BIM BIM 2 2 2006-03-06T16:37:00Z 2006-03-06T16:37:00Z 71 49961 284781 TBMM 2373 569 349731 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM: 22            YASAMA YILI: 4

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

CİLT : 111

62 nci Birleşim

14 Şubat 2006 Salı

  I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMA

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Antalya Milletvekili Fikret Badazlı'nın, Dünya Sevgililer Gününe ilişkin gündemdışı konuşması

2.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Türkiye-İsviçre millî maçı sonrasında çıkan olaylar nedeniyle FIFA Disiplin Kurulunun Türkiye'yle ilgili verdiği cezanın yansımaları ile amatör spor klüplerinin içinde bulunduğu duruma ve bu konuda alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

3.- Adana Milletvekili Recep Garip'in, içinde yaşadığımız dünyada sorunların üstesinden gelmek için sevgi, dostluk, kardeşlik ve paylaşmanın önemine ilişkin gündemdışı konuşması

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın (6/1628) esas numaralı sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/361)

2.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun (6/1641) esas numaralı sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/362)

3.- Bazı milletvekillerinin (10/333) esas numaralı Meclis araştırması önergesinden imzalarını geri çektiklerine ilişkin önergeleri (4/365)

4.- İzmir Milletvekili Enver Öktem'in, 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bazı Maddelerin Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/380) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/363)

5.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Divriği Ulucamisi ve Şifahanesinin Korunması ve Çevresinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/599) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/364)

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü ve 22 milletvekilinin, Türkiye Futbol Federasyonu seçimlerine müdahale edildiği iddialarının araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/336)

2.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri, İstanbul Milletvekili Ali Topuz, İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol ve Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Batılı bazı gazetelerde İslama ve Peygamberine karşı saygısız ve suçlayıcı içerikli karikatürlerin yayımlanması ve gösterilen tepkiler konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/24)

V.- SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARA ÜYE SEÇİMİ

1.- (10/41, 170, 177, 263, 295) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)

3.- Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı; Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın, Sosyal Güvenlik Barışı Yasa Teklifi; İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Hakkında Prim Barışı Kanunu Teklifi; Ankara Milletvekili Eşref Erdem'in, 1479 ve 2926 Sayılı Yasalarda Değişiklik Yapılması Hakkında Yasa Önerisi; Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut'un, İş ve Sigorta Barışı Kanunu Teklifi; Manisa Milletvekili Hasan Ören ve 42 Milletvekilinin, 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa Ek Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi; Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün ile 28 Milletvekilinin, Bağ-Kur ve SSK'ya Ait Birikmiş Prim Borçlarına Ödeme Kolaylığı Getirilmesi Hakkında Kanun Teklifi; Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan'ın, Sosyal Güvenlik ve Prim Barışı Kanunu Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/1122, 2/116, 2/124, 2/137, 2/147, 2/379, 2/399, 2/457) (S. Sayısı: 1066)

VII.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Ünal Kacır'ın, Ankara Milletvekili Bayram Ali Meral'in, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Manisa Milletvekili Hasan Ören'in, Kütahya Milletvekili Abdullah Erdem Cantimur'un, konuşmasında, ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle konuşması

3.- Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın, Kütahya Milletvekili Abdullah Erdem Cantimur'un, konuşmasında, ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle konuşması

VIII.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, bazı kadrolara yapılan atamalara ve üniversitelere verilen akademik kadro sayısına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/7318)

* Ek cevap

2.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki arkeolojik kazılara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/11285)

3.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kütahya İlindeki arkeolojik kazılara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/11286)

4.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize İlindeki arkeolojik kazılara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/11287)

5.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya İlindeki arkeolojik kazılara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/11288)

6.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak İlindeki arkeolojik kazılara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/11289)

7.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt İlindeki arkeolojik kazılara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/11290)

8.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kilis İlindeki arkeolojik kazılara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/11291)

9.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Elazığ İlindeki arkeolojik kazılara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/11292)

10.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bingöl İlindeki arkeolojik kazılara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/11293)

11.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bitlis İlindeki arkeolojik kazılara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/11294)

12.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Çankırı İlindeki arkeolojik kazılara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/11295)

13.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Ağrı İlindeki arkeolojik kazılara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/11307)

14.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, depremden etkilenen hizmet binalarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11318)

15.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Devlet Tiyatrolarında sahnelenecek oyunların belirlenmesine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/11417)

16.- Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un, bazı atama ve görevden alma kararlarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11432)

17.- Zonguldak Milletvekili Harun AKIN'ın, görev yerleri değiştirilen Anadolu lisesi müdürlerine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11433)

18.- İstanbul Milletvekili Birgen KELEŞ'in, yeni ilköğretim yönetmeliği hazırlanıp hazırlanmadığına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11435)

19.- Zonguldak Milletvekili Nadir SARAÇ'ın, Zonguldak İl Millî Eğitim Müdür Yardımcısına yönelik bazı iddialara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11436)

20.- Antalya Milletvekili Atila EMEK'in, Anadolu lisesine dönüştürülen liselerdeki öğretmen atamalarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11437)

21.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, ilköğretim müfettişlerinin özlük haklarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11438)

22.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, yeni fen liseleri açılıp açılmayacağına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11441)

23.- Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY'ın, PTT'nin bazı ihalelerine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/11456)

24.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Göller Bölgesinde kuruyan göllere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/11473)

25.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Aksaray'ın bir köyünün yollarının onarımına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/11476)

26.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Aksaray'ın bir köyünün içme suyu ihtiyacına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/11477)

27.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, kariyer basamaklarında yükselme sınavına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11487)

28.- Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, Çocuk Danışma ve Yayın Kurulunun bazı üyelerinin istifasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11554)

29.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'daki bir okulun öğretmen ihtiyacına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11557)

30.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, Trakya'daki sanayi atıklarının oluşturduğu kanser riskine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/11564)

31.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, PTT şubelerinin güvenliğine ve bir faturalı zarfın ücretlendirilmesine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/11570)

32.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'daki su sorununa ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/11578)

33.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köy okulunun ihtiyaçlarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11595)

34.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köy okulunun ihtiyaçlarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11596)

35.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köy okulunun ihtiyaçlarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11597)

36.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köy okulunun ve lojmanının onarımına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11598)

37.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köy okulunun sorunlarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11599)

38.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köy okulunun ek derslik ve onarım ihtiyacına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11600)

39.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köy okulunun bazı ihtiyaçlarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11601)

40.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Kızılırmak üzerindeki tarihî bir köprünün korunmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/11632)

41.- Afyonkarahisar Milletvekili Reyhan BALANDI'nın, Kültür ve Turizm Bakanlığında çalışan personelin öğretmen eşlerinin geçici görevlendirmelerine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11680)

42.- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, bir soru önergesi üzerine başlatılan incelemeye ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/11684)

43.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Rize Fen Lisesi Müdürünün görev değişikliğine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11733)

44.- İzmir Milletvekili Türkân MİÇOOĞULLARI'nın, hastanelerdeki kuvöz yetersizliği iddialarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/11740)

45.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, kapatılan bir derneğin Hazineye devredilen mallarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/11759)

46.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Güneydoğu Anadolu Projesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/11764)

47.- Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, SSK'nın sağlık hizmeti alımlarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/11770)

48.- Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, Bağ-Kurun sağlık hizmeti alımlarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/11771)

49.- Diyarbakır Milletvekili Muhsin KOÇYİĞİT'in, tiyatro salonlarına ve özel tiyatroların desteklenmesine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/11808)

50.- Diyarbakır Milletvekili Muhsin KOÇYİĞİT'in, antik Anadolu kültürüne yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/11809)

51.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, kamu çalışanlarının bütçe ve millî gelirden aldığı paya ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/11810)

52.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, öğretmenevlerinde verilen hizmetlerin özelleştirilmesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11825)

53.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, ücretsiz dağıtılan ders kitaplarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11827)

54.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, sağlıkla ilgili bazı verilere ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/11831)

55.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya garına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/11850)

56.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, İzmir ile ilgili bir beyanına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/11860)

57.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, özelleştirilen Seydişehir Eti Alüminyum personeline ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/11899)

58.- İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, Datça'nın yaban hayatı bakımından turistik tanıtımına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/11956)

59.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, TMSF bünyesindeki bankaların hakim ortaklarının borçlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/11996)

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak beş oturum yaptı.

 

Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün Bilgehan, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinin 2006 kış oturumu çalışmalarına,

Siirt Milletvekili Öner Gülyeşil, Kıbrıs Türk Federe Devletinin kuruluşunun 31 inci yıldönümüne,

Konya Milletvekili Remzi Çetin, uzun vadede enerji ihtiyacını karşılamak amacıyla nükleer santralların kurulmasının önemine,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

 

İstanbul Milletvekili Mustafa Ataş'ın, Dilekçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

 

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

1 inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden,

2 nci sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısının (1/1030) (S. Sayısı: 904) görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından,

Ertelendi.

 

3 üncü sırasında bulunan ve görüşmelerine devam olunan, Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderilen, Gümrük Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair 28.12.2005 Tarihli ve 5440 Sayılı Kanunun (1/1161) (S. Sayısı: 1068),

4 üncü sırasında bulunan, Karaman Milletvekili Yüksel Çavuşoğlu ve 3 Milletvekilinin; 406 Sayılı Telgraf ve Telefon Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/676) (S. Sayısı: 1074),

Müzakereleri tamamlanarak, kabul edilip kanunlaştıkları açıklandı.

 

Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa, İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun, konuşmasında, Partisine sataştığı iddiasıyla bir açıklamada bulundu.

 

5 inci sırasında bulunan, Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı; Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın, Sosyal Güvenlik Barışı Yasa Teklifi; İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Hakkında Prim Barışı Kanunu Teklifi; Ankara Milletvekili Eşref Erdem'in, 1479 ve 2926 Sayılı Yasalarda Değişiklik Yapılması Hakkında Yasa Önerisi; Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut'un, İş ve Sigorta Barışı Kanunu Teklifi; Manisa Milletvekili Hasan Ören ve 42 Milletvekilinin, 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa Ek Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi; Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün ile 28 Milletvekilinin, Bağ-Kur ve SSK'ya Ait Birikmiş Prim Borçlarına Ödeme Kolaylığı Getirilmesi Hakkında Kanun Teklifi; Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan'ın, Sosyal Güvenlik ve Prim Barışı Kanunu Teklifinin (1/1122, 2/116, 2/124, 2/137, 2/147, 2/379, 2/399, 2/457) (S. Sayısı: 1066), tümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı; maddelerine geçilmesi sırasında istem üzerine elektronik cihazla yapılan yoklama sonucunda Genel Kurulda toplantı yetersayısı bulunmadığı anlaşıldığından;

14 Şubat 2006 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 23.09'da son verildi.

 

 

Nevzat Pakdil

 

 

 

Başkanvekili

 

 

Bayram Özçelik

 

Türkân Miçooğulları

 

Burdur

 

İzmir

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

Ahmet Gökhan Sarıçam

 

 

 

Kırklareli

 

 

 

Kâtip Üye

 


             No: 81

II.- GELEN KÂĞITLAR

10 Şubat 2006 Cuma

Raporlar

1.- Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/277) (S. Sayısı: 1079) (Dağıtma tarihi: 10.2.2006) (GÜNDEME)

2.- Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun; Gelir Vergisi Kanunu ve 6183 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/673) (S. Sayısı: 1081) (Dağıtma tarihi: 10.2.2006) (GÜNDEME)

                          No:                             82

13 Şubat 2006 Pazartesi

Teklif

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın 209 Sayılı Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık Kurumları ile Esenlendirme (Rehabilitasyon) Tesislerine Verilecek Döner Sermaye Hakkında Kanun ile 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/699) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.2.2006)

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri

1. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, bazı fabrikaların işçilerin günlük çalışma saatlerini artırmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/11363)

2. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, 2 nci Lig maçlarının TRT'de yayınlanıp yayınlanmayacağına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/11390)

3. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, A Millî Futbol Takımına prim verilip verilmediğine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/11393)

4. - Artvin Milletvekili Yüksel ÇORBACIOĞLU'nun, Ardanuç Devlet Hastanesinin faaliyete geçirilmesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11442)

5. - Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, Denizli Devlet Hastanesindeki bazı atamalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11445)

6. - Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, Irak'ın toprak bütünlüğünün korunmasına yönelik çalışmalara ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/11457)

7. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Şemdinli olayları nedeniyle tutuklanan TSK personeline ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/11459)

8. - İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, Kıbrıs Rum kesimi uçaklarına Türk havalimanlarını kullanma izni verileceği iddiasına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/11467)

9. - İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, KKTC Hükümetinin Rumlara mal iadesi öngören yasa tasarısına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/11468)

10. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, sağlık personeli atamalarına ve ana-çocuk sağlığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11489)

11. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Aksaray'daki bir sağlık ocağının personel ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11491)

12. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Aksaray'daki bir sağlık ocağının personel ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11495)

13. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Aksaray'daki bir sağlık ocağının personel ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11496)

14. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Aksaray'daki bir sağlık ocağının personel ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11497)

15. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Aksaray'daki bir sağlık ocağının personel ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11499)

16. - Gaziantep Milletvekili Abdülkadir ATEŞ'in, klinik şefi ve şef yardımcılığı atamalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11500)

17. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, İl Genel Sekreterliği kadrolarına yapılan atamalara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/11507)

18. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Teftiş Kurulu Başkanının görevden alınmaya çalışıldığı iddialarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11559)

19. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, SSK Hastanesi personelinin devirden sonra bazı özlük haklarını kaybettiği iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11561)

20. - Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, hastalara ilgi gösterilmediği iddialarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11562)

21. - Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, uzman doktorların kura çekimlerine ve kadrolaşma iddialarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11563)

22. - Antalya Milletvekili Atila EMEK'in, Çankırı Devlet Hastanesi Projesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11566)

23. - İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, kamu bankalarındaki DİBS'lere ve Ziraat Bankası kredilerine ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/11573)

24. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köy sağlık ocağının ihtiyaçlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11603)

25. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köy sağlık ocağının ihtiyaçlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11604)

26. - Isparta Milletvekili Mevlüt COŞKUNER'in, Yalova Devlet Hastanesinin ek bina ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11606)

27. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Irak'taki bazı kesimlere yönelik faaliyetlere ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/11611)

28. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, BOTAŞ'ın Rus doğalgazında ithalat sözleşmesi devri ihalesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11615)

29. - İzmir Milletvekili Yılmaz KAYA'nın, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı uzman ve uzman yardımcılarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11617)

30. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, BOTAŞ'ın doğalgaz ithalat sözleşmesi devir ihalesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11618)

31. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğünün yurt dışına gönderilecek personeli belirleme sınavına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11619)

32. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, yabancı bir şirketin ÇEAŞ ve Kepez hisselerine sahip olduğu iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11620)

33. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, içme suyu bulunmayan köylere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11621)

34. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'ın bir ilçesi ve köylerinin telefon santrallerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11623)

35. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'ın bir ilçesi ve köylerinin telefon santrallerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11624)

36. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'ın bir ilçesi ve köylerinin telefon santrallerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11625)

37. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'ın bir ilçesi ve köylerinin telefon santrallerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11626)

38. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'ın bir ilçesi ve köylerinin telefon santrallerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11627)

39. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'ın bir ilçesi ve köylerinin telefon santrallerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11628)

40. - Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, yurt içi ve yurt dışı seyahatlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11629)

41. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, yabancılara mülk satışıyla ilgili kanun tasarısına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11631)

42. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, korsan yayınlarla mücadeleye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11633)

43. - İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, yabancı şirketlere taşınmaz satışına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11634)

44. - Malatya Milletvekili Süleyman SARIBAŞ'ın, yurt dışı seyahatlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11635)

45. - Ankara Milletvekili Muzaffer R. KURTULMUŞOĞLU'nun, SSK'nın ilaç stokunun değerlendirilmesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/11643)

46. - Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, Irak'tan ithal edilen hurdalardaki radyasyon iddialarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/11645)

47. - Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, TEDAŞ'ta emekli edilen ve işe alınan personele ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/11671)

48. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Başak Sigorta Genel Müdürlüğüne yapılan atamaya ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/11672)

49. - Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, devredilen SSK hastanelerindeki sevk uygulamalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11682)

50. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Tasarısındaki emekli aylıklarıyla ilgili düzenlemelere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11686)

51. - İstanbul Milletvekili Bihlun TAMAYLIGİL'in, Galataport Projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/11697)

52. - Iğdır Milletvekili Yücel ARTANTAŞ'ın, Ankara-İstanbul Hızlı Tren Projesinin birinci etap ihalesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/11698)

53. - Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, uçak teslim töreni için ABD'ye giden heyete ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/11699)

54. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, İzmir Bandırma tren seferlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/11700)

55. - Balıkesir Milletvekili Orhan SÜR'ün, İstanbul-Ankara Hızlı Tren Projesindeki değişikliklere ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/11701)

56. - Ankara Milletvekili Muzaffer R. KURTULMUŞOĞLU'nun, THY'nin ABD'den aldığı uçakların teslim törenine giden heyete ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/11703)

57. - İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, BOTAŞ'ın doğalgaz kontrat devir ihalesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11708)

58. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, millî park kapsamından çıkarılan arazilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11712)

59. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, basındaki ABD'nin Medya Değişim Programı haberlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11714)

60. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, İzmir'deki okulların personel açığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11715)

61. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'ın bir köyünün telefon santraline ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11716)

62. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, AB-Türkiye Parlamento Komisyonu Eş Başkanının bir konuşmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11717)

63. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, yeşil kartlıların ilaç bedellerinin eczanelere ödenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11718)

64. - Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, Burdur'un bir köyünün sulama göleti ihtiyacına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11719)

65. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Ankara-Yenimahalle Belediyesinin yaptırdığı ankete ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11720)

66. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, yaptırılan dersliklere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11721)

67. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, okullardaki bilgisayarlaşmaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11722)

68. - Manisa Milletvekili Hasan ÖREN'in, köylere yönelik hizmetlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11723)

69. - Kocaeli Milletvekili İzzet ÇETİN'in, Bolu'daki bir alanda usulsüz orman kesimi yapıldığı iddiasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/11724)

70. - Çanakkale Milletvekili Ahmet KÜÇÜK'ün, baltalık orman alanlarından elde edilen ürünlere kısıtlama getirilip getirilmediğine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/11725)

71. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, eğitim hastanelerine yapılan şef ve şef yardımcısı atamalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11737)

72. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köy sağlık ocağının ihtiyaçlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11738)

73. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Devlet Demiryollarının bir ihalesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/11742)

74. - Adana Milletvekili Kemal SAĞ'ın, TEKEL Adana Sigara Fabrikasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/11746)

 

                          No:                             83

14 Şubat 2006 Salı

Raporlar

1.- Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanun Tasarısı; Gümüşhane Milletvekili Sabri Varan'ın, Banka Kartları ve Kredi Kartları Hakkında Kanun Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/1147, 2/415) (S. Sayısı: 1082) (Dağıtma tarihi: 14/2/2006) (GÜNDEME)

2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Ukrayna Hükümeti Arasında Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1109) (S. Sayısı: 1083) (Dağıtma tarihi: 14/2/2006) (GÜNDEME)

Genel Görüşme Önergesi

                    1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Adına, Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ali TOPUZ, İzmir Milletvekili K. Kemal ANADOL ve Samsun Milletvekili Haluk KOÇ'un, Batılı bazı gazetelerde İslam'a ve Peygamberine karşı saygısız ve suçlayıcı içerikli karikatürlerin yayımlanması ve gösterilen tepkiler konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/24) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)

Meclis Araştırması Önergesi

1.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ ve 22 Milletvekilinin, Türkiye Futbol Federasyonu seçimlerine müdahale edildiği iddialarının araştırılması amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/336) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/2/2006)


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

14 Şubat 2006 Salı

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62 nci Birleşimini açıyorum.

III. - Y O K L A M A

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için 5 dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını, görevli personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, Sevgililer Günü hakkında söz isteyen Antalya Milletvekili Fikret Badazlı'ya aittir.

Buyurun Sayın Badazlı. (Alkışlar)

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Antalya Milletvekili Fikret Badazlı'nın, Dünya Sevgililer Gününe ilişkin gündemdışı konuşması

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Sayın Başkan, birbirinden değerli Büyük Millet Meclisinin çok güzide milletvekili arkadaşlarım; 14 Şubat Dünya Sevgililer Günü hakkında düşüncelerimi sizlerle paylaşmak üzere söz aldım; sözlerime başlarken, sizleri sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Bildiğiniz gibi, bu gün, milattan sonra 270 yılının 13 Şubatında, Roma imparatorunun, Valentinus adlı bir azizi öldürtmesi üzerine, birbirini seven insanların ölürken sevdiğine bıraktığı acılı mektubun ertesi gün muhatabına ulaşmasından itibaren başlamıştır. Filozof Valentinus'un hapsedildiğinde gardiyanın kardeşi Julia'nın 14 Şubat günü filozofun mezarına pembe çiçekli bir badem fidanı dikmesiyle, günün çiçekle anılması gelenekselleşmiştir. Efsaneye göre, daha sonraları, Roma halkının Cinsellik Tanrısı diye adlandırdıkları Juno adına bu günde kutlamalar yapılırmış, hatta, birbirleriyle ilk defa cinsel ilişkiye girecek gençlerin listesi Juno'ya önceden verilir, 15 Şubatta Juno bunları törenle birleştirirmiş.

Yani, halen bizde de vasıflandırıldığı gibi, birbiriyle aşkı, cinselliği yaşayan çiftlerden ağırlıklı olarak dişi partnere sevgili deniliyor. Zira, kelime manasında sevgili, birbirine yüreğiyle bağlı, birbirini sevip saymasını bilen insanlara da deniliyor.

1736 yıldır süregelen bu alışkanlığın, bence, günün getirip gösterdiklerine göre yeniden şekillenmesinin zamanının geldiğini düşünüyorum.

Bana göre, sevgili denildiğinde, insan vasfını haiz canlıların dili, dini, ırkı, rengi, cinsi, tebaası ve diğer tüm nitelikleri her ne olursa olsun, Allah'ın dünyada yarattığı fizikî tanımlamasıyla birlikte, akılla, zekayla ve aklı kullanarak düşünme, muhakeme edebilme, doğruyu yanlışı ayırt edebilme yetenekleriyle donattığı en üstün meziyetli canlısı olmanın kendine yaraşır ağırbaşlılığı, vakarı, saygınlığı içerisinde birbirlerini sevebilme, sayabilme, kabiliyet ve becerisine kavuşmalıdırlar. Böylece de tüm insanlar birbirlerini içtenlikle saymalı ve sevmelidirler diye düşünüyorum.

Yaşadığımız dünyanın, bugünde ve gelecekte buna çok ihtiyacı vardır. Dünyanın neresinde olursa olsun, insan vasfındaki canlılar, birbirlerini sevmeliler, sevmeyi öğrenmeliler, birbirlerinin, kelime manası içerisinde, sevgilisi olabilmelidirler. Benim kişisel yaradılışımda, gözlemleyebildiyseniz, bu vasıf vardır, sizlerin hepinizde de ben bunu görüyorum.

Sevgili Başkanım, sevgili milletvekili arkadaşlarım; hepinizi teker teker çok seviyorum. Benim birbirinden güzel nadide kardeşlerim, bugünleri idrak ederken, günün anlamını aşktan, cinsellikten ziyade insanlık onur ve diğer sorumlulukları ile vecibelerini yerine getirmiş toplumlar haline getirebilmenin toplumların geleceği, insanlığın geleceği bakımından önemli olduğunu düşünüyorum.

Bugün sizlere gönderdiğim çiçekler, doğumdan itibaren yerlisi olarak mensubu olduğum, bundan da ayrı bir gurur duyduğum güzel Antalyamdan, Kesme Çiçek Üreticileri Birliğinin, günün anısına, aracılığımla, sizlere ortaklaşa bir takdimimizdir; sevgimizin, inceliğimizin bir ifadesidir.

Çiçek, sevginin, inceliğin, kibarlığın, zarafetin sessiz bir ifadesidir.

Biraz evvel basına da ifade ettiğim gibi, çiçek, bizde, maalesef, hastaya, düğüne, kız istemeye giderken ve benzeri çok az vesilelerle kullanılır. Bölgemde üretilen çiçeklerin yüzde 95'i dış ülkelere gidiyor. Türk halkı, ne yazık ki, çiçek tüketmiyor. Toplumumuzun aslında çok zengin olan ince yapısına ve kültürüne çiçek tüketme alışkanlığını da kazandırması çok arzuladığım bir olgudur.

Çiçekçiliğin en gelişmiş olduğu Hollanda'da, halk, inadına çiçek tüketiyor. Çarşıda üç beş dükkândan biri çiçekçi. Önce kendileri kullanarak sektörü geliştirmişler.

Çin mutfağının zenginliği, en çok kendilerinin tüketmesiyle gelişmemiş midir?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Badazlı.

FİKRET BADAZLI (Devamla) - Uzağa gitmeyelim, Gaziantep'te baklavayı ağırlıklı olarak yerli halk, Şanlıurfa'da kebabı yerli halk, Samsun'da pideyi daha çok kendi yerli halkı tüketerek sektör haline getirmemişler midir?

Bizde, sektörlerin en güzeli, ikramların en ince ve zarifi olan çiçekçilik neden gelişmemiştir? İstihdamıyla, ihracatıyla, yarattığı katmadeğerle tarım sektöründe önemli bir yer tutabilecek bu sektörü geliştirmek noktasında, her vesileyle bu nadide bitkiyi tüketme kültür ve alışkanlığını edinmemizin sadece sektöre değil, yaşamımıza da önemli faydalar, güzellikler getireceğine inancım tamdır. Keza, konu sırf bu kadarla da değil; sektör uğraşanlarının ellerinden tutup, devletimizin, şefkatli elini bu sektöre uzatarak, yaratacağımız yapılanma ve kazandıracağımız ivmeyle, çok yakın bir gelecekte, gerek sağlayacağı istihdam ve gerekse ağırlıklı olarak ihracat noktasında yaratacağı katmadeğerin bölge turizmiyle yarışabileceğini kesinlikle hatırımızdan çıkarmamamız gerekiyor. Bunun da altını çizerek hatırlatmak ve vurgulamak isterim.

Bu duygu ve düşüncelerle, bizi televizyonları başında izleyen tüm vatandaşlarımızın Sevgililer Gününü saygı, sevgi, muhabbetle kutluyorum.

Birbirimizi sevmeye, birlik ve beraberlik içinde, sağduyuyla, aklı kullanarak, barış ve esenlikler içinde, nice böyle mutlu günleri birlikte idrak edebilmek arzu ve dileklerimi ve buna ülkemizin her zamankinden daha fazla ihtiyacı olduğunu düşünüyor, hepinize en içten sevgilerimi ve saygılarımı sunuyorum.

Teşekkür ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Badazlı.

Gündemdışı ikinci söz, İsviçre Millî Maçı sonrasında çıkan olaylar nedeniyle FIFA tarafından verilen cezalar konusunda söz isteyen, Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'e aittir.

Buyurun Sayın Kepenek. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Türkiye-İsviçre millî maçı sonrasında çıkan olaylar nedeniyle FIFA Disiplin Kurulunun Türkiye'yle ilgili verdiği cezanın yansımaları ile amatör spor klüplerinin içinde bulunduğu duruma ve bu konuda alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

YAKUP KEPENEK (Ankara) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, FIFA Disiplin Kurulunun Türkiye'yle ilgili ceza kararı üzerine söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlarım.

Sözlerime başlarken, tüm sevenlerin, sevilenlerin, daha doğrusu hepinizin Sevgililer Gününü içtenlikle kutlarım.

Değerli arkadaşlar, spor, sevgidir. Ancak, ne yazık ki, hiç de öyle olmuyor. FIFA'nın ülkemize verdiği ceza, hangi ölçüye vurulursa vurulsun, çok ağırdır, haksızdır, taraflıdır ve bir infaz niteliği taşımaktadır. Ceza, bireysel olmaktan çıkmış, toplumsal bir özellik kazanmıştır. Olaylarda hiçbir suçu olmayan Türk Halkı, ulusal takımının maçlarına iki yıl boyunca gidemeyecektir. Spor sahalarında yerli -yabancı ayırımı yapmayan, Afrika kökenlileri, kimi Avrupa ülkelerinde yapıldığı gibi aşağılamayan, onlara -izin verirseniz söyleyeyim- maymun muamelesi yapmayan bu yüce topluluk, kendi Ulusal Takımını izlemekten yoksun bırakılmaktadır. Bundan sonra yapılması gereken, diğer aşamalarda tahkimde ve CAST'ta bu cezanın kaldırılmasını sağlamaktır.

Ceza çok ağırdır da, İsviçre'de oynanan maçtan sonra ve İstanbul'daki maçın sonuna kadar olan bitenin, son zamanlardaki yaygın deyimiyle, organize işler olduğu kanaati toplumda yaygındır. Bu konuda, hiçbir şekilde örtbas edilme yoluna gidilmemelidir. Bu konu, hiçbir biçimde karanlıkta bırakılmamalıdır; çünkü, kayıp çok büyüktür, parayla ölçülemeyecek kadar büyüktür. Türkiye'nin dünyadaki görünümüne büyük zarar verilmiştir.

Hükümet, sorumlu Bakan Sayın Şahin, İsviçre olayını kanımca iyi yönetememiştir. Hükümet, özerk federasyon seçimlerine karışmış ve kamuoyunda söylendiği gibi 1-0 yenik düşmüştür.

Türkiye, bu cezaya neden olanları, sporu yönetenleri mutlaka bulmalı ve kendi iç hesaplaşmasını yerine getirmelidir. Kimler cezaya neden olmuşsa, kimler bu konuda sorumluysa ortaya çıkmalı ve bunun gereği yapılmalıdır. Aksi halde, ne ektikse onu biçtik deyip, bunun üzerine yatma hakkımız ortaya çıkar ki, bunu kabul etme olanağı yoktur.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde, spor denilince, üzülerek belirtmek gerekir ki, yalnız profesyonel futbol ve bir ölçüde de basketbol anlaşılıyor.

Amatör sporlar çok ihmal ediliyor. Amatör spora, medyada yeterince yer verilmiyor, spor kültürü yaygınlaştırılmıyor. Özellikle, güreş, halter, boks ve benzeri, uluslararası düzeyde ülkemizi başarıyla temsil eden spor dallarında sporcu, antrenör ve bunların destek personeli, gelir yönünden, yaşam koşulları yönünden yürekler acısı durumdadır.

Amatör sporculara verilen bireysel ve kurumsal destekler çok yetersizdir. Nüfusun gençliğiyle övünüyoruz; ancak, gençleri uyuşturucudan ve kahveden uzak tutacak olan amatör spora gerekli önemi vermiyoruz; tesis, araç gereç yetersizliği büyük boyutlardadır.

Spor alanlarında güvenlik sağlanamıyor. Hakem, sporcu, seyirci kavgaları çok yaygındır. Kadınlar maç izleyemiyor, aileler çocuklarıyla sahalara gidemiyor.

Geçtiğimiz günlerde, 4 dağcı gencimizi Niğde'de yitirdik. Bir kez daha kanıtladı ki bu durum, eğitim, amatör spor topluluğunun en büyük sorunudur ve bu, büyük bir eksiklik olarak bizimledir.

Sporcu sağlığı sorunu çözüm beklemektedir. Spor, artık, bilimsel verilerle yapılıyor. Bu nedenle, amatör sporla uğraşanların bilimsel olarak da desteklenmesi ve gerekli önlemlerin alınması bir zorunluluktur. Bireysel sporlarda lisans işlemleri büyük zorluk…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kepenek, lütfen, sözlerinizi toparlar mısınız.

Buyurun.

YAKUP KEPENEK (Devamla) - Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

19 Mayıs Stadyumundan yararlanan amatör sporcuların spor kulüplerinin, su, elektrik, ısınma gibi ihtiyaçları karşılanmamaktadır.

Bir nokta daha var. Amatör sporcularımızın, ülkemizi uluslararası alanda temsil eden, bayrağımızı göndere çeken, ulusal marşımızı söyleten sporcularımızın aylıkları ne kadardır biliyor musunuz; bu insanlar ayda 750 lirayla yaşamak zorunda kalıyorlar. Bu önemli sorun futbol antrenörlerine, ulusal takım antrenörine, birilerine çok yüksek paralar verilerek giderilemiyor. Önemli olan, hükümetin önlemler alarak bu konudaki dengeyi sağlaması, amatör sporcularımıza sahip çıkacak düzenlemelerin bir an önce yapılmasıdır.

Ülkemizde faal sporcu sayısı binde 5'lerle ölçülmektedir ve bu durum geri kalmışlığımızın bir başka göstergesidir. Bu nedenle dopingden karanlık ilişkilere kadar, tesis yokluğundan spor kültürüne kadar bir dizi alanda Türk sporu ağır yaralıdır ve bu yarayı düzeltmesi gereken hükümetin kendisidir.

Amatör sporcularla ilgili olarak arkadaşlarımla birlikte verdiğimiz araştırma önergesinin bir an önce işleme konulmasını ve uluslararası büyük yarış alanlarından biri olan sporda kendi kimliğimizin, birliğimizin, beraberliğimizin, benliğimizin uluslararası düzeye taşınması, Türkiye insanının sporda kendini kanıtlaması en büyük dileğimizdir.

Bu dileklerle hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan yeniden. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kepenek.

Gündemdışı konuşmaya Hükümet adına, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin Cevap vereceklerdir

Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinize saygılar sunuyorum.

Ankara Milletvekili arkadaşımız Sayın Yakup Kepenek, Türkiye-İsviçre maçı sonrası yaşananlarla ilgili bir değerlendirme yaptı; ayrıca, Türkiye'de sporun içinde bulunduğu durumun ve özellikle amatör sporun kendi çerçevesinden kısa bir değerlendirmesini yaparak fotoğrafını ortaya koydu. Ben, böylesine, benim Bakanlığımı ilgilendiren bir konuyu gündeme taşıdıkları için kendilerine teşekkür ederim. Her zamanki nezaketi içerisinde düşüncelerini ortaya koydular. Özellikle sporun bir sevgi olduğunun altını çizdiler. Kuşkusuz ki, bu cümleye, bu temenniye katılmamak mümkün değil. Aynı zamanda, spor bir kültürdür; çünkü, eğer, sporu, hayatımıza yön veren, bizi centilmenliğe, başkalarının da hak ve hukukuna riayet etmeye sevk eden bir kültür olarak algılayamazsak, toplum olarak bu seviyeye gelemezsek, biraz önce Sayın Kepenek'in de ifade ettiği bazı olumsuzlukları, bundan sonra da, zaman zaman yaşamak durumunda kalırız.

Lütfen hatırlayınız, bundan yıllar önce -yıllar önce derken, belki bir on yılı geçmedi- futbolun beşiği olarak bilinen İngiltere bile, Avrupa kupalarına, şampiyonalarına, uzun süre katılmama cezasına çarptırılmıştı; ama, tabiî, İngiltere, bütün bu yaşananlardan dersler çıkardı; sporun bir sevgi olduğu, aynı zamanda bir kültür olduğu konusundaki eksikliklerini büyük ölçüde tamamladı. Bizim bu konuda yapmamız gereken başkaca işler olduğunu, bu konuda atmamız gereken adımlar olduğunu, bir kişisel düşünce olarak huzurunuzda ifade etmek istiyorum.

Tabiî, FIFA'nın Türkiye'ye vermiş olduğu cezanın, Sayın Kepenek, çok ağır olduğunu ifade etti; bu konuda benimle paralel düşündüğünü tespit ettim. Tabiî, o maçın başlangıcından sonucuna kadar bazı hatalar yapılmıştır. Maçın hemen akabinde, bu konuyla ilgili tespitlerimi kamuoyuyla paylaşırken, ben de aynı tespitleri yapmıştım; ancak, bilindiği gibi, o organizasyonun Türkiye'deki sorumluluğu özerk futbol federasyonudur.

Sayın Kepenek iki cümle kullandı üst üste "Sayın Bakan, İsviçre maçını iyi yönetememiştir" dediler; arkasından da şu cümleyi kullandılar: " Sayın Bakan, özerk federasyonların içişlerine karışıyor". Şimdi, bu ikisi tam bir çelişki. İsviçre maçını organize etmek, yönlendirmek sorumluluğu, yasal olarak benim değil, özerk futbol federasyonunundur. Kuşkusuz, özerk federasyonlara dış müdahale olmamalıdır; ancak, eğer, onlar hata yapıyorlarsa, bu konudaki yasa ve yönetmelikler de açıktır; gerekli denetim birimleri harekete geçirilir; hata yapan varsa, bu hatayı yapanlar, yine yasa ve yönetmelikler çerçevesi içerisinde cezalandırılır, hakkında işlemler yapılır. O bakımdan, Futbol Federasyonunun, en azından daha önceki Futbol Federasyonunun İsviçre-Türkiye maçıyla ilgili sorumluluğu var mı yok mu; bunu, benim, kişisel olarak, tek başıma tespit etmem mümkün değil. Bu konuda yapılacak olan şey bellidir. Ben, o maçta, başlangıcı ve sonucu itibariyle, yaşananları değerlendirmek ve sorumlular varsa bunların tespit edilmesi amacıyla, derhal, tabiî ki Sayın Başbakanımızın da oluruyla, Başbakanlık Teftiş Kurulunun devreye girmesi talimatını verdim. Bu konuda üzerimize düşeni yaptık. Tabiî, şimdi, oradan gelecek rapora göre hareket etmek mecburiyetindeyiz.

Sayın Kepenek, gerçekten, FIFA'nın vermiş olduğu karar bireysel olmaktan çıkmış kitlesel bir hale gelmiştir ifadesini kullandılar; yani, sanki bir ülke cezalandırılmıştır, bazı futbolcuların maçtan sonra birbirlerine karşı olumsuz davranışlarının cezalandırılması gerekirken, sanki bir ülke, 70 milyonluk bir ülke cezalandırılmıştır gibi bir intiba edindim diyor Sayın Kepenek. Ben, bu görüşe saygı duyuyorum. Tabiî ki, verilmiş olan bu cezalara karşı, Futbol Federasyonumuz, gerek FIFA tahkim nezdinde gerekse Uluslararası Spor Mahkemesi nezdinde gerekli itirazları yapacaktır. Bu cezanın, tamamen ortadan kaldırılmasa da, hiç olmazsa en aza indirilmesi beklentisi vardır. Bu konuda, hukukçu arkadaşlar, Futbol Federasyonu bünyesinde, bildiğim kadarıyla, çalışmalarını yürütüyorlar.

Ancak, şu kanaatimi sizlerle paylaşmak isterim: Dış sahada, yabancı sahada altı maçı seyircisiz oynamak durumunda kalmış olsa dahi Türk Millî Futbol Takımı, inanıyorum ki, o durumda dahi milletimizi en iyi şekilde temsil edecek ve seyircisiz yabancı sahadan dahi puanlarla dönecektir ve Avrupa Futbol Şampiyonası grup eleme maçlarında lider olarak, Avrupa Şampiyonası finallerine katılmayı başaracaktır; ama, tabiî, Sayın Kepenek'in ifade ettiği, Türkiye'ye karşı bir haksızlık yapıldığı fikrine ben de iştirak ediyorum

İzin verirseniz… "Amatör sporculara önem verelim, sporcularımıza önem verelim" dediler. Bakın, burada, spor alanıyla ilgili, sanıyorum, 6 ve 7 tane yasal düzenlemeyi birlikte gerçekleştirdik. Bunlardan bir tanesi, sponsorluk kapsam alanını genişletmekti. Şu anda, amatör spor kulüpleri dahil, amatör sporcularımız dahil, eğer, sponsorluk imkânından yararlanmak istiyorlarsa, sponsorların, yüzde 100 vergi muafiyeti söz konusudur. Bunu, bizim Hükümetimiz döneminde, Bakanlığımın hazırladığı bir kanun tasarısını buraya sevk ederek, iktidar muhalefet işbirliğiyle çıkardık. Devlet bütçesinden amatör spor kulüplerine ve amatör sporcularımıza ciddî miktarda para ayırmamız mümkün değil. Sadece Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün, amatör spor kulüplerine yardımcı olmak amacıyla, cüzî bir ödeneği bulunmaktadır. Biz de, yıl içinde, bunu, ihtiyacı olan amatör spor kulüplerimize zaten vermekteyiz; 2004'te verdik, 2005'te verdik, 2006'da da, ayırmış olduğumuz ödenekten amatör spor kulüplerimize yardımcı olacağız.

Ayrıca, şunu da ifade etmek istiyorum ki, başarılı sporcuları korumak da, Anayasanın devletimize ve devletin şahsında hükümete yüklediği bir görevdir. Ödül yönetmeliğini çok ciddî miktarda artırdık; yani, başarılı olan bir sporcumuz, çok önemli miktarda, devletimizden ödül almaktadır. Hatta, Türkiye'de doping kullanmanın -araştırma raporunda var- bu ödül yönetmeliğindeki değişiklikle bağlantılı olduğunu komisyonun tespit ettiğini hatırlatmak isterim. Ödülleri o kadar çok artırdınız ki, bir sonraki müsabakada bu ödülü alabilmek için, bazı sporcularımızın, işte, bu tür, uygun olmayan maddeler kullandığı iddiası yer almaktadır. Buna katılırız veya katılmayız; yani, ödül yönetmeliğinde yapmış olduğumuz değişikliğin, yani, sporcularımıza sahip çıkma konusundaki samimiyetimizin ifadesi olsun diye bunları söyleme ihtiyacını duyuyorum.

Tesis bakımından, amatör spor kulüplerimize tabiî ki yardımcı olmalıyız. Gerçekten, bizim dönemimizde, yarım kalmış olan tesisleri tamamlama, yenilerini yapma… Nüfusu 10 000'in üzerinde olan ilçelerimizde mutlaka birer spor salonu olsun istiyoruz. 100 000'i aşan nüfusu olan ilçelerimiz var; maalesef, bir tane spor salonu yok. Şimdi bunlarla ilgili çalışmalarımızı büyük bir hızla yürütüyoruz. Hem genel bütçeden hem de Spor Toto gelirlerinden ayırdığımız paylarla, 2007 sonuna kadar, nüfusu 10 000'in üzerinde olup da spor salonu olmayan ilçelerimizin spor salonu eksikliğini tamamlamak istiyoruz.

Ayrıca, mahallî idarelerle, il özel idareleriyle ve belediyelerle işbirliği yaparak, onlarla birlikte, yarım kalmış olan tesisleri tamamlama, yeni tesisler yapma bakımından da, bizzat o belediyelere veya il özel idarelerine para aktarmak suretiyle, biraz da onların katkısıyla, çok kısa sürede tesisleri tamamlama gibi bir program uyguladığımızı ifade etmek istiyorum.

Ben, Sayın Kepenek'e, sporla ilgili böylesine bir konuyu gündeme taşıdıkları için yeniden teşekkür ediyorum. Kuşkusuz ki, önerilerinden, eleştirilerinden yararlanacağız. Bunlar, bizim için değerli önerilerdir, tespitlerdir. Kendisine, yeniden, Bakanlığım adına teşekkür ediyorum, hepinize de saygılar sunuyorum efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Gündemdışı üçüncü söz, sevgi, dostluk ve kardeşlik üzerine söz isteyen, Adana Milletvekili Recep Garip'e aittir.

Buyurun Sayın Garip. (AK Parti sıralarından alkışlar)

3.- Adana Milletvekili Recep Garip'in, içinde yaşadığımız dünyada sorunların üstesinden gelmek için sevgi, dostluk, kardeşlik ve paylaşmanın önemine ilişkin gündemdışı konuşması

RECEP GARİP (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sevgi, dostluk ve kardeşlik üzerine konuşma yapmak üzere söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sevgi, var olmanın, yaşamanın, dostluk ve kardeşlik duygularının temelidir. İçinde yaşadığımız dünyada, sorunların üstesinden gelmek, zorlukları kolay kılmak, sevginin, kardeşliğin doğru ve iyi anlaşılmasıyla mümkündür. Ünlü Rus yazarlarından Dostoyevski der ki: "Sevginin bulunmadığı yerde akıl da aramayın."

Sevgiyle bakan, sevgiyle konuşan, sevgiyle yürüyen, sevgiyle kucaklaşan bir medeniyetin evlatlarıyız. Bir bakıma, medeniyetimizin adı, sevgi medeniyetidir. Medeniyetler sevgi üzerine kurulur. İnsanı ve toplumları yücelten sevgidir. Günümüzde toplumlar arasında yaşanan çatışmaların temelinde sevgisizlik ve hoşgörüsüzlüğün olduğunu yakından görüyoruz.

Sevgi medeniyetini kurmak, insanı önyargısız sevmekle olur. Yunus Emre'nin ifadesiyle "yaradılanı severiz, Yaradan'dan ötürü." Bu, derin bir anlayışın, hoşgörünün, kardeşlik ve dostluk duygularının insana özgü ve insanı yücelten eşsiz değerler olduğunu ortaya koymaktadır. Tarihimiz, bu anlayışların tezahürleriyle doludur. Yakın tarihimize baktığımızda, Selçuklular, Osmanlılar, medeniyetlerini yine de bu anlayış üzerine kurmuşlardır. Yunus Emrelerin, Şeyh Edebalilerin, Mevlanaların tarihe adlarını altın harflerle yazdırdığına dikkat ettiğimizde, sevgiden başka bir sözcüğün yer almadığını görmekteyiz. "Sevgi, ölüleri diriltir, padişahları kul eder" diyor Hazreti Mevlana.

Sevgi, medeniyetimizde, hoşgörünün, kardeşliğin, dayanışmanın ve dostluğun adıdır diye bahsettik. Sevgi, paylaşmaktır; sevgiyi paylaşarak büyüyebilirsiniz. Sevgi, katlanmaktır; katlanarak büyür ve gelişirsiniz. İnsanın kalbine açılan kapıdır sevgi. İçerisinde tüm güzellikleri barındıran, insana bir sıhhat nefes gibi hayat veren sonsuzluk şarkısıdır; bitmeyen özlemlerin habercisi, mutlu bir geleceği muştulayan bir kitabın önsözüdür sevgi. Böyle bir pencereden bakıyoruz hayata.

