DÖNEM:
22 CİLT: 111 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
63 üncü Birleşim
15 Şubat 2006 Çarşamba
İ
Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMA
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Kırıkkale Milletvekili Vahit Erdem'in,
Türkiye'nin NATO'ya üye oluşunun 54 üncü yıldönümünde, transformasyon sürecine
ve işlevine ilişkin gündemdışı konuşması
2.- İstanbul Milletvekili Berhan
Şimşek'in, insanlar arasında iletişim ve düşünme aracı olan dilin önemine ve
Türk Dilini kullanırken gösterilmesi gereken özene ilişkin gündemdışı konuşması
3.- Denizli Milletvekili Osman Nuri
Filiz'in, tekstil ve hazır giyim sektörünün sorunlarına ve alınması gereken
tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- (10/41, 170, 177, 263, 295) esas
numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun, başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/973)
V.-
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI
A)
ÖNGÖRÜŞMELER
1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanı
ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal, Grup Başkanvekilleri Samsun Milletvekili
Haluk Koç, İstanbul Milletvekili Ali Topuz ve İzmir Milletvekili K. Kemal
Anadol'un, Galataport ihalesine fesat karıştırdığı; mal bildirimi ve banka
hesapları konularında ticarî sır ve bankacılık sırrını ihlal ettiği, kişi ve
kurumlara iftirada bulunduğu ve suç uydurduğu; görevini, kamu gücü ve
yetkisini, siyasî ve kişisel sebeplerle kötüye kullandığı; bu suretle kamuyu
zarara uğrattığı ve yanlış bilgilendirdiği iddiasıyla Maliye Bakanı Kemal
Unakıtan hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/4)
2.- Mersin Milletvekili Mustafa Eyiceoğlu
ve 23 milletvekilinin, yaş sebze ve meyve üretimindeki ve ihracatındaki
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/81)
3.- Muğla Milletvekili Ali Arslan ve 48
milletvekilinin, narenciye üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/234)
4.- Antalya Milletvekili Osman Kaptan ve
24 milletvekilinin, yaş sebze-meyve ve kesme çiçek ihracatında karşılaşılan
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/286)
VI.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Isparta Milletvekili Erkan Mumcu'nun,
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın,
Muğla Milletvekili Gürol Ergin'in, konuşmasında, Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
TBMM Genel Kurulu saat
15.00'te açılarak beş oturum yaptı.
Antalya Milletvekili
Fikret Badazlı, Dünya Sevgililer Gününe,
Adana Milletvekili Recep
Garip, içinde yaşadığımız dünyada sorunların üstesinden gelmek için sevgi,
dostluk, kardeşlik ve paylaşmanın önemine,
İlişkin gündemdışı birer
konuşma yaptılar.
Ankara Milletvekili Yakup
Kepenek'in, Türkiye-İsviçre millî maçı sonrasında çıkan olaylar nedeniyle FIFA
Disiplin Kurulunun Türkiye'yle ilgili verdiği cezanın yansımaları ile amatör
spor kulüplerinin içinde bulunduğu duruma ve bu konuda alınması gereken
tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşmasına Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Mehmet Ali Şahin cevap verdi.
Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın (6/1628),
Antalya Milletvekili
Feridun Fikret Baloğlu'nun (6/1641),
Esas numaralı sorularını
geri aldıklarına ilişkin önergeleri okundu; soruların geri verildiği
bildirildi.
İzmir Milletvekili Hakkı
Ülkü ve 22 milletvekilinin, Türkiye Futbol Federasyonu seçimlerine müdahale
edildiği iddialarının araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına
(10/336),
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Grup Başkanvekilleri, İstanbul Milletvekili Ali Topuz, İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadol ve Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Batılı bazı
gazetelerde İslama ve Peygamberine karşı saygısız ve suçlayıcı içerikli
karikatürlerin yayımlanması ve gösterilen tepkiler konusunda bir genel görüşme
açılmasına (8/24),
İlişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve öngörüşmelerinin,
sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Bazı milletvekillerinin
(10/333) esas numaralı Meclis araştırması önergesinden imzalarını geri
çektiklerine ilişkin önergeleri okundu; yetersayıda imza kalmadığından,
araştırma önergesinin gündemden çıkarıldığı ve işlemden kaldırıldığı
bildirildi.
İzmir Milletvekili Enver
Öktem'in, 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bazı Maddelerin
Eklenmesine Dair (2/380),
İstanbul Milletvekili
Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Divriği Ulucamisi ve Şifahanesinin Korunması ve
Çevresinin Düzenlenmesi Hakkında (2/599),
Kanun Tekliflerinin
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergelerinin, yapılan görüşmelerden sonra,
kabul edildikleri açıklandı.
Zeytin ve zeytinyağı ile
diğer bitkisel yağların üretimindeki sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla, Genel Kurulun 3.1.2006 tarihli 47 nci
Birleşiminde kurulan (10/41, 170, 177, 263, 295) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu üyeliklerine, siyasî parti gruplarınca gösterilen adaylar
seçildiler.
Başkanlıkça, Komisyonun
başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yapmak üzere toplanacağı gün,
saat ve yere ilişkin duyuruda bulunuldu.
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
3 üncü sırasında bulunan,
Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S.
Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon
raporu henüz gelmediğinden,
4 üncü sırasında bulunan,
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısının (1/1030)
(S. Sayısı: 904) görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından,
Ertelendi.
5 inci sırasında bulunan,
Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı; Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın,
Sosyal Güvenlik Barışı Yasa Teklifi; İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, Esnaf
ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Hakkında Prim Barışı Kanunu Teklifi;
Ankara Milletvekili Eşref Erdem'in, 1479 ve 2926 Sayılı Yasalarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Yasa Önerisi; Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut'un,
İş ve Sigorta Barışı Kanunu Teklifi; Manisa Milletvekili Hasan Ören ve 42
Milletvekilinin, 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar
Sosyal Sigortalar Kanununa Ek Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi;
Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün ile 28 Milletvekilinin, Bağ-Kur ve SSK'ya
Ait Birikmiş Prim Borçlarına Ödeme Kolaylığı Getirilmesi Hakkında Kanun
Teklifi; Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan'ın, Sosyal Güvenlik ve Prim Barışı
Kanunu Teklifinin (1/1122, 2/116, 2/124, 2/137, 2/147, 2/379, 2/399, 2/457) (S.
Sayısı: 1066), görüşmelerine devam olunarak 5 inci maddesine kadar kabul
edildi.
İstanbul Milletvekili
Ünal Kacır, Ankara Milletvekili Bayram Ali Meral'in, konuşmasında, şahsına
sataştığı iddiasıyla,
Manisa Milletvekili Hasan
Ören,
Adana Milletvekili Kemal
Sağ,
Kütahya Milletvekili
Abdullah Erdem Cantimur'un, konuşmasında, ileri sürmüş olduğu görüşlerden
farklı görüşleri kendilerine atfetmesi nedeniyle,
Birer açıklamada
bulundular.
15 Şubat 2006 Çarşamba
günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 22.57'de son verildi.
Sadık Yakut
Başkanvekili
|
Bayram Özçelik |
Ahmet Küçük |
Türkân Miçooğulları |
|
Burdur |
Çanakkale |
İzmir |
|
Kâtip
Üye |
Kâtip
Üye |
Kâtip
Üye |
II.- GELEN KÂĞITLAR
15 Şubat 2006 Çarşamba
Raporlar
1.- Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı ile Çin
Halk Cumhuriyeti Kalite Yönetimi, Denetim ve Karantina Genel İdaresi Arasında
Sanayi Ürünlerinde Kalite ve Güvenliğe İlişkin Danışma ve İşbirliği Mekanizması
Tesis Edilmesine Dair Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1112) (S. Sayısı: 1084) (Dağıtma
tarihi: 15/2/2006) (GÜNDEME)
2.- 10 Kasım 1972, 23 Ekim 1978 ve 19 Mart 1991 Tarihlerinde
Cenevre'de Gözden Geçirilen 2 Aralık 1961 Tarihli Yeni Bitki Çeşitlerinin
Korunması Uluslararası Sözleşmesine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Dışişleri Komisyonları Raporları
(1/1135) (S. Sayısı: 1085) (Dağıtma tarihi: 15/2/2006) (GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergeleri
1. - Samsun Milletvekili Musa UZUNKAYA'nın, Çarşamba ve Bafra
ovalarının sulanmasına ve tarımdaki bölgesel çalışmalara ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1647) (Başkanlığa geliş tarihi:
17/1/2006)
2. - Tokat Milletvekili Feramus ŞAHİN'in, Tokat'taki bir ilköğretim
okulunun tadilat ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1648) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/1/2006)
3. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Zigana Dağı
tünelindeki bazı sorunlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1649) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2006)
4. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya'nın bir
köyünün enerji şebekesine ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1650) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2006)
5. - Mardin Milletvekili Muharrem DOĞAN'ın, Mardin'deki elektrik
kesintilerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1651) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/1/2006)
6. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Eskişehir Odunpazarı
Belediyesinin bastırdığı bir kitaba ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1652) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/1/2006)
7. - Balıkesir Milletvekili Sedat PEKEL'in, artan suç oranına ve
alınması gereken önlemlere ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1653) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/1/2006)
Yazılı Soru Önergeleri
1. - Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, milletvekillerine tahsis
edilen internet sayfalarına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından
yazılı soru önergesi (7/11858) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/11/2005)
2. - Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat YÜCESAN'ın, milletvekillerine
tahsis edilen internet sayfalarına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanından yazılı soru önergesi (7/11859) (Başkanlığa geliş tarihi:
25/11/2005)
3. - Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın tarım gönüllülerinin
sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11999) (Başkanlığa
geliş tarihi: 16/1/2006)
4. - Samsun Milletvekili Haluk KOÇ'un, Samsun Yaprak Tütün İşletmesi
Müdürlüğündeki geçici işçilerin göreve başlatılmamasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/12000) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/1/2006)
5. - İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Türk Telekomun
özelleştirilmesiyle ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/12001) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/1/2006)
6. - Ankara Milletvekili Muzaffer R. KURTULMUŞOĞLU'nun, İztuzu Plajının
Dalyan Belediyesine devrine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12002)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/1/2006)
7. - İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, TRT'de istisna akdi
ile çalıştırılan personele ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12003)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/1/2006)
8. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Uzan Ailesinin Ürdün'deki
varlığı hakkında basında çıkan habere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/12004) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/1/2006)
9. - Mersin Milletvekili Mustafa ÖZYÜREK'in, koruma görevlilerine ve
Başbakanlık binek araçlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12005)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/1/2006)
10. - İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun,
Futbol Federasyonu seçimlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/12006) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/1/2006)
11. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Sosyal
Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanun Tasarısı Taslağına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/12007) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/1/2006)
12. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, kaçak
yapılarla ilgili yeni düzenlemeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/12008) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/1/2006)
13. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, bir
mahkeme kararının temyiz edilmemesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/12009) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/1/2006)
14. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, hastalık
riski taşıyan kanatlı hayvanların itlafına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/12010) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/1/2006)
15. - İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, yasama
dokunulmazlığına ve kamu görevlilerinin yargılanma prosedürüne ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12011) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/1/2006)
16. - Manisa Milletvekili Hasan ÖREN'in, Manisa
Pamuklu Mensucatın özelleştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/12012) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/1/2006)
17. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, oto
galerilerinin şehir dışına çıkarılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/12013) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/1/2006)
18. - Ankara Milletvekili Muzaffer R. KURTULMUŞOĞLU'nun,
Futbol Federasyonu seçimleriyle ilgili bir iddiaya ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/12014) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/1/2006)
19. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, İGDAŞ'la
ilgili bir davaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12015)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19/1/2006)
20. - Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın,
TEKEL'in 2006 yılındaki tütün alımlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/12016) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/1/2006)
21. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, TKİ'nin
kömür bedeli alacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12017)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20/1/2006)
22. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, iç ve
dış borçlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12018) (Başkanlığa
geliş tarihi: 20/1/2006)
23. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, kredi
kartı borçlularına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12019)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20/1/2006)
24. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın,
Ekonomik ve Sosyal Konsey ile Yüksek Planlama Kurulunun çalışmalarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12020) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/1/2006)
25. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın,
özelleştirme gelir ve giderlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/12021) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/1/2006)
26. - Mersin Milletvekili Şefik ZENGİN'in, BOTAŞ
Genel Müdür Vekili ile ilgili bir iddiaya ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/12022) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/1/2006)
27. - İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun,
değerli taş ithalatında KDV'nin sıfırlandığı ve bir işadamının desteklendiği
iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12023) (Başkanlığa
geliş tarihi: 20/1/2006)
28. - İstanbul Milletvekili Bihlun TAMAYLIGİL'in,
Avustralya ile imzalandığı iddia edilen bir anlaşmaya ve bor madenlerinin
işletilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12024) (Başkanlığa
geliş tarihi: 20/1/2006)
29. - Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın,
Antalya'nın Serik İlçesindeki turistik mağaranın yoluna ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/12025) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/1/2006)
30. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un,
motorlu taşıtlardan kaynaklanan hava kirliliğine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/12026) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2006)
31. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, trafik
kaynaklı gürültü kirliliğini azaltma çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/12027) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2006)
32. - İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, Türk
Tabipler Birliği Kanununda değişiklik çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/12028) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2006)
33. - Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın,
TEKEL'in 2006 yılı tütün alımlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/12029) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2006)
34. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, yabancı
bir girişimin yatırım kararından vazgeçmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/12030) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2006)
35. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, AK
Parti Denizli İl Başkanı hakkındaki bir iddiaya ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/12031) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2006)
36. - Yozgat Milletvekili Mehmet ERDEMİR'in,
çeşitli arşivlerdeki Ermeni Tehciriyle ilgili dokümanların araştırılmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12032) (Başkanlığa geliş tarihi:
23/1/2006)
37. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye
2005 İlerleme Raporundaki "Serbestleşme, Özelleştirme, Sektörel Gelişme ve
Piyasa Düzenlemeleri" bölümüne ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/12033) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2006)
38. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye
2005 İlerleme Raporundaki "Malların ve Kişilerin Serbest Dolaşımı"
bölümlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12034) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23/1/2006)
39. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye
2005 İlerleme Raporundaki "Yerleşme Hakkı ve Hizmet Sunma Özgürlüğü"
bölümüne ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12035) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/1/2006)
40. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye
2005 İlerleme Raporundaki "Sermayenin Serbest Dolaşımı" bölümüne
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12036) (Başkanlığa geliş tarihi:
23/1/2006)
41. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye
2005 İlerleme Raporundaki "Kamu İhaleleri" bölümüne ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12037) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2006)
42. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye
2005 İlerleme Raporundaki "Fikri Mülkiyet Yasası" bölümüne ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12038) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2006)
43. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye
2005 İlerleme Raporundaki "Rekabet Politikası" bölümüne ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12039) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2006)
44. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye
2005 İlerleme Raporundaki "Mali Hizmetler" bölümüne ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12040) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2006)
45. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye
2005 İlerleme Raporundaki "Ekonomik ve Parasal Politika" bölümüne
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12041) (Başkanlığa geliş tarihi:
23/1/2006)
46. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye
2005 İlerleme Raporundaki "Sosyal Politika ve İstihdam" bölümüne
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12042) (Başkanlığa geliş tarihi:
23/1/2006)
47. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye
2005 İlerleme Raporundaki "Sosyal Politika ve İstihdam" bölümüne
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12043) (Başkanlığa geliş tarihi:
23/1/2006)
48. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye
2005 İlerleme Raporundaki "Bölgesel Politika ve Yapısal Araçların Koordinasyonu"
bölümüne ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12044) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/1/2006)
49. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye
2005 İlerleme Raporundaki "Yolsuzlukla Mücadele Politikası" bölümüne
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12045) (Başkanlığa geliş tarihi:
23/1/2006)
50. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye
2005 İlerleme Raporundaki "Temel Haklar" ve "Vicdan
Özgürlüğü" bölümlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12046)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2006)
51. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye
2005 İlerleme Raporundaki "Bürokrasi" bölümüne ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/12047) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2006)
52. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye 2005
İlerleme Raporundaki "Kamu Yönetimi" bölümüne ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/12048) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2006)
53. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye
2005 İlerleme Raporundaki "Yargı" bölümüne ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12049) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2006)
54. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye
2005 İlerleme Raporundaki "Sivil-Asker İlişkileri" bölümüne ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12050) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2006)
55. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye
2005 İlerleme Raporundaki "Yolsuzluklarla Mücadele" bölümüne ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12051) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2006)
56. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye
2005 İlerleme Raporundaki "Milletvekilliği Dokunulmazlığı" bölümüne
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12052) (Başkanlığa geliş tarihi:
23/1/2006)
57. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye
2005 İlerleme Raporundaki "İnsan Hakları ve Azınlıkların Korunması"
bölümüne ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12053) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/1/2006)
58. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye
2005 İlerleme Raporundaki "İfade Özgürlüğü" bölümüne ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12054) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2006)
59. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye
2005 İlerleme Raporundaki "Din Özgürlüğü" bölümüne ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12055) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2006)
60. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye
2005 İlerleme Raporundaki "Ekonomik ve Sosyal Haklar" bölümüne
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12056) (Başkanlığa geliş tarihi:
23/1/2006)
61. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye
2005 İlerleme Raporundaki "Azınlık Hakları, Kültürel Haklar ve
Azınlıkların Korunması" bölümüne ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/12057) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2006)
62. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye
2005 İlerleme Raporundaki "Kıbrıs" bölümüne ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/12058) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2006)
63. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye
2005 İlerleme Raporundaki "İstihdam ve Eğitim" bölümüne ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12059) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2006)
64. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye
2005 İlerleme Raporundaki "İstihdam ve Eğitim" bölümüne ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12060) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2006)
65. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye
2005 İlerleme Raporundaki "Ekonomik Kriterler" bölümüne ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12061) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2006)
66. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye
2005 İlerleme Raporundaki "Finans Sektörü" bölümüne ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12062) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2006)
67. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye
2005 İlerleme Raporundaki "Adalet, Özgürlük, Güvenlik" bölümüne
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12063) (Başkanlığa geliş tarihi:
23/1/2006)
68. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye
2005 İlerleme Raporundaki "Din Özgürlüğü" bölümüne ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12064) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2006)
69. - Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, bazı
kuruluşların seçimlerine müdahale iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/12065) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2006)
70. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, Antalya-Kemer-Beldibi Beldesindeki bir park alanına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12066) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2006)
71. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un,
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesinin kamu kurumlarından alacağına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12067) (Başkanlığa geliş tarihi:
24/1/2006)
72. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Bilim
Araştırma Vakfı hesaplarının denetimine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/12068) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2006)
73. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın,
akaryakıt kaçakçılığı ile mücadeleye ve bir ihaleye ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/12069) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2006)
74. - Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, kamu
kurumlarının hastanelere yapması gereken ödemelere ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/12070) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2006)
75. - İstanbul Milletvekili Mehmet Ali ÖZPOLAT'ın,
Ceza Muhakemesi Kanunundaki uzlaşma kurumunun uygulamasına ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12071) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/1/2006)
76. - İstanbul Milletvekili Lokman AYVA'nın,
özürlülerle ilgili yeni yasal düzenlemelerin ilgili kurumlara bildirilip
bildirilmediğine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/12072)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/1/2006)
77. - Mersin Milletvekili Mustafa ÖZYÜREK'in, bir
hükümlünün tahliyesine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/12073)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/1/2006)
78. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, bir
hükümlünün tahliyesine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/12074)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2006)
79. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye
2005 İlerleme Raporundaki "Şirketler Hukuku" bölümüne ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12075) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2006)
80. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye
2005 İlerleme Raporundaki "Yargı ve Temel Haklar" bölümüne ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/12076) (Başkanlığa geliş tarihi:
23/1/2006)
81. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye
2005 İlerleme Raporundaki "Yargı" bölümüne ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12077) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2006)
82. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye
2005 İlerleme Raporundaki "Yargı" bölümüne ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12078) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2006)
83. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye
2005 İlerleme Raporundaki "İnsan Hakları ve Azınlıkların Korunması"
bölümüne ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/12079) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23/1/2006)
84. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye
2005 İlerleme Raporundaki "Medeni ve Siyasi Haklar" bölümüne ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/12080) (Başkanlığa geliş tarihi:
23/1/2006)
85. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye
2005 İlerleme Raporundaki "Ekonomik Kriterler" bölümüne ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/12081) (Başkanlığa geliş tarihi:
23/1/2006)
86. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, ceza
infaz kurumları çalışanlarının sağlık sorunlarına ve kreş ihtiyacına ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/12082) (Başkanlığa geliş tarihi:
25/1/2006)
87. - Konya Milletvekili Nezir BÜYÜKCENGİZ'in,
Beyşehir-Antalya yolundaki onarım çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12083) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/1/2006)
88. - Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın,
Ayancık-Boyabat karayoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12084) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/1/2006)
89. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un,
karayolları tasarım elemanlarının niteliklerine ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12085) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2006)
90. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, Antalya-Akseki-Cevizli Beldesindeki yol yapım çalışmalarına
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/12086)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2006)
91. - İstanbul Milletvekili Lokman AYVA'nın, 5378
sayılı Kanunun uygulamasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12087) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/1/2006)
92. - Gaziantep Milletvekili Abdülkadir ATEŞ'in,
SSK ve BAĞ-KUR'un sağlık kuruluşlarına olan borçlarına ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/12088) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18/1/2006)
93. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye
2005 İlerleme Raporundaki "Kişilerin Serbest Dolaşımı" bölümüne
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/12089)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2006)
94. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye
2005 İlerleme Raporundaki "Ekonomik ve Sosyal Haklar" bölümüne
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/12090)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2006)
95. - İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, İzmir'de
yapılması planlanan çinko geri kazanım tesisine ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12091) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/1/2006)
96. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un,
Çatalan Barajından sağlanan içme suyunun kalitesine ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12092) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2006)
97. - Hatay Milletvekili Fuat ÇAY'ın, İskenderun
Körfezinde batan bir gemideki zehirli atıkların çıkarılmasına ilişkin Çevre ve
Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/12093) (Başkanlığa geliş tarihi:
25/1/2006)
98. - İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in,
yurt dışında yaşayan vatandaşlardan alınan pasaport harçlarına ilişkin
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/12094)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/1/2006)
99. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, AB
Genel Sekreterliğinin hizmet binasına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/12095) (Başkanlığa geliş tarihi:
19/1/2006)
100. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
KESİMOĞLU'nun, Bulgaristan ile yeni bir sınır kapısı açılması görüşmelerine
ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi
(7/12096) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2006)
101. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in,
Hollanda'da yürürlüğe girecek olan yabancılara yönelik bir yasaya ilişkin Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/12097) (Başkanlığa
geliş tarihi: 25/1/2006)
102. - İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun,
kamu bankalarının eski personeline göreve dönme imkânı verilip verilmeyeceğine
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru
önergesi (7/12098) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/1/2006)
103. - Isparta Milletvekili Mevlüt COŞKUNER'in,
İzcilik Yönetmeliğindeki değişikliğe ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/12099) (Başkanlığa
geliş tarihi: 16/1/2006)
104. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Futbol
Federasyonu seçimleriyle ilgili bazı iddialara ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/12100)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/1/2006)
105. - Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, kamu
kurum ve kuruluşlarında iletişim merkezi kurulup kurulmayacağına ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi
(7/12101) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/1/2006)
106. - Ankara Milletvekili Muzaffer R.
KURTULMUŞOĞLU'nun, Futbol Federasyonu seçimleriyle ilgili iddilara ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi
(7/12102) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/1/2006)
107. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Futbol
Federasyonu Başkanı hakkındaki bir açıklamasına ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/12103)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2006)
108. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Futbol
Federasyonuyla ilgili Başbakanlık Teftiş Kurulu Raporuna ilişkin Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/12104)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2006)
109. - Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, Futbol
Federasyonu seçimleriyle ilgili beyanına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/12105) (Başkanlığa
geliş tarihi: 24/1/2006)
110. - Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün,
televizyon dizilerinin olumsuz etkilerine yönelik çalışmalara ilişkin Devlet
Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/12106) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/1/2006)
111. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye
2005 İlerleme Raporundaki "Bilgi Toplumu ve Medya" bölümüne ilişkin
Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/12107) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23/1/2006)
112. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, eczanelerin yeşil kartlılara verilen ilaç bedeli alacaklarına
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/12108)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2006)
113. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, yaşlı
ve bakıma muhtaçların desteklenmesine ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU)
yazılı soru önergesi (7/12109) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/1/2006)
114. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un,
koruyucu aile uygulamasına ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı
soru önergesi (7/12110) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/1/2006)
115. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, SHÇEK
yardımlarının dağıtım şekline ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı
soru önergesi (7/12111) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/1/2006)
116. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un,
yurtlarda yetişen gençlerin yüksek öğrenimde desteklenmesine ilişkin Devlet
Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/12112) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18/1/2006)
117. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, aile
bütünlüğünün korunması çalışmalarına ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU)
yazılı soru önergesi (7/12113) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/1/2006)
118. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un,
çalıştırılan taşeron şirket elemanlarına ilişkin Devlet Bakanından (Nimet
ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/12114) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/1/2006)
119. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, kadın
ve çocuk sosyal hizmetler danışma hattına ve kadın danışma merkezlerine ilişkin
Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/12115) (Başkanlığa
geliş tarihi: 18/1/2006)
120. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, SHÇEK
çocuk yurtları binalarına ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru
önergesi (7/12116) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/1/2006)
121. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un,
SHÇEK'e bağışlanan taşınmazlara ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU)
yazılı soru önergesi (7/12117) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/1/2006)
122. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un,
toplumun sosyal sorunlarıyla ilgili araştırma ve çalışmalara ilişkin Devlet
Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/12118) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/1/2006)
123. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye
2005 İlerleme Raporundaki "Ekonomik ve Sosyal Haklar" bölümüne
ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/12119)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2006)
124. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Resmi
Gazetede yayımlanan bir iş ilanında cinsiyet ayrımcılığı yapıldığı iddiasına
ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/12120)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2006)
125. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
Rusya'yla yapılan doğalgaz sözleşmelerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12121) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/1/2006)
126. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın,
Denizli'deki dokumacıların kullandığı elektriğin fiyatlandırılmasına ilişkin
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/12122) (Başkanlığa
geliş tarihi: 17/1/2006)
127. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Bursa'nın bir köyündeki elektrik kesintilerine ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/12123) (Başkanlığa geliş tarihi:
18/1/2006)
128. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, BOTAŞ
Genel Müdür Vekiliyle ilgili bazı iddialara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12124) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/1/2006)
129. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, Yalova
Çiftlikköy'deki Eti Maden İşleri sosyal tesislerine ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/12125) (Başkanlığa geliş tarihi:
19/1/2006)
130. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın,
doğalgaz kullanımına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12126) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/1/2006)
131. - İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, bir
şirketin Irak'a yaptığı elektrik ihracatına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12127) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2006)
132. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye
2005 İlerleme Raporundaki "Enerji" bölümüne ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/12128) (Başkanlığa geliş tarihi:
23/1/2006)
133. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye
2005 İlerleme Raporundaki "Ekonomik Kriterler" bölümüne ilişkin
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/12129) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23/1/2006)
134. - Ankara Milletvekili Zekeriya AKINCI'nın,
Ankara'nın bir mahallesindeki yüksek gerilim hattına ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/12130) (Başkanlığa geliş tarihi:
25/1/2006)
135. - Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in,
mayınlı alanlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12131)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/1/2006)
136. - İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün,
belediyelerin personeline ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12132) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/1/2006)
137. - İstanbul Milletvekili Mehmet Ali ÖZPOLAT'ın,
İstanbul'daki bir mahallede yaygın olarak uyuşturucu ticareti yapıldığı
iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12133)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20/1/2006)
138. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un,
Adana-Seyhan Belediyesinin bazı ihalelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12134) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/1/2006)
139. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, kent
ulaşım planlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12135)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2006)
140. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye
2005 İlerleme Raporundaki "Medeni ve Siyasi Haklar" bölümüne ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12136) (Başkanlığa geliş tarihi:
23/1/2006)
141. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye
2005 İlerleme Raporundaki "Azınlık Hakları, Kültürel Haklar ve
Azınlıkların Korunması" bölümüne ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12137) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2006)
142. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
Antalya'nın bir köyünün yol ve içme suyu sorununa ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12138) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2006)
143. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, Antalya-Ilıca Köyü çevre düzenleme projesine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12139) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2006)
144. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, Antalya'daki bazı köy yollarının onarım ihtiyacına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12140) (Başkanlığa geliş tarihi:
24/1/2006)
145. - Ankara Milletvekili Zekeriya AKINCI'nın,
Ankara'nın bir mahallesindeki yüksek gerilim hattına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12141) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2006)
146. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in,
Ankara-Altındağ Belediyesinin kuş gribi vakalarıyla ilgili yaptığı iddia edilen
görevlendirmelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12142)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2006)
147. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
KESİMOĞLU'nun, Emniyet Genel Müdürlüğü ile ODTÜ arasında Görüntü ve İşleme
AR-GE çalışması olup olmadığına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12143) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2006)
148. - Antalya Milletvekili Tuncay ERCENK'in,
Aspendos Tiyatrosunun korunmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12144) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/1/2006)
149. - İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in,
Hasankeyf'teki taşınmaz kültür varlıklarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12145) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/1/2006)
150. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, tarihi Aspendos tiyatrosunun korunmasına ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12146) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2006)
151. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, Antalya Devlet Tiyatrosu ile Devlet Opera ve Balesinin bina
ihtiyacına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/12147)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2006)
152. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un,
Adana'nın Seyhan İlçesindeki tarihi bir konağa ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12148) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2006)
153. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Mozart'ı
anma ve tanıtma etkinlikleri yapılıp yapılmayacağına ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12149) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2006)
154. - Mersin Milletvekili Ali OKSAL'ın, bazı
ürünlerin KDV oranlarındaki değişikliklere ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12150) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/1/2006)
155. - Ankara Milletvekili Muzaffer R.
KURTULMUŞOĞLU'nun, elektrik dağıtım ihalelerine katılım şartlarına ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12151) (Başkanlığa geliş tarihi:
16/1/2006)
156. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
Şırnak'taki bazı madenleri işletenlerin KDV ödeyip ödemediklerine ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12152) (Başkanlığa geliş tarihi:
17/1/2006)
157. - Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün,
bankalardan aylık ödemesi anlaşmalarıyla sağlanan imkânlara ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12153) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/1/2006)
158. - Mersin Milletvekili Mustafa ÖZYÜREK'in,
lojman ve sosyal tesislere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12154) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/1/2006)
159. - Gaziantep Milletvekili
Abdulkadir ATEŞ'in, sağlık kuruluşlarının alacaklarının terkinine ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12155) (Başkanlığa geliş tarihi:
18/1/2006)
160. - İzmir Milletvekili Yılmaz KAYA'nın, TKİ'nin
kömür bedeli alacağına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12156)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19/1/2006)
161. - İstanbul Milletvekili Hasan AYDIN'ın, bir
siyasi parti ve genel başkanının banka hesabı ile ilgili beyanına ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12157) (Başkanlığa geliş tarihi:
23/1/2006)
162. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye
2005 İlerleme Raporundaki "Vergilendirme" bölümüne ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12158) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2006)
163. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, döner
sermaye ödemesi yapılamayan hastanelere ve icra takibine uğrayan hastalara
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12159) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/1/2006)
164. - Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın, kamuya
ait araçlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12160)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2006)
165. - Trabzon Milletvekili Cevdet ERDÖL'ün,
Galatasaray Üniversitesinin statüsüne ve öğrenci alımına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12161) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/1/2006)
166. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, bir
ilköğretim okulu müdürü hakkındaki iddialara ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12162) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/1/2006)
167. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, İzmir İl
Millî Eğitim Müdürlüğünün kömür ihalesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12163) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/1/2006)
168. - Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın,
sözleşmeli öğretmenlere ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12164) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/1/2006)
169. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, yargı
kararlarının uygulanmadığı iddialarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12165) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2006)
170. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye
2005 İlerleme Raporundaki "İstihdam ve Eğitim" bölümüne ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12166) (Başkanlığa geliş tarihi:
23/1/2006)
171. - İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun,
Uşak'ta kapalı bulunan iki yatılı ilköğretim bölge okuluna ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12167) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2006)
172. - Bilecik Milletvekili Yaşar TÜZÜN'ün, kuş
gribi vakalarında alınan önlemlere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12168) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/1/2006)
173. - Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, kuş
gribine yönelik tedbirlere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12169) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/1/2006)
174. - Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın,
gazilerin muayeneleriyle ilgili yeni uygulamaya ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12170) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/1/2006)
175. - Kars Milletvekili Selami YİĞİT'in, kuş
gribine karşı alınan önlemlere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12171) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/1/2006)
176. - Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, Devlet
hastanelerinin yapması gereken ödemelere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12172) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/1/2006)
177. - İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün,
Aliağa'daki kanser vakalarına, kanserle mücadele çalışmalarına ve sanayi
tesislerinin denetimine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12173) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/1/2006)
178. - Gaziantep Milletvekili
Abdulkadir ATEŞ'in, sağlık kuruluşlarının terkin edilen alacaklarına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12174) (Başkanlığa geliş tarihi:
18/1/2006)
179. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, Yalova
Devlet Hastanesi yönetimine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12175) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/1/2006)
180. - İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, Tıpta
Uzmanlık Tüzüğü ve istişare kurulu oluşturma çalışmalarına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12176) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2006)
181. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye
2005 İlerleme Raporundaki "Sosyal Politika ve İstihdam" bölümüne
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12177) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/1/2006)
182. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, döner
sermaye ödemesi yapılamayan hastanelere ve icra takibine uğrayan hastalara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12178) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/1/2006)
183. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, eczanelerin yeşil kartlılara verilen ilaç bedeli alacaklarına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12179) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2006)
184. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, Antalya-Elmalı-Akçay Beldesi sağlık ocağının personel ihtiyacına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12180) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2006)
185. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, özel
hastane ve tıp merkezlerinden sağlık hizmeti alımlarına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12181) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2006)
186. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, emlak
komisyonculuğu hizmetleri çerçevesinde yapılan denetimlere ilişkin Sanayi ve
Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/12182) (Başkanlığa geliş tarihi:
24/1/2006)
187. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, sermaye
şirketlerinin genel kurul toplantılarında bulunan hükümet komiserlerine ilişkin
Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/12183) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2006)
188. - Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, kapatılan
Manisa Tavuk Hastalıkları Araştırma ve Aşı Üretim Enstitüsüne ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12184) (Başkanlığa geliş tarihi:
9/1/2006)
189. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın,
kiraya verilen TİGEM işletmelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12185) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/1/2006)
190. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın,
kapatılan Manisa Tavuk Hastalıkları Araştırma ve Aşı Üretim Enstitüsüne ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12186) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/1/2006)
191. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un,
Adana'da pamuk üretimindeki düşüşe ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12187) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/1/2006)
192. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, incir
üretimine ve ihracatına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12188) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/1/2006)
193. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, amaç
dışı kullanılan tarım arazileriyle ilgili düzenlemeye ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12189) (Başkanlığa geliş tarihi:
19/1/2006)
194. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, amaç
dışı kullanılan meralarla ilgili düzenlemeye ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12190) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/1/2006)
195. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, bazı
tarım ürünlerinin üretim ve ithalatına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12191) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/1/2006)
196. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın,
çiftçilerin kullandığı mazota ve tabiî afet zararlarına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12192) (Başkanlığa geliş tarihi:
20/1/2006)
197. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye
2005 İlerleme Raporundaki tarımla ilgili bazı bölümlere ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12193) (Başkanlığa geliş tarihi:
23/1/2006)
198. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, hava
trafik kontrol personeline ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12194) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/1/2006)
199. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Adnan
Menderes Havalimanının ILS cihazı ihtiyacına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12195) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/1/2006)
200. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in,
Ankara-Boğaziçi Caddesindeki PTT şubesinin açılıp açılmayacağına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12196) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/1/2006)
201. - İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın,
trenlerde internet imkânı sağlanmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12197) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/1/2006)
202. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye
2005 İlerleme Raporundaki "Ulaştırma Politikası" bölümüne ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12198) (Başkanlığa geliş tarihi:
23/1/2006)
203. - Giresun Milletvekili Mehmet IŞIK'ın, Doğu
Karadeniz ile Doğu Anadolu’yu bağlayacak demiryolu projesine ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12199) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2006)
204. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in,
Ankara-Boğaziçi Caddesinde Ziraat Bankası şubesi açılıp açılmayacağına ilişkin
Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/12200) (Başkanlığa
geliş tarihi: 19/1/2006)
205. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye
2005 İlerleme Raporundaki "Malların Serbest Dolaşımı" bölümüne
ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/12201) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23/1/2006)
206. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
İstanbul'daki bir imar düzenlemesi ve Maliye Bakanı hakkındaki iddialara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12202) (Başkanlığa geliş tarihi:
27/1/2006)
207. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Kamu
İhale Kanununda yapılması düşünülen değişikliğe ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/12203) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/1/2006)
208. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, kamu
borçları ile protestolu çek ve senetlere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/12204) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/1/2006)
209. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, kısa
vadeli dış borçlar ile dış ticaret açığına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/12205) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/1/2006)
210. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, kayıt
dışı ekonomiye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12206) (Başkanlığa
geliş tarihi: 27/1/2006)
211. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın,
yoksulluk ve işsizlik sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/12207) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/1/2006)
212. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya
Hava Limanı II. Dış Hatlar Terminal Ünitesinin İhalesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/12208) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/1/2006)
213. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un,
Adana'nın iç göç alan iller listesine alınmasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/12209) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/1/2006)
214. - İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in,
İstanbul'daki bir imar düzenlemesiyle ilgili iddialara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/12210) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/1/2006)
215. - İstanbul Milletvekili Bihlun TAMAYLIGİL'in,
İstanbul'daki bir imar düzenlemesi ve Maliye Bakanı hakkındaki iddialara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12211) (Başkanlığa geliş tarihi:
27/1/2006)
216. - İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun,
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün yaptığı bir ihaleye ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/12212) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/1/2006)
217. - Samsun Milletvekili Haluk KOÇ'un,
özelleştirme nedeniyle işsiz kalıp geçici personel olarak istihdam edilenlerin
özlük haklarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12213) (Başkanlığa
geliş tarihi: 27/1/2006)
218. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın,
İstanbul'daki bir imar düzenlemesiyle ilgili iddialara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/12214) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/1/2006)
219. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Ardahan'ın Göle İlçesindeki bir köyün yol sorununa ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/12215) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/1/2006)
220. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, kümes
hayvanlarına kuş gribi aşısı uygulamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/12216) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/1/2006)
221. - Diyarbakır Milletvekili Muhsin
KOÇYİĞİT'in, ABD'nin İran'a yönelik politikasının değerlendirilmesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12217) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/1/2006)
222. - Diyarbakır Milletvekili Muhsin
KOÇYİĞİT'in, bazı kuruluşların seçimlerine müdahale iddiaları ve bir mahkeme
kararının uygulanmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12218)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/1/2006)
223. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, ÇEAŞ ve
Kepez Elektriğin imtiyazlarının kaldırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/12219) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/1/2006)
224. - Balıkesir Milletvekili Sedat PEKEL'in, çocuk
suçluluğuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12220) (Başkanlığa
geliş tarihi: 31/1/2006)
225. - Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın,
Adana ve Malatya Sigara fabrikalarının kapatılacağı iddiasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12221) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/1/2006)
226. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın,
bölünmüş yol projesi kapsamındaki kamulaştırma bedellerine ilişkin Bayındırlık
ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/12222) (Başkanlığa geliş tarihi:
27/1/2006)
227. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Adana-Ceyhan
karayolunda yapılacak düzenlemeye ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12223) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/1/2006)
228. - Giresun Milletvekili Mehmet IŞIK'ın,
Trabzon-Giresun sahil yolunda özürlülere yönelik yapılması gereken
düzenlemelere ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12224) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/1/2006)
229. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
eczanelerin SSK'dan ilaç bedeli alacaklarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12225) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/1/2006)
230. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
Antalya'da Emekli Sandığı Bölge Müdürlüğü kurulmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/12226) (Başkanlığa geliş tarihi:
27/1/2006)
231. - Yozgat Milletvekili Mehmet ERDEMİR'in,
Başbakanlık konutu ve binalarının restorasyonuna ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/12227)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/1/2006)
232. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, bazı
kurumlardaki AB uyum çalışmalarına ve disiplin soruşturması geçiren personele
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru
önergesi (7/12228) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/1/2006)
233. - Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri SAYGUN'un,
2006 yılında yapılacak kamu personeli alımına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/12229) (Başkanlığa
geliş tarihi: 31/1/2006)
234. - Ankara Milletvekili Zekeriya AKINCI'nın,
Ankara'daki özel halk otobüsü taşımacılığına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12230) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/1/2006)
235. - Tunceli Milletvekili V. Sinan YERLİKAYA'nın,
Küçükçekmece Kaymakamı hakkındaki bir iddiaya ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12231) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/1/2006)
236. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Bursa'nın Gemlik İlçesindeki bazı köylerin sulama sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12232) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/1/2006)
237. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Bursa'nın Gemlik İlçesindeki bir köyün sulama sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12233) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/1/2006)
238. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bir
gazetede yayımlanan Turgut ÖZAL hakkındaki röportaja ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12234) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/1/2006)
239. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Damal
Bebeği üretenlerin alacaklarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12235) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/1/2006)
240. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un,
Amasya'da antik kalıntılar bulunan bir bölgenin korunmasına ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/12236) (Başkanlığa geliş tarihi:
31/1/2006)
241. - İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun,
bir şans oyununa uygulanan vergi oranına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12237) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/1/2006)
242. - Ankara Milletvekili Muzaffer R.
KURTULMUŞOĞLU'nun, İstanbul'daki bir imar düzenlemesiyle ilgili iddialara
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12238) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27/1/2006)
243. - Manisa Milletvekili Ufuk ÖZKAN'ın, Hükümet
üyelerinin kullandıkları uçaklara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12239) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/1/2006)
244. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
KESİMOĞLU'nun, Sarmısaklı Tarım İşletmesinin özelleştirilmesine ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12240) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/1/2006)
245. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, ikamet
ettiği il dışına atanan geçici personele ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12241) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/1/2006)
246. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Ardahan'daki bir köy okulunun ihtiyaçlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12242) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/1/2006)
247. - Diyarbakır Milletvekili Muhsin
KOÇYİĞİT'in, yeni kurulacak üniversitelere ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12243) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/1/2006)
248. - Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri SAYGUN'un,
kar yağışı nedeniyle okulların tatil edilmesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12244) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/1/2006)
249. - Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri SAYGUN'un,
kapatılan APK Kurulu personeline ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12245) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/1/2006)
250. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, grip
aşısı alımına ve kuş gribiyle ilgili bir uyarısına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12246) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/1/2006)
251. - İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, Batman
İlinde artış gösteren bir hastalığa ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12247) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/1/2006)
252. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un,
şiddete uğrayan kadınlara yönelik hizmetlere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12248) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/1/2006)
253. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
KESİMOĞLU'nun, Sarmısaklı Tarım İşletmesinin özelleştirilmesine ilişkin Sanayi
ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/12249) (Başkanlığa geliş tarihi:
31/1/2006)
254. - Hatay Milletvekili Fuat ÇAY'ın, bazı
personelin taşra teşkilatında görevlendirilmesine ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12250) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/1/2006)
255. - Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, Hazine
Müsteşarlığına borcu olan belediyelere ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN)
yazılı soru önergesi (7/12251) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/1/2006)
256. - Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞ'ın,
bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına yönelik çalışmalara ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12252) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/1/2006)
257. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Uzan
Grubuna ait çimento fabrikalarının satışı dolayısıyla TMSF aleyhine açılan davalara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru
önergesi (7/12253) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/1/2006)
258. - Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat
YÜCESAN'ın, TCDD Erzurum Garındaki lokomotiflere ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12254) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/1/2006)
259. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, yurtlarda
kalan çocuklara uygulanan bir ankete ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU)
yazılı soru önergesi (7/12255) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/1/2006)
260. - Antalya Milletvekili Tuncay ERCENK'in, jant
ithalatıyla ilgili düzenlemeye ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı
soru önergesi (7/12256) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/1/2006)
261. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun,
Sarmısaklı Tarım İşletmesinin özelleştirilmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12257) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/1/2006)
262. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bir
kitapta yer alan Özel Harp Dairesi ile ilgili ifadelere ilişkin Millî Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12258) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/1/2006)
263. - Samsun Milletvekili Musa UZUNKAYA'nın,
Samsun'daki sulama ve taşkın önleme çalışmalarına ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/12259) (Başkanlığa geliş tarihi:
17/1/2006)
Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili
Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, kamuda taşeron aracılığıyla çalıştırılan kişilere ve
kadrolu eleman sayısına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10983)
2.- İzmir Milletvekili K.
Kemal ANADOL'un, Hükümet üyelerinin danışmanlarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/11009)
Açılma Saati: 15.08
15 Şubat 2006 Çarşamba
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Ahmet KÜÇÜK
(Çanakkale)
BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 63 üncü Birleşimini açıyorum.
III. - YOKLAMA
BAŞKAN - Elektronik
cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için 5 dakika
süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda
bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını,
görevli personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç
sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz,
Türkiye'nin NATO'ya girişiyle ilgili söz isteyen Kırıkkale Milletvekili Vahit
Erdem'e aittir.
Sayın Erdem, buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.-
Kırıkkale Milletvekili Vahit Erdem'in, Türkiye'nin NATO'ya üye oluşunun 54 üncü
yıldönümünde, transformasyon sürecine ve işlevine ilişkin gündemdışı konuşması
VAHİT ERDEM (Kırıkkale) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, Türkiye'nin NATO'ya girişinin
-daha doğrusu iki gün sonra- 54 üncü yıldönümü. Bu münasebetle söz aldım; Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bu vesileyle, konuşmamın
devamında, bazı Avrupa gazetelerinde çıkan karikatürlere de değineceğim.
Müsamahanıza sığınarak -Genel Kurulun ve Sayın Başkanın- konuşmam biraz
uzayacak. Kürsüyü az kullanan bir milletvekili olarak, müsamaha edeceğinizi
ümit ediyorum.
İkinci Dünya Savaşının
sona ermesini takiben, Rusya liderliğinde, Doğu Avrupa ve Orta Asya'yı içine
alan geniş bir coğrafyada, komünist ideolojiye sahip Sovyetler Birliği Bloku
oluşturmuştu. Bu Blok, başta komünizm ideali olmak üzere, yayılmacı ve baskıcı
bir politika izleme eğilimine girmiş ve bölgede gerginlik artmaya başlamıştı.
BAŞKAN - Sayın Erdem, bir
saniye…
Sayın milletvekilleri,
salonda büyük bir uğultu var, Sayın Hatibin konuşması anlaşılamamaktadır...
Buyurun Sayın Erdem.
VAHİT ERDEM (Devamla) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İkinci Dünya Savaşından
sonra ordularını terhis eden Avrupa, Sovyet tehdidine karşı koyacak güçte
değildi. Avrupa'nın, ABD yardımı olmadan kendini savunamayacağını anlayan
Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Truman, 12 Mart 1947'de iç ve dış baskılara
karşı koyan devletlere Amerika'nın arka çıkacağını açıkladı. Avrupa devletleri,
Truman Doktrini olarak tarihe geçen bu beyandan sonra yeniden yapılanma
ihtiyacını duydular. Bu doktrin çerçevesinde, Avrupa'ya ABD askerî yardımları
bilahara da Marshall Planı çerçevesinde, iktisadî yardımlar gelmeye başladı.
17 Mart 1948'de,
İngiltere, Fransa, Hollanda, Belçika ve Lüksemburg, Brüksel'de bir anlaşma
imzaladılar. 4 Nisan 1949'da da Brüksel İttifakı devletleri ile ABD, Kanada,
İtalya, Danimarka, Norveç, Portekiz ve İzlanda, Washington'da Kuzey Atlantik
Anlaşmasını imzaladılar ve bir kolektif savunma ittifakı olarak NATO, 12 devlet
tarafından kurulmuş oldu.
NATO, Sovyet
yayılmacılığına ve komünizme karşı Batı değerlerini, demokrasiyi, özgürlükleri
korumak, Avrupa Atlantik alanında barışı, güvenliği ve istikrarı güvence altına
almak üzere kurulmuştur. NATO, caydırıcı askerî bir ittifak olma yanında, Kuzey
Amerika ile Avrupa arasındaki diyaloğun ve işbirliğinin de temel formu olma
işlevini görmüştür.
İkinci Dünya Savaşının
sona ermesinden, 1945'ten itibaren, Stalin dönemi Sovyetler Birliği,
Türkiye'yle dostluk anlaşmasını feshederek, boğazları kontrol etme, toprak
talebinde bulunma gibi isteklerle Türkiye'ye baskı yapma politikası izlemeye
başlamıştı. Türkiye, bu baskılar altında, Kuzey Atlantik İttifakına dahil
olmayı arzu etmekte; ancak, bir teklif de alamamaktaydı. Sovyet yayılmacılığına
karşı, Birleşmiş Millet kararıyla, Güney Kore'ye askerî müdahalede bulunulması
ve Türkiye'nin, 1951'de, Güney Kore'ye asker göndermesi, Türkiye'yi Batı
ittifakına yaklaştırmıştır. Özelikle, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Kore'deki
kahramanlıkları ve başarıları Türkiye'nin NATO'ya girmesinde önemli faktör
teşkil etmiştir. Türkiye, 18 Şubat 1952'de NATO'ya eşit şartlarla resmen katılmıştır.
NATO, soğuksavaş
döneminde caydırıcılık görevini başarıyla yerine getirmiş ve hedefine
ulaşmıştır. Türkiye'nin NATO ittifakı içinde yer alması, askerî ve güvenlik
alanında Batıyla entegre olması yanında, Türkiye'nin siyasî ve ekonomik olarak
da Batı'yla yakınlaşmasının önemli ortamını oluşturmuştur.
Değerli milletvekilleri,
1990'ların başında Sovyetlerin ve Varşova Paktının dağılması ve özellikle
Berlin Duvarının yıkılmasıyla, NATO'nun kuruluş amacını teşkil eden tehdit
ortadan kalkmış oldu. Sovyetlerin dağılması, dünyayı, özellikle Avrupa Atlantik
Bölgesini yeni ve karmaşık tehdit çevresiyle karşı karşıya bıraktı. Bölgesel
krizler, etnik çatışmalar, kitle imha silahlarının yayılma tehlikesi ve
terörizm gibi tehditler, bu bölgenin bellibaşlı endişeleri haline geldi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Erdem,
toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
VAHİT ERDEM (Devamla) -
NATO ittifakına dahil ülkelerin devlet ve hükümet başkanlarından oluşan zirve
toplantılarında, 1990'dan itibaren bir seri kararlar alınarak NATO'nun kolektif
savunma gücü olarak korunması kararlaştırıldı; NATO'nun bir yeni tehdit
çevresine göre yeniden yapılandırılması süreci başlatıldı.
