DÖNEM: 22 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
CİLT : 111
62 nci Birleşim
14 Şubat 2006 Salı
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMA
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Antalya Milletvekili Fikret
Badazlı'nın, Dünya Sevgililer Gününe ilişkin gündemdışı konuşması
2.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in,
Türkiye-İsviçre millî maçı sonrasında çıkan olaylar nedeniyle FIFA Disiplin
Kurulunun Türkiye'yle ilgili verdiği cezanın yansımaları ile amatör spor
klüplerinin içinde bulunduğu duruma ve bu konuda alınması gereken tedbirlere
ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali
Şahin'in cevabı
3.- Adana Milletvekili Recep Garip'in,
içinde yaşadığımız dünyada sorunların üstesinden gelmek için sevgi, dostluk,
kardeşlik ve paylaşmanın önemine ilişkin gündemdışı konuşması
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın
(6/1628) esas numaralı sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/361)
2.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret
Baloğlu'nun (6/1641) esas numaralı sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi
(4/362)
3.- Bazı milletvekillerinin (10/333) esas
numaralı Meclis araştırması önergesinden imzalarını geri çektiklerine ilişkin
önergeleri (4/365)
4.- İzmir Milletvekili Enver Öktem'in, 926
Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bazı Maddelerin Eklenmesine
Dair Kanun Teklifinin (2/380) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/363)
5.- İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu'nun, Divriği Ulucamisi ve Şifahanesinin Korunması ve Çevresinin
Düzenlenmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/599) doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/364)
C) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü ve 22
milletvekilinin, Türkiye Futbol Federasyonu seçimlerine müdahale edildiği
iddialarının araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/336)
2.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Grup Başkanvekilleri, İstanbul Milletvekili Ali Topuz, İzmir Milletvekili K.
Kemal Anadol ve Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Batılı bazı gazetelerde
İslama ve Peygamberine karşı saygısız ve suçlayıcı içerikli karikatürlerin
yayımlanması ve gösterilen tepkiler konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin
önergesi (8/24)
V.-
SEÇİMLER
A)
KOMİSYONLARA ÜYE SEÇİMİ
1.- (10/41, 170, 177, 263, 295) esas
numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi
VI.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş
ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici
Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S.
Sayısı: 305)
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve
Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
3.- Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının
Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı; Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın, Sosyal Güvenlik Barışı Yasa Teklifi;
İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız
Çalışanlar Hakkında Prim Barışı Kanunu Teklifi; Ankara Milletvekili Eşref
Erdem'in, 1479 ve 2926 Sayılı Yasalarda Değişiklik Yapılması Hakkında Yasa
Önerisi; Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut'un, İş ve Sigorta Barışı
Kanunu Teklifi; Manisa Milletvekili Hasan Ören ve 42 Milletvekilinin, 1479
Sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kanununa Ek Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi; Muğla Milletvekili
Fahrettin Üstün ile 28 Milletvekilinin, Bağ-Kur ve SSK'ya Ait Birikmiş Prim
Borçlarına Ödeme Kolaylığı Getirilmesi Hakkında Kanun Teklifi; Kırşehir
Milletvekili Mikail Arslan'ın, Sosyal Güvenlik ve Prim Barışı Kanunu Teklifi ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/1122, 2/116, 2/124, 2/137, 2/147, 2/379, 2/399, 2/457) (S. Sayısı: 1066)
VII.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Ünal Kacır'ın,
Ankara Milletvekili Bayram Ali Meral'in, konuşmasında, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
2.- Manisa Milletvekili Hasan Ören'in,
Kütahya Milletvekili Abdullah Erdem Cantimur'un, konuşmasında, ileri sürmüş
olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle konuşması
3.- Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın,
Kütahya Milletvekili Abdullah Erdem Cantimur'un, konuşmasında, ileri sürmüş
olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle konuşması
VIII.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Iğdır
Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, bazı kadrolara yapılan atamalara ve
üniversitelere verilen akademik kadro sayısına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/7318)
* Ek cevap
2.- Bursa
Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki arkeolojik kazılara ilişkin sorusu ve Kültür
ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/11285)
3.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Kütahya İlindeki arkeolojik kazılara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla
KOÇ'un cevabı (7/11286)
4.- Bursa
Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize İlindeki arkeolojik kazılara ilişkin sorusu ve Kültür
ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/11287)
5.- Bursa
Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya İlindeki arkeolojik kazılara ilişkin sorusu ve Kültür
ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/11288)
6.- Bursa
Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak İlindeki arkeolojik kazılara ilişkin sorusu ve Kültür
ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/11289)
7.- Bursa
Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt İlindeki arkeolojik kazılara ilişkin
sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/11290)
8.- Bursa
Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kilis İlindeki arkeolojik kazılara ilişkin
sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/11291)
9.- Bursa
Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Elazığ İlindeki arkeolojik kazılara ilişkin sorusu ve Kültür
ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/11292)
10.- Bursa
Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bingöl İlindeki arkeolojik kazılara ilişkin
sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/11293)
11.- Bursa
Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bitlis İlindeki arkeolojik kazılara ilişkin sorusu ve Kültür
ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/11294)
12.- Bursa
Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Çankırı İlindeki arkeolojik kazılara ilişkin sorusu ve Kültür
ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/11295)
13.- Bursa
Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Ağrı İlindeki arkeolojik kazılara ilişkin sorusu ve Kültür
ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/11307)
14.- Bursa
Milletvekili Kemal DEMİREL'in, depremden etkilenen hizmet binalarına ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11318)
15.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
Devlet Tiyatrolarında sahnelenecek oyunların belirlenmesine ilişkin sorusu ve
Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/11417)
16.- Bursa
Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un, bazı atama ve görevden alma kararlarına ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11432)
17.- Zonguldak Milletvekili Harun AKIN'ın,
görev yerleri değiştirilen Anadolu lisesi müdürlerine ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11433)
18.- İstanbul Milletvekili Birgen
KELEŞ'in, yeni ilköğretim yönetmeliği hazırlanıp hazırlanmadığına ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11435)
19.- Zonguldak Milletvekili Nadir
SARAÇ'ın, Zonguldak İl Millî Eğitim Müdür Yardımcısına yönelik bazı iddialara
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11436)
20.- Antalya Milletvekili Atila EMEK'in,
Anadolu lisesine dönüştürülen liselerdeki öğretmen atamalarına ilişkin sorusu
ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11437)
21.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim
ÖZKAN'ın, ilköğretim müfettişlerinin özlük haklarına ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11438)
22.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
yeni fen liseleri açılıp açılmayacağına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11441)
23.- Ankara
Milletvekili Mehmet TOMANBAY'ın, PTT'nin bazı ihalelerine ilişkin sorusu ve
Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/11456)
24.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, Göller Bölgesinde kuruyan göllere ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/11473)
25.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Aksaray'ın bir köyünün yollarının onarımına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı
Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/11476)
26.- Ardahan
Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Aksaray'ın bir köyünün içme suyu ihtiyacına ilişkin
sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/11477)
27.- Denizli Milletvekili Mustafa
GAZALCI'nın, kariyer basamaklarında yükselme sınavına ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11487)
28.- Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in,
Çocuk Danışma ve Yayın Kurulunun bazı üyelerinin istifasına ilişkin sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11554)
29.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
Antalya'daki bir okulun öğretmen ihtiyacına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11557)
30.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
KESİMOĞLU'nun, Trakya'daki sanayi atıklarının oluşturduğu kanser riskine
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/11564)
31.- İstanbul Milletvekili Kemal
KILIÇDAROĞLU'nun, PTT şubelerinin güvenliğine ve bir faturalı zarfın
ücretlendirilmesine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın
cevabı (7/11570)
32.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
Antalya'daki su sorununa ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı
Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/11578)
33.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Ardahan'daki bir köy okulunun ihtiyaçlarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11595)
34.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Ardahan'daki bir köy okulunun ihtiyaçlarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11596)
35.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Ardahan'daki bir köy okulunun ihtiyaçlarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11597)
36.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Ardahan'daki bir köy okulunun ve lojmanının onarımına ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11598)
37.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Ardahan'daki bir köy okulunun sorunlarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11599)
38.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Ardahan'daki bir köy okulunun ek derslik ve onarım ihtiyacına ilişkin sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11600)
39.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Ardahan'daki bir köy okulunun bazı ihtiyaçlarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11601)
40.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in,
Kızılırmak üzerindeki tarihî bir köprünün korunmasına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/11632)
41.- Afyonkarahisar Milletvekili Reyhan
BALANDI'nın, Kültür ve Turizm Bakanlığında çalışan personelin öğretmen
eşlerinin geçici görevlendirmelerine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11680)
42.- Hatay
Milletvekili Züheyir AMBER'in, bir soru önergesi üzerine başlatılan incelemeye ilişkin sorusu
ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/11684)
43.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, Rize Fen Lisesi Müdürünün görev değişikliğine ilişkin sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11733)
44.- İzmir Milletvekili Türkân
MİÇOOĞULLARI'nın, hastanelerdeki kuvöz yetersizliği iddialarına ilişkin sorusu
ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/11740)
45.- Denizli Milletvekili Mustafa
GAZALCI'nın, kapatılan bir derneğin Hazineye devredilen mallarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/11759)
46.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
Güneydoğu Anadolu Projesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/11764)
47.- Muğla
Milletvekili Ali ARSLAN'ın, SSK'nın sağlık hizmeti alımlarına ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/11770)
48.- Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın,
Bağ-Kurun sağlık hizmeti alımlarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/11771)
49.- Diyarbakır Milletvekili Muhsin
KOÇYİĞİT'in, tiyatro salonlarına ve özel tiyatroların desteklenmesine ilişkin
sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/11808)
50.- Diyarbakır Milletvekili Muhsin KOÇYİĞİT'in,
antik Anadolu kültürüne yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/11809)
51.- Denizli Milletvekili Ümmet
KANDOĞAN'ın, kamu çalışanlarının bütçe ve millî gelirden aldığı paya ilişkin
sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/11810)
52.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün,
öğretmenevlerinde verilen hizmetlerin özelleştirilmesine ilişkin sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11825)
53.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
ücretsiz dağıtılan ders kitaplarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11827)
54.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın,
sağlıkla ilgili bazı verilere ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın
cevabı (7/11831)
55.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Sakarya garına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı
(7/11850)
56.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in,
İzmir ile ilgili bir beyanına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/11860)
57.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın,
özelleştirilen Seydişehir Eti Alüminyum personeline ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/11899)
58.- İzmir Milletvekili Muharrem
TOPRAK'ın, Datça'nın yaban hayatı bakımından turistik tanıtımına ilişkin sorusu
ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/11956)
59.- İstanbul Milletvekili Kemal
KILIÇDAROĞLU'nun, TMSF bünyesindeki bankaların hakim ortaklarının borçlarına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in
cevabı (7/11996)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat
15.00'te açılarak beş oturum yaptı.
Ankara Milletvekili Ayşe
Gülsün Bilgehan, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinin 2006 kış oturumu
çalışmalarına,
Siirt Milletvekili Öner
Gülyeşil, Kıbrıs Türk Federe Devletinin kuruluşunun 31 inci yıldönümüne,
Konya Milletvekili Remzi
Çetin, uzun vadede enerji ihtiyacını karşılamak amacıyla nükleer santralların
kurulmasının önemine,
İlişkin gündemdışı birer
konuşma yaptılar.
İstanbul Milletvekili
Mustafa Ataş'ın, Dilekçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi
Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan,
Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S.
Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon
raporu henüz gelmediğinden,
2 nci sırasında bulunan,
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısının (1/1030)
(S. Sayısı: 904) görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından,
Ertelendi.
3 üncü sırasında bulunan
ve görüşmelerine devam olunan, Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri
gönderilen, Gümrük Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair 28.12.2005 Tarihli ve
5440 Sayılı Kanunun (1/1161) (S. Sayısı: 1068),
4 üncü sırasında bulunan,
Karaman Milletvekili Yüksel Çavuşoğlu ve 3 Milletvekilinin; 406 Sayılı Telgraf
ve Telefon Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/676) (S.
Sayısı: 1074),
Müzakereleri
tamamlanarak, kabul edilip kanunlaştıkları açıklandı.
Ordu Milletvekili Eyüp
Fatsa, İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun, konuşmasında, Partisine
sataştığı iddiasıyla bir açıklamada bulundu.
5 inci sırasında bulunan,
Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı; Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın,
Sosyal Güvenlik Barışı Yasa Teklifi; İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, Esnaf
ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Hakkında Prim Barışı Kanunu
Teklifi; Ankara Milletvekili Eşref Erdem'in, 1479 ve 2926 Sayılı Yasalarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Yasa Önerisi; Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri
Akbulut'un, İş ve Sigorta Barışı Kanunu Teklifi; Manisa Milletvekili Hasan Ören
ve 42 Milletvekilinin, 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa Ek Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi; Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün ile 28 Milletvekilinin, Bağ-Kur ve
SSK'ya Ait Birikmiş Prim Borçlarına Ödeme Kolaylığı Getirilmesi Hakkında Kanun
Teklifi; Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan'ın, Sosyal Güvenlik ve Prim Barışı
Kanunu Teklifinin (1/1122, 2/116, 2/124, 2/137, 2/147, 2/379, 2/399, 2/457) (S.
Sayısı: 1066), tümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı; maddelerine geçilmesi
sırasında istem üzerine elektronik cihazla yapılan yoklama sonucunda Genel
Kurulda toplantı yetersayısı bulunmadığı anlaşıldığından;
14 Şubat 2006 Salı günü
saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 23.09'da son verildi.
|
|
Nevzat Pakdil |
|
|
|
Başkanvekili |
|
|
Bayram Özçelik |
|
Türkân Miçooğulları |
|
Burdur |
|
İzmir |
|
Kâtip
Üye |
|
Kâtip
Üye |
|
|
Ahmet Gökhan Sarıçam |
|
|
|
Kırklareli |
|
|
|
Kâtip
Üye |
|
No: 81
II.- GELEN KÂĞITLAR
10 Şubat 2006 Cuma
Raporlar
1.- Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu
Raporu (1/277) (S. Sayısı: 1079) (Dağıtma tarihi: 10.2.2006) (GÜNDEME)
2.- Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun; Gelir Vergisi
Kanunu ve 6183 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/673) (S. Sayısı: 1081) (Dağıtma tarihi:
10.2.2006) (GÜNDEME)
13 Şubat 2006 Pazartesi
Teklif
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın 209 Sayılı Sağlık
Bakanlığına Bağlı Sağlık Kurumları ile Esenlendirme (Rehabilitasyon)
Tesislerine Verilecek Döner Sermaye Hakkında Kanun ile 2006 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/699)
(Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8.2.2006)
Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri
1. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, bazı fabrikaların
işçilerin günlük çalışma saatlerini artırmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/11363)
2. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, 2 nci
Lig maçlarının TRT'de yayınlanıp yayınlanmayacağına ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/11390)
3. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, A Millî Futbol Takımına prim
verilip verilmediğine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet
Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/11393)
4. - Artvin Milletvekili Yüksel ÇORBACIOĞLU'nun, Ardanuç Devlet
Hastanesinin faaliyete geçirilmesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11442)
5. - Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, Denizli Devlet
Hastanesindeki bazı atamalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11445)
6. - Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, Irak'ın toprak bütünlüğünün
korunmasına yönelik çalışmalara ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/11457)
7. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Şemdinli olayları nedeniyle
tutuklanan TSK personeline ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11459)
8. - İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, Kıbrıs Rum kesimi uçaklarına
Türk havalimanlarını kullanma izni verileceği iddiasına ilişkin Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/11467)
9. - İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, KKTC Hükümetinin Rumlara mal
iadesi öngören yasa tasarısına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/11468)
10. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, sağlık
personeli atamalarına ve ana-çocuk sağlığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11489)
11. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Aksaray'daki bir sağlık ocağının personel ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11491)
12. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Aksaray'daki bir sağlık ocağının personel ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11495)
13. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Aksaray'daki bir sağlık ocağının personel ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11496)
14. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Aksaray'daki bir sağlık ocağının personel ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11497)
15. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Aksaray'daki bir sağlık ocağının personel ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11499)
16. - Gaziantep Milletvekili Abdülkadir ATEŞ'in,
klinik şefi ve şef yardımcılığı atamalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11500)
17. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, İl
Genel Sekreterliği kadrolarına yapılan atamalara ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/11507)
18. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, Teftiş Kurulu Başkanının görevden alınmaya çalışıldığı iddialarına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11559)
19. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, SSK
Hastanesi personelinin devirden sonra bazı özlük haklarını kaybettiği iddiasına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11561)
20. - Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
hastalara ilgi gösterilmediği iddialarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11562)
21. - Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
uzman doktorların kura çekimlerine ve kadrolaşma iddialarına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11563)
22. - Antalya Milletvekili Atila EMEK'in, Çankırı
Devlet Hastanesi Projesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11566)
23. - İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun,
kamu bankalarındaki DİBS'lere ve Ziraat Bankası kredilerine ilişkin Devlet
Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/11573)
24. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Ardahan'daki bir köy sağlık ocağının ihtiyaçlarına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11603)
25. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Ardahan'daki bir köy sağlık ocağının ihtiyaçlarına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11604)
26. - Isparta Milletvekili Mevlüt COŞKUNER'in,
Yalova Devlet Hastanesinin ek bina ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11606)
27. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
Irak'taki bazı kesimlere yönelik faaliyetlere ilişkin Dışişleri Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/11611)
28. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, BOTAŞ'ın
Rus doğalgazında ithalat sözleşmesi devri ihalesine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/11615)
29. - İzmir Milletvekili Yılmaz KAYA'nın, Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı uzman ve uzman yardımcılarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/11617)
30. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in,
BOTAŞ'ın doğalgaz ithalat sözleşmesi devir ihalesine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/11618)
31. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Basın
Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğünün yurt dışına gönderilecek personeli
belirleme sınavına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11619)
32. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, yabancı
bir şirketin ÇEAŞ ve Kepez hisselerine sahip olduğu iddiasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11620)
33. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, içme
suyu bulunmayan köylere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11621)
34. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Ardahan'ın bir ilçesi ve köylerinin telefon santrallerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/11623)
35. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Ardahan'ın bir ilçesi ve köylerinin telefon santrallerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/11624)
36. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Ardahan'ın bir ilçesi ve köylerinin telefon santrallerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/11625)
37. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Ardahan'ın bir ilçesi ve köylerinin telefon santrallerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/11626)
38. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Ardahan'ın bir ilçesi ve köylerinin telefon santrallerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/11627)
39. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Ardahan'ın bir ilçesi ve köylerinin telefon santrallerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/11628)
40. - Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, yurt içi ve
yurt dışı seyahatlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11629)
41. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in,
yabancılara mülk satışıyla ilgili kanun tasarısına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/11631)
42. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın,
korsan yayınlarla mücadeleye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11633)
43. - İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in,
yabancı şirketlere taşınmaz satışına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/11634)
44. - Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞ'ın,
yurt dışı seyahatlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11635)
45. - Ankara Milletvekili Muzaffer R.
KURTULMUŞOĞLU'nun, SSK'nın ilaç stokunun değerlendirilmesine ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/11643)
46. - Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, Irak'tan
ithal edilen hurdalardaki radyasyon iddialarına ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11645)
47. - Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun,
TEDAŞ'ta emekli edilen ve işe alınan personele ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11671)
48. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Başak
Sigorta Genel Müdürlüğüne yapılan atamaya ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11672)
49. - Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
devredilen SSK hastanelerindeki sevk uygulamalarına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11682)
50. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Tasarısındaki emekli aylıklarıyla
ilgili düzenlemelere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11686)
51. - İstanbul Milletvekili Bihlun TAMAYLIGİL'in,
Galataport Projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11697)
52. - Iğdır Milletvekili Yücel ARTANTAŞ'ın,
Ankara-İstanbul Hızlı Tren Projesinin birinci etap ihalesine ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11698)
53. - Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, uçak
teslim töreni için ABD'ye giden heyete ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11699)
54. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, İzmir
Bandırma tren seferlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11700)
55. - Balıkesir Milletvekili Orhan SÜR'ün,
İstanbul-Ankara Hızlı Tren Projesindeki değişikliklere ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11701)
56. - Ankara Milletvekili Muzaffer R.
KURTULMUŞOĞLU'nun, THY'nin ABD'den aldığı uçakların teslim törenine giden
heyete ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/11703)
57. - İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in,
BOTAŞ'ın doğalgaz kontrat devir ihalesine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/11708)
58. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, millî
park kapsamından çıkarılan arazilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/11712)
59. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
basındaki ABD'nin Medya Değişim Programı haberlerine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/11714)
60. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, İzmir'deki
okulların personel açığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11715)
61. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Ardahan'ın bir köyünün telefon santraline ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/11716)
62. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, AB-Türkiye Parlamento Komisyonu Eş Başkanının bir konuşmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11717)
63. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, yeşil
kartlıların ilaç bedellerinin eczanelere ödenmesine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/11718)
64. - Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın,
Burdur'un bir köyünün sulama göleti ihtiyacına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/11719)
65. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in,
Ankara-Yenimahalle Belediyesinin yaptırdığı ankete ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/11720)
66. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in,
yaptırılan dersliklere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11721)
67. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in,
okullardaki bilgisayarlaşmaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/11722)
68. - Manisa Milletvekili Hasan ÖREN'in, köylere
yönelik hizmetlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11723)
69. - Kocaeli Milletvekili İzzet ÇETİN'in,
Bolu'daki bir alanda usulsüz orman kesimi yapıldığı iddiasına ilişkin Çevre ve
Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/11724)
70. - Çanakkale Milletvekili Ahmet KÜÇÜK'ün,
baltalık orman alanlarından elde edilen ürünlere kısıtlama getirilip
getirilmediğine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11725)
71. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın,
eğitim hastanelerine yapılan şef ve şef yardımcısı atamalarına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11737)
72. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Ardahan'daki bir köy sağlık ocağının ihtiyaçlarına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11738)
73. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in,
Devlet Demiryollarının bir ihalesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11742)
74. - Adana Milletvekili Kemal SAĞ'ın, TEKEL Adana
Sigara Fabrikasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/11746)
14 Şubat 2006 Salı
Raporlar
1.- Banka Kartları ve
Kredi Kartları Kanun Tasarısı; Gümüşhane Milletvekili Sabri Varan'ın, Banka
Kartları ve Kredi Kartları Hakkında Kanun Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum ile
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları
Raporları (1/1147, 2/415) (S. Sayısı: 1082) (Dağıtma tarihi: 14/2/2006)
(GÜNDEME)
2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Ukrayna Hükümeti Arasında Enerji
Alanında İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1109) (S. Sayısı: 1083)
(Dağıtma tarihi: 14/2/2006) (GÜNDEME)
Genel Görüşme Önergesi
1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Adına, Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ali TOPUZ, İzmir Milletvekili K. Kemal
ANADOL ve Samsun Milletvekili Haluk KOÇ'un, Batılı bazı gazetelerde İslam'a ve
Peygamberine karşı saygısız ve suçlayıcı içerikli karikatürlerin yayımlanması
ve gösterilen tepkiler konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 102 ve 103 üncü
maddeleri uyarınca bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/24)
(Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)
Meclis Araştırması Önergesi
1.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ ve 22 Milletvekilinin, Türkiye
Futbol Federasyonu seçimlerine müdahale edildiği iddialarının araştırılması
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/336) (Başkanlığa geliş
tarihi: 9/2/2006)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
14 Şubat 2006 Salı
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Ahmet KÜÇÜK
(Çanakkale)
BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 62 nci Birleşimini açıyorum.
III. - Y O K L A M A
BAŞKAN - Elektronik
cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için 5 dakika
süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda
bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını,
görevli personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç
sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz,
Sevgililer Günü hakkında söz isteyen Antalya Milletvekili Fikret Badazlı'ya
aittir.
Buyurun Sayın Badazlı.
(Alkışlar)
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Antalya
Milletvekili Fikret Badazlı'nın, Dünya Sevgililer Gününe ilişkin gündemdışı
konuşması
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- Sayın Başkan, birbirinden değerli Büyük Millet Meclisinin çok güzide milletvekili
arkadaşlarım; 14 Şubat Dünya Sevgililer Günü hakkında düşüncelerimi sizlerle
paylaşmak üzere söz aldım; sözlerime başlarken, sizleri sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum.
Bildiğiniz gibi, bu gün,
milattan sonra 270 yılının 13 Şubatında, Roma imparatorunun, Valentinus adlı
bir azizi öldürtmesi üzerine, birbirini seven insanların ölürken sevdiğine
bıraktığı acılı mektubun ertesi gün muhatabına ulaşmasından itibaren
başlamıştır. Filozof Valentinus'un hapsedildiğinde gardiyanın kardeşi Julia'nın
14 Şubat günü filozofun mezarına pembe çiçekli bir badem fidanı dikmesiyle,
günün çiçekle anılması gelenekselleşmiştir. Efsaneye göre, daha sonraları, Roma
halkının Cinsellik Tanrısı diye adlandırdıkları Juno adına bu günde kutlamalar
yapılırmış, hatta, birbirleriyle ilk defa cinsel ilişkiye girecek gençlerin
listesi Juno'ya önceden verilir, 15 Şubatta Juno bunları törenle
birleştirirmiş.
Yani, halen bizde de
vasıflandırıldığı gibi, birbiriyle aşkı, cinselliği yaşayan çiftlerden
ağırlıklı olarak dişi partnere sevgili deniliyor. Zira, kelime manasında
sevgili, birbirine yüreğiyle bağlı, birbirini sevip saymasını bilen insanlara
da deniliyor.
1736 yıldır süregelen bu
alışkanlığın, bence, günün getirip gösterdiklerine göre yeniden şekillenmesinin
zamanının geldiğini düşünüyorum.
Bana göre, sevgili
denildiğinde, insan vasfını haiz canlıların dili, dini, ırkı, rengi, cinsi,
tebaası ve diğer tüm nitelikleri her ne olursa olsun, Allah'ın dünyada
yarattığı fizikî tanımlamasıyla birlikte, akılla, zekayla ve aklı kullanarak
düşünme, muhakeme edebilme, doğruyu yanlışı ayırt edebilme yetenekleriyle
donattığı en üstün meziyetli canlısı olmanın kendine yaraşır ağırbaşlılığı,
vakarı, saygınlığı içerisinde birbirlerini sevebilme, sayabilme, kabiliyet ve
becerisine kavuşmalıdırlar. Böylece de tüm insanlar birbirlerini içtenlikle
saymalı ve sevmelidirler diye düşünüyorum.
Yaşadığımız dünyanın,
bugünde ve gelecekte buna çok ihtiyacı vardır. Dünyanın neresinde olursa olsun,
insan vasfındaki canlılar, birbirlerini sevmeliler, sevmeyi öğrenmeliler,
birbirlerinin, kelime manası içerisinde, sevgilisi olabilmelidirler. Benim
kişisel yaradılışımda, gözlemleyebildiyseniz, bu vasıf vardır, sizlerin
hepinizde de ben bunu görüyorum.
Sevgili Başkanım, sevgili
milletvekili arkadaşlarım; hepinizi teker teker çok seviyorum. Benim
birbirinden güzel nadide kardeşlerim, bugünleri idrak ederken, günün anlamını
aşktan, cinsellikten ziyade insanlık onur ve diğer sorumlulukları ile
vecibelerini yerine getirmiş toplumlar haline getirebilmenin toplumların
geleceği, insanlığın geleceği bakımından önemli olduğunu düşünüyorum.
Bugün sizlere gönderdiğim
çiçekler, doğumdan itibaren yerlisi olarak mensubu olduğum, bundan da ayrı bir
gurur duyduğum güzel Antalyamdan, Kesme Çiçek Üreticileri Birliğinin, günün
anısına, aracılığımla, sizlere ortaklaşa bir takdimimizdir; sevgimizin,
inceliğimizin bir ifadesidir.
Çiçek, sevginin,
inceliğin, kibarlığın, zarafetin sessiz bir ifadesidir.
Biraz evvel basına da
ifade ettiğim gibi, çiçek, bizde, maalesef, hastaya, düğüne, kız istemeye
giderken ve benzeri çok az vesilelerle kullanılır. Bölgemde üretilen çiçeklerin
yüzde 95'i dış ülkelere gidiyor. Türk halkı, ne yazık ki, çiçek tüketmiyor.
Toplumumuzun aslında çok zengin olan ince yapısına ve kültürüne çiçek tüketme
alışkanlığını da kazandırması çok arzuladığım bir olgudur.
Çiçekçiliğin en gelişmiş
olduğu Hollanda'da, halk, inadına çiçek tüketiyor. Çarşıda üç beş dükkândan
biri çiçekçi. Önce kendileri kullanarak sektörü geliştirmişler.
Çin mutfağının
zenginliği, en çok kendilerinin tüketmesiyle gelişmemiş midir?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Badazlı.
FİKRET BADAZLI (Devamla)
- Uzağa gitmeyelim, Gaziantep'te baklavayı ağırlıklı olarak yerli halk,
Şanlıurfa'da kebabı yerli halk, Samsun'da pideyi daha çok kendi yerli halkı
tüketerek sektör haline getirmemişler midir?
Bizde,
sektörlerin en güzeli, ikramların en ince ve zarifi olan çiçekçilik neden
gelişmemiştir? İstihdamıyla, ihracatıyla, yarattığı katmadeğerle tarım
sektöründe önemli bir yer tutabilecek bu sektörü geliştirmek noktasında, her vesileyle
bu nadide bitkiyi tüketme kültür ve alışkanlığını edinmemizin sadece sektöre
değil, yaşamımıza da önemli faydalar, güzellikler getireceğine inancım tamdır.
Keza, konu sırf bu kadarla da değil; sektör uğraşanlarının ellerinden tutup,
devletimizin, şefkatli elini bu sektöre uzatarak, yaratacağımız yapılanma ve
kazandıracağımız ivmeyle, çok yakın bir gelecekte, gerek sağlayacağı istihdam
ve gerekse ağırlıklı olarak ihracat noktasında yaratacağı katmadeğerin bölge
turizmiyle yarışabileceğini kesinlikle hatırımızdan çıkarmamamız gerekiyor.
Bunun da altını çizerek hatırlatmak ve vurgulamak isterim.
Bu duygu ve düşüncelerle,
bizi televizyonları başında izleyen tüm vatandaşlarımızın Sevgililer Gününü
saygı, sevgi, muhabbetle kutluyorum.
Birbirimizi sevmeye,
birlik ve beraberlik içinde, sağduyuyla, aklı kullanarak, barış ve esenlikler
içinde, nice böyle mutlu günleri birlikte idrak edebilmek arzu ve dileklerimi
ve buna ülkemizin her zamankinden daha fazla ihtiyacı olduğunu düşünüyor,
hepinize en içten sevgilerimi ve saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Badazlı.
Gündemdışı ikinci söz,
İsviçre Millî Maçı sonrasında çıkan olaylar nedeniyle FIFA tarafından verilen
cezalar konusunda söz isteyen, Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'e aittir.
Buyurun Sayın Kepenek.
(CHP sıralarından alkışlar)
2.- Ankara
Milletvekili Yakup Kepenek'in, Türkiye-İsviçre millî maçı sonrasında çıkan
olaylar nedeniyle FIFA Disiplin Kurulunun Türkiye'yle ilgili verdiği cezanın
yansımaları ile amatör spor klüplerinin içinde bulunduğu duruma ve bu konuda
alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı
YAKUP KEPENEK (Ankara) -
Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
FIFA Disiplin Kurulunun Türkiye'yle ilgili ceza kararı üzerine söz almış
bulunuyorum; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlarım.
Sözlerime başlarken, tüm
sevenlerin, sevilenlerin, daha doğrusu hepinizin Sevgililer Gününü içtenlikle
kutlarım.
Değerli arkadaşlar, spor,
sevgidir. Ancak, ne yazık ki, hiç de öyle olmuyor. FIFA'nın ülkemize verdiği
ceza, hangi ölçüye vurulursa vurulsun, çok ağırdır, haksızdır, taraflıdır ve
bir infaz niteliği taşımaktadır. Ceza, bireysel olmaktan çıkmış, toplumsal bir
özellik kazanmıştır. Olaylarda hiçbir suçu olmayan Türk Halkı, ulusal takımının
maçlarına iki yıl boyunca gidemeyecektir. Spor sahalarında yerli -yabancı
ayırımı yapmayan, Afrika kökenlileri, kimi Avrupa ülkelerinde yapıldığı gibi
aşağılamayan, onlara -izin verirseniz söyleyeyim- maymun muamelesi yapmayan bu
yüce topluluk, kendi Ulusal Takımını izlemekten yoksun bırakılmaktadır. Bundan
sonra yapılması gereken, diğer aşamalarda tahkimde ve CAST'ta bu cezanın
kaldırılmasını sağlamaktır.
Ceza çok ağırdır da,
İsviçre'de oynanan maçtan sonra ve İstanbul'daki maçın sonuna kadar olan
bitenin, son zamanlardaki yaygın deyimiyle, organize işler olduğu kanaati
toplumda yaygındır. Bu konuda, hiçbir şekilde örtbas edilme yoluna
gidilmemelidir. Bu konu, hiçbir biçimde karanlıkta bırakılmamalıdır; çünkü,
kayıp çok büyüktür, parayla ölçülemeyecek kadar büyüktür. Türkiye'nin dünyadaki
görünümüne büyük zarar verilmiştir.
Hükümet, sorumlu Bakan
Sayın Şahin, İsviçre olayını kanımca iyi yönetememiştir. Hükümet, özerk
federasyon seçimlerine karışmış ve kamuoyunda söylendiği gibi 1-0 yenik
düşmüştür.
Türkiye, bu cezaya neden
olanları, sporu yönetenleri mutlaka bulmalı ve kendi iç hesaplaşmasını yerine getirmelidir.
Kimler cezaya neden olmuşsa, kimler bu konuda sorumluysa ortaya çıkmalı ve
bunun gereği yapılmalıdır. Aksi halde, ne ektikse onu biçtik deyip, bunun
üzerine yatma hakkımız ortaya çıkar ki, bunu kabul etme olanağı yoktur.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizde, spor denilince, üzülerek belirtmek gerekir ki, yalnız profesyonel
futbol ve bir ölçüde de basketbol anlaşılıyor.
Amatör sporlar çok ihmal
ediliyor. Amatör spora, medyada yeterince yer verilmiyor, spor kültürü
yaygınlaştırılmıyor. Özellikle, güreş, halter, boks ve benzeri, uluslararası
düzeyde ülkemizi başarıyla temsil eden spor dallarında sporcu, antrenör ve
bunların destek personeli, gelir yönünden, yaşam koşulları yönünden yürekler
acısı durumdadır.
Amatör sporculara verilen
bireysel ve kurumsal destekler çok yetersizdir. Nüfusun gençliğiyle övünüyoruz;
ancak, gençleri uyuşturucudan ve kahveden uzak tutacak olan amatör spora
gerekli önemi vermiyoruz; tesis, araç gereç yetersizliği büyük boyutlardadır.
Spor alanlarında güvenlik
sağlanamıyor. Hakem, sporcu, seyirci kavgaları çok yaygındır. Kadınlar maç
izleyemiyor, aileler çocuklarıyla sahalara gidemiyor.
Geçtiğimiz günlerde, 4
dağcı gencimizi Niğde'de yitirdik. Bir kez daha kanıtladı ki bu durum, eğitim,
amatör spor topluluğunun en büyük sorunudur ve bu, büyük bir eksiklik olarak
bizimledir.
Sporcu sağlığı sorunu
çözüm beklemektedir. Spor, artık, bilimsel verilerle yapılıyor. Bu nedenle,
amatör sporla uğraşanların bilimsel olarak da desteklenmesi ve gerekli
önlemlerin alınması bir zorunluluktur. Bireysel sporlarda lisans işlemleri
büyük zorluk…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kepenek,
lütfen, sözlerinizi toparlar mısınız.
Buyurun.
YAKUP KEPENEK (Devamla) -
Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
19 Mayıs Stadyumundan
yararlanan amatör sporcuların spor kulüplerinin, su, elektrik, ısınma gibi
ihtiyaçları karşılanmamaktadır.
Bir nokta daha var.
Amatör sporcularımızın, ülkemizi uluslararası alanda temsil eden, bayrağımızı
göndere çeken, ulusal marşımızı söyleten sporcularımızın aylıkları ne kadardır
biliyor musunuz; bu insanlar ayda 750 lirayla yaşamak zorunda kalıyorlar. Bu
önemli sorun futbol antrenörlerine, ulusal takım antrenörine, birilerine çok
yüksek paralar verilerek giderilemiyor. Önemli olan, hükümetin önlemler alarak
bu konudaki dengeyi sağlaması, amatör sporcularımıza sahip çıkacak
düzenlemelerin bir an önce yapılmasıdır.
Ülkemizde faal sporcu
sayısı binde 5'lerle ölçülmektedir ve bu durum geri kalmışlığımızın bir başka
göstergesidir. Bu nedenle dopingden karanlık ilişkilere kadar, tesis
yokluğundan spor kültürüne kadar bir dizi alanda Türk sporu ağır yaralıdır ve
bu yarayı düzeltmesi gereken hükümetin kendisidir.
Amatör sporcularla ilgili
olarak arkadaşlarımla birlikte verdiğimiz araştırma önergesinin bir an önce
işleme konulmasını ve uluslararası büyük yarış alanlarından biri olan sporda
kendi kimliğimizin, birliğimizin, beraberliğimizin, benliğimizin uluslararası
düzeye taşınması, Türkiye insanının sporda kendini kanıtlaması en büyük
dileğimizdir.
Bu dileklerle hepinize
saygılar, sevgiler sunuyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan yeniden. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kepenek.
Gündemdışı konuşmaya
Hükümet adına, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin Cevap
vereceklerdir
Buyurun Sayın Bakan. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinize saygılar sunuyorum.
Ankara Milletvekili
arkadaşımız Sayın Yakup Kepenek, Türkiye-İsviçre maçı sonrası yaşananlarla
ilgili bir değerlendirme yaptı; ayrıca, Türkiye'de sporun içinde bulunduğu
durumun ve özellikle amatör sporun kendi çerçevesinden kısa bir
değerlendirmesini yaparak fotoğrafını ortaya koydu. Ben, böylesine, benim
Bakanlığımı ilgilendiren bir konuyu gündeme taşıdıkları için kendilerine
teşekkür ederim. Her zamanki nezaketi içerisinde düşüncelerini ortaya koydular.
Özellikle sporun bir sevgi olduğunun altını çizdiler. Kuşkusuz ki, bu cümleye,
bu temenniye katılmamak mümkün değil. Aynı zamanda, spor bir kültürdür; çünkü,
eğer, sporu, hayatımıza yön veren, bizi centilmenliğe, başkalarının da hak ve
hukukuna riayet etmeye sevk eden bir kültür olarak algılayamazsak, toplum
olarak bu seviyeye gelemezsek, biraz önce Sayın Kepenek'in de ifade ettiği bazı
olumsuzlukları, bundan sonra da, zaman zaman yaşamak durumunda kalırız.
Lütfen hatırlayınız,
bundan yıllar önce -yıllar önce derken, belki bir on yılı geçmedi- futbolun
beşiği olarak bilinen İngiltere bile, Avrupa kupalarına, şampiyonalarına, uzun
süre katılmama cezasına çarptırılmıştı; ama, tabiî, İngiltere, bütün bu
yaşananlardan dersler çıkardı; sporun bir sevgi olduğu, aynı zamanda bir kültür
olduğu konusundaki eksikliklerini büyük ölçüde tamamladı. Bizim bu konuda
yapmamız gereken başkaca işler olduğunu, bu konuda atmamız gereken adımlar
olduğunu, bir kişisel düşünce olarak huzurunuzda ifade etmek istiyorum.
Tabiî,
FIFA'nın Türkiye'ye vermiş olduğu cezanın, Sayın Kepenek, çok ağır olduğunu
ifade etti; bu konuda benimle paralel düşündüğünü tespit ettim. Tabiî, o maçın
başlangıcından sonucuna kadar bazı hatalar yapılmıştır. Maçın hemen akabinde,
bu konuyla ilgili tespitlerimi kamuoyuyla paylaşırken, ben de aynı tespitleri
yapmıştım; ancak, bilindiği gibi, o organizasyonun Türkiye'deki sorumluluğu
özerk futbol federasyonudur.
Sayın Kepenek iki cümle
kullandı üst üste "Sayın Bakan, İsviçre maçını iyi yönetememiştir"
dediler; arkasından da şu cümleyi kullandılar: " Sayın Bakan, özerk
federasyonların içişlerine karışıyor". Şimdi, bu ikisi tam bir çelişki.
İsviçre maçını organize etmek, yönlendirmek sorumluluğu, yasal olarak benim
değil, özerk futbol federasyonunundur. Kuşkusuz, özerk federasyonlara dış
müdahale olmamalıdır; ancak, eğer, onlar hata yapıyorlarsa, bu konudaki yasa ve
yönetmelikler de açıktır; gerekli denetim birimleri harekete geçirilir; hata
yapan varsa, bu hatayı yapanlar, yine yasa ve yönetmelikler çerçevesi
içerisinde cezalandırılır, hakkında işlemler yapılır. O bakımdan, Futbol
Federasyonunun, en azından daha önceki Futbol Federasyonunun İsviçre-Türkiye
maçıyla ilgili sorumluluğu var mı yok mu; bunu, benim, kişisel olarak, tek
başıma tespit etmem mümkün değil. Bu konuda yapılacak olan şey bellidir. Ben, o
maçta, başlangıcı ve sonucu itibariyle, yaşananları değerlendirmek ve
sorumlular varsa bunların tespit edilmesi amacıyla, derhal, tabiî ki Sayın
Başbakanımızın da oluruyla, Başbakanlık Teftiş Kurulunun devreye girmesi
talimatını verdim. Bu konuda üzerimize düşeni yaptık. Tabiî, şimdi, oradan
gelecek rapora göre hareket etmek mecburiyetindeyiz.
Sayın Kepenek, gerçekten,
FIFA'nın vermiş olduğu karar bireysel olmaktan çıkmış kitlesel bir hale
gelmiştir ifadesini kullandılar; yani, sanki bir ülke cezalandırılmıştır, bazı
futbolcuların maçtan sonra birbirlerine karşı olumsuz davranışlarının
cezalandırılması gerekirken, sanki bir ülke, 70 milyonluk bir ülke
cezalandırılmıştır gibi bir intiba edindim diyor Sayın Kepenek. Ben, bu görüşe
saygı duyuyorum. Tabiî ki, verilmiş olan bu cezalara karşı, Futbol Federasyonumuz,
gerek FIFA tahkim nezdinde gerekse Uluslararası Spor Mahkemesi nezdinde gerekli
itirazları yapacaktır. Bu cezanın, tamamen ortadan kaldırılmasa da, hiç olmazsa
en aza indirilmesi beklentisi vardır. Bu konuda, hukukçu arkadaşlar, Futbol
Federasyonu bünyesinde, bildiğim kadarıyla, çalışmalarını yürütüyorlar.
Ancak, şu kanaatimi
sizlerle paylaşmak isterim: Dış sahada, yabancı sahada altı maçı seyircisiz
oynamak durumunda kalmış olsa dahi Türk Millî Futbol Takımı, inanıyorum ki, o
durumda dahi milletimizi en iyi şekilde temsil edecek ve seyircisiz yabancı
sahadan dahi puanlarla dönecektir ve Avrupa Futbol Şampiyonası grup eleme
maçlarında lider olarak, Avrupa Şampiyonası finallerine katılmayı başaracaktır;
ama, tabiî, Sayın Kepenek'in ifade ettiği, Türkiye'ye karşı bir haksızlık
yapıldığı fikrine ben de iştirak ediyorum
İzin verirseniz…
"Amatör sporculara önem verelim, sporcularımıza önem verelim"
dediler. Bakın, burada, spor alanıyla ilgili, sanıyorum, 6 ve 7 tane yasal
düzenlemeyi birlikte gerçekleştirdik. Bunlardan bir tanesi, sponsorluk kapsam
alanını genişletmekti. Şu anda, amatör spor kulüpleri dahil, amatör
sporcularımız dahil, eğer, sponsorluk imkânından yararlanmak istiyorlarsa,
sponsorların, yüzde 100 vergi muafiyeti söz konusudur. Bunu, bizim Hükümetimiz
döneminde, Bakanlığımın hazırladığı bir kanun tasarısını buraya sevk ederek,
iktidar muhalefet işbirliğiyle çıkardık. Devlet bütçesinden amatör spor
kulüplerine ve amatör sporcularımıza ciddî miktarda para ayırmamız mümkün değil.
Sadece Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün, amatör spor kulüplerine yardımcı
olmak amacıyla, cüzî bir ödeneği bulunmaktadır. Biz de, yıl içinde, bunu,
ihtiyacı olan amatör spor kulüplerimize zaten vermekteyiz; 2004'te verdik,
2005'te verdik, 2006'da da, ayırmış olduğumuz ödenekten amatör spor
kulüplerimize yardımcı olacağız.
Ayrıca, şunu da ifade
etmek istiyorum ki, başarılı sporcuları korumak da, Anayasanın devletimize ve
devletin şahsında hükümete yüklediği bir görevdir. Ödül yönetmeliğini çok ciddî
miktarda artırdık; yani, başarılı olan bir sporcumuz, çok önemli miktarda,
devletimizden ödül almaktadır. Hatta, Türkiye'de doping kullanmanın -araştırma
raporunda var- bu ödül yönetmeliğindeki değişiklikle bağlantılı olduğunu
komisyonun tespit ettiğini hatırlatmak isterim. Ödülleri o kadar çok artırdınız
ki, bir sonraki müsabakada bu ödülü alabilmek için, bazı sporcularımızın, işte,
bu tür, uygun olmayan maddeler kullandığı iddiası yer almaktadır. Buna
katılırız veya katılmayız; yani, ödül yönetmeliğinde yapmış olduğumuz
değişikliğin, yani, sporcularımıza sahip çıkma konusundaki samimiyetimizin
ifadesi olsun diye bunları söyleme ihtiyacını duyuyorum.
Tesis bakımından, amatör
spor kulüplerimize tabiî ki yardımcı olmalıyız. Gerçekten, bizim dönemimizde,
yarım kalmış olan tesisleri tamamlama, yenilerini yapma… Nüfusu 10 000'in
üzerinde olan ilçelerimizde mutlaka birer spor salonu olsun istiyoruz. 100
000'i aşan nüfusu olan ilçelerimiz var; maalesef, bir tane spor salonu yok.
Şimdi bunlarla ilgili çalışmalarımızı büyük bir hızla yürütüyoruz. Hem genel
bütçeden hem de Spor Toto gelirlerinden ayırdığımız paylarla, 2007 sonuna
kadar, nüfusu 10 000'in üzerinde olup da spor salonu olmayan ilçelerimizin spor
salonu eksikliğini tamamlamak istiyoruz.
Ayrıca, mahallî
idarelerle, il özel idareleriyle ve belediyelerle işbirliği yaparak, onlarla
birlikte, yarım kalmış olan tesisleri tamamlama, yeni tesisler yapma bakımından
da, bizzat o belediyelere veya il özel idarelerine para aktarmak suretiyle,
biraz da onların katkısıyla, çok kısa sürede tesisleri tamamlama gibi bir
program uyguladığımızı ifade etmek istiyorum.
Ben, Sayın Kepenek'e,
sporla ilgili böylesine bir konuyu gündeme taşıdıkları için yeniden teşekkür
ediyorum. Kuşkusuz ki, önerilerinden, eleştirilerinden yararlanacağız. Bunlar,
bizim için değerli önerilerdir, tespitlerdir. Kendisine, yeniden, Bakanlığım
adına teşekkür ediyorum, hepinize de saygılar sunuyorum efendim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Gündemdışı üçüncü söz,
sevgi, dostluk ve kardeşlik üzerine söz isteyen, Adana Milletvekili Recep
Garip'e aittir.
Buyurun Sayın Garip. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
3.- Adana
Milletvekili Recep Garip'in, içinde yaşadığımız dünyada sorunların üstesinden
gelmek için sevgi, dostluk, kardeşlik ve paylaşmanın önemine ilişkin gündemdışı
konuşması
RECEP GARİP (Adana) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sevgi, dostluk ve kardeşlik üzerine
konuşma yapmak üzere söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sevgi, var olmanın,
yaşamanın, dostluk ve kardeşlik duygularının temelidir. İçinde yaşadığımız
dünyada, sorunların üstesinden gelmek, zorlukları kolay kılmak, sevginin,
kardeşliğin doğru ve iyi anlaşılmasıyla mümkündür. Ünlü Rus yazarlarından
Dostoyevski der ki: "Sevginin bulunmadığı yerde akıl da aramayın."
