BIM 2 3 2006-02-23T13:35:00Z 2006-02-23T13:35:00Z 49 28471 162287 TBMM 1352 324 199299 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM: 22    CİLT: 109                 YASAMA YILI: 4

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

56 ncı Birleşim

31 Ocak 2006 Salı

  I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Tokat Milletvekili İbrahim Çakmak'ın, yenilenebilir enerji kaynaklarının önemine ve enerjiyi verimli kullanmak için alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in cevabı

2.- İstanbul Milletvekili Ünal Kacır'ın, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kurun prim alacaklarının yeniden yapılandırılmasının sağlayacağı yararlara ilişkin gündemdışı konuşması

3.- Kocaeli Milletvekili Salih Gün'ün, Belediye Yasasının yanlış uygulanmasının meydana getirdiği sorunlara; yolsuzlukların ve usulsüzlüklerin önlenmesi ve belediyelerin hizmetlerini daha verimli bir şekilde yapabilmeleri için alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek ve 42 milletvekilinin, amatör sporların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/332)

2.- İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü ve 43 milletvekilinin, 19.1.2006 tarihinde yapılan Türkiye Futbol Federasyonu seçimlerine müdahale edildiği iddialarının araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/333)

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın Hırvatistan Parlamentosu Başkanı Vladimir Seks'in resmî davetine bir parlamento heyetiyle birlikte icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/966)

2.- Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç'ın, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bankalar Kanunu Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketi Hakkında Tesis Edilecek Bazı İşlemler Hakkındaki Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/236) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/355)

3.- Kocaeli Milletvekili Salih Gün'ün, Amatör Kümeye Düşen Futbol Kulüplerinin Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Olan Borçlarının Affı Hakkında Kanun Teklifinin (2/616) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/356)

V.- ÖNERİLER

A) SİYASÎ PARTİ GRUP ÖNERİLERİ

1.- (10/35, 40, 73, 115, 247, 327) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin birleştirilerek birlikte görüşülmesine ve çalışma süresinin bu konunun bitimine kadar uzatılmasına ilişkin CHP Grup önerisi

2.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grup önerisi

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)

3.- İzmir Milletvekili Fazıl Karaman ile Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali'nin; 178 Sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/614) (S. Sayısı: 1055)

VII.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, üst kurul üyeliklerine ve personeline ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısıı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/11330)

2.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, kalkınma ajansları hakkındaki kanun tasarısıyla ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/11342)

3.- Ordu Milletvekili Kâzım TÜRKMEN'in, yerel basının desteklenmesine ve resmî ilan ücretlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı (7/11513)

4.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Toplu Konut İdaresinin yaptığı konutlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/11522)

5.- İzmir Milletvekili Yılmaz KAYA'nın, TMSF avukatlarının vekâlet ücretlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/11523)

6.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, DİE'nin bir anketinde yer alan bir soruya ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı (7/11574)

7.- Tokat Milletvekili Orhan Ziya DİREN'in, Tokat'ta KOSGEB irtibat bürosu açılmasına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/11689)

8.- Bursa Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIK'ın, mısırdaki fiyat politikasına,

- Mersin Milletvekili Vahit ÇEKMEZ'in, domates üreticilerinin sorunlarına,

- Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, elma ihracatının teşvikine,

Niğde'deki doğrudan gelir ve akaryakıt desteği ödemelerine,

- Kocaeli Milletvekili İzzet ÇETİN'in, bir tadilat desteğiyle ilgili iddialara,

- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, doğrudan gelir desteğine ve İzmir'deki uygulamasına,

Kayseri'deki doğrudan gelir desteği uygulamasına,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/11690, 11691, 11692, 11693, 11694, 11695, 11696)

9.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, DİE'nin kullandığı matrislerin revize çalışmalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı (7/11711)

10.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, yolsuzluk iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/11713)

11.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, bazı ekonomik göstergelerin hesaplanma yöntemine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı (7/11776)

12.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, televizyon yayınlarının olumsuz toplumsal etkilerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı (7/11778)

13.- Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün BİLGEHAN'ın, TRT'nin İsmet İnönü'yü Anma Programı yayınlamamasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı (7/11779)


I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak beş oturum yaptı.

Kütahya Milletvekili Alaettin Güven, Osmanlı Devletinin, kuruluşunun 707 nci yıldönümünde, dünya kültür ve medeniyetine yaptığı katkılara ilişkin gündemdışı bir konuşma yaptı.

İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü'nün, doğalgaz, petrol ve kömür gibi tükenebilir fosil kaynaklara göre daha temiz olan yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının yaygınlaştırılması için alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşmasına Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler,

İzmir Milletvekili Hakkı Akalın'ın, misakımillînin kabulünün yıldönümünde, Ermenilerin, terörle, sözde Ermeni soykırımını dünyaya tanıtma çabalarına karşı alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşmasına Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik,

Cevap verdi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Yeni Zelanda ve Avustralya'ya yaptığı resmî ziyaretlere katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi kabul edildi.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

1 inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden,

2 nci sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun tasarısının (1/1030) (S. Sayısı: 904) görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından,

Ertelendi.

3 üncü sırasında bulunan, Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Bağlı Okulların Millî Eğitim Bakanlığına Devredilmesi ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına, (1/1050) (S. Sayısı: 1009),

4 üncü sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Planlama Teşkilatı ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devlet Planlama Komisyonu Arasında Anlayış Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna (1/1013) (S. Sayısı: 912),

Dair Kanun Tasarılarının, görüşmelerini müteakiben, elektronik cihazla yapılan açıkoylamalardan sonra, kabul edilip kanunlaştıkları açıklandı.

5 inci sırasında bulunan, İzmir Milletvekili Fazıl Karaman ile Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali'nin; 178 Sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/614) (S. Sayısı: 1055), tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanarak maddelerine geçilmesi kabul edildi; 1 inci madde üzerinde bir süre görüşüldü.

31 Ocak 2006 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 20.00'de son verildi.

 

 

Ali Dinçer

 

 

 

Başkanvekili

 

 

Bayram Özçelik

 

Ahmet Gökhan Sarıçam

 

Burdur

 

Kırklareli

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

Harun Tüfekci

 

 

 

Konya

 

 

 

Kâtip Üye

 


No.: 72

II.- GELEN KÂĞITLAR

27 Ocak 2006 Cuma

Raporlar

1.- Bursa Milletvekili Şevket Orhan ile Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali'nin; 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/461) (S. Sayısı: 970'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 27.1.2006) (GÜNDEME)

2.- Karaman Milletvekili Yüksel Çavuşoğlu ve 3 Milletvekilinin; 406 Sayılı Telgraf ve Telefon Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (2/676) (S. Sayısı: 1074) (Dağıtma tarihi: 27.1.2006) (GÜNDEME)

 

No.: 73

 

30 Ocak 2006 Pazartesi

Rapor

1.- 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerin Yargıtay Başkanlığına Ait Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1105) (S. Sayısı: 1075) (Dağıtma tarihi: 30.1.2006) (GÜNDEME)

 

No.: 74

 

31 Ocak 2006 Salı

Tasarı

1.- At Yarışları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/1169) (Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.1.2006)

Teklifler

1.- Yozgat Milletvekili Mehmet Erdemir'in; Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/679) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.1.2006)

2.- Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı ve 7 Milletvekilinin; İstanbul Elektrik, Tramvay ve Tünel İdareleri Teşkilat ve Tesisatının İstanbul Belediyesi Devrine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/680) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.1.2006)

3.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün ve 46 Milletvekilinin; Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanunu ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/681) (Plan ve Bütçe, Millî Savunma ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.1.2006)

Raporlar

1.- Dilekçe Komisyonu Genel Kurulunun; 29.9.2005 Tarihli ve 8 Sayılı Karar Cetvelinde Yayımlanan ve Kesinleşmiş Bulunan, Belediye İmar Planlarında Okul Alanı Olarak Ayrılan Gayrimenkuller Hakkında İlgili İdari Makamlar Tarafından Yasal Süresinde Kamulaştırma veya İmar Planında Revizyon İşlemi Yapılmadığı İçin Mülkiyet Haklarının Anayasaya Aykırı Olarak Sınırlandığı İddiasını İçeren Dilekçelere İlişkin 16 Numaralı Kararı, Bu Karara Karşı İlgili İdari Makamların Yazıları ve Yapılan İşlemlerin Yetersizliği Gerekçesiyle İçtüzüğün 119 ve 120 nci Maddeleri Uyarınca Konunun Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda Görüşülmesine Dair Dilekçe Komisyonu Genel Kurulu Raporu (5/21) (S. Sayısı: 1073) (Dağıtma tarihi: 31.1.2006) (GÜNDEME)

2.- T.C. Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur'dan Aylık veya Gelir Almakta Olanlara Ek Ödeme Yapılması ile Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur'dan Aylık veya Gelir Almakta Olanlara Ödenen Gelir ve Aylıklarda 2006 Yılında Yapılacak Artışlar ve Bazı Kanunlarda Değişiklik yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1165) (S. Sayısı: 1076) (Dağıtma tarihi: 31.1.2006) (GÜNDEME)

Meclis Araştırması Önergeleri

1. - Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK ve 42 Milletvekilinin, amatör sporların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/332) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/1/2006)

2. - İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ ve 43 Milletvekilinin, 19/1/2006 tarihinde yapılan Türkiye Futbol Federasyonu seçimlerine müdahale edildiği iddialarının araştırılması amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/333) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/1/2006)

 

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.09

31 Ocak 2006 Salı

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN - Sayın Milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56 ncı Birleşimini açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağım.

Yoklama için 5 dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını, teknik personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, sistemde bir arıza var, biraz bekleyeceğiz.

Sayın milletvekilleri, sistemdeki arıza giderilemediğinden, birleşime 10 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 15.10

 


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati:15.18

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56 ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN - Yoklama yapacağımız sırada, cihazdaki bir arıza sebebiyle, birleşime ara vermiştim. Şimdi, yoklamayı başlatacağım.

Yoklamayı başlatıyorum:

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı bulunamamıştır; birleşime 5 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 15.25

 

 

 


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati:15.30

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56 ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN - Biraz önce yapılan yoklamada toplantı yetersayısı bulunamamıştı; şimdi, tekrar, elektronik cihazla yoklama yapacağım.

Yoklama için 5 dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, enerji tasarrufu konusunda, Tokat Milletvekili Sayın İbrahim Çakmak'a aittir.

Buyurun Sayın Çakmak. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Tokat Milletvekili İbrahim Çakmak'ın, yenilenebilir enerji kaynaklarının önemine ve enerjiyi verimli kullanmak için alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in cevabı

İBRAHİM ÇAKMAK (Tokat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; enerjinin hayatımızdaki yeri ve enerji tasarrufu hakkında gündemdışı söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Sayın Çakmak, bir dakikanızı rica ediyorum.

Değerli milletvekilleri, önemli bir konuda değerli arkadaşımız gündemdışı söz aldı. Lütfen, kendi aramızda konuşmayalım, Sayın Hatibi dinleyelim, rica ediyorum.

Buyurun.

İBRAHİM ÇAKMAK (Devamla) - Sözümün başında, Peygamberimizin hicretinin yıldönümünde, bu kutlu günün bütün insanlığın huzuruna vesile olmasını temenni ederim.

Değerli milletvekilleri, enerjinin hayatımızdaki yeri tartışılmaz bir gerçektir. Her geçen gün, değeri giderek artmaktadır. Ülkelerin ekonomilerini ve kalkınma seviyelerini çok ciddî olarak etkilemektedir. Hatta, savaşlara bile sebep olmaktadır. Bu yüzden, enerji kaynakları bulunan ve bunları akıllı değerlendiren ülkeler, ekonomilerine çok ciddî güç katmaktadırlar. Gelişmişlik düzeyi, günümüzde, kişi başına tüketilen enerji miktarıyla değil, az enerji kullanarak daha çok ekonomik değer oluşturmakla ölçülmektedir. Bizler, enerjinin yaklaşık yüzde 60'ını ithal eden bir ülke olarak, bu konudaki tasarrufun önemi daha da artmaktadır.

Son yıllardaki çevre problemlerinden bazılarının doğrudan enerji kullanımıyla bağlantılı olması nedeniyle, dünyanın yeni tanıştığı sürdürülebilirlik kavramının en etkin olduğu alan enerji sektörüdür. Sürdürülebilir enerji yaklaşımı, toplumun bütün kesimlerinin ihtiyacı olan enerjinin ucuz, güvenilir, temiz ve sürekliliğinin sağlandığı politika, teknoloji ve uygulamalarını kapsamaktadır.

Yenilenebilir enerji kaynakları, yerli olmaları, işletme ve bakım giderlerinin düşük olması, fizikî ömürlerinin uzun oluşu, çevre dostu olması, çevre konusundaki uluslararası yükümlülüklerinin yerine getirilmesindeki katkıları, kırsal kesimlerde ekonomik ve sosyal yapıyı iyileştirmesi, istihdam sağlaması ve yerli sanayii geliştirmesi, enerji konusunda dışa bağımlılığı azaltması nedenleriyle önem arz etmektedir. Bu kaynakların ülke gerçeklerine göre uygun değerlendirilmesi, bugünlerde dikkate alınması gereken en önemli bir görevdir. Hükümetimizin, enerji üretiminin dengeli olarak yürütülmesi bakımından, bu kaynakların yüzde 25'i kömür, yüzde 20'si hidrolik enerji, yüzde 20'si doğalgaz, yüzde 20'si nükleer enerji ve yüzde 15 payı da yenilenebilir enerjinin olması düşünülmektedir. Oysa, bugün ülkemizin mevcut elektrik enerjisi üretim kompozisyonunda doğalgazın yüzde 41, hidrolik enerjinin yüzde 31, kömürün yüzde 23, petrolün yüzde 5 olduğunu görüyoruz. Potansiyeli çok sayıda mevcut olan, henüz yeteri kadar değerlendiremediğimiz hidrolik, rüzgâr, jeotermal, güneş ve biyokütle, başlıca yenilenebilir enerji kaynaklarımızdır.

Değerli milletvekilleri, bugüne kadar enerji sektörüne yönelik yürütülen yoğun çalışmalardan olumlu sonuçlar alınmıştır. Örneğin, sanayi sektöründe büyük enerji tüketimine sahip olan demir-çelik işletmeleriyle yapılan işbirliği, eğitim, etüt ve teknolojik iyileştirmelerle yüzde 38'lere, cam sektöründe yüzde 25'lere varan enerji tasarrufu sağlanmıştır.

Diğer ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de enerjinin etkin kullanılması, israfın önlenmesi, enerji maliyetlerinin ekonomi üzerindeki yükünün hafifletilmesi ve çevrenin korunması için enerji kaynaklarının ve enerji kullanımında verimliliğin artırılmasını sağlayacak Enerji Verimliliği Yasa Tasarısı hazırlanmış olup, bunun bir an önce yasalaşması büyük önem arz etmektedir.

Yenilenebilir enerji kaynakları, yerli olmaları, işletme ve bakım giderlerinin düşük olması, fizikî ömürlerinin uzun oluşu, çevre konusundaki uluslararası yükümlülüklerin yerine getirilmesindeki katkıları, kırsal kesimlerde ekonomik ve sosyal yapı iyileştirmesi, istihdam sağlanması ve yeni sanayi geliştirilmesi bakımından önem arz etmektedir.

Rüzgâr enerjisi teknik potansiyelimizin en az 88 000 megavat olduğu ve bu miktarın 10 000 megavatlık bölümünün ise ekonomik olabileceği tahmin edilmektedir. Halihazırda 21,2 megavatlık kurulu güç işlemektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim, sözünüzü tamamlayın lütfen.

İBRAHİM ÇAKMAK (Devamla) - Güneş enerjisi teknik potansiyelimiz 76 000 000 ton eşdeğer petrol büyüklüğündedir. Jeotermal enerji potansiyelimiz 31 500 megavat olup, bu miktarın 500 megavatlık bölümü elektrik enerjisi üretimi için uygundur. Jeotermal enerji potansiyelimizin yüzde 10'luk bölümüyle 71 000 konut ısıtılmakta ve 28,5 megavatlık bölümü ise, elektrik üretim amaçlı kullanılmaktadır.

Enerji verimliliği, yaşam standartlarında hizmet ve üretim kalitesinde ve miktarında düşüşe neden olmadan enerji üretiminin azaltılmasıdır; yani, aynı enerjiyle daha fazla hizmet ve üretim yapmaktır. Enerjinin verimli kullanılıp kullanılmadığını gösteren en önemli gösterge, enerji yoğunluğu, yani, yurtiçi gayrî safî millî hâsıla başına tüketilen enerji miktarıdır. OECD ülkeleri ortalaması 0,19 iken, ülkemizde bu oran 0,38'dir. Bu da, bizim enerjiyi gerektiği kadar verimli kullanmadığımızı göstermektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Çakmak, lütfen, tamamlayın.

İBRAHİM ÇAKMAK (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Bugüne kadar yapılan çalışmalar, sanayide en az yüzde 20, ulaşımda en az yüzde 15, bina ve hizmet sektöründe en az yüzde 30 oranında olmak üzere, yaklaşık 2 Keban yatırımına eşdeğer olan, en az 3 milyar YTL tutarında tasarruf potansiyelinin olduğunu göstermektedir.

Değerli milletvekilleri, enerji tasarrufu, üretimde, konforumuzda ve işgücümüzde herhangi bir azalma olmadan enerjiyi verimli kullanmak, israf etmemektir, aynı işi daha az enerji kullanarak yapmaktır.

Özellikle doğalgaz ihtiyacı, içinde bulunduğumuz aşırı soğuk geçen bugünlerde daha da iyi anlaşılmaktadır. Doğalgaz ihtiyacımızın tamamına yakını ithal edilmektedir.

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığımız, önceki senelere göre daha ekonomik, daha lehimize yönelik anlaşmalarla bölge ülkelerinden doğalgaz alımına gitmesine rağmen, her şeyin kolay ve rahat olmadığını son günlerde yaşamaktayız. O yüzden, bir taraftan ülke menfaatlarına yönelik en uygun şartlarda enerji alımını sağlarken, öbür taraftan yenilenebilir enerji kaynaklarının harekete geçirilmesi bakımından, ar-ge çalışmalarının desteklenerek artırılması şarttır.

Enerji tüketiminin büyük bir kısmını oluşturan sanayi sektöründe, verimliliği düşük, yüksek enerji tüketen ve çevreyi kirleten teknolojilerden kaçınılmalı ve yüksek verimli, ekonomik, çevreci teknolojiye geçilmelidir.

Enerji tüketimimizin en az yüzde 80'ini ısıtma için kullandığımız dikkate alındığında, ısı yalıtım önlemlerinin alınması ve bu kayıpların azaltılmasının önemi açığa çıkmaktadır.

BAŞKAN - Sayın Çakmak, lütfen, tamamlayın konuşmanızı, lütfen.

İBRAHİM ÇAKMAK (Devamla) - Tamamlıyorum Başkanım.

Böylece, binaların yalıtımıyla, yüzde 25'ten yüzde 50'ye varan yakıt tasarrufu sağlamak mümkündür. Bu kaybın nelere mal olduğu ortadadır.

Enerji tasarrufu, doğru üretim, doğru planlama, doğru kullanım demektir. Enerji tasarrufunun, toplumun en küçük birimi olan aileden başlayarak bütün kesimlere yayılması ve her alanda ilgililerin ve yetkililerin tavizsiz kurallara uyması, insanî ve vicdanî bir görevdir.

Bu duygularla, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çakmak.

Efendim, Sayın Enerji Bakanımız söz istemiştir; açıklamalarda bulunacak ve cevap verecekler.

Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Tokat Milletvekilimiz Sayın İbrahim Çakmak'a da, bana bu açıklama fırsatını verdiği için, ayrıca, özellikle teşekkür ediyorum.

Bildiğiniz gibi, enerjide arz güvenliğinin -bu son günlerde yaşadığımız olayları da göz önüne alırsak- son derece önemli olduğunu böylece görüyoruz ve bu noktada, bu konuşmayı da fırsat bilerek, yaptığımız çalışmalar hakkında bilgi vermek istiyorum; çünkü, enerji tasarrufu ve enerji verimliliği, üzerinde en çok durduğumuz, önem verdiğimiz bir konu. Ancak, bizim bir amacımız daha var; tıpkı rahmetli Özal'ın ekonomiyi günlük hayatımızda kolay algılanabilir bir hale getirmesi gibi, biz de enerjiyi gündelik hayatımızda kolay algılanabilir, kolay anlaşılabilir bir hale getirmek istiyoruz. Bunun için de, çalışmalarımızı, bu düşünceyle sizlere detayıyla vermek istiyoruz.

Bu arada, yeri gelmişken şunu söyleyeyim: Bu yerli kaynaklar açısından, verdiğimiz önem açısından da güzel bir haberi vermek istiyorum bilhassa Zonguldak bölgesine. Zonguldak Taşkömürüne, hem yaptığımız iyileştirmelerle hem verim artırıcı çalışmalarla hem de yatırımlarımızın daha da artırılması amacıyla, 500 + 500 kişilik, ayrıca 38 kişi de ilave ederek, 1 038 kişilik bir kadroyu da çıkardık. Burada, hem Zonguldak bölgesinin üretimini artırmak, yerli kömüre ağırlık vermek hem de özellikle TTK'da başarılı bir şekilde sürdürdüğümüz çalışmalara destek olmak açısından sözümüzde de durmuş olduk. Bunu burada açıklamaktan da mutluluk duyuyorum. Hazine Müsteşarlığından bunun izni çıktı. İnşallah, bunları bir an evvel alır, yerli üretimimizi destekler, taşkömüründe verimimizi, üretimimizi daha da artırırız. Bu son olaylar gösterdi ki, enerji krizleri, yaşanan enerji krizleri son derece önemli; çünkü, enerji olmayınca hayat da duruyor, gördüğünüz gibi. Ancak, bundan epey ders almamız lazım. Bu dersi almak için de illa ki değirmenin durması gerekmiyor. Değirmen durduğu zaman değirmenci uyanırmış. Aslında, bu yapılan çalışmaların da düzgünlüğü, bu vesileyle, en azından görülmüş oldu.

Burada, enerji bağımlılığını azaltmak ve alternatif enerji kaynaklarını oluşturmak son derece önemli. Bunun için de, biz, alternatif enerji kaynakları üzerinde ciddî bir şekilde duruyoruz ve ulusal kaynaklara önem vererek güvenli, güvenilir, ekonomik ve verimli kaynakları devreye alıyoruz.

Burada bir kavramı özellikle sizlere sunmak istiyorum. Bu da "enerji yoğunluğu" diye bir kavram var enerji dünyasında, enerji sektöründe. Kullanılan enerji miktarını gayri safî millî hâsılaya böldüğünüz zaman çıkan rakamdır enerji yoğunluğu. Bu rakama baktığımız zaman, bizim ülkemizde, OECD ülkeleriyle bunu mukayese ettiğimiz zaman, yüzde 100 bir farklılık var; yani, OECD ülkelerinde bu 0,19'ken, bizde 0,38. Demek ki, burada da epey yapılacak işler var ve bu yapılan işleri de Elektrik İşleri Etüt İdaresi adlı genel müdürlüğümüz başarıyla sürdürmekte; hem eğitim vermekte sanayie hem de bununla ilgili özel projeler geliştirmektedir. Bununla ilgili olarak da şöyle bir etüt yaptık: Ulaşımda en az yüzde 20, normal olarak sanayide yüzde 30, bina ve hizmette de bu rakam aşağı yukarı yüzde 30 civarında yine ve buradan yaklaşık 3 milyar dolarlık bir tasarruf yapabileceğimizi ümit ediyoruz. Bunun için de bir eğitim veriyoruz. Bu eğitim neticesinde demir-çelikte yüzde 38'e varan bir verim elde ettik; cam sektöründe de, bu, yüzde 25'e varan bir verimdir. Böylece, dışarıya daha fazla döviz ödememizin önüne geçecek verimlilik çalışmalarıdır bunlar. Bundan dolayı da, ben, Elektrik İşleri Etüt İdaresine ve bu projelere katılan özel sektör firmalarını ve aynı zamanda Odalar Birliğini tebrik ediyorum; çünkü, onlarla birlikte, koordineli bir şekilde bu çalışmaları yaptık, bilinçlendirme çalışmalarını birlikte sürdürdük ve bununla ilgili olarak da bir de enerji verimliliği yasa taslağı hazırladık. Bu taslak eğer yasalaşırsa, sizlerin de olumlu katkılarıyla, inşallah, ülkemiz bir eksiğini daha tamamlamış olacak, dışa bağımlılığımızı, dışarıya ödediğimiz dövizleri böylece tasarruf etme imkânımız olacak.

Burada da yenilenebilir enerji kaynakları bizim için son derece önemli. Bu yasayı çıkarmıştık yine sizlerin de katkılarıyla ve şimdi, bu yasadan dolayı 600'ye yakın proje müracaatı oldu ve bu projelerin yaklaşık yarısını vatandaşlarımız kendileri geliştirdiler, müracaatlarını yaptılar. Bu da yaklaşık 10 000 megavatlık bir enerji kurulu gücü demektir. Bu da yine bizim yerli kaynaklarımıza bağlı güzel çalışmalardır. Sizin de beğeneceğinizi umduğum için burada açıklama fırsatı buluyorum.

Bunun dışında ilginç projelerimiz var. Bu projeler, belki, Türkiye'de oluşturulan sunî gündemler sırasında gereken yansımayı bulmuyor; ama, biz, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı olarak, bu güzel, verimli, faydalı çalışmaları, hiçbir aksama olmaksızın bunları oluşturuyoruz. Ben, öyle görüyorum ki, şu anda bile bu sunî gündemlerin şu bizim Genel Kurulumuzda bile hâkim olduğunu görüyorum; ki, bu konuya gerekli ilgiyi duyamadığımı da burada görüyorum dinleyicilerin katkılarından. Halbuki, bunlar, bizim ülkemizin dışa bağımlılığını, geleceğini, bekasını çok yakından ilgilendiren konular. Yani, bu enerji olmadığı zaman hayat duruyor; ama, nedense, dediğim gibi, buna gereken ilgi, maalesef gösterilmiyor.

Bunlardan bir tanesi, pompajlı hidroelektrik uygulamaları; yani, suyu barajdan akıttığınız zaman, fiyat farkından dolayı, günlük fiyat farkından dolayı, gece daha ucuz olduğu için, kullandığımız suyu tekrar pompalayarak barajı doldurmayı ve suyu tekrar kullanmayı düşünüyoruz. Bu çalışma, bazı ülkelerde uygulanıyor. Burada da biz bunun etüdünü yapıyoruz; suyu iki defa, üç defa kullanmak. Yani, bunu, fiyat farkından, gece-gündüz fiyat farkından faydalanarak, bunu tekrar, pompajla... Bunu kullanmak üzere bu etüdümüzü yapıyoruz. Pik saatlerindeki talebi karşılamak bakımından önemli çözümlerden bir tanesi. Yani, dışarıya doğalgaz parası ödemekten çok daha faydalı, çok daha verimli bir çalışma bu. En azından israfı da önlemiş oluyoruz.

İkinci bir konu; rüzgâr haritalarını çıkardık. Bunlarla ilgili olarak da 5 800 megavatlık bir potansiyel tespit ettik. Yani, bu, bir yerde, havadan para kazanmak gibi bir şey. Yani, bu rüzgâr boşa esiyordu ve biz bu 5 800 megavatlık şeyi tespit ettik. Tabiî, bunlar sözle olmuyor; araziyi gezerek oluyor, ölçüm yaparak oluyor, gece gündüz çile çekerek oluyor. Bu bakımdan ben teknik arkadaşları da burada yeri gelmişken kutluyorum; çünkü, bizim burada bir cümle olarak, bir paragraf olarak ifade ettiğimiz şeyler, aslında, bir yıllık, birkaç yıllık emeklerin sonucudur. En azından emeğe saygı açısından da bunun yine dikkatinizi çekmesi açısından sizlere sunuyorum.

