DÖNEM:
22 CİLT: 110 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
59 uncu Birleşim
7 Şubat 2006 Salı
İ
Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMA
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Ordu Milletvekili Kâzım Türkmen'in,
Ordu ve ilçelerinin ulaşım sorunu ile alınması gereken tedbirlere ilişkin
gündemdışı konuşması ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız Özak'ın cevabı
2.- İstanbul Milletvekili Güldal Akşit'in,
laiklik ilkesinin Anayasaya girişinin 69 uncu yıldönümüne ilişkin gündemdışı
konuşması
3.- Balıkesir Milletvekili Turhan
Çömez'in, bazı ülkelerdeki basın-yayın organlarında son zamanlarda yer alan ve
İslam Dinini rencide eden karikatürlerin olumsuz yansımalarına ilişkin
gündemdışı konuşması
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu hakkındaki soruşturma dosyasının iadesine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/971)
2.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret
Baloğlu'nun (6/1631) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin
önergesi (4/359)
V.-
ÖNERİLER
A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ
1.- Genel Kurulun çalışma saatlerinin
yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
VI.-
SEÇİMLER
A)
KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM
1.- Dilekçe ve Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonlarında açık bulunan üyeliklere seçim
VII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş
ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici
Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S.
Sayısı: 305)
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve
Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
3.- T.C. Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar
Kurumu ve Bağ-Kur'dan Aylık veya Gelir Almakta Olanlara Ek Ödeme Yapılması ile
Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur'dan Aylık veya Gelir Almakta Olanlara
Ödenen Gelir ve Aylıklarda 2006 Yılında Yapılacak Artışlar ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/1165) (S. Sayısı: 1076)
VIII.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Kayseri İlinde 2005 yılı için planlanan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in
cevabı (7/7253)
* Ek cevap
2.- Antalya Milletvekili Tuncay ERCENK'in,
üniversite hastanelerinin alacaklarına
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/8707)
* Ek cevap
3.- İstanbul Milletvekili Hasan AYDIN'ın,
AİHM'nin bir kararına yönelik açıklamasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet
Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/11034)
4.- Antalya Milletvekili Osman KAPTAN'ın,
terör olaylarına ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir
AKSU'nun cevabı (7/11036)
5.- Muğla Milletvekili Fahrettin ÜSTÜN'ün,
özelleştirilen Elazığ Ferrokrom işletmesi personelinin istihdamına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in
cevabı (7/11142)
6.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
depremden etkilenen hizmet binalarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali
YILDIRIM'ın cevabı (7/11313)
7.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, Antalya'da kışın işsiz kalan turizm çalışanlarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/11337)
8.- Adana Milletvekili Atilla BAŞOĞLU'nun,
Danıştay ve Yargıtay'da görülmüş davalara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil
ÇİÇEK'in cevabı (7/11352)
9.- Balıkesir Milletvekili Sedat PEKEL'in,
Balıkesir'de bölge adliye mahkemesi kurulup kurulmayacağına ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/11354)
10.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın,
Sabancı suikasti faili için Belçika'dan yeni bir iade talebinde bulunulup
bulunulmayacağına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı
(7/11355)
11.- Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın,
Hâkim ve Savcılara Türk Ceza Kanununun 301 inci maddesiyle ilgili eğitim verileceği
iddiasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/11357)
12.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın,
Konya'nın Meram İlçesindeki bazı yerlerin ihmal edildiği iddiasına ilişkin
sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/11402)
13.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in,
trafik kazalarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı
(7/11405)
14.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in,
Hakkâri Özel Harekât Şube Müdürlüğü personelinin içinde bulunduğu şartlara
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/11407)
15.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, Antalya'da kışın işten çıkarılan otel ve tatil köyü çalışanlarına
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/11413)
16.- Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in,
Karayolları Döner Sermaye İşletmesine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep
AKDAĞ'ın cevabı (7/11444)
17.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın,
Tarsus-Yenice'deki hemzemin geçitte meydana gelen kazaya ilişkin sorusu ve
Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/11454)
18.- Ankara Milletvekili İsmail
DEĞERLİ'nin, bazı havaalanlarının dış hatlar terminali ihalelerine ilişkin
sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/11455)
19.- Adana Milletvekili N. Gaye
ERBATUR'un, yeşil kart alabilmek için gerekli işlemlere ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/11490)
20.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Aksaray'ın bazı köylerinin telefon santraline ilişkin sorusu ve Ulaştırma
Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/11503)
21.- Antalya Milletvekili Tuncay
ERCENK'in, Antalya ve çevresindeki ulaşıma yönelik çalışmalara ilişkin
Başbakandan sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/11525)
22.- Tunceli Milletvekili Hasan
GÜYÜLDAR'ın, bir kahvehanede çıkarılan olayla ilgili iddialara ilişkin sorusu
ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/11536)
23.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
KESİMOĞLU'nun, Şemdinli olaylarının soruşturulmasına ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/11546)
24.- Ordu Milletvekili İdris Sami
TANDOĞDU'nun, Ankara Hastanesindeki bir olaya ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı
Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/11549)
25.- Ordu Milletvekili İdris Sami
TANDOĞDU'nun, başka hastaneye nakledilen bir hastanın vefatına ilişkin sorusu
ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/11560)
26.- Ordu Milletvekili İdris Sami
TANDOĞDU'nun, Ankara Hastanesindeki bir olaya ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı
Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/11565)
27.- Malatya Milletvekili Muharrem
KILIÇ'ın, Malatya Havaalanına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali
YILDIRIM'ın cevabı (7/11571)
28.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
KESİMOĞLU'nun, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü hakkındaki adlî işleyişle
ilgili iddialara yönelik bir araştırma yapılıp yapılmadığına ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/11576)
29.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Ardahan'daki bir köy okulunun ihtiyaçlarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11594)
30.- Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın,
Niğde-Bor'daki TOKİ konutlarının teslimine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/11622)
31.- Denizli Milletvekili Ümmet
KANDOĞAN'ın, Nevşehir'de üniversite kurulup kurulmayacağına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11636)
32.- Mersin Milletvekili Mustafa
ÖZYÜREK'in, bazı KİT'lerin bilanço hesaplarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Ali BABACAN'ın cevabı (7/11649)
33.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in,
Kayseri'deki özel öğrenci yurtlarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı
Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/11663)
34.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın,
bazı ürünlerdeki KDV oranına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın
cevabı (7/11667)
35.- Aydın Milletvekili Özlem
ÇERÇİOĞLU'nun, TEDAŞ'ın Dünya Bankasından aldığı kredilere ilişkin sorusu ve
Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/11669)
36.- Aydın Milletvekili Özlem
ÇERÇİOĞLU'nun, bir TEDAŞ bürokratı hakkındaki iddialara ilişkin sorusu ve
Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/11670)
37.- Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün,
ambulans görevlendirmelerine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın
cevabı (7/11685)
38.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in,
Kayseri'deki bir tren istasyonunun taşımacılığa kapatıldığı iddiasına ilişkin
sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/11702)
39.- Kocaeli Milletvekili Salih GÜN'ün,
Spor Toto Teşkilatının reklamlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/11705)
40.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Ardahan'daki bir köy camiinin bakım ve onarımına ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Mehmet AYDIN'ın cevabı (7/11706)
41.- Antalya Milletvekili Atila EMEK'in,
Çankırı'da üniversite kurulup kurulmayacağına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11709)
42.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Ardahan'ın bir köyündeki din görevlilerinin lojman ihtiyacına,
Ardahan'daki bir köy camiinin
ihtiyaçlarına,
İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Mehmet
AYDIN'ın cevabı (7/11728, 11729)
43.- Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in,
Ankara İl Sağlık Müdürlüğünün bazı alımlarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı
Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/11739)
44.- Denizli Milletvekili Ümmet
KANDOĞAN'ın, kayıtdışı cep telefonu sahiplerinden alınan kayıt parasına ilişkin
sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/11741)
45.- Denizli Milletvekili Ümmet
KANDOĞAN'ın, Hamzabeyli Sınır Kapısına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/11748)
46.- Edirne Milletvekili Rasim ÇAKIR'ın,
Edirne Pazarkule Sınır Kapısından kamyon geçişlerine ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/11775)
47.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün,
Amerika'da görevlendirilen emniyet personeline ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/11801)
48.- Ordu Milletvekili Kazım TÜRKMEN'in,
Fiskobirlik ve Tarım Satış Birliklerine kullandırılan kredilere ilişkin sorusu
ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/11840)
49.- Malatya Milletvekili Miraç
AKDOĞAN'ın, şeker kotası uygulanan kayıtlı çiftçilere ve kaçak şekere ilişkin
sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/11841)
50.- Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün,
şeker kaçakçılığına ve şeker piyasasına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret
Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/11842)
51.- Balıkesir Milletvekili Sedat
PEKEL'in, Bandırma Limanının özelleştirileceği iddialarına ilişkin sorusu ve
Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/11857)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat
15.00'te açılarak üç oturum yaptı.
İstanbul Milletvekili
Ekrem Erdem, Osmanlı Devletinin kuruluşunun 707 nci yıldönümünde, Osmanlının
başarılarının temel unsurlarına,
İstanbul Milletvekili Ali
Rıza Gülçiçek, Bektaşiler ve Alevîler için muharrem ayının önemine,
Adana Milletvekili Recep
Garip, okullarda birinci yarıyılın bitmesi nedeniyle, eğitim-öğretimin
değerlendirmesine ve Millî Eğitim Bakanlığının çalışmalarına,
İlişkin gündemdışı birer
konuşma yaptılar.
Rusya Federasyonu
Başkortostan Cumhuriyeti Devlet Meclisi Başkanı Konstantin Tolkaçev ve
beraberindeki Parlamento heyetinin,
Kenya Parlamentosu Tarım,
Arazi ve Doğal Kaynaklar Komitesinin,
Azerbaycan Millî Meclis
Başkanı Oktay Asadov ve beraberindeki heyetin,
Letonya Parlamento
Başkanı Ingrida Udre ve beraberindeki heyetin,
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının konuğu olarak ülkemizi resmî ziyarette bulunmasına
ilişkin Başkanlık tezkereleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
210 uncu sırasında
bulunan 732 sıra sayılı, Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, 3628
Sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzlukla Mücadele Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci maddesine göre
doğrudan gündeme alınma önergesinin, bu kısmın 3 üncü sırasına alınmasına
ilişkin Anavatan Partisi,
214 üncü sırasında yer
alan 801 sıra sayılı kanun teklifinin bu kısmın 3 üncü sırasına alınmasına
ilişkin CHP,
Grubu önerilerinin,
yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedikleri açıklandı.
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan,
Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S.
Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon
raporu henüz gelmediğinden,
2 nci sırasında bulunan,
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısının (1/1030)
(S. Sayısı: 904) görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından,
Ertelendi.
3 üncü sırasında bulunan,
T.C. Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur'dan Aylık veya Gelir
Almakta Olanlara Ek Ödeme Yapılması ile Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur'dan
Aylık veya Gelir Almakta Olanlara Ödenen Gelir ve Aylıklarda 2006 Yılında
Yapılacak Artışlar ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının (1/1165) (S. Sayısı: 1076), tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanarak
maddelerine geçilmesi kabul edildi ve 1 inci maddesi üzerinde bir süre
görüşüldü.
7 Şubat 2006 Salı günü
saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 20.09'da son verildi.
İsmail Alptekin |
|
|
|
Başkanvekili |
|
|
Harun Tüfekci |
Yaşar Tüzün |
|
Konya |
Bilecik |
|
Kâtip
Üye |
Kâtip
Üye |
|
Ahmet Gökhan Sarıçam |
|
|
Kırklareli |
|
|
Kâtip
Üye |
|
No.: 76
II. - GELEN KÂĞITLAR
3 Şubat 2006 Cuma
Rapor
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili Hatay Milletvekili Sadullah Ergin ve 2 Milletvekilinin;
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/678) (S. Sayısı: 1077)
(Dağıtma tarihi: 3/2/2006) (GÜNDEME)
Geri Alınan Yazılı Soru Önergesi
1.- Konya Milletvekili
Atilla KART, bir bürokratla ilgili bazı iddialara ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesini 3/2/2006 tarihinde geri almıştır (7/11359)
No.: 77
6 Şubat 2006 Pazartesi
Teklifler
1.- Yozgat Milletvekili Mehmet Erdemir'in; Milli Eğitim Bakanlığı
Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/682) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.1.2006)
2.- Anavatan Partisi Grup
Başkanvekilleri Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş ile Gaziantep
Milletvekili Ömer Abuşoğlu'nun; Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi (2/683) (İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25.1.2006)
3.- Anavatan Partisi Grup
Başkanvekilleri Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş ile Gaziantep
Milletvekili Ömer Abuşoğlu'nun; Kamu İhale Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi (2/684) (Plan ve Bütçe ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.1.2006)
4.- Anavatan Partisi Grup
Başkanvekilleri Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş ile Gaziantep
Milletvekili Ömer Abuşoğlu'nun; Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/685) (Plan ve Bütçe
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.1.2006)
5.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in; Ateşli Silahlar ve
Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/686) (Plan ve Bütçe ile İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25.1.2006)
6.- Anavatan Partisi Grup
Başkanvekili Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş'ın; Siyasi Partiler
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/687) (Anayasa Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26.1.2006)
7.- Artvin Milletvekili
Yüksel Çorbacıoğlu ve 42 Milletvekilinin; 28.3.1983 Tarihli ve 2809 Sayılı
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/688) (Milli
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26.1.2006)
8.- Manisa Milletvekili
Hasan Ören ve 44 Milletvekilinin; 6245 Sayılı Harcırah Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/689) (Plan ve Bütçe Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26.1.2006)
9.- Malatya Milletvekili
Muharrem Kılıç ve 44 Milletvekilinin; Tebligat Kanununun 1 inci, 41 inci ve 61
inci Maddelerinin Değişikliğine Dair Kanun Teklifi (2/690) (Adalet Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26.1.2006)
10.- İzmir Milletvekili
Hakkı Ülkü ve 42 Milletvekilinin; Büyükşehir Belediyesi Kanununa Bir Ek Madde
Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/691) (İçişleri; Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
26.1.2006)
11.- Balıkesir
Milletvekili Ali Kemal Deveciler'in; Vergi Usul Kanununun Bir Maddesinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/692) (Plan ve Bütçe Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26.1.2006)
12.- Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekili Samsun Milletvekili Haluk Koç ile İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun;
8.4.1929 Tarihli ve 1416 Sayılı Kanun ile 4.11.1981 Tarihli ve 2547
Sayılı Kanuna Birer Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/693)
(Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27.1.2006)
13.- İzmir Milletvekili
Yılmaz Kaya ile Muğla Milletvekili Ali Arslan'ın; Avukatlık Kanununun 96 ncı
Maddesinin Değişikliğine Dair Kanun Teklifi (2/694) (Adalet Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27.1.2006)
14.- Mersin Milletvekili
Mustafa Özyürek'in; 213 Sayılı Vergi Usul Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi (2/695) (Adalet ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27.1.2006)
15.- Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 5 Milletvekilinin; Avukatlık Kanununun 96 ncı
Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/696) (Adalet
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.1.2006)
16.- Bursa Milletvekili
Sedat Kızılcıklı ve 15 Milletvekilinin; Kamu İhale Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/697) (Tarım, Orman ve Köyişleri; Plan ve
Bütçe ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.2.2006)
Rapor
1.- Bankacılık Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/1160) (S. Sayısı: 1078) (Dağıtma tarihi: 6.2.2006) (GÜNDEME)
No.: 78
7 Şubat 2006 Salı
Teklif
1.- İstanbul Milletvekili
Algan Hacaloğlu ve 122 Milletvekilinin; 3628 Sayılı Mal Bildiriminde
Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun Bir Maddesinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/698) (Adalet Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1.2.2006)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 15.09
7 Şubat 2006 Salı
BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Türkân
MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59 uncu Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı
vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç
sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim. Konuşma süreleri 5'er dakikadır.
Hükümet konuşmalara cevap verebilir. Hükümetin konuşma süresi 20 dakikadır.
Gündemdışı ilk söz, Ordu
İlinin ulaşım sorunlarıyla ilgili olarak söz isteyen Ordu Milletvekili Kâzım
Türkmen'e aittir.
Sayın Türkmen, buyurun
efendim.
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Ordu
Milletvekili Kâzım Türkmen'in, Ordu ve ilçelerinin ulaşım sorunu ile alınması
gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Bayındırlık ve İskân Bakanı
Faruk Nafız Özak'ın cevabı
KÂZIM TÜRKMEN (Ordu) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları başında bizleri izleyen
değerli yurttaşlarımız; hepinizi, sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan
önce, bu haftanın, önemine binaen, önemini anlatmak istiyorum: 5 Şubat, laiklik
ilkesinin Anayasamıza girişinin 69 uncu yıldönümüdür. Türkiye Cumhuriyetinin,
yeniliklere açık, aklı ve sağduyuyu önplana çıkaran en temel niteliği olan laik
ilkesinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına girişinin 69 uncu yıldönümünü, hep
beraber kutluyoruz. Bu yıldönümü, aynı zamanda, düşünce özgürlüğünün de
yıldönümüdür.
Değerli arkadaşlarım,
cumhuriyetin kurulmasından sonra, yönetimde, eğitimde, toplumsal yaşamda ve
hukuk sisteminde aşama aşama gerçekleştirilen laiklik, 1937 yılında Anayasamıza
girmiş, 1961 ve 1962 Anayasalarında da yerini bulmuştur. Laiklik ilkesinin
benimsenmesi, özgür düşüncenin ve demokrasinin gelişmesinde, aklı, düşüncesi ve
vicdan özgürlüğü, özgür kuşakların yetiştirilmesinde, en önemli unsur ve amacı
oluşturmuştur.
Bugün gelmiş olduğumuz
noktada, yasal ve yasadışı, örgütlü, güçlü, basın ve yayın kuruluşlarına sahip,
antilaik, şeriatçı bir akımla karşı karşıya olduğumuzu unutmamamız gerekir.
Söylemleri farklı olsa da, bunların ortak hedefleri, laikliği ortadan kaldırıp,
şeriat düzenini getirmek, akla ve özgürlüğe karşı her türlü düşünceyi ortaya
koyarak, fitneyi salarak, laik düzeni ortadan kaldırmaktır. Bunların birçokları
bunu yasal yoldan yapmış gibi görünebilir, birçokları basın ve başka yollarla
da bunu gerçekleştirmeye çalışmış olabilir. Tüm bunların altında yatan gerçek,
laik düzeni ortadan kaldırmaktır. Hele hele, bugün, dünyamızın ve Türkiye'nin
içinde bulunduğu koşullarda buna çok daha fazla dikkat etmek hepimiz için bir
görevdir.
Değerli arkadaşlarım,
bunları söylerken, kendi Ordu İlimizle ilgili de ulaşım sorununa çok kısa
değinmek istiyorum. Eğitim ve sağlık gibi, devletin vatandaşa sunması gereken
aslî ve öncelikli görevlerinden biri de ulaşım sorunudur. Ne yazık ki,
Türkiye'de bölgeler arasında Karadeniz Bölgesi, iller arasında da Ordu, ulaşım
hizmetlerinden en çok mahrum bırakılmış illerden bir tanesidir. Ordu İli, nüfus
sıralamasında, 900 000 nüfusu ile, 19 ilçesi, 53 beldesi ve 491 köyüyle
Türkiye'nin 21 inci büyük ilidir.
Değerli arkadaşlarım,
Ordu İli, nüfus bakımından 21, yüzölçümü bakımından da Türkiye'nin 23 üncü ili
olmasına rağmen, yatırımlar sıralamasında ise bu kadar şanslı değildir; ne
yazık ki, 74 üncü sırada yer almıştır. Ulaşımda durum böyle.
Köy yollarını ele
aldığımızda, bu geri kalmışlık, yatırımlarda yaşanan haksızlık açıkça kendini
göstermektedir. Bir il düşünün ki, ülkenin nüfus bakımından 21 inci ili olsun,
yüzölçümü bakımından 23 üncü büyük ili olsun; ancak, yatırım ve köy yolları
bakımından, 81 il arasında 74 üncü sırada yer alsın. Ordu İlinin ancak yüzde
10'unda köy yollarında asfalt vardır; o da, bu kış mevsiminde orta yerden
kalkmış, sadece adı asfalttır. Yeni köy yolları asfaltlanması oranında
kendisinden daha kötü sadece… Diğer illerde ise, makine parkı bizden çok daha
iyidir. Köy yollarının asfaltlanması oranında, Ordu İli, 74 üncü, stabilize
yollar oranında ise 23 üncü sırada yer almasına karşılık, ne yazık ki,
bakımsızlık nedeniyle stabilize yollar, bırakın kış mevsimini, büyük
yağmurlarda, sellerde bile geçilemez hale gelmiştir.
Daha önce, Köy Hizmetleri
12 nci Bölge Müdürlüğü kapsamında olan Ordu İli, aynı bölgede bulunan iller
arasında köy yolları oranında bölgenin ikinci büyük ili olmasına karşılık,
makine parkı bakımından sonuncu illerin başında gelmektedir. Bilindiği üzere,
köy yolları özel idarelere devredilmiştir. Köy Hizmetleri bünyesindeki makine
parkları da aynı kuruma geçerken, personelin büyük bir bölümü, yani, yetişmiş
elemanlar başka kurumlara geçtiğinden, köy yollarımızın, daha da azalan
personeliyle elverişli hale geldiği yönünde, henüz orta yerde belirgin bir
işaret yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Türkmen,
konuşmanızı tamamlayınız; buyurun.
KÂZIM TÜRKMEN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, köy yolları açısından ilimiz böyle olmasına rağmen,
karayolları açısından ilimiz bundan hiç de farklı değildir. Bugün, karayolu
olarak 840 kilometrelik yol ağına sahip olan Ordu'dan Akkuş İlçesine ancak 4
saatlik bir sürede gidebiliyorsunuz. İlçeler arası ve iller arasındaki
yollarımızın hiçbirinin standardı bugünkü yollara uygun değildir.
Değerli milletvekilleri,
Ordu İlinden, en çok çalışan Ordu-Ulubey-Gölköy-Mesudiye hattı, 1937'de
yapılan, o günün elle yapılan yollarıdır. Ne yazık ki, bugün, bu yollardaki
ulaşım Türkiye'nin içinde bulunduğu şartlara uymadığı gibi, Karadeniz'le de hiç
bağdaşmıyor.
Hemen şunu ifade edeyim:
Ordu'da ulaşımı sadece karayoluyla yapmak mümkündür. Demiryolumuz yoktur.
Denizin kenarında olmamıza rağmen, tek limanı olmayan ilimiz ve deniz ulaşımı
olmayan illerin de başında gelmektedir.
Bugün, Ordu'nun 840
kilometrelik karayolu ağı 49 tane insanla yürütülmeye çalışılmaktadır. Bugün,
Ordu İlinde Karayollarına ait bir tek greyder vardır, onu da kullanacak
operatör yoktur. Dolayısıyla, Ordu, her bakımdan, hem köy yolları bakımından
hem de karayolları bakımından, ulaşılması en zor illerin başında gelmektedir.
Bu nedenle, Ordu, cumhuriyet döneminde olduğu gibi bugün de yeterince hizmet
alamamanın sıkıntısını çekmektedir.
İktidar Partisinin eylem
planında, karayollarının yapılan 80 kilometrelik kısmının üç yıl
içerisinde bitirileceği vaat
edilmişti; henüz ne zaman
bitirileceği şu anda belli değildir. Kaldı ki -ben İktidar Partisi mensuplarına
da- yapılan yolları, lütfen, gidip bir görün. Daha açılmadan, yolların birçok
kısmının bozuk olduğunu üzülerek görürsünüz. Hiçbir yerde, yapılan bir hizmet orta
yerde görülmemektedir; ama, bugün, değerli milletvekilleri, ister…
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) -
Bir çivi çakmadılar, çivi!..
KÂZIM TÜRKMEN (Devamla) -
Siz, Ordu'nun köylerini Anadolu'nun köyleriyle mukayese etmeyiniz. Ordu'nun
köyleri, gökteki yıldız gibidir. Her bir arsanın üzerinde bir tane ev, hane
vardır; her bir hanede yola, suya ihtiyaç vardır. Dolayısıyla, ödenekler
ayrılırken, en büyük haksızlık Karadeniz'e yapılmaktadır; çünkü, Anadolu'da
herhangi bir köyün ortasına gelen yol, o köye hizmet götürür; ama,
Karadeniz'de, her bir haneye gelen yol ancak hizmet götürür. Ödenekler
ayrılırken eşit ayrıldı diye ortaya konuluyor. Buradaki eşitlik, coğrafî
eşitlik olursa ancak, gerçekte bir değer kazanabilir.
BAŞKAN - Sayın Türkmen,
konuşmanızı tamamlar mısınız lütfen.
KÂZIM TÜRKMEN (Devamla) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan, tamamlıyorum.
Ödenekler ayrılırken, tüm
yatırımcı bakanlıklarımız, nüfusa değil, ilçeye değil, fizikî oranda
yatırımlara ödenek ayrılması halinde, Ordu İli ancak hak ettiği hizmeti almış
olabilir diye düşünüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Türkmen.
Sayın Türkmen'in
gündemdışı konuşmasına, Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Faruk Özak cevap
vereceklerdir.
Buyurun Sayın Özak. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) -
Sayın Bakanım, geçmişte yapılanları değil, kendi yaptıklarınızı anlatır
mısınız.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sayın Kâzım Türkmen Beyin yaptığı konuşmaya cevap vermek üzere
huzurlarınızdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evvela, köy yollarıyla
ilgili konuşmak istiyorum. Özellikle -Sayın Türkmen'in söylediği doğru- coğrafî
olarak olaya bakmak lazım. Biz, Karadenizli olarak, aynı konuda hemfikiriz.
Özellikle, coğrafyamız, topoğrafyamız, diğer yörelerle eşit değil; çok zor bir
coğrafya var. Bu dönemde, bunu gündeme almamız gerekiyor.
Yüzde 10 asfalt olduğu
doğrudur. Bu, Ordu'da da böyle, Trabzon'da da böyle, Rize'de de böyle. Tabiî,
Hükümetimiz, geçen yıl, Sayın Başbakanımızın önderliğinde, KÖYDES projesini
oluşturdu. Geçen yıl 500 trilyon lira para harcadık, bu yıl 2 katrilyon lira
harcayacağız. Bunun yüzde 80'i-90'ı yollara gidecek; çünkü, su konusu epey
halledilmiş; çok az, suyu olmayan veya problemli olan köyümüz var. O konuda
yarın da, Sayın Başbakanımızla, KÖYDES'le ilgili bir toplantı yapacağız ilgili
bakanlarla beraber; bunu burada söylemek istiyorum.
Operatör konusunu da
hassasiyetle takip ediyoruz. Özellikle fizikî gerçekleşmeye göre değil, coğrafî
yapının zorluklarına göre buradaki paylaşmayı yapmamız gerekiyor. Bunu
biliyorum; gerçekten, Karadeniz'de sıkıntı had safhada, özellikle yollarımızla
ilgili; ama, 2 katrilyon lira para harcandığını müjdelemek istiyoruz. Bunu,
inşallah, il özel idareleriyle, kaymakamlarımızla ve buradaki ilgili
bakanlarımızın koordinasyonunda halledeceğimizi düşünüyorum. Bu konuda çalışıyoruz;
hep beraber sorunları çözebiliriz.
Ordu İli yatırımları…
Karayolları açısından baktığımızda, gerçekten, burada şunu söylemek lazım: Ordu
İlimize yatırılan, yapılan imalatların rakamlarını biraz sonra gördüğümüz
zaman, gerçekten, Ordu İlini ihmal etmediğimiz ortaya çıkacak. Bu Karadeniz
sahil yolumuz 1987'de başladı, 1990'lı yıllarda başladı. Biz iktidara
geldiğimiz zaman yüzde 48'i tamamlanmıştı ve bu onbeş yıllık bir ortalamaydı.
Şu anda, dört yılda, biz, bunun yüzde 52'sini tamamlayacağız. Bu yıl sonunda
neler biteceğini, şimdi size burada arz etmeye çalışacağım.
Bugünkü tarih itibariyle,
Ordu İlimizde, sorumluluğumuz altında, karayollarının, 900 kilometre yolumuz
bulunmakta. Bu yolların 262 kilometresi devlet yolu, 641 kilometresi il
yollarımızdan oluşmaktadır. Devlet ve il yollarımızın 80 kilometresi bitümlü
sıcak kaplama, 692'si ise sathî kaplamalı, 88 kilometresi stabilize, 43
kilometresi toprak yol. Ordu ilimizde yapım çalışmaları sürdürülen 24 adet
proje bulunmaktadır. 24 adet proje… Son derece önemli bu projeler. Bu projelerin
toplam bedeli 156 236 259 YTL; yani, 156 trilyon ve ayrıca 434 000 000 dolar
olup, bugüne kadarki harcaması 136 trilyon -eski fiyatlarla söyleyeyim- ve 277
000 000 dolardır. Fiziksel gerçekleşme yüzde 70'tir; yani, toplarsak bu rakamı,
aşağı yukarı 550 000 000 dolarlık bir yatırım yapılacak buraya, 2006 yılı
sonuna kadar. Burası bir ihmal değil; burası, öncelik olarak göstermek lazım.
2005 yılında, Ordu
İlindeki yollarda, 155 kilometre asfalt yenileme, 4 adet kaza kara noktası
iyileştirme çalışması yapılmıştır. Projelerin adları… Proje adı, Ünye-Piraziz
İkmal İnşaatı. 65 kilometre uzunluğunda bu yolun 33 kilometresi 2 x 2 bölünmüş
yol, 31 kilometresi 2 x 1 olarak yapımı devam etmektedir. Proje bedeli 72 000
000 dolar -2005 birim fiyatlarıyla- olan bu yolda bugüne kadar 48 000 000 dolar
harcama yapılmış, yüzde 76 fizikî gerçekleşme sağlanmıştır. Yolun 32,6
kilometresi bitirilerek trafiğe açılmıştır. 2006 yılı ödeneği 2 000 000
YTL'dir. 32,6 kilometrelik kesimin aşınması, eksik kalan sanat yapıları ve
diğer işler bu yıl tamamlanacaktır.
Diğer ikinci proje,
Ünye-Piraziz Üçüncü Kısım. 31,5 kilometre uzunluğundaki bu yolun 22,7
kilometresi 2 x 2 bölünmüş yol olarak, 8,3 kilometresi 2 x 1 olarak yapımı
devam etmektedir. Proje bedeli 125 trilyon -2005 fiyatlarıyla- olan bu yolda
bugüne kadar 119 trilyon harcama yapılmış ve yüzde 90 fizikî gerçekleşme
sağlanmıştır. Yolun 30,5 kilometresi bitirilerek trafiğe açılmıştır. 2005 yılı
ödeneğiyle 1 kilometre bölünmüş yol ve 1,1 kilometre 1A, yol tamamlanarak
trafiğe açılmıştır. 2006 yılı ödeneği 1 900 000 YTL'dir. 1,1 kilometre aşınma
ve muhtelif kesimlerde ilave aşınma ve kalan 600 metrelik kesim üstyapı
seviyesinde bitirilecek olup, bu da, 2006 yılında tamamlanacaktır.
Bolaman-Perşembe, en
önemli yolumuz; 27,5 kilometre uzunluğunda ki, bunun çok büyük bölümü tünel ve
Türkiye'nin en uzun tünelleri ve viyadüktür. Bunun 2 x 2 bölünmüş yol olarak
yapımı devam etmektedir. Proje bedeli 362 000 000 dolardır 2005 yılı birim
fiyatlarıyla. Bunun 229 000 000 doları harcanmıştır ve yüzde 64 fizikî
gerçekleşme sağlanmıştır. Bunun 94 000 000 dolar ödeneği 2006 yılı içinde
harcanacak ve yolu açacağız inşallah -ağustos aylarında düşünüyoruz açmayı- ki,
2005 yılında 42 000 000 dolarlık fazla harcama yapılmış burada.
Mesudiye-Gölköy-Ordu,
dördüncü proje… 7 kilometre uzunluğunda bu yolun 1,75'i 2x2 bölünmüş yol
olarak, 5,4'ü 2 x 1 olarak yapımı devam etmektedir. Proje bedeli 2,5 milyon YTL
olan bu yolda, bugüne kadar 2,127 milyon
YTL, 2 000 000 YTL harcama yapılmış ve yüzde 83 fizikî gerçekleşme
sağlanmıştır. Yolun 5,9 kilometresi bitirilerek trafiğe açılmıştır. Projenin
2006 tarihinde tamamlanması hedeflenmektedir.
Proje adı, Fatsa-Aybastı…
5,91 kilometre uzunluğundaki bu yolun 5,91 kilometresi 2 x 1 olarak yapımı
devam etmektedir. Proje bedeli 3,272 milyon YTL 2005 fiyatlarıyla olan bu
yolda, bugüne kadar 2,681 milyon YTL harcama yapılmış ve yüzde 82 fizikî
gerçekleşme sağlanmıştır. Yolun 1,6 kilometresi bitirilerek trafiğe açılmıştır.
Geriye kalan kesimin bitirilebilmesi ve yolun tamamlanabilmesi için gerekli
ödenek sağlanmıştır; 2006 tarihinde bitirmeyi hedefliyoruz.
Kumru-Korgan-Çamiçi
ayrımı… 24 kilometre uzunluğundaki bu yolun 20 kilometresi 3A olarak yapımı
devam etmektedir. Proje bedeli 2,3 milyon YTL olan bu yolda bugüne kadar
harcama yapılmamıştır. Yolun tamamlanabilmesi için gerekli ödenek temin edilmiş
olup, 2006 tarihinde tamamlanması hedeflenmektedir.
Fatsa-Aybastı ayrımı,
Ilıca-Ulubey-Gürgentepe… 24 kilometre uzunluğundaki bu yol, 2005 yılında
yatırıma alınmış, ancak, çalışma yapılmamıştır.
Fatsa-Aybastı il yolu… 4
kilometre uzunluğundaki bu yolun 4 kilometresi 2 x 1, 1A olarak yapımı devam
etmektedir. Proje bedeli 4,5 milyon YTL olan bu yolda 2005 yılında 112 000 YTL
harcama yapılmış, yüzde 2,45 fizikî gerçekleşme sağlanmıştır. Ödenek
sağladığımız takdirde, kamulaştırma problemi olmayan bu yolda çalışmalar
yapılıp, 2006 yılında tamamlamaya çalışacağız.
Ulubey-Sarpdere… 1,5
kilometre uzunluğundaki bu yolun 1,5 kilometresi 2 x 1, 1A olarak yapımı devam
etmektedir. Proje bedeli 882 000 YTL'dir. Bugüne kadar 304 000 YTL harcama
yapılmış, yüzde 26 fizikî gerçekleşme sağlanmıştır. 1,5 kilometrelik kesimin
toprak işleri ve sanat yapıları tamamlanmıştır. Kalan kesimlerin
tamamlanabilmesi için 200 000 YTL ödenek bulunup, 2006 yılında tamamlamayı
hedefliyoruz.
Fatsa-Niksar… 33
kilometre uzunluğundaki bu yolun, 33 kilometresi 2 x 1 olarak yapımı devam
etmektedir. Proje bedeli 4,390 milyon YTL'dir. 2005 yılında 3,805 milyon YTL
harcama yapılmış, yüzde 87 fizikî gerçekleşme sağlanmıştır. Yolun 14
kilometresi bitirilerek trafiğe açılmıştır; geriye kalanın bitirilmesi için 3,5
milyon YTL ödeneğin bulunarak, 2006 yılında bitirilmesi hedeflenmektedir.
Bolaman-Perşembe yolu
tünellerin enerji nakil hattı tesisi… Proje bedeli 1,5 milyon YTL olan bu
yolda, 2005 yılında 1,444 milyon YTL harcama yapılmış, yüzde 95 fizikî
gerçekleşme sağlanmıştır. Bu da 2006'da bitirilecektir.
Ordu şehir geçişi yaya
trotuarlarının doğal büyük parkeyle kaplanması… Proje bedeli 510 000 YTL olan
bu yolda, şimdiye kadar 361 000 YTL harcama yapılarak, yüzde 74 fizikî
gerçekleşme sağlanmıştır. Bu da 2006 yılında, inşallah, tamamlanacaktır.
Ünye çevre yolu… Bu çok
önemli. Biliyorsunuz, Karadeniz'de sahilden geçmeyen tek yolumuz burası. Bunun
için 75 000 000 YTL proje bedeli var. 13,5 kilometre uzunluğundaki bu yol 2006
yılı yatırım programına alınmıştır, projesi bitmiştir, 2 x 2 olarak DPT'den
geçmiştir; ancak, bu yol 2 x 3 yapılacaktır. Sayın Başbakanın kesin talimatı
var. Bunu da bilin. Belki DPT'den geçişi 2 x 2'dir. Burada bir tartışma olur;
ama, bu, 2 x 3 yapılacaktır.
Etüt proje çalışmaları…
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) -
2006'da bitecek mi?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI FARUK NAFİZ ÖZAK (Devamla) - 2006'da bitmez. Bitmez yani… Hayır, bitmez…
Yani, para da bulsanız, bitmez. Evet; ama, projesi bitti.
Etüt proje çalışmaları…
Proje adı, Ordu Çevre Yolu. 19 kilometre uzunluğundaki bu yolun, 19 kilometresi
2 x 2 bölünmüş yol olarak proje çalışmaları devam etmektedir.
Ünye-Niksar ayrımı
Korgan… 46 kilometre uzunluğundaki bu yolun, 19 kilometresi 2 x 1 olarak proje
çalışmaları devam etmektedir.
Yine, Niksar-Korgan
ayrımı-Kumru. 24 kilometre uzunluğundaki bu yolun- 24 kilometresi 2 x 1 olarak-
proje çalışmaları devam etmektedir.
Fatsa-Kumru
ayrımı-İslamdağ-Korgan il yolu. Bunun da -16 kilometre uzunluğunda 2 x 1
olarak- proje çalışmaları devam etmektedir.
Ilıca-Ulubey-Gürgentepe
ayrım il yolu: 24 kilometre uzunluğundaki bu yolda etüt çalışmaları tamamlanmış
olup, proje çalışmaları emanet olarak devam etmektedir.
Kumru-Korgan... 22 kilometre uzunluğundaki bu yolda etüt
çalışmaları tamamlanmış olup, proje çalışmaları emanet olarak devam etmektedir.
Ordu-Ulubey
ayrımı-Topçam... 36 kilometre uzunluğundaki bu yol, DSİ Melet Vadisi baraj
çalışmaları nedeniyle iki parça halinde programa alınmış olup, proje
çalışmalarına 2006 yılında başlanacaktır.
Ordu-Gölköy-Mesudiye...
100 kilometre uzunluğundaki bu yolun güzergâh haritası fotoğrometrik olarak
tamamlanmıştır. 53 kilometre uzunluğundaki Ordu-Gölköy arasındaki araştırma
raporu hazırlanmış olup, 2006 yılında proje çalışmalarına başlanacaktır.
Köprü yapımı:
Fatsa-Ordu devlet yolunda
Elekçi ve Bolaman Köprüsü…
KAZIM TÜRKMEN (Ordu) -
Sayın Bakan, şimdi orada bir projeden bahsettiniz; Ordu-Gölköy-Mesudiye; ama…
BAŞKAN - Sayın Türkmen,
lütfen, karşılıklı konuşmayalım.
KÂZIM TÜRKMEN (Ordu) - Bu
yolun 2006 programında olduğunu, yakında başlayacağını ilan ettiler.
BAŞKAN - Sayın Bakanım…
BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla) - Tamam, detaylı bilgiyi…
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
Sayın Türkmen size daha sonra detaylı… Beraberce konuşursunuz.
Lütfen siz devam edin
efendim.
Buyurun.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) -
Sayın Bakanım, 2006'da biteceklerini söylüyorsunuz; bunları bir senet olarak
kabul edelim.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI FARUK NAFİZ ÖZAK (Devamla) - Evet.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) -
Peki, tutanağı alacağız, seneye görüşeceğiz o zaman.
BAŞKAN - Sayın Tandoğdu…
BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla) - Alın tabiî…
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
buyurun.
BAYINDIRLIK
VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla) - Fatsa-Ordu devlet yolunda Elekçi
ve Bolaman Köprüsü. Köprü yapımı çalışmaları devam etmektedir. Proje bedeli 352
000 YTL olan
bu yolda, 2005 yılında 100 000 YTL harcama yapılmış, yüzde 30 fizikî
gerçekleşme sağlanmıştır. İşin tamamlanabilmesi için 252 000 YTL ödenek
bulunup, 2006 tarihinde tamamlanması planlanmaktadır.
Trafik güvenliği:
Ünye-Niksar-İnkur geçişi
toprak işleri, sanat yapıları ve üstyapı işleri yapım işi. Proje bedeli 132 000
YTL olup, bugüne kadar hepsi harcanmış, yüzde 100 fizikî gerçekleşme
sağlanmıştır. İş tamamlanmıştır.
Ünye-Niksar-Yenikent-Çamoluk
geçişi sanat yapıları yapım işi. 88 000 YTL olan bu yolda yüzde 100 fizikî
gerçekleşme çalışmış, iş tamamlanmış.
Fatsa-Aybastı il yolu
ayrımı-Çamaş il yolunda sanat yapıları yapım işi. Burada da yüzde 100 fiziki
gerçekleşme sağlanmış, iş tamamlanmış.
Yine, aynı şekilde Ünye
ayrım-Kumru il yolunda sanat yapıları işi. Yüzde 100 harcama yapılmış,
tamamlanmış.
Yine, Niksar-Ünye,
Niksar-Tekkiraz-Çaybaşı-İlküvez bakım ve onarım için gerekli agreganın
Tekkiraz'da kırılarak temini ve yola nakli işi. Yüzde 100 fizikî gerçekleşme
tamamlanmış.
Gökdere-Mesudiye ayrım,
Sarpdere ve Gölköy-Aybastı bakım onarım için gerekli agreganın Karadere'de
kırılarak temini ve yola nakli; bu da tamamlanmış yüzde 100 olarak.
Yine, Ordu-Gölköy ayrım
Çaybaşı-Ulubey-Sarpdere ayrım, Ilıca-Gürgentepe-Işıktepe bakım ve onarımı için
gerekli agreganın Dokuzdolambaç bazalt ve Fındıktepe temel, alttemel, astarlı
ve astarsız sathî kaplama yapılması işi, yüzde 100 olarak tamamlanmış.
Reşadiye-Aybastı ayrım,
Başçiftlik-Reşadiye-Sivas için gerekli agreganın Büyükelmaçalı'dan temini ve alttemel, temel, astarlı ve
astarsız sathî kaplama yapılması işi…
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) -
Yok vallahi bir şey…
BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla) - Hayır…
BAŞKAN - Sayın
milletvekillerimiz, Sayın Bakanı dinleyelim.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla) - Ordu İliyle ilgili şey yapıyorum…
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) -
Sayın Bakanım, ben Ordu Milletvekiliyim. Gidip geliyorum yani, hiç öyle bir şey
yok.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bakanım.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla) - Hayır… Bunlarla ilgili, biz…
Tamamlanmıştır, var mı itirazınız?
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) -
Var tabiî efendim.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla) - Söyleyin neresi var?
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) -
Şimdi, efendim…
BAŞKAN - Sayın Tandoğdu,
lütfen…
Sayın Bakanım….
BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla) -Tamam…
BAŞKAN - Ayrıca size izah
etsin efendim Sayın Tandoğdu.
Buyurun efendim siz.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla) - Fatsa-Korgan-Ünye-Kumru-İkizdere-Yoğunoluk
bakım ve onarımı için alttemel, temel malzemesi, asfalt mıcırının Efkaf'ta
kırılarak temini, yola nakli, serme sıkıştırma işi; o da tamamlanmış.
Yine, Fatsa-Aybastı ayrım
-Çamaş ayrım- Ilıca il yolunun bakım ve onarımı için; bu da yüzde 100
tamamlanmış.
Global projeler detayına
ilişkin çalışmalar henüz tamamlanmadığından, Ordu İli 2006 yılı global projelerin
ödenekleri belirtilmemiştir burada.
Ulaştırma Bakanlığımızdan
aldığımız notu... Biraz evvel, demiryoluyla ilgili, Sayın Türkmen söyledi.
Sayın Ulaştırma Bakanlığımızdan gelen notu müsaadenizle okuyayım. DLH İnşaatı
Genel Müdürlüğüyle ilgili…"Çarşamba-Terme-Ünye-Fatsa demiryolu fizibilite
etüdü. 2005 yılında 122 000 YTL proje bedeli ve 67 000 YTL ödenekle yatırım
programında yer almakta olup, ağustos ayında iş tamamlanmıştır."
Fizibilite etüdü…
Fatsa-Yalıköy balıkçı
barınağı hasar onarım inşaatı. 2005 yılı yatırım programında ödeneği topluca
verilen projeler kapsamında 300 000 YTL ödenekle yer almış olup, iş, yıl sonu
itibariyle tamamlanmıştır. Bir de mahmuz yapımı işi var; belki, o sorunun
dışında; o da Fatsa-Bolaman'daki. Bu da 300 000 YTL'yle, ilgili projeler
kapsamında; bu iş, yıl sonu itibariyle tamamlanmıştır.
Ayrıca, PTT Genel
Müdürlüğünün işleri var, Telekomünikasyonla işler var; ama, onları da daha
sonra bilgi olarak size takdim edebilirim.
Şu ortaya çıktı ki, Ordu
İlini ihmal etmiyoruz; çok önemli yatırımlar var. İnşallah, büyük bölümünü
tamamlayacağız. Hep beraber takipçisi olacağız.
Teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Bayındırlık ve
İskân Bakanımız Sayın Faruk Nafız Özak'a teşekkür ediyorum.
Gündemdışı ikinci söz,
laikliğin Anayasaya girişinin 69 uncu yıldönümü münasebetiyle söz isteyen
İstanbul Milletvekili Güldal Akşit'e aittir.
Sayın Akşit, buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
2.-
İstanbul Milletvekili Güldal Akşit'in, laiklik ilkesinin Anayasaya girişinin 69
uncu yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması
GÜLDAL AKŞİT (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 5 Şubat 1937 tarihinde laiklik
ilkesinin Anayasaya girişinin 69 uncu yıldönümü münasebetiyle söz almış
bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
laiklik, vatandaşların vicdan, dinî inanç ve kanaat özgürlüklerini her türlü
baskıdan uzak kullanabilmelerinin güvencesi ve hukuksal çerçeve içinde inanç ve
ibadet özgürlüğünün temelidir. 1924 Anayasasıyla anayasa hukukumuza giren
laiklik ilkesiyle, tüm inançlar teminat altına alınmıştır. Laik düzende herkes
dinî inanç ve düşünce özgürlüğüne sahiptir. Bu nedenle, laiklik Türkiye
Cumhuriyetinin vazgeçilmez ilkeleri arasındadır. Laiklik, aynı zamanda,
toplumdaki kimi farklılıklardan kaynaklanan karşıtlık ve çatışmaları da
önleyen, toplumlara barış ve hoşgörü ortamında yaşama olanağını tanıyan, etkili
ve olumlu bir yöntem olarak kendini göstermektedir.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, hepinizin bildiği üzere, laiklik ilkesi, Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının değişmez niteliklerinden biri olarak 69 yıl önce kabul edilmiştir.
Laiklik ilkesinin kabulü, cumhuriyetimizin yeni temeller üzerinde yükselişinin
dönüm noktalarından biridir. Din ve vicdan hürriyetinin teminatı olan laiklik,
aynı zamanda, toplumsal barışın sağlanmasında da önemli bir unsur olmuştur.
Hangi dinden olursa olsun, dinî inançlar anayasal teminat altına alınmıştır.
Bundan dolayıdır ki, laiklik, çatışmanın ve kamplaşmanın bir aracı değil,
özgürleşmenin ve demokratikleşmenin bir ifadesi olarak görülmelidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bir toplumdaki en önemli güven unsuru, toplum içinde yaşayan
bireylerin kendi hak ve özgürlüklerine saygı duyulduğuna olan inançlarıdır; bu
inanç, tüm sosyal ve iktisadî dinamikleri harekete geçiren temel güçtür.
Ayrıca, bireylerin hak ve özgürlüklerine saygı, demokratik bir siyasî rejimin
toplum tarafından benimsenmesinin, toplumsal barış ve huzurun temel şartıdır.
Atatürk ilke ve inkılaplarına sahip çıkmak, Türk toplumunu çağdaş uygarlık
seviyesinin üstüne çıkarmanın en önemli vasıtalarından biridir; hepimiz, bunu,
toplumsal barışın bir unsuru olarak görüyoruz.
Din, insanlığın en önemli
kurumlarından biri; laiklik, demokrasinin vazgeçilmez şartı, din ve vicdan
hürriyetinin teminatıdır. Laikliğin "din düşmanlığı" şeklinde
yorumlanması ve örselenmesi ise son derece yanlıştır. Esasen, laiklik, her
türlü din ve inanç mensuplarının ibadetlerini rahatça icra etmelerini, dinî
kanaatlerini açıklayıp bu doğrultuda yaşamalarını, ancak, inançsız insanların
da hayatlarını bu doğrultuda tanzim etmelerini sağlar. Bu bakımdan, laiklik,
özgürlük ve toplumsal barış ilkesidir.
Sayın milletvekilleri,
devletimiz ve milletimiz, cumhuriyetimizin temel değerlerine sahip çıkarak,
temel hak ve hürriyetlerin garanti altına alındığı, tüm kurumlarıyla işleyen
bir demokrasi ortamında yaşama inancı ve kararlılığını sürdürmektedir; bundan
kimsenin en ufak bir şüphe duymaması gerekmektedir.
Bu düşüncelerle,
laikliğin Anayasamızda değişmez bir nitelik olarak kabul edilişinin 69 uncu
yıldönümünü kutluyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederim
Sayın Akşit.
Gündemdışı üçüncü söz,
Batı basınında yer alan ve İslamı rencide eden karikatürler hakkında söz
isteyen Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez'e aittir.
Sayın Çömez, buyurun.
3.-
Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez'in, bazı ülkelerdeki basın-yayın
organlarında son zamanlarda yer alan ve İslam Dinini rencide eden
karikatürlerin olumsuz yansımalarına ilişkin gündemdışı konuşması
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir)-
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bazı ülkelerdeki basın-yayın
organlarında son zamanlarda yer alan karikatürler ve bunların yansımalarıyla
ilgili gündemdışı söz almış bulunuyorum;
bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, bahse konu karikatürler ilk kez, geçtiğimiz eylülde
Danimarka'da Jyllands-Posten Gazetesinde yayımlandı. Peygamber Efendimizi ve
onun manevî şahsında İslamî değerleri tahkir eden bu karikatürlerle, İslam ve
terörizm arasında açık bir ilişki ortaya konulmaya çalışıldı. Bu gazete tam 12
adet karikatür yayımladı; yani, planlı ve ısrarlı.
