DÖNEM: 22 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
CİLT : 110
57 nci
Birleşim
1 Şubat 2006 Çarşamba
İ Ç İ N D E K İ L E R I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Konya Milletvekili Ahmet Işık'ın, Konya'nın iktisadî kalkınmasına ve
hayat standardının yükselmesine etki edecek olan mavi tünel sulama ve içmesuyu
projesinin sağlayacağı yararlara ilişkin gündemdışı konuşması ve Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in cevabı
2.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün'ün, sabit ve mobil telefonlarla
yapılan iletişimden alınan yüksek vergiler sonucunda vatandaşların iletişim
hizmetlerinden yeterince yararlanamamasının getirdiği olumsuzluklara karşı
alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması
3.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, üreticilerin ve ihracatçıların
Türkiye ekonomisine kazandırdıkları işgücü ile katmadeğere ve işadamlarına
hükümetçe destek verilmesinin kalkınmaya sağlayacağı katkılara ilişkin
gündemdışı konuşması
B) Tezkereler ve
Önergeler
1.- Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş'ın (2/677) esas numaralı kanun
teklifini geri aldığına ilişkin önergesi (4/357)
2.- Isparta Milletvekili Mehmet Sait Armağan'ın (6/1624) esas numaralı
sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/358)
C) Gensoru,
Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ
1.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 45 milletvekilinin, İzmir İlinde
çimento sektöründeki denetimsiz fiyat oluşumunun ve tekelleşme iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/334)
2.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ali Topuz, İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol ve Samsun
Milletvekili Haluk Koç'un, kuş gribi hastalığının yaygınlaşmasının nedenleri
ile toplum sağlığına ve ekonomiye etkilerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/335)
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin,
Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
3.- İzmir Milletvekili Fazıl Karaman ile Balıkesir Milletvekili Ali
Osman Sali'nin; 178 Sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (2/614) (S. Sayısı: 1055)
4.- Kırşehir Milletvekili Hacı Turan'ın; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve
İçişleri Komisyonu Raporu (2/675) (S. Sayısı: 1070)
V.- SORULAR VE CEVAPLAR
A) YazIlI
Sorular ve CevaplarI
1.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, İzmir Kültür ve Turizm Müdürü
hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Atilla KOÇ'un cevabı (7/10999)
2.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü
hakkındaki suçlamalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Cemil
ÇİÇEK'in cevabı (7/11002)
3.- Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, AİHM'nin bir kararıyla ilgili
açıklamasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı
(7/11024)
4.- Adana Milletvekili Mehmet Ziya YERGÖK'ün, AİHM'nin bir kararıyla
ilgili açıklamasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in
cevabı (7/11027)
5.- Antalya Milletvekili Osman KAPTAN'ın, Danimarka'da yaptığı basın
toplantısındaki bazı sözlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı
Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/11035)
6.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya Adliye Sarayı inşaatının
yer seçimine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/11037)
7.- Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Genel
Sekreter Yardımcısının intiharına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil
ÇİÇEK'in cevabı (7/11039)
8.- Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Genel
Sekreter Yardımcısının intiharına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil
ÇİÇEK'in cevabı (7/11040)
9.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, bir zanlının serbest
bırakılmasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/11212)
10.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in, tutuklu ve hükümlülere
ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/11213)
11.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, depremden etkilenen hizmet
binalarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı
(7/11284)
12.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, depremden etkilenen hizmet
binalarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/11321)
13.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Emlak Vergisi birim değerlerinin
belirlenmesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı
(7/11421)
14.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, kayıtdışı ekonomiye ilişkin sorusu
ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/11424)
15.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Aksaray'daki bir köy yolunun
onarımına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı
(7/11478)
16.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Aksaray'daki bir köy yolunun
onarımına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı
(7/11479)
17.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Aksaray'daki bir köy yolunun
onarımına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/11481)
18.- Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ'ün, teftiş kurulu başkanlığına
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/11501)
19.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Avlan Gölündeki çevre
sorunlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı
(7/11531)
20.- İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, Kültür Bakanlığı ve Turizm
Bakanlığının birleşmesi sonrasındaki personel atamalarına ilişkin sorusu ve
Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/11551)
21.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya'daki hava
kirliliği ölçümlerine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin
cevabı (7/11609)
22.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, bir müsteşar yardımcısı
hakkındaki iddialara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un
cevabı (7/11665)
23.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Hepatit B aşısı uygulamasına
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/11683)
24.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Makine ve Kimya Endüst-risi
Kurumuna ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi GÖNÜL'ün cevabı
(7/11707)
25.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TMSF yetkililerinin çelişkili
bilgiler verdiği iddiasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/11727)
26.- İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, Irak'tan ithal edilen
hurdalardaki radyasyon iddialarına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı
Ali COŞKUN'un cevabı (7/11743)
27.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, 1987-2002 yılları arasında OHAL
bölgesi dışına çıkarılan kamu personeline ilişkin Başbakandan sorusu ve
İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/11754)
28.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TMSF'ye devredilen bankalara
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in
cevabı (7/11773)
29.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, ihracatla ilgili bazı
verilere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/11774)
30.- Antalya Milletvekili Atila EMEK'in, boşanmalardaki artışa,
-İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, Altındağ Belediyesinin dağıttığı
bir kitapçığa,
İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Nimet ÇUBUKÇU'nun cevabı (7/11780,
11781)
31.- Diyarbakır Milletvekili Muhsin KOÇYİĞİT'in, yurt dışına çıkarılan
tarihî eserlere ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı
(7/11806)
32.- Diyarbakır Milletvekili Muhsin KOÇYİĞİT'in, müze ve kütüphanelerin
güvenliğine ve envanter çalışmalarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Atilla KOÇ'un cevabı (7/11807)
33.- İstanbul Milletvekili Göksal KÜÇÜKALİ'nin, bütçe görüşmelerindeki
bir ifadesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı
(7/11818)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak altı oturum yaptı.
Tokat Milletvekili İbrahim Çakmak'ın, yenilenebilir enerji kaynaklarının
önemine ve enerjiyi verimli kullanmak için alınması gereken tedbirlere ilişkin
gündemdışı konuşmasına, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler cevap
verdi.
İstanbul Milletvekili Ünal Kacır, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kurun
prim alacaklarının yeniden yapılandırılmasının sağlayacağı yararlara,
Kocaeli Milletvekili Salih Gün, Belediye Yasasının yanlış uygulanmasının
meydana getirdiği sorunlara; yolsuzlukların ve usulsüzlüklerin önlenmesi ve
belediyelerin hizmetlerini daha verimli bir şekilde yapabilmeleri için alınması
gereken tedbirlere,
İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.
Ankara Milletvekili Yakup Kepenek ve 42 milletvekilinin, amatör
sporların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
(10/332),
İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü ve 43 milletvekilinin, 19.1.2006 tarihinde
yapılan Türkiye Futbol Federasyonu seçimlerine müdahale edildiği iddialarının
araştırılması (10/333),
Amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun
bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve
öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın Hırvatistan
Parlamentosu Başkanı Vladimir Seks'in resmî davetine bir parlamento heyetiyle
birlikte icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul edildi.
Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler" kısmının 11 inci sırasında yer alan (10/35), 12 nci
sırasında yer alan (10/40), 37 nci sırasında yer alan (10/73), 73 üncü
sırasında yer alan (10/115), 195 inci sırasında yer alan (10/247) ile 268 inci
sırasında yer alan (10/327) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin
görüşmelerinin Genel Kurulun 31.1.2006 Salı günkü birleşiminde ve birlikte yapılmasına;
görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin CHP
Grubu önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmediği,
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının 322 nci sırasında yer alan 1070 sıra sayılı kanun
teklifinin bu kısmın 4 üncü sırasına, bastırılıp dağıtılan ve gelen kâğıtlarda
yayımlanan 1076 sıra sayılı kanun tasarısının 48 saat geçmeden 5 inci sırasına,
4 üncü sırasında yer alan 848 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı sırasına, 5
inci sırasında yer alan 1066 sıra sayılı kanun tasarısının 7 nci sırasına, 320
nci sırasında yer alan 1068 sıra sayılı kanun tasarısının 8 inci sırasına, 326
ncı sırasında yer alan 1074 sıra sayılı kanun teklifinin 9 uncu sırasına, 209
uncu sırasında yer alan 816 sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu sırasına, 211
inci sırasında yer alan 818 sıra sayılı kanun tasarısının 11 inci sırasına, 317
nci sırasında yer alan 1064 sıra sayılı kanun tasarısının 12 nci sırasına, 321
inci sırasında yer alan 1069 sıra sayılı kanun teklifinin 13 üncü sırasına
alınması ve diğer kanun tasarı ve tekliflerinin buna göre teselsül
ettirilmesine; Genel Kurulun 31.1.2006, 1.2.2006, 2.2.2006, 7.2.2006, 8.2.2006
ve 9.2.2006 tarihli birleşimlerinde çalışma sürelerinin 15.00-20.00 saatleri
arasında olmasına; 31.1.2006, 1.2.2006, 7.2.2006, 8.2.2006 tarihli
birleşimlerde sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmeyerek, bu
birleşimlerde kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine ilişkin AK Parti
Grubu önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildiği;
Açıklandı.
Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı, Hatay Milletvekili Sadullah
Ergin'in, konuşmasında, ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri
kendisine atfetmesi nedeniyle bir açıklamada bulundu.
Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç'ın, Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması ve Bankalar Kanunu Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma
ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketi
Hakkında Tesis Edilecek Bazı İşlemler Hakkındaki Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair (2/236),
Kocaeli Milletvekili Salih Gün'ün, Amatör Kümeye Düşen Futbol
Kulüplerinin Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Olan Borçlarının Affı Hakkında
(2/616),
Kanun Tekliflerinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergelerinin,
yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmedikleri açıklandı.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri
alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden,
2 nci sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısının (1/1030) (S. Sayısı: 904) görüşmeleri, ilgili
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından,
Ertelendi.
3 üncü sırasında bulunan, İzmir Milletvekili Fazıl Karaman ile Balıkesir
Milletvekili Ali Osman Sali'nin, 178 Sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin
(2/614) (S. Sayısı: 1055), 1 inci maddesi üzerindeki görüşmeler tamamlandı; 1
inci madde için yapılan oylama sonucunda Genel Kurulda karar yetersayısı
bulunmadığı anlaşıldığından ve çalışma süresi de dolduğundan,
1 Şubat 2006 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime
20.01'de son verildi.
İsmail Alptekin
Başkanvekili
|
Yaşar Tüzün |
Harun Tüfekci |
|
Bilecik |
Konya |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
Bayram Özçelik
Burdur
Kâtip
Üye
II. - GELEN
KÂĞITLAR No.: 75
1 Şubat 2006 Çarşamba
Sözlü Soru Önergeleri
1.-Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, kapatılan Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğünün Mersin'deki bazı personelinin atama yerlerine
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1644) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27/12/2005)
2.- Balıkesir Milletvekili Sedat PEKEL'in, veremle
mücadele çalışmalarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1645)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/1/2006)
3.- Tokat Milletvekili Feramus ŞAHİN'in, Hacı Bektaş-ı
Veli Müzesinin onarımına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1646) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/1/2006)
Yazılı Soru
Önergeleri
1.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, İzmir ile ilgili
bir beyanına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11860) (Başkanlığa
geliş tarihi: 20/12/2005)
2.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, Hac
organizasyonlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11861)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/12/2005)
3.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, içkili yer
izinleriyle ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/11862) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/12/2005)
4.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, bazı
ekonomik verilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11863)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30/12/2005)
5.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, bir
televizyon programındaki bazı açıklamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/11864) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/12/2005)
6.- Ankara Milletvekili Yılmaz ATEŞ'in,
Ankara-Yenimahalle Belediyesinin yaptırdığı bir ankete ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/11865) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/12/2005)
7.- Antalya Milletvekili Atila EMEK'in, bölünmüş yol
projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11866) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30/12/2005)
8.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun,
bakanlıklara iade edilen atama kararnamelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/11867) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/12/2005)
9.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya
ulaşım planı ile ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/11868) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/12/2005)
10.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Dünya
Ticaret Örgütüne bulunulan taahhütlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/11869) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/12/2005)
11.- İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, personel
maaşı ödeyemeyen belediyelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/11870) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2006)
12.- İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, kamu
hastanelerinin gelir kaybının önlenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/11871) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2006)
13.- İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, yabancılara
mülk satışına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11872) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2/1/2006)
14.- İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, AB'nin Türk
üniversitelerinin projelerinin finansmanına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/11873) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2006)
15.- Hatay Milletvekili Fuat ÇAY'ın, Amanos Dağında
tesis kurulduğu iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11874)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2006)
16.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Ziraat
Bankasının personel alımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11875)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2006)
17.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat MELİK'in, Türk
Dil Kurumunun yazılı basında kullanılan Türkçe üzerindeki denetimine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11876) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2006)
18.- Antalya Milletvekili Tuncay ERCENK'in, THY'nin
bazı uçakları seferden kaldırıp kaldırmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/11877) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2006)
19.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, şehit
yakınlarına sağlanan haklara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11878)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2006)
20.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, hakkındaki bazı
işlemlerle ilgili kamu görevlilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/11879) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/1/2006)
21.- İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, Cilvegözü
Sınır Kapısı ile ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/11880) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/1/2006)
22.- Çanakkale Milletvekili Ahmet KÜÇÜK'ün,
Çanakkale'deki kamu personelinin görev değişikliklerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/11881) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/1/2006)
23.- İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, Rus
doğalgazında kesinti olduğu iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/11882) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/1/2006)
24.- İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, inşaat
sektörünün deprem kuşağına göre yönlendirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/11883) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/1/2006)
25.- Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, bütçeden
derneklere yapılan yardıma ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11884)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4/1/2006)
26.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, İzmir'de
çimento ve hazır beton fiyatlarındaki artışa ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/11885) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/1/2006)
27.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in, Konya
gezisinde bir şahsı ziyaret edip etmediğine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/11886) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/1/2006)
28.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, kuş gribi
vakalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11887) (Başkanlığa geliş
tarihi: 6/1/2006)
29.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Danıştayın
TÜPRAŞ'ın bir grup hissesinin satışıyla ilgili kararına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/11888) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/1/2006)
30.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, zamanaşımına
uğrayan ceza davalarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11889) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/12/2005)
31.- Bursa Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIK'ın, adli
yardımla görevlendirilen avukatların ücretlerinin ödenmemesine ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11890) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/1/2006)
32.- Ankara Milletvekili Ersönmez YARBAY'ın, bir
karakol amirliğinin bir tahkik talebiyle ilgili beyanına ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11891) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/1/2006)
33.- Ankara Milletvekili Ersönmez YARBAY'ın, bazı
şahısların telefonlarının dinlenmesine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11892) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/1/2006)
34.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa çevre
yolu projesine ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11893) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/12/2005)
35.- Eskişehir Milletvekili Cevdet SELVİ'nin, bölünmüş
yol projesine ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11894) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/12/2005)
36.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat MELİK'in,
kadastro ve arazi toplulaştırma çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve İskan
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11895) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2006)
37.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, çimento
üretimine ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11896) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/1/2006)
38.- İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, çevre
sorunlarının çözümüne yönelik çalışmalara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11897) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2006)
39.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, bazı Devlet
orman fidanlıklarının kapatılması kararına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11898) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/1/2006)
40.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, özelleştirilen
Seydişehir Eti Alüminyum personeline ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/11899) (Başkanlığa
geliş tarihi: 3/1/2006)
41.- İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, İzcilik
Yönetmeliğindeki değişikliğe ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/11900) (Başkanlığa geliş tarihi:
5/1/2006)
42.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Edirne
Pazarkule Gümrük Kapısından kamyon geçişiyle ilgili bir iddiaya ilişkin Devlet
Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/11901) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30/12/2005)
43.- Antalya Milletvekili Atila EMEK'in, orkinos
ihracatı ve ithalatına ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru
önergesi (7/11902) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/1/2006)
44.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, gümrüksüz
satış mağazalarına ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru
önergesi (7/11903) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/1/2006)
45.- Iğdır Milletvekili Yücel ARTANTAŞ'ın, Iğdır'da
şeker ürünlerini işleyen ve ihraç eden firmalara ilişkin Devlet Bakanından
(Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/11904) (Başkanlığa geliş tarihi:
6/1/2006)
46.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, bazı
ilaçların yurt dışındaki satış fiyatlarına ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad
TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/11905) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/1/2006)
47.- Diyarbakır Milletvekili Muhsin KOÇYİĞİT'in, SHÇEK
yurtlarındaki çocukların bakım ve eğitimlerine ilişkin Devlet Bakanından (Nimet
ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/11906) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/1/2006)
48.- İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, İzmir'e
yeni bir kimsesizler yurdu yapılıp yapılmayacağına ilişkin Devlet Bakanından
(Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/11907) (Başkanlığa geliş tarihi:
5/1/2006)
49.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, TRT'nin işçi
sayılmayan geçici personeline ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı
soru önergesi (7/11908) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/1/2006)
50.- Muğla Milletvekili Gürol ERGİN'in, tarımdaki
istihdam azalışına ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru
önergesi (7/11909) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/1/2006)
51.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun,
bazı akaryakıt bayilerine kesilen cezaya ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11910) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/12/2005)
52.- Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, TPAO'nun
Irak'taki yatırımlarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11911) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/12/2005
53.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, elektrik
enerjisi üretimine, barajlara ve elektrik götürülen köylere ilişkin Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/11912) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3/1/2006)
54.- Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat YÜCESAN'ın,
Rus doğalgazının teminindeki aksama riskine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11913) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/1/2006)
55.- Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın, Ankara'daki
bazı apartmanların doğalgazının kesilmesine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11914) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/1/2006)
56.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Mavi Akım
doğalgazının fiyatlandırılmasına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11915) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/1/2006)
57.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Rus
doğalgazının fiyatına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11916) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/1/2006)
58.- Mersin Milletvekili Mustafa ÖZYÜREK'in, Rus
doğalgazının alım fiyatına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11917) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/1/2006)
59.- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, Rus
doğalgazının fiyatlandırılmasına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11918) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/1/2006)
60.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köy yolunun genişletilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11919) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/12/2005)
61.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun,
terör zararlarının tazminine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11920) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/12/2005)
62.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun,
terörle mücadele çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11921) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/12/2005)
63.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun,
İstanbul Büyükşehir Belediyesince alınacak yangın araçlarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11922) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/12/2005)
64.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'nın
canlı hayvan pazarı ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11923) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/12/2005)
65.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, bir şairin
ölüm yıldönümünün güvenlik açısından riskli gün kapsamına alındığı iddiasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11924) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30/12/2005)
66.- İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, Ankara
Büyükşehir Belediye Meclisinin türbe onarımı ile ilgili kararlarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11925) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/1/2006)
67.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, İstanbul'da
imara açılan yeşil alanlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11926)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2006)
68.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun,
personelin maaş ödemelerinin yapıldığı bankaya ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11927) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/1/2006)
69.- İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, DTP'li
belediye başkanlarının Danimarka Başbakanına yaptığı bir başvuruya ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11928) (Başkanlığa geliş tarihi:
3/1/2006)
70.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, emniyet
güçlerinin İstanbul'daki bir gösteriye yönelik tutumuna ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11929) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/1/2006)
71.- Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, yurtdışından
yardım ve kredi alan belediyelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11930) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/1/2006)
72.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'daki
hava kirliliğine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11931)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4/1/2006)
73.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, İstanbul
Deniz Otobüsleri Şirketince işletilen iki feribotun fiyatına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11932) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/1/2006)
74.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, İstanbul'a
yapılacak bir yabancı yatırıma ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11933) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/1/2006)
75.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Diyarbakır
Büyükşehir Belediye Başkanının gönderdiği bayram tebriklerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11934) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/1/2006)
76.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adana
İlindeki bazı suç verilerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11935) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/1/2006)
77.- Konya Milletvekili Nezir BÜYÜKCENGİZ'in, CHP Genel
Başkanının Şeb-i Aruz törenindeki konuşmasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11936) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/1/2006)
78.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Ankara
İlindeki bazı suç verilerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11937) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/1/2006)
79.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Antalya
İlindeki bazı suç verilerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11938) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/1/2006)
80.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa
İlindeki bazı suç verilerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11939) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/1/2006)
81.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Diyarbakır
İlindeki bazı suç verilerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11940) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/1/2006)
82.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum
İlindeki bazı suç verilerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11941) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/1/2006)
83.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Eskişehir
İlindeki bazı suç verilerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11942) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/1/2006)
84.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Gaziantep
İlindeki bazı suç verilerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11943) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/1/2006)
85.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, İstanbul
İlindeki bazı suç verilerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11944) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/1/2006)
86.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, İzmir
İlindeki bazı suç verilerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11945) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/1/2006)
87.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kocaeli
İlindeki bazı suç verilerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11946) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/1/2006)
88.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kayseri
İlindeki bazı suç verilerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11947) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/1/2006)
89.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Konya
İlindeki bazı suç verilerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11948) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/1/2006)
90.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Mersin
İlindeki bazı suç verilerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11949) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/1/2006)
91.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya
İlindeki bazı suç verilerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11950) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/1/2006)
92.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Samsun
İlindeki bazı suç verilerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11951) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/1/2006)
93.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in,
İstanbul'daki İstiklal Caddesinin yenilenmesi çalışmalarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11952) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/1/2006)
94.- Ankara Milletvekili Ersönmez YARBAY'ın, bir
cinayete ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11953) (Başkanlığa
geliş tarihi: 6/1/2006)
95.- Ankara Milletvekili Ersönmez YARBAY'ın, bir
karakol amirliğinin bir tahkik talebiyle ilgili beyanına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11954) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/1/2006)
96.- Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın,
Muğla-Fethiye-Erendağı Kayak Merkezine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11955) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/12/2005)
97.- İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, Datça'nın
yaban hayatı bakımından turistik tanıtımına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11956) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2006)
98.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat MELİK'in,
ulusal müze uygulamasına ve Şanlıurfa Müzesine ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11957) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2006)
99.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Devlet
Tiyatroları Genel Müdürüne ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11958) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/1/2006)
100.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in,
Alevi-Bektaşi kuruluşlarının yardım taleplerine ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11959) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/1/2006)
101.- İstanbul Milletvekili Bihlun TAMAYLIGİL'in, Türk
Telekomun imtiyaz sözleşmesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11960) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/12/2005)
102.- İstanbul Milletvekili Hasan AYDIN'ın,
malvarlığına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/11961)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30/12/2005)
103.- İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, kamu
hastanelerinin gelir kaybının telafisine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11962) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2006)
104.- İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın,
İzmir-Buca'da inşaatı yarım kalan yurt binasına ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11963) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/1/2006)
105.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, SHÇEK ile
Ankara Büyükşehir Belediyesinin yaptığı protokole ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11964) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/1/2006)
106.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, eğitimde
fırsat eşitliği sağlanmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11965) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/12/2005)
107.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın,
yaptırılan okul ve derslik sayısına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11966) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/12/2005)
108.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, okul
müdürü atamalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11967) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2006)
109.- Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin,
İstanbul'daki bazı müdür ve müdür yardımcısı atamalarına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11968) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/1/2006)
110.- Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, şube
müdürlüğü kadrolarına yapılan atamalara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11969) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/1/2006)
111.- Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY'ın, öğretim
elemanlarının, naklen atanma şartlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11970) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/1/2006)
112.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat MELİK'in,
Şanlıurfa Kız Meslek Lisesi binasının satışına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11971) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/1/2006)
113.- İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, İzmir Fen
Lisesinin ödüllendirilmesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11972) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/1/2006)
114.- Gaziantep Milletvekili Ahmet YILMAZKAYA'nın,
Gaziantep'teki bir Devlet Hastanesi inşaatına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11973) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/1/2006)
115.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, bir
doktor hakkındaki soruşturmaya ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11974) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2006)
116.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, bir
televizyon kanalında yayınlanan bazı hastanelerle ilgili iddialara ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11975) (Başkanlığa geliş tarihi:
23/1/2006)
117.- Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın,
hastanelerdeki şef atamalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11976) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2006)
118.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, bazı sağlık
verilerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11977) (Başkanlığa
geliş tarihi: 3/1/2006)
119.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
Haydarpaşa Numune Hastanesindeki bir bölümün taşınmasına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11978) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/1/2006)
120.- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, ağız sağlığı
ve diş tedavi hizmetlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11979) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/1/2006)
121.- Isparta Milletvekili Mevlüt COŞKUNER'in, kan
şekeri ölçüm cihazlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11980) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/1/2006)
122.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat MELİK'in, kuş
gribiyle ilgili açıklamalara ve alınan önlemlere ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11981) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/1/2006)
123.- Ankara Milletvekili Muzaffer R.
KURTULMUŞOĞLU'nun, Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezinin yeniden
yapılandırılmasına ve kuş gribi vakasındaki teşhisine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11982) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/1/2006)
124.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun,
Ankara Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesine yapılan bir
görevlendirmeye ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11983)
(Başkanlığa geliş tarihi: 6/1/2006)
125.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, kamu
sağlık kurumlarının alacaklarının terkinine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11984) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/1/2006)
126.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, kuş
gribi vakalarındaki teşhis ve hastalığa karşı alınan tedbirlere ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11985) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/1/2006)
127.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, sulanabilen
arazi ve hububat üretimine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11986) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/1/2006)
128.- Kırıkkale Milletvekili Halil TİRYAKİ'nin,
Kırıkkale'li çiftçilerin tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11987) (Başkanlığa geliş
tarihi: 5/1/2006)
129.- Muğla Milletvekili Gürol ERGİN'in, tarımdaki
istihdam azalışına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11988) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/1/2006)
130.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet PARLAKYİĞİT'in,
şeker pancarı kotalarının artırılıp artırılmayacağına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11989) (Başkanlığa geliş tarihi:
6/1/2006)
131.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, kabotaj
hakkına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/11990) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30/12/2005)
132.- Diyarbakır Milletvekili Muhsin KOÇYİĞİT'in,
havayolu şirketlerinin uçuş personelinin çalışma sürelerine ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11991) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/1/2006)
133.- Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat YÜCESAN'ın,
Eskişehir'deki demiryolu hattının yer altına alınması projesine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/11992) (Başkanlığa geliş tarihi:
6/1/2006)
134.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, diğer
kurumlara geçiş yapan Diyanet İşleri Başkanlığı personeline ilişkin Devlet
Bakanından (Mehmet AYDIN) yazılı soru önergesi (7/11993) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/12/2005)
135.- Malatya Milletvekili Miraç AKDOĞAN'ın, sözde
Ermeni iddialarına karşı yürütülen çalışmalara ilişkin Dışişleri Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/11994) (Başkanlığa geliş
tarihi: 29/12/2005)
136.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, şehit
yakınlarına sağlanan haklara ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11995) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/1/2006)
137.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun,
TMSF bünyesindeki bankaların hâkim ortaklarının borçlarına ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi
(7/11996) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/1/2006)
138. Çanakkale Milletvekili Ahmet KÜÇÜK'ün,
Çanakkale'nin Biga İlçesinde imamlara yönelik bir bilgilendirme çalışmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11997) (Başkanlığa geliş tarihi:
26/12/2005)
Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN ve 45
Milletvekilinin, İzmir İlinde çimento sektöründeki denetimsiz fiyat oluşumunun
ve tekelleşme iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/334)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/1/2006)
2.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ali TOPUZ, İzmir Milletvekili K. Kemal
ANADOL ve Samsun Milletvekili Haluk KOÇ'un, kuş gribi hastalığının
yaygınlaşmasının nedenleri ile toplum sağlığına ve ekonomiye etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/335) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/1/2006)
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
15.08
1 Şubat 2006
Çarşamba
BAŞKAN:
Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER:
Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57 nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce, üç sayın
milletvekilimize gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz, Konya İli Mavi Tünel Sulama ve
İçmesuyu Projesi hakkında söz isteyen Konya Milletvekili Sayın Ahmet Işık'a
aittir.
Buyurun Sayın Işık. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakikadır.
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Konya Milletvekili Ahmet Işık'ın,
Konya'nın iktisadî kalkınmasına ve hayat standardının yükselmesine etki edecek
olan mavi tünel sulama ve içmesuyu projesinin sağlayacağı yararlara ilişkin
gündemdışı konuşması ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in
cevabı
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Konya-Çumra Üçüncü Merhale Projesinin en büyük kısmı olan Mavi
Tünel Projesinden bahsetmek üzere gündemdışı söz almış bulunmaktayım; bu
vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, asırlarca değişik
medeniyetlere zemin oluşturmuş Konya, dünyanın en eski yerleşim merkezleri
arasında yer almaktadır; coğrafî konumu, yüzölçümü, nüfusu, tarihî-kültürel
mirası, çokyönlü turizmi, sanayii ve dinamik ticaretiyle, hububatta yüzde 10,5;
pancarda yüzde 21, hayvancılıkta yüzde 9 olmak üzere, 2 750 000 hektar alandaki
tarımıyla cazibe merkezi olma özelliğini artırarak devam ettirmektedir.
Değerli milletvekilleri, Konyamızın iktisadî
kalkınmasına ve hayat standardının yükseltilmesine tesir edecek en önemli
proje, Konya-Çumra üçüncü Merhale Projesinin en büyük ayağı olan Mavi Tünel
Projesidir. Konya kapalı havza konumunda bulunan mevcut su kaynaklarının,
gelişen teknoloji ve artan nüfusa bağlı olarak tarımsal faaliyetler ile şehrin
içme, kullanma ve endüstri su ihtiyacının karşılanmaz hale gelmesi sonucunda,
komşu illerden ilave su teminini gündeme getirmiştir. Devlet Su İşleri
Teşkilatınca yapılan inceleme ve araştırmalar sonucunda, Yukarı Göksu
Havzasının sularının yapılacak 3 adet baraj ve 17 kilometrelik tünel
vasıtasıyla Konya kapalı havzasına aktarılması uygun ve ekonomik çözüm olarak
tespit edilmiştir.
Konya-Çumra üçüncü Merhale Projesinin en önemli
ünitesi, yılda toplam 180 hekto metreküp suyu Konya kapalı havzasına aktaracak
olan Mavi Tünel Projesidir. Bu ünitenin de içinde bulunduğu Bağbaşı Barajı ve
Mavi Tünel Projesi 2005'te olduğu gibi, 2006 yatırım programında yer almıştır.
Bağbaşı Barajı ve Mavi Tünel inşaatının ihale edilebilmesi için gerekli her
türlü proje çalışması tamamlanmış, özel ve teknik şartnameler de
hazırlanmıştır. Baraj ve tünel projelerin en son teknolojik gelişmelere paralel
olarak yeniden revize edilmesiyle öngörülen maliyette de büyük düşüşler
sağlanmıştır. ÇED raporu ise, 9 Ağustos 2005 tarihinde Çevre ve Orman
Bakanlığınca tasdik edilmiştir. Bu iş, dışkredi kullanımı şeklinde ihale
edileceğinden 16 Aralık 2005 tarihinde Devlet Planlama Teşkilatı ihale
yapılmasını uygun bulmuştur. Son aşama olan Hazine Müsteşarlığı süreci de
tamamlanma aşamasına gelmiş bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Bağbaşı Barajı ve Mavi Tünel
Projesi, 50 000 000 YTL ödenekle 2006 yatırım programında devam etmektedir.
Bağbaşı Barajı ve Mavi Tünelle Göksu Havzasından akan suların Akdeniz'e boşa
akması önlenip, kuraklıkla karşı karşıya kalan Konya Ovasının suya
kavuşturulması gerçekleştirilmiş olacaktır.
Konya, Çumra ve Karapınar Ovaları yeraltı suyu
bakımından ülkemizin en önemli su kaynağına sahip olmakla birlikte, son
yıllarda yaşanan kuraklık ve kuyulardan aşırı su çekimi nedeniyle statik su
seviyelerinde büyük düşüşler meydana gelmiş, bu nedenledir ki, yeraltı suyunu
besleyen ilave yerüstü kaynaklarına acilen ihtiyaç duyulmaktadır.
Konya-Çumra üçüncü Merhale Projesi, kapsadığı sulama alanı
bakımından GAP'tan sonra ülkemizin ikinci büyük sulama projesidir. Mavi Tünel
Projesi sonuçlandığında Konyamızın yaklaşık yüzde 30'unda sulu tarım
yapılabilecek, 180 000 000 metreküp su Konya Ovamızın topraklarına hayat
verecek, iklime olumlu etki sağlayacak, alternatif ürünler yetiştirilebilecek,
hayvancılıkta büyük atılım gerçekleşecek, milyarlarca dolar, ülke ekonomisine,
katkı sağlayacak ve binlerce insanımıza istihdam imkânı sağlanmış olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
AHMET IŞIK (Devamla) - İlaveten, yerleşim merkezlerinde
risk noktasına gelmiş olan içmesuyu meselesi de böylece halledilmiş olacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Konyamızın bir
asırlık projesinin hayata geçirilme sürecindeki tarihî katkılarından ve
kararlılıklarından dolayı başta Başbakanımız olmak üzere Enerji Bakanımıza,
Bakanlar Kurulumuzun tüm üyelerine, Devlet Su İşleri Genel Müdürü ve
bürokratlarına, Konya Devlet Su İşleri Bölge Müdürümüze ve ekibine, kısacası
emeği geçen herkese Konya insanımız adına teşekkürlerimi sunuyor, tekrar,
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Işık'a teşekkür ediyoruz.
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanımız Sayın Hilmi Güler
cevap verecekler.
Buyurun efendim.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER
(Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum.
Konya Milletvekilimiz Ahmet Işık Beyin, Mavi Tünel
Sulama ve İçmesuyu Projeleri konulu gündemdışı konuşmasına ilişkin ilave
bilgiler sunmak istiyorum; bundan dolayı da, bu fırsatı bana verdiği için de
Sayın Ahmet Işık'a teşekkürlerimi sunuyorum.
