DÖNEM: 22 CİLT: 109 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
56 ncı Birleşim
31 Ocak 2006 Salı
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Tokat Milletvekili İbrahim Çakmak'ın,
yenilenebilir enerji kaynaklarının önemine ve enerjiyi verimli kullanmak için
alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in cevabı
2.- İstanbul Milletvekili Ünal Kacır'ın,
Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kurun prim alacaklarının yeniden
yapılandırılmasının sağlayacağı yararlara ilişkin gündemdışı konuşması
3.- Kocaeli Milletvekili Salih Gün'ün,
Belediye Yasasının yanlış uygulanmasının meydana getirdiği sorunlara;
yolsuzlukların ve usulsüzlüklerin önlenmesi ve belediyelerin hizmetlerini daha
verimli bir şekilde yapabilmeleri için alınması gereken tedbirlere ilişkin
gündemdışı konuşması
B) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek ve
42 milletvekilinin, amatör sporların sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/332)
2.- İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü ve 43
milletvekilinin, 19.1.2006 tarihinde yapılan Türkiye Futbol Federasyonu
seçimlerine müdahale edildiği iddialarının araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/333)
C)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Bülent Arınç'ın Hırvatistan Parlamentosu Başkanı Vladimir Seks'in resmî
davetine bir parlamento heyetiyle birlikte icabetine ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/966)
2.- Malatya Milletvekili Muharrem
Kılıç'ın, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bankalar Kanunu Hükümlerine
İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan
Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketi Hakkında Tesis Edilecek Bazı İşlemler
Hakkındaki Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/236)
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/355)
3.- Kocaeli Milletvekili Salih Gün'ün,
Amatör Kümeye Düşen Futbol Kulüplerinin Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Olan
Borçlarının Affı Hakkında Kanun Teklifinin (2/616) doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/356)
V.-
ÖNERİLER
A) SİYASÎ
PARTİ GRUP ÖNERİLERİ
1.- (10/35, 40, 73, 115, 247, 327) esas
numaralı Meclis araştırması önergelerinin birleştirilerek birlikte
görüşülmesine ve çalışma süresinin bu konunun bitimine kadar uzatılmasına
ilişkin CHP Grup önerisi
2.- Gündemdeki sıralama ile çalışma
saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grup önerisi
VI.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş
ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici
Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S.
Sayısı: 305)
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve
Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
3.- İzmir Milletvekili Fazıl Karaman ile
Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali'nin; 178 Sayılı Maliye Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/614) (S. Sayısı: 1055)
VII.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Denizli Milletvekili Ümmet
KANDOĞAN'ın, üst kurul üyeliklerine ve personeline ilişkin Başbakandan sorusu
ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısıı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/11330)
2.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
kalkınma ajansları hakkındaki kanun tasarısıyla ilgili bazı iddialara ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in
cevabı (7/11342)
3.- Ordu Milletvekili Kâzım TÜRKMEN'in,
yerel basının desteklenmesine ve resmî ilan ücretlerine ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı (7/11513)
4.- Denizli Milletvekili Ümmet
KANDOĞAN'ın, Toplu Konut İdaresinin yaptığı konutlara ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı
(7/11522)
5.- İzmir Milletvekili Yılmaz KAYA'nın,
TMSF avukatlarının vekâlet ücretlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/11523)
6.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un,
DİE'nin bir anketinde yer alan bir soruya ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir
ATALAY'ın cevabı (7/11574)
7.- Tokat Milletvekili Orhan Ziya
DİREN'in, Tokat'ta KOSGEB irtibat bürosu açılmasına ilişkin sorusu ve Sanayi ve
Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/11689)
8.- Bursa Milletvekili Mehmet
KÜÇÜKAŞIK'ın, mısırdaki fiyat politikasına,
- Mersin Milletvekili Vahit ÇEKMEZ'in,
domates üreticilerinin sorunlarına,
- Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın,
elma ihracatının teşvikine,
Niğde'deki doğrudan gelir ve akaryakıt
desteği ödemelerine,
- Kocaeli Milletvekili İzzet ÇETİN'in, bir
tadilat desteğiyle ilgili iddialara,
- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in,
doğrudan gelir desteğine ve İzmir'deki uygulamasına,
Kayseri'deki doğrudan gelir desteği
uygulamasına,
İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/11690, 11691, 11692, 11693, 11694, 11695,
11696)
9.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
DİE'nin kullandığı matrislerin revize çalışmalarına ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı (7/11711)
10.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in,
yolsuzluk iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/11713)
11.- Denizli Milletvekili Ümmet
KANDOĞAN'ın, bazı ekonomik göstergelerin hesaplanma yöntemine ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı (7/11776)
12.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in,
televizyon yayınlarının olumsuz toplumsal etkilerine ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı (7/11778)
13.- Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün
BİLGEHAN'ın, TRT'nin İsmet İnönü'yü Anma Programı yayınlamamasına ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı (7/11779)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat
15.00'te açılarak beş oturum yaptı.
Kütahya Milletvekili
Alaettin Güven, Osmanlı Devletinin, kuruluşunun 707 nci yıldönümünde, dünya
kültür ve medeniyetine yaptığı katkılara ilişkin gündemdışı bir konuşma yaptı.
İzmir Milletvekili Hakkı
Ülkü'nün, doğalgaz, petrol ve kömür gibi tükenebilir fosil kaynaklara göre daha
temiz olan yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının yaygınlaştırılması
için alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşmasına Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler,
İzmir Milletvekili Hakkı
Akalın'ın, misakımillînin kabulünün yıldönümünde, Ermenilerin, terörle, sözde
Ermeni soykırımını dünyaya tanıtma çabalarına karşı alınması gereken tedbirlere
ilişkin gündemdışı konuşmasına Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik,
Cevap verdi.
Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan'ın, Yeni Zelanda ve Avustralya'ya yaptığı resmî ziyaretlere katılacak
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi kabul edildi.
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan,
Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S.
Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon
raporu henüz gelmediğinden,
2 nci sırasında bulunan,
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun tasarısının (1/1030)
(S. Sayısı: 904) görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından,
Ertelendi.
3 üncü sırasında bulunan,
Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Bağlı Okulların Millî Eğitim Bakanlığına
Devredilmesi ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına, (1/1050) (S. Sayısı:
1009),
4 üncü sırasında bulunan,
Türkiye Cumhuriyeti Devlet Planlama Teşkilatı ile Suriye Arap Cumhuriyeti
Devlet Planlama Komisyonu Arasında Anlayış Muhtırasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna (1/1013) (S. Sayısı: 912),
Dair Kanun Tasarılarının,
görüşmelerini müteakiben, elektronik cihazla yapılan açıkoylamalardan sonra,
kabul edilip kanunlaştıkları açıklandı.
5 inci sırasında bulunan,
İzmir Milletvekili Fazıl Karaman ile Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali'nin;
178 Sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnameye Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/614) (S. Sayısı:
1055), tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanarak maddelerine geçilmesi kabul
edildi; 1 inci madde üzerinde bir süre görüşüldü.
31 Ocak 2006 Salı günü
saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 20.00'de son verildi.
|
|
Ali Dinçer |
|
|
|
Başkanvekili |
|
|
Bayram Özçelik |
|
Ahmet Gökhan Sarıçam |
|
Burdur |
|
Kırklareli |
|
Kâtip
Üye |
|
Kâtip
Üye |
|
|
Harun Tüfekci |
|
|
|
Konya |
|
|
|
Kâtip
Üye |
|
No.: 72
II.- GELEN KÂĞITLAR
27 Ocak 2006 Cuma
Raporlar
1.- Bursa Milletvekili
Şevket Orhan ile Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali'nin; 2863 Sayılı Kültür
ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Geçici
Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor Komisyonu Raporu (2/461) (S. Sayısı: 970'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi:
27.1.2006) (GÜNDEME)
2.- Karaman Milletvekili
Yüksel Çavuşoğlu ve 3 Milletvekilinin; 406 Sayılı Telgraf ve Telefon Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu Raporu (2/676) (S. Sayısı: 1074) (Dağıtma tarihi: 27.1.2006)
(GÜNDEME)
No.: 73
30 Ocak 2006 Pazartesi
Rapor
1.- 190 Sayılı Genel
Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerin Yargıtay
Başkanlığına Ait Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1105) (S. Sayısı: 1075) (Dağıtma tarihi:
30.1.2006) (GÜNDEME)
No.: 74
31 Ocak 2006 Salı
Tasarı
1.- At Yarışları Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/1169) (Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.1.2006)
Teklifler
1.- Yozgat Milletvekili Mehmet Erdemir'in; Devlet Memurları
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/679) (Plan ve Bütçe
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.1.2006)
2.- Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı ve 7 Milletvekilinin;
İstanbul Elektrik, Tramvay ve Tünel İdareleri Teşkilat ve Tesisatının İstanbul
Belediyesi Devrine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/680) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.1.2006)
3.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün ve 46 Milletvekilinin; Sulama
Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanunu ile Hazineye Ait
Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/681) (Plan ve Bütçe, Millî Savunma ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.1.2006)
Raporlar
1.- Dilekçe Komisyonu Genel Kurulunun; 29.9.2005 Tarihli ve 8 Sayılı
Karar Cetvelinde Yayımlanan ve Kesinleşmiş Bulunan, Belediye İmar Planlarında
Okul Alanı Olarak Ayrılan Gayrimenkuller Hakkında İlgili İdari Makamlar
Tarafından Yasal Süresinde Kamulaştırma veya İmar Planında Revizyon İşlemi
Yapılmadığı İçin Mülkiyet Haklarının Anayasaya Aykırı Olarak Sınırlandığı
İddiasını İçeren Dilekçelere İlişkin 16 Numaralı Kararı, Bu Karara Karşı İlgili
İdari Makamların Yazıları ve Yapılan İşlemlerin Yetersizliği Gerekçesiyle
İçtüzüğün 119 ve 120 nci Maddeleri Uyarınca Konunun Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurulunda Görüşülmesine Dair Dilekçe Komisyonu Genel Kurulu
Raporu (5/21) (S. Sayısı: 1073) (Dağıtma tarihi: 31.1.2006) (GÜNDEME)
2.- T.C. Emekli Sandığı,
Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur'dan Aylık veya Gelir Almakta Olanlara Ek
Ödeme Yapılması ile Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur'dan Aylık veya Gelir
Almakta Olanlara Ödenen Gelir ve Aylıklarda 2006 Yılında Yapılacak Artışlar ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/1165) (S. Sayısı: 1076) (Dağıtma tarihi: 31.1.2006)
(GÜNDEME)
Meclis Araştırması Önergeleri
1. - Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK ve 42 Milletvekilinin, amatör
sporların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/332) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/1/2006)
2. - İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ ve 43 Milletvekilinin, 19/1/2006
tarihinde yapılan Türkiye Futbol Federasyonu seçimlerine müdahale edildiği
iddialarının araştırılması amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105
inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/333) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/1/2006)
Açılma Saati: 15.09
31 Ocak 2006 Salı
BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Sayın
Milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56 ncı Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN - Elektronik
cihazla yoklama yapacağım.
Yoklama için 5 dakika
süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda
bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını,
teknik personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, sistemde bir arıza var, biraz bekleyeceğiz.
Sayın milletvekilleri,
sistemdeki arıza giderilemediğinden, birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.10
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati:15.18
BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 56 ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN - Yoklama
yapacağımız sırada, cihazdaki bir arıza sebebiyle, birleşime ara vermiştim.
Şimdi, yoklamayı başlatacağım.
Yoklamayı başlatıyorum:
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı bulunamamıştır; birleşime 5 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 15.25
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:15.30
BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 56 ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN - Biraz önce
yapılan yoklamada toplantı yetersayısı bulunamamıştı; şimdi, tekrar, elektronik
cihazla yoklama yapacağım.
Yoklama için 5 dakika
süre veriyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç
sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz,
enerji tasarrufu konusunda, Tokat Milletvekili Sayın İbrahim Çakmak'a aittir.
Buyurun Sayın Çakmak. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Tokat
Milletvekili İbrahim Çakmak'ın, yenilenebilir enerji kaynaklarının önemine ve
enerjiyi verimli kullanmak için alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı
konuşması ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in cevabı
İBRAHİM ÇAKMAK (Tokat) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; enerjinin hayatımızdaki yeri ve enerji
tasarrufu hakkında gündemdışı söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Çakmak,
bir dakikanızı rica ediyorum.
Değerli milletvekilleri,
önemli bir konuda değerli arkadaşımız gündemdışı söz aldı. Lütfen, kendi
aramızda konuşmayalım, Sayın Hatibi dinleyelim, rica ediyorum.
Buyurun.
İBRAHİM ÇAKMAK (Devamla)
- Sözümün başında, Peygamberimizin hicretinin yıldönümünde, bu kutlu günün
bütün insanlığın huzuruna vesile olmasını temenni ederim.
Değerli milletvekilleri,
enerjinin hayatımızdaki yeri tartışılmaz bir gerçektir. Her geçen gün, değeri
giderek artmaktadır. Ülkelerin ekonomilerini ve kalkınma seviyelerini çok ciddî
olarak etkilemektedir. Hatta, savaşlara bile sebep olmaktadır. Bu yüzden,
enerji kaynakları bulunan ve bunları akıllı değerlendiren ülkeler,
ekonomilerine çok ciddî güç katmaktadırlar. Gelişmişlik düzeyi, günümüzde, kişi
başına tüketilen enerji miktarıyla değil, az enerji kullanarak daha çok
ekonomik değer oluşturmakla ölçülmektedir. Bizler, enerjinin yaklaşık yüzde
60'ını ithal eden bir ülke olarak, bu konudaki tasarrufun önemi daha da
artmaktadır.
Son yıllardaki çevre
problemlerinden bazılarının doğrudan enerji kullanımıyla bağlantılı olması
nedeniyle, dünyanın yeni tanıştığı sürdürülebilirlik kavramının en etkin olduğu
alan enerji sektörüdür. Sürdürülebilir enerji yaklaşımı, toplumun bütün
kesimlerinin ihtiyacı olan enerjinin ucuz, güvenilir, temiz ve sürekliliğinin
sağlandığı politika, teknoloji ve uygulamalarını kapsamaktadır.
Yenilenebilir enerji
kaynakları, yerli olmaları, işletme ve bakım giderlerinin düşük olması, fizikî
ömürlerinin uzun oluşu, çevre dostu olması, çevre konusundaki uluslararası
yükümlülüklerinin yerine getirilmesindeki katkıları, kırsal kesimlerde ekonomik
ve sosyal yapıyı iyileştirmesi, istihdam sağlaması ve yerli sanayii
geliştirmesi, enerji konusunda dışa bağımlılığı azaltması nedenleriyle önem arz
etmektedir. Bu kaynakların ülke gerçeklerine göre uygun değerlendirilmesi,
bugünlerde dikkate alınması gereken en önemli bir görevdir. Hükümetimizin,
enerji üretiminin dengeli olarak yürütülmesi bakımından, bu kaynakların yüzde
25'i kömür, yüzde 20'si hidrolik enerji, yüzde 20'si doğalgaz, yüzde 20'si
nükleer enerji ve yüzde 15 payı da yenilenebilir enerjinin olması düşünülmektedir.
Oysa, bugün ülkemizin mevcut elektrik enerjisi üretim kompozisyonunda
doğalgazın yüzde 41, hidrolik enerjinin yüzde 31, kömürün yüzde 23, petrolün
yüzde 5 olduğunu görüyoruz. Potansiyeli çok sayıda mevcut olan, henüz yeteri
kadar değerlendiremediğimiz hidrolik, rüzgâr, jeotermal, güneş ve biyokütle,
başlıca yenilenebilir enerji kaynaklarımızdır.
Değerli milletvekilleri,
bugüne kadar enerji sektörüne yönelik yürütülen yoğun çalışmalardan olumlu
sonuçlar alınmıştır. Örneğin, sanayi sektöründe büyük enerji tüketimine sahip
olan demir-çelik işletmeleriyle yapılan işbirliği, eğitim, etüt ve teknolojik
iyileştirmelerle yüzde 38'lere, cam sektöründe yüzde 25'lere varan enerji
tasarrufu sağlanmıştır.
Diğer ülkelerde olduğu
gibi ülkemizde de enerjinin etkin kullanılması, israfın önlenmesi, enerji
maliyetlerinin ekonomi üzerindeki yükünün hafifletilmesi ve çevrenin korunması
için enerji kaynaklarının ve enerji kullanımında verimliliğin artırılmasını
sağlayacak Enerji Verimliliği Yasa Tasarısı hazırlanmış olup, bunun bir an önce
yasalaşması büyük önem arz etmektedir.
Yenilenebilir enerji
kaynakları, yerli olmaları, işletme ve bakım giderlerinin düşük olması, fizikî
ömürlerinin uzun oluşu, çevre konusundaki uluslararası yükümlülüklerin yerine
getirilmesindeki katkıları, kırsal kesimlerde ekonomik ve sosyal yapı
iyileştirmesi, istihdam sağlanması ve yeni sanayi geliştirilmesi bakımından
önem arz etmektedir.
Rüzgâr enerjisi teknik
potansiyelimizin en az 88 000 megavat olduğu ve bu miktarın 10 000 megavatlık
bölümünün ise ekonomik olabileceği tahmin edilmektedir. Halihazırda 21,2
megavatlık kurulu güç işlemektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim,
sözünüzü tamamlayın lütfen.
İBRAHİM ÇAKMAK (Devamla)
- Güneş enerjisi teknik potansiyelimiz 76 000 000 ton eşdeğer petrol
büyüklüğündedir. Jeotermal enerji potansiyelimiz 31 500 megavat olup, bu
miktarın 500 megavatlık bölümü elektrik enerjisi üretimi için uygundur.
Jeotermal enerji potansiyelimizin yüzde 10'luk bölümüyle 71 000 konut
ısıtılmakta ve 28,5 megavatlık bölümü ise, elektrik üretim amaçlı
kullanılmaktadır.
Enerji verimliliği, yaşam
standartlarında hizmet ve üretim kalitesinde ve miktarında düşüşe neden olmadan
enerji üretiminin azaltılmasıdır; yani, aynı enerjiyle daha fazla hizmet ve
üretim yapmaktır. Enerjinin verimli kullanılıp kullanılmadığını gösteren en
önemli gösterge, enerji yoğunluğu, yani, yurtiçi gayrî safî millî hâsıla başına
tüketilen enerji miktarıdır. OECD ülkeleri ortalaması 0,19 iken, ülkemizde bu
oran 0,38'dir. Bu da, bizim enerjiyi gerektiği kadar verimli kullanmadığımızı
göstermektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çakmak,
lütfen, tamamlayın.
İBRAHİM ÇAKMAK (Devamla)
- Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Bugüne kadar yapılan
çalışmalar, sanayide en az yüzde 20, ulaşımda en az yüzde 15, bina ve hizmet
sektöründe en az yüzde 30 oranında olmak üzere, yaklaşık 2 Keban yatırımına
eşdeğer olan, en az 3 milyar YTL tutarında tasarruf potansiyelinin olduğunu
göstermektedir.
Değerli milletvekilleri,
enerji tasarrufu, üretimde, konforumuzda ve işgücümüzde herhangi bir azalma
olmadan enerjiyi verimli kullanmak, israf etmemektir, aynı işi daha az enerji
kullanarak yapmaktır.
Özellikle doğalgaz
ihtiyacı, içinde bulunduğumuz aşırı soğuk geçen bugünlerde daha da iyi
anlaşılmaktadır. Doğalgaz ihtiyacımızın tamamına yakını ithal edilmektedir.
Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanlığımız, önceki senelere göre daha ekonomik, daha lehimize yönelik
anlaşmalarla bölge ülkelerinden doğalgaz alımına gitmesine rağmen, her şeyin
kolay ve rahat olmadığını son günlerde yaşamaktayız. O yüzden, bir taraftan
ülke menfaatlarına yönelik en uygun şartlarda enerji alımını sağlarken, öbür
taraftan yenilenebilir enerji kaynaklarının harekete geçirilmesi bakımından,
ar-ge çalışmalarının desteklenerek artırılması şarttır.
Enerji tüketiminin büyük
bir kısmını oluşturan sanayi sektöründe, verimliliği düşük, yüksek enerji
tüketen ve çevreyi kirleten teknolojilerden kaçınılmalı ve yüksek verimli,
ekonomik, çevreci teknolojiye geçilmelidir.
Enerji tüketimimizin en
az yüzde 80'ini ısıtma için kullandığımız dikkate alındığında, ısı yalıtım
önlemlerinin alınması ve bu kayıpların azaltılmasının önemi açığa çıkmaktadır.
BAŞKAN - Sayın Çakmak,
lütfen, tamamlayın konuşmanızı, lütfen.
İBRAHİM ÇAKMAK (Devamla)
- Tamamlıyorum Başkanım.
Böylece, binaların
yalıtımıyla, yüzde 25'ten yüzde 50'ye varan yakıt tasarrufu sağlamak mümkündür.
Bu kaybın nelere mal olduğu ortadadır.
Enerji tasarrufu, doğru
üretim, doğru planlama, doğru kullanım demektir. Enerji tasarrufunun, toplumun
en küçük birimi olan aileden başlayarak bütün kesimlere yayılması ve her alanda
ilgililerin ve yetkililerin tavizsiz kurallara uyması, insanî ve vicdanî bir
görevdir.
Bu duygularla, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Çakmak.
Efendim, Sayın Enerji
Bakanımız söz istemiştir; açıklamalarda bulunacak ve cevap verecekler.
Buyurun Sayın Bakan. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Tokat Milletvekilimiz Sayın İbrahim
Çakmak'a da, bana bu açıklama fırsatını verdiği için, ayrıca, özellikle
teşekkür ediyorum.
Bildiğiniz gibi, enerjide
arz güvenliğinin -bu son günlerde yaşadığımız olayları da göz önüne alırsak-
son derece önemli olduğunu böylece görüyoruz ve bu noktada, bu konuşmayı da
fırsat bilerek, yaptığımız çalışmalar hakkında bilgi vermek istiyorum; çünkü,
enerji tasarrufu ve enerji verimliliği, üzerinde en çok durduğumuz, önem
verdiğimiz bir konu. Ancak, bizim bir amacımız daha var; tıpkı rahmetli Özal'ın
ekonomiyi günlük hayatımızda kolay algılanabilir bir hale getirmesi gibi, biz
de enerjiyi gündelik hayatımızda kolay algılanabilir, kolay anlaşılabilir bir
hale getirmek istiyoruz. Bunun için de, çalışmalarımızı, bu düşünceyle sizlere
detayıyla vermek istiyoruz.
Bu arada, yeri gelmişken
şunu söyleyeyim: Bu yerli kaynaklar açısından, verdiğimiz önem açısından da
güzel bir haberi vermek istiyorum bilhassa Zonguldak bölgesine. Zonguldak
Taşkömürüne, hem yaptığımız iyileştirmelerle hem verim artırıcı çalışmalarla
hem de yatırımlarımızın daha da artırılması amacıyla, 500 + 500 kişilik, ayrıca
38 kişi de ilave ederek, 1 038 kişilik bir kadroyu da çıkardık. Burada, hem
Zonguldak bölgesinin üretimini artırmak, yerli kömüre ağırlık vermek hem de
özellikle TTK'da başarılı bir şekilde sürdürdüğümüz çalışmalara destek olmak
açısından sözümüzde de durmuş olduk. Bunu burada açıklamaktan da mutluluk
duyuyorum. Hazine Müsteşarlığından bunun izni çıktı. İnşallah, bunları bir an
evvel alır, yerli üretimimizi destekler, taşkömüründe verimimizi, üretimimizi
daha da artırırız. Bu son olaylar gösterdi ki, enerji krizleri, yaşanan enerji
krizleri son derece önemli; çünkü, enerji olmayınca hayat da duruyor,
gördüğünüz gibi. Ancak, bundan epey ders almamız lazım. Bu dersi almak için de
illa ki değirmenin durması gerekmiyor. Değirmen durduğu zaman değirmenci
uyanırmış. Aslında, bu yapılan çalışmaların da düzgünlüğü, bu vesileyle, en
azından görülmüş oldu.
Burada, enerji
bağımlılığını azaltmak ve alternatif enerji kaynaklarını oluşturmak son derece
önemli. Bunun için de, biz, alternatif enerji kaynakları üzerinde ciddî bir
şekilde duruyoruz ve ulusal kaynaklara önem vererek güvenli, güvenilir,
ekonomik ve verimli kaynakları devreye alıyoruz.
Burada bir kavramı
özellikle sizlere sunmak istiyorum. Bu da "enerji yoğunluğu" diye bir
kavram var enerji dünyasında, enerji sektöründe. Kullanılan enerji miktarını
gayri safî millî hâsılaya böldüğünüz zaman çıkan rakamdır enerji yoğunluğu. Bu
rakama baktığımız zaman, bizim ülkemizde, OECD ülkeleriyle bunu mukayese
ettiğimiz zaman, yüzde 100 bir farklılık var; yani, OECD ülkelerinde bu 0,19'ken,
bizde 0,38. Demek ki, burada da epey yapılacak işler var ve bu yapılan işleri
de Elektrik İşleri Etüt İdaresi adlı genel müdürlüğümüz başarıyla sürdürmekte;
hem eğitim vermekte sanayie hem de bununla ilgili özel projeler
geliştirmektedir. Bununla ilgili olarak da şöyle bir etüt yaptık: Ulaşımda en
az yüzde 20, normal olarak sanayide yüzde 30, bina ve hizmette de bu rakam
aşağı yukarı yüzde 30 civarında yine ve buradan yaklaşık 3 milyar dolarlık bir
tasarruf yapabileceğimizi ümit ediyoruz. Bunun için de bir eğitim veriyoruz. Bu
eğitim neticesinde demir-çelikte yüzde 38'e varan bir verim elde ettik; cam
sektöründe de, bu, yüzde 25'e varan bir verimdir. Böylece, dışarıya daha fazla
döviz ödememizin önüne geçecek verimlilik çalışmalarıdır bunlar. Bundan dolayı
da, ben, Elektrik İşleri Etüt İdaresine ve bu projelere katılan özel sektör
firmalarını ve aynı zamanda Odalar Birliğini tebrik ediyorum; çünkü, onlarla
birlikte, koordineli bir şekilde bu çalışmaları yaptık, bilinçlendirme
çalışmalarını birlikte sürdürdük ve bununla ilgili olarak da bir de enerji
verimliliği yasa taslağı hazırladık. Bu taslak eğer yasalaşırsa, sizlerin de
olumlu katkılarıyla, inşallah, ülkemiz bir eksiğini daha tamamlamış olacak,
dışa bağımlılığımızı, dışarıya ödediğimiz dövizleri böylece tasarruf etme
imkânımız olacak.
Burada da yenilenebilir
enerji kaynakları bizim için son derece önemli. Bu yasayı çıkarmıştık yine
sizlerin de katkılarıyla ve şimdi, bu yasadan dolayı 600'ye yakın proje
müracaatı oldu ve bu projelerin yaklaşık yarısını vatandaşlarımız kendileri
geliştirdiler, müracaatlarını yaptılar. Bu da yaklaşık 10 000 megavatlık bir
enerji kurulu gücü demektir. Bu da yine bizim yerli kaynaklarımıza bağlı güzel
çalışmalardır. Sizin de beğeneceğinizi umduğum için burada açıklama fırsatı
buluyorum.
Bunun dışında ilginç
projelerimiz var. Bu projeler, belki, Türkiye'de oluşturulan sunî gündemler
sırasında gereken yansımayı bulmuyor; ama, biz, Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanlığı olarak, bu güzel, verimli, faydalı çalışmaları, hiçbir aksama
olmaksızın bunları oluşturuyoruz. Ben, öyle görüyorum ki, şu anda bile bu sunî
gündemlerin şu bizim Genel Kurulumuzda bile hâkim olduğunu görüyorum; ki, bu
konuya gerekli ilgiyi duyamadığımı da burada görüyorum dinleyicilerin
katkılarından. Halbuki, bunlar, bizim ülkemizin dışa bağımlılığını, geleceğini,
bekasını çok yakından ilgilendiren konular. Yani, bu enerji olmadığı zaman
hayat duruyor; ama, nedense, dediğim gibi, buna gereken ilgi, maalesef
gösterilmiyor.
Bunlardan bir tanesi,
pompajlı hidroelektrik uygulamaları; yani, suyu barajdan akıttığınız zaman,
fiyat farkından dolayı, günlük fiyat farkından dolayı, gece daha ucuz olduğu
için, kullandığımız suyu tekrar pompalayarak barajı doldurmayı ve suyu tekrar
kullanmayı düşünüyoruz. Bu çalışma, bazı ülkelerde uygulanıyor. Burada da biz
bunun etüdünü yapıyoruz; suyu iki defa, üç defa kullanmak. Yani, bunu, fiyat
farkından, gece-gündüz fiyat farkından faydalanarak, bunu tekrar, pompajla...