İslam Konferansı Örgütüne
üye ülkelerin Danimarka'da bulunan 11 büyükelçisi, Başbakan Rasmussen'e mektup
yazarak, gazetenin Müslümanlardan özür dilemesini istediler. Özür dilemek bir
yana, karikatürler ısrarla savunuldu ve ifade özgürlüğünün bir parçası olduğu
iddia edildi. Sayın Başbakanın Danimarka ziyaretinde bu saygısızlığa özür
beklenirken, hepinizin bildiği Roj TV kriziyle karşılaştık. Anlaşılan,
Danimarka, kutsal değerlere saldırının yanında, bölücü örgüte de sahip çıkmaya
karar vermiş. Daha sonra sürece Almanya, Fransa, Avusturya, İsveç, İspanya ve
İtalya gazeteleri de destek verdi ve aynı karikatürleri yayımladı.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Danimarka'da başlayan ve bir enfeksiyon gibi pek çok Batılı
ülkeye sirayet eden bu provokasyonlar, ifade özgürlüğü kavramına sığınarak
gönül dünyamıza yapılmış saldırılardır. Hepinizin çok yakından takip ettiği
gibi, pek çok İslam ülkesinde, bu tahkir edici yayınlar bir özgürlük olarak
değerlendirilmemiş, İslama ve onun Yüce Peygamberine bir manevî saldırı olarak
algılanmıştır. Nitekim bazı ülkelerde sağduyu yerini şiddete bırakmış ve üzüntü
verici gelişmeler yaşanmıştır. Danimarka'daki ırkçı zihniyetin bu yaklaşımı
dünya barışına hiç de olumlu katkı sağlamayacaktır.
Bakınız, Ortadoğu'da
radikal bazı unsurların güç kazanmaya başladığı bir dönemi yaşıyoruz. Karikatür
provokasyonu bu trendi hızlandıracak ve taraftar sağlayacaktır. "İfade
özgürlüğü" adı altında yapılan bu saldırılar, haklı olarak, bu kavramlara
yabancılaşma ve hatta düşman olma sürecine katkı sağlayacaktır. Bu da Batılı
değerleri toptan reddetmeye ve demokrasi düşmanlığına dönüşebilir.
Yine bu saldırılar,
ekonomik muhafazakârlığı da tetikleyecektir. Nitekim pek çok yerde, bu
karikatürlerin yayınlandığı ülkelerin mallarına karşı boykot çağrılarına tanık
oluyoruz. Türkiye'de de buna dair haklı çağrılar ortaya çıkmaya başladı.
Bir örnek vermem
gerekirse, halen her gün insülin kullanan ve yaşamı insüline bağlı olan 300 000
hastamız var. İnsülin piyasasının yüzde 60'ı, bir Danimarka firması olan Nova
Nordisk'e ait ve bu firma tam 50 000 000 euroluk bir paya sahip. Pek çok
meslektaşım, bir demokratik tepki olarak, bu firmanın muadili bir başka marka
insülini reçete etmeye hazırlanıyor. Açıkçası, Sağlık Bakanlığımız, bu firmayla
yapılmış olan sözleşmeleri bir kez daha ele almalı diye düşünüyorum.
Diğer bir sorun da, İslam
ülkelerinde yaşayan gayrimüslimlerin kendilerini güvensiz hissetmeleri.
Öte yandan, yine, aynı
gerekçeyle, Avrupa'da yaşayan 13 000 000 Müslümanın içe kapanma sürecine
girmeleri ve gettolaşmaları da ayrı bir sorun olarak karşımıza çıkabilir. Paris
banliyölerinde yaşanan ve çok kısa sürede yayılan eylemler hâlâ hafızalarda.
Değerli arkadaşlarım,
kutsalları hafife almanın, onları tahkir etmenin, değerler üzerine kurulu
medenî dünyada asla yeri olamaz. Kimileri bu manevî saldırıyı hafife
alabilirler; ancak, tarih; kafadaki bu şeytanî düşüncelerin kâğıda resmedilmesinin
ağır faturalarıyla doludur.
Yakın tarihe bir göz
atalım: 3. Reich döneminde Naziler, çok sayıda antisemitik karikatür
yayınladılar. Bu karikatürlerde Yahudiler, Almanya'nın kanını emen, bütün
kötülüklerin kaynağı ve Alman kadınlarına musallat olan bir ırk olarak gösterildiler.
Bu süreç, Yahudi soykırımına yol açan atmosferin oluşmasına büyük katkı
sağladı. Kafalarını ortaçağ karanlığına gömmüş bu entelektüel ahlaksızlar
tarihten ders almalıdırlar.
Değerli milletvekilleri,
dine dayalı kimlikleri provoke eden bu yaklaşım, medeniyetler arasında,
kültürler arasında, dinler arasında fay hatları oluşturmayı amaçlıyor…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
TURHAN ÇÖMEZ (Devamla) -
Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Çömez,
buyurunuz.
TURHAN ÇÖMEZ (Devamla) -
Burada asıl amaç, Peygamber Efendimizi tasvir etmek değil, İslamiyetin
kutsallarına saldırmak, onları aşağılamak, alay etmek ve belki de asıl
önemlisi, Müslüman kimliği ile terörist kavramını örtüştürmek. Çığ gibi büyüyen
tepkilerin gerçek nedeni bu. Bu şeytanî plana sessiz kalınması ne kadar
yanlışsa, tepkileri ölçüsüz ve kontrolsüz hale getirerek yakıp yıkmak da o
kadar yanlıştır. Her iki durum da bu projenin mimarlarına mutluluk verecektir.
Unutulmamalıdır ki, aslolan, demokratik tepkidir. Türkiye'deki semavî din
temsilcilerinin yaptıkları ortak açıklamada Müslümanların kutsallarına yapılmış
olan bu saldırıyı elem ve esefle karşıladıklarını ifade etmelerini de önemsiyorum
ve bu yaklaşım tarzının devam etmesini arzu ediyorum.
Değerli arkadaşlarım,
ortaçağ karanlığından kalma bu saldırgan kalemlerin hepsini ve onların perde
arkası sahiplerini Türk Milleti adına kınıyorum ve vicdanlarda açılan yaralar
ne kadar derin olursa olsun, milletimizi, sağduyuyu elinden bırakmadan
demokratik ve haklı tepkilerini uygun zeminlerde ortaya koymaya davet ediyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Çömez,
teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Başbakanlığın bir
tezkeresi vardır; okutuyorum:
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.-
İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu hakkındaki soruşturma dosyasının
iadesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/971)
1
Şubat 2006
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görevi kötüye kullanmak
suçunu işlediği iddia olunan İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu hakkında
tanzim edilen ve ilgi (a) yazı ile Başkanlığınıza gönderilen soruşturma
dosyasının iadesi ile ilgili Adalet Bakanlığından alınan ilgi (b) yazı sureti
ve ekleri ilişikte gönderilmiştir.
Gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN - Gündemin 196 ncı
sırasında bulunan dosya Hükümete geri verilmiştir.
Sözlü soru önergesinin
geri alınmasına dair bir önerge vardır; okutuyorum:
2.- Antalya
Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun (6/1631) esas numaralı sözlü sorusunu
geri aldığına ilişkin önergesi (4/359)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Gündemin Sözlü Sorular
kısmının 257 nci sırasında yer alan (6/1631) esas numaralı sözlü soru önergemi
geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla arz
ederim.
Feridun
Fikret Baloğlu
Antalya
BAŞKAN - Sözlü soru
önergesi geri verilmiştir.
Danışma Kurulunun bir
önerisi vardır; okutup oylarınıza sunacağım.
V.-
ÖNERİLER
A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ
1.- Genel
Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu
önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
No:182 7.2.2006
Genel Kurulun; 7.2.2006
Salı, 8.2.2006 Çarşamba ve 9.2.2006 Perşembe günleri 15.00-23.00 saatleri
arasında çalışmalarını sürdürmesinin Genel Kurulun onayına sunulması Danışma
Kurulunca uygun görülmüştür.
Bülent Arınç |
|
|
|
|
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi |
|
|
|
Başkanı |
|
|
İfan Gündüz |
Kemal
Anadol |
Süleyman Sarıbaş |
|
AK Parti Grubu Başkanvekili |
CHP Grubu
Başkanvekili |
Anavatan Partisi
Grubu Başkanvekili |
BAŞKAN - Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Sayın milletvekilleri,
daha önceki görüşmelerde alınmış olan Genel Kurulun bir prensip kararı var;
öneri okunduktan sonra arkadaşlarımız dilekçe veriyorlar. Bu arada bir dilekçe
intikal etmiş. Belki, ben sağ tarafa bakmadım, ondan kaynaklandı.
"Görüşülmekte olan
Danışma Kurulu önerisinin lehinde şahsım adına söz talep ediyorum" diyor
Sayın Mehmet Eraslan, Hatay Milletvekili.
Sayın Eraslan, buyurun.
MEHMET ERASLAN (Hatay) -
Sayın Başkanım, sizlere teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; hepinizi öncelikle saygıyla selamlıyorum. Danışma Kurulunun
lehinde söz almış bulunmaktayım.
Ayrıca, bütün parti
gruplarına buradan teşekkür ediyorum. Gerçekten, çalışma saatlerinin saat
15.00'ten saat 23.00'e kadar uzatılması ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin, bu
hafta -salı, çarşamba ve perşembe günleri- saat 23.00'e kadar çalışacak olması,
hem bizleri bu noktada memnun etmiştir hem de ülke meselelerinin ve ülke
işlerinin daha hızlı bir şekilde ve daha seri bir şekilde bitirilmesi
noktasında alınmış olan önemli bir karardır, önemli bir Danışma Kurulu önerisidir.
Ben, bütün gruplara, huzurlarınızda, şükranlarımı bir kez daha ifade etmek
istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
ayrıca, bir konuyla ilgili bir açıklama yaparak ve bu konunun da bir açıklığa
kavuşturulması talebinde bulunarak, ikinci bir teşekkürü de sizlere yapmak
istiyorum.
Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; geçen hafta perşembe günü, Hürriyet Gazetesinin
köşeyazarlarından Sayın Şükrü Küçükşahin'in "benim bir duyumum var"
başlıklı yazısında, özet olarak, güneydeki sınır illerimizden birinde, İktidar
Partili bir milletvekili tarafından, doğumevi hastanesi onarım ve satın alma
işleriyle ilgili yapılacak ihalelerin bizzat kendi el yazısıyla tanzim ve
taksim edilerek partililere ve parti yönetiminde bulunan kişilere verilmesi
için ilgili bürokrata talimat verilmiştir. Şimdi, üstü kapalı bu yazıyı, ben,
buradan sizlere açıklamak istiyorum ve deşifre etmek istiyorum. Bahsi geçen bu
il, benim de seçim bölgem olan Hatay İlidir.
Sayın Küçükşahin'in bu
yazısından sonra geçen beş günlük süre içerisinde, seçim bölgem olan Hatay'dan,
tarafıma, konuyla ilgili bir hayli telefon, bilgi ve belge gelmiştir. Hatay
kamuoyu, bu durumdan ciddî manada rahatsız olmuş durumdadır. Gazetede söz
konusu yazıda iddia edilen olaya benzer birçok uygulamanın, artık, Hatay
İlimizde alışkanlık haline geldiğine dair bir hayli şikâyetler mevcuttur.
Sayın Küçükşahin'in de
yazısında belirttiği gibi, ilgili bürokratın, söz konusu iktidar
milletvekilinin ihaleyle ilgili direktifine uymadığı gerekçesiyle, görev yeri
değiştirilmiştir. Şimdi, ben, buradan, İktidar Partisi Hatay Milletvekillerine sesleniyorum,
Yüce Türk Milleti adına, yetmişüç milyon ülke insanı adına, Hatay
milletvekillerine buradan çağrıda bulunuyorum ve sesleniyorum: Söz konusu
hadise Antakya Doğumevi Hastanesinde cereyan etmiş midir? Ki, elimdeki belgeye
göre, etmiştir. İlgili bürokrata verilen talimattaki el yazısı hangi
milletvekiline aittir? Tekrar soruyorum: İlgili bürokrata verilen talimattaki
el yazısı hangi milletvekiline aittir? Bu sayın milletvekili, diğer Hatay Milletvekillerini
zandan kurtarmayı düşünüyor mu?
Şimdi, ben, buradan,
Sayın Başbakana bir görev hatırlatmasında bulunmak istiyorum: Sayın Başbakanın,
iki hafta önce kendi il başkanlarıyla yaptığı toplantıda "bazı
teşkilatlardan burnumuza pis kokular geliyor; bu işlere bulaşanları ayıklayın.
Böyle bir duyum alan, bilgisiyle, belgesiyle bana ulaştırsın. Yönetime girip
ihale isteyenlerin partimizde işi olamaz. Gitsinler müteahhitliklerini başka
yerde yapsınlar. Bu kişilere zerre kadar tolerans yok" şeklindeki
sözlerini milletin kürsüsünden hatırlatıyorum ve bu toleransı, elimdeki belgeye
göre, kendi milletvekillerinden, iktidar Hatay milletvekillerinden birinin,
bizzat kendi eliyle, parti yönetiminde bulunanlara tanzim ve taksim ettiğini
buradan açık şekilde açıklıyorum.
Sayın Başbakanın, bu
sözlerinin arkasında samimiyetle durduğunu kamuoyuna göstermesini, tüm millet
ve temiz siyaset adına, bu kürsüden istirham ediyorum, rica ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Eraslan…
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Toparlıyorum, bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hayır…
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Sayın Başkan, toparlıyorum.
BAŞKAN - Şunu ifade etmek
istiyorum: Yani, konuşmanızı, Başbakana soru önergesi soruyorsunuz başka
şekilde...
Şimdi, dikkat ederseniz,
Danışma Kurulu önerisinin…
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Efendim, Danışma…
BAŞKAN - … bütün grup
başkanvekili arkadaşlarımızın belirttiği şekliyle, bir tek cümleyle geçiyor;
çalışma süreleriyle ilgilidir. Lütfen, istirham ediyorum…
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Efendim, toparlıyorum, geliyorum.
Bakın, burada, Yüce
Milletimizi de ilgilendiren çok önemli bir konuyu anlatmaya çalışıyorum.
BAŞKAN - Hayır, onu
ilgililere…
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Belge elimde, belge burada. Sayın Başbakana benim takdim edeceğim, arzu
etmeleri halinde takdim edeceğim belge şu an elimde. Sayın Başbakanın istemesi
halinde kendilerine hemen takdim edebilirim. Bu belge, İktidar Partili bir
Hatay milletvekilinin yetkilerini kötüye kullandığının bir ispatıdır. Ben, bu
talebimi, her fırsatta, Yüce Türk Milleti adına dile getirmeye devam edeceğim
ve bu konunun da takipçisi olacağım.
Lütfen, siyaseti
temizleyelim, lütfen, milletvekilleri siyaseti kendi emelleri doğrultusunda,
kendi çıkarları doğrultusunda, kendi menfaatları doğrultusunda kullanmasın.
Sayın Başbakan, lütfen, üzerine düşen görevi, üzerine düşen işi yapsın ve
ilgili milletvekilini, Türkiye kamuoyuna, Türk Milleti önünde deşifre etsin,
etmezse ben edeceğim diyorum ve hepinizi, saygıyla, hürmetle ve muhabbetle
selamlıyorum.
Sayın Başkan, sizlere de
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Eraslan,
teşekkür ederim.
Danışma Kurulu önerisinin
lehinde ikinci konuşmacı Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan.
Sayın Kandoğan, buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Danışma Kurulu önerisi
lehinde veya aleyhinde söz alma düşüncesinde değildim; ancak, biraz önce Hatay
Milletvekilimiz Sayın Mehmet Eraslan'ın Türkiye Büyük Millet Meclisi
kürsüsünden bir belgeye dayanarak yapmış olduğu çok önemli bir konuşma üzerine,
söz alma ihtiyacı hissettim.
Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bu hafta 15.00 ile 23.00 saatleri arasında çalışmasıyla ilgili
olarak bir Danışma Kurulu önerisi getirildi. Ben de bir milletvekili olarak,
çalışma sürelerinin saat 15.00 ile 23.00 arasında olması yolunda, ben de bu
Danışma Kurulu önerisine katılıyorum; ancak, bu hafta Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündeminde olan bazı kanunlarla ilgili, olmadığı için de niye
olmadığı konusunda sorularımın olacağı bazı kanunlarla ilgili konuşacağım.
Değerli milletvekilleri,
bu hafta, bizden, Türkiye'de kredi kartı mağdurları, komisyondan geçen
tasarının Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine alınmasını ve bu konunun,
kredi kartı mağdurlarının problemlerini en iyi şekilde çözümleyecek bir tarzda
Meclisin gündemine gelmesini bekliyordu. Ancak, maalesef, kredi kartı
mağdurlarıyla ilgili olarak, bu meselenin, bu hafta Türkiye Büyük Millet
Meclisi gündemine gelmeyeceğini büyük bir üzüntüyle öğreniyoruz.
Değerli milletvekilleri,
kredi kartı mağdurları, her geçen gün sayıları artan ve zaman zaman intiharlara
da sebep olabilecek boyutta büyüyen bir olaydır. Bu meselenin, mutlaka, bir an
önce Türkiye Büyük Millet Meclisinde çözülmesi gerektiği inancındayım.
Dün akşam televizyonlarda
izledik; gözlerimiz dola dola, gözlerimizden yaş akıtarak izledik. Adana Sigara
Fabrikasında işçilerimizin, çalışanlarımızın, kadınlarımızın, çocuklarımızın
aylarca orada nasıl bir mücadele verdiklerini gözyaşları içerisinde izledik;
ama, Sayın Maliye Bakanı da, buraya çıkıp, babalar gibi satacağından
bahsediyor!
Değerli milletvekilleri,
Adana Sigara Fabrikasının bilançosunu Türkiye'nin gündemine koyunuz. Adana
Sigara Fabrikasının Türk ekonomisine nasıl katkı sağladığını hepimiz yakından
biliyoruz ve orada, 700'ün üzerinde, yıllardan beri o müessesede çalışan
insanların nasıl bir mağduriyet içerisine girdiklerini de, dün akşam,
gözyaşları içerisinde, televizyonlarda izledik. Bu ve benzeri meselelerin de
Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir şekilde çözüme kavuşturulmasının yollarını
da bulmamız lazım.
Değerli milletvekilleri,
ve yine, sanayicinin, tekstilcinin kan ağladığını görüyoruz. Özellikle, seçim
bölgem olan Denizli'de, tekstildeki sanayicilerimizin, artık ihracatta tıkanma
noktalarına geldiklerini, artık, kârlılığı bırakınız, mevcut durumlarını dahi
muhafaza edemeyen bir durum içerisinde olduklarını büyük bir üzüntüyle
görüyoruz. Türkiye'de, 2005 yılı içerisinde, 73 milyar dolarlık aramalı ve
hammadde ithalinin yapılmasından dolayı Türkiye'de KOBİ'lerin çöktüğünü, orta
boy işletmelerin büyük bir sıkıntı içerisinde olduklarını görüyoruz. Niçin
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminde bunların ve benzer meselelerin
çözümüyle ilgili kanunları burada göremiyoruz?
Değerli milletvekilleri,
ve yine, biraz sonra, Emniyet Teşkilatının araç ve gereçlerinin devriyle ilgili
bir kanun görüşeceğiz; ancak, bunu görüşürken, emniyet mensuplarımızın içinde
bulunduğu içler acısı durumu niçin gündeme getirmiyoruz? İçişleri Bakanı dört
bütçe konuşmasında -altını çiziyorum- Emniyet Teşkilatında çalışanların
durumlarının iyileştirileceğini söylemiş olmasına rağmen, dört bütçe
konuşmasında bundan bahsetmiş olmasına rağmen, Emniyet Teşkilatımızın nasıl
sıkıntılar içerisinde oldukları hepimizin malumudur.
İşte, görüyoruz, suçlar
artıyor, failler yok. Geçen sene, Türkiye'de, asayiş olaylarında yüzde 38 artış
olmuş değerli milletvekilleri ve terör olaylarında da yüzde 11 artış var. Üç
büyük şehirde vatandaşlar can ve mal güvenliği tehdidi altında yaşıyorlar.
Böyle bir durumun olduğu Türkiye'de, niçin emniyet teşkilatımızın durumunun
düzeltilmesi için gerekli olan ve söz verilen kanunlar Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündemine niye getirilmiyor?
Ve yine, sizin, son
günlerde, bir gazetede yayınlanan ve hepinizin sahip çıktığı bir ankette de,
can alıcı bir husus var değerli milletvekilleri; siyasetçiye güven yok.
Bakınız, en son yayınlanan ankette, Adalet ve Kalkınma Partisi olarak da sahip
çıktığınız anketin alt bölümlerinde, Türkiye'de siyasetçiye olan güvenin
azaldığı söyleniyor. Ve bakınız…
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Manisa) - Senin yüzünden; bir öyle bir böyle!..
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Ve bakınız, en çarpıcı husus da, politikacılar. Haziran 2004'te yüzde 20
güvenilen politikacılara güven şu an yüzde 16,2'ye inmiş. Sayın Başbakana olan
güven de, yüzde 65,1'den yüzde 49,9'a düşmüş. Niçin; bunların sebeplerini
araştırmamız lazım. Her gün, gazetelerde, televizyonlarda, Sayın Maliye
Bakanıyla ilgili olarak milletin vicdanını rencide edici haberler Türkiye'nin gündeminde. Böyle bir ortamda,
siyasetçiye olan güvenin ve inancın elbette azalması söz konusu olacaktır.
O bakımdan, değerli
milletvekilleri, 3628 sayılı Kanunla, dokunulmazlıklarla ilgili meselenin
mutlaka Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirilmesi lazımdır. Eğer,
bu meseleleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine taşımakta tereddüt ve
endişe göstermeye devam edilecek olursa, politikacıya olan güven, şimdi yüzde
16'larda ise, çok daha aşağı noktalara, aşağı seviyelere inecektir değerli
milletvekilleri.
Şimdi, Sayın Mehmet
Eraslan, biraz önce burada çok önemli bir hususa değindi; ben de bir husustan
bahsetmek istiyorum. Sayın Başbakana 19.4.2005 tarihinde bir resmî yazı
gönderdim, kendi ismine hitaben. Okuyorum yazıyı: "Sayın Başbakanım,
-hitabım böyle, Sayın Başbakanım- bir il AKP İl Başkanı -ismini veriyorum- ile
o ilin bir il müdürünün yapmış olduğu iddia edilen usulsüzlüklerle ilgili
olarak tarafıma gönderilen ihbar mektubu ekte sunulmuştur. Bilgilerinizi ve gereğini
arz ederim." Tarih 19.4.2005; üzerinden dokuz ay geçti. Dokuz ay geçmiş
olmasına rağmen, Sayın Başbakan tarafından, bu konuyla ilgili, tarafıma
herhangi bir bilgi ve belge ulaştırılmamıştır. Bundan üç hafta önce Sayın
Başbakan, il başkanları toplantısında bu konuları gündeme getirmiş olmasına
rağmen, benim dokuz ay önce kendisine göndermiş olduğum, bir il başkanı ve o
ildeki il müdürünün birlikte yapmış oldukları usulsüzlüklerle ilgili olarak
iddia edilen -altını çiziyorum, iddia edilen- hususlarla ilgili olarak bugüne
kadar Sayın Başbakan tarafından tarafıma herhangi bir bilgi ve belge
ulaştırılmamıştır. Bu konuyla ilgili, Sayın Başbakanın ne yaptığını merak
ediyorum değerli milletvekilleri. Bir milletvekili olarak bu konuyla ilgili
olarak Sayın Başbakanın hangi işlemleri yaptığını ve bu işlemler neticesinde
hangi sonuca ulaştığını bilmek ve öğrenmek istiyorum. Bir milletvekili olarak
en tabiî hakkım; ama, maalesef, bugüne kadar bu konuyla ilgili olarak tarafıma
herhangi bir bilgi ve belge ulaştırılmamıştır.
Değerli milletvekilleri,
bakınız, bugünkü Danışma Kurulu önerisinde de salı ve çarşamba günleri yapılması
gereken denetim görevinin yapılmadığını görüyoruz. İçtüzüğün amir hükmü
olmasına rağmen, denetim görevi bu hafta da yok. Denetim görevi olmayınca,
işte, gündeme getirdiğimiz bu tür meseleler de, maalesef, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündeminden kaçırılıyor, çıkarılıyor. Ben Sayın Başbakana yurt dışı
gezileriyle ilgili bir soru önergesi verdim. Göreve geldiğiniz günden beri
hangi ülkelere gittiniz ve bu gittiğiniz ülkelerle ilgili olarak ne kadar
harcırah aldığınızı merak ediyorum diye sordum. Sayın Başbakan… Aşağı yukarı
bir yıl geçmiş olmasına rağmen, gelen cevapta sadece gittiği ülkeler var, aldığı
harcırah miktarı yok değerli milletvekilleri. Soru önergesine verilen cevabı
sizlere takdim edebilirim, verebilirim; ancak, denetim görevini yerine
getirmeyen bir Türkiye Büyük Millet Meclisinin aslî fonksiyonlarını yerine
getirebileceği inancında değilim.
Bu vesileyle, Danışma
Kurulu önerisinin lehindeyim; ancak, tekrar ediyorum, denetim görevlerinin de
mutlaka yapılması gerektiği inancımı ifade ediyor, sizleri saygı ve sevgiyle
selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Danışma Kurulu önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.
VI.-
SEÇİMLER
A)
KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM
1.- Dilekçe
ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonlarında açık bulunan üyeliklere seçim
BAŞKAN - Dilekçe
Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen bir üyelik
için İstanbul Milletvekili Mustafa Ataş aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubuna düşen bir üyelik için Osmaniye Milletvekili Durdu Mehmet Kastal
aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, alınan karar gereğince sözlü sorular ile diğer denetim konularını
görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu
Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 1 inci sırada
yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu
gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
2 nci sırada yer alan,
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2. - Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin
Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Tasarının görüşülmesi
ertelenmiştir.
3 üncü sırada yer alan,
T.C. Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur'dan Aylık veya Gelir
Almakta Olanlara Ek Ödeme Yapılması ile Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur'dan
Aylık veya Gelir Almakta Olanlara Ödenen Gelir ve Aylıklarda 2006 Yılında
Yapılacak Artışlar ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam ediyoruz.
3.- T.C. Emekli
Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur'dan Aylık veya Gelir Almakta
Olanlara Ek Ödeme Yapılması ile Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur'dan Aylık
veya Gelir Almakta Olanlara Ödenen Gelir ve Aylıklarda 2006 Yılında Yapılacak
Artışlar ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1165) (S. Sayısı: 1076) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet?.. Yerinde.
1 inci madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Balıkesir Milletvekili Ali Kemal
Deveciler konuşmuştu.
Şimdi, söz sırası,
Anavatan Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan'a aittir.
Sayın Özdoğan, buyurun.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
(x) 1076 S. Sayılı Basmayazı 2.2.2006 tarihli 58 inci
Birleşim Tutanağına eklidir.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
1076 sıra sayılı yasa tasarısının 1 inci maddesi
üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; bu konudaki
görüşlerimizi sizlere ve aziz milletimize arz etmek istiyorum.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, hatırı sayılır bir zamandır, emeklilerimiz, yaptıkları
harcamalardan, ödedikleri verginin bir bölümünü vergi iadesi uygulamasıyla geri
kazanmaktadırlar. Vergi iadesi uygulamasının işleyişi, artık, hepimizin
malumudur. İadeyi alabilmeleri için, yaptıkları alışveriş sonucu aldıkları
satış fişlerini biriktirmek ve biriktirdikleri fişleri ilgili kurumlara teslim
etmek zorundadırlar. İlgili kamu kurumları da, emeklilerimizin biriktirdikleri
fişleri değerlendirir, inceler, bir tür uygunluk denetimi yaptıktan sonra, iade
işlemlerini başlatırlar. Şimdi, ana hatlarıyla ortaya koyduğumuz bu işleyiş,
artık, herkesin malumu olduğu üzere, bürokratik bir külfet oluşturmaktaydı. Bu
bürokratik külfet iki yönlüdür. Bir tarafta emeklilerimiz fiş toplamak ve
bunları ilgili kurumlara iade etmek için oldukça ağır bir bürokratik sistemin
içine girmekte, hırpalanmakta, diğer taraftan, ilgili kurumlarda görev yapan
personel bu işleyişin altından kalkabilmek için ciddî bir iş yükünün altına
girmektedir.
Emeklilerimiz yorulurken,
diğer yandan, memur organizasyonu, kamu için daha verimli olabileceği hizmetler
dururken, fiş denetimi ve tasnifiyle uğraşmaktadır.
Burada, hem
emeklilerimizin fiş doldurma ve bunları teslim etme külfetinden kurtulması hem
de bürokratik örgütümüzün artık angarya sayılabilecek bir yükten kurtulması,
önemli bir gereklilik olarak karşımızda durmaktaydı.
Anavatan Partisi olarak,
bizlerin, hem emeklileri hem de memurları külfetten kurtaracak bir düzenlemeye
karşı olmamız düşünülemez. Ancak, ne yazık ki, şeytan ayrıntıda gizli. Burada,
emeklinin mevcut durumunu değiştirecek bir düzenleme yapılmak isteniyor. Şimdi,
bu yeni düzenlemede, görünenin aksine, emeklilerimizin durumunu eskiye nazaran
kötüleştiren unsurlar var mıdır; bunları araştırmak, emeklilerimizin haklarını
korumak, Anavatan Partisi olarak bizim görev bildiğimiz noktalardır.
Emeklilerimiz, AK Parti Hükümeti sayesinde, bu nedenle perperişan olmuşlardır.
Anavatan Partisi şunun
bilincindedir: Yıllar yılı kayıtlı sistemin içinde devlete ve ekonomiye hizmet etmiş, vergisini ödeyip
yükümlülüklerini yerine getirmiş vatandaşlarımızın emekliliklerinde rahat
etmeleri, devletin vatandaşa borcudur. Anavatan Partisi, tüm emeklilerimizi
mutlu etmek için çalışacaktır ve ne yazık ki, bu düzenlemede iktidarın bazı
çelişkilerinin yine hortladığını düşünüyorum.
Çelişkilerin ve bu
düzenlemenin bünyesinde barındırdığı bazı noktaları daha iyi görebilmemiz için
bu düzenlemenin motivasyonuna bakmak lazımdır. Bu düzenlemenin görünürde iki
motivasyonu vardır, düzenleme sözde iki şeye hizmet etmektedir. Birincisi,
emeklilerin bürokratik angaryalarla uğraşmasının, külfete girmelerinin
istenmediği iddia edilmektedir. Amacın kendisi güzel; Anavatan Partisi olarak
bizler de katılırız; ama, eğer, sizin amacınız buysa, bilmelisiniz ki,
emeklilerin sırtındaki tek külfet, alışveriş fişi doldurup teslim etmek
değildir. Emekli maaşlarından maaşların tahakkuku, ödenmesi, maaş günlerinde
ilgili banka şubelerinin nakit sıkıntıları, sistemin sorunları, üzerinde çok durulmasına
karşın hâlâ aşılamayan banka kuyrukları, saymakla bitmez; ama, biz, bu süreci
şöyle özetleyebiliriz: Bugün, emekli, maaşını eline alıncaya kadar olmadık çile
çekmekte, külfetin, angaryanın, aksamanın bin bir türlüsüne katlanmaktadır.
Büyük kentlerimizden en ücra kasabalarımıza kadar emekli maaşlarının alınması
sürecinde, işleyişte, pek çok sorunlar yaşanmaktadır. Bunların hepsini ancak
yaşayan bilmektedir. Bugün, emeklilerimiz, çile ve ıstırap içindedirler. Anavatan
Partisi olarak şu kadarını söylemek emekliye gönül borcumuzdur: Emeklilerimiz,
yıllarca çalıştıktan sonra emeklerinin karşılıklarını almaları gereken dönemde
gereksiz pek çok angaryayla yorulmaktadırlar. Bununla da kalsa iyi, bugün,
emeklinin maaşı kolonya gibidir. Sayın milletvekilleri, para, daha emeklinin
eline değer değmez uçup gitmektedir.
Şimdi, gelelim iktidarın
bazı kelime oyunlarına. Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu ya da
Bağ-Kurdan aylık veya gelir almakta olanlara vergi iadesi ödemesi uygulamasına
son verdiğimiz zaman, burada emeklinin bir gelir kaybı söz konusu olmaktadır.
Bu gelir kaybının telafisi için yüzde 4 oranında bir ek ödeme yapılması
tasarlanmaktadır; ancak, eski sistemde yüzde 5 olan ekgelirin, bu sistemde
yüzde 4 olarak benimsenmesinin esprisi nedir; bunu anlayabilmiş değiliz. Siz,
AK Parti İktidarı olarak emekliyi zengin mi ettiniz ki eski sistemin verdiği 1
puanı daha düşürüyorsunuz?! Böyle bir çıkış hangi politik gerekçeyle sempatik
gösterilebilir?! Emeklinin toplam gelirinde bir azalma oluyor; emekli, zaten
sıkıntıda, bir 10 liranın, 20 liranın hesabını yapar duruma düşmüş. Buradan,
kalkacaksınız, emeklinin fiş doldurma angaryasına son vermek üzere,
hazırladığınız programa, yüzde 1'lik puan azalışını yerleştireceksiniz!
Anavatan Partisi olarak, bizim başlıca itirazımız bu noktadadır. Biz, bunun
için, iktidardan, esaslı bir açıklama talep ediyoruz. Sadece açıklama
yapılmakla kalmamalıdır; emeklinin toplam gelirine yansıyacak dişe dokunur
düzeltmeler de yapılmalıdır. Bunun, derhal, Yüce Meclisimizin gündemine
alınmasını, emeklimizi tatmin eder biçimde yeniden değerlendirilmesini talep
ediyoruz.
İktidar, tasarıyla asıl
amaçlanan şeyin, emeklilerin durumunun düzeltilmesi ve emeklinin bugüne dek
çektiği bürokratik külfetten kurtarılması olarak açıklıyor. Eski sistemde yüzde
5 olan gelir ekinin bu sistemde yüzde 4 olarak öngörülmesine ise şöyle bir
açıklama getiriyor; diyorlar ki: Vergi iadesinde yasal sınır yüzde 5 olsa da,
on yıllık ortalamaya bakıldığında, bu oran, yüzde 3,2 ile yüzde 3,8 arasında
seyretmektedir; o zaman, benim yaptığım yüzde 4 gelir eki, emeklinin durumunu
iyileştirecektir. Buna, kargalar bile güler!
Anavatan Partisi olarak,
buradan, iktidara soruyoruz; madem bu kadar incelikli hesaplar peşindesiniz,
mademki matematikle aranız bu kadar iyidir, o zaman, millî gelir artış
hesaplarınızı da açıklayın da duyalım; anlatın bakalım masallarınızı!.. Siz
demiyor musunuz, bu ülkede kişi başına düşen millî gelir şu kadar arttı; 6 000,
7 000 dolarlar havada uçuşmuyor mu?! Bu iktidarın ekonomi bakanları, havada
uçuşan rakamlarla, cihan âleme caka satmıyorlar mı?! Tamam, madem sözünü ettiğiniz
kişi başına millî gelir rakamları sözünü ettiğiniz düzeyde arttı; o zaman,
emekliye, niye bu artışı baz alarak iyileştirme yapmıyorsunuz, niye ince hesap
peşindesiniz, niye küsuratları ortaya döküyorsunuz?! Ekonomik verileri mi çarpıtıyorsunuz;
yoksa, kişi başına düşen millî gelirden emekliye pay vermek istemiyor musunuz?!
Anavatan Partisi olarak,
iktidarın açıkladığı temel ekonomik veriler, millî gelir rakamları baz
alınarak, emeklinin ek gelirinin yeniden ayarlanmasını talep ediyoruz. İktidar,
madem ekonomide olumlu bir rüzgâr estiğini iddia etmektedir; o zaman,
emeklisine karşı da durumun gereğini yapmak zorundadır. Nutuklar karın
doyurmuyor. Siz, o süslü sözlerinizi halkın ve emeklinin külahına anlatın.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Özdoğan,
teşekkür ediyorum.
Gruplar adına başka bir
konuşma talebi yok.
Şahsı adına, Kütahya
Milletvekili Sayın Abdullah Erdem Cantimur; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Kütahya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1076 sıra sayılı kanun
tasarısının 1 inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum;
hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu
maddeyle, vergi iadesi uygulaması yerine ek ödeme uygulaması getirilmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı, SSK ve Bağ-Kurdan emekli olup aylık veya
gelir almakta olanlara, 2978 sayılı Vergi İadesi Hakkında Kanun çerçevesinde,
topladıkları fatura ve fiş tutarına göre vergi iadesi ödenmektedir. 2978 sayılı
Vergi İadesi Hakkında Kanun çerçevesinde, vergi iadeleri avans şeklinde
ödenmektedir. Emekliler, daha sonra, temin ettikleri belgeleri beyan etmekte ve
vergi iadesi beyannamesi düzenlemektedirler.
Emekliler açısından,
fatura ve fiş temin edilmesi, bunların beyannameye yazılarak maaş aldıkları
banka şubelerine vermeleri, yeterli fiş toplayamamalarından dolayı vergi
iadelerini eksik almaları, bazı emeklilerin hiç beyanname vermemelerinden
dolayı vergi iadesi alamamaları ve avans ödemesine esas alınan tutar kadar fiş
ve fatura toplanmaması halinde, bir sonraki aylıkta meydana gelen düşüşlerden
dolayı emeklimiz mağdur olmaktadır. İşte, bu şikâyetlerin ve mağduriyetlerin
ortadan kaldırılması amacıyla vergi iadesi uygulamasına son verilmekte ve yeni
bir uygulamaya geçilmektedir. Bu yeni uygulamayla, aylık veya gelir alan
emeklilere "ek ödeme" adı altında, her ay, 400 000 000 liraya kadar
yüzde 5 ve daha üzeri için yüzde 4 oranında bir ilave ödeme yapılacaktır.
Değerli arkadaşlar,
şimdi, bu maaş alanlar kimler; ben, buradan kısaca ifade etmek istiyorum,
emekli maaşı alanlar kimler: Emekli, maluliyet, dul ve yetim maaşı alanlar,
emekli olmaya hak kazanmış olanlardan vefat edip ana ve babalarına maaş
bağlananlar, vatanî hizmet tertibinden aylık alanlar, şehit, dul ve yetim
sıfatıyla dul ve yetim aylığı alanlar, 2022 sayılı Kanun hükümleri uyarınca
aylık alan, 65 yaşını doldurmuş, muhtaç, güçsüz, kimsesiz ve sakat Türk vatandaşları
-birkaç tane daha var- ve yine 1005 sayılı Kanuna göre istiklal madalyası
aylığı alanlar vergi iadesi uygulamasından istifade etmektedirler.
Bakın, burada görüldüğü
gibi, bu insanlar yaşlı insanlar, güçsüz insanlar, fiş toplama sıkıntısı
yaşayacak insanlar, vergi iade beyannamesini, yerine göre bankaya kadar
götüremeyecek insanlar. Dolayısıyla, bu insanlarımızı fiş biriktirme
eziyetinden kurtarıyoruz ve seçim bölgemizde gezdiğimizde de, emekli
vatandaşlarımızın bu uygulamadan memnun olduğunu hep beraber müşahede ettik.
Değerli arkadaşlar,
Perşembe günü bu madde görüşülmeye başlandı. Bu madde üzerinde, CHP Grup
Başkanvekili Sayın Koç, konuşmasında, yüzde 1 oranında azalmanın, 1 katrilyona
yakın, emeklilerden çalınması anlamına gelen bir ifade kullandı.
Değerli arkadaşlar, bu
ifade yanlıştır. Bakın, elimizde rakamlar var. 2006 bütçesine konulan ödenek 1
katrilyon 600 trilyon. Yani, 1 katrilyon 600 trilyon liranın 1 katrilyon
lirasının çalınması, alınması mümkün müdür; elbette mümkün değildir. Kaldı ki,
2005 yılında ödenen vergi iadesi 1,2 katrilyon liradır. Dolayısıyla, Sayın
Koç'un ifade etmiş olduğu gibi, emeklinin almış olduğu vergi iade oranı yüzde
5'ten yüzde 4'e düşmektedir; dolayısıyla, emeklinin 1 katrilyon parası
ödenmemektedir gibi bir iddia kesinlikle yanlıştır. Herhalde, Sayın Koç
rakamları alıp, buna bakmamıştır. Kaldı ki, vergi iadesi beyannamesi veren
emeklilerimizin bir kısmı fişini doldurmamaktadır; çok az, yüzde 20'lik kısmı
tam doldurmaktadır; önemli bir kısmı, zaten fiş verememektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Konuşmanızı
tamamlayın Sayın Cantimur.
Buyurun.
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Devamla) - Dolayısıyla, emeklilerimizi fiş toplama derdinden kurtarmak
suretiyle, daha fazla bir vergi iadesi almalarını sağlamış oluyoruz.
Değerli arkadaşlar,
bakın, 2006 yılı bütçesine konan ödenek 1,6 katrilyon, vergi iadesiyle ilgili.
Getirmiş olduğumuz bu tasarıyla, bu maddeyle, emeklilere ödenecek olan vergi
iadesi ek ödeme tutarı 1 katrilyon 915 trilyon. Görülüyor ki, bu maddeyle,
emeklilerimize 315 trilyon lira fazla ödeme yapılmaktadır.
Emeklilerimizin daha
rahat yaşamalarını sağlamak amacıyla bu yapılan ödemenin ciddî bir ödeme
olduğunu ifade etmek istiyor, bu maddenin hayırlı olmasını dileyerek, hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Cantimur.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde 6 adet önerge vardır. Önergeleri, önce, geliş sıralarına göre
okutacağım; sonra, aykırılıklarına göre işleme alacağım.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, şimdi yeni bir önerge Başkanlığa intikal etmiştir. Arkadaşlarımız
inceleyecekler; eğer, önergede, işlemler, usul noktasında bir aksaklık yoksa, o
önergeyi de işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1076
sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasının son
paragrafının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve aynı maddeye ikinci fıkradan
sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Abdullah Erdem Cantimur |
İrfan Gündüz |
Hüseyin Tanrıverdi |
|
|
Kütahya |
İstanbul |
Manisa |
|
Ahmet Yeni |
Osman Kılıç |
Recep Yıldırım |
|
Samsun |
Sivas |
Sakarya |
"hükümlerine göre
aylık veya gelir bağlanmış olanlar ile özel kanunları uyarınca vatanî hizmet
tertibinden aylık bağlanmış bulunanlara, harp malullüğü zammı ve tazminatlar
dahil aylık veya gelir olarak her ay ödenecek tutarlara göre ayrıca ek ödeme
yapılır. Yapılacak ek ödemenin bir aylık tutarı, her bir aylık veya gelirleri;
400 Yeni Türk Lirası ve daha az olanlar için aylık veya gelirlerinin yüzde 5'i,
aylık veya gelirleri 400 Yeni Türk Lirasından fazla olanlar için yüzde 4'üdür.
Bu maktu hadler, devlet memuru aylık katsayısında meydana gelecek artış
oranında artırılmak suretiyle uygulanır. Sosyal güvenlik kurumları tarafından
ödenen ikramiye, toptan ödeme ve diğer ödemelerin hesabında ek ödeme dikkate
alınmaz. Durum değişikliği nedeniyle aylık veya gelir miktarları değişecek
olanlar ile birikmiş gelir veya aylık hakkı bulunanların bu haklarının 1.1.2006
tarihinden sonraki dönemlere ait kısımları hakkında da aynı şekilde ek ödeme
yapılır. Ek ödeme tutarları, yaşlılık veya malullük aylığı üzerinden sosyal
güvenlik destek primi kesintisi yapılması gereken hallerde, sosyal güvenlik
destek primi kesintisine esas aylığın hesabına dahil edilmez."
"506 sayılı Sosyal
Sigortalar Kanununun geçici 20 nci maddesine göre kurulmuş sandıklardan aylık
veya gelir bağlanmış olanlara da, birinci ve ikinci fıkrada belirtilen usul ve
esaslar ile aynı tutarlara bağlı oranlara göre ek ödeme yapılır."
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, son gelen önergeyi de işleme alacağım. Böylece,
madde üzerindeki önerge sayısı 7'ye çıkmış bulunuyor.
Şimdi, ikinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1076
sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasının son
paragrafının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Ali Kemal Deveciler |
Gökhan Durgun |
|
|
Malatya |
Balıkesir |
Hatay |
|
|
Feridun Baloğlu |
|
Bayram Meral |
|
|
Antalya |
|
Ankara |
|
"hükümlerine göre
aylık veya gelir bağlanmış olanlar ile özel kanunlar uyarınca vatanî hizmet
tertibinden aylık bağlanmış bulunanlara, harp malullüğü zammı ve tazminatlar
dahil aylık veya gelir olarak her ay ödenecek tutarlara göre ayrıca ek ödeme
yapılır. Yapılacak ek ödemenin bir aylık tutarı her bir aylık ve gelirleri 600
Yeni Türk Lirası ve daha az olanlar için aylık veya gelirlerin % 5'i aylık ve
gelirleri 600 Yeni Türk Lirasından 1 250 Yeni Türk Lirasına kadar olanlar için
% 4, 1 250 Yeni Türk Lirasından fazla olanlar için % 3'üdür. Bu maktu hadler
devlet memuru aylık katsayısında meydana gelecek artış oranında artırılmak
suretiyle uygulanır. Sosyal güvenlik kurumları tarafından ödenen ikramiye,
toptan ödeme ve diğer ödemelerin hesabında ek ödeme dikkate alınmaz. Durum
değişikliği nedeniyle aylık veya gelir miktarları değişecek olanlar ile
birikmiş gelir veya aylık hakkı bulunanların bu hakların 1.1.2006 tarihinden
sonraki dönemlere ait kısımları hakkında da aynı şekilde ek ödeme yapılır. Ek
ödeme tutarları yaşlılık veya malullük aylığı üzerinden sosyal güvenlik destek
primi kesintisi yapılması gereken hallerde sosyal güvenlik destek primi
kesintisine esas aylığın hesabına dahil edilmez.
BAŞKAN - Üçüncü önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1076
sıra sayılı tasarının 1 inci maddesinde "aylık bağlanmış bulunanlara"
ibaresinden sonra gelmek üzere "ve 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci
maddesi kapsamındaki sandıklarca gelir ve aylık ödenenlere de bu madde kapsamında
öngörülen ek ödeme 600 YTL'ye kadar aylık veya gelir olanlara % 5, bu miktardan
daha fazla olanlara da % 5 oranında" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi |
Kemal Kılıçdaroğlu |
Ali Kemal Deveciler |
|
|
Trabzon |
İstanbul |
Balıkesir |
|
Kâzım Türkmen |
Ramazan Kerim Özkan |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
|
Ordu |
Burdur |
Malatya |
BAŞKAN - Dördüncü
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1076
sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin sonuna gelmek üzere aşağıdaki
fıkranın ilave edilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Muharrem Kılıç |
Feramus Şahin |
|
Malatya |
Malatya |
Tokat |
|
Mehmet Parlakyiğit |
Rasim Çakır |
Mustafa Özyurt |
|
Kahramanmaraş |
Edirne |
Bursa |
"Maliye Bakanlığı
506 sayılı Yasanın geçici 20 nci maddesi kapsamındaki sandıklara emeklilerine
ödenmek üzere bu yasa kapsamında sağlanan olanaklar kadar ilave kaynak
sağlar."
BAŞKAN - Beşinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1076
sıra sayılı kanun tasarısının 1 nci maddesinin (k) fıkrasındaki ek ödeme
oranının % 4'ten % 8'e çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Eraslan |
Hüseyin Ekmekcioğlu |
Hüseyin Bayındır |
|
|
Hatay |
Antalya |
Kırşehir |
|
Tuncay Ercenk |
Mehmet Parlakyiğit |
Muharrem Kılıç |
|
Antalya |
Kahramanmaraş |
Malatya |
BAŞKAN - Altıncı önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
tasarının 1 inci maddesindeki "% 4" ibaresinin "% 5" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi |
Haluk Koç |
Nuri Çilingir |
|
|
Trabzon |
Samsun |
Manisa |
|
Hüseyin Ekmekcioğlu |
R. Kerim Özkan |
Mustafa Gazalcı |
|
Antalya |
Burdur |
Denizli |
|
Sezai Önder |
Muharrem Kılıç |
Hüseyin Bayındır |
|
Samsun |
Malatya |
Kırşehir |
|
|
Bayram Meral |
|
|
|
Ankara |
|
BAŞKAN - Son önergeyi
okutup işleme alacağım.
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1076
sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasının birinci
cümlesinde geçen "% 4" ibaresinin "% 5" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Muhsin Koçyiğit |
Muharrem Doğan |
Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu |
|
|
Diyarbakır |
Mardin |
Ankara |
|
İbrahim Özdoğan |
Hüseyin Özcan |
Ömer Abuşoğlu |
|
Erzurum |
Mersin |
Gaziantep |
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, bazı önergelerde aynılık vardır, birbirine benzerlik vardır;
onları birleştirerek, diğer önergeleri de aykırılık sıralarına göre işleme
alacağım.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Sayın Başkanım, aynı değil; iktidarın verdiği 400 000 000'a
kadar, bizim verdiğimiz 600 000 000 liraya kadar.
BAŞKAN - Anladım Sayın
Deveciler; tamam… Başkanlık Divanı gereğini yapacak.
Buyurunuz.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1076
sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasının son
paragrafının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve aynı maddeye ikinci fıkradan
sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İrfan Gündüz |
Abdullah Erdem Cantimur |
Hüseyin Tanrıverdi |
|
|
İstanbul |
Kütahya |
Manisa |
|
Ahmet Yeni |
Osman Kılıç |
Recep Yıldırım |
|
Samsun |
Sivas |
Sakarya |
"hükümlerine göre
aylık veya gelir bağlanmış olanlar ile özel kanunları uyarınca vatani hizmet
tertibinden aylık bağlanmış bulunanlara, harp malullüğü zammı ve tazminatlar
dahil aylık veya gelir olarak her ay ödenecek tutarlara göre ayrıca ek ödeme
yapılır. Yapılacak ek ödemenin bir aylık tutarı, her bir aylık veya gelirleri;
400 Yeni Türk Lirası ve daha az olanlar için aylık veya gelirlerinin % 5'i,
aylık veya gelirleri 400 Yeni Türk Lirasından fazla olanlar için % 4'üdür. Bu
maktu hadler, Devlet memuru aylık katsayısında meydana gelecek artış oranında
artırılmak suretiyle uygulanır. Sosyal güvenlik kurumları tarafından ödenen
ikramiye, toptan ödeme ve diğer ödemelerin hesabında ek ödeme dikkate alınmaz.