Konya Ovası, bizim son derece önem verdiğimiz, sadece
Türkiye'nin değil dünyanın da sayılı ovalarından bir tanesi. Özellikle tarım
söz konusu olduğu için ve burada da gıda konusu insanlığın vazgeçilmez en
önemli ihtiyaçlarından biri olduğu için, hem tarım politikamız açısından hem de
enerji politikası açısından son derece önemli bir projedir Mavi Tünel Sulama ve
İçmesuyu Projesi. Hükümetimiz, burada, büyük bir kararlılıkla, başta Sayın
Başbakanımızın liderliği ve önderliğinde bu projeyi ele aldı ve bununla ilgili
olarak da gerekli çalışmaları yaptık. Bu proje programa girdi, parası da
ayrıldı ve bu proje şimdi ihale aşamasında. Bu ihaleyi de yaptığımız takdirde,
gerek ülkemiz gerek bölgemiz çok önemli bir projeyi realize etmek üzere,
gerçekleştirmek üzere en önemli adımları atmış oluyor.
Bu proje, Konya Ovaları Projesi adı altında, KOP adı
altında ele alınıyor. 9 adet büyük sulama projesi, 1 adedi içmesuyu olmak
üzere, 1 adedi de Göksu Havzası enerji projeleri olmak üzere, çok sayıda,
müstakil, küçük, yerüstü ve yeraltı sulamalarından oluşmak üzere, 12 adet
projeler demetidir; yani, burada bir düzine proje ele alınacak ve Konya Ovası
yeşerecek, yemyeşil bir ova olacak. Aynı zamanda da, hem ülkemiz tarım
açısından önemli bir avantaja kavuşmuş olacak hem de bölgenin buğday ambarı
olma konusunda ve diğer tarım ürünleri açısından, belki de münavebeli ürünler
açısından -buna, enerji tarımı da dahil, biyodizel ürünleri dahil olmak üzere-
büyük bir avantaj kazanacak. Zaten, bu sulama olunca, iklimi de olumlu ölçüde
değişecek; iklimin değişmesi olumlu olarak diğer gelişmeleri tetikleyecek;
dolayısıyla, burası bir cazibe merkezi olacak. Bizim iddialı, önemli
projelerimizden bir tanesidir; tıpkı GAP Projesi gibi, KOP Projesi de, Türk
Milletinin iftihar edeceği ve mukayeseli üstünlükler sahasında önemli
avantajlar kazanacağı projelerinden bir tanesi olacak.
Bu noktada, KOP kapsamında yer alan 12 adet projede
bugüne kadar yapılan yatırımlarla 304 675 hektar alan suya kavuşturuldu; ama,
Konya Ovasının çok daha fazla suya ihtiyacı var. Bu miktarın 615 509 hektara
çıkarılması amacıyla da projelerin diğer kısımlarının gerçekleştirilmesi
gerekiyor; yaklaşık iki katına çıkacak bu. İki katına çıkması, ürünler
bakımından doğru orantıyla gelişme olarak almamak lazım. Belki bunu üç, dört,
beş katı artıracaktır; çünkü, bu, neticede, hayvancılığı da, tarımsal sanayii
de etkileyecektir olumlu olarak ve istihdama da, istihdam sorununa da, işsizlik
sorununa da önemli çözümler getirecektir.
Karaman Birinci Merhale Projesinde, Gödet Barajı
işletmede, Deliçay Barajının inşaatı sürdürülmektedir. Bunu da, Devlet Su
İşleri büyük bir başarıyla sürdürüyor bu çalışmayı. 16 000 hektar alan
işletmeye açıldı.
Karaman İkinci Merhale Projesi kapsamında da İbrala
Barajı inşaatı sürdürülüyor. Bu projede de, ayrıca, 8 000 hektar alan sulanacak
hem de Karaman'ın içmesuyu ihtiyacı karşılanmış olacak. İçmesuyu da, bildiğiniz
gibi, en önemli ihtiyaçlarımızdan bir tanesi.
Ayrıca, KÖYDES Projesiyle de, bildiğiniz gibi,
Hükümetimiz, 3 katrilyon liralık bir parayı buraya ayrılmış bulunuyor. Bu
sayede, inşallah, susuz ve yolsuz köyler kalmayacak.
Konya Ovası büyüklüğü ve yeraltı sularının derinlere
çekilmekte olduğu da dikkate alınarak, çevredeki yeni kaynaklara yönelinmiştir.
Bu bakımdan, Konya-Çumra Projesi kapsamında yapılacak ve Göksu üzerinde
yapılacak barajlar önem kazanmaya başlamıştır. Burada, Konya-Çumra Projesi
kapsamında 11 adet depolama, 337 560 hektar sulama ve 1'isi de işletme halinde,
diğerleri programda bulunan 4 adet hidroelektrik santralı bulunmaktadır. Proje
de, bildiğiniz gibi, üç merhaleden oluşmaktadır.
Burada, yeraltı sularının giderek derine inmesi de
tehlike arz etmektedir. Bu, hem elektrikle bu suyu çektiğimiz için tarımsal
maliyetler artmaktadır hem de çevre açısından önemli bir kayıp olmaktadır.
Burada da, bizim Hükümetimizin ve Bakanlığımızın önemli
bir proje yaklaşımı daha vardır. Dün bahsettiğim projeler… Bir başkası da
-burada size bunu ifade edeyim- biz, yeraltındaki boşlukları da suyla doldurmak
istiyoruz. Şu anda ırmaklar boşa akıyor. Denize akan suları da, biz, bir
etütle, yeraltındaki boşlukları tespit ederek, buralara indirmek istiyoruz
suyu. Böylece, denizlere akan suyu, aynı zamanda yeraltı depolarını doldurmak
üzere, gerek Ege Bölgesinde gerek Trakya'da ve gerekse de Konya Ovasında bu
etütleri yaparak, yeraltı boşluklarını, depolarını tespit ederek, oralara suyu
enjekte etmek istiyoruz. Bu çalışmalarımız da iyi gidiyor.
Bu üç projeden oluşan, üç merhaleden oluşan… Birinci
merhalede, Beyşehir Gölü, Apa, Altınapa ve Sille Barajları ve bu barajlarda
düzenlenen yerüstü suyu ve yeraltı suyu kaynaklarından 57 370 hektar tarım
alanı sulanmaktadır. İkinci merhalede ise, Gembos Havzası akımlarının Derebucak
Barajı ile Gembos Derivasyonu vasıtasıyla Beyşehir Gölünde düzenlenmesi ve
güney Suğla akımlarında Suğla depolaması düzenlenmesi sonucu elde edilen
yerüstü su kaynağıyla Seydişehir Ovası, yeraltı suyu kaynağı ve sulamadan dönen
sulardan istifadeyle de Beyşehir ve Seydişehir Ovalarında da 56 786 hektar
tarım alanının cazibe ve pompajla sulanması sağlanacaktır.
Bunlar, son derece büyük, dev projeler. Bu projeler,
dediğim gibi, Konya Ovasına ve ülkemize büyük avantajlar kazandıracak
projelerdir.
Yeri gelmişken şunu da söyleyeyim: Ayrıca, Tuz Gölü
altında da doğalgaz depolama çalışmalarımız da sürüyor. Bununla ilgili olarak
Dünya Bankasından kredi anlaşmasını oluşturduk, 375 000 000 dolarlık da bir
yatırım burada söz konusu. Yani, Konya Ovası, hem sulu tarım açısından,
içmesuyu açısından bir su deposu, tarım deposu olacak, aynı zamanda, doğalgazı
buraya depolamış olacağız. Bu, müthiş bir avantajdır bu bölge için. Zaten,
uzunca bir süredir Türkiye'nin yükünü çeken bu bölge, şimdi, bunun
nimetlerinden de faydalanacaktır.
Projenin, 5 084 hektarlık Gevrekli cazibe sulaması ile
3 351 hektarlık Suğla birinci kademe pompaj sulaması da işletme halindedir.
Diğer taraftan, Derebucak Barajı, Suğla depolaması, Gembos derivasyonu ve BSA
kanalı ıslahı, Kıreli birinci kademe pompaj sulaması, Karaören pompaj sulaması
ile Gembos ve Yeşildağ cazibe sulamaları da inşaat halindedir. İnşallah,
bunları da biz, süratli bir şekilde, dönemimizde, bitireceğiz.
Üçüncü merhale olarak da, Göksu üzerinde yapılacak
Bağbaşı, Bozkır ve Afşar Barajları ile Afşar-Bağbaşı derivasyon kanalı, Mavi
Tünel ve HES'den oluşan Göksu derivasyonu, Apa-Hotamış isale kanalı ve Hotamış
depolaması vasıtasıyla alınacak yerüstü suyu, şebeke içinde açılacak işletme
kuyularından çekilecek yeraltı suyu ve sulamalarından dönen sulardan
istifadeyle de, 223 440 hektarlık alan sulanacaktır. 223 000 hektar; bu, müthiş
bir rakam. İnşallah, bunun şerefi de bizlere, hepimize nasip olur.
Bağbaşı Barajı, Bozkır Barajı ve Afşar Barajında
depolanacak sular, Bozkır Barajından dere yatağıyla, Afşar Barajından ise,
derivasyon kanalı ve tüneller sistemiyle kendi rezervuarı içinde toplanıp,
Konya kapalı havzasına, Mavi Tünel diye adlandırdığımız 16 900 metre uzunluğunda
ve 4 metre çapında bir tünel vasıtasıyla iletilerek, tarım alanlarının
sulanması sağlanacaktır. Tekrar gözünüzün önüne gelmesi için söylüyorum; 16 900
metre bir kanal açılacak ve bunun çapı 4 metre. Neredeyse, bunun içinden bir
araba rahatlıkla gidebilecek ve bu, yeraltında oluyor ve bununla, biz, suyu bir
yerden bir yere taşıyoruz, yerüstüne çıkarmadan, suyu kaybetmeden ve bir
mühendislik harikasıdır bu proje ve bunun ihalesini, dediğim gibi, yapmak üzere
çalışmalarımızı sonuçlandırdık.
Bağbaşı Barajında depolanacak 205 000 000 metreküp su
Mavi Tünelle Göksu Havzasına, Konya kapalı havzasına suyun derive edilmesi,
şehrin atık su ve sulamalardan dönen sulardan istifade ederek 192 000 hektar
tarım alanı sulanacak, 25 megavat gücünde santral vasıtasıyla da 83 000 000
kilovatsaatlik enerji üretilmesi de ayrıca bu proje içinde öngördüğümüz temel
büyüklüklerdir.
Bağbaşı Barajı, Mavi Tünel ve HES projesinin 2006 yılı,
tarım ve enerji olarak, yatırım bedeli yaklaşık 385 000 000 YTL'dir; 2006 yılı
ödeneği ise 50 000 000 YTL'dir, ki, bu rakamı biz ihtiyaç olduğunca
artırabilecek de durumdayız.
Mavi Tünelin bir önemli faydası da şudur: Bilindiği
gibi Konya, Çumra ve Karapınar Ovaları yeraltı suyu bakımından ülkemizin en
önemli su kaynağına sahip olmakla birlikte son yıllarda hem aşırı kuraklığın
yaşanması hem de kuyularda aşırı çekim yapılması nedeniyle statik su
seviyelerinde büyük düşüş yaşanmıştır ve bundan dolayı da elektrik sarfiyatı,
biraz önce bahsettiğim gibi, yoğun bir şekilde tüketilmektedir.
Mavi Tünel vasıtasıyla ovaya aktarılacak olan yıllık
414 000 000 metreküp suyun bir kısmının sızma yoluyla yeraltı suyunun
beslenmesi de biraz önce söylediğim proje çerçevesinde mümkün olacaktır.
Bağbaşı Barajı ile Mavi Tünelin kredili olarak ihalesi
için ilgili kuruluşlardan izin alma işlemleri neticelendi, bu izinlerin sonunda
da -ki, aldık bunu biz- ihalesi bugünlerde gündeme gelecek ve yapılacak.
Göksu Havzasının sularını Konya kapalı havzasına
aktaracak olan projenin ilk adımını teşkil eden Bağbaşı Barajı, Mavi Tünel ve
HES'in inşaatı uzun zaman alacağı için bir an evvel başlanması için de
elimizden gelen bütün çabaları gösterdik ve bundan dolayı da Devlet Su
İşlerinin tüm mensuplarına, bu projenin gerçekleşmesi için, gerek Hazine
gerekse DPT'nin değerli uzmanlarına ve bu çalışmaları yakından takip eden,
başta Konya milletvekilleri olmak üzere, çevre illerin milletvekillerine de,
ayrıca teşekkür ediyorum, bizlere, aynı zamanda, moral verdikleri için; çünkü,
bu projelerin çıkması, imzadan çıkması, zaman zaman tartışmaları,
değerlendirmeleri zaman alıyor; ama, dediğim gibi, artık, yüze yüze kuyruğuna
geldik; inşallah, bunun da yansımalarını, ürünleri ortaya çıktığında birlikte
göreceğiz.
Beni sabırla dinlediğiniz için, hepinize saygılar
sunuyorum; teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Bakana teşekkür ediyoruz.
Gündemdışı ikinci söz isteği, telefonlardan alınan
vergiler hakkında, Bilecik Milletvekili Sayın Yaşar Tüzün'e aittir.
Buyurun Sayın Tüzün.
Süreniz 5 dakika.
2.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün'ün,
sabit ve mobil telefonlarla yapılan iletişimden alınan yüksek vergiler
sonucunda vatandaşların iletişim hizmetlerinden yeterince yararlanamamasının
getirdiği olumsuzluklara karşı alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı
konuşması
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; vatandaşlarımızın belini büken, yurttaşlarımızın,
konuşma, haberleşme haklarını kısıtlayan, sabit ve mobil telefonlardan alınan
yüksek vergileri dile getirmek üzere gündemdışı söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar, ilk defa dünya birincisi olduk.
Bilemiyorum, belki de merak edeceksinizdir, hangi konuda dünya birincisi olduk.
210 ülkeden 670 operatörün bağlı olduğu GSM Birliği, gelişmekte olan ülkeler
arasında gerçekleştirdiği bir araştırmaya göre, ülkemizde, yüzde 44 vergiyle en
yüksek vergi uygulayan ülkedir. Dolayısıyla, dünya şampiyonu olmuş bulunuyoruz
değerli arkadaşlar. Yani, bir vatandaşımızın, bir cep telefonu alıp, mobil
iletişimden faydalanması için ödediği bedelin yüzde 44'ünü, devlet, vatandaştan
vergi olarak alıyor. Aynı rapora göre, bizim kadar olmasa da, yüksek vergi
uygulayan diğer ülkelerden, Afrika'dan, Uganda'dan, Zambiya ve Tanzanya'dan da
daha fazladır. Bu söz konusu ülkelerde bile, bu oran yüzde 30'u aşmamaktadır;
yani, bu ülkelerde bile, cep telefonlarına, sabit ve mobil telefonlara
uygulanan ücret, yani vergi, yüzde 17, yüzde 18 arasındadır. Mobil servislerde
durum çok daha vahimdir. Yine, araştırmaya göre, ülkemiz, mobil servislerde
farkı daha da aşmıştır; yüzde 56'yla, en yüksek vergi uygulayan ülkedir değerli
arkadaşlar. Ayrıca, dikkatinizi çekmek isterim, bu oran, yine, devlete ödenen
yüzde 5 hazine payını dikkate almadan hesaplanan bir orandır; bunu da ekleyecek
olursak, durumun çok daha vahim olduğunu gözler önüne sermektedir.
Değerli arkadaşlar, artık, mobil iletişim bir lüks
değildir, bir ihtiyaçtır, bir zorunluluktur. Yüksek vergiler, yurttaşlarımızın
söz konusu hizmetten yeterince faydalanamamasına sebep olmaktadır; sektörün
gelişmesini yavaşlatmakta, ekonomimizin sinir sistemi olan telekomünikasyon
altyapılarının gerçekleştirilmesini zorlaştırmaktadır. Bir örnek vereceğim:
Geçen yıl, tek başına Turkcell'in devlete aktardığı miktarın 2,1 milyar dolar
olduğu dikkate alınırsa, bu yükün boyutu, daha yeni anlaşılmaktadır.
1999'dan önce cep telefonlarından sadece yüzde 15 Katma
Değer Vergisi alınıyordu ve 1999 yılından önce, ortalama, bir vatandaşımız
aylık 2 saatten daha fazla görüşme yapıyordu. 1999 yılında yaşanan bu depremden
-yani, bu vahim olaydan- sonra konulan, geçici olduğu söylenen, sonra kalıcı
olan yüzde 25 İletişim, ilk abonelikte ve yıllık olarak alınan Özel İşlem
Vergileri sonucunda, bu depremde konulan yüzde 25'lik vergi, maalesef, sabit
hale gelmiştir.
Dolayısıyla, 1999'dan önce, bir vatandaşımız, ortalama
bir ayda 2 saatten fazla görüşme yaparken, 1999 yılında, bu tüketim vergisi de
konulduktan sonra aylık ortalaması 1 saate düşmüştür. Dolayısıyla, cep
telefonuyla vatandaşlarımız konuşurken…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Vatandaşlarımız artık cep telefonuyla konuşurken,
maalesef, korkar hale gelmiştir; yani, değerli arkadaşlar, bugün 100 000 000
liralık veya 100 Yeni Türk Liralık bir konuşma yapan cep telefonu kullanıcısı
67 Yeni Türk Lirası; yani, 67 000 000 lira vergi ödemek zorunda bırakılmıştır.
Değerli arkadaşlar, bakın, bir örnek vereceğim. Sabit
bir telefonun -yani, Türk Telekom'dan gelen bir faturanın- bir aylık görüşme
ücreti 11 000 000 lira. Vatandaş, bir ayda 11 000 000 liralık bir telefon
görüşmesi yapmış. Buna, aylık ücreti konduğunda, 8 000 000 lira, ayrıntı ücreti
0,38 bin lira; dolayısıyla, 20 720 000 lira toplam ücret tutmaktadır. Aylık
ücret…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Tüzün, konuşmanızı, lütfen,
tamamlayın.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) - Son cümlem Sayın Başkanım, sağ
olun.
20 720 000 lira olan bir telefon ücreti, konulan
vergilerle birlikte 27 750 000 liraya çıkmaktadır. Vatandaşımızın evinde
kullanmış olduğu bir aylık sabit ücret 11 690 000 lira iken, devlete ödemiş
olduğu; yani, Telekoma gittiğinde vezneye yatırmış olduğu para, değerli
arkadaşlar, 27 750 000 lira. Yani, bir telefona, hepimizin -kendimizi de bir
vatandaş olarak kabul edersek- ne kadar vergi verdiğimizin farkında mısınız
değerli arkadaşlar?!
Sürem de bitti; Sayın Başkanım sözlerimi toparlıyorum.
O nedenledir ki, hükümetimizin, devletimizin bu konuya acilen bir çözüm bulması
gerekiyor. Bizleri Türk Milleti yapan değerlerimizi yitirmemize sebep olmaya
başladı bu telefon vergilerinin yüksek olması. Bizi biz yapan geleneklerimize,
kültürümüze, aile yapımıza, bağlarımıza uyuşmayan hale geldik. İnsanlar,
telefonla ailelerini arayamaz noktaya geldi. Gelin, şu yüksek iletişim
vergilerini indirelim ve dünya standartlarına getirelim diyorum, Yüce Meclise
saygılar sunuyorum, Sayın Başkanımın müsamahası için de Başkanlık Divanına
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Tüzün.
Sayın milletvekilleri, gündemdışı üçüncü söz isteği,
Türkiye ekonomisi ve işadamlarımızla ilgili olmak üzere, Iğdır Milletvekili
Sayın Dursun Akdemir'e aittir.
Buyurun Sayın Akdemir. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
3.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in,
üreticilerin ve ihracatçıların Türkiye ekonomisine kazandırdıkları işgücü ile
katmadeğere ve işadamlarına hükümetçe destek verilmesinin kalkınmaya
sağlayacağı katkılara ilişkin gündemdışı konuşması
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; Türkiye ekonomisi ve işadamlarımız konusunda
konuşmak üzere söz almış bulunmaktayım; şahsım ve Anavatan Partisi adına, siz
değerli arkadaşlarımı ve Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, üreticiler ve ihracatçıların
Türkiye ekonomisinin belkemiği olduğunu ve lokomotifi olduğunu hiç kimse inkâr
edemez. Bu gerçekten yola çıkarsak, ekonomiye kazandırdıkları işgücü,
katmadeğer, yaratmış oldukları yüzlerce eser, verdikleri onbinlerce burs,
ihracatta artan payları ve yaptıklarıyla hükümetten kat kat söz söylemeye
hakları vardır.
Değerli arkadaşlarım, TÜSİAD "2006 Yılına Girerken
Türkiye Ekonomisi: İstikrardan Sürdürülebilir Büyümeye" adlı bir çalışma
raporu hazırladı. Dolayısıyla, bu vesileyle bu konuyu seçtim ve siz değerli
arkadaşlarımıza, ülkenin ekonomisi hakkında bazı ipuçları vermeye çalışacağım.
Sanayiin en etkin sivil toplum örgütünün uyarılarını
dikkate alması gerekirken, maalesef böyle olmuyor; hükümetimiz, ekonomik
kaygılarla ve ekonomiyi düze çıkarmak için rapor hazırlayan TÜSİAD'a karşı
savaş ilan ediyor, TÜSİAD'ı suçlu ilan ediyor ve işadamları hakkında soruşturma
açılması için savcılara görev çıktığını beyan ediyor.
Değerli arkadaşlarım, ülkemizde, Sayın Başbakan,
TÜSİAD'a karşı, sanki TOBB arkasındaymış, yanındaymış gibi bir görüntüyle,
memlekette işadamları farklı davranıyorlarmış gibi, ayrılarmış gibi düşünüyor
ve bu konuda aralarına bir soğukluk giriyor. Ama, ne güzel ki, bu arada, DİSK
Genel Başkanının, TÜSİAD'a gerektiğinde destek vereceklerini ve grev
yapabileceklerini beyan etmesi, Türkiye'de toplumsal uzlaşmaya önemli bir yol
açıyor. Burada, bu konuyu belirtmeyi bir borç biliyorum.
Değerli arkadaşlarım, eğer, gerçekten ekonomiye bir göz
atacak olursak, göreceğiz ki, olumsuzluklar diz boyudur. 2002 ile 2005 yılı
arasında 125 milyar dolar borç vardır, bunun 100 milyar doları dış borçtur.
Dışticaret açığı patlayarak, 48 milyar dolara çıkmıştır. Protesto edilen
çekler, 2004 yılına göre, 2005 yılında yüzde 80 oranında artmıştır. Cari açık
patlamış, 23 milyara çıkmıştır. Kamu yatırımları azalmıştır. Sanayileşme hızı
düşmüştür. İstihdam üzerindeki vergi yükü %42 olmuştur. İşsizlik artmıştır,
üniversiteli gençlerin yüzde 30'u işsizdir. Tarım ve hayvancılık perişan
olmuştur. Kayıtdışı ekonomi yüzde 66'ya çıkmıştır. Kaçakçılık hızla artmıştır.
Dolaylı vergilerin oranı yüzde 73'e çıkmıştır. Reel gelirlerde son beş yıldaki
kayıp yüzde 22'dir. Sıcak para girişi 40 milyar dolardır. Gelir dağılımındaki
adaletsizlik hızla artmaktadır. 2006 bütçesi sağlıklı bir yapıda başlamamıştır.
Bu nedenle, 2006 yılına girerken Türkiye ekonomisi adlı çalışmaya hükümet
özenle dikkat göstermesi ve işadamlarımızın 2006 yılı hakkında yaptığı
uyarılara dikkat etmesi gerekiyor diye buradan hükümeti uyarmak istiyorum.
İşadamlarımız 2006 yılında şöyle yargıya varıyorlar:
Türkiye'nin ekonomi politikalarında, sıkı maliye politikasından sonra para
politikasının artan etkinliği olacak diye öneride bulunuyor ve uyarıyor.
Ayrıca, Türkiye ekonomisinin 2006 yılında potansiyel üretim seviyesinin altında
kalması beklenmektedir deniliyor. Büyüme oranlarının 2006 yılında yavaşlayacağı
söylenmekte raporda. Tüketim ve yatırım harcamalarındaki artışların önümüzdeki
yıl gerilemesi beklenmektedir. Sanayi sektöründeki ivme kaybının 2006 yılında
da devam etmesi beklenmektedir diye uyarıyorlar yine. İstihdam sayısının
giderek düşeceği tahmin edilmektedir. Reel kurlardaki değerlenme hızının
azalması beklenmektedir. Ayrıca, enflasyonda hedefin bir miktar üzerine
çıkılacağı öngörülmektedir diye uyarılarını yapıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim.
DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlarım, milyonlarca gencimiz işsiz.
Gençlere yeni iş alanlarını kim açacak, devlet mi? Şimdiye kadar Başbakanın
ağzından da "hayır" denildi. O devirler geçti artık diye söylüyor
Başbakan. "Bunu girişimcilerimiz yapacak…" O zaman nasıl yapacak
girişimcilerimiz? Bunların desteklenmesi lazım. Bunu, dünyaya açık, teknolojiyi
izleyen girişimci işadamlarımız yapacak. Ödemeler dengesi böylece düzelecek,
ihracatımız artacak, ekonomi güçlenecek diye düşünüyoruz. Türkiye'yi zirveye
çıkarmanın işte tek yolu var, teşebbüs gücümüzü artırmak lazım.
Buradan, son söz olarak şunu söylemek istiyorum ki,
önyargısız bir şekilde, komplekse kapılmadan, ideolojik değerlendirmelerden
uzak, sınıf ayırımı gözetmeden, toplumun, devletin ve ülkenin kurtarıcıları
olarak bundan sonra işadamlarımız görülüyor, ihracat görülüyor. Bu nedenle,
işadamlarımızı, bu yüce kürsüden, başarılarından dolayı kutluyor, onlara destek
verilmesi için hükümeti tekrar uyarıyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akdemir.
Sayın milletvekilleri, gündemdışı konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Kanun teklifinin geri alınmasına dair bir tezkere
vardır; okutuyorum:
B) Tezkereler ve
Önergeler
1.- Malatya Milletvekili Süleyman
Sarıbaş'ın (2/677) esas numaralı kanun teklifini geri aldığına ilişkin önergesi
(4/357)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Adalet Komisyonu gündeminde bulunan 25.01.2006 tarih ve
(2/677) esas numaralı Cezaların İnfazına Dair Kanunun 110 uncu maddesinin
üçüncü fıkrası hakkındaki değişiklik öngören kanun teklifimi geri çekiyorum.
Gereğini arz ederim. Saygılarımla. 1.2.2006
Süleyman Sarıbaş
Malatya
BAŞKAN - Adalet Komisyonunda bulunan teklif geri
verilmiştir.
Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir tezkere
vardır; okutuyorum:
2.- Isparta Milletvekili Mehmet Sait
Armağan'ın (6/1624) esas numaralı sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi
(4/358)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 252 nci
sırasında yer alan (6/1624) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim.
Mehmet Sait Armağan
Isparta
BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.
Meclis araştırması açılmasına ilişkin 2 önerge vardır;
ayrı ayrı okutuyorum:
C) Gensoru,
Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ
1.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 45
milletvekilinin, İzmir İlinde çimento sektöründeki denetimsiz fiyat oluşumunun
ve tekelleşme iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/334)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İnşaat sektörünün, ekonominin lokomotifi ve emek yoğun
bir sektör olduğu bilinmektedir. İzmir'deki inşaatçıların yıllardan beri
çözümlenmeyen sorunu, ana malzeme olan çimento ve hazır beton fiyatlarının,
diğer illere ve hatta Türkiye ortalamasına göre aşırı pahalı olmasıdır.
Bu ilimizde faaliyet gösteren çimento ve hazır beton
üreticisi firmaların, aralarında fiyat anlaşması yaparak, bölgeleri
paylaştıkları ve kartel oluşturduklarına ilişkin iddialar ve şikâyetler
yıllardan beri sürmektedir.
Gerçekten, inşaatların tabya ve kolonlarında kullanılan
C 20 hazır betonun İzmir'deki fiyatı, değişik bölgelerdeki illere göre, yüzde
32 ile yüzde 54 oranlarında pahalı ve yine aynı amaçla kullanılan C 25 hazır
beton fiyatları da, yine değişik bölgelerdeki illere göre, İzmir'de yüzde 27
ile yüzde 49 oranlarında daha pahalıdır. Keza, İzmir'deki çimento üreticisi
firmaların iç piyasada sattıkları çimento fiyatları, ihraç ettikleri fiyatın 3
mislidir.
Dolayısıyla, bu durum, maliyetleri aşırı miktarda
artırmakta ve ev sahibi olmak isteyen vatandaşlarımızın daha fazla para
ödemelerine neden olmaktadır. Kentte yapılan kamu yatırımları için de durum
aynıdır. Yani, çimento ve hazır beton üreticisi firmaların kartelleşme, fahiş
fiyat ve haksız kazanç anlayışları, vatandaşların ve kamunun sömürülmesine
neden olmaktadır.
Yapılan şikâyetler üzerine, Rekabet Kurumunun çimento
ve hazır beton üreticisi firmalara verdiği net satışların yüzde 1'i oranındaki
cezalar, sonucu değiştirmemiştir. Dahası firmalar, bu cezaları da tüketiciye
yansıtmışlardır.
Sonuç olarak, İzmir'deki çimento ve hazır beton
üreticisi firmaların kartelleşmeleri ve bu yolla gerek inşaat sektörünü ve dolayısıyla
ev sahibi olmak isteyen vatandaşları ve gerekse kamuyu sömürmeleri
durdurulamamaktadır.
Konunun TBMM tarafından ele alınarak, İzmir'deki
çimento ve hazır beton üreticisi firmaların kartelleşmelerine neden engel
olunamadığı, sorunun denetimsizlikten mi, yasalardan mı kaynaklandığı ve
alınması gereken önlemlerin tespiti için Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün 104 ve
105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını talep ederim.
1- Ahmet Ersin
(İzmir)
2- Mehmet
Sevigen (İstanbul)
3- Muharrem
Kılıç (Malatya)
4- Mehmet Ali
Arıkan (Eskişehir)
5- Mehmet
Vedat Yücesan (Eskişehir)
6- Ali Cumhur
Yaka (Muğla)
7- Atilla Kart
(Konya)
8- Uğur Aksöz
(Adana)
9- Yılmaz Kaya
(İzmir)
10- Feridun Fikret Baloğlu (Antalya)
11- N. Gaye Erbatur (Adana)
12- Atila Emek (Antalya)
13- Tuncay Ercenk (Antalya)
14- Nail Kamacı (Antalya)
15- Gürol Ergin (Muğla)
16- Osman Kaptan (Antalya)
17- Ali Arslan (Muğla)
18- Abdulaziz Yazar (Hatay)
19- Mehmet Ziya Yergök (Adana)
20- Mehmet Akif Hamzaçebi (Trabzon)
21- Nurettin Sözen (Sivas)
22- Mehmet Kartal (Van)
23- Nadir Saraç (Zonguldak)
24- Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
25- Mehmet Boztaş (Aydın)
26- Mehmet Küçükaşık (Bursa)
27- Enver Öktem (İzmir)
28- Fuat Çay (Hatay)
29- Ali Rıza Bodur (İzmir)
30- Mehmet Mesut Özakcan (Aydın)
31- Kâzım Türkmen (Ordu)
32- Hasan Ören (Manisa)
33- Bülent Baratalı (İzmir)
34- Ali Kemal Deveciler (Balıkesir)
35- Necati Uzdil (Osmaniye)
36- Ahmet Yılmazkaya (Gaziantep)
37- Erdal Karademir (İzmir)
38- Abdurrezzak Erten (İzmir)
39- Enis Tütüncü (Tekirdağ)
40- Yakup Kepenek (Ankara)
41- Hakkı Ülkü (İzmir)
42- Bihlun Tamaylıgil (İstanbul)
43- Rasim Çakır (Edirne)
44- Mevlüt Çoşkuner (Isparta)
45- Mustafa Yılmaz (Gaziantep)
46- Mustafa Gazalcı (Denizli)
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
İkinci önergeyi okutuyorum:
2.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ali Topuz, İzmir Milletvekili K.
Kemal Anadol ve Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, kuş gribi hastalığının
yaygınlaşmasının nedenleri ile toplum sağlığına ve ekonomiye etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/335)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizde ortaya çıkan ve insan sağlığını büyük ölçüde
tehdit eden kuş gribi virüsünün yaygınlaşmasının nedenlerini, toplum sağlığı
açısından ulaştığı boyutu, konunun tavukçuluk sektörüne etkilerini ve gerekli
önlemleri zamanında almayan sorumluları tespit etmek amacıyla, Anayasanın 98
inci, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
|
Ali Topuz |
Kemal
Anadol |
Haluk Koç |
|
İstanbul |
İzmir |
Samsun |
|
CHP Grup
Başkanvekili |
CHP Grup
Başkanvekili |
CHP Grup
Başkanvekili |
Gerekçe:
Kuş gribi virüsü salgını dünyada ve ülkemizde insan
sağlığını tehdit eden boyutlara ulaşmıştır.
Ülkemizde kuş gribi virüsünün ortaya çıktığı tarihten
sonra konuyla ilgili bakanların gerçekleri halktan saklaması ve gerekli
önlemleri zamanında almaması, virüsün ülkede yerleşmesi ve toplum sağlığı
noktasında olumsuz gelişmelerin yaşanmasına yol açmıştır.
İlk kuş gribi vakalarının ortaya çıkmasından sonra
konuyla doğrudan ilgili Sağlık Bakanlığı ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı
yetkililerinin yaptıkları halkı yanlış yönlendiren bilim dışı açıklamalar,
hastalığın yaygınlaşması sonucunu doğurmuştur.
Manyas'ta ortaya çıkan salgından sonra "virüslerin
kuluçka süresi doldu; salgın bitti" biçiminde yapılan açıklamalar, bilimi
ve sağlığı siyasete alet etmenin bir örneğidir. Manyas'ta ortaya çıkan salgının
ardından göçmen kuşların ülkeye geliş tarihleri ve konaklama alanları konusunda
herhangi bir değerlendirme yapılmamış, kalıcı önlemler alınmamış ve bu konuda
kamuoyu yanlış bilgilendirilmiştir.
