DÖNEM:
22 CİLT: 111 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
65 inci Birleşim
21 Şubat 2006 Salı
İ
Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Afyonkarahisar Milletvekili Mahmut
Koçak'ın, kültürümüze, özgürlük sevdamıza hayatı pahasına katkı sağlamış
Azerbaycan'ın istiklal şairi Ahmet Cevad'ın edebî kişiliğine ve eserlerine,
Türk kültürüne hizmet edenlerin unutulmaması amacıyla yapılması gerekenlere
ilişkin gündemdışı konuşması
2.- Zonguldak Milletvekili Harun Akın'ın,
Sosyal Sigortalar Kurumundan emekli, dul ve yetim maaşı alanlar arasındaki
ücret farklılığının giderilmesi için çıkarılacak olan intibak yasası ile TÜFE
farklarının bir an önce ödenmesinin önemine ilişkin gündemdışı konuşması
3.- Isparta Milletvekili Mevlüt
Coşkuner'in, Göltaş hisseleri ve diğer yetkileri belediye meclisi tarafından
elinden alınan Isparta Belediye Başkanının, kendisini haber yapan Zaman
Gazetesinin iki çalışanını makamına çağırması ve bu kişilerin dövülmesiyle
gelişen olaylara ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın
cevabı
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Adana Milletvekili Ayhan Zeynep Tekin
Börü'nün (6/1620) esas numaralı sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/366)
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Bülent Arınç'ı temsilen Başkanvekili Nevzat Pakdil'in, Endonezya Temsilciler
Meclisi Başkanı Agung Laksono'nun davetine icabetle, beraberinde bir Parlamento
heyetiyle Endonezya'ya resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/974)
3.- Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un
Tunus'a yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/975)
4.- Bursa Milletvekili Ertuğrul
Yalçınbayır'ın, 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna
Geçici Bir Madde İlavesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/621) doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/367)
5.- Bursa Milletvekili Niyazi Pakyürek'in,
Çanakkale Savaşlarına Katılanlara, Ailelerine Hizmet ve Anı Madalyası Verilmesi
Hakkında Kanun Teklifinin (2/385) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/368)
IV.-
ÖNERİLER
A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma
saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş
ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici
Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S.
Sayısı: 305)
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve
Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
3.- Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının
Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı; Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın, Sosyal Güvenlik Barışı Yasa Teklifi;
İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız
Çalışanlar Hakkında Prim Barışı Kanunu Teklifi; Ankara Milletvekili Eşref Erdem'in,
1479 ve 2926 Sayılı Yasalarda Değişiklik Yapılması Hakkında Yasa Önerisi;
Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut'un, İş ve Sigorta Barışı Kanunu
Teklifi; Manisa Milletvekili Hasan Ören ve 42 Milletvekilinin, 1479 Sayılı
Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa Ek
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi; Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün
ile 28 Milletvekilinin, Bağ-Kur ve SSK'ya Ait Birikmiş Prim Borçlarına Ödeme
Kolaylığı Getirilmesi Hakkında Kanun Teklifi; Kırşehir Milletvekili Mikail
Arslan'ın, Sosyal Güvenlik ve Prim Barışı Kanunu Teklifi ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/1122,
2/116, 2/124, 2/137, 2/147, 2/379, 2/399, 2/457) (S. Sayısı: 1066)
VI.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Amasya Milletvekili Hamza Albayrak'ın,
Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan'ın, konuşmasında, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
VII.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in,
bazı kadrolara yapılan atamalara ve üniversitelere verilen akademik kadro
sayısına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/7318)
* Ek cevap
2.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
İstanbul Büyükşehir ve ilçe belediyeleri ilgilileri hakkında açılan davalara
ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/11358)
3.- Artvin Milletvekili Yüksel
ÇORBACIOĞLU'nun, Artvin'de verilen bir maden işletme ruhsatına ilişkin sorusu
ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/11397)
4.- Çanakkale Milletvekili İsmail ÖZAY'ın,
Çanakkale'deki bir lisesin yerinin değiştirilmesine ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11425)
5.- Çanakkale Milletvekili Ahmet KÜÇÜK'ün,
Ümraniye Belediyesinin hazırlattığı Çanakkale Savaşıyla ilgili çizgi filme
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11434)
6.- Ordu Milletvekili İdris Sami
TANDOĞDU'nun, yükseköğrenim kredisi ve bursundaki artış miktarına ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11439)
7.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Aksaray'daki bir ilköğretim okulunun ek bina ihtiyacına ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11488)
8.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
KESİMOĞLU'nun, hesap iş ve işlemlerininin teftişine ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/11545)
9.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in,
Iğdır'a doğalgaz verilmesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı
Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/11586)
10.- Bursa Milletvekili Mehmet
KÜÇÜKAŞIK'ın, müfettiş yardımcılığı giriş sınavı duyurusuna ilişkin sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11602)
11.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
Cumhurbaşkanınca affedilen mahkumlara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil
ÇİÇEK'in cevabı (7/11612)
12.- Mersin Milletvekili Mustafa
ÖZYÜREK'in, bir yazarın duruşmasında yaşanan olaylara ilişkin sorusu ve Adalet
Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/11638)
13.- Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın,
Türk Hava Sahasının ihlal edildiği iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/11752)
14.- Zonguldak Milletvekili Nadir
SARAÇ'ın, Bartın Limanının işletilmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve
Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/11756)
15.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün,
yatırım programına alınan belediye yatırımlarına ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/11772)
16.- Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın,
TAEK ve Ulusal Bor Enstitüsü Başkanlığına yapılan yapılan atamaya ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı
(7/11784)
17.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın,
turizm sektöründeki vergilendirmeye ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal
UNAKITAN'ın cevabı (7/11814)
18.- Ankara Milletvekili Mehmet
TOMANBAY'ın, Şişli İlaç Fabrikasına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep
AKDAĞ'ın cevabı (7/11833)
19.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın,
görev yeri değiştirilen sendikalı personel ve hızlı tren kamulaştırmalarına
ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/11849)
20.- Zonguldak Milletvekili Harun AKIN'ın,
Zonguldak Çaycuma Havaalanına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali
YILDIRIM'ın cevabı (7/11851)
21.- Manisa Milletvekili Ufuk ÖZKAN'ın,
bir futbol kulübü başkanının bir ifadesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/11852)
22.- Aydın Milletvekili Özlem
ÇERÇİOĞLU'nun, milletvekillerine tahsis edilen internet sayfalarına ilişkin
sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili İsmail ALPTEKİN'in cevabı
(7/11858)
23.- Eskişehir Milletvekili Vedat
YÜCESAN'ın, milletvekillerine tahsis edilen internet sayfalarına ilişkin sorusu
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili İsmail ALPTEKİN'in cevabı
(7/11859)
24.- Denizli Milletvekili Ümmet
KANDOĞAN'ın, Edirne Pazarkule Gümrük Kapısından kamyon geçişiyle ilgili bir
iddiaya,
- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in,
gümrüksüz satış mağazalarına,
İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Kürşad
TÜZMEN'in cevabı (7/11901, 11903)
25.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
KESİMOĞLU'nun, maaş ödemelerinin yapıldığı bankaya ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/11927)
26.- Konya Milletvekili Nezir
BÜYÜKCENGİZ'in, CHP Genel Başkanının Şeb-i Aruz törenlerindeki konuşmasına
ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı
(7/11936)
27.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat
MELİK'in, ulusal müze uygulamasına ve Şanlıurfa Müzesine ilişkin sorusu ve
Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/11957)
28.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza
GÜLÇİÇEK'in, Alevî-Bektaşi kuruluşlarının yardım taleplerine ilişkin sorusu ve
Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/11959)
29.- İstanbul Milletvekili Kemal
KILIÇDAROĞLU'nun, Gaziantep seyahatine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanvekili İsmail ALPTEKİN'in cevabı (7/11998)
30.- Ankara Milletvekili Muzaffer R.
KURTULMUŞOĞLU'nun, İstanbul'daki bir imar düzenlemesiyle ilgili iddialara
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/12238)
31.- Malatya Milletvekili Muharrem
KILIÇ'ın, TBMM ile İtalya Temsilciler Meclisi arasında imzalanan işbirliği
protokolüne ve gerçekleştirilen ziyaretlere ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanvekili İsmail ALPTEKİN'in cevabı (7/12331)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat
15.00'te açılarak yedi oturum yaptı.
Konya Milletvekili Remzi
Çetin, tarihimizdeki, binlerce askerimizin şehit olmasına yol açan Sarıkamış
harekâtına,
Konya Milletvekili Ahmet
Işık, geçtiğimiz günlerde Konya'da, karikatür krizini protesto amacıyla
düzenlenen miting esnasında meydana gelen olaylara,
İlişkin gündemdışı birer
konuşma yaptılar.
Adana Milletvekili N.
Gaye Erbatur'un, Türk Medenî Kanununun kabul edilişinin 80 inci yıldönümünde,
kanunda, günümüz ihtiyaçlarına uygun bazı düzenlemelerin yapılmasının önemine
ilişkin gündemdışı konuşmasına Adalet Bakanı Cemil Çiçek cevap verdi.
Kocaeli Milletvekili Eyüp
Ayar, 63 üncü Birleşimde, kürsüdeki konuşmacı için kullandığı bir kelimenin
yanlış anlaşıldığını ifade eden bir konuşma yaptı.
İstanbul Milletvekili Ömer Zülfü Livaneli ve 19
milletvekilinin, gençler arasında şiddet olaylarının artmasının sebeplerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/337), Genel Kurulun bilgisine
sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
3 üncü sırasında bulunan,
Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S.
Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon
raporu henüz gelmediğinden,
4 üncü sırasında bulunan,
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısının (1/1030)
(S. Sayısı: 904) görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından,
Ertelendi.
5 inci sırasında bulunan,
Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı; Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın,
Sosyal Güvenlik Barışı Yasa Teklifi; İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, Esnaf
ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Hakkında Prim Barışı Kanunu
Teklifi; Ankara Milletvekili Eşref Erdem'in, 1479 ve 2926 Sayılı Yasalarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Yasa Önerisi; Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri
Akbulut'un, İş ve Sigorta Barışı Kanunu Teklifi; Manisa Milletvekili Hasan Ören
ve 42 Milletvekilinin, 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa Ek Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi; Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün ile 28 Milletvekilinin, Bağ-Kur ve
SSK'ya Ait Birikmiş Prim Borçlarına Ödeme Kolaylığı Getirilmesi Hakkında Kanun
Teklifi; Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan'ın, Sosyal Güvenlik ve Prim Barışı
Kanunu Teklifinin (1/1122, 2/116, 2/124, 2/137, 2/147, 2/379, 2/399, 2/457) (S.
Sayısı: 1066), görüşmelerine devam olunarak 13 üncü maddesine kadar kabul
edildi.
Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağ, Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan'ın, konuşmasında, şahsına
sataşması nedeniyle bir açıklamada bulundu.
21 Şubat 2006 Salı günü
saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 23.13'te son verildi.
|
|
Sadık Yakut |
|
|
|
Başkanvekili |
|
|
Ahmet Küçük |
|
Bayram Özçelik |
|
Çanakkale |
|
Burdur |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No: 86
GELEN KÂĞITLAR
20 Şubat 2006 Pazartesi
Tasarılar
1.- Kurumlar Vergisi Kanunu Tasarısı (1/1170)
(Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/2/2006)
2.- Değişik Adlar Altında İlave Ödemesi
Bulunmayan Memurlara ve Sözleşmeli Personele Ek Ödeme Yapılması ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
(1/1171) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kenya
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/1172) (Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/2/2006)
Teklifler
1.- Zonguldak Milletvekili Harun Akın ve 2 Milletvekilinin;
Zonguldak İlinde Beycuma Adında Yeni Bir İlçe Kurulmasına Dair Kanun Teklifi
(2/701) (İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
9/2/2006)
2.- Zonguldak Milletvekili Harun Akın ve 8
Milletvekilinin; 17/7/1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'na
İki Geçici Madde Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/702) (Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi: 9/2/2006)
3.- İzmir Milletvekili
Hakkı Akalın ve 3 Milletvekilinin;
Ankara İline Bağlı Olarak Çayyolu Adıyla Yeni Bir İlçe Kurulmasına
İlişkin Yasa Teklifi (2/703) (İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/2/2006)
4.- İzmir Milletvekili
Hakkı Akalın ve 3 Milletvekilinin; Ankara
İline Bağlı Olarak Batıkent Adıyla Yeni Bir İlçe Kurulmasına İlişkin Yasa
Teklifi (2/704) (İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14/2/2006)
Raporlar
1.- Hava Yoluyla
Uluslararası Taşımacılığa İlişkin Belirli Kuralların Birleştirilmesine Dair
Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonları Raporları
(1/1142) (S. Sayısı: 1087) (Dağıtma tarihi: 20/2/2006) (GÜNDEME)
2.- İzmir Milletvekili Enver Öktem ve 14 Milletvekilinin; 926 Sayılı
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bazı Maddelerin Eklenmesine Dair
Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma
Önergesi (2/380) (S. Sayısı: 1088) (Dağıtma tarihi: 20/2/2006) (GÜNDEME)
3.- İstanbul Milletvekili
Kemal Kılıçdaroğlu ve 35 Milletvekilinin; Divriği Ulucamisi ve Şifahanesi'nin
Korunması ve Çevresinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci
Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/599) (S. Sayısı: 1089)
(Dağıtma tarihi: 20/2/2006) (GÜNDEME)
4.- At Yarışları Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu Raporu (1/1169) (S. Sayısı: 1090) (Dağıtma tarihi:
20/2/2006) (GÜNDEME)
No: 87
21 Şubat 2006 Salı
Yazılı Soru Önergesi
1.- Malatya Milletvekili
Muharrem KILIÇ'ın, TBMM ile İtalya Temsilciler Meclisi arasında
imzalanan işbirliği Protokolüne ve gerçekleştirilen ziyaretlere ilişkin Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/12331) (Başkanlığa
geliş tarihi: 24/1/2006)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.05
21 Şubat 2006 Salı
BAŞKAN : Başkanvekili Ali DİNÇER
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya) Ahmet Gökhan SARIÇAM
(Kırklareli)
BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 65 inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı
vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç
sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz,
Türkiye ve Türk kültürüne hizmet edenlerin unutulmamasıyla ilgili söz isteyen
Afyonkarahisar Milletvekili Mahmut Koçak'a aittir.
Buyurun Sayın Koçak. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.-
Afyonkarahisar Milletvekili Mahmut Koçak'ın, kültürümüze, özgürlük sevdamıza,
hayatı pahasına katkı sağlamış Azerbaycan'ın istiklal şairi Ahmet Cevad'ın
edebî kişiliğine ve eserlerine, Türk kültürüne hizmet edenlerin unutulmaması
amacıyla yapılması gerekenlere ilişkin gündemdışı konuşması
MAHMUT KOÇAK
(Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; sözlerimin
başında, hepinizi, saygıyla, hürmetle selamlıyorum.
Şöyle bir geriye yaslanır
ve beni can kulağıyla dinlerseniz, sizi, birkaç dakika da olsa, başka bir
dünyaya, duygu âlemine taşımak istiyorum.
Türkiye ve Türk kültürüne
hizmet edenler unutulmamalıdır. Evet, milleti millet yapan değerler vardır,
şahsiyetler vardır; hani, bir melodi var ya "unutmamalı, sevgiyle
anmalı" diye; bizim kültür hayatımızda kutup yıldızlarımız vardır, bir
çırpıda, büyük çoğunluğumuzun, isimlerini rahatlıkla sayabileceği kutup
yıldızlarımız. Bazıları da vardır ki, eserlerini yaşattığımız, kalbimize,
gönlümüze işlediğimiz; ama, isimlerini bilmediğimiz.
Ben, eserleriyle, yaşam
mücadelesiyle, büyük kültürümüze, özgürlük sevdamıza hayatı pahasına katkı
sağlamış, Azerbaycan'ın büyük istiklâl şairi Ahmet Cevad'ı, bilmeyenlere
tanıtmak, bilenlere hatırasını saygıyla yaşatmak adına gündeminize geldim.
Hepimizin evinde,
kalbinde, dilinde bir "Çırpınırdı Karadeniz" türküsü vardır.
Söylendi, ağlandı, dinlendi; yazanı hiç hatırlanmadı. Siyasî polemiklere konu
oldu; yazanın, hangi ruh halinde, hangi mekânda ve hangi ülkede yazdığı hiç
hatırlanmadı.
Bu şiirden birkaç dörtlük
hatırlayalım:
"Çırpınırdın
Karadeniz
Bakıp Türkün Bayrağına
Ah deyerdin, hiç ölmezdim
Düşebilsem ayağına.
Ayrı düşmüş dost elinden
Yıllar var ki çarpar
sinem
Vefalıdır, geldi giden
Yol ver Türkün Bayrağına.
Dost elinden esen yeller
Bana şiir, selam söyler
Olsun bizim bütün eller
Kurban Türkün Bayrağına"
der.
Türkiye olarak, dünyanın
neresinde olursa olsun, bayrağımıza, vatanımıza, kültürümüze hizmet etmiş ve
eden herkese karşı sorumluluklarımız olduğunu unutmamalıyız; millet olmanın
gereği budur, büyük devlet olmanın da gereği budur. Görevimizi yapmalıyız. Bu
millet, hep vefalı olmuştur, vefalı olmalıdır. Mezarları bile belli olmayan,
mana iklimimizi oluşturan bu şahsiyetlere hangi ödülü versek kifayetsizdir;
ama, verilmelidir, mutlaka bir devlet nişanıyla ödüllendirilmelidir.
22 nci Dönem Türkiye
Büyük Millet Meclisi üyeleri olarak, bizden öncekilerin unuttuğu, düşünmediği
şeyleri düşünerek, tarihe karşı sorumluluğumuzu yerine getirmeliyiz. Kuru kuru
sevgi olmaz; bunu, bir devlet sorumluluğu içerisinde taçlandırmalıyız.
Karadeniz'de, Trabzon'da,
Sarp'ta, Ardahan'da bir "Çırpınırdı Karadeniz" parkı ve anıtı
yapılmalı, eseri ebedileştirmek için, orijinaline uygun klip ve film
çalışmaları gerçekleştirmeli. Belgesel olarak Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye
Ahmet Cevad'ı anma sempozyumlarıyla belgesel barış ve kardeşlik
güçlendirilmeli. Yine, bu görevleri yerine getirmek için özellikle, Kültür ve
Turizm Bakanlığımızı ve Dışişleri Bakanlığımızı göreve davet ediyorum. Eserleri
yaşayan bu büyük şahsiyetlerin manevî huzurunda saygıyla eğiliyorum, rahmet ve
şükranla anıyorum.
Bugünümüze ışık tutan bir
şiirini, bu şiirin yaşanmış hikâyesini
sizlerle paylaşmak istiyorum.
1920'de Azerbaycan'ın
Bolşevik Rusya tarafından işgalinden sonra, Ahmet Cevad için zor ve meşakkatli,
tahkirler ve takiplerle dolu bir hayat başlar. 1937'de Türkçülükle ve karşı
devrimle suçlanarak tutuklanır; askerî mahkeme kararıyla ölüm cezasına mahkûm
edilir. 1937 sonlarında kurşuna dizilerek şehit edilmiştir. 1955'te Sovyet
Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği Başsavcısı, Ahmet Cevad'a karşı ileri sürülen
bütün ithamların asılsız olduğunu belirterek, ölümünden sonra beraat kararı
verir.
Fırtınalı, acıyla dolu
bir yaşamın son meyvesi, son mısraı "Susmaram" şirini sizinle
paylaşırken, 2004'te oğlu, birçok
arkadaşımızın da tanıdığı Yılmaz Ahundzade tarafından bana verilen çok güçlü
bir özgürlük şiirinin hikâyesini birkaç
cümleyle anarak, ülkemde de ilk kez yayınlanmasına da öncülük edeceğim; bu bir
vasiyet çünkü. Bu şiiri bana hediye eden Ahmet Cevad'ın oğlu Yılmaz Cevad
Ahundzade…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Koçak.
MAHMUT KOÇAK (Devamla)
-…geçtiğimiz günlerde Bakü'de Hakk'ın rahmetine kavuşmuştur.
"Susmaram" şiiri, 1937'de yazılmasına rağmen neden 2004 yılında
gündeme gelmiştir, tam altmışyedi yıl sonra?!
Yakın arkadaşına
hapishane ziyareti esnasında ezberlettirilen bir şiirdir bu şiir. Çünkü, yazılı metin olarak elde tutulması,
yakalanması büyük bir suçtur, hatta, ölümle neticelenecek kadar büyük bir
suçtur. Bu cezaya arkadaşının çarptırılmasını istemediği için sadece der ki:
"Ağaçlara bakalım, ben söyleyeyim, sen dinle, ama, bunu ezberle; bugünler
gelip geçecek; güzel günler, hürriyet dolu günler geldiğinde bunu yazıya döker,
oğluma da ulaştırırsın ve bunu yayınlatarak, milletime de hediye edersin"
der ve bu şekilde ezberlettirilerek bugünlere taşınır bu şiir.
Bana da, Türkiye'de bir
siyasî parti liderimize ve o zamanın Kültür Bakanına hediye edilmek üzere
emanet edilmiştir. 2004 yılında, ben de, emaneti yerine getirdim ve emaneti
verdim, teslim ettim.
"Özgürlük ve
bağımsızlık benim karakterimdir" diyen Büyük Gazi Mustafa Kemal'i de
hatırlatan Ahmet Cevad, gelecek nesillere, 1937'de, yine böyle bir şubat ayında
şöyle sesleniyor:
"Men bir gulam, yük
altında ezilmişem, gardaşım,
Sevinç bilmez bir
mahkumam, ahu-zardır sırdaşım.
Damga vurub, zencirleyib
tullamışlar zindana,
Karlı-buzlu cehennemler
mesken olmuşdur bana.
Mene dinme, sus deyirsen,
ne vahtacan susacam,
Buhranların, hicranların,
mahbesinde galacam?
Niye susum, konuşmayım,
insanlıkda payım var,
Menim ana vatanımdır
talan olan bu diyar.
Niye susum, konuşmayım,
Türk yurdudur bu toprak,
Oğuzların, elhanların
vatanında kimdir, bak!
Bu dünyada azadlığı şan
şöhretten üstün tut,
Alçaklığı, yaltaklığı
rezilliyi sen unut!
Nece susum, konuşmayım,
men eyleyim heyanet?
Hanı sevgi, hanı vatan,
de harda galdı millet?
Men bir gulam, yerim
altun, suyum gümüş, özüm aç,
Atam mahkum, anam sail,
elim her şeye möhtaç.
Men Türk evladıyam, derin
aklım, zekam var,
Ne vahtacan çiynimizde
gezecekdir yağılar?
Ne kadar ki, hakimlik
var, mahkumluk var, ben varam,
Zülme garşı isyankaram,
ezilsem de susmaram!" demiştir. (Alkışlar)
Tarihi Şan ve şerefle
dolu onurlu milletimizi temsil eden bu Gazi Meclis, büyük kültürümüze hizmet
etmiş herkese minnet borçludur. Onları asla unutmamıştır ve unutmayacaktır.
Saygılarımla. (Alkışlar)
BAŞKAN - Gündemdışı
ikinci söz, Sosyal Sigortalar Kurumunda emekli, dul ve yetim maaşlarındaki
düzensizliğin giderilmesi için intibak yasasının önemi ve SSK emeklisinin TÜFE
farkları hakkında söz isteyen Zonguldak Milletvekili Harun Akın'a aittir.
Buyurun Sayın Akın.
2.-
Zonguldak Milletvekili Harun Akın'ın, Sosyal Sigortalar Kurumundan emekli, dul
ve yetim maaşı alanlar arasındaki ücret farklılığının giderilmesi için
çıkarılacak olan intibak yasası ile TÜFE farklarının bir an önce ödenmesinin
önemine ilişkin gündemdışı konuşması
HARUN AKIN (Zonguldak) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çok değerli milletvekili
arkadaşlarım, 2005 Aralık sonu itibariyle 4 308 186'yı bulan ülkemizdeki
emeklilerimiz, SSK emeklilerimiz hakkında gündemdışı söz almış bulunuyorum;
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
emeğin başkenti olarak isimlendirilmiş, fakat, üretim ekonomisinden vazgeçen
politikalar sonucu en çok işsizin ve en çok emeklinin yaşadığı, en çok göçün
verildiği bir kentin, Zonguldak'ın Milletvekili olarak, bugün, eli öpülesi
emeklilerimizin sorunlarını, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında,
sizlerle paylaşmak istedim.
Hepimiz biliyoruz ki,
millet olarak en önemli özelliklerimizden biri de, büyüklerimize saygı ve sevgi
göstermektir; onları el üstünde tutmak ve yine, onlara, geçinme endişesi
olmadan, huzur içinde yaşayabilecekleri bir ortam sağlamaktır. Ancak, 1980
sonrası uygulanan politikalarla, ulusumuz, ekonomik değerlerle birlikte manevî
değerlerinden de çok şey kaybetmiştir. Yıllardır uygulanan bu yanlış ekonomik
politikalar, toplumun sabit ve dargelirli kesimlerini, bunlarla birlikte
emeklilerimizi de büyük sıkıntılara ve yaşam savaşı içine sokmuştur. Ülkemizde
1 000 000 insanımız açlık sınırı altında, 20 000 000 insanımız yoksulluk sınırı
altında yaşamaktadır.
Bu memlekete yıllarca
çalışarak hizmet etmiş, artık, hizmet süresi sona ermiş, sonrasında da huzurlu,
sakin bir yaşamı hak eden ve yaptıkları hizmetlerden dolayı, saygı görmesi, el
üstünde tutulması gereken emeklilerimiz, insanca yaşama koşullarından uzak,
büyük zorluklar içinde ayakta kalabilme mücadelesi vermektedir. Aldıkları
maaşla, bırakın bir ay geçinmeyi, bir hafta bile insanca yaşaması mümkün
olmayan emekçi büyüklerimiz, yapılan komik maaş zamlarına rağmen seslerini
çıkarmamakta, maaş kuyruklarında saatlerce beklemekte ve maaşları ellerine
geçtiğindeyse, yine de "Allah bereket versin, Allah devlete zeval
vermesin" diyerek şükretmektedirler. Haklarını arama konusunda da hiçbir
zaman devlete saygısızlık yapmamışlardır.
Peki, devleti yöneten,
işbaşında bulunan hükümet ne yapmıştır; nasıl olsa sesleri çıkmıyor diye,
emekli vatandaşlarımızın sırtına taşıyamayacakları yükü vurdukça vurmuştur;
onları, bakkalın, manavın yüzüne bakamayacak, sokağa çıkamayacak hale
getirmiştir. Bunun yanında, işbaşındaki hükümet, emeklilerimize, yasal hakları
olan TÜFE farklarını dahi ödememek için her gün farklı mahkeme senaryolarıyla
emeklilerimizi oyalamaktadır. 4 000 000'u aşkın, ülkemizde, SSK emeklimiz var.
Değerli arkadaşlar,
hükümet olarak, emeklilerimizin hakları olan, verilecek olan o TÜFE farkları
-kesin bir rakam belki yapamam, faizleri var çünkü- olsun 800 trilyon veya 850
trilyon. Bugüne kadar, ülkemizde, bankalar aracılığıyla halkın gerçek
paralarının hortumlanmasıyla ilgili, geçmişteki hükümetler ve bu hükümet, 50
milyar dolarlara bir çizik atmış.
Şimdi, elimizi
vicdanımıza koyup da konuşalım. Bu hakları olan emeklilerimizin TÜFE farkını ödememek
için elinden gelen her türlü engeli çıkartmayı anlamak mümkün değildir.
Yazıktır, günahtır diye düşünüyorum. Emeklilerimizin, bu muameleyi hiç hak
etmediğini düşünüyorum.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; bugün gelinen noktada, üç ayrı sosyal güvenlik kurumunun ödediği
maaşlar arasında farklılıklar olduğu gibi, aynı kurumdan emekli olanlar
arasında da, alınan maaşlarda farklılıklar bulunmaktadır. SSK emeklileri, 400
Yeni Türk Lirasından başlayarak değişen rakamlarda farklı maaşlar
almaktadırlar. Emeklilerimizi çok üzen bu iki haksız durumu, yani, biraz evvel
bahsettiğim TÜFE farkları ve maaş farklılıklarını ortadan kaldırmak için,
şahsım ve arkadaşlarımın da imzasını altına aldığım bir kanun teklifi
hazırladık. Geçen haftada, geçtiğimiz haftada Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sundum. İşçi Emeklileri Genel Merkezinin görüşlerini aldım,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubundaki uzman arkadaşlarımdan görüşlerini aldım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HARUN AKIN (Devamla) -
Bitiyor Başkanım.
BAŞKAN - Toparlayın
lütfen.
HARUN AKIN (Devamla) -
Teşekkür ederim Başkanım.
Emeklilerimizin maruz
kaldığı TÜFE farkı ve maaş farklılıkları haksızlıklarını ortadan kaldıracak bu
kanun teklifini -biraz evvel de söyledim- geçtiğimiz hafta, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına sundum.
Bu yasa teklifinin,
değerli arkadaşlar, eksiği olabilir. Bu, gerçekten, çok ciddî uzmanlık isteyen
bir kanun teklifi. Eksiğini, burada, kanun Türkiye Büyük Millet Meclisine
geldiği zaman, AK Parti Grubunun da bir hazırlığı olabilir, önergelerle
desteklenebilir; ama, sonuçta, değerli arkadaşlar, bu yasa, bu çatı altında
görüşülürken, gerçekten sizin tavrınızı çok merak ediyorum, AK Parti Grubuna
hitaben söylüyorum. Umarım, bir gaflete düşüp de, kanun teklifimize olumsuz bir
yaklaşım içine girmezsiniz diye düşünüyorum.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; ayrıca, yine emeklilerimizin tamamının içinde, 1980'li yıllarda 62
000'leri bulan, şimdi -bugün araştırdım
baktım- 30 000'lere kadar düşmüş, "süper emeklilik" diye isimlendirilen
yasayla, ellerinden toplu paraları alınmış, yüksek maaşla emekli edilen
vatandaşlarımız var. Bu insanlar, önce yüksek maaşla kandırıldılar; daha sonra
da bu avantajları ortadan kalktı ve mağdur oldular. Ellerindeki toplu paralar
gittiği gibi, maaş farklılıkları da kaldırılarak, büyük bir haksızlığa uğramış
oldular.
Değerli arkadaşlar,
elimizi vicdanımıza koyarak karar vermeliyiz. Bir gün, bizler de, milletvekili
de olsak, bizler de emekli olacağız, tıpkı şimdiki emeklilerimiz gibi. Bu
iktidar, işbaşındaki hükümet, bu Parlamento, emeklilerimize layık olduğu
muameleyi göstermelidir diye düşünüyorum. Geçtiğimiz hafta, yine, bu yüce çatı
altında iktidar, bu Meclise bir yasa getirdi ve kabul edildi. "Bu yasayla
emeklinin vergi iadesi çilesine son vereceğiz" dediniz, oysa, emeklinin mevcut
aldığı parasının yüzde 1'ini bile kestiniz…
BAŞKAN - Toparlayalım
lütfen.
HARUN AKIN (Devamla) -
Bu, size yakışmadı.
Şimdi, önümüzdeki
günlerde bir başka çalışma gelecek. Emekçi için yeni bir yıkım sayılacak, yeni
sosyal güvenlik yasası çalışmaları bu Meclise gelecek. Tasarıyı
incelediğimizde, takip ettiğimiz kadarıyla, emeklilik yaşının, dünyanın hiçbir
yerinde olmadığı şekilde, 68 yaşa yükseltildiği, emekli maaşlarının yüzde 23
ile 33 arasında düşürüleceği, aylık geliri 127 YTL üzerinden, herkesten 64 YTL
ile 431 YTL arasında sağlık vergisi alınacağı bir yasa. Değerli arkadaşlar, ne
verdiniz ki ne almayı düşünüyorsunuz?! Tam aylıkta prim gün sayısı 7 000 günden
9 000 güne, kısmî aylıkta 4 500 günden 5 400 güne çıkıyor. Önümüzdeki günlerde
burada bu konuyu tartışacağız.
BAŞKAN - Sayın Akın,
lütfen, toparlayalım.
HARUN AKIN (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Mevcut emeklilerimizin
durumu ortadayken, bu yasayla felaketin sınırları daha da genişleyecektir diye
endişelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Sevgili arkadaşlar, son
olarak, artık, emeklilerimize, hak ettiklerine inandığımız yaşam şartlarını
sağlayalım. Açlık sınırının altındaki maaşlarını insanca yaşayabilecekleri
düzeye getirelim. TÜFE farklarını, derhal, ama, derhal ödeyelim. Sağlık
işlemleri için çektikleri sıkıntılara son verelim. Maaşları arasındaki
farklılıkları intibak yasasıyla yeniden düzenleyelim. Süper emeklilere
haklarını iade edelim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; son söz olarak, önceki durumda, emeklilerimiz, kendilerine
yapılan muamelelerle kendi değerlendirmelerini bütün Türkiye kamuoyu biliyor.
Yani, emekli bu duruma kendini düşürenleri hiçbir zaman affetmedi. Eğer,
işbaşındaki hükümet olarak, bu olumsuzlukları düzeltmeye çalışmazsanız,
emeklilerimizin yararına olan kanunlara destek olmazsanız sizleri de
affetmeyecektir diye düşünüyorum.
Ülkemizde yaşayan bütün
emeklilerimize en içten dileklerimle sevgilerimi ve saygılarımı sunuyor,
sağlıklı, huzur dolu bir yaşam temenni ediyorum; hayatta olmayan emeklilerimizi
rahmetle anıyorum.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Gündemdışı
üçüncü söz, Isparta İlinde basın ile ilgili cereyan eden konular hakkında söz
isteyen Isparta Milletvekili Mevlüt Coşkuner'e aittir.
Buyurun Sayın Coşkuner.
(CHP sıralarından alkışlar)
3.- Isparta
Milletvekili Mevlüt Coşkuner'in, Göltaş hisseleri ve diğer yetkileri belediye
meclisi tarafından elinden alınan Isparta Belediye Başkanının, kendisini haber
yapan Zaman Gazetesinin iki çalışanını makamına çağırması ve bu kişilerin
dövülmesiyle gelişen olaylara ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı
Beşir Atalay'ın cevabı
MEVLÜT COŞKUNER (Isparta)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Isparta İlinde basın ile ilgili
cereyan eden konular üzerine gündemdışı söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, 9
Şubat 2006 Perşembe günü Isparta'da hiçbirimizin tasvip etmediği olaylar
yaşanmıştır. Yaşanan bu üzücü olaylar karşısında da Isparta halkı ayaklanmış,
yerel, ulusal basın ve medya konuyu gündeme taşımıştır. Peki, nedir bu olay?