Doğuyu ve batıyı örselemeden, kuzey ve güneyi ayırmadan, birbiriyle bütünleştirerek, sevgiyle perçinleyen bir geçmişe ve geleceğe uzanıyoruz. Böyle bir bakışla, şair hassasiyetiyle bakmaya devam ederken, kuşların kanatlarında görüyoruz sevgiyi, çocukların bakışlarında. Akşam, alınteriyle kazandığı ekmeğini evine götüren babanın gözbebeklerinde sevgiyi okuyoruz. Annelerin merhamet dolu yüreklerinde görüyoruz sevgiyi. Genç aşıkların utangaç bakışlarında, yağmura hasret toprağın kavrulan teninde sevgiyi görüyoruz. İnsanî bir bakıştır sevgi; içinde sevgiden ve merhametten nasibi olanların bakışıdır.

21 inci Yüzyılda, son gelişen olaylara baktığımızda, insanlığın sevgiye, hoşgörüye ne denli ihtiyacı olduğunu daha da yakından görmekteyiz. Geçtiğimiz günlerde yaşanan karikatür krizi bunun bir örneğidir. Sevgiye ve kutsallığa yapılan büyük bir saygısızlık, affedilir bir saygısızlık değildir. Sevgiden ve hoşgörüden nasibi olmayanların insanlığa verebilecekleri bir şeyleri de yoktur. İnsanlar arasında nifak çıkarmaktan başka hiçbir şeye, hiçbir işe yaramamaktadır. Elbette ki sağduyu galip gelecektir. İnsanlar bir gün yanlışlarının farkına varacaklar; iyiliğin, güzelliklerin egemen olduğu, çatışmaların, kavgaların, savaşların olmadığı bir dünya için hep birlikte çaba sarf etmeye devam edeceğiz. Toplum olarak, bizler, karşılıklı anlayışı, sevgiyi, hoşgörüyü ve kardeşliği geliştirmeli ve önemsemeliyiz. Yaşanan dostlukların kalıcı dostluklara dönüştürülmesi için daha çok gayret ortaya koymalıyız. İnsanımızın modern çağda en çok özlemini duyduğu şey, dostluklar ve kardeşliklerdir; her ikisini de büyüten, geliştiren sevgidir. Komşuluk ilişkilerimizden tutun, iş arkadaşlıklarımıza kadar, her alanda karşılıklı güvenin tesisinde en önemli etken, sevgi ve dostluktur. Sevgiyle bakmış olduğumuz her bakış, karşıdaki insanların yüreklerinde yeni doğuşları, yeni doğumları ortaya koyacaktır. Geliniz, hep birlikte sevgi medeniyetinin işçileri olalım. Sevelim, sevilelim; inanın, hepimizin buna fazlasıyla ihtiyacı var. "Başkaları için yaşayamayan, kendisi için de yaşayamaz" diyor Montaigne. Zorlukları kolay kılmak, büyük gibi görünen sorunların üstesinden gelmek, hayata sevgi ve kardeşlik penceresinden bakmakla mümkündür diye ifadelendirmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Garip.

RECEP GARİP (Devamla) - Değerli arkadaşlar, 14 Şubat Sevgililer Günü olması nedeniyle, tüm sevenlerin, sevgiyi yürekten hissedenlerin, bu vesileyle günlerini kutluyorum.

Sevgi, bir güne sığdırılamayacak kadar sonsuz, ihmal edilemeyecek kadar kıskançtır; çünkü, sevgi emek istemektedir. Emekle bu ülkenin dününü ördük, geleceğini de emekle işlemeye devam ediyoruz.

Bu duygularla, sevginin yüreklerimizden hiç eksik olmamasını diliyor; kendi başımıza kaldığımız her gün, birbirimize baktığımız her gün, sevgiyi bir kez daha ifadelendirerek yollarımıza devam etmemizin daha doğru olduğunu söylemek istiyorum.

"Mavi gülüm, sevdiğim,

İçime hasretin düştü, yoluna sabahlar,

Zeytin gözlerindi bağlayan beni.

Yürürken dağ gibiydin,

İçimde ordular yürürdü gördüğümde onu.

Ol zaman da Karacaoğlan'dın türkü söyleyen,

Bazen Yunus'tun gönüllerde destan.

Mavi gülüm, sevdiğim,

İçime hasretin düştü, yoluna sabahlar,

Varoşları vuruyor yüzüme şehrin,

Şehrin yüreği uykusuz,

Kolalı gömlek giymiyorum artık, heybem delik deşik.

Anam, yoluna kurban, çınarım ulu,

Merhamet yüklü dergâhım,

Yoluna girdim.

Düşümde gördüm seni,

Mavi gülüm, sevdiğim,

İçime hasretin düştü, yoluna sabahlar

Hepinize saygılar sunuyorum, hepinizin günü kutlu olsun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Garip.

Sayın Tekin, bir söz talebiniz var; İçtüzüğün 60 ıncı maddesine göre, buyurun. Çok kısa bir açıklama Sayın Tekin…

AYHAN ZEYNEP TEKİN (BÖRÜ) (Adana) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Parlamentoda nüfusun ancak dörtte 1'ini temsil eden biz kadınlar adına, ben de Sevgililer Günü nedeniyle bir mesaj göndermek istiyorum. Tabiî, kürsüde sözün bir tanesinin kadınlar tarafından konuşulmasını tercih ederdim şahsen.

Sevgi, Yüce Allah tarafından insana verilen tükenmez bir kaynaktır. Sevgi, kolların daima açık tutulmasıdır. Kollarınızı kapattığınız an, ancak yalnız kendinizi kucaklayabilirsiniz. Herkesi kucaklayan insanlar olarak, sevgi ve hoşgörünün daha yoğun yaşandığı ülkemizde daha iyi günler dileğiyle, sevgililerin Sevgililer Gününü kutluyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tekin.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Sözlü soru önergelerinin geri alınmasına dair 2 adet tezkere vardır; ayrı ayrı okutuyorum:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın (6/1628) esas numaralı sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/361)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 254 üncü sırasında yer alan (6/1628) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                                Musa Uzunkaya

                                             Samsun

BAŞKAN - Diğerini okutuyorum:

2.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun (6/1641) esas numaralı sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/362)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 265 inci sırasında yer alan (6/1641) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                        Feridun Fikret Baloğlu

                                            Antalya

BAŞKAN - Sözlü soru önergeleri geri verilmiştir.

Bir Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum:

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü ve 22 milletvekilinin, Türkiye Futbol Federasyonu seçimlerine müdahale edildiği iddialarının araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/336)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

19.1.2006 tarihinde yapılan Türkiye Futbol Federasyonu Olağanüstü Genel Kurulu öncesinde ve genel kurul sonrasında yaşanan tartışmalar Türk futbolunun ve futbol camiasının idarî açıdan büyük bir kaosa sürüklendiğini gözler önüne sermiştir. Teknik açıdan dünya futboluna göre büyük bir düşüş yaşayan futbolumuzdaki şike iddiaları henüz tam olarak aydınlatılmamışken, idarî anlamda da iktidar partisi AKP'nin doğrudan müdahaleleriyle futbolumuz, bir siyasî ve ekonomik rant çekişmesinin merkezine dönüştürülmüştür.

Futbol Federasyonu eski başkanlarından Haluk Ulusoy'un seçimlere girme hakkını Anayasa Mahkemesinin verdiği bir karar sonucu tekrar kazanmasının ardından spordan sorumlu Devlet Bakanı Sayın Mehmet Ali Şahin'in kendi sorumluluk alanında bulunan bir konuda, Haluk Ulusoy ve yönetimine ilişkin olarak bugüne dek dile getirmediği ve herhangi bir girişimde bulunmadığı birtakım iddiaları gündeme getirmesi, kamuoyunda bakanın, Federasyon yönetimi seçimlerinde açıkça bir taraf olduğuna dair kuşkular uyandırmıştır.

Seçimlere Ayhan Bermek'in listesinden giren ve Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın yakın arkadaşı olan Hasan Doğan, bir televizyonumuza verdiği mülakatta seçimi Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ve Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a yakınlığıyla bilinen Trabzonspor Kulübü Başkanı Nuri Albayrak'ın girişimleri sonucu kaybettiklerini açıklaması ve iki AKP'li milletvekilinin de bu sonuca etki ettiğini savunması yine iktidar partisinin futbolumuza olan müdahalelerinin açık kanıtları niteliğindedir.

Futbol günümüzün en büyük kitlesel eğlence kaynağı ve bir büyük endüstridir. Televizyon yayın gelirleri, Süper Ligin ve Türkiye Kupasının isim haklarından elde edilen gelirler, İddaa oyunundan sağlanan gelirler, futbolun Türkiye'de de büyük bir sektör haline geldiğini göstermektedir; ancak, özellikle 2002-2003 sezonundan bu yana yaşanan şaibeler, şikeler, kimi takımların organize bir şekilde ligden düşürülmesi bu spora ve endüstriye darbe vurmaktadır. 2002-2003 sezonunun son haftasında oynanan Diyarbakırspor-Elazığspor maçı ve İstanbulspor-Altay maçlarının taşıdığı şike ve teşvik primi iddiaları unutulmamıştır.

Spor, doğası gereği, çekişmeye ve yarışmaya dayanan bir alandır. Bu nedenle, yönetim ve denetim alanında boşluklar ya da karışıklıklar ortaya çıktığında spordaki bu yarışma anlayışı yerini şiddete bırakmaktadır. Ölümle veya yaralanmayla biten şiddet olayları yaşanmakta ve her an bir tehdit olarak sporumuzu gölgelemektedir.

Bu nedenlerle, AKP Hükümeti ile AKP'li yönetici, milletvekili, belediye başkanı ve üyelerin, 19.1.2006 tarihinde yapılan Türkiye Futbol Federasyonu Olağanüstü Genel Kurulundaki yönetim kurulu seçimlerine olan müdahalelerinin araştırılarak, yol açtıkları sorunların ve suç olaylarının belirlenmesi ile futbola siyasî müdahalelerinin engellenmesi için alınması gereken tedbirlerin saptanması amacıyla, Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün 104 üncü ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1- Hakkı Ülkü                                (İzmir)

2- Uğur Aksöz                                (Adana)

3- Hüseyin Ekmekcioğlu                                (Antalya)

4- Şevket Arz                                (Trabzon)

5- Kâzım Türkmen                                (Ordu)

6- İlyas Sezai Önder                                (Samsun)

7- Mehmet Nuri Saygun                                (Tekirdağ)

8- Yılmaz Kaya                                (İzmir)

9- Ali Arslan                                (Muğla)

10- Ahmet Sırrı Özbek                                (İstanbul)

11- Mehmet Ali Özpolat                                (İstanbul)

12- Mustafa Yılmaz                                (Gaziantep)

13- Necati Uzdil                                (Osmaniye)

14- Tacidar Seyhan                                (Adana)

15- Feramus Şahin                                (Tokat)

16- Ali Kemal Deveciler                                (Balıkesir)

17- Mustafa Erdoğan Yetenç                                (Manisa)

18- Mustafa Gazalcı                                (Denizli)

19- A. İsmet Çanakcı                                (Ankara)

20- Engin Altay                                (Sinop)

21- Mustafa Özyurt                                (Bursa)

22- Ali Rıza Gülçiçek                                (İstanbul)

23- Enis Tütüncü                                (Tekirdağ)

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Bir genel görüşme önergesi vardır; okutuyorum:

2.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri, İstanbul Milletvekili Ali Topuz, İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol ve Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Batılı bazı gazetelerde İslama ve Peygamberine karşı saygısız ve suçlayıcı içerikli karikatürlerin yayımlanması ve gösterilen tepkiler konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/24)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danimarka basınında yayımlanan ve İslam dini ile Hz. Muhammed'e karşı saygısızca ve suçlayıcı bir nitelik taşıyan karikatürler ülkemizde ve halkı Müslüman olan başka ülkelerde büyük tepkilere yol açmıştır. Bu tepkilerin bir bölümünün masum insanların ölümüne yol açan şiddet eylemlerine dönüşmesi endişelerimizi artırmıştır.

Bu gelişmelerin tüm boyutlarıyla değerlendirilmesi ve ortak bir tutumun sergilenerek dünyaya açıklanması amacıyla, Anayasanın 98 ve İçtüzüğün 101, 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca CHP Grubu adına genel görüşme açılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Ali Topuz

Kemal Anadol

Haluk Koç

 

İstanbul

İzmir

Samsun

 

CHP Grup Başkanvekili

CHP Grup Başkanvekili

CHP Grup Başkanvekili

 

Gerekçe:

Bir Danimarka gazetesinde Hz. Muhammed ile İslam dinine karşı saygısız ve suçlayıcı bir içerik taşıyan karikatürler yayımlanması, daha sonra bu karikatürlerin başka ülkelerin gazetelerinde de yer alması, ülkemizde ve bütün dünyadaki Müslümanlar arasında kuvvetli tepkilere yol açmıştır.

Danimarka hükümetinin karikatürleri düşünce özgürlüğü kapsamı içinde değerlendirmesi ve özür dilemeye yanaşmaması tepkileri daha da artırmıştır. Bu tepkiler, çeşitli ülkelerde can kaybına yol açan gösterilere sebep olmuştur.

Bu işe alet olan sorumsuz kişilerin ve olayları tırmandıranların hangi amaçların peşinde koştuğu; tiraj için mi, yoksa bir büyük enternasyonal provokasyonun bir parçası olarak mı bu işi gerçekleştirdikleri tam olarak ortaya çıkmamıştır.

11 Eylül sonrası içine girilen yeni dünya koşullarında farklı inançların, etnik kimliklerin temel haklar noktasında birbirine saygı gösterdikleri bir ortam yaratılması gerekirken, ne yazık ki, terörün İslam dinine mal edilmeye çalışıldığı bir süreç yaşanmıştır. Bu hataların yüksek düzeydeki yetkililer tarafından yapılması, zihinlerin arkasında terör ve İslamın özdeşleştirilmesinin giderek yaygınlaşmasını da beraberinde getirmiştir.

Geldiğimiz noktada, bu sürece engel olmak sorumluluk sahibi herkesin öncelikli görevi olmalıdır.

Ne demokrasi ne insan hakları ne de düşünce özgürlüğü, yapılanları mazur gösteremez. Düşünce özgürlüğünün insanlar arasında kin, nefret ve düşmanlığı körükleyecek şekilde kullanılmasına ilişkin Avrupa normlarında yaşanan dağınıklık ve çifte standartlar da oldukça düşündürücüdür.

Düşünce özgürlüğü ve dine saygı anlayışı arasındaki denge laiklik ilkesinde kendini bulmaktadır. Laiklik, aynı zamanda, kendi inancını sahiplenme, başkasının inancına da saygı göstermeyi içerir. Bu bakımdan, halkının büyük çoğunluğu Müslüman olan, ancak cumhuriyetin ilk dönemlerinden itibaren laikliği benimsemiş olan Türkiye'nin bir bütün olarak bu konuda sergileyeceği tavır, özel bir önem taşımaktadır.

Konunun TBMM tarafından bir genel görüşme çerçevesi içinde ele alınması ve Meclisin ortak tutumunun Türk ve dünya kamuoyuna yansıtılması, içinde bulunduğumuz günlerde bütün dünya tarafından dikkatle değerlendirilecektir.

Türkiye'nin tutumu, Danimarka Hükümetinin bu konuda yapıcı ve olumlu bir tavır takınmasına ve şiddet yanlısı gösterilerin yumuşatılmasına katkıda bulunacaktır.

Yukarıda belirtilen gerekçelerle konunun ivedi olarak Yüce Meclisimizce bir genel görüşme çerçevesinde ele alınması doğru olacaktır.

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerini alacak ve genel görüşme açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Türkiye Futbol Federasyonu seçimlerine müdahale edildiği iddialarının araştırılması amacıyla verilen (10/333) esas numaralı Meclis araştırması önergesinden bazı milletvekillerinin imzalarını çektiklerine dair bir tezkere vardır; okutuyorum:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

3.- Bazı milletvekillerinin (10/333) esas numaralı Meclis araştırması önergesinden imzalarını geri çektiklerine ilişkin önergeleri (4/365)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü ve 43 milletvekilinin, 19.1.2006 tarihinde yapılan Türkiye Futbol Federasyonu seçimlerine müdahale edildiği iddialarının araştırılması amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin (10/333) esas numaralı Meclis araştırma önergesindeki imzamızı geri çekiyoruz.

Gereğini saygılarımızla arz ederiz.

1- M. Akif Hamzaçebi                                 (Trabzon)

2- Yakup Kepenek                                 (Ankara)

3- Ali Kemal Kumkumoğlu                                 (İstanbul)

4- Osman Kaptan                                 (Antalya)

5- Kâzım Türkmen                                 (Ordu)

6- Nail Kamacı                                 (Antalya)

7- Enis Tütüncü                                 (Tekirdağ)

8- Mevlüt Coşkuner                                 (Isparta)

9- Ahmet Yılmazkaya                                 (Gaziantep)

10- Ali Kemal Deveciler                                 (Balıkesir)

11- Rasim Çakır                                 (Edirne)

12- Mehmet Küçükaşık                                 (Bursa)

13- Mehmet S.Kesimoğlu                                 (Kırklareli)

14- Tuncay Ercenk                                 (Antalya)

15- Atila Emek                                 (Antalya)

16- Nurettin Sözen                                 (Sivas)

17- Mehmet Sevigen                                 (İstanbul)

18- Atilla Kart                                 (Konya)

19- Bihlun Tamaylıgil                                 (İstanbul)

20- Gürol Ergin                                 (Muğla)

21- Ali Arslan                                 (Muğla)

22- Hasan Ören                                 (Manisa)

23- Mehmet Vedat Yücesan                                 (Eskişehir)

24- Enver Öktem                                 (İzmir)

25- Mehmet Mesut Özakcan                                 (Aydın)

26- Uğur Aksöz                                 (Adana)

27- Mehmet Kartal                                 (Van)

28- Mehmet Ali Arıkan                                 (Eskişehir)

29- N. Gaye Erbatur                                 (Adana)

30- Erdal Karademir                                 (İzmir)

31- Feridun Fikret Baloğlu                                 (Antalya)

32- Canan Arıtman                                 (İzmir)

33- Bülent Baratalı                                 (İzmir)

34- Nadir Saraç                                 (Zonguldak)

35- Yılmaz Kaya                                 (İzmir)

36- Fuat Çay                                 (Hatay)

37- Mustafa Yılmaz                                 (Gaziantep)

38- Ali Cumhur Yaka                                 (Muğla)

39- Muharrem Kılıç                                 (Malatya)

40- Mehmet Boztaş                                 (Aydın)

41- Mehmet Ziya Yergök                                 (Adana)

41- Abdulaziz Yazar                                 (Hatay)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bu durumda, (10/333) esas numaralı Meclis araştırması önergesinde İçtüzüğün 104 ve 102 nci maddelerinin aradığı yetersayıda imza kalmadığından, önerge gündemden çıkarılmış ve işlemden kaldırılmıştır.

İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş 2 adet doğrudan gündeme alınma önergesi vardır; ayrı ayrı okutup, işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

4.- İzmir Milletvekili Enver Öktem'in; 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bazı Maddelerin Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/380), doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/363)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/380) esas numaralı kanun teklifimin, TBMM İçtüzüğünün 37 nci maddesi gereğince doğrudan gündeme alınması hususunu saygılarımla arz ederim. 27.01.2006

                                   Enver Öktem

                                                İzmir

BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen, önerge sahibi, İzmir Milletvekili Enver Öktem; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır Sayın Öktem.

ENVER ÖKTEM (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri Cumhuriyet Halk Partisi ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa bazı maddelerin eklenmesiyle ilgili olarak, yaklaşık bir yıl önce vermiş olduğumuz kanun teklifi süresi içerisinde hükümet tarafından komisyona sevk edilmemesi nedeniyle, kanun teklifimizin doğrudan Meclis gündemine alınmasını talep etme zorunluluğu doğmuştur.

Sayın milletvekilleri, bu kanun teklifi, yaklaşık 100 000 astsubayımızı ilgilendirmektedir. Cumhuriyet Halk Partisi olarak sayısal çoğunluğumuzun, kanun teklifimizin Meclis gündemine alınarak kabulünü sağlamaya yetmediğini biliyoruz. Bu gerçeğe rağmen, sizlerden, 100 000 astsubayımız adına destek istiyoruz, astsubaylarımızın bu desteği hak ettiğine inanıyoruz.

Cumhuriyet Halk Partisi nerede bir sorun var ise, o sorunu Meclis gündemine taşımayı ve yurttaşlarımızın o alandaki mağduriyetlerini gidermeyi bir görev saymaktadır. İnanıyorum ki, bu Parlamento üyeleri de aynı inançtadırlar. Cumhuriyet Halk Partisi, bugüne değin, ülke ve halkımız yararına olan tüm kanun tekliflerine, kanun tasarısının hangi partiden, hangi milletvekillerinden geldiğine bakmaksızın ona destek olmayı bir yurtseverlik ve halkseverlik görevi saymıştır, öyle davranmaya da devam edecektir. Elbette ki, bu davranışımızın karşılığını tüm Parlamento üyelerinden ve İktidar Partisinden bekleme hakkımızın da olduğuna inanıyorum.

Değerli arkadaşlarım, astsubaylarımız, takdir edersiniz ki, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin belkemiğini oluşturmaktadırlar, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin âdeta emektarı durumundadırlar. Onların yetkileri az; ama, sorumlulukları hep büyük olmuştur ve astsubaylarımızın yaşamları boyunca hep görevlerini büyük bir özveriyle yerine getirmeleri bugüne kadar mümkün olmuştur. Ancak, bu insanlarımız, üniversiteyi bitirmelerine rağmen, statüsü değişmeyen, kıdem alamayan tek Türk vatandaşı konumunda bulunmaktadırlar.

Astsubaylarımız, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin üvey evladı olmayı istememektedirler. Onlar, Anayasa önünde, her Türk vatandaşı gibi eşit haklara sahip olmayı talep etmektedirler. Zaten, bu talep, Anayasal bir haktır. Aksine bir tutum, onları ikinci sınıf vatandaş duygusuna itecektir ki, bu duyguyu onlara yaşatmaya hiçbirimizin hakkı olmadığını düşünmekteyim. İstenilen şey, emekli ve halen görevde olan astsubaylarımız için bir yurttaşlık hakkıdır.

Bu talep, üç ana konuda belirlenmiştir:

Emekli olan ve görevi devam eden meslek yüksekokulu mezunu olmayan astsubaylarımızın, 2 yıllık Kara Harp Okulu mezunlarına verilen haklarını talep etmektedirler. Bildiğiniz gibi, bundan önceki kanunlarda 2 yıllık Kara Harp Okulunu bitiren asker kökenli yurttaşlarımıza 4 yıllık üniversiteyi bitirmiş gibi muamele yapılmış ve onlara bütün hakları teslim edilmiştir.

2 ve daha fazla süreyle yüksekokul bitirenlerin hepsine 1 inci derecenin son kademesine kadar yükselme imkânı verilmesini ve 1 500 gösterge rakamına ulaşmalarının sağlanmasını talep etmekteyiz. Bu çizelgeler incelendiğinde görülecektir ki, gösterge rakamları arasında yüzde 20'lik, yüzde 30'luk farklar olmasına rağmen üst düzeydeki kadrolar için, alt düzeye inildikçe bu oran yüzde 60'lara kadar çıkmaktadır; bu adaletsizliğin giderilmesini talep etmekteyiz.

Ayrıca, her yıl için bir kademe ve her üç yıl için de bir derece haklarının astsubaylara verilmesini talep ediyoruz.

Değerli arkadaşlarım, astsubaylarımız, bugün Türkiye'de 100 000 civarındadır; ama, bunların yüzde 40'ı üniversite mezunudur ve büyük bir çoğunluğu da halen üniversiteyi okumaya devam etmektedirler. Bu yurttaşlarımızın mağduriyetlerini gidermemiz gerekmektedir. Türkiye'de, üniversiteyi bitirdiği halde birinci derecenin son kademesine getirilmeyen konumdaki tek kesimi astsubaylarımız oluşturmaktadır. Maalesef, bu, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin Personel Kanunundaki bir eşitsizlikten, bir adaletsizlikten kaynaklanmaktadır. Bunu gidermek, bu mağduriyeti sona erdirmek bizim görevimizdir. Elbette ki, beklentimiz, Millî Savunma Bakanlığımız aracılığıyla, bu kanun teklifimizin komisyonların gündemine getirilmesiydi; ancak, bu mümkün olmadı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Öktem, lütfen, toparlayabilir misiniz.

Buyurun.

ENVER ÖKTEM (Devamla) - Bugün, bütün arkadaşlarımız da konuşmalarını yaptılar, Sevgililer Günüdür; ben de, buradan, bütün yurttaşlarımızın Sevgililer Gününü kutluyorum. Özellikle AKP İktidarına mensup milletvekili arkadaşlarımızdan, astsubay olan 100 000 yurttaşımıza, bugünkü kanun teklifini kabul ettiğiniz takdirde, onlara bir Sevgililer Günü hediyesi vermiş olacağınıza inanıyorum ve 100 000 sevgiliyi de bu anlamda sevindirmiş olacaksınız.

Bu anlamda, hepinize tekrar teşekkür ediyorum; desteklerinizi bekliyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Öktem.

Önerge üzerinde, Edirne Milletvekili Sayın Rasim Çakır; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

RASİM ÇAKIR (Edirne) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda değişiklik öneren, İzmir Milletvekili Enver Öktem arkadaşımızın hazırlamış olduğu yasa teklifiyle ilgili söz almış bulunuyorum; bu vesileyle hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Türk Silahlı Kuvvetlerinde, bütün, erinden mareşaline kadar, makamların ve rütbelerin hepsi ayrı ayrı önemi haizdir, hepsi kutsaldır, hepsi önemlidir; ama, astsubaylarımızın, er ve erbaşla günün 24 saati iç içe olan, kıtaların her türlü yükünü, ağırlığını omuzlarında taşıyan ve ailesinden, eşinden, çocuklarından fedakârlıkta bulunarak, en yoğun mesailerini Silahlı Kuvvetlerimize harcayan değerli astsubaylarımızın geçmiş yıllarda üniversite okuma imkânları olmadığı için, bugün, emekli olan astsubaylarımızın üniversite mezunu olan astsubaylarla ve subaylarla aralarındaki farklılığın ve adaletsiz durumun giderilmesinin ve telafi edilmesinin bir zaruret olduğunu düşünüyorum; çünkü, bu, bir geçici durumdur, on yıl sonra, yirmi yıl sonra, bu durumdaki emekli astsubaylarımızın bu dünyadan göçtükleri noktada, yeniden gelecek bir sorun değildir. Bu geçici durumu, burada, bir küçük yasa değişikliğiyle telafi etmemiz ve bu kardeşlerimizin, bu emekli astsubaylarımızın -meslekleri yadırgamıyorum ama- kahvehanelerde garsonluk, terminallerde çığırtkanlık yapıp, ilave iş yapmalarına engel olmak, yirbeş yıl bu ülkeye şanıyla, şerefiyle hizmet etmiş bu insanların emekli olduklarında durumuna münasip bir şekilde yaşam sağlamalarını temin etmek, zannediyorum, Türkiye Büyük Millet Meclisinin en önemli görevlerinden biridir.

Bugüne kadar -üç yılı bitirdik, dördüncü yılın içerisindeyiz- Silahlı Kuvvetlerimizden gelen, Millî Savunma Bakanlığından gelen yasa teklifi ve tasarılarının hepsini hiç irdelemeden, tartışmadan, oybirliğiyle hep birlikte geçirdik. Umuyorum ki, çıkardığımız yasaların hepsi ülkemize faydalı ve hayırlı olur; ama, biz muhalefette olan bir partiyiz, biz Cumhuriyet Halk Partisiyiz; gerek emekli subay astsubaylar gerek gaziler gerek şehit dul ve yetimleri, her gün kapılarımızda, sorunlarını bizlerle paylaşmakta, sorunlarını bize anlatmaktalar. Bu sorunları düzeltme adına, en fazla adalet duygusunun geliştiği Silahlı Kuvvetlerde adaleti tesis etme adına, maalesef, 22 nci Dönem Parlamento olarak çok önemli adımlar atamadık. Daha dün, yedeksubay olarak askerlik görevini yaparken gazi olmuş ve bugün birinci derece iş göremez konumunda olup, yedeksubay statüsünde oldukları için, yıllar geçtikçe sosyal durumlarında ve maaşlarında herhangi bir artış olmayan, ama kendilerine bakamayacak durumda olan değerli gazilerimizi, bu Parlamento çatısı içerisinde ağırladık. Doğaldır ki, yedeksubay, askerlik görevi bittikten sonra orduyla ilişiği kesilecektir, sadece bir ihtiyatlık ilişiği kalacaktır; ama, bu kardeşlerimiz -evet, yedeksubaydır, muvazzaf subay değildir- gazi olarak, orduyla ilişiği kesilmeyen, ömür boyu orduyla ilişiği devam eden bir konuma gelmişlerdir. Bu konuyla ilgili de, önümüzdeki günlerde bir yasa teklifi hazırlayarak, bu durumun düzeltilmesini Yüce Heyetinize sunacağım ve desteklerinizi arayacağım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Çakır, buyurun.

RASİM ÇAKIR (Devamla) - Bunun yanında, şehitlerimizin dul ve yetimlerine intikal eden beylik silahlarından istenen yüksek harçların düzeltilmesi; hep bu tür konular, bizim önümüze gelmesi gereken, bizim düzeltmemiz gereken, aslında çok çok önemli olan, şehidinin yakınına, gazisine sahip çıkamayan bir ulusun hiçbir değerine sahip çıkamayacağını çok iyi bildiğimiz önemli konulardır. Bu konuları Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri olarak bizler fırsat buldukça gündeme getirip takdirinize sunmaya devam edeceğiz. Gönlümüz arzu ediyor ki, bu tekliflerimize, Parlamento olarak, Gazi Meclis olarak hep birlikte oybirliğiyle evet deyip, bu, kamuoyunda gezen bu vatandaşlarımıza, sorunlarına sahip çıkmak, onların yaşam standartlarını bir parça olsun yükseltebilmek, onların çoluğuna çocuğuna karşı olan sorumluluklarını biraz olsun yerine getirebilmelerine yardımcı olmayı sağlayabilmektir.

Değerli arkadaşlarım, bu görev sadece Cumhuriyet Halk Partisine düşmüyor; bu görev, gücünü Yüce Türk Milletinden alan bütün milletvekillerine düşüyor. Ben bütün milletvekillerimizin, her partiye mensup bütün milletvekillerimizin böyle bir kutsal göreve evet diyeceğine canı gönülden inanıyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Çakır.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. (CHP sıralarından alkışlar)

İkinci önergeyi okutuyorum:

5.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Divriği Ulucamisi ve Şifahanesinin Korunması ve Çevresinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/599) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/364)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/599) esas numaralı Kanun Teklifimin İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınması hususunu saygılarımla arz ederim.

                           Kemal Kılıçdaroğlu

                                            İstanbul

BAŞKAN- Önerge üzerinde söz isteyen, önerge sahibi İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu.

Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Toplumlar, yaşayıp tarihi oluştururken, arkasında, gerçekten de görkemli eserler bırakabilirler. 13 üncü Yüzyılda yapılan Divriği Ulucami, Mengücekoğullarından Süleyman Şah oğlu Ahmet Şah tarafından yapılmıştır. Bu tarihî eser, UNESCO tarafından dünya kültür mirası olarak kabul edilmiş ve kayda alınmıştır.

Eserin en büyük özelliği, dünyada başka bir eşinin olmamasıdır ve yine bir başka bir özelliği, taş süslemelerin asla biri birini tekrar etmeyen nitelikte olmasıdır. Dünyada örneği olmayan bu tarihî eser ne yapılıyor arkadaşlar; dünyada örneği olmayan bu tarihî esere, maalesef, bugüne kadar sahip çıkamamışız; geçmişte de sahip çıkamamışız; ancak, UNESCO tarafından dünya kültür mirası kapsamına alınınca, gözlerimiz bu eserin üzerine odaklanmış ve Kültür Bakanlığımız bu eseri tekrar sağlığına kavuşturabilmek için kaynak ayırmış, onarım için ihalesini gerçekleştirmiş; ancak, maalesef, İhale Yasasının bazı açmazları nedeniyle bunu yaşama geçirememiştir.

Şimdi, değerli arkadaşlar, benim hazırladığım kanun teklifi, bu konuda yıllarını veren, kırk yılını veren bir değerli bilim insanının katkısıyla olmuştur. Hazırladığım taslağı kendisine gönderdim. Doğan Kuban Hocamız buna baktı, teklifle ilgili nelerin olması gerektiğini ayrıca belirtti ve kendisinin uygun görüşü üzerine bu teklifi hazırlayıp Yüce Parlamentoya sundum.

Şimdi, değerli arkadaşlar, medyanın da bu konuda bu değerli esere ilgi gösterdiğini biliyoruz. Değişik zamanlarda, değişik gazeteler tarafından bu eserin hangi koşullarda olduğunu, biz okuyarak, görerek, tanıyarak izliyoruz.

Şimdi, değerli arkadaşlar, Almanya'da ortaçağdan kalan bir kilisenin onarımı için sadece taş konusunda on yıldan fazla laboratuvar çalışması yapılıyor. Biz, bu kadar değerli ve dünyada eşi olmayan bir eser için ise, maalesef, böyle bir çalışma yapmıyoruz.

Hazırladığım teklif de, böyle bir çalışmayı yapacak bir bilim kurulunun oluşmasını ve buranın gerçekten de çok sağlıklı bir onarıma tabi tutulmasını, özel bir yasayla bunların gerçekleşmesini öngören bir teklif. Eğer bunu yapabilirsek, Kazakistan'daki Ahmet Yesevi Türbesi benzeri bir işlev görmüş olacak, eğer bu teklif Yüce Parlamento tarafından kabul edilebilirse.

Bakın değerli arkadaşlar, fazla vaktinizi almamak için şu anda bu tarihî eserin hangi koşullarda olduğunu bir gazetecinin izlediği ve yazdığı cümlelerle size aktarmak istiyorum: "Taş oyma bezmeleriyle dünya sanat tarihinde benzeri olmayan caminin süslemeleri dökülüyor, eriyor. Caminin arka tarafına gitmek isterseniz dehşet verici bir manzara sizi durduruyor. 64 metrelik arka duvar, 4 metre yüksekliğindeki istinat duvarıyla boydan boya kapatılmış, tarihî taşlar betonun içinde kalmış.

Caminin elektrik tesisatı 1968'de yapılmış, duvarların üzerindeki siyah kablolar priz ve anahtarların çirkinliği bir tarafa, her an kontak yapıp, 800 yıllık şaheseri kül haline getirebilir.

Abanoz ağacından ve her milimetresi oyma nakışlarla süslü, geçmeli, yani, çivisiz yapılmış minber, Vakıflar Genel Müdürlüğünün vaktiyle yaptığı cami restorasyonu sırasında inşaat iskelesi olarak kullanıldığı için, epeyce hasar görmüş".

Değerli arkadaşlar, dünyada örneği olmayan bu eseri tekrar kazandırmak için, UNESCO'nun değer verdiği bu esere, herhalde, Yüce Parlamentonun da en az o kadar değer vereceğini düşünerek, kanun teklifini huzurlarınıza getirdim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKA - Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Gündeme almak çok önemli değil arkadaşlar; öncelikle ele alıp, bu tarihî eseri ön sıralara alıp, örneğin, önümüzdeki tasarı görüşüldükten sonra bunu alıp -3-4 maddelik bir teklif- eğer bu teklifi lütfeder kabul ederseniz, hem Kültür Bakanlığımız, Vakıflar Genel Müdürlüğümüz… Hükümet kaynak ayırıyor; ama, buna uygun, bu onarıma uygun, mutlaka, bilim insanlarının devreye girmesi, bunun çok özel koşullarda ihalesinin yapılması, İhale Yasasının dışında olması, bunun etrafının açılması, gecekondulardan ayıklanması, buranın, gerçekten de, bizim yüzümüzü ağartan bir eser olarak kendi kültür mirasımıza kazandırılması gerekiyor.

Hepinize saygılar sunuyorum değerli arkadaşlar. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kılıçdaroğlu.

Önerge üzerinde, bir milletvekili adına söz isteyen Sivas Milletvekili Nurettin Sözen; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

NURETTİN SÖZEN (Sivas) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; biraz evvel Kemal Kılıçdaroğlu'nun sunduğu, Divriği Ulucamiinin korunması ve yaşatılması amacıyla hazırlanmış bir kanun teklifi üzerinde konuşuyorum; konuşmama başlamadan evvel, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Biraz evvel de ifade edildiği gibi, bu, dünya kültür mirasında yer almış, Türkiye'de tek ve eşsiz bir eser olarak, 800 yıl evvel atalarımız tarafından yapılmış ve bu topluma, bu geleceğe, bu tarihe armağan edilmiş bir eser; UNESCO'nun ilgi alanı içerisinde ve dünya kültür mirasları arasında. Herkes bunun öneminin farkında. Biraz evvelki kanun teklifine AKP Grubunun gösterdiği duyarlılığın, bu ulusal değer için de gösterileceğini umuyorum, bu ortak değerimiz için de gösterileceğini umuyorum ve bu konuda, bu kanun teklifinin gündeme alınması konusunda Meclisimizin oybirliğiyle karar vereceğini bekliyorum.

Niçin oybirliğiyle karar verilmesi gerekiyor; çünkü, bu, dünyada eşi görülmemiş bir eser. 800 yıl evvel inşa edilmiş; ama, biraz evvel Kılıçdaroğlu'nun söylediği gibi, şu anda, bahçesinde, önünde top oynanılan, topun, o eşsiz kapıları harap ettiği bir tarihî eser. Arka tarafına yapılmış istinat duvarlarıyla, tarihî eserin birçok değerleri betonlar arasında kalmış. Bazı değerleri başka müzelere götürülmüş. Örneğin, tavandan asılı olan mavi çini küre, kırılmasın, düşmesin, bozulmasın diye Sivas Müzesine aktarılmış, 800 yıl evvel yapılan caminin eşsiz halıları İstanbul Halı Müzesine taşınmış. Yani, cami, bir bütün olarak hâlâ yaşamıyor, değerleriyle, elemanlarıyla bir bütün olarak yaşamıyor. Sadece cami değil, eski yıllarda yapılmış, o çağlarda yapılmış birçok tarihî eser gibi, biliyorsunuz, caminin yanında, bir de darüşşifa var -ki, bu dürüşşifa daha sonra medrese halini almıştır- onun da, aynı şekilde camiyle beraber düşünülmesi, restore edilmesi ve yaşatılması gerekmektedir.

Şu anda kapılar harap durumdadır ve birçok küçük ve değerli motifler, mermerden yapılmış değerler, betonla kaplanmış durumdadır ve dış etkenlerle, coğrafî etkenlerle, sürekli, cami, harap olmaktadır. Gerek ısı farklılıklarından, kıştan, gerek rüzgârdan gerekse çevresindeki yapılardan sızan sularla, bu büyük eser harap olmaktadır. Yakında bulunan imam-hatip okulunun öğrencileri caminin önünde top oynamaktadır. Apartmanlar yapılmıştır, gecekondular yapılmıştır ve eşsiz bir eser, maalesef, kaybolup gitme tehlikesiyle karşı karşıyadır.

Şimdi, bu eserin bir bütün olarak ele alınması gerekiyor; camisiyle, darüşşifasıyla ele alınması gerekiyor, çevresiyle ele alınması gerekiyor, çevre düzenlemesinin yapılması gerekiyor, çevresindeki birçok şeylerin, gecekonduların ve binaların yıkılması gerekiyor. Dolayısıyla, bunun, bir ödenekle, bir kez restorasyon yapılarak düzeltilmesi ve hayata, tekrar topluma kazandırılması, hatta, dünyaya kazandırılması söz konusu değil. Onun için, bir taraftan restorasyonu yapılırken, bir taraftan sürekli bakımının yapılacağı bir anlayışa kavuşması, bir kurumlaşmaya kavuşması gerekiyor.

2003 yılında Sivas'ta toplanan Bakanlar Kurulu, bu iş için 2,3 trilyon ödenek ayırmıştır. Özel idare emrine verilen bu ödeneğe karşın ihaleye çıkılmış; ama, hiçbir müteahhit buna ilgi göstermemiştir.

Yine, biraz evvel Sayın Kılıçdaroğlu'nun söylediği gibi, bu tür dünya malı olan, dünya eseri olan büyük eserlerin restorasyonu kolay kolay yapılacak şeyler değildir; altyapı gerektirmektedir, ustalık gerektirmektedir, araştırma gerektirmektedir ve hazırlık gerektirmektedir; dolayısıyla, herhangi bir ihale gibi, bir inşaat ve temel atma ihalesi gibi bu ihalenin yapılması söz konusu değil; nitekim yapılamamıştır.

O bakımdan, mutlaka, devletin, devletin organı olan hükümetin bu işe el koyması gerekiyor. Hükümetin yeni kararıyla bu ihalelerin yapılması mutlaka gerekli; eğer, Ulucamii ve medresesini yaşatmak istiyorsak. Bunun için çözüm, bir yasayla hem çevre düzenlemesine yetki veren hem sürekli onarımını öngören, Maliye Bakanlığı ödeneklerini öngören bir yasa tasarısı hazırlanmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Sözen, buyurun.

NURETTİN SÖZEN (Devamla) - Bu, desteğinizle gündeme alınıp yasalaşırsa, bu büyük, eşsiz eser, atalarımızdan bize emanet olan bu eşsiz eser kurtarılmış olacaktır, yaşatılmış olacaktır ve gelecek kuşaklara emanet edilmiş olacaktır.

Bunun için duyarlılığınızı bekliyorum. Bunu, bir ulusal değer olarak görüyorum, ortak sorun ve ortak amaç olarak görüyorum teklifimizin yasalaşmasını. Onun için, bütün milletvekili arkadaşlarımızdan destek bekliyorum.

Hepinizi, sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sözen.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. (Alkışlar)

Gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.

V.- SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARA ÜYE SEÇİMİ

1.- (10/41, 170, 177, 263, 295) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi

BAŞKAN - Zeytin ve zeytinyağı ile diğer bitkisel yağların üretimindeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Genel Kurulun 3.1.2006 tarihli 47 nci Birleşiminde kurulan (10/41, 170, 177, 263, 295) esas numaralı Meclis araştırması komisyonu üyeliklerine siyasî parti gruplarınca gösterilen adayların listesi bastırılıp sayın üyelere dağıtılmıştır.

Şimdi, listeyi okutup oylarınıza sunacağım.

Okutuyorum:

Zeytin ve Zeytinyağı ile Diğer Bitkisel Yağların Üretimindeki Sorunların Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Üyelikleri Aday Listesi:

Adı Soyadı                                Seçim Çevresi

                        AK Parti (8)

Ahmet Ertürk                                Aydın

A. Edip Uğur                                Balıkesir

Mehmet Emin Tutan                                Bursa

Necdet Budak                                Edirne

Mehmet Sarı                                Gaziantep

Mehmet S. Tekelioğlu                                İzmir

İsmail Bilen                                Manisa

Ahmet Kambur                                Tekirdağ

                        CHP (3)

Ali Kemal Deveciler                                Balıkesir

Nejat Gencan                                Edirne

Gürol Ergin                                Muğla

Anavatan (1)

Serpil Yıldız                                İzmir

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Liste kabul edilmiştir.

Meclis araştırması komisyonuna seçilmiş bulunan sayın üyelerin, 14.2.2006 Salı günü (bugün) saat 17.00'de, Halka İlişkiler Binası, B Blok, 2 nci kat, 4 üncü Banko, 7 ve 8 nolu Meclis Araştırma Komisyonları Toplantı Salonunda toplanarak, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmalarını rica ediyorum.

Komisyonun toplantı, yer ve saati ayrıca plazma ekranında ilan edilecektir.

Sayın milletvekilleri, birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.25

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.37

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62 nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Alınan karar gereğince, sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce yarım kalan işlerden başlıyoruz.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihi Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

BAŞKAN - 3 üncü sırada yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu gelmediğinden, teklifin görüşmeleri ertelenmiştir.

4 üncü sırada yer alan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Hükümet?.. Yok.

Ertelenmiştir.

5 inci sırada yer alan, Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı; Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın, Sosyal Güvenlik Barışı Yasa Teklifi; İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Hakkında Prim Barışı Kanunu Teklifi; Ankara Milletvekili Eşref Erdem'in, 1479 ve 2926 Sayılı Yasalarda Değişiklik Yapılması Hakkında Yasa Önerisi; Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut'un, İş ve Sigorta Barışı Kanunu Teklifi, Manisa Milletvekili Hasan Ören ve 42 Milletvekilinin, 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa Ek Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi; Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün ile 28 Milletvekilinin, Bağ-Kur ve SSK'ya Ait Birikmiş Prim Borçlarına Ödeme Kolaylığı Getirilmesi Hakkında Kanun Teklifi; Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan'ın, Sosyal Güvenlik ve Prim Barışı Kanunu Teklifi ve Sağlık, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/1122, 2/116, 2/124, 2/137, 2/147, 2/379, 2/399, 2/457) (S. Sayısı: 1066) (x)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet?.. Yerinde.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı.