Bunu kullanmak üzere bu etüdümüzü yapıyoruz. Pik saatlerindeki talebi
karşılamak bakımından önemli çözümlerden bir tanesi. Yani, dışarıya doğalgaz
parası ödemekten çok daha faydalı, çok daha verimli bir çalışma bu. En azından
israfı da önlemiş oluyoruz.
İkinci bir konu; rüzgâr
haritalarını çıkardık. Bunlarla ilgili olarak da 5 800 megavatlık bir
potansiyel tespit ettik. Yani, bu, bir yerde, havadan para kazanmak gibi bir
şey. Yani, bu rüzgâr boşa esiyordu ve biz bu 5 800 megavatlık şeyi tespit
ettik. Tabiî, bunlar sözle olmuyor; araziyi gezerek oluyor, ölçüm yaparak oluyor,
gece gündüz çile çekerek oluyor. Bu bakımdan ben teknik arkadaşları da burada
yeri gelmişken kutluyorum; çünkü, bizim burada bir cümle olarak, bir paragraf
olarak ifade ettiğimiz şeyler, aslında, bir yıllık, birkaç yıllık emeklerin
sonucudur. En azından emeğe saygı açısından da bunun yine dikkatinizi çekmesi
açısından sizlere sunuyorum.
Diğer taraftan, yakında
bir rüzgâr enerjisi çalıştayı, hazırlık çalışması yaptık. Bununla ilgili -zaten
yenilenebilir enerjiyle büyük bir artış meydana geldi, ilgi meydana geldi- bu
çalıştayla da herkesi toparlayarak, burada değerli fikirlerini alarak projeleri
gerçekleştirme imkânımız olacak.
Bu arada, güneş
kolektörleri konusunda güzel çalışmalarımız var. Bilhassa tesisatın ulaşmadığı
yerlerde biz bu güneş kolektörlerini ve güneş pillerini kullanmak istiyoruz.
Yani, oraya ilave olarak hat döşemektense, masraf yapmaktansa, dağın başındaki
bir direğe bu güneş pillerini koyarak, kendiliğinden yanan sönen güneş
pilleriyle buraların aydınlatılması, hem emniyet bakımından hem de işin
medeniyeti, uygarlığı bakımından son derece önemli. Bu çalışmaları da
sürdürüyoruz.
Güneş kolektörleri
konusunda: 11 000 000 metrekarelik, Türkiye'nin güneş kolektör kapasitesi var.
Bunu artırmayı düşünüyoruz ve bunu güneş sobalarıyla destekliyoruz. Geçen de
size bahsetmiştim güneş sobalarını. Bu, tüp gaza göre kendini iki yılda amorti
ediyor ve doğrudan doğruya güneş enerjisiyle ısıtmayı sağlayan, hatta yemek
pişirmeyi sağlayan güneş sobaları… Bunları yaygınlaştırmak istiyoruz. 100
tanesini ürettik ve bunları hem satıyoruz hem de tanıtıyoruz. Yani, bu güneş
kolektörleri... Lütfen arkadaşlar, özellikle, bunların üzerinde ciddî olarak
durmamızda yarar var; çünkü, kırsal bölgede çok verimli.
AHMET IŞIK (Konya) - Ne
kadar?
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - 300 000 000 lira civarında; ama, bunun
üretimini artırırsak, maliyetini daha da düşürmemiz mümkün ve bunun pilot
üretimini sürdürüyoruz.
Bu arada, belki bunu...
Özel sektörde olsa, kokteyllerle filan tanıtılırdı bunlar; basın mensupları
çağırılır, reklamlar verilir, bunlar yapılırdı. Biz, şu anda özel bir bina
yapıyoruz, tipik bir örnek bina yapıyoruz. Bu binada, bütün enerji
verimliliğiyle ilgili, enerjideki yeniliklerle ilgili uygulamaların hepsini
buraya koymak istiyoruz. Binayı yaptık, şimdi, buna yerleştiriyoruz aletleri ve
buradaki yaptığımız çalışmada, mesela, düşük yayınımlı çift cam kullanımını
bilimsel olarak, teknik olarak burada kullanmak istiyoruz. Ayrıca, özel
boyalarla ve tuğla sistemleriyle, inşaat malzemeleriyle burada verimliliği
artıran bir uygulama yapıyoruz. Yani, gelen insan bu binayı gezecek, görecek,
eliyle tutacak, gözüyle görecek ve projelerini gerçekleştirecek. Bunun mimarî
projelerini hazırladık, mühendislik projelerini hazırladık. Binanın kaba
inşaatı, her şeyi bitti. Şimdi, mart ayında biz bunun açılışını yapacağız.
Burada bir uygulama daha
var. Toprak altındaki sıcaklığı da kullanan ısı pompaları kullanıyoruz. Toprak
altında kullanılan ısı pompaları; yani, toprağın sıcaklığından faydalanıyor.
Kışın ve yazın bu sıcaklığı, bu ısıyı kullanan bir yapı bu ve aynı zamanda sera
ve tromb duvar uygulamaları, güneş pili uygulamaları, hepsini ele alan, güneş
kolektörünü de ele alan bir örnek bina. Eminim, bu binayı gören inşaat
mühendisleri, mimarlar, burada, belki de bunu uygulamaya geçicekler ve en
azından bina kullanımındaki yüzde 30'luk bir tasarrufu burada karşılama
imkânımız olacak.
Onun dışında, gene bir
enerji tarımı konsepti geliştirdik; enerji tarımı... Yani, petrolü biz hem
yeraltında arıyoruz, doğalgazı hem yeraltında arıyoruz hem de aynı zamanda
tarlada enerji tarımıyla bunları üretmeye çalışıyoruz. Bunlardan bir tanesi,
biyoyakıt kullanımıdır, biyodizeldir. Her ne kadar, kanunda bazı eksiklikleri
halen tamamlanamadığı için bunun bazı suiistimalleri de olmakla beraber, çok
hayırlı bir çalışmadır bu. Bitkilerden mazot elde ederek, dışarıya ödediğimiz
parayı daha az kullanma imkânımız ve kendi kaynaklarımızı, hem tarımı harekete
geçirecek hem de istihdama önemli katkılarda bulunabilecek bir çalışmadır bu.
Bir de, gene, biyoetanol
dediğimiz, burada alkol elde ederek -şeker dahil olmak üzere- bununla da
benzinin yerine ikame edeceğimiz bir yakıt söz konusu. Buradan, bu alanlardan
1,25 milyon ton biyodizel ve 3,25 milyon ton da biyoetanol üretebilecek bir
kapasitemiz var. Yani, biz "karanlıktan şikâyet edeceğine bir mum
yak" diyen Konfüçyüs'ün sözünü uygulayan, iş yaparak uygulayan bir
hükümetiz, bir bakanlığız ve bunu da yaparak, ispat ederek, göstererek bunları
yapıyoruz. Bundan dolayı da, yaptığımız çalışmaları sözle, iddiayla değil,
ispat ederek bunları ortaya çıkarıyoruz. Şu anda, bu sektörün üretim kapasitesi
de yaklaşık olarak 800 000 tona ulaşmıştır.
Yeri gelmişken, bir de,
bu son gelişmeler hakkında size bilgi vereyim, özellikle doğalgazdaki depo ve
diğer konularla ilgili. Biliyorsunuz, Türkiye, yirmi senedir doğalgaz
kullanıyor; fakat, bu doğalgaz kullanmanın neticesinde, depolarını filan
yapmamış. Bir apartman düşünün ki, su deposu olmayan bir apartman. Böyle bir
yapıyla karşı karşıyaydık biz. Gelir gelmez, kolları sıvadık, böyle bir şeyin
de olabileceğini düşünerek, Silivri'deki yeraltı deposunu şu anda son sürat
bitirmeye çalışıyoruz, inşallah haziran ayında bitecek. Buradaki kapasite 1,6
milyar metreküp doğalgazdır ve hatta, bu doğalgazı, en son yaptığımız
toplantıda, belki 2 milyar metreküpe çıkarma ihtimali de var, bunu da
projelendiriyoruz. Bunu yaptığımız zaman, önemli bir eksik, bilhassa Marmara
Bölgesinde -ki, doğalgazın kullanımının 1/3'ünü bu bölge yapıyor- inşallah bunu
gerçekleştireceğiz.
SALİH GÜN (Kocaeli) - Kaç
günlük bu stok?
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Onun dışında, bir de, Tuz Gölünün altında
çalışmalar var. Bunun da, biz geldiğimizde, 2001 yılında, ihalesi yapılmış bu
projenin; fakat, nedense, bir anlaşmazlık çıkmış konsorsiyumla. Bunu da 2004
yılına kadar durdurma kararı almışlar, şerh düşmüşler. Yani, 2001 ile 2004
arasında yaprak kımıldamamış. Biz, bunlarla da anlaştık -daha evvelden, bu
olaylar olmadan önce- mühendislik ihalesi yapıldı; ayrıca, Dünya Bankasından
kredisi de çıktı, o da yoğun bir şekilde sürdürülmeye çalışılıyor.
Dünyaya baktığımız zaman,
herkes tedbirini zamanında almış; ama, demek ki, bizim arkadaşlarımız o
zamanlar biraz daha başka şeylerle ilgilenmişler. Amerika Birleşik Devletlerine
baktığımız zaman, 417 tane deposu var ve toplam tüketimin yüzde 18'ini
depolarla sağlıyor. Rusya, 23 tane büyük deposu var, yüzde 27'sini depolayarak
karşılıyor. Ukrayna'ya bakıyorsunuz, yüzde 49'unu depolayarak karşılıyor. Bu,
aynı zamanda, yaz-kış fiyat farkını da ulaştırıyor. Almanya yüzde 19'unu,
İtalya yüzde 30'unu depolayabiliyor tüketiminin, bizde ise sıfırdı bu. Bunu da
yapmak bize kısmet oldu; şimdi, onu yoğun bir şekilde gerçekleştirmeye
çalışıyoruz. Biz, dediğim gibi, hem fiyatları düşürüyoruz -üçünde de, Mavi Akım
da dahil, düşürüyoruz- hem al ya da ödedeki miktarı düşürüyoruz hem deposunu
yapıyoruz. Yani, geçmişteki eksiklikleri tamamlamak bizlere nasip oldu, demek
ki bizim de görevimiz buymuş, bunları da memnuniyetle yapıyoruz.
Fiyatları da, dediğim
gibi, en uygun kullanan ülkelerden bir tanesiyiz. Biz, dünyada en pahalı
doğalgaz kullanan ülke değiliz, ikinci ülke de değiliz, bunu da tekrar tekrar,
bir defa daha söyleyeyim. Yani, biz, doğalgazı en uygun fiyatlarda kullanan
ülkelerden bir tanesiyiz. Bunu yapmamızın sebebi de, bu yaptığımız
pazarlıklarla kazandığımız avantajlardır, al ya da ödedeki miktarlardan
kazandığımız 40 milyar metreküptür ve bundan da ötesi, daha faydalısını
söyleyeyim, bu göze pek gözükmüyor, biz eğer bu 40 milyar metreküp ve benzeri
miktarlardaki düşüşü sağlamasaydık, kömüre ve suya ağırlık veremezdik; kömür
kullanılmadan dururdu daha evvelden olduğu gibi, barajlar da boşa akardı. Biz,
her yıl, barajlardan 5 milyar dolarlık enerjiyi denize akıtıyoruz. Bunda da, bu
doğalgaz anlaşmalarının etkisi çoktur; hem depo yapmamışız hem anlaşmalara
gerekli maddeleri koymamışız. Adam vermediği zaman gazı, biz onların peşinde
dolaşıyoruz. Sadece ufak bir para cezası kesebiliyoruz. Para cezası benim derdimi
çözmüyor, benim derdimi çözmesi gereken şey, alamadığım gazdır. Yani, al paranı
deyip cezayı ödeyerek bundan kurtulamayız. Bunlar da anlaşmalarda olmayan
şeyler. Bir de bunların parasını tarımla ödüyormuşuz biz; yani, tarım
ürünleriyle, fındıkla, narenciyeyle ve mühendislik hizmetleriyle ödeniyormuş.
Bu da, bir yıldan sonra, 1993 yılından sonra kalkmış.
Bütün bu işlerin olduğu
tarihlerle bu tarihler üst üste geliyor. Buna özellikle dikkatinizi çekmek
isterim. Ve barajların kullanılmaması da bu zamanlara rastlıyor, kömür
santrallarının kullanılmaması da bu zamanlara rastlıyor.
Ve biz bu krizi gerçekten
iyi yönettik. Belki kamuoyu bunun tam farkında olmayabilir; çünkü, biz de
bunları anlatmayı beceremiyoruz, anlatmayı da sevmiyoruz. Ama, yeri gelmişken
şunu söyleyeyim: Çünkü, olmayan enerji, en pahalı enerjidir. Verimliliği bir
yana bırakın -verimlilikte de gayet başarılı çalışmalar yapıyoruz- olmayan
enerji, en pahalı enerjidir.
Bakınız, bizim, şu kriz
sırasında gelmeyen gazdan dolayı, 20 000 000 metreküplük günlük gazı biz
elektrikte kullanıyorduk. O gaz gelmeyince de bütün santrallar bitecekti,
duracaktı; yani, elektrik sıkıntısı çekecektik. Biz, çok şükür, kömür
santrallarına ağırlık vererek, barajlara daha evvelden ağırlık vererek buraya
yüklendik; hem kömür santrallarını sonuna kadar kullandık hem barajları sonuna
kadar kullandık ve bundan dolayı da elektrik sıkıntısı çekmedik. Yoksa,
yaklaşık yüzde 75 düşen, daha doğrusu yüzde 25 düşen, yüzde 75'lik bir gaz
miktarıyla -ki, biz elektriğimizin yüzde 44'ünü doğalgazdan üretiyoruz, bunu
biz 39'a düşürdük- bu eksiklik bizim elektrik şebekemizi perişan edebilirdi.
Çok şükür, aldığımız tedbirlerle bu krizi başarıyla yürütmemiz mümkün oldu.
Bundan dolayı da ben bütün arkadaşlara katkılarından dolayı teşekkür ediyorum.
Kısacası, biraz önce de
söylediğim gibi, enerji tasarrufu son derece önemlidir; ama, biz enerji
tasarrufunu olmayan enerjiyle yapmaya çalışmıyoruz; hayatın kalitesini
düşürerek, karanlıkta bırakarak tasarruf yapmıyoruz; iki lambadan birini söndür
diyerek tasarruf yapmıyoruz. Hem biz enerjimizi kullanacağız her taraf pırıl
pırıl olacak hem de tasarrufu verimlilik açısından yapacağız. Amacımız ve
hükümet politikamız budur.
Ben bu vesileyle,
hepinize saygı ve sevgiler sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Bakan.
Gündemdışı ikinci söz
isteği, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kurun prim alacaklarıyla ilgili olmak
üzere, İstanbul Milletvekili Sayın Ünal Kacır'a aittir.
Buyurun Sayın Kacır. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
2.-
İstanbul Milletvekili Ünal Kacır'ın, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kurun prim
alacaklarının yeniden yapılandırılmasının sağlayacağı yararlara ilişkin
gündemdışı konuşması
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sosyal güvenlik prim alacaklarının yeniden
yapılandırılması kanun tasarısı hakkında gündemdışı söz almış bulunmaktayım;
Yüce Heyetinizi en derin saygılarımla selamlarım.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; her hafta sonu, seçim bölgem İstanbul'da sanayici ve
esnaflarımızla görüşüyorum. Onların, bu kanunu ne kadar yakından takip
ettiğini, çıkmasını nasıl beklediklerini biliyorum. Her gittiğimiz dükkânda,
her gittiğimiz işyerinde, bize, bu konuyu soruyorlar. Hangi şartlarda ödeme
yapabileceklerini, taksitlendirmenin nasıl yapılması gerektiğini, uzun uzun,
ince ince anlatıyorlar. Söylemeliyim ki, kanunun hazırlık çalışmaları sırasında
onların talepleri doğrultusunda hareket etmeye gayret ettik ve sanıyorum,
talepleri büyük ölçüde de karşıladık. Esnaf ve sanayicimiz, asla borcuna itiraz
etmiyor; sadece, ekonomik krizlerle, fahiş faizlerle yükselmiş tutarların
ödenebilecek noktaya getirilmesini istiyorlar.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 2001 Şubat krizinden sonra Türk ekonomisi, tarihinin ikinci
büyük daralmasını, küçülmesini yaşadı. Krizle birlikte; ekonomi yüzde 8,5-9
daraldı, millî gelir 51 milyar dolar azaldı, kişi başına millî gelir 725 dolar
geriledi, 19 banka, 125 000 işyeri kapandı, 1,5 milyon kişi işini kaybetti,
Hazinenin faiz ödemeleri yüzde 100 oranında arttı ve içborç stoku 2000 yılının
dört katına ulaştı. Ekonomik sıkıntılar içerisindeki işverenlerimiz, esnaf ve
sanatkârlarımızdan birkısmı vergilerini ödeyemediler, birkısmı sosyal güvenlik
primlerini yatıramadılar; elektrik borçlarını ödeyemeyenler var; çiftçilerimiz
tarım kredi borçlarını ödeyemediler; toplumumuzun üreten kesimi ciddî
sıkıntılar içerisine düştü o günlerde. Sonuç, ağır bir yoksulluk oldu.
Beceriksizce ülkemizi
krizden krize sokanlar, 2002 seçimleriyle, milletimiz tarafından toptan tasfiye
edildiler. Onlar, bugün, veballeriyle baş başa kalmış bulunmaktalar. Ancak,
olan, bu millete oldu; sanayicimize, esnafımıza, işçimize, çiftçimize oldu,
olan, çocuklarımızın geleceğine oldu.
AK Parti, 2002 Kasımında,
bütün bu yaraları sarmak üzere milletimiz tarafından görevlendirildi.
Hükümetimiz, büyük yıkımın izlerini silmek, milletimizin yüzünü yeniden
güldürmek için harekete geçti. Vergi Barışı Yasasıyla, ödenemeyen vergi
borçlarını yeniden yapılandırdık, hem sanayicimizi, esnafımızı, işadamımızı
sıkıntıdan kurtardık hem de umulanın da üzerinde, kamuya, 4,7 katrilyon lira
gelir sağladık. 2002 yılında 211 000 çiftçimizin kapısına haciz memuru
dayanmıştı. 2,7 katrilyon liralık borcun 1,5 katrilyon lirasını sildik, kalan
1,2 katrilyon lirasını yeniden yapılandırdık.
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Şimdi 10 katrilyon lira oldu.
ÜNAL KACIR (Devamla) -
Elektrik borçlarını yeniden yapılandırdık, ödemelerde kolaylıklar sağladık.
Bunların hepsi çok müspet sonuçlar verdi.
Aynı dönemde, SSK ve
Bağ-Kur alacaklarını da, 4958 sayılı Kanunla yeniden yapılandırdık. Ancak,
sanayici, esnaf ve işadamlarımız, hem vergi borçlarını hem de sosyal güvenlik
prim borçlarını birlikte ödemekte büyük sıkıntı çektiler. O günün şartları
içerisinde daha uygun bir yapılandırma da getirilememişti. O tarihten beri, SSK
prim borcu bulunan işverenlerimiz ile Bağ-Kur prim borcu bulunan esnaf ve
sanatkarlarımız ve çiftçilerimizin beklentileri devam etti. Bu beklenti
içerisinde, SSK ve Bağ-Kurun tahsilatları maalesef, düştü ve sıkıntı
giderilemedi.
Sayın Başkan, Sayın
milletvekilleri; özellikle esnaflarımız, prim ödemelerini yapamadığı için
Bağ-Kurun sağlık hizmetlerinden de yararlanamadılar, Bağ-kura kayıtlı diye
yeşil kart da alamadılar. Bugüne kadar çalışmış, üretmiş, bu ülkenin geleceğine
katkıda bulunmuş binlerce insan, çocuğunu doktora götüremez duruma geldi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim.
ÜNAL KACIR (Devamla)-
İşte, bu tasarı, böyle bir mağduriyetin ortadan kaldırılmasını hedeflemektedir.
Sayın Başkan,sayın
milletvekilleri; tasarı, alt komisyonda detaylı olarak görüşülmüş, iktidar ve
muhalefet milletvekilleri ciddî katkılarda bulunmuş ve yoğun bir çalışma
sonucunda, bayram öncesinde Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülüp, Meclis
gündeminde yerini almış bulunmaktadır. Muhtemelen bu hafta içerisinde
Meclisimizin gündemine gelecek olan 18 maddelik tasarının, iktidarıyla
muhalefetiyle bütün milletvekillerimizin ilgisi ve katkısıyla, halkımızın
beklentileri doğrultusunda bir an evvel yasalaşarak, vatandaşlarımızın
sıkıntılarının çözüleceğini ümit ediyorum.
Önümüzdeki günlerde,
sosyal güvenlik kurumlarının tek çatı altında toplayacak bir büyük reform
hareketini hep birlikte gerçekleştireceğiz. Bu kanunla da, sosyal güvenlik
reformundan önce yeni temiz bir sayfa açılacak, sanayici ve esnafımız
devletiyle barışmış olacaktır. Bu kanunla, hem sanayici, esnaf ve
işadamlarımızın sıkıntıları giderilecek…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -Sayın Kacır,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
ÜNAL KACIR (Devamla ) -
Tamamlayacağım, teşekkür ediyorum.
... hem de Sosyal
Sigortalar Kurumunun 5 katrilyonu aşan, Bağ-kurun 17 katrilyonu aşan
alacaklarının tahsili büyük oranda sağlanmış olacaktır; artık, sistem rayına
oturmuş, işler hale gelmiş olacak, sosyal güvenlik kurumlarını artarak devam
eden açıklarının azalması bir nebze sağlanmış olacaktır.
Konuşmamın başında da
belirttiğim gibi, sanayici, esnaf ve çiftçimiz, bu tasarının Meclisten bir an
önce geçmesini bekliyorlar. Bilhassa Bağ-Kur sigortalısı esnaf ve
sanatkârlarımız ile çiftçilerimiz, yeniden sağlık karnesi alarak, çocuklarını
doktora götürebilecekleri bir imkânın kendilerine sağlanmasını bekliyorlar.
22 nci Dönem Parlamentosu
olarak, bu beklentiyi, gecikmeden, elbirliğiyle, karşılayacağımızı ümit ediyor,
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kacır.
Hükümetin söz isteği?..
Yok.
Gündemdışı üçüncü söz,
belediyeler hakkında, Kocaeli Milletvekili Sayın Salih Gün'e aittir.
Buyurun Sayın Gün. (CHP
sıralarından alkışlar)
3.- Kocaeli
Milletvekili Salih Gün'ün, Belediye Yasasının yanlış uygulanmasının meydana
getirdiği sorunlara; yolsuzlukların ve usulsüzlüklerin önlenmesi ve
belediyelerin hizmetlerini daha verimli bir şekilde yapabilmeleri için alınması
gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması
SALİH GÜN (Kocaeli) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; belediyelerle ilgili gündemdışı söz
almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yoğun kış koşullarında,
halka hizmet için, mesailerini ikiye katlayarak, dondurucu soğuğa rağmen,
sokaklarda görev yapan, Türkiye'de, başta belediye çalışanları ve amme hizmeti
yapan herkese saygılarımı ve teşekkürlerimi sunuyorum.
Değerli arkadaşlar,
Belediye Yasasıyla ilgili cumhuriyet tarihinin en büyük yanlış uygulaması bu
dönemde yaşanmıştır. Son yerel seçimlerde, belediye başkan adayları, Anayasanın
127 nci maddesine göre seçilmişler, coğrafyalarındaki sınırlarının belde, ilçe
ve il belediye başkanları olmuşlardı. Biz ne yaptık; yeni bir yasayla, seçilen
birçok belediye başkanının başına büyükşehir belediye başkanını getirdik, bütün
yetkileri bunlara vererek Türkiye'de 16 tane yeni büyükşehir cumhuriyeti
oluşturduk. Birbuçuk iki yıllık uygulamada, israfçılık, particilik, adam
kayırma, adamına göre imar tadilatları her gün kamuoyuna yansımaktadır.
Kocaeli-Gebze'de,
ormanlar, sahiller birilerine sanki satılmış gibi yapılaşmaya müsaade
edilmekte, toplukonut diye birileri orman arazilerini, organize sanayi diye
Hazine arazilerini dilediği gibi kullanmaktadırlar.
Yine, Kocaeli'nde,
büyükşehir sınırları içerisinde, Alikâhya Belediyesinin imar durumu üç kattır.
Burada üç kat ruhsat verilmesi gerekirken, imar tadilatı yapılmadan, beş kat,
hatta yedi kata göz yumulmaktadır. Şikâyetler olmasına rağmen, yetkililerin
hiçbirinin kılı kıpırdamadığı gibi, bakanlıktan müfettiş de gönderilmemektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; Avrupa eşiğindeki Türkiye'de üç gün kar yağdı, 15
000 yerleşim alanının yolu kapandı. Köy Hizmetleri dağıtıldı, bu bunun içindir;
bu yerleşim yerleri yetim kaldı.
TEK özelleştirildi, aracı
gereci yetersiz şirketler elektrik arızalarını gideremedi.
İstanbul Çamlıca'ya,
Ümraniye'ye üç gün ulaşamayan en büyük İstanbul Belediyesi; hâlâ yolu kapalı
Kocaeli-Kandıra-Teksen yerleşim alanına, ne il genel meclisi ne belediye
ulaşamamıştır. Bitlis'teki ne yapsın, Ardahan'daki, Yozgat'taki, Tokat'taki
köylerimiz ne yapsın?!
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; muhtelif defalar bu kürsüden söyledim; bu seçimlerden sonra
çıkan Yerel Yönetimler Yasası hemen uygulamaya geçildiği için, seçmediği başkan
tarafından yönetilmek durumuna getirildiği için, dünyanın hiçbir yerinde,
demokrasiyle idare edilen ülkelerde, seçim listesinde ismi olmayan -o başkana-
oy kullanılmayan başkan tarafından yönetilemez. Bu tamamen yasadışı;
demokrasiyle idare edilen hiçbir ülkede böyle bir şey yoktur.
Bu Meclisin çıkardığı
yasaya saygımız sonsuz. Bir dönem sonraki seçimde kullanılır diye söylenseydi,
gayet normal, herkes ona göre hesabını kitabını yapar, aday olur, ona göre
belediye başkanı olurdu. Bir ilde -maaş ödeyemeyen- işçileri çıkarırken
belediyeler, İstanbul Büyükşehir Belediyesi İstiklal Caddesini Çin
granitleriyle kaplıyor. Türkiye dışarıya granit ihraç ediyor, İstanbul
Belediyesi granit ithal ediyor. Bedava da alsan yakışmıyor Sayın Başkan! Kimden
alındı, kim taşıdı, kim önerdi, tabiî, bilmiyorum. Yanlış işler yapılıyor.
Birçok belediye, kaçak diye, kömürlere el koyuyor. Neden; kükürt oranı yüksek,
kalitesiz kömür diye. Bu kömürler ne oluyor; politika yapmak için, fakir fukara
babası kesilen büyükşehir belediye başkanları tarafından halka dağıtılıyor. O
zaman, sanki, kükürt oranı düşük ve çevreyi kirletmiyor.
Bu yasa, halkın burnunun dibindeki
hizmetleri kilometrelerce ileriye götürmüştür. Birçok belediyenin ambulansı,
itfaiyesi, iş makineleri büyükşehirlere alınmış.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim,
konuşmanızı tamamlayın.
SALİH GÜN (Devamla) -
Teşekkür ederim Başkanım.
Beldeleri köy, ilçeleri
belde yapan, halkın seçtiği başkanların meclis üyesi olduğu bu yasayı derhal
durdurup, yeni bir yasa oluşturana kadar belediye başkanlarını rahat bırakalım.
Değerli arkadaşlar,
büyükşehirler, şu anda, diğer belediyelerin paylarından yüzde 25'ini belediye
büyükşehir payı diye alıyorlar, hizmet karşılığı diye. İzmit'te İZSU'nun yüzde
10'unu alıyor. Bir de, belediyenin borcu varsa, yüzde 40'ını, biriken borçlara
kesilmek üzere, buraya geldiler, mutabakata vardılar.
Elini kolunu bağladınız;
hiç olmazsa, işçisinin maaşını vermek için, bunlara, bu zorluğu çıkarmayalım.
Bundan sonraki belediyeler, Avrupa eşiğindeysek, Amerika Birleşik
Devletlerindeki kasırgayı göz önüne almalı, Asya'daki tsunamiyi göz önüne almalı,
Pakistan'daki depremi göz önüne almalı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gün, son
sözlerinizi söyler misiniz.