Sevgiyle bakan, sevgiyle
konuşan, sevgiyle yürüyen, sevgiyle kucaklaşan bir medeniyetin evlatlarıyız.
Bir bakıma, medeniyetimizin adı, sevgi medeniyetidir. Medeniyetler sevgi
üzerine kurulur. İnsanı ve toplumları yücelten sevgidir. Günümüzde toplumlar
arasında yaşanan çatışmaların temelinde sevgisizlik ve hoşgörüsüzlüğün olduğunu
yakından görüyoruz.
Sevgi medeniyetini
kurmak, insanı önyargısız sevmekle olur. Yunus Emre'nin ifadesiyle
"yaradılanı severiz, Yaradan'dan ötürü." Bu, derin bir anlayışın,
hoşgörünün, kardeşlik ve dostluk duygularının insana özgü ve insanı yücelten
eşsiz değerler olduğunu ortaya koymaktadır. Tarihimiz, bu anlayışların
tezahürleriyle doludur. Yakın tarihimize baktığımızda, Selçuklular, Osmanlılar,
medeniyetlerini yine de bu anlayış üzerine kurmuşlardır. Yunus Emrelerin, Şeyh
Edebalilerin, Mevlanaların tarihe adlarını altın harflerle yazdırdığına dikkat
ettiğimizde, sevgiden başka bir sözcüğün yer almadığını görmekteyiz.
"Sevgi, ölüleri diriltir, padişahları kul eder" diyor Hazreti
Mevlana.
Sevgi, medeniyetimizde,
hoşgörünün, kardeşliğin, dayanışmanın ve dostluğun adıdır diye bahsettik.
Sevgi, paylaşmaktır; sevgiyi paylaşarak büyüyebilirsiniz. Sevgi, katlanmaktır;
katlanarak büyür ve gelişirsiniz. İnsanın kalbine açılan kapıdır sevgi.
İçerisinde tüm güzellikleri barındıran, insana bir sıhhat nefes gibi hayat
veren sonsuzluk şarkısıdır; bitmeyen özlemlerin habercisi, mutlu bir geleceği
muştulayan bir kitabın önsözüdür sevgi. Böyle bir pencereden bakıyoruz hayata.
Doğuyu ve batıyı
örselemeden, kuzey ve güneyi ayırmadan, birbiriyle bütünleştirerek, sevgiyle
perçinleyen bir geçmişe ve geleceğe uzanıyoruz. Böyle bir bakışla, şair
hassasiyetiyle bakmaya devam ederken, kuşların kanatlarında görüyoruz sevgiyi,
çocukların bakışlarında. Akşam, alınteriyle kazandığı ekmeğini evine götüren
babanın gözbebeklerinde sevgiyi okuyoruz. Annelerin merhamet dolu yüreklerinde
görüyoruz sevgiyi. Genç aşıkların utangaç bakışlarında, yağmura hasret toprağın
kavrulan teninde sevgiyi görüyoruz. İnsanî bir bakıştır sevgi; içinde sevgiden
ve merhametten nasibi olanların bakışıdır.
21 inci Yüzyılda, son
gelişen olaylara baktığımızda, insanlığın sevgiye, hoşgörüye ne denli ihtiyacı
olduğunu daha da yakından görmekteyiz. Geçtiğimiz günlerde yaşanan karikatür
krizi bunun bir örneğidir. Sevgiye ve kutsallığa yapılan büyük bir saygısızlık,
affedilir bir saygısızlık değildir. Sevgiden ve hoşgörüden nasibi olmayanların
insanlığa verebilecekleri bir şeyleri de yoktur. İnsanlar arasında nifak
çıkarmaktan başka hiçbir şeye, hiçbir işe yaramamaktadır. Elbette ki sağduyu
galip gelecektir. İnsanlar bir gün yanlışlarının farkına varacaklar; iyiliğin,
güzelliklerin egemen olduğu, çatışmaların, kavgaların, savaşların olmadığı bir
dünya için hep birlikte çaba sarf etmeye devam edeceğiz. Toplum olarak, bizler,
karşılıklı anlayışı, sevgiyi, hoşgörüyü ve kardeşliği geliştirmeli ve
önemsemeliyiz. Yaşanan dostlukların kalıcı dostluklara dönüştürülmesi için daha
çok gayret ortaya koymalıyız. İnsanımızın modern çağda en çok özlemini duyduğu
şey, dostluklar ve kardeşliklerdir; her ikisini de büyüten, geliştiren
sevgidir. Komşuluk ilişkilerimizden tutun, iş arkadaşlıklarımıza kadar, her
alanda karşılıklı güvenin tesisinde en önemli etken, sevgi ve dostluktur.
Sevgiyle bakmış olduğumuz her bakış, karşıdaki insanların yüreklerinde yeni
doğuşları, yeni doğumları ortaya koyacaktır. Geliniz, hep birlikte sevgi
medeniyetinin işçileri olalım. Sevelim, sevilelim; inanın, hepimizin buna
fazlasıyla ihtiyacı var. "Başkaları için yaşayamayan, kendisi için de
yaşayamaz" diyor Montaigne. Zorlukları kolay kılmak, büyük gibi görünen
sorunların üstesinden gelmek, hayata sevgi ve kardeşlik penceresinden bakmakla
mümkündür diye ifadelendirmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Garip.
RECEP GARİP (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, 14 Şubat Sevgililer Günü olması nedeniyle, tüm sevenlerin,
sevgiyi yürekten hissedenlerin, bu vesileyle günlerini kutluyorum.
Sevgi, bir güne
sığdırılamayacak kadar sonsuz, ihmal edilemeyecek kadar kıskançtır; çünkü,
sevgi emek istemektedir. Emekle bu ülkenin dününü ördük, geleceğini de emekle
işlemeye devam ediyoruz.
Bu duygularla, sevginin
yüreklerimizden hiç eksik olmamasını diliyor; kendi başımıza kaldığımız her
gün, birbirimize baktığımız her gün, sevgiyi bir kez daha ifadelendirerek
yollarımıza devam etmemizin daha doğru olduğunu söylemek istiyorum.
"Mavi gülüm,
sevdiğim,
İçime hasretin düştü,
yoluna sabahlar,
Zeytin gözlerindi
bağlayan beni.
Yürürken dağ gibiydin,
İçimde ordular yürürdü
gördüğümde onu.
Ol zaman da
Karacaoğlan'dın türkü söyleyen,
Bazen Yunus'tun
gönüllerde destan.
Mavi gülüm, sevdiğim,
İçime hasretin düştü,
yoluna sabahlar,
Varoşları vuruyor yüzüme
şehrin,
Şehrin yüreği uykusuz,
Kolalı gömlek giymiyorum
artık, heybem delik deşik.
Anam, yoluna kurban,
çınarım ulu,
Merhamet yüklü dergâhım,
Yoluna girdim.
Düşümde gördüm seni,
Mavi gülüm, sevdiğim,
İçime hasretin düştü,
yoluna sabahlar
Hepinize saygılar
sunuyorum, hepinizin günü kutlu olsun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Garip.
Sayın Tekin, bir söz
talebiniz var; İçtüzüğün 60 ıncı maddesine göre, buyurun. Çok kısa bir açıklama
Sayın Tekin…
AYHAN ZEYNEP TEKİN (BÖRÜ)
(Adana) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Parlamentoda nüfusun
ancak dörtte 1'ini temsil eden biz kadınlar adına, ben de Sevgililer Günü
nedeniyle bir mesaj göndermek istiyorum. Tabiî, kürsüde sözün bir tanesinin
kadınlar tarafından konuşulmasını tercih ederdim şahsen.
Sevgi, Yüce Allah
tarafından insana verilen tükenmez bir kaynaktır. Sevgi, kolların daima açık
tutulmasıdır. Kollarınızı kapattığınız an, ancak yalnız kendinizi
kucaklayabilirsiniz. Herkesi kucaklayan insanlar olarak, sevgi ve hoşgörünün
daha yoğun yaşandığı ülkemizde daha iyi günler dileğiyle, sevgililerin
Sevgililer Gününü kutluyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Tekin.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Sözlü soru önergelerinin
geri alınmasına dair 2 adet tezkere vardır; ayrı ayrı okutuyorum:
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Samsun
Milletvekili Musa Uzunkaya'nın (6/1628) esas numaralı sorusunu geri aldığına
ilişkin önergesi (4/361)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Gündemin "Sözlü
Sorular" kısmının 254 üncü sırasında yer alan (6/1628) esas numaralı sözlü
soru önergemi geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla arz
ederim.
Musa
Uzunkaya
Samsun
BAŞKAN - Diğerini
okutuyorum:
2.- Antalya
Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun (6/1641) esas numaralı sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi (4/362)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Gündemin "Sözlü
Sorular" kısmının 265 inci sırasında yer alan (6/1641) esas numaralı sözlü
soru önergemi geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla arz
ederim.
Feridun
Fikret Baloğlu
Antalya
BAŞKAN - Sözlü soru
önergeleri geri verilmiştir.
Bir Meclis araştırması
önergesi vardır; okutuyorum:
C) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü ve 22 milletvekilinin, Türkiye Futbol
Federasyonu seçimlerine müdahale edildiği iddialarının araştırılması amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/336)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
19.1.2006 tarihinde yapılan
Türkiye Futbol Federasyonu Olağanüstü Genel Kurulu öncesinde ve genel kurul
sonrasında yaşanan tartışmalar Türk futbolunun ve futbol camiasının idarî
açıdan büyük bir kaosa sürüklendiğini gözler önüne sermiştir. Teknik açıdan
dünya futboluna göre büyük bir düşüş yaşayan futbolumuzdaki şike iddiaları
henüz tam olarak aydınlatılmamışken, idarî anlamda da iktidar partisi AKP'nin
doğrudan müdahaleleriyle futbolumuz, bir siyasî ve ekonomik rant çekişmesinin
merkezine dönüştürülmüştür.
Futbol Federasyonu eski
başkanlarından Haluk Ulusoy'un seçimlere girme hakkını Anayasa Mahkemesinin
verdiği bir karar sonucu tekrar kazanmasının ardından spordan sorumlu Devlet
Bakanı Sayın Mehmet Ali Şahin'in kendi sorumluluk alanında bulunan bir konuda,
Haluk Ulusoy ve yönetimine ilişkin olarak bugüne dek dile getirmediği ve
herhangi bir girişimde bulunmadığı birtakım iddiaları gündeme getirmesi,
kamuoyunda bakanın, Federasyon yönetimi seçimlerinde açıkça bir taraf olduğuna
dair kuşkular uyandırmıştır.
Seçimlere Ayhan Bermek'in
listesinden giren ve Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın yakın arkadaşı olan
Hasan Doğan, bir televizyonumuza verdiği mülakatta seçimi Ankara Büyükşehir
Belediye Başkanı Melih Gökçek ve Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a
yakınlığıyla bilinen Trabzonspor Kulübü Başkanı Nuri Albayrak'ın girişimleri
sonucu kaybettiklerini açıklaması ve iki AKP'li milletvekilinin de bu sonuca
etki ettiğini savunması yine iktidar partisinin futbolumuza olan
müdahalelerinin açık kanıtları niteliğindedir.
Futbol günümüzün en büyük
kitlesel eğlence kaynağı ve bir büyük endüstridir. Televizyon yayın gelirleri,
Süper Ligin ve Türkiye Kupasının isim haklarından elde edilen gelirler, İddaa
oyunundan sağlanan gelirler, futbolun Türkiye'de de büyük bir sektör haline
geldiğini göstermektedir; ancak, özellikle 2002-2003 sezonundan bu yana yaşanan
şaibeler, şikeler, kimi takımların organize bir şekilde ligden düşürülmesi bu
spora ve endüstriye darbe vurmaktadır. 2002-2003 sezonunun son haftasında
oynanan Diyarbakırspor-Elazığspor maçı ve İstanbulspor-Altay maçlarının
taşıdığı şike ve teşvik primi iddiaları unutulmamıştır.
Spor, doğası gereği,
çekişmeye ve yarışmaya dayanan bir alandır. Bu nedenle, yönetim ve denetim
alanında boşluklar ya da karışıklıklar ortaya çıktığında spordaki bu yarışma
anlayışı yerini şiddete bırakmaktadır. Ölümle veya yaralanmayla biten şiddet
olayları yaşanmakta ve her an bir tehdit olarak sporumuzu gölgelemektedir.
Bu nedenlerle, AKP
Hükümeti ile AKP'li yönetici, milletvekili, belediye başkanı ve üyelerin,
19.1.2006 tarihinde yapılan Türkiye Futbol Federasyonu Olağanüstü Genel
Kurulundaki yönetim kurulu seçimlerine olan müdahalelerinin araştırılarak, yol
açtıkları sorunların ve suç olaylarının belirlenmesi ile futbola siyasî
müdahalelerinin engellenmesi için alınması gereken tedbirlerin saptanması
amacıyla, Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün 104 üncü ve 105 inci maddeleri
gereğince bir Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1- Hakkı Ülkü (İzmir)
2- Uğur Aksöz (Adana)
3- Hüseyin Ekmekcioğlu (Antalya)
4- Şevket Arz (Trabzon)
5- Kâzım Türkmen (Ordu)
6- İlyas Sezai Önder (Samsun)
7- Mehmet Nuri Saygun (Tekirdağ)
8- Yılmaz Kaya (İzmir)
9- Ali Arslan (Muğla)
10- Ahmet Sırrı Özbek (İstanbul)
11- Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
12- Mustafa Yılmaz (Gaziantep)
13- Necati Uzdil (Osmaniye)
14- Tacidar Seyhan (Adana)
15- Feramus Şahin (Tokat)
16- Ali Kemal Deveciler (Balıkesir)
17- Mustafa Erdoğan
Yetenç (Manisa)
18- Mustafa Gazalcı (Denizli)
19- A. İsmet Çanakcı (Ankara)
20- Engin Altay (Sinop)
21- Mustafa Özyurt (Bursa)
22- Ali Rıza Gülçiçek (İstanbul)
23- Enis Tütüncü (Tekirdağ)
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Bir genel görüşme
önergesi vardır; okutuyorum:
2.-
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri, İstanbul Milletvekili
Ali Topuz, İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol ve Samsun Milletvekili Haluk
Koç'un, Batılı bazı gazetelerde İslama ve Peygamberine karşı saygısız ve suçlayıcı
içerikli karikatürlerin yayımlanması ve gösterilen tepkiler konusunda genel
görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/24)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Danimarka
basınında yayımlanan ve İslam dini ile Hz. Muhammed'e karşı saygısızca ve
suçlayıcı bir nitelik taşıyan karikatürler ülkemizde ve halkı Müslüman olan
başka ülkelerde büyük tepkilere yol açmıştır. Bu tepkilerin bir bölümünün masum
insanların ölümüne yol açan şiddet eylemlerine dönüşmesi endişelerimizi artırmıştır.
Bu gelişmelerin tüm
boyutlarıyla değerlendirilmesi ve ortak bir tutumun sergilenerek dünyaya
açıklanması amacıyla, Anayasanın 98 ve İçtüzüğün 101, 102 ve 103 üncü maddeleri
uyarınca CHP Grubu adına genel görüşme açılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Ali
Topuz |
Kemal
Anadol |
Haluk
Koç |
|
İstanbul |
İzmir |
Samsun |
|
CHP Grup Başkanvekili |
CHP Grup Başkanvekili |
CHP Grup Başkanvekili |
Gerekçe:
Bir Danimarka gazetesinde Hz. Muhammed ile İslam
dinine karşı saygısız ve suçlayıcı bir içerik taşıyan karikatürler
yayımlanması, daha sonra bu karikatürlerin başka ülkelerin gazetelerinde de yer
alması, ülkemizde ve bütün dünyadaki Müslümanlar arasında kuvvetli tepkilere
yol açmıştır.
Danimarka hükümetinin
karikatürleri düşünce özgürlüğü kapsamı içinde değerlendirmesi ve özür dilemeye
yanaşmaması tepkileri daha da artırmıştır. Bu tepkiler, çeşitli ülkelerde can
kaybına yol açan gösterilere sebep olmuştur.
Bu işe alet olan sorumsuz
kişilerin ve olayları tırmandıranların hangi amaçların peşinde koştuğu; tiraj
için mi, yoksa bir büyük enternasyonal provokasyonun bir parçası olarak mı bu
işi gerçekleştirdikleri tam olarak ortaya çıkmamıştır.
11 Eylül sonrası içine
girilen yeni dünya koşullarında farklı inançların, etnik kimliklerin temel
haklar noktasında birbirine saygı gösterdikleri bir ortam yaratılması
gerekirken, ne yazık ki, terörün İslam dinine mal edilmeye çalışıldığı bir
süreç yaşanmıştır. Bu hataların yüksek düzeydeki yetkililer tarafından
yapılması, zihinlerin arkasında terör ve İslamın özdeşleştirilmesinin giderek
yaygınlaşmasını da beraberinde getirmiştir.
Geldiğimiz noktada, bu
sürece engel olmak sorumluluk sahibi herkesin öncelikli görevi olmalıdır.
Ne demokrasi ne insan
hakları ne de düşünce özgürlüğü, yapılanları mazur gösteremez. Düşünce
özgürlüğünün insanlar arasında kin, nefret ve düşmanlığı körükleyecek şekilde
kullanılmasına ilişkin Avrupa normlarında yaşanan dağınıklık ve çifte
standartlar da oldukça düşündürücüdür.
Düşünce özgürlüğü ve dine
saygı anlayışı arasındaki denge laiklik ilkesinde kendini bulmaktadır. Laiklik,
aynı zamanda, kendi inancını sahiplenme, başkasının inancına da saygı
göstermeyi içerir. Bu bakımdan, halkının büyük çoğunluğu Müslüman olan, ancak
cumhuriyetin ilk dönemlerinden itibaren laikliği benimsemiş olan Türkiye'nin
bir bütün olarak bu konuda sergileyeceği tavır, özel bir önem taşımaktadır.
Konunun TBMM tarafından
bir genel görüşme çerçevesi içinde ele alınması ve Meclisin ortak tutumunun
Türk ve dünya kamuoyuna yansıtılması, içinde bulunduğumuz günlerde bütün dünya
tarafından dikkatle değerlendirilecektir.
Türkiye'nin tutumu,
Danimarka Hükümetinin bu konuda yapıcı ve olumlu bir tavır takınmasına ve
şiddet yanlısı gösterilerin yumuşatılmasına katkıda bulunacaktır.
Yukarıda belirtilen
gerekçelerle konunun ivedi olarak Yüce Meclisimizce bir genel görüşme
çerçevesinde ele alınması doğru olacaktır.
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini
alacak ve genel görüşme açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Türkiye Futbol
Federasyonu seçimlerine müdahale edildiği iddialarının araştırılması amacıyla
verilen (10/333) esas numaralı Meclis araştırması önergesinden bazı
milletvekillerinin imzalarını çektiklerine dair bir tezkere vardır; okutuyorum:
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
3.- Bazı
milletvekillerinin (10/333) esas numaralı Meclis araştırması önergesinden
imzalarını geri çektiklerine ilişkin önergeleri (4/365)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İzmir Milletvekili Hakkı
Ülkü ve 43 milletvekilinin, 19.1.2006 tarihinde yapılan Türkiye Futbol
Federasyonu seçimlerine müdahale edildiği iddialarının araştırılması amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin (10/333) esas numaralı Meclis araştırma
önergesindeki imzamızı geri çekiyoruz.
Gereğini saygılarımızla
arz ederiz.
1- M. Akif Hamzaçebi (Trabzon)
2- Yakup Kepenek (Ankara)
3- Ali Kemal Kumkumoğlu (İstanbul)
4- Osman Kaptan (Antalya)
5- Kâzım Türkmen (Ordu)
6- Nail Kamacı (Antalya)
7- Enis Tütüncü (Tekirdağ)
8- Mevlüt Coşkuner (Isparta)
9- Ahmet Yılmazkaya (Gaziantep)
10- Ali Kemal Deveciler (Balıkesir)
11- Rasim Çakır (Edirne)
12- Mehmet Küçükaşık (Bursa)
13- Mehmet S.Kesimoğlu (Kırklareli)
14- Tuncay Ercenk (Antalya)
15- Atila Emek (Antalya)
16- Nurettin Sözen (Sivas)
17- Mehmet Sevigen (İstanbul)
18- Atilla Kart (Konya)
19- Bihlun Tamaylıgil (İstanbul)
20- Gürol Ergin (Muğla)
21- Ali Arslan (Muğla)
22- Hasan Ören (Manisa)
23- Mehmet Vedat Yücesan (Eskişehir)
24- Enver Öktem (İzmir)
25- Mehmet Mesut Özakcan (Aydın)
26- Uğur Aksöz (Adana)
27- Mehmet Kartal (Van)
28- Mehmet Ali Arıkan (Eskişehir)
29- N. Gaye Erbatur (Adana)
30- Erdal Karademir (İzmir)
31- Feridun Fikret
Baloğlu (Antalya)
32- Canan Arıtman (İzmir)
33- Bülent Baratalı (İzmir)
34- Nadir Saraç (Zonguldak)
35- Yılmaz Kaya (İzmir)
36- Fuat Çay (Hatay)
37- Mustafa Yılmaz (Gaziantep)
38- Ali Cumhur Yaka (Muğla)
39- Muharrem Kılıç (Malatya)
40- Mehmet Boztaş (Aydın)
41- Mehmet Ziya Yergök (Adana)
41- Abdulaziz Yazar (Hatay)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, bu durumda, (10/333) esas numaralı Meclis araştırması
önergesinde İçtüzüğün 104 ve 102 nci maddelerinin aradığı yetersayıda imza
kalmadığından, önerge gündemden çıkarılmış ve işlemden kaldırılmıştır.
İçtüzüğün 37 nci
maddesine göre verilmiş 2 adet doğrudan gündeme alınma önergesi vardır; ayrı
ayrı okutup, işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
4.- İzmir Milletvekili Enver Öktem'in;
926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bazı Maddelerin
Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/380), doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/363)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
(2/380) esas numaralı
kanun teklifimin, TBMM İçtüzüğünün 37 nci maddesi gereğince doğrudan gündeme
alınması hususunu saygılarımla arz ederim. 27.01.2006
Enver
Öktem
İzmir
BAŞKAN - Önerge üzerinde
söz isteyen, önerge sahibi, İzmir Milletvekili Enver Öktem; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakikadır Sayın
Öktem.
ENVER ÖKTEM (İzmir) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri Cumhuriyet Halk Partisi ve
şahsım adına saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, 926
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa bazı maddelerin eklenmesiyle
ilgili olarak, yaklaşık bir yıl önce vermiş olduğumuz kanun teklifi süresi
içerisinde hükümet tarafından komisyona sevk edilmemesi nedeniyle, kanun
teklifimizin doğrudan Meclis gündemine alınmasını talep etme zorunluluğu
doğmuştur.
Sayın milletvekilleri, bu
kanun teklifi, yaklaşık 100 000 astsubayımızı ilgilendirmektedir. Cumhuriyet
Halk Partisi olarak sayısal çoğunluğumuzun, kanun teklifimizin Meclis gündemine
alınarak kabulünü sağlamaya yetmediğini biliyoruz. Bu gerçeğe rağmen,
sizlerden, 100 000 astsubayımız adına destek istiyoruz, astsubaylarımızın bu
desteği hak ettiğine inanıyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisi
nerede bir sorun var ise, o sorunu Meclis gündemine taşımayı ve
yurttaşlarımızın o alandaki mağduriyetlerini gidermeyi bir görev saymaktadır.
İnanıyorum ki, bu Parlamento üyeleri de aynı inançtadırlar. Cumhuriyet Halk
Partisi, bugüne değin, ülke ve halkımız yararına olan tüm kanun tekliflerine,
kanun tasarısının hangi partiden, hangi milletvekillerinden geldiğine
bakmaksızın ona destek olmayı bir yurtseverlik ve halkseverlik görevi saymıştır,
öyle davranmaya da devam edecektir. Elbette ki, bu davranışımızın karşılığını
tüm Parlamento üyelerinden ve İktidar Partisinden bekleme hakkımızın da
olduğuna inanıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
astsubaylarımız, takdir edersiniz ki, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin belkemiğini
oluşturmaktadırlar, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin âdeta emektarı
durumundadırlar. Onların yetkileri az; ama, sorumlulukları hep büyük olmuştur
ve astsubaylarımızın yaşamları boyunca hep görevlerini büyük bir özveriyle
yerine getirmeleri bugüne kadar mümkün olmuştur. Ancak, bu insanlarımız,
üniversiteyi bitirmelerine rağmen, statüsü değişmeyen, kıdem alamayan tek Türk
vatandaşı konumunda bulunmaktadırlar.
Astsubaylarımız, Türk
Silahlı Kuvvetlerimizin üvey evladı olmayı istememektedirler. Onlar, Anayasa
önünde, her Türk vatandaşı gibi eşit haklara sahip olmayı talep etmektedirler.
Zaten, bu talep, Anayasal bir haktır. Aksine bir tutum, onları ikinci sınıf
vatandaş duygusuna itecektir ki, bu duyguyu onlara yaşatmaya hiçbirimizin hakkı
olmadığını düşünmekteyim. İstenilen şey, emekli ve halen görevde olan
astsubaylarımız için bir yurttaşlık hakkıdır.
Bu talep, üç ana konuda
belirlenmiştir:
Emekli olan ve görevi
devam eden meslek yüksekokulu mezunu olmayan astsubaylarımızın, 2 yıllık Kara
Harp Okulu mezunlarına verilen haklarını talep etmektedirler. Bildiğiniz gibi,
bundan önceki kanunlarda 2 yıllık Kara Harp Okulunu bitiren asker kökenli
yurttaşlarımıza 4 yıllık üniversiteyi bitirmiş gibi muamele yapılmış ve onlara
bütün hakları teslim edilmiştir.
2 ve daha fazla süreyle
yüksekokul bitirenlerin hepsine 1 inci derecenin son kademesine kadar yükselme
imkânı verilmesini ve 1 500 gösterge rakamına ulaşmalarının sağlanmasını talep
etmekteyiz. Bu çizelgeler incelendiğinde görülecektir ki, gösterge rakamları
arasında yüzde 20'lik, yüzde 30'luk farklar olmasına rağmen üst düzeydeki
kadrolar için, alt düzeye inildikçe bu oran yüzde 60'lara kadar çıkmaktadır; bu
adaletsizliğin giderilmesini talep etmekteyiz.
Ayrıca, her yıl için bir
kademe ve her üç yıl için de bir derece haklarının astsubaylara verilmesini
talep ediyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
astsubaylarımız, bugün Türkiye'de 100 000 civarındadır; ama, bunların yüzde
40'ı üniversite mezunudur ve büyük bir çoğunluğu da halen üniversiteyi okumaya
devam etmektedirler. Bu yurttaşlarımızın mağduriyetlerini gidermemiz
gerekmektedir. Türkiye'de, üniversiteyi bitirdiği halde birinci derecenin son
kademesine getirilmeyen konumdaki tek kesimi astsubaylarımız oluşturmaktadır.
Maalesef, bu, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin Personel Kanunundaki bir
eşitsizlikten, bir adaletsizlikten kaynaklanmaktadır. Bunu gidermek, bu
mağduriyeti sona erdirmek bizim görevimizdir. Elbette ki, beklentimiz, Millî Savunma
Bakanlığımız aracılığıyla, bu kanun teklifimizin komisyonların gündemine
getirilmesiydi; ancak, bu mümkün olmadı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Öktem,
lütfen, toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
ENVER ÖKTEM (Devamla) -
Bugün, bütün arkadaşlarımız da konuşmalarını yaptılar, Sevgililer Günüdür; ben
de, buradan, bütün yurttaşlarımızın Sevgililer Gününü kutluyorum. Özellikle AKP
İktidarına mensup milletvekili arkadaşlarımızdan, astsubay olan 100 000
yurttaşımıza, bugünkü kanun teklifini kabul ettiğiniz takdirde, onlara bir
Sevgililer Günü hediyesi vermiş olacağınıza inanıyorum ve 100 000 sevgiliyi de
bu anlamda sevindirmiş olacaksınız.
Bu anlamda, hepinize
tekrar teşekkür ediyorum; desteklerinizi bekliyor, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Öktem.
Önerge üzerinde, Edirne
Milletvekili Sayın Rasim Çakır; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
RASİM
ÇAKIR (Edirne) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 926 sayılı
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda değişiklik öneren, İzmir
Milletvekili Enver Öktem arkadaşımızın hazırlamış olduğu yasa teklifiyle ilgili
söz almış bulunuyorum; bu vesileyle hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Türk Silahlı Kuvvetlerinde, bütün, erinden mareşaline kadar, makamların ve
rütbelerin hepsi ayrı ayrı önemi haizdir, hepsi kutsaldır, hepsi önemlidir;
ama, astsubaylarımızın, er ve erbaşla günün 24 saati iç içe olan, kıtaların her
türlü yükünü, ağırlığını omuzlarında taşıyan ve ailesinden, eşinden,
çocuklarından fedakârlıkta bulunarak, en yoğun mesailerini Silahlı
Kuvvetlerimize harcayan değerli astsubaylarımızın geçmiş yıllarda üniversite
okuma imkânları olmadığı için, bugün, emekli olan astsubaylarımızın üniversite
mezunu olan astsubaylarla ve subaylarla aralarındaki farklılığın ve adaletsiz
durumun giderilmesinin ve telafi edilmesinin bir zaruret olduğunu düşünüyorum;
çünkü, bu, bir geçici durumdur, on yıl sonra, yirmi yıl sonra, bu durumdaki
emekli astsubaylarımızın bu dünyadan göçtükleri noktada, yeniden gelecek bir
sorun değildir. Bu geçici durumu, burada, bir küçük yasa değişikliğiyle telafi
etmemiz ve bu kardeşlerimizin, bu emekli astsubaylarımızın -meslekleri
yadırgamıyorum ama- kahvehanelerde garsonluk, terminallerde çığırtkanlık yapıp,
ilave iş yapmalarına engel olmak, yirbeş yıl bu ülkeye şanıyla, şerefiyle
hizmet etmiş bu insanların emekli olduklarında durumuna münasip bir şekilde
yaşam sağlamalarını temin etmek, zannediyorum, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
en önemli görevlerinden biridir.
Bugüne kadar -üç yılı
bitirdik, dördüncü yılın içerisindeyiz- Silahlı Kuvvetlerimizden gelen, Millî
Savunma Bakanlığından gelen yasa teklifi ve tasarılarının hepsini hiç
irdelemeden, tartışmadan, oybirliğiyle hep birlikte geçirdik. Umuyorum ki,
çıkardığımız yasaların hepsi ülkemize faydalı ve hayırlı olur; ama, biz
muhalefette olan bir partiyiz, biz Cumhuriyet Halk Partisiyiz; gerek emekli
subay astsubaylar gerek gaziler gerek şehit dul ve yetimleri, her gün kapılarımızda,
sorunlarını bizlerle paylaşmakta, sorunlarını bize anlatmaktalar. Bu sorunları
düzeltme adına, en fazla adalet duygusunun geliştiği Silahlı Kuvvetlerde
adaleti tesis etme adına, maalesef, 22 nci Dönem Parlamento olarak çok önemli
adımlar atamadık. Daha dün, yedeksubay olarak askerlik görevini yaparken gazi
olmuş ve bugün birinci derece iş göremez konumunda olup, yedeksubay statüsünde
oldukları için, yıllar geçtikçe sosyal durumlarında ve maaşlarında herhangi bir
artış olmayan, ama kendilerine bakamayacak durumda olan değerli gazilerimizi,
bu Parlamento çatısı içerisinde ağırladık. Doğaldır ki, yedeksubay, askerlik
görevi bittikten sonra orduyla ilişiği kesilecektir, sadece bir ihtiyatlık
ilişiği kalacaktır; ama, bu kardeşlerimiz -evet, yedeksubaydır, muvazzaf subay
değildir- gazi olarak, orduyla ilişiği kesilmeyen, ömür boyu orduyla ilişiği
devam eden bir konuma gelmişlerdir. Bu konuyla ilgili de, önümüzdeki günlerde
bir yasa teklifi hazırlayarak, bu durumun düzeltilmesini Yüce Heyetinize
sunacağım ve desteklerinizi arayacağım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çakır,
buyurun.
RASİM ÇAKIR (Devamla) -
Bunun yanında, şehitlerimizin dul ve yetimlerine intikal eden beylik
silahlarından istenen yüksek harçların düzeltilmesi; hep bu tür konular, bizim
önümüze gelmesi gereken, bizim düzeltmemiz gereken, aslında çok çok önemli
olan, şehidinin yakınına, gazisine sahip çıkamayan bir ulusun hiçbir değerine
sahip çıkamayacağını çok iyi bildiğimiz önemli konulardır. Bu konuları
Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri olarak bizler fırsat buldukça gündeme
getirip takdirinize sunmaya devam edeceğiz. Gönlümüz arzu ediyor ki, bu
tekliflerimize, Parlamento olarak, Gazi Meclis olarak hep birlikte oybirliğiyle
evet deyip, bu, kamuoyunda gezen bu vatandaşlarımıza, sorunlarına sahip çıkmak,
onların yaşam standartlarını bir parça olsun yükseltebilmek, onların çoluğuna
çocuğuna karşı olan sorumluluklarını biraz olsun yerine getirebilmelerine
yardımcı olmayı sağlayabilmektir.
Değerli arkadaşlarım, bu
görev sadece Cumhuriyet Halk Partisine düşmüyor; bu görev, gücünü Yüce Türk
Milletinden alan bütün milletvekillerine düşüyor. Ben bütün
milletvekillerimizin, her partiye mensup bütün milletvekillerimizin böyle bir
kutsal göreve evet diyeceğine canı gönülden inanıyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle,
hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum
Sayın Çakır.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. (CHP sıralarından
alkışlar)
İkinci önergeyi
okutuyorum:
5.-
İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Divriği Ulucamisi ve
Şifahanesinin Korunması ve Çevresinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Teklifinin
(2/599) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/364)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
(2/599) esas numaralı
Kanun Teklifimin İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınması
hususunu saygılarımla arz ederim.
Kemal
Kılıçdaroğlu
İstanbul
BAŞKAN- Önerge üzerinde
söz isteyen, önerge sahibi İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu.
Buyurun Sayın
Kılıçdaroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Toplumlar, yaşayıp tarihi
oluştururken, arkasında, gerçekten de görkemli eserler bırakabilirler. 13 üncü
Yüzyılda yapılan Divriği Ulucami, Mengücekoğullarından Süleyman Şah oğlu Ahmet
Şah tarafından yapılmıştır. Bu tarihî eser, UNESCO tarafından dünya kültür
mirası olarak kabul edilmiş ve kayda alınmıştır.
Eserin en büyük özelliği,
dünyada başka bir eşinin olmamasıdır ve yine bir başka bir özelliği, taş
süslemelerin asla biri birini tekrar etmeyen nitelikte olmasıdır. Dünyada
örneği olmayan bu tarihî eser ne yapılıyor arkadaşlar; dünyada örneği olmayan
bu tarihî esere, maalesef, bugüne kadar sahip çıkamamışız; geçmişte de sahip
çıkamamışız; ancak, UNESCO tarafından dünya kültür mirası kapsamına alınınca,
gözlerimiz bu eserin üzerine odaklanmış ve Kültür Bakanlığımız bu eseri tekrar
sağlığına kavuşturabilmek için kaynak ayırmış, onarım için ihalesini
gerçekleştirmiş; ancak, maalesef, İhale Yasasının bazı açmazları nedeniyle bunu
yaşama geçirememiştir.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, benim hazırladığım kanun teklifi, bu konuda yıllarını veren, kırk
yılını veren bir değerli bilim insanının katkısıyla olmuştur. Hazırladığım
taslağı kendisine gönderdim. Doğan Kuban Hocamız buna baktı, teklifle ilgili
nelerin olması gerektiğini ayrıca belirtti ve kendisinin uygun görüşü üzerine
bu teklifi hazırlayıp Yüce Parlamentoya sundum.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, medyanın da bu konuda bu değerli esere ilgi gösterdiğini biliyoruz.
Değişik zamanlarda, değişik gazeteler tarafından bu eserin hangi koşullarda
olduğunu, biz okuyarak, görerek, tanıyarak izliyoruz.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, Almanya'da ortaçağdan kalan bir kilisenin onarımı için sadece taş
konusunda on yıldan fazla laboratuvar çalışması yapılıyor. Biz, bu kadar
değerli ve dünyada eşi olmayan bir eser için ise, maalesef, böyle bir çalışma
yapmıyoruz.
Hazırladığım teklif de,
böyle bir çalışmayı yapacak bir bilim kurulunun oluşmasını ve buranın gerçekten
de çok sağlıklı bir onarıma tabi tutulmasını, özel bir yasayla bunların
gerçekleşmesini öngören bir teklif. Eğer bunu yapabilirsek, Kazakistan'daki
Ahmet Yesevi Türbesi benzeri bir işlev görmüş olacak, eğer bu teklif Yüce
Parlamento tarafından kabul edilebilirse.
Bakın değerli arkadaşlar,
fazla vaktinizi almamak için şu anda bu tarihî eserin hangi koşullarda olduğunu
bir gazetecinin izlediği ve yazdığı cümlelerle size aktarmak istiyorum:
"Taş oyma bezmeleriyle dünya sanat tarihinde benzeri olmayan caminin
süslemeleri dökülüyor, eriyor. Caminin arka tarafına gitmek isterseniz dehşet
verici bir manzara sizi durduruyor. 64 metrelik arka duvar, 4 metre
yüksekliğindeki istinat duvarıyla boydan boya kapatılmış, tarihî taşlar betonun
içinde kalmış.
Caminin elektrik tesisatı
1968'de yapılmış, duvarların üzerindeki siyah kablolar priz ve anahtarların
çirkinliği bir tarafa, her an kontak yapıp, 800 yıllık şaheseri kül haline
getirebilir.
Abanoz ağacından ve her
milimetresi oyma nakışlarla süslü, geçmeli, yani, çivisiz yapılmış minber,
Vakıflar Genel Müdürlüğünün vaktiyle yaptığı cami restorasyonu sırasında inşaat
iskelesi olarak kullanıldığı için, epeyce hasar görmüş".
Değerli arkadaşlar,
dünyada örneği olmayan bu eseri tekrar kazandırmak için, UNESCO'nun değer
verdiği bu esere, herhalde, Yüce Parlamentonun da en az o kadar değer
vereceğini düşünerek, kanun teklifini huzurlarınıza getirdim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKA - Sayın
Kılıçdaroğlu, buyurun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Gündeme almak çok önemli
değil arkadaşlar; öncelikle ele alıp, bu tarihî eseri ön sıralara alıp,
örneğin, önümüzdeki tasarı görüşüldükten sonra bunu alıp -3-4 maddelik bir
teklif- eğer bu teklifi lütfeder kabul ederseniz, hem Kültür Bakanlığımız,
Vakıflar Genel Müdürlüğümüz… Hükümet kaynak ayırıyor; ama, buna uygun, bu
onarıma uygun, mutlaka, bilim insanlarının devreye girmesi, bunun çok özel
koşullarda ihalesinin yapılması, İhale Yasasının dışında olması, bunun etrafının
açılması, gecekondulardan ayıklanması, buranın, gerçekten de, bizim yüzümüzü
ağartan bir eser olarak kendi kültür mirasımıza kazandırılması gerekiyor.
Hepinize saygılar
sunuyorum değerli arkadaşlar. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kılıçdaroğlu.
Önerge üzerinde, bir
milletvekili adına söz isteyen Sivas Milletvekili Nurettin Sözen; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
NURETTİN SÖZEN (Sivas) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; biraz evvel Kemal Kılıçdaroğlu'nun sunduğu,
Divriği Ulucamiinin korunması ve yaşatılması amacıyla hazırlanmış bir kanun
teklifi üzerinde konuşuyorum; konuşmama başlamadan evvel, hepinizi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum.
Biraz evvel de ifade
edildiği gibi, bu, dünya kültür mirasında yer almış, Türkiye'de tek ve eşsiz
bir eser olarak, 800 yıl evvel atalarımız tarafından yapılmış ve bu topluma, bu
geleceğe, bu tarihe armağan edilmiş bir eser; UNESCO'nun ilgi alanı içerisinde
ve dünya kültür mirasları arasında. Herkes bunun öneminin farkında. Biraz
evvelki kanun teklifine AKP Grubunun gösterdiği duyarlılığın, bu ulusal değer
için de gösterileceğini umuyorum, bu ortak değerimiz için de gösterileceğini
umuyorum ve bu konuda, bu kanun teklifinin gündeme alınması konusunda
Meclisimizin oybirliğiyle karar vereceğini bekliyorum.
Niçin oybirliğiyle karar
verilmesi gerekiyor; çünkü, bu, dünyada eşi görülmemiş bir eser. 800 yıl evvel
inşa edilmiş; ama, biraz evvel Kılıçdaroğlu'nun söylediği gibi, şu anda,
bahçesinde, önünde top oynanılan, topun, o eşsiz kapıları harap ettiği bir
tarihî eser. Arka tarafına yapılmış istinat duvarlarıyla, tarihî eserin birçok
değerleri betonlar arasında kalmış. Bazı değerleri başka müzelere götürülmüş.
Örneğin, tavandan asılı olan mavi çini küre, kırılmasın, düşmesin, bozulmasın
diye Sivas Müzesine aktarılmış, 800 yıl evvel yapılan caminin eşsiz halıları
İstanbul Halı Müzesine taşınmış. Yani, cami, bir bütün olarak hâlâ yaşamıyor,
değerleriyle, elemanlarıyla bir bütün olarak yaşamıyor. Sadece cami değil, eski
yıllarda yapılmış, o çağlarda yapılmış birçok tarihî eser gibi, biliyorsunuz,
caminin yanında, bir de darüşşifa var -ki, bu dürüşşifa daha sonra medrese
halini almıştır- onun da, aynı şekilde camiyle beraber düşünülmesi, restore
edilmesi ve yaşatılması gerekmektedir.
Şu anda kapılar harap
durumdadır ve birçok küçük ve değerli motifler, mermerden yapılmış değerler,
betonla kaplanmış durumdadır ve dış etkenlerle, coğrafî etkenlerle, sürekli,
cami, harap olmaktadır. Gerek ısı farklılıklarından, kıştan, gerek rüzgârdan gerekse
çevresindeki yapılardan sızan sularla, bu büyük eser harap olmaktadır. Yakında
bulunan imam-hatip okulunun öğrencileri caminin önünde top oynamaktadır.
Apartmanlar yapılmıştır, gecekondular yapılmıştır ve eşsiz bir eser, maalesef,
kaybolup gitme tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Şimdi, bu eserin bir
bütün olarak ele alınması gerekiyor; camisiyle, darüşşifasıyla ele alınması
gerekiyor, çevresiyle ele alınması gerekiyor, çevre düzenlemesinin yapılması
gerekiyor, çevresindeki birçok şeylerin, gecekonduların ve binaların yıkılması
gerekiyor. Dolayısıyla, bunun, bir ödenekle, bir kez restorasyon yapılarak
düzeltilmesi ve hayata, tekrar topluma kazandırılması, hatta, dünyaya
kazandırılması söz konusu değil. Onun için, bir taraftan restorasyonu yapılırken,
bir taraftan sürekli bakımının yapılacağı bir anlayışa kavuşması, bir
kurumlaşmaya kavuşması gerekiyor.
2003 yılında Sivas'ta
toplanan Bakanlar Kurulu, bu iş için 2,3 trilyon ödenek ayırmıştır. Özel idare
emrine verilen bu ödeneğe karşın ihaleye çıkılmış; ama, hiçbir müteahhit buna
ilgi göstermemiştir.
Yine, biraz evvel Sayın
Kılıçdaroğlu'nun söylediği gibi, bu tür dünya malı olan, dünya eseri olan büyük
eserlerin restorasyonu kolay kolay yapılacak şeyler değildir; altyapı
gerektirmektedir, ustalık gerektirmektedir, araştırma gerektirmektedir ve
hazırlık gerektirmektedir; dolayısıyla, herhangi bir ihale gibi, bir inşaat ve
temel atma ihalesi gibi bu ihalenin yapılması söz konusu değil; nitekim
yapılamamıştır.
O bakımdan, mutlaka,
devletin, devletin organı olan hükümetin bu işe el koyması gerekiyor. Hükümetin
yeni kararıyla bu ihalelerin yapılması mutlaka gerekli; eğer, Ulucamii ve
medresesini yaşatmak istiyorsak. Bunun için çözüm, bir yasayla hem çevre
düzenlemesine yetki veren hem sürekli onarımını öngören, Maliye Bakanlığı
ödeneklerini öngören bir yasa tasarısı hazırlanmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Sözen,
buyurun.
NURETTİN SÖZEN (Devamla)
- Bu, desteğinizle gündeme alınıp yasalaşırsa, bu büyük, eşsiz eser, atalarımızdan
bize emanet olan bu eşsiz eser kurtarılmış olacaktır, yaşatılmış olacaktır ve
gelecek kuşaklara emanet edilmiş olacaktır.
Bunun için
duyarlılığınızı bekliyorum. Bunu, bir ulusal değer olarak görüyorum, ortak
sorun ve ortak amaç olarak görüyorum teklifimizin yasalaşmasını. Onun için,
bütün milletvekili arkadaşlarımızdan destek bekliyorum.
Hepinizi, sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Sözen.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. (Alkışlar)
Gündemin
"Seçim" kısmına geçiyoruz.
V.-
SEÇİMLER
A)
KOMİSYONLARA ÜYE SEÇİMİ
1.- (10/41,
170, 177, 263, 295) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi
BAŞKAN - Zeytin ve
zeytinyağı ile diğer bitkisel yağların üretimindeki sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Genel Kurulun 3.1.2006
tarihli 47 nci Birleşiminde kurulan (10/41, 170, 177, 263, 295) esas numaralı
Meclis araştırması komisyonu üyeliklerine siyasî parti gruplarınca gösterilen
adayların listesi bastırılıp sayın üyelere dağıtılmıştır.
Şimdi, listeyi okutup
oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
Zeytin
ve Zeytinyağı ile Diğer Bitkisel Yağların Üretimindeki Sorunların Araştırılarak
Alınması Gereken Önlemlerin
Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Üyelikleri Aday
Listesi:
Adı Soyadı Seçim Çevresi
AK Parti (8)
Ahmet Ertürk Aydın
A. Edip Uğur Balıkesir
Mehmet Emin Tutan Bursa
Necdet Budak Edirne
Mehmet Sarı Gaziantep
Mehmet S. Tekelioğlu İzmir
İsmail Bilen Manisa
Ahmet Kambur Tekirdağ
CHP (3)
Ali Kemal Deveciler Balıkesir
Nejat Gencan Edirne
Gürol Ergin Muğla
Anavatan (1)
Serpil Yıldız İzmir
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Liste kabul edilmiştir.
Meclis araştırması
komisyonuna seçilmiş bulunan sayın üyelerin, 14.2.2006 Salı günü (bugün) saat
17.00'de, Halka İlişkiler Binası, B Blok, 2 nci kat, 4 üncü Banko, 7 ve 8 nolu
Meclis Araştırma Komisyonları Toplantı Salonunda toplanarak, başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmalarını rica ediyorum.
Komisyonun toplantı, yer
ve saati ayrıca plazma ekranında ilan edilecektir.
Sayın milletvekilleri,
birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.25
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.37
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK
(Burdur)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62 nci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Alınan karar gereğince,
sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmına geçiyoruz.
Önce yarım kalan işlerden
başlıyoruz.
VI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşdere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihi Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 3 üncü sırada
yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu
gelmediğinden, teklifin görüşmeleri ertelenmiştir.
4 üncü sırada yer alan,
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin
Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Hükümet?.. Yok.
Ertelenmiştir.