Diğer taraftan, yakında bir rüzgâr enerjisi çalıştayı, hazırlık çalışması yaptık. Bununla ilgili -zaten yenilenebilir enerjiyle büyük bir artış meydana geldi, ilgi meydana geldi- bu çalıştayla da herkesi toparlayarak, burada değerli fikirlerini alarak projeleri gerçekleştirme imkânımız olacak.

Bu arada, güneş kolektörleri konusunda güzel çalışmalarımız var. Bilhassa tesisatın ulaşmadığı yerlerde biz bu güneş kolektörlerini ve güneş pillerini kullanmak istiyoruz. Yani, oraya ilave olarak hat döşemektense, masraf yapmaktansa, dağın başındaki bir direğe bu güneş pillerini koyarak, kendiliğinden yanan sönen güneş pilleriyle buraların aydınlatılması, hem emniyet bakımından hem de işin medeniyeti, uygarlığı bakımından son derece önemli. Bu çalışmaları da sürdürüyoruz.

Güneş kolektörleri konusunda: 11 000 000 metrekarelik, Türkiye'nin güneş kolektör kapasitesi var. Bunu artırmayı düşünüyoruz ve bunu güneş sobalarıyla destekliyoruz. Geçen de size bahsetmiştim güneş sobalarını. Bu, tüp gaza göre kendini iki yılda amorti ediyor ve doğrudan doğruya güneş enerjisiyle ısıtmayı sağlayan, hatta yemek pişirmeyi sağlayan güneş sobaları… Bunları yaygınlaştırmak istiyoruz. 100 tanesini ürettik ve bunları hem satıyoruz hem de tanıtıyoruz. Yani, bu güneş kolektörleri... Lütfen arkadaşlar, özellikle, bunların üzerinde ciddî olarak durmamızda yarar var; çünkü, kırsal bölgede çok verimli.

AHMET IŞIK (Konya) - Ne kadar?

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - 300 000 000 lira civarında; ama, bunun üretimini artırırsak, maliyetini daha da düşürmemiz mümkün ve bunun pilot üretimini sürdürüyoruz.

Bu arada, belki bunu... Özel sektörde olsa, kokteyllerle filan tanıtılırdı bunlar; basın mensupları çağırılır, reklamlar verilir, bunlar yapılırdı. Biz, şu anda özel bir bina yapıyoruz, tipik bir örnek bina yapıyoruz. Bu binada, bütün enerji verimliliğiyle ilgili, enerjideki yeniliklerle ilgili uygulamaların hepsini buraya koymak istiyoruz. Binayı yaptık, şimdi, buna yerleştiriyoruz aletleri ve buradaki yaptığımız çalışmada, mesela, düşük yayınımlı çift cam kullanımını bilimsel olarak, teknik olarak burada kullanmak istiyoruz. Ayrıca, özel boyalarla ve tuğla sistemleriyle, inşaat malzemeleriyle burada verimliliği artıran bir uygulama yapıyoruz. Yani, gelen insan bu binayı gezecek, görecek, eliyle tutacak, gözüyle görecek ve projelerini gerçekleştirecek. Bunun mimarî projelerini hazırladık, mühendislik projelerini hazırladık. Binanın kaba inşaatı, her şeyi bitti. Şimdi, mart ayında biz bunun açılışını yapacağız.

Burada bir uygulama daha var. Toprak altındaki sıcaklığı da kullanan ısı pompaları kullanıyoruz. Toprak altında kullanılan ısı pompaları; yani, toprağın sıcaklığından faydalanıyor. Kışın ve yazın bu sıcaklığı, bu ısıyı kullanan bir yapı bu ve aynı zamanda sera ve tromb duvar uygulamaları, güneş pili uygulamaları, hepsini ele alan, güneş kolektörünü de ele alan bir örnek bina. Eminim, bu binayı gören inşaat mühendisleri, mimarlar, burada, belki de bunu uygulamaya geçicekler ve en azından bina kullanımındaki yüzde 30'luk bir tasarrufu burada karşılama imkânımız olacak.

Onun dışında, gene bir enerji tarımı konsepti geliştirdik; enerji tarımı... Yani, petrolü biz hem yeraltında arıyoruz, doğalgazı hem yeraltında arıyoruz hem de aynı zamanda tarlada enerji tarımıyla bunları üretmeye çalışıyoruz. Bunlardan bir tanesi, biyoyakıt kullanımıdır, biyodizeldir. Her ne kadar, kanunda bazı eksiklikleri halen tamamlanamadığı için bunun bazı suiistimalleri de olmakla beraber, çok hayırlı bir çalışmadır bu. Bitkilerden mazot elde ederek, dışarıya ödediğimiz parayı daha az kullanma imkânımız ve kendi kaynaklarımızı, hem tarımı harekete geçirecek hem de istihdama önemli katkılarda bulunabilecek bir çalışmadır bu.

Bir de, gene, biyoetanol dediğimiz, burada alkol elde ederek -şeker dahil olmak üzere- bununla da benzinin yerine ikame edeceğimiz bir yakıt söz konusu. Buradan, bu alanlardan 1,25 milyon ton biyodizel ve 3,25 milyon ton da biyoetanol üretebilecek bir kapasitemiz var. Yani, biz "karanlıktan şikâyet edeceğine bir mum yak" diyen Konfüçyüs'ün sözünü uygulayan, iş yaparak uygulayan bir hükümetiz, bir bakanlığız ve bunu da yaparak, ispat ederek, göstererek bunları yapıyoruz. Bundan dolayı da, yaptığımız çalışmaları sözle, iddiayla değil, ispat ederek bunları ortaya çıkarıyoruz. Şu anda, bu sektörün üretim kapasitesi de yaklaşık olarak 800 000 tona ulaşmıştır.

Yeri gelmişken, bir de, bu son gelişmeler hakkında size bilgi vereyim, özellikle doğalgazdaki depo ve diğer konularla ilgili. Biliyorsunuz, Türkiye, yirmi senedir doğalgaz kullanıyor; fakat, bu doğalgaz kullanmanın neticesinde, depolarını filan yapmamış. Bir apartman düşünün ki, su deposu olmayan bir apartman. Böyle bir yapıyla karşı karşıyaydık biz. Gelir gelmez, kolları sıvadık, böyle bir şeyin de olabileceğini düşünerek, Silivri'deki yeraltı deposunu şu anda son sürat bitirmeye çalışıyoruz, inşallah haziran ayında bitecek. Buradaki kapasite 1,6 milyar metreküp doğalgazdır ve hatta, bu doğalgazı, en son yaptığımız toplantıda, belki 2 milyar metreküpe çıkarma ihtimali de var, bunu da projelendiriyoruz. Bunu yaptığımız zaman, önemli bir eksik, bilhassa Marmara Bölgesinde -ki, doğalgazın kullanımının 1/3'ünü bu bölge yapıyor- inşallah bunu gerçekleştireceğiz.

SALİH GÜN (Kocaeli) - Kaç günlük bu stok?

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Onun dışında, bir de, Tuz Gölünün altında çalışmalar var. Bunun da, biz geldiğimizde, 2001 yılında, ihalesi yapılmış bu projenin; fakat, nedense, bir anlaşmazlık çıkmış konsorsiyumla. Bunu da 2004 yılına kadar durdurma kararı almışlar, şerh düşmüşler. Yani, 2001 ile 2004 arasında yaprak kımıldamamış. Biz, bunlarla da anlaştık -daha evvelden, bu olaylar olmadan önce- mühendislik ihalesi yapıldı; ayrıca, Dünya Bankasından kredisi de çıktı, o da yoğun bir şekilde sürdürülmeye çalışılıyor.

Dünyaya baktığımız zaman, herkes tedbirini zamanında almış; ama, demek ki, bizim arkadaşlarımız o zamanlar biraz daha başka şeylerle ilgilenmişler. Amerika Birleşik Devletlerine baktığımız zaman, 417 tane deposu var ve toplam tüketimin yüzde 18'ini depolarla sağlıyor. Rusya, 23 tane büyük deposu var, yüzde 27'sini depolayarak karşılıyor. Ukrayna'ya bakıyorsunuz, yüzde 49'unu depolayarak karşılıyor. Bu, aynı zamanda, yaz-kış fiyat farkını da ulaştırıyor. Almanya yüzde 19'unu, İtalya yüzde 30'unu depolayabiliyor tüketiminin, bizde ise sıfırdı bu. Bunu da yapmak bize kısmet oldu; şimdi, onu yoğun bir şekilde gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Biz, dediğim gibi, hem fiyatları düşürüyoruz -üçünde de, Mavi Akım da dahil, düşürüyoruz- hem al ya da ödedeki miktarı düşürüyoruz hem deposunu yapıyoruz. Yani, geçmişteki eksiklikleri tamamlamak bizlere nasip oldu, demek ki bizim de görevimiz buymuş, bunları da memnuniyetle yapıyoruz.

Fiyatları da, dediğim gibi, en uygun kullanan ülkelerden bir tanesiyiz. Biz, dünyada en pahalı doğalgaz kullanan ülke değiliz, ikinci ülke de değiliz, bunu da tekrar tekrar, bir defa daha söyleyeyim. Yani, biz, doğalgazı en uygun fiyatlarda kullanan ülkelerden bir tanesiyiz. Bunu yapmamızın sebebi de, bu yaptığımız pazarlıklarla kazandığımız avantajlardır, al ya da ödedeki miktarlardan kazandığımız 40 milyar metreküptür ve bundan da ötesi, daha faydalısını söyleyeyim, bu göze pek gözükmüyor, biz eğer bu 40 milyar metreküp ve benzeri miktarlardaki düşüşü sağlamasaydık, kömüre ve suya ağırlık veremezdik; kömür kullanılmadan dururdu daha evvelden olduğu gibi, barajlar da boşa akardı. Biz, her yıl, barajlardan 5 milyar dolarlık enerjiyi denize akıtıyoruz. Bunda da, bu doğalgaz anlaşmalarının etkisi çoktur; hem depo yapmamışız hem anlaşmalara gerekli maddeleri koymamışız. Adam vermediği zaman gazı, biz onların peşinde dolaşıyoruz. Sadece ufak bir para cezası kesebiliyoruz. Para cezası benim derdimi çözmüyor, benim derdimi çözmesi gereken şey, alamadığım gazdır. Yani, al paranı deyip cezayı ödeyerek bundan kurtulamayız. Bunlar da anlaşmalarda olmayan şeyler. Bir de bunların parasını tarımla ödüyormuşuz biz; yani, tarım ürünleriyle, fındıkla, narenciyeyle ve mühendislik hizmetleriyle ödeniyormuş. Bu da, bir yıldan sonra, 1993 yılından sonra kalkmış.

Bütün bu işlerin olduğu tarihlerle bu tarihler üst üste geliyor. Buna özellikle dikkatinizi çekmek isterim. Ve barajların kullanılmaması da bu zamanlara rastlıyor, kömür santrallarının kullanılmaması da bu zamanlara rastlıyor.

Ve biz bu krizi gerçekten iyi yönettik. Belki kamuoyu bunun tam farkında olmayabilir; çünkü, biz de bunları anlatmayı beceremiyoruz, anlatmayı da sevmiyoruz. Ama, yeri gelmişken şunu söyleyeyim: Çünkü, olmayan enerji, en pahalı enerjidir. Verimliliği bir yana bırakın -verimlilikte de gayet başarılı çalışmalar yapıyoruz- olmayan enerji, en pahalı enerjidir.

Bakınız, bizim, şu kriz sırasında gelmeyen gazdan dolayı, 20 000 000 metreküplük günlük gazı biz elektrikte kullanıyorduk. O gaz gelmeyince de bütün santrallar bitecekti, duracaktı; yani, elektrik sıkıntısı çekecektik. Biz, çok şükür, kömür santrallarına ağırlık vererek, barajlara daha evvelden ağırlık vererek buraya yüklendik; hem kömür santrallarını sonuna kadar kullandık hem barajları sonuna kadar kullandık ve bundan dolayı da elektrik sıkıntısı çekmedik. Yoksa, yaklaşık yüzde 75 düşen, daha doğrusu yüzde 25 düşen, yüzde 75'lik bir gaz miktarıyla -ki, biz elektriğimizin yüzde 44'ünü doğalgazdan üretiyoruz, bunu biz 39'a düşürdük- bu eksiklik bizim elektrik şebekemizi perişan edebilirdi. Çok şükür, aldığımız tedbirlerle bu krizi başarıyla yürütmemiz mümkün oldu. Bundan dolayı da ben bütün arkadaşlara katkılarından dolayı teşekkür ediyorum.

Kısacası, biraz önce de söylediğim gibi, enerji tasarrufu son derece önemlidir; ama, biz enerji tasarrufunu olmayan enerjiyle yapmaya çalışmıyoruz; hayatın kalitesini düşürerek, karanlıkta bırakarak tasarruf yapmıyoruz; iki lambadan birini söndür diyerek tasarruf yapmıyoruz. Hem biz enerjimizi kullanacağız her taraf pırıl pırıl olacak hem de tasarrufu verimlilik açısından yapacağız. Amacımız ve hükümet politikamız budur.

Ben bu vesileyle, hepinize saygı ve sevgiler sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

Gündemdışı ikinci söz isteği, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kurun prim alacaklarıyla ilgili olmak üzere, İstanbul Milletvekili Sayın Ünal Kacır'a aittir.

Buyurun Sayın Kacır. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

2.- İstanbul Milletvekili Ünal Kacır'ın, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kurun prim alacaklarının yeniden yapılandırılmasının sağlayacağı yararlara ilişkin gündemdışı konuşması

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sosyal güvenlik prim alacaklarının yeniden yapılandırılması kanun tasarısı hakkında gündemdışı söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi en derin saygılarımla selamlarım.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; her hafta sonu, seçim bölgem İstanbul'da sanayici ve esnaflarımızla görüşüyorum. Onların, bu kanunu ne kadar yakından takip ettiğini, çıkmasını nasıl beklediklerini biliyorum. Her gittiğimiz dükkânda, her gittiğimiz işyerinde, bize, bu konuyu soruyorlar. Hangi şartlarda ödeme yapabileceklerini, taksitlendirmenin nasıl yapılması gerektiğini, uzun uzun, ince ince anlatıyorlar. Söylemeliyim ki, kanunun hazırlık çalışmaları sırasında onların talepleri doğrultusunda hareket etmeye gayret ettik ve sanıyorum, talepleri büyük ölçüde de karşıladık. Esnaf ve sanayicimiz, asla borcuna itiraz etmiyor; sadece, ekonomik krizlerle, fahiş faizlerle yükselmiş tutarların ödenebilecek noktaya getirilmesini istiyorlar.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2001 Şubat krizinden sonra Türk ekonomisi, tarihinin ikinci büyük daralmasını, küçülmesini yaşadı. Krizle birlikte; ekonomi yüzde 8,5-9 daraldı, millî gelir 51 milyar dolar azaldı, kişi başına millî gelir 725 dolar geriledi, 19 banka, 125 000 işyeri kapandı, 1,5 milyon kişi işini kaybetti, Hazinenin faiz ödemeleri yüzde 100 oranında arttı ve içborç stoku 2000 yılının dört katına ulaştı. Ekonomik sıkıntılar içerisindeki işverenlerimiz, esnaf ve sanatkârlarımızdan birkısmı vergilerini ödeyemediler, birkısmı sosyal güvenlik primlerini yatıramadılar; elektrik borçlarını ödeyemeyenler var; çiftçilerimiz tarım kredi borçlarını ödeyemediler; toplumumuzun üreten kesimi ciddî sıkıntılar içerisine düştü o günlerde. Sonuç, ağır bir yoksulluk oldu.

Beceriksizce ülkemizi krizden krize sokanlar, 2002 seçimleriyle, milletimiz tarafından toptan tasfiye edildiler. Onlar, bugün, veballeriyle baş başa kalmış bulunmaktalar. Ancak, olan, bu millete oldu; sanayicimize, esnafımıza, işçimize, çiftçimize oldu, olan, çocuklarımızın geleceğine oldu.

AK Parti, 2002 Kasımında, bütün bu yaraları sarmak üzere milletimiz tarafından görevlendirildi. Hükümetimiz, büyük yıkımın izlerini silmek, milletimizin yüzünü yeniden güldürmek için harekete geçti. Vergi Barışı Yasasıyla, ödenemeyen vergi borçlarını yeniden yapılandırdık, hem sanayicimizi, esnafımızı, işadamımızı sıkıntıdan kurtardık hem de umulanın da üzerinde, kamuya, 4,7 katrilyon lira gelir sağladık. 2002 yılında 211 000 çiftçimizin kapısına haciz memuru dayanmıştı. 2,7 katrilyon liralık borcun 1,5 katrilyon lirasını sildik, kalan 1,2 katrilyon lirasını yeniden yapılandırdık.

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Şimdi 10 katrilyon lira oldu.

ÜNAL KACIR (Devamla) - Elektrik borçlarını yeniden yapılandırdık, ödemelerde kolaylıklar sağladık. Bunların hepsi çok müspet sonuçlar verdi.

Aynı dönemde, SSK ve Bağ-Kur alacaklarını da, 4958 sayılı Kanunla yeniden yapılandırdık. Ancak, sanayici, esnaf ve işadamlarımız, hem vergi borçlarını hem de sosyal güvenlik prim borçlarını birlikte ödemekte büyük sıkıntı çektiler. O günün şartları içerisinde daha uygun bir yapılandırma da getirilememişti. O tarihten beri, SSK prim borcu bulunan işverenlerimiz ile Bağ-Kur prim borcu bulunan esnaf ve sanatkarlarımız ve çiftçilerimizin beklentileri devam etti. Bu beklenti içerisinde, SSK ve Bağ-Kurun tahsilatları maalesef, düştü ve sıkıntı giderilemedi.

Sayın Başkan, Sayın milletvekilleri; özellikle esnaflarımız, prim ödemelerini yapamadığı için Bağ-Kurun sağlık hizmetlerinden de yararlanamadılar, Bağ-kura kayıtlı diye yeşil kart da alamadılar. Bugüne kadar çalışmış, üretmiş, bu ülkenin geleceğine katkıda bulunmuş binlerce insan, çocuğunu doktora götüremez duruma geldi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim.

ÜNAL KACIR (Devamla)- İşte, bu tasarı, böyle bir mağduriyetin ortadan kaldırılmasını hedeflemektedir.

Sayın Başkan,sayın milletvekilleri; tasarı, alt komisyonda detaylı olarak görüşülmüş, iktidar ve muhalefet milletvekilleri ciddî katkılarda bulunmuş ve yoğun bir çalışma sonucunda, bayram öncesinde Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülüp, Meclis gündeminde yerini almış bulunmaktadır. Muhtemelen bu hafta içerisinde Meclisimizin gündemine gelecek olan 18 maddelik tasarının, iktidarıyla muhalefetiyle bütün milletvekillerimizin ilgisi ve katkısıyla, halkımızın beklentileri doğrultusunda bir an evvel yasalaşarak, vatandaşlarımızın sıkıntılarının çözüleceğini ümit ediyorum.

Önümüzdeki günlerde, sosyal güvenlik kurumlarının tek çatı altında toplayacak bir büyük reform hareketini hep birlikte gerçekleştireceğiz. Bu kanunla da, sosyal güvenlik reformundan önce yeni temiz bir sayfa açılacak, sanayici ve esnafımız devletiyle barışmış olacaktır. Bu kanunla, hem sanayici, esnaf ve işadamlarımızın sıkıntıları giderilecek…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN -Sayın Kacır, konuşmanızı tamamlar mısınız.

ÜNAL KACIR (Devamla ) - Tamamlayacağım, teşekkür ediyorum.

... hem de Sosyal Sigortalar Kurumunun 5 katrilyonu aşan, Bağ-kurun 17 katrilyonu aşan alacaklarının tahsili büyük oranda sağlanmış olacaktır; artık, sistem rayına oturmuş, işler hale gelmiş olacak, sosyal güvenlik kurumlarını artarak devam eden açıklarının azalması bir nebze sağlanmış olacaktır.

Konuşmamın başında da belirttiğim gibi, sanayici, esnaf ve çiftçimiz, bu tasarının Meclisten bir an önce geçmesini bekliyorlar. Bilhassa Bağ-Kur sigortalısı esnaf ve sanatkârlarımız ile çiftçilerimiz, yeniden sağlık karnesi alarak, çocuklarını doktora götürebilecekleri bir imkânın kendilerine sağlanmasını bekliyorlar.

22 nci Dönem Parlamentosu olarak, bu beklentiyi, gecikmeden, elbirliğiyle, karşılayacağımızı ümit ediyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kacır.

Hükümetin söz isteği?.. Yok.

Gündemdışı üçüncü söz, belediyeler hakkında, Kocaeli Milletvekili Sayın Salih Gün'e aittir.

Buyurun Sayın Gün. (CHP sıralarından alkışlar)

3.- Kocaeli Milletvekili Salih Gün'ün, Belediye Yasasının yanlış uygulanmasının meydana getirdiği sorunlara; yolsuzlukların ve usulsüzlüklerin önlenmesi ve belediyelerin hizmetlerini daha verimli bir şekilde yapabilmeleri için alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

SALİH GÜN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; belediyelerle ilgili gündemdışı söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yoğun kış koşullarında, halka hizmet için, mesailerini ikiye katlayarak, dondurucu soğuğa rağmen, sokaklarda görev yapan, Türkiye'de, başta belediye çalışanları ve amme hizmeti yapan herkese saygılarımı ve teşekkürlerimi sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, Belediye Yasasıyla ilgili cumhuriyet tarihinin en büyük yanlış uygulaması bu dönemde yaşanmıştır. Son yerel seçimlerde, belediye başkan adayları, Anayasanın 127 nci maddesine göre seçilmişler, coğrafyalarındaki sınırlarının belde, ilçe ve il belediye başkanları olmuşlardı. Biz ne yaptık; yeni bir yasayla, seçilen birçok belediye başkanının başına büyükşehir belediye başkanını getirdik, bütün yetkileri bunlara vererek Türkiye'de 16 tane yeni büyükşehir cumhuriyeti oluşturduk. Birbuçuk iki yıllık uygulamada, israfçılık, particilik, adam kayırma, adamına göre imar tadilatları her gün kamuoyuna yansımaktadır.

Kocaeli-Gebze'de, ormanlar, sahiller birilerine sanki satılmış gibi yapılaşmaya müsaade edilmekte, toplukonut diye birileri orman arazilerini, organize sanayi diye Hazine arazilerini dilediği gibi kullanmaktadırlar.

Yine, Kocaeli'nde, büyükşehir sınırları içerisinde, Alikâhya Belediyesinin imar durumu üç kattır. Burada üç kat ruhsat verilmesi gerekirken, imar tadilatı yapılmadan, beş kat, hatta yedi kata göz yumulmaktadır. Şikâyetler olmasına rağmen, yetkililerin hiçbirinin kılı kıpırdamadığı gibi, bakanlıktan müfettiş de gönderilmemektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Avrupa eşiğindeki Türkiye'de üç gün kar yağdı, 15 000 yerleşim alanının yolu kapandı. Köy Hizmetleri dağıtıldı, bu bunun içindir; bu yerleşim yerleri yetim kaldı.

TEK özelleştirildi, aracı gereci yetersiz şirketler elektrik arızalarını gideremedi.

İstanbul Çamlıca'ya, Ümraniye'ye üç gün ulaşamayan en büyük İstanbul Belediyesi; hâlâ yolu kapalı Kocaeli-Kandıra-Teksen yerleşim alanına, ne il genel meclisi ne belediye ulaşamamıştır. Bitlis'teki ne yapsın, Ardahan'daki, Yozgat'taki, Tokat'taki köylerimiz ne yapsın?!

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; muhtelif defalar bu kürsüden söyledim; bu seçimlerden sonra çıkan Yerel Yönetimler Yasası hemen uygulamaya geçildiği için, seçmediği başkan tarafından yönetilmek durumuna getirildiği için, dünyanın hiçbir yerinde, demokrasiyle idare edilen ülkelerde, seçim listesinde ismi olmayan -o başkana- oy kullanılmayan başkan tarafından yönetilemez. Bu tamamen yasadışı; demokrasiyle idare edilen hiçbir ülkede böyle bir şey yoktur.

Bu Meclisin çıkardığı yasaya saygımız sonsuz. Bir dönem sonraki seçimde kullanılır diye söylenseydi, gayet normal, herkes ona göre hesabını kitabını yapar, aday olur, ona göre belediye başkanı olurdu. Bir ilde -maaş ödeyemeyen- işçileri çıkarırken belediyeler, İstanbul Büyükşehir Belediyesi İstiklal Caddesini Çin granitleriyle kaplıyor. Türkiye dışarıya granit ihraç ediyor, İstanbul Belediyesi granit ithal ediyor. Bedava da alsan yakışmıyor Sayın Başkan! Kimden alındı, kim taşıdı, kim önerdi, tabiî, bilmiyorum. Yanlış işler yapılıyor. Birçok belediye, kaçak diye, kömürlere el koyuyor. Neden; kükürt oranı yüksek, kalitesiz kömür diye. Bu kömürler ne oluyor; politika yapmak için, fakir fukara babası kesilen büyükşehir belediye başkanları tarafından halka dağıtılıyor. O zaman, sanki, kükürt oranı düşük ve çevreyi kirletmiyor.

Bu yasa, halkın burnunun dibindeki hizmetleri kilometrelerce ileriye götürmüştür. Birçok belediyenin ambulansı, itfaiyesi, iş makineleri büyükşehirlere alınmış.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayın.

SALİH GÜN (Devamla) - Teşekkür ederim Başkanım.

Beldeleri köy, ilçeleri belde yapan, halkın seçtiği başkanların meclis üyesi olduğu bu yasayı derhal durdurup, yeni bir yasa oluşturana kadar belediye başkanlarını rahat bırakalım.

Değerli arkadaşlar, büyükşehirler, şu anda, diğer belediyelerin paylarından yüzde 25'ini belediye büyükşehir payı diye alıyorlar, hizmet karşılığı diye. İzmit'te İZSU'nun yüzde 10'unu alıyor. Bir de, belediyenin borcu varsa, yüzde 40'ını, biriken borçlara kesilmek üzere, buraya geldiler, mutabakata vardılar.

Elini kolunu bağladınız; hiç olmazsa, işçisinin maaşını vermek için, bunlara, bu zorluğu çıkarmayalım. Bundan sonraki belediyeler, Avrupa eşiğindeysek, Amerika Birleşik Devletlerindeki kasırgayı göz önüne almalı, Asya'daki tsunamiyi göz önüne almalı, Pakistan'daki depremi göz önüne almalı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Gün, son sözlerinizi söyler misiniz.

SALİH GÜN (Devamla) - Teşekkür ederim; toparlıyorum.

Kışın bu kadar şiddetli olduğunu görüyorsak, yazın kavurucu sıcaklara göre de, belediyenin üzerine düşen görevi, hükümetle el ele vererek, belediyeciliği bu şekilde yapmalıyız. Büyükşehir belediye başkanlarının "İran'dan, Rusya'dan gelen gaz bir gün kesilirse, bir günlük stokumuz yok" demesi yakışmıyor. Biraz önce, Bakanımdan dinlediğimize göre, bunun için de tedbir alınıyor.