Durum değişikliği nedeniyle aylık veya gelir miktarları değişecek olanlar ile
birikmiş gelir veya aylık hakkı bulunanların bu haklarının 1/1/2006 tarihinden
sonraki dönemlere ait kısımları hakkında da aynı şekilde ek ödeme yapılır. Ek
ödeme tutarları, yaşlılık veya malullük aylığı üzerinden sosyal güvenlik destek
primi kesintisi yapılması gereken hallerde, sosyal güvenlik destek primi
kesintisine esas aylığın hesabına dahil edilmez."
"506 sayılı Sosyal
Sigortalar Kanununun geçici 20 nci maddesine göre kurulmuş sandıklardan aylık
veya gelir bağlanmış olanlara da, birinci ve ikinci fıkrada belirtilen usul ve
esaslar ile aynı tutarlara bağlı oranlara göre ek ödeme yapılır."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa)- Efendim, uygun görüşle takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Gerekçe…
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe: Sosyal güvenlik
kurumlarından aylık veya gelir almakta olanlara yapılacak ek ödemenin, aylık
veya gelir tutarları düşük olanlara daha fazla ek ödeme yapılmasını sağlayacak
şekilde yeniden düzenlenmesi ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici
20 nci maddesine göre kurulmuş sandıklardan aylık veya gelir bağlanmış
olanların da ek ödeme kapsamına alınması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
İkinci sırada yer alan,
Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Sayın Deveciler ve arkadaşlarının önergesi var.
Sayın Deveciler, burada
bu önerge kabul edildiğine göre, arkadaşlarımız incelediler, bu önergede
yapılacak olan bir işlem yoktur.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Sayın Başkanım, iktidarın önergesi 400 000 000 liralık maaş
alanların kapsamında yüzde 5…
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - O değil, o değil, 20 nci madde, geçici sandıkta…
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Ama, geçicide de ben, 600 000 000 liraya kadar yüzde 5 diyor,
orada altına not düştüm. Ayrı o da…
BAŞKAN - Şimdi, burada
imzanız olan birkaç tane önerge var. Diğer önergeyi işleme alacağım; ama, bu
önerge, şu andaki kabul edilen önerge doğrultusunda…
Sayın milletvekilleri,
birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati : 16.39
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.49
BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Türkân
MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59 uncu Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
1076 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
3.- T.C. Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu ve
Bağ-Kur'dan Aylık veya Gelir Almakta Olanlara Ek Ödeme Yapılması ile Sosyal
Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur'dan Aylık veya Gelir Almakta Olanlara Ödenen Gelir
ve Aylıklarda 2006 Yılında Yapılacak Artışlar ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1165)
(S. Sayısı: 1076) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Tasarının 1 inci maddesi
üzerindeki önerge işlemlerine devam ediyoruz.
Bir önergenin oylamasını
yapmıştık.
Sayın milletvekilleri,
birinci aykırı olan önergeyi kabul etmiştik; ikinci önergeyle mahiyette aynı
olduğu için birleştirme noktasına gittik ve kaldırmıştık işlemden.
Bu hususta, Sayın
Deveciler'in kısa bir açıklaması olacak galiba.
Buyurun Sayın Deveciler.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Sayın Başkan, Sayın Bakanım; aslında, ikisi aynı önerge değil.
Bizim önergemiz daha aykırılık öngörüyor; ama, herhalde biraz geç verdik,
maddenin bitimine doğru verdiğimiz için, arkadaşlar tam inceleyemedi herhalde.
Şimdi, ben, perşembe günü
yapmış olduğum vergi iadeleriyle ilgili konuşmamda, yüzde 4'ün yüzde 5'e
çıkarılmasını söylemiştim; çünkü, Sayın Bakan, açıklamasında "yüzde 3,2
ile yüzde 3,9 arasında zaten vergi iadesi toplanıyor, biz yüzde 4'e
çıkarıyoruz, burada bir kayıp yok" demişti. Burada kayıp, en düşük emekli
aylığı alanlarla ilgili. En düşük Bağ-Kur emeklileri 342 000 000 lira maaş
alıyor, en düşük SSK emeklileri 463 000 000 lira, en düşük memur emeklisi de
591 000 000 lira alıyor. Hiç olmazsa bunlar yüzde 5 alsın, diğerlerinin
rakamlarını düşürelim, dengeleyelim demiştim; fakat, herhalde, AKP Hükümeti
benim o günkü yapmış olduğum konuşmayı dikkate almış, 400 000 000 lirasına
kadar olan kısmı için yüzde 5 getirmiş; ama, benim önergemde, 400 000 000
liraya kadar olan değil, hem Bağ-Kur emeklisi hem SSK emeklisi hem de memur
emeklisinin tamamı faydalansın diye. Memur emeklisi, en fazla maaşı alan bu üç
katman içinde, 591 000 000 lira. 600 000 000 liraya kadar yüzde 5'e çıkaralım,
600 000 000 ile 1 250 000 000 arasında yüzde 4 olsun; 1 250 000 000 liranın
üzerinde maaş alanlar yüzde 3 olsun demiştim.
Sebebine gelince, zaten,
yüksek maaş alanlar -o gün de izah etmiştim- fişlerini toplayamıyordu, yüzde
1-2 veya hiç toplayamıyorlardı. Bunlara ekstradan, fazla olarak yüzde 4 ilave
veriyorduk. Bunun yanında, fişlerinin tamamını toplayan en düşük devlet
memurları, SSK ve Bağ-Kur emeklilerinin, dul ve yetimlerinin maaşlarını yüzde 1
kesiyorduk. Bunun düzenlenmesi lazım diyerek önerge verdim; ama, 400 000 000
lira azdır, bunun 600 000 000 liraya çıkarılması ve kademe olması lazım; çünkü,
bugün yapmış olduğumuz düzenlemeyle, her ne kadar 400 000 000 liraya kadar
yüzde 5 vergi iadesini çıkardıysak da burada aldığımız kararla…
BAŞKAN - Sayın Deveciler…
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Ama, yüksek maaş alanlar, 400 000 000 liradan onlar da
faydalanıyor. Burada, bunu da söylemek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Üçüncü önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1076
sıra sayılı tasarının 1 inci maddesinde "aylık bağlanmış bulunanlara"
ibaresinden sonra gelmek üzere "ve 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci
maddesi kapsamındaki sandıklarca gelir ve aylık ödenenlere de bu madde kapsamında
öngörülen ek ödeme 600 YTL'ye kadar aylık veya gelir olanlara % 5, bu miktardan
daha fazla olanlara da % 5 oranında" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
M. Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkanım, zaten, önergenin
bir bölümü, yani geçici 20 nci madde kapsamında bulunan emekliler de dahil oldu
daha önce kabul ettiğimiz önergeyle; ama, oran konusu da yine daha önceki
önergede kabul edildiği için, bu gerekçeyle, biz katılmıyoruz bu önergeye.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önerge üzerinde, önerge
sahipleri adına, Sayın Ali Kemal Deveciler; buyurun.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; önergemizde, daha evvel
yapılan düzenlemelerle unutulan, az evvel AKP de verdi; ama, biz, bunu geçen
hafta perşembe günü vermiştik ve konuşmamda da dile getirmiştim, unutulmuş bu.
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20 nci maddesinde olanlar bu
kanunun içerisine konulmamıştı. Bunlarda kimler var; işte, tüm Türkiye'deki
sanayi odaları, ticaret odaları ve ticaret borsalarından emekli olanlar;
Vakıflar Bankası, İşbank, Yapı Kredi, Şekerbank, Garanti Bankası, Akbank gibi
bankalardan emekli olanlar; yine, sigorta ve reasürans şirketlerinden emekli
olmuş olanlar bu kapsamın haricindeydi, bunlar da 70 000 civarında insanımızı teşkil ediyordu.
Bakınız, şimdi, bugüne
kadarki vergi iadesi, düne kadar -vermiş olduğunuz kanunda- yüzde 4'tü, bizim
5'e çıkarılmasıyla ilgili önergemiz vardı. Az evvel de, siz 400 000 000 liraya
kadar yüzde 5'e çıkardınız, 600 000 0000 liraya kadar olması gerektiğini
söyledik, hiç olmazsa, en düşük devlet memurunun almış olduğu emekli maaşını
kurtarsın diye.
Yine, bu bankaları bugün
burada kabul etmemiş olsaydık, örnek veriyorum ben kendi ilçemden: İş Bankası
emeklisi var, bizim sevdiğimiz bir ağabeyimiz, Yaşar Ateş, 900 000 000 lira
maaş alıyor, emekli maaşı alıyor, 3 çocuğu var. Bu almış olduğu maaşla,
çocukların bir tanesi üniversiteye gidiyor, iki tanesi, lise mezunu, lise sonda
ve çocuklarını dershaneye dahi gönderemedi bu arkadaş, hazırlık kurslarına
gönderemedi ve bugün burada yapmış olduğumuz düzenlemeyi eğer biz gündeme
getirip sizlere hatırlatmasaydık, kabul etmeseydiniz, ayda 45 000 000 liradan,
yılda 540 000 000 lira bu emeklinin bir zararı olacaktı. Yani, bu emekliler,
Sayın Bakanla bunu görüşmemde, ilkönce Sayın Bakanımız dedi ki: "Bu
emekliler özel bankanın, özel sandıklarından emekli olanlar, bu kapsama
girmemesi lazım." Tabiî, biz de aynen şunu söyledik ikili görüşmemizde:
Tamam da, bunlar emekli olduklarından dolayı bugüne kadar vergi iadesi
almıyorlar mıydı? "Evet, bunlar vergi iadesi alıyorlardı." Şimdi,
aldıklarına göre ve aldıkları bu vergi iadesini de, Maliye, bunlara,
maaşlarının artısında ödeme yapıyordu; sonradan, unutulduğu anlaşıldı ve
yapılan düzenleme -AKP Grup Başkanvekili İrfan Gündüz'le de görüştük- olumlu
olduğu, mantıklı olduğu düşüncesiyle bu düzenleme kabul edildi ve bu şekilde 70
000 000 insanımızı ilgilendiren…
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul)- 70 000…
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Devamla)- …ve bu yasada koymadığımız bir maddeyle, bu banka emeklileri,
sigorta emeklileri ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin emeklilerinin, 70
000'e yakın insanımızın hakkını burada vermiş olduk.
Ama, ben bunu verirken,
yine de şunu söylüyorum, aynen de tekrarlıyorum: Yine de bunun 600 000 000
lirasının yüzde 5 olması gerekiyordu, kalan kısmının artması lazımdı.
Yine ben Perşembe günü
yapmış olduğum konuşmamda… Bazı arkadaşlarımız bir konuyu da gündeme getirdi.
Vergi iadesi toplasınlar dedik Cumhuriyet Halk Partililer olarak. Biz kayıtdışı
ekonominin kayıt içine girmesini istiyoruz. Yapmış olduğum konuşmada, vergi
iadesi toplansın; ama, bu vergi iadesinde vatandaşlara eziyet çektirilmesin… Bu
alışveriş geçiyor, diğeri geçmiyor diye değil, emeklilerin yapmış olduğu tüm
alışverişleri vergi iadesi kapsamına alınsın ve de vergi iadesi de -konuşmamda-
yüzde 7-8'lere çıkartılsın… Aynı zamanda, hem emeklilere bir miktar katkı
yapmış olacağımızı söyledim hem de bu şekilde kayıtdışında olan işlemlerin
kayıt içine alınmasını ve bu şekilde de vergi iadesi olarak emekliye ödediğimiz
bedelin devletin kasasından çıkmaksızın, stopaj olarak, katmadeğer olarak ve
Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi olarak döneceğini söylemiştim.
Cumhuriyet Halk
Partililer olarak, Cumhuriyet Halk Partisi olarak vergi iadesinin
kaldırılmasına karşı değiliz; ama, vergi iadesi kaldırılırken, emeklilerin
kaybına karşıyız, yüzde 1'lik kaybına karşıyız. Bunu burada telafi etmemiz gerekiyordu;
fakat, yüzde 5'i yüzde 4'e düşürmekte direttiniz. Bugün bizim konuşmalarımızdan
sonra, Cumhuriyet Halk Partisinin getirmiş olduğu önergelerden sonra,
önerilerden sonra 400 000 000 liralık kısmını yüzde 5'te tuttunuz; ama, o emekli
olan, dul ve yetim olan, Bağ-Kur, Sigorta ve Emekli Sandığı emeklilerine vermiş
olduğunuz yüzde 5'lik katkı…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Devamla)- Sayın Başkanım, bitiriyorum.
BAŞKAN- Sayın Deveciler,
buyurun, konuşmanızı tamamlayınız.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Devamla)- … o gün söylediğim gibi, yüksek düzeyde maaş alan genel müdür,
müsteşar, müsteşar yardımcısı ve yüksek dereceli Silahlı Kuvvetler mensupları
ve diğer mensuplara da aynı 400 000 000 liralık hakkı verdik burada. Yani,
sadece alt gruptan maaş alan insanlara bu hakkı vermedik, tüm vergi iadesi
alanlara verdik. Bunu da halkımızın bilmesini istiyorum.
Hepinize saygılar ve
sevgiler sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Deveciler.
Önerge üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1076
sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin sonuna gelmek üzere aşağıdaki
fıkranın ilave edilmesini arz ederiz.
Saygılarımla.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları
"Maliye Bakanlığı
506 sayılı Yasanın geçici 20 nci maddesi kapsamındaki sandıklara emeklilerine
ödenmek üzere bu yasa kapsamında sağlanan olanaklar kadar ilave kaynak
sağlar."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge sahipleri
adına Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu, buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Saygıdeğer milletvekilleri, daha önceki önergede, o maddenin
içeriğinde kabul edilmişti. Şunu anlatmak istiyorum: 506 sayılı Kanuna göre
kurulmuş bazı emekli sandıkları var; banka ve sigorta şirketleri emekli
sandıkları. Bunlar, asla, Türkiye Cumhuriyet Emekli Sandığı, Bağ-Kur, SSK gibi
kurumlarla hiç muhatap değildir; sadece kendi fonlarını kendileri değerlendirir
ve emeklilerine de emekli maaşlarını
506 sayılı Kanuna tabi olarak kendileri takdir eder. Bunlar çok yüksek emekli
maaşı almıyorlar ve emekli olduktan sonra bankanın herhangi bir kurumundan
ilave bir maaş da almıyorlar. Bunlar da dün fatura veriyorlardı, Maliyeden
vergi iadesi alıyorlardı. Bu tasarı hazırlanırken, bankalardan emekli olan
arkadaşlarımız, yaklaşık 75 000 kişi unutulmuş; yani, bunların hiçbir çıkarı
yok, bankalar onların emekli maaşlarına hiçbir katkı yapmıyor. Çünkü, onlar dün
alıyorlardı, bir hak kaybı idi onlar için. Perşembe günü, burada,
arkadaşlarımızla fikir teatisi yaptık; her üç partinin grup başkanvekilleri ve
Sayın Bakanımıza sadece teşekkür ediyorum. Yani, onların hakları kaybolmadı,
banka ve sigorta şirketleri emeklilerimiz de, artık, normal emekli gibi vergi
iadelerini ilave olarak alacaklar. Onun için, ben, hakkı kaybolan bu insanların
hakkı verildiği için her üç parti grubuna ve Sayın Bakanıma teşekkür ediyorum.
Sağ olun, çok teşekkür
ederim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Aslanoğlu.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1076
sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin (k) fıkrasındaki ek ödeme
oranının yüzde 4'ten yüzde 8'e çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hüseyin Ekmekcioğlu (Antalya) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Dar gelirli olan kitlenin
ekonomik durumunu rahatlatmak için.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, 6
ncı ve 7 nci önergeler aynı mahiyette olduğu için okutup, birlikte işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
tasarının 1 inci maddesindeki "yüzde 4" ibaresinin "yüzde
5" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Haluk Koç (Samsun) ve arkadaşları
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1076
sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasının birinci
cümlesinde geçen "yüzde 4" ibaresinin "yüzde 5" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Muhsin Koçyiğit (Diyarbakır)
ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge sahipleri
adına Samsun Milletvekili Sayın Haluk Koç; buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; teşekkür ediyorum.
2 tane aynı yönde
verilmiş önerge var. Bu arada, geçen perşembe günü yapılan bir konuşmadaki
"1 katrilyon liralık" lafa da açıklık getireceğim, çok net ortaya
koyacağım.
Değerli arkadaşlarım,
şunu çok iyi bilelim: Bu, bir IMF talimatıdır.
Yani, bunun adını çok açık ve net koymamız gerekiyor; çünkü, IMF ve
karşılıklı yazılan niyet mektuplarında emeklilere verilen vergi iadelerinin kademeli
olarak kaldırılması talep edilmektedir ve bunun için bir adım atılmaktadır;
âdeta, hükümet, iyi niyet gösterisi sergilemektedir IMF'ye karşı.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, bakın, Sayın Başbakan da söylüyor, son Ulusa Sesleniş konuşmasında
"1 Ocak 2006'dan itibaren tüm emeklilerimize maaşlarının yüzde 4'ü kadar
bir ödemeyi otomatik olarak vereceğiz; artık, emeklilerimiz fiş ve fatura
toplama eziyetinden kurtulacak" diyor.
Değerli arkadaşlarım, bu
kadar yanlış bir ifade olamaz; yani, bu müjdenin perde arkasına bir bakalım,
hesabı da getireceğim.
Şimdi, Sayın Başbakan
diyor ki "emeklilerimizi fiş ve fatura toplama eziyetinden
kurtaracağız" diyor. Peki, ben sormak istiyorum, vatandaşın yaptığı
alışveriş karşılığında fiş veya fatura istemesi ne zamandan beri eziyet oluyor?
Değerli arkadaşlarım,
yani, kayıtdışılığı özendiren bir Başbakan söyleminden özellikle kaçınılması
gerektiğini, bir kere daha, sizlerle paylaşmak istiyorum.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Ondan sonraki adımı kastediyor.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, şimdi, bakın, gayet doğaldır fiş ve fatura istenmesi
alınan hizmet karşılığında. Vatandaş bunu yapacak ki, ödediği vergilerin
nerelere harcandığının hesabını sorabilsin.
Şimdi, Türkiye'de başka
bir akım var; yani, bir yandan kayıtdışını önleyeceğiz gayretleri, bir yandan
da kayıtdışını dolaylı olarak değişik telkinlerle özendirme girişimler.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, bakın, yine, Sayın Başbakan "müjde" diyor emeklilere.
"Artık, maaşlarının yüzde 4'ü kadar bir parayı vergi iadesi karşılığı
olarak ödeyeceğiz." Şimdi, nasıl bir müjde, bakalım: Bağ-Kur, SSK ve
Emekli Sandığı emeklilerini size getiriyorum. Bir Bağ-Kur emeklisi 6 ncı
basamakta 19 731 000 lira vergi iadesi alacaktı yüzde 5'le. Yüzde 4'e
indirdiğiniz zaman, vergi iadesi 15 780 000 liraya düşüyor. Yani, Sayın
Başbakanın müjdesi, bir Bağ-Kur emeklisinin ortalama aylık kaybı 3 950 000
lira. Yıllık vergi iadesi kaybı bir 6 ncı basamaktaki Bağ-Kurlunun 47 400 000
lira.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi gelelim SSK emeklisine. Kütahya Milletvekili arkadaşıma da sonuçta bir
yekûn vereceğim, orada da net tablo ortaya çıkacak.
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- Bir sene sonra alıyorlar; ama, şimdi, maaşlarında peşin alacaklar.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Fikret Bey, bakın, rakamlarla konuşuyorum, bir oturun, bir dinleyin, bir
anlamını çıkartın, ondan sonra bir yorum yaparsınız.
Bir SSK emeklisi 2006'da
en düşük emekli aylığının karşılığı olarak, aylık ortalama 23 843 000 lira
vergi iadesi alacaktı. Sayın Başbakanın müjdesinden sonra, bu emeklimizin vergi
iadesi 19 100 000 liraya düşecek; aylık kaybı 4 800 000 lira, yıllık vergi
iadesi kaybı da 57 600 000 lira.
Emekli Sandığında üçüncü
kademeye geçiyorum; en düşük rakam olan bir hizmetlinin emekli aylığı esas
alındığında, vergi iadesi kaybı aylık ortalama 6 430 000 lira, yıllık kaybı da
77 000 000 lira; küsurunu söylemiyorum.
Değerli arkadaşlarım, 3
900 000 SSK emeklisi; bir emeklinin yıllık vergi kaybı 57 600 000 lira; bir
yılda, hükümetin yaptığı yüzde 1'le ilgili tasarruf da 224 trilyon 640 milyar
lira.
1 400 000 Bağ-Kur
emeklisi -en düşüğünü söylüyorum- bir emeklinin yıllık vergi iadesi kaybı 47
400 000 lira; hükümetin yaptığı yüzde 1'lik kesintiden sonra -aklı sıra, IMF'ye
verdiği taahhüt çerçevesinde- 66 trilyon 360 milyar lira.
1 400 000 Emekli Sandığı
emeklisinin -en düşüğünü söylüyorum değerli arkadaşlarım- yıllık vergi iadesi
kaybı 77 160 000 lira; hükümetin, buradan, aklı sıra -yine, o deyimi
kullanıyorum- yaptığı tasarruf 108 trilyon 24 milyar lira; toplam 410 trilyon
lira.
Değerli arkadaşlarım,
geçen perşembe günü, Sayın Ali Kemal Deveciler'in de konuşmasıyla ve
bastırmasıyla, herkesin 400 000 000 liraya kadar olan vergi iadesinde yüzde 5,
üstünde olanlara yüzde 4 ilkesi uygulanacak dendi; 123 trilyon liralık
gasbedilmeye çalışılan emeklinin hakkı, emekliye, bir şekilde, baskıyla,
muhalefetin baskısıyla iade edilmeye çalışıldı.
Değerli arkadaşlarım,
yapmayın, fakir fukara, garip gureba edebiyatına pek uymuyor bu yaptığınız.
Bunu sizlerle paylaşmak istiyorum, sağduyu sahibi milletvekili arkadaşlarımla
paylaşmak istiyorum. Şimdi, o zaman, bu hükümet kimin hükümeti deme hakkı,
emeklilerin bütün gözünün önünde canlanmış olacak.
Değerli arkadaşlarım,
nedir burada yapılan?..
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HALUK KOÇ (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Koç, konuşmanızı tamamlayınız.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Şimdi, ben, tüm emeklilerimize sesleniyorum: Değerli arkadaşlarım, lütfen,
haklarınıza sahip çıkın; yani, fiş ve fatura toplamaktan bir eziyet çekildiği
kanaatinde değilim. Eğer, eziyet çekiliyorsa ve Başbakan bunu bir müjde olarak
sunuyorsa, o zaman, yüzde 5 üzerinden bu parayı fiş ve fatura toplamadan ödesin
emeklilere. Bu kadar açık ve net. Gerisini süsleyerek, pullayarak, buzlu camın
arkasından bir perdeyle, emekliye "size iyilik ediyorum" diye sunma
gafletinde lütfen bulunmayın değerli arkadaşlarım; kimseyi kandıramazsınız.
Bu önergeyle, biz, bunu
talep ediyoruz. Lütfen, Sayın Başbakanı haklı çıkarın; Sayın Başbakanı
"emeklilere müjde veriyorum" dediği noktada, bu önergeye
"evet" diyerek haklı çıkarın.
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- Bizler memleketlerimize gittiğimizde emekliler bizi bağırlarına basıyorlar.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Sayın Badazlı'nın itirazlarını herhalde birazdan dinleyeceğiz; neresi yanlış,
ben de anlayamadım.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Koç.
Sayın Koçyiğit, önerge
sahipleri olarak sizin de konuşma hakkınız var...
MUHSİN KOÇYİĞİT
(Diyarbakır) - Sayın Başkan, madde üzerinde konuşacağım; gerekçeyi okutun.
BAŞKAN - Sayın Koçyiğit
ve arkadaşlarının vermiş olduğu önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe: Emekli
vatandaşlarımızın gelir kaybına uğramalarını önlemek, alışverişlerin
belgelendirilmesinin teşvik edilmesi suretiyle, kayıtdışı ekonominin kayıt
altına alınmasını sağlamak amacıyla bu değişiklik önerilmiştir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 6 ncı ve 7 nci önergeleri birleştirerek oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi kabul edilen
önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- 2006 yılı Ocak
ayı ödeme dönemi ile 2007 yılı Ocak ayı ödeme dönemi arasında, 506 sayılı
Sosyal Sigortalar Kanunu ve 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar
Kanununa göre;
a) Bağlanan gelir ve
aylıklar ile 506 sayılı Kanunun geçici 76 ncı maddesine göre yapılan telafi
edici ödemeler, 2006 yılı Ocak ayı ödeme döneminden itibaren bir önceki aya
göre % 3, 2006 yılı Temmuz ayı ödeme döneminden itibaren de bir önceki aya göre
% 3 oranında artırılarak ödenir.
b) 2006 yılında malûllük
veya yaşlılık aylığı bağlanması talebinde bulunan sigortalılar ile ölen
sigortalıların hak sahiplerine bağlanacak aylıklar, 506 sayılı Kanunun 55, 61,
67 ve geçici 82 nci maddelerine göre 2006 yılı Ocak ayı itibarıyla hesaplanan
aylık tutarları, 2006 yılı Ocak ayı ödeme döneminden itibaren bir önceki aya
göre % 3, 2006 yılı Temmuz ayı ödeme döne-minden itibaren de bir önceki aya
göre % 3 oranında artırılarak ödenir.
c) İş kazaları ile meslek
hastalıkları sigortasından hak kazanılan gelirlere esas günlük kazanç hesabına
giren son takvim ayı 2006 yılının birinci yarısına ait olanlara bağlanacak
gelirler, son takvim ayı itibarıyla hesaplanan gelir tutarı % 3 oranında, 2006
yılı Temmuz ayı ödeme döneminden itibaren de bir önceki aya göre % 3 oranında
artırılarak belirlenir. Son takvim ayı 2006 yılının ikinci yarısına ait
olanlara bağlanacak gelirler, son takvim ayı itibarıyla hesaplanan gelir tutarı
% 3 oranında artırılarak belirlenir. Ancak bunlara 2006 yılı Ocak ayı ödeme
dönemine ait artış uygulanmaz.
d) Bağlanan gelir ve
aylıklar ile telafi edici ödemelerin artırılmasında ve yukarıdaki (b) ve (c)
bentleri uygulanmak suretiyle bağlanacak gelir ve aylıkların artırılmasında,
506 sayılı Kanunun ek 38 inci maddesi hükümleri; 2006 yılında malûllük veya
yaşlılık aylığı bağlanması talebinde bulunan sigortalılar ile ölen
sigortalıların hak sahiplerinin 506 sayılı Kanunun geçici 82 nci maddesine göre
2006 yılı Ocak ayı itibarıyla hesaplanan aylıkları için Ocak 2006 ile aylık
başlangıç tarihi arasında Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan
tüketici fiyatları indeksi artış oranları ile iş kazaları ve meslek
hastalıkları sigortasından hak kazanılan gelirlere esas günlük kazanç hesabına
giren son takvim ayı 2006 yılına ait olanların gelirlerinin artırılmasında 506
sayılı Kanunun ek 44 üncü maddesi hükümleri uygulanmaz.
BAŞKAN - Madde üzerindeki
görüşmelere geçiyoruz.
Sayın Şimşek, sizin, Grup
adına ve şahsınız adına konuşma talebiniz var; fakat, araya herhangi bir kişi,
konuşmacı girmemesi için, ilk sözü, Anavatan Partisi Grubu adına, Diyarbakır
Milletvekili Sayın Muhsin Koçyiğit'e vereceğim, sonra sizin sürenizi
birleştireceğim.
Sayın Koçyiğit, buyurun
efendim. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 1076 sıra sayılı yasa tasarısı üzerinde Anavatan Partisi
Grubunun görüşlerini belirtmek üzere
söz almış bulunuyorum; bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
değerli arkadaşlarım; bilindiği üzere, bugün tartışmakta olduğumuz Vergi İadesi
Yasası mevzuatımıza 1985'li yıllarda girmişti. O yıllardaki giriş amacı, bir
yandan kayıtdışı ekonomiyi kayda almak, belgeli satışları yaygınlaştırmak, öte
taraftan da, bir nebze olsun çalışanlara ve emeklilere, gelirlerine katkıda
bulunmak üzere, bir gelir aktarması yapılmayı amaçlıyordu; ama, gelinen bu
süreç içerisinde, görüyoruz ki, IMF'e verilen talimatlar gereği, IMF'e verilen
taahhütler gereği, önce bu yasanın kapsamı daraltıldı, kapsama giren mal ve
hizmetler daraltıldı. Örneğin, vergi iadesi kapsamına, halı, çamaşır makinesi
gibi beyaz mallar dediğimiz dayanıklı tüketim malları girmemektedir. Daha
sonra, bu kapsamda, vergi iadesi alan mükellefler bazında bir indirime gidildi.
Öncelikle, Gelir Vergisi mükellefleri kapsam dışına çıkarıldı. Şimdi de,
görüyoruz ki, IMF'e verilen taahhüt mektuplarında vergi iadelerinin yeniden
yapılandırılacağı söylenmişti. Yeniden yapılandırmaktan amaç, herhalde
iyileştirmek değil; çünkü, IMF'e verilen tüm taahhütler, bir yerde, emeklilerin
ve çalışanların aleyhine olduğu için, bunda önce indirime gidilecek, sonra da
mevzuatımızdan tamamen çıkarılacaktır. İşte, bunun, bugün, ilk basamağı olarak,
emeklilerin vergi iadesi yüzde 5'ten yüzde 4'e indiriliyor, yarın kaldırılacak,
ondan sonra da, çalışanlara uygulanan vergi iadesine tırpan atılıp, onlarla
aynı yöntem, aynı süreçte, onlardan da bu işlem kaldırılıp, mevzuatımızdan bu
tamamen kaldırılmış olacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bilindiği üzere, bir süre önce, Sayın Başbakanımız, verdiği
bir demeçte, çalışanları değil, sadece emeklileri fiş toplama, fatura toplama
eziyetinden kurtarmak için bunlardaki vergi iade oranının yüzde 5'ten yüzde 4'e
indirileceğini söylemişti. Bu bir yerde doğru bir şey; fakat, biliyoruz ki,
Vergi Usul Kanununa göre, herkesin, alışveriş yapan herkesin fiş ve fatura alma
zorunluluğu vardır. Bu bakımdan, bu demeç, bir yerde, havada kalmaktadır; yani,
emekliler yine eskiden olduğu gibi fiş ve fatura toplamak zorundadır. Aksi
halde, Vergi Usul Kanununda öngörülen özel usulsüzlük cezalarıyla
cezalandırılırlar.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün, ülkemizin içinde bulunduğu en büyük sorunlardan birisi
kayıtdışı ekonomidir. Kayıtdışı ekonomi de, en büyük kötülüğü, maalesef,
işsizlere yapmaktadır; çünkü, kayıtdışı ekonomi, makro dengeleri bozarak ve
krizler yaratarak, yatırımı, üretimi, istihdamı ve yabancı sermayeyi olumsuz
şekilde etkilemektedir. Bu bakımdan, bugün, en son verilerde de, işsizlik oranı
yüzde 10'lara çıkarak, işsizlerimizin umudunu tamamen tüketmiştir. Aynı
şekilde, üniversiteliler arasındaki işsizlik oranı da yüzde 20'lerde
olduğundan, beyin göçümüz yurt dışına doğru gitmeye devam etmektedir. Bu
bakımdan, genç insanlarımızın emeklerini, enerjilerini boşa harcıyoruz. Bence,
toplumumuzdaki en büyük savurganlıklardan birisi, üniversiteli işçilerimizin
işsiz duruma gelmesidir. Bu bakımdan, umuyorum ki, bu yasalarla, bunlar bir an
önce ortadan kaldırılır.
Bununla ilgili olarak bir
araştırmanın sonucunu sizlerle paylaşmak istiyorum. Değerli arkadaşlarım,
görüşülmekte olan bu yasa tasarısıyla, vergi iadesindeki söz konusu düzenleme
dolayısıyla, en düşük SSK emeklisi yıllık 66 000 000, en düşük Bağ-Kur emeklisi
yıllık 48 000 000 ve en düşük dereceli memur emeklisi ise 82 000 000 lira kayba
uğrayacak. Buna göre, yapılan bir araştırmayla, 1 inci derecenin 4 üncü
kademesinden emekli bir öğretmenin yıllık kaybı 114 000 000, ortalama
emeklilerin kaybı 120 000 000 ve toplam emeklilerin kaybı ise 864 trilyon
olacaktır. Demek ki, emeklilerden 864 trilyonluk bir gelir alınıp, toplumun
başka kesimlerine aktarılacak demektir.
Bu bakımdan, bu yasa
tasarısıyla, bir an önce emeklilerin durumunun düzeltilmesi gerekir. Bunun
için, öncelikle, emeklilere bu yasa tasarısıyla öngörülen altışar aylık
dönemler itibariyle yüzde 3'lük artışlar oldukça yetersizdir. Bu bakımdan,
bunlara, Sayın Bakanımız, geçenki konuşmasında, kaynak bulunamadığını,
kendilerinin gönüllerinin de fazla vermek istediğini söylemişti; ama, kaynak
bulunamadığını söylemişti.
Sayın Bakanım, istediğiniz
zaman kaynak bulunuyor. Bundan bir süre önce, biliyorsunuz, 2006 yılı Bütçe
Kanunu kesinleşti, buradaki gelirler ve giderler kesinleşti. Oysa, bundan kısa
bir süre sonra yapılan açıklamada, Kurumlar Vergisi oranı 10 puan indirilmek
suretiyle, bir kalemde, fakir fukaradan, dar gelirliden, emekliden,
çalışanlardan tam 3 katrilyon liralık bir gelir, holdinglere ve özelleştirmeden
pay alan ögerlere, Haririlere aktarılmış oldu.
Demek ki, istendiği zaman
kaynak bulunuyor. Bu kaynak nereden bulunuyor; bugün, kaynağa muhtaç olan
emekliler, maalesef, zengin kesimlere kaynaklık yapmaktadırlar. Nasıl mı
yapılıyor; ödedikleri dolaylı vergilerle, ödedikleri Özel Tüketim Vergisiyle,
Katma Değer Vergisiyle, bir şekilde harcama vergileriyle onlardan alınıp,
zengin kesimlere kaynaklar habire aktarılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; evet, bugün, bizzat, emeklinin kendisi kaynağa muhtaçiken,
zenginlere kaynaklık etmektedir. Bu politikanın adına ne denir adını burada
koyalım; emekliyi soydurma, zengini giydirme politikası denir. Bugün, uygulanan
bu program, maalesef, budur; çünkü, habire bir kesime vergi indirimi adı
altında geçici vergilerin daimî duruma getirilmesi adı altında, kaynak
aktarılırken, gariban emeklilere, garip guraba dediğimiz emeklilere, bu artışlar
çok görülmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; emeklilere vereceğimiz yüzde 3'lük artışlar çok yetersizdir.
Hemen, en son yayınlanan, ocak ayı enflasyon rakamları -bildiğimiz gibi-
ortalaması 1,35'tir. Şubat ayında da 1,35 çıkarsa; demek ki, daha, emekli yüzde
3'lük maaş artışı almadan, yüzde 3 cebine girmeden, enflasyon, TÜFE farkıyla
geri alınmış olacaktır. Demek ki, bundan sonra, dört aylık süre içerisinde,
emekliye hiçbir gelir aktarılması yapılmayacaktır. Bu bakımdan, bu yasa
tasarısı görüşülürken, hemen, burada düzelterek, bunların altı aylık miktarını,
en azından iki katına, yüzde 6 ve 7'lere çıkarmamız gerekir. Gerçekten de, son
enflasyon rakamları, maalesef, emeklinin parasına bu artışlar daha girmeden,
enflasyon, TÜFE adı altında, cebinden alınmıştır.
Bu bakımdan, tüm
arkadaşlarımdan rica ediyorum; bu enflasyon verilerini dikkate alarak, en
azından, burada, bir önergeyle bunları düzeltmemiz gerekiyor. Bu konuda
verilmiş önergelerimiz de vardır.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; emeklilerin sorunu yüzdelik artışlar değil. Yüzdelik artışlar,
bir bakıma, Emekli Sandığı emeklileri ile Sosyal Sigortalar ve Bağ-Kur
emeklileri arasındaki taban aylıklarının açılmasına neden oluyor, öte
tarafından da, aynı birim içerisinde, yani SSK'lı işçiler arasında da, tavan ve
taban aylıkları arasındaki mesafenin açılmasını sağlıyor. Bu bakımdan, bu
sosyal güvenlik kurumları arasındaki taban aylıklarının yaklaştırılması, makasın
daraltılması ve aynı sosyal güvenlik kurumu içerisindeki işçiler arasındaki
taban ve tavan aylıklarının daha paralel duruma getirilmesi, daha
yaklaştırılması için, yani, adil gelir dağılımı için, bu yüzdelik artışları
bırakıp, bir an önce "seyyanen artışlar" dediğimiz makro artışlara
yönelmemiz gerekir. Nitekim, bunun örneğini de, en son, 2006 yılı bütçe
kanununda, iyi bir uygulamayla çalışanlarımıza verdik; onlara, yüzdelik
artışların yanında, altışar aylık dilimler halinde 40 000 000+40 000 000, 80
000 000 verildi. Bu uygulamayı niye bunlardan esirgiyoruz?! Çünkü,
emeklilerimiz daha muhtaç, emeklilerimiz daha zor durumda; emekli de insandır;
çarşıya gidiyor, pazara gidiyor, üniversitede öğrenci okutuyor; onun da
dengeli, sağlıklı büyümeye, sağlıklı beslenmeye ihtiyacı vardır. Yapılan
araştırmalar da, emeklilerin, gittikçe verem hastalıklarına yakalanma
oranlarının arttığını gösteriyor. Verem hastalığının en büyük nedeni, hepimizin
bildiği gibi, bünyenin zayıf kalması, dengeli ve sağlıklı beslenmenin
yapılamamasıdır. Bu bakımdan, bir an önce, emeklilerimizin durumu düzeltilip,
bunların hastalıkların pençesinden kurtarılıp…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Koçyiğit,
konuşmanızı tamamlayınız lütfen.
Buyurun.
MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla)
- …toplumdaki sosyal yaşantının içerisine girmesini, toplumla kaynaşmasını
sağlamamız gerekiyor. İşte bunlar da, seçim meydanlarında verilen sözlerle
değil, milletin bu kürsüsünde çıkan yasalarla olur. İşte, bu gün o gündür, o
günü de, bugün, burada gerçekleştirelim, gelin emeklilerimizin durumunu
düzeltelim, onların da insanca yaşamasını sağlayalım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; çalışanlarımızı ve emeklilerimizin, bildiğimiz gibi, 1987
yılında başlayıp 1999 yılına kadar süren bir "KEY hesapları"
dediğimiz konut edindirme yardımları vardı. Burada 6 000 000'un üzerindeki hak sahibinin
400 trilyon civarındaki alacağı, bugüne kadar ödenmemiştir. Sayın Başbakanımız,
daha önce verdiği bir demecinde, şubat ayı içerisinde ödeneceğini söylemişti.
Şubat ayı geldi, geçiyor; ama, bunlar hâlâ ödenmedi. İstiyorum ki, burada
yapılan bir düzenlemeyle, bu emeklilerimizin, çalışanlarımızın konut edindirme
yardımında biriken alacaklarının da ödenmesi ve en azından…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Koçyiğit, lütfen, son cümlelerinizi
alayım.
Buyurun efendim.
MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla)
- Toparlıyorum.
…bu alacaklarını da
tasfiye ederek, bir sorunu daha bu Yüce Meclisin ortadan kaldırmasını
diliyorum.
Bu vesileyle, beni
dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Koçyiğit,
teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, İstanbul Milletvekili Sayın
Berhan Şimşek; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BERHAN
ŞİMŞEK (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Maddeyle ilgili
görüşlerimi belirtmeden önce, bir haftadır, gerçekten, Batı Avrupa'dan
Türkiye'ye ve İslam dünyasına doğru büyük bir "çizgi" saygısızlığı
yapılıyor ve bunun adı da karikatür. Bugün, Sayın Genel Başkanımın da grupta
ifade ettiği gibi, Yüce İslam Dininin Resulü Peygamber Efendimizle ilgili
yapılan bu hadsizliklerin, bir çizgide, bir yapıda durması gerekiyor. Bu,
sadece İslam dünyasıyla ilgili değil, dünya barışına da ciddî bir sekte vuracak
anlayıştır. Bununla ilgili, Sayın Genel Başkanımız, dün, Sosyalist
Enternasyonalden Papandreu'yu aradı, bir sağduyu bildirisi yayımlanmasını talep
etti.
Bu anlayış içerisinde,
Grubum ve şahsım adına, bu anlayışları kınıyoruz; çünkü, insanların istismar
edilmeyecek ve hakaret edilemeyecek en önemli, en ulvî duyguları inançlarıdır.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; görüşülmekte olan kanunun 2 nci maddesi üzerine söz aldım Grubum ve
şahsım adına.
Perşembe günü, görüşmeler
sırasında, Sayın Mustafa Elitaş, Sayın Genel Başkan Yardımcım Mustafa Özyürek
Beyin konuşmasından sonra "aman, niye bu işi bu kadar uzatıyorsunuz,
emekliler, acil ve en hızlı şekilde bu yasanın çıkmasını istiyor" dedi ve
o gün de dile getirecektik. Bakın, emekliler, Sayın Başbakanın müjdesi, Sayın
Elitaş'ın ifade ettiği gibi, bu yasayı beklemiyor ve bu yasayla ilgili
Emekli-Sen'in bir bildirisinden bir paragraf okumak istiyorum: "İktidar,
elimizdeki haklarımızı da gasp etmek için keyfî kararlar almaya devam ediyor.
Bunun en son örneği ise, Başbakanın, yılbaşından önce ulusa sesleniş
konuşmasında, emeklilere verilmekte olan vergi iadeleriyle ilgili olarak
yaptığı açıklamadır. Başbakan, konuşmasında, emeklileri fiş zahmetinden
kurtaracağını ve bundan sonra, her ay yüzde 4 oranında vergi iadesinin
emeklilere fiş toplamayıp ve ödemeler yapılacağını söylüyor ve bunu yaparken de
bize müjde veriyormuş ve iyilik yapıyormuş rolünü çok iyi oynayarak
sunuyor." Bu Emekli-Sen'in bir bildirisi değerli arkadaşlarım.
Yaşamını elleri ve
beyinleriyle kuran emeklilerimiz, yıllarca çalıştıktan sonra, iyi ve daha bir
rahat yaşam düşüncesiyle emekli oluyorlar. Türkiye'de, şu anda, işsizlerden
sonra en mağdur kesim olan emeklilerimiz, maalesef, insan onuruna yaraşır bir
şekilde hayatlarını sürdüremiyor; çünkü, emeklilerimiz, özellikle Bağ-Kur ve
SSK emeklileri yoksulluk sınırının ve hatta açlık sınırının altında maaş
almaktalar. Türkiye nüfusunun yüzde 20'sinin yoksul olduğunun belirlendiği
Dünya Bankası raporunda, emeklilerin yüzde 8'i 2,15 dolarlık bir geçimle,
günlük geçimle hayatını sürdürüyor. Baremin 3 üncü derecesinin 1 inci
kademesinden emekli olmuş bir memur emeklisinin eline geçen 574, işçi
emeklisinin 525; 6 ncı basamaktan emekli olmuş bir Bağ-Kur emeklisinin ise 404
YTL maaş eline geçiyor. Aralık 2005 itibariyle, Türk-İş tarafından yapılan
araştırmada, yoksulluk sınırı, 1 650 YTL, açlık sınırı 543 YTL. Şimdi, açlık
sınırı, yoksulluk sınırı ortadayken, emeklinin aldığı maaşlarla ilgili rekor
artışlar, iddia gibi sözlerin de bir mantığı yoktur.
Sayın Elitaş'ın o gün
ifade ettiği rakamlar vardı; "58 inci Hükümet döneminde, çok ciddî zamlar
yaptık" dedi; 356 YTL'den 577 YTL'ye -yüzde 61- ve buradaki farkı geçen
sürede yüzde 21 olarak emeklilere zam yaptığını söylüyor. Fakat, Sayın Elitaş'ın
ve iktidarın, 2002-2005 arasındaki şu rakamlardan, sanırım ki, haberi yoktur:
Kömür ve linyit -ton- yüzde 40,3; domates yüzde 47, belediye otobüsü tam bilet
bedeli yüzde 44, kesmeşeker yüzde 44,7; tüpgaz yüzde 50, tozşeker 50,3; beyazpeynir
64,5; sigara, marlboro sigarası 82,2; zeytin 86,8; sivribiber 94, Samsun
sigarası yüzde 95.
Değerli arkadaşlarım, üç
yılda yapmış olduğunuz, bugüne kadar yapılmamış olarak göstermiş olduğunuz
rakamlar yüzde 20, üç yılda, buradaki enflasyon oranları da ortada.
Sayıları 7 228 000'i
bulan emeklilerimiz, gerek aldıkları ücret, gerekse devletin sağladığı diğer
sosyal olanaklar bakımından, çağdaş dünya ülkelerinin emeklilerine sağladığı
standardın çok gerisindeler; bunu hepimiz biliyoruz.
Türkiye İşçi Emeklileri
Derneği tarafından yapılan bir çalışma, SSK'dan maaş alan emekli, dul ve
yetimin yüzde 73,6'sının gelir düzeyinin açlık sınırının altında olduğunu
söylüyor.
Çağdaş dünyaya gelince,
Sayın Başbakanımız, başbakanların maaşlarını merak edip soruyor; ama, bizler
milletin vekili olarak, emekli maaşlarını da Batı Avrupa'dan merak edip
sormamız gerekir.
Sosyal devletin görevi,
sadece, hükümet olup ve hükümete yakın olan ve hükümette görev alanların
şartlarını iyileştirmek değildir. İşçisinin, memurunun, emeklilerinin de
şartlarını iyileştirmeleri gerekir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; TÜFE oranlarının her ayın başında açıklanması ve
emeklilerimizin maaşlarını TÜFE oranları açıklandıktan sonra almaları nedeniyle
arada doğan farkın işçi emeklilerimize ödenmesi gerekmektedir. Bu konuda
açılmış davalar, Yargıtay tarafından onanan mahkeme kararları bulunmakta.
Sayın Bakanım, geçtiğiniz
perşembe günü Genel Kurulda yaptığınız
konuşmada, bu konuda mahkemelerin farklı kararlar verdiğini söylemiştiniz.
SSK lehine, bu konuda, Yargıtay tarafından verilmiş bir karar var mıdır?
İçtihat oluşabilmesi için, Yüksek Mahkemenin aynı konuda farklı kararlarının
alınmış olması gerekmektedir.
Sayın Bakanım perşembe
günkü konuşmasında, ayrıca, dava açıp kazananlara TÜFE farklarının ödendiğini
ifade etmiştir. Dava açmayanların suçu, dava açmamaları mıdır değerli
arkadaşlarım?! Mahkemelerin yükü ortada. Ayrıca, kurumun kaybettiği ya da
kaybedeceği her dava için ayrı bir mahkeme masrafı ve vekâlet ücreti ödemekte.
O nedenle, anaparası YTL civarında olan bu alacağın, o kanun yürürlüğe girdiği
andan itibaren, yasal faizleriyle birlikte emeklilerimize ödenmesi gerekmekte
ve emeklilerimiz de bunu dört gözle beklemektedir. Maaş kuyruklarında eziyet
ettiğimiz emeklilerimize, şimdi, mahkeme kapılarında adres gösterilmektedir.
Değerli arkadaşlar,
bakın, Türkiye İşçi Emeklileri Derneği yayın organının bir dergisi bu; 372 000
emekli TÜFE farklarını almadan vefat etti. Eğer, hakka, hukuka ve inanca ve
inancımız var ise, bu insanlar, bu Meclisten alacaklı gitmiştir. Niçin;
TÜFE'yle ilgili dava açamadıkları için.
Değerli arkadaşlarım,
biz, burada milletin vekâletini aldığımızda, Sayın Koç'un da ifade ettiği gibi,
milletin şartlarını iyileştirmek için bir şeyler yapmalıyız; IMF'nin istekleri
üzerine bir şey yaptığımız zaman, evet, bu sakallı amcamız, dedemiz, bizden
alacaklı bu dünyadan göçüp gidiyor.
Değerli arkadaşlar, acı
olan diğer bir konu ise bu TÜFE'yle ilgili; Sayın Mustafa Elitaş, maalesef,
emeklilerle ilgili bir konuşmasında "hangi TÜFE" diye Sayın
Bakanımdan bilgi aldı.
Sayın Başbakanım
geçtiğimiz aralık ayında yaptığı "Ulusa Sesleniş" konuşmasında,
emeklilerimizin verdiği vergi iadesi uygulamasıyla ilgili olarak yaptığı
açıklamada "emeklilerimize müjde veriyorum" diye seslendi; fiş,
fatura toplama eziyetinden kurtulduklarını, emeklilerimizin maaşlarının yüzde
4'ü kadar bir ödemenin otomatik olarak maaşa ekleneceğini söylediler. Bütün
yurttaşlarımız için bir eziyet olmadığını Sayın Başbakan bilmeli. Fiş ve fatura
almamak, kayıtdışı kazancı, vergilendirilmemiş kazancı artırmakta, vergi
gelirlerini düşürmekte. Bu ülkenin derdi, kayıtdışı hukuk değil mi, kayıtdışı
ticaret değil mi, kayıtdışı eğitim değil mi, kayıtdışı siyaset değil mi?! Ve
burada, emeklilerimize suç adresi gösteriyoruz: Siz de almayabilirsiniz…
Değerli arkadaşlarım,
kaldı ki, fiş almak eziyet değil, ülkeye katkıdır ve Başbakan, bunun idrakinde
olmalıdır; fiş almamak, Vergi Usul Kanununa göre de suçtur ve bir suçu
işleyebilirsiniz anlayışıyla bir yasa getirilmiştir.
İkincisi, emeklileri
eziyetten kurtardıklarını iddia edenler, esas olarak, emeklinin vergi
iadesinden aldığı yüzde 5'lik iadeyi yüzde 4'e düşürerek bütçeye gelir sağlama
hedefini gütmüşlerdir.