Ülkemizde göçmen kuşlarının konakladığı birden çok alan
vardır; Beyşehir, Akşehir ve Eğirdir gibi büyük sulak alanlarda konaklayacak
kuşların, aynı bölgeden doğuya doğru uzanan bir hizada bütün sulak alanları
doldurması beklenmektedir.
Kuşlar, Gölhisar, Karataş, Salda, Yarışlı, Girdev Gölü,
Olukköprü kaynakları, Aksu ve Göksu Deltası başta olmak üzere çok sayıda sulak
alanı doldurmaktadır.
Ege Bölgesinde de Dalaman sulak alanları, Patara kıyı
ekosistemi, Dalyan, Güllük Deltası, Büyük Menderes, Bafa Gölü ve İzmir'in sulak
alanlarına; havalar soğuyunca da Adana ve Hatay'da Akyatan, Kesik ve Tuzla Gölü
ile Yumurtalık lagününe yerleşmektedir.
Bu bölgelerde de her an enfeksiyon yayılması söz konusu
olabilir. Kuluçka süresi virüsün insana ve kuşa bulaşmasıyla başlar. Bu
bilimsel kurala göre, Sağlık Bakanlığı yetkililerinin açıklamaları bilim
dışıdır ve özel amaçlar gütmektedir.
Bu konuda CHP milletvekillerinden oluşan bir heyetin
Manyas'ta yaptığı incelemelerden sonra hazırladığı raporda yer alan göçmen
kuşların konaklama alanlarında derhal önlemlerin alınması konusunda hükümete
yaptığı uyarılar da dikkate alınmamıştır.
Doğubayazıt'ta ortaya çıkan kuş gribi vakalarının
ardından Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Hastanesinde kuş gribine yakalanmış
hastalarla ilgili Sağlık Bakanlığı yetkililerinin yaptığı "hastaların
kesin olarak kuş gribine yakalanmadıkları ve zatürreeden öldükleri"
yönündeki bilimdışı beyanlar, hükümetin konuyu kamuoyundan saklamaya çalışırken
suçüstünde yakalandığını göstermektedir.
Kuş gribi, aynı zamanda ülke tarımının ana
damarlarından biri olma yolunda önemli bir yer edinen tavukçuluk ve yumurta
sektörünü ağır bir krize sokarak durma noktasına getirmiştir. Bu gelişmeler,
tavukçuluk ve yumurta sektörüyle yakından ilintili olan mısır, buğday ve diğer
katkı maddelerinin üreticileri olan çiftçilerimizi de ekonomik açıdan olumsuz
olarak etkilemiştir. Kuş gribinin yol açtığı ekonomik sorunların çözümüne
yönelik, açıklanan önlemler, sektörün sorunlarını çözmekten uzak kalmıştır.
Ülkemizin göçmen kuşların konaklama noktaları açısından
konumu, kuş gribi virüsü riskinin basite indirgenerek geçiştirilemeyeceğini
ortaya koymaktadır.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle, devletimizi yıpratan,
halkın sağlığını tehlikeye atan, sosyal ve ekonomik alanda giderek artan bir
tehdit olarak görülen kuş gribi virüsü için alınacak tedbirlerin Yüce
Meclisimizce tespiti amacıyla bir Meclis araştırması açılması yerinde
olacaktır.
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, sözlü
soruları görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet
Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici
Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 1 inci sırada yer alan kanun teklifinin geri
alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu gelmediğinden, teklifin
görüşmelerini erteliyoruz.
2 nci sırada yer alan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil
ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve
Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet?.. Yok.
Ertelenmiştir.
3 üncü sırada yer alan, İzmir Milletvekili Fazıl
Karaman ile Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali'nin, 178 Sayılı Maliye
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir
Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
3.- İzmir Milletvekili Fazıl Karaman ile
Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali'nin; 178 Sayılı Maliye Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/614) (S. Sayısı: 1055) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet?.. Yerinde.
1 inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı.
Şimdi, 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
HALUK KOÇ (Samsun) - Karar yetersayısı isteğimiz vardı.
BAŞKAN - Tekrar isteyebilirsiniz; ama, o, o dönem
içindi.
HALUK KOÇ (Samsun) - Karar yetersayısının aranmasını
tekrar istiyoruz.
BAŞKAN - İstiyorsunuz…
Maddeyi oylarınıza sunarken, karar yetersayısını da
arayacağım.
Maddeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yetersayısı bulunamamıştır; birleşime 5 dakika
veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.54
(x) 1055 S. Sayılı Basmayazı 26.1.2006
tarihli 55 inci Birleşim Tutanağına eklidir.
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 16.06
BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER : Yaşar TÜZÜN (Bilecik),
Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57 nci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
1055 sıra sayılı kanun teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam
ediyoruz.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
3.- İzmir Milletvekili Fazıl Karaman ile
Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali'nin; 178 Sayılı Maliye Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/614) (S. Sayısı: 1055) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Teklifin 1 inci maddesinin oylanmasında karar yetersayısı bulunamamıştı.
Şimdi, 1 inci maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını
arayacağım.
1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- 178 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 8 inci maddesinin mülga
(d) bendinden sonra gelmek üzere (e) bendi olarak "Gelir Politikaları
Genel Müdürlüğü", ek (1) sayılı cetvelin "Ana Hizmet Birimleri"
bölümünün mülga 4 üncü sırasından sonra gelmek üzere, 5 inci sıra olarak
"Gelir Politikaları Gn. Md." ibaresi eklenmiş ve diğer bent ve
sıralar buna göre teselsül ettirilmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adana
Milletvekili Sayın Kemal Sağ.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, ben konuşacağım.
BAŞKAN - Siz mi konuşacaksınız?
HALUK KOÇ (Samsun) - Evet efendim, müsaade ederseniz.
BAŞKAN - Samsun Milletvekili Sayın Haluk Koç; buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
saygıyla selamlıyorum.
Konuyla ilgili bakan yerinde mi diye baktım; ama, Sayın Enerji Bakanı
herhalde o görevi yerine getiriyorlar. Ben, 1055 sıra sayılı 178 Sayılı Maliye
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir
Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin 2 inci maddesi üzerinde kısaca
görüşlerimizi özetlemek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu maddeyle, Maliye Bakanlığı ana hizmet birimi
olan Gelir Politikaları Genel Müdürlüğü kurulması amaçlanmaktadır. Bunun
amacına girecek olursak, devlet gelirlerine ilişkin temel politikaları
oluşturmak, gelir bütçesini hazırlamak, uluslararası anlaşmalar yapmak,
ekonomik ve malî gelişmeleri izlemek, gelir istatistiklerini değerlendirmek
şeklinde özetleyebiliriz.
Sayın milletvekilleri, kamunun yeniden yapılandırılması çalışmaları
çerçevesinde, daha önce, vergi politikalarını oluşturmak ve vergi
uygulamalarını yürütmekle görevli olan Gelirler Genel Müdürlüğü yeniden
yapılandırılmış ve Gelir İdaresi Başkanlığı kurulmuştu. Bu, yeniden yapılanma,
kamuoyuna, tarafınızdan, bir "reform" olarak, bir "devrim"
olarak sunulmuştu anımsayacaksınız. O zaman da söylemiştik, bugün de söylüyoruz
ve gelen bu teklif karşısında da, bunun bir devrim olmadığı, bir reform
olmadığı bir kez daha ortaya çıkmış oluyor.
Değerli arkadaşlarım, bakın, 13 Nisan 2005 tarihli Genel Kurul
çalışmalarına isterseniz kısa bir geri dönüş yapalım ve o gün, konuyla ilgili,
Cumhuriyet Halk Partisi sözcülerinin neler söylediğini ben kısaca sizlerin
huzurunuza getirmek istiyorum. Söz alan Adana Milletvekilimiz Kemal Sağ şunları
söylemişti. Tarihi bir kere daha hatırlatıyorum, 13 Nisan 2005. "Bakalım,
öngörülen değişiklikler, gerekçelere ve gerçeklere uygun düşmekte midir?"
Belki, değerli milletvekillerinin ilgisini çekmiyor Sayın Başkan; ama,
13 Nisan 2005 tarihi ile on ay sonrasında geldiğiniz noktayı, iddia ettiğiniz
reform konusunda hangi noktada ele aldığımızı özetlemek istiyorum. Hiç olmazsa,
dinlemek isteyen arkadaşlarımıza engel olmazlarsa aracılığınızla, sevinirim.
Değerli arkadaşlarım, aynen bu soru sorulmuş: "Bakalım, öngörülen
değişiklikler, gerekçelere ve gerçeklere uygun düşmekte midir" diyor Sayın
Sağ. Güçlü bir gelir idaresi sloganıyla yola çıkılan sürecin bu ilk aşamasında,
Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında 178 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin, bu kararnamedeki adıyla Gelirler Genel Müdürlüğünün görevlerini
belirleyen 12 nci maddesindeki "a-) devlet gelirleri politikasını hazırlar
ve uygular" hükmü tamamen kaldırılmış "devlet gelirlerine ilişkin
kanun ve tüzükleri ve bunlarla ilgili her türlü değişiklikleri hazırlar"
hükmü, yine "devlet gelirleri politikasıyla ilgili kanun ve kararname
çalışmalarına katılmak" şeklinde düzenlenmiş. "Devletin gelir
bütçesini gerekçesiyle birlikte düzenler" hükmü tamamen kaldırılmış
"gelirlere tesiri olan her türlü kanun teklif ve tasarılarını inceleyip
bunlar hakkındaki düşüncelerini bildirir ve tasarıların devlet gelirleri
politikasına ve vergi tekniğine uygunluğunu sağlar" hükmü, "gelirleri
etkileyen her türlü kanun tasarı ve tekliflerini vergi tekniği ve uygulamaları
açısından inceleyerek görüş bildirmek" şeklinde değiştirilmiş,
"milletlerarası vergi ilişkilerini yürütür, ikili veya çok taraflı vergi
anlaşmaları yapar" hükmü, yine "görev alanına giren konularda
uluslararası gelişmeleri izlemek ve Avrupa Birliği, uluslararası kuruluşlar ve
diğer devletlerle işbirliği yapmak" şeklinde düzenlenmiştir. Şimdi, 13
Nisanda, "burada bazı örneklerini verdiğimiz bu değişikliklerle yeni
adıyla Gelir İdaresi Başkanlığının gücünü artırdığının ileri sürülmesi akıl ve
izan sınırları içerisinde mümkün değildir" diyor Sayın Kemal Sağ,
Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü. Maliye Bakanlığının diğer birimlerinin
mevzuatında ya da mevcut mevzuatla verilmiş görevlerinde bir değişiklik
yapılmadığına göre, yeni adıyla Gelir İdaresi Başkanlığının eski Genel Müdürlüğe
kıyasla azaltılmış yetkilerini kim ya da kimler kullanacaktır diye soruyor.
Değerli arkadaşlarım, şimdi bugün bu yasa değişikliğiyle yapılmak
isteneni biz tam on ay önce bu kürsüde ifade etmişiz. Ama, her zaman olduğu
gibi, maalesef dinletememişiz.
Değerli arkadaşlarım, 178 sayılı Kanun Hükmünde Kararname maalesef
yamalı bir bohçaya dönmüştür. Artık yeni bir yasa kaçınılmazdır. Bugün buradan
bir kez daha söylüyoruz: Bu şekilde devam ederseniz, bu konuda yeni bir yasa
teklifiyle gelmek zorunda kalacaksınız. on ay önce söylediklerimizden sonra, o
zamanki uyarılarımıza tıkadığınız kulak bugün birazcık açılmış oluyor; ama, on
ay gecikmeyle. Ama, yeni bir yasa teklifiyle gelmiş olacaksınız kısa zaman
içerisinde. Eğer hazırlığınız varsa, bizim önerimiz, bunu bir an önce gündeme
getirip koymanızdır.
Değerli arkadaşlarım, madem Maliye politikaları üzerinde görüş ifade
ediliyor, eğer Maliye politikalarında ciddîyseniz, kayıtdışı ekonomiye
enerjinizi harcamanızı, mücadelelerinizi yoğunlaştırmanızı bir kere daha talep
ediyoruz.
Sayın Maliye Bakanımız yok. Bu konu oldukça hassas. Ben daha önceki
konuşmalarımda kürsüde ifade etmiştim, sizlere bir dost tavsiyesinde
bulunmuştum, o da şu idi; belki anımsamak istersiniz diye söylemek istiyorum:
Ne olur değerli arkadaşlarım, Sayın Maliye Bakanı kürsüye çıktığı zaman çok
fazla teşyi etmeyin demiştim, çok alkışlamayın demiştim. Sonradan Sayın Maliye
Bakanı sizin verdiğiniz bu alkış destekleri arkasında bütün hükümeti
bağlayacak, belki bütün grubunuzu bağlayacak birtakım uygulamaların içine
giriyor demiştim, lütfen, çok fazla teşyi etmeyin demiştim. Belki
hatırlayacaksınız; ama, onun size sempatik gelen tavırları, çok büyük
alkışlarla onu birtakım farklı noktalarda davranmaya itti. Bence
anımsayanlarınız vardır, böyle hafif acı acı gülümseyenler var.
Şimdi Sayın Maliye Bakanı burada olsaydı konuşurduk.
SADULLAH ERGİN (Hatay) - Yukarıda komisyonda çalışıyor.
HALUK KOÇ (Devamla) - Yukarıda çalışıyor. O zaman iletirsiniz veya
tutanaklardan Sayın Maliye Bakanı izler. Sayın Maliye Bakanını biz hep bu
koltukta görmek istiyoruz. Sakın, bugün Sayın Genel Başkanımızın söylediği
şeyden alınmayın. Sayın Maliye Bakanı, Türkiye siyaseti için bir zenginliktir.
Bugün, şimdi yaptığı bir açıklamada da, kaçak olmadığını iddia ettiği villaları
yıkma kararı almış. Ben çok basit bir soru sormak istiyorum: Madem kaçak
değildi iddiasını basına yansıttı Maliye Bakanı, şimdi niye durup dururken bu
villaları yıkma kararı alıyor; bu da ilginç.
RECEP KORAL (İstanbul) - Güçlendirme yapıyor, güçlendirme.
HALUK KOÇ (Devamla) - Allah başınızdan eksik etmesin Sayın Maliye
Bakanını diyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koç.
Anavatan Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekili Sayın İbrahim Özdoğan,
buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Yüce Heyetinizi saygı ve sevgilerimle
selamlıyorum. 1055 sıra sayılı yasa tasarısının 2 nci maddesinde, Anavatan
Partisi Grubu adına, söz almış bulunmaktayım.
Değerli arkadaşlarım, maalesef, Maliye Bakanlığıyla alakalı bir yasa
görüşülürken Sayın Maliye Bakanının burada bulunmaması ve onun yerine Sayın
Enerji Bakanının bulunması, Maliye Bakanının artık enerjisinin bittiğini,
tükendiğini göstermektedir. Kendisini, bu yasa görüşülürken burada göstermek
isterdik.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANA MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Başka bir
yasa var…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Ben, Sayın Maliye Bakanının yerinde
olsaydım, istifa eder, giderdim; artık yıprandı. Kendisine acıyoruz burada,
kendisine acıyoruz değerli arkadaşlar. Ben, bu vesileyle, AKP'nin uyguladığı
vergi politikaları hakkında konuşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, bir Anavatan Partisi milletvekili olarak her
şeyden önce şunu söylemek milletime borcumdur: AKP İktidarı, vergi
politikasını, yatırımcının, üretenin, vatandaşın ayakkabısına kaçmış bir çakıl
taşına dönüştürme beceriksizliğini göstermiştir. Buradan ilan ediyorum, bugün,
ülkemizde üreten kesim yatırımlarını geliştirmemekte, yeni yatırım yapamamakta,
yolunda yürüyememektedir; çünkü, Türkiye'de vatandaşın ayağına bir çakıl taşı
kaçmıştır. Bu çakıl taşı, herkesin canını yakmakta, sendelenmesine neden
olmaktadır (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) taşın adı vergidir. Bugün,
tekstilcinin feryatlarına kulak verin, madencilerin, otomotivcilerin, küçük
ölçekli işletme sahiplerinin feryatlarına kulak verin ve hepsinden acıklısı,
geçim güvencesini sağlamak, namusuyla çalışmaktan başka derdi olmayan sıradan
vatandaşımızın feryatlarına kulak verin; kulaklarınızı hep aynı kelime
tırmalayacaktır; vergi… Ticaret odalarını, meslek birliklerini dinlediğiniz
zaman vergi konusundaki sorunun ne olduğunu, bu sorunun nasıl çözümleneceğini,
sorunu yaşayan insanlar olarak açık seçik ortaya koyuyorlar; ama, dinleyen
kim?! İktidarın kulağı, yaşamadığına hüküm vermeyi âdet edinmiş kalem efendisi,
uluslararası tefeci danışmanı bir iki akademisyendir. İktidarın kulağını
verdiği yerden karanlık bir mantığın, karmaşık bir üslubun sesleri gelmektedir.
Peki, ne demektedir bu karanlık mantık; sadece bütçeyi denk tutun, bütçe
hedeflerine sadık kalın mı demektedir? Buraya kadar zaten tamamdır;
hiçbirimizin, bütçe hedeflerine sadık kalınması noktasına bir itirazımız
olamaz; ama, kayıtdışılığın en büyük sorun olduğu bir ülkede gelir kalemlerini
nasıl sağlıklı bir yapıya oturtacaksınız? Kayıt altındaki vatandaşa despotça
yüklenerek mi gelir elde edeceksiniz; yoksa, kayıtdışını kayıt altına alma ve
üretim destekler gibi bir vergi politikası mı uygulayacaksınız? İşte, tam
burada, AKP'nin resmen borazanlığını yaptığı uluslararası despotik yapılanmalar
"biz orasına karışmayız, bütçe hedeflerine sadık kalın da nasıl kalırsanız
kalın" demektedirler.
Peki, AKP İktidarı bu sorunu nasıl aşmaya çalışmıştır; maalesef, kanuna,
nizama boynunu eğenin boynunu kırarak gelir elde edilmesi yoluna gidilmiştir.
Kayıt altındaki çalışana, üretene, uluslararası rekabette geri kalacakları
oranlar uygulanırken, kayıtdışı, yine, kayıtdışıdır; hırsız, yine, hırsızdır.
Bugün Maliye Bakanlığında boynuna polyester kravat takan, çalışanın, üretenin
başına üşüşmekte, canına okumaktayken, kayıt dışında çalışanlar devlete selam
bile vermeden yollarına devam etmektedirler.
Vergi politikasının nasıl çarpık sonuçlara yol açtığını sivil toplum
örgütleri zaten yeterince dile getirmektedirler. Gerçek, tartışma götürmez bir
şekilde ortadadır. Vergi politikası nasıl yanlış uygulanır, bir çuval incir
nasıl berbat edilir; sağ olsunlar, AKP Hükümeti bunu göstermiştir!..
Şimdi, Anavatan Partisi olarak bize düşen "vergi politikası nasıl sağlıklı
uygulanır" sorusunun cevabını vermektir. Bu kapsamda, vergi uygulamasında,
Anavatan Partisinin hassasiyetlerini içeren kısa bir sunum yapmak istiyorum.
Bütçe uygulamalarının en hassas noktası saydamlıktır. Neden bütçe
uygulamalarının saydam olması bu kadar önemlidir; çünkü, bütçe hedeflerinin
tutturulması konusunda vatandaşın desteğini almazsanız hiçbir şey yapamazsınız.
Vatandaş, gelirini, giderini, hedeflerini bilmediği bir konuya nasıl destek
verecektir? Vatandaş, mevcut durumu detaylarıyla bilmelidir ki, bütçe
hedeflerine ulaşılması konusunda nelerin yapılması gerektiğini de fark etsin,
durumdan vazife çıkarıp üzerine düşeni yapsın. Türk halkı, devletinin gücü,
kendi refahı için üzerine düşeni yapmaya her zaman açıktır, iş ki, siz,
vatandaşı yeter derecede bilgilendirin.
Şimdi, burada önemli bir nokta gözümüze çarpmaktadır; devletin hesabı
kitabı demek olan bütçe, vatandaşa, diğer konulara göre çok daha karmaşık,
içinden çıkılamaz gelmektedir. Bu nedenle, vatandaşımız, bütçe verilerini
öğrenme konusunda, borsa ya da döviz kurlarını öğrenme konusunda gösterdiği
isteği ortaya koyamamaktadır. Burada, hükümetlere düşen, bütçenin gerçekleşen
ve beklenen rakamlarını, hedefleri ve mevcut durumu, gerçekleri basitleştirecek
biçimde, vatandaşın anlayacağı biçimde ortaya koyabilmektir. Bu da yetmezse,
tabanlarımız şişene kadar yürürüz, çenemiz kasılana kadar konuşuruz, ne yapar
eder vatandaşı bütçe sürecinin içine çekeriz.
Bütçe rakamlarının nizamî sunumunun dışında, vatandaşın rahatlıkla
anlayacağı ve ilgileneceği bir formatın bulunması ve bu formatın uygulanması
Maliye Bakanlığının ciddî zaman ve enerjisine mal olacaktır. Bunu kabul
ediyoruz; fakat, şunu da unutmamak gerekir ki, alacağımız netice göstereceğimiz
çabaya değer. İçinde vatandaşın olmadığı bir hükümet bütçesi, ancak despotluk
özlemi çeken bir iktidarın icraatı olabilir.
Anavatan Partisi olarak bütçe konusunda bizim birinci önceliğimiz,
saydamlıktır, bütçe rakamlarının vatandaşça bilinmesi, tartışılabilmesi,
vatandaşın bütçe sürecinin içine dahil edilmesidir.
Vergi uygulamalarının yerindeliğinin bir başka ölçütü de adalettir.
Peki, verginin adaleti nedir; hükümetin, diş geçirebildiği mükellefin canına
okuması değil, gelir nispetinde vergilendirme yapılmasıdır.
Yine, kayıt içindekine gözünü dikmek değil, daha fazla uygulama birimini
kayıt altına alacak bir sistem geliştirmek demektir. Bu sistemi geliştirmeyen
hükümetler AKP gibi kaçak dövüşürler. Kaçak dövüşme nereden anlaşılır biliyor
musunuz; dolaylı ve dolaysız vergilerin yaygınlığının karşılaştırılmasından
anlaşılır. Dolaysız vergi mükellefin gelirini referans alır, dolaylı vergiyse,
gelir değil tüketimi referans alır. Devletin saldığı vergi vatandaşın
tüketimine yansıtılır. Tüketim, varlıklı kesimin gelirleri içinde küçük bir
yüzde orana sahiptir; dargelirli vatandaşın zaten belli olan geliri içindeyse
esaslı bir yüzdeyle temsil edilir. Siz, dolaylı vergilere yüklenirseniz,
dargelirli vatandaşın gelirinin yüzde 20'sine yakını vergiye giderken, varlıklı
kesimin vergi yükü yüzde 6'lar düzeyinde kalır; bu da, apaçık adaletsizliktir.
Anavatan Partisi bu adaletsizliğe göz yumamaz. Anavatan Partisi, AKP
Hükümetinin yaptığını yapmayacaktır. Anavatan Partisinin vergi konusundaki
önceliklerinden biri de, gelire nispetsiz olarak vatandaşın sırtına binen
vergilendirmedir. Dolaylı ve dolaysız vergilendirme ayrımına gidilmeli ve
bunların ağırlıkları, adalet ilkesi göz önünde bulundurularak yeniden
değerlendirilmelidir.
Vergi politikasıyla alakalı olarak üzerinde durulması gereken diğer bir
husus, istihdam vergileridir. Küreselleşmenin günlük yaşamımızda ağırlığını
giderek artırmaya başlamasıyla birlikte, Türk özel sektörünün uluslararası
piyasalarda rekabet gücünün tesis edilmesi ve korunması daha da bir önem
kazanmıştır.
Diğer taraftan, ülkenin en büyük sorunu haline gelmiş işsizliğin
azaltılması da hükümetlerin önceliği olmalıdır. Bu iktidarın direttiği
uygulamaya şöyle bir baktığımızda, istihdam oluşturan yatırımcının sanki…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim, konuşmanızı, lütfen, tamamlayın.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - …büyük bir günah işlemiş gibi bedel
ödediğini, oluşturduğu istihdamın tüm yükünün yatırımcının üzerine yüklendiğini
görmekteyiz. Bu uygulamanın sonucunda özel sektör istihdam oluşturmaya
çekinmekte, kayıtdışılık artmakta, işsizliğe çözüm bulunamamakta, verginin
yatırımcı üzerinde oluşturduğu baskı ücretli çalışanın ücretlerine yansımakta,
ortaya çıkan tablo ne üreteni ne çalışanı ne de sorunların çözümünü dileyen
kanaat önderlerini memnun etmektedir. Maliye Bakanını ziyaretlerinde durumu
izah eden iş dünyası temsilcileri evrensel ahlaka olduğu kadar, adaba da
sığmayan bir cevapla karşılaşmışlardır. Sayın Bakan şerh düşmüştür
"kayıtdışı merdivenaltı işletmelerini ihbar edin, 1 000 000 kişiyi daha
kayıt altına alalım", öyle demiştir. Sayın Bakan bilmelidir ki,
kayıtdışını kayıt altına almak yatırımcının görevi değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özdoğan, son cümleniz için açıyorum mikrofonu, lütfen,
selamlamanızı yapın.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakan bilmelidir ki, kayıtdışını kayıt altına almak yatırımcının
görevi değildir. Bu hükümet döneminde her zaman yapıldığı gibi sorumluluğu
başkalarının üzerine yıkarak sorunlar çözülmez.
İnşallah diğer maddelerde Anavatan Partisinin bu konulardaki görüşlerini
açıklamaya devam edeceğiz. Bu vesileyle, Yüce Heyetinizi, tekrar, saygıyla
selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Özdoğan.
Hükümetin söz isteği var. Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanımız Sayın
Hilmi Güler söz istemiştir; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Biraz önce
hükümet bölümünde otururken her iki muhalefet partisinden Maliye Bakanımıza
ilişkin bazı ithamlarda bulunuldu.
Sayın Maliye Bakanımız şu anda gene konusuyla ilgili olarak Plan Bütçe
Komisyonunda görevini yapmaktadır. Onun için de, zamanlı olduğu için işi,
burası da Hükümete ait olduğu için, bana oturmamı rica etti. Dolayısıyla, kaçma
filan gibi bazı sözler söylendi.
HALUK KOÇ (Samsun) - Kaçma demedim.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Ben,
bunu, bir parça zorlama veya…
HALUK KOÇ (Samsun) - Kaçma demedim.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Hayır,
sizin için söylemiyorum; arkadaşlarımız da söylediler.
Dolayısıyla, bir başka görevinde bulunuyor. Ben de, Hükümeti temsilen
orada oturuyorum. Bundan daha doğal bir şey olmaz. Kaldı ki, bu noktalarda, hem
hakkaniyet konusunda hem de görev tanımlarına çok dikkat etmek gerektiğini
hatırlatmak istiyorum.
Onun dışında da, gerçekten, siyasetin bugünlerde bu derece değişik bir
görüntü taşıması da bizi haliyle üzmektedir. Hele bizden ayrılan
arkadaşlarımızın, Sayın Maliye Bakanımızın bulunduğu bir dönemdeki davranışları
ile şimdikini mukayese ettiğim zaman, bunu da, gene, ibret alınması gereken,
siyaset adına, hakkaniyet adına, dürüstlük adına, tutarlılık adına ibret
alınması gereken bir nokta olarak hatırlatmak istiyorum.
Bu vesileyle, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Bakana teşekkür ediyorum.
Gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Şahısları adına söz isteği var.
Adana Milletvekili Sayın Recep Garip, buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Süreniz 5 dakikadır.
RECEP GARİP (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
178 sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnameye Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu raporu üzerinde görüşmeler yapıyoruz. 2 nci madde üzerinde şahsım
adına söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, vergi sisteminin başarısı, ekonomik politikalarla
uyumlu hale gelirse mümkün. Vergi politikalarının oluşturulmasına ve bu
politikaların uygulanmasına esas teşkil etmek üzere çıkarılan kanunlar, etkin
ve verimli çalışan bir idare vasıtasıyla uygulanmasıyla hayata geçirilir.
Dolayısıyla, olaya bakarken, biraz daha geniş bakmak, doğru bakmak yerinde olur
diye düşünüyorum. Politika oluşturmak ve buna bağlı mevzuatı hazırlamak, bütün
bu mevzuata uygulamaları yapmak, uluslararası ilişkileri yürütmek gibi çok
geniş kapsamlı ve önemli görevlerin tek bir idarî çatı altında yürüterek,
etkinliğin ve verimliliğin sağlanması mümkün olmadığını geçmiş uygulamalar
göstermiştir.
Nitekim, gelişmiş ülkelerin idarî yapılanmalarına baktığımızda, pek çok
ülkede devletin gelir ve vergi politikalarının oluşturulması görevi ile vergi
idaresi ve uygulamaları görevinin ayrı birimler tarafından yerine getirildiği
görülmektedir.
Değerli arkadaşlar, geliniz, doğru şeyler söyleyelim. Politika
oluşturmak herkesin harcı değildir. Vergi politikası oluşturmak, maliye
politikaları oluşturmak, ekonomik politikalar oluşturmak gerçekten kolay
değildir; ama, bir memleketin, bir ülkenin en önemli görevlerinden bir tanesi,
uzun vadeli politikalar üretmektir. Kamunun yeniden yapılandırılması
çalışmaları çerçevesinde, daha önce, vergi politikalarını oluşturmak ve vergi
uygulamalarını yürütmekle görevli olan Gelirler Genel Müdürlüğü yeniden
yapılandırılmış, bakanlıkça belirlenen vergi politikalarının etkin, verimli,
mükellef odaklı bir anlayışla uygulamak üzere, 5 Mayıs 2005 tarihli 5345 sayılı
Kanunla Gelir İdaresi Başkanlığı kurulmuştur. Bu defa, vergi uygulamalarına
temel teşkil eden, yön verecek olan, devletin gelir ve vergi politikalarının
oluşturulması, ilgili kanun, kararname, tüzük ve yönetmelikler ile Gelir
Bütçesinin hazırlanması, uluslararası vergi ilişkilerinin yürütülmesi gibi
görevlerle Maliye Bakanlığımızın merkez teşkilatına bağlı bir ana hizmet birimi
olarak Gelir Politikaları Genel Müdürlüğü kurulması elzem olmuştur ve kurulmuş,
kadrolar ihdas edilmiştir.
Bu kanun teklifinin 1 inci maddesi daha önce görüşüldüğü için, 1 inci
maddede, Gelir Politikaları Genel Müdürlüğü görevleri sayılmıştır; 2 nci ve 3
üncü maddelerde ise, bu amaçları yerine getirecek olan genel müdürlüğün kadrosu
ihdas edilmektedir.
Değerli arkadaşlar, Maliye Bakanlığı 178 sayılı Kanun Hükmündeki
Kararnameyle teşkilatlandırılmış; teklifin 2 nci maddesinde, yeni kurulan genel
müdürlüğün ilgili kararnamede sayılı kurumların arasına eklenmesi sağlanmıştır.
Tabiî, burada şunu zikretmek gerekiyor: Maliye Bakanlığı Teşkilat Kanunu
Tasarısı hazırlıklarının olduğunu, en kısa zaman içerisinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi gündemine sunulacağını bilmekte yarar var. İnşallah, Maliye
Bakanlığımız teşkilat kanununa böylece kavuşmuş olacaktır.
Tabiî, maddenin hayırlı olmasını dilerken, biraz önce konuşan
arkadaşlarıma, vatan ve bayrak şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un bir ifadesiyle,
Anadolu insanımızın, halkımızın, ulusumuzun o birlik ve beraberlik ruhu
içerisindeki aklıselimine ithaf etmek istiyorum:
"Ağlarım ağlatamam, hissederim söyleyemem,
Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bizarım."
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Garip.
Şahsı adına ikinci söz isteği, İstanbul Milletvekili Sayın Ünal
Kacır'ın.
Buyurun Sayın Kacır. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 178 sayılı Maliye Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifinin 2 nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; kamuyu hep beraber yeniden
yapılandırıyoruz. Bu çalışmalar doğrultusunda, daha önce Gelirler Genel
Müdürlüğü olarak görev yapan Genel Müdürlüğümüzün bazı görevleri, Gelir İdaresi
Başkanlığı olarak yeni bir başkanlık kurulmuş, bu Başkanlığa verilmiştir.
Bu Başkanlık, Bakanlıkça belirlenen vergi politikalarını, etkin ve
verimli, mükellef odaklı bir anlayışla uygulamak üzere kurulmuştur. Şimdi de,
işte, bu Bakanlıkça belirlenecek politikaları da belirlemek için, Gelir
Politikaları Genel Müdürlüğü kurulması doğrultusunda bir kanunu şu anda
görüşüyoruz ve bununla ilgili de 20 kişilik bir kadro oluşturulacak, bu
doğrultuda çalışma yapıyoruz.
Bunun üzerinde söylenecek çok fazla şey yok; ama, genellikle, buraya
gelen arkadaşlarımız, mademki maliye konusuyla ilgili, malî politikalarla
ilgili bir şeyler konuşuyoruz, öyleyse genel politikalar üzerinde konuşalım
diyerek konuşuyorlar, sağ olsunlar. Arkadaşlarımız, nedense, herhalde çok
seviyorlar Sayın Maliye Bakanımızı, kendileri neredeyse Maliye Bakanının da
mutlaka orada olmasını arzu ediyorlar. Aslında, şikâyetçi oldukları konulardan
bir tanesi, işte, vatandaşın ayakkabısının içerisine çakıl taşı kaçmıştır, bu
çakıl taşı da vergidir, bu çakıl taşından vatandaşı kurtarmak gerekir diyorlar;
ama, takip etmiyorlar ki, şu anda da Sayın Maliye Bakanımız, komisyonda, işte,
o çakıl taşı dediği vergileri düşürmek için, bir tasarıyı, teklifi şu anda
komisyonda görüşmekle meşguller. Eğer vergi politikaları doğrultusunda, bu
vergilerin yüksekliği doğrultusunda görüşleri olan arkadaşlar varsa, hemen
şimdi yukarıya koşsunlar, Plan ve Bütçe Komisyonunda bunlar konuşuluyor.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Zenginlerin vergilerini düşürüyor.