SALİH GÜN (Devamla) -
Teşekkür ederim; toparlıyorum.
Kışın bu kadar şiddetli
olduğunu görüyorsak, yazın kavurucu sıcaklara göre de, belediyenin üzerine
düşen görevi, hükümetle el ele vererek, belediyeciliği bu şekilde yapmalıyız.
Büyükşehir belediye başkanlarının "İran'dan, Rusya'dan gelen gaz bir gün
kesilirse, bir günlük stokumuz yok" demesi yakışmıyor. Biraz önce,
Bakanımdan dinlediğimize göre, bunun için de tedbir alınıyor.
Bu vesileyle, bu kış
şartlarında çalışan bütün belediye çalışanlarına çok teşekkür ediyorum, bu söz
hakkını bana verdiği için büyük Başkanıma da saygılar sunuyorum, Genel Kurula
da saygılar sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Gün.
Sayın milletvekilleri,
gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin 2 önerge vardır; ayrı ayrı okutup, bilgilerinize sunacağım.
Buyurun:
B) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Ankara
Milletvekili Yakup Kepenek ve 42 milletvekilinin, amatör sporların sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/332)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Spor, insanlık tarihiyle
ortaya çıkan ve gelişen, her çağda şekil değiştirmekle beraber aynı amaç
doğrultusunda varlığını gösteren sosyal bir olgudur.
Spor, esas itibariyle,
insanın güçlü olmasını ve hayattaki mücadelede kurallar çerçevesinde kazanmayı
esas alan ve üretken bir nesil yetiştirmede rol oynayan bir etkinliktir. Bu
bakımdan, gerek ulusal, gerekse uluslararası düzeyde önemli bir yere sahip olan
spor, giderek, daha organize bir şekilde yapılmaktadır. Bu nedenle, spor, her
ülkenin devlet politikası içerisinde önemli bir yer tutmaktadır.
Ülkelerin tanıtımında ve
ulusal bilincinin geliştirilmesinde sporun rolü yadsınamaz. Bu gerçeği bilen
Mustafa Kemal Atatürk, Türk gençliğinin millî kültürüne sahip çıkması ve
ülkelerarası alanda başarılı olması amacıyla 3530 sayılı Beden Terbiyesi
Kanununun çıkmasını sağlamıştır.
Anayasa ve yasalarla
korunan Türk sporunda, bir taraftan para karşılığı yapılan, yani profesyonel
spor; diğer taraftan da yalnızca amatör bir anlayışla yapılan spor faaliyetleri
arasında, her bakımdan giderek artan bir uçurumun açılmakta olduğu yadsınamaz
bir gerçektir. Özellikle, güreş, halter, atletizm, boks vb gibi uluslararası
düzeyde ülkemizi başarıyla temsil eden spor dallarında, sporcu, antrenör,
yönetici ve diğer destek personelinin parasal durumu, yürekler acısıdır. Amatör
sporcular, gerek düzenli bir gelir yönünden gerek kamu kaynaklarından sağlanan
yolluk ve gündelikleri bakımından gerekse de ulusal değerlendirme ve
ödüllendirmelerde, hakları olan destekten yoksundur.
Ne yazık ki, toplumun
amatör sporlara olan ilgi ve desteği çıkarılan "teşvik yasalarına
karşın" çok sınırlı bir düzeyde kalmaktadır. Amatör spora sağlanan kimi
destekler de bu destekleri sağlayan vakıflar ve kişiler tarafından, kötüye
kullanılabilmekte, siyasal, dinsel ve ekonomik çıkara konu olabilmektedir.
Bu nedenle, amatör spor
dallarının durumunun ayrıntılı bir biçimde incelenmesi; bu konuda gerekli çözüm
önerilerinin geliştirilmesi ve yasal düzenlemelerin yapılabilmesi için gerekli
ve zorunludur.
Bu nedenlerle, Anayasanın
98 inci ve İçtüzüğün 104 üncü ve 105 inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını istiyoruz.
Saygılarımızla.
1.- Yakup Kepenek (Ankara)
2.- Mehmet Sevigen (İstanbul)
3.- Muharrem Kılıç (Malatya)
4.- Mehmet Ali Arıkan (Eskişehir)
5.- Mehmet Vedat Yücesan (Eskişehir)
6.- Ali Cumhur Yaka (Muğla)
7.- Atilla Kart (Konya)
8.- Uğur Aksöz (Adana)
9.- Yılmaz Kaya (İzmir)
10.-Feridun Fikret
Baloğlu (Antalya)
11.- N. Gaye Erbatur (Adana)
12.- Atila Emek (Antalya)
13.- Nail Kamacı (Antalya)
14.- Gürol Ergin (Muğla)
15.- Osman Kaptan (Antalya)
16.- Ali Arslan (Muğla)
17.- Tuncay Ercenk (Antalya)
18.- Mehmet Ziya Yergök (Adana)
19.- Abdulaziz Yazar (Hatay)
20.- Nurettin Sözen (Sivas)
21.- Mehmet Kartal (Van)
22.- Nadir Saraç (Zonguldak)
23.- Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
24.- Mehmet Boztaş (Aydın)
25.- Mehmet Küçükaşık (Bursa)
26.- Enver Öktem (İzmir)
27.- Fuat Çay (Hatay)
28.- Mehmet Mesut Özakcan
(Aydın)
29.- Kâzım Türkmen (Ordu)
30.- Hasan Ören (Manisa)
31.- Bülent Baratalı (İzmir)
32.- Ali Kemal Deveciler (Balıkesir)
33.- Ahmet Yılmazkaya (Gaziantep)
34.- Necati Uzdil (Osmaniye)
35.- Erdal Karademir (İzmir)
36.- Abdurrezzak Erten (İzmir)
37.- Enis Tütüncü (Tekirdağ)
38.- Hakkı Ülkü (İzmir)
39.- Bihlun Tamaylıgil (İstanbul)
40.- Rasim Çakır (Edirne)
41.- Mevlüt Coşkuner (Isparta)
42.- Mustafa Yılmaz (Gaziantep)
43.- Mustafa Gazalcı (Denizli)
Gerekçe:
Ülkemizde, halkın spora
etkin bir biçimde katılması, gelişen ülkelerle karşılaştırıldığında çok sınırlı
kalmaktadır.
Diğer nedenleri yanında,
bu eksikliğin en önemli nedeni, toplumda amatör spor kültürünün yeterince
gelişmemiş olmasıdır.
Gerçekte de amatör spor
konusunda derli toplu bir ulusal program olduğu ve bunun uygulandığı öne
sürülemez.
Ülkemizin en büyük şansı,
spor yapma hevesiyle dolu genç bir nüfusa sahip olmasıdır. Bu durum, her
yönüyle doğru değerlendirilmelidir.
Böyle bir politikanın
oluşması için öncelikle amatör sporlardaki durumun sağlıklı bir biçimde
araştırılması ve yasal düzenlemeler dahil, gerekli önlemlerin alınması
gerekmektedir.
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge, gündemde yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi, ikinci önergeyi
okutuyorum:
2.- İzmir
Milletvekili Hakkı Ülkü ve 43 milletvekilinin, 19.1.2006 tarihinde yapılan
Türkiye Futbol Federasyonu seçimlerine müdahale edildiği iddialarının
araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/333)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
19.01.2006 tarihinde
yapılan Türkiye Futbol Federasyonu Olağanüstü Genel Kurulu öncesinde ve genel
kurul sonrasında yaşanan tartışmalar Türk futbolunun ve futbol camiasının idarî
açıdan büyük bir kaosa sürüklendiğini gözler önüne sermiştir. Teknik açıdan
dünya futboluna göre büyük bir düşüş yaşayan futbolumuzdaki şike iddiaları
henüz tam olarak aydınlatılmamışken, idarî anlamda da iktidar partisi AKP'nin
doğrudan müdahaleleriyle futbolumuz, bir siyasî ve ekonomik rant çekişmesinin
merkezine dönüştürülmüştür.
Futbol Federasyonu eski
başkanlarından Haluk Ulusoy'un seçimlere girme hakkını Anayasa Mahkemesinin
verdiği bir karar sonucu tekrar kazanmasının ardından spordan sorumlu Devlet
Bakanı Sayın Mehmet Ali Şahin'in kendi sorumluluk alanında bulunan bir konuda,
Haluk Ulusoy ve yönetimine ilişkin olarak bugüne dek dile getirmediği ve herhangi
bir girişimde bulunmadığı birtakım iddiaları gündeme getirmesi, kamuoyunda
bakanın, Federasyon yönetimi seçimlerinde açıkça bir taraf olduğuna dair
kuşkular uyandırmıştır.
Seçimlere Ayhan Bermek'in
listesinden giren ve Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın yakın arkadaşı olan
Hasan Doğan'ın, bir televizyonumuza verdiği mülakatta seçimi Ankara Büyükşehir
Belediye Başkanı Melih Gökçek ve Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a
yakınlığıyla bilinen Trabzonspor Kulübü Başkanı Nuri Albayrak'ın girişimleri sonucu
kaybettiklerini açıklaması ve iki AKP'li milletvekilinin de bu sonuca etki
ettiğini savunması yine İktidar Partisinin futbolumuza olan müdahalelerinin
açık kanıtları niteliğindedir.
Futbol günümüzün en büyük
kitlesel eğlence kaynağı ve bir büyük endüstridir. Televizyon yayın gelirleri,
Süper Ligin ve Türkiye Kupasının isim haklarından elde edilen gelirler, İddaa
oyunundan sağlanan gelirler, futbolun Türkiye'de de büyük bir sektör haline
geldiğini göstermektedir. Ancak, özellikle 2002-2003 sezonundan bu yana yaşanan
şaibeler, şikeler, kimi takımların organize bir şekilde ligden düşürülmesi bu
spora ve endüstriye darbe vurmaktadır. 2002-2003 sezonunun son haftasında
oynanan Diyarbakırspor-Elazığspor maçı ve İstanbulspor-Altay maçlarının
taşıdığı şike ve teşvik primi iddiaları unutulmamıştır. Son olarak
Trabzonsporlu futbolcu Gökdeniz Karadeniz'in bazı arkadaşlarıyla maçlardan biri
üzerine organize bir şekilde bahis oynaması ve ciddi bir ceza almadan
önümüzdeki günlerde tekrar sahalara dönecek olması futbolumuzun içinde
bulunduğu rezaleti gözler önüne sermektedir.
Spor, doğası gereği,
çekişmeye ve yarışmaya dayanan bir alandır. Bu nedenle yönetim ve denetim
alanında boşluklar ya da karışıklıklar ortaya çıktığında spordaki bu yarışma
anlayışı yerini şiddete bırakmaktır. Ölümle veya yaralanmayla biten şiddet
olayları yaşanmakta ve her an bir tehdit olarak sporumuzu gölgelemektedir.
Bu nedenlerle AKP
Hükümeti ile AKP'li yönetici, milletvekili, belediye başkanı ve üyelerin,
19.01.2006 tarihinde yapılan Türkiye Futbol Federasyonu Olağanüstü Genel
Kurulundaki yönetim kurulu seçimlerine olan müdahalelerinin araştırılarak, yol
açtıkları sorunların ve suç olaylarının belirlenmesi ile futbola siyasî
müdahalelerin engellenmesi için alınması gereken tedbirlerin saptanması
amacıyla, Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün 104 üncü ve 105 inci maddeleri
gereğince bir Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz. 22.01.2006
1.- Hakkı Ülkü (İzmir)
2.- Erdal Karademir (İzmir)
3.- Canan Arıtman (İzmir)
4.- Mevlüt Coşkuner (Isparta)
5.- Yakup Kepenek (Ankara)
6.- Mehmet Ali Arıkan (Eskişehir)
7.- Mehmet Vedat Yücesan (Eskişehir)
8.- Ali Cumhur Yaka (Muğla)
9.- Atilla Kart (Konya)
10.- Uğur Aksöz (Adana)
11.- Yılmaz Kaya (İzmir)
12.- Feridun Fikret
Baloğlu (Antalya)
13.- N. Gaye Erbatur (Adana)
14.- Atila Emek (Antalya)
15.- Gürol Ergin (Muğla)
16.- Osman Kaptan (Antalya)
17.- Tuncay Ercenk (Antalya)
18.- Nail Kamacı (Antalya)
19.- Ali Arslan (Muğla)
20.- Mehmet Ziya Yergök (Adana)
21.- Abdulaziz Yazar (Hatay)
22.-M.Akif Hamzaçebi (Trabzon)
23.- Nurettin Sözen (Sivas)
24.- Mehmet Kartal (Van)
25.- Nadir Saraç (Zonguldak)
26.- Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
27.- Mehmet Boztaş (Aydın)
28.- Mehmet Küçükaşık (Bursa)
29.- Enver Öktem (İzmir)
30.- Fuat Çay (Hatay)
31.- Mehmet Mesut Özakcan (Aydın)
32.- Kâzım Türkmen (Ordu)
33.- Hasan Ören (Manisa)
34.- Bülent Baratalı (İzmir)
35.- Ali Kemal Deveciler (Balıkesir)
36.- Ahmet Yılmazkaya (Gaziantep)
37.- Ali Kemal Kumkumoğlu (İstanbul)
38.- Enis Tütüncü (Tekirdağ)
39.- Mehmet Sevigen (İstanbul)
40.- Bihlun Tamaylıgil (İstanbul)
41.- Rasim Çakır (Edirne)
42.- Mustafa Yılmaz (Gaziantep)
43.-Mustafa Gazalcı (Denizli)
44.- Muharrem Kılıç (Malatya)
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.
C)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın Hırvatistan Parlamentosu Başkanı
Vladimir Seks'in resmî davetine bir parlamento heyetiyle birlikte icabetine
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/966)
26
Ocak 2006
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın, Hırvatistan Parlamentosu Başkanı Vladimir
Seks'in davetine icabet etmek üzere, beraberinde Parlamento heyetiyle,
Hırvatistan'a resmî ziyarette bulunması hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi
uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.
Yalnız, burada, bir
açıklama yapmak istiyorum sayın milletvekilleri; bundan sonra da, Adalet ve
Kalkınma Partisinin, yine İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır. Bu iki öneri için söz talebinde bulunan milletvekillerinin, her öneri
okunduktan sonra Başkanlığa talepte bulunmalarını rica ediyorum.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
- İçtüzükte öyle bir şey yok Sayın Başkan.
BAŞKAN - Şimdi, öneriyi
okutuyorum; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisini okutuyorum:
V.-
ÖNERİLER
A) SİYASÎ
PARTİ GRUP ÖNERİLERİ
1.- (10/35,
40, 73, 115, 247, 327) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin
birleştirilerek birlikte görüşülmesine ve çalışma süresinin bu konunun bitimine
kadar uzatılmasına ilişkin CHP Grup önerisi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun
31.1.2006 Salı günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasî parti grupları
arasında oybirliği sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin,
İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince, Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Haluk
Koç
Samsun
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi gündeminin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler" kısmının 11 inci sırasında yer alan (10/35), 12 nci
sırasında yer alan (10/40), 37 nci sırasında yer alan (10/73), 73 üncü
sırasında yer alan (10/115), 195 inci sırasında yer alan (10/247) ile 268 inci
sırasında yer alan (10/327) esas numaralı Meclis araştırma önergelerinin
görüşmelerinin Genel Kurulun 31.1.2006 Salı günlü birleşiminde ve birlikte
yapılması, görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılması
önerilmiştir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisiyle ilgili üç lehte,
üç aleyhte söz isteği var; ama, üçü de Başkanlığımıza aynı anda teslim
edilmiştir; elektronik cihazla da tespit mümkün olmadığına göre, kürsüye
arkadaşlarımız aynı anda gelmişler ve iki Kâtip Üyemize teslim etmişlerdir.
Şimdi, ben, önce, lehte
söz isteklerini okuyorum: Denizli Milletvekili Sayın Mustafa Gazalcı, Malatya
Milletvekili Sayın Süleyman Sarıbaş, Ankara Milletvekili Sayın Bayram Meral.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Efendim, ikisini, ben, aynı anda, ilk verdim yalnız.
BAŞKAN - Efendim?..
HALUK KOÇ (Samsun) -
İkisini, Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisinin lehinde iki konuşmacıyı, ben,
aynı anda verdim Sayın Tüfekci'ye; biliyor Divan Kâtibi arkadaşım.
BAŞKAN - Doğru, öbürü de
aynı anda gelmiş; bana verilen bilgi o.
Şimdi, aleyhte söz
isteği; Adana Milletvekili Sayın Recep Garip, İstanbul Milletvekili Sayın Kemal
Unakıtan, Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Eraslan.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Efendim, Sayın Unakıtan burada değil, gıyabında verilmiş o önerge; iptal edin.
BAŞKAN - O, bizim
takdirimiz.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Efendim, yok, Sayın Unakıtan burada yok. Hayır, kendisi gelip vermesi lazım.
BAŞKAN - Şimdi, lehte ve
aleyhte, aynı anda üç önerge verildiğine göre, eğer, söz isteğinde bulunan
sayın milletvekillerimiz arasında bir anlaşma, uzlaşma olmazsa kura çekeceğim;
bunun başka bir çözüm yolu yok.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Efendim, bizim önerimiz, daha önce, Grup Başkanvekilimiz tarafından, Sayın
Başkanım, verildikten sonra üçüncü öneri verilmiştir.
BAŞKAN - Sayın Gazalcı,
iki Kâtip Üyemiz burada!..
Üç milletvekiline de
İçtüzüğe göre söz veremeyeceğime göre, kura çekmem lazım. Lehte ve aleyhte olan
milletvekili arkadaşlarımız anlaşamıyorlarsa bu kurayı çekeceğiz.
Lehte olan bir anlaşma
var mı?.. Yok.
O zaman, kurayı çekelim:
Sayın Meral, Sayın Sarıbaş lehinde; lehte olanları çözdük.
Şimdi, aleyhte söz
isteklerinin kurasını çekiyorum: Sayın Eraslan, Sayın Garip. Aleyhte söz
isteğini de kurayla tespit etmiş olduk.
Şimdi, lehte ilk söz
isteği Sayın Meral'in.
Buyurun Sayın Meral.
Süreniz 10 dakika.
Süreye, lütfen, riayet edelim.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum.
Geçen hafta, bir grup
arkadaşımızla birlikte -Sayın Gazalcı, Tokat Milletvekili Sayın Feramus Şahin,
Malatya milletvekili arkadaşlarım, Adana milletvekili arkadaşlarımla birlikte-
kapatılmak istenen ve kapatma kararı alınan Malatya Sigara Fabrikasını, Adana
Sigara Fabrikasını ziyaret ettik, arkadaşlarla görüştük, oradaki halkla
görüştük, belli bilgileri topladık.
Saygıdeğer arkadaşlarım,
bugün ülkemizdeki en önemli sorunlardan biri işsizliktir. Gezdiğimiz bütün
yerlerde, vatandaşın söylediği şu: Çok ümit bağladığımız, geçmişte IMF'ye karşı
çıkan, talana karşı çıkan, vurguna karşı çıktığını söyleyen AK Parti Hükümeti,
oylarımızla işbaşına geldi; ama, ne yazık ki, koltuğa oturduktan sonra,
meydanlarda söylediği sözleri unuttu, IMF'nin söylediği ve ortaya koyduğu planı
programı aynen uygulamaya başladı,işsizlik sorununu unuttu, vurguncudan,
talancıdan hesap soracağını bir tarafa bıraktı, tam tersi, kâr eden gözde
müesseseleri kapattı ve arsalarını yandaşlarına yağmalattı. Belki, bu hangi
arsalar dersiniz değerli arkadaşlarım; söylemeye gerek yok; Malatya'da
Sümerbankın şehrin göbeğindeki 127 000 dönüm arsası yakınlarınıza yağmalatıldı.
Sözde, orayı alan zat, fabrikayı daha genişletecekti, 1 000 kişinin yerine 2
000 kişi çalışacaktı; ama, fabrikanın yerinde şimdi rüzgârlar esiyor.
İkinci bir örnek
isterseniz değerli arkadaşlarım, Manisa. Nereden nereye geldik. Şimdi, bir
zamanlar, sizlerin eski Genel Başkanı -Allah selamet versin- bazı yerlerde
temel atardı ve afişlerdi televizyonda: Sanayide devlet… Bırakınız sanayide
devleti… Belki gençler bilmez, Sayın Erbakan, yani sizin eski Genel Başkanınız…
HALİDE İNCEKARA
(İstanbul) - Bizim mi?!
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - O yoldan geliyorsunuz, o olmasaydı sizlerin burada ne işi vardı, oturun
kalkın ona da biraz dua edin; ne işiniz vardı burada.
Şimdi, bakın değerli
arkadaşlarım, ne yaptık ve ne yapılıyor: Sümerbank, Etibank, Petrol Ofisi,
madenler, çimento fabrikaları, limanlar, Et ve Balık Kurumu, TEK, Süt
Endüstrisi Kurumu, SEKA, Ereğli Demir Çelik, Seydişehir Alüminyum Fabrikası,
şeker fabrikaları, Telekom, Petkim, TÜPRAŞ ve şimdi Tekele geldik... Şimdi
soruyorum saygıdeğer milletvekilleri: Şu memlekette bunlara benzer bir fabrika
kurdunuz mu?! Bu da yetmedi; ne kadar gözde devlet müessesesi varsa, bunları da
işlemez hale getirdiniz. İşte Karayolları, işte dağıtılan Köy Hizmetleri, işte
işe yaramayan Devlet Su İşleri… Ne oldu, işi kim yapıyor; iş yapılıyor. Biraz
önce burada arkadaşın birisi konuştu, belediyelere ve köylere hizmet gitmediğini,
binlerce köyün yolunun bugün kapalı olduğunu arkadaşlarım söyledi. Şimdi
geldik, Tekele.
Değerli arkadaşlarım,
biraz önce Manisa'dan bir grup işçi arkadaşım gelmişti. Adana'ya gidiyoruz,
Adana milletvekilleri de bizimle birlikte uçakta; fakat, bu arkadaşlarımızın
hiçbirisi gelip -gerekse Malatya'da, orada- burada bir fabrika kapanıyor,
burada insanlar sabaha kadar bekliyor, bunların derdi nedir sorma zahmetinde
bulunmuyor.
Bakınız arkadaşlar, ekmek
kaybetmek, iş kaybetmek o kadar zordur ki. Bunu yapmayınız, çoluğunuzun
çocuğunuzun başına gelir bir gün. Adana'daki fabrikadaki bir bayan, gecenin
saat 12.00'sinde, işimi bırakmayacağım diye, kucağında 1 yaşındaki çocuğu
uyuyor, o da orada oturuyor. Binlerce insan böyle değerli arkadaşlarım. Zarar mı
ediyor?! Binlerce köylü tütün ekiyor, geçimini oradan sağlıyor. Ne yapıyoruz
biz; bunları bir tarafa atıyoruz, ondan sonra, yurt dışından 60 000 ton 70 000
ton -şimdilik, bu şartlarda- tütün getiriyoruz; ondan sonra, bunları işliyoruz,
vatandaşımıza satıyoruz.
Güzel kurallarınız var.
Bu ülkede sigara içenleri ortadan kaldırabiliyor musunuz; hayır. İçki içenleri
ortadan kaldırabiliyor musunuz; hayır. Halkımızın bir bölümü tüketici. Ne
oluyor; 8 000 tonun üzerinde sigara tüketiliyor Türkiye'de. Ne oluyor şimdi;
dışarıdan getiriyor, satıyoruz. Peki kardeşlerim, gözünü sevdiğim kardeşlerim,
doğudaki, güneydoğudaki şark tütününü işleyen Malatya Sigara Fabrikasını, Adana
Sigara Fabrikasını niye kapatıyoruz?! Müdürü diyor ki: "Düğmesine bas,
şıkır şıkır çalışsın." Bu fabrikaların birisi günde 42 ton tütün işliyor
değerli arkadaşlarım. Binlerce köylü buradan geçimini sağlıyor. Niye yapıyoruz
biz; IMF istedi, biz de buna karar verdik; Dünya Bankası istedi, biz de buna
karar verdik. Senin vatandaşın nerede kalıyor?! Efendim, biz vatandaşın
içerisine gidiyoruz, vatandaşın bu kadar derdi yok...
Değerli milletvekilleri,
valiyle gitmeyin vatandaşın yanına, belediye başkanıyla gitmeyin vatandaşın
yanına, kaymakamla gitmeyin vatandaşın yanına; yarın, istiyorsanız birlikte
Hatay'a gidelim; orada da işçiler bağırıyor, Manisa'da işçiler bağırıyor; gidip
ziyaret edecek milletvekillerini bulamıyorlar. Niye bu hale düşüyoruz?! Ne
zorumuz var?! Kâr ediyorsa bunu niye kapatıyoruz?! Neden kendi öz varlığımızı
yok ediyoruz da dışarıdan tütün getiriyoruz, aynen birçok müessesenin biriminde
olduğu gibi?!
Saygıdeğer arkadaşlarım,
bakınız, yurt dışından -biraz önce dedim- 70 000 ton tütün getiriliyor,
işletiliyor; bizimkiler de yok ediliyor. Yalnız Adana'daki fabrika günde 42 ton
tütün işliyor değerli arkadaşlarım. Düğmesine bastınız, durdurdunuz ve 4 000
000 dolar da içinde bazı tadilatlar yapıyorsunuz. Gerçi kim orayı alırsa,
tadilatı dinlemeyecek. Arsalar şehrin göbeğinde kalmış; yani, Sümerbank'ın
arsalarını bitirdiniz, sıra şimdi Tekel'in arsalarına geldi, yarın şeker
fabrikalarınınkine gelecek, ondan sonra selamünaleyküm, elinize sağlık. Siz
gideceksiniz; ama, sizin bıraktığınız tahribatı, sizden sonra gelen hükümetler
sekiz on sene içerisinde düzeltemeyecek; çok samimi söylüyorum değerli
arkadaşlarım; sekiz on sene içinde düzeltemez.
Ne yaptınız allahaşkına,
üç sene içerisinde bir fabrika kurdunuz mu ki, Adana'daki Malatya'daki
fabrikaları kapatıyorsunuz, binlerce insanı kapının dışına koyuyorsunuz?! Günah
değil mi!
Bir örnek gösterin, şu
ilde şu fabrikayı kurduk, burada da binlerce insanı çalıştırdık deyin, var mı
böyle bir şey?! İşsizliği nasıl önleyeceksiniz?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Meral…
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Sayın Bakanım, kusura bakma, senin olduğun her toplantıda bir
hadise çıkıyor. Bir bakansınız, orada oturun; lütfen, rica ediyorum size.
Meydanlarda söz verdiniz
"işsize iş bulacağız..." Buldun mu? Köylünün sorununu çözecektiniz;
buldunuz mu? Emeklinin sorununu çözecektiniz; buldun mu? Fakirin yüzünü
güldürecektin; buldun mu?! Çiftçinin yüzünü güldürecektin; buldun mu?! Niye
oturuyorsun orada?! Sporun… Üç beş adam seçilsin, seçilmesin; senin görevin o
mu Sayın Bakan?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Cevap vereceğim Sayın Başkan.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Otur oturduğun yerde!.. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET SOYDAN (Hatay) -
Sen de konuş biraz, konuş; atmak serbest. (CHP sıralarından "gerçekleri
söylüyor" sesleri)
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Bilmediği gerçekleri…
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Sayın Kacır, biraz önce bana öyle bir koz verdin ki; yasa geliyor,
göreceğim, elini kaldıracak mısın kaldırmayacak mısın. Hiç merak etme, traşını
gözünün önüne dökeceğim o yasa geldiği zaman. Burada üfledin gittin; dur
bakalım, esnafı o kadar mı düşünüyorsunuz, esnafı?..
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Sayın Başkanım, toparlıyorum, müsaade edersiniz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - O
yasayı biz hazırladık Sayın Meral.
BAŞKAN - Konuşmanızı
tamamlayın efendim.
Buyurun.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Sizin hazırladığınız yasalar ya Cumhurbaşkanından dönüyor ya
Anayasa Mahkemesinden dönüyor veya işlemiyor, Avrupa Birliği müdahale ediyor.
Sevsinler senin hazırladığın yasayı! Senin hazırladığın yasa bu.
Şimdi sonuca geliyorum
Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; bakınız, ülkemizin çok ciddî sorunları
var. Sorunları görmezlikten gelemeyiz. Binlerce insan işini kaybediyor. İşini
kaybeden bir insan, bakkalın önünden geçemez, manavın önünden geçemez,
çoluğunun çocuğunun ihtiyacını karşılayamaz. İnsanları itibarsız hale
getirmeyin. Vatandaşa söz verdiniz, milletin ekmeğiyle oynamayın ve bu
fabrikaları kapatmayın. Sizden bunu istiyoruz değerli arkadaşlarım.