5 inci sırada yer alan,
Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda
değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden
Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı; Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın, Sosyal Güvenlik Barışı Yasa Teklifi;
İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız
Çalışanlar Hakkında Prim Barışı Kanunu Teklifi; Ankara Milletvekili Eşref
Erdem'in, 1479 ve 2926 Sayılı Yasalarda Değişiklik Yapılması Hakkında Yasa
Önerisi; Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut'un, İş ve Sigorta Barışı
Kanunu Teklifi, Manisa Milletvekili Hasan Ören ve 42 Milletvekilinin, 1479
Sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kanununa Ek Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi; Muğla Milletvekili
Fahrettin Üstün ile 28 Milletvekilinin, Bağ-Kur ve SSK'ya Ait Birikmiş Prim
Borçlarına Ödeme Kolaylığı Getirilmesi Hakkında Kanun Teklifi; Kırşehir
Milletvekili Mikail Arslan'ın, Sosyal Güvenlik ve Prim Barışı Kanunu Teklifi ve
Sağlık, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/1122, 2/116, 2/124, 2/137, 2/147, 2/379, 2/399, 2/457) (S. Sayısı: 1066) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet?.. Yerinde.
Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştı.
Şimdi, maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
SOSYAL GÜVENLİK PRİM ALACAKLARININ YENİDEN YAPILANDIRILMASI
VE
BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TASARISI
MADDE 1.- 17/7/1964
tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa göre takip edilen, 10/7/2004
tarihli ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun geçici 3 üncü, mülga
7/12/2004 tarihli ve 5272 sayılı Belediye Kanununun geçici 7 nci maddesi ile
3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanununun geçici 5 inci maddesine
istinaden Sosyal Sigortalar Kurumuna olan borçları için Hazine Müsteşarlığı
bünyesinde oluşturulan uzlaşma komisyonuna başvuranlar hariç olmak üzere, kamu
sektörü işverenlerinin en son 14/4/2005 tarihine; özel sektör işverenlerinin
ise en son 31/3/2005 tarihine kadar ilgili mevzuatına göre ödemeleri gerektiği
halde, bu Kanunda belirtilen başvuru süresinin sonuna kadar tahakkuk etmiş ve
ödenmemiş olan sigorta primi, sosyal güvenlik destek primi, işsizlik sigortası
primi, idari para cezası, sosyal yardım zammı borçları ve 31/3/2005 tarihi ve
öncesinde biten özel bina inşaatı ve ihale konusu işlerden dolayı yeterli
işçilik bildiriminde bulunmadığı anlaşılan veya yine bu tarihten önce bitmiş
olan söz konusu işlerle ilgili olarak, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren 30 gün içinde bu konuda müracaat edilmesi üzerine Sosyal Sigortalar
Kurumunca yapılacak ön değerlendirme, araştırma veya tespit sonucunda yeterli
işçilik bildiriminde bulunmadığı anlaşılan işverenlerin, fark işçilik tutarı
üzerinden hesaplanacak borçları ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 85
inci maddesine göre prim ödeyen isteğe bağlı sigortalıların 1/5/2003 tarihinden
31/3/2005 tarihine kadar isteğe bağlı sigortalılıklarının devam ettiği süre
içerisindeki prim borçları ile 506 sayılı Kanunun 86 ncı maddesine göre
topluluk sigortasına tabi olanların 31/3/2005 tarihine kadar olan malullük,
yaşlılık ve ölüm sigortalarına ait prim borçları; bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren iki ay içerisinde Kuruma yazılı olarak başvurmak şartıyla, bu
madde ve 3 üncü madde hükümlerine göre yeniden yapılandırılır.
Yukarıda belirtilen
işveren ve sigortalıların;
a) Borç aslı tutarlarının
100.000 Yeni Türk Lirası (YTL) ve altında olması halinde, bu borç asıllarına,
ödeme süresinin bitiminden itibaren 31/12/1998 tarihine kadar uygulanan
oranlara göre gecikme zammı hesaplanmak; 1/1/1999 tarihinden 31/12/2004
tarihine kadar Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan toptan eşya fiyat
endeksi (TEFE) aylık değişim oranı; 1/1/2005 tarihinden yeniden yapılandırma
başvurusunun yapıldığı tarihten önceki ayın sonuna kadar ise Türkiye İstatistik
Kurumu tarafından açıklanan üretici fiyat endeksi (ÜFE) aylık değişim oranı
uygulanmak suretiyle, yapılandırmaya esas borç hesaplanır.
b) Borç aslı tutarlarının
100.000 YTL'nin üstünde olması halinde ise, ödeme süresinin bitiminden yeniden
yapılandırma başvurusunun yapıldığı tarihten önceki ayın sonuna kadar,
yürürlükteki mevzuat hükümlerine göre gecikme zammı hesaplanmak suretiyle borç
tutarı tespit edilir ve bu tutardan;
1- Bilanço esasına göre
defter tutan işverenlerin bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar vermiş
oldukları en son gelir veya kurumlar vergisi beyannamesi eki bilançosu esas
alınarak, "(Dönen Varlıklar-Stoklar) / Kısa Vadeli Yabancı Kaynaklar"
işlemi sonucunda bulunacak oran 0.50 ve altında olduğu takdirde bu durum borçlu
açısından "çok zor durum" hali kabul edilerek; söz konusu oran
0.50-0.40 arasında ise % 10'u; 0.39-0.30 arasında ise % 20'si; 0.29 ve altında
ise % 30'u,
2- (1) numaralı alt
bentte belirtilenler dışında kalan işverenler tarafından 31/12/2004 tarihi
itibariyle beyan edilecek mali durum bildirimi esas alınarak,
"(Kasa+Banka+Kısa Vadeli Alacaklar) / Kısa Vadeli Borçlar" işlemi
sonucunda bulunacak oran 0.30 ve altında olduğu takdirde bu durum borçlu
açısından "çok zor durum" hali kabul edilerek, söz konusu oran
0.30-0.20 arasında ise %10'u; 0.19-0.10 arasında ise % 20'si; 0.09 ve altında
ise % 30'u,
3- (1) ve (2) numaralı
alt bentlerde sayılan işverenlerden, 1/1/2005 tarihinden önce vergi
mükellefiyeti sona eren veya haklarında iflas kararı verilenler için % 30'u,
terkin edilerek, yapılandırmaya esas olan borç hesaplanır. Ancak, bu şekilde
hesaplanan borç her halükârda bu maddenin ikinci fıkrasının (a) bendine göre
hesaplanacak borç miktarından aşağı olamaz. (1) ve (2) numaralı alt bentlerdeki
oranların hesaplanmasında yüzdelik ayırımdan sonraki rakamlar dikkate alınmaz.
(1) ve (2) numaralı alt bentlere göre beyan edilen bilgilerin doğruluğu Sosyal
Sigortalar Kurumu ve/veya Maliye Bakanlığı denetim elemanlarınca kontrol
edilebilir. Beyan edilen bilgilerin doğru olmadığının anlaşılması halinde,
işverenler bu Kanun hükümlerinden yararlanma hakkını kaybederler ve haklarında
26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun ilgili hükümlerine göre
işlem yapılır.
Bu maddede belirtilen
oranları hesaplama konusunda 1/6/1989 tarihli ve 3568 sayılı Serbest
Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik
Kanununa göre ruhsat almış meslek mensuplarına görev verilebilir. Görevlendirilen
meslek mensupları, yaptıkları hesaplamaların defter, kayıt ve belgelere uygun
olmasından sorumludurlar.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Anavatan Partisi Grubu adına, Diyarbakır Milletvekili Sayın Muhsin Koçyiğit;
buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Sayın Koçyiğit, süreniz
10 dakikadır.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 1066 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden
Yapılandırılmasına İlişkin Yasa Tasarısı üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Genel Kurumuzu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepimizin bildiği gibi, 2000 ve 2001 krizleri sonucunda,
mükellefler, borçlular zor duruma düşmüşlerdi. Gerek 2001'den kalan borçlar ve
gerekse 2002'den beri uygulanan ekonomik ve sosyal politikalar sonucu, bir
yandan gelir dağılımı bozulmuş, öte yandan da yoksulluk ve fakirlik
alabildiğine arttığı için, işverenlerimiz, mükelleflerimiz, maalesef,
borçlarını ödeyememişlerdir; ne sigorta primi borçlarını ve ne de vergi
borçlarını. Buna ilişkin olarak, 2003 yılında, Vergi Barışı Af Yasası
çıkarılmış, vergi borçları, bir yerde, bir beyaz sayfa açılarak, bunlar tarihin
sayfasına gömülmüştür. Aslında, aynı tarihlerde, 2003 yılında, sosyal sigorta
prim alacaklarının yeniden yapılandırılması için de bir tasarı vardı, çıktı;
fakat, bu, uygulama imkânı bulamadı. Neden bulamadı; çünkü, o yapılandırma,
temelde bir af yasası değildi, sadece, borçları, artı, borçların faiz ve
gecikme zamlarını alarak, toplamını uzun bir vadeye yayarak taksitle alıyordu.
Af olmadığı için, indirme olmadığı için, mükellefler nezdinde, borçlular
nezdinde itibar görmedi ve uygulama imkânı bulamadı. Aslında, 2003 yılından
beri, bugüne kadar gelinen süreç içerisinde, tüm işverenlerin prim borçları
katlanarak geldi; çünkü, aradan tam dört yıl geçti. Dört yıl önce bu tasarı
çıkarılmış olsaydı, bugün, af kapsamına giren 22 katrilyon liralık alacak
yerine, belki de 6-7 katrilyon liralık bir afla bu sonuçlanabilirdi; ama,
maalesef, o çıkarılmadı ve bugünlere kadar gelindi. Tabiî, burada, hükümet,
belki de bunu getirmeyi istedi. Nitekim, en son 2003 yılı ekim ayında, torba
yasasının 8 inci maddesinde SSK ve Bağ-Kur prim affı getirildi; ama, IMF karşı
çıktığı için, o yasa tasarısı geri çekildi ve bugünlere gelindi. Bir yerde, IMF
böyle bir tasarının çıkmasını istemiyor. Sebebi de, Dünya Bankası ve IMF'ye
olan borçların hızlı ve güvenilir bir şekilde geri alınabilmesi için bütçede
faiz dışı fazla yaratılması gerekiyor. Faiz dışı fazla yaratılabilmesi için de
tüm borçların, tüm alacakların tahsil edilerek bütçeye irat kaydedilmesi, gelir
kaydedilmesi gerekiyor. Bu bakımdan, bugüne kadar, IMF'nin zorlamasıyla, karşı
çıkmasıyla ve IMF'ye verilen taahhütler gereği böyle bir yasa çıkarılamamıştır
ve işte bugünlere kadar gelindi. Bugün, aşağı yukarı, SSK'lı ve Bağ-Kurlu 2,5
milyon civarında borçlunun 22 katrilyon lira civarındaki alacakları yeniden
yapılandırılacak. Bu, gerçekten de çok büyük bir rakam. Tabiî, bu borçlar
zamanında tahsil edilmediğinden bütçede karadelikler oluşmuş, sosyal güvenlik
sistemi tamamen çökmüş ve aktuaryel dengeler bozularak, bir yerde, SSK ve
Bağ-Kur işlem yapamaz, görev yapamaz duruma getirilmiştir. Şu anda, bu yasanın,
bu af yasasının bir an önce çıkarılıp, bu borçların bir yerde tahsil edilerek
bir beyaz sayfanın açılması gerekmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu af yasası kapsamına çok sayıda prim, gecikme cezası
girmektedir; idarî para cezaları da bunun içerisindedir. Aslında, bunlar,
bugüne kadar çok fazla birikerek geldi; bunlar zamanında affedilmedi ve olay
büyüdü, bugünlere kadar gelindi.
Şimdi, bu yasa
tasarısının 1 inci maddesini demin Divan'da bulunan Sayın Milletvekili
arkadaşım okudu ve Türkiye'de bir kişinin bu maddeyi anladığını iddia eden
varsa gelsin buraya. Ben de bir eski maliyeci olmama rağmen, Plan ve Bütçe Komisyonu
üyesi olmama rağmen ve bu yasa tasarısı üzerinde de çok fazla zaman kat etmeme
rağmen, bu maddeyi anlamakta çok fazla güçlük çektim. Gerçekten de, çok üst
düzeyde, çok teknik bir madde; bunu anlayabilmek, yorumlayabilmek, uygulayabilmek
için, en azından malî müşavir, hatta yeminli malî müşavir olmak gerekiyor;
bunlar bile bunun altından çıkamazlar, çıkmaları çok zor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle, bu 1 inci maddede SSK alacaklarının ve Bağ-Kur prim
alacaklarının yapılandırılmasında farklılıklar, çifte standartlar vardır.
Öncelikle, Bağ-Kurlu - SSK'lı ayırımı yapılmıştır; daha sonra, SSK'lılar kendi
aralarında ayırıma tabi tutulmuş, "100 milyar liranın üzerinde borcu
olanlar" ve "100 milyar liranın altında borcu olanlar" diye, bir
yeniden yapılandırma getirilmiştir; ondan sonra da, 100 milyarın üstünde borcu
olanların bu yasa kapsamına girebilmesi için, bir çok zor durum tanımı yapılmış
ve bu "çok zor durum" tanımında da "deftere tabi olanlar"
ve "deftere tabi olmayanlar" diye bir ayırım getirilmiş; yani, tam bir
bilmece. Kimin kapsama gireceği, kimin girmeyeceği daha belli değil. Ancak, bu
yasa tasarısı çıkacak, yayımlanacak, uzmanlar, bilirkişiler çalışacaklar, ondan
sonra, sen gireceksin, sen girmeyeceksin diye yorumda bulunabilecekler.
Gerçekten de, karmaşık, yapı bozukluğu var, anlama zorluğu var ve kimlere
uygulanacağı kesinlikle belli değil. Bu bakımdan, inanıyoruz ki, bu yasa
tasarısı, çok basit düzeyde hazırlansaydı ve ondan sonra, bir mükellef, bir
işveren, borcunu kendisi hesaplayabilmesi gerekiyordu. Aslında, bugüne kadar,
bu zor durumda olan mükelleflerimiz, bir yerde, geçmişte prim borcunu
ödemedikleri paralarını, bu yasa tasarısı çıktıktan sonra, bir yerde, kapsama
girip girmediklerini hesaplatmak için, malî müşavirlere ve muhasebecilere
ücretler ödeyeceklerdir; onlara, bir ücret kapısı, bir gelir kapısı
açılacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şimdi, 100 milyar liranın üstünde borcu olan mükelleflerden
kimlerin gireceği için, önce bir bilançosuna bakmak gerekiyor. Bu bilançosunun
aktifindeki (dönen değerler - stoklar)/ kısa vadeli borçlar= Likidite oranı,
cari oran yüzde 50'nin altındaysa kapsama giriyor, yüzde 50'nin üzerindeyse
kapsama girmiyor. Aynı şekilde, deftere tabi olmayan mükellefler açısından, bu
likidite rasyosu, cari oran yüzde 30'un altında ise giriyor, yüzde 30'un
üzerindeyse girmiyor; yani, yasa, kendi içerisinde de çelişkili, kendi
içerisinde de çifte standartlarla donatılmış, tamamen ayrı; oysa, Anayasamıza
göre, yasaların, basit, anlaşılır, uygulanabilir, eşit ve genel olması lazım;
yani, herkese eşit uygulanması lazım. Bir yerde, bir af kanunu çıkarıyoruz;
ondan sonra, bu af kanunu, kendi içerisinde -ikili standart olsa bir şey değil-
tam beşli, altılı farklılıklar, altı tane çifte standartlar getirilmiştir. Tüm
bunlar, bu yasanın, Anayasa Mahkemesinden döneceğini göstermektedir. Sadece bir
cari oran hesaplarken bile, bilançonun aktifindeki bir alacak kısmı bile
başlıbaşına bir olay. Hepimizin bildiği gibi, bir alacaklının dönen değer içerisine
girebilmesi için, öncelikle Vergi Usul Kanununun 323 üncü maddesindeki şüpheli
alacakları ayırmamız lazım, değersiz alacaklardan ayırmamız lazım, ondan sonra
da alacağa ulaşalım. Alacaktan sonra da bankayı ve stokları ekleyeceksiniz,
bundan kısa vadeli borçları çıkaracaksınız, belli bir oran bulacaksınız. Tüm
bunları, işverenlerin, mükelleflerin anlaması elbette mümkün değil.
Değerli arkadaşlarım,
değerli milletvekilleri; bu yasa tasarısı, af yasası, kendi koşulları dışında
başka koşullara da bağlanmış. Bu yasanın geçerli olabilmesi için, yasa
kapsamına giren mükelleflerin vergi borcunun olmaması gerekiyor. Eğer vergi
borcu varsa yasa kapsamına girmiyor. Aynı şekilde, buradaki işverenlerin yasa
kapsamına girebilmesi için, vergi borcu dışında, eğer teşviklerden
yararlanıyorlarsa, bu teşviklerden de yararlanma durumu ortaya çıkıyor; çünkü,
bir müteşebbis korkacak; şimdi ben yasa tasarısını kabul edersem, yeniden
yapılandırmayı kabul edersem, yarın bu taksitlerden birini ödeyemezsem,
kullandığım teşvikler de elden gidecek… Bunun için, bu kapsama girip girmemek konusunda
tereddüt edecektir; ya teşvikleri gözden çıkaracaktır ya da prim affına girmeyi
göze alacaktır. Bu bakımdan, bu yasa tasarısı, kendi içerisinde özel koşulları
dışında başka özel koşullara da bağlanmıştır.
Bunlardan birincisi
vergiler demiştik. Oysa, biz buraya baktığımız zaman, bu, gerçekte bir prim
affı mı yoksa bir vergi tahsilatı mıdır, bunu ayırmakta güçlük çekiyoruz;
çünkü, bu yasa tasarısı içerisinde yer alan net aktifler, bilançolar, cari
oranlar bile Maliye Bakanlığı tebliğlerinden alınmış, buradaki yasa maddesinin
içerisine monte edilmiştir. Bu bakımdan, diyoruz ki: Maliye Bakanlığı ile
Çalışma Bakanlığı ortaklaşa hazırlamışlar, hem vergi borçlarını garantiye almak
hem de prim borçlarının -eğer mükellefler kabul ederse- tahsilatını sağlamak…
Bir de, burada bir çifte
standart daha vardır; Bağ-Kura tabi olanlar, geçmişte Bağ-Kur prim borçlarını
ödemedikleri için, kendileri ve aileleri sağlık yardımlarından faydalanamadılar
ve bunlar, geçmişe yönelik olarak, kendi ceplerinden,kendi paralarından tedavi
giderlerini, ilaç paralarını karşıladılar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Koçyiğit,
lütfen, sözlerinizi tamamlayabilir misiniz.
Buyurun.
MUHSİN KOÇYİĞİT
(Devamla)- Ama, bugün, geliyoruz, bu Bağ-Kurlulara diyoruz ki, siz geçmişte
prim borcunu ödemediniz, sağlık giderlerini kendi cebinizden karşıladınız; ama,
bu af yasasından faydalanabilmeniz için geçmişteki prim borçlarınızı ödemeniz
lazım. Onu ödese bile, ondan sonra diyoruz ki, ödesen bile, taksitlendirdiğin
tüm aylara ilişkin taksitlerini ödeyeceksin artı cari yıl primlerini
ödeyeceksin artı vergi borçlarını ödeyeceksin; eğer, bunlardan herhangi birini
ödemezsen, yine yararlanamazsın.
Aynı şekilde, eğer
Bağ-Kurlunun birisi taksitlerinin dörtte 1'ini -yani yüzde 25'ini- ödemezse ya
da dört taksitini ödemezse, bu sağlık giderlerinden faydalanamıyor. Oysa,
SSK'lılarda böyle bir ayırım yok. SSK'ya tabi bir işveren bir işçiyi SSK'ya
bildirdikten sonra, bir ay bile onun primini ödedikten sonra, ondan sonra
ödemese dahi, oradaki işçi sağlık hizmetlerinden faydalanıyor. Oysa,
Bağ-Kurlulara böyle bir kolaylık, böyle bir rahatlık getirilmemiştir. Bu bakımdan,
demek ki, Bağ-Kurlu ve SSK'lılar açısından da, burada, mükellefler arasında,
işverenler arasında, borçlular arasında farklılıklar vardır. Oysa, bu yasanın
eşit ve genel olması lazım, herkese eşit uygulanması lazım. Aksi halde, Anayasa
Mahkemesinden döner.
Burada yapılması gereken,
aslında basittir. Bu kadar, 19 tane maddeye gerek yok; tek bir maddeyle,
kapsama herkesi alarak, geçmişe yönelik olarak, bugünkü TÜFE oranını
uygulayarak, toplam gecikme zamlarını bulup, bunları 60'a bölerek, mükelleflerden,
işverenlerden borçlarını tahsil etmek gerekiyor. Bu kadar karmaşık bir yapıya
gerek yoktu. Maalesef, bu yasa tasarısında, böyle karmaşık bir yapı
getirilmiştir, içinden çıkılmaz bir yapı getirilmiştir.
Bu yasa, inşallah, umut
ediyoruz ki, mükelleflerimize, işverenlerimize ve borçlularımıza hayırlı olur;
onları bir sorunlar yumağının içerisinden kurtarır, onlara bir beyaz sayfa
açar.
Sözlerime son verirken,
tüm arkadaşlarımı ve Yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Koçyiğit.
Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına söz isteyen, Ali Kemal Deveciler.
Buyurun Sayın Deveciler.
Sayın Deveciler, süreniz
15 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ALİ KEMAL
DEVECİLER (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli üyeler; Sosyal Güvenlik Prim
Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu ve şahsım adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Tasarının genel
gerekçesinde, af uygulamasının, Türkiye'de 2000 ve 2001 yıllarında yaşanan
ekonomik krizlere bağlandığı açık ve net olarak görülmektedir ve açıklamalı
olarak, gerekçe olarak yazılmıştır.
Öncelikle şu sorunun
yanıtını almak istiyorum: 2000 ve 2001 yıllarında yaşanan ekonomik krizlerin
ortaya çıkardığı darboğazı gidermek için, AKP Hükümeti -iktidara geleli dört
yıl oldu, 2006 yılındayız- neden dört yıla yakın bir zaman beklemiştir?
Bunun bilinen gerçeği,
hükümetin, bu konuyla ilgili olarak IMF'yi bugüne kadar ikna edememiş
olmasından kaynaklanmaktadır; bu, açık ve nettir, bunu koymamız lazım.
Tasarıda, prim borcu
olanlar arasında borçların yeniden yapılandırılmasında eşit uygulama
öngörülmemekte; aksine, borcu olan yükümlüler arasında çifte standardı öngören
uygulamalara bu yasayla olanak sağlanmaktadır.
Tasarıda, 1 inci maddede
kabul edilen, prim borcu olan işverenler ve sigortalılar için getirilen af
uygulaması ve hesaplaması, borcu 100 000 YTL'nin altında kalanlar ile 100 000
YTL'nin üstünde olanlar için yapılan uygulamalar birbirlerinden farklılık,
ayrılık izlemektedir; bu da, Anayasanın eşitlik ilkesine aykırıdır; yani,
yasanın 1 inci maddesi Anayasaya aykırılık teşkil etmektedir, Anayasa
Mahkemesinden geri dönebilecek bir yasadır; bunu, burada uyarıyorum.
Tasarıda, bu farkların
her ne kadar bilanço rasyoları iyi olan işverenlerin aftan yararlanmamalarına
yönelik olarak yapıldığı ifade edilse bile, aynı durumun 100 000 YTL'nin
altında borcu olanlar için de geçerli olduğunun unutulmaması gerekmektedir.
Dolayısıyla, gerek SSK ve gerekse Bağ-Kura prim borcu olanların aftan
yararlanmaları konusunda yasayla farklı standartlar getirilmesi, yurttaşların
yasalar karşısında eşit olmadıkları sonucunu doğurmaktadır. Bu da, Anayasaya ve
evrensel hukuk kurallarına aykırıdır, az evvel söylediğim gibi.
Aftan yararlanacak prim
borçlusunun zor durum hali esas alınarak belli oranlar belirlenmişse de, bu
oranların, aftan yararlanmada sağlıklı sonuçlar vermeyeceği, aksine, bazı
haksız uygulamalara yol açacağı görülmektedir. Bu açıdan, yapılan bu düzenleme,
beklentilere hizmet edecek nitelikte kesinlikle değildir.
Yasa tasarılarının, kolay
uygulanabilir ve yurttaşlar tarafından da kolay anlaşılabilir olması gerektiği
temel kuraldır. Özellikle de af niteliği taşıyan yasaların bu açıdan büyük önem
taşıdığı açıktır. Oysa, bu tasarı, karmaşık ve uygulaması zor olan bir
tasarıdır; pek çok bürokratik işleme ve dolayısıyla, pek çok uyuşmazlığa yol
açacaktır. Var olan sorunları çözmeyi amaçlayan bir tasarı, bu haliyle
yasalaştığı takdirde, kendisi, yeni sorunların kaynağı olacaktır.
Yasanın 1 inci
maddesinde, bilanço usulü defter tutan işveren ve şirketlerin borçlarının
hesaplanmasında Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisine ait en son verdikleri
beyannamelerindeki ekli bilanço baz alınacak, dönen varlıklar artı stoklar
karşılığında, kısa vadeli yabancı kaynakların rasyosuna göre bulunacak orana
göre gecikme zammı hesaplaması son derece karmaşık ve uygulamada zorluklar
yaşanacak, bürokratik işlemlere ve büyük uyuşmazlıklara yol açacak ve büyük
sıkıntılar doğuracaktır. Kaldı ki, biz, mükelleflerin prim borçlarını geriye
dönük olarak tüm borçlarını yeniden yapılandırmak istiyoruz. Belki onbeş, belki
yirmi, belki yirmibeş yıllık borçlarının hesabı yapılacak. Bu tüm geçmiş borçlarının
tamamını yeniden yapılandırmaya alıyoruz, burada hemfikiriz, affın kapsamına
alıyoruz; ama, hesaplanacak, yeniden yapılandırılacak prim borcunun gecikme
zammı hesaplamalarını neden en son yılda, 2004 yılında vermiş oldukları bilançoya
bağlıyoruz?
Bakınız, 2000 ve 2001
krizlerindeki ortaya çıkan sıkıntılardan dolayı bunu gündeme getirdiğimizi
söylüyoruz; ama, 2000 ve 2001 yılındaki yaşanan krizlerin bilançolarını burada
göz önüne almıyoruz, 2004'te alıyoruz. Şimdi, burada adaletsiz ve karmaşık bir
durum, mağduriyet ortaya çıkmış olmayacak mıdır?! Çünkü, 2000-2001 yılı
krizlerini gerekçe gösteriyoruz. Kriz yıllarıyla ilgisi olmayan ve kriz
yıllarının üzerinden üç yıl geçmesine rağmen, en son verilen 2004 yılı bilançosunun
değerlerine göre gecikme zamlarını hesaplayacağız ve prim borçlarını bu şekilde
yapılandıracağız. Bu, nasıl bir adalettir?!
Bakınız, kişi ve şirketin
geriye dönük on onbeş yıllık prim borcu olduğunu düşünürsek, geçmiş yıllarda,
belki, mükellefin, borçlarıyla ilgili ödeme güçlüğü çektiğinden prim borçlarını
ödeyemediği; onuncu, onbirinci, onikinci yıllarda, dokuzuncu yıllarda ödeme
güçlüğü çektiği için -bilançosunda da, vergi dairesine verilen bilançolarda,
bu, açık ve net olarak da istenildiğinde görülmektedir- ödeyememiştir; ama, son
yasa, son yılın bilançosunu diyor. O şirketin, o vatandaşın belki son yıl,
işlerini düzeltmiştir, 2004 yılı bilançoları daha iyi bir durumdadır. Şimdi,
biz, tüm on yıllık, onbeş yıllık prim borcunu bir defa daha yeniden
yapılandıracağız; geçmiş yıllardaki işinin bozukluğundan dolayı vergi
dairelerine vermiş olduğu Kurumlar ve Gelir Vergisi bilançolarını -defter
tutanlarla ilgili- beyannamelerini baz almayacağız, 2004 yılını baz alacağız!
Haksızlık olmayacak mıdır arkadaşlar?! Ya geriye dönük kaç yıl borcu varsa aynı
yıllara ait bilançoların tamamı istensin, her yılın hesaplaması ayrı ayrı
yapılsın ya da aynen vergi barışında olduğu gibi… Vergi barışını çıkardı bu
Meclis; tüm borçlar hesaplandı ve borçların üzerinden yüzde 30 civarında bir indirim
yapıldı. Aynı şekilde yapalım. O zaman, çifte standart doğmayacaktır. O zaman,
haksızlıklara vatandaş uğramayacaktır. O zaman, mağdur olduğu, esasen mağdur
olduğu yıllardaki değerlendirmeler de dikkate alınmamıştır olacaktır; yani,
buradaki büyük bir mağduriyet göz önüne alınacak. Bu şekilde hem adaletli olur
hem de karmaşık bir durumu ortadan kaldırmış oluruz.
Yine, bilanço usulü
defter tutan haricinde kalan işletme, işverenlerden, yani, işletme tutanlar
31.12.2004 tarihli malî durum bildirimi beyanı esas alınarak bulunacak rasyoya
ait orana göre yeniden yapılandırması hesaplanacaktır. Şimdi, işletme defteri
tutan mükellefler, vergi dairelerine bilanço defteri tutmadıkları için herhangi
bir bilanço, kâr-zarar beyan etmiyorlar; işletme defteri burada… Bakınız, bu
işletme defterinin, bir tarafı gider bir tarafı gelir. Nerede burada kasa?!
Nerede bankalar?! Nerede kısa vadeli alacaklar, stoklar; hiçbir tanesi
gözükmüyor…
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Kütahya) - Orada kendi yazılı onlar…
ALİ
KEMAL DEVECİLER (Devamla) - İşte, kendi beyanına bırakıyorsunuz; ama, o zaman
da olmuyor ki!.. Olmuyor… O zaman, çifte standart oluyor. Dürüst vatandaş
doğrusunu beyan edecek, bu yasadan daha fazla istifade etmek isteyen vatandaş
resmî bir belgeye bağlayamadığı için, istediği şekilde…
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Kütahya) - Vatandaşların hepsi dürüsttür; merak etme…
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Devamla) - Canım, ondan kuşkumuz yok da… Ama, burada çelişki yaratacak…
BAŞKAN - Sayın Deveciler,
Genel Kurula hitap eder misiniz lütfen.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Devamla) - O zaman, vergi dairesinin müdürünün takdirine de bırakmış oluyoruz
bir bakıma.
Bu vatandaşlar kendi
inisiyatifleri doğrultusunda, herhangi bir belgeye dayandırmaksızın, istediği
şekilde düzenleyerek belge verecekler; istediği şekilde düzenleyecekleri bu
mükelleflerin borçlarının yeniden yapılandırılmasında büyük yanlışlıklar olacak
ve adaletsizlikler doğacaktır ikinci sınıf mükelleflerle ilgili.
Yine, az evvel
belirttiğim gibi, on onbeş yıl borcu olanların hesaplanmasında, ne yazık ki,
31.12.2004 tarihli mükellefin, ikinci sınıf işletme defteri tutan mükellefin,
kendi isteğine göre düzenlediği malî durum belgesine göre prim borçlarının
hesaplanması da doğru olmayacaktır; yine, büyük bir karmaşa yaratacaktır.
Yine, tekrar ediyorum. Bu
şekilde, gerek bilanço usulü defter tutanlarla ilgili, Kurumlar Vergisi
mükellefleri, şirketler veya gerçek kişiler gerekse ikinci sınıf defter tutan,
işletme defteri tutan mükelleflerle ilgili bu şekilde bir mali durum belgesi
vermeyelim; bunun yerine -bu Mecliste geçirdik, vergi barışında- Meclisimizce
bu maddeyi kaldıralım -önergemiz de var- buraya diyelim ki, yüzde 30 veya yüzde
40 borçları hesaplansın, gecikme zamları hesaplansın. Gecikme zamlarından
düşecekse gecikme zamlarından düşelim, tamamından düşeceksek tamamından
düşelim. Vergi barışında olduğu gibi, aynen yüzde 30-40 civarında bir oran, hem
uygulamada karmaşaya yol açmayacak hem adaletsizliğe yol açmayacak ve
hakkaniyet ölçülerinde tüm mükelleflerin hepsine eşit ölçüde bir uygulama
olacaktır. Bizim bununla ilgili düzenlememiz var. Plan ve Bütçe Komisyonunda da
bunu gündeme getirdik; ama, ne yazık ki, AKP'li Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi
arkadaşlarımızın oylarıyla reddedildi.
Yine, görüşmekte
olduğumuz yasada, prim borçlarını yeniden yapılandıranlardan taksitlendirme
süresi boyunca prim borçlarını ödemelerinin yanında, vergi dairelerine tahakkuk
eden yıllık Gelir ve Kurumlar Vergilerini, Katma Değer Vergilerini ve diğer
tahakkuk eden vergileri de zamanında ödeme yükümlülüğü getirilmektedir.
Vergi dairelerine
borçlarını ödemeyenler, yapılandırdıkları sosyal güvenlik primi taksitlerini
ödeseler bile, hiç aksatmasalar bile, yani, primle birlikte bu kanunun yeniden
yapılandırma hükümlerinden yararlanma hakkını da kaybedeceklerdir.
Yine, tasarıda prim
borcunu yeniden yapılandırıp aftan yararlanmak isteyen prim borçlularının,
yeniden yapılandırmaya müracaat edip de ödemelerini aksatanların aksattıkları
tarihten itibaren, kanun, kararname ve diğer mevzuatla sağlanan üretim,
yatırım, doğrudan gelir desteği ve benzeri devlet yardımları ile teşvik ve
desteklerden yararlandırılmamaları da öngörülmektedir.
2926 sayılı Bağ-Kur
Yasasına tabi olan tarım sigortalısı, çiftçi primlerini aksattığında,
ödeyemediğinde, bundan sonra, devletten almış olduğu doğrudan gelir desteği
primleri ile ekmiş olduğu ürüne eğer, şayet, devlet tarafından verilen bir ürün
desteği varsa -mesela, zeytinciye, pamukçuya, ayçiçekçiye- bu primler de
kesilip çiftçiye ödenmeyecektir.
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Kütahya) - Tasarıda öyle bir şey yok.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla)
- Yine, aynı şekilde, devletten yatırım indirimi ve teşvik alan sanayici,
KOBİ'ler, müteahhitler ve tüm kesimlerin teşvikten faydalanabilmesi için,
sosyal güvenlik prim ödemelerine ait borcunun olmaması gerektiği bu yasayla
kabul edilmiş ve bu şekilde mükellefler teşviklerden faydalanamayacaklardır.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bu yasayla, bir yandan SSK ve Bağ-Kurda yeniden
yapılandırmayla vatandaşlara sosyal güvenlik primlerinden dolayı borçlarının
ödenebilmesi için bir kolaylık yapmayı sağlarken, diğer yandan ise mükelleflerin
yeniden yapılandırılıp ödemek istedikleri prim borçlarıyla hiç ilgisi olmayan
başkaca koşullara bağlanmak istenmesi doğru ve anlaşılır bir uygulama değildir;
çünkü, yasanın genel amacı, SSK ve Bağ-Kur'un alacaklarının tahsilatının
hızlandırılmasının sağlanmasıdır.
Bir yandan, SSK ve
Bağ-Kur prim borçlarının tahsilatının sağlanmasını çıkaracağımız bu yasayla,
yeniden yapılandırma yasasıyla sağlarken, çalışırken, bir yandan da başkaca
ödeme yaptırımlarının bu yasayla getirilmesi, yasanın amacının dışına çıkılması
demektir. Böyle bir uygulama yasanın ruhuna da aykırıdır. Maliye Bakanlığının,
vergilerin tahsilatını, SSK ve Bağ-Kur prim affına bağlaması yanlış bir
uygulama olup, sanki, Maliye Bakanlığının vergi alacaklarını toplayamamasında,
vergi tahsilatını yapamamasında aciz kalması anlamına gelmektedir.
Bu Meclis, daha evvel,
Vergi Barışı Yasası çıkardı. Vergi Barışı Yasasına, madem, neden, vergi
borçlarını yeniden yapılandırırken, neden o gün de SSK primlerini ve Bağ-Kur
primlerinide ödeme şartını getirmedik?! Bundan evvel Vergi Barışı Yasasını
çıkardık. Vergi Barışı Yasasında böyle bir şeye bağlamadık. Demek ki, Maliye
Bakanlığı vergi borçlarının tahsilatında aciz kalıyor; aciz kalıyor ki, bu
yasaya bağlıyoruz. Yani, bu yapılan, tabiri caizse, vatandaşı, yorgunu yokuşa sürmekten
başka bir şey değildir. Vatandaşı kıskaç altına almak, vatandaşa, bu, SSK ve
Bağ-Kur borçlarının yeniden yapılandırılmasına başvurma demektir açıkça. Diğer
müeyyidelere bağlamak, vatandaşa, SSK ve Bağ-Kurlunun yeniden yapılandırılmasına
başvurma demektir. Onun için, yasadan, 3 üncü maddenin de, vergi borçlarının ve
teşviklerin 4 üncü maddede kesilmesi maddesinin kesinlikle çıkarılması
gerekmektedir; çünkü, yasa o zaman amacına ulaşmaz.
Biz, başka, Maliye
Bakanlığının tahsilatını bu yasaya koyarak, tahsildarlığını vatandaşa
yaptıracağız. Vatandaş, SSK, Bağ-Kur parası olsa, zaten SSK, Bağ-Kur primlerini
bugüne kadar öderdi. Şimdi, hem SSK, Bağ-Kur primlerinin geçmiş yıl alacaklarını,
borçlarını taksitlendirdik diyoruz, 60 aya kadar bunları yatır diyoruz;
yatırırken de diyoruz ki, aman ha, cari aya ait olan primini de unutma, üç ay
üst üste ödemezsen, yapılandırmanı bozarım diyorsun. Tamam, buraya kadar gayet
iyi.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Üç ay değil, dört ay, dört ay…
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Devamla) - Dört ay; ama, üç aydan sonra bozuluyor, dördüncü ayda bozuluyor.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Hayır, üçten fazlası bozar.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Devamla) - Üç ay diyorum işte, dördüncü ayda bozuluyor Sayın Kaçır.
BAŞKAN - Lütfen, Sayın
Kacır…
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Üç ay bozmaz, dört ay bozar.
BAŞKAN - Sayın Kacır,
lütfen…
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Devamla) - Ben ne diyorum size?! Anlamanız kıtsa, ben bilmiyorum yani… Üç ay
diyorum, üç ay, dördüncü ayda bozuluyor.
BAŞKAN - Sayın Deveciler,
lütfen, Genel Kurula hitap edin.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Devamla) - Üç ay anca…
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Dört ay bozar…
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Devamla) - Üç ay veriyorsunuz süre. Üç ay… Dördüncü ayda bitiyor işiniz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Tamam, doğru.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Devamla) - Şimdi, yani, o zaman ne oluyor; vatandaş, şimdi, hem cari ay primi
ödeyecek hem onbeş yıllık, on yıllık beş yıllık, SSK, Bağ-Kur primi ödeyecek.
Bunları ödeyecek vatandaş. Bir de vergi dairesinden borcunu öde. Yahu şimdi,
bırakın da…
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Bağ-Kurda yok.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Devamla) - Bırakın da, bu yasadan ilgisi olmayan maddeyi çıkaralım buradan.
Fazlaca, vatandaşı da sıkıştırmayalım. Vatandaş da, sosyal güvenlik primlerini…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Deveciler.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Sayın Deveciler, Bağ-Kurlu için yok.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Devamla) -Ben yasanın bütününe konuşuyorum, çıkarsınız konuşursunuz burada.
…çok rahat bir şekilde
ödesin arkadaşlar.
Yine, burada, yasalara
göre prim borçlu olan Bağ-Kurlu sağlık hizmetlerinden yararlanamamakta, sağlık
harcamalarını kendisi karşılamaktadır halen bugüne kadar. Getirilen af
uygulamasında, sağlık sigortası da dahil, tüm primlerin ödenmesi
öngörülmektedir. Oysa, bu sigortalıya geçmişte, Bağ-Kurca sağlık hizmeti
sunulmamıştır. Vatandaş, primini ödemediği için Bağ-Kurlu sağlık sigortasından
faydalanamamıştır; kendi cebinden bütün sağlık harcamalarını karşılamıştır.
Dolayısıyla Bağ-Kurlunun yararlanmadığı bir hizmetin priminin kendisinden
istenmesi, hem de gecikmeli olarak istenmesi her şeyden önce adil bir uygulama
değildir; bu da, SSK ve Bağ-Kur af uygulamalarında farklılıklara yol açacaktır;
çünkü, Bağ-Kurlunun aksine, işverence sigorta primi yatırılmayan işçi, sağlık
hizmetlerinden yararlanmaktadır.
Bakınız, işveren primi
kesiyor işçiden, işçi hissesini, devlete yatırmıyor; ama, sağlık hizmetlerinden
yararlanıyor. Bağ-Kur primini yatırmayan çiftçimiz, köylümüz, esnafımız ise
sağlık hizmetlerinden, bugüne kadar, belki on senelik borcu var, hiç
yararlandırılmadı, hepsi cebinden. Şimdi, hiç olmazsa burada bir adaletli
davranalım. Tamam, emekli olduktan sonra -biz bunu Plan Bütçede de tartıştık-
sağlıktan faydalanacağı için, hiç olmazsa bugüne kadar olan sağlık priminin
belirli bir miktarını burada düşmemiz gerektiğine inanıyorum. Bu şekilde çifte
standart düzeltilecektir.
Her af uygulamasının iyi
niyetli, dürüst, yasalara bağlı yükümlüleri mağdur ettiği bir gerçektir. Çünkü,
sonuçta mağdur olanlar primlerini aksatmadan ödeyenler olmaktadır. Bu da iyi
niyetli yükümlülerin yasalara ve o yasaları çıkaran yasama organına olan
güvenini sarsmaktadır. Bu mağduriyetin giderilmesi için de yasalara uyan
yükümlülere belli bir avantaj getirilmesi lazımdır. Bizim, Cumhuriyet Halk
Partisinin hazırlamış olduğu bir önergesi var; bir yıllık hiç olmazsa sağlık
primi bu vatandaşlardan alınmasın veyahut bir defaya mahsus pasaport harcı
alınması diyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisi
olarak bu tasarıya genelde olumlu bakıyoruz; ama, söylemiş olduğum çekincelerin
düzeltilmesi…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Devamla) - Başkanım bitiriyorum.
Ama, az evvel sizlere arz
etmiş olduğum bu çelişkilerin, çekincelerimizin de düzeltilmesi ve
düzeltildikten sonra bu yasanın kabul edilmesi gerektiğine inanıyorum; çünkü,
vatandaşların mağduriyetleri en aza inecektir ve adaletli bir şekilde, sizin
de, Adalet ve Kalkınma Partisinin isminde bulunan "adalet"e yakışır
bir şekilde adaletli bir uygulama olacaktır diyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Deveciler.
Madde üzerinde, Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu konuşacaklardır.
Buyurun Sayın Bakan. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakikadır
Sayın Bakanım.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde, kısaca,
tasarının getirdiği değişiklikleri arz etmek üzere huzurunuzdayım; bu
vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
benden önceki arkadaşlarımızın da ifade ettiği üzere, tasarı, hem Bağ-Kurda hem
de SSK'da 31 Mart tarihine kadar birikmiş olan prim alacaklarının
yapılandırılmasını öngören bir tasarıdır. Bu konu çok tartışılabilir. En
azından sisteme güvenerek, düzenli prim ödeyenlerin hakkını, hukukunu korumak
adına tartışılabilir. Onun dışında ekonomik zaruretlerle, çeşitli nedenlerle
borcunu ödeyemeyen, prim borçlarını ödeyemeyen küçük esnafımıza bir kolaylık sağlanması
adına da bu konuda çok şeyler söylenebilir. Tabiî, bunların hepsi geride kaldı.
Biz, hükümet olarak bütün bu söylenenleri, söyleyebilecekleri değerlendirdik ve
huzurunuza bu şekilde bir tasarıyla geldik; ama, bütün bunlara rağmen, hâlâ, bu
tasarının tartışılır veyahut da sorgulanmaya muhtaç hususlarının olduğunu da
belirtmemiz lazım, biraz evvel konuşan arkadaşların ileri sürdüğü gerekçeler
gibi; çünkü, ne kadar uğraşırsanız uğraşın, dört dörtlük, hepimizin, tamam, bu,
bu işin idealidir diyebileceği bir formülasyonu yaratmak mümkün değil. Yani,
1972 yılından itibaren bugüne kadar birikmiş prim borçlarını, gecikme
cezalarının zaman zaman yükseldiğini, TÜFE farklarının farklı olduğunu,
borçların yapısının ve zamanının farklı olduğunu düşünürseniz, bulabileceğimiz
modelin olabildiğince ortalamayı kapsayacağını kabul etmemiz lazım.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, biraz evvel de ifade ettiğim gibi, 31 Mart 2005 tarihine kadar
tahakkuk ettiği halde ödenmemiş olan, Bağ-Kur kapsamında takip edilen prim ve
sosyal güvenlik destek primi borçları, SSK kapsamında takip edilen kamu ve özel
sektör işverenlerinin sigorta primi, sosyal güvenlik destek primi, işsizlik
sigortası primi ve diğer feri cezaları kapsıyor. Plan ve Bütçe Komisyonunda
yapılan değişiklikle, topluluk sigortasına mensup avukatlar ve noterler de bu
kapsama dahil edilmiş bulunmaktadır.
31 Mart 2005 tarihi
itibariyle Sosyal Sigortalar Kurumunda, özel sektör borçlu dosyası sayısı 1 446
735'tir. Bu borçlardan 100 000 YTL'nin üzerinde olan borçların dağılımı ise şu
şekildedir: Özel sektör borçlu dosyası sayısı 2 655, kamu sektörü borçlu
dosyası sayısı ise 157 olmak üzere, toplam 2 812 dosyanın 100 000 YTL'nin
üzerinde borcu bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
31 Mart 2005 tarihi itibariyle Bağ-Kurda ise, 1479 sayılı Kanuna tabi toplam
sigortalıların yüzde 18,5'ini oluşturan bölümü hiç prim ödememiş olup, bu sayı
437 585 sigortalıya tekabül etmektedir. Toplam sigortalıların yüzde 42'sini
oluşturan en az bir defa da olsa prim ödemiş olan 998 671 sigortalımız
bulunmaktadır. Bu rakamları detaylandırmak mümkündür; ama, özellikle, bu
ifadelerden de anlaşılacağı üzere, Bağ-Kurda prim ödeme alışkanlığının çok
düşük olduğunu görüyoruz.
Değerli milletvekilleri,
gerek SSK olsun gerekse Bağ-Kur olsun, bu kurumlar, sosyal sigortacılık üzerine
kurulmuş kurumlardır, sosyal yardım kurumları değildir. Bu kurumlara bu şekilde
bakmamamız lazım. Bunların sigortacılık mantığı üzerinde kurulu olduğunu
düşünerek, gelir-giderlerini, aktüaryel dengelerini bu şekilde kabul etmemiz
gerekiyor. Onun için de, prim ödememe alışkanlığını ödüllendirecek, teşvik
edecek beyanlardan, açıklamalardan kaçınmamız lazım; ancak, biz, bu kurumların,
malî sürdürülebilirliklerini sağladıkları sürece, ayakta kalmalarını
sağlayabiliriz ve bütçeye de o oranda yük olmaları azaltılmış şekilde devam
eder. Tabiî, diğer taraftan, sosyal devlet gereği, devletin sosyal güvenliğe
katkı vermesi ayrı bir husustur, onu yürekten paylaşıyorum, her konuşmamda
ifade ediyorum. Devletin, başka sektörlere kaynak aktardığı gibi,
vatandaşlarının yaşlılık, hastalık ve yoksulluk sosyal risklerine karşı, tarafların
yanında katkı vermesi gerekir diyoruz ve bu anlayışımızı, yeni sosyal güvenlik
reformumuza monte ettik. Devlet, özellikle yaşlılık sigortasında, tarafların
yanında, üçüncü taraf olarak, tanımlanmış bir prim katkısını sosyal güvenlik
sistemine katmaktadır.
Evet, yine, bu tasarımıza
dönersek. Bu tasarımızda, birkaç formüle göre borçları güncelleştiriyoruz.