ÜNAL KACIR (Devamla) - Evet, elbette ki, burada da, bu kürsüde de, bu
doğrultuda arkadaşlarımız görüş beyan etme hakkına sahipler, edecekler; ama,
yakinen takip etmek gerekir ki, işte, bu çakıl taşı dediğiniz şeyleri teker
teker döküyoruz. Onları geçmişte siz doldurdunuz ayakkabılarımızın içine de,
biz, şimdi, onları teker teker dökmekle meşgulüz. Bu görevimizi de en iyi
şekilde yerine getirmeye çalışıyoruz.
Bu duygularla, Yüce Heyetinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Kanunun
hayırlı olmasını diliyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Kacır.
Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunacağım.
HALUK KOÇ (Samsun) - Karar yetersayısı…
BAŞKAN - Karar yetersayısı istenmiş olduğundan, oylama sırasında karar
yetersayısını arayacağım.
2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3.- Ekli (1) sayılı listede yer alan kadrolar iptal edilerek 190
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (I) sayılı cetvelin Maliye Bakanlığına
ait bölümünden çıkarılmış ve ekli (2) ve (3) sayılı listelerde yer alan
kadrolar ihdas edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (I) sayılı
cetvelin Maliye Bakanlığına ait bölümüne eklenmiştir.
Ekli (4) sayılı listede yer alan kadrolar iptal edilerek 190 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (I) sayılı cetvelin Gelir İdaresi Başkanlığına
ait bölümünden çıkarılmış ve ekli (5) sayılı listede yer alan kadrolar ihdas
edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (I) sayılı cetvelin Gelir
İdaresi Başkanlığına ait bölümüne eklenmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına, Gaziantep
Milletvekili Sayın Ömer Abuşoğlu; buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
Sayın Abuşoğlu, süreniz 10 dakika.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı, Maliye Bakanlığı
teşkilatında yeni birtakım düzenleme yapmak üzere getirilmiş bir kanun
tasarısı. Gelir İdaresi Başkanlığı şeklinde daha önceden düzenlenen; fakat,
yeterli olmayıp, bir de gelir politikaları oluşturmak üzere bir birim kurmak
üzere bu kanun tasarısı hazırlanmış durumda. Ancak, bu çerçevede, sadece Maliye
teşkilatındaki bu düzenleme söz konusu edilmeyip, aynı zamanda, ülkenin genel
vergi politikası ve vergi yapısı ile vergi adaleti ve buna benzer, ilgili, bu
çerçeve içerisine girecek konularda da kürsüye çıkan hatipler görüş
belirttiler.
Elbette, bugün, Türkiye, ödeme gücü esası dikkate alındığında -ilgililer
bilir, maliyeciler bilir, konuyla yakından ilgili milletvekilleri de bilir-
ödeme gücü ve vergi adaleti söz konusu edildiğinde, pek de iç açıcı bir görünüm
sergilemez Türkiye'nin mevcut vergi yapısı. Bunun gerekçesi, gelir vergileri
dediğimiz zaman ve ödeme gücüyle en yakından, doğrudan ilgili bir vergi
çeşidine baktığımızda, Gelir Vergisi, adaletsiz bir yapı göstermektedir,
adaletsiz bir çerçeve çizmektedir. Bu Gelir Vergisi içerisinde, büyük ölçüde,
ücretlilerden alınan Gelir Vergileri büyük bir yekûn tutar. Âdeta, Gelir
Vergilerinin büyük bölümünü ücretlilerden alınan vergiler oluşturur.
Maliyeciler veya Maliye Bakanlığı bunu şu şekilde savunabilmektedirler:
Aslında, bu, ücretlilerden alınan bir vergi değildir, istihdam vergisidir.
Bu yönüyle de baktığımızda, yine, Türkiye gibi, işsizliğin yoğun olduğu,
işçi çalıştırmanın âdeta işveren açısından büyük bir ıstırap haline geldiği bir
ülkede, bu işsizlik probleminin çözülebilmesi açısından da, ücretliler üzerindeki
bu Gelir Vergisi yükünün azaltılması ve indirilmesi gerekmektedir. Bu bakımdan,
adam çalıştırmak kolaylaşsın, yeni iş imkânları, yeni istihdam alanları
yaratılabilsin. Bu yapılmadığı sürece, ister ücretlilerden alınan Gelir Vergisi
deyin isterseniz istihdam vergisi deyin, hangi ad altında olursa olsun, Gelir
Vergisinde bir problem, bir ıstırap, bir yara vardır.
Bunun benzeri diğer bir örnek vasıtalı ve vasıtasız vergiler ayırımında
ortaya çıkar. Türkiye'de, bugün, toplam vergi gelirlerine bakıldığında,
vasıtalı vergilerin oranı yüzde 70'lerin üzerindedir. Vasıtalı vergilerin genel
bir özelliği vardır. Ödeme gücüyle, vergi adaletiyle yakından uzaktan ilgisi
yoktur. Verginin en kolay tahsil edilebileceği bir uygulama olduğu için, bir
vergi çeşidi olduğu için, genellikle, vergiyi tabana yayamayan, vergi ödemesi
gerekenden vergi tahsil edemeyen, maliye teşkilatını etkin bir vergi denetimi
ve vergi tahsilatı, vergi tarhiyatı çerçevesinde oluşturamayan ülkelerde
genellikle vasıtalı vergilere ağırlık verilir ki, devletin ihtiyaç duyduğu
vergiler, bu şekilde, kolaylıkla tahsil edilebilsin.
Bu durumda, vasıtalı vergilerin büyük bir yekûn tuttuğu durumda, siz,
halkın içtiği sudan, halkın yediği ekmekten, ısınmak için kullandığı
doğalgazdan, kömürden, odundan, her şeyden vergi almak durumundasınız. Bunu
zengin de kullanır, fakir de kullanır. Halbuki, vergi adaleti söz konusu
edildiğinde, ödeme gücü olandan çok, ödeme gücü az olandan da az vergi alınma
yoluna gidilmelidir.
Bu yönüyle de bakıldığında, Sayın Maliye Bakanımızdan, göreve
geldiğinden bu yana, bu yönde olumlu adımlar atılması beklenirken, bu yönde
herhangi bir çalışma yapmamakta, hatta bunun tersine, özellikle, vergi ödenmesi
gereken kesimlerin yükünü hafifletecek tarzda birtakım çalışmalar içerisine
girdiğini görüyoruz. Bunun en basit örneği Kurumlar Vergisi. Kurumlar
Vergisinde, biz, oranları yüzde 30'dan, yüzde 20'ye indiriyoruz. Yukarıda,
şimdi, bunun çalışması yapılıyor. Böylelikle, Kurumlar Vergisinden, zaten ödeme
gücü olan kesimden vergi almıyor, bir de, ödenmesi gereken vergileri düşürerek,
belli bazı kesimlere, sonuçları hangi kesimlere hitap edeceği net ve açık
olmayan, oldukça tartışmalı olan bir şekilde, özelleştirme kapsamına giren
kuruluşların özelleştirilmesi ve özelleştirilme sonunda bu kurumları satın alan
kesimlere mi acaba bir peşkeş çekiliyor -affedersiniz, kaba tabirle- bir kıyak
geçiliyor? Bu konular dahi…
EYÜP AYAR (Kocaeli) - Ne demek istiyorsun?
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Demek istediğim gayet açık. Bu konular dahi
insanın hatırına gelmektedir; çünkü, durup dururken, Türkiye'de vergi adaletini
sağlamaya yönelik çalışmalar içerisinde bulunması gereken Maliye Bakanı,
Kurumlar Vergisini indirerek, insanın aklına çok da açık ve su götürür tarzda
birtakım uygulamaların içerisine giriyor.
Sayın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı, biraz önce, kalktı, burada,
Sayın Maliye Bakanının, yukarıda, yine, bu konularla ilgili çalışma içerisinde
bulunduğunu; dolayısıyla, Maliye Bakanının yerine kendisinin nezaret ettiğini
söyledi. Gayet doğal, normaldir, olabilir; ama, Sayın Enerji Bakanı, bir de, AK
Partiden ve Cumhuriyet Halk Partisinden istifa eden milletvekillerine siyaset
dersi vermek gibi bir tutum içerisine girdi. Sayın Bakanın, böyle bir ders
vermeye hiç hakkı yok. Sayın Bakanın, bu konuda, ders alma ihtiyacı var. Açık
ve net söylüyorum. Daha hatıralarımızdadır, bundan bir ay kadar önce, Sayın
Bakanın bu kürsüden kullandığı ifadeler, ne siyasetçi ağzına ne bir insan
ağzına yakışmayacak sözlerdir. Sayın Bakan o konuşmayı yaptıktan sonra ben
çıktım, bu kürsüden "siyasetçinin en fazla ihtiyaç duyduğu şey biraz
erdemdir, biraz edeptir, biraz da siyasetçinin ağzına sahip olması
gereğidir" dedim; fakat, Sayın Bakan bunu unutmuş, kalkıp, buradan, kendi
partilerinden niçin istifa ettikleri gayet açık ve net olan milletvekillerine
siyaset dersi vermeye yelteniyor.
O bakımdan, Sayın Bakana benim tavsiyem, siyaseti çok aşağı seviyelere
düşürecek tarzda siyaset yapmak yerine, biraz daha siyaset içerisine erdem
katarak siyaset yapmasını tavsiye ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Abuşoğlu.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Samsun Milletvekili Sayın Haluk Koç.
Buyurun Sayın Koç. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, hepinizi, şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına saygıyla karşılıyorum. İlgili kanun tasarısının bu maddesinde de
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz aldım.
Bir iki önerim daha olacak, Enerji Bakanı aracılığıyla Maliye Bakanına.
Herhalde iletilir, tutanaktan takip eder Sayın Bakan.
Şöyle söylemiştim: Eğer malî politikalarında ciddîyseniz, kayıtdışı
ekonomiye ilişkin girişimlerinizi, artık, bu yasama döneminin son noktalarına
yaklaştığımız, son yılına girdiğimiz şu dönemde, mutlaka önemli adımlar
atmalısınız noktasına getirmiştim.
Değerli arkadaşlarım, gerçekten, belki de malî politikaların, vergi
politikalarının en önemli yoğunlaşacağı alanlardan birisi, kayıtdışı ekonominin
kayıt altına alınması için atılacak adımlardır. Bu konuda, henüz, hükümet
adına, Maliye Bakanlığı adına önemli bir girişim, maalesef, maalesef
olmamıştır. Bu, Türk ekonomisinin kanayan bir yarasıdır. Sistem içerisinde,
kayıt içerisinde kalıp da, kayıtsız olan benzer bir kuruluşla, üretim alanında,
istihdam alanında, ihracat alanında,her alanda rekabet edebilmek mümkün
değildir.
Değerli arkadaşlarım, bir defa "serbest piyasa ekonomisi"
diyorsunuz; olayın serbest piyasa olmaktan çıkmasına dönük kayıtdışılığı
önleyecek adımlar atamıyorsunuz. En önemli eksiklerinizden, en önemli
kamburlarınızdan bir tanesi budur; kayıt dışı ekonomi konusunda ciddi adım
atılamamasıdır.
Değerli arkadaşlarım, bir iki önerimiz var, bir iki alternatifimiz var.
Mesela, vergi numarası uygulamalarını, bütün kamu, özel işlemlerde
kullanılabilecek şekilde yaygınlaştırmak mümkündür. Yine, nakit ödemelerin
sınırlandırılması, plastik para olarak adlandırdığımız ödemeyle kayıtiçini
genişletmek yine olasıdır. Bu önerilerimizi dile getirmek istiyorum ve
mükelleflerin bütün giderleri kabul edilecek bir düzenleme de, yine
yapılabilecekler arasındadır. Eğitim, sağlık gibi benzeri giderler de bunun
içerisindedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün bu tasarıyla yapılmak
istenen değişiklikler, bir eksikliğin tamamlanması yönünde bir adım atılması
gayreti içerisinde değerlendirildi tarafımızdan da ve bunun, geçen sene nisan
ayında eksikliğini belirttiğimiz hususların, o gün dikkate alınmayarak, on ay
sonra bu eksiğin giderilmesi yönünde tarafınızdan adım atılması gereğidir. Ne
olur biraz da muhalefetin o dönem söylediklerini, o yasa görüşülürken bugünkü
eksikleri işaret ettiğimiz dönemde, bugün bu kadar görüşmeye gerek kalmadan o
gün o öneriler çerçevesinde yasalaştırmış olsaydınız, ek yapsaydınız, bu
görüşleri kabul etseydiniz, değerlendirseydiniz, ezbere "bunu muhalefet
söylüyor reddetmek zorundayız" diye bir -demokratik demeyeceğim; ama-
bence, yorumlanması çok güç bir partiiçi refleks tavrı göstermeseydiniz bunları
söylemek hakkımız değil mi şimdi? Bunları söylemek hakkımız. Bu adam niye
bunları söylüyor diye içinizden geçirebilirsiniz. Nisan 2005 tarihli -tarihini
söyledim demin- lütfen, tutanakları açın bakın. Yani, muhalefetin her söylediği
yanlış değil değerli arkadaşlarım, muhalefetin her söylediği kabul edilemez
boyutta şeyler değil; ama, bu konuda, benim hep söylediğim, tek parti iktidarı
hastalığı çok ağır bir şekilde sizin bünyenizi sarmış durumda.
KEMALLETİN GÖKTAŞ (Trabzon) - Sizi de muhalefet hastalığı sarmış.
HALUK KOÇ (Devamla) - Sayın Göktaş, ben, burada, yapıcı bir konuşma
yapıyorum. Sizin de, İdare Amiri olarak, Meclis çalışmalarına katkılarınızı
biliyoruz; ama, kürsüde de sizi dinlemekten mutlu olacağımı ayrıca ifade etmek
isterim. Yerinizden, çünkü, mikrofonlar, sizin dediklerinizi kamuoyuna
duyurmuyor, bu kürsüden çok daha net duyurur; yapıcı fikirlerinizi, gelir,
benimkinin üzerine eklersiniz, daha iyi bir bina çıkar. Ben olsam, bu kadar
lafın üzerine, oturur, susar, dinlerim.
Değerli milletvekilleri, Sayın Enerji Bakanı birtakım şeyler söyledi.
Ona geçmeden önce, ancak, bu değişikliklerle varılmak istenen noktayı özetlemek
istiyorum: Şimdi, gelirler bölge müdürlüğüne gidecek, Gelir İdaresi Başkanlığı,
daha sonra Gelir İdaresi Müsteşarlığı -sayın bürokratlar oradalar- ve ondan
sonra da, buna gidiş, bir gelirler idaresi ya da gelirler bakanlığına doğru bir
yapılanma, bürokratik yapılanma oluşturulmaya çalışılıyor. Bunu da dikkatlerinize
sunmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Enerji Bakanını dinledim; ama, Sayın Enerji
Bakanına bir iki söz söylemeye hakkım var. Bunu da, hiçbir zaman, bana
yöneltilen densiz ve edepsiz suçlamalar içerisinde yapmadığımı, yapmayacağımı
bilin; hiçbir zaman da, o suçlamalara muhatap olabilecek bir konumda açıklama
yapmadım. Onu, bir kere daha sizlerle paylaşmak istiyorum. Demokrasilerde,
iktidar ne kadar kutsalsa muhalefet de o kadar kutsaldır. Muhalefetin görevi
de, siyasette hiciv kullanarak zaman zaman, siyasette halkın alabileceği
mesajları vererek, tartışılan konu üzerinde vurgu yapmaktır. Eğer, bizler onu
yapmazsak, muhalefet görevini yerine getirmemiş oluruz. Ama, iktidarda olmanın
bir başka özelliği daha var; sindirme kapasitesi, hazmetme kapasitesi. Yani,
hep alkışlanmaya, her yaptığınızın doğru olduğunu büyük korolar halinde size
iletilmesine çok hazır tutuyorsunuz kendinizi. Yanlışlar da ifade edilecektir,
hatalar da ifade edilecektir. Eğer, o hataların üzerinde durduğumuz ve bugün
aldığımız haber doğruysa, Sayın Maliye Bakanı, bu kaçak değerlendirmesi
içerisindeki villalarını yıkma kararı aldıysa, bu, kamuoyunun duyarlılığının ve
belki sizin içinizdeki duyarlılığın da bir sonucudur. Onun için, ben, her
kesimdeki, Sayın Başbakandan Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında görev
yapan bürokratlara kadar herkesin, bulunduğu noktada, öncelikle kendi görevini
yapmasını, bir kere daha, sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, istifalar konusuna değindi Sayın Enerji Bakanı.
Bence, bu konuya, siz hiç girmeyin, siz hiç girmeyin; çünkü, bu konuda, bakın,
Cumhuriyet Halk Partisine, hiçbir şekilde, şu ana kadar… Geçen dönem Parlamento
dışında olduğumuz dönemde, ben, Cumhuriyet Halk Partisinde merkez yönetim
kurulu üyeliği yapıyordum. O dönemde de, Cumhuriyet Halk Partisine katılmak
isteyen milletvekilleri vardı -Cumhuriyet Halk Partisi Parlamento dışında
olmasına rağmen; ama, bizi, halk o Meclisin dışına koydu, yine, biz, halkın
oyuyla geleceğiz demiştik- hiçbirisini, o dönemde kabul etmemiştik;
"partiye kayıt olabilirsiniz; ama, Parlamento çalışma dönemi bittikten
sonra" demiştik.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, Sayın Enerji Bakanı öyle bir konuşuyor ki,
sanki, bu temel siyasî düsturu savunmuş, bu temel siyasî çizgiden, felsefeden
gelen bir anlayışın temsilcisi gibi konuşuyor.
Sayın Bakanım, bakın, çok samimî söylüyorum. Bir siyasî vefadan ve bazı
konuşmalardan bir ibret çıkarmaktan bahsettiniz. Lütfen… Cumhuriyet Halk
Partisinden istifa ederek kucaklarınıza gelen, saflarınıza katılan arkadaşlarınızın
önünde bunu söylediğiniz zaman, onları mahcup ediyorsunuz. Çok acı bir durum
bu! Çok acı bir durum!.. Ben, onların mahcup olmasını istemediğim için
söylemiyorum; ama, siz söylüyorsunuz. İkide bir bu konuyu kaşıyorsunuz, ikide
bir kaşıyorsunuz; efendim, AK Partiden istifa eden milletvekillerinin, şimdi,
AK Partinin icraatları hakkında konuşmasını, ben, ibretle izliyorum, siyasî
vefaya sığmıyor diye… Ya Cumhuriyet Halk Partisinden sizin partinize geçenler
Sayın Bakan?!.
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Onlar konuşmuyorlar.
RECEP KORAL (İstanbul) - Sizin icraatınız yok.
HALUK KOÇ (Devamla) - Onlar konuşmuyorlar; ama, en önde oturuyorlar, en
önde oturuyorlar. Onun için, ben, bunu, kamuoyunun ibretine sunuyorum sadece.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Koç.
Şahısları adına söz isteği var. Adana Milletvekili Sayın Recep Garip.
Buyurun Sayın Garip. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
RECEP GARİP (Adana) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlar; 3
üncü madde üzerinde söz aldım. Maliye Bakanlığımızın Teşkilat ve Görevleri
Hakkındaki bu Kanun Hükmündeki Kararnameyle ilgili -biraz önceki konuştuğumuz
konulara ilaveten yapabileceğimiz- aslında Gelir Politikaları Genel
Müdürlüğünün başlıca görevleriyle ilgili iki konuya değinmek istiyorum.
Bu genel müdürlük, devlet gelirleriyle ilgili istatistikleri toplamak ve
değerlendirmek, vergi yükü, gelir dağılımı ve gelir tahminlerine yönelik genel
ve sektörel analizler yapmak, Avrupa Birliği, uluslararası kuruluşlar ve diğer
devletlerle görev alanına giren konularda işbirliği yapmak, anlaşmalar yapmak,
devlet gelirlerine etkisi olan her türlü kanun tasarısı ve tekliflerini, devlet
gelirleri politikası açısından inceleyerek görüşler bildirmek gibi bir dizi
görevleri üstleniyor. Görüştüğümüz madde, normal şartlarda kadroların iptali,
nereye ekleneceği, nereden çıkarılacağını, hangi cetvelden çıkarıldı, hangi
cetvele ekleneceğini gösteren bir madde bu maddemiz. Dolayısıyla, bu maddeye
bakıldığı zaman, yapılması gereken çalışmalar, Maliye Bakanlığımızın gelir
politikasıyla ilgili, bu kurulmuş olan genel müdürlüğün durumuyla ilgili
tasnifleri, tanzimleri yapmaktadır.
Geliniz değerli arkadaşlar, yapılan güzel çalışmaları hep birlikte
görmeye devam edelim. İnsanoğlunun yapısı öyledir; anlamak istediği zaman
anlar, anlamak istemezse anlamaz. Görmek isterseniz görürsünüz, görmek
istemezseniz görmezsiniz. Bence, gelin, anlamaya çalışalım ve görmeye
çalışalım.
Yapılan güzel çalışmalar var, güzel hizmetler var. Türkiye'nin yeniden
yediden yetmişe bütün insanımızın bütünleşmiş olduğu AK Parti İktidarımız
hizmetini yapmaya devam ediyor. Gelin, bir yakın dostumun ifadesiyle…
"Nereye gittiğini bilen adama bütün dünya yol verir" diyor sevgili
dostum, kadim arkadaşım Vedat Gündoğan, nereye gittiğini bilen adama bütün
dünya yol verir. AK Parti İktidarı, ne yaptığını, nereye gittiğini, nasıl
hizmetler yaptığını çok ciddî noktada bilmektedir.
Dolayısıyla, bu maddenin hayırlar getirmesini diliyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Garip.
Şahsı adına ikinci söz isteği, İstanbul Milletvekili Sayın Ünal Kacır;
buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakikadır.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Maliye
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede
değişiklik yapılması hakkındaki kanun teklifinin 3 üncü maddesi hakkında söz
almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Az önce, konuşmacı arkadaşımız, Gelir Politikaları Genel Müdürlüğünün
görevlerinden bir kısmını sıraladılar; ben, kendilerinin sıralamadığı diğer
görevleri de buradan hatırlatmak istiyorum.
Uluslararası vergi ilişkileri ve ikili ve çoktaraflı anlaşmalara ilişkin
çalışmaları gerekli koordinasyonu sağlamak suretiyle yürütmek, Avrupa Birliği,
uluslararası kuruluşlar ve diğer devletlerle görev alanına giren konularda işbirliği
yapmak, mahallî idare vergilerinin genel vergi sistemiyle uyumunu sağlayacak
çalışmaları yapmak, gelir bütçesini hazırlamak, vergi yükü, gelir dağılımı ve
gelir tahminlerine yönelik genel ve sektörel analizler yapmak, ekonomik ve malî
gelişmeleri izlemek, değerlendirmek ve bu konularda araştırmalar yapmak, devlet
gelirleriyle ilgili istatistikleri toplamak ve değerlendirmek ve yine
Bakanlıkça verilen benzeri görevleri yapmak üzere, Gelir Politikaları Genel
Müdürlüğü diye bir genel müdürlük kurulmaktadır. 3 üncü madde, bu genel
müdürlükte gerekli olan kadroların ihdasıyla ilgilidir. 20 adet kadro ihdas
edilmektedir. Bunlar, 2 sayılı listede sıralanmıştır.
Değerli arkadaşlar, ben bu açıklamalarda bulunmak istedim ve ayrıca, bir
şeyi vurgulamak istiyorum. Buraya çıkan arkadaşlarımız, konuşmanın süreci
içerisinde ağzından çıkan kelimelerin, kahvehane kültürüyle değişik bazı
manalara çekilmesi suretiyle, sanki Sayın Bakanımız da burada daha önce
konuşuyormuş gibi, şunu kastetti, bunu kastetti deyip bunların çarpıtılması, bu
Meclisin mehabetine yakışmayan hususlardır. Bunu arz etmek istiyorum. Biz, burada
söylenen kelimeleri lügattaki manalarında değerlendirmeliyiz diyorum.
Saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Kacır.
Madde üzerinde bir önerge var, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 3
üncü maddesine bağlı listelerden;
- (2) sayılı listede yer alan "Daire Başkanı" unvanlı kadronun
"6" olan adedinin "10" olarak değiştirilmesini, buna bağlı
olarak anılan listedeki "20" olan toplam sayının "24"
olarak değiştirilmesini,
- (4) sayılı listede yer alan, Gelir İdaresi Başkanlığının Merkez
Teşkilatından iptal edilen kadrolara, "GİH" sınıfından "Veri
Hazırlama ve Kontrol İşletmeni" unvanlı "7" nci dereceden
"10" adet kadronun ilave edilmesini, buna bağlı olarak anılan
listedeki "15" olan toplam sayının "25" olarak
değiştirilmesini,
- (5) sayılı listede yer alan, Gelir İdaresi Başkanlığının Merkez
Teşkilatı için ihdas edilen kadrolara, "GİH" sınıfından
"Başkanlık Müşaviri" unvanlı "1" inci dereceden
"10" adet kadronun ilave edilmesini, buna bağlı olarak anılan listedeki
"15" olan toplam sayının "25" olarak değiştirilmesini,
arz ve teklif ederiz.
|
Salih
Kapusuz |
Recep
Yıldırım |
Ayhan
Sefer Üstün |
|
Ankara |
Sakarya |
Sakarya |
|
Ziyaeddin
Akbulut |
|
Zeynep
Karahan Uslu |
|
Tekirdağ |
|
İstanbul |
BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
SADULLAH ERGİN (Hatay) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
5018 sayılı Kamu Malî Yönetim ve Kontrol Kanunu ile Maliye Bakanlığı
Bütçe ve Malî Kontrol Genel Müdürlüğü, Muhasebat Genel Müdürlüğü ve Strateji
Geliştirme Başkanlığına yeni görev ve sorumluluklar yüklendiğinden, iş yükü
artan bu birimlerin ihtiyacının giderilmesi amacıyla 4 adet daire başkanı
kadrosu ile Gelir İdaresi Başkanlığında ihtiyaç duyulan 10 adet başkanlık
müşaviri kadrosunun ihdas edilmesi amaçlanmıştır.
HALUK KOÇ (Samsun) - Karar yetersayısının aranmasını istiyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin
katıldığı ve gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum ve karar
yetersayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmiştir ve karar yetersayısı vardır.
Şimdi, 3 üncü maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda ve ekli
listeyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
4 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına Erzurum
Milletvekili Sayın İbrahim Özdoğan; buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; 1055 sıra sayılı yasa tasarısının 4 üncü
maddesi üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; Heyeti
Âliyenizi muhabbetle, hürmetle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bizler, Anavatan Partisi olarak, istihdamın
üzerindeki baskıyı kaldırmaya azmettik ve parti programımızda da detaylarıyla
ele alacağımız üzere, istihdamı destekleyen, özel sektörün rekabet gücünü
baltalamayan bir sistem geliştireceğiz.
Kayıtdışılık sorunu nasıl aşılacaktır? Kural olarak, vergi oranlarını
katlanılabilirlik sınırlarının ötesinde artırırsanız mükellefin vergi sadakati
düşer, kayıtdışılık başlar. Fakat, bu hükümetin Maliye Bakanının ortaya
koyduğu, temeli kendi halkına güvensizlik olan anlayışa göre, kayıtdışılığın
vergi oranlarıyla ilgisi yoktur, vergi oranlarını azaltsanız bile, kayıtdışı,
kayıt altına girme eğilimi göstermeyecektir.
Buradan Sayın Bakana sesleniyorum; bir bakanın görevi, kayıtdışının
kendiliğinden kayıt altına girmesini beklemek, çözüm olarak da işadamlarına
çevrelerindeki merdiven altı işletmeleri ihbar etmelerini istemek değildir.
Kayıtdışını kayıt altına alıp vergi yükünü tabana yayacaksınız. Bunun nasıl
yapılacağı sizin iktidarınız döneminde sizi ilgilendirir, başkasını değil. Bu
keşmekeşi çözemeyecekseniz, o zaman niye Bakan oldunuz, kaçak villanıza ruhsat
alabilmek için mi?!
Anavatan Partisinin bu sorunun çözümü konusundaki genel yaklaşımı şudur:
Vergi oranlarının yeniden düzenlenmesiyle ve evrensel aklın gerektirdiği diğer
bilimsel önlemler alınarak kayıtdışılık kayıt altına alınmaya özendirilir.
Diğer yandan, bu uygulamalar yapıldıktan sonra hâlâ kayıtdışı kalan varsa, kamu
otoritesi tarafından acımasız ve sistematik olarak cezalandırılır. Vergi affı
gibi adaletsizliğin en bariz göstergesi olan popülist uygulamalardan da kaçılır
ve en önemlisi, tüm bu uygulamalar yapılırken, kayıt altında vergisini ödemeye
razı sorumlu vatandaşların canına okunmaz.
Sonuç olarak, bütçe hedeflerinin tutması, bütçenin açık vermemesi,
siyaset üstü bir zorunluluk olarak karşımızdadır; hiçbirimiz bundan taviz
veremeyiz; fakat, bunu hangi şartlar altında yapacağınız önemlidir. Siz, hukuka
saygılı vatandaşınızın canına okumayı ve bunun dışında hiçbir şey yapmamayı
âdet edinmişsiniz. Gücünüzü ölçüsüz kullanıyorsunuz demektir bu durumda.
Yumurtayı balyozla kırıyorsunuz demektir; sarısının, beyazının içine
kabuklarını da karıştırıyorsunuz demektir. Bu şartlarda hedeflerin tutmuş
olması hiçbir şey ifade etmeyecektir. Kaldı ki, hiçbir hedef tutmamıştır.
Hükümetin verdiği bütün rakamlar sloganik rakamlardır. Çileyi çeken millet,
hükümet üyelerinin ve Sayın Başbakanın attığı nutukları artık masal olarak bile
dinlemiyor ve dört gözle seçimi bekliyor.
Değerli arkadaşlar, bir ülkenin, bir devletin maliyesi, parası,
ülkesinin vatandaşlarının mutluluğu ve refahı için vardır ve adaletli bir
şekilde dağıtılması için vardır. Biz, Erzurumlular olarak, karın ve soğuğun
çocuklarıyız değerli arkadaşlar. AK Parti 3 Kasım 2002 genel seçimlerinde
Erzurum'da Türkiye ikincisi olmasına rağmen, bugün Erzurum karlar altında,
metrelerce karlar altında; kar tazminatı gönderilmemiştir. Üstelik, belediye
seçimlerinde de hemen hemen hepsini almıştır. Buradan Sayın Maliye Bakanından
Erzurum Belediyelerine kar tazminatı göndermesini istiyorum. Zaten, 3 Kasım
seçimlerinde AK Partiyi Türkiye ikincisi yapan Erzurum'da hükümet kar gibi
erimiştir. Eğer bu tazminat gönderilmediği takdirde, damlanız bile
kalmayacaktır değerli arkadaşlar. Sakın o sahte anketlere, birtakım hükümet
yalakası müesseselerin yaptığı anketlere inanmayınız.
Değerli arkadaşlar, geçenlerde Sayın Başbakan il başkanları
toplantısında diyor ki: "Bizim yaptırdığımız anketlere göre, biz, 3 Kasım
seçimlerinden daha fazla bir trend kaydettik."
Hayır arkadaşlar, buna ne denir biliyor musun; buna "bozacının
şahidi şıracı" atasözü akla gelir.
BAŞKAN - Sayın Özdoğan… Sayın Özdoğan…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - O zaman, bizim de yaptırdığımız anketlere
göre, AK Parti şu anda yüzde 15'lerdedir.
BAŞKAN - Sayın Özdoğan…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Anavatan Partisinin oy oranını söylemiyorum;
çünkü, nazarınız değer, göz verirsiniz. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Özdoğan…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar…
BAŞKAN - Sayın Özdoğan, bakın, kürsüdeki bir milletvekilinin bir Meclis
Başkanını bu kadar uğraştırması, doğrusu, düşündürücü. Şu ana kadar maddeyle
ilgili tek kelime söylemediniz; müsamahayla karşıladım. Ya maddeye dönün ya da
konuşmanızı tamamlayın. Lütfen... Yani, seçmene vereceğiniz gerekli her türlü
mesajı verdiniz, hoşgörüyle karşıladım; ama, lütfen, maddeye dönün.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Sayın Başkanım, üzdümse, özür diliyorum
zatıâlinizden. Size sınırsız saygım ve sevgim var. Bitirmek üzereyim.
BAŞKAN - Buyurun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Ama, şunu söylemek istiyorum: Şimdi,
konuştuğum her şeyin, benim kanaatime göre, maddeyle alakası var.
Sayın Başkanım, şimdi, şu konuştuğumun bu maddeyle alakası yok mudur?!
Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Özdoğan, kişisel kanaatlerle kürsüye çıkarsak, bu işi biz
bitiremeyiz.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Hemen bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Şimdi, Sayın Başkanım, Sayın Başbakan ne
diyor mal varlığıyla alakalı konuda "makaram sarı bağlar, kız söyler gelin
ağlar." Bunlar keyif sözleridir değerli arkadaşlarım. Millet ne diyor:
"Makaram kara bağlar, millet söyler anam ağlar, eşler ağlar" diyor
değerli arkadaşlarım. Bunu bir defa belirtmek istiyorum ve hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Hadi oradan, sen saygıdan ne anlarsın!
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özdoğan.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili Sayın Haluk
Koç.
Buyurun Sayın Koç.
CHP GRUBU ADINA HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi, tekrar, şahsım ve Grubum adına saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, geçen maddede kayıtdışı…
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) - Bakan geldi… (AK Parti sıralarından
alkışlar)
HALUK KOÇ (Devamla) - Hoş geldiniz Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Hoş bulduk.