Ben, önerge veren o
milletvekili arkadaşımı da tebrik ediyorum; demek ki, içinizde cesaretli
arkadaşlarım da var; burada, hiç olmazsa bu fabrikaların kapanmaması için
gayret gösterecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Meral,
selamlamanızı rica ediyorum.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlarım,
umuyorum bu araştırma önergesine hep birlikte parmak basarız. Arkadaşlar bana
not gönderiyor... Türkiye'de yalnız üç ilde beş ilde değil değerli arkadaşlarım,
biraz önce söyledim, nerede kıymetli arsa varsa -üzerindeki müessesenin hiçbir
önemi yok- nasıl olsa… Burada bir arkadaşım çıktı dedi ki, belediye başkanı
Manisa'da malı götürmüş, arsayı almış, iç etmiş; arkadaşım methediyor. Bunun
adı nedir biliyor musun; bir zamanlar "benim memurum işini bilir" di
ya, şimdi de "sizin belediye başkanlarınız işini bilir." Nerede güzel
arsa varsa bir bir bitirirler. Ben yine de sayın milletvekillerinden özellikle
rica ediyorum; fabrika açalım, üretken olalım, istihdamı artıralım, fakir
fukaranın ekmeğiyle oynamayalım diyorum. Bu önergeye katkı sağlayacağımızı da
yineliyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Meral.
Lehte ikinci söz isteği,
Malatya Milletvekili Sayın Süleyman Sarıbaş…(Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Sarıbaş.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun tütün ve tütüncülüğün sorunlarının araştırılmasıyla ilgili 7-8
tane araştırma önergesinin birleştirilerek Meclis gündemine alınmasına dair
grup önerisi lehine söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, ben
Malatya milletvekiliyim. Kapatılan fabrikalardan bir tanesi de benim seçim
bölgem Malatya'nın fabrikası. Çocukluğumuzdan beri tütün işiyle uğraşan,
tütünün emekçiliğini yapan bir arkadaşınızım. Ne kadar zor, ne kadar zahmetli,
neredeyse çilenin geçim yolu olduğu bir sektör tütün. İnsanlar sabahın daha
ayazında kalkıp, tütün yapraklarını kırmaya başlayıp, güneşin sıcağında ipe
takıp, aylarca elleri parçalanırcasına alınterlerini katarak karınlarını
doyurmanın mücadelesini verirlerdi. Bugün Türk köylüsü, Türk çiftçisi, tütün
üretenler, maalesef, çilenin geçimini tütünden sağlamaktadırlar.
Devletimiz 1950'li
yıllarda, 60'lı yıllarda, 70'li yıllarda, halkın bu çileli emeğiyle
ürettiklerini hiç değilse sanayie dönüştürmek, hiç değilse artı değer
kazandırmak için trilyonlarca, katrilyonlarca lira harcayarak bu fabrikaları
kurdu ve bu fabrikalarda, insanlar, alınterlerini köylünün emeğine katarak,
mamul hale getirdiler, hammaddeyi, tütün yaprağını mamul hale getirdiler.
Sonra, birileri geldi yurt dışından, Kemal Derviş Bey geldi dedi ki: "18
günde 18 kanun çıkacak; bunlardan bir tanesi de tütün." Ne olacak; tütün
ekilmeyecek, bu ülkenin köylüsü tütün ekmeyecek, tütün fabrikaları kapanacak.
Niye kapanacak; çünkü, uluslararası sermaye, uluslararası güçler, Türk
köylüsünün alınterine göz dikmişlerdi, kursağındaki ekmeğe göz dikmişlerdi;
kendi işçilerinin, kendi köylülerinin ürettiklerini size pazarlamak adına, sizi
sömürmek adına, böyle bir dayatmaları vardı ve o kapitülasyon yasaları
dediğimiz yasalar bu ülkede çıktı.
3 Kasıma geldiğimiz
noktada, meydan meydan bağırdık; Türk köylüsünün, tütün üreticisinin, tütün
işçisinin önündeki engelleri kaldıracağız, bu yasaları yırtıp rafa atacağız. Ne
yapacağız; halkımızın daha çok üretmesine, daha çok kazanmasına fırsat
vereceğiz dedik, halk da oy verdi, buna inandı, bu masala inandı oy verdi ve AK
Parti iktidara geldi. Geldi de ne oldu; o IMF, o dayatmacı zihniyet, o
kapitülasyoncu zihniyetin esiri, kuklası, kölesi oldu; tek bir santimini
değiştiremedi, harfiyen vahşi kapitalizmin bu ülkeye reva gördüğü sömürüyü bu
millete reva gördü.
Bugün, Malatya'da onbeş
gündür, yirmi gündür Tekel işçileri, çocuklarına sabah harçlık verememenin
kaygısıyla yatmakta, kaygısıyla uyanmaktalar. Ne demek arkadaşlar, bir babanın,
bir sabah işe gidip, ertesi sabah, çocuğuna, ben işten atıldım, fabrikam kapandı
duygusunu şöyle bir hazımsayın, şöyle bir anımsayın. Bunun ne kadar acı
verdiğine ne kadar yürek parçaladığına inanın, hissedin. Meclislerin görevi ne,
meclisler demokraside ne işe yararlar; milletin sorunları araştırmayla
görevlidirler.
Şimdi, 8-9 tane önerge
var. Şu tütün piyasasını, şu tütün sektörünü Meclis bir araştırsın, el koysun,
önerilerini ortaya koysun, yanlışlar varsa, yanlış politikalar varsa, hükümete
yol göstersin diye öneriler verilmiş. Peki, Meclis bunları araştırmayacak da ne
yapacak?! Meclis başbakanların mal varlıklarını araştırmayacak, Meclis tütün
üreticisinin sorununu araştırmayacak, Meclis ülkede fabrikalar kapanacak bunlar
niye kapandı diye sormayacak, araştırmayacak… Peki, ne yapıyoruz biz, niye maaş
alıyoruz bunları araştırmayacağız, bunları sormayacağız, bunları
denetlemeyeceğiz?! Niye var bu Meclis?! Ne gerek var?! Padişahlıkta meclisler
yoktu. Padişahlar "açtım" diyordu, açıyordu; "kapattım"
diyordu, kapatıyordu. Demokrasilerde meclislere geçiş amacımız; bunları millet
adına denetlemek, millet adına araştırmak ve millet adına, yanlış yapılanlara
dur deyip, doğru yapılanları milletin önüne koymak. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
Peki, bu görevi deruhte
edemiyorsak, bu görevi yapmamız burada engelleniyorsa, bir araştırma
önergesinin, bir araştırma grubunun oluşması dahi bu Meclise çok görülüyorsa,
yasa makinesi gibi, her gün, Sayın Unakıtan'ın devletin arazilerini hazineye
geçirip geçirip birilerine peşkeş çekmesi için görevliysek, o zaman bırakalım
bu görevi, bırakalım gitsin. İşte, geliyor emniyet kanunu. Geçici madde,
tıkıştırmış, emniyetin kullanmadığı arazilerin Maliye Bakanlığına devri. Ne
olacak; eşe dosta, yandaşa kat karşılığı verilecek. Mutlaka pazarlıklar
yapıldı, mutlaka bir yerlerde bir hesap var. İşte Tekelin arsaları da öyle.
Malatya'nın Tekel arsası, Tekel fabrikası çarşının ortasında, en değerli yeri.
Bu fabrikanın kapatılması lazım; çünkü, bu fabrika kapatılacak ki, 300 dönüm,
400 dönümlük arazi birilerine verilsin!
Sayın Bakan, Sümerbankı
kapattınız Malatya'da, arazisini verdiniz bir gruba; doymadılar. Şeker
fabrikasını kapattınız, 850 dönüm arazisini kimlere tahsis edeceğiniz belli
değil. Tekeli de kapatın. Biz çocukluğumuzda, Malatya'da ilkokulda okurken
derlerdi ki, Malatya'da üç tane fabrika var; Tekel var, Sümerbank var, Şeker
var. Bugün ikisi kapandı, üçüncü de kapandı. Şimdi, üç fabrikasını kapatmış,
üretimini durdurmuş bir ülkede kalkınmaktan, ekonominin iyiliğinden, işlerin
yolunda gittiğinden bahsetmek mümkün mü?!
Sayın Bakan, çık buraya de
ki, şu fabrikayı biz yaptık de; ya bir tane fabrika göster. Şimdi diyeceksiniz
ki, serbest piyasa ekonomisinde devlet fabrika yapmaz ki. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar) Peki, şu özel sektörün yaptığı fabrikaları gösterin!
Gösterin şu özel sektörün Malatya'da Tekel fabrikasının yerine koyduğu
fabrikayı!
MUHARREM DOĞAN (Mardin) -
Fabrikadan vazgeçtik, atölye göstersin.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Öyle bir şey yok
arkadaşlar. Organize sanayi bölgesinde dört tane temel var, 1 000 metrekarelik
kapalı alan var, millet depo olarak kullanıyor. Kullanılan depolar… Büyük
tüccarlar depo olarak organize sanayiinde 50'şer dönüm yer almışlar, 49'u
kayısı bahçesi, 1 dönümü kapalı alan. Sanayi böyle olacaksa, üretim böyle
olacaksa, kalkınma böyle olacaksa, biz, dünyanın hiçbir yerine bin sene
kavuşamayız.
Kendi fabrikasını kapatan
bir millet nasıl millet olabilir; nasıl, millet olma bilincine varabilir?!
Kendi işçisinin alınterini kısıtlayan, çok gören, onun çocuğunun sabah okula
giderken harçlık almasını reva görmeyen bir devlet, bir hükümet bu ülkeyi
yönetmeye nasıl talip olabilir; var mı böyle bir şey; dünyanın neresinde var
allahaşkına?! Dünyanın her tarafında fabrikalar açılırken, her tarafında üretim
artırılırken, her tarafında üretilen fabrika mamulleri pazarlanırken, siz,
fabrikalarınızı kapatmakla ülkeye iyilik yaptığınızı falan mı sanıyorsunuz?!
Bakın arkadaşlar,
Türkiye'nin tütünü doğu, şark tütünü, Samsun ve Maltepe sigarasının hammaddesi.
Ne yaptınız geçen sene; her paket sigaraya 1 200 000 lira ÖTV koydunuz. Yani, 1
000 000 liraya satılan Maltepe ve Samsun, 1 200 000 lira ÖTV ekleyince 2 200
000 lira oldu. Şimdi, 2 200 000 liraya Maltepe sigarasının yabancıların
sigarasıyla rekabet edebilecek gücü var mı?! Ondan sonra diyorsunuz ki
"efendim, satılmıyor ki." Satılmaz tabiî. Bu kadar ÖTV'yi, bu kadar
vergiyi, Türk üreticisinin, Türk köylüsünün, Türk işçisinin sırtına hamal gibi
taşıttırırsanız, elbette taşınmaz. İndirim bakayım ÖTV'yi 1 000 000 liraya, 1
200 000 lirayı, kaldırın bakayım ÖTV'yi, Türk köylüsü nasıl tütün üretiyor,
nasıl pazarlanıyor… Niye; çünkü, yabancı uluslararası tütün üreticileri,
yabancı sigara üreticileri, sigara kaçakçıları, ki, geçen, bir arkadaşımız
burada söyledi, Vahit Kiler Bey, 3 milyar dolar sigara kaçakçılığından, yabancı
tütün kaçakçılığından bu ülkeye giren para…
Şimdi, bunların
hükümetiyseniz, bunların arkasındaysanız, bunları savunuyorsanız, elbette,
fabrikaları kapatmanız lazım. Bir an önce, bu insanlara verdiğiniz sözleri
yerine getirmeniz lazım. Seçimden önce millete söz verdiniz, iktidar olduktan
sonra söz verdikleriniz değişti. Marlboro'nın üreticileri, bir başka sigaranın
üreticileri…
Satıyordunuz geçen sene
Tekeli. Niye satmadınız; niye kapatıyorsunuz? Satın o zaman. Serbest piyasaysa,
buyurun bir daha satın. Ee, satamadık... Sayın Bakan o zaman dedi ki: "Bir
100 000 000 dolar daha fazla verin, vereyim." Galiba 1 100 000 000 dolar
teklif verilmişti. Sayın Bakan bunu dedi, suç değil. Biri "Türkbanka
şundan aşağı verirseniz vermem" deyince Yüce Divanda yargılanıyor. Sayın
Bakanın bin defa Yüce Divanda yargılanması lazım bu olaylardan; ama, maalesef,
Yüce Divanda yargılanmaktan, hesap vermekten kaçanlar…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Devamla) - …Meclise hesap vermekten kaçanlar, Meclisin bir araştırma yapmasını
engellemeye çalışanlar sandıktan nasıl kaçacaklar?!
Bakın, ne yaparsanız
yapın, yirmibir ay kaldı. Zamanında yaparsanız yirmibir ay kaldı, zamanında
yapmazsanız dokuz ay kaldı. Bu milletin önüne gelecek, bu Tekel üreticisi de,
işçisi de, tütün üreticisi de, buğday üreticisi de, bu ülkenin memuru da,
esnafı da, işçisi de, köylüsü de sizden hesap sormayı bilecek. O beraber
yürüyüp de bugün ayrıldığınız yol arkadaşlarınız, başka yürüdüğünüz insanlar,
inşallah, sizi iktidarda tutmaya yeterler, güçleri yeter diye düşünüyorum,
onlara sığınırsınız, sandığa öyle giderseniz.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Sarıbaş.
Aleyhte söz isteğinde
bulunan, Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Eraslan; buyurun.
MEHMET ERASLAN (Hatay) -
Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisinin grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunmaktayım. Aleyhinde söz
aldım; çünkü, Anamuhalefet Partisi Cumhuriyet Halk Partisinden bugüne kadar
gelen bütün öneriler, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından, daha doğrusu,
iktidar tarafından bugüne kadar reddedilmiştir. Ben, kendi kendime düşündüm ve
dedim ki, Meclisin gündemini daha fazla meşgul etmemek için, Meclisin
çalışmalarını daha fazla meşgul etmemek için, acaba, muhalefet partisinin ve
muhalefet partilerinin bundan sonra hiçbir öneride bulunmamaları daha mı uygun
olur, daha mı iyi olur şeklinde bende bir kanaat oluştu. Haa, belki de bunun
böyle olmaması gerekiyor. İktidarın da görevi olduğu gibi, muhalefetin de,
muhalefet partilerinin de bir görevinin olduğuna inanıyorum. Millet adına, ülke
adına, ülkenin hassasiyetleri adına, toplumun hassasiyetleri adına ve toplumun
menfaatları adına getirilen bütün önerilerin, Türkiye Büyük Millet Meclisinde,
aslında, görüşülmesi kadar doğru ve doğal bir şeyin olmadığına da inanıyorum.
Bakın, Cumhuriyet Halk
Partisi, tütün ve tütün üreticilerinin sorunlarıyla ilgili bir önergeyi,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına müracaat etmek suretiyle, Genel
Kurula intikal ettirmiştir. Bu önergenin içerisinde, aslında, olması gereken
sadece tütün üreticileri değil. Ben, Grup Başkanvekili Sayın Haluk Koç Beye
teşekkür ediyorum; ama, bundan sonra, bu tür önergelerin içerisine, sadece
tütün üreticilerinin değil, zeytin üreticilerinin, buğday üreticilerinin, pamuk
üreticilerinin, mısır üreticilerinin, narenciye üreticilerinin, şekerpancarı
üreticilerinin, fındık üreticilerinin, çay üreticilerinin, seracılıkla
uğraşanların, yaş sebze ve meyve üreticilerinin de sorunlarının getirilmesinin
daha doğru olduğunu düşünüyorum.
Ülkemizde, Hatay'da,
Adana'da, Manisa'da, Samsun'da, Tokat'ta ve daha birçok ilimizde tütün
üreticiliği yapılmaktadır ve bu tütün üreticiliğinin bugün itibariyle gelmiş
olduğu nokta, sıkıntı noktasındaki ıstıraplar arşı âlâya ulaşmıştır.
Bir taraftan, aldığımız
bilgilere göre, 2006 yılında, tütün üreticileri ile Tekel Genel Müdürlüğünün
sözleşme yapmayacağını işitiyoruz ve bir yandan da, çiftçilerimiz bu haberi geç
aldığı için, tarlasını, arazisini diğer ürünleri ekmemek suretiyle boş
bıraktığını da biliyoruz. Eğer, 2006 yılında, tütün üreticileriyle, tütün
ekicileriyle bir sözleşme yapılmayacaksa, yani köylüye ve çiftçiye "bundan
sonra tütün ekemeyeceksiniz" denilecekse, bunun ekim ayından önce
söylenmesi gerekiyordu. Ekim ayından önce söylenmesi gerekiyordu; çünkü, ekim
ayında ekinler ekiliyor; ama, çiftçinin bundan bilgisi ve haberi olmadığı için,
çiftçimiz arazisini boş bırakmıştır, arazisini tütün yeri olarak kaldırmıştır;
ama, bunun sonucunda ne olacağını da bilmemektedir. Ümit ederim ki, Tekel Genel
Müdürlüğü, 2006 yılında, tütün ekicisiyle, çiftçiyle ve köylüyle, inşallah, bir
sözleşme yapar, tütün ektirmeye devam eder temennisindeyim. Gerçi, tütüne kota
var mı; var; kota başına sadece 250 kilogram. Bu 250 kilogramı, çiftçiye,
köylüye çok görmeyelim, altı üstü 250 kilogram. Haa, diyeceksiniz ki, ya, bu
250 kilogram olmasa da olur. Efendim, 250 kilogram sizin için fazla bir şey
ifade etmeyebilir; ama, çiftçinin, o 250 kilogram tütünden elde ettiği gelirle,
çayını, şekerini aldığını, onu harçlık ettiğini, elektrik ve su parası
ödediğini, şehre giderken dolmuşa binmek için kullandığını ve onun için aslında
büyük bir para olduğunu ve önemli olduğunu da, değerli arkadaşlar, hiçbir zaman
unutmayalım ve bu konulara ilişkin gelen görüşmeler ve Meclis araştırmalarını
da bu noktada önemseyelim.
Az önce arkadaşımın
dediği gibi, bu ülkenin ve ülke insanının sorunlarını, çiftçinin sorunlarını,
KOBİ'nin sorunlarını, esnafın sorunlarını, polisin, askerin, eğitimcinin,
öğretmenin, köylünün, hulasa yetmişüç milyon ülke insanının sorununu Türkiye
Büyük Millet Meclisi görüşmeyecek de kim görüşecek?! Parlamenter sistemde, bu
yüce çatının altında bulunun 550 milletvekili görüşmeyecek de, kim görüşecek?!
Yani, rahatsız olmayalım. Bir konuyla ilgili bir görüşme talebi gelince ret
vermeyelim, ret demeyelim; görüşülsün ya! Yani, görüşülmesinde ne mahzur var?!
Sigara fabrikalarının
konusunu, tütün ekicilerinin konusu veya tütün politikasını görüşelim. Terörle
ilgili bir görüşme talebi gelir, reddedilir. Üzerinden siyaset yapılmayacak,
siyasetüstü ve partilerüstü bir konu olan ve 40 000 şehidimize mal olan terör
örgütü meselesi, terör meselesi dahi bu Parlamentoda görüşülsün diye görüşme
talebinde bulunulduğu halde eğer Meclis bunu görüşmüyorsa ve iktidar bunu
görüşmekten imtina ediyorsa, ben artık bundan sonra söyleyecek bir şey
bulamıyorum. Bunun bir tarifi, bir manası, bir anlamı, bir felsefesi olamaz.
Görüşelim efendim. Türkiye Büyük Millet Meclisi bunun için vardır; parlamenter
sistem, demokratik sistem bunun için vardır. Görüşmeler yapılsın, bu milletin
meseleleri burada tartışılsın. Bunlara kim çözüm bulacak, bu sorunlara kim
çözüm bulacak?! Sokakta yürüyen insanlar mı?! O zaman biz dışarı çıkalım,
sokakta yürüyen insanlar da içeri gelsin, kendileri burada çalışma yapsınlar!
Olacak şey değil, bunu anlamak mümkün değil.
Konumuza dönüyorum.
Konumuz, tütün ve sigara fabrikaları ve dolayısıyla tarım. Değerli arkadaşlar,
tarımda girdi maliyetleri yüksek. Eğri oturup doğru konuşmak lazım. Türkiye'yi
karış karış geziyoruz, her vilayete gidiyoruz. Girdi maliyetleri yüksek.
Tarımın var olabilmesi için, tarıma ekonomiyi katabilmemiz için veya tarımı yaşatabilmemiz,
köylüyü ve çiftçiyi yaşatabilmemiz için bu girdi maliyetlerinin olmaması
gerekiyor. Bakın, amonyumnitratta yüzde 73 oranında zam olmuş son ikibuçuk
yılda. Amonyumsülfat gübresinde yüzde 72,5, yine, zam olmuş. Üre gübresinde
yüzde 90 küsur zam olmuş. Mazotta ise, değerli arkadaşlar, yüzde 75 oranında
bir zam olmuş.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Buyurun,
tamamlayın lütfen, konuşmanızı efendim.
MEHMET ERASLAN (Devamla)-
Desteklere bakıyoruz. Destekler, 97 yılında, Refahyol Hükümeti döneminde, Refah
Partisinin ve Doğru Yol Partisinin koalisyon olduğu dönemde ve 97 yılında Türk
tarımına verilen destek 5,1 milyar dolar iken, 98 yılında 6,6 milyar dolar
iken, 99 yılında 5,3 milyar dolar iken; yani, yıllara bakıyorum, çıkarıyorum
resmî rakamları, Türk tarımına 5 milyar,6 milyar dolar, 7 milyar dolar destek
verilir iken, bugün geldiğimiz tarih itibariyle bu desteklerin 1,5 milyar dolar
düzeyine indirildiğini, desteklerin, sübvansiyonun kısıldığını görüyoruz. Nasıl
bu çiftçi var olacak?! Bu köylü nasıl var olacak?!
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Eraslan,
mikrofonu, selamlamak için açıyorum. Lütfen…
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Bunları var etmenin yolu, ya girdi maliyetlerinin düşürülmesi ya da eğer
girdi maliyetleri düşürülmeyecekse, Sayın Maliye Bakanımız da buradalar, Sayın
Maliye Bakanımızın da katkılarıyla, fondan aktarılacak kaynaklarla çiftçinin ve
diğer sektörlerin de desteklenmesidir diyorum ve hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Eraslan. Yalnız, konuşma metninizi bir değerlendirirseniz, siz aleyhte
söz almıştınız.
MEHMET ERASLAN (Hatay) -
Sayın Başkan, aleyhte söz aldım, aleyhte neden söz aldığımı da ifade ettim;
ama, onun dışında…
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
İçtüzüğe göre konuşma usulü böyle olacak.
MEHMET ERASLAN (Hatay) -
Sayın Başkan, ben bir açıklama yapayım…
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Eraslan, bir açıklama yapmanıza gerek yok.
MEHMET ERASLAN (Hatay) -
Aleyhte neden söz aldığımı ifade ettim...: Sayın Haluk Koç Beye bakarak
anlattım.
BAŞKAN - Adana
Milletvekili Sayın Recep Garip?..
RECEP GARİP (Adana) -
Konuşmayacağım.
BAŞKAN - Konuşmuyorsunuz.
İstanbul Milletvekili
Sayın Kemal Unakıtan, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan çok teşekkür ediyordum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, biraz önce verilen önergelerle ilgili olarak -lehte ve aleyhte
diyeceğim; ama, aleyhte yapılmadı, o da lehte, aleyhte diye çıktı- konuşmaları
dinledim ve bunları üzüntüyle dinledim. Neden?.. Burada, şimdi, konu, ne
özelleştirme… Biliyorsunuz, Tekel özelleştirme kapsamında. Şimdi, özelleştirme
kapsamında olan bir yerde, bir defa, işçiler mağdur olmaz. Bizim iktidarımızın
getirmiş olduğu kanunlarla, hiçbir özelleştirme mağduru işçi yok. Buraya gelip,
kimse, böyle, varmış gibi gösteren sözler sarf etmesin. Daha, bu hafta değil,
ondan önceki hafta, özelleştirme mağdurluğunu gidermiş olduğundan dolayı,
gelip, Başbakanımıza, Grupta teşekkür ettiler, hatırlayın. O bakımdan…
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) - Bucak Tekel işçileri yürüyüş yapıyorlar.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Onlar, biliyorsunuz, belli -sizler de varsınız- provokate
ederek yürüyüşler yapılıyor, ediliyor, özelleştirme olduktan sonra herkes
memnun, işine devam ediyor.
Şimdi, bakınız, burada,
bir zihniyet, bir politika söz konusu, o politika da şu: Sayın Meral, burada,
geldi "ne zaman fabrika yapacaksınız, hangi fabrikayı
yapacaksınız..." Hangi dünyada yaşıyoruz Sayın Meral?.. Hangi dünyada?..
HASAN ÖREN (Manisa) -
Peşkeş çekilen bir dünyada yaşıyoruz.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Devletin, artık, fabrika yapma zamanı kaldı mı? Var, var;
Küba'da yapılıyor, bir de Kuzey Kore'de yapılıyor… Çin'de bile yapılmıyor,
Çin'de bile, özel sektör yapıyor artık fabrikaları. Yok… Bunu bırakın artık.
Artık, şu dünyayı, gelişmekte olan, değişmekte olan dünyayı bir görün. Yani,
bundan sonra devlet, ayakkabı fabrikası mı yapacak? Devlet, süt fabrikası mı
yapacak? Bir zamanlar, hatırlayın, yem fabrikası işletiyordu devlet; onlar
artık geride kaldı. Bunların, burada, bu kürsüde dile getirilmemesi lazım.
Getirilir ne olur; millet de güler, bir şey olmaz, olur da...
Şimdi, burada, geliniyor
"tütün işçisi, işte, şöyle oldu; ya, tütün üreticisi, Derviş geldi böyle
oldu…" Sayın Derviş'i biz mi getirdik?! (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar) Sayın Derviş geldiğinde, acaba, onu
söyleyen Sarıbaş, hangi koalisyon, hangi parti vardı koalisyonda? ANAP diye
birisi var mıydı acaba, bir hatırlayın bakayım? Şimdi, hem unutuyorsunuz hem de
burada öyle laflar ediyorsunuz ki, kendi kendinizi suçluyorsunuz.
İkincisi, bu Özelleştirme
Kanununu kim yaptı? Özelleştirme önemli bir şey, bizim partimizin de önemli
politikalarından bir tanesi. Kim yaptı Özelleştirme Kanununu; biz, efendim,
Özal'ın ruhunu taşıyoruz diyenler, Özal'ın kemiklerini sızlatırsınız, Özal
yaptı bunu, Sayın Özal yaptı bunu. Bir de oturacaksınız orada "biz,
Özal'ın ruhunu taşıyoruz…" Ruhunu değil bir şeyini taşımıyorsunuz. Eğer,
Özal olsa var ya, sopayla kovalar sizi, sopayla.(AK Parti sıralarından
alkışlar)
MİRAÇ AKDOĞAN (Malatya) -
Özal kaç tane fabrika kapattı Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Öyle, ağzınızdan çıktığını kulağınız duysun.
MİRAÇ AKDOĞAN (Malatya) -
Siz kim, Özal'dan bahsetmek kim?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Evet, evet, evet; sizi sopayla kovalar.
MİRAÇ AKDOĞAN (Malatya) -
Özal kadar fabrika aç, ondan sonra konuş!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Özelleştirmede yapmış olduğumuz ihaleler herkesin gözü
önünde yapılıyor. Biz, zarfları evde açmıyoruz evde; biz, herkesin gözü önünde
yapıyoruz.
MİRAÇ AKDOĞAN (Malatya) -
Sayın Şener onun için mi imzalamıyor sizin yaptıklarınızı?!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Evet...
Şimdi, dinleyin, beni
dinleyin.
MİRAÇ AKDOĞAN (Malatya) -
Ciddîye almıyoruz, ciddî değilsiniz ki dinleyelim.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Bakınız, şimdi, arkadaşlar, Tekel özelleştirme kapsamında.
Bundan önce tatbik edilen o kadar yanlış politikalardan bu millet çekmiştir ki,
o kadar çekmiştir ki ve bu milletin paraları çarçur edilmiştir.
MEHMET ERDEMİR (Yozgat) -
Ofer ne oldu, Ofer?!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, ben, size söyleyeyim. Bir zaman gelinmiştir
"damda ekseniz bile alacağız bu tütünü" denmiştir. Yalan mı; doğru.
Peki, ne olmuş; yüzbinlerle ton tütün alınmış, yüzbinlerle ton.