Ayrıca, genişleme
politikası çerçevesinde, Doğu Avrupa ülkeleri NATO'ya dahil edilmiştir. Barış
İçin Ortaklık Anlaşması politikası kapsamında, Rusya Federasyonu, Ukrayna,
Güney Kafkas ülkeleri, Balkan ülkeleri ortaklık diyaloguna alındı. NATO'nun
Akdeniz Diyalogu politikasıyla, Kuzey Amerika ülkeleri, Kuzey Afrika ülkeleri
ve Ürdün, İsrail'le diyaloglar oluşturuldu. Orta Asya ülkeleriyle diyalog
arayışları sürmektedir. Bu bağlamda, Kazakistan'a, NATO Parlamenter
Asamblesinde gözlemci statüsü verildi. Açık Kapı politikasıyla, NATO'nun
genişleme süreci devam etmektedir. Bu yıl sonunda yapılacak NATO zirvesinde,
muhtemelen Japonya, Avustralya ve Yeni Zelanda'yla da diyalog oluşturulması
kararlaştırılacaktır.
Değerli milletvekilleri,
soğuksavaş döneminde hiçbir askerî operasyon yapmayan NATO, 1990'lı yıllarda,
Bosna-Hersek barışı sürecinde görev aldı, Sırbistan, Kosova'daki etnik
çatışmalara ve Makedonya'daki çatışmalara müdahil oldu. ABD'ye 11 Eylül 2001'de
yapılan terörist saldırı sonucu, NATO, tarihinde ilk defa Washington
Anlaşmasının 5 inci maddesini yürürlüğe
koyarak, alan dışı operasyon yaptı Afganistan'a. Başlangıçta, Irak
müdahalesinde, ittifak arasında bir mutabakat olmamasına rağmen, İstanbul
Zirvesinde, NATO'nun, Irak güvenlik güçlerini eğitmesi kararı alındı. Netice
itibariyle, şunu ifade edeyim ki, soğuksavaş dönemindeki NATO ile bugünkü NATO
çok farklı misyon ve yapıya sahiptir ve yeni dünya şartlarına uyum sağlamak
üzere, NATO'nun transformasyon süreci devam etmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; soğuksavaş sonrası, bilhassa, ABD'ye yapılan 11 Eylül saldırısından
sonra, Batı için en büyük tehdit olarak bazı İslam ülkeleri kaynaklı terörizm
olduğu ilan edilmiş ve terörizme karşı, ABD liderliğinde savaş başlatılmıştır.
NATO'nun, bu konuda harekete geçilerek, ilk defa, alan dışı operasyon yaptığını
ifade etmiştim.
Ben, bu vesileyle, bazı
Avrupa gazetelerinde Hazreti Muhammed'e atfen yayınlanan karikatürler ve
bunlara gösterilen ve bunlara gösterilen reaksiyonlara değinmek istiyorum. Bu
karikatürler bir sanat değeri veya başka bir değer taşımadığına göre, amacı
politiktir ve İslam Dinine ve onun en yüce değerine saygısızlık anlamı
taşımaktadır. İslam Dinini istismar eden terörist gruplarla mücadele devam
ederken, bu karikatürlerle söz konusu terörist grupları provoke etmek ve normal
Müslüman halkları kışkırtarak büyük bir çelişki oluşturulmaktadır. Dünyanın
huzurunu bozan ve medeniyetlerarası uyumu güçlendirmeye çalışan gayretlere de
bu bir darbedir. Bu anlayışı, fikir ve düşünce hürriyetiyle izah etmek mümkün
değildir. Bu konuda, NATO Parlamenter Asamblesine de kapsamlı bir mektup
göndermiş bulunuyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu karikatürlerin yayılmasını, bazı Avrupalı yöneticiler
düşünce ve ifade özgürlüğüyle ifade etmeye çalışmaktadırlar. Fikir ve ifade
hürriyeti kutsal bir haktır ve yüksek seviyede güçlü bir şekilde tutulmalıdır.
Hiçbir hürriyet, sınırsız, sorumsuz kullanılamaz; aksi halde kaos oluşur ve
dünya güvenliği tehlikeye düşer. Ayrıca, karşılıklı saygı, özellikle de dinî
değerlere saygı, modern medeniyetin temel prensiplerindendir. Dolayısıyla, bu
olayı fikir ve ifade hürriyetiyle açıklamak mümkün değildir.
Diğer bir husus, İslam
Dinini, kökü birtakım politik sebeplere dayanan ve İslam'ı kullanan El Kaide,
Taliban ve benzeri radikal ve terörist gruplarla aynı algılamak ya İslam Dini
hakkında bilgi sahibi olmamak ya da maksatlı bir değerlendirmeyi ifade
etmektedir. Mesela, Ortaçağda, Avrupa'da, Hıristiyanlık adına ve Hz. İsa adına
onbinlerce insan katledilmiştir. Nasıl, Hıristiyan Dini ve Hz. İsa bu vahşetten
sorumlu tutulamazsa, İslam adına işlenen hiçbir çirkinlik de ne İslam Dini ne
de onun Peygamberi, Yüce Peygamberi Hz. Muhammed'i ilgili tutmak mümkün
değildir.
Son husus olarak, bu
karikatürlere karşı İslam ülkelerinde yapılan gösterileri demokratik hak olarak
savunmak isterdim; ancak, gösterilerde yakıp yıkmayı ve bazı ülkelerin kutsal
değerlerine saldırmayı demokratik hak olarak görmek mümkün değildir.
Gösteriler, demokratik kültür çerçevesinde, seviyeli ve adaba uygun yapıldığı
takdirde değer taşır ve maksada hizmet eder. Aksi halde, zarardan başka hiçbir
fayda temin etmez.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerimi tamamlarken, Yüce Meclisin huzurunda, Türkiye'de ve
Türkiye dışında tüm Müslüman halkların aklıselim sahibi olmalarını ve o yönde
davranmalarını temenni ediyorum. Dünyamızın istikrar ve güvenliğinden hepimiz
sorumluyuz; ancak, ülkelerini ve dünyayı yöneten devlet adamları daha büyük
mesuliyet taşımaktadırlar. Onların da, dünyanın huzuruna ve güvenliğine zarar
verecek her çeşit girişime karşı daha sorumlu, adil ve objektif olmalarını
bekliyoruz.
Saygılarımla arz ederim.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Erdem.
Gündemdışı ikinci söz,
Türkçemiz hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek'e aittir.
Buyurun Sayın Şimşek.
(CHP sıralarından alkışlar)
2.-
İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek'in, insanlar arasında iletişim ve düşünme
aracı olan dilin önemine ve Türk Dilini kullanırken gösterilmesi gereken özene
ilişkin gündemdışı konuşması
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Ruşen Eşref'in "atalarımızın dili,
anadil, diller güzeli; bize hayatı anlatan, hayatı kendisiyle anladığımız
Türkçe" diye tanımladığı dilimiz üzerine gündemdışı söz almış bulunuyorum;
Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Dil, insanı insan yapan
özelliklerin en başta gelenidir. Dil, insanlar arasında iletişimin ve
düşünmenin aracıdır. Dil olmadan, kültür, sanat, tarih, bilim, siyaset, yönetim
olmaz. Çin filozofu Konfüçyüs'e "bir ülkeyi yönetmeye çağrılsaydın,
yapacağın ilk ne iş olurdu" diye sormuşlar. Filozof "hiç kuşkusuz,
dili gözden geçirmekle işe başlardım" diye yanıtlamış soruyu. Dil kusurlu
olursa, sözcükler, düşünceleri iyi anlatamaz. Düşünceler iyi anlatılmazsa,
yapılması gereken şeyler doğru yapılmaz. Ödevler gereği gibi yapılmazsa, töre
ve kültür bozulur. Töre ve kültür bozulursa, adalet yanlış yola sapar. Adalet
yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk ne yapacağını, işin nereye
varacağını bilemez. İşte, bunun içindir ki, hiçbir şey dil kadar önemli
değildir.
Konfüçyüs'ün de ifade
ettiği gibi, dil, bir ulusun sağlıklı iletişim kurabilmesinin ve ulus
olabilmenin en temel aracıdır. Türk Milleti demek, Türk dili demektir.
"Türk dili, Türk Milletinin kalbidir, zihnidir" diyen Mustafa Kemal
Atatürk de, harf devrimiyle birlikte, dil devrimini ve modern cumhuriyetin en
önemli kilometretaşlarından biri olarak görmüş ve dil devriminin gerçekleşmesi
için Türk Dil Kurumunun kurulmasına öncülük etmiştir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Türk Dil Kurumu Başkanı, Millî Eğitim Bakanlığı tarafından
yayımlanan ve editörlüğünü Sayın Hüseyin Çelik'in yaptığı Eğitim Dergisinde,
Türkçe'nin 600 000'e yakın söz
varlığına sahip olduğunu, yalnız 100 000 söz varlığıyla sınırlı kaldığımızı
söylüyor. Türk Dil Kurumu Başkanımız, aynı mülakatta, argo konuşmanın marifet
gibi algılanmasının sebeplerinin neler olduğu sorusuna verdiği yanıtta
"bizde örnek kişi, sanki, hep böyle konuşur, kaba dil kullanır, küfürlü
konuşur, hakaret eder, kelimeleri bozar ve değişik şekillerde söyleyerek
konuşur. Bu tür kişiler, başka ülkelerde ancak karikatürleştirilebilinir"
demektedir. Türk Dil Kurumu Başkanının argoya ilişkin yaptığı bu tespitleri,
sanırım, ülkemizi yönetenler de bilmek durumundadır. Bu değerlendirmeleri
"milletimiz argoyu kullanıyorsa, ben de kullanırım" diyen Sayın
Başbakan da okumalıdır.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; dil, düşüncenin yansımasıdır. Bu, bilimsel bir tanımdır. Bu
tanımın ışığında kullanılan dil, bireylerin de toplumun da aynasıdır.
Dilbilimciler, kullandığı dili değerlendirerek, bireylerin dünya görüşünü,
eğitim ve kültür düzeyini, edebiyatla, sanatla yakınlığını ve bu alanlarda
bilgili ya da uzman olup olmadığını, korkularını, tutkularını, öfkelerini ve
mutluluklarını da saptayabilmekteler.
Bu bilgiler ışığında,
politikacı ve sanatçı gibi, her an toplumun gözü önünde olan kişiler,
kullandığı dili…Örneğin, dilini, konuşmalarını, kullandığı kelimeleri
irdelediğimizde, Sayın Başbakanın, öncelikle, uzun zamandır öfkeli, gergin,
endişeli, mutsuz olduğunu bilimsel olarak anlayabiliriz. Yine, Sayın Maliye
Bakanının "ulan benimle uğraşmayın" konuşmalarından; Enerji Bakanının
bu kürsüde dile getirdiği, ama, benim dilimin varmayacağı anlayışlarla; Sayın
Meclis Başkanının yine dilimin burada dile getiremeyeceği anlayışlardaki
konuşmaları ve kelime seçmeleri, sanıyorum ki, onların da ruh halindeki
yorgunlukları dile getirmektedir. Sayın Başbakanımızın, bakanlarımızın, Meclis
Başkanımızın kullandığı bazı sözlerin, maalesef, düzeysizliği nedeniyle,
Anadolu Ajansı bu sözleri haberlerinde geçemiyor değerli arkadaşlarım.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; ; Sayın Başbakanımızın geçtiğimiz hafta Mersin'de bir
çiftçimizle arasında yaşanan tartışmada olduğu gibi…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Şimşek,
lütfen, toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) -
…argoya, senli benli konuşma biçiminin kaba sözcüklerine başvurmasının nedeni,
kendisinin kelime hazinesinin de kısıtlı olmasından kaynaklanıyor. Bu kişinin
söz varlığının bu denli kısıtlı olmasının en önemli nedeni ise, o kişinin
edebiyatla, sanatla barışık olmamasıdır. Ayrıca, sanat anlamına gelen
"art" kelimesinden türetilen artistlik kelimesinin, sanatla uğraşan
sanatçıya denildiğini, aşağılamak, küçümsemek için kullanılacak bir söz
olmadığını, bu kürsüden, bir sanatçı olarak, Sayın Başbakana öğretiyorum. Bu
sözleri nedeniyle, Sayın Başbakanı, şahsım, sanatçı arkadaşlarım ve Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına kınıyorum.
Mustafa Kemal Atatürk:
"Efendiler, bizler hepimiz milletvekili olabiliriz, bakan olabiliriz,
cumhurbaşkanı olabiliriz; yalnız, sanatkâr olamayız" demiştir. Sayın
Başbakan, bu özdeyişi bilmeli ve kullandığı sözlere de dikkat etmeli.
Hemen hemen her konuda
açıklama yapan, konuşan Sayın Başbakan, konuşmalarında ilginç benzetmelere de
yer vermektedir. "Çelik çomak oynuyorlar", "ayıp ya, bu
ne", "ben tilki peşindeyim", “terbiyesiz, hadi ananı al buradan
git" falan gibi dilinin ucuna geleni söylemek gibi bir sorumsuzluğu
yaşamaması gerekir. Bu sözleri kullanmak Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın şahsî
kimliğine ait olabilir; ama, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının kullandığı sözler
bireysel değil, toplumsaldır.
Sayın Başbakanın dili ve
düşünceleri kendini ele vermektedir. Kullandığı dil, tercih ettiği kelimeler ve
üslup düşüncesinin sonucudur. Dürüstlüğün, sosyal korumacılığın, mahallenin,
semtin büyüğü olma; yani, Kasımpaşalılığa sığınarak Kasımpaşalılığı da Sayın
Başbakan küçültmemelidir; İstanbul semtleri arasında argonun en az konuşulduğu
semttir. 10 yaşından beri İstanbul'da yaşayan bir insan olarak, Kasımpaşa'yı
ben iyi biliyorum.
Sayın Başbakanın kimi
zaman şiirlerini okuduğu Yunus Emre, Türk dilinin ve bu toprakların barışçı
felsefesinin en önemli temsilcisidir. Yunus Emre bir deyişinde sözün önemine
şöyle değiniyor: "Söz ola kese savaşı / Söz ola kestire başı / Söz ola
ağulu aşı / Bal ile yağ ede bir söz."
Önemli olan, Yunus'un
şiirlerini ezberlemek değil, Yunus'un düşüncesinin derinliğini anlamak ve
uygulamaktır.
Dilimiz, dünyamız,
kalitemiz ve dinleme adabımız kadardır değerli arkadaşlar. Bakın, burada,
1930'da millet nasıl dinleniyor, 2001 yılında bu millet nasıl dinleniyor… Bu
bir adap farkıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen, toparlar
mısınız Sayın Şimşek.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) -
Son olarak, değerli arkadaşlarım, Sayın Başkanın dilinin sürçüp, haddini aşan
meselelerden sonra, Akif Beki Bey sözcü olarak açıklamada bulunuyordu; ama,
görünmeyen eller, görünmeyen sözler, maalesef, hakarete uğrayan Mersinli Kemal
Öncel'e özür diletmiştir. Bu da, sanıyorum ki, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetleri
arasında halka baskıyla özür diletme taktiğidir.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Şimşek.
Gündemdışı üçüncü söz,
tekstil ve sorunlarıyla ilgili söz isteyen, Denizli Milletvekili Osman Nuri
Filiz'e aittir.
Buyurun Sayın Filiz. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
3.- Denizli
Milletvekili Osman Nuri Filiz'in, tekstil ve hazır giyim sektörünün sorunlarına
ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması
OSMAN NURİ FİLİZ
(Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; tekstil ve hazır
giyim sektörünün sorunlarıyla ilgili olarak gündemdışı söz almış bulunuyorum;
hepinize saygılar sunarım.
Ekonomimizin itici gücü
tekstil ve hazır giyim sanayiinin sağladığı istihdam, ortaya koyduğu üretim
gücü ve ihracattaki yüzde 25'lik payıyla, ülke ekonomisinde önemli yeri vardır.
Ayrıca, sanayi sektöründeki yüzde 24'lük istihdamın yüzde 14'ünü tekstil
sağlamaktadır. Denizli söz konusu olunca, tekstilin önemi bir kat daha
artmaktadır; çünkü, Türkiye'nin gerçekleştirdiği tekstil ihracatının yüzde 6'sı
Denizli'ye aittir. Denizli'nin 2 milyar dolara yakın ihracatının yüzde 70'ini
tekstil teşkil etmektedir. Denizli'de, 130 000 SSK'lının yüzde 40'ı olan 52 000
kişi tekstil sektöründe çalışmaktadır. Bu sebeple, tekstildeki sorunlar,
Denizli'yi diğer illere göre çok daha fazla etkilemektedir.
2002 yılında toplam
ihracat içerisinde tekstilin payı yüzde 34,3 iken, 2003 yılında bu oran yüzde
32,3'e, 2004 yılında yüzde 28'e, 2005 yılında yüzde 25'e düşmüştür. Gelişen
ülkelerde tekstilin payının toplam ihracat içerisinde giderek düşmesi
normaldir; ancak, bu hızlı düşüş, tekstil sektöründe sorunların yaşandığını
ortaya koymaktadır. 2003 yılında tekstil ihracatı yüzde 23 artarken, 2004
yılında yüzde 15,6 artmış, 2005 yılında ise bu artış yüzde 5'e düşmüştür. Bu
da, tekstil ihracatında gerilemelerin olduğunu ve sorunların yaşandığını
gösteren bir diğer delildir.
Sayın Başkan, tekstil ve
konfeksiyon sektörünün sorunlarını üç başlık altında toplamak mümkündür:
Bunlardan biri, maliyeti
artıran ve rekabeti zorlaştıran unsurlardır. YTL'nin aşırı değer kazanması,
özellikle ABD pazarında ihracatçılarımızın rekabet gücünü olumsuz etkilemekte,
aynı zamanda hammadde fiyatlarındaki dalgalanmalar, ihracatçılarımızın fiyat
belirlemede zorlanmasına sebep olmaktadır. Ülkemizdeki enerji fiyatlarının
rakip ülkelere göre yüksek olması, firmalarımızı rakiplere göre dezavantajlı
hale getirmektedir. OECD ülkelerinde elektriğin kilovatsaati 6,6 sent iken,
Çin'de 2,8 sent, ülkemizde ise 9,6 senttir. Başta Çin olmak üzere, Uzakdoğu ve
Asya ülkelerinde sosyal güvenlik uygulamalarındaki keyfiyet, bu ülkelerdeki
işçilik maliyetlerinin Türkiye'ye kıyasla oldukça düşük olmasına yol açmakta ve
ülkemizin uluslararası pazarlardaki rekabet gücünü olumsuz etkilemektedir.
Finansmanla ilgili
sorunlarına gelince: Eximbank tarafından ihracatçılarımıza kullandırılan ve
tekstil konfeksiyon sektörü ihracatımızın artışında önemli rol oynayan ihracat
kredilerindeki yetersizlik, ayrıca bürokratik zorluklar yaşanmaktadır. Diğer
sektörlerde olduğu gibi, tekstil ve konfeksiyon sektöründe yeterli yabancı
sermaye girişinin olmaması, bu sektörde teknolojik gelişmeleri izleme ve yeni
pazarlara gitme imkânını azaltmaktadır.
Yapısal sorunlarına
gelince: Ülkemizdeki tekstil ve konfeksiyon firmalarımızın yüzde 80'inden
fazlası KOBİ şeklindedir ve özsermayelerinin rakiplerine göre yetersiz kalması,
yeni teknoloji uygulamaya koymamaları, araştırma geliştirme faaliyetlerinde
bulunmamaları ve tesis modernizasyonu gibi zorluklarla karşı karşıyadırlar.
Tekstil ve konfeksiyon firmalarının işletme sermayelerinin yetersizliği, gerek
üretimi sürdürmek gerekse dış pazarlara açılmada, firmaların önündeki önemli
engellerden birini teşkil etmektedir. Ülkemizdeki işgücü maliyetleri bazı
Avrupa ülkelerine göre düşük görünse de, verimlilik açısından incelendiğinde,
işgücündeki eğitim eksikliği nedeniyle verimin yetersiz kaldığı görülmektedir.
Tekstil ve konfeksiyon
firmalarının, modanın takibi, yeni üretim teknikleri, ar-ge ve eğitim
faaliyetlerine yeterli önem vermemeleri, sektörün nitelikli ve verimli işgücü
teminindeki yetersizlik gibi nedenlerle, katma değeri yüksek ürünlerin
üretimine imkân vermemektedir. Ülkemizde tekstil sektöründeki halen katma
değeri yüksek iplik ve kumaş üretimindeki zorluklar, konfeksiyon firmaları
açısından bu alanda da ithalat yapmayı zorunlu kılmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Filiz,
buyurun.
OSMAN NURİ FİLİZ
(Devamla) - Konfeksiyon sektöründe ağırlıklı olarak fason imalatı
gerçekleştiren firmalarımızın, kendi markalarında üretim yapma konusunda
istenen düzeyde olmamaları, 2005 yılı sonrası kotaların kalkması sonucunda,
başta Çin olmak üzere, Uzakdoğu ve Asya ülkeleri karşısında rekabet gücümüzün
daha da azalmasına neden olmaktadır. Ülkemiz firmalarının, ihracatta kaydedilen
pek çok aşamaya rağmen, halen dış pazarda yeterli dağıtım ve pazarlama
kanallarına sahip olmaması, mevcut pazarlara nüfuz edebilmelerini ve yeni
pazarlara girebilmelerini zorlaştırmaktadır.
Sayın Başkan, tekstil
sektörünün en önemli hammaddesi pamuktur. Hükümetimizden önce uygulanan
popülist tarım politikaları, ne yazık ki, pamuk üretim alanlarının daralmasına
ve bu alanların çokyıllık bitkiler olan narenciye ve üzüme ayrılmasına yol
açmıştır. Bugün üzüm ve narenciyede yaşanan arz fazlası bunun bir sonucudur.
Popülist tarım politikaları neticesinde, pamuk ihraç eden ülkemiz, 1 milyar
dolarlık pamuk ithal eder duruma gelmiştir. Hükümetimiz döneminde bu stratejik
ürüne gereken önem verilmiş, 2002 yılında kilo başına verilen kütlü pamuk primi
6,6 sent iken, 2004 yılında 17,2 sente yükseltilmiştir. 2005 yılındaki prim
ise, Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından dün 24 sent olarak
açıklanmıştır.
Tekstil ve konfeksiyon
sektörü açısından stratejik öneme sahip olan pamukla ilgili olarak bir ulusal
politika oluşturulmalıdır. Pamuk ekim alanları, özellikle GAP bölgesindeki
pamuk ekim alanları artırılmalı, verimli, kaliteli ve temiz pamuk üretimi için
gerekli eğitim ve destek sağlanmalıdır.
Sonuç olarak, tekstil
sektörünün sorunlarının çözümü için ülkemizde istihdam üzerindeki yükün
azaltılması, enerji maliyetlerinin düşürülmesi, tekstil ve hazır giyimde
KDV'nin indirilmesi ve Merkez Bankasının faizleri düşürmesi gereklidir.
Sektörün rekabet gücünü
artırmak için; kaliteli ve ucuz hammadde tedariki, seri üretim ve hızlı
teslimat, insan ve çevre sağlığına uygun üretime yönelik teknolojik yatırım,
moda ve markalı ürünler, ar-ge faaliyetleri, ambalajlama, büyük pazarlara
yakınlık, yeni pazarlama yöntemleri, satış sonrası hizmet ve yabancı sermaye
yatırımları olarak sıralanabilir.
Hükümetimizin, tekstilin
sorunlarına en kısa zamanda çözüm bulacağına inanıyorum. Aksi halde bu sektörü
kaybedebiliriz. Kaybedilen pazarların telafisi ise çok zor olur.
Beni dinlediğiniz için
hepinize teşekkür eder, saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum
Sayın Filiz.
Sayın milletvekilleri,
gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Zeytin ve zeytinyağı ile
diğer bitkisel yağların üretimindeki sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis araştırması komisyonunun;
başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip
seçimine dair bir tezkere vardır, okutuyorum:
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- (10/41,
170, 177, 263, 295) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini
yaptığına ilişkin tezkeresi (3/973)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Zeytin ve zeytinyağı ile
diğer bitkisel yağların üretimindeki sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis araştırması komisyonu; başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yapmak üzere 14 Şubat 2006 Salı günü
Saat 17.00'de Halkla İlişkiler Binası B Blok 2 nci kat 4 üncü Banko 7-8 nolu
Salonda 12 üyenin katılımıyla toplanmış, isimleri ve seçim bölgeleri aşağıda
yazılı üyeler yukarıda belirtilen görevlere seçilmişlerdir.
Gürol
Ergin
Muğla
Komisyon
Geçici Başkanı
|
Adı ve
Soyadı |
Seçim
Bölgesi |
Aldığı Oy |
|
Başkan |
: Necdet Budak |
(Edirne) |
8 |
|
Başkanvekili |
: Mehmet Emin Tutan |
(Bursa) |
8 |
|
Sözcü |
: Ahmet Ertürk |
(Aydın) |
8 |
|
Kâtip |
: Mehmet Sarı |
(Gaziantep) |
8 |
|
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Gündemin "Özel
Gündemde Yer Alacak İşler" kısmına geçiyoruz.
Bu kısımda yer alan,
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal, Grup
Başkanvekilleri Samsun Milletvekili Haluk Koç, İstanbul Milletvekili Ali Topuz
ve İzmir Milletvekili Kemal Anadol'un, Galataport ihalesine fesat karıştırdığı,
mal bildirimi ve banka hesapları konularında ticarî sır ve bankacılık sırrını
ihlal ettiği, kişi ve kurumlara iftirada bulunduğu ve suç uydurduğu; görevini,
kamu gücü ve yetkisini siyasî ve kişisel sebeplerle kötüye kullandığı; bu
suretle kamuyu zarara uğrattığı ve yanlış bilgilendirdiği iddiasıyla Maliye
Bakanı Kemal Unakıtan hakkında Anayasanın 99 uncu ve İçtüzüğün 106 ncı
maddeleri uyarınca bir gensoru açılmasına ilişkin (11/4) esas numaralı gensoru
önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelere başlıyoruz.
V.-
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS
ARAŞTIRMASI
A)
ÖNGÖRÜŞMELER
1.-
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal, Grup
Başkanvekilleri Samsun Milletvekili Haluk Koç, İstanbul Milletvekili Ali Topuz
ve İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol'un, Galataport ihalesine fesat
karıştırdığı; mal bildirimi ve banka hesapları konularında ticarî sır ve
bankacılık sırrını ihlal ettiği, kişi ve kurumlara iftirada bulunduğu ve suç
uydurduğu; görevini, kamu gücü ve yetkisini, siyasî ve kişisel sebeplerle
kötüye kullandığı; bu suretle kamuyu zarara uğrattığı ve yanlış bilgilendirdiği
iddiasıyla Maliye Bakanı Kemal Unakıtan hakkında gensoru açılmasına ilişkin
önergesi (11/4)
BAŞKAN - Hükümet?..
Yerinde.
Önerge, daha önce
bastırılıp dağıtıldığı ve Genel Kurulun 8.2.2006 tarihli 60 ıncı Birleşiminde
okunduğu için tekrar okutmuyorum.
Sayın milletvekilleri,
Anayasanın 99 uncu maddesine göre, bu görüşmede, önerge sahiplerinden bir
üyeye, siyasî parti grupları adına, birer milletvekiline ve Bakanlar Kurulu
adına, Başbakan veya bir bakana söz verilecektir.
Konuşma süreleri, önerge
sahibi için 10 dakika, gruplar ve hükümet için 20'şer dakikadır.
Şimdi, söz alan sayın
üyelerin isimlerini okuyorum: Önerge sahibi Haluk Koç, Samsun Milletvekili.
Gruplar adına: Anavatan
Partisi Grubu adına Süleyman Sarıbaş, Malatya Milletvekili; Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul Milletvekili; AK Parti Grubu
adına Bekir Bozdağ, Yozgat Milletvekili.
İlk söz, önerge sahibi
olarak Sayın Haluk Koç, Samsun Milletvekili.
Buyurun Sayın Koç (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Koç, konuşma
süreniz 10 dakikadır.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çok teşekkür ediyorum ve Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
gerçekten, gensoru müessesesi önemli bir denetim mekanizmasıdır, rasgele, bir
siyaset gereği olarak kullanılmayan bir yöntemdir. Bu dönem içerisinde Sayın
Maliye Bakanı hakkında verilen bu ikinci gensorudur; çünkü, gensorular, verilen
bakan ya da hükümet için kendi kendisini değerlendirme için de bir siyasî
fırsat zamanıdır. Burada dile getirilen eleştiriler, dile getirilen sıkıntılar
iktidar tarafından mutlaka değerlendirilip, bir noktada bir önlem alma sonucunu
doğurursa o iktidar için de olumlu bir icraat olur. Bunu belirterek başlamak
istiyorum ve Grup adına konuşacak Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun değineceği
noktaların dışında, şahıs olarak, önerge sahibi olarak, ben, bazı görüşleri
sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Kemal Bey üzerinde, Sayın Unakıtan üzerinde neden bu kadar duruluyor, neden bu
kadar tartışma yaşanıyor; çünkü, Kemal Bey, eğer, Maliye Bakanı olmasaydı
değerli arkadaşlarım, açılan davalarda şu anda yargılanan sıradan bir sanık
kişi olacaktı; ancak, temel sorun da burada başlıyor; çünkü "vergi
kaçakçılığından yargılanan bir kişi Maliye Bakanı olur mu" sorusu,
siyasetle uğraşan herkesin önüne gelen bir çok büyük sorumluluğu olan soru
olarak gözüküyor.
Değerli arkadaşlarım,
önce vergi kaçakçılığı iddiaları, sonra gümrük müfettişlerinin hazırladıkları
raporlarda adının hayalî ihracata bağlı olarak, teşekkül halinde kaçakçılık ve
evrakta sahtecilik iddialarıyla anılması, biliyorsunuz, Sayın Bakanla ilgili
gündeme geldi. Şimdi, Sayın Kılıçdaroğlu bazı belgelerle bunları sizlere takdim
edecek. Sayın Bakanın başka serüvenleri de var, biraz sonra değineceğim.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye, Osmanlı İmparatorluğundan beri köklü devlet geleneği olan bir ülkedir.
Burada, 291 yıl önce, Defterdar Sarı Mehmet Paşanın "Devlet Adamlarına
Öğütler" adlı kitabında, defterdar olacaklarda aranması gereken koşulları
özetleyen bir iki değerlendirmesini huzurlarınıza getirmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bakın ne diyor: "Özellikle devlet hazinesinin defterdarı olan kimse;
emanet vekarını üzerinde toplamış, doğruluk prensiplerini gözetip hazine
gelirini artıran, her işin adamı vardır denilmeye yakışır tedbirli, kalem
işlerinde bilgili, ağırbaşlı, tecrübeli, doğru, devlet malının toplanmasında ve
tahsilinde tam yeterli bir kimse olmak gerekir" ve devam ediyor.
"Ehliyetsiz olup o yüksek rütbeye layık değil iken, bazı yakınlarının rica
ve kayırması ile veyahut kendisine bağlılık ve yakınlığı olmak hasebiyle tayin
yapmayalar" diyor. Sayın Başbakan henüz teşrif etmediler; ama, Başbakan
Yardımcıları burada, kendilerine iletirler veya televizyondan izliyordur ve
burada "defterdar olan kimse yolsuzluk çukurunun hıyanetine düşmüş; kendi
çıkarları için devlet düzeninin yıkılmasına ve tehlikeye düşmesine sebep olan,
hazine hizmetlilerinin devlet gelirini sıkı tutmada bağlılık ve kötülük nedir,
nice ele alınmayacak tezkireler -yani devletten alınan izinler- ile hazineden
akçe almakta, sair hallerde hareketlerine veçhiledir, hile ve düzenbazlıkları
nedir bilip, anlamaya muhtaçtır" diyor.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, bu, önemli bir tespittir, köklü bir devlet geleneğinin yansımasıdır.
Şimdi, tüm iddialar ve yaşanan olaylar çerçevesinde Kemal Unakıtan fotoğrafını
burada nereye koysak tutmuyor, olmuyor.
Değerli arkadaşlarım,
Sayın Başbakanı ilgilendiren iki önemli bölüm var, ikinci paragrafta okudum,
huzurlarınıza getiriyorum: "…bazı yakınlarının rica ve kayırması ile
veyahut kendisine bağlılık ve yakınlığı olmak hasebiyle tayin yapmayalar"
sözleri. Şimdi, ben, Sayın Başbakan burada olsaydı direkt soracaktım; ama,
Sayın Şahin iletir kendisine, Sayın Unakıtan'ın Sayın Başbakana bir yakınlığı
var mıdır? Birileri Sayın Başbakana rica etti mi, kayrılmasını söyledi mi?
Yani, Sayın Başbakanı "Kemal Abi" söylemine götüren aralarındaki
kuvvetli bağ nedir, nereden geliyor? Yani, bunların bir yanıtı olması gerekir.
Ben, bir fotoğraf sizlere
sunacağım. Bu fotoğrafta, acaba böyle bir yakınlık ilişkisi var mı; bunu
takdirlerinize sunuyorum. Sayın Maliye Bakanı, Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve
önde gelen bir cemaat önderinin birlikte çekilmiş bir fotoğrafları.
Değerli arkadaşlarım,
yani, kayrılması, "Kemal Abi" sözleri, bu ilişki yumağı acaba böyle
bir ilişkiden mi geliyor?!
Değerli arkadaşlarım,
Sayın Bakanı, Sayın Başbakanın şahsında özellikle müsaadeye mazhar konumda
tutan ilişki nedir? Özellikle müsaadeye mazhar konuma getiren nedir?!
"Surlarda gedik
açtırmam" diyor Sayın Başbakan size hitaben. Yani, Grubuna siyasî ve
vicdanî bir baskı uyguluyor. Sizin deyimlerinizden yola çıkarsak Sayın Başbakan
kusura bakmayın, Sayın Bakan nedeniyle artık surlarınızda gedik filan yok,
kevgire döndü bu iş, delik deşik oldu bu surlar.
Değerli arkadaşlarım,
demin de söyledim, Sayın Bakanın Maliye Bakanlığı görevini yapamayacağı veya
yapmaması gerektiği, eğer ısrar edilirse yasama organı Yüce Meclisin iradesiyle
düşürülmesi gerektiğini başka olaylar da anlatmaya çalışacağım.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, naylon fatura olayını biliyorsunuz. Kendi kendini aklayan bir bakan
manzarası çıktı. Burada detayına girmiyorum; ama, burada, 95-98 yılları
arasında 1,7 milyar dolarlık hayalî ihracatı organize ettiler, burada bazı
kişiler devletin kasasından 256 milyar dolar vergi iadesinin kaybına yol
açtılar, 1,7 milyar dolarlık hayalî ihracatın 600 000 000 dolarlık bölümü eski
bir devlet bakanının grubu adına yapıldı ve bunun adına yapılan hayalî ihracat
nedeniyle devlet 100 000 000 dolar haksız KDV iadesi ödemesinde bulundu. Aynı
kişiler, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın ortağı ve yöneticisi olduğu Albaraka
Türk adına ise, yaklaşık 200 000 000 dolarlık hayalî ihracat yaptılar; aynı
kişiler. Devletin cebinden çıkan KDV iadesi ise 30 000 000 dolardır. Unakıtan,
bu konuda yaptıkları açıklamalarda yüzde 1-2 komisyon karşılığı bu işleri
yaptıklarını söylüyor. Peki, 30 000 000 dolar yoksul halkın cebinden nasıl
çıktı, nasıl geri dönecek?!
Değerli arkadaşlarım, bu
önemli bir sorudur. Sizleri ben biraz bunlarla düşünmeye sevk etmek istiyorum.
Yine, bir kaçak villa
sorunu var biliyorsunuz gündemde ve şu anda, İstanbul'daki Cumhuriyet Halk
Partisi belediye meclisi üyelerinin bütün gayretlerine rağmen, Üsküdar Belediye
Başkanının kasasında bütün bu konuyla ilgili yazışmalar ve evraklar gizli,
kilitli tutulmaktadır, ulaşmak mümkün değildir değerli arkadaşlarım. Şeffaf
devletten bahsediyoruz, denetimden bahsediyoruz… Yani, yaşanan bir olayı dile
getiriyorum.
Şimdi, bakın, SİT alanı
ilan edilmeden önce, Çamlıca'da, kendisinin oturduğu villayı, biliyorsunuz,
yaptırdı Sayın Bakan. Yapı, imar planına uygundu; ancak, imar planına uygun
olmayan ve bölge SİT alanı ilan edildikten sonra yapılan villa, çocukları için
inşaa ettiği villaydı. 1998 Ağustosunda, sahibi olduğu villanın bahçesinde
çocukları için kaçak olarak villa inşa etmeye başladı; Üsküdar Belediyesi, 1998
tarihinde, yapı tadil tutanağı düzenledi. Yine, 7 Ekim 1998'de, belediye
encümeni, yıkım kararı aldı; Unakıtan, belediyenin mührünü kırdı. 17 Ekim günü,
belediye, inşaatı yine mühürledi; Unakıtan, mührü yine kırdı, inşaat sürdü.
Bina ikinci kata yükseldi bu arada. Belediye, 15 Ocak 1999 tarihinde, inşaatı
yine mühürledi; Unakıtan, mührü yine kırdı ve inşaatı sürdürdü. Sayın Bakan bu
mührü kıran. Belediye, 1999 yılı mart ayında, üçüncü kez yıkım kararı aldı ve
komşusunun, Üsküdar Belediyesi ile Unakıtan hakkında suç duyurusunda
bulunmasıyla olay iyice ayyuka çıktı.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, burada detaya girip zaman kaybetmek istemiyorum. Daha sonra yapılan
yapılaşma oranı değişiklikleriyle, yüzde 6'dan yüzde 15'e çıkarılmasıyla, Sayın
Bakan, zaman içerisinde, yavaştan alarak, buradaki kaçak yapılaşmayı yasal hale
getirmeye çalışıyor. Değerli arkadaşlarım, bunun da detayı, hepinizin gözleri
önünde; isteyene, istediği şekilde belge sunma durumundayız.
Şimdi, bütün bunlar,
kitaplara konu oluyor; Mecliste soru önergelerine, gensorulara konu oluyor;
milletin vicdanında sorgulanır oluyor; kahvelerde, köylerde, dolmuşlarda
konuşulur oluyor, sohbetlerin konusu oluyor; hakkında kitaplar yazılıyor
değerli arkadaşlarım. Bakın, Nedim Şener'in "Fırsatlar Ülkesinde Bir Kemal
Abi" kitabı. Ben merak ediyorum, hava bugün biraz kapalı, Sayın Başbakan,
çok sinirlisiniz, yorgunsunuz dediğimde, Sayın Başbakan bana dava açıyor.
Acaba, ben merak ediyorum Sayın Bakan, siz, Nedim Şener için -burada hakkınızda
yazılanlar için- bir dava açtınız mı? Açma gereği duydunuz mu ya da açma
cesaretiniz mi olmadı? Bu soru açık. Bu kadar böbürlenen, bu kadar haklı
olduğunu iddia eden ve hakkında bu kadar…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Koç,
lütfen, toparlar mısınız.
Buyurun.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Sayın Başkan, Sayın Bakan herhalde kendini çok geniş bir zaman diliminde
savunacak. Ben, müsamahanıza sığınıyorum ve milletin kürsüsünde bu çok önemli
siyasî konunun irdelenmesi için zaman tanıyacağınızı bekliyorum, umuyorum.
Sayın Bakan cesaret
edemedi dava açmaya. Eğer, açtıysa, benim yanlışım varsa, gelsin söylesin.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, bazı sorularım olacak. Sayın Başbakan henüz yok. Sayın Başbakanın belki
sinirleneceği sorular; ama, bence, önerim, hiç sinirlenmesin Sayın Başbakan
ekran başında da, hiç gerilmesin. Belki kendisinin de haberi olmayan bazı
"Kemal Abi" serüveninin bilinmeyen bazı yönleri var, onları da dile
getireceğim; bilinenleri, zaten, belgeleriyle Sayın Kılıçdaroğlu açıklayacak.
Şimdi, artık, hepiniz sorumluluklarınız çerçevesinde bunları değerlendirirsiniz.
Bakın, bütçe
görüşmelerinde benim bir sorum olmuştu. Dünya büyük; ama, İstanbul küçük
değerli arkadaşlarım. Bundan altı ay önce, Merter'de iki araba kaza yapıyor. Bu
arabalardan bir tanesi, devletin uhdesinde olan, gümrükte el çektirilmiş bir
araba, bir bayan sürücü var içinde. Diğeri de bir başka araba. Tartışma çıkıyor
ve polis geliyor. Polis kimlik tespiti yapıyor. Hanımefendi "ben Maliye
Bakanının eşiyim kardeşim" diyor. Öteki şoför kim çıkıyor, biliyor
musunuz, dünya büyük; ama, İstanbul küçük işte, Allah'ın takdiri; Sayın
Başbakanın şoförü çıkıyor diğer arabada. Değerli arkadaşlarım, benzin
devletten, araba, gümrükte el çektirilmiş araba. Bu soruyu sorduğumuz zaman
"ben Maliye Bakanıyım, İstanbul'a gittiğimde bisiklete mi bineceğim"
diyor Sayın Bakan. Size, en iyi, en lüks arabaları bu devlet verir Sayın Bakan,
diğer konuya açıklık getirin siz. Hanımefendinin altında devletin gümrükte el
çektirilmiş arabasının ne işi var? Sayın Başbakan bunları biliyor mu? Sayın
Başbakan bunlardan rahatsız olmuyor mu değerli arkadaşlarım? Peki, bunlardan
sizin haberiniz var mı?
Değerli arkadaşlarım,
bütçe konuşmasında, Sayın Başbakan "Bakanıma edep dışı saldırdınız, belden
aşağı vurdunuz…"
Bunun, belden aşağısı
yukarısı yok, yok; bunlar sorgulanmayacak, bunlar gündeme getirilmeyecek, ne
getirilecek?!
Değerli milletvekilleri,
sizlerin böyle bir olayı kabul ettiğinize ben inanmıyorum.
Bir başka olay, bir
Bandırma öyküsü var Sayın Bakanın. Sedat Pekel, eski Bandırma Belediye Başkanı
arkadaşımız, şu anda Balıkesir Milletvekili, CHP'li arkadaşım burada. Bakın,
değerli arkadaşlarım, bilmediğiniz noktalar var. Bandırma merkezde Sayın
Unakıtanların bir asit fabrikası var, Aksakal Beldesinde bir yumurta fabrikası
var, Manyas yolu üzerinde de 500 000 tavukluk bir tavuk üretim tesisi var.
Şimdi, ben soruyorum, çok
açık soruyorum Sayın Bakan: Bakan olduğunuzda Bandırma, Manyas ve çevresinde ne
kadar araziniz vardı, ne kadar kurulu tesisiniz vardı ve üçbuçuk yıllık
Bakanlığınızın sonunda şu anda nelere sahipsiniz? Hani çok cesur konuşuyordunuz
Yeni Şafak Gazetesinin manşetlerinde, haydi gelin anlatın bakalım, haydi gelin
anlatın bakalım! (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar)
Değerli arkadaşlarım,
bakın, bitmiyor, şimdi, bu yumurta fabrikası
-hani şu, meşhur oldu
biliyorsunuz, piyasa düzeninin uyanıklığı sayesinde- şimdi, bunun arıtma tesisi
var mı Sayın Bakan? Arıtma tesisi olmadığı için, size, geçen dönem, DYP'li
Belediye Başkanı bir ceza yazdı mı? Şimdi, burada, atıksuyu göle akıttığınız
için bir ceza kesildi mi tesisinize? Siz, bunu ödediniz mi; yoksa, ödemeyip,
marifet hünerdir, ticarettir deyip de, Maliye Bakanı olduktan sonra, Maliyenin
kasasından o belediyeye bir kamyon verip sulh mu oldunuz? (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlarım,
yine, Sayın Unakıtanların asit fabrikasının eksiklikleri için kesilen 75
milyarlık bir ceza var. Yine aynı mekanizma işliyor, yine aynı mekanizma
işliyor mevzuata aykırı ve bunu ödememek için, Bandırma Belediyesine, yine,
Sayın Bakan, bakan olduktan sonra 500 milyar lira nakit para ve bir kamyon
veriyor ve tekrar, 75 milyar lira ortadan kalkıyor.
Değerli arkadaşlarım,
bunları kabul etmek mümkün değil.
Bakın, hangi gelenekten
geliyorsunuz değerli arkadaşlarım: Bir Hz. Ömer öyküsü. Hz. Ömer, barakada,
devletin hesabını tutuyor, bir mum ışığında. Bir kişi geliyor "selam ya
Ömer" diyor. Hz. Ömer selamını almıyor gelen kişinin. Bir süre geçiyor,
mumu söndürüyor ve ondan sonra selamını alıyor ve dediği şu Hz. Ömer'in:
"Ben, senin, özel işin için geldiğini biliyorum. Özel işin için
geldiğinde, bana, bu mumu yakma hakkı doğmuyor" diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HALUK KOÇ (Devamla) -
Sayın Başkan, toparlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Koç,
lütfen…
HALUK KOÇ (Devamla) -
Böyle bir geleneği sürdürmekle övünüyorsunuz ve ondan sonra, herkesin gözünün
içine baka baka, Sayın Maliye Bakanına, Grup olarak katlanma cesaretini
gösteriyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
Sayın Maliye Bakanı, şahsî becerilerini kendi özel işlerinde kullanmaktan,
zaman zaman, devlete zaman ayıramıyor ve iddia ediyorum -Sayın Başbakana lütfen
iletin- Sayın Başbakan şimdi söyleyeceğim noktayı bilmiyor; bilse, burada
yüzünün alacağı şekilden bunu anlamak mümkün olurdu, Sayın Başbakan bunu
bilmiyor. Bakın: Avea-Telekom arasındaki arabağlantı sözleşmesinde, Telekomun
80 trilyonunun tahsil edilmeyip yeni ortaklığa bırakıldığını sizler biliyor
musunuz?
Sayın Unakıtan, kendi
özel işlerinizi bu kadar yakından takip ediyorsunuz, devletin 80 trilyonunu
niye bu kadar yakın takip etmiyorsunuz? Sayın Başbakan bunu bilmiyor, bilse çok
hiddetlenecek size. Evet, değerli arkadaşlarım, yani, bundan haberi yok Sayın
Başbakanın.
Sayın milletvekilleri, şu
Oferler gerçekten önemli bir aile, takdir etmek lazım. Sayın Genel Başkanımız
da, zaten, Oferlerin siyasî ve ticarî kariyerleri konusunda veciz açıklamalarda
bulunmuştu bütçe görüşmesinde.
Şimdi, Sayın Bakan, bunu,
sizin yüzünüze bakarak söylemek istiyorum. Şimdi, bakın, belki bunu
yalanlayacaksınız; ama, söz aldığınızda, lütfen, yüzünüz kızarmadan ve tek
ayağınızı kaldırmadan, burada "yalan" deyin bana, bana, yalan deyin.
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Böyle bir usul var mı?!
HALUK KOÇ (Devamla) -
Şimdi, mahdumunuz Kemal Bin Abdullah
-öyle diyeyim, Abdullah Bey- bu meşhur ihalelerden önce, Oferlerle
görüşmek üzere, Oferlerle görüşmek için birkaç kez İsrail'e gitti mi Sayın
Bakan?
BAŞKAN - Sayın Koç,
lütfen, Genel Kurula hitap eder misiniz.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Toparlıyorum.
İsrail, biliyorsunuz,
sıkı güvenlik önlemleri alan bir ülkedir konumu gereği. İsrail'e girişler
çıkışlar kayıtlıdır. Bunun belgelerini, eğer yalanlarsanız, karşınıza
çıktığında mahcup olursunuz Sayın Bakan. Hani, siz "görüşmedik"le
başladınız, şimdi, mahdumlarınız, özel görüşmeler yapmak için bunların ayaklarına
gitmiş.
Sayın milletvekilleri,
yani, gensorunun içeriği ve getirilen iddiaların önemli olduğunu, ciddî
olduğunu söyledim. Bakın, siyasî partiler özgürlükçü ve çoğulcu demokrasinin
temel öğeleri arasındadırlar. Tabiî ki, Adalet Kalkınma Partisi de demokrasimiz
için son derece önemli bir kurumdur, zaafa uğramasını hiç kimse istemez. AKP
içinde de, bu üçbuçuk yıl içinde, benim yakından tanıdığım bu mesai içerisinde,
sağduyulu, dürüst, demokrat, yurtsever çok sayıda arkadaşımız var, birebir
biliyorum. Sayın Bakanın adının geçtiği bu olaylar, iddialar sürecinden
siyaseten ve vicdanen rahatsız olanlarınızı biliyoruz. Bu durum, artık, siyaset
olarak, iktidarınız için bir yük haline geldi değerli arkadaşlarım. Belirli
ekonomik tercihlerle ve uygulama sonuçlarıyla Sayın Başbakan zaten
merdivenlerden süratle iniyor. Şimdi, Sayın Unakıtan, eksik olmasın, Sayın
Başbakanın daha çabuk inmesi için arkadan iten bir pozisyon gösteriyor.
Sayın milletvekilleri,
bir iki örnek verip tamamlıyorum. Bakın, dünya siyasetinden örnekler vereceğim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Koç,
lütfen…
HALUK KOÇ (Devamla) - Son
sözlerim…
BAŞKAN - Teşekkür için
son 1 dakika…
HALUK KOÇ (Devamla) - Son
sözlerim Sayın Başkan, müsaade edin.
Bakın, 1994 yılı, Almanya
Maliye Bakanı Möllermann, bir yakınına ait bir üretim malını bakanlığının resmî
başlıklı kâğıdıyla bir fabrikaya tavsiye yazısı yazdı diye, haksız rekabete
neden olmaktan dolayı istifa etti. Yine, Fransa'da, yakın tarihte, bir, Maliye
Bakanlığını yürüten siyasî, kirada oturduğu evin kirası, gelirinden yüksek
olduğu için istifa etti. Çok basit, daha yeni düşen bir haber, 13 Şubatta:
Kenya'da, Maliye Bakanı, Murungi ile bağlantılı olan skandala adının karışması
üzerine istifa etti. Kenya'da istifa ediyor, Kenya'da; bırakın Fransa'yı,
Almanya'yı, kurumlaşmış, demokratlaşmış ülkeleri bırakın.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi -bunları söylüyorum- yakın siyasî tarihimizden bir olay: Mesela, İttihat
ve Terakkinin ve 1924'e kadar da cumhuriyet hükümetlerinde Maliye Bakanlığı
yapan Cavit Bey. Daha sonra, bir siyasî nedenle, İzmir suikastı sanıkları
arasında olmasından dolayı idam edildi. Bunun mahkemede verdiği ifadeyi
dinleyebilirsiniz: "Ben siyasî nedenlerle asılacağım" diyor
"fakat, biliniz ki, çoluğum çocuğum, karım benden sonra…"
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HALUK KOÇ (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Koç,
lütfen… Teşekkür için açıyorum Sayın Koç.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Müsaade edin, son derece önemli bu, siyasî tarih bakımından.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Yeteri kadar
süreyi uzattım Sayın Koç.
Buyurun.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
"Şimdi, bunları
söylemek bir şeref ve iftihar değildir" diyor "çünkü, Reis Beyefendi,
namus ve istikamet iftihar edilecek bir şey gibi telakki edilemez, namus ve
istikamet bir borçtur" diyor.
Değerli arkadaşlarım, bir
Menderes öyküsü, rahmetli Menderes… Oğlu öğrenimini bitiriyor ve soruyor baba:
"Ne yapmayı düşünüyorsun oğlum?" "Baba, ticaret yapacağım"
diyor. "Hangi parayla, ne iş yapacaksın ki?" "Bana sermaye
verecekler, iş teklifi çok" diyor. Rahmetli Menderes "sana iş teklif
edenler, dolaylı olarak bana para teklif ediyorlar. Bir Başbakan oğlu olarak
sen ticaret yapamazsın. Mademki, yurt dışında okudun, git sınava gir,
Dışişlerine memur ol" diyor.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- İnönü…
HALUK KOÇ (Devamla) - Ve
oğul Menderes babasının nasihatini tutuyor, hariciyeci oluyor, yaşamında da adı
hiçbir lekeye karışmıyor.