Şimdi, maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

SOSYAL GÜVENLİK PRİM ALACAKLARININ YENİDEN YAPILANDIRILMASI VE

BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TASARISI

MADDE 1.- 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa göre takip edilen, 10/7/2004 tarihli ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun geçici 3 üncü, mülga 7/12/2004 tarihli ve 5272 sayılı Belediye Kanununun geçici 7 nci maddesi ile 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanununun geçici 5 inci maddesine istinaden Sosyal Sigortalar Kurumuna olan borçları için Hazine Müsteşarlığı bünyesinde oluşturulan uzlaşma komisyonuna başvuranlar hariç olmak üzere, kamu sektörü işverenlerinin en son 14/4/2005 tarihine; özel sektör işverenlerinin ise en son 31/3/2005 tarihine kadar ilgili mevzuatına göre ödemeleri gerektiği halde, bu Kanunda belirtilen başvuru süresinin sonuna kadar tahakkuk etmiş ve ödenmemiş olan sigorta primi, sosyal güvenlik destek primi, işsizlik sigortası primi, idari para cezası, sosyal yardım zammı borçları ve 31/3/2005 tarihi ve öncesinde biten özel bina inşaatı ve ihale konusu işlerden dolayı yeterli işçilik bildiriminde bulunmadığı anlaşılan veya yine bu tarihten önce bitmiş olan söz konusu işlerle ilgili olarak, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 30 gün içinde bu konuda müracaat edilmesi üzerine Sosyal Sigortalar Kurumunca yapılacak ön değerlendirme, araştırma veya tespit sonucunda yeterli işçilik bildiriminde bulunmadığı anlaşılan işverenlerin, fark işçilik tutarı üzerinden hesaplanacak borçları ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 85 inci maddesine göre prim ödeyen isteğe bağlı sigortalıların 1/5/2003 tarihinden 31/3/2005 tarihine kadar isteğe bağlı sigortalılıklarının devam ettiği süre içerisindeki prim borçları ile 506 sayılı Kanunun 86 ncı maddesine göre topluluk sigortasına tabi olanların 31/3/2005 tarihine kadar olan malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına ait prim borçları; bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki ay içerisinde Kuruma yazılı olarak başvurmak şartıyla, bu madde ve 3 üncü madde hükümlerine göre yeniden yapılandırılır.

Yukarıda belirtilen işveren ve sigortalıların;

a) Borç aslı tutarlarının 100.000 Yeni Türk Lirası (YTL) ve altında olması halinde, bu borç asıllarına, ödeme süresinin bitiminden itibaren 31/12/1998 tarihine kadar uygulanan oranlara göre gecikme zammı hesaplanmak; 1/1/1999 tarihinden 31/12/2004 tarihine kadar Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan toptan eşya fiyat endeksi (TEFE) aylık değişim oranı; 1/1/2005 tarihinden yeniden yapılandırma başvurusunun yapıldığı tarihten önceki ayın sonuna kadar ise Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan üretici fiyat endeksi (ÜFE) aylık değişim oranı uygulanmak suretiyle, yapılandırmaya esas borç hesaplanır.

b) Borç aslı tutarlarının 100.000 YTL'nin üstünde olması halinde ise, ödeme süresinin bitiminden yeniden yapılandırma başvurusunun yapıldığı tarihten önceki ayın sonuna kadar, yürürlükteki mevzuat hükümlerine göre gecikme zammı hesaplanmak suretiyle borç tutarı tespit edilir ve bu tutardan;

1- Bilanço esasına göre defter tutan işverenlerin bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar vermiş oldukları en son gelir veya kurumlar vergisi beyannamesi eki bilançosu esas alınarak, "(Dönen Varlıklar-Stoklar) / Kısa Vadeli Yabancı Kaynaklar" işlemi sonucunda bulunacak oran 0.50 ve altında olduğu takdirde bu durum borçlu açısından "çok zor durum" hali kabul edilerek; söz konusu oran 0.50-0.40 arasında ise % 10'u; 0.39-0.30 arasında ise % 20'si; 0.29 ve altında ise % 30'u,

2- (1) numaralı alt bentte belirtilenler dışında kalan işverenler tarafından 31/12/2004 tarihi itibariyle beyan edilecek mali durum bildirimi esas alınarak, "(Kasa+Banka+Kısa Vadeli Alacaklar) / Kısa Vadeli Borçlar" işlemi sonucunda bulunacak oran 0.30 ve altında olduğu takdirde bu durum borçlu açısından "çok zor durum" hali kabul edilerek, söz konusu oran 0.30-0.20 arasında ise %10'u; 0.19-0.10 arasında ise % 20'si; 0.09 ve altında ise % 30'u,

3- (1) ve (2) numaralı alt bentlerde sayılan işverenlerden, 1/1/2005 tarihinden önce vergi mükellefiyeti sona eren veya haklarında iflas kararı verilenler için % 30'u, terkin edilerek, yapılandırmaya esas olan borç hesaplanır. Ancak, bu şekilde hesaplanan borç her halükârda bu maddenin ikinci fıkrasının (a) bendine göre hesaplanacak borç miktarından aşağı olamaz. (1) ve (2) numaralı alt bentlerdeki oranların hesaplanmasında yüzdelik ayırımdan sonraki rakamlar dikkate alınmaz. (1) ve (2) numaralı alt bentlere göre beyan edilen bilgilerin doğruluğu Sosyal Sigortalar Kurumu ve/veya Maliye Bakanlığı denetim elemanlarınca kontrol edilebilir. Beyan edilen bilgilerin doğru olmadığının anlaşılması halinde, işverenler bu Kanun hükümlerinden yararlanma hakkını kaybederler ve haklarında 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun ilgili hükümlerine göre işlem yapılır.

Bu maddede belirtilen oranları hesaplama konusunda 1/6/1989 tarihli ve 3568 sayılı Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununa göre ruhsat almış meslek mensuplarına görev verilebilir. Görevlendirilen meslek mensupları, yaptıkları hesaplamaların defter, kayıt ve belgelere uygun olmasından sorumludurlar.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına, Diyarbakır Milletvekili Sayın Muhsin Koçyiğit; buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

Sayın Koçyiğit, süreniz 10 dakikadır.

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 1066 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Yasa Tasarısı üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Genel Kurumuzu saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepimizin bildiği gibi, 2000 ve 2001 krizleri sonucunda, mükellefler, borçlular zor duruma düşmüşlerdi. Gerek 2001'den kalan borçlar ve gerekse 2002'den beri uygulanan ekonomik ve sosyal politikalar sonucu, bir yandan gelir dağılımı bozulmuş, öte yandan da yoksulluk ve fakirlik alabildiğine arttığı için, işverenlerimiz, mükelleflerimiz, maalesef, borçlarını ödeyememişlerdir; ne sigorta primi borçlarını ve ne de vergi borçlarını. Buna ilişkin olarak, 2003 yılında, Vergi Barışı Af Yasası çıkarılmış, vergi borçları, bir yerde, bir beyaz sayfa açılarak, bunlar tarihin sayfasına gömülmüştür. Aslında, aynı tarihlerde, 2003 yılında, sosyal sigorta prim alacaklarının yeniden yapılandırılması için de bir tasarı vardı, çıktı; fakat, bu, uygulama imkânı bulamadı. Neden bulamadı; çünkü, o yapılandırma, temelde bir af yasası değildi, sadece, borçları, artı, borçların faiz ve gecikme zamlarını alarak, toplamını uzun bir vadeye yayarak taksitle alıyordu. Af olmadığı için, indirme olmadığı için, mükellefler nezdinde, borçlular nezdinde itibar görmedi ve uygulama imkânı bulamadı. Aslında, 2003 yılından beri, bugüne kadar gelinen süreç içerisinde, tüm işverenlerin prim borçları katlanarak geldi; çünkü, aradan tam dört yıl geçti. Dört yıl önce bu tasarı çıkarılmış olsaydı, bugün, af kapsamına giren 22 katrilyon liralık alacak yerine, belki de 6-7 katrilyon liralık bir afla bu sonuçlanabilirdi; ama, maalesef, o çıkarılmadı ve bugünlere kadar gelindi. Tabiî, burada, hükümet, belki de bunu getirmeyi istedi. Nitekim, en son 2003 yılı ekim ayında, torba yasasının 8 inci maddesinde SSK ve Bağ-Kur prim affı getirildi; ama, IMF karşı çıktığı için, o yasa tasarısı geri çekildi ve bugünlere gelindi. Bir yerde, IMF böyle bir tasarının çıkmasını istemiyor. Sebebi de, Dünya Bankası ve IMF'ye olan borçların hızlı ve güvenilir bir şekilde geri alınabilmesi için bütçede faiz dışı fazla yaratılması gerekiyor. Faiz dışı fazla yaratılabilmesi için de tüm borçların, tüm alacakların tahsil edilerek bütçeye irat kaydedilmesi, gelir kaydedilmesi gerekiyor. Bu bakımdan, bugüne kadar, IMF'nin zorlamasıyla, karşı çıkmasıyla ve IMF'ye verilen taahhütler gereği böyle bir yasa çıkarılamamıştır ve işte bugünlere kadar gelindi. Bugün, aşağı yukarı, SSK'lı ve Bağ-Kurlu 2,5 milyon civarında borçlunun 22 katrilyon lira civarındaki alacakları yeniden yapılandırılacak. Bu, gerçekten de çok büyük bir rakam. Tabiî, bu borçlar zamanında tahsil edilmediğinden bütçede karadelikler oluşmuş, sosyal güvenlik sistemi tamamen çökmüş ve aktuaryel dengeler bozularak, bir yerde, SSK ve Bağ-Kur işlem yapamaz, görev yapamaz duruma getirilmiştir. Şu anda, bu yasanın, bu af yasasının bir an önce çıkarılıp, bu borçların bir yerde tahsil edilerek bir beyaz sayfanın açılması gerekmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu af yasası kapsamına çok sayıda prim, gecikme cezası girmektedir; idarî para cezaları da bunun içerisindedir. Aslında, bunlar, bugüne kadar çok fazla birikerek geldi; bunlar zamanında affedilmedi ve olay büyüdü, bugünlere kadar gelindi.

Şimdi, bu yasa tasarısının 1 inci maddesini demin Divan'da bulunan Sayın Milletvekili arkadaşım okudu ve Türkiye'de bir kişinin bu maddeyi anladığını iddia eden varsa gelsin buraya. Ben de bir eski maliyeci olmama rağmen, Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi olmama rağmen ve bu yasa tasarısı üzerinde de çok fazla zaman kat etmeme rağmen, bu maddeyi anlamakta çok fazla güçlük çektim. Gerçekten de, çok üst düzeyde, çok teknik bir madde; bunu anlayabilmek, yorumlayabilmek, uygulayabilmek için, en azından malî müşavir, hatta yeminli malî müşavir olmak gerekiyor; bunlar bile bunun altından çıkamazlar, çıkmaları çok zor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, bu 1 inci maddede SSK alacaklarının ve Bağ-Kur prim alacaklarının yapılandırılmasında farklılıklar, çifte standartlar vardır. Öncelikle, Bağ-Kurlu - SSK'lı ayırımı yapılmıştır; daha sonra, SSK'lılar kendi aralarında ayırıma tabi tutulmuş, "100 milyar liranın üzerinde borcu olanlar" ve "100 milyar liranın altında borcu olanlar" diye, bir yeniden yapılandırma getirilmiştir; ondan sonra da, 100 milyarın üstünde borcu olanların bu yasa kapsamına girebilmesi için, bir çok zor durum tanımı yapılmış ve bu "çok zor durum" tanımında da "deftere tabi olanlar" ve "deftere tabi olmayanlar" diye bir ayırım getirilmiş; yani, tam bir bilmece. Kimin kapsama gireceği, kimin girmeyeceği daha belli değil. Ancak, bu yasa tasarısı çıkacak, yayımlanacak, uzmanlar, bilirkişiler çalışacaklar, ondan sonra, sen gireceksin, sen girmeyeceksin diye yorumda bulunabilecekler. Gerçekten de, karmaşık, yapı bozukluğu var, anlama zorluğu var ve kimlere uygulanacağı kesinlikle belli değil. Bu bakımdan, inanıyoruz ki, bu yasa tasarısı, çok basit düzeyde hazırlansaydı ve ondan sonra, bir mükellef, bir işveren, borcunu kendisi hesaplayabilmesi gerekiyordu. Aslında, bugüne kadar, bu zor durumda olan mükelleflerimiz, bir yerde, geçmişte prim borcunu ödemedikleri paralarını, bu yasa tasarısı çıktıktan sonra, bir yerde, kapsama girip girmediklerini hesaplatmak için, malî müşavirlere ve muhasebecilere ücretler ödeyeceklerdir; onlara, bir ücret kapısı, bir gelir kapısı açılacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, 100 milyar liranın üstünde borcu olan mükelleflerden kimlerin gireceği için, önce bir bilançosuna bakmak gerekiyor. Bu bilançosunun aktifindeki (dönen değerler - stoklar)/ kısa vadeli borçlar= Likidite oranı, cari oran yüzde 50'nin altındaysa kapsama giriyor, yüzde 50'nin üzerindeyse kapsama girmiyor. Aynı şekilde, deftere tabi olmayan mükellefler açısından, bu likidite rasyosu, cari oran yüzde 30'un altında ise giriyor, yüzde 30'un üzerindeyse girmiyor; yani, yasa, kendi içerisinde de çelişkili, kendi içerisinde de çifte standartlarla donatılmış, tamamen ayrı; oysa, Anayasamıza göre, yasaların, basit, anlaşılır, uygulanabilir, eşit ve genel olması lazım; yani, herkese eşit uygulanması lazım. Bir yerde, bir af kanunu çıkarıyoruz; ondan sonra, bu af kanunu, kendi içerisinde -ikili standart olsa bir şey değil- tam beşli, altılı farklılıklar, altı tane çifte standartlar getirilmiştir. Tüm bunlar, bu yasanın, Anayasa Mahkemesinden döneceğini göstermektedir. Sadece bir cari oran hesaplarken bile, bilançonun aktifindeki bir alacak kısmı bile başlıbaşına bir olay. Hepimizin bildiği gibi, bir alacaklının dönen değer içerisine girebilmesi için, öncelikle Vergi Usul Kanununun 323 üncü maddesindeki şüpheli alacakları ayırmamız lazım, değersiz alacaklardan ayırmamız lazım, ondan sonra da alacağa ulaşalım. Alacaktan sonra da bankayı ve stokları ekleyeceksiniz, bundan kısa vadeli borçları çıkaracaksınız, belli bir oran bulacaksınız. Tüm bunları, işverenlerin, mükelleflerin anlaması elbette mümkün değil.

Değerli arkadaşlarım, değerli milletvekilleri; bu yasa tasarısı, af yasası, kendi koşulları dışında başka koşullara da bağlanmış. Bu yasanın geçerli olabilmesi için, yasa kapsamına giren mükelleflerin vergi borcunun olmaması gerekiyor. Eğer vergi borcu varsa yasa kapsamına girmiyor. Aynı şekilde, buradaki işverenlerin yasa kapsamına girebilmesi için, vergi borcu dışında, eğer teşviklerden yararlanıyorlarsa, bu teşviklerden de yararlanma durumu ortaya çıkıyor; çünkü, bir müteşebbis korkacak; şimdi ben yasa tasarısını kabul edersem, yeniden yapılandırmayı kabul edersem, yarın bu taksitlerden birini ödeyemezsem, kullandığım teşvikler de elden gidecek… Bunun için, bu kapsama girip girmemek konusunda tereddüt edecektir; ya teşvikleri gözden çıkaracaktır ya da prim affına girmeyi göze alacaktır. Bu bakımdan, bu yasa tasarısı, kendi içerisinde özel koşulları dışında başka özel koşullara da bağlanmıştır.

Bunlardan birincisi vergiler demiştik. Oysa, biz buraya baktığımız zaman, bu, gerçekte bir prim affı mı yoksa bir vergi tahsilatı mıdır, bunu ayırmakta güçlük çekiyoruz; çünkü, bu yasa tasarısı içerisinde yer alan net aktifler, bilançolar, cari oranlar bile Maliye Bakanlığı tebliğlerinden alınmış, buradaki yasa maddesinin içerisine monte edilmiştir. Bu bakımdan, diyoruz ki: Maliye Bakanlığı ile Çalışma Bakanlığı ortaklaşa hazırlamışlar, hem vergi borçlarını garantiye almak hem de prim borçlarının -eğer mükellefler kabul ederse- tahsilatını sağlamak…

Bir de, burada bir çifte standart daha vardır; Bağ-Kura tabi olanlar, geçmişte Bağ-Kur prim borçlarını ödemedikleri için, kendileri ve aileleri sağlık yardımlarından faydalanamadılar ve bunlar, geçmişe yönelik olarak, kendi ceplerinden,kendi paralarından tedavi giderlerini, ilaç paralarını karşıladılar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Koçyiğit, lütfen, sözlerinizi tamamlayabilir misiniz.

Buyurun.

MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla)- Ama, bugün, geliyoruz, bu Bağ-Kurlulara diyoruz ki, siz geçmişte prim borcunu ödemediniz, sağlık giderlerini kendi cebinizden karşıladınız; ama, bu af yasasından faydalanabilmeniz için geçmişteki prim borçlarınızı ödemeniz lazım. Onu ödese bile, ondan sonra diyoruz ki, ödesen bile, taksitlendirdiğin tüm aylara ilişkin taksitlerini ödeyeceksin artı cari yıl primlerini ödeyeceksin artı vergi borçlarını ödeyeceksin; eğer, bunlardan herhangi birini ödemezsen, yine yararlanamazsın.

Aynı şekilde, eğer Bağ-Kurlunun birisi taksitlerinin dörtte 1'ini -yani yüzde 25'ini- ödemezse ya da dört taksitini ödemezse, bu sağlık giderlerinden faydalanamıyor. Oysa, SSK'lılarda böyle bir ayırım yok. SSK'ya tabi bir işveren bir işçiyi SSK'ya bildirdikten sonra, bir ay bile onun primini ödedikten sonra, ondan sonra ödemese dahi, oradaki işçi sağlık hizmetlerinden faydalanıyor. Oysa, Bağ-Kurlulara böyle bir kolaylık, böyle bir rahatlık getirilmemiştir. Bu bakımdan, demek ki, Bağ-Kurlu ve SSK'lılar açısından da, burada, mükellefler arasında, işverenler arasında, borçlular arasında farklılıklar vardır. Oysa, bu yasanın eşit ve genel olması lazım, herkese eşit uygulanması lazım. Aksi halde, Anayasa Mahkemesinden döner.

Burada yapılması gereken, aslında basittir. Bu kadar, 19 tane maddeye gerek yok; tek bir maddeyle, kapsama herkesi alarak, geçmişe yönelik olarak, bugünkü TÜFE oranını uygulayarak, toplam gecikme zamlarını bulup, bunları 60'a bölerek, mükelleflerden, işverenlerden borçlarını tahsil etmek gerekiyor. Bu kadar karmaşık bir yapıya gerek yoktu. Maalesef, bu yasa tasarısında, böyle karmaşık bir yapı getirilmiştir, içinden çıkılmaz bir yapı getirilmiştir.

Bu yasa, inşallah, umut ediyoruz ki, mükelleflerimize, işverenlerimize ve borçlularımıza hayırlı olur; onları bir sorunlar yumağının içerisinden kurtarır, onlara bir beyaz sayfa açar.

Sözlerime son verirken, tüm arkadaşlarımı ve Yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koçyiğit.

Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına söz isteyen, Ali Kemal Deveciler.

Buyurun Sayın Deveciler.

Sayın Deveciler, süreniz 15 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli üyeler; Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Tasarının genel gerekçesinde, af uygulamasının, Türkiye'de 2000 ve 2001 yıllarında yaşanan ekonomik krizlere bağlandığı açık ve net olarak görülmektedir ve açıklamalı olarak, gerekçe olarak yazılmıştır.

Öncelikle şu sorunun yanıtını almak istiyorum: 2000 ve 2001 yıllarında yaşanan ekonomik krizlerin ortaya çıkardığı darboğazı gidermek için, AKP Hükümeti -iktidara geleli dört yıl oldu, 2006 yılındayız- neden dört yıla yakın bir zaman beklemiştir?

Bunun bilinen gerçeği, hükümetin, bu konuyla ilgili olarak IMF'yi bugüne kadar ikna edememiş olmasından kaynaklanmaktadır; bu, açık ve nettir, bunu koymamız lazım.

Tasarıda, prim borcu olanlar arasında borçların yeniden yapılandırılmasında eşit uygulama öngörülmemekte; aksine, borcu olan yükümlüler arasında çifte standardı öngören uygulamalara bu yasayla olanak sağlanmaktadır.

Tasarıda, 1 inci maddede kabul edilen, prim borcu olan işverenler ve sigortalılar için getirilen af uygulaması ve hesaplaması, borcu 100 000 YTL'nin altında kalanlar ile 100 000 YTL'nin üstünde olanlar için yapılan uygulamalar birbirlerinden farklılık, ayrılık izlemektedir; bu da, Anayasanın eşitlik ilkesine aykırıdır; yani, yasanın 1 inci maddesi Anayasaya aykırılık teşkil etmektedir, Anayasa Mahkemesinden geri dönebilecek bir yasadır; bunu, burada uyarıyorum.

Tasarıda, bu farkların her ne kadar bilanço rasyoları iyi olan işverenlerin aftan yararlanmamalarına yönelik olarak yapıldığı ifade edilse bile, aynı durumun 100 000 YTL'nin altında borcu olanlar için de geçerli olduğunun unutulmaması gerekmektedir. Dolayısıyla, gerek SSK ve gerekse Bağ-Kura prim borcu olanların aftan yararlanmaları konusunda yasayla farklı standartlar getirilmesi, yurttaşların yasalar karşısında eşit olmadıkları sonucunu doğurmaktadır. Bu da, Anayasaya ve evrensel hukuk kurallarına aykırıdır, az evvel söylediğim gibi.

Aftan yararlanacak prim borçlusunun zor durum hali esas alınarak belli oranlar belirlenmişse de, bu oranların, aftan yararlanmada sağlıklı sonuçlar vermeyeceği, aksine, bazı haksız uygulamalara yol açacağı görülmektedir. Bu açıdan, yapılan bu düzenleme, beklentilere hizmet edecek nitelikte kesinlikle değildir.

Yasa tasarılarının, kolay uygulanabilir ve yurttaşlar tarafından da kolay anlaşılabilir olması gerektiği temel kuraldır. Özellikle de af niteliği taşıyan yasaların bu açıdan büyük önem taşıdığı açıktır. Oysa, bu tasarı, karmaşık ve uygulaması zor olan bir tasarıdır; pek çok bürokratik işleme ve dolayısıyla, pek çok uyuşmazlığa yol açacaktır. Var olan sorunları çözmeyi amaçlayan bir tasarı, bu haliyle yasalaştığı takdirde, kendisi, yeni sorunların kaynağı olacaktır.

Yasanın 1 inci maddesinde, bilanço usulü defter tutan işveren ve şirketlerin borçlarının hesaplanmasında Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisine ait en son verdikleri beyannamelerindeki ekli bilanço baz alınacak, dönen varlıklar artı stoklar karşılığında, kısa vadeli yabancı kaynakların rasyosuna göre bulunacak orana göre gecikme zammı hesaplaması son derece karmaşık ve uygulamada zorluklar yaşanacak, bürokratik işlemlere ve büyük uyuşmazlıklara yol açacak ve büyük sıkıntılar doğuracaktır. Kaldı ki, biz, mükelleflerin prim borçlarını geriye dönük olarak tüm borçlarını yeniden yapılandırmak istiyoruz. Belki onbeş, belki yirmi, belki yirmibeş yıllık borçlarının hesabı yapılacak. Bu tüm geçmiş borçlarının tamamını yeniden yapılandırmaya alıyoruz, burada hemfikiriz, affın kapsamına alıyoruz; ama, hesaplanacak, yeniden yapılandırılacak prim borcunun gecikme zammı hesaplamalarını neden en son yılda, 2004 yılında vermiş oldukları bilançoya bağlıyoruz?

Bakınız, 2000 ve 2001 krizlerindeki ortaya çıkan sıkıntılardan dolayı bunu gündeme getirdiğimizi söylüyoruz; ama, 2000 ve 2001 yılındaki yaşanan krizlerin bilançolarını burada göz önüne almıyoruz, 2004'te alıyoruz. Şimdi, burada adaletsiz ve karmaşık bir durum, mağduriyet ortaya çıkmış olmayacak mıdır?! Çünkü, 2000-2001 yılı krizlerini gerekçe gösteriyoruz. Kriz yıllarıyla ilgisi olmayan ve kriz yıllarının üzerinden üç yıl geçmesine rağmen, en son verilen 2004 yılı bilançosunun değerlerine göre gecikme zamlarını hesaplayacağız ve prim borçlarını bu şekilde yapılandıracağız. Bu, nasıl bir adalettir?!

Bakınız, kişi ve şirketin geriye dönük on onbeş yıllık prim borcu olduğunu düşünürsek, geçmiş yıllarda, belki, mükellefin, borçlarıyla ilgili ödeme güçlüğü çektiğinden prim borçlarını ödeyemediği; onuncu, onbirinci, onikinci yıllarda, dokuzuncu yıllarda ödeme güçlüğü çektiği için -bilançosunda da, vergi dairesine verilen bilançolarda, bu, açık ve net olarak da istenildiğinde görülmektedir- ödeyememiştir; ama, son yasa, son yılın bilançosunu diyor. O şirketin, o vatandaşın belki son yıl, işlerini düzeltmiştir, 2004 yılı bilançoları daha iyi bir durumdadır. Şimdi, biz, tüm on yıllık, onbeş yıllık prim borcunu bir defa daha yeniden yapılandıracağız; geçmiş yıllardaki işinin bozukluğundan dolayı vergi dairelerine vermiş olduğu Kurumlar ve Gelir Vergisi bilançolarını -defter tutanlarla ilgili- beyannamelerini baz almayacağız, 2004 yılını baz alacağız! Haksızlık olmayacak mıdır arkadaşlar?! Ya geriye dönük kaç yıl borcu varsa aynı yıllara ait bilançoların tamamı istensin, her yılın hesaplaması ayrı ayrı yapılsın ya da aynen vergi barışında olduğu gibi… Vergi barışını çıkardı bu Meclis; tüm borçlar hesaplandı ve borçların üzerinden yüzde 30 civarında bir indirim yapıldı. Aynı şekilde yapalım. O zaman, çifte standart doğmayacaktır. O zaman, haksızlıklara vatandaş uğramayacaktır. O zaman, mağdur olduğu, esasen mağdur olduğu yıllardaki değerlendirmeler de dikkate alınmamıştır olacaktır; yani, buradaki büyük bir mağduriyet göz önüne alınacak. Bu şekilde hem adaletli olur hem de karmaşık bir durumu ortadan kaldırmış oluruz.

Yine, bilanço usulü defter tutan haricinde kalan işletme, işverenlerden, yani, işletme tutanlar 31.12.2004 tarihli malî durum bildirimi beyanı esas alınarak bulunacak rasyoya ait orana göre yeniden yapılandırması hesaplanacaktır. Şimdi, işletme defteri tutan mükellefler, vergi dairelerine bilanço defteri tutmadıkları için herhangi bir bilanço, kâr-zarar beyan etmiyorlar; işletme defteri burada… Bakınız, bu işletme defterinin, bir tarafı gider bir tarafı gelir. Nerede burada kasa?! Nerede bankalar?! Nerede kısa vadeli alacaklar, stoklar; hiçbir tanesi gözükmüyor…

ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya) - Orada kendi yazılı onlar…

ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) - İşte, kendi beyanına bırakıyorsunuz; ama, o zaman da olmuyor ki!.. Olmuyor… O zaman, çifte standart oluyor. Dürüst vatandaş doğrusunu beyan edecek, bu yasadan daha fazla istifade etmek isteyen vatandaş resmî bir belgeye bağlayamadığı için, istediği şekilde…

ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya) - Vatandaşların hepsi dürüsttür; merak etme…

ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) - Canım, ondan kuşkumuz yok da… Ama, burada çelişki yaratacak…

BAŞKAN - Sayın Deveciler, Genel Kurula hitap eder misiniz lütfen.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) - O zaman, vergi dairesinin müdürünün takdirine de bırakmış oluyoruz bir bakıma.

Bu vatandaşlar kendi inisiyatifleri doğrultusunda, herhangi bir belgeye dayandırmaksızın, istediği şekilde düzenleyerek belge verecekler; istediği şekilde düzenleyecekleri bu mükelleflerin borçlarının yeniden yapılandırılmasında büyük yanlışlıklar olacak ve adaletsizlikler doğacaktır ikinci sınıf mükelleflerle ilgili.

Yine, az evvel belirttiğim gibi, on onbeş yıl borcu olanların hesaplanmasında, ne yazık ki, 31.12.2004 tarihli mükellefin, ikinci sınıf işletme defteri tutan mükellefin, kendi isteğine göre düzenlediği malî durum belgesine göre prim borçlarının hesaplanması da doğru olmayacaktır; yine, büyük bir karmaşa yaratacaktır.

Yine, tekrar ediyorum. Bu şekilde, gerek bilanço usulü defter tutanlarla ilgili, Kurumlar Vergisi mükellefleri, şirketler veya gerçek kişiler gerekse ikinci sınıf defter tutan, işletme defteri tutan mükelleflerle ilgili bu şekilde bir mali durum belgesi vermeyelim; bunun yerine -bu Mecliste geçirdik, vergi barışında- Meclisimizce bu maddeyi kaldıralım -önergemiz de var- buraya diyelim ki, yüzde 30 veya yüzde 40 borçları hesaplansın, gecikme zamları hesaplansın. Gecikme zamlarından düşecekse gecikme zamlarından düşelim, tamamından düşeceksek tamamından düşelim. Vergi barışında olduğu gibi, aynen yüzde 30-40 civarında bir oran, hem uygulamada karmaşaya yol açmayacak hem adaletsizliğe yol açmayacak ve hakkaniyet ölçülerinde tüm mükelleflerin hepsine eşit ölçüde bir uygulama olacaktır. Bizim bununla ilgili düzenlememiz var. Plan ve Bütçe Komisyonunda da bunu gündeme getirdik; ama, ne yazık ki, AKP'li Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi arkadaşlarımızın oylarıyla reddedildi.

Yine, görüşmekte olduğumuz yasada, prim borçlarını yeniden yapılandıranlardan taksitlendirme süresi boyunca prim borçlarını ödemelerinin yanında, vergi dairelerine tahakkuk eden yıllık Gelir ve Kurumlar Vergilerini, Katma Değer Vergilerini ve diğer tahakkuk eden vergileri de zamanında ödeme yükümlülüğü getirilmektedir.

Vergi dairelerine borçlarını ödemeyenler, yapılandırdıkları sosyal güvenlik primi taksitlerini ödeseler bile, hiç aksatmasalar bile, yani, primle birlikte bu kanunun yeniden yapılandırma hükümlerinden yararlanma hakkını da kaybedeceklerdir.

Yine, tasarıda prim borcunu yeniden yapılandırıp aftan yararlanmak isteyen prim borçlularının, yeniden yapılandırmaya müracaat edip de ödemelerini aksatanların aksattıkları tarihten itibaren, kanun, kararname ve diğer mevzuatla sağlanan üretim, yatırım, doğrudan gelir desteği ve benzeri devlet yardımları ile teşvik ve desteklerden yararlandırılmamaları da öngörülmektedir.

2926 sayılı Bağ-Kur Yasasına tabi olan tarım sigortalısı, çiftçi primlerini aksattığında, ödeyemediğinde, bundan sonra, devletten almış olduğu doğrudan gelir desteği primleri ile ekmiş olduğu ürüne eğer, şayet, devlet tarafından verilen bir ürün desteği varsa -mesela, zeytinciye, pamukçuya, ayçiçekçiye- bu primler de kesilip çiftçiye ödenmeyecektir.

ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya) - Tasarıda öyle bir şey yok.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) - Yine, aynı şekilde, devletten yatırım indirimi ve teşvik alan sanayici, KOBİ'ler, müteahhitler ve tüm kesimlerin teşvikten faydalanabilmesi için, sosyal güvenlik prim ödemelerine ait borcunun olmaması gerektiği bu yasayla kabul edilmiş ve bu şekilde mükellefler teşviklerden faydalanamayacaklardır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu yasayla, bir yandan SSK ve Bağ-Kurda yeniden yapılandırmayla vatandaşlara sosyal güvenlik primlerinden dolayı borçlarının ödenebilmesi için bir kolaylık yapmayı sağlarken, diğer yandan ise mükelleflerin yeniden yapılandırılıp ödemek istedikleri prim borçlarıyla hiç ilgisi olmayan başkaca koşullara bağlanmak istenmesi doğru ve anlaşılır bir uygulama değildir; çünkü, yasanın genel amacı, SSK ve Bağ-Kur'un alacaklarının tahsilatının hızlandırılmasının sağlanmasıdır.

Bir yandan, SSK ve Bağ-Kur prim borçlarının tahsilatının sağlanmasını çıkaracağımız bu yasayla, yeniden yapılandırma yasasıyla sağlarken, çalışırken, bir yandan da başkaca ödeme yaptırımlarının bu yasayla getirilmesi, yasanın amacının dışına çıkılması demektir. Böyle bir uygulama yasanın ruhuna da aykırıdır. Maliye Bakanlığının, vergilerin tahsilatını, SSK ve Bağ-Kur prim affına bağlaması yanlış bir uygulama olup, sanki, Maliye Bakanlığının vergi alacaklarını toplayamamasında, vergi tahsilatını yapamamasında aciz kalması anlamına gelmektedir.

Bu Meclis, daha evvel, Vergi Barışı Yasası çıkardı. Vergi Barışı Yasasına, madem, neden, vergi borçlarını yeniden yapılandırırken, neden o gün de SSK primlerini ve Bağ-Kur primlerinide ödeme şartını getirmedik?! Bundan evvel Vergi Barışı Yasasını çıkardık. Vergi Barışı Yasasında böyle bir şeye bağlamadık. Demek ki, Maliye Bakanlığı vergi borçlarının tahsilatında aciz kalıyor; aciz kalıyor ki, bu yasaya bağlıyoruz. Yani, bu yapılan, tabiri caizse, vatandaşı, yorgunu yokuşa sürmekten başka bir şey değildir. Vatandaşı kıskaç altına almak, vatandaşa, bu, SSK ve Bağ-Kur borçlarının yeniden yapılandırılmasına başvurma demektir açıkça. Diğer müeyyidelere bağlamak, vatandaşa, SSK ve Bağ-Kurlunun yeniden yapılandırılmasına başvurma demektir. Onun için, yasadan, 3 üncü maddenin de, vergi borçlarının ve teşviklerin 4 üncü maddede kesilmesi maddesinin kesinlikle çıkarılması gerekmektedir; çünkü, yasa o zaman amacına ulaşmaz.

Biz, başka, Maliye Bakanlığının tahsilatını bu yasaya koyarak, tahsildarlığını vatandaşa yaptıracağız. Vatandaş, SSK, Bağ-Kur parası olsa, zaten SSK, Bağ-Kur primlerini bugüne kadar öderdi. Şimdi, hem SSK, Bağ-Kur primlerinin geçmiş yıl alacaklarını, borçlarını taksitlendirdik diyoruz, 60 aya kadar bunları yatır diyoruz; yatırırken de diyoruz ki, aman ha, cari aya ait olan primini de unutma, üç ay üst üste ödemezsen, yapılandırmanı bozarım diyorsun. Tamam, buraya kadar gayet iyi.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Üç ay değil, dört ay, dört ay…

ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) - Dört ay; ama, üç aydan sonra bozuluyor, dördüncü ayda bozuluyor.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Hayır, üçten fazlası bozar.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) - Üç ay diyorum işte, dördüncü ayda bozuluyor Sayın Kaçır.

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Kacır…

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Üç ay bozmaz, dört ay bozar.

BAŞKAN - Sayın Kacır, lütfen…

ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) - Ben ne diyorum size?! Anlamanız kıtsa, ben bilmiyorum yani… Üç ay diyorum, üç ay, dördüncü ayda bozuluyor.

BAŞKAN - Sayın Deveciler, lütfen, Genel Kurula hitap edin.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) - Üç ay anca…

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Dört ay bozar…

ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) - Üç ay veriyorsunuz süre. Üç ay… Dördüncü ayda bitiyor işiniz.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Tamam, doğru.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) - Şimdi, yani, o zaman ne oluyor; vatandaş, şimdi, hem cari ay primi ödeyecek hem onbeş yıllık, on yıllık beş yıllık, SSK, Bağ-Kur primi ödeyecek. Bunları ödeyecek vatandaş. Bir de vergi dairesinden borcunu öde. Yahu şimdi, bırakın da…

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Bağ-Kurda yok.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) - Bırakın da, bu yasadan ilgisi olmayan maddeyi çıkaralım buradan. Fazlaca, vatandaşı da sıkıştırmayalım. Vatandaş da, sosyal güvenlik primlerini…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Deveciler.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın Deveciler, Bağ-Kurlu için yok.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) -Ben yasanın bütününe konuşuyorum, çıkarsınız konuşursunuz burada.

…çok rahat bir şekilde ödesin arkadaşlar.

Yine, burada, yasalara göre prim borçlu olan Bağ-Kurlu sağlık hizmetlerinden yararlanamamakta, sağlık harcamalarını kendisi karşılamaktadır halen bugüne kadar. Getirilen af uygulamasında, sağlık sigortası da dahil, tüm primlerin ödenmesi öngörülmektedir. Oysa, bu sigortalıya geçmişte, Bağ-Kurca sağlık hizmeti sunulmamıştır. Vatandaş, primini ödemediği için Bağ-Kurlu sağlık sigortasından faydalanamamıştır; kendi cebinden bütün sağlık harcamalarını karşılamıştır. Dolayısıyla Bağ-Kurlunun yararlanmadığı bir hizmetin priminin kendisinden istenmesi, hem de gecikmeli olarak istenmesi her şeyden önce adil bir uygulama değildir; bu da, SSK ve Bağ-Kur af uygulamalarında farklılıklara yol açacaktır; çünkü, Bağ-Kurlunun aksine, işverence sigorta primi yatırılmayan işçi, sağlık hizmetlerinden yararlanmaktadır.

Bakınız, işveren primi kesiyor işçiden, işçi hissesini, devlete yatırmıyor; ama, sağlık hizmetlerinden yararlanıyor. Bağ-Kur primini yatırmayan çiftçimiz, köylümüz, esnafımız ise sağlık hizmetlerinden, bugüne kadar, belki on senelik borcu var, hiç yararlandırılmadı, hepsi cebinden. Şimdi, hiç olmazsa burada bir adaletli davranalım. Tamam, emekli olduktan sonra -biz bunu Plan Bütçede de tartıştık- sağlıktan faydalanacağı için, hiç olmazsa bugüne kadar olan sağlık priminin belirli bir miktarını burada düşmemiz gerektiğine inanıyorum. Bu şekilde çifte standart düzeltilecektir.

Her af uygulamasının iyi niyetli, dürüst, yasalara bağlı yükümlüleri mağdur ettiği bir gerçektir. Çünkü, sonuçta mağdur olanlar primlerini aksatmadan ödeyenler olmaktadır. Bu da iyi niyetli yükümlülerin yasalara ve o yasaları çıkaran yasama organına olan güvenini sarsmaktadır. Bu mağduriyetin giderilmesi için de yasalara uyan yükümlülere belli bir avantaj getirilmesi lazımdır. Bizim, Cumhuriyet Halk Partisinin hazırlamış olduğu bir önergesi var; bir yıllık hiç olmazsa sağlık primi bu vatandaşlardan alınmasın veyahut bir defaya mahsus pasaport harcı alınması diyoruz.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu tasarıya genelde olumlu bakıyoruz; ama, söylemiş olduğum çekincelerin düzeltilmesi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) - Başkanım bitiriyorum.

Ama, az evvel sizlere arz etmiş olduğum bu çelişkilerin, çekincelerimizin de düzeltilmesi ve düzeltildikten sonra bu yasanın kabul edilmesi gerektiğine inanıyorum; çünkü, vatandaşların mağduriyetleri en aza inecektir ve adaletli bir şekilde, sizin de, Adalet ve Kalkınma Partisinin isminde bulunan "adalet"e yakışır bir şekilde adaletli bir uygulama olacaktır diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Deveciler.

Madde üzerinde, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu konuşacaklardır.

Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır Sayın Bakanım.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde, kısaca, tasarının getirdiği değişiklikleri arz etmek üzere huzurunuzdayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, benden önceki arkadaşlarımızın da ifade ettiği üzere, tasarı, hem Bağ-Kurda hem de SSK'da 31 Mart tarihine kadar birikmiş olan prim alacaklarının yapılandırılmasını öngören bir tasarıdır. Bu konu çok tartışılabilir. En azından sisteme güvenerek, düzenli prim ödeyenlerin hakkını, hukukunu korumak adına tartışılabilir. Onun dışında ekonomik zaruretlerle, çeşitli nedenlerle borcunu ödeyemeyen, prim borçlarını ödeyemeyen küçük esnafımıza bir kolaylık sağlanması adına da bu konuda çok şeyler söylenebilir. Tabiî, bunların hepsi geride kaldı. Biz, hükümet olarak bütün bu söylenenleri, söyleyebilecekleri değerlendirdik ve huzurunuza bu şekilde bir tasarıyla geldik; ama, bütün bunlara rağmen, hâlâ, bu tasarının tartışılır veyahut da sorgulanmaya muhtaç hususlarının olduğunu da belirtmemiz lazım, biraz evvel konuşan arkadaşların ileri sürdüğü gerekçeler gibi; çünkü, ne kadar uğraşırsanız uğraşın, dört dörtlük, hepimizin, tamam, bu, bu işin idealidir diyebileceği bir formülasyonu yaratmak mümkün değil. Yani, 1972 yılından itibaren bugüne kadar birikmiş prim borçlarını, gecikme cezalarının zaman zaman yükseldiğini, TÜFE farklarının farklı olduğunu, borçların yapısının ve zamanının farklı olduğunu düşünürseniz, bulabileceğimiz modelin olabildiğince ortalamayı kapsayacağını kabul etmemiz lazım.

Şimdi, değerli milletvekilleri, biraz evvel de ifade ettiğim gibi, 31 Mart 2005 tarihine kadar tahakkuk ettiği halde ödenmemiş olan, Bağ-Kur kapsamında takip edilen prim ve sosyal güvenlik destek primi borçları, SSK kapsamında takip edilen kamu ve özel sektör işverenlerinin sigorta primi, sosyal güvenlik destek primi, işsizlik sigortası primi ve diğer feri cezaları kapsıyor. Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılan değişiklikle, topluluk sigortasına mensup avukatlar ve noterler de bu kapsama dahil edilmiş bulunmaktadır.

31 Mart 2005 tarihi itibariyle Sosyal Sigortalar Kurumunda, özel sektör borçlu dosyası sayısı 1 446 735'tir. Bu borçlardan 100 000 YTL'nin üzerinde olan borçların dağılımı ise şu şekildedir: Özel sektör borçlu dosyası sayısı 2 655, kamu sektörü borçlu dosyası sayısı ise 157 olmak üzere, toplam 2 812 dosyanın 100 000 YTL'nin üzerinde borcu bulunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, 31 Mart 2005 tarihi itibariyle Bağ-Kurda ise, 1479 sayılı Kanuna tabi toplam sigortalıların yüzde 18,5'ini oluşturan bölümü hiç prim ödememiş olup, bu sayı 437 585 sigortalıya tekabül etmektedir. Toplam sigortalıların yüzde 42'sini oluşturan en az bir defa da olsa prim ödemiş olan 998 671 sigortalımız bulunmaktadır. Bu rakamları detaylandırmak mümkündür; ama, özellikle, bu ifadelerden de anlaşılacağı üzere, Bağ-Kurda prim ödeme alışkanlığının çok düşük olduğunu görüyoruz.

Değerli milletvekilleri, gerek SSK olsun gerekse Bağ-Kur olsun, bu kurumlar, sosyal sigortacılık üzerine kurulmuş kurumlardır, sosyal yardım kurumları değildir. Bu kurumlara bu şekilde bakmamamız lazım. Bunların sigortacılık mantığı üzerinde kurulu olduğunu düşünerek, gelir-giderlerini, aktüaryel dengelerini bu şekilde kabul etmemiz gerekiyor. Onun için de, prim ödememe alışkanlığını ödüllendirecek, teşvik edecek beyanlardan, açıklamalardan kaçınmamız lazım; ancak, biz, bu kurumların, malî sürdürülebilirliklerini sağladıkları sürece, ayakta kalmalarını sağlayabiliriz ve bütçeye de o oranda yük olmaları azaltılmış şekilde devam eder. Tabiî, diğer taraftan, sosyal devlet gereği, devletin sosyal güvenliğe katkı vermesi ayrı bir husustur, onu yürekten paylaşıyorum, her konuşmamda ifade ediyorum. Devletin, başka sektörlere kaynak aktardığı gibi, vatandaşlarının yaşlılık, hastalık ve yoksulluk sosyal risklerine karşı, tarafların yanında katkı vermesi gerekir diyoruz ve bu anlayışımızı, yeni sosyal güvenlik reformumuza monte ettik. Devlet, özellikle yaşlılık sigortasında, tarafların yanında, üçüncü taraf olarak, tanımlanmış bir prim katkısını sosyal güvenlik sistemine katmaktadır.

Evet, yine, bu tasarımıza dönersek. Bu tasarımızda, birkaç formüle göre borçları güncelleştiriyoruz. Bağ-Kurun tüm borçları ve Sosyal Sigortalar Kurumunda ise 100 000 YTL'ye kadar birikmiş prim borçları, 31.12.1998 tarihine kadar geçerli olan gecikme zamları uygulanmak suretiyle borç güncelleştiriliyor, 1998 yılına kadar. 1998 yılından itibaren ise, günümüze kadar veyahut da 31 Mart tarihine kadar geçerli olan TEFE, bilahara ÜFE oranları nispetinde, bu birikmiş prim alacakları güncelleştiriliyor. Bu şekilde güncelleştirilmiş bulunan borç miktarından, borcun dönemine göre, borcun yaşına göre çeşitli oranlarda terkin söz konusu. Burada da, standart bir terkin söz konusu değil; bazılarında yüzde 15, bazılarında yüzde 20, bazılarında yüzde 30'a varan, çeşitli oranlarda terkin miktarı söz konusu. Bu, güncelleştirilmiş borç miktarını, 60 aya kadar taksitlendiriyoruz, mükelleflerimiz, borçlularımız isterlerse 60 aya kadar geçecek taksitlendirme süresi içerisinde bu borçlarını ödeyebilecekler; ama, bizim tercihimiz, bizim önerimiz, imkânı olanların, olabildiğince kısa süre içerisinde bu borçlarını ödemeleridir; çünkü, bir vade farkı konulmak suretiyle, borç ödeme süresi uzadığı zaman, ilk 12 ayda yüzde 5, 24 ayda yüzde 6, 24 ayı geçen dönemlerde ise yüzde 7'lik bir vade farkı bu borç stokuna dahil edilecektir. Onun için, mükelleflerimizin, borçlarını olabildiğince kısa vadelerde veyahut da peşin ödemelerinin, kendi yararlarına olduğunu ifade etmek istiyorum.

