DÖNEM: 22 CİLT: 108 YASAMA
YILI: 4
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
51 inci
Birleşim
18 Ocak 2006 Çarşamba
İ Ç İ N D E K İ L E R I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı'nın, Doğu Anadolu Bölgesinde
turizmin gelişmesinde demiryolu taşımacılığının önemine ve bu konuda alınması
gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması
2.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, Antalya Kepez
Bölgesinde, orman alanlarının sınırlarının belirlenmesi gerekçe gösterilerek
taşınmaz mallarda tapuların iptalinin gündeme gelmesiyle yaşanan sıkıntılara
ilişkin gündemdışı konuşması
3.- Kütahya Milletvekili Soner Aksoy’un, enerji politikaları ile
ye-nilenebilir enerji kaynakları konusunda Mecliste yapılan çalışmaların
sonuçlarına ilişkin gündemdışı konuşması
IV.- SORULAR VE CEVAPLAR
A) Sözlü Sorular
ve CevaplarI
1.- Artvin Milletvekili Yüksel Çorbacıoğlu'nun, Barzani ve Talaba-ni'nin
Türkiye'deki statüsüne ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
sözlü soru önergesi (6/842)
2.- Hatay Milletvekili İnal Batu'nun, Batılı bazı ülkelerin Türk
vatandaşlarına vize işlemlerinde çıkardığı güçlüklere ilişkin Dışişleri Bakanı
ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/865)
3.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, palmyağı ithalatına ilişkin
Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/892)
4.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, Elazığ'ın Alacakaya
İlçesinin ulaşım sorunlarına ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından sözlü soru
önergesi (6/901) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız Özak'ın cevabı
5.- İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz Ketenci'nin, İstanbul tüpgeçit
projesi ve Boğaz köprülerine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1564) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız Özak'ın cevabı
6.- İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, İzmir çevre yolunun
tamamlanması çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1589) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız Özak'ın cevabı
7.- Antalya Milletvekili Hüseyin Ekmekcioğlu'nun, Cevizli-Beyşehir yolu
projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1600)
ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız Özak'ın cevabı
8.- Mersin Milletvekili Hüseyin Güler'in, bölünmüş yol projesine ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1615) ve Bayındırlık ve
İskân Bakanı Faruk Nafız Özak'ın cevabı
9.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, Rize'de meydana
gelen sel felaketine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1626) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız Özak'ın cevabı
10.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, Karabük-Yenice
karayolundaki heyelan tehlikesine ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1633) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız Özak'ın
cevabı
11.- Samsun Milletvekili İlyas Sezai Önder'in, Bafra Devlet Hastanesi ek
inşaatına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/905) ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
12.- Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, sözleşmeli sağlık personeli
sınavına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/909) ve Sağlık Bakanı
Recep Akdağ'ın cevabı
13.- Antalya Milletvekili Osman Kaptan'ın, sözleşmeli sağlık personeli
sınavına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/911) ve Sağlık Bakanı
Recep Akdağ'ın cevabı
14.- Aydın Milletvekili Mehmet Mesut Özakcan'ın, sözleşmeli sağlık
personeli sınavı sonuçlarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi
(6/914) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
15.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Çankırı-Şabanözü-Gümerdinli
Beldesi sağlık ocağının personel ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü
soru önergesi (6/937) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
16.- Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Yıldız'ın, Şanlıurfa Devlet Hastanesi
Başhekimiyle ilgili soruşturmanın sonucuna ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru
önergesi (6/945) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
17.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan'ın, Burdur İli Çavdır
İlçesi Söğüt Kasabasının acil servis ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü
soru önergesi (6/948) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
18.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, Antalya'da şeker
hastalığının teşhis ve tedavisine yönelik çalışmalara ilişkin Sağlık Bakanından
sözlü soru önergesi (6/976) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
19.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, yapılan atamalara ilişkin Sağlık
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1019) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
20.- Gümüşhane Milletvekili Sabri Varan'ın, bazı ilaçların uyuşturucu
olarak kullanımının önlenmesine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1043) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
21.- Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in, bir hastalığın tedavisi
çalışmalarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1048) ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
22.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, bazı köy
topraklarında asbest ve içme sularında arsenik bulunduğu iddialarına ilişkin
Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1079) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın
cevabı
23.- Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, sağlık personeline yönelik
şiddet olaylarına karşı alınacak önlemlere ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1080) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
24.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, eğitim hastanelerindeki bazı
atamalara ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1095) ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
25.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, atanan ve görevden alınan
personele ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1221) ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
26.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, bazı illerimizde görülen ve
kırım kongo ateşli humması adıyla bilinen hastalığa karşı ne gibi önlemler
alındığına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1267) ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
27.- Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, personel atamalarına ve
geçici personele döner sermayeden ödenen paya ilişkin Sağlık Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1435) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
B) YazIlI
Sorular ve CevaplarI
1.- Mersin Milletvekili Şefik ZENGİN'in, Van Cumhuriyet Başsavcısının
bir açıklamasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in
cevabı (7/10835)
2.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa'nın Gemlik İlçesinin
kültürel ve tarihî varlıklarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla
KOÇ'un cevabı (7/10979)
3.- İzmir Milletvekili Yılmaz KAYA'nın, İzmir'in Gerence Koyu'ndaki
balık çiftliklerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/11006)
4.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya Devlet Opera ve Balesi
personeline ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı
(7/11138)
5.- Kars Milletvekili Selami YİĞİT'in, Kış Olimpiyatları hazırlıklarına
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/11139)
6.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, görevden alınan taşra teşkilatı
yöneticilerine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı
(7/11154)
7.- Antalya Milletvekili Hüseyin EKMEKCİOĞLU'nun, sözleşmeli
öğretmenlere ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı
(7/11157)
8.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Türkçe öğretmenliğine
yapılan atamalara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı
(7/11160)
9.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, Tekirdağ-
Lüleburgaz Kadın Doğum ve Çocuk Bakımevi Hastanesinin Devlet Hastanesine
bağlanmasına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/11165)
10.- Kocaeli Milletvekili Salih GÜN'ün, Kocaeli İlinin yanık ünitesi ve
sağlık personeli ihtiyacına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın
cevabı (7/11174)
11.- Ankara Milletvekili İsmail DEĞERLİ'nin, Vilayetler Hizmet
Birliğinin yaptırdığı bilgisayar programına ilişkin Başbakandan sorusu ve
İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/11207)
12.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, tasfiye halindeki İhlas Finans
Kurumuna ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/11208)
13.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Muğla İlindeki müzelere
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/11256)
14.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Nevşehir ve
çevresindeki turizm çalışmalarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Atilla KOÇ'un cevabı (7/11257)
15.- Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, Türk Silahlı Kuvvetlerine
uçak alımına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi GÖNÜL'ün cevabı
(7/11261)
16.- Zonguldak Milletvekili Nadir SARAÇ'ın, Zonguldak'ın Gökçebey
İlçesinin hastane ihtiyacına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın
cevabı (7/11267)
17.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, oluşturulan fonlara ilişkin
sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi GÖNÜL'ün cevabı (7/11278)
18.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, depremden etkilenen hizmet
binalarına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi GÖNÜL'ün cevabı
(7/11308)
19.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Bankacılık Kanunu
Tasarısının TBMM'deki görüşmelerinde yapılan değişikliğe ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/11389)
20.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Haydarpaşa Gümrük Müdürlüğü
ile ilgili Teftiş Kurulu Raporuna ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad
TÜZMEN'in cevabı (7/11394)
21.- Adana Milletvekili Atilla BAŞOĞLU'nun, Türk Musikisine diğer
dinlerden giren ilahilere ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla
KOÇ'un cevabı (7/11409)
22.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Kozan Kalesine televizyon
vericisi yerleştirilmesine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla
KOÇ'un cevabı (7/11411)
23.- Ankara Milletvekili Zekeriya AKINCI'nın, KOSGEB ile ilgili bazı
iddialara ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı
(7/11502)
24.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, İzmir'deki bazı balık
çiftliklerine,
-Bursa Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIK'ın, mısır alım fiyatlarına,
İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in
cevabı (7/11607, 11608)
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin,
Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
2.- Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında
Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/950) (S. Sayısı: 920)
3.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
4.- Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Bağlı Okulların Millî Eğitim Bakanlığına
Devredilmesi ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1050) (S. Sayısı: 1009)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak iki oturum yaptı.