Değerli üyeler, Isparta
Belediye Başkanı Sayın Hasan Balaman, Göltaş hisseleri ve diğer yetkiler
elinden alınınca belediye meclisi tarafından, ardından, kendisi hakkında haber
yapan Zaman Gazetesi İl Temsilcisi Arif Bayramtaş ve muhabiri Mustafa
Altıntaş'ı makamına davet etmiştir ve makamına kahve içmek için davet eden
Başkan, bu iki elemanı, değerli arkadaşımızı hastanelik edinceye kadar
dövmüşlerdir ve şu anda da Isparta'da hastanede yatmaktadırlar. Ben de bu konuyu
Yüce Meclisle paylaşmak istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; "elimden gelse, kendi oturduğum koltuğu bile
özelleştiririm" diyen Belediye Başkanının diğer bir marifeti de şehir içi
temizlik ihalesidir. Başkan, bu ihaleyi Çev-Tem Limitet Şirketine vermiş ve yerel
televizyonda da Isparta'ya kâr ettirdiğini söylemiştir; maalesef, kendisi, 1
800 000 bin YTL zarara uğratmıştır Isparta'yı. Bu ihaleyi açan Çev-Tem Limitet
Şirketinin kurucu ortakları arasında olan Emine ve Kenan Albayrak bulunmaktadır
ve Sayın Başkanın Isparta Belediye
Başkanı olmadan önce İstanbul'da bulunduğu dönemde ortağı olduğu Birikim
Yayımcılık, Turizm, Gıda Sanayi ve Ticaret Limitet Şirketi ile Çev-Tem Limitet
Şirketinin adresi aynıdır. İki şirket de "Merkez Efendi Mahallesi,
Tercüman Blokları, Zeytinburnu-İstanbul" adresinde bulunmaktadır. Sizce,
Sayın Milletvekilleri, bu, sadece bir tesadüf müdür? Eğer, değilse, Sayın
Başkanın, bu şirkette ve bu şirketin sahipleriyle ne tür ilişkisi vardır?
Yine, elimdeki
belgelerle, 8.7.2004 tarihli ve 29.11.2004 tarihli şehir içi temizlik
hizmetlerine ait yapılan ihalelerin analizi vardır ve analizin bizde mevcut
olmasından hareket edilerek, Isparta Belediyesinin 2003 yılında yapmış olduğu
ihalede, 34 çöp kamyonuna kullanmış olduğu akaryakıt miktarı 346 tondur. 2005
yılı içinde yapılan ihalede ise 34 araç için 824 ton akaryakıt harcanmıştır.
İhale şartnamesinde adı
geçen kontrol araçlarının gece ve gündüz
çalışan 2 adet olduğunu göz önünde bulundurursak, 2 kontrol aracının,
yapılan hesaplara göre, yılda 1 728 litre benzin kullanırken, 4,5 ton yağ kullandığı
görülmektedir. Bu, nasıl bir hesaptır sayın milletvekilleri; bu araçlar acaba
benzin yerine yağla mı çalışmaktadır?!
İhalenin yapıldığı
tarihte, Isparta Belediyesinin kendi raporuna göre, kiralık araçlar dahil, araç
sayısı 274'tür; bu araçların bakım, onarım giderleri yıllık 296 624 Yeni Türk
Lirasıyken, temizlik ihalesini kazanan firmanın sadece 34 aracına verilen
amortisman, bakım, onarım giderleri 264 752 Yeni Türk Lirasıdır. Ayrıca,
Belediyenin 274 araca kullandığı toplam yağ miktarı 21 tondur; temizlik
ihalesini kazanan firmaya verilen yağ miktarı ise 132 tondur.
Sayın milletvekilleri,
rakamlar çok açıktır; takdiri size bırakıyorum.
Sayın Başkanımızın
icraatları bunlarla da sınırlı değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayalım
lütfen Mevlüt Bey.
MEVLÜT COŞKUNER (Devamla)
- Isparta halk pazarı ihalesi şu anda yargıdadır; halk pazarı esnafı
umutsuzdur.
Ayrıca, Halıkent Pazar
Yerindeki Gül Mega Alışveriş Merkezi, mülkiyetiyle birlikte ihale edilmiştir.
İhaleye iki şirket girmiştir; biri, Gül Mega Gıda, Tekstil, İnşaat, Turizm
Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi adına Ahmet Eski, diğeri Has Yem Sanayi
Ticaret Anonim Şirketi adına Mehmet Eski; bunlar, baba-oğuldur. Bu işyerinin 1
600 metrekare kapalı alanı vardır, 2 000 metrekare de açık arsası mevcuttur. Bu
işyeri, ihaleye çıkarılmadan önce sadece uzay çatısına 800 000 Yeni Türk Lirası
harcanmıştır; ama, maalesef, burası 260 000 Yeni Türk Lirasına satılmıştır.
Üzerinde kısaca durmak
istediğim diğer bir önemli konu da, Isparta Kültür Sarayıdır. Isparta Kültür
Sarayı, Isparta'ya kültür adına hizmet veren bir binadır; alternatifi oluşturulmadan,
AKP İlçe Başkanına ihale yoluyla verilmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Belediye Başkanının satma sevdası bir türlü son bulmamıştır.
Isparta Belediye Başkanıyken, Hasan Balaban, Isparta Belediyesine ait (A) grubu
Göltaş hisse senetlerinin 50 000 lotunu, işletmeye açılmasından kısa bir süre
sonra 40 000 liradan satmıştır. Hisse satışının gerçekleşmesinden bir gün sonra
50 500 liraya çıkmıştır. Bu olaydan kısa bir süre sonra ise, yine bir miktar
(E) grubu hisse satışı gerçekleşmiştir. En son da, geriye kalan 115 000 hisseyi
ve yetkisi alındıktan bir gün sonra, yetki valiye sunulduğunda, maalesef, onu
da satmıştır; satış sebebi de otogar yapacağım demektedir; otogarın ne arsası
vardır ne de projesi vardır.
Bu anlattığım olaylardan
sonra, gazeteci arkadaşlarımızın tartaklanmasına sebep olan konuyu da sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Isparta basını bunu gündeme alınca, Sayın Hasan Balaban bir imparatorluk kurdum
zannetti ve o imparatorluğun yıkılmayacağını düşündü. O nedenle, biz, şunu
söylüyoruz: Bu hisselerin satışları neden yapılmıştır ve bu hisseler hangi
şirkete verilmiştir; neden verilmiştir; bunlar açıklanmalı. Benim elimde de,
Isparta Belediyesinin uzmanları tarafından hazırlanmış, analiz edilmiş raporlar
mevcuttur. Ayrıca da, birbuçuk yıldır, Sayın Hasan Balaban, uğraşmamıza rağmen,
Isparta halkına ıstırap çektirmektedir ve hem partisine hem de Isparta halkına
zulmetmektedir. Biz, bugüne kadar, bunu gündeme getirdik. Kendisine
sorduğumuzda "siz bu hisseleri sattınız mı" dediğimizde, maalesef,
kendisi bize, sattım, satmadım, satabilirim, sattım gibi… Bu dosyanın tümü de
kendine aittir ve Sayın İçişleri Bakanından…
BAŞKAN - Toparlayın
lütfen, Sayın Coşkuner.
MEVLÜT COŞKUNER (Devamla)
- Topluyorum efendim.
Sayın İçişleri
Bakanımızdan, bu konunun üzerine gidilmesini diliyoruz; çünkü, Isparta halkı,
Isparta basını ve ulusal basın, medya bu kadar üstüne düştüğünde, Hasan
Balaban, yine, aynı bildiklerini okumaktadır ve bu kadar tepki varken, öyle
zannediyorum, böyle belediye başkanlarının yerinde tutulmaması gerekir ve
mutlaka inceleme yapılması gerekir.
Bu incelemeyi bekliyoruz
Sayın Bakanımızdan ve buradan da Isparta halkını saygıyla selamlarken, o
haklarını demokratik bir anlayış içinde aramalılar ve bu nedenle de, konuşmamı
burada bitirirken, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Isparta
Milletvekili Sayın Mevlüt Coşkuner'in gündemdışı konuşmasına yanıt vermek
üzere, Hükümet adına, Devlet Bakanı Sayın Beşir Atalay söz istedi.
Buyurun Sayın Atalay. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI BEŞİR
ATALAY (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Isparta Milletvekili
Sayın Coşkuner'in, Isparta İlinde basınla ilgili cereyan eden konular hakkında
gündemdışı konuşmasıyla ilgili, hükümetimiz adına söz almış bulunuyorum,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İfade edildiği gibi,
basına da yansıyan bir olay cereyan etmiştir Isparta'da; Belediye Başkanı ile
basın mensupları arasında, biraz önce Sayın Coşkuner'in anlattığı gelişme…
Tabiî, bu olay
duyulduktan sonra, zaten, buna tepkiler de gelmiştir. Özellikle, Partimizin
yerel yönetimlerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Nihat Ergün ve teşkilattan
sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı; ayrıca, Medya Tanıtım Başkan
Yardımcısı Suat Kılıç olayı kınamışlar, eleştirmişler ve tepkilerini dile
getirmişlerdir. Hükümetimiz adına, Hükümet Sözcümüz Sayın Cemil Çiçek, olaya
tepki göstermiş, açıklama yapmış, kaba kuvveti tasvip etmediğimizi, yanlışı
düzeltmenin medenî yollarının bulunduğunu ifade etmiştir ve ayrıca, bu
gelişmelerden sonra, bilindiği gibi, Isparta Cumhuriyet Başsavcılığı olayla
ilgili soruşturma başlatmış; İçişleri Bakanlığımız, Belediye Başkanı hakkında
disiplin soruşturması açtırmıştır ve dün akşam toplanan Partimizin Merkez
Yürütme Kurulu da, oybirliğiyle, ilgili parti üyesi Belediye Başkanı hakkında
disiplin soruşturması açılmasına karar vermiştir. Önce bu bilgileri sunmuş
oluyorum.
Değerli milletvekilleri,
yukarıda da arz edildiği üzere, iddialara göre, olay, bir Belediye Başkanı
hakkında bir yaygın gazetede yayımlanan haber üzerine, Belediye Başkanı ve
yanındakilerin, haberi yazan gazetecilere makam odasında şiddet uygulamalarıdır.
Gazetede yayımlanan bir haber nedeniyle, haberi yapan gazeteciye kaba kuvvet
uygulamasının gerekçesi olamaz ve bu tavır hoş görülemez. Söz konusu haber, adı
geçen Belediye Başkanının şeref ve haysiyetini ihlal ediyor veya Başkanla
ilgili gerçeğe aykırı bilgi içeriyor ise, Belediye Başkanınca başvurulacak
yöntem, yasal ölçüler içerisinde mücadele etmektir. Hukuk sistemimizde, bu tür
basın suçları için yaptırımlar ve kişinin şeref ve onurunu koruyacak çözümler
bulunmaktadır. Nitekim, 5187 sayılı Basın Kanununun "Düzeltme ve
cevap" başlıklı 14 üncü maddesi, şahsî hakları titizlikle koruyan ve
kişilerin mağduriyetini etkin bir şekilde önleyen bir düzenleme içermektedir ve
bu, Basın Kanunumuzda en güçlü yaptırımla desteklenmiş bir maddedir ve
uygulaması da iyi yürümektedir. Cevap ve düzeltmeyi, kanunun öngördüğü şekilde,
aynen ilk haberi yayınladığı şartlarda yayınlamadığı takdirde basın kuruluşuyla
ilgili uygulanan ceza çok yüksektir. Onun için de, cevap ve düzeltme hakkı şu
anda iyi işleyen bir mekanizmadır ve bunun, biliyorsunuz, yargı süreci
kısaltılmıştır; üç güne indirilmiştir. Başvuru üzerine, mahkeme, üç gün içinde,
cevap ve düzeltme hakkıyla ilgili kararını vermek durumundadır. Tekrar, bunu,
Yüce Meclise de bilgi olarak sunmak istedim.
Ayrıca, tabiî, onur ve
şerefi rencide eden bir haberse ve cevap ve düzeltme hakkı eğer yargıca karara
bağlandıysa, bir de tazminat davası açılabilmektedir.
Diğer taraftan, yine,
Türk Ceza Kanununun 125 inci maddesinde hakaret, 267 nci maddesinde ise iftira
fiilleri suç olarak düzenlenmiş ve yaptırıma bağlanmıştır. Ayrıca, Türk Ceza
Kanununun 267 nci maddesinde, yine, aslı olmayan, yalan yanlış haberle ilgili,
bir kişiye, olmadığı halde, hukuka aykırı bir fiil isnat etme suçuyla ilgili
ağır yaptırım getirilmiştir. Dolayısıyla, hukukî yollardan bu tür haklar her
zaman aranabilir; bunun imkânları vardır, yolları vardır.
İddialar doğruysa…
Burada, tabiî, tercih hukuktan yana değil, şiddetten yana kullanılmıştır.
"Doğruysa" diyorum; çünkü, olay yargıdadır. Bu konuyla ilgili
gelişmeleri de izleyeceğiz.
Bilgilerinize arz ederim.
Teşekkür ederim. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Sözlü soru önergesinin
geri alınmasına dair bir tezkere vardır; okutuyorum:
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Adana
Milletvekili Ayhan Zeynep Tekin Börü'nün (6/1620) esas numaralı sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi (4/366)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Gündemin "Sözlü
Sorular" kısmının 248 inci sırasında yer alan (6/1620) esas numaralı sözlü
soru önergemi geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla arz
ederim.
Ayhan Zeynep Tekin Börü
Adana
BAŞKAN - Sözlü soru
önergesi geri verilmiştir.
Değerli milletvekilleri,
Kâtip Üye arkadaşımızın oturarak okumasını oylarınıza sunmak istiyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oturarak okumaya devam
edin.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup oylarınıza sunacağım.
2.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ı temsilen Başkanvekili Nevzat
Pakdil'in, Endonezya Temsilciler Meclisi Başkanı Agung Laksono'nun davetine
icabetle, beraberinde bir Parlamento heyetiyle Endonezya'ya resmî ziyarette
bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/974)
20 Şubat 2006
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Meclisi
Başkanı Bülent Arınç'ı temsilen Endonezya Temsilciler Meclisi Başkanı Agung
Laksono'nun davetine icabet etmek üzere TBMM Başkanvekili Nevzat Pakdil'in,
beraberinde Parlamento heyetiyle, Endonezya'ya resmî ziyarette bulunması hususu
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620
sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Bülent Arınç
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Başbakanlığın Anayasanın
82 nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır; okutup oylarınıza
sunacağım.
3.- Kültür
ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un Tunus'a yaptığı resmî ziyarete katılacak
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/975)
17.2.2006
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Kültür ve Turizm Bakanı
Atilla Koç'un, 27-29 Aralık 2005 tarihlerinde düzenlenen Türkiye-Tunus 7. Dönem
Turizm Karma Komisyonu Toplantısına katılmak üzere, bir heyetle birlikte
Tunus'a yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin
de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararı ve
ekinin suretleri ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci
maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep Tayyip Erdoğan
Başbakan
Ekli Liste:
Osman Aslan |
(Diyarbakır) |
Osman Kılıç |
(Sivas) |
Hasan Güyüldar |
(Tunceli) |
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Danışma Kurulunun bir
önerisi vardır; okutup oylarınıza sunacağım.
IV.-
ÖNERİLER
A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki
sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu
önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
No: 184 Tarihi: 21.2.2006
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 325
inci sırasında yer alan 1077, 302 nci sırasında yer alan 1036, 9 uncu sırasında
yer alan 1069, 329 uncu sırasında yer alan 1082 sıra sayılı kanun tasarı ve
tekliflerinin bu kısmın 9, 10, 11, 12 nci sıralarına alınması ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesinin, 21.2.2006 Salı ve 22.2.2006
Çarşamba günkü birleşimlerde sözlü sorular ve diğer denetim konularının
görüşülmeyerek kanun tasarısı ve tekliflerinin görüşülmesinin, Genel Kurulun
çalışma sürelerinin ise aynı birleşimlerde 15.00-21.00, 23.2.2006 Perşembe
günkü birleşimde de 14.00-21.00 saatleri arasında olmasının, Genel Kurulun
onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.
|
|
|
Bülent Arınç |
|
|
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi |
|
|
|
Başkanı |
|
Eyüp Fatsa |
Haluk Koç |
Süleyman Sarıbaş |
|
AK Parti Grubu Başkanvekili |
CHP Grubu Başkanvekili |
Anavatan Partisi Grubu |
|
|
|
Temsilcisi |
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Ne demek temsilcisi?!
BAŞKAN - Bir dakika…
"Temsilen grup
başkanvekili" olacak.
Bu düzeltme kabul
ediliyor mu?
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Temsilen olmaz Sayın Başkan; temsilen olmaz. Bendeki metinde de
"temsilci" yazılmış; bu yanlış.
BAŞKAN - Peki…
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Bendeki metinde de "temsilci" yazıyor; bu yanlış.
BAŞKAN - Olabilir,
imzalarken fark etmemiş Sayın Başkanvekilimiz, Sayın Sarıbaş; şimdi fark etmiş,
bizi uyarıyor; biz de ona göre düzeltiyoruz.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Benim fark etmem önemli değil, ben dile getiriyorum; bu yanlış,
yazım yanlış.
BAŞKAN - Anlaşıldı.
İstem halinde, ikişer
üyeye lehte ve aleyhte 10'ar dakika söz verilir bu konuda, Danışma Kurulu
kararıyla ilgili olarak.
Söz isteyen arkadaşımız;
Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Eraslan aleyhte söz istiyor.
Başka söz isteyen?.. Yok.
Sayın Eraslan, buyurun.
Süreniz 10 dakika.
MEHMET ERASLAN (Hatay) -
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; öncelikle, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Polis memuru Bayram
Kafalı kardeşimizin hadisesi, gerçekten, hepimizi derinden üzmüştür,
yaralamıştır. Geride 11 yaşında Emre'yi, 6 yaşında Zehra'yı bırakarak, eşini de
bırakarak ebedî hayata intikal etmiştir. Bu, bu kadar basit değil; yani, ölen
ölür, kalan sağlar da nasıl olsa bizim; ölen de ölür, gider, unutulur şeklinde
geçiştirilmemelidir.
Değerli arkadaşlar,
milletimizin her bir ferdinin kıymetli olduğunu ve milletimizin her bir
insanının yüce olduğunu, mukaddes olduğunu, büyük olduğunu hepimiz biliyoruz.
Bu noktada sosyal devlet anlayışının gereğini yapmak siyasî iradelerindir,
siyasî iktidarlarındır. Devlet kimdir; devlet, hepimiziz. Yetmişüç milyon
insanla devletiz. Bütün kuruluşlarımızla, bütün kurumlarımızla, bütün
misakımillî sınırlarımızla bir devletiz ve devlet olarak, sosyal devlet anlayışının
yerine getirilmesi noktasında gayret sarf edecek olan kimdir; siyasî iradedir,
Türkiye Büyük Millet Meclisidir.
Bakın, ben daha önce
ifade ettim Sayın İçişleri Bakanımız burada oturur iken, tutanakları açın ve
tutanaklardan okuyun, görün. Sayın İçişleri Bakanımıza dedim ki: Sayın Bakanım,
güvenlik mensuplarımızın, polislerimizin, görev yaparken süre mefhumu yoktur.
18 saat çalışıyorlar, 24 saat çalışıyorlar, 36 saat çalışıyorlar, 48 saat
çalışıyorlar, ara vermeden bazen çalışmak zorunda kalıyorlar; yani, süre
mefhumu yok; ama, özlük hakları iyi mi; iyi değil. Ücretleri iyi mi; iyi değil.
Ayrıca, bir kredi kartı sorunu var, ona girmeyeceğim; onu, yarın veya öbürsü
gün, perşembe günü işleyeceğiz inşallah; ama, değerli arkadaşlar, bu uyarıyı,
güvenlik noktasında büyük gayretler sarf eden, bu toplumun huzuru, bu toplumun
güvenliği için gecesini gündüzüne katan polislerimizin özlük haklarını sordum,
Sayın Bakanımız oturuyor idi. Sayın Bakanımız dedi ki: "Ben,
bürokratlarımıza, İçişleri bürokratlarına, özlük haklarının iyileştirilmesi
konusunda talimatımı verdim." Aradan üçbuçuk yıl gibi bir zaman geçti,
üçbuçuk yıl geçti. Bu insanlar bizim insanımız, bu insanlar bu milletin
evlatları. Bu insanlar ölmemeli. Bu insanlar ölümüne görev yapar iken, ölümüne
çalışır iken, kelle koltukta hizmet verir iken, milletin ve devletin yanında
durur iken, bunlara da şu sosyal devlet ilkesini uygulayalım, çalışma
şartlarını iyileştirelim, özlük haklarını iyileştirelim, aldıkları ücretleri,
çoluk çocuklarıyla yaşayabilecekleri, kendi onurlarına, haysiyetlerine,
şereflerine yakışır ve yaraşır bir düzeye getirelim, bunlara bu konuda yardımcı
olalım dedik ise de, aradan geçen bu kadar uzun zamandan sonra, bu noktada,
Allah için, hiçbir şey yapılmamıştır ve insanlar intihar etmekle karşı karşıya
kalmıştır.
Niye intihar etsin ya;
niye, niye?! Bizim insanımız niye intihar etsin?! Yani, intiharı, açlığı,
yoksulluğu, gelirsizliği hak ediyor mu; etmiyor bence, hiçbir şekilde etmiyor.
Bunun gereğini kim yapacak; bunun gereğini Türkiye Büyük Millet Meclisi
yapacak. Bunun gereğini hepimiz yapacağız. Bunun gereğini iktidar yapacak ve bu
noktada gelecek olan her türlü kanun teklifine, kanun tasarısına varız,
bekliyoruz ve elimizden gelen bütün katkıyı da sağlamaya hem biz hem de bu Yüce
Parlamento her zaman hazırdır.
Değerli arkadaşlar,
Danışma Kurulu önerisi, yine, Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetimini, salı
günü ve çarşamba günü yapılacak normal denetimleri, yine ortadan kaldırmıştır
ve geçen hafta yapılan gündemin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin geçen hafta
yapmış olduğu gündemin bir kanunu dahi geçirilememiştir. 1066 sıra sayılı kanun
tasarısını, hâlâ, biz, iki haftadan beri bitirebilmiş değiliz. Hal böyle iken,
gelmişiz, yeni bir gündem oluşturmuşuz, o gündemin üzerine yeni bir gündem
koymuşuz ve iki haftadan beri bir arpa boyu yol alamamışız.
Peki, bu oluşturulan ve
sık sık değiştirilen gündem, acaba milletimizin gündemiyle örtüşüyor mu; benim
için önemli olan o. Ha, diyor isek, bakın, sevgili milletvekilleri, sayın
milletvekilleri, eğer diyor isek; zaman yetmiyor, milletvekilleri çok
konuşuyor… Milletvekilleri konuşacak tabiî, milletvekilleri katkı sağlayacak,
öneride bulunacak, tekliflerde bulunacak. O zaman gelin, burada bütün
arkadaşlara öneride bulunuyorum: Pazartesi, salı, çarşamba, perşembe, cuma, haftada
beş gün çalışalım. Eğer gündem bitmiyor ise, bitmeyen gündeme yeni gündemler
ekliyor isek, o zaman, çalışma süremizi, çalışma günlerimizi uzatalım, haftanın
yedi günü çalışalım ve bu gündemi bitirelim; ama, bakıyorum, gelen kanunlara
bakıyorum -kredi kartlarıyla ilgili kanun da öyle, yani, sorun çözmeyen bir
kanun- diğer kanunlara da bakıyorum, hepsi öyle değil, ama, hakkı da teslim
etmek istiyorum; ama, kanunlar da toplumumuzun genel manadaki sorunlarına çare
olacak şekilde değildir.
Milletin ve hükümetin
gündemi ile Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemi ile iktidarın gündemi ile
milletin gündemine bakıyorum; orada farklı gündemler var, burada farklı
gündemler var; gündem birbirini tutmuyor; yani, milletin derdi başka,
vatandaşın derdi başka. Köylüsüyle, çiftçisiyle, esnafıyla, KOBİ'siyle,
yatırımcısıyla, genciyle, işsiziyle, memuruyla, ihracatçısıyla, üreticisiyle,
her sektörün, toplumun her bir kesiminin feryatları var iken, sıkıntıları var
iken, çözüme kavuşturulması noktasında beklentileri var iken, bakıyorum,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemi acaba ne; bakıyorum gündeme, o
problemleri çözmeye ilişkin, gündemde hiçbir şey göremiyorum. Meclisin gündemi
ile milletin gündemi, iktidarın gündemi ile milletin, vatandaşın gündemi,
arazide, caddede, sokakta olan insanın gündemi bir değil. Haydi, bunlar iç
meselelerdir, iç meseleleri kendi aramızda çözeriz; ama, ya ulusal meseleler;
Kıbrıs meselesi, Avrupa Birliği meselesi, Kuzey Irak meselesi?! Önümüze
azınlıklar meselesi getiriliyor; başka, daha, Türkiye'nin ulusal birliğini,
beraberliğini ve ulusal menfaatlarını, millî menfaatlarını tehlikeye sokacak
bir sürü şeyler konuluyor ve yeterince, bunlar Türkiye Büyük Millet Meclisinde
görüşülmüyor. Bunlara ilişkin gerekli stratejiler, maalesef, stratejik
politikalar geliştirilemiyor. Bu da, ayrıca, maalesef, bizleri kaygılandırıyor,
bizleri üzüyor, milleti de bu noktada üzüyor.
Vatandaşın sesine kulak
vermeli, milletin sesine kulak vermeli ve özellikle, en alt gelir grubu ile en
üst gelir grubu arasındaki makas her geçen gün artıyor ve millî gelirde çok
ciddî bir açılma var, bir adaletsizlik var. Bu ülkede, yoksul daha yoksul; ama,
çok az da olsa, zengin biraz daha zengin olma yolunda ilerlerken, geniş halk
kitlelerini oluşturan, geniş toplum kitlelerini oluşturan bu vatandaşlarımız,
Türkiye Büyük Millet Meclisinden ve iktidardan büyük bir yardım ve büyük bir
katkı bekliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Süreniz doldu.
Toparlayın lütfen.
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Toparlıyorum.
727 000 000 açlık sınırı;
Devlet İstatistik Enstitüsü, devletin kurumu bunu açıklamış, 727 000 000 Açlık
sınırı 727 000 000 iken, yoksulluk sınırı 1 835 000 000 ve bakıyoruz, kamuda
çalışanların birçoğu açlık sınırına yakın maaş alıyor, ücret alıyor ve kamuda
çalışanların yüzde 99'u, yoksulluk sınırının altında ücret alarak geçinmenin
gayreti içerisinde. Ee, bunlardan verimlilik beklemek… İşte, bakın, milletin
gündeminde bunlar var. Ben bunları daha önce de anlattım, söyledim, İçişleri
Bakanımız burada otururken de söylemiştim; ama, makroekonomik dengeleri yerine
oturtacağız diye, milletin, vatandaşın ne makrosunu bıraktık ne mikrosunu
bıraktık ne sefaletini, yoksulluğunu, açlığını bıraktık! Yani, makro dengeler
tabiî ki yerine otursun, Türkiye'de ekonomi güzel bir noktaya gelsin; ama,
bunu, milleti ezerek, vatandaşı ezerek, yokluk ve yoksulluğa, sefalete onları
iterek değil, topyekûn bir kalkınma şeklinde yapalım; sosyal devlet bunu
gerektirir. Sosyal devlet, uyguladığı her politikada, önce vatandaşın ne
durumda olacağını, hangi konumda olacağını göz önünde bulundurarak hareket
eder; işte, bizim de bu şekilde hareket etmemiz gerektiğine inanıyorum.
Bu yüksek vergilerle ve
düşük aylıklarla bir yere varmamızın mümkünatı yoktur. Gündemimizi, istirham
ediyorum ve rica ediyorum, Meclisin gündemini, artık, milletin gündemiyle
barıştıralım.
BAŞKAN - Toparlayalım
lütfen.
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Milletin gündemi neyse, Türkiye Büyük Millet Meclisine onu taşıyalım ve
çiftçisiyle, emeklisiyle, yaşlısıyla, dul yetimiyle, memuruyla, KOBİ'siyle,
üreticisiyle…
Son bir şey söylüyorum;
tekstil. Maalesef, kalitesiz Çin malının kurbanı oldu tekstil sektörümüz ve
feryat ediyor, gazetelerde ilanlar vermeye başladı. İşte, bizim gündemimiz,
milletin gündemi olmalı. Meclisin gündemi, hükümetin gündemi, iktidarın
gündemi, milletin gündemi olmalı ve acil bir şekilde bunları çözüme
kavuşturacak çalışmalar ve stratejiler geliştirmeli diyorum…
BAŞKAN - Sayın Eraslan,
lütfen, toparlayalım.
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- … ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sağ olun.
Lehte söz isteyen, Mardin
Milletvekili Muharrem Doğan.
Buyurun Sayın Doğan.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
MUHARREM DOĞAN (Mardin)-
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Danışma Kurulu önerisi hakkında görüş
belirtmek üzere şahsım adına söz almış bulunuyorum; öncelikle sizleri ve yüce
halkımızı saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
gündem çok önemli. Ele alacağımız her türlü gündem çok önemlidir; ama,
bunlardan daha önemli olanlar vardır. Mesela, eğitimde, sağlıkta, ulaşımda ve
güvenlikte özellikle almamız gereken öncelikler vardır.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, izin verirseniz, seçim bölgem Mardin'le ilgili, eğitim konusunda
bazı sıkıntıları anlatmak, görüş ve temennilerde bulunmak istiyorum.
Mardin'de, YÖK'ün tavsiye
kararına istinaden 20.1.2006 tarihinde Bakanlar Kurulu kararıyla iki fakülte
açılması kararlaştırılmış; bir tanesi mühendislik-mimarlık fakültesi, bir
tanesi de güzel sanatlar fakültesidir. Mardin halkının çok uzun yıllar özlemini
çektiği fakültenin kurulması, Mezopotamya medeniyetlerinin beşiği konumunda
olan inanç ve kültür turizminin de gelişmesine katkı sağlayacaktır. Bünyesinde
Yezidi, Süryani, Müslüman barındıran, çanın ve ezanın beraber okunduğu,
insanların kardeşçe yaşadığı Mardin'de hoşgörü anlayışı daha da güçlenmiş
olacaktır.
Midyat'ta 6 ncı Yüzyıldan
13 üncü Yüzyıla kadar Deyrül Umur İlahiyat Fakültesinin varlığından, yine, 15
inci Yüzyılda Mardin'de Kasımiye Medresesinde hukuk, tıp ve felsefe gibi eğitim
hizmetlerinin verildiğinden bahsedilmektedir. Dolayısıyla, Mardin, 8 000 yıllık
tarihiyle ve inanç kültürüyle o yıllarda bile eğitim merkezi işlevini görmüş
mozaik bir ilimizdir.
İlimizde kurulacak olan
fakültelerle ilimizin ve bağlı ilçelerimizin sosyal, ekonomik, kültürel, spor
ve sanat gibi önemli olan birçok yönlerden gelişmesini sağlayacaktır ve
kalkınmasına da yardımcı olacaktır. Bütün dünyada olduğu gibi, ülkemizde de
yüksek üretimde temel hedef, daha kaliteli bir eğitim vererek, yarının iyi
beyinlerini yetiştirmektir; evrensel ölçekte araştırma faaliyetleriyle bilgi
üreterek ve teknolojiye dönüştürerek ülkemizi kalkındırmaktır; hedef, bu
olmalıdır.
Değerli milletvekilleri,
YÖK'ün, Mardin tarihine ve özgün mimarisine sıcak ve samimî bakması, hükümetin
de, bölgelerarasındaki gelişmişlik farkını gidermek için, yaptığı bu değerli
katkıyı ve Dicle Üniversitesi Rektörlüğünün konuya gösterdiği duyarlılığa,
Mardin halkı adına, teşekkür ediyorum. Fakülteler kararı alınmadan önce, Dicle
Üniversitesinin 2006 yılı bütçesi onaylanmıştı ve yeni kurulan bu fakülteler
hesapta yoktu. Bu nedenle, Mardin'de kurulan yeni fakültelerin faaliyete
geçebilmesi için, bütçe yapılması zarurîdir, bütçesinin tahsisi gerekir.
Ayrıca, akademik kadrolar ve bunun için de araştırma görevlisi, yardımcı
doçent, doçent, profesör, öğretim görevlisi, okutman ile idarî kadroların,
Maliye Bakanlığınca, Dicle Üniversitesi Rektörlüğüne tahsis edilmesi
gerekmektedir; zira, Dicle Üniversitesi, 2006-2007 öğretim yılında
ekkontenjanla öğrenci almayı hedeflemiştir.
BAŞKAN - Sayın Doğan,
Danışma Kurulu önerisi lehinde söz aldınız, bazı tasarıların öne alınmasıyla
ilgili, sıra değişikliğiyle ilgili bir öneriydi. Siz, bu eğitim sorunlarının da
onunla bağlantısını mı kurmak istiyorsunuz; onlar da öncelikli olması gereken
konular arasında mı olsun diyorsunuz?
MUHARREM DOĞAN (Devamla)
Tabiî, Sayın Başkanım, izin verirseniz… Aynı fikirdeyiz.
BAŞKAN - Lehinde de
düşüncelerinizi açıklarsanız yerinde olur.
Buyurun, devam edin.
MUHARREM DOĞAN (Devamla)
- Açıklayacağım. Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bu fakültelerimiz için
tahsis edilen eski hükümet konağının taş yapısıyla özgün mimarimize ve
uygarlığımıza kazandıracağı estetik dikkate alındığında, ileride, dekanlık
binası için tahsis edilen eski vali konağı binalarıyla birlikte bakım ve onarım
ihtiyaçlarının Dicle Üniversitesi tarafından karşılanması gerekir. Bunun için
de eködenek verilmelidir. Aksi takdirde, kâğıt üzerinde kurulmuş birer fakülte
olmaktan öteye gidemeyecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sosyal, ekonomik ve kültürel bakımdan Mardin fakültelerine
verilecek değerler, bütün dünyaya dağılmış olan Mardinli Süryani Kadim
Cemaatini de memnun edecektir. Emininim ki, verilen bu değerler ve bu katkılar
Avrupa Birliği görüşmelerinde de büyük yarar sağlayacaktır.
İlimizde her yıl 3 500
genç yükseköğretim yapma hevesiyle öğrenci seçme sınavına katılmaktadır; ancak,
bazı öğrencilerimiz yükseköğretim yapabilme imkânı yakaladıkları halde başka
yörelerde eğitim yapmanın maliyetini karşılayamadıkları için
yükseköğrenimlerini yapamamaktadırlar. Şimdi, ise, yeni fakültelerin
kurulmasıyla Mardin ve komşu illerdeki gençlerimiz Mardin'de eğitim yapabilme
imkânını kazanacaklardır. Bu nedenle fakültelerimiz, bölgenin, hem sosyoekonomik
hem de kültürel gelişiminde etkili rol oynayacak ve yörenin çehresini
değiştirecektir. İnşallah, en kısa zamanda, Mardin üniversitesinin temel
altyapısını oluşturacaktır. Böylece, çağdaş aile yapısının gelişmesi, kadının
karar mekanizmasında söz sahibi olmasını da sağlayacaktır. Türkiye, büyük bir
ülke; devlet geleneğinde eğitim ve öğretime, geçmişinde, çok büyük özverilerle
katkısı mevcuttur. Bu katkıları, başta hükümetimizden ve özellikle Maliye
Bakanımızdan bekliyoruz. İnsanlığın en temel paylaşımı, Mustafa Kemal idealinin
temel hedefi bilgi ise, ilim irfan ise, bu ışığın tüm ülkenin her bölgesine
yayılması zarurîdir, en birincil görevimizdir, Yüce Meclisin çatısı altında
çalışan biz milletvekillerinin en birincil görevidir diye düşünüyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle,
YÖK Başkanlığına, Bakanlar Kuruluna, Dicle Üniversitesi Rektörlüğüne ve emeği
geçen herkese teşekkür ediyorum. Danışma Kurulu önerisinin lehindeyim ve
Danışma Kurulu önerilerinin hayırlı olmasını diliyorum. Beni dinlediğiniz için,
bana bu fırsatı verdiğiniz için teşekkür ediyorum. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Lehte söz
isteyen Amasya Milletvekili Hamza Albayrak.