Bir İnönü öyküsü
istediniz. İsmet Paşa, Bahriye Bakanı Topçu İhsan Bey... İsmet Paşa, Yavuz'un
onarımını yapacak Fransız şirketin zırhlıyı 5 000 000'a sigorta etmesini
konuşuyor. İhsan Bey, 1,5 milyon lirayı yeterli görüyor. Fransız şirketi İsmet
Paşa'nın kardeşine de ortaklık teklif edince, İsmet Paşa köpürüyor…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HALUK KOÇ (Devamla) -
Sayın Başkan, şunu bitireyim; yakın siyasî tarihe örnek veriyorum.
BAŞKAN - Sayın Koç,
yeteri kadar…
HALUK KOÇ (Devamla) - 1
dakika… Bitiriyorum efendim.
BAŞKAN - Lütfen, Sayın
Koç...
HALUK KOÇ (Devamla) -
Sayın Başkan, bitiriyorum.
BAŞKAN - Teşekkür eder
misiniz Sayın Koç; lütfen…
HALUK KOÇ (Devamla) -
Tamam.
…ve çılgına dönüyor,
Bakanı Yüce Divana gönderiyor. Yüce Divana giderken Topçu İhsan Bey -ki,
istiklal mahkemesi yargıcıdır- kendisi lehinde oy kullanıyor ve kaç kişiyi
mahkûm eden Topçu İhsan Bey, ondan sonra, ikibuçuk yıl hapse mahkûm oluyor
kendi oyuyla. Değerli arkadaşlarım, bizim devlet geleneğimiz bu, bizim devlet
geleneğimiz bu. (CHP sıralarından alkışlar)
Yine, rahmetlilerden söz
ettik, Bölükbaşı'nın sözüyle bitiriyorum. Kırşehir yörelerinde sık söylenen bir
atasözü: Dede koruk yerse torunun ağzı kamaşır. Sık kullanıyordu bunu Sayın
Bölükbaşı; Allah rahmet eylesin.
Şimdi bakıyorum, hani
abisi ya Sayın Başbakanın; yani, abisi devamlı koruk yiyor, Başbakanın ağzı,
hâlâ daha kamaşmıyor değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar) Yani, bunu
açıklamak mümkün değil.
Değerli arkadaşlarım, ben
bitiriyorum; belki, Ali Bulaç'ın yazdığı gibi, unutmuş görünüyor olabilirsiniz
misyonunuzu; ama, o karikatürlerle saldırılan Peygamberimiz bakın ne
diyor:"Öyle bir devir gelecek ki -son cümlem- insanoğlu aldığı şeyin
helalden mi, haramdan mı olduğuna…"
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HALUK KOÇ (Devamla) - Son
cümlem…
BAŞKAN - Lütfen, Sayın
Koç…
HALUK KOÇ (Devamla) - Son
cümlem…(AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Hayır, teşekkür
edin…
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) -
Laikliğe aykırı, laikliğe… Din adına bir şey okuyunca laiklik diyorsunuz.
BAŞKAN - Lütfen, sayın
milletvekilleri…
Sayın Koç, lütfen,
teşekkür eder misiniz.
HALUK KOÇ (Devamla)
- Tamam, teşekkür edeceğim.
BAŞKAN - Sayın Koç,
teşekkür için açıyorum, yoksa kapatırım.
Teşekkür için, buyurun.
HALUK KOÇ (Devamla) -
"…hiç aldırmayacak, böylelerinin hiçbir duası kabul olunmaz" diyor.
Hepinize sağlıklı düşünme
tavsiye ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Koç.
Anavatan Partisi Grubu
adına söz isteyen Süleyman Sarıbaş, Malatya Milletvekili.
Buyurun Sayın Sarıbaş.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Sayın Sarıbaş, süreniz 20
dakikadır.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bugün,
yine, Anamuhalefet Partimiz Cumhuriyet Halk Partisinin, Sayın Maliye Bakanı
hakkında vermiş olduğu gensoru üzerinde Anavatan Partisinin görüşlerini
açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu
gensoru, Sayın Maliye Bakanı için ilk defa verilmiş bir gensoru değil, daha
evvel de Sayın Maliye Bakanı için gensoru verildi ve o gensorudan bir netice
alamamıştık. İktidarın, eğer, hakikati araştırmak, biraz önce Haluk Beyin
bahsettiği, bütün Türkiye'nin bildiği, basının yazdığı olayların gerçek olup
olmadığını araştırmak noktasında bir kaygısı, bundan ders çıkarmak,
iktidarlarının yanlış giden yönlerini düzeltmek bakımından bir endişesi var
ise, bunu kurtarmanın, bunu ortaya getirmenin yolu gensoru müessesi, başka bir
müessese yok. Aslında, Cumhuriyet Halk Partisinin, Sayın Unakıtan için vermiş
olduğu bir gensoru, sizler ve hükümet için işin doğrusu, bir şans. Yani,
hepiniz elinizi vicdanınıza koyduğunuzda, hepiniz gece yastığınıza kafanızı
koyduğunuzda bir şeylerin yanlış gittiğini, bu Kemal Unakıtan denilen Maliye
Bakanının yanlış işlerin içinde olduğunu vallahi de billahi de biliyorsunuz. O
zaman bir şans, hepiniz için bir şans. Gelin, bu yanlış giden şeylerin
sorumluluğuna katlanmak zorunda kalmayın, AK Parti olarak geldiniz, aklama
partisi olmayın. Onun için bu bir fırsat diyorum. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
bakın, geçen gensoruda da konuşuldu, bir Ofer çıktı piyasaya; bu Ofer,
zannediyorum, dünyada otuz kırk yıllık ticaret yapan bir Ofer, büyük bir şirket
olduğu söyleniyor; ama, geçmiş cumhuriyet hükümetlerinde bu iş bitirici Ofer
Türkiye'ye hiç uğramamış, hiçbir kayıtlarda yok, ne zaman ki Kemal Bey Maliye
Bakanı olmuş, ne zaman ki fırsatlar ülkesi Türkiye Ofer'in önüne açılmış, ondan
sonra her taşın altında Ofer, her saçımızı kaşıdığımızda Ofer, her basına
baktığımızda Ofer. Sayın Maliye Bakanı, geçen, geldi burada yalan söyledi,
evet, yalan söyledi "Ofer mofer tanımam" dedi. İşte, biraz önce
söyledi; tanıdığını sonradan kendisi beyan etti, milletten özür dilemedi.
Yürekli bir bakan bu Ofer'in işlerini bozdu, Sayın Bakan pişkin pişkin
"Ofer mofer oldu" dedi. Ofer'in hakkı, hukukunu savunmak adına bir
şey daha söyledi. Ne diyor bakın Sayın Maliye Bakanı Ofer hakkında: "Ofer
hayal kırıklığına uğramakta haksız değil" diyor. Yani, siz, iktidara
gelirken bu millete verdiğiniz sözlerde, yapamadığınız için, milleti hayal
kırıklığına uğrattığınıza üzülmeyeceksiniz, Ofer'in hayal kırıklığı sizde
üzüntü yaratacak! Vah vah Türkiye. Sayın Bakan çok üzülmüş Ofer'in hayal
kırıklığına uğramasına, şimdi galiba onun o hayal kırıklığını pekiştirmek için
başka işler yatıyor, başka işlerin planlamaları yapılıyor. Ofer, niye hayal
kırıklığına uğrasın Sayın Bakan?! TÜPRAŞ'ın yüzde 14,7 hissesinden, Ofer,
bugün, 700 000 000 dolar kazanmadı mı?! Kim kazandı, Türkiye'de, 700 000 000
doları bir senede?! Ofer…
A. İSMET ÇANAKÇI (Ankara)
- Altı ayda, altı ayda…
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Devamla) - 700 000 000 doları hayal kırıklığı olarak mı yorumluyorsunuz?!
Değerli arkadaşlar,
bereket ki, Türkiye'de yargı var, bereket ki, Ankara'da hâkimler var. Bakın,
Danıştay ne yaptı; bunun yanlışlığını ortaya koydu. Şimdi, Ofer, yaptığı
işlerin yanlışlığını yargı ortaya koyacak, Ofer'i haksız görecek; ama, Başbakan
haklı görecek, Maliye Bakanı haklı görecek; yani, Başbakan haklı, Maliye Bakanı
haklı, Ofer haklı. Haksız kim; millet haksız, yargı haksız, hukuk haksız, öyle
mi?! Böyle bir şey, böyle bir mantık var mı arkadaşlar?!
Bakın, iktidarlar,
iktidarları döneminde kendileri denettirirler, kendileri denenmiş olurlar; çünkü,
iktidar, baştan çıkartıcı, yoldan çıkartıcı bir kurum ve siz de, millete
verdiğiniz sözleri, zaman içerisinde, maalesef unuttunuz, iktidar nimetlerinin
baştan çıkartıcılığının peşine düştünüz arkadaşlar. İşte, gensoru, bu bakımdan,
sizlerin yeniden "yanlışın neresindeyiz" diye bir kez daha düşünmeniz
için, hakikaten, önünüze konulmuş bir fırsat.
Değerli arkadaşlar, hani
-Haluk Bey söyledi- Hz. Ömer'in sözü, hani "Dicle kenarında bir kadının
koyununu kurt kapsa, Allah onun hesabını Ömer'den sorar" diye sözü var ya,
bu hesap, sadece Ömer'den mi sorulacak arkadaşlar?! Öyle mi zannediyorsunuz?!
Yani, bu hesap, iktidar sahiplerinden, sizlerden sorulmayacak mı? O gün için,
sadece Ömer'den soruldu ve bu hesap bitti mi? Bu hesap devam edecek arkadaşlar;
insanlık, mahşer gününe kadar, herkes, bulunduğu mevkiin ve makamın hesabını
vermekle mükellef. Bunu unutmayın; bunu, unutmamanız için söylüyorum. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar) Fatih'in, Yavuz'un, Atatürk'ün, gelip geçtiği
iktidar koltuklarında, Hz. Ömer'in hesap verdiği şekilde, Atatürk'ün hesap
verdiği şekilde, siz de, ne olur, bir hesap sormayı öğrenin; bir hesap sorun;
yani, vicdanlarınıza bakın. Bu Maliye Bakanını, bu küfeyi, bu yükü
taşıyamıyorsunuz, indirin artık sırtınızdan diyorum size; indirin ki, ilk defa,
Türkiye Cumhuriyetinde, kendi içinden çıkardığı yürütmeyi denetleyebilmiş bir
Meclisin şerefine de nail olasınız, bu şeref de size nail olsun.
Değerli arkadaşlar, bakın
-biz, Anavatan Partisi olarak, her zeminde söylüyoruz, burada da söylüyorum;
bugün Maliye Bakanı olur, yarın bir başka bakan olur- bu yolsuzlukları, bu
rüşveti, bu kayırmayı besleyen, aslında, sistemin ta kendisidir; yani, sizden
öncekiler de, sizden önceki iktidarlar da, o gün bu koltuklarda oturan
milletvekilleri de, kendi içlerinden çıkardıkları yürütmeye hesap
sorabilselerdi, onları yola getirmiş olabilselerdi, bugün, belki de, burada
olacaklardı. Bakın, sizin için de bir fırsat; eğer, siz, kendi içinizden
çıkardığınız yürütmeye hesap sorma iradesini, kararlılığını, gücünü,
vicdanınızın sesini dinleyerek, emin olduğunuz vicdanınızın sesini dinleyerek
becerebilirseniz, bu iktidarınızı kaim kılarsınız; ancak, bunu yapmaz "ben
bakanımı feda ettirtmem" anlayışıyla, hiçbir devlet ciddiyetiyle
bağdaşmayan anlayışla -ki, ben, ki, biz, oğlumuz yolsuzluk yapıyorsa evladımızı
feda ederiz, bırak bakanımızı, evladımızı feda eden anlayışın, milletin
insanlarıyız, ama- Başbakan "ben, muhalefet istedi diye bakanımı feda
etmem" ciddiyetsizliğiyle, anlayışsızlığıyla, siz de, ona sahip çıkarsanız,
arkadaşlar, feda ettiğiniz, bir ülke olur; feda ettiğiniz, söz verdiğiniz
millet olur; feda ettiğiniz, başka bir şey olur, kutsal değerlerimiz olur
arkadaşlar. Bakın, Maliye Bakanının alıp götürdüklerini, efradına, ailesine
kazandırdıklarını, bu millet, tekrar yerine koyar, ekonomisi düzelir yine bu
ülkenin; ama, yıpranan değerlerimiz, yıpranan kutsallarımız, bu gibi
hadiselerle yıpranır ise, siyaset kurumu, siyasetçiler yıpranır ise, vallahi,
yerine koyacak bir şey bulamazsınız! Yerine koyacak bir şey bulamazsınız! Onun
için, daha fazla, bu yükü taşıma gayreti içinde olmanız sizi de bir bataklığa
doğru götürür. Bir kez daha düşünmenizi tavsiye ediyorum arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, bizim
-biraz önce söyledim- savunduğumuz bir yol var; bu sistemde, yani bu anayasal
sistemde, biz inanıyoruz ki, parlamentonun içinden çıkan hükümet,
parlamentoları çalışmaz hale getiriyor arkadaşlar. Bunun sebebi şu:
Parlamentolar, kendi içlerinden çıkardıkları, güvenoyu verdikleri hükümetin her
türlü yanlışını bildikleri halde, her türlü yanlışını gördükleri halde,
maalesef, denetleyemeyen bir mekanizmanın esiri oluyorlar. Bunun yolu basit
arkadaşlar; yürütme ile yasamayı birbirinden ayırır, gerçekte de arzu ettiğimiz
kuvvetler ayrılığı sistemini kurar isek; yani, yürütmenin ayrı seçildiği ve
yasamadan güvenoyu istediği bir sistemi Türkiye'ye kaim kılar isek, o zaman
Parlamentonun, yani, millî egemenliğin, millî hâkimiyetin temsilcisi olan
Parlamentonun yürütmeyi denetleyebildiği bir sistemi de getirmiş oluruz; çünkü,
zaman içerisinde görüldü ki, bu sistemde, parlamento içinden çıkan hükümetleri
parlamentoların denetleme yeteneği yoktur. İşte, üç senedir, Türkiye'de, Sayın
Maliye Bakanının yaptıkları ayyuka çıktı, gruplarınızın kapalı oturumlarında
bunu açık açık, feryat şeklinde ortaya koyuyorsunuz; ama, milletin huzuruna
geldiğinizde, açık Parlamentoda, millete açık kürsüde, maalesef, vicdanınız
farklı yönde söylemesine rağmen, bunun gereğini yapamıyorsunuz, parti
taassubuyla, lider taassubuyla, bir yanlışa körü körüne evet demek zorunda
kalıyorsunuz. Bunun ne kadar sıkıntılı bir olay olduğunu, ne kadar acı veren
bir duygu olduğunu çok iyi biliyorum. Onun için, kabahat sizde değil, kabahat
bu sistemde. Eğer biz bu sistemi değiştirebilir isek; yani, yürütme ile yasamayı
ayırıp, yürütmeyi yasamanın denetimine kaim kılabilir isek, bu sistem Sayın
Unakıtanlar üretmez arkadaşlar. Soyismi de enteresan Sayın Bakanın "Sayın
Unakıtan" ama, unu, hep kendi çuvalına akıtıyor, biraz da şu milletin
çuvalına akıtsa ya!.. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) Milletin
çuvalına akıttığı hiçbir şey yok Sayın Bakanın. Herhalde, taa Soyadı Kanunu
alırken, Sayın Bakan, unu nasıl öğüteceğini, nereye akıtacağını çok iyi
hesaplamış; öyle de bir durum var.
Değerli arkadaşlar,
dediğim sistemde her kesim için Parlamentoda adil temsil imkânı doğacağı gibi,
iki yılda bir üçte 1'lik yenilemeyle halk iradesinin düzenli ve canlı biçimde
siyasete ve yönetime yansıması da olanaklı olacaktır; çünkü, böyle bir durumda;
yani, yürütme ile yasamayı ayırdığımızda, hem Anayasanın 67 nci maddesinde
belirtilen yürütmenin istikrarını sağlamış olacağız hem de temsilde adaleti,
Parlamentonun üçte 1'ini iki yılda bir yenilemek suretiyle, halkın beş yılda
değişen, değişme ihtimali olan düşüncelerini de Parlamentoya yansıtmak
suretiyle, demokratik, adil, hesap verebilir, şeffaf bir yönetimi de sistem
olarak kurmuş olacağız.
Değerli arkadaşlar,
bakın, tek başına iktidar, milletimizin kendi dertleri için, kendi sorunlarının
çözümü için kullandığı bir silahtır; yani, ben, seçimde öyle bir oy kullanayım
ki, öyle bir silah kullanayım ki, artık bu silah -yani, tek başına iktidar gücü- benim bu sorunlarımı, temel
sorunlarımı, çözemediğim, birikmiş sorunlarımı çözsün diye iktidara bu gücü
verir. Ama, size verilen bu güç -yani, bu silah- maalesef, arkadaşlar, tutukluk
yaptı. Bu silah, üç senede tutukluk yaptı, artık patlamıyor.
Bir aydır, bu Mecliste,
bu Parlamentoda çeşitli vesilelerle birtakım kanunlar, kanun tasarıları
görüştük. Milletin, hakikaten temelde var olan ve gerçekten rejim içinde
mutlaka çözülmesi gereken sorunlarıyla ilgili hangi tasarıyı görüşebildik;
hiçbirini görüşemedik.
Sizin eski lideriniz
Sayın Erbakan Hoca olsaydı, bu tür cerahatleşmiş sorunlara neşter vurmayan
sizlere "sizi gidi sizi pansumancılar" derdi; yani, yaptığınız iş,
milletin dertlerine, milletin kangren olmuş dertlerine çare aramak değil,
onların üzerini pansuman yapmaktan ibaret. İktidar gücünü, tek başına iktidar
gücünü, bir pansumancılık göreviyle deruhte etmenizin millet farkına varmıştır
arkadaşlar.
Oysa, tek başına iktidar
gücü, tek başına kullanılması gereken bu silah, milletin yıllardır biriken,
çözüm bekleyen temel sorunlarına, anayasal sistem de dahil; yani, biraz önce
bahsettiğim bu denetleyebilme-denetleyememe sorunları da dahil, bütün bunları
sistematik olarak değiştiren, reforme eden, hesap verebilir duruma getiren bir
yasal değişikliği, anayasal değişikliği yapmış olsaydınız, işte, o zaman, tek
başına iktidar gücü, milletin dertlerine çare olma gücü olurdu.
Siz ne yaptınız; siz,
sadece, iktidarınız döneminde Maliye Bakanını kurtarmakla, falan bakanı
alkışlamakla ve milletin dertlerini çözmek değil, sadece onu pansuman etmekle,
durumu idare eden, idareimaslahatçı bir yönetim anlayışının esiri oldunuz; ama,
bir başka şey daha yaptınız; iktidar koltuğu size hoş geldi, değiştireceğim
diye geldiniz, değiştirmenize fırsat kalmadan iktidar nimetleriyle buluşup,
sizler değiştiniz arkadaşlar.
Onun için, diyorum ki, bu
gensoru, inşallah, sizlerin bir dönüm noktası, yeni baştan bir silkinme noktası
olur; AK Parti adınızı, aklama partisi adına çevirmemenizin de bir neticesi
olur diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bakınız, iktidarınız döneminde Isparta'da yaşananlar da var. Isparta'ya, size
yakın olan bir şirketin tahsildarcısını belediye başkanı olarak götürdünüz;
ama, aslında tahsildar olarak götürdüğünüz de ortaya çıktı.
Biliyorsunuz, bundan bir
süre önce Göltaşın hisselerine TMSF el koymuştu, bu Göltaş hisselerinin bir
kısmı da belediyenin uhdesindeydi. Belediye meclisi, satış yetkisini elinden
aldığı halde Belediye Başkanının, Sayın Belediye Başkanı, bu hisseleri, bir
hafta evvel, bir hafta içinde Fransızlara satıyor.
Değerli arkadaşlar, TMSF
zaten el koymuş, ki, buradan nereye geleceğim; Ofer'e 14,7'lik hisseyi sattınız
ya, ihale etmeden, pazarlamadan pazarladınız ya. Eğer, siz, TÜPRAŞ'ı, ihalesini
yaptıktan sonra, yani, genel ihalesini yaptıktan sonra, yüzde 14,7'yi, o zaman
blok satış olarak yapsaydınız, devletin 700 000 000 dolar kârı olacaktı. Hani,
şu çok acıdığınız, üzüldüğünüz "Ofer hayal kırıklığına uğramakta
haklı" dediğiniz Ofer'e gitmeyecek o para, o para kime gidecekti; milletin
cebine, milletin hizmetine gidecekti. Hani "yolsuzlukları da kestik,
hortumları kestik" edebiyatınız, bu yüzde 14'lük hisseyle de bir fiyasko
olduğunu ortaya koydu. Niye fiyasko arkadaşlar, nasıl kesersiniz; yani, siz
talimat verdiniz "yolsuzluklar kesilmiş ola" dediniz de, yolsuzluklar
kesildi mi?! Dokunulmazlıkları kaldırmadınız; ne 83 üncü maddeyi ne 100 üncü
maddeyi değiştirmediniz, devleti şeffaflaştırmadınız; siyaset zemininde, yani,
anayasal kurumlarda bir değişiklik yapmadınız; sistem, aynı sistem devam
ediyor; siz, sadece, bu sistemin, bu bozuk sistemin, bozuk düzenin bekçiliğini
yaptınız. Peki, hortumları nasıl kestiniz?! Yani, sizin talimatınızla, sizin
feveranınızla, bir anda, bağırmanızla çığırmanızla kesilecek bir şey mi
yolsuzluklar?! Yolsuzlukları kesmenin yolu, herkes biliyor ki, dokunulmazlıktan
geçiyor; yolsuzlukları kesmenin yolu, herkes biliyor ki, devleti şeffaflaştırmaktan
geçiyor; yolsuzlukların yolu, herkes biliyor ki, ihalelerde şartnamelerin
kamuya açık olmasından geçiyor. Bütün bunları yapmayacaksınız "biz,
hortumları kestik…" Hortumları kesmediğiniz, hortumları başka ceplere
kanalize ettiğiniz ayan beyan ortada arkadaşlar. Onun için, elinizi bir kere
daha vicdanınıza koyun.
Şimdi, yarın, TMSF,
Göltaş'ın hisselerini, yani, haciz koyduğu hisselerini açık ihaleyle
televizyonlar önünde satar ise, bu belediye başkanının, belediyenin elinde olan
hisseleri Fransızlara satmasının altında şaibe aramayacak mısınız?! Yani, bu,
hâlâ, kendisini, gelmiş olduğu şirketin tahsildarı mı sayıyor?!
Değerli arkadaşlar,
devlet görevleri tahsildarlık anlayışıyla yapılmaz. Sayın Maliye Bakanı da
acaba bir yerlerin tahsildarı mı diye insan kendini düşünmekten alıkoyamıyor.
Bakın, Üsküdar
Belediyesinde, imar değişikliğiyle, kendisine ait, hukuk dışı yapılmış, kaçak
yapılmış villalarına hukuksal altyapıyı hazırlamak adına imar değişikliği
yaptırdı. Peki, Türkiye'nin imar değişikliği bekleyen, hukuksal yapı bekleyen
milyonlarca insanları var; Ankara'da var, İzmir'de var, İstanbul'da var. Peki,
bu vatandaşların dertlerini topyekûn çözmek var iken önce Sayın Maliye
Bakanının kaçak villalarının bulunduğu imar değişikliğinin yapılmış olması manidar
değil mi arkadaşlar?! Acaba -Sayın Bakana soruyorum- Sayın Bakan, bu imar
planını, önde gözüken sizin villalarınızın dışında, başka parti büyüklerinizin
de yaptırmış olduğu kaçak villalar da olmasın, onlar da bundan faydalanmış
olmasın; yani, siz, kendinizi başkalarına feda etmiş olmayın?! Eğer böyle bir
şey varsa Sayın Bakan, zaten çıkacak. Bunu, ben, milletin sesi olarak, milletin
vekili olarak sorma hakkına sahibim arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, son
defa şunu söylemek istiyorum; sözlerimi tamamlayacağım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Sarıbaş,
buyurun.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Devamla) - Hepiniz biliyorsunuz ki, hepimiz biliyoruz ki, Sayın Maliye Bakanı
göreve geldiği günden bugüne, yaptığı her işte bir menfaat ilişkisi, maalesef,
altından çıktı. Yani, bu Unakıtan yumurtalarının kırılmasını artık önlemeyin,
bırakın düşsün, kırılsın diyorum; kırılsın artık, rahatlayın, vicdanınızın
sesini dinleyin ve rahatlayın diyorum.
Değerli arkadaşlar, parti
taassubuyla hareket edenler, sizden evvel parti taassubuyla hareket edenler,
vicdanlarının sesini dinlemeyip parti yetkililerini dinleyenler, milletin
vekili olmayıp partinin vekili anlayışıyla hareket edenler bugün bu
Parlamentoda yok; ama, onların yaptıkları davranışlar da kurtarmak
istediklerini kurtarmadığını sizler biliyorsunuz, gördünüz. O halde, yani,
bugün, belki, Maliye Bakanını oy çokluğunuzla, vicdanınızın sesini bir tarafa
atarak, parti taassubuyla aklamış
olabilirsiniz; ama, hepiniz biliyorsunuz ki, bu Maliye Bakanı, hiçbir zaman
milletin vicdanında, milletin gönlünde aklanmayacak, siz de onun günah
ortakları olarak tarihe geçeceksiniz. Bundan kurtulmanın yolu, işte bu gensoru
önergesidir. Bu, sizin için kurtuluşun yoludur.
Bu duygularla, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum arkadaşlar. (Anavatan Partisi ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Sarıbaş.
Gensoru hakkında,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın
Kemal Kılıçdaroğlu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Kılıçdaroğlu,
süreniz 20 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
öncelikle, bir konu hakkında Yüce Parlamentonun dikkatini çekerek sözlerime
başlamak istiyorum. Gensoru, Sayın Maliye Bakanı hakkında verilmiştir.
Dolayısıyla, Sayın Maliye Bakanının tek başına hükümet koltuğunda oturması
lazım. Orada bürokratların hazır bulundurulması, bürokrasiye de gölge düşürür,
sayın bürokratlara da yazık olur. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar) Dolayısıyla, Sayın Bakan, Bakanlığı dolayısıyla tek başına eğer Yüce
Parlamentoya hesap veremiyorsa ve bunun altından kalkamayacağını biliyorsa,
zaten o koltuğu orada bir an önce bırakması lazım.
M. CEVDET SELVİ
(Eskişehir) - Çok doğru…
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Eğer bunu yaparsa bir sayın bakan, Sayın Maliye Bakanı, sanıyorum,
Parlamentonun gözünde de yücelmiş olur.
AHMET SIRRI ÖZBEK
(İstanbul) - Meclis Başkanı gereğini yapsın.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar, maliye bakanları, sözüne ve özüne
güvenilen kişilerdir; maliye bakanları, devletin hazinesinin, devletin
taşınmazlarının namusuna teslim edildiği kişilerdir. Demokrasi ne olursa olsun,
yönetim biçimi ne olursa olsun, hemen hemen her yönetimde maliye bakanlarının
kendine özgü kuralları ve koşulları vardır. Maliye bakanları dilediklerini
yapamazlar, maliye bakanları dilediklerini konuşamazlar; maliye bakanları
konuşurken, önce düşünür, ikinci kez düşünür, üçüncü kez düşünür, sonra konuşur.
Öyle, her ortamda, her yerde, maliye bakanları, konuşmaz.
BAŞKAN - Sayın
Kılıçdaroğlu, bir saniye…
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Tabiî efendim.
BAŞKAN - Konuşmanız
sırasındaki Sayın Maliye Bakanıyla ilgili gensorudan dolayı…
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Hesap veremiyorsa dedim…
BAŞKAN - Bir saniye Sayın
Kılıçdaroğlu.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Tabiî efendim.
BAŞKAN - Bürokratların
burada oturup oturmayacağıyla ilgili cevap vereceğim.
Gensoru Maliye Bakanına
karşı verilmiştir. Sayın Bakan da, Bakanlığıyla ilgili bilgileri, elbette ki,
bürokratlarından alacaktır. Onun için, talebiniz Başkanlığımca uygun
görülmemiştir.
Buyurun Sayın
Kılıçdaroğlu. (CHP sıralarından "Bakana verildi, Bakanlığa değil"
sesleri)
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Teşekkürler Sayın Başkan.
CANAN ARITMAN (İzmir) -
Bakanlığıyla ilgili değil.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Bakanın şahsına verildi.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri… Sayın milletvekilleri, hatip kürsüde konuşuyor; usulünüz doğru
değil.
Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri…
CANAN ARITMAN (İzmir) -
Kişisel uygulamaları için verildi.
BAŞKAN - Sayın
Kılıçdaroğlu, buyurun
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; maliye bakanlarının nasıl
olması gerektiğini benden önceki konuşmacılar da ifade ettiler. Sayın Maliye
Bakanı, sizin devletin hazinesini teslim ettiğiniz, devletin emlakini teslim
ettiğiniz maliye bakanı, önce sahte evrak düzenlemekten ve kullanmaktan yargılanan
bir maliye bakanı; halk adındaki deyimiyle, naylon fatura düzenlemekten ve
kullanmaktan sanık bir maliye bakanı. Sizin devletin emlakini teslim ettiğiniz
maliye bakanı, 53 dönüm orman arazisini zimmetine geçiren bir maliye bakanı.
Belki diyebilirsiniz ki,
efendim, bunlar, seçilmeden önce olmuştu. O zaman, geliyoruz seçimlerden
sonraki durumuna. 23 Ocak günü Yeni Şafak Gazetesinde, biliyorsunuz "Bir
Liderin Muazzam Hesabı" diye bir haber yer aldı. Haber, bizim için şu
açıdan çok önemliydi: Yeni Şafak Gazetesinin sahibi, Sayın Başbakanla çok yakın
arkadaş. Gazetenin kendi politikası hükümeti destekleyen bir politika;
dolayısıyla, haber kaynakları, doğrudan doğruya hükümetin bütün kanatlarına
ulaşıp bilgi alabilecek nitelikte. Öyle olunca da, Yeni Şafak Gazetesinin
haberini ciddiye aldık. Bekledik, Sayın Bakan ne zaman bu haberi yalanlayacak
ve bunu, Plan ve Bütçe Komisyonunda kendisine de sorduk.
Değerli milletvekilleri,
her sabah, Sayın Bakan koltuğuna oturduğunda önüne gelen ilk dosya, basın
danışmanının kendi bakanlığıyla ilgili gazete kupürlerini gördüğü dosyadır. Her
bakan sabahleyin böyle başlar. Sayın Bakanın önüne de bu dosya konuluyor. Sayın
Bakandan tık yok. Sayın Bakan, Plan Bütçe Komisyonunda dedi ki: "O gün,
Bakanlar Kurulu toplantısı var." Bakanlar Kurulu toplantısı 11.15'te
başlıyor 11.15'te, yaklaşık 4 saat sürüyor. Bu arada, Bakandan haber
çıkmayınca, Sayın Genel Başkanımız ve Cumhuriyet Halk Partisi, gazete haberiyle
ilgili açıklama yapıyor. Anadolu Ajansına düşen saati 13.31. Bakanlar Kurulu
yaklaşık 4 saat sürüyor, 15.15'te
bitiyor toplantı. Sayın Bakandan yine tık yok. Bu arada, Sayın Bakan, yine Yeni
Şafak Gazetesinin haberine göre -onu da, altını özellikle çizerek belirtiyorum-
kendi basın danışmanı aracılığıyla haberi yazan muhabirde bir araştırma
yapıyor, acaba bant kaydı var mı yok mu diye. Olur ya, açıklama yapar da bant
kaydı önüne çıkarsa, zor durumda kalırım… Bant kaydının olmadığını gördükten
sonra Sayın Bakan bir açıklama yapıyor. Anadolu Ajansına düştüğü saat 18.20.
Düşünün değerli
arkadaşlar, bir partiyi suçlayacaksınız, bir partinin genel başkanını
suçlayacaksınız, hiç sesiniz çıkmayacak, saat 18.20'de bir yalanlama
yapacaksınız.
AHMET SIRRI ÖZBEK
(İstanbul) - Yalancı kendisi!
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar, o yalanlama haberini de, yine Anadolu
Ajansından okumak isterim. Sayın Bakan yalanlama yapıyor; ama, bu arada,
Cumhuriyet Halk Partisine de kızıyor. Şöyle diyor: "Sadece bir gazetenin
asılsız haberine dayalı olarak, böyle bir açıklamanın olup olmadığını teyit
etmeden…" Nereden teyit edeceğiz; Sayın Bakana telefon açıp, Sayın Bakan
siz Cumhuriyet Halk Partisi hakkında bunları söylediniz mi diyeceğiz?! Herhalde
bunun teyit edilip edilmemesi, haberin yalanlanıp yalanlanmamasına bağlı.
"…teyit etmeden, alelacele bir açıklama yapılmasını…" Alelacele bir
açıklama… Sabah gazeteyi okuyoruz, öğleye kadar bekliyoruz gelmiyor, öğleden
sonra açıklama yapmak zorunda kalıyoruz. Bunu, Sayın Bakan, alelacele yapılmış
bir açıklama görüyor ve bu arada olayın başka bir siyasî tartışma zeminine
çekilmek istendiğini Sayın Bakan yadırgamış. E pes vallahi!
Sayın Bakan, sözüne
güvenilmeyen bir bakan olduğunu, Maliye Bakanlığı koltuğunda, böyle saygın bir
koltukta oturmaması gerektiğini, sadece bu olay bile kendisini yeterince
tartmamıza yol açıyor. Zaten, Sayın Bakan, Maliye Bakanlığı koltuğuna
oturduktan sonra, aradan sadece bir ay geçtikten sonra, halk adında "malı
ye bakanlığı" oldu o bakanlığın adı, artık Maliye Bakanlığı değil. (CHP
sıralarından alkışlar)
Şimdi, değerli
arkadaşlar, Sayın Bakan, biliyorsunuz, burada daha önce bir gensoru verilmişti.
O gensoruda Sayın Bakan kürsüye çıktı, aynen şöyle diyor; Meclis
tutanaklarından okuyorum Sayın Bakan: "Bir defa, Kuşadası'nın ihalesi
yapılırken, ihalesi yapılma anında Özelleştirme bana bağlı değil. Ben o zaman
ne Ofer tanırım ne kofer tanırım." Doğrudur, Sayın Bakan doğruyu söylüyor.
O tarihte, ihalenin yapıldığı tarihte Özelleştirme İdaresi Sayın Bakana bağlı
değil. Ofer'i tanıyıp tanımadığını bilmiyoruz; ama, Ofer'i o tarihte
tanımıyorsa doğrudur Sayın Bakanın söylediği.
Peki, Özelleştirme
İdaresi ne zaman kendisine bağlanıyor; 26 Mart 2003'te. Peki, İhale ne zaman
sonuçlanıyor; 28 Nisan 2003'te. 28 Nisan 2003'te; yani, Sayın Bakana
bağlandıktan sonra.
Şimdi, bizim merak
ettiğimiz konu şu değerli arkadaşlar; Sayın Bakan, buraya gelip benim bu
sorumun yanıtını versin: Kuşadası İhalesi LİMAŞ'ın üzerinde kalıyor 36 000 000
dolara. Gereği yapılmak üzere, ihale komisyonu karar alıyor değerli
milletvekilleri. İhale komisyonunun kararı bu. İhale komisyonu kararında
deniliyor ki: "Kuşadası Limanının otuz yıl süreyle işletme hakkının ve bu
limanın envanterine kayıtlı malzemelerle beraber yükümlülüklerini yerine
getirmesi kaydıyla LİMAŞ'a verilmesi; eğer gereğini yapamazsa idare lehine irat
kaydedilmesi teminatın ve bu hususların Özelleştirme Yüksek Kurulunun onayına
sunulması." İhale komisyonu kararında, ne Ofer'den ne Kutman'dan bir tek
satır dahi yok arkadaşlar.
Geliyorum, Özelleştirme
Yüksek Kurulu kararına. Özelleştirme Yüksek Kurulu kararında deniliyor ki:
"Eğer birinci ihale sahibi ihale gereklerini yerine getiremezse, ihaleyi
Ofer-Kutman ikilisine verin."
Şimdi, benim sorum şu
değerli arkadaşlar, sorum şu: İhale komisyonunun adını size bildirmediği
Ofer-Kutman ortak girişimini siz bakan olarak nereden öğrendiniz?! İhale
komisyonu böyle isim vermiyor size, buna da verin demiyor. Peki, siz, neye
dayanarak Ofer-Kutman… Birincisi yerine getiremezse ikinciye verin,
Ofer-Kutman'a verin… Siz, bunu nereden biliyorsunuz Sayın Bakan; nereden
biliyorsunuz, kim size söyledi?! Çünkü, ihale komisyonunda böyle bir isim yok.
Geliyorum bir başka
konuya değerli arkadaşlar. Sayın Bakan diyor ki aynı konuşmasında: "Süre
uzatımına rağmen ihaleyi alan firma gereğini yerine getirmediği için ihalesi
iptal edilmiş; dolayısıyla, ondan sonra gelene de ihale verilmiştir. Bütün
ihale prosedürlerinde de bu böyledir, o zamanki mevzuata da tamamen
uygundur."
Şimdi, size, değerli
arkadaşlar, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun raporunu okuyorum; hani bu
"tamamen uygundur" dediği raporu… O raporun 66 ncı sayfasında diyor
ki -ihale komisyonu ihaleyi Özelleştirme Yüksek Kuruluna sunuyor-
"Özelleştirme Yüksek Kurulu kendisini ihale komisyonu yerine koyup bir
başka firmaya ihaleyi veremez. Bu, yürürlükteki mevzuata, 4046 sayılı Yasaya
açıkça aykırıdır." Kim söylüyor bunu; Başbakanlık adına denetim yapan
Başbakanlık Yüksek Kurulu denetçileri söylüyor. Demek ki, Sayın Bakan bir
gerçeği bilmiyor.
Şimdi, şu, değerli
arkadaşlar, Kutman'a ait şirketin Sayın Bakana yazdığı yazı; 12 Aralık 2003'te
yazmış yazıyı. Şurasında "çok gizli ve özel sözleşmeye tabi" ifadesi
var. Birinci paragrafı aynen okuyorum: "Sayın Kemal Unakıtan"
dedikten sonra "gerçekleştirmiş olduğumuz çeşitli görüşmeler öncesinde, ek
1'de belirtilen 7 adet Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları limanının
(Limanlar İşletmesine yönelik olarak) uzun süreli imtiyaz haklarının satın
alınmasını amaçlayan, bağlayıcı olmayan ön teklifimizi sunmaktan memnuniyet
duyuyoruz." Burada, ben, başta Maliye Bakanı olmak üzere, ihale öncesinde,
ihaleyi alacak kişilerle ilişkiye girdiklerini, kapalı kapılar ardında ihaleyi
kotardıklarını, bunu en az elli kez ifade ettim, işte size belgesi. Sayın Bakan
diyor ya: "Belgesi nerede?" İşte size belgesi. Önceden görüştüğünü
kendisi söylüyor.
Şimdi, ben, buradan Sayın
Bakana sormak istiyorum: Bu tür bir ilişki içine, siz, nasıl ve hangi
gerekçeyle girdiniz? Size, hangi gerekçeyle, ihale konusunda gizli yazı
yazılabilir? Siz bu gizli yazıları Maliye Bakanlığının neresinde arşive
kaldırdınız, hangi dairesinde arşive kaldırdınız?! Devletin arşivine girdi mi
girmedi mi bunlar?! Düşünün, devletin hazinesini teslim ettiğiniz bir Maliye
Bakanı kimlerle ilişki kuruyor ihale öncesinde. Bir de Sayın Bakan gelip burada
diyor ki: "Efendim, belge gösterin." Buyurun size belge. Hadi
gösterin bakayım.
Geliyorum Galataport
olayına. Sayın Bakan dedi ki: "Ben O fer
koferi tanımıyorum." "Tanımadım" dedi Kuşadası ihalesi yapıldığı
zaman. Sonuçlandığı zaman gayet iyi tanıyor; ama, yapıldığı zaman… Kendisine
bağlı değil o zaman. Şimdi Ofer'i tanıdıktan sonra ne oldu; Ofer'i tanıdıktan
sonra bir bakıyoruz ki, Sayın Bakan Ofer'in uçağından inmiyor, nereye gitse
Ofer'in uçağıyla gidiyor. Siz, acaba, demokrasiyi içine sindirmiş, fakir fukaranın,
yetimin hakkını korumasını temel ilke edinmiş bir Maliye Bakanı ihale öncesinde
pazarlıklar içine girdiği bir işadamının uçağıyla sağa sola giderse ne
düşünürsünüz?! Bu Maliye Bakanı bu koltukta oturabilir mi oturamaz mı?! (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Bakan
"efendim, Hong Kong'a gittim" diyor. Güzel, gittin. Devletin uçağıyla
mı gittin; hayır. Tarifeli uçakla mı gittin; hayır. Kimin uçağıyla gittin?!
Ofer'in uçağıyla gidiyor. Onu söylemiyor. Sayın Bakan, gelin buraya "ben
Hong Kong'a Ofer'in uçağıyla gitmedim" deyin, biz de sizi alkışlayalım.
A. İSMET ÇANAKCI (Ankara)
- Diyemez.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - İki… Sadece bu değil. Sayın Bakanın yanıtlaması için bir şey daha
sorayım.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Yalan konuşmaya alışmış.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Siz Roma'ya İdan Ofer'in uçağıyla gittiniz mi gitmediniz mi iki
kez? Roma'ya İdan Ofer'in uçağıyla gittiniz mi gitmediniz mi ve bu İtalya'daki
görüşmeler Millî Piyangonun özelleştirilmesiyle mi ilgiliydi, yoksa başka bir
konuyla mı ilgili gittiniz siz? Sayın Bakan "efendim, biz işadamıyla
görüşürüz" diyor. Size işadamlarıyla görüşmeyin diyen mi var Sayın
Bakanım?! İşadamıyla görüşmenin bir ahlakî tarafı vardır. İşadamıyla,
oturursunuz, herkesin önünde görüşürsünüz. Sizin Honkong'a gittiğinizi, biz,
ancak çok sonraları duyabiliyoruz. Siz, acaba… Benim bildiğim kadarıyla,
bakanlar işadamlarıyla görüşürken, başta Anadolu Ajansı ve TRT olmak üzere,
herkese haber verirler; çünkü, sayın bakanlar orada mesaj verecektir. Siz,
kapalı kapılar ardında kime mesaj veriyorsunuz Sayın Bakan?! Sizin böyle bir
hakkınız var mı?! Türkiye Cumhuriyeti Maliye Bakanlığı koltuğunda oturmaya
hakkınız yoktur, yetkiniz de yoktur; o koltuğu yıpratıyorsunuz, o koltuğun
saygınlığını indiriyorsunuz, düşürüyorsunuz.
Bakın, değerli
arkadaşlar, Sayın Bakan dedi ki: "Efendim, ne geceyarısı görüşmeler, ben
öyle bir şey söylemedim. Geceyarısı görüşme yok. Gündüzler çuvala mı sığdı, ben
geceyarısı görüştüm."
Değerli milletvekilleri,
şimdi size… Ertuğrul Özkök'ü hepiniz bilirsiniz, son derece saygıdeğer bir
gazetecidir, yazılarını da kılı kırk yararak yazar. Bakın, şimdi, Eyal Ofer'le
yaptığı bir konuşmayı okuyorum size; 9 Şubat tarihli köşesinde yazıyor bunu.
Soruyor Ertuğrul Özkök,
"Ya Ankara'daki geceyarısı buluşması nedir?" diyor. Eyal Ofer'in
yanıtı: "Orada Maliye Bakanı, dönemin Turizm Bakanı Erkan Mumcu ve bir
bakan daha vardı -o da Sayın Binali Yıldırım- bizim yanımızda da Hamdi Akın ve
hazırladığımız projenin 3 mimarı vardı." Şimdi, Eyal Ofer mi doğruyu
söylüyor, Sayın Bakan mı doğruyu söylüyor; kim doğruyu söylüyor? Bu adamın
yalan söyleme mecburiyeti yok; niçin söylesin?! Bakanla görüşmüş, soru üzerine
de yanıt veriyor, bu yanıt da şu ana kadar yalanlanmadı.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, TÜPRAŞ ihalesine geliyorum, TÜPRAŞ ihalesi: Şu, Özelleştirme Yüksek
Kurulunun kararı arkadaşlar. Burada diyor ki… 1 katrilyon liraya kadar işlemi,
Özelleştirme İdaresi Başkanına yetki veriyor… Aynen şöyle: Sermaye Piyasası
mevzuatı ve borsa usul ve esasları çerçevesinde İMKB'de alım satımın
yapılmasına yetki veriyor; "Sermaye Piyasası ve İMKB mevzuatı
çerçevesinde" diyor.
Şimdi, Sayın Bakan bu
kürsüde şöyle diyor: "Bizzat Özelleştirme İdaresi tarafından herkese
duyurulmuştur, bu karar herkese duyurulmuştur, İstanbul Menkul Kıymetlerde
bunun işlemleri yapılmıştır ve Sermaye Piyasası Kurulunun bu işlemden haberi
vardır." Şimdi, bunun neresini düzelteyim, neresini düzelteyim?!. SPK'nın
haberi yok, İMKB'nin haberi yok. Haberler öncesinde bu zaten satılıyor. Sayın
Bakan bunu hangi cesaretle söylüyor, zaten anlayamadığım nokta da o. Bunun bir
gün yalan olduğu çıkacak meydana. Bunu, Sayın Bakan, üstelik bu kürsüden,
tutanaklara geçen kürsüden… Medya yazsa, diyecek ki, yalan yazdı; ama,
tutanaklarda var bu ifadeler.
Şimdi, efendim, SPK'nın haberi
ne zaman oluyor -SPK'ya niye sormuyor Sayın Bakan- SPK'nın haberi -ben size
söyleyeyim arkadaşlar- 7 Nisan 2005…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Kılıçdaroğlu, lütfen, toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.
SPK'nın haberi 7 Nisan
2005'te oluyor. Satış 1 Martta bitmiş. 1 Martta satış bitiyor; SPK'nın haberi 7
Nisan 2005 ve SPK, Özelleştirme İdaresine yazı yazıyor: "Yanlış
yapıyorsun, bunu açıklamak zorundasın" Özelleştirme İdaresi bir daha yazı
yazıyor: "Hayır, açıklamak zorunda değilim, bir daha düşünün." İkinci
kez, 25 Temmuzda ikinci kez diyor ki: "Hayır, yanlış yapıyorsunuz, bunu
açıklayacaksınız."
Peki, Sayın Bakan, siz,
hangi gerekçeyle gelip burada "SPK'nın haberi var" diyorsunuz? Bu
haber nereden oldu; Sermaye Piyasası Kurulunun haberi? Eğer haberi varsa,
Sermaye Piyasası Kurulu, niçin Özelleştirme İdaresi Başkanlığını uyarmak
zorunda kalıyor?
Bir şey daha var: Bakın,
yeni özelleştirme… Yine, aynı yetki verildi Özelleştirme Yüksek Kurulu
tarafından, aynı yetki verildi; ama, Özelleştirme İdaresi Başkanı, bunu, 10
Şubat 2006'da bültende yayımladı, aynı yetkiyi yayımladı.
Şimdi, ben, sormak
istiyorum Sayın Bakana: Sizin yaptığınız doğru ise, 2006'da bunu niçin ilan
ettiniz önceden? Eğer doğruysa… İnsanlar doğru olduğunun arkasında dururlar.
Doğruysa bunu niye ilan ettiniz? İlan ettiniz; çünkü, yaptığınız yanlıştı.
Peki, bundan ne kadar kaynak sağladı; buradan sağlanan kaynak 752 trilyondur
arkadaşlar. 752 trilyon birilerine bir gecede peşkeş çekmektir. Sayın Bakan,
diyor ki: "Efendim, herkesin haberi vardı, satış 1 Marttan sonra
oldu."
Bakın arkadaşlar, 28
Şubat, Global'in talebi "ben, şu kadarlık hisseyi alacağım" diyor.
Aynı tarihte "sattım" diyor. Aynı tarihte aracı kuruma "bunu
satın" diyor. 1 Martta da İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında satılıyor.
Hani, daha önceden, Sayın Bakan, siz bunu ilan etmiştiniz; kimin haberi vardı
bundan? SPK'nın haberi yok; İstanbul Menkul Kıymetlerin, aracı kurum bildirdikten
sonra haberi var. 752 000 000 doları birilerine peşkeş çeken bir kişi Türkiye
Cumhuriyeti Maliye Bakanlığı koltuğunda oturabilir mi oturamaz mı; bütün sorun
bu! (CHP sıralarından alkışlar)
Daha garip bir şey var.
Olay cumhuriyet savcılığına intikal ediyor, ilgili savcı soruşturma açmak
istiyor Özelleştirme İdaresi Başkanlığı yetkilileri hakkında. Sayın Bakan diyor
ki: "Ben, soruşturma yetkisi vermiyorum." Hani siz dokunulmazlığa
karşıydınız, herkesin dokunulmazlığını kaldıracaktınız?! Siz, acaba, hangi gerekçeyle,
sizin söylediklerinizi yapan, sizin vücut dilinizden anlayan bürokratları
koruyorsunuz Sayın Bakan; koruma gerekçenizi açıklar mısınız bana? Bu kürsüye
gelip "ben, şu gerekçeyle, bunlar soruşturma konusu olmasın"
diyebilir misiniz; diyemezsiniz. Ama, Danıştay 1. Dairesi kaldırıyor. Danıştay
1. Dairesi, ilgililere isnat edilen eylemlerin ciddiyeti nedeniyle soruşturma
açacaksın arkadaş diyor. Senin onayını kaldırdım diyor ve Sayın Bakanın onayını
kaldırıyor.
Değerli arkadaşlar,
şimdi, Sayın Bakan bir şey daha söylüyor, gene bu kürsüde. Diyor ki:
"Petrol Ofisinde de aynı işlem yapılmıştı." Ya, insaf Sayın Bakanım,
bunların ortaya çıkacağını siz nasıl bilmezsiniz?! Petrol Ofisinde, daha önce
Özelleştirme Yüksek Kurulunun kararı var Sayın Bakanım, siz bunu nasıl
bilmezsiniz, bunu nasıl sormazsınız; çünkü, siz, sanıyorsunuz ki herkes kör,
herkes sağır, bir ben bilirim, ben söylerim herkes inanır. Sayın Bakanım, öyle
değil: Siz, ne konuştuğunuzu bilmiyorsunuz. Sizin sadece şu avantajınız var:
Siz konuştuktan sonra bizim söz hakkımız olmuyor; onun için de, buraya gelip,
halkı kandırıyorsunuz, halka yanlış bilgi veriyorsunuz.
Bir soru daha sorayım
-Sayın Bakan gelecek- bu, 752 000 000 dolar kıyak sağladığınız insanlar vardı
ya, Global Menkul Değerlere, kaç lira, kaç bin veya milyon dolar komisyon
ödediniz, o komisyon miktarını da açıklarsanız sevinirim.