Devlet Bakanı Ali Babacan, Avrupa Komisyonunun 2006 yılı yasama ve
çalışma programı ile Avrupa Birliğine katılım sürecinde yürütülen çalışmalara
ilişkin gündemdışı açıklamada bulundu; Anavatan Partisi İstanbul Milletvekili
Emin Şirin, AK Parti Düzce Milletvekili Yaşar Yakış, CHP İstanbul Milletvekili
Onur Öymen grupları; Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan da şahsı adına, aynı
konuda görüşlerini belirttiler.
Genel Kurulu ziyaret eden Ukrayna-Türkiye Parlamentolararası Dostluk
Grubu Başkanı Rıfat Çubarov ve beraberindeki heyete Başkanlıkça
"Hoşgeldiniz" denildi.
Yozgat Milletvekili Mehmet Çiçek, geçtiğimiz günlerde hacda, organizasyon
bozukluğu sonucunda meydana gelen olaylara ve bu konuda alınması gereken
tedbirlere ilişkin gündemdışı bir konuşma yaptı.
Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan'ın,
Kars Milletvekili Selami Yiğit'in,
İnsan ve hayvan sağlığını olumsuz etkileyen kuş gribi hastalığının
yayılmasının önlenmesi için alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı
konuşmalarına Sağlık Bakanı Recep Akdağ cevap verdi.
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu, Yükseköğretim Kanunu, Kamu
Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu, Telsiz Kanunu ile 78 ve 190 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 30.12.2005 tarihli ve
5447 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin Anayasanın 89 uncu maddesine göre
bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı
tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Cumhurbaşkanlığı 2004 Malî Yılı Kesinhesabına (5/18) (S. Sayısı: 1058)
ilişkin;
Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının:
Nisan, Mayıs, Haziran 2005 (5/19) (S. Sayısı: 1059),
Temmuz, Ağustos, Eylül 2005 (5/20) (S. Sayısı: 1060),
Ayları hesabına ait;
Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu raporları
Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Samsun Milletvekili Mehmet Kurt'un (6/1605) esas numaralı sorusunu geri
aldığına dair önergesi okundu; sorunun geri verildiği bildirildi.
18 Ocak 2006 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime
18.41'de son verildi.
Sadık Yakut
Başkanvekili
|
Harun Tüfekci |
Ahmet Küçük |
|
Konya |
Çanakkale |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
II. - GELEN KÂĞITLAR No.: 65
18 Ocak 2006
Çarşamba
Raporlar
1.- Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme
Kurulları Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporu (1/887) (S. Sayısı: 1063) (Dağıtma tarihi: 18.1.2006) (GÜNDEME)
2.- Disiplin Mahkemeleri Kuruluşu, Yargılama Usulü ve
Disiplin Suç ve Cezaları Hakkındaki Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/1017) (S. Sayısı: 1064) (Dağıtma tarihi:
18.1.2006) (GÜNDEME)
3.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in; 4681 Sayılı Ceza
İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/214) (S. Sayısı:
1065) (Dağıtma tarihi: 18.1.2006) (GÜNDEME)
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
15.06
18 Ocak 2006
Çarşamba
BAŞKAN :
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER
: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 51 inci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline
gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz, turizmin gelişiminde demiryolu
ulaşımının önemiyle ilgili söz isteyen Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı'ya
aittir.
Buyurun Sayın Ilıcalı. (AK Parti sıralarından alkışlar)
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Erzurum Milletvekili Mustafa
Ilıcalı'nın, Doğu Anadolu Bölgesinde turizmin gelişmesinde demiryolu
taşımacılığının önemine ve bu konuda alınması gereken tedbirlere ilişkin
gündemdışı konuşması
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; turizmin gelişiminde demiryolu ulaşımının önemi üzerinde
gündemdışı söz almış bulunuyorum; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Niçin böyle bir konuşmaya gerek gördüm; önce, onu bir
açıklamak istiyorum. TEMA Vakfı yöneticilerinin Erzurum'a yapmış oldukları,
trenle yaptıkları bir seyahatteki memnuniyetlerini Erzurum Milletvekilimiz
Sayın Muzaffer Gülyurt Beye iletmeleri ve bu konuda, demiryollarının daha iyi
imkânlara kavuşturulduğu zaman turizme büyük katkısı olacağı, bayram tatilini
Erzurum'da geçirirken Palandöken'deki otellerimizin yerli ve yabancı
turistlerle dolu olmuş olması, son zamanlarda kuş gribiyle ilgili turizmin
olumsuz etkilenmesi; bütün bunları göz önüne alarak, böyle bir konuşma yapmak
istedim. Bu konuşmamın süresi tabiî oldukça kısa. Bazı önemli hususları,
iktidar ve muhalefetin çok az sayıdaki değerli üyeleriyle paylaşmak istiyorum.
Ülkemizin en önemli sorunlarından birisi, bölgesel
kalkınmışlık farkı. Bunun ortadan kaldırılması gerekiyor. Avrupa Birliği
yolunda da oldukça önemli. Bu manada da, seçim bölgem olan Doğu Anadolu
Bölgesinin gerek ekonomik gerek sosyal kriterler açısından -hangi kritere
baksanız- gelişmişlik yönünden Türkiye'nin en geri bölgesi olduğu açık bir
gerçek.
Peki, bu farkın ortadan kaldırılması için neler
yapılabilir? Bu manada, bu zamana kadar yapılan çalışmalar var, bizlerin yapmış
olduğu çalışmalar var. Burada, baktığımız zaman, turizm, bölgenin kalkınması
yönünden oldukça önemli. Tabiî, buradaki kasıt, turizm derken, seçim bölgem
olan Doğu Anadolu'yu içerecek bir turizm çeşitliliğinden bahsetmek istiyorum.