Buyurun Sayın Albayrak.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
HAMZA ALBAYRAK (Amasya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Danışma Kurulu önerisinin lehinde söz
almış bulunuyorum: hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
zamanın kıymetini bilmeyen, insanın kıymetini bilemez. Zamanı hep en iyi
değerlendirmek bizim için bir vebal olduğu gibi, bu Meclis için de bir
idealdir. Bugün, milyonlarca sosyal güvenlik kurumu mensuplarını ilgilendiren
-Bağ-Kur, SSK ve Emekli Sandığı mensupları gibi, emeklileri ilgilendiren- 1066
sıra sayılı kanun tasarısını görüşmeyip de, bu Meclis neyi görüşecek değerli
arkadaşlar? Aslında, bu, sosyal güvenlik kurumlarını ilgilendiren, onların prim
borç ve faizlerini ilgilendiren yasa tasarısı, takdir edersiniz ki, çok daha
önceden bu Yüce Meclisin gündemine gelebilmeliydi. Batık bankalardan sonra
bütçede hazineden, en çok transfere, aktarıma yol açan, 2006 yılı bütçesinde
de, 24 milyar YTL gibi bir rakama baliğ olan, âdeta, sisteme ilişkin çarkın
dönmediğini çok çarpıcı şekilde ortaya koyan bu emeklilerin durumu elbette ki
bu gündemin öncelikli maddesi olmalıydı.
Değerli arkadaşlar,
Türkiye'de, maalesef, görüşülmesi gereken olayları sıralarken, hep, lüks ile
zarurî olan ihtiyaçlar birbirine karışılagelmekte. Bazıları, olmayan
problemleri problemmiş gibi burada aktarmaya çalışırken, bazıları da, var olan
problemleri yerinde ve zamanında görüşme noktasında gereken özen ve hassasiyeti
maalesef göstermemektedir. Onun içindir ki, 1961 Anayasasıyla Türk hukuk
sistemine giren kuvvetler ayırımı prensibi, yani, yasama, yürütme ve yargı
erki, maalesef, 61'den günümüze kadar, Türkiye'nin âli menfaatları noktasında
birbiriyle barışık olması gerekirken, hep sataşır halde icrai faaliyette
bulunmuştur. Onun için de, bu sataşmayı fırsat bilen birileri, maalesef,
Türkiye'de hep değişik gündemler oluşturmuşlar, toplum mühendisleri, bu zarurî
olan ihtiyaçların önüne, hiç ama hiç de zarurî olmayan, gerekli olmayan,
problem olmayan bazı şeyleri problem olarak süregelmişlerdir.
Değerli Başkan, değerli
arkadaşlar; bugün AK Partinin yapmak istediği şey şudur: Neşter vurulması
gereken çok öncelikli problemleri bir an önce çözüme kavuşturmak için bir
haftadır, on gündür Türkiye'nin gündemini meşgul eden kamusal alan konusu ile
kamusal talanın yer değişmesidir.
Bakınız, Anayasamızın 20
nci maddesinde özel hayatın gizliliği düzenlenmiş. Anayasamızın 24 üncü
maddesinde din ve vicdan hürriyeti düzenlenmiş. İnsan Hakları Evrensel
Beyannamesinin 2, 3, 12 ve 18 inci maddelerinde ise yine bu kişisel ve bireysel
özgürlüklerin alanı belirlenmiş. Birleşmiş Milletlerin Kadınlara Karşı Her
Türlü Ayırımcılığın Önlenmesi Sözleşmesine Türkiye taraf olmuş. Bunlar herkesçe
malum olmasına rağmen, ne acıdır ki, günümüzde halen kamusal alan tartışması
yapılmaktadır.
Bu tartışma yapılırken,
ekonomik suç işleyerek ekonomik güç kazananlar, eline geçirdikleri mikrofonları
maalesef kendi menfaatlarını önplana çıkararak mitralyöz olarak
kullanabilmektedirler. Türkiye'nin öncelikli problemi, hukuken ilgili zemine
oturmuş olan kamusal alan tartışması olmamalıdır; Türkiye'nin öncelikli
problemi, kamusal alandan ziyade, kamusal imkânları sömürerek, istismar ederek
kamusal talana yol açanlar olmalıdır.
Bakınız, şu anda
görüşmekte olduğumuz 1066 sıra sayılı kanun tasarısında sistemi âdeta çökerten
iki olgu var. Bunlardan bir tanesi çok masumane ve haklı bir yaklaşım, bir
tanesi ise çok da masumane yaklaşım değil maalesef.
Değerli arkadaşlar,
yıllardan beri Sosyal Sigortalar ve Bağ-Kur primlerinin aslı ile cezaları
Türkiye bütçesine hakikaten yük olmuştur. Sistem, kendi içerisinde çarkını
döndürmesi gerekirken, hep hazine tarafından birtakım ciddî transferlerle…
Bugün de olduğu gibi, şu anda görüşeceğimiz yasada da bu rakam 21,3 milyar
YTL'dir; yani, 21 katrilyon 300 trilyonluk bir transferi konuşuyoruz burada.
Bakınız, burada, SSK ve Bağ-Kur primini, bir, gerçekten ödemeyenler var; bir
de, imkânları müsait olmadığı için ödeyemeyenler var. İşte, bu yasa tasarısı
öncelikle çıktığında, ödemeyenlerin önüne birtakım setler getirilmiş olacak;
çünkü, bilanço verilerini vesaireyi ortaya koyacaksınız.
Şimdi, SSK prim
borçlarına bakıyorsunuz, 4,6 katrilyon… Bunun tamamını sayısal olarak
irdelediğimizde değerli arkadaşlar, bu 4,6 milyar YTL'nin, eski tabirle,
katrilyonun 1 446 735 kişiye ait olduğunu görüyoruz. Bu 4,6 milyar YTL'nin içerisindeki
en yüksek pay olan yüzde 40 ise, maalesef, 6 259 kişiyi ilgilendiriyor,
işvereni ilgilendiriyor. Elbette ki, ülkenin kötü yönetildiği dönemlerde, ciddî
anlamda, samimî işverenimiz ekonomik açıdan birtakım krizler yaşamış, birtakım
bilanço değerlerini eksiye doğru bu krizler götürmüştür. Biz, bunların iyi
niyetinden şüphe duymuyoruz; ama, kayıtların irdelenmesiyle şeffaflık ortaya
çıkacak, e-devlet uygulaması, hele hele, meriyete girdiğinde, herkesi daha iyi
bir şekilde izleme imkânı doğacaktır. Dolayısıyla, iyi niyetli olmayan, şu veya
bu şekilde biraz önce altını çizmeye çalıştığım o kamusal talana yeltenenler için
de, bu yasa, frenleyici bir rol üstlenecektir.
Değerli arkadaşlar,
gerçekten, kredi borcunu ödeyemediği için intihar eden polisimizin ailesine
sabırlar diliyorum. Çok zor bir hadise; ama, bu vatan için canını, her şeyini
önplana atan şehitlerimizi, onların dul ve yetimlerini de hiçbir zaman arka
plana atamayız. Geliniz, bu yasalarla, bu yasa tertibinden maaş alanları da…
Değerli arkadaşlar, geçen hafta, vergi iadeleriyle ilgili yasayı da çıkardık.
Bu vergi iadesi yasasıyla ilgili, 1 inci maddede, 13 tertipten maaş alanlar
vardı. Şimdi, bizden önceki bir konuşmacı arkadaşımız çıktı, burada şunu
söyledi: "İşçilerin vergi iadesindeki yüzde 5'lik iadesini 1 puan
eksilterek, emeklilerin gelirine göz diktiniz." Değerli arkadaşlar, vergi
iadesi veren emeklilerin durumunu şöyle gözler önüne getirelim; bunlardan
sadece yüzde 10'u, fişini, vergi iade belgesini tam olarak veriyor, yüzde 25'i
eksik veriyor, yüzde 65'i ise hiç vermiyor. Dolayısıyla, değişmeden önceki
durumda hazineden çıkan para 1,2 katrilyon, bu uygulamayla hazineden çıkacak
para 2,9 katrilyon. Şimdi, kim kimin maaşını kesiyor ya da vergi iadesini
kesiyor değerli arkadaşlar; ortada gerçek var. Artı, maaşı 400 000 000 liraya
kadar olanlara da, zaten, bu iade, yüzde 5 olarak veriliyor.
Dolayısıyla,
biz, AK Parti İktidarı olarak… Geçmişte gündeme geldiğinde, anaparası
taksitlendirilmek istendiğinde Emek Platformunun tepkisini bir hatırlayalım;
kıyamet kopmuştu "hayır efendim, biz, zorunlu tasarrufun -yani, halk arasında
nema diye adlandırılan zorunlu tasarrufu teşvik priminin- anaparasının
taksitlerle ödenmesini istemiyoruz" demişlerdi. Bakın, AK Parti İktidarı
14 katrilyon tutan bu…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayalım
lütfen.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
- …nemanın, anaparanın 10,7 katrilyon lirasını ödedi, bu nisan ve mayıs ayında
ise, 14 katrilyonun geri kalan kısmı da hak sahiplerine ödenmiş olacak.
Değerli arkadaşlar, yine,
bizden önceki iktidarların oluşturduğu mağdurlar ordusundan bir grup daha var.
Bunlar da, KEY hesabı mağdurları; yani, konut edindirme yardımında bulunulan
vatandaşlarımız. 1987'de Türkiye'nin gündemine geliyor, 1999'a kadar devam
ediyor. 5 000 000 vatandaşımızdan kesilen, bu süreçteki, para toplamı 393
trilyon lira, bunu nemalandırdığınızda bu rakam 1,5 katrilyona ulaşıyor. AK
Parti İktidarı, hiç de kendisini ilgilendirmeyen; ama, devlette devamlılık esastır prensibinden hareketle bu mağdurları
da önlemek için bu KEY hesabı ödemelerini tamamlamak üzere.
İnşallah, bu Meclis, bu KEY hesabı mağdurlarının yüzünü güldürecek kararı çok kısa sürede sizlerin de gayretiyle
alacaktır diyorum.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; bizim şu günlerde çok, ama çok, birlik ve beraberliğe ihtiyacımız
var. Doğruya, iyiye,güzele taraf olmada
hepimizin bu hassasiyeti göstereceğinden hiç ama hiç şüphe duymuyorum ve diyorum ki, Aziz Türk Milletinin vatanı
bir, menfaatı bir, ezanı bir, bayrağı bir, din bir, iman bir, Kur'an bir, Allah
bir, Türkiye'nin âli menfaatlarını gözetmek ve kollamakta elbette ki bu Yüce
Meclis çatısı altında bulunan siz değerli milletvekillerimiz de bir olacaktır
diyor, sevgi ve saygı sunuyor, teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Değerli
milletvekilleri, kabul edenler… Etmeyenler… Danışma Kurulu önerisi kabul
edilmiştir.
İçtüzüğün 37 nci
maddesini göre verilmiş iki adet doğrudan gündeme alınma önergesi vardır; ayrı
ayrı okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
İlk önergeyi okutuyorum :
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
4.- Bursa
Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil
Usulü Hakkında Kanuna Geçici Bir Madde İlavesi Hakkında Kanun Teklifinin
(2/621) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/367)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
21.11.2005 günü verdiğim
6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna Geçici Bir Madde İlavesi Hakkında Kanun Teklifi
(2/621) esas sayıyla 25.11.2005 tarihinde Plan ve Bütçe Komisyonuna havale
edilmiş; ancak, havale gününden itibaren kırkbeş gün içinde
sonuçlandırılmamıştır.
Anılan kanun teklifinin
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 37 nci maddesi uyarınca doğrudan Genel
Kurul gündemine alınmasını arz ederim. 6.2.2006
Ertuğrul Yalçınbayır
Bursa
BAŞKAN - Önerge sahibi
Sayın Yalçınbayır, buyurun.
Süreniz 5 dakika.
ERTUĞRUL YALÇINBAYIR
(Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize sevgi ve saygılarımı
sunuyorum.
Değerli milletvekilleri,
1998 yılında, Bursa'yla birlikte 19 il pilot olmak üzere, kadastro paftalarının
yenilenmesi çalışması yapıldı. Bu çalışmalar 2003 yılında tamamlandı. Bu
çalışmalardan sonra vatandaşlara gönderilen ödeme emirleri, muhtarlar
vasıtasıyla, bize yoğun şikâyetlere konu oldu. Şikâyet üzerine konu incelendi.
Hukuka uygunluk bakımından yaptığımız incelemede "kadastro yenileme
çalışmalarından harç alınır" şeklindeki yönetmelik hükmünün apaçık Anayasaya
aykırı olduğu görüldü. Kadastro yenileme çalışmalarıyla ilgili yönetmelik, 50
nci Hükümet döneminde, Birinci Tansu Çiller Hükümeti döneminde çıkarılmış bir
yönetmelik.
Yönetmelikle harç ihdası
mümkün değildir. Bu, apaçık Anayasanın 73 üncü maddesine aykırıdır. Bu, bir
yetki gaspıdır; Meclise ait olan bir yetkiyi yürütmenin gasbetmesidir. Buna
dayalı olarak alınan paralar zorla alınan paralardır. Bu paralara harç demek
mümkün değildir; bu paraların adı harç değil, haraçtır. Yasal dayanağı yoktur.
Sebebi hukuken yoklukla maluldür.
Böylesine bir işlem
önümüze geldiğinde, işlemin bütün unsurları itibariyle apaçık hukuka aykırı
olduğunu gördük ve bir hak arama mücadelesi başladı. Önce idare nezdinde,
ilgili bakanlıklar nezdinde; Maliye Bakanlığı nezdinde müteaddit defalar,
Bayındırlık Bakanlığı nezdinde hakeza ve Başbakan nezdinde hak arama
mücadelesinden bir sonuç alınamadı.
Değerli milletvekilleri,
bu arada, idare vatandaşın haklılığını görmüş olmalı ki, önce, üç yıldır tahsil etmediği ve yüzde 336'ya
ulaşan faizleri, aylık yüzde 7'den yüzde 4'e indirdi. Bu yetmedi. İdare, bu
defa bir tasarı hazırladı. Bu tasarıyla "1.1.2004 yılından itibaren
kadastro yenileme çalışmalarından harç alınamaz" hükmü getirildi. Meclis
beyhude yere işgal edildi; çünkü, öyle bir yasal dayanağı yoktu ki, bu kanunu
kaldırasınız. Buna rağmen, bir adımdı;
ama, 1.1.2004'ten önce tahsil edilen, 1995 ile 2004 arasında alınan haraçlar ne
olacak? Siz, yetkili organ olarak, düzenlemediğiniz bir işe dayalı, idarenin
bir iş yapmasını ister misiniz, yetkinizin gasbına izin verir misiniz?
Keyfiyeti Meclis Başkanına da ilettik. Apaçık yetki gasbı var.
Bizde, nedense, idarenin
kalitesini yükseltmeyle ilgili yeterince çalışmalar yapılmıyor. Antrparantez
söyleyeyim, idare ile birey arasındaki ilişkilerin düzenlenmesiyle ilgili,
100'ün üzerinde ülkede var olan ombudsmanlık, halkın avukatlığı, yurttaş
sözcülüğü müessesesini buraya bir an önce getirelim; çünkü, denetimi yeterince
yapamıyoruz. Bu denetimin, yine Meclis tarafından seçilecek halk sözcüsü
tarafından yapılması halinde, hukuka uygunluk, yerindelik ve idare ile birey
arasındaki ilişkilerde büyük bir düzelme olacaktır.
Değerli milletvekilleri,
hak arama sonucunda 2 tane tasarı daha getirildi. Bu tasarılarla, sözüm ona,
sözde kadastro yenileme çalışmalarından alınan, alınması gereken harçların
ödenmesi hususunda yeniden bir yapılanma öngörülüyordu. Öngörüler, apaçık,
Anayasaya da aykırıydı, hak arama özgürlüğünü de ortadan kaldırıyordu. Oysa,
bu, gerçekten, özür dilenmesi gereken bir olaydır. Bu bir af değildir, bu bir
lütuf, bu bir ihsan değildir. Zorla alınan paranın, aynı yöntemle, aslıyla,
faiziyle...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERTUĞRUL YALÇINBAYIR
(Devamla) - Sayın Başkanım...
BAŞKAN - Toparlayalım
lütfen.
ERTUĞRUL YALÇINBAYIR
(Devamla) - ...ferî cezalarıyla birlikte, paralellik ilkesi gereği, aynen
vatandaşa iade edilmesidir. Getirilen düzenlemeler buradan çıkamadı, geri
alındı; çünkü, kanun yapma tekniği o kadar değişti ki "torba kanun"
adı altında, nereden neyin geleceğini bizim bile takip edemediğimiz,
hukukçuların takip edemediği bu yöntemle, oradan çıkarıldı; ama, oradan yine başkaca
kanun, başkaca maddeler çıkarılıp müstakil olarak getirilebildi. Biz, bu
konuyla ilgili, bakanlığın daha samimî olmasını istiyoruz. Meclis kürsüsünden
defalarca ifade ettik, basında ifade ettik, hak arama özgürlüğünü sonuna kadar
kullandık. Yargı, bu konuda, işlemin -birkaç vatandaşın başvurusu üzerine-
apaçık hukuka aykırı olduğunu ve yasada böyle bir düzenlemenin olmadığını, bu
şekilde, harç türü ihdas edilemeyeceğini vurguladı; ama, yüz binlerce kişi dava
açamadı. Bursa'da, 88 000 parsel, 180 000 malik, Türkiye'de, 19 ilde kapsamı
bilmiyoruz; Bursa'daki toplam değer 37 trilyon, Türkiye'de 250 trilyon. Bu bir
haraçtır. Gelin, bu işlemi düzeltelim ve gruplar, samimî olarak, bunları taa en
son sıralara bırakmasın, bir an önce, bu, gelsin geçsin ve ben halkıma şunu da
söylüyorum: Türkiye'de, demokratik kurallar içinde, sonuna kadar hak aramak
mümkündür. Zordur, meşakkatlidir; ama, yılmayın, herkese karşı, açık ve seçik,
sonuna kadar hakkınızı arayın. Bu aramalardır ki, Türkiye'deki standartları
yükseltecek; bu aramalardır ki, belli kilitleri açacak.
Değerli milletvekilleri,
ümit ediyorum ki, tahakkuk ettirilenler terkin edilecektir, tahsil edilenler
ret ve iade edilecektir; ama, faiziyle.
Bu işlerde zamanaşımı
olmaz. İdarenin, düzeltme zamanaşımı diye, yarın öbür gün önünüze getireceği
işle ilgili diyorum ki, işkencede de zamanaşımı olmaz, gaspta da olmaz, zorla
alımda, haraçta da zamanaşımı olmaz.
Ben, bu düzenlemenin
kabul edilmesini ve bir an önce yasalaşmasını ve hak arama konusunda halka umut
verilmesini diliyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Başka söz
isteyen?.. Yok.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum…
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN - Karar
yetersayısı arayacağım.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler…
Karar yetersayısı yoktur;
5 dakika ara veriyoruz.
Kapanma Saati: 16.31
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.45
BAŞKAN : Başkanvekili Ali DİNÇER
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Harun
TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 65 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
4.- Bursa
Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil
Usulü Hakkında Kanuna Geçici Bir Madde İlavesi Hakkında Kanun Teklifinin
(2/621) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/367) (Devam)
BAŞKAN - Bursa
Milletvekili Sayın Ertuğrul Yalçınbayır'ın kanun teklifinin, İçtüzüğün 37 nci
maddesine göre doğrudan gündeme alınmasının oylanmasında karar yetersayısı
aradık, bulamadık.
Şimdi, oylamayı
tekrarlayacağım ve karar yetersayısı arayacağım.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir; karar yetersayısı da vardır.
İkinci önergeyi
okutuyorum:
5.- Bursa
Milletvekili Niyazi Pakyürek'in, Çanakkale Savaşlarına Katılanlara, Ailelerine
Hizmet ve Anı Madalyası Verilmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/385) doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/368)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
17.02.2005 günü verdiğim
"Çanakkale Savaşlarına Katılanlara, Ailelerine Hizmet ve Anı Madalyası
Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi" (2/385) esas sayıyla 24.2.2005 tarihinde
Millî Savunma Komisyonuna havale edilmiş; ancak, havale gününden itibaren
kırkbeş gün içinde sonuçlandırılmamıştır.
Anılan kanun teklifinin
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 37 nci maddesi uyarınca doğrudan Genel
Kurul gündemine alınmasını arz ederim.
Niyazi Pakyürek
Bursa
BAŞKAN - Sayın Pakyürek,
konuşacak mısınız?
NİYAZİ PAKYÜREK (Bursa) -
Evet.
BAŞKAN - Buyurun.
Önerge sahibi olarak,
Sayın Pakyürek… (AK Parti sıralarından alkışlar)
NİYAZİ PAKYÜREK (Bursa) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çanakkale Savaşlarına Katılanlara,
Ailelerine Hizmet ve Anı Madalyası Verilmesi Hakkında Kanun Teklifimle ilgili
söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aradan neredeyse bir asra
yakın gibi uzun bir zaman geçmesine rağmen her geçen yıl daha artan bir ilgi,
takdir ve saygıyla anılan Çanakkale Savaşlarının siyasî, askerî, iktisadî
alanlarda çok önemli etkileri olmuş, bu itibarla birçok ülke üniversitelerinde
hâlâ Çanakkale Savaşları araştırılmakta, tezler yazılıp kitaplar
yayımlanmaktadır. Diğer taraftan, Çanakkale Savaşları, Türkiye Cumhuriyetinin
başlangıç noktasıdır. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, Çanakkale Savaşlarında
Anafartalar, Conkbayırı ve Arıburnu kahramanlıklarıyla hem Türk Milleti hem de
dünya tarafından tanınmış, bir nevi, vatanı kurtaracak bir önder konumunda
görülmeye başlanmıştır; bu savaşlar sonucunda, Türk Milleti açısından, peşinden
gidilen lider, umut olmuştur.
Çanakkale Savaşlarında,
resmî rakamlara göre 250 000 evladımız şehit olmuş, belki bir o kadar da gazi
olmuştur.
Çanakkale Savaşları, Türk
Milletinin, bitti denilen yerde, yokluklar içindeyken nasıl büyük başarılara
ulaşılacağının çok güzel bir örneğidir. Vatan topraklarına tecavüz eden düşmana
karşı vatanı müdafaa ederken şehit düşenler, toplum içinde ayrı bir yere
sahiptirler. Bu şehitler Çanakkale Savaşları sırasında şehit düşenler olunca,
Türk Milleti açısından çok daha önem kazanmaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
Türk Milleti tarih hazinesidir; Türk Milletinin tarihi, şan ve şeref doludur.
Gençliğimize tarih bilgisini vermek, tarih bilincini yerleştirmek
zorunluluğumuz vardır. Bu teklifin bir amacı da budur.
Bu teklifin heyetinizce
desteklenmesini arzu ediyor; bu vesileyle, hepinize saygılar sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
İki Bursa
Milletvekilimizin önergesi vardı; onların işlemleri tamamlandı.
Şimdi, alınan karar
gereğince sözlü sorular ve diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmına geçiyoruz.
Önce, sırasıyla, yarım
kalan işlerden başlayacağız.
V.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu
Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 3 üncü sırada
yere alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu
gelmediğinden, teklifin görüşmeleri ertelenmiştir.
4 üncü sırada yer alan,
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Bazı
Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet?.. Yok.
Ertelenmiştir.
5 inci sırada yer alan,
Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Sosyal
Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı; Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın,
Sosyal Güvenlik Barışı Yasa Teklifi; İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, Esnaf
ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Hakkında Prim Barışı Kanunu
Teklifi; Ankara Milletvekili Eşref Erdem'in, 1479 ve 2926 Sayılı Yasalarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Yasa Önerisi; Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut'un,
İş ve Sigorta Barışı Kanunu Teklifi; Manisa Milletvekili Hasan Ören ve 42
Milletvekilinin, 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar
Sosyal Sigortalar Kanununa Ek Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi;
Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün ile 28 Milletvekilinin, Bağ-Kur ve SSK'ya
Ait Birikmiş Prim Borçlarına Ödeme Kolaylığı Getirilmesi Hakkında Kanun
Teklifi; Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan'ın, Sosyal Güvenlik ve Prim Barışı
Kanunu Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/1122, 2/116, 2/124, 2/137, 2/147, 2/379, 2/399,
2/457) (S. Sayısı: 1066) (x)
(x) 1066 S. Sayılı
Basmayazı 9.2.2006 tarihli 61 inci Birleşim Tutanağına eklidir.
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet?.. Yerinde.
13 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 13.- 1479 sayılı
Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu
Kanununun ek 19 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Ek Madde 19.- Bu
Kanun ve 2926 sayılı Kanuna göre kayıt ve tescili yapıldığı halde, beş yıl ve
daha fazla süreye ilişkin prim borcu bulunan sigortalıların bu sürelere ilişkin
prim borçlarının Kurumca yapılacak bildirimde belirtilen süre içerisinde
ödenmemesi halinde daha önce prim ödemesi bulunan sigortalının ödediği
primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibariyle, prim ödemesi bulunmayan
sigortalının ise tescil tarihi itibariyle sigortalılığı durdurulur. Prim
borcunun ait olduğu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilmez ve bu
sürelere ilişkin Kurum alacakları takip edilmeyerek, Kurum alacakları arasında
yer verilmez. Ancak, sigortalı veya hak sahipleri daha sonra sigortalının en
son bulunduğu basamağın başvuru tarihindeki değeri üzerinden hesaplanacak borç
tutarlarını tebliğ tarihinden itibaren üç ay içinde ödedikleri takdirde bu
süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilir. Bu madde kapsamına giren
sigortalılar hakkında zamanaşımının kesilmesi ve zamanaşımının işlememesi ile
ilgili olarak 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 103
üncü maddesinin birinci fıkrasının (6), (8) ve (10) numaralı bentleri hariç
diğer hükümleri ile aynı Kanunun 104 üncü maddesi hükümleri uygulanır."
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz istemleri var.
Anavatan Partisi Grubu
adına, Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan; buyurun. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1066
sıra sayılı yasa tasarısının 13 üncü maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım;
bu vesileyle, Yüce Genel Kurulu saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
konuşmama başlamadan önce, tabiî, herkesin olduğu gibi benim de üzüntülerimi
mucip olan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Koruma Müdürlüğünde çalışan polis
memurumuz kredi kartı borcu yüzünden intihar etmiştir. Bu vesileyle, kederli
ailesine, polis camiasına ve Türk Milletine başsağlığı diliyorum; canına kıyan
kardeşimize de Cenabı Allah'tan rahmet diliyorum.
Değerli arkadaşlar, bu
vesileyle birkaç söz söylemek istiyorum. Buraya çıkan arkadaşlardan bir kısmı
"halkın gündemi ile Meclisin gündemi bir olmalıdır" dedi. Hakikaten
buna katılıyorum; fakat, hükümet partisinden bu kürsüye çıkan ve bu durumları
eleştiren -kendisini çok sever sayarım- Değerli Amasya Milletvekilimiz Hamza
Albayrak'a birkaç söz söylemek istiyorum. Kendisine sınırsız bir saygım
olduğunu ve söylediklerine yürekten inandığını da ben biliyorum. Hakikaten,
iktidar çevresinden, iktidar yetkililerinden, iktidar milletvekillerinden,
çeşitli vesilelerle kürsüye çıkıldığı zaman, din, iman, vatan, millet
nutukları, hamaset nutukları havada uçuşuyor. Bu nutukların bini bir para
niteliğinde; fakat, iş tatbikata geldiği zaman, maalesef, hepsi olumsuz; o
zaman da biri bin para oluyor değerli arkadaşlar. Bunu buradan belirtmek
istiyorum. Canına kıyan bu arkadaşımız, elbette ki, durup durduğu yerde değil,
gerçekten, zorundan, bunalımdan dolayı canına kıymıştır ve bunun nedeni de
kredi kartı borcudur değerli arkadaşlar.
Değerli Amasya
Milletvekilimiz, burada, Kur'an'dan, imandan, ezandan, bayraktan bahsetti.
Yürekten inandığını da biliyorum buna Sayın Albayrak. Kur'an'da, Cenabı Allah
buyurmuyor mu "kat kat faizi yemeyin" diye, buyurmuyor mu; buyuruyor.
Öyleyse, gereğini yapmak lazım değerli arkadaşlar. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
Siz, şimdi, bu kredi
kartı mağdurlarının borçlarını, yüzde bilmem kaç faizle, yüzde 20'lerle
taksitlendireceksiniz, ondan sonra, iyi bir yasa çıkardık diyeceksiniz.
Arkadaşlar, bu faizleri aşağıya çekmek mecburiyetindeyiz. Şimdi, bu ölen
kardeşimiz, daha önce de canına kıyan kredi mağduru kardeşlerimiz, insanlarımız,
herhalde, keyifleri için bu kredi kartlarını kullanmadılar; ama, hükümet
yetkilileri diyorlar ki: "Bu kendi sorunları." Arkadaşlar, kendi
sorunları değil. Bu kredi kartıyla neler almıştır; çocuğuna defter almıştır,
kalem almıştır, çocuk bezi almıştır, yiyecek almıştır, içecek almıştır;
ihtiyaçlarına binaen bu kredi kartlarını kullanmıştır. Gelin, bu sevdadan
vazgeçin; bu insanlarımıza kat kat faiz ödetmeyin değerli arkadaşlar.
Bankacılardan yana olmayın, faiz yiyen bankacılardan yana olmayın. Siz,
iktidara geldiğinizde halkın iktidarı olacağınızı söylediniz; fakat, şimdiki
duruma baktığımız zaman, maalesef, Türk Milletini zora sokan bankacıların
iktidarı pozisyonundasınız. Günahtır, yazıktır! Mutlak ve mutlak surette, eğer
bu zulmü uygularsanız, yarın, mahkemei kübrada çok çetin hesaba tutulacaksınız.
Mahkemei kübrayı unutmayın değerli arkadaşlar. Onun için, bu faizleri, mutlak
surette minimum seviyeye çekmemiz gerektiğine inanıyorum ve sizlerin de
yardımını istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
bugün, sokaklara inip de vatandaşa "Türkiye'nin en büyük sorunu
nedir" diye sorulsa, hiç şüphesiz "işsizlik" cevabı
verilecektir. İşsizlik, kanaması durdurulamamış, aksine, AK Parti icraatlarının
yetersizliğiyle azdırılmış bir yaradır. Her konuda olduğu gibi, işsizlik
konusunda da bir istatistik veri karmaşası yaşanmakta, art arda açıklanan
işsizlik rakamları birbirini tutmakta ve de vatandaşın sorunlarının boyutunu
ortaya koymaya yetmektedir.
Bu keşmekeşin içinde,
milyonlarca vatandaşımız devlet kapısında iş aramakta, umutlarını doğrudan
devlete bağlamaktadır. Bazıları da vardır ki, ellerindeki sınırlı sermayeyi
kullanıp, kendisine ekmek kapısı açma yoluna gitmekte, hem kendi rızkını
çıkarıp hem de başkalarının rızkına sebep olmaktadırlar. İşte, bu ikinci gruba,
serbest meslek erbabı, esnaf ve sanatkârlar diyoruz.
Türkiye'de, serbest
meslek erbabının ezici bir çoğunluğu, küçük ölçekli işletme sahibidir ve
perakendecidir. Yani, Türkiye'de, esnaf dediğimiz zaman akla, bakkal,
manifaturacı, kasap, fırıncı, ayakkabıcı, camcı gibi toptan alıp perakende
satan, küçük bir sermayeyle rızkını çıkarmaya çalışan insanlar gelmelidir. Bu
insanların çoğu yüksek tahsilli değillerdir; yaptıkları işin dışında başka bir uğraşları, meslekleri,
güvenceleri yoktur. Tek umutları, ekmek kapıları dükkânlarının ayakta
kalmasıdır.
Türkiye, nüfus
büyüklüğüyle, nüfusun yapısı ve tüketim ihtiyaçlarıyla büyük bir pazardır.
Türkiye'de perakende sektörü, 50 milyar doları aşan bir değer transferi
demektir. Yani, bu sektörde, satıcıdan tüketiciye, her yıl 50 milyar doları aşkın
bir transfer söz konusudur. Bu 50 milyar dolarlık dev pazar, bakkal, kasap,
manav gibi 57 farklı meslek grubunun, 4 000 000 civarında serbest meslek
erbabının rızkını çıkardığı bir mecradır. Son on yılda, büyük ölçekli
şirketlerin dünya piyasasında egemen olmaya başlaması, sermayenin serbest
dolaşımına ilişkin yerel hükümetlerin çıkardıkları yasalar, perakende sektörüne
dev şirketlerin girmesiyle sonuçlanmıştır. Bu şirketler, Türkiye'deki perakende
pazar büyüklüğünün vaat ettiği kârlara odaklanmışlardır. Kendisinden binlerce
kat daha büyük şirketlerle eşit olmayan şartlarda rekabet etmeye zorlanan
bakkal, kasap, manav, manifaturacı, özellikle de kendisine çok şeyler vaat eden
AK Parti Hükümeti tarafından destek görmemiştir. Sonu başından belli olan bu
haksız rekabet bakkalımızın, kasabımızın, manavımızın rızkına mâni olmuş,
insanları kepenk kapatmaya zorlamıştır. On yıl önce 1 000 000'un üzerinde olan
bakkal sayısı 2005 yılı itibariyle 645 000'e inmiştir. On yılda 355 000 bakkal kepenk
kapatmıştır. Bugün gelinen noktaysa daha da içler acısıdır. Esnaf kan
ağlamaktadır. AK Parti Hükümetinin sözüne itibar edip de işyeri açanlar birer
birer kepenk kapatmaktadırlar. Önüne gelen hipermarket açmış, mahalle arasına
kadar girmişken; camcı, anahtarcı, manav, bakkal çaresiz kalmışken; büyük balık
küçük balığı merhametsizce yutarken, künyesinde "adalet" kelimesi yer
alan AK Parti nerededir?! Onun için, oy oranınız hızla düşüyor değerli
arkadaşlar.
Adalet ve Kalkınma
Partisi, küçük esnafı hor görüp aşağılamaktan başka ne yapmıştır?! Adalet ve
Kalkınma Partisi yetkililerinin, bakanlarının, Sayın Başbakanın esnafla alakalı
konularda verdikleri demeçlere bakın. Esnaftan söz ederken, sanki, himmete
muhtaç, zavallı bir dilenciden söz eder gibi bahsetmektedir. Hükümet, esnafa
"hipermarketlerle baş edemiyorsanız bizim sorunumuz değil, sizi biz mi
besleyelim" demektedir. Buradan AK Parti Hükümetine seslenmek istiyorum;
sizin Kabineniz çiftçiye "gözünüzü toprak doyursun" diyen Bakanlar
çıkarmıştır. Sizin Kabineniz, Erzurum'da, çiftçiye "bu millet yatıp kalkıp
sizin için mi çalışacak" diye bağıran bir Başbakan tarafından temsil
edilmektedir ve yine, sizin Kabineniz, şimdi, çıkmış, kan ağlayan küçük esnafa
besleme muamelesi yapmaktadır. Sizin gözünüzde esnaf beslemedir, çiftçi
beslemedir. Siz, esnafı, çiftçiyi, dargelirliyi, devletin sırtındaki kambur
görecek sakat bir zihniyete büründünüz. Peki, bu ülkenin azamî çoğunluğunu
oluşturan çiftçi, esnaf beslemedir de, geriye kim kalmıştır? Siz, kimden
tarafsınız? Küçük sermayesiyle günün 15-16 saati çalışarak devletin yakasına
"iş ver, aş ver" diye yapışmayan, ülkesine dolaylı ve dolaysız vergi
veren, evindeki ve işyerindeki ortalama beş nüfusa bakan yüzbinlerce esnafın
ne suçu vardır? Kabahat kimdedir;
esnafta mı, yoksa esnafı bu yıkıcı rekabete hazırlamayan hükümette mi?