Değerli arkadaşlarım,
biraz önce arkadaşım Sayın Koç da değerlendirdi; bakınız, Sayın Başbakan müjde
vermeseydi, 6 ıncı basamaktaki Bağ-Kur emeklisi 19 731 000 lira alacaktı, şimdi
ise, 15 780 000 lira alacak. Ayrıca, Bağ-Kur emeklisinin kaybı 47 000 000;
Bağ-Kur emeklilerinin toplam kaybı ise 66 trilyon ve ayrıca, SSK emeklilerinin
kaybı, normal olarak 23 843 000 alması gerekirsen 19 100 000 lira; bir SSK
emeklisinin de, en iyi ihtimalle 56 000 000 YTL... Hükümetin SSK emeklisi
yönünden tasarruf ettiği toplam miktar 221 trilyon ve -biraz önce, sanıyorum
ki, Koçyiğit, dili sürçtü veya yanlış hesap etti değerli arkadaşım- toplamda,
bütçeye, buradan 423 trilyon para girecek. Kimden kesiyoruz bunu -alıştık
artık, sanki akrabamız gibi falan konuşuyoruz- Oferlerden, Şeyh Makdum'dan.
Canım, onları genişletmek adına, fakir fukaranın, emeklinin, bu ülkeye,
beyniyle, adalesiyle, ülke sevgisiyle hizmet etmiş insanların cebinden 423 trilyon
para düşürüyoruz ve ayrıca, bu hesabı başka bir şekilde de yaptım…
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Kütahya) - O hesabınız yanlış…
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) -
Buraya gelir, konuşur, hesabınızı söylersiniz.
Pekala, başka bir hesap
daha var. Ne yaptık biz; emeklilere yüzde 3 + yüzde 3 zam yaptık. Bu hesaba
göre -yüzde 4'e biraz önce indirildi- yüzde 4'e indirildiğinde, bu, 18 000 000
aylık artış alacakken, yüzde 4'e indiğinde 6 000 000'u düşüyor; yani, emekliye
yapılan yıllık zam yüzde 6 değildir, 2+2'dir; çünkü, 18 000 000'un 6 000
000'unu alıyorsun, yani, sağ elinle veriyorsun, sol elinle alıyorsun.
Değerli arkadaşlarım,
bizim, burada, değerlendirmemiz gereken en önemli hadise… Biraz önce, Sayın
Gündüz Beyin açıklamasını internetten döktüm ve burada, bir anda değişti; Sayın
İrfan Beyin, Grup Başkanvekilinin ifade ettiği "1 milyarın altında alanlara yüzde 5
uygulayacağız…" Evet, bunun bir doğru tarafı vardır. Şimdi, 400 000 000'un
altında alanlara yüzde 5 uyguladığınızda, Bağ-Kurlulardan başka kimse yok;
SSK'lılar bundan istifade edemiyor. Çalakalem şurada yapmış olduğum hesapla,
300 trilyon, emeklinin cebinden hükümet
para alıyor. Ne için alıyor; faizdışı 6,5'i tutturmak için alıyor. Bir kere
bunu bilelim. Buradaki hesap, emeklilerin, biraz önce… Sayın vekilim, senin ile
benim tuzum kuru. Onun için, oradan bunları söylüyorsun. Bak, Emekli-Sen'in
bildirisinde… Takdim ederim, okursunuz. Senin ile benim tuzum kuru; dört dönüm
bostan, yan gel Osman… Öteki, pazar dağıldıktan sonra yaş sebze meyve topluyor,
mezbaha önünde sakatat topluyor. Yani, burada, siyaset yapma adına bir şeyler
söylediğimizi düşünmemeniz gerekir.
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Kütahya) - SSK'lılar da istifade ediyor 400 YTL'ye kadar.
BAŞKAN - Sayın Cantimur,
lütfen…
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, biliyorum onu, detaylarına girmeden anlatıyorum.
Emekliler -lütfen inan- şu an kahvelerinde, Kars'ta, Kağızman'da, Bayburt'ta,
Enez'de, TRT 3'ü… Bu yasanın görüşüldüğünü biliyorlar. Biz, hafta sonu seçim
bölgemizde geziyoruz; bugün bunun konuşulacağını biliyorlar.
Sayın Haluk Koç dedi ki,
emeklilere seslenirken: "Aman ha, hakkınıza sahip çıkın." Ben, Grup
Başkanvekilimin söylediğine bir şey ekliyorum ve diyorum ki: 7 228 000 emekli,
çocukları, torunları, sadece hakkınıza sahip çıkmayın; hakkınıza oy sandığında
sahip çıkın ki…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Şimşek,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) -
Hakkınıza sahip çıkma oy sandığında olmalı. Öyle hükümetler iktidara
getirmelisiniz ki, IMF'nin uzantısı değil, Türkiye Cumhuriyetinin, Türk
Milletinin savunucusu olmalı.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Şimşek.
Şahsı adına, Kütahya
Milletvekili Abdullah Erdem Cantimur; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Kütahya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; tabiî, kürsüye
çıkan CHP sözcüleri, sürekli olarak, emekliye ödenecek olan ödemenin
azaltıldığından bahsediyorlar. Ellerinde, gerçekten, bilimsel rakamlar yok.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Söyledik kardeşim; hepsini anlattık.
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Devamla) - Ben, üç yıldan beri, bu sosyal güvenlik kurumlarının alt komisyon
başkanlığını yapıyorum. Elimizde gerçekten bütün tablolar var.
Dendi ki: "Başbakan
fiş alınmasın diyor."
Değerli arkadaşlar, fişin
alınması ayrı şey, vergi iadesi için fişi toplayıp, biriktirip, fiş aramak ayrı
şeyler. Elbette ki, her alışveriş yapan vatandaşımızın -hatta- fişini
istemeden, o esnafın, fişini vermesi lazım.
MEHMET ALİ ARIKAN
(Eskişehir) - Vermezler.
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Devamla) - Biz, burada, fiş alınmasın demiyoruz; elbette ki, fişini alacak;
ancak, fişi toplama, eksik olan fişi tamamlama, vergi iade bildirimi doldurma,
gidip bunu bankaya verme gibi birçok eziyeti emeklimizin üzerinden alıyoruz.
HALUK KOÇ (Samsun) - O
zaman, yüzde 5 kalsın.
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Devamla) - Ayrıca, yine, CHP sözcüsü arkadaşlarımız dediler ki…
HALUK KOÇ (Samsun) - O zaman, yüzde 5 kalsın. Çarpıtmayın!
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Devamla) - Bakın, şimdi, elimde rakamlar var. Emeklilerimizin yüzde 25'i
fişini tam dolduruyor. Bu hesapları yapmanız lazım.
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul)
- Var, hepsi var.
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Devamla) - Yüzde 65'i fişini eksik beyan ediyor. Emeklilerimizin yüzde 10'u
hiç fiş toplamıyor.
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul)
- Rakamları konuşun.
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Devamla) - Bakın, değerli arkadaşlar, zaten, bir emeklinin fişini tamamen
doldurma şansı yok; niye; bazı harcamalar vergi iadesinde geçerli değil. Ben,
yirmiiki sene bu mesleği yapan kişiyim. Yazık; o emekliler gelirdi büroma
"fiş var mı" diye ezilir, büzülürdü; fiş toplarlardı.
Diğer taraftan
"emeklinin parası çalınıyor" iddiasına cevap vermek istiyorum.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Savunmak bile zor.
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Devamla) - Bakın, değerli arkadaşlar, eski uygulamaya göre, yani, bu yasa
çıkmadan önceki uygulamaya göre, emeklimizin almış olduğu vergi iadesi tutarı,
toplam harcamasının yüzde 3,5'i; yani, hiçbir zaman için yüzde 5 oranında vergi
iadesi emekliye ödenmemiş yıllardan beri ve biz, bunu 4 olarak yükseltiyoruz.
Kaldı ki, 400 YTL ye kadar yüzde 5, ondan sonrası yüzde 4 diyoruz; yani,
burada, emeklimizin, şu andaki mevcut uygulamaya göre eline ekstradan geçen
para 315 trilyondur. Öyle, birçok rakam çalındı edildi, emekliye verilmedi
iddialarını, burada, özellikle beyan etmek istiyorum, arkadaşlar eğer
isterlerse bu rakamları kendilerine veririm.
Değerli arkadaşlar, 2 nci
maddede, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve 2925 sayılı Tarım İşçileri
Sosyal Sigortalar Kanununa tabi emeklilerin emekli aylıklarıyla ilgili bir
düzenleme yapılmaktadır. Şu andaki mevcut uygulamaya göre, emekli maaşları TÜFE
değişim oranına göre belirlenmektedir; yani, AK Parti İktidarı 3 Kasımda
iktidara geldikten sonra bu uygulamanın yapılması lazım.
Peki, biz ne yapmışız
değerli arkadaşlar; bakın, SSK'da, Aralık 2002 ayındaki taban SSK maaşı 257
YTL, Ocak 2006'da yükselteceğimiz taban emekli maaşı 463,11 YTL; artış oranı
yüzde 80.
Bakın, değerli
arkadaşlar, eğer biz bunu TÜFE'ye göre artırma niyetinde olsaydık, en fazla
yapacağımız zam enflasyon kadardı, yani yüzde 39,7 idi; ancak, bizim, emekliye,
SSK emeklisine verdiğimiz zam yüzde 80; yani, enflasyonun yüzde 29 üzerinde.
Değerli arkadaşlar, diğer
maddede de ifade edeceğim; 3 Kasım tarihinden sonra, emeklilerimizin alım gücü
gerçekten artmıştır -köylere, kahvelere gidiyoruz- enflasyonun altında
ezdirmedik.
Eski yıllarda yapılan
şuydu: Enflasyon yüzde 80, emekli maaşına yapılan zam yüzde 50; bunun adına
ekonomide likidite tuzağı diyorlar. Likidite tuzağı; yani, maaşlara yüksek
oranda zam yapılıyor gibi görünse bile, emeklimizin, zaman içerisinde, maaşının
alım gücünün azalması. Ben inanıyorum ki, bundan sonra da emeklilerimizi daha
çok düşünmek suretiyle, onların hayat standardını yükselteceğiz.
Bu maddenin hayırlı
olmasını diliyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Hükümet adına, Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu.
Sayın Bakanım, buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Kanunun görüşülmesi
esnasında bazı arkadaşlarımızın sorduğu sorular üzerine, birkaç hususu
açıklamak ve maddenin ne getirdiğini Yüce Genel Kurula arz etmek üzere
huzurunuzdayım.
Bu Genel Kurulda, Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar, birkaç kez dile getirildi, kamuoyunda da sık sık
dile getiriliyor; bu, TÜFE farkları diye tabir edilen, 1999 yılında çıkan bir
uygulamayla, emekli aylıklarının artışı, bir ay önceki TÜFE oranlarındaki
değişim nispetinde aylıklara yansıtılması öngörülen bir husus var. Bu, TÜFE
farkları olarak yansıdı ve yargıya da intikal etti.
Bugün hangi noktadayız;
bunu, bütün açıklığıyla söylememiz lazım; çünkü, emeklilerimize çok değişik
yönde bilgiler verildiği için, açıkçası, emeklilerimizin de kafası karışmış
durumda.
Değerli milletvekilim bu
dergideki yazıyı referans göstererek "Yargıtay kararı var mı" dedi;
var. Yargıtayın ilgili dairesinin, bu konuda, kurum lehine verilmiş kararı var,
kurum aleyhine verilmiş kararları var. Bu şekilde, yargı süreci halen devam
ediyor. Yoksa, değerli arkadaşlarım, Sosyal Sigortalar Kurumu, emeklinin hak
etmiş olduğu bu herhangi bir ödemeyi yapmaktan imtina etmez. Bakan olarak biz
de bundan kaçınmayız; aksine, biz bundan memnuniyet duyarız; ama, mesele bu
kadar basit değil. Sosyal Sigortalar Kurumunun 4 200 000 civarında emeklisi
var. Bu mevzu edilen miktar emeklisine göre değişiyor; 80 000 000, 100 000 000,
120 000 000, 150 000 000 lira civarında bir defa söz konusu olan bir miktar.
Ancak, bunu topladığınız zaman, Kurum, eğer bunu ödemeyi kabul ederse, Kurumun
karşısına yüklü bir meblağ çıkıyor; katrilyonu aşan miktarda bir meblağ söz
konusu. Haa, katrilyonu da aşsa, trilyonu da bulsa, eğer hak edilmiş bir para
ise bu paranın ödenmesi lazım; ama, şu anda, Sosyal Sigortalar Kurumunun elinde
bu TÜFE farklarının ödenmesini kesin olarak, açıkça ve net olarak ortaya koyan
bir karar yok. Bütün mesele buradan kaynaklanıyor.
Peki, geçmişte münferit
olarak davalar açılmış ve bu davalar derecattan geçmiş, Yargıtaydan geçmiş ve
kurum bu kesinleşen yargı kararlarını uygulamış. Şu ana kadar 1 830 civarında
dava açılmış. 1 830 davanın bir kısmı halen görülüyor, bir kısmı neticelenmiş.
Dediğim gibi, kurumun lehine olanlar da var, kurumun aleyhine olanlar da var ve
Yargıtayın iki tane değişik dairesinin de bu konuda çelişkili kararları var.
Onun için, Sosyal Sigortalar Kurumu olarak ve Bakanlık olarak, biz, bu yargı
sürecinin net bir şekilde ortaya çıkmasını bekliyoruz; bunu beklemek
zorundayız. Ben, bir Bakan olarak, bu hukukî durumun henüz daha netleşmediği
ortamda, bürokrat arkadaşlarıma "bu ödemeyi yapın" diye talimat
veremem; bunu verirsem, bu, yasal dayanağı olmayan bir emir olur; yarın onların
hepsinden müfettişler hesap sorarlar, zimmet çıkarırlar. Yani, bunu demeye
benim hakkım yok; daha doğrusu, hakkım olmadığından öteye, yasal bir zemini
yok. Yüce Genel Kurulun ve bütün emekli vatandaşlarımızın bunu bu şekilde
bilmesini özellikle istirham ediyorum. Bu konu, çünkü, her platformda, siyasî
amaçla, çeşitli derneklerin kendilerini gösterme, kamuoyu, taban kazanma
anlamında sık sık gündeme geliyor; ama, dernek başkanlarımız bunu çok iyi
biliyorlar ki, yargı süreci halen devam ediyor. Biz, şunu söyledik: Bu yargı süreci neticeleninceye kadar
emeklilerimiz dava açmasın dedik. Niye dedik; çünkü, davayı kaybettikleri
zaman, yaklaşık 500 000 000 lira civarında bir ücreti vekâleti ve bilirkişi
parasını emekli ödemek zorunda; bu parayı ödemesin dedik, haksız bir şekilde
emeklinin cebinden bu para çıkmasın dedik. Kimsenin elini kolunu bağlamış
değiliz. İsteyen -Türkiye mahkemeleri, adliyeleri açık- gider, davasını açar;
ama, bu konuda kendilerini doğru yönlendirmemiş oluruz, onlara sağlıklı bilgi
vermemiş oluruz. Yoksa, hiç kimsenin yargı yolunu kesmiş durumda değiliz. Kaldı
ki, değerli arkadaşlarım, Sosyal Sigortalar Kurumu, bu TÜFE farklarıyla ilgili
ödeme de yapmış. Eski birimle yaklaşık 27 trilyon lira civarında bir ödeme de
yapmış; ama, kendi kabulüne göre yapmış. Demiş ki: "99 Aralık ayından ocak
ayına geçerken ondokuz günlük TÜFE farkı doğmuştur. Bu TÜFE farkını ben
ödüyorum" demiş; ama, emeklimiz diyor ki "sadece ondokuz günlük
değil, 2002 yılında ödendiği için bu para, temadi eden yirmisekiz ay boyunca
benim TÜFE farkım doğdu" diyor. İşte, hukukun henüz daha nokta koyamadığı
durum budur. Bu süreci bekliyoruz. Bu süreç sonunda ortaya ne çıkıyorsa, buna
karşı boynumuz kıldan ince. Eğer, bir hakkı, bir alacak söz konusuysa, elbette
Sosyal Sigortalar Kurumu bunu son kuruşuna kadar ödeyecektir. Haa, hakkı
yoktur derse de, herhangi bir ödeme
yapmayacaktır. Konu bu kadar açık ve çıplaktır.
Fiş toplama mecburiyeti
kalktı mı kalkmadı mı. Arkadaşlarımız ifade ettiler. Sayın Başbakanımızın
ifadesi ve kastı, fiş alma mecburiyetinin ortadan kalktığı yolunda değildir.
Kastedilen, sadece, emeklimizin bu harcama belgelerini beyannameye geçmeleri ve
Maliyeye verme mükellefiyetlerinin ortadan kalktığı noktasındadır. Yoksa,
alışverişlerinde fiş alma mükellefiyetleri devam ediyor. Bunu da bu kürsüden
ifade etmemizde fayda var, bunun bu şekilde bilinmesinde fayda var.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; 2 nci madde, emekli aylıklarının artışına ilişkin bir maddedir.
Doğrudur; bu madde hakkında çok konuşulabilir. Özellikle, muhalefet milletvekillerimizin
daha rahat konuşabilecekleri bir maddedir; ama, şunu da bütün açıklığıyla
konuşmamız lazım, kitabın ortasından konuşmamız lazım; emeklimize,
çalışanımıza, Türkiye'nin ekonomik gerçeklerini bütün açıklığıyla anlatmamız
lazım.
Emekli aylıklarının artış
sistemi, değerli arkadaşlarım, Abdullah Beyin de söylediği gibi, 1999 yılında
çıkan 4447 sayılı Yasaya göre, bir ay önceki TÜFE değişim oranlarında artış
öngörmektedir; yani, 2005 Aralık ayında TÜFE değişim oranı neyse, 2006 Ocak
ayında emekli maaşlarının o derece artması gerekiyor.
Biz, 2002 yılında
Hükümete geldiğimizde, bu sistemle, bu hesaplama yöntemiyle karşı karşıya
kaldık ve açıkçası bir hesap yaptık; bu TÜFE oranına göre eğer emeklimize zam
yapsak, çok komik, çok gülünç bir zam olacaktı; bundan vazgeçtik. Dedik ki, 75
ve 100 milyon seyyanen zam yapıyoruz. Açıkçası, bu zammı, ne emekliler
bekliyordu ne emekli dernekleri bekliyordu; çünkü, benimle gelip
konuşuyorlardı; onların beklentisi, yüzde 25, yüzde 30 civarında bir artıştı;
ama, Hükümet, bu beklentinin üzerine çıkarak, 75 000 000 ve 100 000 000
seyyanen zam yaptı.
Değerli arkadaşlarım,
2002-2005 Aralık arasında gerçekleşen enflasyon oranı yüzde 39,7'dir. Biz,
Hükümet olarak, buna karşılık, SSK emeklimize yüzde 74,9 oranında bir artış
yapmışız. Son bu yapacağımız zamla birlikte SSK emeklilerinin artış oranı,
yani, 2002 ile 2005 Aralık ayı arasındaki artış oranı yüzde 80'dir. Hükümete
ilk geldiğimizde, SSK'daki asgarî aylık 257 000 000'du, 257 YTL idi. Bugün,
Sosyal Sigortalar Kurumunda en düşük aylık, asgarî aylık 450 000 000 liradır.
Bu yeterli mi değil mi; onu birazdan tartışacağız.
Bağ-Kurda neydi;
Bağ-Kurda 6 ncı basamaktan aylık alan emeklimiz, 165 000 000 lira para
alıyordu, aylık alıyordu; şu anda, 2005 Aralık ayında almış olduğu aylık 372,25
Yeni Türk Lirasıdır. Enflasyon hesabına vurduğumuz zaman, Bağ-Kur emekli
aylıklarında artış yüzde 131'dir. Bunu daha global bir rakamla size arz edeyim.
Eğer, biz Hükümet olarak, sadece TÜFE farklarına bağlı kalsaydık, hiçbir
müdahale yapmasaydık, o disipline bağlı kalarak emekli aylıklarını artırmış olsaydık,
bugüne kadar emeklimize ödememiz gereken para 56 milyar YTL'ydi, 56
katrilyondu; ama, bizim, bu sisteme bağlı kalmayarak, emeklimizin durumunu
iyileştirmek adına yapmış olduğumuz müdahalelerle bugüne kadar emeklimize
ödemiş olduğumuz miktar 68 milyar YTL'dir; yani, 12 katrilyon liralık bir ilave
kaynak Bağ-Kur ve SSK emeklisine transfer edilmiştir.
Haa, peki, bütün,
Hükümetin, bu iyi niyetli çabalarına rağmen, emekli aylıklarının, satın alma
gücü itibariyle ve diğer parametrelere baktığınız zaman, yeterli olup
olmadığını hepiniz biliyoruz. Biz de Hükümet olarak iddia etmiyoruz ki…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
konuşmanızı tamamlar mısınız lütfen; daha sonraki maddede de devam
edebilirsiniz.
Buyurun.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) - Peki.
Ama değerli arkadaşlarım,
emekli aylıklarının yeterli olup olmaması hadisesi birçok sebebe dayanmaktadır.
Bir kere, çalışırken alınan ücretler Türkiye'de düşüktür. Onun dışında, bizim
emeklilik sistemimizde tek emeklilik sistemi vardır ve şu gerçeği görmemiz
lazım: Gerek Türkiye'de gerekse, başka, dünyadaki sosyal güvenlik sistemleri,
ancak asgarî ölçüde bir refah sunabilmektedir. Onun için, dünyanın değişik
ülkelerinde ikinci ve üçüncü emeklilik sistemleri devreye girmiş bulunmaktadır.
Diğer taraftan, emeklimize hayatı kolay kılmak için yerel yönetimlerin, merkezî
yönetimlerin yapacağı birçok tedbirler var. Belki bunları diğer maddelerde
ifade etme imkânını bulacağım. Sayın Başkanın sabrını istismar etmek
istemiyorum; ama, değerli arkadaşlarım, şunu açıklıkla ifade etmek isterim ki,
hani Hükümete deniyor ki: "IMF'nin, onların sözünden çıkmıyorsunuz."
IMF'nin sözünde kalsaydı bu Hükümet, emekliye 12 katrilyon lira daha az para
verecekti diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakanım.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde 3 adet önerge vardır; önergeleri önce geliş sıralarına göre
okutacağım,sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1076
sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b)
bentlerindeki "2006 yılı Ocak ayı ödeme döneminden itibaren bir önceki aya
göre yüzde 3" ibaresinin, "2006 yılı Ocak ayı ödeme döneminden itibaren
yüzde 3" şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Abdullah
Erdem Cantimur |
İrfan
Gündüz |
Ahmet
Yeni |
|
Kütahya |
İstanbul |
Samsun |
|
Hüseyin
Tanrıverdi |
Recep
Yıldırım |
Osman
Kılıç |
|
Manisa |
Sakarya |
Sivas |
|
|
Muharrem
Karslı |
|
|
|
İstanbul |
|
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1076
sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve
(c) bentlerinde geçen "yüzde
3" ibarelerinin "yüzde 6" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Muhsin
Koçyiğit |
Muharrem
Doğan |
İbrahim
Özdoğan |
|
|
Diyarbakır |
Mardin |
Erzurum |
|
Muzaffer
R. Kurtulmuşoğlu |
Hüseyin
Özcan |
Ömer
Abuşoğlu |
|
Ankara |
Mersin |
Gaziantep |
BAŞKAN - En aykırı
önergeyi okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
tasarının 2 nci maddesindeki "yüzde 3" ibarelerinin "yüzde
5" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M. Akif
Hamzaçebi |
Haluk
Koç |
Nuri
Çilingir |
|
|
Trabzon |
Samsun |
Manisa |
|
Ramazan
Kerim Özkan |
Sezai
Önder |
Hüseyin
Ekmekcioğlu |
|
Burdur |
Samsun |
Antalya |
|
Enis
Tütüncü |
Muharrem
Kılıç |
Hüseyin
Bayındır |
|
Tekirdağ |
Malatya |
Kırşehir |
|
|
Bayram
Meral |
|
|
|
Ankara |
|
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) -
Ayrıca, benim önergelerim vardı bu konuda…
BAŞKAN - Sayın Hamzaçebi…
Sayın Koç…
Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
2006 yılında GSMH'nın
nominal olarak yüzde 11,3 artması öngörülmüştür. Emeklilere altı aylık dönemler
için öngörülen artış ise GSMH'nın
nominal büyümesinin altındadır. Ekonomideki büyümeden emeklilere de pay
verilmesi amacıyla söz konusu oranların yüzde 5 olarak değiştirilmesi
önerilmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1076
sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve
(c) bentlerinde geçen "yüzde
3" ibarelerinin "yüzde 6" şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Muhsin Koçyiğit (Diyarbakır) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyor Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın
Koçyiğit?..
MUHSİN KOÇYİĞİT
(Diyarbakır) - Sayın Doğan konuşacak.
BAŞKAN - Sayın Doğan,
buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
MUHARREM DOĞAN (Mardin) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 1076 sıra sayılı yasa
tasarısının 2 nci maddesinin (a), (b) ve (c) bentlerine ait yüzde 3'lük oran
yerine yüzde 6 oranında bir teklifimiz söz konusudur.
Değerli arkadaşlar,
biliyorsunuz, emeklilerimiz vefakâr, cefakâr, yirmi yirmibeş sene gibi büyük
hizmetler yapmış ve emekli olmuşlardır. Bunların, insanca yaşam koşullarının
iyileştirilmesi noktasında bizim üzerimize düşen de var; bunu yapmamız
gerekiyor. Ben ve arkadaşlarım, bu nedenle bu önergeyi verdik.
Şöyle bir örnek vermek
istiyorum: Hesabını yaptım, en az 350 YTL-450 YTL maaş alan bir emeklimizin,
eğer bizim bu verdiğimiz önerge geçerse, ayda alacağı zam 24 YTL; ama,
hükümetin uygun gördüğü yüzde 3'lük oran çok az, 12 YTL. Şimdi ben size
soruyorum; Bu 12 YTL, hangi emeklimizin su faturasını, telefon faturasını,
doğalgaz faturasını, elektrik faturasını karşılayabilir?! Hiç değilse, bizim bu
verdiğimiz önerge gerçekleşirse ve sizin desteğinizi alırsa, belki o 24 YTL, en
azından gelecek olan su faturasını karşılayacaktır.
Bu nedenle bu önergeyi
takdirlerinize arz ediyorum. Destek verirseniz hem bizler mutlu oluruz hem de
emeklilerimizin hayırlı dualarını da almış oluruz. Desteğinizi arz ediyorum.
Teşekkür ederim. Saygılar
sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Doğan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1076
sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b)
bentlerindeki "2006 yılı Ocak ayı ödeme döneminden itibaren bir önceki aya
göre % 3" ibaresinin "2006 yılı Ocak ayı ödeme döneminden itibaren % 3"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Abdullah Erdem Cantimur (Kütahya) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Kabul ediyoruz Sayın Başkanım,
teknik bir düzenleme.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarıda 2006 yılı ilk 6
ay için 2005 yılı Aralık ayına göre % 3, ikinci 6 ay için de 2006 yılı Haziran
ayına göre % 3'lük artış öngörülmüştür. "2006 yılı Ocak ayı ödeme
döneminden itibaren bir önceki aya göre % 3" ifadesinde "bir önceki
aya göre" ibaresinin farklı yoruma yol açmaması için metinden çıkarılması
uygun görülmüştür.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3.- 1479 sayılı
Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu
Kanunu ile 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal
Sigortalar Kanununa göre;
a) Malûllük, yaşlılık ve
ölüm aylığı alanların, 2005 yılı Aralık ayı ödeme döneminde aldıkları aylıkları
2006 yılı Ocak ayı ödeme döneminden itibaren % 3, 2006 yılı Temmuz ayı ödeme
döneminden itibaren de bir önceki aya göre % 3 oranında artırılarak ödenir.
b) 2006 yılında
bağlanacak aylıklar 2003 yılı Aralık ayında yürürlükte bulunan gelir tablosu ve
gösterge tutarları esas alınarak hesaplanır. Bu şekilde hesaplanan aylık,
sırasıyla 8/1/2003 tarihli ve 4784 sayılı Kanunun 1 inci maddesine, 22/1/2004
tarihli ve 5073 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin (a) bendine ve 30/12/2004
tarihli ve 5282 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasına göre
artırılır ve bulunan tutar ayrıca bu maddenin (a) bendine göre artırılarak
ödenir.
1479 ve 2926 sayılı
kanunlar kapsamında sigortalı olanlara yapılacak sosyal sigorta yardımlarını ve
yönetim giderlerini karşılamak üzere sigortalılardan alınacak primlere esas
olan ve 2005 yılı Aralık ayında yürürlükte bulunan gelir tablosu ile katsayı
sabit kalmak kaydıyla gösterge tablosu 2006 yılında % 8,65 oranında artırılarak
uygulanır.
1479 sayılı Kanunun 36
ncı maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkraları ile 50 nci maddesinin ikinci
cümlesi hükmü ve 2926 sayılı Kanunun 33 üncü maddesinin birinci fıkrası hükmü
2006 yılı için uygulanmaz.
BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu,
ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına; ama, sizin şahsınız adına da söz
talebiniz var. Onun için, isterseniz, ilk sözü, Hüseyin Özcan Beye vereyim,
sonra ikisini birleştireyim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Peki efendim.
BAŞKAN - Anavatan Partisi
Grubu adına, Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Özcan; buyurun efendim.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur'dan Aylık veya
Gelir Almakta Olanlara Ek Ödeme Yapılması ile Sosyal Sigortalar Kurumu ve
Bağ-Kur'dan Aylık veya Gelir Almakta Olanlara Ödenen Gelir ve Aylıklarda 2006
Yılında Yapılacak Artışlar ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
1076 sıra sayılı Kanun Tasarısının 3 üncü maddesiyle ilgili olarak Anavatan
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Sosyal Sigortalar Kurumunca 506 ve 2925 sayılı Kanunlar, Bağ-Kurca 1479 ve 2926
sayılı Kanunlar gereğince aylık bağlanmış olan emekli ve hak sahiplerinin
almakta oldukları malullük, yaşlılık ve ölüm aylıkları, 2006 yılı birinci ve
ikinci yarısında ayrı ayrı
yüzde 3 oranında artırılmak istenmektedir.
Değerli arkadaşlar,
emekli olanlar, yirmi beş otuz yıllarını, bu devlete emekleriyle, vergileriyle
destek verdiler; zor günlerde, belki bu Sigorta paralarını ve Bağ-Kur
paralarını faizle alarak, evlerinde eşyalarını satarak, belki de
yiyeceklerinden keserek Bağ-Kur ve Sigorta paralarını ödeyerek,
emekliliklerine, geleceklerine daha iyi bir gün hazırlamak için uğraştılar;
ama, bakıyoruz ki, AKP Hükümeti, yüzde 3, Ocak 2006; yüzde 3 de temmuz ayı…
Değerli arkadaşlar, biraz
önce, değerli bir arkadaşımız, Hükümet Partisinden değerli arkadaşımız, 480 000
000… Soruyorum arkadaşım; 480 000 000 ile, gel, seninle birlikte inelim şu
Kızılay'a da, bir dolaşalım. Bir gecekonduya gidelim; kaç lira su parası
ödüyorsun, kaç lira elektrik parası ödüyorsun, kaç lira telefon parası
ödüyorsun, kaç lira kira ödüyorsun, kaç tane çocuğun var, öğrenim durumları
nedir diye soralım. Yirmibeş otuz yıl, sırf emeklilik için, birikimlerinden,
yaşamlarından kesen bu emekli arkadaşlarımızın durumları gerçekten 21 inci
Yüzyıl Türkiyesine yakışıyor mu?! Bunlarla övünmeyelim; gelin, bu
emeklilerimize sahip çıkalım. Bu birikimlerini geçmişte nasıl biriktirdilerse,
geleceğinde, bu emeklilere saygı olarak, yaşam koşullarını daha fazla
iyileştirmek için, muhalefetiyle iktidarıyla, hep birlikte, çalışanlarımıza,
emekli olanlarımıza sahip çıkalım diyoruz.
Değerli arkadaşlar,
deniliyor ki; "Fiş toplamalarına gerek yok, biz nasıl olsa yüzde 4
veriyoruz." Neden fiş toplanmasın?! Sonra da deniliyor ki "Hayır, biz
demedik." Eğer sen mecbur bırakmazsan… Zaten, vergi kaçırmak isteyenlerin
fiş vermekten kaçtıklarını görüyoruz. Kayıtdışı ekonominin yüzde 50 civarında
olduğunu söylüyoruz; bunu kayıt içine almanın yolu, iyi bir denetimle, bu
insanların fiş toplamaları için, vergilerini vermeye gayret ettirmek için
uğraşmamız gerekir. Değerli arkadaşlar, serbest bıraktığımızda bakıyoruz ki,
her geçen gün, birsürü kaçakçı türemiş; petrolünden, doğalgazından -çeşitli
nedenlerle dışarıdan mallar getirmeye başladılar- yiyeceklerine kadar, örneğin
muza kadar kaçak getirmeye başladılar. Bu durumda, biz serbest bıraktığımızda,
bunlara meydan veririz. Gelin, bu emeklilerimize yüzde 5'i esirgemeyelim.
Fişlerimizi de toplayalım. Devlete, zaten, geçmişte bu emekliler vergilerini
verdiği gibi, bundan sonra da o fişlerle vergilerini elbette ki vereceklerdir.
Değerli arkadaşlar, biz,
köylülerin durumuna, tarımla uğraşan ve serbest olarak kendi sigortalarını
ödeyen insanlara baktığımızda, köylülerin durumu da çalışan işçilerden daha
farklı değil. Köylüler iyice fakirleşti. Narenciyeci bir arkadaş arıyor:
"Ben ne yapayım, üniversitede iki çocuğum var, iki de ortaöğretimde. Benim
narenciyem dalında kaldı. Ben ne Bağ-Kurumu ödeyebiliyorum ne vergimi
ödeyebiliyorum. Benim ne yapmam lazım; intihar etmem mi lazım" diyor.
Artık, köylüyü bu duruma getirdiysek, yazık! Bu köylülere sahip çıkalım.
Köylülerin ürettikleri tohumundan, buğdayından, pancarından, tütününden,
narenciyesinden ve tavuğundan aldığımızı aldık. Artık, vermemiz lazım bu
köylülere; ki, hem Bağ-Kurunu ödesin hem çocuğunu okutsun hem de geleceğine ve
hükümetine, devletine daha iyi sarılsın.
Değerli arkadaşlar, bir
de emekli olan arkadaşlarımızın bir durumu var. Bunlara emeklilik elbette ki
yetmiyor, ek iş yapmak zorunda kalıyorlar. Bunların da sıkıntıları var. Ne
için; zaten emekliliğinde daha iyi yaşaması için emeklilik istemiş; ama,
yaşayamıyorsa, geçinemiyorsa, sıkıntısı varsa, bu insanlar ek bir iş
yapacaklarsa, bunlardan alınan yüzde 10'luk sosyal dayanışmayla ilgili
paraların alınmaması gerekir. Emeklileri daha iyi yaşatmanın yollarını
aramalıyız.
Biz, Anavatan Partisi
olarak 2 tane önerge verdik. Gelin, bu önergelerimizi; ki, reddettiniz… Yüzde 5
olan vergi iadelerinin yüzde 5'te olmasını -ki, yüzde 4'e çektiniz- ocak ve
temmuz ayında ödenecek olan yüzde 3'lük oranın da yüzde 6 olması için önerge
verdik; maalesef, reddettiniz. Ne fark ediyordu ki?.. Yüzde 12 dahi yetmiyor
artık. Bunları emeklilerimizden esirgemeyelim. Yarın hepiniz emekli olacaksınız;
o durumları hep birlikte yaşayacağız, göreceğiz. O sıkıntıların, o eziyetlerin,
o dolmuş kuyruğunda bekleyip de 25 kuruş nasıl noksan vereceğiz, az vereceğiz
diye sırada, bu kışta, nöbet bekleyen arkadaşlarımızın durumlarını görüyoruz.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) Ve kuyruklarda ölen insanları
görüyoruz.
Bugün kredi kartı
konusunda sıkıntısı olan, Bağ-Kurunu ödeyemeyen, sigortasını ödeyemeyen birsürü
insan var. Gelin, bunları bir an önce Meclise getirelim. Bunların dertlerine de
çare bulmak zorundayız, kaçacak yerimiz yok; çünkü, biz halkın içerisindeyiz,
halka saygılıyız, onların yanında olmak zorundayız.
Değerli arkadaşlar, bizim
emeklilerimiz nasıl emek verdilerse, biz onların emeğine saygı duyarak, onları
sahiplenmeliyiz, onların yaşam koşullarını iyileştirmeliyiz diyor; bütün
emeklilere sağlık, esenlik ve mutluluklar diliyoruz.
Biz, Anavatan Partisi
olarak, emeklilerin, işçilerin, köylülerin, tüm çalışanların yanında
olacağımızı bildirir, saygı ve sevgilerimi sunarım. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özcan.
Madde üzerinde
,Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu; buyurun.
CHP GRUBU ADINA FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Saygıdeğer Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri;
ben olaya bir başka pencereden gireceğim.
Burada, yüzde 3, yüzde 4,
yüzde 5'i tartışıyoruz. Bu bize yakışmıyor; hakikaten bu Meclise yakışmıyor.
Yani, tarımdan emekli olan bir Bağ-Kurluya, 218 000 000 lira maaş alan bir
Bağ-Kurluya yüzde 5 zam yapsak, 10 lirayı mı tartışacağız, yoksa sistemi mi
tartışalım?!
Değerli arkadaşlar, size
rakamlar veriyorum: SSK; 7,5 milyon aktif çalışanı var, yani prim üreten insanı
var; 7 539 000 kişi prim üretiyor, SSK'ya prim yatırıyor. SSK'dan emekli olan 4
308 000 insan. Bunların her ikisinin bakmakla yükümlü olduğu insanlar 29 000
000; dikkatinizi çekiyorum. Emekli ve çalışanlarla birlikte SSK 40 000 000
insana bakmak zorunda; dikkatinizi çekiyorum. 7,5 milyon prim ödeyen bir SSK;
yani, aktif sigortalısı olan bir SSK, 40 000 000 kişiye bakmak zorunda.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - O kadar çok mu?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Evet, rakamları da çek ettim; bir daha özetliyorum.
Şimdi, böyle bir kurum.
Böyle bir kurumun geleceğini tartışalım. Bu, nereye gidecek?! Biz, ortalama 600
000 000 maaş alan bir insandan yüzde 15 hastalık primi tahsil ediyoruz. Benim,
eğer, şeyim varsa arkadaşlarım düzeltebilirler; yani, ortalama 600 000 000 maaş
alan bir insandan yüzde 15 hastalık primi tahsil edersek -100 000 000 diyeyim,
90 000 000 demeyeyim- yılda 1 200 000 000, hastalık primi tahsil ediyoruz bir
kişiden. Kaç kişiden; 7,5 milyon
insandan. Ne yapar bu; 9 katrilyon para yapar aşağı yukarı; ama, biz,
1'er milyar masraf etsek bu 40 000 000 insana 40 katrilyon para yapar sadece
hastalık için arkadaşlar. Yani, biz, burada birtakım şeyleri tartışıyoruz; ama,
esas, hep sorunu öteliyoruz. Bu sistem yürümez, yarın 5 000 000, 10 000
000'ları tartışarak bu sistem böyle yürümez arkadaşlar.
Arkadaşlar, geçiyorum
Bağ-Kura. 3 350 000 insan prim ödüyor, 1 455 000 emeklisi var, 165 000 de hak
sahibi var. Emekli Sandığı ise, 4 900 000 insan prim ödüyor, 1 650 000 emekli,
dul ve yetimi var. Yani, sistem hep içeri giriyor bundan sonra. Ne kadar çok,
yani bakmakla yükümlü olduğu insanlar -gerek tedavi gerekse hak sahipleri olarak-
Bağ-Kurlu, Emekli Sandığı ve SSK'nın... Yarın bu sistem çatlayacak arkadaşlar.
Ondan sonra biz gelip burada 10 lirayı, 5 lirayı tartışacağız. Hakikaten, bu
soruna çözüm bulmamız lazım. Yarın bu insanlar…
Ben, bir de emekli
maaşları hakkında size bilgi vereyim arkadaşlar. Örneğin, SSK'da minimum emekli
maaşı 450 000 lira, 450 000 000 yani; maksimum ise, 2000 öncesi emekli
olanlarda 805 000 lira, 2000 sonrası emekli olanlarda 1 245. Bağ-Kura
geliyorum. Bağ-Kurda bu rakam çok değişik, özellikle tarım kesiminden emekli
olmuşsa 1 inci derecede birisi 218 000 000 alıyor veya 329 000 000, esnaflıktan
emekli olmuşsa. Emekli Sandığına gelince ise, bu rakam, 600 000 0000 ile 2,7
milyar arasında arkadaşlar.
Yani, Türkiye'de insanlar
arasında bu kadar büyük farklılıklar, zaten hiç olmayan… 218 000 000 lirayla ne
alırsınız?! Gelin -demin Sayın Bakanım söyledi- biz, artık, bu insanların mutlu
ve huzurlu yaşaması için -onlar bizim emeklilerimiz- gelin başka çözümler
bulalım. İkinci ve üçüncü emekli
sandıklarını yapmak zorundayız, bu insanların, özellikle hastalıkları
konusunda… Sadece SSK 40 000 000 kişiye bakmak zorunda arkadaşlar.
Yine diyorum, bugün
hastanelere gittiğimizde, özellikle, her şeyi özel hastanelere devrettik, bir
fatura kaç para arkadaşlar? Bir fatura kaç para? Ben, 1 milyar ortalamayı çok
iyi bir rakam söyledim size. Eğer, bir insan, yılda üç beş kez hastaneye
gittiği zaman, en az 5-6 milyardan aşağıya çıkamıyor arkadaşlar. Bu gerçekleri
lütfen kabul edelim ve sistemi -biz, burada faturayı getirdik de yüzde 5
faturayı ödeyelim değil- gelin, sistemi irdeleyelim. Bu sistem batıyor! Çünkü,
özellikle sağlık konusu, SSK hastanelerinden tüm özel hastanelere devrolduktan
sonra… Bilemiyorum rakamlar geldi mi acaba? Ben, ne kadar arttığını
bilemiyorum, tahmin edemiyorum değerli arkadaşlarım. Yani, sistem, hakikaten,
çöküyor. Artık, bugünün Türkiyesinde, 218 000 000 liraya, 250 000 000 liraya,
300 000 000 liraya, 400 000 000 liraya geçinen insana aşkolsun arkadaşlar! Biz,
burada, sanki çok büyük zam yapmış gibi, emeklilerin tüm sorunlarını halletmiş
gibi konuşuyoruz. Üç gündür üzülüyorum arkadaşlar… Gelin, bu insanları nasıl
mutlu ederiz, bu insanlara başka neler yapabiliriz...
Arkadaşlar -bir kere daha
söylemiştim- emeklilik, bir fon idaresidir; emeklilik, gayrimenkul almak
değildir. Yani, emekli sandıkları, bir fon yönetimidir, para yönetimidir. Ama,
bunun bir numaralı suçlusu da siyasettir. Bugüne kadar, yıllardan beri -yani,
dün de bugün de- siyaset bu hale getirmiştir bu kurumları. Siyaset, hor
kullanmıştır bu sandıkları, gerek Bağ-Kuru gerek SSK'yı gerek Emekli Sandığını.
Siyaset, hiçbir şey üretmeyen… Siyaset veya siyasetin atadığı yöneticiler -öyle
söyleyeyim- kurumun mevcut imkânlarını çok hor kullanmışlardır ve bu hale
gelmişiz.
Ben bir kez daha
hepinizden rica ediyorum: Bu sistem çatlamış gidiyor. Durumu idare etmeyelim,
duruma bir yerden müdahale edelim, iki açıdan. Bir; sistem, kendi kendini
sürükleyemeyecek arkadaşlar; iki; biz, 218 000 000 lira maaşla, 300 000 000
lira maaşla, bu ülkede, insanları mutlu edemeyeceğiz; gelin, sistemi
irdeleyelim.
Değerli arkadaşlarım, bir
ülkede -eğer, insan insansa- insan rahatsız olduğu zaman tedavi ettirilmesi,
sosyal devletin görevidir. Sosyal devlet, bu insanı tedavi ettirmelidir. Sayın
Bakanım, hâlâ, daha… Muhtarlarımız -gelecek hafta kanun geliyor- hâlâ, ne
yeşilkart alabiliyorlar ne de Bağ-Kurdan hastaneye gidebiliyorlar?! Eğer, Allah
korusun… Türkiye'de 52 000 muhtarımız var. Bu insanların kendisi, çoluk çocuğu
ve eşi rahatsız olduğu zaman, kesinlikle, ne Bağ-Kurdan gidebiliyor ne de
yeşilkarttan. Ya, ben insanım, ben hasta olamaz mıyım?!
Değerli arkadaşlarım, bu
acı bir tablo. 52 000 muhtarın sorununa hâlâ çözüm getirilmedi. Bunun için, bu insanlara,
yeşilkartsa, yeşilkart… Maaşlı diye arkadaşlar… Kim maaşlı?! 250 kilo tütün
ekmiş arkadaşlar, Malatya'nın Battalgazi İlçesinde. Şimdi, o tütünü de
almıyorlar artık. 250 kilo tütün teslim etti diye, bu adamı Bağ-Kurlu yapmışız.
Bağ-Kur borcu var diye, geçen hafta etraftan para topladık, bu insanı ameliyat
ettirdik; çünkü, yeşilkart alamıyor. Bunlar Türkiye'nin gerçekleri. 250 kilo
tütün arkadaşlar… Mecbur Bağ-Kurlu yaptılar. Olmaz böyle bir sosyal devlet.
Başka bir konu Sayın
Bakanım: Yine, Bağ-Kurlular, üniversite hastanelerine gittikleri zaman, aynı
ilin Bağ-Kur sigortalısı ise, vekâlet alıyorlar, senet alıyorlar, parayı tahsil
ediyorlar; ama, hasbelkader, Malatya İnönü Üniversitesine Adıyaman'dan acil bir
hasta, Elazığ'dan acil bir hasta veya bir başka ilden acil bir hasta geldiği
zaman, maalesef, yine, önce hastalardan bunu tahsil ediyorlar, daha sonra
Bağ-Kurdan git paranı al diyorlar. Sayın Bakanım, bu insanların 3 milyar, 5
milyar ödeyecek güçleri yoktur. Bu insanların 100 000 000 ödeyecek güçleri
yoktur. Eğer, siz, o, köyden gelene veya Bağ-Kurluya veya tarım işçisine
-Adıyaman'dan gelmiş, başka bir ilden gelmiş- bunu öde derseniz, bu insanlar
çok zor durumda kalıyor. Bu insanlar bizim insanlarımız arkadaşlar. Biz, olaya
bu pencereden bakmazsak, sadece, emekliye fatura bedeli olarak işte yüzde 3 mü
verelim, yüzde 5 mi verelim diye hâlâ 3 gündür burada tartışıyorsak arkadaşlar,
hakikaten, biz, bu insanların geleceğinde, özellikle, bu sosyal güvenlik
kurumlarının geleceğinde çok çok daha kötü günler geçiririz.
Ben şunu söylüyorum:
Sayın Bakanım, mutlaka, ikinci ve üçüncü emeklilik sandıklarını devreye
geçirelim. Dünyada bunun uygulamaları var, dünyada bunun sigorta sistemleri
var. Özellikle sağlık konusunda, ben, SSK açısından baktığım zaman ürperiyorum.
40 000 000 insanı SSK tedavi ettirip bunun bedelini hangi fondan ödeyecek, ben
hakikaten merak ediyorum; çünkü, prim ödeyen insan 7,5; ödediği para maksimum 9
katrilyon; ama, siz, 40 katrilyon sadece sağlık için prim ödeyeceksiniz.
Nereden gelecek bu değirmenin suyu?! 7,5 milyon çalışan, 40 000 000 bakmakla
yükümlü insan, arkadaşlar!
Sistem gitmiş arkadaşlar.
Gelin -bu Meclisin bir tek görevi var- bu sistemi yeniden kuralım, bu emeklilerimize, onların aile
fertlerine dünyada uygulanan çağdaş sistemleri uygulayalım. Biz de insanız,
hepimiz insanız arkadaşlar; ama, kısırdöngüyle, olaylara çok basit bakarak,
olaylara küçük bakarak biz günü kurtarmaya çalışırsak, değerli arkadaşlarım,
gelecek sene bu zaman, çalışan sayısı kalır, yine 8 000 000 olur; ama, bakmakla
yükümlü sayısı 50 000 000'a çıkar. Gelin, bu Meclis, çok çağdaş ve bir finans
sistemiyle bakarak, insanlarımıza bir finans modeliyle bakarak, yeni bir
emeklilik hakları, yeni bir olanaklar, yeni bir imkânlar yaratmak zorundadır.
Aksi halde, arkadaşlar, dün de böyleymiş, bugün de böyle, yarın çok daha büyük
açılacaktır bu yara. Bu yaraya, gelin, merhem olalım; hepimizin görevi, bu
Meclisin görevi.
Hepinize saygılar
sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Aslanoğlu.
Şahsı adına, Kütahya
Milletvekili Abdullah Erdem Cantimur; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın Cantimur, süreniz 5
dakika.
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Kütahya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım, tasarının 3 üncü
maddesiyle, 1479 sayılı Kanuna tabi Bağ-Kur emeklileri ile yine, 2926 sayılı
Kanuna tabi Bağ-Kur emeklilerinin maaş artışıyla gelir basamaklarının
artırılması düzenlenmiştir.
Bildiğimiz gibi, SSK
primi esas günlük kazanç alt sınırı 1 Temmuz 2004 tarihinden itibaren asgarî
ücretle eşitlenmiştir. Asgarî ücretin ve dolayısıyla SSK'nın prime esas alt ve
üst kazancın artışına paralel olarak Bağ-Kurda da gelir basamaklarının yüzde
8,65 oranında artırılması öngörülmektedir.