Sadece kış turizmi değil, yayla turizmi, rafting turizmi, kültür, doğa turizmi,
bunları… Bu manada da, bölgemizde bu potansiyel mevcut. Bu potansiyeli mutlaka
harekete geçirmek gerekiyor. Tabiî, harekete geçirmenin ilk şartı da, buradaki
vekillerimizin bizi dinlemeleri, daha sonra değerli görüşleriyle katkıda
bulunmaları.
Şimdi, bakın, değerli milletvekilleri, muhalefetin
liderleri, sözcüleri, çok güzel konuşuyorlar; ama, bir bölgenin kalkınmasına
yönelik, acaba, geliştirilen projelere, bölgenin ekonomik durumuna ait hiç
bilgi veriyorlar mı? Sadece size şu rakamı vereceğim… Biraz önce, buraya
gelmeden önce, bir sayın muhalefet sözcüsünü dinlerken veya liderini dinlerken,
sanki bütün olumsuzlukları üç yıl içerisinde AK Parti gerçekleştirmiş gibi bir
kanaat oluşuyor. (CHP sıralarından "Doğru" sesleri) Halbuki, size,
sadece şu rakamı veriyorum: 1965 yılında Doğu Anadolu Bölgesinin gayri safî
yurtiçi hâsıladan almış olduğu pay yüzde 6,6 iken, bu, 2000 yılında yüzde 3.
Bunu AK Parti mi düşürdü bu manada?! O zaman ne yapmamız lazım, bizim bu
bölgenin kalkınması için ne yapmamız lazım; önce, bir kere, buranın
kalkınacağına inanmamız lazım; inandıktan sonra, bu projelere sahip çıkmamız
lazım, neler yapılıyor dememiz lazım, iktidar-muhalefet olarak neler
yapabiliriz dememiz lazım.
Turizme baktığım zaman, elimde turizmle ilgili, dünya
turizmiyle ilgili rakamlar var. Bakıyorum, Türkiye'nin dünya turizminden aldığı
pay yüzde 2,6. Yani, muazzam bir rakamlar… Bizim aldığımız pay az.
Peki, Doğu Anadolu Bölgesinin turizmini
canlandırdığımız zaman bölgeye getireceği getiri nasıl? Sadece şöyle küçük bir
hesap yapıldığı zaman, sadece yerli turizmin yüzde 5'inin, yabancı turizmin
binde 5'inin bölgemize kaydırılmasının oluşturacağı katma değer 180 milyon
dolar değerli milletvekilleri. Bunlar oldukça önemli.
Peki, bunu nasıl yapacağız, bu turizmi nasıl
geliştireceğiz, bölgemizi turizm açısından nasıl canlandıracağız? Biz bir
yandan bu canlandırmayı yaparken, son zamanlarda çıkan kuş gribiyle ilgili
medyada sürekli yer alması, açıklamalar, elimizdeki mevcut potansiyeli de
ortadan kaldırdı. Bölgemizdeki, turist sayısında -otellerimiz yüzde 100
doluyken- önemli azalmalar olduğunu görüyoruz. Bu manada da çok dikkatli olmak
lazım, daha sorumlu hareket etmemiz lazım.
Şimdi, ben size, kalan çok kısa sürede, bu bölgede
turizm nasıl geliştirilecek, bunu anlatmaya çalışacağım ve Başkanımın da,
birazcık, siz değerli milletvekillerinin de sabrını zorlayarak biraz daha fazla
zaman vermesini istirham edeceğim.
Turizmin geliştirilmesi için, önce, bir kere, bölgenin
ulaşım altyapısının çok iyi bir şekilde geliştirilmesi lazım. Yani, bu ulaşım
altyapısı dediğimiz zaman, sadece burada başlığım "demiryolu"; ama,
burada sadece demiryolu değil, demiryolu, karayolu, havayolu….
MEHMET KARTAL (Van) - Hükümetten hiç kimse yok ki.
Bunları kime anlatacağız?.. Hükümetten bir bakan gelseydi…
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - O kendisi konuşur.
MUSTAFA ILICALI (Devamla) - …sistemlerinin
geliştirilmesi gerekiyor. Bu manada da baktığımız zaman, hükümetimiz bu
sistemlerle ilgili bir çalışma yapmış mıdır… Şu anda bir bakanımız yok; ama…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Hükümet yok!
BAŞKAN - Sayın Ilıcalı, toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
MUSTAFA ILICALI (Devamla) - Tamam.
Şimdi, baktığımız zaman, önce, burada, konu başlığımız
da "demiryolu" olduğuna göre, fazla zamanınızı almadan, demiryolunda
durumumuz nedir diye baktığımız zaman, cumhuriyetin, 1923'te 4 000 kilometre
olan hat uzunluğumuz, 1950'de 8 000 kilometrelere çıkmış: Bugün baktığımız
zaman, tali hat ve anahatlarla beraber 10 984. Peki, bu yeterli mi; değil.
Yolcu ve yük taşımacılığında paylar oldukça düşmüş, baktığımız zaman. Peki,
hükümetimiz bu konuya önem veriyor mu, bakalım, sayılarla konuşalım: Ulaştırma
Bakanlığımızın 2006 bütçe teklifinin yüzde 65'i, buradaki oylarımızla
gerçekleşen bütçenin yüzde 65'i ulaşıma ayrılmış…
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Hızlı tren gibi, hızlı…
MUSTAFA ILICALI (Devamla) - Gelirim, hepsine gelirim.
Bunun karşılığı 648 000 000 YTL. Bunun 500 000 000'u
demiryollarına ayrılmış. Size, bu konuda hükümetin vermiş olduğu…
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Ezbere konuşuyorsun,
ezbere!
MUSTAFA ILICALI (Devamla) - Siz "hükümet"
dediğiniz için bu rakamları vermek zorunda kaldım. 2002 yılında demiryollarına
yapılan toplam yatırım 249 trilyon iken, hükümetimiz döneminde, 2003, 2004,
2005 yılında…
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Orada hayvanlar ölüyor; sen
git, ona bak!
MUSTAFA ILICALI (Devamla) - Değerli Milletvekilim, bir
dinlerseniz, değerli görüşlerimizden faydalanın, bölgemizi kalkındıralım,
beraber, Anamuhalefetiyle, diğer muhalefetiyle, iktidarıyla.
Üç yıl içerisinde yapılan yatırım toplamı, 2 katrilyon
637 trilyon. Yalnızca 2005 yılında yapılan yatırım, 2002'ye göre 5 kat fazla.
Şimdi, burada bu rakamları verdikten sonra, demek ki, demiryolu konusunda
yapılan önemli çalışmalar, bu bölgemizin turizminin gelişmesi açısından oldukça
önemli.