Şimdi, renkli bir konuya
geliyorum arkadaşlar, mısır olayına.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) - O
mısırların yüzünden kuş gribi oldu zaten.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Sayın Bakan…
Bakın değerli arkadaşlar…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Kılıçdaroğlu, lütfen toparlar mısınız.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Sayın Başkan, hemen toparlıyorum.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Mısırın yüzünden tavuklar kuş gribi oldu.
BAŞKAN - Lütfen, Sayın
Milletvekilim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Geliyorum mısır olayına
ve bütün arkadaşlarımın can kulağıyla dinlemesini istiyorum, bir devlet nasıl
soyuluyor, onu göreceksiniz.
7.8.2003 tarihinde, mısır
ithalatında Gümrük Vergisi yüzde 20'ye iniyor. Bu oran -daha o tarihte yüzde
20- yüzde 20'den yüzde 45'e çıkıyor; ama, bu arada, 45'e çıkmadan önce,
30.7.2003 tarihinde mısır ithalatını gerçekleştiriyor Sayın Bakanın oğlu,
oğlunun şirketi, AB Gıda Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi. Gerçekleştiriyor…
20'den 45'e sağlanan avantaja bakın arkadaşlar, 20'den 45'e…
MUHARREM İNCE (Yalova) -
Haram o para!
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - 9 gün içinde kararname çıkıyor ve 45'e… Şimdi, bu arada, bu
kararname bir yerlerde tutuluyor, o ithalat gerçekleşsin diye. Bunu biz burada
daha önce konuştuk. Şimdi ne oran biliyor musunuz; 2004'te bu oran yüzde 80'e
çıktı. Ama, bakın, daha sonra, 18.5.2004… Bu tarihe lütfen bütün arkadaşlar
baksınlar. 18.5.2004'te Resmî Gazetede bir Bakanlar Kurulu kararı yayımlanıyor.
Diyor ki o kararda: "Tohumluk olmayan mısır ithalatı için 900 000 ton
tarife kontenjanı tanıyorum" diyor. Tarife kontenjanı… Tarife
kontenjanındaki mısırda ithalatta Gümrük Vergisi yüzde 25. Peki, bu ne kadar
süre geçerli; üçbuçuk ay. Üçbuçuk ay için yüzde 25, eğer tarife kontenjanının
dışında getirirseniz, Gümrük Vergisi yüzde 80; 25 nerede, 80; nerede?!
Şimdi, ben, Sayın
Bakandan Yüce Meclisin huzurunda bu kürsüye gelip şu açıklamayı yapmasını
istiyorum: Benim oğlum bu tarife kontenjanından yararlanmadı. Bunu söylerse
kutlayacağım; ama, kusura bakmasın, belgesini de alnına dayayacağım. (CHP
sıralarından alkışlar) Siz, nasıl oluyor da -bu tarife kontenjanı- üçbuçuk ay
için birilerine bir çıkar sağlıyorsunuz?! Niye yapıyorsunuz siz bunu? Siz, hani
diyordunuz ya, fakir fukara, yetimin, garip gurebanın hesabını soracağız biz.
Bu mu arkadaşlar? Siz vatandaşın yüzüne giderken bunu mu söyleyeceksiniz? Böyle
bir şey olabilir mi?! Geçmişin hükümetlerini bu tür kararnamelerle eleştirmedik
mi?! Bu Parlamento saygın bir parlamento olsun demedik mi arkadaşlar?!
Geldiğiniz noktaya bakın, üç yılda geldiğiniz noktaya bakın arkadaşlar! Üç
yılda, kötü işadamı, kötü politikacı, kötü bürokrat aynı bataklığa gömülmüş
durumdalar şu anda. Aynı bataklıkta yüzüyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Kılıçdaroğlu, lütfen, teşekkür eder misiniz…
Son 1 dakika… Teşekkür
için Sayın Kılıçdaroğlu.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Eğer, bu Parlamento saygınlık kazanmak istiyorsa, bu tür oyunlara
izin vermemeli arkadaşlar.
Size, şimdi, 2004'te,
Sayın Cumhurbaşkanıyla ilgili bir haber okuyorum arkadaşlar: "2004 yılında
oğlunu sade bir törenle evlendiren Cumhurbaşkanı, o gece Köşkte tüketilen
elektriği cebinden ödedi." Niçin insanlar saygınlık kazanırlar? Niçin
insanlar saygınlık kazanırlar? Niçin insanlar saygınlık kazanırlar? (AK Parti
sıralarından alkışlar[!])
MUHARREM İNCE (Yalova) -
Size göre değil tabiî, size göre değil!..
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Sizin seçim bildirgenizden bir bölüm okuyorum, seçim
bildirgenizden: "Siyasette ilkeli yaklaşımların yerini, günübirlik çıkar
ilişkilerine bıraktığı bir dönemde, ahlak, en önemli değer olarak öne
çıkmıştır. Devlet ve toplum hayatını tahrip eden rüşvet, yolsuzluk, usulsüzlük
ve partizanlık gibi yozlaşmaların yaygınlaşması, siyasetin kurum olarak itibar
kaybetmesine ve halkın siyaset kurumuna olan güveninin sarsılmasına sebep
olmuştur." Bunu, siz söylüyorsunuz. Peki…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Sayın Başkan, teşekkür edeceğim…
HARUN AKIN (Zonguldak) -
Sayın Başkan, inşallah, aynısını Sayın Bakana da yaparsınız. Sabahtan beri
düğmeye basıyorsunuz.
BAŞKAN - Teşekkür için…
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Değerli milletvekilleri, siyasete düzey kazandırmak, Parlamentonun
görevidir. Hükümet bataklıktadır; hükümeti bataklıktan çıkarıp ona düzey
kazandırmak da, Parlamentonun elindedir. Siz, kullanırken "AK Parti"
diyorsunuz; sizin ak ve kara olduğunuzu bu oylama belirleyecektir.
Teşekkür ederim.(CHP ve
Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kılıçdaroğlu.
Sayın milletvekilleri,
birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.06
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.13
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Ahmet KÜÇÜK
(Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 63 üncü Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan
hakkında gensoru önergesinin gündeme alınıp, alınmayacağı hususundaki
görüşmelere kaldığımız yerden devam edeceğiz.
V.-
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS
ARAŞTIRMASI (Devam)
A)
ÖNGÖRÜŞMELER (Devam)
1.-
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal, Grup
Başkanvekilleri Samsun Milletvekili Haluk Koç, İstanbul Milletvekili Ali Topuz
ve İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol'un, Galataport ihalesine fesat
karıştırdığı; mal bildirimi ve banka hesapları konularında ticarî sır ve
bankacılık sırrını ihlal ettiği, kişi ve kurumlara iftirada bulunduğu ve suç
uydurduğu; görevini, kamu gücü ve yetkisini, siyasî ve kişisel sebeplerle
kötüye kullandığı; bu suretle kamuyu zarara uğrattığı ve yanlış bilgilendirdiği
iddiasıyla Maliye Bakanı Kemal Unakıtan hakkında gensoru açılmasına ilişkin
önergesi (11/4) (Devam)
BAŞKAN - Hükümet yerinde.
Şimdi, söz sırası, Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ'a aittir.
Buyurun Sayın Bozdağ. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Sayın Bozdağ, süreniz 20
dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Sayın Deniz Baykal ve arkadaşlarının Maliye Bakanı Sayın
Kemal Unakıtan hakkında Meclisimize vermiş olduğu gensoru önergesinin
öngörüşmelerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; benden önceki hatipleri konuşurken dinledim. Ben, rakamların çok
güzel, siyasîler tarafından konuşturulduğunu, takdim edildiğini bilirdim de,
ama, yazılanların altında başka şeyler arayarak, bir kâğıdın üzerinde yazan
yazıların bu kadar birbirinden farklı veya zıddı anlamda takdim edildiğine de,
bugün huzurlarınızdaki hatipleri dinlerken, bir kez daha şahit oldum. Büyük bir
maharet. Ben, bu mahir ustaları huzurlarınızda tebrik ediyorum; ama, kilükal
ile -eskilerin ifadesiyle- veyahut da "tencere siyasetiyle" veyahut
da "çamur at izi kalır" anlayışıyla yapılan siyasetleri…
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Belge var, ne çamuru.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
-…Türk Milleti, onaylamadığını, bir kez daha, 3 Kasımda göstermiştir. Bundan
sonraki zamanlarda da, ben eminim, bu kanaatini, yine, sandıkta bir kez daha
gösterecektir.
Şimdi, ben, bu gensoru
önergesinde zikredilen hususları, müsaadenizle, bilgilerinize arz etmek ve
değerlendirmelerimi sunmak istiyorum; ama, bu gensoru da, bir öncekinin birkaç
ilavesiyle aynısı. Dikkat ederseniz, uzunca bir zamandır, muhalefet, kırık plak
gibi dönüp dolaşıp aynı şeyleri söylüyor, temcit pilavı gibi aynı hususları
Yüce Heyetinizin ve milletimizin dikkatine sunmaya çalışıyor.
Bir tanesi şu, bu
iddialardan: İşte, Sayın Bakanla ilgili naylon faturayla alakadar mahkemelerde
davaların olduğudur. Olabilir… Bir kişinin hakkında mahkemede davanın olması
veya cumhuriyet savcılığı tarafından onun hakkında herhangi bir soruşturma
yürütülmüş olması, o kişinin suçlu olduğunu ortaya koymaz. Ben, Sayın Kemal
Kılıçdaroğlu hakkında da birtakım davalar -geçmişte- veya soruşturmalar
olduğunu ve halen görülmekte olan davalar olduğunu biliyorum. Bürokrat olan pek
çok kişi hakkında, benzer şekilde, icraatlarıyla ilgili birtakım iddialar,
soruşturmalar olabilir. Bu, o kişinin suçlu olduğunu göstermez. Anayasamızın 38
inci maddesi gayet açıktır: "Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, hiç
kimse suçlu sayılamaz.” Bu hüküm doğru mu; doğru. Öyleyse, suçluluğu hükmen
sabit olmayan ve hakkında bu konudaki yargılama dokunulmazlık nedeniyle duran, ama,
aynı iddiayla yargılanan herkesin birer birer beraat ettiği bir davayı, sanki
suçluymuş gibi, mahkûm olmuş gibi kamuoyuna takdim edip "böyle suçlu bir
insan burada duramaz" diye söylemek gayri ahlakîdir; kabul edilebilir,
siyasetin etik anlayışına uyar bir durum değildir. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Ben, bunu, yüce milletimizin dikkatine sunuyorum.
Bir başka konu; ikinci:
53 dönüm tarım arazisini, adi senetle 2/B'ye çevirip uhdesine almak. Ben,
şimdi, burada kaç tane yanlış var, hangisini, nasıl düzelteceğim diye şaşırdım.
ALİ CUMHUR YAKA (Muğla) -
Yapma ya!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Yani, şimdi, Türk Medenî Kanununa göre, adi senetle gayrimenkul alım satımı,
özellikle tapuya kayıtlı olmayan mallarla ilgili, kişilerin zilyetliğinde
bulunan malları senetle alıp satmasını Türk Medenî Kanunu kabul ediyor mu;
hatta, senetle satmayı bırakın, zilyetliğin devri ve teslimi suretiyle, malik
sıfatıyla, zilyedi olan bir malı kişinin alıp satması veya devretmesi mümkün
mü; mümkün.
ORHAN SÜR (Balıkesir) -
Orman arazisinde zilyetlik yok.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Medenî Kanunumuzun ilgili maddeleri, 973, 974, 977, 978; çok açık.
Şimdi, Medenî Kanun diyor
ki: Tapuya kayıtlı olmayan, kişilerin zilyetliği altında olan şeyler
satılabilir, teslim yoluyla olabilir; ama, Anadolu'da ve Türkiyemizin her
yerinde, bunlar, ispat kolaylığı olsun diye yazılı belgelere de bağlanabilir
ki, bu, yapılıyor. Zira, konu mahkemeye geldiğinde bu aranır.
Öte yandan, yine, Medenî
Kanunumuzun ilgili maddeleri, kişinin zilyetliği altında olan malını muhafaza,
müdafaa etme hakkını, adlî makamlar önünde, buna ilişkin dava hakkını tanımış
ve mahkemeler de bununla ilgili yargılamalar yapıyor.
Şimdi, hakikat bu iken ve
Medenî Kanun bunu bir hak olarak Türk insanına tanımış iken, adi senetle alım
satım yapmak sanki bir suçmuş gibi, buradan alınıp takdim edilmesi de, yine,
ancak bunlara yakışır. Olabilir mi; Medenî Kanunun kabul ettiği, tanıdığı bir
usulü, siz, yanlış, böyle bir usul yapmak suçtur diye niteleyebilir misiniz?!
Öte yandan, burada bir
başka yanlış daha var. Adi senetle 2/B arazisine dönüştürmeden bahsediliyor.
Ben bunu ilk defa duyuyorum, biraz bize de anlatsalar da öğrensek; adi senetle
bir arazinin 2/B'ye nasıl dönüştürüldüğünü bir anlatsalar da, herkes gibi biz
de öğrensek. Böyle bir şey var mı?! Hukukumuzda var mı?! 2/B'nin usulü, esası,
hangi şartlarda bir arazinin 2/B olacağı, bununla ilgili nelerin yapılması
gerektiği yasada tadat edilmiş, açık ve net ortaya konulmuş. Aldım, getirdim;
isterseniz, burada okuyayım bunları; ama -fazla zamanınızı almayacağım ama-
böylesi açık bir yanlışlık, burada, getirilip, sanki, bir senetle 2/B'ye
çevrilmiş gibi takdim ediliyor. Bu, bir başka yanlış.
Öte yandan, saygıdeğer
milletvekilleri, bir başka konu: 2/B diye Türkiye'de bilinen arazilerin
üzerinde şu Mecliste bulunan pek çok insanın yakınının mülkü olabilir, evi
olabilir, arsası olabilir. Doğru mu?.. Ve böyle yerlerde -örneğin,
Sultanbeyli'de veya başka yerlerde- devletin mahkemeleri var -teraziyi kurup
adalet dağıtanlar, 2/B denilen yerlerin üzerinde adalet dağıtılıyorlar-
devletin kaymakamlıkları var, belediyeleri var. Cumhuriyet Halk Partisinin il
başkanlığı binaları var, ANAP'ın binaları var. Cumhuriyet Halk Partililerin de
2/B üzerinde arazileri var, mülkleri var. Siz, bunları söylerken, bunların
üzerindeki sizin partinize mensup veya sizin teşkilatlarınızı 2/B olmayan
alanlara taşımayı düşünüyor musunuz? Onu da yaparsanız, bu konudaki iddiada ne
kadar samimî olduğunuzu çok çok iyi anlamış oluruz. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Bir başka konu: Bakın,
değerli dostlarım, şimdi, Sayın Kemal Unakıtan ne yapmış; şöyle, oturmuş, bir
gün, kalkmış, demiş ki, yahu, ben bir arazi alayım, şöyle, bakayım, benim çok
sevdiğim bir kardeşim de milletin bağrından çıkar başbakan olur, bakarsın,
işler gider, ben bu araziden şöyle rant elde ederim, böyle kâr elde ederim,
günü gününe, saati saatine yazmış bir plan; sonra, bunu adım adım tatbik etmiş…
Ya, dünyanın istihbarat örgütlerine bir görev verseniz, Sayın Kemal Unakıtan'ın
yaptığını yapın deseniz, olabilir mi böyle bir tesadüf zinciri?
M. CEVDET SELVİ
(Eskişehir) - Alışkanlık…
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Şimdi, bakın, alışkanlık değil; hakikatleri tersine çevirmeyin. Böyle bir şey
yok. Sayın Kemal Unakıtan, sizin, bizim, hepimizin yaptığı gibi, şahsıyla
ilgili gayrimenkul edinebilir, yatırım yapabilir, bu yatırımlar zaman içinde
para edebilir. Bunu, hiç kimse yadırgamamalıdır, ayıp değildir, günah değildir,
gayri kanunî değildir. Ama, şimdi, Sayın Unakıtan bir gayrimenkul aldı,
geleceğine yatırım yaptı, bu adam Türkiye'nin, efendim, Maliye Bakanı olmaz
diyeceksiniz, onunla ilgili bunu söyleyeceksiniz; bakın, ben size bir başka
belge göstereyim. Ne diyor: "65 000 000'luk tarla trilyonluk oldu"
Okudunuz mu bunu?! (AK Parti sıralarından alkışlar) Sabah Gazetesinde, 11 Şubat
Cumartesi günü.
Ben şimdi, bu gazeteyi
okuduğumda ben buna inanmadım; ama, ben şimdi, Cumhuriyet Halk Partililer, bu
gazeteden, birtakım gazete kupürlerinden, şuradan buradan, kilükalden veya
dedikodudan hareketle, şöyle şöyle olmuştur gibi, kati bir hükümle konuşurken,
ben şöyle mi demeliydim: Yahu, işte, sayın bir genel başkan, tutmuş, bir arazi
almış bir yerden, Muratpaşa Belediyesinin, Zeytinköy denen yerden, 24 dönüm;
zaman zuhur etmiş, burada 18 uygulanmış, arkadaki tarla öne geçmiş, daha sonra,
yine zaman değişmiş, bu başka bir yere gelmiş… (CHP sıralarından gürültüler)
DENİZ BAYKAL (Antalya) -
Arkadaki tarla öne geçmiş değil! Arkadaki tarla öne geçmiş değil!
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Yalan söylüyorsun.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Ben bir şey söylüyorum.
DENİZ BAYKAL (Antalya) -
Sözüne sahip çık! Sözüne sahip çık!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Bakın, benim ne dediğim açık, ben kimseyi itham etmiyorum…
BAŞKAN - Sayın Bozdağ…
Sayın Bozdağ…
DENİZ BAYKAL (Antalya) -
Yalan söyleme! Yalan söyleme!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Ama, bir şeyi söylüyorum, bir meseleyi yanlış takdim ederseniz…
DENİZ BAYKAL (Antalya) -
Doğruyu inkâr etme!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
…gazete haberlerinden alıp ithamlarda bulunursanız, aslı astarı olmadık şeyler
çıkar.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Başkan, ne alakası var!
DENİZ BAYKAL (Antalya) -
Yalan söylüyorsun! Yalan söylüyorsun!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Her şeyde şaibe ararsanız, bunda da şaibe ararlar, bunda da! (AK Parti
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; CHP sıralarından gürültüler)
Siz, başka temiz insanların alnına leke sürüp, doğru dürüst işlemlerin altında
şaibe ararsanız, esas, bu şaibeyi götürür.
DENİZ BAYKAL (Antalya) -
Yalan söylüyorsun, yalanla kendini savunmaya çalışıyorsun.
BAŞKAN - Sayın Bozdağ…
Sayın Bozdağ…
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Bakın, bir başka konu…
BAŞKAN - Sayın Bozdağ…
Bir saniye Sayın Bozdağ.
Sayın milletvekilleri,
önerge sahibi Haluk Koç, Anavatan Partisi Grubu adına Sayın Süleyman Sarıbaş,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Kemal Kılıçdaroğlu 75 dakika
konuştular ve iddialarda bulundular. Lütfen sabredin cevaplarının verilmesi
gerekir. (CHP sıralarından gürültüler)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Ama, bu cevap değil ki!
DENİZ BAYKAL (Antalya) -
Cevap vermiyor, iftira atıyor!
BAŞKAN - Lütfen, sayın
milletvekilleri…
Buyurun Sayın Bozdağ.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Şimdi, gelelim bir başka
iddiaya: "Efendim, bu Maliye Bakanı, sadece AKP'nin ya da Türk siyasetinin
üstünde bir yük olmaktan öte, kamu malının ve devlet hazinesinin teslim
edilemeyeceği bir kişi olarak ortaya çıkmıştır." Böyle bir iddia… Şimdi,
ben bakıyorum, acaba, uzayda mı yaşıyorum, yoksa, Türkiye'de mi yaşıyorum; Türk
hazinesiyle ilgili şeyleri böyle bir inceleyip, gözümün önüne getirdiğimde, ne
var ne yok diye baktığımda, şöyle hafızamı yokladığımda, 3 Kasımdan önce bu ülke,
memuruna, işçisine maaş ödemeyi nasıl yaparım diye kara kara düşünen bir ülke
iken, AK Partiyle, Sayın Bakanın da Maliye Bakanı olduğu dönemde bir bakıyoruz,
2002'de Türkiye'nin millî geliri 181 milyar dolar iken, 2003'te 239 milyar
dolara, 2004'te 300'e, 2005'te de daha yukarılara geliyor. Hazineyi nasıl
korumuş?! (AK Parti sıralarından alkışlar) Ne olmuş hazine?! Üzerine ilave
olmuş. Öte yandan bakıyoruz, yine, bir başka konu, AK Parti İktidarından önce
kişi başına Türkiye'de düşen gelir 2 168 dolar iken, AK Partiyle 2005'te 5 000
dolara çıkmış. Nasıl hazine beklenmiş?!
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Asgarî ücret ne olmuş!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Yine, bakıyoruz; 2002'de yüzde 65 olan faizler yüzde 14'ün altına çekilmiş; ne
olmuş; arkasından, Türkiye, bu süreç içerisinde 100 katrilyon Türk Lirası
tasarrufta bulunmuş.
CANAN ARITMAN (İzmir) - 4
kişiden 1'i yoksul!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Bütçe açığı, hakeza, yine, 2002'de
bizim memleketimizin hazinesinde toplanan vergilerin yüzde 105'i faize
giderken, şu anda yüzde 37'si gidiyor, şimdi bir bakın buradan, buradan bakın,
hazine dolmuş mu taşmış mı?! Peki, problem ne biliyor musunuz; hazinenin
dolması; ama, bu dolmanın karşısında birilerinin ağzının kamaşması. Yoksa,
Sayın Başbakanın değil, hırsız ve hortumcu taifesinin ağzının kamaşması. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
AK Parti hazineyi
doldurdu, bunlar bunu millete veriyor, aman vermesin -ağızları kamaşıyor-
bunları gönderip de biz bunu nasıl iç edelimin hesabı içindeler.
Hazine doldu ne oldu; ben
sadece başlık başlık söylüyorum. Bakın, bizim dönemimizde köylünün… O
ilköğretim okulunda okuyan bütün çocukların kitapları masasının üstüne kondu
mu… Bu, bir parayla olan bir iş. İşte, buraya gitti. Öte yandan, ortaöğretime
de önümüzdeki sene aynı şey verilecek. Öte yandan, bir bakıyorsunuz, esnafa
2002'de 134 trilyon para verilirken, bu sefer üç senelik zaman içerisinde 3,5
katrilyona fırlayan bir rakam esnafın cebine döndürülmüş ve 23 kat, esnafa
verilen para artmış.
Kışın soğukta kıyamette
insanımız yorganına sarılıp yatarken yorgan mı onu ısıtır, o mu onu ısıtmaz
belli değilken, üç senedir evinde soba yanmayan bir tane Türk vatandaşı kalmadı.
Bu mu hazineyi iç etmek?! (AK Parti sıralarından alkışlar)
Doğru, biz iç ediyoruz;
ama, milletin cebine döndürdük bunu, birileri bundan rahatsız oluyor. 2005'te
KÖYDES çerçevesinde köylüye 500 trilyon, 2006'da 2 katrilyon verilecek. Bu
paralar nereye gidiyordu?
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Maliye Bakanına.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Öte yandan nemalar vardı, çok iyi biliyorsunuz, 14 katrilyon civarındaydı,
kâğıt üzerinde nema var, ama, ortada ne para var ne pul var. Şimdi ne oldu;
yaklaşık 10 katrilyonu ödendi, hazirana kadar tamamı ödeniyor. AK Parti ne
yapıyor; bir yandan hazineyi dolduruyor, öte yandan da hazinedeki parayı
hazinenin sahiplerinin cebine döndürüyor; ama, birileri bundan rahatsız oluyor.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Onun için, şunu özellikle
vurgu yapıyorlar: Diyorlar ki, AK Partililer de nasıl olsa insan, biz onların
yerinde olsak, bu güç bizim elimizde olsa, biz böyle böyle yapardık, onlar da
böyledir diye düşünüp yaklaşanlar, onların kendileri gibi olmadığını görünce
geri döndüler. Bu sefer, dönüp, millete, birtakım iftiralarla, desiselerle
"bakın, bunlar da, ötekiler gibi, ANAP gibi CHP gibi, falan gibi, filan
gibi" demeye başladılar.
DENİZ BAYKAL (Antalya) -
Ağzını topla, ağzını topla!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Ama, biz, ötekiler gibi değiliz…
DENİZ BAYKAL (Antalya) -
Ağzını topla!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Bunu, millet biliyor; bunu, Türk Milleti biliyor.
DENİZ BAYKAL (Antalya) -
Sen kimsin CHP'yi ağzına almak kim?! Haddini bil!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Onun için, hakikati saptırmanın hiçbir manası yoktur. Bakın, hiç…
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Sahtekâr…
ORHAN SÜR (Balıkesir) -
Hepiniz sahtekârsınız, bir taneniz iki taneniz değil…
BAŞKAN - Lütfen sayın
milletvekilleri…
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Bakın…
MUHARREM İNCE (Yalova) -
Yalancının!.. Yalancının!..
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
… bütün dert, bu süreçte, bundan sonra AK Partiyle ilgili birtakım iftiraları
gündeme getirip, milletin gözünden biz bunları nasıl düşürürüz, arkasındaki…
DENİZ BAYKAL (Antalya) -
Millet görüyor, millet görüyor!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Görüyor, anketler de gösteriyor.
DENİZ BAYKAL (Antalya) -
Millet görüyor her şeyi!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Nasıl olduğunu gösteriyor.
Şimdi, nasıl bunu
düşürürüz diye bir gayret var.
DENİZ BAYKAL (Antalya) -
Seçime gittiğin zaman görürsün!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Doğru, gözde olan şey yere düşer.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Bas parayı al anketi.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Ama, AK Parti, milletin gönlündedir, gönülde olan şey yere düşmez. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Ben inanıyorum, bu millet, AK Partinin kıymetini bilecek
ve onu, hiçbir zaman yere düşürmeyecektir.
Bakın, diğer konularla
ilgili, bu TÜPRAŞ ve Galataportla ilgili, önergede, yine, hakeza, orada iki
tane şeyden bahsediliyor, mahkeme kararından bahsediliyor… (CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen…
MEHMET SEMERCİ (Aydın) -
Belgeleri konuş, belgeleri...
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Sayın Başkanım…
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bozdağ.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Şimdi, Galataportla ilgili konu Yüce Meclisin huzurunda daha önce tartışıldı,
burada söylenmesi gereken şeyler söylendi; ama, ben, orada bir hususa daha
vurgu yapmak istiyorum.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
"Görüşmedik" dediler, görüşmedik!..
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Özellikle, bakın, orada, üzerinde durulan şey, bu işin kamuoyuna duyurulmadığı
şeklinde bir husustu; özellikle vurgulandı, burada dile getirildi. Şimdi, ben,
bakıyorum, kamuoyuna duyurma var mı; var. (CHP sıralarından gürültüler)
Efendim, gazeteler var.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Ne gazetesi?!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Hürriyet Gazetesinde ilan edilmiş, Milliyet Gazetesinde 10 Haziran'da ilan
edilmiş; öte yandan, Türkiye, Yeni Şafak, Akşam Gazetesinde 11 Haziranda ilan
edilmiş; öte yandan, Resmî Gazetede 12 Haziranda ilan edilmiş; TDİ'nin de
internet sitesinde yayınlanmış; sağır sultan bile bunu duydu; ama, birilerinin
kulakları duymadıysa, buna bizim söyleyecek bir şeyimiz yok. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Orada yayınlanan bir hususun, alenî olmadığı,
duyulmadığı, bilinmediği şeklinde bir değerlendirmeyi burada yapmak yanlış
olur.
Yalnız, burada, bir
hususun altını çizmek istiyorum…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
TÜPRAŞ!..TÜPRAŞ!..
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Mahkeme kararında, yürütmeyi durdurma kararında, bu Galataport ihalesinin
yanlışlığı veya buradan birtakım kokular geldiği veya birilerinin iç ettiği
gerekçesiyle falan değil; Özelleştirme Yüksek Kurulunun, buranın imar planıyla
ilgili bir planı onaylayıp dosyaya koyması gerektiği halde, böyle bir planın
dosyada olmamış olması nedeniyle yürütmeyi durdurma vermiştir. (CHP
sıralarından gürültüler) Ama, kalkıp, bu konuyu, farklı bir biçimde takdim
etmenin de bir manası yoktur.
ORHAN ERASLAN (Niğde) -
Helal olsun!..
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Öte yandan, TÜPRAŞ'la ilgili değerlendirmeye gelince. Değerli arkadaşlar,
TÜPRAŞ konusu da ilginç bir konu; ama,
bunun hikâyesi daha eski. Hatırlarsanız, 23.12.1994 tarihinde, o zaman,
Özelleştirme Yüksek Kurulu bir karar alıyor. O zaman kim iktidarda?! 1994'te,
bir koalisyon var iktidarda ve o zaman böyle bir karar alıyor. Bu kararla…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bozdağ,
lütfen, toparlar mısınız.
Buyurun.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkan.
Şimdi, bu karar -1994,
yılını söyledim- 23.12.1994'te alınıyor.
O zaman Türkiye'de farklı bir iktidar var, koalisyon var; DYP-CHP
İktidarı söz konusu…
DENİZ BAYKAL (Antalya) -
Ne alakası var?! CHP değil! CHP'yle alakası yok ya!
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Ne CHP'si; karıştırıyorsun!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Şimdi, bakın…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Orada yalan söylüyorsun! Terbiyesiz!..
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Yalancı!..
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Bakın, bir şey söylüyorum. Bak…
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Yalancı!..
BAŞKAN - Sayın Anadol,
bir saniye…
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Bakın, ben, sözümün ne manaya geldiğini biliyorum. (CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN - Bir saniye Sayın
Anadol.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
O dönemde, SHP ile, efendim, CHP birleşti, birlikte oldular; yani…
DENİZ BAYKAL (Antalya) -
Hayır efendim, hayır! Ne söylediğini bilmiyorsun!
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Sahtekâr!..
BAŞKAN - Sayın Bozdağ…
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Bir başka konu, bakın… (CHP sıralarından gürültüler)
DENİZ BAYKAL (Antalya) -
Ne söylediğinin farkında değilsin; boş konuşuyorsun, boş!
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, bir saniye…
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Bakın… Efendim, millet bunu biliyor, ben ne konuştuğumu da biliyorum, bizi
dinleyenler de bunu takip ediyor. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ORHAN SÜR (Balıkesir) -
Senin gibi yalancılar sayesinde zaten!..
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Bakın, bu belge, o günden beri devam ediyor. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Öte yandan, bunun devamında ne var?.. Bunun devamında da başka şeyler var. Bu
belge, o dönemde gönderilmiş, kamuoyuna duyurulması için ilana gönderilmiş.
İlandan sonra, borsada birtakım yükselmeler, inişler, çıkışlar olduktan sonra,
o dönemdeki SPK Başkanı Sayın Ali İhsan Karacan imzasıyla tekrar bir yazı
göndermiş. Yazı burada, belki arkadaşlarım da okumuştur.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Satışa gel, satışa!.. Aradaki satışa gel!..
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Sadede geliyorum… Ben bir şey anlatıyorum…
BAYRAM ALİ MERAL
(Ankara) - Paraya gel, paraya!..
BAŞKAN - Sayın Bayram…
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Diyor ki: "Başkanlığınızca yapılan bildirim rutin bir bildirimdir."
Bu tespiti yapıyor. Arkasından, bu bildirim… Hisse senetlerinin borsada şöyle
böyle olmasıyla birtakım sıkıntılar ortaya çıkmıştır… En sonunda diyor ki:
"Bu itibarla, bundan sonra borsada işlem gören özelleştirme kapsamındaki
şirketlerin hisse senetlerinin satışına karar verilerek gerekli işlemlere
başlanılması veya bu konuda bir aracı kurumla anlaşma yapılması halinde, satışa
başlamadan önce, anılan tebliğimizdeki süreler içinde Kurula veya borsaya
bildirimde bulunması hususunda gereğini arz ederim."
Şimdi bakın, bu karar
nedir biliyor musunuz; Sayın Kılıçdaroğlu da okudu…
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Petrol-İş Sendikası iptal ettirmeseydi kaça satılmıştı; onu söyle!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
… 20 milyar TL'ye kadar olan sınır için borsada işlem yapılmasına imkân veren
bir karar.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Kaça satılmıştı, onu söyle!..
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Yalan söylüyor!..
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Bu kararın içinde, şura satılıyor, ben burayı borsada satacağım, şu kadarını
satacağım, bu kadarını satacağım diye bir ifade yok.
MUHARREM İNCE (Yalova) -
Yavuz hırsız ev sahibini bastırırmış!..
BAŞKAN - Sayın Bozdağ,
bir saniye…
Sayın milletvekilleri,
lütfen…
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Ama, onun için, SPK Başkanı diyor ki: Satmaya karar verdiğin spesifik şey
neyse, onu tespit ettikten sonra, bundan sonra, bunu ilgili yerlere gönder veya
anlaşma yaptıktan sonra, bir alıcı şeyiyle, gerekli işlemlere başladığında bunu
bildir.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Mevzuat değişti, okuyun…
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Ne yapıyor; o zamandan sonra bu bildirimler yapılmıyor. Daha sonra bu dönemde
karar veriyor, diyor ki: Ben burayı satacağım. Bunun 28 Şubatta kararını
veriyor, arkasından borsaya gönderiyor.
ALİ CUMHUR YAKA (Muğla) -
Ne zaman?..
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Borsa bunu ilan ediyor.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
28'inde satılıyor zaten; karar alınıyor, aynı gün satılıyor…
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Bakın, borsanın ilan tarihi 1 Mart 2005 Salı ve burada da sadece alıcı değil,
hem İş Yatırım Menkul Değerler AŞ hem Global Menkul Değerler AŞ hem de TC
Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığından gelen yazılar burada ilan
ediliyor. İşte, örneği. Arkasından, Borsa, yine, bu işlemleri onayladığını,
daha sonra, yine bir başka biçimde duyuruyor. Kamuoyunda bunun gizli ve saklı
bir yönü yok.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Başka biçim ne?..
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Bakın, geçmişte yapılan bir ilan sonucu ne deniyor; gazeteler manşet atmış:
"Dolaplar döndü, küçük yatırımcı öldü." Borsaya, Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı bir yazı gönderiyor, işte şu kadar satış yapacağım; satış yapmıyor,
kıyametler kopuyor, küçük yatırımcının elindeki avucundaki para gidiyor.
Buradaki gizlilik veya bunun hemen bildirilmemesinin esprisi, kamuoyunda veya
borsada işlem yapan küçük tasarrufçuyu, yatırımcıyı korumak adına yapılmış olan
bir husustur; ama, bu konu birdenbire farklı bir noktaya geldi, farklı bir
noktaya gitti.
Bakın, Sayın Kılıçdaroğlu
bir hususa da değindi; onu da huzurlarınızda ifade edip bitireceğim. Petrol
Ofisiyle ilgili bir şey söyledi, bakın.
Petrol Ofisiyle ilgili
Özelleştirme Yüksek Kurulu kararı… Burada ne yapmışlar; burada yapılanı ben
size okuyayım: Kararın… İşte, belli bir hissesini, yüzde 25 küsur kadar şu
hisseyi falan şirkete; ödemeleri yüzde 100'e şu kadar, şu, şu, şu kadar; işlem
bitirilmiş ve ondan sonra, kamuoyuna biz bunu yaptık diye duyurulmuş. Bu da
hangi dönemde; bakıyoruz, Başbakan Sayın Bülent Ecevit, ANAP'ın koalisyon ortağı
olduğu dönem.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bozdağ…
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkanım, bitiriyorum.
Bütün bu bilgileri siz
değerli kardeşlerimin ve bizi izleyen değerli vatandaşlarımızın takdirlerine
arz ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bozdağ.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Sayın Başkan, Sayın Bozdağ, konuşmasında, Anavatan Partisinin ismini
kullanarak, haksız yere ithamda bulunmuştur; 69 uncu maddeye göre…
BAŞKAN - Ne diye ithamda
bulundu?
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Yolsuzluk konusunda, Anavatan Partisine… (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, bir saniye…
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Yolsuzluk konusunda Anavatan Partisine ithamda bulunmuştur. Tutanakları
inceleyin, görürsünüz efendim. (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, bir saniye…
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Tutanaklarda açık ve net görülecektir.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Konuşmasının son kısmı Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu,
yazılı olarak Başkanlığa iletin, tutanakları inceleyelim. Bildiğim kadarıyla,
özellikle…
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Son kısmında çok açık.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Hem de iki defa, çok açık Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Benim bildiğim
"ANAP" diye hitap etti; ama, yazılı iletin, tutanakları inceleyeyim,
talebinizi yerine getireceğim.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Sayın Başkan…
BAŞKAN - Şimdi, mevcut
partinizle ilgili olmayan bir partinin suçlanması, size savunma hakkı vermez
Sayın Abuşoğlu.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- O ifadeyi kullanması önemli değil…
BAŞKAN - Şimdi, Maliye
Bakanı Sayın Kemal Unakıtan.
Buyurun Sayın Bakan. (AK
Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından "ayağa kalkın, ayağa
kalkarak alkışlayın" sesleri)
Sayın Bakan, buyurun;
süreniz 20 dakikadır.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime
başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
iktidarımız tarafından takip edilen politikalar sayesinde, son zamanlarda, ülke
olarak çok önemli kazanımlar elde ettik. Bizden önceki iktidarlar, kendi
dönemlerinde kısa vadeli tedbirlerle vakit geçirdiler. Biz ise, uzun vadeli
politikalar üreterek, ülkemizi bir güven ve istikrar ortamına kavuşturduk;
bunun neticelerini de hep birlikte görüyoruz.
AK Parti İktidarı ve
hükümetleri, şimdiye kadar yürütülen siyaset anlayışını değiştirdi. Yıllardır
gerilim üzerine kurulan siyaset anlayışını terk ederek, siyaseti millete hizmet
yarışına döndürdü ve ülkedeki gerilim ortamını kaldırarak, siyaset ezberini
bozdu. Halkımız da bu siyaset anlayışımızı benimsedi.
Biz bunları yaparken,
önemli bir problem ortaya çıktı. Muhalefet, bizim bu yaptıklarımıza, maalesef, ayak
uyduramadı. Muhalefet kendisini yenileyemeyince, halk tarafından benimsenmeyen,
kısır çekişmeleri körükleyen bir tavır ve politika içine girdi. Politika
üretemedikleri için, değişim karşısında geride kaldılar ve dolayısıyla,
tamamen, gerçeklere dayanmayan, iftiraya dayanan kısır çekişmelerle gündemi
doldurmaya çalışmaya başlıyorlar. Güya hükümeti güç duruma düşürmek için benim
hakkımda gensoru verdiler. Bu gensorunun gerçeklerle alakası yoktur. Herkesin
bunları bilmesinde fayda olduğu için, ben, şimdi, hakkımda iddia edilenleri tek
tek cevaplandıracağım, tek tek cevaplandıracağım, herkes bir dinlesin; ama,
esas yapılan, yapılmak istenen, biraz önce anlattıklarımdır. Yani, kimse,
ormanı görmemezlikten gelmesin.
Değerli Başkan, değerli
milletvekilleri; gensoru önergesinde ileri sürülen iddialardan birisi, bir
gazetede yer alan mesnetsiz bir habere ilişkindir. Hepinizin malumu olan haber
üzerinde… Neymiş, ben, birilerinin, efendim, mal varlığını açıklamışım,
hesaplarını açıklamışım, servetlerini açıklamışım; konu bu. Şimdi, bu haber
üzerine, ben, aynı gün çıktım, basın açıklaması yaptım ve bu haberi de açık bir
dille yalanladım. İsnat edilen ifadelerin bana ait olmadığını da kamuoyuna arz
ettim. Ayrıca, bu haberi tekzip ettim, tekzip de çıktı. Arkadan, gazete
aleyhine tazminat davası da açtım. Şimdi bana diyorlar ki: "Sen bu
açıklamayı niye sabah yapmadın da akşam yaptın?" Size mi soracağım ne
zaman yapacağımı?! (AK Parti sıralarından alkışlar) Onu da söyleyeyim: Ben,
sabahtan akşama kadar Bakanlar Kurulu toplantısındaydım. Toplantıdan çıkacağım;
aman, birisi benim hakkımda böyle yazmış; ben onlara, efendim, hemen tekzip
yapayım da beyefendiler darılabilirler, küsebilirler! Bunlar boş şeyler. Ben ne
zaman müsait olurum… O zaman da, o gün de açıklamamı yaptım. Şimdi, bunu açıkça
herkese ilan ettim.
Değerli arkadaşlar, ben
Maliye Bakanıyım. Şimdiye kadar, ben, kimsenin ne hesabını açıkladım ne de
bundan sonra açıklarım. Kimsenin hesabının, servetinin peşinde de değilim ve
öyle, açıkladığım zaman da, efendim, abartılı, boş laflar değil, Maliye Bakanı
isterse bir adamın hesabını kuruşuna kadar açıklar. İstersem, ben, kuruşuna
kadar açıklarım; ama, bunu yapmadım, yapmam ve yapmayı da düşünmüyorum.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Önce kendi hesabını açıklayacaksın tabiî.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, böyle boş şeyler arkasında…
Buna benzer, Sayın Baykal
da birsürü laflar etti benim hakkımda; gazetede okudum. Ben ne yaptım; benim
hakkımda böyle şeyler konuştun mu Sayın Baykal diye yazı yazdım kendisine. O da
yazıyla bana "hayır, ben böyle şeyler konuşmadım" dedi ve ben de
arkasını bıraktım. "Sorulur mu, size mi soracağız?!." Evet, bana
soracaksın. Ben böyle bir şey dedim mi demedim mi, bir sorun. Ben, o siyasî
nezaketi gösterdim; ama, karşımızda, maalesef, onu göremiyoruz.
Şimdi, tabiî, bu
açıklamalar, hemen böyle bir infial göstermeler… Gazete dedikoduları üzerinde
siyaset anlayışının devam ettiğini de görüyorum. Anamuhalefet Partisinin
meseleye bu şekilde yaklaşımı, onların planlı ve sistematik bir karalama
kampanyası yürüttüklerinin açık bir göstergesidir. Bu siyaset anlayışı, yalan
üzerine kurulu bir senaryoyu kendisi çalmakta ve kendisi oynamaktadır. Bu nasıl
bir iş, nasıl bir siyaset?!. Ben, bu haber yalandır, ben böyle bir şey
söylemedim diyorum; "hayır, söyledin" diyorlar. Yahu, söylemedim…
"Söyledin…" O zaman, ben, bir şey diyecek halim yok. Tekzip ettim
diyorum; "yok, sen -yine- söyledin…"
Böyle siyasetle bir yere
varılmaz. Siyaset müessesesinin bir ciddiyeti vardır. Ben, gazetede gördüm,
yazdım. Ondan sonra, servetimi de açıkladım… "Açıkladın…" Sonra ne
oldu; şimdi, boyuna, servete dolandınız, durdunuz. Her gün, şimdi, bir cevap
vermek mecburiyetindesiniz. Hepimiz de seyrediyoruz; verin bakalım… "Bir
şey yapmadım" diyorsunuz, sonra "rutin" diyorsunuz, sonra,
bilmem ne diyorsunuz. Bunlar, devam edecek tabiî.
Değerli arkadaşlar, sizin
ve milletimin huzurunda bir defa daha tekrarlıyorum ki, ben, böyle bir açıklama
yapmadım ve bankacılık veya vergi mevzuatına aykırı bir davranışta da
bulunmadım. Bu iddialar tamamen asılsızdır.
Şimdi, gelelim başka bir
iddiaya: TÜPRAŞ…
Değerli arkadaşlar,
hakkımda daha önce de bir gensoru verilmişti; orada da bu TÜPRAŞ hadisesi
vardı, orada da açıkladık; ama, ben, şimdi, kısaca bir daha açıklayacağım.
TÜPRAŞ'ın 14,76 hissesinin satışında… Bir defa, bizim bir danışman şirketimiz
var; bu da İş Yatırım Menkul Değerler AŞ. İş Bankasına ait olan bir şirket.
Danışmanımız da bu. Özelleştirme İdaresi adına aracılık yapıyor.
Şimdi, bu özelleştirme,
borsada satışına ilişkin işlem başladığı andan itibaren SPK'ya da
bildirilmiştir, İstanbul Menkul Kıymetler Borsasına da bildirilmiştir. Öyle,
gizli kapaklı, bilmem ne satış yoktur; her tarafa da bildirilmiştir.
Şimdi, İMKB'nin 1 Mart
2005 tarih ve 40 numaralı bülteninde de ilan edilmiştir; burada… Herkese ilan
edildi, bunun satışı duyuruldu, ilan edildi.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Satış bittikten sonra!..
ERKAN MUMCU (Isparta) -
Hangi tarihte?!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Hayır, 1 Mart 2005. İyi beni dinleyin. İşiniz gücünüz
böyle karıştırmak, lüzumsuz şeyler.
Bu ilanın ardından,
dileyen yatırımcı daha iyi bir teklifle gelebilirdi. Bu, bütün yatırımcılara
duyuruldu. İsteyen yatırımcı her an gelebilir buna. Borsada duyuruldu bu. Bu
teklifler beklendi. Bunun ardından, Borsa Başkanlığının 3 Mart 2005 tarih ve
sayılı bülteninde satışa tekrar onay verildi. "Evet, bu satışa onay
veriyoruz" dediler; bu da burada. Bu da yayınlandı. Yok gece yarısı
satılmış, yok kapı arkasında satılmış, kapı önünde satılmış!.. Yani, iyice işi
mizaha döndürdüler. Ve satış işlemi de 4 Martta, bak, bunlardan sonra 4 Martta
da gerçekleşiyor.
Şimdi, o zamanki şeylere
bakarsanız, bütün matbuata, bütün gazetelere bakın "çok iyi bir iş
yapıldı", "TÜPRAŞ'ın fiyatı arttı", "TÜPRAŞ'ın ayrı bir hissesini
satmak suretiyle TÜPRAŞ'ın değerini artırdılar" diye, bütün gazeteler
yazdı.
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- Yazdı efendim.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Bunu, alın okuyun. Hürriyet'te de var, efendim Vatan'da da
var, hepsinde var. Şimdi, kalkıp, efendim, bu bildirilmedi, bu edilmedi, bu
yapılmadı… Hayır, arkadaş; biz ne yaparsak, açık seçik yaparız. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Tabiî, bu kadar şeffaflığı böyle ihalelerde
göremiyorlardı da ondan, alışık değiller bir defa.
Değerli arkadaşlar,
Galataporttan bahsediyorlar. Biraz da, ben de ondan bilgi vereyim size. Şimdi,
bu gensoru önergesinde diyor ki: Efendim, ihaleye fesat karıştırıldı; efendim,
ihalede yolsuzluk var, şüphe var, suiistimal var… Değerli arkadaşlar, doğrusu,
böyle alelacele hazırlanmış şeyler ki, teklif, önerge, benim hakkımdaki gensoru
önergesi, ben şaşırıyorum. Biraz, oturun, çalışın. Çalışın da, biraz da
gerçeklere bakın.
Galataport ihalesini,
Danıştayın yürütmeyi durdurma kararıyla durdurduk ve ondan sonra da, bunu, biz,
iptal ettik; ama, kim iptal etti; ihale komisyonu, idare iptal etti. Danıştayın
yürütmeyi durdurma kararının gerekçesi neydi; Danıştayın yürütmeyi durdurma
kararının gerekçesi, burada yolsuzluk yapıldı demiyor, burada ihaleye fesat
karıştı demiyor, burada şaibe, şüphe var demiyor. Ya ne diyor; bu planları
Özelleştirme İdaresinin tasdik etmesi lazım; fakat, onun yerine, Turizm ve
Kültür Bakanlığı tasdik etmiştir; ondan dolayı bunu değiştirin diyor. Söylediği
bu.
ORHAN ERASLAN (Niğde) -
Bu yolsuzluk değil mi?!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Yani, bu planlar, Salı Pazarının planları, Galataportun
planları, bizde Turizm ve Kültür Bakanı tarafından tasdik edildi. Kimdi o
zaman; eski Turizm Bakanıydı. Tasdik eden, imzası olan da… Eski Turizm Bakanının
da imzası var burada; o tasdik etti. (AK Parti sıralarından "kim o?"
sesleri) O tasdik etti.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Kim, kim o; hangi Bakan?
ERKAN MUMCU (Isparta) -
Sayın Bakan, kimmiş o?!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - O kendini bilir.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ERKAN MUMCU (Isparta) -
Cesaretin varsa bir şeyler daha söyle, hadi; nasıl olsa geleceğim oraya!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Evet, şimdi, bunun hakkında, bak, ihaleye çıktık. İhaleye
çıktığımızda, gayet açık, gayet şeffaf... Biraz önce arkadaşımız da anlattı;
çeşitli tarihlerde, 10-15 Haziran tarihlerinde Milliyet'te yayımlanmış ilan,
Hürriyet'te yayımlanmış, Türkiye Gazetesinde yayımlanmış, Yeni Şafak'ta
yayımlanmış, Akşam Gazetesinde yayımlanmış, dönmüş Resmî Gazetede yayımlanmış,
internet sayfasına konulmuş ve herkese de açık olarak ihale yapılmış. Zarflar
toplanmış, zarflar basının huzurunda açılmıştır. Biz öyle, evde mevde açılmıyor
zarflar. Bir zamanlar vardı öyle, yapanlar var biliyorsunuz. Alıp zarfları
şeyde açıyorlardı. (AK Parti sıralarından alkışlar) Bizde basının huzurunda
zarflar açıldı. Ondan sonra da ilanlar yapıldı, kazananlar belli oldu; fakat,
sonradan Danıştay dedi ki: "Bu planları Turizm ve Kültür Bakanlığı
onaylayamaz; Özelleştirme İdaresinin yapması, onaylaması lazım." O zaman,
biz, idare olarak dedik ki, bunu
yeniden yapabilmek için, bu ihalenin bozulması lazım; yeniden, Özelleştirme
İdaresi tarafından ihaleye çıkılması lazım. Prosedür bundan dolayı bozuldu ve o
ihaleyi ondan dolayı biz bozduk, başkası değil. Daha ihaleyi iptal kararı falan yok; ama, biz dedik ki, tamam, tamam
yargıya da saygılıyız, onun dediği gibi yapalım; ama, bunu bozmamız lazım.
Yeniden, Özelleştirme İdaresi… Şimdi çalışmalara başlandı, yakında da
çalışmalarımızı bitirdikten sonra yeniden ihaleye çıkacağız; bunu unutmayın;
çünkü, bu özelleştirmeleri tamamlamamız lazım. Bunlar, milletin menfaatına olan
hususlardır. İşte, o özelleştirmeleri yapmazsanız, o zaman milletin birçok
menfaatları o bataklıklarda kaybolup gidiyor.
Şimdi, Galataport
ihalesiyle ilgili olarak da Ofer'le orada konuşmuşuz, gece yarısı konuşmuşuz,
kapı arkasında konuşmuşuz, gökyüzünde konuşmuşuz, yerde konuşmuşuz, bilmem
ne!.. Bırakın bunları allahaşkına, bırakın...
Bakınız, şimdi, hadi
bunları bilmiyorsunuz, ya biraz da öğrenin, bir bakın bakayım; şu Ofer Ailesi,
Ofer Ailesi, taktınız gidiyorsunuz, yeni çıkmış gibi. Bu Ofer Ailesi elli
seneden beri Türkiye'de. Bak, bu dergiyi bana yeni getirdi arkadaşlar.
