BIM 2 2 2006-02-22T12:56:00Z 2006-02-22T12:56:00Z 42 27951 159326 TBMM 1327 318 195663 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM: 22       CİLT: 108       YASAMA YILI: 4

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

 

51 inci Birleşim

18 Ocak 2006 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı'nın, Doğu Anadolu Bölgesinde turizmin gelişmesinde demiryolu taşımacılığının önemine ve bu konuda alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

2.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, Antalya Kepez Bölgesinde, orman alanlarının sınırlarının belirlenmesi gerekçe gösterilerek taşınmaz mallarda tapuların iptalinin gündeme gelmesiyle yaşanan sıkıntılara ilişkin gündemdışı konuşması

3.- Kütahya Milletvekili Soner Aksoy’un, enerji politikaları ile ye-nilenebilir enerji kaynakları konusunda Mecliste yapılan çalışmaların sonuçlarına ilişkin gündemdışı konuşması

IV.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) Sözlü Sorular ve CevaplarI

1.- Artvin Milletvekili Yüksel Çorbacıoğlu'nun, Barzani ve Talaba-ni'nin Türkiye'deki statüsüne ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/842)

2.- Hatay Milletvekili İnal Batu'nun, Batılı bazı ülkelerin Türk vatandaşlarına vize işlemlerinde çıkardığı güçlüklere ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/865)

3.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, palmyağı ithalatına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/892)

4.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, Elazığ'ın Alacakaya İlçesinin ulaşım sorunlarına ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından sözlü soru önergesi (6/901) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız Özak'ın cevabı

5.- İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz Ketenci'nin, İstanbul tüpgeçit projesi ve Boğaz köprülerine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1564) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız Özak'ın cevabı

6.- İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, İzmir çevre yolunun tamamlanması çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1589) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız Özak'ın cevabı

7.- Antalya Milletvekili Hüseyin Ekmekcioğlu'nun, Cevizli-Beyşehir yolu projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1600) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız Özak'ın cevabı

8.- Mersin Milletvekili Hüseyin Güler'in, bölünmüş yol projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1615) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız Özak'ın cevabı

9.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, Rize'de meydana gelen sel felaketine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1626) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız Özak'ın cevabı

10.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, Karabük-Yenice karayolundaki heyelan tehlikesine ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından sözlü soru önergesi (6/1633) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız Özak'ın cevabı

11.- Samsun Milletvekili İlyas Sezai Önder'in, Bafra Devlet Hastanesi ek inşaatına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/905) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

12.- Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, sözleşmeli sağlık personeli sınavına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/909) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

13.- Antalya Milletvekili Osman Kaptan'ın, sözleşmeli sağlık personeli sınavına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/911) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

14.- Aydın Milletvekili Mehmet Mesut Özakcan'ın, sözleşmeli sağlık personeli sınavı sonuçlarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/914) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

15.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Çankırı-Şabanözü-Gümerdinli Beldesi sağlık ocağının personel ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/937) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

16.- Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Yıldız'ın, Şanlıurfa Devlet Hastanesi Başhekimiyle ilgili soruşturmanın sonucuna ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/945) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

17.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan'ın, Burdur İli Çavdır İlçesi Söğüt Kasabasının acil servis ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/948) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

18.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, Antalya'da şeker hastalığının teşhis ve tedavisine yönelik çalışmalara ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/976) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

19.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, yapılan atamalara ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1019) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

20.- Gümüşhane Milletvekili Sabri Varan'ın, bazı ilaçların uyuşturucu olarak kullanımının önlenmesine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1043) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

21.- Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in, bir hastalığın tedavisi çalışmalarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1048) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

22.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, bazı köy topraklarında asbest ve içme sularında arsenik bulunduğu iddialarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1079) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

23.- Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, sağlık personeline yönelik şiddet olaylarına karşı alınacak önlemlere ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1080) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

24.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, eğitim hastanelerindeki bazı atamalara ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1095) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

25.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, atanan ve görevden alınan personele ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1221) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

26.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, bazı illerimizde görülen ve kırım kongo ateşli humması adıyla bilinen hastalığa karşı ne gibi önlemler alındığına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1267) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

27.- Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, personel atamalarına ve geçici personele döner sermayeden ödenen paya ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1435) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

B) YazIlI Sorular ve CevaplarI

1.- Mersin Milletvekili Şefik ZENGİN'in, Van Cumhuriyet Başsavcısının bir açıklamasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/10835)

2.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa'nın Gemlik İlçesinin kültürel ve tarihî varlıklarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/10979)

3.- İzmir Milletvekili Yılmaz KAYA'nın, İzmir'in Gerence Koyu'ndaki balık çiftliklerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/11006)

4.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya Devlet Opera ve Balesi personeline ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/11138)

5.- Kars Milletvekili Selami YİĞİT'in, Kış Olimpiyatları hazırlıklarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/11139)

6.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, görevden alınan taşra teşkilatı yöneticilerine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11154)

7.- Antalya Milletvekili Hüseyin EKMEKCİOĞLU'nun, sözleşmeli öğretmenlere ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11157)

8.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Türkçe öğretmenliğine yapılan atamalara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/11160)

9.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, Tekirdağ- Lüleburgaz Kadın Doğum ve Çocuk Bakımevi Hastanesinin Devlet Hastanesine bağlanmasına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/11165)

10.- Kocaeli Milletvekili Salih GÜN'ün, Kocaeli İlinin yanık ünitesi ve sağlık personeli ihtiyacına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/11174)

11.- Ankara Milletvekili İsmail DEĞERLİ'nin, Vilayetler Hizmet Birliğinin yaptırdığı bilgisayar programına ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/11207)

12.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, tasfiye halindeki İhlas Finans Kurumuna ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/11208)

13.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Muğla İlindeki müzelere ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/11256)

14.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Nevşehir ve çevresindeki turizm çalışmalarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/11257)

15.- Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, Türk Silahlı Kuvvetlerine uçak alımına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi GÖNÜL'ün cevabı (7/11261)

16.- Zonguldak Milletvekili Nadir SARAÇ'ın, Zonguldak'ın Gökçebey İlçesinin hastane ihtiyacına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/11267)

17.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, oluşturulan fonlara ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi GÖNÜL'ün cevabı (7/11278)

18.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, depremden etkilenen hizmet binalarına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi GÖNÜL'ün cevabı (7/11308)

19.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Bankacılık Kanunu Tasarısının TBMM'deki görüşmelerinde yapılan değişikliğe ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/11389)

20.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Haydarpaşa Gümrük Müdürlüğü ile ilgili Teftiş Kurulu Raporuna ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/11394)

21.- Adana Milletvekili Atilla BAŞOĞLU'nun, Türk Musikisine diğer dinlerden giren ilahilere ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/11409)

22.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Kozan Kalesine televizyon vericisi yerleştirilmesine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/11411)

23.- Ankara Milletvekili Zekeriya AKINCI'nın, KOSGEB ile ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/11502)

24.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, İzmir'deki bazı balık çiftliklerine,

-Bursa Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIK'ın, mısır alım fiyatlarına,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/11607, 11608)

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

2.- Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/950) (S. Sayısı: 920)

3.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)

4.- Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Bağlı Okulların Millî Eğitim Bakanlığına Devredilmesi ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1050) (S. Sayısı: 1009)

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak iki oturum yaptı.

Devlet Bakanı Ali Babacan, Avrupa Komisyonunun 2006 yılı yasama ve çalışma programı ile Avrupa Birliğine katılım sürecinde yürütülen çalışmalara ilişkin gündemdışı açıklamada bulundu; Anavatan Partisi İstanbul Milletvekili Emin Şirin, AK Parti Düzce Milletvekili Yaşar Yakış, CHP İstanbul Milletvekili Onur Öymen grupları; Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan da şahsı adına, aynı konuda görüşlerini belirttiler.

Genel Kurulu ziyaret eden Ukrayna-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı Rıfat Çubarov ve beraberindeki heyete Başkanlıkça "Hoşgeldiniz" denildi.

Yozgat Milletvekili Mehmet Çiçek, geçtiğimiz günlerde hacda, organizasyon bozukluğu sonucunda meydana gelen olaylara ve bu konuda alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı bir konuşma yaptı.

Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan'ın,

Kars Milletvekili Selami Yiğit'in,

İnsan ve hayvan sağlığını olumsuz etkileyen kuş gribi hastalığının yayılmasının önlenmesi için alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşmalarına Sağlık Bakanı Recep Akdağ cevap verdi.

Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu, Yükseköğretim Kanunu, Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu, Telsiz Kanunu ile 78 ve 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 30.12.2005 tarihli ve 5447 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin Anayasanın 89 uncu maddesine göre bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Cumhurbaşkanlığı 2004 Malî Yılı Kesinhesabına (5/18) (S. Sayısı: 1058) ilişkin;

Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının:

Nisan, Mayıs, Haziran 2005 (5/19) (S. Sayısı: 1059),

Temmuz, Ağustos, Eylül 2005 (5/20) (S. Sayısı: 1060),

Ayları hesabına ait;

Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu raporları Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Samsun Milletvekili Mehmet Kurt'un (6/1605) esas numaralı sorusunu geri aldığına dair önergesi okundu; sorunun geri verildiği bildirildi.

18 Ocak 2006 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 18.41'de son verildi.

Sadık Yakut

Başkanvekili

 

Harun Tüfekci

Ahmet Küçük

 

Konya

Çanakkale

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

                                                     II. - GELEN KÂĞITLAR                                           No.: 65

18 Ocak 2006 Çarşamba

Raporlar

1.- Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/887) (S. Sayısı: 1063) (Dağıtma tarihi: 18.1.2006) (GÜNDEME)

2.- Disiplin Mahkemeleri Kuruluşu, Yargılama Usulü ve Disiplin Suç ve Cezaları Hakkındaki Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/1017) (S. Sayısı: 1064) (Dağıtma tarihi: 18.1.2006) (GÜNDEME)

3.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in; 4681 Sayılı Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/214) (S. Sayısı: 1065) (Dağıtma tarihi: 18.1.2006) (GÜNDEME)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.06

18 Ocak 2006 Çarşamba

BAŞKAN : Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER : Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 51 inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, turizmin gelişiminde demiryolu ulaşımının önemiyle ilgili söz isteyen Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı'ya aittir.

Buyurun Sayın Ilıcalı. (AK Parti sıralarından alkışlar)

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı'nın, Doğu Anadolu Bölgesinde turizmin gelişmesinde demiryolu taşımacılığının önemine ve bu konuda alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; turizmin gelişiminde demiryolu ulaşımının önemi üzerinde gündemdışı söz almış bulunuyorum; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Niçin böyle bir konuşmaya gerek gördüm; önce, onu bir açıklamak istiyorum. TEMA Vakfı yöneticilerinin Erzurum'a yapmış oldukları, trenle yaptıkları bir seyahatteki memnuniyetlerini Erzurum Milletvekilimiz Sayın Muzaffer Gülyurt Beye iletmeleri ve bu konuda, demiryollarının daha iyi imkânlara kavuşturulduğu zaman turizme büyük katkısı olacağı, bayram tatilini Erzurum'da geçirirken Palandöken'deki otellerimizin yerli ve yabancı turistlerle dolu olmuş olması, son zamanlarda kuş gribiyle ilgili turizmin olumsuz etkilenmesi; bütün bunları göz önüne alarak, böyle bir konuşma yapmak istedim. Bu konuşmamın süresi tabiî oldukça kısa. Bazı önemli hususları, iktidar ve muhalefetin çok az sayıdaki değerli üyeleriyle paylaşmak istiyorum.

Ülkemizin en önemli sorunlarından birisi, bölgesel kalkınmışlık farkı. Bunun ortadan kaldırılması gerekiyor. Avrupa Birliği yolunda da oldukça önemli. Bu manada da, seçim bölgem olan Doğu Anadolu Bölgesinin gerek ekonomik gerek sosyal kriterler açısından -hangi kritere baksanız- gelişmişlik yönünden Türkiye'nin en geri bölgesi olduğu açık bir gerçek.

Peki, bu farkın ortadan kaldırılması için neler yapılabilir? Bu manada, bu zamana kadar yapılan çalışmalar var, bizlerin yapmış olduğu çalışmalar var. Burada, baktığımız zaman, turizm, bölgenin kalkınması yönünden oldukça önemli. Tabiî, buradaki kasıt, turizm derken, seçim bölgem olan Doğu Anadolu'yu içerecek bir turizm çeşitliliğinden bahsetmek istiyorum. Sadece kış turizmi değil, yayla turizmi, rafting turizmi, kültür, doğa turizmi, bunları… Bu manada da, bölgemizde bu potansiyel mevcut. Bu potansiyeli mutlaka harekete geçirmek gerekiyor. Tabiî, harekete geçirmenin ilk şartı da, buradaki vekillerimizin bizi dinlemeleri, daha sonra değerli görüşleriyle katkıda bulunmaları.

Şimdi, bakın, değerli milletvekilleri, muhalefetin liderleri, sözcüleri, çok güzel konuşuyorlar; ama, bir bölgenin kalkınmasına yönelik, acaba, geliştirilen projelere, bölgenin ekonomik durumuna ait hiç bilgi veriyorlar mı? Sadece size şu rakamı vereceğim… Biraz önce, buraya gelmeden önce, bir sayın muhalefet sözcüsünü dinlerken veya liderini dinlerken, sanki bütün olumsuzlukları üç yıl içerisinde AK Parti gerçekleştirmiş gibi bir kanaat oluşuyor. (CHP sıralarından "Doğru" sesleri) Halbuki, size, sadece şu rakamı veriyorum: 1965 yılında Doğu Anadolu Bölgesinin gayri safî yurtiçi hâsıladan almış olduğu pay yüzde 6,6 iken, bu, 2000 yılında yüzde 3. Bunu AK Parti mi düşürdü bu manada?! O zaman ne yapmamız lazım, bizim bu bölgenin kalkınması için ne yapmamız lazım; önce, bir kere, buranın kalkınacağına inanmamız lazım; inandıktan sonra, bu projelere sahip çıkmamız lazım, neler yapılıyor dememiz lazım, iktidar-muhalefet olarak neler yapabiliriz dememiz lazım.

Turizme baktığım zaman, elimde turizmle ilgili, dünya turizmiyle ilgili rakamlar var. Bakıyorum, Türkiye'nin dünya turizminden aldığı pay yüzde 2,6. Yani, muazzam bir rakamlar… Bizim aldığımız pay az.

Peki, Doğu Anadolu Bölgesinin turizmini canlandırdığımız zaman bölgeye getireceği getiri nasıl? Sadece şöyle küçük bir hesap yapıldığı zaman, sadece yerli turizmin yüzde 5'inin, yabancı turizmin binde 5'inin bölgemize kaydırılmasının oluşturacağı katma değer 180 milyon dolar değerli milletvekilleri. Bunlar oldukça önemli.

Peki, bunu nasıl yapacağız, bu turizmi nasıl geliştireceğiz, bölgemizi turizm açısından nasıl canlandıracağız? Biz bir yandan bu canlandırmayı yaparken, son zamanlarda çıkan kuş gribiyle ilgili medyada sürekli yer alması, açıklamalar, elimizdeki mevcut potansiyeli de ortadan kaldırdı. Bölgemizdeki, turist sayısında -otellerimiz yüzde 100 doluyken- önemli azalmalar olduğunu görüyoruz. Bu manada da çok dikkatli olmak lazım, daha sorumlu hareket etmemiz lazım.

Şimdi, ben size, kalan çok kısa sürede, bu bölgede turizm nasıl geliştirilecek, bunu anlatmaya çalışacağım ve Başkanımın da, birazcık, siz değerli milletvekillerinin de sabrını zorlayarak biraz daha fazla zaman vermesini istirham edeceğim.

Turizmin geliştirilmesi için, önce, bir kere, bölgenin ulaşım altyapısının çok iyi bir şekilde geliştirilmesi lazım. Yani, bu ulaşım altyapısı dediğimiz zaman, sadece burada başlığım "demiryolu"; ama, burada sadece demiryolu değil, demiryolu, karayolu, havayolu….

MEHMET KARTAL (Van) - Hükümetten hiç kimse yok ki. Bunları kime anlatacağız?.. Hükümetten bir bakan gelseydi…

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - O kendisi konuşur.

MUSTAFA ILICALI (Devamla) - …sistemlerinin geliştirilmesi gerekiyor. Bu manada da baktığımız zaman, hükümetimiz bu sistemlerle ilgili bir çalışma yapmış mıdır… Şu anda bir bakanımız yok; ama…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Hükümet yok!

BAŞKAN - Sayın Ilıcalı, toparlayabilir misiniz.

Buyurun.

MUSTAFA ILICALI (Devamla) - Tamam.

Şimdi, baktığımız zaman, önce, burada, konu başlığımız da "demiryolu" olduğuna göre, fazla zamanınızı almadan, demiryolunda durumumuz nedir diye baktığımız zaman, cumhuriyetin, 1923'te 4 000 kilometre olan hat uzunluğumuz, 1950'de 8 000 kilometrelere çıkmış: Bugün baktığımız zaman, tali hat ve anahatlarla beraber 10 984. Peki, bu yeterli mi; değil. Yolcu ve yük taşımacılığında paylar oldukça düşmüş, baktığımız zaman. Peki, hükümetimiz bu konuya önem veriyor mu, bakalım, sayılarla konuşalım: Ulaştırma Bakanlığımızın 2006 bütçe teklifinin yüzde 65'i, buradaki oylarımızla gerçekleşen bütçenin yüzde 65'i ulaşıma ayrılmış…

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Hızlı tren gibi, hızlı…

MUSTAFA ILICALI (Devamla) - Gelirim, hepsine gelirim.

Bunun karşılığı 648 000 000 YTL. Bunun 500 000 000'u demiryollarına ayrılmış. Size, bu konuda hükümetin vermiş olduğu…

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Ezbere konuşuyorsun, ezbere!

MUSTAFA ILICALI (Devamla) - Siz "hükümet" dediğiniz için bu rakamları vermek zorunda kaldım. 2002 yılında demiryollarına yapılan toplam yatırım 249 trilyon iken, hükümetimiz döneminde, 2003, 2004, 2005 yılında…

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Orada hayvanlar ölüyor; sen git, ona bak!

MUSTAFA ILICALI (Devamla) - Değerli Milletvekilim, bir dinlerseniz, değerli görüşlerimizden faydalanın, bölgemizi kalkındıralım, beraber, Anamuhalefetiyle, diğer muhalefetiyle, iktidarıyla.

Üç yıl içerisinde yapılan yatırım toplamı, 2 katrilyon 637 trilyon. Yalnızca 2005 yılında yapılan yatırım, 2002'ye göre 5 kat fazla. Şimdi, burada bu rakamları verdikten sonra, demek ki, demiryolu konusunda yapılan önemli çalışmalar, bu bölgemizin turizminin gelişmesi açısından oldukça önemli.

Şimdi, hükümetimizin yine bölgenin canlanmasına, ekonomik yönden canlanmasına yönelik demiryolu projelerine baktığımız zaman, Ankara-Sivas arasındaki etüt proje çalışmaları bu yıl bitiyor ve inşallah, bundan sonra, bu yıl içerisinde de bunun yatırımı başlayacak; 150 kilometre, 170 kilometre kısalıyor. Daha sonra Sivas-Erzincan-Kars, Erzurum-Kars hattının etüt proje çalışmaları yapılacak. Sonuç olarak da, bu projeler tamamlandığı zaman, Ankara-Kars arasındaki seyahat süresi, 26 saatten 7-8 saate kadar düşmüş olacak. Tabiî, bu sürenin kısalmasıyla beraber bölgede ekonomik canlılık olacak, turizmin oradaki etkisi fazlalaşacak. Turizmin bölgeye…

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Mahallî hulyada geziyorsun; mahallî hulyada gezme, mahallinin gerçeklerine bak.

MUSTAFA ILICALI (Devamla) - Böyle yaparsak, o zaman, biz gözden çıkaralım Sayın Vekilim, hiçbir şey yapmayalım daha… Yani, siz, öyle değil de, buna nasıl destek veririz diye, Doğu Anadolu vekillerinizle bir temas kurarsanız…

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Mahallinin gerçeklerine bak, gerçeklerine…

MUSTAFA ILICALI (Devamla) - Biz, bunları, tüm Doğu Anadolu vekilleriyle paylaşıyoruz Değerli Milletvekilim.

İktidarıyla, muhalefetiyle… Burada paylaştığımız vekilleri, belki, bugün, şu anda göremiyorum; ama, sonuç olarak diyorum ki Değerli Başkanım, izninizle, somut önerilerimiz... Peki, bölgenin turizminin gelişmesinde, ekonomisinin gelişmesinde neler yapılabilir; bunları başlıklar halinde sayıp konuşmamı bitireceğim.

Somut önerilerimiz şudur: Hükümetimizin bu bölgede, İstanbul Ticaret Odasıyla beraber yürüttüğü Doğu Anadolu Projesi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Ilıcalı.

MUSTAFA ILICALI (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

İstanbul Ticaret Odasıyla birlikte hazırladığımız Doğu Anadolu Turizm Odaklı Bölgesel Kalkınma Projemiz var; buradaki Kış Olimpiyatları Araştırması Projemiz. Bunun ilk aşaması Sayın Başbakanımıza sunulmuş ve önemli şekilde büyük bir ilgi göstermişti. Şu anda ikinci aşaması tamamlandı. İlgili milletvekillerimizi de ticaret odası gönderdi. Bu bölge için özel teşviklerin uygulanması gerekiyor. Bu konuda, sayın hükümetimizin, Başbakanımızın, ilgili bakanlarımızın bize yardımcı olacağını düşünüyorum.

Diğer taraftan, bölgenin kalkınması yönündeki demiryolu sistemlerinin bir an önce geliştirilmesi yönündeki çalışmaları biliyorum ve bu konudaki çalışmaların artarak devam edeceğini biliyorum.

Diğer taraftan, kış turizmi için… Biz, bu konuda acemiyiz değerli milletvekilleri, dışarıdaki gelişmeleri takip etmemiz lazım, Avrupa'daki. Bakın, şunu söyleyeyim: Geçenlerde, aralık ayının başında, Avrupa Alplerinde turizmin gelişmesine yönelik Yedinci Turizm Zirvesi oldu. Biz, Doğu Anadolu'daki projeye destek olur diye ticaret odasının temsilci göndermesini rica ettik; sayın başkan, sağ olsun, gönderdi. Oradaki bildiriler elimizde. Neler yapılıyor; o kadar milyonlarca turist çektiği halde… Yeni gelişmeler var; yerel kalkınmaya olan etkisi, yerel mimarînin modernizasyonla birleştirilmesi… Bizim bunları yakından takip etmemiz lazım.

Özel teşebbüse ihtiyacımız var. Özel teşebbüsün bölgeye çok ilgi göstermesi lazım.

Muhalefetimize çok önemli görevler düşüyor. Zaten, bu sınırlı olan imkânlarımız gittikçe geriye gidiyor. Bunları daha da geriye götürmemek için çok daha fazla destek vermemiz lazım.

MEHMET KARTAL (Van) - Biz bekliyoruz…

MUSTAFA ILICALI (Devamla) - Size şunu çok açık, net söyleyeyim ki-burada Değerli Van Vekilimiz de var- şu kuş gribinden dolayı, bayramdan önce Doğu Anadolu çiftçisinin İstanbul'a götürdüğü kurbanlıkların büyük bir kısmı, bir sivil toplum kuruluşu başkanının açıklamasıyla beraber geri döndü, otellerimizdeki rezervasyonlar iptal edildi. Burada, medyaya, sivil topluma çok önemli görevler düşüyor; burada, mutlak surette, medyanın bir sorumluluk taşıması gerekiyor. Belki, bu manada, hükümetimizin de bir tedbir alması gerekiyor. Ayrıca, kuş gribiyle ilgili bu son olaylar -tabiî, buna değinmeden geçmek mümkün değildir- tavukçuluk sektörünü vurduğu kadar turizmi de vurdu -Antalya milletvekillerimiz de var- bunun yansımasını daha sonra göreceğiz. Bu manada da, hükümetimizce, nasıl Sayın Başbakan Yardımcımız Abdüllatif Şener Beyin başkanlığında tavukçuluk sektörüyle bir toplantı olduysa, turizm sektörü temsilcileriyle de mutlak surette bir toplantı yapılacağına inanıyorum ve bu manada da, medyanın da çok daha fazla sorumlu şekilde davranarak, zaten imkânları az olan… Yani, biz, pirince gitmeye çalışıyoruz yeni projelerle, bulgurdan olmamak için gereğini yapacağını düşünüyorum.

Devlet Demiryollarımızın, yapacağı çalışmalarla, turizme destek için yapmış olduğu GAP turları, Doğu Karadeniz turları gibi yeni turlar ilave etmeleri ve…

BAŞKAN - Sayın Ilıcalı, toparlar mısınız lütfen.

MUSTAFA ILICALI (Devamla) - …bunları yaparken de hepimize görevler düşeceğine inanıyorum.

Söylenecek çok husus var; ama, ben, bu ana başlıkları, siz değerli iktidar ve muhalefet milletvekillerimle paylaşmak istedim. Sabrınızdan dolayı teşekkür ediyorum. İnşallah, bu sıkıntıları en kısa zamanda aşarak, göstereceğimiz güzel sorumluluk örneğiyle, yaptığımız projelerle, sizlerin, hepinizin beraber desteğiyle, bölgemizin kalkınması yönünde önemli adımlar atacağımıza inanıyorum; hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Hiç merak etme, biz gelip yaparız; Allah büyük!

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ilıcalı.

Gündemdışı ikinci söz, Antalya'nın güncel sorunları hakkında söz isteyen, Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'na aittir.

Buyurun Sayın Baloğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, Antalya Kepez Bölgesinde, orman alanlarının sınırlarının belirlenmesi gerekçe gösterilerek taşınmaz mallarda tapuların iptalinin gündeme gelmesiyle yaşanan sıkıntılara ilişkin gündemdışı konuşması

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Antalya'da yaşanmakta olan bir toplumsal felaketi kamuoyunun dikkatine sunmak için huzurunuza çıkmış bulunuyorum.

Antalya'nın Kepez bölgesindeki tapulu taşınmazlarda yaşayan binlerce insan, bugünlerde, kapıları her çalındığında yürekleri çarparak kapıya koşuyorlar; ellerine bir tebligat tutuşturuluyor, içinden tapularının iptalini talep eden bir dava dilekçesi çıkıyor. Yıllardır içinde oturdukları, hatta, bedelini ödeyerek satın aldıkları taşınmazların tapularının iptali karşısında, bu insanlar büyük bir acı yaşıyorlar. Olayın toplumsal boyutları, sadece bir tapu iptali kavramıyla da sınırlı değildir.

Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu konuyu daha önce Meclis gündemine taşıdık. 26 Ekim 2005 tarihinde bir soru önergesi verdik, Sayın Maliye Bakanına "babalar gibi satmayı görev olarak kabullenen bir Maliye Bakanı olarak, ekonomik güce sahip olanlara vermeyi, güçsüzlerden ise almayı mı benimsiyorsunuz" diye sorduk, kendisinden hâlâ ses çıkmıyor; ama, biz, bu konuyu araştırdık ve gördük ki, 6 000'e yakın tapunun iptaline ilişkin davalar, Antalya Adliyesinde, çeşitli mahkemelerde görülmektedir. Şimdi, onbinlerce Antalyalı endişe içinde, onbinlerce Kepezli endişe içinde bu davaların sonuçlarını beklerken, Meclisin, hükümetin ve muhalefetin bir çözüm araması gerektiğini düşünüyorum.

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Bakan yok, bakan!.. Nerede bakan?!

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Devamla) - Olayın hukuksal boyutlarını tartışmak, bu sınırlı süre içinde mümkün olmayacak; ama, ben, sadece, belirli noktalara değineceğim. Birincisi, 1963-1966 yılları arasında, genel arazi kadastrosu sırasında, şahıslar tapu almışlardır. Bu işlemi yok hükmünde sayarak bu davalar açılmaktadır; gerekçe olarak da, daha sonra yapılan tapulama tespitleri öne sürülmektedir. Bunda halkın suçu nedir? Halk, devletin başka bir birimi tarafından haklı olarak verilen tapuların devletin başka bir birimi tarafından iptal edilme talebi karşısında ne yapabilir? Kepez halkı da bunu yapıyor; günlerdir sokaklarda Kepez halkı, meydanlarda… Toplantılar yapılıyor ve AKP İktidarı lanetleniyor. Buna karşı, hiçbir tepki gelmiyor, olumlu bir tepki; bakanlar, sadece lafla yetinen, hiçbir içerik taşımayan yanıtlar veriyorlar.

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Aynen…

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Devamla) - Arkadaşlar, şu anda 30 000 kişi, yarın 100 000 kişi… Antalya'nın bütün bölgelerinde, 89 orman sınırlaması gerekçe gösterilerek tapular iptal edilmek isteniyor. Eğer, bir iktidar varsa, bunun için olmalıdır, halk için olmalıdır. Maliye Bakanının bunu anlayamamasını anlıyorum; çünkü, Maliye Bakanı, kendi özel işlerine ayırdığı zamanı devlet işlerine ayıramıyor; ama, -sizi tenzih ederim, AKP Grubunu tenzih ederim, Meclisi tenzih ederim- bu konuya el atmanın bir görev olduğunu hepimizin anlaması gerekiyor.

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun bir kararı var, 22 Mart 1996 tarihli, 96/1 sayılı karar ve Anayasanın 36 ncı maddesi var. Bunları bir yan yana koyup incelemeyecek midir Sayın Maliye Bakanı, Adalet Bakanı incelemeyecek midir?

Şimdi, Antalya'ya geliyor Sayın Orman Bakanı… Konuyla hiç ilgisi yok. Dolaylı bir ilgisi var; ama, bu aşamada yok; çünkü, halk tapusunu almış. Burada tartışılması gereken şu arkadaşlar: Burada, siz, halka tapu vermeyi vaat ettiniz. Kepez halkının bir bölümünün tapusu yok, onlara tapu vereceğinizi söylediniz. Vazgeçtik tapu vermenizden -bunu yapmadınız, sözünüzü tutmadınız; ama- mevcut tapuları iptal etmek için, bir talimatla yüzlerce, binlerce dava açılıyor Kepez'de ve bu sessizlik… Neden bu sessizlik?! Halkın oradaki feryatları Meclise ulaşmıyor mu, hükümetin kulağına ulaşmıyor mu, ilgili bakanlara ulaşmıyor mu?! Hükümet nerede?! (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu sorunu başlatan Sayın Maliye Bakanıdır. Bir muhakemat müdürlüğü ve tek başına avukatlar, böyle binlerce davayı bütün bir bölgeyi kapsayacak şekilde açmazlar. Bunun arkasında, Maliye Bakanının talimatı vardır. Şimdi, ben açıkça soruyorum: Maliye Bakanı bu davaları durduracak mıdır? Maliye Bakanı, talimat vererek başlattığı bu sürece son verecek midir? Tapular iptal edilirse, hazine adına tescil edilecek bu parseller ne olacaktır? 4706 sayılı Yasayı uygulayarak, bunları toplukonut için belediyelere mi vereceksiniz bedelsiz olarak, yoksa halka mı tahsis edeceksiniz? Halka tahsis edecekseniz, 4706 sayılı Yasa açık; parayla satılır deniyor, değeriyle satılır deniyor. Kepez halkı bu arazileri üç kez satın aldı. Kendi arazilerinin üstüne, hazineden belediyelere intikal eden arazileri parasıyla aldı. Şimdi, tapularını iptal edip, halka bir kere daha mı satacaksınız aynı arazileri?

Sayın milletvekilleri, burada öne sürülen gerekçelerin hiçbiri geçerli değil. Tapuların iptali için söylenenlerin hiçbirinin hukukî değeri olmadığına inanıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Baloğlu, lütfen, toparlar mısınız.

Buyurun.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Devamla) - Sayın milletvekilleri, İktidar Partisi, genel seçimlerde, yerel seçimlerde, bütün Türkiye'de ve özellikle Antalya'da -Antalya'ya çok önem verdiğinizi biliyorum- sokak sokak gezip tapudan bahsetti, tapu dağıtacağını söyledi. Şimdi, o tapular verilmediği gibi, tapularını da iptal ediyorsunuz. Kepez halkı dişinden tırnağından artırarak, kuruş kuruş üst üste koyarak biriktirdiği paralarla -bir bölüm halk hâlâ taksidini ödemekte- bu tapuları aldı. Bunlar oyuncak değil! Bu tapular cumhuriyetin tapuları. Bu tapuları iptal ettiriyorsunuz. Tek bir nedene bağlı olarak değil, tek bir kişiyle ilgili olarak değil, kitlesel olarak Antalya'da halkın tapularını deliyorsunuz siz. Bunun hesabını kim verecek?! Bunun hesabını, Kepez'e gelerek veremeyeceğinizi biliyorum. Bunun hesabını Kepez'e gelip konuşarak veremezsiniz, hiç olmazsa burada verin; burada bir verin de, Kepez halkı tapularının elinden niye alındığını bir görsün.

Bu konunun sınırlı kalmayacağını biliyorum; zaten, şu anda Antalya sınırlarını aşıyor. Bakın, gazeteler manşetler atıyor: Tapu protestosu… Tapu isyanı… Tapu yangını… Bu yangın iktidarınızı da saracaktır.

Değerli milletvekilleri, AKP ne yapıyor bölgede; AKP, bölgede şunu yapıyor: Sorunu çözmeye kalkmıyor, sorunu çözmek için mücadele eden insanlara, muhtarlara, halkın önderlerine, muhalefet partisi mensuplarına baskı yapıyor "bu işin üstüne gitmeyin" diyor. Çeşitli baskılar yapıyor; o baskılarla halkı susturmaya çalışıyor.

Kepez halkı çok gördü, geçmişte de başka iktidarlar gördü, Antalya halkı da gördü; Kepez'deki halkın susmadığını göreceksiniz, Antalya'daki halkın da susmadığını göreceksiniz, yakında bütün Türkiye'deki halkın da susmadığını göreceksiniz. Bu haksızlıkların karşısında halk, gerekeni yapacaktır.

Peki, niye yapıyorsunuz bunu; 4706 sayılı Yasaya göre birilerine tahsis etmek için mi, yoksa halka bir daha satmak için mi?! Bunu bilmiyorum; ama, şunu biliyorum: AKP, artık gidici olduğunu anlamıştır. O yüzden, o gidici olmanın verdiği telaşla bunları yapıyorsunuz.

SERACETTİN KARAYAĞIZ (Muş) - Biz değil, siz gidicisiniz.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Devamla) - Biz geliciyiz, siz gidicisiniz ama.

Bakın, aynı şeyi Antalya-Kızılarık'ta yaptınız, Masadağı'nda yaptınız. Antalya-Masadağı'nda 20 000 konut bitti. Siz konut yapıp dağıtmaktan bahsediyorsunuz; siz, Antalya'da, yapılmış konutlara iskân raporu verilmesini önlüyorsunuz. Bakın, Masadağı aynı bölgededir, Kepez'dedir. Defterdarlığın bir yazısı nedeniyle, tapulu arazisine inşaat yapan kooperatiflere genel iskân vermiyorsunuz. Gene Kızılarık'ta, çilekeş, çalışkan, yoksul insanların yaşadığı Kızılarık'ta üç yıldan beri söz veriyorsunuz, tapularını vermiyorsunuz; tapuları vermiyorsunuz, var olan tapuları da iptal etmeye çalışıyorsunuz.

Sayın milletvekilleri, bunun ötesinde, söylenecek çok söz var. Sayın Başkan izin verirse, üç beş cümleyle özetliyorum.

2006 yılında muhtemel bir seçim olduğu görülüyor. Bu seçimin telaşının da AKP'yi sarstığı anlaşılıyor. Bunu önleyebilirsiniz, çaba gösterirsiniz; ama, önünde sonunda sandık önünüze gelecektir, hepimizin önüne gelecektir.

SERACETTİN KARAYAĞIZ (Muş) - Biz barajı aşarız.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Devamla) - Başta Kepez'de ve Antalya halkı olmak üzere tüm Türkiye, bu yetersiz, hazırlıksız, hiçbir proje üretmeyen, ama durmadan sorun üreten iktidarın sonunu getirecektir; geçmişteki sağ iktidarların sonunu nasıl getirdiyse, sizin de sonunuzu getirecektir. Bunda üzülecek bir şey de yok; çünkü, geldiğiniz gibi gitmeniz ülke yararınadır. Seçimle geldiniz, seçimle gideceksiniz; ama, kaçmayın, bunu tam dozunda yapın.

Sevgili arkadaşım, oradan, barajla ilgili bir söz etti. O söz çok tartışılması gereken bir sözdür. Bizi, Cumhuriyet Halk Partisini birileriyle karıştırıyor. Cumhuriyet Halk Partisinin bu tür sorunları olmadığını herkes biliyor; ama, parayla yaptırılmış birtakım anketlerin arkasına saklanarak siyaset yapanlar, sandık başında nasıl hüsrana uğradıklarını da görecekler. Siz de geçmişte sözünü tutmayan tüm iktidarlar gibi sandıkta son bulacaksınız; o, halkı güldüren sahte anketler de sizinle birlikte tarihe gömülecek.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Baloğlu.

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Sayın Başkan, bakanlar nerede? Allahaşkına bakanlar nerede? Kime konuşuyoruz?!

BAŞKAN - Sayın Tiryaki, lütfen…

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Nerede; bakanlar nerede?! Spor Bakanı nerede?! Spora gitti herhalde, spora. Federasyona gitti herhalde.

BAŞKAN - Sayın Tiryaki, Tüzüğü uygulamak zorunda bırakmayın beni.

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Allah allah!..

Gelsinler, dinlesinler.

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Tiryaki.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Sayın Başkan, milletvekili arkadaşımız Feridun Baloğlu'nun konuşmasına hangi bakan cevap verecek?

BAŞKAN - Sayın Ercenk, susar mısınız lütfen.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Nasıl susayım efendim?! Bu, tapu!.. Yandı millet orada. Kim cevap verecekse versin. Bakan yok ortada.

BAŞKAN - Gündemdışı üçüncü söz, enerji politikaları ve yenilenebilir enerjiyle ilgili söz isteyen Kütahya Milletvekili Soner Aksoy'a aittir.

Buyurun Sayın Aksoy.

3.- Kütahya Milletvekili Soner Aksoy’un, enerji politikaları ile yenilenebilir enerji kaynakları konusunda Mecliste yapılan çalışmaların sonuçlarına ilişkin gündemdışı konuşması

SONER AKSOY (Kütahya) - Sayın Başkanım, kıymetli milletvekili arkadaşlarım; bugün, gündemdışı olarak, enerji politikaları ve yenilenebilir enerji konusunda, Yüce Meclisimizin, iktidar ve muhalefetle beraber yapmış olduğumuz başarılı çalışmaların sonuçları hakkında kısa bir değerlendirme yapmak istiyorum, bunun için söz aldım; sözlerime başlarken hepinize saygılar, sevgiler sunarım.

Muhterem arkadaşlarım, biliyorsunuz, sosyoekonomik kalkınmayı sürdürebilmek için enerji temel şart. Enerjiyi de, ülkeler, bildiğiniz gibi, ucuz, sürekli, güvenilir ve kaliteli olarak almak zorundadırlar, bunun için de çok ciddî enerji politikalarına ihtiyaç vardır.

Bu temel politikaların içerisinde asıl soru şu üç temel üzerine dayanır: Bunun bir tanesi, arz güvenliğinin güçlendirilmesidir; yani, enerjide, ülkeler, arz güvenliğini güçlendirmediği takdirde sorunlar yaşayabilir. Bir diğeri, rekabetin artırılmasıdır, bir diğeri de çevrenin korunmasıdır.

Bu istikamette alınan bu üç temel ilke, bütün dünyanın bugün kabul ettiği temel ilkedir. Bu doğrultuda, özellikle bu üç maddenin üzerinde küçük bir değerlendirme yapalım.

Arz güvenliğiyle ilgili olarak yapılması gereken politikaların başında, yenilenebilir enerji arzının artırılması, arz güvenliğinin birinci ilkesidir. Bizim Meclisimiz de, yenilenebilir enerjideki arz artırımıyla alakalı çok ciddî bir yasa çıkarmıştır ve bunu, iktidar ve muhalefet beraber çıkarmıştır. Bu bakımdan, Büyük Millet Meclisinin Türkiye'nin enerji politikasına yapmış olduğu katkı, tarihî bir katkıdır; çünkü, böyle bir yasa cumhuriyet tarihinde ilk defa çıkarılmıştır ve arz güvenliğiyle alakalı alternatif bir enerji kaynağını bizim enerji kaynaklarımızın arasına sokmuştur.

Yenilenebilir enerji konusunda Meclisimizin yapmış olduğu yasa Mayıs 2005'te çıkmış; 2005 yılından bugüne kadar, yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretilmesiyle alakalı, Devlet Su İşlerine, Enerji Bakanlığına ve EPDK'ya yüzlerce müracaat yapılmıştır. Bu müracaatlar, doğrusu hepimizin takdir edeceği kıymetli işadamlarımızın yapmış olduğu müracaatlardır; bu toplumun içerisinden çıkan yerli sanayici, yerli işadamlarıdır. Bu insanlarımız, domates patlıcan üretmek için değil, elektrik üretmek üzere müracaatını yapmışlardır. Bu bakımdan, temel bir soruna dayalı bir piyasaya girmek isteyen işadamlarımız, sizin hazırlamış olduğunuz, Yüce Meclisin hazırlamış olduğu temel bir hukukî platforma dayanarak hareket etmişlerdir ve bunların toplam olarak miktarının 11 000 megavat civarında olduğu ifade edilmektedir. Bunların içerisinde küçük su kaynaklarına 500'den fazla müracaat olmuş, Artivin'den Edirne'ye kadar, Sinop'tan Kaş'a kadar bütün küçük su kaynaklarımıza Türk müteşebbisleri müracaat etmiş "ben akan bu küçük sudan elektrik üreteceğim ve enterkonnekte sisteme vereceğim, bu milletin temel ihtiyacını karşılayacağım" diye teşebbüs etmiş; genç elektrik mühendislerinden işadamlarına kadar pek çok kişi, bu sahada çok önemli girişimlerde bulunmuştur. Bunların içerisinden 1 300 megavatı rüzgâr enerjisiyle alakalıdır ve bu miktar da lisans olarak verilmiştir şu anda. Bunlar, üretim yapmaya hazır vaziyettedirler. Takriben 1 000 megavat kadar da, lisansı verilmiş olan küçük su kaynakları vardır; ama, bunun dışında, yine, 10 000 megavata yakın miktar da, muamele, bürokrasi işlemlerinin bitmesini beklemektedir. Toplam olarak, 10-11 bin megavatlık bir potansiyel…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Aksoy, buyurun.

SONER AKSOY (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlarım, eğer Türkiye'nin kurulu gücünün 40 000 megavat olduğunu düşünecek olursak, bu miktarın dörtte 1'i istikametinde bir rakamı, bizzat Türk müteşebbisleri hareket etmek üzere müracaat etmişler, sizin çıkarmış olduğunuz yasa sayesinde.

Diğer bir konu, arz güvenliğiyle alakalı, nükleer santralların yapılması seçeneğinin göz önünde bulundurulması, nükleer teknolojinin ülkemize gelmesi hususunun politikamız içerisine dahil edilmesidir.

Bir diğer, arz güvenliğiyle ilgili önemli husus, enerji verimliliğinin temin edilmesidir. Yani, bununla alakalı altyapıların yapılması, ayrıca, enerji verimliliğiyle ilgili bir yasanın çıkarılması ki, bu, şu anda hazırlık safhasındadır, komisyonumuza gelecektir; böylece, bir malın üretimiyle alakalı veya katma değeriyle alakalı sarf edilen enerji miktarının, Batı ülkelerindeki enerji miktarına inmesini sağlamak, enerji verimliliği için son derece calibi dikkat bir olaydır.

Diğer bir husus da, arz güvenliğiyle alakalı, bu, enerji sahasında ar-ge'ye önem verilmesidir.

Bütün bunları kavrayan bir temel husus da, enerji noktasında piyasaya özel sektörün girmesini sağlayan bir zihniyetin enerji politikalarında hâkim kılınmasıdır. Bu da, son derece stratejik, önemli bir olaydır. Bununla alakalı örneklerimiz, işte, YEK Kanununda görüldüğü gibi, derhal, YEK Kanunu çıkınca bütün işadamları bu sahada çok ciddî yatırımlara girmiştir; özel sektör derhal harekete geçmiş, âdeta şahlanmıştır. Şimdi, Petrol Yasası, inşallah, komisyonumuzdan çıktı, Büyük Millet Meclisinin gündeminde, o çıktığı zaman da, petrol aramalarında, göreceksiniz, bir şahlanma olacak. Yine, bunu Meclisimiz yapmış olacak.

Biz, ayrıca, bildiğiniz gibi, Petrol Piyasası Yasasını çıkardık; bunu da yine Meclisimiz çıkardı. Bu da Türkiye'de konuşulan, en büyük derdimiz olan akaryakıt kaçakçılığı, kalitesizlik, bakımsızlık ve çeşitli problemlerin hepsini ortadan kaldıracak, nizama sokacak ciddî bir Elektrik Piyasası Yasasını yine sizler, bizler çıkardık. Bu da Türk Milletine verilmiş en güzel, Büyük Millet Meclisinin en büyük hediyesidir. LPG Yasasını çıkardık, yine 2005 yılında, hep beraber. Burada da, arkadaşlar, Büyük Millet Meclisi çok büyük hizmet yapmış, pek çok hem bu noktada hilelerin, kaçakların ortadan kalkmasını hem de tehlikelerin ortadan kalkmasını sağlamıştır. Bununla alakalı da lisans müracaatları devam etmektedir. Petrolle alakalı lisans müracaatlarının tamamı verilmiş, 1 800'den fazla lisans verilmiştir. Bunların içerisinde petrol dağıtıcıları vardır, istasyonlar vardır, madenî yağ üreticileri vardır. Bütün bu noktalar, artık, lisanslı olarak yapılmaktadır. Beyaz bayrak, lisanssız, kimden aldığı, hangi malı sattığı belli olmayan ürünlerin, artık, Türkiye'de satılmayacağı, AB standartlarında bir enerjinin satılacağını veya petrolün satılacağını hepimiz, artık, biliyoruz.

Bu çerçeve içerisinde, enerji sektöründe özel sektör çok ciddî çalışmalar yapmıştır. Hatta, biz bir de Maden Yasası çıkarmıştık hatırlarsanız ve demiştik ki Maden Yasası…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Aksoy, lütfen…

SONER AKSOY (Devamla) - Sayın Başkanım, tamamlıyorum, son cümlemi söylüyorum, çok teşekkür ediyorum.

Kıymetli arkadaşlarım, Maden Yasasında da demiştik ki, Maden Yasası çıktığı zaman da, hakikaten -maden de bir enerjidir biliyorsunuz- büyük patlamalar olacak demiştik. 1994 ile 2004 yılı arasında maden aramayla alakalı müracaatların toplamı 5 528 adet; yani, buradaki, takriben on yıl içerisinde 5 000 adet müracaat yapılmış; ama, biz, bu yasayı çıkardıktan sonra, kanun gereği olarak, 7 Mart ile 20 Aralık 2005 yılı içerisindeki, sadece dokuz ay içerisinde, bu maden arama müracaatlarında yüzde 267'lik bir artış olmuştur.

ATİLA EMEK (Antalya) - Türkiye bitiyor, Türkiye bitiyor yalnız!..

OSMAN ÖZCAN (Antalya) - Dağlar bitti, dağlar bitti!..

ATİLA EMEK (Antalya) - Doğası, çevresi bitiyor Sayın Vekilim. Bütün tahribat…

SONER AKSOY (Devamla) - Efendim, madeni çıkarıyoruz. Maden çıkarmayla alakalı yasa çıkarmışız. On yılda 5 000 adet…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ATİLA EMEK (Antalya) - Maden çıkarmıyoruz; taş ocağı, kum ocağı; bitiyor ülke. Maden çıkarmıyorsunuz, doğayı tahrip ediyorsunuz.

SONER AKSOY (Devamla) - Efendim, daha bismillah… Daha henüz bunlar arama müracaatları. 14 000 müracaat yapılmış…

ATİLA EMEK (Antalya) - Ne araması?!.

BAŞKAN - Sayın Aksoy, Genel Kurula hitap eder misiniz lütfen.

ATİLA EMEK (Antalya) - Bitti... Türkiye bitiyor…

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Milletvekilim…

SONER AKSOY (Devamla) - Efendim, daha Maden Yasasının M'sine gelmemişken böyle derseniz, Türkiye'de madencilik gelişebilir mi?! Ama, bu yasayı siz çıkardınız, hep beraber olumlu rey verdiniz. Şimdi, lütfen, bu şekilde söylemeyelim.

ATİLA EMEK (Antalya) - Evet, yaşanılan gerçek var. Türkiye'nin acı gerçeği, acı!..

SONER AKSOY (Devamla) - Bu, bizim eserimizdir; bununla övünmemiz gerekir.

Ben, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ATİLA EMEK (Antalya) - Kötü bir uygulama var Sayın Vekilim; Türkiye bitiyor.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aksoy.

Sayın milletvekilleri, şimdi gündeme geçiyoruz.

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz.

Sayın milletvekilleri, Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Faruz Nafız Özak, gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 4, 227, 246, 254, 266, 276 ve 283 üncü sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdir. Sayın Bakanın bu istemini, sırası geldiğinde yerine getireceğim.

IV.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) Sözlü Sorular ve CevaplarI

1.- Artvin Milletvekili Yüksel Çorbacıoğlu'nun, Barzani ve Talabani'nin Türkiye'deki statüsüne ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/842)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

2.- Hatay Milletvekili İnal Batu'nun, Batılı bazı ülkelerin Türk vatandaşlarına vize işlemlerinde çıkardığı güçlüklere ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/865)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

3.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, palmyağı ithalatına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/892)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

4.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, Elazığ'ın Alacakaya İlçesinin ulaşım sorunlarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/901) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız Özak'ın cevabı

5.- İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz Ketenci'nin, İstanbul tüpgeçit projesi ve Boğaz köprülerine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1564) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız Özak'ın cevabı

6.- İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, İzmir çevre yolunun tamamlanması çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1589) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız Özak'ın cevabı

7.- Antalya Milletvekili Hüseyin Ekmekcioğlu'nun, Cevizli-Beyşehir yolu projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1600) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız Özak'ın cevabı

8.- Mersin Milletvekili Hüseyin Güler'in, bölünmüş yol projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1615) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız Özak'ın cevabı

9.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, Rize'de meydana gelen sel felaketine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1626) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız Özak'ın cevabı

10.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, Karabük-Yenice karayolundaki heyelan tehlikesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1633) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız Özak'ın cevabı

BAŞKAN - Şimdi, Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Faruk Nafız Özak, gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 4, 227, 246, 254, 266, 276 ve 283 üncü sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdi.

Şimdi, bu soruları sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Sayın Başkanlığına

Aşağıda sunulan sorularımın, Anayasanın 98 inci ve TBMM İçtüzüğünün 96 ncı vd. maddelerine göre Sayın Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                      25.12.2003

                          Feridun F. Baloğlu

                                           Antalya

Elazığ İline bağlı Alacakaya İlçesinde yaptığımız incelemeler sonucunda, ilçenin ulaşım sorunlarına ilişkin sorularım ektedir.

1 - Geçmişte Etibank'ın yaptığı yol dışında, yıllardır Alacakaya İlçemize hiçbir hizmetin ulaşmadığı görülmektedir. Söz konusu yol, birçok noktada iki aracın geçmesine uygun olmayan biçimde dardır. Ayrıca, yolun kasisli bir noktası da insan kaybına yol açmaktadır. Bu yolun yenilenmesi, bakımı ve gerekli yerlerde genişletilmesi için çalışmalar yapılacak mıdır?

2 - Kış şartları da göz önüne alınarak, Alacakaya'ya bir karayolları bakımevi kurulması düşünülüyor mu?

3 - Alacakaya'nın ulaşımını yeniden düzenleyecek bir projeniz bulunmakta mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 15.6.2004

                        Ahmet Güryüz Ketenci

                                           İstanbul

İstanbul halkına 100 yıl hizmet vereceği öngörüsüyle yapılması düşünülen Boğaz Tüp Geçit Projesinin 3 milyar dolara mal olacağı, 2010 yılında ise hizmete gireceği, projenin belli bir aşama kaydettiği resmî ağızlardan açıklanmış iken;

1- Üçüncü boğaz köprüsünün yapılmasını öngören genel bir nazım (imar) planı var mıdır? Bu nazım planına aykırı mıdır?

2 - Birinci boğaz köprüsünün yapılmış olması, Fatih Sultan Mehmet Köprüsünün yapılmasını tetiklediği bilindiği halde, üçüncü köprü yapımındaki gerekçeler nelerdir?

3 - Tüp geçit yapma projesi devam ederken, üçüncü köprü arayışlarına başlanılması bir çelişki değil midir? Birinin sağlayacağı yararı diğeri ortadan kaldırmıyor mu?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Faruk Özak tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

                                Vezir Akdemir

                                               İzmir

İzmir Aydın Otoyolu ve İzmir Çevre Yolu Projesinin, Bornova'dan başlayıp Bayraklı ve Karşıyaka'dan geçerek Çiğli'de, İzmir-Aliağa-Çanakkale devlet yoluna bağlanacak kuzey dalı İzmir açısından hayatî önem arz etmektedir.

1 - Tamamı 51 km uzunluğunda bulanan İzmir çevre yolunun 30 km'lik güney dalı bitirilerek hizmete başlamıştır. Ancak çok önemli olan 21,8 km uzunluğundaki stratejik öneme sahip kuzey dalında yeterli ödenek ayrılmaması nedeniyle çalışmalar durma noktasına gelmiştir. Bu yolun kuzey dalı kısmının bitirilmesi için ödenek ayrılıp, zaman geçirilmeden bitirilmesi için bir çalışmanız var mıdır?