Diğer taraftan, yine, hem
1479 sayılı Kanuna tabi hem 2926 sayılı Kanuna tabi Bağ-Kur emeklilerimizin
emekli aylıkları, yine, her ay, bir önceki ayın TÜFE değişim oranı kadar
artırılmaktadır. Ancak, 3 Kasım tarihinden itibaren; yani, AK Parti Hükümetleri
döneminde, bu TÜFE uygulamasından vazgeçilerek, emeklilerimize daha fazla maaş
artışı sağlamanın gayreti sarf edilmiş ve sağlanmıştır. Bakın, 1479 sayılı
Kanuna tabi en çok emeklimizin olduğu 6 ncı basamaktaki maaşları mukayese etmek
istiyorum. 2002 Aralık ayında 165,76 YTL olan 6 ncı basamaktaki bir emeklimizin
maaşı, 2006 Ocak ayına geldiğimizde 383,27 YTL olmuştur; yani, üç yıllık süre
içerisinde yüzde 131,2; 1479 sayılı Kanuna tabi emeklilerimizin maaşlarında
artış sağlanmıştır. Bu üç yıllık süre içerisinde enflasyon oranlarının
toplamının yüzde 39,7 olduğu dikkate alınırsa, bu süre içerisinde, enflasyon
üzerinde artı olarak yüzde 65, emeklimizin maaşlarında artış sağlanmıştır. Yine,
2926 sayılı Kanuna tabi, tarımda kendi nam ve hesabına çalışanlarla ilgili
olarak, yine 6 ncı basamaktaki bir emeklimizin 2002 yılındaki emekli maaşı
95,47 YTL'dir. 2006 yılı ocak ayına geldiğimizde ise, aynı emeklimizin maaşı
281,48 YTL'ye çıkmıştır; yani, üç yıllık süre içerisinde, bu emeklilerimize,
yüzde 195 oranında maaşlarına zam yapılmıştır. Yine, bu kanuna tabi
emeklilerimizin maaşı, enflasyonun üzerinde artı olarak, yüzde 111 oranında
artırılmıştır.
Elbette ki, bu emekli
maaşlarının çok yeterli olduğunu söylemek mümkün değildir; ancak, ifade ettiğim
rakamlardan da görüldüğü gibi, AK Parti Hükümeti emeklimizi düşünmektedir ve
emeklimizin alım gücünün artırılması için elinden gelen gayreti göstermektedir.
Benden önceki konuşmacı
arkadaşımız dedi ki: "Muhtarların sosyal güvenlik imkânları yok."
Değerli arkadaşlar, bir
kişi muhtar olduktan sonra, 1479 sayılı Kanuna tabi olarak mecburî Bağ-Kurludur
ve Bağ-Kura prim ödemek zorundadır. Elbette ki, Bağ-Kura prim ödedikten sonra
da sağlık karnesi alma hakkı vardır. Ve yine, muhtarlarımızın -yani, emekli
olmayan muhtarlarımızın- muhtar olduğundan dolayı, 2002 yılındaki maaşı 98 000
000 lira olmasına rağmen, bu üç yıllık süre içerisinde muhtarlarımızın maaşı
250 000 000 liraya çıkarılmış ve bu süre içerisinde, yüzde 155 oranında,
muhtarlarımızın maaşı artırılmıştır.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Abdullah Bey, 800 muhtardan 500'ü icralık!
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, yine, konuşmacı arkadaşımız…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Cantimur,
lütfen, 1 dakikalık süre içerisinde konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Cantimur, 800 muhtardan 500'ü icralık.
BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu,
lütfen…
Buyurun Sayın Cantimur,
konuşmanızı tamamlayınız.
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Devamla) - Bağ-Kurlularımızın, üniversite hastanelerinden istifade
edemediklerinden bahsettiler. Eğer, üniversite hastaneleri anlaşma yapmak
isterse, bütün sosyal güvenlik kurumlarımız bu anlaşmaya imza atmaya hazırdır.
Ancak, hatırlayacağınız gibi, Sayın Başbakanımız, Bağ-Kura prim ödeyenlerin
de, emeklilerin de, üniversite
hastanelerinden istifa edebilmelerine dönük bir yasal düzenleme yapılması
talimatını vermiştir. İnşallah, en kısa zaman içerisinde, bu yasal düzenleme
Parlamento gündemine gelmek suretiyle, Bağ-Kur emeklilerimiz ve Bağ-Kura prim
ödeyenlerimiz üniversite hastanelerinden istifade edebilecek hale gelecektir.
Ben, bu maddenin
emeklilerimize hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Cantimur.
Madde üzerinde 1 adet
önerge vardır; önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
tasarının 3 üncü maddesindeki "yüzde 3" ibarelerinin "yüzde
5" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi |
Haluk Koç |
Nuri Çilingir |
|
|
Trabzon |
Samsun |
Manisa |
|
R. Kerim Özkan |
Hüseyin Bayındır |
Bayram Ali Meral |
|
Burdur |
Kırşehir |
Ankara |
|
Sezai Önder |
Hüseyin Ekmekcioğlu |
Enis Tütüncü |
|
Samsun |
Antalya |
Tekirdağ |
|
Muharrem Kılıç |
|
A. Kemal Deveciler |
|
Malatya |
|
Balıkesir |
BAŞKAN - Komisyon
önergeyi katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge sahipleri
adına Balıkesir Milletvekili Ali Kemal Deveciler; buyurun Sayın Deveciler.
Süreniz 5 dakika.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Az evvelki sözcü, Sayın
Abdullah arkadaşım, burada, muhtarlara verilen zammın ve bizim yapmış olduğumuz
zammın, Büyük Millet Meclisinin yapmış olduğu zam için Başbakan tarafından
talimat verildiğini söylüyor. Kınıyorum, çok ayıp! Büyük Millet Meclisi, yasama
organıdır. Yürütme organı Büyük Millet Meclisinin üzerinde değildir. Demek,
AKP, tüm talimatları, yürütmeden alıyor. Bunu, burada, kınıyorum.
MUSTAFA ILICALI (Erzurum)
- Öyle demedi. Yetki verildi…
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Hayır.
Şimdi, yüzde 3 ocak
ayında ve yüzde 3 temmuz ayında zam yapıyoruz burada.
Şimdi, bakın arkadaşlar,
üç yıllık ekonomik büyümenin çok gerisinde kalmıştır bu zam. Üç ayın sonunda,
memurun, işçinin, emeklinin, dul ve yetimin cebine para koymak bir yana,
cebindeki parayı bu zamlarla tırtıklamaya çalışıyoruz her zaman yaptığımız
gibi. Yüzde 3+3; 6; ama, vergi iadesinden yüzde 1'e yakın bir kısmını
tırtıklıyoruz, yüzde 5'e düşüyor.
2006 yılında gayri safî
millî hâsılanın nominal olarak yüzde 11,3 artması düşünülüyor. Emeklilere altı
aylık dönemler için öngörülen artış ise, gayri safî millî hâsılanın nominal
büyümesinin altında kalmaktadır.
Yine, yeniden değerleme
oranı, 2006 yılından itibaren yüzde 9,8 oranında artırıldı. Emeklinin maaşına
yüzde 3+ 3; 6. 1 de geri alıyoruz, 5 civarında zam yaparken, emekli vergi
dairesine ödeyeceği, bir yıl evvel ödemiş olduğu harçları, 2006 yılında yüzde
9,8 oranında fazla ödeyecek. Bir motorlu kara taşıtı varsa, yine bunun
vergisini yüzde 9,8 oranında ödeyecek. Yine, bir evinden fazla evi varsa, Emlak
Vergisi olarak, yine yüzde 9,8 oranında para ödeyecek.
Şimdi, emekliye yüzde 5-6
civarında zam vereceğiz; ama, emeklinin cebinden yüzde 9,8 oranında, 2006
yılında ödeyeceği vergileri yüzde 9,8 oranında alacağız; bu haksızlık.
Yine, Türkiye'de reel
faizler yüzde 12-13 civarında; ama, emekliye verilen zam yüzde 5 civarında.
2005 yılı, daha aralık ayında açıklanan, açlık sınırı 543 000 000 lira.
Yoksulluk sınırı 1 650 000 000 lira.
Bakın, emekliye ne
veriyoruz; en düşük Bağ-Kur emeklisi aralık ayında 332 000 lira alırken, ocak
ayında 342 000 liraya, temmuz ayında da yüzde 3'lük zamlarla 352 000 liraya
yükseltiyoruz. 10 000 000+10 000 000; 20 000 000 -20 YTL- zam yapıyoruz. Yine,
en düşük SSK emeklisi, aralık ayında 449 000 000 lira alırken, ocak ayında 463
000 000, temmuz ayında 477 000 000... 14 YTL+14 YTL, toplam 28 YTL zam
veriyoruz. Yine, en düşük memur emeklisi, aralık ayında 577 YTL alırken, ocak
ayında 591 YTL, 14 YTL zam; temmuz ayındaki maaşı ise 15 YTL artarak, 606
YTL'ye çıkıyor; 29 YTL zam veriyoruz. 1'in 4'ünde bir öğretmen, aralık ayında
804 YTL alırken, ocak ayında 824 YTL, temmuz ayında 845 YTL, 20+ 21; 41 YTL zam
alıyor arkadaşlar. Şimdi, soruyorum sizlere, ortalama 20 000 000 zam, bir
senede, ne yapar; 50 tane ekmek parası yapmaz, bir fileyi dolduramaz…
MUHARREM CANDAN (Konya) -
Enflasyonu söyle, ne kadar?..
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Devamla) - Enflasyon yüzde 5'e düştü diyorsunuz, söylüyorum; ama, çarşıdaki,
pazardaki enflasyon bunu göstermiyor arkadaşım!..
MUHARREM CANDAN (Konya) -
Niye göstermiyor; bir gitsen pazara…
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Devamla) - Sen boşver, çarşıdaki, pazardaki enflasyonu bunu gösteriyor mu!
Peki, enflasyon yüzde 5'e düştüyse, 2006'da düşeceği kabul ediliyorsa, neden
yeniden değerleme oranını yüzde 9,8 artırarak, yüzde 10 civarında artırarak
vatandaşın cebinden, madem enflasyon yüzde 5, neden yüzde 10 almaya
çalışıyorsunuz?! Bunun sebebini bir açıklayıverin bakalım. Bir açıklayıverin…
(AK Parti sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUHARREM CANDAN (Konya) -
Bir kere pazara gitsen, anlarsın..
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Devamla) - Siz bir açıklayıverin… Siz bir açıklayıverin… Bu zamlar böyle…
Sayın Başkanım,
bitiriyorum.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, karşılıklı konuşmayalım.
Sayın Deveciler, lütfen,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun, 1 dakikalık
süreniz var.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Devamla) - 150-200 milyon lira bir emeklinin, Bağ-Kur emeklisinin ev kirası
verdiğini düşünürsek, bakiye kalan 150 000 000 lirayla, 180 000 000 lirayla
nasıl geçinir arkadaşlar?! Çay-simit hesabı falan burada tutmaz haa! Çay
simit-tutmaz!..
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Tutar, tutar…
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Devamla) - Tutmaz, sabah-akşam yiyecek, öğlen çay-simit yemeyecek, sabah-akşam
yiyecek. Siz, hiç emekli derneklerinin kongrelerine herhalde katılmıyorsunuz.
Kongrelere katılsanız, onların içler acısı durumlarını görür ve şahit
olurdunuz. İnsanın yürekleri parçalanıyor.
Verdiğiniz paralar çok
komiktir, emeklilerin bu paralarla geçinmesi söz konusu değildir, bu zamlar çok
komiktir, gülünçtür. Hiç olmazsa, bir nebze olsun, bunların dertlerini çözmek
değil de hiç olmazsa yeniden değerlendirme oranından bunlardan almış olduğumuz
vergi… Yüzde 9,8 oranını yakalayabilmemiz için vermiş olduğumuz önergeyi kabul
edin de hiç olmazsa yüzde 5; 5; yüzde 10 zam verelim diyorum. İnşallah, tüm
milletvekili arkadaşlarımızın da bizim bu vermiş olduğumuz olumlu önergeye,
emeklilerin lehine vermiş olduğumuz Cumhuriyet Halk Partisinin önergelerine
katılacağını ümit ediyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Deveciler.
Sayın milletvekilleri,
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
3 üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, saat 19.10'da toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.
Kapanma
Saati : 18.43
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.28
BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir), Ahmet Gökhan
SARIÇAM (Kırklareli)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59 uncu Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
1076 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
3.- T.C. Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu ve
Bağ-Kur'dan Aylık veya Gelir Almakta Olanlara Ek Ödeme Yapılması ile Sosyal
Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur'dan Aylık veya Gelir Almakta Olanlara Ödenen Gelir
ve Aylıklarda 2006 Yılında Yapılacak Artışlar ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1165)
(S. Sayısı: 1076) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Tasarının 4 üncü
maddesini okutuyorum:
MADDE 4.- 22/5/2003
tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununun 101 inci maddesine istinaden uygulanan
idarî para cezalarının, 25/8/1999 tarihli ve 4447 sayılı İşsizlik Sigortası
Kanununun 54 üncü maddesine istinaden uygulanan idarî para cezalarının ve
25/6/2003 tarihli ve 4904 sayılı Türkiye İş Kurumu Kanununun 20 nci maddesine
istinaden uygulanan idarî para cezalarının tümü Türkiye İş Kurumuna aktarılır
ve bunlar Kurum geliri olarak değerlendirilir.
17/7/1964 tarihli ve 506
sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 140 ıncı maddesine istinaden uygulanan idarî
para cezaları doğrudan Sosyal Sigortalar Kurumuna ödenir veya Kurumun ilgili
hesaplarına yatırılır. 4857 sayılı İş Kanununun 101 inci maddesindeki cezalar
hariç olmak üzere diğer maddelerine göre tahsil edilen ve Kurum gelirleri
arasında sayılan idarî para cezalarının tümü, tahsilatı yapan ilgili kurum ve
kuruluşlar tarafından, en geç tahsilatın yapıldığı tarihi takip eden bir ay
içinde Kurum hesabına aktarılır. Tahsil edilen idarî para cezalarının tamamı
Kurum geliri olarak değerlendirilir.
2/9/1971 tarihli ve 1479
sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kurumu Kanununun 80 inci maddesine istinaden uygulanan idarî para cezalarının
tümü Bağ-Kur tarafından tahsil edilir ve bunlar Kurum geliri olarak
değerlendirilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Anavatan Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan.
Sayın Özdoğan Buyurun.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1076
sıra sayılı yasa tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde Anavatan Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu
yasa tasarısının 1 inci maddesinde yapılması gereken düzenlemeler sonucunda
emeklilerin vergi iadesinden elde ettikleri toplam gelirlerde bir azalma
olacağını belirtmiştik. Bu azalmanın gelir ekleriyle telafi edilmesi
gerektiğini; hatta, emeklilerin durumunda geçmişe nazaran iyileştirmeler
yapılması gerektiğini de kaydetmiştik. Emeklinin gelirindeki düzelmenin en
dolaysız yolu emekli maaşlarının artırılmasıdır. Emekli maaşlarının TÜFE
oranında artırıldığı; ancak, oran konusunda belirsizlikler olduğunu, bu
yöntemin yerleşemediğini biliyoruz. Emekli maaşlarının TÜFE oranına bağlı
kalarak artırılması konusunda çeşitli ihtilaflar çıkıyor, farklı görüşler ve
rakamlar ortaya atılıyor. Emekli maaşlarının rakamsal belirsizliklere kurban
gitmemesi, artış oranının sabit olması; ama, her şeyden evvel maaşlardaki
artışın emeklinin mevcut durumundaki olumsuzlukları gidermesi, Anavatan Partisi
olarak bizim ortak tavrımızdır. Bu açıdan bakınca, düzenleme mantığında
tasarının desteklediğimiz bir bölümü bulunmaktadır. Emekli maaşlarının artış
oranlarının ihtilaf oluşturmaması, farklı mecralarca farklı yorumlanmaması,
tartışma ve pazarlık konusu yapılmaması Anavatan Partisi için çok çok
önemlidir.
Biz, Anavatan Partisi
olarak, emekliler konusunda temel yaklaşımımızı bulduğumuz her fırsatta dile
getiriyoruz. Emeklilerimizin emeklilik dönemlerinde rahat etmeleri, bu
dönemlerini huzur ve güven içinde geçirmeleri, sağlık hizmetlerinin sunumu ve
kalitesi konusunda mağdur edilmemeleri, sistemin işleyişi açısından hayatî önem
taşımaktadır.
Bu insanlar yıllarca
ekonomik sistem içinde varlık göstermişler, ulusal hedeflere adapte olmuşlar,
yasal çalışma sürelerini doldurduktan sonra da emekliliklerini yaşamaya
başlamışlardır. İşte, tam da bu noktada huzurlu ve mutlu olmaları temel
haklarıdır. Nerede o sıcak günler?
Güçlü ve etkin devlet
olma vakti gelmiştir artık. Güçlü, gelişmiş, etkin devlet modelinin hüküm
sürdüğü ülkelerde emeklilik, vatandaşın aklında, kalbinde, bilinçaltında çile
değil, huzuru temsil eder. Gelişmiş ülkelerde emeklilik demek, yıllarca süren
bir çalışma serüveninin mutlu sonu demektir; Türkiye'de ise yeni bir çile
dönemi demektir.
Şimdi, buradan iktidara
sormak lazımdır: Acaba sokağa çıksak, vatandaşa sorsak, emeklilik fikri size ne
çağrıştırıyor desek, bir Allah'ın kulu da çıkıp, emeklilik bana huzuru
çağrıştırıyor, emeklilik bir ikinci bahardır diyebilecek midir; bu mümkün
müdür; asla! AK Parti Hükümetiyle emekli daha perişan bir hale gelmiştir.
Bugün, ne yazık ki,
emeklilik olgusunun Türk insanının zihnindeki karşılığı huzur değil, çiledir.
Özellikle de, ekonomik verilerin kesif bir yanılsamaya, kâğıt üzerindeki
görüntü ile sokak manzaralarının derin bir çelişkiye dönüştüğü şu günlerde
emeklilik tam bir kabir azabına dönüşmüştür. Emekli, "kolum kırılsaydı da
Sayın Tayyip Erdoğan'a oy vermeseydik" diyor.
Emekli maaşlarının bir
insanın medenî ihtiyaçlarını karşılamıyor olması, tartışma götürmeyecek kadar
kesin bir gerçektir.
İBRAHİM KÖŞDERE
(Çanakkale) - Ya İbrahim, sana yakışmıyor!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Bunu tartışmaya açan ya da hayır öyle değildir diyen, her şeyden önce, halkın
gözünde meczuptur. Emeklinin bedduası hiçbir iktidarı iflah etmez, siz de iflah
olmayacaksınız!
İBRAHİM KÖŞDERE
(Çanakkale) - Ya İbrahimciğim, o emekli oy vermeseydi sen seçilemezdin.
AHMET YENİ (Samsun) -
Erzurum'a gidebiliyor musunuz?!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Ben o cevabı vereyim.
AHMET YENİ (Samsun) -
Ver.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Burada, bütçe konuşmalarında, iki defa bunu sormuşsun; ben, tutanağı
getirttim, incelettim. Ben, AK Partiden ayrıldıktan sonra, Erzurum'a gittim,
devasa bir kalabalıkla karşılaştım. Sayın Milletvekilim, Sayın Ahmet Yeni, 5
000 kişiyle karşılandım, 500 arabayla karşılandım. Erzurum'da beni istemeyen
insanlar var; bakın, söyleyeyim, ben size söyleyeyim. Erzurum'da beni kim
istemiyor, biliyor musunuz?
AHMET YENİ (Samsun) -
Öğrenelim.
BAŞKAN - Sayın Yeni,
Sayın Özdoğan, istirham ediyorum…
Sayın Yeni, lütfen,
karşılıklı konuşmayalım.
Sayın Özdoğan, konuya
gelelim efendim.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- İktidarın ve AK Parti teşkilatının üzerine birikmiş 150 hortumcu ve rantiyeci
beni istemiyor, 150 insan istemiyor.
BAŞKAN - Sayın Özdoğan,
konu üzerinde konuşur musunuz lütfen.
Buyurun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Herkes beni seviyor ve istiyor.
Şimdi, bu milletin
emeklisinin, siyasetçiler olarak bizden beklentisi gayet makul. Emekli, çıkıp
da, bize bir anda hayatımızı değiştirecek bir lütufta bulunun demiyor.
Rantiyeci ve hortumculara giden paranın bir kısmını bu çilekeşlerimize
aktarırsanız, hepsinin yüzü gülecek. Emekli, çıkıp da, bizim maaşımızı üçe,
beşe katlayın demiyor. Emeklinin isteği, ekonomik büyüme ve istikrar
söylemlerinin içinde sırıtmayacak, anlamlı bir artıştır. Emeklinin tek
beklentisi, yarasına merhem olabilecek, durumunu kötüleştirmeyecek bir artış
oranıdır. Emekli, AK Parti Hükümetini ve Sayın Başbakanı insafa davet ediyor.
Biz, Anavatan Partisi
olarak, emeklinin bu haklı ve ölçülü talebine duyarlılık göstermeyi kendimize
vazife biliyoruz; ama, iktidarın ağırlığını koyarak takdir ettiği düzenleme
içinde bu haklı taleplerin karşılığı yoktur. İktidar, yine, kendisinden
bekleneni verememiştir.
Bakınız, tasarı neyi
öngörmektedir: "Sosyal Sigortalar Kurumunca 506 ve 2905 sayılı Kanunlar,
Bağ-Kurca 1479 ve 2926 sayılı Kanunlar gereğince bağlanmış olan emekli aylığı
ile hak sahiplerinin almakta oldukları malullük, yaşlılık ve ölüm aylıklarının,
2006 yılının birinci ve ikinci yarısında ayrı ayrı olmak üzere yüzde 3 oranında
artırılması" diyor tasarı. Yüzde 3 yeter mi dediğiniz vakit, iktidar,
bütçe kısıtının arkasına gizleniyor "elimizden gelenin en iyisini yapıyoruz"
diyorlar. Çelişki de burada başlıyor zaten. Bütçe kısıtı sizin ortaya
koyduğunuz iktidarın ağırlını koymasıyla şekillenmiş bir gerçektir; ama, bütçe
gerçeğin tamamı değildir. İktidarın iki lafından biri, ekonomik büyüme ve istikrar
söylemi üzerinedir. Bu söylemler, gerçeği yansıtmayan laf salatalarıdır. Ah
benim çilekeş, sahipsiz emeklim ah! Biraz sabır; Anavatan Partisi geliyor.
AHMET YENİ (Samsun) -
Allah Allah!…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Göreceksiniz yakında.
Ekonomik büyümenin ve
istikrarın olduğu bir ülkede emekliye altı ayda bir yüzde 3 maaş artışı takdir
etmeyi, o şatafatlı söyleminiz içinde anlamlı buluyor musunuz? Ey iktidar
mensupları, vicdanlarınızı biraz yoklar mısınız? Gerçi, iktidarın ortaya
koyduğu bu yetersizliği yadırgamıyoruz. AK Parti, siyaset sahnesine bir hışımla
çıkmış, çok şey değiştirmeyi, esaslı iyileştirmeler yapmayı vaat etmiştir; ama,
heyecanının kaybolması da çok sürmemiştir; çünkü, rant ve hortumlama ekonomisi
başını alıp gitmiştir. "Vatandaşın yüzü gülecek" sloganıyla yola
çıkan Sayın Başbakan, iktidarının üçüncü yılında "simidin fiyatı"
polemikleri yapmaya başlamıştır. Kabul edelim ki, simidin fiyatı değişmemiştir,
asgarî ücret daha çok simit almaya yetmektedir. O zaman ne yapacaksınız,
vatandaşı simide mahkûm ettik diye kendinizle gurur mu duyacaksınız?! Sayın
Başbakana bu simit işi niye bu kadar tatlı geliyor; asil milletime simidi mi
laik görüyor?!
Türkiye'nin yeni bir
ruha, bir arınmaya ihtiyacı vardır. Bu arınmanın adı Anavatan Partisidir.
Anavatan Partisi kendi ruhunu ortaya koymuştur; genci de, emeklisi de bunu
anlayacaktır, köylüsü de, esnafı da, memuru da, işçisi de, işsizi de bunu
anlayacaktır. Nitekim, iktidarın rehavetine kapılmışların hesabının görülme
vaktinin geldiği anlaşılmıştır.
Bakınız, Erzurumlu büyük
mütefekkir ve âlim İbrahim Hakkı Hazretleri ne diyor:
"Hak şerleri
hayreyler,
Zannetmek ki gayreyler,
Arif onu seyreyler,
Görelim Mevla neyler,
Neylerse güzel
eyler."
Sayın Genel Kurulu ve
bütün emeklilerimizi ve bizi dinleyen Aziz Milletimizi, tekrar, saygı ve
sevgilerimle selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu Adına Antalya Milletvekili Hüseyin Ekmekcioğlu; buyurun.
Şahsî söz talebinizi de
ekledim Sayın Ekmekcioğlu.
CHP GRUBU ADINA HÜSEYİN
EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Sağ olun Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve şahsım adına söz almış bulunmaktayım;
hepinizi saygıyla selamlarım.
Bugün, ülke genelinde,
yaklaşık 7 000 000 kişiyi ilgilendiren bir yasa tasarısını görüşüyoruz. Bu
tasarıyla, emeklilerin yaşam
koşullarında istenilen iyileşmenin yapılamayacağı ortadadır. Yıllardır
çalışıp, bu ülkede yaratılmış tüm değerlere
alınteri, göznuru katmış milyonlarca emekli, açlık ve yoksullukla karşı
karşıyadır; yaşam koşulları giderek daha ağırlaşmaktadır. Bunun çözümü için
fiş, fatura ve iadenin kaldırılmasının ötesinde, daha kalıcı yollar bulunmalıdır.
Tasarı, emeklileri fiş zahmetinden kurtaracağını ve her ay yüzde 4 oranında
vergi iadesinin, fiş toplayıp vermelerine gerek kalmadan ödeneceğini
öngörmektedir. Bu, maaşa göre, fert başına yıllık ortalama 60 YTL, toplam
olarak, 420 000 000 YTL kayıp anlamına gelmektedir. Bu uygulamanın sonucunda
da, devletin, vergi toplamada, yaklaşık 5 milyar YTL gibi bir vergi kaybı
olacağını düşünüyorum. Zaten kıt kanaat geçinmeye çalışan emeklilerimizden
yapılacak bu kesinti, onları ekonomik olarak zor duruma düşürecektir.
Vereceğimiz önergelerin kabulüyle birlikte bu sıkıntıların giderilebileceğini
düşünüyoruz.
Bu yasa tasarısı, birçok
hak kaybını daha içermektedir. Tasarıdaki asıl amaç, emeklileri fiş toplama
zahmetinden kurtarmak değil, AKP Hükümetinin IMF'ye verilen taahhütleri
doğrultusunda vergi iadesi uygulamasını kaldırmaktır. Sayın Başbakan,
vatandaşın yaptığı alışveriş karşılığında fiş ya da fatura alınmasını eziyet
olarak görmektedir. Oysa, her yurttaşın, yaptığı alışveriş sonrasında fiş ya da
fatura istemesi doğaldır; çünkü, vatandaş bunu yapacak ki, ödediği vergilerin
nereye harcandığının hesabını sorabilsin. Naylonfaturacılar, kayıtdışı servet
edinenler, umudunu kayıtdışı ekonomiye bağlayanlar, elbette ki, fiş ya da
fatura istemeyi gereksiz görürler. Acaba, Sayın Başbakana, bu aklı, naylonfatura
konusunda ihtisas yapanlar mı verdi? Siz, emekliyi, ezadan cefadan
kurtaracaksanız, bu kışta kıyamette banka kuyruklarından kurtarın.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; emekliler açlık sınırı altında maaş almaktadırlar. Ayrıca,
sorunları sadece de ekonomik değildir. Yıllardır çalışan ve Türkiye'de insanca
yaşayacak sosyal haklardan mahrum bırakılan emekliler, sağlık hizmetlerinden
yeterince yararlanamadıkları için, ciddî sağlık sorunlarıyla karşı
karşıyadırlar. Sağlık hakkını yok eden, sosyal güvenliği yağmalayan,
çocuklarımızın ve torunlarımızın geleceğini sağlıksız ve güvencesiz kılacak bu
politikalara karşı durmak, tepki göstermek hepimizin görevi olmalıdır.
Türkiye genelinde yapılan
araştırma ve incelemeler, emekli aylıklarının, geçimlerini sağlamada yetersiz
kaldığını göstermiştir; maaş alanların yüzde 95'i aylıklarının yetersiz
olduğunu belirtmişlerdir. Ülkemizde bozuk gelir dağılımından en olumsuz şekilde
etkilenen kesimlerin başında emeklilerimiz gelmektedir. Bu insanlar, yoksulluk
sınırının altında aldıkları maaşlarla geçinmek ve yaşamlarını sürdürmek zorunda
kalmaktadırlar. Bugün, her emekli, önce, karnını doyuracak ekmek derdine
düşmüştür. Her yıl yükselen hayat pahalılığı karşısında sağlık giderlerini
karşılamakta bile zorlanmakta, yaşamlarının en acılı yıllarını
geçirmektedirler.
Bu vatandaşlarımız, ne
bugünlerinden mutlu ne de geleceklerinden umutludurlar; hem ekonomik koşulların
düzeltilmesini hem de kendilerine sunulan ve sunulması gereken kamusal hizmetlerin
daha etkin ve nitelikli olmasını hükümetten beklemektedirler. Çalışırken
yaşadıkları ekonomik sıkıntının emeklilik yıllarında daha da ağırlaşmasından
şikâyetçidirler. Son üç yıldan beri hükümetin uygulamakta olduğu belirsiz ve
istikrarsız ekonomik politikalar sonucunda emekli vatandaşlarımızın yaşamlarını
sürdürmeleri olanaksız hale gelmiştir. Bu durumun bir an önce düzeltilmesi ve
mağduriyetlerinin giderilmesi gerekmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; emeklilerimiz sıkıntı içindedirler. Büyük fedakârlıklar
yapmışlardır ve bugün de hayatlarını devam ettirmek için uğraşmaktadırlar;
ancak, AKP İktidarı, akıl almaz bir savurganlık içinde, devlet olanaklarını
maalesef verimli kullanamamıştır. Bunun sonucunda, başta çalışanlarımız olmak
üzere, emeklilerimiz haklarını alamamaktadırlar.
Emekli kesimi devletin
ilgi alanının dışına çıkarılmış ve baskı altına alınmıştır. Bunun sonucunda
ciddî bir sosyal patlama tehlikesi ortaya çıkmıştır. Ancak, burada, önlerine
gelen bir engel çıkmaktadır. Emeklilerin yeniden vergi mükellefi olmaları
durumunda, aylıklarından yüzde 10'luk bir kısmı sosyal güvenlik destek primi
olarak kesilmektedir. Zaten geçim sıkıntısı içinde olup da çalışmaya yönelen bu
insanlara verilen bir cezadır bu. Hem yeterli maaşı vermiyorsunuz hem de bir
daha, çalışandan, maaşlarından kesiyorsunuz. Bu mudur adalet ve insana verilen
değer?!
Bu konuda vermiş olduğum
önergeye rağmen bir değişiklik yapılamamıştır. Burada dikkat edilecek nokta,
kimsenin, artık emekli olayım, evimde dinleneyim diyecek cesareti
gösterememesidir. Bu vatandaşlarımız ümitsizliğe kapılmışlardır.
Değerli arkadaşlar,
emekliler toplumun dışına itilmemelidirler. Kamu Görevlileri Sendikaları
Kanununa "emekliler" kelimesinin eklenmesiyle, bunun da bir hizmet
kolu olarak kabul edilmesi ve Avrupa'da olduğu gibi, sendikal haklara, kavuşması
gerekmektedir. Bununla birlikte, beş yıldan fazla hizmeti olan tüm memurlara,
görev tazminatı verilmesi öngörülmesine rağmen, bu tazminat sadece makam ve
unvanı olanlara verilmektedir. Bu eşitsizlik bir an önce giderilmelidir.
Çalışana verilen maaş
zammı ile seyyanen zamların aynı derece ve kademedeki emekliye de uygulanması
gerekmektedir. Aile, çocuk, kira yardımlarının emeklilere de verilmesi daha
uygun olacaktır. 25 yıllık hizmete karşı verilen, yüzde 75'lik maaş gösterge
tablosu, 2006'dan itibaren yüzde 62'ye ve zamanla yüzde 50'ye düşürülmek
istenmektedir.
Buradan hükümeti
uyarıyorum. IMF'nin ve Dünya Bankasının fakiri daha fakir yapacak,
dilendirecek, süründürecek, devlete küstürecek oyununa gelinmemelidir.
Çalışanlara yapılan her türlü indirimden, taşıt, kültür hizmetleri, dinlenme
tesisleri ve benzeri hizmetlerden, yaş sınırlaması olmaksızın, tüm emekliler de
yararlanmalıdır.
Çalışan hem daha fazla
almakta hem de indirimden yararlanmaktadır. Bu ise, gelir dağılımındaki
eşitsizliği büyütmektedir. Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Ulaştırma Bakanlığı
gibi ilgili bakanlıklar, ilgili konuda genelgeler çıkararak, bu sorunu
çözmelidir.
Emeklilerin aldığı,
çeşitli amaç için kullandıkları banka kredileri için de kefil istenmektedir.
Çalışan kefil istemine son verilmelidir. Zaten evler ipotek altına
alınmaktadır; buna rağmen, hâlâ çalışan kefil istenmesi anlamsızdır. Bu konuda
yasal düzenlemeye mutlaka gidilmelidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sağlıkla ilgili olarak emekli, hiçbir ad altında sağlık katkı
payı ödememelidir. Emekli Sandığı eczanelerinin, tahsildar gibi çalışarak,
ilaçlarının yüzde 10'unu emekli maaşlarından doğrudan kesmemelidir. Bunu,
alacaksa, eczaneler kendisi almalıdır. Rekabet için de bu gereklidir.
Emekliler için gerek
yerel yönetimlerce gerekse merkezî hükümetçe, dinlenme evleri, emekli köyleri
ve dinlenme tesisleri yapılması yasal zorunluluk haline getirilmelidir.
Sahil şehirlerimizdeki
plajlardan ve dinlenme tesislerinden her emekli yararlanmalı, özel işletmelere,
yasal zorunluluk olarak, bu gibi yerlerden indirim yapmaları koşulu
getirilmelidir. Kiraya verilen işyerlerinde, sözleşmelerde bu hüküm garanti
altına alınmalıdır.
Emeklilerin üniversite okuyan
çocukları için burs ve yurt, hiçbir ön koşul olmadan verilmelidir. Bu
insanlarımız, ilerleyen yaşlarda, maaşlarının bir kısmıyla, devletin açtığı ve
açacağı huzurevlerinde kalabilmelidirler. Devlet bu konuda organize olmalıdır.
Antalya'da emekli sayısı
70 000 civarındadır; yakınlarıyla, yaklaşık, en az 150 000 kişidir. Emekli
Sandığının Antalya'da bölge müdürlüğü kurulmalı ve vatandaşlarımıza hizmet
vererek, Antalya'ya gidiş-dönüş masraf ve zaman kaybı önlenmelidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu tasarı, emekli maaşlarında 2006 yılı için toplam yüzde
6'lık bir artış yapılmasını öngörmektedir. Bu oran çok düşüktür.
Ekonomideki büyümeden
emeklilere yeterli payın verilmesi gerekmektedir. Bu artışın, bir daha ele
alınarak, daha da artırılması gerektiğini düşünmekteyim.
Adalet ve Kalkınma
Partisi 2002 seçimlerinde, "yolsuzluğu ve yoksulluğu çözeceğim"
iddiasıyla iktidara gelmiştir; ama, maalesef, gerçekler hiç de böyle
olmamıştır; ne yoksulluk ne de yolsuzluk önlenebilmiştir. Yolsuzlukların önüne
geçilemediği için, ülkemizin borçları düşürülememiştir ve halen de artmaktadır.
Emekli ve
çalışanlarımızın içinde bulunduğu sıkıntılı durumun ana nedeni borçlarımızın
yükselmesidir. Bu iktidar, üç yılda, bırakın borçları düşürmeyi, üzerine 117
milyar dolar koymuştur ve iç ve dış borçlarımız 340 milyar dolara ulaşmıştır.
Bunun yüzünden yatırım yapılamıyor, emeklilerimize, çalışanlarımıza hak
ettikleri verilemiyor. Yapılan maaş zammı kesinlikle yeterli değildir. Bu
nedenle, borçlarımızı azaltmamız, içinden çıkılabilecek bir duruma getirmemiz
gerekmektedir.
Ekonomimizi dış güçlerin
kıskacından kurtarmalıyız. Gerçek bir iyileşme için başka da bir çözüm yolu
yoktur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; emeklilerin vergi iadelerinin yüzde 1'ini keserek onların
yanında olamazsınız. Fakir fukara, garip gureba edebiyatı yapanların maskesi bu
uygulamayla bir kez daha düşmüştür. Merak ediyorum, emeklilerin haklarını
elinden alarak, emeklilerin yüzüne nasıl bakacaksınız?! Emeklilerin aylıklarına
göz diken bu hükümet, şimdi daha iyi anlaşılıyor ki, Oferlere, Haririlere
müjdeler veren hükümettir, emekliyi tümden gözden çıkaran hükümettir. Öyle
anlaşılıyor ki, bir yılda 1 katrilyonluk bütçe açığını emeklinin sırtından
karşılayacak.
Buradan tüm
emeklilerimize sesleniyorum: Artık, kimin sizin yanınızda, kimin sizin
karşınızda olduğunu iyi anlayın. Oferlerin, Haririlerin taleplerini yerine
getirenler, bütçe açığını sizlerin sırtına yıkıyorlar. Onlar kâr edecek, sizler
bunların bedelini ödeyeceksiniz. Sizler, gücünüzü birleştirirseniz, size karşı
olanlar, karşınızda kar gibi eriyeceklerdir. Bu gücünüzü artık kullanın, size
sahip çıkanlara siz de sahip çıkın.
Cumhuriyetimizin kurucusu
Ulu Önder Atatürk altmış yıl önce emeklilerimizle ilgili olarak şu veciz
ifadeyi kullanmıştır: "Geçmişte güçlü iken tüm gücüyle çalışmış olanlara
karşı minnet hissi duymayan bir ulusun, geleceğe güvenle bakmaya hakkı yoktur.
Böyle bir toplumda adalet duygusu, acıma ve sevgi duygusu kaybolmuştur."
Buna katılmamak mümkün değildir. Ancak, şu an, ülkemizdeki durum içler
acısıdır. Yukarıda çizmiş olduğum tablo, AKP Hükümetinin emeklilerimize vermiş
olduğu değerin göstergesidir. Emeklilerimize verilen değer bu olmamalıdır.
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 4 üncü maddesine, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak karşı
olduğumuzu belirtir; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Sayın
Ekmekcioğlu, teşekkür ediyorum.
Amasya Milletvekili Hamza
Albayrak…
Sayın Albayrak, buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
HAMZA ALBAYRAK (Amasya) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan 1076 sayılı kanun
tasarısının 4 üncü maddesiyle ilgili olarak şahsım adına söz almış bulunuyorum;
hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; 4 üncü maddede, 4857 sayılı İş Kanununun 101 inci maddesi, 4447
sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun 54 üncü maddesi ve 4904 sayılı Kanunun 20
nci maddesi mucibince alınması gereken idarî para cezalarının Türk İş Kurumuna
devri söz konusu. Yine, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 140 ıncı maddesi
paralelinde alınması gereken cezaların ise, İş Kanununun 101 inci maddesindeki
para cezaları hariç Sosyal Sigortalar Kurumuna aktarılması söz konusudur. Yine,
1479 sayılı Bağ-Kur Yasasının 80 inci maddesine göre alınan para cezalarının
ise Bağ-Kura aktarımı söz konusudur. Yani, idarî para cezaları, İş Kurumu, SSK
ve Bağ-Kura doğrudan intikal etmesi sağlanmış olacak bu maddeyle.
Değerli Başkan, değerli
arkadaşlar; AK Parti İktidarı, geçmişteki kötü yönetimle oldukça fakru zaruret
içerisine düşürülmüş Bağ-Kurlu, SSK'lı ve Emekli Sandığı mensuplarının durumunu
iyileştirmek için iktidar sürecinde çok büyük gayretler içerisinde olmuştur.
184 000 000 asgari ücretlinin maaşı bu süreçte yüzde 91'lik zamla 380 000 000'a
yükseltilmiştir. Elbette ki sosyal güvenlik kurulu mensuplarımız, yani
işçilerimiz, emekli memurlarımız, Bağ-Kur mensuplarımız, istenilen düzeyde
ücret alamamaktadırlar; ancak, bunun sorumlusu, takdir edersiniz ki, AK Parti
İktidarı değildir, AK Parti İktidarı, kümülatif olarak daima enflasyonun
üzerinde bu kesime ciddî anlamda zamlar yapmıştır.
Değerli arkadaşlar,
bizden önceki konuşmacılar bizi IMF'nin reçetesini uygulamakla suçluyorlar.
Şöyle filmi bir geri çevirip saralım ve izleyelim. Doğrudur, ulusal
programlarını IMF okeyiyle gerçekleştirenler vardır; ama, IMF'ye Türkiye'yi
muhtaç edenlerin başında Sayın Kemal Derviş vardır. KEY hesapları, 5 000 000
kişiyi ilgilendiriyor ve 393 trilyon anapara…
HAKKI ÜLKÜ (İzmir) -
Kemal Derviş'le ne ilgisi var?
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
- 1987'de devreye giren konut edindirme yardımı 1996 yılında kalkmış, maalesef,
5 000 000 vatandaşımızın belki en az 500 000'i, biraz önce bir konuşmacı
arkadaşımın da bahsettiği üzere, konut edindirme yardımından hissesini almadan
rahmetli olmuştur.
Değerli arkadaşlar, AK
Parti İktidarı bir değişiklik yapmıştır; o da şudur: Biz rantiyeciye değil,
şantiyeciye hizmet ediyoruz. İşte, Teşvik Yasasıyla, işte Kurumlar ve Gelir
Vergisi indirimleriyle, yatırımcıya tanınan kolaylıklar ortadadır.
Yine, hatırlayınız
lütfen; geçmiş yıllarda, 1984'lü yıllarda gündeme gelen Tasarrufu Teşvik
Fonuyla ilgili anapara ve nemaların ne kadar Türk siyasî gündemini işgal
ettiğini hatırlayınız. Ne oldu; üç yıllık süreçte, AK Parti, bunun 10,7
katrilyonunu ödedi. İnşallah, bu sene, nisan ve haziran ayında da
"nema" denilen, toplumdaki ödemeler son bulmuş olacak.
Değerli arkadaşlar, biz,
buradan, işçimize, esnafımıza, tüm emeklilerimize sesleniyoruz: Siz
"iktidar, iktidar" "AK Parti", "Başbakan Erdoğan"
dedikçe, ibadet şevkiyle, aşkıyla size hizmet devam edecek. AK Parti "siz,
isteyin istedikçe" diyor. Hepinize en kalbî sevgi ve saygılarımı sunarken,
bu kanuna destek vermenizi, Yüce Meclisin takdir ve tensiplerine sunarken,
sizlerden istirham ediyorum; teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Albayrak.
Madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 5.- 17/7/1964
tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 140 ıncı maddesinin dördüncü
fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"İdarî para cezaları
ilgiliye tebliğ edilmekle tahakkuk eder ve tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün
içinde Kuruma ödenir veya aynı süre içinde Kurumun ilgili ünitesine itiraz
edilebilir. İtiraz takibi durdurur. Kurumca itirazı reddedilenler, kararın
kendilerine tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde yetkili sulh ceza
mahkemesine başvurabilirler. Bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması haline
idarî para cezası kararı kesinleşir. Sulh ceza mahkemesinin verdiği son karara
karşı, yargı çevresinde yer alan ağır ceza mahkemesine itiraz edilebilir. Bu
itiraz, kararın tebliğ tarihinden itibaren en geç yedi gün içinde yapılır. 2000
Yeni Türk Lirası dahil idarî para cezalarına karşı sulh ceza mahkemesine
başvuru üzerine verilen kararlar kesindir. Mahkemeye başvurulması cezanın takip
ve tahsilini durdurmaz. Tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde Kuruma
ödenmeyen idarî para cezaları, bu Kanunun 80 inci maddesi hükmüne göre tahsil
edilir. İdarî para cezalarının, Kuruma itiraz ve yargı yoluna başvurulmaksızın
tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde peşin ödenmesi halinde, bunun
dörtte üçü tahsil edilir. Peşin ödeme, idarî para cezasına karşı kanun yoluna
başvurma hakkını etkilemez.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına Bursa Milletvekili Mustafa Özyurt.
Sayın Özyurt, buyurun.
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA
ÖZYURT (Bursa) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte
olduğumuz 1076 sıra sayılı kanun tasarısı hakkında, Cumhuriyet Halk Partisinin
ve kişisel görüşlerimi sizlerle paylaşmak için söz almış bulunuyorum;
öncelikle, sözlerime başlamadan hepinizi en içten saygılarımla selamlarım.
Değerli arkadaşlarım,
emekli yaşamının en güzel yılları, devletine hizmet sunduktan sonra emeklilik
yıllarında bunun keyfini çıkarmanın tadını tatmak için geçen yıllardır; ama, ne
yazık ki, ülkemizdeki emeklilerin hiçbirisi bu tadın zevkine varamamaktadır.
Sizler de, bu kırmızı koltuklar hiçbirinize baki değil, bir gün emekli
olacaksınız ve sizlerin de, zaman zaman dışarıya gelen milletvekili
arkadaşlarım gibi, bazı yakınmalarınız olacaktır.
Emeklilerin yaklaşık
olarak yüzde 95'i, maaşlarının yetersiz olduğunu söylemektedir arkadaşlar;
yapılan bir ankette, yüzde 95'i "maaşlarımız yetersiz, geçinemiyoruz"
demektedir. Bunun en iyi göstergesi, emekli olduktan sonra, emeklilerimizin
mutlaka ikinci bir iş peşine koşmalarıdır. Sağ olun (!), sizin oylarınızla,
2005 bütçesinde, kamu kuruluşlarından emekli olup da yine bir kamu kuruluşunda
çalışmak isteyenlerin emekli maaşlarını kestiniz. Halbuki, bu, onların
yıllardır emek verdiği kurumdan alacakları doğal haklarıdır. İhtiyacı olan
emeklinin bu maaşları kesilmiştir. Bu da şunu gösteriyor: Sizin düşünceniz;
işte birkaç kişi bu görevi almazsa, onun yerine bazılarını tayin ederiz, hiç
değilse işsizliğin önüne geçeriz.
Arkadaşlar zaman zaman
burada, AK Partinin şöyle olduğunu, AK Partinin böyle olduğunu söylüyorlar.
Arkadaşlar, iktidara geldiğinizden beri işsizlik oranında binde 1 oranında bile
bir düşüklük olmamıştır. Bunu, lütfen bir yere yazın; öğrenin yani artık;
işsizlik oranında -yani istihdam oranında- binde 1'lik bir düşme olmamıştır.
ŞÜKRÜ ÖNDER (Yalova) -
Var Hocam, var!
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Nerede bunun?!. Yani, AK Parti şöyle yaptı, AK Parti böyle yaptı, biz
geldiğimizde şöyle oldu diye, ortalığı güllük gülistanlık göstermeyin
arkadaşlar. Bir laf vardır; derler ki: "Rakamlar kötüdür; ama, gerçekleri
söylerler." Lütfen, hiç değilse rakamları görün.
Değerli arkadaşlarım, bir
de fakir fukara, garip gureba edebiyatınız var. Nedense, bir kelimenin çoğulunu
yapmakla, sanki edebiyat yaptığınızı zannediyorsunuz. Fakir fukara, garip
gureba; ikisi de aynı kelimenin çoğulu. Bununla edebiyat mı yaptığını
zannediyor arkadaşlar?!.. İki kelimeyi, aynen, tekrar tekrar söylemekle, sanki,
edebiyat yapıyor; ama, işin kötüsü, ne garip gurebanın yanındasınız ne fakir
fukaranın yanındasınız arkadaşlar. Yapmayın… Söyleyeyim işte… Artık, insanlarımız
emekli olmak istemiyorlar, bir gün daha fazla nasıl çalışırım diye; çünkü,
emeklilikte çekeceği eziyeti biliyor.
Yine, son yaptığınız
değişikliklerle, sosyal sigortalar hastanesini, işte, Sağlık Bakanlığıyla
birleştirdiniz. Sanki, bununla, çok büyük bir değişiklik mi oldu?! Buraya
takdim ettiğinizde, dediniz ki, işte, şöyle iyi yapıyoruz, böyle iyi yapıyoruz…
İşte, gerçi, Sosyal Güvenlik Bakanımız burada değil; ama, keşke burada olsaydı;
yüzüne karşı da söylerdim; şu anda, emeklilerin, devlet hastanelerinde ve eski
sosyal sigortalar hastanelerindeki gördükleri eziyeti, lütfen, gitsin, bir
görsün. Ben hekimim, yaşıyorum, işin içindeyim.
Bu arada, şunu da
söyleyeyim arkadaşlar: Bir taraftan, işte, şöyle iyiyiz, böyle iyiyiz
diyorsunuz; ama, bugün, hastalarımdan bir tanesi telefon etti; dedi ki:
"Efendim, ben kanser hastasıyım. Kan şeyimi artırmak için -tıpta eritrosit
sayısını artırmak, "stimüle etmek" dediğimiz bir madde vardır- bu maddenin, bu kan yapıcı maddenin, almama
izin vermiyorlar efendim, parasını ödeyeceksiniz diyorlar" diyor ve "her seferinde, kemoterapi
görürken, 1 milyar para ödüyorum ben bunun için" diyor ve bu hasta emekli.
Hadi bakalım, ödesin… Nereden ödeyecek?.. Ondan sonra, diyorsunuz ki, işte,
emeklilere şöyle iyi yapıyoruz, böyle iyi yapıyoruz… Arkadaşlar, bu iş edebiyatla
olmaz.
Birkaç tane şey okumak
istiyorum; aslında, böyle, hani, arka arkaya güzel cümleler düzerek değil de,
bir gazete kupürü okumak istiyorum arkadaşlar. Bir emekli, diyor ki:
"2006'da emekli aylığımıza yüzde 7, yüzde 3 zam yaptılar; ama, kira,
yakıt, tüpgaz, dolmuşa, son bir yılda yapılan zam oranı yüzde 30. Patates,
soğan, salatalık fiyatı ise, son bir yılda yüzde 100 artmıştır. Makarna yüzde
50, peynir yüzde 46 artmıştır. Özellikle mutfaktaki zam, bize yapılan zammın
çok çok üstünde oldu. Hayat pahalılığı, açıklanan enflasyonun kat kat üstünde
gerçekleşmiştir. Emekliye yapılan zam, kızgın sacın üstüne konulan yağ gibidir,
erimiş ve uçup gitmiştir." İşte, bir emeklinin yazdığı.
