BIM 2 4 2006-02-24T12:29:00Z 2006-02-24T12:29:00Z 73 49753 283596 TBMM 2363 567 348275 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM: 22       CİLT: 110       YASAMA YILI: 4

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

 

59 uncu Birleşim

7 Şubat 2006 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                      Sayfa    

  I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMA

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Ordu Milletvekili Kâzım Türkmen'in, Ordu ve ilçelerinin ulaşım sorunu ile alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız Özak'ın cevabı

2.- İstanbul Milletvekili Güldal Akşit'in, laiklik ilkesinin Anayasaya girişinin 69 uncu yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

3.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez'in, bazı ülkelerdeki basın-yayın organlarında son zamanlarda yer alan ve İslam Dinini rencide eden karikatürlerin olumsuz yansımalarına ilişkin gündemdışı konuşması

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu hakkındaki soruşturma dosyasının iadesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/971)

2.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun (6/1631) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/359)

V.- ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1.- Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

VI.- SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1.- Dilekçe ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonlarında açık bulunan üyeliklere seçim

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)

3.- T.C. Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur'dan Aylık veya Gelir Almakta Olanlara Ek Ödeme Yapılması ile Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur'dan Aylık veya Gelir Almakta Olanlara Ödenen Gelir ve Aylıklarda 2006 Yılında Yapılacak Artışlar ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1165) (S. Sayısı: 1076)

VIII.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kayseri İlinde 2005 yılı için planlanan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/7253)

* Ek cevap

2.- Antalya Milletvekili Tuncay ERCENK'in, üniversite hastanelerinin alacaklarına  ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/8707)

* Ek cevap

3.- İstanbul Milletvekili Hasan AYDIN'ın, AİHM'nin bir kararına yönelik açıklamasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/11034)

4.- Antalya Milletvekili Osman KAPTAN'ın, terör olaylarına ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/11036)

5.- Muğla Milletvekili Fahrettin ÜSTÜN'ün, özelleştirilen Elazığ Ferrokrom işletmesi personelinin istihdamına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/11142)

6.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, depremden etkilenen hizmet binalarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/11313)

7.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya'da kışın işsiz kalan turizm çalışanlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/11337)

8.- Adana Milletvekili Atilla BAŞOĞLU'nun, Danıştay ve Yargıtay'da görülmüş davalara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/11352)

9.- Balıkesir Milletvekili Sedat PEKEL'in, Balıkesir'de bölge adliye mahkemesi kurulup kurulmayacağına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/11354)

10.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Sabancı suikasti faili için Belçika'dan yeni bir iade talebinde bulunulup bulunulmayacağına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/11355)

11.- Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, Hâkim ve Savcılara Türk Ceza Kanununun 301 inci maddesiyle ilgili eğitim verileceği iddiasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/11357)

12.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya'nın Meram İlçesindeki bazı yerlerin ihmal edildiği iddiasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/11402)

13.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, trafik kazalarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/11405)

14.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Hakkâri Özel Harekât Şube Müdürlüğü personelinin içinde bulunduğu şartlara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/11407)

15.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya'da kışın işten çıkarılan otel ve tatil köyü çalışanlarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/11413)

16.- Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, Karayolları Döner Sermaye İşletmesine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/11444)

17.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Tarsus-Yenice'deki hemzemin geçitte meydana gelen kazaya ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/11454)

18.- Ankara Milletvekili İsmail DEĞERLİ'nin, bazı havaalanlarının dış hatlar terminali ihalelerine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/11455)

19.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, yeşil kart alabilmek için gerekli işlemlere ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/11490)

20.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Aksaray'ın bazı köylerinin telefon santraline ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/11503)

21.- Antalya Milletvekili Tuncay ERCENK'in, Antalya ve çevresindeki ulaşıma yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/11525)

22.- Tunceli Milletvekili Hasan GÜYÜLDAR'ın, bir kahvehanede çıkarılan olayla ilgili iddialara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/11536)

23.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, Şemdinli olaylarının soruşturulmasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/11546)

24.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Ankara Hastanesindeki bir olaya ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/11549)

25.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, başka hastaneye nakledilen bir hastanın vefatına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/11560)

26.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Ankara Hastanesindeki bir olaya ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/11565)

27.- Malatya Milletvekili Muharrem KILIÇ'ın, Malatya Havaalanına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/11571)

28.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü hakkındaki adlî işleyişle ilgili iddialara yönelik bir araştırma yapılıp yapılmadığına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/11576)

29.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köy okulunun ihtiyaçlarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11594)

30.- Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, Niğde-Bor'daki TOKİ konutlarının teslimine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/11622)

31.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Nevşehir'de üniversite kurulup kurulmayacağına ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11636)

32.- Mersin Milletvekili Mustafa ÖZYÜREK'in, bazı KİT'lerin bilanço hesaplarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Ali BABACAN'ın cevabı (7/11649)

33.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Kayseri'deki özel öğrenci yurtlarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/11663)

34.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, bazı ürünlerdeki KDV oranına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/11667)

35.- Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, TEDAŞ'ın Dünya Bankasından aldığı kredilere ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/11669)

36.- Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, bir TEDAŞ bürokratı hakkındaki iddialara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/11670)

37.- Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, ambulans görevlendirmelerine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/11685)

38.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Kayseri'deki bir tren istasyonunun taşımacılığa kapatıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/11702)

39.- Kocaeli Milletvekili Salih GÜN'ün, Spor Toto Teşkilatının reklamlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/11705)

40.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köy camiinin bakım ve onarımına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet AYDIN'ın cevabı (7/11706)

41.- Antalya Milletvekili Atila EMEK'in, Çankırı'da üniversite kurulup kurulmayacağına ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11709)

42.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'ın bir köyündeki din görevlilerinin lojman ihtiyacına,

Ardahan'daki bir köy camiinin ihtiyaçlarına,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Mehmet AYDIN'ın cevabı (7/11728, 11729)

43.- Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, Ankara İl Sağlık Müdürlüğünün bazı alımlarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/11739)

44.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, kayıtdışı cep telefonu sahiplerinden alınan kayıt parasına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/11741)

45.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Hamzabeyli Sınır Kapısına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/11748)

46.- Edirne Milletvekili Rasim ÇAKIR'ın, Edirne Pazarkule Sınır Kapısından kamyon geçişlerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/11775)

47.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, Amerika'da görevlendirilen emniyet personeline ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/11801)

48.- Ordu Milletvekili Kazım TÜRKMEN'in, Fiskobirlik ve Tarım Satış Birliklerine kullandırılan kredilere ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/11840)

49.- Malatya Milletvekili Miraç AKDOĞAN'ın, şeker kotası uygulanan kayıtlı çiftçilere ve kaçak şekere ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/11841)

50.- Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, şeker kaçakçılığına ve şeker piyasasına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/11842)

51.- Balıkesir Milletvekili Sedat PEKEL'in, Bandırma Limanının özelleştirileceği iddialarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/11857)


I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak üç oturum yaptı.

İstanbul Milletvekili Ekrem Erdem, Osmanlı Devletinin kuruluşunun 707 nci yıldönümünde, Osmanlının başarılarının temel unsurlarına,

İstanbul Milletvekili Ali Rıza Gülçiçek, Bektaşiler ve Alevîler için muharrem ayının önemine,

Adana Milletvekili Recep Garip, okullarda birinci yarıyılın bitmesi nedeniyle, eğitim-öğretimin değerlendirmesine ve Millî Eğitim Bakanlığının çalışmalarına,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Rusya Federasyonu Başkortostan Cumhuriyeti Devlet Meclisi Başkanı Konstantin Tolkaçev ve beraberindeki Parlamento heyetinin,

Kenya Parlamentosu Tarım, Arazi ve Doğal Kaynaklar Komitesinin,

Azerbaycan Millî Meclis Başkanı Oktay Asadov ve beraberindeki heyetin,

Letonya Parlamento Başkanı Ingrida Udre ve beraberindeki heyetin,

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının konuğu olarak ülkemizi resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkereleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

210 uncu sırasında bulunan 732 sıra sayılı, Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, 3628 Sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzlukla Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınma önergesinin, bu kısmın 3 üncü sırasına alınmasına ilişkin Anavatan Partisi,

214 üncü sırasında yer alan 801 sıra sayılı kanun teklifinin bu kısmın 3 üncü sırasına alınmasına ilişkin CHP,

Grubu önerilerinin, yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedikleri açıklandı.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

1 inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden,

2 nci sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısının (1/1030) (S. Sayısı: 904) görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından,

Ertelendi.

3 üncü sırasında bulunan, T.C. Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur'dan Aylık veya Gelir Almakta Olanlara Ek Ödeme Yapılması ile Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur'dan Aylık veya Gelir Almakta Olanlara Ödenen Gelir ve Aylıklarda 2006 Yılında Yapılacak Artışlar ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/1165) (S. Sayısı: 1076), tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanarak maddelerine geçilmesi kabul edildi ve 1 inci maddesi üzerinde bir süre görüşüldü.

7 Şubat 2006 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 20.09'da son verildi.

                       

İsmail Alptekin

 

 

 

Başkanvekili

 

 

Harun Tüfekci

Yaşar Tüzün

 

Konya

Bilecik

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

Ahmet Gökhan Sarıçam

 

 

Kırklareli

 

 

Kâtip Üye

 

                                            No.: 76

II. - GELEN KÂĞITLAR

3 Şubat 2006 Cuma

Rapor

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Hatay Milletvekili Sadullah Ergin ve 2 Milletvekilinin; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/678) (S. Sayısı: 1077) (Dağıtma tarihi: 3/2/2006) (GÜNDEME)

Geri Alınan Yazılı Soru Önergesi

1.- Konya Milletvekili Atilla KART, bir bürokratla ilgili bazı iddialara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesini 3/2/2006 tarihinde geri almıştır (7/11359)

 

                                            No.: 77

6 Şubat 2006 Pazartesi

Teklifler

1.- Yozgat Milletvekili Mehmet Erdemir'in; Milli Eğitim Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/682) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.1.2006)

2.- Anavatan Partisi Grup Başkanvekilleri Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş ile Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu'nun; Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/683) (İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.1.2006)

3.- Anavatan Partisi Grup Başkanvekilleri Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş ile Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu'nun; Kamu İhale Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/684) (Plan ve Bütçe ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.1.2006)

4.- Anavatan Partisi Grup Başkanvekilleri Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş ile Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu'nun; Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/685) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.1.2006)

5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in; Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/686) (Plan ve Bütçe ile İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.1.2006)

6.- Anavatan Partisi Grup Başkanvekili Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş'ın; Siyasi Partiler Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/687) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.1.2006)

7.- Artvin Milletvekili Yüksel Çorbacıoğlu ve 42 Milletvekilinin; 28.3.1983 Tarihli ve 2809 Sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/688) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.1.2006)

8.- Manisa Milletvekili Hasan Ören ve 44 Milletvekilinin; 6245 Sayılı Harcırah Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/689) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.1.2006)

9.- Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç ve 44 Milletvekilinin; Tebligat Kanununun 1 inci, 41 inci ve 61 inci Maddelerinin Değişikliğine Dair Kanun Teklifi (2/690) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.1.2006)

10.- İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü ve 42 Milletvekilinin; Büyükşehir Belediyesi Kanununa Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/691) (İçişleri; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.1.2006)

11.- Balıkesir Milletvekili Ali Kemal Deveciler'in; Vergi Usul Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/692) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.1.2006)

12.- Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Samsun Milletvekili Haluk Koç ile İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun;  8.4.1929 Tarihli ve 1416 Sayılı Kanun ile 4.11.1981 Tarihli ve 2547 Sayılı Kanuna Birer Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/693) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.1.2006)

13.- İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya ile Muğla Milletvekili Ali Arslan'ın; Avukatlık Kanununun 96 ncı Maddesinin Değişikliğine Dair Kanun Teklifi (2/694) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.1.2006)

14.- Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek'in; 213 Sayılı Vergi Usul Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/695) (Adalet ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.1.2006)

15.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 5 Milletvekilinin; Avukatlık Kanununun 96 ncı Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/696) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.1.2006)

16.- Bursa Milletvekili Sedat Kızılcıklı ve 15 Milletvekilinin; Kamu İhale Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/697) (Tarım, Orman ve Köyişleri; Plan ve Bütçe ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.2.2006)

Rapor

1.- Bankacılık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1160) (S. Sayısı: 1078) (Dağıtma tarihi: 6.2.2006) (GÜNDEME)

                                            No.: 78

7 Şubat 2006 Salı

Teklif

1.- İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu ve 122 Milletvekilinin; 3628 Sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/698) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.2.2006)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.09

7 Şubat 2006 Salı

BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER : Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59 uncu Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim. Konuşma süreleri 5'er dakikadır. Hükümet konuşmalara cevap verebilir. Hükümetin konuşma süresi 20 dakikadır.

Gündemdışı ilk söz, Ordu İlinin ulaşım sorunlarıyla ilgili olarak söz isteyen Ordu Milletvekili Kâzım Türkmen'e aittir.

Sayın Türkmen, buyurun efendim.

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Ordu Milletvekili Kâzım Türkmen'in, Ordu ve ilçelerinin ulaşım sorunu ile alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız Özak'ın cevabı

KÂZIM TÜRKMEN (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları başında bizleri izleyen değerli yurttaşlarımız; hepinizi, sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, bu haftanın, önemine binaen, önemini anlatmak istiyorum: 5 Şubat, laiklik ilkesinin Anayasamıza girişinin 69 uncu yıldönümüdür. Türkiye Cumhuriyetinin, yeniliklere açık, aklı ve sağduyuyu önplana çıkaran en temel niteliği olan laik ilkesinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına girişinin 69 uncu yıldönümünü, hep beraber kutluyoruz. Bu yıldönümü, aynı zamanda, düşünce özgürlüğünün de yıldönümüdür.

Değerli arkadaşlarım, cumhuriyetin kurulmasından sonra, yönetimde, eğitimde, toplumsal yaşamda ve hukuk sisteminde aşama aşama gerçekleştirilen laiklik, 1937 yılında Anayasamıza girmiş, 1961 ve 1962 Anayasalarında da yerini bulmuştur. Laiklik ilkesinin benimsenmesi, özgür düşüncenin ve demokrasinin gelişmesinde, aklı, düşüncesi ve vicdan özgürlüğü, özgür kuşakların yetiştirilmesinde, en önemli unsur ve amacı oluşturmuştur.

Bugün gelmiş olduğumuz noktada, yasal ve yasadışı, örgütlü, güçlü, basın ve yayın kuruluşlarına sahip, antilaik, şeriatçı bir akımla karşı karşıya olduğumuzu unutmamamız gerekir. Söylemleri farklı olsa da, bunların ortak hedefleri, laikliği ortadan kaldırıp, şeriat düzenini getirmek, akla ve özgürlüğe karşı her türlü düşünceyi ortaya koyarak, fitneyi salarak, laik düzeni ortadan kaldırmaktır. Bunların birçokları bunu yasal yoldan yapmış gibi görünebilir, birçokları basın ve başka yollarla da bunu gerçekleştirmeye çalışmış olabilir. Tüm bunların altında yatan gerçek, laik düzeni ortadan kaldırmaktır. Hele hele, bugün, dünyamızın ve Türkiye'nin içinde bulunduğu koşullarda buna çok daha fazla dikkat etmek hepimiz için bir görevdir.

Değerli arkadaşlarım, bunları söylerken, kendi Ordu İlimizle ilgili de ulaşım sorununa çok kısa değinmek istiyorum. Eğitim ve sağlık gibi, devletin vatandaşa sunması gereken aslî ve öncelikli görevlerinden biri de ulaşım sorunudur. Ne yazık ki, Türkiye'de bölgeler arasında Karadeniz Bölgesi, iller arasında da Ordu, ulaşım hizmetlerinden en çok mahrum bırakılmış illerden bir tanesidir. Ordu İli, nüfus sıralamasında, 900 000 nüfusu ile, 19 ilçesi, 53 beldesi ve 491 köyüyle Türkiye'nin 21 inci büyük ilidir.

Değerli arkadaşlarım, Ordu İli, nüfus bakımından 21, yüzölçümü bakımından da Türkiye'nin 23 üncü ili olmasına rağmen, yatırımlar sıralamasında ise bu kadar şanslı değildir; ne yazık ki, 74 üncü sırada yer almıştır. Ulaşımda durum böyle.

Köy yollarını ele aldığımızda, bu geri kalmışlık, yatırımlarda yaşanan haksızlık açıkça kendini göstermektedir. Bir il düşünün ki, ülkenin nüfus bakımından 21 inci ili olsun, yüzölçümü bakımından 23 üncü büyük ili olsun; ancak, yatırım ve köy yolları bakımından, 81 il arasında 74 üncü sırada yer alsın. Ordu İlinin ancak yüzde 10'unda köy yollarında asfalt vardır; o da, bu kış mevsiminde orta yerden kalkmış, sadece adı asfalttır. Yeni köy yolları asfaltlanması oranında kendisinden daha kötü sadece… Diğer illerde ise, makine parkı bizden çok daha iyidir. Köy yollarının asfaltlanması oranında, Ordu İli, 74 üncü, stabilize yollar oranında ise 23 üncü sırada yer almasına karşılık, ne yazık ki, bakımsızlık nedeniyle stabilize yollar, bırakın kış mevsimini, büyük yağmurlarda, sellerde bile geçilemez hale gelmiştir.

Daha önce, Köy Hizmetleri 12 nci Bölge Müdürlüğü kapsamında olan Ordu İli, aynı bölgede bulunan iller arasında köy yolları oranında bölgenin ikinci büyük ili olmasına karşılık, makine parkı bakımından sonuncu illerin başında gelmektedir. Bilindiği üzere, köy yolları özel idarelere devredilmiştir. Köy Hizmetleri bünyesindeki makine parkları da aynı kuruma geçerken, personelin büyük bir bölümü, yani, yetişmiş elemanlar başka kurumlara geçtiğinden, köy yollarımızın, daha da azalan personeliyle elverişli hale geldiği yönünde, henüz orta yerde belirgin bir işaret yoktur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Türkmen, konuşmanızı tamamlayınız; buyurun.

KÂZIM TÜRKMEN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, köy yolları açısından ilimiz böyle olmasına rağmen, karayolları açısından ilimiz bundan hiç de farklı değildir. Bugün, karayolu olarak 840 kilometrelik yol ağına sahip olan Ordu'dan Akkuş İlçesine ancak 4 saatlik bir sürede gidebiliyorsunuz. İlçeler arası ve iller arasındaki yollarımızın hiçbirinin standardı bugünkü yollara uygun değildir.

Değerli milletvekilleri, Ordu İlinden, en çok çalışan Ordu-Ulubey-Gölköy-Mesudiye hattı, 1937'de yapılan, o günün elle yapılan yollarıdır. Ne yazık ki, bugün, bu yollardaki ulaşım Türkiye'nin içinde bulunduğu şartlara uymadığı gibi, Karadeniz'le de hiç bağdaşmıyor.

Hemen şunu ifade edeyim: Ordu'da ulaşımı sadece karayoluyla yapmak mümkündür. Demiryolumuz yoktur. Denizin kenarında olmamıza rağmen, tek limanı olmayan ilimiz ve deniz ulaşımı olmayan illerin de başında gelmektedir.

Bugün, Ordu'nun 840 kilometrelik karayolu ağı 49 tane insanla yürütülmeye çalışılmaktadır. Bugün, Ordu İlinde Karayollarına ait bir tek greyder vardır, onu da kullanacak operatör yoktur. Dolayısıyla, Ordu, her bakımdan, hem köy yolları bakımından hem de karayolları bakımından, ulaşılması en zor illerin başında gelmektedir. Bu nedenle, Ordu, cumhuriyet döneminde olduğu gibi bugün de yeterince hizmet alamamanın sıkıntısını çekmektedir.

İktidar Partisinin eylem planında, karayollarının yapılan 80 kilometrelik kısmının üç yıl içerisinde  bitirileceği  vaat  edilmişti;  henüz ne zaman bitirileceği şu anda belli değildir. Kaldı ki -ben İktidar Partisi mensuplarına da- yapılan yolları, lütfen, gidip bir görün. Daha açılmadan, yolların birçok kısmının bozuk olduğunu üzülerek görürsünüz. Hiçbir yerde, yapılan bir hizmet orta yerde görülmemektedir; ama, bugün, değerli milletvekilleri, ister…

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Bir çivi çakmadılar, çivi!..

KÂZIM TÜRKMEN (Devamla) - Siz, Ordu'nun köylerini Anadolu'nun köyleriyle mukayese etmeyiniz. Ordu'nun köyleri, gökteki yıldız gibidir. Her bir arsanın üzerinde bir tane ev, hane vardır; her bir hanede yola, suya ihtiyaç vardır. Dolayısıyla, ödenekler ayrılırken, en büyük haksızlık Karadeniz'e yapılmaktadır; çünkü, Anadolu'da herhangi bir köyün ortasına gelen yol, o köye hizmet götürür; ama, Karadeniz'de, her bir haneye gelen yol ancak hizmet götürür. Ödenekler ayrılırken eşit ayrıldı diye ortaya konuluyor. Buradaki eşitlik, coğrafî eşitlik olursa ancak, gerçekte bir değer kazanabilir.

BAŞKAN - Sayın Türkmen, konuşmanızı tamamlar mısınız lütfen.

KÂZIM TÜRKMEN (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan, tamamlıyorum.

Ödenekler ayrılırken, tüm yatırımcı bakanlıklarımız, nüfusa değil, ilçeye değil, fizikî oranda yatırımlara ödenek ayrılması halinde, Ordu İli ancak hak ettiği hizmeti almış olabilir diye düşünüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Türkmen.

Sayın Türkmen'in gündemdışı konuşmasına, Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Faruk Özak cevap vereceklerdir.

Buyurun Sayın Özak. (AK Parti sıralarından alkışlar)

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Sayın Bakanım, geçmişte yapılanları değil, kendi yaptıklarınızı anlatır mısınız.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Kâzım Türkmen Beyin yaptığı konuşmaya cevap vermek üzere huzurlarınızdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evvela, köy yollarıyla ilgili konuşmak istiyorum. Özellikle -Sayın Türkmen'in söylediği doğru- coğrafî olarak olaya bakmak lazım. Biz, Karadenizli olarak, aynı konuda hemfikiriz. Özellikle, coğrafyamız, topoğrafyamız, diğer yörelerle eşit değil; çok zor bir coğrafya var. Bu dönemde, bunu gündeme almamız gerekiyor.

Yüzde 10 asfalt olduğu doğrudur. Bu, Ordu'da da böyle, Trabzon'da da böyle, Rize'de de böyle. Tabiî, Hükümetimiz, geçen yıl, Sayın Başbakanımızın önderliğinde, KÖYDES projesini oluşturdu. Geçen yıl 500 trilyon lira para harcadık, bu yıl 2 katrilyon lira harcayacağız. Bunun yüzde 80'i-90'ı yollara gidecek; çünkü, su konusu epey halledilmiş; çok az, suyu olmayan veya problemli olan köyümüz var. O konuda yarın da, Sayın Başbakanımızla, KÖYDES'le ilgili bir toplantı yapacağız ilgili bakanlarla beraber; bunu burada söylemek istiyorum.

Operatör konusunu da hassasiyetle takip ediyoruz. Özellikle fizikî gerçekleşmeye göre değil, coğrafî yapının zorluklarına göre buradaki paylaşmayı yapmamız gerekiyor. Bunu biliyorum; gerçekten, Karadeniz'de sıkıntı had safhada, özellikle yollarımızla ilgili; ama, 2 katrilyon lira para harcandığını müjdelemek istiyoruz. Bunu, inşallah, il özel idareleriyle, kaymakamlarımızla ve buradaki ilgili bakanlarımızın koordinasyonunda halledeceğimizi düşünüyorum. Bu konuda çalışıyoruz; hep beraber sorunları çözebiliriz.

Ordu İli yatırımları… Karayolları açısından baktığımızda, gerçekten, burada şunu söylemek lazım: Ordu İlimize yatırılan, yapılan imalatların rakamlarını biraz sonra gördüğümüz zaman, gerçekten, Ordu İlini ihmal etmediğimiz ortaya çıkacak. Bu Karadeniz sahil yolumuz 1987'de başladı, 1990'lı yıllarda başladı. Biz iktidara geldiğimiz zaman yüzde 48'i tamamlanmıştı ve bu onbeş yıllık bir ortalamaydı. Şu anda, dört yılda, biz, bunun yüzde 52'sini tamamlayacağız. Bu yıl sonunda neler biteceğini, şimdi size burada arz etmeye çalışacağım.

Bugünkü tarih itibariyle, Ordu İlimizde, sorumluluğumuz altında, karayollarının, 900 kilometre yolumuz bulunmakta. Bu yolların 262 kilometresi devlet yolu, 641 kilometresi il yollarımızdan oluşmaktadır. Devlet ve il yollarımızın 80 kilometresi bitümlü sıcak kaplama, 692'si ise sathî kaplamalı, 88 kilometresi stabilize, 43 kilometresi toprak yol. Ordu ilimizde yapım çalışmaları sürdürülen 24 adet proje bulunmaktadır. 24 adet proje… Son derece önemli bu projeler. Bu projelerin toplam bedeli 156 236 259 YTL; yani, 156 trilyon ve ayrıca 434 000 000 dolar olup, bugüne kadarki harcaması 136 trilyon -eski fiyatlarla söyleyeyim- ve 277 000 000 dolardır. Fiziksel gerçekleşme yüzde 70'tir; yani, toplarsak bu rakamı, aşağı yukarı 550 000 000 dolarlık bir yatırım yapılacak buraya, 2006 yılı sonuna kadar. Burası bir ihmal değil; burası, öncelik olarak göstermek lazım.

2005 yılında, Ordu İlindeki yollarda, 155 kilometre asfalt yenileme, 4 adet kaza kara noktası iyileştirme çalışması yapılmıştır. Projelerin adları… Proje adı, Ünye-Piraziz İkmal İnşaatı. 65 kilometre uzunluğunda bu yolun 33 kilometresi 2 x 2 bölünmüş yol, 31 kilometresi 2 x 1 olarak yapımı devam etmektedir. Proje bedeli 72 000 000 dolar -2005 birim fiyatlarıyla- olan bu yolda bugüne kadar 48 000 000 dolar harcama yapılmış, yüzde 76 fizikî gerçekleşme sağlanmıştır. Yolun 32,6 kilometresi bitirilerek trafiğe açılmıştır. 2006 yılı ödeneği 2 000 000 YTL'dir. 32,6 kilometrelik kesimin aşınması, eksik kalan sanat yapıları ve diğer işler bu yıl tamamlanacaktır.

Diğer ikinci proje, Ünye-Piraziz Üçüncü Kısım. 31,5 kilometre uzunluğundaki bu yolun 22,7 kilometresi 2 x 2 bölünmüş yol olarak, 8,3 kilometresi 2 x 1 olarak yapımı devam etmektedir. Proje bedeli 125 trilyon -2005 fiyatlarıyla- olan bu yolda bugüne kadar 119 trilyon harcama yapılmış ve yüzde 90 fizikî gerçekleşme sağlanmıştır. Yolun 30,5 kilometresi bitirilerek trafiğe açılmıştır. 2005 yılı ödeneğiyle 1 kilometre bölünmüş yol ve 1,1 kilometre 1A, yol tamamlanarak trafiğe açılmıştır. 2006 yılı ödeneği 1 900 000 YTL'dir. 1,1 kilometre aşınma ve muhtelif kesimlerde ilave aşınma ve kalan 600 metrelik kesim üstyapı seviyesinde bitirilecek olup, bu da, 2006 yılında tamamlanacaktır.

Bolaman-Perşembe, en önemli yolumuz; 27,5 kilometre uzunluğunda ki, bunun çok büyük bölümü tünel ve Türkiye'nin en uzun tünelleri ve viyadüktür. Bunun 2 x 2 bölünmüş yol olarak yapımı devam etmektedir. Proje bedeli 362 000 000 dolardır 2005 yılı birim fiyatlarıyla. Bunun 229 000 000 doları harcanmıştır ve yüzde 64 fizikî gerçekleşme sağlanmıştır. Bunun 94 000 000 dolar ödeneği 2006 yılı içinde harcanacak ve yolu açacağız inşallah -ağustos aylarında düşünüyoruz açmayı- ki, 2005 yılında 42 000 000 dolarlık fazla harcama yapılmış burada.

Mesudiye-Gölköy-Ordu, dördüncü proje… 7 kilometre uzunluğunda bu yolun 1,75'i 2x2 bölünmüş yol olarak, 5,4'ü 2 x 1 olarak yapımı devam etmektedir. Proje bedeli 2,5 milyon YTL olan bu yolda, bugüne kadar 2,127  milyon YTL, 2 000 000 YTL harcama yapılmış ve yüzde 83 fizikî gerçekleşme sağlanmıştır. Yolun 5,9 kilometresi bitirilerek trafiğe açılmıştır. Projenin 2006 tarihinde tamamlanması hedeflenmektedir.

Proje adı, Fatsa-Aybastı… 5,91 kilometre uzunluğundaki bu yolun 5,91 kilometresi 2 x 1 olarak yapımı devam etmektedir. Proje bedeli 3,272 milyon YTL 2005 fiyatlarıyla olan bu yolda, bugüne kadar 2,681 milyon YTL harcama yapılmış ve yüzde 82 fizikî gerçekleşme sağlanmıştır. Yolun 1,6 kilometresi bitirilerek trafiğe açılmıştır. Geriye kalan kesimin bitirilebilmesi ve yolun tamamlanabilmesi için gerekli ödenek sağlanmıştır; 2006 tarihinde bitirmeyi hedefliyoruz.

Kumru-Korgan-Çamiçi ayrımı… 24 kilometre uzunluğundaki bu yolun 20 kilometresi 3A olarak yapımı devam etmektedir. Proje bedeli 2,3 milyon YTL olan bu yolda bugüne kadar harcama yapılmamıştır. Yolun tamamlanabilmesi için gerekli ödenek temin edilmiş olup, 2006 tarihinde tamamlanması hedeflenmektedir.

Fatsa-Aybastı ayrımı, Ilıca-Ulubey-Gürgentepe… 24 kilometre uzunluğundaki bu yol, 2005 yılında yatırıma alınmış, ancak, çalışma yapılmamıştır.

Fatsa-Aybastı il yolu… 4 kilometre uzunluğundaki bu yolun 4 kilometresi 2 x 1, 1A olarak yapımı devam etmektedir. Proje bedeli 4,5 milyon YTL olan bu yolda 2005 yılında 112 000 YTL harcama yapılmış, yüzde 2,45 fizikî gerçekleşme sağlanmıştır. Ödenek sağladığımız takdirde, kamulaştırma problemi olmayan bu yolda çalışmalar yapılıp, 2006 yılında tamamlamaya çalışacağız.

Ulubey-Sarpdere… 1,5 kilometre uzunluğundaki bu yolun 1,5 kilometresi 2 x 1, 1A olarak yapımı devam etmektedir. Proje bedeli 882 000 YTL'dir. Bugüne kadar 304 000 YTL harcama yapılmış, yüzde 26 fizikî gerçekleşme sağlanmıştır. 1,5 kilometrelik kesimin toprak işleri ve sanat yapıları tamamlanmıştır. Kalan kesimlerin tamamlanabilmesi için 200 000 YTL ödenek bulunup, 2006 yılında tamamlamayı hedefliyoruz.

Fatsa-Niksar… 33 kilometre uzunluğundaki bu yolun, 33 kilometresi 2 x 1 olarak yapımı devam etmektedir. Proje bedeli 4,390 milyon YTL'dir. 2005 yılında 3,805 milyon YTL harcama yapılmış, yüzde 87 fizikî gerçekleşme sağlanmıştır. Yolun 14 kilometresi bitirilerek trafiğe açılmıştır; geriye kalanın bitirilmesi için 3,5 milyon YTL ödeneğin bulunarak, 2006 yılında bitirilmesi hedeflenmektedir.

Bolaman-Perşembe yolu tünellerin enerji nakil hattı tesisi… Proje bedeli 1,5 milyon YTL olan bu yolda, 2005 yılında 1,444 milyon YTL harcama yapılmış, yüzde 95 fizikî gerçekleşme sağlanmıştır. Bu da 2006'da bitirilecektir.

Ordu şehir geçişi yaya trotuarlarının doğal büyük parkeyle kaplanması… Proje bedeli 510 000 YTL olan bu yolda, şimdiye kadar 361 000 YTL harcama yapılarak, yüzde 74 fizikî gerçekleşme sağlanmıştır. Bu da 2006 yılında, inşallah, tamamlanacaktır.

Ünye çevre yolu… Bu çok önemli. Biliyorsunuz, Karadeniz'de sahilden geçmeyen tek yolumuz burası. Bunun için 75 000 000 YTL proje bedeli var. 13,5 kilometre uzunluğundaki bu yol 2006 yılı yatırım programına alınmıştır, projesi bitmiştir, 2 x 2 olarak DPT'den geçmiştir; ancak, bu yol 2 x 3 yapılacaktır. Sayın Başbakanın kesin talimatı var. Bunu da bilin. Belki DPT'den geçişi 2 x 2'dir. Burada bir tartışma olur; ama, bu, 2 x 3 yapılacaktır.

Etüt proje çalışmaları…

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - 2006'da bitecek mi?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFİZ ÖZAK (Devamla) - 2006'da bitmez. Bitmez yani… Hayır, bitmez… Yani, para da bulsanız, bitmez. Evet; ama, projesi bitti.

Etüt proje çalışmaları… Proje adı, Ordu Çevre Yolu. 19 kilometre uzunluğundaki bu yolun, 19 kilometresi 2 x 2 bölünmüş yol olarak proje çalışmaları devam etmektedir.

Ünye-Niksar ayrımı Korgan… 46 kilometre uzunluğundaki bu yolun, 19 kilometresi 2 x 1 olarak proje çalışmaları devam etmektedir.

Yine, Niksar-Korgan ayrımı-Kumru. 24 kilometre uzunluğundaki bu yolun- 24 kilometresi 2 x 1 olarak- proje çalışmaları devam etmektedir.

Fatsa-Kumru ayrımı-İslamdağ-Korgan il yolu. Bunun da -16 kilometre uzunluğunda 2 x 1 olarak- proje çalışmaları devam etmektedir.

Ilıca-Ulubey-Gürgentepe ayrım il yolu: 24 kilometre uzunluğundaki bu yolda etüt çalışmaları tamamlanmış olup, proje çalışmaları emanet olarak devam etmektedir.

Kumru-Korgan... 22  kilometre uzunluğundaki bu yolda etüt çalışmaları tamamlanmış olup, proje çalışmaları emanet olarak devam etmektedir.

Ordu-Ulubey ayrımı-Topçam... 36 kilometre uzunluğundaki bu yol, DSİ Melet Vadisi baraj çalışmaları nedeniyle iki parça halinde programa alınmış olup, proje çalışmalarına 2006 yılında başlanacaktır.

Ordu-Gölköy-Mesudiye... 100 kilometre uzunluğundaki bu yolun güzergâh haritası fotoğrometrik olarak tamamlanmıştır. 53 kilometre uzunluğundaki Ordu-Gölköy arasındaki araştırma raporu hazırlanmış olup, 2006 yılında proje çalışmalarına başlanacaktır.

Köprü yapımı:

Fatsa-Ordu devlet yolunda Elekçi ve Bolaman Köprüsü…

KAZIM TÜRKMEN (Ordu) - Sayın Bakan, şimdi orada bir projeden bahsettiniz; Ordu-Gölköy-Mesudiye; ama…

BAŞKAN - Sayın Türkmen, lütfen, karşılıklı konuşmayalım.

KÂZIM TÜRKMEN (Ordu) - Bu yolun 2006 programında olduğunu, yakında başlayacağını ilan ettiler.

BAŞKAN - Sayın  Bakanım…

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla) - Tamam, detaylı bilgiyi…

BAŞKAN - Sayın Bakanım, Sayın Türkmen size daha sonra detaylı… Beraberce konuşursunuz.

Lütfen siz devam edin efendim.

Buyurun.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Sayın Bakanım, 2006'da biteceklerini söylüyorsunuz; bunları bir senet olarak kabul edelim.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFİZ ÖZAK (Devamla) - Evet.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Peki, tutanağı alacağız, seneye görüşeceğiz o zaman.

BAŞKAN - Sayın Tandoğdu…

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla) - Alın tabiî…

BAŞKAN - Sayın Bakanım, buyurun.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla) - Fatsa-Ordu devlet yolunda Elekçi ve Bolaman Köprüsü. Köprü yapımı çalışmaları devam etmektedir. Proje bedeli 352 000 YTL olan bu yolda, 2005 yılında 100 000 YTL harcama yapılmış, yüzde 30 fizikî gerçekleşme sağlanmıştır. İşin tamamlanabilmesi için 252 000 YTL ödenek bulunup, 2006 tarihinde tamamlanması planlanmaktadır.

Trafik güvenliği:

Ünye-Niksar-İnkur geçişi toprak işleri, sanat yapıları ve üstyapı işleri yapım işi. Proje bedeli 132 000 YTL olup, bugüne kadar hepsi harcanmış, yüzde 100 fizikî gerçekleşme sağlanmıştır. İş tamamlanmıştır.

Ünye-Niksar-Yenikent-Çamoluk geçişi sanat yapıları yapım işi. 88 000 YTL olan bu yolda yüzde 100 fizikî gerçekleşme çalışmış, iş tamamlanmış.

Fatsa-Aybastı il yolu ayrımı-Çamaş il yolunda sanat yapıları yapım işi. Burada da yüzde 100 fiziki gerçekleşme sağlanmış, iş tamamlanmış.

Yine, aynı şekilde Ünye ayrım-Kumru il yolunda sanat yapıları işi. Yüzde 100 harcama yapılmış, tamamlanmış.

Yine, Niksar-Ünye, Niksar-Tekkiraz-Çaybaşı-İlküvez bakım ve onarım için gerekli agreganın Tekkiraz'da kırılarak temini ve yola nakli işi. Yüzde 100 fizikî gerçekleşme tamamlanmış.

Gökdere-Mesudiye ayrım, Sarpdere ve Gölköy-Aybastı bakım onarım için gerekli agreganın Karadere'de kırılarak temini ve yola nakli; bu da tamamlanmış yüzde 100 olarak.

Yine, Ordu-Gölköy ayrım Çaybaşı-Ulubey-Sarpdere ayrım, Ilıca-Gürgentepe-Işıktepe bakım ve onarımı için gerekli agreganın Dokuzdolambaç bazalt ve Fındıktepe temel, alttemel, astarlı ve astarsız sathî kaplama yapılması işi, yüzde 100 olarak tamamlanmış.

Reşadiye-Aybastı ayrım, Başçiftlik-Reşadiye-Sivas için gerekli agreganın Büyükelmaçalı'dan  temini ve alttemel, temel, astarlı ve astarsız sathî kaplama yapılması işi…

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Yok vallahi bir şey…

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla) - Hayır…

BAŞKAN - Sayın milletvekillerimiz, Sayın Bakanı dinleyelim.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla) - Ordu İliyle ilgili şey yapıyorum…

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Sayın Bakanım, ben Ordu Milletvekiliyim. Gidip geliyorum yani, hiç öyle bir şey yok.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakanım.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla) - Hayır… Bunlarla ilgili, biz… Tamamlanmıştır, var mı itirazınız?

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Var tabiî efendim.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla) - Söyleyin neresi var?

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Şimdi, efendim…

BAŞKAN - Sayın Tandoğdu, lütfen…

Sayın Bakanım….

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla) -Tamam…

BAŞKAN - Ayrıca size izah etsin efendim Sayın Tandoğdu.

Buyurun efendim siz.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla) - Fatsa-Korgan-Ünye-Kumru-İkizdere-Yoğunoluk bakım ve onarımı için alttemel, temel malzemesi, asfalt mıcırının Efkaf'ta kırılarak temini, yola nakli, serme sıkıştırma işi; o da tamamlanmış.

Yine, Fatsa-Aybastı ayrım -Çamaş ayrım- Ilıca il yolunun bakım ve onarımı için; bu da yüzde 100 tamamlanmış.

Global projeler detayına ilişkin çalışmalar henüz tamamlanmadığından, Ordu İli 2006 yılı global projelerin ödenekleri belirtilmemiştir burada.

Ulaştırma Bakanlığımızdan aldığımız notu... Biraz evvel, demiryoluyla ilgili, Sayın Türkmen söyledi. Sayın Ulaştırma Bakanlığımızdan gelen notu müsaadenizle okuyayım. DLH İnşaatı Genel Müdürlüğüyle ilgili…"Çarşamba-Terme-Ünye-Fatsa demiryolu fizibilite etüdü. 2005 yılında 122 000 YTL proje bedeli ve 67 000 YTL ödenekle yatırım programında yer almakta olup, ağustos ayında iş tamamlanmıştır." Fizibilite etüdü…

Fatsa-Yalıköy balıkçı barınağı hasar onarım inşaatı. 2005 yılı yatırım programında ödeneği topluca verilen projeler kapsamında 300 000 YTL ödenekle yer almış olup, iş, yıl sonu itibariyle tamamlanmıştır. Bir de mahmuz yapımı işi var; belki, o sorunun dışında; o da Fatsa-Bolaman'daki. Bu da 300 000 YTL'yle, ilgili projeler kapsamında; bu iş, yıl sonu itibariyle tamamlanmıştır.

Ayrıca, PTT Genel Müdürlüğünün işleri var, Telekomünikasyonla işler var; ama, onları da daha sonra bilgi olarak size takdim edebilirim.

Şu ortaya çıktı ki, Ordu İlini ihmal etmiyoruz; çok önemli yatırımlar var. İnşallah, büyük bölümünü tamamlayacağız. Hep beraber takipçisi olacağız.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Bayındırlık ve İskân Bakanımız Sayın Faruk Nafız Özak'a teşekkür ediyorum.

Gündemdışı ikinci söz, laikliğin Anayasaya girişinin 69 uncu yıldönümü münasebetiyle söz isteyen İstanbul Milletvekili Güldal Akşit'e aittir.

Sayın Akşit, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

2.- İstanbul Milletvekili Güldal Akşit'in, laiklik ilkesinin Anayasaya girişinin 69 uncu yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

GÜLDAL AKŞİT (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 5 Şubat 1937 tarihinde laiklik ilkesinin Anayasaya girişinin 69 uncu yıldönümü münasebetiyle söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, laiklik, vatandaşların vicdan, dinî inanç ve kanaat özgürlüklerini her türlü baskıdan uzak kullanabilmelerinin güvencesi ve hukuksal çerçeve içinde inanç ve ibadet özgürlüğünün temelidir. 1924 Anayasasıyla anayasa hukukumuza giren laiklik ilkesiyle, tüm inançlar teminat altına alınmıştır. Laik düzende herkes dinî inanç ve düşünce özgürlüğüne sahiptir. Bu nedenle, laiklik Türkiye Cumhuriyetinin vazgeçilmez ilkeleri arasındadır. Laiklik, aynı zamanda, toplumdaki kimi farklılıklardan kaynaklanan karşıtlık ve çatışmaları da önleyen, toplumlara barış ve hoşgörü ortamında yaşama olanağını tanıyan, etkili ve olumlu bir yöntem olarak kendini göstermektedir.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, hepinizin bildiği üzere, laiklik ilkesi, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının değişmez niteliklerinden biri olarak 69 yıl önce kabul edilmiştir. Laiklik ilkesinin kabulü, cumhuriyetimizin yeni temeller üzerinde yükselişinin dönüm noktalarından biridir. Din ve vicdan hürriyetinin teminatı olan laiklik, aynı zamanda, toplumsal barışın sağlanmasında da önemli bir unsur olmuştur. Hangi dinden olursa olsun, dinî inançlar anayasal teminat altına alınmıştır. Bundan dolayıdır ki, laiklik, çatışmanın ve kamplaşmanın bir aracı değil, özgürleşmenin ve demokratikleşmenin bir ifadesi olarak görülmelidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir toplumdaki en önemli güven unsuru, toplum içinde yaşayan bireylerin kendi hak ve özgürlüklerine saygı duyulduğuna olan inançlarıdır; bu inanç, tüm sosyal ve iktisadî dinamikleri harekete geçiren temel güçtür. Ayrıca, bireylerin hak ve özgürlüklerine saygı, demokratik bir siyasî rejimin toplum tarafından benimsenmesinin, toplumsal barış ve huzurun temel şartıdır. Atatürk ilke ve inkılaplarına sahip çıkmak, Türk toplumunu çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkarmanın en önemli vasıtalarından biridir; hepimiz, bunu, toplumsal barışın bir unsuru olarak görüyoruz.

Din, insanlığın en önemli kurumlarından biri; laiklik, demokrasinin vazgeçilmez şartı, din ve vicdan hürriyetinin teminatıdır. Laikliğin "din düşmanlığı" şeklinde yorumlanması ve örselenmesi ise son derece yanlıştır. Esasen, laiklik, her türlü din ve inanç mensuplarının ibadetlerini rahatça icra etmelerini, dinî kanaatlerini açıklayıp bu doğrultuda yaşamalarını, ancak, inançsız insanların da hayatlarını bu doğrultuda tanzim etmelerini sağlar. Bu bakımdan, laiklik, özgürlük ve toplumsal barış ilkesidir.

Sayın milletvekilleri, devletimiz ve milletimiz, cumhuriyetimizin temel değerlerine sahip çıkarak, temel hak ve hürriyetlerin garanti altına alındığı, tüm kurumlarıyla işleyen bir demokrasi ortamında yaşama inancı ve kararlılığını sürdürmektedir; bundan kimsenin en ufak bir şüphe duymaması gerekmektedir.

Bu düşüncelerle, laikliğin Anayasamızda değişmez bir nitelik olarak kabul edilişinin 69 uncu yıldönümünü kutluyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Akşit.

Gündemdışı üçüncü söz, Batı basınında yer alan ve İslamı rencide eden karikatürler hakkında söz isteyen Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez'e aittir.

Sayın Çömez, buyurun.

3.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez'in, bazı ülkelerdeki basın-yayın organlarında son zamanlarda yer alan ve İslam Dinini rencide eden karikatürlerin olumsuz yansımalarına ilişkin gündemdışı konuşması

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bazı ülkelerdeki basın-yayın organlarında son zamanlarda yer alan karikatürler ve bunların yansımalarıyla ilgili gündemdışı söz almış bulunuyorum;  bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, bahse konu karikatürler ilk kez, geçtiğimiz eylülde Danimarka'da Jyllands-Posten Gazetesinde yayımlandı. Peygamber Efendimizi ve onun manevî şahsında İslamî değerleri tahkir eden bu karikatürlerle, İslam ve terörizm arasında açık bir ilişki ortaya konulmaya çalışıldı. Bu gazete tam 12 adet karikatür yayımladı; yani, planlı ve ısrarlı.

İslam Konferansı Örgütüne üye ülkelerin Danimarka'da bulunan 11 büyükelçisi, Başbakan Rasmussen'e mektup yazarak, gazetenin Müslümanlardan özür dilemesini istediler. Özür dilemek bir yana, karikatürler ısrarla savunuldu ve ifade özgürlüğünün bir parçası olduğu iddia edildi. Sayın Başbakanın Danimarka ziyaretinde bu saygısızlığa özür beklenirken, hepinizin bildiği Roj TV kriziyle karşılaştık. Anlaşılan, Danimarka, kutsal değerlere saldırının yanında, bölücü örgüte de sahip çıkmaya karar vermiş. Daha sonra sürece Almanya, Fransa, Avusturya, İsveç, İspanya ve İtalya gazeteleri de destek verdi ve aynı karikatürleri yayımladı.

Saygıdeğer milletvekilleri, Danimarka'da başlayan ve bir enfeksiyon gibi pek çok Batılı ülkeye sirayet eden bu provokasyonlar, ifade özgürlüğü kavramına sığınarak gönül dünyamıza yapılmış saldırılardır. Hepinizin çok yakından takip ettiği gibi, pek çok İslam ülkesinde, bu tahkir edici yayınlar bir özgürlük olarak değerlendirilmemiş, İslama ve onun Yüce Peygamberine bir manevî saldırı olarak algılanmıştır. Nitekim bazı ülkelerde sağduyu yerini şiddete bırakmış ve üzüntü verici gelişmeler yaşanmıştır. Danimarka'daki ırkçı zihniyetin bu yaklaşımı dünya barışına hiç de olumlu katkı sağlamayacaktır.