2 - Yapım çalışmalarına 1988 yılında başlanan ve ödeneklerin yetersizliği ile bitirilemeyen ve daha ne kadar devem edeceği belli olmayan çevre yolu kuzey dalının; Çiğli kavşağı ve viyadüklerinde, Karşıyaka 1 ve 2 tünelleri ile Bornova viyadüklerinde eksik kalan işlerin bir an önce tamamlanması gerekmektedir. Çevre yolu kuzey dalının tamamlanması için ne kadar paraya ihtiyaç duyulacağı mukabilinde teknik bir çalışma yapılmış mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın F. Nafız Özak tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim.

                                          Hüseyin Ekmekcioğlu

                                           Antalya

Antalya İli Akseki İlçesi, Cevizli-Beyşehir karayolu çalışması Konya ve Antalya gibi iki önemli ilimizi birbirine bağlayan önemli bir güzergâhtır. Bu güzergâhta 12 belde, 13 köy bulunmaktadır.

Soru: Antalya İli sınırlarında, Cevizli-Beyşehir yolu (Şakiroğlu mevkiine kadar) etüt çalışması tamamlanmıştır. 2006 yılı programına almayı düşünüyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Faruk Nafız Özak tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 08.11.2005

                                Hüseyin Güler

                                            Mersin

1. Bölünmüş yol projesi dahilinde kaç kilometre bölünmüş yol yapılması planlanmıştır ve bu yolların kullanım ömrü ne kadardır?

2. Planlanan yol inşaatlarının kilometresi bitmiş ve kullanılır durumda mıdır?

3. Halihazırda bitmiş kullanılmakta olan bölünmüş yol projesi kapsamındaki yolların kaç kilometresinin rehabilite edilmesi gerektiği konusunda bilginiz var mıdır?

4. Bu konuyla ilgili bir araştırma çalışmanız olacak mıdır ve kullanım ömrü dolmadığı halde rehabilite edilmesi gereken bölünmüş yollarla ilgili ne gibi bir çalışmanız olacaktır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Sayın Başkanlığına

Aşağıda sunulan sorularımın, Anayasanın 98 inci ve TBMM İçtüzüğünün 96 ncı vd. maddelerine göre Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Özak tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                      02.12.2005

                          Feridun F. Baloğlu

                                           Antalya

TBMM Başkanlığına sunulan 29.08.2005 tarihli soru önergemizin düzeltilmesi aşamasındaki bir hata nedeniyle, soru önergemizi yineliyoruz.

Rize Çamlıhemşin İlçesinde meydana gelen sel felaketinde uğranılan can ve mal kaybı bölgede her yıl yaşanılan benzer acılar gibi kamuoyuna yansımıştır.

Bu bağlamda:

1) Sel ve heyelan tehlikesi altında yaşamlarını sürdüren inanlarımızın sorunlarına ne zaman kalıcı çözümler bulunacaktır? Her felaketten sonra vaatler yapılarak zararlar kısmen karşılanarak gelecek yılın yağışlarına kadar çaresiz beklenecek midir?

2) Bölgenin şartlarını ve iklim özelliklerini iyi bilen uzmanların katkısıyla Rize İlimizdeki vatandaşlarımızın can ve mal kaybını önleyecek acil bir plan oluşturulması için hazırlığınız var mıdır?

3) Rize'deki son felakette uğranılan can ve mal kaybının dökümü nedir? Geçen sürede yapılan yardımların miktarı ve dağıtımı nedir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Sayın Başkanlığına

Aşağıda sunulan sorularımın, Anayasanın 98 inci ve TBMM İçtüzüğünün 96 ncı vd. maddelerine göre Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Nafız Özak tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                        8.12.2005

                          Feridun F. Baloğlu

                                           Antalya

Karabük İlimizin Yenice İlçesi ile il merkezi arasındaki karayolunun bir bölümünde yağışlı havalarda yola taşların düştüğü ve tehlike yarattığı bildirilmektedir.

Bu kapsamda;

1- Bakanlığınızın söz konusu yoldaki bu tehlikeyi önleyici ne tür önlemler almayı planlamaktadır?

a) Yolun taş düşmesi muhtemel bölgesinde tel örgüyle önlem alınabilir mi?

b) Uyarıcı levhalar çoğaltılarak, tehlike konusunda sürücüler daha dikkatli olmaya çağrılabilir mi?

2- Söz konusu yolun kimi bölgelerinde korkuluk bulunmadığı ifade edilmektedir. Bakanlığınız karayolunda iyileştirme çalışmalarını uygularken bu eksikliği de giderecek midir?

BAŞKAN - Soruları cevaplandırmak üzere, buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul gündeminin "Sözlü Sorular" kısmında yer alan ve tarafımdan cevaplandırılması talebiyle yöneltilen sözlü soruları cevaplamak üzere huzurlarınızda bulunmaktayım. Bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Feridun Fikret Baloğlu'nun Elazığ İliyle ilgili sorusunu cevaplıyorum: Elazığ-Bingöl Palu ayrım Alacakaya il yolunun 18 kilometrelik kesiminde 950 milyar TL'lik -bu eski fiyatlarla tabiî- alt temel ve temel malzemesi temini ve yola serilmesi işiyle 140 milyar TL sanat yapıları yapımı işi ihale edilmiş olup, 2005 yılı içerisinde tamamlanmıştır. Sathi kaplama çalışmaları 2006 yılı mevsiminde yapılacaktır. Bu çalışmalarla birlikte Alacakaya yolunun ulaşım yönünden hiçbir sıkıntısı kalmayacaktır.

İkinci soru… Alacakaya İlçesinin yolunun rutin bakım ve onarım çalışmaları Karayollarının şu anda mevcut Havik Bakımevi imkânlarıyla sürdürüldüğünden şimdilik yeni bir bakımevine ihtiyaç duyulmamaktadır.

Sayın Ahmet Güryüz Ketenci'nin sorularını cevaplandırıyorum. Tabiî, burada, özellikle bu tüpgeçitle ilgili bir soru var; Ulaştırma Bakanlığımızı ilgilendiriyor; ama, ben, onu da cevaplandırmak istiyorum.

Bir kere, projenin imar planında yer alması için güzergâhın kesinleştirilmesi gerekmektedir. Şu anda, üçüncü Boğaz köprüsünün güzergâhı kesin olarak belirlenmemiş olup, imar planlarına da henüz işlenmemiştir.

İkinci soru… Toplam 210 000 araç/gün kapasiteli Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet Köprüleri, toplam 400 000 araç/günü aşan trafik sayısıyla, kapasitelerinin çok üzerinde trafiğe hizmet vermekte olup, tıkanma noktasına ulaşmıştır. Bunun yanında, halen 2 000 000 civarında olan araç sayısının 2015 yılında 5-6 milyona çıkacağı ve buna bağlı olarak Boğaz'dan geçmesi gereken araç sayısının 550-600 bin civarına ulaşacağı tahminleri, üçüncü köprünün yapımını zorunlu hale getirmiştir.

Üçüncü soru; kullanıcı profilleri dikkate alındığında, tüpgeçit projesi ile üçüncü Boğaz köprüsü projelerinin birbirinin alternatifi olmadığı, birbirini bütünleyici projeler olduğu görülmektedir. Bu bakımdan, birinin sağlayacağı yararı diğerinin ortadan kaldırması söz konusu değildir.

İzmir Milletvekilimiz Sayın Vezir Akdemir Beyin sorusunu cevaplandırmak istiyorum.

Tamamı 51 kilometre uzunluğunda olan İzmir çevre yolunun 31 kilometrelik kısmı tamamlanarak trafiğe açılmıştır. Çevre yolunun 20 kilometrelik kesiminde halen çalışmalara devam edilmekte olup, bu kesimde 2 tane tünel (2 x 2 188 metre uzunluğunda), 2 adet viyadük (2 x 3 618 metre uzunluğunda), 5 adet köprü, 1 adet altgeçit, 12 adet kavşak bulunmaktadır. İzmir çevre yolu kapsamında, bugüne kadar, 26 000 000 metreküp kazı ve dolgu işi, 684 000 metreküp her türlü beton imalat, 1,45 milyon metreküp alt temel, 1,1 milyon ton asfalt beton imalatı, köprü ve viyadüklerde kullanılmak üzere 3 102 adet ön gerilmeli kiriş ve drenaj imalatında kullanılmak üzere 220 000 metre muhtelif çapta drenaj büzü imalatı gerçekleştirilmiştir. 2005 yılı için söz konusu işe ayrılan ödenek 23 000 000 ABD Doları olup, bu ödeneğin tamamı kullanılmıştır.

İzmir çevre yolu-Aydın otoyolunun kalan kuzey çevre yolunun -ki, 20 kilometre bu- tamamının bitirilebilmesi için, toplam -baz artı fiyat farkı- 250 000 000 ABD Doları ödeneğe ihtiyaç bulunmaktadır, KDV hariç.

Yapım çalışmalarına, inşaatı biten Karşıyaka tünellerinde elektrik, elektromekanik, havalandırma, veri iletişimi ve kontrol sistemlerinde, 2006 yılında trafiğe açılması planlanan Sanayi Kavşağı-Karşıyaka Kavşağı arasında drenaj, üst yapı, köprü, viyadük ve kavşak imalatı işlerinde hızla devam edilmektedir. Yapım çalışmaları dışkrediyle finanse edilmekte olup, 2006 yılı için, yapım müteahhidinin temin ettiği krediden 86 000 000 ABD Doları bakiye kalmıştır. Söz konusu yolun 2006 yılı ödeneği 112 000 000 YTL'dir; ancak, İzmir çevre yolu kuzey dalının Sanayi Kavşağı-Karşıyaka Kavşağı-Girne Kavşağı arası 11,5 kilometrelik kesimin 2006 yılında trafiğe açılabilmesi için 190 000 000 YTL ödeneğe ihtiyaç bulunduğundan, 2006 yılı ödeneğine ilave olarak 78 000 000 YTL eködeneğe ihtiyaç bulunmaktadır. Dolayısıyla, 2006 yılı ödeneğine ilave olarak 78 000 000 YTL eködenek ayrılması halinde, 2006 yılı sonunda, İzmir çevre yolu kuzey dalının Sanayi Kavşağı- Karşıyaka Kavşağı arası 11,5 kilometrelik kesimi trafiğe açılabilecektir. 2007 yılı için ise, 145 000 000 ABD Doları dışkredi temin edilmesi halinde, yolun geri kalan Karşıyaka Kavşağı-Sasalı Kavşağı arası tamamlanarak İzmir çevre yolu kuzey dalının tamamı bitirilerek trafiğe açılabilecektir.

Sayın Hüseyin Ekmekcioğlu'nun sorusunu cevaplandırıyorum: Belirtilen güzergâhın Beyşehir -Yenişarbademli ayrım- Huğlu arası devlet yolu, Huğlu ayrım,13 üncü Bölge Hududu- Şakiroğlu mevkii arası il yolu olmak üzere, toplam 36 kilometre olup, yatırım programında il yolları yapımı kısmında 1964 E04 2100 DPT no'su ile Beyşehir-Yenişarbademli ayrımı, 13 üncü Bölge Hudut (Cevizli) adı altında yer almaktadır. Şakiroğlu mevkii Cevizli-Akseki ayrımı arası ise, Karayolları 13 üncü Bölge Müdürlüğümüz hudutlarında yer almaktadır. Karayolları 3 üncü Bölge Müdürlüğümüzce bu kesimde Yenişarbademli ayrımından (km: 15+600-31+000) itibaren 15,4 kilometrelik kesimin ihalesi Genel Müdürlüğümüzce yapılmış olup, yapım çalışmaları sürdürülmektedir.

Mersin Milletvekilimiz Sayın Dr. Hüseyin Güler Beyin sorularını cevaplandırmak istiyorum.

5003 sayılı Yasa çerçevesinde 2003 yılından itibaren yapımına başlanılan bölünmüş yollardaki hedefimiz 15 000 kilometredir. Yapılan yolların ömrü, yolun güzergâhı, arazi durumu, trafik yoğunluğu ve iklim şartlarına göre değişmektedir. Acil eylem planı kapsamında bugüne kadar 5 114 kilometre yol sathî kaplamalı olarak bitirilmiş olup, tamamı trafiğe açık ve kullanılır durumdadır.

Tamamlanmış olan bölünmüş yollarımızda kısmî bozulmalar zaman zaman meydana gelmekte olup, bunların bakım ve onarım çalışmaları rutin olarak sürdürülmektedir. Genel Müdürlüğümüze bağlı bölge müdürlüklerince bozulmaların meydana geldiği kesimler tespit edilerek, trafik güvenliği sağlamak için her türlü önlemler alınmaktadır.

Acil eylem planı kapsamında yapılacak bölünmüş yollarla ilgili ana arterler belirlenmiş olup, trafik yoğunluğu, can ve mal güvenliği esas olmak kaydıyla öncelikler belirlenmekte, bu çerçevede bölünmüş yol hedeflerinin gerçekleştirilmesine çalışılmaktadır. Hedeflenen program bugüne kadar gerçekleştirilmiştir. Ayrıca, Aralık 2005 tarihine kadar devlet ve il yollarında toplam 6 750 kilometre bölünmüş yolda çalışma yapılmış, 5 114'ü asfalt seviyesinde bitirilmiştir. 805 kilometresi üst yapı, 830 kilometresi ise toprak tesviye seviyesindedir.

Sayın Fikret Baloğlu Beyin Rize İliyle ilgili sorularını cevaplandırmak istiyorum.

Bakanlığımızca, Rize İlinde yer kayması, su baskını, çığ düşmesi, kaya düşmesi ve yangın afetleri nedeniyle, 1960 yılından 2004 yılı sonuna kadar, 112 yerleşim yerinde 1 169 konut ve işyeri yaptırılmış, Rize merkezde TOKİ tarafından 372, muhtelif yerleşim yerlerinde de afet önleyici tedbir olarak 34 konut, ihale yöntemiyle tamamlanmış ve afetzedelere teslim edilmiştir.

2005 yılı yatırım programında, muhtelif tarihlerde meydana gelen su baskını, yer kayması, çığ, kaya düşmesi ve yangın afetleri nedeniyle, Rize İlinde, 7 269 sayılı Afet Kanununa göre hak sahibi olan aileler için Toplu Konut İdaresi Başkanlığınca yapılacak konut sayısı, 1 011 olarak belirlenmiştir. Bunların dışında yapılacak 639 konutun kamulaştırma işlemleri tamamlandıktan sonra inşaatlara başlanacaktır. Ayrıca, evini yapana yardım yöntemiyle bir yerde bir konut bir afet önleyici projesi ve bir altyapı projesi 232 200 YTL yılı ödeneğiyle yatırım programında yer almaktadır.

2005 yılı etüt proje programında ise, yer kayması ve yangın afetleri nedeniyle, 7 konut yer almaktadır. Bu işlerden etüt proje çalışmaları tamamlananlar, bütçe imkânlarına göre yatırım programına alınabileceklerdir.

Rize İlinin muhtelif belediyelere ait altyapılarının hasar görmesi nedeniyle, 4 220 756 YTL ödenek talep edilmiştir. Altyapıları hasar gören belediyelere yardım yapılması için Maliye Bakanlığından 123 000 000 YTL ödenek istenmiş olup, ödenek aktarılmasına müteakip talep edilen ödenekler gönderilmiştir. Ayrıca, 3.10.2005 tarihinde meydana gelen sel ve heyelan afetinden etkilenen yerleşim yerlerinde olan hasarların kesinleşmesini müteakip altyapı hasarları için talep edilen eködenek doğrultusunda Ardeşen Belediyesi 50 000, Çaykent 40 000, Derepazarı 40 000, Gündoğdu 60 000, Güneysu 60 000, Hemşin 50 000, İyidere 175 000, Kalkandere 100 000 olmak üzere 575 000 YTL ödenek gönderilmiştir. Muhtelif belediyelerden toplam 6 adet prefabrike konut talep edilmiş ve bu talepler karşılanmıştır.

Rize İli, topoğrafik, jeolojik yapısı ve iklim koşulları da göz önüne alındığında, afet olaylarının yoğun olarak gözlendiği illerimiz arasında yer almaktadır. Rize İli, ilçe, köy ve belediyelerinde meydana gelen afet olayları, Valiliğince, Bayındırlık ve İl Müdürlüğü 8.12.98 gün ve 16173 sayılı genelge çerçevesinde düzenlenen jeolojik etüt raporları doğrultusunda, Bakanlığımız teknik elemanlarınca da bir kez mahallinde incelenmektedir. 7269 sayılı Kanun kapsamında yapılan inceleme sonucu düzenlenen jeolojik etüt raporlarında afet olayları değerlendirilerek, söz konusu yasanın 1 inci maddesi kapsamında, genel hayatı etkileyici afet olaylarından zarar gören konutların afet riski taşımayan sakıncasız bir alana nakli gerçekleştirilmektedir. Aynı yasanın 2 nci maddesine göre de, afete maruz bölge sınırları belirlenerek, Bakanlar Kurulunca afete maruz bölge kararı, yapı ve ikamete yasaklanmış afet bölgesi alınmaktadır. Aktif heyelana maruz kalmayan, ancak bölgenin topografik, jeolojik ve iklim yapısı nedeniyle heyelan potansiyeli taşıyan yerleşim yerleri ise, kontrol etütleri çerçevesinde, belirli aralıklarda valiliğince veya Bakanlığımızın teknik elemanlarınca incelenmektedir. Ayrıca, düzenlenen jeolojik etüt raporlarında, heyelanların önlenmesine yönelik önerilen istinat duvarı vesaire heyelanı önleme yöntemleriyle ilgili olarak 7269 sayılı Yasa çerçevesinde gerekli yardımlar ve diğer işlemler Bakanlığımızca yapılmaktadır. Dolayısıyla, afete maruz kalan konutların yeni yerleşim yeriyle ilgili çalışmalar 7382 genelge çerçevesinde yapılmaktadır.

1.8.2005, 21.8.2005 ve 3.10.2005 tarihlerinde Rize İli ve çevresinde meydana gelen su baskın ve heyelanlar sonucunda alınan 21.10.2005 tarih ve 17811 sayılı bölgesel afet etkililik oluru kapsamında incelenen ilçelerden Ardeşen'de 4, Çamlıhemşin'de 21, Çayeli'nde 14, Güneysu'da 5, Hemşin'de 10, İkizdere'de 5, İyidere'de 32, Kalkandere'de 5, Pazar'da 1 ve merkezde 43 adet konut olmak üzere, toplam 140 afetzedenin nakilleri uygun görülmüştür.

Konuyla ilgili itiraz süreçleri başlamış olup, yapılacak itiraz sonuçlarına göre, daha önceden tespit edilen sayılarda artış olabileceği tahmin edilmektedir. Bölgede mağdur durumda bulunan afetzedeler için valilik emrine toplam 2 200 000 YTL acil yardım ödeneği gönderilmiştir.

Ayrıca, Rize, Trabzon ve Artvin İllerinde geçen devlet ve il yollarında 2005 yılı itibariyle meydana gelen sel hasarlarının güzergâhlarıyla yapılan çalışmalar şöyledir: Of-Çaykara devlet yolu ve ayrım-Ataköy yolu, İyidere-İkizdere devlet yolu, Rize-Küçükçayır il yolu, Çayeli-Kaptanpaşa il yolu, Pazar-Hemşin il yolu, Ardeşen-Çamlıhemşin il yolu, Hopa-Borçka-Artvin devlet yolu, Araklı-Dağbaşı ve Of-Hayrat il yollarında, ağustos ve eylül aylarında meydana gelen sel hasarlarına anında müdahale edilerek, ilk aşamada ulaşım sağlanmış, daha sonra hasarların tamamen giderilip proje olarak onarımlarının yapılması için toplam 8,5 milyon YTL'lik ihale yapılmış olup, 2005 yılında bu ihaleler kapsamında 1,7 milyon YTL harcama yapılmıştır. Bu ihalelerin 2006 yılı içinde tamamlanması hedeflenmiş olup, 6,8 milyon YTL ödeneğe ihtiyaç vardır. Sürmene-Köprübaşı il yolu ile Çaykara-Uzungöl turistik yolunda meydana gelen sel hasarlarının onarımı ise, bu yollardaki ihaleler kapsamında yapılmaktadır.

Yine, Sayın Feridun Fikret Baloğlu'nun, Karabük-Yenice yoluyla ilgili sorusunu cevaplıyorum: Karabük-Yenice arasındaki yolun 32 kilometrelik bölümünde yol yapım çalışmaları devam etmektedir. Yolun, taş düşmesi muhtemel kesimlerinde dökülmeleri önleyici tedbirleri almak üzere gerekli proje çalışmaları devam etmektedir; ancak, heyelan riski ve taş düşmesi ihtimali olan yerlerde yarma şevleri düzenlenmekte olup, heyelanların ıslahına ilişkin çalışmalar sürdürülmektedir.

Karayolları 15 inci Bölge Müdürlüğümüzce, Devrek-Zonguldak ayrımı Yenice-Karabük yolunda gerekli yatay ve düşey trafik işaretlemeleri yol boyunca yapılmakta olup, sorun arz eden kesimlerde trafik güvenliğini sağlamak için gerekli denetimler sürekli olarak yapılmaktadır.

Otokorkuluk yapımı, yolun durumuna göre, yüksek dolguların olduğu kesimlerde ve aciliyet arz eden bölgelerde yapılmakta olup, bugüne kadar 3 496 metre otokorkuluk yapılmıştır. İhtiyaç duyulan kesimlerde otokorkuluk yapımına devam edilecektir.

Arz ediyor, Yüce Heyetinizi, tekrar, saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın Akdemir, Sayın Bakandan kısa bir açıklama talebiniz var zannediyorum.

Buyurun.

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, sorumun tam yanıtını Sayın Bakandan alamadım. Sayın Bakanım sorumun çok önemli olduğunun farkında değil galiba. İzmir'in can alıcı trafiğini, can alıcı yol olan bu çevre yolunun, kuzey yolunun çok önemli olduğunu defalarca vurgulamışız, defalarca söylemişiz; ama, maalesef, mevcut iktidarımız bu konuyu önemsemiyor. Şimdi, o yolun ne zaman biteceğinin kesin bir çizelgesi yok yine. Yani, buradaki sıkıntı şu: Özellikle önermek de istiyorum bu konuda; tamamen bitirilmesi çok zor, biliyoruz; ama, en azından Bornova ve Karşıyaka'ya bağlanması mutlaka ve mutlaka bu yıl bitmesi gerekli. Lütfen, önem verelim. Bu, Karşıyaka ile Bornova'nın 10 kilometrelik kısmının bitirilmesini istiyoruz. Özellikle, önlenebilir ve ödenekler o bölgeye aktarılabilir. Şimdi, 20 kilometrenin çalışması başkadır, bitirerek gitmesi başkadır. Şu anda Sasalı, Çiğli civarında bir çalışma vardır. Bana göre, önce Bornova ve Karşıyaka tünelleri bağlanıp bitirildikten sonra Çiğli bölgesine geçilmelidir diye düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım, Sayın Bakanım.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akdemir.

Sayın Bakanım, cevap verecek misiniz?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) - Evet.

BAŞKAN - Buyurun.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İzmir Milletvekilimiz Sayın Vezir Akdemir'in yönelttiği eleştirilere ve sorulara cevap vermek üzere huzurlarınızdayım.

Şimdi, biraz evvel de arz ettiğim gibi, geçen yıl verilen ödeneğimiz 23 000 000 ABD Dolarıydı; ama, bu, maalesef, çok zor harcandı. Biliyorsunuz oradaki müteahhidimizden kaynaklanan birtakım sorunlar oldu; Sayın Başbakanımız oraya gittiğinde bir söz vermişti. Bu yıl ramazan ayında Sayın Başbakanımız, ben, Karayolları Genel Müdürümüz ve müteahhidimiz Başbakanlıkta toplantı yaptık ve 86 000 000 ABD Doları bakiye temin edilen kredinin tamamını kullanmak istedi müteahhidimiz. Biz de 112 000 000 YTL, bir kısmı bunun iç bütçeden, bir kısmı dışarıdan… Bu 86 000 000 ABD Dolarını tamamen kullandıracağız. Yani, bu 112'lik rakam 30 trilyon daha yukarıya çıkacak; bu, buraya verdiğimiz önemin sonucu.

Ayrıca, biliyorsunuz, burada bir bataklık kısım var; bunu, para da bulsanız anında bitiremiyorsunuz, bunun ıslah edilmesi lazım ve biz diyoruz ki, 2006'da biz vereceğimiz bu ödenekle…

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Sayın Bakanım, bataklık yok orada, biz de onu söylüyoruz zaten, vurgulamak istediğimiz o.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla) - Hayır…

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Bornova ve Karşıyaka'nın bitmesini istiyoruz.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla) - Onu tamam da, öbür tarafın bitmesi için para da bulsanız, bir zamana ihtiyaç var. Biz, şurada, aşağıda, bakın, en sonunda belirttim, 145 000 000 ABD Dolarını 2007'de bulup, burayı, inşallah, bitireceğiz. İzmir'e çok önem veriyoruz, bunu bilin. Universiade ile ilgili özel yasa çıkardık, gerçekten hepimizin gurur duyduğu bir organizasyon oldu; o bakımdan, bizim İzmir'i ihmal etmemiz düşünülemez. İzmir, gerçekten her şeye layık, bizim incimizdir.

Bu vesileyle ilgili, tekrar, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - O zaman, bitirelim Sayın Bakanım.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla) - Tamam.

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Sayın Bakanım, lütfen, bitirelim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın Baloğlu, buyurun.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, Elazığ'la, Rize'yle ve Karabük'le ilgili üç önergeme ayrıntılı yanıtlar verdiler; teşekkür ediyorum.

Yalnız, burada, benim tam anlayamadığım birkaç nokta var. Elazığ-Alacakaya yoluyla ilgili, daha dün, Alacakaya'daki arkadaşlarımla görüştüm, Sayın Bakanın çizdiği çerçeveye pek uygun düşmüyor görüntü. 2005 yılında yapılan bölümler -daha sonra bütçe görüşmelerinde ben sunmuştum, söylemiştim- toplandı. Yani, mevsim şartlarına uymayan bir yapım nedeniyle orada bir sorun var, Sayın Bakanın o konuda ilgi göstermesini bekliyor Alacakayalılar, Elazığlılar.

İkincisi Rize'yle ilgili; Rize'nin sorunu doğal şartlardan kaynaklanıyor. Bir de, anlıyorum şimdi, ödenek yetersizliğinden de kaynaklanıyor. Ben, Sayın Bakanın yeterli ödenek bulacağını umut ediyorum, daha önce bulunamadı; çünkü, o bölgede yapım hatalarının da çok ciddî sorunlara yol açtığını biliyoruz, buna ilişkin çok sayıda rapor var elimde. Sayın Bakan da biliyorlar, bunun üzerine gittiklerini de biliyorum.