HALUK KOÇ (Devamla) - Evet, Sayın Başkan, Sayın Bakan yerlerine
oturdularsa, ben başlayayım tezahürat bittiği zaman.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Koç.
HALUK KOÇ (Devamla) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; geçen maddedeki konuşmada, kayıtdışı
ekonominin kayıtiçine alınması için mutlaka çok daha ciddî adımlar atılmasının
gereğinin altını çizmiştik ve Maliye Bakanlığı içerisinde vergi gelirlerinin
toplanacağı, gelirler bakanlığı yok ama, gelirler bakanlığına doğru gidecek bir
bürokratik yapılanma oluşturulmaya çalışıldığının altını çizmiştik. Sayın
Hamzaçebi tümü hakkında yaptığı konuşmada da bu noktaya değinmişti ve OECD
ülkeleri arasında bir değerlendirme yapmıştı. Ben, kısaca anımsatmak istiyorum,
belki o gün bulunmayanlar olabilir.
Gerçekten de OECD'nin 30 üyesi içerisinde, 16'sında, Maliye Bakanlığı
içerisinde bütün birimler tek çatı altında örgütlü olarak bulunuyorlar; yani,
vergi politikası birimi ile vergi uygulaması birimi Maliye Bakanlığı içerisinde
bulunuyor; birden fazla müdürlük ya da alt birim olarak örgütlendiği ve
hizmetlerin o şekilde sunulduğu 14 ülke var. Şimdi, Türkiye, Nisan 2005'te
çıkan yasa... O tarihte -Sayın Bakan geldiği için yineliyorum- Cumhuriyet Halk
Partisi sözcülerinin söylediği gibi, o günkü eksikliklerin bugün getirilen bu
teklifle tamamlanmaya çalışıldığının altını çizmiştim. Şimdi, Türkiye, bu 14 ve
16 ülkelik iki grup arasında biraz farklı bir yapı çizmeye çalışıyor, her ne
kadar ikinci gruba yakın bir yapıya yönelse de.
Değerli arkadaşlarım, vergi politikası birimi Maliye Bakanlığı içinde
oluşturulmakta, vergi uygulaması ise Maliye Bakanlığı dışında daha yarı özerk
bir yapıya kavuşturulmakta. Şimdi, buradan yola çıkacak olursak, Gelir
Politikaları Genel Müdürlüğünün oluşturulmasının bir şekil olduğunun altını
çizmek istiyorum ve nihayet, böyle bir yapılanma, böyle bir birim kuruluyor ve
var olan bir Maliye örgütü alt birimleştirilerek, oradan başka bir örgüt, başka
bir yapı, başka bir birim çıkarılıyor.
Sayın milletvekilleri, sonuçta bu şekle doğru gidiyoruz; ama, önemli
olan, inanın, bu şekilden öte, Türkiye'nin gelir politikalarının nasıl
olacağıdır, ne olacağıdır. Şimdi, burada, yine dönüp dolaşıp siz kurulmuş plak
gibi aynı yere geliyorsunuz diyeceksiniz. Yine, 1999'da başlayan IMF
anlaşmaları çerçevesinde önümüzde olan gelir politikalarına geliyoruz. Ben
kısaca anımsatmak istiyorum ve bir kere daha sizlerin huzuruna getirmek
istiyorum; çünkü, bu konuda ben inanıyorum ki, iktidar partisi içerisinde de şu
anda Türkiye'deki vergi fotoğrafından rahatsız olan çok sayıda arkadaşım var.
Ben -Partimi bırakın- rahatsız olan
yurttaşlardan bir tanesiyim. Nedir o; dolaylı -dolaysız vergiler oranı değerli
arkadaşlarım. Dolaylı vergiler- dolaysız vergiler ayırımı dediğimiz zaman,
vergide adaletin ölçüsü olan orana baktığımızda, Türkiye'de dolaylı vergilerin
oranının yüzde 70'lere gelip dayandığını görüyoruz.
Sayın milletvekilleri, dolaylı vergiler nedir; dolaylı vergiler,
biliyorsunuz, Katma Değer Vergisi gibi, Özel Tüketim Vergisi gibi, kişinin
işine gücüne, maddî gelirine bağlı olmadan, herkesten eşit olarak alınan
vergilerdir, kullandığı hizmetler karşılığında. Yani, kişi çok zengin olabilir,
ekmek alırken aynı KDV'yi öder, bir başka tüketim malını alırken aynı ÖTV'yi
öder; kişi orta gelir grubunda olabilir ya da düşük gelir grubunda olabilir,
aynı temel ihtiyaç maddesini kullanırken aynı KDV'yi ve aynı ÖTV'yi öder. Bu
vergi dilimine baktığımız zaman Türkiye'de yüzde 70'lere yaklaşıyor. O zaman bir adaletsizlik var. Herhalde buna
katılıyorsunuzdur. Burada bir adaletsizlik var; çünkü, KDV ve ÖTV uygulamasının
tanımladığı dolaylı vergilerin yüzde 70 oranına çıkması, bir toplumda herkesin
mensup olduğu gelir düzeyine bakılmaksızın, aynı hizmeti alırken aynı oranda
vergi verdiğini gösterir. Bu gerçekten adaletsizdir.
Şimdi, ayrı bir birim oluşturuyoruz Maliye Bakanlığı içerisinde vergiler
boyutunda, gelirler müdürlüğü şeklinde. Peki, vergi profilimize, vergi
fotoğrafımıza, vergi çerçevemize baktığımızda karşımıza bu garip tablo çıkıyor.
Bunu bir an önce değiştirmek zorundayız.
Belki -sosyal adalet, sosyal adalet diyoruz. Anayasamızın devleti
tanımlayan temel ilkeleri içerisinde de var- birçok siyasetçi "sosyal
adalet" sözünü kullanır kendi politikalarına mihenk taşı oluşturması için;
ama, sosyal adaletin temeli, herhalde, bu şekildeki dolaylı vergilerin yüzde 70
oranında, toplumun her katmanından, aldığı her temel hizmet karşılığında eşit
oranda tahsil edildiği bir dilim içerisinde olursa, sosyal adaletten bahsetmek
mümkün değil. Değerli arkadaşlarım, bunu ben bir kere daha -Sayın Bakan da burada-
sizlerin huzurunuza getirmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; eğer vergi gelirlerinin çok büyük
bir kısmını bu şekilde dolaylı vergilere dayandırırsanız, bu vergi sistemimizin
temelde adaletsiz olduğunu baştan kabul etmemiz gerekir. Şu anda Türkiye'deki vergi
sistemi adaletsizdir. Demin söylediğim oranı, lütfen, lütfen aklınızdan
çıkarmayın.
Değerli arkadaşlarım, peki, Türkiye'deki bu oran, Avrupa Birliğinde ve
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatına üye ülkelerin hiçbirisinde yoktur.
Hiç birisinde yoktur. Hani bize o yol haritası döşeyenler, hani bize o
çağdaşlaşma yolunda yol haritası sunanlar, araya koydukları gizli mayınlara
rağmen -ülkem için söylüyorum- bu konuda, adımınızı şöyle atın, böyle atın
şeklinde fazla bir telkinde bulunmuyorlar. Yani, Türkiye'deki sosyal adalet
kavramının bir dengeye oturtulması, sosyal barışını sağlamış, iç dirliğini
sağlamış bir Türkiye onlar için hiç de önemli değil değerli arkadaşlar. Onlar
için hiç de önemli değil; onlar için sadece, Türkiye'ye verdikleri,
oluşturdukları büyük uluslararası finans kuruluşlarının Türkiye'nin
kredilendirmesinde verdikleri büyük para dilimlerinin ana faizlerinin
kendilerine ödenmesinin garanti edilmesinde; gelir derken ona bakıyor.
Şimdi bakalım, bu söylediğime nerede bağlantı kuracağım; bu söylediğime
şurada bağlantı kuruyorum: 1999 yılında IMF programı uygulamaya geçilmeden
önceki yıl, yani, 1999 yılında vergi yükü -ki, burada sosyal güvenlik
primlerini dahil etmeden bu hesabı yapalım- yüzde 22 düzeyinde. IMF programı
uygulanmaya başlanıyor; 2000 yılında bu oran yüzde 24,5'e çıkıyor. Hani o
bağıran köylü var ya, hani o şikâyet eden esnaf var ya, hani o yaşamak için
hayata tutunmaya ya da çoluk çocuğunun göndereceği üç kuruşa, beş kuruşa muhtaç
olan emekli var ya, işte onların Türkiye'nin en zenginleriyle eşit oranda
ödediği vergileri söylüyorum değerli arkadaşlarım. 2005 yılında, yüzde 27,2'ye
çıkıyor; 2006 yılında da bu oran korunacağa benziyor.
Şimdi, sonuç: IMF programlarıyla birlikte, Türkiye, beş yılda halkından
aldığı vergi yükünü yüzde 5 puan artırmıştır. Şimdi, Kurumlar Vergisinde
indirime gidiyoruz, şunu yapıyoruz, bunu yapıyoruz… Dolaylı vergiler noktasında
adım atamadıktan sonra, sosyal adaleti sağlayamadıktan sonra, kayıtdışı
ekonominin kayıt içine alınması için gerekli ciddî adımları atamadıktan sonra,
Türkiye'de çiftçi de bağırmaya devam edecek, emekli de bağırmaya devam edecek,
dargelirliler de bağırmaya devam edecek. Bunu siyaset için söylemiyorum; bir
fotoğraf çizmeye çalıştım, o fotoğrafın içinde vergi penceresi açtım; o vergi
penceresinde Türkiye'nin manzarasını sizlere sunmaya çalıştım. Onun için,
yasalar çıkaralım, tamam; itirazlarımızı yapalım, tamam; ama, lütfen, bazı
şeyleri dikkate alın; lütfen, bazı şeyleri dikkate alın. Bizim hep söylediğimiz
bu. Ben, alındığım için söylüyorum; bu söylediklerimiz ne densizlik ne
edepsizlik.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Koç.
Şahısları adına söz istekleri var.
Adana Milletvekili Sayın Recep Garip; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
RECEP GARİP (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
görüşmekte olduğumuz kanun hükmünde kararnameyle ilgili yasa teklifinin 4 üncü
maddesiyle ilgili görüşlerimi arz etmek istiyorum.
Burada, başından itibaren tartıştığımız, gündeme almış olduğumuz
konularla ilgili, aslında gelir politikaları doğrultusunda ifadelerimizdir.
Vergi uygulamalarına esas teşkil eden gelir için vergi politikaları mutlak
surette oluşturulması gerekiyor. İlgili kanuna bakıldığı zaman, bu ilgili
kanun, bizlere strateji üretiyor, politikalar üretiyor, gerekli olan
kararnameleri, tüzükleri, yönetmelikleri hazırlıyor, gelir bütçesinin
hazırlanmasını sağlıyor, bu üzerinde durduğumuz, tartışadurduğumuz, maddeler
üzerinde uzun uzun tartıştığımız bu gelir bütçesinin hazırlanması konusunda,
ki, aynı zamanda, uluslararası ilişkilerin yürütülmesi gibi görevler
üstleniyor. Dolayısıyla, Gelir Politikaları Genel Müdürlüğünün kurulma
sebepleri bunlar. Bu doğrultuda kurulmuş olan Gelirler Müdürlüğüyle ilgili çok
önemli maddeleri görüştük ve sona geldik. Avrupa Birliği gibi, uluslararası
kuruluşlar gibi, diğer devletlerle ilgili bir sürü anlaşmaların altına imza
koyuyor, kendi alanına giren konularda bu ülkelerle, Avrupa Birliği
ülkeleriyle, diğer devletlerle, mutlak surette işbirliği yapıyor, anlaşmalar
yapıyor. Dolayısıyla, Türk Ulusunun, kendi coğrafyamızın o duruşunu dünya
devletleriyle ilgili duruşla özdeşleştirebilecek, belli denklemleri
oturtabilecek ekonomik ve malî gelişmeleri ortaya koymak için çalışmalar
yapıyoruz. Devlet gelirleriyle ilgili istatistikleri değerlendiriyor ve bu alanda
politikalar üretmeye devam ediyor.
Elbette ki, ülkelerin kalkınmasında en önemli planlamalardan birisidir
gelir politikaları; sosyal politikaları açısından bu önem arz ediyor, toplumsal
kalkınma açısından önem arz ediyor. Yani, başından itibaren konuşmuş olduğumuz
bütün bunlar, gerçekten, Gelirler Müdürlüğüyle ilgili yaptığımız bu
çalışmalarda, Gelirler Müdürlüğü, aynı zamanda, bize, orta vadeli, uzun vadeli
malî stratejiler üretmeye devam ediyor. Dün, nasıl ki, ulusun genel durumuyla
ilgili ekonomik yapılanmaları, yatırımları planlıyorsa, bundan sonraki süreçte,
Türkiye'nin dünya devletleri içerisindeki gelecekte yer alması gereken konuma
katkılarda bulunmak için elinden gelen bütün çalışmaları sürdürüyor ve
sürdürmeye devam edecek. Dolayısıyla, toplumsal kalkınmaya ,ihtiyaca yönelik
yatırımların yapılmasının stratejilerini de bu şekliyle hazırlamaya devam
ediyoruz.
Değerli arkadaşlar, şimdi, burada, başından itibaren konuştuğumuz bir
iki konuyla sözümü noktalamak istiyorum. Görüştüğümüz, Gelir Politikaları Genel
Müdürlüğünün bu yasal çalışması içerisinde öyle şeyler söylemek lazım, doğru
şeyler söylemek lazım anlamında söze getirmek istiyorum. Başından itibaren,
bütün konularda, muhalefet partilerinin elbette ki doğru şeyler söylediğini
söylemek lazım, doğru tespitlerine katılmak lazım; ama, ben inanıyorum ki,
onlar sözü söylerken ustaca söylemeliler. Sözü nasıl söylerseniz, karşı
taraftaki muhataplarınız sözü öyle alıyorlar. O zaman, siz, nasıl söz
söylediğinize, nasıl ifadeler kullandığınıza, mutlak surette geriye dönüp bir
bakmalısınız diye düşünüyorum. Usulünü, üslubunu ayarlayarak, ulusumuzun
anlayışlarına, ifadelerine, onların aklıselimine sunarak, ifadeyi düzgün
kullanmak gerektiğini düşünmekteyim. Dolayısıyla, sözü güzel söylemek lazım;
sözü ustaca söylemek lazım. Hangi konuyu konuşursak konuşalım, ülkemizin
beraberliğini sağlamış olduğumuz bu noktada, isterseniz, gelin, şöyle bitirelim.
"Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı, söz ola zehirli aşı, yağ ile
bal ede bir söz."
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Garip.
Şahsı adına ikinci söz isteği, İstanbul Milletvekili Sayın Ünal Kacır'a
ait.
Buyurun Sayın Kacır. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Maliye
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 4 üncü maddesi üzerinde söz
almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, aslında, burada konuşulanları dinleyince, yani, bu
ülkede vergilerin yüksek olduğunu, artık, bu vergilerin daha makul seviyelere
çekilmesi gerektiğini arkadaşlarımız söyleyince, bir noktada da sevinmek lazım.
Doğru söylüyorlar. Tabiî, daha düne kadar topladığımız vergilerin tamamını
borcun faizine veriyorduk da yetmiyordu. 103 lira borç varsa, 100 lira vergi
toplayabiliyorduk, 3 de borçlanıyorduk. Borcun faizine yetmiyordu topladığımız
vergiler. Bugün yüzde 50'ler seviyesine, 50'lerin de altına düşmüş vaziyette.
Artık bunları konuşmanın zamanı. Bunları konuşmanın zamanını oluşturan
hükümetimize buradan teşekkür etmek lazım. Öyle bir ekonomi yönetimi
gerçekleştirdiler ki, artık o sıkıntılı dönem geride kaldı. Şimdi, işte,
hükümetimiz de vergileri düşürmeye başladı; düşürmesi doğrultusunda çalışmalar
yapmaya, çalışmalarını Meclisimize getirmeye başladı. Kurumlar Vergisinde
düşüşleri gördük yüzde 30'lardan yüzde 20'lere. Şimdi Gelir Vergisinde de düşme
çalışmaları bugün Komisyonda sürdü ve onlar da yakın gelecekte Meclisimizin
gündemine gelecektir.
Tabiî, bütün bunlar ekonomimizde yeni rahatlamalara vesile teşkil
edecektir. Ve işte bu kurmuş olduğumuz, kurmakta olduğumuz Gelir Politikaları
Genel Müdürlüğü de, az önce saymaya çalıştığımız görevlerini bihakkın yerine
getirdiğinde bu ülkede daha adil bir vergi sistemini hep beraber oluşturacağız.
Geçmişin kalıntılarını, geçmişin izlerini, geçmişin tortularını hep beraber
temizleyeceğiz diyorum ve kanunun hayırlı olmasını diliyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kacır.
Madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 5.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Antalya
Milletvekili Sayın Tuncay Ercenk, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TUNCAY ERCENK (Antalya) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 1055 sıra sayılı yasa teklifi üzerinde söz almış bulunuyorum;
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bu teklifle getirilen düzenlemenin, mevcut Gelir İdaresi Başkanlığı ile
kurulması düşünülen Gelir Politikaları Genel Müdürlüğü arasında bürokratik bir
çatışmaya yol açacağı endişesini taşımaktayız. Bu düzenleme bürokrasiyi
hızlandırmayacak, tam aksine, iki kuruluş arasında çatışmayı getirecek ve bu
çatışma da vatandaşın mağduriyetine neden olacaktır diye düşünüyoruz.
Tasarının 5 inci maddesi "bu kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür" diyor. Yürütür diyor da ben biraz şüpheliyim. Bakanlar, kanun
yürütmekten çok kendi işlerini yürütmeye çalışıyorlar.
Son dönemlerde bakanların bir bölümü, özellikle Başbakan da dahil olmak
üzere, pek sinirli, pek gergin olmaya başladılar. Önceleri haklarını arayan,
işçi, memur, çiftçi, gazetecileri azarlar, kızarlardı, şimdi statüyü
değiştirdiler; yargı mensuplarını, işadamlarını, milletvekillerini, rektörleri
tehdit etmeye, onlara gözdağı vermeye başladılar; rektörler hakkında,
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Baykal hakkında, milletvekilleri
hakkında suç duyurusunda bulunmaya başladılar. Bu suç duyurusu tehditleri, bu
gerilim yaratma anlayışı da toplumda yeni kamplaşmalara, yeni tartışmalara yol
açmaktadır diye düşünüyoruz. Özellikle, bütçe tasarısını son görüşmelerinde
Sayın Başbakan bir sinirlendi, bir köpürdü, bir kızdı, bir bağırdı, bir
çağırdı, gerçekten çok merak ettik, çok da duygulandık, çok da rahatsız olduk.
Milletvekillerine bağırmaya, oturumu yöneten Meclis Başkanına talimat vermeye,
buna benzer davranışlar içine girdiği zaman biz de gerçekten üzüldük. Şimdi,
bir başbakana hiç de yakışmayan bir üslupla, milletvekiline "terbiyesiz,
seni komisyonlardan beri izliyorum; bu Meclisin çatısı altına yakışmayan
fiillerde bulunuyorsun", "üç nokta" gibi hiç anlamı olmayan, bu
yüce çatının altına hiç yakışmayan üslupları kullanarak, gerçekten hiç de hoş
olmayan davranışlar ve üslup içinde bulundu.
BAŞKAN - Sayın Ercenk, lütfen, maddeye dönün…
TUNCAY ERCENK (Devamla) - Efendim, maddedeyim…
BAŞKAN - Lütfen, rica ediyorum…
TUNCAY ERCENK (Devamla) - Sayın Başkanım, maddedeyim… 5 inci madde diyor
ki "Bu kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür."
BAŞKAN - Ama, bu kanunun konusu neyse, onunla ilgili tavsiyenizi yapın.
TUNCAY ERCENK (Devamla) - Ben de, Bakanlar Kurulu üzerinde konuşuyorum.
Şimdi, bu konuşma biçimini terk eder diye düşündük; fakat, baktık, dünkü
grup toplantısında bu geçmemiş; daha da sinirlendi, daha da celallendi, ondan
sonra medya patronlarına, köşe yazarlarına; bunları daha da genişleterek
askerlere, fıkra yazarlarına dönük tartışmalar, dönük sataşmalar içinde
bulundu, hatta gözdağı noktasına gelecek derecede bu tür üslup ve davranışlar
içinde yer aldı. Şimdi "edepsiz, densiz" gibi kelimeler, bir grup
başkanvekiline veya bir milletvekiline söylenmesi, bence Başbakana hiç de
yakışmayan bir üslup olarak değerlendiriyorum.
SADULLAH ERGİN (Hatay) - Başbakana o sözler söylenirse, cevap olarak da
o sözler söylenir.
TUNCAY ERCENK (Devamla) - Onu sonra değerlendiririz.
Tabiî bu konuşma üslubunu, sinirli davranışlarını biz gayet iyi
anlıyoruz, onu söyleyeyim. Şimdi, işler iyi gitmeyince, yolun sonu görününce,
saltanat bitmeye yaklaşınca insanlar, iktidar sahipleri, gerçekten bu tür
sinirli, gergin davranışlar içinde bulunabilirler, bunlar doğaldır. Efendim,
makam arabaları gidiyor, geziler gidiyor, aile gezileri, aile boyu geziler
gidiyor… Bunlara, tabiî son verildiği anda insan sinirli olacak, gergin olacak;
ama, bu ülkeyi yöneten sizsiniz Sayın Başbakan. Sizin hoşgörülü olmanız, sizin
toplumu kavramanız, kucaklamanız gerekirken, toplumu ayrıştırmaya dönük
gerginleştirmeye dönük bir üsluptan kaçınmanız gerekir diye düşünüyorum.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Önce Deniz Baykal'a söyle onları.
TUNCAY ERCENK (Devamla) - Şimdi, bakın, artık, yolun sonu göründü;
yolcudur Abbas, bağlasan durmaz. Bakın, ben size bir şey söyleyeyim: Başbakan
ve bakanlar onun için son dönemde sinirli olmaya, gergin olmaya başladılar diye
düşünüyorum; ama, ne yaparsanız boş, korkunun ecele faydası yok; bu iş bitti.
Gideceksiniz… Sandık gelecek, önünüze gelecek ve siz de bu sandıktan düşüp,
iktidardan uzaklaşacaksınız. Onun için, bakanları, biraz daha hoşgörülü
-Başbakanı özellikle- biraz daha dikkatli üslup kullanmaya davet ediyorum.
ASIM AYKAN (Trabzon) - Sen de barajın altına…
TUNCAY ERCENK (Devamla) - Sayın Başkanım, tabiî, haklı eleştirilere
tahammül etmek zor. Sayın Başbakanın buna tahammül etmesi gerektiğini
düşünüyorum. Şimdi, diyor ki: "Seni komisyonlardan beri izliyorum."
Şimdi, Başbakan milletvekilini niye izlesin; eğer, yasama organına bir katkı
yapıyorsa takdir etmesi lazım, yanlışları söylüyorsa "bak Sayın Başbakan,
bu hükümet burada yanlış yapıyor…" Biz de bunu uyarıyorsak, bizi takdir
etmesi lazım. Tam aksine "izliyorum, işte, sen, Meclis çatısı altına
yakışmayan fiiler…" böyle bir şey olabilir mi?! Nedir bu…
SADULLAH ERGİN (Hatay) - Sayın Başkan, burada, Başbakanlık bütçesi görüşülmüyor.
Lütfen, görüşülmekte olan yasanın maddesi üzerinde konuşsun.
TUNCAY ERCENK (Devamla) - Bitiyor… Bitiyor…Bitiyor…
BAŞKAN - Sayın Ercenk, rica ediyorum…
TUNCAY ERCENK (Devamla) - Bitiyor Sayın Başkanım.
Beni izlemeye devam edin, o benim sorunum değil…
Ancak, bence yapılması gereken şu…
SADULLAH ERGİN (Hatay) - Sayın Başkan…Sayın Başkan…
TUNCAY ERCENK (Devamla) - Sayın Ergin, bir saniye müsaade eder misiniz.
Yapılması gereken şu: Sayın Başbakan milletvekillerini…
BAŞKAN - Sayın Ercenk, bir dakikanızı rica edebilir miyim.
TUNCAY ERCENK (Devamla) - Bitiyor efendim…
BAŞKAN - bir dakika…
TUNCAY ERCENK (Devamla) - Bitiyor efendim…
BAŞKAN - Hayır efendim, sözünüzü kesiyorum; bir dakika.
Buyurun Sayın Ergin.
SADULLAH ERGİN (Hatay) - Sayın Başkanım, hem ilgili madde üzerinde
konuşulmuyor hem de İçtüzüğün 67 nci maddesine göre, kürsüdeki hatip, Genel
Kurulda kaba ve yaralayıcı konuşma yapamaz.
TUNCAY ERCENK (Devamla) - Yalnız, süremi kullanın lütfen.
BAŞKAN - Sayın Grup Başkanvekili, anladım… Anladım.
Sayın Ercenk, bir defa daha rica ediyorum…
TUNCAY ERCENK (Devamla) - Sayın Başkanım, ama, bakın, Bakanlar Kurulu
üzerinde konuşuyorum.
BAŞKAN - Sayın Ercenk, siz, bu kürsüde güzel fikirler ortaya koyan,
güzel hitap eden bir değerli milletvekilimizsiniz…
TUNCAY ERCENK (Devamla) - Teşekkür ederim… Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Ama, yürürlük maddesindeki bu konuşmanız, bu üslubunuz uymuyor.
Rica ediyorum…
TUNCAY ERCENK (Devamla) - Teşekkür ederim; ama, ben, milletvekiline
hakareti kaldıramıyorum, tahammül edemiyorum; Sayın Genel Başkanıma hakareti
kabul edemiyorum, Sayın Grup Başkanvekiline hakareti kabul edemiyorum. Bu
maddede Bakanlar Kurulu var.
BAŞKAN - Bir başka maddeyle ilgili konuda konuşursunuz.
TUNCAY ERCENK (Devamla) - Şimdi, milletvekillerini izleyeceğinize,
bence, siz, FBI ajanlarını izleyin; biri geliyor biri gidiyor. CIA ajanlarını
izleyin; biri geliyor biri gidiyor. İşkence uçaklarını izleyin; biri iniyor
biri kalkıyor. Siz bizi ne izliyorsunuz?! Kıbrıs'ı… Askerin kafasına çuval
geçirenleri izleyin, siz bunları yapın. "Milletvekilini izliyorum…"
Milletvekili doğru iş yapıyor, milletvekili uyarıyor, denetim görevini yerine
getiriyor, yasama görevini yerine getiriyor, niye izlemeyi tercih ediyorsunuz?!
Sayın Başkanım, bakın, Galataporttaki ihaleleri izlemek Başbakanın
görevi, TÜPRAŞ'taki ihaleleri izlemek Başbakanın görevi, buna benzer "baba
baba da satarım" denildikten sonra da tıpış tıpış iptal etmeleri izleyin.
Sayın Şener'i buradan kutluyorum, gerçekten, bizim muhalefetimiz, kamuoyunun
muhalefeti ve Sayın Şener'in de bu konudaki katkılarını gözden uzak
tutmamaktayız.
Şimdi, efendim "1 000 000 kişi aç, 20 000 000 kişi yoksul, 12 000
000 işsiz var; işçisi, memuru, esnafı çok perişan durumda" dediğimiz
zaman, ne zamandan beri bunları söylemek Meclis çatısı altına yakışmayan
fiillerden oldu? Ne zamandan beri oldu? "Antalya gibi bir dünya kentinin,
Türkiye'nin sorunlarını doğru saptayın, doğru teşhis koyun, doğru çözümler
getiriniz" demek, ne zamandan beri bu Meclis çatısı altına yakışmayan
fiillerden oldu; bunu anlamak istiyorum.
24 milyar cari açık var Sayın Başbakan, Sayın Maliye Bakanı. 73 milyar
ihracat diyorsunuz, 115 milyar dolar da ithalat var, bunları söylemek ne
zamandan beri bu Meclis çatısı altına yakışmayan fiillerden oldu; bunları
anlamak istiyorum. Niye bunları söylediğimiz zaman tepki gösteriyorsunuz; doğru
söylüyoruz çünkü. "Önleyin, ülke ekonomisini kurtarın" demek suç mu
bu Parlamentonun altında?! Ee, bunları söyledik "yakışmayan fiiller
yapıyorsunuz…" Bunu reddediyorum, özellikle bütün milletvekilleri
açısından söylüyorum, size de söylüyorum, size de herhangi bir hakaret olursa
buna tepki gösterin.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, Sayın Başbakan yolsuzluk iddialarından
arınmadan, bakanlık koltuklarında, Başbakanlık koltuğuna oturmak hiç
yakışmıyor. Ben de bunu söylüyorum.
SADULLAH ERGİN (Hatay) - Sayın Başkan, lütfen, müdahil olun!
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Maddeyle ne alakası var ya!
TUNCAY ERCENK (Devamla) - Madde; Bakanlar Kurulunu konuşuyoruz, Bakanlar
Kurulunu konuşuyoruz.
BAŞKAN - Sayın Ercenk… Sayın Ercenk…
SADULLAH ERGİN (Hatay) - Bir hak bu kadar istismar olmaz! 10 dakikadan
beri maddeyle ilgili bir kelime konuşmadı efendim…
BAŞKAN - Sayın Ercenk, lütfen…
TUNCAY ERCENK (Devamla) - Efendim "dokunulmazlığı kaldıracağım, mal
varlığımı açıklayacağım" dedikten sonra bunlardan caymak çok mu yakışıyor?
BAŞKAN - Sayın Ercenk…
SADULLAH ERGİN (Hatay) - Çıkar, basın toplantısı yaparsın.
TUNCAY ERCENK (Devamla) - Arkanızda birsürü yolsuzluk dosyaları, iddiaları
varken bu koltuklarda oturmak…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ercenk, sözünüzü, maalesef, burada tamamlamanızı rica
ediyorum, daha fazla bu konuyu… (AK Parti sıralarından gürültüler)
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Artvin) - Sayın Başkan, lütfen, muhalefet görevine
karışmayın!
TUNCAY ERCENK (Devamla) - Sayın Başkan, burada denetim görevini yerine
getiriyorum. (Gürültüler)
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Artvin) - Sayın Başkan, lütfen, kürsüdeki hatibe
müdahale etmesinler.
BAŞKAN - Bir milletvekiline…
OSMAN KAPTAN (Antalya) - Yürütmeyle ilgili konuşuyor, yürütmenin başı da
Başbakan.
BAŞKAN - Siz konuşurken ben konuşamıyorum ki, ne diyeceğimi
anlatamıyorum arkadaşlar; müsaade edin.
Sayın Ercenk, bir kürsüdeki milletvekiline, bir Meclis Başkanı, üslubuna
ve usulüne uygun ikaz dışında ne yapabilir?! Bu, birden fazla olursa, ben,
sizden, Başkanlığa da yardımcı olmanızı rica ediyorum. Burada biz bir gerginlik
istemiyoruz, burada yasa yapıyoruz.
TUNCAY ERCENK (Devamla) - Hayır, hayır kesinlikle…
BAŞKAN - Lütfen, son cümlelerinizi söyleyin.
TUNCAY ERCENK (Devamla) - Bitiyor; sürem zaten azaldı.
Şimdi, bu, malvarlığını açıklayın dedikten sonra, dokunulmazlıkları
kaldıracağım dedikten sonra…
BAŞKAN - Sayın Ercenk, siz, aynı konuya devam ediyorsunuz.
TUNCAY ERCENK (Devamla) - Ama, bitiyor Sayın Başkanım; bitti, sürem
bitti.
BAŞKAN - Ben, sizden son cümlelerinizi rica ediyorum.
SADULLAH ERGİN (Hatay) - Basın toplantısı yaparsın.
TUNCAY ERCENK (Devamla) - Şimdi, bu Bakanlar Kurulunun belirli
üyelerinin, ciddî oranda suçluluk dosyalarıyla ilgili, iddialarla ilgili
tartışmaya son vermelerini istiyorum. Bu konuda iddialar hakkında muhatap olan,
bu iddialara muhatap olan bakanların istifasını talep ediyorum; çünkü, Türkiye
Cumhuriyet Devletine yakışması gereken budur, hükümet budur. Siz ülke
yönetiyorsunuz, siz şirket yönetmiyorsunuz. Burada, Türkiye Cumhuriyeti
Devletinin, Atatürk'ün kurduğu Türkiye Büyük Millet Meclisinde yasama görevini
getiriyorsunuz ve hükümet ediyorsunuz yürütme olarak. Şimdi, Erbakan hastane
hastane dolaşıyor, rapor alırken, aynı suçtan sanık iki kişi burada oturuyor…
Vicdanınız elveriyor mu buna?!
ASIM AYKAN (Trabzon) - Parasını ver, parasını!..
TUNCAY ERCENK (Devamla) - İki kişi burada oturuyor; bizim, bunları
söylememiz suç mu?! Denetim görevini getiriyorum. (AK Parti sıralarından
gürültüler) Bırakın böyle şeyleri. Yani, müdahale etmeyeceksiniz bunlara,
doğruları söylüyoruz. Doğruları söylüyoruz… Yasaymış… Ne ilgisi var bunun
şimdi?!
RECEP GARİP (Adana) - Hangi maddeyle ilgili konuşuyorsunuz?!
TUNCAY ERCENK (Devamla) - Şimdi, bakın, bu suçlardan herhangi birisi
veya bu iddialardan herhangi birisi, Avrupa Birliği üyesi ülkelerden herhangi
birinde işlense, bir siyasî tarafından işlense, bu siyasetçi ya istifa ediyor,
ya intihar ediyor; bizde, burada böyle bir şey olmasını istemiyorum; istifa
olsun da, tabiî, intihar olmasın; ama, bizde bu siyasîler, maalesef, iftihar
ediyor yaptıklarıyla. Bunlar yanlış şeyler, bunları…
SADULLAH ERGİN (Hatay) - Süresi geçti Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Ercenk, konuşmanın süresi çok geçti; son cümleyi rica
ediyorum.