Bakınız, Ortadoğu'da radikal bazı unsurların güç kazanmaya başladığı bir dönemi yaşıyoruz. Karikatür provokasyonu bu trendi hızlandıracak ve taraftar sağlayacaktır. "İfade özgürlüğü" adı altında yapılan bu saldırılar, haklı olarak, bu kavramlara yabancılaşma ve hatta düşman olma sürecine katkı sağlayacaktır. Bu da Batılı değerleri toptan reddetmeye ve demokrasi düşmanlığına dönüşebilir.

Yine bu saldırılar, ekonomik muhafazakârlığı da tetikleyecektir. Nitekim pek çok yerde, bu karikatürlerin yayınlandığı ülkelerin mallarına karşı boykot çağrılarına tanık oluyoruz. Türkiye'de de buna dair haklı çağrılar ortaya çıkmaya başladı.

Bir örnek vermem gerekirse, halen her gün insülin kullanan ve yaşamı insüline bağlı olan 300 000 hastamız var. İnsülin piyasasının yüzde 60'ı, bir Danimarka firması olan Nova Nordisk'e ait ve bu firma tam 50 000 000 euroluk bir paya sahip. Pek çok meslektaşım, bir demokratik tepki olarak, bu firmanın muadili bir başka marka insülini reçete etmeye hazırlanıyor. Açıkçası, Sağlık Bakanlığımız, bu firmayla yapılmış olan sözleşmeleri bir kez daha ele almalı diye düşünüyorum.

Diğer bir sorun da, İslam ülkelerinde yaşayan gayrimüslimlerin kendilerini güvensiz hissetmeleri.

Öte yandan, yine, aynı gerekçeyle, Avrupa'da yaşayan 13 000 000 Müslümanın içe kapanma sürecine girmeleri ve gettolaşmaları da ayrı bir sorun olarak karşımıza çıkabilir. Paris banliyölerinde yaşanan ve çok kısa sürede yayılan eylemler hâlâ hafızalarda.

Değerli arkadaşlarım, kutsalları hafife almanın, onları tahkir etmenin, değerler üzerine kurulu medenî dünyada asla yeri olamaz. Kimileri bu manevî saldırıyı hafife alabilirler; ancak, tarih; kafadaki bu şeytanî düşüncelerin kâğıda resmedilmesinin ağır faturalarıyla doludur.

Yakın tarihe bir göz atalım: 3. Reich döneminde Naziler, çok sayıda antisemitik karikatür yayınladılar. Bu karikatürlerde Yahudiler, Almanya'nın kanını emen, bütün kötülüklerin kaynağı ve Alman kadınlarına musallat olan bir ırk olarak gösterildiler. Bu süreç, Yahudi soykırımına yol açan atmosferin oluşmasına büyük katkı sağladı. Kafalarını ortaçağ karanlığına gömmüş bu entelektüel ahlaksızlar tarihten ders almalıdırlar.

Değerli milletvekilleri, dine dayalı kimlikleri provoke eden bu yaklaşım, medeniyetler arasında, kültürler arasında, dinler arasında fay hatları oluşturmayı amaçlıyor…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TURHAN ÇÖMEZ (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Çömez, buyurunuz.

TURHAN ÇÖMEZ (Devamla) - Burada asıl amaç, Peygamber Efendimizi tasvir etmek değil, İslamiyetin kutsallarına saldırmak, onları aşağılamak, alay etmek ve belki de asıl önemlisi, Müslüman kimliği ile terörist kavramını örtüştürmek. Çığ gibi büyüyen tepkilerin gerçek nedeni bu. Bu şeytanî plana sessiz kalınması ne kadar yanlışsa, tepkileri ölçüsüz ve kontrolsüz hale getirerek yakıp yıkmak da o kadar yanlıştır. Her iki durum da bu projenin mimarlarına mutluluk verecektir. Unutulmamalıdır ki, aslolan, demokratik tepkidir. Türkiye'deki semavî din temsilcilerinin yaptıkları ortak açıklamada Müslümanların kutsallarına yapılmış olan bu saldırıyı elem ve esefle karşıladıklarını ifade etmelerini de önemsiyorum ve bu yaklaşım tarzının devam etmesini arzu ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, ortaçağ karanlığından kalma bu saldırgan kalemlerin hepsini ve onların perde arkası sahiplerini Türk Milleti adına kınıyorum ve vicdanlarda açılan yaralar ne kadar derin olursa olsun, milletimizi, sağduyuyu elinden bırakmadan demokratik ve haklı tepkilerini uygun zeminlerde ortaya koymaya davet ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Çömez, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Başbakanlığın bir tezkeresi vardır; okutuyorum:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu hakkındaki soruşturma dosyasının iadesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/971)

                                   1 Şubat 2006

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görevi kötüye kullanmak suçunu işlediği iddia olunan İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu hakkında tanzim edilen ve ilgi (a) yazı ile Başkanlığınıza gönderilen soruşturma dosyasının iadesi ile ilgili Adalet Bakanlığından alınan ilgi (b) yazı sureti ve ekleri ilişikte gönderilmiştir.

Gereğini arz ederim.

                        Recep Tayyip Erdoğan

                                         Başbakan

BAŞKAN - Gündemin 196 ncı sırasında bulunan dosya Hükümete geri verilmiştir.

Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir önerge vardır; okutuyorum:

2.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun (6/1631) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/359)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin Sözlü Sorular kısmının 257 nci sırasında yer alan (6/1631) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                        Feridun Fikret Baloğlu

                                           Antalya

BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup oylarınıza sunacağım.

V.- ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1.- Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No:182                              7.2.2006

Genel Kurulun; 7.2.2006 Salı, 8.2.2006 Çarşamba ve 9.2.2006 Perşembe günleri 15.00-23.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesinin Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

                                                       

Bülent Arınç

 

 

 

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

 

Başkanı

 

 

            İfan Gündüz

          Kemal Anadol

                   Süleyman Sarıbaş

 

AK Parti Grubu Başkanvekili

 CHP Grubu Başkanvekili

 Anavatan Partisi Grubu Başkanvekili

BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

Sayın milletvekilleri, daha önceki görüşmelerde alınmış olan Genel Kurulun bir prensip kararı var; öneri okunduktan sonra arkadaşlarımız dilekçe veriyorlar. Bu arada bir dilekçe intikal etmiş. Belki, ben sağ tarafa bakmadım, ondan kaynaklandı.

"Görüşülmekte olan Danışma Kurulu önerisinin lehinde şahsım adına söz talep ediyorum" diyor Sayın Mehmet Eraslan, Hatay Milletvekili.

Sayın Eraslan, buyurun.

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Sayın Başkanım, sizlere teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi öncelikle saygıyla selamlıyorum. Danışma Kurulunun lehinde söz almış bulunmaktayım.

Ayrıca, bütün parti gruplarına buradan teşekkür ediyorum. Gerçekten, çalışma saatlerinin saat 15.00'ten saat 23.00'e kadar uzatılması ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin, bu hafta -salı, çarşamba ve perşembe günleri- saat 23.00'e kadar çalışacak olması, hem bizleri bu noktada memnun etmiştir hem de ülke meselelerinin ve ülke işlerinin daha hızlı bir şekilde ve daha seri bir şekilde bitirilmesi noktasında alınmış olan önemli bir karardır, önemli bir Danışma Kurulu önerisidir. Ben, bütün gruplara, huzurlarınızda, şükranlarımı bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, ayrıca, bir konuyla ilgili bir açıklama yaparak ve bu konunun da bir açıklığa kavuşturulması talebinde bulunarak, ikinci bir teşekkürü de sizlere yapmak istiyorum.

Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; geçen hafta perşembe günü, Hürriyet Gazetesinin köşeyazarlarından Sayın Şükrü Küçükşahin'in "benim bir duyumum var" başlıklı yazısında, özet olarak, güneydeki sınır illerimizden birinde, İktidar Partili bir milletvekili tarafından, doğumevi hastanesi onarım ve satın alma işleriyle ilgili yapılacak ihalelerin bizzat kendi el yazısıyla tanzim ve taksim edilerek partililere ve parti yönetiminde bulunan kişilere verilmesi için ilgili bürokrata talimat verilmiştir. Şimdi, üstü kapalı bu yazıyı, ben, buradan sizlere açıklamak istiyorum ve deşifre etmek istiyorum. Bahsi geçen bu il, benim de seçim bölgem olan Hatay İlidir.

Sayın Küçükşahin'in bu yazısından sonra geçen beş günlük süre içerisinde, seçim bölgem olan Hatay'dan, tarafıma, konuyla ilgili bir hayli telefon, bilgi ve belge gelmiştir. Hatay kamuoyu, bu durumdan ciddî manada rahatsız olmuş durumdadır. Gazetede söz konusu yazıda iddia edilen olaya benzer birçok uygulamanın, artık, Hatay İlimizde alışkanlık haline geldiğine dair bir hayli şikâyetler mevcuttur.

Sayın Küçükşahin'in de yazısında belirttiği gibi, ilgili bürokratın, söz konusu iktidar milletvekilinin ihaleyle ilgili direktifine uymadığı gerekçesiyle, görev yeri değiştirilmiştir. Şimdi, ben, buradan, İktidar Partisi Hatay Milletvekillerine sesleniyorum, Yüce Türk Milleti adına, yetmişüç milyon ülke insanı adına, Hatay milletvekillerine buradan çağrıda bulunuyorum ve sesleniyorum: Söz konusu hadise Antakya Doğumevi Hastanesinde cereyan etmiş midir? Ki, elimdeki belgeye göre, etmiştir. İlgili bürokrata verilen talimattaki el yazısı hangi milletvekiline aittir? Tekrar soruyorum: İlgili bürokrata verilen talimattaki el yazısı hangi milletvekiline aittir? Bu sayın milletvekili, diğer Hatay Milletvekillerini zandan kurtarmayı düşünüyor mu?

Şimdi, ben, buradan, Sayın Başbakana bir görev hatırlatmasında bulunmak istiyorum: Sayın Başbakanın, iki hafta önce kendi il başkanlarıyla yaptığı toplantıda "bazı teşkilatlardan burnumuza pis kokular geliyor; bu işlere bulaşanları ayıklayın. Böyle bir duyum alan, bilgisiyle, belgesiyle bana ulaştırsın. Yönetime girip ihale isteyenlerin partimizde işi olamaz. Gitsinler müteahhitliklerini başka yerde yapsınlar. Bu kişilere zerre kadar tolerans yok" şeklindeki sözlerini milletin kürsüsünden hatırlatıyorum ve bu toleransı, elimdeki belgeye göre, kendi milletvekillerinden, iktidar Hatay milletvekillerinden birinin, bizzat kendi eliyle, parti yönetiminde bulunanlara tanzim ve taksim ettiğini buradan açık şekilde açıklıyorum.

Sayın Başbakanın, bu sözlerinin arkasında samimiyetle durduğunu kamuoyuna göstermesini, tüm millet ve temiz siyaset adına, bu kürsüden istirham ediyorum, rica ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Eraslan…

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Toparlıyorum, bitiriyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Hayır…

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Sayın Başkan, toparlıyorum.

BAŞKAN - Şunu ifade etmek istiyorum: Yani, konuşmanızı, Başbakana soru önergesi soruyorsunuz başka şekilde...

Şimdi, dikkat ederseniz, Danışma Kurulu önerisinin…

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Efendim, Danışma…

BAŞKAN - … bütün grup başkanvekili arkadaşlarımızın belirttiği şekliyle, bir tek cümleyle geçiyor; çalışma süreleriyle ilgilidir. Lütfen, istirham ediyorum…

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Efendim, toparlıyorum, geliyorum.

Bakın, burada, Yüce Milletimizi de ilgilendiren çok önemli bir konuyu anlatmaya çalışıyorum.

BAŞKAN - Hayır, onu ilgililere…

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Belge elimde, belge burada. Sayın Başbakana benim takdim edeceğim, arzu etmeleri halinde takdim edeceğim belge şu an elimde. Sayın Başbakanın istemesi halinde kendilerine hemen takdim edebilirim. Bu belge, İktidar Partili bir Hatay milletvekilinin yetkilerini kötüye kullandığının bir ispatıdır. Ben, bu talebimi, her fırsatta, Yüce Türk Milleti adına dile getirmeye devam edeceğim ve bu konunun da takipçisi olacağım.

Lütfen, siyaseti temizleyelim, lütfen, milletvekilleri siyaseti kendi emelleri doğrultusunda, kendi çıkarları doğrultusunda, kendi menfaatları doğrultusunda kullanmasın. Sayın Başbakan, lütfen, üzerine düşen görevi, üzerine düşen işi yapsın ve ilgili milletvekilini, Türkiye kamuoyuna, Türk Milleti önünde deşifre etsin, etmezse ben edeceğim diyorum ve hepinizi, saygıyla, hürmetle ve muhabbetle selamlıyorum.

Sayın Başkan, sizlere de teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Eraslan, teşekkür ederim.

Danışma Kurulu önerisinin lehinde ikinci konuşmacı Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan.

Sayın Kandoğan, buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Danışma Kurulu önerisi lehinde veya aleyhinde söz alma düşüncesinde değildim; ancak, biraz önce Hatay Milletvekilimiz Sayın Mehmet Eraslan'ın Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden bir belgeye dayanarak yapmış olduğu çok önemli bir konuşma üzerine, söz alma ihtiyacı hissettim.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu hafta 15.00 ile 23.00 saatleri arasında çalışmasıyla ilgili olarak bir Danışma Kurulu önerisi getirildi. Ben de bir milletvekili olarak, çalışma sürelerinin saat 15.00 ile 23.00 arasında olması yolunda, ben de bu Danışma Kurulu önerisine katılıyorum; ancak, bu hafta Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminde olan bazı kanunlarla ilgili, olmadığı için de niye olmadığı konusunda sorularımın olacağı bazı kanunlarla ilgili konuşacağım.

Değerli milletvekilleri, bu hafta, bizden, Türkiye'de kredi kartı mağdurları, komisyondan geçen tasarının Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine alınmasını ve bu konunun, kredi kartı mağdurlarının problemlerini en iyi şekilde çözümleyecek bir tarzda Meclisin gündemine gelmesini bekliyordu. Ancak, maalesef, kredi kartı mağdurlarıyla ilgili olarak, bu meselenin, bu hafta Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine gelmeyeceğini büyük bir üzüntüyle öğreniyoruz.

Değerli milletvekilleri, kredi kartı mağdurları, her geçen gün sayıları artan ve zaman zaman intiharlara da sebep olabilecek boyutta büyüyen bir olaydır. Bu meselenin, mutlaka, bir an önce Türkiye Büyük Millet Meclisinde çözülmesi gerektiği inancındayım.

Dün akşam televizyonlarda izledik; gözlerimiz dola dola, gözlerimizden yaş akıtarak izledik. Adana Sigara Fabrikasında işçilerimizin, çalışanlarımızın, kadınlarımızın, çocuklarımızın aylarca orada nasıl bir mücadele verdiklerini gözyaşları içerisinde izledik; ama, Sayın Maliye Bakanı da, buraya çıkıp, babalar gibi satacağından bahsediyor!

Değerli milletvekilleri, Adana Sigara Fabrikasının bilançosunu Türkiye'nin gündemine koyunuz. Adana Sigara Fabrikasının Türk ekonomisine nasıl katkı sağladığını hepimiz yakından biliyoruz ve orada, 700'ün üzerinde, yıllardan beri o müessesede çalışan insanların nasıl bir mağduriyet içerisine girdiklerini de, dün akşam, gözyaşları içerisinde, televizyonlarda izledik. Bu ve benzeri meselelerin de Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir şekilde çözüme kavuşturulmasının yollarını da bulmamız lazım.

Değerli milletvekilleri, ve yine, sanayicinin, tekstilcinin kan ağladığını görüyoruz. Özellikle, seçim bölgem olan Denizli'de, tekstildeki sanayicilerimizin, artık ihracatta tıkanma noktalarına geldiklerini, artık, kârlılığı bırakınız, mevcut durumlarını dahi muhafaza edemeyen bir durum içerisinde olduklarını büyük bir üzüntüyle görüyoruz. Türkiye'de, 2005 yılı içerisinde, 73 milyar dolarlık aramalı ve hammadde ithalinin yapılmasından dolayı Türkiye'de KOBİ'lerin çöktüğünü, orta boy işletmelerin büyük bir sıkıntı içerisinde olduklarını görüyoruz. Niçin Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminde bunların ve benzer meselelerin çözümüyle ilgili kanunları burada göremiyoruz?

Değerli milletvekilleri, ve yine, biraz sonra, Emniyet Teşkilatının araç ve gereçlerinin devriyle ilgili bir kanun görüşeceğiz; ancak, bunu görüşürken, emniyet mensuplarımızın içinde bulunduğu içler acısı durumu niçin gündeme getirmiyoruz? İçişleri Bakanı dört bütçe konuşmasında -altını çiziyorum- Emniyet Teşkilatında çalışanların durumlarının iyileştirileceğini söylemiş olmasına rağmen, dört bütçe konuşmasında bundan bahsetmiş olmasına rağmen, Emniyet Teşkilatımızın nasıl sıkıntılar içerisinde oldukları hepimizin malumudur.

İşte, görüyoruz, suçlar artıyor, failler yok. Geçen sene, Türkiye'de, asayiş olaylarında yüzde 38 artış olmuş değerli milletvekilleri ve terör olaylarında da yüzde 11 artış var. Üç büyük şehirde vatandaşlar can ve mal güvenliği tehdidi altında yaşıyorlar. Böyle bir durumun olduğu Türkiye'de, niçin emniyet teşkilatımızın durumunun düzeltilmesi için gerekli olan ve söz verilen kanunlar Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine niye getirilmiyor?

Ve yine, sizin, son günlerde, bir gazetede yayınlanan ve hepinizin sahip çıktığı bir ankette de, can alıcı bir husus var değerli milletvekilleri; siyasetçiye güven yok. Bakınız, en son yayınlanan ankette, Adalet ve Kalkınma Partisi olarak da sahip çıktığınız anketin alt bölümlerinde, Türkiye'de siyasetçiye olan güvenin azaldığı söyleniyor. Ve bakınız…

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) - Senin yüzünden; bir öyle bir böyle!..

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ve bakınız, en çarpıcı husus da, politikacılar. Haziran 2004'te yüzde 20 güvenilen politikacılara güven şu an yüzde 16,2'ye inmiş. Sayın Başbakana olan güven de, yüzde 65,1'den yüzde 49,9'a düşmüş. Niçin; bunların sebeplerini araştırmamız lazım. Her gün, gazetelerde, televizyonlarda, Sayın Maliye Bakanıyla ilgili olarak milletin vicdanını rencide edici haberler  Türkiye'nin gündeminde. Böyle bir ortamda, siyasetçiye olan güvenin ve inancın elbette azalması söz konusu olacaktır.

O bakımdan, değerli milletvekilleri, 3628 sayılı Kanunla, dokunulmazlıklarla ilgili meselenin mutlaka Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirilmesi lazımdır. Eğer, bu meseleleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine taşımakta tereddüt ve endişe göstermeye devam edilecek olursa, politikacıya olan güven, şimdi yüzde 16'larda ise, çok daha aşağı noktalara, aşağı seviyelere inecektir değerli milletvekilleri.

Şimdi, Sayın Mehmet Eraslan, biraz önce burada çok önemli bir hususa değindi; ben de bir husustan bahsetmek istiyorum. Sayın Başbakana 19.4.2005 tarihinde bir resmî yazı gönderdim, kendi ismine hitaben. Okuyorum yazıyı: "Sayın Başbakanım, -hitabım böyle, Sayın Başbakanım- bir il AKP İl Başkanı -ismini veriyorum- ile o ilin bir il müdürünün yapmış olduğu iddia edilen usulsüzlüklerle ilgili olarak tarafıma gönderilen ihbar mektubu ekte sunulmuştur. Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim." Tarih 19.4.2005; üzerinden dokuz ay geçti. Dokuz ay geçmiş olmasına rağmen, Sayın Başbakan tarafından, bu konuyla ilgili, tarafıma herhangi bir bilgi ve belge ulaştırılmamıştır. Bundan üç hafta önce Sayın Başbakan, il başkanları toplantısında bu konuları gündeme getirmiş olmasına rağmen, benim dokuz ay önce kendisine göndermiş olduğum, bir il başkanı ve o ildeki il müdürünün birlikte yapmış oldukları usulsüzlüklerle ilgili olarak iddia edilen -altını çiziyorum, iddia edilen- hususlarla ilgili olarak bugüne kadar Sayın Başbakan tarafından tarafıma herhangi bir bilgi ve belge ulaştırılmamıştır. Bu konuyla ilgili, Sayın Başbakanın ne yaptığını merak ediyorum değerli milletvekilleri. Bir milletvekili olarak bu konuyla ilgili olarak Sayın Başbakanın hangi işlemleri yaptığını ve bu işlemler neticesinde hangi sonuca ulaştığını bilmek ve öğrenmek istiyorum. Bir milletvekili olarak en tabiî hakkım; ama, maalesef, bugüne kadar bu konuyla ilgili olarak tarafıma herhangi bir bilgi ve belge ulaştırılmamıştır.

Değerli milletvekilleri, bakınız, bugünkü Danışma Kurulu önerisinde de salı ve çarşamba günleri yapılması gereken denetim görevinin yapılmadığını görüyoruz. İçtüzüğün amir hükmü olmasına rağmen, denetim görevi bu hafta da yok. Denetim görevi olmayınca, işte, gündeme getirdiğimiz bu tür meseleler de, maalesef, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminden kaçırılıyor, çıkarılıyor. Ben Sayın Başbakana yurt dışı gezileriyle ilgili bir soru önergesi verdim. Göreve geldiğiniz günden beri hangi ülkelere gittiniz ve bu gittiğiniz ülkelerle ilgili olarak ne kadar harcırah aldığınızı merak ediyorum diye sordum. Sayın Başbakan… Aşağı yukarı bir yıl geçmiş olmasına rağmen, gelen cevapta sadece gittiği ülkeler var, aldığı harcırah miktarı yok değerli milletvekilleri. Soru önergesine verilen cevabı sizlere takdim edebilirim, verebilirim; ancak, denetim görevini yerine getirmeyen bir Türkiye Büyük Millet Meclisinin aslî fonksiyonlarını yerine getirebileceği inancında değilim.

Bu vesileyle, Danışma Kurulu önerisinin lehindeyim; ancak, tekrar ediyorum, denetim görevlerinin de mutlaka yapılması gerektiği inancımı ifade ediyor, sizleri saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Danışma Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.

VI.- SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1.- Dilekçe ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonlarında açık bulunan üyeliklere seçim

BAŞKAN - Dilekçe Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen bir üyelik için İstanbul Milletvekili Mustafa Ataş aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen bir üyelik için Osmaniye Milletvekili Durdu Mehmet Kastal aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, alınan karar gereğince sözlü sorular ile diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

BAŞKAN - 1 inci sırada yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

2 nci sırada yer alan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2. - Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Tasarının görüşülmesi ertelenmiştir.

3 üncü sırada yer alan, T.C. Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur'dan Aylık veya Gelir Almakta Olanlara Ek Ödeme Yapılması ile Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur'dan Aylık veya Gelir Almakta Olanlara Ödenen Gelir ve Aylıklarda 2006 Yılında Yapılacak Artışlar ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

3.-  T.C. Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur'dan Aylık veya Gelir Almakta Olanlara Ek Ödeme Yapılması ile Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur'dan Aylık veya Gelir Almakta Olanlara Ödenen Gelir ve Aylıklarda 2006 Yılında Yapılacak Artışlar ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1165) (S. Sayısı: 1076) (x)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet?.. Yerinde.

1 inci madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Balıkesir Milletvekili Ali Kemal Deveciler konuşmuştu.

Şimdi, söz sırası, Anavatan Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan'a aittir.

Sayın Özdoğan, buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

                         

(x) 1076 S. Sayılı Basmayazı 2.2.2006 tarihli 58 inci Birleşim Tutanağına eklidir.

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

1076  sıra sayılı yasa tasarısının 1 inci maddesi üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; bu konudaki görüşlerimizi sizlere ve aziz milletimize arz etmek istiyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, hatırı sayılır bir zamandır, emeklilerimiz, yaptıkları harcamalardan, ödedikleri verginin bir bölümünü vergi iadesi uygulamasıyla geri kazanmaktadırlar. Vergi iadesi uygulamasının işleyişi, artık, hepimizin malumudur. İadeyi alabilmeleri için, yaptıkları alışveriş sonucu aldıkları satış fişlerini biriktirmek ve biriktirdikleri fişleri ilgili kurumlara teslim etmek zorundadırlar. İlgili kamu kurumları da, emeklilerimizin biriktirdikleri fişleri değerlendirir, inceler, bir tür uygunluk denetimi yaptıktan sonra, iade işlemlerini başlatırlar. Şimdi, ana hatlarıyla ortaya koyduğumuz bu işleyiş, artık, herkesin malumu olduğu üzere, bürokratik bir külfet oluşturmaktaydı. Bu bürokratik külfet iki yönlüdür. Bir tarafta emeklilerimiz fiş toplamak ve bunları ilgili kurumlara iade etmek için oldukça ağır bir bürokratik sistemin içine girmekte, hırpalanmakta, diğer taraftan, ilgili kurumlarda görev yapan personel bu işleyişin altından kalkabilmek için ciddî bir iş yükünün altına girmektedir.

Emeklilerimiz yorulurken, diğer yandan, memur organizasyonu, kamu için daha verimli olabileceği hizmetler dururken, fiş denetimi ve tasnifiyle uğraşmaktadır.

Burada, hem emeklilerimizin fiş doldurma ve bunları teslim etme külfetinden kurtulması hem de bürokratik örgütümüzün artık angarya sayılabilecek bir yükten kurtulması, önemli bir gereklilik olarak karşımızda durmaktaydı.

Anavatan Partisi olarak, bizlerin, hem emeklileri hem de memurları külfetten kurtaracak bir düzenlemeye karşı olmamız düşünülemez. Ancak, ne yazık ki, şeytan ayrıntıda gizli. Burada, emeklinin mevcut durumunu değiştirecek bir düzenleme yapılmak isteniyor. Şimdi, bu yeni düzenlemede, görünenin aksine, emeklilerimizin durumunu eskiye nazaran kötüleştiren unsurlar var mıdır; bunları araştırmak, emeklilerimizin haklarını korumak, Anavatan Partisi olarak bizim görev bildiğimiz noktalardır. Emeklilerimiz, AK Parti Hükümeti sayesinde, bu nedenle perperişan olmuşlardır.

Anavatan Partisi şunun bilincindedir: Yıllar yılı kayıtlı sistemin içinde  devlete ve ekonomiye hizmet etmiş, vergisini ödeyip yükümlülüklerini yerine getirmiş vatandaşlarımızın emekliliklerinde rahat etmeleri, devletin vatandaşa borcudur. Anavatan Partisi, tüm emeklilerimizi mutlu etmek için çalışacaktır ve ne yazık ki, bu düzenlemede iktidarın bazı çelişkilerinin yine hortladığını düşünüyorum.

Çelişkilerin ve bu düzenlemenin bünyesinde barındırdığı bazı noktaları daha iyi görebilmemiz için bu düzenlemenin motivasyonuna bakmak lazımdır. Bu düzenlemenin görünürde iki motivasyonu vardır, düzenleme sözde iki şeye hizmet etmektedir. Birincisi, emeklilerin bürokratik angaryalarla uğraşmasının, külfete girmelerinin istenmediği iddia edilmektedir. Amacın kendisi güzel; Anavatan Partisi olarak bizler de katılırız; ama, eğer, sizin amacınız buysa, bilmelisiniz ki, emeklilerin sırtındaki tek külfet, alışveriş fişi doldurup teslim etmek değildir. Emekli maaşlarından maaşların tahakkuku, ödenmesi, maaş günlerinde ilgili banka şubelerinin nakit sıkıntıları, sistemin sorunları, üzerinde çok durulmasına karşın hâlâ aşılamayan banka kuyrukları, saymakla bitmez; ama, biz, bu süreci şöyle özetleyebiliriz: Bugün, emekli, maaşını eline alıncaya kadar olmadık çile çekmekte, külfetin, angaryanın, aksamanın bin bir türlüsüne katlanmaktadır. Büyük kentlerimizden en ücra kasabalarımıza kadar emekli maaşlarının alınması sürecinde, işleyişte, pek çok sorunlar yaşanmaktadır. Bunların hepsini ancak yaşayan bilmektedir. Bugün, emeklilerimiz, çile ve ıstırap içindedirler. Anavatan Partisi olarak şu kadarını söylemek emekliye gönül borcumuzdur: Emeklilerimiz, yıllarca çalıştıktan sonra emeklerinin karşılıklarını almaları gereken dönemde gereksiz pek çok angaryayla yorulmaktadırlar. Bununla da kalsa iyi, bugün, emeklinin maaşı kolonya gibidir. Sayın milletvekilleri, para, daha emeklinin eline değer değmez uçup gitmektedir.

Şimdi, gelelim iktidarın bazı kelime oyunlarına. Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu ya da Bağ-Kurdan aylık veya gelir almakta olanlara vergi iadesi ödemesi uygulamasına son verdiğimiz zaman, burada emeklinin bir gelir kaybı söz konusu olmaktadır. Bu gelir kaybının telafisi için yüzde 4 oranında bir ek ödeme yapılması tasarlanmaktadır; ancak, eski sistemde yüzde 5 olan ekgelirin, bu sistemde yüzde 4 olarak benimsenmesinin esprisi nedir; bunu anlayabilmiş değiliz. Siz, AK Parti İktidarı olarak emekliyi zengin mi ettiniz ki eski sistemin verdiği 1 puanı daha düşürüyorsunuz?! Böyle bir çıkış hangi politik gerekçeyle sempatik gösterilebilir?! Emeklinin toplam gelirinde bir azalma oluyor; emekli, zaten sıkıntıda, bir 10 liranın, 20 liranın hesabını yapar duruma düşmüş. Buradan, kalkacaksınız, emeklinin fiş doldurma angaryasına son vermek üzere, hazırladığınız programa, yüzde 1'lik puan azalışını yerleştireceksiniz! Anavatan Partisi olarak, bizim başlıca itirazımız bu noktadadır. Biz, bunun için, iktidardan, esaslı bir açıklama talep ediyoruz. Sadece açıklama yapılmakla kalmamalıdır; emeklinin toplam gelirine yansıyacak dişe dokunur düzeltmeler de yapılmalıdır. Bunun, derhal, Yüce Meclisimizin gündemine alınmasını, emeklimizi tatmin eder biçimde yeniden değerlendirilmesini talep ediyoruz.

İktidar, tasarıyla asıl amaçlanan şeyin, emeklilerin durumunun düzeltilmesi ve emeklinin bugüne dek çektiği bürokratik külfetten kurtarılması olarak açıklıyor. Eski sistemde yüzde 5 olan gelir ekinin bu sistemde yüzde 4 olarak öngörülmesine ise şöyle bir açıklama getiriyor; diyorlar ki: Vergi iadesinde yasal sınır yüzde 5 olsa da, on yıllık ortalamaya bakıldığında, bu oran, yüzde 3,2 ile yüzde 3,8 arasında seyretmektedir; o zaman, benim yaptığım yüzde 4 gelir eki, emeklinin durumunu iyileştirecektir. Buna, kargalar bile güler!

Anavatan Partisi olarak, buradan, iktidara soruyoruz; madem bu kadar incelikli hesaplar peşindesiniz, mademki matematikle aranız bu kadar iyidir, o zaman, millî gelir artış hesaplarınızı da açıklayın da duyalım; anlatın bakalım masallarınızı!.. Siz demiyor musunuz, bu ülkede kişi başına düşen millî gelir şu kadar arttı; 6 000, 7 000 dolarlar havada uçuşmuyor mu?! Bu iktidarın ekonomi bakanları, havada uçuşan rakamlarla, cihan âleme caka satmıyorlar mı?! Tamam, madem sözünü ettiğiniz kişi başına millî gelir rakamları sözünü ettiğiniz düzeyde arttı; o zaman, emekliye, niye bu artışı baz alarak iyileştirme yapmıyorsunuz, niye ince hesap peşindesiniz, niye küsuratları ortaya döküyorsunuz?! Ekonomik verileri mi çarpıtıyorsunuz; yoksa, kişi başına düşen millî gelirden emekliye pay vermek istemiyor musunuz?!

Anavatan Partisi olarak, iktidarın açıkladığı temel ekonomik veriler, millî gelir rakamları baz alınarak, emeklinin ek gelirinin yeniden ayarlanmasını talep ediyoruz. İktidar, madem ekonomide olumlu bir rüzgâr estiğini iddia etmektedir; o zaman, emeklisine karşı da durumun gereğini yapmak zorundadır. Nutuklar karın doyurmuyor. Siz, o süslü sözlerinizi halkın ve emeklinin külahına anlatın.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Özdoğan, teşekkür ediyorum.

Gruplar adına başka bir konuşma talebi yok.

Şahsı adına, Kütahya Milletvekili Sayın Abdullah Erdem Cantimur; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1076 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu maddeyle, vergi iadesi uygulaması yerine ek ödeme uygulaması getirilmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı, SSK ve Bağ-Kurdan emekli olup aylık veya gelir almakta olanlara, 2978 sayılı Vergi İadesi Hakkında Kanun çerçevesinde, topladıkları fatura ve fiş tutarına göre vergi iadesi ödenmektedir. 2978 sayılı Vergi İadesi Hakkında Kanun çerçevesinde, vergi iadeleri avans şeklinde ödenmektedir. Emekliler, daha sonra, temin ettikleri belgeleri beyan etmekte ve vergi iadesi beyannamesi düzenlemektedirler.

Emekliler açısından, fatura ve fiş temin edilmesi, bunların beyannameye yazılarak maaş aldıkları banka şubelerine vermeleri, yeterli fiş toplayamamalarından dolayı vergi iadelerini eksik almaları, bazı emeklilerin hiç beyanname vermemelerinden dolayı vergi iadesi alamamaları ve avans ödemesine esas alınan tutar kadar fiş ve fatura toplanmaması halinde, bir sonraki aylıkta meydana gelen düşüşlerden dolayı emeklimiz mağdur olmaktadır. İşte, bu şikâyetlerin ve mağduriyetlerin ortadan kaldırılması amacıyla vergi iadesi uygulamasına son verilmekte ve yeni bir uygulamaya geçilmektedir. Bu yeni uygulamayla, aylık veya gelir alan emeklilere "ek ödeme" adı altında, her ay, 400 000 000 liraya kadar yüzde 5 ve daha üzeri için yüzde 4 oranında bir ilave ödeme yapılacaktır.

Değerli arkadaşlar, şimdi, bu maaş alanlar kimler; ben, buradan kısaca ifade etmek istiyorum, emekli maaşı alanlar kimler: Emekli, maluliyet, dul ve yetim maaşı alanlar, emekli olmaya hak kazanmış olanlardan vefat edip ana ve babalarına maaş bağlananlar, vatanî hizmet tertibinden aylık alanlar, şehit, dul ve yetim sıfatıyla dul ve yetim aylığı alanlar, 2022 sayılı Kanun hükümleri uyarınca aylık alan, 65 yaşını doldurmuş, muhtaç, güçsüz, kimsesiz ve sakat Türk vatandaşları -birkaç tane daha var- ve yine 1005 sayılı Kanuna göre istiklal madalyası aylığı alanlar vergi iadesi uygulamasından istifade etmektedirler.

Bakın, burada görüldüğü gibi, bu insanlar yaşlı insanlar, güçsüz insanlar, fiş toplama sıkıntısı yaşayacak insanlar, vergi iade beyannamesini, yerine göre bankaya kadar götüremeyecek insanlar. Dolayısıyla, bu insanlarımızı fiş biriktirme eziyetinden kurtarıyoruz ve seçim bölgemizde gezdiğimizde de, emekli vatandaşlarımızın bu uygulamadan memnun olduğunu hep beraber müşahede ettik.

Değerli arkadaşlar, Perşembe günü bu madde görüşülmeye başlandı. Bu madde üzerinde, CHP Grup Başkanvekili Sayın Koç, konuşmasında, yüzde 1 oranında azalmanın, 1 katrilyona yakın, emeklilerden çalınması anlamına gelen bir ifade kullandı.

Değerli arkadaşlar, bu ifade yanlıştır. Bakın, elimizde rakamlar var. 2006 bütçesine konulan ödenek 1 katrilyon 600 trilyon. Yani, 1 katrilyon 600 trilyon liranın 1 katrilyon lirasının çalınması, alınması mümkün müdür; elbette mümkün değildir. Kaldı ki, 2005 yılında ödenen vergi iadesi 1,2 katrilyon liradır. Dolayısıyla, Sayın Koç'un ifade etmiş olduğu gibi, emeklinin almış olduğu vergi iade oranı yüzde 5'ten yüzde 4'e düşmektedir; dolayısıyla, emeklinin 1 katrilyon parası ödenmemektedir gibi bir iddia kesinlikle yanlıştır. Herhalde, Sayın Koç rakamları alıp, buna bakmamıştır. Kaldı ki, vergi iadesi beyannamesi veren emeklilerimizin bir kısmı fişini doldurmamaktadır; çok az, yüzde 20'lik kısmı tam doldurmaktadır; önemli bir kısmı, zaten fiş verememektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Konuşmanızı tamamlayın Sayın Cantimur.

Buyurun.

ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Devamla) - Dolayısıyla, emeklilerimizi fiş toplama derdinden kurtarmak suretiyle, daha fazla bir vergi iadesi almalarını sağlamış oluyoruz.

Değerli arkadaşlar, bakın, 2006 yılı bütçesine konan ödenek 1,6 katrilyon, vergi iadesiyle ilgili. Getirmiş olduğumuz bu tasarıyla, bu maddeyle, emeklilere ödenecek olan vergi iadesi ek ödeme tutarı 1 katrilyon 915 trilyon. Görülüyor ki, bu maddeyle, emeklilerimize 315 trilyon lira fazla ödeme yapılmaktadır.

Emeklilerimizin daha rahat yaşamalarını sağlamak amacıyla bu yapılan ödemenin ciddî bir ödeme olduğunu ifade etmek istiyor, bu maddenin hayırlı olmasını dileyerek, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Cantimur.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 6 adet önerge vardır. Önergeleri, önce, geliş sıralarına göre okutacağım; sonra, aykırılıklarına göre işleme alacağım.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, şimdi yeni bir önerge Başkanlığa intikal etmiştir. Arkadaşlarımız inceleyecekler; eğer, önergede, işlemler, usul noktasında bir aksaklık yoksa, o önergeyi de işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1076 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasının son paragrafının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve aynı maddeye ikinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                       

Abdullah Erdem Cantimur

İrfan Gündüz

Hüseyin Tanrıverdi

 

 

Kütahya

İstanbul

Manisa

 

Ahmet Yeni

Osman Kılıç

Recep Yıldırım

 

Samsun

Sivas

Sakarya

"hükümlerine göre aylık veya gelir bağlanmış olanlar ile özel kanunları uyarınca vatanî hizmet tertibinden aylık bağlanmış bulunanlara, harp malullüğü zammı ve tazminatlar dahil aylık veya gelir olarak her ay ödenecek tutarlara göre ayrıca ek ödeme yapılır. Yapılacak ek ödemenin bir aylık tutarı, her bir aylık veya gelirleri; 400 Yeni Türk Lirası ve daha az olanlar için aylık veya gelirlerinin yüzde 5'i, aylık veya gelirleri 400 Yeni Türk Lirasından fazla olanlar için yüzde 4'üdür. Bu maktu hadler, devlet memuru aylık katsayısında meydana gelecek artış oranında artırılmak suretiyle uygulanır. Sosyal güvenlik kurumları tarafından ödenen ikramiye, toptan ödeme ve diğer ödemelerin hesabında ek ödeme dikkate alınmaz. Durum değişikliği nedeniyle aylık veya gelir miktarları değişecek olanlar ile birikmiş gelir veya aylık hakkı bulunanların bu haklarının 1.1.2006 tarihinden sonraki dönemlere ait kısımları hakkında da aynı şekilde ek ödeme yapılır. Ek ödeme tutarları, yaşlılık veya malullük aylığı üzerinden sosyal güvenlik destek primi kesintisi yapılması gereken hallerde, sosyal güvenlik destek primi kesintisine esas aylığın hesabına dahil edilmez."

"506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20 nci maddesine göre kurulmuş sandıklardan aylık veya gelir bağlanmış olanlara da, birinci ve ikinci fıkrada belirtilen usul ve esaslar ile aynı tutarlara bağlı oranlara göre ek ödeme yapılır."

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, son gelen önergeyi de işleme alacağım. Böylece, madde üzerindeki önerge sayısı 7'ye çıkmış bulunuyor.

Şimdi, ikinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1076 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasının son paragrafının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Ali Kemal Deveciler

Gökhan Durgun

 

 

Malatya

Balıkesir

Hatay

 

 

Feridun Baloğlu

 

Bayram Meral

 

 

Antalya

 

Ankara

 

"hükümlerine göre aylık veya gelir bağlanmış olanlar ile özel kanunlar uyarınca vatanî hizmet tertibinden aylık bağlanmış bulunanlara, harp malullüğü zammı ve tazminatlar dahil aylık veya gelir olarak her ay ödenecek tutarlara göre ayrıca ek ödeme yapılır. Yapılacak ek ödemenin bir aylık tutarı her bir aylık ve gelirleri 600 Yeni Türk Lirası ve daha az olanlar için aylık veya gelirlerin % 5'i aylık ve gelirleri 600 Yeni Türk Lirasından 1 250 Yeni Türk Lirasına kadar olanlar için % 4, 1 250 Yeni Türk Lirasından fazla olanlar için % 3'üdür. Bu maktu hadler devlet memuru aylık katsayısında meydana gelecek artış oranında artırılmak suretiyle uygulanır. Sosyal güvenlik kurumları tarafından ödenen ikramiye, toptan ödeme ve diğer ödemelerin hesabında ek ödeme dikkate alınmaz. Durum değişikliği nedeniyle aylık veya gelir miktarları değişecek olanlar ile birikmiş gelir veya aylık hakkı bulunanların bu hakların 1.1.2006 tarihinden sonraki dönemlere ait kısımları hakkında da aynı şekilde ek ödeme yapılır. Ek ödeme tutarları yaşlılık veya malullük aylığı üzerinden sosyal güvenlik destek primi kesintisi yapılması gereken hallerde sosyal güvenlik destek primi kesintisine esas aylığın hesabına dahil edilmez.

BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1076 sıra sayılı tasarının 1 inci maddesinde "aylık bağlanmış bulunanlara" ibaresinden sonra gelmek üzere "ve 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesi kapsamındaki sandıklarca gelir ve aylık ödenenlere de bu madde kapsamında öngörülen ek ödeme 600 YTL'ye kadar aylık veya gelir olanlara % 5, bu miktardan daha fazla olanlara da % 5 oranında" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                       

Mehmet Akif Hamzaçebi

Kemal Kılıçdaroğlu

Ali Kemal Deveciler

 

 

Trabzon

İstanbul

Balıkesir

 

Kâzım Türkmen

Ramazan Kerim Özkan

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

Ordu

Burdur

Malatya

BAŞKAN - Dördüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1076 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin sonuna gelmek üzere aşağıdaki fıkranın ilave edilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Muharrem Kılıç

Feramus Şahin

 

Malatya

Malatya

Tokat

 

Mehmet Parlakyiğit

Rasim Çakır

Mustafa Özyurt

 

Kahramanmaraş

Edirne

Bursa

"Maliye Bakanlığı 506 sayılı Yasanın geçici 20 nci maddesi kapsamındaki sandıklara emeklilerine ödenmek üzere bu yasa kapsamında sağlanan olanaklar kadar ilave kaynak sağlar."

BAŞKAN - Beşinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1076 sıra sayılı kanun tasarısının 1 nci maddesinin (k) fıkrasındaki ek ödeme oranının % 4'ten % 8'e çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                       

Mehmet Eraslan

Hüseyin Ekmekcioğlu

Hüseyin Bayındır

 

 

Hatay

Antalya

Kırşehir

 

Tuncay Ercenk

Mehmet Parlakyiğit

Muharrem Kılıç

 

Antalya

Kahramanmaraş

Malatya

 BAŞKAN - Altıncı önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının 1 inci maddesindeki "% 4" ibaresinin "% 5" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       

M. Akif Hamzaçebi

Haluk Koç

Nuri Çilingir

 

 

Trabzon

Samsun

Manisa

 

Hüseyin Ekmekcioğlu

R. Kerim Özkan

Mustafa Gazalcı

 

Antalya

Burdur

Denizli

 

Sezai Önder

Muharrem Kılıç

Hüseyin Bayındır

 

Samsun

Malatya

Kırşehir

 

 

Bayram Meral

 

 

 

Ankara

 

BAŞKAN - Son önergeyi okutup işleme alacağım.

Buyurun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1076 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde geçen "% 4" ibaresinin "% 5" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                       

Muhsin Koçyiğit

Muharrem Doğan

Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu

 

 

Diyarbakır

Mardin

 Ankara

 

İbrahim Özdoğan

Hüseyin Özcan

Ömer Abuşoğlu

 

Erzurum

Mersin

Gaziantep

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bazı önergelerde aynılık vardır, birbirine benzerlik vardır; onları birleştirerek, diğer önergeleri de aykırılık sıralarına göre işleme alacağım.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Sayın Başkanım, aynı değil; iktidarın verdiği 400 000 000'a kadar, bizim verdiğimiz 600 000 000 liraya kadar.

BAŞKAN - Anladım Sayın Deveciler; tamam… Başkanlık Divanı gereğini yapacak.

Buyurunuz.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1076 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasının son paragrafının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve aynı maddeye ikinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                       

İrfan Gündüz

Abdullah Erdem Cantimur

Hüseyin Tanrıverdi

 

 

İstanbul

Kütahya

Manisa

 

Ahmet Yeni

Osman Kılıç

Recep Yıldırım

 

Samsun

Sivas

Sakarya

"hükümlerine göre aylık veya gelir bağlanmış olanlar ile özel kanunları uyarınca vatani hizmet tertibinden aylık bağlanmış bulunanlara, harp malullüğü zammı ve tazminatlar dahil aylık veya gelir olarak her ay ödenecek tutarlara göre ayrıca ek ödeme yapılır. Yapılacak ek ödemenin bir aylık tutarı, her bir aylık veya gelirleri; 400 Yeni Türk Lirası ve daha az olanlar için aylık veya gelirlerinin % 5'i, aylık veya gelirleri 400 Yeni Türk Lirasından fazla olanlar için % 4'üdür. Bu maktu hadler, Devlet memuru aylık katsayısında meydana gelecek artış oranında artırılmak suretiyle uygulanır. Sosyal güvenlik kurumları tarafından ödenen ikramiye, toptan ödeme ve diğer ödemelerin hesabında ek ödeme dikkate alınmaz. Durum değişikliği nedeniyle aylık veya gelir miktarları değişecek olanlar ile birikmiş gelir veya aylık hakkı bulunanların bu haklarının 1/1/2006 tarihinden sonraki dönemlere ait kısımları hakkında da aynı şekilde ek ödeme yapılır. Ek ödeme tutarları, yaşlılık veya malullük aylığı üzerinden sosyal güvenlik destek primi kesintisi yapılması gereken hallerde, sosyal güvenlik destek primi kesintisine esas aylığın hesabına dahil edilmez."

"506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20 nci maddesine göre kurulmuş sandıklardan aylık veya gelir bağlanmış olanlara da, birinci ve ikinci fıkrada belirtilen usul ve esaslar ile aynı tutarlara bağlı oranlara göre ek ödeme yapılır."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa)- Efendim, uygun görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Gerekçe…

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Sosyal güvenlik kurumlarından aylık veya gelir almakta olanlara yapılacak ek ödemenin, aylık veya gelir tutarları düşük olanlara daha fazla ek ödeme yapılmasını sağlayacak şekilde yeniden düzenlenmesi ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20 nci maddesine göre kurulmuş sandıklardan aylık veya gelir bağlanmış olanların da ek ödeme kapsamına alınması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

İkinci sırada yer alan, Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Sayın Deveciler ve arkadaşlarının önergesi var.

Sayın Deveciler, burada bu önerge kabul edildiğine göre, arkadaşlarımız incelediler, bu önergede yapılacak olan bir işlem yoktur.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Sayın Başkanım, iktidarın önergesi 400 000 000 liralık maaş alanların kapsamında yüzde 5…

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - O değil,  o değil, 20 nci madde, geçici sandıkta…

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Ama, geçicide de ben, 600 000 000 liraya kadar yüzde 5 diyor, orada altına not düştüm. Ayrı o da…

BAŞKAN - Şimdi, burada imzanız olan birkaç tane önerge var. Diğer önergeyi işleme alacağım; ama, bu önerge, şu andaki kabul edilen önerge doğrultusunda…

Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika ara veriyorum.