Bu arada, Rize'nin bu doğal şartları nedeniyle doğan felaketlere anında müdahale etmek için bir helikopter talebimiz vardı Rizeliler olarak; o talebimizi İçişleri Bakanı uygun bulmadı; ama, bölgenin bir bakanı olarak Sayın Bakanın, bu konuda bize, Rizelilere katkıda bulunacağına inanıyorum.

Karabük-Yenice'yle ilgili sorum da Sayın Bakanın belirttiği çerçeve içinde çözülmüş görünüyor. Umut ediyorum, bir haber gelmedi ama, orada, Yenice'de oturan arkadaşlarımız da, Yeniceliler de bu cevaptan tatmin olmuşlardır.

Sayın Başkan teşekkür ediyorum.

Bir dahaki dönem, ben, Elazığ, Rize ve Karabük'le ilgili soruları sormayacağım. Şu anda Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri olmadığı için soruyorum. Bir dahaki dönem o bölgenin içinden Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri bu soruları soracaklar.

Sağ olun efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, cevap verecek misiniz?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) - Evet.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Feridun Fikret Baloğlu Beyefendinin sorularına cevap vermek istiyorum.

Tabiî, Alacakaya'yla ilgileneceğiz Sayın Vekilim.

Rize'deki, sizin, aslında, sorunuzda belki cevap veremediğim şu da oldu: Yani, burada, hep böyle mi devam edecek, ne yapmayı düşünüyorsunuz?..

Gerçekten çok güzel bir soru. Teşekkür ederim.

Bu bir kader olmamalı diye düşünüyoruz. Burada, yalnız, bir zihniyet değişimi olması lazım. Burada -ben de Karadenizliyim- bizler yerleşimle ilgili yeniden bir zihniyet değişikliği yapmamız lazım; heyelanlı bölgelerde konut yapmamamız lazım, dere kenarlarında yapmamız lazım. Bütün bunlarla ilgili çalışmalar yapıyoruz, toplulaştırmak istiyoruz. Özellikle Afet İşleri Genel Müdürlüğümüze gittik, burada tespitler yaptık, şu anda orada kamulaştırıp, toplulaştırıp, vatandaşlarımızı oralara sevk etmek istiyoruz. Fakat, vatandaş evini yapıyor, altında bahçesi var; bunu, tabiî, ikna etmek çok zor.

İkincisi, Devlet Su İşleriyle beraber bir ıslah çalışmasına başladık. Derelerimizi sağlı sollu, yani, iki taraflı seddeyle ıslah etmek istiyoruz; ama, ondan da önemlisi, köy yolları yaparken standarda uygun yapmadığımız için yukarıdan, yan derelerden teresubat geliyor ve müthiş böyle su geliyor ve bunların önünde durmak mümkün olmuyor.

Dördüncüsü de, biz şunu hemen yaptık Feridun Bey: Özellikle köprülerimiz yıkılıyordu, bundan hep mahcup oluyorduk, şimdi biz Karayolları standardında köprüler yapmaya başladık ve temellerini kazık temel yapmaya çalışıyoruz, sondajla, etütle yapmaya çalışıyoruz. İstinat duvarlarımızı, yine, aynı şekilde yapmaya çalışıyoruz; ama, bu, birden olmuyor. Yani, biz, geçen, bir heyelan yerine gitmiştik; ev, gelmiş, kaymış, kaybolmuş ve insanlar ölmüş, 3 kişi ölmüş. Sorduk; dedesi de, kırkbeş sene evvel, aynı yerde, heyelandan dolayı ölmüş. Dedik, niye yaptınız; yaptık… Yani, bu zihniyeti biraz değiştirmek lazım. İmar Yasasında, bu yasakları getirmemiz gerekiyor; ama, ondan da önemlisi, Karadenizde yerleşim yeri olmadığı için, toplulaştırma yapmamız gerekiyor.

Helikopter konusunda yüzde yüz haklısınız. Türk Silahlı Kuvvetlerimiz -buradan teşekkür ediyorum- Erzincan'dan helikopter getirdi ve biz, araziyi gezdik, gördük; gerçekten, Karadeniz'e lazım. Doğum yapan olur, hasta olabilir, aç kalan olabilir, sakatlanan olabilir; helikopter gerekli; ama, şu anda, onu, Çevre ve Orman Bakanlığımızdan ve Türk Silahlı Kuvvetlerimizden sağlamaya çalışıyoruz; ama, bu, geçici bir çözüm.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sürekli bir çözüm…

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla) - Tabiî, dediğiniz doğru, yüzde yüz katılıyorum.

Ben, teşekkür ediyorum.

Sağ olun.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ, gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 5, 6, 7, 8, 10, 12, 13, 19, 25, 27, 28, 34, 35, 37, 79, 97 ve 154 üncü sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdir.

11.- Samsun Milletvekili İlyas Sezai Önder'in, Bafra Devlet Hastanesi ek inşaatına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/905) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

12.- Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, sözleşmeli sağlık personeli sınavına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/909) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

13.- Antalya Milletvekili Osman Kaptan'ın, sözleşmeli sağlık personeli sınavına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/911) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

14.- Aydın Milletvekili Mehmet Mesut Özakcan'ın, sözleşmeli sağlık personeli sınavı sonuçlarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/914) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

15.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Çankırı-Şabanözü-Gümerdinli Beldesi sağlık ocağının personel ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/937) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

16.- Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Yıldız'ın, Şanlıurfa Devlet Hastanesi Başhekimiyle ilgili soruşturmanın sonucuna ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/945) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

17.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan'ın, Burdur İli Çavdır İlçesi Söğüt Kasabasının acil servis ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/948) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

18.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, Antalya'da şeker hastalığının teşhis ve tedavisine yönelik çalışmalara ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/976) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

19.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, yapılan atamalara ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1019) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

20.- Gümüşhane Milletvekili Sabri Varan'ın, bazı ilaçların uyuşturucu olarak kullanımının önlenmesine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1043) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

21.- Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in, bir hastalığın tedavisi çalışmalarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1048) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

22.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, bazı köy topraklarında asbest ve içme sularında arsenik bulunduğu iddialarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1079) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

23.- Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, sağlık personeline yönelik şiddet olaylarına karşı alınacak önlemlere ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1080) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

24.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, eğitim hastanelerindeki bazı atamalara ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1095) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

25.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, atanan ve görevden alınan personele ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1221) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

26.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, bazı illerimizde görülen ve kırım kongo ateşli humması adıyla bilinen hastalığa karşı ne gibi önlemler alındığına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1267) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

27.- Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, personel atamalarına ve geçici personele döner- sermayeden ödenen paya ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1435) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

BAŞKAN - Şimdi, bu soruları sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunu saygılarımla arz ederim. 23.12.2003

                                 İ. Sezai Önder

                                            Samsun

Sorular:

1997 yılında (Bafra Devlet Hastane İnşa Derneğince) Bafra halkının katkılarıyla 250 yataklı ek devlet hastanesi inşaatına başlanmıştır. Ek devlet hastanesi inşaatı dernek imkânlarıyla tamamlanamayacağı anlaşıldığından 17 Kasım 2000 tarihinde Dernek, Valilik ve Sağlık Bakanlığı arasında imzalanan ek bir protokolle inşaatın kalan kısmının tamamlanması ve hizmete kazandırılması amacıyla Bakanlıkça inşaatın tamamlanması için süre sınırlaması taahhüdünde bulunulmamak üzere Sağlık Bakanlığına devredilmiştir.

1.- Gönüllülük esasına göre yaptırılan Bafra Ek Devlet Hastanesi inşaatının mevcut betonarmesinin korunmasına yönelik çalışma yapılmış mıdır? Yapılmadıysa ne yapmayı düşünüyorsunuz?

2.- Bafra Ek Devlet Hastanesi inşaatının tamamlanmasını düşünüyor musunuz?

3.- Bafra Ek Devlet Hastanesi inşaatı ne zaman tamamlanacaktır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim. 5.1.2004

                                      Sedat Pekel

                                          Balıkesir

Sağlık Bakanlığın Sözleşmeli Sağlık Personeli Seçme ve Yerleştirme Sınavı Millî Eğitim Bakanlığı Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü tarafından 13 Aralık 2003 tarihinde 25 il merkezinde yapılmıştır. Sınav sonuçlarına göre, toplam 5 545 hizmet birimine 11 255 aday yerleştirilmiştir. Açıklanan sınav sonuçlarına göre 16 adayın sıfır puan almalarına karşın kazandıkları belirtilmiştir. Buna göre;

1.- Bir adayın sıfır puan alarak kazanması mümkün müdür?

2.- Sınavdan sıfır puan alan adayların sağlık personeli kriterlerini yerine getirebileceğine inanıyor musunuz?

3.- Sınav baraj puanını geçip herhangi bir yeri kazanamayan kaç aday vardır?

4.- Sınav sonuçlarında bir haksızlık yapıldığını düşünüyor musunuz?

5.- Haksızlığın düzeltilmesi için herhangi bir çalışma yapacak mısınız?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim. 5.1.2004

                                Osman Kaptan

                                           Antalya

1.- 13.12.2003 tarihinde Millî Eğitim Bakanlığına yaptırdığınız "Sözleşmeli Sağlık Personeli Seçme ve Yerleştirme Sınavında" puanlama sistemine ilişkin olarak, sınav kılavuzundaki bilgiler ile soru kitapçığındaki bilgiler arasında farklılıklar olduğunu ve bu farklılıkların sınav sonuçlarını fiilî ve hukukî olarak etkileyecek boyutta olduğunu biliyor muydunuz?

2.- Daha düşük puan alanların, hatta, sıfır puan alanların yerleştirilecek olması, bu sınavın "seçme" unsurunun oluşmadığının bir kanıtı değil midir? Sıfır puan alan bir adayın kazanması, 70 puandan fazla puan alanların ise sınav kazanamaması sizin adalet anlayışınıza uyuyor mu?

3.- Kamuoyunda "adil olmadığı", "şaibeli olduğu" yönünde kanaat oluşturan, Bakanlığınız personelini bile şaşırtan bu sınavın iptal edilmesini sağlayacak mısınız?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ tarafından sözlü olarak yanıtlanması için gereğini arz ederim.

                        M. Mesut Özakcan

                                              Aydın

1.- Ulusal basında çıkan haberlere göre, Bakanlığınız tarafından 13.12.2003 tarihinde yapılan Sözleşmeli Sağlık Personeli Seçme ve Yerleştirme Sınavında işe yerleştirilenler arasında sıfır puan alan 16 kişinin bulunduğu buna rağmen 60 puan üzerinde puan aldığı halde bu sınavda yerleştirilemeyenler olduğu söylenmektedir.

1.- Bu sınavda sıfır puan aldığı halde işe yerleştirilenler olmuş mudur? Oldu ise, kaç kişidir?

2.- Eğer, bu iddialar doğru ise, bu durumun düzeltilmesi için herhangi bir işlem yaptınız mı?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün 96 ve 98 inci maddeleri uyarınca Sağlık Bakanı tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını istiyorum.

                              Yakup Kepenek

                                            Ankara

Şabanözü İlçesinin Gümerdinli Beldesinde bulunan sağlık ocağında uzun bir süredir hiçbir sağlık personeli çalışmamaktadır.

Yaklaşık 450 haneye sahip olan Beldenin sağlık ocağının personeli ne zaman sağlanacaktır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aracılığınızla aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

                               Mahmut Yıldız

                                          Şanlıurfa

1- Şanlıurfa Devlet Hastanesi Başhekimi Abdulkadir Özbey hakkında, Sağlık Bakanlığı müfettişlerinin yaptıkları soruşturma neticesinde; görevden alınması ve dönersermaye ile ilgisinin acilen kesilmesi doğrultusunda makamınıza sunulan raporun üzerine kendi el yazınızla "idarî bir tasarruf yapılmaması"nı yazdınız mı?

2.-Şanlıurfa Devlet Hastanesi Başhekimi Abdulkadir Özbey'e verilecek cezanın türünü belirlediniz mi?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Anayasa ve Meclis İçtüzüğü gereğince Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

                        Ramazan Kerim Özkan

                                             Burdur

1.- Budur İli Çavdır İlçesi Söğüt Kasabasının 112 Acil Servisi hangi gerekçeyle Çavdır İlçe merkezine nakledilmiştir?

2.-İlçemiz Söğüt Kasabasına ihtiyacı olan Acil Servis personeli ataması yapılarak Acil Servisin yeniden kazandırılmasını uygun bulur musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sunulan sorularımın, Anayasanın 98 ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 96 ncı maddelerine göre Sayın Sağlık Bakanı Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                        Feridun Fikret Baloğlu

                                           Antalya

1.- Antalya, şeker hastalığının yaygınlığı açısından ne durumdadır, diğer bölgelere göre hastalığın yaygınlığı hangi düzeydedir? Türk Diyabet Cemiyetinin çalışmalarına, Bakanlığınız ne tür bir katkıda bulunmaktadır?

2.-Şeker hastalığının teşhisi ve tedavisi açısından Antalya'da bir Diyabet Sağlık Merkezi oluşturulması önerilerini, Bakanlığınız değerlendirmiş midir? Antalya Diyabet Sağlık Merkezi açılması düşünülmekte midir ?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Recep Akdağ tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

                              Fahrettin Üstün

                                              Muğla

1- 58 inci ve 59 uncu hükümetler döneminde size bağlı kuruluşlarda kaç atama yapılmıştır?

2- Bakanlığınıza bağlı kuruluşlarda idarî görevlere her iki hükümet döneminde vekâleten, tedviren görevlendirmeyle kaç atama yapılmıştır?

3- İdarî görevlerde bulunan idarecilerden kaçı başka yerlere görevlendirilmiştir? Görevlendirilenlerin aldıkları harcırah miktarı ne kadardır?

4- 58 inci ve 59 uncu hükümetler döneminde asil veya vekil kaç idareci görevden alınmıştır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorunun Sağlık Bakanımız Sayın Recep Akdağ tarafından cevaplandırılmasını delaletinizle arz ederim.

                                      Sabri Varan

                                     Gümüşhane

Soru:

İçerisinde ketamin HCI bulunan (ketalar vs) gibi preparatların gençler arasında uyuşturucu olarak kullanıldığı yönünde duyumlar vardır. Bu konuda alınmış tedbirler var mıdır; nelerdir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.      9.4.2004

                                 Feramus Şahin

                                              Tokat

Kırım-konga hemarofik humması olarak bilinen hastalığın, son iki yılda, sadece Tokat'ta yaklaşık 100 kişinin ölümüne neden olduğu bilinmektedir.

Bu bağlamda;

1- Hastalığın tedavisiyle ilgili çalışmalarınız nelerdir?

2- Sağlık Bakanlığı olarak bu hastalıkla ilgili herhangi bir çalışmanız var mıdır? Varsa nelerdir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda sorulan sorularımın, Anayasanın 98 inci ve TBMM İçtüzüğünün 96 ncı ve diğer maddelerine göre, Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.                    22.4.2004

                        Feridun Fikret Baloğlu

                                           Antalya

1- Kanser taramasından geçirilmesi sonucu, ülkemizdeki 11 köyün toprağında kanser yapan asbest bulunduğuna ilişkin haberler doğru mudur?

2- Haberler doğru ise, bu köylerde yaşamayı sürdüren vatandaşlarımızın sağlığı açısından ne tür önlemler alınmıştır? Saptanan vahim durumdan köylüler haberdar edilmiş midir?

3- Bazı içme sularında arsenik bulunduğuna ilişkin haberler doğruysa ne tür önlemler alınmıştır? Tüm içme sularının incelenmesine ilişkin çalışmalarınız hangi aşamadadır? Ne tür sonuçlar alınmıştır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.                                    26.4.2004

                                      Sedat Pekel

                                          Balıkesir

Son beş yılda hastanelerin acil servislerde görevli sağlık personelinin yüzde 61'inin sözlü ya da darp olarak saldırıya uğradığı saptanmıştır. Müdahale edilmesi halinde kurtarılacak bir hastanın acil serviste veya polikliniklerde sıra beklemesinden ötürü kaybedilmesi gibi, sağlık sisteminin olumsuzluğundan kaynaklanan sorunlar yüzünden hasta yakınları şiddete başvurabilmektedir. Buna göre;

1- Hastanelerimizdeki bu tür olayların önlenmesinde personel gerekli eğitimi almışlar mıdır?

2- Toplumun, sağlık personelinin hangi şartlar altında çalıştığını bilgilendirmek için çalışmalar yapacak mısınız?

3- Hastanelerimizde sağlık personeline yönelik şiddet olaylarına karşı ne gibi önlemler alınmaktadır?

4- Önlemleri yeterli buluyor musunuz?

5- SSK, devlet ve üniversite hastanelerinde sağlık personeline yönelik şiddet olaylarına yol açan sağlık sistemindeki aksaklıkları gidermeyi düşünüyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini müsaadelerinize arz ederim.

Saygılarımla.

                             Dursun Akdemir

                                                 Iğdır

Soru: Eğitim hastanelerinde klinik şefi, klinik şef yardımcısı ve hastanelerde uzman başasistan atama ve yerleştirmeleri hangi usul ve esaslar çerçevesinde yapılmaktadır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

                             Dursun Akdemir

                                                 Iğdır

1- Göreve başladığınız tarihten bugüne kadar sorumluluğunuzda bulunan kurumlara kaç kişinin devlet memurları sınavıyla ataması yapılmıştır?

2- Aynı kurumu tercih ettiği halde daha az puanla göreve başlattığınız personel var mıdır? Varsa, kaç kişidir? Niçin ve hangi gerekçeyle bu yönteme başvurulmuştur?

3- Geçici işçi statüsünde kaç kişi, hangi kriterlere göre göreve başlatılmıştır?

4- İstisnaî kadro hükümleri çerçevesinde kaç kişi göreve başlatılmıştır?

5- 28 Kasım 2002 tarihinden bugüne kadar sorumluluğunuzda bulunan kurumlarda kaç personelin görevine son verilmiştir? Gerekçesi nelerdir? Mahkeme kararıyla görevine iade edilen personel var mıdır? Varsa, kaç kişidir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki belirttiğim soruların Sağlık Bakanı Recep Akdağ tarafından sözlü yanıtlandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                              Fahrettin Üstün

                                              Muğla

Soru 1: Kırım Kongo ateşli humması nedeniyle geçen hafta içinde Tokat İlimizde 4, Erzurum İlimizde 1 kişi öldü mü?

Soru 2: Yine geçen hafta içinde Giresun İlimizde 4 vatandaşımız ağır hasta olarak Tıp Fakültesinde karantina altına alındı mı?

Soru 3: Hastalığın yayılmasının önlenmesiyle ilgili ne gibi tedbirler aldınız?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

                           Ümmet Kandoğan

                                            Denizli

1- İktidarınız döneminde Bakanlığınıza naklen atanan personel sayısı ne kadardır? Bunlardan üst kadrolara atanan personelin isimleri ile geldikleri kurumları açıklar mısınız?

2- Aynı dönemde istisnaî kadrolara atanan personel sayısı kaçtır? Bunların isimleri nelerdir?

3- 58 inci ve 59 uncu hükümetler döneminde Başbakanlık ve diğer bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşlarından Bakanlığınıza vekâleten, asaleten ve geçici görevle atanan toplam personel sayısı ne kadardır?

4- Bakanlığınız merkez teşkilatında görevli geçici personele dönersermayeden ödenen pay ne kadardır? Unvanlar itibariyle dağılımı nasıldır?

BAŞKAN - Soruları cevaplandırmak üzere, buyurun Sayın Bakan.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Daha var efendim; 36 tane soru var Sayın Başkan…

SEDAT PEKEL (Balıkesir) - Okunacak birsürü soru var efendim…

HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Sorularımız daha bitmedi.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Sayın Bakanımız, okunan soru kadar cevaplandıracaklardır.

Buyurun Sayın Bakanım.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Samsun Milletvekili Sayın Önder'in, Samsun-Bafra Devlet Hastanesi ekbina inşaatına ilişkin sözlü soru önergesine cevapla şunları ifade etmek istiyorum: Bu hastane, ekbina inşaatına, Bakanlığımızın yatırım programında yer almadığı halde, 1997 yılında, bir dernek kurularak başlanmış olup, yüzde 45'i tamamlanmış durumdadır. Adı geçen dernek, inşaatı tamamlayamayacağını bildirmiş ve inşaat ek bir protokolle Bakanlığımıza devredilmiştir. 2003 yılından bugüne kadar sürekli olarak güncellediğimiz sağlık envanterimizle, bütün yarım kalan yatırımlarımızı tamamlama çabalarımız çerçevesinde, yüzde 45'i tamamlanan bu hastanenin ekbina inşaatının da, bu paralelde, 2007 yılı sonuna kadar bitirilmesini planlamış durumdayız.

Sayın Milletvekilimize ilgisinden dolayı teşekkür ediyorum.

Balıkesir Milletvekilimiz Sayın Sedat Pekel, Antalya Milletvekilimiz Sayın Osman Kaptan ve Aydın Milletvekilimiz Sayın Mesut Özakçan'ın, sözleşmeli sağlık personeli sınavına ilişkin sözlü soru önergelerine cevaben; değerli milletvekillerim, hepinizin bildiği gibi, sözleşmeli sağlık personeli çalıştırılması hakkında Meclisimizde yaptığımız kanundan sonra "sınava giren adaylar, sınav puanları ve tercihleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yerleştirilir" şeklinde bir yönetmelik hükmüne göre, puan ve tercihlerine göre, bir sınav kılavuzu hazırladık ve bu çerçevede, bu adayları yerleştirdik. Bu sınav, bir yeterlilik sınavı değildi, bir yarışma sınavıydı. Takdir edersiniz ki, bir yarışma sınavında, baraj puanı konulması mecburi değildir. Yeterlilik sınavı olsaydı bir baraj puanı olabilirdi. Dolayısıyla, baraj puanını geçip, yerleştirilemeyen adayların mevcudiyeti söz konusu değildir.

İlgili sınavda, Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezince yapılan KPDS sistemindeki uygulamalar esas alınmıştır. Burada, puanları düşük olan bazı kişilerin yerleştirmelerinin tek sebebi; bu kişilerin, puanları yüksek olan kişilerin tercih etmedikleri yerleri tercih etmeleridir. Tabiîdir ki, yüksek puan alan bir adayın, tercih etmediği bir kadroya resen, istekdışı yerleştirilmesi düşünülemezdi. Bizim de ülke olarak çok büyük ihtiyacımız vardı. Dolayısıyla, mahrumiyet sebebiyle sağlık personeli gönderilemeyen, yıllardır gönderilemeyen yörelerimize, bu sınavla 16 000 sağlık çalışanı gönderdik. Tamamen belli kurallar çerçevesinde yapıldı bu yerleştirmeler, herhangi bir haksızlık ve eşitsizlik kesinlikle yapılmadı.

Değerli milletvekillerim, Ankara Milletvekili Sayın Yakup Kepenek'in, Çankırı İli Şabanözü İlçesi Gümerdiğin Beldesi sağlık ocağının personel ihtiyacına ilişkin soru önergesine cevapla şunları ifade etmek istiyorum: Çankırı İli Şabanözü İlçesi Gümerdiğin Beldesi, ilçe merkezine 5 kilometre uzaktadır. Bu sağlık ocağımızda şu anda 1 ebemiz ve 1 sağlık memurumuz görev yapmaktadır; 2005 Mayıs ayında atanmıştır bu sağlık memurumuz. Bunun yanında, 1 doktor ve 1 sağlık memuru bulunan mobil hizmet aracı, haftada bir kez, ilçe merkezinde poliklinik hizmeti vermektedir.

Değerli milletvekilleri, Şanlıurfa Milletvekilimiz Sayın Mahmut Yıldız'ın, Şanlıurfa Devlet Hastanesi eski Başhekimi hakkında yapılan soruşturma neticesinde yapılan işlemlere ilişkin sözlü soru önergesine cevapla şunları ifade edeceğim: Hepinizin bildiği gibi, bir müfettiş raporunun, bu raporun görüş ve teklifleri doğrultusunda yapılacak bütün işlemlerin, mevzuatımıza göre, sorumluluğu ve yetkisi, Bakanlık makamının takdirine tabidir. Dolayısıyla, bu rapor da, bu müfettiş raporu da bu şekilde, Bakanlık takdiriyle birlikte uygulanmış ve bir raporun gereklerinin yerine getirilmemesi gibi bir durum kesinlikle söz konusu olmamıştır. Söz konusu soruşturma raporuyla disiplin cezaları yönünden getirilen tekliflerin uygulanması da tarafımca uygun görülmüş ve gerekenler yapılmıştır.

Değerli milletvekilleri, Burdur Milletvekilimiz Sayın Ramazan Kerim Özkan'ın, Burdur İli Çavdır İlçesi Söğüt Beldesi 112 Acil Servis İstasyonunun nakledilmesine ilişkin bir soru önergesi var. Şunu ifade etmek isterim: Bugün hem Çavdır İlçemizde hem de Söğüt İlçemizde aktif olarak 112 acil istasyonlarımız faaliyet halindedir. Hakikaten, bu anlamda, çok ciddî adımlar attık. Üç yıl içerisinde 112 acil sistemimizi tam 2 kat güçlendirdik. 2002 yılı sonunda ortalama olarak 140 000 kişiye 1 acil yardım servis istasyonu düşerken, şu anda bu sayı 70 000 kişi olmuş durumdadır. Bakanlık olarak acil yardım hizmeti alamayan hiçbir ilçemizin kalmamasını hedeflemiş durumdayız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Antalya milletvekili Sayın Baloğlu'nun, Antalya İlimizde şeker hastalığıyla ilgili bir soru önergesi var. Şunu ifade etmek isterim ki, ülkemizde yaklaşık 4 000 000 civarında şeker hastası vardır ve Antalya'daki şeker hastalarının sayısı da oransal olarak ülkemizin diğer bölgelerinden daha fazla değildir. Ulusal Diyabet Kontrol Programımız çerçevesinde hem Türk Diyabet Cemiyetiyle hem de bütün diğer sivil toplum örgütleriyle birlikte diyabet için çalışmalarımızı ciddî biçimde yürütmekteyiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Muğla Milletvekilimiz Sayın Fahrettin Üstün'ün, Iğdır Milletvekilimiz Sayın Prof. Dr. Dursun Akdemir'in, Denizli Milletvekilimiz Sayın Ümmet Kandoğan'ın, göreve başladığım tarihten bugüne kadar Bakanlığımca tayini yapılan ve görevine son verilen personele ilişkin soru önergeleri vardır. Hükümetimiz döneminde 14 995'i açıktan ve 6 011'i naklen olmak üzere, toplam 21 006 atama yapılmıştır. Yine, bu dönemde Bakanlığıma değişik kurum ve kuruluşlardan yönetici olarak 79 atama yapılmıştır. İstisnaî kadrolara ise, tarafımca yapılan atama özel kalem, basın müşavirliği ve Bakanlık müşavirlikleri olmak üzere yalnızca 7 kişidir. Bakanlığımın merkez ve taşra teşkilatındaki idarî görevlere vekâleten 188, tedviren 714 ve görevlendirmeyle 1 506 atama yapılmıştır. Bugüne kadar 7 kişinin görevine son verilmiştir. Bakanlığımız aleyhine açılan davalar sonucunda, dava konusu işlemin iptal gerekçesiyle 21 kişi de eski görevlerine iade edilmiştir.