Bu vesileyle, bu kış şartlarında çalışan bütün belediye çalışanlarına çok teşekkür ediyorum, bu söz hakkını bana verdiği için büyük Başkanıma da saygılar sunuyorum, Genel Kurula da saygılar sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gün.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin 2 önerge vardır; ayrı ayrı okutup, bilgilerinize sunacağım.

Buyurun:

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek ve 42 milletvekilinin, amatör sporların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/332)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Spor, insanlık tarihiyle ortaya çıkan ve gelişen, her çağda şekil değiştirmekle beraber aynı amaç doğrultusunda varlığını gösteren sosyal bir olgudur.

Spor, esas itibariyle, insanın güçlü olmasını ve hayattaki mücadelede kurallar çerçevesinde kazanmayı esas alan ve üretken bir nesil yetiştirmede rol oynayan bir etkinliktir. Bu bakımdan, gerek ulusal, gerekse uluslararası düzeyde önemli bir yere sahip olan spor, giderek, daha organize bir şekilde yapılmaktadır. Bu nedenle, spor, her ülkenin devlet politikası içerisinde önemli bir yer tutmaktadır.

Ülkelerin tanıtımında ve ulusal bilincinin geliştirilmesinde sporun rolü yadsınamaz. Bu gerçeği bilen Mustafa Kemal Atatürk, Türk gençliğinin millî kültürüne sahip çıkması ve ülkelerarası alanda başarılı olması amacıyla 3530 sayılı Beden Terbiyesi Kanununun çıkmasını sağlamıştır.

Anayasa ve yasalarla korunan Türk sporunda, bir taraftan para karşılığı yapılan, yani profesyonel spor; diğer taraftan da yalnızca amatör bir anlayışla yapılan spor faaliyetleri arasında, her bakımdan giderek artan bir uçurumun açılmakta olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Özellikle, güreş, halter, atletizm, boks vb gibi uluslararası düzeyde ülkemizi başarıyla temsil eden spor dallarında, sporcu, antrenör, yönetici ve diğer destek personelinin parasal durumu, yürekler acısıdır. Amatör sporcular, gerek düzenli bir gelir yönünden gerek kamu kaynaklarından sağlanan yolluk ve gündelikleri bakımından gerekse de ulusal değerlendirme ve ödüllendirmelerde, hakları olan destekten yoksundur.

Ne yazık ki, toplumun amatör sporlara olan ilgi ve desteği çıkarılan "teşvik yasalarına karşın" çok sınırlı bir düzeyde kalmaktadır. Amatör spora sağlanan kimi destekler de bu destekleri sağlayan vakıflar ve kişiler tarafından, kötüye kullanılabilmekte, siyasal, dinsel ve ekonomik çıkara konu olabilmektedir.

Bu nedenle, amatör spor dallarının durumunun ayrıntılı bir biçimde incelenmesi; bu konuda gerekli çözüm önerilerinin geliştirilmesi ve yasal düzenlemelerin yapılabilmesi için gerekli ve zorunludur.

Bu nedenlerle, Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün 104 üncü ve 105 inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını istiyoruz.

Saygılarımızla.

 1.- Yakup Kepenek   (Ankara)

 2.- Mehmet Sevigen    (İstanbul)

 3.- Muharrem Kılıç        (Malatya)

 4.- Mehmet Ali Arıkan               (Eskişehir)

 5.- Mehmet Vedat Yücesan               (Eskişehir)

 6.- Ali Cumhur Yaka                   (Muğla)

 7.- Atilla Kart                   (Konya)

 8.- Uğur Aksöz                                        (Adana)

 9.- Yılmaz Kaya                                            (İzmir)

10.-Feridun Fikret Baloğlu                (Antalya)

11.- N. Gaye Erbatur       (Adana)

12.- Atila Emek                                       (Antalya)

13.- Nail Kamacı                                    (Antalya)

14.- Gürol Ergin                                          (Muğla)

15.- Osman Kaptan    (Antalya)

16.- Ali Arslan                                                   (Muğla)

17.- Tuncay Ercenk     (Antalya)

18.- Mehmet Ziya Yergök                   (Adana)

19.- Abdulaziz Yazar          (Hatay)

20.- Nurettin Sözen           (Sivas)

21.- Mehmet Kartal             (Van)

22.- Nadir Saraç                                   (Zonguldak)

23.- Mehmet S. Kesimoğlu              (Kırklareli)

24.- Mehmet Boztaş        (Aydın)

25.- Mehmet Küçükaşık   (Bursa)

26.- Enver Öktem                                          (İzmir)

27.- Fuat Çay                     (Hatay)

28.- Mehmet Mesut Özakcan                    (Aydın)

29.- Kâzım Türkmen      (Ordu)

30.- Hasan Ören                                         (Manisa)

31.- Bülent Baratalı        (İzmir)

32.- Ali Kemal Deveciler (Balıkesir)

33.- Ahmet Yılmazkaya             (Gaziantep)

34.- Necati Uzdil                                    (Osmaniye)

35.- Erdal Karademir    (İzmir)

36.- Abdurrezzak Erten                     (İzmir)

37.- Enis Tütüncü                                 (Tekirdağ)

38.- Hakkı Ülkü                                             (İzmir)

39.- Bihlun Tamaylıgil                (İstanbul)

40.- Rasim Çakır                                          (Edirne)

41.- Mevlüt Coşkuner   (Isparta)

42.- Mustafa Yılmaz (Gaziantep)

43.- Mustafa Gazalcı      (Denizli)

Gerekçe:

Ülkemizde, halkın spora etkin bir biçimde katılması, gelişen ülkelerle karşılaştırıldığında çok sınırlı kalmaktadır.

Diğer nedenleri yanında, bu eksikliğin en önemli nedeni, toplumda amatör spor kültürünün yeterince gelişmemiş olmasıdır.

Gerçekte de amatör spor konusunda derli toplu bir ulusal program olduğu ve bunun uygulandığı öne sürülemez.

Ülkemizin en büyük şansı, spor yapma hevesiyle dolu genç bir nüfusa sahip olmasıdır. Bu durum, her yönüyle doğru değerlendirilmelidir.

Böyle bir politikanın oluşması için öncelikle amatör sporlardaki durumun sağlıklı bir biçimde araştırılması ve yasal düzenlemeler dahil, gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir.

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Şimdi, ikinci önergeyi okutuyorum:

2.- İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü ve 43 milletvekilinin, 19.1.2006 tarihinde yapılan Türkiye Futbol Federasyonu seçimlerine müdahale edildiği iddialarının araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/333)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

19.01.2006 tarihinde yapılan Türkiye Futbol Federasyonu Olağanüstü Genel Kurulu öncesinde ve genel kurul sonrasında yaşanan tartışmalar Türk futbolunun ve futbol camiasının idarî açıdan büyük bir kaosa sürüklendiğini gözler önüne sermiştir. Teknik açıdan dünya futboluna göre büyük bir düşüş yaşayan futbolumuzdaki şike iddiaları henüz tam olarak aydınlatılmamışken, idarî anlamda da iktidar partisi AKP'nin doğrudan müdahaleleriyle futbolumuz, bir siyasî ve ekonomik rant çekişmesinin merkezine dönüştürülmüştür.

Futbol Federasyonu eski başkanlarından Haluk Ulusoy'un seçimlere girme hakkını Anayasa Mahkemesinin verdiği bir karar sonucu tekrar kazanmasının ardından spordan sorumlu Devlet Bakanı Sayın Mehmet Ali Şahin'in kendi sorumluluk alanında bulunan bir konuda, Haluk Ulusoy ve yönetimine ilişkin olarak bugüne dek dile getirmediği ve herhangi bir girişimde bulunmadığı birtakım iddiaları gündeme getirmesi, kamuoyunda bakanın, Federasyon yönetimi seçimlerinde açıkça bir taraf olduğuna dair kuşkular uyandırmıştır.

Seçimlere Ayhan Bermek'in listesinden giren ve Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın yakın arkadaşı olan Hasan Doğan'ın, bir televizyonumuza verdiği mülakatta seçimi Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ve Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a yakınlığıyla bilinen Trabzonspor Kulübü Başkanı Nuri Albayrak'ın girişimleri sonucu kaybettiklerini açıklaması ve iki AKP'li milletvekilinin de bu sonuca etki ettiğini savunması yine İktidar Partisinin futbolumuza olan müdahalelerinin açık kanıtları niteliğindedir.

Futbol günümüzün en büyük kitlesel eğlence kaynağı ve bir büyük endüstridir. Televizyon yayın gelirleri, Süper Ligin ve Türkiye Kupasının isim haklarından elde edilen gelirler, İddaa oyunundan sağlanan gelirler, futbolun Türkiye'de de büyük bir sektör haline geldiğini göstermektedir. Ancak, özellikle 2002-2003 sezonundan bu yana yaşanan şaibeler, şikeler, kimi takımların organize bir şekilde ligden düşürülmesi bu spora ve endüstriye darbe vurmaktadır. 2002-2003 sezonunun son haftasında oynanan Diyarbakırspor-Elazığspor maçı ve İstanbulspor-Altay maçlarının taşıdığı şike ve teşvik primi iddiaları unutulmamıştır. Son olarak Trabzonsporlu futbolcu Gökdeniz Karadeniz'in bazı arkadaşlarıyla maçlardan biri üzerine organize bir şekilde bahis oynaması ve ciddi bir ceza almadan önümüzdeki günlerde tekrar sahalara dönecek olması futbolumuzun içinde bulunduğu rezaleti gözler önüne sermektedir.

Spor, doğası gereği, çekişmeye ve yarışmaya dayanan bir alandır. Bu nedenle yönetim ve denetim alanında boşluklar ya da karışıklıklar ortaya çıktığında spordaki bu yarışma anlayışı yerini şiddete bırakmaktır. Ölümle veya yaralanmayla biten şiddet olayları yaşanmakta ve her an bir tehdit olarak sporumuzu gölgelemektedir.

Bu nedenlerle AKP Hükümeti ile AKP'li yönetici, milletvekili, belediye başkanı ve üyelerin, 19.01.2006 tarihinde yapılan Türkiye Futbol Federasyonu Olağanüstü Genel Kurulundaki yönetim kurulu seçimlerine olan müdahalelerinin araştırılarak, yol açtıkları sorunların ve suç olaylarının belirlenmesi ile futbola siyasî müdahalelerin engellenmesi için alınması gereken tedbirlerin saptanması amacıyla, Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün 104 üncü ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.               22.01.2006

 1.- Hakkı Ülkü                                             (İzmir)

 2.- Erdal Karademir    (İzmir)

 3.- Canan Arıtman       (İzmir)

 4.- Mevlüt Coşkuner   (Isparta)

 5.- Yakup Kepenek   (Ankara)

 6.- Mehmet Ali Arıkan               (Eskişehir)

 7.- Mehmet Vedat Yücesan               (Eskişehir)

 8.- Ali Cumhur Yaka                   (Muğla)

 9.- Atilla Kart                                                   (Konya)

10.- Uğur Aksöz                                        (Adana)

11.- Yılmaz Kaya                                            (İzmir)

12.- Feridun Fikret Baloğlu                (Antalya)

13.- N. Gaye Erbatur       (Adana)

14.- Atila Emek                                       (Antalya)

15.- Gürol Ergin                                          (Muğla)

16.- Osman Kaptan    (Antalya)

17.- Tuncay Ercenk     (Antalya)

18.- Nail Kamacı                                    (Antalya)

19.- Ali Arslan                                                   (Muğla)

20.- Mehmet Ziya Yergök                   (Adana)

21.- Abdulaziz Yazar          (Hatay)

22.-M.Akif Hamzaçebi                (Trabzon)

23.- Nurettin Sözen           (Sivas)

24.- Mehmet Kartal             (Van)

25.- Nadir Saraç                                   (Zonguldak)

26.- Mehmet S. Kesimoğlu              (Kırklareli)

27.- Mehmet Boztaş        (Aydın)

28.- Mehmet Küçükaşık   (Bursa)

29.- Enver Öktem                                          (İzmir)

30.- Fuat Çay                     (Hatay)

31.- Mehmet Mesut Özakcan                   (Aydın)

32.- Kâzım Türkmen      (Ordu)

33.- Hasan Ören                                         (Manisa)

34.- Bülent Baratalı        (İzmir)

35.- Ali Kemal Deveciler (Balıkesir)

36.- Ahmet Yılmazkaya             (Gaziantep)

37.- Ali Kemal Kumkumoğlu                (İstanbul)

38.- Enis Tütüncü                                 (Tekirdağ)

39.- Mehmet Sevigen    (İstanbul)

40.- Bihlun Tamaylıgil                (İstanbul)

41.- Rasim Çakır                                          (Edirne)

42.- Mustafa Yılmaz (Gaziantep)

43.-Mustafa Gazalcı      (Denizli)

44.- Muharrem Kılıç        (Malatya)

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın Hırvatistan Parlamentosu Başkanı Vladimir Seks'in resmî davetine bir parlamento heyetiyle birlikte icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/966)

                                  26 Ocak 2006

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın, Hırvatistan Parlamentosu Başkanı Vladimir Seks'in davetine icabet etmek üzere, beraberinde Parlamento heyetiyle, Hırvatistan'a resmî ziyarette bulunması hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                   Bülent Arınç

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.

Yalnız, burada, bir açıklama yapmak istiyorum sayın milletvekilleri; bundan sonra da, Adalet ve Kalkınma Partisinin, yine İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır. Bu iki öneri için söz talebinde bulunan milletvekillerinin, her öneri okunduktan sonra Başkanlığa talepte bulunmalarını rica ediyorum.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - İçtüzükte öyle bir şey yok Sayın Başkan.

BAŞKAN - Şimdi, öneriyi okutuyorum; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisini okutuyorum:

V.- ÖNERİLER

A) SİYASÎ PARTİ GRUP ÖNERİLERİ

1.- (10/35, 40, 73, 115, 247, 327) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin birleştirilerek birlikte görüşülmesine ve çalışma süresinin bu konunun bitimine kadar uzatılmasına ilişkin CHP Grup önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 31.1.2006 Salı günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince, Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                       Haluk Koç

                                            Samsun

                          Grup Başkanvekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 11 inci sırasında yer alan (10/35), 12 nci sırasında yer alan (10/40), 37 nci sırasında yer alan (10/73), 73 üncü sırasında yer alan (10/115), 195 inci sırasında yer alan (10/247) ile 268 inci sırasında yer alan (10/327) esas numaralı Meclis araştırma önergelerinin görüşmelerinin Genel Kurulun 31.1.2006 Salı günlü birleşiminde ve birlikte yapılması, görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılması önerilmiştir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisiyle ilgili üç lehte, üç aleyhte söz isteği var; ama, üçü de Başkanlığımıza aynı anda teslim edilmiştir; elektronik cihazla da tespit mümkün olmadığına göre, kürsüye arkadaşlarımız aynı anda gelmişler ve iki Kâtip Üyemize teslim etmişlerdir.

Şimdi, ben, önce, lehte söz isteklerini okuyorum: Denizli Milletvekili Sayın Mustafa Gazalcı, Malatya Milletvekili Sayın Süleyman Sarıbaş, Ankara Milletvekili Sayın Bayram Meral.

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, ikisini, ben, aynı anda, ilk verdim yalnız.

BAŞKAN - Efendim?..

HALUK KOÇ (Samsun) - İkisini, Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisinin lehinde iki konuşmacıyı, ben, aynı anda verdim Sayın Tüfekci'ye; biliyor Divan Kâtibi arkadaşım.

BAŞKAN - Doğru, öbürü de aynı anda gelmiş; bana verilen bilgi o.

Şimdi, aleyhte söz isteği; Adana Milletvekili Sayın Recep Garip, İstanbul Milletvekili Sayın Kemal Unakıtan, Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Eraslan.

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, Sayın Unakıtan burada değil, gıyabında verilmiş o önerge; iptal edin.

BAŞKAN - O, bizim takdirimiz.

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, yok, Sayın Unakıtan burada yok. Hayır, kendisi gelip vermesi lazım.

BAŞKAN - Şimdi, lehte ve aleyhte, aynı anda üç önerge verildiğine göre, eğer, söz isteğinde bulunan sayın milletvekillerimiz arasında bir anlaşma, uzlaşma olmazsa kura çekeceğim; bunun başka bir çözüm yolu yok.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Efendim, bizim önerimiz, daha önce, Grup Başkanvekilimiz tarafından, Sayın Başkanım, verildikten sonra üçüncü öneri verilmiştir.

BAŞKAN - Sayın Gazalcı, iki Kâtip Üyemiz burada!..

Üç milletvekiline de İçtüzüğe göre söz veremeyeceğime göre, kura çekmem lazım. Lehte ve aleyhte olan milletvekili arkadaşlarımız anlaşamıyorlarsa bu kurayı çekeceğiz.

Lehte olan bir anlaşma var mı?.. Yok.

O zaman, kurayı çekelim: Sayın Meral, Sayın Sarıbaş lehinde; lehte olanları çözdük.

Şimdi, aleyhte söz isteklerinin kurasını çekiyorum: Sayın Eraslan, Sayın Garip. Aleyhte söz isteğini de kurayla tespit etmiş olduk.

Şimdi, lehte ilk söz isteği Sayın Meral'in.

Buyurun Sayın Meral.

Süreniz 10 dakika. Süreye, lütfen, riayet edelim.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Geçen hafta, bir grup arkadaşımızla birlikte -Sayın Gazalcı, Tokat Milletvekili Sayın Feramus Şahin, Malatya milletvekili arkadaşlarım, Adana milletvekili arkadaşlarımla birlikte- kapatılmak istenen ve kapatma kararı alınan Malatya Sigara Fabrikasını, Adana Sigara Fabrikasını ziyaret ettik, arkadaşlarla görüştük, oradaki halkla görüştük, belli bilgileri topladık.

Saygıdeğer arkadaşlarım, bugün ülkemizdeki en önemli sorunlardan biri işsizliktir. Gezdiğimiz bütün yerlerde, vatandaşın söylediği şu: Çok ümit bağladığımız, geçmişte IMF'ye karşı çıkan, talana karşı çıkan, vurguna karşı çıktığını söyleyen AK Parti Hükümeti, oylarımızla işbaşına geldi; ama, ne yazık ki, koltuğa oturduktan sonra, meydanlarda söylediği sözleri unuttu, IMF'nin söylediği ve ortaya koyduğu planı programı aynen uygulamaya başladı,işsizlik sorununu unuttu, vurguncudan, talancıdan hesap soracağını bir tarafa bıraktı, tam tersi, kâr eden gözde müesseseleri kapattı ve arsalarını yandaşlarına yağmalattı. Belki, bu hangi arsalar dersiniz değerli arkadaşlarım; söylemeye gerek yok; Malatya'da Sümerbankın şehrin göbeğindeki 127 000 dönüm arsası yakınlarınıza yağmalatıldı. Sözde, orayı alan zat, fabrikayı daha genişletecekti, 1 000 kişinin yerine 2 000 kişi çalışacaktı; ama, fabrikanın yerinde şimdi rüzgârlar esiyor.

İkinci bir örnek isterseniz değerli arkadaşlarım, Manisa. Nereden nereye geldik. Şimdi, bir zamanlar, sizlerin eski Genel Başkanı -Allah selamet versin- bazı yerlerde temel atardı ve afişlerdi televizyonda: Sanayide devlet… Bırakınız sanayide devleti… Belki gençler bilmez, Sayın Erbakan, yani sizin eski Genel Başkanınız…

HALİDE İNCEKARA (İstanbul) - Bizim mi?!

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - O yoldan geliyorsunuz, o olmasaydı sizlerin burada ne işi vardı, oturun kalkın ona da biraz dua edin; ne işiniz vardı burada.

Şimdi, bakın değerli arkadaşlarım, ne yaptık ve ne yapılıyor: Sümerbank, Etibank, Petrol Ofisi, madenler, çimento fabrikaları, limanlar, Et ve Balık Kurumu, TEK, Süt Endüstrisi Kurumu, SEKA, Ereğli Demir Çelik, Seydişehir Alüminyum Fabrikası, şeker fabrikaları, Telekom, Petkim, TÜPRAŞ ve şimdi Tekele geldik... Şimdi soruyorum saygıdeğer milletvekilleri: Şu memlekette bunlara benzer bir fabrika kurdunuz mu?! Bu da yetmedi; ne kadar gözde devlet müessesesi varsa, bunları da işlemez hale getirdiniz. İşte Karayolları, işte dağıtılan Köy Hizmetleri, işte işe yaramayan Devlet Su İşleri… Ne oldu, işi kim yapıyor; iş yapılıyor. Biraz önce burada arkadaşın birisi konuştu, belediyelere ve köylere hizmet gitmediğini, binlerce köyün yolunun bugün kapalı olduğunu arkadaşlarım söyledi. Şimdi geldik, Tekele.

Değerli arkadaşlarım, biraz önce Manisa'dan bir grup işçi arkadaşım gelmişti. Adana'ya gidiyoruz, Adana milletvekilleri de bizimle birlikte uçakta; fakat, bu arkadaşlarımızın hiçbirisi gelip -gerekse Malatya'da, orada- burada bir fabrika kapanıyor, burada insanlar sabaha kadar bekliyor, bunların derdi nedir sorma zahmetinde bulunmuyor.

Bakınız arkadaşlar, ekmek kaybetmek, iş kaybetmek o kadar zordur ki. Bunu yapmayınız, çoluğunuzun çocuğunuzun başına gelir bir gün. Adana'daki fabrikadaki bir bayan, gecenin saat 12.00'sinde, işimi bırakmayacağım diye, kucağında 1 yaşındaki çocuğu uyuyor, o da orada oturuyor. Binlerce insan böyle değerli arkadaşlarım. Zarar mı ediyor?! Binlerce köylü tütün ekiyor, geçimini oradan sağlıyor. Ne yapıyoruz biz; bunları bir tarafa atıyoruz, ondan sonra, yurt dışından 60 000 ton 70 000 ton -şimdilik, bu şartlarda- tütün getiriyoruz; ondan sonra, bunları işliyoruz, vatandaşımıza satıyoruz.

Güzel kurallarınız var. Bu ülkede sigara içenleri ortadan kaldırabiliyor musunuz; hayır. İçki içenleri ortadan kaldırabiliyor musunuz; hayır. Halkımızın bir bölümü tüketici. Ne oluyor; 8 000 tonun üzerinde sigara tüketiliyor Türkiye'de. Ne oluyor şimdi; dışarıdan getiriyor, satıyoruz. Peki kardeşlerim, gözünü sevdiğim kardeşlerim, doğudaki, güneydoğudaki şark tütününü işleyen Malatya Sigara Fabrikasını, Adana Sigara Fabrikasını niye kapatıyoruz?! Müdürü diyor ki: "Düğmesine bas, şıkır şıkır çalışsın." Bu fabrikaların birisi günde 42 ton tütün işliyor değerli arkadaşlarım. Binlerce köylü buradan geçimini sağlıyor. Niye yapıyoruz biz; IMF istedi, biz de buna karar verdik; Dünya Bankası istedi, biz de buna karar verdik. Senin vatandaşın nerede kalıyor?! Efendim, biz vatandaşın içerisine gidiyoruz, vatandaşın bu kadar derdi yok...

Değerli milletvekilleri, valiyle gitmeyin vatandaşın yanına, belediye başkanıyla gitmeyin vatandaşın yanına, kaymakamla gitmeyin vatandaşın yanına; yarın, istiyorsanız birlikte Hatay'a gidelim; orada da işçiler bağırıyor, Manisa'da işçiler bağırıyor; gidip ziyaret edecek milletvekillerini bulamıyorlar. Niye bu hale düşüyoruz?! Ne zorumuz var?! Kâr ediyorsa bunu niye kapatıyoruz?! Neden kendi öz varlığımızı yok ediyoruz da dışarıdan tütün getiriyoruz, aynen birçok müessesenin biriminde olduğu gibi?!

Saygıdeğer arkadaşlarım, bakınız, yurt dışından -biraz önce dedim- 70 000 ton tütün getiriliyor, işletiliyor; bizimkiler de yok ediliyor. Yalnız Adana'daki fabrika günde 42 ton tütün işliyor değerli arkadaşlarım. Düğmesine bastınız, durdurdunuz ve 4 000 000 dolar da içinde bazı tadilatlar yapıyorsunuz. Gerçi kim orayı alırsa, tadilatı dinlemeyecek. Arsalar şehrin göbeğinde kalmış; yani, Sümerbank'ın arsalarını bitirdiniz, sıra şimdi Tekel'in arsalarına geldi, yarın şeker fabrikalarınınkine gelecek, ondan sonra selamünaleyküm, elinize sağlık. Siz gideceksiniz; ama, sizin bıraktığınız tahribatı, sizden sonra gelen hükümetler sekiz on sene içerisinde düzeltemeyecek; çok samimi söylüyorum değerli arkadaşlarım; sekiz on sene içinde düzeltemez.

Ne yaptınız allahaşkına, üç sene içerisinde bir fabrika kurdunuz mu ki, Adana'daki Malatya'daki fabrikaları kapatıyorsunuz, binlerce insanı kapının dışına koyuyorsunuz?! Günah değil mi!

Bir örnek gösterin, şu ilde şu fabrikayı kurduk, burada da binlerce insanı çalıştırdık deyin, var mı böyle bir şey?! İşsizliği nasıl önleyeceksiniz?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Meral…

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Sayın Bakanım, kusura bakma, senin olduğun her toplantıda bir hadise çıkıyor. Bir bakansınız, orada oturun; lütfen, rica ediyorum size.

Meydanlarda söz verdiniz "işsize iş bulacağız..." Buldun mu? Köylünün sorununu çözecektiniz; buldunuz mu? Emeklinin sorununu çözecektiniz; buldun mu? Fakirin yüzünü güldürecektin; buldun mu?! Çiftçinin yüzünü güldürecektin; buldun mu?! Niye oturuyorsun orada?! Sporun… Üç beş adam seçilsin, seçilmesin; senin görevin o mu Sayın Bakan?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Cevap vereceğim Sayın Başkan.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Otur oturduğun yerde!.. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET SOYDAN (Hatay) - Sen de konuş biraz, konuş; atmak serbest. (CHP sıralarından "gerçekleri söylüyor" sesleri)

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Bilmediği gerçekleri…

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Sayın Kacır, biraz önce bana öyle bir koz verdin ki; yasa geliyor, göreceğim, elini kaldıracak mısın kaldırmayacak mısın. Hiç merak etme, traşını gözünün önüne dökeceğim o yasa geldiği zaman. Burada üfledin gittin; dur bakalım, esnafı o kadar mı düşünüyorsunuz, esnafı?..

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Sayın Başkanım, toparlıyorum, müsaade edersiniz.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - O yasayı biz hazırladık Sayın Meral.

BAŞKAN - Konuşmanızı tamamlayın efendim.

Buyurun.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Sizin hazırladığınız yasalar ya Cumhurbaşkanından dönüyor ya Anayasa Mahkemesinden dönüyor veya işlemiyor, Avrupa Birliği müdahale ediyor. Sevsinler senin hazırladığın yasayı! Senin hazırladığın yasa bu.

Şimdi sonuca geliyorum Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; bakınız, ülkemizin çok ciddî sorunları var. Sorunları görmezlikten gelemeyiz. Binlerce insan işini kaybediyor. İşini kaybeden bir insan, bakkalın önünden geçemez, manavın önünden geçemez, çoluğunun çocuğunun ihtiyacını karşılayamaz. İnsanları itibarsız hale getirmeyin. Vatandaşa söz verdiniz, milletin ekmeğiyle oynamayın ve bu fabrikaları kapatmayın. Sizden bunu istiyoruz değerli arkadaşlarım.