                                                                                                   Kapanma Saati : 16.39


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.49

BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59 uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

1076 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3.- T.C. Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur'dan Aylık veya Gelir Almakta Olanlara Ek Ödeme Yapılması ile Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur'dan Aylık veya Gelir Almakta Olanlara Ödenen Gelir ve Aylıklarda 2006 Yılında Yapılacak Artışlar ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1165) (S. Sayısı: 1076) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının 1 inci maddesi üzerindeki önerge işlemlerine devam ediyoruz.

Bir önergenin oylamasını yapmıştık.

Sayın milletvekilleri, birinci aykırı olan önergeyi kabul etmiştik; ikinci önergeyle mahiyette aynı olduğu için birleştirme noktasına gittik ve kaldırmıştık işlemden.

Bu hususta, Sayın Deveciler'in kısa bir açıklaması olacak galiba.

Buyurun Sayın Deveciler.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Sayın Başkan, Sayın Bakanım; aslında, ikisi aynı önerge değil. Bizim önergemiz daha aykırılık öngörüyor; ama, herhalde biraz geç verdik, maddenin bitimine doğru verdiğimiz için, arkadaşlar tam inceleyemedi herhalde.

Şimdi, ben, perşembe günü yapmış olduğum vergi iadeleriyle ilgili konuşmamda, yüzde 4'ün yüzde 5'e çıkarılmasını söylemiştim; çünkü, Sayın Bakan, açıklamasında "yüzde 3,2 ile yüzde 3,9 arasında zaten vergi iadesi toplanıyor, biz yüzde 4'e çıkarıyoruz, burada bir kayıp yok" demişti. Burada kayıp, en düşük emekli aylığı alanlarla ilgili. En düşük Bağ-Kur emeklileri 342 000 000 lira maaş alıyor, en düşük SSK emeklileri 463 000 000 lira, en düşük memur emeklisi de 591 000 000 lira alıyor. Hiç olmazsa bunlar yüzde 5 alsın, diğerlerinin rakamlarını düşürelim, dengeleyelim demiştim; fakat, herhalde, AKP Hükümeti benim o günkü yapmış olduğum konuşmayı dikkate almış, 400 000 000 lirasına kadar olan kısmı için yüzde 5 getirmiş; ama, benim önergemde, 400 000 000 liraya kadar olan değil, hem Bağ-Kur emeklisi hem SSK emeklisi hem de memur emeklisinin tamamı faydalansın diye. Memur emeklisi, en fazla maaşı alan bu üç katman içinde, 591 000 000 lira. 600 000 000 liraya kadar yüzde 5'e çıkaralım, 600 000 000 ile 1 250 000 000 arasında yüzde 4 olsun; 1 250 000 000 liranın üzerinde maaş alanlar yüzde 3 olsun demiştim.

Sebebine gelince, zaten, yüksek maaş alanlar -o gün de izah etmiştim- fişlerini toplayamıyordu, yüzde 1-2 veya hiç toplayamıyorlardı. Bunlara ekstradan, fazla olarak yüzde 4 ilave veriyorduk. Bunun yanında, fişlerinin tamamını toplayan en düşük devlet memurları, SSK ve Bağ-Kur emeklilerinin, dul ve yetimlerinin maaşlarını yüzde 1 kesiyorduk. Bunun düzenlenmesi lazım diyerek önerge verdim; ama, 400 000 000 lira azdır, bunun 600 000 000 liraya çıkarılması ve kademe olması lazım; çünkü, bugün yapmış olduğumuz düzenlemeyle, her ne kadar 400 000 000 liraya kadar yüzde 5 vergi iadesini çıkardıysak da burada aldığımız kararla…

BAŞKAN - Sayın Deveciler…

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Ama, yüksek maaş alanlar, 400 000 000 liradan onlar da faydalanıyor. Burada, bunu da söylemek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1076 sıra sayılı tasarının 1 inci maddesinde "aylık bağlanmış bulunanlara" ibaresinden sonra gelmek üzere "ve 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesi kapsamındaki sandıklarca gelir ve aylık ödenenlere de bu madde kapsamında öngörülen ek ödeme 600 YTL'ye kadar aylık veya gelir olanlara % 5, bu miktardan daha fazla olanlara da % 5 oranında" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                M. Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkanım, zaten, önergenin bir bölümü, yani geçici 20 nci madde kapsamında bulunan emekliler de dahil oldu daha önce kabul ettiğimiz önergeyle; ama, oran konusu da yine daha önceki önergede kabul edildiği için, bu gerekçeyle, biz katılmıyoruz bu önergeye.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Önerge üzerinde, önerge sahipleri adına, Sayın Ali Kemal Deveciler; buyurun.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; önergemizde, daha evvel yapılan düzenlemelerle unutulan, az evvel AKP de verdi; ama, biz, bunu geçen hafta perşembe günü vermiştik ve konuşmamda da dile getirmiştim, unutulmuş bu. 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20 nci maddesinde olanlar bu kanunun içerisine konulmamıştı. Bunlarda kimler var; işte, tüm Türkiye'deki sanayi odaları, ticaret odaları ve ticaret borsalarından emekli olanlar; Vakıflar Bankası, İşbank, Yapı Kredi, Şekerbank, Garanti Bankası, Akbank gibi bankalardan emekli olanlar; yine, sigorta ve reasürans şirketlerinden emekli olmuş olanlar bu kapsamın haricindeydi, bunlar da    70 000 civarında insanımızı teşkil ediyordu.

Bakınız, şimdi, bugüne kadarki vergi iadesi, düne kadar -vermiş olduğunuz kanunda- yüzde 4'tü, bizim 5'e çıkarılmasıyla ilgili önergemiz vardı. Az evvel de, siz 400 000 000 liraya kadar yüzde 5'e çıkardınız, 600 000 0000 liraya kadar olması gerektiğini söyledik, hiç olmazsa, en düşük devlet memurunun almış olduğu emekli maaşını kurtarsın diye.

Yine, bu bankaları bugün burada kabul etmemiş olsaydık, örnek veriyorum ben kendi ilçemden: İş Bankası emeklisi var, bizim sevdiğimiz bir ağabeyimiz, Yaşar Ateş, 900 000 000 lira maaş alıyor, emekli maaşı alıyor, 3 çocuğu var. Bu almış olduğu maaşla, çocukların bir tanesi üniversiteye gidiyor, iki tanesi, lise mezunu, lise sonda ve çocuklarını dershaneye dahi gönderemedi bu arkadaş, hazırlık kurslarına gönderemedi ve bugün burada yapmış olduğumuz düzenlemeyi eğer biz gündeme getirip sizlere hatırlatmasaydık, kabul etmeseydiniz, ayda 45 000 000 liradan, yılda 540 000 000 lira bu emeklinin bir zararı olacaktı. Yani, bu emekliler, Sayın Bakanla bunu görüşmemde, ilkönce Sayın Bakanımız dedi ki: "Bu emekliler özel bankanın, özel sandıklarından emekli olanlar, bu kapsama girmemesi lazım." Tabiî, biz de aynen şunu söyledik ikili görüşmemizde: Tamam da, bunlar emekli olduklarından dolayı bugüne kadar vergi iadesi almıyorlar mıydı? "Evet, bunlar vergi iadesi alıyorlardı." Şimdi, aldıklarına göre ve aldıkları bu vergi iadesini de, Maliye, bunlara, maaşlarının artısında ödeme yapıyordu; sonradan, unutulduğu anlaşıldı ve yapılan düzenleme -AKP Grup Başkanvekili İrfan Gündüz'le de görüştük- olumlu olduğu, mantıklı olduğu düşüncesiyle bu düzenleme kabul edildi ve bu şekilde 70 000 000 insanımızı ilgilendiren…

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul)- 70 000…

ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla)- …ve bu yasada koymadığımız bir maddeyle, bu banka emeklileri, sigorta emeklileri ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin emeklilerinin, 70 000'e yakın insanımızın hakkını burada vermiş olduk.

Ama, ben bunu verirken, yine de şunu söylüyorum, aynen de tekrarlıyorum: Yine de bunun 600 000 000 lirasının yüzde 5 olması gerekiyordu, kalan kısmının artması lazımdı.

Yine ben Perşembe günü yapmış olduğum konuşmamda… Bazı arkadaşlarımız bir konuyu da gündeme getirdi. Vergi iadesi toplasınlar dedik Cumhuriyet Halk Partililer olarak. Biz kayıtdışı ekonominin kayıt içine girmesini istiyoruz. Yapmış olduğum konuşmada, vergi iadesi toplansın; ama, bu vergi iadesinde vatandaşlara eziyet çektirilmesin… Bu alışveriş geçiyor, diğeri geçmiyor diye değil, emeklilerin yapmış olduğu tüm alışverişleri vergi iadesi kapsamına alınsın ve de vergi iadesi de -konuşmamda- yüzde 7-8'lere çıkartılsın… Aynı zamanda, hem emeklilere bir miktar katkı yapmış olacağımızı söyledim hem de bu şekilde kayıtdışında olan işlemlerin kayıt içine alınmasını ve bu şekilde de vergi iadesi olarak emekliye ödediğimiz bedelin devletin kasasından çıkmaksızın, stopaj olarak, katmadeğer olarak ve Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi olarak döneceğini söylemiştim.

Cumhuriyet Halk Partililer olarak, Cumhuriyet Halk Partisi olarak vergi iadesinin kaldırılmasına karşı değiliz; ama, vergi iadesi kaldırılırken, emeklilerin kaybına karşıyız, yüzde 1'lik kaybına karşıyız. Bunu burada telafi etmemiz gerekiyordu; fakat, yüzde 5'i yüzde 4'e düşürmekte direttiniz. Bugün bizim konuşmalarımızdan sonra, Cumhuriyet Halk Partisinin getirmiş olduğu önergelerden sonra, önerilerden sonra 400 000 000 liralık kısmını yüzde 5'te tuttunuz; ama, o emekli olan, dul ve yetim olan, Bağ-Kur, Sigorta ve Emekli Sandığı emeklilerine vermiş olduğunuz yüzde 5'lik katkı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla)- Sayın Başkanım, bitiriyorum.

BAŞKAN- Sayın Deveciler, buyurun, konuşmanızı tamamlayınız.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla)- … o gün söylediğim gibi, yüksek düzeyde maaş alan genel müdür, müsteşar, müsteşar yardımcısı ve yüksek dereceli Silahlı Kuvvetler mensupları ve diğer mensuplara da aynı 400 000 000 liralık hakkı verdik burada. Yani, sadece alt gruptan maaş alan insanlara bu hakkı vermedik, tüm vergi iadesi alanlara verdik. Bunu da halkımızın bilmesini istiyorum.

Hepinize saygılar ve sevgiler sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Deveciler.

Önerge üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1076 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin sonuna gelmek üzere aşağıdaki fıkranın ilave edilmesini arz ederiz.

Saygılarımla.

                                                                  Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları

"Maliye Bakanlığı 506 sayılı Yasanın geçici 20 nci maddesi kapsamındaki sandıklara emeklilerine ödenmek üzere bu yasa kapsamında sağlanan olanaklar kadar ilave kaynak sağlar."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önerge sahipleri adına Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu, buyurun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Saygıdeğer milletvekilleri, daha önceki önergede, o maddenin içeriğinde kabul edilmişti. Şunu anlatmak istiyorum: 506 sayılı Kanuna göre kurulmuş bazı emekli sandıkları var; banka ve sigorta şirketleri emekli sandıkları. Bunlar, asla, Türkiye Cumhuriyet Emekli Sandığı, Bağ-Kur, SSK gibi kurumlarla hiç muhatap değildir; sadece kendi fonlarını kendileri değerlendirir ve emeklilerine de  emekli maaşlarını 506 sayılı Kanuna tabi olarak kendileri takdir eder. Bunlar çok yüksek emekli maaşı almıyorlar ve emekli olduktan sonra bankanın herhangi bir kurumundan ilave bir maaş da almıyorlar. Bunlar da dün fatura veriyorlardı, Maliyeden vergi iadesi alıyorlardı. Bu tasarı hazırlanırken, bankalardan emekli olan arkadaşlarımız, yaklaşık 75 000 kişi unutulmuş; yani, bunların hiçbir çıkarı yok, bankalar onların emekli maaşlarına hiçbir katkı yapmıyor. Çünkü, onlar dün alıyorlardı, bir hak kaybı idi onlar için. Perşembe günü, burada, arkadaşlarımızla fikir teatisi yaptık; her üç partinin grup başkanvekilleri ve Sayın Bakanımıza sadece teşekkür ediyorum. Yani, onların hakları kaybolmadı, banka ve sigorta şirketleri emeklilerimiz de, artık, normal emekli gibi vergi iadelerini ilave olarak alacaklar. Onun için, ben, hakkı kaybolan bu insanların hakkı verildiği için her üç parti grubuna ve Sayın Bakanıma teşekkür ediyorum.

Sağ olun, çok teşekkür ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1076 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin (k) fıkrasındaki ek ödeme oranının yüzde 4'ten yüzde 8'e çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                    Hüseyin Ekmekcioğlu (Antalya) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Dar gelirli olan kitlenin ekonomik durumunu rahatlatmak için.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, 6 ncı ve 7 nci önergeler aynı mahiyette olduğu için okutup, birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının 1 inci maddesindeki "yüzde 4" ibaresinin "yüzde 5" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                      Haluk Koç (Samsun) ve arkadaşları

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1076 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde geçen "yüzde 4" ibaresinin "yüzde 5" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                                                                        Muhsin Koçyiğit (Diyarbakır) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önerge sahipleri adına Samsun Milletvekili Sayın Haluk Koç; buyurun.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; teşekkür ediyorum.

2 tane aynı yönde verilmiş önerge var. Bu arada, geçen perşembe günü yapılan bir konuşmadaki "1 katrilyon liralık" lafa da açıklık getireceğim, çok net ortaya koyacağım.

Değerli arkadaşlarım, şunu çok iyi bilelim: Bu, bir IMF talimatıdır.  Yani, bunun adını çok açık ve net koymamız gerekiyor; çünkü, IMF ve karşılıklı yazılan niyet mektuplarında emeklilere verilen vergi iadelerinin kademeli olarak kaldırılması talep edilmektedir ve bunun için bir adım atılmaktadır; âdeta, hükümet, iyi niyet gösterisi sergilemektedir IMF'ye karşı.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, bakın, Sayın Başbakan da söylüyor, son Ulusa Sesleniş konuşmasında "1 Ocak 2006'dan itibaren tüm emeklilerimize maaşlarının yüzde 4'ü kadar bir ödemeyi otomatik olarak vereceğiz; artık, emeklilerimiz fiş ve fatura toplama eziyetinden kurtulacak" diyor.

Değerli arkadaşlarım, bu kadar yanlış bir ifade olamaz; yani, bu müjdenin perde arkasına bir bakalım, hesabı da getireceğim.

Şimdi, Sayın Başbakan diyor ki "emeklilerimizi fiş ve fatura toplama eziyetinden kurtaracağız" diyor. Peki, ben sormak istiyorum, vatandaşın yaptığı alışveriş karşılığında fiş veya fatura istemesi ne zamandan beri eziyet oluyor?

Değerli arkadaşlarım, yani, kayıtdışılığı özendiren bir Başbakan söyleminden özellikle kaçınılması gerektiğini, bir kere daha, sizlerle paylaşmak istiyorum.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Ondan sonraki adımı kastediyor.

HALUK KOÇ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, şimdi, bakın, gayet doğaldır fiş ve fatura istenmesi alınan hizmet karşılığında. Vatandaş bunu yapacak ki, ödediği vergilerin nerelere harcandığının hesabını sorabilsin.

Şimdi, Türkiye'de başka bir akım var; yani, bir yandan kayıtdışını önleyeceğiz gayretleri, bir yandan da kayıtdışını dolaylı olarak değişik telkinlerle özendirme girişimler.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, bakın, yine, Sayın Başbakan "müjde" diyor emeklilere. "Artık, maaşlarının yüzde 4'ü kadar bir parayı vergi iadesi karşılığı olarak ödeyeceğiz." Şimdi, nasıl bir müjde, bakalım: Bağ-Kur, SSK ve Emekli Sandığı emeklilerini size getiriyorum. Bir Bağ-Kur emeklisi 6 ncı basamakta 19 731 000 lira vergi iadesi alacaktı yüzde 5'le. Yüzde 4'e indirdiğiniz zaman, vergi iadesi 15 780 000 liraya düşüyor. Yani, Sayın Başbakanın müjdesi, bir Bağ-Kur emeklisinin ortalama aylık kaybı 3 950 000 lira. Yıllık vergi iadesi kaybı bir 6 ncı basamaktaki Bağ-Kurlunun 47 400 000 lira.

Değerli arkadaşlarım, şimdi gelelim SSK emeklisine. Kütahya Milletvekili arkadaşıma da sonuçta bir yekûn vereceğim, orada da net tablo ortaya çıkacak.

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Bir sene sonra alıyorlar; ama, şimdi, maaşlarında peşin alacaklar.

HALUK KOÇ (Devamla) - Fikret Bey, bakın, rakamlarla konuşuyorum, bir oturun, bir dinleyin, bir anlamını çıkartın, ondan sonra bir yorum yaparsınız.

Bir SSK emeklisi 2006'da en düşük emekli aylığının karşılığı olarak, aylık ortalama 23 843 000 lira vergi iadesi alacaktı. Sayın Başbakanın müjdesinden sonra, bu emeklimizin vergi iadesi 19 100 000 liraya düşecek; aylık kaybı 4 800 000 lira, yıllık vergi iadesi kaybı da 57 600 000 lira.

Emekli Sandığında üçüncü kademeye geçiyorum; en düşük rakam olan bir hizmetlinin emekli aylığı esas alındığında, vergi iadesi kaybı aylık ortalama 6 430 000 lira, yıllık kaybı da 77 000 000 lira; küsurunu söylemiyorum.

Değerli arkadaşlarım, 3 900 000 SSK emeklisi; bir emeklinin yıllık vergi kaybı 57 600 000 lira; bir yılda, hükümetin yaptığı yüzde 1'le ilgili tasarruf da 224 trilyon 640 milyar lira.

1 400 000 Bağ-Kur emeklisi -en düşüğünü söylüyorum- bir emeklinin yıllık vergi iadesi kaybı 47 400 000 lira; hükümetin yaptığı yüzde 1'lik kesintiden sonra -aklı sıra, IMF'ye verdiği taahhüt çerçevesinde- 66 trilyon 360 milyar lira.

1 400 000 Emekli Sandığı emeklisinin -en düşüğünü söylüyorum değerli arkadaşlarım- yıllık vergi iadesi kaybı 77 160 000 lira; hükümetin, buradan, aklı sıra -yine, o deyimi kullanıyorum- yaptığı tasarruf 108 trilyon 24 milyar lira; toplam 410 trilyon lira.

Değerli arkadaşlarım, geçen perşembe günü, Sayın Ali Kemal Deveciler'in de konuşmasıyla ve bastırmasıyla, herkesin 400 000 000 liraya kadar olan vergi iadesinde yüzde 5, üstünde olanlara yüzde 4 ilkesi uygulanacak dendi; 123 trilyon liralık gasbedilmeye çalışılan emeklinin hakkı, emekliye, bir şekilde, baskıyla, muhalefetin baskısıyla iade edilmeye çalışıldı.

Değerli arkadaşlarım, yapmayın, fakir fukara, garip gureba edebiyatına pek uymuyor bu yaptığınız. Bunu sizlerle paylaşmak istiyorum, sağduyu sahibi milletvekili arkadaşlarımla paylaşmak istiyorum. Şimdi, o zaman, bu hükümet kimin hükümeti deme hakkı, emeklilerin bütün gözünün önünde canlanmış olacak.

Değerli arkadaşlarım, nedir burada yapılan?..

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HALUK KOÇ (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Koç, konuşmanızı tamamlayınız.

HALUK KOÇ (Devamla) - Şimdi, ben, tüm emeklilerimize sesleniyorum: Değerli arkadaşlarım, lütfen, haklarınıza sahip çıkın; yani, fiş ve fatura toplamaktan bir eziyet çekildiği kanaatinde değilim. Eğer, eziyet çekiliyorsa ve Başbakan bunu bir müjde olarak sunuyorsa, o zaman, yüzde 5 üzerinden bu parayı fiş ve fatura toplamadan ödesin emeklilere. Bu kadar açık ve net. Gerisini süsleyerek, pullayarak, buzlu camın arkasından bir perdeyle, emekliye "size iyilik ediyorum" diye sunma gafletinde lütfen bulunmayın değerli arkadaşlarım; kimseyi kandıramazsınız.

Bu önergeyle, biz, bunu talep ediyoruz. Lütfen, Sayın Başbakanı haklı çıkarın; Sayın Başbakanı "emeklilere müjde veriyorum" dediği noktada, bu önergeye "evet" diyerek haklı çıkarın.

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Bizler memleketlerimize gittiğimizde emekliler bizi bağırlarına basıyorlar.

HALUK KOÇ (Devamla) - Sayın Badazlı'nın itirazlarını herhalde birazdan dinleyeceğiz; neresi yanlış, ben de anlayamadım.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koç.

Sayın Koçyiğit, önerge sahipleri olarak sizin de konuşma hakkınız var...

MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Başkan, madde üzerinde konuşacağım; gerekçeyi okutun.

BAŞKAN - Sayın Koçyiğit ve arkadaşlarının vermiş olduğu önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe: Emekli vatandaşlarımızın gelir kaybına uğramalarını önlemek, alışverişlerin belgelendirilmesinin teşvik edilmesi suretiyle, kayıtdışı ekonominin kayıt altına alınmasını sağlamak amacıyla bu değişiklik önerilmiştir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 6 ncı ve 7 nci önergeleri birleştirerek oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- 2006 yılı Ocak ayı ödeme dönemi ile 2007 yılı Ocak ayı ödeme dönemi arasında, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununa göre;

a) Bağlanan gelir ve aylıklar ile 506 sayılı Kanunun geçici 76 ncı maddesine göre yapılan telafi edici ödemeler, 2006 yılı Ocak ayı ödeme döneminden itibaren bir önceki aya göre % 3, 2006 yılı Temmuz ayı ödeme döneminden itibaren de bir önceki aya göre % 3 oranında artırılarak ödenir.

b) 2006 yılında malûllük veya yaşlılık aylığı bağlanması talebinde bulunan sigortalılar ile ölen sigortalıların hak sahiplerine bağlanacak aylıklar, 506 sayılı Kanunun 55, 61, 67 ve geçici 82 nci maddelerine göre 2006 yılı Ocak ayı itibarıyla hesaplanan aylık tutarları, 2006 yılı Ocak ayı ödeme döneminden itibaren bir önceki aya göre % 3, 2006 yılı Temmuz ayı ödeme döne-minden itibaren de bir önceki aya göre % 3 oranında artırılarak ödenir.

c) İş kazaları ile meslek hastalıkları sigortasından hak kazanılan gelirlere esas günlük kazanç hesabına giren son takvim ayı 2006 yılının birinci yarısına ait olanlara bağlanacak gelirler, son takvim ayı itibarıyla hesaplanan gelir tutarı % 3 oranında, 2006 yılı Temmuz ayı ödeme döneminden itibaren de bir önceki aya göre % 3 oranında artırılarak belirlenir. Son takvim ayı 2006 yılının ikinci yarısına ait olanlara bağlanacak gelirler, son takvim ayı itibarıyla hesaplanan gelir tutarı % 3 oranında artırılarak belirlenir. Ancak bunlara 2006 yılı Ocak ayı ödeme dönemine ait artış uygulanmaz.

d) Bağlanan gelir ve aylıklar ile telafi edici ödemelerin artırılmasında ve yukarıdaki (b) ve (c) bentleri uygulanmak suretiyle bağlanacak gelir ve aylıkların artırılmasında, 506 sayılı Kanunun ek 38 inci maddesi hükümleri; 2006 yılında malûllük veya yaşlılık aylığı bağlanması talebinde bulunan sigortalılar ile ölen sigortalıların hak sahiplerinin 506 sayılı Kanunun geçici 82 nci maddesine göre 2006 yılı Ocak ayı itibarıyla hesaplanan aylıkları için Ocak 2006 ile aylık başlangıç tarihi arasında Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan tüketici fiyatları indeksi artış oranları ile iş kazaları ve meslek hastalıkları sigortasından hak kazanılan gelirlere esas günlük kazanç hesabına giren son takvim ayı 2006 yılına ait olanların gelirlerinin artırılmasında 506 sayılı Kanunun ek 44 üncü maddesi hükümleri uygulanmaz.

BAŞKAN - Madde üzerindeki görüşmelere geçiyoruz.

Sayın Şimşek, sizin, Grup adına ve şahsınız adına konuşma talebiniz var; fakat, araya herhangi bir kişi, konuşmacı girmemesi için, ilk sözü, Anavatan Partisi Grubu adına, Diyarbakır Milletvekili Sayın Muhsin Koçyiğit'e vereceğim, sonra sizin sürenizi birleştireceğim.

Sayın Koçyiğit, buyurun efendim. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 1076 sıra sayılı yasa tasarısı üzerinde Anavatan Partisi Grubunun görüşlerini belirtmek üzere  söz almış bulunuyorum; bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, değerli arkadaşlarım; bilindiği üzere, bugün tartışmakta olduğumuz Vergi İadesi Yasası mevzuatımıza 1985'li yıllarda girmişti. O yıllardaki giriş amacı, bir yandan kayıtdışı ekonomiyi kayda almak, belgeli satışları yaygınlaştırmak, öte taraftan da, bir nebze olsun çalışanlara ve emeklilere, gelirlerine katkıda bulunmak üzere, bir gelir aktarması yapılmayı amaçlıyordu; ama, gelinen bu süreç içerisinde, görüyoruz ki, IMF'e verilen talimatlar gereği, IMF'e verilen taahhütler gereği, önce bu yasanın kapsamı daraltıldı, kapsama giren mal ve hizmetler daraltıldı. Örneğin, vergi iadesi kapsamına, halı, çamaşır makinesi gibi beyaz mallar dediğimiz dayanıklı tüketim malları girmemektedir. Daha sonra, bu kapsamda, vergi iadesi alan mükellefler bazında bir indirime gidildi. Öncelikle, Gelir Vergisi mükellefleri kapsam dışına çıkarıldı. Şimdi de, görüyoruz ki, IMF'e verilen taahhüt mektuplarında vergi iadelerinin yeniden yapılandırılacağı söylenmişti. Yeniden yapılandırmaktan amaç, herhalde iyileştirmek değil; çünkü, IMF'e verilen tüm taahhütler, bir yerde, emeklilerin ve çalışanların aleyhine olduğu için, bunda önce indirime gidilecek, sonra da mevzuatımızdan tamamen çıkarılacaktır. İşte, bunun, bugün, ilk basamağı olarak, emeklilerin vergi iadesi yüzde 5'ten yüzde 4'e indiriliyor, yarın kaldırılacak, ondan sonra da, çalışanlara uygulanan vergi iadesine tırpan atılıp, onlarla aynı yöntem, aynı süreçte, onlardan da bu işlem kaldırılıp, mevzuatımızdan bu tamamen kaldırılmış olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği üzere, bir süre önce, Sayın Başbakanımız, verdiği bir demeçte, çalışanları değil, sadece emeklileri fiş toplama, fatura toplama eziyetinden kurtarmak için bunlardaki vergi iade oranının yüzde 5'ten yüzde 4'e indirileceğini söylemişti. Bu bir yerde doğru bir şey; fakat, biliyoruz ki, Vergi Usul Kanununa göre, herkesin, alışveriş yapan herkesin fiş ve fatura alma zorunluluğu vardır. Bu bakımdan, bu demeç, bir yerde, havada kalmaktadır; yani, emekliler yine eskiden olduğu gibi fiş ve fatura toplamak zorundadır. Aksi halde, Vergi Usul Kanununda öngörülen özel usulsüzlük cezalarıyla cezalandırılırlar.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, ülkemizin içinde bulunduğu en büyük sorunlardan birisi kayıtdışı ekonomidir. Kayıtdışı ekonomi de, en büyük kötülüğü, maalesef, işsizlere yapmaktadır; çünkü, kayıtdışı ekonomi, makro dengeleri bozarak ve krizler yaratarak, yatırımı, üretimi, istihdamı ve yabancı sermayeyi olumsuz şekilde etkilemektedir. Bu bakımdan, bugün, en son verilerde de, işsizlik oranı yüzde 10'lara çıkarak, işsizlerimizin umudunu tamamen tüketmiştir. Aynı şekilde, üniversiteliler arasındaki işsizlik oranı da yüzde 20'lerde olduğundan, beyin göçümüz yurt dışına doğru gitmeye devam etmektedir. Bu bakımdan, genç insanlarımızın emeklerini, enerjilerini boşa harcıyoruz. Bence, toplumumuzdaki en büyük savurganlıklardan birisi, üniversiteli işçilerimizin işsiz duruma gelmesidir. Bu bakımdan, umuyorum ki, bu yasalarla, bunlar bir an önce ortadan kaldırılır.

Bununla ilgili olarak bir araştırmanın sonucunu sizlerle paylaşmak istiyorum. Değerli arkadaşlarım, görüşülmekte olan bu yasa tasarısıyla, vergi iadesindeki söz konusu düzenleme dolayısıyla, en düşük SSK emeklisi yıllık 66 000 000, en düşük Bağ-Kur emeklisi yıllık 48 000 000 ve en düşük dereceli memur emeklisi ise 82 000 000 lira kayba uğrayacak. Buna göre, yapılan bir araştırmayla, 1 inci derecenin 4 üncü kademesinden emekli bir öğretmenin yıllık kaybı 114 000 000, ortalama emeklilerin kaybı 120 000 000 ve toplam emeklilerin kaybı ise 864 trilyon olacaktır. Demek ki, emeklilerden 864 trilyonluk bir gelir alınıp, toplumun başka kesimlerine aktarılacak demektir.

Bu bakımdan, bu yasa tasarısıyla, bir an önce emeklilerin durumunun düzeltilmesi gerekir. Bunun için, öncelikle, emeklilere bu yasa tasarısıyla öngörülen altışar aylık dönemler itibariyle yüzde 3'lük artışlar oldukça yetersizdir. Bu bakımdan, bunlara, Sayın Bakanımız, geçenki konuşmasında, kaynak bulunamadığını, kendilerinin gönüllerinin de fazla vermek istediğini söylemişti; ama, kaynak bulunamadığını söylemişti.

Sayın Bakanım, istediğiniz zaman kaynak bulunuyor. Bundan bir süre önce, biliyorsunuz, 2006 yılı Bütçe Kanunu kesinleşti, buradaki gelirler ve giderler kesinleşti. Oysa, bundan kısa bir süre sonra yapılan açıklamada, Kurumlar Vergisi oranı 10 puan indirilmek suretiyle, bir kalemde, fakir fukaradan, dar gelirliden, emekliden, çalışanlardan tam 3 katrilyon liralık bir gelir, holdinglere ve özelleştirmeden pay alan ögerlere, Haririlere aktarılmış oldu.

Demek ki, istendiği zaman kaynak bulunuyor. Bu kaynak nereden bulunuyor; bugün, kaynağa muhtaç olan emekliler, maalesef, zengin kesimlere kaynaklık yapmaktadırlar. Nasıl mı yapılıyor; ödedikleri dolaylı vergilerle, ödedikleri Özel Tüketim Vergisiyle, Katma Değer Vergisiyle, bir şekilde harcama vergileriyle onlardan alınıp, zengin kesimlere kaynaklar habire aktarılmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, bugün, bizzat, emeklinin kendisi kaynağa muhtaçiken, zenginlere kaynaklık etmektedir. Bu politikanın adına ne denir adını burada koyalım; emekliyi soydurma, zengini giydirme politikası denir. Bugün, uygulanan bu program, maalesef, budur; çünkü, habire bir kesime vergi indirimi adı altında geçici vergilerin daimî duruma getirilmesi adı altında, kaynak aktarılırken, gariban emeklilere, garip guraba dediğimiz emeklilere, bu artışlar çok görülmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; emeklilere vereceğimiz yüzde 3'lük artışlar çok yetersizdir. Hemen, en son yayınlanan, ocak ayı enflasyon rakamları -bildiğimiz gibi- ortalaması 1,35'tir. Şubat ayında da 1,35 çıkarsa; demek ki, daha, emekli yüzde 3'lük maaş artışı almadan, yüzde 3 cebine girmeden, enflasyon, TÜFE farkıyla geri alınmış olacaktır. Demek ki, bundan sonra, dört aylık süre içerisinde, emekliye hiçbir gelir aktarılması yapılmayacaktır. Bu bakımdan, bu yasa tasarısı görüşülürken, hemen, burada düzelterek, bunların altı aylık miktarını, en azından iki katına, yüzde 6 ve 7'lere çıkarmamız gerekir. Gerçekten de, son enflasyon rakamları, maalesef, emeklinin parasına bu artışlar daha girmeden, enflasyon, TÜFE adı altında, cebinden alınmıştır.

Bu bakımdan, tüm arkadaşlarımdan rica ediyorum; bu enflasyon verilerini dikkate alarak, en azından, burada, bir önergeyle bunları düzeltmemiz gerekiyor. Bu konuda verilmiş önergelerimiz de vardır.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; emeklilerin sorunu yüzdelik artışlar değil. Yüzdelik artışlar, bir bakıma, Emekli Sandığı emeklileri ile Sosyal Sigortalar ve Bağ-Kur emeklileri arasındaki taban aylıklarının açılmasına neden oluyor, öte tarafından da, aynı birim içerisinde, yani SSK'lı işçiler arasında da, tavan ve taban aylıkları arasındaki mesafenin açılmasını sağlıyor. Bu bakımdan, bu sosyal güvenlik kurumları arasındaki taban aylıklarının yaklaştırılması, makasın daraltılması ve aynı sosyal güvenlik kurumu içerisindeki işçiler arasındaki taban ve tavan aylıklarının daha paralel duruma getirilmesi, daha yaklaştırılması için, yani, adil gelir dağılımı için, bu yüzdelik artışları bırakıp, bir an önce "seyyanen artışlar" dediğimiz makro artışlara yönelmemiz gerekir. Nitekim, bunun örneğini de, en son, 2006 yılı bütçe kanununda, iyi bir uygulamayla çalışanlarımıza verdik; onlara, yüzdelik artışların yanında, altışar aylık dilimler halinde 40 000 000+40 000 000, 80 000 000 verildi. Bu uygulamayı niye bunlardan esirgiyoruz?! Çünkü, emeklilerimiz daha muhtaç, emeklilerimiz daha zor durumda; emekli de insandır; çarşıya gidiyor, pazara gidiyor, üniversitede öğrenci okutuyor; onun da dengeli, sağlıklı büyümeye, sağlıklı beslenmeye ihtiyacı vardır. Yapılan araştırmalar da, emeklilerin, gittikçe verem hastalıklarına yakalanma oranlarının arttığını gösteriyor. Verem hastalığının en büyük nedeni, hepimizin bildiği gibi, bünyenin zayıf kalması, dengeli ve sağlıklı beslenmenin yapılamamasıdır. Bu bakımdan, bir an önce, emeklilerimizin durumu düzeltilip, bunların hastalıkların pençesinden kurtarılıp…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Koçyiğit, konuşmanızı tamamlayınız lütfen.

Buyurun.

MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - …toplumdaki sosyal yaşantının içerisine girmesini, toplumla kaynaşmasını sağlamamız gerekiyor. İşte bunlar da, seçim meydanlarında verilen sözlerle değil, milletin bu kürsüsünde çıkan yasalarla olur. İşte, bu gün o gündür, o günü de, bugün, burada gerçekleştirelim, gelin emeklilerimizin durumunu düzeltelim, onların da insanca yaşamasını sağlayalım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çalışanlarımızı ve emeklilerimizin, bildiğimiz gibi, 1987 yılında başlayıp 1999 yılına kadar süren bir "KEY hesapları" dediğimiz konut edindirme yardımları vardı. Burada 6 000 000'un üzerindeki hak sahibinin 400 trilyon civarındaki alacağı, bugüne kadar ödenmemiştir. Sayın Başbakanımız, daha önce verdiği bir demecinde, şubat ayı içerisinde ödeneceğini söylemişti. Şubat ayı geldi, geçiyor; ama, bunlar hâlâ ödenmedi. İstiyorum ki, burada yapılan bir düzenlemeyle, bu emeklilerimizin, çalışanlarımızın konut edindirme yardımında biriken alacaklarının da ödenmesi ve en azından…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN  Sayın Koçyiğit, lütfen, son cümlelerinizi alayım.

Buyurun efendim.

MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Toparlıyorum.

…bu alacaklarını da tasfiye ederek, bir sorunu daha bu Yüce Meclisin ortadan kaldırmasını diliyorum.

Bu vesileyle, beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Koçyiğit, teşekkür ediyorum.

Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, İstanbul Milletvekili Sayın Berhan Şimşek; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Maddeyle ilgili görüşlerimi belirtmeden önce, bir haftadır, gerçekten, Batı Avrupa'dan Türkiye'ye ve İslam dünyasına doğru büyük bir "çizgi" saygısızlığı yapılıyor ve bunun adı da karikatür. Bugün, Sayın Genel Başkanımın da grupta ifade ettiği gibi, Yüce İslam Dininin Resulü Peygamber Efendimizle ilgili yapılan bu hadsizliklerin, bir çizgide, bir yapıda durması gerekiyor. Bu, sadece İslam dünyasıyla ilgili değil, dünya barışına da ciddî bir sekte vuracak anlayıştır. Bununla ilgili, Sayın Genel Başkanımız, dün, Sosyalist Enternasyonalden Papandreu'yu aradı, bir sağduyu bildirisi yayımlanmasını talep etti.

Bu anlayış içerisinde, Grubum ve şahsım adına, bu anlayışları kınıyoruz; çünkü, insanların istismar edilmeyecek ve hakaret edilemeyecek en önemli, en ulvî duyguları inançlarıdır.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan kanunun 2 nci maddesi üzerine söz aldım Grubum ve şahsım adına.

Perşembe günü, görüşmeler sırasında, Sayın Mustafa Elitaş, Sayın Genel Başkan Yardımcım Mustafa Özyürek Beyin konuşmasından sonra "aman, niye bu işi bu kadar uzatıyorsunuz, emekliler, acil ve en hızlı şekilde bu yasanın çıkmasını istiyor" dedi ve o gün de dile getirecektik. Bakın, emekliler, Sayın Başbakanın müjdesi, Sayın Elitaş'ın ifade ettiği gibi, bu yasayı beklemiyor ve bu yasayla ilgili Emekli-Sen'in bir bildirisinden bir paragraf okumak istiyorum: "İktidar, elimizdeki haklarımızı da gasp etmek için keyfî kararlar almaya devam ediyor. Bunun en son örneği ise, Başbakanın, yılbaşından önce ulusa sesleniş konuşmasında, emeklilere verilmekte olan vergi iadeleriyle ilgili olarak yaptığı açıklamadır. Başbakan, konuşmasında, emeklileri fiş zahmetinden kurtaracağını ve bundan sonra, her ay yüzde 4 oranında vergi iadesinin emeklilere fiş toplamayıp ve ödemeler yapılacağını söylüyor ve bunu yaparken de bize müjde veriyormuş ve iyilik yapıyormuş rolünü çok iyi oynayarak sunuyor." Bu Emekli-Sen'in bir bildirisi değerli arkadaşlarım.

Yaşamını elleri ve beyinleriyle kuran emeklilerimiz, yıllarca çalıştıktan sonra, iyi ve daha bir rahat yaşam düşüncesiyle emekli oluyorlar. Türkiye'de, şu anda, işsizlerden sonra en mağdur kesim olan emeklilerimiz, maalesef, insan onuruna yaraşır bir şekilde hayatlarını sürdüremiyor; çünkü, emeklilerimiz, özellikle Bağ-Kur ve SSK emeklileri yoksulluk sınırının ve hatta açlık sınırının altında maaş almaktalar. Türkiye nüfusunun yüzde 20'sinin yoksul olduğunun belirlendiği Dünya Bankası raporunda, emeklilerin yüzde 8'i 2,15 dolarlık bir geçimle, günlük geçimle hayatını sürdürüyor. Baremin 3 üncü derecesinin 1 inci kademesinden emekli olmuş bir memur emeklisinin eline geçen 574, işçi emeklisinin 525; 6 ncı basamaktan emekli olmuş bir Bağ-Kur emeklisinin ise 404 YTL maaş eline geçiyor. Aralık 2005 itibariyle, Türk-İş tarafından yapılan araştırmada, yoksulluk sınırı, 1 650 YTL, açlık sınırı 543 YTL. Şimdi, açlık sınırı, yoksulluk sınırı ortadayken, emeklinin aldığı maaşlarla ilgili rekor artışlar, iddia gibi sözlerin de bir mantığı yoktur.

Sayın Elitaş'ın o gün ifade ettiği rakamlar vardı; "58 inci Hükümet döneminde, çok ciddî zamlar yaptık" dedi; 356 YTL'den 577 YTL'ye -yüzde 61- ve buradaki farkı geçen sürede yüzde 21 olarak emeklilere zam yaptığını söylüyor. Fakat, Sayın Elitaş'ın ve iktidarın, 2002-2005 arasındaki şu rakamlardan, sanırım ki, haberi yoktur: Kömür ve linyit -ton- yüzde 40,3; domates yüzde 47, belediye otobüsü tam bilet bedeli yüzde 44, kesmeşeker yüzde 44,7; tüpgaz yüzde 50, tozşeker 50,3; beyazpeynir 64,5; sigara, marlboro sigarası 82,2; zeytin 86,8; sivribiber 94, Samsun sigarası yüzde 95.

Değerli arkadaşlarım, üç yılda yapmış olduğunuz, bugüne kadar yapılmamış olarak göstermiş olduğunuz rakamlar yüzde 20, üç yılda, buradaki enflasyon oranları da ortada.

Sayıları 7 228 000'i bulan emeklilerimiz, gerek aldıkları ücret, gerekse devletin sağladığı diğer sosyal olanaklar bakımından, çağdaş dünya ülkelerinin emeklilerine sağladığı standardın çok gerisindeler; bunu hepimiz biliyoruz.

Türkiye İşçi Emeklileri Derneği tarafından yapılan bir çalışma, SSK'dan maaş alan emekli, dul ve yetimin yüzde 73,6'sının gelir düzeyinin açlık sınırının altında olduğunu söylüyor.

Çağdaş dünyaya gelince, Sayın Başbakanımız, başbakanların maaşlarını merak edip soruyor; ama, bizler milletin vekili olarak, emekli maaşlarını da Batı Avrupa'dan merak edip sormamız gerekir.

Sosyal devletin görevi, sadece, hükümet olup ve hükümete yakın olan ve hükümette görev alanların şartlarını iyileştirmek değildir. İşçisinin, memurunun, emeklilerinin de şartlarını iyileştirmeleri gerekir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; TÜFE oranlarının her ayın başında açıklanması ve emeklilerimizin maaşlarını TÜFE oranları açıklandıktan sonra almaları nedeniyle arada doğan farkın işçi emeklilerimize ödenmesi gerekmektedir. Bu konuda açılmış davalar, Yargıtay tarafından onanan mahkeme kararları bulunmakta.

Sayın Bakanım, geçtiğiniz perşembe günü Genel Kurulda yaptığınız  konuşmada, bu konuda mahkemelerin farklı kararlar verdiğini söylemiştiniz. SSK lehine, bu konuda, Yargıtay tarafından verilmiş bir karar var mıdır? İçtihat oluşabilmesi için, Yüksek Mahkemenin aynı konuda farklı kararlarının alınmış olması gerekmektedir.

Sayın Bakanım perşembe günkü konuşmasında, ayrıca, dava açıp kazananlara TÜFE farklarının ödendiğini ifade etmiştir. Dava açmayanların suçu, dava açmamaları mıdır değerli arkadaşlarım?! Mahkemelerin yükü ortada. Ayrıca, kurumun kaybettiği ya da kaybedeceği her dava için ayrı bir mahkeme masrafı ve vekâlet ücreti ödemekte. O nedenle, anaparası YTL civarında olan bu alacağın, o kanun yürürlüğe girdiği andan itibaren, yasal faizleriyle birlikte emeklilerimize ödenmesi gerekmekte ve emeklilerimiz de bunu dört gözle beklemektedir. Maaş kuyruklarında eziyet ettiğimiz emeklilerimize, şimdi, mahkeme kapılarında adres gösterilmektedir.

Değerli arkadaşlar, bakın, Türkiye İşçi Emeklileri Derneği yayın organının bir dergisi bu; 372 000 emekli TÜFE farklarını almadan vefat etti. Eğer, hakka, hukuka ve inanca ve inancımız var ise, bu insanlar, bu Meclisten alacaklı gitmiştir. Niçin; TÜFE'yle ilgili dava açamadıkları için.

Değerli arkadaşlarım, biz, burada milletin vekâletini aldığımızda, Sayın Koç'un da ifade ettiği gibi, milletin şartlarını iyileştirmek için bir şeyler yapmalıyız; IMF'nin istekleri üzerine bir şey yaptığımız zaman, evet, bu sakallı amcamız, dedemiz, bizden alacaklı bu dünyadan göçüp gidiyor.

Değerli arkadaşlar, acı olan diğer bir konu ise bu TÜFE'yle ilgili; Sayın Mustafa Elitaş, maalesef, emeklilerle ilgili bir konuşmasında "hangi TÜFE" diye Sayın Bakanımdan bilgi aldı.

Sayın Başbakanım geçtiğimiz aralık ayında yaptığı "Ulusa Sesleniş" konuşmasında, emeklilerimizin verdiği vergi iadesi uygulamasıyla ilgili olarak yaptığı açıklamada "emeklilerimize müjde veriyorum" diye seslendi; fiş, fatura toplama eziyetinden kurtulduklarını, emeklilerimizin maaşlarının yüzde 4'ü kadar bir ödemenin otomatik olarak maaşa ekleneceğini söylediler. Bütün yurttaşlarımız için bir eziyet olmadığını Sayın Başbakan bilmeli. Fiş ve fatura almamak, kayıtdışı kazancı, vergilendirilmemiş kazancı artırmakta, vergi gelirlerini düşürmekte. Bu ülkenin derdi, kayıtdışı hukuk değil mi, kayıtdışı ticaret değil mi, kayıtdışı eğitim değil mi, kayıtdışı siyaset değil mi?! Ve burada, emeklilerimize suç adresi gösteriyoruz: Siz de almayabilirsiniz…

Değerli arkadaşlarım, kaldı ki, fiş almak eziyet değil, ülkeye katkıdır ve Başbakan, bunun idrakinde olmalıdır; fiş almamak, Vergi Usul Kanununa göre de suçtur ve bir suçu işleyebilirsiniz anlayışıyla bir yasa getirilmiştir.

İkincisi, emeklileri eziyetten kurtardıklarını iddia edenler, esas olarak, emeklinin vergi iadesinden aldığı yüzde 5'lik iadeyi yüzde 4'e düşürerek bütçeye gelir sağlama hedefini gütmüşlerdir.

Değerli arkadaşlarım, biraz önce arkadaşım Sayın Koç da değerlendirdi; bakınız, Sayın Başbakan müjde vermeseydi, 6 ıncı basamaktaki Bağ-Kur emeklisi 19 731 000 lira alacaktı, şimdi ise, 15 780 000 lira alacak. Ayrıca, Bağ-Kur emeklisinin kaybı 47 000 000; Bağ-Kur emeklilerinin toplam kaybı ise 66 trilyon ve ayrıca, SSK emeklilerinin kaybı, normal olarak 23 843 000 alması gerekirsen 19 100 000 lira; bir SSK emeklisinin de, en iyi ihtimalle 56 000 000 YTL... Hükümetin SSK emeklisi yönünden tasarruf ettiği toplam miktar 221 trilyon ve -biraz önce, sanıyorum ki, Koçyiğit, dili sürçtü veya yanlış hesap etti değerli arkadaşım- toplamda, bütçeye, buradan 423 trilyon para girecek. Kimden kesiyoruz bunu -alıştık artık, sanki akrabamız gibi falan konuşuyoruz- Oferlerden, Şeyh Makdum'dan. Canım, onları genişletmek adına, fakir fukaranın, emeklinin, bu ülkeye, beyniyle, adalesiyle, ülke sevgisiyle hizmet etmiş insanların cebinden 423 trilyon para düşürüyoruz ve ayrıca, bu hesabı başka bir şekilde de yaptım…

ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya) - O hesabınız yanlış…

BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - Buraya gelir, konuşur, hesabınızı söylersiniz.