Denizcilik Dergisi ve burada da… Birçok kimselerin çıkardığı dergi.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Cengiz mi verdi?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Diyor ki: "Sami Ofer'i bir de bizden dinleyin"
diyor. Çalıştırdığı işçilerin yüzde 70-80'i Türk işçisi çalıştıran bir denizci
bu. Altmış yıldan beri, elli yıldan beri burada; 1960'tan beri Türkiye'de.
ERKAN MUMCU (Isparta) -
Kusura bakma Sayın Bakan, kıymetini bilememişiz!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Anlatıyor bunu, denizciler anlatıyor. Gidin de denizcilere
bir sorun. Bırakın bu önyargılarla hareket etmeyi, gidin de bir sorun bakalım.
Şimdi, Türkiye'nin
yabancı yatırımcıya ihtiyacı olduğu bu dönemde -her dönem var da- biz,
Türkiye'ye yeni bir veçhe, yeni bir yüz kazandırıyoruz. Yeni kazanımlar
getiriyor. Siz, hayatınızda, bu kadar, hiç özelleştirme gördünüz mü?! Hiç
gördünüz mü?! (AK Parti sıralarından alkışlar)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Allah göstermesin!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Görmediler de, bilmezler. Özelleştirme nedir farkında
değiller. Yirmi seneden beri…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Allah göstermesin, Allah!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Tabii, size Allah göstermesin.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Tabiî…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Yapamazsınız zaten. (AK Parti sıralarından alkışlar)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Satamayız memleketi!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, yirmi seneden beri 8 milyar özelleştirme yapılmış;
biz… Yirmi sene!.. Bu ülkede, bir ileri bir geri, bir ileri bir geri, yirmi
senede 8 milyar dolar.(CHP sıralarından "Bandırma'ya gel,
Bandırma'ya!" sesi)
Biz, bir senede, 25
milyar dolar bu Hükümet özelleştirme yaptı arkadaş. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilke imza attık.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Adam, sattığıyla övünüyor! Yaptığınla övün Sayın Bakan, sattığınla değil!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Evet.
Ama, şunu söyleyeyim:
Haa, Ofer'le ilgili bir çıkar ilişkisinde olduğuma dair birtakım imalarda
bulunmak istiyorsanız, onu da erkek gibi çıkın burada söyleyin bakayım, ne
varmış! (AK Parti sıralarından alkışlar)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Uçağına bindin mi diyor!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Ne varmış bir bilin bakayım; ama, değerli arkadaşlar…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Soru sordular!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - …her müddei, iddiasını ispatla külfettir, ispatla
mükelleftir.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sorular var Sayın Bakan, sorular var!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Külfet, iddia makamına aittir…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sorular var; ona cevap verin, bekliyorlar!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - …ama, bu konuda bir iddiada bulunup da, bu konuda herhangi
bir şekilde iddiasını ispatlayamayan da…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakan,
buyurun.
MUHARREM İNCE (Yalova) -
Nokta koyma; sonra başka bir yere göndeririz noktayı!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Evet, bu imaları bırakıp da, benim hakkımda bir çıkar
ilişkisi olduğunu ispat edemeyen de adi bir müfteridir. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sorulara cevap ver, sorulara! Soru sordular; "uçağa bindin mi"
dediler!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Müddei, iddiasını ispatla mükelleftir. Çıkın, iddianız
varsa söyleyin; hodri meydan!
MUHARREM İNCE (Yalova) -
Uçak!.. Uçak!..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Haydi bakayım!
MUHARREM İNCE (Yalova) -
Uçağa bindin mi uçağa?!
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Hayır, hayır... Açın gensoruyu ispatlayalım!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Şimdi gelelim… Değerli arkadaşlar, şimdi, naylon fatura,
hayalî ihracattır tutturdular. Ben geldiğimden beri, üç seneden beri bunu
anlatıyorum. Üç seneden beri de devamlı surette açıkladım; olmadı, oldu, geçen
önergede söylediler, şimdi, her zaman her zaman; ama, yine, sizlere ve bu
çatıya olan saygımdan dolayı bir kere daha bunu anlatıyorum. Deniliyor ki, ben,
naylon fatura düzenlemekten, hayalî ihracattan yargılanıyorum. Bir defa, bunu
çok açıkladım. Benim, şimdi, bir de dava hakkım da doğuyor. Ben, ne naylon
fatura düzenledim ne herhangi bir şekilde hayalî ihracat yaptım; ama, bunu
"sen yaptın" diye söylüyorlar, her dediklerinde de, benim dava hakkım
doğuyor, onu da kullanacağım.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Kullan, kullan!..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Devamla) - Bir defa, üyesi olduğum, yönetim kurulu üyesi olduğum bir özel
finans kurumu tarafından, mevzuata da gene uygun olarak yapılan bir aracılı
ihracat dolayısıyla bu davalar açılmıştı, üç tane dava açıldı ve bununla
beraber, bütün yönetim kurulu üyeleri, ben de içlerinde olduğum için benim de
var, yani, bütün yönetim kurulu üyeleri hakkında bu dava açıldı. Yıllardan beri
sürdü ve benim dosyam, milletvekili olduğum için tefrik edildi; fakat, öteki
milletvekilleri hakkındaki bu davalar… (AK Parti sıralarından, "yönetim
kurulu üyeleri" sesleri)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Milletvekili olamayan!.. Onları da milletvekili yaptı!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - …milletvekili olamayan ve olmayan öteki yönetim kurulu
üyeleri hakkındaki davaların tamamı kaldırılmıştır. Böyle bir dava, şu anda söz
konusu değildir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Af!.. Af!.. Af çıktı.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Sizin için var.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Ve, bu davalar, mahkeme kararlarıyla kaldırılmıştır,
herhangi bir af burada söz konusu değildir ve şunu da söylüyorum; bakan kendine
af çıkardı, üç defa çıkardı, dört defa çıkardı söylemlerinin tamamı yalandır.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ORHAN SÜR (Balıkesir) -
Nasıl yalan?..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Hah, hadi bakayım! Öyle, çıkıp, burada, Hükümetin
yaptığına, iktidarın yaptığı başarılara erişemiyorsun, arkadan çamur atmaya
çalışıyorsun; var mı böyle numara ya!
ORHAN SÜR (Balıkesir) -
Affı ben mi çıkardım?!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Var mı!..
Şimdi, başka bir konuya
geliyorum; çocukların ticareti ve mısır meselesi.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Hah…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Hadi bakalım, iyi bir dinleyin bakayım şimdi.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Kuş gribi oldu tavuklar bu yüzden zaten.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar, benim çocuklarım ticaret
yapıyorlar ve bunu yeni de yapmıyorlar. Hepsi çoluk çocuk sahibi kimseler. Ve
şirketlerini kurdukları tarih 1999. O tarihte ne ben siyasete girmiş durumdayım
ne de AK Parti kuruldu. Daha bizim partimiz bile kurulmadan onların şirketi
vardı. Aynı işi yapıyorlardı, aynı işe de devam ediyorlar. Şimdi, bakanın oğlu
ticaret yapamaz, bakanın oğlu çalışamaz, bakanın oğlu gezemez, yemez içmez!..
Hanginizin oğlu evde oturur?! Hanginizin oğlu evde oturuyor?! (CHP
sıralarından, "bakan sensin" sesleri) Şimdi bu benim oğullarım,
çocuklarım, özelleştirmeden bir ihale mi almışlar, devletten bir ihale mi
almışlar?!
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
O kadarı da ayıp olur!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Ben onları bir devlet makamına mı tayin etmişim?! Ne var
bunda?! Efendim, bir başkası gelecek, yatırımcı olacak, iş yapacak, biz onları
takdir edeceğiz, bakanın oğlu olunca her türlü kötü sözü söyleyeceğiz. Ayıptır,
ayıptır, ayıptır!..
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Onun için kararname çıkıyor, kararname...
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Şimdi mısır meselesine gelince. Bakın, bu hadise ağustos
ayında, 2003'te oldu. O tarihten itibaren devamlı açıklıyorum. CNN'de bununla
ilgili olarak açık bir toplantı yapıldı ve aşağı yukarı 200'e yakın gazeteci
bana tek tek soru sordular. Tek tek de ben onlara canlı yayında cevap verdim.
Bazı arkadaşlarım Kemal Bey bunu acaba daha önce açıklasaydı diye aklından
geçirir, onu söylüyorum. Sürekli gazeteye yazı gönderdim, basın açıklaması
yaptım, kendim açıkladım, sürekli açıklıyorum. Bundan sonra tekrar gene
açıklayacağım. Ama, bunu da bilesiniz ki, bunların temcit pilavı gibi ortaya ısıtılıp
ısıtılıp konulmasının sebebi, bizim iktidarımıza olan kıskançlıktan başka bir
şey değil yani.
Değerli arkadaşlar,
oğlumun işi yumurta. Tavuk bakıyor, tavuklardan yumurta elde ediliyor, ondan da
pastörize yumurta yapıyor. Bunu herkes biliyor.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
O yeni çıktı! O en son numara!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Hijyenik bir şey yiyorsunuz sayesinde oğlumun; teşekkür
edin.
Türkiye'de mısır her sene
ithal edilir ve ithal sırası da, aşağı yukarı, yerli mısır biter; şubat, mart
aylarında vergiler düşürülür -çünkü yerli mısır bitmiştir- eylül ayına kadar
devam eder, eylül ayında vergiler yükseltilir, yerli mısır üreticisi korunsun
diye. Bu, her sene yapılır ve Türkiye 2 000 000 ton, o sene, 2003 yılında,
mısır ithal etti, 2 000 000 ton!.. Bütün tavukçular, bütün kanatlı üreticiler
bunu almakla zorunludur, alırlar; çünkü, yerli mısır yok, dışarıdan alacaksın.
Geçen gün kuş gribi
dolayısıyla bir toplantı yaptık. Toplantıda, TOBB Başkanı, Başkan Yardımcısı ve
sektör ile bizden de Abdüllatif Şener Beyin başkanlığında ilgili bakan
arkadaşlarımız vardı. Orada Beyaz Et Üreticileri Platformu Başkanı çok değerli
bir sektör temsilcisi, kendisinin de büyük çiftlikleri olan sektör temsilcisi
şunu dedi: "Sayın Bakanımıza bu konuda o kadar fazla çamur atılıyor, o
kadar fazla yanlış söyleniliyor ki, Bakanın oğlunun aldığı 4 000 ton mısır
gemisinden ben 30 000 ton aldım. Buyurun beni bir cezalandırın" dedi;
"bunları söylüyoruz biz; ama, 'haber değeri yok' diye medyada yer almıyor
maalesef" dedi. Bütün sektör biliyor ki, yapılan işlem, herkesin de
hammaddesini aldığı gayet normal bir işlemdir. Yok efendim, “ondan sonra
gümrükler artıyor, ondan önce gümrükler…" Gümrükler her sene belli bir
dönemde düşer. Bakın, on sene geriye gidin, her sene bu yapılır; çünkü,
Türkiye'nin gerçeğidir; ama, bunu bir değiştiren bizim Partimiz oldu. AK Parti
Hükümeti sayesinde uygulanan doğru tarım politikalarıyla Türkiye, artık,
mısırda dışa bağımlı değil ve mısırı da dışarıdan ithal etmiyor, yerli mısır
yapıyor, bunu da bu Hükümet sağladı. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Şimdi, gelelim, benim
Çamlıca'daki iki tane ev var ya… Kaçak oldu evler, yeni yapıldı evler, efendime
söyleyeyim, evler sonradan altın kıymetine girdi… Yahu, kardeşim, allahaşkına…
MUHARREM İNCE (Yalova) -
Bu belalar da hep seni buluyor ya!..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Yaa, sayenizde!..
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bu, hakkımda yürütülen karalama kampanyasının bir neticesi. O
dedikleri yerde, ben, yirmiüç seneden beri oturuyorum. yirmiüç seneden beri
oturduğum… Yapmak için de gittim, o tarihte tapumu da aldım, tapulu yerim;
parasını verdim, aldım. Ruhsatımı aldım, evimi de yaptırdım. Efendim, ikinci
evi de sekiz dokuz sene önce yaptırdım, yani 97'de falan.
ORHAN SÜR (Balıkesir) -
Ruhsat aldın mı ikinci eve?!
K.KEMAL ANADOL (İzmir) -
İkinci evin ruhsatı var mıydı?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, ben, aldığımda burası SİT alanı değildi ve benim
aldığımda…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakan,
lütfen, toparlar mısınız.
Buyurun.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) -… yüzde 25 de, bana, orada, ruhsat verdiler; yani, dört
tane o villadan yapabilirdim, evden yapabilirdim dört tane veyahut da 16
dairelik bir apartman yapabilirdim. Ama, ben o zaman yapmadım, bir tane ev
yaptım, bahçeli evde yirmiüç seneden beri yaşadım. Sonra da, oranın imar
planlarına göre, benim orada bir ev daha yapma hakkım var.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Hangi plan?! Yok öyle bir plan.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Bir ev yapma hakkım var planlara göre, hazırlanan planlara
göre; fakat, o planların büyükşehirden ve Üsküdar Belediyesinden geçmesi
gecikince benim yaptığım ev kaçak duruma düştü.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Demek ki, plan olmadan yaptın.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Dur, dur geliyorum şimdi, siz de bakalım… Dur, sıra
gelecek, bekleyin biraz!.
ORHAN SÜR (Balıkesir) -
Kaçak inşaat, kaçak.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar, o planlar şu anda çıktı. Haa, o
planlar, Üsküdar Belediyesinden ve Büyükşehir Belediyesinden çıkarken
oybirliğiyle çıktı. Oradaki CHP'li üyeler de oy verdi o planlara; bütün
partinin üyeleri oy verdi. (AK Parti sıralarından alkışlar) Niye verdiler
madem? Madem kaçaktı da niye oy verdiler de oybirliğiyle çıktı?
ORHAN SÜR (Balıkesir) -
Kaçak değil desene!..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Haa, oradaki binlerce insanın mağduriyeti giderildi. Ben
orada mağdur duruma düştüm ve bunları getirip, getirip, işte "bakan yeni
bir yolsuz iş yapmış, bilmem ne yapmış…" Bu havaları yaratacaklar, bu
havalarla ülkeyi veyahut da milleti aldatacaklar; ama, kimsenin de aldandığı
falan yok.
Şimdi, ben başka bir şey
soracağım: Sayın Baykal, Angora Evlerinde oturuyor musunuz siz; oturuyorsunuz,
evet. Şimdi, bu Angora Evlerinin ruhsatı var mı yok mu, oturduğun evin, onu
soruyorum.
DENİZ BAYKAL (Antalya) -
Kooperatif o, 2 000 ortağı var.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Haa... Yok!..
DENİZ BAYKAL (Antalya) -
Kooperatif, daha bitmedi.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Ya, ya, ya, işte, böyle… (AK Parti sıralarından alkışlar)
Millet sizi tanısın,
millet sizi tanısın…
Ben şimdi bir şey daha
soracağım: O evin tapusu var mı yok mu?
DENİZ BAYKAL (Antalya) -
Kooperatif, daha bitmedi; arazinin tapusu var.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Yaa… Olmaz… Olmaz…
Tabiî, sizler üstün
kimselersiniz, sizde olmaz… Olmaz!.. (AK Parti sarılarından alkışlar)
DENİZ BAYKAL (Antalya) -
Arazinin tapusu var.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, ben, size bir şey daha soracağım Sayın Baykal. O
evin… Kaçak yaptığınız bazı yapılar var mı orada?
DENİZ BAYKAL (Antalya) -
Hayır, benim yok.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Yalan söylemeyin bak. Olmaz… Olmaz… Ayıp olur, ayıp olur… Olmaz!..
DENİZ BAYKAL (Antalya) -
Ne var, sen söyle o zaman?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - İkincisi, bana, şimdi, sizin bazı milletvekilleriniz de
var orada, onların da var mı; kaçakları var mı orada? Burada oturuyorsunuz,
oturuyorsunuz; bak, tek tek çıkarırım.
DENİZ BAYKAL (Antalya) -
Sen bir iddia yapıyorsun…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Kaçak… Kendileri yapınca tapusuz, olur…
BAŞKAN - Sayın Bakan,
lütfen, Genel Kurula hitap eder misiniz.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Ruhsatsız da olur kendileri yapınca…
Şimdi, Sayın Baykal'ın
bir de bahçesi var orada… Bahçede de… Herkesin bir bahçesi var.
Sayın Baykal'ın bahçesi
kamuya terk edilmiş olan alanı da içine biraz alıyor, öyle mi?!.
DENİZ BAYKAL (Antalya) -
Ne var onda? Benim bahçem diye bir şey yok orada.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Tabiî, bir şey yok onda. Kamuya ait yeri de bahçenin içine
alıyorsun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın Baykal, ben,
evlerimi kendi bahçemde yaptım, kamuya ait bahçeye taşmadım.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Allah allah!
DENİZ BAYKAL (Antalya) -
Hiç alakası yok.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Ya, allah Allah… Bakın bakalım, bakın.
Ondan sonra,
çıkıyorsunuz, bir arazi alıyorsunuz, nasıl araziyse "arazi" diye
yazıyorsunuz, arazi, bakmışın imar geçmiş, 18 uygulanmış, bir kere değil, iki
kere değil, üç kere değil, araziler olmuş arsa, "efendim, eğer, ben, bir
işlem yaptıysam istifa ederim" diyorsunuz. Buyurun edin bakalım şimdi,
dört kere yaptınız işlemi, dört kere. (AK Parti sıralarından alkışlar)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Ne işlem yapmış?!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - 18 uygulamasını kaç kere yaptınız?
ORHAN SÜR (Balıkesir) -
Belediye yaptı onu.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Benim imar planlarını ben yaptım değil mi?!
ORHAN SÜR (Balıkesir) -
Sen yaptın tabiî!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Benimkileri belediye yapmadı, benimkileri ben yaptım;
bırakın allahaşkına! (AK Parti sıralarından alkışlar)
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Kaza
yapan arabayı anlatsana!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Daha neler var, neler, onun altından kalmayacaksınız, o
servetin altından kalkamayacaksınız ben size söyleyeyim…
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Ne biçim konuşuyorsun!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Devamla) - Bakınız, şimdi, ben, size,
değerli arkadaşlar, bir şey arz etmek istiyorum. Şimdi, o devlet hazinesi
teslim edilemez dedikleri Maliye Bakanı var ya…
ORHAN SÜR (Balıkesir) -
Kaçak inşaat yapan.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - …onun içinde bulunduğu Hükümet var ya, o Hükümet neler
yapmış; bir defa, Türkiye, ilk defa 16 çeyrektir aralıksız büyüyor. Gelin de
memleketin esas gündemini konuşalım, bırakın bunları, kısır çekişmeleri
bırakın. (AK Parti sıralarından alkışlar) Türkiye, OECD ve Avrupa ülkeleri
arasında büyümede ya birinci oluyor ya ikinci.
CANAN ARITMAN (İzmir) - 4
kişiden 1'i yoksul.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, bakınız, millet biliyor bunları. 1993-2002 arasında
enflasyon kaçtı; yüzde 73,5. Şimdi kaç; 7,7. Bunları, gelin, konuşun.
CANAN ARITMAN (İzmir) - 1
000 000 kişi aç geziyor.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Yoksulluk sınırında kaç kişi var: açlık sınırında?!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Ticaret hacmimiz, üç senede ihracatımız ikiye katladı, 36
milyar dolardan aldık, 73 milyar dolar 2005'in sonunda; gelin de bunları
konuşun.
ORHAN SÜR (Balıkesir) -
Carî işlem açığını söyle!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Gelin de bunları konuşun.
ORHAN SÜR (Balıkesir) -
Carî işlem açığı rekor kırmıştır; bak, NTV gönderiyor!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Evet, evet…
Yabancı sermaye; yabancı
sermaye size niye gelmiyordu da bize gelmeye başladı, ha, niye? Yabancı sermaye
istikrara gelir, yabancı sermaye güvene gelir, yabancı sermaye şeffaflığa
gelir.
ORHAN SÜR (Balıkesir) -
Peşkeşe gelir, peşkeşe!..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Yabancı sermaye ekonomisi iyi olan memlekete gelir.
Şimdiye kadar bunları yapamadığınız için gelmiyordu yabancı sermaye. Oturup da,
gazetelerde, yabancı sermaye bize niye… Gelmez tabiî…
Yabancı sermaye, bak
şimdi, yirmi seneden beri, ortalama 1 milyar doların altında, hiçbir zaman 1
milyar doları ortalamada bulamamışlar, yirmi senedir 1 milyar dolar… 2005
senesinde gelen yabancı sermaye 9 milyar dolar, 9… (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Şimdi, yolsuzluk,
yolsuzluk… Bırakın şimdi bunları, yolsuzluklar ne zaman kapandı, kimin
döneminde kapandı… O, milleti soyan bankalar sizlerin döneminde vardı, bizim
dönemimizde kapandı. Bir tanesini, soruyorum size, TMSF'ye devredilen bir banka
var mı, görüyor musunuz, var mı öyle bir şey, ha; yok. Neden; yolsuzluklar
kalktı da onun için, ondan.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
İmar Bankasını unuttunuz herhalde!
BAŞKAN - Sayın Bakan,
lütfen, toparlar mısınız.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Evet.
Son olarak şunu
söyleyeceğim…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Araba, araba… Onu sordu bakın.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bize bazıları kızarlar, bazıları bize
çok kızarlar hem de, yıllardan beri kamu kâğıtlarının gelirlerinden alınamayan
vergileri almaya başladık biz. Plan ve Bütçe Komisyonunda tartışmaları çok iyi
hatırlayın, vardır tutanakları, biz, partilerin bile faiz gelirlerine vergi
getirdik. Şimdi bize kızmayacaklar da kime kızacaklar? Bu önergeyi geri çekin,
bu maddeyi geri çekin, bu maddeyi sonra konuşalım dediler, hepsi var… Sayın
Özyürek iyi hatırlar. Hayır dedik, hayır…
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Ben, sivil toplum örgütleri açısından söyledim.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Tabiî… Tabiî…
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Siz saptırıyorsunuz.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Tamam… Tamam…
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Barolar Birliğinden…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Evet… Evet…
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Tabipler Birliğinden…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Evet… Evet…
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- TÜRMOB'un parasını kesmeyin diye söyledim.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Çünkü, adaleti getirdik. Bu Türkiye'de herkes kazancı elde
ediyorsa, vergisini ödeyecek dedik. Yaramadı beylere.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Uçak, uçak…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Beyler çok buna tepki gösterdiler.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Uçağı bitir de öyle.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Ama girdi…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Araba, araba…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - …sayenizde.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Araba ne oldu araba?! Soru sordular...
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Ofer'in uçağına bindiniz mi, binmediniz mi?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Soru sordular…
BAŞKAN - Lütfen, Sayın
Anadol!..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın, biz, kayıtdışını vergi
altına alıyoruz. Onun için bize kızarlar.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Ne zaman?.. Kayıtdışılık artıyor.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Özelleştirmeleri çatır çatır yapıyoruz. Eğer, biz, gidip,
Türkiye'yi tanıtmasaydık, Türkiye'yi iyi pazarlamasaydık…
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- İyi pazarladınız, doğru!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Türkiye'yi anlatmasaydık bu özelleştirmelere bu fiyatlar
verilir miydi? Size soruyorum.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- İyi pazarladınız!..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Bu fiyatlar çıkar mıydı? Yoksa, birileri, ellerini ovuşturup
da aman şuradan bedavaya yakın malı götürelim bekleyenler artık umutları
kursaklarında kaldı. Şimdi, onun için bize kızarlar.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Ofer turizm ne oldu?!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - O bakımdan, değerli arkadaşlar, bu millete…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Araba ya, araba… Merak ediyoruz…
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Araba…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Uçak, araba…
ORHAN SÜR (Balıkesir) -
Çarpışan arabalar…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Özel gel de anlatayım.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Özele gerek yok, Ofer'in uçağına bindiniz mi, açıklayın.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar, tabiî, bunları yapmak kolay
değil. Ben, bir Maliye Bakanı olarak şunu anladım: Bu millete hizmet etmek
kolay bir iş değilmiş. Onu anladım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Dürüst hizmet etmek kolaydır.
BAŞKAN - Sayın Bakan…
Lütfen, toparlar mısınız Sayın Bakan.
Buyurun.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - 40
dakika oldu, 40 dakika…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Hele hele birçok kimsenin istemediği işlere imza atan
Maliye Bakanı, devamlı surette birilerinin hedefi haline gelecektir, bu gayet
normal. Bunun bir bedeli var. Ama, biz, bu işe kalkarken her şeyi göze aldık
arkadaş ve kimseden de korkumuz yok.
ORHAN SÜR (Balıkesir) -
Arabayı anlat arabayı, çarpışan arabayı!..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Sizden de korkmuyorum; bilesiniz. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Bizden korkma, Allah'tan kork!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Bana atılan çamurlardan da yılmayacağım, korkmuyorum. Bu
millete hizmete devam edeceğiz.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Milletten kork!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Atalarımız ne demişler: Meyveli ağacı taşlarlar; ne
yapalım… (AK Parti sıralarından alkışlar)
ORHAN SÜR (Balıkesir) -
Çarpışan araba…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, beni dinlediğiniz için, hepinize
sonsuz teşekkürler ediyorum… (CHP sıralarından gürültüler)
ORHAN SÜR (Balıkesir) -
Çarpışan arabalar ne oldu?!
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Çarpışan arabalar… Uçak…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - …hepinize saygılar sunuyorum, sağ olun, var olun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
ORHAN SÜR (Balıkesir) -
Çarpışan arabalar ne oldu Sayın Bakan?!
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Çarpışan arabalar… Uçak, uçak…
BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu,
tutanakları getirttim. Tutanakta, sayın konuşmacı: "Öte yandan, saygıdeğer
milletvekilleri, bir başka konu: 2/B diye Türkiye'de bilinen arazilerin
üzerinde şu Mecliste bulunan pek çok insanın yakınının mülkü olabilir, evi
olabilir, arsası olabilir. Doğru mu?.. Ve böyle yerlerde -örneğin,
Sultanbeyli'de veya başka yerlerde- devletin mahkemeleri var -teraziyi kurup
adalet dağıtanlar, 2/B denilen yerlerin üzerinde adalet dağıtıyorlar- devletin
kaymakamlıkları var, belediyeleri var, ANAP'ın binaları var..."
Kastedilen, sizin partinizin tüzelkişiliği değil Sayın Abuşoğlu; dolayısıyla
da…
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Efendim, oradaki ifade başka neyi kastediyor?
BAŞKAN - Lütfen, Sayın
Abuşoğlu…
ERKAN MUMCU (Isparta) -
Neyi kastediyor? Ne anlıyorsunuz buradan?
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Kendi partisinin binası yok mu?!
BAŞKAN - Sayın Mumcu,
sizin talebiniz vardı. Hangi hususta talebiniz var, burada açıklamamışsınız;
buyurun.
ERKAN MUMCU (Isparta) -
Sayın Başkan…
BAŞKAN - Yüksek sesle
Sayın Mumcu…
ERKAN MUMCU (Isparta) -
Sayın Başkan, Sayın Bakan… (AK Parti sıralarından "ayağa kalk"
sesleri)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen…
ERKAN MUMCU (Isparta) -
Sayın Bakan, burada, görev dönemimle ilişkili…
BAŞKAN - Sayın Mumcu,
lütfen, ayağa kalkar mısınız. (AK Parti sıralarından alkışlar[!])
Sayın milletvekilleri…
ERKAN MUMCU (Isparta) -
Arkadaşlarımızın da heyecanını yatıştırmak bakımından, Sayın Bakanın…
BAŞKAN - Bir saniye Sayın
Mumcu…
Sayın Mumcu, hangi
konuda… Yüksek sesle…
ERKAN MUMCU (Isparta) -
Biraz önce, Sayın Bakan, Galataport ihalesinin iptal gerekçesiyle ilgili
olarak, Kültür ve Turizm Bakanlığının uygulamasının hukuka aykırılığı
dolayısıyla bu iptalin gerçekleştiğini, bu dönem bakanlığında da benim
bulunduğumu ima etmek suretiyle sataşmada bulundu. Müsaade ederseniz, Sayın
Başkan, ben…
BAŞKAN - Sayın Mumcu, buyurun
kürsüye; 2 dakika, kısa süre içerisinde… (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
VI.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Isparta
Milletvekili Erkan Mumcu'nun, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın, konuşmasında,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ERKAN MUMCU (Isparta) -
Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Bir kere, Galataport
ihalesinin iptal gerekçesi, kesinlikle Danıştay kararı filan değildir, kimse
kimseyi kandırmasın. Abdüllatif Şener, Sayın Başbakan Yardımcısı aylarca niye
imzalamadı? Bu Danıştay kararının çıkması nasıl bir imdat simidi oldu, hepiniz
biliyorsunuz, herkes biliyor; kimse, kendi vicdanının sesini bastırmaya
çalışmasın; birincisi bu.
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) -
Sayın Başkan, ne için söz aldı?
ERKAN MUMCU (Devamla) -
İkincisi; çok açık bir şey var: Galataportta teklifler açık açık konuldu mu;
konuldu. Teklifleri topluyorsunuz, eğer, yüzde 4'ten geriye döndürüp, bugünkü
halihazır fiyata ulaştığınızda üçüncü teklif birinci; ama, 9,5 gibi, aslında
üçüncü olması gereken Ofer teklifini birinci yapmak için ayarlama yaparsanız,
bunu Abdüllatif Şener'e bile kabul ettiremezsiniz; kimse kimseyi kandırmaya
çalışmasın; yukarıda Allah var ve herkesin de vicdanı var. (AK Parti
sıralarından gürültüler)
Daha bitmedi.
Öyle iki kazı
güdemezsiniz, güdersiniz diye böbürlendiğiniz işler; yani, satmakla övündüğünüz
işlerin mimarı bu insanlar, biziz. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Allah allah!..
ERKAN MUMCU (Devamla) -
Biziz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Geçen dönemlerde gördük, sekiz sene iktidarda kaldınız, neyi başardınız?
ERKAN MUMCU (Devamla) -
Dolayısıyla, önce yapacaksınız, sonra satmaya yüzünüz olacak.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) -
Senin gibi!..
ERKAN MUMCU (Devamla) -
Daha bitmedi.
Hiçbir 2/B arazisi
üzerinde bizim parti binamız yok. Burada parti sözcüsü geldi, diyor ki:
"Parti binaları var." Bir de burada bir senaryo anlattı. Maliye
Bakanı 2/B arazisi alıyormuş da, onun bir arkadaşı başbakan oluyormuş da…
Hikâye öyle değil değerli arkadaşım; hikâye şöyle: Önce bir belediye başkanı
2/B arazisini kapatıyor; ama, bunu kendi kaydına alamadığı için, izah edemediği
için, bir arkadaşından rica ediyor. O arkadaşı o sıra naylon fatura işleriyle
meşgul. (AK Parti sıralarından gürültüler) Daha sonra, o şahıs, başka
vesilelerle gelip, devletin yönetim kademelerine geliyor. Eğer, bunun hesabını…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Mumcu…
ERKAN MUMCU (Devamla) -
Sayın Başkan, daha bitmedi.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Konuyla ne alakası var Sayın Başkan?
ERKAN MUMCU (Devamla) -
Burada denildi ki: Anavatan Partisinin koalisyon dönemlerinde de böyle blok
satışlar için izin verilmiş. Bunlar, blok satıştan sonra yapılan
değerlendirmelerdir; gelip bu kürsüde yalan konuşamazsınız. (Anavatan Partisi
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
İMKB'deki borsa değerinin
yüzde 10 eksik değeriyle sattınız bunu; hem de ilan ettiğiniz günden bir gün
önce satışı gerçekleştirdiniz. Belgeler mahkemenin önünde, kimse kimseyi
kandırmasın. Önce bürokratlar, dokunulmazlığını kaldırırsanız da bu Bakan Yüce
Divana gidecektir; bunun lamı cimi yok. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan, böyle bir usul yok.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) -
Sayın Başkan… Sayın Başkan…
ERKAN MUMCU (Devamla) -
Bununla da bitmedi, ben merak ediyorum…
BAŞKAN - Sayın Mumcu,
lütfen…
ERKAN MUMCU (Devamla)
-…Kuşadası Limanında Ofer, TÜPRAŞ'ın 14,7'sinde Ofer, Galataportta Ofer, şimdi
başka işlerde Ofer. Kim bu Ofer?.. (AK Parti sıralarından "yasak mı"
sesi)
Ha, yasak değil; ancak,
alnınızın akıyla, size sorulduğu zaman…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERKAN MUMCU (Devamla)
-…çıkacaksınız diyeceksiniz ki…
BAŞKAN - Sayın Mumcu…
ERKAN MUMCU (Devamla) -
…çıkıp diyeceksiniz ki, evet görüştüm.
BAŞKAN - …ben, size,
süreyi sataşmayla ilgili verdim. Lütfen, teşekkür eder misiniz Sayın Mumcu.
ERKAN MUMCU (Devamla) -
Tamam.. Hemen tamamlıyorum Başkan, hemen tamamlıyorum.
DENİZ BAYKAL (Antalya) -
Evet, toparlıyor, toparlıyor…
ERKAN MUMCU (Devamla) -
Çıkıp diyeceksiniz ki, evet görüştüm, şunları konuştum… (AK Parti sıralarından
gürültüler)
DENİZ BAYKAL (Antalya) -
Bir dakika… Bir dakika… Beyefendi, Sayın Başkan, açın, teşekkür etsin.
ERKAN MUMCU (Devamla) -
Sayın Başkan, hemen tamamlıyorum. (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Mumcu,
lütfen, teşekkür eder misiniz.
ERKAN MUMCU (Devamla) -
Ne konuştuğunuzu açıklayacaksınız, millete yalan söylemeyeceksiniz. Öğlen
"konuşmadım, tanımam"; akşam "konuşmuş olabilirim"; ertesi
gün "konuştuysam ne oldu"ya sizi getiren şey gizlediklerinizdir.
BAŞKAN - Sayın Mumcu,
lütfen…
ERKAN MUMCU (Devamla) -
Bugün gizlediklerinizin yarın açığa çıkacağından hiç merakınız olmasın. Şu
villaların affedildiği yerde… (AK Parti sıralarından sıra kapaklarına vurmalar,
gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Mumcu,
teşekkür ediyorum.
ERKAN MUMCU (Devamla) -
…acaba, sadece Sayın Bakanın mı villaları var?!
Bakın, burada, bugün 357
milletvekiliyle istediğinizi söyleyebilirsiniz. Yüreğiniz varsa açın gensoruyu,
burada konuşalım; yüreğiniz varsa açın. Yok öyle yağma... (AK Parti
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Mumcu…
ERKAN MUMCU (Devamla) -
Yetimin hakkını size yedirmezler, sonuna kadar mücadele ederiz. Yok öyle yağma…
(CHP sıralarından "mikrofonu aç" sesleri)
BAŞKAN - Sayın Mumcu,
lütfen…
ERKAN MUMCU (Devamla) -
Burası Meclis kürsüsü; buraya gelip, Hacivat Karagöz oynanmaz, burada hakikat
konuşulur, gerçekler konuşulur. (AK Parti sıralarından sıra kapaklarına
vurmalar, gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Mumcu… Sayın
Mumcu… Sayın Mumcu… (Anavatan Partisi sıralarından sıra kapaklarına vurmalar
"mikrofonu aç" sesleri)
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Sayın Başkan…
BAŞKAN - Lütfen Sayın
Abuşoğlu… Oturur musunuz lütfen…
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Sayın Başkan…
BAŞKAN - Hayır, lütfen
Sayın Abuşoğlu, kimse şeyini kullanamaz. Lütfen ya…Lütfen…
ERKAN MUMCU (Devamla) -
Ama, benim korktuğum şey şu: Siz milletin itimadını alıp… (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından "otur yerine" sesleri,
gürültüler)
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) -
Sayın Başkan, kürsü işgal mi ediliyor…
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan…
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) -
Sayın Başkan… Sayın Başkan…
V.-
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS
ARAŞTIRMASI (Devam)
A)
ÖNGÖRÜŞMELER (Devam)
1.-
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal, Grup
Başkanvekilleri Samsun Milletvekili Haluk Koç, İstanbul Milletvekili Ali Topuz
ve İzmir Milletvekili K.
Kemal Anadol'un, Galataport ihalesine fesat karıştırdığı; mal bildirimi ve
banka hesapları konularında ticarî sır ve bankacılık sırrını ihlal ettiği, kişi
ve kurumlara iftirada bulunduğu ve suç uydurduğu; görevini, kamu gücü ve
yetkisini, siyasî ve kişisel sebeplerle kötüye kullandığı; bu suretle kamuyu
zarara uğrattığı ve yanlış bilgilendirdiği iddiasıyla Maliye Bakanı Kemal
Unakıtan hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/4) (Devam)
BAŞKAN - Maliye Bakanı
Kemal Unakıtan hakkında, (11/4) esas numaralı gensoru önergesinin gündeme
alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmeler tamamlanmıştır.
ERKAN MUMCU (Isparta) -
Yüreği olan çıksın, konuşsun!…Buradayım… Çıksın, konuşsun, cevap versin.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Biz de buradayız. Başka bir yere gittiğimiz yok ki!..
BAŞKAN - Açıkoylama
istemi olduğu için, gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmaması hususunun
açıkoylama şeklinde yapılmasına dair 2 adet önerge vardır…
ERKAN MUMCU (Isparta) -
Yok öyle yağma!.. Yok öyle yağma!..
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Ukala ukala konuşma öyle!
ERKAN MUMCU (Isparta) -
Hesap soracağız…
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Buradayız, seni de göreceğiz. Kim oluyorsun sen?!.. Ne biçim konuşuyorsun?!
Sarıbaş'ı konuşturacağına sen konuşaydın.
EYÜP AYAR (Kocaeli) - İt…
BAŞKAN - İlk önerge
Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna, ikinci önerge AK Parti Grubuna mensup
milletvekilleri tarafından verilmiştir.
Şimdi, her iki önergeyi
okutup, imza sahiplerini arayacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün 143 üncü maddesi gereğince, gensoru önergemizin gündeme
alınıp alınmaması oylamasının açıkoylamayla yapılmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN - Kemal Anadol?..
Burada.
Feramus Şahin?.. Burada.
Sayın Bozdağ, kürsünün
önünden çekilir misiniz lütfen... Lütfen Sayın Bozdağ…(CHP ve Anavatan Partisi
sıralarından gürültüler)
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Yalaka… Yalaka… Yalaka… Yalaka…
BAŞKAN - Mehmet Kartal?..
Burada.
Bayram Meral?.. Burada.
Vezir Akdemir?.. Burada.
Şevket Arz?.. Burada.
Mustafa Gazalcı?..
Burada.
Muharrem İnce?.. Burada.
Sefa Sirmen?.. Burada.
Hüseyin Bayındır?..
Burada.
İsmet Çanakcı?.. Burada.
Ali Rıza Gülçiçek?..
Burada.
Atila Emek?.. Burada.
Ali Oksal?.. Burada.
Hüseyin Ekmekcioğlu?..
Burada.
Orhan Sür?.. Burada.
Uğur Aksöz?.. Burada.
Sırrı Özbek?.. Burada.
Kemal Kılıçdaroğlu?..
Burada.
Mehmet Ali Özpolat?..
Burada.
Ufuk Özkan?.. Burada.
Muharrem Kılıç?.. Burada.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (11/4)
sayılı gensoru oylamasının açıkoylama olarak yapılması için gereğini arz ve teklif
ederiz.
BAŞKAN - Salih Kapusuz?..
Burada.
Tevhit Karakaya?.. Burada.
Abdulmecit Alp?.. Burada.
İlyas Arslan?.. Burada.
Alaettin Güven?.. Burada.
Nevzat Yalçıntaş?..
Burada.
Abdullah Erdem
Cantimur?.. Burada.
Fahri Çakır?.. Burada.
Fehmi Öztunç?.. Burada.
Naci Aslan?.. Burada.
İbrahim Köşdere?..
Burada.
Mehmet Alp?.. Burada.
Sadullah Ergin?.. Burada.
Mehmet Tekelioğlu?..
Burada.
Soner Aksoy?.. Burada.
Ahmet Çağlayan?.. Burada.
Nur Doğan Topaloğlu?..
Burada.
Salih Erdoğan?.. Burada.
Aydın Dumanoğlu?..
Burada.
Güldal Akşit?.. Burada.
Bekir Bozdağ?.. Burada.
Açıkoylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince,
açıkoylama elektronik cihazla yapılacaktır.
Oylama için 3 dakika süre
vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen sayın üyelerin teknik
personelden yardım istemelerini, bu yardıma
rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için
öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan hakkındaki (11/4) esas numaralı
gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmamasına ilişkin açıkoylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı :
524
Kabul : 179
Ret : 344
Çekimser : 1 x
Gensoru önergesinin
gündeme alınması kabul edilmemiştir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri,
birleşime, saat 19.30'a kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.41
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.30
BAŞKAN : Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 63 üncü Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
Gündemin "Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmına
geçiyoruz.
Alınan karar gereğince,
bu kısmın 45 inci sırasında yer alan, Mersin Milletvekili Mustafa Eyiceoğlu ve
23 milletvekilinin, yaş sebze ve meyve üretimindeki ve ihracatındaki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla; 183 üncü
sırasında yer alan, Muğla Milletvekili Ali Arslan ve 48 milletvekilinin,
narenciye üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla ve 230 uncu sırasında yer alan, Antalya Milletvekili
Osman Kaptan ve 24 milletvekilinin, yaş sebze, meyve ve kesme çiçek ihracatında
karşılaşılan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerinin birlikte yapılacak
öngörüşmesine başlıyoruz.
V.-
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS
ARAŞTIRMASI (Devam)
A)
ÖNGÖRÜŞMELER (Devam)
2.- Mersin
Milletvekili Mustafa Eyiceoğlu ve 23 milletvekilinin, yaş sebze ve meyve
üretimindeki ve ihracatındaki sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/81)
3.- Muğla
Milletvekili Ali Arslan ve 48 milletvekilinin, narenciye üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/234)
4.- Antalya
Milletvekili Osman Kaptan ve 24 milletvekilinin, yaş sebze-meyve ve kesme çiçek
ihracatında karşılaşılan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/286)
BAŞKAN - Hükümet?..
Yerinde.
Meclis araştırması
önergeleri Genel Kurulun 20.5.2003 tarihli 81 inci, 30.11.2004 tarihli 23 üncü
ve 8.6.2005 tarihli 109 uncu Birleşimlerinde okunduğundan, tekrar okutmuyorum.
İçtüzüğümüze göre, Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusunda, sırasıyla hükümete, siyasî parti
gruplarına ve önergelerdeki birinci imza sahibine veya onların göstereceği bir
diğer imza sahibine söz verilecektir.
Konuşma süreleri, hükümet
ve gruplar için 20'şer dakika, önerge sahipleri için 10'ar dakikadır.
Şimdi, söz alan sayın
üyelerin isimlerini okuyorum: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muğla
Milletvekili Gürol Ergin, Anavatan Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili
Hüseyin Özcan, AK Parti Grubu adına Mersin Milletvekili Ali Er; önerge sahibi,
Mersin Milletvekili Mustafa Eyiceoğlu, Muğla Milletvekili Ali Arslan, Antalya
Milletvekili Osman Kaptan.
Şimdi, Hükümet adına,
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker.
Buyurun Sayın Bakan. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Sayın Bakan, süreniz 20
dakikadır.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yaş
sebze, meyve ve narenciye üreticilerinin sorunlarıyla ilgili verilen önergeyle
ilgili, Hükümet adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, tabiî, mevcut
sorunları ve çözüm yollarını, yapılan çalışmaları gözden geçirmeden önce,
Türkiye'nin yaş meyve, sebzedeki ve narenciyedeki mevcut durumuyla ilgili,
sizlere kısa bir bilgi sunmak istiyorum.
Ülkemiz, tarımsal üretim
potansiyeli bakımından dünya üzerinde önemli bir yere ve ekolojiye sahiptir.
Sahip olduğumuz bu varlık, başta meyve ve sebze olmak üzere çok çeşitli
ürünlerin yetiştirilmesine imkân tanımaktadır. 27 000 000 hektar toplam tarım
alanı içinde sebzecilik, yaklaşık 800 000 hektarla yüzde 3'lük bir paya
sahiptir. Buna karşılık, 95 000 000 ton olan toplam bitkisel üretim içinde
sebzeciliğin payı ise yüzde 23'tür ve 22 000 000 tondur. Sebze üretimimizin
yüzde 87'si açıkta, yüzde 13'ü ise örtü altında yapılmaktadır.
Dünya sebze üretimi
yaklaşık olarak 900 000 000 ton olup, ülkemizin bu üretimden almış olduğu pay
yaklaşık yüzde 2,4'tür. Ülkemiz, dünya sebze üretiminden aldığı pay itibariyle
önemli üretici ülkeler arasında yer almaktadır. Yine, dünyada toplam sebze
ihracatı değer olarak 12 milyar dolardır; ancak, ülkemiz, bu miktarlardan,
yaklaşık yüzde 1'lik bir pay alabilmektedir.
Ülkemizin sebze üretim
potansiyeli ile ihraç edilen miktarları dikkate aldığımızda, özellikle taze
sebze dış satımında, dünya pazarlarında, arzu edilen bir seviyede yer
almadığımız da açıktır.
Meyvedeki mevcut
durumumuz ise, dünyada meyve üretimi yaklaşık 400 000 000 ton civarındadır ve
söz konusu üretimin yüzde 3,2'si ülkemiz tarafından karşılanmaktadır. En fazla
üretilen meyvelerimiz üzüm, narenciye, elma, armut, şeftali ve eriktir.
Yine, ülkemiz tarım
alanının yüzde 6,3'ünde meyvecilik ve bağcılık faaliyeti sürdürülmekte,
ülkemizin 18 000 000 ton olan meyve üretimi, dünyanın önemli üretici ülkeleri
arasında bulunmamızı sağlamaktadır.
Sebzede olduğu gibi,
üretim potansiyeli ile ihraç edilen miktarları karşılaştırdığımızda, yine
mevcut potansiyele paralel olmayan bir durumda olduğumuz anlaşılır.
Ülkemiz, meyve, sebze
alanında, Avrupa Birliği şartlarında önemli bir üretici ülke olacaktır. Avrupa
Birliğine üyelik durumunda, Türkiye, sebzede Avrupa Birliğinin en büyük
üreticisi, meyvede ise İtalya ve İspanya'dan sonra 3 üncü sıradaki üreticisi
olacaktır. Meyve ve sebzede fiyatların ve maliyetlerin Avrupa Birliğine göre
daha düşük olması da, ayrıca bir avantaj olarak görülmektedir.
Ülkemiz, halen, Avrupa
Birliği ülkeleri içinde, kayısı, incir ve kiraz üretiminde 1 inci sırada, elma
üretiminde 3 üncü sırada, armut üretiminde 4 üncü sırada, subtropik meyvelerde
3 üncü sırada, şeftali üretiminde de 4 üncü sırada yer almaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; meyve ve sebzede mevcut üretimi bu şekilde kısaca
değerlendirdikten sonra, şu hususu ifade etmek istiyorum. Esasen, biraz önce
arz ettiğim üretim rakamından da anlaşılacağı üzere, bizim, üretimle ilgili bir
sorunumuz bulunmamaktadır; ancak, sorun alanı daha çok pazarlama ve özellikle
bu ürünlerin dışarıya satılması alanında yaşanmaktadır.
Şimdi, burada, tabiî,
izninizle bir değerlendirme yapmak istiyorum ve bu değerlendirmeyi yaparken de,
ülkemizde Hükümetimizin işbaşına geldiği dönemdeki durum ile bugünkü, 2005
yılında geldiğimiz durum arasındaki farkı sizlere sunmak istiyorum; böylece,
Hükümetimiz döneminde bu alanda yaşanan gelişmeleri, örnekleriyle sizlere
aktarmak istiyorum.
2002 yılında, toplam yaş
meyve ve sebze ihracatımız 1 592 000 ton olarak gerçekleşmiş ve karşılığında,
533 000 000 dolar ihracat geliri elde edilmiştir; 2002 yılında, yani, AK Parti
Hükümetinin kurulduğu yılın sonunda, kurulduğu yıl. Bugün ise, yani, 2005
yılının rakamlarına baktığımız zaman, toplam meyve ve sebze ihracatımız 1 803
000 tona çıkmış, ihracat gelirimiz de 968 000 000 dolara ulaşmıştır; yani,
burada, önemli bir… Hem, ihracat, miktar olarak artmış hem de değer olarak
artmıştır.
Yine, turunçgillerde,
2002 yılında, 811 000 ton olan ihracat karşılığında 258 000 000 dolar gelir
elde edilmişken, bu rakam, 2005 yılında 848 000 tona ve ihracat değeri de 384
000 000 dolara çıkmıştır. Gördüğümüz gibi, üç yıllık dönem içerisinde, yine,
burada da bir artış söz konusudur.
Keza, 2002 yılında toplam
sebze ve meyve üretiminin yüzde 3,8'i ihraç edilebilirken, 2005 yılında bu oran
yüzde 4,5 olarak gerçekleşmiştir. Peki, bu durumda neyi konuşuyoruz; yani, esas
sorun nedir.
Değerli arkadaşlar, bu
konuda yaşanan sorunları da çok kısa başlıklar altında ben sizlere arz etmek
istiyorum. Bunlardan bir tanesi, tabiî, üreticilerimizle ilgili örgütlenme
sorunudur. Bir diğeri, virüssüz veya sertifikalı fidan üretiminin yetersiz
olmasıdır. Bir başka sorun, yoğun gübre ve ilaç kullanımı dolayısıyla
maliyetlerin yüksekliği ve bunun meydana getirdiği çevresel zararlardır, çevre
etkisidir. Yine, iç ve dış pazar isteklerine uygun çeşitler ile kalitede bazı
üretim eksikliğinin yaşaması, bu konuda standart eksikliği bizim bir
sorunumuzdur. Depolama, muhafaza, işleme kapasitesinin sorunlu olması, bu
sektörümüz açısından bu alandaki sınırlı kapasite yine sorun teşkil etmekte.
Nakliye problemi, buna benzer sorunlar bizim karşı karşıya kaldığımız,
sektörümüzün karşı karşıya kaldığı temel sorunlar arasındadır.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, Hükümet olarak, bu, biraz önce arz ettiğim sorunlarla ilgili olarak
biz neler yaptık, bunları nereden nereye getirdik, bu sorunları çözmeye dönük
olarak hangi faaliyetleri gerçekleştirdik; izninizle, bunlarla ilgili olarak da
bir kısa değerlendirme yapmak istiyorum. Öncelikle, tabiî, bu alanla ilgili
mevzuat düzenlemelerinin yapılması gerekiyor; yani, bir sorunu çözmenin birinci
basamağı, birinci aşaması ilgili mevzuatın düzenlenmesidir. Burada, Türkiye'de,
daha önceden, birçok tarla ürünlerinde tohumla ilgili, tohum üretimiyle ilgili
sorun sınırlıyken veya bu alanda sorun yaşanmazken, özellikle sebzede, sebze
üretiminde hibrit tohum alanında bizim bir açığımız var, bildiğiniz gibi. Bu
bir sorundu ve bunun giderilmesi de Türkiye'de ıslahçı hakları kanununun
olmamış olması, yani, tohumculuktaki patent kanununun bulunmaması bu alandaki
temel sorunlardan bir tanesiydi. Hükümetimiz döneminde Yüce Meclise getirilip,
bu kanun, burada, Yüce Meclisin tensibiyle kanunlaşmıştır. Bitki Islahçı
Hakları Kanunu çıkarılmış ve hemen bu paralelde, yine, Bakanlığımızın F1 Sebze
Tohumluğunu Geliştirme Projesi hayata geçmiş ve Türkiye'de, artık, bu alanda
hızlı bir gelişme kaydedilmiştir. Bildiğiniz gibi, bu alanda üretilen, yapılan
çalışmalar birkaç yıl içerisinde ancak sonuç verebilmektedir; yani, bir hibrit
sebze çeşidini, onun tohumunu geliştirebilmeniz için en az üç dört yıla ihtiyaç
bulunmaktadır; ama, bu süreç, bizim Hükümetimiz döneminde başlamış ve bugün
belli bir noktaya gelmiştir.