Bağ-Kurun tüm borçları ve Sosyal Sigortalar Kurumunda ise 100 000 YTL'ye kadar
birikmiş prim borçları, 31.12.1998 tarihine kadar geçerli olan gecikme zamları
uygulanmak suretiyle borç güncelleştiriliyor, 1998 yılına kadar. 1998 yılından
itibaren ise, günümüze kadar veyahut da 31 Mart tarihine kadar geçerli olan
TEFE, bilahara ÜFE oranları nispetinde, bu birikmiş prim alacakları
güncelleştiriliyor. Bu şekilde güncelleştirilmiş bulunan borç miktarından,
borcun dönemine göre, borcun yaşına göre çeşitli oranlarda terkin söz konusu.
Burada da, standart bir terkin söz konusu değil; bazılarında yüzde 15, bazılarında
yüzde 20, bazılarında yüzde 30'a varan, çeşitli oranlarda terkin miktarı söz
konusu. Bu, güncelleştirilmiş borç miktarını, 60 aya kadar taksitlendiriyoruz,
mükelleflerimiz, borçlularımız isterlerse 60 aya kadar geçecek taksitlendirme
süresi içerisinde bu borçlarını ödeyebilecekler; ama, bizim tercihimiz, bizim
önerimiz, imkânı olanların, olabildiğince kısa süre içerisinde bu borçlarını
ödemeleridir; çünkü, bir vade farkı konulmak suretiyle, borç ödeme süresi
uzadığı zaman, ilk 12 ayda yüzde 5, 24 ayda yüzde 6, 24 ayı geçen dönemlerde
ise yüzde 7'lik bir vade farkı bu borç stokuna dahil edilecektir. Onun için,
mükelleflerimizin, borçlarını olabildiğince kısa vadelerde veyahut da peşin
ödemelerinin, kendi yararlarına olduğunu ifade etmek istiyorum.
Bu tasarıda Bağ-Kurlular
için bir yeni açılım getirdik, eskiden olmayan yeni bir açılım getirdik.
Bağ-Kurlu sigortalılarımız, toplam borçlarının yüzde 25'ini peşin veya 4
taksitini cari ay primleriyle birlikte ödedikleri takdirde sağlık
hizmetlerinden faydalanmaya başlayacaklardır.
Bağ-Kur sigortalılarının
31 Mart 2005 tarihinden sonraki borçlarının taksitlendirilmesi, yine bu
tasarıda getirilen önemli değişikliklerden biridir. 31 Mart 2005 tarihinden, bu
kanun yürürlüğe girdiği tarihe kadar ödenmeyen prim borçları da, yeniden
yapılandırılarak borca eklenecektir. Yani, 31 Mart tarihinden bugüne kadar
epeyce süre geçti. Bu tasarı komisyonda, Genel Kurulda uzun süre bekledi, bu
sürede de borcu biriken mükelleflerimiz oldu; dolayısıyla, onların birikmiş
borçlarına da bir taksitlendirme imkânı getiriyoruz; ama, buradaki fark, 31
Mart tarihine kadar birikmiş olan borç stokuna uygulanan faiz hadleri ve diğer
kolaylıklar, 31 Mart tarihinden bugüne kadar geçecek süre içerisinde uygulanmayacak,
sadece taksitlendirme imkânı getiriyoruz.
Sorulabilir; SSK
alacakları ne olacak? Mevcut sistemimizde, SSK alacaklarının taksitlendirilmesi
24 aya kadar mümkündü, bu tasarıyla bunu 36 aya kadar çıkarıyoruz. Yani,
SSK'lılar açısından da, 31 Mart tarihinden itibaren bugüne kadar birikmiş
borçlarını taksitlendirme imkânı bu tasarıyla getirilmiş bulunmaktadır.
Taksitlerin aksatılması
halini öngören maddemizde ise değerli milletvekilleri, taksitlendirmeden
kaynaklanmış yükümlülüklerin bir takvim yılında üç defadan fazla aksatılması
veya taksitlendirme süresi içinde tahakkuk edecek cari ay borçlarının bir
takvim yılında üç defadan fazla ödenmemesi durumlarında bu yeniden yapılandırma
hükümlerinden bu hususları ihlal edenler yararlandırılmayacaktır. Yani, iki
halde taksitlerin ihlal edilmesi söz konusudur. Bir; taksitlendirilmiş ödeme
planını ihlal edenler bir yıl içerisinde üç defadan fazla bunu aksatırlarsa, bu
hususu da ihlal edilmiş sayacağız. İkinci ihlal hususu ise; cari ay primlerini
bir takvim yılı içinde üç defadan fazla ödememeleri halinde yine bu borçlular
da bu yapılandırma hükümlerinden yararlanmayacaklar. Ama, yine bir esneklik
getiriyoruz. Bu sınırlar içinde taksit ödemelerini yerine getiremeyenlere
devlet iç borçlanma senetleri aylık ortalama faiz oranına 1 puan ekleyerek
bileşik bazda gecikme zammı uygulanacak ve böylece, bu mükelleflerin de bu
sistemden çıkmamalarına, sistem içerisinde kalmalarına imkân verilecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Sayın Bakan,
buyurun.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla)- Değerli milletvekilleri, sürem
doldu. Belki öbür maddelerde yine izah etmeye devam ederim.
Bu tasarılarla birlikte
vergi borçlarının da süresinde ödenmesini öngören bir hüküm var. Yine,
devletten alınan teşviklerden yararlanmanın bu yasa hükümlerindeki
mükellefiyetleri yerine getirme şartına bağlı olan hususlar var. Bunlar, tabiî,
çeşitli şekillerde tartışılabilir; ama, neticede bütün bunların hepsi kamu
alacağıdır. Yani, SSK primi veyahut da vergi alacağı olarak bunlarda ayrım
yapmayı doğru bulmuyoruz. Kamunun alacağının bir şekilde tahsil edilmesi, tüm
kamu alacaklarının tahsili açısından önemli bir husus arz etmektedir.
Sözlerimin başında ifade
ettiğim gibi, bu tasarı gündemde çok kalmıştır; üzerinde çok çalışılmıştır, alt
komisyonlar kurularak çalışılmıştır; bir an önce Yüce Parlamentomuzdan
çıkartılarak mevzuatımıza kazandırılması ve kurumların, bir an önce, bu yasaya
uygun prosedürleri başlatmasında fayda var diyor, bu yasanın, sosyal güvenlik
sistemimize hayırlı olmasını, faydalı olmasını diliyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen, Bingöl Milletvekili Mahfuz Güler.
Buyurun Sayın Güler. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 1066 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarını Yeniden
Yapılandırılmasıyla İlgili Tasarının 1 inci maddesi üzerinde şahsım adına söz
almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
Sosyal Sigortalar Kurumunun, kamu ve özel sektörden, 2005 Mart ayı itibariyle,
5 milyar YTL alacağı ile Bağ-Kurun 16,7 milyar YTL prim alacağı bu tasarıyla
yeniden yapılandırılacaktır.
Bu maddeyle, SSK ve
Bağ-Kurun birikmiş alacaklarının, enflasyon rakamları baz alınarak
güncellenmesi suretiyle, alacak asıllarının değerlerinin korunması istenmiştir.
Ayrıca, bu kanunla,
borçluların, gecikme zammı ve faiz yüklerinde, özellikle 2000 ve 2001 ekonomik
krizlerinin olumsuz etkilerinden kaynaklanan mağduriyetlerinin belirli ölçüde
azaltılması hedeflenmiştir.
Borçluların tekrar
sisteme düzenli prim ödemelerinin teşviki amacıyla, borcun ödenebilir seviyeye
getirilmesi amaçlanmaktadır. Kurumların birikmiş alacaklarının tahsil edilmesi
ve yeni borç birikimlerinin önüne geçilmesi düşünülmektedir.
Sosyal güvenlik prim
alacaklarının tahsilinde kurumların daha etkin bir takip yapabilmelerine imkân
tanınması, sosyal güvenlik reform kanunları çerçevesinde tek çatı altında
yeniden yapılandırılması düşünülen kurumların daha sağlıklı ve sorunsuz olarak
bir başlangıç yapmaları hedeflenmektedir.
Tasarı, 31.3.2005
tarihine kadar tahakkuk ettiği halde ödenmemiş olan, Bağ-Kur kapsamında takip
edilen prim ve sosyal güvenlik destek prim borçlarının tümünü kapsamaktadır.
SSK kapsamında takip
edilen kamu ve özel sektör işverenlerinin sigorta primi, sosyal güvenlik destek
primi, işsizlik sigortası primi, idarî para cezası, sosyal yardım zammı
borçları, topluluk sigortası prim borçları ve isteğe bağlı sigorta prim
borçlarını kapsamaktadır.
Yine, SSK kapsamında, 31
Mart 2005 tarihi ve öncesinde biten özel bina inşaatı ve ihale konusu işlerden
dolayı fark, işçilik tutarı üzerinden hesaplanarak borçlar yeniden
yapılandırılacaktır.
Bu tasarıyla, Bağ-Kurda
tüm borçlar, SSK'da ise borç aslı 100 000 YTL ve altında olanlar için borç
asıllarına, 1998 yıl sonuna kadar olan borçlar için gecikme cezası, 1999
yılından başvuru tarihine kadar olan borçlar için ise, gecikme cezası oranları
yerine enflasyon TEFE oranı uygulanarak hesaplanacaktır. Bu hesap sonucu,
borcun ait olduğu döneme bağlı olarak toplam borç tutarından farklı oranlarda
terkin söz konusu olacaktır.
SSK'da borç aslı 100 000
YTL üzerinde olanlar için Maliye Bakanlığınca "çok zor durum" halinin
belirlenmesi için kullanılan likidite rasyosu esas alınarak, borçlu firmanın
malî durumuna bağlı olarak yüzde 30'a kadarı terkin yapılabilecektir. Bu
durumdaki işverenlerden, 1.1.2005 tarihinden önce vergi mükellefiyeti sona
ermiş ya da haklarında iflas kararı verilmiş olanların borçlarının yüzde 30'u
terkin edilecektir.
Değerli arkadaşlar,
getirdiğimiz bu tasarıyla borcun ağırlıklı yaşına göre taksit sayısı
belirlenecektir, taksit sayısı en fazla 60 ay olacaktır. Taksitlendirme farkı
12 ayda ödenirse yıllık yüzde 5; 12 ayı aşan, ancak 24 ayı aşmayan sürede
ödenirse yıllık yüzde 6; 24 ayı aşan sürede ödenirse yıllık yüzde 7 olacaktır.
Taksitlendirme süresinde taksitlendirilmiş borçlara Hazine borçlanma faizi,
DİBS uygulanmayacaktır.
Başvuru süresi, yasanın
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren, aybaşından itibaren 2 aydır, bu süreyi 1
ay uzatmaya SSK ve Bağ-Kur yönetim kurulları yetkili kılınmıştır.
Taksitlendirmeden
kaynaklanmış yükümlülüklerin bir takvim yılında 3 defadan fazla aksatılması
veya taksitlendirme süresi içinde mükellefler, tahakkuk edecek cari ay
borçlarının bir takvim yılında 3 defadan fazla ödenmemesi durumlarında, bu
yeniden yararlanma hükümlerinden yararlanamayacaklardır. Bu sınırlar içinde
taksit ödemelerini yerine getirmeyenlere, Hazine borçlanma faizi aylık ortalama
faiz oranına 1 puan eklenerek, birleşik bazda gecikme zammı uygulanacak ve
böylece sistemde kalmalarına imkân verilecektir…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MAHFUZ GÜLER (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Güler, buyurun.
MAHFUZ GÜLER (Devamla) -
Tasarıyla, ayrıca, Bağ-Kurlulara, toplam borçlarının yüzde 5'ini peşin veya 4
taksitini cari ay primleriyle birlikte ödeyenler için sağlık hizmetinden
yararlanma imkânı getirilmiştir.
Yine, Bağ-Kur
sigortalıları için, 31 Mart 2005 tarihinden bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihe
kadar ödenmeyen prim borçları da yeniden yapılandırılan borca eklenerek
taksitlendirme imkânı verilmiştir.
SSK ve Bağ-Kurda gecikme
zammı oranları yeniden düzenlenmektedir. Halen ilk ayda yüzde 10 olan gecikme
zammı, üç aylık sürede her ay için yüzde 3 olarak değiştirilmektedir.
Bağ-Kurda, ayrıca, pirim mahsup sistemi değiştirilerek, yapılan ödemelerin,
öncelikle en eski borca değil, ödemenin yapıldığı aya ait prim borcuna, kalan
kısmın ise en eski borçtan başlayarak mahsup edilmesi benimsenmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu yeniden yapılandırmanın daha iyi anlaşılması için bir
örnekle hesaplamayı anlatarak konuşmama son vermek istiyorum. Örneğin, 2000
yılı ocak ayında 100 000 YTL borcu olanın, mevcut mevzuata göre 2005 yılı kasım
ayında borcu 634 YTL olmuştur. Bu borç bu tasarıya göre yeniden
yapılandırıldığında, 2000 yılı başından itibaren primin aslına TEFE uygulanacak
olup, toplam borç 408 YTL olacaktır. Buna göre, peşin ödendiğinde indirim oranı
yüzde 36'dır.
Değerli arkadaşlar, bu
tasarıyla, ülkemizde, geçmiş dönemlerdeki ekonomik krizler başta olmak üzere,
ödeme sıkıntısı çeken tüm SSK ve Bağ-Kurlular için, AK Parti İktidarının
hazırladığı iyi bir imkân doğmuştur. Umarım, bu düzenleme mükelleflerimiz için
yapılmış olan son bir yapılandırma olur.
Halkımızın büyük bir
beklenti içinde olduğu SSK ve Bağ-Kur primlerinin yeniden düzenlenmesi
konusunda çok yoğun bir emek harcayan başta Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanımız Sayın Başesgioğlu'na ve Bakanlığımızın değerli bürokratlarına,
komisyonlarda emeği geçen tüm milletvekili arkadaşlarıma teşekkürlerimi ve
şükranlarımı sunuyorum.
Bu tasarının halkımıza
hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, hepinize, tekrar, saygılarımı sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Güler.
Şimdi, madde üzerinde 10
dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Soru sorma süresi 5
dakikadır.
Sayın Gazalcı, buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakandan şu soruyu
yanıtlamasını dileyeceğim: Bağ-Kur ya da SSK'ya bağlı bir üye, belirli bir süre
primini ödedikten sonra, ekonomik sıkıntı nedeniyle ilgili kuruluşla ilişiğini
kesmiş ödeyemeyeceği düşüncesiyle, üç yıl, beş yıl bir ara verdikten sonra
ekonomik durumu yeniden iyileşmiş ve yeniden prim ödemeye başlamış. Şimdi, biz,
ilişiğini kesmeyenlerin faizlerini yeniden bir güncelleştiriyoruz. Bilinçli
olarak, iyi niyetli olarak ilişiğini bir süre kesmiş, ama, ödemelerinde bir
aksaklık olmamış, şimdi geriye doğru borçlanmak istiyor. Böyle bir düşüncesi
var mı Bakanlığın? Yani, mademki bir güncelleştirme söz konusu, aynı durumda
başlamış, birisi ilişiğini kesmemiş, ama, ödememiş; birisi de, ödemeyeceğini
anlayınca ilişiğini kesmiş. Araya zaman girmiş, yeniden durumu iyileşmiş.
Bunlar için bir borçlanma, iyileştirme düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Gazalcı.
Sayın Tiryaki, buyurun.
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Sayın Bakan, sigorta ve Bağ-Kur primleri borçlarının yeniden
yapılandırılmasından ve borçların taksitlendirilmesinden yararlanacak olan
mükellefler için bu yasayı çıkarıyoruz. Primlerini zamanında ödeyen mükellefler
için ne düşünüyorsunuz? Zamanında ödeyen mükellefler, acaba, bir nebze olsun
-affedersiniz ama- enayi yurduna mu düşüyor?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Tiryaki.
Sayın Ateş, buyurun.
ABDULKADİR ATEŞ
(Gaziantep) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Aracılığınızla, Sayın
Bakana bir soru da ben yöneltmek istiyorum. Bağ-Kurlu olarak prim ödemeye
başlayan bir vatandaşımız, belli bir süre sonra sigortalı olduğu takdirde ve bu
arada Bağ-Kur primlerini ödemediği veya ilişkisini kesmediği durumda, daha
sonra sigortadan emeklilik durumuna geldiğinde, ödemiş olduğu Bağ-Kur primleri
ne olacaktır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ateş.
Sayın Çakır, buyurun.
RASİM ÇAKIR (Edirne) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aracılığınızla, Sayın
Bakanımdan şunu öğrenmek istiyorum: Görüşmekte olduğumuz yasa tasarısıyla,
tarım Bağ-Kuruna üye olmuş, ama, hiç prim yatırmamış vatandaşlarımız emeklilik
yaşına gelmişler ise eğer, belirli bir miktar para yatırarak -zannediyorum, 14
milyar küsur yatırarak- emekli olma hakkını alacaklar; ama, öyle
vatandaşlarımız da var ki, tarım Bağ-Kuruna girmemiş, yani, kayıt olmamış, ama,
bugün emeklilik yaşı gelmiş… "Yani, sadece kayıt olmak mı gerekir; biz de
bu parayı yatırsak, bize de emeklilik hakkı verilemez mi" diye bizlere
soru soran vatandaşlarımız var. Ben, Sayın Bakanımdan, böyle bir talebin yerine
getirilmesinin mümkün olup olmayacağını öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Çakır.
Sayın Kandoğan, buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Teşekkür ediyorum. Sayın Bakanımdan şu hususu öğrenmek istiyorum:
1 inci maddede, yeniden
yapılandırma içerisinde yer alan "idarî para cezası" ibaresi var.
"İdarî para cezası" ibaresi, bir af niteliği taşımakta mıdır? Eğer af
niteliği taşıyorsa, bunun kabulü için gerekli oy şartını arayacak mısınız?
İkincisi, yine, 1 inci
maddede, borçların yapılandırılmasıyla ilgili olarak farklı uygulamalar mevcut.
Hatta, 100 000 Yeni Türk Lirasının üzerinde borcu olanlarla ilgili olarak,
kendi içerisinde 3 ayrı ödeme planı getirilmektedir. Bu şekildeki
düzenlemelerin Anayasaya aykırı olduğunu düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kandoğan.
Sayın Bakan, buyurun.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Soru soran arkadaşlarıma
da çok teşekkür ediyorum.
Şimdi, Sayın Gazalcı'nın
sormuş olduğu soruya kısaca cevap vermek istiyorum.
Burada, tabiî, sistemle
irtibatı kalmamış, sistemle ilişkisini kesmiş mükelleflerimizin, borçlanma
suretiyle de tekrar sisteme entegre olmaları mümkün değil maalesef. Ayrıca,
şunu da söylemem gerekir: Yani, borçlanma, sosyal güvenlik sisteminin hiç
tasvip etmediği, aktuaryel dengeyi tamamen bozan bir olgu olduğu için,
açıkçası, borçlanma konusunda yeni bir açılım düşünmüyoruz.
Sayın Tiryaki
"borçlarını zamanında ödeyenleri ödüllendirelim" dediler. Bu, tabiî,
hakkaniyet olarak düşünülebilecek, takdir edilecek bir husus; ama, bunu
dediğiniz zaman, şöyle bir soruyla karşılaşıyorsunuz: O zaman, bu devlete
yükümlülüklerini yerine getiren herkese ilave bir ödül mü verelim? Vatandaşlık
görevini yapmak ödül mü gerektirir, gibi bir soruyla da karşı karşıya
kalıyoruz. Sayın Topuz da, beni, zannediyorum, tasvip ediyor. Onlara şu aşamada
sadece teşekkürle yetiniyoruz.
Sayın Bakanımın, Sayın
Ateş'in sormuş olduğu hizmetlerin birleştirilmesi konusu; Bağ-Kurda geçen
sigortalılık sürelerinin Sosyal Sigortalar Kurumuna aktarılması mümkün. Bu
yasada, onu daha açıklayıcı bir ifade var; yani, her iki kurumda geçmiş olan
sigortalılık sürelerini rahatlıkla birleştirebiliyorlar.
Diğer sorulara da yazılı
cevap vermek istiyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Madde üzerinde 3 adet
önerge vardır; önergeleri, önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık
derecelerine göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
"Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının" 1 inci
maddesinin birinci fıkrasındaki "10.7.2004 tarihli 5216 sayılı Büyükşehir
Belediyesi Kanununun geçici 3 üncü" ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
|
İrfan
Gündüz |
Mahfuz
Güler |
Abdullah
Erdem Cantimur |
|
İstanbul |
Bingöl |
Kütahya |
|
İbrahim
Köşdere |
Hakan
Taşcı |
Ahmet
Yeni |
|
Çanakkale |
Manisa |
Samsun |
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
tasarının 1 inci maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet
Akif Hamzaçebi |
Haluk
Koç |
Nuri
Çilingir |
|
Trabzon |
Samsun |
Manisa |
|
Nail
Kamacı |
Bayram
Ali Meral |
Hüseyin
Ekmekcioğlu |
|
Antalya |
Ankara |
Antalya |
|
Feridun
Ayvazoğlu |
Ramazan
Kerim Özkan |
Mustafa
Gazalcı |
|
Çorum |
Burdur |
Denizli |
|
İlyas
Sezai Önder |
Muharrem
Kılıç |
Hüseyin
Bayındır |
|
Samsun |
Malatya |
Kırşehir |
"b) 01.01.2005 tarihinden önce vergi
mükellefiyeti sona eren veya haklarında iflas kararı verilenler de dahil olmak
üzere borç aslı tutarlarının 100 000 YTL'nin üzerinde olması halinde ise ödeme
süresinin bitiminden yeniden yapılandırma başvurusunun yapıldığı tarihten
önceki ayın sonuna kadar yürürlükteki mevzuat hükümlerine göre gecikme zammı
hesaplanmak suretiyle tespit edilecek borç tutarının yüzde 30'u terkin edilerek
yapılandırmaya esas olan borç hesaplanır. Ancak bu şekilde hesaplanan borç (a)
bendine göre hesaplanacak borç miktarından aşağı olamaz."
BAŞKAN - Şimdi, maddeye
en aykırı önergeyi okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1066
sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Bayram
Meral |
Hasan
Ören |
Feridun
Ayvazoğlu |
|
Ankara |
Manisa |
Çorum |
|
Ali
Kemal Deveciler |
Tuncay
Ercenk |
Kemal
Sağ |
|
Balıkesir |
Antalya |
Adana |
|
Mehmet
Boztaş |
|
Nail
Kamacı |
|
Aydın |
|
Antalya |
"Yukarıda belirtilen işveren ve sigortalılar,
tahakkuk eden prim borçlarının anaparasına ilişkin bölümünü, bu Kanunda
öngörülen süreler içinde ödedikleri takdirde birikmiş faiz borçlarının tamamı
silinir."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Meral,
konuşacak mısınız?
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Evet efendim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Meral.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Sayın Başkan, saygıdeğer arkadaşlarım; 1066 sayılı yasanın 1 inci maddesi
üzerinde verdiğimiz önergeyle ilgili söz almış bulunmaktayım.
Değerli arkadaşlarım,
biraz önce, arkadaşlarım konuyu bir noktaya bağladı. Ben, Sosyal Sigortalar
Kurumuyla ilgili, Bağ-Kurla ilgili prim affının sayısını unuttum. Her gelen…
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Kütahya) - 16.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - 16 mı? 16, bu oldu 17.
Yani, biraz önce Sayın Güler'in dediği gibi
"2001 yılında, 2002 yılında bilmem kriz oldu da, bundan dolayı
affediliyor" şeklinin, uzaktan yakından ilgisi yok. Bu, bir alışkanlık
haline getirilmiştir değerli arkadaşlarım.
Biraz önce bir
arkadaşımın da sorduğu gibi -gerçeği konuşmak lazımsa- devlete karşı
sorumluluğunu yerine getiren işini bilmeyen işveren, primini yatırmayıp
siyasîlere baskı yapan da işini bilen işveren olmuştur; işin gerçeği budur.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, biraz önce, geçen hafta, emeklilerle ilgili yasa gelince, birçok
arkadaşım "aman konuşmayın, bir an önce yasa çıksın, emekliler
bekliyor…" Gele gele, emekli yasası geldi, emeklilere hak görülen ortalama
aylık ücret 13 lira. Bozdur bozdur harca!
Şimdi geldik buraya.
Değerli arkadaşlarım, bakınız, ne yaparsanız yapın, işin temeline inmediğiniz
sürece buna çözüm bulamazsınız. Şimdi, burada, prim anaparası 3 462 000 000
-devletin verdiği rakamlar- gecikme zammı 3 milyar Yeni Türk Lirası. 481 000
000; yani, anaparadan daha fazla, belediyelerin uyum sağlamasının dışında ve en
fazla borcu yapan da belediyeler.
Ne yapmak lazım: Değerli
arkadaşlarım, önergede diyoruz ki, buna bir çözüm bulalım. Şimdi, burada
arkadaşlar anlatıyor -yasada da öyle- 60 ay takside bağladık, ödeyemediyse,
TÜFE+1 faiz koyacağız, devam edecek. Bunun anlamı nedir biliyor musunuz; bir
dahaki gelen iktidar, geride kalanlar -bu yükü- buna bir af çıkarsın. Bunun
anlamı budur.
Değerli arkadaşlarım,
önergeyi, dikkatle, bir kez daha bilginize sunmak istiyorum. Önerge diyor ki
"anaparasını bu yasanın süresi içerisinde ödeyenlerin faiz borçları
silinir".
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
İşverenlerin...
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Ödeyenlerin…
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
İşverenlerin…
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - İşverenlerin de, hepsinin de… "Ödenir…"
Ama, Sayın Kacır,
geçenlerde, burada "emeklileri konuşmayın, esnaf geliyor, geldi…" Gel
de konuş.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Konuşurum…
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Geçende bülbül gibi ötüyordun; emekliler buradayken, baktım, ortada
yoksun. Neredeydin; merak ettim?!
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Buradaydım, buradaydım…
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Elini kaldırsaydın ya, şimdi oradan konuşuyorsun.
BAŞKAN - Sayın Meral,
lütfen, Genel Kurula hitap edin. Lütfen, Sayın Meral…
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Sayın Başkan, sataşma var; söz istiyorum.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Ben, bir çözüm öneriyorum; diyorum ki, bunun ana noktasını, bir
kere, çözelim. Bu neye benziyor biliyor musun; adamın birisi birine borç
vermiş, borçlu Hakk'ın rahmetine kavuşmuş. Hoca efendi soruyor: "Bu
merhumdan razı mısınız?" "Hoca efendi, kaldır; razı olsam ne olacak,
olmasam ne olacak?!"
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, bu işyerlerinin çoğu kapanmış, çoğu iflas etmiş, bir bölümünün
adresi yok. Şimdi, biz, bunlara, tahakkuk edeceğiz, para alacağız! Gelin, bu
babayiğitlik sizde kalsın; bu prim gecikme faizlerini affedelim.
Efendim "kaynağı
nerede bulacağız…" Değerli arkadaşlarım, siz, cömert bir iktidarsınız!
Sayın Başbakanım açıklamadı mı, hortumcuların, bankayı boşaltanların devlete
yüklediği yük 154 milyar dolar. Şimdi, 154 milyarı doları ödüyorsunuz da, onu
devletin, milletin sırtına yüklüyorsunuz da, şu esnafa, işçiye, işverene neden
böyle hoş bakmıyorsunuz?! Sizden bunu rica ediyorum. Sayın Bakanımın da, bunu,
bir kez daha düşünmesini istiyorum.
Bu prim gecikme
faizlerinin bir defaya mahsus olmak üzere çizilmesini ve ana parasının da bir
an önce tahsil edilmesini Cumhuriyet Halk Partisi olarak talep ediyoruz.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Meral.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Sayın Başkan..
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Kacır.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
İsmim hitap edilerek, sataşma yapıldı.
BAŞKAN - Ne diye sataştı
Sayın Kacır?
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
69 uncu maddeye göre söz hakkı istiyorum.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Efendim, o alışık oradan söz…
BAŞKAN - Sayın Meral,
lütfen…Konuşma talebinde bulundunuz; söz verildi, kürsüden konuştunuz Sayın
Meral. Lütfen…
Sayın Kacır, buyurun;
İçtüzüğün 69 uncu maddesine göre... (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Ona söz vermek için beni azarlamanız gerekmez, Sayın Başkan. Vereceksen söz
ver de…
BAŞKAN - Sayın Meral,
buna siz karar vermeyeceksiniz.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Vereceksen ver de, ona söz vermek için beni azarlaman gerekmez.
BAŞKAN - Sayın Meral,
lütfen, oturur musunuz?
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Lütfen… Böyle bir hakkın da yok.
BAŞKAN - Sayın Meral,
Başkanlık Divanının…
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Benim saygım var…
BAŞKAN - Lütfen, Sayın
Meral…
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Beyefendi, zaten onun usulü o; orada kim konuşursa konuşsun, müdahale eder;
onun görevi o.
BAŞKAN - Sayın Meral,
oturur musunuz; lütfen…
Buyurun Sayın Kacır.
VII.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Ünal Kacır'ın, Ankara Milletvekili Bayram Ali Meral'in,
konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; az önce, kürsüdeki konuşmacı arkadaşımızın
ismimden bahsetmesi üzerine, bu konuyla ilgili beni oturduğum yerde tenkit
etmesinden dolayı söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.
Ben ortamın gerilmesini
hiç arzu etmiyorum, ortamı germek doğrultusunda da bir söz almış değilim.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Niye laf atıyorsun?!
ÜNAL KACIR (Devamla) -
Sadece ve sadece, önergeye ve önergeyle ilgili görüşlerimi açıklayacağım.
Şimdi, 1 inci madde,
kanunun 1 inci maddesi… (CHP sıralarından gürültüler)
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Nerede sataşma?!
BAŞKAN - Sayın Kacır…
Sayın Kacır, bir saniye…
Lütfen, sayın
milletvekilleri… Niye aceleci davranıyorsunuz?
ÜNAL KACIR (Devamla) -
Buyurun Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Kacır,
lütfen… Sataşmayla ilgili söz istediniz; sataşmayla ilgili konuşur musunuz.
ÜNAL KACIR (Devamla) -
Sataşmayla ilgili konuşacağım efendim.
VAHDET SİNAN YERLİKAYA
(Tunceli) - Sataşma yok ki, konuşsun.
ÜNAL KACIR (Devamla) -
Kanunun 1 inci maddesi, SSK prim borçlarını işçilerinden zamanında kestiği
halde, devlete ödeyememiş, ödememiş veya ödeyememiş işverenlerin -ödememiş veya
ödeyememiş işverenlerin- borçlarının yeniden yapılandırılmasıyla ilgili.
Şimdi, bir yandan, bazı
arkadaşlarımız şunu söylüyorlar: "Yani, ödeyenlerin enayi durumuna
düşürülmesi de doğru değil; onlar da ödediler, diğeri ödememiş. Ee, bu
ödeyenler enayi mi, niye ödediler?.." İşte, onun için yasa diyor ki, o
günden bugüne enflasyon uygulayarak, TEFE'yi uygulayarak geleceğiz ve bugün bu
parayı taksitlendireceğiz ve bu taksitleri de işverenden tahsil edeceğiz.
Sayın Meral de diyor ki
"o TEFE'yi uygulamayın işverenlere ödeyememiş, paranın aslını alın."
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Burada, sataşma nerede?!
ÜNAL KACIR (Devamla) -
Ben, bunu…
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Sayın Başkan, nerede sataşma var burada?
ÜNAL KACIR (Devamla) - Ee
"bundan kaçıyorsunuz" diyor "bundan niye kaçıyorsunuz"
diyor. Ben de açıklık getiriyorum, diyorum ki…
AHMET SIRRI ÖZBEK
(İstanbul) - Sana ne; onu hükümet söylesin!
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- O sataşma değil, eleştiri.
ÜNAL KACIR (Devamla) -
…biz, ödeyenleri enayi noktasına düşürmek istemiyoruz. Ödeyemeyenler,
ödemeyenler veya ödeyemeyenler, onlar, enflasyona göre güncelleştirilmiş
borçlarını taksitle ödeyeceklerdir diyorum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Başkan, sataşma nedeniyle söz almıştı; sataşmayla ilgisi yok.
ÜNAL KACIR (Devamla) -
Durumu bilgilerinize arz ediyorum efendim.
Saygılar sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kacır.
VI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)Ê
3.- Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden
Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı; Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın, Sosyal Güvenlik Barışı Yasa Teklifi;
İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız
Çalışanlar Hakkında Prim Barışı Kanunu Teklifi; Ankara Milletvekili Eşref
Erdem'in, 1479 ve 2926 Sayılı Yasalarda Değişiklik Yapılması Hakkında Yasa
Önerisi; Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut'un, İş ve Sigorta Barışı
Kanunu Teklifi; Manisa Milletvekili Hasan Ören ve 42 Milletvekilinin, 1479
Sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kanununa Ek Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi; Muğla Milletvekili
Fahrettin Üstün ile 28 Milletvekilinin, Bağ-Kur ve SSK'ya Ait Birikmiş Prim
Borçlarına Ödeme Kolaylığı Getirilmesi Hakkında Kanun Teklifi; Kırşehir
Milletvekili Mikail Arslan'ın, Sosyal Güvenlik ve Prim Barışı Kanunu Teklifi ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/1122, 2/116, 2/124, 2/137, 2/147, 2/379, 2/399, 2/457) (S. Sayısı: 1066)
(Devam)
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
tasarının 1 inci maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
"b) 01.01.2005
tarihinden önce vergi mükellefiyeti sona eren veya haklarında iflas kararı
verilenler de dahil olmak üzere borç aslı tutarlarının 100 000 YTL'nin üzerinde
olması halinde ise ödeme süresinin bitiminden yeniden yapılandırma başvurusunun
yapıldığı tarihten önceki ayın sonuna kadar yürürlükteki mevzuat hükümlerine
göre gecikme zammı hesaplanmak suretiyle tespit edilecek borç tutarının yüzde
30'u terkin edilerek yapılandırmaya esas olan borç hesaplanır. Ancak bu şekilde
hesaplanan borç (a) bendine göre hesaplanacak borç miktarından aşağı
olamaz."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?..
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın
Hamzaçebi?..
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Uygulama hem prim
borçluları hem de idare yönünden kolaylaştırılmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
"Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının" 1 inci
maddesinin birinci fıkrasındaki "10.7.2004 tarihli 5216 sayılı Büyükşehir
Belediyesi Kanununun geçici 3 üncü" ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
İrfan
Gündüz (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?..
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
5216 sayılı Büyükşehir
Belediye Kanununun geçici 3 üncü maddesi ile, Büyükşehir Belediyeleri ve
bunlara bağlı kuruluşlar ve sermayesinin yüzde 50'sinden fazlası Büyükşehir
belediyesine ait şirketlerin, 31.12.2004 tarihi itibariyle kamu ve özel hukuka
tabi alacakları ile bunların kamu kurum ve kuruluşlarına olan borçlarının takas
mahsup ve kesinti yoluyla yeniden yapılandırılması hususunda düzenlemeler
getirilmiş olup, Büyükşehir Belediyesi Kanununun geçici 3 üncü maddesinin
uygulama süresi de 31.12.2005 tarihi itibariyle sona ermiştir. Madde ile, 5216
sayılı Büyükşehir Belediye Kanununun geçici 3 üncü maddesi ile getirilen
uygulamaya başvurmayan veya başvurduğu halde uzlaşma sağlayamadığı kesinleşen
Büyükşehir Belediyesinin Kuruma olan borçlarının bu kanunla getirilen yeniden
yapılandırma hükümlerinden yararlanmalarının sağlanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Karar yetersayısı.
BAŞKAN - Arayacağım Sayın
Kandoğan.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yetersayısı yoktur;
birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.58
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.09
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK
(Burdur)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62 nci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
1066 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)Ê
3.- Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden
Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı; Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın, Sosyal Güvenlik Barışı Yasa Teklifi;
İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız
Çalışanlar Hakkında Prim Barışı Kanunu Teklifi; Ankara Milletvekili Eşref
Erdem'in, 1479 ve 2926 Sayılı Yasalarda Değişiklik Yapılması Hakkında Yasa
Önerisi; Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut'un, İş ve Sigorta Barışı
Kanunu Teklifi; Manisa Milletvekili Hasan Ören ve 42 Milletvekilinin, 1479
Sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kanununa Ek Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi; Muğla Milletvekili
Fahrettin Üstün ile 28 Milletvekilinin, Bağ-Kur ve SSK'ya Ait Birikmiş Prim
Borçlarına Ödeme Kolaylığı Getirilmesi Hakkında Kanun Teklifi; Kırşehir
Milletvekili Mikail Arslan'ın, Sosyal Güvenlik ve Prim Barışı Kanunu Teklifi ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/1122, 2/116, 2/124, 2/137, 2/147, 2/379, 2/399, 2/457) (S. Sayısı: 1066)
(Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Tasarının 1 inci
maddesinin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı; şimdi, maddeyi yeniden
oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yetersayısı vardır; madde
kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- 2/9/1971
tarihli ve 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal
Sigortalar Kurumu Kanunu ile 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı Tarımda Kendi
Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa göre, 31/3/2005
tarihine kadar tahakkuk ettiği halde bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar
ödenmemiş olan prim ve sosyal güvenlik destek primi borçları; bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki ay içerisinde Bağ-Kur'a yazılı olarak başvurmak
şartıyla, emekli aylıklarına uygulanan sağlık sigortası prim oranı uygulanmak
suretiyle bulunan miktar düşüldükten sonra tespit edilen prim asıllarına ödeme
süresinin bitiminden itibaren 31/12/1998 tarihine kadar uygulanan oranlara göre
gecikme zammı hesaplanmak; 1/1/1999 tarihinden 31/12/2004 tarihine kadar
Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan toptan eşya fiyat endeksi (TEFE)
aylık değişim oranı; 1/1/2005 tarihinden yeniden yapılandırma başvurusunun
yapıldığı tarihten önceki ayın sonuna kadar ise Türkiye İstatistik Kurumu
tarafından açıklanan üretici fiyat endeksi (ÜFE) aylık değişim oranı uygulanmak
suretiyle, bu madde ve 3 üncü madde hükümlerine göre yeniden yapılandırılır.
Ancak, bu suretle hesaplanan borç yürürlükteki mevzuat hükümlerine göre
hesaplanan borç tutarından fazla olamaz.
Birinci fıkra kapsamı
dışında kalan ve 1/4/2005 tarihinden bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önceki
ayın sonuna kadar geçen dönemde tahakkuk ettiği halde ödenmeyen prim, sosyal
güvenlik destek primi ve gecikme zammı borçları, yeniden yapılandırılan borca
eklenerek 3 üncü maddede belirtilen
esaslara göre taksitlendirilir.
1479 ve 2926 sayılı
kanunlar kapsamında bulunan ve borçları bu Kanuna göre yeniden yapılandırılan
sigortalılar veya bunların hak sahipleri; toplam borçlarının % 25'ini peşin
veya dört taksidini cari ay primleri ile birlikte ödemeleri durumunda sağlık
sigortasından yararlandırılırlar.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen, Mersin Milletvekili Sayın
Mustafa Özyürek; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşülmekte olan
sosyal güvenlik primlerinin yeniden yapılandırılmasıyla ilgili tasarı hakkında
söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlarım, bu
kanun tasarısıyla ilgili çok şey söylendi. Öncelikle, tasarının gecikmiş
olduğunu kabul etmek zorundayız; çünkü, böylesi af tasarıları gündeme gelir
gelmez, onu yasalaştırmanız lazım. Zaman geçtikçe, süre uzadıkça, prim ödememe
durumu devam ediyor ve âdeta, sürekli, yeni yeni af kanunu çıkarmak durumuyla
karşı karşıya geliyoruz.
BAŞKAN - Sayın Özyürek,
bir saniye lütfen.
Sayın milletvekilleri,
Sayın Hatibin konuşması anlaşılmamaktadır; salonda büyük bir gürültü vardır;
lütfen, sessiz olalım.
Buyurun Sayın Özyürek.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla)
- Bir diğer önemli nokta: Şimdi, daha önce, 2003 yılında da, buna benzer bir
yeniden yapılandırma tasarısını Yüce Meclisimiz kabul etmişti; fakat, orada da,
çok fazla şart öngörüldüğü için, uygulanamadı, yeteri kadar etkili olamadı.
Şimdi, Türkiye, yıllardır buna benzer af kanunlarını çıkarıyor. Bu af
kanunlarının hepsinin esası, prim aslını tahsil etmek, gecikme cezalarıyla
ilgili olarak da, belli bir bölümünü indirmek; işin esası, özü budur. Şimdi
burada, işte, 100 milyar lirayı geçenlerde başka bir uygulama, altında
olanlarda başka bir uygulama, likidite rasyosu şu olanda başka bir uygulama
diye, çok fazla şart ileri sürdüğünüz zaman, bundan gene sonuç alamazsınız. Onun
için, basit bir formülle meseleyi çözmek lazım. Plan ve Bütçe Komisyonunda bu
konuda çok fazla konuştuk, önergeler de verdik; ama, ne yazık ki, kabul
ettiremedik. Korkarım ki, gene, bu kanun çıkacak; ama, ilgililer, prim
borçluları buna itibar etmeyecekler.
Arkadaşlarım da ifade
etti, biz de ifade ediyoruz, önemli eleştirilerimiz var, çekincelerimiz var;
buna rağmen, bu tasarının çıkmasını istiyoruz. Öyle bir tasarı çıksın ki, bu
uygulansın, taraflar bundan yararlansın. Öyle anlaşılıyor ki, IMF'ye bazı
şeyleri anlatmakta güçlük çekilmiş. IMF'ye şunu söylemek lazım: Tahsil
edilmemiş paranın kime ne yararı var. Bu, ödenememiş, çeşitli nedenlerle
borcunu ödeyememiş insanların borçlarını ödettirmenin bir yolu. Öyleyse, onlara,
pratik, basit bir yöntemi uygulayalım, getirelim, onlar da bundan
yararlansınlar.
Eskilerin güzel bir sözü
vardır, sehavete endaze olmaz diye. Burada, sehavete endaze getiriyoruz; yani,
affa koşul koşuyoruz. Onun için, böyle koşullu, şartlı aflar başarılı olmaz.
Onda da önemli çekincelerimiz vardı. Örneğin, vergi barışı niçin etkili bir
şekilde uygulanabilmiştir; çünkü, şartı şurtu yoktur. Gecikme zamları pratik
bir yöntemle affedilmiştir; vergi aslını öde, şu kadar da gecikme zammını öde
ve kurtul denilmiştir. Burada, ne yazık ki, bunda başarılı olamadık.
Şimdi değerli
arkadaşlarım, özellikle 2 nci madde, üzerinde konuşmakta olduğum 2 nci madde,
Bağ-Kurluların prim borçlarının yeniden yapılandırılmasıyla ilgili bir madde.
Sayın Bakan, burada,
biraz önce anlattı, rakamları verdi. Öyle anlaşılıyor ki, Bağ-Kurlularda prim
ödeme alışkanlığı yok. Eğer, bu durum devam ederse; yani, insanlar prim
ödememeyi alışkanlık haline getirmişlerse, biz, korkarım, bir yıl sonra, yine,
burada, birikmiş Bağ-Kur prim borçlarını nasıl affedeceğimizi konuşuruz. Onun
için, meseleye köklü bir şekilde yaklaşmak, Bağ-Kurluların düzenli prim
ödemesinin yollarını aramak lazım. Bunları gerçekleştirmek lazım. Eğer hastalığı
kökünden çözemezsek, durmadan hastalık ortaya çıkar, biz de onu çeşitli
tedbirlerle ortadan kaldırmaya çalışırız.
O bakımdan, bu tasarı,
gecikmiş bir tasarıdır; ama, karmaşık, insanların anlamakta güçlük çekeceği bir
tasarıdır ve korkarım ki, bu tasarıyı okuyan, uygulamaya kalkan insanlar, bu
karmaşık mevzuat karşısında bu yola başvurmayacaklardır.
Oysa, tasarıda, özellikle
Bağ-Kurluların sağlık yardımından yararlanmaları konusunda bazı olumlu adımlar
da atılmıştır. Ya borcunun yüzde 25'ini peşin olarak veya taksitlendirilmiş
borcunun dört taksitini ödeyen sağlık yardımından yararlanabilecektir.
Değerli arkadaşlarım,
hepinizin bildiği gibi -Türkiye'nin çok büyük bir yarasıdır- Bağ-Kurlular,
borçlarını ödeyememekte, borçlarını ödeyemedikleri için de sağlık yardımından
yararlanamamaktadırlar. Öylesine garip bir durum ortaya çıkıyor ki, yeşilkart
sahipleri hiçbir prim ödemediği halde yeşilkarta sahip olduğu için sağlık
hizmetlerinden yararlanıyor, Bağ-Kur prim borçlusu, bir miktar borcu da olsa,
sağlık yardımından yararlanamıyor. Burada, büyük bir haksızlık var.
Bir diğer nokta, değerli
milletvekili arkadaşım Halil Tiryaki önerdi, Sayın Bakan da ona cevap verdi,
biraz da, böyle kuşkuyla karşılanan bir öneri gibi geldi.
Değerli arkadaşlarım,
vergi aflarında, prim aflarında, sürekli, görevini zamanında yerine getirmeyen
insanlara kolaylıklar getiriyoruz, bunun esası bu; kolaylık, af; ne derseniz
deyin; ama, görevini zamanında yerine getiren insanlara dönük hiçbir olumlu
yaklaşımımız olmuyor.
Burada, örneğin, düzenli
olarak prim borçlarını ödemiş SSK ve Bağ-Kur prim borçlularına, borcu
olmayanlara denilebilir ki, sizin, bundan sonra altı ay ödeyeceğiniz primlerden
yüzde 10 indirim yapıyoruz; yani, o da çevresine diyebilir ki, gördünüz mü, ben
görevimi zamanında yaptım, devlet beni de düşünmüş. Yani, bunu, ben, vergi
barışında da önermiştim, kabul edilmedi, burada da öneriyorum; bu çok yararlı
olur, görevini yapan insanları bundan böyle düzenli bir şekilde prim borçlarını
ödemeye teşvik eder.
Değerli arkadaşlarım, bir
başka konuya değinmek istiyorum. Perşembe günü, burada, tasarının tümü üzerinde
görüşülürken, bir değerli milletvekilimiz şöyle bir konuşma yaptı: "Şimdi,
bu yasayla ne yapacaklarını ben söyleyeyim. Önce bir tane muhasebeci
bulacaklar; zor durumu ispat edecekler ya. Ondan sonra muhasebeciye diyecekler
ki, yahu, ben zaten iflas ettim, dört senedir şirkete gitmiyorum, işletmeye
gitmiyorum, evrakım yok, kaydım yok; hele, sen bana biraz evrak tedarik et, ne
yap; bilançoları hazırla; ne yap; defterleri tanzim et; uydurmasyon birtakım
evraklarla başlayacaklar işe, zaten o muhasebeciye verecekleri para, bu
evrakları tedarik etmek için, hiçbir gerçek payı olmayan evrakları tedarik
etmek için verecekleri para ya ceplerinde var ya da yok."
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, ben, bu konuşmayı yapan milletvekilimizin, gelip, buradan,
muhasebe camiasından özür dilemesini bekliyorum. Muhasebeciler, malî
müşavirler, uydurmasyon belge düzenleyen insanlar değildir; muhasebeciler, malî
müşavirler, önlerine gelen, usulüne uygun olarak düzenlenmiş belgelere itibar
eden ve onun gereğini yapan insanlardır. Her meslekte birkaç tane, yolunu
şaşıran insan olabilir; ama, yıllardır başkanlığını yaptığım muhasebe
camiasının, malî müşavirlik camiasının böylesi yollara tevessül etmediğini;
zaten, buna tevessül eden insanlar için de, 3568 sayılı Yasada her türlü
yaptırımın bulunduğunu ifade etmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özyürek,
lütfen, toparlar mısınız; buyurun.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla)
- Şunu söylemek istiyorum ki, 60 000 kişilik malî müşavirlik camiası,
milletvekilimizin bu ifadesinden son derece rencide olmuşlardır. Pek çok
milletvekilimiz gibi beni de aradılar ve bu düşüncelerini sizlere iletmemi
istediler. Ben, onların adına, bu düşüncelerini ifade ediyorum ve
milletvekilimizden, perşembe günü bu konuşmayı yapmış olan milletvekilimizden
de, muhasebe camiasından, malî müşavirlik camiasından özür dilemesini
beklediğimi saygıyla arz ediyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Özyürek.