MİRAÇ AKDOĞAN (Malatya) -
İktidar olmadan evvel bunları konuşmuyordunuz! Şu kürsüde neler söylendi…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Bu tütünler ne oluyor; bu tütünlerin çoğu çürüyor. Neden;
popülizm yapmak için geldiniz, o tütünleri aldınız…
HASAN ÖREN (Manisa) -
Eski Saadet Partilileri anlatıyorsunuz…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - …ve o tütünler alınırken de, bu milletten, bu fakir fukara
milletten topladığınız vergileri de götürdünüz oraya yatırdınız.
HASAN ÖREN (Manisa) -
Villalar ne oldu?!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Bakın, hesap burada. 2001 yılında toplam 480 000 ton tütün
var. Çürüyor bunlar, çürüyor. Satmaya çalışıyoruz, çalışıyoruz, çalışıyoruz…
Şimdi, 2005 yılında 290 000 ton tütüne indirmişiz.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Dışarıdan ne kadar tütün alıyorsunuz Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, şu andaki tütün mevcudu Tekelin yirmi senelik
ihtiyacıdır. Unutmayın, yirmi senelik ihtiyacı duruyor depolarda. Politika bu
mu?!
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Sayın Bakanım, dışarıdan ne kadar tütün alıyorsunuz, onu söyleyin?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Memlekete hizmet bu mu?! Milletin parasına sahip çıkmak bu
mu?! Bütçeye sahip çıkmak bu mu?! Ama, sabahleyin açıkladı Sayın Başbakanımız,
bütçe nasıl oluyormuş gördünüz.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Gördük, gördük!..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Milletin parasına sahip çıkmak neymiş, gördünüz.
HASAN ÖREN (Manisa) -
Hadi canım!.. Nerede milletin parasına sahip çıkmak!..
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Kendi bütçesini açıklasaydı ya!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, şunu bilin, devlet işletmeci olamaz, devlet fabrika
işletemez.
HASAN ÖREN (Manisa) -
Villa yapar (!)
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, bakınız, geliyor, teknolojisini kuruyor adam, ileri
teknolojiyle, üstün kaliteyle; halk tabiî ki onu alacak, onun sigarasını alıyor.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Siz de yapın, Tekel de yapsın.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, biz, sırf rey toplamak için tütün toplama yerleri
tespit etmişiz, tütün toplama yeri, efendim, Tekelin alacağı tütünleri, geliyor
adam, karşı taraftan adam, 10 kişilik heyet, bütün tütünleri alıyor. Biz, orayı
bir alım merkezi, orayı bir alım merkezi, orayı… Neredeyse, 1 000'e yakın alım
merkezi kurmuşuz. Bu mu işletmecilik? Ve oradaki adam, tütün almıyor artık.
Orada, üretilmeyen yerlerde de var, boş. Aman, orası kapatılmasın; tamam, ama,
boş, o adam yatıyor orada yahu. Tütün alsa da, on günde tütünü alıyor
gönderiyor, bitiyor işi, bütün yıl orada olacak. Devletin işletmecilik anlayışı
böyle oluyor. Neden; tabiî, paraları yok, taşın altında eli yok, devletin
parasını, oraya da bir fabrika açalım, buraya da bir fabrika açalım, şuraya da…
Çünkü, gittikleri yerde alâyla valâyla karşılanacaklar. Efendim, gittikleri
yerde rey alacaklar; ama, milletin parası çarçur oluyor, kimsenin umurunda
değil; bu mu iş yani?!
MEHMET ALİ ARIKAN
(Eskişehir) - İşsizler ne olacak Sayın Bakanım?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - İşsiz yok bizde. Bizde işsiz yok, mağdur yok.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Vatandaş duyuyor bu sözleri!
HALİL AKYÜZ (İstanbul) -
Çok, çok, Sayın Bakan...
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Mağdur yok.
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Çok
var, çok.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Kanununu da çıkardık, hepsini işe de aldık.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Türkiye'de yaşamıyorsun Bakanım…
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Çok
var, çok.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Sizin, memleketten haberiniz yok.
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Senin yaşadığın memleket Türkiye değil; biz Türkiye'de yaşıyoruz.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Yaşıyorsun ama, öyle işte…
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Adam gibi yaşıyoruz; etrafımızı görüyoruz.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Allah kabul etsin.
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Daha bugün Saruhan'dan 40 Tekel işçisi geldi.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakınız, her işte olduğu gibi, AK
Partinin ve AK Parti İktidarının ve Hükümetinin gerçekçi politikaları bu
memleketi refaha kavuşturacak ve bu milletin refah seviyesini yükseltecek
politikalara aynen devam edeceğiz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Hangi yatırımlarla?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Gömdük eskileri. Eskileri gömdük. Tarihe gitti onlar.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Vatandaş da sizi gömecek!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Onlar tekrar gelmeyecek.
MİRAÇ AKDOĞAN (Malatya) -
Yazık, acıyorum size! Şimdiye kadar hiçbir Maliye Bakanı sizin kadar gayri
ciddî olmadı!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Artık, devlet, fabrika da açmayacak -bunu bilin- milletin
parası da çarçur edilmeyecek. En verimli yatırımlara…
MİRAÇ AKDOĞAN (Malatya) -
Böyle gayri ciddî bir Maliye Bakanını Türkiye daha görmedi; yazıklar olsun!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Yolunu yaparız, barajını yaparız, okulunu yaparız,
hastanesini yaparız, güvenliğini temin ederiz, bu milletin rahat yaşaması için
karar veririz. Bizim kararlarımız, bizim politikalarımız gerçekçi
politikalardır, öyle, laf değil.
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Sefalet politikası, açlık politikası!..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Ondan sonra, hem "Özal'ın ruhunu taşıyoruz" de
hem gel burada Özal'ın yaptıklarına ver veriştir; olacak iş değil tabiî. Neyse…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HASAN ÖREN (Manisa) -
Şimdi, villalara gelelim...
MİRAÇ AKDOĞAN (Malatya) -
Biraz da Ofer'den bahset.
BAŞKAN - Sayın Bakan,
lütfen, konuşmanızı tamamlayın.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Sonra, hiç merak etmeyin, sandık zamanında da hepinizi
göreceğiz. Sandık zamanı yaklaştığı zaman -daha var ama- bize geçmek için
çeşitli taleplerde, sakın ha, bulunmayın; almayacağız. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
HASAN ÖREN (Manisa) -
Bulunanlar geçti zaten.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Ben bilmem, ben söylüyorum.
HASAN ÖREN (Manisa) -
Bulunanları aldınız, kalmadı kimse.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Unakıtan.
Sayın milletvekilleri…
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) - Sayın Başkan...
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Sayın Başkan, Sayın Bakan benim konuşmamı farklı bir yöne çekerek…
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu maddesine
göre vermiş olduğu önerisi üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, öneriyi oylarınıza
sunacağım.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Oylama sırasında
karar yetersayısı arayacağım.
Cumhuriyet Halk Partisi
önerisini kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yetersayısı bulunamamıştır.
Birleşime 5 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 17.26
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:17.45
BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56 ncı Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
V.-
ÖNERİLER (Devam)
A) SİYASÎ
PARTİ GRUP ÖNERİLERİ (Devam)
1.- (10/35,
40, 73, 115, 247, 327) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin
birleştirilerek birlikte görüşülmesine ve çalışma süresinin bu konunun bitimine
kadar uzatılmasına ilişkin CHP Grup önerisi (Devam)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre vermiş olduğu önerisinin
oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı.
Şimdi, öneriyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısı arayacağım.
Öneriyi kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yetersayısı vardır ve öneri kabul edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubunun İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup oylarınıza sunacağım.
Evet, öneriyi okutuyorum:
2.-
Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin AK
Parti Grup önerisi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun
31.1.2006 Salı günü (bugün) yaptığı toplantıda siyasi parti grupları arasında
oybirliği sağlanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Sadullah
Ergin
Hatay
AK
Parti Grup Başkanvekili
Öneri:
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 322
nci sırasında yer alan 1070 sıra sayılı kanun teklifinin bu kısmın 4 üncü
sırasına, bastırılıp dağıtılan ve gelen kâğıtlarda yayımlanan 1076 sıra sayılı
kanun tasarısının, 48 saat geçmeden, 5 inci sırasına, 4 üncü sırasında yer alan
848 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı sırasına, 5 inci sırasında yer alan
1066 sıra sayılı kanun tasarısının 7 nci sırasına, 320 nci sırasında yer alan
1068 sıra sayılı kanun tasarısının 8 inci sırasına, 326 ncı sırasında yer alan
1074 sıra sayılı kanun teklifinin 9 uncu sırasına, 209 uncu sırasında yer alan
816 sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu sırasına, 211 inci sırasında yer alan
818 sıra sayılı kanun tasarısının 11 inci sırasına, 317 nci sırasında yer alan
1064 sıra sayılı kanun tasarısının 12 nci sırasına, 321 inci sırasında yer alan
1069 sıra sayılı kanun teklifinin 13 üncü sırasına alınması ve diğer kanun
tasarı ve tekliflerinin buna göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun 31.1.2006,
1.2.2006, 2.2.2006, 7.2.2006, 8.2.2006 ve 9.2.2006 tarihli birleşimlerinde
çalışma sürelerinin 15.00-20.00 saatleri arasında olması, 31.1.2006, 1.2.2006,
7.2.2006, 8.2.2006 tarihli birleşimlerinde sözlü sorular ile diğer denetim
konularının görüşülmeyerek, bu birleşimlerinde kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşülmesi,
Önerilmiştir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, önerinin lehinde 2 söz isteği var; Hatay Milletvekili Sayın
Sadullah Ergin ve Adana Milletvekili Sayın Recep Garip.
Ancak, aleyhinde 6 söz
isteği var ve aynı zamanda gelmiş; okuyorum: Malatya Milletvekili Sayın Ferit
Mevlüt Aslanoğlu, Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Eraslan, Gaziantep
Milletvekili Sayın Ömer Abuşoğlu, Samsun Milletvekili Sayın Haluk Koç, Manisa
Milletvekili Sayın Ufuk Özkan ve Denizli Milletvekili Sayın Mustafa Gazalcı.
Şimdi kura çekeğiz...
Sayın Koç, Sayın Mehmet
Eraslan, Sayın Aslanoğlu, Sayın Özkan, Sayın Abuşoğlu, Sayın Gazalcı.
Tabiî, konuşmayanlar
olursa, ondan sonraki sırada olan gelecek.
Sayın Koç söz hakkını
Sayın Gazalcı'ya devretmiştir.
Sayın Gazalcı, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, önce lehinde mi, aleyhinde mi?.. İçtüzük…
BAŞKAN - Gelenlere göre.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, genel konuşma usullerine göre, İçtüzükte, önce lehinde, sonra
aleyhinde olur. Daha önceki uygulamalarda o şekilde olmuştur. Onun için, önce
lehinde konuşulması lazım, sonra aleyhinde konuşulması lazım. Eğer haddimi
aşarak bir telkinde bulunduysam özür dilerim.
BAŞKAN - Şimdi, Sayın
Başkan, istem sırasına göre veriyoruz söz isteğini.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkanım, önce lehinde olanları okudunuz da…
BAŞKAN - Şunun için
okudum: İki kişi olduğu için, kura durumu yok diye okudum.
HALUK KOÇ (Samsun) - Ben
haddimi aşarak bir telkinde bulunmak istemiyorum; ama, şimdiye kadar, genel
görüşme konuşma usullerine göre, İçtüzükte, önce lehinde, sonra aleyhinde...
BAŞKAN - Sayın Koç,
kürsüye aldık; onu değerlendireyim.
Buyurun Sayın Gazalcı.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkanım, kürsüden yerine oturmasında bir sıkıntı yok.
BAŞKAN - Buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; önce, bana sırasına veren
Grup Başkanvekilimiz Sayın Haluk Koç'a çok teşekkür ediyorum.
Ayrıca, biraz önce,
burada, Cumhuriyet Halk Partisi bir önerge getirdi, tütün, Tekel, sigara
sanayimiz ve kaçakçılığı üzerine olan önergelerin görüşülmesine ilişkin; o,
AKP'nin oylarıyla reddedildi. Ben de, şimdi, AKP'nin Türkiye'nin gündemine
uymayan önerisi üzerine söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Sayın
Unakıtan -Maliye Bakanı- geldi, burada konuştu, kendisini dinledik. Gerçekten,
bizim, Malatya'da, Adana'da gördüğümüz, yaşadığımız Türkiye ile Sayın
Unakıtan'ın kendine özgü biçemiyle burada alaysı yaklaşımıyla sergilediği
Türkiye arasında hiçbir ilgi yok. Kendisi, haklarını isteyen, üretim hakkını
isteyen, çalışma hakkını isteyen, bir aydır direnişte bulunan işçilerle...
"Onlar, öyle yürürler, konuşurlar, sonra da mutlu olurlar" diyor.
Oysa, ben, Malatya'da ve Adana'da onu görmedim. Oradaki insanlar çok kararlı.
Bakın, iktidarı uyarıyorum; "bizi satanı biz de satarız" diyorlar;
yani, böyle "Tekel'i satıyoruz" diyorsunuz da, 4/C'ye göre işçilerin
hakkını koruduğunuzu varsayıyorsunuz da... Orada, çocuklar gördüm, analar
gördüm, her yaştan insan gördüm; yürüyorlardı, sabahlara kadar "iş, ekmek
yoksa, barış da yok" diyorlardı. Bu, yalnız ekonomik boyutu olarak,
yüzeysel ele alınacak bir konu değil; bu, Malatya'da 600 çalışanın, Adana'da
700 Tekel işçisinin sorunu. Zarar mı ediyor; hayır. Adana Sigara Fabrikasının
yüzonbir yıllık bir geçmişi var ve Adana Sigara Fabrikası, tüm Tekel sigara
üretiminin yüzde 23'ünü üretiyor, bir günde 4 trilyonluk değer üretiyor, 40
tonun üzerinde bir tütün işliyor.
Değerli arkadaşlar,
yüzonbir yıllık bir ekonomik değer. Makinelerinin yüzde 70'i yenilenmiş,
dolarlar verilmiş, gıcır gıcır makineler var; siz fabrikaya
"kapattım" diyorsunuz, 25 Kasımdan bu yana, her gün, belki, bugüne
dek 300 trilyonu aşan bir kayba alayla yaklaşıyorsunuz. Sorun, devlet mi yapsın
özel kesim mi yapsın sorunu değil, bir özelleştirme sorunu değil; sorun, ulusal
bir değerin yok edilişi sorunu.
Bakın, biz özel girişimin
sigara yapmasını istiyoruz; ama, değerli arkadaşlar… Şimdi, ben Sayın Bakana
soruyorum: Tekele 2003 yılında fiyat veren Japon Tobacco… Bir kere daha
sormuştum. Burada mı kendisi, bilmiyorum; maalesef, yok. Yüzde 70'i maliye
bakanlığınındır o Japon Tobacco'nun; yani, bir büyük devlet şirketidir. Şimdi,
geliyor, senin ülkendeki Tekeli almaya çalışıyor ve bir fiyat veriyor.
Japonya'da, Almanya'da, dünyanın her yerinde ulusal değerler korunurken, zarar
etmeyen, üretim yapan, makineleri yeni bir fabrikayı neden kapatıyorsunuz? Soru
bu. Siz, başka şeyleri bırakın. Yani, Adana Sigara Fabrikasını neden
kapatıyorsunuz? Kim istedi bunu? Hangi rapora dayanarak bunu oluşturdunuz?
Oradaki çalışanlarla mı konuştunuz, yöneticiyle mi konuştunuz, Tütün Eksperleri
Derneğiyle mi konuştunuz, Tütün Üst Kuruluyla mı konuştunuz? Kimle karar
verdiniz bu işe? Nasıl karar verdiniz?
Bakın, bir cinayet ve
ihanet var. O cinayet, Türk tütüncülüğünün öldürülme cinayetidir. Bir ihanet
var, tütün üreticileri büyük ölçüde açlığa, sefilliğe terk edildi, kıraç
toprakları ekime hazır vaziyette; ekilmiyor, dikilmiyor. 580 000 olan ekici
ailesi, 2000 yılında, 200 000 aileye indi ve Tekel üretim payını sürekli
yitirdi, yitirdi, yitirdi; yani, kendi ülkemizde pazar yitirmeye başladık,
Özelleştirme İdaresi Kapsamına alındıktan sonra. Bakın, 2000 yılında yüzde 70
idi bizim sigara payındaki pazarımız; sonra, yavaş yavaş indi, Bakanın verdiği
yanıta göre, 2005'te yüzde 42'ye, bugün de yüzde 40'ın altına düşmüştür.
Değerli arkadaşlar,
Türkiye'de, yaklaşık, 25 000 000 sigara tiryakisi var. Burada, trilyonlar
dönüyor, trilyonlar!.. Bizim pazarımız küçülürken, tütünümüz yok edilirken,
birilerinin pazarı yükseliyor. Şimdi, ben, Maliye Bakanına soruyorum: Tarih
veriyorum; 27 Temmuz 2005'te, bir kararla ÖTV'yi değiştirdin -ah burada
olsaydı- yani, Türk tütüncülüğünü koruyan, vergide koruyan ÖTV miktarını
değiştirdin, eşitledin. Kim istedi de bunu yaptın? 4,5 milyonluk Marlboroda 1
200'lük ÖTV alacaksın, 1 900'lük Maltepede, Samsunda 1 200'lük ÖTV alacaksın.
Desteklemekten vazgeçtin, sözleşmeden vazgeçtin; ama, beni ilgilendirmez diyorsun;
sen kimin Bakanısın?!
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU
(Artvin) - Amerika'nın!..
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Kimin çıkarına iş yapıyorsun?! Ben, AKP'nin içinde bile, Türk tütüncülüğünün
ölmesini isteyenler olduğuna inanmıyorum. Nitekim, içinizde önerge veren arkadaşlar
var, Bitlis Milletvekilimiz var.
SADULLAH ERGİN (Hatay) -
Sayın Başkan, bizim grup önerimiz tütüncülük üzerine değil; grup önerimiz
aleyhinde konuşsun.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Efendim, ben onun aleyhinde konuşuyorum. Acıttıysa bilmiyorum Grup
Başkanvekilim.
SADULLAH ERGİN (Hatay) -
Bir de burada "Amerika'nın Bakanı" diye söz atan hatiplerin de
uyarılmasını talep ediyorum.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Benim zamanımı, Başkanım, dikkate alın, zamanımı çalmasın.
BAŞKAN - Sayın Hatip, siz
Genel Kurula hitap edin.
Buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Ben Genel Kurula hitap ediyorum efendim, Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Tabiî, bu arada
da, öneriyle ilgili konuşursanız daha uygun olur.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Peki efendim.
Ben, AKP'nin önerisine
karşıyım, karşıyım, karşıyım!.. Türkiye'nin gündemiyle uyuşmuyor. Türkiye'nin
gündemi, şimdi, Malatya'da, Adana'da kapatılan sigara fabrikalarıdır; işinden,
aşından olan insanlardır. Burada bir milletvekili olarak, onların sorunlarının
dile getirilmesini istiyorum.
Bakın, Adana'da, tömbeki,
yani, nargile tütünü yapılır; başka hiçbir fabrikada değil. Siz orayı
kapattığınız zaman, Erzurum'daki, İzmir'deki bir alışkanlığı da kapatacaksınız.
Dışarıdan mı alacaksınız Sayın Bakan, dışarıdan mı alacaksınız?
Ben, eğitimden sonra en
çok bu tütün ve tekel konusuna kafa yormuş arkadaşlarınızdan biriyim ve bu
konuda durmadan önergeler veriyorum. Bir tanesi 16 Ocak 2006 tarihli, Sayın
Bakandan gelen bir yanıt. Şimdi, ben sormuşum Sayın Bakana. 9 uncu soruyu okuyorum.
7 nci soru, bu demin anlattığım ÖTV'yle ilgili. Özelleştirme İdaresi
Başkanlığına havale etmiş. O da demiş ki: "Benim bu konuda bende bir bilgi
yoktur." 9 uncu soruda da, 10 uncu soruda da, 11 inci soruda da
"bende bu konuda bilgi yoktur" diyor.
Sayın Bakan okumadan
-bakın, okumadan- Özelleştirme İdaresinden gelen yazıyı, Büyük Millet Meclisi
Başkanı aracılığıyla bana gönderiyor. Değerli arkadaşlar, ben ikinci dönem
milletvekiliyim, milletvekili haklarımı biliyorum, bilgi edinme yollarını
biliyorum; ama, Türkiye'nin ulusal kaleleriyle, böyle milyonlarca üreticinin
ekmek yediği tütünüyle, orada çalışan 15 000'in üzerindeki Tekel işçisiyle…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Başkanım, tartışmalar da oldu…
BAŞKAN - Buyurun efendim,
konuşmanızı tamamlayın lütfen.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- ...bu kadar alay edilmez. Sorun bir sağ-sol davası, sorun bir devlet mi, özel
girişim mi yapsın davası değildir. Sorun, Türkiye'nin ulusal değerlerine sahip
çıkma davasıdır. Bakın, Tekel'in 6 tane fabrikası var. AKP'li arkadaşlar, 3
tanesi için kapatma kararı alınıyor, o 3 tanesini o yabancı firmaların istediği
söyleniyor, o da Türk tütününden, katıksız Türk tütününden sigara yapılan
fabrikalar; Malatya, Bitlis ve Adana. Sonra Bitlis, orada çok bir üretim değeri
yok, aylık 50 tonu geçmiyor, 1,5-2 ton civarında bir tütün işliyor, başka da
fabrika yok. Toplumsal patlamadan korkuluyor. Malatya ve Adana kapatılmak
isteniyor. Ben, soruyorum şimdi: Hangi ekonomik ve toplumsal değerle buralar
kapatılıyor, kimin emriyle kapatılıyor? Özelleştirmeye giden insan, elini
kolunu budamaz, dağıtmaz…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gazalcı,
son cümleniz için açıyorum.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Toparlamaya çalışıyorum, son cümlelerimi söylüyorum Sayın Başkanım.
Bakın, önce içki kısmı
budandı, şimdi, fabrikalar kapatılıyor. Kapatılan, ülkemin pazarıdır.
Kapatılan, sokağa atılan, işçilerin ekmeğidir, 25 milyon sigara tiryakisidir.
Değerli arkadaşlar, gelin gündemimizi doğru yapalım, şu yasa, bu yasa deyip
günümüzü gün etmeyelim, birileri günümüzü gösterir. Bakın, Tütün Yasasını, Türk
Halkının aleyhine çıkaranların geçen dönem uğradığı sonucu hepiniz bilin, ben
bir kere daha dost uyarısı yapıyorum. AKP'li olan muhtarlar dahil, orada IMF'ye
ve onun aleyhine slogan atanlar gözümün önünde, eşarplı arkadaşlar da vardı,
çok kararlıydılar. Lütfen, gidin inceleyin, beraber gidelim. Biz, komisyon
kurduk, Feramus Şahin, Bayram Meral ve ben ve o illerin milletvekilleriyle beraber,
daha önce de 2005'te bir komisyon kurmuştuk; bizi ciddîye alın, dinleyin.
Gelin, sizin de Bitlis milletvekiliniz bir önerge vermiştir, hepsini
birleştirelim, bu oturumda olmayabilir, Türk tütüncülüğünü, sigarasını… 1
milyar dolar sigara kaçakçılığı var arkadaşlar. Yabancı sigara tekellerinin
bunu teşvik ettiği, Kuzey Irak'ta bunların yapılarak yurda sokulduğu
söyleniyor.
BAŞKAN - Sayın Gazalcı,
lütfen... Son cümlenizi rica ediyorum efendim.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Peki, son cümlem efendim.
Bu bir hıyanettir, bu bir
cinayettir. Türk Halkının toprak kültürünü değiştirmeye kimsenin hakkı yoktur;
Türk tütüncülüğünü öldürmeye kimsenin hakkı yoktur. Bu konuda tarih yazacaktır;
buna kulak tıkayanlar, bu fabrikaları kapatanların defterleri kapatılacaktır.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Gazalcı.
Hatay Milletvekili Sayın
Mehmet Eraslan; buyurun.
MEHMET ERASLAN (Hatay) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla hürmetle ve
muhabbetle selamlıyorum.
AK Parti Grup önerisinin
aleyhinde söz almış bulunmaktayım; çünkü, AK Parti grubu her hafta Türkiye
Büyük Millet Meclisinin çalışma gündemini değiştirmek suretiyle ve Türkiye'nin
ve milletimizin, vatandaşımızın gündeminde olan esas konuları da gündeme
almamak suretiyle bir çalışma üslubu içerisine girmiştir.
Değerli arkadaşlar, her
hafta Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetim konuları ertelenmektedir. Evet,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevleri arasında, mutlaka yasama faaliyetleri
vardır; yasal işlemleri, yasama çalışmalarını yapma görevi vardır; ama, bir o
kadar önemli olan denetim görevi de vardır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin siz
sayın milletvekillerinin denetim görevi, soru sorma görevi, en az yasal
faaliyet yapma görevi kadar ulvî ve kutsal bir görevdir. Şimdi, nedir bu
denetim görevi? Milletvekilleri, ilgili bakanlığa, milletin meseleleriyle
ilgili, milletin sorunlarıyla ilgili soru sorarlar. Bunu, ya sözlü olarak
sorarlar ya da yazılı soru önergesi halinde sorarlar, milletvekillerinin aslî
görevidir, aslî vazifesidir; yasama faaliyeti kadar önemli olan bir çalışma
metodudur, çalışma usulüdür. Neyi amaçlarlar? Bu milletin, çiftçisiyle,
KOBİ'leriyle, esnafıyla, yatırımcısıyla, ihracatçısıyla, polisiyle, memuruyla,
askeriyle, işsiziyle, gençliğiyle, kadınıyla, hülasa yetmişüç milyon ülke
insanının tüm sorunlarıyla ilgili sorular sorarlar. Hepimizin görevi bu. Kime
sorarız bunu; sayın bakanlarımıza sorarız; Meclis Başkanımızın aracılığıyla,
sayın bakanlarımızdan, bu konuda bilgiler isteriz ve onları denetlemiş oluruz.
Belki de, onları, doğru yapma noktasında yönlendirmiş oluruz. Belki, onların
daha aktif çalışmaları için, daha reel, daha gerçek ve daha ciddî bir çalışma
performansı sergileyebilmeleri için, onları bu noktada zorlamış oluruz belki.
İşte, denetim görevinin ehemmiyeti ve denetim görevinin gerekliliği burada
çıkmaktadır.
Bakın, Meclis İçtüzüğünün
98 inci maddesini sizlere okuyorum, denetimle ilgili: "Sözlü sorular,
önergenin Başbakanlığa veya ait olduğu bakanlığa sevk tarihinden itibaren beş
gün sonra gündeme alınır."
Sayın milletvekili
sorusunu sorar ve en geç beş gün içerisinde… Ben, her milletvekilinin sorduğu
soruyu önemsiyorum. Her milletvekilinin sorduğu soru, kesinlikle, millet adına,
ülke adına, ülke menfaatları ve toplumsal menfaatlar adına sorulmuş sorudur ve
bunu önemsiyorum; ama, sayın bakanlarımız önemsemiyor onu, o ayrı bir mesele.
Bir yazılı soru önergesi
veriyoruz, yazılı soru önergemizin -biraz sonra onu da okuyacağım- cevabı
gelmiyor ya, cevabı gelmiyor cevabı… Gelen cevaplar da topu taca atma
niteliğinde cevaplardır. Onlardan da gelir, isteyen milletvekillerine
örneklerini de, isteyen milletvekili arkadaşıma örneklerini de seve seve
gösteririm.
Değerli arkadaşlar,
İçtüzük 98: "Sözlü soruların cevaplandırılması için; Anayasa, kanun ve
İçtüzük gereği zorunluklar hariç olmak üzere, haftanın en az iki gününde
-bakın, haftanın en az iki gününde- birleşimin başında ve birer saatten az
olmamak şartıyla, Danışma Kurulunun önerisi ve Genel Kurulun onayı ile belli
bir süre ayrılır."
Evet, Danışma Kurulu
önerisi, İçtüzüğün ona verdiği bir haktır. Parlamentonun, Genel Kurulun görüşü
alınır; ama, Allahaşkına, soruyorum… Bir saat ya, günde bir saat denetim
yapacağız millet adına. Biz, milletvekiliyiz ve millet adına Parlamentoda
denetim yapacağız. Bu İçtüzük size bu hakkı verdi diye, her hafta Meclisin
gündeminden, çalışma gündeminden bunu çıkartmanın manası ne, niye
çıkartıyorsunuz, her hafta bu gündemi niye değiştiriyorsunuz?! Yani, bir iki
hafta da deyin ki "ya bu soru önergeleri de denetim görevi, altı üstü bir
saattir."