Anavatan Partisi olarak
bu soruları Yüce Meclisin kürsüsünden sormak, bizim esnafımıza gönül
borcumuzdur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayalım
lütfen.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Toparlıyorum…
Sektörün yapısına
baktığımızda, hem üretici firma hem de marketler zinciri sahibi iki üç oluşumun
bütün pazarı kontrol etme noktasına geldiğini görüyoruz. Dünya piyasasına sahip
ABD firmalarının Türkiye pazarına girmeye hazırlandığı bu dönemde yerli esnaf
hiçbir zaman yıkıcı rekabetin yeni koşullarına hazırlanmamıştır. Bu da
yetmezmiş gibi, dünya devleri de pazara akın etmektedir. Bu da yetmezmiş gibi,
AK Parti Hükümetinin aymazlığının doğal sonuçlarından biri olan hipermarketlerin
uzantısı süpermarketler mahalle aralarına, esnafın burnunun dibine kadar
girmiştir. Vah benim sahipsiz bakkalım, manavım, kasabım, vah!..
Bakkalların Avrupa
Birliğine uyum standardı belirleniyor. Meslek odasına kayıtlı, sağlık, eğitim,
kişilik, sermaye ve ticarî beceri açısından gerekli özelliklere sahip, en az üç
yıl kalfa olarak çalışmış kişiler, sertifika almak şartıyla, bakkal
olabilecekler. Bakkal çırakları en az ilköğretim mezunu ve 19 yaşından gün
almamış olacak, çıraklık sözleşmesi imzalayarak işe başlayacak. Ayrıca,
bakkalların Avrupa Birliğine uyum düzenlemeleri, bakkalların, iş hijyeni,
matematik, sayış yöntemleri, bilgisayar, tezgâhtarlık ve işletmecilik
konularında eğitim almalarını gerektirecek.
Hipermarketler, aynı malı
bakkaldan yüzde 25 daha ucuza satabilmektedir. Esnaf, desteksiz bırakılarak,
güçsüz kılınarak, rekabet edemez duruma düşürülmemelidir. Tek çare,
maliyetlerin olabildiğince aşağıya çekilmesidir; ama, hükümet, bundan da uzak
durmaktadır. Bağ-Kur primleri ve KDV oranlarının yüksekliği, maliye yönetiminin
vergilendirmeyi tüketim üzerinden gerçekleştirme çabası, esnafın belini
bükmektedir. Bakkalından, kasabından, nalıncısından, camcısından,
zücaciyesinden, billuriyecisinden, balıkçısından, manavından tam 57 meslek yok
olmaya mahkûm edilmektedir.
Buradan hükümete sormak
lazımdır; mevcut işsizlere yeterince sahip çıkılmış mıdır ki, çok önemli bir
işgücünü bünyesinde bulunduran esnaf güçsüz düşürülmektedir?!
BAŞKAN - Toparlayalım
lütfen.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Toparlıyorum efendim.
Bu esnaf kepenk kapatıp
da işsizler ordusuna katılırsa, bunun vebalini kim ödeyecektir?! Ortaya çıkan
dehşet tablosuyla kim baş edecektir?!
BAŞKAN - Evet,
toparlayalım.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Ey AK Parti, sizi, masa başında hazırlayıp menfaat karşılığı kartel medyası
ve birkısım çıkarcı medyada yayınlattığınız sahte anketler de
kurtaramayacaktır. Türkiye'nin, 4 000 000 esnafı gözardı etme lüksü yoktur.
Mevsim nedeniyle büyük kentlerin boşalması, halkın giderek alım gücünün düşmesi
de vardır. Tüm bunlar, esnafın çaresiz kalmasına neden olmaktadır.
Anavatan Partisi olarak
bizim, esnafın durumu hakkındaki tasarılarımız, zaten beli bükülmüş olan
esnafın vergi borcunu taksite bağlamakla, sigorta prim borcunu taksite
bağlamakla sınırlı kalamaz.
BAŞKAN - Lütfen…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Esnaf, ölçek büyütmesine fırsat tanıyacak düşük faizli krediler
alabilmelidir.
BAŞKAN - Toparlayalım
lütfen… Toparlayıp teşekkür edin. Aslında, Hamza Albayrak'la ilgili kısım için
zaman kullanmasaydınız, süreniz yeterdi.
Buyurun, toparlayın,
teşekkür edin lütfen.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Esnaf, araştırma, geliştirme ve teknolojik destek programlarından
yararlanabilmelidir. Esnaf elle kesim yaparken, başkası CNC tezgâh
kullanıyorsa, bu kadar haksız rekabet koşulunun neyle sonuçlanacağı zaten
başından bellidir. Esnaf, yarıştaki açığını kapatabilmelidir. Devlet, esnafını
yanına almalıdır ve büyük sermayeyle hangi koşullarda etkin rekabet
edebileceğini beraber kararlaştırmalıdır. Kimse "hipermarketler hiç
olmasın" gibi bir iddia ortaya atmamaktadır. Yapılması gereken, bu
eğilimin, kontrollü ve düzenli bir şekilde ortaya çıkmasını sağlamaktır.
Anavatan Partisi esnafın
gözü kulağı olmaya devem edecektir; çünkü, esnaf, millî bütünlüğümüzü koruyan
ortadirektir. Ortadireği yok farz ederseniz, gök kubbe başınıza çöker. Anavatan
iktidarında ortadireği güçlendireceğiz.
Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Artvin Milletvekili Yüksel Çorbacıoğlu.
HAMZA ALBAYRAK (Amasya) -
Sayın Başkanım, sataşmaya çok kısa cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN - Efendim?..
HAMZA ALBAYRAK (Amasya) -
Sataşmayla ilgili… Sataşmaya çok kısa cevap vermek istiyorum.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) -
İsmini vererek sataşma var Sayın Başkan.
BAŞKAN - Şimdi, onu biz
değerlendirelim, size uygun bir süre içinde değerlendirmemizin sonucunu
aktaralım. Bu arada görüşmeler devam etsin.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, Artvin Milletvekili Yüksel Çorbacıoğlu.
Buyurun Sayın
Çorbacıoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Çorbacıoğlu,
kişisel söz hakkınız da var; ikisini bir arada mı kullanmak istersiniz?
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU
(Artvin) - Evet.
BAŞKAN - Peki, süreniz, o
zaman 15 dakika.
CHP GRUBU ADINA YÜKSEL
ÇORBACIOĞLU (Artvin) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşülmekte olan yasanın 13
üncü maddesiyle ilgili olarak, şahsım ve Grubum adına söz aldım.
Kural olarak, Cumhuriyet
Halk Partisi bu yasayı desteklemektedir; ancak, bu yasanın daha doğru, daha
sağlıklı, daha işlevli çıkması için görüşlerini söylemeye çalışıyor. Bu konuda
komisyon çalışmaları sırasında 6 maddeden oluşan ayrışık oyunu Cumhuriyet Halk
Partisi milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi görüşü olarak komisyon
raporuna koydurmuşlardır ve buna yönelik de görüşlerini açıklamaya Genel
Kurulda çalışıyorlar.
Şimdi, bu maddeyle de
ilgili, yine bu ayrışık oydaki eleştirilerimize uygun eksiklikler var. Bir
kere, öncelikle şunu söyleyelim: 1971 yılında kurulan Bağ-Kurda -1479 sayılı
Yasa ve 2926 sayılı Yasa da 1983 yılında yasalaşmış- yaklaşık otuzbeş yıl
içerisinde 9 kez, irili ufaklı, af niteliğinde, borç ertelemesi niteliğinde
veya yeniden yapılanma niteliğinde kanunlar, kanun hükmünde kararnameler
çıkmıştır.
Bir kere, sorunu tek
kalemde çözmek, bana göre, amaç olmalıdır. Eğer bir sorunu çözemez ve otuzbeş
yılda 9 kez yeniden yeniden düzenlemek zorunda kalırsanız, 9 kez af
çıkarırsanız, toplumda şöyle bir anlayış oluşacak: Nasılsa bir af çıkar; işte,
hükümet değişince af çıkar veya efendim, kriz çıkınca af çıkar. Ki, bizim bu
kanunun gerekçesine bakarsanız, 2000-2001 krizini de gerekçe olarak kanunun ana
gerekçesinde görüyoruz. O nedenle, bu düzenlemeleri yaparken ya sonucu alacağız
ya da bu düzenlemeyi yapmayacağız.
Şimdi, bu anlamda
baktığımızda, elimdeki Bağ-Kurla ilgili bugüne kadar yapılan düzenlemelere de
baktığımda, bu sorunu tam çözebilmiş olmadığımız ortaya çıkıyor. Ben, Sayın
Bakandan ve yetkililerden bir şeyi öğrenmek istiyorum: Bu çıkarılan 9 af sonucu
ortalama yüzde kaç borçlu bundan yararlanmıştır? Bakın, şu anda 2005 yılı
itibariyle yaklaşık 3,3 milyon Bağ-Kurlunun 2,2 milyonu, yani üçte 2'si, yani
her 3 Bağ-Kurlunun 2'si borçlu. Demek ki, bu yasalarla bunu çözememişiz. Ben
bir şey öğrenmek istiyorum: Çıkarılan bu yasalar uygulandığında, yüzde kaç
mükellef, borçlu, primini ödeyerek o sıkıntıyı çözmüştür; ben onu öğrenmek
istiyorum. Şu anda biz neyi çözmeye çalışıyoruz; hem borç ödensin hem denge
kurulsun -Bağ-Kurun dengesi kurulsun- hem Bağ-Kurluların emekliliği, sağlık
hizmetleri, onlardan yararlansın, sistem yürüsün. Acaba yüzde kaçı bundan
yararlanıyor, bu konuda bir açıklama istiyorum, ki, bu yasayı bu koşullarda
çıkarırsak, ortalama yine yüzde kaçının yararlanacağını da anlayabiliriz.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bu maddenin bana göre sorununa geleyim. Bu maddede -biliyorsunuz,
13 üncü madde- 1479 sayılı Yasa ile 2926 sayılı Yasayı kapsayan 1479'un ek 19
uncu maddesinde beş yılı aşan prim borçlarıyla ilgili düzenleme yapılıyor.
Yani, bu esnaftır, bu üreticidir, tarım kesimi olur, hangi kanundan
yararlanıyorsa fark etmez, bunlarla ilgili borcu -prim borcu- beş yılı aşan prim borçlarıyla ilgili bir düzenleme
yapıyoruz ve bu düzenlemeyi yaparken diyoruz ki, beş yılı aşarsa kurumca
yaptırılacak bir bildirim söz konusu. Bu bildirimi yapıyoruz. Ödedin, ödemedin…
Ödemedin, o zaman ben seni sigortalılıktan çıkarıyorum. Yani, nereden
kesilmişse, primin nerede bitiyorsa veya hiç ödememişsen, o tarih, başvuru
tarihi itibariyle sigortalılığını durduruyorum. Ondan sonra da diyorum ki,
arkadaş benim senden alacağım yok, senin de benden bir alacağın yok, ne
emeklilik adına ne sağlık hizmeti adına. Tamam.
Şimdi, bir kere burada da
bir şey öğrenmek istiyorum. Biliyorsunuz, Bağ-Kur alacaklarıyla ilgili borç
miktarı 16,7 katrilyon, YTL olarak 16,7 milyar. Yani, ciddî bir rakam. Şimdi,
acaba, bu yasa devreye girdi, beş yılı aşan kişilerle ilgili bu düzenlemeyi
yaptık. Ödeyen ödedi. Ödemeyen ne oldu; borçlu hanesinden çıktı. Kurumun da
borcu düştü. Yani, şimdi, yarın bu iktidar çıkıp şunu mu diyecek: Arkadaş, biz,
16,7 katrilyonu -atıyorum, yarısı eğer ödenmediyse, devre dışı kaldıysa- 8
katrilyona indirdik bir kalemde mi diyecek?! Ha, bunu teknik olarak
diyebilirsin, doğru; bakın, biz, bunu yaptık, yapılandırdık, kurumun borcunu
azalttık; ama, sorunu çözdünüz mü; hayır. Bir yığın insanı ki, şu anda 2,2 milyonun
ne kadarı beş yılı aşan borca sahip onu bilmiyorum, o konuda da bir açıklama
olursa memnun olurum; yani, o beş yıldan fazla borcu olanların bu borçlar
içerisindeki oranını bilmediğimden bu konuda bir şey söyleyemiyorum; ama, eğer
bu işlemi yaparsanız, demek ki, birkısım borç kendi kendine ortadan kalkmış
olacak. Bu da, iktidarın başarısı olarak dile getirilirse, çok da doğru
olmayacağını bu kürsüden söylemek istiyorum.
Bir sorun daha var;
şimdi, kurum alacakları arasında yer vermedik, tamam; ancak, sigortalı veya hak
sahipleri, daha sonra sigortalının en son bulunduğu basamağın başvuru
tarihindeki değeri üzerinden hesaplanacak borç tutarlarını tebliğ tarihinden
itibaren üç ay içinde ödedikleri takdirde bu süreler sigortalılık süresi olarak
değerlendirilir.
Şimdi, arkadaşlar,
değerli milletvekilleri; beş yıldan fazla borcu olan kişiler, ancak tebliğden
itibaren üç ay içerisinde bütün borcunu öderse, bu süre sigortalılıktan
sayılır. Şimdi, ben, bunu yine anlayamadım; çünkü, kanunun temel amacı neydi;
bir kere, ödeme süresi -3 üncü maddede var Bağ-Kurlularla ilgili, 2 nci maddede
de var SSK'lılarla ilgili- altmış ay dedik; yani, oradaki yapılanmayı normal
borçlulara altmış ay içerisinde ödersen tamam, sigortalılığın devam edecek,
primini de ödersen sağlık hizmeti de alacaksın, emekliliğine de sayılacak
borcunu ödediği için. Orada altmış ay, burada ise üç ay içerisinde ödeyeceksin;
ben, bunu da anlayamadım; yani, beş yıldan fazla prim ödemeyenleri cezalandırıyor
muyuz?!
Şimdi, bunlar, bizi
nereye götürüyor; sözlerimin başında söylediğim, 9 kez af uygulaması yapıp
sonuç alamamaya götürüyor. Bu da sonucun alınamayacağına dair bir delil. Bunu
da, Sayın Bakanın ve komisyonun ve Genel Kurulun takdirlerine arz ediyorum.
Şimdi, bir de, tabiî ki,
bu borçları ödemek, hani yapılandırdık mapılandırdık, altmış ayda ödeyelim
diyoruz; ama, o kadar kolay mı? Bakın, Yusufeli Esnaf ve Sanatkârlar Odası -ki,
bütün odaların durumu budur, esnafların, üreticilerin durumu bu- sayı 2005/17,
kredilerin ertelenmesi hakkında, Sayın Yüksel Çorbacıoğlu CHP Artvin
Milletvekili. "Bilindiği gibi, 2001 kriz yılında, ilçe ve köylerimizde
yaşayan halkımız, krizin etkilerinden kurtulmak için, mecburen Ziraat Bankasından
kredi kullanmak zorunda kaldı şu prim borçlarını ödemek için..." Bakın,
bir kısmı da bu prim borçlarını ödemek için bu borçları kullanmak zorunda
kaldı, ki, bizim gerekçemizde de 2000-2001 krizi var, bu da krizin gerekçesi.
"… Krediyi kullananların yaklaşık yüzde 90'ı taksitlendirme yaptı,
taksitlendirme yapanların 600 kişisi borcunu ödedi, 400 kişi ilk iki taksitini
ödeyip son iki taksitini ödeyemedi. Bu durum karşısında, hem borçlu hem kefil
olan esnaf, hatta memuru şu anda sıkıntıda…" Yusufeli Esnaf ve Sanatkârlar
Odası Başkanı Turgut Koçoğlu diyor ki: "Sayın Milletvekilim, yetkililere
lütfen söyleyin, Ziraat Bankası kredi borçlarını takibe başlıyormuş şubat ayı
itibarıyla, bunu altı ay geciktirsin."
Şimdi, bunu niye
söylüyoruz? Diyeceksin ki, bunun Bağ-Kur borcuyla ne ilgisi var? İlgisi var;
çünkü, bu esnaf, bu üretici, kendi adına tarımda çalışan bu üretici, o prim
borçlarını ödemek zorunda sağlık hizmetini almak için, gidip bankadan kredi
almış. Yani, size borcunu ödedi diye, şimdi, bu insanları cezalandıracak
mıyız?! Gitmiş, size borcunu ödemiş, bankaya borçlanmış; bunlara bir şey yok.
Hiç olmazsa, bu kanunda düzenleme yapamıyoruz; ama, bu kürsüden, Ziraat Bankasından
yetkili, kamu bankalarından sorumlu olan Devlet Bakanımızın, bu konuda
vatandaşın sıkıntısına çare olmak için, bu talebi dikkate almasını,
borçlarının, istenildiği üzere, altı ay daha ertelenmesini talep ediyorum.
Tabiî, yine, tarım
üreticilerimizin, tamam, borcunu öde diyorsunuz, yapılanma, bir yasa
çıkarıyoruz; ama, mesela fındık üreticileri… Yine, bölgeden gelen bir haberi
söylüyorum: Yine, Artvin'in, özellikle Borçka İlçesinde yaklaşık 8 trilyon alacağı
var vatandaşın. Fiskobirlik'in oradaki yönetim binasını vatandaş basmış, girmiş
"paramızı ödeyin…" Yani, devlet, alacağına geldiğinde faiziyle
alıyor, borcunu ödemeye, ödemiyor. Diyeceksiniz ki, efendim, Fiskobirlik'in
tüzelkişiliği var, sorumluları var. Efendim, herkesten sorumlu, her şeyden
sorumlu hükümet var, hükümet bu sorunu çözmek zorunda. Ben, tüzelkişilikmiş,
ilgisi varmış yokmuş, o işe bakmam; hükümet, eğer vatandaşa "Bağ-Kur
borcunu öde" üreticiye "kendi adına tarım faaliyeti yapıyorsun,
öde" diyorsa, önce, devlet kendi borcunu ödeyecek, hükümet borcu ödeyecek.
Bu, sadece fındık üreticisi için geçerli değil; son dönemlerde, Cumhuriyet Halk
Partisinin, Genel Başkanımız Sayın Deniz Baykal'ın son dönemlerde özellikle
dile getirdiği, narenciye üreticisinin sorunu var; ona da diyorsunuz "gel,
bu borcunu öde." Beş yılı aşan borcu olan narenciye üreticisi nasıl
ödeyecek portakalı, mandalinası, elması, meyvesi elinde kalmışsa? Yani, biz,
kanunu çıkararak sorunu çözebilmiş oluyor muyuz; olamıyoruz.
Israrla, ilk çıkardığım
fotokopiyi tekrar çıkarıyorum. Bir şey yapacaksak, bu sorunları da, insanların
bu koşullarını da dikkate alarak, önce, devlet ve hükümet olarak, üreticiye,
esnafa olan yükümlülüğümüzü yerine getireceğiz; ondan sonra, çıkardığımız
yasayla diyeceğiz ki, gel, şimdi sen de yükümlülüğünü yerine getir… Ne
demişler; almadan vermek vatandaşa mahsus değil, Allah'a mahsustur. Önce
vatandaş alacak, sonra size verecek.
Değerli arkadaşlar,
tabiî, bu konuda söylenecek çok söz var. Sözlerimin sonuna doğru geliyorum.
Ben, bir de, bir öneride bulunmak istiyorum. Önerim şu: Kalkınmada öncelikli
yörelerde -bu, teşvik kapsamındaki iller olarak nitelenebilir veya kalkınmada
öncelikli yöreler olarak nitelenebilir- bu yörelerde, bu borçların, yani
Bağ-Kur, SSK, kanunun içeriği olan tüm borçların ödenmesinde uygulanacak olan
hangi faiz ise -TEFE'dir, ÜFE'dir, ne uygulanacaksa- yüzde 50 oranında düşürülerek
uygulanır önerisi. Şimdi neden böyle bir talepte bulunuyorum; onun da gerekçesi
var. Benzer bir yasal düzenleme yapmıştık. Ne zaman; 2003'ün şubatının
27'sinde. Vergi barışı, vergi affı adı altında bir yasa yaptık. Hatta, bu yasayla
ilgili eleştirilerimizi yaparken, onu yaptık, bunu niye geri bıraktık demiştik.
27 Şubat 2003'te vergi affıyla ilgili çıkarılan yasada kısaca demiştik ki:
Mükellefler, bir yıl önce ödediği vergisini tekrar beyan etsin ödesin ve defterleri
incelenmeyecek. Aradan bir ayı aşkın bir süre geçti, 4 Nisan 2003'te bir kanun,
teklif olarak geldi. 2 nci maddesi çok kötü bir maddeydi. Onu bir tarafa
bırakıyorum, şimdi yeni tartışma açmak istemiyorum; 1 inci maddesi için getirilmişti
o kanun. Orada da denilmişti ki: "Bu matrah artırımı, kalkınmada öncelikli
yörelerde yüzde 50 oranında düşürülerek uygulanır." Yani, örneğin, işte
Ankara'da bir yıl önce 2 milyar lira vergi ödeyen mükellef burada tekrar 2 milyar
ödeyecek; ama, efendim, işte Erzurum'da bir sene önce 2 milyar lira vergi
ödeyen mükellef 1 milyar ödeyecek dedik. Böyle bir ayrıcalık tanıdık. Şimdi
burada da ben böyle bir ayrıcalığın tanınmasını öneriyorum. Neden? Yine ilk
fotokopimi ele alıyorum. Eğer amaç, bu af sayılarını artırmak değil, amaç,
Bağ-Kurda yeni bir düzeni kurmak, borçluların borçlarını ödeyebileceği bir
ortamı sağlamak ise… Zaten yani, ayakta duramayan esnafımızı ve üreticimizi
iyice zaten çökerttiniz, o tarafı da eleştirmiyorum, bırakıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayalım
lütfen…
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU
(Devamla) - Amaç, o yasada hangi gerekçeyle kalkınmada öncelikli yörelere
-hukuka aykırı değil, vicdana da aykırı değil- hangi gerekçeyle o ayrıcalığı
tanıdıysak, şimdi de bu ayrıcalığı tanıyalım. Çünkü, zaten, kalkınmada
öncelikli yörelerde her türlü hizmetlerde, yatırımlarda işadamına da, vatandaşa
da, memura da ayrıcalıklar tanıyoruz. Niye; bu, işin gereği, doğasında bu var.
O nedenle, bu af yasasında da, böyle bir düzenlemeyi önerge olarak -Cumhuriyet
Halk Partisi olarak- vereceğiz. İhtimal, bu, hukuk tekniği, kanun tekniği
açısından bir geçici madde olacaktır. Böyle bir önergeyi de, Adalet ve Kalkınma
Partisi olarak sizler kabul ederseniz, hem esnafımıza hem üreticimize hem
kalkınmada öncelikli yörelerde yatırım yapan iş adamımıza, SSK primi borcundan
ve diğer borçlarından dolayı, onlara bir katkı sağlamış oluruz.
Beni dinlediğiniz için
hepinize teşekkür ediyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
- Şahsı adına söz isteyen, Kütahya Milletvekili Sayın Abdullah Erdem Cantimur;
buyurun.
Süreniz 5 dakika.
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Kütahya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 1066 sıra sayılı
kanun tasarısının 13 üncü maddesine ilişkin, şahsım adına, söz almış
bulunmaktayım; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu
madde, hem 1479 hem de 2926 sayılı Kanuna tabi sigortalıların, eğer beş yıldan
itibaren, yani, geriye dönük en son beş yıl içerisinde Bağ-Kur prim borçlarını
ödemediler ise, bu sigortalılığın durdurulmasını düzenlemektedir.
Değerli arkadaşlar,
elbette ki, beş yıl ve üstü borcu olan sigortalılarımızın, şu anda görüşmekte
olduğumuz yapılandırmayla ilgili; yani, beş yıla kadar varan süreyi taksitle
ödemeleri imkânı vardır. Yani, 3 ay içinde bunlar ödeyecek, eski borcu olanlar
niye 60 ayda ödeyecek bunu diye bir iddia, bir kere, kesinlikle yanlıştır;
ancak, bu beş yıl ve beş yılı aşan süreye ilişkin borcu olan Bağ-Kurlular
yapılandırmaya başvurmazlarsa veya yapılandırmaya başvurup da taksitlerini
süresinde ödemeyip yapılandırma dışına çıkarlarsa, bunların sigortalılıkları
durdurulacaktır. Tabiî, gruplar adına konuşan arkadaşlarımız -Sayın
Çorbacıoğlu- dediler ki "ben sizi çıkarıyorum diyorsunuz."
Değerli arkadaşlar,
burada Bağ-Kur sigortalısının sigortalılıktan çıkarılması söz konusu değil;
yani, bunlar, sigortalı niteliğini taşıyorlar…
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU
(Artvin) - Askıya alıyorlar.
ABDULLAH ERDEM
CANTİMUR(Devamla) - …sadece askıya alınması söz konusu ve yine, askıya alındı,
bunlar eğer isterlerse, gerek sigortalının kendisi gerekse hak sahipleri
müracaat etmek suretiyle eskiye dönük prim borcunu 3 ay içinde ödemek suretiyle
sigortalılık niteliğini taşıyacaklar. Örneğin: Altı yıl hiç primini ödemeyen ve
sigortalılığı askıya alınan bir şahıs ölürse, eşi veya hak sahibi müracaat
etmek suretiyle primini öderse, hak sahibi sıfatıyla emekli olma hakkına sahip
veya sigortalı, aradan beş altı yıl geçti, dedi ki, maddî imkânım düzeldi, ben
bunu ödeyebilirim; eğer öderse, yine, sigortalılık niteliğini taşıyacak, sağlık
karnesi verilecek ve eğer prim ödeme gün sayısı tutuyorsa, yaşı tutuyorsa,
emekli olma hakkını elde edecek.
Değerli arkadaşlar,
bakın, 1479 sayılı Kanunun 26 ncı maddesine göre, sigortalı olmak hak ve
yükümlülüğünden vazgeçilemez ve kaçınılamaz. Yani, bir kişi, zorunlu sigortalı
kapsamında ise "ben Bağ-Kurlu olmayacağım" deme hakkına sahip değil.
Yine, 2926 sayılı Kanunun
5 inci maddesinde de aynı hüküm var; yani "sigortalı olmak hak ve
yükümlülüğünden vazgeçilemez ve kaçınılamaz." Dolayısıyla, borcu beş yılı
aşan sigortalılarımızın icraen takip edilmemesi noktasında sigortalılarımıza bu
madde fayda sağlayacaktır.
Değerli arkadaşlar, Sayın
Çorbacıoğlu, beş yıl ve üstü borcu olan sigortalı sayısını sordu. Ben ifade
edeyim bunu. Beş yıl ve üstü borcu olan sigortalı sayımız 1 234 000.
Dolayısıyla, bu sigortalılarımıza bir imkân sağlamak suretiyle rahatlatmanın
gayreti burada düşünülmüştür ve inanıyorum ki, sigortalılarımız bu maddeden
yeterince istifade edeceklerdir.
Yine, diğer taraftan,
Sayın Çorbacıoğlu "hangi yapılandırmada yüzde kaç başarı elde edildi"
diye bir soru sordu. 2001 yılında yapılan yapılandırmada sigortalıların yüzde
18'i, yani 534 285 kişi, 2002 yılında yapılan yapılandırmada yüzde 6'sı, yani
176 798 kişi, 2003 yılında yapılan yapılandırmada sigortalılarımızın yüzde
15'i, yani 421 937 kişi bu yapılandırmadan istifade etmişlerdir ve bu
yapılandırmadan -en son 2003'te yapılan yapılandırmadan- 950 000 000 YTL tahsil
edilmiştir.
Değerli arkadaşlar, yine,
ANAP Grubu adına konuşan Sayın Özdoğan, AK Parti İktidarında esnafa bir şey
yapılmadığını ifade etti.
Değerli arkadaşlar,
burada birçok yasa görüştük, esnafımızın yüzünü güldürmek için, esnafımızı
rahatlatmak için. Bakın, 3 Kasımdan önce kapanan 400 000 kepenk, AK Parti
İktidarı döneminde açılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) -
Yapmayın; açılan bir şey yok.
BAŞKAN - Toparlayalım
lütfen.
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Devamla) - Yine, 3 Kasımdan önce yüzde 59 olan esnaf kredi faizleri, yine AK
Parti İktidarı döneminde yüzde 13'lere indirilmiştir. Yine, esnaf kredileri, AK
Parti döneminde 23 kat artırılmış ve 3,5 katrilyon liraya çıkarılmıştır. Yine,
esnafımız enflasyonun altında ezdirilmemiştir.
Bakın, şu anda
görüştüğümüz Bağ-Kur yapılandırması, SSK yapılandırması da yine esnafımız
içindir. Yine, esnafımız için, esnaf sicil affı çıkarmak suretiyle 825 000
esnafımız yeniden ekonomiye kazandırılmıştır. Esnaf, bizim gözbebeğimiz; onlara
hizmet etmekten AK Parti Grubu olarak şeref duyuyoruz.
Hepinizi saygılarımla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Hamza
Albayrak'ın, sataşmadan dolayı bir söz talebi vardı; başka bir sataşmaya meydan
vermeden, söz talebinin gereği kürsüye gelebilir.
Buyurun Sayın Albayrak.
Lütfen, kısa olsun, başka
bir sataşmaya da meydan vermesin.
VI.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Amasya
Milletvekili Hamza Albayrak'ın, Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan'ın,
konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
HAMZA ALBAYRAK (Amasya) -
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; AK Parti İktidarı, yapmış olduğu icraatlarıyla, olduğu gibi
gözüküp, gözüktüğü gibi olma özelliğiyle siyasette bir markadır, bundan sonraki
siyasî araştırmalara da tez konusu olacak özellikler içermektedir.
Yapmış olduğumuz ortada
değerli arkadaşlar; faizdışı fazlada AK Partinin sağladığı rakamlar ortada.
Faizdeki düşüşlerle, her bir puanda AK Parti 2 milyar dolarlık tasarruf sağlamış;
AK Parti İktidar olduğu süreçte, yaklaşık 50 milyar dolar olan IMF borcunu,
2005 yılı sonu itibariyle 13,5 milyar dolara düşürmüştür.
Batık bankaları bir
hatırlayalım; 55 milyar hazineye yüklemiş olduğu yük var batık bankaların. Şu
anda batık bankalardan tahsil edilen para 10 800 000 000 dolar, artı, Katma
Değer Vergisi olarak yapılan tahsilat da 1 katrilyon değerli arkadaşlar. AK
Parti döneminde, tahsil edilemeyen batık bankalar nedeniyle mahkemeye dahi
çıkmayan insanlar, uzlaşmak için TMSF'nin kapısını aşındırdı; bugün herkes, hem
şahsî menkul ve gayrimenkulüyle, bu batık bankalar nedeniyle olan borcunu
ödemek için yeni bir anlaşma yaptı. Bu, AK Parti döneminde olan uygulamalardan
tipik bir örnektir.
AK Partinin, iktidar
olduğu süreçte faizleri ne kadar indirdiği herkesin malumudur. Hatırlayınız,
tarım kredi borçları nedeniyle… Allahaşkına, tarım krediye borcu olmayan, faiz
yükü altında olmayan çiftçi mi vardı?! AK Parti İktidarı döneminde bunlara
sağlanan katkı 2,7 katrilyondur. Yine, AK Parti iktidarı döneminde çiftçiye
sağlanan desteğin tutarı 10,7 katrilyondur değerli arkadaşlar.
Esnafa bakıyoruz…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Başkanım, başka şey konuştuğumuzda bizim de sözümüzü kesmeyin!
BAŞKAN - Sayın Albayrak,
siz, Sayın Özdoğan'ın konuşmasında size yönelik olan sataşma üzerine söz
aldınız, o konuyla sınırlı kalın.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
- Efendim, o sataşmalarda Sayın Özdoğan, özellikle benim konuşmamda, faizlerle
ilgili bir tespitte, bir iddiada bulundu; onlara cevap vermek istiyorum.
Biz, faizleri savunan bir
iktidar değiliz, faizleri savunan konuşmacı da olmadık; ama, reel ekonomiye
sağladığımız katkı herkesin malumlarıdır. Ben onun altını çizmeye çalıştım.
AK Partinin hangi
icraatta bulunduğunu, nasıl faydalı hizmetlerde bulunduğunu vatandaşımız çok
iyi biliyor ve takdir ediyorlar. Bundan sonra da inşallah bu takdirleri, bize
olan destekleri devam edecektir diyorum, her kişiyi, ama her kişiyi olduğu gibi
gözükmeye, gözüktüğü gibi olmaya davet ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
3.- Sosyal
Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı; Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın,
Sosyal Güvenlik Barışı Yasa Teklifi; İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, Esnaf
ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Hakkında Prim Barışı Kanunu
Teklifi; Ankara Milletvekili Eşref Erdem'in, 1479 ve 2926 Sayılı Yasalarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Yasa Önerisi; Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut'un,
İş ve Sigorta Barışı Kanunu Teklifi; Manisa Milletvekili Hasan Ören ve 42
Milletvekilinin, 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar
Sosyal Sigortalar Kanununa Ek Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi;
Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün ile 28 Milletvekilinin, Bağ-Kur ve SSK'ya
Ait Birikmiş Prim Borçlarına Ödeme Kolaylığı Getirilmesi Hakkında Kanun
Teklifi; Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan'ın, Sosyal Güvenlik ve Prim Barışı
Kanunu Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/1122, 2/116, 2/124, 2/137, 2/147, 2/379, 2/399,
2/457) (S. Sayısı: 1066) (Devam)
BAŞKAN - Değerli
milletvekilleri, 13 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Madde 14'e bağlı geçici
madde 26'yı okutuyorum:
MADDE 14.- 1479 sayılı
Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu
Kanununa aşağıdaki geçici maddeler eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 26.-
Bu Kanun ve 2926 sayılı Kanuna göre kayıt ve tescili yapıldığı halde, 31/3/2005
tarihi itibariyle beş yıl ve daha fazla süreye ilişkin prim borcu bulunan
sigortalılar veya hak sahiplerinden bu sürelere ilişkin prim borçlarını yeniden
yapılandırma talebinde bulunmayanlar veya yeniden yapılandırma talebinde
bulundukları halde yapılandırma haklarını kaybedenler hakkında ek 19 uncu madde
hükmü uygulanır."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Anavatan Partisi Grubu adına Sayın Hüseyin Özcan; buyurun.
Süreniz 10 dakika.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 1066 sıra sayılı kanun tasarısının 14 üncü maddesi üzerinde
Anavatan Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu
maddeye girmeden önce; geçen hafta, narenciye konusunda, portakal, mandalina ve
greyfurta ton başına 20 dolar verildiğini ve buradan da, AKP'nin Sayın Grup
Başkanvekili, faks gönderildiğini söylediler. Ben, bugün, saat 14.00'te, Mersin
Ziraat Odası Başkanı ve Erdemli Ziraat Odası Başkanını arayarak, gerçekten, bu
faks geldi mi gelmedi mi… Saat 14.00'e kadar bu faks gelmedi. On günden beri
hâlâ bir faks yetişmiyorsa, neden vatandaşlara doğru şeyler söylemiyoruz?!
Biliyorsunuz, Mersin'de, 100 dolar verilecek diye, oraya bir sürü insanı, 5-10
bin tane insanı topladınız ve onlara umut dağıttınız; ama, sonuçta, bu
çiftçileri umutsuz gönderdiniz. Hâlâ, o 20 dolar; ki, yetmiyor, 100 dolardan
aşağı olmaması gerekir limonun ve portakalın, 80 dolar civarında teşvik alması
gerekir. Bunu kime gönderdiniz; belli tüccarları mı gönderdiniz; yoksa,
narenciye çiftçilerine mi gönderdiniz? Bunu açıklarsanız, seviniriz.