Şimdi, hükümetimizin yine bölgenin canlanmasına,
ekonomik yönden canlanmasına yönelik demiryolu projelerine baktığımız zaman,
Ankara-Sivas arasındaki etüt proje çalışmaları bu yıl bitiyor ve inşallah,
bundan sonra, bu yıl içerisinde de bunun yatırımı başlayacak; 150 kilometre,
170 kilometre kısalıyor. Daha sonra Sivas-Erzincan-Kars, Erzurum-Kars hattının
etüt proje çalışmaları yapılacak. Sonuç olarak da, bu projeler tamamlandığı
zaman, Ankara-Kars arasındaki seyahat süresi, 26 saatten 7-8 saate kadar düşmüş
olacak. Tabiî, bu sürenin kısalmasıyla beraber bölgede ekonomik canlılık
olacak, turizmin oradaki etkisi fazlalaşacak. Turizmin bölgeye…
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Mahallî hulyada geziyorsun;
mahallî hulyada gezme, mahallinin gerçeklerine bak.
MUSTAFA ILICALI (Devamla) - Böyle yaparsak, o zaman,
biz gözden çıkaralım Sayın Vekilim, hiçbir şey yapmayalım daha… Yani, siz, öyle
değil de, buna nasıl destek veririz diye, Doğu Anadolu vekillerinizle bir temas
kurarsanız…
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Mahallinin gerçeklerine
bak, gerçeklerine…
MUSTAFA ILICALI (Devamla) - Biz, bunları, tüm Doğu
Anadolu vekilleriyle paylaşıyoruz Değerli Milletvekilim.
İktidarıyla, muhalefetiyle… Burada paylaştığımız
vekilleri, belki, bugün, şu anda göremiyorum; ama, sonuç olarak diyorum ki
Değerli Başkanım, izninizle, somut önerilerimiz... Peki, bölgenin turizminin
gelişmesinde, ekonomisinin gelişmesinde neler yapılabilir; bunları başlıklar
halinde sayıp konuşmamı bitireceğim.
Somut önerilerimiz şudur: Hükümetimizin bu bölgede,
İstanbul Ticaret Odasıyla beraber yürüttüğü Doğu Anadolu Projesi…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Ilıcalı.
MUSTAFA ILICALI (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
İstanbul Ticaret Odasıyla birlikte hazırladığımız Doğu
Anadolu Turizm Odaklı Bölgesel Kalkınma Projemiz var; buradaki Kış
Olimpiyatları Araştırması Projemiz. Bunun ilk aşaması Sayın Başbakanımıza
sunulmuş ve önemli şekilde büyük bir ilgi göstermişti. Şu anda ikinci aşaması
tamamlandı. İlgili milletvekillerimizi de ticaret odası gönderdi. Bu bölge için
özel teşviklerin uygulanması gerekiyor. Bu konuda, sayın hükümetimizin,
Başbakanımızın, ilgili bakanlarımızın bize yardımcı olacağını düşünüyorum.
Diğer taraftan, bölgenin kalkınması yönündeki demiryolu
sistemlerinin bir an önce geliştirilmesi yönündeki çalışmaları biliyorum ve bu
konudaki çalışmaların artarak devam edeceğini biliyorum.
Diğer taraftan, kış turizmi için… Biz, bu konuda
acemiyiz değerli milletvekilleri, dışarıdaki gelişmeleri takip etmemiz lazım,
Avrupa'daki. Bakın, şunu söyleyeyim: Geçenlerde, aralık ayının başında, Avrupa
Alplerinde turizmin gelişmesine yönelik Yedinci Turizm Zirvesi oldu. Biz, Doğu
Anadolu'daki projeye destek olur diye ticaret odasının temsilci göndermesini
rica ettik; sayın başkan, sağ olsun, gönderdi. Oradaki bildiriler elimizde.
Neler yapılıyor; o kadar milyonlarca turist çektiği halde… Yeni gelişmeler var;
yerel kalkınmaya olan etkisi, yerel mimarînin modernizasyonla birleştirilmesi…
Bizim bunları yakından takip etmemiz lazım.
Özel teşebbüse ihtiyacımız var. Özel teşebbüsün bölgeye
çok ilgi göstermesi lazım.
Muhalefetimize çok önemli görevler düşüyor. Zaten, bu
sınırlı olan imkânlarımız gittikçe geriye gidiyor. Bunları daha da geriye
götürmemek için çok daha fazla destek vermemiz lazım.
MEHMET KARTAL (Van) - Biz bekliyoruz…
MUSTAFA ILICALI (Devamla) - Size şunu çok açık, net
söyleyeyim ki-burada Değerli Van Vekilimiz de var- şu kuş gribinden dolayı,
bayramdan önce Doğu Anadolu çiftçisinin İstanbul'a götürdüğü kurbanlıkların
büyük bir kısmı, bir sivil toplum kuruluşu başkanının açıklamasıyla beraber
geri döndü, otellerimizdeki rezervasyonlar iptal edildi. Burada, medyaya, sivil
topluma çok önemli görevler düşüyor; burada, mutlak surette, medyanın bir
sorumluluk taşıması gerekiyor. Belki, bu manada, hükümetimizin de bir tedbir
alması gerekiyor. Ayrıca, kuş gribiyle ilgili bu son olaylar -tabiî, buna
değinmeden geçmek mümkün değildir- tavukçuluk sektörünü vurduğu kadar turizmi
de vurdu -Antalya milletvekillerimiz de var- bunun yansımasını daha sonra
göreceğiz. Bu manada da, hükümetimizce, nasıl Sayın Başbakan Yardımcımız
Abdüllatif Şener Beyin başkanlığında tavukçuluk sektörüyle bir toplantı
olduysa, turizm sektörü temsilcileriyle de mutlak surette bir toplantı
yapılacağına inanıyorum ve bu manada da, medyanın da çok daha fazla sorumlu
şekilde davranarak, zaten imkânları az olan… Yani, biz, pirince gitmeye çalışıyoruz
yeni projelerle, bulgurdan olmamak için gereğini yapacağını düşünüyorum.
Devlet Demiryollarımızın, yapacağı çalışmalarla,
turizme destek için yapmış olduğu GAP turları, Doğu Karadeniz turları gibi yeni
turlar ilave etmeleri ve…
BAŞKAN - Sayın Ilıcalı, toparlar mısınız lütfen.
MUSTAFA ILICALI (Devamla) - …bunları yaparken de
hepimize görevler düşeceğine inanıyorum.
Söylenecek çok husus var; ama, ben, bu ana başlıkları,
siz değerli iktidar ve muhalefet milletvekillerimle paylaşmak istedim. Sabrınızdan
dolayı teşekkür ediyorum. İnşallah, bu sıkıntıları en kısa zamanda aşarak,
göstereceğimiz güzel sorumluluk örneğiyle, yaptığımız projelerle, sizlerin,
hepinizin beraber desteğiyle, bölgemizin kalkınması yönünde önemli adımlar
atacağımıza inanıyorum; hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Hiç merak etme, biz gelip
yaparız; Allah büyük!
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ilıcalı.