Bakın, demişsiniz,
haftaya da yok, AK Partinin bu grup önerisinde haftaya da denetim yok, Meclis
haftaya da denetim yapamayacak, milletvekilleri haftaya da denetim yapamayacak,
soruları cevaplandırılmayacak. Şimdi, bu hafta yok, önümüzdeki hafta yok ve
sârî haftalar da olmayacak eskiden olduğu gibi.
Çalışma saatlerine
bakıyoruz; çalışma saatleri, 15.00 ile 20.00 arası. Efendim çalışalım, 15.00
ile 22.00 arası diyelim; sevgili milletvekili arkadaşlarım, 15.00 ile 24.00
arası diyelim; yani 1 saat daha fazla çalışalım, 2 saat daha fazla çalışalım, 3
saat, 4 saat, gerekirse sabahlara kadar çalışalım; ama, milletin sorunlarını
burada konuşmaktan hiçbir zaman kaçmayalım, milletvekillerinin millet adına
vermiş olduğu bu soruları hiçbir zaman es geçmeyelim diyorum.
Diğer taraftan, yazılı
soru önergeleri veriyoruz; yazılı sorular Başkanlığa ve ait olduğu bakanlığa
gönderildiği tarihten itibaren en geç onbeş gün içinde cevaplandırılır; ama,
maalesef, bırakın onbeş günü, bırakın otuz günü, beş altı ay önce vermiş
olduğumuz, bizzat benim vermiş olduğum yazılı soru önergeleri, millet adına
verdiğim, milletin sorunları adına verdiğim, Türk ekonomisi adına, Türkiye
adına verdiğim ve Türkiye'nin geleceği adına verdiğim yazılı soru önergeleri
cevaplandırılamamıştır ve milletvekillerinin denetim görevi, bu noktada,
maalesef, engellenmiştir.
Değerli arkadaşlar,
toplantı yetersayısı 184, karar yetersayısı 139. Şu an, ben, burada konuşma
yapıyorum ve sıralara bakıyorum; burada, 50 milletvekili var, ortalama 50
milletvekili var ve 550 milletvekili olan Parlamentoda, bu çoğunluğun, sadece
50 milletvekilinin burada olmasını, ben, gerçekten üzülerek söylüyorum, millet
adına, Türkiye adına üzülerek söylüyorum… Ve hep aynı simalar var burada, hep
aynı şahıslar, hep aynı kişiler var burada. Dolayısıyla, eğer, psikolojik bir
bağ kalmadıysa, fizikî bir bağ ve fizikî bir bağlantı kalmadıysa, o zaman,
seçim kararı alalım, seçime gidelim ve halkımız, yeni bir Parlamentoyu, Türkiye
Büyük Millet Meclisine gelecek ve çalışacak, onun menfaatlarını, haklarını ve
hukukunu koruyacak olan yeni bir Parlamentoyu, yeni bir Meclisi buraya
göndersin diyorum.
Değerli arkadaşlar,
milletin gündemi ile Meclisin gündemi farklı. AK Partinin gündemi ile milletin
gündemi örtüşmemektedir. Yokluk ve yoksulluk, açlık ve sefalet -kim ne derse
desin, beni, bu noktada kimse inandıramaz, ben geziyorum çünkü, görüyorum-
yokluk ve yoksulluk, açlık, sefalet, işsizlik, gelirsizlik, parasızlık, hüsran
ve üzüntü, geleceğe bakış, insanımızın geleceğe bakış umudu, hiçbir şekilde
kalmamıştır; halkımızın, artık, bu düşük gelir ve arkadaşlar, yüksek hayat
pahalılığı altında, yaşayacak gücü, yaşayacak takatı, hiçbir şekilde
kalmamıştır ve Meclisin gündeminde, iktidarın gündeminde, milletin gündeminde
olması gerekiyor. Milletin sorunlarının gündemi olması gerekiyor. Çözüm
bekleyen sorunlar her geçen gün artarken, milletimiz çözüm beklerken, bir kanun
çıkıyor; kanun, Türkiye Büyük Millet Meclisine geliyor, insanlar, vaveyla,
insanlar, böyle bir, yani, hezeyana giriyor, yani, bir boğukluğa, bir ezikliğe
giriyor. İnceliyoruz kanunu, bakıyoruz; ondan sonra, çıkıp, burada konuşuyoruz,
diyoruz ki: Bu kanunun şu yönü doğrudur; ama, bu kanunun şu eksikleri vardır…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- …fakat, ne kadar burada kendimizi ifade ettiysek, millet adına, halk adına,
Türkiye'nin menfaatları adına, ne kadar burada konuşma yaptıysak, ne kadar
uyarılarda bulunduysak, maalesef, bir sonuç alamadık. Kapanan fabrikalar…
Efendim, o zaman, yani, bu fabrikaları kapatalım. Ee, kapatın; peki, alternatif
çözümünüz nedir? Evet, kapatıyoruz; ama, alternatif çözüm üretelim, o
insanların mağduriyetini giderelim. Devlet ile milleti barıştırmak budur.
Siyasetle, meclis ile milleti barıştırmak ve yakınlaştırmak budur. Bir şey
yapıyorsak ve doğru olduğuna inanıyorsak yapalım; ama, onun karşılığında
oluşacak, onun karşısında oluşacak sorunları da, alternatif bir çözüm üreterek,
bu şekilde halletmenin yoluna bakalım diyorum.
Değerli arkadaşlar,
gündemimizde ve özellikle İktidarın gündeminde milletin sorunları, esnaf
sanatkârın, KOBİ'nin, ihracatçının, çiftçinin, köylünün, herkesin, işsizin,
gençliğin, kadının sorunları olsun…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Eraslan,
son cümlenizi rica ediyorum.
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- … ve doğru bir gündemle, değerli arkadaşlar, doğru bir gündem belirleyerek,
Türkiye'ye layık bir yasama faaliyeti, Türkiye'ye ve yetmişüç milyon Aziz Türk
Milletine layık bir denetim görevi, denetim vazifesi yapalım diyorum ve
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Eraslan.
Önerinin lehinde, Adana
Milletvekili Sayın Recep Garip; buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Adana fabrikasını da konuşur herhalde Recep…
RECEP GARİP (Adana) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; gruplar, bu hafta, önerge
konusunda anlaşamadıkları için, iki ayrı önerge üzerinde görüşüyoruz; ancak,
geçen hafta bir mutabakat vardı. Mutabakat nedeni de… Denetim yapmayı
düşünmediğimiz için bu hafta, denetim yapmadık. Bu cümlelerle sözlerime
başlamak istiyorum.
Gönül arzu ediyor ki,
gündemi ortak anlayışlarla belirleyelim, aklıselimle, hep beraber, birlik ve
beraberlik içerisinde belirleyelim. Ne var ki, her zaman bu mümkün olmuyor;
ama, bugün görüşmüş olduğumuz, gündemdeki konularımız farklı konularımız
olmasına rağmen, halkımızın bizden beklemiş olduğu konuları kapsıyor, konuları
içeriyor. Bugün de böyle; yaptığımız bütün çalışmalar, mutlak surette halkımız
için, ulusumuz için yapmış olduğumuz çalışmalardır. Hayırlı hizmetlerde mutlaka
destekçi olmak lazım. Mutlaka, birlik ve beraberlik şuuru içerisinde
birbirimizle daha dinamik bir yapı oluşturmamız gerektiğini düşünüyorum. Aksi
takdirde, yapmış olduğumuz hayırlı hizmetlerin dışında hayır yoksa, zaten orada
birlik ve beraberliğin olma imkânı olmaz. Aklıselim olan insanlar, mutlaka bu
birliği, bu beraberliği sağlayan insanlardır.
Evet, hava şartları
müsaade etmediği için belki çalışma saatlerini değiştirmedik, 15.00-20.00
saatleri arasında bir çalışma, mesai yapıyoruz; ancak, bugün Türkiyemizin her
tarafında yoğun kar yağışı, yoğun buzlanma nedeniyle belki bu saatlerde değişiklik
yapmadık.
Değerli arkadaşlar,
denetim yapsak, belki de çıkması gereken yasaları çıkaramayacağız, aksamalar
olacak, milyonlarca insanımızın beklentilerini gerçekleştirmek için mutlaka
gece gündüz çalıştık, çalışıyoruz ve çalışmaya devam edeceğiz. Gündemi artık
mutlak surette biz belirliyoruz. Gündemi, eğer siz belirlemezseniz, sizin
dışınızdaki birileri belirler. Bunu, daha önceki siyasî dönemlerde biliriz;
gündem, genelde Türkiye'deki entelektüel, aydın insanlar tarafından,
siyasetçiler tarafından belirlenmeyip, belki de dünyanın başka bucaklarındaki
başka insanlar tarafından belirlenirdi. Artık dünyanın gündemini belirleyen bir
Türkiye coğrafyası var. Gündemi, gerçekten biz belirliyoruz. Bu anlamda diyorum
ki, Bağ-Kurluları gelin sevindirelim, SSK'lıları gelin sevindirelim, emeklileri
gelen sevindirelim. Bu nedenle emeklilerimiz için gündemimize almış olduğumuz
yüzde 4 zam yaparak, birazcık onlara nefes aldıralım, onların maaşlarına yüzde
4 zam yapalım. Dün yaşlılar, emekliler, büyüklerimiz, bizim büyüklerimizdi,
geçmişimiz bize aitti. Dün tarih demekse; bu, bizden önceki kuşağı, bizden
yaşlı olan, bu sıralarda hizmet etmiş olan, Türkiye'nin bütün kurum ve
kuruluşlarında mutlaka hizmet etmiş olan insanlarımızı bir şekliyle
desteklemek, yeterli olmasa da onlara maaş zammı vermek…
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Tekel işçileri ne olacak?!
RECEP GARİP (Devamla) - …
sanıyorum onlara birazcık olsun nefes aldırır diye düşünüyorum.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Adana fabrikasındakiler ne olacak?!
RECEP GARİP (Devamla) -
Beni dinliyorsunuz, ben biraz önce sizi dinledim.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Hatırlatıyorum, dinlemiyor değilim.
RECEP GARİP (Devamla) -
SSK'lıların 5 katrilyon liraya yakın birikmiş prim borçları var, Bağ-Kurluların
17 katrilyon lira prim borçları var. Vatandaşlarımız gerçekten sıkıntı çekiyor,
şirketler sıkıntı çekiyor, esnaf sıkıntı çekiyor. Bir kolaylık yapalım. Gelin,
hep beraber, hem vatandaşlarımızı bu anlamda rahatlatalım hem vatandaşlarımız
soluk alsın hem devletimiz bu alacaklarını, bir şekliyle, taksitlendirme
usulüyle, birtakım taksitlendirme yoluyla, 60 aya varan taksitler yapmak
suretiyle, bu borçlarımızı da bir taraftan devlet olarak kazanç hanemize
yazmaya devam edelim.
İsterseniz, millet bizden
ne bekliyorsa onu yapalım diye cümlelerimi toparlamak istiyorum. Konuşmaları
zaman zaman ürpertiyle dinlediğimde, halkın güvendiği bir iktidarın olduğunu
görüyorum. Halk güveniyor bu iktidara. Halkın devam dediği bir iktidar var;
halkın birlik ve beraberliğine devam demiş olduğu bir iktidar var; AK Parti
İktidarı var.
Şimdi, bir tarafta,
hamaset siyaseti yaparak, Türkiye'nin problemlerini çözmeye çalışacaksınız;
hamasetle bu işler olmaz. Hamasetle yapılan siyaset, 20 nci Yüzyılda kalan
siyasettir. Şu anda, bilimsel, entelektüel, aydın bir yolla yapılan siyaseti 21
inci Yüzyılın siyaseti olarak ifadelendirmekte yarar görmekteyim.
Değerli arkadaşlar, tabiî
ki, bugünkü gündemimizde, bu haftaki gündemimizde Maliye Bakanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye bir madde eklenmesine dair bir
kanun teklifi var. Bunlar görüşülecek. Yine, 5397 Sayılı Kanunun geçici
maddesiyle Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı adıyla kurulacak merkezin
oluşturulması için verilen sürenin yeterli olmaması nedeniyle yeni bir süre
verilmesi öngörülmektedir. Bunlar üzerinde çalışma yapacağız. Yine, Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kurdan aylık veya
gelir almakta olanların aylıklarına yüzde 4 oranında eködeme yapılmakta, Sosyal
Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kurdan aylık veya gelir almakta olanlara ödenen gelir
ve aylıklarda 2006 yılında yapılacak artışlar ayrıca belirlenmekte, getirilen
düzenlemelerle ilgili olarak 506, 1479, 4958 sayılı Kanunlarda değişiklik
yapılmakta, Vergi İadesi Hakkında Kanun yürürlükten kaldırılmaktadır.
Demek oluyor ki,
gerçekten gündem devam ediyor, bu gündemi arkadaşlarımızın takip etmesinde
fayda var. Dolayısıyla, halkın bekledikleri nelerdir, halkın konuştukları
nelerdir; halkın içinden geliyoruz. Biz, başından itibaren, dört yıla girmiş
olduğumuz bugünden itibaren, her hafta sonu itibariyle mutlak surette
bölgelerimizde, insanlarımızla birlikte, esnafımızla birlikte, insanlarımızın
ne yediğini, ne içtiğini, neler yaşadıklarını mutlak surette biliyoruz. Sadece
bunu siz biliyor değilsiniz. Bunun için, Türkiye'nin gözü olmak, Türkiye'nin
kulağı olmak, halkın dili olmak, halkın yüreği olmak bize düşüyor; gelin, doğru
olanlarda, hep beraber, birlik ve beraberlik ruhu içerisinde bu hizmetleri
yerine getirmeye devam edelim.
Yine, sıra sayısı 1066
olan, Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı var, bunları
görüşeceğiz.
Değerli arkadaşlar, 5440
sayılı Gümrük Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna Bir Geçici
Madde Eklenmesine Dair Kanun ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü maddeleri
gereğince, Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderdiği tezkere
var.
Şimdi, önümüze bakıyoruz;
birsürü, gündeme almış olduğumuz konular var. Gelin, gündeme akılcı bir yolla
yaklaşalım, hep beraber, birlikte gündemleri belirleyelim.
Yine, 406 sayılı Telgraf
ve Telefon Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifimiz var ve bu
kanun teklifimiz de mutlak surette görüşülecek; halkın faydasına olan, yararına
olan, mutlaka, bunlar gündeme gelecek ve bunları, hep beraber, bu hafta
içerisinde görüşmeye devam edeceğiz.
Yine, Millî Savunma
Bakanlığı tarafından yürütülen uzun vadeli projelere Sahil Güvenlik
Komutanlığının iştiraki sağlanması için düşündüğümüz hedef planın
gerçekleştirilmesi maksadıyla, yıllara sari taahhütlere girişme yetkisi
verilmesi hakkında kanun tasarısı maddesi var, bunları görüşeceğiz.
Yine, Terörle Mücadele
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarımız var, bunları görüşeceğiz.
Dolayısıyla, görüşülecek olan bu maddeler, demek ki, yoğun bir şekilde, beni
ilgilendiren, sizi ilgilendiren, hepimizi ilgilendiren, Türk Ulusunun birliğini
ve beraberliğini ilgilendiren bu yasal çalışmalar, hep birlikte yapılacak.
Disiplin Mahkemeleri
Kuruluşu, Yargılama Usulü ve Disiplin Suç ve Cezaları Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı maddeleri de, yine, gündemimize
gelecek, bunları hep beraber halledeceğiz.
İnanıyorum ki, bütün bu
görüşmüş olduğumuz… Yine, Türk Tabipler Birliği Kanununda değişiklik
yapılmasıyla ilgili bir tasarımız var, bu da gündeme geliyor.
Bütün bunların sonucunda
şunu söylemem gerekiyor: Gelin, aklıselimle, hep beraber, birlik ve
beraberliğimizi yakalamış olduğumuz Türkiye coğrafyasının bu bütünlüğünü daha
da artıralım ve halkımız için yapılabilecek en güzel çalışmaları birlikte
çalışarak, birlikte hizmet vererek yollarımıza devam edelim. Biliniz ki, halkın
dilini kim söylüyor, halkın yüreğiyle kim konuşuyor, halkın gözüyle kim
bakıyor, bunu halk en iyi şekilde değerlendirmekte…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim.
RECEP GARİP (Devamla) -
Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Halkın, gerçekten o
aklıselimi, o kalbi, o feraseti, mutlak surette, çok ciddî noktada, kendisinden
biri midir yoksa başka biri midir diye değerlendirebildiği, halkın yüreği olmuş
olan bir AK Partinin bugünkü gündemleri oluşturduğunu, hep birlikte görmeye,
yaşamaya devam ediyoruz.
Bu haftaki gündemimiz,
bence son derece önemli. Gelin, emeklilerimize vereceğimiz -yeterli olmayan,
ama elimizden gelen imkânlarla- yüzde 4'lük bu maaş zammıyla bunları
ödüllendirelim. Elbette ki, şu ana kadar yapılmış olan hiçbir zammı yeterli
bulmadık; ne Başbakanımız ne Bakanlar Kurulumuz ne AK Parti İktidarı ne Genel
Kuruldaki milletvekili arkadaşlarımızın hiç birisi yeterli görmedik; ama,
geliniz, elimizdeki imkânları kullanarak, bu imkânları artırmaya devam edelim.
Bu, SSK'lıların ve Bağ-Kurluların birikmiş olan primlerindeki taksitlendirmeyi,
gelin altmış aya kadar olan taksitlendirmeleri yapalım ve bundan sonraki
güzellikleri, hep beraber, halkımızın kazancı…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Son cümleniz
için açıyorum mikrofonu; buyurun efendim.
RECEP GARİP (Devamla) -
…devletimizin kazancı olan bu birikimleri hep beraber harcayarak hizmetlere
devam edelim.
Bu önergeye destek
vereceğinizi umuyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Garip.
Lehte ikinci söz isteği,
Hatay Milletvekili Sayın Sadullah Ergin… (AK Parti sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Ergin.
SADULLAH ERGİN (Hatay) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Danışma Kurulunda uzlaşı
sağlanamaması üzerine AK Parti Grubu olarak Başkanlığa sunduğumuz önerimizin
lehinde söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu hafta yapacağı çalışmalarla ilgili ve
çalışma, mesai saatlerini ve önümüzdeki haftanın çalışma saatlerini öngören
önerimizin içeriğiyle ilgili, Sayın Garip biraz önce bilgi sundu. Bu hafta ve
önümüzdeki hafta, çalışma saatlerinin 15.00 ile 20.00 olmasını öngörmüştük ve
bu saatler içerisinde çalışacağımız konuları da, Başkanlığa sunduğumuz
önergenin içerisinde detaylı olarak aktardık.
Değerli arkadaşlar,
önerimizin aleyhine söz alan değerli hatipler, AK Parti Grubu önerisinin,
Türkiye'nin gündemini yansıtmadığını ifade ettiler ve Türkiye'nin gündemini
yansıtmayan bu önerinin aleyhinde oy kullanacaklarını ifade ettiler.
Bir eleştiri de, denetim
konularının görüşülmemesi ve bu Meclisin denetimden bir nevî kaçtığı şeklinde
bir eleştiri de yapıldı. Ben, kısaca bunlara cevap verip, hemen sözlerimi
toparlayacağım; çünkü, 15.00'te başlayan çalışmamız, 18.30 olmasına rağmen,
hâlâ Genel Kurul gündemine girememiş durumdayız.
Değerli arkadaşlar, bu
Meclisin gündemi, komünist ekonomilerin bile terk ettiği devlet fabrikalarını
tekrar tartışmak mıdır, yoksa, 21 inci Yüzyıl dünyasında ve o acımasız rekabet
çarkları arasında ülkemizi geri bırakmamak için yapılması gereken dönüşümleri
sağlayıp atılması gereken adımları atmak mıdır; bunları ben sizin dikkatinize
sunmak istiyorum.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Kapitalist ülkelerde kamunun payı yüzde 50'nin üzerinde beyefendi.
SADULLAH ERGİN (Devamla)
- Çünkü, devlet fabrikaları ya da bugün Tekelin ya da burada, kürsüde
bahsedilen diğer fabrikaların artık dünyada örneği kalmadı.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Yapma ya!..
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Orada sigara üretilmiyor mu?!
SADULLAH ERGİN (Devamla)
- Bugün Çin'de bile, Bulgaristan'da bile, Romanya'da bile bütün bu yöntemlerden
vazgeçildi.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Fransa'yı söyle, İngiltere'yi söyle.
SADULLAH ERGİN (Devamla)
- Bu anlayış şu anda bir tek Küba'da var, belki Kuzey Kore'de var.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Yapma ya!
SADULLAH ERGİN (Devamla)
- Ama, gelişmiş ekonomilerin hiçbirinde bu anlamda bir iktisadî teşekkülü
devlet organizasyonunun yönettiği söz konusu değil.
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Japonya'da sigarayı kim üretiyor?
SADULLAH ERGİN (Devamla)
- Dolayısıyla, Türkiye'nin gündemi, bundan 100 yıl öncesinin ekonomik
anlayışlarıyla devam ettirme mantığı mıdır, yoksa, Türkiye'yi, gelişen, açılan
dünyaya karşı yarış içerisinde geride kalmayacak tarzda yeniden yapılandırmak
mıdır? Bu soruyu sormak istiyorum.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Hatay'da yaprak tütün kapanıyor.
SADULLAH ERGİN (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, AK Partinin yaptığı bu çalışmayı, Sayın Gazalcı, belki
maksadını da aşan bir şekilde, hıyanet olarak niteledi.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Çok doğru söyledi.
SADULLAH ERGİN (Devamla)
- Ben, o ifadenin bizim üzerimize yakışmadığını ifade ediyorum.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Yakışıyor… Yakışıyor…
SADULLAH ERGİN (Devamla)
- O ifade kimin üzerine yakışıyorsa, o kendine yakıştırsın. (AK Parti
sıralarından “iade ediyoruz” sesleri)
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Size yakışıyor.
SADULLAH ERGİN (Devamla)
- Biz 3 Kasım 2002'de bu ülkede işbaşına geldiğimiz zaman ekonomi yirmi gün
sonrasını göremiyordu, şimdiyse yirmi yıl sonrasına yatırım yapıyor. Bu ülkede,
bir yılda toplanan faizlerin tamamı, o yıl ödenen vergilerin tamamı, o yıl
ödenen faizleri karşılamazken, vergilerin gelirleri toplamı faizleri
karşılamıyorken, şu anda, biz yüzde 38 ile faiz borçlarını ödeyebiliyorsak, bu ülkeye
yapılan hıyanet değil, hizmettir bu. Ülkeyi vergi gelirlerinin yüzde 103'ü
kadar yıllık faiz borcuna batıranlar olsa olsa hıyanet yapmış olabilirler. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- 100 000 000 dolar borcu niye söylemiyorsun?!
SADULLAH ERGİN (Devamla)
- Dolayısıyla, AK Parti hükümetinin üç yıl içerisinde ortaya koyduğu icraatlar
makroekonomik dengelerin düzeltilmesi, faizlerin düşürülmesi, enflasyonun
indirilmesi, otoyolların yapılması, bölünmüş yolların yapılması, hastanelerin,
okulların yapılması…
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- İşsizliğin artması, yoksulluğun artması…
SADULLAH ERGİN (Devamla)
- …Yeşilkartlılara ücretsiz tedavi ve ilaç imkânları getirilmesi, fakir fukara
insanlara kömür yardımı yapılması…
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Tütüncüler bizi arıyor, Tekel işçileri buraya geliyor.
SADULLAH ERGİN (Devamla)
- Evet.. Evet...
…bütün öğrencilerimize
ücretsiz kitap verilmesi ortaöğrenimde... Geçen dönem ilköğretimde verdik;
inşallah, bu dönem -Sayın Başbakanımız ifade ettiler- liselerde de bu ücretsiz
kitap dağıtımı başlayacak.
Hizmetleri saymakla
burada bitiremeyiz; ama, ben, şunu ifade etmek istiyorum: 3 Kasım 2002'de
insanlar yaşama umudunu kaybetmişti, geleceğe yönelik endişeler taşıyorlardı,
"çoluk çocuğumun geleceği ne olacak" diyordu…
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Tütüncünün geleceği kalmadı, çiftçinin geleceği kalmad
SADULLAH ERGİN (Devamla)
- Oysa, şimdi, sadece Türkiye'den değil, dünya finans çevreleri Türkiye'ye
gelerek yatırım yapmak için yarışıyorlar.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Nerede?!.
SADULLAH ERGİN (Devamla)
- Türkiye'de, bugün, yabancı sermaye fazla girmeye başladı diye telaş eden eski
tüfekler var arkadaşlar. Lütfen, bunları gözardı etmeyelim.
Değerli arkadaşlar, bu
hükümet ve AK Partimiz, milletten aldığı anasının ak sütü gibi helal oylarla üç
yıldır alnı ak, başı dik bir şekilde hizmet veriyor ve bu hizmetin neticesini
de bütün milletimizle paylaşıyor. Bundan hiç kimsenin, AK Partiye yönelik
olarak, Sayın Gazalcı'nın kullandığı ifadeyi kullanma hakkını kendisine vermeyeceğini
ifade ediyorum. O ifade bize yakışmaz. Ülkeyi karanlığa gömenlere, ülkeyi borç
batağına sürükleyenlere, ülkeyi bir gecede fakir fukaraya çevirenlere, ekonomik
krizleri peş peşe patlatanlara olsa olsa yakışır; bize yakışmaz arkadaşlar. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bu
Parlamentoda bu hafta ve önümüzdeki haftanın çalışma gündemini huzurlarınıza
getirirken denetim konularını görüşmeyelim istedik; çünkü, biraz önce Sayın
Garip de ifade ettiler, bu hafta görüşmek için gündeme getirdiğimiz hususlar
arasında Emekli Sandığı, Bağ-Kur ve SSK emeklilerine yüzde 3 + 3 zam öngören ve
ayrıca, fiş ve fatura toplama yükümlülüğünü kaldırarak ilave yüzde 4 daha zam
getiren bir düzenlemeyle huzurlarınıza geliyoruz. Şimdi, birtakım engelleme
çabalarının, bu emeklilerin zamlarını engelleme çabası olarak, ben, bu
kürsüden, bu mikrofondan milletimize şikâyet ediyorum; bu bir.
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Hadi canım!.. Hadi canım!..
SADULLAH ERGİN (Devamla)
- İki; bunun ötesinde, Bağ-Kur ve SSK prim borçlarının yeniden
yapılandırılmasıyla ilgili milyonlarca insan bu düzenlemeyi bekliyor.
Şimdi, bunlar Türkiye'nin
gündemi değil de, 1940 model Tekel fabrikalarının bugün de çalıştırılması için,
bu kürsüden, gelip, bunları araştırma önergesiyle gündeme taşıyalım, tekrar
görüşelim, bu fabrikaları tekrar devlet güdümünde çalıştıralım demek mi
Türkiye'nin gündemidir?! Allahaşkına, bunu insafınıza, vicdanlarınıza
soruyorum. Türkiye'nin gündemi, milyonların beklediği bu konulardır.
SEDAT PEKEL (Balıkesir) -
On aydır bekliyor, on aydır; niye getirmediniz?!
SADULLAH ERGİN (Devamla)
- Biz de bunları taşıyoruz zaten, Türkiye'nin gündemine bunları getiriyoruz.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
SEDAT PEKEL (Balıkesir) -
Çok acildi de niye getirmediniz on aydır?
SADULLAH ERGİN (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, detayları Değerli Garip gündeme getirdi. Ben, bir de
Meclisin denetimle ilgili bugüne kadarki performansıyla ilgili birkaç cümle
ifade edip huzurlarınızdan ayrılacağım. Denildi ki: "Denetim konuları öteleniyor
ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekillerinin denetim yapma hakları
ellerinden alınıyor."
Değerli arkadaşlar, şu
elimdeki bilgiler, Meclis Başkanlığından alınmış olan bilgiler ve
istatistikler; hemen buradan ifade edeyim: Hükümetimiz, üç yıl içerisinde 678
kanun tasarı ve teklifini yasalaştırmış. Önceki dönemlerin tam iki katı.
Süremiz daha az; ama, çıkardığımız yasalar iki katı.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Üç yıl sonra...
SADULLAH ERGİN (Devamla)
- Oradan hemen geçiyorum yazılı soruların cevaplandırılmasına. 19 uncu Dönem,
dört yıl iki ay görev yapmış o Parlamento; 6 619 yazılı soruyu cevaplamış dört
yıl iki ayda. 20 nci Dönem, üç yıl üç ay görev yapmış; 4 729 yazılı soru
cevaplamışlar. 21 inci Dönem, üç yıl altı ay görev yapmış Parlamento; 6 697
yazılı soru cevaplamış. Bu dönem ise -üç yıl sonundaki rakamları veriyorum- 7
923 yazılı soruyu cevaplamışız. Bizim süremiz onlardan daha az olmasına rağmen
-çalışma süremiz- cevaplandırdığımız yazılı soru çok daha fazla.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Demek ki, o kadar hata yapmışsınız!