Madde üzerinde, Anavatan
Partisi Grubu adına söz isteyen, Dursun Akdemir, Iğdır Milletvekili.
Buyurun Sayın Akdemir.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşülmekte olan, sosyal sigortalar güvenlik prim alacaklarının yeniden
yapılandırılması ve bazı kanunlarda değişiklik yapılması hakkındaki tasarının 2
nci maddesi üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına görüş bildirmek üzere
huzurlarınızdayım; konuşmama başlamadan önce, Yüce Meclisi ve siz değerli
milletvekili arkadaşlarımı saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Bağ-Kur prim alacaklarının yeniden yapılandırılması 2 nci maddede gündeme
getirilmiş ve son fıkrasında prim borçlarının ancak yüzde 25'inin peşin veya
dört taksitiyle, cari ay primlerinin peşin ödenmesi kaydıyla, sağlıktan, sağlık
sigortasından yararlanmayı getiriyor. Burada, insan sağlığının büyük derecede
etkileneceğini vurgulamak istiyorum; yani, borçlu olan bir kişinin hastalığının
tedavi edilemeyeceği anlamı çıkıyor burada. Hükümet, ayrıca, bu konuyu Plan ve
Bütçe Komisyonunda savunurken, daha önceki yeniden yapılandırmalarda,
Bağ-Kurluların sağlık hizmetlerinden yararlanması için borcunun tamamını
ödemesi gerektiğini ileri sürerek, hükümet, kendi getirdiği bu tasarıyı savunmaktadır.
Bir miktarı ödenmesi koşuluyla yararlanma sağlanması, sağlık hakkının iadesi
şeklinde yorumlanmaktadır.
Değerli arkadaşlar, iki
yanlış bir doğru etmez. Önceki düzenlemeler nedeniyle prim borcu yüzünden
sağlık hizmetlerinden insanların mahrum bırakılması kabul edilecek bir durum
değildir, sosyal devlet ilkesi eğer geçerli olacaksa. Bu tasarıda hükümetin
getirdiği, insanlarımızın sağlık hizmeti alabilmeleri için, borçlarının belli
bir miktarının ödenmesi zorunluluğu var. Biliyoruz ki, özellikle son yıllarda
küçük esnaf, özellikle küçük esnaf, perişan vaziyettedir; borçlarını
ödeyemiyorlar, ödeyemedikleri için de sağlık hakkından faydalanamıyor.
Dolayısıyla, burada bir konuyu düzeltmemiz ve göz önünde bulundurmamız
gerekiyor.
Ayrıca, İnsan Hakları
Evrensel Beyannamesini göz önünde bulunduracak olursak, burada, aynen,
beyannamenin 25 inci maddesinde, herkesin kendisi ve ailesinin sağlık durumunun
ve refahının korunması gerektiğini; beslenmesinin, giyiminin, konutunun, tıbbî
bakımının bir insanlık hakkı olduğu kabul edilmektedir evrensel beyannamede. Bu
beyannameye paralel olarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 56 ncı maddesinde
de "herkes sağlıklı yaşama hakkına sahiptir ve bu hakkın da devlet
tarafından sağlanması gereklidir" denmektedir. Anayasanın bu açık hükmüne
göre, borcu olana sağlık hizmetinin yapılamayacağı anlamına gelen bu
düzenlemenin eksik olduğunu vurgulamak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
sağlık hizmetlerinden faydalanmak bir insan hakkı olduğuna göre, bu hizmetin
herkese de eşit bir şekilde dağıtılması, sosyal devlet olmanın gereğidir ve
sosyal devletin de vatandaşına karşı bu bir borcudur.
O nedenle, kıymetli arkadaşlarım,
bugün, tüm dünyada insan sağlığına verilen önem, gelişmişlik göstergesi olarak
sayılıyor. Kişi başına düşen sağlık harcaması, o toplumda refah durumu olarak,
refahın iyi veya kötü olduğunu gösteren temel kriterlerden birisidir.
Geçtiğimiz son beşyüz yıl içerisinde bilim ve teknolojide olan değişiklikler,
olan gelişmeler, ekonomide olan gelişmeler, ileri seviyeye yükselen
medeniyetlerin hepsinde ortak tek anlayış insana verilen değerdir. Bunların
üzerine inşa oldukları tüm medeniyetler de, tüm sistemler de insan odaklıdır ve
insanın ürünüdür.
Gerçekten de, birey
olarak, değer gördüğü oranda kişi, gelişimin itici gücü olmakta ve toplumun
ilerlemesine büyük katkı sağlamaktadır. Buradan yola çıkarsak, insanın
konumlandırıldığı ortamın iyiliği toplumun iyiliğine, bu bakımdan temel
ihtiyaçların karşılanması ve buna yönelik tedbirlerin alınması da devletin esas
görevi olduğudur. Bu bakımdan, insanın ihtiyaçlarının karşılanması, medeniyetin
ilerlemesine önemli katkı sağlayacaktır. Hayatla olan doğrudan bağı, bireysel
ve kitlesel etkileri değerlendirildiğinde, sağlık hizmetlerinin, herhangi bir
ayırım yapılmaksızın örgün ve yaygın bir şekilde verilmesi gereği zorunlu
olarak ortaya çıkar.
Değerli arkadaşlar,
toplumumuzu son günlerde tehdit eden kuş gribi gibi bazı bulaşıcı hastalıklar,
ayrıca hiç gündeme getirilmeyen brusella gibi bulaşıcı hastalıklar, hepatit-B
gibi, hemen hemen toplumun tüm fertlerini ve Türkiye toplumunu tehdit eden
hastalıklar dikkate alınacak olursa, devletin insan sağlığı üzerindeki zorunlu
hizmeti bir kez daha karşımıza çıkar.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; birçok alanda olduğu gibi, sağlık hizmetlerini içeren sosyal
güvenlik sistemimizin de yeniden yapılandırılması gereği elbette ki vardır; bu
çok parçalı ve hantal düzenden kurtulması gerekmektedir ve hızlı işleyen bir
yapıya kavuşturulması zorunludur. Bu sistem içerisinde prim sistemi ve oranları
yeniden ele alınmalı, borçlanmayı en aza indirecek sağlıklı ve güvenilir bir
tahsilat ve takip sistemi oluşturulmalıdır. Daha da önemlisi, bir refah
kalkınma politikası olarak, sağlık hizmetlerinin ayırım yapılmaksızın, borçlu
olsun ya da olmasın, herkese kesintisiz verilmesini sağlamak, sosyal devlet
olarak, şu anda önümüzde durmaktadır. Özellikle ölçütler bağlamında ekonomik
kaygılardan arındırılmış bir sistem ortaya konulmalı ve bu sisteme göre insanın
iyiliğini sağlayacak sağlık sistemi yerleştirilmelidir.
Böylece, tasarının 2 nci
maddesinin son fıkrasıyla yapılan düzenleme, son derece eksiktir, yanlış olarak
kabul edilmelidir. Hükümet, devletin Anayasayla tanımlanmış olan görevini
yerine getirecek şekilde bu maddeyi yeniden dikkate almalıdır. Eğer, gerçekten,
amaç, iddia edildiği üzere, Bağ-Kur prim borçlusunun bir şekilde hizmetinden
faydalanmasını sağlamak ise, bunu bir şarta bağlamak gerekmez. Borcun yeniden
yapılandırılmasıyla, borçlunun sağlık hizmetlerinden yeniden faydalanması pek
de mümkün olabilecektir.
Konunun ilerleyen
maddelerinde, ödemelerin aksatılması halinde, kanunda faydalanma şartları
getirilmiştir. Bu bakımdan, zaten güvence altındadır. Her ne olursa olsun,
ödemelerin yapılmasını sağlamaya yönelik böyle bir hâkim, bir amir varken,
ayrıca bir şart öne sürmenin de anlamı yoktur. Diğer taraftan, söz konusu kanun
tasarısının bir tür af tasarısı olduğu ortadadır. Borçların bir kısmının zaten
indirime tabi tutulacağı dikkate alındığında, sağlık hizmetlerinin verilmesindeki
bu gereksiz özeni de anlamak mümkün değildir.
Şimdi, burada, bir durumu
ortaya getirmek gerekiyor. Demin, burada, düzenli borcunu ödeyenler için
-benim, burada, telaffuz etmemem gereken; ama, söylendiği için ben
tekrarlıyorum- "düzenli ödeyenler enayi midir acaba" diye; hayır,
değildir. Hükümet olarak bu Meclise getirilmiş bu kanunda benim teklifim şudur:
Düzenli ödeyenlerin, düzenli ödeyen sigortalı vatandaşlarımızın basamaklarının
1 derece yükseltilmesini öneriyorum ve bir önerge vermiş durumdayım. Bu
önergemi, siz değerli arkadaşlarımın, bu bilgiler ışığında dikkate alacağını
umuyorum. Sizlere bu düşüncelerimden dolayı konuyu aktardığım için de, sizlerin
de benim fikrimi paylaşacağımı düşündüğünüzü zannediyorum.
Değerli arkadaşlar, güçlü
bir devlet sağlıklı toplum üzerine inşa edildiğinden, toplumun sağlığını, her
neye mal olursa olsun, korumak zorundayız. Sağlıklı bir toplum, sağlıklı bir
devletin kurulmasına vesile olacaktır. Böylece, kurulan sağlıklı bir devlette…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akdemir,
lütfen toparlar mısınız.
Buyurun.
DURSUN AKDEMİR (Devamla)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan; tamamlıyorum.
Böylece, fertleri
sağlıklı olan, dinamik, genç insanlarımızın, gelecekteki Türkiye'nin garanti
edecek bir gelecek hazırlanmasında önemli rol oynayacağını belirtmek istiyorum.
Bu vesileyle de, getirilmekte olan, sağlıkla ilgili, sigortalıların sağlık
hakkından faydalanmalarını zorlaştırıcı hükmün kaldırılması… O konuda da zaten
ben bir önerge vermiştim, 7 önergeden fazla olduğu için… 2 nci önergem sıraya
alınacak. Eğer sıraya alındığı takdirde, bu şekilde yüzde 25'ini ödeme koşulu
ya da dört taksiti ödeme koşulunun da kaldırılmasını ayrıca önermek istiyorum;
çünkü, gelişmiş ülkelerde ve özellikle de kalkınmakta olan ülkelerde insan
sağlığının korunması, kollanması ve insanların dara düştüğünde, hasta olduğunda
tedavi edilmeleri bir zorunluluktur. Ülkemizde de geçmiş hükümetler döneminde
bile, kriz dönemlerinde bile şunlara şahit olduk -benim yöneticilik
dönemlerimden biliyorum- herhangi bir hastaneye acil olarak getirilmiş bir
kişiden hiçbir şekilde ücret talep edilmez. Acil vakalar, özel hastaneler dahil
olmak üzere, ücretsiz olarak tedavi edilmek mecburiyetindedir.
Şimdi, acil hastalar
ücretsiz olarak tedavi edildiğine göre, burada, fakir insanların, yoksul
insanların, sosyal güvencesiz insanların da normal hastalığının bile acil
olarak kabul edilmesi zorunluluğu gibi bir durum ortaya çıkıyor; dolayısıyla,
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının Anayasanın 56 ncı maddesindeki yaşama
hakkının, sağlığını koruma hakkının devlet tarafından, hükümet olarak şu anda
görevli olan hükümetin koruması bir zorunlu gerçektir. Bu gerçeği tekrar
hatırlatıyor ve Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Akdemir.
Madde üzerinde, şahsı
adına söz isteyen Kütahya Milletvekili Abdullah Erdem Cantimur; buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Kütahya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1066 sıra sayılı Sosyal
Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 2 nci maddesi üzerinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu tasarıyla, hem
Bağ-Kura hem de SSK'ya prim borcu olan sigortalılarımızın prim borçlarını
yeniden yapılandırıyoruz. Hepinizin bildiği gibi, Bağ-Kur çatısı altında hem
1479 sayılı Kanuna tabi esnaf Bağ-Kurlular hem de 2926 sayılı Kanuna tabi tarım
Bağ-Kurlular mevcuttur.
31.12.2005 tarihi
itibariyle Bağ-Kurlu sigortalı sayısı ve ödeme durumlarına ilişkin bazı
rakamları sizlerle paylaşmak istiyorum.
1479 sayılı Kanuna tabi
aktif sigortalı sayısı 2 329 901, 2926 sayılı Kanuna tabi aktif sigortalı
sayısı ise 1 024 471.
1479 sayılı Kanuna tabi
sigortalı olup da hiç borcu olmayan sigortalı oranı yüzde 36, hiç borcunu
ödemeyen sigortalı oranı ise yüzde 18,8; aksatarak ödeyen sigortalı oranı ise
yüzde 44,5. Yani, 1479 sayılı Kanuna tabi sigortalılarımızın yüzde 64'ü borçlu.
Yine, 2926 sayılı Kanuna
tabi hiç borcu olmayan sigortalı oranı yüzde 32,2; hiç ödemeyen sigortalı oranı
yüzde 32,6; aksatarak ödeyen sigortalı oranı ise yüzde 35,1. Yani, tarım
Bağ-Kura tabi olup da, kuruma borcu olan sigortalı oranı ise yüzde 67.
Dolayısıyla, bu ciddî boyutlara ulaşan alacak yüzdesinden dolayı Bağ-Kurda bir
yeniden yapılandırmayla ilgili tasarının Meclise getirilmesi zorunlu hale
gelmiştir.
1479 sayılı Kanuna tabi
sigortalılık niteliği taşıdığı halde tescilini yaptırmayanlar ile sosyal
güvenlik destekleme primi ödemesi gerektiği halde kuruma bildirmeyenler de,
yapılandırmaya müracaat süresi içinde tescilini yaptırıp yapılandırmadan
istifade edebileceklerdir. Diğer taraftan, 2003 yılındaki ödeme kolaylığından
yararlanarak halen borçlarını ödemeye devam edenler de bu yeni yapılandırmadan
istifade edebileceklerdir.
Ben, bu yapılandırmayla
ilgili iki örnek vermek istiyorum: 2926 sayılı Kanuna tabi tarım Bağ-Kurlu bir
sigortalının onbir yıl sekiz aylık borcu var ise; bu süreyle ilgili, onbir yıl
sekiz aylık süreye ilişkin borcu var ise, şu andaki mevzuata göre, borcu 10 264
000 000 TL'dir. Bu tasarıyla bu borç 6 918 000 000 TL'ye düşüyor. Dolayısıyla,
tarım sigortalımıza, bu tasarıyla, 3 346 000 000 TL; yani, yüzde 33 bir
tasarruf etme imkânı sağlanmış oluyor.
Yine, 1479 sayılı Kanuna
tabi bir sigortalı için beş yıl iki aylık süreye ilişkin borcu, mevzuata göre
13 286 000 000 TL'dir. Bu tasarıya göre borcu 9 854 000 000 TL; yani, bu
sigortalımızın bu tasarıdan sağlayacağı kazanç 3 432 000 000 TL.
Değerli arkadaşlar, bu
tasarının, yıllardan beri yapılan birçok tasarıya nazaran en önemli avantajı,
Bağ-Kur borçlularımızın Bağ-Kur borçlarını öderken sağlık hizmetlerinden
istifade edebilmeleridir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Cantimur,
lütfen, toparlar mısınız.
Buyurun.
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Devamla) - Toplam borcun yüzde 25'ini peşin ödeyen veya dört aylık cari
primiyle taksitini düzenli ödeyen sigortalılar sağlık hizmetlerinden istifade
edebileceklerdir. Bu sayede, sigortalılar, kendilerine, eşlerine, çocuklarına
ve bakmakla yükümlü olduğu kişilere ilişkin sağlık karnesi alabileceklerdir.
Ben, bu tasarının hem
ülkemize, sosyal güvenlik kurumlarımıza hem de sigortalılarımıza hayırlı
olmasını diliyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Cantimur.
Madde üzerinde, şahsı
adına söz isteyen Antalya Milletvekili Sayın Hüseyin Ekmekcioğlu; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun
tasarısının 2 nci maddesiyle ilgili kişisel görüşlerimi sunmak üzere söz almış
bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüştüğümüz tasarının
gerekçesinde, Bağ-Kur ve SSK'ya olan borçların 2002 yılından 2004 yılı sonuna
kadar yüzde 74 oranında arttığı bilinmektedir. SSK'lı vatandaşlarımızın prim
borcu 7,2 milyar YTL, bununla birlikte Bağ-Kur prim borcunun da 16,7 milyar
YTL'dir. Esnaf ve Bağ-Kurlularımız perişan durumdadır. SSK ve Bağ-Kurlularımız
hayal kırıklığına uğramışlardır. Bu, kesinlikle bir af yasası değildir, IMF
direktifiyle hazırlanmış bir düzenlemedir.
Tasarıda,
taksitlendirmeye esas alınacak borç hesaplanması, çok zor ve içinden çıkılamaz
bir hale gelmiştir. Bu düzenleme, işverenlere cazip de gelmeyecektir; aynen
2003 yılında yapılan düzenleme gibi, toplumda kabul görmeyeceğini düşünmekteyim.
Ayrıca da, yeniden yapılandırılacak borç tutarının hesaplanmasında, farklı
gecikme zammı oranları ile borç asıllarına uygulanacak gecikme zammının
hesaplanmasındaki karışıklıktan dolayı, yasanın uygulamasında önemli sıkıntılarla
karşılaşılacaktır. Asıl borca uygulanacak gecikme zammı tutarının
hesaplanmasında, borcun tutarına ve ilişkin olduğu yasaya göre farklı oranlar
uygulanmasını haklı kılacak hukukî bir neden bulunmamakta ve düzenleme, eşitlik
ilkelerine uygun düşmemektedir.
İşverenlerin birikmiş
prim borçlarının tahsil edilmesinde birtakım ödeme kolaylıkları getirilmeye
çalışılırken, uygulamanın, vergi borçlarının ödenmesi koşuluna bağlanması,
ayrıca kanun ve kararnamelerle sağlanan teşviklerle ilişkilendirilmesi,
tasarının amacına uygun düşmemektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu tasarının kapsamına, maalesef, isteğe bağlı sigortalılar,
topluluk sigortasına tabi olanlar ile tarım SSK sigortalıları alınmamıştır.
4842 sayılı Yasa ile, 1.5.2003 tarihinden geçerli olmak üzere, isteğe bağlı
sigorta primini art arda üç ay ödemeyenlerin, sigortalılığının, prim ödenmiş
son ayın bitiminden itibaren sona ereceği hükmü getirilmiştir. Bu düzenleme
nedeniyle, onbinlerce isteğe bağlı sigortalı mağdur olmuştur. Bu düzenleme
kapsamına, mağdur olan isteğe bağlı sigortalıların da eklenmesi gerekmektedir.
Aynı şekilde, halen
yürürlükte olan yasalara göre, prim borcu olan Bağ-Kurlu vatandaşlarımız sağlık
hizmetlerinden yararlanamamaktadır, sağlık harcamalarını kendileri
karşılamaktadır. Getirilmeye çalışılan uygulamada, sağlık sigortası da dahil,
tüm primlerin ödenmesi gerekmektedir. Oysa, bu sigortalıya geçmişte sağlık
hizmeti sunulmamıştır; dolayısıyla, yararlanmadığı bir hizmet için kendisinden
prim istenmesi doğru bir uygulama değildir. Oysa, SSK'da, prim ödemeyenler
sağlık hizmetinden yararlanmaktadırlar, bu da çifte standart yaratmaktadır; bu
durumun mutlaka düzeltilmesi gerekmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu tasarıyla birlikte, sadece faiz oranları biraz düşürülüyor;
dostlar alışverişte görsün. Bunun amacı, siyasî rant oluşturmak, kafaları
karıştırmaktır; ancak, hiç kimseyi kandıramazsınız. Her dönemde, her iktidar
değişikliğinde, bu, bir seçim malzemesi olarak kullanılmıştır. Halk, bir af
beklentisi içine sokulmuştur. Artık, bu insanlarımız, hiçbir siyasî iktidar
tarafından hayal kırıklığına uğratılmamalıdır. Oysa ki, sosyal güvence çok
ciddî bir iştir. İnsanlarımızın bugününü ve geleceğini ilgilendiren bu konu
istismar edilmemelidir. Primler yüksek olduğu sürece bu tür sıkıntılar devamlı
olarak karşımıza çıkacaktır. Yüksek primlerin mutlaka aşağıya çekilmesi
gerekmektedir.
Getirilen tasarı çok
karmaşıktır. Herkesin anlayacağı şekilde, basit, yalın ve tüm sigortalıları
kapsayacak bir düzenleme yapılması çok mu zordur?! En azından, 4811 sayılı
Vergi Barışı Kanununda yapıldığı üzere, borç asıllarına, kanunun yürürlüğe
girdiği tarihi takip eden ay başına kadar, Devlet İstatistik Enstitüsünün her
ay için belirlediği toptan eşya fiyat endeksinin aylık oranını uygulamak
suretiyle borç tutarı tespit edilebilir.
Vereceğimiz önergenin
kabulüyle tasarının, bir nebze de olsa, sigortalıların lehine düzeltileceğini
düşünmekteyiz.
Esnafımız kepenk kapatma
noktasına gelmiştir; zor günler geçirmektedir, sıkıntı içindedirler.
Sanayicimizin durumu da hiç iyi değildir; onun için prim ödeyememektedirler,
işçilerini çıkartmaktadırlar ve sonuç olarak işsizlik artmaktadır. Bu insanları
rahatlatacak daha kapsamlı bir uygulama yapılması gereklidir. Bu şekliyle
borçlar ödenmeyecek ve artarak devam edecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Sayın
Ekmekcioğlu, lütfen, toparlar mısınız.
Buyurun.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Devamla)- Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bu insanlar bunalım
içinde yaşıyorlar, yanlarında çalıştırdıkları işçilerin maaşlarını zor
veriyorlar. Şu anda sigortalıların ancak yüzde 20'si prim borçlarını düzenli
ödeyebilmektedir. Bu oran çok azdır. Diğer sigortalılarımızı da sistemin içine
sokmaktan başka bir çıkar yol bulunmamaktadır.
Değerli arkadaşlar,
sigorta prim borçlarının daha kolay bir şekilde ödenmesi için bir düzenleme
yapmaya çalışıyoruz. Ama, ödemeleri taksitlendirirsek üstüne ortalama yüzde 6
faiz koyarız diyorsunuz. Bu insanlar zaten bu borçları ödeyemeyecek
durumdadırlar. Asıl borcun üzerine aylık faizler zaten ekleniyor. Bir de
üzerine ekstra bir faiz koyunca içinden çıkılamayacak bir duruma geliniyor. Bu
mu gösterdiğiniz kolaylık?! Bu ödemeler taksitlendirilmeli ve ekstra hiçbir faiz
üzerine eklenmemelidir. Bir nebze kolaylık ancak bu şekilde sağlanabilir.
Bu tasarıyla, istenilen
amaca ulaşılmasının mümkün olmadığı ortadadır. Tasarı bu şekilde yasalaşırsa
Anayasaya ve evrensel hukuk kurallarına aykırı olacaktır.
Bu düşüncelerle, hepinizi
saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Ekmekcioğlu.
Madde üzerinde 10 dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Gazalcı, buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Bakana, aracılığınızla iki soru sormak
istiyorum.
Birincisi, belediye
başkanlığından emekli olanlar, eğer Emekli Sandığından emekli iseler,
24.12.2004 tarihinden bu yana belirli bir tazminat almaktalar; ama, belediye
başkanlığı yaptığı halde SSK'dan ve Bağ-Kurdan emekli iseler, bu tazminatı
almıyorlar; yani, mağdur durumdalar, zararları oluyor. Bunları düzeltmek için,
bu üç kuruluş birleştiği halde, bu ayrı ayrı tutum nedendir?
İkinci sorum: Bağ-Kur ve
SSK emeklileri işyeri açtığında, yükümlülüklerini yerine getirir, vergisini
verir. Zaten sınırlı olan emekli aylığından da ayrıca bir kesinti yapılır,
yaklaşık yüzde 10 civarında. Bundan, gittiğimiz her yerde bize yakınılarak
"üretim ve çalışma cezalandırılıyor, biz vergimizi veriyoruz, neden ayrıca
aylığımızdan kesiliyor" deniliyor. Bunu düzeltmek için Bakanlığınız bir
çalışma içinde mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Gazalcı.
Sayın Bakan, buyurun.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Gazalcı'ya da çok teşekkür ediyorum.
Bağ-Kur ve SSK
emeklileri, daha doğrusu, tüm emeklilerimizin, emekli olduktan sonra herhangi
bir işle iştigal etmeleri halinde, kendilerinden yüzde 10 sosyal güvenlik
destek primi alınmaktadır. Bunun birçok gerekçesi vardır; hem sosyal güvenlik
sistemine katkı sağlama hem de genç emeklilerin istihdamı konusunda bir
düzenleme yapma amacından kaynaklanmaktadır.
Bu yüzde 10 sosyal
güvenlik destek primi alma uygulamasına devam etmeyi düşünüyoruz. Kısa bir
zamanda bu destek primini almama konusunda bir düşüncemiz yok; bu saymış
olduğum gerekçelere dayalı olarak. Türkiye'de, yaklaşık 3 000 000'u aşkın
emekli, emekli olduktan sonra çalışma yaşamındadır. Bütün bunları düşünerek bu
yüzde 10 destek priminin alınması uygulaması kurumlarımız tarafından devam
ettirilecektir.
Belediye başkanlarımız
arasında Emekli Sandığı emeklisi, Bağ-Kur, SSK emeklisi olmasından dolayı
-doğrudur, sizin de ifade ettiğiniz gibi- bir fark var. Bu farkın giderilmesi
konusunda bir tasarı yahut da bir çalışma geldi; ama, sonradan geri çekildiğini
biliyorum. Şu anda somutlaşmış bir tasarı örneği bizim elimizde yok.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Kanun teklifimiz var Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - İçişleri Bakanlığımızın da bu
konuda bir çalışması olduğunu biliyorum; ama, tam, böyle tekemmül etmiş,
Parlamentoya gelme aşamasında bir tasarının olmadığını biliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Başka soru olmadığı için
soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Madde üzerinde 8 adet
önerge vardır; ancak, her madde üzerinde milletvekillerince sadece 7 önerge
verilebildiğinden, önce geliş sırasına göre ilk 7 önergeyi okutacağım; sonra,
bu önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1066 sıra sayılı Sosyal
Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin üçüncü
fıkrasında geçen "dört taksidini" ibaresinin, "üç
taksidini" olarak değiştirilmesini arz ederim.
Ünal
Kacır
İstanbul
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1066 sıra sayısıyla
görüşülmekte olan kanun tasarısının 2 nci maddesinin sonuna aşağıdaki fıkranın
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
|
Dursun
Akdemir |
Muhsin
Koçyiğit |
Ömer
Abuşoğlu |
|
Iğdır |
Diyarbakır |
Gaziantep |
|
Hüseyin
Özcan |
|
Muzaffer
Kurtulmuşoğlu |
|
Mersin |
|
Ankara |
Eklenmesi önerilen fıkra:
"1479 ve 2926 sayılı
Kanunlar kapsamında olup da, son beş yıldır düzenli bir şekilde prim
ödemelerini yapanlar, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihte, başkaca bir işleme
gerek kalmaksızın, bir basamak ilerlemesi alırlar."
BAŞKAN - Üçüncü önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 1066
sıra sayılı Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 2 nci maddesine
aşağıdaki fıkranın üçüncü fıkra olarak eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Enis
Tütüncü |
Rasim
Çakır |
Yavuz
Altınorak |
|
Tekirdağ |
Edirne |
Kırklareli |
|
Nejat
Gencan |
|
Ali
Kemal Deveciler |
|
Edirne |
|
Balıkesir |
"1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar
Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa göre en az beş yıl sigorta primini ödeyip
daha sonra çeşitli nedenlerle sigortalılıktan ayrılanların hesaplanacak prim ve
gecikme zammı borçları da birinci fıkra hükümlerine göre yeniden yapılandırılır
ve 3 üncü maddede belirtilen esaslara göre taksitlendirilir"
BAŞKAN - Dördüncü
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 1066
sıra sayılı Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 2 nci maddesine
aşağıdaki fıkranın üçüncü fıkra olarak eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Enis
Tütüncü |
Osman
Kaptan |
Nail
Kamacı |
|
Tekirdağ |
Antalya |
Antalya |
|
Bayram
Meral |
Feridun
Ayvazoğlu |
Mehmet
Semerci |
|
Ankara |
Çorum |
Aydın |
|
|
Güldal
Okuducu |
|
|
|
İstanbul |
|
"1479 sayılı Esnaf
ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile
2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kanununa göre en az bir yıl sigorta primini ödeyip daha sonra çeşitli
nedenlerle sigortalılıktan ayrılanların, en alt basamağa göre hesaplanacak prim
ve gecikme zammı borçları da birinci fıkra hükümlerine göre yeniden
yapılandırılır ve 3 üncü maddede belirtilen esaslara göre
taksitlendirilir"
BAŞKAN - Beşinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1066
sıra sayılı Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin
birinci fıkrasından sonra gelmek üzere, aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Ali
Kemal Deveciler |
Feridun
Ayvazoğlu |
Kemal
Kılıçdaroğlu |
|
Balıkesir |
Çorum |
İstanbul |
|
M.
Akif Hamzaçebi |
Osman
Özcan |
Nail
Kamacı |
|
Trabzon |
Antalya |
Antalya |
|
|
İsmet
Atalay |
|
|
|
İstanbul |
|
"2.9.1971 tarihli ve 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer
Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile 17.10.1983 tarihli ve 2926
sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa
göre isteğe bağlı sigortalı olup da, toplam borçları üç aylık prim ve ceza
tutarından fazla olduğu için isteğe bağlı sigortalılıkları Bağ-Kur tarafından
sona erdirilenler, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki ay
içerisinde Bağ-Kura yazılı olarak başvurmaları kaydıyla, Bağ-Kur tarafından
bunlar için daha önce yapılan sona erdirme işlemleri kaldırılır ve bu durumda
olanların, ilk sona erdirme tarihi ile bu kanunun yürürlük tarihi arasındaki
süreler için hesaplanacak prim ve ceza borçları da, birinci fıkradaki esaslara
göre yeniden yapılandırılır."
BAŞKAN - Altıncı önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1066 sıra sayılı Sosyal
Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin birinci
fıkrasında geçen "iki ay" ibaresinin "45 gün" olarak
değiştirilmesini arz ederim.
Abdullah
Erdem Cantimur
Kütahya
BAŞKAN - Sayın
Milletvekilleri, birleşime 19.45'e kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.59
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.55
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62 nci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
1066 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)Ê
3.- Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden
Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı; Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın, Sosyal Güvenlik Barışı Yasa Teklifi;
İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız
Çalışanlar Hakkında Prim Barışı Kanunu Teklifi; Ankara Milletvekili Eşref
Erdem'in, 1479 ve 2926 Sayılı Yasalarda Değişiklik Yapılması Hakkında Yasa
Önerisi; Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut'un, İş ve Sigorta Barışı
Kanunu Teklifi; Manisa Milletvekili Hasan Ören ve 42 Milletvekilinin, 1479
Sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kanununa Ek Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi; Muğla Milletvekili
Fahrettin Üstün ile 28 Milletvekilinin, Bağ-Kur ve SSK'ya Ait Birikmiş Prim
Borçlarına Ödeme Kolaylığı Getirilmesi Hakkında Kanun Teklifi; Kırşehir
Milletvekili Mikail Arslan'ın, Sosyal Güvenlik ve Prim Barışı Kanunu Teklifi ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/1122, 2/116, 2/124, 2/137, 2/147, 2/379, 2/399, 2/457) (S. Sayısı: 1066)
(Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Tasarının 2 nci maddesi
üzerindeki önerge işlemine devam edeceğiz.
Şimdi, 7 nci önergeyi
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1066
sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"2.9.1971 tarihli ve
1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kurumu Kanunu ile 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa göre, 31.3.2005 tarihine kadar tahakkuk
ettiği halde bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar ödenmemiş olan prim ve
sosyal güvenlik destek primi borçları, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren iki ay içerisinde kuruma yazılı olarak başvurmak şartıyla; prim
asıllarına ödeme süresinin bitiminden itibaren 31.12.1998 tarihine kadar
uygulanan oranlara göre gecikme zammı hesaplanmak; 1.1.1999 tarihinden
31.12.2004 tarihine kadar Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan toptan
eşya fiyat endeksi (TEFE) aylık değişim oranı; 1.1.2005 tarihinden yeniden
yapılandırma başvurusunun yapıldığı tarihten önceki ayın sonuna kadar ise
Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan üretici fiyat endeksi (ÜFE)
aylık değişim oranı uygulanmak suretiyle, bu madde ve 3 üncü madde hükümlerine
göre yeniden yapılandırılır. Ancak, bu suretle hesaplanan borç yürürlükteki
mevzuat hükümlerine göre hesaplanan borç tutarından fazla olamaz."
|
Eyüp
Fatsa |
Mehmet
Elkatmış |
Mustafa
Ataş |
|
Ordu |
Nevşehir |
İstanbul |
|
Abdullah
Erdem Cantimur |
Mehmet
Ali Suçin |
M.
İhsan Arslan |
|
Kütahya |
Batman |
Diyarbakır |
|
|
A.
Osman Başkurt |
|
|
|
Malatya |
|
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Fatsa…
EYÜP FATSA (Ordu) -
Gerekçeyi okuyalım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe: Tasarının mevcut
halinin muhafaza edilmesi durumunda tüm prim borçlarına sağlık primi oranı
kadar indirim uygulanmış olacaktır. Bilindiği gibi, sağlık sigortası zorunlu
bir sigorta kolu olup, sigortacılığın temel ilkesi gereği, sağlık yardımından
yararlanıp yararlanmadığına bakılmaksızın herkesten sağlık primi kesilmesi
gerekmektedir. Zira, bugüne kadar sağlık sigortası riski gerçekleşmeyen
herhangi bir sigortalı veya hak sahibinin söz konusu riskle herhangi bir anda
karşılaşması ve ödediği primlerin çok üzerinde yüksek bir sağlık giderini
kuruma faturalaması söz konusu olabilecektir.
Maddenin bu haliyle
yasalaşması halinde, emeklilik yaş şartını yerine getiren borçlu sigortalı,
geçmiş borçlarını sağlık primi düşülerek ödeyecek ve emekli olacaktır. Bu da,
mevcut uygulamanın tersine hiç sağlık primi ödemeden ve bu suretle karşılığını
ödemeksizin emekli olarak sağlık hizmetinden yararlanan bir grup
oluşturacaktır. Halbuki, sağlık sigortası primleri her üç sosyal güvenlik
kurumumuzda da aktif sigortalık döneminde ve esas olarak emeklilik dönemi sağlık
hizmetleri karşılığı olarak tahsil edilmektedir.
Bu düzenleme ile hem
sağlık sigortası primini düzenli ödeyip, sağlık yardımından yararlanmamış olan
sigortalılar hem de aktif sigortalılığı boyunca sağlık primi ödeyerek emekli
olanlar ile primlerini düzenli ödemeyen sigortalılar arasında bir eşitsizlik
yaratacaktır.
Yapılan yeni düzenlemeyle
bahsedilen bu sorunların giderilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
kabul edilen bu önerge, 2 nci maddenin birinci fıkrasını tümüyle
değiştirdiğinden, aynı fıkrada değişiklik öngören Kütahya Milletvekili Abdullah
Erdem Cantimur'un önergesini işlemden kaldırıyorum.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1066
sıra sayılı Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin
birinci fıkrasından sonra gelmek üzere, aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Ali Kemal Deveciler
(Balıkesir) ve arkadaşları
"2.9.1971 tarihli ve
1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kanunu ile 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa göre isteğe bağlı sigortalı olup da,
toplam borçları üç aylık prim ve ceza tutarından fazla olduğu için isteğe bağlı
sigortalılıkları Bağ-Kur tarafından sona erdirilenler, bu kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren iki ay içerisinde Bağ-Kura yazılı olarak başvurmaları
kaydıyla, Bağ-Kur tarafından bunlar için daha önce yapılan sona erdirme
işlemleri kaldırılır ve bu durumda olanların, ilk sona erdirme tarihi ile bu
kanunun yürürlük tarihi arasındaki süreler için hesaplanacak prim ve ceza
borçları da, birinci fıkradaki esaslara göre yeniden yapılandırılır."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
NAİL KAMACI (Antalya) -
Sayın Başkan, önerge üzerinde söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Kamacı,
buyurun.
NAİL KAMACI (Antalya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Primi
Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısının 2 nci
maddesinde, önerge üzerinde konuşmak için söz aldım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle şunu belirtmek
istiyorum: 29.7.2003 tarihinde, bu Sosyal Güvenlik Yasası, Bağ-Kur Yasası ve
Sosyal Sigortalar Yasası çıkmıştı. O dönemden bu yana geçen ikibuçuk yıllık
süre içerisinde, görüldüğü kadarıyla, bu kanun tasarısı, çıktığı günden
itibaren derde deva olmamıştır.
Bunu şunun için
söylüyorum: Değerli arkadaşlar, bu yasama döneminde bunu epey, çok fazla
yaptık; yani, bu maddeleri, bu kanun tasarılarını ikinci kez, üçüncü kez
konuşma, devam ettiğimiz konulardan bir tanesi oldu.
İkibuçuk yıl önce
konuştuğumuz bir kanun tasarısını… O dönemler içerisinde muhalefetin önerileri
dikkate alınmış olsaydı, bugün bu kanun tasarısı, yeniden yapılandırılmak üzere
karşımıza gelmemiş olacaktı; fakat, ne hikmetse, muhalefetten geldiği için,
özellikle, işte, biz doğrusunu biliriz, biz iyisini yaparız derken, tabiî,
biraz da IMF'nin direktifleri doğrultusunda yanlış kararlar alınıyor ve yanlış
kararlar sonucunda, sonuç Bağdat'tan dönüyor. Gerçeği budur. Yani, bu
kararların alındığı yerler, sadece bu Meclisler değildir, başka yerlerden gelen
talimatlar doğrultusunda zaman zaman alınan kararlardır. Yoksa, her yeni
kanunda gerekçe olarak 2000 ve 2001 yılı krizleri konuşulmakta ve üç yıl boyunca
bu, devam etmektedir. Bu yüzden, bunu önlemek için bir öneri getirdik; bu
öneride "Sosyal Sigortalar Kurumuna tabi isteğe bağlı sigortalıların
borçları için yeniden yapılandırma imkânı sağlanırken, Bağ-Kura tabi isteğe
bağlı sigortalılara böyle bir hak tanınmaması, Anayasanın eşitlik ilkesine
aykırıdır" dedik. Şimdi, bunda ne var?! Sosyal Sigortalar Kurumuna ait
olanlarda, isteğe bağlı olanlarda böyle bir uygulama yapılırken, ama, Bağ-Kurda
bu yapılandırma olmuyor; bu öneriyi dikkate almamakta ne var acaba?! Bunu
sormak istiyorum değerli arkadaşlar. Çünkü, bunu yapmadığınız zaman, gelecek
dönemlerde tekrar karşınıza çıkıp, gelecektir bu.
Şimdi, geçen dönemde bu
yapılandırma sonucunda Türkiye'de sanıldı ki, o dönemler içerisinde -inanılmaz
derecede bu konuda teklif gelecek- bu gelenler etrafında, bu yeniden
yapılandırma, Türkiye'deki sorunları çözecek diye düşünüldü. Fakat, geldiğimiz
noktada da, yine, aynı şekilde, bu Bağ-Kur alacakları yeniden yapılandırılmak
için geldi önümüze. Şimdi, yine aynı şekilde 31.3.2005 tarihine kadar, borçlu
olanların yeniden yapılandırılması hakkında kanun tasarısı bu.
Değerli arkadaşlar,
31.3.2005 tarihinden itibaren geçen tam bir yıl var. Bir yıl boyunca Sosyal
Sigortalar Kurumuna ait veya Bağ-Kura ait olanlar, nasıl olsa bir yeniden
yapılandırma programı gelecek diye bu prim borçlarını yatırmadılar. Yatırmayınca,
şimdi, dokuz aylık, on aylık prim borçları, siz, gerisini burada taksitlendirme
yapsanız bile yeniden yapılandırılmak için bir süre sonra karşınıza gelecek.
Size gelmeyebilir; ama, sizden sonra gelecek olan siyasetçilerin, tekrar, önüne
gelebilir. Bunun için, neden bunu topyekûn çözme imkânı varken elimizde, bunu
yapmıyoruz da, illâ ki, geçmiş döneme ait on aylık bir zaman süresi
bırakıyoruz? O süre içerisindeki borçlar nasıl yapılacak gelecek dönemler
içerisinde? O yüzden, ben istiyorum ki ve diliyorum ki, bu Meclis, bu teklifi
1.2.2006 tarihle, yeniden yapılandırılması için, tarih olarak değerlendirilsin,
bu değerleme sonucunda bu taksitlendirme buna göre yapılsın; yoksa, önümüzdeki
dönemler içerisinde bu tekrar karşımıza gelecektir.
Şimdi, ben o dönemlerde
Sayın Bakana bir önerge vermiştim. Önerge doğrultusunda… 1479'a göre Antalya'da
toplam borçlu sayısı 60 313'tü, başvuru sayısı, yani bu taksitlendirmeden
yararlanmak isteyenlerin sayısı 12 479'du, yani yüzde 15,6. 2926'ya bağlı
olanlar 23 345'ti, başvuru sayısı 1 990, yani yüzde 8,5. Demek ki, geçtiğimiz
dönemlerde de çok başarılı olmayan bu taksitlendirme sistemi, hele hele
Türkiye'deki bu taksitlendirmeye girecek olanların, Bağ-Kurluların, özel
Bağ-Kurluların, Sosyal Sigortalıların durumları malî krizlerden dolayı çok iyi
olmadığı için gelecek dönemlerde de bu Bağ-Kurlu ödemeleri ve Sosyal Sigortalar
ödemeleri tekrar karşımıza gelecektir. Bu hem zaman kaybı hem de insanların
gelecekleriyle ilgili kaygılarını önleyememe olayıdır. Bu yüzden bu kanun
tasarısının 1.3.2006'yı içine alacak şekilde yeniden değerlendirmesi
gerektiğine inanıyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kamacı.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 1066
sıra sayılı Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 2 nci maddesine
aşağıdaki fıkranın üçüncü fıkra olarak eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Enis
Tütüncü (Tekirdağ) ve arkadaşları
"1479 sayılı Esnaf
ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile
2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kanununa göre en az bir yıl sigorta primini ödeyip daha sonra çeşitli
nedenlerle sigortalılıktan ayrılanların, en alt basamağa göre hesaplanacak prim
ve gecikme zammı borçları da birinci fıkra hükümlerine göre yeniden
yapılandırılır ve 3 üncü maddede belirtilen esaslara göre
taksitlendirilir"
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?..
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Tütüncü,
buyurun.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının 2 nci maddesi üzerine vermiş olduğumuz
önergemiz hakkında konuşmak için söz almış bulunuyorum; hepinizi, sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum.
Neden böyle bir önerge
verme gereğini duyduk; çünkü, görüştüğümüz bu 2 nci maddeyle, tek kuruş dahi
prim ödememiş olan yurttaşlarımıza, yeniden yapılandırılarak ya da
borçlandırılarak, emekli olma hakkını tanıyoruz. Bence, son derece güzel bir
sosyal güvenlik anlayışı; AKP'yi, bu çerçevede kutlamak istiyorum. Ancak,
farkında olmadan bir sosyal adaletsizlik durumu yaratıyoruz. Tek kuruş prim
ödememiş olan kişilere emeklilik hakkı tanıyorsak, belirli bir süre Bağ-Kura
prim ödemiş, gerçek sigortalı olmuş kişilere neden emekli hakkı tanımıyoruz? Ve
böylece, biz, bazı yurttaşlarımız açısından, farkında olmadan bir sosyal
adaletsizlik yaratıyoruz. İşte, önergemiz, bu sosyal adaletsizliğin ortadan
kaldırılmasıdır.
Bu maddeye göre, diyelim
ki, bir yurttaşımız, 1972 yılında veya daha sonraki bir yılda, Bağ-Kura üyelik
için başvurdu ve bu başvurusu kayda alındı; yani, tescil edildi; ancak, tek
kuruş dahi vergi, prim ödemedi ve Bağ-Kurla ilişkisi de yalnızca bu tescille
ilgili oldu. Şimdi, bu durumda olan yurttaşımız, eski yıllarla ilgili vergi
kaydını getirirse prim borcu hesaplanacak ve borcunu taksitle ödeyerek emekli
olacak. Az önce de söylediğim gibi, güzel bir sosyal güvenlik anlayışı; ancak,
ülke yönetme iddiasında olanların mutlaka ve mutlaka uyması gereken bazı temel
kurallar vardır. Bu temel kurallardan önde geleni, yapılan bir yasa
değişikliğiyle getirilen bir hak, sosyal adaletsizlik yaratmamalıdır. Ne yazık
ki, az önce de söylediğim gibi, sosyal adaletsizlik yaratılmıştır ve bizim bu
önergemiz, altını çizerek yinelemek istiyorum, bu sosyal adaletsizliğin ortadan
kaldırılmasıyla ilgilidir. Ben, hükümetin neden bu önergemizi kabul etmediğini
doğrusu anlamakta güçlük çekiyorum.
Varsayalım ki, bir
yurttaşımız, Bağ-Kura üyelik için başvuruda bulundu, üyeliği tescil edildi ve
belli bir süre de prim ödedi; yani, teknik deyimle, Bağ-Kurun aktif sigortalısı
oldu; daha sonra, iflas, hastalık ya da başka bir nedende dolayı ödemesini
durdurdu; ama, ödemiş olduğu primler, bir sene, üç sene, beş sene, sekiz sene,
on sene ödediği primler Bağ-Kurun kasasında; bu durumdaki bu vatandaşa
emeklilik hakkı vermiyoruz. Ancak, hemen belirteyim, mevcut hükümlere göre, bu
yurttaşımız en az beş yıl Bağ-Kur primi ödemişse, ölümü halinde hak sahiplerine
ölüm aylığı bağlanıyor ve malullük halinde ise, malullük aylığına hak
kazanıyor; ama, bu yurttaşımız borçlanarak emekli olamıyor.
Bu durumda ne oluyor
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; örneğin, otuziki yıl önce Bağ-Kura
sadece üyeliği tescil edilmiş ve bu yıldan sonra Bağ-Kurla hiçbir ilişkisi
olmamış, tek kuruş dahi prim ödememiş bir yurttaşımıza emekli hakkı tanıyoruz,
çok da iyi yapıyoruz; ama, kendini tescil ettirmekle kalmamış, belli bir süre
de prim ödemiş, yani, gerçek sigortalı olmuş yurttaşımıza bu hakkı tanımıyoruz
ve sanki, diyoruz ki: Kusura bakma kardeşim, sana emekli hakkı veremiyoruz.
Neden veremiyoruz; sen, şu kadar süre prim ödedin; eğer, prim ödememiş
olsaydın, Bağ-Kurun gerçekten aktif sigortalısı olmamış olsaydın, seni emekli
yapıyorduk.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; bu durumun, akılla, mantıkla, insafla, sosyal adalet anlayışla
bağdaşır bir yönü var mı?! Rica ediyorum…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tütüncü,
buyurun.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) -
İşte, önergemiz, böyle bir adaletsizliğin ortadan kaldırılmasıyla ilgilidir.
Bağ-Kura belli bir süre prim ödemiş, bu primlerini Bağ-Kurun kasasında
saklamış, yani, primlerini alarak tamamen kendisini tasfiye etmemiş olan
yurttaşlarımıza, eğer, eski yıllarla ilgili vergi kaydını getirirse, emeklilik
hakkını tanımamız gerekiyor. Öyle sanıyorum ki, Adalet ve Kalkınma Partisinin
değerli milletvekilleri ve sayın hükümet başta olmak üzere, bu son derece haklı
önergemizi tekrar değerlendireceklerdir ve gereğini yapacaklardır; size
güveniyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle,
hepinizi, tekrar, en iyi dileklerimle, sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Tütüncü.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 1066
sıra sayılı Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 2 nci maddesine
aşağıdaki fıkranın üçüncü fıkra olarak eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Enis
Tütüncü (Tekirdağ) ve arkadaşları
"1479 sayılı Esnaf
ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile
2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kanununa göre en az beş yıl sigorta primini ödeyip daha sonra çeşitli
nedenlerle sigortalılıktan ayrılanların hesaplanacak prim ve gecikme zammı
borçları da birinci fıkra hükümlerine göre yeniden yapılandırılır ve 3 üncü
maddede belirtilen esaslara göre taksitlendirilir."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Tütüncü.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) -
Ya tutarsa!..