Pekala, başka bir hesap daha var. Ne yaptık biz; emeklilere yüzde 3 + yüzde 3 zam yaptık. Bu hesaba göre -yüzde 4'e biraz önce indirildi- yüzde 4'e indirildiğinde, bu, 18 000 000 aylık artış alacakken, yüzde 4'e indiğinde 6 000 000'u düşüyor; yani, emekliye yapılan yıllık zam yüzde 6 değildir, 2+2'dir; çünkü, 18 000 000'un 6 000 000'unu alıyorsun, yani, sağ elinle veriyorsun, sol elinle alıyorsun.

Değerli arkadaşlarım, bizim, burada, değerlendirmemiz gereken en önemli hadise… Biraz önce, Sayın Gündüz Beyin açıklamasını internetten döktüm ve burada, bir anda değişti; Sayın İrfan Beyin, Grup Başkanvekilinin ifade ettiği "1  milyarın altında alanlara yüzde 5 uygulayacağız…" Evet, bunun bir doğru tarafı vardır. Şimdi, 400 000 000'un altında alanlara yüzde 5 uyguladığınızda, Bağ-Kurlulardan başka kimse yok; SSK'lılar bundan istifade edemiyor. Çalakalem şurada yapmış olduğum hesapla, 300  trilyon, emeklinin cebinden hükümet para alıyor. Ne için alıyor; faizdışı 6,5'i tutturmak için alıyor. Bir kere bunu bilelim. Buradaki hesap, emeklilerin, biraz önce… Sayın vekilim, senin ile benim tuzum kuru. Onun için, oradan bunları söylüyorsun. Bak, Emekli-Sen'in bildirisinde… Takdim ederim, okursunuz. Senin ile benim tuzum kuru; dört dönüm bostan, yan gel Osman… Öteki, pazar dağıldıktan sonra yaş sebze meyve topluyor, mezbaha önünde sakatat topluyor. Yani, burada, siyaset yapma adına bir şeyler söylediğimizi düşünmemeniz gerekir.

ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya) - SSK'lılar da istifade ediyor 400 YTL'ye kadar.

BAŞKAN - Sayın Cantimur, lütfen…

BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, biliyorum onu, detaylarına girmeden anlatıyorum. Emekliler -lütfen inan- şu an kahvelerinde, Kars'ta, Kağızman'da, Bayburt'ta, Enez'de, TRT 3'ü… Bu yasanın görüşüldüğünü biliyorlar. Biz, hafta sonu seçim bölgemizde geziyoruz; bugün bunun konuşulacağını biliyorlar.

Sayın Haluk Koç dedi ki, emeklilere seslenirken: "Aman ha, hakkınıza sahip çıkın." Ben, Grup Başkanvekilimin söylediğine bir şey ekliyorum ve diyorum ki: 7 228 000 emekli, çocukları, torunları, sadece hakkınıza sahip çıkmayın; hakkınıza oy sandığında sahip çıkın ki…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Şimşek, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - Hakkınıza sahip çıkma oy sandığında olmalı. Öyle hükümetler iktidara getirmelisiniz ki, IMF'nin uzantısı değil, Türkiye Cumhuriyetinin, Türk Milletinin savunucusu olmalı.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Şimşek.

Şahsı adına, Kütahya Milletvekili Abdullah Erdem Cantimur; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; tabiî, kürsüye çıkan CHP sözcüleri, sürekli olarak, emekliye ödenecek olan ödemenin azaltıldığından bahsediyorlar. Ellerinde, gerçekten, bilimsel rakamlar yok.

HALUK KOÇ (Samsun) - Söyledik kardeşim; hepsini anlattık.

ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Devamla) - Ben, üç yıldan beri, bu sosyal güvenlik kurumlarının alt komisyon başkanlığını yapıyorum. Elimizde gerçekten bütün tablolar var.

Dendi ki: "Başbakan fiş alınmasın diyor."

Değerli arkadaşlar, fişin alınması ayrı şey, vergi iadesi için fişi toplayıp, biriktirip, fiş aramak ayrı şeyler. Elbette ki, her alışveriş yapan vatandaşımızın -hatta- fişini istemeden, o esnafın, fişini vermesi lazım.

MEHMET ALİ ARIKAN (Eskişehir) - Vermezler.

ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Devamla) - Biz, burada, fiş alınmasın demiyoruz; elbette ki, fişini alacak; ancak, fişi toplama, eksik olan fişi tamamlama, vergi iade bildirimi doldurma, gidip bunu bankaya verme gibi birçok eziyeti emeklimizin üzerinden alıyoruz.

HALUK KOÇ (Samsun) - O zaman, yüzde 5 kalsın.

ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Devamla) - Ayrıca, yine, CHP sözcüsü arkadaşlarımız dediler ki…

HALUK KOÇ (Samsun) -  O zaman, yüzde 5 kalsın. Çarpıtmayın!

ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Devamla) - Bakın, şimdi, elimde rakamlar var. Emeklilerimizin yüzde 25'i fişini tam dolduruyor. Bu hesapları yapmanız lazım.

BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) - Var, hepsi var.

ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Devamla) - Yüzde 65'i fişini eksik beyan ediyor. Emeklilerimizin yüzde 10'u hiç fiş toplamıyor.

BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) - Rakamları konuşun.

ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Devamla) - Bakın, değerli arkadaşlar, zaten, bir emeklinin fişini tamamen doldurma şansı yok; niye; bazı harcamalar vergi iadesinde geçerli değil. Ben, yirmiiki sene bu mesleği yapan kişiyim. Yazık; o emekliler gelirdi büroma "fiş var mı" diye ezilir, büzülürdü; fiş toplarlardı.

Diğer taraftan "emeklinin parası çalınıyor" iddiasına cevap vermek istiyorum.

HALUK KOÇ (Samsun) - Savunmak bile zor.

ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Devamla) - Bakın, değerli arkadaşlar, eski uygulamaya göre, yani, bu yasa çıkmadan önceki uygulamaya göre, emeklimizin almış olduğu vergi iadesi tutarı, toplam harcamasının yüzde 3,5'i; yani, hiçbir zaman için yüzde 5 oranında vergi iadesi emekliye ödenmemiş yıllardan beri ve biz, bunu 4 olarak yükseltiyoruz. Kaldı ki, 400 YTL ye kadar yüzde 5, ondan sonrası yüzde 4 diyoruz; yani, burada, emeklimizin, şu andaki mevcut uygulamaya göre eline ekstradan geçen para 315 trilyondur. Öyle, birçok rakam çalındı edildi, emekliye verilmedi iddialarını, burada, özellikle beyan etmek istiyorum, arkadaşlar eğer isterlerse bu rakamları kendilerine veririm.

Değerli arkadaşlar, 2 nci maddede, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununa tabi emeklilerin emekli aylıklarıyla ilgili bir düzenleme yapılmaktadır. Şu andaki mevcut uygulamaya göre, emekli maaşları TÜFE değişim oranına göre belirlenmektedir; yani, AK Parti İktidarı 3 Kasımda iktidara geldikten sonra bu uygulamanın yapılması lazım.

Peki, biz ne yapmışız değerli arkadaşlar; bakın, SSK'da, Aralık 2002 ayındaki taban SSK maaşı 257 YTL, Ocak 2006'da yükselteceğimiz taban emekli maaşı 463,11 YTL; artış oranı yüzde 80.

Bakın, değerli arkadaşlar, eğer biz bunu TÜFE'ye göre artırma niyetinde olsaydık, en fazla yapacağımız zam enflasyon kadardı, yani yüzde 39,7 idi; ancak, bizim, emekliye, SSK emeklisine verdiğimiz zam yüzde 80; yani, enflasyonun yüzde 29 üzerinde.

Değerli arkadaşlar, diğer maddede de ifade edeceğim; 3 Kasım tarihinden sonra, emeklilerimizin alım gücü gerçekten artmıştır -köylere, kahvelere gidiyoruz- enflasyonun altında ezdirmedik.

Eski yıllarda yapılan şuydu: Enflasyon yüzde 80, emekli maaşına yapılan zam yüzde 50; bunun adına ekonomide likidite tuzağı diyorlar. Likidite tuzağı; yani, maaşlara yüksek oranda zam yapılıyor gibi görünse bile, emeklimizin, zaman içerisinde, maaşının alım gücünün azalması. Ben inanıyorum ki, bundan sonra da emeklilerimizi daha çok düşünmek suretiyle, onların hayat standardını yükselteceğiz.

Bu maddenin hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Hükümet adına, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu.

Sayın Bakanım, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Kanunun görüşülmesi esnasında bazı arkadaşlarımızın sorduğu sorular üzerine, birkaç hususu açıklamak ve maddenin ne getirdiğini Yüce Genel Kurula arz etmek üzere huzurunuzdayım.

Bu Genel Kurulda, Sayın Başkan, değerli arkadaşlar, birkaç kez dile getirildi, kamuoyunda da sık sık dile getiriliyor; bu, TÜFE farkları diye tabir edilen, 1999 yılında çıkan bir uygulamayla, emekli aylıklarının artışı, bir ay önceki TÜFE oranlarındaki değişim nispetinde aylıklara yansıtılması öngörülen bir husus var. Bu, TÜFE farkları olarak yansıdı ve yargıya da intikal etti.

Bugün hangi noktadayız; bunu, bütün açıklığıyla söylememiz lazım; çünkü, emeklilerimize çok değişik yönde bilgiler verildiği için, açıkçası, emeklilerimizin de kafası karışmış durumda.

Değerli milletvekilim bu dergideki yazıyı referans göstererek "Yargıtay kararı var mı" dedi; var. Yargıtayın ilgili dairesinin, bu konuda, kurum lehine verilmiş kararı var, kurum aleyhine verilmiş kararları var. Bu şekilde, yargı süreci halen devam ediyor. Yoksa, değerli arkadaşlarım, Sosyal Sigortalar Kurumu, emeklinin hak etmiş olduğu bu herhangi bir ödemeyi yapmaktan imtina etmez. Bakan olarak biz de bundan kaçınmayız; aksine, biz bundan memnuniyet duyarız; ama, mesele bu kadar basit değil. Sosyal Sigortalar Kurumunun 4 200 000 civarında emeklisi var. Bu mevzu edilen miktar emeklisine göre değişiyor; 80 000 000, 100 000 000, 120 000 000, 150 000 000 lira civarında bir defa söz konusu olan bir miktar. Ancak, bunu topladığınız zaman, Kurum, eğer bunu ödemeyi kabul ederse, Kurumun karşısına yüklü bir meblağ çıkıyor; katrilyonu aşan miktarda bir meblağ söz konusu. Haa, katrilyonu da aşsa, trilyonu da bulsa, eğer hak edilmiş bir para ise bu paranın ödenmesi lazım; ama, şu anda, Sosyal Sigortalar Kurumunun elinde bu TÜFE farklarının ödenmesini kesin olarak, açıkça ve net olarak ortaya koyan bir karar yok. Bütün mesele buradan kaynaklanıyor.

Peki, geçmişte münferit olarak davalar açılmış ve bu davalar derecattan geçmiş, Yargıtaydan geçmiş ve kurum bu kesinleşen yargı kararlarını uygulamış. Şu ana kadar 1 830 civarında dava açılmış. 1 830 davanın bir kısmı halen görülüyor, bir kısmı neticelenmiş. Dediğim gibi, kurumun lehine olanlar da var, kurumun aleyhine olanlar da var ve Yargıtayın iki tane değişik dairesinin de bu konuda çelişkili kararları var. Onun için, Sosyal Sigortalar Kurumu olarak ve Bakanlık olarak, biz, bu yargı sürecinin net bir şekilde ortaya çıkmasını bekliyoruz; bunu beklemek zorundayız. Ben, bir Bakan olarak, bu hukukî durumun henüz daha netleşmediği ortamda, bürokrat arkadaşlarıma "bu ödemeyi yapın" diye talimat veremem; bunu verirsem, bu, yasal dayanağı olmayan bir emir olur; yarın onların hepsinden müfettişler hesap sorarlar, zimmet çıkarırlar. Yani, bunu demeye benim hakkım yok; daha doğrusu, hakkım olmadığından öteye, yasal bir zemini yok. Yüce Genel Kurulun ve bütün emekli vatandaşlarımızın bunu bu şekilde bilmesini özellikle istirham ediyorum. Bu konu, çünkü, her platformda, siyasî amaçla, çeşitli derneklerin kendilerini gösterme, kamuoyu, taban kazanma anlamında sık sık gündeme geliyor; ama, dernek başkanlarımız bunu çok iyi biliyorlar ki, yargı süreci halen devam ediyor.  Biz, şunu söyledik: Bu yargı süreci neticeleninceye kadar emeklilerimiz dava açmasın dedik. Niye dedik; çünkü, davayı kaybettikleri zaman, yaklaşık 500 000 000 lira civarında bir ücreti vekâleti ve bilirkişi parasını emekli ödemek zorunda; bu parayı ödemesin dedik, haksız bir şekilde emeklinin cebinden bu para çıkmasın dedik. Kimsenin elini kolunu bağlamış değiliz. İsteyen -Türkiye mahkemeleri, adliyeleri açık- gider, davasını açar; ama, bu konuda kendilerini doğru yönlendirmemiş oluruz, onlara sağlıklı bilgi vermemiş oluruz. Yoksa, hiç kimsenin yargı yolunu kesmiş durumda değiliz. Kaldı ki, değerli arkadaşlarım, Sosyal Sigortalar Kurumu, bu TÜFE farklarıyla ilgili ödeme de yapmış. Eski birimle yaklaşık 27 trilyon lira civarında bir ödeme de yapmış; ama, kendi kabulüne göre yapmış. Demiş ki: "99 Aralık ayından ocak ayına geçerken ondokuz günlük TÜFE farkı doğmuştur. Bu TÜFE farkını ben ödüyorum" demiş; ama, emeklimiz diyor ki "sadece ondokuz günlük değil, 2002 yılında ödendiği için bu para, temadi eden yirmisekiz ay boyunca benim TÜFE farkım doğdu" diyor. İşte, hukukun henüz daha nokta koyamadığı durum budur. Bu süreci bekliyoruz. Bu süreç sonunda ortaya ne çıkıyorsa, buna karşı boynumuz kıldan ince. Eğer, bir hakkı, bir alacak söz konusuysa, elbette Sosyal Sigortalar Kurumu bunu son kuruşuna kadar ödeyecektir. Haa, hakkı yoktur  derse de, herhangi bir ödeme yapmayacaktır. Konu bu kadar açık ve çıplaktır.

Fiş toplama mecburiyeti kalktı mı kalkmadı mı. Arkadaşlarımız ifade ettiler. Sayın Başbakanımızın ifadesi ve kastı, fiş alma mecburiyetinin ortadan kalktığı yolunda değildir. Kastedilen, sadece, emeklimizin bu harcama belgelerini beyannameye geçmeleri ve Maliyeye verme mükellefiyetlerinin ortadan kalktığı noktasındadır. Yoksa, alışverişlerinde fiş alma mükellefiyetleri devam ediyor. Bunu da bu kürsüden ifade etmemizde fayda var, bunun bu şekilde bilinmesinde fayda var.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; 2 nci madde, emekli aylıklarının artışına ilişkin bir maddedir. Doğrudur; bu madde hakkında çok konuşulabilir. Özellikle, muhalefet milletvekillerimizin daha rahat konuşabilecekleri bir maddedir; ama, şunu da bütün açıklığıyla konuşmamız lazım, kitabın ortasından konuşmamız lazım; emeklimize, çalışanımıza, Türkiye'nin ekonomik gerçeklerini bütün açıklığıyla anlatmamız lazım.

Emekli aylıklarının artış sistemi, değerli arkadaşlarım, Abdullah Beyin de söylediği gibi, 1999 yılında çıkan 4447 sayılı Yasaya göre, bir ay önceki TÜFE değişim oranlarında artış öngörmektedir; yani, 2005 Aralık ayında TÜFE değişim oranı neyse, 2006 Ocak ayında emekli maaşlarının o derece artması gerekiyor.

Biz, 2002 yılında Hükümete geldiğimizde, bu sistemle, bu hesaplama yöntemiyle karşı karşıya kaldık ve açıkçası bir hesap yaptık; bu TÜFE oranına göre eğer emeklimize zam yapsak, çok komik, çok gülünç bir zam olacaktı; bundan vazgeçtik. Dedik ki, 75 ve 100 milyon seyyanen zam yapıyoruz. Açıkçası, bu zammı, ne emekliler bekliyordu ne emekli dernekleri bekliyordu; çünkü, benimle gelip konuşuyorlardı; onların beklentisi, yüzde 25, yüzde 30 civarında bir artıştı; ama, Hükümet, bu beklentinin üzerine çıkarak, 75 000 000 ve 100 000 000 seyyanen zam yaptı.

Değerli arkadaşlarım, 2002-2005 Aralık arasında gerçekleşen enflasyon oranı yüzde 39,7'dir. Biz, Hükümet olarak, buna karşılık, SSK emeklimize yüzde 74,9 oranında bir artış yapmışız. Son bu yapacağımız zamla birlikte SSK emeklilerinin artış oranı, yani, 2002 ile 2005 Aralık ayı arasındaki artış oranı yüzde 80'dir. Hükümete ilk geldiğimizde, SSK'daki asgarî aylık 257 000 000'du, 257 YTL idi. Bugün, Sosyal Sigortalar Kurumunda en düşük aylık, asgarî aylık 450 000 000 liradır. Bu yeterli mi değil mi; onu birazdan tartışacağız.

Bağ-Kurda neydi; Bağ-Kurda 6 ncı basamaktan aylık alan emeklimiz, 165 000 000 lira para alıyordu, aylık alıyordu; şu anda, 2005 Aralık ayında almış olduğu aylık 372,25 Yeni Türk Lirasıdır. Enflasyon hesabına vurduğumuz zaman, Bağ-Kur emekli aylıklarında artış yüzde 131'dir. Bunu daha global bir rakamla size arz edeyim. Eğer, biz Hükümet olarak, sadece TÜFE farklarına bağlı kalsaydık, hiçbir müdahale yapmasaydık, o disipline bağlı kalarak emekli aylıklarını artırmış olsaydık, bugüne kadar emeklimize ödememiz gereken para 56 milyar YTL'ydi, 56 katrilyondu; ama, bizim, bu sisteme bağlı kalmayarak, emeklimizin durumunu iyileştirmek adına yapmış olduğumuz müdahalelerle bugüne kadar emeklimize ödemiş olduğumuz miktar 68 milyar YTL'dir; yani, 12 katrilyon liralık bir ilave kaynak Bağ-Kur ve SSK emeklisine transfer edilmiştir.

Haa, peki, bütün, Hükümetin, bu iyi niyetli çabalarına rağmen, emekli aylıklarının, satın alma gücü itibariyle ve diğer parametrelere baktığınız zaman, yeterli olup olmadığını hepiniz biliyoruz. Biz de Hükümet olarak iddia etmiyoruz ki…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bakanım, konuşmanızı tamamlar mısınız lütfen; daha sonraki maddede de devam edebilirsiniz.

Buyurun.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) - Peki.

Ama değerli arkadaşlarım, emekli aylıklarının yeterli olup olmaması hadisesi birçok sebebe dayanmaktadır. Bir kere, çalışırken alınan ücretler Türkiye'de düşüktür. Onun dışında, bizim emeklilik sistemimizde tek emeklilik sistemi vardır ve şu gerçeği görmemiz lazım: Gerek Türkiye'de gerekse, başka, dünyadaki sosyal güvenlik sistemleri, ancak asgarî ölçüde bir refah sunabilmektedir. Onun için, dünyanın değişik ülkelerinde ikinci ve üçüncü emeklilik sistemleri devreye girmiş bulunmaktadır. Diğer taraftan, emeklimize hayatı kolay kılmak için yerel yönetimlerin, merkezî yönetimlerin yapacağı birçok tedbirler var. Belki bunları diğer maddelerde ifade etme imkânını bulacağım. Sayın Başkanın sabrını istismar etmek istemiyorum; ama, değerli arkadaşlarım, şunu açıklıkla ifade etmek isterim ki, hani Hükümete deniyor ki: "IMF'nin, onların sözünden çıkmıyorsunuz." IMF'nin sözünde kalsaydı bu Hükümet, emekliye 12 katrilyon lira daha az para verecekti diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 3 adet önerge vardır; önergeleri önce geliş sıralarına göre okutacağım,sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1076 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerindeki "2006 yılı Ocak ayı ödeme döneminden itibaren bir önceki aya göre yüzde 3" ibaresinin, "2006 yılı Ocak ayı ödeme döneminden itibaren yüzde 3"  şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Abdullah Erdem Cantimur

İrfan Gündüz

Ahmet Yeni

 

Kütahya

İstanbul

Samsun

 

Hüseyin Tanrıverdi

Recep Yıldırım

Osman Kılıç

 

Manisa

Sakarya

Sivas

 

 

Muharrem Karslı

 

 

 

İstanbul

 

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1076 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c)  bentlerinde geçen "yüzde 3" ibarelerinin "yüzde 6" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                       

Muhsin Koçyiğit

Muharrem Doğan

İbrahim Özdoğan

 

 

Diyarbakır

Mardin

Erzurum

 

Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu

Hüseyin Özcan

Ömer Abuşoğlu

 

Ankara

Mersin

Gaziantep

BAŞKAN - En aykırı önergeyi okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının 2 nci maddesindeki "yüzde 3" ibarelerinin "yüzde 5" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       

M. Akif Hamzaçebi

Haluk Koç

Nuri Çilingir

 

 

Trabzon

Samsun

Manisa

 

Ramazan Kerim Özkan

Sezai Önder

Hüseyin Ekmekcioğlu

 

Burdur

Samsun

Antalya

 

Enis Tütüncü

Muharrem Kılıç

Hüseyin Bayındır

 

Tekirdağ

Malatya

Kırşehir

 

 

Bayram Meral

 

 

 

 Ankara

 

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) -  Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.                  

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Ayrıca, benim önergelerim vardı bu konuda…

BAŞKAN - Sayın Hamzaçebi… Sayın Koç…

Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

2006 yılında GSMH'nın nominal olarak yüzde 11,3 artması öngörülmüştür. Emeklilere altı aylık dönemler için öngörülen artış ise  GSMH'nın nominal büyümesinin altındadır. Ekonomideki büyümeden emeklilere de pay verilmesi amacıyla söz konusu oranların yüzde 5 olarak değiştirilmesi önerilmektedir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1076 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c)  bentlerinde geçen "yüzde 3" ibarelerinin "yüzde 6" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                                                                       Muhsin Koçyiğit (Diyarbakır) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyor Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Koçyiğit?..

MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Doğan konuşacak.

BAŞKAN - Sayın Doğan, buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 1076 sıra sayılı yasa tasarısının 2 nci maddesinin (a), (b) ve (c) bentlerine ait yüzde 3'lük oran yerine yüzde 6 oranında bir teklifimiz söz konusudur.

Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, emeklilerimiz vefakâr, cefakâr, yirmi yirmibeş sene gibi büyük hizmetler yapmış ve emekli olmuşlardır. Bunların, insanca yaşam koşullarının iyileştirilmesi noktasında bizim üzerimize düşen de var; bunu yapmamız gerekiyor. Ben ve arkadaşlarım, bu nedenle bu önergeyi verdik.

Şöyle bir örnek vermek istiyorum: Hesabını yaptım, en az 350 YTL-450 YTL maaş alan bir emeklimizin, eğer bizim bu verdiğimiz önerge geçerse, ayda alacağı zam 24 YTL; ama, hükümetin uygun gördüğü yüzde 3'lük oran çok az, 12 YTL. Şimdi ben size soruyorum; Bu 12 YTL, hangi emeklimizin su faturasını, telefon faturasını, doğalgaz faturasını, elektrik faturasını karşılayabilir?! Hiç değilse, bizim bu verdiğimiz önerge gerçekleşirse ve sizin desteğinizi alırsa, belki o 24 YTL, en azından gelecek olan su faturasını karşılayacaktır.

Bu nedenle bu önergeyi takdirlerinize arz ediyorum. Destek verirseniz hem bizler mutlu oluruz hem de emeklilerimizin hayırlı dualarını da almış oluruz. Desteğinizi arz ediyorum.

Teşekkür ederim. Saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Doğan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1076 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerindeki "2006 yılı Ocak ayı ödeme döneminden itibaren bir önceki aya göre % 3" ibaresinin "2006 yılı Ocak ayı ödeme döneminden itibaren % 3" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                             Abdullah Erdem Cantimur (Kütahya) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Kabul ediyoruz Sayın Başkanım, teknik bir düzenleme.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarıda 2006 yılı ilk 6 ay için 2005 yılı Aralık ayına göre % 3, ikinci 6 ay için de 2006 yılı Haziran ayına göre % 3'lük artış öngörülmüştür. "2006 yılı Ocak ayı ödeme döneminden itibaren bir önceki aya göre % 3" ifadesinde "bir önceki aya göre" ibaresinin farklı yoruma yol açmaması için metinden çıkarılması uygun görülmüştür.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa göre;

a) Malûllük, yaşlılık ve ölüm aylığı alanların, 2005 yılı Aralık ayı ödeme döneminde aldıkları aylıkları 2006 yılı Ocak ayı ödeme döneminden itibaren % 3, 2006 yılı Temmuz ayı ödeme döneminden itibaren de bir önceki aya göre % 3 oranında artırılarak ödenir.

b) 2006 yılında bağlanacak aylıklar 2003 yılı Aralık ayında yürürlükte bulunan gelir tablosu ve gösterge tutarları esas alınarak hesaplanır. Bu şekilde hesaplanan aylık, sırasıyla 8/1/2003 tarihli ve 4784 sayılı Kanunun 1 inci maddesine, 22/1/2004 tarihli ve 5073 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin (a) bendine ve 30/12/2004 tarihli ve 5282 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasına göre artırılır ve bulunan tutar ayrıca bu maddenin (a) bendine göre artırılarak ödenir.

1479 ve 2926 sayılı kanunlar kapsamında sigortalı olanlara yapılacak sosyal sigorta yardımlarını ve yönetim giderlerini karşılamak üzere sigortalılardan alınacak primlere esas olan ve 2005 yılı Aralık ayında yürürlükte bulunan gelir tablosu ile katsayı sabit kalmak kaydıyla gösterge tablosu 2006 yılında % 8,65 oranında artırılarak uygulanır.

1479 sayılı Kanunun 36 ncı maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkraları ile 50 nci maddesinin ikinci cümlesi hükmü ve 2926 sayılı Kanunun 33 üncü maddesinin birinci fıkrası hükmü 2006 yılı için uygulanmaz.

BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu, ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına; ama, sizin şahsınız adına da söz talebiniz var. Onun için, isterseniz, ilk sözü, Hüseyin Özcan Beye vereyim, sonra ikisini birleştireyim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Peki efendim.

BAŞKAN - Anavatan Partisi Grubu adına, Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Özcan; buyurun efendim. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur'dan Aylık veya Gelir Almakta Olanlara Ek Ödeme Yapılması ile Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur'dan Aylık veya Gelir Almakta Olanlara Ödenen Gelir ve Aylıklarda 2006 Yılında Yapılacak Artışlar ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında 1076 sıra sayılı Kanun Tasarısının 3 üncü maddesiyle ilgili olarak Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Sosyal Sigortalar Kurumunca 506 ve 2925 sayılı Kanunlar, Bağ-Kurca 1479 ve 2926 sayılı Kanunlar gereğince aylık bağlanmış olan emekli ve hak sahiplerinin almakta oldukları malullük, yaşlılık ve ölüm aylıkları, 2006 yılı birinci ve ikinci yarısında ayrı ayrı            yüzde 3 oranında artırılmak istenmektedir.

Değerli arkadaşlar, emekli olanlar, yirmi beş otuz yıllarını, bu devlete emekleriyle, vergileriyle destek verdiler; zor günlerde, belki bu Sigorta paralarını ve Bağ-Kur paralarını faizle alarak, evlerinde eşyalarını satarak, belki de yiyeceklerinden keserek Bağ-Kur ve Sigorta paralarını ödeyerek, emekliliklerine, geleceklerine daha iyi bir gün hazırlamak için uğraştılar; ama, bakıyoruz ki, AKP Hükümeti, yüzde 3, Ocak 2006; yüzde 3 de temmuz ayı…

Değerli arkadaşlar, biraz önce, değerli bir arkadaşımız, Hükümet Partisinden değerli arkadaşımız, 480 000 000… Soruyorum arkadaşım; 480 000 000 ile, gel, seninle birlikte inelim şu Kızılay'a da, bir dolaşalım. Bir gecekonduya gidelim; kaç lira su parası ödüyorsun, kaç lira elektrik parası ödüyorsun, kaç lira telefon parası ödüyorsun, kaç lira kira ödüyorsun, kaç tane çocuğun var, öğrenim durumları nedir diye soralım. Yirmibeş otuz yıl, sırf emeklilik için, birikimlerinden, yaşamlarından kesen bu emekli arkadaşlarımızın durumları gerçekten 21 inci Yüzyıl Türkiyesine yakışıyor mu?! Bunlarla övünmeyelim; gelin, bu emeklilerimize sahip çıkalım. Bu birikimlerini geçmişte nasıl biriktirdilerse, geleceğinde, bu emeklilere saygı olarak, yaşam koşullarını daha fazla iyileştirmek için, muhalefetiyle iktidarıyla, hep birlikte, çalışanlarımıza, emekli olanlarımıza sahip çıkalım diyoruz.

Değerli arkadaşlar, deniliyor ki; "Fiş toplamalarına gerek yok, biz nasıl olsa yüzde 4 veriyoruz." Neden fiş toplanmasın?! Sonra da deniliyor ki "Hayır, biz demedik." Eğer sen mecbur bırakmazsan… Zaten, vergi kaçırmak isteyenlerin fiş vermekten kaçtıklarını görüyoruz. Kayıtdışı ekonominin yüzde 50 civarında olduğunu söylüyoruz; bunu kayıt içine almanın yolu, iyi bir denetimle, bu insanların fiş toplamaları için, vergilerini vermeye gayret ettirmek için uğraşmamız gerekir. Değerli arkadaşlar, serbest bıraktığımızda bakıyoruz ki, her geçen gün, birsürü kaçakçı türemiş; petrolünden, doğalgazından -çeşitli nedenlerle dışarıdan mallar getirmeye başladılar- yiyeceklerine kadar, örneğin muza kadar kaçak getirmeye başladılar. Bu durumda, biz serbest bıraktığımızda, bunlara meydan veririz. Gelin, bu emeklilerimize yüzde 5'i esirgemeyelim. Fişlerimizi de toplayalım. Devlete, zaten, geçmişte bu emekliler vergilerini verdiği gibi, bundan sonra da o fişlerle vergilerini elbette ki vereceklerdir.

Değerli arkadaşlar, biz, köylülerin durumuna, tarımla uğraşan ve serbest olarak kendi sigortalarını ödeyen insanlara baktığımızda, köylülerin durumu da çalışan işçilerden daha farklı değil. Köylüler iyice fakirleşti. Narenciyeci bir arkadaş arıyor: "Ben ne yapayım, üniversitede iki çocuğum var, iki de ortaöğretimde. Benim narenciyem dalında kaldı. Ben ne Bağ-Kurumu ödeyebiliyorum ne vergimi ödeyebiliyorum. Benim ne yapmam lazım; intihar etmem mi lazım" diyor. Artık, köylüyü bu duruma getirdiysek, yazık! Bu köylülere sahip çıkalım. Köylülerin ürettikleri tohumundan, buğdayından, pancarından, tütününden, narenciyesinden ve tavuğundan aldığımızı aldık. Artık, vermemiz lazım bu köylülere; ki, hem Bağ-Kurunu ödesin hem çocuğunu okutsun hem de geleceğine ve hükümetine, devletine daha iyi sarılsın.

Değerli arkadaşlar, bir de emekli olan arkadaşlarımızın bir durumu var. Bunlara emeklilik elbette ki yetmiyor, ek iş yapmak zorunda kalıyorlar. Bunların da sıkıntıları var. Ne için; zaten emekliliğinde daha iyi yaşaması için emeklilik istemiş; ama, yaşayamıyorsa, geçinemiyorsa, sıkıntısı varsa, bu insanlar ek bir iş yapacaklarsa, bunlardan alınan yüzde 10'luk sosyal dayanışmayla ilgili paraların alınmaması gerekir. Emeklileri daha iyi yaşatmanın yollarını aramalıyız.

Biz, Anavatan Partisi olarak 2 tane önerge verdik. Gelin, bu önergelerimizi; ki, reddettiniz… Yüzde 5 olan vergi iadelerinin yüzde 5'te olmasını -ki, yüzde 4'e çektiniz- ocak ve temmuz ayında ödenecek olan yüzde 3'lük oranın da yüzde 6 olması için önerge verdik; maalesef, reddettiniz. Ne fark ediyordu ki?.. Yüzde 12 dahi yetmiyor artık. Bunları emeklilerimizden esirgemeyelim. Yarın hepiniz emekli olacaksınız; o durumları hep birlikte yaşayacağız, göreceğiz. O sıkıntıların, o eziyetlerin, o dolmuş kuyruğunda bekleyip de 25 kuruş nasıl noksan vereceğiz, az vereceğiz diye sırada, bu kışta, nöbet bekleyen arkadaşlarımızın durumlarını görüyoruz. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) Ve kuyruklarda ölen insanları görüyoruz.

Bugün kredi kartı konusunda sıkıntısı olan, Bağ-Kurunu ödeyemeyen, sigortasını ödeyemeyen birsürü insan var. Gelin, bunları bir an önce Meclise getirelim. Bunların dertlerine de çare bulmak zorundayız, kaçacak yerimiz yok; çünkü, biz halkın içerisindeyiz, halka saygılıyız, onların yanında olmak zorundayız.

Değerli arkadaşlar, bizim emeklilerimiz nasıl emek verdilerse, biz onların emeğine saygı duyarak, onları sahiplenmeliyiz, onların yaşam koşullarını iyileştirmeliyiz diyor; bütün emeklilere sağlık, esenlik ve mutluluklar diliyoruz.

Biz, Anavatan Partisi olarak, emeklilerin, işçilerin, köylülerin, tüm çalışanların yanında olacağımızı bildirir, saygı ve sevgilerimi sunarım. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özcan.

Madde üzerinde ,Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu; buyurun.

CHP GRUBU ADINA FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Saygıdeğer Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; ben olaya bir başka pencereden gireceğim.

Burada, yüzde 3, yüzde 4, yüzde 5'i tartışıyoruz. Bu bize yakışmıyor; hakikaten bu Meclise yakışmıyor. Yani, tarımdan emekli olan bir Bağ-Kurluya, 218 000 000 lira maaş alan bir Bağ-Kurluya yüzde 5 zam yapsak, 10 lirayı mı tartışacağız, yoksa sistemi mi tartışalım?!

Değerli arkadaşlar, size rakamlar veriyorum: SSK; 7,5 milyon aktif çalışanı var, yani prim üreten insanı var; 7 539 000 kişi prim üretiyor, SSK'ya prim yatırıyor. SSK'dan emekli olan 4 308 000 insan. Bunların her ikisinin bakmakla yükümlü olduğu insanlar 29 000 000; dikkatinizi çekiyorum. Emekli ve çalışanlarla birlikte SSK 40 000 000 insana bakmak zorunda; dikkatinizi çekiyorum. 7,5 milyon prim ödeyen bir SSK; yani, aktif sigortalısı olan bir SSK, 40 000 000 kişiye bakmak zorunda.

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - O kadar çok mu?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Evet, rakamları da çek ettim; bir daha özetliyorum.

Şimdi, böyle bir kurum. Böyle bir kurumun geleceğini tartışalım. Bu, nereye gidecek?! Biz, ortalama 600 000 000 maaş alan bir insandan yüzde 15 hastalık primi tahsil ediyoruz. Benim, eğer, şeyim varsa arkadaşlarım düzeltebilirler; yani, ortalama 600 000 000 maaş alan bir insandan yüzde 15 hastalık primi tahsil edersek -100 000 000 diyeyim, 90 000 000 demeyeyim- yılda 1 200 000 000, hastalık primi tahsil ediyoruz bir kişiden. Kaç kişiden; 7,5 milyon  insandan. Ne yapar bu; 9 katrilyon para yapar aşağı yukarı; ama, biz, 1'er milyar masraf etsek bu 40 000 000 insana 40 katrilyon para yapar sadece hastalık için arkadaşlar. Yani, biz, burada birtakım şeyleri tartışıyoruz; ama, esas, hep sorunu öteliyoruz. Bu sistem yürümez, yarın 5 000 000, 10 000 000'ları tartışarak bu sistem böyle yürümez arkadaşlar.

Arkadaşlar, geçiyorum Bağ-Kura. 3 350 000 insan prim ödüyor, 1 455 000 emeklisi var, 165 000 de hak sahibi var. Emekli Sandığı ise, 4 900 000 insan prim ödüyor, 1 650 000 emekli, dul ve yetimi var. Yani, sistem hep içeri giriyor bundan sonra. Ne kadar çok, yani bakmakla yükümlü olduğu insanlar -gerek tedavi gerekse hak sahipleri olarak- Bağ-Kurlu, Emekli Sandığı ve SSK'nın... Yarın bu sistem çatlayacak arkadaşlar. Ondan sonra biz gelip burada 10 lirayı, 5 lirayı tartışacağız. Hakikaten, bu soruna çözüm bulmamız lazım. Yarın bu insanlar…

Ben, bir de emekli maaşları hakkında size bilgi vereyim arkadaşlar. Örneğin, SSK'da minimum emekli maaşı 450 000 lira, 450 000 000 yani; maksimum ise, 2000 öncesi emekli olanlarda 805 000 lira, 2000 sonrası emekli olanlarda 1 245. Bağ-Kura geliyorum. Bağ-Kurda bu rakam çok değişik, özellikle tarım kesiminden emekli olmuşsa 1 inci derecede birisi 218 000 000 alıyor veya 329 000 000, esnaflıktan emekli olmuşsa. Emekli Sandığına gelince ise, bu rakam, 600 000 0000 ile 2,7 milyar arasında arkadaşlar.

Yani, Türkiye'de insanlar arasında bu kadar büyük farklılıklar, zaten hiç olmayan… 218 000 000 lirayla ne alırsınız?! Gelin -demin Sayın Bakanım söyledi- biz, artık, bu insanların mutlu ve huzurlu yaşaması için -onlar bizim emeklilerimiz- gelin başka çözümler bulalım. İkinci ve üçüncü emekli  sandıklarını yapmak zorundayız, bu insanların, özellikle hastalıkları konusunda… Sadece SSK 40 000 000 kişiye bakmak zorunda arkadaşlar.

Yine diyorum, bugün hastanelere gittiğimizde, özellikle, her şeyi özel hastanelere devrettik, bir fatura kaç para arkadaşlar? Bir fatura kaç para? Ben, 1 milyar ortalamayı çok iyi bir rakam söyledim size. Eğer, bir insan, yılda üç beş kez hastaneye gittiği zaman, en az 5-6 milyardan aşağıya çıkamıyor arkadaşlar. Bu gerçekleri lütfen kabul edelim ve sistemi -biz, burada faturayı getirdik de yüzde 5 faturayı ödeyelim değil- gelin, sistemi irdeleyelim. Bu sistem batıyor! Çünkü, özellikle sağlık konusu, SSK hastanelerinden tüm özel hastanelere devrolduktan sonra… Bilemiyorum rakamlar geldi mi acaba? Ben, ne kadar arttığını bilemiyorum, tahmin edemiyorum değerli arkadaşlarım. Yani, sistem, hakikaten, çöküyor. Artık, bugünün Türkiyesinde, 218 000 000 liraya, 250 000 000 liraya, 300 000 000 liraya, 400 000 000 liraya geçinen insana aşkolsun arkadaşlar! Biz, burada, sanki çok büyük zam yapmış gibi, emeklilerin tüm sorunlarını halletmiş gibi konuşuyoruz. Üç gündür üzülüyorum arkadaşlar… Gelin, bu insanları nasıl mutlu ederiz, bu insanlara başka neler yapabiliriz...

Arkadaşlar -bir kere daha söylemiştim- emeklilik, bir fon idaresidir; emeklilik, gayrimenkul almak değildir. Yani, emekli sandıkları, bir fon yönetimidir, para yönetimidir. Ama, bunun bir numaralı suçlusu da siyasettir. Bugüne kadar, yıllardan beri -yani, dün de bugün de- siyaset bu hale getirmiştir bu kurumları. Siyaset, hor kullanmıştır bu sandıkları, gerek Bağ-Kuru gerek SSK'yı gerek Emekli Sandığını. Siyaset, hiçbir şey üretmeyen… Siyaset veya siyasetin atadığı yöneticiler -öyle söyleyeyim- kurumun mevcut imkânlarını çok hor kullanmışlardır ve bu hale gelmişiz.

Ben bir kez daha hepinizden rica ediyorum: Bu sistem çatlamış gidiyor. Durumu idare etmeyelim, duruma bir yerden müdahale edelim, iki açıdan. Bir; sistem, kendi kendini sürükleyemeyecek arkadaşlar; iki; biz, 218 000 000 lira maaşla, 300 000 000 lira maaşla, bu ülkede, insanları mutlu edemeyeceğiz; gelin, sistemi irdeleyelim.

Değerli arkadaşlarım, bir ülkede -eğer, insan insansa- insan rahatsız olduğu zaman tedavi ettirilmesi, sosyal devletin görevidir. Sosyal devlet, bu insanı tedavi ettirmelidir. Sayın Bakanım, hâlâ, daha… Muhtarlarımız -gelecek hafta kanun geliyor- hâlâ, ne yeşilkart alabiliyorlar ne de Bağ-Kurdan hastaneye gidebiliyorlar?! Eğer, Allah korusun… Türkiye'de 52 000 muhtarımız var. Bu insanların kendisi, çoluk çocuğu ve eşi rahatsız olduğu zaman, kesinlikle, ne Bağ-Kurdan gidebiliyor ne de yeşilkarttan. Ya, ben insanım, ben hasta olamaz mıyım?!

Değerli arkadaşlarım, bu acı bir tablo. 52 000 muhtarın sorununa hâlâ çözüm getirilmedi. Bunun için, bu insanlara, yeşilkartsa, yeşilkart… Maaşlı diye arkadaşlar… Kim maaşlı?! 250 kilo tütün ekmiş arkadaşlar, Malatya'nın Battalgazi İlçesinde. Şimdi, o tütünü de almıyorlar artık. 250 kilo tütün teslim etti diye, bu adamı Bağ-Kurlu yapmışız. Bağ-Kur borcu var diye, geçen hafta etraftan para topladık, bu insanı ameliyat ettirdik; çünkü, yeşilkart alamıyor. Bunlar Türkiye'nin gerçekleri. 250 kilo tütün arkadaşlar… Mecbur Bağ-Kurlu yaptılar. Olmaz böyle bir sosyal devlet.

Başka bir konu Sayın Bakanım: Yine, Bağ-Kurlular, üniversite hastanelerine gittikleri zaman, aynı ilin Bağ-Kur sigortalısı ise, vekâlet alıyorlar, senet alıyorlar, parayı tahsil ediyorlar; ama, hasbelkader, Malatya İnönü Üniversitesine Adıyaman'dan acil bir hasta, Elazığ'dan acil bir hasta veya bir başka ilden acil bir hasta geldiği zaman, maalesef, yine, önce hastalardan bunu tahsil ediyorlar, daha sonra Bağ-Kurdan git paranı al diyorlar. Sayın Bakanım, bu insanların 3 milyar, 5 milyar ödeyecek güçleri yoktur. Bu insanların 100 000 000 ödeyecek güçleri yoktur. Eğer, siz, o, köyden gelene veya Bağ-Kurluya veya tarım işçisine -Adıyaman'dan gelmiş, başka bir ilden gelmiş- bunu öde derseniz, bu insanlar çok zor durumda kalıyor. Bu insanlar bizim insanlarımız arkadaşlar. Biz, olaya bu pencereden bakmazsak, sadece, emekliye fatura bedeli olarak işte yüzde 3 mü verelim, yüzde 5 mi verelim diye hâlâ 3 gündür burada tartışıyorsak arkadaşlar, hakikaten, biz, bu insanların geleceğinde, özellikle, bu sosyal güvenlik kurumlarının geleceğinde çok çok daha kötü günler geçiririz.

Ben şunu söylüyorum: Sayın Bakanım, mutlaka, ikinci ve üçüncü emeklilik sandıklarını devreye geçirelim. Dünyada bunun uygulamaları var, dünyada bunun sigorta sistemleri var. Özellikle sağlık konusunda, ben, SSK açısından baktığım zaman ürperiyorum. 40 000 000 insanı SSK tedavi ettirip bunun bedelini hangi fondan ödeyecek, ben hakikaten merak ediyorum; çünkü, prim ödeyen insan 7,5; ödediği para maksimum 9 katrilyon; ama, siz, 40 katrilyon sadece sağlık için prim ödeyeceksiniz. Nereden gelecek bu değirmenin suyu?! 7,5 milyon çalışan, 40 000 000 bakmakla yükümlü insan, arkadaşlar!

Sistem gitmiş arkadaşlar. Gelin -bu Meclisin bir tek görevi var- bu sistemi yeniden  kuralım, bu emeklilerimize, onların aile fertlerine dünyada uygulanan çağdaş sistemleri uygulayalım. Biz de insanız, hepimiz insanız arkadaşlar; ama, kısırdöngüyle, olaylara çok basit bakarak, olaylara küçük bakarak biz günü kurtarmaya çalışırsak, değerli arkadaşlarım, gelecek sene bu zaman, çalışan sayısı kalır, yine 8 000 000 olur; ama, bakmakla yükümlü sayısı 50 000 000'a çıkar. Gelin, bu Meclis, çok çağdaş ve bir finans sistemiyle bakarak, insanlarımıza bir finans modeliyle bakarak, yeni bir emeklilik hakları, yeni bir olanaklar, yeni bir imkânlar yaratmak zorundadır. Aksi halde, arkadaşlar, dün de böyleymiş, bugün de böyle, yarın çok daha büyük açılacaktır bu yara. Bu yaraya, gelin, merhem olalım; hepimizin görevi, bu Meclisin görevi.

Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.

Şahsı adına, Kütahya Milletvekili Abdullah Erdem Cantimur; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Sayın Cantimur, süreniz 5 dakika.

ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım, tasarının 3 üncü maddesiyle, 1479 sayılı Kanuna tabi Bağ-Kur emeklileri ile yine, 2926 sayılı Kanuna tabi Bağ-Kur emeklilerinin maaş artışıyla gelir basamaklarının artırılması düzenlenmiştir.

Bildiğimiz gibi, SSK primi esas günlük kazanç alt sınırı 1 Temmuz 2004 tarihinden itibaren asgarî ücretle eşitlenmiştir. Asgarî ücretin ve dolayısıyla SSK'nın prime esas alt ve üst kazancın artışına paralel olarak Bağ-Kurda da gelir basamaklarının yüzde 8,65 oranında artırılması öngörülmektedir.

Diğer taraftan, yine, hem 1479 sayılı Kanuna tabi hem 2926 sayılı Kanuna tabi Bağ-Kur emeklilerimizin emekli aylıkları, yine, her ay, bir önceki ayın TÜFE değişim oranı kadar artırılmaktadır. Ancak, 3 Kasım tarihinden itibaren; yani, AK Parti Hükümetleri döneminde, bu TÜFE uygulamasından vazgeçilerek, emeklilerimize daha fazla maaş artışı sağlamanın gayreti sarf edilmiş ve sağlanmıştır. Bakın, 1479 sayılı Kanuna tabi en çok emeklimizin olduğu 6 ncı basamaktaki maaşları mukayese etmek istiyorum. 2002 Aralık ayında 165,76 YTL olan 6 ncı basamaktaki bir emeklimizin maaşı, 2006 Ocak ayına geldiğimizde 383,27 YTL olmuştur; yani, üç yıllık süre içerisinde yüzde 131,2; 1479 sayılı Kanuna tabi emeklilerimizin maaşlarında artış sağlanmıştır. Bu üç yıllık süre içerisinde enflasyon oranlarının toplamının yüzde 39,7 olduğu dikkate alınırsa, bu süre içerisinde, enflasyon üzerinde artı olarak yüzde 65, emeklimizin maaşlarında artış sağlanmıştır. Yine, 2926 sayılı Kanuna tabi, tarımda kendi nam ve hesabına çalışanlarla ilgili olarak, yine 6 ncı basamaktaki bir emeklimizin 2002 yılındaki emekli maaşı 95,47 YTL'dir. 2006 yılı ocak ayına geldiğimizde ise, aynı emeklimizin maaşı 281,48 YTL'ye çıkmıştır; yani, üç yıllık süre içerisinde, bu emeklilerimize, yüzde 195 oranında maaşlarına zam yapılmıştır. Yine, bu kanuna tabi emeklilerimizin maaşı, enflasyonun üzerinde artı olarak, yüzde 111 oranında artırılmıştır.