Ben, önerge veren o milletvekili arkadaşımı da tebrik ediyorum; demek ki, içinizde cesaretli arkadaşlarım da var; burada, hiç olmazsa bu fabrikaların kapanmaması için gayret gösterecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Meral, selamlamanızı rica ediyorum.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Teşekkür ederim.

Değerli arkadaşlarım, umuyorum bu araştırma önergesine hep birlikte parmak basarız. Arkadaşlar bana not gönderiyor... Türkiye'de yalnız üç ilde beş ilde değil değerli arkadaşlarım, biraz önce söyledim, nerede kıymetli arsa varsa -üzerindeki müessesenin hiçbir önemi yok- nasıl olsa… Burada bir arkadaşım çıktı dedi ki, belediye başkanı Manisa'da malı götürmüş, arsayı almış, iç etmiş; arkadaşım methediyor. Bunun adı nedir biliyor musun; bir zamanlar "benim memurum işini bilir" di ya, şimdi de "sizin belediye başkanlarınız işini bilir." Nerede güzel arsa varsa bir bir bitirirler. Ben yine de sayın milletvekillerinden özellikle rica ediyorum; fabrika açalım, üretken olalım, istihdamı artıralım, fakir fukaranın ekmeğiyle oynamayalım diyorum. Bu önergeye katkı sağlayacağımızı da yineliyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Meral.

Lehte ikinci söz isteği, Malatya Milletvekili Sayın Süleyman Sarıbaş…(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Sarıbaş.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun tütün ve tütüncülüğün sorunlarının araştırılmasıyla ilgili 7-8 tane araştırma önergesinin birleştirilerek Meclis gündemine alınmasına dair grup önerisi lehine söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, ben Malatya milletvekiliyim. Kapatılan fabrikalardan bir tanesi de benim seçim bölgem Malatya'nın fabrikası. Çocukluğumuzdan beri tütün işiyle uğraşan, tütünün emekçiliğini yapan bir arkadaşınızım. Ne kadar zor, ne kadar zahmetli, neredeyse çilenin geçim yolu olduğu bir sektör tütün. İnsanlar sabahın daha ayazında kalkıp, tütün yapraklarını kırmaya başlayıp, güneşin sıcağında ipe takıp, aylarca elleri parçalanırcasına alınterlerini katarak karınlarını doyurmanın mücadelesini verirlerdi. Bugün Türk köylüsü, Türk çiftçisi, tütün üretenler, maalesef, çilenin geçimini tütünden sağlamaktadırlar.

Devletimiz 1950'li yıllarda, 60'lı yıllarda, 70'li yıllarda, halkın bu çileli emeğiyle ürettiklerini hiç değilse sanayie dönüştürmek, hiç değilse artı değer kazandırmak için trilyonlarca, katrilyonlarca lira harcayarak bu fabrikaları kurdu ve bu fabrikalarda, insanlar, alınterlerini köylünün emeğine katarak, mamul hale getirdiler, hammaddeyi, tütün yaprağını mamul hale getirdiler. Sonra, birileri geldi yurt dışından, Kemal Derviş Bey geldi dedi ki: "18 günde 18 kanun çıkacak; bunlardan bir tanesi de tütün." Ne olacak; tütün ekilmeyecek, bu ülkenin köylüsü tütün ekmeyecek, tütün fabrikaları kapanacak. Niye kapanacak; çünkü, uluslararası sermaye, uluslararası güçler, Türk köylüsünün alınterine göz dikmişlerdi, kursağındaki ekmeğe göz dikmişlerdi; kendi işçilerinin, kendi köylülerinin ürettiklerini size pazarlamak adına, sizi sömürmek adına, böyle bir dayatmaları vardı ve o kapitülasyon yasaları dediğimiz yasalar bu ülkede çıktı.

3 Kasıma geldiğimiz noktada, meydan meydan bağırdık; Türk köylüsünün, tütün üreticisinin, tütün işçisinin önündeki engelleri kaldıracağız, bu yasaları yırtıp rafa atacağız. Ne yapacağız; halkımızın daha çok üretmesine, daha çok kazanmasına fırsat vereceğiz dedik, halk da oy verdi, buna inandı, bu masala inandı oy verdi ve AK Parti iktidara geldi. Geldi de ne oldu; o IMF, o dayatmacı zihniyet, o kapitülasyoncu zihniyetin esiri, kuklası, kölesi oldu; tek bir santimini değiştiremedi, harfiyen vahşi kapitalizmin bu ülkeye reva gördüğü sömürüyü bu millete reva gördü.

Bugün, Malatya'da onbeş gündür, yirmi gündür Tekel işçileri, çocuklarına sabah harçlık verememenin kaygısıyla yatmakta, kaygısıyla uyanmaktalar. Ne demek arkadaşlar, bir babanın, bir sabah işe gidip, ertesi sabah, çocuğuna, ben işten atıldım, fabrikam kapandı duygusunu şöyle bir hazımsayın, şöyle bir anımsayın. Bunun ne kadar acı verdiğine ne kadar yürek parçaladığına inanın, hissedin. Meclislerin görevi ne, meclisler demokraside ne işe yararlar; milletin sorunları araştırmayla görevlidirler.

Şimdi, 8-9 tane önerge var. Şu tütün piyasasını, şu tütün sektörünü Meclis bir araştırsın, el koysun, önerilerini ortaya koysun, yanlışlar varsa, yanlış politikalar varsa, hükümete yol göstersin diye öneriler verilmiş. Peki, Meclis bunları araştırmayacak da ne yapacak?! Meclis başbakanların mal varlıklarını araştırmayacak, Meclis tütün üreticisinin sorununu araştırmayacak, Meclis ülkede fabrikalar kapanacak bunlar niye kapandı diye sormayacak, araştırmayacak… Peki, ne yapıyoruz biz, niye maaş alıyoruz bunları araştırmayacağız, bunları sormayacağız, bunları denetlemeyeceğiz?! Niye var bu Meclis?! Ne gerek var?! Padişahlıkta meclisler yoktu. Padişahlar "açtım" diyordu, açıyordu; "kapattım" diyordu, kapatıyordu. Demokrasilerde meclislere geçiş amacımız; bunları millet adına denetlemek, millet adına araştırmak ve millet adına, yanlış yapılanlara dur deyip, doğru yapılanları milletin önüne koymak. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

Peki, bu görevi deruhte edemiyorsak, bu görevi yapmamız burada engelleniyorsa, bir araştırma önergesinin, bir araştırma grubunun oluşması dahi bu Meclise çok görülüyorsa, yasa makinesi gibi, her gün, Sayın Unakıtan'ın devletin arazilerini hazineye geçirip geçirip birilerine peşkeş çekmesi için görevliysek, o zaman bırakalım bu görevi, bırakalım gitsin. İşte, geliyor emniyet kanunu. Geçici madde, tıkıştırmış, emniyetin kullanmadığı arazilerin Maliye Bakanlığına devri. Ne olacak; eşe dosta, yandaşa kat karşılığı verilecek. Mutlaka pazarlıklar yapıldı, mutlaka bir yerlerde bir hesap var. İşte Tekelin arsaları da öyle. Malatya'nın Tekel arsası, Tekel fabrikası çarşının ortasında, en değerli yeri. Bu fabrikanın kapatılması lazım; çünkü, bu fabrika kapatılacak ki, 300 dönüm, 400 dönümlük arazi birilerine verilsin!

Sayın Bakan, Sümerbankı kapattınız Malatya'da, arazisini verdiniz bir gruba; doymadılar. Şeker fabrikasını kapattınız, 850 dönüm arazisini kimlere tahsis edeceğiniz belli değil. Tekeli de kapatın. Biz çocukluğumuzda, Malatya'da ilkokulda okurken derlerdi ki, Malatya'da üç tane fabrika var; Tekel var, Sümerbank var, Şeker var. Bugün ikisi kapandı, üçüncü de kapandı. Şimdi, üç fabrikasını kapatmış, üretimini durdurmuş bir ülkede kalkınmaktan, ekonominin iyiliğinden, işlerin yolunda gittiğinden bahsetmek mümkün mü?!

Sayın Bakan, çık buraya de ki, şu fabrikayı biz yaptık de; ya bir tane fabrika göster. Şimdi diyeceksiniz ki, serbest piyasa ekonomisinde devlet fabrika yapmaz ki. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) Peki, şu özel sektörün yaptığı fabrikaları gösterin! Gösterin şu özel sektörün Malatya'da Tekel fabrikasının yerine koyduğu fabrikayı!

MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Fabrikadan vazgeçtik, atölye göstersin.

 SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Öyle bir şey yok arkadaşlar. Organize sanayi bölgesinde dört tane temel var, 1 000 metrekarelik kapalı alan var, millet depo olarak kullanıyor. Kullanılan depolar… Büyük tüccarlar depo olarak organize sanayiinde 50'şer dönüm yer almışlar, 49'u kayısı bahçesi, 1 dönümü kapalı alan. Sanayi böyle olacaksa, üretim böyle olacaksa, kalkınma böyle olacaksa, biz, dünyanın hiçbir yerine bin sene kavuşamayız.

Kendi fabrikasını kapatan bir millet nasıl millet olabilir; nasıl, millet olma bilincine varabilir?! Kendi işçisinin alınterini kısıtlayan, çok gören, onun çocuğunun sabah okula giderken harçlık almasını reva görmeyen bir devlet, bir hükümet bu ülkeyi yönetmeye nasıl talip olabilir; var mı böyle bir şey; dünyanın neresinde var allahaşkına?! Dünyanın her tarafında fabrikalar açılırken, her tarafında üretim artırılırken, her tarafında üretilen fabrika mamulleri pazarlanırken, siz, fabrikalarınızı kapatmakla ülkeye iyilik yaptığınızı falan mı sanıyorsunuz?!

Bakın arkadaşlar, Türkiye'nin tütünü doğu, şark tütünü, Samsun ve Maltepe sigarasının hammaddesi. Ne yaptınız geçen sene; her paket sigaraya 1 200 000 lira ÖTV koydunuz. Yani, 1 000 000 liraya satılan Maltepe ve Samsun, 1 200 000 lira ÖTV ekleyince 2 200 000 lira oldu. Şimdi, 2 200 000 liraya Maltepe sigarasının yabancıların sigarasıyla rekabet edebilecek gücü var mı?! Ondan sonra diyorsunuz ki "efendim, satılmıyor ki." Satılmaz tabiî. Bu kadar ÖTV'yi, bu kadar vergiyi, Türk üreticisinin, Türk köylüsünün, Türk işçisinin sırtına hamal gibi taşıttırırsanız, elbette taşınmaz. İndirim bakayım ÖTV'yi 1 000 000 liraya, 1 200 000 lirayı, kaldırın bakayım ÖTV'yi, Türk köylüsü nasıl tütün üretiyor, nasıl pazarlanıyor… Niye; çünkü, yabancı uluslararası tütün üreticileri, yabancı sigara üreticileri, sigara kaçakçıları, ki, geçen, bir arkadaşımız burada söyledi, Vahit Kiler Bey, 3 milyar dolar sigara kaçakçılığından, yabancı tütün kaçakçılığından bu ülkeye giren para…

Şimdi, bunların hükümetiyseniz, bunların arkasındaysanız, bunları savunuyorsanız, elbette, fabrikaları kapatmanız lazım. Bir an önce, bu insanlara verdiğiniz sözleri yerine getirmeniz lazım. Seçimden önce millete söz verdiniz, iktidar olduktan sonra söz verdikleriniz değişti. Marlboro'nın üreticileri, bir başka sigaranın üreticileri…

Satıyordunuz geçen sene Tekeli. Niye satmadınız; niye kapatıyorsunuz? Satın o zaman. Serbest piyasaysa, buyurun bir daha satın. Ee, satamadık... Sayın Bakan o zaman dedi ki: "Bir 100 000 000 dolar daha fazla verin, vereyim." Galiba 1 100 000 000 dolar teklif verilmişti. Sayın Bakan bunu dedi, suç değil. Biri "Türkbanka şundan aşağı verirseniz vermem" deyince Yüce Divanda yargılanıyor. Sayın Bakanın bin defa Yüce Divanda yargılanması lazım bu olaylardan; ama, maalesef, Yüce Divanda yargılanmaktan, hesap vermekten kaçanlar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - …Meclise hesap vermekten kaçanlar, Meclisin bir araştırma yapmasını engellemeye çalışanlar sandıktan nasıl kaçacaklar?!

Bakın, ne yaparsanız yapın, yirmibir ay kaldı. Zamanında yaparsanız yirmibir ay kaldı, zamanında yapmazsanız dokuz ay kaldı. Bu milletin önüne gelecek, bu Tekel üreticisi de, işçisi de, tütün üreticisi de, buğday üreticisi de, bu ülkenin memuru da, esnafı da, işçisi de, köylüsü de sizden hesap sormayı bilecek. O beraber yürüyüp de bugün ayrıldığınız yol arkadaşlarınız, başka yürüdüğünüz insanlar, inşallah, sizi iktidarda tutmaya yeterler, güçleri yeter diye düşünüyorum, onlara sığınırsınız, sandığa öyle giderseniz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sarıbaş.

Aleyhte söz isteğinde bulunan, Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Eraslan; buyurun.

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunmaktayım. Aleyhinde söz aldım; çünkü, Anamuhalefet Partisi Cumhuriyet Halk Partisinden bugüne kadar gelen bütün öneriler, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından, daha doğrusu, iktidar tarafından bugüne kadar reddedilmiştir. Ben, kendi kendime düşündüm ve dedim ki, Meclisin gündemini daha fazla meşgul etmemek için, Meclisin çalışmalarını daha fazla meşgul etmemek için, acaba, muhalefet partisinin ve muhalefet partilerinin bundan sonra hiçbir öneride bulunmamaları daha mı uygun olur, daha mı iyi olur şeklinde bende bir kanaat oluştu. Haa, belki de bunun böyle olmaması gerekiyor. İktidarın da görevi olduğu gibi, muhalefetin de, muhalefet partilerinin de bir görevinin olduğuna inanıyorum. Millet adına, ülke adına, ülkenin hassasiyetleri adına, toplumun hassasiyetleri adına ve toplumun menfaatları adına getirilen bütün önerilerin, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, aslında, görüşülmesi kadar doğru ve doğal bir şeyin olmadığına da inanıyorum.

Bakın, Cumhuriyet Halk Partisi, tütün ve tütün üreticilerinin sorunlarıyla ilgili bir önergeyi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına müracaat etmek suretiyle, Genel Kurula intikal ettirmiştir. Bu önergenin içerisinde, aslında, olması gereken sadece tütün üreticileri değil. Ben, Grup Başkanvekili Sayın Haluk Koç Beye teşekkür ediyorum; ama, bundan sonra, bu tür önergelerin içerisine, sadece tütün üreticilerinin değil, zeytin üreticilerinin, buğday üreticilerinin, pamuk üreticilerinin, mısır üreticilerinin, narenciye üreticilerinin, şekerpancarı üreticilerinin, fındık üreticilerinin, çay üreticilerinin, seracılıkla uğraşanların, yaş sebze ve meyve üreticilerinin de sorunlarının getirilmesinin daha doğru olduğunu düşünüyorum.

Ülkemizde, Hatay'da, Adana'da, Manisa'da, Samsun'da, Tokat'ta ve daha birçok ilimizde tütün üreticiliği yapılmaktadır ve bu tütün üreticiliğinin bugün itibariyle gelmiş olduğu nokta, sıkıntı noktasındaki ıstıraplar arşı âlâya ulaşmıştır.

Bir taraftan, aldığımız bilgilere göre, 2006 yılında, tütün üreticileri ile Tekel Genel Müdürlüğünün sözleşme yapmayacağını işitiyoruz ve bir yandan da, çiftçilerimiz bu haberi geç aldığı için, tarlasını, arazisini diğer ürünleri ekmemek suretiyle boş bıraktığını da biliyoruz. Eğer, 2006 yılında, tütün üreticileriyle, tütün ekicileriyle bir sözleşme yapılmayacaksa, yani köylüye ve çiftçiye "bundan sonra tütün ekemeyeceksiniz" denilecekse, bunun ekim ayından önce söylenmesi gerekiyordu. Ekim ayından önce söylenmesi gerekiyordu; çünkü, ekim ayında ekinler ekiliyor; ama, çiftçinin bundan bilgisi ve haberi olmadığı için, çiftçimiz arazisini boş bırakmıştır, arazisini tütün yeri olarak kaldırmıştır; ama, bunun sonucunda ne olacağını da bilmemektedir. Ümit ederim ki, Tekel Genel Müdürlüğü, 2006 yılında, tütün ekicisiyle, çiftçiyle ve köylüyle, inşallah, bir sözleşme yapar, tütün ektirmeye devam eder temennisindeyim. Gerçi, tütüne kota var mı; var; kota başına sadece 250 kilogram. Bu 250 kilogramı, çiftçiye, köylüye çok görmeyelim, altı üstü 250 kilogram. Haa, diyeceksiniz ki, ya, bu 250 kilogram olmasa da olur. Efendim, 250 kilogram sizin için fazla bir şey ifade etmeyebilir; ama, çiftçinin, o 250 kilogram tütünden elde ettiği gelirle, çayını, şekerini aldığını, onu harçlık ettiğini, elektrik ve su parası ödediğini, şehre giderken dolmuşa binmek için kullandığını ve onun için aslında büyük bir para olduğunu ve önemli olduğunu da, değerli arkadaşlar, hiçbir zaman unutmayalım ve bu konulara ilişkin gelen görüşmeler ve Meclis araştırmalarını da bu noktada önemseyelim.

Az önce arkadaşımın dediği gibi, bu ülkenin ve ülke insanının sorunlarını, çiftçinin sorunlarını, KOBİ'nin sorunlarını, esnafın sorunlarını, polisin, askerin, eğitimcinin, öğretmenin, köylünün, hulasa yetmişüç milyon ülke insanının sorununu Türkiye Büyük Millet Meclisi görüşmeyecek de kim görüşecek?! Parlamenter sistemde, bu yüce çatının altında bulunun 550 milletvekili görüşmeyecek de, kim görüşecek?! Yani, rahatsız olmayalım. Bir konuyla ilgili bir görüşme talebi gelince ret vermeyelim, ret demeyelim; görüşülsün ya! Yani, görüşülmesinde ne mahzur var?!

Sigara fabrikalarının konusunu, tütün ekicilerinin konusu veya tütün politikasını görüşelim. Terörle ilgili bir görüşme talebi gelir, reddedilir. Üzerinden siyaset yapılmayacak, siyasetüstü ve partilerüstü bir konu olan ve 40 000 şehidimize mal olan terör örgütü meselesi, terör meselesi dahi bu Parlamentoda görüşülsün diye görüşme talebinde bulunulduğu halde eğer Meclis bunu görüşmüyorsa ve iktidar bunu görüşmekten imtina ediyorsa, ben artık bundan sonra söyleyecek bir şey bulamıyorum. Bunun bir tarifi, bir manası, bir anlamı, bir felsefesi olamaz. Görüşelim efendim. Türkiye Büyük Millet Meclisi bunun için vardır; parlamenter sistem, demokratik sistem bunun için vardır. Görüşmeler yapılsın, bu milletin meseleleri burada tartışılsın. Bunlara kim çözüm bulacak, bu sorunlara kim çözüm bulacak?! Sokakta yürüyen insanlar mı?! O zaman biz dışarı çıkalım, sokakta yürüyen insanlar da içeri gelsin, kendileri burada çalışma yapsınlar! Olacak şey değil, bunu anlamak mümkün değil.

Konumuza dönüyorum. Konumuz, tütün ve sigara fabrikaları ve dolayısıyla tarım. Değerli arkadaşlar, tarımda girdi maliyetleri yüksek. Eğri oturup doğru konuşmak lazım. Türkiye'yi karış karış geziyoruz, her vilayete gidiyoruz. Girdi maliyetleri yüksek. Tarımın var olabilmesi için, tarıma ekonomiyi katabilmemiz için veya tarımı yaşatabilmemiz, köylüyü ve çiftçiyi yaşatabilmemiz için bu girdi maliyetlerinin olmaması gerekiyor. Bakın, amonyumnitratta yüzde 73 oranında zam olmuş son ikibuçuk yılda. Amonyumsülfat gübresinde yüzde 72,5, yine, zam olmuş. Üre gübresinde yüzde 90 küsur zam olmuş. Mazotta ise, değerli arkadaşlar, yüzde 75 oranında bir zam olmuş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Buyurun, tamamlayın lütfen, konuşmanızı efendim.

MEHMET ERASLAN (Devamla)- Desteklere bakıyoruz. Destekler, 97 yılında, Refahyol Hükümeti döneminde, Refah Partisinin ve Doğru Yol Partisinin koalisyon olduğu dönemde ve 97 yılında Türk tarımına verilen destek 5,1 milyar dolar iken, 98 yılında 6,6 milyar dolar iken, 99 yılında 5,3 milyar dolar iken; yani, yıllara bakıyorum, çıkarıyorum resmî rakamları, Türk tarımına 5 milyar,6 milyar dolar, 7 milyar dolar destek verilir iken, bugün geldiğimiz tarih itibariyle bu desteklerin 1,5 milyar dolar düzeyine indirildiğini, desteklerin, sübvansiyonun kısıldığını görüyoruz. Nasıl bu çiftçi var olacak?! Bu köylü nasıl var olacak?!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Eraslan, mikrofonu, selamlamak için açıyorum. Lütfen…

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Bunları var etmenin yolu, ya girdi maliyetlerinin düşürülmesi ya da eğer girdi maliyetleri düşürülmeyecekse, Sayın Maliye Bakanımız da buradalar, Sayın Maliye Bakanımızın da katkılarıyla, fondan aktarılacak kaynaklarla çiftçinin ve diğer sektörlerin de desteklenmesidir diyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Eraslan. Yalnız, konuşma metninizi bir değerlendirirseniz, siz aleyhte söz almıştınız.

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Sayın Başkan, aleyhte söz aldım, aleyhte neden söz aldığımı da ifade ettim; ama, onun dışında…

BAŞKAN - Teşekkür ederim. İçtüzüğe göre konuşma usulü böyle olacak.

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Sayın Başkan, ben bir açıklama yapayım…

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Eraslan, bir açıklama yapmanıza gerek yok.

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Aleyhte neden söz aldığımı ifade ettim...: Sayın Haluk Koç Beye bakarak anlattım.

BAŞKAN - Adana Milletvekili Sayın Recep Garip?..

RECEP GARİP (Adana) - Konuşmayacağım.

BAŞKAN - Konuşmuyorsunuz.

İstanbul Milletvekili Sayın Kemal Unakıtan, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan çok teşekkür ediyordum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, biraz önce verilen önergelerle ilgili olarak -lehte ve aleyhte diyeceğim; ama, aleyhte yapılmadı, o da lehte, aleyhte diye çıktı- konuşmaları dinledim ve bunları üzüntüyle dinledim. Neden?.. Burada, şimdi, konu, ne özelleştirme… Biliyorsunuz, Tekel özelleştirme kapsamında. Şimdi, özelleştirme kapsamında olan bir yerde, bir defa, işçiler mağdur olmaz. Bizim iktidarımızın getirmiş olduğu kanunlarla, hiçbir özelleştirme mağduru işçi yok. Buraya gelip, kimse, böyle, varmış gibi gösteren sözler sarf etmesin. Daha, bu hafta değil, ondan önceki hafta, özelleştirme mağdurluğunu gidermiş olduğundan dolayı, gelip, Başbakanımıza, Grupta teşekkür ettiler, hatırlayın. O bakımdan…

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Bucak Tekel işçileri yürüyüş yapıyorlar.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Onlar, biliyorsunuz, belli -sizler de varsınız- provokate ederek yürüyüşler yapılıyor, ediliyor, özelleştirme olduktan sonra herkes memnun, işine devam ediyor.

Şimdi, bakınız, burada, bir zihniyet, bir politika söz konusu, o politika da şu: Sayın Meral, burada, geldi "ne zaman fabrika yapacaksınız, hangi fabrikayı yapacaksınız..." Hangi dünyada yaşıyoruz Sayın Meral?.. Hangi dünyada?..

HASAN ÖREN (Manisa) - Peşkeş çekilen bir dünyada yaşıyoruz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Devletin, artık, fabrika yapma zamanı kaldı mı? Var, var; Küba'da yapılıyor, bir de Kuzey Kore'de yapılıyor… Çin'de bile yapılmıyor, Çin'de bile, özel sektör yapıyor artık fabrikaları. Yok… Bunu bırakın artık. Artık, şu dünyayı, gelişmekte olan, değişmekte olan dünyayı bir görün. Yani, bundan sonra devlet, ayakkabı fabrikası mı yapacak? Devlet, süt fabrikası mı yapacak? Bir zamanlar, hatırlayın, yem fabrikası işletiyordu devlet; onlar artık geride kaldı. Bunların, burada, bu kürsüde dile getirilmemesi lazım. Getirilir ne olur; millet de güler, bir şey olmaz, olur da...

Şimdi, burada, geliniyor "tütün işçisi, işte, şöyle oldu; ya, tütün üreticisi, Derviş geldi böyle oldu…" Sayın Derviş'i biz mi getirdik?! (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Sayın Derviş geldiğinde, acaba, onu söyleyen Sarıbaş, hangi koalisyon, hangi parti vardı koalisyonda? ANAP diye birisi var mıydı acaba, bir hatırlayın bakayım? Şimdi, hem unutuyorsunuz hem de burada öyle laflar ediyorsunuz ki, kendi kendinizi suçluyorsunuz.

İkincisi, bu Özelleştirme Kanununu kim yaptı? Özelleştirme önemli bir şey, bizim partimizin de önemli politikalarından bir tanesi. Kim yaptı Özelleştirme Kanununu; biz, efendim, Özal'ın ruhunu taşıyoruz diyenler, Özal'ın kemiklerini sızlatırsınız, Özal yaptı bunu, Sayın Özal yaptı bunu. Bir de oturacaksınız orada "biz, Özal'ın ruhunu taşıyoruz…" Ruhunu değil bir şeyini taşımıyorsunuz. Eğer, Özal olsa var ya, sopayla kovalar sizi, sopayla.(AK Parti sıralarından alkışlar)

MİRAÇ AKDOĞAN (Malatya) - Özal kaç tane fabrika kapattı Sayın Bakan?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Öyle, ağzınızdan çıktığını kulağınız duysun.

MİRAÇ AKDOĞAN (Malatya) - Siz kim, Özal'dan bahsetmek kim?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Evet, evet, evet; sizi sopayla kovalar.

MİRAÇ AKDOĞAN (Malatya) - Özal kadar fabrika aç, ondan sonra konuş!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Özelleştirmede yapmış olduğumuz ihaleler herkesin gözü önünde yapılıyor. Biz, zarfları evde açmıyoruz evde; biz, herkesin gözü önünde yapıyoruz.

MİRAÇ AKDOĞAN (Malatya) - Sayın Şener onun için mi imzalamıyor sizin yaptıklarınızı?!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Evet...

Şimdi, dinleyin, beni dinleyin.

MİRAÇ AKDOĞAN (Malatya) - Ciddîye almıyoruz, ciddî değilsiniz ki dinleyelim.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bakınız, şimdi, arkadaşlar, Tekel özelleştirme kapsamında. Bundan önce tatbik edilen o kadar yanlış politikalardan bu millet çekmiştir ki, o kadar çekmiştir ki ve bu milletin paraları çarçur edilmiştir.

MEHMET ERDEMİR (Yozgat) - Ofer ne oldu, Ofer?!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, ben, size söyleyeyim. Bir zaman gelinmiştir "damda ekseniz bile alacağız bu tütünü" denmiştir. Yalan mı; doğru. Peki, ne olmuş; yüzbinlerle ton tütün alınmış, yüzbinlerle ton.