Gündemdışı ikinci söz, Antalya'nın güncel sorunları
hakkında söz isteyen, Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'na aittir.
Buyurun Sayın Baloğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret
Baloğlu'nun, Antalya Kepez Bölgesinde, orman alanlarının sınırlarının
belirlenmesi gerekçe gösterilerek taşınmaz mallarda tapuların iptalinin gündeme
gelmesiyle yaşanan sıkıntılara ilişkin gündemdışı konuşması
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Antalya'da yaşanmakta olan
bir toplumsal felaketi kamuoyunun dikkatine sunmak için huzurunuza çıkmış
bulunuyorum.
Antalya'nın Kepez bölgesindeki tapulu taşınmazlarda
yaşayan binlerce insan, bugünlerde, kapıları her çalındığında yürekleri
çarparak kapıya koşuyorlar; ellerine bir tebligat tutuşturuluyor, içinden
tapularının iptalini talep eden bir dava dilekçesi çıkıyor. Yıllardır içinde
oturdukları, hatta, bedelini ödeyerek satın aldıkları taşınmazların tapularının
iptali karşısında, bu insanlar büyük bir acı yaşıyorlar. Olayın toplumsal
boyutları, sadece bir tapu iptali kavramıyla da sınırlı değildir.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu konuyu daha önce
Meclis gündemine taşıdık. 26 Ekim 2005 tarihinde bir soru önergesi verdik,
Sayın Maliye Bakanına "babalar gibi satmayı görev olarak kabullenen bir
Maliye Bakanı olarak, ekonomik güce sahip olanlara vermeyi, güçsüzlerden ise
almayı mı benimsiyorsunuz" diye sorduk, kendisinden hâlâ ses çıkmıyor;
ama, biz, bu konuyu araştırdık ve gördük ki, 6 000'e yakın tapunun iptaline
ilişkin davalar, Antalya Adliyesinde, çeşitli mahkemelerde görülmektedir.
Şimdi, onbinlerce Antalyalı endişe içinde, onbinlerce Kepezli endişe içinde bu
davaların sonuçlarını beklerken, Meclisin, hükümetin ve muhalefetin bir çözüm
araması gerektiğini düşünüyorum.
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Bakan yok, bakan!.. Nerede
bakan?!
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Devamla) - Olayın hukuksal
boyutlarını tartışmak, bu sınırlı süre içinde mümkün olmayacak; ama, ben,
sadece, belirli noktalara değineceğim. Birincisi, 1963-1966 yılları arasında,
genel arazi kadastrosu sırasında, şahıslar tapu almışlardır. Bu işlemi yok
hükmünde sayarak bu davalar açılmaktadır; gerekçe olarak da, daha sonra yapılan
tapulama tespitleri öne sürülmektedir. Bunda halkın suçu nedir? Halk, devletin
başka bir birimi tarafından haklı olarak verilen tapuların devletin başka bir
birimi tarafından iptal edilme talebi karşısında ne yapabilir? Kepez halkı da
bunu yapıyor; günlerdir sokaklarda Kepez halkı, meydanlarda… Toplantılar
yapılıyor ve AKP İktidarı lanetleniyor. Buna karşı, hiçbir tepki gelmiyor,
olumlu bir tepki; bakanlar, sadece lafla yetinen, hiçbir içerik taşımayan
yanıtlar veriyorlar.
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Aynen…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Devamla) - Arkadaşlar, şu anda
30 000 kişi, yarın 100 000 kişi… Antalya'nın bütün bölgelerinde, 89 orman
sınırlaması gerekçe gösterilerek tapular iptal edilmek isteniyor. Eğer, bir
iktidar varsa, bunun için olmalıdır, halk için olmalıdır. Maliye Bakanının bunu
anlayamamasını anlıyorum; çünkü, Maliye Bakanı, kendi özel işlerine ayırdığı
zamanı devlet işlerine ayıramıyor; ama, -sizi tenzih ederim, AKP Grubunu tenzih
ederim, Meclisi tenzih ederim- bu konuya el atmanın bir görev olduğunu
hepimizin anlaması gerekiyor.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun bir
kararı var, 22 Mart 1996 tarihli, 96/1 sayılı karar ve Anayasanın 36 ncı
maddesi var. Bunları bir yan yana koyup incelemeyecek midir Sayın Maliye
Bakanı, Adalet Bakanı incelemeyecek midir?
Şimdi, Antalya'ya geliyor Sayın Orman Bakanı… Konuyla
hiç ilgisi yok. Dolaylı bir ilgisi var; ama, bu aşamada yok; çünkü, halk
tapusunu almış. Burada tartışılması gereken şu arkadaşlar: Burada, siz, halka
tapu vermeyi vaat ettiniz. Kepez halkının bir bölümünün tapusu yok, onlara tapu
vereceğinizi söylediniz. Vazgeçtik tapu vermenizden -bunu yapmadınız, sözünüzü
tutmadınız; ama- mevcut tapuları iptal etmek için, bir talimatla yüzlerce,
binlerce dava açılıyor Kepez'de ve bu sessizlik… Neden bu sessizlik?! Halkın
oradaki feryatları Meclise ulaşmıyor mu, hükümetin kulağına ulaşmıyor mu,
ilgili bakanlara ulaşmıyor mu?! Hükümet nerede?! (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu sorunu başlatan Sayın
Maliye Bakanıdır. Bir muhakemat müdürlüğü ve tek başına avukatlar, böyle
binlerce davayı bütün bir bölgeyi kapsayacak şekilde açmazlar. Bunun arkasında,
Maliye Bakanının talimatı vardır. Şimdi, ben açıkça soruyorum: Maliye Bakanı bu
davaları durduracak mıdır? Maliye Bakanı, talimat vererek başlattığı bu sürece
son verecek midir? Tapular iptal edilirse, hazine adına tescil edilecek bu
parseller ne olacaktır? 4706 sayılı Yasayı uygulayarak, bunları toplukonut için
belediyelere mi vereceksiniz bedelsiz olarak, yoksa halka mı tahsis
edeceksiniz? Halka tahsis edecekseniz, 4706 sayılı Yasa açık; parayla satılır
deniyor, değeriyle satılır deniyor. Kepez halkı bu arazileri üç kez satın aldı.
Kendi arazilerinin üstüne, hazineden belediyelere intikal eden arazileri
parasıyla aldı. Şimdi, tapularını iptal edip, halka bir kere daha mı
satacaksınız aynı arazileri?
Sayın milletvekilleri, burada öne sürülen gerekçelerin
hiçbiri geçerli değil. Tapuların iptali için söylenenlerin hiçbirinin hukukî
değeri olmadığına inanıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Baloğlu, lütfen, toparlar mısınız.