Bu tasarıda Bağ-Kurlular için bir yeni açılım getirdik, eskiden olmayan yeni bir açılım getirdik. Bağ-Kurlu sigortalılarımız, toplam borçlarının yüzde 25'ini peşin veya 4 taksitini cari ay primleriyle birlikte ödedikleri takdirde sağlık hizmetlerinden faydalanmaya başlayacaklardır.

Bağ-Kur sigortalılarının 31 Mart 2005 tarihinden sonraki borçlarının taksitlendirilmesi, yine bu tasarıda getirilen önemli değişikliklerden biridir. 31 Mart 2005 tarihinden, bu kanun yürürlüğe girdiği tarihe kadar ödenmeyen prim borçları da, yeniden yapılandırılarak borca eklenecektir. Yani, 31 Mart tarihinden bugüne kadar epeyce süre geçti. Bu tasarı komisyonda, Genel Kurulda uzun süre bekledi, bu sürede de borcu biriken mükelleflerimiz oldu; dolayısıyla, onların birikmiş borçlarına da bir taksitlendirme imkânı getiriyoruz; ama, buradaki fark, 31 Mart tarihine kadar birikmiş olan borç stokuna uygulanan faiz hadleri ve diğer kolaylıklar, 31 Mart tarihinden bugüne kadar geçecek süre içerisinde uygulanmayacak, sadece taksitlendirme imkânı getiriyoruz.

Sorulabilir; SSK alacakları ne olacak? Mevcut sistemimizde, SSK alacaklarının taksitlendirilmesi 24 aya kadar mümkündü, bu tasarıyla bunu 36 aya kadar çıkarıyoruz. Yani, SSK'lılar açısından da, 31 Mart tarihinden itibaren bugüne kadar birikmiş borçlarını taksitlendirme imkânı bu tasarıyla getirilmiş bulunmaktadır.

Taksitlerin aksatılması halini öngören maddemizde ise değerli milletvekilleri, taksitlendirmeden kaynaklanmış yükümlülüklerin bir takvim yılında üç defadan fazla aksatılması veya taksitlendirme süresi içinde tahakkuk edecek cari ay borçlarının bir takvim yılında üç defadan fazla ödenmemesi durumlarında bu yeniden yapılandırma hükümlerinden bu hususları ihlal edenler yararlandırılmayacaktır. Yani, iki halde taksitlerin ihlal edilmesi söz konusudur. Bir; taksitlendirilmiş ödeme planını ihlal edenler bir yıl içerisinde üç defadan fazla bunu aksatırlarsa, bu hususu da ihlal edilmiş sayacağız. İkinci ihlal hususu ise; cari ay primlerini bir takvim yılı içinde üç defadan fazla ödememeleri halinde yine bu borçlular da bu yapılandırma hükümlerinden yararlanmayacaklar. Ama, yine bir esneklik getiriyoruz. Bu sınırlar içinde taksit ödemelerini yerine getiremeyenlere devlet iç borçlanma senetleri aylık ortalama faiz oranına 1 puan ekleyerek bileşik bazda gecikme zammı uygulanacak ve böylece, bu mükelleflerin de bu sistemden çıkmamalarına, sistem içerisinde kalmalarına imkân verilecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Sayın Bakan, buyurun.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla)- Değerli milletvekilleri, sürem doldu. Belki öbür maddelerde yine izah etmeye devam ederim.

Bu tasarılarla birlikte vergi borçlarının da süresinde ödenmesini öngören bir hüküm var. Yine, devletten alınan teşviklerden yararlanmanın bu yasa hükümlerindeki mükellefiyetleri yerine getirme şartına bağlı olan hususlar var. Bunlar, tabiî, çeşitli şekillerde tartışılabilir; ama, neticede bütün bunların hepsi kamu alacağıdır. Yani, SSK primi veyahut da vergi alacağı olarak bunlarda ayrım yapmayı doğru bulmuyoruz. Kamunun alacağının bir şekilde tahsil edilmesi, tüm kamu alacaklarının tahsili açısından önemli bir husus arz etmektedir.

Sözlerimin başında ifade ettiğim gibi, bu tasarı gündemde çok kalmıştır; üzerinde çok çalışılmıştır, alt komisyonlar kurularak çalışılmıştır; bir an önce Yüce Parlamentomuzdan çıkartılarak mevzuatımıza kazandırılması ve kurumların, bir an önce, bu yasaya uygun prosedürleri başlatmasında fayda var diyor, bu yasanın, sosyal güvenlik sistemimize hayırlı olmasını, faydalı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen, Bingöl Milletvekili Mahfuz Güler.

Buyurun Sayın Güler. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1066 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarını Yeniden Yapılandırılmasıyla İlgili Tasarının 1 inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Sosyal Sigortalar Kurumunun, kamu ve özel sektörden, 2005 Mart ayı itibariyle, 5 milyar YTL alacağı ile Bağ-Kurun 16,7 milyar YTL prim alacağı bu tasarıyla yeniden yapılandırılacaktır.

Bu maddeyle, SSK ve Bağ-Kurun birikmiş alacaklarının, enflasyon rakamları baz alınarak güncellenmesi suretiyle, alacak asıllarının değerlerinin korunması istenmiştir.

Ayrıca, bu kanunla, borçluların, gecikme zammı ve faiz yüklerinde, özellikle 2000 ve 2001 ekonomik krizlerinin olumsuz etkilerinden kaynaklanan mağduriyetlerinin belirli ölçüde azaltılması hedeflenmiştir.

Borçluların tekrar sisteme düzenli prim ödemelerinin teşviki amacıyla, borcun ödenebilir seviyeye getirilmesi amaçlanmaktadır. Kurumların birikmiş alacaklarının tahsil edilmesi ve yeni borç birikimlerinin önüne geçilmesi düşünülmektedir.

Sosyal güvenlik prim alacaklarının tahsilinde kurumların daha etkin bir takip yapabilmelerine imkân tanınması, sosyal güvenlik reform kanunları çerçevesinde tek çatı altında yeniden yapılandırılması düşünülen kurumların daha sağlıklı ve sorunsuz olarak bir başlangıç yapmaları hedeflenmektedir.

Tasarı, 31.3.2005 tarihine kadar tahakkuk ettiği halde ödenmemiş olan, Bağ-Kur kapsamında takip edilen prim ve sosyal güvenlik destek prim borçlarının tümünü kapsamaktadır.

SSK kapsamında takip edilen kamu ve özel sektör işverenlerinin sigorta primi, sosyal güvenlik destek primi, işsizlik sigortası primi, idarî para cezası, sosyal yardım zammı borçları, topluluk sigortası prim borçları ve isteğe bağlı sigorta prim borçlarını kapsamaktadır.

Yine, SSK kapsamında, 31 Mart 2005 tarihi ve öncesinde biten özel bina inşaatı ve ihale konusu işlerden dolayı fark, işçilik tutarı üzerinden hesaplanarak borçlar yeniden yapılandırılacaktır.

Bu tasarıyla, Bağ-Kurda tüm borçlar, SSK'da ise borç aslı 100 000 YTL ve altında olanlar için borç asıllarına, 1998 yıl sonuna kadar olan borçlar için gecikme cezası, 1999 yılından başvuru tarihine kadar olan borçlar için ise, gecikme cezası oranları yerine enflasyon TEFE oranı uygulanarak hesaplanacaktır. Bu hesap sonucu, borcun ait olduğu döneme bağlı olarak toplam borç tutarından farklı oranlarda terkin söz konusu olacaktır.

SSK'da borç aslı 100 000 YTL üzerinde olanlar için Maliye Bakanlığınca "çok zor durum" halinin belirlenmesi için kullanılan likidite rasyosu esas alınarak, borçlu firmanın malî durumuna bağlı olarak yüzde 30'a kadarı terkin yapılabilecektir. Bu durumdaki işverenlerden, 1.1.2005 tarihinden önce vergi mükellefiyeti sona ermiş ya da haklarında iflas kararı verilmiş olanların borçlarının yüzde 30'u terkin edilecektir.

Değerli arkadaşlar, getirdiğimiz bu tasarıyla borcun ağırlıklı yaşına göre taksit sayısı belirlenecektir, taksit sayısı en fazla 60 ay olacaktır. Taksitlendirme farkı 12 ayda ödenirse yıllık yüzde 5; 12 ayı aşan, ancak 24 ayı aşmayan sürede ödenirse yıllık yüzde 6; 24 ayı aşan sürede ödenirse yıllık yüzde 7 olacaktır. Taksitlendirme süresinde taksitlendirilmiş borçlara Hazine borçlanma faizi, DİBS uygulanmayacaktır.

Başvuru süresi, yasanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren, aybaşından itibaren 2 aydır, bu süreyi 1 ay uzatmaya SSK ve Bağ-Kur yönetim kurulları yetkili kılınmıştır.

Taksitlendirmeden kaynaklanmış yükümlülüklerin bir takvim yılında 3 defadan fazla aksatılması veya taksitlendirme süresi içinde mükellefler, tahakkuk edecek cari ay borçlarının bir takvim yılında 3 defadan fazla ödenmemesi durumlarında, bu yeniden yararlanma hükümlerinden yararlanamayacaklardır. Bu sınırlar içinde taksit ödemelerini yerine getirmeyenlere, Hazine borçlanma faizi aylık ortalama faiz oranına 1 puan eklenerek, birleşik bazda gecikme zammı uygulanacak ve böylece sistemde kalmalarına imkân verilecektir…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHFUZ GÜLER (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Güler, buyurun.

MAHFUZ GÜLER (Devamla) - Tasarıyla, ayrıca, Bağ-Kurlulara, toplam borçlarının yüzde 5'ini peşin veya 4 taksitini cari ay primleriyle birlikte ödeyenler için sağlık hizmetinden yararlanma imkânı getirilmiştir.

Yine, Bağ-Kur sigortalıları için, 31 Mart 2005 tarihinden bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar ödenmeyen prim borçları da yeniden yapılandırılan borca eklenerek taksitlendirme imkânı verilmiştir.

SSK ve Bağ-Kurda gecikme zammı oranları yeniden düzenlenmektedir. Halen ilk ayda yüzde 10 olan gecikme zammı, üç aylık sürede her ay için yüzde 3 olarak değiştirilmektedir. Bağ-Kurda, ayrıca, pirim mahsup sistemi değiştirilerek, yapılan ödemelerin, öncelikle en eski borca değil, ödemenin yapıldığı aya ait prim borcuna, kalan kısmın ise en eski borçtan başlayarak mahsup edilmesi benimsenmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yeniden yapılandırmanın daha iyi anlaşılması için bir örnekle hesaplamayı anlatarak konuşmama son vermek istiyorum. Örneğin, 2000 yılı ocak ayında 100 000 YTL borcu olanın, mevcut mevzuata göre 2005 yılı kasım ayında borcu 634 YTL olmuştur. Bu borç bu tasarıya göre yeniden yapılandırıldığında, 2000 yılı başından itibaren primin aslına TEFE uygulanacak olup, toplam borç 408 YTL olacaktır. Buna göre, peşin ödendiğinde indirim oranı yüzde 36'dır.

Değerli arkadaşlar, bu tasarıyla, ülkemizde, geçmiş dönemlerdeki ekonomik krizler başta olmak üzere, ödeme sıkıntısı çeken tüm SSK ve Bağ-Kurlular için, AK Parti İktidarının hazırladığı iyi bir imkân doğmuştur. Umarım, bu düzenleme mükelleflerimiz için yapılmış olan son bir yapılandırma olur.

Halkımızın büyük bir beklenti içinde olduğu SSK ve Bağ-Kur primlerinin yeniden düzenlenmesi konusunda çok yoğun bir emek harcayan başta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız Sayın Başesgioğlu'na ve Bakanlığımızın değerli bürokratlarına, komisyonlarda emeği geçen tüm milletvekili arkadaşlarıma teşekkürlerimi ve şükranlarımı sunuyorum.

Bu tasarının halkımıza hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, hepinize, tekrar, saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güler.

Şimdi, madde üzerinde 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Soru sorma süresi 5 dakikadır.

Sayın Gazalcı, buyurun.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakandan şu soruyu yanıtlamasını dileyeceğim: Bağ-Kur ya da SSK'ya bağlı bir üye, belirli bir süre primini ödedikten sonra, ekonomik sıkıntı nedeniyle ilgili kuruluşla ilişiğini kesmiş ödeyemeyeceği düşüncesiyle, üç yıl, beş yıl bir ara verdikten sonra ekonomik durumu yeniden iyileşmiş ve yeniden prim ödemeye başlamış. Şimdi, biz, ilişiğini kesmeyenlerin faizlerini yeniden bir güncelleştiriyoruz. Bilinçli olarak, iyi niyetli olarak ilişiğini bir süre kesmiş, ama, ödemelerinde bir aksaklık olmamış, şimdi geriye doğru borçlanmak istiyor. Böyle bir düşüncesi var mı Bakanlığın? Yani, mademki bir güncelleştirme söz konusu, aynı durumda başlamış, birisi ilişiğini kesmemiş, ama, ödememiş; birisi de, ödemeyeceğini anlayınca ilişiğini kesmiş. Araya zaman girmiş, yeniden durumu iyileşmiş. Bunlar için bir borçlanma, iyileştirme düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.

Sayın Tiryaki, buyurun.

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Sayın Bakan, sigorta ve Bağ-Kur primleri borçlarının yeniden yapılandırılmasından ve borçların taksitlendirilmesinden yararlanacak olan mükellefler için bu yasayı çıkarıyoruz. Primlerini zamanında ödeyen mükellefler için ne düşünüyorsunuz? Zamanında ödeyen mükellefler, acaba, bir nebze olsun -affedersiniz ama- enayi yurduna mu düşüyor?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tiryaki.

Sayın Ateş, buyurun.

ABDULKADİR ATEŞ (Gaziantep) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Aracılığınızla, Sayın Bakana bir soru da ben yöneltmek istiyorum. Bağ-Kurlu olarak prim ödemeye başlayan bir vatandaşımız, belli bir süre sonra sigortalı olduğu takdirde ve bu arada Bağ-Kur primlerini ödemediği veya ilişkisini kesmediği durumda, daha sonra sigortadan emeklilik durumuna geldiğinde, ödemiş olduğu Bağ-Kur primleri ne olacaktır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ateş.

Sayın Çakır, buyurun.

RASİM ÇAKIR (Edirne) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Aracılığınızla, Sayın Bakanımdan şunu öğrenmek istiyorum: Görüşmekte olduğumuz yasa tasarısıyla, tarım Bağ-Kuruna üye olmuş, ama, hiç prim yatırmamış vatandaşlarımız emeklilik yaşına gelmişler ise eğer, belirli bir miktar para yatırarak -zannediyorum, 14 milyar küsur yatırarak- emekli olma hakkını alacaklar; ama, öyle vatandaşlarımız da var ki, tarım Bağ-Kuruna girmemiş, yani, kayıt olmamış, ama, bugün emeklilik yaşı gelmiş… "Yani, sadece kayıt olmak mı gerekir; biz de bu parayı yatırsak, bize de emeklilik hakkı verilemez mi" diye bizlere soru soran vatandaşlarımız var. Ben, Sayın Bakanımdan, böyle bir talebin yerine getirilmesinin mümkün olup olmayacağını öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çakır.

Sayın Kandoğan, buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Teşekkür ediyorum. Sayın Bakanımdan şu hususu öğrenmek istiyorum:

1 inci maddede, yeniden yapılandırma içerisinde yer alan "idarî para cezası" ibaresi var. "İdarî para cezası" ibaresi, bir af niteliği taşımakta mıdır? Eğer af niteliği taşıyorsa, bunun kabulü için gerekli oy şartını arayacak mısınız?

İkincisi, yine, 1 inci maddede, borçların yapılandırılmasıyla ilgili olarak farklı uygulamalar mevcut. Hatta, 100 000 Yeni Türk Lirasının üzerinde borcu olanlarla ilgili olarak, kendi içerisinde 3 ayrı ödeme planı getirilmektedir. Bu şekildeki düzenlemelerin Anayasaya aykırı olduğunu düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kandoğan.

Sayın Bakan, buyurun.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Soru soran arkadaşlarıma da çok teşekkür ediyorum.

Şimdi, Sayın Gazalcı'nın sormuş olduğu soruya kısaca cevap vermek istiyorum.

Burada, tabiî, sistemle irtibatı kalmamış, sistemle ilişkisini kesmiş mükelleflerimizin, borçlanma suretiyle de tekrar sisteme entegre olmaları mümkün değil maalesef. Ayrıca, şunu da söylemem gerekir: Yani, borçlanma, sosyal güvenlik sisteminin hiç tasvip etmediği, aktuaryel dengeyi tamamen bozan bir olgu olduğu için, açıkçası, borçlanma konusunda yeni bir açılım düşünmüyoruz.

Sayın Tiryaki "borçlarını zamanında ödeyenleri ödüllendirelim" dediler. Bu, tabiî, hakkaniyet olarak düşünülebilecek, takdir edilecek bir husus; ama, bunu dediğiniz zaman, şöyle bir soruyla karşılaşıyorsunuz: O zaman, bu devlete yükümlülüklerini yerine getiren herkese ilave bir ödül mü verelim? Vatandaşlık görevini yapmak ödül mü gerektirir, gibi bir soruyla da karşı karşıya kalıyoruz. Sayın Topuz da, beni, zannediyorum, tasvip ediyor. Onlara şu aşamada sadece teşekkürle yetiniyoruz.

Sayın Bakanımın, Sayın Ateş'in sormuş olduğu hizmetlerin birleştirilmesi konusu; Bağ-Kurda geçen sigortalılık sürelerinin Sosyal Sigortalar Kurumuna aktarılması mümkün. Bu yasada, onu daha açıklayıcı bir ifade var; yani, her iki kurumda geçmiş olan sigortalılık sürelerini rahatlıkla birleştirebiliyorlar.

Diğer sorulara da yazılı cevap vermek istiyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Madde üzerinde 3 adet önerge vardır; önergeleri, önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan "Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının" 1 inci maddesinin birinci fıkrasındaki "10.7.2004 tarihli 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun geçici 3 üncü" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.

 

İrfan Gündüz

Mahfuz Güler

Abdullah Erdem Cantimur

 

İstanbul

Bingöl

Kütahya

 

İbrahim Köşdere

Hakan Taşcı

Ahmet Yeni

 

Çanakkale

Manisa

Samsun

 

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının 1 inci maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mehmet Akif Hamzaçebi

Haluk Koç

Nuri Çilingir

 

Trabzon

Samsun

Manisa

 

Nail Kamacı

Bayram Ali Meral

Hüseyin Ekmekcioğlu

 

Antalya

Ankara

Antalya

 

Feridun Ayvazoğlu

Ramazan Kerim Özkan

Mustafa Gazalcı

 

Çorum

Burdur

Denizli

 

İlyas Sezai Önder

Muharrem Kılıç

Hüseyin Bayındır

 

Samsun

Malatya

Kırşehir

 

"b) 01.01.2005 tarihinden önce vergi mükellefiyeti sona eren veya haklarında iflas kararı verilenler de dahil olmak üzere borç aslı tutarlarının 100 000 YTL'nin üzerinde olması halinde ise ödeme süresinin bitiminden yeniden yapılandırma başvurusunun yapıldığı tarihten önceki ayın sonuna kadar yürürlükteki mevzuat hükümlerine göre gecikme zammı hesaplanmak suretiyle tespit edilecek borç tutarının yüzde 30'u terkin edilerek yapılandırmaya esas olan borç hesaplanır. Ancak bu şekilde hesaplanan borç (a) bendine göre hesaplanacak borç miktarından aşağı olamaz."

BAŞKAN - Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1066 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Bayram Meral

Hasan Ören

Feridun Ayvazoğlu

 

Ankara

Manisa

Çorum

 

Ali Kemal Deveciler

Tuncay Ercenk

Kemal Sağ

 

Balıkesir

Antalya

Adana

 

Mehmet Boztaş

 

Nail Kamacı

 

Aydın

 

Antalya

 

"Yukarıda belirtilen işveren ve sigortalılar, tahakkuk eden prim borçlarının anaparasına ilişkin bölümünü, bu Kanunda öngörülen süreler içinde ödedikleri takdirde birikmiş faiz borçlarının tamamı silinir."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Meral, konuşacak mısınız?

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Evet efendim.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Meral.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, saygıdeğer arkadaşlarım; 1066 sayılı yasanın 1 inci maddesi üzerinde verdiğimiz önergeyle ilgili söz almış bulunmaktayım.

Değerli arkadaşlarım, biraz önce, arkadaşlarım konuyu bir noktaya bağladı. Ben, Sosyal Sigortalar Kurumuyla ilgili, Bağ-Kurla ilgili prim affının sayısını unuttum. Her gelen…

ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya) - 16.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - 16 mı? 16, bu oldu 17.

Yani, biraz önce Sayın Güler'in dediği gibi "2001 yılında, 2002 yılında bilmem kriz oldu da, bundan dolayı affediliyor" şeklinin, uzaktan yakından ilgisi yok. Bu, bir alışkanlık haline getirilmiştir değerli arkadaşlarım.

Biraz önce bir arkadaşımın da sorduğu gibi -gerçeği konuşmak lazımsa- devlete karşı sorumluluğunu yerine getiren işini bilmeyen işveren, primini yatırmayıp siyasîlere baskı yapan da işini bilen işveren olmuştur; işin gerçeği budur.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, biraz önce, geçen hafta, emeklilerle ilgili yasa gelince, birçok arkadaşım "aman konuşmayın, bir an önce yasa çıksın, emekliler bekliyor…" Gele gele, emekli yasası geldi, emeklilere hak görülen ortalama aylık ücret 13 lira. Bozdur bozdur harca!

Şimdi geldik buraya. Değerli arkadaşlarım, bakınız, ne yaparsanız yapın, işin temeline inmediğiniz sürece buna çözüm bulamazsınız. Şimdi, burada, prim anaparası 3 462 000 000 -devletin verdiği rakamlar- gecikme zammı 3 milyar Yeni Türk Lirası. 481 000 000; yani, anaparadan daha fazla, belediyelerin uyum sağlamasının dışında ve en fazla borcu yapan da belediyeler.

Ne yapmak lazım: Değerli arkadaşlarım, önergede diyoruz ki, buna bir çözüm bulalım. Şimdi, burada arkadaşlar anlatıyor -yasada da öyle- 60 ay takside bağladık, ödeyemediyse, TÜFE+1 faiz koyacağız, devam edecek. Bunun anlamı nedir biliyor musunuz; bir dahaki gelen iktidar, geride kalanlar -bu yükü- buna bir af çıkarsın. Bunun anlamı budur.

Değerli arkadaşlarım, önergeyi, dikkatle, bir kez daha bilginize sunmak istiyorum. Önerge diyor ki "anaparasını bu yasanın süresi içerisinde ödeyenlerin faiz borçları silinir".

ÜNAL KACIR (İstanbul) - İşverenlerin...

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Ödeyenlerin…

ÜNAL KACIR (İstanbul) - İşverenlerin…

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - İşverenlerin de, hepsinin de… "Ödenir…"

Ama, Sayın Kacır, geçenlerde, burada "emeklileri konuşmayın, esnaf geliyor, geldi…" Gel de konuş.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Konuşurum…

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Geçende bülbül gibi ötüyordun; emekliler buradayken, baktım, ortada yoksun. Neredeydin; merak ettim?!

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Buradaydım, buradaydım…

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Elini kaldırsaydın ya, şimdi oradan konuşuyorsun.

BAŞKAN - Sayın Meral, lütfen, Genel Kurula hitap edin. Lütfen, Sayın Meral…

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın Başkan, sataşma var; söz istiyorum.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Ben, bir çözüm öneriyorum; diyorum ki, bunun ana noktasını, bir kere, çözelim. Bu neye benziyor biliyor musun; adamın birisi birine borç vermiş, borçlu Hakk'ın rahmetine kavuşmuş. Hoca efendi soruyor: "Bu merhumdan razı mısınız?" "Hoca efendi, kaldır; razı olsam ne olacak, olmasam ne olacak?!"

Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu işyerlerinin çoğu kapanmış, çoğu iflas etmiş, bir bölümünün adresi yok. Şimdi, biz, bunlara, tahakkuk edeceğiz, para alacağız! Gelin, bu babayiğitlik sizde kalsın; bu prim gecikme faizlerini affedelim.

Efendim "kaynağı nerede bulacağız…" Değerli arkadaşlarım, siz, cömert bir iktidarsınız! Sayın Başbakanım açıklamadı mı, hortumcuların, bankayı boşaltanların devlete yüklediği yük 154 milyar dolar. Şimdi, 154 milyarı doları ödüyorsunuz da, onu devletin, milletin sırtına yüklüyorsunuz da, şu esnafa, işçiye, işverene neden böyle hoş bakmıyorsunuz?! Sizden bunu rica ediyorum. Sayın Bakanımın da, bunu, bir kez daha düşünmesini istiyorum.

Bu prim gecikme faizlerinin bir defaya mahsus olmak üzere çizilmesini ve ana parasının da bir an önce tahsil edilmesini Cumhuriyet Halk Partisi olarak talep ediyoruz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Meral.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın Başkan..

BAŞKAN - Buyurun Sayın Kacır.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - İsmim hitap edilerek, sataşma yapıldı.

BAŞKAN - Ne diye sataştı Sayın Kacır?

ÜNAL KACIR (İstanbul) - 69 uncu maddeye göre söz hakkı istiyorum.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Efendim, o alışık oradan söz…

BAŞKAN - Sayın Meral, lütfen…Konuşma talebinde bulundunuz; söz verildi, kürsüden konuştunuz Sayın Meral. Lütfen…

Sayın Kacır, buyurun; İçtüzüğün 69 uncu maddesine göre... (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Ona söz vermek için beni azarlamanız gerekmez, Sayın Başkan. Vereceksen söz ver de…

BAŞKAN - Sayın Meral, buna siz karar vermeyeceksiniz.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Vereceksen ver de, ona söz vermek için beni azarlaman gerekmez.

BAŞKAN - Sayın Meral, lütfen, oturur musunuz?

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Lütfen… Böyle bir hakkın da yok.

BAŞKAN - Sayın Meral, Başkanlık Divanının…

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Benim saygım var…

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Meral…

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Beyefendi, zaten onun usulü o; orada kim konuşursa konuşsun, müdahale eder; onun görevi o.

BAŞKAN - Sayın Meral, oturur musunuz; lütfen…

Buyurun Sayın Kacır.

VII.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Ünal Kacır'ın, Ankara Milletvekili Bayram Ali Meral'in, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; az önce, kürsüdeki konuşmacı arkadaşımızın ismimden bahsetmesi üzerine, bu konuyla ilgili beni oturduğum yerde tenkit etmesinden dolayı söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.

Ben ortamın gerilmesini hiç arzu etmiyorum, ortamı germek doğrultusunda da bir söz almış değilim.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Niye laf atıyorsun?!

ÜNAL KACIR (Devamla) - Sadece ve sadece, önergeye ve önergeyle ilgili görüşlerimi açıklayacağım.

Şimdi, 1 inci madde, kanunun 1 inci maddesi… (CHP sıralarından gürültüler)

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Nerede sataşma?!

BAŞKAN - Sayın Kacır… Sayın Kacır, bir saniye…

Lütfen, sayın milletvekilleri… Niye aceleci davranıyorsunuz?

ÜNAL KACIR (Devamla) - Buyurun Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Kacır, lütfen… Sataşmayla ilgili söz istediniz; sataşmayla ilgili konuşur musunuz.

ÜNAL KACIR (Devamla) - Sataşmayla ilgili konuşacağım efendim.

VAHDET SİNAN YERLİKAYA (Tunceli) - Sataşma yok ki, konuşsun.

ÜNAL KACIR (Devamla) - Kanunun 1 inci maddesi, SSK prim borçlarını işçilerinden zamanında kestiği halde, devlete ödeyememiş, ödememiş veya ödeyememiş işverenlerin -ödememiş veya ödeyememiş işverenlerin- borçlarının yeniden yapılandırılmasıyla ilgili.

Şimdi, bir yandan, bazı arkadaşlarımız şunu söylüyorlar: "Yani, ödeyenlerin enayi durumuna düşürülmesi de doğru değil; onlar da ödediler, diğeri ödememiş. Ee, bu ödeyenler enayi mi, niye ödediler?.." İşte, onun için yasa diyor ki, o günden bugüne enflasyon uygulayarak, TEFE'yi uygulayarak geleceğiz ve bugün bu parayı taksitlendireceğiz ve bu taksitleri de işverenden tahsil edeceğiz.

Sayın Meral de diyor ki "o TEFE'yi uygulamayın işverenlere ödeyememiş, paranın aslını alın."

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Burada, sataşma nerede?!

ÜNAL KACIR (Devamla) - Ben, bunu…

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, nerede sataşma var burada?

ÜNAL KACIR (Devamla) - Ee "bundan kaçıyorsunuz" diyor "bundan niye kaçıyorsunuz" diyor. Ben de açıklık getiriyorum, diyorum ki…

AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul) - Sana ne; onu hükümet söylesin!

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - O sataşma değil, eleştiri.

ÜNAL KACIR (Devamla) - …biz, ödeyenleri enayi noktasına düşürmek istemiyoruz. Ödeyemeyenler, ödemeyenler veya ödeyemeyenler, onlar, enflasyona göre güncelleştirilmiş borçlarını taksitle ödeyeceklerdir diyorum.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, sataşma nedeniyle söz almıştı; sataşmayla ilgisi yok.

ÜNAL KACIR (Devamla) - Durumu bilgilerinize arz ediyorum efendim.

Saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kacır.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)Ê

3.- Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı; Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın, Sosyal Güvenlik Barışı Yasa Teklifi; İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Hakkında Prim Barışı Kanunu Teklifi; Ankara Milletvekili Eşref Erdem'in, 1479 ve 2926 Sayılı Yasalarda Değişiklik Yapılması Hakkında Yasa Önerisi; Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut'un, İş ve Sigorta Barışı Kanunu Teklifi; Manisa Milletvekili Hasan Ören ve 42 Milletvekilinin, 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa Ek Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi; Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün ile 28 Milletvekilinin, Bağ-Kur ve SSK'ya Ait Birikmiş Prim Borçlarına Ödeme Kolaylığı Getirilmesi Hakkında Kanun Teklifi; Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan'ın, Sosyal Güvenlik ve Prim Barışı Kanunu Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/1122, 2/116, 2/124, 2/137, 2/147, 2/379, 2/399, 2/457) (S. Sayısı: 1066) (Devam)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının 1 inci maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                 Mehmet Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları

"b) 01.01.2005 tarihinden önce vergi mükellefiyeti sona eren veya haklarında iflas kararı verilenler de dahil olmak üzere borç aslı tutarlarının 100 000 YTL'nin üzerinde olması halinde ise ödeme süresinin bitiminden yeniden yapılandırma başvurusunun yapıldığı tarihten önceki ayın sonuna kadar yürürlükteki mevzuat hükümlerine göre gecikme zammı hesaplanmak suretiyle tespit edilecek borç tutarının yüzde 30'u terkin edilerek yapılandırmaya esas olan borç hesaplanır. Ancak bu şekilde hesaplanan borç (a) bendine göre hesaplanacak borç miktarından aşağı olamaz."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hamzaçebi?..

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Uygulama hem prim borçluları hem de idare yönünden kolaylaştırılmaktadır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan "Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının" 1 inci maddesinin birinci fıkrasındaki "10.7.2004 tarihli 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun geçici 3 üncü" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.

                        İrfan Gündüz (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanununun geçici 3 üncü maddesi ile, Büyükşehir Belediyeleri ve bunlara bağlı kuruluşlar ve sermayesinin yüzde 50'sinden fazlası Büyükşehir belediyesine ait şirketlerin, 31.12.2004 tarihi itibariyle kamu ve özel hukuka tabi alacakları ile bunların kamu kurum ve kuruluşlarına olan borçlarının takas mahsup ve kesinti yoluyla yeniden yapılandırılması hususunda düzenlemeler getirilmiş olup, Büyükşehir Belediyesi Kanununun geçici 3 üncü maddesinin uygulama süresi de 31.12.2005 tarihi itibariyle sona ermiştir. Madde ile, 5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanununun geçici 3 üncü maddesi ile getirilen uygulamaya başvurmayan veya başvurduğu halde uzlaşma sağlayamadığı kesinleşen Büyükşehir Belediyesinin Kuruma olan borçlarının bu kanunla getirilen yeniden yapılandırma hükümlerinden yararlanmalarının sağlanması amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda…

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Karar yetersayısı.

BAŞKAN - Arayacağım Sayın Kandoğan.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Karar yetersayısı yoktur; birleşime 5 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 17.58

 

 


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.09

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62 nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

1066 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)Ê

3.- Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı; Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın, Sosyal Güvenlik Barışı Yasa Teklifi; İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Hakkında Prim Barışı Kanunu Teklifi; Ankara Milletvekili Eşref Erdem'in, 1479 ve 2926 Sayılı Yasalarda Değişiklik Yapılması Hakkında Yasa Önerisi; Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut'un, İş ve Sigorta Barışı Kanunu Teklifi; Manisa Milletvekili Hasan Ören ve 42 Milletvekilinin, 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa Ek Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi; Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün ile 28 Milletvekilinin, Bağ-Kur ve SSK'ya Ait Birikmiş Prim Borçlarına Ödeme Kolaylığı Getirilmesi Hakkında Kanun Teklifi; Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan'ın, Sosyal Güvenlik ve Prim Barışı Kanunu Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/1122, 2/116, 2/124, 2/137, 2/147, 2/379, 2/399, 2/457) (S. Sayısı: 1066) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının 1 inci maddesinin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı; şimdi, maddeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yetersayısı vardır; madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa göre, 31/3/2005 tarihine kadar tahakkuk ettiği halde bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar ödenmemiş olan prim ve sosyal güvenlik destek primi borçları; bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki ay içerisinde Bağ-Kur'a yazılı olarak başvurmak şartıyla, emekli aylıklarına uygulanan sağlık sigortası prim oranı uygulanmak suretiyle bulunan miktar düşüldükten sonra tespit edilen prim asıllarına ödeme süresinin bitiminden itibaren 31/12/1998 tarihine kadar uygulanan oranlara göre gecikme zammı hesaplanmak; 1/1/1999 tarihinden 31/12/2004 tarihine kadar Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan toptan eşya fiyat endeksi (TEFE) aylık değişim oranı; 1/1/2005 tarihinden yeniden yapılandırma başvurusunun yapıldığı tarihten önceki ayın sonuna kadar ise Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan üretici fiyat endeksi (ÜFE) aylık değişim oranı uygulanmak suretiyle, bu madde ve 3 üncü madde hükümlerine göre yeniden yapılandırılır. Ancak, bu suretle hesaplanan borç yürürlükteki mevzuat hükümlerine göre hesaplanan borç tutarından fazla olamaz.

Birinci fıkra kapsamı dışında kalan ve 1/4/2005 tarihinden bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önceki ayın sonuna kadar geçen dönemde tahakkuk ettiği halde ödenmeyen prim, sosyal güvenlik destek primi ve gecikme zammı borçları, yeniden yapılandırılan borca eklenerek  3 üncü maddede belirtilen esaslara göre taksitlendirilir.

1479 ve 2926 sayılı kanunlar kapsamında bulunan ve borçları bu Kanuna göre yeniden yapılandırılan sigortalılar veya bunların hak sahipleri; toplam borçlarının % 25'ini peşin veya dört taksidini cari ay primleri ile birlikte ödemeleri durumunda sağlık sigortasından yararlandırılırlar.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen, Mersin Milletvekili Sayın Mustafa Özyürek; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşülmekte olan sosyal güvenlik primlerinin yeniden yapılandırılmasıyla ilgili tasarı hakkında söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlarım, bu kanun tasarısıyla ilgili çok şey söylendi. Öncelikle, tasarının gecikmiş olduğunu kabul etmek zorundayız; çünkü, böylesi af tasarıları gündeme gelir gelmez, onu yasalaştırmanız lazım. Zaman geçtikçe, süre uzadıkça, prim ödememe durumu devam ediyor ve âdeta, sürekli, yeni yeni af kanunu çıkarmak durumuyla karşı karşıya geliyoruz.

BAŞKAN - Sayın Özyürek, bir saniye lütfen.

Sayın milletvekilleri, Sayın Hatibin konuşması anlaşılmamaktadır; salonda büyük bir gürültü vardır; lütfen, sessiz olalım.

Buyurun Sayın Özyürek.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Bir diğer önemli nokta: Şimdi, daha önce, 2003 yılında da, buna benzer bir yeniden yapılandırma tasarısını Yüce Meclisimiz kabul etmişti; fakat, orada da, çok fazla şart öngörüldüğü için, uygulanamadı, yeteri kadar etkili olamadı. Şimdi, Türkiye, yıllardır buna benzer af kanunlarını çıkarıyor. Bu af kanunlarının hepsinin esası, prim aslını tahsil etmek, gecikme cezalarıyla ilgili olarak da, belli bir bölümünü indirmek; işin esası, özü budur. Şimdi burada, işte, 100 milyar lirayı geçenlerde başka bir uygulama, altında olanlarda başka bir uygulama, likidite rasyosu şu olanda başka bir uygulama diye, çok fazla şart ileri sürdüğünüz zaman, bundan gene sonuç alamazsınız. Onun için, basit bir formülle meseleyi çözmek lazım. Plan ve Bütçe Komisyonunda bu konuda çok fazla konuştuk, önergeler de verdik; ama, ne yazık ki, kabul ettiremedik. Korkarım ki, gene, bu kanun çıkacak; ama, ilgililer, prim borçluları buna itibar etmeyecekler.

Arkadaşlarım da ifade etti, biz de ifade ediyoruz, önemli eleştirilerimiz var, çekincelerimiz var; buna rağmen, bu tasarının çıkmasını istiyoruz. Öyle bir tasarı çıksın ki, bu uygulansın, taraflar bundan yararlansın. Öyle anlaşılıyor ki, IMF'ye bazı şeyleri anlatmakta güçlük çekilmiş. IMF'ye şunu söylemek lazım: Tahsil edilmemiş paranın kime ne yararı var. Bu, ödenememiş, çeşitli nedenlerle borcunu ödeyememiş insanların borçlarını ödettirmenin bir yolu. Öyleyse, onlara, pratik, basit bir yöntemi uygulayalım, getirelim, onlar da bundan yararlansınlar.

Eskilerin güzel bir sözü vardır, sehavete endaze olmaz diye. Burada, sehavete endaze getiriyoruz; yani, affa koşul koşuyoruz. Onun için, böyle koşullu, şartlı aflar başarılı olmaz. Onda da önemli çekincelerimiz vardı. Örneğin, vergi barışı niçin etkili bir şekilde uygulanabilmiştir; çünkü, şartı şurtu yoktur. Gecikme zamları pratik bir yöntemle affedilmiştir; vergi aslını öde, şu kadar da gecikme zammını öde ve kurtul denilmiştir. Burada, ne yazık ki, bunda başarılı olamadık.

Şimdi değerli arkadaşlarım, özellikle 2 nci madde, üzerinde konuşmakta olduğum 2 nci madde, Bağ-Kurluların prim borçlarının yeniden yapılandırılmasıyla ilgili bir madde.

Sayın Bakan, burada, biraz önce anlattı, rakamları verdi. Öyle anlaşılıyor ki, Bağ-Kurlularda prim ödeme alışkanlığı yok. Eğer, bu durum devam ederse; yani, insanlar prim ödememeyi alışkanlık haline getirmişlerse, biz, korkarım, bir yıl sonra, yine, burada, birikmiş Bağ-Kur prim borçlarını nasıl affedeceğimizi konuşuruz. Onun için, meseleye köklü bir şekilde yaklaşmak, Bağ-Kurluların düzenli prim ödemesinin yollarını aramak lazım. Bunları gerçekleştirmek lazım. Eğer hastalığı kökünden çözemezsek, durmadan hastalık ortaya çıkar, biz de onu çeşitli tedbirlerle ortadan kaldırmaya çalışırız.

O bakımdan, bu tasarı, gecikmiş bir tasarıdır; ama, karmaşık, insanların anlamakta güçlük çekeceği bir tasarıdır ve korkarım ki, bu tasarıyı okuyan, uygulamaya kalkan insanlar, bu karmaşık mevzuat karşısında bu yola başvurmayacaklardır.

Oysa, tasarıda, özellikle Bağ-Kurluların sağlık yardımından yararlanmaları konusunda bazı olumlu adımlar da atılmıştır. Ya borcunun yüzde 25'ini peşin olarak veya taksitlendirilmiş borcunun dört taksitini ödeyen sağlık yardımından yararlanabilecektir.

Değerli arkadaşlarım, hepinizin bildiği gibi -Türkiye'nin çok büyük bir yarasıdır- Bağ-Kurlular, borçlarını ödeyememekte, borçlarını ödeyemedikleri için de sağlık yardımından yararlanamamaktadırlar. Öylesine garip bir durum ortaya çıkıyor ki, yeşilkart sahipleri hiçbir prim ödemediği halde yeşilkarta sahip olduğu için sağlık hizmetlerinden yararlanıyor, Bağ-Kur prim borçlusu, bir miktar borcu da olsa, sağlık yardımından yararlanamıyor. Burada, büyük bir haksızlık var.

Bir diğer nokta, değerli milletvekili arkadaşım Halil Tiryaki önerdi, Sayın Bakan da ona cevap verdi, biraz da, böyle kuşkuyla karşılanan bir öneri gibi geldi.

Değerli arkadaşlarım, vergi aflarında, prim aflarında, sürekli, görevini zamanında yerine getirmeyen insanlara kolaylıklar getiriyoruz, bunun esası bu; kolaylık, af; ne derseniz deyin; ama, görevini zamanında yerine getiren insanlara dönük hiçbir olumlu yaklaşımımız olmuyor.

Burada, örneğin, düzenli olarak prim borçlarını ödemiş SSK ve Bağ-Kur prim borçlularına, borcu olmayanlara denilebilir ki, sizin, bundan sonra altı ay ödeyeceğiniz primlerden yüzde 10 indirim yapıyoruz; yani, o da çevresine diyebilir ki, gördünüz mü, ben görevimi zamanında yaptım, devlet beni de düşünmüş. Yani, bunu, ben, vergi barışında da önermiştim, kabul edilmedi, burada da öneriyorum; bu çok yararlı olur, görevini yapan insanları bundan böyle düzenli bir şekilde prim borçlarını ödemeye teşvik eder.

Değerli arkadaşlarım, bir başka konuya değinmek istiyorum. Perşembe günü, burada, tasarının tümü üzerinde görüşülürken, bir değerli milletvekilimiz şöyle bir konuşma yaptı: "Şimdi, bu yasayla ne yapacaklarını ben söyleyeyim. Önce bir tane muhasebeci bulacaklar; zor durumu ispat edecekler ya. Ondan sonra muhasebeciye diyecekler ki, yahu, ben zaten iflas ettim, dört senedir şirkete gitmiyorum, işletmeye gitmiyorum, evrakım yok, kaydım yok; hele, sen bana biraz evrak tedarik et, ne yap; bilançoları hazırla; ne yap; defterleri tanzim et; uydurmasyon birtakım evraklarla başlayacaklar işe, zaten o muhasebeciye verecekleri para, bu evrakları tedarik etmek için, hiçbir gerçek payı olmayan evrakları tedarik etmek için verecekleri para ya ceplerinde var ya da yok."

Şimdi, değerli arkadaşlarım, ben, bu konuşmayı yapan milletvekilimizin, gelip, buradan, muhasebe camiasından özür dilemesini bekliyorum. Muhasebeciler, malî müşavirler, uydurmasyon belge düzenleyen insanlar değildir; muhasebeciler, malî müşavirler, önlerine gelen, usulüne uygun olarak düzenlenmiş belgelere itibar eden ve onun gereğini yapan insanlardır. Her meslekte birkaç tane, yolunu şaşıran insan olabilir; ama, yıllardır başkanlığını yaptığım muhasebe camiasının, malî müşavirlik camiasının böylesi yollara tevessül etmediğini; zaten, buna tevessül eden insanlar için de, 3568 sayılı Yasada her türlü yaptırımın bulunduğunu ifade etmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özyürek, lütfen, toparlar mısınız; buyurun.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Şunu söylemek istiyorum ki, 60 000 kişilik malî müşavirlik camiası, milletvekilimizin bu ifadesinden son derece rencide olmuşlardır. Pek çok milletvekilimiz gibi beni de aradılar ve bu düşüncelerini sizlere iletmemi istediler. Ben, onların adına, bu düşüncelerini ifade ediyorum ve milletvekilimizden, perşembe günü bu konuşmayı yapmış olan milletvekilimizden de, muhasebe camiasından, malî müşavirlik camiasından özür dilemesini beklediğimi saygıyla arz ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özyürek.

Madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen, Dursun Akdemir, Iğdır Milletvekili.