MİRAÇ AKDOĞAN (Malatya) - İktidar olmadan evvel bunları konuşmuyordunuz! Şu kürsüde neler söylendi…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bu tütünler ne oluyor; bu tütünlerin çoğu çürüyor. Neden; popülizm yapmak için geldiniz, o tütünleri aldınız…

HASAN ÖREN (Manisa) - Eski Saadet Partilileri anlatıyorsunuz…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - …ve o tütünler alınırken de, bu milletten, bu fakir fukara milletten topladığınız vergileri de götürdünüz oraya yatırdınız.

HASAN ÖREN (Manisa) - Villalar ne oldu?!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bakın, hesap burada. 2001 yılında toplam 480 000 ton tütün var. Çürüyor bunlar, çürüyor. Satmaya çalışıyoruz, çalışıyoruz, çalışıyoruz… Şimdi, 2005 yılında 290 000 ton tütüne indirmişiz.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Dışarıdan ne kadar tütün alıyorsunuz Sayın Bakan?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, şu andaki tütün mevcudu Tekelin yirmi senelik ihtiyacıdır. Unutmayın, yirmi senelik ihtiyacı duruyor depolarda. Politika bu mu?!

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Bakanım, dışarıdan ne kadar tütün alıyorsunuz, onu söyleyin?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Memlekete hizmet bu mu?! Milletin parasına sahip çıkmak bu mu?! Bütçeye sahip çıkmak bu mu?! Ama, sabahleyin açıkladı Sayın Başbakanımız, bütçe nasıl oluyormuş gördünüz.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Gördük, gördük!..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Milletin parasına sahip çıkmak neymiş, gördünüz.

HASAN ÖREN (Manisa) - Hadi canım!.. Nerede milletin parasına sahip çıkmak!..

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Kendi bütçesini açıklasaydı ya!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, şunu bilin, devlet işletmeci olamaz, devlet fabrika işletemez.

HASAN ÖREN (Manisa) - Villa yapar (!)

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, bakınız, geliyor, teknolojisini kuruyor adam, ileri teknolojiyle, üstün kaliteyle; halk tabiî ki onu alacak, onun sigarasını alıyor.

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Siz de yapın, Tekel de yapsın.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, biz, sırf rey toplamak için tütün toplama yerleri tespit etmişiz, tütün toplama yeri, efendim, Tekelin alacağı tütünleri, geliyor adam, karşı taraftan adam, 10 kişilik heyet, bütün tütünleri alıyor. Biz, orayı bir alım merkezi, orayı bir alım merkezi, orayı… Neredeyse, 1 000'e yakın alım merkezi kurmuşuz. Bu mu işletmecilik? Ve oradaki adam, tütün almıyor artık. Orada, üretilmeyen yerlerde de var, boş. Aman, orası kapatılmasın; tamam, ama, boş, o adam yatıyor orada yahu. Tütün alsa da, on günde tütünü alıyor gönderiyor, bitiyor işi, bütün yıl orada olacak. Devletin işletmecilik anlayışı böyle oluyor. Neden; tabiî, paraları yok, taşın altında eli yok, devletin parasını, oraya da bir fabrika açalım, buraya da bir fabrika açalım, şuraya da… Çünkü, gittikleri yerde alâyla valâyla karşılanacaklar. Efendim, gittikleri yerde rey alacaklar; ama, milletin parası çarçur oluyor, kimsenin umurunda değil; bu mu iş yani?!

MEHMET ALİ ARIKAN (Eskişehir) - İşsizler ne olacak Sayın Bakanım?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - İşsiz yok bizde. Bizde işsiz yok, mağdur yok.

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Vatandaş duyuyor bu sözleri!

HALİL AKYÜZ (İstanbul) - Çok, çok, Sayın Bakan...

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Mağdur yok.

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Çok var, çok.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Kanununu da çıkardık, hepsini işe de aldık.

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Türkiye'de yaşamıyorsun Bakanım…

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Çok var, çok.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Sizin, memleketten haberiniz yok.

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Senin yaşadığın memleket Türkiye değil; biz Türkiye'de yaşıyoruz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Yaşıyorsun ama, öyle işte…

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Adam gibi yaşıyoruz; etrafımızı görüyoruz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Allah kabul etsin.

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Daha bugün Saruhan'dan 40 Tekel işçisi geldi.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakınız, her işte olduğu gibi, AK Partinin ve AK Parti İktidarının ve Hükümetinin gerçekçi politikaları bu memleketi refaha kavuşturacak ve bu milletin refah seviyesini yükseltecek politikalara aynen devam edeceğiz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Hangi yatırımlarla?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Gömdük eskileri. Eskileri gömdük. Tarihe gitti onlar.

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Vatandaş da sizi gömecek!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Onlar tekrar gelmeyecek.

MİRAÇ AKDOĞAN (Malatya) - Yazık, acıyorum size! Şimdiye kadar hiçbir Maliye Bakanı sizin kadar gayri ciddî olmadı!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Artık, devlet, fabrika da açmayacak -bunu bilin- milletin parası da çarçur edilmeyecek. En verimli yatırımlara…

MİRAÇ AKDOĞAN (Malatya) - Böyle gayri ciddî bir Maliye Bakanını Türkiye daha görmedi; yazıklar olsun!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Yolunu yaparız, barajını yaparız, okulunu yaparız, hastanesini yaparız, güvenliğini temin ederiz, bu milletin rahat yaşaması için karar veririz. Bizim kararlarımız, bizim politikalarımız gerçekçi politikalardır, öyle, laf değil.

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Sefalet politikası, açlık politikası!..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Ondan sonra, hem "Özal'ın ruhunu taşıyoruz" de hem gel burada Özal'ın yaptıklarına ver veriştir; olacak iş değil tabiî. Neyse…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASAN ÖREN (Manisa) - Şimdi, villalara gelelim...

MİRAÇ AKDOĞAN (Malatya) - Biraz da Ofer'den bahset.

BAŞKAN - Sayın Bakan, lütfen, konuşmanızı tamamlayın.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Sonra, hiç merak etmeyin, sandık zamanında da hepinizi göreceğiz. Sandık zamanı yaklaştığı zaman -daha var ama- bize geçmek için çeşitli taleplerde, sakın ha, bulunmayın; almayacağız. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HASAN ÖREN (Manisa) - Bulunanlar geçti zaten.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Ben bilmem, ben söylüyorum.

HASAN ÖREN (Manisa) - Bulunanları aldınız, kalmadı kimse.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Unakıtan.

Sayın milletvekilleri…

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Sayın Başkan...

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, Sayın Bakan benim konuşmamı farklı bir yöne çekerek…

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre vermiş olduğu önerisi üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi, öneriyi oylarınıza sunacağım.

HALUK KOÇ (Samsun) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Oylama sırasında karar yetersayısı arayacağım.

Cumhuriyet Halk Partisi önerisini kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yetersayısı bulunamamıştır.

Birleşime 5 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 17.26


DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati:17.45

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56 ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

V.- ÖNERİLER (Devam)

A) SİYASÎ PARTİ GRUP ÖNERİLERİ (Devam)

1.- (10/35, 40, 73, 115, 247, 327) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin birleştirilerek birlikte görüşülmesine ve çalışma süresinin bu konunun bitimine kadar uzatılmasına ilişkin CHP Grup önerisi (Devam)

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre vermiş olduğu önerisinin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı.

Şimdi, öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısı arayacağım.

Öneriyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yetersayısı vardır ve öneri kabul edilmemiştir.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

Evet, öneriyi okutuyorum:

2.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grup önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 31.1.2006 Salı günü (bugün) yaptığı toplantıda siyasi parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                 Sadullah Ergin

                                              Hatay

                        AK Parti Grup Başkanvekili

Öneri:

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 322 nci sırasında yer alan 1070 sıra sayılı kanun teklifinin bu kısmın 4 üncü sırasına, bastırılıp dağıtılan ve gelen kâğıtlarda yayımlanan 1076 sıra sayılı kanun tasarısının, 48 saat geçmeden, 5 inci sırasına, 4 üncü sırasında yer alan 848 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı sırasına, 5 inci sırasında yer alan 1066 sıra sayılı kanun tasarısının 7 nci sırasına, 320 nci sırasında yer alan 1068 sıra sayılı kanun tasarısının 8 inci sırasına, 326 ncı sırasında yer alan 1074 sıra sayılı kanun teklifinin 9 uncu sırasına, 209 uncu sırasında yer alan 816 sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu sırasına, 211 inci sırasında yer alan 818 sıra sayılı kanun tasarısının 11 inci sırasına, 317 nci sırasında yer alan 1064 sıra sayılı kanun tasarısının 12 nci sırasına, 321 inci sırasında yer alan 1069 sıra sayılı kanun teklifinin 13 üncü sırasına alınması ve diğer kanun tasarı ve tekliflerinin buna göre teselsül ettirilmesi,

Genel Kurulun 31.1.2006, 1.2.2006, 2.2.2006, 7.2.2006, 8.2.2006 ve 9.2.2006 tarihli birleşimlerinde çalışma sürelerinin 15.00-20.00 saatleri arasında olması, 31.1.2006, 1.2.2006, 7.2.2006, 8.2.2006 tarihli birleşimlerinde sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmeyerek, bu birleşimlerinde kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi,

Önerilmiştir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önerinin lehinde 2 söz isteği var; Hatay Milletvekili Sayın Sadullah Ergin ve Adana Milletvekili Sayın Recep Garip.

Ancak, aleyhinde 6 söz isteği var ve aynı zamanda gelmiş; okuyorum: Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Eraslan, Gaziantep Milletvekili Sayın Ömer Abuşoğlu, Samsun Milletvekili Sayın Haluk Koç, Manisa Milletvekili Sayın Ufuk Özkan ve Denizli Milletvekili Sayın Mustafa Gazalcı.

Şimdi kura çekeğiz...

Sayın Koç, Sayın Mehmet Eraslan, Sayın Aslanoğlu, Sayın Özkan, Sayın Abuşoğlu, Sayın Gazalcı.

Tabiî, konuşmayanlar olursa, ondan sonraki sırada olan gelecek.

Sayın Koç söz hakkını Sayın Gazalcı'ya devretmiştir.

Sayın Gazalcı, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, önce lehinde mi, aleyhinde mi?.. İçtüzük…

BAŞKAN - Gelenlere göre.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, genel konuşma usullerine göre, İçtüzükte, önce lehinde, sonra aleyhinde olur. Daha önceki uygulamalarda o şekilde olmuştur. Onun için, önce lehinde konuşulması lazım, sonra aleyhinde konuşulması lazım. Eğer haddimi aşarak bir telkinde bulunduysam özür dilerim.

BAŞKAN - Şimdi, Sayın Başkan, istem sırasına göre veriyoruz söz isteğini.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkanım, önce lehinde olanları okudunuz da…

BAŞKAN - Şunun için okudum: İki kişi olduğu için, kura durumu yok diye okudum.

HALUK KOÇ (Samsun) - Ben haddimi aşarak bir telkinde bulunmak istemiyorum; ama, şimdiye kadar, genel görüşme konuşma usullerine göre, İçtüzükte, önce lehinde, sonra aleyhinde...

BAŞKAN - Sayın Koç, kürsüye aldık; onu değerlendireyim.

Buyurun Sayın Gazalcı.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkanım, kürsüden yerine oturmasında bir sıkıntı yok.

BAŞKAN - Buyurun.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; önce, bana sırasına veren Grup Başkanvekilimiz Sayın Haluk Koç'a çok teşekkür ediyorum.

Ayrıca, biraz önce, burada, Cumhuriyet Halk Partisi bir önerge getirdi, tütün, Tekel, sigara sanayimiz ve kaçakçılığı üzerine olan önergelerin görüşülmesine ilişkin; o, AKP'nin oylarıyla reddedildi. Ben de, şimdi, AKP'nin Türkiye'nin gündemine uymayan önerisi üzerine söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Sayın Unakıtan -Maliye Bakanı- geldi, burada konuştu, kendisini dinledik. Gerçekten, bizim, Malatya'da, Adana'da gördüğümüz, yaşadığımız Türkiye ile Sayın Unakıtan'ın kendine özgü biçemiyle burada alaysı yaklaşımıyla sergilediği Türkiye arasında hiçbir ilgi yok. Kendisi, haklarını isteyen, üretim hakkını isteyen, çalışma hakkını isteyen, bir aydır direnişte bulunan işçilerle... "Onlar, öyle yürürler, konuşurlar, sonra da mutlu olurlar" diyor. Oysa, ben, Malatya'da ve Adana'da onu görmedim. Oradaki insanlar çok kararlı. Bakın, iktidarı uyarıyorum; "bizi satanı biz de satarız" diyorlar; yani, böyle "Tekel'i satıyoruz" diyorsunuz da, 4/C'ye göre işçilerin hakkını koruduğunuzu varsayıyorsunuz da... Orada, çocuklar gördüm, analar gördüm, her yaştan insan gördüm; yürüyorlardı, sabahlara kadar "iş, ekmek yoksa, barış da yok" diyorlardı. Bu, yalnız ekonomik boyutu olarak, yüzeysel ele alınacak bir konu değil; bu, Malatya'da 600 çalışanın, Adana'da 700 Tekel işçisinin sorunu. Zarar mı ediyor; hayır. Adana Sigara Fabrikasının yüzonbir yıllık bir geçmişi var ve Adana Sigara Fabrikası, tüm Tekel sigara üretiminin yüzde 23'ünü üretiyor, bir günde 4 trilyonluk değer üretiyor, 40 tonun üzerinde bir tütün işliyor.

Değerli arkadaşlar, yüzonbir yıllık bir ekonomik değer. Makinelerinin yüzde 70'i yenilenmiş, dolarlar verilmiş, gıcır gıcır makineler var; siz fabrikaya "kapattım" diyorsunuz, 25 Kasımdan bu yana, her gün, belki, bugüne dek 300 trilyonu aşan bir kayba alayla yaklaşıyorsunuz. Sorun, devlet mi yapsın özel kesim mi yapsın sorunu değil, bir özelleştirme sorunu değil; sorun, ulusal bir değerin yok edilişi sorunu.

Bakın, biz özel girişimin sigara yapmasını istiyoruz; ama, değerli arkadaşlar… Şimdi, ben Sayın Bakana soruyorum: Tekele 2003 yılında fiyat veren Japon Tobacco… Bir kere daha sormuştum. Burada mı kendisi, bilmiyorum; maalesef, yok. Yüzde 70'i maliye bakanlığınındır o Japon Tobacco'nun; yani, bir büyük devlet şirketidir. Şimdi, geliyor, senin ülkendeki Tekeli almaya çalışıyor ve bir fiyat veriyor. Japonya'da, Almanya'da, dünyanın her yerinde ulusal değerler korunurken, zarar etmeyen, üretim yapan, makineleri yeni bir fabrikayı neden kapatıyorsunuz? Soru bu. Siz, başka şeyleri bırakın. Yani, Adana Sigara Fabrikasını neden kapatıyorsunuz? Kim istedi bunu? Hangi rapora dayanarak bunu oluşturdunuz? Oradaki çalışanlarla mı konuştunuz, yöneticiyle mi konuştunuz, Tütün Eksperleri Derneğiyle mi konuştunuz, Tütün Üst Kuruluyla mı konuştunuz? Kimle karar verdiniz bu işe? Nasıl karar verdiniz?

Bakın, bir cinayet ve ihanet var. O cinayet, Türk tütüncülüğünün öldürülme cinayetidir. Bir ihanet var, tütün üreticileri büyük ölçüde açlığa, sefilliğe terk edildi, kıraç toprakları ekime hazır vaziyette; ekilmiyor, dikilmiyor. 580 000 olan ekici ailesi, 2000 yılında, 200 000 aileye indi ve Tekel üretim payını sürekli yitirdi, yitirdi, yitirdi; yani, kendi ülkemizde pazar yitirmeye başladık, Özelleştirme İdaresi Kapsamına alındıktan sonra. Bakın, 2000 yılında yüzde 70 idi bizim sigara payındaki pazarımız; sonra, yavaş yavaş indi, Bakanın verdiği yanıta göre, 2005'te yüzde 42'ye, bugün de yüzde 40'ın altına düşmüştür.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'de, yaklaşık, 25 000 000 sigara tiryakisi var. Burada, trilyonlar dönüyor, trilyonlar!.. Bizim pazarımız küçülürken, tütünümüz yok edilirken, birilerinin pazarı yükseliyor. Şimdi, ben, Maliye Bakanına soruyorum: Tarih veriyorum; 27 Temmuz 2005'te, bir kararla ÖTV'yi değiştirdin -ah burada olsaydı- yani, Türk tütüncülüğünü koruyan, vergide koruyan ÖTV miktarını değiştirdin, eşitledin. Kim istedi de bunu yaptın? 4,5 milyonluk Marlboroda 1 200'lük ÖTV alacaksın, 1 900'lük Maltepede, Samsunda 1 200'lük ÖTV alacaksın. Desteklemekten vazgeçtin, sözleşmeden vazgeçtin; ama, beni ilgilendirmez diyorsun; sen kimin Bakanısın?!

YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Artvin) - Amerika'nın!..

MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Kimin çıkarına iş yapıyorsun?! Ben, AKP'nin içinde bile, Türk tütüncülüğünün ölmesini isteyenler olduğuna inanmıyorum. Nitekim, içinizde önerge veren arkadaşlar var, Bitlis Milletvekilimiz var.

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Sayın Başkan, bizim grup önerimiz tütüncülük üzerine değil; grup önerimiz aleyhinde konuşsun.

MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Efendim, ben onun aleyhinde konuşuyorum. Acıttıysa bilmiyorum Grup Başkanvekilim.

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Bir de burada "Amerika'nın Bakanı" diye söz atan hatiplerin de uyarılmasını talep ediyorum.

MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Benim zamanımı, Başkanım, dikkate alın, zamanımı çalmasın.

BAŞKAN - Sayın Hatip, siz Genel Kurula hitap edin.

Buyurun.

MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Ben Genel Kurula hitap ediyorum efendim, Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Tabiî, bu arada da, öneriyle ilgili konuşursanız daha uygun olur.

MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Peki efendim.

Ben, AKP'nin önerisine karşıyım, karşıyım, karşıyım!.. Türkiye'nin gündemiyle uyuşmuyor. Türkiye'nin gündemi, şimdi, Malatya'da, Adana'da kapatılan sigara fabrikalarıdır; işinden, aşından olan insanlardır. Burada bir milletvekili olarak, onların sorunlarının dile getirilmesini istiyorum.

Bakın, Adana'da, tömbeki, yani, nargile tütünü yapılır; başka hiçbir fabrikada değil. Siz orayı kapattığınız zaman, Erzurum'daki, İzmir'deki bir alışkanlığı da kapatacaksınız. Dışarıdan mı alacaksınız Sayın Bakan, dışarıdan mı alacaksınız?

Ben, eğitimden sonra en çok bu tütün ve tekel konusuna kafa yormuş arkadaşlarınızdan biriyim ve bu konuda durmadan önergeler veriyorum. Bir tanesi 16 Ocak 2006 tarihli, Sayın Bakandan gelen bir yanıt. Şimdi, ben sormuşum Sayın Bakana. 9 uncu soruyu okuyorum. 7 nci soru, bu demin anlattığım ÖTV'yle ilgili. Özelleştirme İdaresi Başkanlığına havale etmiş. O da demiş ki: "Benim bu konuda bende bir bilgi yoktur." 9 uncu soruda da, 10 uncu soruda da, 11 inci soruda da "bende bu konuda bilgi yoktur" diyor.

Sayın Bakan okumadan -bakın, okumadan- Özelleştirme İdaresinden gelen yazıyı, Büyük Millet Meclisi Başkanı aracılığıyla bana gönderiyor. Değerli arkadaşlar, ben ikinci dönem milletvekiliyim, milletvekili haklarımı biliyorum, bilgi edinme yollarını biliyorum; ama, Türkiye'nin ulusal kaleleriyle, böyle milyonlarca üreticinin ekmek yediği tütünüyle, orada çalışan 15 000'in üzerindeki Tekel işçisiyle…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Başkanım, tartışmalar da oldu…

BAŞKAN - Buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayın lütfen.

MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - ...bu kadar alay edilmez. Sorun bir sağ-sol davası, sorun bir devlet mi, özel girişim mi yapsın davası değildir. Sorun, Türkiye'nin ulusal değerlerine sahip çıkma davasıdır. Bakın, Tekel'in 6 tane fabrikası var. AKP'li arkadaşlar, 3 tanesi için kapatma kararı alınıyor, o 3 tanesini o yabancı firmaların istediği söyleniyor, o da Türk tütününden, katıksız Türk tütününden sigara yapılan fabrikalar; Malatya, Bitlis ve Adana. Sonra Bitlis, orada çok bir üretim değeri yok, aylık 50 tonu geçmiyor, 1,5-2 ton civarında bir tütün işliyor, başka da fabrika yok. Toplumsal patlamadan korkuluyor. Malatya ve Adana kapatılmak isteniyor. Ben, soruyorum şimdi: Hangi ekonomik ve toplumsal değerle buralar kapatılıyor, kimin emriyle kapatılıyor? Özelleştirmeye giden insan, elini kolunu budamaz, dağıtmaz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Gazalcı, son cümleniz için açıyorum.

MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Toparlamaya çalışıyorum, son cümlelerimi söylüyorum Sayın Başkanım.

Bakın, önce içki kısmı budandı, şimdi, fabrikalar kapatılıyor. Kapatılan, ülkemin pazarıdır. Kapatılan, sokağa atılan, işçilerin ekmeğidir, 25 milyon sigara tiryakisidir. Değerli arkadaşlar, gelin gündemimizi doğru yapalım, şu yasa, bu yasa deyip günümüzü gün etmeyelim, birileri günümüzü gösterir. Bakın, Tütün Yasasını, Türk Halkının aleyhine çıkaranların geçen dönem uğradığı sonucu hepiniz bilin, ben bir kere daha dost uyarısı yapıyorum. AKP'li olan muhtarlar dahil, orada IMF'ye ve onun aleyhine slogan atanlar gözümün önünde, eşarplı arkadaşlar da vardı, çok kararlıydılar. Lütfen, gidin inceleyin, beraber gidelim. Biz, komisyon kurduk, Feramus Şahin, Bayram Meral ve ben ve o illerin milletvekilleriyle beraber, daha önce de 2005'te bir komisyon kurmuştuk; bizi ciddîye alın, dinleyin. Gelin, sizin de Bitlis milletvekiliniz bir önerge vermiştir, hepsini birleştirelim, bu oturumda olmayabilir, Türk tütüncülüğünü, sigarasını… 1 milyar dolar sigara kaçakçılığı var arkadaşlar. Yabancı sigara tekellerinin bunu teşvik ettiği, Kuzey Irak'ta bunların yapılarak yurda sokulduğu söyleniyor.

BAŞKAN - Sayın Gazalcı, lütfen... Son cümlenizi rica ediyorum efendim.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Peki, son cümlem efendim.

Bu bir hıyanettir, bu bir cinayettir. Türk Halkının toprak kültürünü değiştirmeye kimsenin hakkı yoktur; Türk tütüncülüğünü öldürmeye kimsenin hakkı yoktur. Bu konuda tarih yazacaktır; buna kulak tıkayanlar, bu fabrikaları kapatanların defterleri kapatılacaktır.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.

Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Eraslan; buyurun.

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla hürmetle ve muhabbetle selamlıyorum.

AK Parti Grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunmaktayım; çünkü, AK Parti grubu her hafta Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma gündemini değiştirmek suretiyle ve Türkiye'nin ve milletimizin, vatandaşımızın gündeminde olan esas konuları da gündeme almamak suretiyle bir çalışma üslubu içerisine girmiştir.

Değerli arkadaşlar, her hafta Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetim konuları ertelenmektedir. Evet, Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevleri arasında, mutlaka yasama faaliyetleri vardır; yasal işlemleri, yasama çalışmalarını yapma görevi vardır; ama, bir o kadar önemli olan denetim görevi de vardır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin siz sayın milletvekillerinin denetim görevi, soru sorma görevi, en az yasal faaliyet yapma görevi kadar ulvî ve kutsal bir görevdir. Şimdi, nedir bu denetim görevi? Milletvekilleri, ilgili bakanlığa, milletin meseleleriyle ilgili, milletin sorunlarıyla ilgili soru sorarlar. Bunu, ya sözlü olarak sorarlar ya da yazılı soru önergesi halinde sorarlar, milletvekillerinin aslî görevidir, aslî vazifesidir; yasama faaliyeti kadar önemli olan bir çalışma metodudur, çalışma usulüdür. Neyi amaçlarlar? Bu milletin, çiftçisiyle, KOBİ'leriyle, esnafıyla, yatırımcısıyla, ihracatçısıyla, polisiyle, memuruyla, askeriyle, işsiziyle, gençliğiyle, kadınıyla, hülasa yetmişüç milyon ülke insanının tüm sorunlarıyla ilgili sorular sorarlar. Hepimizin görevi bu. Kime sorarız bunu; sayın bakanlarımıza sorarız; Meclis Başkanımızın aracılığıyla, sayın bakanlarımızdan, bu konuda bilgiler isteriz ve onları denetlemiş oluruz. Belki de, onları, doğru yapma noktasında yönlendirmiş oluruz. Belki, onların daha aktif çalışmaları için, daha reel, daha gerçek ve daha ciddî bir çalışma performansı sergileyebilmeleri için, onları bu noktada zorlamış oluruz belki. İşte, denetim görevinin ehemmiyeti ve denetim görevinin gerekliliği burada çıkmaktadır.

Bakın, Meclis İçtüzüğünün 98 inci maddesini sizlere okuyorum, denetimle ilgili: "Sözlü sorular, önergenin Başbakanlığa veya ait olduğu bakanlığa sevk tarihinden itibaren beş gün sonra gündeme alınır."

Sayın milletvekili sorusunu sorar ve en geç beş gün içerisinde… Ben, her milletvekilinin sorduğu soruyu önemsiyorum. Her milletvekilinin sorduğu soru, kesinlikle, millet adına, ülke adına, ülke menfaatları ve toplumsal menfaatlar adına sorulmuş sorudur ve bunu önemsiyorum; ama, sayın bakanlarımız önemsemiyor onu, o ayrı bir mesele.

Bir yazılı soru önergesi veriyoruz, yazılı soru önergemizin -biraz sonra onu da okuyacağım- cevabı gelmiyor ya, cevabı gelmiyor cevabı… Gelen cevaplar da topu taca atma niteliğinde cevaplardır. Onlardan da gelir, isteyen milletvekillerine örneklerini de, isteyen milletvekili arkadaşıma örneklerini de seve seve gösteririm.

Değerli arkadaşlar, İçtüzük 98: "Sözlü soruların cevaplandırılması için; Anayasa, kanun ve İçtüzük gereği zorunluklar hariç olmak üzere, haftanın en az iki gününde -bakın, haftanın en az iki gününde- birleşimin başında ve birer saatten az olmamak şartıyla, Danışma Kurulunun önerisi ve Genel Kurulun onayı ile belli bir süre ayrılır."

Evet, Danışma Kurulu önerisi, İçtüzüğün ona verdiği bir haktır. Parlamentonun, Genel Kurulun görüşü alınır; ama, Allahaşkına, soruyorum… Bir saat ya, günde bir saat denetim yapacağız millet adına. Biz, milletvekiliyiz ve millet adına Parlamentoda denetim yapacağız. Bu İçtüzük size bu hakkı verdi diye, her hafta Meclisin gündeminden, çalışma gündeminden bunu çıkartmanın manası ne, niye çıkartıyorsunuz, her hafta bu gündemi niye değiştiriyorsunuz?! Yani, bir iki hafta da deyin ki "ya bu soru önergeleri de denetim görevi, altı üstü bir saattir."