Buyurun.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Devamla) - Sayın
milletvekilleri, İktidar Partisi, genel seçimlerde, yerel seçimlerde, bütün
Türkiye'de ve özellikle Antalya'da -Antalya'ya çok önem verdiğinizi biliyorum-
sokak sokak gezip tapudan bahsetti, tapu dağıtacağını söyledi. Şimdi, o tapular
verilmediği gibi, tapularını da iptal ediyorsunuz. Kepez halkı dişinden
tırnağından artırarak, kuruş kuruş üst üste koyarak biriktirdiği paralarla -bir
bölüm halk hâlâ taksidini ödemekte- bu tapuları aldı. Bunlar oyuncak değil! Bu
tapular cumhuriyetin tapuları. Bu tapuları iptal ettiriyorsunuz. Tek bir nedene
bağlı olarak değil, tek bir kişiyle ilgili olarak değil, kitlesel olarak
Antalya'da halkın tapularını deliyorsunuz siz. Bunun hesabını kim verecek?!
Bunun hesabını, Kepez'e gelerek veremeyeceğinizi biliyorum. Bunun hesabını
Kepez'e gelip konuşarak veremezsiniz, hiç olmazsa burada verin; burada bir
verin de, Kepez halkı tapularının elinden niye alındığını bir görsün.
Bu konunun sınırlı kalmayacağını biliyorum; zaten, şu
anda Antalya sınırlarını aşıyor. Bakın, gazeteler manşetler atıyor: Tapu
protestosu… Tapu isyanı… Tapu yangını… Bu yangın iktidarınızı da saracaktır.
Değerli milletvekilleri, AKP ne yapıyor bölgede; AKP,
bölgede şunu yapıyor: Sorunu çözmeye kalkmıyor, sorunu çözmek için mücadele
eden insanlara, muhtarlara, halkın önderlerine, muhalefet partisi mensuplarına
baskı yapıyor "bu işin üstüne gitmeyin" diyor. Çeşitli baskılar
yapıyor; o baskılarla halkı susturmaya çalışıyor.
Kepez halkı çok gördü, geçmişte de başka iktidarlar
gördü, Antalya halkı da gördü; Kepez'deki halkın susmadığını göreceksiniz,
Antalya'daki halkın da susmadığını göreceksiniz, yakında bütün Türkiye'deki
halkın da susmadığını göreceksiniz. Bu haksızlıkların karşısında halk, gerekeni
yapacaktır.
Peki, niye yapıyorsunuz bunu; 4706 sayılı Yasaya göre
birilerine tahsis etmek için mi, yoksa halka bir daha satmak için mi?! Bunu
bilmiyorum; ama, şunu biliyorum: AKP, artık gidici olduğunu anlamıştır. O
yüzden, o gidici olmanın verdiği telaşla bunları yapıyorsunuz.
SERACETTİN KARAYAĞIZ (Muş) - Biz değil, siz
gidicisiniz.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Devamla) - Biz geliciyiz, siz
gidicisiniz ama.
Bakın, aynı şeyi Antalya-Kızılarık'ta yaptınız,
Masadağı'nda yaptınız. Antalya-Masadağı'nda 20 000 konut bitti. Siz konut yapıp
dağıtmaktan bahsediyorsunuz; siz, Antalya'da, yapılmış konutlara iskân raporu
verilmesini önlüyorsunuz. Bakın, Masadağı aynı bölgededir, Kepez'dedir.
Defterdarlığın bir yazısı nedeniyle, tapulu arazisine inşaat yapan
kooperatiflere genel iskân vermiyorsunuz. Gene Kızılarık'ta, çilekeş, çalışkan,
yoksul insanların yaşadığı Kızılarık'ta üç yıldan beri söz veriyorsunuz,
tapularını vermiyorsunuz; tapuları vermiyorsunuz, var olan tapuları da iptal
etmeye çalışıyorsunuz.
Sayın milletvekilleri, bunun ötesinde, söylenecek çok
söz var. Sayın Başkan izin verirse, üç beş cümleyle özetliyorum.
2006 yılında muhtemel bir seçim olduğu görülüyor. Bu
seçimin telaşının da AKP'yi sarstığı anlaşılıyor. Bunu önleyebilirsiniz, çaba
gösterirsiniz; ama, önünde sonunda sandık önünüze gelecektir, hepimizin önüne
gelecektir.
SERACETTİN KARAYAĞIZ (Muş) - Biz barajı aşarız.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Devamla) - Başta Kepez'de ve
Antalya halkı olmak üzere tüm Türkiye, bu yetersiz, hazırlıksız, hiçbir proje
üretmeyen, ama durmadan sorun üreten iktidarın sonunu getirecektir; geçmişteki
sağ iktidarların sonunu nasıl getirdiyse, sizin de sonunuzu getirecektir. Bunda
üzülecek bir şey de yok; çünkü, geldiğiniz gibi gitmeniz ülke yararınadır.
Seçimle geldiniz, seçimle gideceksiniz; ama, kaçmayın, bunu tam dozunda yapın.
Sevgili arkadaşım, oradan, barajla ilgili bir söz etti.
O söz çok tartışılması gereken bir sözdür. Bizi, Cumhuriyet Halk Partisini
birileriyle karıştırıyor. Cumhuriyet Halk Partisinin bu tür sorunları
olmadığını herkes biliyor; ama, parayla yaptırılmış birtakım anketlerin
arkasına saklanarak siyaset yapanlar, sandık başında nasıl hüsrana
uğradıklarını da görecekler. Siz de geçmişte sözünü tutmayan tüm iktidarlar
gibi sandıkta son bulacaksınız; o, halkı güldüren sahte anketler de sizinle
birlikte tarihe gömülecek.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Baloğlu.
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Sayın Başkan, bakanlar
nerede? Allahaşkına bakanlar nerede? Kime konuşuyoruz?!
BAŞKAN - Sayın Tiryaki, lütfen…
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Nerede; bakanlar nerede?!
Spor Bakanı nerede?! Spora gitti herhalde, spora. Federasyona gitti herhalde.
BAŞKAN - Sayın Tiryaki, Tüzüğü uygulamak zorunda
bırakmayın beni.
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Allah allah!..
Gelsinler, dinlesinler.
BAŞKAN - Lütfen, Sayın Tiryaki.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Sayın Başkan, milletvekili
arkadaşımız Feridun Baloğlu'nun konuşmasına hangi bakan cevap verecek?
BAŞKAN - Sayın Ercenk, susar mısınız lütfen.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Nasıl susayım efendim?! Bu,
tapu!.. Yandı millet orada. Kim cevap verecekse versin. Bakan yok ortada.
BAŞKAN - Gündemdışı üçüncü söz, enerji politikaları ve
yenilenebilir enerjiyle ilgili söz isteyen Kütahya Milletvekili Soner Aksoy'a
aittir.
Buyurun Sayın Aksoy.
3.- Kütahya
Milletvekili Soner Aksoy’un, enerji politikaları ile yenilenebilir enerji
kaynakları konusunda Mecliste yapılan çalışmaların sonuçlarına ilişkin
gündemdışı konuşması
SONER AKSOY (Kütahya) - Sayın Başkanım, kıymetli
milletvekili arkadaşlarım; bugün, gündemdışı olarak, enerji politikaları ve
yenilenebilir enerji konusunda, Yüce Meclisimizin, iktidar ve muhalefetle
beraber yapmış olduğumuz başarılı çalışmaların sonuçları hakkında kısa bir
değerlendirme yapmak istiyorum, bunun için söz aldım; sözlerime başlarken
hepinize saygılar, sevgiler sunarım.