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; buraya çıkarken bir espri yaptım; Nasrettin Hoca,
biliyorsunuz, gölde maya çalmaya çalışmış -gülmüşler- ya tutarsa diye. Benim
durumum buna benziyor. Gelirken sizlere baktım, gülümsemenizi görünce ya
tutarsa dedim.
AHMET YENİ (Samsun) -
Tutmaz, tutmaz…
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) -
Evet, bu önergemiz, en az beş yıl ve daha fazla prim ödemiş olan
yurttaşlarımıza, borçlanarak emekli olma hakkı verilmesini amaçlamaktadır. Az
önceki önergemiz, en az bir yıl ve daha fazla hizmeti olanlarla ilgiliydi.
Az önceki konuşmamda da
belirttiğim gibi, bu 2 nci madde, gerçekten güzel, ileri bir sosyal güvenlik
anlayışını ifade ediyor. Otuz otuziki yıl önce Bağ-Kura üyeliği tescil edilmiş;
ancak, tek kuruş dahi prim ödememiş ve Bağ-Kurun gerçek anlamda sigortalısı
olmamış, aktif sigortalı olmamış kişilere emeklilik hakkı getiriyoruz.
Şimdi, bu önergemizle biz
diyoruz ki: Geliniz değerli milletvekilleri, hiç olmazsa, Bağ-Kura en az beş
yıl ve daha fazla süre prim ödemiş yurttaşlarımızdan da bu hakkı esirgemeyelim.
Bakınız, Bağ-Kur üyelerinden küçük esnaf ve sanatkârlar ile diğer bağımsız
çalışanların önemli bir bölümü, orta ve küçük boy çiftçilerimizin ise neredeyse
tamamına yakını ekonomik açıdan perişan durumdadırlar. Tabiî ki, Adalet ve
Kalkınma Partisinin üç yılı aşkın iktidarının sonucunda perişan duruma
düşürülmüşlerdir,eskiden çok daha kötü duruma düşürülmüşlerdir.
Şimdi, 31 Mart 2005
tarihi itibariyle Bağ-Kura borç takan üye sayısı, gerekçeden öğrendiğimiz
kadarıyla 2 188 000 kişi. Bu sayı, toplam Bağ-Kur üyelerinin yüzde 65'ini ifade
ediyor. Sayıları böylesine artmış olan söz konusu yurttaşlarımız, bilindiği
gibi, Bağ-Kurun sağlık yardımından yararlanamamaktadırlar. Yaşadığımız
koşullarda, sağlık hizmetinin acımasız piyasa koşullarına nasıl terk edilmiş
olduğunu, sağlık hizmetinin piyasada bir mal gibi nasıl pazarlanmakta olduğunu
ibretle görüyoruz ve bu durum karşısında, prim borcundan dolayı sağlık hakkı
elinden alınan Bağ-Kur üyelerinin yaşadığı insanlık dramına, perişanlığa,
üzülerek her gün tanık oluyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bunları şunun için söylüyorum: İnsan yaşamında en önemli iki
zenginlik vardır; bunlardan biri sağlık, diğeri ise özgürlüktür. Ne yazık ki,
insan, ancak ve ancak kaybedince fark edebiliyor bu iki zenginliğin kıymetini;
özgürlüğünü kaybettiği anda, sağlığını kaybettiği anda, bunların kendi
yaşantısı açısından ne kadar önemli varlıklar, değerler olduğunu görüyor.
AKP İktidarında, eskiye
göre daha fazla yurttaşımız işsizlik ve yoksulluğun pençesine düşmektedir;
yani, ekonomik özgürlüğünü kaybetmektedir. Bir Bağ-Kur üyesi, sağlık hakkını
geçici de olsa yitirmesi pahasına Bağ-Kura borcunu ödeyemiyor ise, bu yurttaşımız
ekonomik açıdan sefilleri oynuyor demektir, sağlık hakkını kaybetmesi pahasına
eğer ödeyemiyor ise. Elinde avucunda yok, nasıl ödesin?
İşte, bu nedenle,
Bağ-Kura en az beş yıl ve daha fazla prim ödemiş olan yurttaşlarımıza da,
emeklilik için borçlanma hakkı tanımalıyız.
Az önceki reddedişinizi
belirli ölçüde anlayışla karşılayabilirim, bir yıldı; ama, en az beş yıl prim
ödemiş olan Bağ-Kur sigortalılarına bu hakkı tanıyalım; çünkü, en az beş yıl
prim ödemiş olan Bağ-Kur sigortalılarını, zaten, biz, az önceki konuşmamda da
belirttiğim gibi, ölüm aylığından ve malullük aylığından yararlandırmaktayız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tütüncü,
buyurun.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Bu önergemiz kabul
edilirse, bu maddeyle, yineliyorum, hiç prim ödememiş olan yurttaşlarımıza
emekli olma hakkının tanınması sonucunda, farkında olunmadan yaratılmış bulunan
sosyal adaletsizlik giderilmiş olacaktır. Ayrıca, bu maddeyle getirilen,
gerçekten, ileri saydığım bir sosyal güvenlik anlayışı, gerçek temeline
oturtulmuş olacaktır.
Öyle sanıyorum ki, en
azından bu maddeyi, değerli AKP'li milletvekilleri ve hükümetimiz tekrar
değerlendireceklerdir. Gereğini yapacakları umuduyla, tekrar, Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Tütüncü.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1066 sıra sayısıyla
görüşülmekte olan kanun tasarısının 2 nci maddesinin sonuna aşağıdaki fıkranın
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Dursun
Akdemir (Iğdır) ve arkadaşları
Eklenmesi önerilen fıkra:
"1479 ve 2926 sayılı
Kanunlar kapsamında olup da, son beş yıldır düzenli bir şekilde prim
ödemelerini yapanlar, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihte, başka bir işleme
gerek kalmaksızın, bir basamak ilerlemesi alırlar."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Akdemir,
konuşacak mısınız?
Buyurun.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Sosyal Güvenlik Prim
Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında -1066 sıra sayılı- Kanun Tasarısının 2 nci maddesi hakkında bir önerge
verdim. Bu önergede teklif edilen durum şudur: Beş yıl düzenli olarak primini
ödemiş sigortalıların 1 basamak yükseltilmesi. Burada amaçlanan konu şudur:
Düzenli olarak prim ödeyen vatandaşları -sigortalıları- eğer 1 basamak
yükseltirseniz -demin burada söylenen kelimeyi tekrar söylemiyorum- o duruma
düşmeden taltif edilmiş olurlar; yani, teşvik edilirler. Yani, iyi bir
sigortalı olduğu için, görevini iyi yapmayan sigortalıdan farkı olur.
Dolayısıyla, bu vatandaşımızın kademesinin yükseltilmesi diğer sigortalılara
iyi örnek davranışı olacağından, teşvik edici olur. O nedenle yükseltilmelidir.
Diğer taraftan,
hakkaniyet ilkeleri açısından da uygun oluyor; çünkü, getirilen düzenlemede,
zamanında ödenmemiş olan primler için af getiriliyor. Eğer haksız olarak ya da
zamanında görevini ihmal ederek ya da isteyerek primini ödemeyenlere, bir
bakıma, destek verilirken, zamanında görevini yapmış olan bir vatandaşa, dürüst
davranmış bir vatandaşa ise haksızlık olur. O nedenle de hakkaniyet ilkesini
geçerli kılma adına da 1 basamak yükseltilmesi, beş yıl primini düzenli ödeyen
sigortalılar için bir destek olur diye düşünüyorum.
Bir taraftan, bazı şeyler
cezayla düzeltilmeye çalışılırken, buradaki diğer amaç da ödüllendirmedir.
Eğer, bir vatandaş doğru dürüst hareket etmişse, çıkarılan yasalara göre uygun
davranmışsa, bu vatandaşın diğerinden farkının olabilmesi için de, buna 1
basamak yükseltilme hakkı vererek bu vatandaşı ödünlendirmiş oluruz. O nedenle
de gereklidir.
Ayrıca, primlerini
ödemeyen bu vatandaşlar perişan vaziyette sıkıntı çekerken ya da kendisini
zorlayarak, düşünün şoför esnafını, şu anda sıkıntı içinde, binlerce şoför
esnafı prim ödeyebilmek için gece gündüz çalışarak zamanında bu primini ödemiş
oluyorsa, onun yükseltilmesi yine bir hakkaniyet adına uygundur. Küçük
işyerlerindeki terzileri, berberleri ya da işyerinde kendini geçindirmeye
çalışan esnafımızı düşünelim. Eğer, bunlar zamanında primini ödemişse bunların
taltif edilmesi insanlık adına, aslında, önemli bir teşvik olacaktır. Yaklaşık
olarak 3 385 000 sigortalıyı ilgilendiren bir yasa çıkıyor burada. Bu yasa
içerisinde, yüzde 35 oranında, primini zamanında ödeyen sigortalılar var; böylece,
zamanında görevini yerine getirmiş dürüst vatandaşlarımızı taltif etmiş
olacağız.
O nedenle, değerli
arkadaşlar, sayın hükümet, Değerli Bakanım; bu konuyu gözden geçirerek, haklı
vatandaşı, görevini yapan sigortalıyı, örnek olması gereken insanları da
ödüllendirerek, toplumda iyi davranışların da destek göreceğine bir örnek olsun
diye bu konuyu gündeme getirdim. Bu nedenle, konunun tekrar gözden geçirilmesi,
beş yıl süreyle düzenli olarak primini ödemiş olan sigortalıların bu Meclisten
destek görmesi adına getirmiş olduğum önergenin siz değerli milletvekili
arkadaşlarım tarafından desteklenmesini tekrar temenni ediyor, Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.
Son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1066 sıra sayılı Sosyal
Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin üçüncü
fıkrasında geçen "dört taksidini" ibaresinin, "üç
taksidini" olarak değiştirilmesini arz ederim.
Ünal
Kacır
İstanbul
BAŞKAN - Komisyon
önergeyi katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?..
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Kacır,
konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutayım?
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Gerekçe…
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Bağ-Kur borçlularının
sağlık hizmetinden daha erken faydalanması amaçlanmıştır.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.
Kabul edilen önergeyle
birlikte 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3.- Borçların
yeniden yapılandırılmasında; bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle
aylık bazda borcun ağırlıklı yaşı ve miktarına göre taksitlendirme süresine
esas olan yöntemi tespit etmeye, yapılandırılan borcun peşin veya altmış aya
kadar eşit taksitler halinde ödenmesine, ilk taksit ödeme süresini belirlemeye,
başvuru süresini bir aya kadar uzatmaya, "çok zor durum" halinin
uygulanmasına ilişkin hususlar ile diğer usul ve esasları belirlemeye Sosyal
Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur Yönetim Kurulları yetkilidir.
Yeniden yapılandırılan
borcun tamamının veya bir kısmının taksitle ödenmek istenilmesi halinde,
taksitlendirilen toplam borca; oniki aylık sürede ödenirse yıllık % 5, oniki
ayı aşan ancak yirmidört ayı aşmayan sürede ödenirse yıllık % 6 ve yirmidört
ayı aşan sürede ödenirse yıllık % 7 oranında taksitlendirme farkı hesaplanarak
ilave edilir ve taksit süresine bölünmek suretiyle aylık taksit tutarı bulunur.
Başlangıçta taksitle ödeme yolu seçilip daha sonra taksitlendirilen borcun
kalan kısmının peşin ödenmek istenilmesi halinde, uygulanan taksitlendirme
farkının kalan aylara isabet eden kısmı indirilerek bakiye borç miktarı tahsil
olunur. Bu Kanuna göre yeniden yapılandırılmış olan borcun tamamının, yeniden
yapılandırma için bu Kanunda öngörülen başvuru süresinin sona erdiği tarihi
takip eden ayın sonuna kadar ödenmesi halinde, borç peşin ödenmiş sayılır.
Başvurusu kabul edilip
borçları yeniden yapılandırılanlar; borç türü bazında taksitlendirilmiş
borçlarıyla ilgili ödeme yükümlülüklerini bir takvim yılında üç defadan fazla
ve/veya taksitlendirme süresi içinde tahakkuk edecek aynı mahiyetteki cari ay
borçlarıyla ilgili ödeme yükümlülüklerini bir takvim yılında üç defadan fazla
yerine getirmemeleri halinde, yeniden yapılandırma hakkını kaybederler ve
ödedikleri tutarlar Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur’un ilgili mevzuatı
uyarınca borçlarına mahsup edilir. Taksit veya cari aya ilişkin ödeme
yükümlülüklerinin eksik yerine getirilmiş olması halinde, ödeme yükümlülüğü
ihlal edilmiş sayılır.
Üçüncü fıkraya göre bir
takvim yılında ödenmeyen ya da eksik ödenen taksit tutarlarının taksitlendirme
süresi aşılmamak kaydıyla en geç izleyen takvim yılının sonuna kadar; ödenmeyen
ya da eksik ödenen kısmın son takside ait olması halinde ise, bu tutarın son
taksidi izleyen ayın sonuna kadar ödenmeyen kısım ile birlikte, gecikilen her
ay için Hazine Müsteşarlığınca açıklanacak bir önceki aya ait YTL cinsinden
iskontolu ihraç edilen Devlet iç borçlanma senetlerinin aylık ortalama faiz
oranına 1 puan eklenmek suretiyle bulunacak faiz oranının bileşik bazda
uygulanması sonucunda hesaplanacak faiz miktarının ödenmesi halinde bu Kanunun
yeniden yapılandırma hükümlerinden yararlanılır. Üçüncü fıkraya göre
taksitlendirme süresi içinde ödenmeyen ya da eksik ödenen aynı mahiyetteki cari
ay prim ve diğer borçları ise, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur mevzuatına
göre gecikme zammı hesaplanarak tahsil edilir.
Bu Kanunun 1 inci
maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendi kapsamında borçları yeniden
yapılandırılanlarca, taksitlendirme süresinde beyanları üzerine tahakkuk eden;
yıllık gelir ya da kurumlar vergisinin süresinde veya vade tarihlerinin
rastladığı yılı takip eden yılın sonuna kadar tamamen ödenmemesi, katma değer
vergisinde bir takvim yılında üç defadan fazla kanuni ödeme süresinde veya vade
tarihlerinin rastladığı yılı takip eden yılın sonuna kadar ödeme yükümlülüklerinin
yerine getirilmemesi, bu vergi türleri için ikmalen, re'sen veya idarece
yapılan tarhiyatlardan, taksitlendirme süresince kesinleşenlerin ise kanuni
süresinde veya kesinleşme tarihlerinin bulunduğu yılı takip eden yılın sonuna
kadar ödenmemiş olması ya da bu borçların 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48 inci maddesine göre
taksitlendirilmemesi hallerinde, bu hususlar işverenin bağlı olduğu vergi
dairelerince Sosyal Sigortalar Kurumuna bildirilir. Bu durumda, borçlular bu
Kanunun yeniden yapılandırma hükümlerinden yararlanma hakkını kaybederler ve
ödedikleri tutarlar Sosyal Sigortalar Kurumunun ilgili mevzuatı uyarınca
borçlarına mahsup edilir.
Bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten önce 6183 sayılı Kanunun 48 inci maddesine göre veya 29/7/2003
tarihli ve 4958 sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun geçici 1 inci
maddesinin (K) fıkrası uyarınca ya da 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer
Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun geçici 19 uncu maddesi
uyarınca borçlarını taksitlendirerek, ilgili kanunlardaki taksitlendirme
şartlarına uygun olarak ödemekte olanlar, kalan borç tutarları için başvuru süresi
içinde talep etmeleri halinde, yeniden yapılandırma hükümlerinden
yararlanabilirler. Bu takdirde, daha önce yapılmış olan tecil ve taksitlendirme
işlemi bozularak taksitlendirme şartlarına uygun olarak daha önce ödenmiş olan
taksit tutarları, ilgili kurumların mevzuatına göre mahsup edildikten sonra
kalan borçlar vadesinde ödenmemiş alacak kabul edilir.
Yeniden yapılandırılan
borçlar için yapılan ödemeler; yanlış veya yersiz alınan tutarlar hariç, iade
ve mahsup edilmez. Yeniden yapılandırma nedeniyle bu Kanunun yürürlük
tarihinden önce tahsil edilmiş tutarların iadesi veya mahsubu yapılmaz. Bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce tatbik edilmiş olan hacizler ile alınan
teminatlar, yapılan ödemeler nispetinde kaldırılır ve buna isabet eden
teminatlar iade edilir.
Bu Kanun hükümlerinden
yararlanmak üzere başvuran borçluların, kapsama giren borçları dolayısıyla
Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur’a yaptıkları itirazlardan ve yargı nezdinde
sürdürdükleri davalardan feragat etmeleri ve ihtilaf yaratmamaları şarttır.
BAŞKAN - Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Bülent
Baratalı.
Buyurun Sayın Baratalı.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BÜLENT
BARATALI (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1066 sıra sayılı
Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 3 üncü maddesiyle ilgili olarak
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini aktarmak üzere söz almış
bulunmaktayım; bu nedenle, Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bir anafikir olarak ve genel kabul olarak bazı
arkadaşlarımızın atıfet muamelesi olarak düşündükleri, bazı arkadaşlarımızın da
yeniden yapılandırma olarak düşündükleri bu kanuna, az önce söylediğim gibi,
anafikir olarak karşı değiliz, bir genel kabul içinde karşı değiliz; ancak,
biraz sonra ifade edeceğim gibi, kanunun ratio legis'i dediğimiz konuluş amacı,
ülkenin 2000 ve 2001 yıllarında içine düştüğü kriz durumudur.
Biraz sonra, bu kriz
bitmiş midir bitmemiş midir, kime göre bitmiştir kime göre bitmemiştiri de
tartışmak istiyorum izninizle.
Bu kanunun 3 üncü
maddesi, yeniden yapılandırma ve taksitlendirmenin, taksitlendirmenin
koşullarının, taksitlendirme koşullarının kabulünün, ihlalinin nasıl olacağını
ve ne gibi müeyyidelerle donatılacağını içeren bir maddedir.
Şimdi, 1 inci maddesinde
taksitlendirmenin nasıl yapılacağını, çok zor durumun nasıl tespit edileceğini
ifade etmektedir; ancak, 1 inci maddenin birinci fıkrasının sonuna
baktığımızda, çok zor durum halinin uygulanmasının, nasıl yönetim kurullarına
sübjektif bir kriter olarak verildiğini görmekteyiz. Oysa, kanunlar, objektif
olarak, herkese eşit olarak yapılır, takdir hakkı da çok uzun süre
kullanılamaz.
Diğerleri, yeniden
yapılandırılan ikinci fıkrada, yeniden yapılandırılan bu prim borçlarının
taksitlendirme sürelerinin, bir yıla, iki yıla ve diğer yıllara, altmış aya
kadar nasıl olacağını ve bunlara nasıl bir faiz uygulanacağını içermektedir.
Yine, diğer fıkralar ise;
üçüncü fıkrasında, taksitin ihlali halinde, bunun birkaç kez -üç kez-
taksitlendirmesi ihlali halinde ise, ne gibi bir müeyyideler olacağını içeren
fıkrasıdır.
Dördüncü fıkrası ise,
yeniden yapılandırılırken, üzerine TEFE'den gelen faiz konan ve bir yılda
ödemek istiyorsa, üzerine yıllık yüzde 5 faiz konan ve yeniden yapılandırılarak
borç aslı haline dönmüş olan bu borcun, bu prim borcunun ödenmesinin
geciktirilmesi halinde, gecikilen her ay için, Hazine Müsteşarlığınca açıklanacak
ve bir önceki aya ait YTL cinsinden ıskontolu ihraç edilen devlet iç borçlanma
senetlerinin ortalama faizlerine 1 puan eklenerek uygulanacak faiz
bulunmaktadır ki, ben bunu hesapladım, bu, yüzde 2,1 gibi önemli bir faiz
olmaktadır.
Bundan sonra devam eden
maddelerde ise, taksitlendirmeye tabi tutulan mükellefin, vergi dairesine, her
ne nam altında olursa olsun -muhtasar, gerçek ve diğer konuda- vergi borcunun
olmaması gerekmektedir. 6183 sayılı Tahsili Emval Kanununa göre ise, eğer vergi
borcu taksitlendirilmişse, bunda da ihlalin yaşanmamasını gerektirmektedir.
O nedenle, biz bu maddede
bir önerge vereceğiz, bu maddenin beşinci fıkrasında; çünkü, SSK ve Bağ-Kur
affı ile vergi dairesine borcun hiç alakası bulunmamaktadır.
Anımsarsanız değerli
milletvekilleri, vergi barışı hiçbir koşula tabi olmadan getirilmiştir. Bu
madde ise, hukukçuların ifade ettiği gibi, askıda bir hukukî muameledir veya
diğer deyişiyle, topal bir hukukî muameledir, şarta, taliki şarta bağlı olan
bir hukukî muameledir; yani, taliki şartı yerine getirmezseniz, bu maddeden
istifade edemezsiniz. Onun için, bu madde, bu fıkra konusunda da, değerli
arkadaşlar, bir önergemiz olacaktır.
Yani, sonuç olarak, bu
kadar şarta bağlanmaması gerekirdi, basit, herkes tarafından anlaşılabilir
olması gerekirdi, çok karmaşık yazılmaması gerekirdi. Arkadaşlarım 1 inci
maddede ve başlangıçta epeyce tenkit ettiler; onlara katılıyorum. Bunun anlamak
için, en azından, bu üç sayfalık maddeyi anlamak için bir malî müşavire de
danışılması gerekmektedir.
Değerli arkadaşlar, ben,
şimdi, bu yasanın ratio legis'i dediğimiz konuş amacındaki bölüme gelmek
istiyorum; yani, esbabı mucibe layihasından, gerekçeden… Bir okumak istiyorum
bu gerekçeyi: Birinci fıkrasında, 2000 ve 2001 yıllarındaki kriz nedeniyle hem
mükellefin düştüğü durum hem de kurumların düştüğü durum nedeniyle bu kanun
getiriliyor.
Şimdi, aradan çok uzun
zaman geçmiş -keşke, daha önce getirilebilseydi- kurumların alacağı 23
katrilyona gelmiş, mükellefler de bunu ödeyemez noktaya gelmişler. Yani, vergi
borcunuzu ödeyeceksiniz, cari taksiti ödeyeceksiniz, bunun üzerine, faiz
bindirilmiş olan eski borcu ödeyeceksiniz.
Değerli arkadaşlar,
bunları kim ödeyecek, hangi mükellef ödeyecek? Ankara milletvekili
arkadaşlarımız Şaşmaz'ı bilirler. Sanıyorum, Şaşmaz Sanayi Sitesine giden
arkadaşımız vardır. Orada dükkânlar açılmıyor, esnaf para kazanamıyor. Bir
dükkânın açılması, zaten, günlük 250 000 000 lirayla başlıyor. Gitmemiş olan
arkadaşlar varsa, ben, kendilerini, Şaşmaz Sanayi Sitesindeki oto tamircilerini
bir ziyarete davet ediyorum. Yalnız onda mı; sanayicilerde, ihracatçılarda, tarımla
uğraşanlarda, yani, nüfusun çok önemli bir bölümünde kriz devam ediyor
arkadaşlar. Kriz nerede bitmiş -belki, kriz bitti diyenler olacaktır, onlara da
hak veriyorum- kriz sadece rantçılarda bitmiş değerli arkadaşlar; yani, ülkenin
ekonomik durumu nedeniyle yararlanan ve sıcak portföy olarak Türkiye'ye para
getirenler, bir yıl içinde dolarlarına yüzde 68 kazandırmışlar. Evet, doğru;
yani, kriz bitti diyenler bu konuda haklı, ben de kendilerine hak veriyorum; ama,
reel sektörle uğraşanlar, ayrıca tarımsal ürün üretenlerde kriz bitmemiş.
Bakın şimdi, ihracatın
parlayan yıldızı tekstil sektöründeki duruma bakın değerli arkadaşlar. Bakın,
tekstilde, giyim sektöründe neler yatıyor... Burada kriz bitmemiş, onu
anlatmaya çalışıyorum. Yani, konuştuğum konu, maddenin başlangıcıyla ilgili.
Şimdi, tekstilciler, gayri safî millî hâsılanın yüzde 7,8'ini, sanayi
üretiminin yüzde 19,9'unu, imalat sanayii üretiminin yüzde 18,4'ünü, sanayi
istihdamımızın 23,9'unu, ülke istihdamının 13,6'sını, toplam ihracatımızın yüzde
28'lik payını oluşturuyorlar. Güçlü bir sektör; fakat, bu sektörün iki önemli
özelliği var. İhracatı çok fazla; ama, ithalatı çok az olan bir sektör; ama, bu
da krizde.
Değerli arkadaşlar, bir
de -çok önemli- kadın işçi çalıştırıyorlar, bir de eğitimsiz işçi
çalıştırıyorlar; ama, bunların üzerlerindeki vergi yükünün, özellikle
muhtasarın çok artmış olması, KDV'nin çok artmış olması, Türk Lirasının çok
aşırı değerlendirilmesi ki, 2000'li yıllara doğru dönersek, bugün, ihracatın
kurtulabilmesi için doların 2 500 000 Türk lirası olması gerekmektedir.
Bir de ayrıca, bunların
üzerinde -ne alakadır bilemiyorum; ama- 1,2'lik TRT payı da bulunmaktadır,
KDV'si yüksektir. OECD ülkeleri içinde, değerli arkadaşlar, bu sektörün
maliyetleri çok fazladır, enerji maliyeti çok fazladır, istihdam üzerindeki
maliyetleri çok yüksek düzeydedir. Eskiden bu maliyetler yüzde 18 iken, bugün,
yüzde 41 düzeyindedir.
Şuna gelmeye çalışıyorum:
Bu arkadaşlarımız geleneklerimize ve devletimize çok bağlı olmalarına karşın,
İzmir'de, Denizli'de, Aydın'da, Manisa'da bu ihracatçılar, bu tekstil
üretenler, eylem kararı almışlardır değerli arkadaşlar. Yani, çiftçilerimiz
eylem kararı alıyor; maalesef, geleneklerimize aykırı olarak, Sayın Başbakana
hoş geldin diyeceklerine, üzerine yumurta atıyorlar. Bu, üzüntü verici bir
olay. Yani, tarımcı bitmiş -kendini böyle ifade etmeye çalışıyor- tekstilci de
bitmiş ve…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BÜLENT BARATALI (Devamla)
- Sayın Başkanım…
BAŞKAN - Sayın Baratalı,
buyurun.
BÜLENT BARATALI (Devamla)
- Teşekkür ederim.
… bunlar, ihracatın
parlayan yıldızı, Türkiye'nin parıldayan yıldızı olmasına karşın, değerli
arkadaşlar, eylem kararı alıyorlar; çok ciddî bir olay, çok ciddî bir konu.
Şimdi, bazı
arkadaşlarımız, bazı milletvekili grupları, belki, bölgelerine gidip bu
sorunlarla karşı karşıya gelmek istemiyorlar; ama, burası halkın kürsüsü ve bir
milletvekili olarak ben bunların sorunlarını burada anlatmak zorundayım.
Türkiye iyi gitmiyor değerli arkadaşlar, Türkiye iyi yönetilmiyor. Bakın,
tarımcılar isyanda, ihracatçılar isyanda, reel sektör isyanda; tek isyanda
olmayanlar, paradan para kazananlar. Az önce söylediğim gibi değerli arkadaşlar,
geçen sene buraya 1 000 dolar getiren yüzde 68 oranında para kazanmaya devam
ediyor. Yani, Türkiye'deki sıcak paranın portföy üzerindeki etkisi, hâlâ daha
yakıcılığını korumaktadır.
Değerli arkadaşlar, ben,
korkuyorum ve üzülüyorum; Sayın Başbakan gezilerinden dolayı pek mutlu olmuyor;
ama, ilk defa, kralın çıplak olduğunu Mersin'de görmüş bulunmaktadır.
FATİH ARIKAN
(Kahramanmaraş) - Artistlerle mi?
BÜLENT BARATALI (Devamla)
- Değerli milletvekilleri, kral çıplaktır. Sizin de görmenizi buradan
öneriyorum; çünkü, aynı gemideyiz. Eğer, siz de bu çıplaklığı görürseniz,
kralın çıplak olduğunu, hep beraber, belki alacağımız tedbirlerle, Türkiye'deki
batmakta olan gemiyi, hemen hemen küpeşteleri kaybolmuş olan gemiyi
kurtarabiliriz.
Sayın Başbakanımızı,
sanıyorum, 16 Şubatta İzmirliler ağırlayacaklar. Umarım, kendilerine
Mersin'deki gibi bir… İzmir, tabiî, centilmendir, kibardır, misafirseverdir,
üreticidir. Biz de kendilerinden rica edeceğiz. Yine geleneklerimize uygun
olarak karşılayacaklar; ama, çok hayır dua ettiklerini burada söyleyemem.
Burada gerçekleri ifade etmeye çalışıyorum.
Sayın Kacır, yani,
bunlar, söylediğim gerçeklerdir. Herkesin bu gerçekleri görmesini diliyorum…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BÜLENT BARATALI (Devamla)
- Teşekkür edeceğim Sayın Başkan.
Beni dinlediğiniz için
çok teşekkür ederim. Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Baratalı.
Madde üzerinde, Anavatan
Partisi Grubu adına söz isteyen Mardin Milletvekili Muharrem Doğan.
Buyurun Sayın Doğan.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 1066 sıra sayılı yasa tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde
görüş belirtmek üzere, Anavatan Partisi Grubu adına, söz almış bulunuyorum;
öncelikle, Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu
yasa tasarısının genel gerekçesi, 2000 ve 2001 yıllarında yaşanan ekonomik
krizler, işyeri sahiplerinin, işletmelerin, işverenlerin finansal sıkıntıları
nedeniyle sosyal güvenlik kurumlarına ödemeleri gereken primlerin ödenmesinde
yaşadıkları sıkıntılara çözüm üretmek için önümüze getirilmiştir. Nitekim,
Bağ-Kur ve Sosyal Sigortalar Kurumuna olan borçlar 2002 yılından 2004 yılı
sonuna kadar yüzde 74 oranında artmıştır. Bunun içindir ki, yaşanan olumsuz
ekonomik gelişmelerin işverenler ve işletmeler üzerindeki tahribatının
giderilmesiyle ortaya çıkacak olumlu gelişmeler, doğrudan, ekonomiye de
yansıyacaktır. Öncelikle, şu sorunun yanıtı alınamamıştır: 2000 ve 2001
yıllarında yaşanan ekonomik krizlerin ortaya çıkardığı darboğazı gidermek için
AKP Hükümeti, niçin 2006 yılına kadar beklemiştir, neden bu yasayı
çıkaramamıştır? Bunu düşünmekte fayda var diye düşünüyorum. Bana göre, bunun
gerekçesi, hükümetçe IMF'nin bu konuda ikna edilememiş olmasıdır. Dolayısıyla,
bağımsız ekonomik kararlar alamayan bir hükümetin getireceği af uygulamasının
da yetersiz ve adil olmayacağı da açıktır.
Tasarı, prim borcu olan
yükümlüler açısından eşit uygulama öngörmemektedir. Aksine, bu tasarı, çifte
standardı öngören uygulamalara olanak sağlamaktadır. Örneğin, 100 000 YTL'nin
altında ve üstünde prim borcu olan işveren ve sigortalılar için getirilen
uygulamalar farkıdır. Bu farklılığın her ne kadar bilanço rasyoları iyi olan
işverenlerin aftan yararlanmamalarına yönelik olarak yapıldığı ifade edilse de,
aynı durumun 100 000 YTL'nin altında borcu olanlar için de geçerli olduğunun
unutulmaması gerekir. Dolayısıyla, gerek SSK ve gerekse Bağ-Kura prim borcu
olanların aftan yararlanmaları konusunda yasayla farklı standartlar
getirilmiştir. Bu da, yurttaşların yasalar karşısında eşit olmadıkları sonucunu
doğurmaktadır. Dolayısıyla, Anayasaya ve evrensel hukuk kurallarına aykırıdır.
Bu açıdan, yasa tasarısı, yapılan düzenleme, beklentilerine hizmet edecek
nitelikte değildir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yasa tasarılarının kolay, uygulanabilir ve yurttaşlar
tarafından kolay anlaşılabilir olması gerektiği temel kuraldır. Özellikle de af
niteliği taşıyan yasaların bu açıdan büyük önem taşıdığı açıktır. Oysa, bu
tasarı, karmaşık ve uygulaması zor olan bir tasarıdır. Bu yasa tasarısı, pek
çok bürokratik işleme ve dolayısıyla pek çok uyuşmazlığa yol açacaktır. Var
olan sorunları çözmeyi amaçlayan tasarı bu haliyle yasalaştığında, kendisi yeni
sorunların kaynağı olacaktır.
Yasa tasarısı, mevcut
borçların bir kısmının silinmesi için işverenin tutmakta olduğu defterler ve
bilanço kriterlerine göre bir hesaplama sistemini getirmektedir ki, nihai bir
çözüm olmayacaktır, bunlarda başarılı olması mümkün değildir. Örnek olarak şunu
söyleyebiliriz: Bu yasa tasarısıyla borçların bir kısmı silinecekse, bu, daha
anlaşılabilir ve herkesi eşit şekilde kapsayacak bir tek oran üzerinden
yapılmalıdır ve bu oran da yüzde 40 ve yüzde 50 gibi oran olmalıdır. Ayrıca, bu
tasarının amacı, prim borçlarını ekonomik krizler nedeniyle zamanında
ödeyememiş işverenlere ve sigortalılara, bu borçlarından kurtulmanın yolunu
açmak olmalıdır.
Sayın Bakanım, bence, bu
yasa tasarısında, peşin ödeme sistemini getirebilirdik. Şöyle ki: Olabilir ki,
borçlunun birisi, öküzünü satabilirdi, aracını satabilirdi, evini satabilirdi
ve borçları ödeyebilirdi. Hiç değilse, peşinen borcunu ödeyen mükellefin
gecikme cezalarından ve faizlerden affedilmesi gerektiğine inanıyordum. Bunu
getirseniz iyi olur diye düşünüyorum. Hatta, bu, bir önergeyle de
düzeltilebilir. Bu şekilde, hem işverenler ve sigortalılar rahat bir nefes alacak,
borçtan kurtulmuş olacak, diğer taraftan devletin kasasına da sıcak paranın
girmesini sağlayacaktır. Bu tür farklı hesaplamalarla, eşit ve adil olmayan bir
sistemin yerine, tek oranlı ve herkese aynı oranda bir hesaplama sistemini getirmelidir.
Böylelikle, sıkıntı içerisinde olup, borcunu ödemek isteyen dürüst
vatandaşlarımızın beklentileri de karşılanmış olacaktır. Halbuki, bu yasa
tasarısı karşısında kamuoyunda oluşan beklenti, prim borçlarına ait gecikme zamlarının
en az yüzde 40, yüzde 50 civarında bir oranın getirilmesiydi; bu da
gerçekleşmedi.
Görülüyor ki, AKP
Hükümeti, bu yasa tasarısıyla, prim borçlarını ekonomik krizler nedeniyle
ödeyemeyen işverenler ve sigortalılar için ekonomik boyutu olan bir çözüm
üretebilmiş ve çözebilmiş değildir.
Değerli milletvekilleri,
Ocak 2006 tarihinde yapılan çok önemli araştırma neticemi sizlere arz etmek
istiyorum. Şahsa karşı işlenen suçlar 2004 yılında 158 241 iken, 2005 yılında
197 997'ye çıkmıştır; artış oranı yüzde 25. Mala karşı işlenen suçlar 2004
yılında 195 337 iken, 2005 yılında 289 765'e çıkmış; artış oranı yüzde 48'dir.
Kapkaç, hırsızlık olayları artmış; her gün birilerinin evi soyulmaktadır;
hatta, bu evleri gündüz soyanların çoğunun da 17-18 yaşındaki kızlarımızın
olduğu tespit edilmiştir. Bu kızlarımız, yarının anneleri ve yeni nesiller
yetiştireceklerdir. Bunlar eğitimsiz kalmışlardır. Mutlaka bir önlem alınması
ve bunların önüne geçilmesi gerektiğine inanıyorum. Polis sayısı 2004'te 190
304 iken, 2005 yılında 192 626'ya çıkmış; artış oranı yüzde 1'dir. Bakın, ne
kadar ters bir orantı. Halbuki, Avrupa Birliğine bağlı ülkelerde 250 kişiye bir
polis düşerken, ülkemizde 305 kişiye bir polis düşmektedir. Avrupa standartlarını
yakalamak için 35 000 yeni polisin alınması gerekiyordu, bunu da yapamadınız.
Sizi tutan mı var, niye yapmıyorsunuz; asayişle ilgili tedbirleri neden
almıyorsunuz?! Bu tablo, AKP İktidarının ülkenin ve milletin hayrına yapabileceği
bir proje ve çözüm önerisinin bulunmadığını göstermektedir.
Yasanın 3 üncü maddesiyle
yönetim kuruluna tanınan yetkinin sınırları belirsiz ve tartışmaya açıktır.
Örneğin, borcun peşin veya eşit taksitler halinde ödenmesine karar verme
yetkisi, başvuru sahibinin talebi yerine, yönetim kurullarının inisiyatifine
bırakılmış görülmektedir. Bu yetkinin kullanımı göreceli ve taraflı bir hal
aldığı takdirde, adamına göre muamele alışkanlığı kendini gösterecektir. Bu
sebeple, borcun ödeme süresinin tercihi, başvuru sahibine bırakılmalıdır. Böyle
bir düzenleme, hem hakkaniyetli olacak hem de vatandaşın devlete güvenini
artıracaktır.
Aynı maddenin sonunda,
kanundan faydalanmak isteyen borçluların, kapsama giren borçları dolayısıyla
yaptıkları itirazlardan ve açtıkları davalardan vazgeçmeleri şartı
getirilmektedir. Borç olarak tespit edilen miktar konusunda itirazı olan bir
vatandaşı açtığı davadan vazgeçmesi için zorlamak, onu, adaletten mahrum
bırakmak ve keyfî yönetimlere teslim etmek demektir. Bu, zor kullanmaktır;
insanları, haklarını aramaktan alıkoymaktır. Bu fıkra, tasarı metninden tamamen
çıkarılmalıdır. İktidarı, halktan saklıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Doğan.
MUHARREM DOĞAN (Devamla)
- İktidarı, halkla paylaşmaktan, gerçekten, kaçırıyorsunuz. Sizin de bildiğiniz
gibi, Yüce Allah'ın emridir; yani, zorlaştırıcı olmayın, kolaylaştırıcı olunuz.
Tasarının, meydana gelen ekonomik gelişmelerin hangi etkileri sebebiyle bu
oranlarda indirim yapılacaktır ve neden, sadece, ilk üç ayı?.. Bu hususların
hiçbiri net ve şeffaf değildir. Dolayısıyla, ya gecikme cezası oranını yüzde
1'e indirin ya da bu hükmü tasarı metninden tamamen çıkarınız.
Beni dinlediğiniz için
teşekkür ediyorum; Yüce Meclisi, tekrar, saygılarımla selamlıyorum. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Doğan.
Sayın milletvekilleri,
birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.59
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.05
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62 nci Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
1066 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
3.- Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden
Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı; Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın, Sosyal Güvenlik Barışı Yasa Teklifi;
İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız
Çalışanlar Hakkında Prim Barışı Kanunu Teklifi; Ankara Milletvekili Eşref
Erdem'in, 1479 ve 2926 Sayılı Yasalarda Değişiklik Yapılması Hakkında Yasa
Önerisi; Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut'un, İş ve Sigorta Barışı
Kanunu Teklifi; Manisa Milletvekili Hasan Ören ve 42 Milletvekilinin, 1479
Sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kanununa Ek Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi; Muğla Milletvekili
Fahrettin Üstün ile 28 Milletvekilinin, Bağ-Kur ve SSK'ya Ait Birikmiş Prim
Borçlarına Ödeme Kolaylığı Getirilmesi Hakkında Kanun Teklifi; Kırşehir
Milletvekili Mikail Arslan'ın, Sosyal Güvenlik ve Prim Barışı Kanunu Teklifi ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/1122, 2/116, 2/124, 2/137, 2/147, 2/379, 2/399, 2/457) (S. Sayısı: 1066)
(Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Tasarının 3 üncü maddesi
üzerinde söz sırası, şahsı adına söz isteyen Kahramanmaraş Milletvekili Fatih
Arıkan'ın. (AK Parti sıralarından alkışlar)
FATİH ARIKAN
(Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1066 sıra sayılı
yasanın 3 üncü maddesiyle ilgili söz almış bulunuyorum.
3 üncü madde, hem Bağ-Kur
hem de SSK'ya ilişkin ortak hükümleri kapsamaktadır. Burada, Bağ-Kur ve SSK
borcuna ilişkin taksit süresinin nasıl hesaplanacağından bahsedilmekte olup,
taksit süresi, aylık bazda borcun ağırlıklı yaşı ve miktarına göre, aydan aya
Bağ-Kur ve SSK borçları taksitlendirilecektir. Yapılandırılan borcun tamamının
peşin ödenmesi mümkün olduğu gibi, bir kısmının peşin bir kısmının da taksitler
halinde ödenmesi mümkün olacaktır. Borcun taksitlendirme süresine göre
taksitlendirme farkı da hesaplanacak ve taksit süresince bu fark ödenecektir.
Başvurma süresinin sona erdiği tarihi takip eden ayın sonuna kadar yapılan
ödemeler peşin ödenmiş sayılacaktır.
Değerli arkadaşlar, bu
önemli yapılandırmada, hem cari ay priminin hem de taksitlendirilen vadesi
geçmiş borcun birlikte ödenmesi esastır. Bir takvim yılı içerisinde üç defadan
fazla cari ay priminin ödenmemesi veya üç defadan fazla eski borcun ödenmemesi
halinde, yükümlüler yapılandırma hakkını kaybedeceklerdir. Buraya çok önemle
dikkat edilmesi gerekmektedir. Bir takvim yılında ödenmeyen ya da eksik ödenen
taksit tutarlarının, taksitlendirme süresi aşılmamak kaydıyla, en geç izleyen
takvim yılının sonuna kadar ödenmesi gerekmektedir.
Ayrıca, 2003 yılında
Bağ-Kur ve SSK borçlarını yapılandırarak ödemeye devam edenler veya
yapılandırması bozulanlar, kalan borçlarını bu kanuna göre yeniden
yapılandırabileceklerdir.
Yine, SSK'yla ilgili
olarak, borç aslı 100 000 YTL'yi aşanlar, Gelir ve Kurumlar Vergilerini düzenli
ödemelidirler. Yıllık Gelir ve Kurumlar Vergisinin veya vade tarihlerinin
rastladığı yılı takip eden yılın sonuna kadar tamamen ödenmemesi, Katma Değer
Vergisinde bir takvim yılında üç defadan fazla kanunî ödeme süresinde veya vade
tarihlerinin rastladığı yılı takip eden yılın sonuna kadar ödeme
yükümlülüklerinin yerine getirilmemesi, bu vergi türleri için, ikmalen, resen
veya idarece yapılan tarhiyatlardan taksitlendirme süresince, kesinleşenlerin
ise kanunî süresinde veya kesinleşme tarihinin bulunduğu yılı takip eden yılın
sonuna kadar ödenmemiş olması ya da 6183 sayılı Kanunun 48 inci maddesine göre
taksitlendirilmemesi halinde, borçlular, yapılandırma hükümlerinden yararlanma
haklarını kaybederler.
Bu kanundan yararlanmak
isteyen borçluların, SSK ve Bağ-Kura yaptıkları itirazlardan ve açtıkları
davalardan feragat etmeleri gerekmektedir. Bağ-Kura ve SSK'ya borcu olanlar,
kanunun yürürlük tarihinden itibaren iki ay içerisinde, bağlı oldukları il
müdürlüklerine müracaat ederek bu kanundan yararlanabileceklerdir.
Yapılandırma müracaatında
bulunan borçlulardan herhangi bir teminat alınmayacaktır. Burası çok önemli.
Daha öncekilerde, biliyorsunuz teminat alınma işlemleri vardı.
Bu yapılandırma çok cazip
olup, borçlu olan sigortalı ve işverenlerimizin yasal süresinde başvurarak bu
fırsattan yararlanmaları, her zaman kendilerinin menfaatı icabına olacaktır.
Bu tasarının,
işverenlerimize ve sigortalılarımıza hayırlı olmasını diliyor; saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Arıkan.
Madde üzerinde, Hükümet
adına, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Bakanım.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tasarının 3 üncü maddesi üzerinde görüşlerimi arz etmek üzere
huzurunuzdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Benden önce konuşan
değerli arkadaşımın da ifade ettiği gibi, 3 üncü madde ortak hükümleri
içermektedir, gerek Bağ-Kur gerekse SSK prim alacaklarına ilişkin. 12 aylık
sürede ödenmesi halinde yüzde 5, 12 ayı aşan, 24 ayı aşmayan sürede ödenirse
yüzde 6 ve bunu aşan bölümde yüzde 7 oranında taksitlendirme farkı
hesaplanacağını öngörmektedir madde. Onun için, bütünü üzerinde yaptığım
konuşmada da ifade ettiğim üzere, peşin veyahut da kısa taksitlerde ödenmesi,
sigortalılarımızın lehine olan bir husustur.
Maddenin getirdiği diğer
değişiklik, taahhüdü ihlalle ilgilidir. Taksitlendirme planının bozulabilmesi
için, üç defadan fazla borç taksitlerinin ihlal edilmesi veyahut da cari
primlerin yine 1 yıl içerisinde üç defadan fazla ihlal edilmesi halinde,
taahhüt ihlal edilmiş sayılacaktır.
Başka bir düzenleme,
vergi borcuna ilişkindir. Burada çok söylendi; değerli arkadaşlarım, vergi
borcunun ödenmesi keyfiyeti, sadece Sosyal Sigortalar Kurumunda, 100 000 YTL'yi
aşan alacaklar içindir. Bağ-Kur borçlarında 100 000 YTL'ye kadar SSK
alacaklarında vergi borcunun ödenmesi durumu söz konusu değildir. Ancak, 100
000 YTL'yi aşan SSK borçlarında bu vergi borcunun ödenmesi keyfiyeti
aranmaktadır. O da, madde dikkatle incelendiği zaman çok esnek bir yapı içerisinde
ele alınmıştır. Yani, bir yıl, âdeta, bir vade veren, bir süre veren bir
esnekliği vardır maddenin. O da, zannediyorum, mükelleflerimizi bu süre
içerisinde zorlamayacaktır.
Yine, 2003 yılında
çıkarmış olduğumuz borç yapılandırma programına devam eden sigortalılarımızın,
bu borç yapılandırma programından yararlanmalarına da, kendi istekleri halinde,
imkân tanınmaktadır. Bu maddenin getirdiği değişiklikler bunlardır.
İzninizle, bundan önceki
maddelerde bazı tereddütler hâsıl oldu, onları açıklama gayreti içerisinde
olacağım. "Bağ-Kurda isteğe bağlı sigortalılar bu borç yapılandırma programı
içerisinde değildir" dendi.
Değerli arkadaşlarım,
Bağ-Kurda isteğe bağlı sigortalıların zaten biriken bir borç stoku olmadığı
için, bu borç yapılandırma programına alınmalarına gerek yok. Örnek vereyim:
Diyelim ki, ocak, şubat, mart, nisan dönemi içerisinde 3 ay isteğe bağlı
sigorta primi ödemezse, zaten isteğe bağlı sigortalılığı otomatikman kesiliyor.
Diyelim ocak ayında ödedi; şubat, mart, nisanda ödemedi; ocak ayı itibariyle
sigortalılık süresini sayıyorum, diğer aylar zaten sayılmadığı için ve borç da
birikmediği için, Bağ-Kurda isteğe bağlı sigortalıların borç kapsamına
alınmasına bir gerek yok.