Bakın, demişsiniz, haftaya da yok, AK Partinin bu grup önerisinde haftaya da denetim yok, Meclis haftaya da denetim yapamayacak, milletvekilleri haftaya da denetim yapamayacak, soruları cevaplandırılmayacak. Şimdi, bu hafta yok, önümüzdeki hafta yok ve sârî haftalar da olmayacak eskiden olduğu gibi.

Çalışma saatlerine bakıyoruz; çalışma saatleri, 15.00 ile 20.00 arası. Efendim çalışalım, 15.00 ile 22.00 arası diyelim; sevgili milletvekili arkadaşlarım, 15.00 ile 24.00 arası diyelim; yani 1 saat daha fazla çalışalım, 2 saat daha fazla çalışalım, 3 saat, 4 saat, gerekirse sabahlara kadar çalışalım; ama, milletin sorunlarını burada konuşmaktan hiçbir zaman kaçmayalım, milletvekillerinin millet adına vermiş olduğu bu soruları hiçbir zaman es geçmeyelim diyorum.

Diğer taraftan, yazılı soru önergeleri veriyoruz; yazılı sorular Başkanlığa ve ait olduğu bakanlığa gönderildiği tarihten itibaren en geç onbeş gün içinde cevaplandırılır; ama, maalesef, bırakın onbeş günü, bırakın otuz günü, beş altı ay önce vermiş olduğumuz, bizzat benim vermiş olduğum yazılı soru önergeleri, millet adına verdiğim, milletin sorunları adına verdiğim, Türk ekonomisi adına, Türkiye adına verdiğim ve Türkiye'nin geleceği adına verdiğim yazılı soru önergeleri cevaplandırılamamıştır ve milletvekillerinin denetim görevi, bu noktada, maalesef, engellenmiştir.

Değerli arkadaşlar, toplantı yetersayısı 184, karar yetersayısı 139. Şu an, ben, burada konuşma yapıyorum ve sıralara bakıyorum; burada, 50 milletvekili var, ortalama 50 milletvekili var ve 550 milletvekili olan Parlamentoda, bu çoğunluğun, sadece 50 milletvekilinin burada olmasını, ben, gerçekten üzülerek söylüyorum, millet adına, Türkiye adına üzülerek söylüyorum… Ve hep aynı simalar var burada, hep aynı şahıslar, hep aynı kişiler var burada. Dolayısıyla, eğer, psikolojik bir bağ kalmadıysa, fizikî bir bağ ve fizikî bir bağlantı kalmadıysa, o zaman, seçim kararı alalım, seçime gidelim ve halkımız, yeni bir Parlamentoyu, Türkiye Büyük Millet Meclisine gelecek ve çalışacak, onun menfaatlarını, haklarını ve hukukunu koruyacak olan yeni bir Parlamentoyu, yeni bir Meclisi buraya göndersin diyorum.

Değerli arkadaşlar, milletin gündemi ile Meclisin gündemi farklı. AK Partinin gündemi ile milletin gündemi örtüşmemektedir. Yokluk ve yoksulluk, açlık ve sefalet -kim ne derse desin, beni, bu noktada kimse inandıramaz, ben geziyorum çünkü, görüyorum- yokluk ve yoksulluk, açlık, sefalet, işsizlik, gelirsizlik, parasızlık, hüsran ve üzüntü, geleceğe bakış, insanımızın geleceğe bakış umudu, hiçbir şekilde kalmamıştır; halkımızın, artık, bu düşük gelir ve arkadaşlar, yüksek hayat pahalılığı altında, yaşayacak gücü, yaşayacak takatı, hiçbir şekilde kalmamıştır ve Meclisin gündeminde, iktidarın gündeminde, milletin gündeminde olması gerekiyor. Milletin sorunlarının gündemi olması gerekiyor. Çözüm bekleyen sorunlar her geçen gün artarken, milletimiz çözüm beklerken, bir kanun çıkıyor; kanun, Türkiye Büyük Millet Meclisine geliyor, insanlar, vaveyla, insanlar, böyle bir, yani, hezeyana giriyor, yani, bir boğukluğa, bir ezikliğe giriyor. İnceliyoruz kanunu, bakıyoruz; ondan sonra, çıkıp, burada konuşuyoruz, diyoruz ki: Bu kanunun şu yönü doğrudur; ama, bu kanunun şu eksikleri vardır…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

MEHMET ERASLAN (Devamla) - …fakat, ne kadar burada kendimizi ifade ettiysek, millet adına, halk adına, Türkiye'nin menfaatları adına, ne kadar burada konuşma yaptıysak, ne kadar uyarılarda bulunduysak, maalesef, bir sonuç alamadık. Kapanan fabrikalar… Efendim, o zaman, yani, bu fabrikaları kapatalım. Ee, kapatın; peki, alternatif çözümünüz nedir? Evet, kapatıyoruz; ama, alternatif çözüm üretelim, o insanların mağduriyetini giderelim. Devlet ile milleti barıştırmak budur. Siyasetle, meclis ile milleti barıştırmak ve yakınlaştırmak budur. Bir şey yapıyorsak ve doğru olduğuna inanıyorsak yapalım; ama, onun karşılığında oluşacak, onun karşısında oluşacak sorunları da, alternatif bir çözüm üreterek, bu şekilde halletmenin yoluna bakalım diyorum.

Değerli arkadaşlar, gündemimizde ve özellikle İktidarın gündeminde milletin sorunları, esnaf sanatkârın, KOBİ'nin, ihracatçının, çiftçinin, köylünün, herkesin, işsizin, gençliğin, kadının sorunları olsun…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Eraslan, son cümlenizi rica ediyorum.

MEHMET ERASLAN (Devamla) - … ve doğru bir gündemle, değerli arkadaşlar, doğru bir gündem belirleyerek, Türkiye'ye layık bir yasama faaliyeti, Türkiye'ye ve yetmişüç milyon Aziz Türk Milletine layık bir denetim görevi, denetim vazifesi yapalım diyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Eraslan.

Önerinin lehinde, Adana Milletvekili Sayın Recep Garip; buyurun.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Adana fabrikasını da konuşur herhalde Recep…

RECEP GARİP (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; gruplar, bu hafta, önerge konusunda anlaşamadıkları için, iki ayrı önerge üzerinde görüşüyoruz; ancak, geçen hafta bir mutabakat vardı. Mutabakat nedeni de… Denetim yapmayı düşünmediğimiz için bu hafta, denetim yapmadık. Bu cümlelerle sözlerime başlamak istiyorum.

Gönül arzu ediyor ki, gündemi ortak anlayışlarla belirleyelim, aklıselimle, hep beraber, birlik ve beraberlik içerisinde belirleyelim. Ne var ki, her zaman bu mümkün olmuyor; ama, bugün görüşmüş olduğumuz, gündemdeki konularımız farklı konularımız olmasına rağmen, halkımızın bizden beklemiş olduğu konuları kapsıyor, konuları içeriyor. Bugün de böyle; yaptığımız bütün çalışmalar, mutlak surette halkımız için, ulusumuz için yapmış olduğumuz çalışmalardır. Hayırlı hizmetlerde mutlaka destekçi olmak lazım. Mutlaka, birlik ve beraberlik şuuru içerisinde birbirimizle daha dinamik bir yapı oluşturmamız gerektiğini düşünüyorum. Aksi takdirde, yapmış olduğumuz hayırlı hizmetlerin dışında hayır yoksa, zaten orada birlik ve beraberliğin olma imkânı olmaz. Aklıselim olan insanlar, mutlaka bu birliği, bu beraberliği sağlayan insanlardır.

Evet, hava şartları müsaade etmediği için belki çalışma saatlerini değiştirmedik, 15.00-20.00 saatleri arasında bir çalışma, mesai yapıyoruz; ancak, bugün Türkiyemizin her tarafında yoğun kar yağışı, yoğun buzlanma nedeniyle belki bu saatlerde değişiklik yapmadık.

Değerli arkadaşlar, denetim yapsak, belki de çıkması gereken yasaları çıkaramayacağız, aksamalar olacak, milyonlarca insanımızın beklentilerini gerçekleştirmek için mutlaka gece gündüz çalıştık, çalışıyoruz ve çalışmaya devam edeceğiz. Gündemi artık mutlak surette biz belirliyoruz. Gündemi, eğer siz belirlemezseniz, sizin dışınızdaki birileri belirler. Bunu, daha önceki siyasî dönemlerde biliriz; gündem, genelde Türkiye'deki entelektüel, aydın insanlar tarafından, siyasetçiler tarafından belirlenmeyip, belki de dünyanın başka bucaklarındaki başka insanlar tarafından belirlenirdi. Artık dünyanın gündemini belirleyen bir Türkiye coğrafyası var. Gündemi, gerçekten biz belirliyoruz. Bu anlamda diyorum ki, Bağ-Kurluları gelin sevindirelim, SSK'lıları gelin sevindirelim, emeklileri gelen sevindirelim. Bu nedenle emeklilerimiz için gündemimize almış olduğumuz yüzde 4 zam yaparak, birazcık onlara nefes aldıralım, onların maaşlarına yüzde 4 zam yapalım. Dün yaşlılar, emekliler, büyüklerimiz, bizim büyüklerimizdi, geçmişimiz bize aitti. Dün tarih demekse; bu, bizden önceki kuşağı, bizden yaşlı olan, bu sıralarda hizmet etmiş olan, Türkiye'nin bütün kurum ve kuruluşlarında mutlaka hizmet etmiş olan insanlarımızı bir şekliyle desteklemek, yeterli olmasa da onlara maaş zammı vermek…

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Tekel işçileri ne olacak?!

RECEP GARİP (Devamla) - … sanıyorum onlara birazcık olsun nefes aldırır diye düşünüyorum.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Adana fabrikasındakiler ne olacak?!

RECEP GARİP (Devamla) - Beni dinliyorsunuz, ben biraz önce sizi dinledim.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Hatırlatıyorum, dinlemiyor değilim.

RECEP GARİP (Devamla) - SSK'lıların 5 katrilyon liraya yakın birikmiş prim borçları var, Bağ-Kurluların 17 katrilyon lira prim borçları var. Vatandaşlarımız gerçekten sıkıntı çekiyor, şirketler sıkıntı çekiyor, esnaf sıkıntı çekiyor. Bir kolaylık yapalım. Gelin, hep beraber, hem vatandaşlarımızı bu anlamda rahatlatalım hem vatandaşlarımız soluk alsın hem devletimiz bu alacaklarını, bir şekliyle, taksitlendirme usulüyle, birtakım taksitlendirme yoluyla, 60 aya varan taksitler yapmak suretiyle, bu borçlarımızı da bir taraftan devlet olarak kazanç hanemize yazmaya devam edelim.

İsterseniz, millet bizden ne bekliyorsa onu yapalım diye cümlelerimi toparlamak istiyorum. Konuşmaları zaman zaman ürpertiyle dinlediğimde, halkın güvendiği bir iktidarın olduğunu görüyorum. Halk güveniyor bu iktidara. Halkın devam dediği bir iktidar var; halkın birlik ve beraberliğine devam demiş olduğu bir iktidar var; AK Parti İktidarı var.

Şimdi, bir tarafta, hamaset siyaseti yaparak, Türkiye'nin problemlerini çözmeye çalışacaksınız; hamasetle bu işler olmaz. Hamasetle yapılan siyaset, 20 nci Yüzyılda kalan siyasettir. Şu anda, bilimsel, entelektüel, aydın bir yolla yapılan siyaseti 21 inci Yüzyılın siyaseti olarak ifadelendirmekte yarar görmekteyim.

Değerli arkadaşlar, tabiî ki, bugünkü gündemimizde, bu haftaki gündemimizde Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye bir madde eklenmesine dair bir kanun teklifi var. Bunlar görüşülecek. Yine, 5397 Sayılı Kanunun geçici maddesiyle Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı adıyla kurulacak merkezin oluşturulması için verilen sürenin yeterli olmaması nedeniyle yeni bir süre verilmesi öngörülmektedir. Bunlar üzerinde çalışma yapacağız. Yine, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kurdan aylık veya gelir almakta olanların aylıklarına yüzde 4 oranında eködeme yapılmakta, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kurdan aylık veya gelir almakta olanlara ödenen gelir ve aylıklarda 2006 yılında yapılacak artışlar ayrıca belirlenmekte, getirilen düzenlemelerle ilgili olarak 506, 1479, 4958 sayılı Kanunlarda değişiklik yapılmakta, Vergi İadesi Hakkında Kanun yürürlükten kaldırılmaktadır.

Demek oluyor ki, gerçekten gündem devam ediyor, bu gündemi arkadaşlarımızın takip etmesinde fayda var. Dolayısıyla, halkın bekledikleri nelerdir, halkın konuştukları nelerdir; halkın içinden geliyoruz. Biz, başından itibaren, dört yıla girmiş olduğumuz bugünden itibaren, her hafta sonu itibariyle mutlak surette bölgelerimizde, insanlarımızla birlikte, esnafımızla birlikte, insanlarımızın ne yediğini, ne içtiğini, neler yaşadıklarını mutlak surette biliyoruz. Sadece bunu siz biliyor değilsiniz. Bunun için, Türkiye'nin gözü olmak, Türkiye'nin kulağı olmak, halkın dili olmak, halkın yüreği olmak bize düşüyor; gelin, doğru olanlarda, hep beraber, birlik ve beraberlik ruhu içerisinde bu hizmetleri yerine getirmeye devam edelim.

Yine, sıra sayısı 1066 olan, Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı var, bunları görüşeceğiz.

Değerli arkadaşlar, 5440 sayılı Gümrük Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü maddeleri gereğince, Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderdiği tezkere var.

Şimdi, önümüze bakıyoruz; birsürü, gündeme almış olduğumuz konular var. Gelin, gündeme akılcı bir yolla yaklaşalım, hep beraber, birlikte gündemleri belirleyelim.

Yine, 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifimiz var ve bu kanun teklifimiz de mutlak surette görüşülecek; halkın faydasına olan, yararına olan, mutlaka, bunlar gündeme gelecek ve bunları, hep beraber, bu hafta içerisinde görüşmeye devam edeceğiz.

Yine, Millî Savunma Bakanlığı tarafından yürütülen uzun vadeli projelere Sahil Güvenlik Komutanlığının iştiraki sağlanması için düşündüğümüz hedef planın gerçekleştirilmesi maksadıyla, yıllara sari taahhütlere girişme yetkisi verilmesi hakkında kanun tasarısı maddesi var, bunları görüşeceğiz.

Yine, Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarımız var, bunları görüşeceğiz. Dolayısıyla, görüşülecek olan bu maddeler, demek ki, yoğun bir şekilde, beni ilgilendiren, sizi ilgilendiren, hepimizi ilgilendiren, Türk Ulusunun birliğini ve beraberliğini ilgilendiren bu yasal çalışmalar, hep birlikte yapılacak.

Disiplin Mahkemeleri Kuruluşu, Yargılama Usulü ve Disiplin Suç ve Cezaları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı maddeleri de, yine, gündemimize gelecek, bunları hep beraber halledeceğiz.

İnanıyorum ki, bütün bu görüşmüş olduğumuz… Yine, Türk Tabipler Birliği Kanununda değişiklik yapılmasıyla ilgili bir tasarımız var, bu da gündeme geliyor.

Bütün bunların sonucunda şunu söylemem gerekiyor: Gelin, aklıselimle, hep beraber, birlik ve beraberliğimizi yakalamış olduğumuz Türkiye coğrafyasının bu bütünlüğünü daha da artıralım ve halkımız için yapılabilecek en güzel çalışmaları birlikte çalışarak, birlikte hizmet vererek yollarımıza devam edelim. Biliniz ki, halkın dilini kim söylüyor, halkın yüreğiyle kim konuşuyor, halkın gözüyle kim bakıyor, bunu halk en iyi şekilde değerlendirmekte…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim.

RECEP GARİP (Devamla) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

Halkın, gerçekten o aklıselimi, o kalbi, o feraseti, mutlak surette, çok ciddî noktada, kendisinden biri midir yoksa başka biri midir diye değerlendirebildiği, halkın yüreği olmuş olan bir AK Partinin bugünkü gündemleri oluşturduğunu, hep birlikte görmeye, yaşamaya devam ediyoruz.

Bu haftaki gündemimiz, bence son derece önemli. Gelin, emeklilerimize vereceğimiz -yeterli olmayan, ama elimizden gelen imkânlarla- yüzde 4'lük bu maaş zammıyla bunları ödüllendirelim. Elbette ki, şu ana kadar yapılmış olan hiçbir zammı yeterli bulmadık; ne Başbakanımız ne Bakanlar Kurulumuz ne AK Parti İktidarı ne Genel Kuruldaki milletvekili arkadaşlarımızın hiç birisi yeterli görmedik; ama, geliniz, elimizdeki imkânları kullanarak, bu imkânları artırmaya devam edelim. Bu, SSK'lıların ve Bağ-Kurluların birikmiş olan primlerindeki taksitlendirmeyi, gelin altmış aya kadar olan taksitlendirmeleri yapalım ve bundan sonraki güzellikleri, hep beraber, halkımızın kazancı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Son cümleniz için açıyorum mikrofonu; buyurun efendim.

RECEP GARİP (Devamla) - …devletimizin kazancı olan bu birikimleri hep beraber harcayarak hizmetlere devam edelim.

Bu önergeye destek vereceğinizi umuyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Garip.

Lehte ikinci söz isteği, Hatay Milletvekili Sayın Sadullah Ergin… (AK Parti sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Ergin.

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Danışma Kurulunda uzlaşı sağlanamaması üzerine AK Parti Grubu olarak Başkanlığa sunduğumuz önerimizin lehinde söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu hafta yapacağı çalışmalarla ilgili ve çalışma, mesai saatlerini ve önümüzdeki haftanın çalışma saatlerini öngören önerimizin içeriğiyle ilgili, Sayın Garip biraz önce bilgi sundu. Bu hafta ve önümüzdeki hafta, çalışma saatlerinin 15.00 ile 20.00 olmasını öngörmüştük ve bu saatler içerisinde çalışacağımız konuları da, Başkanlığa sunduğumuz önergenin içerisinde detaylı olarak aktardık.

Değerli arkadaşlar, önerimizin aleyhine söz alan değerli hatipler, AK Parti Grubu önerisinin, Türkiye'nin gündemini yansıtmadığını ifade ettiler ve Türkiye'nin gündemini yansıtmayan bu önerinin aleyhinde oy kullanacaklarını ifade ettiler.

Bir eleştiri de, denetim konularının görüşülmemesi ve bu Meclisin denetimden bir nevî kaçtığı şeklinde bir eleştiri de yapıldı. Ben, kısaca bunlara cevap verip, hemen sözlerimi toparlayacağım; çünkü, 15.00'te başlayan çalışmamız, 18.30 olmasına rağmen, hâlâ Genel Kurul gündemine girememiş durumdayız.

Değerli arkadaşlar, bu Meclisin gündemi, komünist ekonomilerin bile terk ettiği devlet fabrikalarını tekrar tartışmak mıdır, yoksa, 21 inci Yüzyıl dünyasında ve o acımasız rekabet çarkları arasında ülkemizi geri bırakmamak için yapılması gereken dönüşümleri sağlayıp atılması gereken adımları atmak mıdır; bunları ben sizin dikkatinize sunmak istiyorum.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Kapitalist ülkelerde kamunun payı yüzde 50'nin üzerinde beyefendi.

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Çünkü, devlet fabrikaları ya da bugün Tekelin ya da burada, kürsüde bahsedilen diğer fabrikaların artık dünyada örneği kalmadı.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Yapma ya!..

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Orada sigara üretilmiyor mu?!

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Bugün Çin'de bile, Bulgaristan'da bile, Romanya'da bile bütün bu yöntemlerden vazgeçildi.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Fransa'yı söyle, İngiltere'yi söyle.

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Bu anlayış şu anda bir tek Küba'da var, belki Kuzey Kore'de var.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Yapma ya!

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Ama, gelişmiş ekonomilerin hiçbirinde bu anlamda bir iktisadî teşekkülü devlet organizasyonunun yönettiği söz konusu değil.

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Japonya'da sigarayı kim üretiyor?

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Dolayısıyla, Türkiye'nin gündemi, bundan 100 yıl öncesinin ekonomik anlayışlarıyla devam ettirme mantığı mıdır, yoksa, Türkiye'yi, gelişen, açılan dünyaya karşı yarış içerisinde geride kalmayacak tarzda yeniden yapılandırmak mıdır? Bu soruyu sormak istiyorum.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Hatay'da yaprak tütün kapanıyor.

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, AK Partinin yaptığı bu çalışmayı, Sayın Gazalcı, belki maksadını da aşan bir şekilde, hıyanet olarak niteledi.

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Çok doğru söyledi.

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Ben, o ifadenin bizim üzerimize yakışmadığını ifade ediyorum.

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Yakışıyor… Yakışıyor…

SADULLAH ERGİN (Devamla) - O ifade kimin üzerine yakışıyorsa, o kendine yakıştırsın. (AK Parti sıralarından “iade ediyoruz” sesleri)

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Size yakışıyor.

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Biz 3 Kasım 2002'de bu ülkede işbaşına geldiğimiz zaman ekonomi yirmi gün sonrasını göremiyordu, şimdiyse yirmi yıl sonrasına yatırım yapıyor. Bu ülkede, bir yılda toplanan faizlerin tamamı, o yıl ödenen vergilerin tamamı, o yıl ödenen faizleri karşılamazken, vergilerin gelirleri toplamı faizleri karşılamıyorken, şu anda, biz yüzde 38 ile faiz borçlarını ödeyebiliyorsak, bu ülkeye yapılan hıyanet değil, hizmettir bu. Ülkeyi vergi gelirlerinin yüzde 103'ü kadar yıllık faiz borcuna batıranlar olsa olsa hıyanet yapmış olabilirler. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - 100 000 000 dolar borcu niye söylemiyorsun?!

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Dolayısıyla, AK Parti hükümetinin üç yıl içerisinde ortaya koyduğu icraatlar makroekonomik dengelerin düzeltilmesi, faizlerin düşürülmesi, enflasyonun indirilmesi, otoyolların yapılması, bölünmüş yolların yapılması, hastanelerin, okulların yapılması…

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - İşsizliğin artması, yoksulluğun artması…

SADULLAH ERGİN (Devamla) - …Yeşilkartlılara ücretsiz tedavi ve ilaç imkânları getirilmesi, fakir fukara insanlara kömür yardımı yapılması…

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Tütüncüler bizi arıyor, Tekel işçileri buraya geliyor.

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Evet.. Evet...

…bütün öğrencilerimize ücretsiz kitap verilmesi ortaöğrenimde... Geçen dönem ilköğretimde verdik; inşallah, bu dönem -Sayın Başbakanımız ifade ettiler- liselerde de bu ücretsiz kitap dağıtımı başlayacak.

Hizmetleri saymakla burada bitiremeyiz; ama, ben, şunu ifade etmek istiyorum: 3 Kasım 2002'de insanlar yaşama umudunu kaybetmişti, geleceğe yönelik endişeler taşıyorlardı, "çoluk çocuğumun geleceği ne olacak" diyordu…

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Tütüncünün geleceği kalmadı, çiftçinin geleceği kalmad

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Oysa, şimdi, sadece Türkiye'den değil, dünya finans çevreleri Türkiye'ye gelerek yatırım yapmak için yarışıyorlar.

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Nerede?!.

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Türkiye'de, bugün, yabancı sermaye fazla girmeye başladı diye telaş eden eski tüfekler var arkadaşlar. Lütfen, bunları gözardı etmeyelim.

Değerli arkadaşlar, bu hükümet ve AK Partimiz, milletten aldığı anasının ak sütü gibi helal oylarla üç yıldır alnı ak, başı dik bir şekilde hizmet veriyor ve bu hizmetin neticesini de bütün milletimizle paylaşıyor. Bundan hiç kimsenin, AK Partiye yönelik olarak, Sayın Gazalcı'nın kullandığı ifadeyi kullanma hakkını kendisine vermeyeceğini ifade ediyorum. O ifade bize yakışmaz. Ülkeyi karanlığa gömenlere, ülkeyi borç batağına sürükleyenlere, ülkeyi bir gecede fakir fukaraya çevirenlere, ekonomik krizleri peş peşe patlatanlara olsa olsa yakışır; bize yakışmaz arkadaşlar. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, bu Parlamentoda bu hafta ve önümüzdeki haftanın çalışma gündemini huzurlarınıza getirirken denetim konularını görüşmeyelim istedik; çünkü, biraz önce Sayın Garip de ifade ettiler, bu hafta görüşmek için gündeme getirdiğimiz hususlar arasında Emekli Sandığı, Bağ-Kur ve SSK emeklilerine yüzde 3 + 3 zam öngören ve ayrıca, fiş ve fatura toplama yükümlülüğünü kaldırarak ilave yüzde 4 daha zam getiren bir düzenlemeyle huzurlarınıza geliyoruz. Şimdi, birtakım engelleme çabalarının, bu emeklilerin zamlarını engelleme çabası olarak, ben, bu kürsüden, bu mikrofondan milletimize şikâyet ediyorum; bu bir.

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Hadi canım!.. Hadi canım!..

SADULLAH ERGİN (Devamla) - İki; bunun ötesinde, Bağ-Kur ve SSK prim borçlarının yeniden yapılandırılmasıyla ilgili milyonlarca insan bu düzenlemeyi bekliyor.

Şimdi, bunlar Türkiye'nin gündemi değil de, 1940 model Tekel fabrikalarının bugün de çalıştırılması için, bu kürsüden, gelip, bunları araştırma önergesiyle gündeme taşıyalım, tekrar görüşelim, bu fabrikaları tekrar devlet güdümünde çalıştıralım demek mi Türkiye'nin gündemidir?! Allahaşkına, bunu insafınıza, vicdanlarınıza soruyorum. Türkiye'nin gündemi, milyonların beklediği bu konulardır.

SEDAT PEKEL (Balıkesir) - On aydır bekliyor, on aydır; niye getirmediniz?!

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Biz de bunları taşıyoruz zaten, Türkiye'nin gündemine bunları getiriyoruz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

SEDAT PEKEL (Balıkesir) - Çok acildi de niye getirmediniz on aydır?

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, detayları Değerli Garip gündeme getirdi. Ben, bir de Meclisin denetimle ilgili bugüne kadarki performansıyla ilgili birkaç cümle ifade edip huzurlarınızdan ayrılacağım. Denildi ki: "Denetim konuları öteleniyor ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekillerinin denetim yapma hakları ellerinden alınıyor."

Değerli arkadaşlar, şu elimdeki bilgiler, Meclis Başkanlığından alınmış olan bilgiler ve istatistikler; hemen buradan ifade edeyim: Hükümetimiz, üç yıl içerisinde 678 kanun tasarı ve teklifini yasalaştırmış. Önceki dönemlerin tam iki katı. Süremiz daha az; ama, çıkardığımız yasalar iki katı.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Üç yıl sonra...

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Oradan hemen geçiyorum yazılı soruların cevaplandırılmasına. 19 uncu Dönem, dört yıl iki ay görev yapmış o Parlamento; 6 619 yazılı soruyu cevaplamış dört yıl iki ayda. 20 nci Dönem, üç yıl üç ay görev yapmış; 4 729 yazılı soru cevaplamışlar. 21 inci Dönem, üç yıl altı ay görev yapmış Parlamento; 6 697 yazılı soru cevaplamış. Bu dönem ise -üç yıl sonundaki rakamları veriyorum- 7 923 yazılı soruyu cevaplamışız. Bizim süremiz onlardan daha az olmasına rağmen -çalışma süremiz- cevaplandırdığımız yazılı soru çok daha fazla.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Demek ki, o kadar hata yapmışsınız!