Muhterem arkadaşlarım, biliyorsunuz, sosyoekonomik
kalkınmayı sürdürebilmek için enerji temel şart. Enerjiyi de, ülkeler,
bildiğiniz gibi, ucuz, sürekli, güvenilir ve kaliteli olarak almak zorundadırlar,
bunun için de çok ciddî enerji politikalarına ihtiyaç vardır.
Bu temel politikaların içerisinde asıl soru şu üç temel
üzerine dayanır: Bunun bir tanesi, arz güvenliğinin güçlendirilmesidir; yani,
enerjide, ülkeler, arz güvenliğini güçlendirmediği takdirde sorunlar
yaşayabilir. Bir diğeri, rekabetin artırılmasıdır, bir diğeri de çevrenin
korunmasıdır.
Bu istikamette alınan bu üç temel ilke, bütün dünyanın
bugün kabul ettiği temel ilkedir. Bu doğrultuda, özellikle bu üç maddenin
üzerinde küçük bir değerlendirme yapalım.
Arz güvenliğiyle ilgili olarak yapılması gereken
politikaların başında, yenilenebilir enerji arzının artırılması, arz
güvenliğinin birinci ilkesidir. Bizim Meclisimiz de, yenilenebilir enerjideki
arz artırımıyla alakalı çok ciddî bir yasa çıkarmıştır ve bunu, iktidar ve
muhalefet beraber çıkarmıştır. Bu bakımdan, Büyük Millet Meclisinin Türkiye'nin
enerji politikasına yapmış olduğu katkı, tarihî bir katkıdır; çünkü, böyle bir
yasa cumhuriyet tarihinde ilk defa çıkarılmıştır ve arz güvenliğiyle alakalı
alternatif bir enerji kaynağını bizim enerji kaynaklarımızın arasına sokmuştur.
Yenilenebilir enerji konusunda Meclisimizin yapmış
olduğu yasa Mayıs 2005'te çıkmış; 2005 yılından bugüne kadar, yenilenebilir
enerji kaynaklarından elektrik üretilmesiyle alakalı, Devlet Su İşlerine,
Enerji Bakanlığına ve EPDK'ya yüzlerce müracaat yapılmıştır. Bu müracaatlar,
doğrusu hepimizin takdir edeceği kıymetli işadamlarımızın yapmış olduğu
müracaatlardır; bu toplumun içerisinden çıkan yerli sanayici, yerli
işadamlarıdır. Bu insanlarımız, domates patlıcan üretmek için değil, elektrik
üretmek üzere müracaatını yapmışlardır. Bu bakımdan, temel bir soruna dayalı
bir piyasaya girmek isteyen işadamlarımız, sizin hazırlamış olduğunuz, Yüce
Meclisin hazırlamış olduğu temel bir hukukî platforma dayanarak hareket
etmişlerdir ve bunların toplam olarak miktarının 11 000 megavat civarında
olduğu ifade edilmektedir. Bunların içerisinde küçük su kaynaklarına 500'den
fazla müracaat olmuş, Artivin'den Edirne'ye kadar, Sinop'tan Kaş'a kadar bütün
küçük su kaynaklarımıza Türk müteşebbisleri müracaat etmiş "ben akan bu
küçük sudan elektrik üreteceğim ve enterkonnekte sisteme vereceğim, bu milletin
temel ihtiyacını karşılayacağım" diye teşebbüs etmiş; genç elektrik mühendislerinden
işadamlarına kadar pek çok kişi, bu sahada çok önemli girişimlerde bulunmuştur.
Bunların içerisinden 1 300 megavatı rüzgâr enerjisiyle alakalıdır ve bu miktar
da lisans olarak verilmiştir şu anda. Bunlar, üretim yapmaya hazır vaziyettedirler.
Takriben 1 000 megavat kadar da, lisansı verilmiş olan küçük su kaynakları
vardır; ama, bunun dışında, yine, 10 000 megavata yakın miktar da, muamele,
bürokrasi işlemlerinin bitmesini beklemektedir. Toplam olarak, 10-11 bin
megavatlık bir potansiyel…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Aksoy, buyurun.
SONER AKSOY (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlarım,
eğer Türkiye'nin kurulu gücünün 40 000 megavat olduğunu düşünecek olursak, bu
miktarın dörtte 1'i istikametinde bir rakamı, bizzat Türk müteşebbisleri
hareket etmek üzere müracaat etmişler, sizin çıkarmış olduğunuz yasa sayesinde.
Diğer bir konu, arz güvenliğiyle alakalı, nükleer
santralların yapılması seçeneğinin göz önünde bulundurulması, nükleer
teknolojinin ülkemize gelmesi hususunun politikamız içerisine dahil
edilmesidir.
Bir diğer, arz güvenliğiyle ilgili önemli husus, enerji
verimliliğinin temin edilmesidir. Yani, bununla alakalı altyapıların yapılması,
ayrıca, enerji verimliliğiyle ilgili bir yasanın çıkarılması ki, bu, şu anda
hazırlık safhasındadır, komisyonumuza gelecektir; böylece, bir malın üretimiyle
alakalı veya katma değeriyle alakalı sarf edilen enerji miktarının, Batı
ülkelerindeki enerji miktarına inmesini sağlamak, enerji verimliliği için son
derece calibi dikkat bir olaydır.
Diğer bir husus da, arz güvenliğiyle alakalı, bu,
enerji sahasında ar-ge'ye önem verilmesidir.
Bütün bunları kavrayan bir temel husus da, enerji
noktasında piyasaya özel sektörün girmesini sağlayan bir zihniyetin enerji
politikalarında hâkim kılınmasıdır. Bu da, son derece stratejik, önemli bir
olaydır. Bununla alakalı örneklerimiz, işte, YEK Kanununda görüldüğü gibi,
derhal, YEK Kanunu çıkınca bütün işadamları bu sahada çok ciddî yatırımlara
girmiştir; özel sektör derhal harekete geçmiş, âdeta şahlanmıştır. Şimdi,
Petrol Yasası, inşallah, komisyonumuzdan çıktı, Büyük Millet Meclisinin
gündeminde, o çıktığı zaman da, petrol aramalarında, göreceksiniz, bir şahlanma
olacak. Yine, bunu Meclisimiz yapmış olacak.