Geçici işçi olarak, yalnızca, PTT hastanesini devraldığımız zaman, PTT Yardım Sandığında çalışmakta olan ve sözleşmeleri feshedilen 160 işçi Bakanlığımıza geçici işçi olarak istihdam edilmiştir; bunun dışında geçici işçi statüsünde personel istihdamı yoktur.

Aynı kurumu tercih ettiği halde daha az puanla göreve başlattığımız personelimiz yoktur. İlgili mevzuat uyarınca dönersermaye ek ödemesinden bütün personelimiz unvan ve branşına göre eşit oranda faydalanmaktadır; idarî görevlendirmelerden dolayı kişilere harcırah ödenmesi de söz konusu değildir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gümüşhane Milletvekili Sayın Sabri Varan'ın, ketamin hidroklorürle ilgili olarak bir sorusu önergesi var.

Şunu ifade etmek isterim ki, ketamin hidroklorür kullanımının uyuşturucu madde olarak kullanımına ilişkin olarak bize ulaşmış olan bir vaka veya ihbar söz konusu değildir; ancak, bu konuda, bize bu soru önergesi geldikten sonra da Tarım Bakanlığımızla birlikte bu ilacın amacı dışında kullanılmasını önlemek üzere çalışmalarımıza devam etmekteyiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tokat Milletvekilimiz Sayın Feramus Şahin'in ve Muğla Milletvekilimiz Sayın Fahrettin Üstün'ün, kırım kongo kanamalı ateşi olarak bilinen hastalıkla ilgili soru önergeleri vardır.

Şunu özellikle ifade etmek isterim ki; 2002 yılında bu hastalık ülkemizde görülmeye başlanmış olmasına rağmen hastalığın adı biz göreve geldiğimizde bilinmemekteydi. Bu hususta Dünya Sağlık Örgütüyle işbirliği yaptık ve ülkemizdeki bilim adamlarıyla çok ciddi bir çalışma gerçekleştirdik ve 2003 yılında hastalığın adını koyduk, ilk defa bizim dönemimizde bu hastalığın adı kondu. 2004 yılında toplam 13 kişi, 2005 yılında da toplam 7 kişi bu hastalıktan hayatını kaybetti; buna karşılık 2004 yılında 249 vakamız, 2005'te de 106 vakamız var. Hakikaten, hastalıkla ilgili olarak hem bilgilendirmeler çerçevesinde hem bu hastalığın tedavi protokolleri hem de koruyucu önlemleri açısından çok ciddî bir mesafe aldık ve Dünya Sağlık Örgütü de ciddî bir takdirini ortaya koydu.

Şunu ifade etmek isterim ki, hastalığın tanısını Hıfzıssıhha Merkezimizde özgün olarak koyabiliyoruz ve meselede gerçekten çok ciddî adımlar atabildik.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Antalya Milletvekilimiz Sayın Feridun Baloğlu'nun, ülkemizdeki 11 köyün toprağında kanser yapan asbest maddesi ve bazı içmesularında arseniğin bulunması iddialarıyla ilgili olarak ne gibi tedbirlerin alındığına ilişkin bir sözlü soru önergesi vardır.

Şunu ifade etmek isterim: Anadolu'da 32 ilimizin değişik yörelerinde asbest bulunmaktadır. Bu anlamda, bu tür asbest kullanımı konusundaki yanlışlıkların ortadan kaldırılması için il sağlık müdürlüklerimiz vasıtasıyla gereken eğitimlerimizi yapmaktayız. Muhtarlıklarımız ve vatandaşlarımız bilgilendirilmektedir.

Ayrıca, asbestin yanı sıra, Nevşehir bölgesinde, bu anlamda eriyonit içeren iki yerleşim bölgemiz vardı. Uzun çalışmalardan sonra, bunlardan birinin, Tuzköyün evlerinin güvenli bir yere taşınması işlemleri şu anda sürmektedir. Taşınmayı kabul etmeyen Karain Köyündeki vatandaşlarımızın da, Ürgüp Belediyesince yapılan toplukonutlara taşınması için vatandaşlarımız iknaya çalışılmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Balıkesir Milletvekilimiz Sayın Sedat Pekel'in, hasta yakınları tarafından hastanede görev yapan sağlık personeline yönelik şiddet olaylarıyla ilgili bir sorusu vardır.

Yaptığımız düzenlemeler çerçevesinde, 2005 yılı başından itibaren hastanelerimiz il emniyet müdürlüğünden izin alarak, özel güvenlik hizmetini ihale yoluyla almaktadırlar. Birçok hastanemiz bunu gerçekleştirmiş durumdadır.

Ancak, bizim bu konudaki asıl yoğunlaştığımız alan, sağlık hizmetinin verilmesi konusunda bir sistematik değişiklikle yığılmaları önlemek olmaktadır. Bunun için esnek çalışma saatleri getirdik.

Performansa dayalı katkı ödemeleriyle sağlık personelimizin çalışma motivasyonunu yükselttik. Ayrıca, semt poliklinikleri açarak, birçok hastanede hekim seçme özgürlüğü ortaya koyarak acillerdeki yığılmaları da önlemek istiyoruz; çünkü, acillerdeki yığılmalar… Özellikle gündüz, hastasını muayene ettiremeyen veya yeterince muayene ettiremeyen hastalar dolayısıyla kalabalıklaşmaktadır.

Şunu söyleyebilirim: Türkiyemizde, kamu hastanelerinde daha önce 6 aydan 1 yıla kadar randevu süresi verilen MR randevuları, bugün 5 ilâ 15 güne indirilmiştir; 6 ay bekleme süresi verilen birçok tetkik için, bugün bekleme süreleri yoktur. Her geçen gün, acillerimizde de hizmetin kalitesini artırmak için çalışmalarımıza devam ediyoruz; bu anlamda, sağlık personelimizin güvenliği de kuşkusuz bizim için önceliklidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Iğdır Milletvekilimiz Sayın Prof. Dr. Dursun Akdemir'in, eğitim hastanelerinde klinik şefi ve klinik şef yardımcısı, hastanelerde baş asistan atama ve yerleştirmelerine ilişkin sözlü soru önergesine cevaben şunları ifade etmek istiyorum: Bu hastanelerimizde ilgili kişilerin atamaları, Eğitim Personelinin Nitelik ve Seçim Esasları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre yapılmaktaydı; bu yönetmeliğin ilgili maddelerine 4.10.2004 tarihinde Danıştay 5. Dairesince yürütmeyi durdurma kararı verildi. Bu sebeple, sayın milletvekilimizin bu soruyu sorduğu tarihte, Bakanlığımıza bağlı eğitim hastanelerinde klinik şef ve şef yardımcısı atamaları yapılamamaktaydı. 20.10.2005 tarihinde kabul ettiğimiz 5413 sayılı Kanun çerçevesinde, 170'in üzerinde klinik şef ve klinik şef yardımcısı kadrosuna atama yaptık; biliyorsunuz, bu kanun için de Anayasa Mahkemesince daha sonra yürütmeyi durdurma kararı verildi. Başasistan atamalarımız ise, halen Bakanlığımızın Atama ve Nakil Yönetmeliği hükümlerine göre yapılmaktadır.

Değerli Başkanım, sayın milletvekilleri; bu sorularla, uygulamalarımız ve politikalarımız hakkında Yüce Meclisimizi bilgilendirme fırsatı verdiğiniz için, hepinize teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın Pekel, Sayın Bakandan kısa bir açıklama isteme talebiniz var. Yalnız, süremiz tamamlanmak üzeredir; onun için, sadece kısa bir açıklama isteyeceksiniz.

Buyurun.

SEDAT PEKEL (Balıkesir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bana göre bir adayın sıfır puan alıp kazanması, başka bir adayın çok yüksek puan alıp da kazanamaması çok ciddî bir çelişkidir. Sıfır puan alan birinin sınavı kazanmış gibi işlem görmesi ne kadar doğrudur, ne kadar vicdanîdir?! "Tercihler yanlış yapıldı" diyorsunuz; bu, samimî bir gerekçe olamaz; çünkü, belirli bir taban puanı sınırlaması getirilmemiş olması, başlıbaşına bir yanlışlıktır. Bunun yerine, yani, sıfır puan alan bir adayın yerine, ikinci ya da üçüncü bir sınav açmak daha doğru olacaktır. Eğer, sıfır puan alan bile işe girecekse neden sınav açılmaktadır? Bu da bir çelişkidir. Özellikle insan sağlığını yakından ilgilendiren bu durumda, sıfır puan alıp devlet memuru olmak, bu kişilerin bilgi birikimi hakkında ciddî şüpheler oluşturmaktadır; bunlar, doğru uygulamalar değildir. Bu görevlendirmeleri takdirlerinize sunuyorum.

İkinci sorumla ilgili de, zabıta önlemleri alındığını söylediniz o yaşanan nahoş olaylarla ilgili. Bunun yerine, o hizmeti sunan sağlık personelini, pedagojik formasyonla, onları bu işi daha sağlıklı yapar hale getirmek, bana göre daha akılcı, daha mantıklı, daha doğru bir yol; çünkü, oraya gelen hasta ve yakınları, gerçekten çok değişik duygular içerisinde, duygu, yoğun olarak, moralleri bozuk olarak geliyorlar. Onları yatıştırıp bu hizmeti sağlıklı vermek için, eğitimin şart olduğunu söylüyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Kaptan, buyurun.

OSMAN KAPTAN (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakana ben iki yıl önce bir soru sorduydum, sıra şimdi geldi. Şimdi bir soru sorsam, bir iki yıl sonra gelecek; onun için, Sayın Bakan, ben bulmuşken sizi, çok kısa bir soru sormak istiyorum. Bütçe kanunuyla, hastanelerin, Bağ-Kurdan ve Sosyal Sigortalardan alacakları silindi. Peki, bu hastanelerin alacakları olan paranın yerine yeni para gönderecek misiniz? Nasıl göndereceksiniz? Örneğin, Finike Devlet Hastanesinin 2,5 trilyon lira alacağı vardı Bağ-Kurdan…

BAŞKAN - Sayın Kaptan… Sayın Kaptan, yeni soru…

OSMAN KAPTAN (Antalya) - Bu parayı gönderecek misiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Kaptan, teşekkür ediyorum.

Yeni soru sorma hakkınız yok Sayın Kaptan; daha önceki sorduğunuz soruyla ilgili açıklama isteme hakkınız var.

Teşekkür ederim.

OSMAN KAPTAN (Antalya) - Ama, iki sene sonra sıra geliyor Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Kepenek, buyurun.

YAKUP KEPENEK (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Önce, Sayın Bakanımıza teşekkür ediyorum, sorumdan bir yıl sonra, 2005 Mayısında da olsa, sağlık ocağımıza bir ebe ve bir sağlık memuru gönderdiği için; ancak, bu bağlamda, bir soru daha sormak durumundayım, aynı çerçevede Sayın Başkanım; o da şu: Ülkemizde sağlık ocakları, maalesef boş bulunmaktadır ve sağlık personeli yönünden, bunların doldurulması yönünden neler yapılmaktadır? Daha doğrusu, çok net bir ifadeyle, ülkemizde kaç sağlık ocağı, hiçbir sağlık personeli bulunmadan, yalnızca bina olarak tutulmaktadır?

Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kepenek.

Sayın Özkan, buyurun.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, acil 112'yi Çavdır'a kazandırdığınız, Çavdır'ın Söğüt İlçesine kazandırdığınız için teşekkür ediyorum. Yalnız, şu anda hizmeti tam olarak görememektedir; bir şoförü vardır, mesai yönünden şoförümüz zorluk çekmektedir. Ayrıca doktor yönünden de sıkıntı vardır. 112 acil sağlık ekibimiz gezici anlamda değil, sağlık ocağı içerisinde beklemektedir. Hizmet yönünden şoför tahsisi yapmanızı öneriyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özkan.

Sayın Baloğlu, buyurun.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, şeker hastalığının yaygınlığına ve şeker hastalığıyla mücadele eden derneklere yardıma ilişkin soruma yanıt verirken somut bir destekten bahsetmedi. Ben, çok net olarak soruyorum: Türk Diyabet Cemiyeti bu konudaki tek kuruluştur. Soyut bir bağ dışında somut ne tür destek sağlayacaklar? Bir de, Antalya'da bir diyabet sağlık merkezi oluşturulacak mıdır? Bu sorularıma yanıt alamadım.

Diğer sorumun da bir bölümünü Sayın Bakan yanıtladılar, asbestle ilgili bölümünü, teşekkür ediyorum. Yalnız "içmesularında arsenik bulunduğuna ilişkin haberlere ilişkin bir araştırma yapıldı mı, önlem alındı mı" soruma yanıt alamadım; fakat, bunu artık araştırmaya da gerek kalmadı; çünkü, ben Nisan 2004'te sormuştum, Ocak 2006'dayız. Bu arada ölenler ölmüştür, kalanlar da sağ durumdadır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Baloğlu.

Sayın Akdemir, buyurun.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Sağlık Bakanımız Prof. Dr. Recep Akdağ'a teşekkür ediyorum; ama, benim soruma iki yıl sonra cevap verdi ve bu cevabı vermeden önce bir kanun çıkarıldı bu Meclisten, yasa Anayasa Mahkemesinden geri geldi. O gün kendisi, yasa buradan geçerken Mecliste yoktu. Önerdiğimiz şuydu: "Kriter belirleyin, eğer kriter belirlenmezse, Anayasa Mahkemesinden döner" demiştik. Sayın Bakanım, şimdi, Anayasa Mahkemesinin iptal ettiğini bildiğiniz halde, 170'in üzerinde klinik şefini niçin atadınız? Atadıysanız, hangi kriterlere göre atamayı yaptınız? Kamuoyuna açıklayın, bu konu aydınlansın; çünkü, karanlıkta.

Bir diğer sorum: 21 000 atama yaptığınızı söylediniz, 714 tedviren görevlendirmeden bahsettiniz. Tedvirenden neyi kastediyorsunuz, hangi görevlere tedviren görevlendirme yaptınız?

Bir de, bir konuyu düzeltmek amacıyla soruyorum: Ben "Doğubeyazıt Hastanesini niçin ziyaret etmediniz" diye sorduğumda, bana verdiğiniz cevap "istismar ediyorsunuz" olmuştur. Öğrencisinin hocasına bu kelimeyi kullanmasını etik açıdan uygun bulmadığımı, yetmiş milyonun huzurunda açıklamak istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akdemir.

Sayın Vezir Akdemir, siz sisteme girmişsiniz; ama, sorulan sorularla ilgili sizin sorunuz olmadığı için, açıklama isteme hakkınız da yok. Onun için söz veremeyeceğim.

Sayın Bakan, cevaplandıracak mısınız?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan; kürsüden, lütfen…

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; sözleşmeli personelin yerleştirilmesiyle ilgili olarak, değerli milletvekilim, aslında o kadar çok açıklama yaptık ki, zaman kısıtlı olduğu için çok fazla detayına giremiyorum. Burada aslolan, hiç kimsenin gitmek istemediği, çalışmadığı, çalışmak istemediği yerlere sözleşmeli bir statüyle çakılı kadro göndermektir. Bütün bu gönderilen elemanlar belli okulları bitirmişler ve diplomalarını almışlardır. Sonuçta biz, tekrar söylüyorum, bir yeterlilik sınavı yapmıyoruz, bir yarışma sınavı yapıyoruz ve kamu personeli değerlendirme sınavı da bu şekilde yapılıyor, insanlar bu şekilde memur alınıyor. Dolayısıyla hiç kimse, daha yüksek puan almışken -bakın o kadar net ve açık ki; sonra, biz kendimiz yapmadık bunları, bu bir merkezî yerleştirmeyle yapıldı- istediği halde bir yere yerleştirilememiş değildir düşük puan alanın yerine. Dolayısıyla, ben, bu kadar acil ihtiyacım varken, sürekli olarak tercih edilmeyen yerlere, her seferinde bir kere daha, bir kere daha kadro açarak vakit kaybedemem. Bütün bu değerli sağlık görevlileri, ilgili okullarından mezun olan, diplomalarını alan ve bu mesleği yapmaya hak kazanmış insanlardır. Dolayısıyla, burada, bir maslahat var, bir an önce vatandaşlarımızın ayağına hizmet götürmek var. Şimdi, o tenkit ettiğiniz insanlar, Anadolu'nun hiç kimsenin gidip çalışmadığı yerlerinde, Türkiye Cumhuriyetinin kendilerine verdiği imkânlarla mükemmel hizmet etmektedirler. Dolayısıyla, konu, aslında son derecede açıktır.

Acillerle alakalı olarak; elbette, ifade buyurduğunuz gibi, yalnızca birtakım inzibatî tedbirler almıyoruz. Sadece burada çalışanlar değil diğer bütün çalışanlarımıza da hizmetiçi eğitimler vererek, belli bir süreci yürütüyoruz. Ancak, şunu ifade etmek istiyorum: Acillerimizin üzerindeki yükü ne kadar azaltırsak, buradaki sıkıntılar o kadar azalır; çünkü, hem hasta tarafında hem hizmet veren tarafında gerçekten zaman zaman çok stresli durumlar oluşabilmektedir. Bu üç yıllık süreç içerisinde de gerçekten çok mesafe aldık; ama, daha alacağımız yol da var.

Bu, alacakların silinmesi meselesiyle ilgili olarak, biliyorsunuz, Maliye Bakanımız kamuoyuna bir açıklama yaptılar. En kısa zamanda Meclisimize getirilecek bir kanunla 2005 alacaklarının hastanelerimize ödenmesine devam edilecektir. Bu arada, ocak ayı içerisinde de 250 trilyon liralık bir avans Maliye Bakanlığımız tarafından, Hazine tarafından SSK'ya aktarılmış ve bize verilmiştir. Gerçekten, ciddî alacaklarımız var. Bu konunun kamu maliyemizce çözüleceğine inancımı bir kere daha Yüce Meclisinize ifade etmek isterim.

"Boş sağlık ocaklarımız var mı?" Dönemimizde bu sayı çok azalmıştır. Şu anda kesin rakamı size veremiyorum; ama, gerçekten, sağlık ocaklarımızın yüzde 80'in üzerindeki bir kısmı şu anda hekimle hizmet vermektedir, geri kalan bir kısmında da hekim bulunmasa bile yardımcı sağlık personelimiz vardır. Şimdi, yeni yaptığımız bir kanunla, hem kırsaldaki sağlık ocaklarımız hem de sağlık evlerimiz için vekil ebe ve hemşirelik sistemini getiriyoruz, önümüzdeki günlerde bu ihtiyaçları da bu şekilde gidereceğiz.

Antalya'da bir derneğe somut olarak ne şekilde yardım yapabileceğimizi sayın milletvekilimiz sordular. Şunu ifade edeyim: Hiçbir derneğe para yardımı şeklinde bir uygulamamız yok, zaten derneklerin bunu talep etme hakkı da bence yok.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Genel bir dernek, ulusal bazda…

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Müsaade edin.

Dernekler, sivil toplum kuruluşları olarak aslında kamunun bu anlamda verdiği hizmetlere yardımcı olmak için kurulmuştur. Biz, zaten diyabetli hastalarımızla ilgili çalışmalarımızı yürütüyoruz, yürütmeye devam edeceğiz…

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Ama, işbirliği…

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Ama, bir derneğe somut yardım olarak doğrudan para yardımını kastediyorsanız; evet, böyle bir uygulamamız yok.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Para yardımını kastetmiyorum.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Ancak, bütün illerimizde altyapısını tamamladığımız büyük bölge hastanelerimiz öncelikte olmak üzere -ki, Antalya da bunun içindedir- diyabetle ilgili özel merkezler 2006 yılı içinde kurmaya başlayacağız.

Anayasa Mahkemesinden dönen, daha doğrusu Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği bir kanundan bahsettiler Sayın Akdemir. Değerli Hocam, ben size sürekli olarak "Hocam" diye hitap ettim, bundan sonra da ederim ve şeref duyarım. Anayasa Mahkemesi -bir bilgi yanlışlığını düzelteyim, kamuoyunun bunu yanlış algılamaması lazım- herhangi bir kanunu iptal falan etmiş değil. Anayasa Mahkemesi, bir kanuna yürütmeyi durdurma hususunda bir karar verdi, kanunun iptal edilip edilmeyeceğini bile henüz bilmiyoruz. İptal edilebilir veya edilmez, bu Anayasa Mahkemesinin kendi yetkisi çerçevesindeki bir husustur. Yüce Meclisin de yetkileri var; Yüce Meclis bir kanun çıkarmıştır, bu kanun çerçevesinde gereken atamalar yapılmıştır ve daha sonra yürütmeyi durdurma kararı verilmiştir. Eğer kanun iptal edilirse benzeri atamalar yapılmayacaktır, iptal edilmezse atamalar yapılmaya devam edilecektir, bunu önümüzdeki süreçte göreceğiz.

Peki, hangi standartlara göre biz klinik şef ve şef yardımcısı atadık? Bunu da, daha önce, hem Yüce Meclisimize hem komisyonlarda kamuoyumuza ifade etmiştim. Bizim atadığımız şef ve şef yardımcılarının hepsi, YÖK tarafından kendilerine unvanları verilmiş olan çok değerli bilim adamlarımızdır, doçentlerimiz ve profesörlerimizdir. O kadar enteresan şeyler duyduk ki bu hususta; AK Parti Hükümeti Sağlık Bakanlığı kadrolaşma yapıyormuş! Allah Allah!.. Demek ki, bizden önce bu değerli bilim adamlarını üniversitelere alıp öğretim üyesi yapan sayın rektörler kadrolaşma yapmışlar! Böyle mi diyeceğiz?! Böyle bir şey söyleyemeyiz. Bu kişilerin önemli bir bölümü üniversitelerimizde hizmet eden öğretim üyeleriydi; bugün de, öğretim üyesi olarak buralarda hizmet edecekler.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Ama, o profesörlerden hangisini atayacaksınız?..

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Şimdi, burada, bunun ötesinde, bu klinik şeflerinin bir de yöneticilik görevleri var. Bizim anlayışımıza göre, bizim siyaset yapma anlayışımıza göre, yönetme anlayışımıza göre, benim hizmet verdiğim -buralar, aynı zamanda hizmet hastaneleridir- hastanelerimde, vatandaşımın, bana, yarın, bu hizmeti bana nasıl verdin, niye daha iyi verdin veya vermedin diye sorabileceği hastanelerde yönetici pozisyonundaki kişileri seçmek en tabiî hakkımızdır. (AK Parti sıralarından alkışlar) Bu, başka şekilde yorumlanabilir; ama, mesele bundan ibarettir.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Onların arasından da siz seçeceksiniz.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Tekrar ifade ediyorum, bu değerli arkadaşlarım adına ifade ediyorum; ne bu yüce çatının altında ne de başka bir yerde, hiç kimse, bu değerli arkadaşlarımı bir şekilde kategorize edemez. Bunların hiç birisinin, AK Partiyle, AK Partinin bizatihi siyasetiyle uzaktan yakından ilgisi yoktur. Bunlar, değerli bilim adamlarımız ve hekimlerimizdir; dün üniversitelerde hizmet ediyorlardı, bugün Sağlık Bakanlığının hastanelerinde vatandaşa hizmet edecekler. Mesele bundan ibarettir.

Doğubeyazıt'la ilgili olarak da şunu açıkça ifade etmeliyim ki bir kere daha, meseleye hükümetimiz mükemmel bir yaklaşım sergilemiş, mükemmel bir biçimde burada hizmetini vermiştir. Hastaneye gitmek veya gitmemek, orada verilen hizmetin kalitesiyle, sürekliliğiyle uzaktan yakından ilgisi olmayan bir şeydir. Israrla, bu yüce çatının altında "niye gittiniz, niye gitmediniz" diye sorulursa, onun altında ben başka şeyler de ararım. Acaba gitseydik, birileri provoke etmeye mi çalışacaklardı; ne söylenmek isteniyor yani?! Orada, bizim, bir ekibimiz, uzmanlarımız, olayın ortaya çıktığı ilk günden itibaren, çok ciddî bir çalışma yürütmüştür. Yani, bir sayın bakanın, ülkenin her hastanesine,her gittiği yerde, her noktaya gitmesi gibi bir şart yoktur.

Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Soru önergeleri cevaplandırılmıştır.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

BAŞKAN - Birinci sırada yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/950) (S. Sayısı:920)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Sayın milletvekilleri, birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.58

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.13

BAŞKAN : Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER : Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 51 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Şimdi, 4 üncü sırada yer alan Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Bağlı Okulların Millî Eğitim Bakanlığına Devredilmesi ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

4.- Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Bağlı Okulların Millî Eğitim Bakanlığına Devredilmesi ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1050) (S. Sayısı: 1009) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

11 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 11.- 26.9.1984 tarihli ve 3045 sayılı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun 3 üncü maddesinde yer alan "Taşra Teşkilatı ile doğrudan merkeze bağlı Tapu Kadastro Meslek Liselerinden" ibaresi "Taşra Teşkilatından" olarak değiştirilmiştir.

BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Berhan Şimşek; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 11 inci maddesi üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

1991 yılında kurulan Tapu ve Kadastro Meslek Lisesi, şu anda 180 öğrencisi olan, geçici görevle ve dışarıdan ders veren öğretmenlerimizle birlikte 39 öğretmeni bulunan bir meslek lisemizdir. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünde çalışan idarecilerimizden birçoğu bu okuldan mezun olmuşlardır. Bunda, ödenek ve personel yetersizliğinin de etkili olduğunu düşünüyoruz; çünkü, Türkiye'de, ülkemizde, kadastro hizmetlerinin, birim bazında yüzde 78'i ve alan bazında ise yüzde 73'ü tamamlanabilmiştir. Bu okulların bağlı oldukları kurumlarla yasal bağlarını sona erdirirken, öğrencilerimize, mezun olduktan sonra bu kurumlarda sahip oldukları hakları devam ettirmeliyiz. Örneğin, işe girmede sağlanan öncelik uygulaması devam etmelidir, istihdam edilmelidir; işsizler ordusuna katılmamalıdır bu arkadaşlarımız.

Değerli arkadaşlarım, yine, istihdamda sorun yaşanan bir başka alan da sözleşmeli öğretmenlerin istihdamıdır. Sözleşmeli statüde de öğretmenlik yapan gençlerimizin stajyerlikleri kalkmıyor, iş güvencesiz çalışıyorlar. Görev yerleri belirlenirken eş durumu dikkate alınmıyor. Tam zamanlı sigortaları yok. Primleri 17 gün üzerinden ödeniyor, mevsimlik işçi gibi. Bunların yanında, bir de maaşlarını alamadıklarını söylüyorlar sözleşmeli öğretmenlerimiz.

                                      

(x) 1009 S. Sayılı Basmayazı 30.11.2005 tarihli 25 inci Birleşim Tutanağına eklidir.