Buyurun Sayın Akdemir. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan, sosyal sigortalar güvenlik prim alacaklarının yeniden yapılandırılması ve bazı kanunlarda değişiklik yapılması hakkındaki tasarının 2 nci maddesi üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına görüş bildirmek üzere huzurlarınızdayım; konuşmama başlamadan önce, Yüce Meclisi ve siz değerli milletvekili arkadaşlarımı saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Bağ-Kur prim alacaklarının yeniden yapılandırılması 2 nci maddede gündeme getirilmiş ve son fıkrasında prim borçlarının ancak yüzde 25'inin peşin veya dört taksitiyle, cari ay primlerinin peşin ödenmesi kaydıyla, sağlıktan, sağlık sigortasından yararlanmayı getiriyor. Burada, insan sağlığının büyük derecede etkileneceğini vurgulamak istiyorum; yani, borçlu olan bir kişinin hastalığının tedavi edilemeyeceği anlamı çıkıyor burada. Hükümet, ayrıca, bu konuyu Plan ve Bütçe Komisyonunda savunurken, daha önceki yeniden yapılandırmalarda, Bağ-Kurluların sağlık hizmetlerinden yararlanması için borcunun tamamını ödemesi gerektiğini ileri sürerek, hükümet, kendi getirdiği bu tasarıyı savunmaktadır. Bir miktarı ödenmesi koşuluyla yararlanma sağlanması, sağlık hakkının iadesi şeklinde yorumlanmaktadır.

Değerli arkadaşlar, iki yanlış bir doğru etmez. Önceki düzenlemeler nedeniyle prim borcu yüzünden sağlık hizmetlerinden insanların mahrum bırakılması kabul edilecek bir durum değildir, sosyal devlet ilkesi eğer geçerli olacaksa. Bu tasarıda hükümetin getirdiği, insanlarımızın sağlık hizmeti alabilmeleri için, borçlarının belli bir miktarının ödenmesi zorunluluğu var. Biliyoruz ki, özellikle son yıllarda küçük esnaf, özellikle küçük esnaf, perişan vaziyettedir; borçlarını ödeyemiyorlar, ödeyemedikleri için de sağlık hakkından faydalanamıyor. Dolayısıyla, burada bir konuyu düzeltmemiz ve göz önünde bulundurmamız gerekiyor.

Ayrıca, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesini göz önünde bulunduracak olursak, burada, aynen, beyannamenin 25 inci maddesinde, herkesin kendisi ve ailesinin sağlık durumunun ve refahının korunması gerektiğini; beslenmesinin, giyiminin, konutunun, tıbbî bakımının bir insanlık hakkı olduğu kabul edilmektedir evrensel beyannamede. Bu beyannameye paralel olarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 56 ncı maddesinde de "herkes sağlıklı yaşama hakkına sahiptir ve bu hakkın da devlet tarafından sağlanması gereklidir" denmektedir. Anayasanın bu açık hükmüne göre, borcu olana sağlık hizmetinin yapılamayacağı anlamına gelen bu düzenlemenin eksik olduğunu vurgulamak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, sağlık hizmetlerinden faydalanmak bir insan hakkı olduğuna göre, bu hizmetin herkese de eşit bir şekilde dağıtılması, sosyal devlet olmanın gereğidir ve sosyal devletin de vatandaşına karşı bu bir borcudur.

O nedenle, kıymetli arkadaşlarım, bugün, tüm dünyada insan sağlığına verilen önem, gelişmişlik göstergesi olarak sayılıyor. Kişi başına düşen sağlık harcaması, o toplumda refah durumu olarak, refahın iyi veya kötü olduğunu gösteren temel kriterlerden birisidir. Geçtiğimiz son beşyüz yıl içerisinde bilim ve teknolojide olan değişiklikler, olan gelişmeler, ekonomide olan gelişmeler, ileri seviyeye yükselen medeniyetlerin hepsinde ortak tek anlayış insana verilen değerdir. Bunların üzerine inşa oldukları tüm medeniyetler de, tüm sistemler de insan odaklıdır ve insanın ürünüdür.

Gerçekten de, birey olarak, değer gördüğü oranda kişi, gelişimin itici gücü olmakta ve toplumun ilerlemesine büyük katkı sağlamaktadır. Buradan yola çıkarsak, insanın konumlandırıldığı ortamın iyiliği toplumun iyiliğine, bu bakımdan temel ihtiyaçların karşılanması ve buna yönelik tedbirlerin alınması da devletin esas görevi olduğudur. Bu bakımdan, insanın ihtiyaçlarının karşılanması, medeniyetin ilerlemesine önemli katkı sağlayacaktır. Hayatla olan doğrudan bağı, bireysel ve kitlesel etkileri değerlendirildiğinde, sağlık hizmetlerinin, herhangi bir ayırım yapılmaksızın örgün ve yaygın bir şekilde verilmesi gereği zorunlu olarak ortaya çıkar.

Değerli arkadaşlar, toplumumuzu son günlerde tehdit eden kuş gribi gibi bazı bulaşıcı hastalıklar, ayrıca hiç gündeme getirilmeyen brusella gibi bulaşıcı hastalıklar, hepatit-B gibi, hemen hemen toplumun tüm fertlerini ve Türkiye toplumunu tehdit eden hastalıklar dikkate alınacak olursa, devletin insan sağlığı üzerindeki zorunlu hizmeti bir kez daha karşımıza çıkar.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; birçok alanda olduğu gibi, sağlık hizmetlerini içeren sosyal güvenlik sistemimizin de yeniden yapılandırılması gereği elbette ki vardır; bu çok parçalı ve hantal düzenden kurtulması gerekmektedir ve hızlı işleyen bir yapıya kavuşturulması zorunludur. Bu sistem içerisinde prim sistemi ve oranları yeniden ele alınmalı, borçlanmayı en aza indirecek sağlıklı ve güvenilir bir tahsilat ve takip sistemi oluşturulmalıdır. Daha da önemlisi, bir refah kalkınma politikası olarak, sağlık hizmetlerinin ayırım yapılmaksızın, borçlu olsun ya da olmasın, herkese kesintisiz verilmesini sağlamak, sosyal devlet olarak, şu anda önümüzde durmaktadır. Özellikle ölçütler bağlamında ekonomik kaygılardan arındırılmış bir sistem ortaya konulmalı ve bu sisteme göre insanın iyiliğini sağlayacak sağlık sistemi yerleştirilmelidir.

Böylece, tasarının 2 nci maddesinin son fıkrasıyla yapılan düzenleme, son derece eksiktir, yanlış olarak kabul edilmelidir. Hükümet, devletin Anayasayla tanımlanmış olan görevini yerine getirecek şekilde bu maddeyi yeniden dikkate almalıdır. Eğer, gerçekten, amaç, iddia edildiği üzere, Bağ-Kur prim borçlusunun bir şekilde hizmetinden faydalanmasını sağlamak ise, bunu bir şarta bağlamak gerekmez. Borcun yeniden yapılandırılmasıyla, borçlunun sağlık hizmetlerinden yeniden faydalanması pek de mümkün olabilecektir.

Konunun ilerleyen maddelerinde, ödemelerin aksatılması halinde, kanunda faydalanma şartları getirilmiştir. Bu bakımdan, zaten güvence altındadır. Her ne olursa olsun, ödemelerin yapılmasını sağlamaya yönelik böyle bir hâkim, bir amir varken, ayrıca bir şart öne sürmenin de anlamı yoktur. Diğer taraftan, söz konusu kanun tasarısının bir tür af tasarısı olduğu ortadadır. Borçların bir kısmının zaten indirime tabi tutulacağı dikkate alındığında, sağlık hizmetlerinin verilmesindeki bu gereksiz özeni de anlamak mümkün değildir.

Şimdi, burada, bir durumu ortaya getirmek gerekiyor. Demin, burada, düzenli borcunu ödeyenler için -benim, burada, telaffuz etmemem gereken; ama, söylendiği için ben tekrarlıyorum- "düzenli ödeyenler enayi midir acaba" diye; hayır, değildir. Hükümet olarak bu Meclise getirilmiş bu kanunda benim teklifim şudur: Düzenli ödeyenlerin, düzenli ödeyen sigortalı vatandaşlarımızın basamaklarının 1 derece yükseltilmesini öneriyorum ve bir önerge vermiş durumdayım. Bu önergemi, siz değerli arkadaşlarımın, bu bilgiler ışığında dikkate alacağını umuyorum. Sizlere bu düşüncelerimden dolayı konuyu aktardığım için de, sizlerin de benim fikrimi paylaşacağımı düşündüğünüzü zannediyorum.

Değerli arkadaşlar, güçlü bir devlet sağlıklı toplum üzerine inşa edildiğinden, toplumun sağlığını, her neye mal olursa olsun, korumak zorundayız. Sağlıklı bir toplum, sağlıklı bir devletin kurulmasına vesile olacaktır. Böylece, kurulan sağlıklı bir devlette…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Akdemir, lütfen toparlar mısınız.

Buyurun.

DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan; tamamlıyorum.

Böylece, fertleri sağlıklı olan, dinamik, genç insanlarımızın, gelecekteki Türkiye'nin garanti edecek bir gelecek hazırlanmasında önemli rol oynayacağını belirtmek istiyorum. Bu vesileyle de, getirilmekte olan, sağlıkla ilgili, sigortalıların sağlık hakkından faydalanmalarını zorlaştırıcı hükmün kaldırılması… O konuda da zaten ben bir önerge vermiştim, 7 önergeden fazla olduğu için… 2 nci önergem sıraya alınacak. Eğer sıraya alındığı takdirde, bu şekilde yüzde 25'ini ödeme koşulu ya da dört taksiti ödeme koşulunun da kaldırılmasını ayrıca önermek istiyorum; çünkü, gelişmiş ülkelerde ve özellikle de kalkınmakta olan ülkelerde insan sağlığının korunması, kollanması ve insanların dara düştüğünde, hasta olduğunda tedavi edilmeleri bir zorunluluktur. Ülkemizde de geçmiş hükümetler döneminde bile, kriz dönemlerinde bile şunlara şahit olduk -benim yöneticilik dönemlerimden biliyorum- herhangi bir hastaneye acil olarak getirilmiş bir kişiden hiçbir şekilde ücret talep edilmez. Acil vakalar, özel hastaneler dahil olmak üzere, ücretsiz olarak tedavi edilmek mecburiyetindedir.

Şimdi, acil hastalar ücretsiz olarak tedavi edildiğine göre, burada, fakir insanların, yoksul insanların, sosyal güvencesiz insanların da normal hastalığının bile acil olarak kabul edilmesi zorunluluğu gibi bir durum ortaya çıkıyor; dolayısıyla, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının Anayasanın 56 ncı maddesindeki yaşama hakkının, sağlığını koruma hakkının devlet tarafından, hükümet olarak şu anda görevli olan hükümetin koruması bir zorunlu gerçektir. Bu gerçeği tekrar hatırlatıyor ve Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akdemir.

Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen Kütahya Milletvekili Abdullah Erdem Cantimur; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1066 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 2 nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu tasarıyla, hem Bağ-Kura hem de SSK'ya prim borcu olan sigortalılarımızın prim borçlarını yeniden yapılandırıyoruz. Hepinizin bildiği gibi, Bağ-Kur çatısı altında hem 1479 sayılı Kanuna tabi esnaf Bağ-Kurlular hem de 2926 sayılı Kanuna tabi tarım Bağ-Kurlular mevcuttur.

31.12.2005 tarihi itibariyle Bağ-Kurlu sigortalı sayısı ve ödeme durumlarına ilişkin bazı rakamları sizlerle paylaşmak istiyorum.

1479 sayılı Kanuna tabi aktif sigortalı sayısı 2 329 901, 2926 sayılı Kanuna tabi aktif sigortalı sayısı ise 1 024 471.

1479 sayılı Kanuna tabi sigortalı olup da hiç borcu olmayan sigortalı oranı yüzde 36, hiç borcunu ödemeyen sigortalı oranı ise yüzde 18,8; aksatarak ödeyen sigortalı oranı ise yüzde 44,5. Yani, 1479 sayılı Kanuna tabi sigortalılarımızın yüzde 64'ü borçlu.

Yine, 2926 sayılı Kanuna tabi hiç borcu olmayan sigortalı oranı yüzde 32,2; hiç ödemeyen sigortalı oranı yüzde 32,6; aksatarak ödeyen sigortalı oranı ise yüzde 35,1. Yani, tarım Bağ-Kura tabi olup da, kuruma borcu olan sigortalı oranı ise yüzde 67. Dolayısıyla, bu ciddî boyutlara ulaşan alacak yüzdesinden dolayı Bağ-Kurda bir yeniden yapılandırmayla ilgili tasarının Meclise getirilmesi zorunlu hale gelmiştir.

1479 sayılı Kanuna tabi sigortalılık niteliği taşıdığı halde tescilini yaptırmayanlar ile sosyal güvenlik destekleme primi ödemesi gerektiği halde kuruma bildirmeyenler de, yapılandırmaya müracaat süresi içinde tescilini yaptırıp yapılandırmadan istifade edebileceklerdir. Diğer taraftan, 2003 yılındaki ödeme kolaylığından yararlanarak halen borçlarını ödemeye devam edenler de bu yeni yapılandırmadan istifade edebileceklerdir.

Ben, bu yapılandırmayla ilgili iki örnek vermek istiyorum: 2926 sayılı Kanuna tabi tarım Bağ-Kurlu bir sigortalının onbir yıl sekiz aylık borcu var ise; bu süreyle ilgili, onbir yıl sekiz aylık süreye ilişkin borcu var ise, şu andaki mevzuata göre, borcu 10 264 000 000 TL'dir. Bu tasarıyla bu borç 6 918 000 000 TL'ye düşüyor. Dolayısıyla, tarım sigortalımıza, bu tasarıyla, 3 346 000 000 TL; yani, yüzde 33 bir tasarruf etme imkânı sağlanmış oluyor.

Yine, 1479 sayılı Kanuna tabi bir sigortalı için beş yıl iki aylık süreye ilişkin borcu, mevzuata göre 13 286 000 000 TL'dir. Bu tasarıya göre borcu 9 854 000 000 TL; yani, bu sigortalımızın bu tasarıdan sağlayacağı kazanç 3 432 000 000 TL.

Değerli arkadaşlar, bu tasarının, yıllardan beri yapılan birçok tasarıya nazaran en önemli avantajı, Bağ-Kur borçlularımızın Bağ-Kur borçlarını öderken sağlık hizmetlerinden istifade edebilmeleridir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Cantimur, lütfen, toparlar mısınız.

Buyurun.

ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Devamla) - Toplam borcun yüzde 25'ini peşin ödeyen veya dört aylık cari primiyle taksitini düzenli ödeyen sigortalılar sağlık hizmetlerinden istifade edebileceklerdir. Bu sayede, sigortalılar, kendilerine, eşlerine, çocuklarına ve bakmakla yükümlü olduğu kişilere ilişkin sağlık karnesi alabileceklerdir.

Ben, bu tasarının hem ülkemize, sosyal güvenlik kurumlarımıza hem de sigortalılarımıza hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Cantimur.

Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen Antalya Milletvekili Sayın Hüseyin Ekmekcioğlu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 2 nci maddesiyle ilgili kişisel görüşlerimi sunmak üzere söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüştüğümüz tasarının gerekçesinde, Bağ-Kur ve SSK'ya olan borçların 2002 yılından 2004 yılı sonuna kadar yüzde 74 oranında arttığı bilinmektedir. SSK'lı vatandaşlarımızın prim borcu 7,2 milyar YTL, bununla birlikte Bağ-Kur prim borcunun da 16,7 milyar YTL'dir. Esnaf ve Bağ-Kurlularımız perişan durumdadır. SSK ve Bağ-Kurlularımız hayal kırıklığına uğramışlardır. Bu, kesinlikle bir af yasası değildir, IMF direktifiyle hazırlanmış bir düzenlemedir.

Tasarıda, taksitlendirmeye esas alınacak borç hesaplanması, çok zor ve içinden çıkılamaz bir hale gelmiştir. Bu düzenleme, işverenlere cazip de gelmeyecektir; aynen 2003 yılında yapılan düzenleme gibi, toplumda kabul görmeyeceğini düşünmekteyim. Ayrıca da, yeniden yapılandırılacak borç tutarının hesaplanmasında, farklı gecikme zammı oranları ile borç asıllarına uygulanacak gecikme zammının hesaplanmasındaki karışıklıktan dolayı, yasanın uygulamasında önemli sıkıntılarla karşılaşılacaktır. Asıl borca uygulanacak gecikme zammı tutarının hesaplanmasında, borcun tutarına ve ilişkin olduğu yasaya göre farklı oranlar uygulanmasını haklı kılacak hukukî bir neden bulunmamakta ve düzenleme, eşitlik ilkelerine uygun düşmemektedir.

İşverenlerin birikmiş prim borçlarının tahsil edilmesinde birtakım ödeme kolaylıkları getirilmeye çalışılırken, uygulamanın, vergi borçlarının ödenmesi koşuluna bağlanması, ayrıca kanun ve kararnamelerle sağlanan teşviklerle ilişkilendirilmesi, tasarının amacına uygun düşmemektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarının kapsamına, maalesef, isteğe bağlı sigortalılar, topluluk sigortasına tabi olanlar ile tarım SSK sigortalıları alınmamıştır. 4842 sayılı Yasa ile, 1.5.2003 tarihinden geçerli olmak üzere, isteğe bağlı sigorta primini art arda üç ay ödemeyenlerin, sigortalılığının, prim ödenmiş son ayın bitiminden itibaren sona ereceği hükmü getirilmiştir. Bu düzenleme nedeniyle, onbinlerce isteğe bağlı sigortalı mağdur olmuştur. Bu düzenleme kapsamına, mağdur olan isteğe bağlı sigortalıların da eklenmesi gerekmektedir.

Aynı şekilde, halen yürürlükte olan yasalara göre, prim borcu olan Bağ-Kurlu vatandaşlarımız sağlık hizmetlerinden yararlanamamaktadır, sağlık harcamalarını kendileri karşılamaktadır. Getirilmeye çalışılan uygulamada, sağlık sigortası da dahil, tüm primlerin ödenmesi gerekmektedir. Oysa, bu sigortalıya geçmişte sağlık hizmeti sunulmamıştır; dolayısıyla, yararlanmadığı bir hizmet için kendisinden prim istenmesi doğru bir uygulama değildir. Oysa, SSK'da, prim ödemeyenler sağlık hizmetinden yararlanmaktadırlar, bu da çifte standart yaratmaktadır; bu durumun mutlaka düzeltilmesi gerekmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarıyla birlikte, sadece faiz oranları biraz düşürülüyor; dostlar alışverişte görsün. Bunun amacı, siyasî rant oluşturmak, kafaları karıştırmaktır; ancak, hiç kimseyi kandıramazsınız. Her dönemde, her iktidar değişikliğinde, bu, bir seçim malzemesi olarak kullanılmıştır. Halk, bir af beklentisi içine sokulmuştur. Artık, bu insanlarımız, hiçbir siyasî iktidar tarafından hayal kırıklığına uğratılmamalıdır. Oysa ki, sosyal güvence çok ciddî bir iştir. İnsanlarımızın bugününü ve geleceğini ilgilendiren bu konu istismar edilmemelidir. Primler yüksek olduğu sürece bu tür sıkıntılar devamlı olarak karşımıza çıkacaktır. Yüksek primlerin mutlaka aşağıya çekilmesi gerekmektedir.

Getirilen tasarı çok karmaşıktır. Herkesin anlayacağı şekilde, basit, yalın ve tüm sigortalıları kapsayacak bir düzenleme yapılması çok mu zordur?! En azından, 4811 sayılı Vergi Barışı Kanununda yapıldığı üzere, borç asıllarına, kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip eden ay başına kadar, Devlet İstatistik Enstitüsünün her ay için belirlediği toptan eşya fiyat endeksinin aylık oranını uygulamak suretiyle borç tutarı tespit edilebilir.

Vereceğimiz önergenin kabulüyle tasarının, bir nebze de olsa, sigortalıların lehine düzeltileceğini düşünmekteyiz.

Esnafımız kepenk kapatma noktasına gelmiştir; zor günler geçirmektedir, sıkıntı içindedirler. Sanayicimizin durumu da hiç iyi değildir; onun için prim ödeyememektedirler, işçilerini çıkartmaktadırlar ve sonuç olarak işsizlik artmaktadır. Bu insanları rahatlatacak daha kapsamlı bir uygulama yapılması gereklidir. Bu şekliyle borçlar ödenmeyecek ve artarak devam edecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Sayın Ekmekcioğlu, lütfen, toparlar mısınız.

Buyurun.

HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Devamla)- Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bu insanlar bunalım içinde yaşıyorlar, yanlarında çalıştırdıkları işçilerin maaşlarını zor veriyorlar. Şu anda sigortalıların ancak yüzde 20'si prim borçlarını düzenli ödeyebilmektedir. Bu oran çok azdır. Diğer sigortalılarımızı da sistemin içine sokmaktan başka bir çıkar yol bulunmamaktadır.

Değerli arkadaşlar, sigorta prim borçlarının daha kolay bir şekilde ödenmesi için bir düzenleme yapmaya çalışıyoruz. Ama, ödemeleri taksitlendirirsek üstüne ortalama yüzde 6 faiz koyarız diyorsunuz. Bu insanlar zaten bu borçları ödeyemeyecek durumdadırlar. Asıl borcun üzerine aylık faizler zaten ekleniyor. Bir de üzerine ekstra bir faiz koyunca içinden çıkılamayacak bir duruma geliniyor. Bu mu gösterdiğiniz kolaylık?! Bu ödemeler taksitlendirilmeli ve ekstra hiçbir faiz üzerine eklenmemelidir. Bir nebze kolaylık ancak bu şekilde sağlanabilir.

Bu tasarıyla, istenilen amaca ulaşılmasının mümkün olmadığı ortadadır. Tasarı bu şekilde yasalaşırsa Anayasaya ve evrensel hukuk kurallarına aykırı olacaktır.

Bu düşüncelerle, hepinizi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ekmekcioğlu.

Madde üzerinde 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Gazalcı, buyurun.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Bakana, aracılığınızla iki soru sormak istiyorum.

Birincisi, belediye başkanlığından emekli olanlar, eğer Emekli Sandığından emekli iseler, 24.12.2004 tarihinden bu yana belirli bir tazminat almaktalar; ama, belediye başkanlığı yaptığı halde SSK'dan ve Bağ-Kurdan emekli iseler, bu tazminatı almıyorlar; yani, mağdur durumdalar, zararları oluyor. Bunları düzeltmek için, bu üç kuruluş birleştiği halde, bu ayrı ayrı tutum nedendir?

İkinci sorum: Bağ-Kur ve SSK emeklileri işyeri açtığında, yükümlülüklerini yerine getirir, vergisini verir. Zaten sınırlı olan emekli aylığından da ayrıca bir kesinti yapılır, yaklaşık yüzde 10 civarında. Bundan, gittiğimiz her yerde bize yakınılarak "üretim ve çalışma cezalandırılıyor, biz vergimizi veriyoruz, neden ayrıca aylığımızdan kesiliyor" deniliyor. Bunu düzeltmek için Bakanlığınız bir çalışma içinde mi?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gazalcı.

Sayın Bakan, buyurun.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Gazalcı'ya da çok teşekkür ediyorum.

Bağ-Kur ve SSK emeklileri, daha doğrusu, tüm emeklilerimizin, emekli olduktan sonra herhangi bir işle iştigal etmeleri halinde, kendilerinden yüzde 10 sosyal güvenlik destek primi alınmaktadır. Bunun birçok gerekçesi vardır; hem sosyal güvenlik sistemine katkı sağlama hem de genç emeklilerin istihdamı konusunda bir düzenleme yapma amacından kaynaklanmaktadır.

Bu yüzde 10 sosyal güvenlik destek primi alma uygulamasına devam etmeyi düşünüyoruz. Kısa bir zamanda bu destek primini almama konusunda bir düşüncemiz yok; bu saymış olduğum gerekçelere dayalı olarak. Türkiye'de, yaklaşık 3 000 000'u aşkın emekli, emekli olduktan sonra çalışma yaşamındadır. Bütün bunları düşünerek bu yüzde 10 destek priminin alınması uygulaması kurumlarımız tarafından devam ettirilecektir.

Belediye başkanlarımız arasında Emekli Sandığı emeklisi, Bağ-Kur, SSK emeklisi olmasından dolayı -doğrudur, sizin de ifade ettiğiniz gibi- bir fark var. Bu farkın giderilmesi konusunda bir tasarı yahut da bir çalışma geldi; ama, sonradan geri çekildiğini biliyorum. Şu anda somutlaşmış bir tasarı örneği bizim elimizde yok.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Kanun teklifimiz var Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - İçişleri Bakanlığımızın da bu konuda bir çalışması olduğunu biliyorum; ama, tam, böyle tekemmül etmiş, Parlamentoya gelme aşamasında bir tasarının olmadığını biliyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Başka soru olmadığı için soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.

Madde üzerinde 8 adet önerge vardır; ancak, her madde üzerinde milletvekillerince sadece 7 önerge verilebildiğinden, önce geliş sırasına göre ilk 7 önergeyi okutacağım; sonra, bu önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1066 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin üçüncü fıkrasında geçen "dört taksidini" ibaresinin, "üç taksidini" olarak değiştirilmesini arz ederim.

                                       Ünal Kacır

                                           İstanbul

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1066 sıra sayısıyla görüşülmekte olan kanun tasarısının 2 nci maddesinin sonuna aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

 

Dursun Akdemir

Muhsin Koçyiğit

Ömer Abuşoğlu

 

Iğdır

Diyarbakır

Gaziantep

 

Hüseyin Özcan

 

Muzaffer Kurtulmuşoğlu

 

Mersin

 

Ankara

 

Eklenmesi önerilen fıkra:

"1479 ve 2926 sayılı Kanunlar kapsamında olup da, son beş yıldır düzenli bir şekilde prim ödemelerini yapanlar, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihte, başkaca bir işleme gerek kalmaksızın, bir basamak ilerlemesi alırlar."

BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 1066 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 2 nci maddesine aşağıdaki fıkranın üçüncü fıkra olarak eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Enis Tütüncü

Rasim Çakır

Yavuz Altınorak

 

Tekirdağ

Edirne

Kırklareli

 

Nejat Gencan

 

Ali Kemal Deveciler

 

Edirne

 

Balıkesir

 

"1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa göre en az beş yıl sigorta primini ödeyip daha sonra çeşitli nedenlerle sigortalılıktan ayrılanların hesaplanacak prim ve gecikme zammı borçları da birinci fıkra hükümlerine göre yeniden yapılandırılır ve 3 üncü maddede belirtilen esaslara göre taksitlendirilir"

BAŞKAN - Dördüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 1066 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 2 nci maddesine aşağıdaki fıkranın üçüncü fıkra olarak eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Enis Tütüncü

Osman Kaptan

Nail Kamacı

 

Tekirdağ

Antalya

Antalya

 

Bayram Meral

Feridun Ayvazoğlu

Mehmet Semerci

 

Ankara

Çorum

Aydın

 

 

Güldal Okuducu

 

 

 

İstanbul

 

 

"1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa göre en az bir yıl sigorta primini ödeyip daha sonra çeşitli nedenlerle sigortalılıktan ayrılanların, en alt basamağa göre hesaplanacak prim ve gecikme zammı borçları da birinci fıkra hükümlerine göre yeniden yapılandırılır ve 3 üncü maddede belirtilen esaslara göre taksitlendirilir"

BAŞKAN - Beşinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1066 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin birinci fıkrasından sonra gelmek üzere, aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ali Kemal Deveciler

Feridun Ayvazoğlu

Kemal Kılıçdaroğlu

 

Balıkesir

Çorum

İstanbul

 

M. Akif Hamzaçebi

Osman Özcan

Nail Kamacı

 

Trabzon

Antalya

Antalya

 

 

İsmet Atalay

 

 

 

İstanbul

 

 

"2.9.1971 tarihli ve 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa göre isteğe bağlı sigortalı olup da, toplam borçları üç aylık prim ve ceza tutarından fazla olduğu için isteğe bağlı sigortalılıkları Bağ-Kur tarafından sona erdirilenler, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki ay içerisinde Bağ-Kura yazılı olarak başvurmaları kaydıyla, Bağ-Kur tarafından bunlar için daha önce yapılan sona erdirme işlemleri kaldırılır ve bu durumda olanların, ilk sona erdirme tarihi ile bu kanunun yürürlük tarihi arasındaki süreler için hesaplanacak prim ve ceza borçları da, birinci fıkradaki esaslara göre yeniden yapılandırılır."

BAŞKAN - Altıncı önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1066 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin birinci fıkrasında geçen "iki ay" ibaresinin "45 gün" olarak değiştirilmesini arz ederim.

                        Abdullah Erdem Cantimur

                                          Kütahya

BAŞKAN - Sayın Milletvekilleri, birleşime 19.45'e kadar ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 18.59

 

 


DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.55

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62 nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

1066 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)Ê

3.- Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı; Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın, Sosyal Güvenlik Barışı Yasa Teklifi; İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Hakkında Prim Barışı Kanunu Teklifi; Ankara Milletvekili Eşref Erdem'in, 1479 ve 2926 Sayılı Yasalarda Değişiklik Yapılması Hakkında Yasa Önerisi; Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut'un, İş ve Sigorta Barışı Kanunu Teklifi; Manisa Milletvekili Hasan Ören ve 42 Milletvekilinin, 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa Ek Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi; Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün ile 28 Milletvekilinin, Bağ-Kur ve SSK'ya Ait Birikmiş Prim Borçlarına Ödeme Kolaylığı Getirilmesi Hakkında Kanun Teklifi; Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan'ın, Sosyal Güvenlik ve Prim Barışı Kanunu Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/1122, 2/116, 2/124, 2/137, 2/147, 2/379, 2/399, 2/457) (S. Sayısı: 1066) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının 2 nci maddesi üzerindeki önerge işlemine devam edeceğiz.

Şimdi, 7 nci önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1066 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"2.9.1971 tarihli ve 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa göre, 31.3.2005 tarihine kadar tahakkuk ettiği halde bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar ödenmemiş olan prim ve sosyal güvenlik destek primi borçları, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki ay içerisinde kuruma yazılı olarak başvurmak şartıyla; prim asıllarına ödeme süresinin bitiminden itibaren 31.12.1998 tarihine kadar uygulanan oranlara göre gecikme zammı hesaplanmak; 1.1.1999 tarihinden 31.12.2004 tarihine kadar Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan toptan eşya fiyat endeksi (TEFE) aylık değişim oranı; 1.1.2005 tarihinden yeniden yapılandırma başvurusunun yapıldığı tarihten önceki ayın sonuna kadar ise Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan üretici fiyat endeksi (ÜFE) aylık değişim oranı uygulanmak suretiyle, bu madde ve 3 üncü madde hükümlerine göre yeniden yapılandırılır. Ancak, bu suretle hesaplanan borç yürürlükteki mevzuat hükümlerine göre hesaplanan borç tutarından fazla olamaz."

 

Eyüp Fatsa

Mehmet Elkatmış

Mustafa Ataş

 

Ordu

Nevşehir

İstanbul

 

Abdullah Erdem Cantimur

Mehmet Ali Suçin

M. İhsan Arslan

 

Kütahya

Batman

Diyarbakır

 

 

A. Osman Başkurt

 

 

 

Malatya

 

 

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Fatsa…

EYÜP FATSA (Ordu) - Gerekçeyi okuyalım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Tasarının mevcut halinin muhafaza edilmesi durumunda tüm prim borçlarına sağlık primi oranı kadar indirim uygulanmış olacaktır. Bilindiği gibi, sağlık sigortası zorunlu bir sigorta kolu olup, sigortacılığın temel ilkesi gereği, sağlık yardımından yararlanıp yararlanmadığına bakılmaksızın herkesten sağlık primi kesilmesi gerekmektedir. Zira, bugüne kadar sağlık sigortası riski gerçekleşmeyen herhangi bir sigortalı veya hak sahibinin söz konusu riskle herhangi bir anda karşılaşması ve ödediği primlerin çok üzerinde yüksek bir sağlık giderini kuruma faturalaması söz konusu olabilecektir.

Maddenin bu haliyle yasalaşması halinde, emeklilik yaş şartını yerine getiren borçlu sigortalı, geçmiş borçlarını sağlık primi düşülerek ödeyecek ve emekli olacaktır. Bu da, mevcut uygulamanın tersine hiç sağlık primi ödemeden ve bu suretle karşılığını ödemeksizin emekli olarak sağlık hizmetinden yararlanan bir grup oluşturacaktır. Halbuki, sağlık sigortası primleri her üç sosyal güvenlik kurumumuzda da aktif sigortalık döneminde ve esas olarak emeklilik dönemi sağlık hizmetleri karşılığı olarak tahsil edilmektedir.

Bu düzenleme ile hem sağlık sigortası primini düzenli ödeyip, sağlık yardımından yararlanmamış olan sigortalılar hem de aktif sigortalılığı boyunca sağlık primi ödeyerek emekli olanlar ile primlerini düzenli ödemeyen sigortalılar arasında bir eşitsizlik yaratacaktır.

Yapılan yeni düzenlemeyle bahsedilen bu sorunların giderilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, kabul edilen bu önerge, 2 nci maddenin birinci fıkrasını tümüyle değiştirdiğinden, aynı fıkrada değişiklik öngören Kütahya Milletvekili Abdullah Erdem Cantimur'un önergesini işlemden kaldırıyorum.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1066 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin birinci fıkrasından sonra gelmek üzere, aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                        Ali Kemal Deveciler (Balıkesir) ve arkadaşları

"2.9.1971 tarihli ve 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa göre isteğe bağlı sigortalı olup da, toplam borçları üç aylık prim ve ceza tutarından fazla olduğu için isteğe bağlı sigortalılıkları Bağ-Kur tarafından sona erdirilenler, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki ay içerisinde Bağ-Kura yazılı olarak başvurmaları kaydıyla, Bağ-Kur tarafından bunlar için daha önce yapılan sona erdirme işlemleri kaldırılır ve bu durumda olanların, ilk sona erdirme tarihi ile bu kanunun yürürlük tarihi arasındaki süreler için hesaplanacak prim ve ceza borçları da, birinci fıkradaki esaslara göre yeniden yapılandırılır."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

NAİL KAMACI (Antalya) - Sayın Başkan, önerge üzerinde söz istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Kamacı, buyurun.

NAİL KAMACI (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Primi Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısının 2 nci maddesinde, önerge üzerinde konuşmak için söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle şunu belirtmek istiyorum: 29.7.2003 tarihinde, bu Sosyal Güvenlik Yasası, Bağ-Kur Yasası ve Sosyal Sigortalar Yasası çıkmıştı. O dönemden bu yana geçen ikibuçuk yıllık süre içerisinde, görüldüğü kadarıyla, bu kanun tasarısı, çıktığı günden itibaren derde deva olmamıştır.

Bunu şunun için söylüyorum: Değerli arkadaşlar, bu yasama döneminde bunu epey, çok fazla yaptık; yani, bu maddeleri, bu kanun tasarılarını ikinci kez, üçüncü kez konuşma, devam ettiğimiz konulardan bir tanesi oldu.

İkibuçuk yıl önce konuştuğumuz bir kanun tasarısını… O dönemler içerisinde muhalefetin önerileri dikkate alınmış olsaydı, bugün bu kanun tasarısı, yeniden yapılandırılmak üzere karşımıza gelmemiş olacaktı; fakat, ne hikmetse, muhalefetten geldiği için, özellikle, işte, biz doğrusunu biliriz, biz iyisini yaparız derken, tabiî, biraz da IMF'nin direktifleri doğrultusunda yanlış kararlar alınıyor ve yanlış kararlar sonucunda, sonuç Bağdat'tan dönüyor. Gerçeği budur. Yani, bu kararların alındığı yerler, sadece bu Meclisler değildir, başka yerlerden gelen talimatlar doğrultusunda zaman zaman alınan kararlardır. Yoksa, her yeni kanunda gerekçe olarak 2000 ve 2001 yılı krizleri konuşulmakta ve üç yıl boyunca bu, devam etmektedir. Bu yüzden, bunu önlemek için bir öneri getirdik; bu öneride "Sosyal Sigortalar Kurumuna tabi isteğe bağlı sigortalıların borçları için yeniden yapılandırma imkânı sağlanırken, Bağ-Kura tabi isteğe bağlı sigortalılara böyle bir hak tanınmaması, Anayasanın eşitlik ilkesine aykırıdır" dedik. Şimdi, bunda ne var?! Sosyal Sigortalar Kurumuna ait olanlarda, isteğe bağlı olanlarda böyle bir uygulama yapılırken, ama, Bağ-Kurda bu yapılandırma olmuyor; bu öneriyi dikkate almamakta ne var acaba?! Bunu sormak istiyorum değerli arkadaşlar. Çünkü, bunu yapmadığınız zaman, gelecek dönemlerde tekrar karşınıza çıkıp, gelecektir bu.

Şimdi, geçen dönemde bu yapılandırma sonucunda Türkiye'de sanıldı ki, o dönemler içerisinde -inanılmaz derecede bu konuda teklif gelecek- bu gelenler etrafında, bu yeniden yapılandırma, Türkiye'deki sorunları çözecek diye düşünüldü. Fakat, geldiğimiz noktada da, yine, aynı şekilde, bu Bağ-Kur alacakları yeniden yapılandırılmak için geldi önümüze. Şimdi, yine aynı şekilde 31.3.2005 tarihine kadar, borçlu olanların yeniden yapılandırılması hakkında kanun tasarısı bu.

Değerli arkadaşlar, 31.3.2005 tarihinden itibaren geçen tam bir yıl var. Bir yıl boyunca Sosyal Sigortalar Kurumuna ait veya Bağ-Kura ait olanlar, nasıl olsa bir yeniden yapılandırma programı gelecek diye bu prim borçlarını yatırmadılar. Yatırmayınca, şimdi, dokuz aylık, on aylık prim borçları, siz, gerisini burada taksitlendirme yapsanız bile yeniden yapılandırılmak için bir süre sonra karşınıza gelecek. Size gelmeyebilir; ama, sizden sonra gelecek olan siyasetçilerin, tekrar, önüne gelebilir. Bunun için, neden bunu topyekûn çözme imkânı varken elimizde, bunu yapmıyoruz da, illâ ki, geçmiş döneme ait on aylık bir zaman süresi bırakıyoruz? O süre içerisindeki borçlar nasıl yapılacak gelecek dönemler içerisinde? O yüzden, ben istiyorum ki ve diliyorum ki, bu Meclis, bu teklifi 1.2.2006 tarihle, yeniden yapılandırılması için, tarih olarak değerlendirilsin, bu değerleme sonucunda bu taksitlendirme buna göre yapılsın; yoksa, önümüzdeki dönemler içerisinde bu tekrar karşımıza gelecektir.

Şimdi, ben o dönemlerde Sayın Bakana bir önerge vermiştim. Önerge doğrultusunda… 1479'a göre Antalya'da toplam borçlu sayısı 60 313'tü, başvuru sayısı, yani bu taksitlendirmeden yararlanmak isteyenlerin sayısı 12 479'du, yani yüzde 15,6. 2926'ya bağlı olanlar 23 345'ti, başvuru sayısı 1 990, yani yüzde 8,5. Demek ki, geçtiğimiz dönemlerde de çok başarılı olmayan bu taksitlendirme sistemi, hele hele Türkiye'deki bu taksitlendirmeye girecek olanların, Bağ-Kurluların, özel Bağ-Kurluların, Sosyal Sigortalıların durumları malî krizlerden dolayı çok iyi olmadığı için gelecek dönemlerde de bu Bağ-Kurlu ödemeleri ve Sosyal Sigortalar ödemeleri tekrar karşımıza gelecektir. Bu hem zaman kaybı hem de insanların gelecekleriyle ilgili kaygılarını önleyememe olayıdır. Bu yüzden bu kanun tasarısının 1.3.2006'yı içine alacak şekilde yeniden değerlendirmesi gerektiğine inanıyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kamacı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 1066 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 2 nci maddesine aşağıdaki fıkranın üçüncü fıkra olarak eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                        Enis Tütüncü (Tekirdağ) ve arkadaşları

"1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa göre en az bir yıl sigorta primini ödeyip daha sonra çeşitli nedenlerle sigortalılıktan ayrılanların, en alt basamağa göre hesaplanacak prim ve gecikme zammı borçları da birinci fıkra hükümlerine göre yeniden yapılandırılır ve 3 üncü maddede belirtilen esaslara göre taksitlendirilir"

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Tütüncü, buyurun.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının 2 nci maddesi üzerine vermiş olduğumuz önergemiz hakkında konuşmak için söz almış bulunuyorum; hepinizi, sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Neden böyle bir önerge verme gereğini duyduk; çünkü, görüştüğümüz bu 2 nci maddeyle, tek kuruş dahi prim ödememiş olan yurttaşlarımıza, yeniden yapılandırılarak ya da borçlandırılarak, emekli olma hakkını tanıyoruz. Bence, son derece güzel bir sosyal güvenlik anlayışı; AKP'yi, bu çerçevede kutlamak istiyorum. Ancak, farkında olmadan bir sosyal adaletsizlik durumu yaratıyoruz. Tek kuruş prim ödememiş olan kişilere emeklilik hakkı tanıyorsak, belirli bir süre Bağ-Kura prim ödemiş, gerçek sigortalı olmuş kişilere neden emekli hakkı tanımıyoruz? Ve böylece, biz, bazı yurttaşlarımız açısından, farkında olmadan bir sosyal adaletsizlik yaratıyoruz. İşte, önergemiz, bu sosyal adaletsizliğin ortadan kaldırılmasıdır.

Bu maddeye göre, diyelim ki, bir yurttaşımız, 1972 yılında veya daha sonraki bir yılda, Bağ-Kura üyelik için başvurdu ve bu başvurusu kayda alındı; yani, tescil edildi; ancak, tek kuruş dahi vergi, prim ödemedi ve Bağ-Kurla ilişkisi de yalnızca bu tescille ilgili oldu. Şimdi, bu durumda olan yurttaşımız, eski yıllarla ilgili vergi kaydını getirirse prim borcu hesaplanacak ve borcunu taksitle ödeyerek emekli olacak. Az önce de söylediğim gibi, güzel bir sosyal güvenlik anlayışı; ancak, ülke yönetme iddiasında olanların mutlaka ve mutlaka uyması gereken bazı temel kurallar vardır. Bu temel kurallardan önde geleni, yapılan bir yasa değişikliğiyle getirilen bir hak, sosyal adaletsizlik yaratmamalıdır. Ne yazık ki, az önce de söylediğim gibi, sosyal adaletsizlik yaratılmıştır ve bizim bu önergemiz, altını çizerek yinelemek istiyorum, bu sosyal adaletsizliğin ortadan kaldırılmasıyla ilgilidir. Ben, hükümetin neden bu önergemizi kabul etmediğini doğrusu anlamakta güçlük çekiyorum.

Varsayalım ki, bir yurttaşımız, Bağ-Kura üyelik için başvuruda bulundu, üyeliği tescil edildi ve belli bir süre de prim ödedi; yani, teknik deyimle, Bağ-Kurun aktif sigortalısı oldu; daha sonra, iflas, hastalık ya da başka bir nedende dolayı ödemesini durdurdu; ama, ödemiş olduğu primler, bir sene, üç sene, beş sene, sekiz sene, on sene ödediği primler Bağ-Kurun kasasında; bu durumdaki bu vatandaşa emeklilik hakkı vermiyoruz. Ancak, hemen belirteyim, mevcut hükümlere göre, bu yurttaşımız en az beş yıl Bağ-Kur primi ödemişse, ölümü halinde hak sahiplerine ölüm aylığı bağlanıyor ve malullük halinde ise, malullük aylığına hak kazanıyor; ama, bu yurttaşımız borçlanarak emekli olamıyor.

Bu durumda ne oluyor Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; örneğin, otuziki yıl önce Bağ-Kura sadece üyeliği tescil edilmiş ve bu yıldan sonra Bağ-Kurla hiçbir ilişkisi olmamış, tek kuruş dahi prim ödememiş bir yurttaşımıza emekli hakkı tanıyoruz, çok da iyi yapıyoruz; ama, kendini tescil ettirmekle kalmamış, belli bir süre de prim ödemiş, yani, gerçek sigortalı olmuş yurttaşımıza bu hakkı tanımıyoruz ve sanki, diyoruz ki: Kusura bakma kardeşim, sana emekli hakkı veremiyoruz. Neden veremiyoruz; sen, şu kadar süre prim ödedin; eğer, prim ödememiş olsaydın, Bağ-Kurun gerçekten aktif sigortalısı olmamış olsaydın, seni emekli yapıyorduk.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bu durumun, akılla, mantıkla, insafla, sosyal adalet anlayışla bağdaşır bir yönü var mı?! Rica ediyorum…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Tütüncü, buyurun.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - İşte, önergemiz, böyle bir adaletsizliğin ortadan kaldırılmasıyla ilgilidir. Bağ-Kura belli bir süre prim ödemiş, bu primlerini Bağ-Kurun kasasında saklamış, yani, primlerini alarak tamamen kendisini tasfiye etmemiş olan yurttaşlarımıza, eğer, eski yıllarla ilgili vergi kaydını getirirse, emeklilik hakkını tanımamız gerekiyor. Öyle sanıyorum ki, Adalet ve Kalkınma Partisinin değerli milletvekilleri ve sayın hükümet başta olmak üzere, bu son derece haklı önergemizi tekrar değerlendireceklerdir ve gereğini yapacaklardır; size güveniyoruz.

Bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi, tekrar, en iyi dileklerimle, sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tütüncü.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 1066 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 2 nci maddesine aşağıdaki fıkranın üçüncü fıkra olarak eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                        Enis Tütüncü (Tekirdağ) ve arkadaşları

"1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa göre en az beş yıl sigorta primini ödeyip daha sonra çeşitli nedenlerle sigortalılıktan ayrılanların hesaplanacak prim ve gecikme zammı borçları da birinci fıkra hükümlerine göre yeniden yapılandırılır ve 3 üncü maddede belirtilen esaslara göre taksitlendirilir."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Tütüncü.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Ya tutarsa!..

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; buraya çıkarken bir espri yaptım; Nasrettin Hoca, biliyorsunuz, gölde maya çalmaya çalışmış -gülmüşler- ya tutarsa diye. Benim durumum buna benziyor. Gelirken sizlere baktım, gülümsemenizi görünce ya tutarsa dedim.