Sayın Enis Tütüncü'nün ve
diğer arkadaşlarımızın üzerinde ısrarla durdukları, önergelerine de konu
ettikleri hususlar var; örneğin 1 yıl sisteme prim ödemiş veyahut da 5 yıl
sisteme prim ödemiş olanlara bir hak tanıyabilir miyiz diye. Şimdi, bizim bunu
kabul etmememizin özünde, değerli arkadaşlarım, borçlanma, geriye dönük
borçlanma felsefesine ve mantığına karşı olduğumuz için bu önergeleri kabul
edemiyoruz; çünkü, sosyal güvenlik sistemimizin belki bugün bu zor duruma
düşmesinin en önemli nedenlerinden birisi borçlanmadır. Türkiye'de, bu,
geçmişte çok çıkarılmıştır. Bir diğeri de erken emekliliktir. Onun için, bu
hususlarda geriye dönük borçlanmayı kabul etmediğimiz için önergelere de olumlu
oy veremedik.
Bir de şu husus var:
Bizim esas aldığımız parametre sigortalılıktır; yani, bir kişinin SSK yahut da
Bağ-Kur sistemine girebilmesi için bazı şartları taşıması lazım. Bağ-Kurlu
olabilmesi için esnaf olması lazım veyahut da tarım sigortalısı olması lazım.
Eğer, bu kişi bu sigortalılık vasfını kaybettiyse, kanun nazarında, hukuk
nazarında o sigortalılığın kendine sağlamış olduğu haklardan istifade etmesi
mümkün değil.
Şimdi, diyelim ki, 1980
yılında bir vatandaşımız Bağ-Kurlu oldu. 1985 yılında, bu, Bağ-Kur
faaliyetinden ayrıldı. Dilekçe verdi, Maliyedeki kaydını sildi, odadaki kaydını
sildi. Artık, 1985'ten sonra Bağ-Kurun onu sigortalı olarak muhatap alması
mümkün değil. Önergelerde de istenilen bu, 1985'ten sonra geçen sürelerin
primlerinin ödenmesi veyahut da borç teşekkül ettiyse onların yapılandırılması
suretiyle kendilerine sigortalılık süresi verilmesi isteniyor. Esas burada
anlaşamıyoruz; yani, bu, borçlanma imkânı getirdiği için, bunu, biz, felsefe
olarak veyahut da prensip olarak kabul etmediğimiz için, o boşta geçen,
sigortalılık kapsamında olmayan süre bir şey ifade etmiyor.
Peki, sistemden koptu;
ama, bu süre içerisinde vergi kaydını ibraz etti veyahut da bu sigortalılık
kapsamında bir iştigal konusu olduğunu eğer ispat edebiliyorsa, bugüne kadar
çıkmış yasalarımız, 20 Nisan 1982 tarihine kadar sigortalılık süresini geriye
götürebiliyor; yani, 1990 yılında, 2000 yılında bir Bağ-Kurlumuz geldi, dedi
ki, ben, şu tarihler arasında vergi kaydım vardı; ama, tescilli olmadım. İspat
etti, tevsik etti. O zaman, deniliyor ki, 1982 yılına kadar senin sigortalılık
süresini başlatıyorum.
Başka bir milat 4956
sayılı Kanunla getirilmiş sigortalılarımıza. Bu tarihte çıkan bir düzenlemeyle,
sigortalılık başlangıcının 4 Ekim 2000 tarihine kadar olması esası getirilmiş.
Bu tarihe kadar kuruma kayıt ve tescilini yapmayan sigortalıların hak ve
mükellefiyetinin bu tarihten itibaren başlayabileceği hükme bağlanmış. Bunun
için de geçici bir süre verilmiş. Bu süre de Ağustos 2004 tarihinde dolmuş
bulunmakta. Yani, bu dediklerimin hepsini toparlarsam değerli milletvekili
arkadaşlarım, şu anda bizim sistemimiz borçlanmaya imkân vermeyen, geriye dönük
borçlanmaya imkân vermeyen bir sistem üzerine kurulu bulunmaktadır. Onun için,
arkadaşlarımızın vermiş olduğu önergelere bu sebeple katılamadık ve bunları da
açıklama ihtiyacını duydum.
Tabiî, fert olarak
baktığımız zaman, münferit olarak bu uygulamalardan mağdur olmuş sigortalılar
olabilir; ama, değerli arkadaşlarım, biz, resmin tamamına bakmak zorundayız.
Türkiye'de sosyal güvenlik kurumlarını sağlıklı tutamazsak, malî dengelerini
sağlam tutamazsak, emin olun, şu anda çeşitli şekillerde hak kaybına uğrayan ve
onlar için çeşitli platformlarda bunu dile getirdiğimiz vatandaşlarımıza da bir
fayda sağlayamayız. Eğer, sosyal güvenlik sistemi havuzunda birikim az olursa,
bu vatandaşlarımızın emeklilik hakları, sağlık hizmeti konusundaki hakları çok
kısıtlı olur. Benim, onun için, bütün arkadaşlarımdan istirhamım, gerek Bağ-Kur
gerek Sosyal Sigortalar gerekse Emekli Sandığının kurumsal yapılarının, malî
sürdürülebilirliklerinin sağlanması konusunda hep elbirliği içerisinde hareket
etmemizde fayda var. Tek taraflı, sadece sigortalı tarafından bakarak bu
kurumları zorlamak sistemin tamamını bozacağı için, teker teker bu
vatandaşlarımıza da zarar verecektir.
Bakın, çok yakında şey
yayınlandı, Avrupa Birliği Komisyon raporu yayınlandı. Mutlaka takip ettiniz. O
raporda deniyor ki "Avrupa'da emeklilik sisteminin malî külfeti ekonomiyi
tehdit eder vaziyete geldi" deniyor. Biz, bir Almanya kadar ekonomisi
veyahut da malî imkânları maalesef düzgün olan bir ülke değiliz, Fransa kadar
imkânları olan bir ülke değiliz; onun için, bizim de Avrupa'nın yaşamış olduğu
bu krize yakalanmamız için bugünden bazı tedbirler almamız gerekiyor. Yani,
bunu geleceğe dönük olarak yapmak zorundayız. Bunu yaparsak, Avrupa'nın şu anda
yaşlanmadan dolayı yakalanmış olduğu krizi, Türkiye olarak, biz, fazla
hissetmeyiz; ama, bugün alacağımız tedbirleri on yıl, yirmi yıl sonraya ertelersek,
emin olun, çok şiddetli bir şekilde sosyal güvenlik krizi bizi ciddî bir
şekilde sarsar.
Onun için, önümüzdeki
günlerde sizin huzurunuza getireceğimiz sosyal güvenlik yasasına bu anlayış
içerisinde bakabilirsek, çok olumlu bir çalışma yapacağımızı ifade ediyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Madde üzerinde, şahsı
adına söz isteyen Denizli Milletvekili Sayın Mustafa Gazalcı; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz 1066
sıra sayılı sosyal güvenlik prim alacaklarının yeniden yapılandırılmasına
ilişkin tasarının 3 üncü maddesi üzerinde kişisel söz aldım; tümünüzü saygıyla
selamlarım.
3 üncü madde,
arkadaşlarımın söylediği gibi, ödeme biçimleriyle ilgili, yani, taksitlendirme;
12 ayda, 24 ayda, daha fazla zamanda öderse, hangi oranlar içerisinde olacağına
ilişkin bir düzenlenme yapıyor.
Değerli arkadaşlar, Sayın
Bakanı dinledik hem 1 inci maddede hem de 3 üncü maddede ve tabiî, sosyal
güvenlik kurumlarının sağlam olmasını diledi haklı olarak, bir bakan olarak.
Gerçekten de, sosyal güvenlik, Anayasamızın 60 ıncı maddesine göre, herkesin
sahip olması gereken bir haktır; devlet de bunu sağlamak zorundadır. İleri ve
çağdaş bir ülke, sosyal güvenlik şemsiyesini ne kadar çok geliştiriyorsa, o
derece uygar ve çağdaştır.
Şimdi, acaba, insanlar,
neden primini ödemiyor, ödeyemiyor; istemediği için mi, keyfî bir tutumdan
dolayı mı, yoksa, ekonomik nedenlerle mi ödeyemiyor, ödemiyor? Herhalde bir
zorunluluktan. Durumunun, işinin iyi olmamasından dolayı primini ödemiyor,
ödeyemiyor. Örneğin, bir köylü; niçin ödeyemez; ürünü para etmiyor da onun için
ödeyemez bağlı olduğu sosyal güvenlik kuruluşuna primini. Üç yıldır, siz, girdi
fiyatlarını artırıyorsunuz; ama, ürününü üç yıl öncekinden daha az bir parayla
alıyorsunuz, adamın yaşamında bir gerileme oluyor ve primini ödeyemiyor; yani,
bu kadar açık. Üzüm üreticisi için, tahıl üreticisi için, pancar üreticisi
için, pamuk için, aklınıza ne gelirse gelsin, üç yıldır, bir ürün söyleyin ki
bana, adam ürününü çok iyi satıyor, primini de çok iyi versin.
Değerli arkadaşlar, peki,
eskiden primini ödüyor muydu insanlar, durumu iyiyken, köylünün yüzü gülerken;
ödüyordu. Düğününü derneğini yapıp, çocuğunu okutuyor, primini ödüyordu.
Sonradan ödeyemez duruma düştü.
Esnaf… Esnaf niçin
Bağ-Kur primini ödemiyor; köylüye bağlı, işçiye bağlı ve emekliye bağlı. O para
alamayınca, köylünün ürünü para etmeyince, esnaf tıkırdayabilir mi, işini
döndürebilir mi, primini ödeyebilir mi?! Hangi esnaf Bağ-Kura karşı hacizli
durumuna gelmek istesin, onun sağlık hizmetinden yararlanmak istemesin?
Biraz daha büyütelim,
işadamları… Bakın, ayın 10'unda, cuma günü, biz, İzmir'de, Denizli'de 25
işveren kuruluşu… Bakın, çoğu AKP'ye zamanla destek olmuş bu kuruluşların.
Yani, ticaret odası, sanayi odası, bütün esnaf odaları, 25'in üzerinde kuruluş,
muhalefet-iktidar milletvekillerini topladı "biz yürüyeceğiz"
diyorlar, bir çığlık içindeler arkadaşlar. Ödedikleri vergiden şikâyetçi; yani,
diyorlar ki: "Bize söz verildi, girdi fiyatları düşecekti; ne oldu
akaryakıt, elektrik…"
Bakın, değerli
arkadaşlar, dokumacı bir çığlık içinde gerçekten; yüzde 18 ÖTV vergisi yüzde
8'e düşürülecek denilmiş, düşürülmemiş.
İşte, elimde,
işadamlarının, o platformun istekleri: Çardak Havaalanı yapılsın ki iş yapalım
diyorlar, Denizli-İzmir demiryolunun yük taşımacılığı onarılsın ki iş yapalım
diyorlar, Teşvik Yasası düzeltilsin ki iş yapalım diyorlar…
2 500 kişi çalıştırıyor,
2 000 kişi çalıştırıyor; ama, batıyorum diyor. Ben, Çin'le yarışıyorum diyor,
bir de kendi ülkemde haksız bir yarışma var diyor, ben boğuluyorum diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gazalcı,
lütfen, toparlar mısınız.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Toparlamaya çalışıyorum Sayın Başkanım.
Bakın arkadaşlar, zincire
bakın; köylü, işçi, esnaf, çalışanlar ve çalıştıranlar şikâyetçi; yani, peki,
siz, kime hizmet ediyorsunuz, ne yapmak istiyorsunuz?! Yani, adamın ürünü para
etmiyor, esnaf iş yapamıyor, işveren işçi çıkarmak zorunda kalıyorum diyor,
sıralıyor, sıralıyor; ama, olmuyor.
Bakın, değerli
arkadaşlar, "sosyal devlet" yazıyor Anayasamızın 2 nci maddesi.
Sosyal devletten vazgeçtik biz; devlet, yurttaşı, bugün, soyuyor, soyuyor,
çalışanı da soyuyor, çalıştıranı da soyuyor. Neyle soyuyor; telefon parasıyla
çok fazla soyuyor, akaryakıtla soyuyor, elektrikle soyuyor, koyduğu vergilerle
soyuyor; hem de varsıl-yoksul ayırımı gözetmeksizin, bir ip geriyor, soyuyor.
İnsanlar emekli aylığıyla
geçinemiyor, insanlar esnaf olarak aldığı üç beş kuruşla geçinemiyor, insanlar
aldığı işçi parasıyla geçinemiyor, üretimiyle geçinemiyor; çünkü, devlet
soyuyor. Böyle bir şey olamaz arkadaşlar!
Biz ne yapsak gerçekten
borcumuzu ödeyemeyiz; insanlar sadaka istemiyor, bağış istemiyor, emeğinin
hakkını istiyor, ürününün hakkını istiyor, dünyayla eşit yarışmak istiyor ve
bunları karşılamadığımız sürece…
BAŞKAN - Sayın Gazalcı,
maddeyle ilgili konuşur musunuz lütfen.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Peki.
Değerli arkadaşlar,
hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Gazalcı.
Madde üzerinde 10 dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Ören, buyurun.
HASAN ÖREN (Manisa) -
Sayın Başkan, Sayın Bakanıma aracılığınızla sorumu yöneltmek istiyorum.
Şimdi -biraz sonra da
kürsüde açıklayacağım- Sayın Bakanım, 2 nci maddeyi biraz önce değiştirdik.
Aslında, bu tasarının, bu yasanın omuriliği kırıldı. 2 nci maddede, emekli
aylık… Bağ-Kur primleri ile sağlık primlerini ayırt edip, bu insanların,
sağlıktan yararlanmadıklarından dolayı, sağlık primlerinin düşülmesi
gerektiğini… 2 nci madde Plan Bütçede böyle kabul edilmişti; ama, hükümetin
verdiği öneriyle, 1998 sonu 1999 başına kadar bütün Bağ-Kur primleri ve sağlık primleri
toplanıp ondan sonra yapılandırmaya gidildi. Şimdi de, biraz sonra tabloda da
görüleceği gibi, yasa hiçbir şey getirmedi, peşin ödemenin dışında.
60 ay vade yapan bir
mükellef bugünkü borcunun üzerinde borç ödeyecek. Bunu nasıl
değerlendiriyorsunuz?
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ören.
Sayın Ülkü, buyurun.
HAKKI ÜLKÜ (İzmir) -
Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana şunu sormak istiyorum: Herhangi bir
sosyal güvenlik kurumundan emekli olduktan sonra herhangi bir yerde esnaflık
yapan birisinin, 43,5 milyon aylık ödeyerek, "Sosyal Güvenlik Destek
Primi" adı altında aylık ödeyerek buna katkı koyması belki doğaldır; ama,
bunu herkes yaparsa doğaldır.
Tutulan kısrak harmanı
döver misali, bazıları için bu para alınıyor da bazıları için alınmıyorsa, bu
çok büyük bir haksızlık değil midir diye sormak istiyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ülkü.
Sayın Tütüncü, buyurun.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de, aracılığınızla,
Sayın Bakana iki soru yöneltmek istiyorum.
Birincisi; Sayın Bakan,
geçmişe dönük borçlanmayı ilke olarak kabul etmediklerini belirttiler; ancak,
hiç prim ödememiş, tek kuruş prim ödememiş, yalnız ve yalnızca Bağ-Kura tescil
edilmiş olan yurttaşlarımıza tanınan bu hak bir çeşit borçlanma değil midir?
İkinci sorum ise;
çiftçilerimizin, Bağ-Kura üye olan çiftçilerimizin yüzde 70'i ya hiç prim
ödeyememiş ya da prim ödemiş, ancak, borç takmış olan sigortalılardan oluşuyor.
Borçsuz sigortalılar, 1 000 000 kişinin içinde ancak 295 000 kişi. Peki,
tarımın, çiftçinin içinde bulunduğu ekonomik çöküntüde, mevcut Bağ-Kurluların
yüzde 70'ini oluşturan bu çiftçilerimiz, nasıl, hangi olanaklarla bu yasadan
yararlanabilecekler? Bakanın bu konuda bizi aydınlatmasını istiyorum.
Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Tütüncü.
Sayın Doğan, buyurun.
MUHARREM DOĞAN (Mardin) -
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, 2003
yılında Bağ-Kur mükelleflerinin borç yapılandırmasından netice alamadınız. Bu
defa getirdiğiniz tasarıyla borçların tasfiye olacağına inanıyor musunuz? Sorun
çözülecek midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Doğan.
Sayın Işık, buyurun.
AHMET IŞIK (Konya) -
Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, sağlık
karnesinden hangi şartlarda Bağ-Kurlumuz yararlanacak? Bu yasadan faydalanacak
Bağ-Kurlu sayımız ne kadar? Bir de, 2004-2005 yıllarında sosyal güvenlik
kurumlarına aktarılan meblağlar ne kadar?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Işık.
Sayın Bakan, buyurun.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım,
soru soran arkadaşlarıma da çok teşekkür ederim.
Öncelikle, bir hususu
açıklamak istiyorum; Sayın Gazalcı benim çok sevdiğim, saygı duyduğum, çok
sorumlu bir parlamenter. Kürsüde "devlet soyuyor" ifadesini kullandı,
biraz kastını aştı zannedersem, herhalde; onun da iznine sığınarak bu
açıklamayı yapma ihtiyacını duydum. Devlet soymaz; devlete atfedilen birsürü
hususlarda, belki devleti meydana getiren unsurlar öne alınabilir; ama, devleti
tümüyle bu anlamda bir muahezeye tutmanın doğru olmadığı kanaatindeyim. Onu
ifade etmek istedim.
AHMET IŞIK (Konya) -
Sözünü geri alacak herhalde Sayın Gazalcı!..
BAŞKAN - Lütfen Sayın
Işık…
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sorulara geçiyorum:
Sayın Ören, sağlık
primleriyle ilgili önerge değişikliğinden bahsettiler. Bizim yasanın
orijinalinde böyle bir hüküm yoktu. Plan ve Bütçe Komisyonunda böyle bir hüküm
eklendi. Hükmün özeti de şudur: Bağ-Kur sigortalısı borçlu olduğu için sağlık
hizmeti almamıştır; dolayısıyla, adına tahakkuk etmiş olan sağlık primini
düşün, bundan sonra borcunu yapılandırın diye bir hareket tarzı var.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, bizim sağlık sigortacılığımız zorunlu bir sigortadır ve sağlık
sigortacılığından yararlanmak, ödenen primle bağlantılı değildir. Yani, diyelim
ki, siz, bütün sigortalılık hayatında 5 milyar lira prim ödemişsiniz; ama,
Allah vermesin, bir hastalık geldiğinde, Bağ-Kur sizin 50 milyar liralık
sigorta sağlık riskinizi karşılar. Yani, bizde, ödenen primle karşılanan sağlık
hizmeti arasında bir bağlantı yoktur, böyle de olmaması gerekir, sosyal devlet
gereği. Onun için, bir de, sağlık primi ödeyen herkesin, hasta olacağı
faraziyesini de şey yapmak doğru değil. Yani, bu bir dayanışma esası; sağlıklı
olanlar, sağlıksız olanların, hasta olanların sigorta riskini karşılamak üzere
kurulmuştur bizim sigortacılık sistemimiz. Onun için, yani, buradan, sağlık
primini tefrik edip ayırmak, bu sistemin mantığına, dayanışma esasına aykırı
olur ve bunu hesaplamak da, gerçekten, çok zor olur, kurumları da malî açıdan büyük
mağduriyetlere sokar diye düşünüyorum.
Evet, Sayın Ülkü, sosyal
güvenlik destek primleriyle ilgili sordular. Şu anda, bütün emeklilerden sosyal
güvenlik destek primi alınmaktadır, aralarında herhangi bir fark yoktur.
Evet, yine, bu geriye
dönük borçlanmaya ilişkin, Sayın Tütüncü "tek kuruş prim ödemediği, ama
tescil edildiği tespit edilenler bu yasadan yararlanıyor" diyor.
Yine, aynı şeyi
tekrarlayacağım. Bizim için sigortalılık esastır; sigortalı kapsamında olması,
bu yasadan yararlanma imkânını kendine vermektedir.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) -
Bu da borçlanma değil mi efendim?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Ama, onu geniş düşünürseniz,
yani, sigortalılık kapsamı devam ettiği için, işte, çeşitli nedenlerle primini
ödeyememiş olması, ikincil bir sorumluluk olarak düşünüyoruz yani; esas muhatap
aldığımız, sigortalılık ve yasa kapsamında olmasıdır.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) -
Biz doğru buluyoruz bunu efendim; ama, haksızlık yaratıyor.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Efendim, inşallah, bu sosyal
güvenlik reformunda, bu standart farklılıklarını, norm farklılıklarını birlikte
gidereceğiz; amacımız odur; yeni sosyal güvenlik reformunda, eşit, adil,
erişebilir bir reform yapma gayreti içerisinde olacağız.
Birkaç kez soruldu; onun
için, bu fırsattan istifade cevaplayayım. 2003 yılında yapılan borç
yapılandırma programından, değerli arkadaşlarım, eski ifadeyle 450 trilyon,
SSK, tahsilat yapmıştır, 950 trilyon da Bağ-Kur yapmıştır. Yaklaşık, 1,5
katrilyon liralık bir tahsilat yapmıştır bu kurumlar. Ama, total alacakları
hesaplandığında, bu, çok yüksek bir miktar değildir; ama, inşallah, oylarınızla
yürürlüğe girecek olan bu borç yapılandırma kapsamına rağbetin daha fazla
olacağı inancındayım.
Evet, şu andaki
sistemimize göre, Bağ-Kurluların sağlık sigortasından yararlanabilmesi için en
az sekiz aylık prim ödemiş olmaları lazım; borçlu olduğu zaman sağlık hizmeti
verilmiyor. Bu getirdiğimiz tasarıda, dörtte 1'i peşin ödendiği takdirde
veyahut da dört taksitini düzenli ödediği takdirde sağlık hizmetlerinden
yararlanma imkânına kavuşacak, Bağ-Kurlumuz, eş ve çocukları, yakınları, bu
hizmetten yararlanabilecekler.
Yine, ayrı bir konu
değerli arkadaşlarım, hangi oranlarda terkin yapılacağı konusu: Standart bir
terkin oranı yok; ama, dediğim gibi, tarım sigortalısında, esnafta, SSK'da,
yani, yüzde 15'lerden başlayıp yüzde 30, yüzde 37'ye kadar varan terkin
oranları var, borcun yapısına ve yaşına göre.
Evet, Sosyal Sigortalar
Kurumu ve Bağ-Kura Hazineden yapılan transferler konusunda bir soru sordu
değerli milletvekilimiz. Bu yıl itibariyle, yaklaşık 23 milyar YTL, 2004 yılı
itibariyle de 18,7 milyar YTL civarında, Hazineden sosyal güvenlik
kuruluşlarımıza transfer yapılmıştır. Bu rakamları gayri safî millî hâsılamıza
oranlarsak, yüzde 4,5 ile yüzde 4,8 arasında değişen bir finansman açığı bu
kuruluşlarımız için söz konusudur. 2005 yılında toplam sosyal güvenlik harcamamızın
gayri safî millî hâsılaya oranı ise yüzde 12,1'dir. Bu rakam, bütçe
büyüklükleri içerisinde fazla bir rakam değildir. Devletin, sosyal güvenlik
sistemine daha fazla kaynak ayırması gerekir. Bu inancımı ısrarla savunuyorum;
burada bulunan herkesin de aynı inancı paylaştığını biliyorum; ama, borç
stoğunun eritilmesi ve bu sosyal kesimlere daha fazla kaynak aktarılması lazım.
Son bir şey daha
söyleyeyim değerli arkadaşlarım. Bağ-Kur ve SSK emeklilerine, eğer yasada
yazılı mevcut sisteme bağlı kalsaydık 56 milyar YTL'lik bir kaynak aktarmış
olacaktık. Biz, Hükümet olarak, 2002 yılından bu tarafa, Bağ-Kur ve SSK
emeklilerine aktarmış olduğumuz kaynak 68 milyar YTL'dir. Yani, bu Hükümet, 12
milyar YTL yahutda 12 katrilyon lira daha, daha fazla bir kaynağı Bağ-Kur ve
SSK emeklilerine transfer etmiştir. Bütün bunlara rağmen Türkiye'de emekli aylıklarının
sorgulanmaya muhtaç olduğunu, satın alma gücü olduğunu biliyorum; ama, sistemin
kökünde çok radikal değişiklikler yapmamız lazım. Türkiye'de gelir dağılımı
konusunda, bölgeler arası dağılım konusunda büyük sorunlarımız var. Bu
sorunları gidermek Hükümetimizin ve Parlamentomuzun önündeki en öncelikli ve
önemli konudur diyor, Sayın Başkana ve sizlere çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Sayın Başkan…
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Gazalcı.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- İçtüzüğümüzün 69 uncu maddesine göre, ileri sürdüğüm bir görüşten ayrı bir
yorum getirildiği için, adımdan da söz edilerek; ister yerimden ister oradan
çok kısa bir açıklama yapmak istiyorum...
BAŞKAN - Sayın Bakanın
açıklamasını ben de dinledim Sayın Gazalcı, herhangi bir sataşma söz konusu
değil.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Sayın Başkanım, devleti soymayı ne anlamda kullandığını…
BAŞKAN - Sayın Gazalcı
"soyma"yı kullandınız burada, o kelimeyi…
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Evet, kullandım.
BAŞKAN - Sayın Bakan da
açıklık getirdi. Hangi anlamda kullanırsanız kullanın, sataşma…
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Ben, o anlamda açıklık olmadığını söylüyorum; ben kendim açıklamak
istiyorum...
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Gazalcı, oturur musunuz lütfen...
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Sayın Başkan, lütfen! Yerimden açıklamak istiyorum…
BAŞKAN - Sayın Gazalcı,
lütfen, oturur musunuz!
Madde üzerinde 6 önerge
vardır; önergeleri önce geliş sırasını göre okutacağım, sonra aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1066
sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü maddesinin üçüncü fıkrasındaki
"ve/veya" ibaresinin "veya" şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
|
İrfan
gündüz |
Mahfuz
Güler |
Ahmet
Yeni |
|
İstanbul |
Bingöl |
Samsun |
|
Abdullah
Erdem Camtimur |
Hakan
Taşcı |
İbrahim
Köşdere |
|
Kütahya |
Manisa |
Çanakkale |
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1066
sıra sayılı yasa tasarısının 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan
"…altmış aya kadar…" ifadesinden sonra gelmek üzere, aşağıdaki
parantez içi hükmün eklenmesini arz ve teklif ederiz.
"(Bağ-Kurlular için
emeklilik süresini dolduruncaya kadar)"
|
Hasan
Ören |
|
Mehmet
Kartal |
|
Manisa |
|
Van |
BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1066
sıra sayılı tasarının 3 üncü maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
|
M.
Akif Hamzaçebi |
Kemal
Kılıçdaroğlu |
A.
Kemal Deveciler |
|
Trabzon |
İstanbul |
Balıkesir |
|
Osman
Özcan |
Hasan
Ören |
Feridun
Ayvazoğlu |
|
Antalya |
Manisa |
Çorum |
|
|
İsmet
Atalay |
|
|
|
İstanbul |
|
"Son 5 yılda prim borçlarını aksatmadan ödeyen işveren veya
sigortalılar, pasaport harcı ile bir yıl süreyle ilaç katkı payı
ödemezler."
BAŞKAN - Dördüncü
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1066
sıra sayılı Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 3 üncü maddesinin
ikinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıda yazılı üçüncü fıkranın eklenmesini
saygılarımızla arz ederiz.
"Yukarıdaki fıkrada
yazılı olan aylık faiz oranları afet bölgelerindeki mükelleflere yüzde 50
oranında uygulanarak borç hesap edilir ve tahsilat yapılır."
|
Salih
Gün |
Hüseyin
Ekmekcioğlu |
Ali
Arslan |
|
Kocaeli |
Antalya |
Muğla |
|
Fahrettin
Üstün |
Nail
Kamacı |
A.
Kemal Kumkumoğlu |
|
Muğla |
Antalya |
İstanbul |
|
|
R.
Kerim Özkan |
|
|
|
Burdur |
|
BAŞKAN - Beşinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1066 sıra sayılı yasa tasarısının 3 üncü maddesinin
beşinci fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Muhsin
Koçyiğit |
Hüseyin
Özcan |
Muzaffer
Kurtulmuşoğlu |
|
Diyarbakır |
Mersin |
Ankara |
|
Süleyman
Sarıbaş |
|
Ömer
Abuşoğlu |
|
Malatya |
|
Gaziantep |
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 3 üncü maddeyle ilgili olarak, şimdi
okutacağım Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi ve arkadaşlarının önergesi ile
az önce okunan Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş ve arkadaşlarının
önergeleri aynı mahiyette olduğundan, işlemlerini ve oylamalarını birlikte
yapacağım.
Şimdi, Trabzon
Milletvekili Akif Hamzaçebi ve arkadaşlarının önergelerini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1066
sıra sayılı tasarının 3 üncü maddesinin beşinci fıkrasının tasarıdan
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
M.
Akif Hamzaçebi |
Kemal
Kılıçdaroğlu |
Ali
Kemal Deveciler |
|
Trabzon |
İstanbul |
Balıkesir |
|
Hasan
Ören |
Bülent
Baratalı |
M.
Mesut Özakcan |
|
Manisa |
İzmir |
Aydın |
BAŞKAN - Komisyon, aynı
mahiyetteki her iki önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU ADINA MEHMET ZEKAİ ÖZCAN (Ankara) -
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın
Hamzaçebi?..
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Hasan Ören konuşacaklar.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Ören.
HASAN ÖREN (Manisa) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten halk tabiriyle "dağ fare
doğurdu" derler; ama, bu yasanın 2 nci maddesinde yapılan hatayla, bu
yasanın Bağ-Kurlulara sağlayacağı hiçbir şeyin olmadığını hep beraber göreceğiz.
Değerli arkadaşlarım, 12
nci basamaktan Bağ-Kur primi ödeyen bir arkadaşımızın ödediği primler,
sigortaya ödediği 125 000 000'dur, Bağ-Kura sağlığıyla ilgili ödediği 125 000
000'dur. Bu, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülürken, geçmiş dönemde prim
borçlarını ödemeyen, on yıl, onbeş yıl, yirmi yıl, yirmibeş yıl sigortalılık
veya Bağ-Kurluluk emeklilik süresi önünde olan insanlarla, arkadaşlarla ilgili
bir şey söylendi; denildi ki: Bugüne kadar, bunlar, bu hizmet sektöründen,
sağlık sektöründen hizmet almadıklarından dolayı, hesaplanır iken, yani 1998 ve
1999 başına kadar hesaplanır iken, sağlık primleri düşülsün; sağlık primleri
düşüldükten sonra, bugünkü, 1999 ile 2005 arasındaki TEFE-TÜFE'ye göre yeniden
yapılandırılsın denildi. O olmuş olsaydı, size gelecek telefonlara çok
rahatlıkla "evet, Bağ-Kurluların bugünkü zor durumlarına karşılık bir çare
bulduk" diyebilirdiniz, ama, şimdi diyemezsiniz. Diyememenizin gerekçesi:
Bakınız, bu aldığım tablo Bağ-Kur Genel Müdürlüğünden. Şimdi, beş yıl iki ay
prim borcunu ödememiş bir insanın, bir arkadaşımızın birikmiş borç miktarı 13
286 000 000; bu tasarıyla, peşin ödemeye kalkar ise 9 854 000 000'a düşüyor, peşin
öder ise! Tabiî ki, bu insanların peşin ödeme güçleri yok. Gerçekten peşin
ödeme güçleri olmuş olsaydı, bunları, günlerinde öderlerdi. Altmış ay vadeye
yaydığımızda, yani, yıllık yüzde 7 faizle yapılandırdığımızda, bugün mevcut
olan 13 286 000 000'luk borç, 13 303 000 000'a çıkıyor. Yani, bu tasarıyla, o,
televizyonların başında saatlerce bekleyen Bağ-Kurlunun veya bölgelerimize
gittiğimizde o Bağ-Kurlu arkadaşların bu tasarıdan yararlandıkları hiçbir madde
yok. 2 nci maddesiyle, omuriliğini kırdık bunun. Plan ve Bütçe Komisyonunda
kabul edilene, acaba, Plan ve Bütçe Komisyonunda bulunan sevgili Adalet ve
Kalkınma Partili milletvekillerimiz niye sahip çıkmadılar?! 2 nci maddede öyle
bir kazık yedik ki -tabirimi mazur görün- bu kazığı biz yemedik, Bağ-Kurlulara
attık.
Şimdi, Sayın Bakanım
diyor ki: "Bunlar, emekli olduktan sonra hizmet almayacaklar mı?.."
Tabiî ki alacaklar. 6 500 000, Bağ-Kurdan, sağlık hizmeti alınmayan insanların
içerisinde, bugün, bu yasadan yararlanıp da emekli olabilecek insan sayısı 66
000 kişidir. Şunu diyebilirdik; emekliliği gelmiş, emekliliğine, hemen, bu
parayı ödediğinde hak kazanacak insanlardan sağlık sigorta primlerini talep
edebilirdik; ama, daha, emekliliğine onbeş yıl, yirmi yıl, on yıl kalan bir sanayicinin,
bir esnafın veya bir sanatkârın, bu beş yıllık, yedi yıllık, on yıllık süreler
içerisinde, hizmet almadığı, sağlıkla ilgili, devletin, prim ödemesi
yapmadığından dolayı kendisine hizmeti yasakladığı bir olay içerisinde, şimdi,
siz diyeceksiniz ki, ben, prim ödemediğinizden dolayı, sağlıkla ilgili
bölümüyle sizden tahsil etmek istediğim paraları, sağlık hizmeti vermediğim
halde almak istiyorum. Bunu der iseniz, bu yasa tamamen çöker ve şu an, bu
tabloya baktığınızda, otuziki yıl iki aylık bir vatandaş, bugün toplam borcu 21
755 000 000, vadeye girdiğinde 23 120 000 000'a çıkıyor. Sayın Bakanım, bu,
müjde verilecek bir durum değil; ama, derseniz ki, ne yapalım… Benim Sayın
Bakanımın iyi niyetinden hiç kuşkum yok. Belki de -hayatımda hiç kimsenin
önünde çok fazla iltifat da etmem; ama- bakanların içerisinde bir anket
düzenlenecekse, ilk üç sırada olacak bir bakanımızdır; ama, IMF ancak bu
kadarına müsaade ediyor ise, Sayın Bakanımızın bu kadar çalışmasına rağmen Ali
Babacan bu kadar müsaade ediyor ise, bu tasarı, halka anlatabileceğiniz, halka
söyleyebileceğiniz bir af veya bir yapılandırma olmaktan çıkmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Ören.
HASAN ÖREN (Devamla) -
Bugün, kimin ne borcu var ise, sadece ve sadece, Bakanlığın yaptığı, Meclisin
yaptığı, 60 aya bölmektir, üstüne de 1 milyar, 2 milyar -bugünkü mevcut borcun
üzerine- koyarak. Halkın beklentisi bu değil, televizyonlarının başında
oturanların beklentisi bu değil. Bunu düzeltmek yine Meclisin elindedir.
Gerçekten, bu tasarının, bu yasanın halkın lehine, Bağ-Kurlunun lehine
çıkmasını istiyorsak, hepinizin bölgelerinde sorulduğunda, gerçekten sevindirici
bir haber olarak vermeyi düşünüyor iseniz, Komisyondan, yani Plan ve Bütçeden
geçtiği şekliyle bunun düzeltilmesi gerekli.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ören.
Sayın Özcan, önergenizle
ilgili konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutayım?
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Vatandaşları çok zor durumda
bırakarak mağdur edecek. Ayrıca, SSK ve Bağ-Kur prim affıyla doğrudan bir
ilişkisi bulunmamaktadır. Bir af yasasının kendi özel koşulları dışında başka
koşullara bağlanması durumunda, sisteminin kapsamının daraltıcı etkisi
olacağından.
BAŞKAN - Her iki önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1066
sıra sayılı Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 3 üncü maddesinin
ikinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki yazılı üçüncü fıkranın
eklenmesini saygılarımla arz ederim.
"Yukarıdaki fıkrada
yazılı olan aylık faiz oranları, afet bölgelerindeki mükelleflere yüzde 50
oranında uygulanarak borç hesap edilir ve tahsilat yapılır."
Salih
Gün (Kocaeli) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
ADINA MEHMET ZEKAİ ÖZCAN (Ankara) - Katılamıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Gün.
SALİH GÜN (Kocaeli) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden
Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı hakkında önergem doğrultusunda söz almış bulunuyorum; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, kanun
tasarısı Parlamentoya geldiğinden itibaren bütün konuşmalar, 2000, 2001
yılındaki bu ekonomik sıkıntıdan dolayı; gerekçe olarak bu öngörülmüş.
Komisyonlardaki toplantılarda da bu öngörülmüş.
Esasında, bazı şeyleri
çok çabuk unutuyoruz. Bu ekonomik krizden önce, 5 tane ilimizde, 250
kilometreyi kapsayan bir mesafede büyük bir deprem yaşadık. Bu depremin adı da,
son yüzyılın, asrın felaketiydi.
Hatırlar mısınız,
bilemiyorum; bu çatı altında hatırlamayan pek yoktur; Gölcük'te işyerleri en az
10 metre suyun altında. Değirmendere'de bütün esnafın ticarethaneleri yerle bir
olmuş. Aynı tablo, Bolu'da aynı, Düzce'de aynı, Sakarya'da aynı ve Kocaeli'nde
aynı. Bu esnafla, (A) ilindeki, (B) ilindeki esnafın muhatap olduğu yasayı aynı
tutarsanız, haksızlık ediyor olursunuz.
Burada, depremde o
yıkıntının altından çıkarttığı malzemeyle tekrar ticarî hayata başlamış bu
insanları burada düşünmeden bu yasada aynı tutarsanız, haksızlık yapmış
olursunuz.
Benim önergem şu; çok
fazla bir şey değil… Maddede, yeniden yapılandırılan borcun tamamının veya bir
kısmının taksitle ödenmesi istenilmesi halinde, taksitlendirilen toplam borç,
12 aylık sürede ödenirse yüzde 5, 12 ayı aşan, ancak 24 ayı aşmayan sürelerde
yüzde 6 ve 24 ayı aşan sürelerde yüzde 7 olarak öngörülüyor. Benim de önergem
şu: Bu afet bölgesindeki esnafımıza, bunun yüzde 50'si uygulansın. Yani, yüzde
5 değil yüzde 2,5, yüzde 6 değil yüzde 3, yüzde 7 değil yüzde 3,5 gibi.
Bunu -burada, Kocaeli
milletvekilleri, arkadaşlarım var, Düzceli, Sakaryalı arkadaşlarım da var;
gözden kaçmış olabilir- Sayın Bakanım ve Komisyon reddediyor. Tabiî ki, bunun
kararını Genel Kurul verecek. Eğer, o günkü TV'lerden, televizyon
programlarından, o günkü gazetelerden, o afeti göz önüne getirirseniz,
parmağınız, muhakkak, bu yasada olumlu olarak kalkacaktır.
Bakanın aldığı karara
saygım sonsuz. Yalnız, bu afet düşünülmeden, asrın felaketi düşünülmeden bir
yapılaşmaya gidilmiş. Buradaki esnafı, işvereni bir tutamazsınız. Bu yasa, 3,5
milyon mükellefi kapsıyor; buradan faydalanacak 16 - 17 milyon insanımız…
Bunların içerisinde, 5 ilde bu afetten mağdur olanları ayrı tutmak zorundayız.
Belki Bakanım biraz sonra diyecek ki "şurada sel felaketi oldu, tabiî ki,
münferit olarak deprem de oldu." Bir bölgedeki deprem ile bir bölgedeki
afetle değil, buna bir yıl olarak koyarsak, 1999 yılında tabiî afet olan,
depreme muhatap olan bölgedeki, bu saydığım beş ildeki esnafı bu şekilde koruma
yolunu seçersek, yerinde bir karar almış oluruz diye düşünüyorum.
Genel Kurula saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Gün.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1066
sıra sayılı tasarının 3 üncü maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Akif
Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
"Son 5 yılda prim
borçlarını aksatmadan ödeyen işveren veya sigortalılar, pasaport harcı ile bir
yıl süreyle ilaç katkı payı ödemezler."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
ADINA MEHMET ZEKAİ ÖZCAN (Ankara) - Katılamıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Düzenli olarak yasal
yükümlülüklerini yerine getirenlerin ödüllendirilmesi önerilmiştir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1066
sıra sayılı yasa tasarısının 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan
"…altmış aya kadar…" ifadesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki
parantez içi hükmün eklenmesini arz ve teklif ederiz.
"(Bağ-Kurlular için
emeklilik süresini dolduruncaya kadar)"
Hasan
Ören (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
ADINA MEHMET ZEKAİ ÖZCAN (Ankara) - Katılamıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Ören.
HASAN ÖREN (Manisa) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarıda asıl önemli ikinci bir konu
da bu tasarıdan ne beklediğimiz; yani, bu kadar primlerin yüksek olduğu bir
dönemde; hatta, kanun teklifimde de 36 ay gibi bir rakamı söylemiştim, ayı
söylemiştim; ama, kanun teklifimde "bu sağlık hizmetleriyle ilgili alınan
primler çıktıktan sonra" diye söylemiştim.
Bu tasarıda asıl amaç şu
olmalı arkadaşlar: Bakınız, eğer, 60 ay süreyle en düşük beş yıl ödememiş bir
arkadaşımızın toplam borcunu şekillendirir ve 60 aya yayarsak 222 000 000 para
ödeyecek -12 nci basamaktaki bir arkadaşımızdan bahsediyorum- 250 000 000 da
normal primini ödeyecek, toplam 472 000 000 para ödeyecek; yani, bunun bir yıl
sonra, iki yıl sonra bu Meclisin önüne yine gelmesini istemiyorsak bunun
gerçeğine dönmek gerekli.
Gerçeği şudur arkadaşlar:
Bu geçmiş dönemin borçları bugünün primlerinin doğru ödenmesiyle ilgili bir
kılavuz olarak düşünülmeli; yani, 30 000 000 ödeyecekse 30 000 000 ödesin,
onbeş yılda ödeyecekse onbeş yılda ödesin; ama, bugün ödediği 12 nci
basamaktaki 250 000 000 liralık primi aksatmadan ödesin. Biz, 60 aya bölünmüş
beş yıllık, on yıllık veya onbeş yıllık primi 250-300-350 milyon lira, burada,
vatandaş ödeyecek, bugünkü mevcuduyla 250-300 milyon da prim ödeyecek, toplam
500 000 000 - 600 000 000 para ödeyecek; yani, asgarî ücretin 380 000 000
olduğu bir ülkede, esnaf ve sanatkârın bu kadar yorgun ve işsiz olduğu bir
dönemde 250 000 000 ödeyemeyen Bağ-Kur esnaf ve sanatkârına dönüp diyeceğiz ki,
şimdi, biz… Onlar da diyorlar ki, sizin tuzunuz kuru, siz onları ödersiniz;
ama, biz, o kadar aylık falan almıyoruz. Biz, onları ödeyemeyiz şikâyetleriyle,
şimdi 500 000 000 ayda prim ödemeye mahkûm edeceğiz. Hangisi ödeyecek;
Kütahya'daki mi ödeyecek, Manisa'da kaynakçı nasıl ödeyecek, marangozu nasıl
ödeyecek? Ama, sorunumuz bugünü atlatmak ise, sorunumuz bugünle ilgili, hadi
canım, işte, bir şeyler yaptık, yarın da Sosyal Güvenlik Yasası gelecek, bunu
da şimdi çıkarıverdik mantığı ise, ona ben bir şey diyemem. Ama, gerçekten, 60
ayda, bu yapılandırmayla hem bugünkü primi isteyeceksiniz hem de dünle
ilgili 250 000 000 para
isteyeceksiniz! Hiçbir milletvekili arkadaşımın bu paraların ödeneceğiyle
ilgili samimî düşüncesinin olacağına inanmıyorum.
Çözümünü de söylüyoruz;
çözümü, bu borçların, bugüne kadar ödenmemiş olanların kılavuz olarak
kullanılarak, bu 250'yi ne yap yap öde, bileziğin varsa sat öde, sana geçmiş
borcundan da 30 000 000 veya 40 000
000 gibi emeklilik sürene göre bugünkü borcunu yapılandırıyorum der iseniz, bu
vatandaşın yüzde 85'i, ne olursa olsun, sağlık hizmetlerinden de
yararlanabilmek için bunu ödemeye çalışır; ama, siz, biraz evvel söylediğim
gibi, bunun dışına çıkıp da, 250 buradan, 250 bugünkü primi ödeyeceksin
dediğinizde bu tasarı bitmiştir arkadaşlar.
Bunun yapılabilmesi için,
ben, emekliliğinin bitimine kadar, bugün emekli olacaklardan ise peşin alalım,
gitsin bankadan kredi bulalım, arkadaşına gitsin, bugün emekli olacaklardan peşin
alalım; ama, emekliliğine ne kadar varsa, beş yıl varsa beş yıla, on yıl varsa
on yıla, onbeş yıl varsa onbeş yıla… Keşke onbeş yıla bölsek de, o
mükellefimizi onbeş yıl boyunca prim ödemeye zorlamak için bunu kılavuz olarak
kullansak.
Ama, Bakanlığımız,
Hükümetimiz buradan gelecek bu hayalî parayı veya buradan gelecek veya
gelmemesi büyük, yüksek oranda olan bu parayı bütçenin içerisinde düşünüyor
ise, sosyal güvenlik hizmeti içerisinde düşünüyor ise, 2003'te ne olduysa, bugün
yapılandırmadan da o çıkacaktır.
İnanın, kayıtlara burada
geçiyor, 2006 yılının sonunda, 2007'de bütün esnaf ve sanatkârlar, Bağ-Kura
kayıtlı olan insanlar yine borcunu ödeyemeyen, yapılandırmayı yapmış, iki
taksidini ödemiş, ödememiş insanlarla bizi ilçelerimizde, beldelerimizde,
ilimizde karşımıza çıkacaklardır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ören,
lütfen toparlar mısınız…
Buyurun.
HASAN ÖREN (Devamla) -
Bugünkü ekonomik koşullar içerisinde, hiç kimsenin, en az 472 000 000 tutan aylık prim ödeme gücü
yoktur. Meclisin bunu düşüneceğine inanıyorum. Bu tasarı böyle çıkarsa, bir yıl
sonra önümüze yine konulacaktır.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ören.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1066
sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü maddesinin üçüncü fıkrasındaki
"ve/veya" ibaresinin "veya" şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
İrfan
Gündüz (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
ADINA MEHMET ZEKAİ ÖZCAN (Ankara) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?..
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Kütahya) - Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Cantimur,
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Kütahya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bu önergeyle,
tasarının 3 üncü maddesinin üçüncü fıkrasından sonra gelen "ve/veya"
ibaresinin "veya" şeklinde düzeltilmesi suretiyle, anlam kargaşası
ortadan kalkmış bulunmaktadır.
Değerli arkadaşlar, gerek
ANAP Grubu adına konuşan arkadaşlarımızın gerekse CHP Grubu adına konuşan
arkadaşlarımızın ifadelerini gördükten sonra, hayret ettim. Bakın, Manisa
Milletvekilimiz Hasan Ören, iki defa kürsüye çıktı, birçok eleştiri yaptı.
Elinizde 1066 sıra sayılı tasarı var. Tasarının 20 nci sayfasında, Hasan Ören
ve 42 milletvekilinin vermiş olduğu bir kanun teklifi var. Bakın ne diyor
orada: "1479 ve 2928 -kanun maddesini yanlış yazmış, 2926 olması lazımdı- sayılı
kanuna tabi sigortalılardan Bağ-Kura borcu olanların prim asıllarının tamamı en
fazla 36 ay taksitle ödenebilir." Bizim tasarımız 60 ay.
HASAN ÖREN (Manisa) -
Devamını…
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Devamla) - Gelelim devamına: "Gecikme cezası aylık yüzde 2 faizle yeniden
hesaplanır." Değerli arkadaşlar, bizim 36 aylık taksitlendirmede yıllık
yüzde 7, bunun yüzde 24. Bakın, Sayın Ören biraz önce çıktı, buradan, Bağ-Kurun
vermiş olduğu bir listeden okudu. 36 ay taksitle Bağ-Kurlu 20 723 000 000 lira
ödeyecek. Eğer, Hasan Ören'in verdiği kanun teklifiyle Bağ-Kurlu bunu ödemiş
olsa, 8 milyar daha fazla ödeyecek. Değerli arkadaşlar, yani, şimdi, burada,
tasarıyı eleştirirken biraz ne yaptığımızı görmemiz lazım.