TUNCAY ERCENK (Devamla) - İnşallah, bundan sonra yapacağı işlemlerde
Bakanlar Kurulu daha dikkatli olurlar.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ercenk.
Şahısları adına söz isteği var.
Adana Milletvekili Sayın Recep Garip. (AK Parti sıralarından alkışlar)
RECEP GARİP (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
178 sıra sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Yasanın
son maddesi üzerine görüşlerimi bildirmek üzere kürsüdeyim; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Gelir Politikaları Genel Müdürlüğünün son maddesi hakkında biraz önceki
değerli arkadaşımızın ifadelerine katılmayarak sözlerime başlamak istiyorum.
Son maddeyi konuşuyoruz; ama, son madde hakkında söylenen hiçbir şey yoktu.
Değerli arkadaşlar, merak ediyorum, Anadolu'yu hepimiz karış karış
geziyoruz, siyaset yapıyoruz; köylerde, kasabalarda, dağlarda, yollarda gece
gündüz demeden, cumartesi-pazar demeden, mutlak surette, Anadolu'nun bir
vilayetinde, bir köyünde, bir kasabasında biz halkın içindeyiz…
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Tekel işçileri seni hiç görmemiş!
RECEP GARİP (Adana) - …ve halkın dili olmak için gece gündüz çalışmaya
devam ediyoruz. Dolayısıyla, söylenen üsluplara bakıldığı zaman, konuşmalara
bakıldığı zaman, dağ başındaki Çoban Mustafa'nın neler düşündüğünü, neler
konuştuğunu, AK Parti İktidarının neler yaptığını çok iyi izlerken ve görürken,
sizin bunları görmediğinizi gördüğümde hayıflanıyorum. Özellikle Büyük Türk
Ulusunun Sayın Başbakanının, sayın bakanlarının hakkında bir ifade kullanırken,
bir şey söylerken, siyasal partinin ötesinde, bir üslup kullanmanın
gerektiğini, bir erdemlilik gerektirdiğini ifadelendirerek sözlerime devam
etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bir ulusun başbakanı hakkında, gerçekten, konuşurken
kendimizi şöyle bir gözden geçirelim. Anadolu insanı bize ne söylüyor, insanlar
bize nasıl değer veriyorlar, ne söylüyorlar bu kullanmış olduğunuz ifadeler karşısında
diye kendinize bir sormalısınız. Bunu, gerçekten, kendinize bir kez daha
sormalısınız diye tekrar bir kez daha hatırlatmak istiyorum.
Biliniz ki, halkın güvendiği bir iktidar var ve AK Parti İktidarıdır.
Halkın birlik ve beraberliğini sağlayan bir iktidar var ve AK Parti İktidarı
yoluna devam ediyor. Bu birlik ve beraberliğini sürdürmüş olduğumuz bu
günlerde, geliniz, güzel şeyleri hep beraber yapmaya devam edelim. Gelin,
muhalefet muhalefetliğini yapsın; ama, halkın dili olmak gerektiği zaman,
halkın karşısında birlik ve beraberlik şuurunu ortaya koymamız gerektiği zaman,
bunu görmeye devam edelim.
İsterseniz, bir büyüğümün dört nasihatı vardı; onu belirterek, bu madde
hakkındaki görüşümü iletmek istiyorum.
Kimseye, asla kimseye yalan söylemeyeceksin. Hiç kimse hiç kimseye yalan
söylememeli bu ulusta, bu ülkede.
Asla borçlu kalmayacaksın.
Asla emanete hıyanetlik yapmayacaksın.
Değerli arkadaşlar, bu halktan, bu milletin karşısına çıktık ve
milletvekili olarak emanet aldık. Gelin, bu emaneti iyi taşıyalım; çünkü,
emanetler geçici olarak verilmiştir. Bir gün, mutlaka, her birimizin omuzundan
bu emanetler alınacak; ama, 2007 yılındaki seçimler geldiği zaman, sandıklar
ortaya konulduğu zaman, halkın, kime evet dediğini, kime hayır dediğini hep
beraber göreceğiz.
Dördüncüsü, izini bilmediğin yoldan geçmeyeceksin. Bu tarihin dokusu
içerisinde, yürüdüğümüz bu yolda…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Maddeyle ne ilgisi var Sayın Başkan?!.
RECEP GARİP (Devamla) - Bugün konuşamadın, değil mi?
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Konuşamadım.
RECEP GARİP (Devamla) - Bugün konuşamadın; bekle, sabret biraz…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Biraz sonra geleceğim.
RECEP GARİP (Devamla) - Dolayısıyla, gelirler müdürlüğüyle ilgili
görüşmüş olduğumuz bu son maddede, sadece ve sadece doğru şeyler söylemenin
daha erdemli olduğunu, daha bize ait, yakışır olduğunu, bu ülkenin birlik ve
beraberliğini sağlayabilecek anlayışlarla yollara devam etmemiz gerektiği
konusunu bir kez daha hatırlatıyor, kanunun hayırlar getirmesini temenni
ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Garip.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Kendi Grubunda da konuşmanın aynısını
yaptın!..
BAŞKAN - Şahsı adına, ikinci söz isteği, İstanbul Milletvekili Sayın
Ünal Kacır; buyurun.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Maliye
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 5 inci maddesi üzerinde söz
almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 5 inci madde "Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür" maddesi. Yürütme üzerinde neden söz alınır, bilmem...
Evet, ama, bu kürsü bir şekilde, lüzumlu lüzumsuz konuşmalarla işgal
edilirse, işte bakın, iki gündür çalışıyoruz, iki gündür 5 maddelik bir kanunu
tamamlayamadık.
Halbuki, bizlere telefonlar geliyor, gazetelerde ilan edilmiş vaziyette;
bu hafta, Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur, aylık veya gelir
almakta olanlara eködeme yapılmasıyla ilgili; Sosyal Sigortalar Kurumu ve
Bağ-Kurdan aylık veya gelir almakta olanlara ödenen, gelir ve aylıklarla 2006
yılında yapılacak artışlar ve bazı kanunlarda değişiklik yapılmasıyla ilgili
kanun tasarısı gündemimizde ve yine, sosyal güvenlik kurumlarına olan borçların
yeniden yapılandırılması, yani, SSK ve Bağ-Kur prim borçlarının yeniden
yapılandırılmasıyla ilgili büyük beklenti içerisinde olan vatandaşlarımız bizi
arıyorlar "bugün görüşülecekti, görüşülüyor mu?.." Bu gidişle, yarın
da görüşemeyiz gibi geliyor bana.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sen uzatıyorsun.
ÜNAL KACIR (Devamla) - Gelin sevgili dostlar, gelin arkadaşlar, şu
maddeler üzerinde konuşalım ne olur; ne olur şu maddeler üzerinde konuşalım ve
hizmet edelim, yasa çıkaralım; halkın takdiri öyle kazanılır. Hiç sıkıntıya
girmeyin, bugün barajın altında görünüyor olabilirsiniz; ama, daha önümüzde iki
yıl var, biraz gayret edin, kurtarırsınız diyorum.
Saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Kacır.
Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunacağım…
HALUK KOÇ (Samsun) - Karar yetersayısı istiyoruz.
BAŞKAN -…ve karar yetersayısı istendiğinden karar yetersayısı
arayacağım.
5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yetersayısı bulunamamıştır; birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:17.53
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.05
BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik),
Harun TÜFEKCİ (Konya),
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57 nci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
1055 sıra sayılı kanun teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam
ediyoruz.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
3.- İzmir Milletvekili Fazıl Karaman ile
Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali'nin; 178 Sayılı Maliye Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/614) (S. Sayısı: 1055) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Teklifin 5 inci maddesinin oylanmasında karar yetersayısı bulunamamıştı.
Şimdi, 5 inci maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısı
arayacağım.
5 inci maddeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir ve
karar yetersayısı vardır.
Teklifin tümünün oylanmasından önce, İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre,
aleyhte söz isteği var.
Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Eraslan...
Buyurun Sayın Eraslan.
MEHMET ERASLAN (Hatay) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
öncelikle, hepinizi saygıyla ve muhabbetle selamlıyorum.
Kanunun aleyhinde söz almış bulunmaktayım. Oyumun durumunun da ret
olacağını öncelikle ifade etmek istiyorum ve bunun sebepleri ve sonuçlarıyla
ilgili birkaç cümle söyleyip konuyu bağlamaya çalışacağım.
Değerli arkadaşlar, vergi, esnaf ve sanatkârımızın en büyük girdi
maliyetidir. Dün de konuşmamda söyledim, bir ülkede, bir coğrafyada, eğer,
vergi hâsılatını, toplam vergi hâsılatındaki artışı sağlamak istiyor isek,
yatırımcının, sermayenin, esnaf ve sanatkârın, girişimcinin, müteşebbisin bu
girdi maliyetini düşürmemize bağlıdır. Esnaf ve sanatkârın ve az önce saydığım
birimlerin, bu ülkede, yatırım, üretim ve ihracata katkı sağlayabilmeleri için,
en büyük girdi maliyeti olan bu vergi oranlarının mutlak surette indirilmesi
gerekiyor. Kurumlar Vergisi 20'ye indi, güzel; ama, karşılığında, yatırım
indirimi kaldırıldı; yani, yatırım indirimini neden kaldırıyoruz? O da çok
önemli bir girdi maliyetine, maalesef, mazhar olmuştur.
Değerli arkadaşlar, vergi yükü ve vergi oranları hâlâ yüksek. Bakın,
Avrupa Birliğinde kayıtdışı istihdam yüzde 8 ilâ yüzde 10 iken, Türkiye'de
kayıtdışı istihdam yüzde 55. Bunu Sayın Bakanımız da biliyor; daha önce Sayın
Bakanımız da bunu ifade ettiler. Yani, Avrupa Birliğinde 8-10 iken kayıtdışı
istihdam, niçin bizde yüzde 55 dolaylarında; çünkü, girdi maliyetleri; çünkü,
en büyük girdi maliyeti olan vergi oranları yüksek. Yüksek olduğu için,
maalesef, vatandaşlarımız, kayıtdışına, sanki, zorlanarak itilmektedir ve
Türkiye'de, bugün, bu kayıtdışılığın maliyeti yılda en az 30 milyar dolardır.
Bunu Sayın Bakanım söyledi, ben de onu destekliyorum. Bu rakam kendisinin
rakamıydı; ama, ben, en az 30 milyar dolar bir yük oluşturduğunu, bir kayıp
oluşturduğunu, Türk ekonomisine bir kayıp oluşturduğunu düşünüyorum.
Vergi iadesi sisteminde bozukluk var. Bakın, vatandaşımız, çayını,
şekerini ve ihtiyacını, gömleğini, ayakkabısını alırken yüzde 18 öderken, vergi
iadesi yüzde 4,5. Neden; kayıtdışılıkla farklı bir mücadele etmenin yolu da
işte bu; yani, yüzde 18 KDV ödeteceksiniz, yüzde 4,5 vergi iadesi vereceksiniz,
ondan sonra kayıtdışılıkla mücadele edeceğiz diye de sevineceksiniz. Bu mümkün
değil.
Sayın Bakanım, bir defa, temizlik maddelerinde, mobilyada, beyaz eşyada,
yakıtta ve diğer tüketim malzemelerinde, mutlaka, vergi iadesinin uygulanması
gerekiyor.
Gerçi, biz burada konuşuyoruz; ama, önerilerde bulunuyoruz; ama, hiç...
Sayın Bakanım da kendi halinde.
Sayın Bakanım, Sayın Bakanım, bu önerileri, bu ekonomiyle ilgili, vergi
politikalarıyla ilgili, kanunla ilgili bu önerileri, biz, sizlere yapıyoruz;
sizlere bu noktada katkı sağlamak istiyoruz, sizlere bu noktada yardımcı olmak
istiyoruz.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Duymuyor, duymuyor…
MEHMET ERASLAN (Devamla) - Ben, Sayın Başkanın bu tavrını protesto
ediyorum ve Yüce Milletimizin de ve siz değerli milletvekillerinin de
düşüncelerine ve inisiyatiflerine arz ediyorum.
Saygılar sunarım.
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Eraslan.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Duymadı yalnız… Sayın Bakan duymadı.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, teklif üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir ve kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.
4 üncü sırada yer alan, Kırşehir Milletvekili Hacı Turan'ın; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
4.- Kırşehir
Milletvekili Hacı Turan'ın; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu Raporu
(2/675) (S. Sayısı: 1070) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet hazır.
Komisyon raporu 1070 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteği vardır.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Hakkı
Ülkü.
Buyurun Sayın Ülkü. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
1070 sıra sayılı Kırşehir Milletvekili Hacı Turan'ın, Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
üzerinde söz almış bulunuyorum; Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bilindiği gibi, halk arasında
"telekulak" olarak bilinen, MİT, Emniyet ve Jandarmanın dinleme
faaliyetinin tek elde toplanması ve bu amaçla, Telekomünikasyon İletişim
Başkanlığının kurulmasına dair yasa, 23 Temmuz 2005 tarihinde yürürlüğe
girmiştir; ancak, AKP'li arkadaşlar, bu yasada, kurulacak olan Başkanlığa
ilişkin kadro ihdası yapmayı unuttuğu için, tam beş ay sonra, tutup, 15 yeni
üniversite kurulmasına ilişkin 5447 sayılı Yasaya bir ek yaparak, bu hatayı
gidermeye çalışmışlardır; fakat, 15 üniversite kurulmasına ilişkin Yasa,
Cumhurbaşkanından dönünce, kurulması planlanan Telekomünikasyon İletişim
Başkanlığı, yine, personelsiz kalmış ve bu
(x) 1070 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
Başkanlığın
kurulmasına dair yasada belirtilen süre, 23 Ocak 2006 günü bitmiş olduğu için,
Başkanlığın son dokuz gündür yapmakta olduğu, iletişimin dinlenmesi, tespiti ve
kayda alınması işlemleri hukuken tartışmalı hale gelmiştir; yani, şu anda bir
boşluk vardır.
Şimdi, milletvekili arkadaşımız Hacı Turan'ın vermiş olduğu yasa
teklifiyle, altyapısının kurulması ve kadro ihdası, bu hatalar nedeniyle,
geciken Telekomünikasyon İletişim Başkanlığının devreye girmesi için, 23 Temmuz
2006'ya kadar, altı ay daha süre tanınması isteniyor.
Değerli arkadaşlar, elbetteki, devletin güvenliğinin sağlanması için,
güvenlik hizmeti yapan kamu görevlilerinin, bu hizmetleri yerine getirirken,
ortaya çıkan ihtiyaçlarının giderilmesi, bizim temel görevlerimiz arasındadır.
Biz de, bu görevin bilinci içerisindeyiz, muhalefet olarak da, buna, elbette,
destek vermek isteriz. Fakat, görüşmekte olduğumuz kanun teklifi, hazırlanış
nedenlerinden sunuluş biçimine, gerekçelerinden içeriğine kadar tam bir mizah
örneğidir, üstelik de bir kara mizah örneğidir ve AKP'nin yasa yapma anlayışını
da açıkça gözler önüne sermektedir. AKP 'yle birlikte, Meclisin çalışma
biçiminde düzensizlik, acelecilik, işin kolayına kaçma, karma karışık bir yasa
yapma süreci ortaya çıkmış durumdadır. Darmadağınık, her parçası bir yerde,
hatalı ve eksik bir şekilde kabul edilmiş yasalardan biri de, şu anda
görüşmekte olduğumuz teklifin, eksikliklerini gidermeye çalıştığı 5447 sayılı
Yasadır.
Öncelikle şunu söylemeliyim; Avrupa Birliğiyle, pek çok konuda olduğu
gibi, mevzuatımızın uyumlu hale getirilmesi için de yoğun bir çalışma dönemine
girdik; fakat, hükümetin ortaya koyduğu icraatların hiçbirinde Avrupa Birliği
anlayışını, Avrupa Birliği vizyonunu göremediğimiz gibi, Meclis çalışmalarında
da göremiyoruz. İşte, görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının adından içeriğine,
gidermeye çalıştığı hatalara kadar, bu, açıkça ortadadır.
Öncelikle, insan hak ve özgürlükleriyle ilgili böylesine önemli bir
konunun, bir milletvekili arkadaşımızın kanun teklifi olarak değil de, isterdik
ki, Bakanlar Kurulunun bir tasarısı olarak önümüze gelsin. Konunun önemi
bakımından bunun altını özellikle çizmek istiyorum; çünkü, alışılmamış bir
durumdur bu. Bu yasa teklifinin gerekçesinde de belirtildiği gibi, oluşturulan
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığının kadro ihdası, üzerinde değişiklik
yapılan 5397 sayılı Yasada da değil, 15 yeni üniversite kurulmasıyla ilgili
5447 sayılı Yasaya ek yapılarak bir düzenlemeye gidilmesi istenmiştir. Kurulan
başkanlığın, acil bir şekilde personel ihdasına dair bir ihtiyacı oluşunca da,
hükümet, komisyonlarda bulunan tasarı ve tekliflere bakıp en hızlı hangisi
çıkacaksa, kadro ihdaslarını ona eklemeyi uygun görmüştür.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bu olay, amaç birliği taşımayan iki
hususun aynı kanun içinde, yasa tasarısı içinde bulunmasıdır ki, son derece
yanlıştır. Anayasa Mahkemesinin temel ilkelerinden birisi de budur. Farklı
amaçların yasa içerisinde bulunması sakıncalıdır. Daha evvelki verdiği
kararlarda bunlar zaten mevcuttur. Birisi üniversite kurulmasıyla, birisi
istihbarat ve Telekomünikasyon Kurumuyla ilgili bir konu, aynı yerde
düzenleniyor. Cumhurbaşkanının bir kere daha görüşülmek üzere, tasarıyı iade
etmesini vesile bilerek, bu yanlışı düzeltmek gerekiyordu; fakat, maalesef,
AKP'li arkadaşlarımız, buna gerek duymadılar.
Teklifin biçimi, sunuluşu açısından ikinci değinmek istediğim konu ise,
1070 sıra sayılı komisyon raporuna, komisyonda görevli Cumhuriyet Halk Partili
arkadaşlarımızın görüşlerinin ve çekincelerinin yansımamış olmasıdır. Üstelik,
biz, komisyon görüşmelerinde "çekimser" diye oy kullanmamıza rağmen,
bunlar dikkate alınmamış, bu anlamda da komisyon raporuna, komisyon raporu
değil "AKP raporu" demek daha doğru olur diye düşünüyorum.
Kamuoyuna "telekulak kanunu" olarak yansıyan bu düzenlemedeki
dinleme olgusu, geçmiş itibariyle elde edilen bilgilerin kamunun temel güvenlik
ihtiyaçları dışında, kişi/kurum amaçları doğrultusunda ya da başka amaçlar
doğrultusunda kullanılması tehlikesini de birlikte getirmektedir. Geçmişte
bunun çok örneklerini gördük. Bu bakımdan bunun önüne geçilmesi gerekiyor.
Önüne geçmenin yolu da, denetim fonksiyonunu doğru düzgün, hukuk devleti
ilkesine uygun bir şekilde düzenlemektir. Eğer, denetim fonksiyonu tam
anlamıyla açığa kavuşturulabilirse, yasanın istismar edilme tehlikesi biraz
daha safdışı edilmiş olabilir.
Bilindiği gibi, şu anda Emniyet Genel Müdürlüğü
teftiş edilebiliyor; ama, İstihbarat Daire Başkanlığı teftiş edilmiyor,
edilemiyor. Bunun cevabını da doğrusu merak etmekteyiz. Bugün, Sayın Bakana da
bu konuyla ilgili bir soru yöneltmek istiyorum. İstihbarat birimlerinin de
denetlenmesi gerekiyor; bunun geçmişte çok örneklerini gördük; denetlenmiyor,
neden denetlenmiyor, sadece soruşturuluyor Sayın Bakan?
Bir de, skandal söz konusu olduğunda hemen, bakıyorsunuz, bir soruşturma
açılıyor; ama, hepimiz biliyoruz ki, soruşturma bir başka şey, denetim başka
bir şey. Soruşturmayı denetimle karıştırmamak gerekiyor, buna dikkat etmemiz
gerekiyor. Denetimle ilgili konu 5397 sayılı Kanunun 1 inci maddesinde
düzenleniyor. Maddede "bu maddede yer alan faaliyetlerin denetimi, sıralı
kurum amirleri, Jandarma Genel Komutanlığı ve ilgili bakanlığın teftiş
elemanları ve Başbakanın özel olarak yetkilendireceği kişi veya komisyon
tarafından yapılır" denilmektedir. Burada kullanılan ve denetimin
Başbakanın özel olarak yetkilendireceği kişi veya komisyon tarafından da
yapılmasını öngören düzenleme tümden yanlıştır; bırakalım yanlışı, Anayasaya
tam anlamıyla aykırıdır; çünkü, öncelikle belirtilen, denetimi yapacak kişi
veya komisyon üyelerinin niteliklerinin, atanmalarının, görev ve yetkilerinin,
hak ve yükümlülüklerinin, aylık ve ödeneklerle ilgili özlük işlerinin
Anayasanın 128 inci maddesi doğrultusunda kanunla yapılması gerekmektedir;
halbuki, kanunda kullanılan ibarelerde, Başbakan tarafından denetimle
görevlendirilecek kişi veya komisyon üyelerinin niteliklerini göstermek üzere
kanunda bir düzenleme yapılmadığı görülmüştür.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; yasaya ilişkin bir diğer kaygımız da
"devlet sırrı" kavramı. Devlet sırrı elbette çok önemli bir şey;
bunun açıklığa kavuşturulması gerekiyordu; çünkü, denetimi bile olmayan bir
birimin, uygulayıcılarına, tanımı bile olmayan hukuk devleti anlayışıyla
örtüşmeyecek geniş bir takdir yetkisi veriliyor. İnsanların güvenliğini asıl
olarak kanunlar ve hukuk sağlar, bir hukuk devletinin amacı da tam olarak
budur, bu olmalıdır; insanların haklarını ve güvenliğini hukuk üstünlüğü
içerisinde korumak. Bu nedenle, yaptığımız kanunlarda, boşlukların ve
muğlaklıkların bulunmasına kesinlikle yer veremeyiz, vermemeliyiz. Sayın
Başbakanı ve oluşturulacak başkanlığın çalışanlarını tenzih ederim; ama, yarın,
bu makamları, kimlerin, hangi niyette olduğu bilinmeyen kişi ya da grupların
dolduracağını bilemeyiz.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bu arada, Meclis Başkanımız,
geçtiğimiz hafta, Meclis İçtüzüğünde değişiklik yapılması için, parti
liderleriyle çeşitli görüşmeler yaptı. Planlanan değişiklik tasarısı içinde, 12
Ekim 2005 tarihinde Meclis Başkanlığına da sunmuş olduğum, isteyen
milletvekillerinin bizzat başvurusu halinde dokunulmazlıklarının
kaldırılabilmesini amaçlayan İçtüzük değişiklik teklifime de yer verilmiş
olması, ülkemiz adına, Parlamentomuz adına sevindirici bir gelişmedir.
Milletvekillerinin, haklarındaki suçlamalardan kurtulabilmesi için, Anayasanın
36 ncı maddesindeki yargılanabilme hakkından yararlanabilmesi gerekiyor.
Türkiye Büyük Millet Meclisini, daha demokratik, daha güvenilir ve daha verimli
bir hale getirmek de bizlerin elinde. Her çıktığımda, burada her konuşmamda,
aşağı yukarı bunları dile getiriyorum; ama, bir kez daha dile getirmekte yarar
buldum.
Bir başka şey daha söylemek istiyorum değerli arkadaşlar; Bilgi Edinme
Hakkı Yasası çıktı. Bu Yasa, sonra, bazı aksaklıklar nedeniyle değişikliğe
uğradı. Bu değişiklik nedeniyle de, insanlar, Bilgi Edinme Hakkı Yasasından
yararlanmak için, hiçbir şeyin gizli kalmaması doğrultusunda, başta resmî
dairelerden olmak üzere, birçok bakanlıktan bilgi almak için, başvuru hakkını
kullanmak istediler ve kullanıyorlar; ancak, bu başvuru haklarına cevap
verilmediğini, gerek Türkiye Büyük Millet Meclisi Dilekçe Komisyonuna gelen
yazılardan, gerekse bize intikal eden bazı yazılardan, mektuplardan anlıyoruz.
Bırakalım bazı yazı ve mektupların bize gelmesini, kendi başımıza gelen bazı
olaylardan bir tane somut örnek vermek istiyorum:
Kendi yöremizde, İzmir'de, Bakırçay yöresinde, Aliağa'da tapuda son beş
yıl içerisinde el değiştirmiş olanların ada, pafta, parsel numaralarını
istiyorum, bunların sahipliğinin kimlerden kimlere geçtiğini araştırıyorum,
soruyorum; Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünden gelen yanıtta "bu bilgiler
gizlidir, verilemez" diye bir durumla karşılaşıyoruz.
Bu, tıpkı, son günlerin en önemli tartışması olan, özellikle başta
liderler olmak üzere, Parlamentodaki tüm arkadaşlarımızın mal varlığının, sanki
yasakmış gibi, sanki suçmuş gibi, açıklanmaması ya da açıklanamaması… Oysa,
ister Başbakan, ister diğer siyasî partilerin genel başkanları ve bu arada bizim
Genel Başkanımız, dilediği zaman kendisi hiçbir yüksünmeye gerek duymaksızın,
yasaların suç saymadığı bir eylemi, yani mal varlığını dilediği zaman kamuoyuna
açıklayabilir ve bu da Parlamentoyu saygın bir konuma oturtabilir diye
düşünüyoruz. O nedenle, Sayın Başbakanın içinde bulunduğu psikozu bırakıp, en
kısa zamanda mal varlığını açıklamasını bekliyoruz. Bu, en az bugün
görüştüğümüz telekulak yasası kadar önemlidir diye düşünüyorum.
Bir daha dokunulmazlıklarla ilgili konuda söz almak istemediğimi; ama,
söz almak istersem, bu defa kürsüye baş vurma yerine, belki de kürsüyü de
kırabileceğimi belirtmek istiyorum.
Hepinize sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ülkü.
Anavatan Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Sayın Süleyman
Sarıbaş; buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Kırşehir Milletvekilimiz Hacı Turan Beyin,
esasında, Millî İstihbarat Teşkilatımız, Emniyet Teşkilatımız ve Jandarma
Teşkilatımızın istihbarat kaynaklarının, ayrı ayrı, dağınıklığını ortadan
kaldırmak amacıyla, merkezî bir istihbarat teşkilatını kurmaya yönelik, daha
önce, Meclisimizin çıkarmış olduğu 5397 sayılı Yasada bu teşkilatın henüz
kadrolarının verilemeyişi ve altı aylık sürenin, o kanunda verilen altı aylık
sürenin yetmeyişi sebebiyle, bir altı aylık daha süre istenmesi ve bu süre
içerisinde, bu teşkilat kurulmadan önceki Telekomünikasyon Kurumumuzun bu
işlevini devam ettirmesi noktasında bir kanun teklifi.
Kanun teklifini veren milletvekili arkadaşımız salonda yok; Hacı Beyi
salonda göremiyorum. Zannediyorum, zaten, kendisi de, bu kanun teklifini ne
amaçla verdiğini anlamış da değildir; imzalatılmış, buraya gelmiş. Bu, çok
önemli mi, çok lazım mı; evet, işin ciddiyeti açısından lazım. Kanun teklifini
veren arkadaşımızın bu kürsüye gelip, öncelikle, bunu izah etmesi gerekirdi.
Ciddiyeti açısından lazım; eğer bu lazımiyet varsa, Başbakanlıkta kurulması
gereken bu teşkilatın altı ay daha süreye ihtiyacı var ise, bunun, bir hükümet
tasarısı olarak bu Meclisin önüne gelmesi ve hükümetin yetkili Bakanının da,
altı aylık sürede bu teşkilatı neden kuramadıklarını, 357 milletvekiline sahip
bir, tek parti iktidarının, altı aylık süreyi önce yeterli gördüğü halde neden
bunu başaramadığını, bütün işleri ağır aksak götürmenin millete hangi
faturaları ödetmiş olduğunu izah etmesi gerekirdi.
Bir başka konu, hukuk devletinde, kişinin dokunulmazlığına, kişinin özel
haberleşmesine, kişinin şahsî dünyasına, her olur olmaz durumda müdahalenin,
artık, insan haklarına aykırı bir durum olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu amaçla,
değişik kurumların, kişinin özel dünyasına, gizli dünyasına, özel haberleşme ve
iletişim alanına dokunulmaması temel prensip olarak kabul edilmekte; ancak,
devletin güvenliği için, devletin bekası için, terörizmin bu kadar dünyayı
kasıp kavurduğu, baş tehlike, baş tehdit olarak algılandığı bir dünyada da
güvenlik kuvvetlerimizin terörü önceden önlemeye yönelik istihbarî
faaliyetlerde bulunması da en tabiî hakkı, devlet olmanın hakkı. Çünkü, devlet,
kişilerin özel hayatına girmeyecek, onların dokunulmaz hayatlarına
karışmayacak; ama, diğer taraftan, insanların can ve mal emniyeti için de terör
olmadan, terör oluşmadan önleyici tedbirleri almak, yani terör mağdurlarının
oluşmasını önlemek, terör mağdurlarının olmasını engellemek için de, önleyici
faaliyetleri yapmak da devletin en tabiî hakkı.
Biz, Anavatan Partisi olarak, işin esası itibariyle altı aylak sürenin
daha uzatılması taraftarıyız. Mademki böyle bir lazımiyet doğmuştur, mademki
siyasî iktidar daha önce aldığı süreyi kullanamamıştır, doğru kullanamamıştır,
gereğini yerine getirememiştir, aksaklıklar meydana gelmiştir, o halde,
devletin elbette faaliyetleri devam edecek, devletin devamlılığı esastır, bir
altı ay daha sürenin verilmesinde bir sakınca olmadığı kanaatindeyiz. Bizi
üzen, bu tekliflerin gayri ciddî olarak Meclis gündemine gelmesi, sürelerin
zamanında doğru dürüst hesap edilememesi, layık görülen, yeterli görülen
sürelerde gerekli icraatın yapılıp teşkilatların kurulamaması, bu hususta
Meclisin sanki sürekli bu tür şeyleri "canım, yetişmezse yetişmez, bir
kanun daha çıkarırım" anlayışıyla bir daha tartışmaması gereken konuların
sürekli gündeme getirilip tartışılmasıdır. Bunu doğru bulmadığımızı beyan
ediyorum ve hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sarıbaş.
Sayın milletvekilleri, gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, şahıslar adına söz isteği var.
İstanbul Milletvekili Sayın İnci Özdemir?.. Yok.
Adana Milletvekili Sayın Ali Küçükaydın; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
ALİ KÜÇÜKAYDIN (Adana) - Değerli Başkan, çok değerli arkadaşlarım;
Kırşehir Milletvekili Sayın Hacı Turan tarafından verilen, 1070 sıra sayılı
bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair teklif üzerinde söz almış
bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, daha önce, bu teklife esas olan kanun, 3.7.2005
tarihinde, 5397 sayılı Bazı Kanunların Değiştirilmesine Dair Kanunla
değiştirilmişti ve Polis Vazife ve Salahiyet Kanununun ek 7 nci maddesinde
değişiklikler yapılmıştı. Bu değişiklik, gerçekten, ülkemiz açısından çok
önemli değişiklikti; çünkü, bir ülke için istihbarat kurumlarının önemi çok
büyüktür; ama, bu çok önemli kuruluşlara görev verirken de bireylerin temel hak
ve özgürlüklerine müdahalenin olmamasının esas alınması gerekerek, bütün
ayrıntılarıyla bu yasal düzenleme yapılmış; üç istihbarat birimimize -ki,
bunlar, Emniyet İstihbarat Teşkilatı, Jandarma İstihbarat Teşkilatı ve Millî
İstihbarat Teşkilatımız olmak üzere- bu üç istihbarat teşkilatına görevler
verilmişti. Bu görev verilirken, tabiî, dinlemenin bir sınırı olacaktı; o da
Ceza Muhakemeleri Kanununun 250 nci maddesindeki hangi kurumların, hangi
örgütlerin, örgütsel faaliyetlerin nasıl denetleneceğine, dinleneceğine dair
kriterler getirilmişti. Ayrıca, bu dinlemelerin hangi bölgelerde kurulan ağır
ceza mahkemelerinin hâkimleri tarafından, onların emirleri doğrultusunda
dinlenmesi de birtakım kurallara bağlandı; yani, dinleme baştan sona birtakım
kurallara bağlandı.
Şimdi, burada, benden önce konuşan iki milletvekili arkadaşımız, gruplar
adına konuşan arkadaşlarımız, bu teklifin bir milletvekilimiz tarafından
verilmesini tenkit ettiler. Oysaki, daha önce çıkardığımız 5397 sayılı Kanun,
yine bir milletvekilimizin teklifiyle gelmişti. Bu milletvekilimiz, Yalova
Milletvekili Şükrü Önder'di; yani, bu, hükümetten gelmiş bir tasarı değildi,
bir teklifti; komisyonlarda, İçişleri Komisyonunda, biz de üzerinde uzun uzun
çalıştık ve milletvekilinin teklifi olarak buradan geçti bu kanun; yani, bugün
yaptığımız aslında bir ayrıntı, bir teferruat; esas kanun, bir
milletvekilimizin teklifiyle, hem Polis Vazife Salahiyet Kanununun ek 7 nci
maddesinde hem Millî İstihbarat Teşkilatı Kanununun 6 ncı maddesine göre bu
kanun o zaman çıktı ve bu kanun çıkarken de bütün ayrıntılar ele alındı.