İkincisi, sorunlar
arasında benim arz ettiğim hususlardan bir tanesi örgütlenme sorunuydu.
Örgütlenme sorununun giderilmesi yönünde de yine Hükümetimiz döneminde ciddî
bir mesafe alınmıştır. Üretici Birlikleri Kanununun çıkarılmış olması bu alanda
buna bir ivme kazandırmış ve ülke genelinde bugüne kadar, yani, kanunun çıktığı
2004 yılından bu yana 139 adet tarımsal üretici birliği kurulmuş, bunun 17
tanesi, yani, yüzde 12'si sebzecilikle ilgili, 46 tanesi, yani, yüzde 33'ü de
meyvecilik konusunda gerçekleştirilen, yapılan üretici birlikleridir.
Yine, ülkemizin önemli
bir potansiyele sahip bulunduğu ve dünyada da giderek büyüyen bir pazara sahip
olması sebebiyle organik tarım ürünlerine ait düzenleme de bu alanda yapılmış
ve bildiğiniz gibi, yine, Organik Tarım Kanunu çıkarılmıştır.
Sebze meyve
üreticilerimizin sık sık karşı karşıya kaldığı sorunlardan bir tanesi de doğal
afetlerdir, yani, don, dolu, sel vesaire gibi… Özellikle, dolu, bu alanda çok
büyük hasarlara sebebiyet vermektedir.
Yine, dönemimizde, Yüce
Meclisin tensibiyle, geçtiğimiz temmuz ayında, haziran ayında Tarım Sigortaları
Kanunu çıkarılmış ve 2006 yılı için bu konudaki çalışmalar tamamlandı. 2006
yılı içerisinde, dolu afeti ülke genelinde, tüm Türkiye sathında, don afeti de
pilot düzeyde kapsama alınmıştır ve yüzde 50 oranında da prim desteği sağlanmak
suretiyle sebze ve meyve üreticilerimizin afetlerden dolayı mağduriyetleri… Ki,
inşallah, böyle bir afet olmaz; ama, buna karşı bir mevzuat düzenlemesi
yapılmıştır.
Yine, tohumculuk kanunu
Yüce Meclisin gündemine getirilmiştir. Tohumculuk sektörünün işleyişiyle ilgili
-biraz önce söylediğim ıslahçı haklarıyla ilgiliydi tohumlarda- bu da
tohumculuk kanunu, sektör düzenlemeleri ve işleyişi ile pratik uygulamalarına
ait bir kanun tasarısıdır. Bu da komisyonlardan geçmiş ve Yüce Meclisin
gündemine gelmiştir.
Sebze meyve
üreticilerimizin karşı karşıya bulunduğu, özellikle yaş meyve sebzede sık sık
dile getirilen, öteden beri dile getirilen hususlardan bir tanesi de, toptancı
hal yasasıyla ilgili sorunlardır ve toptancı hal yasasıyla ilgili olarak da, şu
anda, Hükümet, birtakım çalışmaları yaptı; ama, köklü tedbirle ilgili olarak da
Sanayi ve Ticaret Bakanlığımız tarafından bu konuda bir çalışma
neticelendirilmek üzeredir; ama, bu çerçevede KDV oranları yüzde 8'den yüzde
1'e, Stopaj Vergisi yüzde 4'ten yüzde 2'ye, belediyenin aldığı rüsum da yüzde
4'ten yüzde 2'ye indirilmiş ve komisyoncuların uygulayacağı kâr marjı da yüzde
8'le sınırlandırılmıştır bu dönem içerisinde.
Yine, gübrenin, ziraî
ilaçların ve hormonların meyve ve sebzede yanlış ve hatalı kullanımının
önlenmesi amacıyla da İyi Tarım Uygulamaları Yönetmeliği çıkarılmıştır.
Bunun dışında, değerli arkadaşlar,
desteklemeler yapılmıştır; yani, sektör, yaş meyve sebze, narenciye sektörü,
çeşitli tarımsal destekleme yöntemleriyle desteklenmiştir. Bunlardan bir
tanesi, özellikle -ki, pazarlamaya ait sorunların en önemli, en büyük sorun
olduğunu, ben, konuşmamın başında arz etmiştim; bunu önemine binaen tekrar
söylüyorum- biz, bu sene, Hükümet olarak, tarımsal desteklemelerimiz içerisinde
önemli bir pay ayırdık. Bu Köy Bazlı Katılımcı Yatırımların Desteklenmesi
Programı diye adlandırılıyor. Özellikle üretimin artması, pazar, örgütlenme
gibi hiç el atılmayan ve bu nedenle kronikleşmiş sorunları su yüzüne çıkmış
bulunan sektörün arz fazlasına sahip olduğu dönemlerde pazarlama sorunları
gündeme geliyor bildiğiniz gibi. Burada, özellikle işleme, ambalajlama, soğuk
hava deposu, soğuk hava muhafazası, bunların her türlü işlenmesine ve imalatına
ait, kooperatifler yoluyla veya birlikler yoluyla veya bunların iştirakleriyle,
şirketler vasıtasıyla veya gerçek kişilerin başvuruları halinde, yaptıkları
projeler desteklenecektir önemli bir miktarda. Burada, destek miktarı da yüzde
50 oranında hibe yoluyla olacaktır tabiî belli bir limite kadar.
Bugün Resmî Gazetede
yayımlandı bu program ve 2006 yılı içerisinde, tüm Türkiye'de, 81 ilde bu
uygulanacak. 2005 yılı sonbaharında, Türkiye'de 16 ilde pilot uygulama olarak
başlatılmıştı; ama, şimdi, 81 vilayette bu sene uygulanacak. Burada,
kaymakamlıklar, köye hizmet götürme birlikleri tarafından yapılacak altyapı
yatırımları da bu kapsamda desteklenecek bu sektöre yönelik olanlar. Bunların
300 000 ABD Dolarına kadarki kısmı yüzde 75 oranında desteklenecek, diğerleri
de -dediğim gibi- yüzde 50 oranında hibe yoluyla desteklenecektir.
Esasen, bu, Türkiye'de,
tabiî, 250 000 000 YTL, 250 000 000 YTL de katılımı düşündüğümüz zaman, 500 000
000 YTL -yani, 500 trilyon lira- sebze, meyve ve buna dair narenciye vesaire,
bunların işlenmesi, muhafazası, ambalajlanması, pazarlamasına dönük tesislerin
oluşturulmasında, yatırımlarda kullanılacak demektir. Bu, oldukça önemli bir
katkıdır; hem bu ürünlerimizin değerlendirilmesini kolaylaştıracak hem de
kırsal alanda istihdam yaratacak bir programdır.
Burada 16 ille ilgili
pilot uygulama 2005 sonbaharında başladı dedim. Bunların proje başvuruları
kabul edildi ve oldukça da yoğun bir talep var bu konuda. 585 adet proje
teklifi geldi ve bunun 79'u meyve işleme, paketleme ve depolama konularındadır;
dolayısıyla, yoğun bir ilgi var.
Bunun dışında, yine bu
kesime yönelik olarak bizim düşük faizli kredi uygulamamız var. Sübvansiyonlu
kredi desteği çerçevesinde Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatifleri
aracılığıyla 2005 yılında sebze ve meyvecilik konularında yaklaşık 27 000
çiftçimize toplam 94,2 milyon YTL tutarında işletme ve yatırım kredisi
kullandırılmıştır düşük faizli olarak.
İhracat için destek
veriyor Hükümetimiz bu sektöre. Orada da bir mukayese yapılabilmesi açısından
2002 rakamı ile 2005 rakamını vereceğim izninizle. Burada, 2002 yılında
DFİF'ten 136 trilyon lira, yani, 136 milyon YTL kaynak ayrılmış; ama, 2005
yılında, bu, 141 trilyona çıkarılmıştır. Elma ürünü için, bildiğiniz gibi, ton
başına 40 dolar ihracat desteği verilmekte; ayrıca, portakal, mandalina ve
greyfurta yine ton başına 40 dolar, limona başlangıç itibarıyla 50, daha sonra
25 daha verildi 75 dolara çıkarıldı. Bu da, yine, ihracat desteği olarak bu
sektöre sağladığımız destektir.
Değerli arkadaşlar,
sertifikalı fidan kullanan üreticilere de, biz, ayrıca destek veriyoruz; bu,
yine, sektörde çalışan üreticilerimize. İlk defa, Bakanlığımızca, kaliteli ve
verimli çeşitlerin yaygınlaşması için sertifikalı fidan desteği ve özellikle…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakan,
buyurun.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
…sertifikalı fidan
desteği ve özellikle bodur ağaçların kullanımı teşvik kapsamına alınmıştır. Bu
çerçevede, 2005 yılında sertifikalı fidan kullanan üreticimize 302 000 YTL
tutarında bir destek verilmiştir.
Soğuk hava depoları ve
paketleme tesisi için tarımsal kalkınma kooperatiflerine de biz ayrıca destek
verdik. Bu söylediğim, biraz önce arz ettiğim, Köy Bazlı Katılımcı Yatırım
Programının dışında, ayrıca, yine bizim hükümetimiz döneminde 8 tane soğuk hava
deposu ve 2 tane paketleme tesisinin yapımına destek verilmiştir. Bu alanda
çalışan üreticilerimize önemli katkı sağlanmıştır.
Keza, bildiğiniz gibi,
doğrudan gelir desteği, mazot ve kimyevi gübre destlerinden bu sektör de
faydalanmaktadır.
Bunun dışında, araştırma
geliştirme çalışmalarına biz çok önem verdik Hükümet olarak. Önemli
sorunlarımızdan birisinin kalite ve çeşit geliştirme sorunu olduğunu biraz önce
arz etmiştim. Bugün itibariyle, Bakanlığıma bağlı araştırma enstitülerinde
sebzecilik ve meyvecilik konularında toplam 183 adet araştırma geliştirme
projesi yürütülüyor. Bunların 61'i sebze, 122 adedi ise meyve üretimiyle
ilgilidir.
Özellikle ihracatta karşı
karşıya bulunduğumuz, yaşadığımız sorunlardan bir tanesi de, kalıntı sorunudur.
Örtüaltı yetiştiricilikte temel sorunlarından bir tanesi olan bu sorunu çözme
bağlamında, Türk Gıda Kodeksi Gıdalarda Maksimum Bitki Koruma Ürünleri Kalıntı
Limitleri Tebliği yayımlanmış ve 2005 yılında yürürlüğe girmiştir.
Yine, 2005 yılında 94
adet ziraî mücadele alet ve makinesine ruhsat verilmiş, İlaç Kalite ve
Bakiyelerinin İzlenmesi Projesi çerçevesinde, ziraî ilaçların etkin bir şekilde
kontrolünün yapılması, ilaçların hayvansal ve bitkisel materyallerdeki
kalıntılarının izlenmesi, ilaç kalıntılarının dışticaretimiz yönünden
etkilerinin giderilmesine yönelik çalışmalar yine devam etmiştir ve 2006
yılında da sürdürülecektir.
Entegre…
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Sayın Bakan, Türkiye'den mi bahsediyorsunuz?!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Türkiye'den bahsediyorum.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Vallahi biz 81 vilayeti gezdik, hiç görmedik!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Eğer siz de izlerseniz, siz de bilgi sahibi
olursunuz; Türkiye'den bahsediyorum.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Vallahi çok ilginç!
GÖKHAN DURGUN (Hatay) -
İzliyoruz biz, izliyoruz!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Entegre ziraî mücadele çalışmaları da, yine
Bakanlığımızca, kaliteli ve pestisit kalıntısı bulunmayan ürün elde etmek için
-entegre ziraî mücadele çalışmaları- 28 değişik meyve ve sebze ürününde
sürdürülüyor. Bugüne kadar, binlerce dekar alanda yetiştirilen birçok üründe
ilaçlama sayısı önemli ölçüde azalmış ve ürün kalitesi artmıştır.
Değerli arkadaşlarım,
yine üreticilerimiz için önemli bir sorun olan haller üzerinden yapılan
pazarlama, satışla ilgili çok acil bir sorun olması hasebiyle, Hükümetimiz,
birkaç gün önce, 10 Şubat-15 Mart tarihleri arasında uygulanmak üzere,
narenciye ürünlerinin hallere girmeden satılabilmesi konusunda da bir genelge
yayımlamıştır ve bu da yürürlüğe girmiştir.
Sayın Başkan, değerli
üyeler; ben, bir de, önergeleri incelediğim zaman, o önerge konularından bir
tanesi de, Rusya Federasyonuna yapılan ihracattaki, meyve sebze, narenciye
ihracatındaki sorunlarla ilgili olandı. Ben, izninizle, çok kısa bir şekilde
buna da değinmek istiyorum.
2005 yılında, daha
öncesinde olduğu gibi, Rusya'ya narenciye ve sebze meyve ihracatımız önemini
muhafaza etmiştir. Bizim bu konudaki en önemli ticarî partnerlerimizden bir
tanesidir Rusya. 2004 yılında, Rusya Federasyonuna 462 000 ton narenciye ve
meyve sebze ihracatı yapılmış, 192 000 000 ABD Doları ihracat geliri elde
edilmiş; ancak, 2005 yılında, yine, aynı ülkeye, 493 000 ton narenciye, meyve
sebze ihracatı yapılmış ve karşılığında 245 000 000 dolar ihracat geliri
sağlanmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bakan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Yine, kesme çiçek
ihracatımızda, 2004 yılında 41 000 000 adet karşılığı 2 960 000 dolar gelir
elde edilmişken, 2005 yılında 43 000 000 adet ihracat karşılığı 3 000 000 dolar
ihracat geliri sağlanmıştır.
Şimdi, bildiğiniz gibi,
geçtiğimiz mayıs ayının sonunda, Akdeniz meyve sineği sebebiyle ihracatımızda
bir kesinti olmuştu ve Hükümetimizin kısa süre içerisinde gerek yaptığı
temaslar gerek bizim yaptığımız çalışmalar sonucunda, bir ay dolmadan, o
sorunun üzerinden bir ay geçmeden, 27 Haziran tarihi itibariyle, tekrar bu
ihracat açılmış ve o günden bu yana da sorunsuz bir şekilde Rusya Federasyonuna
meyve sebze ve diğer tarımsal ürünlerin ihracatı kesintisiz olarak
sürdürülmektedir.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Sayın Bakan, 7 kez yazı yazmışlar; sanırım cevap vermemişsiniz.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Şimdi, o konu, o şekilde değil. Daha önce, o,
birkaç vesileyle, burada esasen açıklanmıştı çeşitli gündemdışı konuşmalara
cevap kapsamında. O şekilde değil. Burada, onu öncelikle ifade edeyim. 2003
yılına ait, ihraç edilen 2 parti narenciyede, sertifika düzenlenmesine rağmen,
Rusya Federasyonunda yapılan sağlık kontrolleri sırasında meyve sineği
larvaları tespit edildiği bildirilmiş ve bize, Bakanlık kayıtlarına ulaşan, bu
konuyla ilgili, o şekilde bekleyen herhangi bir yazı yok.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
7 kez yazı yazmışlar…
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - O zaman, o şekilde dile getirildi; ama, açıklandı
Sayın Vekilim, o açıklandı. O şekilde, Bakanlık kayıtlarında herhangi bir şey
yok. Onu, biz, özellikle, ben göreve geldikten sonra da araştırdım, incelettim,
o konuda bir yazı olduğu yönünde herhangi bir kayıt yok; fakat, dediğim gibi,
27 Haziran tarihi itibariyle zaten o sorun sona erdi ve biraz önce de size arz
ettiğim rakamlar, 2004 ve 2005 yılı rakamlarını da zaten mukayese ettiğimizde,
hem miktar itibariyle hem değer itibariyle, Rusya Federasyonuna yaptığımız
sebze meyve ihracatında artış olduğu net olarak ortadadır.
Bu arada, biz, Türkiye
Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu arasında bitki karantina düzenlemeleri
alanında işbirliğine ilişkin bir protokol imzaladık, onu da ifade edeyim. Bu
protokole göre, bitkisel ürünlerin üretim, sınıflara ayrılma, işleme, depolama
ve ambalajlama yerlerinin ortaklaşa denetim düzenine oturtulmasına ilişkin
imzalanmasını beklediğimiz anlaşmayla ilgili görüşler, yine, Moskova
Büyükelçiliğimiz kanalıyla Rusya Federasyonuna iletilmiştir. İstatistikî
verilere bakıldığında, bugün itibariyle, Rusya Federasyonuna ihraç edilen
ürünlerde herhangi bir azalma görülmemekte ve dolayısıyla, bir artış
yaşanmaktadır.
Sonuç olarak, geçici
tedbirler yerine, sektörü, arzulanan bir seviyeye getirecek köklü tedbirlerin
tamamı, bizim iktidarımız döneminde alınmıştır değerli arkadaşlar. Tarım
sektörünü, gelişmiş ülkelerin tarım sektörünün seviyesine getirmek için
başlatılan çalışmalara ve uygulamaya başladığımız projelere, bir dizi yeni
programlar devreye koymak suretiyle, devam etmek kararlılığındayız. Özellikle,
ülkemizin önemli avantajlara sahip olduğu üretim alanlarından olan meyve ve
sebzede gıda güvenliğini esas alan, tüketici tercihleri doğrultusunda standart
ve kaliteli üretimi geliştirmek durumundayız, bu yönde çalışmalarımız artarak
devam edecektir.
Ben, bu düşüncelerle,
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Anavatan Partisi Grubu
adına söz isteyen Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan.
Buyurun Sayın Özcan.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; yaş
sebze meyve ve narenciye üretimindeki ve ihracattaki sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
yapılmasına dair görüş bildirmek üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisimizi
ve yüce milletimizi şahsım ve Anavatan Partisi Grubu adına saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
Türkiye tarım sektörü birçok sorunla karşı karşıya. Tarımsal ve kırsal altyapı
sorunları bir türlü çözülemiyor. Toprak mülkiyet yapısı adaletsizlik dağıtıyor,
işletmeler küçük ve parçalı. Toprak reformu çabalarının sonuçsuz kalması ve
örgütlenme alanında yaşanan yetersizlik, tarım sektörünü, emek sömürüsünün en
yoğun yaşandığı bir konuma getirdi. Giderek derinleşen bağımlı politikalar,
sektörü çöküş, köylüyü, çiftçiyi yaşayamama noktasına getirmiştir.
Değerli arkadaşlar, biz
bir tarım ülkesiyiz diyoruz ve dünyada tarımda kendi kendine yeter 7 ülkeden
biriydik; ama, IMF ve ABD dayatmalarıyla, maalesef bugün, ülkemiz artık bir
talan durumuna gelmiştir. Örneğin, buğdayı ABD'den, mercimeği Kanada'dan,
mısır'ı Arjantin'den, pirinci Avusturya, Mısır ve İtalya'dan, fasulyeyi İran,
ABD ve Arjantin'den, barbunyayı Çin'den, pamuğu ABD'den alıyoruz; tütünün bir
kısmını yakıyoruz, bir kısmını ise ABD ve İngiltere'den alıyoruz; ayçiçeğini
açlar ülkesi olan Sudan'dan alıyoruz; vişnenin donmuşunu Almanya'dan alıyoruz;
muzun samanlısını Panama'dan alıyoruz; baklayı İtalya'dan… Ve maalesef, 120 000
şekerpancarı üreticisini mağdur ettik kotalarla ve bu şey özü olarak
düşündüğünüz… Bugün, artık, şekerciler şekeri unuttu, baklavacılar baklavayı
tatlandırma olarak şey yapıyorlar.
Değerli arkadaşlar, 2002
seçimine giderken, biz, köylülere "aslan" dedik "kaplan"
dedik "yiğitler" dedik "köylü ülkemizin efendisi" dedik;
sonuçta gelip bakıyoruz ki, ancak, o kaplanlar "lan"la kaldı, aslanlar
"lan"la kaldı! Artık, köylümüzü "lan" hitabetiyle onları bu
şekilde hakir görmenin hiçbir anlamı yok. Hele bir devlet yöneticisinin, bir
başbakanın bir köylü vatandaşına lan diye hitap etmesi gerçekten çok acı.
Erzurum'da köylüye
"sizi mi doyuracak devlet" diyor. Köylü doymuş, köylü yıllardan beri
bu ülkeyi doyuran insanlar. Taa Kurtuluş Savaşından beri, köylü her zaman
devletinin yanında olmuştur. Bunun için çıkıyor Sayın Başbakan, köylülerimizi
bu şekilde suçluyor. Sayın Başbakan, köylüler bu şeyin efendisidir.
Hele bir Mersin'deki bu
son olaylar ise gerçekten bizi üzdü. Bir köylü vatandaşın ve onun gibi düşünen
belki yüzlerce insan… Belki eylemi farklı olabilirdi veyahut da bu şekilde
olmamalıydı; ama, bu köylünün "ananı al" demesi kadar doğru olmayan…
Oysa, o analar, Kurtuluş Savaşında bombaları taşıyan ve Kurtuluş Savaşımıza
destek veren, o analar bizim analarımız.
Belki bir arkadaşımızın,
devlet Başbakanına, Sayın Başbakana yapmış olduğu o hareket doğru olmayabilir;
ama, bunun canı yanmış; üç yıldan beri narenciyeci yanmış, su istiyor, ateşini
söndürmek için devletten destek bekliyor, hükümetten destek bekliyor; ama,
maalesef, Sayın Başbakan daha gitmeden önce, o bölgede belediye anonslarıyla
"size Başbakanın müjdesi var…" Çiftçiler de, tabiî, Başbakanın müjdesi
muhakkak narenciyeye büyük destek verecek, domates üreticisine büyük destek,
sebzeciye büyük destek verecek diye o meydanlara geldiler; ama, sonuçta dağ
fare doğurdu.
Değerli arkadaşlar, sen
narenciyeyi bundan üç yıl, dört yıl önce 600 000 liraya satarken, bugün
narenciye limonunun kilosuna 200 liraya alıcı bulamıyor, dalında çürüdü.
Portakal dalında çürüdü; ama, çiftçi… Bugün aradılar, Ziraat Bankası, borcunu
ödemeyenlere icra getiriyor. Sayın Başbakan, oraya müjde vereceksen, bu faize
düşen o çiftçiye yardımcı olmalısın, faizini affetmelisin, anaparayı da belirli
bir süre içerisinde ödenmesi taksite bağlanmalıydı, müjde bu olur.
Sayın Başbakan, gittiğin
bölgede bir ara dolu vurdu o narenciyelere; sordunuz mu o narenciyecilere,
bugüne kadar -Sayın Tarım Bakanımız da burada- bu narenciyecilere destek
verildi mi, borçları silindi mi ve onların zarar ziyanı karşılandı mı Sayın
Bakanım?!
Değerli arkadaşlar,
narenciyeci ve sebzecilerin durumu çok kötü, sıkıntı içerisindeler. Faizden
kurtulmanın yolu, gidip de limona 25 dolar vermek, 50'yi 75'e çıkarmak değil.
Siz, hani 100 dolar verecektiniz?! Limona destek veriyorsunuz, 25 diyorsunuz,
75'e çıkarıyorsunuz. Ya portakal, greyfurt ve mandalina ne olacak; bunlar da
narenciye değil mi?! Neden bunlara da… Ya adamın bir tarlası, vatandaşın
birinin limonu, bitişiğinde de portakalı varsa, bu insanları niye birbirinden
ayırıyorsunuz?! Verecekseniz, tonda 100 dolar bütün narenciye üreticilerine
verin.
Sayın Bakanım, biz, sebze
konusunda ihracat yapıyoruz diyor. Soruyorum Sayın Bakanım: Turunçgillerde,
2002 yılı itibariyle, 57 000 ton olanı, bugün, 2005 yılında turunçgillerden
ithalatınız 68 975 ton mu? Üzüm, bugün 2002'de 1 365 iken -bugün üzüm fiyatları
hâlâ aşağıya düştü, maliyetinin çok altındayken- bugün ithal ettiğiniz üzüm 4
319 ton. Kavun, karpuz, elma, armut ve ayvada 3 700 ton, yulafta 7 200 ton, keten tohumunda 2 080 ton. Yani,
tarım ülkesiysek, neden bunları ithal ediyoruz, neden bu bizim dolarlarımızı
yurt dışına gönderiyoruz da çiftçilerimize yardım etmiyoruz?!
Sayın Bakanım, ayrıca,
bir tesadüf, şu da var: Taze üzüm şarabı 121 000 kiloyken 1 447 ton olarak
ithal etmişsiniz. Birayı 1 426 ton olarak, etil alkolü 40 454 ton olarak ithal
etmişsiniz. Hani, Türk çiftçisine yardımcı olacaktık?! Eğer Türk çiftçisine
gerçekten yardımcı olacaksak bunları bizim ülkemizde de üretirdik. Neden, tarım
ülkesi isek, dışarı bağlıyız?
Patatese bakıyorsun, 13
500 ton ithal etmişiz. Yulafa bakıyorsun, hakeza. Kısacası, turunçgil ithalatı
30'a katlandı. Biz nasıl bir narenciye üretiyoruz ki ithalatı 30'a katladık.
Değerli arkadaşlar, biz,
gerçekten, Anavatan Partisi olarak köylümüzün bu durumundan rahatsız oluyoruz,
köylümüze yardımcı olmak istiyoruz. Köylümüze ne söz verdiyseniz onu yapın,
köylüyü mağdur etmeye hakkımız yok. Narenciye ve sebzecilerin durumu, buğday
ekenlerin, pamuğun durumu hakeza. Gelin, narenciye konusunda hep birlikte bu
narenciye üreticilerine yardımcı olalım. Sayın Başbakan, tonuna 25 dolar
vererek, sadece limonculara -limon
işçiliği de çok zordur- bu desteği 100 dolara çıkarın. Ne kaybedeceğiz?! Ama, o
çiftçileri kazanırız. Çiftçiler, her yönüyle mağdur. Bugün, Türkiye'de,
çiftçilerin yüzde 40'ı açlık sınırına dayanmış. Evet, bunun için, öncelikle,
köylümüzü kalkındırmanın yollarını arayalım.
Bugün, burada, yaş sebze
ve meyve sektöründeki çiftçilerimizin mağduriyetini konuşmak, milletin
dertlerini dert edinen milletvekilleriyle, sorunların daha derinden
araştırılmasını sağlamak üzere toplanmış bulunuyoruz. Tarım sektörü içinde
önemli bir yere sahip olan yaş sebze ve meyve sektörünün de, son birkaç yıldır
sorunları çığ gibi büyümektedir. Yaş sebze, ekiminden ambalajlanmasına kadar,
Türkiye'de, istihdam yaratan, döviz getiren, katmadeğeri yüksek bir sektördür.
Ülkemizin meyve
üretiminin yüzde 18'ini narenciye ürünleri, narenciyenin yarısını da portakal
üretimi oluşturmaktadır. Türkiye, narenciye üretiminde, dünyadaki 80 önde gelen
ülkenin 12 nci sırasındadır. Biliyorsunuz, narenciyenin, en fazla, Mersin,
Adana, Hatay, Muğla, Antalya, Osmaniye İllerinde olduğunu görüyoruz. Bu
illerimizde, geçmişte Çukurova denildiğinde pamuk gelirdi, pamuğu artık
ekmiyor. Pamuğun maliyeti yüksek olduğu için, bu tarlaları, artık narenciye
bahçeleri yaptılar; ki, bu narenciye bahçeleri üç beş senede ancak meyve veriyor.
Bu üç beş sene de çiftçinin birsürü masrafı olmuştur. Bu masrafı karşılamak
için, eğer, narenciye bu fiyatta olursa, yarın, narenciyemizi de, bu köylümüz,
kaderiyle baş başa bırakır; bu millî yiyeceğimizi, ihraç etmeye çalıştığımız bu
yiyeceğimizden de ülkemizde mahrum etmiş oluruz insanlarımızı.
Değerli arkadaşlar,
sektörde bir arz-talep dengesizliği vardır. Sektör sahipsiz. Üreticiye, mutlaka
devlet desteği yapılmalıdır. Tarımsal desteklemenin amacına ulaşabilmesi için,
desteklenmelerin, çiftçinin, karar aşamasından önce, tarlalar boşken
açıklanması gerekiyor. Tabiî ki, böyle bir uygulama yok. Üretici, ekmiş,
üretmiş; fiyat dalgalanıyor. Narenciye ürünü, kalitesine göre değil,
komisyoncunun insafına göre şey yapılıyor; istediğini alıyor, istediğini de almıyor
ve vatandaşın mağduriyetinden yararlanarak istediği fiyata alıyor. Bu da bir
haksızlıktır.
Değerli arkadaşlar, bu
çiftçi borcunu bir türlü ödeyemiyorsa buna yardımcı olmak zorundayız. Yaşanan
sosyal çöküntü gözardı edilemez durumdadır. Üreticinin narenciyeyi stoklaması
mümkün değildir; çünkü, stoklama masrafı ürünün değerini bile geçer.
Sayın milletvekilleri,
narenciye ürünü değerinde satılmamakta, narenciye üreticilerimiz son üç yıldır
mağdur olmaktadır diyoruz. Bu yıl narenciye ürününün maliyeti, ortalama kiloda
350-400 bin liradır; mandalinanınki de hakeza, Washington portakalın da; oysa,
bugün, bu ürünlerimize alıcı dahi bulamıyoruz.
Sorunlar, sadece
narenciyede değil; örtüaltı sebze yetiştiriciliği ürünleri ve domates için de
mağduriyetler saymakla bitmez. Üretici, yetiştirdiği domatesi, maliyeti olan
400 000 liradan ancak satıyor, bugün, 250 000 liradan satıyor. Bu çiftçinin,
desteklenerek, domatesi 800 000 liradan aşağı satmaması gerekir. Oysa,
maliyetin düşürülerek çiftçinin zor durumdan kurtulabilmesi için, yurtiçi
ihtiyacın, yurtdışı pazarların programlı ve sürdürülebilir bir uygulamayla
kavranılması, çiftçinin doğru yönlendirilmesi ve ihtiyaç olan üretimin doğru
teşvik edilmesi gerekmektedir. Bugün, ayakta kalabilmek için domates üreticisine
de, tonda en aşağı 60-70 dolar civarında destek verilmesi gerekir.
Üretim yapılan bütün
sektörlerde, üretici, ödediği Katma Değer Vergisini ürettiği malı satarken geri
almaktadır. Tarım sektöründe ise, üretilen ürün için ödenen KDV geri
alınamıyor. Tarımsal girdilerdeki yüksek fiyat artışları ve yüksek KDV
nedeniyle, çiftçilerimiz yeterli gübre atamamakta, zararlı ve hastalıklarla
etkin mücadele edememektedir. Etkin mücadele ve bitki besleme yapıldığında ise,
diğer ülke üreticilerine kıyasla, üretim maliyeti artmakta, ancak,
fiyatlarımızın düşük olmasıyla, çiftçilerimiz mağdur olmaktadır.
İç pazarda tüketilen
ürünlerin mutlaka hallerde işlem görmesi gerektiğinden, ürünün maliyeti… Bu
sebeple, tarımda üretim maliyetlerinin düşürülmesi için, gübre, ziraî ilaç,
akaryakıt, tarımsal elektrik, plastik örtü ve bunun gibi kalemlerde ödenen KDV
oranları düşürülmeli, hatta sıfırlanmalıdır. İç pazarda tüketilen ürünlerin
mutlaka hallerde işlem görmesi gerektiğinden, ürünün maliyeti de artmakta,
ambalajlama, sarartma, mumlama, paketleme gibi işlemler sebebiyle de maliyet
bir kat daha artarak fiyatlara yansımakta ve tüketici, tüketimini kısmak
zorunda kalmaktadır.
Doğuda, güneydoğuda,
halkımız narenciye yiyememektedir. Bu sebeple, ürünün tüketiciye ulaşmasında maliyeti
artırıcı bir etken olan Haller Kanununun, üretici ve tüketici lehine
değiştirilmesi gerekmektedir.
Etkin işleyen bir
pazarlama organizasyonu yoktur. Narenciye, ülkemizde, ihracata ve işleme
sanayiine giden miktar hariç, büyük oranda, 1998 yılında çıkarılan 4367 sayılı
Toptancı Halleri Yasası kapsamında pazarlanmaktadır. Daha çok, ticareti
kayıttan geçirme kaygısıyla çıkarılan bu yasada, üreticiler, istenen önemde bir
role sahip değillerdir. Tümüyle tüccar ve komisyoncuların egemen olduğu bu sistemde,
komisyon, stopaj, fon kesintileri, nakliye ve hamaliye kesintileri, belediye
rüsumu, Bağ-Kur kesintisi gibi kesintiler önemli bir miktara ulaşmaktadır. Hal
sahasında en az 50 ortaklı kooperatiflerin hal sistemi dışında yaş sebze ve
meyve pazarlayabileceği belirtilse de, ilgili maddede hal sisteminin istisna
tutulacak üretici örgütü olarak kooperatif tarif edilmesine rağmen, buna
"üretici birlikleri" denmesi nedeniyle, kavram kargaşalığına da yol
açmakta, kooperatif gibi önemli bir aracın pazarlamada pratik olarak
kullanılamamasına neden olmaktadır.
Değerli arkadaşlar,
dışticarette kimyasal kalıntı, kalite standardı, insan sağlığına uygunluk gibi
tarife dışı engeller korumacılıkta öne çıkmaktadır. Devletin, ürünün satışına
engel olan tarife dışı engellerin aşılmasında, milleti adına haksızlıkların
takipçisi ve ülke menfaatının savunmacısı olması gerekmektedir. Geçen yıl
önemli bir ihracat pazarımız olan Rusya'yla Akdeniz meyve sineği zararlısı
yüzünden ihracatımızın gördüğü zarar, sorumlu kişilerin ortaya çıkan krizi iyi
yönetmemeleri, altyapı ve teknik organizasyon eksiklikleri nedeniyle olmuştur.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, sorumluluğunu yerine getirememiştir.
Narenciye ürünleri
dalında dursun, son beş yılda, tarım ürünleri ithalatı, toplamda iki kat arttı.
İthalat, turunçgillerde 30, yulafta 33 kat yükseldi, 2005 yılı ithalatı 3 200
000 000 dolar üzerine çıktı. Maliyetleri aşağı çekecek tedbirler almayan
hükümet, bu durumu seyretmektedir.
Her geçen gün daha vahim
bir hal alan maliyet artışlarıyla beraber, çiftçinin ve halkımızın
mağduriyetini biraz daha anlamak için, biraz daha detaylı maliyet kalemlerine
göz atalım ve narenciye sektöründe maliyet belirleyici kalemlere yıllar
itibariyle bir bakalım.
Değerli arkadaşlar, tarım
sulama suyu ücretleri, dekar başına; 2002 yılında 35 000 000, 2003 yılında 40
000 000, 2004 yılında 48 000 000, 2005 yılında 60 000 000 TL'dir. 2006 yılında,
damlama sulamayla sulanan 1 dekar
arazinin sulama suyu ücreti yüzde 47 artırılarak 66 000 000 Türk Lirası
olmuştur. Sulanan narenciye ve fidanlık alanı toplamı 45 000 dekar, diğerleri
(sebze, mısır, bağ, zeytincilik, vesaire)…
Değerli arkadaşlar,
fiyatlara baktığımızda, gübre; 2002 Haziranında 180 000, Şubat 2004'te 290 000,
Şubat 2005'te 250 000 ve 2006'da ise 280 000 kilogram/TL.
Amonyum nitrat, Haziran
2002'de 200 000 TL, Şubat 2004'te 350 000 TL ve bugün 2006'da da 350 000 TL.
Demek ki, sizin, 2002 yılı ile bugünkü arasında neredeyse yaklaşık yüzde 90'ın,
yüzde 100'ün üzerinde bir fark geliyor.
Kompoze gübrede ise,
Haziran 2002'de 250 000 TL, bugün 2006 yılında 450 000 TL.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özcan,
buyurun.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Üre, Haziran 2002'de kilogramı 250 000 TL, bugün, 2006'da 580 000 TL olmuş.
Ziraî ilaçlarla ilgili
ise… 17 litrelik yazlık yağ, 2003'te 30 000 TL, bugün ise 45 000 TL.
Bunları gördüğümüzde,
bakıyoruz ki, girdiler tamamen artmış; ama, fiyatlar geriye çekilmiş.
Değerli arkadaşlar,
çiftçinin durumu bu. Çiftçinin bütün ürünlerini, pamuğundan pancarına,
incirine, fındığına kadar, devlet desteklemelidir.
Bugün, Avrupa Birliği
ülkeleri 43 milyar euro destek verirken, Türkiye'de, biz, 3 milyar dolar destek
veriyoruz. Oysa, Türkiye'nin, bugün çiftçiye vereceği destek en az 11 milyar
dolar olmalıdır. Çiftçimiz bu borç batağından kurtulmalı, istediği gibi
üretmelidir diyoruz.
Bizim, Anavatan Partisi
olarak, narenciye konusunda tavrımız açık ve net. Domateste olsun, narenciyede
olsun, tonda 100 dolar teşvik verilmesinden yanayız. Yoksa, çiftçi bunun
altında eziliyor. İşte, bakıyorsunuz, sokaklarda, insanlar, artık canına tak
demiş, Başbakandan hak istiyor. Direnişi haklı. Belki yüzlerce Kemal Öncel var.
Bu insanlar acılarını içine gömüyor. Biz, narenciye üreticilerine, köylülere
sahip çıkmak zorundayız. Yoksa, oturup, 25 dolarla biz köylüyü avuttuk
derseniz, ki, sadece bunu da limonda veriyorsunuz... Limona da yetmiyor, limon
işçiliğinin farkı bile değil bu.
Değerli arkadaşlar,
narenciye konusunda Meclise gelmiş araştırma önergemize sahip çıkalım ve bu
çiftçilerimizin yanında olalım. Bu çiftçilerin yalnız olmadığını, bu
çiftçilerin sesi ve gözü olduğumuzu, biz, Mecliste temsil ettiğimizi
bildiriyoruz. Milletvekilleri olarak hepimiz sahip çıkmalıyız. Yoksa, eğer
bugün iktidar sahip çıkmıyorsa, biz, Anavatan ve muhalefet -bu köylülerimizin,
çiftçilerimizin yanındayız, onlara saygılarımızı sunuyoruz, hükümetin de yakası
elimizde, bırakmayacağız- çiftçileri de mağdur etmeyecek diyorum.
Bütün köylülerimize,
hemşerilerimize ve bütün ülkemizdeki yaşayan insanlarımıza saygı ve sevgileri…
Yüce Meclisi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Özcan.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz isteyen Gürol Ergin, Muğla Milletvekili.
Buyurun Sayın Ergin. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Ergin, süreniz 20
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA GÜROL
ERGİN (Muğla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; narenciye ve yaş meyve sebze üreticilerinin sorunları
konusunda açılması istenen Meclis araştırması üzerine, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına görüşlerimi bildirmek için huzurunuzdayım; sözlerime başlarken,
Sayın Başkan, sizi, siz değerli milletvekillerini ve Yüce Türk Ulusunu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Sayın
Bakanımı dinlerken, ben, bundan yaklaşık onbeş gün önce yaptığımız 10 günlük
geziyi, Türkiye dışında bir başka ülkeye yaptığımız zehabına kapıldım. Yalnız,
orada konuştuğumuz insanların hepsi Türkçe konuşuyordu, hepsinin adı soyadı
Türktü.
Şimdi, ben, bir şeyi çok
kesin ve içten merak ediyorum; Sayın Bakanı dinleyen narenciye üreticilerinin,
acaba, yüzleri ne renk aldı? Çünkü, üreticiler bize, her biri ayrı ayrı -ki,
biraz sonra onların söylemlerini, adlarıyla soyadlarıyla burada açıklayacağım-
hepsi, yaşadıkları çok büyük sıkıntının neler olduğunu anlattılar; ama, Sayın
Bakanımın anlattıklarına bakılırsa ortada sorun morun yok.
Değerli arkadaşlarım,
aslında, Türk çiftçisi, bir kâbus yılı olan 2005'i bitirmiş, ama, yeni bir
kâbus yılının yolunu açan 2006'yı idrak etmeye başlamıştır. 2005 yılında Türk
çiftçisi ne üretmişse zarar etmiştir. Bir tek zeytinyağı zarar etmemiştir;
çünkü, dünya konjonktürü zeytinyağı fiyatlarını yükseltmiştir. Bunun dışında
üretilen her ama her ürün zarar etmiştir. Fındık... Başlangıçta, Fiskobirlik'in hükümetin
dayatmalarına karşı çok ciddî bir kararlılık göstererek yüksek fiyat belirlemesiyle sevinmiştir; ama, yine
aynı hükümetin Fiskobirlik'i desteklememesi, ayrıca, birtakım kanallardan özel
bankaların Fiskobirlik'e kredi vermesini engellemesiyle de, şimdi,
fiyatlar 7 000 000
liralardan 4,5 milyon liralara düşmüştür. Fındık üreticileri de büyük bir
sıkıntı içindedir.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
4 200 000…
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, bakınız, bu tarım iyiye gidiyor, benim Tarım Bakanlığım
ve hükümetim çiftçinin lehine böyle çalışıyor da, nasıl oluyor, Türkiye
İstatistik Kurumunun verileriyle bir yılda 1,5 milyon insan tarım işgücünden
ayrılmak durumunda kalıyor?! Bunlar keyiflerinden ötürü mü ayrılıyorlar?!
MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU
(Antalya) - Gelişmiş ülkenin tipik durumu.
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Şimdi, bir arkadaşım diyor ki: "Gelişmiş ülkenin durumu." Değerli
kardeşim, şu kürsüde konuşan insan, gelişmiş-az gelişmiş ülke farkını çok iyi
bilir. Bir ülkenin gelişmişliğinin elbette ki bir anlamda sanayiyle
ölçüleceğini de bilir. Hangi sanayii kurdunuz da, o insanlar, o 1,5 milyon
insan gitti, orada çalışıyor; hangi sanayii kurdunuz?! Siz, yalnızca, bu ülke
insanlarının büyük özveriyle kurduğu kuruluşları yabancılara satarak bir şeyler
yaptığınız düşüncesine kapıldınız. Bir tek sanayi kuruluşu kurmadınız. Üç yıl
içinde bir tek sanayi kuruluşunuz yoktur. Nasıl oluyor, bu 1,5 milyon insan
sizin döneminizde ve bir yıl içerisinde tarımdan ayrılarak, sizin söylediğiniz
o gelişmiş ülkenin gelişmiş sanayilerinde yer alıyor?!
Değerli arkadaşlarım,
kafamızı kuma gömmeyelim. Ülke kötüye gidiyor. Ülke kötüye gidiyor değerli
arkadaşlarım. Herkes, bunu, böyle bilsin. Türk çiftçisinin feryadını buradan
size tek tek okuyacağım. Tarım Bakanımın da çok iyi dinlemesini özel olarak
rica ediyorum. Söylemem gereken konulara ondan sonra gireceğim eğer vaktim
kalırsa.
Şimdi, sizin, çok çok iyi
şeyler yapıp durumunu çok düzelttiğini ifade ettiğiniz Türk köylüsü, bakın
-isimleriyle sayıyorum- neler söylüyor.
Turgut Musluoğlu, Alanya
Ziraat Odası Başkanı: "İki yıldır komadaydık, bu yıl öldük; siz de
taziyeye geldiniz. Narenciye öldü, cenaze namazı kılındı; ama, yine
kurtulamadık; çünkü, sonradan birsürü de borç çıktı."
Naci Çelik, Gazipaşa
Ziraat Odası Başkanı: "Çiftçi olup da ağlamayan kalmadı. Musluoğlu'nun
kıldırdığı cenaze namazını Allah kabul etsin diyorum."
Abit Ersoy, Alanya Muz
Üreticileri Birliği Yönetim Kurulu Üyesi: "Son üç yılda narenciye, muz,
meyve, sebze üreticileri öldü. Girdilerde KDV yüzde 1'e inmelidir. Tarım
Sigortaları Yasası çıktı; ama, hiçbir yararını görmedik."
Ertuğrul Yeşildal,
Alanya: "Kaplumbağaları koruyanlar Türkiye Cumhuriyetinin topraklarını
korumuyor, satıyorlar. Yabancılara toprak satışı sonucu muz bahçemiz
kalmayacak."
Ümran Aykut, üretici:
"Böyle giderse ülkemizde tarımı İsrailliler ile Almanlar yapacak. Biz de
yanlarında ırgat olacağız."
Mustafa Sonay, Alanyalı
üretici: "Narenciyeyi toprağa gömmek için kepçe arıyoruz."
Mehmet Çeko, Erdemlili
üretici: "İki yıldır bir büyük buhran yaşıyoruz. Çarık dönemine geri
döndük. Daha önce böyle bir sıkıntıyı hayatımız boyunca görmedik."
Ahmet Şahin, Erdemlili
üretici: "AKP Genel Başkanı Sayın Dengir Mir Mehmet Fırat, Mersin'de
yapılan toplantıda, son üç yılda narenciye ithalatı yapılmadığını, eğer
yapıldığı kanıtlanırsa kendisini bu üçüncü kattan atacağını söyledi. Son üç yıl
içinde narenciye ithalatı yapıldı mı?" Bize soruyor ve ertesi gün,
Milliyet Gazetesi, biraz önce Anavatan Partisi temsilcisinin de söylediği gibi,
narenciyenin ithalatının son üç yılda 30'a katlandığını şu başlıkla veriyor:
"Turunçgil ithalatı 30'a katlandı."
Şimdi, ben, Sayın Dengir
Mir Mehmet Fırat'ın kendisini üçüncü kattan atmasını değil, konuştuğu o
insanlardan yine karşılarına giderek özür dilemesini istiyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım,
devam ediyoruz. Bakın, çok mutlu denilen çiftçi neler söylüyor: Ali Ergezer,
Tarsus Ziraat Odasının Başkanı: "Hükümet, çiftçiyi İMF'ye kurban verdi. Başbakan
üç yıl süre istemişti, üç yıl geçti de ne oldu?! Biz, sahibimiz yok, köylü
sahipsiz diyorduk; bugün gördük ki, Cumhuriyet Halk Partisi, buraya 20
milletvekiliyle gelerek 'sizin sahibiniz var, biz varız' diyor."
Mustafa Olgun, Mersinli
üretici: "2001'de 3 kilo greyfurtla aldığımız 1 litre mazotu, 2006'da 20
kilo greyfurtla alabiliyoruz. Başbakan, Türkiye'yi değil, bizim ürünlerimizi
pazarlasın."
Müfide Kurt, bir çiftçi
hanım: "Yeter gayrı, öldük. Ekmek bulup yiyeceğiz diye toprağı
tırmalıyoruz. Tarlalarda çalışa çalışa, Çukurova'nın güneşinden gözlerim görmez
oldu."
Yine bir üretici, Saim
Ünal: "Çiftçi kahvede çay içiyor 'bozuğum yok' diyor. Aslında, cebinde
parası yok. Halkımız kan ağlıyor."
Adana Çiftçiler Birliği
Başkanı Cumali Doğru: "KDV, ÖTV üreticiyi perişan ediyor. Drenaj
kanallarında yer bulamazsak, portakalı, limonu Adana'nın merkezine
dökeceğiz."
Şahin Tekin, Seyhan
Ziraat Odası Başkanı: "Büyük, tarif edilmesi zor bir rezaletin içindeyiz.
Kıran artığı gibi kaçacak delik arıyoruz."
Hanifi İspir, Kadirli
Ziraat Odası Başkanı: "2006'da da böyle giderse, çiftçinin yarısı tarımı
bırakacak. AKP'li milletvekiline, köylere çıkalım diyorum 'beni köylülere
dövdürmek mi istiyorsun' diyor, köylere gelmiyor."
Ayhan Arıyürek, üretici:
"Çiftçiyi üç kuruşa mahkûm ettiler, yüzümüz tutmadığı için ağlayamıyoruz.
Cebimizde öğle yemeği yiyecek paramız olmadığı için kasabaya, ilçeye gidince
işimizi öğlene kadar bitirip dönmeye gayret ediyoruz. Ölüm Allah'ın emri, ölsek
kurtulacağız; ama, çoluk çocuğumuz var."
Mustafa Özyüksel, sulama
birliği genel sekreteri: "Sulama birliği ücret ödeme oranı her yıl yüzde
70-80 iken, bu yıl yüzde 30-35'e düştü -2005 için- Personele beş aydır maaş
ödeyemiyoruz, çiftçileri de mecburen icraya veriyoruz."
Değerli arkadaşlarım,
işte "durumunu düzelttik" dediğiniz çiftçinin sözleri bunlar. Gelin,
bu kürsüden, bu sözlerin cevabını verin. Ben bunu istiyorum. Lütfen, gelin, bu
sözlerin cevabını verin. Haa, şimdi, çiftçi böyle söylüyor da, boşuna mı
söylüyor, durduk yere mi söylüyor; şimdi, onlara bakalım.
Değerli arkadaşlarım,
neler oldu 2005'te, ona bakıyoruz. Şimdi, Sayın Başbakan ve zaman zaman Sayın
Bakan faizlerden söz ediyorlar; diyorlar ki: "Ziraat Bankası faizlerini
biz düşürdük." Nitekim, bütçe görüşmelerinde de Sayın Bakan buraya geldi,
açıklama yaptı ve şunu söyledi Sayın Bakan, dedi ki: "Evet, Ziraat Bankası
kredisi yüzde 20; ama, belli alanlara indirimli kredi uyguluyoruz -ki, bugün de
söylemiştir Sayın Bakan- bunlar, işte, yüzde 8-15 aralığındadır ve çiftçinin
büyük kısmı bu kredileri alıyor." İşte, Sayın Bakanın bu sözü, çiftçinin
yüzde 20 faizli krediyi alamadığının göstergesi ve kanıtı oluyor.
İkincisi, nominal faiz
ile reel faizi karıştırıyorsunuz. Sizin iktidara geldiğinizde yüzde 59 kredi
faizi varken, enflasyon yüzde 80 idi.
Değerli arkadaşlarım,
reel faiz eksiydi; ama, şimdi, yüzde 7,7 enflasyon olan bir ortamda yüzde 20
kredi faizi alıyorsunuz. Hadi, inelim, yüzde 15 alıyorsunuz. Reel faiziniz en
az yüzde 8. İşte…
MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU
(Antalya) - Enflasyon yüzde 85 değil, yüzde 35 idi biz geldiğimizde.
AHMET RIZA ACAR (Aydın) -
Söylediklerini ispat et, ispat!
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Bağırma, bağırma!
BAŞKAN - Lütfen, sayın
milletvekilleri, lütfen…
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Arkadaşım, senin okuman yazman yoksa ben onu sana tabiî ki ispat ederim. Okuman yazman varsa okursun, okursun,
okursun! (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET RIZA ACAR (Aydın) -
İspat et, ispat et. Sen hocasın, hoca!
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Bak, ben elbette hocayım; ama, benim senin gibi öğrencim hiç olmadı.
BAŞKAN - Sayın Acar,
lütfen…
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Hiç okuma yazması olmayan öğrencim olmadı.