Diğer bir emeklininkini
okumak istiyorum: "Ben, 82 yaşında, huzurevinde yaşayan bir
emekliyim" diyor arkadaşlar. "Benim gibi yaşlı ve kimsesizlerin
huzurevi parasından her ay yüzde 18 KDV alındığını herhalde hükümet
bilmiyor" diyor. Bilmiyorum Sayın Bakanın haberleri var mı yüzde 18 KDV
alındığından huzurevlerinden. Bir emeklinin feryadı…
"Peki, bu partinin
adındaki adalet nasıl bir adalettir ki, pırlanta, elmas, yakut ve incinin
KDV'sini yüzde 18'den sıfıra indirirken, huzurevindeki yaşlı ve kimsesizlerden
yüzde 18 KDV alınmasına göz yummaktadır?! Neresi bunun Adalet ve Kalkınma
Partisi?!" Bunlar benim değil arkadaşlar, halkımızın göndermiş olduğu
evraklardır. Bilginize sunmak istiyorum.
Diğer önemli bir konuya
değinmek istiyorum arkadaşlar, bu tasarıyla. Biliyorsunuz, bu sene, devlet
hastanelerinin yaklaşık olarak 3,5 milyar lirasını Maliye sildi, alacaklarının
3,5 milyar lirasını sildi, dedi ki; bu parayı alamazsınız. Ondan sonra devlet
hastanelerine deniliyor ki; siz, hizmet vereceksiniz. Buranın hekimleri
dışarıya karşı borçlanmışlar, kendilerine hizmet almışlar. O zaman, o
hizmetleri de silin, deyin ki: Sizin borcunuzu siliyorum; ama, alacaklarınızı
da siliyorum. Öyle değil; parayı vermiyorsunuz -3,5 milyar lirasını
hastanelerin- siliyorum diyorsunuz.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Tamamı ödendi efendim onların.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Hayır efendim, ne ödendisi… İşte, 750 milyar bir para göndermişsiniz, üç ayda
peyderpey…
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Bakana sorun, hepsi ödendi…
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Üç ayda bir, üç ayda bir 750 milyar lira göndereceğim diyorsunuz ve bundan
dolayı…
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Ödenmiyor diye bir şey yok…
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Efendim, ödenmiyor değil; ama, bir taraftan 3,5 milyar lirayı kesiyorsunuz,
ondan sonra diyorsunuz ki, 750 000 000 para gönderiyorum veya 750 milyar
gönderiyorsunuz.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Hayır,
hepsi ödenecek.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Efendim, buyurun, işte buyurun; gazete burada efendim.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Gazetelere
itibar etmeyin.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, karşılıklı konuşmayalım.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Efendim, lütfen, dinleyin.
Gazeteye itibar
etmiyorsunuz, zamanı geldiği zaman "gazeteler böyle" diyorsunuz. İşte
burada. Neden doğru söylendiğinde rahatsız oluyorsunuz arkadaşlar!
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Doğru şeyler söyleyin.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Arkadaşlar, bu ülke bizim. Biz insanımızı seviyoruz.
Biraz evvel söylediğim
gibi, bu oturduğunuz koltuklar size baki değil. Siz de bir gün emekli
olacaksınız. İnşallah, karşılaşırız dışarıda, geldiğinizde, doktor bey,
haklıydınız siz söylediklerinizde dersiniz.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Ben söylemeseydim, paraların ödenmediğini ifade edecektiniz; ama, paralar
ödendi.
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- Şu anda kulisteki eski milletvekilleri de öyle söylüyor.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Evet, işte arkadaşınız söylüyor, şu anda da söylüyorlar.
Onun için, lütfen,
elinizi vicdanınıza koyun. Yaptıklarınıza kötü demiyorum, keşke gönlümüzden
geçenleri yapabilseniz, daha iyisini yapabilsek; ama, arkadaşlar, bazı şeyler
var, bazı kurumları yıkıyorsunuz, yerine koymadan kötüsünü yapıyorsunuz. İşte,
bu hastaneleri birleştirmekle çok büyük bir hata yaptınız. Devlet hastaneleri
ile SSK hastanelerini birleştirmekle çok büyük bir hata yaptınız ve şu anda,
gidin görün kuyrukların ne kadar uzun olduğunu, ne kadar kötü durumda
olduklarını. Parasını vermiyorsunuz, ondan sonra diyorsunuz ki, hastaneler pis.
Tabiî pis olacak.
ALİM TUNÇ (Uşak) -
Kuyrukları kaldırdık.
NAİL KAMACI (Antalya) -
Hangi kuyrukları kaldırdınız?..
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Efendim, az evvel söylediğim gibi, rakamlar hoş değildir; ama, gerçeği
söylerler. Gidersiniz bir hastanenin polikliniğine, şöyle bir gezersiniz. Sizin
elinizden tutan yok. Zorla da gitmeyin demiyoruz.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Hocam, hiç öyle değil.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Kendi keyfinizce gidin görün. Şöyle bir polikliniği ziyaret edin, ne halde
olduklarını görün.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Oraya çıkıp konuşuruz da, buradan laf atmak hoş değil; ama, öyle
değil.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Efendim, dediğim gibi, bunu daha evvel de söyledim ben size; kırk ay oldu,
nedense bu kürsüden konuşmayı öğrenemediniz, hep oradan konuşuyorsunuz.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Ben konuşurum.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- O zaman gelirsiniz, benden sonra kalkarsınız, dersiniz ki, Mustafa Özyurt,
söylediklerin öyle değil dersiniz.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Çıkacağım zaten, söyleyeceğim.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Lütfen, bunu öğrenin artık, kırk ayı geçtik şurada, yapmayın arkadaşlar
Diyorum, bir tarafta
estetik ameliyatlarının parası ödeniyor, öbür tarafta neupogen yahut da
eritrosit süspansiyonu, yani, kan hücresinin sayısını artıran maddenin parasını
ödemiyor SSK; ödemiyorum efendim diyor, gidin başka yerden alın diyor. Evet…
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Münferit şeylerden bahsediyorsunuz.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Efendim, münferit şeyler… Bunlar başınıza geldiği zaman münferit olmaz. Sizin
başınıza geldiği zaman, sizin için yüzde 100'dür olay. Başkası için tabiî,
başkasına söylemek kolay, onun için münferittir; ama, sizin için yüzde 100'dür;
gelsin başınıza bir, görürsünüz.
Lütfen… Neden rahatsız
oluyorsunuz gerçekleri söylediğimizde, onu anlamıyorum ya! Ben size gerçekleri
söylüyorum arkadaşlar; kötü bir şey…
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Gerçek değil onlar.
MUSTAFA ÖZYURT (Devamla)
- Ne?! Ne gerçek değil?!
Kötü bir şey
söylemiyorum; diyorum ki, işte, estetik
ameliyatı yapanın parasını ödüyor SSK; ama, buna karşılık, kanser hastasının,
kemoterapi gören hastanın kan hücre sayısını artıracak olan maddenin parasını
ödemiyor. Söyleyin, bakan burada… Çağırın, gelsin; desin ki, evet, ödüyorum
desin, ben de inanayım. Sayın Devlet Bakanımız oturuyor, Sosyal Güvenlik
Bakanımız dışarıda. Bu mu yani işin ciddiyeti?!
Şurada, soruyorum;
İktidar Partisisiniz, bakın, toplasanız, 50 veya 60 kişisiniz arkadaşlar. Bu
ülkeyi yönettiğinizi iddia ediyorsunuz; böyle mi yönetiyorsunuz?!
Gerçekler nedense sizi
rahatsız ediyor. Lütfen, gerçekleri kabullenin; deyin ki, evet, bu gerçektir,
doğrudur. Haklıysak haklıyız arkadaşlar, haksızsak haksız oluruz.
Korkmayın, bu memleketi
en az sizler kadar seven insanlarız biz; bu memleketin, en az sizler kadar,
iyiye gitmesini istiyoruz. Ülkemiz, dünyanın en iyi ülkelerinden olduğu zaman,
ben gurur duyarım, hoşuma gider, bundan rahatsız olmam, sevinirim; ama, emeklim
de iyi şartlarda yaşıyorsa, bu benim hoşuma gider, ikinci sınıf insan muamelesi
görmesi beni rahatsız eder. Bu, benim yapımdan kaynaklanan bir olay.
İktidar olarak buraya
çıkıyor arkadaşlar, dört kelimede bir, AKP şöyle dedi, AKP böyle yaptı…
Yapmayın arkadaşlar, biraz da gerçekleri söyleyin lütfen.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP Sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Özyurt,
teşekkür ediyorum.
Şahsı adına Sayın
Albayrak; konuşacak mısınız efendim?
Buyurun.
HAMZA ALBAYRAK (Amasya) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan 1076 sıra sayılı kanun
tasarısının 5 inci maddesiyle ilgili söz almış bulunuyorum; sizleri ve bizleri
izleyen Aziz Türk Milletini saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 5
inci madde, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 140 ıncı maddesiyle ilgili
idarî para cezalarının tarh, tahakkuk ve tahsiline getirilen düzenlemeyle
ilgilidir.
Değerli arkadaşlar, idarî
para cezalarına ilişkin onbeş gün içerisinde ilgililer itiraz edebilecekler,
itiraz etmediği takdirde, onbeş gün içerisinde bu parayı peşin ödediklerinde
kendilerine cezanın dörtte 1'i oranında indirim sağlanacak. İtiraz, bir hafta
içerisinde ilgili para cezasını düzenleyen idareye karşı yapılabileceği gibi
sulh ceza mahkemesine de yapılabilecektir. Tabiî, sulh ceza mahkemesinin vermiş
olduğu 2 000 YTL'ye kadarki cezalara ilişkin karar kesin olacak; ancak, 2 000 YTL
üzerindeki para cezaları için taraflar süresi içerisinde ağır cezaya müracaat
edebilecekler. Tabiî, adlî takibat, ağır ceza noktasındaki itiraz idarî para
cezasının tahsilatını durdurmuyor malumlarınız.
Değerli arkadaşlar,
bardağın dolu tarafını görüp de boş tarafını söyleyene biz minnet duyarız,
şükran duyarız. Buraya çıkan konuşmacılar AK Parti şunu şunu yaptı; ama, şunu
şunu da yapması gerekir dese, biz, bunu baş tacı ederiz.
Bakınız, değerli
milletvekilleri, AK Parti sağlıkta, adalette, güvenlikte, eğitimde ciddî
anlamda sessiz devrimler yaptı. En çok sessiz devrimin olduğu yer de Sağlık
Bakanlığı.
Bakınız, emeklilere
getirilen kolaylıklar: Katma Değer Vergisi sağlık giderlerinde yüzde 18'di 8'e
düştü. Gönül istemez mi sıfır olsun; ama, bunu söyleyin lütfen. "Yüzde
18'den 8'e düşürdünüz; ama, yetmiyor, yüzde 1'e düşürün, sıfıra düşürün"
deyin. Yine, emeklilere, birisi diyor ki, yüksekokulda okuyan öğrencilerine
burs verilsin, kredi kullandırılsın. Kardeşim, zaten bunlar veriliyor. Hiçbir
emeklinin yüksekokulda okuyan öğrencisinin yurda girmemesi, Kredi Yurtlar
Kurumundan kredi almaması gibi bir tane örnek gösteremezsiniz; varsa, çıkın
burada söyleyin.
Değerli arkadaşlar,
emeklilerin hepsi, hepimizin seçmenleri var, allahaşkına gelip de Bağ-Kur, SSK
emeklisi, çeşitli rahatsızlıklarından dolayı özel hastanelerde tedavi
görmüyorlar mı?! En ciddî ameliyat olan kalp ameliyatını, sizin gibi, benim
gibi olmuyorlar mı?
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) -
Sizden önce de vardı hastanede ameliyat olanlar.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
- Bunlar güzellikler değil mi?! Bunları söyleyin arkadaşlar. Ama, deyin ki,
şunlar şunlar da olursa güzel olur deyin, buna biz şapka çıkartalım.
MUHARREM DOĞAN (Mardin) -
Söyleyince yapacak mısınız?
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
- Yine, değerli arkadaşlar, bakınız, Osmanlı'da ve Türkiye Cumhuriyetinde
hiçbir zaman kast sistemi olmadı, ırkî ayırımcılık olmadı; ama, sağlık
sektöründe vardı biliyor musunuz? SSK'lı, Bağ-Kurlu, devlet memurlarının
gittiği hastanenin önünden bile geçemiyorlardı. Bugün, 1 tane SSK'lı bulunduğu
ilçesinden 1 tane ilaç yazdırmak için kilometrelerce yol gelip şehir merkezine
geliyordu. Şimdi bütün emekliler istediği reçetenin bedeli olan ilacı istediği
eczaneden almıyor mu?!
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) -
Eczacılar para istiyor; paralarını verecek misiniz?
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
- Bunlar güzellik değil mi arkadaşlar?! Bunları söyleyin. Bunlar size artı puan
kazandırır. Bunlar sizi eksiltmez. Bunları söyleyin. Ama, deyin ki, şunları
şunları da yapın deyin.
MUHARREM DOĞAN (Mardin) -
Bize bakmayın, bu tarafa bakın.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
- Lütfen, bakmakta olduğunuz gözlüğü değiştirin, her şeye olumsuz yaklaşmayın.
Yanlışa şirin gözükmek için doğrudan taviz veriyorsunuz, ben buna üzülüyorum
değerli arkadaşlar. Bu, size hiçbir şey kazandırmaz.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) -
Bize bakarak söyleme, biz hep doğrudan yanayız.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
- Bakınız, bizim yeşilkartlılara sağladığımız imkân: İlaçlardaki fiyat
indirimiyle sağladığımız imkân işte bu sağlık yatırımlarına aktarıyoruz; 1,5
katrilyon -ilaçlardaki yüzde 40'a tekabül eden- devletin kârı var. Bunları
söyleyiniz lütfen. 970 trilyon, yeşilkartlara aktarım var. Bunları söyleyiniz
lütfen.
Değerli arkadaşlar,
bunlar Türkiye'nin gerçekleri. Lütfen, 2 kere 2'ye 4 deyin.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) -
Yeşilkartla övünmeyin, insanları yeşilkarta muhtaç edenleri söyleyin!
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
- 2 kere 2'ye 4 deyin; 3 diyen de yanlış der, 5 diyen de yanlış der. Doğru
doğrudur, yanlış yanlıştır. Biz, muhalefetten bu olumlu yaklaşımları da
bekliyoruz. Olumlu katkılara da açığız. Çünkü, biz, istişareye, olayın
genişlemesine, analitik düşünceyle irdelemeye gönülden inanıyoruz.
Yanlışlarımızı, eksiklerimizi söylerseniz muhalefet olarak, bu katkınızdan
dolayı biz minnet duyar, sizlere şükranlarımızı ifade ederiz; ama, lütfen,
bardağın dolu tarafından da bahsetme erdemi, alışkanlığı hepimizin olsun.
Bakınız, değerli
arkadaşlar, dünya ve Türkiye'de birtakım olaylar cereyan ediyor. Bizler,
medeniyetler ittifakı peşinde koşarken, birileri, haçlı ittifakını önplana
çıkarmaya çalışıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
- Toparlıyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Albayrak,
buyurun; lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
- Bizim, her geçen günden daha ziyade, bugünlerde, bir ve beraber olmaya
ihtiyacımız var.
Bu kanunun bu maddesine
evet diyeceğiniz ümidiyle, hepinize sevgi sunuyorum, saygı sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Albayrak.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, bir milletvekili arkadaşımız, soru sormak talebiyle ekranda
gözüküyor.
Sayın Hakkı Ülkü Beye
soru sorması için söz hakkı veriyorum.
Buyurun Sayın Ülkü.
HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Sayın
Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakana sormak istiyorum.
Kanun tasarısının ismi,
"Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu ve
Bağ-Kur'dan Aylık veya Gelir Almakta Olanlara Ek Ödeme Yapılması" vesaire
vesaire diye sürüp gidiyor.
Bir süre önce 5393 sayılı
Belediye Yasasını çıkararak, bunun 85 inci maddesinde yer alan bir
düzenlemeyle, Emekli Sandığından emekli aylığı alan belediye başkanları ile
Bağ-Kur ve Sosyal Sigortalar Kurumundan aylık alan belediye başkanları arasında
büyük bir ayırım yarattık, burada çıkardığımız yasayla. Emekli Sandığından
emekli olan belediye başkanlarına makam tazminatı ve buna bağlı olarak da
temsil veya görev tazminatı ödenirken, diğer kurumlardan emekli olan belediye
başkanlarına söz konusu tazminatları ödememekteyiz. Bu durumda, İçişleri
Bakanlığı, valilikler kanalıyla, 820 tanesi SSK'dan, 603 tanesi de Bağ-Kurdan
emekli olmak üzere, toplam 1 423 emekli belediye başkanı saptadı. Şimdi, Emekli
Sandığından emekli olanlar ile SSK ve Bağ-Kurdan emekli olanlar arasında bunca
ayırım, Anayasanın da 10 uncu maddesine aykırı olduğuna göre, belediye
başkanlarının bir kısmının Emekli Sandığı, bir kısmının Sosyal Sigortalar
Kurumu ve Bağ-Kur üyesi olması durumu, birçok çelişkiyi, birçok aykırılığı,
birçok anayasal aykırılığı meydana getirdi.
Kısacası, demek istiyorum
ki; yasa tasarısı görüşülürken, Emekli Sandığından emekli olanlar ile
Bağ-Kurdan ve SSK'dan emekli olan belediye başkanları arasındaki bu farklılığın
giderilmesi yönünde, ya bir madde ihdası ya da bir başka biçimde bu konunun
gündeme getirilmesi konunun çözümüne yardımcı olacaktır. Aksi halde, bu durum,
1 423 belediye başkanının mağdur olmasına neden olup, sürüp gidecektir.
Düzeltilmesinin sağlanmasını rica ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ülkü.
Sayın Öğüt, buyurun.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) -
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, öncelikle
teşekkür ederim; Ardahanlı bir arkadaşımızın işine geri dönmesinde çok büyük
katkınız oldu. Ben, ailesi adına çok teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, Ardahan,
yedi sekiz ay kışı yaşayan, iklim koşulları çok zor olan bir bölge. Bağ-Kur ve
SSK binalarımız yok. Soba yakarak, insanlar orada ısınmaya çalışıp, bir yandan
da hizmet vermeye çalışıyorlar. Bağ-Kur ve SSK için Ardahan'a doğru dürüst bir
bina yapmayı düşünür müsünüz? Bu konuda da yardımcı olursanız çok teşekkür
ederim.
BAŞKAN - Saygıdeğer
arkadaşlarım, fırsat bu fırsat deyip, başka konularda değil de, konuyla ilgili
soru sorarsanız memnun olurum.
Sayın Özyurt, buyurun.
MUSTAFA ÖZYURT (Bursa) -
Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim söz verdiğiniz için.
Sayın Bakanım içeride
olsaydı ben bu soruyu sormayacaktım; dışarıda olduğu için konuşmam sırasında,
sormak zorunda kaldım.
Bazı hastanelerde, daha
önce SSK olup, şimdi Sağlık Bakanlığına devredilen hastanelerde, özellikle,
SSK'lı olan işçi emeklilerine belli oranda kontenjan verildiği, siz şu kadar,
20 hasta görüleceksiniz veya 10 hasta görüleceksiniz diye; böyle bir şeyi
söylüyorlar.
İkincisi de; özellikle,
kemoterapi dediğimiz, yani, kanserin ilaçla tedavisi sırasında, kan
oranlarındaki düşüklük nedeniyle bazı ilaçların kullanılması lazım. Bunlardan
bir tanesi de Reocomin diye bir ilaç. Bildiğim kadarıyla, bu ilacı da SSK
kesinlikle vermiyormuş ve her seferinde, hastalar, kemoterapiden sonra kan
düzeyleri düştüğü için, aşağı yukarı 1 milyar lira ödeyerek bu ilacı almak
zorundalar. Acaba bilginiz var mı? Öğrenmek istiyorum efendim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Özyurt.
Sayın Bakanım, buyurun.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım; soru
soran arkadaşlarıma da çok teşekkür ederim.
Ardahan'la ilgili,
mutlaka, kurumlarımızın, modern, çağdaş binalara kavuşması bizim de arzumuz.
Yeni sosyal güvenlik reformunda, artık, Bağ-Kur, SSK, Emekli Sandığı diye ayrı
ayrı binalarımız olmayacak, sosyal güvenlik merkezlerimiz olacak, tek çatıyı bu
şekilde sağlayacağız. İnşallah, bu reform tasarısı çıktığı zaman, bu şekilde
eksik ve mağdur olan illerimizden başlamak kaydıyla, yeni yapılanmamızı, modern
binalarımızı bu illerimizde tamamlayacağız.
Sayın Özyurt'un, SSK'lı
hastalarımızın, vatandaşlarımızın hastanelerde kota verilerek muayene ve tedavi
edildikleri yolunda bir sorusu oldu. Değerli arkadaşlarım, bunu asla kabul
etmemiz mümkün değil. SSK'lı vatandaşların ikinci sınıf hasta muamelesi
görmesine hiçbirimizin gönlü razı olmaz. Biz, SSK'lı vatandaşlarımız ister kamu
hastanelerinde olsun ister özel hastanelerde olsun, onların muayene ve
tedavilerinin paralarını son kuruşuna kadar ödüyoruz. Onun için, vatandaşlarımıza,
SSK'lı vatandaşlarımıza ikinci sınıf vatandaş muamelesini asla kabul etmeyiz.
Bu konudaki hassasiyetinize teşekkür ediyorum. Arkadaşlarım da, bu konuda bir
inceleme ve araştırmaya başlayacaklar. Ayrıca, bu konuda şikâyeti olan SSK'lı
vatandaşlarımız da bize ulaşırlarsa bundan memnun olurum. Hiçbir şekilde,
ayırımcı bir muameleyi, bu şekilde kabul etmemiz mümkün değil. Bizim, sağlık
hizmeti sunumundaki temel felsefemiz, statü farklılıklarına dayanan bir hizmet
anlayışı değil; sağlık hizmetinin, kolay, erişilebilir ve kaliteli olması,
bizim en büyük hedefimizdir. İster SSK'lı olsun ister Bağ-Kurlu olsun, ister
kentte otursun, ister kırsalda otursun herkes bu sağlık sisteminden eşit ve adil
bir şekilde yararlanmak durumundadır; bunu sağlamaya çalışıyoruz. Geçeceğimiz
genel sağlık sigortası bunu bize temin edecektir.
İlaç konusunu, izin
verirseniz, yazılı olarak şey yapayım. Ödeniyor diye bilgi gelmiş
arkadaşlarımıza; ama, emin olmak için araştıralım, o şekilde size yazılı
olarak...
MUSTAFA ÖZYURT (Bursa) -
Bana gelen, hastalarımdan, kesinlikle ödenmiyor; bilginiz olsun.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Şu anda, zaten, sosyal güvenlik
kuruluşlarımız, yani, Bağ-Kur, SSK, Emekli Sandığı ortak tarifeye geçti; yani,
biri ödüyorsa, öbürü de mutlaka ödemek durumunda; ama, yine de emin olmak için
bir bakıp öyle size cevap vereceğiz.
MUSTAFA ÖZYURT (Bursa) -
Teşekkür ederim.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Başkanım.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakanım.
5 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 6.- 17/7/1964
tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun ek 24 üncü maddesine
aşağıdaki bent eklenmiştir.
"m) Özelleştirme
kapsamındaki kuruluşların, özelleştirme uygulamaları sonucu bun-lardaki kamu
payının % 15'in altına düşmesinden veya bunların tasfiyesinden yahut tüzel
kişi-likleri sona erecek şekilde kapatılmasından önce sosyal yardım zammı
ödemelerine hak ka-zanmış olanlara bu madde gereğince ödenen sosyal yardım
zammı ödemeleri, (l) bendindeki esaslara göre Hazinece karşılanır."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Anavatan Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili Sayın Muharrem Doğan; buyurun.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA MUHARREM DOĞAN (Mardin) -Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 1076 sıra sayılı yasa tasarısının 6 ncı maddesi üzerinde
görüş belirtmek üzere Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum;
öncelikle, Yüce Meclisimizi ve saygıdeğer halkımızı saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu
kanun tasarısında, özelleştirme öncesinde özelleştirilen kurumlarca ödenen
sosyal yardım zamlarının Özelleştirme Fonu tarafından zamanında ödenmemesi
halinde bunların Hazinece ödenmesine ilişkin hükmün 2003 tarihli ve 4971 sayılı
Kanunla kaldırılması üzerine doğan boşluğun giderilmesine yöneliktir. Bu
gerekçe bile, özelleştirmenin ne derece önemli bir iş projesi olduğunu
göstermektedir.
Kanunlarla bir tarafı
düzeltirken diğer tarafı bozmamak gerekir. Özelleştirmenin amacı, devletin
ekonomideki payını küçülterek, daha büyük katmadeğer elde etmek için ekonomik
faaliyetlerin özel sektöre devredilmesidir. Bunu yaparken de, amacına ve
gerçeğe uygun olarak yapılması sağlanmalıdır. Bu şekilde, hem istihdam hem de
ekonomi katmadeğer kazanır, fiyatlar düşer, rekabete açık bir ortam sağlanır,
ayrıca, devletin yükü hafifler, daha kolay işler hale gelir.
Ülkemizde özelleştirme
ilk defa Anavatan Partisiyle başlamıştır ve başarılı da olmuştur; ancak, bugün
geldiğimiz noktada, özelleştirme ilkeleri yön değiştirerek, amaç ve gerçeğinden
uzaklaşmıştır. Özelleştirme yapılırken, uygulamalar toplumda panik ve endişe
kaynağı olmamalıdır. Özellikle özelleştirme açık ve şeffaf yapılmalıdır. Aksi
halde, yapılacak uygulamalar insanlarda gelecek kaygısı yaratacak, çoğunlukla
da bu kaygılar haklı çıkacaktır.
Özelleştirme kapsamındaki
kuruluşlarda çalışanlar, bugüne kadar, elemeği, göznuru dökerek, milletimize ve
devletimize emek vermişlerdir. Bu nedenle, özelleştirme uygulamaları sırasında
bu vatandaşlarımızın mağdur edilmemesi ve doğacak mağduriyetlerin giderilmesi
en büyük hedefiniz olmalıdır.
Özelleştirme yapılırken,
çalışanların bir kısmı ücret kaybına uğramış, bir kısmı hem ücret hem strateji
kaybına uğramış, birçoğu da işsiz kalmıştır.
Özelleştirilen kuruluşlarda daha önce sözleşmeli statüde çalışanların
bir kısmının tamamen işsiz kaldığı, bir kısmının da geçici işçi statüsünde
istihdam edildiği bilinen bir gerçektir. Bu şekilde istihdam edilen kişiler,
genellikle tahsil durumları, meslekî tecrübeleri ve hizmet yılları dikkate
alınmaksızın çalıştırılmışlardır.
Bu durum, hem çalışma
barışını bozmakta hem de iş verimini düşürmektedir. Çoğunlukla da meslekî
deneyim ve tecrübelerine uygun kadro ve işlerde çalıştırılmamaktadırlar. Bu
durum da, devleti büyük bir işgücü ve deneyimden mahrum etmektedir. Bu tür
uygulama örnekleri, özelleştirme konusunda toplumda büyük şüphelerin ortaya
çıkmasına neden olmaktadır.
Diğer taraftan, son
zamanlarda, AKP Hükümetin yaptığı özelleştirmelerle ilgili verilen mahkeme
kararları da, bu şüpheleri artırmaktadır; dolayısıyla, AKP Hükümetinin
özelleştirme konusunda yeterli donanıma ve deneyime sahip olmadığını
göstermektedir. Buna, mutlaka bir önlem alınmalıdır.
Hükümetin, özelleştirme
politikasını yeniden gözden geçirmesi şarttır. Hükümet, yeni bir özelleştirme
stratejisini mutlaka oluşturmalıdır. Özelleştirme yalnızca kasayı doldurmak
mantığıyla çalışmaz. Kısa ve uzun vadeli hedeflerin olması, sonuç ve
etkilerinin saptanması gerekir. Proje ve yatırım hedeflenmelidir, satılan bir
şeyin yerine mutlaka bir şeylerin konulması gerekir.
Özelleştirilecek
alanların diğer alanlarla ilişkisi doğru değerlendirilmeli ve milletin yüksek
menfaatları daima gözetilmelidir. Yani, bir alanda özelleştirme yapılırken,
ekonomik katkı kadar bu alandaki özelleştirmenin güvenlik, hukuk, kültür ve
sosyal alanlar gibi üst alanlarla olan ilişkisi de gözardı edilmemelidir.
Özelleştirmede temel ilke, hakkaniyet, adalet ve şeffaflık olmalıdır. Eğer
bunlar yapılırsa, eminim ki, çalışanlar mağdur olmayacaktır. Ayrıca, hükümet
de, mahkeme kararları nedeniyle sıkıntıya da düşmeyecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; emeklilerimiz 400-500 YTL'yle yaşamlarını sürdürmeye
çalışıyorlar. Halbuki, onların durumunu düzeltmek, daha iyi yaşam koşulları
sağlamak, hepimizin görevidir; daha önemlisi, bu Yüce Meclisin görevidir. 1999
yılı ile 2002 yılları arasında emeklilerimize yapılan maaş zammı yüzde 5'i
geçmedi. Siz de, yüzde 5'lik vergi iadesini bile çok görerek, oranı yüzde 4'e
düşürmeye çalışıyorsunuz.
Sayın Bakanım, yaptığınız
konuşmada, emeklilerimizin maaş artışları için, yılda iki defa yüzde 3'lük
artışı eleştirenlere cevaben, olmayan kaynakları ve imkânsızlıkları bahane
ettiniz. Olmayan kaynakları var hale getiren, bence, güçlü ve büyük
hükümetlerin işi olması gerekir diye düşünüyorum.
Olmadı Sayın Bakanım;
hükümetin en başarılı bakanlarından biri olarak gördüğümüz size, bu şikâyet hiç
yakışmadı. Anavatan Partisi okulundan mezun olan, büyük deneyimler elde etmiş
özverili bir bakanımız olarak, biz, daha farklı bir yaklaşım beklerdik sizden;
çünkü, Türkiye'ye çağ atlatan Anavatan Partisi, hiçbir zaman şikâyet etmedi,
yok demedi, olmayanı var etti; sizler de bunu yapınız, sizden beklediğimiz bu.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) Hatırlatmak isterim ki…
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Muharrem Bey hazırlıkta şimdi…
MUHARREM DOĞAN (Devamla)
- Evet…
Siz, bugün, yüzde 3'ten
fazlasını layık görmediğiniz emeklilerimizin oylarıyla iktidar oldunuz. Mademki
iktidar oldunuz, kaynak bulmak, yoksa yaratmak zorundasınız. Ayrıca, şikâyet
etmeye de kesinlikle hakkınız yoktur. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde tek başına
iktidar olmak lütfuna erişmiş üçüncü partisiniz. Rahmetli Menderes ve rahmetli
Özal'dan sonra Yüce Türk Milleti AKP'ye güvenmiş ve ona tek başına iktidar olma
lütfunu bahşetmiştir; ama, siz, sürekli yokluklardan, enkazlardan ve
imkânsızlıklardan yakınıyorsunuz. Siz, iktidar olarak dördüncü yıla girdiniz,
hâlâ, daha, iktidara geldiğiniz zamanki şartların olumsuzluğundan şikâyet
ediyorsunuz. Bu şartlar hiç mi düzelmedi?! Öyleyse niye geldiniz, kimi kime
şikâyet ediyorsunuz?! Sizden önce gelenler dert yanmak yerine sorunları çözmeye
çalıştı. Siz de böyle yapmalısınız.
Emeklilerimiz, yıllarca
çalışmış, devletine ve milletine hizmet etmişlerdir. Onlar başımızın tacı
olmalıdır. Onlar için yapılması gereken her şey yapılmalıdır. Verdiğiniz küçük
maaş artışları bunun için yeterli değildir; daha fazlası için mutlaka kaynak
yaratılmalıdır. Onların maaş kuyruklarında ya da hastane sıralarında perişan
olmalarına duyarsız kalmak, bize acı verir. Maaşlarını daha sağlıklı
alabilmeleri ve tedavi olabilmeleri için yeni bir teknolojik sistem üretmelisiniz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün, ülkemizde emekli sayısı ortalama 7 000 000
civarındadır. Aile efradıyla birlikte saydığımız zaman toplumumuzda emekli
maaşıyla geçinenlerin sayısı aşağı yukarı 20 000 000'a yaklaşmaktadır. Biz
Anavatan Partisi olarak emeklilerin hayat standartlarının yükseltilmesine,
sosyal hizmetlerde daima birinci sırada olmalarına, sağlık hizmetlerinden en
kolay ve en hızlı şekilde faydalanmalarına yönelik tüm tedbirlerin alınması
gerektiğine inanıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kesildi)
MUHARREM DOĞAN (Devamla)
- Sayın Başkanım, bitirmek üzereyim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Doğan, konuşmanızı tamamlayınız.
MUHARREM DOĞAN (Devamla)
- Teşekkür ediyorum.
Bütün bunlar ancak sosyal
güvenlik sisteminin yeniden yapılanmasıyla olabilir ve mümkündür. Eşit işe eşit
ücret politikasıyla oy toplayan AKP Hükümeti, bu konuda çözüm bekleyen
milyonlarca memurumuzun ve emeklilemizin derdine çare olmalıdır.
MEHMET NEZİR NASIROĞLU
(Batman) - Olacağız.
MUHARREM DOĞAN (Devamla)
- İnşallah; bekliyoruz.
Değerli milletvekilleri,
gelin, kalan bu yasama süresini kendimiz için değil aziz milletimizin huzuru ve
refahı için değerlendirelim, emeklilerimizin yüzünü güldürelim. Biz, Anavatan
Partisi olarak, milletimizin faydasına olacak her türlü gerişimde varız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUHARREM DOĞAN (Devamla)
- Sayın Başkanım, bitiriyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
MUHARREM DOĞAN (Devamla)
- Gerek projelerimiz gerekse tecrübelerimizle her türlü katkıyı vermeye
hazırız. Biraz önce Sayın Albayrak dedi ki: "Yaptıklarımıza da evet
deyin." Biz zaten diyeceğiz ve diyoruz. Halkımız ve milletimiz için, gerçekten
biz Anavatan Partisi olarak, yapacağınız her girişimde size katkı sağlayacağız;
ama, halkımızın ve devletimizin aleyhinde olacak hiçbir girişime de evet
diyemeyiz.
Bu nedenle, konuşmama son
verirken, sizlere ve yüce milletimize en derin saygılarımı sunuyor, söz konusu
tasarının ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum, saygılar
sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Doğan.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu ve şahsı adına Burdur Milletvekili Sayın Ramazan Kerim Özkan; buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
1076 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu
ve Bağ-Kur'dan Aylık veya Gelir Almakta Olanlara Ödenen Gelir ve Aylıklarda
2006 Yılında Yapılacak Artışlar ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde, Grubum ve şahsım adına söz almış
bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bugün, ülke olarak, Roma'da meydana gelen elim bir trafik kazası haberiyle
büyük üzüntü yaşadık. Acımasız trafik terörü, bu kez de, ülkemiz dışında, 12
yurttaşımızın can kaybına neden oldu. Kazada yaşamlarını yitiren tüm
yurttaşlarımıza Allah'tan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı diliyorum. Bu
kazada vefat eden değerli dostlarım Ahmet Keleş, Emine Canan Keleş ve can
dostum, arkadaşım, Dr. Mehmet Keleş; ki, Mehmet Keleş arkadaşım, Antalya-Akseki
ve Korkuteli ilçelerinde, şu anda yaralı olan eşi Dr. Melek Keleş'le beraber
uzun yıllar doktorluk görevini ifa da ettiler; şu anda İstanbul'da bayilikle
iştigal ediyorlardı; bu elim kazada doktor kardeşimizi kaybetmiş bulunuyorum.
Can kardeşimiz Melek Keleş'e de acil şifalar diliyorum. Yine, kazada yaralanan
Burdurlu hemşerim, işadamı Mehmet Mecikoğlu'na ve eşi Sakine Mecikoğlu'na ve
hastanelerde yatan tüm yaralı yurttaşlarımıza acil şifalar diliyorum. Böyle
elim kazaların bir daha görülmemesini Yüce Allah'tan niyaz ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Emekli Sandığı ve SSK'dan aylık veya gelir alan ve bu
gelirleriyle kısıtlı şartlarda yaşamlarını idame ettirmek zorunda kalan bordro
mahkûmu değerli vatandaşlarımıza, bu kanunun bir nebze yararı olması
dileklerimi sunuyorum. Kendilerine, verdikleri yaşam mücadelelerinde başarılar
ve sabırlar diliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizde 4 kişilik bir aile için normal yaşam sınırının 1 900
YTL olarak belirlendiği bir ekonomik düzende, Emekli Sandığı, Bağ-Kur ve SSK
çalışanlarının bu sınıra yaklaşamadıkları bile düşünüldüğünde, bu tasarının
önemi bir kez daha belirgin olarak ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla, bu tasarı,
her ne kadar bu vatandaşlarımızın durumlarında gerçek anlamda bir iyileştirmeyi
içermemesine rağmen, Meclis gündeminde hatırlanmaları nedeniyle, hiç değilse,
olumlu bir adım olarak nitelendirilmektedir.
Zira, ülke nüfusunun çok
önemli bir çalışan kesiminin açlık sınırında olmaları ve bunun, ülkenin en
önemli gündemini oluşturması nedeniyle, hükümetçe uygulanan ekonomik
politikaların ne denli başarılı olduğu da tartışma konusudur. Bu tablo, gerçek
anlamda, ülkenin bir utanç göstergesidir ve bu anlamda yapılan ya da yapılması planlanan herhangi bir çalışma
bulunmamaktadır. Bunun neresindedir ekonomik istikrar, neresinde vatandaşın
sosyal refahı?!
Sözde, ülkede enflasyon
tek haneli rakamlara indirgendi. Ancak, bunu, vatandaş, ne yazık ki bütçesinde
hissedemiyor. Ancak, en başta sizler bunu hissedebiliyor musunuz?!
Gittiğiniz seçim
bölgelerinde görüştüğünüz kişiler "Allah'a şükür, enflasyon düştü, bir
nebze olsun rahatladık" diyebiliyorlar mı?!
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- Diyorlar…
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Devamla) - Memuru, işçisi, çiftçisi, köylüsü, esnafı, sanayicisi, ihracatçısı
olsun…
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- Diyorlar…
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Devamla) - Demiyor Sayın Badazlı. Size söylüyorlarsa riyakârlık yapıyorlar.
Bize, aç ve açıkta olduklarını söylüyorlar, perişan olduklarını söylüyorlar.
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- Emekliler boynumuza…
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Devamla)- Ekonomik göstergelerle, birtakım çokhaneli rakamlarla ekonominin iyi
yolda olduğu hakkında çok güzel açıklamalarda bulunuyorsunuz; vatandaş bunları
dinlemiyor bile. Vatandaş bütçesiyle ilgileniyor, bu ay sonunu bulabilir miyim
diye düşünüyor. Birçoğunun, artık, borç para istemeye bile yüzü yok, kendi
yağıyla kavrulmaya çalışıyor.
Bakın, bu ay
üniversitelerin harç ödeme dönemi ve birçok vatandaşımızın bunu ödeyecek parası
yok. Çocuğunun ikinci döneme devam edebilmesi için bu harcı ödemek zorundalar.
Bunu temin etmek için yüzüğünü dahi satmak durumunda kalan bir memurun durumunu
anlayabiliyor musunuz?!
Bugün, bir emekli
telefonla aradı; sorununu hükümetin yetkililerine duyurmak isterim. Emekli
Sandığından emekli olan, değerli büyüklerimizin, erkek kardeşlerimizin
kullandıkları prostat ilacının parası ödenmemektedir; her gün bu ilacı
kullanmak zorunda olan hastalar, kutu başına 28 YTL ödemek zorundadır. Bu
sorun, acil çözüm beklemektedir Sayın Bakanım.
Tasarının genel
gerekçesinde belirtildiği üzere, Emekli Sandığı, SSK ve Bağ-Kurdan aylık veya
gelir alanlara vergi iadesi ödenmesi uygulamasına son verilmesi ve bu nedenle
ortaya çıkacak gelir kaybının telafisi amacıyla, ilgililerin aylıklarına yüzde
4 oranında ek ödeme adı altında ilave bir ödeme yapılması amaçlanmaktadır.
Ancak, burada, bu tasarıyla, ilgili vatandaşların maaşlarında bir
iyileştirmenin aksine yüzde 1 oranında bir gelir kaybına uğrayacakları ve
tasarının asıl amacının, hükümetin tasarrufu amacını taşıdığı ortadadır.
Ülkemizde halen 3 900 000 SSK'lı, 1 400 000 Emekli Sandığı ve yine 1 400 000
Bağ-Kur emeklisinin olduğu bilindiğine göre, SSK'lılarda kişi başına 177,6 YTL,
Bağ-Kurlularda 47,4 YTL ve Emekli Sandığına tabi olan emeklilerde ise 77,2 YTL
bir kayıp olacağı; buna karşılık, hükümetin, bu tasarıyla, bir yılda 867 000
000 YTL bir tasarruf sağlayacağı öngörülmektedir. Oysa, bu tasarı, kamuoyunda,
sanki emeklilerin gelirlerinde bir iyileştirme şeklinde gösterilmekte ve her
zaman olduğu gibi bu kez de vatandaşlarımız aldatılmaktadır. Amaç, emekli
vatandaşlarımızın vergi iadesi alabilmek amacıyla fiş veya fatura toplama
zahmetinden kurtulması ise, bu miktar niçin yüzde 5 olarak yansıtılmamıştır;
bunu anlayabilmek mümkün değildir. Hükümetin bu tasarısıyla, emeklilerimiz,
yüzde 1 oranında bir gelir kaybına uğrayacaklardır. Bu oran nasıl telafi
edilecektir?
Konu gelmişken, yine,
eczacılarımız, şu anda, o kadar mağdurlar ki, yaklaşık yirmiyedi haftadır,
yeşilkartlı vatandaşlarımıza verdikleri ilaç paralarını devletten
alamamaktadırlar. Acilen, bu sorunun çözümü de istenmektedir.
Zaten cüzdanındaki son
kuruşuna kadar, tüm ay boyunca, bütçelerini kontrol etmek durumunda olan
emeklilerimiz, bu kayıpla, daha fazla bir mağduriyete uğrayacaklardır. Bu
tasarıyla, emeklilerin daha önce elde etmiş oldukları hakları, bir anlamda
kısıtlanmaktadır; bu da, dolayısıyla "hak alınmaz, verilir" ilkesine
ters düştüğü gibi, iktidarın, emekli vatandaşlarımızı, bir aldatmacasının da
açık bir göstergesidir. Oysa, hükümetlerin veya bir başka deyişle, hükümetlerin
temsil ettiği devlet anlayışının, vatandaşlarının sosyal refahını sağlamak
olması gerekmez mi! Burada, her vatandaşın cebinden çıkan gelir kaybı,
hükümete, bir tasarruf olarak yansımaktadır ve bizler de, buna seyirci kalarak,
vatandaşımızın düpedüz aldatılmasına göz yumacağız. Tasarının anlam kazanması
açısından, bu ek ödemelerin, yüzde 5 olarak yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.
Yine, ayrıca, 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre, alışverişler sonrasında fiş
veya fatura almamanın birtakım cezaî müeyyidelere bağlandığı bilinmektedir. Bu
nedenle, yasa, bu haliyle, adı geçen yasayla bir tezat oluşturacak şekilde
düzenlenmiştir. Burada, vatandaşlarımızı fiş veya fatura almaya özendirecek
menfaatlar ortadan kalktığı gibi, özellikle, menfaatları icabı, fiş veya fatura
almayarak, kayıtdışı ekonomiye kazandırım sağlanacağı da aşikârdır. Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu olarak, bu ve benzeri nedenlerle, tasarıya destek
vermeyeceğimizi belirtmek isterim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tasarıyı incelediğimizde, bu tasarının Sayın Başbakanın
dayatmasıyla Meclis gündemine alınması için direttiği bir tasarı olarak
nitelendirmek mümkündür. Zira, Sayın Başbakanın ekonomi kurmayları bile, bu
tasarının yerinde ve zamanında olmadığını ve millî ekonominin bu tasarıyla
önemli ölçüde bir kayba uğrayacağını belirtmişlerdir; çünkü, bugüne kadar,
vergi iadesi almaya hak kazanan vatandaşlarımız, alışverişleri sonrasında fiş
veya faturalarını almakta ve birer gönüllü vergi denetmeni gibi görev
yapmaktaydılar. Bu tasarının yasalaşmasından sonra, vatandaşlarımızın aynı
duyarlılığı gösterebilmesi ne denli mümkündür? Bu konu araştırılmış mıdır?
Ekonomiye getirisi nedir ya da kayıpları neler olacaktır? Bu yasa, zaten
ülkemizde başlı başına bir sorun olan kayıtdışı ekonomiye daha ağır yükler
getirmeyecek midir? Hükümetin sağlayacağı 867 000 000 YTL tasarruf, kayıtdışı
ekonominin getireceği kayıpla kıyaslandığında oran ne olacaktır? Bunların
ciddiyetle irdelendiğini hiç sanmıyorum.
Eğer amaç, emeklilerimizi
vergi iade fişi toplama külfetinden kurtarmak ise, bu duyarlılık için onların
mutlu olacaklarını hiç sanmıyorum. Vatandaşlarımız, gelir kaybına uğramaktansa
bu külfete girmeyi tercih edeceklerdir. Siz gelin, bu duyarlılığınızı başka
konularda gösterin, emekliye, memura, işçiye somut bir şeyler sunun; onların
özlük haklarını iyileştirin, sosyal haklarını iyileştirin, yaşam standartlarını
düzeltin, insanca yaşamalarını sağlayın. Bugün, Avrupa Birliği ülkelerinde,
emekliler, çalışanlara oranla yüzde 10 ile yüzde 30 oranında fazla ücret
alıyorlar. Ülkemizde ise, uğrayacakları gelir kaybı nedeniyle, insanımız emekli
olmaktan korkuyor. Emekli olan vatandaşlarımız, ancak hayatını idame ettirmeye
yetecek maaşlarla, açlık sınırının altında bir yaşam sürdürüyor. Gelin, bu
duyarlılığınızı buralarda da gösterin. Biz de, sonuna kadar destekleyelim
sizleri. Bu, üzerinde hiç çalışılmamış ve sadece Sayın Başbakanın dayatması
neticesinde alelacele kaleme alınmış bir tasarıdır. Gelin, bu yanlış adımdan
vazgeçin; bu tasarıyı, olgunlaştırdıktan sonra tekrar gündeme getirelim.
Yine bu tasarıyla, emekli
maaşlarında, 2006 yılı için, altışar aylık dönemler itibariyle yüzde 3'lük bir
artış öngörülmektedir. Bu artış, emeklilerimizin maaşlarında çok cüzi bir
artıştır. Bu artışla, bir emeklimiz, bankadaki bu farkla, ancak, torununa bir
bayram harçlığı dahi veremeyecektir. Bu da, hükümetimizin, onlara ancak bunu
reva görmesi olarak nitelendirilmekte ve yaralamaktadır.
Adalet ve Kalkınma
Partisinin sosyal refah ve adaletli kalkınma anlayışının da bunun ötesine
gidemeyeceğini bildiğimizden, bu artış oranıyla tasarıya katılmamızı istemeniz
ve âdeta emeklilerimizle dalga geçilmesine seyirci kalmamız beklenemez.
Bu nedenle, emeklilerin
maaşlarında, büyüme ve enflasyon oranları dikkate alınarak, daha anlamlı bir
artış yapılması gerekmektedir. IMF'nin dayatmasıyla işçi emekli maaşlarının
TÜFE'ye bağlanması, bu vatandaşlarımıza yapılan yeni ve büyük bir haksızlıktır.
Üstelik, bu haksızlık bir reform olarak tanımlanmaktadır.
IMF'ye sunulan niyet
mektubunda da açıkça görüleceği üzere, programın uygulanacağı üç yıllık süre
içerisinde, asgarî ücretli işçi dahil, emeklisiyle, memuruyla, köylüsüyle,
küçük esnafıyla tüm dar gelirliler daha da fakirleşecek, satın alma güçleri
ellerinden alınacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tasarının 6 ncı maddesinde belirtilen düzenlemeler, gecikmiş
düzenlemeler olmakla birlikte yararlıdır. İsteğe bağlı sigortalıların prim
ödeme koşuluna bağlı kalmaksızın sağlık yardımlarından yararlandırılmaları
olumludur.
Bu tasarıyla,
sigortalılığı devam edenler yerine "zorunlu sigortalı olanlar"
ibaresinin eklenmesinin yararlı olduğu görüşündeyim. Böylelikle, zorunlu
sigortalı olanlar da sağlık güvencesi kapsamına alınmışlardır.
Bu maddeyle, 1479 ve 2926
sayılı Kanunlara göre, gerek zorunlu ve gerekse isteğe bağlı sağlık sigortası
primi ödeyen, ancak isteğe bağlı sigortalılıktan aylık almaya hak kazanan,
bununla birlikte yapılan düzenlemelerle sağlık sigortası kapsamından çıkmış
olan sigortalılar ve hak sahiplerinin sağlık sigortasından yararlanmalarıyla,
isteğe bağlı sigortalı olmakla birlikte hiçbir surette sağlık sigortası primi
ödememiş olanlara aylık almaya hak kazandıktan sonra sağlık yardımı verilmesi
amaçlanmıştır.
Tasarıyı bu madde
itibariyle desteklediğimizi belirtmek istiyorum; ancak, tasarının tümü
itibariyle, daha önce belirttiğim çekincelerden dolayı desteklemediğimizi daha
önce belirtmiştim; emeklilere yapılan bu ek ödemeyi yüzde 5 yapın, destek
verelim diyorum.
Ayrıca, Türkiye'de
yaşanan ekonomik krizler ve istikrarsızlıklar nedeniyle isteğe bağlı tarım
sigortalılarının ve Bağ-Kurluların prim borçlarını ödemede güçlük çektikleri ve
primleri ödeyemedikleri malumunuzdur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özkan,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bu nedenlerle, sigortalı
ve Bağ-Kurlu vatandaşlarımız, gecikmiş prim borçları faizlerinin silinerek,
anaparanın taksitlendirilmesini talep etmektedirler. Bu, seçimlerde de
verdiğimiz vaatlerden birileriydi; bunu lütfen dikkate alalım.