Bakın, geçtiğimiz günlerde -Sayın Bakanımın da dikkatini burada çekmek istiyorum- Milliyet Gazetesinde, Sayın Abbas Güçlü'nün köşesinde bir öğretmenimiz şöyle sesleniyor: "Hacettepe Üniversitesi Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölümünden mezun oldum. Bir hata yapıp sözleşmeli öğretmenliğe başvurdum. Haftada 12 saat dersim olduğu için ayda 300 YTL'ye yakın maaş alıyorum; ama, o bile verilmiyor. Yirmi gün geçti, hâlâ maaşımı alamadım. Zaten sağlık sigortası ve diğer sosyal güvenlik hakları da hayal oldu. Artık dayanamıyorum, yarın istifa edeceğim."

Sözleşmeli öğretmen istihdamı yönteminin öğretmen açığı ihtiyacımızı ortadan kaldırdığı söylenebilinir mi?! Sözleşmeli öğretmenler şikâyetlerini bize bildiriyor.

Gelen maillerin birinde, bakın, bir öğretmenimiz ne diyor değerli arkadaşlarım: "Bu sözleşmeli öğretmenlerin olmayan haklarından artık gına geldi. Bir ay bir haftadır çalışmama rağmen, ilk maaşımı alamadım bile. Bunun yanında, okulda, otobüslere indirimli binmek için, 20 YTL, paso çıkarmak için para topluyorlardı; biz de alalım dedik. 'Hocam, olmaz' dediler. Neden; 'sen sözleşmeli öğretmensin…' Her yerde yüzümüze vurulan, öğretmenler arasında ikinci sınıf insan muamelesi görmemizi sağlayan sözleşmeli damgası burada da karşımıza çıkıyor."

Öğretmenlerimizi stajyer öğretmen, uzman öğretmen ve başöğretmen olarak sınıflandırdığımızı biliyorduk Sayın Bakanım; ama, asıl sınıflandırmanın kadrolu öğretmenler ile sözleşmeli öğretmenler arasında olduğunu görüyoruz. Bu uygulama, eğitimde, ileriki günlerde, çalışma barışını bozar Sayın Bakanım.

Değerli arkadaşlarım, Plan ve Bütçe Komisyonunda Millî Eğitim Bakanlığı bütçesi görüşülürken, bizim eğitim sistemimizin ezbere dayalı olduğunu, o nedenle, defterin öğrenmesi yerine, öğrencinin öğrenmesi üzerine bir sistem kurulması gerektiğini ve zorunluluğunu anlatmıştım Sayın Bakanıma ve bunu sağlamanın yollarından birisi de, AB ülkelerinin birçoğunda olduğu gibi, drama derslerinin müfredata konulması ve öğrencilerimize ders anlatırken drama metotlarının kullanılmasını önermiştim. Sayın Bakan da, bu konudaki önerime ilişkin değerlendirmesinde, "drama dersine gelince" diye başlayan konuşmasında "drama dersi bütün sınıflara seçmeli olarak konulmuştur. İlköğretimin 1 ve 8 inci sınıflarına kadar seçmeli ders olarak drama dersi konulmuştur. Gözün aydın Sayın Şimşek; iyi mi" ifadelerini kullanmıştı Sayın Bakanım; ancak, Dil ve Tarih- Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü mezunu bir personelimizi evrak kayıt ve telefon santral memuru olarak görevlendirdiğinizi öğrendim Sayın Bakanım. Sizi bu konuda suçlamıyorum; ama, tiyatro öğretmenliği, yaratıcı drama öğretmenliği, Altındağ Belediye Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmenliğini yapan bir arkadaşımızı neden evrak kayıt memuru ve santral memuru olarak istihdam ediyorsunuz, gerçekten bunu merak ediyorum.

Drama dersi müfredatta seçmeli ders olarak gözükmekte. Okullarda drama dersi verecek öğretmen bulunmadığı için, bu dersin müfredatta kâğıt üzerinde kaldığını da biliyoruz. Uygulamada, hangi okullarda, Sayın Bakanım -buradan da sormuş olayım- drama dersi var? Drama eğitimi veren, Bakanlık bünyesinde kaç öğretmenimiz vardır Sayın Bakanım?

Bakınız, 2005 tarihinde, Ankara'da, Yenimahalle İlçe Millî Eğitim Müdürlüğü tarafından okul müdürlüklerine gönderilen bir yazıda, eğlence amaçlı -değerli arkadaşlarım, burası çok önemli- gezilere (tiyatro, sirk) kesinlikle yer verilmemesi emredilmektedir. Bakın, bu, 21 Mart 2005'te yayınlanmış ve işin ilginç tarafı "tiyatroya gidilmesin" deniliyor ve aynı gün, 35 evrak sonra bundan vazgeçiliyor; yani, oradan, çalışanlardan biri, anlaşılan, meseleyi basına duyurunca bundan vazgeçiliyor ve nasıl bir anlayıştır ki Sayın Bakanım, drama dersinin müfredata konulduğunu söylerken, bir şube müdürü genelge yayınlayarak diyor ki: "Okulların tiyatroya ve sirklere…" Aynen okuyayım size: "Sosyal etkinlikler kapsamında; yakın çevre, yurtiçi veya yurtdışı inceleme veya ziyaret amaçlı geziler düzenlenebilir" denilmekte. "Eğlence amaçlı gezilere (tiyatro, sirk) kesinlikle yer verilmemelidir" diyor. Bu, ciddî bir vakıadır ve bu anlaşılınca da, bir gün sonra bunu değiştiriyorlar.

Ayrıca, tiyatro, eğlenceyle de eğitim, eğlenceyle de öğreti yapılan bir sanat dalıdır, bir drama dalıdır. Ne yazıktır ki, bunun da çok farkında değiliz. Eğer drama dersleri konusunda, Sayın Bakanım, samimî olunsaydı, bu memurunuza, bir yanlışın, yani, bu konuyu deşifre eden memurunuza, bir yanlışın düzeltilmesine katkıda bulunma amacı taşıdığı için ceza değil ödül verirdiniz. Bu yazının altında imzası olan şube müdürünüz, Yenimahalle Millî Eğitim Şube Müdürü Yunus Erdoğan ise şu anda görevini devam ettirmekte Drama dersini müfredata koymakla sorun çözülmüyor Sayın Bakan; onu uygulayacak duyarlılıkta ve yetkinlikte bir kadro ve bir anlayış gerekir.

Öğretmen açığı konusunda, sözleşmeli öğretmenlerimizin sorunlarına biraz önce değinmiştim. Şubat ayında 16 000 öğretmen alınacağının açıklanmasından sonra, belirsizlikler nedeniyle yeni sorunlar ortaya çıkıyor; bu konuda uyarmak istiyorum. Atamalar ne zaman yapılacak, belli değil. Halen sözleşmeli öğretmen olarak çalışanlar başvurabilecek mi; başvurabileceklerse, atanmaları halinde hangi okullarda görev yapacakları belli değil; tam bir belirsizlik söz konusu.

Bakın, sözleşmeli öğretmen istihdamında bir sorun daha yaşanıyor. Sözleşmeli öğretmen olarak çalışanlar, bu statünün kendilerine sağladığı koşulların yetersizliği nedeniyle mutlaka öğretmen olarak atanmak istiyorlar. Eğitim sistemimizde, öğretmen istihdamından eğitimin niteliğine, okulların fizikî sorunlarına, müfredat sorunlarına kadar birçok alanda sorunlarımız varken, Sayın Bakanımız, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı hangi konularla ilgileniyor; öğrencilerimizin karneleriyle birlikte Başbakana teşekkür mektupları gönderilmesi işiyle uğraşıyor. Açıköğretim lisesi yönetmeliğinde yapılan değişikliği övmeleri için, Başbakanın reklamını yapmak adına, mektup işiyle uğraşıyorsunuz. Bu, yeni mi; değil. Daha önce, kitap dağıtımı içerisinde bir sayfada Sayın Başbakanın, bir sayfada da kendi fotoğraflarınızı yayımladığınızı ben ve bütün ülke hatırlıyor. Bakın, eğitimin sorunları neler, Millî Eğitim Bakanının gündeminde neler olduğunu da görüyoruz değerli arkadaşlarım!

Sayın Bakan, geçenlerde bir açıklamasında "türban üzerinden siyaset yapmak küçüklük" diyor. Doğru söylüyorsunuz Sayın Bakanım; ama, bu eleştirilerinizi, gerçekten, kime yönelttiğinizi anlayamadım ve anlayanın da olduğunu sanmıyorum; ama, yönelttiğiniz kişiler şunlar ise; 3 Kasımın, kelepçelerin çözülüp tarihin çöplüğüne atılacağı bir gün olacağını ifade eden arkadaşlarınıza mı; türban sorununu çözmek namus borcumuzdur diyen arkadaşlarınıza mı; türban üzerinden siyaset yapmak küçüklük diyorsanız, onu da sizin takdirinize bırakıyorum; çünkü, bu konuda Cumhuriyet Halk Partisinin ve Grubumuzun böyle bir açıklaması yoktur.

Sayın Bakanım, siz bunlarla uğraşırken, bakın…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - Şahsım adına da söz talebim vardı…

BAŞKAN - Sayın Şimşek, şahsınız adına da konuşma talebiniz var; ama, Anavatan Partisi Grubunun söz talebi. Daha sonra söz vereceğim.

Buyurun, tamamlayabilir misiniz.

BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - Teşekkür ediyorum, Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. Şahsım adına bölümünde konuşmama devam ederim.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Şimşek.

Madde üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen, Erzurum Milletvekili Sayın brahim Özdoğan; buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Kamu kurum ve kuruluşlarına bağlı okulların Millî Eğitim Bakanlığına bağlanmasıyla ilgili yasanın 11 inci maddesinde söz almış bulunmaktayım.

Değerli arkadaşlar, 11 inci madde şöyle diyor: "26.9.1984 tarihli ve 3045 sayılı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun 3 üncü maddesinde yer alan 'Taşra Teşkilatı ile doğrudan merkeze bağlı Tapu Kadastro Meslek Liselerinden' ibaresi 'Taşra Teşkilatından' olarak değiştirilmiştir."

Değerli arkadaşlar, yani, millî eğitimin, Türkiye millî eğitiminin bir yığın problemi var, biz, maalesef, Türkiye'ye, Türk millî eğitimine faydası olmayan bir yığın ayrıntıyla ilgileniyoruz. Allah'ınızı severseniz, bu maddeden ne anlarsınız?! Bu maddeden ne anlarsınız?!

Bakın, millî eğitimin… Siz gülün, siz gülün; son gülen iyi güler!..

Millî eğitimin, Türkiye'de millî eğitimin en büyük problemi başörtüsü meselesidir değerli arkadaşlar. AK Parti, iktidara gelmeden önce, Türk Milletine, bu meseleyi halledeceğini söylemiştir; fakat, bugüne kadar halledememiştir. Bu mesele o kadar büyük mesele ki… Sekiz yıllık ilköğretimi uyguluyoruz, çocuklarımızın çoğunluğu sekiz yıllığı bitiriyor; fakat, sekiz yıldan sonra, maalesef, kız çocuklarının çoğunluğu okula gitmiyor. Neden gitmiyor; başörtüsü meselesi yüzünden, veliler göndermiyor. Türk nüfusunun yüzde 50'si, hatta yüzde 51-52'si kadınlardan müteşekkildir. Bu yüzde 50 nüfusun da en aşağı yarısı okula gitmemektedir. Bu nedir; bir milletin beyin gücünün yüzde 25-30'unun kullanılmaması anlamına gelmektedir. Dolayısıyla, Türk Milleti olarak, Türkiye olarak bugüne kadar kalkınamadık. Arkadaşlar, özgürlüklerin önünü mutlaka açmak mecburiyetindeyiz.

Bu yasa tasarısı bütçe görüşmelerinden önce burada tartışılırken, Sayın Millî Eğitim Bakanı "biz bu meseleyi halledeceğiz" dediler. Arkadaşlar, bu mümkün değil, bu mümkün değil!.. Yani, Türkçe'de çok hikmetli atasözleri vardır. Bunlardan bir tanesi de "ölme eşeğim ölme, yaz gelsin yonca vereyim."

Şimdi, Sayın Başbakan da Avustralya'ya gittiği zaman oradan mesaj gönderiyor; sanki, Sayın Başbakan, bir sütrenin arkasına gizleniyor, oradan mesajları veriyor; burada, maalesef söyleyemiyor. Orada ne diyor; işte, birtakım sivil toplum kuruluşlarıyla mutabakatı sağladık, bilmem hangi kurumlarla mutabakatı sağladık; bir yüksek yargı kaldı, bir de Cumhuriyet Halk Partisi kaldı.

Arkadaşlar, Türk Milleti, sizi çok büyük bir iktidar yaptı. Hangi mutabakattan bahsediyorsunuz; bunu çözmeniz lazım! Biliyorsunuz ki, özgürlüklerin önü, Anavatan İktidarı zamanında açılmıştır.

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - 28 Şubatta siz kapattınız! Ne konuşuyorsunuz?!

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Rahmetli Turgut Özal 141'i, 142'yi, 163'ü kaldırarak özgürlüklerin önünü açmıştır. Bunları kaldırabilmek için, mangal gibi bir yürek ister, mangal gibi!

Değerli arkadaşlar, inşallah, biz de, iktidara geldiğimiz zaman, bütün özgürlüklerin önünü açacağız. Sayın Başbakan "şununla anlaştık, bununla anlaştık, şu kaldı…" Arkadaşlar, bu, Nasrettin Hocanın, maalesef, hikâyesine benzer. Şimdi, başörtüsü problemi olan insanlar, veliler, öğrenciler iktidardan alacaklı durumdadırlar; çünkü, onlara söz verdi. Nasrettin Hoca, fıkrasında ne diyor? Alacaklı Nasrettin Hocanın kapısına yanaşıyor kış günü "borcumu ver Hoca" diyor; Hoca da "ilkbahar gelsin, bizim bahçenin etrafına çit döşeyeceğim, koyunlar oradan geçecek, işte yünleri takılacak, ben o yünleri toplayacağım, yıkayacağım, eğireceğim, pazara götüreceğim, sonbaharda, inşallah, senin borcunu ödeyeceğim" diyor. Arkadaşlar, bu aldatmacadır. Türk Milleti artık bunu yutmuyor. Başörtüsü problemi olanlar bunu yutmuyor. Söz verdiğiniz şeyleri yerine getirin. Buradan iktidar oldunuz, buradan da yıkılacaksınız. Buradan sesleniyorum ben size değerli arkadaşlar.

Bunun adına, arkadaşlar, "şark kurnazlığı" denilir. Şark kurnazlığını da, bizim, Büyük Milletimiz asla ve katiyetle yutmaz; nedenini yakın tarihimizden söyleyelim: 3 Kasım 2002 seçimlerinde, bir yığın parti ne oldu; Meclisten dışarı itildi. Bunu yapan Büyük Milletimiz, inşallah, yapılacak ilk seçimlerde, söz verdiğiniz şeyleri tahakkuk ettirmediğiniz için, sizi de Meclisten dışarı itecektir. Bunu yaşayacağız Allah'ın izniyle. Ömrümüz olsun, göreceğiz bunu.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Millet itti, siz getirdiniz! Millet attı dışarı, siz aldınız içeri! Nasıl vereceksin hesabını?!

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Sen, bir dahaki dönem yoksun!

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Allah, Allah!..

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Bir dahaki dönem yoksun! Yağcılığı bırak Sayın Milletvekili!

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Allah büyük…

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Yoksun, yoksun!..

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Allah büyük…

BAŞKAN - Sayın Kacır, lütfen…

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Yoksun!.. Yağcıların hiçbirisi bir dahaki dönem girememiştir. Size söyleyeyim ben.

BAŞKAN- Sayın Özdoğan, lütfen, Genel Kurula hitap eder misiniz.

ÜNAL KACIR (İstanbul)- Ben yağcılık yapmadım hiç kimseye.

BAŞKAN- Sayın Kacır…

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)- Eğitim her şeydir değerli arkadaşlar. Türk Milletinin yüzde 100 başörtü meselesini hallederek yüzde 100 beyinleri mutlaka piyasaya sürmek mecburiyetindeyiz. Türk Milletinin yüzde 25-30'unun beyni maalesef piyasaya sürülmemiştir. Dolayısıyla, kalkınmayı sağlayamıyoruz.

Bakın değerli arkadaşlar, Şair Giray'ın meşhur şiirinden iki mısra söylemek istiyorum:

"Bazı çiçekler sessiz, ıssız köşelerde açar

Kokusu insanların burunlarına gideceğine, yok olur gider"

arkadaşlar.

Bu beyinleri maalesef biz harcıyoruz. Bunları mutlaka iş piyasasına, eğitim piyasasına sürmek mecburiyetindeyiz. Böyle "Haydi Kızlar Okula" kampanyasıyla Türk Milletine veya başörtüsü problemi olan insanlara bunları yutturamazsınız; çünkü, bunlar bir inanç meselesidir. Nasıl söz verdiyseniz, bunları mutlaka yerine getirmek mecburiyetindesiniz değerli arkadaşlar.

Sonra, bu hükümetin aslında bu meseleyi çözmeye niyeti yok; çünkü, ikiyüzlü davranıyor. Bakın size bir şey okumak istiyorum 18 Kasım 2005 tarihli Cumhuriyet Gazetesinden değerli arkadaşlar. Haberinde, Leyla Şahin davasında Türkiye'yi savunan Şükrü Alparslan, Leyla Şahin olayının perde arkasını anlatıyor burada. Diyor ki -onun lisanıyla- "AKP'nin iktidara gelmesinin hemen ardından 19 Kasım 2002'de Şahin dosyası için savunma yaptığını anımsatan Alparslan, yapılan savunmanın ana hatlarını devletin iç hukuku olarak anlattı. O tarihe kadar Anayasa Mahkemesi ve Danıştayın aldığı kararlar ve Türkiye'nin temelini oluşturan Anayasa ilkeleri ile laikliğin ve bunların ülke açısından önemi anlatıldı sözleriyle açıklıyor. Şükrü Alparslan çok önemli bir noktaya daha temas ediyor. Sayın Alpaslan'ın iddiasına göre, hükümet yetkililerinin Leyla Şahin davasında Türkiye'nin yaptığı savunmadan haberlerinin olmaması imkânsız. Yine Alparslan'ın aktardığına göre, savunmanın hazırlandığı bölümün başındaki büyükelçi, dönemin Başbakanı Abdullah Gül'e gidiyor, Türkiye'nin yapacağı savunmanın ana hatlarını ve siyasî açıdan uygun görülmesi durumunda hiç savunma yapılmadan dostane çözümün kabul edilebileceğini aktarıyor. Bunun üzerine Sayın Gül, dostane çözümün ne olduğunu soruyor. Leyla Şahin'in önerisinin, eğitim hayatının her aşamasında türbanın serbest bırakılması olduğunu duyunca, Sayın Abdullah Gül diyor ki: "Hayır, olmaz öyle saçma şey!" Değerli arkadaşlar, inanç nedeniyle örtülen başörtüsü için "öyle saçma şey olmaz" diyor.

Değerli arkadaşlar, bunlar, kamuoyunun bir kısmına sağ gözünü kırpıyor, bir kısmına da sol gözünü kırpıyor.

Değerli arkadaşlar, aslan gibi olmak lazım, yiğit olmak lazım. Böyle politika olmaz arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Yiğit dediğin 4 parti dolanır!

BAŞKAN - Sayın Özdoğan, lütfen, toparlar mısınız.

Buyurun.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Teşekkür ediyorum. İnşallah tamamlayacağım.

Değerli arkadaşlar, bu siyasî erki, yakınlarınızın birtakım rantiye menfaatları için kullanacağınıza, milletin menfaatı için kullanın değerli arkadaşlar. Rantiye menfaatı için kullananların akıbeti çok kötü olmuştur değerli arkadaşlar. Dinî değerleri, ortak değerleri, kendi menfaatları için "ben inançlıyım" diyebilen hiçbir samimî insan kullanmaz. Ben, eğer o durumda olan arkadaşlar varsa, siyasîler varsa, onları yürekten kınıyorum ve bunların akıbetinin de kötü olduğunu biliyorum. Nereden biliyorum; madem siz inanç değerlerini toplumun önüne seriyorsunuz, ben de kardeşane olarak size bir nasihatte bulunmak istiyorum değerli arkadaşlar. Nereden biliyoruz; Allah'ın demesiyle biliyoruz değerli arkadaşlar.

Bakın, size Tevbe Suresinin 9 uncu ayetini okuyorum. Bu, siyasî erki menfaatları için kullananlar içindir değerli arkadaşlar.

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sayın Başkan…

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Bakın, Tevbe suresinin 9 uncu ayetinde, "Allah'ın ayetlerine karşılık, az bir değeri, dünya malını ve nefsanî istekleri satın aldılar da, insanları onun yolundan alıkoydular. Gerçekten, onların yapmakta oldukları şeyler ne kötüdür." Değerli arkadaşlar, bunları kullananların akıbeti de kötüdür.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Seni tarif etmiş.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, kim yiyorsa zehir zıkkım olsun.

Saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Seni tarif etmiş orada.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özdoğan.

Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Berhan Şimşek; buyurun.

BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Görüşülmekte olan maddede şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlarım, Grubum adına konuşmuş olduğum bölümde ifade etmeye çalıştım. Sayın Bakanın gündeminde, millî eğitimin, gerçekten içerikli yapılanmasının hiçbir oluşumu yoktur. Bakınız, o kadar millî eğitim ötesinde meselelerle ilgileniyoruz ki, Sayın Bakan, televizyonlarda ve gazete sütunlarında her gün bir açıklamada bulunuyor. Geçenlerde "ben imam-hatip lisesi açmadım" diyor; ama, 62 Anadolu imam-hatip lisesi açtığını unutuyor ve ayrıca, kendi Bakanlığının yayınlamış olduğu yönetmelikte, Anadolu imam-hatip lisesinin 4 üncü maddede okulun tanımını yapıyor. Bugün, Bugün Gazetesinde de diyor ki: "Ben okul açmadım, program açtım."

Sayın Bakan ve sayın hükümet yorgun gerçekten, Türkiye de bunu görüyor. Bakınız, yılbaşında bir ajanda gönderiyorsunuz. Bu ajandayı, böyle bir anda örtbas edip kaybettiniz. Ajandada, -isme özel, AKP'li milletvekillerinin ismine özel ajanda gönderiyorsunuz- CHP'li, DYP'li ve bağımsızların isimleri yoktur. Birinci sayfada Mustafa Kemal Atatürk'ün resmi var. İkinci sayfada, nereden bulunmuş bir resim belli değil, Cumhurbaşkanının bir resmi, kirli sakallı. Mustafa Kemal Atatürk'ün eğitimle ilgili vecizeleri vardır, tek bir vecizesi konulmuyor; üçüncü sayfada Sayın Başbakanın, dördüncü sayfada Sayın Bakanın vecizeleri yer alıyor.

Değerli arkadaşlarım, işin en acı tarafı şu: Buradan, kürsülerden, manşetlere etiket olabilmek için diyorlar ki, Sayın Başbakan "biz Türkiye rekorunu kırdık; 70 000 derslik açtık" derken, Sayın Bakan "60 000" diyor; derken, kendisine maliyeyi teslim ettiğimiz, nevi şahsına münhasır, kerameti kendinden menkul Maliye Bakanımız da diyor ki: "40 000." Acaba hangi rakam doğru diye ciddî anlamda merak ediyoruz ve bunlarla ilgili, her gün, farklı farklı şekillerde açıklamalar yapılıyor.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakandan ricam şu: Bugün bir acı yaşandı, Fatma Özcan kızımız rahmetli oldu kuş gribinden. 16 yaşında olmasına rağmen, 12 yaşında nüfusa kayıt edilmiş. Biz, eğitimi, paralı, zengin, sosyal adaleti ortadan kaldırır, cehaleti körükler anlayışta sunacağımıza, bizim, Doğubeyazıt'tan, Bayburt'tan, Kars'tan, Edirne'nin Enezine kadar bunları götürmemiz lazım. Bakanlık önemli bir görevdir, hükümet olmak önemli bir görevdir. Tabiî ki, mikrofonlar uzatılır, gazeteci teypleri uzatılır ve konuşmayı severiz. Ben de severim, hepimiz de konuşuruz; fakat, konuşma durumunda değilsiniz, iş yapma durumundasınız Sayın Millî Eğitim Bakanım.

Bakın, size bir örnek daha vereyim: Ne acıdır ki, Bakanlığınız için diyorsunuz ki: "Altın dönemi yaşıyor Bakanlık, benim dönemimde." 2005 öğrenci seçme sınavı sonuçları kitabına göre, Sayın Bakan, Adana-Feke Lisesi, sınava giren öğrenci sayısı 57; hiçbir öğrenci lisans programını kazanamamış. Ankara-Polatlı Atatürk Lisesi, sınava giren 47; hiçbir öğrenci sınavı kazanamamış, sıfır çekmiş. Muş Korkut Lisesi, sınava giren 63 öğrenci; lisans programını kazanan olmamış. Yozgat Atatürk Lisesi, 47 öğrenci girmiş; fakülteyi kazanan olmamış. İzmir-Bergama, sınava giren 78; burada gözümüz aydın, 1 tanesi fakülteyi kazanmış.

Sayın Bakan, eğitimin bu kadar derdi, problemi varken, manşetlere efendi olmaya gerek yoktur. Siz şunu yapabiliyor musunuz; ne acıdır ki, çocuklarımızı ilköğretimden sonra liseye gönderirken, hepimiz biliyoruz ki, bir üniversiteye, fakülteye girebilmesi için mutlaka ve mutlaka kursa, dershaneye gitmesi gerekiyor. Siz, eğitimde hükümet olarak göreviniz, eğer, eğitimde çocuklarımızı kursa, dershaneye göndermeden, kaliteli bir eğitimle lise eğitimi, ilkokul eğitimi verip, kurslara, dershanelere düşmeden çocuklarımızı üniversitelere gönderebilirsek bu, başarıdır; bu, eğitimin altın dönemi sayılır. Yoksa, bunun ötesinde, kalkıp, sadece, biraz önce söylediğim gibi, manşetlere efendi olmak için, biz, onu yapmadık, bunu yapmadık veya tefrikalara, iki gün yazı dizilerine, manşetlerde gezmeye gerek yoktur. Eğitimin hali ortadadır, öğretmenlerin hali ortadadır. Açlık, sefalet içerisinde öğretmenlik yapan büyüklerimiz var, değerli öğretmenlerimiz var. Buradan, kalkıp, inanın…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Şimşek, buyurun.

BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - …Bakan olarak, burada, gelip, bunları konuşurken gözlerinizin önünüzde olması lazım, mahcubiyet yaşamanız lazım. Sizin, bundan önceki dönemi suçlamak gibi bir, artık, lüksünüz yoktur. Üçbuçuk yıldır iktidardasınız, dördüncü eğitim yılındasınız, bunları yerine getirmiş olmanız lazım. Siz, bunları yerine getirirseniz, hepimiz, burada, milletin adına vekâlet almış görev yapanlarız, bizler de sizleri alkışlarız; fakat, görünen o ki, maalesef, bu anlayışın içerisinde sadece ve sadece bir kadrolaşma, yapılaşma ve ihalelerde dostlara peşkeş çekmenin ötesinde siyaset oluşmamıştır.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Şimşek.

Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Mustafa Ataş, İstanbul Milletvekili?.. Yok.

Alaettin Güven, Kütahya Milletvekili?..

Ümmet Kandoğan, Denizli Milletvekili?..

Mehmet Eraslan, Hatay Milletvekili...

Buyurun Sayın Eraslan.

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

430 sayılı Tevhidi Tedrisat Kanunu çerçevesinde ortaöğretim düzeyindeki bütün eğitim kurumlarının Millî Eğitim Bakanlığına devredilmesini öngören bu kanun tasarısı, doğru manada hazırlanmış, geç de olsa, bugün Türk eğitim sisteminin en büyük sorunu olarak algılanmış ve hazırlanarak, sizlerin huzuruna, Türkiye Büyük Millet Meclisine milletvekillerinin huzuruna getirilmiş bulunmaktadır; fakat, burada, birtakım önerilerimiz, kanunla ilgili, kanun maddeleriyle ilgili mutlaka birtakım önerilerimiz olacaktır.

Değerli arkadaşlar; fakat, Türk eğitim sisteminin sadece sorunu, bütün eğitim kurumlarının tek elde toplanması, tek elde yürütülmesi sorunu değildir. Bunun yanında, Türk eğitim sisteminin hem üniversitede sorunları vardır hem üniversite sonrası sorunları vardır hem üniversite öncesi sorunları vardır hem de ilköğretim düzeyindeki eğitimin de ayrıca çok büyük bir sorunu vardır. Bunların hepsini toplu derli bir şekilde ele almak ve bütün bunları göz önünde bulundurarak, eğitim sistemindeki var olan aksaklıkları bu şekilde telafi etme ve bu şekilde onları çözüme kavuşturma gereği bugün hâsıl olmuştur.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'de bugün 130 000 öğretmen ihtiyacı vardır. Bunu, Sayın Bakanımız, Sayın Millî Eğitim Bakanımız, yazılı soru önergemize vermiş olduğu cevapta vurguluyor. Türkiye'de bugün 130 000 öğretmene ihtiyaç vardır. Geçen yıl, 20 000 öğretmenin emekli olduğunu düşünür iseniz, bu öğretmen açığının 150 000'in üzerine çıktığını bu şekilde hep beraber anlamış oluruz.

Peki, Türkiye'de 150 000 öğretmen açığı var ise ve Türkiye'de bir işsizlik ve istihdam sorunu var ise, o zaman, bu eğitimin sorunlarını nasıl çözeceğiz? Bu ülkenin evlatlarına analık yapan, babalık yapan ve Türkiye'nin geleceğini hazırlayan, Türkiye'nin gelecek neslini hazırlayan bu öğretmenlerimizi ne zaman işbaşı yaptıracağız ve eğitim sisteminin öğretmen açığını ne zaman telafi edeceğiz, bu sorunu ne zaman aşacağız?

Sayın Bakanın yazılı soru önergesine vermiş olduğu cevap, gerçekten düşündürücü bir cevaptır.

Ayrıca, öğretmenlerimizin aldıkları maaşlar açlık sınırına yakın maaşlardır. Onbeş yıllık bir öğretmen 800 000 000 maaş alır iken, Türkiye'de açlık sınırı 715 000 000'dur. Bunlar da resmî rakamlardır ve alınan maaşlar, alınan para, maalesef, öğretmenin biyolojik ihtiyacını, ailesiyle beraber, çoluk çocuğuyla beraber temel ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde değildir.

Ve Sayın Bakanımıza sorduk, dedik ki, öğretmenler çok cüzî oranda ekders ücreti alıyor, bir derse 1 300 000; 1,3... Bunu artırmayı düşünüyor musunuz?.. Sayın Bakanımız, yazılı soru önergemize verdiği cevapta "birim ekders saat ücretinin yükseltilmesine yönelik olarak hazırlanan kanun değişikliği taslağı Başbakanlığa gönderilmiştir." Peki, teşekkür ediyoruz. Başbakanlığa gönderildi; ama, öğretmenlerimizin ekders ücretlerini artıralım teklifi ne oldu? Maliye Bakanlığından veto yedi, dolayısıyla, Başbakanlıktan reddedildi. Kamuoyuna duyurulmuş olan bu hadise olumsuzluklarla sonuçlanınca, maalesef, öğretmenlerimiz de bu noktada sukutu hayale uğradılar.

Değerli arkadaşlar, eğitim deyip geçemeyiz. Eğitimcinin her zaman yanında olmak lazım. Öğretmenlerimizin her zaman yanında olmak lazım. Öğretmen açığını Türk eğitim sisteminde bugün konuşmuyor olmamız lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Eraslan, lütfen, toparlar mısınız.

Buyurun.

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Öğretmen açığı ve öğretmen eksiği şeklinde bir ifadeyi dahi bugün burada konuşmuyor olmamız gerekirdi. Neden; çünkü, eğitim, bir ulusun, bir ülkenin, bir devletin vazgeçilmez en dinamik faktörlerinden biridir, insana yapılan yatırımdır. İnsana yapılan yatırım, eğitimle insana yapılan yatırım, taşlara çiviyle kazılarak yazılan yazılar gibidir; üzerinden asırlarca zaman geçse de, onlar silinmezler. Eğitim, kalkınmanın temel faktörüdür. Cehaletin panzehiri eğitimdir. Demokratik bir ülke, çağdaş bir ülke ve muasır medeniyetler seviyesinde bir ülke olabilmenin yolu, mutlaka eğitimden geçiyor; fakat, eğitimin sosyoekonomik boyutunu hiçbir zaman ihmal etmememiz gerekiyor.

Üniversiteye giren öğrencilere baktığımız zaman, 2005 yılında üniversite sınavına giren öğrencilere bakıyoruz; 1 730 876 öğrencimiz üniversite sınavına girerken, sadece 192 311 öğrencimiz yükseköğretim kurumlarına yerleştirilebilmiştir. 1 538 565 öğrencimiz, üniversite sınavlarında başarısız olmuş, üniversite sınavlarına girdiği halde kazanamamış ve yükseköğretime kaydını yaptıramamıştır.

Yine, bakın, doğu ve güneydoğu illerinde sıfır alan öğrencilerin oranı yüzde 77,6'dır; işte, eğitim sistemimizin… Bir defa, bir eşitsizlik var, eğitim sisteminde, Türkiye'deki eğitim sisteminde bir eşitsizlik var. Bu eşitsizliği Sayın Bakanımız da ifade etmişti. Doğru Yol Partisi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Eraslan, lütfen…

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Toparlıyorum.

BAŞKAN - Buyurun.

MEHMET ERASLAN (Devamla) - …Grubu adına bir önceki dönem konuşma yaparken burada Sayın Bakanımız, bu eşitsizliğe, gerçekten, çok ciddî manada parmak basmıştı. Onu, bir sonraki konuşmamda ifade edeceğim; ama, Türkiye'deki eğitimde, eğitim sisteminde, hem öğretmenlerin sorunu var hem okulların sorunu var hem de eğitim eşitliği noktasında büyük sorunlar var. Bunları sizlerin düşüncesine arz etmek, Sayın Bakanımızın düşüncelerine ve bilgilerine arz etmek bizim görevimizdir diye düşünüyorum ve sizleri saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Eraslan.

Madde üzerinde 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Gazalcı, buyurun.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakan, bu şubat ayı içerisinde 16 000 öğretmenin atanacağını ve sonra da 11 000 öğretmenin 2006'da atanacağını söyledi. Zaten yarı yıl geçti. Bu öğretmen açığını kapayacak mı bu atanan öğretmenler? İkisi bir arada, hiç olmazsa, bir an önce yapılamaz mı diye düşünüyor insan. Siz, bize verdiğiniz yanıtta, 10 uncu ay itibariyle, 27.10.2005 tarihinde 20 175 öğretmenin emekli olduğunu söylemiştiniz. Bu 2005'in sonuna kadar kaç öğretmen daha emekli oldu?

BAŞKAN - Sayın Gazalcı, sorunuz lütfen maddeyle ilgili olsun.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Peki efendim.

Şimdi, Sayın Bakanım, bu sözleşmeli öğretmenler 650 000 000 lira civarında maaş alırken, bir genelge gönderdiniz -genelge benim önümde- ve öğretmenlerin maaşı, ders ücretlerinden dolayı birdenbire düştü. Bunun sebebi nedir? Yani, siz, 10 uncu ayda bu geçici personelle ilgili bir genelge gönderiyorsunuz, öğretmenin maaşı birdenbire yarının altına düşüyor.

Televizyonlarda açıklama yapıyorsunuz 650 000 000 civarında alacak diye. Benim elimde öğretmenlerin e-mailleri, mektupları, faksları var; yani, bir beden eğitimi öğretmeni Ardahan'da çalışıyor, birden bire 440 000 000 brüte gidiyor, kesintilerden sonra 200 000 000'a düşüyor. Devlet öğretmeni aldatıyor mu? Aynı durumda…

BAŞKAN - Sayın Gazalcı…

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Lütfen, sorunuzu sorar mısınız; maddeyle ilgili de değil üstelik...

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Soru soruyorum efendim.

BAŞKAN - Lütfen…

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Kamuoyunun beklediği soruyu soruyorum.

BAŞKAN - Maddeyle ilgili soracaksınız Sayın Gazalcı; İçtüzüğün verdiği hak bu size.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Peki Sayın Başkanım.

Sağlık personeli 1 260 000 lira alırken, aynı bölgede çalışan öğretmeni, siz, 200-250 bin liraya mahkûm ediyorsunuz. Aynı hükümet, aynı durumda sözleşmeli atıyorsunuz, öğretmene değer verdiğinizi söylüyorsunuz.

Bir de bu ekders ücretlerinin sonucu ne oldu? Bakın yeni yıla da girdik.

Siz, geçen ay bir şeyler söylediniz, Maliye Bakanı ise, biz sıkıştıralım bunu…

Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.

Buyurun Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Sayın Gazalcı'nın öğretmen atamaları sorusuyla ilgili olarak şunu söyleyeyim: Malumunuz, ben daha önce de kamuoyuna açıkladım, 21 000 küsur emekli öğretmenle ilgili olarak arkadaşlarımız bir çalışma yapıyorlar ve bu akşam itibariyle bunu bitireceğiz. Bununla ilgili olarak yarın ve yarından sonra kamuoyuna çok geniş bir açıklama yapacağız; ne kadar sözleşmeli öğretmen, ne kadar kadrolu öğretmen, hangi tarihte kim, ne kadar atanacak, hangi branşlarda ne kadar öğretmen ataması yapılacak, bunu, yarın itibariyle açıklayacağız.

Diğer taraftan, öğretmenlerin, biliyorsunuz ekders ücretinin… Daha doğrusu, sözleşmeli öğretmenin maaşlarında bir düşme bugüne kadar bize intikal etmemiştir. Daha önce, biliyorsunuz, sözleşmeli öğretmenler branşta haftada 24 saat olarak, yine, Bakanlar Kurulunda tespit edildi, bunlar 24 saat üzerinden ücretlerini alıyorlar, sınıf öğretmenleri 30 saat üzerinden ücretlerini alıyorlar, sınıf öğretmenleri 30 saat üzerinden ücretlerini alıyorlar. Bu konuda bugüne kadar bize intikal etmiş olan, ekders ücretlerinin düştüğüne dair bir problem söz konusu değildir. Öğretmenlerin ekders ücretlerinin artırılmasıyla ilgili tasarı üzerinde de çalışma sürüyor ve bu, kısa zaman içerisinde sonuçlanacak. Bildiğiniz gibi, Maliye Bakanlığı da yoğun bir bütçe maratonu yaşadı, hep birlikte yaşadık. Araya, sonra, bayram girdi. Bugün bu kanun olmasaydı, benim bürokratlarım ile Maliye bürokratları bu konuyu görüşmek üzere bir araya geleceklerdi. Biz bunun takipçisiyiz ve kamuoyuna deklare ettiğimiz gibi, söz verdiğimiz gibi, öğretmenlerin ekders ücretlerinde gerekli artışı sağlayacağız.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Başka soru yok.

Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

12 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 12. - 7.8.1991 tarihli ve 441 sayılı Tarım ve Köyişleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 nci maddesinin (h) bendinde yer alan "kurslar açmak, bu alanlarda teknisyen yetiştirmek, bu amaçla Millî Eğitim Bakanlığı ve ilgili kuruluşlarla işbirliğinde bulunmak," ibaresi "kurslar açmak veya açtırmak," olarak değiştirilmiş ve aynı maddenin (p) bendinde yer alan "veteriner sağlık teknisyeni ve laborant yetiştirmek, bunlar için gerekli okul ve tesisleri açmak" ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Halil Ünlütepe; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, saygıdeğer üyeler; 1009 sıra sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Bağlı Okulların Millî Eğitim Bakanlığına Devredilmesi ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 12 nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz yasanın bu maddesiyle, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 nci maddesinin (h) ve (p) bentlerinde değişiklik yapılmaktadır. Burada, bu kanun hükmündeki kararnamede, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının görevleri de açıklanmıştır. Bu görevler arasında, kurslar açmak, teknisyen yetiştirmek ve Millî Eğitim Bakanlığı ve ilgili kuruluşlarla işbirliğinde bulunmakla ilgili kısmı ve ayrıca (p) bendinde de "veteriner sağlık teknisyeni ve laborant yetiştirmek, bunlar için gerekli okul ve tesisleri açmak" kısmı, bu kararnameden, bu kanun değişikliğiyle çıkarılmaktadır.

Yani, bu tasarıyla, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Emniyet Genel Müdürlüğüne ait okullar hariç olmak üzere, kamu kurum ve kuruluşlarına bağlı okullar ile bu okulların personeli Millî Eğitim Bakanlığına devrolunmaktadır. Bu değişiklik kapsamı içinde, Tarım Bakanlığına bağlı okulların taşınır ve taşınmaz malları, bunlara bağlı bütçe ödenekleri, motorlu taşıtları ve dönersermaye işletmeleriyle birlikte Millî Eğitim Bakanlığı bünyesine alınmaktadır.

Ülkemizde 8 yıllık zorunlu eğitim ve öğretime geçilmesi, ortaöğretimde meslekî ve teknik eğitim ağırlıklı yapılandırmanın önemini artırmıştır. Bu okulların Millî Eğitim Bakanlığına devredilmesinin, 430 sayılı Tevhidi Tedrisat Kanunu çerçevesinde ve eğitim birliği açısından yararlı olacağı düşüncesindeyim.

Eğitim, insanlar için temel bir haktır. Anayasamızda, eğitim ve öğrenim bir hak olarak yorumlanmış ve buna göre düzenleme yapılmıştır. Anayasamızın 42 nci maddesinin başlığı: "Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi." Yurttaşlar için bir hak olurken, devlete birtakım ödevler verilmektedir. Örneğin, üçüncü paragrafta, eğitim ve öğretimin kapsamı açıklanmıştır. Aynen "Eğitim ve öğretim, Atatürk İlke ve İnkılapları doğrultusunda… devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz" ve yine, beşinci paragrafında "İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlarımız için zorunludur ve devlet okullarında eğitim parasızdır" denilmesine rağmen, bu iktidar döneminde, eğitim Atatürk İlke ve İnkılaplarından ne derece uzaklaştığını, eğitimin ve öğretimin nasıl paralı hale getirildiğini ibretle görüyor ve izliyoruz.

Eğitimin en önemli unsurlarından birisi, öğretmenlerdir. Ekonomik açıdan çökertilen öğretmenler, daha iyi yaşayabilmek, daha iyi öğretebilmek için ek iş yapmak zorunda bırakılmışlardır. Sayın Bakanın "öğretmenler dersi bitirdikten sonra okey masasına gitmeyi düşünenler var" demesine rağmen, pek çok öğretmenin ekonomik ihtiyaçlarını, sosyal ihtiyaçlarını giderebilmek, çocuklarına daha iyi yaşam ve eğitim verebilmek için okul mesaisinden sonra ek iş yaptıklarını bilmeyen yok. Kendi sorunlarını çözemeyen bir öğretmenin ne dereceye kadar başkalarına yardımcı olabileceğini Yüce Heyetin takdirine bırakıyorum.

Herkes için temel bir hak olarak kabul edilen eğitim-öğretim hakkı, bugünün Türkiyesinde sadece ekonomik gücü olanların yararlanabildiği bir fırsat haline getirilmiştir. Nitelikli eğitimin önünde ciddî engel olan ikili eğitim sorunu çözülmeden, kalabalık sınıflarda eğitim devam ettiği sürece, bu eğitimin sorunlarını çözmemiz olanaklı değildir.

Kalabalık sınıflardaki eğitim, öğrenciler kadar öğretmenleri de olumsuz etkilemektedir. Halbuki, Avrupa Birliğine girmeye çalıştığımız ülkelerde öğrenci sayıları 25'i geçmemektedir. Örneğin, bugün ilköğretim okullarının durumuna baktığımızda, ilköğretim okullarına yeterli ödenek verilmemesi nedeniyle durumları tamamen içler acısıdır. İhtiyaçlarının bir kısmı özel idare müdürlüklerince karşılanmakta, bir kısım ihtiyaçları okul-aile birliği ve derneklerce karşılanmakta, diğer bir kısmı da öğrenci velilerinin katkılarıyla karşılanmaktadır. Yani, diğer bir eksiklik, öğrenciler tarafından karşılanmaktadır. Anayasa ise, eğitimin ücretsiz olduğunu söylemektedir.

Pek çok öğrenci velisi bu ihtiyaçları karşılayamamaktadır. İlimde gittiğim bazı köylerde "milletvekilim, öğretmen çağırıyor, gitmiyorum; gittiğimde para isteyecek, param yok, veremiyorum" diyor. Bir veliyi, okul müdürünün, öğretmenin karşısında o duruma düşürmeye hakkımız var mı?! O okul müdürü veya öğretmen, öğrencisinden para istediğinde, o öğrenci parayı getiremediğinde, diğer öğrencilerin huzurunda o öğrenciyi küçük düşürmeye hakkınız var mı?! O öğretmen o öğrenciye yeterli bir eğitimi verebilir mi; veremez. Öğretmen öğrenciden dilenmekte, okul müdürü aile birliğinden dilenmekte ve böylece, okulun ihtiyaçları giderilmeye çalışılmaktadır. Böyle bir ortamda huzurlu bir eğitimin yapılabildiğini düşünebilir miyiz?!

Anayasanın 42 nci maddesi açıktır. İlköğretim, zorunlu ve ücretsiz olmasına rağmen, parası olmayanların okuyamayacağı bir hale getirilmiştir. Dilencilik yaparak eğitim ve öğretim yaptıramazsınız. Bilinçli bir şekilde, okullara yeterli katkı ve ödenek verilmemektedir.

Bakın, kendi ilimden bir okul-aile birliğinden gelen bir yazıyı sizlere okumak istiyorum; okulun ismini vermeyeceğim: "Okul-aile birliği üyeleri olarak yardım toplamak için tuğla fabrikalarını gezdik. Tuğla topladık. İlçeye giderek mozaik topladık. Okulun duvarlarının küpeştesini yaptırmak için 10 ton çimento aldık." Atlıyorum bazı kısımlarını. "Okul müdürü, 'ustanın parasını tamamlayamadık' diyerek, aldığımız çimentoları sattı -şu kişiye sattı diyor- Satılan çimentoları okulumuzda okuyan öğrenciler römorka yükledi. "Satılan tuğla ve çimentoları -hem tuğla hem çimentoları- okul müdürü, ihtiyaçları karşılamak için sattığını söylüyor." Diploma parası yok denilmesine rağmen 15 milyon almadan diplomayı okul müdürü vermemiş. "Para vermeyen çocukların diplomaları hâlâ verilmiyor, okulda bekletiliyor." Aynen şu soruyu da soruyor… Bu, bizim Afyon milletvekillerine de, tahmin ediyorum, gelmiştir. "Hepimizin verdiği vergilerle alınıp, hizmet yapılsın diye verilen çimentoları bir okul müdürünün 'ustaya verilecek para yok' diyerek satması ve sattığı çimentoları öğrencilere yükletmesi, bağış olarak dilenerek aldığımız tuğlaların 'ihtiyacımız yok' diyerek satılması…" Karne paralarının ısrarla istenmesi durumundan yakınıyor. Şimdi sormak istiyorum. Böyle bir durumda -bu okulda, okul-aile birliğinin üyeleri öğrencilerin velileridir- veliler okul müdürüne, zarurî birtakım ihtiyaçları karşılamak için sattığında…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ünlütepe, buyurun.

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) - …okul müdürü velilere güven duymuyor. Bir güvensizlik ortamını yaratmaya, okul müdürünü okulun ihtiyaçlarını karşılamak için birtakım işlemleri yapmaya zorlamaya ne hakkınız var? Orada yeterli bir eğitimi yaptırabileceğinize inanıyor musunuz?!

İlimizde 494 ilköğretim okulu, 3 961 derslikte toplam 95 630 öğrenci eğitim ve öğretim görmektedir, 45 okulda 19 200 öğrenci ikili öğretim görmektedir, 196 okulda 6 112 öğrenci birleştirilmiş sınıflarda öğrenim görmektedir. İkili öğretim ve birleştirilmiş sınıflar, eğitimin kalitesini düşüren sebeplerdir.

Daha başka bir şeyin örneğini vermek istiyorum Sayın Bakan. Yanılmıyorsam Millî Eğitim Bakanlığı yapanların hiçbirinin döneminde bu olmamıştır. Yoksulluğun cezalandırıldığı bir dönemi yaşıyorsunuz. Bir basında çıkan yazıyı… "Eğer okuldan istenen parayı öğrenciler getirememişse, sınıfların temizliği o öğrencilerin annelerine yaptırılmaktadır." İşte, çok parlak çizdiğiniz, eğitimde getirdiğiniz nokta budur. Eğitimde öğrenci o parayı veremiyorsa, babası veya anası o okulda cumartesi, pazar günü temizlik yaparak, pencereleri silerek eğitime, çocuğunun eğitilmesi için çaba harcamaktadır. İyi bir şablon, iyi bir tablo yoktur Sayın Bakan.

İlimiz, sosyoekonomik bakımdan gelişmiş iller arasında değildir. Zaten 5084 sayılı Yasa kapsamı içine alınmıştır, yatırımda öncelikli iller arasına alınmıştır. Alınma gerekçesi, 1 500 doların altında, millî gelirden almış olduğu paydır. Böyle bir durumda Afyon, Millî Eğitim Bakanlığınca sanki cezalandırılmış, öğretmenlerimizin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) - Şahsım adına da söz talebim vardı Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Ünlütepe, şahsınız adına da söz talebiniz var; ama, Anavatan Partisi Grubunun söz talebi var.

Teşekkür için buyurun Sayın Ünlütepe.

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) - Şahsım adına da söz alacağımdan, konuşmama daha sonra devam etmek üzere, Sayın Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ünlütepe.

Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.12

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.19

BAŞKAN : Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER : Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 51 inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

1009 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

4.- Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Bağlı Okulların Millî Eğitim Bakanlığına Devredilmesi ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1050) (S. Sayısı: 1009) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının 12 nci maddesi üzerinde söz sırası, şimdi, Anavatan Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Özcan'a aittir.

Buyurun Sayın Özcan.

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1009 sıra sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Bağlı Okulların Millî Eğitim Bakanlığına Devredilmesi ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Yasa Tasarısının 12 nci maddesinde söz almış bulunuyorum; Anavatan Partisi Grubu adına, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, ziraat okulları ve veterinerlik okulları, geçmişte, çiftçilerimize bilgi ve birikimleri konusunda yardımcı olmak için açılmıştı. Elbette ki, eğitim birliği açısından bu okulların bir elde toplanması en doğal haktır, bunu saygıyla karşılıyoruz; ama, bu okulları atıl duruma getirip, çiftçimize, ziraatçımıza yeteri kadar bilgi veremedik ve bugün, nerdeyse 50 000'in üzerinde ziraat mühendisimizi, binlerce veterinerimizi ve orman mühendislerimizi, çiftçilerimizi bilinçlendirme konusunda yeteri kadar harekete geçiremedik, onlara aktif bir görev veremedik. Son olayları, Türkiye'de yaşanan son olayları da gördüğümüzde, demek ki, köylümüzü yeteri kadar bilinçlendirmediğimiz gibi, hükümetimizin de… Bir yıldan beri süre gelen kuş gribiyle ilgili konular, her geçen gün basınımızda yer ediyordu; sonuçta bir netice çıkmadı diye, sayın bakanlarımızın ağzında "bunu uydurmayın, herhangi bir şey yoktur" diye söylendiği halde, bakıyoruz ki, Türkiyemizin her tarafında, her bölgesinde kuş gribiyle ilgili sıkıntılar çıktı. Neden, biz, gerekli önlemi alamadık? Elbetteki, bu göç eden kuşların uğrak yerleri belli. Uzakdoğu'da da sorunlar vardı, dünyanın belli bölgelerinde de kuş gribi konusunda sorunlar vardı. Önlem alsaydık, bugünkü tabloda, ülkemiz ve insanlarımız sıkıntı çekmezdi.

Değerli arkadaşlar, Ağrı'da yaşanan olayları gördük; gerçekler yürek acısı. Bu insanların yeteri kadar bilinçlendirilmediğinin, yeteri kadar hükümetin bilgi vermediğinin bir neticesi, bir aile, 3 çocuğunu, yavrusunu kaybediyor. Bütün Türkiye'de bir infial yaratıldı ve bayram arifesinde, gerçekten, bir sıkıntı yaşadı insanlar.

Değerli arkadaşlar, arife günü, biz, Ankara'nın göbeğinde, Mamak hayvan pazarına gittik, milletvekillerimizle, örgütümüzle ve orada yaşadığımız tabloyu görseydiniz, yürekler acısı. Ankara'nın merkezinde, bu hayvan pazarlamak için, hayvanını, Kars'tan, Kastamonu'dan, Çorum'dan getiren…

BAŞKAN - Sayın Özcan, lütfen, maddeyle ilgili konuşma yapar mısınız.