Elbette ki, bu emekli maaşlarının çok yeterli olduğunu söylemek mümkün değildir; ancak, ifade ettiğim rakamlardan da görüldüğü gibi, AK Parti Hükümeti emeklimizi düşünmektedir ve emeklimizin alım gücünün artırılması için elinden gelen gayreti göstermektedir.

Benden önceki konuşmacı arkadaşımız dedi ki: "Muhtarların sosyal güvenlik imkânları yok."

Değerli arkadaşlar, bir kişi muhtar olduktan sonra, 1479 sayılı Kanuna tabi olarak mecburî Bağ-Kurludur ve Bağ-Kura prim ödemek zorundadır. Elbette ki, Bağ-Kura prim ödedikten sonra da sağlık karnesi alma hakkı vardır. Ve yine, muhtarlarımızın -yani, emekli olmayan muhtarlarımızın- muhtar olduğundan dolayı, 2002 yılındaki maaşı 98 000 000 lira olmasına rağmen, bu üç yıllık süre içerisinde muhtarlarımızın maaşı 250 000 000 liraya çıkarılmış ve bu süre içerisinde, yüzde 155 oranında, muhtarlarımızın maaşı artırılmıştır.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Abdullah Bey, 800 muhtardan 500'ü icralık!

ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Devamla) - Değerli arkadaşlar, yine, konuşmacı arkadaşımız…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Cantimur, lütfen, 1 dakikalık süre içerisinde konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun efendim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Cantimur, 800 muhtardan 500'ü icralık.

BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu, lütfen…

Buyurun Sayın Cantimur, konuşmanızı tamamlayınız.

ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Devamla) - Bağ-Kurlularımızın, üniversite hastanelerinden istifade edemediklerinden bahsettiler. Eğer, üniversite hastaneleri anlaşma yapmak isterse, bütün sosyal güvenlik kurumlarımız bu anlaşmaya imza atmaya hazırdır. Ancak, hatırlayacağınız gibi, Sayın Başbakanımız, Bağ-Kura prim ödeyenlerin de,  emeklilerin de, üniversite hastanelerinden istifa edebilmelerine dönük bir yasal düzenleme yapılması talimatını vermiştir. İnşallah, en kısa zaman içerisinde, bu yasal düzenleme Parlamento gündemine gelmek suretiyle, Bağ-Kur emeklilerimiz ve Bağ-Kura prim ödeyenlerimiz üniversite hastanelerinden istifade edebilecek hale gelecektir.

Ben, bu maddenin emeklilerimize hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Cantimur.

Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının 3 üncü maddesindeki "yüzde 3" ibarelerinin "yüzde 5" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       

M. Akif Hamzaçebi

Haluk Koç

Nuri Çilingir

 

 

Trabzon

Samsun

Manisa

 

R. Kerim Özkan

Hüseyin Bayındır

Bayram Ali Meral

 

Burdur

Kırşehir

Ankara

 

Sezai Önder

Hüseyin Ekmekcioğlu

Enis Tütüncü

 

Samsun

Antalya

Tekirdağ

 

Muharrem Kılıç

 

A. Kemal Deveciler

 

Malatya

 

Balıkesir

BAŞKAN - Komisyon önergeyi katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önerge sahipleri adına Balıkesir Milletvekili Ali Kemal Deveciler; buyurun Sayın Deveciler.

Süreniz 5 dakika.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Az evvelki sözcü, Sayın Abdullah arkadaşım, burada, muhtarlara verilen zammın ve bizim yapmış olduğumuz zammın, Büyük Millet Meclisinin yapmış olduğu zam için Başbakan tarafından talimat verildiğini söylüyor. Kınıyorum, çok ayıp! Büyük Millet Meclisi, yasama organıdır. Yürütme organı Büyük Millet Meclisinin üzerinde değildir. Demek, AKP, tüm talimatları, yürütmeden alıyor. Bunu, burada, kınıyorum.

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) - Öyle demedi. Yetki verildi…

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Hayır.

Şimdi, yüzde 3 ocak ayında ve yüzde 3 temmuz ayında zam yapıyoruz burada.

Şimdi, bakın arkadaşlar, üç yıllık ekonomik büyümenin çok gerisinde kalmıştır bu zam. Üç ayın sonunda, memurun, işçinin, emeklinin, dul ve yetimin cebine para koymak bir yana, cebindeki parayı bu zamlarla tırtıklamaya çalışıyoruz her zaman yaptığımız gibi. Yüzde 3+3; 6; ama, vergi iadesinden yüzde 1'e yakın bir kısmını tırtıklıyoruz, yüzde 5'e düşüyor.

2006 yılında gayri safî millî hâsılanın nominal olarak yüzde 11,3 artması düşünülüyor. Emeklilere altı aylık dönemler için öngörülen artış ise, gayri safî millî hâsılanın nominal büyümesinin altında kalmaktadır.

Yine, yeniden değerleme oranı, 2006 yılından itibaren yüzde 9,8 oranında artırıldı. Emeklinin maaşına yüzde 3+ 3; 6. 1 de geri alıyoruz, 5 civarında zam yaparken, emekli vergi dairesine ödeyeceği, bir yıl evvel ödemiş olduğu harçları, 2006 yılında yüzde 9,8 oranında fazla ödeyecek. Bir motorlu kara taşıtı varsa, yine bunun vergisini yüzde 9,8 oranında ödeyecek. Yine, bir evinden fazla evi varsa, Emlak Vergisi olarak, yine yüzde 9,8 oranında para ödeyecek.

Şimdi, emekliye yüzde 5-6 civarında zam vereceğiz; ama, emeklinin cebinden yüzde 9,8 oranında, 2006 yılında ödeyeceği vergileri yüzde 9,8 oranında alacağız; bu haksızlık.

Yine, Türkiye'de reel faizler yüzde 12-13 civarında; ama, emekliye verilen zam yüzde 5 civarında. 2005 yılı, daha aralık ayında açıklanan, açlık sınırı 543 000 000 lira. Yoksulluk sınırı 1 650 000 000 lira.

Bakın, emekliye ne veriyoruz; en düşük Bağ-Kur emeklisi aralık ayında 332 000 lira alırken, ocak ayında 342 000 liraya, temmuz ayında da yüzde 3'lük zamlarla 352 000 liraya yükseltiyoruz. 10 000 000+10 000 000; 20 000 000 -20 YTL- zam yapıyoruz. Yine, en düşük SSK emeklisi, aralık ayında 449 000 000 lira alırken, ocak ayında 463 000 000, temmuz ayında 477 000 000... 14 YTL+14 YTL, toplam 28 YTL zam veriyoruz. Yine, en düşük memur emeklisi, aralık ayında 577 YTL alırken, ocak ayında 591 YTL, 14 YTL zam; temmuz ayındaki maaşı ise 15 YTL artarak, 606 YTL'ye çıkıyor; 29 YTL zam veriyoruz. 1'in 4'ünde bir öğretmen, aralık ayında 804 YTL alırken, ocak ayında 824 YTL, temmuz ayında 845 YTL, 20+ 21; 41 YTL zam alıyor arkadaşlar. Şimdi, soruyorum sizlere, ortalama 20 000 000 zam, bir senede, ne yapar; 50 tane ekmek parası yapmaz, bir fileyi dolduramaz…

MUHARREM CANDAN (Konya) - Enflasyonu söyle, ne kadar?..

ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) - Enflasyon yüzde 5'e düştü diyorsunuz, söylüyorum; ama, çarşıdaki, pazardaki enflasyon bunu göstermiyor arkadaşım!..

MUHARREM CANDAN (Konya) - Niye göstermiyor; bir gitsen pazara…

ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) - Sen boşver, çarşıdaki, pazardaki enflasyonu bunu gösteriyor mu! Peki, enflasyon yüzde 5'e düştüyse, 2006'da düşeceği kabul ediliyorsa, neden yeniden değerleme oranını yüzde 9,8 artırarak, yüzde 10 civarında artırarak vatandaşın cebinden, madem enflasyon yüzde 5, neden yüzde 10 almaya çalışıyorsunuz?! Bunun sebebini bir açıklayıverin bakalım. Bir açıklayıverin… (AK Parti sıralarından gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHARREM CANDAN (Konya) - Bir kere pazara gitsen, anlarsın..

ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) - Siz bir açıklayıverin… Siz bir açıklayıverin… Bu zamlar böyle…

Sayın Başkanım, bitiriyorum.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karşılıklı konuşmayalım.

Sayın Deveciler, lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun, 1 dakikalık süreniz var.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) - 150-200 milyon lira bir emeklinin, Bağ-Kur emeklisinin ev kirası verdiğini düşünürsek, bakiye kalan 150 000 000 lirayla, 180 000 000 lirayla nasıl geçinir arkadaşlar?! Çay-simit hesabı falan burada tutmaz haa! Çay simit-tutmaz!..

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Tutar, tutar…

ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) - Tutmaz, sabah-akşam yiyecek, öğlen çay-simit yemeyecek, sabah-akşam yiyecek. Siz, hiç emekli derneklerinin kongrelerine herhalde katılmıyorsunuz. Kongrelere katılsanız, onların içler acısı durumlarını görür ve şahit olurdunuz. İnsanın yürekleri parçalanıyor.

Verdiğiniz paralar çok komiktir, emeklilerin bu paralarla geçinmesi söz konusu değildir, bu zamlar çok komiktir, gülünçtür. Hiç olmazsa, bir nebze olsun, bunların dertlerini çözmek değil de hiç olmazsa yeniden değerlendirme oranından bunlardan almış olduğumuz vergi… Yüzde 9,8 oranını yakalayabilmemiz için vermiş olduğumuz önergeyi kabul edin de hiç olmazsa yüzde 5; 5; yüzde 10 zam verelim diyorum. İnşallah, tüm milletvekili arkadaşlarımızın da bizim bu vermiş olduğumuz olumlu önergeye, emeklilerin lehine vermiş olduğumuz Cumhuriyet Halk Partisinin önergelerine katılacağını ümit ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Deveciler.

Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, saat 19.10'da toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.

                                                                                                   Kapanma Saati : 18.43
ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.28

BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir), Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli)

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59 uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

1076 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3.- T.C. Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur'dan Aylık veya Gelir Almakta Olanlara Ek Ödeme Yapılması ile Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur'dan Aylık veya Gelir Almakta Olanlara Ödenen Gelir ve Aylıklarda 2006 Yılında Yapılacak Artışlar ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1165) (S. Sayısı: 1076) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının 4 üncü maddesini okutuyorum:

MADDE 4.- 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununun 101 inci maddesine istinaden uygulanan idarî para cezalarının, 25/8/1999 tarihli ve 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun 54 üncü maddesine istinaden uygulanan idarî para cezalarının ve 25/6/2003 tarihli ve 4904 sayılı Türkiye İş Kurumu Kanununun 20 nci maddesine istinaden uygulanan idarî para cezalarının tümü Türkiye İş Kurumuna aktarılır ve bunlar Kurum geliri olarak değerlendirilir.

17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 140 ıncı maddesine istinaden uygulanan idarî para cezaları doğrudan Sosyal Sigortalar Kurumuna ödenir veya Kurumun ilgili hesaplarına yatırılır. 4857 sayılı İş Kanununun 101 inci maddesindeki cezalar hariç olmak üzere diğer maddelerine göre tahsil edilen ve Kurum gelirleri arasında sayılan idarî para cezalarının tümü, tahsilatı yapan ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından, en geç tahsilatın yapıldığı tarihi takip eden bir ay içinde Kurum hesabına aktarılır. Tahsil edilen idarî para cezalarının tamamı Kurum geliri olarak değerlendirilir.

2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun 80 inci maddesine istinaden uygulanan idarî para cezalarının tümü Bağ-Kur tarafından tahsil edilir ve bunlar Kurum geliri olarak değerlendirilir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan.

Sayın Özdoğan Buyurun.

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1076 sıra sayılı yasa tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu yasa tasarısının 1 inci maddesinde yapılması gereken düzenlemeler sonucunda emeklilerin vergi iadesinden elde ettikleri toplam gelirlerde bir azalma olacağını belirtmiştik. Bu azalmanın gelir ekleriyle telafi edilmesi gerektiğini; hatta, emeklilerin durumunda geçmişe nazaran iyileştirmeler yapılması gerektiğini de kaydetmiştik. Emeklinin gelirindeki düzelmenin en dolaysız yolu emekli maaşlarının artırılmasıdır. Emekli maaşlarının TÜFE oranında artırıldığı; ancak, oran konusunda belirsizlikler olduğunu, bu yöntemin yerleşemediğini biliyoruz. Emekli maaşlarının TÜFE oranına bağlı kalarak artırılması konusunda çeşitli ihtilaflar çıkıyor, farklı görüşler ve rakamlar ortaya atılıyor. Emekli maaşlarının rakamsal belirsizliklere kurban gitmemesi, artış oranının sabit olması; ama, her şeyden evvel maaşlardaki artışın emeklinin mevcut durumundaki olumsuzlukları gidermesi, Anavatan Partisi olarak bizim ortak tavrımızdır. Bu açıdan bakınca, düzenleme mantığında tasarının desteklediğimiz bir bölümü bulunmaktadır. Emekli maaşlarının artış oranlarının ihtilaf oluşturmaması, farklı mecralarca farklı yorumlanmaması, tartışma ve pazarlık konusu yapılmaması Anavatan Partisi için çok çok önemlidir.

Biz, Anavatan Partisi olarak, emekliler konusunda temel yaklaşımımızı bulduğumuz her fırsatta dile getiriyoruz. Emeklilerimizin emeklilik dönemlerinde rahat etmeleri, bu dönemlerini huzur ve güven içinde geçirmeleri, sağlık hizmetlerinin sunumu ve kalitesi konusunda mağdur edilmemeleri, sistemin işleyişi açısından hayatî önem taşımaktadır.

Bu insanlar yıllarca ekonomik sistem içinde varlık göstermişler, ulusal hedeflere adapte olmuşlar, yasal çalışma sürelerini doldurduktan sonra da emekliliklerini yaşamaya başlamışlardır. İşte, tam da bu noktada huzurlu ve mutlu olmaları temel haklarıdır. Nerede o sıcak günler?

Güçlü ve etkin devlet olma vakti gelmiştir artık. Güçlü, gelişmiş, etkin devlet modelinin hüküm sürdüğü ülkelerde emeklilik, vatandaşın aklında, kalbinde, bilinçaltında çile değil, huzuru temsil eder. Gelişmiş ülkelerde emeklilik demek, yıllarca süren bir çalışma serüveninin mutlu sonu demektir; Türkiye'de ise yeni bir çile dönemi demektir.

Şimdi, buradan iktidara sormak lazımdır: Acaba sokağa çıksak, vatandaşa sorsak, emeklilik fikri size ne çağrıştırıyor desek, bir Allah'ın kulu da çıkıp, emeklilik bana huzuru çağrıştırıyor, emeklilik bir ikinci bahardır diyebilecek midir; bu mümkün müdür; asla! AK Parti Hükümetiyle emekli daha perişan bir hale gelmiştir.

Bugün, ne yazık ki, emeklilik olgusunun Türk insanının zihnindeki karşılığı huzur değil, çiledir. Özellikle de, ekonomik verilerin kesif bir yanılsamaya, kâğıt üzerindeki görüntü ile sokak manzaralarının derin bir çelişkiye dönüştüğü şu günlerde emeklilik tam bir kabir azabına dönüşmüştür. Emekli, "kolum kırılsaydı da Sayın Tayyip Erdoğan'a oy vermeseydik" diyor.

Emekli maaşlarının bir insanın medenî ihtiyaçlarını karşılamıyor olması, tartışma götürmeyecek kadar kesin bir gerçektir.

İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale) - Ya İbrahim, sana yakışmıyor!

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Bunu tartışmaya açan ya da hayır öyle değildir diyen, her şeyden önce, halkın gözünde meczuptur. Emeklinin bedduası hiçbir iktidarı iflah etmez, siz de iflah olmayacaksınız!

İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale) - Ya İbrahimciğim, o emekli oy vermeseydi sen seçilemezdin.

AHMET YENİ (Samsun) - Erzurum'a gidebiliyor musunuz?!

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Ben o cevabı vereyim.

AHMET YENİ (Samsun) - Ver.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Burada, bütçe konuşmalarında, iki defa bunu sormuşsun; ben, tutanağı getirttim, incelettim. Ben, AK Partiden ayrıldıktan sonra, Erzurum'a gittim, devasa bir kalabalıkla karşılaştım. Sayın Milletvekilim, Sayın Ahmet Yeni, 5 000 kişiyle karşılandım, 500 arabayla karşılandım. Erzurum'da beni istemeyen insanlar var; bakın, söyleyeyim, ben size söyleyeyim. Erzurum'da beni kim istemiyor, biliyor musunuz?

AHMET YENİ (Samsun) - Öğrenelim.

BAŞKAN - Sayın Yeni, Sayın Özdoğan, istirham ediyorum…

Sayın Yeni, lütfen, karşılıklı konuşmayalım.

Sayın Özdoğan, konuya gelelim efendim.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - İktidarın ve AK Parti teşkilatının üzerine birikmiş 150 hortumcu ve rantiyeci beni istemiyor, 150 insan istemiyor.

BAŞKAN - Sayın Özdoğan, konu üzerinde konuşur musunuz lütfen.

Buyurun.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Herkes beni seviyor ve istiyor.

Şimdi, bu milletin emeklisinin, siyasetçiler olarak bizden beklentisi gayet makul. Emekli, çıkıp da, bize bir anda hayatımızı değiştirecek bir lütufta bulunun demiyor. Rantiyeci ve hortumculara giden paranın bir kısmını bu çilekeşlerimize aktarırsanız, hepsinin yüzü gülecek. Emekli, çıkıp da, bizim maaşımızı üçe, beşe katlayın demiyor. Emeklinin isteği, ekonomik büyüme ve istikrar söylemlerinin içinde sırıtmayacak, anlamlı bir artıştır. Emeklinin tek beklentisi, yarasına merhem olabilecek, durumunu kötüleştirmeyecek bir artış oranıdır. Emekli, AK Parti Hükümetini ve Sayın Başbakanı insafa davet ediyor.

Biz, Anavatan Partisi olarak, emeklinin bu haklı ve ölçülü talebine duyarlılık göstermeyi kendimize vazife biliyoruz; ama, iktidarın ağırlığını koyarak takdir ettiği düzenleme içinde bu haklı taleplerin karşılığı yoktur. İktidar, yine, kendisinden bekleneni verememiştir.

Bakınız, tasarı neyi öngörmektedir: "Sosyal Sigortalar Kurumunca 506 ve 2905 sayılı Kanunlar, Bağ-Kurca 1479 ve 2926 sayılı Kanunlar gereğince bağlanmış olan emekli aylığı ile hak sahiplerinin almakta oldukları malullük, yaşlılık ve ölüm aylıklarının, 2006 yılının birinci ve ikinci yarısında ayrı ayrı olmak üzere yüzde 3 oranında artırılması" diyor tasarı. Yüzde 3 yeter mi dediğiniz vakit, iktidar, bütçe kısıtının arkasına gizleniyor "elimizden gelenin en iyisini yapıyoruz" diyorlar. Çelişki de burada başlıyor zaten. Bütçe kısıtı sizin ortaya koyduğunuz iktidarın ağırlını koymasıyla şekillenmiş bir gerçektir; ama, bütçe gerçeğin tamamı değildir. İktidarın iki lafından biri, ekonomik büyüme ve istikrar söylemi üzerinedir. Bu söylemler, gerçeği yansıtmayan laf salatalarıdır. Ah benim çilekeş, sahipsiz emeklim ah! Biraz sabır; Anavatan Partisi geliyor.

AHMET YENİ (Samsun) - Allah Allah!…

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Göreceksiniz yakında.

Ekonomik büyümenin ve istikrarın olduğu bir ülkede emekliye altı ayda bir yüzde 3 maaş artışı takdir etmeyi, o şatafatlı söyleminiz içinde anlamlı buluyor musunuz? Ey iktidar mensupları, vicdanlarınızı biraz yoklar mısınız? Gerçi, iktidarın ortaya koyduğu bu yetersizliği yadırgamıyoruz. AK Parti, siyaset sahnesine bir hışımla çıkmış, çok şey değiştirmeyi, esaslı iyileştirmeler yapmayı vaat etmiştir; ama, heyecanının kaybolması da çok sürmemiştir; çünkü, rant ve hortumlama ekonomisi başını alıp gitmiştir. "Vatandaşın yüzü gülecek" sloganıyla yola çıkan Sayın Başbakan, iktidarının üçüncü yılında "simidin fiyatı" polemikleri yapmaya başlamıştır. Kabul edelim ki, simidin fiyatı değişmemiştir, asgarî ücret daha çok simit almaya yetmektedir. O zaman ne yapacaksınız, vatandaşı simide mahkûm ettik diye kendinizle gurur mu duyacaksınız?! Sayın Başbakana bu simit işi niye bu kadar tatlı geliyor; asil milletime simidi mi laik görüyor?!

Türkiye'nin yeni bir ruha, bir arınmaya ihtiyacı vardır. Bu arınmanın adı Anavatan Partisidir. Anavatan Partisi kendi ruhunu ortaya koymuştur; genci de, emeklisi de bunu anlayacaktır, köylüsü de, esnafı da, memuru da, işçisi de, işsizi de bunu anlayacaktır. Nitekim, iktidarın rehavetine kapılmışların hesabının görülme vaktinin geldiği anlaşılmıştır.

Bakınız, Erzurumlu büyük mütefekkir ve âlim İbrahim Hakkı Hazretleri ne diyor:

"Hak şerleri hayreyler,

 Zannetmek ki gayreyler,

Arif onu seyreyler,

Görelim Mevla neyler,

Neylerse güzel eyler."

Sayın Genel Kurulu ve bütün emeklilerimizi ve bizi dinleyen Aziz Milletimizi, tekrar, saygı ve sevgilerimle selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Adına Antalya Milletvekili Hüseyin Ekmekcioğlu; buyurun.

Şahsî söz talebinizi de ekledim Sayın Ekmekcioğlu.

CHP GRUBU ADINA HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Sağ olun Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve şahsım adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlarım.

Bugün, ülke genelinde, yaklaşık 7 000 000 kişiyi ilgilendiren bir yasa tasarısını görüşüyoruz. Bu tasarıyla, emeklilerin yaşam  koşullarında istenilen iyileşmenin yapılamayacağı ortadadır. Yıllardır çalışıp,  bu ülkede yaratılmış tüm değerlere alınteri, göznuru katmış milyonlarca emekli, açlık ve yoksullukla karşı karşıyadır; yaşam koşulları giderek daha ağırlaşmaktadır. Bunun çözümü için fiş, fatura ve iadenin kaldırılmasının ötesinde, daha kalıcı yollar bulunmalıdır. Tasarı, emeklileri fiş zahmetinden kurtaracağını ve her ay yüzde 4 oranında vergi iadesinin, fiş toplayıp vermelerine gerek kalmadan ödeneceğini öngörmektedir. Bu, maaşa göre, fert başına yıllık ortalama 60 YTL, toplam olarak, 420 000 000 YTL kayıp anlamına gelmektedir. Bu uygulamanın sonucunda da, devletin, vergi toplamada, yaklaşık 5 milyar YTL gibi bir vergi kaybı olacağını düşünüyorum. Zaten kıt kanaat geçinmeye çalışan emeklilerimizden yapılacak bu kesinti, onları ekonomik olarak zor duruma düşürecektir. Vereceğimiz önergelerin kabulüyle birlikte bu sıkıntıların giderilebileceğini düşünüyoruz.

Bu yasa tasarısı, birçok hak kaybını daha içermektedir. Tasarıdaki asıl amaç, emeklileri fiş toplama zahmetinden kurtarmak değil, AKP Hükümetinin IMF'ye verilen taahhütleri doğrultusunda vergi iadesi uygulamasını kaldırmaktır. Sayın Başbakan, vatandaşın yaptığı alışveriş karşılığında fiş ya da fatura alınmasını eziyet olarak görmektedir. Oysa, her yurttaşın, yaptığı alışveriş sonrasında fiş ya da fatura istemesi doğaldır; çünkü, vatandaş bunu yapacak ki, ödediği vergilerin nereye harcandığının hesabını sorabilsin. Naylonfaturacılar, kayıtdışı servet edinenler, umudunu kayıtdışı ekonomiye bağlayanlar, elbette ki, fiş ya da fatura istemeyi gereksiz görürler. Acaba, Sayın Başbakana, bu aklı, naylonfatura konusunda ihtisas yapanlar mı verdi? Siz, emekliyi, ezadan cefadan kurtaracaksanız, bu kışta kıyamette banka kuyruklarından kurtarın.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; emekliler açlık sınırı altında maaş almaktadırlar. Ayrıca, sorunları sadece de ekonomik değildir. Yıllardır çalışan ve Türkiye'de insanca yaşayacak sosyal haklardan mahrum bırakılan emekliler, sağlık hizmetlerinden yeterince yararlanamadıkları için, ciddî sağlık sorunlarıyla karşı karşıyadırlar. Sağlık hakkını yok eden, sosyal güvenliği yağmalayan, çocuklarımızın ve torunlarımızın geleceğini sağlıksız ve güvencesiz kılacak bu politikalara karşı durmak, tepki göstermek hepimizin görevi olmalıdır.

Türkiye genelinde yapılan araştırma ve incelemeler, emekli aylıklarının, geçimlerini sağlamada yetersiz kaldığını göstermiştir; maaş alanların yüzde 95'i aylıklarının yetersiz olduğunu belirtmişlerdir. Ülkemizde bozuk gelir dağılımından en olumsuz şekilde etkilenen kesimlerin başında emeklilerimiz gelmektedir. Bu insanlar, yoksulluk sınırının altında aldıkları maaşlarla geçinmek ve yaşamlarını sürdürmek zorunda kalmaktadırlar. Bugün, her emekli, önce, karnını doyuracak ekmek derdine düşmüştür. Her yıl yükselen hayat pahalılığı karşısında sağlık giderlerini karşılamakta bile zorlanmakta, yaşamlarının en acılı yıllarını geçirmektedirler.

Bu vatandaşlarımız, ne bugünlerinden mutlu ne de geleceklerinden umutludurlar; hem ekonomik koşulların düzeltilmesini hem de kendilerine sunulan ve sunulması gereken kamusal hizmetlerin daha etkin ve nitelikli olmasını hükümetten beklemektedirler. Çalışırken yaşadıkları ekonomik sıkıntının emeklilik yıllarında daha da ağırlaşmasından şikâyetçidirler. Son üç yıldan beri hükümetin uygulamakta olduğu belirsiz ve istikrarsız ekonomik politikalar sonucunda emekli vatandaşlarımızın yaşamlarını sürdürmeleri olanaksız hale gelmiştir. Bu durumun bir an önce düzeltilmesi ve mağduriyetlerinin giderilmesi gerekmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; emeklilerimiz sıkıntı içindedirler. Büyük fedakârlıklar yapmışlardır ve bugün de hayatlarını devam ettirmek için uğraşmaktadırlar; ancak, AKP İktidarı, akıl almaz bir savurganlık içinde, devlet olanaklarını maalesef verimli kullanamamıştır. Bunun sonucunda, başta çalışanlarımız olmak üzere, emeklilerimiz haklarını alamamaktadırlar.

Emekli kesimi devletin ilgi alanının dışına çıkarılmış ve baskı altına alınmıştır. Bunun sonucunda ciddî bir sosyal patlama tehlikesi ortaya çıkmıştır. Ancak, burada, önlerine gelen bir engel çıkmaktadır. Emeklilerin yeniden vergi mükellefi olmaları durumunda, aylıklarından yüzde 10'luk bir kısmı sosyal güvenlik destek primi olarak kesilmektedir. Zaten geçim sıkıntısı içinde olup da çalışmaya yönelen bu insanlara verilen bir cezadır bu. Hem yeterli maaşı vermiyorsunuz hem de bir daha, çalışandan, maaşlarından kesiyorsunuz. Bu mudur adalet ve insana verilen değer?!

Bu konuda vermiş olduğum önergeye rağmen bir değişiklik yapılamamıştır. Burada dikkat edilecek nokta, kimsenin, artık emekli olayım, evimde dinleneyim diyecek cesareti gösterememesidir. Bu vatandaşlarımız ümitsizliğe kapılmışlardır.

Değerli arkadaşlar, emekliler toplumun dışına itilmemelidirler. Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununa "emekliler" kelimesinin eklenmesiyle, bunun da bir hizmet kolu olarak kabul edilmesi ve Avrupa'da olduğu gibi, sendikal haklara, kavuşması gerekmektedir. Bununla birlikte, beş yıldan fazla hizmeti olan tüm memurlara, görev tazminatı verilmesi öngörülmesine rağmen, bu tazminat sadece makam ve unvanı olanlara verilmektedir. Bu eşitsizlik bir an önce giderilmelidir.

Çalışana verilen maaş zammı ile seyyanen zamların aynı derece ve kademedeki emekliye de uygulanması gerekmektedir. Aile, çocuk, kira yardımlarının emeklilere de verilmesi daha uygun olacaktır. 25 yıllık hizmete karşı verilen, yüzde 75'lik maaş gösterge tablosu, 2006'dan itibaren yüzde 62'ye ve zamanla yüzde 50'ye düşürülmek istenmektedir.

Buradan hükümeti uyarıyorum. IMF'nin ve Dünya Bankasının fakiri daha fakir yapacak, dilendirecek, süründürecek, devlete küstürecek oyununa gelinmemelidir. Çalışanlara yapılan her türlü indirimden, taşıt, kültür hizmetleri, dinlenme tesisleri ve benzeri hizmetlerden, yaş sınırlaması olmaksızın, tüm emekliler de yararlanmalıdır. 

Çalışan hem daha fazla almakta hem de indirimden yararlanmaktadır. Bu ise, gelir dağılımındaki eşitsizliği büyütmektedir. Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Ulaştırma Bakanlığı gibi ilgili bakanlıklar, ilgili konuda genelgeler çıkararak, bu sorunu çözmelidir.

Emeklilerin aldığı, çeşitli amaç için kullandıkları banka kredileri için de kefil istenmektedir. Çalışan kefil istemine son verilmelidir. Zaten evler ipotek altına alınmaktadır; buna rağmen, hâlâ çalışan kefil istenmesi anlamsızdır. Bu konuda yasal düzenlemeye mutlaka gidilmelidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sağlıkla ilgili olarak emekli, hiçbir ad altında sağlık katkı payı ödememelidir. Emekli Sandığı eczanelerinin, tahsildar gibi çalışarak, ilaçlarının yüzde 10'unu emekli maaşlarından doğrudan kesmemelidir. Bunu, alacaksa, eczaneler kendisi almalıdır. Rekabet için de bu gereklidir.

Emekliler için gerek yerel yönetimlerce gerekse merkezî hükümetçe, dinlenme evleri, emekli köyleri ve dinlenme tesisleri yapılması yasal zorunluluk haline getirilmelidir.

Sahil şehirlerimizdeki plajlardan ve dinlenme tesislerinden her emekli yararlanmalı, özel işletmelere, yasal zorunluluk olarak, bu gibi yerlerden indirim yapmaları koşulu getirilmelidir. Kiraya verilen işyerlerinde, sözleşmelerde bu hüküm garanti altına alınmalıdır.

Emeklilerin üniversite okuyan çocukları için burs ve yurt, hiçbir ön koşul olmadan verilmelidir. Bu insanlarımız, ilerleyen yaşlarda, maaşlarının bir kısmıyla, devletin açtığı ve açacağı huzurevlerinde kalabilmelidirler. Devlet bu konuda organize olmalıdır.

Antalya'da emekli sayısı 70 000 civarındadır; yakınlarıyla, yaklaşık, en az 150 000 kişidir. Emekli Sandığının Antalya'da bölge müdürlüğü kurulmalı ve vatandaşlarımıza hizmet vererek, Antalya'ya gidiş-dönüş masraf ve zaman kaybı önlenmelidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarı, emekli maaşlarında 2006 yılı için toplam yüzde 6'lık bir artış yapılmasını öngörmektedir. Bu oran çok düşüktür.

Ekonomideki büyümeden emeklilere yeterli payın verilmesi gerekmektedir. Bu artışın, bir daha ele alınarak, daha da artırılması gerektiğini düşünmekteyim.

Adalet ve Kalkınma Partisi 2002 seçimlerinde, "yolsuzluğu ve yoksulluğu çözeceğim" iddiasıyla iktidara gelmiştir; ama, maalesef, gerçekler hiç de böyle olmamıştır; ne yoksulluk ne de yolsuzluk önlenebilmiştir. Yolsuzlukların önüne geçilemediği için, ülkemizin borçları düşürülememiştir ve halen de artmaktadır.

Emekli ve çalışanlarımızın içinde bulunduğu sıkıntılı durumun ana nedeni borçlarımızın yükselmesidir. Bu iktidar, üç yılda, bırakın borçları düşürmeyi, üzerine 117 milyar dolar koymuştur ve iç ve dış borçlarımız 340 milyar dolara ulaşmıştır. Bunun yüzünden yatırım yapılamıyor, emeklilerimize, çalışanlarımıza hak ettikleri verilemiyor. Yapılan maaş zammı kesinlikle yeterli değildir. Bu nedenle, borçlarımızı azaltmamız, içinden çıkılabilecek bir duruma getirmemiz gerekmektedir.

Ekonomimizi dış güçlerin kıskacından kurtarmalıyız. Gerçek bir iyileşme için başka da bir çözüm yolu yoktur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; emeklilerin vergi iadelerinin yüzde 1'ini keserek onların yanında olamazsınız. Fakir fukara, garip gureba edebiyatı yapanların maskesi bu uygulamayla bir kez daha düşmüştür. Merak ediyorum, emeklilerin haklarını elinden alarak, emeklilerin yüzüne nasıl bakacaksınız?! Emeklilerin aylıklarına göz diken bu hükümet, şimdi daha iyi anlaşılıyor ki, Oferlere, Haririlere müjdeler veren hükümettir, emekliyi tümden gözden çıkaran hükümettir. Öyle anlaşılıyor ki, bir yılda 1 katrilyonluk bütçe açığını emeklinin sırtından karşılayacak.

Buradan tüm emeklilerimize sesleniyorum: Artık, kimin sizin yanınızda, kimin sizin karşınızda olduğunu iyi anlayın. Oferlerin, Haririlerin taleplerini yerine getirenler, bütçe açığını sizlerin sırtına yıkıyorlar. Onlar kâr edecek, sizler bunların bedelini ödeyeceksiniz. Sizler, gücünüzü birleştirirseniz, size karşı olanlar, karşınızda kar gibi eriyeceklerdir. Bu gücünüzü artık kullanın, size sahip çıkanlara siz de sahip çıkın.

Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk altmış yıl önce emeklilerimizle ilgili olarak şu veciz ifadeyi kullanmıştır: "Geçmişte güçlü iken tüm gücüyle çalışmış olanlara karşı minnet hissi duymayan bir ulusun, geleceğe güvenle bakmaya hakkı yoktur. Böyle bir toplumda adalet duygusu, acıma ve sevgi duygusu kaybolmuştur." Buna katılmamak mümkün değildir. Ancak, şu an, ülkemizdeki durum içler acısıdır. Yukarıda çizmiş olduğum tablo, AKP Hükümetinin emeklilerimize vermiş olduğu değerin göstergesidir. Emeklilerimize verilen değer bu olmamalıdır.

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 4 üncü maddesine, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak karşı olduğumuzu belirtir; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Ekmekcioğlu, teşekkür ediyorum.

Amasya Milletvekili Hamza Albayrak…

Sayın Albayrak, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

HAMZA ALBAYRAK (Amasya) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan 1076 sayılı kanun tasarısının 4 üncü maddesiyle ilgili olarak şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 4 üncü maddede, 4857 sayılı İş Kanununun 101 inci maddesi, 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun 54 üncü maddesi ve 4904 sayılı Kanunun 20 nci maddesi mucibince alınması gereken idarî para cezalarının Türk İş Kurumuna devri söz konusu. Yine, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 140 ıncı maddesi paralelinde alınması gereken cezaların ise, İş Kanununun 101 inci maddesindeki para cezaları hariç Sosyal Sigortalar Kurumuna aktarılması söz konusudur. Yine, 1479 sayılı Bağ-Kur Yasasının 80 inci maddesine göre alınan para cezalarının ise Bağ-Kura aktarımı söz konusudur. Yani, idarî para cezaları, İş Kurumu, SSK ve Bağ-Kura doğrudan intikal etmesi sağlanmış olacak bu maddeyle.

Değerli Başkan, değerli arkadaşlar; AK Parti İktidarı, geçmişteki kötü yönetimle oldukça fakru zaruret içerisine düşürülmüş Bağ-Kurlu, SSK'lı ve Emekli Sandığı mensuplarının durumunu iyileştirmek için iktidar sürecinde çok büyük gayretler içerisinde olmuştur. 184 000 000 asgari ücretlinin maaşı bu süreçte yüzde 91'lik zamla 380 000 000'a yükseltilmiştir. Elbette ki sosyal güvenlik kurulu mensuplarımız, yani işçilerimiz, emekli memurlarımız, Bağ-Kur mensuplarımız, istenilen düzeyde ücret alamamaktadırlar; ancak, bunun sorumlusu, takdir edersiniz ki, AK Parti İktidarı değildir, AK Parti İktidarı, kümülatif olarak daima enflasyonun üzerinde bu kesime ciddî anlamda zamlar yapmıştır.

Değerli arkadaşlar, bizden önceki konuşmacılar bizi IMF'nin reçetesini uygulamakla suçluyorlar. Şöyle filmi bir geri çevirip saralım ve izleyelim. Doğrudur, ulusal programlarını IMF okeyiyle gerçekleştirenler vardır; ama, IMF'ye Türkiye'yi muhtaç edenlerin başında Sayın Kemal Derviş vardır. KEY hesapları, 5 000 000 kişiyi ilgilendiriyor ve 393 trilyon anapara…

HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Kemal Derviş'le ne ilgisi var?

HAMZA ALBAYRAK (Devamla) - 1987'de devreye giren konut edindirme yardımı 1996 yılında kalkmış, maalesef, 5 000 000 vatandaşımızın belki en az 500 000'i, biraz önce bir konuşmacı arkadaşımın da bahsettiği üzere, konut edindirme yardımından hissesini almadan rahmetli olmuştur.

Değerli arkadaşlar, AK Parti İktidarı bir değişiklik yapmıştır; o da şudur: Biz rantiyeciye değil, şantiyeciye hizmet ediyoruz. İşte, Teşvik Yasasıyla, işte Kurumlar ve Gelir Vergisi indirimleriyle, yatırımcıya tanınan kolaylıklar ortadadır.

Yine, hatırlayınız lütfen; geçmiş yıllarda, 1984'lü yıllarda gündeme gelen Tasarrufu Teşvik Fonuyla ilgili anapara ve nemaların ne kadar Türk siyasî gündemini işgal ettiğini hatırlayınız. Ne oldu; üç yıllık süreçte, AK Parti, bunun 10,7 katrilyonunu ödedi. İnşallah, bu sene, nisan ve haziran ayında da "nema" denilen, toplumdaki ödemeler son bulmuş olacak.

Değerli arkadaşlar, biz, buradan, işçimize, esnafımıza, tüm emeklilerimize sesleniyoruz: Siz "iktidar, iktidar" "AK Parti", "Başbakan Erdoğan" dedikçe, ibadet şevkiyle, aşkıyla size hizmet devam edecek. AK Parti "siz, isteyin istedikçe" diyor. Hepinize en kalbî sevgi ve saygılarımı sunarken, bu kanuna destek vermenizi, Yüce Meclisin takdir ve tensiplerine sunarken, sizlerden istirham ediyorum; teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Albayrak.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5.- 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 140 ıncı maddesinin dördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"İdarî para cezaları ilgiliye tebliğ edilmekle tahakkuk eder ve tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde Kuruma ödenir veya aynı süre içinde Kurumun ilgili ünitesine itiraz edilebilir. İtiraz takibi durdurur. Kurumca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde yetkili sulh ceza mahkemesine başvurabilirler. Bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması haline idarî para cezası kararı kesinleşir. Sulh ceza mahkemesinin verdiği son karara karşı, yargı çevresinde yer alan ağır ceza mahkemesine itiraz edilebilir. Bu itiraz, kararın tebliğ tarihinden itibaren en geç yedi gün içinde yapılır. 2000 Yeni Türk Lirası dahil idarî para cezalarına karşı sulh ceza mahkemesine başvuru üzerine verilen kararlar kesindir. Mahkemeye başvurulması cezanın takip ve tahsilini durdurmaz. Tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde Kuruma ödenmeyen idarî para cezaları, bu Kanunun 80 inci maddesi hükmüne göre tahsil edilir. İdarî para cezalarının, Kuruma itiraz ve yargı yoluna başvurulmaksızın tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde peşin ödenmesi halinde, bunun dörtte üçü tahsil edilir. Peşin ödeme, idarî para cezasına karşı kanun yoluna başvurma hakkını etkilemez.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına Bursa Milletvekili Mustafa Özyurt.

Sayın Özyurt, buyurun.

CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ÖZYURT (Bursa) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz 1076 sıra sayılı kanun tasarısı hakkında, Cumhuriyet Halk Partisinin ve kişisel görüşlerimi sizlerle paylaşmak için söz almış bulunuyorum; öncelikle, sözlerime başlamadan hepinizi en içten saygılarımla selamlarım.

Değerli arkadaşlarım, emekli yaşamının en güzel yılları, devletine hizmet sunduktan sonra emeklilik yıllarında bunun keyfini çıkarmanın tadını tatmak için geçen yıllardır; ama, ne yazık ki, ülkemizdeki emeklilerin hiçbirisi bu tadın zevkine varamamaktadır. Sizler de, bu kırmızı koltuklar hiçbirinize baki değil, bir gün emekli olacaksınız ve sizlerin de, zaman zaman dışarıya gelen milletvekili arkadaşlarım gibi, bazı yakınmalarınız olacaktır.

Emeklilerin yaklaşık olarak yüzde 95'i, maaşlarının yetersiz olduğunu söylemektedir arkadaşlar; yapılan bir ankette, yüzde 95'i "maaşlarımız yetersiz, geçinemiyoruz" demektedir. Bunun en iyi göstergesi, emekli olduktan sonra, emeklilerimizin mutlaka ikinci bir iş peşine koşmalarıdır. Sağ olun (!), sizin oylarınızla, 2005 bütçesinde, kamu kuruluşlarından emekli olup da yine bir kamu kuruluşunda çalışmak isteyenlerin emekli maaşlarını kestiniz. Halbuki, bu, onların yıllardır emek verdiği kurumdan alacakları doğal haklarıdır. İhtiyacı olan emeklinin bu maaşları kesilmiştir. Bu da şunu gösteriyor: Sizin düşünceniz; işte birkaç kişi bu görevi almazsa, onun yerine bazılarını tayin ederiz, hiç değilse işsizliğin önüne geçeriz.

Arkadaşlar zaman zaman burada, AK Partinin şöyle olduğunu, AK Partinin böyle olduğunu söylüyorlar. Arkadaşlar, iktidara geldiğinizden beri işsizlik oranında binde 1 oranında bile bir düşüklük olmamıştır. Bunu, lütfen bir yere yazın; öğrenin yani artık; işsizlik oranında -yani istihdam oranında- binde 1'lik bir düşme olmamıştır.

ŞÜKRÜ ÖNDER (Yalova) - Var Hocam, var!

MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Nerede bunun?!. Yani, AK Parti şöyle yaptı, AK Parti böyle yaptı, biz geldiğimizde şöyle oldu diye, ortalığı güllük gülistanlık göstermeyin arkadaşlar. Bir laf vardır; derler ki: "Rakamlar kötüdür; ama, gerçekleri söylerler." Lütfen, hiç değilse rakamları görün.

Değerli arkadaşlarım, bir de fakir fukara, garip gureba edebiyatınız var. Nedense, bir kelimenin çoğulunu yapmakla, sanki edebiyat yaptığınızı zannediyorsunuz. Fakir fukara, garip gureba; ikisi de aynı kelimenin çoğulu. Bununla edebiyat mı yaptığını zannediyor arkadaşlar?!.. İki kelimeyi, aynen, tekrar tekrar söylemekle, sanki, edebiyat yapıyor; ama, işin kötüsü, ne garip gurebanın yanındasınız ne fakir fukaranın yanındasınız arkadaşlar. Yapmayın… Söyleyeyim işte… Artık, insanlarımız emekli olmak istemiyorlar, bir gün daha fazla nasıl çalışırım diye; çünkü, emeklilikte çekeceği eziyeti biliyor.

Yine, son yaptığınız değişikliklerle, sosyal sigortalar hastanesini, işte, Sağlık Bakanlığıyla birleştirdiniz. Sanki, bununla, çok büyük bir değişiklik mi oldu?! Buraya takdim ettiğinizde, dediniz ki, işte, şöyle iyi yapıyoruz, böyle iyi yapıyoruz… İşte, gerçi, Sosyal Güvenlik Bakanımız burada değil; ama, keşke burada olsaydı; yüzüne karşı da söylerdim; şu anda, emeklilerin, devlet hastanelerinde ve eski sosyal sigortalar hastanelerindeki gördükleri eziyeti, lütfen, gitsin, bir görsün. Ben hekimim, yaşıyorum, işin içindeyim.

Bu arada, şunu da söyleyeyim arkadaşlar: Bir taraftan, işte, şöyle iyiyiz, böyle iyiyiz diyorsunuz; ama, bugün, hastalarımdan bir tanesi telefon etti; dedi ki: "Efendim, ben kanser hastasıyım. Kan şeyimi artırmak için -tıpta eritrosit sayısını artırmak, "stimüle etmek" dediğimiz bir madde vardır-  bu maddenin, bu kan yapıcı maddenin, almama izin vermiyorlar efendim, parasını ödeyeceksiniz diyorlar"  diyor ve "her seferinde, kemoterapi görürken, 1 milyar para ödüyorum ben bunun için" diyor ve bu hasta emekli. Hadi bakalım, ödesin… Nereden ödeyecek?.. Ondan sonra, diyorsunuz ki, işte, emeklilere şöyle iyi yapıyoruz, böyle iyi yapıyoruz… Arkadaşlar, bu iş edebiyatla olmaz.

Birkaç tane şey okumak istiyorum; aslında, böyle, hani, arka arkaya güzel cümleler düzerek değil de, bir gazete kupürü okumak istiyorum arkadaşlar. Bir emekli, diyor ki: "2006'da emekli aylığımıza yüzde 7, yüzde 3 zam yaptılar; ama, kira, yakıt, tüpgaz, dolmuşa, son bir yılda yapılan zam oranı yüzde 30. Patates, soğan, salatalık fiyatı ise, son bir yılda yüzde 100 artmıştır. Makarna yüzde 50, peynir yüzde 46 artmıştır. Özellikle mutfaktaki zam, bize yapılan zammın çok çok üstünde oldu. Hayat pahalılığı, açıklanan enflasyonun kat kat üstünde gerçekleşmiştir. Emekliye yapılan zam, kızgın sacın üstüne konulan yağ gibidir, erimiş ve uçup gitmiştir." İşte, bir emeklinin yazdığı.

Diğer bir emeklininkini okumak istiyorum: "Ben, 82 yaşında, huzurevinde yaşayan bir emekliyim" diyor arkadaşlar. "Benim gibi yaşlı ve kimsesizlerin huzurevi parasından her ay yüzde 18 KDV alındığını herhalde hükümet bilmiyor" diyor. Bilmiyorum Sayın Bakanın haberleri var mı yüzde 18 KDV alındığından huzurevlerinden. Bir emeklinin feryadı…

"Peki, bu partinin adındaki adalet nasıl bir adalettir ki, pırlanta, elmas, yakut ve incinin KDV'sini yüzde 18'den sıfıra indirirken, huzurevindeki yaşlı ve kimsesizlerden yüzde 18 KDV alınmasına göz yummaktadır?! Neresi bunun Adalet ve Kalkınma Partisi?!" Bunlar benim değil arkadaşlar, halkımızın göndermiş olduğu evraklardır. Bilginize sunmak istiyorum.