AHMET YENİ (Samsun) - Tutmaz, tutmaz…

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Evet, bu önergemiz, en az beş yıl ve daha fazla prim ödemiş olan yurttaşlarımıza, borçlanarak emekli olma hakkı verilmesini amaçlamaktadır. Az önceki önergemiz, en az bir yıl ve daha fazla hizmeti olanlarla ilgiliydi.

Az önceki konuşmamda da belirttiğim gibi, bu 2 nci madde, gerçekten güzel, ileri bir sosyal güvenlik anlayışını ifade ediyor. Otuz otuziki yıl önce Bağ-Kura üyeliği tescil edilmiş; ancak, tek kuruş dahi prim ödememiş ve Bağ-Kurun gerçek anlamda sigortalısı olmamış, aktif sigortalı olmamış kişilere emeklilik hakkı getiriyoruz.

Şimdi, bu önergemizle biz diyoruz ki: Geliniz değerli milletvekilleri, hiç olmazsa, Bağ-Kura en az beş yıl ve daha fazla süre prim ödemiş yurttaşlarımızdan da bu hakkı esirgemeyelim. Bakınız, Bağ-Kur üyelerinden küçük esnaf ve sanatkârlar ile diğer bağımsız çalışanların önemli bir bölümü, orta ve küçük boy çiftçilerimizin ise neredeyse tamamına yakını ekonomik açıdan perişan durumdadırlar. Tabiî ki, Adalet ve Kalkınma Partisinin üç yılı aşkın iktidarının sonucunda perişan duruma düşürülmüşlerdir,eskiden çok daha kötü duruma düşürülmüşlerdir.

Şimdi, 31 Mart 2005 tarihi itibariyle Bağ-Kura borç takan üye sayısı, gerekçeden öğrendiğimiz kadarıyla 2 188 000 kişi. Bu sayı, toplam Bağ-Kur üyelerinin yüzde 65'ini ifade ediyor. Sayıları böylesine artmış olan söz konusu yurttaşlarımız, bilindiği gibi, Bağ-Kurun sağlık yardımından yararlanamamaktadırlar. Yaşadığımız koşullarda, sağlık hizmetinin acımasız piyasa koşullarına nasıl terk edilmiş olduğunu, sağlık hizmetinin piyasada bir mal gibi nasıl pazarlanmakta olduğunu ibretle görüyoruz ve bu durum karşısında, prim borcundan dolayı sağlık hakkı elinden alınan Bağ-Kur üyelerinin yaşadığı insanlık dramına, perişanlığa, üzülerek her gün tanık oluyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bunları şunun için söylüyorum: İnsan yaşamında en önemli iki zenginlik vardır; bunlardan biri sağlık, diğeri ise özgürlüktür. Ne yazık ki, insan, ancak ve ancak kaybedince fark edebiliyor bu iki zenginliğin kıymetini; özgürlüğünü kaybettiği anda, sağlığını kaybettiği anda, bunların kendi yaşantısı açısından ne kadar önemli varlıklar, değerler olduğunu görüyor.

AKP İktidarında, eskiye göre daha fazla yurttaşımız işsizlik ve yoksulluğun pençesine düşmektedir; yani, ekonomik özgürlüğünü kaybetmektedir. Bir Bağ-Kur üyesi, sağlık hakkını geçici de olsa yitirmesi pahasına Bağ-Kura borcunu ödeyemiyor ise, bu yurttaşımız ekonomik açıdan sefilleri oynuyor demektir, sağlık hakkını kaybetmesi pahasına eğer ödeyemiyor ise. Elinde avucunda yok, nasıl ödesin?

İşte, bu nedenle, Bağ-Kura en az beş yıl ve daha fazla prim ödemiş olan yurttaşlarımıza da, emeklilik için borçlanma hakkı tanımalıyız.

Az önceki reddedişinizi belirli ölçüde anlayışla karşılayabilirim, bir yıldı; ama, en az beş yıl prim ödemiş olan Bağ-Kur sigortalılarına bu hakkı tanıyalım; çünkü, en az beş yıl prim ödemiş olan Bağ-Kur sigortalılarını, zaten, biz, az önceki konuşmamda da belirttiğim gibi, ölüm aylığından ve malullük aylığından yararlandırmaktayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Tütüncü, buyurun.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Bu önergemiz kabul edilirse, bu maddeyle, yineliyorum, hiç prim ödememiş olan yurttaşlarımıza emekli olma hakkının tanınması sonucunda, farkında olunmadan yaratılmış bulunan sosyal adaletsizlik giderilmiş olacaktır. Ayrıca, bu maddeyle getirilen, gerçekten, ileri saydığım bir sosyal güvenlik anlayışı, gerçek temeline oturtulmuş olacaktır.

Öyle sanıyorum ki, en azından bu maddeyi, değerli AKP'li milletvekilleri ve hükümetimiz tekrar değerlendireceklerdir. Gereğini yapacakları umuduyla, tekrar, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tütüncü.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1066 sıra sayısıyla görüşülmekte olan kanun tasarısının 2 nci maddesinin sonuna aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                        Dursun Akdemir (Iğdır) ve arkadaşları

Eklenmesi önerilen fıkra:

"1479 ve 2926 sayılı Kanunlar kapsamında olup da, son beş yıldır düzenli bir şekilde prim ödemelerini yapanlar, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihte, başka bir işleme gerek kalmaksızın, bir basamak ilerlemesi alırlar."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Akdemir, konuşacak mısınız?

Buyurun.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında -1066 sıra sayılı- Kanun Tasarısının 2 nci maddesi hakkında bir önerge verdim. Bu önergede teklif edilen durum şudur: Beş yıl düzenli olarak primini ödemiş sigortalıların 1 basamak yükseltilmesi. Burada amaçlanan konu şudur: Düzenli olarak prim ödeyen vatandaşları -sigortalıları- eğer 1 basamak yükseltirseniz -demin burada söylenen kelimeyi tekrar söylemiyorum- o duruma düşmeden taltif edilmiş olurlar; yani, teşvik edilirler. Yani, iyi bir sigortalı olduğu için, görevini iyi yapmayan sigortalıdan farkı olur. Dolayısıyla, bu vatandaşımızın kademesinin yükseltilmesi diğer sigortalılara iyi örnek davranışı olacağından, teşvik edici olur. O nedenle yükseltilmelidir.

Diğer taraftan, hakkaniyet ilkeleri açısından da uygun oluyor; çünkü, getirilen düzenlemede, zamanında ödenmemiş olan primler için af getiriliyor. Eğer haksız olarak ya da zamanında görevini ihmal ederek ya da isteyerek primini ödemeyenlere, bir bakıma, destek verilirken, zamanında görevini yapmış olan bir vatandaşa, dürüst davranmış bir vatandaşa ise haksızlık olur. O nedenle de hakkaniyet ilkesini geçerli kılma adına da 1 basamak yükseltilmesi, beş yıl primini düzenli ödeyen sigortalılar için bir destek olur diye düşünüyorum.

Bir taraftan, bazı şeyler cezayla düzeltilmeye çalışılırken, buradaki diğer amaç da ödüllendirmedir. Eğer, bir vatandaş doğru dürüst hareket etmişse, çıkarılan yasalara göre uygun davranmışsa, bu vatandaşın diğerinden farkının olabilmesi için de, buna 1 basamak yükseltilme hakkı vererek bu vatandaşı ödünlendirmiş oluruz. O nedenle de gereklidir.

Ayrıca, primlerini ödemeyen bu vatandaşlar perişan vaziyette sıkıntı çekerken ya da kendisini zorlayarak, düşünün şoför esnafını, şu anda sıkıntı içinde, binlerce şoför esnafı prim ödeyebilmek için gece gündüz çalışarak zamanında bu primini ödemiş oluyorsa, onun yükseltilmesi yine bir hakkaniyet adına uygundur. Küçük işyerlerindeki terzileri, berberleri ya da işyerinde kendini geçindirmeye çalışan esnafımızı düşünelim. Eğer, bunlar zamanında primini ödemişse bunların taltif edilmesi insanlık adına, aslında, önemli bir teşvik olacaktır. Yaklaşık olarak 3 385 000 sigortalıyı ilgilendiren bir yasa çıkıyor burada. Bu yasa içerisinde, yüzde 35 oranında, primini zamanında ödeyen sigortalılar var; böylece, zamanında görevini yerine getirmiş dürüst vatandaşlarımızı taltif etmiş olacağız.

O nedenle, değerli arkadaşlar, sayın hükümet, Değerli Bakanım; bu konuyu gözden geçirerek, haklı vatandaşı, görevini yapan sigortalıyı, örnek olması gereken insanları da ödüllendirerek, toplumda iyi davranışların da destek göreceğine bir örnek olsun diye bu konuyu gündeme getirdim. Bu nedenle, konunun tekrar gözden geçirilmesi, beş yıl süreyle düzenli olarak primini ödemiş olan sigortalıların bu Meclisten destek görmesi adına getirmiş olduğum önergenin siz değerli milletvekili arkadaşlarım tarafından desteklenmesini tekrar temenni ediyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.

Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1066 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin üçüncü fıkrasında geçen "dört taksidini" ibaresinin, "üç taksidini" olarak değiştirilmesini arz ederim.

                                       Ünal Kacır

                                           İstanbul

BAŞKAN - Komisyon önergeyi katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Kacır, konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutayım?

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Gerekçe…

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bağ-Kur borçlularının sağlık hizmetinden daha erken faydalanması amaçlanmıştır.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.

Kabul edilen önergeyle birlikte 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- Borçların yeniden yapılandırılmasında; bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle aylık bazda borcun ağırlıklı yaşı ve miktarına göre taksitlendirme süresine esas olan yöntemi tespit etmeye, yapılandırılan borcun peşin veya altmış aya kadar eşit taksitler halinde ödenmesine, ilk taksit ödeme süresini belirlemeye, başvuru süresini bir aya kadar uzatmaya, "çok zor durum" halinin uygulanmasına ilişkin hususlar ile diğer usul ve esasları belirlemeye Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur Yönetim Kurulları yetkilidir.

Yeniden yapılandırılan borcun tamamının veya bir kısmının taksitle ödenmek istenilmesi halinde, taksitlendirilen toplam borca; oniki aylık sürede ödenirse yıllık % 5, oniki ayı aşan ancak yirmidört ayı aşmayan sürede ödenirse yıllık % 6 ve yirmidört ayı aşan sürede ödenirse yıllık % 7 oranında taksitlendirme farkı hesaplanarak ilave edilir ve taksit süresine bölünmek suretiyle aylık taksit tutarı bulunur. Başlangıçta taksitle ödeme yolu seçilip daha sonra taksitlendirilen borcun kalan kısmının peşin ödenmek istenilmesi halinde, uygulanan taksitlendirme farkının kalan aylara isabet eden kısmı indirilerek bakiye borç miktarı tahsil olunur. Bu Kanuna göre yeniden yapılandırılmış olan borcun tamamının, yeniden yapılandırma için bu Kanunda öngörülen başvuru süresinin sona erdiği tarihi takip eden ayın sonuna kadar ödenmesi halinde, borç peşin ödenmiş sayılır.

Başvurusu kabul edilip borçları yeniden yapılandırılanlar; borç türü bazında taksitlendirilmiş borçlarıyla ilgili ödeme yükümlülüklerini bir takvim yılında üç defadan fazla ve/veya taksitlendirme süresi içinde tahakkuk edecek aynı mahiyetteki cari ay borçlarıyla ilgili ödeme yükümlülüklerini bir takvim yılında üç defadan fazla yerine getirmemeleri halinde, yeniden yapılandırma hakkını kaybederler ve ödedikleri tutarlar Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur’un ilgili mevzuatı uyarınca borçlarına mahsup edilir. Taksit veya cari aya ilişkin ödeme yükümlülüklerinin eksik yerine getirilmiş olması halinde, ödeme yükümlülüğü ihlal edilmiş sayılır.

Üçüncü fıkraya göre bir takvim yılında ödenmeyen ya da eksik ödenen taksit tutarlarının taksitlendirme süresi aşılmamak kaydıyla en geç izleyen takvim yılının sonuna kadar; ödenmeyen ya da eksik ödenen kısmın son takside ait olması halinde ise, bu tutarın son taksidi izleyen ayın sonuna kadar ödenmeyen kısım ile birlikte, gecikilen her ay için Hazine Müsteşarlığınca açıklanacak bir önceki aya ait YTL cinsinden iskontolu ihraç edilen Devlet iç borçlanma senetlerinin aylık ortalama faiz oranına 1 puan eklenmek suretiyle bulunacak faiz oranının bileşik bazda uygulanması sonucunda hesaplanacak faiz miktarının ödenmesi halinde bu Kanunun yeniden yapılandırma hükümlerinden yararlanılır. Üçüncü fıkraya göre taksitlendirme süresi içinde ödenmeyen ya da eksik ödenen aynı mahiyetteki cari ay prim ve diğer borçları ise, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur mevzuatına göre gecikme zammı hesaplanarak tahsil edilir.

Bu Kanunun 1 inci maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendi kapsamında borçları yeniden yapılandırılanlarca, taksitlendirme süresinde beyanları üzerine tahakkuk eden; yıllık gelir ya da kurumlar vergisinin süresinde veya vade tarihlerinin rastladığı yılı takip eden yılın sonuna kadar tamamen ödenmemesi, katma değer vergisinde bir takvim yılında üç defadan fazla kanuni ödeme süresinde veya vade tarihlerinin rastladığı yılı takip eden yılın sonuna kadar ödeme yükümlülüklerinin yerine getirilmemesi, bu vergi türleri için ikmalen, re'sen veya idarece yapılan tarhiyatlardan, taksitlendirme süresince kesinleşenlerin ise kanuni süresinde veya kesinleşme tarihlerinin bulunduğu yılı takip eden yılın sonuna kadar ödenmemiş olması ya da bu borçların 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48 inci maddesine göre taksitlendirilmemesi hallerinde, bu hususlar işverenin bağlı olduğu vergi dairelerince Sosyal Sigortalar Kurumuna bildirilir. Bu durumda, borçlular bu Kanunun yeniden yapılandırma hükümlerinden yararlanma hakkını kaybederler ve ödedikleri tutarlar Sosyal Sigortalar Kurumunun ilgili mevzuatı uyarınca borçlarına mahsup edilir.

Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 6183 sayılı Kanunun 48 inci maddesine göre veya 29/7/2003 tarihli ve 4958 sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun geçici 1 inci maddesinin (K) fıkrası uyarınca ya da 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun geçici 19 uncu maddesi uyarınca borçlarını taksitlendirerek, ilgili kanunlardaki taksitlendirme şartlarına uygun olarak ödemekte olanlar, kalan borç tutarları için başvuru süresi içinde talep etmeleri halinde, yeniden yapılandırma hükümlerinden yararlanabilirler. Bu takdirde, daha önce yapılmış olan tecil ve taksitlendirme işlemi bozularak taksitlendirme şartlarına uygun olarak daha önce ödenmiş olan taksit tutarları, ilgili kurumların mevzuatına göre mahsup edildikten sonra kalan borçlar vadesinde ödenmemiş alacak kabul edilir.

Yeniden yapılandırılan borçlar için yapılan ödemeler; yanlış veya yersiz alınan tutarlar hariç, iade ve mahsup edilmez. Yeniden yapılandırma nedeniyle bu Kanunun yürürlük tarihinden önce tahsil edilmiş tutarların iadesi veya mahsubu yapılmaz. Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce tatbik edilmiş olan hacizler ile alınan teminatlar, yapılan ödemeler nispetinde kaldırılır ve buna isabet eden teminatlar iade edilir.

Bu Kanun hükümlerinden yararlanmak üzere başvuran borçluların, kapsama giren borçları dolayısıyla Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur’a yaptıkları itirazlardan ve yargı nezdinde sürdürdükleri davalardan feragat etmeleri ve ihtilaf yaratmamaları şarttır.

BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Bülent Baratalı.

Buyurun Sayın Baratalı. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA BÜLENT BARATALI (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1066 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 3 üncü maddesiyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini aktarmak üzere söz almış bulunmaktayım; bu nedenle, Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir anafikir olarak ve genel kabul olarak bazı arkadaşlarımızın atıfet muamelesi olarak düşündükleri, bazı arkadaşlarımızın da yeniden yapılandırma olarak düşündükleri bu kanuna, az önce söylediğim gibi, anafikir olarak karşı değiliz, bir genel kabul içinde karşı değiliz; ancak, biraz sonra ifade edeceğim gibi, kanunun ratio legis'i dediğimiz konuluş amacı, ülkenin 2000 ve 2001 yıllarında içine düştüğü kriz durumudur.

Biraz sonra, bu kriz bitmiş midir bitmemiş midir, kime göre bitmiştir kime göre bitmemiştiri de tartışmak istiyorum izninizle.

Bu kanunun 3 üncü maddesi, yeniden yapılandırma ve taksitlendirmenin, taksitlendirmenin koşullarının, taksitlendirme koşullarının kabulünün, ihlalinin nasıl olacağını ve ne gibi müeyyidelerle donatılacağını içeren bir maddedir.

Şimdi, 1 inci maddesinde taksitlendirmenin nasıl yapılacağını, çok zor durumun nasıl tespit edileceğini ifade etmektedir; ancak, 1 inci maddenin birinci fıkrasının sonuna baktığımızda, çok zor durum halinin uygulanmasının, nasıl yönetim kurullarına sübjektif bir kriter olarak verildiğini görmekteyiz. Oysa, kanunlar, objektif olarak, herkese eşit olarak yapılır, takdir hakkı da çok uzun süre kullanılamaz.

Diğerleri, yeniden yapılandırılan ikinci fıkrada, yeniden yapılandırılan bu prim borçlarının taksitlendirme sürelerinin, bir yıla, iki yıla ve diğer yıllara, altmış aya kadar nasıl olacağını ve bunlara nasıl bir faiz uygulanacağını içermektedir.

Yine, diğer fıkralar ise; üçüncü fıkrasında, taksitin ihlali halinde, bunun birkaç kez -üç kez- taksitlendirmesi ihlali halinde ise, ne gibi bir müeyyideler olacağını içeren fıkrasıdır.

Dördüncü fıkrası ise, yeniden yapılandırılırken, üzerine TEFE'den gelen faiz konan ve bir yılda ödemek istiyorsa, üzerine yıllık yüzde 5 faiz konan ve yeniden yapılandırılarak borç aslı haline dönmüş olan bu borcun, bu prim borcunun ödenmesinin geciktirilmesi halinde, gecikilen her ay için, Hazine Müsteşarlığınca açıklanacak ve bir önceki aya ait YTL cinsinden ıskontolu ihraç edilen devlet iç borçlanma senetlerinin ortalama faizlerine 1 puan eklenerek uygulanacak faiz bulunmaktadır ki, ben bunu hesapladım, bu, yüzde 2,1 gibi önemli bir faiz olmaktadır.

Bundan sonra devam eden maddelerde ise, taksitlendirmeye tabi tutulan mükellefin, vergi dairesine, her ne nam altında olursa olsun -muhtasar, gerçek ve diğer konuda- vergi borcunun olmaması gerekmektedir. 6183 sayılı Tahsili Emval Kanununa göre ise, eğer vergi borcu taksitlendirilmişse, bunda da ihlalin yaşanmamasını gerektirmektedir.

O nedenle, biz bu maddede bir önerge vereceğiz, bu maddenin beşinci fıkrasında; çünkü, SSK ve Bağ-Kur affı ile vergi dairesine borcun hiç alakası bulunmamaktadır.

Anımsarsanız değerli milletvekilleri, vergi barışı hiçbir koşula tabi olmadan getirilmiştir. Bu madde ise, hukukçuların ifade ettiği gibi, askıda bir hukukî muameledir veya diğer deyişiyle, topal bir hukukî muameledir, şarta, taliki şarta bağlı olan bir hukukî muameledir; yani, taliki şartı yerine getirmezseniz, bu maddeden istifade edemezsiniz. Onun için, bu madde, bu fıkra konusunda da, değerli arkadaşlar, bir önergemiz olacaktır.

Yani, sonuç olarak, bu kadar şarta bağlanmaması gerekirdi, basit, herkes tarafından anlaşılabilir olması gerekirdi, çok karmaşık yazılmaması gerekirdi. Arkadaşlarım 1 inci maddede ve başlangıçta epeyce tenkit ettiler; onlara katılıyorum. Bunun anlamak için, en azından, bu üç sayfalık maddeyi anlamak için bir malî müşavire de danışılması gerekmektedir.

Değerli arkadaşlar, ben, şimdi, bu yasanın ratio legis'i dediğimiz konuş amacındaki bölüme gelmek istiyorum; yani, esbabı mucibe layihasından, gerekçeden… Bir okumak istiyorum bu gerekçeyi: Birinci fıkrasında, 2000 ve 2001 yıllarındaki kriz nedeniyle hem mükellefin düştüğü durum hem de kurumların düştüğü durum nedeniyle bu kanun getiriliyor.

Şimdi, aradan çok uzun zaman geçmiş -keşke, daha önce getirilebilseydi- kurumların alacağı 23 katrilyona gelmiş, mükellefler de bunu ödeyemez noktaya gelmişler. Yani, vergi borcunuzu ödeyeceksiniz, cari taksiti ödeyeceksiniz, bunun üzerine, faiz bindirilmiş olan eski borcu ödeyeceksiniz.

Değerli arkadaşlar, bunları kim ödeyecek, hangi mükellef ödeyecek? Ankara milletvekili arkadaşlarımız Şaşmaz'ı bilirler. Sanıyorum, Şaşmaz Sanayi Sitesine giden arkadaşımız vardır. Orada dükkânlar açılmıyor, esnaf para kazanamıyor. Bir dükkânın açılması, zaten, günlük 250 000 000 lirayla başlıyor. Gitmemiş olan arkadaşlar varsa, ben, kendilerini, Şaşmaz Sanayi Sitesindeki oto tamircilerini bir ziyarete davet ediyorum. Yalnız onda mı; sanayicilerde, ihracatçılarda, tarımla uğraşanlarda, yani, nüfusun çok önemli bir bölümünde kriz devam ediyor arkadaşlar. Kriz nerede bitmiş -belki, kriz bitti diyenler olacaktır, onlara da hak veriyorum- kriz sadece rantçılarda bitmiş değerli arkadaşlar; yani, ülkenin ekonomik durumu nedeniyle yararlanan ve sıcak portföy olarak Türkiye'ye para getirenler, bir yıl içinde dolarlarına yüzde 68 kazandırmışlar. Evet, doğru; yani, kriz bitti diyenler bu konuda haklı, ben de kendilerine hak veriyorum; ama, reel sektörle uğraşanlar, ayrıca tarımsal ürün üretenlerde kriz bitmemiş.

Bakın şimdi, ihracatın parlayan yıldızı tekstil sektöründeki duruma bakın değerli arkadaşlar. Bakın, tekstilde, giyim sektöründe neler yatıyor... Burada kriz bitmemiş, onu anlatmaya çalışıyorum. Yani, konuştuğum konu, maddenin başlangıcıyla ilgili. Şimdi, tekstilciler, gayri safî millî hâsılanın yüzde 7,8'ini, sanayi üretiminin yüzde 19,9'unu, imalat sanayii üretiminin yüzde 18,4'ünü, sanayi istihdamımızın 23,9'unu, ülke istihdamının 13,6'sını, toplam ihracatımızın yüzde 28'lik payını oluşturuyorlar. Güçlü bir sektör; fakat, bu sektörün iki önemli özelliği var. İhracatı çok fazla; ama, ithalatı çok az olan bir sektör; ama, bu da krizde.

Değerli arkadaşlar, bir de -çok önemli- kadın işçi çalıştırıyorlar, bir de eğitimsiz işçi çalıştırıyorlar; ama, bunların üzerlerindeki vergi yükünün, özellikle muhtasarın çok artmış olması, KDV'nin çok artmış olması, Türk Lirasının çok aşırı değerlendirilmesi ki, 2000'li yıllara doğru dönersek, bugün, ihracatın kurtulabilmesi için doların 2 500 000 Türk lirası olması gerekmektedir.

Bir de ayrıca, bunların üzerinde -ne alakadır bilemiyorum; ama- 1,2'lik TRT payı da bulunmaktadır, KDV'si yüksektir. OECD ülkeleri içinde, değerli arkadaşlar, bu sektörün maliyetleri çok fazladır, enerji maliyeti çok fazladır, istihdam üzerindeki maliyetleri çok yüksek düzeydedir. Eskiden bu maliyetler yüzde 18 iken, bugün, yüzde 41 düzeyindedir.

Şuna gelmeye çalışıyorum: Bu arkadaşlarımız geleneklerimize ve devletimize çok bağlı olmalarına karşın, İzmir'de, Denizli'de, Aydın'da, Manisa'da bu ihracatçılar, bu tekstil üretenler, eylem kararı almışlardır değerli arkadaşlar. Yani, çiftçilerimiz eylem kararı alıyor; maalesef, geleneklerimize aykırı olarak, Sayın Başbakana hoş geldin diyeceklerine, üzerine yumurta atıyorlar. Bu, üzüntü verici bir olay. Yani, tarımcı bitmiş -kendini böyle ifade etmeye çalışıyor- tekstilci de bitmiş ve…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT BARATALI (Devamla) - Sayın Başkanım…

BAŞKAN - Sayın Baratalı, buyurun.

BÜLENT BARATALI (Devamla) - Teşekkür ederim.

… bunlar, ihracatın parlayan yıldızı, Türkiye'nin parıldayan yıldızı olmasına karşın, değerli arkadaşlar, eylem kararı alıyorlar; çok ciddî bir olay, çok ciddî bir konu.

Şimdi, bazı arkadaşlarımız, bazı milletvekili grupları, belki, bölgelerine gidip bu sorunlarla karşı karşıya gelmek istemiyorlar; ama, burası halkın kürsüsü ve bir milletvekili olarak ben bunların sorunlarını burada anlatmak zorundayım. Türkiye iyi gitmiyor değerli arkadaşlar, Türkiye iyi yönetilmiyor. Bakın, tarımcılar isyanda, ihracatçılar isyanda, reel sektör isyanda; tek isyanda olmayanlar, paradan para kazananlar. Az önce söylediğim gibi değerli arkadaşlar, geçen sene buraya 1 000 dolar getiren yüzde 68 oranında para kazanmaya devam ediyor. Yani, Türkiye'deki sıcak paranın portföy üzerindeki etkisi, hâlâ daha yakıcılığını korumaktadır.

Değerli arkadaşlar, ben, korkuyorum ve üzülüyorum; Sayın Başbakan gezilerinden dolayı pek mutlu olmuyor; ama, ilk defa, kralın çıplak olduğunu Mersin'de görmüş bulunmaktadır.

FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) - Artistlerle mi?

BÜLENT BARATALI (Devamla) - Değerli milletvekilleri, kral çıplaktır. Sizin de görmenizi buradan öneriyorum; çünkü, aynı gemideyiz. Eğer, siz de bu çıplaklığı görürseniz, kralın çıplak olduğunu, hep beraber, belki alacağımız tedbirlerle, Türkiye'deki batmakta olan gemiyi, hemen hemen küpeşteleri kaybolmuş olan gemiyi kurtarabiliriz.

Sayın Başbakanımızı, sanıyorum, 16 Şubatta İzmirliler ağırlayacaklar. Umarım, kendilerine Mersin'deki gibi bir… İzmir, tabiî, centilmendir, kibardır, misafirseverdir, üreticidir. Biz de kendilerinden rica edeceğiz. Yine geleneklerimize uygun olarak karşılayacaklar; ama, çok hayır dua ettiklerini burada söyleyemem. Burada gerçekleri ifade etmeye çalışıyorum.

Sayın Kacır, yani, bunlar, söylediğim gerçeklerdir. Herkesin bu gerçekleri görmesini diliyorum…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT BARATALI (Devamla) - Teşekkür edeceğim Sayın Başkan.

Beni dinlediğiniz için çok teşekkür ederim. Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Baratalı.

Madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen Mardin Milletvekili Muharrem Doğan.

Buyurun Sayın Doğan. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 1066 sıra sayılı yasa tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde görüş belirtmek üzere, Anavatan Partisi Grubu adına, söz almış bulunuyorum; öncelikle, Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu yasa tasarısının genel gerekçesi, 2000 ve 2001 yıllarında yaşanan ekonomik krizler, işyeri sahiplerinin, işletmelerin, işverenlerin finansal sıkıntıları nedeniyle sosyal güvenlik kurumlarına ödemeleri gereken primlerin ödenmesinde yaşadıkları sıkıntılara çözüm üretmek için önümüze getirilmiştir. Nitekim, Bağ-Kur ve Sosyal Sigortalar Kurumuna olan borçlar 2002 yılından 2004 yılı sonuna kadar yüzde 74 oranında artmıştır. Bunun içindir ki, yaşanan olumsuz ekonomik gelişmelerin işverenler ve işletmeler üzerindeki tahribatının giderilmesiyle ortaya çıkacak olumlu gelişmeler, doğrudan, ekonomiye de yansıyacaktır. Öncelikle, şu sorunun yanıtı alınamamıştır: 2000 ve 2001 yıllarında yaşanan ekonomik krizlerin ortaya çıkardığı darboğazı gidermek için AKP Hükümeti, niçin 2006 yılına kadar beklemiştir, neden bu yasayı çıkaramamıştır? Bunu düşünmekte fayda var diye düşünüyorum. Bana göre, bunun gerekçesi, hükümetçe IMF'nin bu konuda ikna edilememiş olmasıdır. Dolayısıyla, bağımsız ekonomik kararlar alamayan bir hükümetin getireceği af uygulamasının da yetersiz ve adil olmayacağı da açıktır.

Tasarı, prim borcu olan yükümlüler açısından eşit uygulama öngörmemektedir. Aksine, bu tasarı, çifte standardı öngören uygulamalara olanak sağlamaktadır. Örneğin, 100 000 YTL'nin altında ve üstünde prim borcu olan işveren ve sigortalılar için getirilen uygulamalar farkıdır. Bu farklılığın her ne kadar bilanço rasyoları iyi olan işverenlerin aftan yararlanmamalarına yönelik olarak yapıldığı ifade edilse de, aynı durumun 100 000 YTL'nin altında borcu olanlar için de geçerli olduğunun unutulmaması gerekir. Dolayısıyla, gerek SSK ve gerekse Bağ-Kura prim borcu olanların aftan yararlanmaları konusunda yasayla farklı standartlar getirilmiştir. Bu da, yurttaşların yasalar karşısında eşit olmadıkları sonucunu doğurmaktadır. Dolayısıyla, Anayasaya ve evrensel hukuk kurallarına aykırıdır. Bu açıdan, yasa tasarısı, yapılan düzenleme, beklentilerine hizmet edecek nitelikte değildir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasa tasarılarının kolay, uygulanabilir ve yurttaşlar tarafından kolay anlaşılabilir olması gerektiği temel kuraldır. Özellikle de af niteliği taşıyan yasaların bu açıdan büyük önem taşıdığı açıktır. Oysa, bu tasarı, karmaşık ve uygulaması zor olan bir tasarıdır. Bu yasa tasarısı, pek çok bürokratik işleme ve dolayısıyla pek çok uyuşmazlığa yol açacaktır. Var olan sorunları çözmeyi amaçlayan tasarı bu haliyle yasalaştığında, kendisi yeni sorunların kaynağı olacaktır.

Yasa tasarısı, mevcut borçların bir kısmının silinmesi için işverenin tutmakta olduğu defterler ve bilanço kriterlerine göre bir hesaplama sistemini getirmektedir ki, nihai bir çözüm olmayacaktır, bunlarda başarılı olması mümkün değildir. Örnek olarak şunu söyleyebiliriz: Bu yasa tasarısıyla borçların bir kısmı silinecekse, bu, daha anlaşılabilir ve herkesi eşit şekilde kapsayacak bir tek oran üzerinden yapılmalıdır ve bu oran da yüzde 40 ve yüzde 50 gibi oran olmalıdır. Ayrıca, bu tasarının amacı, prim borçlarını ekonomik krizler nedeniyle zamanında ödeyememiş işverenlere ve sigortalılara, bu borçlarından kurtulmanın yolunu açmak olmalıdır.

Sayın Bakanım, bence, bu yasa tasarısında, peşin ödeme sistemini getirebilirdik. Şöyle ki: Olabilir ki, borçlunun birisi, öküzünü satabilirdi, aracını satabilirdi, evini satabilirdi ve borçları ödeyebilirdi. Hiç değilse, peşinen borcunu ödeyen mükellefin gecikme cezalarından ve faizlerden affedilmesi gerektiğine inanıyordum. Bunu getirseniz iyi olur diye düşünüyorum. Hatta, bu, bir önergeyle de düzeltilebilir. Bu şekilde, hem işverenler ve sigortalılar rahat bir nefes alacak, borçtan kurtulmuş olacak, diğer taraftan devletin kasasına da sıcak paranın girmesini sağlayacaktır. Bu tür farklı hesaplamalarla, eşit ve adil olmayan bir sistemin yerine, tek oranlı ve herkese aynı oranda bir hesaplama sistemini getirmelidir. Böylelikle, sıkıntı içerisinde olup, borcunu ödemek isteyen dürüst vatandaşlarımızın beklentileri de karşılanmış olacaktır. Halbuki, bu yasa tasarısı karşısında kamuoyunda oluşan beklenti, prim borçlarına ait gecikme zamlarının en az yüzde 40, yüzde 50 civarında bir oranın getirilmesiydi; bu da gerçekleşmedi.

Görülüyor ki, AKP Hükümeti, bu yasa tasarısıyla, prim borçlarını ekonomik krizler nedeniyle ödeyemeyen işverenler ve sigortalılar için ekonomik boyutu olan bir çözüm üretebilmiş ve çözebilmiş değildir.

Değerli milletvekilleri, Ocak 2006 tarihinde yapılan çok önemli araştırma neticemi sizlere arz etmek istiyorum. Şahsa karşı işlenen suçlar 2004 yılında 158 241 iken, 2005 yılında 197 997'ye çıkmıştır; artış oranı yüzde 25. Mala karşı işlenen suçlar 2004 yılında 195 337 iken, 2005 yılında 289 765'e çıkmış; artış oranı yüzde 48'dir. Kapkaç, hırsızlık olayları artmış; her gün birilerinin evi soyulmaktadır; hatta, bu evleri gündüz soyanların çoğunun da 17-18 yaşındaki kızlarımızın olduğu tespit edilmiştir. Bu kızlarımız, yarının anneleri ve yeni nesiller yetiştireceklerdir. Bunlar eğitimsiz kalmışlardır. Mutlaka bir önlem alınması ve bunların önüne geçilmesi gerektiğine inanıyorum. Polis sayısı 2004'te 190 304 iken, 2005 yılında 192 626'ya çıkmış; artış oranı yüzde 1'dir. Bakın, ne kadar ters bir orantı. Halbuki, Avrupa Birliğine bağlı ülkelerde 250 kişiye bir polis düşerken, ülkemizde 305 kişiye bir polis düşmektedir. Avrupa standartlarını yakalamak için 35 000 yeni polisin alınması gerekiyordu, bunu da yapamadınız. Sizi tutan mı var, niye yapmıyorsunuz; asayişle ilgili tedbirleri neden almıyorsunuz?! Bu tablo, AKP İktidarının ülkenin ve milletin hayrına yapabileceği bir proje ve çözüm önerisinin bulunmadığını göstermektedir.

Yasanın 3 üncü maddesiyle yönetim kuruluna tanınan yetkinin sınırları belirsiz ve tartışmaya açıktır. Örneğin, borcun peşin veya eşit taksitler halinde ödenmesine karar verme yetkisi, başvuru sahibinin talebi yerine, yönetim kurullarının inisiyatifine bırakılmış görülmektedir. Bu yetkinin kullanımı göreceli ve taraflı bir hal aldığı takdirde, adamına göre muamele alışkanlığı kendini gösterecektir. Bu sebeple, borcun ödeme süresinin tercihi, başvuru sahibine bırakılmalıdır. Böyle bir düzenleme, hem hakkaniyetli olacak hem de vatandaşın devlete güvenini artıracaktır.

Aynı maddenin sonunda, kanundan faydalanmak isteyen borçluların, kapsama giren borçları dolayısıyla yaptıkları itirazlardan ve açtıkları davalardan vazgeçmeleri şartı getirilmektedir. Borç olarak tespit edilen miktar konusunda itirazı olan bir vatandaşı açtığı davadan vazgeçmesi için zorlamak, onu, adaletten mahrum bırakmak ve keyfî yönetimlere teslim etmek demektir. Bu, zor kullanmaktır; insanları, haklarını aramaktan alıkoymaktır. Bu fıkra, tasarı metninden tamamen çıkarılmalıdır. İktidarı, halktan saklıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Doğan.

MUHARREM DOĞAN (Devamla) - İktidarı, halkla paylaşmaktan, gerçekten, kaçırıyorsunuz. Sizin de bildiğiniz gibi, Yüce Allah'ın emridir; yani, zorlaştırıcı olmayın, kolaylaştırıcı olunuz. Tasarının, meydana gelen ekonomik gelişmelerin hangi etkileri sebebiyle bu oranlarda indirim yapılacaktır ve neden, sadece, ilk üç ayı?.. Bu hususların hiçbiri net ve şeffaf değildir. Dolayısıyla, ya gecikme cezası oranını yüzde 1'e indirin ya da bu hükmü tasarı metninden tamamen çıkarınız.

Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum; Yüce Meclisi, tekrar, saygılarımla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Doğan.

Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 20.59
BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 21.05

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62 nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

1066 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3.- Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı; Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın, Sosyal Güvenlik Barışı Yasa Teklifi; İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Hakkında Prim Barışı Kanunu Teklifi; Ankara Milletvekili Eşref Erdem'in, 1479 ve 2926 Sayılı Yasalarda Değişiklik Yapılması Hakkında Yasa Önerisi; Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut'un, İş ve Sigorta Barışı Kanunu Teklifi; Manisa Milletvekili Hasan Ören ve 42 Milletvekilinin, 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa Ek Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi; Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün ile 28 Milletvekilinin, Bağ-Kur ve SSK'ya Ait Birikmiş Prim Borçlarına Ödeme Kolaylığı Getirilmesi Hakkında Kanun Teklifi; Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan'ın, Sosyal Güvenlik ve Prim Barışı Kanunu Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/1122, 2/116, 2/124, 2/137, 2/147, 2/379, 2/399, 2/457) (S. Sayısı: 1066) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının 3 üncü maddesi üzerinde söz sırası, şahsı adına söz isteyen Kahramanmaraş Milletvekili Fatih Arıkan'ın. (AK Parti sıralarından alkışlar)

FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1066 sıra sayılı yasanın 3 üncü maddesiyle ilgili söz almış bulunuyorum.

3 üncü madde, hem Bağ-Kur hem de SSK'ya ilişkin ortak hükümleri kapsamaktadır. Burada, Bağ-Kur ve SSK borcuna ilişkin taksit süresinin nasıl hesaplanacağından bahsedilmekte olup, taksit süresi, aylık bazda borcun ağırlıklı yaşı ve miktarına göre, aydan aya Bağ-Kur ve SSK borçları taksitlendirilecektir. Yapılandırılan borcun tamamının peşin ödenmesi mümkün olduğu gibi, bir kısmının peşin bir kısmının da taksitler halinde ödenmesi mümkün olacaktır. Borcun taksitlendirme süresine göre taksitlendirme farkı da hesaplanacak ve taksit süresince bu fark ödenecektir. Başvurma süresinin sona erdiği tarihi takip eden ayın sonuna kadar yapılan ödemeler peşin ödenmiş sayılacaktır.

Değerli arkadaşlar, bu önemli yapılandırmada, hem cari ay priminin hem de taksitlendirilen vadesi geçmiş borcun birlikte ödenmesi esastır. Bir takvim yılı içerisinde üç defadan fazla cari ay priminin ödenmemesi veya üç defadan fazla eski borcun ödenmemesi halinde, yükümlüler yapılandırma hakkını kaybedeceklerdir. Buraya çok önemle dikkat edilmesi gerekmektedir. Bir takvim yılında ödenmeyen ya da eksik ödenen taksit tutarlarının, taksitlendirme süresi aşılmamak kaydıyla, en geç izleyen takvim yılının sonuna kadar ödenmesi gerekmektedir.

Ayrıca, 2003 yılında Bağ-Kur ve SSK borçlarını yapılandırarak ödemeye devam edenler veya yapılandırması bozulanlar, kalan borçlarını bu kanuna göre yeniden yapılandırabileceklerdir.

Yine, SSK'yla ilgili olarak, borç aslı 100 000 YTL'yi aşanlar, Gelir ve Kurumlar Vergilerini düzenli ödemelidirler. Yıllık Gelir ve Kurumlar Vergisinin veya vade tarihlerinin rastladığı yılı takip eden yılın sonuna kadar tamamen ödenmemesi, Katma Değer Vergisinde bir takvim yılında üç defadan fazla kanunî ödeme süresinde veya vade tarihlerinin rastladığı yılı takip eden yılın sonuna kadar ödeme yükümlülüklerinin yerine getirilmemesi, bu vergi türleri için, ikmalen, resen veya idarece yapılan tarhiyatlardan taksitlendirme süresince, kesinleşenlerin ise kanunî süresinde veya kesinleşme tarihinin bulunduğu yılı takip eden yılın sonuna kadar ödenmemiş olması ya da 6183 sayılı Kanunun 48 inci maddesine göre taksitlendirilmemesi halinde, borçlular, yapılandırma hükümlerinden yararlanma haklarını kaybederler.

Bu kanundan yararlanmak isteyen borçluların, SSK ve Bağ-Kura yaptıkları itirazlardan ve açtıkları davalardan feragat etmeleri gerekmektedir. Bağ-Kura ve SSK'ya borcu olanlar, kanunun yürürlük tarihinden itibaren iki ay içerisinde, bağlı oldukları il müdürlüklerine müracaat ederek bu kanundan yararlanabileceklerdir.

Yapılandırma müracaatında bulunan borçlulardan herhangi bir teminat alınmayacaktır. Burası çok önemli. Daha öncekilerde, biliyorsunuz teminat alınma işlemleri vardı.

Bu yapılandırma çok cazip olup, borçlu olan sigortalı ve işverenlerimizin yasal süresinde başvurarak bu fırsattan yararlanmaları, her zaman kendilerinin menfaatı icabına olacaktır.

Bu tasarının, işverenlerimize ve sigortalılarımıza hayırlı olmasını diliyor; saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Arıkan.

Madde üzerinde, Hükümet adına, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 3 üncü maddesi üzerinde görüşlerimi arz etmek üzere huzurunuzdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Benden önce konuşan değerli arkadaşımın da ifade ettiği gibi, 3 üncü madde ortak hükümleri içermektedir, gerek Bağ-Kur gerekse SSK prim alacaklarına ilişkin. 12 aylık sürede ödenmesi halinde yüzde 5, 12 ayı aşan, 24 ayı aşmayan sürede ödenirse yüzde 6 ve bunu aşan bölümde yüzde 7 oranında taksitlendirme farkı hesaplanacağını öngörmektedir madde. Onun için, bütünü üzerinde yaptığım konuşmada da ifade ettiğim üzere, peşin veyahut da kısa taksitlerde ödenmesi, sigortalılarımızın lehine olan bir husustur.

Maddenin getirdiği diğer değişiklik, taahhüdü ihlalle ilgilidir. Taksitlendirme planının bozulabilmesi için, üç defadan fazla borç taksitlerinin ihlal edilmesi veyahut da cari primlerin yine 1 yıl içerisinde üç defadan fazla ihlal edilmesi halinde, taahhüt ihlal edilmiş sayılacaktır.

Başka bir düzenleme, vergi borcuna ilişkindir. Burada çok söylendi; değerli arkadaşlarım, vergi borcunun ödenmesi keyfiyeti, sadece Sosyal Sigortalar Kurumunda, 100 000 YTL'yi aşan alacaklar içindir. Bağ-Kur borçlarında 100 000 YTL'ye kadar SSK alacaklarında vergi borcunun ödenmesi durumu söz konusu değildir. Ancak, 100 000 YTL'yi aşan SSK borçlarında bu vergi borcunun ödenmesi keyfiyeti aranmaktadır. O da, madde dikkatle incelendiği zaman çok esnek bir yapı içerisinde ele alınmıştır. Yani, bir yıl, âdeta, bir vade veren, bir süre veren bir esnekliği vardır maddenin. O da, zannediyorum, mükelleflerimizi bu süre içerisinde zorlamayacaktır.

Yine, 2003 yılında çıkarmış olduğumuz borç yapılandırma programına devam eden sigortalılarımızın, bu borç yapılandırma programından yararlanmalarına da, kendi istekleri halinde, imkân tanınmaktadır. Bu maddenin getirdiği değişiklikler bunlardır.

İzninizle, bundan önceki maddelerde bazı tereddütler hâsıl oldu, onları açıklama gayreti içerisinde olacağım. "Bağ-Kurda isteğe bağlı sigortalılar bu borç yapılandırma programı içerisinde değildir" dendi.

Değerli arkadaşlarım, Bağ-Kurda isteğe bağlı sigortalıların zaten biriken bir borç stoku olmadığı için, bu borç yapılandırma programına alınmalarına gerek yok. Örnek vereyim: Diyelim ki, ocak, şubat, mart, nisan dönemi içerisinde 3 ay isteğe bağlı sigorta primi ödemezse, zaten isteğe bağlı sigortalılığı otomatikman kesiliyor. Diyelim ocak ayında ödedi; şubat, mart, nisanda ödemedi; ocak ayı itibariyle sigortalılık süresini sayıyorum, diğer aylar zaten sayılmadığı için ve borç da birikmediği için, Bağ-Kurda isteğe bağlı sigortalıların borç kapsamına alınmasına bir gerek yok.