Değerli arkadaşlar, köylü
niye borcunu ödemiyor? İşte, köylü… Bu iktidarın köylüye bakışına göre… Köylüyü
korkutmuş, köylüyü sindirmiş; hatta, Menemen'de, Tarım Bakanına bir şey
soracak, yaklaşmıyor Tarım Bakanına; Mersin'de örneği var ya, bana diyor şey
yaparsınız…
EDİP SAFDER GAYDALI
(Bitlis) - Hakaret edersiniz…
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
…hakaret edersiniz diyor. Köylüyü niye korkutuyorsunuz?! Köylü bizim içimizde.
Köylü olmazsa, esnaf olmaz, memur olmaz. Eğer, köylünün mahsulü para ederse,
esnafı harekete geçirir, esnaf borcunu öder, köylü borcunu öder, memur
alışveriş yapar, bir hareketlilik gelir. Oysa, maalesef, esnaf… Biraz önce,
sanki, farklı dünyada yaşıyoruz gibi, AKP sözcüsü, esnafı multi milyoner
göstermeye çalıştı. Kardeşim, gelin, hep birlikte, şurada, Ankara'nın
göbeğinde, sanayi çarşısına gidelim; esnaf, siftahsız dükkân kapatıyor. Esnaf,
vergisini ödememiş; esnaf, Bağ-Kurunu ödememiş; esnaf, sigortasını ödememiş!..
Esnafı dükkân sahibiyle karşı karşıya getirdiniz. Evet, maalesef, esnafın
durumu bu. Köylü zaten perişan. Köylü, sizden korktuğu için, işkenceden ve
hakaretten korktuğu için yanınıza yaklaşmıyor. Memuru zaten Kızılay'da
coplattırıyorsunuz. Hani, Türkiye'yi tozpembe göstermenin bir anlamı var mı?!
İnsanlar yaşıyor, yaşayarak görüyor. Sizin doğru söylemediğinizi yaşadığı
hayatında gördüğü için, artık, gülüp geçiyorlar.
Değerli arkadaşlar, kredi
kartları konusunda birçok vatandaş mağdur oldu, ölenlerimiz oldu, Allah'tan
rahmet diliyoruz. Niye bu noktaya getirdik bu insanları?.. 1992'den beri ve
özellikle siz, her şeyi çözdüğünüzü söylediğiniz AKP iktidarı, 3,5 yıldan beri
bu çığlığa neden kulak vermediniz?! Bayramlar mı ölsün diyorsunuz?! Daha çok
Bayramları, daha çok Hasanları, Mehmetleri mi kaybetmek istiyoruz?! Neden bu
kadar geç kalındı?.. Biz, perşembe günü, gerçekten, bu halkın kredi kartının,
halka yaraşır, barışı sağlayacak şekilde, geçmişin kötü izlenimini bırakarak,
Mecliste, inanıyoruz ki, bu kredi kartları sahiplerine daha güzel bir sayfa
açalım, onlara yardımcı olalım.
Değerli arkadaşlar, söz
konusu maddeyle, Esnaf ve Sanatkârlar Kanununa 2 geçici madde eklenmektedir. Bu
düzenlemelerle, beş yıl ve daha fazla süreye ilişkin borcu bulunan
sigortalılara da, prim borçlarını yapılandırma imkânı verilmektedir. Yeniden
yapılandırma başvurusunda bulunmayan veya başvuruda bulunup da haklarını
kaybedenlerin ise, sigortalılıkları durdurulacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizde, esnaf ve sanatkârlar… Sicil kaydı olan küçük
işletmelerin sayısı yaklaşık olarak…
BAŞKAN - Hüseyin Bey, bir
dakika...
Arkadaşlar, aranızda
konuşuyorsunuz…
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Burada konuştuklarımız esnaf ve köylünün sorunları; elbette aralarında
konuşacaklar Sayın Başkanım!
BAŞKAN - Hüseyin Beyi
duymak zor oluyor; lütfen, aranızdaki konuşmaları kesin.
Devam edin Hüseyin Bey.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
…sayısı yaklaşık 3 000 000'dur. Sicile kayıtlı olmayan işletmelerle birlikte bu
rakamın 4 000 000 olduğu tahmin edilmektedir.
Türkiye'deki toplam
yatırımın yüzde 38'i, küçük ve orta büyüklükteki işletmeler tarafından
gerçekleştirilmektedir. Kayıtlı istihdamdan yüzde 77 pay almaktadır ve yüzde 28
oranında katma değer yaratmaktadır. Bu söylediklerimden esnaf ve
sanatkarlarımızın ekonomide yeri ve önemi açıkça anlaşılmaktadır. Bu önemin iyi
değerlendirilmesi, esnaf ve sanatkarlarımızın mevcut sorunlarının çözümlenmesi
güçlendirilmelidir. Hep tekrarladığımız gibi, kanun yapılmasını gerektirecek
kadar vahim bir hale gelen bu prim borçları keyfen oluşmamıştır. Esnaf ve
sanatkârlarımızın büyüdükçe büyüyen sorunlarının ve ülkedeki genel ekonomik
sıkıntıların bir türlü çözülmemesi bu sonucu getirmiştir; bugüne geldik. Bu
sorun ve sıkıntılar hâlâ devam ettiğine göre, prim borçlarına ilişkin bu
düzenleme de kısa zaman içerisinde hükmünü kaybedecektir. Zira, bu ekonomik
gidiş, esnaf ve sanatkârlarımızı sürekli borçlandırmaya itmektedir. Bu sebeple,
borç üstüne borç bindiren küçük esnaf, kısa bir zaman içerisinde yine ödeme
güçlüğüne dönüşecektir ve belki de birkaç sene sonra bu Meclis yine bir af
kanunu çıkarmak zorunda kalacaktır.
Değerli arkadaşlar, biz,
Anavatan Partisi olarak ekonomik politikaların, üretim, yatırım, istihdam,
rekabet, eğitim, vergi ve teşvik unsurlarını içeren bir bütün olarak
şekillendirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu politikanın temelinde de sosyo-kültürel
yapıların korunması ve geliştirilmesi olmalıdır. Uluslararası birlikler,
sürekli gelişen bilim ve teknoloji sonucu giderek küçülen günümüz dünyasında
rekabet önemli bir ekonomik unsur haline gelmiştir. Bizim de esnaf ve sanatkârlarımızın
ekonomik ortamını rekabete açık hale getirmemiz gerekmektedir. Bu rekabet,
yalnızca ulusal değil aynı zamanda uluslararası düzlemle de
gerçekleştirilmelidir. Bunun için vergi sistemi yeniden ele alınmalı, vergi
indirim ve teşvik oranları esnafın üretim, ticaret, ithalat ve ihracat gibi
faaliyetleri üzerinde yük olmamalıdır. İşçi ve işveren sigorta prim oranları
yeniden belirlenmeli ve bitirilmelidir. Prim sistemi esnek ve borçlandırmayı
azaltıcı hale getirilmelidir.
Anavatan Partisinin esnaf
ve sanatkârlarımıza ilişkin iyileştirme programı içinde kredi ve karşılıklı
garanti planlarının oluşturulması, mikro finansman araçlarının uygulanması ve
bu amaçla mikro finansman kurumlarının oluşturulması, risk, sermaye planlarıyla
yönetilen sermaye yatırımlarının artırılması bulunmaktadır. Esnaf ve
sanatkârlarımızın içinde bulunduğu darboğazdan çıkması ancak bu şekilde mümkün
olabilir.
AKP Hükümeti köylümüzü,
çiftçimizi gözden çıkarmıştır. Tabanfiyatlarının düşük olması ürünün tarlada
kalmasına neden olmaktadır. Bu durum, sadece çiftçiyi değil, ticaretini buna
bağlayan esnafı da yoksullaştırmıştır. Bu kanun tasarısı, hükümetin esnaf ve
sanatkâra yönelik bir politikasının olmadığını da göstermektedir.
Bugün, küçük esnaf, büyük
alışveriş merkezinin karşısında zor durumdadır, rekabet edemez hale gelmiştir,
çoğunlukla kepenk kapatmaktadırlar. Ülke ekonomisinin önemli bir yüzdesini
oluşturan bu ticarî faaliyetlerin durması, ekonominin de durması demektir.
Biz, parti olarak,
ticaretin rekabete açık olması gerektiği inancı içindeyiz. Bu anlayışla büyük
ortaklıkların ve yabancı sermayenin ülke içinde faaliyet göstermesi, bizim
açımızdan, ekonominin asıl unsurlarındandır; ancak, rekabet ortamı iyi
oluşturulmalı, şartlar doğru belirlenmelidir.
Yukarıda bahsettiğimiz
tedbirler alınmadan ve sağlam bir politika olmadan gerçekleştirilecek rekabet,
küçük esnafın bugün yaşadığı sıkıntıları da beraberinde getirecektir.
Bu sebeple, bir an önce
esnaf ve sanatkârlarımızın sorunlarının çözümüne ilişkin kalıcı tedbirler almak
zorundayız. Bu kanun tasarısı tek başına hiçbir şeydir. Sistemi yeniden
yapılandırmak zorundayız. Ancak bu şekilde esnaf ve sanatkârlarımız kredi ve
prim borçlarından kurtulabilir; kendisi ve ailesi için yeniden geleceğe ümit
verecektir.
Değerli arkadaşlar,
esnafımızın ve köylümüzün durumu belli, memurumuzun durumu belli,
emeklilerimizin durumu belli. Bizim, öncelikle, Meclis olarak, bu insanların
çığlığına…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayalım
lütfen.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Yani, kısa kesmeyelim,
toparlamayalım değerli arkadaşlar. Köylülerin, çiftçilerin, esnafın durumu
hakeza. Kredi kartlarından mağdur olan -tekrar- insanlar ölmesin diyoruz. Bizim
çabamız, o insanlara yardımcı olmak. O insanlar, o gençler bizim insanlarımız.
Dün gazetelerde okudunuz,
adam öyle bir çıldırıp şeye gelmiş ki,
evine bile bomba atıyor. Artık, borcunu ödeyemiyor, çocuğunun yüzüne
bakamıyor. Borç almış, kefil olmuş… Biraz önce bir amca uğradı, çocuğu kendini
bıçaklamış; birine kefil olmuş, memur. Ödeyemez duruma gelince, çocuk kendini
bıçaklamış. Yani, bu duruma bu insanları getirmeyelim.
Bir an önce bu sorunu
çözelim; onları borç yükünden kurtararak, gelecekte, tekrar, böyle, insanlar ölmemesi için, hep birlikte,
Meclis olarak bu insanlara sahip çıkalım diyor, saygı ve sevgilerle sizleri
selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Yakup Kepenek; buyurun.
Kişisel söz hakkınızı da
birlikte mi?..
YAKUP KEPENEK (Ankara) -
Evet efendim, izin verirseniz...
BAŞKAN - Peki.
O zaman, süreniz 15
dakika.
CHP GRUBU ADINA YAKUP
KEPENEK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken,
görüşülmekte olan 1066 sıra sayılı sosyal güvenlik prim alacaklarının yeniden
yapılandırılmasıyla ilgili tasarının 14 üncü maddesi üzerinde CHP Grubunun ve
kişisel görüşlerimi açıklamak üzere söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde görevli bir kamu çalışanının, polis memuru
Bayram Kafalı'nın intiharı, aslında, ülkemizde, sosyal güvenlik anlayışının,
daha doğrusu, sosyal devlet kavramının ne ölçüde aşındığını, ne ölçüde dejenere
olduğunu ve zayıfladığını ayrıca kanıtlamaktadır. Ben, Bayram'a Tanrı'dan
rahmet, kalanlarına, sevenlerine ve tüm halkımıza, sizlere, tüm kamu
çalışanlarına başsağlığı diliyorum.
Değerli arkadaşlar, bu
maddede yer alan iki geçici madde, prim borçlarının yeniden yapılandırılmasını
ve geriye doğru prim ödemesi ve basamak saptanmasını düzenliyor. Öncelikle şunu
belirteyim: Çalışanların yararına olan bu düzenlemeler, geç kalmış da olsa,
doğrudur, yerindedir.
Ancak, Sosyal Sigorta
prim borçlarının hesaplanmasında ve hak sahipleriyle ilgili basamak
yükseltmelerinde izlenen, bu, çok ince eleyip sık dokuma titizliğinin, ülkenin
sosyal güvenlik sistemi, bunun işleyişi ve yönetimi konusunda da fazlasıyla
gösterilmesi gerekir. Geçen, en son verilere göre, 2005'in son verilerine göre,
ülkemizde, 2,4 milyonu Emekli Sandığına, 6,6 milyonu SSK'ya, 3,4 milyonu da
Bağ-Kura bağlı olmak üzere, toplam 12,4 milyon aktif sigortalı vardır.
Gerekçede de belirtildiği gibi, SSK ve Bağ-Kur kapsamında olanların 2,2 milyon
kişiye yakını, Emekli Sandığı sigortalılarının da yüzde 22'si, yani dörtte 1'i
borçlu sigortalı olarak yeniden yapılandırma kapsamındadır.
Buna karşılık, ülkemizde
toplam çalışan sayısı, İstatistik Enstitüsü -yeni adıyla TÜİK- verilerine göre,
24 000 000'a yaklaşmaktadır. Bu durumda, aktif sigortalı sayısı, çalışanların
yalnızca yarısı dolayındadır. Türkiye'nin gerçekten kanayan yarası budur. 12,4
milyon aktif sigortalı, borçlanarak harçlanarak, tüm ülkenin sosyal güvenlik
sisteminin yükünü çekmektedir. Toplumun, hepimizin, bu çalışanların emeğine,
sigortalılara, onların işverenlerine bir teşekkür borcumuz vardır.
Değerli milletvekilleri,
sosyal güvenlik, toplumsal yaşamın, çalışma yaşamının, ücretler kadar önemli
bir kavramıdır. Son zamanlarda sosyal devlet kavramının zedelenmesi, aşınması,
daha çok demokrasiden uzak ülkelerde görülmekte, demokrasisi güçlü ülkelerde,
çalışanların haklarının bozulamadığı ülkelerde, sosyal devletin zayıflamadığı,
tersine, uluslararası bir düzleme taşınarak güçlendiği görülmektedir.
Küreselleşme, sosyal
devleti aşındırma çabalarında ileri gitmek istemekle birlikte, bunda başarılı
olamamaktadır. Olamamasının temel nedeni, çalışanların direncidir, karşı
koymasıdır.
Türkiye, sosyal güvenlik
sisteminde Emekli Sandığı ve SSK, işveren ve çalışanların prim borçlarıyla
çalışır. Emekli Sandığında, devlet işverendir ve prim sistemi, çoğu Avrupa
ülkesinin tersine, iki ayaklıdır. Burada, devletin bir katkısı yoktur. Bağ-Kur
ise, üyelerinin ödentileriyle yaşıyor; eğer buna yaşamak denirse.
Dolayısıyla, Türkiye'nin
sosyal güvenlik kurumlarını, esas olarak devlet yönetmekle birlikte, devlet,
hiçbir katkıda bulunmadığı büyük bir değere, bir varlığa, yönetim yoluyla sahip
çıkmakta. Geçmişte, Sosyal Sigorta ve diğer sosyal güvenlik kaynaklarının,
devlet bütçesinin açığını kapatmak için ne kadar acımasızca kullanıldığı, ne
kadar kötüye kullanıldığı belleklerdedir, bilinmektedir.
Dolayısıyla, günümüzde
kürsüye çıkıp, şu anda SSK ya da sosyal güvenlik devletin sırtında, bütçenin
sırtında çok büyük bir yüktür diye söz söylemenin, IMF ağzıyla konuşmanın
hiçbir doğru tarafı, geçerliliği yoktur.
Yıllarca, işverenler, SSK
prim borçlarını ödemediler, gecikmeli ödediler. Kredi faizlerinin çok yüksek
olduğu yıllarda bu gecikmeli ödemeler işverene ekgelir sağladı. Bütün bunların
bedelini, şimdi, bu kurumlardan ve kurumların çalışanlarından çıkarmanın doğru
bir tarafı yoktur.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, günümüzde bile sosyal güvenlik kaynaklarının ne kadar kötüye
kullanıldığı, geçtiğimiz günlerde gazetelere bile manşet oldu. Bir bebeğe
gebelik testi yapıldığı, 77 yaşındaki bir dedeye sünnet yapıldığı başlığı
altında, yine, bir hastaya kısa bir dönemde 7 kez MR çekildiği, 907 kez hepatit
testi yapıldığı gibi haberler basında yer aldı ve basında bu haberler yer
aldığında şu da söylendi: "SSK'da organize işler!" Bu son günlerin
geçerli terimiyle SSK'da organize işler yapıldığı her gün yer almaktadır. Peki,
bütün bu organize işler ne zaman oldu; 2005 yılında oldu; Başbakanlık Yüksek
Denetleme Kurulunun raporundan bir örnek bu; bunu gösteriyor. Şunu demek
istiyorum: SSK ve sosyal güvenlikle ilgili düzenlemeler yapılırken, hükümetiniz
döneminde, yani, bu dönemde SSK kaynaklarının etkin, verimli, doğru
kullanıldığı, yani, SSK'da organize işlerin yapılmadığı söylenemez. Bunu
devletin, Başbakanlığın resmî belgeleri,
raporları kanıtlıyor.
Şimdi, burada yasa
tasarısının gerekçesinde bir başka önemli noktaya değiniliyor, deniyor ki, bu
yolla, yani, biz bu yasayla ve sosyal güvenlik konusunda yapacağımız
düzenlemelerle vergi konusunu da düzelteceğiz, daha çok vergi alacağız, daha
rahat bir vergi ödeme dönemi gelecek ve vergiler daha etkin, daha yaygın, daha
verimli ödenecek.
Değerli arkadaşlar, bu
konuda da gözden kaçan çok önemli bir nokta var. Önce şunu söyleyeyim: Bu
hükümet döneminde, yani, son üç yılı aşan bir süre boyunca vergilerin en
haksız, en adaletsiz, zengini ve yoksulu ayırmayan kısmı, yani, dolaylı
vergiler, toplam vergilerin yüzde 65'inden yüzde 70'i dolayına çıktı; 5 puanlık
bir artış var. Yani, dolaylı vergilerde, bu hükümet dolaylı vergilere
yüklenerek, Gelir ve Kurumlar Vergilerini olabildiğince azaltarak -ki, önümüzdeki
günlerde bununla ilgili yeni bir düşürme, oranları azaltma yasası gündeme
gelecektir- iktidar, doğrudan doğruya dolaylı vergiye yüklenerek vergi
adaletini sağlayacağını düşünüyor ve çok yanılıyor.
Maliye Bakanı 2005 yılını
kayıtdışılık ile mücadele yılı ilan etmişti. Burada hiç de başarılı olunmadığı
ortada. Biraz evvel sayılarını verdim. Türkiye'de kayıtdışılık çok önemli bir
sorundur; ama, aynı dönemde, aynı Maliye Bakanının, vergi konusuna geldiği
vakit, kişiye özel KDV indirimi yoluna gittiği ve likit pastörize yumurta
üzerindeki KDV'yi yüzde 18'den yüzde 8'e indirdiği de bilinen bir gerçektir.
Değerli arkadaşlar,
bunlar doğru davranışlar değil. Kapitalizmin doğuşu yıllarında çok kullanılan
bir terim vardır, "vergi ile ölüm kaçınılmazdır" diye. Ben bunu bu
kürsüden birkaç kez söyledim; ama, Türkiye'de vergi yapısı o hale getirilmiştir
ki, vergi kaçırmamak, tersinden söyleyelim, vergi ödemek, neredeyse, genelde,
ilgililer deyimi bağışlasınlar, biraz aptalca sayılır olmuştur. Yani, vergi
ödemenin akıllıca bir iş olmadığı, enayilik olduğu türünden bir anlayışın
toplumda yaygınlaşmasını önlemek hakça, düzgün, doğru vergi yasalarıyla bizim
görevimizdir. Bunu yapmak durumundayız. Bu tür yasalarla, yan öğelerle, yan
desteklerle vergi konusunu düzeltme olanağı yoktur. Bu bir.
İkincisi; hükümetin,
biraz evvel KDV meselesinde söyledim, hükümetin ekonomi yönetimi, tam bir
dağınıklık içindedir. Ben, fazla uzağa gitmeyeceğim; bu, çok başarılı olunduğu
söylenen özelleştirmenin, yargı duvarına çarpması, başka duvarlara çarpması o
ayrı bir konu; ama, narenciyeden tütüne, tekstilden taşımacılığa kadar, hemen
bütün üretim mal ve hizmet üretimi sektörlerinde çok büyük sorunlar
yaşanmaktadır ve üzülerek belirteyim, hükümet, bunlara duyarsız davranmaktadır
ve asıl duyarsızlık şu noktada görülmektedir: Bizim dokunulmazlık sorununa dokunmamamız, kamuoyunda büyük
kuşkular yaratıyor, ekonomi kamuoyu da dahil. Bundan ne demek istiyorum? Şunu
söylemek istiyorum: Bugün, sınıfta öğretmenin ya da mahkemede yargıcın ya da
bir adım daha gidelim, camide imamın, hocanın, doğruluktan, dürüstlükten,
haktan, hukuktan, saydamlıktan, erdemden söz etmesinin yollarını açmak buradan
geçiyor. Nereden geçiyor; dokunulmazlığı kaldırıp, saydam bir yönetimin
yollarını açmaktan geçiyor. Biz bunu yapabilmiş değiliz.
Sözlerime son vermeden
yeni bir gelişmeye de değinmeden geçmeyeceğim.
Değerli milletvekilleri,
hükümetimiz, yeni bir yasa tasarısı hazırlığı içindedir. Anladığımız kadarıyla,
yabancı uyruklu doktor, hemşire ve ebelere, ülkemizde çalışma olanağı verilmek
isteniyor. Şimdi, burada bir dakika durmak gerekiyor. Önce şunu vurgulayalım:
Çağımızda, elbette, yabancılar ülkemizde çalışabilir, bizim yurttaşlarımız
yabancı ülkelerde çalışabilir; sorun o değildir. Sorun şudur, temel sorun
şudur: Önce, hükümetimiz döneminde, bu hükümet döneminde, doktor, hemşire ve
ebe eğitimi konusunda ne yapılmıştır; buna bakmak gerekir. Bu konuda, tam bir
başarısızlık sergilenmektedir. Hemşire, ebe ve doktor yetiştirilmesinde,
hükümetin hangi programı olduğu belirsizdir. Bir adım daha atalım, başka bir
şey söyleyelim; Başbakan diyor ki: "Yurtdışına binlerce hasta gidiyor,
hastalar yurtdışına gideceğine doktoru buraya getirelim." Şimdi, aynı
mantığı, lütfen, Anadolu'ya uygulayalım; hastalar bin bir zorluk içinde, güçlük
içinde Ankara'ya, İstanbul'a, İzmir'e, büyük merkezlere neden gidiyorlar;
doktor için gidiyorlar. Peki, hükümet neyi başaramıyor; doktoru hastaya
götürmeyi başaramıyor. Yani, yabancı doktora giden hastayı ülkede tutmak için yabancı
doktor getiriyoruz; ama, biz, kendi doktorlarımızı… Çok uzağa gitmeye gerek
yok, size başka bir örnek daha vereyim: Ankara'nın ilçelerine uzman doktor
gönderemiyoruz; yani, biz, var olan doktorlarımızdan etkin, verimli bir biçimde
yararlanamıyoruz.
Değerli milletvekilleri,
burada, çok önemli bir sosyal güvenlik sorunu var; eğitimi ve sağlığı içeren
önemli bir sorun var. Hükümet, sosyal hakların gerçekleştirilmesinde üstüne
düşeni, üzerine düşeni tam olarak yapmak zorundadır. Bu yapılmadığı zaman, bu
genel bir bakış açısı olarak …
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
YAKUP KEPENEK (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkan.
Sosyal devletin
etkinliği, eğitimden sağlığa, sosyal güvenlikten muhtaçlara, yoksullara yardıma
kadar düzenli bir yapıya kavuşturulmadıkça, yanlışlar büyük oluyor. Ben, şu
kanıdayım: Yabancı doktor çalıştırılması özlemi, bir başarısızlığın, sosyal
devlete güvensizliğin ve sağlık hizmetini, daha doğrusu sağlık hakkını bir
müşteri-doktor ilişkisi içinde gören anlayışın yansımasıdır. Bunun, sosyal
devlet anlayışıyla hiçbir bağı yoktur ve Türkiye, her şeyden önce, kendi
gençlerini doktor, ebe, hemşire olarak yetiştirecek mekanizmaları tam olarak
çalıştırmalı ve daha da önemlisi, bunların ülke genelinde dağılımını; yani,
büyük kentlerin dışında da sağlık hizmeti verilmesini sağlayacak mekanizmaları
işletebilmelidir. Bu yapılmadığı, bunu yapmadığınız takdirde, bu yapılmadığı
sürece, sosyal devletten söz etmenin, başarılı sonuçlar almanın ve sosyal hak
ve hukuk kavramını bu toplumda yerleştirmenin olanağı yoktur.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Şahsı adına,
Samsun Milletvekili Ahmet Yeni; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakikadır.
AHMET YENİ (Samsun) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1066 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Prim
Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının 14 üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz almış
bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer Başkan,
değerli milletvekilleri; 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununa aşağıdaki iki geçici madde
eklenmiştir.
Geçici 26 ncı maddeye
göre, 1479 Sayılı Kanun ve 2926 Sayılı Kanuna göre, kayıt ve tescili yapıldığı
halde, 31.3.2005 tarihi itibariyle beş yıl ve daha fazla süreye ilişkin prim
borcu bulunan sigortalılar veya hak sahiplerinden bu sürelere ilişkin prim
borçlarını yeniden yapılandırma talebinde bulunmayanlar veya yeniden
yapılandırma talebinde bulundukları halde yapılandırma haklarını kaybedenler
hakkında 1479 sayılı kanunun bu kanunla değişik 19 uncu maddesinin uygulanması
hüküm altına alınmaktadır.
Saygıdeğer Başkan,
değerli milletvekilleri; yine, 1479 Sayılı Kanuna eklenen geçici 27 nci
maddeyle de, bu kanun ve 2926 sayılı Kanuna göre kayıt ve tescilleri yapılmış
olan sigortalılar, 31.12.2006 tarihine kadar sigortalılık hak ve yükümlülüklerinin
tespitine ilişkin her türlü bilgi ve belgeleri kuruma ibraz etmek
zorundadırlar.
31.12.2006 tarihinden
sonra bilgi ve belge ibraz edenlerin, hizmet süreleri saklı kalmak kaydıyla,
ibraz ettikleri bilgi ve belgeler basamak tespiti ve geriye dönük prim
hesabında dikkate alınmayacağı, anılan tarihe kadar söz konusu bilgi ve
belgeleri kuruma ibraz etmeyen sigortalıların, kurumda mevcut bilgi ve
belgelere göre basamak tespitinin yapılması ve geriye dönük prim borçlarının
hesaplanacak olması hüküm altına alınmaktadır.
Saygıdeğer Başkan,
değerli milletvekilleri; kanun tasarısıyla, Sosyal Sigortalar Kurumunun, kamu
ve özel sektörden, 2005 Mart ayı itibariyle yaklaşık 4,6 milyar YTL alacağı ile
Bağ-Kurun 16,7 milyar YTL prim alacağı yeniden yapılandırılacaktır.
Sosyal Sigortalar Kurumu
ve Bağ-Kur birikmiş alacaklarının enflasyon rakamları baz alınarak
güncelleştirilmesi suretiyle alacak asıllarının değerinin korunması,
borçluların, gecikme zammı ve faiz yüklerinde, özellikle 2000 ve 2001 ekonomik
krizlerinin olumsuz etkilerinden kaynaklanan mağduriyetlerinin belirli ölçüde
giderilmesi, borçluların tekrar sisteme düzenli bir prim ödemelerinin teşviki
amacıyla borcun ödenebilir seviyeye getirilmesi, kurumların birikmiş alacaklarının
tahsil edilmesi ve yeni borç birikimlerinin önüne geçilmesi, sosyal güvenlik
prim alacaklarının tahsilinde kurumların daha etkin bir takip yapabilmelerine
imkân tanınması amaçlanmaktadır.
Kanun tasarısı
kapsamında, 31.3.2005 tarihine kadar tahakkuk ettiği halde ödenmemiş olan,
Bağ-Kur kapsamında takip edilen prim ve sosyal güvenlik destek prim borçları,
Sosyal Sigortalar Kurumu kapsamında takip edilen kamu ve özel sektör işverenlerinin
sigorta primi ve sosyal güvenlik destek primi, işsizlik sigortası primi, idarî
para cezası, sosyal yardım zammı borçları, topluluk sigortası prim borçları ve
isteğe bağlı sigorta prim borçları yeniden yapılandırılacaktır. Tasarıyla,
ülkemizde sosyal güvenlik alanında önemli bir sıkıntı giderilmekte, hak
sahipleri rahatlatılmaktadır. Ne mutlu Türkiye'ye ki, vatandaşının sosyal,
kültürel, en önemlisi ekonomik düzeyinin artırılması ve kalıcılığının
sağlanması yönünde gerekli tedbirleri almakta ve yasal düzenlemeleri yapmakta
olan bir hükümet iktidarda.
Bu ülke hepimizin. Bizim
insanımızın övüneceği, iftihar edeceği bir Türkiye sevdamızdır. Buna ulaşırken,
yani, muasır devletlerin vatandaşlarının sahip olduğu değerleri kendi
insanımıza da kazandırırken dikkat etmemiz gereken en önemli husus, elbette ki,
sınırlı imkânlarını israf etmemek, akılcı uygulamalarla, makro ve mikro
düzeydeki hedeflerimize adım adım yaklaşmaktır. Bu nasıl olacaktır; elbette ki,
hırsızlara, hortumculara yaşam hakkı tanımadan, tüyü bitmemiş yetimin hakkını
haramzadelere yedirtmeden, helal lokmanın kutsallığını ve erdemini,
yetiştirdiğimiz evlatlarımızın beynine ve gönlüne âdeta işleyerek olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AHMET YENİ (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, AK Parti gündemi ile Meclis gündeminin aynı olmadığını
söyleyenlere sormak istiyorum: AK Parti iktidarından önce, zorunlu tasarruf
hesabında biriken katrilyonların nerede olduğu bile belli değildi. Son üç
yılda, 10,7 katrilyonları AK Parti İktidarı ödemiştir; halkın gündeminde değil
miydi?! AK Parti iktidara geldiğinde yüzde 59 olan esnaf kredileri faizi yüzde
15'e düşürülmüş, bu, AK Parti döneminde yapıldı; halkın gündeminde değil
miydi?! 2002'de yüzde 31,8 olan enflasyon kâbusunun yüzde 7,6'ya düşürülmesi,
otuz yıldır halkın gündeminde değil miydi?!
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Kimin cebine para giriyor?!
AHMET YENİ (Devamla) -
Paradan 6 sıfır atılması halkın gündeminde değil miydi?! Duble yollar, tabiî
halkın gündeminde değildi; ama, biz, halkın gündemine bunu taşıdık.
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Sokağa çık, sokağa!
AHMET YENİ (Devamla) -
Ziraî kredilerin ödenebilir hale getirilmesi, vergi barışı, SSK, Bağ-Kur
primlerinin yeniden düzenlenmesi, kredi kartları sorunu halkın gündeminde değil
miydi?! AK Parti halkın gündeminde, halkın gündemi AK Partide.
Hepinize, sevgiler,
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Madde 14'e bağlı
geçici madde 26'yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Birleşime yarım saat ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 18.13
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.53
BAŞKAN: Başkanvekili Ali DİNÇER
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 65 inci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
1066 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
V.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
3.- Sosyal
Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı; Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın,
Sosyal Güvenlik Barışı Yasa Teklifi; İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, Esnaf
ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Hakkında Prim Barışı Kanunu
Teklifi; Ankara Milletvekili Eşref Erdem'in, 1479 ve 2926 Sayılı Yasalarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Yasa Önerisi; Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut'un,
İş ve Sigorta Barışı Kanunu Teklifi; Manisa Milletvekili Hasan Ören ve 42
Milletvekilinin, 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar
Sosyal Sigortalar Kanununa Ek Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi;
Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün ile 28 Milletvekilinin, Bağ-Kur ve SSK'ya
Ait Birikmiş Prim Borçlarına Ödeme Kolaylığı Getirilmesi Hakkında Kanun
Teklifi; Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan'ın, Sosyal Güvenlik ve Prim Barışı
Kanunu Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/1122, 2/116, 2/124, 2/137, 2/147, 2/379, 2/399,
2/457) (S. Sayısı: 1066) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Madde 14'e bağlı geçici
27 nci maddeyi okutuyorum:
"GEÇİCİ MADDE 27.-
Bu Kanun ve 2926 sayılı Kanuna göre kayıt ve tescilleri yapılmış olan
sigortalılar 31/12/2006 tarihine kadar sigortalılık hak ve yükümlülüklerinin
tespitine ilişkin her türlü bilgi ve belgeleri Kuruma ibraz etmek zorundadırlar.
31/12/2006 tarihinden sonra bilgi ve belge ibraz edenlerin hizmet süreleri
saklı kalmak kaydıyla, ibraz ettikleri bilgi ve belgeler basamak tespiti ve
geriye dönük prim hesabında dikkate alınmaz. Anılan tarihe kadar söz konusu
bilgi ve belgeleri Kuruma ibraz etmeyen sigortalıların Kurumda mevcut bilgi ve
belgelere göre basamak tespiti yapılır ve geriye dönük prim borçları
hesaplanır."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Anavatan Partisi Grubu adına, Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Güler; buyurun.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
Grubum adına konuşmak üzere söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, sosyal devlet,
Anayasamızın da, bize, hükmü amir olan en önemli sürecin bir ayağı sosyal
güvenlik primlerinin ödenmesi. Özünde doğru gibi görünen ve bugün de
katıldığımız; ama, yetersiz kaldığını sizlerle de paylaşmak istiyoruz.
Evet, sorun, borç… Bu
ülke neden bu hale getirildi; başta devlet, sonra da vatandaşım. Güzel bir söz
var: "Türküz, doğruyuz, borçluyuz." Sayın iktidar milletvekillerinin,
AKP milletvekillerinin sözlerinden düşmeyen üç dört kelime: İşte
"enflasyon" işte "faiz düştü" işte "borçlanma".
Toplam beş kelimeyi geçmeyen övündüğünüz bir sürecin altını doldurduğumuzda, ne
kadar da eksik olduğunu maalesef görüyoruz.
Gazetelerin üçüncü
sayfalarına lütfen bir göz atın; toplum cinnet halinde. Her gün, her birey,
başta psikolojik olarak bunalımda; gücü yetiyorsa çevresine, yetmiyorsa
kendisine… Böyle bir süreçte toplumun yaşadığı bu stresi bir derece rahatlatacağını
bizler de düşünüyoruz, hak vermek istiyoruz; ama, şunu bilin ki, bu, sizin
karşınıza, bir yıl sonra, tekrar, geri gelecek. Çünkü, bu toplum "borç
yiğidin kamçısıdır" der gibi düne kadar borçlandı; ama, bugün borcunu
borçla ödeyecek bir takati kalmadı.
Bizim söylediğimiz bir
unsur var; sosyal güvenliğin hem başta sağlık hem de yarınların hayali
olabilecek bir sosyal devletin gereği olan bu süreçte, bu sacayağının sağlam
temellere oturtulması gerekmekte. Ama, görünen o ki, bu süreçte de, maalesef
sınıfta kaldınız.