Diğer önemli bir konuya değinmek istiyorum arkadaşlar, bu tasarıyla. Biliyorsunuz, bu sene, devlet hastanelerinin yaklaşık olarak 3,5 milyar lirasını Maliye sildi, alacaklarının 3,5 milyar lirasını sildi, dedi ki; bu parayı alamazsınız. Ondan sonra devlet hastanelerine deniliyor ki; siz, hizmet vereceksiniz. Buranın hekimleri dışarıya karşı borçlanmışlar, kendilerine hizmet almışlar. O zaman, o hizmetleri de silin, deyin ki: Sizin borcunuzu siliyorum; ama, alacaklarınızı da siliyorum. Öyle değil; parayı vermiyorsunuz -3,5 milyar lirasını hastanelerin- siliyorum diyorsunuz.

CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Tamamı ödendi efendim onların.

MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Hayır efendim, ne ödendisi… İşte, 750 milyar bir para göndermişsiniz, üç ayda peyderpey…

CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Bakana sorun, hepsi ödendi…

MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Üç ayda bir, üç ayda bir 750 milyar lira göndereceğim diyorsunuz ve bundan dolayı…

CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Ödenmiyor diye bir şey yok…

MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Efendim, ödenmiyor değil; ama, bir taraftan 3,5 milyar lirayı kesiyorsunuz, ondan sonra diyorsunuz ki, 750 000 000 para gönderiyorum veya 750 milyar gönderiyorsunuz.

ALİM TUNÇ (Uşak) - Hayır, hepsi ödenecek.

MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Efendim, buyurun, işte buyurun; gazete burada efendim.

ALİM TUNÇ (Uşak) - Gazetelere itibar etmeyin.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karşılıklı konuşmayalım.

MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Efendim, lütfen, dinleyin.

Gazeteye itibar etmiyorsunuz, zamanı geldiği zaman "gazeteler böyle" diyorsunuz. İşte burada. Neden doğru söylendiğinde rahatsız oluyorsunuz arkadaşlar!

CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Doğru şeyler söyleyin.

MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Arkadaşlar, bu ülke bizim. Biz insanımızı seviyoruz.

Biraz evvel söylediğim gibi, bu oturduğunuz koltuklar size baki değil. Siz de bir gün emekli olacaksınız. İnşallah, karşılaşırız dışarıda, geldiğinizde, doktor bey, haklıydınız siz söylediklerinizde dersiniz.

CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Ben söylemeseydim, paraların ödenmediğini ifade edecektiniz; ama, paralar ödendi.

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Şu anda kulisteki eski milletvekilleri de öyle söylüyor.

MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Evet, işte arkadaşınız söylüyor, şu anda da söylüyorlar.

Onun için, lütfen, elinizi vicdanınıza koyun. Yaptıklarınıza kötü demiyorum, keşke gönlümüzden geçenleri yapabilseniz, daha iyisini yapabilsek; ama, arkadaşlar, bazı şeyler var, bazı kurumları yıkıyorsunuz, yerine koymadan kötüsünü yapıyorsunuz. İşte, bu hastaneleri birleştirmekle çok büyük bir hata yaptınız. Devlet hastaneleri ile SSK hastanelerini birleştirmekle çok büyük bir hata yaptınız ve şu anda, gidin görün kuyrukların ne kadar uzun olduğunu, ne kadar kötü durumda olduklarını. Parasını vermiyorsunuz, ondan sonra diyorsunuz ki, hastaneler pis. Tabiî pis olacak.

ALİM TUNÇ (Uşak) - Kuyrukları kaldırdık.

NAİL KAMACI (Antalya) - Hangi kuyrukları kaldırdınız?..

MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Efendim, az evvel söylediğim gibi, rakamlar hoş değildir; ama, gerçeği söylerler. Gidersiniz bir hastanenin polikliniğine, şöyle bir gezersiniz. Sizin elinizden tutan yok. Zorla da gitmeyin demiyoruz.

ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Muğla) - Hocam, hiç öyle değil.

MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Kendi keyfinizce gidin görün. Şöyle bir polikliniği ziyaret edin, ne halde olduklarını görün.

ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Muğla) - Oraya çıkıp konuşuruz da, buradan laf atmak hoş değil; ama, öyle değil.

MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Efendim, dediğim gibi, bunu daha evvel de söyledim ben size; kırk ay oldu, nedense bu kürsüden konuşmayı öğrenemediniz, hep oradan konuşuyorsunuz.

ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Muğla) - Ben konuşurum.

MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - O zaman gelirsiniz, benden sonra kalkarsınız, dersiniz ki, Mustafa Özyurt, söylediklerin öyle değil dersiniz.

ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Muğla) - Çıkacağım zaten, söyleyeceğim.

MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Lütfen, bunu öğrenin artık, kırk ayı geçtik şurada, yapmayın arkadaşlar

Diyorum, bir tarafta estetik ameliyatlarının parası ödeniyor, öbür tarafta neupogen yahut da eritrosit süspansiyonu, yani, kan hücresinin sayısını artıran maddenin parasını ödemiyor SSK; ödemiyorum efendim diyor, gidin başka yerden alın diyor. Evet…

ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Muğla) - Münferit şeylerden bahsediyorsunuz.

MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Efendim, münferit şeyler… Bunlar başınıza geldiği zaman münferit olmaz. Sizin başınıza geldiği zaman, sizin için yüzde 100'dür olay. Başkası için tabiî, başkasına söylemek kolay, onun için münferittir; ama, sizin için yüzde 100'dür; gelsin başınıza bir, görürsünüz.

Lütfen… Neden rahatsız oluyorsunuz gerçekleri söylediğimizde, onu anlamıyorum ya! Ben size gerçekleri söylüyorum arkadaşlar; kötü bir şey…

ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Muğla) - Gerçek değil onlar.

MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Ne?! Ne gerçek değil?!

Kötü bir şey söylemiyorum;  diyorum ki, işte, estetik ameliyatı yapanın parasını ödüyor SSK; ama, buna karşılık, kanser hastasının, kemoterapi gören hastanın kan hücre sayısını artıracak olan maddenin parasını ödemiyor. Söyleyin, bakan burada… Çağırın, gelsin; desin ki, evet, ödüyorum desin, ben de inanayım. Sayın Devlet Bakanımız oturuyor, Sosyal Güvenlik Bakanımız dışarıda. Bu mu yani işin ciddiyeti?!

Şurada, soruyorum; İktidar Partisisiniz, bakın, toplasanız, 50 veya 60 kişisiniz arkadaşlar. Bu ülkeyi yönettiğinizi iddia ediyorsunuz; böyle mi yönetiyorsunuz?!

Gerçekler nedense sizi rahatsız ediyor. Lütfen, gerçekleri kabullenin; deyin ki, evet, bu gerçektir, doğrudur. Haklıysak haklıyız arkadaşlar, haksızsak haksız oluruz.

Korkmayın, bu memleketi en az sizler kadar seven insanlarız biz; bu memleketin, en az sizler kadar, iyiye gitmesini istiyoruz. Ülkemiz, dünyanın en iyi ülkelerinden olduğu zaman, ben gurur duyarım, hoşuma gider, bundan rahatsız olmam, sevinirim; ama, emeklim de iyi şartlarda yaşıyorsa, bu benim hoşuma gider, ikinci sınıf insan muamelesi görmesi beni rahatsız eder. Bu, benim yapımdan kaynaklanan bir olay.

İktidar olarak buraya çıkıyor arkadaşlar, dört kelimede bir, AKP şöyle dedi, AKP böyle yaptı… Yapmayın arkadaşlar, biraz da gerçekleri söyleyin lütfen.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP Sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Özyurt, teşekkür ediyorum.

Şahsı adına Sayın Albayrak; konuşacak mısınız efendim?

Buyurun.

HAMZA ALBAYRAK (Amasya) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan 1076 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci maddesiyle ilgili söz almış bulunuyorum; sizleri ve bizleri izleyen Aziz Türk Milletini saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, 5 inci madde, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 140 ıncı maddesiyle ilgili idarî para cezalarının tarh, tahakkuk ve tahsiline getirilen düzenlemeyle ilgilidir.

Değerli arkadaşlar, idarî para cezalarına ilişkin onbeş gün içerisinde ilgililer itiraz edebilecekler, itiraz etmediği takdirde, onbeş gün içerisinde bu parayı peşin ödediklerinde kendilerine cezanın dörtte 1'i oranında indirim sağlanacak. İtiraz, bir hafta içerisinde ilgili para cezasını düzenleyen idareye karşı yapılabileceği gibi sulh ceza mahkemesine de yapılabilecektir. Tabiî, sulh ceza mahkemesinin vermiş olduğu 2 000 YTL'ye kadarki cezalara ilişkin karar kesin olacak; ancak, 2 000 YTL üzerindeki para cezaları için taraflar süresi içerisinde ağır cezaya müracaat edebilecekler. Tabiî, adlî takibat, ağır ceza noktasındaki itiraz idarî para cezasının tahsilatını durdurmuyor malumlarınız.

Değerli arkadaşlar, bardağın dolu tarafını görüp de boş tarafını söyleyene biz minnet duyarız, şükran duyarız. Buraya çıkan konuşmacılar AK Parti şunu şunu yaptı; ama, şunu şunu da yapması gerekir dese, biz, bunu baş tacı ederiz.

Bakınız, değerli milletvekilleri, AK Parti sağlıkta, adalette, güvenlikte, eğitimde ciddî anlamda sessiz devrimler yaptı. En çok sessiz devrimin olduğu yer de Sağlık Bakanlığı.

Bakınız, emeklilere getirilen kolaylıklar: Katma Değer Vergisi sağlık giderlerinde yüzde 18'di 8'e düştü. Gönül istemez mi sıfır olsun; ama, bunu söyleyin lütfen. "Yüzde 18'den 8'e düşürdünüz; ama, yetmiyor, yüzde 1'e düşürün, sıfıra düşürün" deyin. Yine, emeklilere, birisi diyor ki, yüksekokulda okuyan öğrencilerine burs verilsin, kredi kullandırılsın. Kardeşim, zaten bunlar veriliyor. Hiçbir emeklinin yüksekokulda okuyan öğrencisinin yurda girmemesi, Kredi Yurtlar Kurumundan kredi almaması gibi bir tane örnek gösteremezsiniz; varsa, çıkın burada söyleyin.

Değerli arkadaşlar, emeklilerin hepsi, hepimizin seçmenleri var, allahaşkına gelip de Bağ-Kur, SSK emeklisi, çeşitli rahatsızlıklarından dolayı özel hastanelerde tedavi görmüyorlar mı?! En ciddî ameliyat olan kalp ameliyatını, sizin gibi, benim gibi olmuyorlar mı?

HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sizden önce de vardı hastanede ameliyat olanlar.

HAMZA ALBAYRAK (Devamla) - Bunlar güzellikler değil mi?! Bunları söyleyin arkadaşlar. Ama, deyin ki, şunlar şunlar da olursa güzel olur deyin, buna biz şapka çıkartalım.

MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Söyleyince yapacak mısınız?

HAMZA ALBAYRAK (Devamla) - Yine, değerli arkadaşlar, bakınız, Osmanlı'da ve Türkiye Cumhuriyetinde hiçbir zaman kast sistemi olmadı, ırkî ayırımcılık olmadı; ama, sağlık sektöründe vardı biliyor musunuz? SSK'lı, Bağ-Kurlu, devlet memurlarının gittiği hastanenin önünden bile geçemiyorlardı. Bugün, 1 tane SSK'lı bulunduğu ilçesinden 1 tane ilaç yazdırmak için kilometrelerce yol gelip şehir merkezine geliyordu. Şimdi bütün emekliler istediği reçetenin bedeli olan ilacı istediği eczaneden almıyor mu?!

HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Eczacılar para istiyor; paralarını verecek misiniz?

HAMZA ALBAYRAK (Devamla) - Bunlar güzellik değil mi arkadaşlar?! Bunları söyleyin. Bunlar size artı puan kazandırır. Bunlar sizi eksiltmez. Bunları söyleyin. Ama, deyin ki, şunları şunları da yapın deyin.

MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Bize bakmayın, bu tarafa bakın.

HAMZA ALBAYRAK (Devamla) - Lütfen, bakmakta olduğunuz gözlüğü değiştirin, her şeye olumsuz yaklaşmayın. Yanlışa şirin gözükmek için doğrudan taviz veriyorsunuz, ben buna üzülüyorum değerli arkadaşlar. Bu, size hiçbir şey kazandırmaz.

HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Bize bakarak söyleme, biz hep doğrudan yanayız.

HAMZA ALBAYRAK (Devamla) - Bakınız, bizim yeşilkartlılara sağladığımız imkân: İlaçlardaki fiyat indirimiyle sağladığımız imkân işte bu sağlık yatırımlarına aktarıyoruz; 1,5 katrilyon -ilaçlardaki yüzde 40'a tekabül eden- devletin kârı var. Bunları söyleyiniz lütfen. 970 trilyon, yeşilkartlara aktarım var. Bunları söyleyiniz lütfen.

Değerli arkadaşlar, bunlar Türkiye'nin gerçekleri. Lütfen, 2 kere 2'ye 4 deyin.

HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Yeşilkartla övünmeyin, insanları yeşilkarta muhtaç edenleri söyleyin!

HAMZA ALBAYRAK (Devamla) - 2 kere 2'ye 4 deyin; 3 diyen de yanlış der, 5 diyen de yanlış der. Doğru doğrudur, yanlış yanlıştır. Biz, muhalefetten bu olumlu yaklaşımları da bekliyoruz. Olumlu katkılara da açığız. Çünkü, biz, istişareye, olayın genişlemesine, analitik düşünceyle irdelemeye gönülden inanıyoruz. Yanlışlarımızı, eksiklerimizi söylerseniz muhalefet olarak, bu katkınızdan dolayı biz minnet duyar, sizlere şükranlarımızı ifade ederiz; ama, lütfen, bardağın dolu tarafından da bahsetme erdemi, alışkanlığı hepimizin olsun.

Bakınız, değerli arkadaşlar, dünya ve Türkiye'de birtakım olaylar cereyan ediyor. Bizler, medeniyetler ittifakı peşinde koşarken, birileri, haçlı ittifakını önplana çıkarmaya çalışıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAMZA ALBAYRAK (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Albayrak, buyurun; lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.

HAMZA ALBAYRAK (Devamla) - Bizim, her geçen günden daha ziyade, bugünlerde, bir ve beraber olmaya ihtiyacımız var.

Bu kanunun bu maddesine evet diyeceğiniz ümidiyle, hepinize sevgi sunuyorum, saygı sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Albayrak.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, bir milletvekili arkadaşımız, soru sormak talebiyle ekranda gözüküyor.

Sayın Hakkı Ülkü Beye soru sorması için söz hakkı veriyorum.

Buyurun Sayın Ülkü.

HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakana sormak istiyorum.

Kanun tasarısının ismi, "Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur'dan Aylık veya Gelir Almakta Olanlara Ek Ödeme Yapılması" vesaire vesaire diye sürüp gidiyor.

Bir süre önce 5393 sayılı Belediye Yasasını çıkararak, bunun 85 inci maddesinde yer alan bir düzenlemeyle, Emekli Sandığından emekli aylığı alan belediye başkanları ile Bağ-Kur ve Sosyal Sigortalar Kurumundan aylık alan belediye başkanları arasında büyük bir ayırım yarattık, burada çıkardığımız yasayla. Emekli Sandığından emekli olan belediye başkanlarına makam tazminatı ve buna bağlı olarak da temsil veya görev tazminatı ödenirken, diğer kurumlardan emekli olan belediye başkanlarına söz konusu tazminatları ödememekteyiz. Bu durumda, İçişleri Bakanlığı, valilikler kanalıyla, 820 tanesi SSK'dan, 603 tanesi de Bağ-Kurdan emekli olmak üzere, toplam 1 423 emekli belediye başkanı saptadı. Şimdi, Emekli Sandığından emekli olanlar ile SSK ve Bağ-Kurdan emekli olanlar arasında bunca ayırım, Anayasanın da 10 uncu maddesine aykırı olduğuna göre, belediye başkanlarının bir kısmının Emekli Sandığı, bir kısmının Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur üyesi olması durumu, birçok çelişkiyi, birçok aykırılığı, birçok anayasal aykırılığı meydana getirdi.

Kısacası, demek istiyorum ki; yasa tasarısı görüşülürken, Emekli Sandığından emekli olanlar ile Bağ-Kurdan ve SSK'dan emekli olan belediye başkanları arasındaki bu farklılığın giderilmesi yönünde, ya bir madde ihdası ya da bir başka biçimde bu konunun gündeme getirilmesi konunun çözümüne yardımcı olacaktır. Aksi halde, bu durum, 1 423 belediye başkanının mağdur olmasına neden olup, sürüp gidecektir. Düzeltilmesinin sağlanmasını rica ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ülkü.

Sayın Öğüt, buyurun.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, öncelikle teşekkür ederim; Ardahanlı bir arkadaşımızın işine geri dönmesinde çok büyük katkınız oldu. Ben, ailesi adına çok teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, Ardahan, yedi sekiz ay kışı yaşayan, iklim koşulları çok zor olan bir bölge. Bağ-Kur ve SSK binalarımız yok. Soba yakarak, insanlar orada ısınmaya çalışıp, bir yandan da hizmet vermeye çalışıyorlar. Bağ-Kur ve SSK için Ardahan'a doğru dürüst bir bina yapmayı düşünür müsünüz? Bu konuda da yardımcı olursanız çok teşekkür ederim.

BAŞKAN - Saygıdeğer arkadaşlarım, fırsat bu fırsat deyip, başka konularda değil de, konuyla ilgili soru sorarsanız memnun olurum.

Sayın Özyurt, buyurun.

MUSTAFA ÖZYURT (Bursa) - Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim söz verdiğiniz için.

Sayın Bakanım içeride olsaydı ben bu soruyu sormayacaktım; dışarıda olduğu için konuşmam sırasında, sormak zorunda kaldım.

Bazı hastanelerde, daha önce SSK olup, şimdi Sağlık Bakanlığına devredilen hastanelerde, özellikle, SSK'lı olan işçi emeklilerine belli oranda kontenjan verildiği, siz şu kadar, 20 hasta görüleceksiniz veya 10 hasta görüleceksiniz diye; böyle bir şeyi söylüyorlar.

İkincisi de; özellikle, kemoterapi dediğimiz, yani, kanserin ilaçla tedavisi sırasında, kan oranlarındaki düşüklük nedeniyle bazı ilaçların kullanılması lazım. Bunlardan bir tanesi de Reocomin diye bir ilaç. Bildiğim kadarıyla, bu ilacı da SSK kesinlikle vermiyormuş ve her seferinde, hastalar, kemoterapiden sonra kan düzeyleri düştüğü için, aşağı yukarı 1 milyar lira ödeyerek bu ilacı almak zorundalar. Acaba bilginiz var mı? Öğrenmek istiyorum efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özyurt.

Sayın Bakanım, buyurun.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım; soru soran arkadaşlarıma da çok teşekkür ederim.

Ardahan'la ilgili, mutlaka, kurumlarımızın, modern, çağdaş binalara kavuşması bizim de arzumuz. Yeni sosyal güvenlik reformunda, artık, Bağ-Kur, SSK, Emekli Sandığı diye ayrı ayrı binalarımız olmayacak, sosyal güvenlik merkezlerimiz olacak, tek çatıyı bu şekilde sağlayacağız. İnşallah, bu reform tasarısı çıktığı zaman, bu şekilde eksik ve mağdur olan illerimizden başlamak kaydıyla, yeni yapılanmamızı, modern binalarımızı bu illerimizde tamamlayacağız.

Sayın Özyurt'un, SSK'lı hastalarımızın, vatandaşlarımızın hastanelerde kota verilerek muayene ve tedavi edildikleri yolunda bir sorusu oldu. Değerli arkadaşlarım, bunu asla kabul etmemiz mümkün değil. SSK'lı vatandaşların ikinci sınıf hasta muamelesi görmesine hiçbirimizin gönlü razı olmaz. Biz, SSK'lı vatandaşlarımız ister kamu hastanelerinde olsun ister özel hastanelerde olsun, onların muayene ve tedavilerinin paralarını son kuruşuna kadar ödüyoruz. Onun için, vatandaşlarımıza, SSK'lı vatandaşlarımıza ikinci sınıf vatandaş muamelesini asla kabul etmeyiz. Bu konudaki hassasiyetinize teşekkür ediyorum. Arkadaşlarım da, bu konuda bir inceleme ve araştırmaya başlayacaklar. Ayrıca, bu konuda şikâyeti olan SSK'lı vatandaşlarımız da bize ulaşırlarsa bundan memnun olurum. Hiçbir şekilde, ayırımcı bir muameleyi, bu şekilde kabul etmemiz mümkün değil. Bizim, sağlık hizmeti sunumundaki temel felsefemiz, statü farklılıklarına dayanan bir hizmet anlayışı değil; sağlık hizmetinin, kolay, erişilebilir ve kaliteli olması, bizim en büyük hedefimizdir. İster SSK'lı olsun ister Bağ-Kurlu olsun, ister kentte otursun, ister kırsalda otursun herkes bu sağlık sisteminden eşit ve adil bir şekilde yararlanmak durumundadır; bunu sağlamaya çalışıyoruz. Geçeceğimiz genel sağlık sigortası bunu bize temin edecektir.

İlaç konusunu, izin verirseniz, yazılı olarak şey yapayım. Ödeniyor diye bilgi gelmiş arkadaşlarımıza; ama, emin olmak için araştıralım, o şekilde size yazılı olarak...

MUSTAFA ÖZYURT (Bursa) - Bana gelen, hastalarımdan, kesinlikle ödenmiyor; bilginiz olsun.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Şu anda, zaten, sosyal güvenlik kuruluşlarımız, yani, Bağ-Kur, SSK, Emekli Sandığı ortak tarifeye geçti; yani, biri ödüyorsa, öbürü de mutlaka ödemek durumunda; ama, yine de emin olmak için bir bakıp öyle size cevap vereceğiz.

MUSTAFA ÖZYURT (Bursa) - Teşekkür ederim.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Başkanım.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 6.- 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun ek 24 üncü maddesine aşağıdaki bent eklenmiştir.

"m) Özelleştirme kapsamındaki kuruluşların, özelleştirme uygulamaları sonucu bun-lardaki kamu payının % 15'in altına düşmesinden veya bunların tasfiyesinden yahut tüzel kişi-likleri sona erecek şekilde kapatılmasından önce sosyal yardım zammı ödemelerine hak ka-zanmış olanlara bu madde gereğince ödenen sosyal yardım zammı ödemeleri, (l) bendindeki esaslara göre Hazinece karşılanır."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili Sayın Muharrem Doğan; buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA MUHARREM DOĞAN (Mardin) -Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 1076 sıra sayılı yasa tasarısının 6 ncı maddesi üzerinde görüş belirtmek üzere Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; öncelikle, Yüce Meclisimizi ve saygıdeğer halkımızı saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu kanun tasarısında, özelleştirme öncesinde özelleştirilen kurumlarca ödenen sosyal yardım zamlarının Özelleştirme Fonu tarafından zamanında ödenmemesi halinde bunların Hazinece ödenmesine ilişkin hükmün 2003 tarihli ve 4971 sayılı Kanunla kaldırılması üzerine doğan boşluğun giderilmesine yöneliktir. Bu gerekçe bile, özelleştirmenin ne derece önemli bir iş projesi olduğunu göstermektedir.

Kanunlarla bir tarafı düzeltirken diğer tarafı bozmamak gerekir. Özelleştirmenin amacı, devletin ekonomideki payını küçülterek, daha büyük katmadeğer elde etmek için ekonomik faaliyetlerin özel sektöre devredilmesidir. Bunu yaparken de, amacına ve gerçeğe uygun olarak yapılması sağlanmalıdır. Bu şekilde, hem istihdam hem de ekonomi katmadeğer kazanır, fiyatlar düşer, rekabete açık bir ortam sağlanır, ayrıca, devletin yükü hafifler, daha kolay işler hale gelir.

Ülkemizde özelleştirme ilk defa Anavatan Partisiyle başlamıştır ve başarılı da olmuştur; ancak, bugün geldiğimiz noktada, özelleştirme ilkeleri yön değiştirerek, amaç ve gerçeğinden uzaklaşmıştır. Özelleştirme yapılırken, uygulamalar toplumda panik ve endişe kaynağı olmamalıdır. Özellikle özelleştirme açık ve şeffaf yapılmalıdır. Aksi halde, yapılacak uygulamalar insanlarda gelecek kaygısı yaratacak, çoğunlukla da bu kaygılar haklı çıkacaktır.

Özelleştirme kapsamındaki kuruluşlarda çalışanlar, bugüne kadar, elemeği, göznuru dökerek, milletimize ve devletimize emek vermişlerdir. Bu nedenle, özelleştirme uygulamaları sırasında bu vatandaşlarımızın mağdur edilmemesi ve doğacak mağduriyetlerin giderilmesi en büyük hedefiniz olmalıdır.

Özelleştirme yapılırken, çalışanların bir kısmı ücret kaybına uğramış, bir kısmı hem ücret hem strateji kaybına uğramış, birçoğu da işsiz kalmıştır.  Özelleştirilen kuruluşlarda daha önce sözleşmeli statüde çalışanların bir kısmının tamamen işsiz kaldığı, bir kısmının da geçici işçi statüsünde istihdam edildiği bilinen bir gerçektir. Bu şekilde istihdam edilen kişiler, genellikle tahsil durumları, meslekî tecrübeleri ve hizmet yılları dikkate alınmaksızın çalıştırılmışlardır.

Bu durum, hem çalışma barışını bozmakta hem de iş verimini düşürmektedir. Çoğunlukla da meslekî deneyim ve tecrübelerine uygun kadro ve işlerde çalıştırılmamaktadırlar. Bu durum da, devleti büyük bir işgücü ve deneyimden mahrum etmektedir. Bu tür uygulama örnekleri, özelleştirme konusunda toplumda büyük şüphelerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

Diğer taraftan, son zamanlarda, AKP Hükümetin yaptığı özelleştirmelerle ilgili verilen mahkeme kararları da, bu şüpheleri artırmaktadır; dolayısıyla, AKP Hükümetinin özelleştirme konusunda yeterli donanıma ve deneyime sahip olmadığını göstermektedir. Buna, mutlaka bir önlem alınmalıdır.

Hükümetin, özelleştirme politikasını yeniden gözden geçirmesi şarttır. Hükümet, yeni bir özelleştirme stratejisini mutlaka oluşturmalıdır. Özelleştirme yalnızca kasayı doldurmak mantığıyla çalışmaz. Kısa ve uzun vadeli hedeflerin olması, sonuç ve etkilerinin saptanması gerekir. Proje ve yatırım hedeflenmelidir, satılan bir şeyin yerine mutlaka bir şeylerin konulması gerekir.

Özelleştirilecek alanların diğer alanlarla ilişkisi doğru değerlendirilmeli ve milletin yüksek menfaatları daima gözetilmelidir. Yani, bir alanda özelleştirme yapılırken, ekonomik katkı kadar bu alandaki özelleştirmenin güvenlik, hukuk, kültür ve sosyal alanlar gibi üst alanlarla olan ilişkisi de gözardı edilmemelidir. Özelleştirmede temel ilke, hakkaniyet, adalet ve şeffaflık olmalıdır. Eğer bunlar yapılırsa, eminim ki, çalışanlar mağdur olmayacaktır. Ayrıca, hükümet de, mahkeme kararları nedeniyle sıkıntıya da düşmeyecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; emeklilerimiz 400-500 YTL'yle yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar. Halbuki, onların durumunu düzeltmek, daha iyi yaşam koşulları sağlamak, hepimizin görevidir; daha önemlisi, bu Yüce Meclisin görevidir. 1999 yılı ile 2002 yılları arasında emeklilerimize yapılan maaş zammı yüzde 5'i geçmedi. Siz de, yüzde 5'lik vergi iadesini bile çok görerek, oranı yüzde 4'e düşürmeye çalışıyorsunuz.

Sayın Bakanım, yaptığınız konuşmada, emeklilerimizin maaş artışları için, yılda iki defa yüzde 3'lük artışı eleştirenlere cevaben, olmayan kaynakları ve imkânsızlıkları bahane ettiniz. Olmayan kaynakları var hale getiren, bence, güçlü ve büyük hükümetlerin işi olması gerekir diye düşünüyorum.

Olmadı Sayın Bakanım; hükümetin en başarılı bakanlarından biri olarak gördüğümüz size, bu şikâyet hiç yakışmadı. Anavatan Partisi okulundan mezun olan, büyük deneyimler elde etmiş özverili bir bakanımız olarak, biz, daha farklı bir yaklaşım beklerdik sizden; çünkü, Türkiye'ye çağ atlatan Anavatan Partisi, hiçbir zaman şikâyet etmedi, yok demedi, olmayanı var etti; sizler de bunu yapınız, sizden beklediğimiz bu. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) Hatırlatmak isterim ki…

CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Muharrem Bey hazırlıkta şimdi…

MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Evet…

Siz, bugün, yüzde 3'ten fazlasını layık görmediğiniz emeklilerimizin oylarıyla iktidar oldunuz. Mademki iktidar oldunuz, kaynak bulmak, yoksa yaratmak zorundasınız. Ayrıca, şikâyet etmeye de kesinlikle hakkınız yoktur. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde tek başına iktidar olmak lütfuna erişmiş üçüncü partisiniz. Rahmetli Menderes ve rahmetli Özal'dan sonra Yüce Türk Milleti AKP'ye güvenmiş ve ona tek başına iktidar olma lütfunu bahşetmiştir; ama, siz, sürekli yokluklardan, enkazlardan ve imkânsızlıklardan yakınıyorsunuz. Siz, iktidar olarak dördüncü yıla girdiniz, hâlâ, daha, iktidara geldiğiniz zamanki şartların olumsuzluğundan şikâyet ediyorsunuz. Bu şartlar hiç mi düzelmedi?! Öyleyse niye geldiniz, kimi kime şikâyet ediyorsunuz?! Sizden önce gelenler dert yanmak yerine sorunları çözmeye çalıştı. Siz de böyle yapmalısınız.

Emeklilerimiz, yıllarca çalışmış, devletine ve milletine hizmet etmişlerdir. Onlar başımızın tacı olmalıdır. Onlar için yapılması gereken her şey yapılmalıdır. Verdiğiniz küçük maaş artışları bunun için yeterli değildir; daha fazlası için mutlaka kaynak yaratılmalıdır. Onların maaş kuyruklarında ya da hastane sıralarında perişan olmalarına duyarsız kalmak, bize acı verir. Maaşlarını daha sağlıklı alabilmeleri ve tedavi olabilmeleri için yeni bir teknolojik sistem üretmelisiniz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, ülkemizde emekli sayısı ortalama 7 000 000 civarındadır. Aile efradıyla birlikte saydığımız zaman toplumumuzda emekli maaşıyla geçinenlerin sayısı aşağı yukarı 20 000 000'a yaklaşmaktadır. Biz Anavatan Partisi olarak emeklilerin hayat standartlarının yükseltilmesine, sosyal hizmetlerde daima birinci sırada olmalarına, sağlık hizmetlerinden en kolay ve en hızlı şekilde faydalanmalarına yönelik tüm tedbirlerin alınması gerektiğine inanıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kesildi)

MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Sayın Başkanım, bitirmek üzereyim.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Doğan, konuşmanızı tamamlayınız.

MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

Bütün bunlar ancak sosyal güvenlik sisteminin yeniden yapılanmasıyla olabilir ve mümkündür. Eşit işe eşit ücret politikasıyla oy toplayan AKP Hükümeti, bu konuda çözüm bekleyen milyonlarca memurumuzun ve emeklilemizin derdine çare olmalıdır.

MEHMET NEZİR NASIROĞLU (Batman) - Olacağız.

MUHARREM DOĞAN (Devamla) - İnşallah; bekliyoruz.

Değerli milletvekilleri, gelin, kalan bu yasama süresini kendimiz için değil aziz milletimizin huzuru ve refahı için değerlendirelim, emeklilerimizin yüzünü güldürelim. Biz, Anavatan Partisi olarak, milletimizin faydasına olacak her türlü gerişimde varız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Sayın Başkanım, bitiriyorum.

BAŞKAN - Buyurun.

MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Gerek projelerimiz gerekse tecrübelerimizle her türlü katkıyı vermeye hazırız. Biraz önce Sayın Albayrak dedi ki: "Yaptıklarımıza da evet deyin." Biz zaten diyeceğiz ve diyoruz. Halkımız ve milletimiz için, gerçekten biz Anavatan Partisi olarak, yapacağınız her girişimde size katkı sağlayacağız; ama, halkımızın ve devletimizin aleyhinde olacak hiçbir girişime de evet diyemeyiz.

Bu nedenle, konuşmama son verirken, sizlere ve yüce milletimize en derin saygılarımı sunuyor, söz konusu tasarının ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum, saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Doğan.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına Burdur Milletvekili Sayın Ramazan Kerim Özkan; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 1076 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur'dan Aylık veya Gelir Almakta Olanlara Ödenen Gelir ve Aylıklarda 2006 Yılında Yapılacak Artışlar ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde, Grubum ve şahsım adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bugün, ülke olarak, Roma'da meydana gelen elim bir trafik kazası haberiyle büyük üzüntü yaşadık. Acımasız trafik terörü, bu kez de, ülkemiz dışında, 12 yurttaşımızın can kaybına neden oldu. Kazada yaşamlarını yitiren tüm yurttaşlarımıza Allah'tan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı diliyorum. Bu kazada vefat eden değerli dostlarım Ahmet Keleş, Emine Canan Keleş ve can dostum, arkadaşım, Dr. Mehmet Keleş; ki, Mehmet Keleş arkadaşım, Antalya-Akseki ve Korkuteli ilçelerinde, şu anda yaralı olan eşi Dr. Melek Keleş'le beraber uzun yıllar doktorluk görevini ifa da ettiler; şu anda İstanbul'da bayilikle iştigal ediyorlardı; bu elim kazada doktor kardeşimizi kaybetmiş bulunuyorum. Can kardeşimiz Melek Keleş'e de acil şifalar diliyorum. Yine, kazada yaralanan Burdurlu hemşerim, işadamı Mehmet Mecikoğlu'na ve eşi Sakine Mecikoğlu'na ve hastanelerde yatan tüm yaralı yurttaşlarımıza acil şifalar diliyorum. Böyle elim kazaların bir daha görülmemesini Yüce Allah'tan niyaz ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Emekli Sandığı ve SSK'dan aylık veya gelir alan ve bu gelirleriyle kısıtlı şartlarda yaşamlarını idame ettirmek zorunda kalan bordro mahkûmu değerli vatandaşlarımıza, bu kanunun bir nebze yararı olması dileklerimi sunuyorum. Kendilerine, verdikleri yaşam mücadelelerinde başarılar ve sabırlar diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde 4 kişilik bir aile için normal yaşam sınırının 1 900 YTL olarak belirlendiği bir ekonomik düzende, Emekli Sandığı, Bağ-Kur ve SSK çalışanlarının bu sınıra yaklaşamadıkları bile düşünüldüğünde, bu tasarının önemi bir kez daha belirgin olarak ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla, bu tasarı, her ne kadar bu vatandaşlarımızın durumlarında gerçek anlamda bir iyileştirmeyi içermemesine rağmen, Meclis gündeminde hatırlanmaları nedeniyle, hiç değilse, olumlu bir adım olarak nitelendirilmektedir.

Zira, ülke nüfusunun çok önemli bir çalışan kesiminin açlık sınırında olmaları ve bunun, ülkenin en önemli gündemini oluşturması nedeniyle, hükümetçe uygulanan ekonomik politikaların ne denli başarılı olduğu da tartışma konusudur. Bu tablo, gerçek anlamda, ülkenin bir utanç göstergesidir ve bu anlamda yapılan ya da  yapılması planlanan herhangi bir çalışma bulunmamaktadır. Bunun neresindedir ekonomik istikrar, neresinde vatandaşın sosyal refahı?!

Sözde, ülkede enflasyon tek haneli rakamlara indirgendi. Ancak, bunu, vatandaş, ne yazık ki bütçesinde hissedemiyor. Ancak, en başta sizler bunu hissedebiliyor musunuz?!

Gittiğiniz seçim bölgelerinde görüştüğünüz kişiler "Allah'a şükür, enflasyon düştü, bir nebze olsun rahatladık" diyebiliyorlar mı?!

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Diyorlar…

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) - Memuru, işçisi, çiftçisi, köylüsü, esnafı, sanayicisi, ihracatçısı olsun…

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Diyorlar…

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) - Demiyor Sayın Badazlı. Size söylüyorlarsa riyakârlık yapıyorlar. Bize, aç ve açıkta olduklarını söylüyorlar, perişan olduklarını söylüyorlar.

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Emekliler boynumuza…

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla)- Ekonomik göstergelerle, birtakım çokhaneli rakamlarla ekonominin iyi yolda olduğu hakkında çok güzel açıklamalarda bulunuyorsunuz; vatandaş bunları dinlemiyor bile. Vatandaş bütçesiyle ilgileniyor, bu ay sonunu bulabilir miyim diye düşünüyor. Birçoğunun, artık, borç para istemeye bile yüzü yok, kendi yağıyla kavrulmaya çalışıyor.

Bakın, bu ay üniversitelerin harç ödeme dönemi ve birçok vatandaşımızın bunu ödeyecek parası yok. Çocuğunun ikinci döneme devam edebilmesi için bu harcı ödemek zorundalar. Bunu temin etmek için yüzüğünü dahi satmak durumunda kalan bir memurun durumunu anlayabiliyor musunuz?!

Bugün, bir emekli telefonla aradı; sorununu hükümetin yetkililerine duyurmak isterim. Emekli Sandığından emekli olan, değerli büyüklerimizin, erkek kardeşlerimizin kullandıkları prostat ilacının parası ödenmemektedir; her gün bu ilacı kullanmak zorunda olan hastalar, kutu başına 28 YTL ödemek zorundadır. Bu sorun, acil çözüm beklemektedir Sayın Bakanım.

Tasarının genel gerekçesinde belirtildiği üzere, Emekli Sandığı, SSK ve Bağ-Kurdan aylık veya gelir alanlara vergi iadesi ödenmesi uygulamasına son verilmesi ve bu nedenle ortaya çıkacak gelir kaybının telafisi amacıyla, ilgililerin aylıklarına yüzde 4 oranında ek ödeme adı altında ilave bir ödeme yapılması amaçlanmaktadır. Ancak, burada, bu tasarıyla, ilgili vatandaşların maaşlarında bir iyileştirmenin aksine yüzde 1 oranında bir gelir kaybına uğrayacakları ve tasarının asıl amacının, hükümetin tasarrufu amacını taşıdığı ortadadır. Ülkemizde halen 3 900 000 SSK'lı, 1 400 000 Emekli Sandığı ve yine 1 400 000 Bağ-Kur emeklisinin olduğu bilindiğine göre, SSK'lılarda kişi başına 177,6 YTL, Bağ-Kurlularda 47,4 YTL ve Emekli Sandığına tabi olan emeklilerde ise 77,2 YTL bir kayıp olacağı; buna karşılık, hükümetin, bu tasarıyla, bir yılda 867 000 000 YTL bir tasarruf sağlayacağı öngörülmektedir. Oysa, bu tasarı, kamuoyunda, sanki emeklilerin gelirlerinde bir iyileştirme şeklinde gösterilmekte ve her zaman olduğu gibi bu kez de vatandaşlarımız aldatılmaktadır. Amaç, emekli vatandaşlarımızın vergi iadesi alabilmek amacıyla fiş veya fatura toplama zahmetinden kurtulması ise, bu miktar niçin yüzde 5 olarak yansıtılmamıştır; bunu anlayabilmek mümkün değildir. Hükümetin bu tasarısıyla, emeklilerimiz, yüzde 1 oranında bir gelir kaybına uğrayacaklardır. Bu oran nasıl telafi edilecektir?

Konu gelmişken, yine, eczacılarımız, şu anda, o kadar mağdurlar ki, yaklaşık yirmiyedi haftadır, yeşilkartlı vatandaşlarımıza verdikleri ilaç paralarını devletten alamamaktadırlar. Acilen, bu sorunun çözümü de istenmektedir.

Zaten cüzdanındaki son kuruşuna kadar, tüm ay boyunca, bütçelerini kontrol etmek durumunda olan emeklilerimiz, bu kayıpla, daha fazla bir mağduriyete uğrayacaklardır. Bu tasarıyla, emeklilerin daha önce elde etmiş oldukları hakları, bir anlamda kısıtlanmaktadır; bu da, dolayısıyla "hak alınmaz, verilir" ilkesine ters düştüğü gibi, iktidarın, emekli vatandaşlarımızı, bir aldatmacasının da açık bir göstergesidir. Oysa, hükümetlerin veya bir başka deyişle, hükümetlerin temsil ettiği devlet anlayışının, vatandaşlarının sosyal refahını sağlamak olması gerekmez mi! Burada, her vatandaşın cebinden çıkan gelir kaybı, hükümete, bir tasarruf olarak yansımaktadır ve bizler de, buna seyirci kalarak, vatandaşımızın düpedüz aldatılmasına göz yumacağız. Tasarının anlam kazanması açısından, bu ek ödemelerin, yüzde 5 olarak yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Yine, ayrıca, 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre, alışverişler sonrasında fiş veya fatura almamanın birtakım cezaî müeyyidelere bağlandığı bilinmektedir. Bu nedenle, yasa, bu haliyle, adı geçen yasayla bir tezat oluşturacak şekilde düzenlenmiştir. Burada, vatandaşlarımızı fiş veya fatura almaya özendirecek menfaatlar ortadan kalktığı gibi, özellikle, menfaatları icabı, fiş veya fatura almayarak, kayıtdışı ekonomiye kazandırım sağlanacağı da aşikârdır. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, bu ve benzeri nedenlerle, tasarıya destek vermeyeceğimizi belirtmek isterim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarıyı incelediğimizde, bu tasarının Sayın Başbakanın dayatmasıyla Meclis gündemine alınması için direttiği bir tasarı olarak nitelendirmek mümkündür. Zira, Sayın Başbakanın ekonomi kurmayları bile, bu tasarının yerinde ve zamanında olmadığını ve millî ekonominin bu tasarıyla önemli ölçüde bir kayba uğrayacağını belirtmişlerdir; çünkü, bugüne kadar, vergi iadesi almaya hak kazanan vatandaşlarımız, alışverişleri sonrasında fiş veya faturalarını almakta ve birer gönüllü vergi denetmeni gibi görev yapmaktaydılar. Bu tasarının yasalaşmasından sonra, vatandaşlarımızın aynı duyarlılığı gösterebilmesi ne denli mümkündür? Bu konu araştırılmış mıdır? Ekonomiye getirisi nedir ya da kayıpları neler olacaktır? Bu yasa, zaten ülkemizde başlı başına bir sorun olan kayıtdışı ekonomiye daha ağır yükler getirmeyecek midir? Hükümetin sağlayacağı 867 000 000 YTL tasarruf, kayıtdışı ekonominin getireceği kayıpla kıyaslandığında oran ne olacaktır? Bunların ciddiyetle irdelendiğini hiç sanmıyorum.

Eğer amaç, emeklilerimizi vergi iade fişi toplama külfetinden kurtarmak ise, bu duyarlılık için onların mutlu olacaklarını hiç sanmıyorum. Vatandaşlarımız, gelir kaybına uğramaktansa bu külfete girmeyi tercih edeceklerdir. Siz gelin, bu duyarlılığınızı başka konularda gösterin, emekliye, memura, işçiye somut bir şeyler sunun; onların özlük haklarını iyileştirin, sosyal haklarını iyileştirin, yaşam standartlarını düzeltin, insanca yaşamalarını sağlayın. Bugün, Avrupa Birliği ülkelerinde, emekliler, çalışanlara oranla yüzde 10 ile yüzde 30 oranında fazla ücret alıyorlar. Ülkemizde ise, uğrayacakları gelir kaybı nedeniyle, insanımız emekli olmaktan korkuyor. Emekli olan vatandaşlarımız, ancak hayatını idame ettirmeye yetecek maaşlarla, açlık sınırının altında bir yaşam sürdürüyor. Gelin, bu duyarlılığınızı buralarda da gösterin. Biz de, sonuna kadar destekleyelim sizleri. Bu, üzerinde hiç çalışılmamış ve sadece Sayın Başbakanın dayatması neticesinde alelacele kaleme alınmış bir tasarıdır. Gelin, bu yanlış adımdan vazgeçin; bu tasarıyı, olgunlaştırdıktan sonra tekrar gündeme getirelim.

Yine bu tasarıyla, emekli maaşlarında, 2006 yılı için, altışar aylık dönemler itibariyle yüzde 3'lük bir artış öngörülmektedir. Bu artış, emeklilerimizin maaşlarında çok cüzi bir artıştır. Bu artışla, bir emeklimiz, bankadaki bu farkla, ancak, torununa bir bayram harçlığı dahi veremeyecektir. Bu da, hükümetimizin, onlara ancak bunu reva görmesi olarak nitelendirilmekte ve yaralamaktadır.

Adalet ve Kalkınma Partisinin sosyal refah ve adaletli kalkınma anlayışının da bunun ötesine gidemeyeceğini bildiğimizden, bu artış oranıyla tasarıya katılmamızı istemeniz ve âdeta emeklilerimizle dalga geçilmesine seyirci kalmamız beklenemez.

Bu nedenle, emeklilerin maaşlarında, büyüme ve enflasyon oranları dikkate alınarak, daha anlamlı bir artış yapılması gerekmektedir. IMF'nin dayatmasıyla işçi emekli maaşlarının TÜFE'ye bağlanması, bu vatandaşlarımıza yapılan yeni ve büyük bir haksızlıktır. Üstelik, bu haksızlık bir reform olarak tanımlanmaktadır.

IMF'ye sunulan niyet mektubunda da açıkça görüleceği üzere, programın uygulanacağı üç yıllık süre içerisinde, asgarî ücretli işçi dahil, emeklisiyle, memuruyla, köylüsüyle, küçük esnafıyla tüm dar gelirliler daha da fakirleşecek, satın alma güçleri ellerinden alınacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 6 ncı maddesinde belirtilen düzenlemeler, gecikmiş düzenlemeler olmakla birlikte yararlıdır. İsteğe bağlı sigortalıların prim ödeme koşuluna bağlı kalmaksızın sağlık yardımlarından yararlandırılmaları olumludur.

Bu tasarıyla, sigortalılığı devam edenler yerine "zorunlu sigortalı olanlar" ibaresinin eklenmesinin yararlı olduğu görüşündeyim. Böylelikle, zorunlu sigortalı olanlar da sağlık güvencesi kapsamına alınmışlardır.

Bu maddeyle, 1479 ve 2926 sayılı Kanunlara göre, gerek zorunlu ve gerekse isteğe bağlı sağlık sigortası primi ödeyen, ancak isteğe bağlı sigortalılıktan aylık almaya hak kazanan, bununla birlikte yapılan düzenlemelerle sağlık sigortası kapsamından çıkmış olan sigortalılar ve hak sahiplerinin sağlık sigortasından yararlanmalarıyla, isteğe bağlı sigortalı olmakla birlikte hiçbir surette sağlık sigortası primi ödememiş olanlara aylık almaya hak kazandıktan sonra sağlık yardımı verilmesi amaçlanmıştır.

Tasarıyı bu madde itibariyle desteklediğimizi belirtmek istiyorum; ancak, tasarının tümü itibariyle, daha önce belirttiğim çekincelerden dolayı desteklemediğimizi daha önce belirtmiştim; emeklilere yapılan bu ek ödemeyi yüzde 5 yapın, destek verelim diyorum.

Ayrıca, Türkiye'de yaşanan ekonomik krizler ve istikrarsızlıklar nedeniyle isteğe bağlı tarım sigortalılarının ve Bağ-Kurluların prim borçlarını ödemede güçlük çektikleri ve primleri ödeyemedikleri malumunuzdur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özkan, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bu nedenlerle, sigortalı ve Bağ-Kurlu vatandaşlarımız, gecikmiş prim borçları faizlerinin silinerek, anaparanın taksitlendirilmesini talep etmektedirler. Bu, seçimlerde de verdiğimiz vaatlerden birileriydi; bunu lütfen dikkate alalım.