AHMET RIZA ACAR (Aydın) -
İspat et…
BAŞKAN - Lütfen, Sayın
Acar…
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Öne gel, öne, öne gel, duyamıyoruz!
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Boş boş konuşuyorsun oradan.
Çiftçi yanıyor arkadaş,
bunu göreceksiniz. Bu çiftçi perişan...
BAŞKAN - Sayın Ergin…
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Görmezseniz, bir gün görmek zorunda kalırsınız. (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Lütfen, sayın
milletvekilleri…
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Bağırsınlar...
ALİ AYAĞ (Edirne) - Prim
desteklerini dün duymadın mı?!
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Hah, prim desteği, ben de oraya geliyorum.
BAŞKAN - Sayın Ayağ,
lütfen…
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Ben de oraya geliyorum. Prim destekleri… Tek tek sayacağım şimdi size prim
desteğini.
Değerli arkadaşlar, bu
yıl Ege Bölgesinde pamuk maliyeti 1 400 000 lira…
ALİ AYAĞ (Edirne) -
Ziraat odaları…
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Dinle be kardeşim, dinlemeyi öğren! Dinleme terbiyesi olmayanın anlama durumu
hiç olamıyor.
ALİ AYAĞ (Edirne) - Yapma
ya!
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Dinleyeceksiniz önce. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Ayağ,
lütfen…
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Dinleme terbiyesi olacak, bir kere.
Bakın, ben size Türkçe
konuşuyorum. 1 400 000 lira maliyeti olan Ege pamuğu 850 000 liradan, 800 000
liradan satıldı -maliyet diyorum, kârı koymuyorum ortaya- kaç lira aradaki
fark; yaklaşık 600 000 lira. Ne vermişsin prim olarak; eğer sertifikalı tohum
kullanmışsa 318 000 lira vermişsin. Adamın zararının yarısını vermişsin, bırak
adamın kâr etmesini. Niye yüzde 18 küsur alanda, bir yıl içinde, pamuk ekilemez
oldu, bunun hiç hesabını yapıyor musunuz?!
Gelelim şimdi başka
konulara. Dane mısır... Dane mısırın
bir yıl önce Toprak Mahsulleri tarafından verilen fiyatı ile bu yıl
verilen yine Toprak Mahsulleri tarafından verilen fiyat arasındaki fark 72 000
lira. Yanlışsa Sayın Bakan gelir düzeltir
burada. Sizin verdiğiniz prim 50 000 lira. Geçen yılın fiyatından 72 000
lira eksik vereceksiniz, sevindirdim diyerek de, 50 000 lira verdik deyip
övüneceksiniz. Bunları öğreneceksiniz.
Zeytinyağı…
RESUL TOSUN (Tokat) - Ne
demek?!
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Dinle kardeşim…
RESUL TOSUN (Tokat) -
Sayın Başkan "böğüreceksin" diyor; ne biçim laf bu?!
BAŞKAN - Sayın Tosun,
lütfen…
RESUL TOSUN (Tokat) -
Hayır, "böğürmek" dedi de…
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Övünmek diyorum, övünmek…
BAŞKAN - Lütfen Sayın
Tosun, yanlış anlaşıldı.
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Kardeşim, ben bayram haftası diyorum, sen mangal tahtası anlıyorsun. Ben
övünmek diyorum, övünmek…
BAŞKAN - Ne alakası var
şimdi Sayın Tosun!
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Şimdi, zeytinyağı… Arkadaşlar, Türkiye'de, bir kez, zeytinyağının bu yıl biraz
fiyatı yükseldi; çünkü, dünyada bir zeytinyağı buhranı var İspanya'nın
durumundan ötürü. Biraz fiyatı yükseldi; üç yıldır bir kuruş fiyatı artmayan
zeytinyağı bu yıl iyi fiyat etti. Bu sefer ne yaptı benim hükümetim; geçen yıl
250 000 lira olarak verdiği primi bu yıl
100 000 lira olarak veriyor.
Dikkatinizi çekiyorum. İşte, sizin adaletiniz bu. Ülkenin kalkınması da, biraz
önce bir kardeşimin söylediği gibi, bir sanal kalkınmadır.
Gelelim, başka neler var
burada. Ayçiçeği… Geçen sene 515 000 lira ona ayçiçeği bu sene 475 000-480 000 lira fiyat bulmuş, siz
buna -ki, geçen seneki fiyatın da düşüklüğünü biz söylemişiz- bu sene
kalkmışsınız, 175 000 lira prim vermişsiniz.
ALİ AYAĞ (Edirne) - Az
mı?!
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Elbette ki çok az. Benim bunu söylemem gerekmiyor, git o insanlarla konuş
sevgili kardeşim.
ALİM TUNÇ (Uşak) -
İçinden geliyor zaten.
GÜROL ERGİN (Devamla) -
İçinden geliyor; ama, anlamadan geliyor. İçinden gelmek yetmiyor, anlamak
gerekiyor.
Şimdi, değerli
kardeşlerim, bu işler böyle. Türkiye'yi kâbus yaşanan bir ülke haline
getirdiniz Türk çiftçisi için. Maalesef, büyük perişanlık yaşattınız.
Mazotta 300 000 lira
destek veriyorum dediniz, destek sözünü söylemeniz ile desteği verdiğiniz gün
arasında mazota 350 000 lira zam yaptınız.
TEVFİK AKBAK (Çankırı) -
Allah'tan kork!
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Ben niye Allah'tan korkayım, çiftçiyi perişan eden Allah'tan korksun. Allah'tan
korkusu olan korksun. (CHP sıralarından alkışlar)
Siz korkmayın, ben,
Allah'tan korkusu olan korksun diyorum. Siz korkmayabilirsiniz. Hiçbir sözüm
yok; ama, Allah'tan korkusu olan korksun arkadaşım.
Çiftçi perişan, perişan,
bitik. Çiftçinin hayatını çaldınız, hayatını. Çiftçiyi yaşadığına pişman
ettiniz.
AHMET RIZA ACAR (Aydın) -
Yüzde 11…
BAŞKAN - Sayın Acar,
lütfen…
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Ne diyorsan, gel burada söyle bakayım!
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, hep arkadan laf atıyor.
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Yüreği yeten, kafası basan, bilgisi olan, bu kürsüde konuşuyor. Bunlar olmayan
da, o sıralarda boş boş konuşup bir de -hadi söylemeyeyim- işte öyle gülüyor.
(CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım,
gelelim şimdi narenciyeye ve Sayın Bakanımın söylemlerine. Şimdi, Sayın
Bakanım, narenciye konusunda yapılanları ifade etti. Şimdi, Sayın Bakanım şunu
söyledi; durum saptaması yaptı, ansiklopedik bilgiler verdi ve bundan sonra da
dedi ki: "Yaş meyve sebze ihracatını artırdık, üretimde bir sorumuz
yok." Ama, daha iki cümle sonrasında da şöyle dedi Sayın Bakan:
"İhracata ve iç pazara uygun çeşit üretemiyoruz -bu, sorun değilmiş-
virüssüz fidan üretiminde sorunlarımız var." Bu da sorun değilmiş! Eğer
bunlar üretim sorunu değilse, üretim sorunu nedir Sayın Bakan?!
İkincisi, biraz önce
ithalat rakamlarını verdim. İhracat rakamını veriyorsunuz; 2002 ile 2005
rakamlarına baktığınız zaman, 2003'te, 2004'te, 2002'nin altında olduğu var,
onları söylemiyorsunuz veya söylediniz ben atladım; 2005, 2002'nin biraz
üzerinde; ama, değerli arkadaşlarım, üç yılda bütün dünyada narenciye üretimi
arttığı için her ülke ihracatını artırmak için elinden geleni yapıyor.
1- İhracat primini niye
2000 yılındaki 100 dolardan 40 dolara indirdiğinizi burada açıklamalısınız;
bunun bir gerekçesi olmalı ve kesinlikle, öyle, 50'yi 75'e çıkararak değil,
bütün narenciye ürünlerinde 100 dolar prim, kesin gereklidir.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) -
Sadece limonda verdiler, diğerlerinde yok!
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Bunu yapacaksınız. Yapmazsınız, sizin getirdiğiniz çözüm değil, aldatmaca olur.
2- Mahsup şeklindeki bir…
ALİ AYAĞ (Edirne) - Size
söylüyor…
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Bir dakika…
Mahsup şeklindeki bir
ihracat priminin hiçbir anlamı yoktur. Adamın elektrik borcu yoksa, vergi borcu
yoksa, devlete borcu yoksa, o mahsup dediğiniz parayı alamıyor. Bu, göstermelik
bir teşvik olmuyor mu?! O insan, hiç alamayacağını bildiği bir teşvik için,
kalkar, ihracat için kendini yorar mı?!
Üstelik de, Türk
parasının değerini, bu hükümet, olması gerekenin en az yüzde 40 üzerinde
tutarak, ihracatçıyı çok büyük sıkıntı içine sokmuştur. İhracattaki sıkıntının
bir nedeni, elbette ki, Akdeniz meyve sineği, diğeri primlerin düşüklüğü; ama,
asıl ve önemli nedeni, bütün tekstilcilerin de ağladığı gibi, Türk parasının
gereksiz değerli tutuluşudur; en az yüzde 40 değerli tutuyorsunuz. Bunun da
nedeni şu, bunu da ben açıklayayım, bunu söylemez iktidar kanadı: Değerli
arkadaşlarım, Türk Lirası gereksiz yüksek değerli tutularak, dışarıdan ithalat
ürünlerinin Türkiye'ye ucuz girmesi sağlanıyor. Böylece, içeride fiyatların
yükselmesi, palyatif bir önlemle önlenmiş oluyor ve bu, Türkiye'de enflasyonun
düşürüldüğünün aslında kesin gerekçesi olurken söylenmiyor; ama, işte,
enflasyon düştü… Enflasyon ya malî politikalarla düşürülür değerli arkadaşlarım
ya üretim artışıyla. Ee, üretim 1 gram artmamışken, enflasyon gerçek anlamda
düşer mi?! İkincisi, enflasyonu düşürdük diyorsunuz, Sayın Başbakan da övünüyor
"işte, şu kadar ekmek almak için, çiftçi şunları satıyordu da, bugün daha
azını satarak ekmek alıyor…" Sen, o çiftçinin buğdayına para vermediğin
için ekmeğin fiyatı yükselmiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU
(Antalya) - Nasıl vermedi ya! 10 tane destek var burada…
BAŞKAN - Sayın Ergin,
lütfen, toparlar mısınız.
Buyurun.
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Hükümet…
MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu)
- 10 destek varmış, 10 destek… Sinirlenme Hocam…
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Ya, niye sinirlenmeyeyim kardeşim?! Boş konuşuyorsunuz…
MUSA SIVACIOĞLU
(Kastamonu) - Hayır, öyle dedi de…
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Haa, onun dediğine siz suflörlük… Pardon… O suflörlük yaptı, siz de oradan bana
aktarıyorsunuz! Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Ergin,
Genel Kurula hitap eder misiniz lütfen.
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Tamam.
Değerli arkadaşlarım,
ben, şimdi, Sayın Bakanıma şu soruyu soruyorum: Alata Bahçe Kültürleri
Araştırma ve Eğitim Merkezini, tıpkı tavukçuluktaki o aşı üretim merkezi gibi,
kapatmayı düşünüyor musunuz? Veya birilerine kiralamayı düşünüyor musunuz? Bu
sorumun net ve açık yanıtını Sayın Bakandan rica ediyorum.
İkincisi, Anamur muzunun
üretiminde kullanılan sera demiri ve sera örtüsü inşaat kaleminde görülüyor.
Bunun yüzde 18 olan KDV'sini düşürmeyi ve bu kalemleri tarım kalemine almayı
düşünüyor musunuz?
Ayrıca, muz tesislerini
KOBİ kapsamına almayı düşünüyor musunuz? Bu sorularımın da yanıtını istiyorum.
Narenciyede, söylediğim
gibi, değerli arkadaşlarım, bu primlerle ilgili, Türk parasının gereksiz yüksek
tutulan durumuyla ilgili çözümler alınmazsa, bu, yalnızca bir ay için
"işte, siz narenciyeyi hale
sokmayacaksınız, yandan götürüp satacaksınız" demeniz hangi sorunu çözer?!
Bir ay, 10 Şubat-15 Mart; şimdi 15 Şubata geldik, çiftçinin çoğu zaten bilmiyor
bile bunu, öğrendiği zaman günü geçmiş olacak zaten.
ALİM TUNÇ (Uşak) -
Yardımcı olun!
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Bunu, özellikle söylememizi…
İşte, buradan söylüyorum
bilsin diye. Yardımcı ol diyorsunuz, ben yardımcı oluyorum burada söyleyerek.
ALİ AYAĞ (Edirne) - Çok
sağ ol, Allah razı olsun.
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Sizden de Allah razı olsun doğru iş yaparsanız benim gibi; ama, şimdi, size
Allah razı olsun diyemeyeceğim. (CHP sıralarından alkışlar)
Çok içten söylüyorum,
Allah Türk Ulusunun da, Türk çiftçisinin de yardımcısı olsun.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Amin!
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Çünkü, böyle bir iktidarla, ne çiftçinin ne ulusun özlediğimiz yere gitmesi
mümkün değildir. (AK Parti sıralarından gülüşmeler)
Topraklarımızı
yabancılara satarak…
Gülüyorsunuz; çünkü,
sizde toprak kavramı yok; çünkü, İstiklal Marşının niçin yazıldığını ve o
İstiklal Marşının ne anlattığını anlayamamışsınız! (AK Parti sıralarından
gürültüler)
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Ne diyorsunuz siz?
GÜROL ERGİN (Devamla) - O
toprakları satarak karşımızda gülemezsiniz. Toprağımı satan adamın karşımda
gülme hakkı yoktur, önünüze bakmanız gerekir.
MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU
(Antalya) - Yanlış bilgi veriyorsunuz.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Hakaret ediyorsun!
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Önünüze bakacaksınız! Gülmeyin!
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen…
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Hakaret ediyorsunuz!
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Topraklarımızı satarak…
ALİ AYAĞ (Edirne) - Biz
toprak satmıyoruz.
GÜROL ERGİN (Devamla) - …
çiftçiyi canından bezdirip toprağını yabancıya satmaya mahkûm ederek…
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Sayın Başkan…
BAŞKAN - Oturur musunuz
Sayın Milletvekili.
GÜROL ERGİN (Devamla) -
…Türk çiftçisini de, Türk Ulusunu da, Türk Devletini de hiçbir yere
götüremeyeceksiniz; ama, inşallah, bu ulus, gideceği yere bir başka iktidarla
mutlak suretle gidecektir.
SABRİ VARAN (Gümüşhane) -
Size yakışmıyor Hocam.
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Hepinizi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ergin.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Sayın Başkan…
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Terzibaşıoğlu.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Sayın Başkanım, hakaretamiz konuştu Sayın Hatip, söz istiyorum.
BAŞKAN - Niçin söz
istiyorsunuz Sayın Terzibaşıoğlu?
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Çünkü "sizde toprak kavramı yok" dedi "İstiklal
Marşının ne demek olduğunu bilmiyorsunuz" dedi "vatanı
satıyorsunuz" dedi. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından
"demedi" sesleri)
BAŞKAN- Sayın
Terzibaşıoğlu, isminizi zikrederek, sizi kastederek öyle bir şey söylenmiş
değil. Eğer bu konuda söz talebi varsa, Grup Başkanvekili isteyebilir.
Sayın Fatsa, yeni bir
sataşmaya mahal vermeden, buyurun.
VI.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Ordu
Milletvekili Eyüp Fatsa'nın, Muğla Milletvekili Gürol Ergin'in, konuşmasında,
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
EYÜP FATSA (Ordu) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Yaş sebze ve meyve,
narenciye üreticilerinin durumunun araştırılmasıyla alakalı olarak Genel
Kurulda bir önerge üzerinde bir genel görüşme yapıyoruz. Biraz sonra da iktidar
ve muhalefet partilerine mensup milletvekili arkadaşların ortak kabulüyle kabul
edilecektir.
Şimdi, muhalefet
partisine mensup arkadaşlarımız genel olarak yaş sebze ve meyve, narenciye
üreticilerinin durumlarının ötesinde, önergenin içerisinde olmayan bazı
konuları da Meclisin gündemine getirmek suretiyle karşılıklı atışmalara ve
gerginliklere sebebiyet veriyorlar.
Değerli arkadaşlar, Sayın
Bakan buradadır, iktidara ve muhalefete mensup milletvekilleri buradadır.
Tarımla ilgili bir konu görüşülüyor. Elbette ki farklı düşünceler, farklı
görüşler… Yani, bölgeye gidiyorsunuz, çiftçilerden aldığınız olumlu veya
olumsuz görüşler, düşünceler olabilir. Getirip burada bunu Genel Kurulda
milletvekili arkadaşlarımızla paylaşmanızdan, bununla ilgili söz almanızdan,
itirazlarınızdan elbette ki rahatsız olmayız. Ancak, tarım konuşulurken, eğer
siz tutup bir gruba "sizde toprak kavramı yoktur, toprağı bilmezsiniz, siz
yabancılara toprağı satıyorsunuz" derseniz, bakın, bunun altında
kalırsınız. Bu ülkede yabancılara toprak satışı…
GÜROL ERGİN (Muğla) - Bu
kanunu çıkaran altında kalsın, ben niye kalayım!
EYÜP FATSA (Devamla) -
Müsaade edin… Müsaade edin…
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Satmıyor musunuz?!
EYÜP FATSA (Devamla) -
Sayın Hocam… Sayın Hocam…
BAŞKAN- Sayın Fatsa,
lütfen, yeni bir sataşmaya mahal vermeden…
EYÜP FATSA (Devamla) - Bu
ülkede 1930'lu yıllardan beri yabancılara mülk satılmıştır. Her sene
satılmıştır; az satılmıştır çok satılmıştır; ama, yabancılara toprak…
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Sayın Fatsa, tarım arazileri satılmamış mıdır?!
BAŞKAN - Lütfen sayın
milletvekilleri…
EYÜP FATSA (Devamla) -
Lütfen… Lütfen… Lütfen arkadaşlar…
Efendim, "siz
İstiklal Marşını bilmezsiniz…" Arkadaşlar, bu ülkede İstiklal Marşını
iliklerine kadar hissetmeyen ve yaşamayan bir tane sağduyulu vatandaş olamaz.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Sağduyulu olamaz, doğru.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Sağduyulu vatandaş olamaz. (AK Parti sıralarından alkışlar) Hissetmeyen bir
tane vatandaş olamaz.
Biz, bir millet olarak,
bu heyecanı, bu inancı yaşayarak geldik. Kimsenin kimseyi, birtakım değerleri
anlamamak veya birtakım değerleri birtakım, bir kesim insanın diğer kesimden
çok daha fazla seviyor, sahipleniyor gibi iddialarla itham altına almaya
kimsenin hakkı yoktur. Bunlardan geçmişte bu ülke çok sıkıntı çekti. Çok
sıkıntı çekti bu ülke!
Bu ülkede bu bayrağın
altında yaşayan herkes, İstiklal Marşının da ne manaya geldiğini bilir, vatanın
da ne manaya geldiğini bilir, toprağın da ne manaya geldiğini bilir. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Hele hele, milletvekili olma
gibi, milleti temsil etme gibi büyük bir onuru taşıyan milletvekillerine dönüp
"siz bu değerleri bilmezsiniz" demeyi, doğrusunu isterseniz, ben
Sayın Hocama yakıştıramadım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
GÜROL ERGİN (Muğla) - Ben
de toprakları satmayı hiç kimseye yakıştıramıyorum. Türkiye Cumhuriyeti Devleti
topraklarını satıyorsunuz.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Sayın hocam… Sayın hocam..
BAŞKAN - Bir saniye Sayın
Fatsa.
Sayın Fatsa, sataşma
nedeniyle İçtüzüğün 69 uncu maddesine göre söz verildi. Lütfen, sözlerinizi
tamamlar mısınız yeni bir sataşmaya mahal vermeden.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Tamam, bitiriyorum.
Bakın, eğer "toprağı
bilmezsiniz" demekten maksadınız, Sayın Hocam, yabancılara mülk satışıysa,
bu ülkede 1930'lu yıllardan beri toprak satılıyor. Yani, yabancılara mülk
olarak satılıyor… Satılıyor…
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Kardeşim, doğru bilgi verin. Köy toprağı ne zaman satıldı?! İstirham ederim!
EYÜP FATSA (Devamla) -
Satılıyor Hocam. En fazla da…
BAŞKAN - Sayın Fatsa…
EYÜP FATSA (Devamla) - Müsaade
edin.
En fazla da 1960 yılından
sonra satılmıştır.
FUAT ÇAY (Hatay) - Köy
toprağı satılmamıştır.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Köy
toprağı satılmamıştır, yasalara aykırı.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Satılmıştır. Efendim, belgelerimiz var.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Efendim, nasıl satılmış!
FUAT ÇAY (Hatay) - Tarım
arazisi?!
EYÜP FATSA (Devamla) -
Tarım arazisidir, başka gerekçelerle…
FUAT ÇAY (Hatay) - Hayır,
satış ancak bu dönemde oldu.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Köy
toprağı nerede satılmış?!.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Müsaade edin, lütfen… Lütfen… lütfen…
Değerli arkadaşlar, yani…
GÜROL ERGİN (Muğla) - Köy
Kanununun 87 nci maddesi…
BAŞKAN - Sayın Ergin,
lütfen…
EYÜP FATSA (Devamla) -
Bakın arkadaşlar… Arkadaşlar, müsaade edin… Müsaade edin...
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Yapmayın allahaşkına, yapmayın!
EYÜP FATSA (Devamla) -
Bilmiyorum Sayın Ali Rıza Gülçiçek burada mı. Bakın, biz yıllarca onunla yurt
dışında beraber olduk. Yurt dışına giden arkadaşlar da bilir; milyonlarca
vatandaşımız var. Biz, ülke olarak, yıllardan beri, yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımıza, bulundukları ülkede gayrimenkul almalarını, toprak
almalarını, gayrimenkul edinmelerini, orada kalıcı hale gelebilmek için gerekli
çalışmaları yapmalarını, millet olarak, devlet olarak teşvik etmedik mi?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
EYÜP FATSA (Devamla) -
Bakın, sayın büyükelçiler, Onur Öymen Bey…
BAŞKAN - Sayın Fatsa…
EYÜP FATSA (Devamla) -
Bitiriyorum, bitiriyorum.
BAŞKAN - Sayın Fatsa,
lütfen…
EYÜP FATSA (Devamla) -
Bakın, ben, Sayın Onur Öymen'le Almanya'da beraber bulundum. Onun döneminde de
bu kampanyaları hep beraber yürüttük orada, beraber yürüttük.
FUAT ÇAY (Hatay) -
Doğrudur… Doğrudur… Arsa…
EYÜP FATSA (Devamla) -
Lütfen… Lütfen, kimse kimseyi toprak, bayrak, İstiklal Marşı gibi konularla
muhakeme ve muaheze etmeye kalkmasın, lütfen… Lütfen… Bunu kabul etmemiz mümkün
değildir. Bu sözü tamamen Sayın Ergin'e iade ediyorum.
Genel Kurulu da saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Fatsa.
Sayın milletvekilleri,
birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.04
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 21.14
BAŞKAN : Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Ahmet KÜÇÜK
(Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 63 üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
Meclis araştırması
önergesinin öngörüşmelerine devam ediyoruz.
V.-
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS
ARAŞTIRMASI (Devam)
2.- Mersin Milletvekili
Mustafa Eyiceoğlu ve 23 milletvekilinin, yaş sebze ve meyve üretimindeki ve
ihracatındaki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/81) (Devam)
3.- Muğla
Milletvekili Ali Arslan ve 48 milletvekilinin, narenciye üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/234) (Devam)
4.- Antalya
Milletvekili Osman Kaptan ve 24 milletvekilinin, yaş sebze-meyve ve kesme çiçek
ihracatında karşılaşılan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/286)
(Devam)
BAŞKAN - Hükümet yerinde.
Şimdi, söz sırası, Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Ali Er'e aittir.
Buyurun Sayın Er. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Sayın Er, süreniz 20
dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA ALİ
ER (Mersin) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; sebze ve meyve
üreticileri ve narenciye üreticileriyle ilgili verilen araştırma önergesini,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına burada konuşmak üzere huzurlarınızda
bulunuyorum; Yüce Heyetinizi, saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Aslına bakarsanız,
verilen bu önerge, 35 000 000 çiftçiyi ve onun tüketicilerini alakadar
etmektedir, onun için fevkalade önemlidir. Ben, hem AK Parti Grubuna hem
muhalefet gruplarına hem bu önergeyi veren bütün arkadaşlarıma, bu görüşmeyi
sağladıkları için Türk çiftçisi adına gerçekten teşekkür ediyorum. Yirmi yıldır
Parlamentodayım, bu kürsüden üreticilerle ilgili problemleri çok sık dile
getirdim; ama, böyle bir ortamı gerçekten yakalayamamıştık. Evet, bugün Türk
çiftçisinin, sadece narenciye, sebze, meyve üreticilerinin değil, bütün Türk
çiftçisini ilgilendiren bu problemin baştan sona kadar masanın üzerine
yatırılması gerekli, bunu görüşmemiz gerekli, problemleri yetebildiğimizce
çözmemiz gerekli; ama, benim gönlüm şunu isterdi ki, Türkiye Büyük Millet
Meclisi 35 000 000 çiftçiye de biraz ilgili olsun, açık söyleyeyim; ama, o ilgi
de çok fazla değil bu salonda.
Muhterem arkadaşlar,
çiftçilik gerçekten çok zor, meşakkatli bir meslek ve dünyada en zor iş ne
deseniz, ben, en zor iş çiftçilik derim; çünkü, sabahleyin erken kalkar,
tarlasına gider; don, yağmur, kar demeden işini görmek mecburiyeti vardır;
serası varsa, gece sabaha kadar o ektiği ürünün başında bekler don, soğuk
çarpmasın diye; gecesi gündüzü olmayan üretim sahasıdır. Onun için, çiftçilik
mesleği gerçekten çok zordur; ama, muhterem arkadaşlar, ben, hep Türkiye Büyük
Millet Meclisinde şuna şahit oldum: Problem kürsüye getiriliyor, sen-ben
kavgasına dönüştürülüyor, sen yaptın ben yaptım, sen yapmadın ben yapmadım
kavgasına dönüştürülüyor, gelip geçip gidiyor; ama, bu gelip geçip giden,
çiftçiyi de delip geçip gidiyor, açık söylüyorum.
Şimdi, biz bir araştırma
önergesinde mutabakat sağlamışız, burada görüşeceğiz. Bizim neleri konuşmamız
lazım? Çiftçinin problemlerini bir bir burada masanın üzerine yatırmamız lazım.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Biz söylüyoruz da, iktidar inkâr ediyor bunları.
ALİ ER (Devamla) -
Muhterem arkadaşlar, ben, yirmi yıldır bu Parlamentodayım. Benim sizden bir
ricam var. Ben, daha, hayatımda, hiç kimse konuşurken bir laf atmadım veya
taciz etmedim yahut da bir şeyler söylemedim, dinledim. Benim sizden ricam,
iktidar-muhalefet sessizce, karşılıklı dinlersek, bildiklerimizi anlatırız.
Sizi biz dinledik. Ben dinledim şahsen. Ben, kimseye, yirmi yıldır laf atmadım.
Onun için, dinlerseniz, karşılıklı faydalanırız bu işten.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Konuş Ali Er, konuş, konuş.
ALİ ER (Devamla) - Şimdi,
muhterem arkadaşlar, bu meseleyi ortaya getirirken, sanki iki yıllık, üç yıllık
Türkiye'de problemler yaşandı, ondan evvel güllük gülistanlık Türkiye, her şey
güzeldi, bugün kötü oldu gibi düşünmeyeceğiz. Çiftçi, bu ülkede problemli,
bugün de problemli, dünde problemli, evvelki günde problemli; çünkü, çiftçi
nüfusunun fazlalığı dolayısıyla devlet, bir defa, destek konusunda sıkıntı
çekiyor; ama, yıllardır bir planlama yapmamışız, çiftçiyle ilgili problemleri
suni gündemlerle geçiştirmişiz, gelmişiz.
Şimdi, AK Parti üç yıllık
İktidar Partisi. Dönüp, sorsa insanlar, peki, Türkiye bu duruma, çiftçi bu
duruma üç yılın içinde mi geldi; hayır. Peki, ondan evvelki üç yılın içinde mi
geldi; hayır. Değerli arkadaşlar, bu, en az seksenbeş yıllık problem; seksenbeş
yıldır Türk çiftçisi, samimiyetimle söylüyorum ki, ihmal edilmiş, birike,
birike, birike bu hale gelmiş.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Son üç yılda yaşadığı kadarını bugüne kadar yaşamamıştır.
BAŞKAN - Lütfen, Sayın
Milletvekili…
ALİ ER (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, ben, biraz evvel bir ikazda bulundum. Bak, ben sizi
dinledim; lütfen, siz de beni dinleyin.
Şimdi, bakın, çiftçinin
işi zor, problemleri var. Aslına bakarsanız, Türkiye'nin işi zor, problemleri
var.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Bırakın iktidarı, düzeltiriz biz.
ALİ ER (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, bu ülkede, bu salonda…
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Niye bizden istiyorsunuz, halktan isteyin.
ALİ ER (Devamla) -
Arkadaşlar, Ünalcığım, bir saniye, bir dinler misin.
BAŞKAN - Sayın Kacır…
ALİ ER (Devamla) - Bu
ülkede, bu salonda "ben Türkiye'de
iktidar olmadım" diyen hiçbir parti yok; ben, yirmi yıldır bu
Parlamentodayım çünkü. Cumhuriyet Halk Partisini de gördüm, Anavatan Partisini
de gördüm, daha diğer partilerin de iktidarını ben yaşadım burada. Burada, hep
böyle, biri söyledi biri dinledi, biri söyledi biri dinledi; ama, neticeye
gidemedik. Ben diyorum ki, gelin, bu fırsatı hep beraber değerlendirelim, bir
neticeye gidelim.
Şimdi, ben, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına konuşuyorum. Değerli arkadaşlar, ben çiftçiyim.
Ben, tarladaki domates var ya, o domatesin yalağına üzerimde telisle, çuvalla
sâdır döktüm -sâdır, gübre, yani hayvan gübresi- onu çapayla karıştırdım,
diktim, büyüttüm, yatırdım, yetiştirdim, topladım; çıktım, narenciye bahçesinin
içinde ellerime diken batarak limon kestim. Ben çiftçiyim. Buraya gelip de,
sıcak salonda herkes name atıyor, herkes! Çiftçi olmayan hiç kimse, çiftçinin
derdinden anlamaz. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Bu kadar, öte yanı yok! Anlamaz! Ha, şimdi, bakın…
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Ali Er anlar!
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Anladınız da ne oldu?!
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) -
Biz de çiftçiyiz! Ben de aynısını yaptım.
ALİ ER (Devamla) -
Arkadaşlar, ben, siz çiftçi değilsiniz demiyorum, ben çiftçiyim diyorum; siz
de, gelip, burada çiftçi olduğunuzu söyleyeceksiniz. (CHP sıralarından
gürültüler)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sırayla oraya gelip ne olduğumuzu mu söyleyeceğiz? Ne bu ya!
ALİ ER (Devamla) -
Arkadaşlar, benim şu elim, sol elim… Bakın, ben, orakla ekin biçtim,
karasabanla çift sürdüm; Allah bana bunun hepsini nasip etti, Allah
Parlamentoyu da nasip etti.
Şimdi, bakın, yani
Türkiye'de 35 000 000 çiftçinin problemi üç yıllık mı, hayır; on yıllık mı,
hayır; yirmi yıllık mı, hayır. Bu çiftçinin problemi var; bugüne kadar hiçbir
iktidar çiftçinin problemine çare bulamadı, bulmadı, üzerine çok fazla da
gitmedi. Ben diyorum ki, bu bir fırsat; işte, hep beraber bunu görüşeceğiz
şimdi. Neyi görüşeceğiz; çiftçinin problemlerini… Yatıralım… Problemler belli.
Nedir problem:
1- Çiftçi nüfusu fazla.
Bu nüfusu bir yerlere mutlaka transfer etmemiz lazım; turizm olur, şura olur…
Bunun çaresini uzun vadeli düşünmemiz lazım.
2- Üretim kalitesiz,
verim düşük, planlama yok, ihracatta bir garanti yok, pazarlar sıkıntılı.
Bunlar bugünün meselesi
mi; hayır. Bunlar, elli yıl, atmış yıl, seksen yılın meselesi; ama, ben,
bunları tartışmak istiyordum burada, bu kürsüde, bunları görüşmek istiyordum.
Siz biz, öteki beriki, çıkıp, burada,
problemler bu; bu bugünün problemi değil, bugün de problem dün de problem;
gelin, ne yapacağız bu çiftçi için; karşılıklı oturup, konuşmamız gerekliydi. (AK
Parti sıralarından alkışlar) Şimdi,
ben, buraya çıktım. Adalet ve Kalkınma Partisini…
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Siz, kaç dönüm araziniz olduğunu söyler misiniz burada?
ALİ ER (Devamla) - Adalet
ve Kalkınma Partisini, burada, birsürü suçladınız. Ben de, Adalet ve Kalkınma
Partisinin Grubu adına konuşuyorum. Samimî söylüyorum, hazırlığımın içinde,
Adalet ve Kalkınma Partisinin ne yaptığı konusunda hiçbir şey söylemek
istemiyordum, sadece çiftçinin problemlerini ve çözümlerini söylemek
istiyordum; ama…
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Sayın Er, kaç dönüm…
ALİ ER (Devamla) -
Arkadaşım…
BAŞKAN - Sayın Karademir,
lütfen…
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Kaç dönüm arazinizin olduğunu söyleyin.
BAŞKAN - Sayın Karademir…
ALİ ER (Devamla) -
Muhterem arkadaşlar, ben, bir şey söyledim biraz evvel.
BAŞKAN - Sayın Er, Genel
Kurula hitap eder misiniz lütfen.
Buyurun.
ALİ ER (Devamla) - Ben,
samimî söylüyorum ki, ar ediniyorum. Milletin seçtiği bir milletvekili olarak,
bu kürsüde konuşan kim olursa olsun, oradan laf eden insan için millet adına ar
ediniyorum; açıkça da söylüyorum, ar ediniyorum. Biz çocuk muyuz?! Sokakta oyun
mu oynuyoruz, Türkiye'nin problemlerini mi tartışıyoruz burada! Lütfen… (AK
Parti sıralarından alkışlar)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Onlara da söyle…
ALİ ER (Devamla) - Şimdi,
değerli arkadaşlar, bakın, AK Parti, Adalet ve Kalkınma Partisi, üç yıl oldu
iktidara geleli. Biraz evvel burada konuşanlar öyle sözler söylediler ki, ben,
bu Parlamentoda olmasaydım geçmişten beri, şuna kapılabilirdim: Allah Allah,
acaba, daha evvel çok iyiydi de, burada bir şeyler vardı da, Adalet ve Kalkınma
Partisi geleli mi her şey bozuldu diye düşünürdüm; açık söylüyorum. Bakın, şunu
biliyorsunuz: Ben, bu kürsüde, kendi Partimin eksikliklerini, kürsüde, çiftçi için
söyleyecek kadar cesurum. Bunu hepiniz biliyorsunuz. Bir Rusya krizi yaşandı.
Ben buraya çıktım, konuştum.
TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI
(İzmir) - Sayın Er, Partinizi
savunduğunuz kadar çiftçiyi savunun…
ALİ ER (Devamla) -
Lütfen… Bir dakika, dinlerseniz…
TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI
(İzmir) - Yeter iktidarı savunduğunuz,
çiftçiyi savunun, çiftçiyi…
ALİ ER (Devamla) - Ben
buraya çıktım…
BAŞKAN - Sayın
Miçooğulları…
ALİ ER (Devamla) - Ben
buraya çıktım, Rusya krizinde, bu sıkıntılar var dedim; bir ay sonra siz çıktınız,
konuştunuz.
Domates… Sıkıntı var
dedim. Narenciye… Sıkıntı var dedim. Kendi iktidarıma rağmen söyledim. Niye
benim iktidarıma… Çünkü, eleştiri hakkı da var. Siz bir ay sonra söylediniz;
yani, bunlardan, benden bir ay sonra haberiniz… Ben söyleyince uyandınız hep.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Niye; iktidardasınız.
ŞÜKRÜ ÜNAL
(Osmaniye) - Ancak idrak
edebilmişlerdir!
ALİ ER (Devamla) - Şimdi,
değerli arkadaşlar, bakın, üç yıl oldu Adalet ve Kalkınma Partisi iktidar
olalı. Şöyle elimizi vicdanımıza koyacağız,
Türkiye'yi, öteden beriye hep beraber bir tarayacağız. Çiftçi mi
problem; doğru. Peki, ben size soruyorum şimdi: Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidara geldiğinde, bankadan kredi alan çiftçinin hangisi geriye borcunu
ödeyebilmişti?
ALİ ARSLAN (Muğla) -
Hiçbirisi ödeyemedi.
ALİ ER (Devamla) -
Elinizi vicdanınıza koyun. Hiçbirisi ödeyememişti, hepsi bataktaydı, hepsi
hacizdeydi, hepsi perişandı.
TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI
(İzmir) - Çiftçiler gittikçe batıyor.
ALİ ER (Devamla) - Tarım
kredi borçları; hepsi bataktaydı, hepsi ödeyemiyordu, hepsi hacizdeydi.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Şimdi?!.
ALİ ER (Devamla) -
Elektrik borçları; hepsi hacizdeydi, hepsinin elektriği kesilmiş, su sulayamaz
duruma gelmişti.
Şimdi ne yaptı; Adalet ve
Kalkınma Partisi geldi, bunlarda yeni bir düzenleme yaptı, orada bir rahatlama
yaptı. Yaptı mı yapmadı mı? (AK Parti sıralarından "Yaptı" sesleri,
alkışlar) Arkadaş, şimdi bak, yaptıysa, bunu söyleyecek kadar cesur
olacaksınız; ama, eksiğimizi de söyleyeceğim az sonra. Bunu söyleyecek kadar
cesur olacaksınız.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Söyleyin, engellemiyoruz.
ALİ ER (Devamla) -
Efendim, başka ne yaptı?
Şimdi, Adalet ve Kalkınma
Partisi iktidara geldiğinde faiz kaçtı, çiftçinin kullandığı faiz; yüzde 59.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Enflasyon kaçtı?
ALİ ER (Devamla) -
Enflasyon yüzde 35.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Kaç?..
ALİ ER (Devamla) - Yüzde
35.
Adalet ve Kalkınma
Partisi, üç yılda bu faizleri çekti yüzde 8-15 aralığına; öyle mi?
SELAMİ UZUN (Sivas) - Yüzde
8.
ALİ ER (Devamla) - Bir
dakika…
Yüzde 8-15 aralığına
çekti. Enflasyonu da yüzde 7'ye çekti. (AK Parti sıralarından "Doğru"
sesleri)
SELAMİ UZUN (Sivas) -
Doğru.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Yüzde 18, yüzde 20.
ALİ ER (Devamla) - Bir
dakika…
Peki, ben size soruyorum
şimdi: Enflasyonun yüzde 7'ye düşmesini siz hazmedemiyor musunuz? (AK Parti
sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Enflasyonun 2 katından fazla…
BAŞKAN - Lütfen, sayın
milletvekilleri…
ALİ ER (Devamla) -
Çiftçinin faizinin yüzde 8'e, 15'e düşmesini siz hazmedemiyor musunuz?
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Siz hazmediyor musunuz?
ALİ ER (Devamla) - Yani,
Türk çiftçisi adına sevinmemiz gerekmez mi?
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Gerekir.
ALİ ER (Devamla) - Peki,
bu ülkede iktidarlar yok muydu… Peki, bu ülkedeki iktidarlar, bu ülkede bu
enflasyonu neden yüzde 10'un altına düşüremedi?
OSMAN ÖZCAN (Antalya) -
Sen de iktidardaydın o zaman.
ALİ ER (Devamla) -
Sevgili kardeşim, ben iktidardaysam, ben partinin bir milletvekiliydim. Ben,
baktım ki olmuyor; Adalet ve Kalkınma Partisini kuran Tayyip Erdoğan'ın
arkasına, milletle beraber düştüm. (AK Parti sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar; CHP sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ
(Manisa) - Senin ne yapacağın belli olmaz!
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen…
ALİ ER (Devamla) - Peki,
ben, şunu sormaz mıyım: Değerli arkadaşlar, Türkiye'yi bu borç batağına sokan,
efendim, enflasyon krizine sokan, döviz krizine sokan, faiz krizine sokan, bu
salonda bulunup da ben iktidar olmadım diyecek başka bir parti var mı; yok,
hepiniz iktidar oldunuz.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Yirmi senedir çözememişsiniz!
ALİ ER (Devamla) - Peki,
ne oldu; herkesi denedi millet, baktı ki kötüye gidiyor Türkiye, yeni
birilerini aradı; ben de beraber, milletle beraber. Yani, şimdi, sizler hep
iktidar oldunuz. İyi yapsaydınız… Ben Özal dönemini hiç karıştırmıyorum, Allah
yattığı yeri nur etsin. Açık söylüyorum. (AK Parti sıralarından
"Amin" sesleri)
Peki, ondan sonra iktidar
olanlar, içinde hepinizin bulunduğu iktidarlar bu ülkeyi iyi idare etseydi,
burada Adalet ve Kalkınma Partisi diye bir parti olur muydu? (AK Parti
sıralarından "olmazdı" sesleri)
TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI
(İzmir) - Sayın Başkan, maddeye gelsin, maddeyle ilgili konuşsun.
ALİ ER (Devamla) - Peki,
şimdi, iyi idare edilmeyecek, Türkiye faiz batağına, Türkiye döviz krizine,
Türkiye bir felaketin içine sürüklenecek, ondan sonra diyeceksiniz ki, efendim,
bunlar bu işi yapamıyor...
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
O felaketlerin içinde sen yok muydun Sayın Er?!
ALİ ER (Devamla) -
Anladım, iyi hoş da, siz yapsaydınız burada Adalet ve Kalkınma Partisi
olmayacaktı. Siz yapamadınız, millet bizi getirdi; millette mi kabahat?! Millet
getirdi, güzel de oldu, çok şeyleri de güzel yapıyor. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sen yirmi senedir Meclisteydin, yapsaydın ya!
ALİ ER (Devamla) - Şimdi,
bakın, arkadaşlar, hiç kimse daralmasın, hiç kimse yorulmasın. Bakın, biraz
evvel buradan söz söyleyenler oldu; efendim, meydanlarda ahmet şunu dedi mehmet
şunu dedi… Peki, ben size bir şey söyleyeyim: Sizin partilileriniz var;
teşkilatlarınız var daha doğrusu, partili demeyeyim de, teşkilatlarınız var.
Yani, bu hafta gitseydiniz, Erdemli'nin meydanındaki 50 000'i, Mersin'in meydanındaki 100 000'i
seyretseydiniz. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Bak, arkadaşlar, ben bu
ülkede yirmi yıldır politika yapıyorum; şunu biliyorum ki, bu millet Tayyip
Erdoğan'ı seviyor; ne kadar bağırırsanız bağırın, çağırırsanız çağırın,
söylerseniz söyleyin…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Yumurtaları kim atıyor, yumurtaları?!
ALİ ER (Devamla) - Bakın,
Tayyip Erdoğan'dan başka, bu millet alternatif tanımıyor, ne derseniz deyin
tanımıyor, öte yanı yok. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar; CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen…
Sayın Er…
MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ
(Manisa) - Önümüzdeki dönem hangi partide olacağın belli değil.
ALİ ER (Devamla) - Birkaç
şey daha söyleyeceğim. Sayın Başbakan Mersin'e vardı, ne müjdesi verdi; oraya
gelseydiniz, dinleseydiniz.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Erdemli'ye gel, Erdemli'ye.
ALİ ER (Devamla) - Bakın,
ne müjdesi verdi; bak, bir; Antalya-Mersin yolunu bitireceğiz dedi. Benim için
en büyük müjde Mersin'de.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) -
Niye bugüne kadar başlamadı, üç yılda?!
ALİ ER (Devamla) - İki;
domatese 50 dolar, tonda para verdik dedi. Benim çiftçim için en büyük müjde.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Üç; limona 50 dolar vardı;
yetmedi mi dedi, bir 25 dolar daha veriyoruz dedi. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) -
Portakal?..
ALİ ER (Devamla) - Evet…
Şimdi, biraz evvel bu kürsüde konuşanlar bir şey söyledi; dediler ki,
portakala, greyfurda ve mandalinaya dediler. Bak, işte, sizin takibiniz bu
kadar.
TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI
(İzmir) - Sayın Başkan, seçim meydanında mıyız, Meclis kürsüsünde mi?!
ALİ ER (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, portakala tonda 20 dolar, greyfurda tonda 20 dolar,
mandalinaya tonda 20 dolar da verdik ek olarak. Siz çiftçinin işini takip
etmiyorsunuz, gelip bu kürsüden konuşuyorsunuz. Haberiniz yok. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) -
Mersin Ticaret Odası Başkanı "kesinlikle yok" diyor. Bugün konuştum,
yapmayın!
ALİ ER (Devamla) - Ben,
bu konuşmaları yapmak istemiyordum; samimî söylüyorum. Şu benim notumda
çiftçinin problemleri vardı; ama, değerli arkadaşlar, bu Meclis,
alışkanlığından bir türlü kurtulamadı ki. Yani, bu çiftçinin problemi var.
Evet, AK Parti iktidardayken evvelki sene limon 800 000 liraydı; bu sene şu
anda 300-400 bin lira.
OSMAN ÖZCAN (Antalya) -
Ne 300-400'ü?! Atma!
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Atma ne demek?! Gerçekleri ifade ediyor.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen…
ALİ ER (Devamla) - Arkadaş,
bak, muhterem arkadaşlar; bakın, benim sizden bir ricam var. Beni ve sizi
dinleyen, özellikle beni tanıyan Mersin çiftçisi benim ne söylediğimi çok iyi
biliyor; çünkü, ben her hafta sonu oradayım. Her hafta sonu köylere giderim.
Ben bu sene 400'e yakın köy gezdim Mersin'de; ben gezerim.
OSMAN ÖZCAN (Antalya) -
Atma!
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Milletvekiline "atma" denilir mi?!
BAŞKAN - Sayın Ünal,
lütfen…
ALİ ER (Devamla) - Çünkü,
millete yalan söylemedim. Bak, buradan sesleniyorum. Bugün şu anda limonun
kilosu 400 000 lira, domatesin kilosu 700 000 lira. Ben Başbakanımıza teşekkür
ediyorum, bu teşviklerden dolayı oldu bu. Peki, yeterli mi; hayır, yetmez.
Doğrudur, daha fazla olması lazım. Evvelki sene AK Parti iktidardayken 800 000
liraydı, şimdi 400 000 lira. Efendim, daha fazla olsun istiyoruz; ama, değerli
arkadaşlar, olsun demeyle olmuyor bu. İşte, asıl mesele burada.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Olmuyorsa bırakın gidin.
ALİ ER (Devamla) - Türk
çiftçisinin problemlerini biz…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Er,
lütfen, toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
ALİ ER (Devamla) - Aslına
bakarsanız, yani, benim bütün gruplardan bir ricam var. Şu zaman beni
daraltıyor, açık söylüyorum. Bıraksanız da şu Türk çiftçisinin meselesini
geçmişten bugüne kadar iyice bir tartışsak. "Ben bilirim bu işi"
diyen bütün yiğitlerle ben burada tartışmaya hazırım, açık söylüyorum; evet,
hazırım.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Sabaha kadar tartışırız.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) -
Ali Bey, tüccar mı aldı 25 doları, yoksa çiftçi mi aldı?
ALİ ER (Devamla) - Şimdi,
şunu söylemek istemiyorum: Türk çiftçisi iyi, her şey güzel falan demek
istemiyorum. Benim söylemek istediğim şu: Türk çiftçisinin problemi bugünkü
problem değil, üç yılda varılan problem değil. Türk çiftçisinin problemi,
seksenbeş yıldır, yüz yıldır, elli yıldır var. Her geçen gün üstüne
kamburlaşarak devam ediyor ve neticede sıkıntı oluyor; ama, biraz evvel
saydığım gibi değerli arkadaşlarım, keşke, AK Parti gibi, herkes belli tedbirler
alsaydı da, elli yıldır, altmış yıldır bu problem çözülseydi. Çözülürdü de,
samimî söylüyorum…
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Hangi tedbiri aldınız?!
ALİ ER (Devamla) -
Yapılan işler… Bakın, üreticiler birliği, çok önemsiyorum. Tarım sigortası, çok
önemsiyorum. Bu kanunlar, çeşitli kanunlar -bunları saymaya gerek yok- çok
önemsiyorum. Planlama, yasal düzenleme, pazar, kalite, verim; bunların hepsini
ben çok önemsiyorum; asıl dert burada. Bugünkü mesele değil ki bunlar.
Bakın, size ben bir şey
söyleyeyim. Biraz evvel arkadaşın birine sordum, dedim ki, biz iktidara
geldiğimizde ayçiçeğine ne veriliyordu dedim; "85 000 lira" dedi,
destek. Şimdi ne veriliyor? (AK Parti sıralarından "175" sesleri)
Yahu "85" de haydi; biz, 10 daha fazla söyleyelim. Şimdi ne veriliyor
dedim; "175" dedi. Şimdi, adama, döner, sorar mesela, ayçiçeği
üreticisi der ki: "85 mi büyük, 170 mi büyük?" Şimdi, 170 büyük; ama,
şunu söylemek istemiyorum gene de…
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Zeytinyağı 40 sentten 10 sente indi; onu da söyle.
BAŞKAN - Sayın Deveciler…
ALİ ER (Devamla) - …her
şey çok güzel filan demek istemiyorum; ama, hiç merak etmeyin. Bakın, hiç merak
etmeyin, Adalet ve Kalkınma Partisi, Allah'ın izniyle, önümüzdeki seçimde tek
başına gene iktidar ve göreceksiniz ki, Türk çiftçisinin de problemlerinin
büyük bir bölümünü çözme şerefine erecek bir iktidar; bunu da göreceksiniz. (AK
Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Hangi çiftçinin sorununu çözdünüz? Çiftçi mi kaldı?! Çiftçi mi
kaldı?! Hangi çiftçi?! Çiftçi bitti!..
ALİ ER (Devamla) - Evet,
çiftçinin problemleri var. Ben bunları burada dile getiriyorum. O problemleri
dile getirmeye de devam edeceğim; ama, bir insafsızlığı da yapamam. Uzun
yıllardır biriken Türk çiftçisinin problemlerini Adalet ve Kalkınma Partisinin
üzerine yıkıverip de, ne haliniz varsa görün, biz bunun dışındayız derseniz…
Zaten millet sizi dışında bırakmış; bundan sonra da içine girecek haliniz yok.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Onun için, Sayın Başkan,
ben, o hoşgörünüzü istismar etmek istemiyorum; ama, Türk çiftçisi adına…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Er,
lütfen…
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Süre verin Başkan...
ALİ ER (Devamla) - Bakın,
bu araştırma önergesinin açılmasını biz destekliyoruz.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Bir 10 dakika daha süre, Başkan...
ALİ ER (Devamla) - Asıl o
konuda o zaman görüşeceğiz, konuşacağız.
MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ
(Manisa) - Ali'ye serbest, Sayın Başkan!..
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Serbest, serbest!..
ALİ ER (Devamla) - Türk
çiftçisi neredeydi, bugünkü sıkıntıları ne, yarın değil bir gün nereye varmış,
bugün nereye gelmiş; bunların hepsini burada tartışmaya hazırım ben.