SADULLAH ERGİN (Devamla)
- Hemen geliyorum sözlü sorulara.
Değerli arkadaşlar, 19
uncu Dönem Parlamentosu yüzde 15 cevaplamış -sorulan sözlü soruların oranı- o
da 276 soruya cevap vermiş. 20 nci Dönem, yüzde 28 oranında cevaplamış, 353
sözlü soruya cevap vermiş. 21 inci Dönem Parlamento yüzde 23,6 oranında sorulan
soruları cevaplamış; bunun rakamı da 467 yapıyor. Peki, bizim çalışma süremiz
onlardan çok az olmasına rağmen biz ne kadar sözlü soru cevaplamışız; üç yılda
yüzde 70 oranını yakalamışız cevaplamada ve 956 sözlü soruyu cevaplamışız
değerli arkadaşlar. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Bakanlarımız buraya
gelip, saatlerce, bu kürsüden, sorulan soruları cevaplandırmaya gayret
ediyorlar. Dolayısıyla, geçmiş dönem parlamentolarıyla mukayese ettiğiniz
zaman, bizim…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun,
konuşmanızı tamamlayın Sayın Ergin.
SADULLAH ERGİN (Devamla)
- …denetim faaliyetleri noktasında da yapmış olduğumuz çalışmaların önceki
parlamentolara göre çok daha fazla olduğunu ifade ederek huzurlarınızdan
ayrılmak istiyorum.
Grup önerimizin lehinde
oy kullanacağımızı ifade ediyor, desteklerinizi bekliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ergin.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Sayın Başkanım, Sayın Sadullah Ergin iki kez adımdan söz ederek benim
görüşlerimi değiştirmiştir, kendine göre yorumlamıştır. İzin verirseniz,
Tüzüğümüzün 69 uncu maddesine göre, çok kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Gazalcı,
hangi konuda sizin görüşünüzü değiştirerek…
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Efendim, benim, ihanet sözünü… Ben AK Parti adını söylemedim, zaten hiç AK
Parti demem, AKP derim; onu da demedim. Politikalar olarak bir açıklamada
bulundum. Cinayeti ve ihaneti benim söylediğim gibi, yorumladığım gibi değil,
değiştirdi, farklı görüşler ileriye sürdü ve iki kez de adımdan söz etti.
SADULLAH ERGİN (Hatay) -
Biz de üzerimize yakışmadığını söyledik; o kadar.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Niye üzerinize aldınız?!
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Ben, asıl amacımı anlatmak istiyorum ya da…
BAŞKAN - Yerinizden, çok
kısa… Sadece tavzih olarak, açıklama olarak rica ediyorum.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Arkadaşlar, benim
kullandığım, Türk tütüncülüğüne politika olarak ihanet edenleri suçladım ve bir
cinayetin, ihanetin olduğunu söyledim; onu yineliyorum. Otuz yıla yaklaşık bir
süredir, Türkiye'de, Türk tütüncülüğünü öldürmek için oyunlar oynanıyor.
Maalesef, son yıllarda bu oyunlar artırıldı, son günlerde daha da artırıldı;
iş, fabrika kapatmaya kadar geldi. Tekelin sürekli eli kolu budanıyor,
küçültülüyor. Bu -yeniden söylüyorum- bir yenilik, eskilik, modeli geçmiş
değildir. Adana fabrikası yeni bir fabrikadır; modeli de yenidir, üretimi de
yenidir, en son teknolojiyi kullanır.
Sayın sözcünün ilinde
yaprak tütün kapatılıyor. Bakın, ben diyorum ki bu ihanet içerisinde olan
politikalara; yani, ülkemizin çıkarlarını yabancı sigara tekellerinin lehine
bozmak istemiyorsak, bir araştırma yapalım, bir ihanet içinde olmayalım. Bizim
Meclis Başkanımız bile, ben ve arkadaşlarım tütüncülük konusunda araştırma
yapalım dediğimde açıp bizi kutlamıştır, "biz de bu önergeye
katılacağız" demiştir.
Değerli arkadaşlar,
gelin, bu ihaneti, küresel kuşatmayı, bu cinayeti önleyelim. Yani, siz bu
ihanetin içinde olmak istemiyorsanız, Türk tütüncülüğünün ölmesini
istemiyorsanız, Tekelin yok olmasını istemiyorsanız, Tekel işçisinin sokağa
atılmasını istemiyorsanız bir araştırma yapalım; bu kadar basit.
BAŞKAN - Sayın Gazalcı,
teşekkür ederim.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Ben teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İçtüzüğün 19 uncu
maddesine göre vermiş olduğu önerisinin konuşmaları tamamlanmış olup, şimdi,
oylamasına geçeceğim.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Karar yetersayısının aranmasını istiyorum.
BAŞKAN - Oylama sırasında
karar yetersayısı arayacağım.
Adalet ve Kalkınma
Partisi önerisini kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmiştir ve
karar yetersayısı vardır.
İçtüzüğün 37 nci
maddesine göre verilmiş 2 adet doğrudan gündeme alınma önergesi vardır; ayrı
ayrı okutup, işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C)
TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
2.- Malatya
Milletvekili Muharrem Kılıç'ın, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve
Bankalar Kanunu Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat
Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketi Hakkında
Tesis Edilecek Bazı İşlemler Hakkındaki Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin (2/236) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/355)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
25.5.2004 tarih ve
(2/236) esas numaralı kanun teklifimin İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan
gündeme alınmasını arz ederim.
Muharrem
Kılıç
Malatya
BAŞKAN - Önerge üzerinde,
Sayın Kılıç, söz isteğiniz var mı?
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Var efendim.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın
Başkan, ben de söz istiyorum.
BAŞKAN - Siz mi söz
istiyorsunuz?
HALUK KOÇ (Samsun) - Önce
Muharrem Bey, sonra ben konuşacağız.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Kılıç.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; İmar Bankasından makbuz karşılığında
hazine bonosu alan vatandaşlarımızın paraları henüz ödenmedi. Ben, bunların
paralarının ödenmesine yönelik bir kanun teklifi hazırladım. Bu kanun
teklifimin desteklenmesini ve Meclis gündemine alınmasını sağlamak üzere
huzurlarınızda bulunuyorum.
Yalnız, konuşmaya
başlamadan önce, bu hazine bonolarıyla ilgili konuşmaya başlamadan önce, olayın
kısaca bir özetini sayın milletvekillerimize sunmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, İmar
Bankası mağdurları dört grupta toplanıyor.
Bu mağdurlardan birinci
grupta olanlar, İmar Bankasında mevduatı olanlardı. Bu mevduatı olanların
paralarının ödenmesinde bir sıkıntı yaşanmadı, yaşanmıyor; ancak, bunlar
paralarını kademeli olarak 36 ay içinde alacaklardı; bunların şu ana kadar 70
milyar TL'si ödendi, diğerleri de ödenmek üzere.
İkinci gruptakiler, İmar
Bankasına el konulduğunda, geriye doğru bir ay içinde hazine bonosundan
mevduata geçenlerdi. Bunların başlangıçta paraları ödenmedi; ancak, bu
arkadaşlarımız yargıya gittiler, Danıştaya gittiler. Danıştay kararlarından
sonra Bakanlar Kurulu bir karar verdi. Şu anda, onların da ödenmesine başlandı,
bunda da bir sorun yok; en azından, şu anda yaşanmıyor böyle bir sorun.
Üçüncü grup, değerli
arkadaşlar, off shore'dayken, son bir ay içinde off shore'dan dönerek mevduata
geçen insanlardı. Bu insanların parası ödenmiyor. Bunlarla ilgili de, Anayasa
Mahkemesinin kararı var, Danıştayın kararı var; ancak, bunların paraları da şu
anda ödenmiyor. Bunlarla ilgili muvazaa iddiaları var. Muvazaa iddialarından
sonra ödeneceği söyleniyor; Başbakan Yardımcısı Sayın Abdüllatif Şener'in
açıklaması.
Değerli arkadaşlar,
bunlardan sonra, benim üzerinde durduğum, ödenmesi gereken para olarak
belirttiğim, hazine bonoları; yani, son grup, dördüncü grup, hazine bonosu
almış olanlar.
Değerli arkadaşlar,
dördüncü gruptaki hazine bonosu almış olan vatandaşlar, paraları ödenmediği
için ve bunlarla ilgili 5021 sayılı Yasada bir düzenleme yapılmadığı için,
bunlarla ilgili yasa teklifinde bulundum. Bu arkadaşlarımız, paralarının
ödenmesiyle ilgili yargıya gittiler. Yargı, bu arkadaşlarımızla ilgili olarak,
Danıştay 13. Dairesi, 2.12.2005 tarihinde bir karar verdi; bu kararda, bu
vatandaşların zararlarının tazmin edilmesi gerektiğini, ayrıca, bu
vatandaşların mahkemeye dava açarken yatırmış oldukları harçların, mahkeme
giderlerinin, avukatlık ücretlerinin de ödenmesi gerektiğine karar verdi. Yani,
bu paralar önünde sonunda ödenecek; ancak, fazlasıyla ödenecek; çünkü, yargının
kararı kesindir. Anayasamızın 153 üncü maddesinde, 138'e son maddesinde yargı
kararlarının mutlaka uygulanması gerektiği belirtiliyor.
Değerli arkadaşlar, AKP
Hükümeti döneminde, bu ödenmesi gereken paralar ödenmediği halde, geçmişte
sigorta kapsamında olmadığı halde, ticarî mevduatlar ve 50 milyarı aşkın
mevduatlar ödendi. Bunlar ödenmeyecek mevduatlardı; ancak, her nasılsa,
bunlarda bir ayırımcılık yapıldı, olumlu yönde bir ayırımcılık yapıldı. Ancak,
bunlar kimlerdi, bu mevduatlar, bu ticarî mevduatlar veya 50 milyarın
üzerindeki mevduatlar kimlere aitti, onları henüz bilebiliyor değiliz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Yabancıların alacakları…
MUHARREM KILIÇ (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, insanlarımız, hazine bonosunu alırken Uzanlara
güvenmediler, devlete güvendiler; çünkü, hazine bonosu devletin kâğıdıydı, devletin
kağıdına güvendiler ve şunu söyleyeyim…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kılıç,
lütfen, konuşmanızı tamamlayın.
MUHARREM KILIÇ (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, sadece İmar Bankası değil, Türkiye'deki tüm mevcut
bankalar hazine bonosu satarken, hazine bonosunun kendisini vermiyorlar,
vatandaşın eline bir makbuz tutuşturuyorlar. Bu makbuzda hazine bonosu
karşılığı olduğu yazılıyor; ancak, hazine bonosu verilmiyor. Bizler
milletvekiliyiz, ben hukukçuyum; ben de bankaya gitsem, hazine bonosu
aldığımda, bana makbuz verildiğinde, bunun aksini iddia edemem; çünkü, hazine
bonoları bankanın kasasında duruyor, banka bunun karşılığında size bir makbuz
veriyor. Yani, vatandaş, devletin kâğıdına güvenerek hazine bonosu almışsa suç mu
işlemiş?! Vatandaş parasını tefeciye mi yatırdı değerli arkadaşlar?! Bankalar,
devletimizin kanunlarına göre kurulmuyor mu?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kılıç, son
cümlenizi rica edeyim.
MUHARREM KILIÇ (Devamla)
- Devletimizin kanunlarına göre denetlenen kurumlar bunlar ve BDKK, Sermaye
Piyasası Kurulu bundan haberdar; çünkü, yargılama aşamasında bunların haberdar
olduğu ortaya çıktı.
Bu nedenle, değerli
arkadaşlar, bu mağduriyete son verelim. Şu anda, 22 000'in üzerinde
vatandaşımız mağdur oldu; emekli ikramiyesini, evini, arabasını sattı, bankaya
yatırdı; çünkü, bankalar, televizyonlarda reklamlar yaptılar, gazetelere
ilanlar verdiler "hazine bonosuna en yüksek faiz" dediler.
Bunlar, devletin gözünün
önünde olan şeyler. Tüm bunlara karşın, siz, niye İmar Bankasından hazine
bonosu aldınız diye vatandaşa soramazsınız. Bu nedenle, değerli arkadaşlar,
gelin, hep beraber bu soruna çözüm üretelim. Yargı bu aşamada kararını verdi;
ancak, devletimizi daha fazla zarara uğratmayalım; çünkü, devlet, hazine bonosu
miktarından çok daha fazla bir miktar ödeyecek; çünkü, avukatlık ücreti
ödeyecek, harç ödeyecek, masraf ödeyecek, bunlar üzerine katlanarak gidecek.
Gelin, Meclis olarak bu soruna el atalım. Yasa teklifimi, lütfen, destekleyiniz.
Bu yasa teklifim daha sonra Meclis Genel Kurulunda görüşülerek, Yüce Meclisin
mutlaka bu sorunu çözmesi gerekiyor.
Bu duygularla, Yüce
Meclisin bu teklifime destek vereceği inancıyla, tümünüze saygılarımı
sunuyorum.
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum
Sayın Kılıç.
Doğrudan gündeme alınma
önergesi üzerinde, bir milletvekili olarak, Samsun Milletvekili Sayın Haluk
Koç.
Buyurun Sayın Koç, söz
sizin.
HALUK KOÇ (Samsun)- Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, 37
nci maddeden doğrudan Genel Kurul gündemine alınması talebiyle Sayın Malatya
Milletvekilimiz Muharrem Kılıç'ın verdiği yasa teklifi üzerinde söz almış
bulunuyorum.
Değerli arkadaşlarım,
İmarbank olayı bir kangrene döndü, bir toplumsal bozguna döndü. Bunu sizlerle
değişik kereler, değişik zamanlarda burada paylaşmaya çalıştık ve ben hep
duyarlılığınızı ve bu konuya yaklaşımdaki iyi niyetinizi hep uyandırmaya
çalıştım.
Değerli arkadaşlarım, üç
grup mağdur var. Bunları söylemeyeceğim. Bunlardan bir kısmı artık yargı
yoluyla netleşen bir noktada ödeme takvimine bağlandı. Geriye iki grup kalıyor
değerli arkadaşlarım. Bunlardan bir tanesi, off shore hesaplarından bankaya el
konulmadan son bir ay öncesinde mevduata dönenler ki, Anayasa Mahkemesine
başvurumuzda bu hüküm iptal edildi ve ödenmesi konusunda karar alındı. Nitekim,
bireysel açılan yargı yolları da devam ediyor. Bu konuda Sayın Abdüllatif Şener
ve yine Sayın Mehmet Ali Şahin Beyefendi, bir keresinde, burada -ben o üslupla
o arkadaşlarımıza yaklaşmayı hiçbir zaman uygun görmüyorum; kendisi de belki
öyle söylemek istememiştir geçen dönem- "bunların hepsi muvazaalı,
bunların hepsi karanlık hesap" tarzında, birçok küçük hesap sahibini üzdü.
Herhalde düzeltir kendileri. Ben, onun, adına, o insanlardan özür dilemiş
oluyorum.
Bunların çoğu emekli
insanlar değerli arkadaşlar. Bunların çoğu, kıdem tazminatını almış, öğretmen,
emekli olmuş, bir evi var onu satmış, günün zor koşulları altında yaşamına
devam ederken buradan gelecek ufak bir gelirle, faiz geliriyle kendi yaşamını
düzene koyan insanlar. Efendim, bunların içerisinde 1 trilyonluk, 5 trilyonluk
şeyler var!.. İktidarsınız; güç elinizde, kaynak elinizde. Değerli
arkadaşlarım, lütfen, araştırın. Hangisi muvazaalıysa, onları ödememe konusunda
muvazaasını açığa çıkartın; ama, normal hakkı olan insanların hakkını ne olur
yemeyin! Ne olur yemeyin! Bu insanlar, artık, dayanma sınırlarının en uç
noktasındalar.
İkincisi, Sayın Kılıç'ın
kanun teklifine konu olan grup. Devletine güvenerek, devletin çeşitli
kurumlarının müsaadesiyle -BDDK ve SPK'dan bahsediyorum- bu kurumların
müsaadesiyle devlet içborçlanma senedi, yani hazine bonosu satarak, buna izin
veren ortamda, buralarda... Yine bunların yüzde 90'dan fazlası küçük tasarruf
sahipleri. Çoğunun 30-40 milyarın altında birikimleri ve bunlar hazine bonosu
aldılar. İmar Bankası, (A) bankası, (B) bankası; sonuçta, devlet güvencesi,
devlete güvenerek aldılar bunu ve bu insanlara bu para ödenmiyor değerli
arkadaşlarım. Onların da yargı yolu çalışıyor. Sayın Kılıç söyledi. Yapmayın…
Yapmayın… Bunları da diğerleri gibi bir ödeme takvimine bağlayın Sayın Bakan;
gelin, burada, bu insanları sevindirecek bir açıklama yapın. Bu insanlar,
bakın, 2003'ün aralığından itibaren, o yasanın çıktığı günden itibaren ağlıyorlar.
Bir kısmı yaşamını yitirdi, değişik aile faciaları oldu. Değerli arkadaşlarım,
hatta konuşmamın bir bölümünde söylemiştim; bu insanları iki eli iki dünyada da
yakanızda olacak demiştim. Yapmayın… Yapmayın… Muvazaa varsa, güç sizde, kaynak
sizde, erk sizde, siz muktedirsiniz, siz iktidarsınız, araştırın bulun
muvazaayı, muvazaayı ayırın; ama, hakkı olanı ödeyin. Devletine güvenerek böyle
bir yatırıma giden bu insanları daha fazla mağdur etmeyelim değerli
arkadaşlarım. Bu, hassas bir konu. Ben sizin duyarlılığınıza sesleniyorum.
Lütfen, siz İktidar
Grubusunuz. Bakın, ben, Sayın Kılıç, Sayın Bihlun Tamaylıgil, birçok arkadaşım,
size yardımcı olmak için değişik kanun teklifleri getirdik. Ben, grup
başkanvekili arkadaşlarımla geçen yazdan itibaren konuşuyorum, ne olur bunu
tashih edelim diyorum, bu mağduriyetleri giderelim diyorum.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, ben, size sormak istiyorum: Hepinizin bir seçim bölgesi var.
Allahaşkına, sevgili Bursa milletvekili kardeşim, sevgili hemşerim, size, kendi
seçim bölgenizde, bu mağdur insanlar, önünüze çıkmıyorlar mı? Bunların muvazaa
yapacak hali var mı, üstlerine başlarına bakın… Lütfen… Lütfen üstlerine
başlarına bakın…
TEVHİT KARAKAYA
(Erzincan) - Bizde yok…
HALUK KOÇ (Devamla) -
Sizde yok mu? Peki… Peki, Sayın Milletvekilim… Sizin bölgenizdeki
milletvekilleri, varsa böyle konuda insanlar, o mağduriyetten yara alanlar…
Yapmayın… Yapmayın… Bakın "hak" dediniz…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HALUK KOÇ (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben, bakın, bu insanlar
adına, bir kere daha sizlerden istirham ediyorum, rica ediyorum, lütfen, bunu
tashih edelim. Lütfen, bu mağduriyeti giderelim. Varsa muvazaa -Sayın Şahin burada-
hepsini suçlamayın Sayın Bakan; çok üzülüyorlar. Bir emek karşılığı oluşmuş bir
para ve devlete güvenerek yatırılmış bir para. Dönemin ekonomik
gelişmelerinden, dönemin o banka üzerinde olan sahiplerinin, şunların bunların
tasarrufundan bu insanların mağduriyeti hiçbir zaman açıklanamaz; devlete
güveni sarsar, devletin devamlılığına getirilen bir yüktür. Ben, tekrar duyarlı
olmanızı istirham ediyorum. Siz getirin yasa teklifini, bunu kabul etmezseniz
de siz getirin; ama, bu iki grubun mağduriyetini, lütfen, ortadan kaldıralım,
bu yasama dönemi bitmeden kaldıralım; çünkü, ne zaman biteceği belli olmaz,
herhalde süre de yaklaşıyor.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Koç.
Doğrudan gündeme alınma
önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmemiştir.
İkinci önergeyi
okutuyorum:
3.- Kocaeli
Milletvekili Salih Gün'ün, Amatör Kümeye Düşen Futbol Kulüplerinin Kamu Kurum
ve Kuruluşlarına Olan Borçlarının Affı Hakkında Kanun Teklifinin (2/616)
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/356)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
(2/616) esas numaralı
kanun teklifimin, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan Meclis gündemine
alınması hususunu saygılarımla arz ederim.
Salih Gün
Kocaeli
BAŞKAN -öneri üzerinde,
teklif sahibi, Kocaeli Milletvekili Sayın Salih Gün.
Buyurun Sayın Gün. (CHP
sıralarından alkışlar)
SALİH GÜN (Kocaeli) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biliyorsunuz, bir seçim arifesinde,
hepimiz, dernekleri, kulüpleri, demokratik kitle örgütlerini gezeriz, size daha
iyi, güzel hizmetler vereceğiz diye onlarla temas ederiz. Türkiye'de binlerce
amatör spor kulübü var, profesyonel spor kulüpleri var. Profesyonelleri
kastetmiyorum; ama, amatörler, devletin yapması gereken -Anayasanın 58 ve 59
uncu maddelerine göre, herkese, devlet, spor yaptırmaya zemin hazırlar- görevi
bu kulüp yöneticileri üstlenmiştir.
Şimdi, bu kulüplerin
birçoğu, başarı elde eder, profesyonel olur, daha sonra, başarısız olur, amatöre
düşer. Tabiî ki, bu amatöre düşerken ekonomik sıkıntıların had safhada olduğunu
kulüp yöneticiliği yapan arkadaşlar bilirler; fakat, profesyonel kulüplerde
şimdi yeni çıkan yasalarla yöneticilik yapmak biraz daha kolaylaştı. Bunun için
de Sayın Bakanıma teşekkür ediyorum.
Şu anda, yayın hakkı
Digitürk'ten yapılırken bir havuz oluşturuldu, birinci lig takımları spor
yaptığı zaman milyarlarca para alıyorlar. İkinci lig (A) kategorisindeki spor
kulüpleri yılda 700-800 milyar civarında para alıyorlar; bunun yanında, üçüncü
ligdekilere de, yine, burada bir pay veriliyor. Bunun yanında, İddaa denilen
bir oyun çıktı Türkiye'de, buradan da müthiş paralar alıyorlar spor kulüpleri.
Bir de, bir yasa çıktı, Sponsorluk Yasası, buradan da spor kulüpleri para almaya
başladılar. Şu anda İddaa'da bir sefer ismi geçen bir spor kulübü, o hafta
toplanan paralardan en az 30-40 milyar para alıyor. Bu yasadan önce Türkiye'de
on sene içerisinde 188-189 civarında kulüp amatör lige düşmüştür. Bunlar, o gün
bu yasaların olmamasından dolayı terzi, ayakkabıcı, mahalle esnafının yaptığı
idareciliklerle ayakta kalmaya çalışırken üçüncü ligte vergi ve SSK primlerini
ödeyememişlerdir. Bunlar, 30 milyarlık prim, SSK, vergi borçları çığ gibi
büyümüş, 4-5 katı olmuştur. Ben, çıplak, şu andaki asıl, net borçlarını
söylüyorum, faizsiz, SSK borçları bu kulüplerin 714-715 milyar civarındadır,
vergi borçları da 983 milyar civarındadır. Yani 1,5 milyar civarında bir borç
tutuyor bu kulüplerin borcu.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
- Trilyon…
SALİH GÜN (Devamla) -
Yok, yeni milyarla söylüyorum.
Bu borcun bir defaya
mahsus kaldırılması hususunda buradan bir yasa çıkması gerekiyor. Bu
yöneticiler şu anda amatörce bile spor yaptıramama durumuna girmişlerdir.
Devletin bugün faal olarak üçüncü ligte, ikinci ligte spor kulüpleri,
İddaa'dan, havuzdan veya finansörlük yasasından para alma imkânı doğarken, bu
haklarını amatörce yaptırmak için biz Büyük Millet Meclisinde bunlara bir hak
tanımalıyız. Bu düşen takımların spor yapması sağlanmalıdır.
Değerli arkadaşlar,
Anadolu'nun birçok kentinde bunu dört gözle bekleyen yönetici arkadaşlar
vardır. Bu imkânların buradaki oylamayla Mecliste görüşülmesini sağlamak için
katkınızı bekliyorum, bunlara destek olmanızı bekliyorum. Yoksa, gittiğiniz
ilçelerde, bu idareciler, size bu soruyu sorarlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SALİH GÜN (Devamla) -
Toparlıyorum Başkanım.
BAŞKAN - Lütfen, son
cümlelerinizi rica ediyorum.
Buyurun.
SALİH GÜN (Devamla) - Bu,
bir af değildir, devletin yapması gereken görevi yapan spor kulüplerine bir
destektir.
Bu hususta
desteklerinizi, tekrar, esirgemeyeceğinizi umuyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Gün.
Bir milletvekili olarak
söz talebinde bulunan Bilecik Milletvekili Sayın Yaşar Tüzün; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; profesyonel ligden amatör
kümeye düşen futbol kulüplerinin kamu kurum ve kuruluşlarına olan borçlarının
affı hakkında kanun teklifi lehinde görüşlerimi belirtmek üzere, şahsım adına
söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar,
hepimizin seçilerek geldiği seçim bölgemizde profesyonel ya da amatör spor
kulüpleri bulunmaktadır. Bu spor kulüplerinin en büyük sorunu ve sıkıntısı,
hepinizin de malumu olduğu üzere, ekonomiktir. Özellikle kırsal bölgelerde,
beldelerde, küçük yerleşim yerlerinde, köylerimizde, o bölgede bulunan esnafın,
eşrafın katkısı ve desteğiyle spor kulüpleri yürümektedir. Spor kulübü deyince,
aklımıza da hep futbol gelmektedir. Futbolun dışında da diğer branşlar, bu
söylediğim bölgelerde bulunmaktadır.
Bu kulüpler, gerçekten,
kendi imkânlarıyla -o bölgenin başta yerel yöneticileriyle, esnafıyla,
eşrafıyla- bir üst lige çıkmak için mücadele ederler. Ancak, bir üst lige,
yani, üçüncü lige çıktığında, bir yıl, bilemediniz iki yıl, üçüncü profesyonel
liginde mücadele ederler, çok kısa bir süre sonra da geldikleri yere geri
dönerler, yani, amatör spor kulüplerine geri dönerler; çünkü, üçüncü ligdeki
başta SSK ve maliyeye olan prim borçları oldukça artmıştır, bunları ödeyemez
duruma gelirler ve amatör spor kulübüne, yani, amatöre tekrar geri dönerler.
İşte, Kocaeli
Milletvekilimiz Sayın Salih Gün'ün vermiş olduğu bu kanun teklifi bu yönde.
Diyor ki… Bir şekilde, kentin yöneticileri, esnafı ve eşrafın desteğiyle,
üçüncü lige çıkan kulüpler tekrar amatör spor kulübüne döndüğünde bu borçların
affedilmesi konusunda bir teklifi var.
Değerli arkadaşlar,
hepimiz seçim bölgelerimize gidiyoruz. Seçim bölgelerimizde bizden en çok
istenenler, köylerimizde en çok istenilen şeylerden biri, o köy takımına ama
eşofman, ama forma, ama krampon veyahut deplasmanlı ligde oynuyor ise de o
haftaki masraflarını talep ediyorlar. Etmiyorlar mı değerli arkadaşlar? Hepimiz
bu sıkıntıyı yaşıyoruz. Durumu iyi olan, gücü olan arkadaşlarımız bu katkıyı
veriyor; ama, olmayanlar veremiyor.
Ben, şahsen, benim seçim
bölgem Bilecik İlinde 3 tane amatör spor kulübünün fahrî başkanıyım; onların
isteklerini, sıkıntılarını hep paylaşıyorum ve yerine getirmeye çalışıyorum.
Şimdi, bu kanun
teklifimize, hükümetimiz adına, spordan sorumlu Devlet Bakanımız burada, belki
de bu teklifimize kısa bir cevap verecektir. Oysa, bu teklif sadece profesyonel
lige çıkıp da amatöre dönen takımlar için. Oysa, tüm üçüncü lig takımları ve
ikinci lig takımlarının şu anki borçlarıyla ilgili de bir uygulamayı yerine
getirmemiz gerekiyor değerli arkadaşlar. Kulüplerimiz borç batağı içerisinde.
Kulüplerimiz, gerçekten… Devletin yapması gereken görevleri, belki de, yerel
idareciler, esnaflar, eşraflar, sanayiciler yapıyor.