Hükümet tarafından Bağ-Kur ve isteğe bağlı tarım sigortalılarının birikmiş prim borç faizlerinin silinmesi düşünülmekte midir diye soruyorum. Gerçekten, bu konuda vatandaşlarımız son derece mağdur durumdadır ve hükümetin yardımını acil olarak istemektedirler. Burada, Sayın Bakanımızdan bu konuda müjdeli, net ve açık bir cevap bekliyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarıyla gereken amaçlara ulaşılamadığı açıktır. Şu anda ekranları başında bizleri izleyen emekli vatandaşlarımız, ekonomik durumlarında herhangi bir iyileştirme olup olmayacağının merakı içerisindedirler. Yıllarca özveriyle çalışan ve emeklilik haklarını elde etmiş vatandaşlarımızın böyle bir talepte bulunmaları normaldir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özkan, lütfen, konuşmanızı toparlayınız, lütfen…

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) - Sayın Başkanım, toparlıyorum.

Kamuoyunun Sayın Başbakanla ilgili olarak merakla beklediği ve bir türlü açıklamaktan imtina ettiği mal varlığı beyanıdır. Bugün açıkladı,  teşekkür ediyoruz kendilerine. Bir memurun yılda en az bir kez vermek zorunda olduğu bu mal varlığı beyanından, Sayın Başbakanımız belli bir süre imtina etti; fakat, bugün açıkladı, Türkiye de rahatladı sanırım.

CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Baykal da açıklasın, biz de rahatlayalım.

BAŞKAN - Sayın Özkan, lütfen konuşmanızı tamamlayınız efendim, lütfen…

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakın, bugün, devletimizin her kademesinde yer alan emeklilerimiz gerçekten çok zor durumdalar, açlık sınırının altında yaşam mücadelesi vermektedirler. Birçoğu, yaşamlarının son sürecinde kalan sınırlı günlerini banka kuyruklarında, icra mahkemeleri kapılarında geçirmektedirler. Birçok emeklimizin vefatından sonra ceplerinden çıkan son yazılar, aylık ödeme planlarıdır.

Bakın, değerli arkadaşlarım, bugün, ülkemizde 6 700 000 emekli yurttaşımız bulunmaktadır. Bunların her birinin bakmakla yükümlü oldukları kişi sayısının en az üç kişi olduğu düşünüldüğünde bu sayı yaklaşık 20 000 000'a; yani, bir başka deyişle nüfusumuzun yaklaşık üçte 1'ine…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özkan, ben, size teşekkür ediyorum; mikrofonunuzu açayım, siz de teşekkür edin. Sadece teşekkür konuşmanızı alayım.

Buyurun.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) - Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Emeklilerimize yaşamlarında başarılar diliyorum. Kanunumuzun ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sağ olun; teşekkür ederim Sayın Özkan.

Şahsı adına Amasya Milletvekili Sayın Hamza Albayrak?.. Yok.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Bir önerge vardır; önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1076 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı maddesiyle 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun ek 24 üncü maddesine eklenen (m) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       

Halil Aydoğan

Özkan Öksüz

İrfan Gündüz

 

 

Afyonkarahisar

Konya

İstanbul

 

Ahmet Yeni

 

Hamza Albayrak

 

Samsun

 

Amasya

" m) Özelleştirme kapsamındaki kuruluşların, özelleştirme uygulamaları sonucu bunlardaki kamu payının % 15'in altına düşmesinden veya bunların tasfiyesinden yahut tüzel kişilikleri sona erecek şekilde kapatılmasından önce sosyal yardım zammı ödemelerine hak kazanmış olanlar ile kamu payı % 50'nin altına düşen Türk Telekom AŞ'nin devrinden önce sosyal yardım zammı ödemelerine hak kazanmış olanlara, bu madde gereğince ödenen sosyal yardım zammı ödemeleri, (I) bendindeki esaslara göre Hazinece karşılanır."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Türk Telekom AŞ'nin devir sözleşmesinde, "devir tarihi itibariyle SYZ ödemeye hak kazananların SYZ ödemelerinin Hazinece karşılanacağı" ibaresi yer almaktadır. Ancak, Türk Telekom AŞ'nin özelleştirilmesi ayrı bir yasayla düzenlenmiştir ve özelleştirme kapsamına alınmamıştır. Bu durum, yasal bir boşluğun doğmasına neden olmaktadır. Bu nedenle, anılan kanun tasarısının 6 ncı maddesi yukarıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde 6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 7.- 506 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 92.- Özelleştirme kapsamındaki kuruluşların, özelleştirme uygulamaları sonucu bunlardaki kamu payının   % 15'in altına düşmesinden veya bunların tasfiyesinden yahut tüzel kişilikleri sona erecek şekilde kapatılmasından önce sosyal yardım zammı ödemelerine hak kazanmış olanlara ek 24 üncü madde gereğince 15/8/2003 tarihi ile bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih arasında ödenen sosyal yardım zammı ödemeleri, (l) ben-dindeki esaslara göre Hazinece karşılanır."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına Manisa Milletvekili Hasan Ören.

Sayın Ören, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA HASAN ÖREN (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Emekli Sandığı, SSK ve Bağ-Kurdan aylık veya gelir almakta olanlara ek ödeme yapılması ile gelir ve aylıklarda 2006 yılında yapılacak artışlara ilişkin kanun tasarısının 7 nci maddesi üzerinde CHP Grubu adına ve şahsım adına söz almış bulunmaktayım.

Tasarının 7 nci maddesi, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa bir geçici madde eklenerek, Özelleştirme İdaresi tarafından Özelleştirme Fonundan ödenmesi gereken, ama bugüne kadar ödenmeyen sosyal yardım zamlarının Hazine tarafından ödenmesini düzenleyen bir maddedir.

Değerli arkadaşlarım, gerçekten, özelleştirmeyle ilgili Türkiye'de çok başarılı işler yaptığını söyleyen AKP, ne yazık ki, özelleştirme gelirleriyle özelleştirilen insanların paralarını ödemeyecek kadar zor durumda. Yani, milyarlarca dolar özelleştirme yapıldığı söylenen ve özelleştirildiği varsayılan yerlerle ilgili, Özelleştirme Fonundan ödeme yapılacağına, Hazineden ödeme yapılma zorunluluğu getiriliyor.

Tabiî, bu özelleştirme mağdurlarıyla ilgili de… Biliyorsunuz, özelleştirilen her yerdeki insanların hakları ödendi ve 30, 35, 40 yaşındaki bu insanlar sokağın ortasına bırakıldı; fakat, sonradan burada yaptığımız bir düzenlemeyle, 4/C maddesine göre, belirli oranda özelleştirme mağdurlarıyla ilgili, devlet kadrolarında, Millî Eğitimde, başka yerlerde işe yerleştirmeler gerçekleştirildi; ama, gözden kaçan çok şey oldu. Dün, belirli bir fabrikada tornanın başında, planyanın başında usta olarak çalışanlar, bugün, Millî Eğitimin okullarında hademe olarak çalışmaya başladılar. Hademe olarak çalışmanın, hademe olmanın kötü olduğu anlamında söylemiyorum; ama, siz, yıllarca, bir işletmede, tornanın başında, tesviye makinesinin başında veya orada yıllarca bir işi yapacaksınız, o işin profesörü olacaksınız, evinize geldiğinizde, o işle ilgili çocuklarınıza bir şeyler anlatacaksınız, yıllar sonra, özelleştirme mağduru olarak dışarıya bırakılacaksınız ve sizi alacaklar, 4/C maddesine göre, falanca okulda -belki çocuğunuzla beraber, o hani sizi profesör olarak gördüğü, hani sizi o tornanın başında usta olarak gördüğü çocukla beraber- hademelik yapacaksınız. Böyle bir duruma geldi. Biraz evvel arkadaşlarımız laf attılar. Türkiye'de işlerin iyi gittiği söyleniyor; ama, ne yazık ki, baktığınızda, Türkiye'nin hiçbir kesiminin, Türkiye'yle ilgili, iyi gittiğiyle ilgili bir düşüncesi söz konusu değil.

Şimdi, 170 haftadır milletvekiliyiz. Baştan 3 haftasını çıkıp, bir de yaz dönemlerinin 12+12, 36 haftasını çıkarsak, 140 haftanın, tahmin ediyorum, Mecliste bir oylama yapılsa veya Mecliste bir anket yapılsa ilk beşe girecek milletvekillerinden biriyim bölgesine giden. 140 hafta, her perşembe, Meclis kapandığında bölgeme gittim ve halkla iç içe olmaya gayret gösterdim. Bunu şunun için söylüyorum: Bölgedeki insanlar sizlerden çok farklı düşünüyorlar. Ya biz buraya geldiğimizde farklı boyutta konuşmayı alışkanlık haline getirdik veyahut gittiğimizde, bölgemizde, dar kalıplar içerisinde, siz AKP örgütü içerisinde veya biz CHP örgütü içerisinde kalıyoruz. Böyle bir şey yok.

Bakınız, kredi kartlarıyla ilgili insanlar mağdur durumda, bağırıyorlar. Tarımsal kesimdeki insanlar mağdur, bağırıyorlar. Sizde belirli ölçüde sağduyulu olan arkadaşlarımız kabul ediyor bu olayı. Esnaf ve sanatkâr müthiş sıkıntı içerisinde, onlar da bağırıyorlar. Peki, buraya gelip de, arkadaşlarımız anlatırken, Türkiye'yi tozpembe gösterirken, hangi verilerle bu işi yapıyoruz; evet, veriler belli: Enflasyon düşüyor, faiz oranları düşüyor…

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Borsa yükseliyor.

HASAN ÖREN (Devamla) - Borsa yükseliyor.

Şimdi, hani, hatırlar mısınız Sayın Vekilim, bir yarışma var televizyonda; 132 kilo girdiler 90 kiloya düştüler. Hiçbir şey vermezseniz, insanlara ölüm orucu tutturur iseniz… Emeklisi böyle, işçisi, esnafı böyle, köylüsü böyle; siz, enflasyonu ve faiz oranlarını düşürürsünüz; ama, 132 kilo olan insan 90 kiloya düşmüş olur. Şimdi, Türkiye'nin durumu bu. Türkiye'de, yüzde 90'lık kesim sefalet içerisinde. Gerçekten söylüyorum, samimî söylüyorum, siz de bunu biliyorsunuz.

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Araştırın, beyaz eşyaya bakın.

HASAN ÖREN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bakınız, emekliler şu an belki de en zor olan kesimlerden birisi. Her kurumla, her kurumun içerisinde bütün bir arapsaçına dönmüş. Emekliler, şu an, yüzde 5 ayda verdiğiniz vergi iadesiyle ilgili yüzde 4'e düşürüldü. Geçmiş dönemleri hatırlayın. Geçmiş dönemlerde bu ülkelerde bankerler türemişti. O bankerler, o zaman, yüzde 10'la, yüzde 12'yle, yani, enflasyonun yüzde 70'lerde olduğu, faizlerin yüzde 90'larda olduğu dönemlerde yüzde 10'la, yüzde 15'le para satarlardı insanlara. O dönemi yaşadı Türkiye. Şimdi, aynı olayı siz yapıyorsunuz. Yani, yüzde 5'i yüzde 4'e indirdim dediğinizde, matematiksel orana vurduğunuzda, aylık yüzde 20 faiz alıyorsunuz; yani, emekliye yüzde 5 veriyordunuz ayda, topladığı fişlerden dolayı, şimdi yüzde 4'e düşürdünüz. Nerede bir ekonomiyle ilgili tasarruf çaresi aramaya kalkmış olsanız, ya emeklide buluyorsunuz ya esnafta buluyorsunuz ya köylüde buluyorsunuz, başka tarafla ilgili hiçbir güç yetmiyor.

Bakınız, geçenlerde, kredi kartlarıyla ilgili toplantı yapıyoruz. Bu ülkede 4 vatandaşımız kuş gribinden vefat etti -Allah rahmet eylesin- bütün Türkiye, hepimiz ayağa kalktık. Doğruydu yaptığımız, öyle olması gerekliydi ve hâlâ onunla ilgili çalışmalar devam ediyor. Ama, 34 tane insan kredi kartı borcundan dolayı intihar etmiş, onunla ilgili sıkıntı had safhaya varmış, komisyonda bununla ilgili bir şeyler anlatırken, bu AKP İktidarının veya bugünkü hükümetin -hepinizi tabiî bunun içerisine koymuyorum, yukarıda bir şeyler oluyor, sizlerin haberi olmayabilir- kimlere teslim olduğuna bir defa daha şahit oldum. Bir önerge veriyoruz arkadaşlar, önergenin içeriği öyleydi, böyleydi. Sanayi ve teknoloji grubunda, grubun başkanı Sayın Bakana diyor ki: "Efendim, böyle bir öneri var, Hükümet olarak katılıyor musunuz?" O kadar basının ve insanın içinde söylenen tek şey var: "Bankacılara soralım." Böyle bir şey olabilir mi arkadaşlar?! Toplumun her kesiminden belirli bir şekilde, müthiş bir şekilde feryat var.

Bağ-Kurla ilgili; Bağ-Kurla ilgili rahatsızlık sadece emeklilerde değil. Bundan bir ay önce -Sayın Genel Müdürüm burada, Sayın Bakanım burada- malulen emeklilikle ilgili, bölgemdeki tanıdığım bir arkadaşın işiyle uğraşıyorum. Gerçekten, bütün kurumların hepsinden malulen emekli olabilmek için ne gerekli; malulen emekli olabilmenin koşulu bellidir; heyete gireceksiniz, heyetten üçte 2 çalışamaz raporu alacaksınız ve bu dosyayı Bağ-Kur Genel Müdürlüğüne gönderip Bağ-Kur Sağlık Kurulu bu konuda karar verecek; bu kadar basit. Nedir sorun; 55 yaşında, hiç evlenmemiş, babasının Bağ-Kurundan yararlanmak isteyen, annesinin de sağ olmasından dolayı, sadece talebi ilaç alabilmek; epilepsi hastası, 55 yaşında, yatalak vaziyette. Turgutlu Devlet Hastanesine gitmişiz, Turgutlu Devlet Hastanesi rapor vermiş: "Üçte 2 çalışamaz, malulen emekli olmasında sakınca yoktur." Getirmişiz, burada Sağlık Kuruluna sunmuşuz, Sağlık Kurulunun cevabı: "Bir üst hastane." Doğrudur tabiî. İstediği tetkikler vardır, bir üst hastaneye gitmek gerekli. Bir üst hastane Manisa Devlet Hastanesi. Manisa Devlet Hastanesine gidilmiş, Manisa Devlet Hastanesi de Turgutlu Devlet Hastanesinin yazdığının aynısını yazmış. Oradaki öğretim üyeleri veya oradaki doktor arkadaşlarımız üçte 2 çalışamaz raporunu vermiş. Bağ-Kur Sağlık Kuruluna gelmiş, Bağ-Kur Sağlık Kurulu demiş ki: "Üniversiteye göndermek gerekli veya İzmir Atatürk Araştırma Eğitim Hastanesine gitmesi gerekli." Vatandaşı yine bindirmişiz sedyeye -başında ben varım, bu olayları ben yaşıyorum bir milletvekili olarak- hastaneye gitmişiz, hastayı bir hafta yatırmışız. Yattığı süre içerisinde de hasta orada yere düşüp, kafasında da 8-10 dikiş var... O hastanede de rapor alınmış ve Bağ-Kur Sağlık Kuruluna, gönderdiği eğitim hastanesinden de rapor gelmiş. Yine Bağ-Kur Sağlık Kurulu Başkanının imzasıyla gönderilen yazı da: "Sizin malulen emeklilik talebiniz reddedildi."

Değerli arkadaşlarım, 16 000 kişi böyle müracaat etmiş, içerisinden Sağlık Kurulunun onay verdiği 1 600 kişi, 1 700 kişi.

Şimdi, bu kadar hastanelerde, bu insanlar, gidiyorlar, bu raporları alıp geliyorlar ve o hastanelerde o hastayı gören hekimler var, doktorlar var, tahliller yapılıyor; ama, buraya geldiğinizde, 3 kişiden oluşan ve 14 kişi daha altında olan doktorlar, o hastayı görmeden ret kararı veriyorlar. Olmaz arkadaşlar. Artık, tahmin ediyorum, herhalde, bürokrasi siyasetçiyi esir almış vaziyette. Ne olursunuz, bu insanların gerçekten sorunları çok fazla. Bu insanların sorunlarıyla biz ilgileneceğiz.

Bakınız -siz de belki biliyorsunuz- Sayın Kemal Anadol yıllardır milletvekilliği yaptı. Ben geçenlerde ona bir şey sordum; dedim ki: 22 nci Dönem milletvekili olarak, bu kadar talep var, işsizlik had safhada, telefonlar susmuyor, sizinkiler de susmuyor. Geçmiş dönemlerde de bu kadar yoğunluk var mıydı, sizin milletvekilliği yaptığınız geçmiş dönemlerde de, bu kadar yoğun, işsizlikle ilgili veya işlerinin gördürülmesiyle ilgili seçmen gelir miydi dediğimde "hayır, bu kadar olmaz, olmadı" diyordu.

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - İş yoktu ki, kim nereye gelecek?! Fabrikalar kapanmıştı.

HASAN ÖREN (Devamla) - Şimdi, Sayın Vekilim, size gelen 20 kişinin 19 kişisi işsizlikle ilgili geliyor.

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Biz icat etmedik.

HASAN ÖREN (Devamla) - Hani o pembe tablolar çizdiğimiz, hani o enflasyonun düştüğü, faiz oranları düştü dediğiniz bu ülkede işsizlik cumhuriyet tarihinin en yüksek düzeyine gelmiş. Kesimlerin hepsi…

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Böyle devraldık biz.

HASAN ÖREN (Devamla) - Devralma modası bitti sayın bakan…Milletvekilim… Belki, bakan olacaksınız, ağzımdan öyle çıkıyor. Sayın Milletvekilim, devralma modası bitti. Ne dediniz: "acil eylem planı… Bize üç yıl müsaade edin, üç yıl sonunda tüm yurttaşlarımız cebinde rahatlığı hissedecek." Hissettiler… O ceplerinde kalan para gittiğinden dolayı bir ağırlık yapmamaya başladı, hissettiler. Onun için, ülkenin genelinde müthiş bir kaos devam ediyor.

Bakınız, 2004 yılında emeklilerle ilgili bir karar aldınız. 58 inci Hükümet, Sayın Abdullah Gül, Başbakan, seyyanen 75 000 000 para verdiniz. Hatta, o zaman da biraz havası oldu bu işin, o günün Sayın Başbakanı Abdullah Gül, dedi ki: "Enflasyonla ilgili, artışlarla ilgili değil, bu seyyanen verilen bir paradır" dendi; ama…

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Doğru.

HASAN ÖREN (Devamla) - Doğru; ama, sonradan ne oldu? Hani o -her zaman söylüyorum- IMF'yle ilişkileriniz, hani, dün katı olduğunuz, dün çok eleştirdiğiniz IMF'nin size gönderdiği talimatla, o, enflasyonun dışındaki bir 75 000 000 olmaktan çıktı, yıl içerisinde, enflasyondan doğacak zammı

emeklinin maaşına eklemek yerine, enflasyonla 75 000 000'u fit ettik. Doğru mudur Sayın Vekilim? Verilen söz 75 000 000'u seyyanen vermek, yine, artı enflasyon kadar zam yapmaktı. Ama, ne oldu; tam tersi gerçekleşti.

Değerli arkadaşlarım, şu an, Türkiye'nin her tarafında, biraz evvel söylediğim gibi, feryatlar yükseliyor. Biraz evvel, telefonla, arkadaş şunu söylüyor: "Sayın Vekilim, vergi dairesine borcum var; ama, ben şoförüm, K1 belgesi alacağım. K1 belgesini alabilmem için de, bana diyorlar ki: 'Git vergi dairesinden borcu yoktur kâğıdını getir.' Ben de gidiyorum kâğıt almaya, borcum var. Bu borcun, K1 belgesi almakla ne ilişkisi var. Vergi dairesinde diyorlar ki 'borcunu kapat, ondan sonra sana borcu yoktur kâğıdını verelim'  diyorlar." Böyle bir şey olabilir mi arkadaşlar; yani, bunlara, hep milletvekilleri müdahil olacak, milletvekilleri telefon açacak, vergi dairelerine, böyle bir şey yapamazsın, kanuna aykırı diyeceğiz, ondan sonra mı düzelecek veya o vergi dairesi müdürü bunu yanlız başına mı yapıyor; yani, yukarıdan bir talimat almadı mı? Vergilerin toplatılmasıyla, toplanmasıyla ilgili, insanların belirli bir ölçüde sıkıştırılmasıyla ilgili bir talimat almadı mı? Yani, milletvekili, yasama görevini yapan bizler, Türkiye'de bunlarla mı uğraşacağız? Yasa mı çıkaracağız, yoksa vatandaşların bu kadar derdiyle ilgili, vatandaşların bu kadar sıkıntısıyla ilgili, vergi dairesi müdürüne telefon aç...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ören, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Bürokratlara müdahale etmeyelim.

YILMAZ KAYA (İzmir) - Klasik yöntem haline geldi Hasan Bey, vergi dairesine çağırıp sopa göstermek.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen, karşılıklı konuşmayalım.

HASAN ÖREN (Devamla) - Vergi dairesine telefon aç, millî eğitim müdürüne telefon aç, telefon açılmadık yer kalmıyor. Vekil, ricacı bir makam, görevimiz bu. Halbuki, görevimiz burada yasaları çıkarmak ve tartışmak.

Değerli arkadaşlarım, gerçekten, emekli zor durumdadır. Eğer, yapılması isteniyor ise, emekliye, şu an, bir şeyler yapılması isteniyor ise, o geçmiş dönemde 75 000 000 seyyanen verilen zam gibi, bir 100 000 000'luk, enflasyonun dışında, enflasyon artışlarının dışında, vergi iadelerinin dışında bir 100 000 000'luk zammın yapılması, bence bu tartışmaları belirli ölçüde sona erdirebilir, emeklileri biraz daha istenilen düzeyde, çoluğunun çocuğunun önünde başı dik hale getirebiliriz. Artık, o emekli arkadaşlarımız, inanın, o millî bayramlarımızın, dinî bayramlarımızın gelmesini bile istemiyorlar; çünkü, her bayram demek emeklinin elinin öpülmesi demek, her bayram demek emeklinin o bayramda misafirlere şeker ikram etmesi demek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASAN ÖREN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.

HASAN ÖREN (Devamla) - Ama, o cepteki hafiflik, o cepteki paranın kalmamasından dolayı, o güzelim, buram buram kokan o dinî bayramlarımızın gelmesini iple çeker iken, şimdi, gelmemesini iple çekiyoruz.

Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ören.

Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1076 sıra sayılı kanun tasarısının 7 nci maddesi ile 506 sayılı Kanuna eklenen geçici 92 nci maddenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       

İrfan Gündüz

Ahmet Yeni

Halil Aydoğan

 

 

İstanbul

 Samsun

Afyonkarahisar

 

Özkan Öksüz

 

Hamza Albayrak

 

Konya

 

   Amasya

"Geçici Madde 92.- Özelleştirme kapsamındaki kuruluşların, özelleştirme uygulamaları sonucu bunlardaki kamu payının % 15'in altına düşmesinden veya bunların tasfiyesinden yahut tüzel kişilikleri sona erecek şekilde kapatılmasından önce sosyal yardım zammı ödemelerine hak kazanmış olanlara ek 24 üncü madde gereğince 15/8/2003 tarihi ile bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih arasında ödenen sosyal yardım zammı ödemeleri ile kamu payı % 50'nin altına düşen Türk Telekom AŞ'nin devrinden önce sosyal yardım zammı ödemelerine hak kazanmış olanlara ek 24 üncü madde gereğince 14.11.2005 tarihi ile bu maddenin yürürlüğü girdiği tarih arasında ödenen sosyal yardım zammı ödemeleri (I) bendindeki esaslara göre Hazinece karşılanır."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Türk Telekom AŞ'nin devir sözleşmesinde, devir tarihi itibariyle sosyal yardım zammı ödemelerine hak kazananların sosyal yardım ödemelerinin Hazinece karşılanacağı ibaresi yer almaktadır. Türk Telekom AŞ'nin devir tarihi olan 14/11/2005 tarihi ile bu Kanunun yürürlüğe gireceği dönem arasındaki sosyal yardım zammı ödemelerinin Hazinece karşılanması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde madde 7 geçici madde 92'yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika ara veriyorum.

                                                                                                   Kapanma Saati : 21.23


DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 21.36

BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59 uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

1076 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3.- T.C. Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur'dan Aylık veya Gelir Almakta Olanlara Ek Ödeme Yapılması ile Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur'dan Aylık veya Gelir Almakta Olanlara Ödenen Gelir ve Aylıklarda 2006 Yılında Yapılacak Artışlar ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1165) (S. Sayısı: 1076) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının 8 inci maddesini okutuyorum:

MADDE 8.- 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sos-yal Sigortalar Kurumu Kanununun ek 11 inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, maddeye birinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkralar eklenmiş, mevcut ikinci fıkradaki "Sosyal Sigortalar Kurumu" ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.

"Bu Kanun ile 2926 sayılı Kanuna göre;

a) Zorunlu sigortalı olanlar ile eş ve bakmakla yükümlü oldukları çocukları, ana ve babaları,

b) Yaşlılık ve malûllük aylığı bağlananlar ile eş ve bakmakla yükümlü oldukları çocukları, ana ve babaları,

c) Ölüm aylığı alanlar,

sağlık sigortası yardımlarından yararlanırlar."

"Birinci fıkranın (b) ve (c) bentlerine göre sağlık yardımlarından yararlananlar hakkında bu Kanunun geçici 7 nci maddesi hükümleri uygulanır."

"İsteğe bağlı sigortalı olarak aylık alanlar veya bunların hak sahipleri, talepleri halinde sağlık sigortasından yararlanabilirler."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe.

Sayın Ünlütepe, buyurun.

CHP GRUBU ADINA HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, saygıdeğer üyeler; 1076 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur'dan Aylık veya Gelir Almakta Olanlara Ek Ödeme Yapılması ile Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur'dan Aylık veya Gelir Almakta Olanlara Ödenen Gelir ve Aylıklarda 2006 Yılında Yapılacak Artışlar ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 8 inci maddesi üzerinde Grubum ve şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi  saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu yasa değişikliğiyle, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Kanununun ek 11 inci maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Bu ek 11 inci maddede, Bağ-Kura kayıtlı olanların sağlık hizmetlerinden yararlanma koşulları belirtilmektedir. Bu yapılan değişiklikle ne  katılıyor; bu yapılan değişiklikte, öncelikle bu kanun kapsamı içine, 2926 sayılı yasa kapsamındakiler de ilave ediliyor. 2926 sayılı yasa nedir; bu da, tarımda kendi adına ve hesabına çalışanların da sağlık hizmetlerinin yönlendirilmesi düzenleniyor; yani, bizim halk diliyle söylediğimiz tarımda Bağ-Kurlular.

Burada, bir değişiklik şudur: Ek 11 inci maddede "sigortalılığı devam edenler" denilirken, bu kısım kaldırılarak, orada "zorunlu sigortalı olanlar" ibaresi getiriliyor. Ek 11 inci maddede gözükmeyen 2 bent de ilave ediliyor; bunlar şudur: Birinci fıkranın (b) ve (c) bentlerine göre, yani "Zorunlu sigortalı olanlar ile eş ve bakmakla yükümlü oldukları çocukları, ana ve babaları" ve bunun (b) bendinde "Yaşlılık ve malullük aylığı bağlananlar ile eş ve bakmakla yükümlü oldukları çocukları, ana ve babaları", "Ölüm aylığı alanlar." "Birinci fıkranın (b) ve (c) bentlerine göre sağlık yardımlarından yararlananlar hakkında bu Kanunun geçici 7 nci maddesi hükümleri uygulanır" ve son fıkra olarak da "İsteğe bağlı sigortalı olarak aylık alanlar veya bunların hak sahipleri talepleri halinde sağlık sigortasından yararlanabilirler" denilmektedir.

Bir de yapılan bir değişiklik; o da, ek 11 inci maddede "Sosyal Sigortalar Kurumu" ibaresi kaldırılmaktadır. Bu da doğru bir kaldırmadır; çünkü, Sosyal Sigortalar Kurumunun sağlık tesisleri, bilindiği gibi kaldırılmıştır. Yasanın kapsamı daha ziyade bu doğrultudadır.

Değerli arkadaşlarım, yasa içinde de belirtildiği gibi emeklilerin konumları düzenlenmektedir. Bugün emeklilerin yaşam koşulları nedir diye düşündüğümüzde durum pek parlak değil; içler acısı. Emekli, yaşamının sonbaharını yaşayan kişilerdir, son dönemini yaşayan kişilerdir. Sonbaharını yaşayan insanlara, biz, nasıl bakıyoruz, onların sonbaharlarını nasıl değerlendiriyoruz; şöyle bir iki satırla onu sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bu emekliler sonbaharını yaşarken aldığı aylıklar yetersiz. Sağlık hizmetlerinin karşılanmasında -ki, karşılaştığı olumsuzluklar nedeniyle- pek mutlu bir yaşam sürdüklerini iddia edemeyiz.

Halbuki, Anayasanın 60 ıncı maddesi açık,"Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir" diyor. "Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır." Yani, devlete görev veriyor; bunu alacaksın... Peki, böyle bir ortamda sosyal devlet olabilmenin belirli birtakım kriterleri var; onlar nedir: Sosyal devletin temel kriterlerinden birisi, işsizliği, yoksulluğu önlemek, gelir dağılımındaki iyileştirmeyi yapmaktır. Peki, işsizlik çoğaldı, yoksulluk arttı, gelir dağılımındaki adaletsizlik giderilemedi.

Zaman zaman, aybaşlarında, televizyonlarda izleriz; bankaların önünde kuyruklar… Bu kış günlerinde… Hepimizi üzüyor. Bunlar, bizim sonbaharını yaşatmaya çalıştığımız yurttaşlarımız. Sayın Bakan, yani, o tablo sizi de üzüyor. Bunun çözümünü niçin bulmuyoruz; niçin bulmuyorsunuz?! Nedir, ne yapılabilir?! Yani, o kış günü, buzun altında, sabahın 05.00'inde (A) bankasının önüne gidecek, maaş kuyruğunda bekleyecek. Bunun çözümü basit; nedir: Maaş ödemelerini diğer bankalara da yönlendirebilirsiniz veya bunu yapamıyorsak, ayda bir gün veya iki gün, o banka, belirli bir salonu o gün kiralar, o insanları o salonun içine alır, maaşlarını bir zarfın içine koyar, hem orada onlara çay ikram eder hem de parasını öder; ama, yok… Biz, insanımızı rahatlatmak bizim düşüncemiz değil, onu yoracağız; o kuyrukta bekleyecek! Niye bekliyor?! O para o yurttaşın, emeklinin… Bankadan parasını almaya giden insan kapının önünde beklenmez. O insan, bankaya veya ilgili kuruma talimat verse, benim maaşımı o bankaya yatırmayın dese, siz, istediği yere vereceksiniz. Yani, bunu yapabilirsiniz, bunlar basit şeyler. Belki ekonomide sıkıntılarımız var, onların belki ekonomik sorunlarını çözmede zorlanıyoruz; ama, insanca bir yaklaşım; para istemiyor Sayın Bakan; biraz anlayış istiyor, biraz kavrama istiyor, biraz, onu insan gibi görebilmek istiyor! O duyguyu yaşamak gerekiyor.

Şimdi, değerli arkadaşlar, 7 000 000'a yakın yurttaşımız emekli. Emekli aylığı alanların, tabanı 449-450 milyon lira; ortalama aylıklar 492 000 000 lira. Peki, açlık sınırı, 548 000 000 lira Sayın Bakanım; yani, ödediğimiz para, açlık sınırının altında, sonbaharını yaşayan insanlara verdiğimiz para... Şimdi, bir de, eğer tarım Bağ-Kurundan emekliyse, onunki -yani, söylemekle insan sıkılıyor- 250 civarında; bu insan, geçinecek, bu insan, eşinin ihtiyacı varsa ihtiyacını giderecek, çarşıya çıksa, alışverişe çıksa, ödemeye gücü yok. O zaman, ne yapıyor bu emeklilerimiz?!. 7 000 000 emeklinin 3 000 000'dan fazlasının aldıkları maaş açlık sınırının altında.

Değerli arkadaşlar, peki, o zaman, emekliler, yaşam koşullarını devam ettirebilmek için ne yapıyor? Yapılan bir ankete göre, emeklilerimizin yüzde 26'sı ikinci bir iş tutarak geçimlerini devam ettirmek istiyorlar; yani, daha iyi yaşayabilmek için. Peki, bu anketin bir sonucu daha var: Emeklilerimizin yüzde 33'ü de, sürekli borçlanarak geçimlerini temin ediyorlar; yani, her ay, olan borç miktarı, günden güne artıyor. Bunun sonucu, işte -bunu, bir de kredi kartları da zaman zaman teşvik ediyordu- zaman zaman gazetelerde okuyoruz, duyuyoruz ve üzülüyoruz: "Kredi kartı borcundan dolayı intihar..." Bu insanlar, sonbaharda yaşatmaya çalıştığımız emeklilerimiz, yirmi yılını, yirmibeş yılını bu topluma vermiş, kamu hizmetinde çalışmış, özel girişimcide çalışmış -sosyal birikimini- o gün sıkıntılar içinde borçlanmış, primini ödemiş… Bu insanın çalışamayacağı bir dönemde, bizim bakışımız böyle.

Başka; yani, bu emeklilerimizin… Bir de, Sayın Bakan bilemiyorum haberiniz var mı, bilginiz var mı; altı aydan altı aya, emekliler maaş almaya gittiğinde, bankadan derler ki, "sağlık belgesi getir, sağ olduğuna dair belge getir." Nüfus cüzdanını veriyor "yok, o beni ilgilendirmez; sağ olduğuna dair nüfustan belge getireceksin…" Bunun anlamı ne Sayın Bakanım; niye sen sağsın, niye ölmedin demek! Bir insan, bir bankadan parasını almak için gittiğinde yapacağı iş, nüfus cüzdanını, kimliğini götürmektir. Kimliğini götüren bir emekli yurttaşımız, emekli bir SSK'lı, o bankadan parayı almak istediğinde "hayır, altı aydan altı aya, nüfustan sağ olduğuna dair belge alacaksın..." Sağlık hizmetini almak istediğinde, altı aydan altı aya, - sağ olduğuna dair belge getireceksiniz…" Yapmayın arkadaşlar! Bu, öl demektir, ölüme mahkûm etmek demektir. Niçin ölmedin, diye soruyoruz. Hangimiz, bir arkadaşımızla karşılaşsak bir yıl, iki yıl sonra "yahu sen ölmedin mi" deriz; ama, o emekliye, her altı ayda bir "sen ölmedin mi, ölmediysen, sağ olduğuna dair belge getir…" Efendim, bunu sormak zorundaymış; niye; SSK pek çok ölü insanlara aylık ödüyormuş. Onun çıkışını, Sayın Bakan, başka türlü bulun.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Şu anda yok öyle bir şey; siz eski bilgilere göre konuşuyorsunuz.

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) - Hayır, biliyorum, var efendim.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Şu anda yok öyle bir şey, lütfen…

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) - Var, var efendim; ben söyleyeceğim.

Şimdi, bu uygulamadan kurtulunması gerekir.

Bir şeyi daha söylemek istiyorum. Geçen günlerde, emeklilere biz bu kadar para ödemede bulunurken, geçen günlerde yapılan, Boğaziçi Üniversitesi öğretim görevlilerince yapılan bir anket gördüm. Anket aynen şu: En fakir gelir grubunun tüketirken ödediği vergiler, en zengine göre yüzde 16,5 fazla.

Şimdi, siyasî iktidar olarak, Gelir Vergisini, Kurumlar Vergisini yeterince tahsil edemeyince dolaylı vergilere yükleniyoruz ve dolaylı vergilerle de, tüketicilerden hep vergi tahsil ediyoruz.

Bakın, bir örnek vermek istiyorum. Buradaki raporda aynen şunu söylüyor: "Fakirler, emekliler tüketirken vergi ödüyorlar. Gelir ve tüketim üzerinden alınan bu vergilerin kaynağı Özel Tüketim Vergisi ve Katma Değer Vergisi."

Bakın, benzin... Almış olduğumuz benzinin yüzde 71'i Özel Tüketim Vergisi ve Katma Değer Vergisi; yani, benzinin litresine ödediğimiz paranın yüzde 71'i dolaylı vergi, bunu emekliden tahsil ediyorsunuz. Bu, suda var, elektrikte, diğer alanlarda da var. Bu tür dolaylı vergilerin artırılarak insanın günlük ihtiyaçlarında kullandığı mal ve hizmetlerde yaygınlaşması, emekli ve dargelirlileri, âdeta, çok daha büyük bir sıkıntının içine sokmaktadır.

Vergi dilimlerinde, zaman zaman Kurumlar Vergisinde düşme olabilir, şartlar elvermiştir; ama, o dolaylı vergileri azaltmadığınız müddetçe, emeklilerin ödediği Özel Tüketim Vergileri ve Katma Değer Vergileri, bir nevi dolaylı vergi olarak, daha eline para geçmeden, hükümetçe geri alınmaktadır.

Bakın, bununla ilgili bir esnafın düşüncesini aynen okuyorum; vergi verenin hesap sorması gerektiği söyleniyor da, aynen şunu söylüyor: "Hesap soramıyoruz; niye; biz de kaçırıyoruz çünkü. Alışveriş yapıyorum, yüzde 18 ödemek yerine, fatura almıyorum, 10-15 milyon kazanç sağlıyorum. Vergi kaçırıyorum, hem de başkalarının vergi kaçırmasına yardım ediyorum."

İşte, dolaylı vergilerdeki, Özel Tüketim Vergilerini ve Katma Değer Vergisini belirli oranlarda yükseltmenizin sonucunda, Sayın Başbakanımızın "eziyettir" dediği işlem, zaten yurttaşlarca yapılıyordu. "Ben fiş almayayım, siz bana indirim yapın…"

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ünlütepe, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) - Tamamlayacağım.

Niçin, diyor; çünkü, kazancı, aldığı gelir yetmiyor.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bir iki cümleyle de, sağlıkla ilgili değinmek istiyorum.

Sayın Bakanım, sağlık hizmetlerinin… SSK'lı hastaların da sağlık hizmetlerinden, özel hastanelerden faydalanmasından yakınmalar çoğalmaya başladı. Yaklaşık on ay veya bir yıllığa yakın bir dönemdir bir uygulama ve bugünkü basında, gazetelerden de okuduğumuza göre, burada, pek çok hastadan ek ücret talep edildiği söyleniyor. Bu konuda, belirli bir kuyruk sıkıntısından kurtularak daha sağlıklı bir hizmet verelim derken, sigortalıyı özel hastanede soydurmayalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) - Hemen, iki üç cümleyle bağlayacağım.

Ek ücret üsteniyor; işte, şunu sigorta karşılamıyormuş, bunda karşılar mısınız… Bundan kurtulunması gerekir.

Bağ-Kurlular, zaman zaman… Doktor seçme hakkı, hastane seçme hakkı kutsaldır ve bu, doğru bir olaydır; ama, örneğin, pek çok Bağ-Kurlular üniversitelerimizde muayene oluyorlar. Muayene olduktan sonra, diyor ki "benim Bağ-Kurla anlaşmam yok, bu parayı siz kendiniz ödeyeceksiniz." Bu, aktif sigortalı, Bağ-Kura primini ödüyor. Peki, ben… "Bağ-Kurdan alın", "Bağ-Kurdan ben alamam. Sen bana -atıyorum- 7,5 milyar parayı ödeyeceksin, ondan sonra sen Bağ-Kurdan al." Peki, o 7,5 milyarı vermeye, o sigortalının gücü var mı, takatı var mı? Bunlar genellikle üniversite hastanelerinde oluyor Sayın Bakan. Genel müdürlük olarak, Bakanlık olarak, Bağ-Kur gibi, Sosyal Sigortalar Kurumu gibi devletin güvencesinde olan sigorta kurumları…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ünlütepe, üçüncü defa sürenizi uzatıyorum, lütfen, istirham ediyorum...

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) - Devletin güvencesinde olan, Bağ-Kur gibi, SSK gibi sosyal güvenlik kurumlarına üye olanlar, üniversite hastanelerinde tedavi olduklarında, çocuğunu o hastaneden kaçırmak zorunda kalmasınlar, borç senet vermek zorunda kalmasınlar. Bu, pek çok   -ben biliyorum- hastanın, gidip, geri dönüp, köyünde tarlasını satıp borcunu ödeyerek, daha sonra sigortadan parasını almaya çalıştığını görüyorum. Bunun düzeltilmesinde yarar olduğu kanaatindeyim.

Bu duygularla, tümünüzü saygıyla selamlıyorum. Yasanın hayırlı olmasını diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ünlütepe.

Hükümet adına, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu.

Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, yasanın bir an önce geçmesi adına konuşmamayı tercih etmiştim bende,  İktidar Partisi Grubuna mensup arkadaşlarımız; ama, bazı soruların cevapsız kalmaması lazım; çünkü, tek taraflı olunca hakikatin ortaya çıkması bazen gecikiyor veyahut da mümkün olmuyor.

Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; yani, burada hamaset yapmayacağım; ama, emeklilere, hem bir birey olarak hem bir milletvekili olarak hem bir Bakan olarak ne kadar değer verdiğimizi, onların ülkemizin maddî, manevî kalkınmasına alınterlerini akıtan insanlar olduğunu biliyoruz. Hiçbir hükümet, emeklisinin yaşam şartlarını iyileştirme konusunda geri durmaz, elinden gelen gayreti gösterir. Bizden öncekiler göstermiştir, biz de gösterdik ve tek bir rakam verdim, dedim ki, 2002 Aralık ayı ile 2005 Aralık ayı içerisinde mevcut sistemden ayrılarak, TÜFE sisteminden ayrılarak, bizim, Bağ-Kur ve SSK emeklilerine vermiş olduğumuz miktar 12 katrilyon liradır. İnşallah siz iktidara gelirsiniz, 25 katrilyon lira verirsiniz, sizi alkışlarız.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - İnşallah…

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Ortasını bulalım Sayın Bakanım, şimdi verelim.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) - 12 katrilyon lira… TÜFE sistemine göre para versek 56 katrilyon lira para vermemiz lazım üç yılda; ama, biz, 68 katrilyon lira parayı emeklimize aktarmışız. Yani, 12 katrilyon lira; Hükümet, imkânlarını zorlayarak, bütçe disiplininin en ücra köşelerine kadar zorlayarak bu 12 katrilyonu vermiş. Biz de biliyoruz, 450 000 000 lira, 450 000 yeni lira SSK'nın asgarî aylığı, Bağ-Kurunki daha düşük, Emekli Sandığı göreceli olarak biraz daha iyi. Haa, 1 milyar maaş alan da var, 800, alan da, maaş var; ama, en küçüğünü konuştuğumuz için, satın alma gücü itibariyle bu paranın yeterli olmadığını biliyoruz.

Esas soru: Türkiye'de sosyal güvenlik sisteminin finansman açığı vardır, emekli aylıkları yetersizdir. İki önemli cevap vermemiz gereken, Türkiye'nin çözüm bulması gereken soru budur: "Peki, buna dair ne yapıyorsunuz?" Buna dair, işte, üç senedir çalışıyoruz, sosyal güvenlik reformu buraya geliyor. Emekli aylıklarının azlığından şikâyet edenler, hastane kapılarından şikâyet edenler, Bağ-Kurluların üniversiteye gidememesinden şikâyet edenler... Genel sağlık sigortasını getiriyoruz. Orada işte, hep beraber bu desteği vereceğiz, artık, üniversite hastanesi, devlet hastanesi, özel hastane ayırımı kalmadan bu sisteme prim ödeyen herkesin her hastaneye gidebildiği, doktorunu seçebildiği bir sisteme kavuşacağız. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Ama, şimdiden itirazlar geliyor "sağlığı piyasalaştırıyorsunuz, sağlık özelleşiyor…" Yok böyle bir şey. Belki de, kırk yıldır gerçekleşmeyen sosyalleşmenin en güzel örneğini genel sağlık sigortasında yaşayacağız; gelecek bu tasarı buraya, enine boyuna tartışacağız. Koruyucu sağlık hekimliğini önplana alan, çocukları 18 yaşına kadar genel sağlık sigortası güvencesi altına alan, prim ödeme gücü olmayanların adına devletin prim ödediği, sosyal devletin tam anlamıyla gerçekleştiği bir sosyal genel sağlık sigortası buraya gelecek. Buna, lütfen, genel muhalefet anlayışı içerisinde bakmayacağız, ideolojik bakmayacağız. Bu ülkenin gerçeği bu. Eğer, burada şikâyet ettiğimiz bütün konuların ortadan kalkmasını istiyorsak, emeklilik sigortasını ve genel sağlık sigortasını, bu Meclis, hayata geçirmek zorundadır. Eğer geçirmezsek, bu sistemin sıkıntıları ilanihaye devam eder; buradan, çeşitli vesilelerle, yakınmalarımızı devam ettiririz.

Değerli arkadaşlarım, sosyal güvenlik kuruluşları, bizde ve bütün dünyada olduğu üzere, katılım esası üzerine kurulmuş, kurgulanmış sistemlerdir. Bunlar, devletin bizatihi kurumları değildir. Şimdi soru soruluyor; niye emekliye az veriyorsun, niye emekliye şunu veriyorsun? Aslında, emeklinin emekli aylıklarının artışı, bu sosyal güvenlik kuruluşlarının malî yapısı içerisinde mümkün olacak bir hadise. Katkı payı üzerine… Bunlar, sosyal yardım kuruluşları değil, sosyal güvenlik kuruluşları, sigortacılık esası üzerine kurulmuş sistemler. Yani, vatandaşımız çalışırken bu sisteme ne koyduysa, emekliliğinde de onu alması lazım. Bu konudaki farklılıkları da gideriyoruz. Son ayda, son iki yılda, son üç yılda herhangi bir statü elde edip, bütün emeklilik hayatı boyunca ondan yararlanmayacak artık. İster memur olsun -ister Emekli Sandığı- isterse SSK'lı olsun, herkes, bütün çalışma hayatı boyunca kendi adına ne prim kesildiyse, emekli aylığı o oranda yüksek olacak veyahut da az olacak. Adil ve eşit emeklilik dediğimiz, tek çatı dediğimiz sistemin temelinde bu yatıyor.

Şimdi, bu yanlış algılamayı değiştirmemiz lazım; yani, emekli aylıklarını konuşurken, bu sosyal güvenlik kuruluşlarını konuşurken, bu kuruluşların, katkı esası üzerine, katılım esası üzerine kurulduğunu ve bu esas üzerine hareket etmeleri gerektiğini bilmemiz lazım ki, bunu biliyoruz. Bu kurumlar yeterli olmadığı için, malî yapıları yeterli olmadığı için, devlet, bu sisteme müdahale ediyor. Ne yapmış; 2005 yılında, 23 milyar YTL'yi, 23 katrilyonu bu sisteme transfer etmiş. Oysa, bu kuruluşlar sigorta esasına göre çalışıyorsa, o zaman, sigorta mantığı içerisinde, gelir ve giderlerinin birbirini karşılaması lazım. Karşılayamadığı için 22,5 milyar YTL'yi hazineden, sosyal devlet adına, bu sisteme transfer etmişiz. 2005 yılında, tüm sosyal güvenlik kuruluşlarımızın harcaması 58 milyar YTL'dir, öyle gerçekleştirilmiştir. Bu 58 milyar YTL'nin 23 milyar YTL'sini hazine vermektedir, geri kalanını da, prim katkısıyla, toplanan primlerle döndürmekteyiz. Onun için, mutlaka, emeklimizin emekli aylıklarını konuşurken, bu sosyal güvenlik kuruluşlarının da durumlarını konuşmamız lazım. Esas mesele burada arkadaşlar. Biz, bu sosyal güvenlik kuruluşlarının malî yapısını sağlam, sürdürülebilir bir hale getiremezsek, biz konuşuruz, bizden sonraki Parlamento konuşur, yıllardır konuşulduğu gibi konuşmaya devam ederiz. Burada, Malatya Milletvekili arkadaşımız Mevlüt Bey çok güzel bir şey söyledi "3'ü, 5'i tartışmayalım" dedi. Şimdi biz 3 + 3 demişiz, önergelere bakıyorum, siz de "5" diyorsunuz, 15 diyemiyorsunuz; yani, bir sorumluluk anlayışı içerisinde hareket ettiğiniz için siz de 3, "5" olsun diyorsunuz veyahut da "6" olsun diyorsunuz.