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Sayın Başkanım, bu, veterinerlik okuluyla ilgili değil mi? Veteriner… Türkiye'deki bu yaşanan olayları halkımızdan niye kaçıralım ki?! Yaşadığımız olayları anlatıyoruz. Oraya gittiğimizde, o insanların çığlığını duyduk. Adam diyor ki: Hiçbir altyapı olmadan, çamurun içerisine binlerce çadır açılmış, her çadırın bedeli 800 000 000. Suya para, lavobasına para ve hayvanlarının içerisinde yaşıyor bu insanlar. Bir taraftan, kuş gribi için gerekli tedbiri aldık diyorsunuz; diğer taraftan da, bu hayvanların içerisinde yatan bu insanların yaşantısını gördüğümüzde… 21 inci Yüzyılda, Türk çiftçisine bu tablo yakışmıyor. Bunları gördük.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; işte, kuş gribi olan bölgeler ve Türkiye'deki bu hayvanların, kuş gribi gelir endişesiyle yapılmış olan öldürme tablolarını gördük, yaşadık. Hiç, çağdaş bir ülkeye yakıştı mı o tablo?! Diri diri hayvanları ateşlere atmak, üzerlerinde dozerler sürmek, hatta, kendi ailesinden biri için "alın götürün, tek tavuklarıma dokunmayın" diyen bir vatandaş!.. Gerçekten, mal canın yongası değil mi? Bu kadar canına tak demiş. Köylü "tavuğum vardı, yumurtam vardı, sütüm vardı, bunu elimden alıyorsunuz, ben daha ne yiyeceğim, bu bayramda çocuğuma ne vereceğim" diyor.

Biz, bayram boyu… Belki sizlerin çoğu tatile gittiniz; ama, ben ve arkadaşlarım, örgütümüzle birlikte, Ankara'nın ilçelerini, 11 tane ilçeyi dolaştık. İlçe halkı "bakın bayram, sokakta kimse gezmiyor" diyor, sıkıntılarını anlatıyor. Köylünün sıkıntısı had safhaya ulaşmış; narenciyesi para etmiyor, pancarı para etmiyor, tütünü para etmiyor, pamuğu para etmiyor; elinden tavuğunu, yumurtasını, sütünü alıyorsunuz… Bu insanlar neyle geçinecek? Köylüleri, ille kente göçe mi zorluyorsunuz? Zaten kentte insanlar aç ve perişan, sıkıntı içerisindeler. Biz, onların ayaklarına giderek seslerini duyduk, yaşadıklarını gördük. Onların şikâyetlerini Yüce Mecliste paylaşmak istiyoruz. Biz bir bayram geçirdik. Bu bayram bu insanlara zehir edildiyse, bu hükümetin becerisizliği yüzünden edilmiştir.

MEHMET ALP (Burdur) - Ne alakası var?

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Sen, eğer, kuş gribinin Türkiye'de aylardan beri dedikodusu varken tedbir almıyorsan, alakası orada. İnsanların ölmesini mi bekleyecektik?! Yazık! Hiç kimse evlat acısına dayanamaz. Ölenlerimize Allah'tan rahmet, ailelerine sabırlar diliyoruz.

Değerli arkadaşlar, bu insanların yanında olmak zorundayız, çiftçinin yanında olmak zorundayız, öğretmenlerimizin yanında olmak zorundayız. Neden korkacağız?.. Öğretmenlerimizin sıkıntısını görüyoruz, memurlarımızın sıkıntısını görüyoruz. Narenciye üreticisi eylem yapmaya hazırlanıyor "narenciyem dalında çürüdü" diyor. Neden ses verilmiyor, neden onların ayaklarına gidilmiyor, onların sorunlarına çareler aramıyoruz?!

Pancar çiftçisi Haymana'dan gelmiş; diyor ki: "Kardeşim, pancarımızı elimizden aldılar, buğdayımıza kota koyuyorlar, buğdayımızı da elimizden alacaklar. Ne yiyeceğiz, ne içeceğiz?"

EYÜP AYAR (Kocaeli) - CHP yapıyor.

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - AKP yapıyor, CHP'yi veyahut da başka bir partiyi suçlamayın; hükümet sizsiniz, yükü başkalarının üzerine atmayın.

Değerli arkadaşlar, köylünün sıkıntılarını yaşayanlar bilir. Biz, köylü çocuğu olarak yaşadığımız için, o insanların dertlerini bildiğimiz için… Eğer köyden dolmuşla şehre inecek para bulamıyorsa, çocuğuna bir bayram hediyesi alamıyorsa, o velinin psikolojisi nasıldır?! Demek ki, sizler hiç yoksulluk çekmediniz, perişanlık çekmediniz; onun için, bugün "konuşulan konuya, mevzua geliniz" diyorsunuz. Mevzu, köylünün mevzusu, çiftçinin, işçinin mevzusu.

Değerli arkadaşlar, bunlar dururken, biz, bakıyorsunuz ki Türkiye'de gündemi değiştiriyoruz. Gazeteciyi öldüren biri hapisten çıkıyor ve Türk Bayrağıyla karşılanıyor. Olacak şey mi, Türk Bayrağıyla birileri karşılanır mı?! Eğer bir ülkede aydını öldürdüysen, o insana taviz verilir mi?!

Gündemi bunlarla değiştiriyoruz. O da yetmiyor, spora karışıyoruz; tutuyoruz, Federasyonla ilgili konularla uğraşıyoruz. Yapmayın, üniversitelerle uğraşmayın, kurumlarla uğraşmayın. Onlar, kendi bağımsız kurulları, gereğini yaparlar.

Değerli arkadaşlar…

HACI BİNER (Van) - Sayın Başkan, Allahaşkına, hiç konuyla alakası var mı?

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Evet, veterinerlik olayı… Sen veteriner okulunu kapatırken…

HACI BİNER (Van) - Kuş gribiyle ne alakası var, ne ilgisi var?!

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Veteriner köylüyü bilinçlendirmediyse, veterinere yardımcı olmadıysan…

HACI BİNER (Van) - Ne ilgisi var?..

BAŞKAN - Sayın Biner, lütfen…

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - …onun çalışmasına fırsat vermediyseniz, elbette ki köylünün sorunu, çiftçinin sorunu. Ziraat okulları köylünün sorunu değil mi?!

HACI BİNER (Van) - Konuyla ne alakası var, kürsüyü işgal etmeye ne hakkınız var?!

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Biner.

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Siz, gelir, cevabını verirsiniz. Siz köylüden korkmayın, siz gündem şaşırtmayın, siz, televizyon karşısına çıkıp da duyguları sömürmeye kalkmayın. Bu ülkede her ölen insan bizim insanımız, her mağdur olan bizim insanımız. Neden korkuyorsunuz; neden sorunlarına eğilmiyorsunuz? Sen hükümetsin.

BAŞKAN - Sayın Özcan, lütfen Genel Kurula hitap eder misiniz.

Sayın Biner, lütfen…

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Sayın Başkan, teşekkür ediyoruz.

Maalesef, önde devamlı böyle kadrolu arkadaşlarımız gelecekte belki de milletvekilliği bekliyorlar; ama, o olmayacak.

HACI BİNER (Van) - Sen olacaksın, sen bekle! Sen olacaksın, bekle!

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Evet, biz olacağımızı iddia ediyoruz; ama, siz Genel Başbakanınıza veyahut da yönetiminize yaranmak için ikide bir söz atıp da köylü sorunlarından bizi uzaklaştırmaya çalışıyorsunuz; ama, biz, köylünün içindeyiz; köylünün sorunları bizim derdimizdir diyoruz. Siz, laf atmaya devam edin. Sonuçta, geleceğiniz, göreceksiniz ki; sizler bu Mecliste olmayacaksınız, Anavatanlılar olacak, Türkiye'ye sahip çıkanlar olacak.

Bütün halkımızı ve sizleri saygıyla selamlıyorum. Başarı ve esenlikler diliyorum. Kurban bayramınızı da en içten dileklerimle kutluyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özcan.

Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe;buyurun.

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, saygıdeğer üyeler; 1009 sıra sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Bağlı Okulların Millî Eğitim Bakanlığına Devredilmesi ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 12 nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Biraz önce de belirttiğim gibi, ilimiz sosyoekonomik bakımdan gelişmiş iller arasında yer almamaktadır ve batıya, sanayileşmiş illere çok ciddî miktarda göç veren illerin arasındadır; hatta, millî gelirde almış olduğumuz gelir payı 1 500 doların altında olduğu için 5084 sayılı Yasa kapsamı içine de girmiştir.

Şimdi, yatırımda öncelikli iller arasına girmesine rağmen, Millî Eğitim Bakanlığında, Öğretmenlerin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinde ilimiz birinci bölgede değerlendirilmektedir; yani, Ankara, İzmir, Antalya, Bursa gibi illerimizle aynı konumda yer almaktadır.

İlimize atanan öğretmenler, ilimizi bir geçiş bölgesi veya geçici görev yeri olarak görmektedir. Durmadan kadro değişikliğine uğrayan ilimizde, eğitimde beklenen başarıyı yakalayamamaktayız. İlimize tayin isteyen öğretmenlerin birçoğu ilimizi basamak olarak kullanmakta ve ilk fırsatta daha batıdaki ya da kendi memleketi olan illere tayin olup gitmektedir. Dolayısıyla, ilimizde uzun süreli, kalıcı, deneyimli öğretmen sayısı istenilen düzeyde değildir. Öğretmenlerin sık yer değiştirmeleri, eğitimde kesintilere neden olmaktadır.

İlimizin öğretmenlerce tercih edilmemesinin temel nedeni, biraz önce de söylediğim gibi, sosyoekonomik bakımdan geri durumda olmasıdır. Buna rağmen zorunlu hizmet bölgesi kapsamında değildir. Öğretmenlerimizin ilimizde yerleşmeleri veya ilimizi tercih etmeleri için hiçbir çekicilik yoktur.

2004 yılında, ilimizde eğitimdeki kalitenin düşmesi ve üniversite giriş imtihanlarındaki başarısızlığın tescil edildiği gerekçesiyle, Sayın Bakana, ilimizin öğretmen atamalarında zorunlu hizmet bölgesi içine alınıp alınmayacağını sorduğumda, Sayın Bakan bunun değerlendirileceğini belirtmiştir. Yıl 2004 idi, 2006 yılına girdik, hâlâ daha değerlendirilecektir. Bu nedenle, ilimizdeki öğretmen açığı da çok ciddî boyutlarda artmaktadır.

Bakın, değerli arkadaşlarım, ilimizdeki toplam öğrenci sayımız 130 501, öğretmen kadro sayımız, norm kadro 7 599, mevcut öğretmen 5 326, açık öğretmen sayısı 2 273. 2 273 öğretmen açığı olan bir yerde, o ilde, eğitimde başarıyı yakalayamazsınız. 1999 yılında öğretmen açığımız 900'dü, 2004 yılında 1 600; sene 2005, 2 273. Artan bir öğretmen açığı var. Bu neyi getirir; verimsizliği ve kalitesizliği getirir.

İlimiz, üniversite giriş imtihanlarına baktığınızda, 2003 - 2004 öğretim yılında 52 nci sırada, 2004 - 2005 öğretim yılında 58 inci sıraya düşmüş; batıda bir il.

Öğrenci gelecektir, öğrenci umuttur, öğrenci ışıktır; siz bu öğrenciyi yeterince yetiştiremezseniz, geleceğiniz karanlıktır.

Peki, bu süre içinde ne oldu; 2002 yılından sonra üç sefer millî eğitim müdürü değişti. Sayın Bakan, millî eğitim müdürlerinin sık değişmesiyle eğitimde verimi yakalayamıyorsunuz. Demek ki, değiştirmek bir sonuç değil. Sık sık müdür değişikliği, size olan, Bakanlığa olan güveni de yitirtiyor. Kendi getirdiğiniz millî eğitim müdürü, bir yıl dayanıyor. Halbuki, bir il millî eğitim müdürü, bir ile atandığında, ilk yıl o ili tanır, ikinci yıl proje üretir, üçüncü yıl verim verir. Ama siz, üçüncü millî eğitim müdürünü getirdiniz.

Bir de, nedense, bu millî eğitim müdürlerimiz, hep vekâleten geliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ünlütepe, lütfen, toparlar mısınız.

Buyurun.

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) - Şunu sormak istiyorum: Asil olarak atanmasında yasal olarak engel varsa, yasal engelli birisinin, asilin hak ve yetkilerine sahip etkin bir görevde tutulmasının mantığını da, birisinin açıklaması gerekir.

Bir şeyi de belirterek sözlerimi bitirmek istiyorum. Her geçen yıl artan öğretmen ihtiyacını, Millî Eğitim Bakanlığı, kadro açmak yerine sözleşmeli ve ücretli personelle gidermeye çalışıyor. Sayıları 100 000'e varan sözleşmeli ve ücretli öğretmenler, kadrolu öğretmenlerle aynı görevi yapmalarına rağmen, bunlar düşük ücretle çalıştırılmaktadır. Bakanlık, bir yandan kendi yetiştirdiği öğretmen adaylarına güvenmeyerek sınava tabi tutarken, diğer yandan da, sınav koşulu aramaksızın, sözleşmeli öğretmen olarak istihdam etmektedir. Öğretmen adaylarını sınava tabi tutarak kaliteyi yükseltmek amaçlanıyorsa, niçin hiçbir nitelik aramadan sözleşmeli öğretmen alımı yapılmaktadır?! Kendi içinde çelişkili. Bunu anlamakta zorlandığımı belirtmek istiyorum.

Sevgili arkadaşlar, bir gazetede çıkan bir haberi, bir öğretmenin bir şeyini sizlere okuyarak, sizlerle paylaşarak sözlerime son vermek istiyorum. Bir öğretmenimiz: "Bir derslikte, üç sınıf bir arada, tek bir soba etrafında, daha önce öğretmensizlikten alfabemizi dahi tam öğrenememiş çocuklarımıza eğitim vermek için çaba sarf ediyorum.

Geçtiğimiz günlerde, muayene olmak için, bağlı bulunduğumuz ilin devlet hastanesine gittim. Sigorta primlerimiz eksik yatırıldığı için, ben, hastanede, devletin sağlık güvencesiyle muayene olamadım." Bu, bir eğitimci.

Gene bir eğitimcinin bir mektubu, bir şeyiyle şey ediyorum…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) - Çok kısa efendim, çok kısa…

"Ücretli olarak öğretmenlik yapıyorum. Girdiğimiz ders saatine göre ücret aldığımızdan dolayı, düzenli bir maaşımız yok. Bu ay 300 000 000 lira aldım."

Değerli arkadaşlar, 300 000 000 lira alan bir öğretmen, ne dereceye kadar o öğrencilere yararlı olabilir?! Sözleşmeli bir şekilde eğitim veren bir öğretmen, kendisi sağlık hizmetine kavuşmak için devlet hastanesine gittiğinde, yeterli primleriniz yatırılmadı diyerek sağlık hizmetinden faydalanamıyorsa, o öğretmen, o öğrenciye Anayasadaki sosyal devleti nasıl anlatacak?! İnandırıcı olur mu?!

Bu duygularla, tümünüzü saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ünlütepe.

Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen İstanbul Milletvekili Mustafa Ataş?.. Yok.

Kütahya Milletvekili Sayın Alaettin Güven; buyurun.

ALAETTİN GÜVEN (Kütahya) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; 1009 sıra sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Bağlı Okulların Millî Eğitim Bakanlığına Devredilmesi ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 12 nci maddesi üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; kanunlaşması planlanan bu tasarının 12 nci maddesiyle daha önce Tarım ve Köyişleri Bakanlığının görevleri arasında olan veteriner sağlık teknisyeni ve laborant yetiştirmek, bunlar için gerekli okul ve tesisleri açmak Millî Eğitim Bakanlığına devredilmektedir. Böylece, eğitim tek çatı altında toplanmaktadır.

Temel eğitimin yanı sıra meslekî ve teknik eğitim AK Parti iktidarının önem verdiği öncelikli konuları arasındadır. Bu bağlamda, meslekî ve teknik eğitimin modernizasyonu, temel eğitim ve meslekî teknik eğitimin güçlendirilmesi önem arz etmektedir. Avrupa Birliği standartlarına ulaşılmasının hedeflendiği bu dönemde, ülkemizdeki meslekî ve teknik eğitim okul ve kurumlarının Millî Eğitim Bakanlığı bünyesi altında birleştirilmesi kaçınılmazdır. Bundan böyle, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı kurs açma ve açtırma faaliyetinde bulunabilecek; ancak, veteriner, veteriner sağlık teknisyeni ve laborant yetiştirmek, bunlar için gerekli okul ve tesisleri açmak gibi bir görevi olmayacak; okul açma, eleman yetiştirme faaliyetini Millî Eğitim Bakanlığı üstlenmiş olacaktır.

Hükümet programında tarım kesimini öncelikli sektör olarak ele alan AK Parti İktidarı çiftçilerimizin 2,7 katrilyonluk borç faizlerini silerek, çiftçilerimize 2 katrilyon TL düşük faizli kredi vererek, son üç yılda toplam 1,8 katrilyon TL mazot desteği ödemesi sağlayarak ve çiftçimize, köylümüze üç yılda yaklaşık 10 katrilyon destek vererek, çiftçimizin tarlasıyla tekrar buluşmasını sağlamıştır.

Birkaç örnekle yetindiğim, ancak, onlarca yapılan destek ve iyileştirmelerle tarım sektörünün önceliğini ifade eden AK Parti İktidarı eğitim alanında da nitelikli tarım elemanı yetiştirme çalışmalarını başarıyla sürdürecektir kanaatini sizlerle paylaşıyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güven.

Madde üzerinde soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Buyurun Sayın Özkan.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Aracılığınızla, Sayın Bakanıma sormak istiyorum. Elçiye zeval olmaz; önce, onu söylüyorum.

Kuş gribiyle ilgili komisyonumuzun Ağrı ziyaretinde Ağrı hayvan pazarında arife günü Anakaya Köyü Muhtarı Fevzi Polat ile karşılaştık. Muhtar çok dertliydi. Dertlerinden biri, Anakaya İlköğretim Okulunun harap olduğu hakkındaydı. Komisyon üyelerimiz ile Ağrı İl Başkanımız İbrahim Aslan, il yöneticilerimiz Cesim Alptekin ve Kenan Aksoy ile Anakaya Köyüne uğradığımızda okulun harap olduğunu biz de gördük. Bu soruna acilen bir çözüm getirmeyi düşünür müsünüz?

İkinci sorum: Şu anda atama bekleyen 40 000 sınıf öğretmeni var. Oysa, şubat ayında 16 000 öğretmen atanacak. Şu anda, sadece, Burdur İlimizde 143 sınıf öğretmeni açığı var. Yine, Denizli İlinde 400 sınıf öğretmeni açığı var. Bu iller sınıf öğretmenliğine kapalı olmasına rağmen bu kadar açık var, diğer illeri siz düşünün. Önümüzdeki ay atanacak 16 000 öğretmenin en az 10 000'inin sınıf öğretmeni olması zorunludur; çünkü, sınıf öğretmenliği, eğitimin temel taşıdır. Sınıf öğretmenliği, sözleşmeli, vekil ve ücretli olarak yaptırılamaz. Şu anda atama bekleyen 40 000 sınıf öğretmeninin atamaları gün geçmeden yapılmalıdır. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özkan.

Sayın Bakan, buyurun.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Sayın Özkan'ın, Ağrı-Anakaya İlköğretim Okuluyla ilgili olarak dile getirdiği problemle bizzat arkadaşlarım ilgilenecekler. Sınıf öğretmenliğine yapılan atamalarla ilgili temennisini de değerlendirmeye alacağız.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1009 sıra sayılı kanun tasarısının 12 nci maddesinde geçen "kurslar açmak veya açtırmak" ibaresinden sonra gelmek üzere "teknisyen yetiştirmek" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ümmet Kandoğan

Mehmet Eraslan

Osman Kaptan

 

Denizli

Hatay

Antalya

 

Halil Tiryaki

Berhan Şimşek

Atila Emek

 

Kırıkkale

İstanbul

Antalya

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Eraslan, konuşacaksınız galiba.

Buyurun.

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bir önceki kanun maddesinde "teknisyen yetiştirmek" ibaresi var idi; fakat, yeni kanun maddesinde "teknisyen yetiştirmek" ibaresi kaldırılıyor ve tarım kesiminin, büyük bir ihtiyaç duyduğu tarım kesiminin vazgeçilmez unsuru olan ara eleman yetiştirme noktasında, vazgeçilmez bir unsur olan bu teknisyenleri, bu ara elemanı kim yetiştirecek; yani, bütün bunları Millî Eğitim Bakanlığına devrediyor isek, Millî Eğitim Bakanlığı bunu da devralsın diyoruz, teknisyen eleman, ara elemanı yetiştirme noktasında da faaliyet göstersin; çünkü, tarım kesiminin, tarım sektörünün Türkiye'deki ağırlığını, büyüklüğünü ve ehemmiyetini, ekonomiye katkısını da göz önünde bulundurduğumuzda, bu teknisyenleri, ara eleman niteliğindeki bu teknisyen grubunu hiçe saymamız mümkün değil. Sayın Bakanımızdan, bunların kim tarafından bundan sonra yetiştirileceğini, bu eğitimi onlara kimin vereceğini ve bunların nasıl değerlendirileceğini soruyorum ve bu noktada kendisinden de bilgi istirham ediyorum.

Değerli arkadaşlar, az önce eğitim sistemini konuşurken, eğitimcilerimizin sorunlarını anlatırken, eğitimcilerimizin en büyük sorununun ekonomik olduğunu, yoksulluk sınırının altında, açlık sınırına yakın bir maaşla geçinme noktasında büyük bir ıstırap içerisinde, büyük bir yokluk ve sefalet içerisinde olduğunu ifade ettim. Aldıkları maaşla geçinemiyorlar; ama, Avrupa Birliğinde eğitimcinin yıllık aldığı maaş toplam 30 000 dolar, Türkiye'de, bizde eğitimcimizin, bu toplumu eğiten, bu toplumun geleceğini, Türkiye'nin geleceğini hazırlayan eğitimcilerimizin ve ulusa annelik ve babalık yapan eğitimcilerimizin toplam almış olduğu yıllık maaş 6 000 dolar düzeyindedir ve böldüğümüzde aylara, açlık sınırına yakın bir meblağdır. 4 kişilik bir ailenin 1 800 000 000 gideri vardır; ama, Türkiye'de 1 800 000 000 alan hiçbir eğitimci ve hiçbir kamu personeli mevcut değildir. Sözleşmeli eğitim veren arkadaşlarımızı, öğretmen arkadaşlarımızı -az önce de sorunları ifade edildi- gerçekten asgarî ücretle falan çalıştıramayız; öyle eğitimcilik basit bir mesele değil. Asgarî ücret vererek veya sosyal güvence onlara temin etmeksizin onlardan sağlıklı bir eğitim almamızın mümkünatı yoktur.

Taşımalı sistem uygulanıyor Türkiye'de eğitimde. Taşımalı sistem dolayısıyla 13 150 okulumuz kapalı; bunu, Sayın Bakanımız yazılı soru önergesinde bizlere söylüyor. Taşımalı sistem dolayısıyla 13 150 okulumuz atıl durumdadır. Bunlar ne ölçüde ekonomiye kazandırılıyor; kapatılan bu okullar, kapanan bu okullar hangi amaçlarla kullanılıyor; çürümeye mi yüz tutuluyor; bu noktada da Sayın Bakanımızın dikkatlerini bu hususa çekmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, 130 000 eğitimcinin bulunmadığını, yani, 130 000 eğitimciye ihtiyaç olduğunu Sayın Bakanımız yine yazılı soru önergesinde bizlere ifade etti. 20 000 öğretmen de emekli oldu. Toplam, 150 000 ve 150 000'in üzerinde öğretmen ihtiyacımız var; ama, bu noktada, özellikle branş noktasında büyük açıklar olduğu halde bugüne kadar bu konunun çözüme kavuşturulması cihetinde ciddî bir girişim olmamıştır.

Ek ders ücretlerinin, Sayın Bakanımız az önce 3 600 000 olduğunu söyledi; ben, 1 300 000 olduğunu söyledim. Eğer bir yanlışlık varsa bunu da aynı şekilde düzeltiriz; fakat, Sayın Bakanımız da bana az önce dediler ki: "Bu üniversite sınavlarında başarısız olan öğrencilerin yüzde 70'i güneydoğu ve doğu illerinde değil." Evet, doğru, güneydoğu ve doğu illerinde değil, Türkiye genelinde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Eraslan, lütfen, toparlar mısınız.

Buyurun.

MEHMET ERASLAN (Devamla) - …öğrencilerimizin üniversite sınavına girişteki başarı oranı yüzde 70 üzerinde düşüş göstermiştir. Burada bir sorun var. Eğer, üniversite sınavına giren öğrenciler yüzde 70 oranında üniversite sınavını kazanamıyor, bir yükseköğretime yerleştirilemiyor ise ve 57 000… Onu da düzeltiyoruz Sayın Bakanım, 57 163, bendeki resmî rakam bu. 57 163 öğrenci sıfır almış. 57 163 öğrenci üniversite sınavında sıfır almış ve yüzde 70 ve üzeri oranda da, önceki yıllara göre üniversite başarısızlığı söz konusudur.

Ben az önceki konuşmamda tamamlayamadım sürem dolduğu için. Sayın Bakanımız 2000 yılında bu kürsüden bir konuşma yaptı ve o konuşmanın tutanaklarını sizlere okumak istiyorum: "74 üniversite açmak bence çok da marifet değil, mühim olan bunun için doldurmaktır." İşte, bunun içini dolduralım. Bunun içinin doldurulması gerekiyor. Burada bir sorun var. Eğitim sisteminde, Türk eğitim sisteminde eşitlik noktasında, ekonomik noktada bir sorun var ve bu sorunun sadece üniversite açmakla çözülemeyeceğini Sayın Bakanım sizler ifade ediyorsunuz ve bu fırsat eşitliği, eğitimdeki fırsat eşitliğiyle ilgili de Sayın Bakanımız 2000 yılında grubu adına yapmış olduğu konuşmada şunları söylüyor: "Eğitimde fırsat eşitliği Türkiye'nin yıllardan beri kanayan yarasıdır." Doğru… "Üniversite sınavlarında en başarısız olan 15 vilayetin 13'ü güney ve güneydoğudadır. Doğu ve güneydoğuda, Hakkâri'de, Van'da, Ağrı'da, Şırnak'ta eğitim gören gençler ile Aydın'da, İstanbul'da, Denizli'de eğitim gören gençler, aynı üniversite sınavlarına tabi tutuluyor ve aynı bilgiler isteniyor. Allah bile insana…"

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Eraslan, lütfen… Teşekkür için…

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Sayın Bakanımız "Allah bile insana vermediği şeyi ondan istemez" diyor.

Sayın Bakanım, sizler de eğitim noktasında vermediğiniz bir şeyi lütfen öğrencilerden istemeyin. Sorunlarını çözün, öğretmen açığını çözün, öğretmenlerin durumunu iyileştirin, eğitim kalitesini artırın, başarı oranını, başarı kalitesini artırın, ondan sonra üniversite sınavında onlardan başarı isteyin. Türkiye'nin doğusu ile Türkiye'nin batısı arasındaki, eğitim noktasındaki eşitsizlik ve adaletsizlik, Sayın Bakanımızın da ifadeleri gibi böyle; ama, bu eşitsizliğin telafi edilmesi cihetinde ciddî bir gayret sarf etmeleri gerekiyor diyorum ve bu duygularla, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Eraslan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin tamamlanmasına az bir süre vardır. Yeni bir maddeye başlasak bile bitiremeyeceğimizden dolayı, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 19 Ocak 2006 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 18.56