Bizler de diyoruz ki,
sosyal güvenliğin sacayaklarını oluşturan, devletin kamu eliyle veya vatandaşın
çalışarak, işçi kesiminin veya Bağ-Kur gibi kendisi çalışıp kendisi katkıda
bulunmak suretiyle… Baktığımızda, maalesef, kısır döngü. Yaklaşık 2 000 000
insanı ilgilendiren bir süreç yaşıyoruz. Bu, ciddî bir rakam aslında.
Türkiye'de ekonomik dağılımın bozukluğu ve bu süreç içerisinde borç, maalesef,
ödenmemekte…
Sayın milletvekilleri,
borç, namuslu insanların sorunu; namussuz insanların ödeme gibi bir sorunu yok.
Burada, yurttaşlarımızın, gerçekten, ödemek gibi bir kaygısı var; ama, sizler
de hoşgörüyle karşılayacaksınız ki, burada, mazeret üretmek değil, çözüm
üretmeniz gerekmekte. Bu bir sonuçtur, borç. Buraya getiren süreci çok iyi bir
tartın; neden insanlar bu hale geldi?!
Evet, borçlanma
sürecinde, başta da, ekonominin en önemli sacayaklarında, özellikle rekabete
dayalı olabilecek, eşitlik anlamıyla yarışa konulabilecek bir süreçte,
maalesef, bunların da tıkandığını görmekteyiz. Temel sorun, kayıtdışı ekonomi
ve bunun sacayaklarından biri de, kayıt altına alabilmek ve üretimi teşvik
edip, rekabeti eşit koşullar içerisinde yaşatabilir hale getirmek. O zaman,
yapılması gereken, bu toplumun üretimini sağlamak; yoksa, tüketimini değil.
Bugün, yarınları olan, on yılını, yirmi yılını gerek konut gerek otomobil
sektörüyle yarınlarını ipotek altına alan bir ülkede, bu kısır döngünün nasıl
işleyeceğini… İnşallah, biz yanılırız, görmek de istemeyiz; ama, bu süreç ona
doğru gidiyor.
Evet, narenciye
üreticilerinin sorunları… Bağ-Kurlu, tarım sigortalı, bir düşünün bakalım,
borçlanacak gücü kalmadı; ama, buna karşın, özellikle tarım sektörünün
sıkıntıları had safhadayken, ürettiklerinin, alınterlerinin, emeklerinin karşılığını
alamadıkları gibi, nasıl ödeyeceklerini bir sizler düşünün! Ödemek istiyorlar,
yüreğiyle ödemek… Çünkü, bu devlete borçlu kalmak değil, üzerine düşen
sorumluluğu yerine getirmek istiyorlar; çünkü, bu sorun yarınların sorunu, yarınların
hayali. Böyle bir ortam içerisinde narenciye üreticisi -hepimizin karşılaştığı
gibi- yarınlarda ekinini, yarınlarda tarlasını, yarınlarda bahçesini, maalesef,
borçlanacak bir gücü olmadığından dolayı, bu süreç içerisinde yarınlarının
hayal kırıklığını yaşamaktadır.
Olumlu görünüyor. Bizler
de -yapılandırma; ama- istiyoruz ki, sonuçlarla değil, nedenlerle ilgilenilsin
diye…
Hükümetin birçok alanda
iddia ettiği gibi, ranta şu kadar verdik… Bakın, ben size basit bir şey
söyleyeyim: Esnaf… Her zaman esnaf kooperatifleri enflasyonun altında destek
verirlerdi; enflasyon yüzde 100'ken, esnafına yüzde 50'yle, yüzde 60'la kredi
verirdi. Bugün, siz ne yapıyorsunuz; enflasyon yüzde 7 diyorsunuz; esnafa
verdiğiniz kredinin oranını hatırlayın lütfen.
Türkiye'deki temel
sorunlara baktığımızda, o kadar had safhada ki, söylediğiniz rakamların bile
altını doldurmakta zorlanıyorsunuz aslında. Ezberlediğiniz iki üç kelime var ve
bunlarla siyaseti, günübirlik kurtarmaya çalışıyorsunuz.
Bu ülke, ranta dünyanın
en yüksek faiz oranını veren bir ülke. Bunun altını çiziyoruz. Övündüğünüz
yüzde 14-15'le borçlanırken, dünyada en büyük rant, maalesef, ülkemizde
verilmekte. Türkiye'ye gelen dış kaynakların büyük bir kısmı ranta yönelmekte.
Lütfen, iyi düşünün, neyle övünüyorsunuz; o zaman, enflasyonun yüzde 7'lerde
olduğu, devletin yüzde 14'lerde borçlandığı, dövizin yerinde saydığı, hatta,
gerilediği bir dönemde bir kıyasladığımızda, nasıl rantın olduğunu çok iyi
görürsünüz. Lütfen, rakamları içerisini doldurarak konuşalım. Biz de diyoruz
ki, bu ülkede önümüzdeki süreci, önümüzdeki üretim mekanizmasını işletebilecek
esnafımıza, çiftçimize ve köylümüze sahip çıkarak, tüketime değil -bunun altını
çiziyoruz- üretimi teşvik ederek, bu ülkenin üretim mekanizmasında elde ettiği
katmadeğerle, başta borçlarımızı, sonra
da yarınlarımızı kurgulayalım.
Çok yakın bir tarihimizde
yaşadığımız şoför esnaflarının sorunları: Belge vermek devletin bir görevi,
kayıt altına almak devletin görevi. Belge adı altında, o şoför esnafını,
darboğaz içerisindeyken, bütün sıkıntılarına rağmen, sıkboğaz etmenin ne âlemi
var? Size, buradan sormak istiyorum: Bu belge haraç belgesi mi?! Lütfen...
Ekonomik değeri son derece ağır olan koşullarda, sizin bunları talep etmeniz,
maalesef, haksızlık. Haa, birilerine söz verdiyseniz bilmeyiz.
Evet, sayın vekilim
söyledi "IMF'e olan borçlarımızı kısmen azaltıyoruz." Ben de size
buradan soruyorum: Merkez Bankasının 60 milyar dolar rezervi var; allahaşkına,
ne diye biriktiriyorsunuz, bunu hiç düşündünüz mü? O zaman IMF'in tüm borçlarını
ödeyin. Gücünüz yetiyorsa ödensin, ben de bundan mutluluk duyarım, vatandaşım
da duyar. Yapılması gereken süreç, biraz önce de altını çizmeye çalıştık,
üreten, başta da yüzde 45 gibi bir nüfusumuzu sağlayan çiftçilerimize ve
köylülerimize, ciddî anlamda bugün SOS veren, isyan eden bu çığlıklara bir
kulak verdiniz verdiniz, vermediyseniz yarınlarda, o da sizi dinlemeyecek;
çünkü, bu köylüm, esnafım, vatandaşım ve bu oy oranında en büyük oy alan da sizlerdiniz;
geçmişinizi unutmayın lütfen. Verdiğiniz sözleri unutmayın; ama, iktidar
olunca, kimlere ne söz verdiyseniz, onların etkisinin altında kalıp, maalesef,
biraz da emireri gibi görevinizi ifa ederken, yaptığınız şeyler, övündüğünüz
şeyler dört beş kelimeyi geçmiyor.
İstikrar diyoruz; neye
istinaden istikrar?!. Hepimiz bir hayal aleminde, özellikle tüm iktidarın
söyleminde bulunduğu bir süreçte biz de diyoruz ki, rüyadan uyanın lütfen.
Esnafına, çiftçisine ve
köylüsüne bir dokun bin ah işit. Aslında hepiniz bunları biliyorsunuz; şu
kulislerde hep beraber oturduğumuzda, birebir samimî sohbet içerisinde, sizler
de itiraf ediyorsunuz; ama, burada, bulunduğunuz bu grup psikolojisi ile grubun
önerisi dışında en ufak bir somut, en ufak bir farklı düşüncenizi hayata
geçirme gibi şansınız yok.
Hepimiz yaşıyoruz
bunları, görüyoruz sizleri; Anayasayı değiştirecek çoğunlukta bir iktidar
ortamı var. Bu, ülke adına şans gibi görünürken, istikrar adına açlık ve
sefaletin olmadığı bir ülke hayal ediyoruz. Biz de diyoruz ki, Anavatan olarak,
yarınlarımızı kurgularken, üretimi teşvik etmek, rekabet koşullarını eşit
koşullar düzeyine getirtebilmek ve başta, vergi, sosyal güvenlik gibi temel
konularda somut önerilerle çözmek; ama, görünen o ki, maalesef, olan ülkemizin
gerçekten duyarlı yurttaşlarına olmakta.
Temennimiz, buradan
çıkacak her somut önerinin toplumun sorunlarına merhem olmasını bekliyoruz;
ama, gördüğümüz kadar, iki gün sonra tekrar aynı sıkıntılarla gündeme
getireceksiniz. Bu ülkenin borçlanacak gücü kalmadı, daha doğrusu vatandaşın
borçlanacak gücü kalmadı. Esnafın kepenk kapattığını, esnafın siftah yapmadan
evinin yolunu tutarken kara kara düşündüğünü ve tabiî ki, ifade ettiğim gibi,
yaşarken, çiftçimiz olmak üzere, Türkiye'nin hayalini kurmaktan çok günübirlik
yaşamak; yani tesadüfen…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) -
Tamamlıyorum Başkanım.
BAŞKAN - Toparlayalım
lütfen.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) -
Teşekkür ederim Başkanım.
Öyle bir Türkiye hayal
ediyoruz ki, buradan çıkacak her sonucun ülkemin sorunlarına merhem olmasını
bekliyor, bu kanunun bir daha ülkemizde aflarla gündeme gelmemesini diliyoruz;
çünkü, borç… Borç… Borç… Borçla övünülmez, lütfen… Üreten ülkenin borçlarının
azaldığı ve bu dönemde de yarınlarda büyük umutlarla yaşadığımız bir ülke
dileğiyle, hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum.
Hepinize, saygılar,
sevgiler sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu.
Buyurun Sayın Aslanoğlu.
Kişisel söz hakkınız da
var, ikisi bir arada 15 dakika konuşma süreniz.
CHP GRUBU ADINA FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin çok değerli üyeleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, bir spesifik
konudan bahsetmek istiyorum. İsyan eden bir gruptan "biz bu ülkenin insanı
değil miyiz, biz bu ülkeye hizmet etmedik mi, biz bu ülkeye emek vermedik
mi" diyen Türk Hava Yollarının 500 pilotundan bahsetmek istiyorum. Bunlar,
yıllarca emek vermişler, yıllarca Silahlı Kuvvetlerde görev yapmış bu insanlar,
yıllarca. Deneyimleri… Düşünün, hepimizin güvenliğini bu insanlara… Yılda,
sadece, Türk Hava Yollarının ne kadar yolcu taşıdığını bilmem biliyor musunuz?
Bu insanlara canımızı emanet ediyoruz. Bu insanlar, yıllarca Silahlı Kuvvetlere
hizmet ediyor, daha sonra emeklilikleri geliyor, emekli olup Türk Hava
Yollarında görev alıyorlar. Bu insanlara diyorlar ki, siz, yeniden sigorta
primi ödeyeceksiniz; emekli maaşınız yok, alamazsınız. Türkiye'de hangi kurumda
bu uygulama var?! Bu insanlar isyan ediyor. Sağlık sigortasını Türk Hava
Yolları yaptırmıyor, emekli maaşı vermiyor. Bu insanlar hangi koşulda çalışıyor
biliyor musunuz; 48 saat uçuyorlar. Bunların çoluk çocuklarının, bunlar yokken
ne kadar güç durumda kaldığını biliyor musunuz? O kadar zor koşulda uçan
insanların sağlık problemlerini… SSK kapılarına gidemiyorlar, muayene olamıyorlar
bu insanlar, özel sağlık sigortaları yok. Peki, bu insanlara yazık değil mi?!
İlgili bakanım yok burada
şu anda; ilgili bakanım olsaydı, kendisinden çok net bir şekilde bu insanlara
cevap vermesini isteyecektim. Hakikaten, 500 tane pilot kardeşimiz isyan ediyor
"biz, bu ülkenin insanı değil miyiz, biz bu ülkede hizmet etmedik mi ve
nedir bizim suçumuz" diye bağırıyorlar. Her seferinde, yıllardır,
yıllardır geliyorlarmış, görüşüyorlarmış; "haklısınız" diyorlarmış;
ama, sonuçta hiçbir şekilde çözüm getirilmiyor. Sonuçta, Emekli Sandığı Yasasında
bir değişiklik olacak; ama, her ne hikmetse getirilmiyor. Torba yasayla getirildi,
torba yasa geri çekildiği için yine aynen kaldı arkadaşlar.
Değerli arkadaşlarım,
hepimiz bu insanlara canımızı emanet ediyoruz. Bu insanların huzur ve mutluluğu
hepimiz için çok önemli. Ben, ilgili bakanlık yetkililerinden istirham
ediyorum, ne olursun, soru sorayım, soruma cevap versinler veya kalksın, Sayın
Bakanım bu konuyu bir açıklasın. Yani, bu insanların sorunlarına çözüm gelecek
mi, gelmeyecek mi ve işin daha acısını söylüyorum, önümüzdeki mart ayında, bu
arkadaşlarımızın 200 tanesi Türk Hava Yollarından ayrılmaya karar vermişler
arkadaşlar. Bir pilotun deneyimi, yıllarca Silahlı Kuvvetlerde pilotluk eğitimi
almış insanların deneyimini ben takdirinize sunuyorum. Deneyim çok önemli,
canımızı emanet ediyoruz ve bu arkadaşlarımız, sırf bu yüzden, gerek sağlık
gerekse diğer sosyal gerekse maaş konularında çok rahatsız olduğu için, bunu
bir onur meselesi yapıyor arkadaşlar ve 200 kişisi ayrılacakmış. O kadar pilot
talebi var ki… Ben, bir kez daha Sayın Bakanlık yetkililerinin bilgisine sunuyorum.
Hakikaten, bu konuya çözüm, acilen çözüm getirilmesi gerekiyor. Bu insanların
en büyük sorunu budur.
Ayrıca, bilebiliyor
musunuz değerli milletvekilleri, maaşlarının tümü üzerinden, emekli olmalarına
rağmen, emeklilik primi kesiliyor biliyor musunuz. Sanki bu insanlar SSK'dan
emekli olacakmış gibi, hadi anladım hastalığı, hadi anladım bilmem diğer primi
de, sanki emekli olacakmış gibi bir de yeniden emeklilik primi kesiliyor bu
insanlardan.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye'de her gün yaklaşık, benim tahminim, 20 000 insan uçuyor. Kabataslak
bir hesap yaptım.
MEHMET KARTAL (Van) - Bu
yıl 15 000 000 insan taşımışlar.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Yılda 15 000 000…
Şimdi, 15 000 000 insanın
canını emanet ettiğimiz bu insanların kendilerinin ve çocuklarının sorunlarına
bu Meclis çözüm getirmezse… Böyle hâletiruhiyedeki insanların, 15 000 000
insanımızı teslim ediyoruz, bu insanların sorununa mutlaka çözüm bulmak
zorundayız. Bu Yüce Meclis -sosyal bir devlettir- sosyal devletin Meclisidir;
bu Meclisin, mutlaka, hepimizin canını emanet ettiği insanların sorununa çözüm
bulmak gibi bir görevi vardır arkadaşlar.
Tabiî, değerli
milletvekilleri, ben, bu konuda sayın bakanlık yetkililerinden net bir cevap
bekliyorum. Bu insanlar, artık, gelip, bakanlığa bunu anlatmak ve birilerine
bunu anlatmaktan bıkmışlar, usanmışlar. Her türlü kapılar kapanmış. Sözler
verilmiş, yerine getirilmemiş. Ben, bir kez daha bilgilerinize sunuyorum ve
hepimizin can güvenliğini emanet ettiğimiz insanların huzur ve mutluluğu için
bu Yüce Meclis mutlak buna çözüm bulacaktır, buna da inanıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
tabiî, burada, bu yasayla önemli bir sorunu çözüyoruz, ülkemizde önemli bir
kesimin sorunu; ancak -ilk görüşülürken de- yine altını bir kez daha çiziyorum,
bir kez daha rakam veriyorum: 7,5 milyon sigortalı var Türkiye'de, sadece
SSK'ya prim ödeyen; 4,5 milyon emekli var; 29 000 000 sigortalının ve çalışanın
bakmakla yükümlü olduğu kişi var; yapıyor 40 000 000 kişi arkadaşlar. 40 000
000 insana bakıyor SSK.
Değerli arkadaşlarım,
dün, Türkiye Hazır Giyim İhracatçıları Birliği Başkanı Sayın Süleyman
Orakçıoğlu'nun isyanını ben yaşadım. "200 000 insan iş kaybetti"
diyor Sayın Orakçıoğlu. Bu kurumun geleceği, sosyal güvenlik kurumlarının geleceği,
ne kadar çok sigortalı olursa… Geleceği buna bağlı arkadaşlar. Düşünün, sadece
7,5 milyon insan 40 000 000 kişiye bakarsa ve bunların bakmakla yükümlü olduğu
kişilere, özellikle sağlık konusunda; ben takdirlerinize sunuyorum. Onun için,
bu rakam yükselmiyor arkadaşlar. Bu rakam, Türkiye'deki sigortalı sayısı,
mevcut SSK'nın içinde bulunduğu malî portföyü karşılayacak şekilde yükselmiyor.
Burada tehlike çanları bugün değil, yıllardır çalıyor; ama, kimse hiçbir önlem
almıyor. Hep sosyal güvenlik açığı diyoruz, kapatıyoruz; ama, yine, bu yaraya
bugün neşter vurulmazsa, bu yaraya bu Meclis neşter vurmazsa arkadaşlar,
inanın, gelecekte, altından kalkamayacak bir boyutta cari açık olacaktır.
Sosyal güvenlik sistemi
bir finans yönetimidir. Sosyal güvenlik sistemi, han hamam almak değildir. Ha,
bunu da bu hale getiren, bu sistemi de bu hale getiren, siyasetçilerdir
arkadaşlar. Siyaset ne zaman burnunu sokmuştur, kurum bu hale gelmiştir. Yani,
orada çalışan arkadaşlarıma, SSK'da çalışan bürokrat arkadaşlarıma, işte, ora
böyle yönetildi diye kimse bahane bulmasın. Siyasetçi bu hale getirmiştir.
Siyasetçidir bunun birinci müsebbibi. Onun için, bugün, ben tekrar söylüyorum,
SSK'nın elindeki ne kadar han hamam, bağ bahçe… Bunlar eğer likit hale
gelmezse… Bunlar, bir şekilde, mevcut kiralarıyla, bugün, SSK'nın bütçesine,
olduğu cüssenin çok altında gelir getiriyor. Tüm mesele, SSK'nın ve Emekli Sandığının
bugün sahip olduğu mal varlıklarının, yeterince, SSK bütçesine ve Emekli
Sandığı bütçesine kaynak üretmediğidir; bunun altını bir kez daha çiziyoruz.
Onun için, sosyal güvenlik sistemi bir finans yönetimidir. Bugün bir şey üretmeyen,
bugün yeterince gelir üretmeyen; yani, değeriyle geliri arasında çok büyük farklılıklar olan bir mal varlığı var
SSK'nın ve Emekli Sandığının. Bunların, mutlaka, üretebilir hale getirilmesi
lazım, likit hale getirilmesi lazım. Eğer, aynı kafayla devam edersek… Bugün,
işte, aldık, hanımız var hamamımız var; ama, han ve hamam, gelecekteki bu
aktüaryel açıkları kapatamaz arkadaşlar. Bu açıdan, ben, bir kez daha,
özellikle tutanaklara geçmesi açısından, bunu belirtiyorum değerli arkadaşlar.
Tabiî, yine bir başka
konu… Teşvik Yasası değişmediği sürece, Teşvik Yasasında, özellikle, doğu ve
güneydoğudaki illerdeki teşvik sistemi değiştirilmediği sürece, oralarda, uzun
vadeli, yirmi yıl, yirmibeş yıl… Altını çiziyorum, üç yıl, beş yıl değil
arkadaşlar, yirmibeş yıl gibi daha yüksek… Gerekirse, bir Hakkâri'ye bir
Şırnak'a, hiç olmayan, baca tütmeyen illere… Buradaki istihdamı artırmak için
böyle bir yasayı getirmezsek… Bu Teşvik Yasası kaldığı sürece, yine, biz,
istihdamı teşvik edemeyiz değerli arkadaşlar.
Tabiî, bir başka konu da
değerli milletvekilleri, yine söylüyorum, muhtarlara bir sözünüz var; bu sözü
yerine getirmiyorsunuz. Bu Yüce Meclis kabul etti, muhtar maaşları bu Meclise
gelecekti ve görüşülecek kanunlar içerisinde… Siz kabul ettiniz, tüm parti
grupları kabul etti.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Artırdık onu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Hayır, sadece torba yasada Maliyeye verdiğiniz bir yetkiyle, 101
000 000'dan 220 000 000'a çıkarıldı.
Değerli arkadaşlarım…
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Yüzde kaç artmış?!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Yüzde 1 000 artır Beyefendi; 1 000 artırın 1 000… Bu insanlara 220
000 000'u hak görüyorsanız, ben bir şey diyemem.
Ha, sadece şunu istiyor
bu insanlar: Biz bir şey istemiyoruz, bizi mecburen Bağ-Kurlu yapıyorsunuz.
Mecburen yapıyorsunuz; ama, borcumuz var, çoluk çocuğumuzu doktora
götüremiyoruz. Hiç değilse, bugün bu yasa geldi, bu yasada borçlulara belli bir
şey sağlanacak, gidip insanlara bir ödeme planı verecek; ama, yarın yine aynı
olacak. Gelin, o kanun Mecliste ve görüşülecek kanun… Şu muhtar maaşlarını…
Orada kanun teklifimiz şu: Muhtar maaşlarının, özellikle sosyal güvenlik primlerini
genel bütçeden ödeyelim ve bu insanların sorununu çözelim. Ben, bir kez daha
bunun altını çiziyorum. Hepiniz söz vermiştiniz.
Değerli arkadaşlarım,
tabiî, bazen gece yatınca düşünüyorum. Hepiniz çok değerli insanlarsınız,
hepinize çok saygı duyuyorum; ama, bazen diyorum ki: Biz, şuraya üç tane makine
getirsek, grup başkanvekillerinin yanına koysak, onlar bir bassa… Nasıl olsa
her şey onların dediği gibi çıkıyor. Bazen, bu millî irade, burada tecelli
etmiyor arkadaşlar; yani, şuraya üç tane makine koyalım üç gruba, ne diyorlarsa
onlar bassınlar, biz sanki el kaldırmış olalım.
Değerli arkadaşlar, bu
Yüce Meclisin milletvekilleri çok değerli, hepinize çok saygı duyuyorum; ama,
bazen içimizden geldiği gibi, bazı konularda düşündüğümüz gibi eğer burada dile
getiremezsek yarın tarih bizden hesap sorar değerli milletvekilleri.
Hepinize saygılar
sunuyorum.
Teşekkür ederim.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Kişisel söz
talebinde bulunan Amasya Milletvekili Sayın Hamza Albayrak.
Buyurun Sayın Albayrak.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
HAMZA ALBAYRAK (Amasya) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan 1066 sıra sayılı kanun
tasarısının geçici 27 nci maddesiyle ilgili olarak söz almış buluyorum; sizleri
ve bizi izleyen aziz milletimizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
geçici 27 nci maddede 1479 sayılı Esnaf, Sanatkâr ve Bağımsız Çalışanlar ile
2926 sayılı Kanuna tabi tarım sigortalılarının basamak ve primle ilgili hak ve
yükümlülüklerinden elindeki bilgi ve belgeye göre faydalanabilmeleri için,
31.12.2006 tarihine kadarki süreçte, bu vatandaşlarımızın, sigorta hak ve
yükümlülükleriyle ilgili bilgi ve belgelerini SSK ve Bağ-Kura iletmeleri
gerekiyor. SSK'ya iletmezler ise, o zaman, bu ilgili yasaya göre, SSK, kendi
bilgi ve belgelerine göre, bunların basamak ve prim borçlarını yeniden
yapılandırıyor. 31.12.2006 tarihinden sonra, bu mükellefler, bilgi ve
belgelerini Kuruma ibraz ederlerse ya da hiç ibraz etmezler ise, o zaman,
bunlar, Kurumun tespitlerine göre işleme tabi tutulacaklar. Gecikerek, yani,
31.12.2006 tarihinden sonra bilgi ve belgeleri teslim edenler ise, sadece
sigortalılık süresinin hesaplanmasında bu bilgi ve belgelerden faydalanacaklar.
Aksi halde, yapılacak iş ve işlemlerde kurumun mevzuatına ve tespitlerine göre
bunların hak ve yükümlülükleri, basamak ve sigorta borçları belirlenmiş olacak.
Değerli arkadaşlar,
görüştüğümüz bu yasayla, SSK'lı 1 446 735 kişi, Bağ-Kurlu 2 187 540 kişi olmak
üzere, 3 634 275 kişi bundan faydalanacak. Bağ-Kurda, 1479 sayılı Kanuna tabi kişilerin 31.3.2005
tarihi itibariyle bu kanundan faydalanacak olanları 2 389 158, 2926 sayılı
Kanuna göre bundan faydalanacakların sayısı ise 996 648 kişi olup, bunların
toplamı 3 385 806 kişidir, ki, bunlar, aktif sigortalıdır.
Değerli arkadaşlar, bu
aktif sigortalılardan 2 187 540 kişiyi düştüğümüzde, geriye kalan 1 198 266
kişi 1479 ve 2926'ya göre prim ödeyen kişilerdir; bunu dikkatlerinize arz etmek
istiyorum. Yani, her Bağ-Kurludan üçte 1 kişi prim ödüyor; 3 kişiden 2 kişisi
primini ödemiyor, 1 kişi prim ödüyor.
Yine 506 sayılı Kanuna
göre, SSK'lı olanlardan ise, işleme tabi dosya adedi 1 446 735 olup, bunların
borcu 50 000 YTL altında olanların sayısı 1 440 476'dır. Bunların SSK ve prim
borçları toplam 21,7 katrilyon içerisinde yüzde 60'a tekabül etmektedir. 50 000
YTL üzerinde borcu olan işverenlerin ise sayısı 6 259'dur. Bunların da prim
borç ve cezasıysa, genel toplam içerisinde yüzde 40'a tekabül etmektedir.
Değerli arkadaşlar,
bizim, grup olarak, bir eksiğimiz olmuş; ben, bunu, huzurlarınızda sizlerle
paylaşmak istiyorum; AK Parti İktidarıyla ilgili "Üç Yılda AK Parti
Farkı" kitapçığı, maalesef, sizlere iletilmemiş. Eğer, arkadaşlarımız, bu
kitabı okuma imkânını elde etmiş olsalardı, AK Partinin bu süreçte neler
yaptığını belgeli olarak görebileceklerdi.
BAŞKAN - Evet, kitaptan
bahsedin de, göstermenize gerek yok Sayın Albayrak.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
- Efendim, özellikle AK Parti İktidarının, 2002 yılı sonu itibariyle 98 000 000
TL olan muhtar maaşını 250 000 000 TL'ye çıkardığı bir vakıa. Yine, 184 000 000
lira olan asgarî ücreti de 380 000 000'a çıkardığı bir vakıa. Aradaki artışlara
bakarsanız, gerçekten yüzde 99'lar civarında. Yeterli mi; elbette yeterli
değil; ama, biz şuna inanıyoruz: Değerli arkadaşlar, hayalle yaşayan, müziksiz
de dans eder. Biz, hayalle yaşamıyor, müzikli dans ediyoruz; gerçekleri göre
göre, popülist politikalardan uzak çözümler üretiyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Çaldığın müziğe bağlı.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
- Onun için, değerli arkadaşlar, geliniz, bir ve beraber olalım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
- Başkanım, toparlıyorum.
BAŞKAN - Lütfen,
toparlayın.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, geliniz, bir ve
beraber olalım, şu güzelim Türkiye'de, çatık kaşlılığa, eğik başlılığa, haram
aşlılığa fırsat vermeyelim. Yöneten, şeffaf ve katılımcı demokrasiye hızla
geçmede bir ve beraber olalım. Başka Türkiye yok. Her şey Türkiye için diyor;
sevgi ve saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Soru-yanıt
bölümüne geçiyoruz.
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Kütahya) - Müracaatım vardı Sayın Başkan…
BAŞKAN - Ancak, iki
parlamenter konuşabiliyor, şahsı adına iki kişi konuşabiliyor. Başka pek çok
arkadaş var; ama, onlar, üç, dört, beş diye gidiyorlar. Onun için size sıra
gelmedi, kusura bakmayın; ama, soru sorma hakkınız var; hâlâ soru sormak için
devreye girebilirsiniz.
Soru-yanıt faslını
başlatıyoruz.
Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu; buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Bakanım, ilgili bakanım burada yok; ama, demin konuşmamda arz
ettiğim 500 tane Türk Hava Yolları pilotlarının sorununa çözüm bulacak mısınız?
Ne zaman bulacaksınız? Bu konuda çok net bir yanıt istiyorum. Artık, bu
insanlar, gidiyor, kaçıyor ve "onurumuzla oynanıyor" diyor. Bu açıdan
çok net bir cevap istiyorum Sayın Bakanım.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Sadece 500 muhtar değil, yani, hepsine
buluyoruz zaten.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Bu insanlar, tek, spesifik örnek. Bunların sorununa çözüm ne zaman
bulacaksınız?
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Bulduk… Bulduk… Bulacak değiliz, bulduk…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Ne zaman efendim?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Bulduk diyorum…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Hayır, efendim, uygulamada öyle bir şey yok.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Siz, herhalde muhtarlarla ilgili…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Muhtar demedim, pilot dedim efendim.
BAŞKAN - Karşılıklı
konuşmayalım. Siz sorunuzu bitirin, ondan sonra Sayın Bakan yanıtlasın.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Muhtar demedim Sayın Bakanım.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Emekli Sandığında değişiklik yapıyoruz…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Ne zaman efendim? Bir ay, iki ay, üç ay…
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Hazırlık yapıyoruz, hazırlıklar devam
ediyor…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Bakanım, bir tarih istiyorum.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Hazırlıklar başladı. Tabiî, bu, gündemin
programına bağlı.
BAŞKAN - Bir dakika… Bir
dakika…
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Sayın Başkan, böyle bir usul var mı?
BAŞKAN - Bu usul yok
efendim. Sayın Bakan bir dakika efendim.
Sayın Aslanoğlu,
ayrıntılı bir şekilde sorunuzu sorun, bitirin; Sayın Bakan da ayrıntılı yanıt
versin. Karşılıklı olmaz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Efendim, ben daha konuşurken Sayın Bakanım yanıt verdiği için ben
konuştum; özür diliyorum.
Sayın Bakanım, net bir
tarih istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bakan.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Emekli Sandığı, şu anda tasarı üzerinde
çalışıyor. Biter bitmez, gündeme bağlı olarak getireceğiz buraya. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Başka soru
sormak isteyen arkadaşımız?.. Yok.
Madde 14'e bağlı geçici
madde 27'yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 14'ü de oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 15'i okutuyorum:
MADDE 15.- 17/10/1983
tarihli ve 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal
Sigortalar Kanununun 4 üncü maddesinin mülga (c) bendi aşağıdaki şekilde
yeniden düzenlenmiştir.
"c) Bu Kanunun 2 nci
maddesi kapsamına giren eşlerin birlikte çalışmaları halinde, sigortalı olmak
istemediğini Kuruma yazılı olarak bildiren eş veya eşlerden birinin emekli
olması halinde diğer eş,"
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteyenler; Anavatan Partisi Grubu adına Muharrem Doğan, Mardin
Milletvekili; buyurun Sayın Doğan. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
EYÜP FATSA (Ordu) -
Muharrem Ağabey, bak, Ilısu Barajının temeli atılıyor… Biraz kısa tut.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Tamam; peki efendim, Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 1066 sıra sayılı sosyal güvenlik yasa tasarısının 15 inci
maddesi üzerinde görüş belirtmek üzere, Anavatan Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum; öncelikle, sizleri saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz 15
inci madde, 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar için
düzenlenmiş, getirisi ve sosyal boyutu olan bir düzenlemedir, olumlu yönleri
vardır.
Sigortalar Kanunu
kapsamına giren eşlerin birlikte çalışmaları halinde, çiftçi eşlerinden birine
sigortalılık yükümlülüğü getirdiğinde, diğerinin de hak sahibi olarak sağlık
yardımlarından yararlanmasını amaçlamaktadır. Bu nedenle, tarım üreticileri
için faydalı ve yaşam koşulları bakımından getirisi vardır. Tarım, ülkemizin
sosyal ve ekonomik hayatında önemli yer işgal etmektedir. Çiftçilerimiz, en zor
dönemlerde bile milletimize alınterleriyle üretim yaparak ve bizlere sunarak
bugünlere gelmemizi sağlamışlardır. Bugün, özelleştirme kapsamında bulunup,
milyar dolarlara satılan kamu kurumlarının temelinde bile çiftçilerimizin
alınteri vardır. Gurur duyduğumuz birçok projenin, hatta, barajların temelinde
onların fedakâr çalışmalarının harcı vardır, çakıltaşları vardır. Çiftçilerimiz
için ne yaparsak azdır.
Eski tasarıya göre,
çiftçilerimize, eşlerin her ikisinin de üzerinde kayıtlı, tarla, bağ, bahçe
varsa, her biriniz Bağ-Kur üyesi olup ayrı ayrı prim ödeyeceksiniz deniliyordu.
Halbuki, çiftçi eşlerinin toplam bir miktar arazisi var ve birlikte ekip
biçiyorlar, geçim kaynakları ortaktır. Bu bakımdan, yapılan yeni düzenleme,
kısmen de olsa, çiftçilerimizin lehinedir ve destekliyoruz. Ancak, yapılanlar
yeterli değildir.
Sadece, küçük çiftçiler
değil, büyük çiftçiler de şaşkın durumdadır. Son yıllarda köylü ve çiftçinin
durumu devamlı geriye gidiyor. Her geçen yıl, ürettiği üründen eline geçen para
azalmaktadır.
Çiftçilerimiz ve
üreticilerimiz için kalıcı ve yaşam koşullarını iyileştirecek, ayrıca, maddî
katkı sağlayacak yeni bir yapılandırmanın yapılması gerekir, bunu yapacak olan
AKP Hükümetidir. Anavatan Partisi olarak da önerimiz budur. Çiftçi teşvik
edilmeli ve ciddî anlamda desteklenmelidir. Bu sektörde çalışanlarla ilgili bir
düzenleme yapılırken, sektörün durumu, ülkemizin sosyal ve ekonomik hayatındaki
yeri dikkate alınmalıdır.
AKP İktidarı zamanı,
çiftçilerimizin en zor durumda kaldıkları dönemdir. Çiftçilerimizin durumu hiç
bu kadar kötü olmamıştır. Tütüncülük bitti. Üzümcülerimiz, üzümlerini ya
satamadılar veyahutda sattıkları üzümleri de maliyet fiyatı altına sattılar.
Domates, patlıcan, narenciye sudan ucuza gitti. Bunlarla ilgili olarak bir
önlem alabildiniz mi? Önemli olan da budur. Ben şimdi size başka bir şey
anlatmak istiyorum, izninizle.
Değerli arkadaşlar, bazı
bakanlarımız görevlerini aşarak başka türlü gündeme gelmektedirler. Ben, izin
verirseniz, Anayasamızın 112 nci maddesinin bir kısmını okuyacağım.