Bakın, arkadaşlar, biz,
çok günler gördük. Biz, hale sebzeyi gönderip, onun çöplüğe dökülüp, çöplüğe
döküldükten sonra bize fatura geldiğini biliriz dökme parası şu kadar diye.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Yine öyle!..
OSMAN ÖZCAN (Antalya) -
Yine öyle!..
ALİ ER (Devamla) - Eskiden,
eskiden…
Onu da gördük; neden;
çünkü, bir düzensizlik var, biraz evvel saydığım olumsuzluklar var. Bugün de bu
olabilir. Mesele bugün bunun olmasından öte, bunların çözümünü hep beraber
oturacağız konuşacağız. Şunu söyleyeceksiniz rahatça -neden gocunuyorsunuz,
neden çekiniyorsunuz; ben anlamadım- arkadaşlar, Adalet ve Kalkınma Partisi
olarak şunları yaptınız. Şimdi, arkadaşın biri, biraz evvel şunu söyledi;
Toprak, bilmem ne…
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Toprağı anladık da, "bilmem ne" ne oluyor?!
ALİ ER (Devamla) -
Muhterem arkadaşlar, burada hamasî nutuklarla bu ülke bir yere varsaydı, bu
kürsüde çok hamasî nutuk atan insanlar geldi geçti. Tamam mı?! Yani, eğer bu ülkeyi namerde muhtaç
etmeyecek şekilde ayağa kaldırabiliyorsanız, bu ülkenin borçlarını
ödeyebiliyorsanız, bu ülkenin kredisini artırabiliyorsanız, gittiği kapıda
Başbakanınız Başbakan gibi karşılanıyorsa, bakanlarınız bakan gibi
karşılanıyorsa…
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Yumurta atılıyor, yumurta!..
ALİ ER (Devamla) - … bu
ülkeye gelebilmek için başbakanlar sıraya giriyorsa, en büyük gurur, en büyük
milliyetçilik budur. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Başbakana Mersin'de çiftçi yumurta atıyor, senin ilinde yumurta
atıyor!
ALİ ER (Devamla) - Yoksa,
iktidar olacaksın, ülke borçlanacak, Ahmet'in kapısına gideceksin 40 kuruş
isteyeceksin, vermeyecek, seninle görüşmeyecek, problemleri tartışmayacak,
hiçbir şeyi konuşmayacak. Ondan sonra geleceksin diyeceksin ki, ben, ülke idare
ettim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Er, lütfen
teşekkür eder misin. Sayın Er…
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Sayın Er, senin ilinde çiftçi Başbakana yumurta atıyor. Ondan
haber ver.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Hatibin kafasını karıştırma.
ALİ ER (Devamla) - Şimdi,
muhterem arkadaşlar…
BAŞKAN - Sayın Er…
MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ
(Manisa) - Yumurta niye attırdın Başbakana?!
ALİ ER (Devamla) - Onları
geçin. Millet…
MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ
(Manisa) - Yumurta başını yedi senin.
ALİ ER (Devamla) - Onları
geçin. Millet, sizi de bizi de deniyor, denedi, gördü, görecek.
Ben şunu söylüyorum son
söz olarak…
MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ
(Manisa) - Bir daha milletvekili olamayacaksın.
ALİ ER (Devamla) -
Çiftçinin problemleri var, o problemleri çözmemiz lazım, bugün sıkıntılı, o
sıkıntıları çözmemiz lazım, adam gibi oturup, bunları hep beraber konuşmamız
lazım.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Laf atmadan…
ALİ ER (Devamla) - Ama,
burada birbirimizi suçlayarak, birbirimize laf atarak, birbirimizi kötüleyerek
hiçbir yere varamayız.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Yumurta mı atacağız; laf atıyoruz!..
ALİ ER (Devamla) - Siz bu
kürsüden ne derseniz deyin, ben çiftçiyim.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Yumurta attırdın Başbakana, yumurta…
ALİ ER (Devamla) - Siz ne
söylerseniz söyleyin. Bak, millet de beni burada dinliyor. Birazcık, bu
problemleri, Allah'ın izniyle aşacağız, hep beraber aşacağız; ama, şunda hiç
tereddütünüz olmasın: İnşallah, muhalefette sizi tekrar görürüz; ama, AK Parti
tek başına iktidar olacak.
Hepinizi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Yumurtaları sen attırmışsın Başbakana; nasıl geleceksin?!
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Er.
Önerge sahibi olarak söz
isteyen, Mersin Milletvekili Mustafa Eyiceoğlu.
Buyurun Sayın Eyiceoğlu.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın Eyiceoğlu, süreniz
10 dakikadır.
MUSTAFA EYİCEOĞLU
(Mersin) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan (10/81, 234 ve
286) esas numaralı yaş sebze, meyve ve narenciye üretimindeki ve ihracatındaki
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
verilen Meclis araştırma önergesi için, önerge sahipleri adına söz aldım;
hepinizi saygılarımla selamlarım.
Değerli arkadaşlar,
eminim ki, bu yüce çatı altında birçok sorunların ve yolsuzlukların
araştırılması için araştırma komisyonu kurulması noktasında önergeler
verilmiştir; ama, şu anki görüşülmekte olan bu önerge, ülkemizin yüzde 30
halkının tarımla uğraştığı, geçim kaynağını, yaşam kaynağını tarımdan kazandığı
ülkemizde ve bu yüzde 30'un da yaklaşık yüzde 70'inin, yüzde 80'inin yaş sebze,
meyve ve narenciyeyle yaşamaya çalıştığı bu ülkemizde, zannediyorum ki, bundan
daha geniş, daha kapsamlı bir konu tartışılmamıştır.
Ben konuşmamı iki konu
üzerinde, iki şekilde yapmak istiyorum: Birincisi, sorunun açıklanması.
İkincisi, muhalefet partilerden Sayın Özcan ve Sayın Ergin'in bazı iddiaları
var, onlara cevap vermek istiyorum; ama, bir gerçek var; ülkemizde üretim var,
ülkemizde yaş sebze, meyve var, ülkemizde narenciye var ve bunun bazı
problemleri var. Bu problemler zannettiğimiz gibi sadece iç nedenlerden değil,
bu problemlerin dış nedenleri de var.
Türkiye yaş sebze ve
meyve üretim ve ihracat sektörü, üretim imkânları, coğrafî şartları ve ürün
çeşitliliği açısından oldukça geniş imkânlara sahiptir. Bulunduğumuz coğrafî
kuşak ve verimli topraklarımız, azimli ve cefakâr Anadolu insanının elinde
mahsule dönüşmekte ve tarım konusunda kendi kendine yeten bir ülke olarak
bilinmekteydik. Şimdiye kadar uygulanan tarım politikaları bu dengeyi bozmuş ve
ülkemizi git gide kendine yetemez bir hale getirmiştir. Tarım sektöründeki
ithalat-ihracat dengesinin menfî yöndeki değişiminin Türk ekonomisine de yük
getirmesi kaçınılmazdır. Ürettiğimiz 43 000 000 tonluk yaş sebze ve meyve
üretiminin 2005 yılı itibariyle yüzde 4,2'lik bir kısmını ihraç ediyoruz. Bu
durum yaş sebze ve meyve ihracat
sektörümüzün sorunlarını bütün açıklığıyla gözler önüne sermektedir. Türkiye
olarak üretim miktarımız dikkate alındığında, dünya pazarından aldığımız pay,
olması gerekenin çok altındadır. Elbette, bunun pek çok sebebi vardır; ancak,
bu sebepler arasında, ürün ve üretim kalitemizden kaynaklanan problemler de
mevcuttur.
Üretmiş olduğumuz 43 000
000 tonluk yaş sebze ve meyvenin 13 000 000 tonunu yaş meyve ve narenciye, 30
000 000 tonunu da sebze oluşturmaktadır. Türkiye'nin ulaştığı bu noktada,
tarımın ve tarımsal sanayi sektörünün payı büyüktür. Türk tarımını dünya
kalitesine ve ölçeğine taşıyan en önemli sektör de yaş meyve sebze sektörüdür.
Türkiye, yaş sebze ve
meyve sektörünün uygulanabileceği, dünyanın doğal tarıma en uygun coğrafyasında
üretim yapmaktadır. Yaş sebze ve meyve, ekiminden ambalajlanmasına kadar
Türkiye'de yarattığı istihdam ve getirdiği döviz katkısıyla katmadeğeri yüksek
bir sektördür. Bu sektördeki ihracat problemlerinin çözümlenmesi yoluyla köyden
kente göç azalacak ve birinci sınıf arazilerin tarım arazisi olarak kalması
sağlanacaktır.
Meyve sebze ihracatının
artması için, bol, kaliteli ve maliyeti düşük ürünlerin yanında, Avrupa Birliği
ülkeleri halklarının tüketim alışkanlıklarına uygun ürünler üretilmelidir. 43
000 000 tonu aşan bir üretimin dünya pazarında hak ettiği yeri almamasında,
istenilen kalite standartlarında üretim yapılmadığı sonucu da dikkate değerdir.
Ayrıca, ülkemizde, üretim
bazında sağlıklı kayıtlar geçmişte tutulamamıştır. Hangi ürünün ne miktarda ve
hangi bölgelerde üretildiği tam olarak geçmişte bilinememekteydi. Buna bağlı
olarak, üretim planlaması ve stratejinin belirlenmesi sağlıklı olmadığından,
planlı üretim yapılamamıştır.
Değerli arkadaşlar,
bildiğimiz gibi, daha ülkemizin kadastral çalışması yapılmamıştır. Kadastral
çalışması yapılamayan 21 inci Yüzyıldaki bir Türkiye'nin planlama yapmasının mümkün
olmadığını gören AK Parti iktidarı, 2006 yılı sonuna kadar Türkiye genelindeki
kadastral çalışmanın bitirilmesi gerektiğini ortaya koymuş ve bu konuda gerekli
tedbirleri aldığından dolayı hükümetimize ve Başbakanımıza çok çok teşekkür
ediyoruz.
Yaş sebze ve meyve
ihracatı yapan rakip ülkeler, üretim konusundaki teknolojik yeniliklerin
uygulanmasına yönelik teşvikleri geliştirerek yaygınlaştırmış olmasına karşın,
ülkemiz ise, Avrupa Birliği üyesi adayı olmanın avantajını kullanarak, hem
nakliye konusunda hem de Avrupa'ya uyum sürecinde aldığı kararlarla ve
yasalarla büyük avantajlara sahip bir hale gelmiştir. Bu ülkelere ihracatta
geçiş belgesi sorunu yaşanmadığından ve ulaşım mesafesinin kısa olması
nedeniyle, daha hızlı ve ucuz ulaşım imkânına sahibiz. Ancak, bu ülkeler,
reklam ve tanıtımı çok daha iyi yaparak, kendi mallarının ülkemizde karşıt
tüketim alışkanlığını yaratmışlardır. Bize ait olmayan bu tüketim alışkanlığına
karşı yerli üretimlerimizin ve yerli ürünlerimiz olan doğal meyve sularının tüketimini
artırıcı önlemler ve reklamlar yapmalıyız. Yaş sebze ve meyve ihracatında
devlet desteği, üreticilerin de malını değerinden satabilmesi açısından önem
arz eder.
Burada, az önce, çok
değerli Cumhuriyet Halk Partili Milletvekilimiz bazı konulara değindi. Ben de,
bizden önceki dönemlerde ve bizim dönemimizdeki özellikle ve özellikle
narenciyeye hükümetlerin vermiş olduğu DFİF'i birkaç örneğiyle sizlere aktarmak
istiyorum. AK Parti İktidarının, çiftçiyi ve narenciyeyi tükettiğini ve
mahvettiğini iddia edenler, hükümete, halka yeterli desteği vermeyenler, lütfen
şu tabloyu bir hatırlasınlar: 1996 yılında, ton başına 50 dolar verilmiş; 1997
yılında ton başına turunçgillere 34 dolar verilmiş, 1998 yılında ton başına 34
dolar verilmiş, 2000 yılında ton başına 60 dolar verilmiş, 2001 yılında 54
dolar verilmiş, 2002 yılında 48 dolar verilmiş.
ALİ OKSAL (Mersin) -
Limona ne kadar verilmiş?
MUSTAFA EYİCEOĞLU
(Devamla) - Hükümetimizin ise, burada, 2003 yılında verdiği bir rakam var ve
2003 yılında, Türkiye'deki narenciyenin fiyatının ne olduğunu da, özellikle,
Sayın Ali Oksal çok güzel bilir.
2003 yılında, ton başına
25 dolar ve 35 dolar vermiş hükümetimiz; ama, o zaman, limon 800 000 ilâ 1 000 000 liraydı,
portakal da 600 000'den aşağıya düşmemişti.
ALİ OKSAL (Mersin) -
Sayın Vekilim, limonda ton başına 100 dolar, 2000 yılında.
MUSTAFA EYİCEOĞLU
(Devamla) - Gelelim, burada…
Şimdi, 2004 ve 2005
yılında Türkiye'deki limon ihracatına ve narenciyedeki ihracata baktığımız
zaman, bir rakamları konuşalım. Lütfen, afakî rakamlarla değil, ihracat
birliğinin yayımlamış olduğu Türkiye gerçeğini halka anlatalım, halktan hiçbir
şeyi saklamayalım.
2004 yılı limon ihracatı
223 000 ton, değeri ise 99 000 000 dolar; 2005 yılında ise, bu rakam tam 359
000 tona çıkmış, tam 120 000 ton artış var. İhracatta 120 000 ton artış, yani
yüzde 61, Türkiye genelinin bugüne kadar yaptığı ihracattan daha fazla artış
var ve değer olarak da rakam düşmemiş, aksine yüzde 72 oranında artmış ve rakam
noktasında da 170 000 000 dolar
limondan gelir elde edilmiş.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Eyiceoğlu,
lütfen, toparlar mısınız.
Buyurun.
MUSTAFA EYİCEOĞLU
(Devamla) - Sayın Başkanım, biraz zamanınızı istirham ediyorum. Biraz müsamaha
gösterirseniz, çok çok teşekkür ederim.
Burada, mandalina 226 000
tonmuş 2004 yılında ihracatımız, gelirimiz 97 000 000 dolar; 2005 yılında ise
226 000 tondan 250 000 tona çıkmış, gelirimiz 110 000 000 dolar. Portakal, 2004
yılında 127 000 tonmuş, o zamanki parasal değeri 49 000 000 dolar; 2005 yılında ise 179 000 ton, parasal değeri
72 000 000 dolar. Greyfurt, 2004 yılında 118 000 ton, parasal değeri 51 000 000
dolar; 2005 yılında ise 120 000 ton, parasal değeri de 60 000 000 dolar.
Şimdi, burada,
narenciyedeki ihracatta ve değerde çok ciddî artışlar var; ama, sıkıntı, bir
şeyi dikkate almıyoruz, o da, az önce değerli milletvekilimizin de dediği gibi,
Türkiye'de, AK Partiyle, çiftçi, 2000 yılından önceki ödeyemediği kredileri,
hükümetin sağlamış olduğu desteklerle ödedi ve ondan sonra, yüzde 59'la aldığı
yatırım kredisini yüzde 8 ve yüzde 15 dilimi arasında almasıyla çok ciddî
yatırım yapıyor.
Ben burada muz konusuna
değinmek istiyorum. Özellikle, Muğla Milletvekili Sayın Gürol Ergin bir şey
söyledi. 2002 yılının kasımında Anamur'da muzun kilosu 700 000 liraydı, dolar
da 1 750 000 liraydı. Bu da gösteriyor ki, bir köylü vatandaş, bir çiftçi
vatandaş 2,5 kilogram muz satacak,
1 dolar alacak; ama, 2005 Kasımında 1 000 000'dan gitti muz ve bu da ne
demektir, yaklaşık, 1
kilogram muz 1 dolara eşit.
NAİL KAMACI (Antalya) -
Ya, Amerika'da mı yaşıyoruz, Türkiye'de mi?
MUSTAFA EYİCEOĞLU
(Devamla) - Lütfen, rakamlara istediğiniz an bakın; çünkü, bunun da bir
göstergesi olarak ben size söyleyeyim, sadece Mersin'in Bozyazı İlçesinde 2005
yılında yapılan örtüaltı serası 2 000 dönümdür.
TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI
(İzmir) - Girdiler kaç lira?
MUSTAFA EYİCEOĞLU
(Devamla) - Lütfen, değerli arkadaşlar,
2 000 dönüm serayı, bu insanlar, devletine, ülkesine, milletine,
hükümetine güvendi de onun için yapıyor.
Gelelim, bir anımı
anlatmak istiyorum.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) -
138 000 ton nereden çıktı; muzlar dışarıdan geliyor.
MUSTAFA EYİCEOĞLU
(Devamla) - Ha, burada ürettiğimiz muz yetiyor mu tüketimimize; yetmiyor.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) -
O zaman, üretimin fazlalaşmasına yardımcı olun.
MUSTAFA EYİCEOĞLU
(Devamla) - 2005 Haziran ayı.
OSMAN ÖZCAN (Antalya) -
Anamur'da sorarlar sana!
MUSTAFA EYİCEOĞLU
(Devamla) - İddia edildiği gibi, AK Parti milletvekilleri…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Sayın Eyiceoğlu,
lütfen, toparlar mısınız.
MUSTAFA EYİCEOĞLU
(Devamla) - İddia edildiği gibi, AK Parti milletvekilleri köye gidemiyor değil.
Salı günü Adana'da uçağa bindik. Çok Değerli Milletvekilimiz Ali Oksal da var;
yan yana konuşuyoruz. Konuştuk; hükümetten konuştuk, mazottan konuştuk,
gübreden konuştuk. Kabul ediyoruz; mazot ve gübrenin hammaddesi bizde olmadığı
için yüksek. Kendisine sordum: "Ali Ağabey, siz olsanız başarabilir miydiniz?"
Kabul etti. Ama, döndük, bir şey…
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - ÖTV var mazotta. Üç katı ÖTV var mazotta.
MUSTAFA EYİCEOĞLU
(Devamla) - Değerli Milletvekilim, lütfen dinle.
BAŞKAN- Lütfen, Sayın
Deveciler…
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Doğruyu söylesin Sayın Başkan.
MUSTAFA EYİCEOĞLU
(Devamla) - Döndük. Dedim ki: Ali Ağabey, bu tamam. Dedi ki: "İlaç
fiyatları çok arttı." Ali Ağabey, süne ilacı dedim. Ben ikinci bölgede
süne ilacıyla dün karşılaşmadım. Ama, dün ziraat odasını ve ziraî ilaç satan
bayileri gezdim ve hepsi fiyatların düştüğünü söylediler. Ve ben sana en çok
satılan 15 kalem ilacın örneğini göndereyim. Ve açtım Bozyazı'daki bir ilaç
bayiine…
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) -
Çiftçiler alamıyor Sayın Vekilim, çiftçiler alamıyor.
MUSTAFA EYİCEOĞLU
(Devamla) - Rakamlar burada Sayın Özcan. Onu da verebilirim zaman olsa. Yeni
rakamlar da burada.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) -
Evet, biz de biliyoruz.
MUSTAFA EYİCEOĞLU
(Devamla) - Ve 15 kalem ilaçta 2 kalemde artış oldu değerli arkadaşlar. Niye?
Çünkü, AK Parti döneminde; 1) İlaçlardaki KDV düşürüldü. 2) AK Parti döneminde
ilaçlar Avrupa Birliğine uyumlu hale getirildi. 3) Dün Türkiye genelinde
belirli yabancı firmaların tekelinde olan ilaç sektörüne yerli üretimin önü
açıldı ve yerli üretimin önünün açılmasıyla, dün halkımızın sırtından para
kazanan firmalar bugün kazanamaz… Ve gerçek fiyatlara getirdi.
Bakın, az önce aldım,
okuyabilirim zaman olsa. Yani, Sayın Hocam Profesör, bunların hepsini bilir;
ilaç fiyatlarındaki düşüşler…
Sayın Özcan dedi ki:
"Ne oldu bu afet paraları?" Sayın Özcan, herhalde halka gidip
konuşmuyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA EYİCEOĞLU
(Devamla) - Son sözüm Sayın Başkanım, bitireceğim. Özür dilerim.
BAŞKAN- Buyurun Sayın Eyiceoğlu.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) -
Ben çiftçiye gittim ve sordum. Hâlâ o şeyi alamıyorlar.
BAŞKAN- Sayın Özcan,
lütfen…
MUSTAFA EYİCEOĞLU
(Devamla) - AK Parti Hükümeti 2001 yılı afet yardımını ödemiştir. AK Parti
Hükümeti döneminde olmadı. Aynı memurların ve işçilerin bugüne kadar Tasarruf
Mevduatında toplanıp AK Parti ile hiçbir alakası olmayan parayı nasıl ödediyse
bu hükümet, bunu da aynı şekilde ödemiştir.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) -
Üç ay önce dolu vurduğunu söyledim.
MUSTAFA EYİCEOĞLU
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, Anayasamızın 98 inci maddesi ve Türkiye Büyük
Millet Meclisinin İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca, yaş sebze ve
meyve üretimi ve ihracatıyla ilgili, sektörde yerinde inceleme yapmak suretiyle
bu sektörün sorunları, geleceği ve alınması gereken önlemlerin araştırılması
için bir Meclis araştırması açılmasını değerli oylarınıza arz ediyorum.
Bu Türk çiftçisinin
problemini hep beraber çözeceğiz. İnşallah, o zaman daha fazla tartışacağız.
Olaylar sizin
zannettiğiniz gibi değil.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Eyiceoğlu.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) -
Sayın Başkanım, ismimi kullanarak söylemediğim konuda yanlış bilgilendirme
yaptığı için söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Özcan,
yazılı bildirir misiniz. Tutanakları getirtip inceleyeceğim.
Önerge sahipleri adına,
Muğla Milletvekili Ali Arslan.
Buyurun Sayın Aslan.
ALİ OKSAL (Mersin) -
Sayın Başkanım…Sayın Başkanım…
BAŞKAN - Sayın Oksal,
yazılı bildirir misiniz. Tutanakları getirtip inceleyeceğim.
ALİ OKSAL (Mersin) -
Sayın Başkanım, Sayın Vekilim uçak anısını anlatırken eksik söylediği için bir
katkıda bulunmak istiyorum. Anısını anlatıyor; ama, eksik anlatıyor.
ALİ ARSLAN (Muğla) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; televizyonları başında şu
programı kahrolarak izlediklerini şimdi bana telefonla bildiren narenciye
üreticisi arkadaşlarımın, değerli yurttaşlarımın hepsine saygılar sunuyor,
kendilerine bu görüşmeler sırasında sabırlar diliyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, Sayın Eyiceoğlu, bir Meclis araştırması önergesi veriyor. Ben
Eyiceoğlu'nunkini okuyorum: "… Eyiceoğlu ve 25 milletvekilinin, yaş sebze
ve meyve üretimindeki ve ihracatındaki sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemler…" Yani, Sayın Eyiceoğlu, siz, narenciye üreticileri ve
ihracatçılarının, yaş sebze ve meyve üretici ve ihracatçılarının, sorunu var
diye mi Meclis araştırma önergesi verdiniz, yoksa sorunu yok diye mi? Sanki,
Eyiceoğlu'nu dinlerken, narenciye üreticilerinin hiçbir sorunu yok!..
Değerli arkadaşlarım,
Sayın Ali Er, önce kabul etti "ya, ne güzel oldu, bu Meclis araştırma
önergesi verenlere teşekkür ediyorum; ilk defa, ben milletvekili olalıberi
tarımdan konuşacağız, ne güzel oldu" falan dedi, sevindim ben de; Sayın
Er, çiftçi olduğunu da iddia eden Er, narenciyeden başka her şeyi konuştu.
Mersin-Antalya yolunu bile konuştu. Sanki bir seçim mitingi!..
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Siz konuşuyorsunuz.
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Madem sorunları çözeceğiz, madem sorunların çözülmesi için önerge verdiğimize
bu kadar seviniyorsunuz; o zaman, gelin, sorun vardır diye kabul edelim ve
çözüm önerileri arayalım. Öyle, hem önerge verip sorun var diye hem de sorun
yok gibi gösterirseniz, insanlar kahrolarak televizyonları başında sizleri izliyor.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Ali Er Bey "var" diyor.
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Ali Er Bey "var" diyor. Diyor ki, evet, var; ama; AKP…
BAŞKAN - Sayın Ünal, niye
müdahale ediyorsunuz hatibin konuşmasına?! Lütfen!..
ALİ ARSLAN (Devamla) -
"AKP döneminde değil, daha önce de vardı" diyor.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, çiftçinin ürettiği hangi ürün olursa olsun, AKP döneminde, son üç yılda,
bütün girdilerin fiyatları artmış, hem de uzaya fırlar gibi artmış; ama,
sattığı her şey ucuzlamış. Cumhuriyet tarihi boyunca -Sayın Er gitti mi
bilmiyorum; çiftçilik yaptığını söylüyor... Ben de çiftçi bir ailenin
çocuğuyum- böyle bir zulüm, böyle bir işkence çiftçiye… üç yıldan beri üst üste
sattığı bütün ürünlerde zarar ettiği, aşağıya düştüğü bir dönem hiç görülmedi
Sayın Er. Girdiler giderek artıyor; ama, sattıkları ucuzluyor.
Bakın, Sayın Genel
Başkanımız, değerli milletvekili arkadaşlarımız, çiftçilerin sorunlarını bu
kürsüden, grup kürsülerinden, meydan mitinglerinden… Bakın, pamukçular için
Turgutlu'da miting yaptık. Yine, Aydın'da, Akhisar'da çiftçiler, yüzbinlerce
insanlar miting alanlarına döküldü, sorunumuz var diye. Var sorunları,
gerçekten var.
Ben de bundan ondört ay
önce narenciyeciler, pamukçular, anasoncuların sorunları için bir soru önergesi
verdim; sonuç alamadım.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Anasonla mı ilgili?
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Anasonla ilgili de, evet.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Çok önemli anason.
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Pamuk için de verdim, narenciye için de verdim; olmadı.
Bundan, yaklaşık, gene ondört
ay önce, baktım ki olmuyor, narenciye için bir Meclis araştırma önergesi
verdim. Gene tık yok; gündeme alınmadı. Grup Başkanvekilimizle, dedik ki, ya bu
olmuyor, narenciye üreticilerinin ürettikleri her yerde âdeta bir yangın var;
narenciye ağaçlarda kalmış, alan yok. Burada fiyatlar söylüyor Sayın Er; biraz
önce bir arkadaşım telefon etti, o fiyattan alacaksa bende tonlarca var, gelsin
vereyim, yarı fiyatına vereyim dedi.
Değerli arkadaşlarım,
dedik ki, narenciye bölgelerini, Meclise taşımak için, hükümetin dikkatini
çekmek için daha güçlü bir hareket yapalım; daha önce zeytinde yaptık.
Selçuk'tan çıktık,
Özdere'ye, Ürkmez'e, Seferihisar'a gittik. Biliyorsunuz, satsuma bölgeleri
buralar. Aydın'ın Nazillisine gittik, Muğla'nın Köyceğizine, Ortacasına gittik;
her yer yangın alanı. Finike'ye gittik, Antalya'nın Finikesine, Alanya'ya
gittik, Anamur'a gittik; aynı yangın artarak devam ediyor; çiftçi perişan;
bırakın çiftçiyi, ihracatçı perişan. Hepsi, narenciye ürünüyle uğraşan kim
varsa, perişan. Bağlantılarını yapmış tüccar, almaktan vazgeçmiş, o da perişan.
Erdemli'ye gittik, Silifke'ye gittik, Tarsus'a gittik, Mersin'e geri geldik;
herkes ağlıyor, herkes bağırıyor. Adana'ya gittik, Kozan'a gittik, Osmaniye'nin
Sumbasına gittik; değerli arkadaşlarım, aynı sorun devam ediyor, artarak,
şiddetle devam ediyor. Ürün ağaçlarda, toplayamadıkları yerlerde, alan, satan
yok. Erzin'e gittik, Hatay'ın Erzinine, İskenderun'a gittik, Hatay'a gittik;
aynı sorun artarak devam ediyor. Çiftçi, sesini duyuracak bir insan bulamamış.
Değerli arkadaşlarım, bu
arada biz, Muğla Milletvekili olarak İzmir'den gelen heyeti beklerken,
biliyorsunuz, Sayın Başbakan, yılbaşı tatilini Muğla'nın Ula İlçesinin güzel
bir beldesi, cennet beldesi Akyaka'da geçirdi. Akyaka'ya gelmişken Gökçeköylüler
demişler ki "bizim köye de bir uğrasın." Başbakanı bağırlarına bastı
Gökçeliler. O köye de gittik. Gökçeköy çok güzel bir köydür, orman ağaçlarının
içinde, çam ormanlarının; her taraf narenciye bahçesi, gerçekten bir doğa
cenneti; ne var ne yok, nasılsınız dedik, kızdılar bize, "bizi
ezdirdiniz" dediler. Niye? "Yahu, narenciyemiz ağaçta kaldı."
Başbakan yılbaşında size geldi, siz bağrınıza bastınız; niye söylemediniz
dedik. Dediler ki: "Nasıl olsa görür, bir fincan kahvenin de kırk yıl
hatırı vardır, bizim söylememize gerek yok, biz söylemeden Başbakan
narenciyecimizin sorununu çözer diye sesimizi çıkarmadıydık; ama, ne olur,
gidin siz bizim sorunlarımızı orada dile getirin."
Değerli arkadaşlarım,
sorun gerçekten çok büyük. Bakın, Sumbas'ta bir köylü, bir çiftçi arkadaşımız
diyor ki: "Şehre gidince, öğleye kadar işimizi bitirmeye çalışıyoruz;
çünkü, öğleden sonraya kalırsa işimiz lokantaya verecek paramız yok." Bir
başka çiftçi, "yolda bir eşimi dostumu görünce kafamı çeviriyorum,
görmemezlikten geliyorum, o da beni görmemezlikten geliyor; hoşuna da gidiyor,
kızmıyor bana; çünkü, merhaba dediğimizde, hadi gel şurada oturalım bir çay
içeceğiz demek zorunda kalacağız; biliyorum, onun cebinde de yok bana çay
ısmarlayacak para, benim cebimde de yok" dedi.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Sumbas zaten ilçe.
ALİ ARSLAN (Devamla) -
İle gitmiyor mu vatandaş, iline gitmiyor mu, Osmaniye'ye gitmiyor mu?!
Değerli arkadaşlarım,
bakın, aynı ilçede bir başka yurttaş "dertlerimizi anlatmaya sözler
yetmiyor; ağlamayı da kendimize yediremiyorum" diyor.
Değerli arkadaşlarım,
hakikaten, bu insanların, Mersin'de Başbakana söyleyen yurttaşımız gibi anaları
ağlıyor. Bırakın analarını, üniversitede okuyan çocukları ağlıyor. Tabiî, her
birinin, Sayın Başbakan gibi, eşini, dostunu, çocuğunu Amerikalarda okutacak
ensesi kalın eşi dostu yok.
VAHİT KİRİŞÇİ (Adana) -
Ne alakası var?!
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Bakın, üniversitede okuyan çocukları ağlıyor, evlenecek çocukları ağlıyor;
hakikaten, anası ağlıyor değerli arkadaşlarım.
VAHİT KİRİŞÇİ (Adana) -
Dön, dön, narenciyeye dön; narenciyeyi anlat!
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Narenciyeyi anlatıyorum, narenciyeyi anlatıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, Meclis araştırma önergeleri, işte, önce kurulacak -zaman alıyor-
gidecek, incelemelerde bulunacak!.. Biraz önce, bir arkadaşım yine telefon
etti; dedi ki: "Ya, 'prim verdiniz' diyorsunuz; işte, birtakım önlemler
getiriyoruz; işte hallere uğramadan satılacak... Zaten, ürün bitti,
çürüdü." Bakın, bir an önce çözüm bulmak gerekiyor.
Sayın Gürol Hocam
anlattı; evet, Cumhuriyet Halk Partisinin bu hareketinden sonra da, limonda 25
dolar daha ek prim verdiniz. İsrail'de 200 dolar civarında, Kıbrıs'ta 130 dolar
civarında narenciye primi.
Değerli arkadaşlarım,
2001 yılında kriz olduğu dönemde, narenciye primi 100 dolar limonda. En az 100
doları, hemen hükümet ilan etmeli, derhal ilan etmeli; hiç vakit geçirmeden
ilan etmeli ve bunu, nakit olarak vermeli; efendim, elektrik borcuna, vergi
borcuna, SSK borcuna mahsuben değil.
Sorun çok büyük, çok acil
bir sorun.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Arslan,
lütfen toparlar mısınız.
Buyurun.
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Elbette, bu komisyonun kurulması çok gerekli, çok önemli. Belki bu seneyi
kaybettik; ama, hiç olmazsa, önümüzdeki yıl, çiftçilerimizin sorunlarına önemli
dertler bulabiliriz.
Benim korkum şu: Meclis,
birtakım önerilerde bulunuyor, çalışmalar yapıyor. Ben, bu komisyonda, Sayın
Ali Er'in olmasını, ben de yanında olmayı istiyorum aslında. Bakalım ne olacak?
Dediği gibi, rahat rahat, o narenciye bölgelerinde dolaşabilecek mi, çok merak
ediyorum.
Bu sorunu çözmemiz
gerekiyor, bu komisyonun çalışması gerekiyor.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Gezmeye mi gideceksiniz?
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Gezmeye gitmeyeceğiz, incelemeye gideceğiz. Biz inceledik zaten, görüyoruz,
gördük oradaki yangını.
Yalnız, benim korkum şu:
Meclisin bulduğu çözüm önerilerine, eğer IMF ya da Dünya Bankası, ya kardeşim,
sen benim sözümden dışarı çıkma, boşver narenciyeciyi; bunlar nasıl olsa sana
oy veriyor, vermeye devam eder; hiç onları düşünme, sen asıl rantiyecilere bak,
kendi siyasal yandaşlarına bak, boş ver narenciyecileri derse, o zaman yandı
gülüm keten helva!
Değerli arkadaşlarım,
sorun büyük gerçekten; lafı çok fazla söylemeye gerek yok. Ben, Sumbas'ta… Söz
yetmiyor, ağlamayı da onuruma yediremiyorum… Diğer yurttaşın yerine Meclisin
önünde gerçekten ağlıyorum. Gelin, şu yurttaşlarımızın sorunlarını elbirliğiyle
çözelim, ne olursunuz; köylü bizden bunu talep ediyor, Başbakanın yılbaşında
gittiği Gökçeköy de bunu Başbakandan talep ediyor. Bir an önce,
üreticilerimizin dertlerine çözümler bulalım diyorum; hepinizi, Yüce Meclisi ve
narenciye üreticilerini saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul)
- Mazottan, gübreden bahset!
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Mazotu söyle, mazotu!
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Arslan.
Önerge sahibi olarak,
Antalya Milletvekili Sayın Osman Kaptan; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul)
- Mazot, gübre, ilaç her zaman yurt dışından geliyor; bilmiyor herhalde
arkadaşlar!
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - 3 katı ÖTV Sayın Osman Kaptan… Arkadaş, Türkiye'de değil bu
diyor, dışarıdan geliyor. 3 kat ÖTV'yi unutma; vatandaş duysun! Arkadaş
herhalde bilmiyor ne kadar ÖTV olduğunu.
OSMAN KAPTAN (Antalya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçen yıl, Rusya'nın Türkiye'den yaş
sebze, meyve ve kesme çiçek alımını durdurması üzerine gündemdışı bir konuşma
yapmış ve bir de Meclis araştırma önergesi vermiştim. Şimdi, bu önergemin
birleştirilerek gündeme alınması üzerine söz almış bulunuyorum; hepinizi
saygıyla selamlarım.
Sayın milletvekilleri,
önce, ülkemizin yaş sebze ve meyve potansiyelinin ne olduğunu ortaya bir
koyarsak, durumun ne kadar ciddî olduğu kendiliğinden ortaya çıkacaktır.
Ülkemiz, yaş sebze ve
meyve üretiminde, yılda 43 000 000 tonla, Çin, Hindistan ve Amerika Birleşik
Devletlerinden sonra, dünyada dördüncü sırada yer almaktadır.
Sebze üretiminde ise…
Dünyada, yaklaşık 116 000 000 ton domates üretilmektedir; bu miktarın 16 000
000'u -15 800 000 tonu- AB ülkelerinde, 8 000 000 tonu da ülkemizde
üretilmektedir. Dünya üretiminin yüzde 7'si, AB ülkeleri içindeki üretimin de
yüzde 50'si ülkemizde yapılmaktadır. Domates üretiminde, AB ülkeleri içinde
birinci sıradayız.
Aynı şekilde, patlıcanda,
biberde ve hıyarda da, salatalıkta da, aynı şekilde, yine, birinci sıradayız.
Meyve üretiminde, AB
ülkeleri içinde, fındıkta, kayısıda, incirde, kirazda, kavunda, karpuzda
birinci sıradayız. Elmada, portakalda, mandalinada, limonda üçüncü sıradayız;
Finike portakalında, Çavdır portakalının tadında ve kalitesinde ise, tabiî ki,
dünyada birinci sıradayız. Armutta, şeftalide, üzümde ise dördüncü sıradayız.
Ancak, ihracatta, ne
yazık ki, aynı başarıyı gösteremiyoruz. Peki, niye gösteremiyoruz arkadaşlar?..
İşte, esas, bunun araştırılması lazım. Burada, siyasal iktidarların yönetim
zafiyeti var mıdır, yok mudur; bunun da araştırılması gerekiyor. Ürettiğimiz
yaş meyve ve sebzenin ancak yüzde 3'ünü, 4'ünü ihraç edebiliyoruz. İhraç
ettiğimiz ürünlerin yaklaşık üçte 2'sini AB ülkelerine, üçte 1'ini de Rusya'ya
ihraç ediyoruz.
Sayın arkadaşlarım,
rakiplerimiz, bir yıl önceden, ne satacaklarsa onu üretirlerken, biz,
ürettiklerimize pazar bulmaya çalışıyoruz. Pazar bulamadığımız, ihraç
yapamadığımız zaman da, ürün dalında kalıyor; ya satamıyor döküyoruz ya da
ürünü ucuza satılan üretici, zarar ediyorum diye, örneğin pamuk ekimini
bırakıyor, yerine portakal, limon fidanı dikiyor. Üretici, dört beş yıl toprağı
sürüyor, suluyor, ilaçlıyor, gübreliyor, her türlü bakımını yapıyor, ağaçlar
dört beş yıl sonra meyve vermeye başlıyor; bu sefer de, pazar yok, satılamıyor.
Bu kez de, narenciye para etmiyor diye, portakal, limon bahçesini çiftçilerimiz
tekrar köklüyor, sebzeye dönüyor. Sebze de kolay üretilmiyor; camekândı,
seraydı, naylondu, kışın yağmurdu, çamurdu, fırtınaydı, dondu, doluydu, seldi
derken, çiftçilerimiz perişan oluyor. Bu kısır döngü, velhasıl, devam edip
gidiyor.
İlaç, gübre, naylon, mazot,
elektrik, her şeyin fiyatı son üç yılda sürekli artmıştır. Sebzenin,
narenciyenin üretim bölgesindeki fiyatı ya yerinde saymış ya da üç yıl
öncekinin altına inmiştir. Örneğin, 2003 yılı şubat ayının ilk yarısında
domatesin kilogramı Demre'de 700 000 lira idi, bu yılın şubat ayının ilk
yarısında 500 000 liradır. Sivribiber, yine Demre'de, 2003 yılı şubat ayının
ilk yarısında 3 000 000 liraydı, bu yıl, 2006 yılı şubat ayının ilk yarısında 2
100 000 liradır. Narenciyede durum daha da kötüdür.
Sayın Ali Er burada mı
bilmiyorum, Alanya'dan biraz önce arkadaşlar telefon ediyor, 100 000 liraya 100
ton limon verebiliriz diye.
Kısacası,
üreticilerimizin aldıkları girdiler altın pahası, sattığı ürünler yok pahasına
gitmesine karşın, bu ucuzluk tüketicilere de aynı oranda yansımamaktadır.
Yine, girdilerin yüksek,
döviz kurunun düşük olması, ihracatçının üreticiden düşük fiyata ürün almasına
sebep olmakta, sonuçta yine üretici zarar görmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye'nin sebze ve meyve ihracatının üçte 1'i Rusya'ya
yapılırken, Rusya, 30 Mayıs 2005 tarihinde, ihraç ettiğimiz meyvelerin bir
kısmında Akdeniz meyve sineği bulunduğu, bu konuda birçok defa Türkiye'yi
uyardığı, Rusya'nın yazdığı 2 Kasım 2004 tarih ve 1300 sayılı yazılarına yedi
aydır cevap alamadıkları gerekçesiyle, Türkiye'den mal alımını durdurmuştu. Bu
karar sonunda, sebze, narenciye ve kesme çiçek üreticileri âdeta şok
geçirmişler, büyük zarar etmişler, mağdur olmuşlardı. Eski Tarım Bakanı Sayın
Sami Güçlü, 2 Haziran 2005 tarihinde, istifa etmeden önce, Genel Kurulda
"Rusya'nın böyle bir yazısı bana gelmedi" demişti, şimdiki Sayın
Bakan da, yine "bu yazıyı ben görmedim, bana da gelmedi" dedi.
Peki, sayın arkadaşlar,
bu işte kim sorumlu? Sonuç ne oldu? Bu konuda ciddî bir görev ihmali yok mu?
Geçen zaman içinde, hükümet, bunun sorumlusunu niye bulamadı? Bu türlü
olayların olmaması için, hükümet ne gibi tedbirler aldı? Yoksa, sorumluluğun
altında yine üretici mi kalıyor, yine ihracatçı mı kalıyor? Yoksa, Anadolu'nun
dört bir yanından üretim bölgelerine, Antalya'ya, Demre'ye, Fethiye'ye,
Mersin'e, Finike'ye, Kumluca'ya, Gazipaşa'ya, ekmek parası için aileleriyle
birlikte kalkıp gelen, tuvaleti olmayan, suyu olmayan naylon çadırlarda, bez
çadırlarda, çalı çırpıdan yapılı tek gözlü barınaklarda yatıp kalkan sebze
işçileri mi bunun sorumlusu? Elbette, hükümet sorumlu. Bakanı istifa ettirmekle
bu işin üstü kapatılamaz ve kapatılmamalı da.
Sayın arkadaşlarım, hem,
yeni Bakan, kusura bakmasın, eski Bakanı da aratmaktadır. Biz de bunu
anladığımız için, bir bakanı istifaya çağırırken, gelen gideni aratmasın diye,
gelecek olanın adını da söylüyoruz artık; Unakıtan gitsin, Şener gelsin diye
bundan diyoruz. Hükümetin de zaten dinlediği yok. Dinlemiyor da, sanki iyi mi
yapıyor?! Hayır, iyi yapmıyor. Biz, kuş gribi, tedbir alın diyoruz; siz, yok,
zatürree diyorsunuz. Sonuç ortada; köylünün tavuğu, okula giden çocuğuna
yedireceği bir yumurtası bile kalmadığı gibi, Cumhurbaşkanlığı yapmış bir
kişinin, Sayın Demirel'in, Ankara'nın göbeğindeki birkaç tavuğunu bile koruma
becerisini gösteremediniz. Bir de, sıkılmadan, televizyonlarda, Unakıtan
yumurtalarının reklamı yapılmaz mı?! Bu bir fırsatçılık değil midir, bu bir
aymazlık değil midir; takdirlerinize bırakıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
tarımı, narenciyeyi, sebzeyi, meyveyi, ihracatı destekleyin diyoruz, desteği
artırma yerine azaltıyorsunuz. Domatese ihracat primi verildi; ancak, dağ fare
doğurdu. 1 Ocak - 30 Mayıs 2006
tarihlerini esas aldınız; halbuki, üretim ve ihracatın yoğun olduğu Aralık 2005
ve Haziran 2006 dönemleri kararname dışında tutulmuştur. Bu iktidarın üretim
sezonunu bilmediğinin tipik bir göstergesi değil midir bu örnek?!
Yine, rakiplerimiz sebze
ve narenciyeye ton başına 100-200 dolar teşvik verirken, siz niye 50 dolar veriyorsunuz?!
Bazı iktidar
milletvekilleri, bu kürsüden "çiftçi hükümete Allah razı olsun diyor"
diye konuşmalar yapıyor. Bunların birisi de Sayın Ali Er'dir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kaptan,
lütfen, toparlar mısınız.
Buyurun.
OSMAN KAPTAN (Devamla) -
Toparlıyorum Sayın Başkanım.
Sayın Ali Er, 29 Aralık
2005 tarihinde bir konuşma yapıyor; diyor ki bu konuşmasında "çiftçiler
bizden Allah razı olsun, biz AK Partiyi destekledik, bundan sonra da desteğimiz
samimiyetle devam eder" diyor; tutanaktan okuyorum.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Ali Bey burada Sayın Milletvekilim, ona göre.
OSMAN KAPTAN (Devamla) -
Tutanaktan okuyorum, sayın arkadaşım.
Peki, bu kürsüden bunları
söylüyorsunuz da, çiftçiye "bu millet hep sizi mi besleyecek"
dediğiniz için mi size "Allah razı olsun" diyor bu çiftçi?! Tarımda
kullanılan elektriğin fiyatının indirilmesi isteğine karşılık Sayın Başbakanın
"devlet, hayır kurumu değil; bedava mı verelim, Allah'tan korkun"
dediği için mi çiftçi bu hükümete "Allah razı olsun" diyor?! Sayın
Başbakanın çiftçiye "artistlik yapma lan" dediği için mi çiftçi size
"Allah razı olsun" diyor?! Yoksa "benim mahsulüm öldükten sonra
mı değerlenecek, iki senedir anamız ağladı" diyen çiftçiye, Başbakanın
"hadi, ananı da al git buradan" dediği için mi çiftçi size
"Allah razı olsun" diyor?! Yoksa, siz, sayın arkadaşlarım, Başbakana
atılan portakalları, yumurtaları iltifat mı kabul ediyorsunuz; bunları dua mı
kabul ediyorsunuz?! Ben, hükümete dua eden hiç üretici görmedim; ama, beddua
edeni ise çok gördüm. Çiftçi "iktidarın boynu devrilsin" diyor. Bu
bedduaysa…
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) -
Yok öyle bir şey.
OSMAN KAPTAN (Devamla) -
Nasıl demesin ki?! Cumhuriyet tarihinde bu iktidar kadar çiftçiyi aşağılayan,
horlayan, çiftçiye hakaret eden başka bir iktidar olmuş mudur?!
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hükümet çiftçinin ahını almasın.
Narenciyenin her kalemine
ve domatese ton başına 100 dolar ihracat teşviki verilmelidir. Teşvik tarihi
olarak da yoğun hasat dönemi olan aralık ile haziran aylarını kapsayan bir
düzenleme yapılmalıdır. Üretim ve pazar planlaması yapılmalıdır.
Finike portakalı marka
olarak tescil edilmelidir.
Sebze ve meyve
üreticilerine, yerli üreticilerimizin, sebze ve meyve ithalatında yerli
üreticilerimiz korunacak şekilde önlemler alınması gerekir.
Rusya ve diğer ülkelerden
aldığımız gaz ve petrolün bedelinin bir kısmına karşılık nakit para değil,
narenciye, sebze ve meyve verilmelidir.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Doğru.
OSMAN KAPTAN (Devamla) -
Öbür söylediklerim de doğruydu Sayın Vekilim.
Hal Yasasından üreticiler
de, tüketiciler de, nakliyeciler de, halciler de memnun değildir. Hal Yasası
değişmelidir. Sanayi ve Ticaret Bakanı helal gıda yönetmeliğiyle çok fazla
uğraşıyor; Hal Yasasını bir an önce hazırlaması gerekmektedir.
Yine, Sayın Ali Er,
burada "seksenbeş yıldır çiftçinin durumu kötü" dedi.
Sayın arkadaşlar,
cumhuriyetin ilk yıllarında, çiftçi, milletimizin…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
OSMAN KAPTAN (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Kaptan.
OSMAN KAPTAN (Devamla) -
Sayın arkadaşlar, Sayın Ali Er "seksenbeş yıldır çiftçinin durumu
kötü" demişti. Cumhuriyetin ilk yıllarında çiftçi milletin efendisiydi;
son elli yıldır, sağ iktidarlar döneminde, çiftçinin durumu kötüleşmiştir.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Elli yıldır söyledikleriniz…
OSMAN KAPTAN (Devamla) -
Ama, çiftçi, efendilik bizde kalsın diye sesini çıkarmamaktadır. Sesini
çıkardığı zaman da, karakollara alınmakta, hakkında davalar açılmakta, susturulmakta
ve eline yazılarak televizyona çıkarılıp özür diletilmektedir.
Sayın arkadaşlarım, her
seçim döneminde siyasî parti değiştirerek kendi milletvekilliğini düşünenler
çiftçiyi düşünemezler, çiftçi dostu olamazlar. Bir sayın arkadaşımız burada
-Ali Er; onu söyleyeyim, ismini de veriyorum- dedi ki "ben sizden bir ay
önce konuştum" dedi. Sayın Ali Er, ben sizden de bir sene önce konuştum!
İşte, önerge vermişim!
AHMET SIRRI ÖZBEK
(İstanbul) - Bravo Kaptan!..
OSMAN KAPTAN (Devamla) -
Yine, Sayın Ali Er diyor ki…
BAŞKAN - Sayın Kaptan,
önergeyle ilgili konuşur musunuz lütfen.
AHMET SIRRI ÖZBEK
(İstanbul) - Önergeyle ilgili, tam göbeğinden, önergenin ortasından konuşuyor.
OSMAN KAPTAN (Devamla) -
Peki.
Her seçim döneminde sık
sık siyasî parti değişerek iktidara kalma yerine…
BAŞKAN - Sayın Kaptan,
teşekkür eder misiniz… Teşekkür eder misiniz Sayın Kaptan…
OSMAN KAPTAN (Devamla) -
…çiftçinin yanında olmayı, biz Cumhuriyet Halk Parti olarak tercih ediyoruz ve
çiftçinin sorunlarının çözülmesi için bu önergeyi zaten vermiştik,
destekliyoruz.
Yüce Meclise saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kaptan.
Meclis araştırması
önergeleri üzerindeki öngörüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, Meclis araştırması
açılıp açılmaması hususunu…
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Sayın Başkan, bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN - Hangi konuda
açıklama yapmak istiyorsunuz Sayın Bakan?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Birçok isnat yapıldı, doğru olmayan birçok
bilgi verildi; bunlara cevap vermeyecek miyiz?
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) -
Hükümet hakkını kullanmadı mı Sayın Başkan?!
BAŞKAN - Sayın Bakan,
önergeyle ilgili yarım saat konuştunuz; ancak, sataşmayla ilgili söz
istiyorsanız, hangi konuda sataşıldığını söylerseniz, söz vermek isterim. (CHP
sıralarından "yazılı cevap versin" sesleri)
AHMET SIRRI ÖZBEK
(İstanbul) - Vazgeçti, vazgeçti!..
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Yazılı vereyim... Sataşma yok efendim…
BAŞKAN - Şimdi, Meclis
araştırması açılıp açılmaması hususunu oylarınıza sunacağım.
Meclis araştırması
açılmasını kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Meclis araştırmasını
yapacak komisyonun 17 üyeden kurulmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Komisyonun çalışma
süresinin, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üyenin seçimi tarihinden
başlamak üzere üç ay olmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Komisyonun gerektiğinde
Ankara dışında da çalışabilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kanun tasarı ve
tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 16 Şubat 2006 Perşembe günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 22.29