Bildiğiniz gibi, çok kısa
bir süre önce, burada, Mahallî İdareler Kanununu çıkardığımızda, yanlış bir
maddeyi de hep beraber oyladık. O madde de şudur arkadaşlar: Belediye
başkanlarının kulüp başkanı olmaması konusu. En büyük hatayı burada yaptık.
Özellikle, beldelerimizde, 3 000'e yakın beldemizde, 900'den fazla ilçemizde,
bu tür kulüplerin başkanları tamamen belediye başkanlarıyla oluşurdu ve
belediyelerimizin katkılarıyla, devletin, hükümetin, bakanlığın yapması gereken
işleri belediyeler yapıyordu. Biz ne yaptık; belediye başkanlarının…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Tüzün.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) -
Biz ne yaptık arkadaşlar; belediye başkanlarının kulüp başkanı olmasını
yasakladık ve kulüpler ortada kaldı. Bugün, birçok kulüp, amatör veya
profesyonel ligde olsa bile, maalesef, görevlerini yerine getiremiyor. O
nedenle, bu hatanın da, önümüzdeki yıllar içerisinde ve bu yıl içerisinde,
mutlaka ama mutlaka düzeltilmesini talep ediyorum.
Değerli arkadaşlarım,
sözlerimi fazla uzatmadan toparlamak istiyorum.
Mevcut amatör spor
kulüplerinin ve özellikle üçüncü ligde ve ikinci ligde mücadele eden futbol ve
diğer spor kulüplerimizin yaşayabilmesi için, yaşamlarını sürdürebilmesi için,
devlet olarak, Meclis olarak ve bakanlık olarak, bizim yeni bir düzenleme
getirmemiz gerekiyor.
Ben, Sayın Bakanımızdan
ve Adalet ve Kalkınma Partisinin değerli milletvekili arkadaşlarımdan,
üyelerinden istirham ediyorum…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Son cümleleriniz
efendim...
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) -
Son cümle, Sayın Başkanım.
Bu teklif, şu anda
doğrudan gündeme alma teklifi; yani, biz bu teklifi kabul edersek, bu teklif
yasalaşmış olmayacak. Önümüzdeki süre içerisinde bu teklif Yüce Meclise
geldiğinde, bunun ne şekilde ülkemizin sporuna hizmet eden kulüplere yardımcı
olacağını, katkı olacağını tekrar değerlendiririz diye umut ediyorum.
Bu teklife Adalet ve
Kalkınma Partisinin başta Değerli Grup Başkanvekilinin de olur oyu vererek
katkı vereceğini umut ediyor, Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Tüzün.
Sayın Bakan yerinden kısa
bir açıklama yapmak istiyor.
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Kocaeli Milletvekili
arkadaşımız Sayın Salih Gün, bir kanun teklifinin doğrudan gündeme alınması
talebiyle, Genel Kurulumuzun huzuruna geldiler. Teklifin özeti, biraz önce de
ifade edildiği gibi, üçüncü ligde profesyonel olarak faaliyette bulunurken
amatör kümeye düşen 180 civarında -şu ana kadar- kulüpten 25 tanesinin
ödenmemiş olan vergi borçlarının ve SSK borçlarının affını içeren bir teklif.
Üçüncü ligdeyken başarılı olamayıp amatör kümeye düşen -demek ki-
kulüplerimizden 155 tanesi borçlarını ödemişler, geriye 25 tane kalmış;
"25 tanesinin de borçlarını siliverin" diyor Sayın Gün. Tabiî, bu,
borcunu ödeyen kulüplerimize ne söyleyeceğimiz gibi bir soruyu gündemimize getirir.
İki; biz, iktidara gelir
gelmez, tüm kulüplerimizin vergi borçlarını yeniden yapılandırdık 2003 yılında,
bunların uygun taksitlerle ödenmesini sağladık. Keşke bu kulüplerimiz de ondan
yararlansaydı.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) -
Onları da ödeyemiyorlar ki Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Daha sonra, SSK primleriyle ilgili de
bir düzenleme yaptık. Şimdi -bu haftanın gündeminde var- altmış aya yayıyoruz.
Bu kulüplerimiz bu imkânlardan yararlanırlarsa, çok daha doğru hareket etmiş
olurlar diye düşünüyorum.
Ancak, yine, biz, göreve
gelir gelmez, yüzde 40 olan stopaj vergisini kulüplerimizin, biliyorsunuz,
yüzde 15'e düşürdük. Yani, spor kulüplerimizin yaşayabilmeleriyle ilgili,
elimizden gelen her türlü imkânı kullanmaya çalıştık. Bundan sonra da
kullanırız; ama, borçlarının tamamen silinmesi diye bir keyfiyet, bana göre
kabul edilemez. Böyle bir lüksümüz de yok. Yani, devletimiz bu kadar ekonomik
sıkıntı içerisindeyken, borçluyken, bu borcu azaltmak için gayret ediyorken,
borçlarını silmek gibi bir uygulamayı doğru bulmadığımı ifade etmek istiyorum.
HAKKI ÜLKÜ (İzmir) -
Bakan Bey, çok az bir miktar, çok az…
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Ama, bu hafta, inşallah, bu SSK primlerinin
yeniden yapılanmasıyla ilgili yasal düzenleme çıkar, bu 25 tane kulübümüz
buradan yararlanırlar. Keşke, geçmişte de, vergi borçlarıyla ilgili yararlansa
idiler diyorum.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) -
Sayın Bakanım, biz, sadece, bunu gündeme almak istiyoruz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Böylece, arkadaşımızın,
arkadaşlarımızın gündeme getirdiği konuyla ilgili, Bakan olarak, görüşlerimi
sizlerle paylaşma imkânı buldum.
Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
SALİH GÜN (Kocaeli) -
Sayın Bakanım, gündeme alalım.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, karar yetersayısı…
BAŞKAN - Kabul edenler…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, karar yetersayısı…
BAŞKAN - Oylama sırasında
karar yetersayısını arayacağım.
Kabul edenler…
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) -
Yok mu sizde hiç arkadaşlar, amatör spor kulübü yok mu?
BAŞKAN - Kabul
etmeyenler…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, bu şekilde olmuyor! 5 dakika sonra gelirler.
BAŞKAN - Karar
yetersayısı bulunamamıştır; birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.19
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.24
BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Sayın
Milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56 ncı Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C)
TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
3.- Kocaeli
Milletvekili Salih Gün'ün, Amatör Kümeye Düşen Futbol Kulüplerinin Kamu Kurum
ve Kuruluşlarına Olan Borçlarının Affı Hakkında Kanun Teklifinin (2/616)
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/356) (Devam)
Kocaeli Milletvekili
Salih Gün'ün; Amatör Kümeye Düşen Futbol Kulüplerinin Kamu Kurum ve
Kuruluşlarına Olan Borçlarının Affı Hakkında Kanun Teklifinin (2/616),
İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
BAŞKAN - Kocaeli
Milletvekili Salih Gün'ün doğrudan gündeme alınma önergesinin oylanmasında
karar yetersayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi tekrar
oylarınıza sunup, karar yetersayısı arayacağım: Önergeyi kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Karar yetersayısı vardır ve önerge kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince, sözlü soru önergeleriyle diğer denetim konularını
görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
VI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşdere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 1 inci sırada
yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu
gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
2 nci sırada yer alan,
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin
Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon ve
hükümet?.. Yok.
Ertelenmiştir.
3 üncü sırada yer alan,
İzmir Milletvekili Fazıl Karaman ile Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali'nin,
178 Sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnameye Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- İzmir Milletvekili Fazıl Karaman ile Balıkesir
Milletvekili Ali Osman Sali'nin; 178 Sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/614) (S. Sayısı: 1055)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet?..
Komisyon?..
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Komisyon yok.
BAŞKAN - Komisyon burada.
HALUK KOÇ (Samsun) - Yok
efendim.
BAŞKAN - Birleşime 5
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.26
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati:19.33
BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56 ncı Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
1055 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
3.- İzmir Milletvekili Fazıl Karaman ile Balıkesir
Milletvekili Ali Osman Sali'nin; 178 Sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/614) (S. Sayısı: 1055) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
1 inci madde üzerinde,
şimdi, söz sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili
Sayın Mustafa Özyürek'e aittir.
Buyurun Sayın Özyürek.
Süreniz 10 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, bir de kişisel söz talebim var…
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; oldukça gecikmiş bir saatte ve herkesin dikkatinin de
dağıldığı bir aşamada Gelir Politikası Genel Müdürlüğünün kurulmasına ilişkin
tasarı üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
daha önce burada uzun uzun tartışarak, Gelir İdaresi Başkanlığıyla ilgili bir
tasarıyı kanunlaştırdık. Bu kez, Maliye Bakanlığına bağlı bir Gelir Politikası
Genel Müdürlüğü kurulmasına ilişkin bir kanun teklifini görüşüyoruz. Şimdi,
niçin böyle bir yeni genel müdürlüğe ihtiyaç duyuldu; Gelir İdaresi Başkanlığı
düşünülürken, bu, biraz da Amerikan sistemi olarak ele alındı. Amerika Birleşik
Devletlerinde gelir idaresi, özerk, hazineyle irtibatlı, bağlı değil, sadece
ilgili bir başkanlık halinde kurulmuştur ve bağımsız bir şekilde görev
yapmaktadır. O öyle bağımsız oluşunca, gelir politikalarını oluşturacak, vergi
politikalarını oluşturacak bakanlık bünyesinde ayrı bir birime, örgüte ihtiyaç
duyulmuştur. Şimdi, biz, Amerika Birleşik Devletlerinden bu sistemi alıyoruz;
ancak, tabiî, hepsini biraz yarım yamalak ve kendimize uydurarak
gerçekleştirmeye çalışıyoruz.
Şimdi, burada Gelir
İdaresi Başkanlığı kurulmasına dönük tasarı vesilesiyle de görüşlerimi
açıklarken söylemiştim, Gelir İdaresini özerk bir yapıya kavuşturamadık, güçlü
bir Gelir İdaresi kuramadık, vergi denetim birimlerini dağınık bir vaziyette
tutmaya devam ettik. Bazı vergi denetim birimleri bakanlığa bağlı olarak
çalışacaklar, bazı denetim birimleri Gelir İdaresine bağlı olarak çalışacaklar.
Bu dağınıklığın mükellef üzerinde önemli sorunlar yarattığını hep biliyoruz. O
bakamdın, biz, Gelir İdaresinin bağımsızlığı ve özerkliği üzerinde hassasiyetle
durmuştuk; çünkü, değerli arkadaşlarım, yargının bağımsızlığı kadar vergi
denetiminin bağımsızlığı da önemlidir; çünkü, vergi denetimi sonucu,
mükelleflerden haksız bir şekilde, yani, onların kazanmadığı paraların vergisi
de alınabilir ve bu yönde mükellefler baskı altında tutulabilir. Onun için,
siyasetin gölgesi vergi denetiminin üstüne düşmesin istedik ve bu amaçla da
Gelir İdaresinin bağımsız bir şekilde kurulmasını hep savunduk; ama, ne yazık
ki, Gelir İdaresi, bizim istediğimiz şekilde güçlü, bizim istediğimiz şekilde
bağımsız ve özerk bir yapıya kavuşturulamadı.
Şimdi, o birimin,
geçmişte, bugüne kadar, hep vergi tasarılarını Gelir İdaresi hazırlamıştır;
daha doğrusu, eski adıyla Gelirler Genel Müdürlüğü hazırlamıştır. Şimdi diyoruz
ki, artık, tasarıları, Gelir İdaresi Başkanlığı hazırlamasın, Gelir Politikası
Genel Müdürlüğü hazırlasın.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, Türkiye'de, eğer, uygulamanın içinde değilseniz, mükelleflerin
nelerden rahatsız olduğunu ve neyi talep ettiğini bilmiyorsanız, sizin
hazırlayacağınız tasarı teorik bir tasarı olur. Bu şekilde teorik çalışmalar
yapmak üzere, yine, burada kabul ettiğimiz bir birim var; Vergi Konseyi
Başkanlığı var. Sivil toplum örgütlerinden de bazılarının katılımıyla oluşan,
Maliye Bakanlığına bağlı çalışan bir Vergi Konseyi var. Bunlar, teorik anlamda
çalışmaları yapıyorlar. Nitekim, yakında görüşmeye başlayacağımız Kurumlar
Vergisiyle ilgili bu konuda çalışmayı, Vergi Konseyi önce yaptı, daha sonra
Bakanlık son şeklini verdi.
Şimdi, bu iki ayrılık,
bir vergi denetimi ve vergi tahsilatıyla görevli Gelir İdaresi, buna karşılık,
vergi tasarılarını ve vergi politikasını hazırlayacak bir ayrı birim.
Şimdi, Türkiye'de kişisel
faktörler her zaman çok önemlidir. Gelir İdaresi Başkanlığı ile Vergi
Politikası Genel Müdürlüğü arasında ortaya çıkacak sürtüşmeler, tartışmalar,
korkarım ki, uygun, beklenen tasarıların hazırlanıp Türkiye Büyük Millet
Meclisine gelmesini engelleyecektir ve önemli bir mükerrerliği de beraberinde
getirecektir.
Daha önce Gelirler Genel
Müdürlüğü hem uygulamayı yapıyordu hem de istenen tasarıları hazırlıyordu.
Şimdi, bunu onlar yapmayacaklar, belki, görüşlerini Gelir Politikası Genel
Müdürlüğüne bildirecekler ve Gelir Politikası Genel Müdürlüğü de tasarıları
hazırlayacak. Bu bir kopukluğa yol açacak, bu bir gereksiz sürtüşmeye yol
açacak ve en önemlisi mükerrerliğe yol açacak.
Şimdi, bazı konularda,
ihtiyaç olduğu zaman kadro vermekte, yeni birimler kurmakta çok cimri davranan
hükümet; ama, Vergi Politikası Genel Müdürlüğü gibi oldukça mükerrerliğe yol
açacak bir birimin kurulmasını hemen kabul etmiş ve alelacele buraya
getirmiştir.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, Türkiye'nin temel sorunu yeni kanunlar yapmak değildir. Özellikle
vergicilik alanında temel sorun vergi uygulamasındadır, vergi denetimindedir.
Siz, istediğiniz kadar
kanun çıkarın, istediğiniz kadar mevzuat hazırlayın, eğer, onu uygulayacak
birimleriniz yeterli değilse, onu uygulayacak birimleriniz yanında vergi
denetimi yapacak birimlerinizde bir dağınıklık varsa ve onlar, kadro yönünden,
çeşitli açılardan sorunlar yaşıyorlarsa, çıkardığınız kanunlar raflarda kalmaya
mahkûmdur. Onun için, biz, Gelir İdaresini -mevcut yasa, bu yönden büyük
eksiklerini ortaya koymuştur, büyük yanlışları içermektedir- güçlendirelim ve
vergi yasalarını hazırlama, taslaklarını hazırlama görevini de o birime verelim
diye düşünüyorum. O açılardan, bu teklife olumlu bakmadığımızı Komisyonda da
ifade ettik, burada da ifade ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, bir
yerden kopya çekilirken…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla)
- Sayın Başkan, bir de kişisel söz talebim vardı.
BAŞKAN - Efendim, sizden
önce talep olduğu için veremedim.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla)
- Peki.
BAŞKAN - Buyurun, 1
dakika süre veriyorum.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla)
- O kişisel söz hakkımı kullanırken de gerekli açıklamaları yapacağım.
Şimdilik teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Özyürek.
Şahısları adına söz
istekleri var.
Adana Milletvekili Sayın
Recep Garip?.. Yok.
Şırnak Milletvekili Sayın
İbrahim Hakkı Birlik?.. Yok.
Denizli Milletvekili
Sayın Ümmet Kandoğan?.. Yok.
Hatay Milletvekili Sayın
Mehmet Eraslan; buyurun.
Süreniz 5 dakika.
MEHMET ERASLAN (Hatay) -
Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. 1055 sıra sayılı kanun teklifi üzerinde şahsım adına söz almış
bulunmaktayım.
Bu kanuna baktığımız
zaman, Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanan bu kanuna baktığımız zaman,
kanunun, Gelir Politikaları Genel Müdürlüğü kurulmasına ilişkin bir kanun
olduğunu görüyoruz. Gelir politikalarındaki etkinlik ve bir ülkenin, bir
toplumun gelir hâsılatını artırmak, Gelir Politikaları Genel Müdürlüğü kurmakla
mümkün değildir. Toplam vergi hâsılatını artırmanın yolu, yatırım, üretim ve
ihracat ekonomisini ve bu reel ekonomik modeli, bu coğrafyada, ülkemizde var
edebilmenin yolu, bu ülkede üretim yapan herkesin kârlı hale geçirilmesiyle
ancak mümkündür. Kârlı hale geçirilebilmesi için de, girdi maliyetlerinin
düşürülmesi ve devlet eliyle teşviklerin artırılması gerekmektedir. Bakın,
iktisadî bir kavramdır, iktisadî bir kuraldır; bir ülkede, vergi oranları
düşürüldükçe, vergi oranları tabana yayıldıkça, o ülkede, vergi hâsılatı da o
oranda artar; fakat, bizde, vergi oranlarının yüksekliği ve vergi
adaletsizliği, toplam vergiler kapsamında düşündüğümüz zaman, özellikle ve
özellikle dolaylı vergilerin toplam vergiler içerisindeki payına baktığımız
zaman, yüzde 70'ler düzeyinde olduğunu görüyoruz. Avrupa Birliği ülkelerinde,
toplam vergilerin, daha doğrusu dolaylı vergilerin toplam vergiler içerisindeki
oranı yüzde 30 civarında, bizde ise yüzde 70 dolaylarındadır ve değerli
arkadaşlar, vergi, herkesin, ama herkesin, her işletmenin, gücü nispetinde
ödeyebileceği bir yükümlülüktür. Vergi oranlarının düşürülmesi, vergi
oranlarının tabana yayılması, vergi eşitliğini, vergi adaletini sağlayacağı
gibi, vergi hâsılatını da artıracaktır. Niye adaletsizlik var; yav, bu ülkede
zenginler, yani, hiç kimsenin malında mülkünde gözümüz yok ama, bu ülkede
zenginler, parası olanlar, altın, mücevherat alırken yüzde sıfır vergi ödüyor
ise ve bu ülkenin evlatları, şeker alınca, çay alınca, ayakkabı alınca, çarık
alınca, hırka alınca, elbise alınca yüzde 18 dolaylarında vergi ödüyorsa,
elektrik, su parasını öderken eğer yüzde 18 vergi ödüyorsa, altın alan, gümüş
alan, mücevherat alan yüzde sıfır vergi ödüyor ise bu ülkede hiç kimse, vergi
adaletinden bahsedemez.
Siz, Sayın Bakanım,
istediğiniz kadar genel müdürlük kurun, genel müdürlük kurmakla falan olmuyor
bu işler. Girdi maliyetlerini düşüreceksiniz, vergi eşitliğini, vergi
adaletini, daha doğrusu, tesis edeceksiniz. En büyük göreviniz sizin, bu.
Vergiler, en önemli girdi maliyetidir. Esnafımız açısından, KOBİ'lerimiz
açısından, esnaf sanatkârımız açısından katlanılmaz bir yükümlülük haline
gelmiştir bugün vergiler. Böyle bir vergi politikası falan olmaz.
Niye dolaylı vergiler
toplam vergilerin Avrupa'da yüzde 30'u da, bizde yüzde 70'i? Sizin bir sözünüz
var Sayın Bakanım "eğer bir ülkede, dolaylı vergiler toplam vergiler
içerisinde yüzde 65'in üzerindeyse, o ülkede vergi adaletinden
bahsedilemez" demiştiniz. Ama, şimdi yüzde 70. Peki, nasıl bir vergi
adaletinden bahsedeceğiz ve üç yıldan beri, siz ne yaptınız vergi politikaları
noktasında?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Takip etmiyorsunuz ki!..
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Tabiî ki, bu şartların sonuçları da var; yani, KOBİ'ler, esnaf sanatkârlar ve
bu ülkedeki yatırımcılar, üretimciler Avrupa Birliği pazarlarında ve dünya
pazarlarında artık yarışamaz noktaya gelmiştir. Bir zamanlar ihracat Türkiyesi
iken, bugün her şeyini ithal eden -tarımsal ürünlerini de- ama, her şeyini
ithal eden, ithalat cenneti bir ülke haline gelmiştir bugün Türkiyemiz.
Dolayısıyla KOBİ'lerimizi ve esnaf sanatkârlarımızı, üreticimizi,
sermayecimizi, yatırımcımızı, ihracatçımızı var edebilmenin, güçlü kılabilmenin
yolu, değerli arkadaşlar, dünya pazarında mücadele verebilecekleri, dünya
pazarında kendilerini var edebilecekleri rekabet ortamını onlara hazırlamaktır.
İşte, o zaman vergi gelirlerinde bir artışın olduğunu göreceğiz ve Türkiyemizin
ihtiyaçlarını…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Eraslan,
son cümlenizi rica ediyorum.
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- … ve Türkiye'de yaşayan ülke insanımızın ihtiyaçlarını ancak bu şekilde
karşılayabiliriz. Vergimiz oranında, vergilerimiz oranında büyüyen bir Türkiye
ancak olabiliriz; ama, vergileri artırmanın yolu da bu değil.
Daha sonra eğer söz hakkı
gelir ise, vergi adaletsizliğinin sonuçlarını sizlere izah etmeye çalışacağım.
Sayın Başkanıma da,
müsamahalarından dolayı saygılarımı sunuyorum ve hepinize teşekkür ediyorum.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Eraslan.
Şahsı adına, Mersin
Milletvekili Sayın Mustafa Özyürek; buyurun efendim.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin tümü üzerinde görüşlerimi
daha önce ifade etmiştim; bu kişisel görüşmemde bir iki noktanın altını çizmek
istiyorum.
Bunlardan birincisi
-duymayanlar için güzel bir haber- Galataport ihalesi iptal edilmiştir. Bizim,
burada, gensoru önergesiyle gündeme taşıdığımız, hukukî açıdan büyük eksikleri
olduğunu net bir şekilde ifade ettiğimiz bir ihalede ısrar etmenin ne kadar
yanlış olduğu ortaya çıktı. İyi ki Türkiye'de yargı var, iyi ki Türkiye'de,
Ankara'da hâkimler var; bir yanlıştan hükümeti de kurtarmıştır, Türkiye'yi de
kurtarmıştır.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, biraz önce de bahsetmiştim, Gelir İdaresi Başkanlığı özerk ve
bağımsız bir şekilde örgütlenememiştir ve vergi denetiminin üzerinden siyasetin
gölgesi bütünüyle kaldırılmamıştır demiştim. Şimdi, bunun önemli bir
sakıncasını geçtiğimiz günlerde gördük.
Biliyorsunuz, Maliye
Bakanlığımız, bankada 50 milyar liradan fazla parası olanlarla ilgili bir
inceleme başlattı. Kimin bankada 50 milyar lira parası varsa, bunlarla ilgili
bilgi toplamaya başladı. O zaman, basında, kamuoyunda bu bilgilerin niçin
kullanılacağı, nasıl kullanılacağı konusunda sorular sorulduğu zaman
Bakanlıktan bir açıklama yapıldı ve denildi ki: "Bu bilgileri, biz,
kayıtdışı ekonomiyle mücadelede kullanacağız." Güzel; fakat, sonra birden
gördük ki, bu bilgiler, Anamuhalefet Partisini vurmak için kullanılmaya
başlandı.
Bir gazetemizde, Maliye
Bakanımızın çeşitli toplantılarda söylediği bir söz sekiz sütuna manşet verildi
ve Cumhuriyet Halk Partisinin 150 trilyon parası var, Genel Başkan Sayın Deniz
Baykal'ın da muazzam parası var denildi.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, bu bilgiler, hem bankacılık sisteminde belli sır vardır hem bu
bilgileri elde edenlerin açıklaması yasaktır. Ayrıca, bu bilgilerin vergi
inceleme yetkisi olmayan kimselere verilmesi de yasaktır. Şu andaki 213 sayılı
Vergi Usul Kanununun 5 inci maddesinde, vergi mahremiyetiyle ilgili açık
düzenleme vardır.
Şimdi, biz merak
ediyoruz; vergi inceleme yetkisine sahip olan bürokratlar, bu bilgiyi Bakana
nasıl verdiler ve Bakan bu bilgiyi, özel sohbetlerinde nasıl kullandı?! Bugün,
Sayın Başbakanın büyük bir hiddetle Cumhuriyet Halk Partisine hücum ederken,
arkasında bu tartışmalar var. Mal bildirimi meselesi… Siz, Anamuhalefet Partisi
Liderinin bankadaki hesaplarını öğrenip, uygun bir şekilde gazetelere
yazdıracaksınız; ama, kendi mal varlığınızın açıklanmasını isteyince, isteyen
partiye hücum edeceksiniz ve o partiyle ilgili, son derece haksız, yanlış
suçlamaların yanında, Türkiye'nin en büyük ulusal bankası olan İş Bankasını da
bu tartışmaların odağına getireceksiniz!
Değerli arkadaşlarım,
Cumhuriyet Halk Partisi ile İş Bankası ilişkisi, Mustafa Kemal Atatürk'ün ölüm
tarihi olan 1938 yılından beri bellidir. Bunu bilmeyen hiçbir vatandaş yoktur;
ama, Sayın Başbakanımız, mal bulmuş Mağribî gibi "dünyada, bankası olan
tek parti Cumhuriyet Halk Partisidir" diyerek …
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla)
- Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun efendim.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla)
- … Atatürk'ün vasiyetini görmezden gelmiş ve Cumhuriyet Halk Partisini
hırpalayacağım diyerek, bir ulusal bankamızı tartışma odağına ve husumet
noktasına çekmiştir. Bu, çok yanlıştır değerli arkadaşlarım.
Yüzlerce defa açıkladık,
bu kürsüden de açıkladık, bir kez daha açıklıyorum: Atatürk'ün vasiyeti gereği,
Cumhuriyet Halk Partisi, 11 kişilik Yönetim Kurulunda 4 kişiyle temsil
edilmektedir; sadece orada Atatürk'ün vasiyeti gereği, gözetim ve denetim
görevini yapmaktadır ve İş Bankasının kârından, 1938 yılından bugüne kadar 1
kuruş para almamıştır. Eğer Sayın Başbakan, ima etmeye çalıştığı gibi,
Cumhuriyet Halk Partisinin…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özyürek,
son cümleniz için açıyorum; lütfen efendim…
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla)
- Toparlıyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Özyürek,
zaten madde üzerinde konuşmadınız, ikaz etmedim; ama, lütfen, tamamlayınız. Son
cümlenizi rica ediyorum.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla)
- Toparlıyorum.
Eğer, Cumhuriyet Halk
Partisinin 1 kuruş aldığını, kâr payından, bugüne kadar, 1938 yılından bugüne
kadar 1 kuruş kullandığını, Sayın Başbakan -bütün bilgiler elindedir,
Bankacılık Denetleme Düzenleme Kurulu emrindedir- tespit etsin, biz, siyaseti
bırakmaya hazırız.
Değerli arkadaşlarım,
sıkıştınız, mal bildirimini açıklamak gibi sade, basit bir görevi yerine
getirmek dururken, Cumhuriyet Halk Partisini, İş Bankasını, herkesi yıpratmaya
hakkınız yok. Ne söyleyecekseniz, bize söyleyin, fazlasıyla cevabını alırsınız;
ama, Mustafa Kemal Atatürk'ün vasiyetine ve İş Bankası gibi, Türkiye'nin en
büyük ulusal bir bankasına lütfen dil uzatmayınız.
Hepinize saygılar
sunuyorum değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Özyürek.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, sataşma var; Sayın Başbakanımız için
"mal bulmuş Mağribî gibi" dedi. Lütfen, onun cevabını vermek
istiyorum.
HALUK KOÇ (Samsun) - Bu
açıklamayı Sayın Millî Eğitim Bakanı sürekli söylüyor efendim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başbakanımız bir belgeyi, tarihî bir belgeyi
açıklamıştır. Sayın Başbakanımız, mal bulmuş Mağribî gibi değil, bir Türkiye
Cumhuriyetinin Başbakanı gibi geldi, bunu açıkladı. (AK Parti sıralarından
alkışlar) “Mal bulmuş Mağribî gibi”... Kendilerine, ben, iade ediyorum aynen bu
sözü; çünkü, benim söylemediğim sözleri "söyledin, söyledin" diye
diye, artık, kendilerini de inandırmaya başladılar, mal bulmuş Mağribîlik o
olur, bu değil.
Teşekkür ederim. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum ve karar yetersayısı arayacağım: Maddeyi kabul edenler…
Kabul etmeyenler…
Sayın milletvekilleri,
karar yetersayısı bulunamamıştır; ancak, çalışma süremiz dolmuş olduğundan,
alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için 1
Şubat 2006 Çarşamba günü Saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum;
iyi akşamlar diliyorum.
Kapanma Saati: 20.01