Sadece bu değil, bakın,
Kemal Sağ, Adana Milletvekili… Kanun teklifi vermiş, elinizdeki sıra sayıda
var. Bakın, den diyor…
HASAN ÖREN (Manisa) -
Sayın Vekilim, yanlış okuyorsun; sadece başlıkları okuyorsun.
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Devamla) - Arkadaşlar bakarlar, sayfasını söyledim ben. Sayfasını söyledim
zaten.
BAŞKAN - Sayın Cantimur,
lütfen, önergeyle ilgili konuşur musunuz.
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Devamla) - Önergeyle bağlantılı Sayın Başkan.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Ama yanlış değerlendirmeye sebebiyet veriyorkonuşmanız, tamamını
okumadığınız için.
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Devamla) - Bakın, Kemal Sağ'ın verdiği teklif diyor ki: "9 eşit taksitle
ödenir." SSK yok, sosyal güvenlik destekleme primi yok, işsizlik primi
yok, eksik bildirilen işçinin primleri yok, borcunu öderken sağlıktan istifade
etme yok. Bakın, geçiyorum.
Yine, CHP İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin'in verdiği teklif "12 eşit taksitle ödenir"
diyor. Sadece Bağ-Kuru kapsıyor, SSK yok, sağlık priminden istifade etme yok.
İlginç de bir madde var, yürürlük maddesi. Diyor ki: "Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer, yürürlük süresi 45 gündür."
KEMAL SAĞ (Adana) -
Yanlış anlatıyor.
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Devamla) - Bunu da anlamak mümkün değil.
Geçelim… CHP Ankara
Milletvekili Eşref Erdem'in kanun teklifi: "6 eşit taksitle ödemeleri
halinde, gecikme zammı ve faizi terkin edilir." 6 eşit taksitte. Bizim
yaptığımız taksit 60 ay. 60 ayı ödeyemeyecek olan Bağ-Kurlu 6 taksitte bunu
ödeyebilir mi?
HASAN ÖREN (Manisa) -
Okumamışsın, ne yapalım. Nasıl okumadan söylüyorsun bunları.
"Anapara" diyor, "faiz" demiyor.
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Devamla) - Kaldı ki, sadece Bağ-Kuru kapsıyor, SSK'yı kapsamıyor, sosyal
güvenlik destekleme primini kapsamıyor ve borçlular taksitlerini öderken,
sağlık hizmetlerinden istifade edemiyorlar. Geçelim...
Yine, değerli
arkadaşlarımızın ifade ettiği birçok söze, eğer vakit bulabilirsem, daha
sonraki konuşma zamanım içerisinde cevap vereceğim.
Hepinizi saygılarımla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
HASAN ÖREN (Manisa) -
Sayın Başkanım, İçtüzüğün 69 uncu maddesine göre söz istiyorum. Benim kanun
teklifimle ilgili yanlış beyanlarda bulundu. Kanun teklifim burada yazmasına
rağmen, söylediğiyle hiçbir alakası yok, açıklamam için söz istiyorum.
KEMAL SAĞ (Adana) - Ben
de söz istiyorum Sayın Başkan; benim de adım geçti, ben de söz istiyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Sayın Ören buyurun, çok
kısa bir süre.
VII.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Manisa
Milletvekili Hasan Ören'in, Kütahya Milletvekili Abdullah Erdem Cantimur'un,
konuşmasında, ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendisine
atfetmesi nedeniyle konuşması
HASAN ÖREN (Manisa) -
Değerli milletvekilleri; tabiî, çıkan arkadaşımız sadece başlığını okur ise
öyle olur; ama, ben, hemen okuyorum. Burada söylediğimiz bir şey var. Bu 13
milyar liralık; yani, 5 ay, 2 ay Bağ-Kur primini ödemeyenlerin 13 milyar liralık
bölümünün yarısı faizdir, yarısı faizdir. Bugüne kadar yapılandırma deyip de
TEFE, TÜFE ortalaması bileşiğini yaptığınızda yarısı faizdir.
Ne demişim kanun
teklifimde, keşke Sayın Vekilim burasını okusaydı: "…tabi sigortalılardan
Bağ-Kura borcu bulananlar, Kanunun yayımı tarihi itibariyle biriken prim
borçlarının anaparasının tamamını, üç ay içinde başvurmaları halinde yeniden
yapılandırılarak en fazla 36 ay taksitle ödeyebilirler. Bu tarihe kadar
uygulanan faiz alacaklarından vazgeçilerek…"
Burayı unuttunuz mu Sayın
Vekilim?! Yoksa, burayı gözlüklerinizle mi okumanız gerekli?!
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Devam et…
HASAN ÖREN (Devamla) -
Şimdi, "bu paranın gecikme cezası…"
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Kütahya) - Aylık kaç?
HASAN ÖREN (Devamla) -
"…aylık yüzde 2 faizle yeniden hesaplanır." Nedir; 13 milyarı ilkönce
6 milyara düşüreceksiniz. 6 milyarı da yüzde 2 faizle hesaplayacaksınız;
hesaplayın.
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Kütahya) - 36 ay olarak hesaplarsan ne çıkar?
HASAN ÖREN (Devamla) - 36
ayda, hesapladığınızda ne çıkar ortaya; 8,5 milyar para çıkar. Siz ne
istiyorsunuz şu an; siz, 13 303 000 000 para istiyorsunuz aynı mükelleften.
(CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Kütahya) - Hayır, daha fazla çıkar.
HASAN ÖREN (Devamla) -
Ee, bu Mecliste, şurada yazan kanun teklifi bile çarpıtılarak okunuyor ise,
hele bunu bir meslektaşımız yapıyor ise, ben, gerçekten üzülüyorum. Keşke,
bunun hepsini okusaydınız. Orada önemli olan, bugüne kadar bindirilmiş olan
faizlerin alınmamasıdır. Alınmadığı zaman, anapara olarak, zaten, 13 milyarlık
veya 22 milyarlık para, otomatikman biri 10 milyara düşüyor, biri 6,5 milyara
düşüyor. 6,5 milyarlık parayı da, yüzde 2 faiz bir öneridir, siz de sıfır
faizle yaparsınız, bu insanları kurtarırsınız.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Ören,
Tüzüğün 69 uncu maddesine göre açıklamalarınızdan teşekkür ediyorum.
Sayın Sağ, buyurun.
69 uncu maddeye göre söz
veriyorum; çok kısa Sayın Sağ.
3.- Adana
Milletvekili Kemal Sağ'ın, Kütahya Milletvekili Abdullah Erdem Cantimur'un,
konuşmasında, ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendisine
atfetmesi nedeniyle konuşması
KEMAL SAĞ (Adana) - Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; önce, çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanıma.
Sayın Cantimur,
komisyondaki çok değerli bir arkadaşım. İlk kez, bugün, bir doğru bilgi
vermediğine şahit oldum ve şaşırdım; çünkü, Sayın Cantimur, komisyonda hep
doğruları söyleyen bir arkadaşımdı.
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Kütahya) - Sağ olun.
KEMAL SAĞ (Devamla) -
Şimdi, Sayın Cantimur, söz aldım; çünkü, bana sataşma olduğu için.
Bakın, benim yasa
teklifim, gerçekten, açıkça söylüyorum -ben bunu komisyonda ifade ettim, eğer
konuşma sıram gelseydi bugün de yine söyleyecektim 5 inci madde sırasında- bu
yasa maddesi, bu yasa teklifim 6 madde olmasına rağmen, SSK'yı ve Bağ-Kuru,
artı, tarımda çalışanları da kapsayan bir tekliftir, yalnız SSK değil. Üstelik,
bu teklifim benim, 18 Nisan 2003 tarihlidir ve bu yasa teklifimin nedeni… O
zaman, ben, Grubumun da fikrini alarak bu teklifi verdim bizzat Meclis
Başkanlığımıza. Nedeni şu idi: O anda, o gün de çıkan bir vergi affı yasası
vardı. Bir taraftan, AKP Hükümeti, vergi kaçıranları ya da ödeyemeyenleri
-sebep ne olursa olsun- affediyor, borçları yeniden yapılandırıyor; ama, SSK,
Bağ-Kur ve tarımda çalışanların borçlarını yeniden yapılandırmaktan
kaçınıyordu; çünkü, o zaman yeni hükümet olmuştunuz ve amacınız, sadece, bazı
şeyleri yapmaktı.
Bakın, burada dediniz ki
bana: "9 taksit yaptınız." Doğrudur; çünkü, vergi affı da öyleydi
arkadaşım. Biz ona paralel olduk, biz eşitliği sağlamak için bu teklifi verdik.
Bir tarafta vergi mükellefine sen 9 ay yap, diğer tarafta SSK'ya fazla yap. Bu
adil değildir arkadaşım.
Ve burada, bakın, prim,
idarî para cezası, gecikme zammı ve faiz borcunun tamamını kapsıyor; hem SSK'da
hem Bağ-Kurda hem tarımda çalışanlarda.
Bu açıklama için ben
teşekkür ediyorum, bir daha da böyle bir yanlış yapılmamasını diliyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Sağ.
VI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
3.- Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden
Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı; Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın, Sosyal Güvenlik Barışı Yasa Teklifi;
İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız
Çalışanlar Hakkında Prim Barışı Kanunu Teklifi; Ankara Milletvekili Eşref
Erdem'in, 1479 ve 2926 Sayılı Yasalarda Değişiklik Yapılması Hakkında Yasa
Önerisi; Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut'un, İş ve Sigorta Barışı
Kanunu Teklifi; Manisa Milletvekili Hasan Ören ve 42 Milletvekilinin, 1479
Sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kanununa Ek Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi; Muğla Milletvekili
Fahrettin Üstün ile 28 Milletvekilinin, Bağ-Kur ve SSK'ya Ait Birikmiş Prim
Borçlarına Ödeme Kolaylığı Getirilmesi Hakkında Kanun Teklifi; Kırşehir
Milletvekili Mikail Arslan'ın, Sosyal Güvenlik ve Prim Barışı Kanunu Teklifi ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/1122, 2/116, 2/124, 2/137, 2/147, 2/379, 2/399, 2/457) (S. Sayısı: 1066)
(Devam)
BAŞKAN - 4 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 4.- İşverenlerin bu
Kanunun 1 inci maddesi kapsamındaki borçlarını yeniden yapılandırmaması
halinde, başvuru süresinin sona erdiği tarihten itibaren; yapılandırılmış
borçları ile ilgili ödeme yükümlülüklerinin yerine getirilmemiş olmasından
dolayı anlaşmaları bozulanlar ise anlaşmalarının bozulduğu tarihi takip eden
aybaşından itibaren; kanun, kararname veya diğer mevzuatla sağlanan üretim,
yatırım ve benzeri Devlet yardımları ile teşvik ve desteklerden, daha önce
başlayıp devam eden, nakdi olmayan teşvikler hariç, yararlandırılmazlar ve
yararlanmaması gerektiği sonradan anlaşılanlardan da yapılan Devlet yardımı,
teşvik ve destek ödemeleri kanuni faizi ile birlikte geri alınır. Sosyal
Sigortalar Kurumuna birikmiş borcu olup, nakdi teşviklerden yararlanmakta
olanların bu teşvikleri, borçlarına mahsup edilmek üzere ödemeyi yapacak olan
makamlar tarafından Kuruma ödenir. Söz konusu destek, teşvik ve Devlet yardımları,
ilgili sosyal güvenlik kurumundan borçlulara ilişkin bilgilerin temin
edilmesinden sonra sağlanır.
Bu maddenin uygulanmasına
ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
ile Hazine Müsteşarlığı tarafından müştereken belirlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Trabzon Milletvekili Akif
Hamzaçebi.
Buyurun Sayın Hamzaçebi.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 4
üncü maddesi hakkında görüşlerimi açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz aldım; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tasarı, Sosyal Sigortalar Kurumu ile Bağ-Kurun, 2005 yılı
itibariyle birikmiş olan ve toplam tutarı 21,3 milyar Yeni Türk Lirasına
ulaşmış olan alacaklarını yeni bir ödeme planına bağlamaktadır. Tabiî ki, bu
ödeme planını konuşurken, şartların olabildiğince, borçluların; yani,
esnafımızın, vatandaşımızın, işverenimizin şartlarını dikkate alarak düzenleme
yapılırken, yine, sosyal güvenlik kurumlarının içinde bulunduğu malî durumu da
dikkate almak gerekir. Bu, tartışılmaz bir gerçek.
Tasarı, birtakım
iyileştirmeler yaparken, borçları yeni bir vadeye bağlarken, bunu çok aşırı
formalitelere bağlamıştır. Tasarının önemli eksikliklerinden birisi budur
değerli arkadaşlar. Görüştüğümüz bu maddede, o formalitelerden birisini
taşımaktadır. Hepinizin bildiği gibi, bizim yasalarımızda, en çok formalite,
bürokrasi öngören yasalar vergi yasalarıdır. Vergi yasaları çok katıdır, çok
sıkı şartlar öngörürler, kayıt düzeni son derece sıkıdır; ama, bu tasarı, vergi
yasalarının da ötesine gitmek suretiyle, prim borçlularımıza çok aşırı şartlar,
yükümlülükler getirmiştir. Nedir bunlar; örneğin, dilekçeyi yeterli saymıyor.
Vergi Barışı Kanunu nasıl uygulanmıştı; Vergi Barışı Kanununda, vergi borçlularının
bir dilekçeyle vergi dairesine başvurması yeterliydi.
Bu tasarı, neyi
getiriyor; SSK prim borçlularından, Malî durum bildirimi istiyor değerli
arkadaşlarım. Malî durum bildiriminde, kasa mevcudunu bildirecek, banka
mevcudunu bildirecek, kısa vadeli alacaklarını bildirecek, buna göre Sosyal Sigortalar
Kurumu birtakım oranlar hesaplayacak ve borçlunun zor durumda olduğunun
anlaşılması halinde, belli indirimler yapılacak değerli arkadaşlar.
İkinci nokta, bu
bildirimde beyan edilen bilgilerin doğruluğunu, hem Sosyal Sigortalar Kurumu
hem de Maliye Bakanlığının inceleme elemanları araştırabilecek,
denetleyebilecek. Eğer, yanlış bilgi var ise, gerçeğe aykırı herhangi bir bilgi
var ise, vatandaşımız yanlışlıkla herhangi bir konuda birazcık farklı bilgi
beyan etmişse, hakkında, Türk Ceza Kanunu hükümleri uygulanacak. Değerli
arkadaşlar, bu, çok aşırı bir şarttır.
Yine, prim borçları 60 ay
süreyle vadelendirilirken, cari dönemin, yani, içinde bulunduğumuz dönemin,
yasanın yürürlüğünden sonra beş yıl süreyle yaşanılacak o dönemin bütün
borçlarını, vatandaşlarımız, esnafımız aksatmadan ödeyecektir. Bir takvim
yılında en çok 3 kere aksatabilir. 3 kereden fazla aksatırsa, bu yasadan
yararlanma olanağına sahip değil. Yani, zor duruma hiçbir zaman düşmeyecek
vatandaş.
Değerli arkadaşlar, beş
yıllık bir ödeme süresi öngörüyorsak, beş yıl içinde bütün borçlarını
ödeyeceksin, aksatmayacaksın demek biraz ağır bir şart değil midir? Onun vergi
barışında çözümleri vardır. Vergi barışında, aksatma halinde biraz daha farklı
bir faiz uygulanıyordu; ama, bu tasarı, bu çözümden de uzak kalmıştır.
Yine, şu görüştüğümüz
maddede de, eğer, borçlu işverenler, örneğin, sanayi sitesinde yanında iki tane
sigortalı işçi çalıştıran bir esnafımız, bu iki çalışandan dolayı sigorta primi
borcunu, bu yasaya göre taksitlendirmek için başvurmazsa veya başvurduğu halde,
biraz önce saydığım nedenlerden dolayı ödeme yükümlülüklerini yerine
getiremezse, kendisi, her türlü devlet yardımından, teşvikinden
yararlanamayacak. Yani, daha önce çıkmış olan Teşvik Yasasının getirmiş olduğu
olanaklardan, eğer, bu mükellefimiz yararlanıyorsa, buradaki prim borcunu
ödemezse, ondan da yararlanamaz hale gelecektir. Değerli arkadaşlar, bunları
son derece ağır şartlar olarak görüyorum.
Değerli arkadaşlar,
tasarı ifade ettiğim gibi, 21,3 milyar Yeni Türk Lirası tutarındaki prim
borcunu, Bağ-Kur ve SSK'nın alacağını yeniden vadelendiriyor. Bu prim borcuna
baktığımızda, sosyal güvenlik kurumları açısından prim alacağına baktığımızda,
bunun 16,7 milyar Yeni Türk Lirasının Bağ-Kura ait olduğunu, 4,6 milyar Yeni
Türk Lirasının da SSK'ya ait olduğunu görüyoruz ve bu prim borcunun 2002
yılından 2004 yılı sonuna kadar tutarı da yüzde 74 oranında artmıştır. Yani,
asıl büyük artış son iki yılda, 2002 yılından 2004 yılı sonuna kadar olan
dönemde olmuştur. Bu, olağanüstü bir artıştır.
Peki, bunun gerisinde ne
vardır: Tasarıya baktığımızda, 2001 yılı krizi vardır. Değerli arkadaşlar,
doğru, 2001 yılı krizi, ekonomide çok önemli etkiler yaratmış ve işverenimizi,
esnafımızı zor duruma sokmuştur ve prim borçlarını da ödeyemez hale gelmiştir.
Nedenlerden birisi budur değerli arkadaşlar; ama, tek neden bu değildir. Tek
nedeni bu olarak görürsek, biz daha çok fazla sayıda prim borçlarına ilişkin
düzenleme yapmak zorunda kalırız. Asıl neden değerli arkadaşlar, Türkiye'de
istihdam üzerindeki vergilerin yüksek olmasıdır. Ya, kriz geçici bir dönemdir,
2001 krizi hiç olmasaydı, acaba, sosyal güvenlik kurumlarımız, yine, bu alacak
sorunuyla karşı karşıya kalmayacak mıydı? Belki, bu boyutta olmayacaktı, 21,3
milyar Yeni Türk Lirası olmayacaktı; ama, bu kurumlarımız, yine, büyük bir
alacak stokuyla, mükellef, vatandaş yönünden büyük bir borç stokuyla karşı
karşıya kalacaktı. Çünkü, istihdam vergileri, Türkiye'de son derece yüksektir.
Rakam vermek istiyorum size; bunu bir iki kez verdim, tekrar vermek istiyorum;
çünkü, işin esası buradadır. Türkiye'deki istihdamın maliyeti, istihdam
vergilerinin oranı, muhtasar beyannameyle ödenen Gelir Vergisi stopajını ve
sosyal güvenlik primlerini üst üste koyduğumuzda imalat sanayiinde bunun tutarı
ücretin yüzde 42,7'sine gelmektedir değerli arkadaşlar. Yüzde 42,7; 30 üyeli
OECD, yani Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatında en yüksek orandır. Bu
örgütün, OECD örgütünün ortalaması yüzde 26,6'dır. Yani, Türkiye'de istihdam
vergileri 30 ülkenin üye olduğu bu OECD örgütünden 16-17 puan daha yüksektir.
Peki, değerli arkadaşlar,
bu yüksek istihdam vergileriyle biz gerçekten yeteri miktarda prim tahsil edebiliyor
muyuz? Hayır. Bu açıdan da size rakam vermek istiyorum. Türkiye'de toplanan
primlerin millî gelire oranı, gayri safî millî hâsılaya oranı 2003 yılında
yüzde 6,8'dir, OECD dediğimiz örgütün ortalaması yüzde 9,5'tir, Avrupa Birliği
ortalaması yüzde 12'dir. Yani, Türkiye dünyanın en yüksek prim oranlarına, en
ağır istihdam vergilerine sahip; ama, bu kadar yüksek oranlara, ağır vergilere
rağmen istihdam üzerinden topladığı primlerin toplamı dünya ortalamasının,
Avrupa Birliği ortalamasının, OECD ortalamasının gerisinde. Demek ki burada bir
yanlışlık var değerli arkadaşlar. İstihdam vergilerini biz eğer gözden
geçirmezsek Türkiye çok kısa bir dönem sonra yine böyle bir borçların
ödenememesi gibi bir sorunla karşı karşıya kalacaktır.
Küreselleşme bizim
sanayimizi rekabete açmıştır. Rekabet bizim sanayimizi, bizim esnafımızı, bizim
çalışanımızı zorlamaktadır, zor durumda bırakmaktadır. Yüksek vergilerle,
yüksek istihdam maliyetiyle bizim devam etme şansımız yok. Aksi taktirde, şu an
üstün gibi gözüktüğümüz bütün sektörlerden çıkmak zorunda kalırız.
Değerli arkadaşlar,
istihdam vergilerini düşürmek, bence, Türkiye'nin birinci önceliğidir. Kurumlar
Vergisi Oranını düşürüyoruz; güzel; ama, öte tarafta istihdam üzerindeki
vergiler bütün ağırlığıyla duruyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Hamzaçebi,
buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan; toparlıyorum.
Bu sorunu çözmeden,
Türkiye, sosyal güvenlik sisteminde kalıcı iyileşmelere, maalesef gidemeyecektir.
Sosyal güvenlik sistemine
bütçeden yapılan transferler, her geçen yıl artmaktadır. Bakın, hükümet, yüzde
3,6'yla almıştır. Sosyal güvenlik sistemine bütçeden yapılan transferlerin
gayri safî millî hâsılaya oranı, yani, millî gelire oranı, 2002 yılında yüzde
3,6'dır, 2003'te yüzde 4,4 olmuştur; hükümet, 2005 yılında bunu yüzde 4,8'e
çıkarmıştır. Şimdi, komisyonda olan sosyal güvenlik yasa tasarısı geldiğinde de
bu rakamın iyileşeceği kanaatinde değilim değerli arkadaşlar; çünkü, prim
matrahı, prim tabanı, Türkiye'de genişleyemiyor. Hükümetin, buna yönelik bir
önlemini, önceliğini, maalesef, göremiyoruz; kayıtdışı istihdam, halen, toplam
istihdamın yüzde 52'si. Bu istihdam vergileriyle, bunun azalma şansı yok. Bunu
azaltamadığımız sürece, ne sosyal güvenlik sisteminde kalıcı bir iyileşmeyi
sağlayabiliriz ne de Türkiye, sanayide, sanayileşmede, rekabet ettiği ülkelerle
bir avantaj yakalayabilir.
Değerli arkadaşlar,
sosyal güvenlik kurumlarının bu alacak stokunun, 21,6 milyar YTL'lik alacağının
bu noktaya gelmesinde bir sorumluluk noktasını daha dikkatinize sunmak
istiyorum; bir nedeni daha sunmak istiyorum dikkatinize: Hazineden sorumlu
Sayın Bakanımızın, 2005 yılında vermiş olduğu bir demeç vardır: "2005 Mart
ayı itibariyle, biz bir prim affı çıkaracağız" demiştir Sayın Hazine
Bakanı. Şimdi, 2006'dayız ve biz, bu tasarıyı yeni görüşüyoruz. Bir sorumlu
bakanın, bu konuda demeç verdiği zaman yapması gereken ilk iş…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - Sayın Başkan, son cümlelerim.
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - Teşekkür ediyorum.
…yapması gereken ilk iş,
böyle bir tasarıyı hemen Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirmektir.
Hazineden sorumlu Sayın Bakanın bu cümleyi etmiş olmasına rağmen bu tasarının
buraya gelmemiş olmasının sadece Bağ-Kura maliyeti 1,1 milyar YTL'dir değerli
arkadaşlar. Bir rakam vereceğim size; 2005 yılı için hükümetin Bağ-Kurda
öngördüğü prim tahsilatının tutarı yılbaşında bütçe hedeflerine göre 4,7 milyar
YTL'dir. Gerçekleşme ne olmuştur biliyor musunuz; 3,5 milyar YTL. 2004 yılında
ne tahsil etmiştir Bağ-Kur; 3,8 milyar YTL. Yani, Bağ-Kur, 2005 yılında, 2004
yılındaki tahsilatının da gerisinde kalmıştır. Bunu, Hazineden sorumlu Sayın
Bakanımız niyet mektubunda şöyle açıklıyor: "Çıkan af söylentileri
nedeniyle, biz, sosyal güvenlik açıklarında, maalesef, hedefin gerisinde
kaldık."
Değerli arkadaşlar
"çıkan af söylentisi" dediği Sayın Bakanımızın bizzat kendi
demecidir, bir söylenti değildir; vergi barışından sonra, hükümetin, bu yönde,
mükelleflerimize, vatandaşlarımıza verdiği umuttur.
Değerli arkadaşlar,
sözlerimi burada bitiriyorum; hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Hamzaçebi.
Madde üzerinde, Anavatan
Partisi Grubu adına söz isteyen Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan; buyurun.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Yüce Heyetinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
1066 sıra sayılı yasa tasarısının 4 üncü maddesinde, Anavatan Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım.
Burada, Sosyal Sigortalar
Kurumunun Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısını görüşmek üzere bulunuyoruz.
Konunun Yüce Meclisimiz önünde gündeme gelmesiyle birlikte, durumun vahametine
de şahit olmuş bulunmaktayız. Özel sektöre ait 1 446 735 dosyada borç bulunduğu
Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından ilan edilmiştir. Bunlardan 1 440 476 dosya,
kamu borcu 50 000 YTL'nin altında olan dosyalardır; toplam borçlu dosya
sayısının yüzde 99,6'sıdır. Buradan çıkan mesaj açıktır; mağdur olmuş, prim
borçlarını ödeyememiş kesimin ezinci çoğunluğu küçük ve orta ölçekli
işletmelerdir, ticarethanelerdir. Bu kesimin Sosyal Sigortalar Kurumuna borcu,
özel sektör borçlarının yüzde 59,3'üne tekabül etmektedir. Sosyal Sigortalar
Kurumuna 50 000 YTL'nin üzerinde borcu olan 6 259 dosya bulunuyor. Bu dosyalar, özel sektörün Kuruma
borcunun yüzde 40'ını temsil ediyor.
Bağ-Kurda da, Sosyal
Sigortalar Kurumundakine benzer keşmekeşlik söz konusudur. 1479 ve 2926 sayılı
Yasalar kapsamında, Kuruma borcu olan toplam 2 187 540 borçlu sigortalı
bulunmaktadır. Sorunun boyutları ve kaç vatandaşımızı ilgilendirdiği, açık
seçik ortadadır.
Şimdi, iktidarın
savunmasına göre, Meclisimizin gündemine taşınmış bu tasarının iddiası da
şudur: 2000 ve 2001 krizi, ülkemizde, ekonomik hayatı olumsuz etkilemiştir.
Vatandaşımızın prim borcunu ödeyememesinde bu ekonomik krizlerin büyük etkisi
olmuştur. Diğer yandan, sosyal sigorta prim açıkları da büyümüştür. Şimdi,
iktidar iddia etmektedir ki "biz, hem vatandaşımızın üzerindeki gecikme ve
faiz yükünü hafifleteceğiz hem de gecikmiş borçlarda enflasyon rakamlarını baz
alıp, devletin alacağının asıl değerlerini koruyacağız" yani "biz,
hem devletin hem de vatandaşın hayrına olacak bir ara çözüm bulduk; bu sayede,
2001 ve 2000 krizlerinin hırpaladığı vatandaşımıza da kolaylık göstereceğiz,
krizlerin etkisini telafi edeceğiz" diyorlar.
Anavatan Partisi olarak
biz, vatandaşın yaralarının sarılması için ne gerekiyorsa yapılması
taraftarıyız. Ancak, işin aslı öyle değildir; iktidar öyle bir kandırmacayla
vatandaşın karşısına dikildi ki, bizlere "pişkinliğin bu kadarına
pes" demekten başka seçenek kalmıyor.
Buradan iktidara sormak
istiyorum: Sayın Başbakan, Sayın Kabine üyeleri, yıl 2006, 2000 ve 2001
krizlerinde oluşan yaraları sarmak yeni mi aklınıza geldi, yoksa, bu işte bir bityeniği
mi var?! Ayan beyan ortadadır ki, bu işte bir bityeniği vardır. Vatandaşına
karşı samimiyet hislerini tümden yitirmiş bir iktidarın kelime oyunlarından
ibarettir bu tasarının gerekçesi. Bu tasarının asıl gerekçesi, acizlik içinde
kıvranan bir hükümetin, kötü icraatlarını boyacı küpüne sokup şirin göstermeye
çalışmaktan ibarettir.
Ne demek istediğimizi
açıklayalım, tasarının nasıl çelişkilerle dolu olduğunu açıklayalım: Tasarının
gündeme gelmesi "çok zor durum" hali esas alınarak gerçekleşmiştir diyorlar.
Güya bu tasarı, 2001 krizinden yara almış prim borçlularının mağduriyetlerini
gidermek için gündeme gelmiş. 2001 krizi mağdurlarının mağduriyetlerini
gidermek gibi bir düşünceniz vardı da, neden, bu mağduriyeti gidermek için üç
sene beklediniz?! Şu öne sürdüğünüz gerekçe kendi vicdanınızı tatmin ediyor mu
ki, vatandaş da buna inansın?!
Anavatan Partisi olarak,
kelime oyunlarıyla kendi vatandaşını kandırmaya çalışan bu hükümete hesap
sormak, buradan gerçekleri açıklamak boynumuzun borcu olmuştur. Hükümet diyor
ki "bizim estirdiğimiz olumlu hava, Türkiye'ye yabancı ilgisini
artırmıştır ve büyüyen yabancı sermaye hacmi sayesinde hem büyüyen cari açığı
finanse ediyoruz hem de uluslararası rezervleri artırabiliyoruz." Eğer
dediğiniz doğruysa, eğer gerçekten Türkiye'ye, hem cari açığı kapatacak hem de
uluslararası rezerv tutacak bir yabancı ilgisi varsa, neden IMF'ye borçlarınızı
ödemiyorsunuz? Bugün, Brezilya ve Arjantin cari fazla veriyor, döviz
rezervlerini artırıyor ve IMF'den uzaklaşmaya çalışıyorlar. Brezilya ve
Arjantin gibi kriz mağduru ülkelerin merkez bankaları bile tutarlı bir cesaret
sergilerken, sizin yönetiminizdeki para politikası neden IMF çıpasından
vazgeçemiyor? Niye bu ülkeyi vesayetten kurtaramıyorsunuz?
Eğer sözünü ettiğiniz
gibi gerçekten niyetiniz 2001 krizi mağduru Türk halkının yaralarını sarmaksa
ve niyetiniz gerçekten ekonomiyi rayına oturtmaksa, IMF'nin yörüngesinden
çıkın, vatandaş da desin ki "nihayet Türkiye kendi rotasını kendi belirler
duruma geldi, nihayet bizler IMF'yi ikna etmeye değil, kendi hükümetlerimize
derdimizi anlatmaya çalışacağız." Ancak, ne yazık ki, bu iktidar,
vatandaşın bu özlemini gerçekleştirmekten çok uzaktır. Vatandaşımızın bu özlemini
gidermek, inşallah, Anavatan iktidarına nasip olacaktır.
BAŞKAN - Sayın Özdoğan,
lütfen maddeyle ilgili konuşur musunuz.
Buyurun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Anavatan Partisinin görüşlerini açıklıyorum Sayın Başkanım.
IMF'ye bağımlılık
söylemi, sigorta borçlusu vatandaşlarımızın durumuyla yakından ilgilidir. Hükümet,
2001 krizinde mağdur olan vatandaşlarının yaralarını sarmak için IMF'den izin
alamamıştır. IMF'den onay çıkmayınca, sigorta prim borçlarının yeniden
yapılandırılması gibi hayatî konularda bugünlere kadar hiçbir yapıcı adım
atılamamıştır.
Bugün, sigorta prim
borçlusu vatandaşlarımızın yaralarını sarmak bahanesiyle önümüze sürülen bu
tasarıysa, IMF'nin şartlı olarak onayladığı ve mağdur vatandaşımız için pek çok
eşitsizlik ve tuzaklarla dolu bir tasarıdır.
Biz, Anavatan Partisi
olarak, vatandaşımızın önüne konulan bu tuzakları bir bir ortaya çıkaracağız;
ama, bunlardan bir tanesi var ki, ilk olarak ondan bahsedilmesi ve üzerinde
durulması gerekmektedir.
Tasarıda, prim borcunu
yeniden yapılandırıp aftan yararlanmak isteyen prim borçlularının vergi
borçlarını da zamanında ödemeleri şart olarak getirilmiştir. Bu şarta ek
olarak, af uygulamasını aksatanların, aksattıkları tarihi takip eden aybaşından
itibaren, üretim teşvikleri, yatırım teşvikleri gibi benzeri uygulamalardan
yararlanmamaları da söz konusudur. Burada hükümete sormak lazımdır: Bu nasıl
kolaylıktır, bu nasıl bir aftır; devlete olan borçların ödenmesini kolaylaştırıcı
bir uygulama, kendi şartlarının dışında nasıl başka şartlar içerebilir?! Prim
affından yararlanmak isteyen prim borçlusunun, vergi borçlarını da ödemesi
önşartının mantığı nedir?!
Bu uygulama mantığı
sağlıklı değildir. Zira, bu tasarının gündeminde olan konu, SSK ve Bağ-Kurun
alacaklarının tahsilidir. Primler konusunda bir af söz konusu olacak diye, hem
oraya vergi borçlarının ödenmesine ilişkin şartların sokuşturulmasının esprisi
nedir Sayın Bakan; size soruyorum?
Bu ülkenin Maliye
Bakanlığı, vatandaşla, kendi künyesini kullanarak iletişim kuramamakta mıdır?!
Maliye Bakanlığı, yapacağı ve yapmakta olduğu uygulamalarla, vergi
alacaklarının takibini başaramamakta mıdır ki, sosyal sigorta prim affı
konusunun içine, vergi borcu tahsilatına ilişkin hükümler sokuşturulmaktadır?!
Bu anlayış, bu yaklaşım,
ancak kaşıkla verip kepçeyle almayı âdet edinmiş bir hükümet mantığının
resmidir. Bu karanlık mantık, bu karmaşık üslup, primde kolaylık sağlayacağım
diye kandırdığı vatandaşı vergi kıskacına alır, bir af uygulamasına kırk tane
şart getirir. Zaten, bu çarpık anlayışın bugüne kadar yaptıkları ortadadır.
Bugüne kadar tüm yapılanlar, kâğıt üzerinde, vatandaşı kandırmacaya dayanan
kelime oyunlarından ibarettir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özdoğan,
lütfen, toparlar mısınız.
Buyurun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sadece kâğıt üzerinde
iyiye giden bir ekonomiye sahip olmanın hayal kırıklığını yaşıyoruz. Vatandaş,
bu hayal kırıklığını yaşamaktadır ve bunun hesabı hükümete sorulacaktır.
Anavatan Partisi olarak
çok açık ve net bir meydan okumadır bu. Hükümete sesleniyoruz, şu
hazırladığınız tasarıyı esnafın, çiftçinin önüne koyun, yazılı metinlerdeki
gizlemeye çalıştığınız şartları vatandaşın gözünün önüne getirin de alacağınız
tepkiyi siz de görün, bizler de görelim.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Özdoğan.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Hüseyin Tanrıverdi, Manisa Milletvekili.
Buyurun Sayın Tanrıverdi.
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Sosyal Güvenlik
Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz
almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bilindiği üzere tasarının 4 üncü maddesi, prim borcu olup da bu tasarıyla
getirilen kolaylıklardan da yararlanmayıp, borçlarını ödemeyen mükelleflere
devlet yardımları ve teşviklerinin verilmemesini ve bu suretle, bu borçluları,
tasarıyla getirilen yapılandırmaya katılmaya ve borçlarını ödemeye teşvik etmek
amacını taşımaktadır.
Madde, lafzından da
anlaşılacağı üzere, ödeme güçlüğü içine düşmüş prim borçlularına değil, bu
tasarıyla getirilen kolaylıklardan da yararlanmayıp, borçlarını ödemeyen
mükelleflere yöneliktir. Dolayısıyla, tasarıdan yararlanıp borcunu ödemeye
devam edenler için, bu madde, teşvikler açısından bir engel teşkil
etmemektedir. Ayrıca, daha önceden başlayıp, devam eden teşvikleri de -nakit
teşvikler hariç- engellememektedir. Ancak, tanınan bu imkânlara rağmen borcunu
ödemeyen mükelleflerin iyi niyetinden bahsedilemeyeceği de açıktır ve bunlara,
teşviklerin, özellikle nakit teşviklerin verilmeye devam etmesi, borcunu
düzenli ödeyenler açısından bir adaletsizlik duygusuna yol açacak ve ayrıca, sektördeki
işletmeler açısından da haksız rekabete neden olacaktır.
Burada, çok değerli
milletvekili arkadaşlarımız değişik konuşmalar yapıyorlar. Gerçekten, bu yasa
tasarısıyla, bu düzenlemeyle önemli bir sosyal sorun ortadan kaldırılacaktır.
Sosyal güvenlikle ilgili olarak, bugüne kadar, binlerce yazı yazıldı,
toplantılar yapıldı, konferanslar verildi, paneller düzenlendi. Gerek Yüce
Meclisin tutanaklarını incelediğimizde gerekse basınımızı taradığımızda, sosyal
güvenlik sorununun, bugünün değil, son onbeş yılın sorunu olduğu gözümüze
çarpacaktır. Biz, AK Parti olarak, hem seçim beyannamesinde hem de hükümet
programlarımızda sosyal güvenlik sisteminin yeniden yapılandırılacağını,
herkesin sosyal devlet şemsiyesi altına alınacağını, bozulan dengelerin bir bir
yerine konulacağını beyan etmiştik.
İşte, değerli
milletvekili arkadaşlarım, bu yasa tasarısı da bunun açık bir göstergesidir. Bu
yasa tasarısının bir amacı, halen komisyonlarda görüşülen sosyal güvenlik
reform konuları çerçevesinde tek çatı altında yeniden yapılandırılması
öngörülen kurumların daha sağlıklı ve sorunsuz bir yapıyla başlangıç
yapabilmelerini sağlamaktır. Sosyal güvenlik prim alacaklarının yeniden
yapılandırılmasındaki lüzum, bildiğiniz gibi, SSK ve Bağ-Kur mükellefi
olanların primlerinin ödenmesinde karşılaştığı zorluklar, ekonomik yapının
bozulması, insanlarımızın bu tür yükümlülüklerini yerine getirmede bir
alışkanlık oluşturamamasından kaynaklanmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, bu
yasa tasarısı kapsamında, 2005 Mart ayı sonunu itibariyle, Sosyal Sigortalar
Kurumunun kamu ve özel sektörden yaklaşık 5 milyar YTL -yani, eski ifadeyle 5
katrilyon Türk Lirası- Bağ-Kurun ise 16,7 milyar YTL -yani, eski ifadeyle 16,7
katrilyon Türk Lirası- prim alacağı yeniden yapılandırılmış olacaktır. Bunlar
da toplam, SSK'da özel sektöre ilişkin olarak 1 446 735 dosya, Bağ-Kurda da 3
385 806 aktif sigortalı var. Bunlardan 2 187 540 dosya işlem görecek, bu yasa
tasarısından yasalaştığında faydalanmış olacak.
Bağ-Kura ilişkin
özellikle… Bağ-Kur, hepinizin bildiği gibi, Türkiye'de 1.10.1972 tarihinde
yürürlüğe girmiştir. O tarihten bu yana, bir şekliyle kayda geçmiş, sigortalı
olmuş vatandaşlarımız da, bu haklardan, aynen faydalanmış olacaklar.
Ben, geneli üzerinde
yaptığım konuşmada da çok açık bir şekilde ifade ettim, önemli bir sorundu;
Bağ-Kur sigortalılarının Bağ-Kura borcu olduğunda sağlık hizmetlerinden
yararlanamıyordu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Tanrıverdi.
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Devamla) - Şimdi, dört taksitini ödediğinde, cari ay primlerini de ödediğinde
bunlardan faydalanmış olacak. Bu noktada, son günlerde, bu konuşmalar Meclis
gündemine geldiğinde, Genel Kurulumuza geldiğinde, bütün halkımız bunu takip
ediyor, teşekkürlerini ve takdirlerini ifade etmede, her bireri, sözlü olarak
geri kalmıyorlar.
Tabiî, değerli
arkadaşlarım, burada söylenecek çok söz var; ama, hepsini bir anda
söyleyemiyoruz. Bu yasa çıktığında sosyal bir yaranın sarıldığı görülecektir ve
yeni sosyal güvenlik sistemine geçişte bu önemli kolaylık getirilmiş olacak.
En önemli konulardan bir
tanesi, bir defa daha ifade ediyorum: Eşlerden birinin üzerinde 2 veya 3
dönümlük bir arazi olduğunda, Bağ-Kur sigortalısı, tarım sigortalısı oluyordu;
ama, kocasının, beyinin, sağlık sigorta hizmetlerinden faydalanamıyordu. Şimdi,
bu yasal düzenlemeyle, eşlerden birisi sigortalı olmak istemediğini beyan
ettiğinde bunlardan da faydalanmış olacak.
Bu ve benzeri önemli
kolaylıklar getirilmektedir. Elbette, detay hesaplamalar yapılabilir; ama, şu
var ki, bu yapılandırma, gerçekten, esnafımızın, işverenlerin, çiftçimizin
yükünü önemli ölçüde ortadan kaldıracak, rahatlatacak, sosyal bir güvenliğin
içinde olduğunu ortaya koyacaktır.
Teşekkür ediyorum,
hayırlı akşamlar diliyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Tanrıverdi.
Madde üzerinde, şahsı
adına söz isteyen, Erdoğan Özegen?..
Ümmet Kandoğan?..
Madde üzerinde 3 adet
önerge vardır.
Önergeleri, önce, geliş
sıralarına göre okutacağım; sonra, aykırılıklarına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1066
sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"İşverenlerin bu
Kanunun 1 inci maddesi kapsamındaki borçlarını yeniden yapılandırmaması
halinde, başvuru süresinin sona erdiği tarihten itibaren; yapılandırılmış
borçları ile ilgili ödeme yükümlülüklerinin yerine getirilmemiş olmasından
dolayı anlaşmaları bozulanlar ise anlaşmalarının bozulduğu tarihi takip erden
aybaşından itibaren; kanun, kararname veya diğer mevzuatla sağlanan üretim,
yatırım ve benzeri devlet yardımları ile teşvik ve desteklerden, daha önce
başlayıp devam eden nakdi olmayan teşvikler hariç, yararlandırılmazlar ve
yararlanmaması gerektiği sonradan anlaşılanlardan da yapılan Devlet yardımı,
teşvik ve destek ödemeleri kanuni faizi ile birlikte geri alınır. Söz konusu destek,
teşvik ve Devlet yardımları, ilgili sosyal güvenlik kurumundan borçlulara
ilişkin bilgilerin temin edilmesinden sonra sağlanır.
|
Eyüp
Fatsa |
Sabri
Varan |
Ünal
Kacır |
|
Ordu |
Gümüşhane |
İstanbul |
|
Alaettin
Güven |
|
Ahmet
Yeni |
|
Kütahya |
|
Samsun |
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1066
sıra sayılı yasa tasarısının 4 üncü maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
|
Muhsin
Koçyiğit |
Hüseyin
Özcan |
Muzaffer
Kurtulmuşoğlu |
|
Diyarbakır |
Mersin |
Ankara |
|
Süleyman
Sarıbaş |
|
Ömer
Abuşoğlu |
|
Malatya |
|
Gaziantep |
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 4 üncü maddeyle ilgili şimdi okutacağım Trabzon Milletvekili
Akif Hamzaçebi ve arkadaşlarının önergesi ile az önce okunan Diyarbakır
Milletvekili Muhsin Koçyiğit ve arkadaşlarının önergeleri aynı mahiyette
olduğundan, işlemlerini ve oylamalarını birlikte yapacağım.
Şimdi, Trabzon
Milletvekili Akif Hamzaçebi ve arkadaşlarının önergesini okutup işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1066
sıra sayılı tasarının 4 üncü maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
|
Mehmet
Akif Hamzaçebi |
Haluk
Koç |
Nuri
Çilingir |
|
Trabzon |
Samsun |
Manisa |
|
Nail
Kamacı |
Bayram
Ali Meral |
Hüseyin
Ekmekcioğlu |
|
Antalya |
Ankara |
Antalya |
|
Feridun
Ayvazoğlu |
Ramazan
Kerim Özkan |
Mustafa
Gazalcı |
|
Çorum |
Burdur |
Denizli |
|
İlyas
Sezai Önder |
Muharrem
Kılıç |
Hüseyin
Bayındır |
|
Samsun |
Malatya |
Kırşehir |
BAŞKAN - Komisyon, aynı
mahiyetteki her iki önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU ADINA MEHMET ZEKAİ ÖZCAN (Ankara) -
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın
Hamzaçebi?..
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe: Prim borçlarının
affıyla doğrudan ilgili olmadığı gerekçesiyle maddenin tasarı metninden
çıkarılması önerilmektedir.
BAŞKAN - Sayın Sarıbaş,
konuşacak mısınız?
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Gerekçeyi okutun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe: Prim
borçlarıyla, prim affıyla doğrudan ilgisi olmadığından, ayrıca, kanun,
kararname ve mevzuatla tanınmış yardım, destek ve teşviklerin amacına aykırı
olduğundan.
BAŞKAN - Her iki önergeyi
de oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler
reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutup
işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1066
sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"İşverenlerin bu
Kanunun 1 inci maddesi kapsamındaki borçlarını yeniden yapılandırmaması
halinde, başvuru süresinin sona erdiği tarihten itibaren; yapılandırılmış
borçları ile ilgili ödeme yükümlülüklerinin yerine getirilmemiş olmasından
dolayı anlaşmaları bozulanlar ise anlaşmalarının bozulduğu tarihi takip eden
aybaşından itibaren; kanun, kararname ve diğer mevzuatla sağlanan üretim,
yatırım ve benzeri devlet yardımları ile teşvik ve desteklerden, daha önce başlayıp
devam eden nakdi olmayan teşvikler hariç, yararlandırılmazlar ve yararlanmaması
gerektiği sonradan anlaşılanlardan da yapılan Devlet yardımı, teşvik ve destek
ödemeleri kanuni faizi ile birlikte geri alınır. Söz konusu destek, teşvik ve
Devlet yardımları, ilgili sosyal güvenlik kurumundan borçlulara ilişkin
bilgilerin temin edilmesinden sonra sağlanır."
Eyüp
Fatsa (Ordu) ve arkadaşları.
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
ADINA MEHMET ZEKAİ ÖZCAN (Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Bu önerge ile tasarıya
Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmeleri sırasında eklenen "Kuruma birikmiş
borcu olup, nakit teşviklerden yararlanmakta olanların bu teşvikleri,
borçlarına mahsup edilmek üzere ödemeyi yapacak olan makamlar tarafından Kuruma
ödenir" cümlesi çıkarılmaktadır.
Söz konusu cümlenin
tasarıda muhafaza edilmesi durumunda, kuruma borcu olan ve teşvik almakta olan
mükelleflerin borçları devlet tarafından ödenmiş olacak ve bu kişiler haksız
kazanç elde etmiş olacaklardır. Bu da, sosyal güvenlik yükümlülüklerini yerine
getiren diğer işverenler açısından bir adaletsizliğe yol açacaktır. Ayrıca, bu
durum aynı sektördeki iyi niyetli işletmeler açısından haksız rekabete yol
açacak ve sisteme olan güvenlerini sarsacaktır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Çalışma süremizin kısa
olması ve yeni bir konuya geçsek bile bitiremeyeceğimizden dolayı, alınan karar
gereğince, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan hakkındaki gensoru önergesinin gündeme
alınıp alınmayacağına ilişkin görüşmeler ile yaş sebze, meyve ve kesmeçiçek ile
narenciye üretimindeki ve ihracatındaki sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilen Meclis araştırması
önergelerinin görüşmelerini yapmak için, 15 Şubat 2006 Çarşamba günü saat
15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 22.57