KEMAL SAĞ (Adana) - 5 de makul Sayın Bakanım.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) - 5 olsa ne olacak Sayın Milletvekilim, 20 yerine 30 olacak yani; bu, derde deva değil. Bütün açık kalpliliğimle, samimiyetimle konuşmaya çalışıyorum. Yani, sistemin kökünü düzeltmedikten sonra, hem bugünkü emekliler hem de gelecekte sisteme girecek emekliler açısından sıkıntı devam eder. Bunu hepimiz bilmeliyiz. Bunu bilmemizin bize yüklediği sorumluluk var. Bu sorumluluk da, bu sosyal güvenlik kuruluşlarının malî yapısını düzgün hale getirmemiz lazım, ülkemizdeki kayıtdışı istihdamı kayıt içine alıp, sigorta tabanını yayarak sisteme daha çok katılımcı sağlamamız lazım ve bu sosyal güvenlik kuruluşlarının, katılımcılara, emeklilere verebilecekleri payı daha da artırmamız lazım. Yani, bunların emekli artışları da kendi finans yapısı içerisinde olması gerekir. Onun için, yani, hükümete veyahut da devlete dönüp de, emekliye 3 verdin, 5 verdin demekten ziyade, sistemin finansman yapısını bizim sorgulamamız lazım. Acaba niye Sosyal Sigortalar Kurumu bu bütçesiyle emekliye daha fazla emekli aylığı verme imkânı vermiyor, Bağ-Kur finansman yapısı itibariyle niye daha fazla maaş verilmesine imkân vermiyor; bunu sorgulamamız lazım ve bunun çarelerini bulmamız lazım. Bunun çaresi, bir ay sonra, iki ay sonra huzurunuza getireceğimiz sosyal güvenlik reformunda yatmaktadır. Bu reform, belki de cumhuriyet tarihinde, yapısal anlamda, sosyal politika alanında en önemli değişim reformu, değişim olacaktır, sosyal politika alanında bir değişikliği gündeme getirecektir. Üç yıldır, dediğim gibi, bütün sosyal taraflarla bu konuyu tartışıyoruz, olabildiğince olgun ve mükemmel bir, Türkiye'nin gerçeklerine uygun bir reform olması için gayret ediyoruz. Elbette, Genel Kurula geldiği zaman, gruplarımızın da değerli katkılarını alıp, en iyi şekilde, uygulanabilir şekilde hayata geçirmek isteyeceğiz.

Evet, spesifik bir iki konuya daha, söz almışken cevap vermek istiyorum. Biri, Bağ-Kur sağlık kuruluyla ilgili…

BAŞKAN - Sayın Bakanım, birkaç saniyenizi rica edeceğim.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, aralarında konuşan veya telefonla konuşan arkadaşlarımız farkında değil; ama, Başkanlık Divanı konuşmayı anlayamıyor veyahut da konuşan sayın bakan veya hatipler direkt olarak konuşmalardan etkileniyor; istirham ediyorum.

Buyurun Sayın Bakanım.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) - Eskiden bu mikrofonun sesi daha şeydi, yani, eski Mecliste. Şimdi, biraz, ben de dinliyorum, Sayın Başkanım, gerçekten, sesin böyle tonu ve yoğunluğu itibariyle pek boğuluyor; evet.

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) - Sayın Başkanım, izin verir misiniz.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) - Bağ-Kur, bir epilepsi hastası için, Hasan Bey, rapor konusundaki bir şikâyetini söylediler.

Tabiî, malulen emekli olmak bazı kriterlere tabi değerli arkadaşlarım. Bunların yerine getirilmesi lazım. Bunlar yerine getirilmeden, elbette, bu raporlar verilmez; çünkü, neticede bir emekli aylığı bağlanacak bu rapor alan kişiye. Hasan Beyin verdiği misalde, zekâ testi yapılması için sağlık kurulu dosyayı geri çeviriyor; ama, maalesef, ikinci hastane de, hakem hastane de zekâ testi yapmadan, bu raporu tekrar sağlık kuruluna gönderiyor. Sağlık kurulu, bunu, tekrar ilgili hastaneye ve mahalline iade etmek zorunda  kalıyor. Bu sebeple arada da birsürü zaman geçiyor. Dolayısıyla, bu husus, zekâ testi yapılmadığı için, sağlık kurulunun istediği oranda bu rapor gerçekleşmediği için olumlu bir cevap, maalesef, verilememiş. Yani, bu sağlık raporları konusunda çok dikkat edilmesi gerekir.

Sayın Milletvekilim bu maaş kuyruklarından bahsettiler. Biz buna duyarsız kalmadık Değerli Milletvekilim; göreve gelir gelmez -bizim geldiğimizde Sosyal Sigortalar Kurumunda 4 gündü maaş ödeme günü- 4 günü 10 güne çıkardık, PTT şubelerini de mevcut bankalara ilave ettik. Bugün, Türkiye'nin 5 070 şubesinde, SSK'lı vatandaşlarımız emekli aylığı alabilmekte, bankamatik vasıtasıyla alabilmekteler. O konuda, bazı -İstanbul'un bir iki yerinde- bize de ulaşan sıkıntılar var, banka şube sayısını artırmak için de gayret ediyoruz; ama, genelde, hem ödeme günü sayısını hem de banka şube sayısını artırdık.

Yine, maaş almak için altı ayda bir yaşam belgesi dediğimiz -yanlış anladıysam lütfen ikaz edin- "altı ayda bir yaşam belgesi istiyorsunuz" diyorlar; bunu istemiyoruz.

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) - Sayın Bakan, daha yeni istendi İstanbul'da; daha dün, emekli birisi için istendi.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) - Yani, eğer, maksadınız yaşam belgesiyse, nüfustan kayıt isteme belgesi ise, bunu, bir hayli oldu, kaldırdık.

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) - Altı ayda bir tedaviye...

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) - Hayır, MERNİS Projesi üzerinden, kurumlar, bunu, elektronik ortamda alabiliyorlar; yani, elden, manuel olarak, hiçbir vatandaştan yaşam belgesi istemiyoruz. Eğer varsa örneği, lütfen bana iletin...

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) - Ben size ulaştırayım.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) - Ulaştırın; ben gerekli müdahaleyi yaparım; çünkü, sistemi bu şekilde değiştirdik.

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) - İstanbul içinde...

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) - Evet, değerli arkadaşlarım, bu tasarı yeterince tartışıldı ve tasarının bütün teferruatı ortaya çıktı; ama, meseleye sistem açısından bakmamız gerektiğini bir kez daha ifade etmek istiyorum. Yoksa, her yıl, burada, emekli maaşlarının oranını tartışmakla, biz, bu meseleyi çözemeyiz. Onun için de, çok köklü, çok yapısal bir reforma, bir değişime ihtiyacı var ülkemizin, sosyal politika alanında, sosyal güvenlik sistemimizi değiştirmek için. Şu anda bunun için önemli bir avantajımız var; nüfusumuz genç, katılımcının çok olabileceği bir avantajlı nüfusumuzun bize sunmuş olduğu bir avantajı yaşıyoruz; ama, böyle bir reformu on yıl sonra, yirmi yıl sonra yapmaya kalkarsak, emin olun, maliyetleri daha ağır gelecektir.

İnşallah, bu tasarılar Genel Kurula geldiğinde, bunu enine boyuna tartışma imkânını bulacağız.

Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Ben de Sayın Bakanımıza, açıklamaları için teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, 8 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

9 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 9.- 29/7/2003 tarihli ve 4958 sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanu-nunun 8 inci maddesinin son fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Başkan kadrosunun boş olması durumunda, Bakan, bu Kanunun 18 inci mad-desinin (A) fıkrasında sayılan şartları taşıyan birisini vekil olarak görevlendirebilir. Başkanın geçici olarak bulunmadığı hallerde, Bakan, genel müdürlerden birisini vekil olarak görevlendirir."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir.

Sayın Akdemir, buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 1076 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu maddesi üzerinde şahsım ve Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.

BAŞKAN - Pardon…

Sayın Akdemir, şahsınız adına burada bir söz talebi yok ben yanlış okumuyorsam.

 Evet, buyurun, siz devam edin efendim; buyurun…

DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Grup adına söz almış bulunmaktayım. Düzeltiyorum efendim.

BAŞKAN - Grup adına; doğru.

Buyurun Sayın Akdemir.

DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Öncelikle, milletvekili arkadaşlarımı ve Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, görüşülmekte olan kanun tasarısının genel amacını, fatura toplamakta olan emeklilerimizi kuyruk sıkıntısından kurtarmak ve emeklilerimizi bu sıkıntıdan kurtarmak için de vergi iadesi uygulamasına son verilmesi ve emekli maaş artışlarını belirlemek şeklinde özetlemek mümkündür. Tasarıda, vergi iadesinin kaldırılması sonucu emeklilerin gelir kaybına uğramalarını önlemek amacıyla, belirli bir oranda, aylıkta ek ödeme yapılması öngörülmektedir. Bu uygulamanın hayata geçirilebilmesi için kanun çıkarılmasının yanı sıra, mevcut kanunlarda bazı düzenlemeler yapılmıştır. Dolayısıyla, kanun tasarısında, bazı kanunlarda değişiklik yapılmasını öngören maddelerin de bulunması doğaldır; ancak, tasarının geneliyle, üzerinde konuşmak üzere söz aldığım 9 uncu maddesi arasında bir ilişki kurmak mümkün değildir; yani, önceki maddelerde, emeklilerimizin yıllık maaş artışları, aylık ek ödeme oranları, sosyal yardım ödemeleri, kısaca ödemelere ilişkin hususlar vardır; ancak, bu maddede, hiç gerek yokken, durup dururken, Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanının atanmasına ilişkin bir düzenleme getirilmiştir. Öncelikle, sırf bu yüzden tasarının 9 uncu maddesi, kanun tasarısının genelinin lafzı ve ruhuna aykırıdır, uygun düşmemektedir.

Değerli arkadaşlarım, maddenin içeriğine baktığımızda, başkan kadrosunun boş olması haliyle, başkanın geçici olarak bulunmadığı hallerde vekaleten görevlendirmeye ilişkin düzenlemeler yapıldığı görülüyor. Maddenin gerekçesinde de, yürürlükteki kanunun, başkan kadrosunun geçici olarak boşalma halinin düzenlenmiş olduğu; ancak, sürekli olarak boşalması halinin boşlukta kaldığı belirtiliyor ve bu boşluğun giderilmesi amacıyla söz konusu kanun düzenlenmesinin yapıldığı ifade ediliyor.

Değerli arkadaşlar, kadro boşluğunun esasen atamayla giderildiği düşünüldüğünde, bu hususun sürekli veya geçici olarak ayırımı, vekâlet uygulamasından bir fark yaratmamaktadır. Ancak, bunun ötesinde, tasarı metninde daha dikkat çeken bir nokta bulunmaktadır. Kısaca, açıklamak istersem, şunu görürüz: Mevcut kanun metninde, başkanın olmadığı hallerde, başkanlığa vekâlet edecek kişinin kurum genel müdürlerinden birisi olacağı hükme bağlanmaktadır. Tasarıda ise, geçici durumlarda, genel müdürlerinden birisi olacağı hükme bağlanmaktadır. Tasarıda ise, geçici durumlarda genel müdürlerden birisinin vekâlet edeceği hükme bağlanırken -burada özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum- kadronun boş olması halinde, bakanın önereceği herhangi birinin vekâlet etmesi öngörülmektedir. Yani, tasarı ve gerekçeleri mantığında ele aldığımız da konuyu, başkanın herhangi bir sebeple, geçici bir süre görevinin başında olmadığı durumlarda, kurumu tanıyan, işinin ehli ve tecrübeli olması beklenen genel müdürlerden birisi bu göreve vekâlet edecektir. Bu doğru gözüküyor; ancak, başkanlık kadrosunun tamamen boş olduğu bir durumda, örneğin, bir emeklilik durumunda, herhangi bir kişi, kanunun 18 inci maddesine göre, dört yıllık eğitim veren fakülte veya yüksekokul mezunu herhangi bir kişi bu göreve vekâlet edecektir.

Hepimizin bildiği gibi, vekâlet süreleri bir sınırlamaya ve şarta da bağlı değildir. Bu bakımdan, Sosyal Sigortalar Kurumu kadar önemli bir kurum başkanlığının vekâlet adı altında, kurum dışından ve konuyla ilgisi az olan birisinin ya da meslekî tecrübe ve deneyimi bulunmayan dört yıllık bir üniversite mezununa emanet edilmesinin uygun olamayacağı düşünülüyor, düşünmekteyim.

Diğer kurumlarımızda olduğu gibi, Sosyal Sigortalar Kurumunda da dışarıdan bu şekilde bir görevlendirmenin, kurum başkanlığı için fayda getirmeyeceği kanaatindeyim.

Diğer taraftan, kadronun hangi hallerde geçici ve hangi hallerde sürekli boş sayıldığı da anlaşılır ve net olmadığından, vekâlet uygulamasının, bir miktar da keyfiyete bağlı bir hal alacağı ve dolayısıyla, liyakati engelleyeceği görülmektedir. Örneğin, hastalık veya izin gibi durumlar açıkça geçici bir durum olarak değerlendirilebilirken, görevden uzaklaştırma veya alınma gibi durumlarda ne şekilde bir kabul ortaya çıkacağı tartışma konusu olabilecektir. İşte bu durumda da, her iktidar döneminde vekâlet uygulaması, kişiler ya da tercihler bazında farklılık gösterecek, toplumda zıtlaşmalar olacak, sonuçta kamplaşmalar ortaya çıkacaktır.

Değerli arkadaşlar, genel ilke olarak, vekâlet, aslında, aslının özelliklerini taşımaktadır, aslın hak ve yetkilerine sahiptir. İşte, bu sebepledir ki, vekâlete ilişkin düzenlemeler, toplumda yönetim bakımından önemlilik arz eder. Bugün, Türkiye'deki en önemli sosyal güvenlik kurumlarından birinin başkanlığına sessiz sedasız getirilmek istenen bu düzenleme, bize göre, çok da doğru bir yaklaşım gözükmemektedir. Vekâleten görevlendirilmede kadronun sürekli veya geçici olarak boş olmasına ilişkin bir ayırıma gerçekten ihtiyaç var mıdır? Kadronun geçici olarak boş olduğu hallerde genel müdürlerden birisinin vekâlet etmesi öngörülmüştür. Kadro da tamamen boşken, neden dört yıllık üniversite mezunu, ancak, vasfı ve birikimi tam olarak bilinmeyen herhangi bir kişinin atanmasına ihtiyaç duyulmuştur, imkân verilmiştir? Bu sorunun cevabının verilmesi gerekir. Böyle bir düzenleme, kurum dışından bir kişinin vekâleten de olsa, kurum başkanlığına getirilmesi ve bu görevi uzun süreler yürütmesine neden olmayacak mıdır? Gene bu sorunun cevaplanması gerekiyor.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; vekâletin de bir süresi olmalıdır. Vekâleten atamalara ilişkin hükümler bu kadar esnek ve keyfiyete tabi olarak yapılmamalıdır. Bir kişi, makamına uygunsa ya da bu makamı gerçekten hak ediyorsa, neden bekletiliyor, atanmıyor? Bu sorunun da cevabı gerekir.

Vekâleten görevlendirmeler, özellikle, uzun sürdüğü takdirde toplumda işlerin savsaklanmasına ve aksamasına neden olmaktadır. Kurumlarda verimliliği arzu ettiğimiz halde, verimsizlik ortaya çıkmaktadır. AK Parti Hükümeti, dört yıldan beridir vekâlet sistemiyle devlet mekanizmasını işletmeye çalışıyor. Kadrolaşma amacını aramak lazım bunun altında diye düşünebiliriz bir muhalefet temsilcisi olarak. Liyakate bakılmadığı hemen hemen çok görevlendirmede ortaya çıkıyor. Atama yapamadığında ya da atamalar yapmakta zorlandığında vekâlet sistemine başvuruluyor. Böylece, çoğu zaman, deneyimi olmayan ya da az birikimli kişilerin hatta konuyla bazen ilişkisi olmayan, meslekle ilişkisi olmayan kişiler bu şekilde vekâleten göreve getirilmektedirler. İşte, bu madde de bu anlayışın devamı olarak ortaya çıkmıştır diye düşünüyorum.

Benim önerim, Sayın Bakanım, bu maddenin bir kez daha gözden geçirilmesi ve söylediğim sakıncaları giderecek şekilde yeniden tanzim edilmesi gerekiyor. Dikkate almanızı bu yüce kürsüden temenni ediyorum. Aksi halde, hükümet, kadrolaşma iddialarına bir yenisinin eklenmesine neden olacaktır ve bizim gibi bu iddiada bulunanlar hiç de haksız olmayacaktır.

Sayın Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarım; bu temennilerimle konuşmamı burada tamamlarken hepinizi ve Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyor ve tasarı yasalaştığı takdirde milletimize hayırlı olmasını temenni ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akdemir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına Isparta Milletvekili Sayın Mevlüt Coşkuner; buyurun.

CHP GRUBU ADINA MEVLÜT COŞKUNER (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi, şahsım adına ve yine, temsil ettiğim Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, 1076 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu  maddesi üzerinde, Grubum ve şahsım adına söz almış bulunuyorum.

Şimdi, emeklilerimizi yakından ilgilendiren bir kanun tasarısını görüşüyoruz. Bu tasarıyı anlatmamdan önce, AKP sözcüsü Sayın Hamza Albayrak, çok güzel bir cümle kullandı; "bugün, birlik günüdür, beraberlik günüdür" dedi. Elbette ki, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun da, amacı, anlayışı, söylemi bu şekildedir. Fakat, sizlere sormak gerekir; hangi birlikten bahsedeceğiz?! Eğer, grup birliği anlayışı içinde bakacak olursak, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun ve milletvekillerinin verdiği önerge ne kadar doğru olursa olsun, ona "hayır" demek; ama, sayın AKP milletvekilleri verdiği zaman da, Sayın Bakan, düşüncesini hemen değiştirip "evet" diyor ve orada komisyon başkanı da "katılıyoruz" diyor. Onun ötesinde, tabiî, beni ilgilendiren, Türkiye'nin birliğidir; insanlarımızın birliğidir ve milletimizin birliğidir. Eğer, o birlikteliği şöyle değerlendirecek olursak, kriz dönemlerinde konulan vergilerin kalıcı olduğu bir günde; tabela vergilerini, belediye başkanlarının yüzde 40'tan 400'lere çıkardığı bir dönemde ihalelerin; belediye başkanları dahil, hepiniz tarafından adrese teslim edildiği bir dönemde; üniversitelerin araştırma yapamaması için para gönderilmediği bir dönemde, elması ve pancarını değerlendiremeyen köylü emeklinin, hani, Mustafa Kemal Atatürk'ün "efendisi" dediği, o efendinin perişan olduğu ve ümitsiz olduğu bir günde, hangi birliktelikten bahsedeceğiz; bunu anlayamıyorum. Eğer, birliktelik istiyorsanız, gelin, şu adrese teslim ettiğimiz ihalelerden vazgeçelim ve korumacı anlayıştan vazgeçelim. Bizim amacımız da birliktir; o birliğe hep beraber temel atalım ve onu özleştirelim diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, ağzımıza aldığımız zaman, benim de çok sık sık bölgemde kullandığım, mitinglerde kullandığım Şeyh Bedrettin, Şeyh Edebali, Mevlana, Hacı Bektaş Veli ve Seyit Veli Babanın 13 üncü, 16 ncı Yüzyılda bizlere öğütlediği Ahilik anlayışını ve ortaçağ karanlığında ülke kan gölünü götürürken, o imrendiğimiz Avrupa kan gölünü götürürken, o güzelim insanlar bu ülkede birlik ve beraberliğin önderliğini yapmışlardır. Eğer ki, siz, isminizin başında olan o adalet duygusunu gerçekten yüreğinizde hissediyorsanız, önce adaletinize bakacaksınız, kayırmacılıktan vazgeçeceksiniz.

O nedenle, sizlere, bu paragrafta küçücük bir şey söylemek istiyorum: Bir Seyit Veli Baba vardır Isparta Senirkent'in Uluğbey Beldesinde. Seyit Veli Baba cahildir, okumuş değildir; ama, o yörenin halkı vergilerini ona getirir, o teslim eder. Köyde kavga olduğu zaman, beldede kavga olduğu zaman onlar yargı önüne çıkmaz, Seyit Veli Babanın önüne çıkarlar. İşte, adalet oradadır, işte birlik oradadır, işte dirlik oradadır.

Değerli arkadaşlarım, konuşmamın esas metnine geçmeden önce, şunu da Sayın Bakana duyurmak isterim: Birsürü arkadaşımızdan telefonlar alıyoruz ve Isparta SSK Hastanesinde çalışanlardan da bir telefon aldık. Hani, şu, özel hizmet tazminatları var ya, iyileştirme; onlar, hâlâ daha ödenmemiştir, bunun ödenmesini de talep ediyoruz.

Değerli dostlarım, şimdi, bu yasayı görüşürken ve bu tasarıda hedeflenen şey emeklilerimize ödenen vergi iadelerine ilişkin. Ancak, emeklilerimizin karşı karşıya olduğu zor ekonomik koşullar yüzde 4'lerle, 5'lerle, vergi iadesinin nasıl ödeneceğiyle çözülecek gibi değildir; çünkü, daha temel geçim sıkıntıları olan ve geçim sıkıntılarıyla karşı karşıya gelen bu insanların, önce, her şeyden önce onların ekonomik durumuna bakmak lazım. Türk-İş'in yaptırdığı araştırmaya göre, Aralık 2005 itibariyle, açlık sınırının 543 000 000, yoksulluk sınırının 1 650 000 000 olduğunu görüyoruz. Eğer ki, bugün, gerçekten buna baktığımız zaman, sanki emekli suç işlemiş gibi, bu ülkenin yapılandırılmasında taş üstüne taş koyan, makinelerini çalıştıran insanlarımız sanki krizler yaratmış gibi, sanki onlar hak etmemiş gibi, eğer ki, biz, hâlâ, bunların yüzde 4'üyle, yüzde 5'iyle uğraşırsak, öyle zannediyorum ki, biz, kendi kendimizi kandırırız.

Peki, bugünkü gerçeğe gelelim. Emeklilerimiz ne kadar maaş alıyor: 2006 Ocak ayı itibariyle 1 inci basamak Bağ-Kur emeklisinin eline 338 000 000 lira geçiyor. Emeklilerimizin durumu budur; 300 - 500 milyon lirayla yaşamlarını sürdürme mücadelesi veriyorlar. Yeni bir nesli daha dünyaya getirmiş, kendi ömrünü tamamlamış, yeni insanları hayatın içine sokmuş… Yani, bir nebze olsun huzur onların hakkıdır; ancak, bizim, emeklilerimize reva gördüğümüz 3 kuruşun ötesinde yüklediğimiz daha önemli bir yük vardır. Emeklilerimizin çocukları, torunları işsiz, geçim sıkıntısı içinde; yani, bir de iş bulamayan çocuklarının, torunlarının yükünü taşımaya çalışıyorlar. Onların kırılan gururlarını onarmak anlayışıyla, çalıştıkları bu dönemde, biz, onların yükünü hafifletmeliyiz diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım, tabiî ki, bizim bunları aşmamız, birlikte olmakla, beraber olmakla olacaktır. Yüzde 3 zam vererek ve öbür taraftan da yüzde 1 onlardan keserek, öyle zannediyorum ki, Oferlere verdiğimiz bu parayı onlardan çıkarmanın anlamı yoktur diye düşünüyorum.

Sesim kısıldığı için, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Coşkuner.

Sayın milletvekilleri, 9 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 10.- a) 2/2/1984 tarihli ve 2978 sayılı Vergi İadesi Hakkında Kanun,

b) 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı Kanunun ek 1 inci maddesi, yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN - Anavatan Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan.

Sayın Özdoğan, buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 1076 sıra sayılı yasa tasarısının 10 uncu maddesinde Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Artık, bu yasa tasarısının sonuna gelmiş bulunuyoruz. İnşallah yasalaşır ve Yüce Milletimize, emeklilerimize hayırlı olur temennisinde bulunuyorum; fakat, bu son maddelerde bazı görüşlerimi de beyan etmek istiyorum, milletimle paylaşmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, son günlerde Yüce Meclisimizde yaşanan vergi tartışmaları, gündem içinde önemli bir paya sahip olmaktadır. Yeni yıla girerken, yeniden değerleme oranında bazı vergi ve harçların yeniden belirlenmesi, ücretliler ve emeklilerin yıllık olarak verdiği vergi indirim ve iadesine konu olacak belgelerin 20 Ocak 2006 tarihine kadar verilmesi zorunluluğu, beraberinde birçok tartışmayı getirmiştir. Sosyal politikaların terk edildiği koşullarda vergi ve benzeri uygulamaların tartışma olmaktan çıkması mümkün değildir. Hele hele de AK Parti İktidarı gibi, artık, iktidar rehavetine neredeyse tamamen teslim olmuş bir iktidarda, vergi ve primlerin sorun olmaktan çıkması olası değildir.

Bugün vergi ve birçok düzenleme, egemen sınıfın taleplerini karşılar biçimde ele alınmakta ve toplumun büyük bir kesimi tarafından da sürekli tepkiyle karşılanmaktadır. Anavatan Partisinin itirazının temel noktasını da burası oluşturmaktadır. Azınlık; ancak, egemen durumdaki tekelci sermayedarlar, vergi uygulamalarını sürekli kendi lehlerine çevirme konusunda baskı oluşturmaktadır. Bu baskılar sonucunda, teşvik, istisna ve indirim gibi büyük vergisel avantajlar elde etmektedirler. Buradan oluşan açıkların kapanması da, emeklilerin ve düşük gelir gruplarının sırtına yüklenmektedir. Sanki emeklilerimizin lehine bir değişiklik yapılıyormuş gibi "artık emekliler fiş toplama eziyetinden kurtulacak" türünden laf cambazlıklarıyla hedef saptırılmaktadır. Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın müjde olarak sarf ettiği bu sözlerin, kendi içinde bir suç teşkil ettiği de ayrı bir konudur. Harcamalarının karşılığında belge almamanın, Vergi Usul Kanununa göre suç teşkil ettiğini biliyor mu Sayın Başbakan?! Bir taraftan, 2004 yılını kayıtdışıyla mücadele yılı ilan edeceksiniz, sonra kayıtdışılığı körükleyen bir uygulamayı teşvik edeceksiniz. Bu ne yaman çelişkidir. Bu kadarla kalsa iyidir. Bu da yetmiyormuş gibi, emeklileri açlık sınırında ücretlere mahkûm edeceksiniz ve bankalardaki, maaş kuyruklarındaki eziyetini görmeyeceksiniz; ancak, fiş almayı eziyet olarak değerlendireceksiniz. Eziyet olan fiş almak değil, fişlerin değerlendirilmesine ilişkin daha etkili bir sistemin geliştirilememiş olmasıdır. Anavatan Partisi olarak bizim gördüğümüzü, AK Parti İktidarı nasıl görememektedir?! Yoksa, iktidar, o gözleri kör mü etmiştir?!

İktidarın ısrarlı talepleri ve şatafatlı kampanyalarıyla yapılmak istenen şudur: Emeklilerin vergi iadesinden bir miktar kırpmak ve giderek bu uygulamaya son vermek. Mevcut uygulamayla, emeklilere, yıl içinde üçer aylık dönemler halinde, yüzde 4 oranında, vergi iadesine mahsuben avans verilmektedir, yıl sonunda matraha göre beyan ettikleri belgelerin yüzde 5'i vergi iadesi olarak hesaplanmakta, yıl içinde ödenen yüzde 4'lük tutar düşüldükten sonra, yüzde 1 daha ödenmektedir. Yeni uygulama ise, toplam yüzde 4 oranında maaşlara ilave edilecek ve emeklilerden belge alınmayacaktır. Dolayısıyla, emeklilerin yüzde 1'lik bir kaybı olacaktır. Ayrıca, emekli maaşlarına artış yapılmadığı için, bu yüzde 4'lük vergi iadesini de, maaşlara zam yaptık şeklinde yutturmaya çalışacaksınız.

Fiş almanın eziyet olmadığını, bunun bir görev olduğunu, birilerinin Sayın Başbakana öğretmesi gerekir. Asıl eziyet, emeklileri açlık sınırının altında ücretlere mahkûm etmektir, maaş kuyruklarında çile çekmelerine neden olan sebepleri ortadan kaldırmamaktır. Ayrıca, vergi iadesi uygulamasında bu biçimiyle ısrar etmek, eziyet vermektedir.

Vergi iadesini kaldırmak bir yana, aksine, her türlü harcamayı kapsama almak, genişletmek gerekir. Gerek ücretlilerde gerekse emeklilerdeki vergi iadesi uygulamasına konu olacak belgelere sınırlama getirilmesi nedeniyle, esas olarak harcadığı birçok ürünün belgesi geçerli olmayınca, bu açığı telafi edecek bir başka belge arayışına girmenin tam bir eziyete dönüştüğü doğrudur; ama, bunun çözümü, bu uygulamayı kaldırma olmamalıdır.

İktidar koltuğuna oturduğu andan bu yana, üç yıl boyunca hep emekliyi hüsrana uğratan Sayın Başbakan, kendi tabiriyle, müjdelerini sıralamaya devam ediyor. İcraatlarıyla, asgarî ücrette yüzde 8,65 oranında artış sağlanırken, bugünlerde emekliye reva görülen zam, ilk altı ay için yüzde 3, ikinci altı ay için yüzde 3; kısaca, toplam yüzde 6 oranındaki zamla, emekli, ayda 800 gram kıyma alabilecek. Aman, ne büyük lütuf!

Buradan, iktidara seslenmek istiyorum: İşçinin, memurun, emeklinin enflasyona ezdirilmeyeceği taahhütleri nerede kaldı?! Yüzde 3'lük zam kazığı yetmiyormuş gibi, emeklinin fiş toplayarak aldığı yüzde 5'lik vergi iadesini de yüzde 4'e düşürerek, yüzde 1'ini hiç ettiniz. Yani, toplamda yüzde 6 olan emekli maaşı zammını yüzde 5'e çektiniz. Allah sizleri başımızdan eksik etmesin diyen bir emekli bulamazsınız değerli arkadaşlarım.

Şimdi, emekliye müjde şeklindeki takdimin esasına gelelim. Yüzde 4 vergi iadesi zammı olarak sunulan artış, aslında, geçen yıllarda üç ayda bir yapılan bir ödemenin, şimdi her ay yapılacak şekilde yeniden düzenlenmesinden ibarettir. Aylık 450 YTL ücret alan bir emekli, üç ayda bir vergi iadesine mahsuben, üç ayda bir 50 YTL alıyor, yıl sonunda da, verdiği fişlerin toplamına göre, eksik kalan kısım devlet tarafından tamamlanıyordu. Dolayısıyla, ortada yüzde 4 zam diye bir şey yok. AK Parti, sanki emekliyle dalga geçiyor. Peki, 3 + 3 olarak takdim edilen zam, emeklinin derdine derman olacak nitelikte midir?! Eğer bu zammı yeterli buluyor ve bunun için de emekliye müjde şeklinde takdim ediyorlarsa, o medya mensupları, yatağa girdiklerinde, yaptıkları işi yeniden değerlendirmelidirler. Sanırım, bunu yaptıklarında, kendilerinden utanç duyarlar. Eğer, müjde olarak emeklilerin artık fiş toplamayacak olmalarını takdim ediyorlarsa hemen belirteyim ki, emekli geçim derdindedir. Onun öncelikli derdi fiş toplamak ya da toplamamak değildir. Kimseye muhtaç olmadan yaşayabileceği bir imkânın sağlanmasını istemektedir.

Diyelim ki, vergi iadesine karşılık yapılan yüzde 4 artışı zam olarak kabul edelim ve bunun üzerine, verilen yüzde 3'lük artışı da ekleyelim, yılın ilk altı ayı için toplam yüzde 7 zam yapılmış olur. Şu anda 450 YTL alan bir işçi emeklisinin maaşına yaklaşık 30 YTL zam yapılmış olacak. 450 YTL alan bir emekliye yapılan 30  YTL artışın müjde olarak nitelendirilmesi mümkün olabilir mi? Yılın ikinci altı ayında da yüzde 3 artışla maaşa 15 YTL zam gelecek ve böylece yüzde 4 iade zammı, 3 + 3 normal artışla 450 YTL olan emekli maaşı 495 YTL olacaktır. Peki, Türkiye İstatistik Kurumunun açlık sınırını 560 YTL olarak açıkladığı bir ülkede, tüm artışlara rağmen ancak 495 YTL'ye ulaşabilen emekli aylığını müjde olarak takdim edenler bu ülkede yaşamıyorlar mı ya da onların patronları onları o kadar çok doyuruyor ki, sefalet içinde yüzenleri kendi doygunlukları sebebiyle göremiyor ve düşünmüyorlar.

Anavatan Partisi olarak bizim derdimiz, büyük sermaye ya da patronla değil, bizim derdimiz, künyesinde adalet yazan bir partinin uygulamalarıyla derin adaletsizliklere yol açmasıdır. Bunun sonucunda da emekli mağdur olacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özdoğan, buyurun efendim.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Anavatan Partisi emeklinin yanındadır ve bu düzenlemeler emeklinin durumuna dişe dokunur bir iyileşme getirene dek sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz. Ey AK Parti İktidarı, siz, artık halkın gözünde bittiniz, oy oranınız yüzde 14-15'lere düştü.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Nerede o, nerede?!

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Sizi, menfaat karşılığı masa başında çıkarcı müesseselere hazırlattığınız sahte anketler de kurtaramayacaktır. Anavatan Partisi gümbür gümbür geliyor.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Atma!..

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Bizim yaptırdığımız anketlere göre de Anavatan Partisinin oy oranı yüzde 22.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özdoğan.

Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına Kırşehir Milletvekili Sayın Hüseyin Bayındır.

Sayın Bayındır, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün 12 madde olarak üzerinde mutabakata varmaya çalıştığımız, tartışarak doğruyu bulmaya çalıştığımız, bizi televizyonları başında, evlerinde ailesiyle birlikte izleyen sevgili emeklilerimizin -Allah onların hepsine uzun ömürler versin- bizi izleyen o emeklilerimizin maaşlarıyla ilgili, onların vergi iadesiyle ilgili, o vergi iadesinde toplanan fişler yerine -onlar kaldırılacak- onların yerine getirilecek olan yüzde 4'lük zamla ilgili konuşuyoruz.

Değerli arkadaşlar, bence, elbette, çeşitli taraflar konuşacaklar, çeşitli kesimler görüşlerini söyleyecekler, Sayın Bakan, bu kurumun başındaki bir insan olarak kurumun da içinde bulunduğu koşulları bize aktaracak. Biraz evvel de aktardı, dinledik de.

Değerli milletvekilleri, emekli kim, önce ben bunu bir irdelemek istedim ya da kimlere emekli denir. İnsanlar niçin emekli olurlar; devletine, milletine en dinamik, en genç yaşında, yasa ve kanunlar çerçevesinde hizmet etmiş ve bu yalan dünyada aktif iş yaşamını tamamlamış, evlerinde, çocuklarının başında, torunlarının başında, geriye kalan ömürlerini sağlıkla yaşamaya çalışan ve aldıkları, hak ettikleri emekli maaşıyla da geçinmeye çalışan insanlardır.

Peki, onlara ne maaş veriyoruz biz; 450 YTL, 550 YTL, 600-650 YTL. Bunlar, Emekli Sandığına mensup olabilirler, Bağ-Kurlu olabilirler, SSK'lı olabilirler; ama, açıkça söylüyorum Sayın Bakanım, hiç alınmayın, emekli, en zor koşullarını yaşıyor. Emeklinin ve onun dulu ve yetiminin içinde bulunduğu koşullar ve şartlar o kadar ağır ki, aldıkları maaşın neredeyse tamamına yakını, evi olmayan bir emeklinin -ki, büyük çoğunluğunun evi de yoktur- ev kirasına dahi yetmediğini hepimiz biliyoruz. Yüzdelik artışlarla, emekliye, emeklinin derdine çare bulacağınızı da düşünmüyorum. Daha radikal çözümler, daha radikal adımlar atarak, o en genç yaşında devletine ve milletine çalışmış olan insanlara hak ettiklerini, zamanında döktükleri alınterlerinin karşılığını vermek durumundayız. Bunu yapacaksınız, yapmalısınız Sayın Bakanım.

Genel anlamda, ücretli kesime, yani, memur, onun emeklisine; işçi, onun emeklisine; Bağ-Kurlu, bunların emeklilerinde zamdan önce bir telaş başlar ülkede. Başka hiç kimseye olmayan telaş, emekçi kesime geldiğinde başlar; Bakanlar Kurulu olağanüstü toplanmaya başlar, bakanlar kendi aralarında tartışırlar, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu salonunda, Genel Kurulunda tartışırlar, gruplarda konuşulur, ulusal gazetelerin köşeyazarlarının yazılarında, ulusal gazetelerin manşetlerinde yer alır. Hepsinde şudur: Emekliye artış ne kadar olacak? O kadar zor karar verilir ki; emekli bekler, memur bekler, dargelirli bekler; ama, bir türlü beklenen rakamlar çıkmaz, sanki, çok fazla bir şey verilmiş gibi... Bugüne kadarkileri ve sizin yaptığınızı da, Sayın Bakanım, söylüyorum. Bir telaş başlar. Televizyonlarda emekliye ve memurlara gelecek zam konuşulmaya başlanır. Bekleyiş içinde sürer ve sonunda alışık olduğumuz -ben de onyedi yıl memurluk yaptım, çok iyi bekledim ve bu işi de bilirim- hükümet adına, hükümet sözcüsü çıkar ve söylemeye başlar: "Emekliyi, dulu, yetimi, memuru enflasyona ezdirmedik" der demez, ben tamam derim, eyvah, yine aynı; yine ezdirdik, yine ezim ezim ezildik. Yüzde 2,5'lik zamlarla, yüzde 3'lük zamlarla… 500 YTL'nin, 600 YTL'nin, yüzde 5'lik olsa bile… Bir de kümülatif lafı falan da ilave edilir, böyle süslenir ve insanların anlamayacağı şekillere… TEFE'ler, TÜFE'ler, şimdi yeni çıkan ÜFE'ler ilave edilerek bir şeyler yaratılmaya çalışılır ve sonuçta, verilen zam, 15-20 YTL'nin de altındadır. Bununla emekliye sahip çıkmış olabilir miyiz?! Onların haklarının, alınterlerinin karşılığını vermiş olabilir miyiz?! Değişen hiçbir şey olmadı. Hükümetiniz döneminde de emeklinin durumunda hiçbir düzelme olmadı. 

Yine, yıllardır ve hükümetiniz döneminde gelir dağılımı adaletsizliği var ve bu dönemde de ayyuka çıktı. Hiç aklımın ermediği bir konu. Devletin, aynı, Türkiye Cumhuriyeti Devletimizin çeşitli kurumlarında çalışan, bu insanlar bazen avukattır, bazen doktordur, bazen mühendistir, öğretmendir, hizmetlidir, teknik elemandır, bir bakarsınız, kurumun bir tanesinde çok fahiş, farklı bir ücret alır diğerine göre, bir tanesinde, açlık sınırına yakın bir rakam alır. Örnek, siz, Devlet Su İşlerinde çalışan bir mühendisseniz, sizin aldığınız para ile Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığında çalışan bir mühendis arasında yüzde 50'ye yakın fark vardır.

Sayın Bakanım, onyedi yıl devletime hizmet ettim memur olarak, 3 Kasım 2002'den bu yana da buradayım, milletvekiliyim. Ben anlayamadım, aslında, zeki olduğumu da söylerler; yani, devletin kendi içerisindeki maaş adaletsizliğini algılayamadım. Elinizde; bir işi düzeltemediniz, yapamadınız, olmadı. Onların bir başka kurumda olmasının avantajı nedir? Aynı devlete çalışan, aynı 8 saat mesaiyi emeğiyle harcayan insanlar... Yani, şunu söylemek istiyorum: Gelir dağılımı adaleti kesinlikle yok. "Var" bir Allah'ın kulu diyemez, derse, çıkıp bu kürsüde söyleyebilirse de doğru söylemiş olmaz.

Şimdi, gelir dağılımı adaletsizliği devlette böyle. Dışarıda asgarî ücretli 380 YTL.

Şimdi, burada bir hususu, içimde kalan bir hususu sizinle paylaşmak istiyorum. 2006 yılı bütçesi konuşulurken, Sayın Başbakan, bu kürsüde, asgarî ücrete yapılan 30 YTL'lik zammı anlattı ve 380 YTL olduğunu, bunu kendilerinin getirdiğini söyledi. Doğru, kendiniz getirdiniz. Sayın Başbakan orada bir ifade daha  kullandı; dedi ki Sayın Başbakan: "Asgarî ücretli bu 300 lirayı harcıyor, cebinde 80 YTL'si kalıyor" dedi. Hayır Sayın Başbakan, asgarî ücretlinin cebinde 80 kuruş kalmıyor. Asgarî ücretli açlık sınırının altındaki bir rakama çalışıyor. Yarattığınız, getirdiğiniz, dayattığınız, özelleştirme anlayışıyla devletin kurumlarını özelleştirdiniz. Oralara…

Bir örnek vereyim ben size: Anadolu'da, benim Kırşehirim'de ya da sizin bir başka vilayetinizdeki insanlar, eskiden, Ankara'ya geldiklerinde, Köy Hizmetlerinde -ki, kapattınız- ya da bir başka, devletin kurumunda, Karayollarında, herkes kendi özelliğine göre, şoför olurlardı, bekçi olurlardı, aşçı olurlardı, işçi olurlardı, sendikal haklara sahiptiler, devletin buna bir bakış açısı vardı, toplu sözleşme hakları vardı ve devletten de maaşlarını alırlardı, bir parça rahat yaşarlardı. Şimdi onlar bitti, şimdi onlar bitti. Ne oldu peki, bitti de, bu hizmetleri kim görüyor şimdi; Özelleştirme... Hani, devlet iç çamaşırı mı satar, devlet şunu mu yapar, devlet bunu mu yapar, bırakın özel sektöre... Tüccar devlet anlayışıyla özelleştirdiniz, şimdi, yoksul, fakir fukaranın çocukları, bırakın eğitimsizini, en eğitimlileri bile, 380 YTL'lik asgarî ücrete tabi tutuldu. Bunun sonucu ne oldu; -İçişleri Bakanımız da buradalar- bunun sonucunda, ülkede ahlakî yozlaşma, yolsuzluk, çete-mafya ilişkisi, kapkaç, gaspçılar ve adi hırsızlık arttı, gelir dağılımının adaletsizliğinin yarattığı, altında gelir dağılımı adaletsizliğinin yatmasından kaynaklıdır. Hani, bizim sözümüz vardır, biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar. İşte, koptu; kapkaçın önüne geçilemiyor, hırsızlığın önüne geçilemiyor, mahallelerde, sevgili milletvekillerim, artık, muhtarlar ya da diğer insanlar, kendileri mahalleleri beklemeye başladılar. Açlık var ülkede, yoksulluk var, buna yok diyeceksiniz, deseniz de var, demeseniz de var. Karışık rakamlarla, TEFE'lerle, TÜFE'lerle, kümülatif... Anlaşılmayan ya da çoğumuzun anlayamayacağı kelimelerle bize verilen zamları, artık, izah etmenize falan gerek yok. Vatandaşın eline verin parayı, vatandaş alır şıkır şıkır sayar, kaç lira olduğunu bilirler. Vatandaşa siz ne kadar para verecekseniz, ona bakacaksınız diye düşünüyorum.

Şimdi, nerede hata yapılıyor; ben birkaç hususu da vurgulamak istiyorum. IMF ile tam teslimiyetçi ilişkiye girdiniz. Sıcak paranın ülkeye kontrolsüz girişine seyirci kaldınız. Aşırı düşük kura duyarsız kaldınız. Reel ekonomiyi ve üretimi dışladınız. Kamu yatırımlarını rafa kaldırdınız. Özelleştirme, talan ve yabancılaştırmayı bayrak yaptınız. Çarpık ve adaletsiz vergi düzenini daha da bozarak sürdürüyorsunuz. Tarım ve hayvancılığı bitirdiniz, ortada yok böyle bir şey. Sosyal devlet kurum duyarlılığını yitirdi. Sırtınızı sermayeye dayadınız, çalışanları ve emekçileri ezdiniz. Asıl önemlisi, kuralsızlık, hukuksuzluk ve yolsuzluklara maalesef teslim oldunuz.

Şimdi, bir mal bildirimi, on gündür, on günü aşkındır ülkemizin gündemini meşgul ediyor ve "Sayın Başbakan, açıkla, üzerinde neyin var" denildiğinde, Sayın Başbakan bir türküyle cevap verdi, bir türkü söyledi, "makaram sarı bağlar" diye başlayan bir türkü. Genel Başkanım Deniz Baykal da, Mahzuni'nin, çok anlamlı "yiğit muhtaç olmuş kuru soğana" türküsüyle cevap verdi. Şimdi, bu türkü kervanına bir eşlik de ben yapmak istiyorum. Biz, 1970'li yılların sonlarına doğru bu türküyü çok söyledik. Bu türkü çok anlamlı, bu türküyü iyi anlamak gerekir, bu türküyü iyi anlayanlar başarılı olur diye düşünüyorum.

MEVLÜT AKGÜN (Karaman) - Siz niye başarılı olamadınız?

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Havasıyla söyle.

HÜSEYİN BAYINDIR (Devamla) - O da şu:

"Ne demek efendim bey ve amele,

Fakir soymak yakışır mı kemale.

Rüşveti hak bilip her dakka hile,

Yapıp yapıp inkâr edenlere yuh olsun" demişti Selda.

Elbette, yuh olsun diyorum bu işi yapanlara, soyanlara, soyup da kaçanlara!

Hepinizi, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Oylamasının tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

III. - YOKLAMA

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, maddenin oylanmasından önce bir yoklama talebi vardır.

Şimdi, bu talebi yerine getireceğim. Önce, yoklama talebinde bulunan sayın üyelerin isimlerini okutup, salonda bulunup bulunmadıklarını kontrol edeceğim. Yeterli sayıda sayın üye salonda hazırsa, elektronik cihazla yoklama yapacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan maddenin oylanmasından önce yoklama yapılmasını talep ederiz.

Gereğini arz ederiz.

BAŞKAN - Milletvekili arkadaşlarımızın isimlerini okuyorum:

İzmir Milletvekili Sayın Nükhet Hotar Göksel?.. Burada.

Konya Milletvekili Sayın Kerim Özkul?.. Burada.

Konya Milletvekili Sayın Ahmet Işık?.. Burada.

Osmaniye Milletvekili Sayın Mehmet Sarı?.. Burada.

Van Milletvekili Sayın Yekta Haydaroğlu?.. Burada.

Diyarbakır Milletvekili Sayın İrfan Yazıcıoğlu?.. Burada.

İstanbul Milletvekili Sayın İrfan Gündüz?.. Burada.

Elazığ Milletvekili Sayın Necati Çetinkaya?.. Burada.

Edirne Milletvekili Sayın Necdet Budak?.. Burada.

Ağrı Milletvekili Sayın Kerim Yıldız?.. Burada.

Ankara Milletvekili Sayın Doğan Topaloğlu?.. Burada.

Batman Milletvekili Sayın Afif Demirkıran?.. Burada.

Konya Milletvekili Sayın Ahmet Büyükakkaşlar?.. Burada.

Erzurum Milletvekili Sayın Muzaffer Gülyurt?.. Burada.

Çanakkale Milletvekili Sayın İbrahim Köşdere?.. Burada.

Diyarbakır Milletvekili Sayın Mehmet Fehmi Uyanık?.. Burada.

Kocaeli Milletvekili Sayın Nevzat Doğan?.. Burada.

Konya Milletvekili Sayın Orhan Erdem?.. Burada.

Diyarbakır Milletvekili Sayın Cavit Torun?.. Burada.

Kütahya Milletvekili Sayın Alaettin Güven?.. Burada.

Sayın milletvekilleri, yoklama için 5 dakika süre vereceğim.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

Sayın milletvekilleri, isimlerini okuduğum sayın üyeler, lütfen, cihaza girmesinler.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3.- T.C. Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur'dan Aylık veya Gelir Almakta Olanlara Ek Ödeme Yapılması ile Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur'dan Aylık veya Gelir Almakta Olanlara Ödenen Gelir ve Aylıklarda 2006 Yılında Yapılacak Artışlar ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1165) (S. Sayısı: 1076) (Devam)

 BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Genel Kurulumuzun almış olduğu karar gereğince bugünkü çalışma süremiz dolmuştur.

Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 8 Şubat 2006 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

                                                                                                   Kapanma Saati : 23.06