Hükümet tarafından
Bağ-Kur ve isteğe bağlı tarım sigortalılarının birikmiş prim borç faizlerinin
silinmesi düşünülmekte midir diye soruyorum. Gerçekten, bu konuda
vatandaşlarımız son derece mağdur durumdadır ve hükümetin yardımını acil olarak
istemektedirler. Burada, Sayın Bakanımızdan bu konuda müjdeli, net ve açık bir
cevap bekliyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu tasarıyla gereken amaçlara ulaşılamadığı açıktır. Şu anda
ekranları başında bizleri izleyen emekli vatandaşlarımız, ekonomik durumlarında
herhangi bir iyileştirme olup olmayacağının merakı içerisindedirler. Yıllarca
özveriyle çalışan ve emeklilik haklarını elde etmiş vatandaşlarımızın böyle bir
talepte bulunmaları normaldir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özkan,
lütfen, konuşmanızı toparlayınız, lütfen…
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Devamla) - Sayın Başkanım, toparlıyorum.
Kamuoyunun Sayın
Başbakanla ilgili olarak merakla beklediği ve bir türlü açıklamaktan imtina
ettiği mal varlığı beyanıdır. Bugün açıkladı,
teşekkür ediyoruz kendilerine. Bir memurun yılda en az bir kez vermek
zorunda olduğu bu mal varlığı beyanından, Sayın Başbakanımız belli bir süre
imtina etti; fakat, bugün açıkladı, Türkiye de rahatladı sanırım.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Baykal da açıklasın, biz de rahatlayalım.
BAŞKAN - Sayın Özkan,
lütfen konuşmanızı tamamlayınız efendim, lütfen…
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakın, bugün, devletimizin
her kademesinde yer alan emeklilerimiz gerçekten çok zor durumdalar, açlık
sınırının altında yaşam mücadelesi vermektedirler. Birçoğu, yaşamlarının son
sürecinde kalan sınırlı günlerini banka kuyruklarında, icra mahkemeleri
kapılarında geçirmektedirler. Birçok emeklimizin vefatından sonra ceplerinden
çıkan son yazılar, aylık ödeme planlarıdır.
Bakın, değerli
arkadaşlarım, bugün, ülkemizde 6 700 000 emekli yurttaşımız bulunmaktadır.
Bunların her birinin bakmakla yükümlü oldukları kişi sayısının en az üç kişi
olduğu düşünüldüğünde bu sayı yaklaşık 20 000 000'a; yani, bir başka deyişle
nüfusumuzun yaklaşık üçte 1'ine…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özkan,
ben, size teşekkür ediyorum; mikrofonunuzu açayım, siz de teşekkür edin. Sadece
teşekkür konuşmanızı alayım.
Buyurun.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Devamla) - Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Emeklilerimize
yaşamlarında başarılar diliyorum. Kanunumuzun ülkemize hayırlı olmasını
diliyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sağ olun;
teşekkür ederim Sayın Özkan.
Şahsı adına Amasya
Milletvekili Sayın Hamza Albayrak?.. Yok.
Madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Bir önerge vardır;
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1076
sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı maddesiyle 506 sayılı Sosyal Sigortalar
Kanununun ek 24 üncü maddesine eklenen (m) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Halil
Aydoğan |
Özkan
Öksüz |
İrfan
Gündüz |
|
|
Afyonkarahisar |
Konya |
İstanbul |
|
Ahmet
Yeni |
|
Hamza
Albayrak |
|
Samsun |
|
Amasya |
" m) Özelleştirme
kapsamındaki kuruluşların, özelleştirme uygulamaları sonucu bunlardaki kamu
payının % 15'in altına düşmesinden veya bunların tasfiyesinden yahut tüzel
kişilikleri sona erecek şekilde kapatılmasından önce sosyal yardım zammı
ödemelerine hak kazanmış olanlar ile kamu payı % 50'nin altına düşen Türk
Telekom AŞ'nin devrinden önce sosyal yardım zammı ödemelerine hak kazanmış
olanlara, bu madde gereğince ödenen sosyal yardım zammı ödemeleri, (I) bendindeki
esaslara göre Hazinece karşılanır."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Türk Telekom AŞ'nin devir
sözleşmesinde, "devir tarihi itibariyle SYZ ödemeye hak kazananların SYZ
ödemelerinin Hazinece karşılanacağı" ibaresi yer almaktadır. Ancak, Türk
Telekom AŞ'nin özelleştirilmesi ayrı bir yasayla düzenlenmiştir ve özelleştirme
kapsamına alınmamıştır. Bu durum, yasal bir boşluğun doğmasına neden
olmaktadır. Bu nedenle, anılan kanun tasarısının 6 ncı maddesi yukarıdaki
şekilde yeniden düzenlenmiştir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
istikametinde 6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 7.- 506 sayılı
Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 92.-
Özelleştirme kapsamındaki kuruluşların, özelleştirme uygulamaları sonucu
bunlardaki kamu payının % 15'in altına
düşmesinden veya bunların tasfiyesinden yahut tüzel kişilikleri sona erecek
şekilde kapatılmasından önce sosyal yardım zammı ödemelerine hak kazanmış
olanlara ek 24 üncü madde gereğince 15/8/2003 tarihi ile bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarih arasında ödenen sosyal yardım zammı ödemeleri, (l) ben-dindeki
esaslara göre Hazinece karşılanır."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına Manisa Milletvekili Hasan Ören.
Sayın Ören, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HASAN
ÖREN (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Emekli Sandığı, SSK ve
Bağ-Kurdan aylık veya gelir almakta olanlara ek ödeme yapılması ile gelir ve
aylıklarda 2006 yılında yapılacak artışlara ilişkin kanun tasarısının 7 nci
maddesi üzerinde CHP Grubu adına ve şahsım adına söz almış bulunmaktayım.
Tasarının 7 nci maddesi,
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa bir geçici madde eklenerek, Özelleştirme
İdaresi tarafından Özelleştirme Fonundan ödenmesi gereken, ama bugüne kadar
ödenmeyen sosyal yardım zamlarının Hazine tarafından ödenmesini düzenleyen bir
maddedir.
Değerli arkadaşlarım,
gerçekten, özelleştirmeyle ilgili Türkiye'de çok başarılı işler yaptığını
söyleyen AKP, ne yazık ki, özelleştirme gelirleriyle özelleştirilen insanların
paralarını ödemeyecek kadar zor durumda. Yani, milyarlarca dolar özelleştirme
yapıldığı söylenen ve özelleştirildiği varsayılan yerlerle ilgili, Özelleştirme
Fonundan ödeme yapılacağına, Hazineden ödeme yapılma zorunluluğu getiriliyor.
Tabiî, bu özelleştirme
mağdurlarıyla ilgili de… Biliyorsunuz, özelleştirilen her yerdeki insanların
hakları ödendi ve 30, 35, 40 yaşındaki bu insanlar sokağın ortasına bırakıldı;
fakat, sonradan burada yaptığımız bir düzenlemeyle, 4/C maddesine göre, belirli
oranda özelleştirme mağdurlarıyla ilgili, devlet kadrolarında, Millî Eğitimde,
başka yerlerde işe yerleştirmeler gerçekleştirildi; ama, gözden kaçan çok şey
oldu. Dün, belirli bir fabrikada tornanın başında, planyanın başında usta
olarak çalışanlar, bugün, Millî Eğitimin okullarında hademe olarak çalışmaya
başladılar. Hademe olarak çalışmanın, hademe olmanın kötü olduğu anlamında
söylemiyorum; ama, siz, yıllarca, bir işletmede, tornanın başında, tesviye
makinesinin başında veya orada yıllarca bir işi yapacaksınız, o işin profesörü
olacaksınız, evinize geldiğinizde, o işle ilgili çocuklarınıza bir şeyler
anlatacaksınız, yıllar sonra, özelleştirme mağduru olarak dışarıya
bırakılacaksınız ve sizi alacaklar, 4/C maddesine göre, falanca okulda -belki
çocuğunuzla beraber, o hani sizi profesör olarak gördüğü, hani sizi o tornanın
başında usta olarak gördüğü çocukla beraber- hademelik yapacaksınız. Böyle bir
duruma geldi. Biraz evvel arkadaşlarımız laf attılar. Türkiye'de işlerin iyi
gittiği söyleniyor; ama, ne yazık ki, baktığınızda, Türkiye'nin hiçbir
kesiminin, Türkiye'yle ilgili, iyi gittiğiyle ilgili bir düşüncesi söz konusu
değil.
Şimdi, 170 haftadır
milletvekiliyiz. Baştan 3 haftasını çıkıp, bir de yaz dönemlerinin 12+12, 36
haftasını çıkarsak, 140 haftanın, tahmin ediyorum, Mecliste bir oylama yapılsa
veya Mecliste bir anket yapılsa ilk beşe girecek milletvekillerinden biriyim
bölgesine giden. 140 hafta, her perşembe, Meclis kapandığında bölgeme gittim ve
halkla iç içe olmaya gayret gösterdim. Bunu şunun için söylüyorum: Bölgedeki
insanlar sizlerden çok farklı düşünüyorlar. Ya biz buraya geldiğimizde farklı
boyutta konuşmayı alışkanlık haline getirdik veyahut gittiğimizde, bölgemizde,
dar kalıplar içerisinde, siz AKP örgütü içerisinde veya biz CHP örgütü
içerisinde kalıyoruz. Böyle bir şey yok.
Bakınız, kredi
kartlarıyla ilgili insanlar mağdur durumda, bağırıyorlar. Tarımsal kesimdeki
insanlar mağdur, bağırıyorlar. Sizde belirli ölçüde sağduyulu olan
arkadaşlarımız kabul ediyor bu olayı. Esnaf ve sanatkâr müthiş sıkıntı içerisinde,
onlar da bağırıyorlar. Peki, buraya gelip de, arkadaşlarımız anlatırken,
Türkiye'yi tozpembe gösterirken, hangi verilerle bu işi yapıyoruz; evet,
veriler belli: Enflasyon düşüyor, faiz oranları düşüyor…
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Borsa yükseliyor.
HASAN ÖREN (Devamla) -
Borsa yükseliyor.
Şimdi, hani, hatırlar
mısınız Sayın Vekilim, bir yarışma var televizyonda; 132 kilo girdiler 90
kiloya düştüler. Hiçbir şey vermezseniz, insanlara ölüm orucu tutturur iseniz…
Emeklisi böyle, işçisi, esnafı böyle, köylüsü böyle; siz, enflasyonu ve faiz
oranlarını düşürürsünüz; ama, 132 kilo olan insan 90 kiloya düşmüş olur. Şimdi,
Türkiye'nin durumu bu. Türkiye'de, yüzde 90'lık kesim sefalet içerisinde.
Gerçekten söylüyorum, samimî söylüyorum, siz de bunu biliyorsunuz.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Araştırın, beyaz eşyaya bakın.
HASAN ÖREN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, bakınız, emekliler şu an belki de en zor olan kesimlerden
birisi. Her kurumla, her kurumun içerisinde bütün bir arapsaçına dönmüş.
Emekliler, şu an, yüzde 5 ayda verdiğiniz vergi iadesiyle ilgili yüzde 4'e
düşürüldü. Geçmiş dönemleri hatırlayın. Geçmiş dönemlerde bu ülkelerde
bankerler türemişti. O bankerler, o zaman, yüzde 10'la, yüzde 12'yle, yani,
enflasyonun yüzde 70'lerde olduğu, faizlerin yüzde 90'larda olduğu dönemlerde
yüzde 10'la, yüzde 15'le para satarlardı insanlara. O dönemi yaşadı Türkiye.
Şimdi, aynı olayı siz yapıyorsunuz. Yani, yüzde 5'i yüzde 4'e indirdim
dediğinizde, matematiksel orana vurduğunuzda, aylık yüzde 20 faiz alıyorsunuz;
yani, emekliye yüzde 5 veriyordunuz ayda, topladığı fişlerden dolayı, şimdi
yüzde 4'e düşürdünüz. Nerede bir ekonomiyle ilgili tasarruf çaresi aramaya
kalkmış olsanız, ya emeklide buluyorsunuz ya esnafta buluyorsunuz ya köylüde
buluyorsunuz, başka tarafla ilgili hiçbir güç yetmiyor.
Bakınız, geçenlerde,
kredi kartlarıyla ilgili toplantı yapıyoruz. Bu ülkede 4 vatandaşımız kuş
gribinden vefat etti -Allah rahmet eylesin- bütün Türkiye, hepimiz ayağa
kalktık. Doğruydu yaptığımız, öyle olması gerekliydi ve hâlâ onunla ilgili
çalışmalar devam ediyor. Ama, 34 tane insan kredi kartı borcundan dolayı
intihar etmiş, onunla ilgili sıkıntı had safhaya varmış, komisyonda bununla
ilgili bir şeyler anlatırken, bu AKP İktidarının veya bugünkü hükümetin
-hepinizi tabiî bunun içerisine koymuyorum, yukarıda bir şeyler oluyor,
sizlerin haberi olmayabilir- kimlere teslim olduğuna bir defa daha şahit oldum.
Bir önerge veriyoruz arkadaşlar, önergenin içeriği öyleydi, böyleydi. Sanayi ve
teknoloji grubunda, grubun başkanı Sayın Bakana diyor ki: "Efendim, böyle
bir öneri var, Hükümet olarak katılıyor musunuz?" O kadar basının ve
insanın içinde söylenen tek şey var: "Bankacılara soralım." Böyle bir
şey olabilir mi arkadaşlar?! Toplumun her kesiminden belirli bir şekilde,
müthiş bir şekilde feryat var.
Bağ-Kurla ilgili;
Bağ-Kurla ilgili rahatsızlık sadece emeklilerde değil. Bundan bir ay önce
-Sayın Genel Müdürüm burada, Sayın Bakanım burada- malulen emeklilikle ilgili,
bölgemdeki tanıdığım bir arkadaşın işiyle uğraşıyorum. Gerçekten, bütün
kurumların hepsinden malulen emekli olabilmek için ne gerekli; malulen emekli
olabilmenin koşulu bellidir; heyete gireceksiniz, heyetten üçte 2 çalışamaz
raporu alacaksınız ve bu dosyayı Bağ-Kur Genel Müdürlüğüne gönderip Bağ-Kur
Sağlık Kurulu bu konuda karar verecek; bu kadar basit. Nedir sorun; 55 yaşında,
hiç evlenmemiş, babasının Bağ-Kurundan yararlanmak isteyen, annesinin de sağ
olmasından dolayı, sadece talebi ilaç alabilmek; epilepsi hastası, 55 yaşında,
yatalak vaziyette. Turgutlu Devlet Hastanesine gitmişiz, Turgutlu Devlet
Hastanesi rapor vermiş: "Üçte 2 çalışamaz, malulen emekli olmasında
sakınca yoktur." Getirmişiz, burada Sağlık Kuruluna sunmuşuz, Sağlık
Kurulunun cevabı: "Bir üst hastane." Doğrudur tabiî. İstediği
tetkikler vardır, bir üst hastaneye gitmek gerekli. Bir üst hastane Manisa
Devlet Hastanesi. Manisa Devlet Hastanesine gidilmiş, Manisa Devlet Hastanesi
de Turgutlu Devlet Hastanesinin yazdığının aynısını yazmış. Oradaki öğretim
üyeleri veya oradaki doktor arkadaşlarımız üçte 2 çalışamaz raporunu vermiş.
Bağ-Kur Sağlık Kuruluna gelmiş, Bağ-Kur Sağlık Kurulu demiş ki:
"Üniversiteye göndermek gerekli veya İzmir Atatürk Araştırma Eğitim
Hastanesine gitmesi gerekli." Vatandaşı yine bindirmişiz sedyeye -başında
ben varım, bu olayları ben yaşıyorum bir milletvekili olarak- hastaneye
gitmişiz, hastayı bir hafta yatırmışız. Yattığı süre içerisinde de hasta orada
yere düşüp, kafasında da 8-10 dikiş var... O hastanede de rapor alınmış ve
Bağ-Kur Sağlık Kuruluna, gönderdiği eğitim hastanesinden de rapor gelmiş. Yine
Bağ-Kur Sağlık Kurulu Başkanının imzasıyla gönderilen yazı da: "Sizin
malulen emeklilik talebiniz reddedildi."
Değerli arkadaşlarım, 16
000 kişi böyle müracaat etmiş, içerisinden Sağlık Kurulunun onay verdiği 1 600
kişi, 1 700 kişi.
Şimdi, bu kadar
hastanelerde, bu insanlar, gidiyorlar, bu raporları alıp geliyorlar ve o
hastanelerde o hastayı gören hekimler var, doktorlar var, tahliller yapılıyor;
ama, buraya geldiğinizde, 3 kişiden oluşan ve 14 kişi daha altında olan
doktorlar, o hastayı görmeden ret kararı veriyorlar. Olmaz arkadaşlar. Artık,
tahmin ediyorum, herhalde, bürokrasi siyasetçiyi esir almış vaziyette. Ne
olursunuz, bu insanların gerçekten sorunları çok fazla. Bu insanların sorunlarıyla
biz ilgileneceğiz.
Bakınız -siz de belki
biliyorsunuz- Sayın Kemal Anadol yıllardır milletvekilliği yaptı. Ben
geçenlerde ona bir şey sordum; dedim ki: 22 nci Dönem milletvekili olarak, bu
kadar talep var, işsizlik had safhada, telefonlar susmuyor, sizinkiler de
susmuyor. Geçmiş dönemlerde de bu kadar yoğunluk var mıydı, sizin
milletvekilliği yaptığınız geçmiş dönemlerde de, bu kadar yoğun, işsizlikle
ilgili veya işlerinin gördürülmesiyle ilgili seçmen gelir miydi dediğimde
"hayır, bu kadar olmaz, olmadı" diyordu.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- İş yoktu ki, kim nereye gelecek?! Fabrikalar kapanmıştı.
HASAN ÖREN (Devamla) -
Şimdi, Sayın Vekilim, size gelen 20 kişinin 19 kişisi işsizlikle ilgili
geliyor.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Biz icat etmedik.
HASAN ÖREN (Devamla) -
Hani o pembe tablolar çizdiğimiz, hani o enflasyonun düştüğü, faiz oranları
düştü dediğiniz bu ülkede işsizlik cumhuriyet tarihinin en yüksek düzeyine gelmiş.
Kesimlerin hepsi…
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Böyle devraldık biz.
HASAN ÖREN (Devamla) -
Devralma modası bitti sayın bakan…Milletvekilim… Belki, bakan olacaksınız,
ağzımdan öyle çıkıyor. Sayın Milletvekilim, devralma modası bitti. Ne dediniz:
"acil eylem planı… Bize üç yıl müsaade edin, üç yıl sonunda tüm
yurttaşlarımız cebinde rahatlığı hissedecek." Hissettiler… O ceplerinde
kalan para gittiğinden dolayı bir ağırlık yapmamaya başladı, hissettiler. Onun
için, ülkenin genelinde müthiş bir kaos devam ediyor.
Bakınız, 2004 yılında
emeklilerle ilgili bir karar aldınız. 58 inci Hükümet, Sayın Abdullah Gül,
Başbakan, seyyanen 75 000 000 para verdiniz. Hatta, o zaman da biraz havası
oldu bu işin, o günün Sayın Başbakanı Abdullah Gül, dedi ki: "Enflasyonla
ilgili, artışlarla ilgili değil, bu seyyanen verilen bir paradır" dendi;
ama…
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- Doğru.
HASAN ÖREN (Devamla) -
Doğru; ama, sonradan ne oldu? Hani o -her zaman söylüyorum- IMF'yle
ilişkileriniz, hani, dün katı olduğunuz, dün çok eleştirdiğiniz IMF'nin size
gönderdiği talimatla, o, enflasyonun dışındaki bir 75 000 000 olmaktan çıktı,
yıl içerisinde, enflasyondan doğacak zammı
emeklinin maaşına eklemek
yerine, enflasyonla 75 000 000'u fit ettik. Doğru mudur Sayın Vekilim? Verilen
söz 75 000 000'u seyyanen vermek, yine, artı enflasyon kadar zam yapmaktı. Ama,
ne oldu; tam tersi gerçekleşti.
Değerli arkadaşlarım, şu
an, Türkiye'nin her tarafında, biraz evvel söylediğim gibi, feryatlar
yükseliyor. Biraz evvel, telefonla, arkadaş şunu söylüyor: "Sayın Vekilim,
vergi dairesine borcum var; ama, ben şoförüm, K1 belgesi alacağım. K1 belgesini
alabilmem için de, bana diyorlar ki: 'Git vergi dairesinden borcu yoktur
kâğıdını getir.' Ben de gidiyorum kâğıt almaya, borcum var. Bu borcun, K1
belgesi almakla ne ilişkisi var. Vergi dairesinde diyorlar ki 'borcunu kapat,
ondan sonra sana borcu yoktur kâğıdını verelim' diyorlar." Böyle bir şey olabilir mi arkadaşlar; yani,
bunlara, hep milletvekilleri müdahil olacak, milletvekilleri telefon açacak,
vergi dairelerine, böyle bir şey yapamazsın, kanuna aykırı diyeceğiz, ondan
sonra mı düzelecek veya o vergi dairesi müdürü bunu yanlız başına mı yapıyor;
yani, yukarıdan bir talimat almadı mı? Vergilerin toplatılmasıyla,
toplanmasıyla ilgili, insanların belirli bir ölçüde sıkıştırılmasıyla ilgili
bir talimat almadı mı? Yani, milletvekili, yasama görevini yapan bizler,
Türkiye'de bunlarla mı uğraşacağız? Yasa mı çıkaracağız, yoksa vatandaşların bu
kadar derdiyle ilgili, vatandaşların bu kadar sıkıntısıyla ilgili, vergi
dairesi müdürüne telefon aç...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ören,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Bürokratlara müdahale etmeyelim.
YILMAZ KAYA (İzmir) -
Klasik yöntem haline geldi Hasan Bey, vergi dairesine çağırıp sopa göstermek.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen, karşılıklı konuşmayalım.
HASAN ÖREN (Devamla) -
Vergi dairesine telefon aç, millî eğitim müdürüne telefon aç, telefon açılmadık
yer kalmıyor. Vekil, ricacı bir makam, görevimiz bu. Halbuki, görevimiz burada
yasaları çıkarmak ve tartışmak.
Değerli arkadaşlarım,
gerçekten, emekli zor durumdadır. Eğer, yapılması isteniyor ise, emekliye, şu
an, bir şeyler yapılması isteniyor ise, o geçmiş dönemde 75 000 000 seyyanen
verilen zam gibi, bir 100 000 000'luk, enflasyonun dışında, enflasyon
artışlarının dışında, vergi iadelerinin dışında bir 100 000 000'luk zammın
yapılması, bence bu tartışmaları belirli ölçüde sona erdirebilir, emeklileri
biraz daha istenilen düzeyde, çoluğunun çocuğunun önünde başı dik hale getirebiliriz.
Artık, o emekli arkadaşlarımız, inanın, o millî bayramlarımızın, dinî
bayramlarımızın gelmesini bile istemiyorlar; çünkü, her bayram demek emeklinin
elinin öpülmesi demek, her bayram demek emeklinin o bayramda misafirlere şeker
ikram etmesi demek.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HASAN ÖREN (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Lütfen,
konuşmanızı tamamlayınız.
HASAN ÖREN (Devamla) -
Ama, o cepteki hafiflik, o cepteki paranın kalmamasından dolayı, o güzelim,
buram buram kokan o dinî bayramlarımızın gelmesini iple çeker iken, şimdi,
gelmemesini iple çekiyoruz.
Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ören.
Madde üzerinde 1 adet
önerge vardır; önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1076
sıra sayılı kanun tasarısının 7 nci maddesi ile 506 sayılı Kanuna eklenen
geçici 92 nci maddenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İrfan Gündüz |
Ahmet Yeni |
Halil Aydoğan |
|
|
İstanbul |
Samsun |
Afyonkarahisar |
|
Özkan Öksüz |
|
Hamza Albayrak |
|
Konya |
|
Amasya |
"Geçici Madde 92.-
Özelleştirme kapsamındaki kuruluşların, özelleştirme uygulamaları sonucu
bunlardaki kamu payının % 15'in altına düşmesinden veya bunların tasfiyesinden
yahut tüzel kişilikleri sona erecek şekilde kapatılmasından önce sosyal yardım
zammı ödemelerine hak kazanmış olanlara ek 24 üncü madde gereğince 15/8/2003
tarihi ile bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih arasında ödenen sosyal yardım
zammı ödemeleri ile kamu payı % 50'nin altına düşen Türk Telekom AŞ'nin
devrinden önce sosyal yardım zammı ödemelerine hak kazanmış olanlara ek 24 üncü
madde gereğince 14.11.2005 tarihi ile bu maddenin yürürlüğü girdiği tarih
arasında ödenen sosyal yardım zammı ödemeleri (I) bendindeki esaslara göre
Hazinece karşılanır."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Türk Telekom AŞ'nin devir
sözleşmesinde, devir tarihi itibariyle sosyal yardım zammı ödemelerine hak
kazananların sosyal yardım ödemelerinin Hazinece karşılanacağı ibaresi yer
almaktadır. Türk Telekom AŞ'nin devir tarihi olan 14/11/2005 tarihi ile bu
Kanunun yürürlüğe gireceği dönem arasındaki sosyal yardım zammı ödemelerinin
Hazinece karşılanması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
istikametinde madde 7 geçici madde 92'yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati : 21.23
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 21.36
BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Türkân
MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59 uncu Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
1076 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
3.- T.C. Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu ve
Bağ-Kur'dan Aylık veya Gelir Almakta Olanlara Ek Ödeme Yapılması ile Sosyal
Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur'dan Aylık veya Gelir Almakta Olanlara Ödenen Gelir
ve Aylıklarda 2006 Yılında Yapılacak Artışlar ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1165)
(S. Sayısı: 1076) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Tasarının 8 inci
maddesini okutuyorum:
MADDE 8.- 2/9/1971
tarihli ve 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar
Sos-yal Sigortalar Kurumu Kanununun ek 11 inci maddesinin birinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, maddeye birinci fıkradan sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkralar eklenmiş, mevcut ikinci fıkradaki "Sosyal Sigortalar
Kurumu" ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.
"Bu Kanun ile 2926
sayılı Kanuna göre;
a) Zorunlu sigortalı
olanlar ile eş ve bakmakla yükümlü oldukları çocukları, ana ve babaları,
b) Yaşlılık ve malûllük
aylığı bağlananlar ile eş ve bakmakla yükümlü oldukları çocukları, ana ve
babaları,
c) Ölüm aylığı alanlar,
sağlık sigortası
yardımlarından yararlanırlar."
"Birinci fıkranın
(b) ve (c) bentlerine göre sağlık yardımlarından yararlananlar hakkında bu
Kanunun geçici 7 nci maddesi hükümleri uygulanır."
"İsteğe bağlı
sigortalı olarak aylık alanlar veya bunların hak sahipleri, talepleri halinde
sağlık sigortasından yararlanabilirler."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına Afyonkarahisar Milletvekili Halil
Ünlütepe.
Sayın Ünlütepe, buyurun.
CHP GRUBU ADINA HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, saygıdeğer üyeler; 1076 sıra sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur'dan
Aylık veya Gelir Almakta Olanlara Ek Ödeme Yapılması ile Sosyal Sigortalar
Kurumu ve Bağ-Kur'dan Aylık veya Gelir Almakta Olanlara Ödenen Gelir ve
Aylıklarda 2006 Yılında Yapılacak Artışlar ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 8 inci maddesi üzerinde Grubum ve şahsım
adına söz almış bulunuyorum; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu
yasa değişikliğiyle, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Kanununun ek 11 inci
maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Bu ek 11 inci maddede, Bağ-Kura kayıtlı
olanların sağlık hizmetlerinden yararlanma koşulları belirtilmektedir. Bu
yapılan değişiklikle ne katılıyor; bu
yapılan değişiklikte, öncelikle bu kanun kapsamı içine, 2926 sayılı yasa
kapsamındakiler de ilave ediliyor. 2926 sayılı yasa nedir; bu da, tarımda kendi
adına ve hesabına çalışanların da sağlık hizmetlerinin yönlendirilmesi
düzenleniyor; yani, bizim halk diliyle söylediğimiz tarımda Bağ-Kurlular.
Burada, bir değişiklik
şudur: Ek 11 inci maddede "sigortalılığı devam edenler" denilirken,
bu kısım kaldırılarak, orada "zorunlu sigortalı olanlar" ibaresi
getiriliyor. Ek 11 inci maddede gözükmeyen 2 bent de ilave ediliyor; bunlar
şudur: Birinci fıkranın (b) ve (c) bentlerine göre, yani "Zorunlu
sigortalı olanlar ile eş ve bakmakla yükümlü oldukları çocukları, ana ve
babaları" ve bunun (b) bendinde "Yaşlılık ve malullük aylığı
bağlananlar ile eş ve bakmakla yükümlü oldukları çocukları, ana ve
babaları", "Ölüm aylığı alanlar." "Birinci fıkranın (b) ve
(c) bentlerine göre sağlık yardımlarından yararlananlar hakkında bu Kanunun
geçici 7 nci maddesi hükümleri uygulanır" ve son fıkra olarak da
"İsteğe bağlı sigortalı olarak aylık alanlar veya bunların hak sahipleri
talepleri halinde sağlık sigortasından yararlanabilirler" denilmektedir.
Bir de yapılan bir
değişiklik; o da, ek 11 inci maddede "Sosyal Sigortalar Kurumu"
ibaresi kaldırılmaktadır. Bu da doğru bir kaldırmadır; çünkü, Sosyal Sigortalar
Kurumunun sağlık tesisleri, bilindiği gibi kaldırılmıştır. Yasanın kapsamı daha
ziyade bu doğrultudadır.
Değerli arkadaşlarım,
yasa içinde de belirtildiği gibi emeklilerin konumları düzenlenmektedir. Bugün
emeklilerin yaşam koşulları nedir diye düşündüğümüzde durum pek parlak değil;
içler acısı. Emekli, yaşamının sonbaharını yaşayan kişilerdir, son dönemini
yaşayan kişilerdir. Sonbaharını yaşayan insanlara, biz, nasıl bakıyoruz,
onların sonbaharlarını nasıl değerlendiriyoruz; şöyle bir iki satırla onu
sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bu emekliler sonbaharını
yaşarken aldığı aylıklar yetersiz. Sağlık hizmetlerinin karşılanmasında -ki,
karşılaştığı olumsuzluklar nedeniyle- pek mutlu bir yaşam sürdüklerini iddia
edemeyiz.
Halbuki, Anayasanın 60
ıncı maddesi açık,"Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir" diyor.
"Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır." Yani,
devlete görev veriyor; bunu alacaksın... Peki, böyle bir ortamda sosyal devlet
olabilmenin belirli birtakım kriterleri var; onlar nedir: Sosyal devletin temel
kriterlerinden birisi, işsizliği, yoksulluğu önlemek, gelir dağılımındaki
iyileştirmeyi yapmaktır. Peki, işsizlik çoğaldı, yoksulluk arttı, gelir dağılımındaki
adaletsizlik giderilemedi.
Zaman zaman,
aybaşlarında, televizyonlarda izleriz; bankaların önünde kuyruklar… Bu kış
günlerinde… Hepimizi üzüyor. Bunlar, bizim sonbaharını yaşatmaya çalıştığımız
yurttaşlarımız. Sayın Bakan, yani, o tablo sizi de üzüyor. Bunun çözümünü niçin
bulmuyoruz; niçin bulmuyorsunuz?! Nedir, ne yapılabilir?! Yani, o kış günü,
buzun altında, sabahın 05.00'inde (A) bankasının önüne gidecek, maaş kuyruğunda
bekleyecek. Bunun çözümü basit; nedir: Maaş ödemelerini diğer bankalara da yönlendirebilirsiniz
veya bunu yapamıyorsak, ayda bir gün veya iki gün, o banka, belirli bir salonu
o gün kiralar, o insanları o salonun içine alır, maaşlarını bir zarfın içine
koyar, hem orada onlara çay ikram eder hem de parasını öder; ama, yok… Biz,
insanımızı rahatlatmak bizim düşüncemiz değil, onu yoracağız; o kuyrukta
bekleyecek! Niye bekliyor?! O para o yurttaşın, emeklinin… Bankadan parasını
almaya giden insan kapının önünde beklenmez. O insan, bankaya veya ilgili kuruma
talimat verse, benim maaşımı o bankaya yatırmayın dese, siz, istediği yere
vereceksiniz. Yani, bunu yapabilirsiniz, bunlar basit şeyler. Belki ekonomide
sıkıntılarımız var, onların belki ekonomik sorunlarını çözmede zorlanıyoruz; ama,
insanca bir yaklaşım; para istemiyor Sayın Bakan; biraz anlayış istiyor, biraz
kavrama istiyor, biraz, onu insan gibi görebilmek istiyor! O duyguyu yaşamak
gerekiyor.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, 7 000 000'a yakın yurttaşımız emekli. Emekli aylığı alanların,
tabanı 449-450 milyon lira; ortalama aylıklar 492 000 000 lira. Peki, açlık
sınırı, 548 000 000 lira Sayın Bakanım; yani, ödediğimiz para, açlık sınırının
altında, sonbaharını yaşayan insanlara verdiğimiz para... Şimdi, bir de, eğer
tarım Bağ-Kurundan emekliyse, onunki -yani, söylemekle insan sıkılıyor- 250
civarında; bu insan, geçinecek, bu insan, eşinin ihtiyacı varsa ihtiyacını
giderecek, çarşıya çıksa, alışverişe çıksa, ödemeye gücü yok. O zaman, ne
yapıyor bu emeklilerimiz?!. 7 000 000 emeklinin 3 000 000'dan fazlasının
aldıkları maaş açlık sınırının altında.
Değerli arkadaşlar, peki,
o zaman, emekliler, yaşam koşullarını devam ettirebilmek için ne yapıyor?
Yapılan bir ankete göre, emeklilerimizin yüzde 26'sı ikinci bir iş tutarak
geçimlerini devam ettirmek istiyorlar; yani, daha iyi yaşayabilmek için. Peki,
bu anketin bir sonucu daha var: Emeklilerimizin yüzde 33'ü de, sürekli
borçlanarak geçimlerini temin ediyorlar; yani, her ay, olan borç miktarı,
günden güne artıyor. Bunun sonucu, işte -bunu, bir de kredi kartları da zaman
zaman teşvik ediyordu- zaman zaman gazetelerde okuyoruz, duyuyoruz ve
üzülüyoruz: "Kredi kartı borcundan dolayı intihar..." Bu insanlar,
sonbaharda yaşatmaya çalıştığımız emeklilerimiz, yirmi yılını, yirmibeş yılını
bu topluma vermiş, kamu hizmetinde çalışmış, özel girişimcide çalışmış -sosyal
birikimini- o gün sıkıntılar içinde borçlanmış, primini ödemiş… Bu insanın
çalışamayacağı bir dönemde, bizim bakışımız böyle.
Başka; yani, bu
emeklilerimizin… Bir de, Sayın Bakan bilemiyorum haberiniz var mı, bilginiz var
mı; altı aydan altı aya, emekliler maaş almaya gittiğinde, bankadan derler ki,
"sağlık belgesi getir, sağ olduğuna dair belge getir." Nüfus cüzdanını
veriyor "yok, o beni ilgilendirmez; sağ olduğuna dair nüfustan belge
getireceksin…" Bunun anlamı ne Sayın Bakanım; niye sen sağsın, niye
ölmedin demek! Bir insan, bir bankadan parasını almak için gittiğinde yapacağı
iş, nüfus cüzdanını, kimliğini götürmektir. Kimliğini götüren bir emekli
yurttaşımız, emekli bir SSK'lı, o bankadan parayı almak istediğinde
"hayır, altı aydan altı aya, nüfustan sağ olduğuna dair belge
alacaksın..." Sağlık hizmetini almak istediğinde, altı aydan altı aya, -
sağ olduğuna dair belge getireceksiniz…" Yapmayın arkadaşlar! Bu, öl
demektir, ölüme mahkûm etmek demektir. Niçin ölmedin, diye soruyoruz. Hangimiz,
bir arkadaşımızla karşılaşsak bir yıl, iki yıl sonra "yahu sen ölmedin
mi" deriz; ama, o emekliye, her altı ayda bir "sen ölmedin mi,
ölmediysen, sağ olduğuna dair belge getir…" Efendim, bunu sormak
zorundaymış; niye; SSK pek çok ölü insanlara aylık ödüyormuş. Onun çıkışını,
Sayın Bakan, başka türlü bulun.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Şu anda yok öyle bir şey; siz
eski bilgilere göre konuşuyorsunuz.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla)
- Hayır, biliyorum, var efendim.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Şu anda yok öyle bir şey,
lütfen…
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla)
- Var, var efendim; ben söyleyeceğim.
Şimdi, bu uygulamadan
kurtulunması gerekir.
Bir şeyi daha söylemek
istiyorum. Geçen günlerde, emeklilere biz bu kadar para ödemede bulunurken,
geçen günlerde yapılan, Boğaziçi Üniversitesi öğretim görevlilerince yapılan
bir anket gördüm. Anket aynen şu: En fakir gelir grubunun tüketirken ödediği
vergiler, en zengine göre yüzde 16,5 fazla.
Şimdi, siyasî iktidar
olarak, Gelir Vergisini, Kurumlar Vergisini yeterince tahsil edemeyince dolaylı
vergilere yükleniyoruz ve dolaylı vergilerle de, tüketicilerden hep vergi
tahsil ediyoruz.
Bakın, bir örnek vermek
istiyorum. Buradaki raporda aynen şunu söylüyor: "Fakirler, emekliler
tüketirken vergi ödüyorlar. Gelir ve tüketim üzerinden alınan bu vergilerin
kaynağı Özel Tüketim Vergisi ve Katma Değer Vergisi."
Bakın, benzin... Almış
olduğumuz benzinin yüzde 71'i Özel Tüketim Vergisi ve Katma Değer Vergisi;
yani, benzinin litresine ödediğimiz paranın yüzde 71'i dolaylı vergi, bunu
emekliden tahsil ediyorsunuz. Bu, suda var, elektrikte, diğer alanlarda da var.
Bu tür dolaylı vergilerin artırılarak insanın günlük ihtiyaçlarında kullandığı
mal ve hizmetlerde yaygınlaşması, emekli ve dargelirlileri, âdeta, çok daha
büyük bir sıkıntının içine sokmaktadır.
Vergi dilimlerinde, zaman
zaman Kurumlar Vergisinde düşme olabilir, şartlar elvermiştir; ama, o dolaylı
vergileri azaltmadığınız müddetçe, emeklilerin ödediği Özel Tüketim Vergileri
ve Katma Değer Vergileri, bir nevi dolaylı vergi olarak, daha eline para
geçmeden, hükümetçe geri alınmaktadır.
Bakın, bununla ilgili bir
esnafın düşüncesini aynen okuyorum; vergi verenin hesap sorması gerektiği
söyleniyor da, aynen şunu söylüyor: "Hesap soramıyoruz; niye; biz de
kaçırıyoruz çünkü. Alışveriş yapıyorum, yüzde 18 ödemek yerine, fatura almıyorum,
10-15 milyon kazanç sağlıyorum. Vergi kaçırıyorum, hem de başkalarının vergi
kaçırmasına yardım ediyorum."
İşte, dolaylı
vergilerdeki, Özel Tüketim Vergilerini ve Katma Değer Vergisini belirli
oranlarda yükseltmenizin sonucunda, Sayın Başbakanımızın "eziyettir"
dediği işlem, zaten yurttaşlarca yapılıyordu. "Ben fiş almayayım, siz bana
indirim yapın…"
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ünlütepe,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla)
- Tamamlayacağım.
Niçin, diyor; çünkü,
kazancı, aldığı gelir yetmiyor.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; bir iki cümleyle de, sağlıkla ilgili değinmek istiyorum.
Sayın Bakanım, sağlık
hizmetlerinin… SSK'lı hastaların da sağlık hizmetlerinden, özel hastanelerden
faydalanmasından yakınmalar çoğalmaya başladı. Yaklaşık on ay veya bir yıllığa
yakın bir dönemdir bir uygulama ve bugünkü basında, gazetelerden de okuduğumuza
göre, burada, pek çok hastadan ek ücret talep edildiği söyleniyor. Bu konuda,
belirli bir kuyruk sıkıntısından kurtularak daha sağlıklı bir hizmet verelim
derken, sigortalıyı özel hastanede soydurmayalım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla)
- Hemen, iki üç cümleyle bağlayacağım.
Ek ücret üsteniyor; işte,
şunu sigorta karşılamıyormuş, bunda karşılar mısınız… Bundan kurtulunması
gerekir.
Bağ-Kurlular, zaman
zaman… Doktor seçme hakkı, hastane seçme hakkı kutsaldır ve bu, doğru bir
olaydır; ama, örneğin, pek çok Bağ-Kurlular üniversitelerimizde muayene
oluyorlar. Muayene olduktan sonra, diyor ki "benim Bağ-Kurla anlaşmam yok,
bu parayı siz kendiniz ödeyeceksiniz." Bu, aktif sigortalı, Bağ-Kura
primini ödüyor. Peki, ben… "Bağ-Kurdan alın", "Bağ-Kurdan ben
alamam. Sen bana -atıyorum- 7,5 milyar parayı ödeyeceksin, ondan sonra sen
Bağ-Kurdan al." Peki, o 7,5 milyarı vermeye, o sigortalının gücü var mı,
takatı var mı? Bunlar genellikle üniversite hastanelerinde oluyor Sayın Bakan.
Genel müdürlük olarak, Bakanlık olarak, Bağ-Kur gibi, Sosyal Sigortalar Kurumu
gibi devletin güvencesinde olan sigorta kurumları…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ünlütepe,
üçüncü defa sürenizi uzatıyorum, lütfen, istirham ediyorum...
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla)
- Devletin güvencesinde olan, Bağ-Kur gibi, SSK gibi sosyal güvenlik
kurumlarına üye olanlar, üniversite hastanelerinde tedavi olduklarında,
çocuğunu o hastaneden kaçırmak zorunda kalmasınlar, borç senet vermek zorunda
kalmasınlar. Bu, pek çok -ben
biliyorum- hastanın, gidip, geri dönüp, köyünde tarlasını satıp borcunu
ödeyerek, daha sonra sigortadan parasını almaya çalıştığını görüyorum. Bunun
düzeltilmesinde yarar olduğu kanaatindeyim.
Bu duygularla, tümünüzü
saygıyla selamlıyorum. Yasanın hayırlı olmasını diliyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ünlütepe.
Hükümet adına, Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu.
Buyurun Sayın Bakanım.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; evet, yasanın bir an önce geçmesi adına konuşmamayı tercih
etmiştim bende, İktidar Partisi Grubuna
mensup arkadaşlarımız; ama, bazı soruların cevapsız kalmaması lazım; çünkü, tek
taraflı olunca hakikatin ortaya çıkması bazen gecikiyor veyahut da mümkün
olmuyor.
Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlar; yani, burada hamaset yapmayacağım; ama, emeklilere, hem bir birey
olarak hem bir milletvekili olarak hem bir Bakan olarak ne kadar değer
verdiğimizi, onların ülkemizin maddî, manevî kalkınmasına alınterlerini akıtan
insanlar olduğunu biliyoruz. Hiçbir hükümet, emeklisinin yaşam şartlarını
iyileştirme konusunda geri durmaz, elinden gelen gayreti gösterir. Bizden
öncekiler göstermiştir, biz de gösterdik ve tek bir rakam verdim, dedim ki,
2002 Aralık ayı ile 2005 Aralık ayı içerisinde mevcut sistemden ayrılarak, TÜFE
sisteminden ayrılarak, bizim, Bağ-Kur ve SSK emeklilerine vermiş olduğumuz
miktar 12 katrilyon liradır. İnşallah siz iktidara gelirsiniz, 25 katrilyon
lira verirsiniz, sizi alkışlarız.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) -
İnşallah…
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) - Ortasını bulalım Sayın Bakanım, şimdi verelim.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) - 12 katrilyon lira… TÜFE sistemine
göre para versek 56 katrilyon lira para vermemiz lazım üç yılda; ama, biz, 68
katrilyon lira parayı emeklimize aktarmışız. Yani, 12 katrilyon lira; Hükümet,
imkânlarını zorlayarak, bütçe disiplininin en ücra köşelerine kadar zorlayarak
bu 12 katrilyonu vermiş. Biz de biliyoruz, 450 000 000 lira, 450 000 yeni lira
SSK'nın asgarî aylığı, Bağ-Kurunki daha düşük, Emekli Sandığı göreceli olarak
biraz daha iyi. Haa, 1 milyar maaş alan da var, 800, alan da, maaş var; ama, en
küçüğünü konuştuğumuz için, satın alma gücü itibariyle bu paranın yeterli
olmadığını biliyoruz.
Esas soru: Türkiye'de
sosyal güvenlik sisteminin finansman açığı vardır, emekli aylıkları
yetersizdir. İki önemli cevap vermemiz gereken, Türkiye'nin çözüm bulması
gereken soru budur: "Peki, buna dair ne yapıyorsunuz?" Buna dair,
işte, üç senedir çalışıyoruz, sosyal güvenlik reformu buraya geliyor. Emekli
aylıklarının azlığından şikâyet edenler, hastane kapılarından şikâyet edenler,
Bağ-Kurluların üniversiteye gidememesinden şikâyet edenler... Genel sağlık
sigortasını getiriyoruz. Orada işte, hep beraber bu desteği vereceğiz, artık,
üniversite hastanesi, devlet hastanesi, özel hastane ayırımı kalmadan bu
sisteme prim ödeyen herkesin her hastaneye gidebildiği, doktorunu seçebildiği
bir sisteme kavuşacağız. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Ama, şimdiden itirazlar
geliyor "sağlığı piyasalaştırıyorsunuz, sağlık özelleşiyor…" Yok
böyle bir şey. Belki de, kırk yıldır gerçekleşmeyen sosyalleşmenin en güzel
örneğini genel sağlık sigortasında yaşayacağız; gelecek bu tasarı buraya, enine
boyuna tartışacağız. Koruyucu sağlık hekimliğini önplana alan, çocukları 18
yaşına kadar genel sağlık sigortası güvencesi altına alan, prim ödeme gücü
olmayanların adına devletin prim ödediği, sosyal devletin tam anlamıyla gerçekleştiği
bir sosyal genel sağlık sigortası buraya gelecek. Buna, lütfen, genel muhalefet
anlayışı içerisinde bakmayacağız, ideolojik bakmayacağız. Bu ülkenin gerçeği
bu. Eğer, burada şikâyet ettiğimiz bütün konuların ortadan kalkmasını istiyorsak,
emeklilik sigortasını ve genel sağlık sigortasını, bu Meclis, hayata geçirmek
zorundadır. Eğer geçirmezsek, bu sistemin sıkıntıları ilanihaye devam eder;
buradan, çeşitli vesilelerle, yakınmalarımızı devam ettiririz.
Değerli arkadaşlarım,
sosyal güvenlik kuruluşları, bizde ve bütün dünyada olduğu üzere, katılım esası
üzerine kurulmuş, kurgulanmış sistemlerdir. Bunlar, devletin bizatihi kurumları
değildir. Şimdi soru soruluyor; niye emekliye az veriyorsun, niye emekliye şunu
veriyorsun? Aslında, emeklinin emekli aylıklarının artışı, bu sosyal güvenlik
kuruluşlarının malî yapısı içerisinde mümkün olacak bir hadise. Katkı payı
üzerine… Bunlar, sosyal yardım kuruluşları değil, sosyal güvenlik kuruluşları,
sigortacılık esası üzerine kurulmuş sistemler. Yani, vatandaşımız çalışırken bu
sisteme ne koyduysa, emekliliğinde de onu alması lazım. Bu konudaki
farklılıkları da gideriyoruz. Son ayda, son iki yılda, son üç yılda herhangi
bir statü elde edip, bütün emeklilik hayatı boyunca ondan yararlanmayacak
artık. İster memur olsun -ister Emekli Sandığı- isterse SSK'lı olsun, herkes,
bütün çalışma hayatı boyunca kendi adına ne prim kesildiyse, emekli aylığı o
oranda yüksek olacak veyahut da az olacak. Adil ve eşit emeklilik dediğimiz,
tek çatı dediğimiz sistemin temelinde bu yatıyor.
Şimdi, bu yanlış
algılamayı değiştirmemiz lazım; yani, emekli aylıklarını konuşurken, bu sosyal
güvenlik kuruluşlarını konuşurken, bu kuruluşların, katkı esası üzerine,
katılım esası üzerine kurulduğunu ve bu esas üzerine hareket etmeleri
gerektiğini bilmemiz lazım ki, bunu biliyoruz. Bu kurumlar yeterli olmadığı
için, malî yapıları yeterli olmadığı için, devlet, bu sisteme müdahale ediyor.
Ne yapmış; 2005 yılında, 23 milyar YTL'yi, 23 katrilyonu bu sisteme transfer
etmiş. Oysa, bu kuruluşlar sigorta esasına göre çalışıyorsa, o zaman, sigorta
mantığı içerisinde, gelir ve giderlerinin birbirini karşılaması lazım.
Karşılayamadığı için 22,5 milyar YTL'yi hazineden, sosyal devlet adına, bu
sisteme transfer etmişiz. 2005 yılında, tüm sosyal güvenlik kuruluşlarımızın
harcaması 58 milyar YTL'dir, öyle gerçekleştirilmiştir. Bu 58 milyar YTL'nin 23
milyar YTL'sini hazine vermektedir, geri kalanını da, prim katkısıyla, toplanan
primlerle döndürmekteyiz. Onun için, mutlaka, emeklimizin emekli aylıklarını
konuşurken, bu sosyal güvenlik kuruluşlarının da durumlarını konuşmamız lazım.
Esas mesele burada arkadaşlar. Biz, bu sosyal güvenlik kuruluşlarının malî
yapısını sağlam, sürdürülebilir bir hale getiremezsek, biz konuşuruz, bizden
sonraki Parlamento konuşur, yıllardır konuşulduğu gibi konuşmaya devam ederiz.
Burada, Malatya Milletvekili arkadaşımız Mevlüt Bey çok güzel bir şey söyledi
"3'ü, 5'i tartışmayalım" dedi. Şimdi biz 3 + 3 demişiz, önergelere
bakıyorum, siz de "5" diyorsunuz, 15 diyemiyorsunuz; yani, bir
sorumluluk anlayışı içerisinde hareket ettiğiniz için siz de 3, "5"
olsun diyorsunuz veyahut da "6" olsun diyorsunuz.