Sayın Enis Tütüncü'nün ve diğer arkadaşlarımızın üzerinde ısrarla durdukları, önergelerine de konu ettikleri hususlar var; örneğin 1 yıl sisteme prim ödemiş veyahut da 5 yıl sisteme prim ödemiş olanlara bir hak tanıyabilir miyiz diye. Şimdi, bizim bunu kabul etmememizin özünde, değerli arkadaşlarım, borçlanma, geriye dönük borçlanma felsefesine ve mantığına karşı olduğumuz için bu önergeleri kabul edemiyoruz; çünkü, sosyal güvenlik sistemimizin belki bugün bu zor duruma düşmesinin en önemli nedenlerinden birisi borçlanmadır. Türkiye'de, bu, geçmişte çok çıkarılmıştır. Bir diğeri de erken emekliliktir. Onun için, bu hususlarda geriye dönük borçlanmayı kabul etmediğimiz için önergelere de olumlu oy veremedik.

Bir de şu husus var: Bizim esas aldığımız parametre sigortalılıktır; yani, bir kişinin SSK yahut da Bağ-Kur sistemine girebilmesi için bazı şartları taşıması lazım. Bağ-Kurlu olabilmesi için esnaf olması lazım veyahut da tarım sigortalısı olması lazım. Eğer, bu kişi bu sigortalılık vasfını kaybettiyse, kanun nazarında, hukuk nazarında o sigortalılığın kendine sağlamış olduğu haklardan istifade etmesi mümkün değil.

Şimdi, diyelim ki, 1980 yılında bir vatandaşımız Bağ-Kurlu oldu. 1985 yılında, bu, Bağ-Kur faaliyetinden ayrıldı. Dilekçe verdi, Maliyedeki kaydını sildi, odadaki kaydını sildi. Artık, 1985'ten sonra Bağ-Kurun onu sigortalı olarak muhatap alması mümkün değil. Önergelerde de istenilen bu, 1985'ten sonra geçen sürelerin primlerinin ödenmesi veyahut da borç teşekkül ettiyse onların yapılandırılması suretiyle kendilerine sigortalılık süresi verilmesi isteniyor. Esas burada anlaşamıyoruz; yani, bu, borçlanma imkânı getirdiği için, bunu, biz, felsefe olarak veyahut da prensip olarak kabul etmediğimiz için, o boşta geçen, sigortalılık kapsamında olmayan süre bir şey ifade etmiyor.

Peki, sistemden koptu; ama, bu süre içerisinde vergi kaydını ibraz etti veyahut da bu sigortalılık kapsamında bir iştigal konusu olduğunu eğer ispat edebiliyorsa, bugüne kadar çıkmış yasalarımız, 20 Nisan 1982 tarihine kadar sigortalılık süresini geriye götürebiliyor; yani, 1990 yılında, 2000 yılında bir Bağ-Kurlumuz geldi, dedi ki, ben, şu tarihler arasında vergi kaydım vardı; ama, tescilli olmadım. İspat etti, tevsik etti. O zaman, deniliyor ki, 1982 yılına kadar senin sigortalılık süresini başlatıyorum.

Başka bir milat 4956 sayılı Kanunla getirilmiş sigortalılarımıza. Bu tarihte çıkan bir düzenlemeyle, sigortalılık başlangıcının 4 Ekim 2000 tarihine kadar olması esası getirilmiş. Bu tarihe kadar kuruma kayıt ve tescilini yapmayan sigortalıların hak ve mükellefiyetinin bu tarihten itibaren başlayabileceği hükme bağlanmış. Bunun için de geçici bir süre verilmiş. Bu süre de Ağustos 2004 tarihinde dolmuş bulunmakta. Yani, bu dediklerimin hepsini toparlarsam değerli milletvekili arkadaşlarım, şu anda bizim sistemimiz borçlanmaya imkân vermeyen, geriye dönük borçlanmaya imkân vermeyen bir sistem üzerine kurulu bulunmaktadır. Onun için, arkadaşlarımızın vermiş olduğu önergelere bu sebeple katılamadık ve bunları da açıklama ihtiyacını duydum.

Tabiî, fert olarak baktığımız zaman, münferit olarak bu uygulamalardan mağdur olmuş sigortalılar olabilir; ama, değerli arkadaşlarım, biz, resmin tamamına bakmak zorundayız. Türkiye'de sosyal güvenlik kurumlarını sağlıklı tutamazsak, malî dengelerini sağlam tutamazsak, emin olun, şu anda çeşitli şekillerde hak kaybına uğrayan ve onlar için çeşitli platformlarda bunu dile getirdiğimiz vatandaşlarımıza da bir fayda sağlayamayız. Eğer, sosyal güvenlik sistemi havuzunda birikim az olursa, bu vatandaşlarımızın emeklilik hakları, sağlık hizmeti konusundaki hakları çok kısıtlı olur. Benim, onun için, bütün arkadaşlarımdan istirhamım, gerek Bağ-Kur gerek Sosyal Sigortalar gerekse Emekli Sandığının kurumsal yapılarının, malî sürdürülebilirliklerinin sağlanması konusunda hep elbirliği içerisinde hareket etmemizde fayda var. Tek taraflı, sadece sigortalı tarafından bakarak bu kurumları zorlamak sistemin tamamını bozacağı için, teker teker bu vatandaşlarımıza da zarar verecektir.

Bakın, çok yakında şey yayınlandı, Avrupa Birliği Komisyon raporu yayınlandı. Mutlaka takip ettiniz. O raporda deniyor ki "Avrupa'da emeklilik sisteminin malî külfeti ekonomiyi tehdit eder vaziyete geldi" deniyor. Biz, bir Almanya kadar ekonomisi veyahut da malî imkânları maalesef düzgün olan bir ülke değiliz, Fransa kadar imkânları olan bir ülke değiliz; onun için, bizim de Avrupa'nın yaşamış olduğu bu krize yakalanmamız için bugünden bazı tedbirler almamız gerekiyor. Yani, bunu geleceğe dönük olarak yapmak zorundayız. Bunu yaparsak, Avrupa'nın şu anda yaşlanmadan dolayı yakalanmış olduğu krizi, Türkiye olarak, biz, fazla hissetmeyiz; ama, bugün alacağımız tedbirleri on yıl, yirmi yıl sonraya ertelersek, emin olun, çok şiddetli bir şekilde sosyal güvenlik krizi bizi ciddî bir şekilde sarsar.

Onun için, önümüzdeki günlerde sizin huzurunuza getireceğimiz sosyal güvenlik yasasına bu anlayış içerisinde bakabilirsek, çok olumlu bir çalışma yapacağımızı ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen Denizli Milletvekili Sayın Mustafa Gazalcı; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz 1066 sıra sayılı sosyal güvenlik prim alacaklarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin tasarının 3 üncü maddesi üzerinde kişisel söz aldım; tümünüzü saygıyla selamlarım.

3 üncü madde, arkadaşlarımın söylediği gibi, ödeme biçimleriyle ilgili, yani, taksitlendirme; 12 ayda, 24 ayda, daha fazla zamanda öderse, hangi oranlar içerisinde olacağına ilişkin bir düzenlenme yapıyor.

Değerli arkadaşlar, Sayın Bakanı dinledik hem 1 inci maddede hem de 3 üncü maddede ve tabiî, sosyal güvenlik kurumlarının sağlam olmasını diledi haklı olarak, bir bakan olarak. Gerçekten de, sosyal güvenlik, Anayasamızın 60 ıncı maddesine göre, herkesin sahip olması gereken bir haktır; devlet de bunu sağlamak zorundadır. İleri ve çağdaş bir ülke, sosyal güvenlik şemsiyesini ne kadar çok geliştiriyorsa, o derece uygar ve çağdaştır.

Şimdi, acaba, insanlar, neden primini ödemiyor, ödeyemiyor; istemediği için mi, keyfî bir tutumdan dolayı mı, yoksa, ekonomik nedenlerle mi ödeyemiyor, ödemiyor? Herhalde bir zorunluluktan. Durumunun, işinin iyi olmamasından dolayı primini ödemiyor, ödeyemiyor. Örneğin, bir köylü; niçin ödeyemez; ürünü para etmiyor da onun için ödeyemez bağlı olduğu sosyal güvenlik kuruluşuna primini. Üç yıldır, siz, girdi fiyatlarını artırıyorsunuz; ama, ürününü üç yıl öncekinden daha az bir parayla alıyorsunuz, adamın yaşamında bir gerileme oluyor ve primini ödeyemiyor; yani, bu kadar açık. Üzüm üreticisi için, tahıl üreticisi için, pancar üreticisi için, pamuk için, aklınıza ne gelirse gelsin, üç yıldır, bir ürün söyleyin ki bana, adam ürününü çok iyi satıyor, primini de çok iyi versin.

Değerli arkadaşlar, peki, eskiden primini ödüyor muydu insanlar, durumu iyiyken, köylünün yüzü gülerken; ödüyordu. Düğününü derneğini yapıp, çocuğunu okutuyor, primini ödüyordu. Sonradan ödeyemez duruma düştü.

Esnaf… Esnaf niçin Bağ-Kur primini ödemiyor; köylüye bağlı, işçiye bağlı ve emekliye bağlı. O para alamayınca, köylünün ürünü para etmeyince, esnaf tıkırdayabilir mi, işini döndürebilir mi, primini ödeyebilir mi?! Hangi esnaf Bağ-Kura karşı hacizli durumuna gelmek istesin, onun sağlık hizmetinden yararlanmak istemesin?

Biraz daha büyütelim, işadamları… Bakın, ayın 10'unda, cuma günü, biz, İzmir'de, Denizli'de 25 işveren kuruluşu… Bakın, çoğu AKP'ye zamanla destek olmuş bu kuruluşların. Yani, ticaret odası, sanayi odası, bütün esnaf odaları, 25'in üzerinde kuruluş, muhalefet-iktidar milletvekillerini topladı "biz yürüyeceğiz" diyorlar, bir çığlık içindeler arkadaşlar. Ödedikleri vergiden şikâyetçi; yani, diyorlar ki: "Bize söz verildi, girdi fiyatları düşecekti; ne oldu akaryakıt, elektrik…"

Bakın, değerli arkadaşlar, dokumacı bir çığlık içinde gerçekten; yüzde 18 ÖTV vergisi yüzde 8'e düşürülecek denilmiş, düşürülmemiş.

İşte, elimde, işadamlarının, o platformun istekleri: Çardak Havaalanı yapılsın ki iş yapalım diyorlar, Denizli-İzmir demiryolunun yük taşımacılığı onarılsın ki iş yapalım diyorlar, Teşvik Yasası düzeltilsin ki iş yapalım diyorlar…

2 500 kişi çalıştırıyor, 2 000 kişi çalıştırıyor; ama, batıyorum diyor. Ben, Çin'le yarışıyorum diyor, bir de kendi ülkemde haksız bir yarışma var diyor, ben boğuluyorum diyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Gazalcı, lütfen, toparlar mısınız.

MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Toparlamaya çalışıyorum Sayın Başkanım.

Bakın arkadaşlar, zincire bakın; köylü, işçi, esnaf, çalışanlar ve çalıştıranlar şikâyetçi; yani, peki, siz, kime hizmet ediyorsunuz, ne yapmak istiyorsunuz?! Yani, adamın ürünü para etmiyor, esnaf iş yapamıyor, işveren işçi çıkarmak zorunda kalıyorum diyor, sıralıyor, sıralıyor; ama, olmuyor.

Bakın, değerli arkadaşlar, "sosyal devlet" yazıyor Anayasamızın 2 nci maddesi. Sosyal devletten vazgeçtik biz; devlet, yurttaşı, bugün, soyuyor, soyuyor, çalışanı da soyuyor, çalıştıranı da soyuyor. Neyle soyuyor; telefon parasıyla çok fazla soyuyor, akaryakıtla soyuyor, elektrikle soyuyor, koyduğu vergilerle soyuyor; hem de varsıl-yoksul ayırımı gözetmeksizin, bir ip geriyor, soyuyor.

İnsanlar emekli aylığıyla geçinemiyor, insanlar esnaf olarak aldığı üç beş kuruşla geçinemiyor, insanlar aldığı işçi parasıyla geçinemiyor, üretimiyle geçinemiyor; çünkü, devlet soyuyor. Böyle bir şey olamaz arkadaşlar!

Biz ne yapsak gerçekten borcumuzu ödeyemeyiz; insanlar sadaka istemiyor, bağış istemiyor, emeğinin hakkını istiyor, ürününün hakkını istiyor, dünyayla eşit yarışmak istiyor ve bunları karşılamadığımız sürece…

BAŞKAN - Sayın Gazalcı, maddeyle ilgili konuşur musunuz lütfen.

MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Peki.

Değerli arkadaşlar, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gazalcı.

Madde üzerinde 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Ören, buyurun.

HASAN ÖREN (Manisa) - Sayın Başkan, Sayın Bakanıma aracılığınızla sorumu yöneltmek istiyorum.

Şimdi -biraz sonra da kürsüde açıklayacağım- Sayın Bakanım, 2 nci maddeyi biraz önce değiştirdik. Aslında, bu tasarının, bu yasanın omuriliği kırıldı. 2 nci maddede, emekli aylık… Bağ-Kur primleri ile sağlık primlerini ayırt edip, bu insanların, sağlıktan yararlanmadıklarından dolayı, sağlık primlerinin düşülmesi gerektiğini… 2 nci madde Plan Bütçede böyle kabul edilmişti; ama, hükümetin verdiği öneriyle, 1998 sonu 1999 başına kadar bütün Bağ-Kur primleri ve sağlık primleri toplanıp ondan sonra yapılandırmaya gidildi. Şimdi de, biraz sonra tabloda da görüleceği gibi, yasa hiçbir şey getirmedi, peşin ödemenin dışında.

60 ay vade yapan bir mükellef bugünkü borcunun üzerinde borç ödeyecek. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ören.

Sayın Ülkü, buyurun.

HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana şunu sormak istiyorum: Herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emekli olduktan sonra herhangi bir yerde esnaflık yapan birisinin, 43,5 milyon aylık ödeyerek, "Sosyal Güvenlik Destek Primi" adı altında aylık ödeyerek buna katkı koyması belki doğaldır; ama, bunu herkes yaparsa doğaldır.

Tutulan kısrak harmanı döver misali, bazıları için bu para alınıyor da bazıları için alınmıyorsa, bu çok büyük bir haksızlık değil midir diye sormak istiyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ülkü.

Sayın Tütüncü, buyurun.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben de, aracılığınızla, Sayın Bakana iki soru yöneltmek istiyorum.

Birincisi; Sayın Bakan, geçmişe dönük borçlanmayı ilke olarak kabul etmediklerini belirttiler; ancak, hiç prim ödememiş, tek kuruş prim ödememiş, yalnız ve yalnızca Bağ-Kura tescil edilmiş olan yurttaşlarımıza tanınan bu hak bir çeşit borçlanma değil midir?

İkinci sorum ise; çiftçilerimizin, Bağ-Kura üye olan çiftçilerimizin yüzde 70'i ya hiç prim ödeyememiş ya da prim ödemiş, ancak, borç takmış olan sigortalılardan oluşuyor. Borçsuz sigortalılar, 1 000 000 kişinin içinde ancak 295 000 kişi. Peki, tarımın, çiftçinin içinde bulunduğu ekonomik çöküntüde, mevcut Bağ-Kurluların yüzde 70'ini oluşturan bu çiftçilerimiz, nasıl, hangi olanaklarla bu yasadan yararlanabilecekler? Bakanın bu konuda bizi aydınlatmasını istiyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tütüncü.

Sayın Doğan, buyurun.

MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, 2003 yılında Bağ-Kur mükelleflerinin borç yapılandırmasından netice alamadınız. Bu defa getirdiğiniz tasarıyla borçların tasfiye olacağına inanıyor musunuz? Sorun çözülecek midir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Doğan.

Sayın Işık, buyurun.

AHMET IŞIK (Konya) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, sağlık karnesinden hangi şartlarda Bağ-Kurlumuz yararlanacak? Bu yasadan faydalanacak Bağ-Kurlu sayımız ne kadar? Bir de, 2004-2005 yıllarında sosyal güvenlik kurumlarına aktarılan meblağlar ne kadar?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Işık.

Sayın Bakan, buyurun.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım, soru soran arkadaşlarıma da çok teşekkür ederim.

Öncelikle, bir hususu açıklamak istiyorum; Sayın Gazalcı benim çok sevdiğim, saygı duyduğum, çok sorumlu bir parlamenter. Kürsüde "devlet soyuyor" ifadesini kullandı, biraz kastını aştı zannedersem, herhalde; onun da iznine sığınarak bu açıklamayı yapma ihtiyacını duydum. Devlet soymaz; devlete atfedilen birsürü hususlarda, belki devleti meydana getiren unsurlar öne alınabilir; ama, devleti tümüyle bu anlamda bir muahezeye tutmanın doğru olmadığı kanaatindeyim. Onu ifade etmek istedim.

AHMET IŞIK (Konya) - Sözünü geri alacak herhalde Sayın Gazalcı!..

BAŞKAN - Lütfen Sayın Işık…

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sorulara geçiyorum:

Sayın Ören, sağlık primleriyle ilgili önerge değişikliğinden bahsettiler. Bizim yasanın orijinalinde böyle bir hüküm yoktu. Plan ve Bütçe Komisyonunda böyle bir hüküm eklendi. Hükmün özeti de şudur: Bağ-Kur sigortalısı borçlu olduğu için sağlık hizmeti almamıştır; dolayısıyla, adına tahakkuk etmiş olan sağlık primini düşün, bundan sonra borcunu yapılandırın diye bir hareket tarzı var.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, bizim sağlık sigortacılığımız zorunlu bir sigortadır ve sağlık sigortacılığından yararlanmak, ödenen primle bağlantılı değildir. Yani, diyelim ki, siz, bütün sigortalılık hayatında 5 milyar lira prim ödemişsiniz; ama, Allah vermesin, bir hastalık geldiğinde, Bağ-Kur sizin 50 milyar liralık sigorta sağlık riskinizi karşılar. Yani, bizde, ödenen primle karşılanan sağlık hizmeti arasında bir bağlantı yoktur, böyle de olmaması gerekir, sosyal devlet gereği. Onun için, bir de, sağlık primi ödeyen herkesin, hasta olacağı faraziyesini de şey yapmak doğru değil. Yani, bu bir dayanışma esası; sağlıklı olanlar, sağlıksız olanların, hasta olanların sigorta riskini karşılamak üzere kurulmuştur bizim sigortacılık sistemimiz. Onun için, yani, buradan, sağlık primini tefrik edip ayırmak, bu sistemin mantığına, dayanışma esasına aykırı olur ve bunu hesaplamak da, gerçekten, çok zor olur, kurumları da malî açıdan büyük mağduriyetlere sokar diye düşünüyorum.

Evet, Sayın Ülkü, sosyal güvenlik destek primleriyle ilgili sordular. Şu anda, bütün emeklilerden sosyal güvenlik destek primi alınmaktadır, aralarında herhangi bir fark yoktur.

Evet, yine, bu geriye dönük borçlanmaya ilişkin, Sayın Tütüncü "tek kuruş prim ödemediği, ama tescil edildiği tespit edilenler bu yasadan yararlanıyor" diyor.

Yine, aynı şeyi tekrarlayacağım. Bizim için sigortalılık esastır; sigortalı kapsamında olması, bu yasadan yararlanma imkânını kendine vermektedir.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Bu da borçlanma değil mi efendim?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Ama, onu geniş düşünürseniz, yani, sigortalılık kapsamı devam ettiği için, işte, çeşitli nedenlerle primini ödeyememiş olması, ikincil bir sorumluluk olarak düşünüyoruz yani; esas muhatap aldığımız, sigortalılık ve yasa kapsamında olmasıdır.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Biz doğru buluyoruz bunu efendim; ama, haksızlık yaratıyor.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Efendim, inşallah, bu sosyal güvenlik reformunda, bu standart farklılıklarını, norm farklılıklarını birlikte gidereceğiz; amacımız odur; yeni sosyal güvenlik reformunda, eşit, adil, erişebilir bir reform yapma gayreti içerisinde olacağız.

Birkaç kez soruldu; onun için, bu fırsattan istifade cevaplayayım. 2003 yılında yapılan borç yapılandırma programından, değerli arkadaşlarım, eski ifadeyle 450 trilyon, SSK, tahsilat yapmıştır, 950 trilyon da Bağ-Kur yapmıştır. Yaklaşık, 1,5 katrilyon liralık bir tahsilat yapmıştır bu kurumlar. Ama, total alacakları hesaplandığında, bu, çok yüksek bir miktar değildir; ama, inşallah, oylarınızla yürürlüğe girecek olan bu borç yapılandırma kapsamına rağbetin daha fazla olacağı inancındayım.

Evet, şu andaki sistemimize göre, Bağ-Kurluların sağlık sigortasından yararlanabilmesi için en az sekiz aylık prim ödemiş olmaları lazım; borçlu olduğu zaman sağlık hizmeti verilmiyor. Bu getirdiğimiz tasarıda, dörtte 1'i peşin ödendiği takdirde veyahut da dört taksitini düzenli ödediği takdirde sağlık hizmetlerinden yararlanma imkânına kavuşacak, Bağ-Kurlumuz, eş ve çocukları, yakınları, bu hizmetten yararlanabilecekler.

Yine, ayrı bir konu değerli arkadaşlarım, hangi oranlarda terkin yapılacağı konusu: Standart bir terkin oranı yok; ama, dediğim gibi, tarım sigortalısında, esnafta, SSK'da, yani, yüzde 15'lerden başlayıp yüzde 30, yüzde 37'ye kadar varan terkin oranları var, borcun yapısına ve yaşına göre.

Evet, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kura Hazineden yapılan transferler konusunda bir soru sordu değerli milletvekilimiz. Bu yıl itibariyle, yaklaşık 23 milyar YTL, 2004 yılı itibariyle de 18,7 milyar YTL civarında, Hazineden sosyal güvenlik kuruluşlarımıza transfer yapılmıştır. Bu rakamları gayri safî millî hâsılamıza oranlarsak, yüzde 4,5 ile yüzde 4,8 arasında değişen bir finansman açığı bu kuruluşlarımız için söz konusudur. 2005 yılında toplam sosyal güvenlik harcamamızın gayri safî millî hâsılaya oranı ise yüzde 12,1'dir. Bu rakam, bütçe büyüklükleri içerisinde fazla bir rakam değildir. Devletin, sosyal güvenlik sistemine daha fazla kaynak ayırması gerekir. Bu inancımı ısrarla savunuyorum; burada bulunan herkesin de aynı inancı paylaştığını biliyorum; ama, borç stoğunun eritilmesi ve bu sosyal kesimlere daha fazla kaynak aktarılması lazım.

Son bir şey daha söyleyeyim değerli arkadaşlarım. Bağ-Kur ve SSK emeklilerine, eğer yasada yazılı mevcut sisteme bağlı kalsaydık 56 milyar YTL'lik bir kaynak aktarmış olacaktık. Biz, Hükümet olarak, 2002 yılından bu tarafa, Bağ-Kur ve SSK emeklilerine aktarmış olduğumuz kaynak 68 milyar YTL'dir. Yani, bu Hükümet, 12 milyar YTL yahutda 12 katrilyon lira daha, daha fazla bir kaynağı Bağ-Kur ve SSK emeklilerine transfer etmiştir. Bütün bunlara rağmen Türkiye'de emekli aylıklarının sorgulanmaya muhtaç olduğunu, satın alma gücü olduğunu biliyorum; ama, sistemin kökünde çok radikal değişiklikler yapmamız lazım. Türkiye'de gelir dağılımı konusunda, bölgeler arası dağılım konusunda büyük sorunlarımız var. Bu sorunları gidermek Hükümetimizin ve Parlamentomuzun önündeki en öncelikli ve önemli konudur diyor, Sayın Başkana ve sizlere çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Gazalcı.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - İçtüzüğümüzün 69 uncu maddesine göre, ileri sürdüğüm bir görüşten ayrı bir yorum getirildiği için, adımdan da söz edilerek; ister yerimden ister oradan çok kısa bir açıklama yapmak istiyorum...

BAŞKAN - Sayın Bakanın açıklamasını ben de dinledim Sayın Gazalcı, herhangi bir sataşma söz konusu değil.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Sayın Başkanım, devleti soymayı ne anlamda kullandığını…

BAŞKAN - Sayın Gazalcı "soyma"yı kullandınız burada, o kelimeyi…

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Evet, kullandım.

BAŞKAN - Sayın Bakan da açıklık getirdi. Hangi anlamda kullanırsanız kullanın, sataşma…

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Ben, o anlamda açıklık olmadığını söylüyorum; ben kendim açıklamak istiyorum...

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı, oturur musunuz lütfen...

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Sayın Başkan, lütfen! Yerimden açıklamak istiyorum…

BAŞKAN - Sayın Gazalcı, lütfen, oturur musunuz!

Madde üzerinde 6 önerge vardır; önergeleri önce geliş sırasını göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1066 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü maddesinin üçüncü fıkrasındaki "ve/veya" ibaresinin "veya" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

İrfan gündüz

Mahfuz Güler

Ahmet Yeni

 

İstanbul

Bingöl

Samsun

 

Abdullah Erdem Camtimur

Hakan Taşcı

İbrahim Köşdere

 

Kütahya

Manisa

Çanakkale

 

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1066 sıra sayılı yasa tasarısının 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan "…altmış aya kadar…" ifadesinden sonra gelmek üzere, aşağıdaki parantez içi hükmün eklenmesini arz ve teklif ederiz.

"(Bağ-Kurlular için emeklilik süresini dolduruncaya kadar)"

 

Hasan Ören

 

Mehmet Kartal

 

Manisa

 

Van

 

BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1066 sıra sayılı tasarının 3 üncü maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Kemal Kılıçdaroğlu

A. Kemal Deveciler

 

Trabzon

İstanbul

Balıkesir

 

Osman Özcan

Hasan Ören

Feridun Ayvazoğlu

 

Antalya

Manisa

Çorum

 

 

İsmet Atalay

 

 

 

İstanbul

 

 

"Son 5 yılda prim borçlarını aksatmadan ödeyen işveren veya sigortalılar, pasaport harcı ile bir yıl süreyle ilaç katkı payı ödemezler."

BAŞKAN - Dördüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1066 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıda yazılı üçüncü fıkranın eklenmesini saygılarımızla arz ederiz.

"Yukarıdaki fıkrada yazılı olan aylık faiz oranları afet bölgelerindeki mükelleflere yüzde 50 oranında uygulanarak borç hesap edilir ve tahsilat yapılır."

 

Salih Gün

Hüseyin Ekmekcioğlu

Ali Arslan

 

Kocaeli

Antalya

Muğla

 

Fahrettin Üstün

Nail Kamacı

A. Kemal Kumkumoğlu

 

Muğla

Antalya

İstanbul

 

 

R. Kerim Özkan

 

 

 

Burdur

 

 

BAŞKAN - Beşinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1066 sıra sayılı yasa tasarısının 3 üncü maddesinin beşinci fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Muhsin Koçyiğit

Hüseyin Özcan

Muzaffer Kurtulmuşoğlu

 

Diyarbakır

Mersin

Ankara

 

Süleyman Sarıbaş

 

Ömer Abuşoğlu

 

Malatya

 

Gaziantep

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 3 üncü maddeyle ilgili olarak, şimdi okutacağım Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi ve arkadaşlarının önergesi ile az önce okunan Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş ve arkadaşlarının önergeleri aynı mahiyette olduğundan, işlemlerini ve oylamalarını birlikte yapacağım.

Şimdi, Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi ve arkadaşlarının önergelerini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1066 sıra sayılı tasarının 3 üncü maddesinin beşinci fıkrasının tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Kemal Kılıçdaroğlu

Ali Kemal Deveciler

 

Trabzon

İstanbul

Balıkesir

 

Hasan Ören

Bülent Baratalı

M. Mesut Özakcan

 

Manisa

İzmir

Aydın

 

BAŞKAN - Komisyon, aynı mahiyetteki her iki önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU ADINA MEHMET ZEKAİ ÖZCAN (Ankara) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hamzaçebi?..

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Hasan Ören konuşacaklar.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Ören.

HASAN ÖREN (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten halk tabiriyle "dağ fare doğurdu" derler; ama, bu yasanın 2 nci maddesinde yapılan hatayla, bu yasanın Bağ-Kurlulara sağlayacağı hiçbir şeyin olmadığını hep beraber göreceğiz.

Değerli arkadaşlarım, 12 nci basamaktan Bağ-Kur primi ödeyen bir arkadaşımızın ödediği primler, sigortaya ödediği 125 000 000'dur, Bağ-Kura sağlığıyla ilgili ödediği 125 000 000'dur. Bu, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülürken, geçmiş dönemde prim borçlarını ödemeyen, on yıl, onbeş yıl, yirmi yıl, yirmibeş yıl sigortalılık veya Bağ-Kurluluk emeklilik süresi önünde olan insanlarla, arkadaşlarla ilgili bir şey söylendi; denildi ki: Bugüne kadar, bunlar, bu hizmet sektöründen, sağlık sektöründen hizmet almadıklarından dolayı, hesaplanır iken, yani 1998 ve 1999 başına kadar hesaplanır iken, sağlık primleri düşülsün; sağlık primleri düşüldükten sonra, bugünkü, 1999 ile 2005 arasındaki TEFE-TÜFE'ye göre yeniden yapılandırılsın denildi. O olmuş olsaydı, size gelecek telefonlara çok rahatlıkla "evet, Bağ-Kurluların bugünkü zor durumlarına karşılık bir çare bulduk" diyebilirdiniz, ama, şimdi diyemezsiniz. Diyememenizin gerekçesi: Bakınız, bu aldığım tablo Bağ-Kur Genel Müdürlüğünden. Şimdi, beş yıl iki ay prim borcunu ödememiş bir insanın, bir arkadaşımızın birikmiş borç miktarı 13 286 000 000; bu tasarıyla, peşin ödemeye kalkar ise 9 854 000 000'a düşüyor, peşin öder ise! Tabiî ki, bu insanların peşin ödeme güçleri yok. Gerçekten peşin ödeme güçleri olmuş olsaydı, bunları, günlerinde öderlerdi. Altmış ay vadeye yaydığımızda, yani, yıllık yüzde 7 faizle yapılandırdığımızda, bugün mevcut olan 13 286 000 000'luk borç, 13 303 000 000'a çıkıyor. Yani, bu tasarıyla, o, televizyonların başında saatlerce bekleyen Bağ-Kurlunun veya bölgelerimize gittiğimizde o Bağ-Kurlu arkadaşların bu tasarıdan yararlandıkları hiçbir madde yok. 2 nci maddesiyle, omuriliğini kırdık bunun. Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edilene, acaba, Plan ve Bütçe Komisyonunda bulunan sevgili Adalet ve Kalkınma Partili milletvekillerimiz niye sahip çıkmadılar?! 2 nci maddede öyle bir kazık yedik ki -tabirimi mazur görün- bu kazığı biz yemedik, Bağ-Kurlulara attık.

Şimdi, Sayın Bakanım diyor ki: "Bunlar, emekli olduktan sonra hizmet almayacaklar mı?.." Tabiî ki alacaklar. 6 500 000, Bağ-Kurdan, sağlık hizmeti alınmayan insanların içerisinde, bugün, bu yasadan yararlanıp da emekli olabilecek insan sayısı 66 000 kişidir. Şunu diyebilirdik; emekliliği gelmiş, emekliliğine, hemen, bu parayı ödediğinde hak kazanacak insanlardan sağlık sigorta primlerini talep edebilirdik; ama, daha, emekliliğine onbeş yıl, yirmi yıl, on yıl kalan bir sanayicinin, bir esnafın veya bir sanatkârın, bu beş yıllık, yedi yıllık, on yıllık süreler içerisinde, hizmet almadığı, sağlıkla ilgili, devletin, prim ödemesi yapmadığından dolayı kendisine hizmeti yasakladığı bir olay içerisinde, şimdi, siz diyeceksiniz ki, ben, prim ödemediğinizden dolayı, sağlıkla ilgili bölümüyle sizden tahsil etmek istediğim paraları, sağlık hizmeti vermediğim halde almak istiyorum. Bunu der iseniz, bu yasa tamamen çöker ve şu an, bu tabloya baktığınızda, otuziki yıl iki aylık bir vatandaş, bugün toplam borcu 21 755 000 000, vadeye girdiğinde 23 120 000 000'a çıkıyor. Sayın Bakanım, bu, müjde verilecek bir durum değil; ama, derseniz ki, ne yapalım… Benim Sayın Bakanımın iyi niyetinden hiç kuşkum yok. Belki de -hayatımda hiç kimsenin önünde çok fazla iltifat da etmem; ama- bakanların içerisinde bir anket düzenlenecekse, ilk üç sırada olacak bir bakanımızdır; ama, IMF ancak bu kadarına müsaade ediyor ise, Sayın Bakanımızın bu kadar çalışmasına rağmen Ali Babacan bu kadar müsaade ediyor ise, bu tasarı, halka anlatabileceğiniz, halka söyleyebileceğiniz bir af veya bir yapılandırma olmaktan çıkmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Ören.

HASAN ÖREN (Devamla) - Bugün, kimin ne borcu var ise, sadece ve sadece, Bakanlığın yaptığı, Meclisin yaptığı, 60 aya bölmektir, üstüne de 1 milyar, 2 milyar -bugünkü mevcut borcun üzerine- koyarak. Halkın beklentisi bu değil, televizyonlarının başında oturanların beklentisi bu değil. Bunu düzeltmek yine Meclisin elindedir. Gerçekten, bu tasarının, bu yasanın halkın lehine, Bağ-Kurlunun lehine çıkmasını istiyorsak, hepinizin bölgelerinde sorulduğunda, gerçekten sevindirici bir haber olarak vermeyi düşünüyor iseniz, Komisyondan, yani Plan ve Bütçeden geçtiği şekliyle bunun düzeltilmesi gerekli.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ören.

Sayın Özcan, önergenizle ilgili konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutayım?

HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Vatandaşları çok zor durumda bırakarak mağdur edecek. Ayrıca, SSK ve Bağ-Kur prim affıyla doğrudan bir ilişkisi bulunmamaktadır. Bir af yasasının kendi özel koşulları dışında başka koşullara bağlanması durumunda, sisteminin kapsamının daraltıcı etkisi olacağından.

BAŞKAN - Her iki önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1066 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki yazılı üçüncü fıkranın eklenmesini saygılarımla arz ederim.

"Yukarıdaki fıkrada yazılı olan aylık faiz oranları, afet bölgelerindeki mükelleflere yüzde 50 oranında uygulanarak borç hesap edilir ve tahsilat yapılır."

                        Salih Gün (Kocaeli) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU ADINA MEHMET ZEKAİ ÖZCAN (Ankara) - Katılamıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Gün.

SALİH GÜN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı hakkında önergem doğrultusunda söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, kanun tasarısı Parlamentoya geldiğinden itibaren bütün konuşmalar, 2000, 2001 yılındaki bu ekonomik sıkıntıdan dolayı; gerekçe olarak bu öngörülmüş. Komisyonlardaki toplantılarda da bu öngörülmüş.

Esasında, bazı şeyleri çok çabuk unutuyoruz. Bu ekonomik krizden önce, 5 tane ilimizde, 250 kilometreyi kapsayan bir mesafede büyük bir deprem yaşadık. Bu depremin adı da, son yüzyılın, asrın felaketiydi.

Hatırlar mısınız, bilemiyorum; bu çatı altında hatırlamayan pek yoktur; Gölcük'te işyerleri en az 10 metre suyun altında. Değirmendere'de bütün esnafın ticarethaneleri yerle bir olmuş. Aynı tablo, Bolu'da aynı, Düzce'de aynı, Sakarya'da aynı ve Kocaeli'nde aynı. Bu esnafla, (A) ilindeki, (B) ilindeki esnafın muhatap olduğu yasayı aynı tutarsanız, haksızlık ediyor olursunuz.

Burada, depremde o yıkıntının altından çıkarttığı malzemeyle tekrar ticarî hayata başlamış bu insanları burada düşünmeden bu yasada aynı tutarsanız, haksızlık yapmış olursunuz.

Benim önergem şu; çok fazla bir şey değil… Maddede, yeniden yapılandırılan borcun tamamının veya bir kısmının taksitle ödenmesi istenilmesi halinde, taksitlendirilen toplam borç, 12 aylık sürede ödenirse yüzde 5, 12 ayı aşan, ancak 24 ayı aşmayan sürelerde yüzde 6 ve 24 ayı aşan sürelerde yüzde 7 olarak öngörülüyor. Benim de önergem şu: Bu afet bölgesindeki esnafımıza, bunun yüzde 50'si uygulansın. Yani, yüzde 5 değil yüzde 2,5, yüzde 6 değil yüzde 3, yüzde 7 değil yüzde 3,5 gibi.

Bunu -burada, Kocaeli milletvekilleri, arkadaşlarım var, Düzceli, Sakaryalı arkadaşlarım da var; gözden kaçmış olabilir- Sayın Bakanım ve Komisyon reddediyor. Tabiî ki, bunun kararını Genel Kurul verecek. Eğer, o günkü TV'lerden, televizyon programlarından, o günkü gazetelerden, o afeti göz önüne getirirseniz, parmağınız, muhakkak, bu yasada olumlu olarak kalkacaktır.

Bakanın aldığı karara saygım sonsuz. Yalnız, bu afet düşünülmeden, asrın felaketi düşünülmeden bir yapılaşmaya gidilmiş. Buradaki esnafı, işvereni bir tutamazsınız. Bu yasa, 3,5 milyon mükellefi kapsıyor; buradan faydalanacak 16 - 17 milyon insanımız… Bunların içerisinde, 5 ilde bu afetten mağdur olanları ayrı tutmak zorundayız. Belki Bakanım biraz sonra diyecek ki "şurada sel felaketi oldu, tabiî ki, münferit olarak deprem de oldu." Bir bölgedeki deprem ile bir bölgedeki afetle değil, buna bir yıl olarak koyarsak, 1999 yılında tabiî afet olan, depreme muhatap olan bölgedeki, bu saydığım beş ildeki esnafı bu şekilde koruma yolunu seçersek, yerinde bir karar almış oluruz diye düşünüyorum.

Genel Kurula saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gün.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1066 sıra sayılı tasarının 3 üncü maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                        Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları

"Son 5 yılda prim borçlarını aksatmadan ödeyen işveren veya sigortalılar, pasaport harcı ile bir yıl süreyle ilaç katkı payı ödemezler."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU ADINA MEHMET ZEKAİ ÖZCAN (Ankara) - Katılamıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Düzenli olarak yasal yükümlülüklerini yerine getirenlerin ödüllendirilmesi önerilmiştir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1066 sıra sayılı yasa tasarısının 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan "…altmış aya kadar…" ifadesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki parantez içi hükmün eklenmesini arz ve teklif ederiz.

"(Bağ-Kurlular için emeklilik süresini dolduruncaya kadar)"

                        Hasan Ören (Manisa) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU ADINA MEHMET ZEKAİ ÖZCAN (Ankara) - Katılamıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Ören.

HASAN ÖREN (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarıda asıl önemli ikinci bir konu da bu tasarıdan ne beklediğimiz; yani, bu kadar primlerin yüksek olduğu bir dönemde; hatta, kanun teklifimde de 36 ay gibi bir rakamı söylemiştim, ayı söylemiştim; ama, kanun teklifimde "bu sağlık hizmetleriyle ilgili alınan primler çıktıktan sonra" diye söylemiştim.

Bu tasarıda asıl amaç şu olmalı arkadaşlar: Bakınız, eğer, 60 ay süreyle en düşük beş yıl ödememiş bir arkadaşımızın toplam borcunu şekillendirir ve 60 aya yayarsak 222 000 000 para ödeyecek -12 nci basamaktaki bir arkadaşımızdan bahsediyorum- 250 000 000 da normal primini ödeyecek, toplam 472 000 000 para ödeyecek; yani, bunun bir yıl sonra, iki yıl sonra bu Meclisin önüne yine gelmesini istemiyorsak bunun gerçeğine dönmek gerekli.

Gerçeği şudur arkadaşlar: Bu geçmiş dönemin borçları bugünün primlerinin doğru ödenmesiyle ilgili bir kılavuz olarak düşünülmeli; yani, 30 000 000 ödeyecekse 30 000 000 ödesin, onbeş yılda ödeyecekse onbeş yılda ödesin; ama, bugün ödediği 12 nci basamaktaki 250 000 000 liralık primi aksatmadan ödesin. Biz, 60 aya bölünmüş beş yıllık, on yıllık veya onbeş yıllık primi 250-300-350 milyon lira, burada, vatandaş ödeyecek, bugünkü mevcuduyla 250-300 milyon da prim ödeyecek, toplam 500 000 000 - 600 000 000 para ödeyecek; yani, asgarî ücretin 380 000 000 olduğu bir ülkede, esnaf ve sanatkârın bu kadar yorgun ve işsiz olduğu bir dönemde 250 000 000 ödeyemeyen Bağ-Kur esnaf ve sanatkârına dönüp diyeceğiz ki, şimdi, biz… Onlar da diyorlar ki, sizin tuzunuz kuru, siz onları ödersiniz; ama, biz, o kadar aylık falan almıyoruz. Biz, onları ödeyemeyiz şikâyetleriyle, şimdi 500 000 000 ayda prim ödemeye mahkûm edeceğiz. Hangisi ödeyecek; Kütahya'daki mi ödeyecek, Manisa'da kaynakçı nasıl ödeyecek, marangozu nasıl ödeyecek? Ama, sorunumuz bugünü atlatmak ise, sorunumuz bugünle ilgili, hadi canım, işte, bir şeyler yaptık, yarın da Sosyal Güvenlik Yasası gelecek, bunu da şimdi çıkarıverdik mantığı ise, ona ben bir şey diyemem. Ama, gerçekten, 60 ayda, bu yapılandırmayla hem bugünkü primi isteyeceksiniz hem de dünle ilgili      250 000 000 para isteyeceksiniz! Hiçbir milletvekili arkadaşımın bu paraların ödeneceğiyle ilgili samimî düşüncesinin olacağına inanmıyorum.

Çözümünü de söylüyoruz; çözümü, bu borçların, bugüne kadar ödenmemiş olanların kılavuz olarak kullanılarak, bu 250'yi ne yap yap öde, bileziğin varsa sat öde, sana geçmiş borcundan da    30 000 000 veya 40 000 000 gibi emeklilik sürene göre bugünkü borcunu yapılandırıyorum der iseniz, bu vatandaşın yüzde 85'i, ne olursa olsun, sağlık hizmetlerinden de yararlanabilmek için bunu ödemeye çalışır; ama, siz, biraz evvel söylediğim gibi, bunun dışına çıkıp da, 250 buradan, 250 bugünkü primi ödeyeceksin dediğinizde bu tasarı bitmiştir arkadaşlar.

Bunun yapılabilmesi için, ben, emekliliğinin bitimine kadar, bugün emekli olacaklardan ise peşin alalım, gitsin bankadan kredi bulalım, arkadaşına gitsin, bugün emekli olacaklardan peşin alalım; ama, emekliliğine ne kadar varsa, beş yıl varsa beş yıla, on yıl varsa on yıla, onbeş yıl varsa onbeş yıla… Keşke onbeş yıla bölsek de, o mükellefimizi onbeş yıl boyunca prim ödemeye zorlamak için bunu kılavuz olarak kullansak.

Ama, Bakanlığımız, Hükümetimiz buradan gelecek bu hayalî parayı veya buradan gelecek veya gelmemesi büyük, yüksek oranda olan bu parayı bütçenin içerisinde düşünüyor ise, sosyal güvenlik hizmeti içerisinde düşünüyor ise, 2003'te ne olduysa, bugün yapılandırmadan da o çıkacaktır.

İnanın, kayıtlara burada geçiyor, 2006 yılının sonunda, 2007'de bütün esnaf ve sanatkârlar, Bağ-Kura kayıtlı olan insanlar yine borcunu ödeyemeyen, yapılandırmayı yapmış, iki taksidini ödemiş, ödememiş insanlarla bizi ilçelerimizde, beldelerimizde, ilimizde karşımıza çıkacaklardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ören, lütfen toparlar mısınız…

Buyurun.

HASAN ÖREN (Devamla) - Bugünkü ekonomik koşullar içerisinde, hiç kimsenin, en az      472 000 000 tutan aylık prim ödeme gücü yoktur. Meclisin bunu düşüneceğine inanıyorum. Bu tasarı böyle çıkarsa, bir yıl sonra önümüze yine konulacaktır.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ören.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1066 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü maddesinin üçüncü fıkrasındaki "ve/veya" ibaresinin "veya" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                        İrfan Gündüz (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU ADINA MEHMET ZEKAİ ÖZCAN (Ankara) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Cantimur, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bu önergeyle, tasarının 3 üncü maddesinin üçüncü fıkrasından sonra gelen "ve/veya" ibaresinin "veya" şeklinde düzeltilmesi suretiyle, anlam kargaşası ortadan kalkmış bulunmaktadır.

Değerli arkadaşlar, gerek ANAP Grubu adına konuşan arkadaşlarımızın gerekse CHP Grubu adına konuşan arkadaşlarımızın ifadelerini gördükten sonra, hayret ettim. Bakın, Manisa Milletvekilimiz Hasan Ören, iki defa kürsüye çıktı, birçok eleştiri yaptı. Elinizde 1066 sıra sayılı tasarı var. Tasarının 20 nci sayfasında, Hasan Ören ve 42 milletvekilinin vermiş olduğu bir kanun teklifi var. Bakın ne diyor orada: "1479 ve 2928 -kanun maddesini yanlış yazmış, 2926 olması lazımdı- sayılı kanuna tabi sigortalılardan Bağ-Kura borcu olanların prim asıllarının tamamı en fazla 36 ay taksitle ödenebilir." Bizim tasarımız 60 ay.

HASAN ÖREN (Manisa) - Devamını…

ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Devamla) - Gelelim devamına: "Gecikme cezası aylık yüzde 2 faizle yeniden hesaplanır." Değerli arkadaşlar, bizim 36 aylık taksitlendirmede yıllık yüzde 7, bunun yüzde 24. Bakın, Sayın Ören biraz önce çıktı, buradan, Bağ-Kurun vermiş olduğu bir listeden okudu. 36 ay taksitle Bağ-Kurlu 20 723 000 000 lira ödeyecek. Eğer, Hasan Ören'in verdiği kanun teklifiyle Bağ-Kurlu bunu ödemiş olsa, 8 milyar daha fazla ödeyecek. Değerli arkadaşlar, yani, şimdi, burada, tasarıyı eleştirirken biraz ne yaptığımızı görmemiz lazım.