Mesela, dinlemeler kaç ay süreyle olacak… İşte, eğer bu bir terör örgütü
değilse, üç aylık sürelerle bu yapılacak, üç defa uzatılabilecek sözgelimi;
ama, bir terör örgütünü dinliyorsak -ki, bizim ülkemiz her zaman teröre muhatap
olmuştur, bizim, çok ciddî, terörden çektiğimiz ıstıraplar vardır- sözgelimi
PKK terör örgütü gibi örgütler dinlenilirken de, böyle 3 defa, 2 defa değil,
sürekli bu dinlemeler yapılabilecek; ama, bu dinlemeler yapılırken, baştan da
belirttiğim gibi, bireyin temel hak ve özgürlükleri de çok ince ayrıntıya kadar
düşünülüyor; eğer izinsiz bir dinleme yapılıyorsa da, dinleyen kurumlara; yani,
istihbarat birimlerimize bunun müeyyidesi getiriliyor. Türk Ceza Kanunumuzda bu
konuyla ilgili müeyyideler de getirildiği için, ilgili savcılık ya da ilgili
mahkemeler bu kişiler hakkında da işlemler yapabilecektir.
Değerli arkadaşlarım, teknik izleme ve buna benzer şeyler de tabiî
yapılabilecektir, tespitler yapılabilecektir. Bunun yanında, arkadaşlarımız sık
sık şundan bahsettiler; işte, bu birimler denetimsiz… Şimdi, ülkemizde hiçbir
kurum denetimsiz değildir. Her şeyden evvel, idarenin kendi iç denetimi vardır;
yani, hiyerarşik amirler tarafından kurumlar denetlenir, sürekli denetlenir.
Ama, bunun dışında, bağlı olduğu bakanlık teftiş kurulları tarafından kurumlar
sürekli denetlenir. Ayrıca, burada, bu kanunla ilgili olmak üzere,
Başbakanlığın da görevlendirdiği kişiler -ki, bu Başbakanlık teftiş birimidir
ve bir komisyondur- bunlar, yine, mutlaka teftiş ehli kişilerden olacaktır;
öyle sıradan insanların, kurumları, uzmanlık sahası dışında denetlemesi, teftiş
etmesi mümkün değildir. Demek ki, böyle bir denetim de var. Bunlar idarenin
birimleridir, kurumlarıdır. İdarenin her türlü eylem ve işlemleri yargı
denetimine tabidir bir kere; yani, insanlar, haksız bir muameleye tabi
tutuldukları takdirde haklarını arayabilecekleri gibi, zaten yargı birimleri
de, her zaman harekete geçerek denetim yapacaktır.
Demek ki, hiçbir kurumumuzda… Buna katılmak mümkün değil. Zaten, bu
kanunun çıkmasında, bu yasa çıkarken, bütün istihbarat birimlerinin üst
düzeyindeki arkadaşlarımız, bu kanunun çıkmasından memnunlar ve kendilerinin de
denetlenmesini istiyorlar. Mutlaka, bir şekilde denetim yapılmasını istiyorlar;
yani, kurumlarımızı, böyle, ülkemizin güvenliği, geleceği, devletimizin varlığı
ve bekası için çok ciddî görev yapan ve ülkemizde gerçekten… Daha önce de
söylediğim gibi, terör gibi, otuz yılı terörün içinde geçen bir ülkede,
güvenlik birimlerinin bu istihbarat birimlerini, böyle, işte, denetimsiz,
başıboş gibi algılanacak şekilde tutum ve davranış içinde bulunmamızın, ben
onları da inciteceğini, dolayısıyla devletin çok ciddî kurumlarını kıracağını
düşünüyorum. Bu tip şeylerden kaçınmamız gerekiyor. Kaldı ki, şimdiye kadar
olan dağınıklık da, bu yasayla çok güzel bir şekilde düzenleniyor. Geriye şu
kalıyor: İşte, bu altı aylık dönemde, bu dinleme kurumlarının çalışması için,
teknik altyapısını hazırlaması ve biraz da belki kadrosu için yeterli
olmamıştır. Yapılacak olan şudur: Süreyi uzatmak; yani, altı ay daha süre
veriyoruz, başka hiçbir şey yapmıyoruz. Bunu bu kadar da önemseyip, işte, bu
teklifi, yok efendim hükümet tasarısı olarak gelmedi, milletvekilleri...
Şimdi, değerli dostlarım, bir milletvekili olarak bizlerin, kendimizi,
yani, milletvekilinin yaptığı iş hükümet tasarıları kadar ciddiyete alınacak
işler değildir demek, inanın, doğrusunu söylemek gerekirse -yılların idarî
tecrübesi de olan birisi olarak- milletvekilini her zaman tenkit ettiğimiz,
işte, her zaman yasaları bürokratlar yapıyor ya da işte bakanların bürokratları
bunu yapıyor, hep hatalı yapıyorlar diyoruz; diğer taraftan da
milletvekillerimizin verdiği bir yasa teklifini hafife alıyoruz; yani,
milletvekilinin verdiği yasa teklifinden ne olacak, neden bunu hükümet
yapmıyor, hükümet tasarısı olarak gelmiyor şeklinde böyle bir algılama içine
giriyoruz. Ben, bunu, doğrusu -kabul etmek mümkün değil- milletvekiline de,
bizlere de kırıcı bir davranış olarak görüyorum. Değerli milletvekillerimizin,
bu tip, keşke, teklifler daha çok verilebilse, milletvekillerimizin verdiği
teklifler daha çok yasallaşabilse. Belki, böylece, milletvekillerinin birtakım
talepleri, istekleri, milletvekillerinin birtakım gördükleri sıkıntılar,
bürokrasiden, yasaların bürokratlar tarafından hazırlanmasının sıkıntıları da,
bu şekilde, değerli milletvekili dostlarım, böylece ortadan kalkar gider diye
düşünüyorum ben. Bu, çok önemli; bunu çok önemsiyoruz; yani, mutlaka bu
konulara dikkat etmemiz gerekiyor değerli arkadaşlarım.
Bir taraftan, dediğim gibi -terör, kaçakçılık, organize suçlar, insan
kaçakçılığı, buna benzer şeyler- Ceza Muhakemeleri Kanununa göre bu dinlemeler
yapılırken, diğer taraftan da yine Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 135 inci
maddesine göre de adlî olayların denetimi yapılıyor. Bunların şimdi tek bir
birim altında, tek bir çatı altında toplanarak yapılmasının ben çok büyük
yararını görüyorum. Mutlaka, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı tarafından;
yani, buradan geçmesini de büyük bir gelişim, çağdaş bir gelişim olarak
görüyoruz.
Şimdi, sık sık söyleniyor; işte, şu dinleniyor, bu dinleniyor… Şimdi,
ortadan, birtakım bu sıkıntılı durumları nasıl kaldıracağız?.. İşte, bu birim;
yani, İletişim Başkanlığı ve onun emrinde de her istihbarat teşkilatından,
Millî İstihbarat Teşkilatından, Emniyet İstihbarat Teşkilatından, Jandarma
İstihbarat Teşkilatından orada kişilerin bulunması suretiyle ve emrinde
birtakım daha görevlilerin bulunması suretiyle…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen, konuşmanızı tamamlayın Sayın Küçükaydın.
ALİ KÜÇÜKAYDIN (Devamla) - Evet, Değerli Başkanım, tamamlıyorum.
…bu işler daha iyi bir şekilde yürütülecektir diyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Küçükaydın.
Şahsı adına ikinci konuşmacı, Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan;
buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sizleri saygıyla selamlıyorum. 1070 sıra sayılı kanun teklifi üzerindeki
görüşlerimi açıklamak için huzurlarınızdayım.
Öncelikle şu hususu belirtmek istiyorum: Bu kanun hangi tarihte kabul
edilmiş; 3.7.2005. Şöyle hafızalarımızı bir yoklarsak, 3.7.2005 tarihinde ne
oldu; 3.7.2005 tarihinde, torba yasa çerçevesi içerisinde, İçtüzük
değişikliğinin uygulanmasıyla, alelacele kanunların, burada muhalefet yokken
geçirildiği bir tarih. Öncelikle, bunu dikkatlerinize sunmak istiyorum. Siz,
3.7.2005 tarihinde muhalefetin yokluğunda buradan bir kanun geçireceksiniz ve
bu kanun, altı ay içerisinde, Başbakanlıkta bir merkez oluşturulmasını
emredecek ve bu kanunu Bakanlar Kurulu yürütecek, altı ay geçecek, ama,
Başbakanlıkta bir merkez oluşturamayacaksınız!..
MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) - Muhalefet neredeydi?!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Muhalefet niye yoktu burada biliyor musun
Sayın Milletvekili; siz "torba yasa" adı altında muhalefetin sesini
kısarak, muhalefete söz hakkı vermeyerek, yangından mal kaçırırcasına kanunlar
geçirirseniz, işte, o dönemde geçirdiğiniz kanunlar birer birer tekrar Meclisin
önüne gelir. Saymadım, ama, herhalde bir hayli oldu. O üç günlük süre
içerisinde geçen kanunlardan birçoğu, Meclise, bir kez daha görüşülmek üzere,
Sayın Cumhurbaşkanı tarafından geri gönderildi. Eh, biz, çok acele ediyorsunuz,
yanlış yapıyorsunuz dediğimizde "bizim acelemiz var; biz, şu kadar çok
kanun çıkardık" diye övünüyordunuz. Şimdi ne oldu?!
Şimdi, Bakanlar Kurulunun yürütmesiyle ilgili olarak, arkadaşlarımız
zaman zaman konuşuyorlar. "Bu madde üzerinde konuşulur mu"
diyordunuz. Şimdi, demek ki, Bakanlar Kurulunun yürütmesiyle ilgili maddelerde
de konuşulması gerektiği ortaya çıktı. Bakanlar Kurulu yürütememiş, Bakanlar
Kurulu alt ay içerisinde Başbakanlıkta bir merkez oluşturamamış. Ne hazindir
ki, Türkiye, böyle yönetiliyor arkadaşlar.
"Bu kanun çok önemli" diyorsunuz "Türkiye'nin teröre
varıncaya kadar birçok meselesinin önüne geçecek bir kanun" diyorsunuz,
sonra da altı aylık süre içerisinde Başbakanlıkta bir merkez
oluşturamıyorsunuz!.. Ne kadar üzüntü verici, ne kadar ayıp! Yani, bunu
söylemeye dilim varmıyor; ama, bunu söylemek mecburiyetindeyim.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Ne ayıp!..
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Eğer, siz, Başbakanlık olarak, Bakanlar
Kurulu olarak, bir merkezi altı ayda oluşturamıyorsanız, Türkiye'nin diğer
alanlarında ülkeyi nasıl yönettiğiniz böylelikle çok açık bir şekilde ortaya
çıkıyor.
Şimdi, bakıyorum, bu kanun 23.1.2006 tarihinden geçerli olmak üzere
yayımı tarihinde yürürlüğe girer... Niye, niye geçmişe yönelik olarak yürürlüğe
giriyor, sebep?! Altı ay dolmuş, o altı ay sürenin içerisinde, Bakanlar Kurulu,
ilgili bakan bilmiyor muydu Başbakanlıkta böyle bir merkezi
oluşturamadıklarını?! Madem öyle bir durum vardı, niçin 23.1.2006 tarihinden
önce bu kanun buraya gelip de, niye Meclis tarafından kabul edilmedi?! Biz,
şimdi, mecbur muyuz milletvekilleri olarak Başbakanlığın, Bakanlar Kurulunun
yapamadığı bir şeyi… Biz, 23.1.2006 tarihine geri giderek, böyle bir kanunu
buradan çıkarıyoruz değerli milletvekilleri. Böyle bir şey olabilir mi?! Böyle
bir anlayış olabilir mi?!
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sen mecbur değilsin oy vermeye.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdi, Sayın Milletvekili dedi ki, bunun bir
milletvekili tarafından verilmesini muhalefet adına konuşanlar eleştirdi. Ben
de eleştiriyorum. Niçin bir milletvekili getirdi; çünkü, hükümetin böyle bir
tasarıyı Meclisin önüne getirecek yüzü yoktu da onun için milletvekili verdi;
çünkü, biz soracaktık o zaman, bu, kanun tasarısı halinde gelmiş olsaydı,
buradan soracaktık, hükümete soracaktık niçin altı ayda hazırlamadınız, niçin
23.1.2006'da önce bunu getirmediniz diye sorma hakkımız vardı. Sadece hükümet
bu sorulardan kurtulabilmek uğruna, bir milletvekilimizin sırtına yüklemiştir
bu kanun teklifinin verilmesini.
Değerli milletvekilleri, şimdi, bir gariplik daha var. O kanun çıkarken
kadro ihdası unutulmuş, yapılmamış. Bakınız, ne kadar enteresan. Sonra ne
yapmışız; sonra 15 yeni üniversite kurulmasıyla ilgili bir kanunun içine
bununla ilgili kadro taleplerini de yerleştirmişiz, hiç ilgisi, alakası olmayan
bir kanunun içerisine. (AK Parti sıralarından "normal" sesi)
Normal olmaz. Niye normal değil; biz o zaman dedik ki, bu kanun
Cumhurbaşkanlığından geri gelir. Geldi mi Sayın Milletvekilim; geldi. Ne oldu o
zaman; o kanunu 15 yeni üniversitenin içerisine yerleştirdiğiniz için, o kanun
geri dönünce, onun uygulama imkânı da ortadan kalktığı için, kadro talepleriyle
ilgili bir şey yapamadınız; yani, bir şeyi düzeltelim derken, bir diğer
taraftan da o işi bozmaya, yıkmaya çalışıyorsunuz. Biz o zaman dedik buradan…
FİKRET BADAZLI (Antalya) - Şimdi düzeltiyoruz.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Biz o zaman burada dedik, muhalefet de
söyledi, bu kanunun rektör atamalarıyla ilgili bölümünün bu şekilde olması,
bunun Sayın Cumhurbaşkanı tarafından geri gönderilme gerekçesi olur; o nedenle,
geliniz, bu işte inat etmeyiniz, iddia etmeyiniz diye burada kürsülerde
söylenildi. Ancak, ne gariptir ki, bu söylenilen hususlar, daha önce 45 kanunda
söylenilmiş olduğu gibi, maalesef, iktidar tarafından hiç dinlenilmeden, hiç
itibar görmeden geçtiği için, biz hâlâ Sayın Cumhurbaşkanından gelen kanunları
burada bir kez daha görüşüyoruz.
Biraz önce, sayın milletvekili burada dedi ki, biz kanunlarla ilgili
konuşalım. Bakınız, daha şu kadar saat oldu, 5 maddeyi buradan geçiremedik
diyen bir milletvekili, her maddede, grup adına değil, sadece sırada Ümmet
Kandoğan olduğu için, onun sesini kısmak için çıktılar, burada bütün maddelerde
şahısları adına konuştular ve sonra da gelip buradan itiraz ediyor, şikâyet
ediyor, efendim kanunlar geç çıkıyor... Ben de şimdi buradan soruyorum,
bakınız, bugün üç kez karar yetersayısı bulunamadı değerli milletvekilleri, üç
kez. Dün akşam da bulunamadı, biliyorsunuz. Dün akşam da bulunamadığı için
Meclis kapanmak mecburiyetinde kaldı.
Değerli milletvekilleri, siz iktidar olarak 138 milletvekilini burada
bulunduramıyorsanız, bunun hesabını muhalefetten değil, bu Meclise gelmeyen, bu
sıralarda oturmayan, bu ceylan derisi koltuklarda oturmayan iktidar partisi
milletvekillerine soracaksınız ve bunun hesabını da vermek mecburiyetindesiniz;
çünkü, yeri geldiğinde bu kadar kanun çıkardık diye sadece payeyi kendinize
alıyorsunuz; ancak, muhalefetin konuşmalarından da rahatsız olup "Meclisi
çalıştırmıyorsunuz" diyorsunuz.
Ben, İktidar Partisi milletvekillerinin yorulduğu inancındayım; artık,
güçlerinin bittiği inancındayım.
FİKRET BADAZLI (Antalya) - Tam tersine.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Tam tersine değil Sayın Milletvekili.
Bakınız, Sayın Maliyle Bakanının ilk günlerini hatırlıyorum; oradan bu kürsüye
gelirken, bütün grup, 360 kişi, neredeyse ayakta alkışlıyordu Maliye Bakanını.
Ne oldu şimdi; 2-3 milletvekili çıkıp alkışlamıyor. Eğer, üç kez karar
yetersayısı bulunamıyorsa, bunun altında yatan sebeplerin başında da o kanunun
Maliye Bakanını ilgilendiren bir kanun olmasından dolayı, sizin de tepkiniz
olduğundan dolayı öyle olmuştur; ben onu da kabul ediyorum. Artık bu yükten, bu
kamburdan kurtulun sayın milletvekilleri. Artık, Maliye Bakanını daha fazla
sırtınızda taşımayın. Yoksa millet bunun hesabını, burada oturan hem siz
milletvekillerinden hem de hükümetten ve hem de Maliye Bakanından en ağır bir
şekilde soracaktır değerli milletvekilleri.
Bakınız, son günlerde yaşanan olayları şöyle bir gözünüzün önünde
canlandırın. Bir Maliye Bakanı yaptığı bir konuşmadan dolayı, günlerce,
Türkiye'nin, bütün meselelerini bir tarafa bırakıp, sadece mal varlıklarıyla
ilgili bir meseleye kilitlenmesine vesile oldu. Ancak, o vesile olduğu şeyin
altında eziliyor. O manevî yükün altında iki büklüm vaziyette. Belini
doğrultacak hali kalmamış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Biraz önce Hatay Milletvekilimiz Mehmet
Eraslan geldi, bu kürsüden Maliye Bakanımıza öneriler sıraladı, "şunları
şunları yaparsanız daha sağlıklı bir vergi politikası olur, Türkiye'nin
ekonomisi daha düzelir" dedi. Sayın Eraslan kürsüden üç kez ikaz etti
Sayın Maliye Bakanını; ancak, o dönüp bakmadı bile; ama, Sayın Maliye Bakanı
bunlarla ilgili değil. Sayın Maliye Bakanı Galataport'la ilgili, Kuşadası'yla
ilgili, TÜPRAŞ'la ilgili, kaçak villalarla ilgili, mısır ithalatıyla ilgili,
2/B'yle ilgili. Hangi taşın altına bakarsanız, Sayın Maliye Bakanını görüyoruz.
Burada, Sayın Milletvekillimin önerilerini dinlemiyor. Onun meselesi onlar.
Onları hallederse, onları yaparsa, onları iyi bir şekilde halledebilirse,
onları yürütebilirse, Maliye Bakanı görevini en iyi şekilde yapmış olacaktır.
Ben bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kandoğan.
Teklifin tümü üzerinde Hükümetin söz isteği var.
Ulaştırma Bakanımız Sayın Binali Yıldırım Beyefendiyi kürsüye davet
ediyorum; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bildiğiniz gibi, 23 Temmuz 2005 tarihinde Resmî Gazetede
yayımlanarak yürürlüğe giren 5397 sayılı Yasayla, telekomünikasyon yoluyla
yapılan iletişimin tespiti, dinlenmesi, sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi
ve kayda alınması yoluyla denetlenmesine yönelik yeni bir düzenleme yapıldı. Bu
düzenleme, Türkiye Cumhuriyetinde, bugüne kadar telekulak veya telefon
dinlenmesi diye bilinen, sade vatandaştan en üst düzeydeki devlet görevlisine
kadar herkesi rahatsız eden, tedirgin eden, boşluk bulanan bu alanın temelden
düzenlenmesiyle ilgili çok önemli bir kanundur.
Böylece, dinleme konusunda dağınıklık ortadan kaldırılmıştır. İstihbarat
birimlerimizin birbirlerinden müstakil olarak yaptığı bu tür faaliyetleri tek
bir merkezde toplamak suretiyle, kontrol edilebilir, denetlenebilir, herkesin içinin
rahat olacağı bir yasal düzenleme getirildi. Bu, devrim niteliğinde bir
düzenlemedir; çünkü, yıllardan beri, hepimiz, acaba telefonum dinleniyor mu
diye endişe ediyoruz. Neden; bu konuda yasal mevzuatta dağınıklık olduğu için,
her bir istihbarat kuruluşumuz kendi bünyesi içerisinde bu tür faaliyetleri
yerine getirdiği için, zaman zaman istihbarat bilgilerinde rekabet yaşanıyor,
zaman zaman da bu bilgilerin çakışmasının önüne geçilemiyor. İşte, bu
düzenlemeyle, bu alanda çok önemli bir boşluk giderilmiş oldu. Peki, bu
düzenlemeyle ne getirildi; Telekomünikasyon Kurumu Başkanlığına bağlı bir Telekomünikasyon
İletişim Başkanlığı kuruldu. Bu Telekomünikasyon İletişim Başkanlığının altında
da üç tane bunun yardımcısı var; bu yardımcılardan bir tanesi teknik, bir
tanesi idarî, bir tanesi de hukukî konulardan sorumlu başkan yardımcıları;
bunun altında da yeteri sayıda teknik personel olacak.
Yeni bir şey kuruyorsunuz değerli arkadaşlar. Olmayan bir kurum ihdas
ediyorsunuz ve bu ülkenin çok önemli ihtiyacı olan bir kurumu ihdas
ediyorsunuz. Gayet tabiî ki, böyle bir kurumun A'dan Z'ye tüm hizmetleri eksiksiz
verecek şekilde organize olması, gerekli yönetmeliklerin çıkarılması, bina,
lojistik, altyapı, yazılım, donanım, bütün bu işlerin görülmesi zaman isteyen
bir iştir. Altı ay planlanmış; ama, yetmemiş. Yani, dünyanın sonu değil ki!
Şimdi, Yüce Meclisimiz, siz değerli milletvekillerimizin onaylarıyla bir altı
ay daha süre vereceğiz, kurum bu şekilde çalışmasına devam edecek. Peki, bu
süreyi vermesek ne olur; aslında, bu konuda hazırlanan yönetmelik var;
yönetmelikte, bu başkanlığın nasıl çalışacağı, görev alanları, bu istihbarat
kuruluşlarının görev ve sorumlulukları, hepsi tanımlanmış; ama, herhangi bir
boşluk oluşmasın, istihbarat ve dinlemelerde, yasal dinlemelerde oluşmasın
diye, ihtiyaten, böyle bir düzenlemenin daha yararlı olacağı kanaatine varıldı
ve bu, bugün, Yüce Meclisin huzuruna, sizin onayınıza getirildi. Benim burada
söylemek istediğim şey, bu düzenleme bir şey daha getiriyor, çok önemli bir şey
getiriyor. Bu, dinlemelerin, ayrı ayrı, birbirinden dağınık yapılmasının
ötesinde, bunların denetlemesi yoktu, en önemli boşluk buradaydı. Yani, bunu
halkımızın anlayacağı şekilde söylersek "dinleyeni kim dinleyecek" bu
sorunun cevabı olması lazım. Acaba, bu konuda bir suiistimal var mı,
dinleyenler, kendilerine tanınan yasal çerçevede dinlemeyi yapıyorlar mı
yapmıyorlar mı; burada, yasalara, hukuka, usul ve esaslara uygun olmayan bir
işlem var mı, bunun denetlenmesi lazım; aksi halde, keyfîlik zaman içerisinde
oluşabilir; işte, yasa bunun da önüne geçiyor.
Başbakanlık, Başbakana, bizzat, görevlendireceği kişi ve kurumlar
vasıtasıyla, bu başkanlığın faaliyetlerini her an denetleme yetkisi getiriyor
değerli arkadaşlar. Bu da, şu anlama geliyor; burada görev yapanlar keyfî
uygulamalardan uzak olacaklar, tamamen yasaların kendilerine tanıdığı çerçeve
içerisinde, vatandaşın haberleşme özgürlüğüne halel getirmeden, bir sıkıntı
doğurmadan bu dinlemeleri yapacak; işte, temel düzenleme budur.
Ayrıca, burada, tabiî, kimsenin muhalefetin sözünü kısmak gibi bir şeyi
yok. Sayın Kandoğan'ın sesi zaten herkesten gür çıkıyor, tek başına yetiyor,
Anamuhalefet yerine bile gereğinde konuşuyor. O bakımdan, her şey burada
konuşulacak, Anamuhalefet Partimiz, diğer muhalefet partileri, iktidar
partileri, burada gündeme getirilen gerek yasa teklifi gerekse başka konularda
görüşlerini, katkılarını, tenkitlerini gayet tabiî ki dile getirecek. Bundan
daha doğal bir şey yok; çünkü, burası milletin kürsüsü. Millet bu kürsüde
söylenenleri dinleyecek, sonra da kararını verecek. Kim millet için bir şey
yapıyor kim yapmıyor, bunun kararını da millet verecek değerli arkadaşlarım.
Onun için, çok hayırlı olan bu düzenlemenin çalışmaları süratle devam
etmektedir. Burada kapsamlı yazılımlar vardır. Düşünün ki, üç tane, dört tane
operatörün yaptığı, efendim, cep telefonu şirketleri, sabit görüşme yaptıran
şirketler, hâsılı, 43 000 000 cep telefonu, bunun üzerine 19 000 000 da sabit
telefon koyun, 62 000 000 abonenin hepsine, icap ettiği takdirde, yani, savcı
kararı, yargı kararıyla dinleme gerektiğinde hizmet verecek kapsamlı bir
altyapı yapıyorsunuz. Dolayısıyla, bu, bir, zamana yönelik bir konudur. Bu
zaman yetmemiştir. Şimdi bu zaman 6 ay daha uzatıldığı zaman bütün hizmetler
eksiksiz yerine getirilecektir.
Ben, çıkarılan bu kanunun bu alanda halkımız tarafından beklenen çok
önemli bir hizmet boşluğunu dolduracağına inanıyorum ve bu duygularla, bu
düzenlemenin ülkemize, insanımıza hayırlı uğurlu olmasını diliyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
Sayın Eraslan, biliyorsunuz, İçtüzük gereğince, son söz milletvekilinin
Sayın Hükümetten sonra. Burada söz talebiniz var. Konuşmak ister misiniz?
MEHMET ERASLAN (Hatay) - Sayın Bakanım, konuşmuyorum; çünkü, ben her
kanunla ilgili önerilerde bulunuyorum ve sağduyulu olmaya çalışıyorum, katkı
sağlamaya çalışıyorum, yasayla ilgili, millet adına, ülke adına katkı sağlamaya
çalışır iken; ama, maalesef, sayın bakanlarımız, az önce sizin de şahit
olduğunuz gibi, özellikle Maliye Bakanı beni dinleme zahmetinde bulunmadı. 3
defa anons ettim, Sayın Bakan, ben size önerilerde bulunuyorum, size katkı
sağlamaya çalışıyorum dediğim halde, maalesef, yüzünü kaldırıp "acaba bu
milletvekili ne diyor" demediği için protesto ediyorum ve bugün hiç
konuşmuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Eraslan.
Sayın Ersönmez Yarbay, sizin de söz isteğiniz var. İçtüzük gereğince bu
hakkınızı kullanacak mısınız?
Buyurun.
ERSÖNMEZ YARBAY (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşülmekte olan kanun teklifi üzerinde şahsî söz almış bulunuyorum; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu kanun teklifi görüşülürken, yine söz almıştım ve bazı endişelerimi
dile getirmiştim. Şimdi, o endişelerim konusunda tekrar söz alma ihtiyacı
duydum.
Bir defa, bu kanun çıkarılırken, bu kanun dahilinde yapılacak işlerin
Devlet İhale Kanununa bağlı olmayacağı söylenmişti. Gördüğünüz gibi, Devlet
İhale Kanununa bağlı olmadığı halde, ihaleyle ilgili şartlar yine yerine
getirilememiştir. Yani, şunu özellikle vurgulamak istiyorum: Hiç kimseye
imtiyaz tanıyarak, ayrıcalık sağlayarak bir yere varamayız. Eğer bir devlet,
bir meclis, devlet ihale kanununu çıkarıyorsa, ilkönce o kanunu kendisi
uygulamalıdır. Yani, işte, şu kurum Devlet İhale Kanunundan muaftır, bu kurum
Devlet İhale Kanunundan muaftır şeklinde ayrıcalıklar, imtiyazlar, farklılıklar
tanıyarak bir yere varamayız. Bu kanunun tekrar gündeme gelmesiyle bunu bir kez
daha gördük. Bu kanunla ilgili ihale yapılmıştır; ancak, ihaleden netice
alınamamıştır daha henüz, o satın alınan bina kullanılabilir hale gelmemiştir.
Onun için, bu kanundan ders almamız gerekiyor; hükümet olarak, Meclis olarak,
millet olarak ders almamız gerekiyor. Devlet İhale Kanununda aksayan eksiyen
yönler varsa, bu aksaklıklar ve eksiklikler giderilmelidir; ama, hiçbir devlet
kuruluşu Devlet İhale Kanununun dışında, buna askerî kuruluşlar da dahil, yani
hiçbir gerekçeyle Devlet İhale Kanununun dışında bırakılmamalıdır; bu bir.
İkinci olarak kadro konusu… Şimdi, doğrusu, ben, İktidar Partisi mensubu
olarak üzülüyorum. Neden; bir kanun çıkarıyorsunuz kadrosu yok. Şimdi, tabii,
muhalefet sözlerini söylüyor; ama, ben de söylüyorum burada. Bir kanun
çıkarırken, kardeşim, bu kanunun neden kadrosu yok? Sonra, istihbaratla ilgili
bir kanunun ekine, üniversite kurulurken onun içerisine sokulur mu, yani bu
bizim için doğru bir iş midir? Bak, çok net soruyorum, yani doğru bir iş midir
bizim için? Dolayısıyla, biz, yani, ben yine söylüyorum, bu Meclis çok
çalışıyor. Bu Meclis çok çalışmasın; bu Meclis çok çalıştıkça milletin başına
iş açıyor. Bu Meclis az çalışsın; ama, öz, tartışılarak, bir şey yapılarak
çalışsın.
Biraz önce bir kanun çıkardık; ben o kanun üzerinde söz istedim. Vergi
Politikaları Genel Müdürlüğü. Allahaşkına, politikayı devlet memurları mı
yapacak biz mi yapacağız? Vergi Politikaları Genel Müdürlüğü diye bir genel
müdürlük kurulur mu? Biz, yani vergi politikalarını biz belirleriz, bakan
belirler, Başbakan belirler, iktidara gelen siyasî parti belirler, sivil toplum
kuruluşları bunu tartışır. Yoksa, Vergi Gelirleri Politikası Genel Müdürlüğü,
yani, hiç bürokratların politika belirlediği görülmüş müdür, böyle bir genel
müdürlük olur mu? Onun için, biz, biraz bu kanunları gözden geçirmemiz lazım.
Biraz önce çıkarılan kanun da altı ay önce çıkarılmıştı, bak, buraya
dikkatinizi çekiyorum, biraz önce çıkarılan kanun da altı ay önce çıkarılmıştı,
şimdi, bu kanun da altı ay önce çıkarıldı; yani, tekrar tekrar tekrarlamamıza
gerek yok. Bunu bir gözden geçirmemiz gerekiyor.
Biraz önce, burada teklif verilirken, o kurulan genel müdürlükle ilgili
6 tane kadro gelmiş; bir daire başkanı; bir teklif veriliyor, şey değişikliği
"daire başkanının sayısı 10'a çıksın, 10 olsun" diyor. Ya, genel
müdürlük kurulmamış, ihtiyaçlar belirlenmemiş; yani, ne oldu da, daire
başkanlığı sayısı 6'dan 10'a çıktı?! (CHP sıralarından alkışlar) Daha genel
müdürlük yok ortalıkta, bir genel müdürlük kurulsun bakalım; o, bürokrasiyi
artırır. Yani, şimdi, siz, gelir politikası genel müdürlüğünü kurduğunuz zaman,
10 tane daire verdiğiniz zaman, 10 tane iş çıkar ve bürokrasiyi artırır ve
devleti daha da hantallaştırır.
Bir diğer konu, bu tasarı çok önemli bir tasarıdır… Bu kanun teklifi çok
önemli teklif. Meclisin görüştüğü tekliflerden -kanunların- en önemlisi bu
teklif; çünkü, telefonları dinleme… Millî İstihbarat Teşkilatı, Emniyet Genel
Müdürlüğü ve Jandarma Komutanlığı telefonları dinliyor. Telefonlar, bu kanun
çıkmadan önce de dinleniyordu -şimdi, bu kanun yürürlüğe girmiyor; çünkü,
merkezîleşmedi- yine dinlenmeye devam ediliyor. Esas önemli olan, bunun, bir an
önce kurulmasıdır. Bu kanun, çok önemli bir kanun, kurulması; ama, çok açık
söylüyorum, bu kanun…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, konuşmanızı tamamlayın efendim.
ERSÖNMEZ YARBAY (Devamla) - Bir milletvekili arkadaşımız bu kanun
teklifini verdiği için, kendisine şükran borçluyum, teşekkür ediyorum; önemli
bir konu; ama, keşke, bu kanun teklifi tasarıya dönüşseydi; çünkü, bu üç
kuruluş o kadar önemli ki, eğer, hükümet, arkasında dimdik durmazsa, çok açık
söylüyorum, altı ay sonra bu kanun yine yürürlüğe girmez. Bakın, çok açık, altı
ay sonra, bu kanun, tekrar yürürlüğe girmez; çünkü, bu konu arı kovanı gibi;
yani "arı kovanına çomak sokma" gibi bir kanun, bu teklif; yoksa, tek
milletvekilinin yapacağı, bir teklifiyle olacak bir iş değil. Hükümet,
arkasında, kanun tasarısıyla durmadığı takdirde… Ama, temenni ediyorum
gerçekleşir; çünkü, gerçekleşmesinde çok büyük bir fayda var; çok önemli bir
kanun. Yani, denetlenmesi, bütün telefon dinlemelerinin denetlenmesi çok önemli
bir husus; ama, ben, korkarım ki, altı ay sonra bu kanun teklifi yine yürürlüğe
girmemiş olur. Onun için, hükümetimizden, benim bu düşüncemi yanlış çıkarmaları
konusunda özel gayret beklediğimi özellikle ifade etmek istiyorum; çünkü, altı
ay sonra tekrar bir mazeretle buraya gelinmesin diye temenni ediyorum.