KEMAL SAĞ (Adana) - 5 de
makul Sayın Bakanım.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) - 5 olsa ne olacak Sayın
Milletvekilim, 20 yerine 30 olacak yani; bu, derde deva değil. Bütün açık
kalpliliğimle, samimiyetimle konuşmaya çalışıyorum. Yani, sistemin kökünü
düzeltmedikten sonra, hem bugünkü emekliler hem de gelecekte sisteme girecek
emekliler açısından sıkıntı devam eder. Bunu hepimiz bilmeliyiz. Bunu
bilmemizin bize yüklediği sorumluluk var. Bu sorumluluk da, bu sosyal güvenlik
kuruluşlarının malî yapısını düzgün hale getirmemiz lazım, ülkemizdeki
kayıtdışı istihdamı kayıt içine alıp, sigorta tabanını yayarak sisteme daha çok
katılımcı sağlamamız lazım ve bu sosyal güvenlik kuruluşlarının, katılımcılara,
emeklilere verebilecekleri payı daha da artırmamız lazım. Yani, bunların emekli
artışları da kendi finans yapısı içerisinde olması gerekir. Onun için, yani,
hükümete veyahut da devlete dönüp de, emekliye 3 verdin, 5 verdin demekten
ziyade, sistemin finansman yapısını bizim sorgulamamız lazım. Acaba niye Sosyal
Sigortalar Kurumu bu bütçesiyle emekliye daha fazla emekli aylığı verme imkânı
vermiyor, Bağ-Kur finansman yapısı itibariyle niye daha fazla maaş verilmesine
imkân vermiyor; bunu sorgulamamız lazım ve bunun çarelerini bulmamız lazım. Bunun
çaresi, bir ay sonra, iki ay sonra huzurunuza getireceğimiz sosyal güvenlik
reformunda yatmaktadır. Bu reform, belki de cumhuriyet tarihinde, yapısal
anlamda, sosyal politika alanında en önemli değişim reformu, değişim olacaktır,
sosyal politika alanında bir değişikliği gündeme getirecektir. Üç yıldır,
dediğim gibi, bütün sosyal taraflarla bu konuyu tartışıyoruz, olabildiğince
olgun ve mükemmel bir, Türkiye'nin gerçeklerine uygun bir reform olması için
gayret ediyoruz. Elbette, Genel Kurula geldiği zaman, gruplarımızın da değerli
katkılarını alıp, en iyi şekilde, uygulanabilir şekilde hayata geçirmek
isteyeceğiz.
Evet, spesifik bir iki
konuya daha, söz almışken cevap vermek istiyorum. Biri, Bağ-Kur sağlık
kuruluyla ilgili…
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
birkaç saniyenizi rica edeceğim.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, aralarında konuşan veya telefonla konuşan arkadaşlarımız farkında
değil; ama, Başkanlık Divanı konuşmayı anlayamıyor veyahut da konuşan sayın
bakan veya hatipler direkt olarak konuşmalardan etkileniyor; istirham ediyorum.
Buyurun Sayın Bakanım.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) - Eskiden bu mikrofonun sesi daha
şeydi, yani, eski Mecliste. Şimdi, biraz, ben de dinliyorum, Sayın Başkanım,
gerçekten, sesin böyle tonu ve yoğunluğu itibariyle pek boğuluyor; evet.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) - Sayın Başkanım, izin verir
misiniz.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) - Bağ-Kur, bir epilepsi hastası için, Hasan
Bey, rapor konusundaki bir şikâyetini söylediler.
Tabiî, malulen emekli
olmak bazı kriterlere tabi değerli arkadaşlarım. Bunların yerine getirilmesi
lazım. Bunlar yerine getirilmeden, elbette, bu raporlar verilmez; çünkü,
neticede bir emekli aylığı bağlanacak bu rapor alan kişiye. Hasan Beyin verdiği
misalde, zekâ testi yapılması için sağlık kurulu dosyayı geri çeviriyor; ama,
maalesef, ikinci hastane de, hakem hastane de zekâ testi yapmadan, bu raporu
tekrar sağlık kuruluna gönderiyor. Sağlık kurulu, bunu, tekrar ilgili hastaneye
ve mahalline iade etmek zorunda
kalıyor. Bu sebeple arada da birsürü zaman geçiyor. Dolayısıyla, bu
husus, zekâ testi yapılmadığı için, sağlık kurulunun istediği oranda bu rapor
gerçekleşmediği için olumlu bir cevap, maalesef, verilememiş. Yani, bu sağlık
raporları konusunda çok dikkat edilmesi gerekir.
Sayın Milletvekilim bu
maaş kuyruklarından bahsettiler. Biz buna duyarsız kalmadık Değerli Milletvekilim;
göreve gelir gelmez -bizim geldiğimizde Sosyal Sigortalar Kurumunda 4 gündü
maaş ödeme günü- 4 günü 10 güne çıkardık, PTT şubelerini de mevcut bankalara
ilave ettik. Bugün, Türkiye'nin 5 070 şubesinde, SSK'lı vatandaşlarımız emekli
aylığı alabilmekte, bankamatik vasıtasıyla alabilmekteler. O konuda, bazı
-İstanbul'un bir iki yerinde- bize de ulaşan sıkıntılar var, banka şube
sayısını artırmak için de gayret ediyoruz; ama, genelde, hem ödeme günü
sayısını hem de banka şube sayısını artırdık.
Yine, maaş almak için
altı ayda bir yaşam belgesi dediğimiz -yanlış anladıysam lütfen ikaz edin-
"altı ayda bir yaşam belgesi istiyorsunuz" diyorlar; bunu
istemiyoruz.
HALİL ÜNLÜTEPE
(Afyonkarahisar) - Sayın Bakan, daha yeni istendi İstanbul'da; daha dün, emekli
birisi için istendi.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) - Yani, eğer, maksadınız yaşam
belgesiyse, nüfustan kayıt isteme belgesi ise, bunu, bir hayli oldu, kaldırdık.
HALİL ÜNLÜTEPE
(Afyonkarahisar) - Altı ayda bir tedaviye...
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) - Hayır, MERNİS Projesi üzerinden,
kurumlar, bunu, elektronik ortamda alabiliyorlar; yani, elden, manuel olarak,
hiçbir vatandaştan yaşam belgesi istemiyoruz. Eğer varsa örneği, lütfen bana
iletin...
HALİL ÜNLÜTEPE
(Afyonkarahisar) - Ben size ulaştırayım.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) - Ulaştırın; ben gerekli müdahaleyi
yaparım; çünkü, sistemi bu şekilde değiştirdik.
HALİL ÜNLÜTEPE
(Afyonkarahisar) - İstanbul içinde...
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) - Evet, değerli arkadaşlarım, bu
tasarı yeterince tartışıldı ve tasarının bütün teferruatı ortaya çıktı; ama,
meseleye sistem açısından bakmamız gerektiğini bir kez daha ifade etmek
istiyorum. Yoksa, her yıl, burada, emekli maaşlarının oranını tartışmakla, biz,
bu meseleyi çözemeyiz. Onun için de, çok köklü, çok yapısal bir reforma, bir
değişime ihtiyacı var ülkemizin, sosyal politika alanında, sosyal güvenlik
sistemimizi değiştirmek için. Şu anda bunun için önemli bir avantajımız var;
nüfusumuz genç, katılımcının çok olabileceği bir avantajlı nüfusumuzun bize
sunmuş olduğu bir avantajı yaşıyoruz; ama, böyle bir reformu on yıl sonra,
yirmi yıl sonra yapmaya kalkarsak, emin olun, maliyetleri daha ağır gelecektir.
İnşallah, bu tasarılar
Genel Kurula geldiğinde, bunu enine boyuna tartışma imkânını bulacağız.
Sayın Başkanım, çok
teşekkür ediyorum.
Yüce Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Ben de Sayın
Bakanımıza, açıklamaları için teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, 8
inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
9 uncu maddeyi
okutuyorum:
MADDE 9.- 29/7/2003
tarihli ve 4958 sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanu-nunun 8 inci maddesinin
son fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Başkan kadrosunun
boş olması durumunda, Bakan, bu Kanunun 18 inci mad-desinin (A) fıkrasında
sayılan şartları taşıyan birisini vekil olarak görevlendirebilir. Başkanın
geçici olarak bulunmadığı hallerde, Bakan, genel müdürlerden birisini vekil
olarak görevlendirir."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Anavatan Partisi Grubu adına Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir.
Sayın Akdemir, buyurun.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
görüşülmekte olan 1076 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu maddesi üzerinde
şahsım ve Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
BAŞKAN - Pardon…
Sayın Akdemir, şahsınız
adına burada bir söz talebi yok ben yanlış okumuyorsam.
Evet, buyurun, siz devam edin efendim;
buyurun…
DURSUN AKDEMİR (Devamla)
- Grup adına söz almış bulunmaktayım. Düzeltiyorum efendim.
BAŞKAN - Grup adına;
doğru.
Buyurun Sayın Akdemir.
DURSUN AKDEMİR (Devamla)
- Öncelikle, milletvekili arkadaşlarımı ve Yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
görüşülmekte olan kanun tasarısının genel amacını, fatura toplamakta olan
emeklilerimizi kuyruk sıkıntısından kurtarmak ve emeklilerimizi bu sıkıntıdan
kurtarmak için de vergi iadesi uygulamasına son verilmesi ve emekli maaş
artışlarını belirlemek şeklinde özetlemek mümkündür. Tasarıda, vergi iadesinin
kaldırılması sonucu emeklilerin gelir kaybına uğramalarını önlemek amacıyla,
belirli bir oranda, aylıkta ek ödeme yapılması öngörülmektedir. Bu uygulamanın
hayata geçirilebilmesi için kanun çıkarılmasının yanı sıra, mevcut kanunlarda
bazı düzenlemeler yapılmıştır. Dolayısıyla, kanun tasarısında, bazı kanunlarda
değişiklik yapılmasını öngören maddelerin de bulunması doğaldır; ancak,
tasarının geneliyle, üzerinde konuşmak üzere söz aldığım 9 uncu maddesi
arasında bir ilişki kurmak mümkün değildir; yani, önceki maddelerde,
emeklilerimizin yıllık maaş artışları, aylık ek ödeme oranları, sosyal yardım
ödemeleri, kısaca ödemelere ilişkin hususlar vardır; ancak, bu maddede, hiç
gerek yokken, durup dururken, Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanının atanmasına
ilişkin bir düzenleme getirilmiştir. Öncelikle, sırf bu yüzden tasarının 9 uncu
maddesi, kanun tasarısının genelinin lafzı ve ruhuna aykırıdır, uygun
düşmemektedir.
Değerli arkadaşlarım,
maddenin içeriğine baktığımızda, başkan kadrosunun boş olması haliyle, başkanın
geçici olarak bulunmadığı hallerde vekaleten görevlendirmeye ilişkin
düzenlemeler yapıldığı görülüyor. Maddenin gerekçesinde de, yürürlükteki
kanunun, başkan kadrosunun geçici olarak boşalma halinin düzenlenmiş olduğu;
ancak, sürekli olarak boşalması halinin boşlukta kaldığı belirtiliyor ve bu
boşluğun giderilmesi amacıyla söz konusu kanun düzenlenmesinin yapıldığı ifade
ediliyor.
Değerli arkadaşlar, kadro
boşluğunun esasen atamayla giderildiği düşünüldüğünde, bu hususun sürekli veya
geçici olarak ayırımı, vekâlet uygulamasından bir fark yaratmamaktadır. Ancak,
bunun ötesinde, tasarı metninde daha dikkat çeken bir nokta bulunmaktadır.
Kısaca, açıklamak istersem, şunu görürüz: Mevcut kanun metninde, başkanın
olmadığı hallerde, başkanlığa vekâlet edecek kişinin kurum genel müdürlerinden
birisi olacağı hükme bağlanmaktadır. Tasarıda ise, geçici durumlarda, genel
müdürlerinden birisi olacağı hükme bağlanmaktadır. Tasarıda ise, geçici
durumlarda genel müdürlerden birisinin vekâlet edeceği hükme bağlanırken
-burada özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum- kadronun boş olması halinde,
bakanın önereceği herhangi birinin vekâlet etmesi öngörülmektedir. Yani, tasarı
ve gerekçeleri mantığında ele aldığımız da konuyu, başkanın herhangi bir
sebeple, geçici bir süre görevinin başında olmadığı durumlarda, kurumu tanıyan,
işinin ehli ve tecrübeli olması beklenen genel müdürlerden birisi bu göreve
vekâlet edecektir. Bu doğru gözüküyor; ancak, başkanlık kadrosunun tamamen boş
olduğu bir durumda, örneğin, bir emeklilik durumunda, herhangi bir kişi,
kanunun 18 inci maddesine göre, dört yıllık eğitim veren fakülte veya
yüksekokul mezunu herhangi bir kişi bu göreve vekâlet edecektir.
Hepimizin bildiği gibi,
vekâlet süreleri bir sınırlamaya ve şarta da bağlı değildir. Bu bakımdan,
Sosyal Sigortalar Kurumu kadar önemli bir kurum başkanlığının vekâlet adı
altında, kurum dışından ve konuyla ilgisi az olan birisinin ya da meslekî
tecrübe ve deneyimi bulunmayan dört yıllık bir üniversite mezununa emanet
edilmesinin uygun olamayacağı düşünülüyor, düşünmekteyim.
Diğer kurumlarımızda
olduğu gibi, Sosyal Sigortalar Kurumunda da dışarıdan bu şekilde bir
görevlendirmenin, kurum başkanlığı için fayda getirmeyeceği kanaatindeyim.
Diğer taraftan, kadronun
hangi hallerde geçici ve hangi hallerde sürekli boş sayıldığı da anlaşılır ve
net olmadığından, vekâlet uygulamasının, bir miktar da keyfiyete bağlı bir hal
alacağı ve dolayısıyla, liyakati engelleyeceği görülmektedir. Örneğin, hastalık
veya izin gibi durumlar açıkça geçici bir durum olarak değerlendirilebilirken,
görevden uzaklaştırma veya alınma gibi durumlarda ne şekilde bir kabul ortaya
çıkacağı tartışma konusu olabilecektir. İşte bu durumda da, her iktidar
döneminde vekâlet uygulaması, kişiler ya da tercihler bazında farklılık
gösterecek, toplumda zıtlaşmalar olacak, sonuçta kamplaşmalar ortaya
çıkacaktır.
Değerli arkadaşlar, genel
ilke olarak, vekâlet, aslında, aslının özelliklerini taşımaktadır, aslın hak ve
yetkilerine sahiptir. İşte, bu sebepledir ki, vekâlete ilişkin düzenlemeler,
toplumda yönetim bakımından önemlilik arz eder. Bugün, Türkiye'deki en önemli
sosyal güvenlik kurumlarından birinin başkanlığına sessiz sedasız getirilmek
istenen bu düzenleme, bize göre, çok da doğru bir yaklaşım gözükmemektedir.
Vekâleten görevlendirilmede kadronun sürekli veya geçici olarak boş olmasına
ilişkin bir ayırıma gerçekten ihtiyaç var mıdır? Kadronun geçici olarak boş
olduğu hallerde genel müdürlerden birisinin vekâlet etmesi öngörülmüştür. Kadro
da tamamen boşken, neden dört yıllık üniversite mezunu, ancak, vasfı ve
birikimi tam olarak bilinmeyen herhangi bir kişinin atanmasına ihtiyaç
duyulmuştur, imkân verilmiştir? Bu sorunun cevabının verilmesi gerekir. Böyle
bir düzenleme, kurum dışından bir kişinin vekâleten de olsa, kurum başkanlığına
getirilmesi ve bu görevi uzun süreler yürütmesine neden olmayacak mıdır? Gene
bu sorunun cevaplanması gerekiyor.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; vekâletin de bir süresi olmalıdır. Vekâleten atamalara ilişkin
hükümler bu kadar esnek ve keyfiyete tabi olarak yapılmamalıdır. Bir kişi,
makamına uygunsa ya da bu makamı gerçekten hak ediyorsa, neden bekletiliyor,
atanmıyor? Bu sorunun da cevabı gerekir.
Vekâleten
görevlendirmeler, özellikle, uzun sürdüğü takdirde toplumda işlerin
savsaklanmasına ve aksamasına neden olmaktadır. Kurumlarda verimliliği arzu ettiğimiz
halde, verimsizlik ortaya çıkmaktadır. AK Parti Hükümeti, dört yıldan beridir
vekâlet sistemiyle devlet mekanizmasını işletmeye çalışıyor. Kadrolaşma amacını
aramak lazım bunun altında diye düşünebiliriz bir muhalefet temsilcisi olarak.
Liyakate bakılmadığı hemen hemen çok görevlendirmede ortaya çıkıyor. Atama
yapamadığında ya da atamalar yapmakta zorlandığında vekâlet sistemine
başvuruluyor. Böylece, çoğu zaman, deneyimi olmayan ya da az birikimli
kişilerin hatta konuyla bazen ilişkisi olmayan, meslekle ilişkisi olmayan kişiler
bu şekilde vekâleten göreve getirilmektedirler. İşte, bu madde de bu anlayışın
devamı olarak ortaya çıkmıştır diye düşünüyorum.
Benim önerim, Sayın
Bakanım, bu maddenin bir kez daha gözden geçirilmesi ve söylediğim sakıncaları
giderecek şekilde yeniden tanzim edilmesi gerekiyor. Dikkate almanızı bu yüce
kürsüden temenni ediyorum. Aksi halde, hükümet, kadrolaşma iddialarına bir
yenisinin eklenmesine neden olacaktır ve bizim gibi bu iddiada bulunanlar hiç
de haksız olmayacaktır.
Sayın Başkan, sayın
milletvekili arkadaşlarım; bu temennilerimle konuşmamı burada tamamlarken
hepinizi ve Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyor ve tasarı yasalaştığı takdirde
milletimize hayırlı olmasını temenni ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Akdemir.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu ve şahsı adına Isparta Milletvekili Sayın Mevlüt Coşkuner; buyurun.
CHP GRUBU ADINA MEVLÜT
COŞKUNER (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi, şahsım
adına ve yine, temsil ettiğim Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
1076 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu
maddesi üzerinde, Grubum ve şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Şimdi, emeklilerimizi
yakından ilgilendiren bir kanun tasarısını görüşüyoruz. Bu tasarıyı anlatmamdan
önce, AKP sözcüsü Sayın Hamza Albayrak, çok güzel bir cümle kullandı;
"bugün, birlik günüdür, beraberlik günüdür" dedi. Elbette ki, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun da, amacı, anlayışı, söylemi bu şekildedir. Fakat,
sizlere sormak gerekir; hangi birlikten bahsedeceğiz?! Eğer, grup birliği
anlayışı içinde bakacak olursak, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun ve milletvekillerinin
verdiği önerge ne kadar doğru olursa olsun, ona "hayır" demek; ama,
sayın AKP milletvekilleri verdiği zaman da, Sayın Bakan, düşüncesini hemen
değiştirip "evet" diyor ve orada komisyon başkanı da
"katılıyoruz" diyor. Onun ötesinde, tabiî, beni ilgilendiren,
Türkiye'nin birliğidir; insanlarımızın birliğidir ve milletimizin birliğidir.
Eğer, o birlikteliği şöyle değerlendirecek olursak, kriz dönemlerinde konulan
vergilerin kalıcı olduğu bir günde; tabela vergilerini, belediye başkanlarının
yüzde 40'tan 400'lere çıkardığı bir dönemde ihalelerin; belediye başkanları
dahil, hepiniz tarafından adrese teslim edildiği bir dönemde; üniversitelerin
araştırma yapamaması için para gönderilmediği bir dönemde, elması ve pancarını
değerlendiremeyen köylü emeklinin, hani, Mustafa Kemal Atatürk'ün
"efendisi" dediği, o efendinin perişan olduğu ve ümitsiz olduğu bir
günde, hangi birliktelikten bahsedeceğiz; bunu anlayamıyorum. Eğer, birliktelik
istiyorsanız, gelin, şu adrese teslim ettiğimiz ihalelerden vazgeçelim ve
korumacı anlayıştan vazgeçelim. Bizim amacımız da birliktir; o birliğe hep
beraber temel atalım ve onu özleştirelim diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar,
ağzımıza aldığımız zaman, benim de çok sık sık bölgemde kullandığım,
mitinglerde kullandığım Şeyh Bedrettin, Şeyh Edebali, Mevlana, Hacı Bektaş Veli
ve Seyit Veli Babanın 13 üncü, 16 ncı Yüzyılda bizlere öğütlediği Ahilik
anlayışını ve ortaçağ karanlığında ülke kan gölünü götürürken, o imrendiğimiz
Avrupa kan gölünü götürürken, o güzelim insanlar bu ülkede birlik ve
beraberliğin önderliğini yapmışlardır. Eğer ki, siz, isminizin başında olan o
adalet duygusunu gerçekten yüreğinizde hissediyorsanız, önce adaletinize
bakacaksınız, kayırmacılıktan vazgeçeceksiniz.
O nedenle, sizlere, bu
paragrafta küçücük bir şey söylemek istiyorum: Bir Seyit Veli Baba vardır
Isparta Senirkent'in Uluğbey Beldesinde. Seyit Veli Baba cahildir, okumuş
değildir; ama, o yörenin halkı vergilerini ona getirir, o teslim eder. Köyde
kavga olduğu zaman, beldede kavga olduğu zaman onlar yargı önüne çıkmaz, Seyit
Veli Babanın önüne çıkarlar. İşte, adalet oradadır, işte birlik oradadır, işte
dirlik oradadır.
Değerli arkadaşlarım,
konuşmamın esas metnine geçmeden önce, şunu da Sayın Bakana duyurmak isterim:
Birsürü arkadaşımızdan telefonlar alıyoruz ve Isparta SSK Hastanesinde
çalışanlardan da bir telefon aldık. Hani, şu, özel hizmet tazminatları var ya, iyileştirme;
onlar, hâlâ daha ödenmemiştir, bunun ödenmesini de talep ediyoruz.
Değerli dostlarım, şimdi,
bu yasayı görüşürken ve bu tasarıda hedeflenen şey emeklilerimize ödenen vergi
iadelerine ilişkin. Ancak, emeklilerimizin karşı karşıya olduğu zor ekonomik
koşullar yüzde 4'lerle, 5'lerle, vergi iadesinin nasıl ödeneceğiyle çözülecek
gibi değildir; çünkü, daha temel geçim sıkıntıları olan ve geçim sıkıntılarıyla
karşı karşıya gelen bu insanların, önce, her şeyden önce onların ekonomik
durumuna bakmak lazım. Türk-İş'in yaptırdığı araştırmaya göre, Aralık 2005
itibariyle, açlık sınırının 543 000 000, yoksulluk sınırının 1 650 000 000
olduğunu görüyoruz. Eğer ki, bugün, gerçekten buna baktığımız zaman, sanki
emekli suç işlemiş gibi, bu ülkenin yapılandırılmasında taş üstüne taş koyan,
makinelerini çalıştıran insanlarımız sanki krizler yaratmış gibi, sanki onlar
hak etmemiş gibi, eğer ki, biz, hâlâ, bunların yüzde 4'üyle, yüzde 5'iyle
uğraşırsak, öyle zannediyorum ki, biz, kendi kendimizi kandırırız.
Peki, bugünkü gerçeğe
gelelim. Emeklilerimiz ne kadar maaş alıyor: 2006 Ocak ayı itibariyle 1 inci
basamak Bağ-Kur emeklisinin eline 338 000 000 lira geçiyor. Emeklilerimizin
durumu budur; 300 - 500 milyon lirayla yaşamlarını sürdürme mücadelesi
veriyorlar. Yeni bir nesli daha dünyaya getirmiş, kendi ömrünü tamamlamış, yeni
insanları hayatın içine sokmuş… Yani, bir nebze olsun huzur onların hakkıdır;
ancak, bizim, emeklilerimize reva gördüğümüz 3 kuruşun ötesinde yüklediğimiz
daha önemli bir yük vardır. Emeklilerimizin çocukları, torunları işsiz, geçim
sıkıntısı içinde; yani, bir de iş bulamayan çocuklarının, torunlarının yükünü
taşımaya çalışıyorlar. Onların kırılan gururlarını onarmak anlayışıyla, çalıştıkları
bu dönemde, biz, onların yükünü hafifletmeliyiz diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım,
tabiî ki, bizim bunları aşmamız, birlikte olmakla, beraber olmakla olacaktır.
Yüzde 3 zam vererek ve öbür taraftan da yüzde 1 onlardan keserek, öyle
zannediyorum ki, Oferlere verdiğimiz bu parayı onlardan çıkarmanın anlamı
yoktur diye düşünüyorum.
Sesim kısıldığı için,
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Coşkuner.
Sayın milletvekilleri, 9
uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
10 uncu maddeyi
okutuyorum:
MADDE 10.- a) 2/2/1984
tarihli ve 2978 sayılı Vergi İadesi Hakkında Kanun,
b) 17/10/1983 tarihli ve
2926 sayılı Kanunun ek 1 inci maddesi, yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN - Anavatan Partisi
Grubu adına Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan.
Sayın Özdoğan, buyurun.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 1076 sıra sayılı yasa tasarısının 10 uncu maddesinde Anavatan
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi en
derin saygılarımla selamlıyorum.
Artık, bu yasa
tasarısının sonuna gelmiş bulunuyoruz. İnşallah yasalaşır ve Yüce Milletimize,
emeklilerimize hayırlı olur temennisinde bulunuyorum; fakat, bu son maddelerde
bazı görüşlerimi de beyan etmek istiyorum, milletimle paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, son
günlerde Yüce Meclisimizde yaşanan vergi tartışmaları, gündem içinde önemli bir
paya sahip olmaktadır. Yeni yıla girerken, yeniden değerleme oranında bazı
vergi ve harçların yeniden belirlenmesi, ücretliler ve emeklilerin yıllık
olarak verdiği vergi indirim ve iadesine konu olacak belgelerin 20 Ocak 2006
tarihine kadar verilmesi zorunluluğu, beraberinde birçok tartışmayı getirmiştir.
Sosyal politikaların terk edildiği koşullarda vergi ve benzeri uygulamaların
tartışma olmaktan çıkması mümkün değildir. Hele hele de AK Parti İktidarı gibi,
artık, iktidar rehavetine neredeyse tamamen teslim olmuş bir iktidarda, vergi
ve primlerin sorun olmaktan çıkması olası değildir.
Bugün vergi ve birçok
düzenleme, egemen sınıfın taleplerini karşılar biçimde ele alınmakta ve
toplumun büyük bir kesimi tarafından da sürekli tepkiyle karşılanmaktadır.
Anavatan Partisinin itirazının temel noktasını da burası oluşturmaktadır.
Azınlık; ancak, egemen durumdaki tekelci sermayedarlar, vergi uygulamalarını
sürekli kendi lehlerine çevirme konusunda baskı oluşturmaktadır. Bu baskılar
sonucunda, teşvik, istisna ve indirim gibi büyük vergisel avantajlar elde
etmektedirler. Buradan oluşan açıkların kapanması da, emeklilerin ve düşük
gelir gruplarının sırtına yüklenmektedir. Sanki emeklilerimizin lehine bir
değişiklik yapılıyormuş gibi "artık emekliler fiş toplama eziyetinden kurtulacak"
türünden laf cambazlıklarıyla hedef saptırılmaktadır. Sayın Recep Tayyip
Erdoğan'ın müjde olarak sarf ettiği bu sözlerin, kendi içinde bir suç teşkil
ettiği de ayrı bir konudur. Harcamalarının karşılığında belge almamanın, Vergi
Usul Kanununa göre suç teşkil ettiğini biliyor mu Sayın Başbakan?! Bir
taraftan, 2004 yılını kayıtdışıyla mücadele yılı ilan edeceksiniz, sonra
kayıtdışılığı körükleyen bir uygulamayı teşvik edeceksiniz. Bu ne yaman
çelişkidir. Bu kadarla kalsa iyidir. Bu da yetmiyormuş gibi, emeklileri açlık
sınırında ücretlere mahkûm edeceksiniz ve bankalardaki, maaş kuyruklarındaki
eziyetini görmeyeceksiniz; ancak, fiş almayı eziyet olarak
değerlendireceksiniz. Eziyet olan fiş almak değil, fişlerin değerlendirilmesine
ilişkin daha etkili bir sistemin geliştirilememiş olmasıdır. Anavatan Partisi
olarak bizim gördüğümüzü, AK Parti İktidarı nasıl görememektedir?! Yoksa,
iktidar, o gözleri kör mü etmiştir?!
İktidarın ısrarlı
talepleri ve şatafatlı kampanyalarıyla yapılmak istenen şudur: Emeklilerin
vergi iadesinden bir miktar kırpmak ve giderek bu uygulamaya son vermek. Mevcut
uygulamayla, emeklilere, yıl içinde üçer aylık dönemler halinde, yüzde 4
oranında, vergi iadesine mahsuben avans verilmektedir, yıl sonunda matraha göre
beyan ettikleri belgelerin yüzde 5'i vergi iadesi olarak hesaplanmakta, yıl
içinde ödenen yüzde 4'lük tutar düşüldükten sonra, yüzde 1 daha ödenmektedir.
Yeni uygulama ise, toplam yüzde 4 oranında maaşlara ilave edilecek ve
emeklilerden belge alınmayacaktır. Dolayısıyla, emeklilerin yüzde 1'lik bir
kaybı olacaktır. Ayrıca, emekli maaşlarına artış yapılmadığı için, bu yüzde
4'lük vergi iadesini de, maaşlara zam yaptık şeklinde yutturmaya
çalışacaksınız.
Fiş almanın eziyet
olmadığını, bunun bir görev olduğunu, birilerinin Sayın Başbakana öğretmesi
gerekir. Asıl eziyet, emeklileri açlık sınırının altında ücretlere mahkûm
etmektir, maaş kuyruklarında çile çekmelerine neden olan sebepleri ortadan
kaldırmamaktır. Ayrıca, vergi iadesi uygulamasında bu biçimiyle ısrar etmek,
eziyet vermektedir.
Vergi iadesini kaldırmak
bir yana, aksine, her türlü harcamayı kapsama almak, genişletmek gerekir. Gerek
ücretlilerde gerekse emeklilerdeki vergi iadesi uygulamasına konu olacak
belgelere sınırlama getirilmesi nedeniyle, esas olarak harcadığı birçok ürünün
belgesi geçerli olmayınca, bu açığı telafi edecek bir başka belge arayışına
girmenin tam bir eziyete dönüştüğü doğrudur; ama, bunun çözümü, bu uygulamayı
kaldırma olmamalıdır.
İktidar koltuğuna
oturduğu andan bu yana, üç yıl boyunca hep emekliyi hüsrana uğratan Sayın Başbakan,
kendi tabiriyle, müjdelerini sıralamaya devam ediyor. İcraatlarıyla, asgarî
ücrette yüzde 8,65 oranında artış sağlanırken, bugünlerde emekliye reva görülen
zam, ilk altı ay için yüzde 3, ikinci altı ay için yüzde 3; kısaca, toplam
yüzde 6 oranındaki zamla, emekli, ayda 800 gram kıyma alabilecek. Aman, ne
büyük lütuf!
Buradan, iktidara
seslenmek istiyorum: İşçinin, memurun, emeklinin enflasyona ezdirilmeyeceği
taahhütleri nerede kaldı?! Yüzde 3'lük zam kazığı yetmiyormuş gibi, emeklinin
fiş toplayarak aldığı yüzde 5'lik vergi iadesini de yüzde 4'e düşürerek, yüzde
1'ini hiç ettiniz. Yani, toplamda yüzde 6 olan emekli maaşı zammını yüzde 5'e
çektiniz. Allah sizleri başımızdan eksik etmesin diyen bir emekli bulamazsınız
değerli arkadaşlarım.
Şimdi, emekliye müjde
şeklindeki takdimin esasına gelelim. Yüzde 4 vergi iadesi zammı olarak sunulan
artış, aslında, geçen yıllarda üç ayda bir yapılan bir ödemenin, şimdi her ay
yapılacak şekilde yeniden düzenlenmesinden ibarettir. Aylık 450 YTL ücret alan
bir emekli, üç ayda bir vergi iadesine mahsuben, üç ayda bir 50 YTL alıyor, yıl
sonunda da, verdiği fişlerin toplamına göre, eksik kalan kısım devlet
tarafından tamamlanıyordu. Dolayısıyla, ortada yüzde 4 zam diye bir şey yok. AK
Parti, sanki emekliyle dalga geçiyor. Peki, 3 + 3 olarak takdim edilen zam,
emeklinin derdine derman olacak nitelikte midir?! Eğer bu zammı yeterli buluyor
ve bunun için de emekliye müjde şeklinde takdim ediyorlarsa, o medya
mensupları, yatağa girdiklerinde, yaptıkları işi yeniden değerlendirmelidirler.
Sanırım, bunu yaptıklarında, kendilerinden utanç duyarlar. Eğer, müjde olarak
emeklilerin artık fiş toplamayacak olmalarını takdim ediyorlarsa hemen
belirteyim ki, emekli geçim derdindedir. Onun öncelikli derdi fiş toplamak ya
da toplamamak değildir. Kimseye muhtaç olmadan yaşayabileceği bir imkânın
sağlanmasını istemektedir.
Diyelim ki, vergi
iadesine karşılık yapılan yüzde 4 artışı zam olarak kabul edelim ve bunun
üzerine, verilen yüzde 3'lük artışı da ekleyelim, yılın ilk altı ayı için toplam
yüzde 7 zam yapılmış olur. Şu anda 450 YTL alan bir işçi emeklisinin maaşına
yaklaşık 30 YTL zam yapılmış olacak. 450 YTL alan bir emekliye yapılan 30 YTL artışın müjde olarak nitelendirilmesi
mümkün olabilir mi? Yılın ikinci altı ayında da yüzde 3 artışla maaşa 15 YTL
zam gelecek ve böylece yüzde 4 iade zammı, 3 + 3 normal artışla 450 YTL olan
emekli maaşı 495 YTL olacaktır. Peki, Türkiye İstatistik Kurumunun açlık
sınırını 560 YTL olarak açıkladığı bir ülkede, tüm artışlara rağmen ancak 495
YTL'ye ulaşabilen emekli aylığını müjde olarak takdim edenler bu ülkede
yaşamıyorlar mı ya da onların patronları onları o kadar çok doyuruyor ki,
sefalet içinde yüzenleri kendi doygunlukları sebebiyle göremiyor ve
düşünmüyorlar.
Anavatan Partisi olarak
bizim derdimiz, büyük sermaye ya da patronla değil, bizim derdimiz, künyesinde
adalet yazan bir partinin uygulamalarıyla derin adaletsizliklere yol açmasıdır.
Bunun sonucunda da emekli mağdur olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özdoğan,
buyurun efendim.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Anavatan Partisi emeklinin yanındadır ve bu düzenlemeler emeklinin durumuna
dişe dokunur bir iyileşme getirene dek sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz. Ey
AK Parti İktidarı, siz, artık halkın gözünde bittiniz, oy oranınız yüzde
14-15'lere düştü.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Nerede o, nerede?!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Sizi, menfaat karşılığı masa başında çıkarcı müesseselere hazırlattığınız
sahte anketler de kurtaramayacaktır. Anavatan Partisi gümbür gümbür geliyor.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Atma!..
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Bizim yaptırdığımız anketlere göre de Anavatan Partisinin oy oranı yüzde 22.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özdoğan.
Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına Kırşehir Milletvekili Sayın
Hüseyin Bayındır.
Sayın Bayındır, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HÜSEYİN
BAYINDIR (Kırşehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına ve şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
bugün 12 madde olarak üzerinde mutabakata varmaya çalıştığımız, tartışarak
doğruyu bulmaya çalıştığımız, bizi televizyonları başında, evlerinde ailesiyle
birlikte izleyen sevgili emeklilerimizin -Allah onların hepsine uzun ömürler
versin- bizi izleyen o emeklilerimizin maaşlarıyla ilgili, onların vergi
iadesiyle ilgili, o vergi iadesinde toplanan fişler yerine -onlar kaldırılacak-
onların yerine getirilecek olan yüzde 4'lük zamla ilgili konuşuyoruz.
Değerli arkadaşlar,
bence, elbette, çeşitli taraflar konuşacaklar, çeşitli kesimler görüşlerini
söyleyecekler, Sayın Bakan, bu kurumun başındaki bir insan olarak kurumun da
içinde bulunduğu koşulları bize aktaracak. Biraz evvel de aktardı, dinledik de.
Değerli milletvekilleri,
emekli kim, önce ben bunu bir irdelemek istedim ya da kimlere emekli denir.
İnsanlar niçin emekli olurlar; devletine, milletine en dinamik, en genç
yaşında, yasa ve kanunlar çerçevesinde hizmet etmiş ve bu yalan dünyada aktif
iş yaşamını tamamlamış, evlerinde, çocuklarının başında, torunlarının başında,
geriye kalan ömürlerini sağlıkla yaşamaya çalışan ve aldıkları, hak ettikleri
emekli maaşıyla da geçinmeye çalışan insanlardır.
Peki, onlara ne maaş
veriyoruz biz; 450 YTL, 550 YTL, 600-650 YTL. Bunlar, Emekli Sandığına mensup
olabilirler, Bağ-Kurlu olabilirler, SSK'lı olabilirler; ama, açıkça söylüyorum
Sayın Bakanım, hiç alınmayın, emekli, en zor koşullarını yaşıyor. Emeklinin ve
onun dulu ve yetiminin içinde bulunduğu koşullar ve şartlar o kadar ağır ki,
aldıkları maaşın neredeyse tamamına yakını, evi olmayan bir emeklinin -ki,
büyük çoğunluğunun evi de yoktur- ev kirasına dahi yetmediğini hepimiz biliyoruz.
Yüzdelik artışlarla, emekliye, emeklinin derdine çare bulacağınızı da
düşünmüyorum. Daha radikal çözümler, daha radikal adımlar atarak, o en genç
yaşında devletine ve milletine çalışmış olan insanlara hak ettiklerini, zamanında
döktükleri alınterlerinin karşılığını vermek durumundayız. Bunu yapacaksınız,
yapmalısınız Sayın Bakanım.
Genel anlamda, ücretli
kesime, yani, memur, onun emeklisine; işçi, onun emeklisine; Bağ-Kurlu,
bunların emeklilerinde zamdan önce bir telaş başlar ülkede. Başka hiç kimseye
olmayan telaş, emekçi kesime geldiğinde başlar; Bakanlar Kurulu olağanüstü
toplanmaya başlar, bakanlar kendi aralarında tartışırlar, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bu salonunda, Genel Kurulunda tartışırlar, gruplarda konuşulur,
ulusal gazetelerin köşeyazarlarının yazılarında, ulusal gazetelerin
manşetlerinde yer alır. Hepsinde şudur: Emekliye artış ne kadar olacak? O kadar
zor karar verilir ki; emekli bekler, memur bekler, dargelirli bekler; ama, bir
türlü beklenen rakamlar çıkmaz, sanki, çok fazla bir şey verilmiş gibi...
Bugüne kadarkileri ve sizin yaptığınızı da, Sayın Bakanım, söylüyorum. Bir
telaş başlar. Televizyonlarda emekliye ve memurlara gelecek zam konuşulmaya
başlanır. Bekleyiş içinde sürer ve sonunda alışık olduğumuz -ben de onyedi yıl
memurluk yaptım, çok iyi bekledim ve bu işi de bilirim- hükümet adına, hükümet
sözcüsü çıkar ve söylemeye başlar: "Emekliyi, dulu, yetimi, memuru
enflasyona ezdirmedik" der demez, ben tamam derim, eyvah, yine aynı; yine
ezdirdik, yine ezim ezim ezildik. Yüzde 2,5'lik zamlarla, yüzde 3'lük zamlarla…
500 YTL'nin, 600 YTL'nin, yüzde 5'lik olsa bile… Bir de kümülatif lafı falan da
ilave edilir, böyle süslenir ve insanların anlamayacağı şekillere… TEFE'ler,
TÜFE'ler, şimdi yeni çıkan ÜFE'ler ilave edilerek bir şeyler yaratılmaya
çalışılır ve sonuçta, verilen zam, 15-20 YTL'nin de altındadır. Bununla emekliye
sahip çıkmış olabilir miyiz?! Onların haklarının, alınterlerinin karşılığını
vermiş olabilir miyiz?! Değişen hiçbir şey olmadı. Hükümetiniz döneminde de
emeklinin durumunda hiçbir düzelme olmadı.
Yine, yıllardır ve
hükümetiniz döneminde gelir dağılımı adaletsizliği var ve bu dönemde de ayyuka
çıktı. Hiç aklımın ermediği bir konu. Devletin, aynı, Türkiye Cumhuriyeti Devletimizin
çeşitli kurumlarında çalışan, bu insanlar bazen avukattır, bazen doktordur,
bazen mühendistir, öğretmendir, hizmetlidir, teknik elemandır, bir bakarsınız,
kurumun bir tanesinde çok fahiş, farklı bir ücret alır diğerine göre, bir
tanesinde, açlık sınırına yakın bir rakam alır. Örnek, siz, Devlet Su İşlerinde
çalışan bir mühendisseniz, sizin aldığınız para ile Hazine ve Dış Ticaret
Müsteşarlığında çalışan bir mühendis arasında yüzde 50'ye yakın fark vardır.
Sayın Bakanım, onyedi yıl
devletime hizmet ettim memur olarak, 3 Kasım 2002'den bu yana da buradayım,
milletvekiliyim. Ben anlayamadım, aslında, zeki olduğumu da söylerler; yani,
devletin kendi içerisindeki maaş adaletsizliğini algılayamadım. Elinizde; bir
işi düzeltemediniz, yapamadınız, olmadı. Onların bir başka kurumda olmasının
avantajı nedir? Aynı devlete çalışan, aynı 8 saat mesaiyi emeğiyle harcayan
insanlar... Yani, şunu söylemek istiyorum: Gelir dağılımı adaleti kesinlikle
yok. "Var" bir Allah'ın kulu diyemez, derse, çıkıp bu kürsüde söyleyebilirse
de doğru söylemiş olmaz.
Şimdi, gelir dağılımı
adaletsizliği devlette böyle. Dışarıda asgarî ücretli 380 YTL.
Şimdi, burada bir hususu,
içimde kalan bir hususu sizinle paylaşmak istiyorum. 2006 yılı bütçesi
konuşulurken, Sayın Başbakan, bu kürsüde, asgarî ücrete yapılan 30 YTL'lik
zammı anlattı ve 380 YTL olduğunu, bunu kendilerinin getirdiğini söyledi.
Doğru, kendiniz getirdiniz. Sayın Başbakan orada bir ifade daha kullandı; dedi ki Sayın Başbakan:
"Asgarî ücretli bu 300 lirayı harcıyor, cebinde 80 YTL'si kalıyor"
dedi. Hayır Sayın Başbakan, asgarî ücretlinin cebinde 80 kuruş kalmıyor. Asgarî
ücretli açlık sınırının altındaki bir rakama çalışıyor. Yarattığınız,
getirdiğiniz, dayattığınız, özelleştirme anlayışıyla devletin kurumlarını
özelleştirdiniz. Oralara…
Bir örnek vereyim ben
size: Anadolu'da, benim Kırşehirim'de ya da sizin bir başka vilayetinizdeki
insanlar, eskiden, Ankara'ya geldiklerinde, Köy Hizmetlerinde -ki, kapattınız-
ya da bir başka, devletin kurumunda, Karayollarında, herkes kendi özelliğine
göre, şoför olurlardı, bekçi olurlardı, aşçı olurlardı, işçi olurlardı,
sendikal haklara sahiptiler, devletin buna bir bakış açısı vardı, toplu
sözleşme hakları vardı ve devletten de maaşlarını alırlardı, bir parça rahat
yaşarlardı. Şimdi onlar bitti, şimdi onlar bitti. Ne oldu peki, bitti de, bu
hizmetleri kim görüyor şimdi; Özelleştirme... Hani, devlet iç çamaşırı mı
satar, devlet şunu mu yapar, devlet bunu mu yapar, bırakın özel sektöre...
Tüccar devlet anlayışıyla özelleştirdiniz, şimdi, yoksul, fakir fukaranın
çocukları, bırakın eğitimsizini, en eğitimlileri bile, 380 YTL'lik asgarî
ücrete tabi tutuldu. Bunun sonucu ne oldu; -İçişleri Bakanımız da buradalar-
bunun sonucunda, ülkede ahlakî yozlaşma, yolsuzluk, çete-mafya ilişkisi,
kapkaç, gaspçılar ve adi hırsızlık arttı, gelir dağılımının adaletsizliğinin
yarattığı, altında gelir dağılımı adaletsizliğinin yatmasından kaynaklıdır.
Hani, bizim sözümüz vardır, biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar. İşte,
koptu; kapkaçın önüne geçilemiyor, hırsızlığın önüne geçilemiyor, mahallelerde,
sevgili milletvekillerim, artık, muhtarlar ya da diğer insanlar, kendileri
mahalleleri beklemeye başladılar. Açlık var ülkede, yoksulluk var, buna yok
diyeceksiniz, deseniz de var, demeseniz de var. Karışık rakamlarla, TEFE'lerle,
TÜFE'lerle, kümülatif... Anlaşılmayan ya da çoğumuzun anlayamayacağı
kelimelerle bize verilen zamları, artık, izah etmenize falan gerek yok.
Vatandaşın eline verin parayı, vatandaş alır şıkır şıkır sayar, kaç lira
olduğunu bilirler. Vatandaşa siz ne kadar para verecekseniz, ona bakacaksınız
diye düşünüyorum.
Şimdi, nerede hata
yapılıyor; ben birkaç hususu da vurgulamak istiyorum. IMF ile tam teslimiyetçi
ilişkiye girdiniz. Sıcak paranın ülkeye kontrolsüz girişine seyirci kaldınız.
Aşırı düşük kura duyarsız kaldınız. Reel ekonomiyi ve üretimi dışladınız. Kamu
yatırımlarını rafa kaldırdınız. Özelleştirme, talan ve yabancılaştırmayı bayrak
yaptınız. Çarpık ve adaletsiz vergi düzenini daha da bozarak sürdürüyorsunuz.
Tarım ve hayvancılığı bitirdiniz, ortada yok böyle bir şey. Sosyal devlet kurum
duyarlılığını yitirdi. Sırtınızı sermayeye dayadınız, çalışanları ve emekçileri
ezdiniz. Asıl önemlisi, kuralsızlık, hukuksuzluk ve yolsuzluklara maalesef
teslim oldunuz.
Şimdi, bir mal bildirimi,
on gündür, on günü aşkındır ülkemizin gündemini meşgul ediyor ve "Sayın
Başbakan, açıkla, üzerinde neyin var" denildiğinde, Sayın Başbakan bir
türküyle cevap verdi, bir türkü söyledi, "makaram sarı bağlar" diye
başlayan bir türkü. Genel Başkanım Deniz Baykal da, Mahzuni'nin, çok anlamlı
"yiğit muhtaç olmuş kuru soğana" türküsüyle cevap verdi. Şimdi, bu
türkü kervanına bir eşlik de ben yapmak istiyorum. Biz, 1970'li yılların
sonlarına doğru bu türküyü çok söyledik. Bu türkü çok anlamlı, bu türküyü iyi
anlamak gerekir, bu türküyü iyi anlayanlar başarılı olur diye düşünüyorum.
MEVLÜT AKGÜN (Karaman) -
Siz niye başarılı olamadınız?
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Havasıyla söyle.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Devamla) - O da şu:
"Ne demek efendim
bey ve amele,
Fakir soymak yakışır mı
kemale.
Rüşveti hak bilip her
dakka hile,
Yapıp yapıp inkâr
edenlere yuh olsun" demişti Selda.
Elbette, yuh olsun
diyorum bu işi yapanlara, soyanlara, soyup da kaçanlara!
Hepinizi, Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Oylamasının
tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
III. - YOKLAMA
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, maddenin oylanmasından önce bir yoklama talebi
vardır.
Şimdi, bu talebi yerine
getireceğim. Önce, yoklama talebinde bulunan sayın üyelerin isimlerini okutup,
salonda bulunup bulunmadıklarını kontrol edeceğim. Yeterli sayıda sayın üye
salonda hazırsa, elektronik cihazla yoklama yapacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
maddenin oylanmasından önce yoklama yapılmasını talep ederiz.
Gereğini arz ederiz.
BAŞKAN - Milletvekili
arkadaşlarımızın isimlerini okuyorum:
İzmir Milletvekili Sayın
Nükhet Hotar Göksel?.. Burada.
Konya Milletvekili Sayın
Kerim Özkul?.. Burada.
Konya Milletvekili Sayın
Ahmet Işık?.. Burada.
Osmaniye Milletvekili
Sayın Mehmet Sarı?.. Burada.
Van Milletvekili Sayın
Yekta Haydaroğlu?.. Burada.
Diyarbakır Milletvekili
Sayın İrfan Yazıcıoğlu?.. Burada.
İstanbul Milletvekili
Sayın İrfan Gündüz?.. Burada.
Elazığ Milletvekili Sayın
Necati Çetinkaya?.. Burada.
Edirne Milletvekili Sayın
Necdet Budak?.. Burada.
Ağrı Milletvekili Sayın
Kerim Yıldız?.. Burada.
Ankara Milletvekili Sayın
Doğan Topaloğlu?.. Burada.
Batman Milletvekili Sayın
Afif Demirkıran?.. Burada.
Konya Milletvekili Sayın
Ahmet Büyükakkaşlar?.. Burada.
Erzurum Milletvekili
Sayın Muzaffer Gülyurt?.. Burada.
Çanakkale Milletvekili
Sayın İbrahim Köşdere?.. Burada.
Diyarbakır Milletvekili
Sayın Mehmet Fehmi Uyanık?.. Burada.
Kocaeli Milletvekili
Sayın Nevzat Doğan?.. Burada.
Konya Milletvekili Sayın
Orhan Erdem?.. Burada.
Diyarbakır Milletvekili
Sayın Cavit Torun?.. Burada.
Kütahya Milletvekili
Sayın Alaettin Güven?.. Burada.
Sayın milletvekilleri,
yoklama için 5 dakika süre vereceğim.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
Sayın milletvekilleri,
isimlerini okuduğum sayın üyeler, lütfen, cihaza girmesinler.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
3.- T.C.
Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur'dan Aylık veya Gelir
Almakta Olanlara Ek Ödeme Yapılması ile Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur'dan
Aylık veya Gelir Almakta Olanlara Ödenen Gelir ve Aylıklarda 2006 Yılında
Yapılacak Artışlar ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1165) (S. Sayısı: 1076) (Devam)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı
yetersayısı vardır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, Genel Kurulumuzun almış olduğu karar gereğince bugünkü çalışma
süremiz dolmuştur.
Alınan karar gereğince,
kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 8 Şubat 2006 Çarşamba
günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati : 23.06