Sadece bu değil, bakın, Kemal Sağ, Adana Milletvekili… Kanun teklifi vermiş, elinizdeki sıra sayıda var. Bakın, den diyor…

HASAN ÖREN (Manisa) - Sayın Vekilim, yanlış okuyorsun; sadece başlıkları okuyorsun.

ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Devamla) - Arkadaşlar bakarlar, sayfasını söyledim ben. Sayfasını söyledim zaten.

BAŞKAN - Sayın Cantimur, lütfen, önergeyle ilgili konuşur musunuz.

ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Devamla) - Önergeyle bağlantılı Sayın Başkan.

HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Ama yanlış değerlendirmeye sebebiyet veriyorkonuşmanız, tamamını okumadığınız için.

ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Devamla) - Bakın, Kemal Sağ'ın verdiği teklif diyor ki: "9 eşit taksitle ödenir." SSK yok, sosyal güvenlik destekleme primi yok, işsizlik primi yok, eksik bildirilen işçinin primleri yok, borcunu öderken sağlıktan istifade etme yok. Bakın, geçiyorum.

Yine, CHP İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in verdiği teklif "12 eşit taksitle ödenir" diyor. Sadece Bağ-Kuru kapsıyor, SSK yok, sağlık priminden istifade etme yok. İlginç de bir madde var, yürürlük maddesi. Diyor ki: "Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer, yürürlük süresi 45 gündür."

KEMAL SAĞ (Adana) - Yanlış anlatıyor.

ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Devamla) - Bunu da anlamak mümkün değil.

Geçelim… CHP Ankara Milletvekili Eşref Erdem'in kanun teklifi: "6 eşit taksitle ödemeleri halinde, gecikme zammı ve faizi terkin edilir." 6 eşit taksitte. Bizim yaptığımız taksit 60 ay. 60 ayı ödeyemeyecek olan Bağ-Kurlu 6 taksitte bunu ödeyebilir mi?

HASAN ÖREN (Manisa) - Okumamışsın, ne yapalım. Nasıl okumadan söylüyorsun bunları. "Anapara" diyor, "faiz" demiyor.

ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Devamla) - Kaldı ki, sadece Bağ-Kuru kapsıyor, SSK'yı kapsamıyor, sosyal güvenlik destekleme primini kapsamıyor ve borçlular taksitlerini öderken, sağlık hizmetlerinden istifade edemiyorlar. Geçelim...

Yine, değerli arkadaşlarımızın ifade ettiği birçok söze, eğer vakit bulabilirsem, daha sonraki konuşma zamanım içerisinde cevap vereceğim.

Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HASAN ÖREN (Manisa) - Sayın Başkanım, İçtüzüğün 69 uncu maddesine göre söz istiyorum. Benim kanun teklifimle ilgili yanlış beyanlarda bulundu. Kanun teklifim burada yazmasına rağmen, söylediğiyle hiçbir alakası yok, açıklamam için söz istiyorum.

KEMAL SAĞ (Adana) - Ben de söz istiyorum Sayın Başkan; benim de adım geçti, ben de söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın Ören buyurun, çok kısa bir süre.

VII.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Manisa Milletvekili Hasan Ören'in, Kütahya Milletvekili Abdullah Erdem Cantimur'un, konuşmasında, ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle konuşması

HASAN ÖREN (Manisa) - Değerli milletvekilleri; tabiî, çıkan arkadaşımız sadece başlığını okur ise öyle olur; ama, ben, hemen okuyorum. Burada söylediğimiz bir şey var. Bu 13 milyar liralık; yani, 5 ay, 2 ay Bağ-Kur primini ödemeyenlerin 13 milyar liralık bölümünün yarısı faizdir, yarısı faizdir. Bugüne kadar yapılandırma deyip de TEFE, TÜFE ortalaması bileşiğini yaptığınızda yarısı faizdir.

Ne demişim kanun teklifimde, keşke Sayın Vekilim burasını okusaydı: "…tabi sigortalılardan Bağ-Kura borcu bulananlar, Kanunun yayımı tarihi itibariyle biriken prim borçlarının anaparasının tamamını, üç ay içinde başvurmaları halinde yeniden yapılandırılarak en fazla 36 ay taksitle ödeyebilirler. Bu tarihe kadar uygulanan faiz alacaklarından vazgeçilerek…"

Burayı unuttunuz mu Sayın Vekilim?! Yoksa, burayı gözlüklerinizle mi okumanız gerekli?!

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Devam et…

HASAN ÖREN (Devamla) - Şimdi, "bu paranın gecikme cezası…"

ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya) - Aylık kaç?

HASAN ÖREN (Devamla) - "…aylık yüzde 2 faizle yeniden hesaplanır." Nedir; 13 milyarı ilkönce 6 milyara düşüreceksiniz. 6 milyarı da yüzde 2 faizle hesaplayacaksınız; hesaplayın.

ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya) - 36 ay olarak hesaplarsan ne çıkar?

HASAN ÖREN (Devamla) - 36 ayda, hesapladığınızda ne çıkar ortaya; 8,5 milyar para çıkar. Siz ne istiyorsunuz şu an; siz, 13 303 000 000 para istiyorsunuz aynı mükelleften. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya) - Hayır, daha fazla çıkar.

HASAN ÖREN (Devamla) - Ee, bu Mecliste, şurada yazan kanun teklifi bile çarpıtılarak okunuyor ise, hele bunu bir meslektaşımız yapıyor ise, ben, gerçekten üzülüyorum. Keşke, bunun hepsini okusaydınız. Orada önemli olan, bugüne kadar bindirilmiş olan faizlerin alınmamasıdır. Alınmadığı zaman, anapara olarak, zaten, 13 milyarlık veya 22 milyarlık para, otomatikman biri 10 milyara düşüyor, biri 6,5 milyara düşüyor. 6,5 milyarlık parayı da, yüzde 2 faiz bir öneridir, siz de sıfır faizle yaparsınız, bu insanları kurtarırsınız.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Ören, Tüzüğün 69 uncu maddesine göre açıklamalarınızdan teşekkür ediyorum.

Sayın Sağ, buyurun.

69 uncu maddeye göre söz veriyorum; çok kısa Sayın Sağ.

3.- Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın, Kütahya Milletvekili Abdullah Erdem Cantimur'un, konuşmasında, ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle konuşması

KEMAL SAĞ (Adana) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; önce, çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanıma.

Sayın Cantimur, komisyondaki çok değerli bir arkadaşım. İlk kez, bugün, bir doğru bilgi vermediğine şahit oldum ve şaşırdım; çünkü, Sayın Cantimur, komisyonda hep doğruları söyleyen bir arkadaşımdı.

ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya) - Sağ olun.

KEMAL SAĞ (Devamla) - Şimdi, Sayın Cantimur, söz aldım; çünkü, bana sataşma olduğu için.

Bakın, benim yasa teklifim, gerçekten, açıkça söylüyorum -ben bunu komisyonda ifade ettim, eğer konuşma sıram gelseydi bugün de yine söyleyecektim 5 inci madde sırasında- bu yasa maddesi, bu yasa teklifim 6 madde olmasına rağmen, SSK'yı ve Bağ-Kuru, artı, tarımda çalışanları da kapsayan bir tekliftir, yalnız SSK değil. Üstelik, bu teklifim benim, 18 Nisan 2003 tarihlidir ve bu yasa teklifimin nedeni… O zaman, ben, Grubumun da fikrini alarak bu teklifi verdim bizzat Meclis Başkanlığımıza. Nedeni şu idi: O anda, o gün de çıkan bir vergi affı yasası vardı. Bir taraftan, AKP Hükümeti, vergi kaçıranları ya da ödeyemeyenleri -sebep ne olursa olsun- affediyor, borçları yeniden yapılandırıyor; ama, SSK, Bağ-Kur ve tarımda çalışanların borçlarını yeniden yapılandırmaktan kaçınıyordu; çünkü, o zaman yeni hükümet olmuştunuz ve amacınız, sadece, bazı şeyleri yapmaktı.

Bakın, burada dediniz ki bana: "9 taksit yaptınız." Doğrudur; çünkü, vergi affı da öyleydi arkadaşım. Biz ona paralel olduk, biz eşitliği sağlamak için bu teklifi verdik. Bir tarafta vergi mükellefine sen 9 ay yap, diğer tarafta SSK'ya fazla yap. Bu adil değildir arkadaşım.

Ve burada, bakın, prim, idarî para cezası, gecikme zammı ve faiz borcunun tamamını kapsıyor; hem SSK'da hem Bağ-Kurda hem tarımda çalışanlarda.

Bu açıklama için ben teşekkür ediyorum, bir daha da böyle bir yanlış yapılmamasını diliyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sağ.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3.- Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı; Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın, Sosyal Güvenlik Barışı Yasa Teklifi; İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Hakkında Prim Barışı Kanunu Teklifi; Ankara Milletvekili Eşref Erdem'in, 1479 ve 2926 Sayılı Yasalarda Değişiklik Yapılması Hakkında Yasa Önerisi; Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut'un, İş ve Sigorta Barışı Kanunu Teklifi; Manisa Milletvekili Hasan Ören ve 42 Milletvekilinin, 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa Ek Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi; Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün ile 28 Milletvekilinin, Bağ-Kur ve SSK'ya Ait Birikmiş Prim Borçlarına Ödeme Kolaylığı Getirilmesi Hakkında Kanun Teklifi; Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan'ın, Sosyal Güvenlik ve Prim Barışı Kanunu Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/1122, 2/116, 2/124, 2/137, 2/147, 2/379, 2/399, 2/457) (S. Sayısı: 1066) (Devam)

BAŞKAN - 4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4.- İşverenlerin bu Kanunun 1 inci maddesi kapsamındaki borçlarını yeniden yapılandırmaması halinde, başvuru süresinin sona erdiği tarihten itibaren; yapılandırılmış borçları ile ilgili ödeme yükümlülüklerinin yerine getirilmemiş olmasından dolayı anlaşmaları bozulanlar ise anlaşmalarının bozulduğu tarihi takip eden aybaşından itibaren; kanun, kararname veya diğer mevzuatla sağlanan üretim, yatırım ve benzeri Devlet yardımları ile teşvik ve desteklerden, daha önce başlayıp devam eden, nakdi olmayan teşvikler hariç, yararlandırılmazlar ve yararlanmaması gerektiği sonradan anlaşılanlardan da yapılan Devlet yardımı, teşvik ve destek ödemeleri kanuni faizi ile birlikte geri alınır. Sosyal Sigortalar Kurumuna birikmiş borcu olup, nakdi teşviklerden yararlanmakta olanların bu teşvikleri, borçlarına mahsup edilmek üzere ödemeyi yapacak olan makamlar tarafından Kuruma ödenir. Söz konusu destek, teşvik ve Devlet yardımları, ilgili sosyal güvenlik kurumundan borçlulara ilişkin bilgilerin temin edilmesinden sonra sağlanır.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Hazine Müsteşarlığı tarafından müştereken belirlenir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi.

Buyurun Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 4 üncü maddesi hakkında görüşlerimi açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarı, Sosyal Sigortalar Kurumu ile Bağ-Kurun, 2005 yılı itibariyle birikmiş olan ve toplam tutarı 21,3 milyar Yeni Türk Lirasına ulaşmış olan alacaklarını yeni bir ödeme planına bağlamaktadır. Tabiî ki, bu ödeme planını konuşurken, şartların olabildiğince, borçluların; yani, esnafımızın, vatandaşımızın, işverenimizin şartlarını dikkate alarak düzenleme yapılırken, yine, sosyal güvenlik kurumlarının içinde bulunduğu malî durumu da dikkate almak gerekir. Bu, tartışılmaz bir gerçek.

Tasarı, birtakım iyileştirmeler yaparken, borçları yeni bir vadeye bağlarken, bunu çok aşırı formalitelere bağlamıştır. Tasarının önemli eksikliklerinden birisi budur değerli arkadaşlar. Görüştüğümüz bu maddede, o formalitelerden birisini taşımaktadır. Hepinizin bildiği gibi, bizim yasalarımızda, en çok formalite, bürokrasi öngören yasalar vergi yasalarıdır. Vergi yasaları çok katıdır, çok sıkı şartlar öngörürler, kayıt düzeni son derece sıkıdır; ama, bu tasarı, vergi yasalarının da ötesine gitmek suretiyle, prim borçlularımıza çok aşırı şartlar, yükümlülükler getirmiştir. Nedir bunlar; örneğin, dilekçeyi yeterli saymıyor. Vergi Barışı Kanunu nasıl uygulanmıştı; Vergi Barışı Kanununda, vergi borçlularının bir dilekçeyle vergi dairesine başvurması yeterliydi.

Bu tasarı, neyi getiriyor; SSK prim borçlularından, Malî durum bildirimi istiyor değerli arkadaşlarım. Malî durum bildiriminde, kasa mevcudunu bildirecek, banka mevcudunu bildirecek, kısa vadeli alacaklarını bildirecek, buna göre Sosyal Sigortalar Kurumu birtakım oranlar hesaplayacak ve borçlunun zor durumda olduğunun anlaşılması halinde, belli indirimler yapılacak değerli arkadaşlar.

İkinci nokta, bu bildirimde beyan edilen bilgilerin doğruluğunu, hem Sosyal Sigortalar Kurumu hem de Maliye Bakanlığının inceleme elemanları araştırabilecek, denetleyebilecek. Eğer, yanlış bilgi var ise, gerçeğe aykırı herhangi bir bilgi var ise, vatandaşımız yanlışlıkla herhangi bir konuda birazcık farklı bilgi beyan etmişse, hakkında, Türk Ceza Kanunu hükümleri uygulanacak. Değerli arkadaşlar, bu, çok aşırı bir şarttır.

Yine, prim borçları 60 ay süreyle vadelendirilirken, cari dönemin, yani, içinde bulunduğumuz dönemin, yasanın yürürlüğünden sonra beş yıl süreyle yaşanılacak o dönemin bütün borçlarını, vatandaşlarımız, esnafımız aksatmadan ödeyecektir. Bir takvim yılında en çok 3 kere aksatabilir. 3 kereden fazla aksatırsa, bu yasadan yararlanma olanağına sahip değil. Yani, zor duruma hiçbir zaman düşmeyecek vatandaş.

Değerli arkadaşlar, beş yıllık bir ödeme süresi öngörüyorsak, beş yıl içinde bütün borçlarını ödeyeceksin, aksatmayacaksın demek biraz ağır bir şart değil midir? Onun vergi barışında çözümleri vardır. Vergi barışında, aksatma halinde biraz daha farklı bir faiz uygulanıyordu; ama, bu tasarı, bu çözümden de uzak kalmıştır.

Yine, şu görüştüğümüz maddede de, eğer, borçlu işverenler, örneğin, sanayi sitesinde yanında iki tane sigortalı işçi çalıştıran bir esnafımız, bu iki çalışandan dolayı sigorta primi borcunu, bu yasaya göre taksitlendirmek için başvurmazsa veya başvurduğu halde, biraz önce saydığım nedenlerden dolayı ödeme yükümlülüklerini yerine getiremezse, kendisi, her türlü devlet yardımından, teşvikinden yararlanamayacak. Yani, daha önce çıkmış olan Teşvik Yasasının getirmiş olduğu olanaklardan, eğer, bu mükellefimiz yararlanıyorsa, buradaki prim borcunu ödemezse, ondan da yararlanamaz hale gelecektir. Değerli arkadaşlar, bunları son derece ağır şartlar olarak görüyorum.

Değerli arkadaşlar, tasarı ifade ettiğim gibi, 21,3 milyar Yeni Türk Lirası tutarındaki prim borcunu, Bağ-Kur ve SSK'nın alacağını yeniden vadelendiriyor. Bu prim borcuna baktığımızda, sosyal güvenlik kurumları açısından prim alacağına baktığımızda, bunun 16,7 milyar Yeni Türk Lirasının Bağ-Kura ait olduğunu, 4,6 milyar Yeni Türk Lirasının da SSK'ya ait olduğunu görüyoruz ve bu prim borcunun 2002 yılından 2004 yılı sonuna kadar tutarı da yüzde 74 oranında artmıştır. Yani, asıl büyük artış son iki yılda, 2002 yılından 2004 yılı sonuna kadar olan dönemde olmuştur. Bu, olağanüstü bir artıştır.

Peki, bunun gerisinde ne vardır: Tasarıya baktığımızda, 2001 yılı krizi vardır. Değerli arkadaşlar, doğru, 2001 yılı krizi, ekonomide çok önemli etkiler yaratmış ve işverenimizi, esnafımızı zor duruma sokmuştur ve prim borçlarını da ödeyemez hale gelmiştir. Nedenlerden birisi budur değerli arkadaşlar; ama, tek neden bu değildir. Tek nedeni bu olarak görürsek, biz daha çok fazla sayıda prim borçlarına ilişkin düzenleme yapmak zorunda kalırız. Asıl neden değerli arkadaşlar, Türkiye'de istihdam üzerindeki vergilerin yüksek olmasıdır. Ya, kriz geçici bir dönemdir, 2001 krizi hiç olmasaydı, acaba, sosyal güvenlik kurumlarımız, yine, bu alacak sorunuyla karşı karşıya kalmayacak mıydı? Belki, bu boyutta olmayacaktı, 21,3 milyar Yeni Türk Lirası olmayacaktı; ama, bu kurumlarımız, yine, büyük bir alacak stokuyla, mükellef, vatandaş yönünden büyük bir borç stokuyla karşı karşıya kalacaktı. Çünkü, istihdam vergileri, Türkiye'de son derece yüksektir. Rakam vermek istiyorum size; bunu bir iki kez verdim, tekrar vermek istiyorum; çünkü, işin esası buradadır. Türkiye'deki istihdamın maliyeti, istihdam vergilerinin oranı, muhtasar beyannameyle ödenen Gelir Vergisi stopajını ve sosyal güvenlik primlerini üst üste koyduğumuzda imalat sanayiinde bunun tutarı ücretin yüzde 42,7'sine gelmektedir değerli arkadaşlar. Yüzde 42,7; 30 üyeli OECD, yani Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatında en yüksek orandır. Bu örgütün, OECD örgütünün ortalaması yüzde 26,6'dır. Yani, Türkiye'de istihdam vergileri 30 ülkenin üye olduğu bu OECD örgütünden 16-17 puan daha yüksektir.

Peki, değerli arkadaşlar, bu yüksek istihdam vergileriyle biz gerçekten yeteri miktarda prim tahsil edebiliyor muyuz? Hayır. Bu açıdan da size rakam vermek istiyorum. Türkiye'de toplanan primlerin millî gelire oranı, gayri safî millî hâsılaya oranı 2003 yılında yüzde 6,8'dir, OECD dediğimiz örgütün ortalaması yüzde 9,5'tir, Avrupa Birliği ortalaması yüzde 12'dir. Yani, Türkiye dünyanın en yüksek prim oranlarına, en ağır istihdam vergilerine sahip; ama, bu kadar yüksek oranlara, ağır vergilere rağmen istihdam üzerinden topladığı primlerin toplamı dünya ortalamasının, Avrupa Birliği ortalamasının, OECD ortalamasının gerisinde. Demek ki burada bir yanlışlık var değerli arkadaşlar. İstihdam vergilerini biz eğer gözden geçirmezsek Türkiye çok kısa bir dönem sonra yine böyle bir borçların ödenememesi gibi bir sorunla karşı karşıya kalacaktır.

Küreselleşme bizim sanayimizi rekabete açmıştır. Rekabet bizim sanayimizi, bizim esnafımızı, bizim çalışanımızı zorlamaktadır, zor durumda bırakmaktadır. Yüksek vergilerle, yüksek istihdam maliyetiyle bizim devam etme şansımız yok. Aksi taktirde, şu an üstün gibi gözüktüğümüz bütün sektörlerden çıkmak zorunda kalırız.

Değerli arkadaşlar, istihdam vergilerini düşürmek, bence, Türkiye'nin birinci önceliğidir. Kurumlar Vergisi Oranını düşürüyoruz; güzel; ama, öte tarafta istihdam üzerindeki vergiler bütün ağırlığıyla duruyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Hamzaçebi, buyurun.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan; toparlıyorum.

Bu sorunu çözmeden, Türkiye, sosyal güvenlik sisteminde kalıcı iyileşmelere, maalesef gidemeyecektir.

Sosyal güvenlik sistemine bütçeden yapılan transferler, her geçen yıl artmaktadır. Bakın, hükümet, yüzde 3,6'yla almıştır. Sosyal güvenlik sistemine bütçeden yapılan transferlerin gayri safî millî hâsılaya oranı, yani, millî gelire oranı, 2002 yılında yüzde 3,6'dır, 2003'te yüzde 4,4 olmuştur; hükümet, 2005 yılında bunu yüzde 4,8'e çıkarmıştır. Şimdi, komisyonda olan sosyal güvenlik yasa tasarısı geldiğinde de bu rakamın iyileşeceği kanaatinde değilim değerli arkadaşlar; çünkü, prim matrahı, prim tabanı, Türkiye'de genişleyemiyor. Hükümetin, buna yönelik bir önlemini, önceliğini, maalesef, göremiyoruz; kayıtdışı istihdam, halen, toplam istihdamın yüzde 52'si. Bu istihdam vergileriyle, bunun azalma şansı yok. Bunu azaltamadığımız sürece, ne sosyal güvenlik sisteminde kalıcı bir iyileşmeyi sağlayabiliriz ne de Türkiye, sanayide, sanayileşmede, rekabet ettiği ülkelerle bir avantaj yakalayabilir.

Değerli arkadaşlar, sosyal güvenlik kurumlarının bu alacak stokunun, 21,6 milyar YTL'lik alacağının bu noktaya gelmesinde bir sorumluluk noktasını daha dikkatinize sunmak istiyorum; bir nedeni daha sunmak istiyorum dikkatinize: Hazineden sorumlu Sayın Bakanımızın, 2005 yılında vermiş olduğu bir demeç vardır: "2005 Mart ayı itibariyle, biz bir prim affı çıkaracağız" demiştir Sayın Hazine Bakanı. Şimdi, 2006'dayız ve biz, bu tasarıyı yeni görüşüyoruz. Bir sorumlu bakanın, bu konuda demeç verdiği zaman yapması gereken ilk iş…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Sayın Başkan, son cümlelerim.

BAŞKAN - Buyurun.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

…yapması gereken ilk iş, böyle bir tasarıyı hemen Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirmektir. Hazineden sorumlu Sayın Bakanın bu cümleyi etmiş olmasına rağmen bu tasarının buraya gelmemiş olmasının sadece Bağ-Kura maliyeti 1,1 milyar YTL'dir değerli arkadaşlar. Bir rakam vereceğim size; 2005 yılı için hükümetin Bağ-Kurda öngördüğü prim tahsilatının tutarı yılbaşında bütçe hedeflerine göre 4,7 milyar YTL'dir. Gerçekleşme ne olmuştur biliyor musunuz; 3,5 milyar YTL. 2004 yılında ne tahsil etmiştir Bağ-Kur; 3,8 milyar YTL. Yani, Bağ-Kur, 2005 yılında, 2004 yılındaki tahsilatının da gerisinde kalmıştır. Bunu, Hazineden sorumlu Sayın Bakanımız niyet mektubunda şöyle açıklıyor: "Çıkan af söylentileri nedeniyle, biz, sosyal güvenlik açıklarında, maalesef, hedefin gerisinde kaldık."

Değerli arkadaşlar "çıkan af söylentisi" dediği Sayın Bakanımızın bizzat kendi demecidir, bir söylenti değildir; vergi barışından sonra, hükümetin, bu yönde, mükelleflerimize, vatandaşlarımıza verdiği umuttur.

Değerli arkadaşlar, sözlerimi burada bitiriyorum; hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Hamzaçebi.

Madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan; buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Yüce Heyetinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, 1066 sıra sayılı yasa tasarısının 4 üncü maddesinde, Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.

Burada, Sosyal Sigortalar Kurumunun Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısını görüşmek üzere bulunuyoruz. Konunun Yüce Meclisimiz önünde gündeme gelmesiyle birlikte, durumun vahametine de şahit olmuş bulunmaktayız. Özel sektöre ait 1 446 735 dosyada borç bulunduğu Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından ilan edilmiştir. Bunlardan 1 440 476 dosya, kamu borcu 50 000 YTL'nin altında olan dosyalardır; toplam borçlu dosya sayısının yüzde 99,6'sıdır. Buradan çıkan mesaj açıktır; mağdur olmuş, prim borçlarını ödeyememiş kesimin ezinci çoğunluğu küçük ve orta ölçekli işletmelerdir, ticarethanelerdir. Bu kesimin Sosyal Sigortalar Kurumuna borcu, özel sektör borçlarının yüzde 59,3'üne tekabül etmektedir. Sosyal Sigortalar Kurumuna 50 000 YTL'nin üzerinde borcu olan         6 259 dosya bulunuyor. Bu dosyalar, özel sektörün Kuruma borcunun yüzde 40'ını temsil ediyor.

Bağ-Kurda da, Sosyal Sigortalar Kurumundakine benzer keşmekeşlik söz konusudur. 1479 ve 2926 sayılı Yasalar kapsamında, Kuruma borcu olan toplam 2 187 540 borçlu sigortalı bulunmaktadır. Sorunun boyutları ve kaç vatandaşımızı ilgilendirdiği, açık seçik ortadadır.

Şimdi, iktidarın savunmasına göre, Meclisimizin gündemine taşınmış bu tasarının iddiası da şudur: 2000 ve 2001 krizi, ülkemizde, ekonomik hayatı olumsuz etkilemiştir. Vatandaşımızın prim borcunu ödeyememesinde bu ekonomik krizlerin büyük etkisi olmuştur. Diğer yandan, sosyal sigorta prim açıkları da büyümüştür. Şimdi, iktidar iddia etmektedir ki "biz, hem vatandaşımızın üzerindeki gecikme ve faiz yükünü hafifleteceğiz hem de gecikmiş borçlarda enflasyon rakamlarını baz alıp, devletin alacağının asıl değerlerini koruyacağız" yani "biz, hem devletin hem de vatandaşın hayrına olacak bir ara çözüm bulduk; bu sayede, 2001 ve 2000 krizlerinin hırpaladığı vatandaşımıza da kolaylık göstereceğiz, krizlerin etkisini telafi edeceğiz" diyorlar.

Anavatan Partisi olarak biz, vatandaşın yaralarının sarılması için ne gerekiyorsa yapılması taraftarıyız. Ancak, işin aslı öyle değildir; iktidar öyle bir kandırmacayla vatandaşın karşısına dikildi ki, bizlere "pişkinliğin bu kadarına pes" demekten başka seçenek kalmıyor.

Buradan iktidara sormak istiyorum: Sayın Başbakan, Sayın Kabine üyeleri, yıl 2006, 2000 ve 2001 krizlerinde oluşan yaraları sarmak yeni mi aklınıza geldi, yoksa, bu işte bir bityeniği mi var?! Ayan beyan ortadadır ki, bu işte bir bityeniği vardır. Vatandaşına karşı samimiyet hislerini tümden yitirmiş bir iktidarın kelime oyunlarından ibarettir bu tasarının gerekçesi. Bu tasarının asıl gerekçesi, acizlik içinde kıvranan bir hükümetin, kötü icraatlarını boyacı küpüne sokup şirin göstermeye çalışmaktan ibarettir.

Ne demek istediğimizi açıklayalım, tasarının nasıl çelişkilerle dolu olduğunu açıklayalım: Tasarının gündeme gelmesi "çok zor durum" hali esas alınarak gerçekleşmiştir diyorlar. Güya bu tasarı, 2001 krizinden yara almış prim borçlularının mağduriyetlerini gidermek için gündeme gelmiş. 2001 krizi mağdurlarının mağduriyetlerini gidermek gibi bir düşünceniz vardı da, neden, bu mağduriyeti gidermek için üç sene beklediniz?! Şu öne sürdüğünüz gerekçe kendi vicdanınızı tatmin ediyor mu ki, vatandaş da buna inansın?!

Anavatan Partisi olarak, kelime oyunlarıyla kendi vatandaşını kandırmaya çalışan bu hükümete hesap sormak, buradan gerçekleri açıklamak boynumuzun borcu olmuştur. Hükümet diyor ki "bizim estirdiğimiz olumlu hava, Türkiye'ye yabancı ilgisini artırmıştır ve büyüyen yabancı sermaye hacmi sayesinde hem büyüyen cari açığı finanse ediyoruz hem de uluslararası rezervleri artırabiliyoruz." Eğer dediğiniz doğruysa, eğer gerçekten Türkiye'ye, hem cari açığı kapatacak hem de uluslararası rezerv tutacak bir yabancı ilgisi varsa, neden IMF'ye borçlarınızı ödemiyorsunuz? Bugün, Brezilya ve Arjantin cari fazla veriyor, döviz rezervlerini artırıyor ve IMF'den uzaklaşmaya çalışıyorlar. Brezilya ve Arjantin gibi kriz mağduru ülkelerin merkez bankaları bile tutarlı bir cesaret sergilerken, sizin yönetiminizdeki para politikası neden IMF çıpasından vazgeçemiyor? Niye bu ülkeyi vesayetten kurtaramıyorsunuz?

Eğer sözünü ettiğiniz gibi gerçekten niyetiniz 2001 krizi mağduru Türk halkının yaralarını sarmaksa ve niyetiniz gerçekten ekonomiyi rayına oturtmaksa, IMF'nin yörüngesinden çıkın, vatandaş da desin ki "nihayet Türkiye kendi rotasını kendi belirler duruma geldi, nihayet bizler IMF'yi ikna etmeye değil, kendi hükümetlerimize derdimizi anlatmaya çalışacağız." Ancak, ne yazık ki, bu iktidar, vatandaşın bu özlemini gerçekleştirmekten çok uzaktır. Vatandaşımızın bu özlemini gidermek, inşallah, Anavatan iktidarına nasip olacaktır.

BAŞKAN - Sayın Özdoğan, lütfen maddeyle ilgili konuşur musunuz.

Buyurun.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Anavatan Partisinin görüşlerini açıklıyorum Sayın Başkanım.

IMF'ye bağımlılık söylemi, sigorta borçlusu vatandaşlarımızın durumuyla yakından ilgilidir. Hükümet, 2001 krizinde mağdur olan vatandaşlarının yaralarını sarmak için IMF'den izin alamamıştır. IMF'den onay çıkmayınca, sigorta prim borçlarının yeniden yapılandırılması gibi hayatî konularda bugünlere kadar hiçbir yapıcı adım atılamamıştır.

Bugün, sigorta prim borçlusu vatandaşlarımızın yaralarını sarmak bahanesiyle önümüze sürülen bu tasarıysa, IMF'nin şartlı olarak onayladığı ve mağdur vatandaşımız için pek çok eşitsizlik ve tuzaklarla dolu bir tasarıdır.

Biz, Anavatan Partisi olarak, vatandaşımızın önüne konulan bu tuzakları bir bir ortaya çıkaracağız; ama, bunlardan bir tanesi var ki, ilk olarak ondan bahsedilmesi ve üzerinde durulması gerekmektedir.

Tasarıda, prim borcunu yeniden yapılandırıp aftan yararlanmak isteyen prim borçlularının vergi borçlarını da zamanında ödemeleri şart olarak getirilmiştir. Bu şarta ek olarak, af uygulamasını aksatanların, aksattıkları tarihi takip eden aybaşından itibaren, üretim teşvikleri, yatırım teşvikleri gibi benzeri uygulamalardan yararlanmamaları da söz konusudur. Burada hükümete sormak lazımdır: Bu nasıl kolaylıktır, bu nasıl bir aftır; devlete olan borçların ödenmesini kolaylaştırıcı bir uygulama, kendi şartlarının dışında nasıl başka şartlar içerebilir?! Prim affından yararlanmak isteyen prim borçlusunun, vergi borçlarını da ödemesi önşartının mantığı nedir?!

Bu uygulama mantığı sağlıklı değildir. Zira, bu tasarının gündeminde olan konu, SSK ve Bağ-Kurun alacaklarının tahsilidir. Primler konusunda bir af söz konusu olacak diye, hem oraya vergi borçlarının ödenmesine ilişkin şartların sokuşturulmasının esprisi nedir Sayın Bakan; size soruyorum?

Bu ülkenin Maliye Bakanlığı, vatandaşla, kendi künyesini kullanarak iletişim kuramamakta mıdır?! Maliye Bakanlığı, yapacağı ve yapmakta olduğu uygulamalarla, vergi alacaklarının takibini başaramamakta mıdır ki, sosyal sigorta prim affı konusunun içine, vergi borcu tahsilatına ilişkin hükümler sokuşturulmaktadır?!

Bu anlayış, bu yaklaşım, ancak kaşıkla verip kepçeyle almayı âdet edinmiş bir hükümet mantığının resmidir. Bu karanlık mantık, bu karmaşık üslup, primde kolaylık sağlayacağım diye kandırdığı vatandaşı vergi kıskacına alır, bir af uygulamasına kırk tane şart getirir. Zaten, bu çarpık anlayışın bugüne kadar yaptıkları ortadadır. Bugüne kadar tüm yapılanlar, kâğıt üzerinde, vatandaşı kandırmacaya dayanan kelime oyunlarından ibarettir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özdoğan, lütfen, toparlar mısınız.

Buyurun.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sadece kâğıt üzerinde iyiye giden bir ekonomiye sahip olmanın hayal kırıklığını yaşıyoruz. Vatandaş, bu hayal kırıklığını yaşamaktadır ve bunun hesabı hükümete sorulacaktır.

Anavatan Partisi olarak çok açık ve net bir meydan okumadır bu. Hükümete sesleniyoruz, şu hazırladığınız tasarıyı esnafın, çiftçinin önüne koyun, yazılı metinlerdeki gizlemeye çalıştığınız şartları vatandaşın gözünün önüne getirin de alacağınız tepkiyi siz de görün, bizler de görelim.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özdoğan.

Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Hüseyin Tanrıverdi, Manisa Milletvekili.

Buyurun Sayın Tanrıverdi.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bilindiği üzere tasarının 4 üncü maddesi, prim borcu olup da bu tasarıyla getirilen kolaylıklardan da yararlanmayıp, borçlarını ödemeyen mükelleflere devlet yardımları ve teşviklerinin verilmemesini ve bu suretle, bu borçluları, tasarıyla getirilen yapılandırmaya katılmaya ve borçlarını ödemeye teşvik etmek amacını taşımaktadır.

Madde, lafzından da anlaşılacağı üzere, ödeme güçlüğü içine düşmüş prim borçlularına değil, bu tasarıyla getirilen kolaylıklardan da yararlanmayıp, borçlarını ödemeyen mükelleflere yöneliktir. Dolayısıyla, tasarıdan yararlanıp borcunu ödemeye devam edenler için, bu madde, teşvikler açısından bir engel teşkil etmemektedir. Ayrıca, daha önceden başlayıp, devam eden teşvikleri de -nakit teşvikler hariç- engellememektedir. Ancak, tanınan bu imkânlara rağmen borcunu ödemeyen mükelleflerin iyi niyetinden bahsedilemeyeceği de açıktır ve bunlara, teşviklerin, özellikle nakit teşviklerin verilmeye devam etmesi, borcunu düzenli ödeyenler açısından bir adaletsizlik duygusuna yol açacak ve ayrıca, sektördeki işletmeler açısından da haksız rekabete neden olacaktır.

Burada, çok değerli milletvekili arkadaşlarımız değişik konuşmalar yapıyorlar. Gerçekten, bu yasa tasarısıyla, bu düzenlemeyle önemli bir sosyal sorun ortadan kaldırılacaktır. Sosyal güvenlikle ilgili olarak, bugüne kadar, binlerce yazı yazıldı, toplantılar yapıldı, konferanslar verildi, paneller düzenlendi. Gerek Yüce Meclisin tutanaklarını incelediğimizde gerekse basınımızı taradığımızda, sosyal güvenlik sorununun, bugünün değil, son onbeş yılın sorunu olduğu gözümüze çarpacaktır. Biz, AK Parti olarak, hem seçim beyannamesinde hem de hükümet programlarımızda sosyal güvenlik sisteminin yeniden yapılandırılacağını, herkesin sosyal devlet şemsiyesi altına alınacağını, bozulan dengelerin bir bir yerine konulacağını beyan etmiştik.

İşte, değerli milletvekili arkadaşlarım, bu yasa tasarısı da bunun açık bir göstergesidir. Bu yasa tasarısının bir amacı, halen komisyonlarda görüşülen sosyal güvenlik reform konuları çerçevesinde tek çatı altında yeniden yapılandırılması öngörülen kurumların daha sağlıklı ve sorunsuz bir yapıyla başlangıç yapabilmelerini sağlamaktır. Sosyal güvenlik prim alacaklarının yeniden yapılandırılmasındaki lüzum, bildiğiniz gibi, SSK ve Bağ-Kur mükellefi olanların primlerinin ödenmesinde karşılaştığı zorluklar, ekonomik yapının bozulması, insanlarımızın bu tür yükümlülüklerini yerine getirmede bir alışkanlık oluşturamamasından kaynaklanmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, bu yasa tasarısı kapsamında, 2005 Mart ayı sonunu itibariyle, Sosyal Sigortalar Kurumunun kamu ve özel sektörden yaklaşık 5 milyar YTL -yani, eski ifadeyle 5 katrilyon Türk Lirası- Bağ-Kurun ise 16,7 milyar YTL -yani, eski ifadeyle 16,7 katrilyon Türk Lirası- prim alacağı yeniden yapılandırılmış olacaktır. Bunlar da toplam, SSK'da özel sektöre ilişkin olarak 1 446 735 dosya, Bağ-Kurda da 3 385 806 aktif sigortalı var. Bunlardan 2 187 540 dosya işlem görecek, bu yasa tasarısından yasalaştığında faydalanmış olacak.

Bağ-Kura ilişkin özellikle… Bağ-Kur, hepinizin bildiği gibi, Türkiye'de 1.10.1972 tarihinde yürürlüğe girmiştir. O tarihten bu yana, bir şekliyle kayda geçmiş, sigortalı olmuş vatandaşlarımız da, bu haklardan, aynen faydalanmış olacaklar.

Ben, geneli üzerinde yaptığım konuşmada da çok açık bir şekilde ifade ettim, önemli bir sorundu; Bağ-Kur sigortalılarının Bağ-Kura borcu olduğunda sağlık hizmetlerinden yararlanamıyordu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Tanrıverdi.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - Şimdi, dört taksitini ödediğinde, cari ay primlerini de ödediğinde bunlardan faydalanmış olacak. Bu noktada, son günlerde, bu konuşmalar Meclis gündemine geldiğinde, Genel Kurulumuza geldiğinde, bütün halkımız bunu takip ediyor, teşekkürlerini ve takdirlerini ifade etmede, her bireri, sözlü olarak geri kalmıyorlar.

Tabiî, değerli arkadaşlarım, burada söylenecek çok söz var; ama, hepsini bir anda söyleyemiyoruz. Bu yasa çıktığında sosyal bir yaranın sarıldığı görülecektir ve yeni sosyal güvenlik sistemine geçişte bu önemli kolaylık getirilmiş olacak.

En önemli konulardan bir tanesi, bir defa daha ifade ediyorum: Eşlerden birinin üzerinde 2 veya 3 dönümlük bir arazi olduğunda, Bağ-Kur sigortalısı, tarım sigortalısı oluyordu; ama, kocasının, beyinin, sağlık sigorta hizmetlerinden faydalanamıyordu. Şimdi, bu yasal düzenlemeyle, eşlerden birisi sigortalı olmak istemediğini beyan ettiğinde bunlardan da faydalanmış olacak.

Bu ve benzeri önemli kolaylıklar getirilmektedir. Elbette, detay hesaplamalar yapılabilir; ama, şu var ki, bu yapılandırma, gerçekten, esnafımızın, işverenlerin, çiftçimizin yükünü önemli ölçüde ortadan kaldıracak, rahatlatacak, sosyal bir güvenliğin içinde olduğunu ortaya koyacaktır.

Teşekkür ediyorum, hayırlı akşamlar diliyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tanrıverdi.

Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen, Erdoğan Özegen?..

Ümmet Kandoğan?..

Madde üzerinde 3 adet önerge vardır.

Önergeleri, önce, geliş sıralarına göre okutacağım; sonra, aykırılıklarına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1066 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"İşverenlerin bu Kanunun 1 inci maddesi kapsamındaki borçlarını yeniden yapılandırmaması halinde, başvuru süresinin sona erdiği tarihten itibaren; yapılandırılmış borçları ile ilgili ödeme yükümlülüklerinin yerine getirilmemiş olmasından dolayı anlaşmaları bozulanlar ise anlaşmalarının bozulduğu tarihi takip erden aybaşından itibaren; kanun, kararname veya diğer mevzuatla sağlanan üretim, yatırım ve benzeri devlet yardımları ile teşvik ve desteklerden, daha önce başlayıp devam eden nakdi olmayan teşvikler hariç, yararlandırılmazlar ve yararlanmaması gerektiği sonradan anlaşılanlardan da yapılan Devlet yardımı, teşvik ve destek ödemeleri kanuni faizi ile birlikte geri alınır. Söz konusu destek, teşvik ve Devlet yardımları, ilgili sosyal güvenlik kurumundan borçlulara ilişkin bilgilerin temin edilmesinden sonra sağlanır.

 

Eyüp Fatsa

Sabri Varan

Ünal Kacır

 

Ordu

Gümüşhane

İstanbul

 

Alaettin Güven

 

Ahmet Yeni

 

Kütahya

 

Samsun

 

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1066 sıra sayılı yasa tasarısının 4 üncü maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Muhsin Koçyiğit

Hüseyin Özcan

Muzaffer Kurtulmuşoğlu

 

Diyarbakır

Mersin

Ankara

 

Süleyman Sarıbaş

 

Ömer Abuşoğlu

 

Malatya

 

Gaziantep

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 4 üncü maddeyle ilgili şimdi okutacağım Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi ve arkadaşlarının önergesi ile az önce okunan Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit ve arkadaşlarının önergeleri aynı mahiyette olduğundan, işlemlerini ve oylamalarını birlikte yapacağım.

Şimdi, Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi ve arkadaşlarının önergesini okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1066 sıra sayılı tasarının 4 üncü maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Mehmet Akif Hamzaçebi

Haluk Koç

Nuri Çilingir

 

Trabzon

Samsun

Manisa

 

Nail Kamacı

Bayram Ali Meral

Hüseyin Ekmekcioğlu

 

Antalya

Ankara

Antalya

 

Feridun Ayvazoğlu

Ramazan Kerim Özkan

Mustafa Gazalcı

 

Çorum

Burdur

Denizli

 

İlyas Sezai Önder

Muharrem Kılıç

Hüseyin Bayındır

 

Samsun

Malatya

Kırşehir

 

BAŞKAN - Komisyon, aynı mahiyetteki her iki önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU ADINA MEHMET ZEKAİ ÖZCAN (Ankara) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hamzaçebi?..

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Prim borçlarının affıyla doğrudan ilgili olmadığı gerekçesiyle maddenin tasarı metninden çıkarılması önerilmektedir.

BAŞKAN - Sayın Sarıbaş, konuşacak mısınız?

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Gerekçeyi okutun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Prim borçlarıyla, prim affıyla doğrudan ilgisi olmadığından, ayrıca, kanun, kararname ve mevzuatla tanınmış yardım, destek ve teşviklerin amacına aykırı olduğundan.

BAŞKAN - Her iki önergeyi de oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1066 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"İşverenlerin bu Kanunun 1 inci maddesi kapsamındaki borçlarını yeniden yapılandırmaması halinde, başvuru süresinin sona erdiği tarihten itibaren; yapılandırılmış borçları ile ilgili ödeme yükümlülüklerinin yerine getirilmemiş olmasından dolayı anlaşmaları bozulanlar ise anlaşmalarının bozulduğu tarihi takip eden aybaşından itibaren; kanun, kararname ve diğer mevzuatla sağlanan üretim, yatırım ve benzeri devlet yardımları ile teşvik ve desteklerden, daha önce başlayıp devam eden nakdi olmayan teşvikler hariç, yararlandırılmazlar ve yararlanmaması gerektiği sonradan anlaşılanlardan da yapılan Devlet yardımı, teşvik ve destek ödemeleri kanuni faizi ile birlikte geri alınır. Söz konusu destek, teşvik ve Devlet yardımları, ilgili sosyal güvenlik kurumundan borçlulara ilişkin bilgilerin temin edilmesinden sonra sağlanır."

                        Eyüp Fatsa (Ordu) ve arkadaşları.

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU ADINA MEHMET ZEKAİ ÖZCAN (Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu önerge ile tasarıya Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmeleri sırasında eklenen "Kuruma birikmiş borcu olup, nakit teşviklerden yararlanmakta olanların bu teşvikleri, borçlarına mahsup edilmek üzere ödemeyi yapacak olan makamlar tarafından Kuruma ödenir" cümlesi çıkarılmaktadır.

Söz konusu cümlenin tasarıda muhafaza edilmesi durumunda, kuruma borcu olan ve teşvik almakta olan mükelleflerin borçları devlet tarafından ödenmiş olacak ve bu kişiler haksız kazanç elde etmiş olacaklardır. Bu da, sosyal güvenlik yükümlülüklerini yerine getiren diğer işverenler açısından bir adaletsizliğe yol açacaktır. Ayrıca, bu durum aynı sektördeki iyi niyetli işletmeler açısından haksız rekabete yol açacak ve sisteme olan güvenlerini sarsacaktır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Çalışma süremizin kısa olması ve yeni bir konuya geçsek bile bitiremeyeceğimizden dolayı, alınan karar gereğince, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan hakkındaki gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağına ilişkin görüşmeler ile yaş sebze, meyve ve kesmeçiçek ile narenciye üretimindeki ve ihracatındaki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilen Meclis araştırması önergelerinin görüşmelerini yapmak için, 15 Şubat 2006 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati: 22.57