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Hemen geliyorum sözlü sorulara.

Değerli arkadaşlar, 19 uncu Dönem Parlamentosu yüzde 15 cevaplamış -sorulan sözlü soruların oranı- o da 276 soruya cevap vermiş. 20 nci Dönem, yüzde 28 oranında cevaplamış, 353 sözlü soruya cevap vermiş. 21 inci Dönem Parlamento yüzde 23,6 oranında sorulan soruları cevaplamış; bunun rakamı da 467 yapıyor. Peki, bizim çalışma süremiz onlardan çok az olmasına rağmen biz ne kadar sözlü soru cevaplamışız; üç yılda yüzde 70 oranını yakalamışız cevaplamada ve 956 sözlü soruyu cevaplamışız değerli arkadaşlar. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Bakanlarımız buraya gelip, saatlerce, bu kürsüden, sorulan soruları cevaplandırmaya gayret ediyorlar. Dolayısıyla, geçmiş dönem parlamentolarıyla mukayese ettiğiniz zaman, bizim…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, konuşmanızı tamamlayın Sayın Ergin.

SADULLAH ERGİN (Devamla) - …denetim faaliyetleri noktasında da yapmış olduğumuz çalışmaların önceki parlamentolara göre çok daha fazla olduğunu ifade ederek huzurlarınızdan ayrılmak istiyorum.

Grup önerimizin lehinde oy kullanacağımızı ifade ediyor, desteklerinizi bekliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ergin.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Sayın Başkanım, Sayın Sadullah Ergin iki kez adımdan söz ederek benim görüşlerimi değiştirmiştir, kendine göre yorumlamıştır. İzin verirseniz, Tüzüğümüzün 69 uncu maddesine göre, çok kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Gazalcı, hangi konuda sizin görüşünüzü değiştirerek…

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Efendim, benim, ihanet sözünü… Ben AK Parti adını söylemedim, zaten hiç AK Parti demem, AKP derim; onu da demedim. Politikalar olarak bir açıklamada bulundum. Cinayeti ve ihaneti benim söylediğim gibi, yorumladığım gibi değil, değiştirdi, farklı görüşler ileriye sürdü ve iki kez de adımdan söz etti.

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Biz de üzerimize yakışmadığını söyledik; o kadar.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Niye üzerinize aldınız?!

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Ben, asıl amacımı anlatmak istiyorum ya da…

BAŞKAN - Yerinizden, çok kısa… Sadece tavzih olarak, açıklama olarak rica ediyorum.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Arkadaşlar, benim kullandığım, Türk tütüncülüğüne politika olarak ihanet edenleri suçladım ve bir cinayetin, ihanetin olduğunu söyledim; onu yineliyorum. Otuz yıla yaklaşık bir süredir, Türkiye'de, Türk tütüncülüğünü öldürmek için oyunlar oynanıyor. Maalesef, son yıllarda bu oyunlar artırıldı, son günlerde daha da artırıldı; iş, fabrika kapatmaya kadar geldi. Tekelin sürekli eli kolu budanıyor, küçültülüyor. Bu -yeniden söylüyorum- bir yenilik, eskilik, modeli geçmiş değildir. Adana fabrikası yeni bir fabrikadır; modeli de yenidir, üretimi de yenidir, en son teknolojiyi kullanır.

Sayın sözcünün ilinde yaprak tütün kapatılıyor. Bakın, ben diyorum ki bu ihanet içerisinde olan politikalara; yani, ülkemizin çıkarlarını yabancı sigara tekellerinin lehine bozmak istemiyorsak, bir araştırma yapalım, bir ihanet içinde olmayalım. Bizim Meclis Başkanımız bile, ben ve arkadaşlarım tütüncülük konusunda araştırma yapalım dediğimde açıp bizi kutlamıştır, "biz de bu önergeye katılacağız" demiştir.

Değerli arkadaşlar, gelin, bu ihaneti, küresel kuşatmayı, bu cinayeti önleyelim. Yani, siz bu ihanetin içinde olmak istemiyorsanız, Türk tütüncülüğünün ölmesini istemiyorsanız, Tekelin yok olmasını istemiyorsanız, Tekel işçisinin sokağa atılmasını istemiyorsanız bir araştırma yapalım; bu kadar basit.

BAŞKAN - Sayın Gazalcı, teşekkür ederim.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Ben teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre vermiş olduğu önerisinin konuşmaları tamamlanmış olup, şimdi, oylamasına geçeceğim.

HALUK KOÇ (Samsun) - Karar yetersayısının aranmasını istiyorum.

BAŞKAN - Oylama sırasında karar yetersayısı arayacağım.

Adalet ve Kalkınma Partisi önerisini kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmiştir ve karar yetersayısı vardır.

İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş 2 adet doğrudan gündeme alınma önergesi vardır; ayrı ayrı okutup, işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

2.- Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç'ın, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bankalar Kanunu Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketi Hakkında Tesis Edilecek Bazı İşlemler Hakkındaki Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/236) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/355)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

25.5.2004 tarih ve (2/236) esas numaralı kanun teklifimin İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasını arz ederim.

                              Muharrem Kılıç

                                          Malatya

BAŞKAN - Önerge üzerinde, Sayın Kılıç, söz isteğiniz var mı?

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Var efendim.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, ben de söz istiyorum.

BAŞKAN - Siz mi söz istiyorsunuz?

HALUK KOÇ (Samsun) - Önce Muharrem Bey, sonra ben konuşacağız.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Kılıç.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; İmar Bankasından makbuz karşılığında hazine bonosu alan vatandaşlarımızın paraları henüz ödenmedi. Ben, bunların paralarının ödenmesine yönelik bir kanun teklifi hazırladım. Bu kanun teklifimin desteklenmesini ve Meclis gündemine alınmasını sağlamak üzere huzurlarınızda bulunuyorum.

Yalnız, konuşmaya başlamadan önce, bu hazine bonolarıyla ilgili konuşmaya başlamadan önce, olayın kısaca bir özetini sayın milletvekillerimize sunmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, İmar Bankası mağdurları dört grupta toplanıyor.

Bu mağdurlardan birinci grupta olanlar, İmar Bankasında mevduatı olanlardı. Bu mevduatı olanların paralarının ödenmesinde bir sıkıntı yaşanmadı, yaşanmıyor; ancak, bunlar paralarını kademeli olarak 36 ay içinde alacaklardı; bunların şu ana kadar 70 milyar TL'si ödendi, diğerleri de ödenmek üzere.

İkinci gruptakiler, İmar Bankasına el konulduğunda, geriye doğru bir ay içinde hazine bonosundan mevduata geçenlerdi. Bunların başlangıçta paraları ödenmedi; ancak, bu arkadaşlarımız yargıya gittiler, Danıştaya gittiler. Danıştay kararlarından sonra Bakanlar Kurulu bir karar verdi. Şu anda, onların da ödenmesine başlandı, bunda da bir sorun yok; en azından, şu anda yaşanmıyor böyle bir sorun.

Üçüncü grup, değerli arkadaşlar, off shore'dayken, son bir ay içinde off shore'dan dönerek mevduata geçen insanlardı. Bu insanların parası ödenmiyor. Bunlarla ilgili de, Anayasa Mahkemesinin kararı var, Danıştayın kararı var; ancak, bunların paraları da şu anda ödenmiyor. Bunlarla ilgili muvazaa iddiaları var. Muvazaa iddialarından sonra ödeneceği söyleniyor; Başbakan Yardımcısı Sayın Abdüllatif Şener'in açıklaması.

Değerli arkadaşlar, bunlardan sonra, benim üzerinde durduğum, ödenmesi gereken para olarak belirttiğim, hazine bonoları; yani, son grup, dördüncü grup, hazine bonosu almış olanlar.

Değerli arkadaşlar, dördüncü gruptaki hazine bonosu almış olan vatandaşlar, paraları ödenmediği için ve bunlarla ilgili 5021 sayılı Yasada bir düzenleme yapılmadığı için, bunlarla ilgili yasa teklifinde bulundum. Bu arkadaşlarımız, paralarının ödenmesiyle ilgili yargıya gittiler. Yargı, bu arkadaşlarımızla ilgili olarak, Danıştay 13. Dairesi, 2.12.2005 tarihinde bir karar verdi; bu kararda, bu vatandaşların zararlarının tazmin edilmesi gerektiğini, ayrıca, bu vatandaşların mahkemeye dava açarken yatırmış oldukları harçların, mahkeme giderlerinin, avukatlık ücretlerinin de ödenmesi gerektiğine karar verdi. Yani, bu paralar önünde sonunda ödenecek; ancak, fazlasıyla ödenecek; çünkü, yargının kararı kesindir. Anayasamızın 153 üncü maddesinde, 138'e son maddesinde yargı kararlarının mutlaka uygulanması gerektiği belirtiliyor.

Değerli arkadaşlar, AKP Hükümeti döneminde, bu ödenmesi gereken paralar ödenmediği halde, geçmişte sigorta kapsamında olmadığı halde, ticarî mevduatlar ve 50 milyarı aşkın mevduatlar ödendi. Bunlar ödenmeyecek mevduatlardı; ancak, her nasılsa, bunlarda bir ayırımcılık yapıldı, olumlu yönde bir ayırımcılık yapıldı. Ancak, bunlar kimlerdi, bu mevduatlar, bu ticarî mevduatlar veya 50 milyarın üzerindeki mevduatlar kimlere aitti, onları henüz bilebiliyor değiliz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Yabancıların alacakları…

MUHARREM KILIÇ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, insanlarımız, hazine bonosunu alırken Uzanlara güvenmediler, devlete güvendiler; çünkü, hazine bonosu devletin kâğıdıydı, devletin kağıdına güvendiler ve şunu söyleyeyim…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kılıç, lütfen, konuşmanızı tamamlayın.

MUHARREM KILIÇ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, sadece İmar Bankası değil, Türkiye'deki tüm mevcut bankalar hazine bonosu satarken, hazine bonosunun kendisini vermiyorlar, vatandaşın eline bir makbuz tutuşturuyorlar. Bu makbuzda hazine bonosu karşılığı olduğu yazılıyor; ancak, hazine bonosu verilmiyor. Bizler milletvekiliyiz, ben hukukçuyum; ben de bankaya gitsem, hazine bonosu aldığımda, bana makbuz verildiğinde, bunun aksini iddia edemem; çünkü, hazine bonoları bankanın kasasında duruyor, banka bunun karşılığında size bir makbuz veriyor. Yani, vatandaş, devletin kâğıdına güvenerek hazine bonosu almışsa suç mu işlemiş?! Vatandaş parasını tefeciye mi yatırdı değerli arkadaşlar?! Bankalar, devletimizin kanunlarına göre kurulmuyor mu?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kılıç, son cümlenizi rica edeyim.

MUHARREM KILIÇ (Devamla) - Devletimizin kanunlarına göre denetlenen kurumlar bunlar ve BDKK, Sermaye Piyasası Kurulu bundan haberdar; çünkü, yargılama aşamasında bunların haberdar olduğu ortaya çıktı.

Bu nedenle, değerli arkadaşlar, bu mağduriyete son verelim. Şu anda, 22 000'in üzerinde vatandaşımız mağdur oldu; emekli ikramiyesini, evini, arabasını sattı, bankaya yatırdı; çünkü, bankalar, televizyonlarda reklamlar yaptılar, gazetelere ilanlar verdiler "hazine bonosuna en yüksek faiz" dediler.

Bunlar, devletin gözünün önünde olan şeyler. Tüm bunlara karşın, siz, niye İmar Bankasından hazine bonosu aldınız diye vatandaşa soramazsınız. Bu nedenle, değerli arkadaşlar, gelin, hep beraber bu soruna çözüm üretelim. Yargı bu aşamada kararını verdi; ancak, devletimizi daha fazla zarara uğratmayalım; çünkü, devlet, hazine bonosu miktarından çok daha fazla bir miktar ödeyecek; çünkü, avukatlık ücreti ödeyecek, harç ödeyecek, masraf ödeyecek, bunlar üzerine katlanarak gidecek. Gelin, Meclis olarak bu soruna el atalım. Yasa teklifimi, lütfen, destekleyiniz. Bu yasa teklifim daha sonra Meclis Genel Kurulunda görüşülerek, Yüce Meclisin mutlaka bu sorunu çözmesi gerekiyor.

Bu duygularla, Yüce Meclisin bu teklifime destek vereceği inancıyla, tümünüze saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Kılıç.

Doğrudan gündeme alınma önergesi üzerinde, bir milletvekili olarak, Samsun Milletvekili Sayın Haluk Koç.

Buyurun Sayın Koç, söz sizin.

HALUK KOÇ (Samsun)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, 37 nci maddeden doğrudan Genel Kurul gündemine alınması talebiyle Sayın Malatya Milletvekilimiz Muharrem Kılıç'ın verdiği yasa teklifi üzerinde söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, İmarbank olayı bir kangrene döndü, bir toplumsal bozguna döndü. Bunu sizlerle değişik kereler, değişik zamanlarda burada paylaşmaya çalıştık ve ben hep duyarlılığınızı ve bu konuya yaklaşımdaki iyi niyetinizi hep uyandırmaya çalıştım.

Değerli arkadaşlarım, üç grup mağdur var. Bunları söylemeyeceğim. Bunlardan bir kısmı artık yargı yoluyla netleşen bir noktada ödeme takvimine bağlandı. Geriye iki grup kalıyor değerli arkadaşlarım. Bunlardan bir tanesi, off shore hesaplarından bankaya el konulmadan son bir ay öncesinde mevduata dönenler ki, Anayasa Mahkemesine başvurumuzda bu hüküm iptal edildi ve ödenmesi konusunda karar alındı. Nitekim, bireysel açılan yargı yolları da devam ediyor. Bu konuda Sayın Abdüllatif Şener ve yine Sayın Mehmet Ali Şahin Beyefendi, bir keresinde, burada -ben o üslupla o arkadaşlarımıza yaklaşmayı hiçbir zaman uygun görmüyorum; kendisi de belki öyle söylemek istememiştir geçen dönem- "bunların hepsi muvazaalı, bunların hepsi karanlık hesap" tarzında, birçok küçük hesap sahibini üzdü. Herhalde düzeltir kendileri. Ben, onun, adına, o insanlardan özür dilemiş oluyorum.

Bunların çoğu emekli insanlar değerli arkadaşlar. Bunların çoğu, kıdem tazminatını almış, öğretmen, emekli olmuş, bir evi var onu satmış, günün zor koşulları altında yaşamına devam ederken buradan gelecek ufak bir gelirle, faiz geliriyle kendi yaşamını düzene koyan insanlar. Efendim, bunların içerisinde 1 trilyonluk, 5 trilyonluk şeyler var!.. İktidarsınız; güç elinizde, kaynak elinizde. Değerli arkadaşlarım, lütfen, araştırın. Hangisi muvazaalıysa, onları ödememe konusunda muvazaasını açığa çıkartın; ama, normal hakkı olan insanların hakkını ne olur yemeyin! Ne olur yemeyin! Bu insanlar, artık, dayanma sınırlarının en uç noktasındalar.

İkincisi, Sayın Kılıç'ın kanun teklifine konu olan grup. Devletine güvenerek, devletin çeşitli kurumlarının müsaadesiyle -BDDK ve SPK'dan bahsediyorum- bu kurumların müsaadesiyle devlet içborçlanma senedi, yani hazine bonosu satarak, buna izin veren ortamda, buralarda... Yine bunların yüzde 90'dan fazlası küçük tasarruf sahipleri. Çoğunun 30-40 milyarın altında birikimleri ve bunlar hazine bonosu aldılar. İmar Bankası, (A) bankası, (B) bankası; sonuçta, devlet güvencesi, devlete güvenerek aldılar bunu ve bu insanlara bu para ödenmiyor değerli arkadaşlarım. Onların da yargı yolu çalışıyor. Sayın Kılıç söyledi. Yapmayın… Yapmayın… Bunları da diğerleri gibi bir ödeme takvimine bağlayın Sayın Bakan; gelin, burada, bu insanları sevindirecek bir açıklama yapın. Bu insanlar, bakın, 2003'ün aralığından itibaren, o yasanın çıktığı günden itibaren ağlıyorlar. Bir kısmı yaşamını yitirdi, değişik aile faciaları oldu. Değerli arkadaşlarım, hatta konuşmamın bir bölümünde söylemiştim; bu insanları iki eli iki dünyada da yakanızda olacak demiştim. Yapmayın… Yapmayın… Muvazaa varsa, güç sizde, kaynak sizde, erk sizde, siz muktedirsiniz, siz iktidarsınız, araştırın bulun muvazaayı, muvazaayı ayırın; ama, hakkı olanı ödeyin. Devletine güvenerek böyle bir yatırıma giden bu insanları daha fazla mağdur etmeyelim değerli arkadaşlarım. Bu, hassas bir konu. Ben sizin duyarlılığınıza sesleniyorum.

Lütfen, siz İktidar Grubusunuz. Bakın, ben, Sayın Kılıç, Sayın Bihlun Tamaylıgil, birçok arkadaşım, size yardımcı olmak için değişik kanun teklifleri getirdik. Ben, grup başkanvekili arkadaşlarımla geçen yazdan itibaren konuşuyorum, ne olur bunu tashih edelim diyorum, bu mağduriyetleri giderelim diyorum.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, ben, size sormak istiyorum: Hepinizin bir seçim bölgesi var. Allahaşkına, sevgili Bursa milletvekili kardeşim, sevgili hemşerim, size, kendi seçim bölgenizde, bu mağdur insanlar, önünüze çıkmıyorlar mı? Bunların muvazaa yapacak hali var mı, üstlerine başlarına bakın… Lütfen… Lütfen üstlerine başlarına bakın…

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Bizde yok…

HALUK KOÇ (Devamla) - Sizde yok mu? Peki… Peki, Sayın Milletvekilim… Sizin bölgenizdeki milletvekilleri, varsa böyle konuda insanlar, o mağduriyetten yara alanlar… Yapmayın… Yapmayın… Bakın "hak" dediniz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HALUK KOÇ (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun.

HALUK KOÇ (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben, bakın, bu insanlar adına, bir kere daha sizlerden istirham ediyorum, rica ediyorum, lütfen, bunu tashih edelim. Lütfen, bu mağduriyeti giderelim. Varsa muvazaa -Sayın Şahin burada- hepsini suçlamayın Sayın Bakan; çok üzülüyorlar. Bir emek karşılığı oluşmuş bir para ve devlete güvenerek yatırılmış bir para. Dönemin ekonomik gelişmelerinden, dönemin o banka üzerinde olan sahiplerinin, şunların bunların tasarrufundan bu insanların mağduriyeti hiçbir zaman açıklanamaz; devlete güveni sarsar, devletin devamlılığına getirilen bir yüktür. Ben, tekrar duyarlı olmanızı istirham ediyorum. Siz getirin yasa teklifini, bunu kabul etmezseniz de siz getirin; ama, bu iki grubun mağduriyetini, lütfen, ortadan kaldıralım, bu yasama dönemi bitmeden kaldıralım; çünkü, ne zaman biteceği belli olmaz, herhalde süre de yaklaşıyor.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Koç.

Doğrudan gündeme alınma önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

İkinci önergeyi okutuyorum:

3.- Kocaeli Milletvekili Salih Gün'ün, Amatör Kümeye Düşen Futbol Kulüplerinin Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Olan Borçlarının Affı Hakkında Kanun Teklifinin (2/616) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/356)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/616) esas numaralı kanun teklifimin, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan Meclis gündemine alınması hususunu saygılarımla arz ederim.

                                        Salih Gün

                                            Kocaeli

BAŞKAN -öneri üzerinde, teklif sahibi, Kocaeli Milletvekili Sayın Salih Gün.

Buyurun Sayın Gün. (CHP sıralarından alkışlar)

SALİH GÜN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biliyorsunuz, bir seçim arifesinde, hepimiz, dernekleri, kulüpleri, demokratik kitle örgütlerini gezeriz, size daha iyi, güzel hizmetler vereceğiz diye onlarla temas ederiz. Türkiye'de binlerce amatör spor kulübü var, profesyonel spor kulüpleri var. Profesyonelleri kastetmiyorum; ama, amatörler, devletin yapması gereken -Anayasanın 58 ve 59 uncu maddelerine göre, herkese, devlet, spor yaptırmaya zemin hazırlar- görevi bu kulüp yöneticileri üstlenmiştir.

Şimdi, bu kulüplerin birçoğu, başarı elde eder, profesyonel olur, daha sonra, başarısız olur, amatöre düşer. Tabiî ki, bu amatöre düşerken ekonomik sıkıntıların had safhada olduğunu kulüp yöneticiliği yapan arkadaşlar bilirler; fakat, profesyonel kulüplerde şimdi yeni çıkan yasalarla yöneticilik yapmak biraz daha kolaylaştı. Bunun için de Sayın Bakanıma teşekkür ediyorum.

Şu anda, yayın hakkı Digitürk'ten yapılırken bir havuz oluşturuldu, birinci lig takımları spor yaptığı zaman milyarlarca para alıyorlar. İkinci lig (A) kategorisindeki spor kulüpleri yılda 700-800 milyar civarında para alıyorlar; bunun yanında, üçüncü ligdekilere de, yine, burada bir pay veriliyor. Bunun yanında, İddaa denilen bir oyun çıktı Türkiye'de, buradan da müthiş paralar alıyorlar spor kulüpleri. Bir de, bir yasa çıktı, Sponsorluk Yasası, buradan da spor kulüpleri para almaya başladılar. Şu anda İddaa'da bir sefer ismi geçen bir spor kulübü, o hafta toplanan paralardan en az 30-40 milyar para alıyor. Bu yasadan önce Türkiye'de on sene içerisinde 188-189 civarında kulüp amatör lige düşmüştür. Bunlar, o gün bu yasaların olmamasından dolayı terzi, ayakkabıcı, mahalle esnafının yaptığı idareciliklerle ayakta kalmaya çalışırken üçüncü ligte vergi ve SSK primlerini ödeyememişlerdir. Bunlar, 30 milyarlık prim, SSK, vergi borçları çığ gibi büyümüş, 4-5 katı olmuştur. Ben, çıplak, şu andaki asıl, net borçlarını söylüyorum, faizsiz, SSK borçları bu kulüplerin 714-715 milyar civarındadır, vergi borçları da 983 milyar civarındadır. Yani 1,5 milyar civarında bir borç tutuyor bu kulüplerin borcu.

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) - Trilyon…

SALİH GÜN (Devamla) - Yok, yeni milyarla söylüyorum.

Bu borcun bir defaya mahsus kaldırılması hususunda buradan bir yasa çıkması gerekiyor. Bu yöneticiler şu anda amatörce bile spor yaptıramama durumuna girmişlerdir. Devletin bugün faal olarak üçüncü ligte, ikinci ligte spor kulüpleri, İddaa'dan, havuzdan veya finansörlük yasasından para alma imkânı doğarken, bu haklarını amatörce yaptırmak için biz Büyük Millet Meclisinde bunlara bir hak tanımalıyız. Bu düşen takımların spor yapması sağlanmalıdır.

Değerli arkadaşlar, Anadolu'nun birçok kentinde bunu dört gözle bekleyen yönetici arkadaşlar vardır. Bu imkânların buradaki oylamayla Mecliste görüşülmesini sağlamak için katkınızı bekliyorum, bunlara destek olmanızı bekliyorum. Yoksa, gittiğiniz ilçelerde, bu idareciler, size bu soruyu sorarlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SALİH GÜN (Devamla) - Toparlıyorum Başkanım.

BAŞKAN - Lütfen, son cümlelerinizi rica ediyorum.

Buyurun.

SALİH GÜN (Devamla) - Bu, bir af değildir, devletin yapması gereken görevi yapan spor kulüplerine bir destektir.

Bu hususta desteklerinizi, tekrar, esirgemeyeceğinizi umuyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gün.

Bir milletvekili olarak söz talebinde bulunan Bilecik Milletvekili Sayın Yaşar Tüzün; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; profesyonel ligden amatör kümeye düşen futbol kulüplerinin kamu kurum ve kuruluşlarına olan borçlarının affı hakkında kanun teklifi lehinde görüşlerimi belirtmek üzere, şahsım adına söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlar, hepimizin seçilerek geldiği seçim bölgemizde profesyonel ya da amatör spor kulüpleri bulunmaktadır. Bu spor kulüplerinin en büyük sorunu ve sıkıntısı, hepinizin de malumu olduğu üzere, ekonomiktir. Özellikle kırsal bölgelerde, beldelerde, küçük yerleşim yerlerinde, köylerimizde, o bölgede bulunan esnafın, eşrafın katkısı ve desteğiyle spor kulüpleri yürümektedir. Spor kulübü deyince, aklımıza da hep futbol gelmektedir. Futbolun dışında da diğer branşlar, bu söylediğim bölgelerde bulunmaktadır.

Bu kulüpler, gerçekten, kendi imkânlarıyla -o bölgenin başta yerel yöneticileriyle, esnafıyla, eşrafıyla- bir üst lige çıkmak için mücadele ederler. Ancak, bir üst lige, yani, üçüncü lige çıktığında, bir yıl, bilemediniz iki yıl, üçüncü profesyonel liginde mücadele ederler, çok kısa bir süre sonra da geldikleri yere geri dönerler, yani, amatör spor kulüplerine geri dönerler; çünkü, üçüncü ligdeki başta SSK ve maliyeye olan prim borçları oldukça artmıştır, bunları ödeyemez duruma gelirler ve amatör spor kulübüne, yani, amatöre tekrar geri dönerler.

İşte, Kocaeli Milletvekilimiz Sayın Salih Gün'ün vermiş olduğu bu kanun teklifi bu yönde. Diyor ki… Bir şekilde, kentin yöneticileri, esnafı ve eşrafın desteğiyle, üçüncü lige çıkan kulüpler tekrar amatör spor kulübüne döndüğünde bu borçların affedilmesi konusunda bir teklifi var.

Değerli arkadaşlar, hepimiz seçim bölgelerimize gidiyoruz. Seçim bölgelerimizde bizden en çok istenenler, köylerimizde en çok istenilen şeylerden biri, o köy takımına ama eşofman, ama forma, ama krampon veyahut deplasmanlı ligde oynuyor ise de o haftaki masraflarını talep ediyorlar. Etmiyorlar mı değerli arkadaşlar? Hepimiz bu sıkıntıyı yaşıyoruz. Durumu iyi olan, gücü olan arkadaşlarımız bu katkıyı veriyor; ama, olmayanlar veremiyor.

Ben, şahsen, benim seçim bölgem Bilecik İlinde 3 tane amatör spor kulübünün fahrî başkanıyım; onların isteklerini, sıkıntılarını hep paylaşıyorum ve yerine getirmeye çalışıyorum.

Şimdi, bu kanun teklifimize, hükümetimiz adına, spordan sorumlu Devlet Bakanımız burada, belki de bu teklifimize kısa bir cevap verecektir. Oysa, bu teklif sadece profesyonel lige çıkıp da amatöre dönen takımlar için. Oysa, tüm üçüncü lig takımları ve ikinci lig takımlarının şu anki borçlarıyla ilgili de bir uygulamayı yerine getirmemiz gerekiyor değerli arkadaşlar. Kulüplerimiz borç batağı içerisinde. Kulüplerimiz, gerçekten… Devletin yapması gereken görevleri, belki de, yerel idareciler, esnaflar, eşraflar, sanayiciler yapıyor.

