çok daha dikkatli hareket etmesi gerektiğini de ifade ediyorum.

Bu bir hükümet tasarısıdır. Kanun teklifiyle de buna destek veren Gümüşhane Milletvekilimiz Sabri Varan Beyin kanun teklifiyle beraber birleşmiştir.

Ben, hayırlı olmasını temenni ediyor…

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun da katkısı var.

EYÜP FATSA (Devamla) - Tabiî, burada katkı sağlayan arkadaşlarımızı tek tek saymak istesek, doğrusunu isterseniz, büyük bir liste çıkar. Ben genel olarak söylüyorum. İktidar, muhalefet, sivil toplum örgütü, dışarıdan, meslek kuruluşları; yani, kim bir katkı sağlamışsa hepsine teşekkür ediyorum. Ama, özellikle, gecenin geç vaktine kadar Genel Kurulda bu çalışmaları takip eden ve oylarıyla, görüş ve düşünceleriyle, olumlu veya olumsuz eleştirileriyle katkı veren ve gecenin bu saatinde bu kanunun çıkmasına katkı sağlayan Genel Kuruldaki bütün arkadaşlarıma hassaten teşekkür ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum, iyi geceler diliyorum. Sağ olun. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Fatsa.

Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum.

Aynı zamanda, kredi kartları mağdurları adına, grubu bulunan AK Parti, Cumhuriyet Halk Partisi ve Anavatan Partisi Grup Başkanlarına, tüm milletvekillerine; ayrıca, grubu olmayan Doğru Yol Partisinin sayın milletvekillerine, bağımsız milletvekillerine teşekkür ediyorum.

Şimdi, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Abdüllatif Şener teşekkür konuşması yapacaklardır.

Buyurun Sayın Bakan. (Alkışlar)

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; her şeyden önce, bugünkü mesainizi üç saat uzatarak bu kanun tasarısının yasalaşmasını sağladınız. Bu uzayan mesaiyle doğru bir iş yaptığımıza, hayırlı bir iş yaptığımıza gönül rahatlığı içerisinde inanabiliriz. Neden; çünkü, bu tasarı, hepimizi ilgilendiren, bu ülkede yaşayan vatandaşlarımızın büyük bir çoğunluğunu ilgilendiren; ama, düzensiz olarak işleyen bir alanı, bir konuyu belli bir düzene ve sistematiğe kavuşturmuş bulunmaktadır.

Bildiğiniz gibi, kredi kartları, ilkel biçimiyle taa 1968'de Türkiye'de kullanılmaya başlanmıştır ve 1980'in sonlarından itibaren, bildiğimiz düzen içerisinde, kullanım miktarı hızla artmıştır ve bugün geldiğimiz nokta itibariyle, kredi kartları borç bakiyesi; yani, kredi kartları kullanımının hacmi 16,7 milyar Yeni Türk Lirasına ulaşmıştır. Bu kartı kullananların büyük bir çoğunluğu, borçlarını taksitlendirmeden, kartlarını kullanmaktadırlar; yani, gelen ekstreleri hemen defaten ödemektedirler; 11,2 milyar Yeni Türk Lirası tutarındaki bir hacim hiç taksitlendirilmeden ödenmektedir. Daha küçük bir kısmı; yani, 5,5 milyar Yeni Türk Liralık kısmı taksitlendirilmektedir. Bunun da 700 000 civarında kişiye ait 1,3 milyarlık kısmı sorun olarak oluşmuş bulunmaktadır; ama, müşteri sayısı itibariyle  baktığımızda  25 000 000  civarında  kredi kartı kullanan insan vardır bu ülkede;  yani, 25 000 000 insanımızın kullandığı kredi kartlarıyla ilgili bir düzenleme yapılmış bulunmaktadır.

Öteden beri; yani, 1992'den beri bu alanın bir düzene kavuşturulması, bir yasal çerçevenin oluşturulması sürekli söylenmiştir, tartışılmıştır, zaman zaman kanun teklifleri verilmiştir geçmişte, hükümetler "bu konuda bir kanun tasarısı hazırlıyoruz, çıkacaktır bu" demiştir; ama, maalesef, şu ana kadar, bu tasarı yasalaşıncaya kadar böyle bir düzenlemeyi yapmak ne bundan önceki iktidarlara ne de bundan önceki parlamentolara, milletvekillerine nasip olmamıştır. Onun için, doğru bir iş yapılmıştır, faydalı bir iş yapılmıştır…

HASAN ÖREN (Manisa) - Saat?!.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) - …ve de altı yedi dakikamız vardır. (Gülüşmeler; alkışlar)

Ve bu düzenlemeyle…

BAŞKAN - Sayın Bakan, konuşmanız teşekkür konuşmasıydı; buyurun.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) - Evet.

…bankalar, kart sahipleri ve üye işyerleri arasında daha önce belirsiz olan ilişkiler düzene girmiş olmaktadır; bu, her şeyden önemlidir.

Ayrıca, 700 000 civarında müşterinin kredi kartı borçlarını ödeyememeleri nedeniyle ortaya çıkan sorunların giderilmesi maksadıyla da bir ek 4 üncü maddeyi kabul etmiş bulunmaktasınız. Bu madde de önemli bir maddedir; çünkü, 18 ayda yüzde 18 faizle, yıllık, bunun ödeme kolaylığı sağlanmasına imkân tanınmıştır. Bu, gerçekten önemli bir kolaylıktır. Çünkü, bankalar bu paraları mevduat olarak toplamak suretiyle borçluların borçlarını ödemişlerdir. 2003 yılında ortalama mevduat faizinin yüzde 44, 2004'te yüzde 25 olduğunu düşünecek olursanız, yüzde 25, yüzde 44'le topladıkları parayı kredi kartı borçlularının borçlarını karşılamak için ödemişlerdir. Onun için, yüzde 18 faiz, aslında, yüksek bir faiz değil, bu işten bankalar zararlı durumdadırlar. Bunun bilinmesini istiyorum.

Ayrıca, bu yasalaşma süreci içerisinde konuyu sükûnetle takip ettikleri, polemiklere girmedikleri, basında değişik görüntüler vermedikleri için de, ben, bankacılık sektörüne, finans sektörüne de teşekkürlerimi sunuyorum. Emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunuyorum ve hayırlı olsun diyorum. Sağ olun, var olun. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, sözlü soru önergeleriyle diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 28 Şubat 2006 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati : 23.56