"Görev ve siyasî
sorumluluk
Madde 112.- Başbakan,
Bakanlar Kurulunun Başkanı olarak, bakanlıklar arasında işbirliğini sağlar ve
hükümetin genel siyasetinin yürütülmesini gözetir. Bakanlar Kurulu, bu
siyasetin yürütülmesinden birlikte sorumludur.
Her bakan, Başbakana
karşı sorumlu olup ayrıca kendi yetkisi içindeki işlerden ve emri
altındakilerin eylem ve işlemlerinden de sorumludur."
Şimdi, değerli
arkadaşlar, durum böyleyken, ben, size şu resmi göstermek istiyorum. Bugün,
Hürriyet Gazetesinde yine yer almış ve gündeme gelmiş.
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- Allah nazardan saklasın; yakışıklı!
AHMET YENİ (Samsun) -
Yakışıklı.
MUHARREM DOĞAN (Devamla)
- Sayın Bakanımız ne kadar yakışıklı, Allah daha fazlasını versin; ama, bence
devlet ve bakanlık ciddiyet ister.
AHMET YENİ (Samsun) - Kıskanmayın;
ihracat yapıyor.
MUHARREM DOĞAN (Devamla)
- Ben, şunu sizden bekliyordum: Siz, o halde böyle bir bakan istiyorsunuz…
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Ne olmuş ki ona?
AHMET YENİ (Samsun) -
İhracat yapıyor.
MUHARREM DOĞAN (Devamla)
- Oysa biz, bakın, biz, Anavatan Partisi olarak bunu istiyoruz.
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- 73 milyar dolar ihracat yapıyor.
MUHARREM DOĞAN (Devamla)
- Gümrüklerde meydana gelen yolsuzlukları ortadan kaldıracak…
AHMET YENİ (Samsun) -
İhracat yapıyor.
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- Kaldırıyor ya.
MUHARREM DOĞAN (Devamla)
- Habur ve Nusaybin Gümrük Kapılarında meydana gelen olumsuzlukları,
yığılmaları önleyecek, üretim yapacak, vatandaşlarımızın o sıkıntılarını
giderecek bir bakan arıyoruz, böyle bir bakan istiyoruz.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Vatandaşa "artistlik yapma" diyeceğine bakana artistlik
yapma desene.
MUHARREM DOĞAN (Devamla)
- Ama, siz, maalesef, tamamen gündeme, deri tanıtımını yapan, ama, diğer
taraftan, verdiği sözleri yerine getiremeyen "Nusaybin Gümrük Kapısını
uluslararası hale getireceğim" diye söz verenler, bugün, deri tanıtımı yapmaktadır.
Yine "sınır
kapılarında, sınır ticaret merkezlerini yapacağız" diyen Sayın Bakanımızın
yaptığı şeyleri, hizmetleri, şimdi, siz
takdir ediyorsunuz ve ben de sizi buradan alkışlıyorum; size de bu anlayışınıza
da teşekkür ediyorum.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Yarın dericiler kapına gelir.
MUHARREM DOĞAN (Devamla)
- Şimdi, biz dericilerimizi seviyoruz, biz tekstil sektörümüzü seviyoruz.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Sayın Bakan da…
BAŞKAN - Karşılıklı
konuşmayalım.
MUHARREM DOĞAN (Devamla)
- Ve bu sektörde hizmet veren tüm üreticilerimizi kutluyorum, kalbimiz onlarla
beraberdir, biz, onlar için çalışıyoruz; ama, bir bakanın mankenlik yapması,
siyaset etiği bakımından uygun değildir diyorum. Böyle bir bakanımız, bu kadar,
memleketin sorunları varken, nasıl böyle bir iş için zaman bulabiliyor da
bunları yapabiliyor?! Siz, nasıl böyle bir işe de şey veriyorsunuz?!
AHMET YENİ (Samsun) - Ne
sakıncası var, ne sakıncası var?!
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Sen anlayamamışsın; ne var bunda?!
BAŞKAN - Lütfen,
dinleyelim; karşılıklı konuşmayalım.
MUHARREM DOĞAN (Devamla)
- Peki, siz böyle diyorsunuz, sizin dediğiniz olsun; ama…
BAŞKAN - Sayın Doğan,
siz, konuyla ilgisini, bağını kurun anlattıklarınızın.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Sayın Başkan, bu arkadaş, durmadan resim gösteriyor.
BAŞKAN - Siz müdahale
etmeyin, biz müdahale ederiz arkadaşlar.
MUHARREM DOĞAN (Devamla)
- Şimdi, demek istediğim şu… Sayın Başkanım…
BAŞKAN - Sayın konuşmacıya
müdahale etmeyin, konuşmacı konuşsun; gerektiği zaman biz sadede gelmesini rica
ederiz. Siz dinleyin lütfen.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) -Çiftçiye "artistlik yapma" diyenler kendileri artistlik
yapıyorlar!
MUHARREM DOĞAN (Devamla)
- Sayın Başkanım, şimdi, çiftçimizin durumu böyleyken, üreticimizin durumu
böyleyken, muhtarlarımız primlerini ödeyemez durumdayken, böyle bir bakanın,
böyle bir tasarrufta bulunmasını siz takdir eder misiniz, siz uygun buluyor
musunuz Sayın Başkanım?! Ben, hiçbir zaman uygun bulmuyorum, etik bulmuyorum;
siyaset ahlakına da uygun düşmemektedir.
Ben, şunu söylemek
istiyorum: Bakın, siz, iktidara gelmeden önce, birçok sözler verdiniz. Siz
muhalefetteyken, sizin milletvekillerinizin yaptığı konuşmaları ben
tutanaklardan buldum, getirdim. Bunları da sizlerle paylaşmak istiyorum.
Tarih 12.8.1999. Mehmet
Altan Karapaşaoğlu bakın ne diyor:"Rahmetli Özal'ın…"
AHMET YENİ (Samsun) - Siz
ne diyorsunuz; onu boş ver…
MUHARREM DOĞAN (Devamla)
- Ben de aynısını söylüyorum.
"Rahmetli Özal'ın
bir prensibi vardı. 'Benim vatandaşım doğru ifade ediyor, benim vatandaşım
doğru söylüyor, benim vatandaşım doğru beyan ediyor prensibini önüme koyup bu
şekilde yasaları hazırlarım, bu şekilde kurumlarım davranış içinde bulunurlar'
diyordu. Şimdi görüyorum ki, efendim, benim işverenim beni yanıltır, benim
işverenim beni kandırır, benim işverenim beni yanlış yere sürükler gibi bir
imajla piyasanın üzerine bir taraftan yükleniliyor, işçinin üzerine de diğer
taraftan yükleniliyor."
Ben, Sayın Karapaşaoğlu'na
katılıyorum, sonuna kadar katılıyorum; ama, şunu söylemek istiyorum:
Muhalefetteyken konuştukları farklı, iktidara geldiğinde, hele hele Plan ve
Bütçe Komisyon Başkan Yardımcısıyken konuşmaları farklı; bunu dile getirmek
istiyorum.
Bir başka bir şey
söylüyor, bakın, yine…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Karapaşaoğlu geldi geldi, bak orada…
AHMET YENİ (Samsun) -
Sataşma var…
MUHARREM DOĞAN (Devamla)
- Asla sataşma yok.
BAŞKAN - Sayın Doğan,
sataşmaya meydan vermeden, söz aldığınız madde üzerinde lütfen…
AHMET YENİ (Samsun) -
Sataştı sataştı…
MUHARREM DOĞAN (Devamla)
- Efendim, maddeyle ilgili…
BAŞKAN - Kendinizi, söz
aldığınız madde üzerinde yoğunlaştırın, sataşmayın…
AHMET YENİ (Samsun) - Hiç
yok, hiç konuşmadı…
MUHARREM DOĞAN (Devamla)
- Sosyal güvenlikle ilgili olarak sosyal güvenliğin içindedir bunlar. İşçinin
ve üreticinin sorunlarını konuşuyoruz.
BAŞKAN - Sayın Doğan,
siz, Genel Kurula hitap edeceksiniz, Genel Kurul da sizi dinleyecek. Biz,
burada, İçtüzüğe göre yönetmekle yükümlüyüz. Genel Kurul sizin muhatabınız.
AHMET YENİ (Samsun) -
Maddeyle ilgili bir şey söylemedi Sayın Başkan.
BAŞKAN - Siz, lütfen,
dinleyin.
Süreniz tamamlandı,
lütfen, toparlayın.
MUHARREM DOĞAN (Devamla)
- Tabiî, efendim, teşekkür ederim.
Şimdi, efendim, İktidar
Partisinin Grup Başkanvekili Sayın Salih Kapusuz 14.8.1999 tarihinde Yüce
Mecliste yaptığı bir konuşmasında aynen şöyle diyor: "Bu ülkede birlikte
yaşıyoruz; bu ülkenin şartları ne kadar iyileşirse, bu memlekette huzur o kadar
temin edilirse, elbette bundan hep memnun oluruz; hiç kimse şikâyetçi olmaz,
hiç kimse de keyfinden sokaklara dökülmez." Doğru, evet aynen katılıyorum.
Bu memleketin şartları ne kadar iyileşirse insanlarımız da o kadar mutlu
olacaktır; ama, Sayın Salih Kapusuz'un vaat ettiği pembe tablo gerçekleşmiş
midir; soruyorum size. Yine, Sayın Kapusuz, aynı gün konuşmalarında, devamla
"aslolan söz değildir, ateş düştüğü yeri yakar. Bugün çocuğunu okutmakta, ekmek
almakta sıkıntı çeken çalışanlarımız huzursuzluk duyuyorsa, iktidar olarak
sizin sorumluluğunuz bu duyguyu ortadan kaldırmak değil midir" diye Sayın
Salih Kapusuz soruyor, o günkü 57 nci hükümete söylüyor.
Şimdi, ben, burada size
sesleniyorum; Sayın Salih Kapusuz'un, Sayın Altan Karapaşaoğlu ağabeyimin
dediklerine katılıyor musunuz, bunları yapıyor musunuz; bir projeniz, bir
yatırımınız var mı?!
Görüşmekte olduğumuz 15
inci maddenin hayırlı olmasını diliyorum, sizleri, tekrar, saygıyla
selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından
alkışlar[!])
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Pekel, şahsınız
adına da söz hakkınız var; konuşma süreniz 15 dakika.
CHP GRUBU ADINA SEDAT
PEKEL (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
1066 sıra sayılı kanun tasarısının 15 inci maddesi üzerinde, Grubum ve şahsım
adına söz almış bulunmaktayım; sözlerime başlamadan önce, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
sosyal güvenlik kurumları, çalışmaya engel olan hastalık, malullük ve yaşlılık
hallerinde yurttaşın, yine bu yurttaşın ölümü sonrasında da dul ve yetimleri
gibi yakınlarının gelecekleriyle ilgili kaygılardan kurtarılmasını ve böylece
birtakım sorunlarla karşı karşıya kalınmamasını sağlamak gibi çok önemli bir
görevi üstlenmişlerdir.
Bununla birlikte, güvence
altına alınanların da -iş ve çalışma gücüne sahipken- gelirinden, prim adı
altında zorunlu kesinti yapılarak, yükümlülüklerini yerine getirmesi
beklenmektedir. İşte, bu yükümlülüğün çeşitli nedenlerle yerine
getirilememesiyle, getirilmemesiyle ortaya çıkan büyük bir sorunu, burada ele
alarak çözümlemeye çalışıyoruz.
Görüşmekte olduğumuz
tasarıyla, SSK ve Bağ-Kurun birikmiş alacaklarının yeniden yapılandırılması ve
bu yolla her iki kurumun alacaklarının tahsil edilmesi amaçlanmakta,
böylelikle, bu sosyal güvenlik kurumlarının bozulan malî dengelerinin yeniden
ve kısmen toparlanması hedeflenmektedir. Diğer yandan da, kuruma borçlu
olanların, sisteme, tekrar düzenli olarak prim ödemeleri sağlanmak
istenmektedir.
Hedeflenen amaçlar
doğrultusunda, bu yasa tasarısı, yurttaşa ve kurumlara soluk aldırabilecek bir
özellik taşımaktadır; ancak, tasarıya dikkatle bakıldığında, SSK ve Bağ-Kura
prim borcu olanların bu yapılandırmadan yararlandırılırken çifte standartla
karşı karşıya kalacakları, yurttaşların yasa karşısında eşit olmadığı, yasanın,
kolay uygulanabilir ve anlaşılabilir olmadığı gibi, karmaşık, kabarık
bürokratik işlemlere yol açacağı ve en önemlisi de iyi niyetli prim borçlusunu
cezalandıran bir yasa olacağı görülmektedir.
Bu yasa tasarısı,
bürokratik işler nedeniyle zaten çok ağır iş yükü olan SSK ve Bağ-Kur
personelinin iş yükünü daha da artıracaktır ve uygulamada, personelin zamanının
yeteceği de şüphelidir.
Ayrıca, bu yoğunluk
içinde bu kadar işverenin nasıl takip edileceği, suiistimallerin nasıl
önleneceği de merak konusudur. Bununla birlikte, konuyla ilgili meslek ve sivil
toplum örgütlerinin görüşleri de alınarak hazırlanmamış olan tasarı, AKP
Hükümetinin, alışageldik, demokratik olmayan bir uygulaması olarak yine
karşımızda durmaktadır. Bu sakıncalar ortadan kaldırıldığı takdirde, tasarı,
gerçek anlamda amacına ulaşabilecektir.
Değerli milletvekilleri,
bu yasa tasarısıyla, SSK ve Bağ-Kur alacaklarının yapılandırılması, bir af
yasası olarak çok uzun zamandır Türkiye'nin gündemindedir. AKP Hükümeti, bu
yasal düzenlemeyi çok uzun bir süre kamuoyunun gündeminde tutarak, halkımızı
bir af beklentisi içine sokmuştur. Bu beklenti, aynı zamanda istismara yol
açacak uygulamalar nedeniyle, büyük malî sorunlar içindeki sosyal güvenlik
kurumlarının daha çok zarar görmesine yol açmıştır. Af ifadesini duyan bazı
istismarcılar, sosyal güvenlik kurumlarının en önemli gelir kaynağı olan prim
ödemelerini, nasıl olsa af çıkacak diyerek, yapmaktan kaçınmışlardır.
Hepimizin bildiği gibi,
af, temel sorunları çözmeyecek bir yöntemdir. Bu nedenle, af niteliği taşıyan
bu yasal düzenlemenin son olması ve bir daha bu tür afların yapılmaması,
ülkenin geleceği açısından son derece önem arz etmektedir.
Sayın milletvekilleri,
ancak bu temenninin hayata geçmesi için de, sistemi altüst eden politikaları ve
dengesizlikleri yaratan nedenleri ortadan kaldırmak gerekmektedir. Bunların en
başında işsizlik ve kayıtdışı istihdam gelmektedir.
İşsizlik, bugün, AKP
Hükümetinin çözemediği en yakıcı sorundur. İşsizlik, toplumsal bunalım düzeyine
tırmanmıştır. 2003-2005 AKP İktidarı döneminde, kümülatif reel toplam büyüme
yüzde 22,2 düzeyinde gerçekleşirken, bu büyümenin istihdam artışına yansıması
son derece sınırlı kalmıştır. Türkiye, her yıl asgarî 1 000 000 ek istihdam
yaratacak, yani, her yıl 1 000 000 kişiye ek iş olanağı sağlayacak bir yatırım
ve üretim atılım programını derhal uygulamaya koymalıdır. Aksi takdirde,
işsizlik, toplumumuzu kemiren bir yara olarak, giderek daha da büyüyecektir.
İşsizlik sorununun çözümlenememesi durumunda, sosyal güvenlik kurumlarına prim
ödeyecek yurttaş sayısı azalacak ve kurumların kaynakları da giderek kuruyacaktır.
Bu sorunla birlikte, neredeyse 1 çalışana 1 emeklinin düştüğü ülkemizde,
kayıtdışı istihdamın 11 000 000'u bulduğu da bilinmektedir. Bu büyüklükteki
kayıtdışılığın ülkeye yıllık maliyeti yaklaşık 20 milyar YTL olarak hesaplanmaktadır.
Kayıtdışı istihdam nedeniyle, sosyal güvenlik kurumları primlerini, devlet
vergisini toplayamamakta, kayıtdışı çalışan ise, bakmakla yükümlü olduklarıyla
birlikte, sosyal güvenceden mahrum kalmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
kayıtdışı çalışarak emekli olamayan yurttaşlarımızın sıkıntılarının yanı sıra,
yıllarca bu ülkeye hizmet vermiş, yaşamlarının son günlerini rahat ve huzur
içerisinde geçirmek isteyen işçi, memur ve Bağ-Kur emeklilerimiz, dul ve
yetimlerimiz büyük sorunlarla karşı karşıyadır. Türkiye'de, şu anda,
işsizlerden sonra en mağdur kesim olan emekliler, bununla birlikte dul ve
yetimlerimiz, ne yazık ki, insan onuruna yaraşır bir yaşam sürdürmekten uzaktır
ve gelir dağılımı bakımından da haksızlığa uğrayan bir kesim oldukları çok
açıktır.
Emekli aylıklarına yapılan
zam ve KDV yerine verilen ek ödemeyle, en düşük SSK emekli aylığı 481 YTL,
Bağ-Kur emeklisinin de en düşük aylığı 236 YTL olmuştur; ama, bakıyoruz, açlık
sınırı nerede?! 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 520, yoksulluk sınırı ise 1
600 YTL; aradaki farkı takdirlerinize sunuyorum.
Sayın milletvekilleri,
aldıkları aylıklarla yoksulluk sınırının altında yıllardır eziyet çekerek yaşam
mücadelesi veren işçi, memur ve emeklilerimiz, dul ve yetimlerimiz, yoksulluk
sınırından, artık, haklı olarak, kurtarılmayı istemekte, Başbakan Sayın
Erdoğan'ın her fırsatta acil olduğunu üstüne basa basa yinelediği ve
"3Y" olarak formüle ettiği yoksulluk, yolsuzluk ve yasakların
kaldırılmasıyla ilgili laf üretmek yerine gereğini yaparak yoksulluktan kurtulmayı
ve gelirlerinin, bir an önce, insanca yaşanabilir bir seviyeye çıkarılmasını
beklemektedirler. Emeklilerimizin hâlâ banka kuyruklarında gün ağarmadan
dondurucu soğuklarda beklemeye başladığını görüyor ve kimi zaman kuyruklarda
yaşamlarını yitirdiklerini üzülerek duyuyoruz. Hak etmedikleri bu işkencenin
henüz son bulmamış olması, AB kapısını zorlayan Türkiye'nin büyük bir ayıbıdır.
Hükümet "emeklinin vergi iadesi eziyetini kaldırıyorum, fiş toplama, yazma
ve kuyruklarda bekleme eziyetini sonlandırıyorum, emekliyi kurtardım"
diyerek, gerçekte yurttaşını kandırmaktadır. Bunu yaparken de, IMF'ye şirin
görünmek istemektedir. Bu konuyla ilgili karşı çıkışlarımızı Cumhuriyet Halk
Partili milletvekili arkadaşlarımızla bu kürsüden çokça dile getirdik. IMF'ye
verilen taahhütler doğrultusunda vergi iadesi uygulaması, emeklilerimizin,
yüzde 1'lik kaybına yol açacak şekilde, maalesef, kaldırılmıştır.
Sayın milletvekilleri,
sosyal güvenlik primlerini ve borçlarını ödemede zorluk çeken, sadece
emeklilerimiz değildir; tarım kesiminde çalışanlarımız da prim borçlarını
ödeyememektedir. Bilinmektedir ki, tarım, makroekonomik açıdan stratejik olarak
desteklenmesi ve uzun vadeli, istikrarlı politikalarla yönlendirilmesi gereken
bir sektördür. Tarım sektörü, ülkenin geleceği için, sağlıklı nesil
yetiştirilebilmesi için yaşamsal bir sektördür. Bu denli önemli sektör, ne
yazık ki, AKP İktidarında çökmüştür.
2005 ve 2006 bütçeleri,
çiftçimizin, ulusal gelirden en az destek aldığı bütçelerdir. Tarıma yapılan
destekler, diğer sektörlere yapılan desteklerin, maalesef, çok altında
kalmıştır. Tarımı desteklemek, bu ülke insanını desteklemekten başka bir şey
değildir. Tarımdan destekleri çekiyorsun; yetmiyor, kredileri engelliyorsun;
yetmiyor, tarıma yönelik kurum ve kuruluşları tek tek ortadan kaldırıyor,
etkisiz hale getiriyorsun. Bütün bunlara rağmen üretmek, ekmeğini tarımdan
kazanmak isteyen çiftçiyi görmezden geliyorsun. Bu da yetmiyor, sözünü ettiğim
gerçeklerden şikâyetçi olan, bu gerçekleri gören, gerçekleri en yakıcı haliyle
yaşayan, gerçeklerin altında ezilen ve Yüce Atatürk'ün "milletin
efendisidir" dediği çiftçiyi azarlıyorsun. Bu politikalar doğru
politikalar değildir; bu politikalar, ülkeyi aç bırakma politikalarıdır.
Değerli milletvekilleri,
yatırımları yetersiz bırakan, işsizliği çığ gibi büyüten, işçiye, memura düşük
ücret veren, emeklisine insanca yaşanır aylık vermeyen, tarım ve hayvancılık
sektörünü, çiftçisini desteklemeyen, esnafına kepenk kapattıran AKP
İktidarının, kayıtdışı çalışanları kayıt altına alması da çok zor
görünmektedir. Tarımı desteklemediğiniz takdirde, tarım sigortalısından
alacağınızı tahsil edemeyeceksiniz. Esnafın vergi yükünü, prim yükünü
azaltmadığınızda kepenk kapattıracak, yine alacaklarınızı tahsil
edemeyeceksiniz. Sosyal güvenlik primlerini, vergi oranlarını makul bir düzeye
çekmediğiniz sürece "alacakların yapılandırılması" adı altında af
yasaları hazırlayacak, ülkeyi düze çıkaramayacaksınız. Bu geçici çözümler de,
ne yazık ki, ülkenin iyi yönetilmediğinin göstergesi olarak halkımızın
belleğine kazınacaktır. O nedenle, af yasaları ile yamalı bohça gibi duran bir
mevzuat oluşturmak yerine, kalıcı ve sağlıklı politikalar üreterek, işçinin,
emeklinin, memurun, çiftçinin, esnafın sırtındaki yükü ortadan kaldırmalı,
onlara, yaşıyorken sosyal güvenlik yükümlülüklerini yerine getirmelerini
sağlamalı ve emeklilik dönemlerinde de insanca yaşanabilir sosyal güvenlik
hizmetleri sunulmalıdır.
Değerli milletvekilleri,
bilindiği gibi, Türkiye'de, ilk kez ekim ayında Manyas-Kızıksa'da kuş gribi
hastalığı görüldü. Benim de görev aldığım bir heyetle -Cumhuriyet Halk Parti
heyeti olarak- bölgede incelemelerde bulunduk ve incelemelerin hemen ardından
da bir rapor hazırlayarak kamuoyuna açıkladık ve ilgililere, yetkililere
ilettik. Hükümeti, kuş gribi tehdidine karşı uyardık; ancak, böylesine büyük
bir tehlikeye karşılık uyarılarımızı dikkate almayan, kulağının üstüne yatan
AKP Hükümeti, Iğdır ve diğer illerimizde de görülen hastalığın ölümlere yol
açmasından sonra, ancak harekete geçebilmiştir.
Şu an beyaz et sektörünün
önemli merkezlerinden biri olan Balıkesir'de, hastalığın yol açtığı ekonomik
darboğaz çok ciddî bir şekilde hissedilmektedir. Ekim ayından bu yana, beyaz et
ve yumurta sektörü başta olmak üzere, özellikle Bandırma, Manyas ve diğer
ilçelerimizdeki şoför esnafı ve turizm sektörüyle geçimini sağlayan halkımız
büyük ekonomik sıkıntılar çekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Süreniz doldu,
toparlayalım.
SEDAT PEKEL (Devamla) -
Toparlıyorum.
Öyle ki, birçok şoför
esnafı prim borçlarını ve kredi borçlarını ödeyemez duruma gelmiştir. Turizmle
geçinen halk, kuş gribinin yaz sezonunda kendisini olumsuz etkilemesinden
endişe duymaktadır. Hükümetin kuş gribinden etkilenen kanatlı sektörüne yönelik
53 000 000 YTL'lik önlemler paketi sevindiricidir; ama, bu paket gerçekten
yetersizdir. Tavukçulara, altı aylık SSK primi ve vergi borcu ertelemesi
getirilmesi olumlu bir gelişmedir; ancak, bu süre de yetersizdir ve tavukçuluk
sektörünün yanı sıra, sektörle yakından bağlantısı bulunan ve işleri durma
noktasına gelen diğer sektörlerin de prim, vergi ve kredi ödemelerinin
ertelenmesi son derece yararlı olacaktır.
Değerli milletvekilleri,
sözlerime son verirken, AKP Hükümetinin bu uyarılarımızı dikkate alacağını
umuyor, hepinizi saygıya selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Şahsî söz istemi
olan Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut.
Buyurun Sayın Akbulut.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sosyal Sigortalar Kurumu ve
Bağ-Kura prim borcu olan vatandaşlarımızın borçlarının yeniden yapılandırılarak
taksitler halinde ödenmesini öngören tasarının 15 inci maddesi üzerinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
bildiğiniz gibi, 3 Kasım 2002'den önce millet olarak çok sıkıntılı günler
yaşadık. Ülkemiz, ekonomik ve siyasî istikrarsızlıklar içinde, kaynaklarının
talan edildiği, her türlü yolsuzluk ve partizanlığın hüküm sürdüğü, anarşi ve
terörün kol gezdiği, demokrasi, adalet ve özgürlük gibi evrensel değerlerin bir
kenara itildiği çok acı günler yaşadı. Demokratik parlamenter sistemin gereği
olarak yapılan seçimlerde iradesini parlamentoya yansıtan vatandaşlarımız, bu
yüce iradenin birileri tarafından, güya, demokratik parlamenter sistemi korumak
adına, nasıl hiçe sayılıp örselendiğini, nasıl karanlık ve şaibeli ilişkilere
konu edildiğini ve baskıcı yöntemlerle nasıl çarpıtıldığını üzüntüyle izledi.
Günübirlik tedbirlerle durumu idare etmeye çalışan hükümetlerin, ülke
sorunlarını çözmek bir yana, bu sorunları daha da artırdıklarını bir kez daha
gördü. Millete rehber diye öne çıkanların, her seferinde milyonlarca
insanımızın umudunu boşa çıkarması, verilen sözlerin, ölçüsüz vaatlerin ve
hesapsız taahhütlerin yerine getirilmemesi, halkımızı, siyaset kurumundan ve
siyasetçiden soğutup, uzaklaştırdı.
Değerli milletvekilleri,
bu sürecin doğal sonucu olarak ülkemiz, tarihinin en ağır ekonomik
bunalımlarından birini yaşamış, gelecekle ilgili umutları tükenen ve günlük
geçimlerini dahi temin etmekte güçlük çeken çaresizlik içindeki onbinlerce
vatandaşımız, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kura olan prim borçlarını
ödeyemez hale gelmişti.
Sayın milletvekilleri,
ülke bu durumdayken, halkımızın, son bir umut olarak gördüğü Adalet ve Kalkınma
Partisini büyük bir güçle iktidarı getirmesi, milletimizin acı hatıralarla dolu
olan son ikiyüz yıllık tarihinde, gelecek nesillerin gurur duyacağı yepyeni bir
dönemin başlangıcı olmuştur. Hükümetin kurulmasıyla birlikte, ülkemizde, güven
ve istikrar yeniden tesis edilmiş, milletimiz üzerindeki karabulutlar dağılmış,
umutsuzluk umuda, üzüntü sevince, korku ve endişe, yerini huzura ve güvene terk
etmiştir.
Geçen üç yıllık sürede,
her alanda büyük atılımlar yapılmış, demokrasi, adalet, insan hakları ve
özgürlük konularında önemli ilerlemeler kaydedilmiş, ekonomi her geçen gün daha
iyiye gidecek şekilde rayına oturtulmuş, üst üste büyüme rekorları kırılmış,
istikrarlı ve sürekli bir kalkınma ivmesi yakalanmıştır. Bu sürede yaşanan
ekonomik sıkıntıların halk üzerindeki olumsuz etkilerinin azaltılması ve
bozulan piyasa şartlarının yeniden düzeltilmesi amacıyla bir dizi tedbir
uygulamaya konulmuş ve bu arada, esnaf ve tüccarımızın birikmiş vergi borcu
indirilerek taksitlendirilmiş, çiftçimizin Ziraat Bankasına ve tarım kredi
kooperatiflerine olan borç faizleri düşürülerek üç yıllık ödeme kolaylığı sağlanmış,
birikmiş elektrik borçları da benzer şekilde yapılandırılmış ve uzun vadede
ödenebilmelerine imkân tanınmıştır.
Geçen üç yıl içinde
zorunlu tasarruf hesabında biriken ve hiçbir hükümetin ödemeyi aklından dahi
geçiremediği toplam 14 katrilyon civarındaki borcun yaklaşık 11 katrilyon
lirası ödenmiş, kalan kısmı da birkaç ay içinde ödenecek şekilde planlanmıştır.
İşçi ve memur ile diğer
sabitgelirli vatandaşlarımız, sürekli olarak, maaş ve ücretlerinde enflasyonun
üstünde artışlar görmüşlerdir.
Diğer yandan, esnaf ve
tarım kredi faizleri yüzde 60'lardan yüzde 15 ve daha aşağılarına düşürülmüş,
verilen miktarlar önceyle kıyaslanmayacak kadar artırılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen,
toparlayalım.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Devamla) - Tamam Sayın Başkan.
Çiftçilerimizin 2
katrilyon 700 trilyonluk borcu, borç faizi silinmiş ve üç yılda tarım sektörüne
hayvancılık, doğrudan gelir, mazot, gübre ve ürün desteği olmak üzere toplam 10
katrilyon liralık kaynak sağlanmıştır.
AHMET ERSİN (İzmir) -
Hangi maddeyi konuşuyorsun Sayın Vekilim?!
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Devamla) - Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur emekli maaşlarında, engelli
vatandaşlarımızın aylıklarında, yaşlılık aylığı alan vatandaşlarımızın,
muhtarlarımızın, tarım sigortalılarımızın maaşlarında ve üniversite öğrenci
burslarında enflasyonla kıyaslanmayacak ve enflasyonun çok üzerinde artışlar
yapılmıştır.
Yaşam koşulları her geçen
gün daha da iyileşen vatandaşlarımız hızla kalkınmakta olan ülkemizin aydınlık
geleceğinden emin olmanın gururunu ve huzurunu yaşamaktadır.
Yüzbinlerce
vatandaşımızın umutla beklediği bu tasarının ülkemize ve milletimize hayırlara
vesile olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Madde üzerinde 1
önerge vardır.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1066
sıra sayılı kanun tasarısının 15 inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
İrfan
Gündüz |
Mahfuz
Güler |
Abdullah
Erdem Cantimur |
|
İstanbul |
Bingöl |
Kütahya |
|
İbrahim
Köşdere |
Hakan
Taşcı |
Ahmet
Yeni |
|
Çanakkale |
Manisa |
Samsun |
"Madde 15.-
17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar
Sosyal Sigortalar Kanununun 4 üncü maddesinin mülga (c) bendi aşağıdaki şekilde
yeniden düzenlenmiştir.
c) Yıllık tarımsal
faaliyet gelirlerinden bu faaliyete ilişkin masraflar düşüldükten sonra kalan
tutarın aylık ortalamasının, 16 yaşından büyükler için tespit edilen asgarî
ücret tutarından az olduğunu beyan eden veya belgeleyenler."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) - Uygun görüşle, takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu?
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Katılıyoruz.
SADULLAH ERGİN (Hatay) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının mevcut
halindeki düzenleme ile eşlerden birinin çalışması veya sosyal güvencesi olması
halinde, diğer eş kapsama alınmayarak, sorun giderilmeye çalışılmaktadır.
Ancak, 2926 sayılı Kanunun kapsam maddesinin geniş olması ve herhangi bir
sınırlama getirmemesi nedeniyle diğer aile bireyleri ile yeterli geliri
olmayanlar kapsam dışında kalamamakta ve zorunlu sigortalı sayıldıkları için
mağdur olabilmektedirler. Bu nedenle yapılan yeni düzenlemede gelir unsuru
getirilerek, prim ödeme gücü bulunmayanların talepleri halinde kapsam dışında
kalmalarına imkân tanınmış hem de sigortacılık ilkeleri gözetilerek aynı
statüde bulunan şahıslar arasında ayırımcılık yapılmaması amaçlanmıştır. Bu
düzenleme ile uygulamada yaşanılan sorunların çözülmesi ve uygulamaya ilişkin
usul ve esasların bu çerçevede düzenlenerek sigortalı olmaması gerekenlerin
kapsam dışında sağlanmış olacaktır. Böylece, prim ödeme gücü olmayanlar ile
miras yoluyla mal edinen aile üyeleri diğer sosyal güvenlik kanunlarına göre
hak sahipliklerini kaybetmeyeceklerdir.
BAŞKAN
- Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
16 ncı maddeyi
okutuyorum:
MADDE 16.- Bir sosyal
güvenlik kurumuna kayıtlı olması gerekirken, bir başka sosyal güvenlik kurumuna
prim ödeyen sigortalının, bu durumunun tespiti halinde, yanlışlıkla prim
yatırdığı sosyal güvenlik kurumunda geçen süreleri, herhangi bir işleme gerek olmaksızın,
halen prim ödemeye devam ettikleri sosyal güvenlik kurumuna aktarılır. Bu
aktarımda, eksik prim ödendiğinin tespit edilmesi halinde, aradaki fark, yasal
faiziyle birlikte bu durumun tespit edildiği ayı takip eden ay başından
başlamak üzere 60 gün içinde sigortalıdan tahsil edilir. Fazla ödemenin tespit
edilmesi halinde ise bu fark sigortalıya ödenir. Bu maddenin uygulanmasına
ilişkin esas ve usulleri belirlemeye Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur
Yönetim Kurulları yetkilidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Kemal Sağ söz
istemişlerdir.
Buyurun. Sayın Sağ. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA KEMAL SAĞ
(Adana) - Sayın Başkan, değerli üyeler; 1066 sıra sayılı yasa tasarısının 16
ncı maddesi hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum; sözlerime başlarken, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
binlerce, hatta, yüzbinlerce insanın beklediği bu af tasarısı, nihayet,
yasalaşıyor. Yaklaşık üç yıldan beri prim borçlusu olan insanlar, daha önceki
SSK Yasasının uygulamada iyi bir sonuç vermemesi dolayısıyla, perişan durumda
bekliyordu ve bugün, nihayet, tekrar, yeni bir afla SSK, Bağ-Kur ve diğer
çalışanların durumları düzeltiliyor. İnşallah, darısı diğer, acil, bekleyen
yasaların başına diyorum.
İşte, bu hafta
görüşeceğimiz bir başka yasa da, kredi kartları yasası da bunlardan bir tanesi.
Eğer o yasanın da yaklaşık bir yıldan beri Genel Kurula getirilmesi
geciktirilmemiş olsaydı, zannediyorum, o, birkaç gün önce intihar etmek zorunda
kalan polis kardeşimiz bugün hayatta olacaktı, belki de evini yakan o vatandaş
evini yakmak zorunda kalmayacaktı.
Değerli arkadaşlar, yasa
sona ererken yapacağım genel değerlendirme öncesinde bir noktaya temas etmek
istiyorum. Değerli arkadaşlar, bu maddenin yazımında maddî olarak hata vardır.