Bu kuruluşların dinlenmesi için, bu kuruluşların bir de standarda
kavuşturulması lazım; Millî İstihbarat Teşkilatının ayrı kanunu var, Emniyet
Genel Müdürlüğünün ayrı kanunu var, Jandarma Komutanlığının ayrı kanunu var.
Şimdi, ayrı ayrı kanunlara tabi olan bu kuruluşların bir de standarda
kavuşturulması lazım, aynı konuda hizmet üretir şekle getirilmesi gerekir. Aksi
takdirde, dinlemelerin bir kısmı bu kanaldan geçerken, bu merkezden geçerken,
dinlemelerin bir kısmı da başka merkezlerde toplanır diyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yarbay.
Sayın Gazalcı'nın bir sorusu var.
Buyurun efendim.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ben, bu güvenlik soruşturmasıyla ilgili… Polis ve askerler için 12 Eylül
1980'den önce yürürlükte olan güvenlik soruşturmasının ne zaman
değiştirileceğini sormak istiyorum; çünkü, bu yüzden, kendisinin dışında ikinci
derece akrabalarından dolayı zarara uğrayan kişiler var. Bu düzeltilecek
denildi; ama, henüz, ne zaman düzeltileceği söylenmedi.
Bir de, İçişleri Bakanlığı internet sitesine girildiğinde, teftiş
rehberleri var; ama, istihbarat birimiyle ilgili il ve daire başkanlığı teftiş
rehberi bu sitede yok; yani, şu anda, Emniyet Genel Müdürlüğü mülkiye
müfettişlerince denetlendiği halde, İstihbarat Daire Başkanlığı denetim dışında
mı tutuldu? Bu nasıl açıklanır; yani, niçin bu sitede o birim yok?!
Bir de Sayın Başkanım, hoşgörünüze sığınarak, dün, 56 ncı Birleşimde
konuşurken bir arkadaşım söz attı, benim de ağzımdan istemeyerek bir
"acıtma" sözü çıktı; hem o arkadaştan özür diliyorum hem de o sözün
tutanaklardan çıkarılmasını diliyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.
Sayın Bakan, cevap verecek misiniz?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Efendim, yazılı olarak
cevap vereceğiz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Yazılı cevap vereceksiniz; teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
DAİR KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFİ
MADDE 1.- 3/7/2005 tarihli ve 5397 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE - 2559 sayılı Kanunun ek 7 nci maddesinde düzenlenen
merkez, en geç altı ay içinde kurulur. Merkez kuruluncaya kadar 2559 sayılı
Kanunun ek 7 nci maddesi, 2803 sayılı Kanunun ek 5 inci maddesi ve 2937 sayılı
Kanunun 6 ncı maddesi hükümleri uyarınca verilen iletişimin dinlenmesi,
tespiti, sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi ve kayda alınmasına dair karar
veya yazılı emirler, telekomünikasyon hizmeti veren kurum ve kuruluşlar
tarafından derhal yerine getirilir; ilgili istihbarat kurumlarının mevcut
sistemlerinin kullanılmasına devam olunur."
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Artvin
Milletvekili Sayın Yüksel Çorbacıoğlu; buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Artvin) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kırşehir Milletvekilimiz Sayın Hacı Turan'ın, Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde, 1 inci maddesi üzerinde, Grup adına
görüşlerimi sizlere arz edeceğim. Öncelikle, bu konunun bugüne kadarki
kronolojik sürecini, diğer konuşmacı arkadaşlar dile getirdiler. Ben, bir kez
daha, hatırlatmada bulunuyorum. Telekomünikasyon Kurumu bünyesinde, 3 Temmuz
2005 günü Mecliste yapılan görüşmelerde, 5397 sayıyla, Telekomünikasyon
İletişim Başkanlığı kuruldu. Bu Başkanlığın kuruluşunun amacı, Türkiye'deki
vatandaşın bildiği şekliyle "telekulak" veya işte teknik dinleme
diyebileceğimiz telekomünikasyon sistemindeki dinlemelerin bir merkezde
toplanması, denetlenmesi bu kanunla amaçlanmıştır; ancak, bunu yaparken çok
büyük bir hata yapılmış, bu kurumu kurduk kadrosunu vermemişiz. Bunun üzerine,
2005 yılı sonunda görüştüğümüz ve yasalaştırdığımız; ancak, Cumhurbaşkanı
tarafından veto edilen 15 üniversitenin kuruluşuyla ilgili yasanın 9 uncu
maddesine bu konu tekrar eklenmiş ve 9 uncu maddede "ek madde 3"
olarak, ekli (V) sayılı listedeki kadrolar ihdas edilerek İletişim Başkanlığı
hizmetlerinde kullanılmak üzere, bu kanunun ekli (II) sayılı listesine
eklenmiştir. Kanunun da en arkasında yazıyor, 82 kişilik bir kadro
oluşturulmuş. Tabiî, bunun veto edilmesi sonucu yine amaca ulaşılamamış ve
bugün Sayın Kırşehir Milletvekilimizin teklifiyle yasalaştırmaya çalışıyoruz.
Şimdi, bir yasa yapıyoruz, 3 üncü kez, amacımıza ulaşmak için, Genel
Kurulu çalıştırıyoruz. Ben size şunu hatırlatmak istiyorum: 3 Temmuz 2005
tarihinde muhalefet partisi olarak, Cumhuriyet Halk Partisi bu Mecliste yoktu.
Biz Mecliste olmayınca hata yapma şansınız biraz daha artıyor. Üç yılı aşkın
bir süredir bu İktidar Partisi, bu Meclis çalışıyor ve üç yıldır kanun yapmayı
İktidar Partisi olarak öğrenemediniz. Bizim olduğumuz dönemlerde, muhalefet
olarak bizler iyi niyetle katkımızı sağlayarak bu eksiklikleri gidermeye
çalışıyoruz; ama, 3 Temmuzda burada olmadığımız için haklı olarak, bu katkımızı
size sağlayamadık ve ne yazık ki bu kanun yüzümüze gözümüze bulaştı; şimdi bunu
düzeltmeye çalışıyoruz.
Değerli milletvekilleri, konu çok ciddî bir konu, Sayın Ankara
Milletvekili Ersönmez Yarbay da bu konunun ciddiyetini dile getirdi. Gerçekten,
bir yanda devlet güvenliği, suç ve suçlularla mücadele konusunda etkin olma,
ama bir yanda da hukuk devletinin, kişi hak ve özgürlüklerin, özel hayatın
korunması gibi çok ince dengelerin kurulması gereken bir konu. Bu konuda
sağlıklı bir yol almanın yolu, sağlıklı sonuç almanın yolu, bu sistemin çok
sağlıklı denetlenmesinden geçiyor.
Şimdi, bakıyoruz, bu kanunun kuruluşunda acaba denetim ne şekilde
olacak? Biliyorsunuz, 5397 sayılı Yasanın 1 inci maddesinde, bu faaliyetlerin
denetimi, sıralı kurum amirleri, Jandarma Genel Komutanlığı ve ilgili
bakanlığın teftiş elemanları ve Başbakanın özel olarak yetkilendireceği kişi
veya komisyon tarafından yapılır.
Şimdi, biz, Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanına -kurumlarına da ayrıca-
mutlaka güveniyoruz, Başbakanına güvenmiyoruz diye bir şey söylemek durumunda
değiliz; ancak, bu kadar önemli bir konunun kişiyle bağlı olmasını,
kurumsallaşmamasını doğru bulmuyoruz. Yasayı neden yapıyoruz; devlet açık
olacak, devlet saydam olacak, görev bilinecek, yetki bilinecek, sorumluluk
bilinecek, denetim bilinecek, mekanizmalar, organlar bilinecek; yani, Başbakan
çıkıp, istediği herhangi birini veya bir komisyonu kişisel olarak oluşturup
bunu denetleyecekse, bunun ne kadar sağlıklı olduğunu, bunun ne kadar
tartışılır olduğunu bir düşünün. Bu, hiç de sağlıklı bir şey değil. Çok hassas
bir konu dedik. Bir devletin hukuk devleti olup olmamasını belirleyen önemli
bir düzenleme yapıyoruz ve bu konuda sorunlar çıkmış. Mahkeme kararı olmadan
dinleme yapılamaz demişiz; doğal olarak, suçla mücadele ederken, o suça ilişkin
mahkeme kararı almanız gerekirken, bir bakıyoruz genel olarak dinleme kararı
alıyoruz. Böyle bir şey olmaz. Bu kadar önemli bir konu. Yani, hem yasal
denetimi hem yargısal denetimi hem de idarî denetimi çok ciddî, sıkı olması
gereken bir konu; ama, nedense bu denetim konusunda doğru bir tercihte
bulunmamış oluyoruz.
Tabiî, bu kanun çoğunluğa göre çıkacaktır. Umarım, hükümetin altı ayda
yapamadığını… Ki, bundan sonraki altı ay içerisinde hükümet yapabilir. Neden
yapamadığını da anlamış değilim. Sayın Bakanımız, Sayın Ulaştırma Bakanı
açıklama yaptı, ama ben anlayamadım; altı ayda bu kurumu neden kuramadığımızı
doğrusu algılayamadım. Umarım, bu süre içerisinde, bu kurum kurulur, demokratik
bir sistemle, sağlıklı bir denetimle çalışmaya başlar.
Ancak, ben bazı konuları, günün siyasî konularıyla ilgili olan bazı
şeyleri de, bu meyanda açıklamak istiyorum. Öncelikle, Meclisin, Genel Kurulun
çalışma üslubu, yöntemi açısından, İktidar Partisinin Grup Başkanvekilinin,
biraz önce, Cumhuriyet Halk Partisi Antalya Milletvekili Sayın Tuncay Ercenk'in
konuşmasına yaptığı müdahaleyi hiç de doğru bulmuyorum. Yani, İçtüzük, bu
yetkiyi, grup başkanvekillerine vermemiş. İçtüzük, bir milletvekilinin konuyla
ilgili konuşup konuşmaması konusundaki yetkiyi Başkana vermiş, Başkanlık
Divanına. Olabilir, ikaz edersiniz; ama, ikazın ötesinde, o konuşmayı taciz
edecek şekilde, konuşma yapmasını engelleyecek şekilde konuşmayı ve sonuçta,
sanki, muhalefete de, nasıl muhalefet yapılmasını anlatan, öğreten bir şekilde
davranılmasını, Grup Başkanvekilimizin bu şekildeki davranışını çok da doğru
bulmadığımı… İkaz; mutlaka bu hakkımız vardır, doğaldır; ama, onun ötesinde, bu
kürsünün masuniyetinin de herkes tarafından korunmasını, bu vesileyle söylemek
isterim.
Ayrıca, o konuşmada, Sayın Milletvekili, Sayın Başbakanın o gün bütçe
konuşmasında benim gerçekten çok üzüntüyle karşıladığım sözlerine cevaben
konuşma yaptı; yani, bir Başbakana, tabiî ki hitap ederken dikkat edeceksiniz,
bunu çok net olarak söylüyorum. Edepli, adaplı ve uygun lisanla hitap
edeceksiniz, çok doğal, doğrudur; ama, bir Başbakan da, aynı şekilde konuşacak.
Ben, o bütçe konuşmasında, bir milletvekiline, Sayın Başbakanın "ben seni
takip ediyorum, komisyonda da neler yapıyorsun biliyorum" gibi,
"ayağını denk al" gibi konuşmasını veya Anamuhalefet Liderine
"elini kolunu sallayarak konuşma" şeklindeki konuşmasını ben de
Başbakana yakıştırmadığımı buradan söylemek istiyorum. Sanıyorum, kendisi de
böyle düşünüyordur. Belki olayın heyecanıyla, psikolojisiyle böyle söylemiştir;
ama, nasıl, bir milletvekiline konuşma yakışmıyor deniliyorsa, ben de bunu
söylemek durumundayım.
Ayrıca, Maliye Bakanımız hakkında herkes bir şey söylüyor…
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Anamuhalet Partisi de dikkat edecek, Baykal da
dikkat edecek...
YÜKSEL ÇORBACIOĞU (Devamla) - Mutlaka… Mutlaka, Mehmet Bey… Mutlaka…
Yani, burada herkes -iktidarı muhalefeti- bu kürsünün haklarını koruyacak,
konuşmasına dikkat edecek, kişilerin ve partilerin hak ve hukuklarını da
koruyacak.
Maliye Bakanı hakkında da bir şey söylemek istiyorum. Ben, Sayın Maliye
Bakanımızın, yapılan özelleştirmelerle ilgili "geçmişte yapılmayanları biz
yaptık; geçmişteki o özelleştirmeyi engelleyenler devlete zarar veriyor;
ülkeye, millete zarar veriyor, onlar yüzüne gözüne bulaştırıyor; biz, Allah'a
şükür, her şeyi kanuna uygun olarak yapıyoruz" dedi ve Galataport ihalesinde
de devletin çıkarının korunduğunu söyledi. Bunların hepsini duyduk, buradan da
konuştu. Şimdi, ben, Sayın Maliye Bakanına şunu söylemek istiyorum: Başbakan
Yardımcımız Sayın Abdüllatif Şener bu ihalenin geçerli olmayacağı şekliyle
iadesine karar verdi, iade etti. Şimdi, Sayın Maliye Bakanımız, Sayın Başbakan
Yardımcısı Abdüllatif Şener…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla) - Bizim hakkımızda, yani, bu
özelleştirmelere karşı çıkanlar hakkında söylediği olumsuz değerlendirmelerini
Abdüllatif Şener'e de yapacak mı yapmayacak mı; onu bekliyorum, o konuda bir
görüşünü açıklamasını istiyorum. Ben, Sayın Şener'in -son olarak bir vesileyle
bunu da söyleyeyim- özelleştirme konusunda, bu Galataport'u da ilgilendiren
özelleştirme konusunda -biliyorsunuz, 2003 tarihinde borç ertelemesi gündeme
gelmişti- Sayın Şener "ben, borcu ertelemiyorum" demişti. Bunun
üzerine, Sayın Maliye Bakanına Özelleştirme İdaresi bağlanmıştı. O zaman Sayın
Şener bana şöyle bir şey söyledi -çok ilgimi çekti, çok da üzüldüm- dedi ki:
"Yüksel Bey, bir şirket özelleştiriliyor, bir kişiye satılıyor. Bu
şirketin -o kişinin başka şirketleri bir yana- o yılki geliri 5 000 000 dolar.
O yılki ödeyeceği taksit 2 000 000 dolar… " Ben, Sayın Bakanın sözlerini
söylüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
Ve o kişi diyor ki "benim param yok, ödeyemem" ve borç
erteleniyor. Bu, vicdanlara sığar mı?! Hani, parası yok, yatırım yaptı,
istihdam yarattı diyeceğiz. Özelleştirmelerin üçte 2'si kapandı; onu da bir
tarafa bırakıyorum. 5 000 000 dolar kazanılan yerde 2 000 000 dolar taksitin
ödenmemesini bir bakan eğer bunu ülke çıkarına sayıyorsa, ben, bunu, sizin
takdirlerinize bırakıyorum; ben, bunu, ülke çıkarı olarak görmüyorum.
Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çorbacıoğlu.
Gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Şahıslar adına söz isteği var.
İstanbul Milletvekili Sayın Recep Koral.
Buyurun Sayın Koral. (AK Parti sıralarından alkışlar)
RECEP KORAL (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlar;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Üzerinde konuştuğumuz kanun zaten yürürlükte olan bir kanun. Çıkış
tarihi itibariyle, işte arkadaşlarımız "temmuz ayında muhalefetin olmadığı
zamanda oldu" şeklinde bir değerlendirme yaptılar. Tabiî, muhalefet burada
olmasa da, buradan geçen kanunlarla ilgili daha sonra nerelere itiraz edeceğini
ve bu itirazlarından nasıl netice alınacağını gayet yakinen biliyor ve yeri
geldiğinde de bunları uyguluyor. Bu kanun halen yürürlükte olan bir kanundur.
Sadece, merkezin kurulmasıyla ilgili olarak sürenin yetip yetmediği konusunda
bir ihtiyaç ortaya çıkmıştır ve bu ihtiyacı bugün karşılamayla alakalı olarak
bir teklif gelmiştir. Bu konuyu burada dile getiren arkadaşlarımız -ki,
Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımız doğru bir tespit yapmışlar kendilerine
göre; fakat, diğer konuşan arkadaşlarımızın konuşmalarında, not aldım- merkezin
Başbakanlıkta kurulacağı şeklinde bir söylem oldu; kesinlikle doğru değil.
Burada tenkit yapan arkadaşımız şu anda Mecliste değil, onun için fazla
üzerinde durmak istemiyorum; ama, üzerine basa basa Başbakanlıkta bu merkezin
kurulmasının yanlış olduğunu ifade etti; ki, bu merkezin Telekomünikasyon
Kurumu bünyesinde kurulduğunu zaten kanun açıkça beyan ediyor ve bugün de,
burada, bu merkezin kurulmayla alakalı süre uzatımı söz konusu. Geçici
maddeyle, bir aksamaya yer vermeme ifade ediliyor.
Denetim konusunda, geçmişte de yine Cumhuriyet Halk Partili arkadaşımız
komisyonda ifade etmişti eksiklik olduğunu. Yine, burada, denetim üzerinde
konuşmacılar durdular. Denetimin yetersizliği konusuna katılmamız mümkün değil;
çünkü, burada, mevcut denetim mekanizmalarına ilave bir mekanizma olarak
Başbakanlık yetkisi getirilmiştir. İç denetim vardır, bakanlık denetimleri
vardır, yargı denetimi vardır; ama, bunun dışında, Başbakanlığa kişi veya kurum
olarak denetleme yetkisine sahip insanlar tarafından bu denetimin yapılması
diye ekstra bir yetki verilmektedir. Zaten, kanunun içeriğini iyi okuyan
hatipler burada ifade ettiler; ama, kanunu okumadan, sadece tenkit maksadıyla
çıkanlar, burada bir boşluğa düştüler.
Bu merkez, tümüyle kendi içinde düzgün çalışan ve denetimini yapan bir
merkez; çünkü, alınan kararlar, ağırlıklı olarak, aciliyet yoksa, hâkim
kararına dayalı ve her hâkim alamıyor. Bu hâkimlerin hangi hâkimler olacağı ve
hangi suçlar olacağı TCK'nın 250 nci maddesinde belirlenmiş. Burada belirlenmiş
olan suçlar ve yetkili hâkimler tanımlanmıştır. Bu hâkimlerin kararı olmadan,
acil hallerde -ki, 24 saatlik bir süredir- kurum üst amirlerine yetki
verilmektedir; 24 saat içerisinde hâkime gitmekte ve karar çıkarmak
mecburiyetindedirler. Aksi halde, aciliyet ortadan kalkmaktadır ve kurum işlem
yapamamaktadır. Zaten, uygulamaya geçildiğinde -ki, birkaç aylık bir süre
içerisinde uygulamaya da geçilecektir- bunun da çok düzenli işlediğini görmek
mümkün olacaktır. Yani, hâkim kararı veya 24 saatlik bir gecikmeyle yine acil
hallerde hâkim kararı söz konusudur ve alınan bilgiler yine denetime tabidir.
On günlük bir süre sonunda, bu bilgiler yine, hâkim nezaretinde ortadan
kaldırılmaktadır. Yani, bunun bir başka şekilde kullanımı da, yine, kurum
tarafından denetlenmektedir; yani, bu denetim, fevkalade düzgün bir şekilde
yapılmıştır. Hukuk kısmı vardır kurumun, işleyişin, idarî kısmı vardır; ama,
bir de teknik kısmı vardır. İşte, teknik altyapının oluşturulması fevkalade
zamana kalmıştır. Yani, denetimle ilgili, arkadaşlarımızın söylediklerine
katılmak mümkün değildir. Hele hele, Anayasaya aykırılığını ifade etmek -çünkü,
halen yürürlükte olan bir yasadır- söz konusu olmaması lazım; ama,
arkadaşlarımız konuyu oraya kadar götürdüler.
Genel bir dinleme kararından söz etti arkadaşımız. Asla öyle bir şey
yok. Burada açık olarak ifade edildi. Bu kanun çıktıktan, yürürlüğe girdikten
sonra da değerli arkadaşlar, üç ay içerisinde yönetmeliğinin çıkarılması
gerekiyordu ve üç ay içerisinde bu yönetmelik çıktı, şu anda yönetmelik de
yürürlükte; yani, yönetmelik de bu kanunun tamamlayıcısı ve aynı zamanda
merkezin oluşmasına da ışık tutucu. Dolayısıyla, merkezin oluşmasındaki
gecikmeyi böylece kabullenmek mümkün. Zaten, İçişleri Komisyonunda konuşurken
de, bu altı aylık sürenin azlığı çokluğu konusunda, hep birlikte, oradaki
iktidar-muhalefet arkadaşlar arasında epey tartışma oldu. İkinci bir altı ay
uzatma yetkisini Bakanlar Kuruluna verelim dedik veya Başbakana verelim dedik
veya kanuna yazalım dedik; ama, bu sürenin bir zorlama olarak, yani…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Efendim, konuşmanızı tamamlar mısınız.
RECEP KORAL (Devamla) - Tamam Sayın Başkanım.
...bu işle görevli olan yetkililerin, bir zorlama olarak, altı ay da
sabit tutulması fevkalade faydalı oldu kanaatindeyim; çünkü, yönetmelik çıktı
ve merkez tutuldu. Merkezle ilgili, gerekli, orada kullanılacak birçok teknik
doküman var, bunların belki gizliliği de var; dolayısıyla, bunlar da alındı.
Ama, bunların tümüyle montajı ve işler hale getirilmesi, tabiî ki, birkaç aylık
daha bir zamana sığacak diye düşünüyoruz. Onun için, arkadaşımızın böyle bir
teklifle gelmiş olması fevkalade önemlidir.
Ben, sözlerimi burada tamamlıyorum, diğer maddede devam edeceğim.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Koral.
Şahsı adına ikinci söz isteği, Adana Milletvekili Sayın Ali
Küçükaydın...
Buyurun Sayın Küçükaydın.
ALİ KÜÇÜKAYDIN (Adana) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım;
Telekomünikasyon Kurulu, telekomünikasyon iletişim merkezi kuruluncaya kadar…
Zaten, şu anda, yıllardan beri uygulanan bir sistem vardı; yani, Polis Vazife
ve Salahiyet Kanunu, Jandarma Teşkilat Kanunu, daha doğrusu hem jandarma hem
polis teşkilatımız, Polis Vazife ve Salahiyet Kanununun ek 7 nci maddesine
göre, yıllardan beri istihbaratını o şekilde yapıyordu. Millî İstihbarat
Teşkilatımız da, Millî İstihbarat Teşkilatı Kanununa göre bu istihbarat
görevini yıllardan beri yapıyor. Yani, bu kurumlarımız, yıllardan beri,
ülkemizle ilgili, ülkemizin millî istihbaratıyla ilgili ve istihbaratıyla
ilgili istihbarat çalışmalarını yapıyordu. Bu son çıkardığımız 5397 sayılı
Kanunla yapılan değişiklikten sonra çıkan yasayla, elbette, bütün bu çalışmalar
bir çatı altında, yani, bir başkanlığın eşgüdümü altında yürütülecek. Tabiî,
burada süre… Daha önce arkadaşımızın da bahsettiği gibi, başlangıçta bu
tartışıldı, İçişleri Komisyonunda tartışıldı doğrusu. Bir yıllık bir sürenin
verilmesi de… O zaman, hem CHP'li komisyon üyesi arkadaşlarımız hem bizim
tarafımızdan bu tartışmalar yapıldı. Ancak, o zaman teknik arkadaşlarımız, altı
ay süre içerisinde bu altyapı çalışmalarını, teknik altyapı çalışmalarını
bitirebileceklerini söylediler ve altı aylık süre verilmişti. Şimdi bu sürenin
altı ay uzatılıyor olması neticeyi pek değiştirmeyecek. Zaten, şu anda, mevcut
sistemimiz içerisinde, bu iletişimin dinlenmesi, tespiti, sinyal bilgilerinin
alınması konusunda Telekomünikasyon Kurumundan istihbarat birimleri taleplerine
cevap alıyorlar, almak durumundalar, o kurumlar da bunu veriyor; yani, mevcut
sistem içerisinde bu çalışmalar şu anda aksamadan yürütülüyor. Ülkemizin birçok
yerinde önleyici bir faaliyet olarak, istihbarat faaliyetlerinin önemini sık
sık basından da izliyoruz. Yani, büyük bir felaketin önüne iyi bir istihbaratla
geçebiliyoruz, geçilebiliyor. Demek ki, bu kuruluşlarımız bizim, bir günlük,
beş günlük ya da bugünlük kuruluşlar değil. Çok geçmişi olan, köklü bir geçmişi
olan, belki de cumhuriyetimizden de önce köklü bir geçmişi olan istihbarat
birimlerimizin böyle bir geçmişi var.
Özellikle, Türk Devleti, sıradan bir devlet değil. Böyle, sıradan devlet
olmayan ve bölgesinde de gerçekten ciddî anlamda, tarihinin her döneminde
teröre ve terör benzeri olaylara muhatap olduğu için ülkemiz, elbette,
istihbarat örgütleri de çok ciddî örgütlenmeler gerçekleştirmiş ve
faaliyetlerini de o şekilde, bugüne kadar en güzel şekilde, en nitelikli
şekilde yapmıştır. İstenmeyen olaylar olmamış mıdır; olmuştur; ama, kamuoyunun
genel kanaati gibi, böyle, her önüne gelenin telefonunu dinleyecek durumda da
değil istihbarat birimleri. Burada şöyle yanlış bir algılama oluyor: Mesela,
bizim istihbarat teşkilatımız -sözgelimi, emniyet istihbarat birimi- bir ilde,
bir ilçede ya da bir bölgede, bir kişinin mahkeme kararıyla telefonunu
dinlemeye alıyor; sözgelimi. Bu telefonla konuşan diğer insanlar da bu
konuşmalara takılıyor. Yani, dinlenen kişi başka, peşinde olunan olay başka;
ama, o kişilerle konuşan kişiler de, onun telefonu dinlendiği için, telefon
dinlemelerine takılıyor ve bu bir yerde ortaya çıktığı zaman da "bizim
telefonlar da dinleniyormuş" gibi yanlış bir algılamaya, yanlış bir
düşünceye bu sebep olabiliyor. Oysaki, herkesin telefonu dinlenecek değil.
Zaten, eğer, bir mahkeme kararıyla, adlî bir olay olduktan sonra bir
dinleme yapılıyorsa Ceza Muhakemeleri Kanununa göre, o, hâkimin, tamamen,
yıllardan beri verdiği kararlarla yapılıyor ve o olaylarla sınırlı olarak
yapılıyor; ama, bir örgüt çalışması dinleniyorsa da, onun, yine, dinlemesi,
başka metotlarla yapılıyor. Ama, ben baştan söyledim, bir kez daha söylüyorum;
bu birimlerimiz hiçbir zaman için denetimsiz değil. Yani, hem İstihbarat Daire
Başkanlığı merkezlerde hem de illerdeki, ilçelerdeki istihbarat birimleri
sıralı amirleri tarafından her zaman denetleniyor. Yani, dinleyeni nasıl
denetleyeceksin ya da bunları…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen, konuşmanızı tamamlayın efendim.
Buyurun.
ALİ KÜÇÜKAYDIN (Devamla) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; ben, tekrar, saygılarımı sunuyor, teşekkür ediyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Küçükaydın.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde konuşmalar tamamlandı.
2 adet önerge var.
Önergeleri, önce geliş sırasına göre okutacağım; aykırılık derecelerine
göre de işleme alacağım.
Birinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1070 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 1 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 1- 3/7/2005 tarihli ve 5397 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunun mevcut geçici maddesine "1" numarası
verilmiş ve Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"Geçici Madde 2- 2559 sayılı Kanunun ek 7 nci maddesinde düzenlenen
merkez, en geç altı ay içinde kurulur. Merkez kuruluncaya kadar 2559 sayılı
Kanunun ek 7 nci maddesi, 2803 sayılı Kanunun ek 5 inci maddesi ve 2937 sayılı
Kanunun 6 ncı maddesi hükümleri uyarınca verilen iletişimin dinlenmesi, tespiti,
sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi ve kayda alınmasına dair karar veya
yazılı emirler, telekomünikasyon hizmeti veren kurum ve kuruluşlar tarafından
derhal yerine getirilir; ilgili istihbarat kurumlarının mevcut sistemlerinin
kullanılmasına devam olunur."
|
Sadullah
Ergin |
Mustafa
Tuna |
Mahfuz
Güler |
|
Hatay |
Ankara |
Bingöl |
|
Halil Ürün |
|
Recep
Koral |
|
Konya |
|
İstanbul |
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1070 sıra sayılı kanunun 1 inci maddesine eklenen
geçici maddesinin sonuna gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz
ederiz.
Saygılarımla.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Malatya
Geçici Madde: Ayrıca, GSM hizmeti veren kurum ve kuruluşlar arayan
telefonların karşı tarafın bilmesi ve görmesini temin etmek ve özel numara
uygulamasına son vereceklerdir.
BAŞKAN - Sayın Komisyon, bu son okunan önergeyi soruyorum; katılıyor
musunuz?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) -
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Önergeyi, önerge sahibi Sayın Aslanoğlu açıklayacak.
Buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli
üyeleri; verdiğim önerge şu; Komisyon ve Hükümet katılmadı: Hepimizin cep
telefonu var. Burada, devlet güvenliğini sağlıyoruz; ama, kişi güvenliğini de
sağlamak bizim görevimiz. Cep telefonunu özel numara arıyor. Ben, bu özel
numarayı bilmek zorundayım. Bu, benim en tabiî hakkım. Söylüyorum GSM operatörüne
"efendim, savcılığa gidin…" Beni arayan insanı benim bilmem kadar
tabiî bir şey var mı?! Beni arayan insanı ben bilmek zorundayım. Ben, senden
yazılı istiyorum; yine "savcılığa gidin…" Savcılığa gidiyorsun,
aradan bir hafta on gün geçiyor; beyefendiler cevap verecekler, bir cevap
veriyorlar; bu sefer, polis marifetiyle seni bir daha çağırıyorlar
"savcılığa kâğıdın geldi, gel al…" Böyle şey mi olur?! Yani, kişi
güvenliği, devlet… Beni arayan insanı benim bilmem kadar tabiî bir hak, tabiî
bir olay var mı arkadaşlar?! Hiç değilse yazılı istesem… Yani, ben bunu yazılı
talep edeyim; beni arayan kişiyi ben bilmek zorundayım. Türkiye'de, bunu
yapmakla, birtakım telefon sapıklarının, telefonla birtakım olayları… Yani,
kişi güvenliğini zedeleyecek her şeyi yapıyoruz; gizli numara… Ama, herkes
bilirse ki arayanın numarası çıkıyor, bunlar olmayacak arkadaşlar! Benim
söylediğim basit; çünkü, burada, bu yasada, bunlara bir görev veriyoruz, GSM
operatörlerine bir görev veriyoruz. Türkiye'de, normal, Türk Telekomun dijital
santrallarının hepsi artık çıkıyor, onların numarası da çıkıyor, dijital
santralların. Bir tek çıkmayan eski santrallar; çıkmıyor. Burada, tüm GSM
operatörlerine bir görev veriyoruz. Bu madde yeridir. Diyoruz ki: "Bu
kuruluşlar tarafından derhal yerine getirilir". Bir iki satır bir yazı!
Ayrıca, tüm GSM operatörleri özel numara uygulamasına son verecek. Yani,
bu çok zor bir olay mı?! Benim hakkımı, benim hukukumu savunmayacaksınız, ondan
sonra beni savcılıklara göndereceksiniz arkadaşlar. Beni arayan insanı bilmek,
benim en tabiî hakkımdır. Bu, kişi özgürlüğüdür, benim özgürlüğüm arkadaşlar.
Benim özgürlüğümü kısıtlayamazsınız!
Onun için, Komisyon katılmadı, hükümet katılmadı; ama, sayın
milletvekilleri, eğer kişi özgürlüğüne, kişi hak ve hukukuna saygı
gösteriyorsak, beni arayan insanı bilmem kadar doğal bir olay olmayacağını
hepiniz kabul ediyorsanız, lütfen, bu önergeye destek verin, en azından telefon
sapıklarını, en azından gizli telefon diye başkalarının hak ve hukukuna
saldıran insanları bundan caydıralım.
Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.
Sayın milletvekilleri, Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı, gerekçesini
dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1070 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 1 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Sadullah Ergin (Hatay) ve
arkadaşları
Madde 1- 3/7/2005 tarihli ve 5397 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunun mevcut geçici maddesine "1" numarası
verilmiş ve Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"Geçici Madde 2- 2559 sayılı Kanunun ek 7 nci maddesinde düzenlenen
merkez, en geç altı ay içinde kurulur. Merkez kuruluncaya kadar 2559 sayılı
Kanunun ek 7 nci maddesi, 2803 sayılı Kanunun ek 5 inci maddesi ve 2937 sayılı
Kanunun 6 ncı maddesi hükümleri uyarınca verilen iletişimin dinlenmesi,
tespiti, sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi ve kayda alınmasına dair karar
veya yazılı emirler, telekomünikasyon hizmeti veren kurum ve kuruluşlar
tarafından derhal yerine getirilir; ilgili istihbarat kurumlarının mevcut
sistemlerinin kullanılmasına devam olunur."
BAŞKAN- Sayın Komisyon katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ)- Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN- Sayın Hükümet katılıyor mu?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul)- Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN- Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Söz konusu kanunda numarasız bir geçici madde bulunmaktadır.
Meydana gelebilecek karışıklığın önlenmesi için geçici maddelere numara
verilmiştir.
BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin
katıldığı ve gerekçesini dinlediğimiz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Şimdi, 1 inci maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- Bu Kanun 23/1/2006 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN- Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN- Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
Şimdi, teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Teklifin tümü kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını
diliyorum.
Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin bitmesine çok az bir zaman
kalmış olduğundan, yeni bir yasaya geçmemizin bir pratik faydasını görmüyorum.
Bu nedenle, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek üzere, 2 Şubat 2006
Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum; iyi akşamlar
diliyorum.
Kapanma Saati: 19.50