Bildiğiniz gibi, çok kısa bir süre önce, burada, Mahallî İdareler Kanununu çıkardığımızda, yanlış bir maddeyi de hep beraber oyladık. O madde de şudur arkadaşlar: Belediye başkanlarının kulüp başkanı olmaması konusu. En büyük hatayı burada yaptık. Özellikle, beldelerimizde, 3 000'e yakın beldemizde, 900'den fazla ilçemizde, bu tür kulüplerin başkanları tamamen belediye başkanlarıyla oluşurdu ve belediyelerimizin katkılarıyla, devletin, hükümetin, bakanlığın yapması gereken işleri belediyeler yapıyordu. Biz ne yaptık; belediye başkanlarının…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Tüzün.

YAŞAR TÜZÜN (Devamla) - Biz ne yaptık arkadaşlar; belediye başkanlarının kulüp başkanı olmasını yasakladık ve kulüpler ortada kaldı. Bugün, birçok kulüp, amatör veya profesyonel ligde olsa bile, maalesef, görevlerini yerine getiremiyor. O nedenle, bu hatanın da, önümüzdeki yıllar içerisinde ve bu yıl içerisinde, mutlaka ama mutlaka düzeltilmesini talep ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, sözlerimi fazla uzatmadan toparlamak istiyorum.

Mevcut amatör spor kulüplerinin ve özellikle üçüncü ligde ve ikinci ligde mücadele eden futbol ve diğer spor kulüplerimizin yaşayabilmesi için, yaşamlarını sürdürebilmesi için, devlet olarak, Meclis olarak ve bakanlık olarak, bizim yeni bir düzenleme getirmemiz gerekiyor.

Ben, Sayın Bakanımızdan ve Adalet ve Kalkınma Partisinin değerli milletvekili arkadaşlarımdan, üyelerinden istirham ediyorum…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Son cümleleriniz efendim...

YAŞAR TÜZÜN (Devamla) - Son cümle, Sayın Başkanım.

Bu teklif, şu anda doğrudan gündeme alma teklifi; yani, biz bu teklifi kabul edersek, bu teklif yasalaşmış olmayacak. Önümüzdeki süre içerisinde bu teklif Yüce Meclise geldiğinde, bunun ne şekilde ülkemizin sporuna hizmet eden kulüplere yardımcı olacağını, katkı olacağını tekrar değerlendiririz diye umut ediyorum.

Bu teklife Adalet ve Kalkınma Partisinin başta Değerli Grup Başkanvekilinin de olur oyu vererek katkı vereceğini umut ediyor, Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tüzün.

Sayın Bakan yerinden kısa bir açıklama yapmak istiyor.

Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Kocaeli Milletvekili arkadaşımız Sayın Salih Gün, bir kanun teklifinin doğrudan gündeme alınması talebiyle, Genel Kurulumuzun huzuruna geldiler. Teklifin özeti, biraz önce de ifade edildiği gibi, üçüncü ligde profesyonel olarak faaliyette bulunurken amatör kümeye düşen 180 civarında -şu ana kadar- kulüpten 25 tanesinin ödenmemiş olan vergi borçlarının ve SSK borçlarının affını içeren bir teklif. Üçüncü ligdeyken başarılı olamayıp amatör kümeye düşen -demek ki- kulüplerimizden 155 tanesi borçlarını ödemişler, geriye 25 tane kalmış; "25 tanesinin de borçlarını siliverin" diyor Sayın Gün. Tabiî, bu, borcunu ödeyen kulüplerimize ne söyleyeceğimiz gibi bir soruyu gündemimize getirir.

İki; biz, iktidara gelir gelmez, tüm kulüplerimizin vergi borçlarını yeniden yapılandırdık 2003 yılında, bunların uygun taksitlerle ödenmesini sağladık. Keşke bu kulüplerimiz de ondan yararlansaydı.

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Onları da ödeyemiyorlar ki Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Daha sonra, SSK primleriyle ilgili de bir düzenleme yaptık. Şimdi -bu haftanın gündeminde var- altmış aya yayıyoruz. Bu kulüplerimiz bu imkânlardan yararlanırlarsa, çok daha doğru hareket etmiş olurlar diye düşünüyorum.

Ancak, yine, biz, göreve gelir gelmez, yüzde 40 olan stopaj vergisini kulüplerimizin, biliyorsunuz, yüzde 15'e düşürdük. Yani, spor kulüplerimizin yaşayabilmeleriyle ilgili, elimizden gelen her türlü imkânı kullanmaya çalıştık. Bundan sonra da kullanırız; ama, borçlarının tamamen silinmesi diye bir keyfiyet, bana göre kabul edilemez. Böyle bir lüksümüz de yok. Yani, devletimiz bu kadar ekonomik sıkıntı içerisindeyken, borçluyken, bu borcu azaltmak için gayret ediyorken, borçlarını silmek gibi bir uygulamayı doğru bulmadığımı ifade etmek istiyorum.

HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Bakan Bey, çok az bir miktar, çok az…

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Ama, bu hafta, inşallah, bu SSK primlerinin yeniden yapılanmasıyla ilgili yasal düzenleme çıkar, bu 25 tane kulübümüz buradan yararlanırlar. Keşke, geçmişte de, vergi borçlarıyla ilgili yararlansa idiler diyorum.

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Sayın Bakanım, biz, sadece, bunu gündeme almak istiyoruz.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Böylece, arkadaşımızın, arkadaşlarımızın gündeme getirdiği konuyla ilgili, Bakan olarak, görüşlerimi sizlerle paylaşma imkânı buldum.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

SALİH GÜN (Kocaeli) - Sayın Bakanım, gündeme alalım.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum…

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, karar yetersayısı…

BAŞKAN - Kabul edenler…

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, karar yetersayısı…

BAŞKAN - Oylama sırasında karar yetersayısını arayacağım.

Kabul edenler…

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Yok mu sizde hiç arkadaşlar, amatör spor kulübü yok mu?

BAŞKAN - Kabul etmeyenler…

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, bu şekilde olmuyor! 5 dakika sonra gelirler.

BAŞKAN - Karar yetersayısı bulunamamıştır; birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.19

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 19.24

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN - Sayın Milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56 ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

3.- Kocaeli Milletvekili Salih Gün'ün, Amatör Kümeye Düşen Futbol Kulüplerinin Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Olan Borçlarının Affı Hakkında Kanun Teklifinin (2/616) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/356) (Devam)

Kocaeli Milletvekili Salih Gün'ün; Amatör Kümeye Düşen Futbol Kulüplerinin Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Olan Borçlarının Affı Hakkında Kanun Teklifinin (2/616), İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi

BAŞKAN - Kocaeli Milletvekili Salih Gün'ün doğrudan gündeme alınma önergesinin oylanmasında karar yetersayısı bulunamamıştı.

Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza sunup, karar yetersayısı arayacağım: Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yetersayısı vardır ve önerge kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, sözlü soru önergeleriyle diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

BAŞKAN - 1 inci sırada yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

2 nci sırada yer alan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)

BAŞKAN - Komisyon ve hükümet?.. Yok.

Ertelenmiştir.

3 üncü sırada yer alan, İzmir Milletvekili Fazıl Karaman ile Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali'nin, 178 Sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- İzmir Milletvekili Fazıl Karaman ile Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali'nin; 178 Sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/614) (S. Sayısı: 1055)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet?..

Komisyon?..

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Komisyon yok.

BAŞKAN - Komisyon burada.

HALUK KOÇ (Samsun) - Yok efendim.

BAŞKAN - Birleşime 5 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 19.26

 

 

 

 


ALTINCI OTURUM

Açılma Saati:19.33

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56 ncı Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

1055 sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3.- İzmir Milletvekili Fazıl Karaman ile Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali'nin; 178 Sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/614) (S. Sayısı: 1055) (x)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

1 inci madde üzerinde, şimdi, söz sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Mustafa Özyürek'e aittir.

Buyurun Sayın Özyürek.

Süreniz 10 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, bir de kişisel söz talebim var…

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; oldukça gecikmiş bir saatte ve herkesin dikkatinin de dağıldığı bir aşamada Gelir Politikası Genel Müdürlüğünün kurulmasına ilişkin tasarı üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, daha önce burada uzun uzun tartışarak, Gelir İdaresi Başkanlığıyla ilgili bir tasarıyı kanunlaştırdık. Bu kez, Maliye Bakanlığına bağlı bir Gelir Politikası Genel Müdürlüğü kurulmasına ilişkin bir kanun teklifini görüşüyoruz. Şimdi, niçin böyle bir yeni genel müdürlüğe ihtiyaç duyuldu; Gelir İdaresi Başkanlığı düşünülürken, bu, biraz da Amerikan sistemi olarak ele alındı. Amerika Birleşik Devletlerinde gelir idaresi, özerk, hazineyle irtibatlı, bağlı değil, sadece ilgili bir başkanlık halinde kurulmuştur ve bağımsız bir şekilde görev yapmaktadır. O öyle bağımsız oluşunca, gelir politikalarını oluşturacak, vergi politikalarını oluşturacak bakanlık bünyesinde ayrı bir birime, örgüte ihtiyaç duyulmuştur. Şimdi, biz, Amerika Birleşik Devletlerinden bu sistemi alıyoruz; ancak, tabiî, hepsini biraz yarım yamalak ve kendimize uydurarak gerçekleştirmeye çalışıyoruz.

Şimdi, burada Gelir İdaresi Başkanlığı kurulmasına dönük tasarı vesilesiyle de görüşlerimi açıklarken söylemiştim, Gelir İdaresini özerk bir yapıya kavuşturamadık, güçlü bir Gelir İdaresi kuramadık, vergi denetim birimlerini dağınık bir vaziyette tutmaya devam ettik. Bazı vergi denetim birimleri bakanlığa bağlı olarak çalışacaklar, bazı denetim birimleri Gelir İdaresine bağlı olarak çalışacaklar. Bu dağınıklığın mükellef üzerinde önemli sorunlar yarattığını hep biliyoruz. O bakamdın, biz, Gelir İdaresinin bağımsızlığı ve özerkliği üzerinde hassasiyetle durmuştuk; çünkü, değerli arkadaşlarım, yargının bağımsızlığı kadar vergi denetiminin bağımsızlığı da önemlidir; çünkü, vergi denetimi sonucu, mükelleflerden haksız bir şekilde, yani, onların kazanmadığı paraların vergisi de alınabilir ve bu yönde mükellefler baskı altında tutulabilir. Onun için, siyasetin gölgesi vergi denetiminin üstüne düşmesin istedik ve bu amaçla da Gelir İdaresinin bağımsız bir şekilde kurulmasını hep savunduk; ama, ne yazık ki, Gelir İdaresi, bizim istediğimiz şekilde güçlü, bizim istediğimiz şekilde bağımsız ve özerk bir yapıya kavuşturulamadı.

Şimdi, o birimin, geçmişte, bugüne kadar, hep vergi tasarılarını Gelir İdaresi hazırlamıştır; daha doğrusu, eski adıyla Gelirler Genel Müdürlüğü hazırlamıştır. Şimdi diyoruz ki, artık, tasarıları, Gelir İdaresi Başkanlığı hazırlamasın, Gelir Politikası Genel Müdürlüğü hazırlasın.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, Türkiye'de, eğer, uygulamanın içinde değilseniz, mükelleflerin nelerden rahatsız olduğunu ve neyi talep ettiğini bilmiyorsanız, sizin hazırlayacağınız tasarı teorik bir tasarı olur. Bu şekilde teorik çalışmalar yapmak üzere, yine, burada kabul ettiğimiz bir birim var; Vergi Konseyi Başkanlığı var. Sivil toplum örgütlerinden de bazılarının katılımıyla oluşan, Maliye Bakanlığına bağlı çalışan bir Vergi Konseyi var. Bunlar, teorik anlamda çalışmaları yapıyorlar. Nitekim, yakında görüşmeye başlayacağımız Kurumlar Vergisiyle ilgili bu konuda çalışmayı, Vergi Konseyi önce yaptı, daha sonra Bakanlık son şeklini verdi.

Şimdi, bu iki ayrılık, bir vergi denetimi ve vergi tahsilatıyla görevli Gelir İdaresi, buna karşılık, vergi tasarılarını ve vergi politikasını hazırlayacak bir ayrı birim.

Şimdi, Türkiye'de kişisel faktörler her zaman çok önemlidir. Gelir İdaresi Başkanlığı ile Vergi Politikası Genel Müdürlüğü arasında ortaya çıkacak sürtüşmeler, tartışmalar, korkarım ki, uygun, beklenen tasarıların hazırlanıp Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmesini engelleyecektir ve önemli bir mükerrerliği de beraberinde getirecektir.

Daha önce Gelirler Genel Müdürlüğü hem uygulamayı yapıyordu hem de istenen tasarıları hazırlıyordu. Şimdi, bunu onlar yapmayacaklar, belki, görüşlerini Gelir Politikası Genel Müdürlüğüne bildirecekler ve Gelir Politikası Genel Müdürlüğü de tasarıları hazırlayacak. Bu bir kopukluğa yol açacak, bu bir gereksiz sürtüşmeye yol açacak ve en önemlisi mükerrerliğe yol açacak.

Şimdi, bazı konularda, ihtiyaç olduğu zaman kadro vermekte, yeni birimler kurmakta çok cimri davranan hükümet; ama, Vergi Politikası Genel Müdürlüğü gibi oldukça mükerrerliğe yol açacak bir birimin kurulmasını hemen kabul etmiş ve alelacele buraya getirmiştir.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin temel sorunu yeni kanunlar yapmak değildir. Özellikle vergicilik alanında temel sorun vergi uygulamasındadır, vergi denetimindedir.

Siz, istediğiniz kadar kanun çıkarın, istediğiniz kadar mevzuat hazırlayın, eğer, onu uygulayacak birimleriniz yeterli değilse, onu uygulayacak birimleriniz yanında vergi denetimi yapacak birimlerinizde bir dağınıklık varsa ve onlar, kadro yönünden, çeşitli açılardan sorunlar yaşıyorlarsa, çıkardığınız kanunlar raflarda kalmaya mahkûmdur. Onun için, biz, Gelir İdaresini -mevcut yasa, bu yönden büyük eksiklerini ortaya koymuştur, büyük yanlışları içermektedir- güçlendirelim ve vergi yasalarını hazırlama, taslaklarını hazırlama görevini de o birime verelim diye düşünüyorum. O açılardan, bu teklife olumlu bakmadığımızı Komisyonda da ifade ettik, burada da ifade ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, bir yerden kopya çekilirken…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Sayın Başkan, bir de kişisel söz talebim vardı.

BAŞKAN - Efendim, sizden önce talep olduğu için veremedim.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Peki.

BAŞKAN - Buyurun, 1 dakika süre veriyorum.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - O kişisel söz hakkımı kullanırken de gerekli açıklamaları yapacağım.

Şimdilik teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Özyürek.

Şahısları adına söz istekleri var.

Adana Milletvekili Sayın Recep Garip?.. Yok.

Şırnak Milletvekili Sayın İbrahim Hakkı Birlik?.. Yok.

Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan?.. Yok.

Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Eraslan; buyurun.

Süreniz 5 dakika.

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 1055 sıra sayılı kanun teklifi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım.

Bu kanuna baktığımız zaman, Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanan bu kanuna baktığımız zaman, kanunun, Gelir Politikaları Genel Müdürlüğü kurulmasına ilişkin bir kanun olduğunu görüyoruz. Gelir politikalarındaki etkinlik ve bir ülkenin, bir toplumun gelir hâsılatını artırmak, Gelir Politikaları Genel Müdürlüğü kurmakla mümkün değildir. Toplam vergi hâsılatını artırmanın yolu, yatırım, üretim ve ihracat ekonomisini ve bu reel ekonomik modeli, bu coğrafyada, ülkemizde var edebilmenin yolu, bu ülkede üretim yapan herkesin kârlı hale geçirilmesiyle ancak mümkündür. Kârlı hale geçirilebilmesi için de, girdi maliyetlerinin düşürülmesi ve devlet eliyle teşviklerin artırılması gerekmektedir. Bakın, iktisadî bir kavramdır, iktisadî bir kuraldır; bir ülkede, vergi oranları düşürüldükçe, vergi oranları tabana yayıldıkça, o ülkede, vergi hâsılatı da o oranda artar; fakat, bizde, vergi oranlarının yüksekliği ve vergi adaletsizliği, toplam vergiler kapsamında düşündüğümüz zaman, özellikle ve özellikle dolaylı vergilerin toplam vergiler içerisindeki payına baktığımız zaman, yüzde 70'ler düzeyinde olduğunu görüyoruz. Avrupa Birliği ülkelerinde, toplam vergilerin, daha doğrusu dolaylı vergilerin toplam vergiler içerisindeki oranı yüzde 30 civarında, bizde ise yüzde 70 dolaylarındadır ve değerli arkadaşlar, vergi, herkesin, ama herkesin, her işletmenin, gücü nispetinde ödeyebileceği bir yükümlülüktür. Vergi oranlarının düşürülmesi, vergi oranlarının tabana yayılması, vergi eşitliğini, vergi adaletini sağlayacağı gibi, vergi hâsılatını da artıracaktır. Niye adaletsizlik var; yav, bu ülkede zenginler, yani, hiç kimsenin malında mülkünde gözümüz yok ama, bu ülkede zenginler, parası olanlar, altın, mücevherat alırken yüzde sıfır vergi ödüyor ise ve bu ülkenin evlatları, şeker alınca, çay alınca, ayakkabı alınca, çarık alınca, hırka alınca, elbise alınca yüzde 18 dolaylarında vergi ödüyorsa, elektrik, su parasını öderken eğer yüzde 18 vergi ödüyorsa, altın alan, gümüş alan, mücevherat alan yüzde sıfır vergi ödüyor ise bu ülkede hiç kimse, vergi adaletinden bahsedemez.

Siz, Sayın Bakanım, istediğiniz kadar genel müdürlük kurun, genel müdürlük kurmakla falan olmuyor bu işler. Girdi maliyetlerini düşüreceksiniz, vergi eşitliğini, vergi adaletini, daha doğrusu, tesis edeceksiniz. En büyük göreviniz sizin, bu. Vergiler, en önemli girdi maliyetidir. Esnafımız açısından, KOBİ'lerimiz açısından, esnaf sanatkârımız açısından katlanılmaz bir yükümlülük haline gelmiştir bugün vergiler. Böyle bir vergi politikası falan olmaz.

Niye dolaylı vergiler toplam vergilerin Avrupa'da yüzde 30'u da, bizde yüzde 70'i? Sizin bir sözünüz var Sayın Bakanım "eğer bir ülkede, dolaylı vergiler toplam vergiler içerisinde yüzde 65'in üzerindeyse, o ülkede vergi adaletinden bahsedilemez" demiştiniz. Ama, şimdi yüzde 70. Peki, nasıl bir vergi adaletinden bahsedeceğiz ve üç yıldan beri, siz ne yaptınız vergi politikaları noktasında?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Takip etmiyorsunuz ki!..

BAŞKAN - Buyurun.

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Tabiî ki, bu şartların sonuçları da var; yani, KOBİ'ler, esnaf sanatkârlar ve bu ülkedeki yatırımcılar, üretimciler Avrupa Birliği pazarlarında ve dünya pazarlarında artık yarışamaz noktaya gelmiştir. Bir zamanlar ihracat Türkiyesi iken, bugün her şeyini ithal eden -tarımsal ürünlerini de- ama, her şeyini ithal eden, ithalat cenneti bir ülke haline gelmiştir bugün Türkiyemiz. Dolayısıyla KOBİ'lerimizi ve esnaf sanatkârlarımızı, üreticimizi, sermayecimizi, yatırımcımızı, ihracatçımızı var edebilmenin, güçlü kılabilmenin yolu, değerli arkadaşlar, dünya pazarında mücadele verebilecekleri, dünya pazarında kendilerini var edebilecekleri rekabet ortamını onlara hazırlamaktır. İşte, o zaman vergi gelirlerinde bir artışın olduğunu göreceğiz ve Türkiyemizin ihtiyaçlarını…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Eraslan, son cümlenizi rica ediyorum.

MEHMET ERASLAN (Devamla) - … ve Türkiye'de yaşayan ülke insanımızın ihtiyaçlarını ancak bu şekilde karşılayabiliriz. Vergimiz oranında, vergilerimiz oranında büyüyen bir Türkiye ancak olabiliriz; ama, vergileri artırmanın yolu da bu değil.

Daha sonra eğer söz hakkı gelir ise, vergi adaletsizliğinin sonuçlarını sizlere izah etmeye çalışacağım.

Sayın Başkanıma da, müsamahalarından dolayı saygılarımı sunuyorum ve hepinize teşekkür ediyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Eraslan.

Şahsı adına, Mersin Milletvekili Sayın Mustafa Özyürek; buyurun efendim.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin tümü üzerinde görüşlerimi daha önce ifade etmiştim; bu kişisel görüşmemde bir iki noktanın altını çizmek istiyorum.

Bunlardan birincisi -duymayanlar için güzel bir haber- Galataport ihalesi iptal edilmiştir. Bizim, burada, gensoru önergesiyle gündeme taşıdığımız, hukukî açıdan büyük eksikleri olduğunu net bir şekilde ifade ettiğimiz bir ihalede ısrar etmenin ne kadar yanlış olduğu ortaya çıktı. İyi ki Türkiye'de yargı var, iyi ki Türkiye'de, Ankara'da hâkimler var; bir yanlıştan hükümeti de kurtarmıştır, Türkiye'yi de kurtarmıştır.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, biraz önce de bahsetmiştim, Gelir İdaresi Başkanlığı özerk ve bağımsız bir şekilde örgütlenememiştir ve vergi denetiminin üzerinden siyasetin gölgesi bütünüyle kaldırılmamıştır demiştim. Şimdi, bunun önemli bir sakıncasını geçtiğimiz günlerde gördük.

Biliyorsunuz, Maliye Bakanlığımız, bankada 50 milyar liradan fazla parası olanlarla ilgili bir inceleme başlattı. Kimin bankada 50 milyar lira parası varsa, bunlarla ilgili bilgi toplamaya başladı. O zaman, basında, kamuoyunda bu bilgilerin niçin kullanılacağı, nasıl kullanılacağı konusunda sorular sorulduğu zaman Bakanlıktan bir açıklama yapıldı ve denildi ki: "Bu bilgileri, biz, kayıtdışı ekonomiyle mücadelede kullanacağız." Güzel; fakat, sonra birden gördük ki, bu bilgiler, Anamuhalefet Partisini vurmak için kullanılmaya başlandı.

Bir gazetemizde, Maliye Bakanımızın çeşitli toplantılarda söylediği bir söz sekiz sütuna manşet verildi ve Cumhuriyet Halk Partisinin 150 trilyon parası var, Genel Başkan Sayın Deniz Baykal'ın da muazzam parası var denildi.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu bilgiler, hem bankacılık sisteminde belli sır vardır hem bu bilgileri elde edenlerin açıklaması yasaktır. Ayrıca, bu bilgilerin vergi inceleme yetkisi olmayan kimselere verilmesi de yasaktır. Şu andaki 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 5 inci maddesinde, vergi mahremiyetiyle ilgili açık düzenleme vardır.

Şimdi, biz merak ediyoruz; vergi inceleme yetkisine sahip olan bürokratlar, bu bilgiyi Bakana nasıl verdiler ve Bakan bu bilgiyi, özel sohbetlerinde nasıl kullandı?! Bugün, Sayın Başbakanın büyük bir hiddetle Cumhuriyet Halk Partisine hücum ederken, arkasında bu tartışmalar var. Mal bildirimi meselesi… Siz, Anamuhalefet Partisi Liderinin bankadaki hesaplarını öğrenip, uygun bir şekilde gazetelere yazdıracaksınız; ama, kendi mal varlığınızın açıklanmasını isteyince, isteyen partiye hücum edeceksiniz ve o partiyle ilgili, son derece haksız, yanlış suçlamaların yanında, Türkiye'nin en büyük ulusal bankası olan İş Bankasını da bu tartışmaların odağına getireceksiniz!

Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisi ile İş Bankası ilişkisi, Mustafa Kemal Atatürk'ün ölüm tarihi olan 1938 yılından beri bellidir. Bunu bilmeyen hiçbir vatandaş yoktur; ama, Sayın Başbakanımız, mal bulmuş Mağribî gibi "dünyada, bankası olan tek parti Cumhuriyet Halk Partisidir" diyerek …

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - … Atatürk'ün vasiyetini görmezden gelmiş ve Cumhuriyet Halk Partisini hırpalayacağım diyerek, bir ulusal bankamızı tartışma odağına ve husumet noktasına çekmiştir. Bu, çok yanlıştır değerli arkadaşlarım.

Yüzlerce defa açıkladık, bu kürsüden de açıkladık, bir kez daha açıklıyorum: Atatürk'ün vasiyeti gereği, Cumhuriyet Halk Partisi, 11 kişilik Yönetim Kurulunda 4 kişiyle temsil edilmektedir; sadece orada Atatürk'ün vasiyeti gereği, gözetim ve denetim görevini yapmaktadır ve İş Bankasının kârından, 1938 yılından bugüne kadar 1 kuruş para almamıştır. Eğer Sayın Başbakan, ima etmeye çalıştığı gibi, Cumhuriyet Halk Partisinin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özyürek, son cümleniz için açıyorum; lütfen efendim…

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Özyürek, zaten madde üzerinde konuşmadınız, ikaz etmedim; ama, lütfen, tamamlayınız. Son cümlenizi rica ediyorum.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Toparlıyorum.

Eğer, Cumhuriyet Halk Partisinin 1 kuruş aldığını, kâr payından, bugüne kadar, 1938 yılından bugüne kadar 1 kuruş kullandığını, Sayın Başbakan -bütün bilgiler elindedir, Bankacılık Denetleme Düzenleme Kurulu emrindedir- tespit etsin, biz, siyaseti bırakmaya hazırız.

Değerli arkadaşlarım, sıkıştınız, mal bildirimini açıklamak gibi sade, basit bir görevi yerine getirmek dururken, Cumhuriyet Halk Partisini, İş Bankasını, herkesi yıpratmaya hakkınız yok. Ne söyleyecekseniz, bize söyleyin, fazlasıyla cevabını alırsınız; ama, Mustafa Kemal Atatürk'ün vasiyetine ve İş Bankası gibi, Türkiye'nin en büyük ulusal bir bankasına lütfen dil uzatmayınız.

Hepinize saygılar sunuyorum değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özyürek.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, sataşma var; Sayın Başbakanımız için "mal bulmuş Mağribî gibi" dedi. Lütfen, onun cevabını vermek istiyorum.

HALUK KOÇ (Samsun) - Bu açıklamayı Sayın Millî Eğitim Bakanı sürekli söylüyor efendim.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başbakanımız bir belgeyi, tarihî bir belgeyi açıklamıştır. Sayın Başbakanımız, mal bulmuş Mağribî gibi değil, bir Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı gibi geldi, bunu açıkladı. (AK Parti sıralarından alkışlar) “Mal bulmuş Mağribî gibi”... Kendilerine, ben, iade ediyorum aynen bu sözü; çünkü, benim söylemediğim sözleri "söyledin, söyledin" diye diye, artık, kendilerini de inandırmaya başladılar, mal bulmuş Mağribîlik o olur, bu değil.

Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum ve karar yetersayısı arayacağım: Maddeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı bulunamamıştır; ancak, çalışma süremiz dolmuş olduğundan, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için 1 Şubat 2006 Çarşamba günü Saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum; iyi akşamlar diliyorum.

 

Kapanma Saati: 20.01