Bakın, ben, maddeyi okumak istiyorum: "Bir sosyal güvenlik kurumuna
kayıtlı olması gerekirken, bir başka sosyal güvenlik kurumuna prim ödeyen
sigortalının, bu durumunun tespiti halinde, yanlışlıkla prim yatırdığı sosyal
güvenlik kurumunda geçen süreleri, herhangi bir işleme gerek olmaksızın, halen
prim ödemeye devam ettikleri sosyal güvenlik kurumuna aktarılır. Bu aktarımda,
eksik prim ödendiğinin tespit edilmesi halinde, aradaki fark, yasal faiziyle
birlikte bu durumun tespit edildiği ayı takip eden ay başından başlamak üzere
60 gün içinde sigortalıdan tahsil edilir. Fazla ödemenin tespit edilmesi
halinde ise bu fark sigortalıya ödenir."
Değerli arkadaşlar, bir
sigortalı düşünün, bir kuruma, örneğin Bağ-Kura tabi olması gerekirken
yanlışlıkla sigortalı olmuş. Tekrar, deniliyor ki, daha önceki, yanlışlıkla
çalıştığı, sosyal sigorta kurumunun prim ödemesi devam eder ve bir önceki
yanlış ödenen kurumun primleri de aktarılır.
Değerli arkadaşlar, benim
önerim, henüz bu madde geçmemiş iken, bu maddî hatanın düzeltilmesi. Biz önerge
versek kabul etmezsiniz; ama, İktidar Partisi tarafından bir önerge verilerek
bu yanlışın giderilmesi gerekir değerli arkadaşlar.
Bir de, bir konuyu ben
eleştirmek istiyorum bu madde üzerinde… Diyor ki, tahsil ederken yasal faiz
alırım; ama, geri öderken faiz ödemem. Değerli arkadaşlar, bir deyim vardır;
ama, burada o deyimi tekrar etmeyeceğim. Yalnız, devletin gücünü gösterirken
de, mutlaka, vatandaşın haklarını da gözardı etmemek gerekir diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, bu
yasada eleştirmek istediğim birkaç husus var, onlara kısaca değinip konuşmamı
tamamlayacağım.
Bakın, prim borcu olan
borçlular açısından bu af yasası uygulanırken, uygulamada eşitsizlik yapılıyor.
Örneğin, 100 milyarın altında borcu olan bir mükellef ile 100 milyarın üzerinde
borcu olan mükellefe yapılan uygulama farklıdır. Ayrıca, SSK borçlusu ile
Bağ-Kur borçlusuna yapılan uygulamada çok farklılık vardır. Bu, adil değildir
değerli arkadaşlar.
İkinci bir faklı durum;
çok zor durum halinin belirlenmesi sağlıklı bir sonuç vermeyecektir. Bunu
yaparken 2004 bilançosunun esas alınması yerine, kanaatimce, 2005 bilançosunun
esas alınması mükellefin gerçek durumunun doğru tespitinde daha yararlı olurdu
diye düşünüyorum.
Tasarı, metin olarak
oldukça karışık ve zor anlaşılır durumda. Bürokratik işlemler oldukça fazla ve
maalesef, korkarım ki, pek çok yeni uyuşmazlık da bu anlaşmazlıktan doğacaktır.
Bir başka haksız bir
durum var. Diyor ki yasa tasarısı: "Sigorta veya Bağ-Kur borcu affından
istifade etmek için vergi borcu olmaması gerekir." Değerli arkadaşlar,
2003 yılındaki çıkardığınız vergi affında böyle bir hüküm getirmiş miydiniz? Bu
da bana göre adil değildir değerli arkadaşlar.
Bir başka yanlış hüküm
"daha önce yapılan tecil ve taksitlendirmelerden yararlananlar, aftan
yararlanamaz" deniliyor. Bu koşul da bana göre adil değildir. Bu durumda,
daha önce, af çıkmayacağını varsayarak, borcunu yapılandıranlar, bir bakıma,
iyi niyetlerinin kurbanı olmaktadırlar.
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Kütahya) - Orada bir yanlışlık var Kemal Bey.
KEMAL SAĞ (Devamla) - O
zaman, Sayın Bakan açıklama yapar, eğer, yanlışım varsa, ben de kabul ederim,
teşekkür ederim.
Bir yanlışlık daha var.
Bakın, yürürlükteki yasalara göre, prim borçlusu durumundaki Bağ-Kurlular
sağlık hizmetlerinden istifade edemiyor değerli arkadaşlarım; ama, siz, bu
durumdaki bir Bağ-Kur borçlusuna, bu af yasası uygulaması sırasında, diyorsunuz
ki, tüm prim borçlarını ödeyin; yani, o adam, zamanında sağlık hizmetinden
istifade etmediği halde, bugün, eğer, bu aftan istifade etmeyi düşünüyorsa, tüm
primleri ödemek zorunda kalıyor. Bence, bu da adil bir durum değildir değerli
arkadaşlar.
Bakın, her af
uygulamasında, iyi niyetli, gerek vergi mükellefi gerekse SSK ve Bağ-Kur
borçlusu suiistimal ediliyor ve bence, haksızlığa uğruyor.
Değerli arkadaşlar,
buradan ben bir çağrı yapıyorum tekrar -5 inci maddede bu çağrımı yapmıştım,
yineliyorum- evet, bu af yasası, artık, bugün itibariyle, hemen hemen çıkacak;
ama, lütfen, iktidarıyla muhalefetiyle, bundan sonra, ne vergi konusunda ne SSK
ve Bağ-Kur konusunda ne de diğer konularda, bu Mecliste, artık, af
konuşulmasın.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Bu af değil!
KEMAL SAĞ (Devamla) -
Herkes, kendi alanındaki yükümlülüğünü bilsin ve yükümlülüğünü yerine getirsin.
O zaman, herkes iyi vatandaş olma yolunda adım atar ve ülkemiz için de iyi bir
sonuç gelir diye düşünüyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hatırlarsanız, yine, 5 inci maddede söz aldığım sırada, bu
yasadaki bazı yanlışların giderilmesi için, AKP İktidarının sık sık başvurduğu
tekriri müzakere yöntemiyle, yanlışların giderilmesi için, bu yasanın yeniden
görüşülmesi, en azından bazı maddelerinin görüşülmesinde ben yarar mülahaza
ediyorum… Bu düşüncelerimi arz ettikten sonra, bu af yasasının…
Ayrıca, bilmiyorum,
burada, benim, bir şey dikkatimi çekti. Oylama sırasında, çoğunluk aranmıyor.
Bunun bir af yasası olduğundan acaba bir şüphe mi var? Yani, burada…
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Bu, af yasası değil.
KEMAL SAĞ (Devamla) -
Öyle ya efendim; peki, nasıl oluyor da, borçlar yeniden yapılandırılırken, borç
aslını esas alıyorsunuz, TEFE'yi uyguluyorsunuz da, diğer faizleri neden
almıyorsunuz? "Bu af değil..". Peki, adına ne diyorsunuz, bilmiyorum.
O yüzden, burada,
çoğunluk aranması gerektiğini de düşünüyorum. Tabiî ki, bu konuda, Divan karar
verir, Sayın Başkan karar verir. Ben düşüncemi arz ettim. Bu duygularla Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Anavatan Partisi
Grubu adına Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir.
Buyurun Sayın Akdemir.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşülmekte olan 1066 sıra sayılı kanun tasarısının 16 ncı maddesi üzerinde
Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle Yüce
Meclisimizi ve milletimizi Grubum adına saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
tasarının, bu 16 ncı maddesinde, bir sosyal güvenlik kurumuna prim ödenmesi
gerekirken, yanlışlıkla diğer bir sosyal güvenlik kurumuna prim ödeyenlerin
durumlarıyla ilgili bazı düzenlemeler getirilmektedir. Bu düzenlemeye göre, bu
durumda olanların ödedikleri primler, başkaca bir işleme gerek kalmaksızın,
ödemeleri yapmaları gereken sosyal güvenlik kurumuna aktarılacaktır
denmektedir. Bu aktarım sırasında tespit edilen eksik ödemeler, yasal faiziyle
birlikte, 60 gün içinde ilgiliden tahsil edilecektir kuralı getiriliyor.
Sigortalı tarafından
fazla ödeme yapıldığının tespiti halinde de, bu miktar, ilgiliye geri
ödenecektir deniliyor.
Maddenin gerekçesinde,
sosyal güvenlik sisteminin karmaşık olmasından kaynaklanan sorunların
giderilmesi ve sigortalıların farklı zamanlarda farklı sosyal güvenlik
kurumlarına ödedikleri primlerin mahsuplaşma yöntemiyle bir tek kurumda
toplanmasına imkân vermek amacıyla bu çalışma, bu taslak getirilmiştir…
Bu şekilde yapılan
çalışma, değerli arkadaşlarım, gerek maddenin içeriği ve gerekse gerekçesi
dikkate alındığında, sosyal güvenlik sistemimizin son derece hantallaştığını,
son derece de karmaşık bir yapı içinde olduğunu görmekteyiz.
Değerli arkadaşlarım,
ülkemiz insanının emeğini emanet ettiği, geleceğinin emanet altına alındığı,
güvence altına alındığı, umut ettiği sosyal güvenlik sistemimizin içindeki
çıkmaz gözler önünde duruyor. Bu yapı, düşünün ki, yaptığı yanlışlığı düzeltmek
için yeni bir kanun çıkarmak zorunda bırakıyor hükümeti. Tasarrufu Teşvik
Yasası çıkarılırken, efendim, Bakanımız da oradaydı; Maliye Bakanı Sayın
Unakıtan'a ricada bulundum: Bazı maddelerin böyle çıkması birtakım eksiklikler
getireceği... "Hocam, merak etme, bir dahaki kanunla düzeltiriz"
demişti. İşte, bu zihniyet, yeni kanunlarla yanlışları düzeltme alışkanlığını
getiriyor. Arkadaşlar, bunu, özellikle dikkate almamız gerekiyor.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, kişilerin yanlış yapması anlaşılabilir, bir ödeme yapılırken. Bu
yanlışın sistem içinde sürdürülmesi ise, akıl alır bir şey değildir. Yani, şunu
demek istiyorum: Vatandaşımız, sigorta primini, tabi olmadığı başka, yanlış bir
kuruma ödeyebiliyor. Fakat, bu kurum, bu yanlışı nasıl fark etmez ve nasıl
sürekli bu yanlışı devam ettirir?! İşte, dikkati buraya çekmek istiyorum. Bunun
tamamen bir sistem sorunu olduğu, söz konusu maddede en azından bu sorunu
çözmek ve bir düzene koymak gerektiği karşımıza çıkmaktadır. Ancak, maddenin,
içeriği ve dili itibariyle de, bu maksadı karşılamaktan uzak olduğu gözümüzün
önüne geliyor. Öncelikle, maddenin birinci cümlesinde, prim ödemelerinin ödeme
yapılması gereken asıl kuruma aktarılması, durumun tespiti şartına
bağlanmıştır. Bu durumun tespiti şartı nasıl oluşacaktır ve bu durum tespiti ne
şekilde gerçekleştirilecektir? Buna cevap bulmak zor. Kurumların esas görevi,
zaten, prim ödemelerinin tahsilatını yapmak değil midir?! Hal böyleyse, bir
hata olduğu takdirde, bunun daha başvuru sırasında tespit edilmesi gerekmiyor
mudur?! Dolayısıyla, bu, yapılmadığı için bu tasarıyı getirmek durumunda kalmıştır
hükümet. Kurumlar, işlemlerini düzenli olarak denetleseler, bu tür yanlışlıklar
olmayacak, böylece, sigortalının gereksiz yere borçlanması da önlenmiş
olacaktır.
Madde metninde geçen
durum tespiti şartını ise, idarenin, hatasını sürdürmesine neden olmakta ve onu
sorumluluktan kurtarmaktadır şeklinde değerlendirmek mümkündür.
Değerli arkadaşlarım,
diğer taraftan, maddede aynen şöyle denmektedir: "… Yanlışlıkla prim
yatırdığı süreleri, herhangi bir işleme gerek olmaksızın, halen prim ödemeye
devam ettikleri sosyal güvenlik kurumuna aktarılır." Peki, şu hususa
dikkatinizi çekmek istiyorum arkadaşlar: Ya vatandaşın halen prim ödediği
sosyal güvenlik kurumu yanlışsa, o zaman ne olacak; ödemelerin, yanlış kuruma
ödenmesine devam edilecek durumda olacaktır. Bu düzenlemenin amacı da, yanlış
yere ödeme yapanların ödemelerini doğru yere yapmalarını sağlamak değil miydi?
Ama, bu da gerçekleşmeyecek böylece. Cümlede, bu nedenle, bir tutarsızlık
olduğu açıktır ve bu şekilde yasalaşması halinde, öyle korkuyorum ki,
düzeltilmeye çalışılan karışıklıklar yeniden bir karışıklığa neden olacaktır.
Sayın Başkan, sayın
milletvekili arkadaşlarım; maddede karşı olduğumuz bir başka husus da eksik ve
fazla prim ödemelerine ilişkin yapılan düzenlemelerdir. Sigortalının eksik ödemelerine
ilişkin borcun ilgiliden 60 gün içinde faiziyle birlikte tahsil edilmesi
öngörülüyor, yani affedilmiyor borçlu. Sigortalının fazla ödeme yapması halinde
ise bu miktarın sadece geri ödenmesi hükme bağlanmıştır; ancak, bu geri
ödemeyle ilgili ne bir zaman kaydı ne de yasal faiz uygulaması öngörülmüştür,
bundan söz edilmiyor. İşte burada bir haksızlık çıkıyor ortaya. Yani, devlet,
alacağını 60 gün içinde, devlet adına hükümet yapıyor tabiî bunu, 60 gün içinde
hem de yasal faiziyle tahsil edecek; kendi borcunu Allah'ın herhangi bir
gününde ödeyecektir.
Değerli arkadaşlar, bu
haksızlıktır. Hükümet burada alacağına şahin kesiliyor; borcuna ise karga
durumuna düşüyor.
Değerli arkadaşlar, bu
hiç değil, hiç de adil olmayan bu düzenlemeleri… Devlet elbette ki alacağına
şahin olmalı, takip etmeli; ama, aynı zamanda bizim devletimiz adil ve cömert
olmalıdır; güvencesi altındaki vatandaşını da, kendi hakkını koruduğu gibi
koruması gerekir. Bu maddede devlet bilinçli olarak vatandaşına açıkça
haksızlık yapmaktadır hükümeti kanalıyla.
Değerli arkadaşlar,
yanlışlıklar dizisi sonucu, kişinin kendi kusuru kadar, ilgili kurumun da
kusuru sonucu ortaya çıkan bu ödemelere ilişkin bu kadar ayırımcı bir
düzenleme, her şeyden önce, vatandaşın devlete olan güvenini de sarsacak konuma
geliyor. Bizim insanımız, her zaman devletine gönülden bağlı olmuş, devletini
kendi devleti olarak başının tacı etmiş; öyle olmuştur ki, onu tanımlarken, her
konuda "devlet baba" tabirini kullanagelmiştir. Bu bir güven
ifadesidir; adalet ve hakkaniyete olan inancın dışa vurumudur, göstergesidir.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, toplumumuz zorlu dönemlerden geçiyor. İnsanlarımız ve devlet
mekanizması, her gün, doğal ve sunî birtakım olaylarla yüz yüze gelmektedir. Bu
nedenle, bu olayları aşarken, tabiî ki, doğru şeyler yapmak mecburiyetindeyiz.
Birçok değerin sarsıldığı, soru işaretlerinin oluştuğu bir zaman içerisindeyiz.
Sistemler sarsılıyor. Buna karşılık, onarılması mümkün olmayan veya yerine
yenilerinin konamayacağı bir ortamdan geçiyoruz. Bu nedenle, biz, Anavatanlılar
olarak, Anavatan Partisi olarak, insan-toplum-devlet ilişkisinin yeniden
yapılanması, yeniden şekillendirilmesi gerektiğini ısrarla vurguluyoruz;
kaybettirilmeye çalışılan değerlerimize sahip çıkılması ve bunların yeniden
canlandırılmasının şart olduğunu biliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayalım
lütfen.
DURSUN AKDEMİR (Devamla)
- Tamamlayacağım Sayın Başkanım.
Anavatan Partisi
politikaları daima insanı odak almıştır ve bu bakımdan "insan devlet için
değil, devlet insan için var olmalıdır" diyoruz. Böylece, vatandaştan
borcuna karşılık faiz istiyorsa, kendi borcunu da faiziyle ödemelidir veya
vatandaşından faiz almamalıdır. Kendisi de faiz ödememeyi böylece öngörmüştür
zaten. Bu anlayış insanı yaşatıp yüceltirken, devlet mekanizmasını da işlevsel
ve devamlı kılar hale gelecektir. Bunun sonucu da devlete güven oluşacak, devletimiz
güçlü olacak ve Türkiye'nin dünyada sözü sayılacaktır.
Değerli arkadaşlar, madem
ki bu bir af tasarısıdır, biz, parti olarak, borçludan yasal faiz alınmasına
ilişkin düzenlemenin madde metninden çıkarılmasını ve devletin yapması gereken
ödemelerin de vatandaşı koruyacak şekilde bir süreye bağlanmasını öneriyoruz.
Bu konuda bir değişiklik önergesi verdik, bu önergemizin desteklenmesini Yüce
Heyetinizden bekliyoruz. Böyle bir düzenleme, borç yükü altında ezilen
vatandaşlarımıza bir soluk aldıracaktır. Ayrıca, kanun tasarısının ruhuna da
uygun düşülecektir.
Değerli arkadaşlarım,
sözlerimi tamamlarken, önerimin desteklenmesini sizden bekliyor, Yüce
Meclisimizi ve milletimizi bir kez daha saygıyla selamlıyorum; yasanın ülkemize
hayırlı olmasını temenni ediyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Kişisel söz
isteminde bulunanlar: Fahri Keskin… Konuşmuyor.
Mustafa Gazalcı, Denizli
Milletvekili…
Buyurun Sayın Gazalcı.
Süreniz 5 dakika.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşmekte olduğumuz 1066 sıra sayılı
sosyal güvenlik primlerinin yeniden yapılanmasına ilişkin tasarının 16 ncı
maddesinde kişisel söz aldım; tümünüzü saygıyla selamlıyorum.
16 ncı madde,
arkadaşlarımın da söylediği gibi, kayıtlı olduğu sosyal güvenliğin dışında
yanlışlıkla prim ödeyenlerin kendi sosyal güvenlik kurumlarına primlerinin
yatırılmasına ilişkin bir düzenlemeyi öngörüyor.
Değerli arkadaşlar, geçen
hafta bu tasarı görüşülürken kişisel söz almıştım. O zaman, köylünün, esnafın,
işletme sahibinin ekonomik sıkıntılar nedeniyle primini ödeyemediğini ve bu
yüzden de hacizli duruma düştüğünü söylemiştim; çünkü, çiftçi, üç yıldır ürünü
para etmediği için prim ödeyemiyor.
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- Borç on yıl önceden geliyor, üç yıllık değil!
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Çiftçinin durumu iyi olmayınca, esnaf da iş yapamıyor, Bağ-Kur primini
ödeyemiyor; işletme sahibi de, içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar nedeniyle,
işçinin primini ödeyemiyor demiştim ve devlet de buna yardımcı olmuyor; yani,
devlet, çalışanı, üreteni destekleyeceği yerde, bir bakıma cezalandırıyor
demiştim. Hatta, devletin, vatandaşını, vergi oranında, yüzde 70'lere varan
dolaylı vergi nedeniyle, Avrupa'nın en pahalı elektriğini kullanma,
akaryakıtını kullanma, suyunu, telefonunu kullanma nedeniyle, bir çeşit,
vatandaşı soyduğunu söylemiştim. Çalışma Bakanımız da, oradan "Sayın
Gazalcı amacını aştı, devlet vatandaşı soymaz…" Elbette silah çekip
soymaz; ama, en pahalı elektriği kullanırsa, akaryakıtı kullanırsa, temizliğin
gereği olan suyun bedeli ağır olursa, çarşıdan aldığı zorunlu tüketim
maddelerine en yüksek vergiyi öderse o yurttaşın ayakları üzerinde durması
olanaksızdır, bir çeşit soyuluyor demektir. Bu anlamda bir soygundan söz
etmiştim; ama, o zaman, Başkan düzeltme olanağı vermemişti. Bir kez daha
söylüyorum. Bırakın sosyal devleti, bir liberal devletin bile yapmayacağı bir
soygun düzenini yurttaşımıza reva görüyoruz.
Değerli arkadaşlar, ben,
bu madde dolayısıyla, Egeli, Denizlili dokumacının isyanını, bir kez daha, bu
kürsüden sizlere duyurmak istiyorum. Bakın, günlerdir -gazeteleri okuyorsunuz-
işverenler, yani, işçi çalıştıran, 1 000 kişi, 1 500 kişi çalıştıran dokuma
sektörü, hazır giyim sektörü isyan ediyor; diyor ki: Acil olarak sorunlarımıza
çözüm bulunsun. Hükümet bizi dinlesin. Söz verildiği gibi, KDV oranları yüzde
18'den yüzde 8'lere indirilsin.
Değerli arkadaşlar, dışta
bir haksız yarışma var; başta Çin malları olmak üzere, haksız bir yarışma var.
Girmeye çalıştığımız Avrupa Birliğine girerken, başta vize olmak üzere,
bürokratik işlemler çok fazla. Şimdi, bu insanlar diyor ki: Biz üretmek
istiyoruz, biz istihdamı sağlamak istiyoruz; ama, bizim sorunlarımıza çözüm
getirin, aksi halde biz de yürüyeceğiz.
Bakın, işçi yürüyor,
tınmıyorsunuz; köylü isyan ediyor, tınmıyorsunuz; dün dayanak kabul ettiğiniz
işadamları şimdi bir isyan halinde. Geçen sefer kürsüden göstermiştim, bir kez
daha gösteriyorum. Denizli'de 25… İşadamları Platformunun açıkladığı bir
bildiri bu, size de geldi. Bakın, diyorlar ki: Çardak Havaalanını sivil
uçuşlara açınız, doğalgazı bir an önce kullanıma getiriniz, Jeotermal yasasını
getiriniz
OSMAN ÖZCAN ( Antalya) -
İran vermezse ne olacak?
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- …haksız Teşvik Yasasını bırakın, ürüne teşvik yapın.
Değerli arkadaşlar,
dokuma, moda deyimle tekstil -ben Türkçesini kullanmak isterim- Denizli'de
geleneği 500 yıl, 600 yıl önceye dayanır. Bugün, eğer 1,5 milyar doların
üstünde bir dışsatım gerçekleşiyorsa Denizli'de, bunun yüzde 70'i, 80'i
dokumadan oluyorsa, buna kulak vermek gerekir, bunların sorunlarını dinlemek
gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayalım
lütfen.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Tabiî, Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar,
Egeli, Denizlili işadamlarının çığlığına, bir kez daha iktidarın kulak
vermesini diliyoruz. Onların, madde madde saydıkları ve herkesçe bilinen
sorunlarının çözülmesini istiyoruz.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, iktidar niçin iktidar olur; sorunları çözmek için. Sorun sahibi
olanlar diyorlar ki: Biz üretemiyoruz bu durumda. Bakın, 2 000 000 insanın
ekmek yediği dokuma alanında yaklaşık 200 000 kişinin işine son verilmiş,
verilmek zorunda kalınmış, yüzde 10'u işten çıkarılmış.
Şimdi, diyorlar ki, acil
olarak… Bakın, İhracatçılar Birliği Başkanı günlerdir konuşuyor; bizi iktidar
milletvekilleriyle bir araya getirdi, "bizim sorunlarımızı çözün"
dedi. Biz gittik, orada konuştuk; gazeteler yazıyor.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, merhem yapar gibi, asıl sorunlardan uzaklaştırıp, insanların
çığlığına kulakları tıkayıp, günümüzü gün etmeyelim. Gelin, altın yumurtlayan
tavuğu kesmeyelim; gelin, üretim yapan, Türkiye'nin yüz akı, dışsatımı sağlayan
kuruluşların sorunlarına çözüm getirelim. Avrupa'nın en pahalı elektriğini
kullandıracaksınız, akaryakıtı en pahalı kullandıracaksınız, telefon pahalı
olacak, vergi çok olacak, ondan sonra da yurttaş haksız olacak…
Değerli arkadaşlar,
bizden bir bağış beklemiyorlar; bizden, sorunlarının çözülmesini, altyapının
iyileştirilmesini istiyorlar; yani, Denizli ile İzmir arasındaki demiryolu yük
taşımacılığının çözülmesi. Çardak Havaalanı… Belki, bunu kaç kez dile getirdik;
dedik ki: Gelin, bunu çözelim. Doğalgaz, geldi geliyor, geldi gelecek… E, bir
an önce kullanıma açın!
Değerli arkadaşlar,
Denizli, hem turizm alanında hem iş alanında, gerçekten Türkiye'ye büyük katkı
veriyor. Biz, sorunlarımızın, başta prim ödeyen, tabiî, köylünün, çiftçinin,
esnafın, işverenin sorunlarının daha köklü bir biçimde çözülmesini istiyoruz ve
Denizlili, Egeli işadamlarının sorunlarına kulak verilsin istiyoruz. Onların bu
demokratik tepkilerini eğer iktidar algılayıp çözüme kavuşturmazsa, ileride
daha büyük acılara yol açacak sonuçlar doğurabilir diyorum; hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Şimdi, her zaman
söz isteyen Ümmet Kandoğan'a sıra geldi; ama, kendisi yok herhalde, değil mi?
Yok.
O zaman, 10 dakikalık
soru-cevap kısmına başlanıyor.
Sayın Kemal Sağ, Adana
Milletvekili…
KEMAL
SAĞ (Adana) - Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Bakana bir soru yöneltmek
istiyorum.
Bu yasayı günlerdir
konuşuyoruz. Sayın Bakan, acaba, bu yasayla ne kadarlık bir tahsilat bekliyor?
SSK ve Bağ-Kur bünyesindeki ne kadarlık bir borcun veya alacağın yeniden
yapılandırılmasını sağlayacaklar ve bu yasayla, tahminen kaç bin kişi istifade
ediyor? Bu rakamı açıklarsa, teşekkür edeceğim.
Sağ olun Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Bakan,
buyurun, söz sizin.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu)- Bağ-Kur alacağı 16,7 katrilyon olacak, 8'ini
de bunun tahsil edeceğimizi düşünüyoruz. SSK'da da 3,5 katrilyon. Bunun da
yaklaşık…
BAŞKAN - Sayın Bakan,
mikrofonu kaldırın, duyulmuyor sesiniz.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu)- 16,7 katrilyonluk Bağ-Kur alacağı söz konusu.
Ayrıca, SSK'dan da 3,5 katrilyon. Bundan da yarı yarıya tahsil edeceğimizi
düşünüyoruz; takriben, toplam olarak da 11 katrilyon yapacak.
KEMAL SAĞ (Adana) -
Toplam SSK alacağı ne kadar Sayın Bakan?
BAŞKAN - Yararlanacak
yurttaş sayısı?..
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - SSK'dan da 5 katrilyon söz konusu olacak.
Bunun da 3 veya 3,5 katrilyonunu tahsil edeceğimizi düşünüyoruz. (AK Parti
sıralarından "Sayın Bakan, yazılı verin" sesleri)
KEMAL SAĞ (Adana) - Sayın
Bakan, kaç kişi yararlanacak?
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Şu anda söylememizde yarar var. Ayrıca,
rakam olarak da yararlanacak sayısını da size yazılı olarak bildireceğiz.
BAŞKAN - Anlaşıldı,
tamam.
Geri kalan yanıtlarınızı
yazılı olarak verecekler.
Madde üzerinde soru-yanıt
bölümü de bittiğine göre, 2 adet önerge var; o önergelerle ilgili işlemleri
yapacağız. Önergeleri, önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra
aykırılıklarına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1066
esas sayılı Kanun Tasarısının 16 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
İrfan
Gündüz |
Mahfuz
Güler |
Abdullah
Erdem Cantimur |
|
İstanbul |
Bingöl |
Kütahya |
|
İbrahim
Köşdere |
Ahmet
Yeni |
Hakan
Taşcı |
|
Çanakkale |
Samsun |
Manisa |
Madde 16.- "8/6/1949
tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile 506, 1479,
2925 ve 2926 sayılı Kanunlardan birine tabi sigortalı iken, aynı sürede bir
diğer sosyal güvenlik kurumuna adına prim ödendiği anlaşılan sigortalılardan,
yersiz tahsil edilen prim asılları, sigortalı ya da hak sahiplerinin talebi,
T.C. Emekli Sandığı bakımından ayrıca kurumların da talebi halinde işsizlik
sigortası primi hariç olmak üzere hizmetlerin çakıştığı sürede prim borcu
aslına mahsup edilmek üzere en geç 6 ay içinde tabi olması gereken sosyal
güvenlik kurumuna devredilir. Çakışan hizmet süresine ilişkin devredilen
miktarın prim borcu aslını karşılamaması halinde, bakiye prim borcu ilgili
kanun hükümlerine göre sigortalıdan veya 5434 sayılı Kanuna tabi kurumdan
tahsil edilir. Sosyal sigorta kanunlarındaki sigortalılığın tespiti ile
hizmetlerin birleştirilmesine ait hükümler saklıdır.
Bu nitelikte olup bu
Kanunun yürürlük tarihine kadar çakışan hizmet süreleri, sosyal güvenlik
kurumlarınca iptal edilmemiş olan sigortalılar da bu hükümden
yararlandırılır."
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutup, işleme koyacağız.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1066
sıra sayılı kanun tasarısının 16 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Dursun
Akdemir |
Edip
Safder Gaydalı |
Süleyman
Sarıbaş |
|
Iğdır |
Bitlis |
Malatya |
|
Muharrem
Doğan |
Muzaffer
R. Kurtulmuşoğlu |
|
|
Mardin |
Ankara |
|
Madde 16.- Bir sosyal
güvenlik kurumuna kayıtlı olması gerekirken, bir başka sosyal güvenlik kurumuna
prim ödeyen sigortalının, bu durumunun tespiti halinde, yanlışlıkla prim yatırdığı
sosyal güvenlik kurumunda geçen süreleri, herhangi bir işleme gerek olmaksızın,
prim ödemesinin yapılması gereken asıl kuruma aktarılır ve bundan sonraki
ödemeler de bu kuruma yapılır. Bu aktarımda, eksik prim ödendiğinin tespit
edilmesi halinde, aradaki fark, bu durumun tespit edildiği ayı takip eden
aybaşından başlamak üzere 60 gün içinde sigortalıdan tahsil edilir. Fazla
ödemenin tespit edilmesi halinde ise, bu durumun tespit edildiği ayı takip eden
aybaşından başlamak üzere 60 gün içinde bu fark sigortalıya ödenir. Bu maddenin
uygulanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemeye Sosyal Sigorta Kurumu ve
Bağ-Kur yönetim kurulları yetkilidir.
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Hayır, katılmıyoruz.
BAŞKAN - Önerge sahibine
soruyorum: Gerekçeyi mi okutalım, konuşacak mısınız?
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -
Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum.
Gerekçe:
Söz konusu maddede,
yanlış yere prim ödemesi yapanların, durumlarının düzeltilmesi ve doğru yere
prim ödemesi yapmalarının sağlanmasına ilişkin ifadeler anlaşılır değildir.
Ayrıca, prim borçlusunun yapması gereken ödemelere yasal faiz ve süre
uygulanırken, fazla ödeme yapılması halinde bu miktarın geri ödemesinde yasal
faiz ve süre öngörülmemiştir. Bu hakkaniyetli bir düzenleme değildir. Yasal
faiz ve süre uygulamasıyla borçluyu zora sokarken, fazla ödemede bulunan için
herhangi bir kolaylık içermemektedir. Bu bağlamda, maddeye ilişkin önerilen
değişiklikle prim ödemelerine ilişkin düzenlemenin anlaşılır olması.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1066
esas sayılı kanun tasarısının 16 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İrfan Gündüz (İstanbul) ve arkadaşları
MADDE 16.- "8/6/1949
tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile 506, 1479,
2925 ve 2926 sayılı Kanunlardan birine tabi sigortalı iken, aynı sürede bir
diğer sosyal güvenlik kurumuna adına prim ödediği anlaşılan sigortalılardan,
yersiz tahsil edilen prim asılları, sigortalı ya da sahiplerinin talebi, TC
Emekli Sandığı bakımından ayrıca kurumların da talebi halinde işsizlik
sigortası primi hariç olmak üzere hizmetlerin çakıştığı sürede prim borcu
aslına mahsup edilmek üzere en geç 6 ay içinde tabi olması gereken sosyal
güvenlik kurumuna devredilir. Çakışan hizmet süresine ilişkin devredilen
miktarın prim borcu aslını karşılamaması halinde, bakiye prim borcu ilgili
kanun hükümlerine göre sigortalıdan veya 5434 sayılı Kanuna tabi kurumdan
tahsil edilir. Sosyal sigorta kanunlarındaki sigortalılığın tespiti ile
hizmetlerin birleştirilmesine ait hükümler saklıdır.
Bu nitelikte olup bu
Kanunun yürürlük tarihine kadar çakışan hizmet süreleri sosyal güvenlik
kurumlarınca iptal edilmemiş olan sigortalılar da bu hükümden
yararlandırılır."
BAŞKAN - Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) - Uygun görüşle Genel Kurulun takdirine
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükümet?..
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçe mi,
konuşma mı?..
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Gerekçe, Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Sosyal güvenlik
kurumlarından birine tabi olması gereken dönemde diğer bir sosyal güvenlik
kurumuna kendisi tarafından veya işverenince kendisi adına prim ödenmesi
nedeniyle çakışan hizmet süresi iptal edilmekte ve esasen tabi olması gereken
kurum tarafından da gecikme zammı ile birlikte bu döneme ilişkin borç
çıkartılmaktadır.
Esas itibariyle emeklilik
aşamasında karşılaşılan bu durumlarda sigortalılar mağduriyete uğramaktadırlar.
Söz konusu mağduriyeti
gidermek ve sosyal güvenlik kurumlarının uygulamada karşılaştıkları sorunları
önlemek için, yersiz prim ödenen kurumun işsizlik sigortası primi hariç bu
primlerin tamamını ilgili dönemdeki ana paraları üzerinden sigortalının o
dönemde tabi olması gereken kuruma devredilmesi, fark prim borcu oluşması
halinde o dönemden tahsil edileceği tarihe kadar kurumların kendi mevzuatına
göre gecikme zammı uygulanarak fark primlerin tahsil edilmesi, böylece çakışan
hizmet sürelerinin geçerli sayılması, madde hükmünün uygulanmasında kurumlarca
uygulanan sosyal sigorta kanunlarındaki sigortalılığın tespit ve tesciline
ilişkin hükümler ile değişik sosyal güvenlik kurumlarına tabi geçen hizmetlerin
birleştirilmesi konularında bir ihtilaf söz konusu olduğunda sosyal güvenlik
kurumlarının uyguladıkları hükümlerin öncelikle uygulanması amaçlanmıştır.
Diğer taraftan, bu
kanunun yürürlük tarihinden önce tespit edilmiş olmakla birlikte henüz
kurumlarca iptal edilmemiş çakışan hizmet süreleri için de bu doğrultuda işlem
yapılması öngörülmüştür.
Tasarının mevcut halinde
kurumların sigortalılık tespiti ve hizmetlerin birleştirilmesine ilişkin
esaslarına uygunluk olmadığından maddenin bu şekilde değiştirilmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Süremiz dolmak üzere.
Alınan karar gereğince,
kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 22 Şubat 2006 Çarşamba
günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 20.51