Biz, ayrıca, bildiğiniz gibi, Petrol Piyasası Yasasını
çıkardık; bunu da yine Meclisimiz çıkardı. Bu da Türkiye'de konuşulan, en büyük
derdimiz olan akaryakıt kaçakçılığı, kalitesizlik, bakımsızlık ve çeşitli
problemlerin hepsini ortadan kaldıracak, nizama sokacak ciddî bir Elektrik
Piyasası Yasasını yine sizler, bizler çıkardık. Bu da Türk Milletine verilmiş
en güzel, Büyük Millet Meclisinin en büyük hediyesidir. LPG Yasasını çıkardık,
yine 2005 yılında, hep beraber. Burada da, arkadaşlar, Büyük Millet Meclisi çok
büyük hizmet yapmış, pek çok hem bu noktada hilelerin, kaçakların ortadan
kalkmasını hem de tehlikelerin ortadan kalkmasını sağlamıştır. Bununla alakalı
da lisans müracaatları devam etmektedir. Petrolle alakalı lisans
müracaatlarının tamamı verilmiş, 1 800'den fazla lisans verilmiştir. Bunların
içerisinde petrol dağıtıcıları vardır, istasyonlar vardır, madenî yağ
üreticileri vardır. Bütün bu noktalar, artık, lisanslı olarak yapılmaktadır.
Beyaz bayrak, lisanssız, kimden aldığı, hangi malı sattığı belli olmayan
ürünlerin, artık, Türkiye'de satılmayacağı, AB standartlarında bir enerjinin
satılacağını veya petrolün satılacağını hepimiz, artık, biliyoruz.
Bu çerçeve içerisinde, enerji sektöründe özel sektör
çok ciddî çalışmalar yapmıştır. Hatta, biz bir de Maden Yasası çıkarmıştık
hatırlarsanız ve demiştik ki Maden Yasası…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Aksoy, lütfen…
SONER AKSOY (Devamla) - Sayın Başkanım, tamamlıyorum,
son cümlemi söylüyorum, çok teşekkür ediyorum.
Kıymetli arkadaşlarım, Maden Yasasında da demiştik ki,
Maden Yasası çıktığı zaman da, hakikaten -maden de bir enerjidir biliyorsunuz-
büyük patlamalar olacak demiştik. 1994 ile 2004 yılı arasında maden aramayla
alakalı müracaatların toplamı 5 528 adet; yani, buradaki, takriben on yıl
içerisinde 5 000 adet müracaat yapılmış; ama, biz, bu yasayı çıkardıktan sonra,
kanun gereği olarak, 7 Mart ile 20 Aralık 2005 yılı içerisindeki, sadece dokuz
ay içerisinde, bu maden arama müracaatlarında yüzde 267'lik bir artış olmuştur.
ATİLA EMEK (Antalya) - Türkiye bitiyor, Türkiye bitiyor
yalnız!..
OSMAN ÖZCAN (Antalya) - Dağlar bitti, dağlar bitti!..
ATİLA EMEK (Antalya) - Doğası, çevresi bitiyor Sayın
Vekilim. Bütün tahribat…
SONER AKSOY (Devamla) - Efendim, madeni çıkarıyoruz.
Maden çıkarmayla alakalı yasa çıkarmışız. On yılda 5 000 adet…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ATİLA EMEK (Antalya) - Maden çıkarmıyoruz; taş ocağı,
kum ocağı; bitiyor ülke. Maden çıkarmıyorsunuz, doğayı tahrip ediyorsunuz.
SONER AKSOY (Devamla) - Efendim, daha bismillah… Daha
henüz bunlar arama müracaatları. 14 000 müracaat yapılmış…
ATİLA EMEK (Antalya) - Ne araması?!.
BAŞKAN - Sayın Aksoy, Genel Kurula hitap eder misiniz
lütfen.
ATİLA EMEK (Antalya) - Bitti... Türkiye bitiyor…
BAŞKAN - Lütfen, Sayın Milletvekilim…
SONER AKSOY (Devamla) - Efendim, daha Maden Yasasının
M'sine gelmemişken böyle derseniz, Türkiye'de madencilik gelişebilir mi?! Ama,
bu yasayı siz çıkardınız, hep beraber olumlu rey verdiniz. Şimdi, lütfen, bu
şekilde söylemeyelim.
ATİLA EMEK (Antalya) - Evet, yaşanılan gerçek var.
Türkiye'nin acı gerçeği, acı!..
SONER AKSOY (Devamla) - Bu, bizim eserimizdir; bununla
övünmemiz gerekir.
Ben, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ATİLA EMEK (Antalya) - Kötü bir uygulama var Sayın
Vekilim; Türkiye bitiyor.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aksoy.
Sayın milletvekilleri, şimdi gündeme geçiyoruz.
Gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz.
Sayın milletvekilleri, Bayındırlık ve İskân Bakanı
Sayın Faruz Nafız Özak, gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 4, 227,
246, 254, 266, 276 ve 283 üncü sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak
istemişlerdir. Sayın Bakanın bu istemini, sırası geldiğinde yerine getireceğim.
IV.- SORULAR
VE CEVAPLAR
A) Sözlü Sorular
ve CevaplarI
1.- Artvin Milletvekili Yüksel
Çorbacıoğlu'nun, Barzani ve Talabani'nin Türkiye'deki statüsüne ilişkin
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/842)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
2.- Hatay Milletvekili İnal Batu'nun,
Batılı bazı ülkelerin Türk vatandaşlarına vize işlemlerinde çıkardığı
güçlüklere ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru
önergesi (6/865)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
3.- Muğla Milletvekili Fahrettin
Üstün'ün, palmyağı ithalatına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi
(6/892)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
4.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret
Baloğlu'nun, Elazığ'ın Alacakaya İlçesinin ulaşım sorunlarına ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/901) ve Bayındırlık ve
İskân Bakanı Faruk Nafız Özak'ın cevabı
5.- İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz
Ketenci'nin, İstanbul tüpgeçit projesi ve Boğaz köprülerine ilişkin Ulaştırma
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1564) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk
Nafız Özak'ın cevabı
6.- İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in,
İzmir çevre yolunun tamamlanması çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1589) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk
Nafız Özak'ın cevabı
7.- Antalya Milletvekili Hüseyin
Ekmekcioğlu'nun, Cevizli-Beyşehir yolu projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1600) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk
Nafız Özak'ın cevabı
8.- Mersin Milletvekili Hüseyin Güler'in,
bölünmüş yol projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1615) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız Özak'ın cevabı
9.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret
Baloğlu'nun, Rize'de meydana gelen sel felaketine ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1626) ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk
Nafız Özak'ın cevabı
10.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret
Baloğlu'nun, Karabük-Yenice karayolundaki heyelan tehlikesine ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1633) ve Bayındırlık ve
İskân Bakanı Faruk Nafız Özak'ın cevabı
BAŞKAN - Şimdi, Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Faruk
Nafız Özak, gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 4, 227, 246, 254, 266,
276 ve 283 üncü sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdi.
Şimdi, bu soruları sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Sayın Başkanlığına
Aşağıda sunulan sorularımın, Anayasanın 98 inci ve TBMM
İçtüzüğünün 96 ncı vd. maddelerine göre Sayın Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki
Ergezen tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
25.12.2003
Feridun F. Baloğlu
Antalya
Elazığ İline bağlı Alacakaya İlçesinde yaptığımız
incelemeler sonucunda, ilçenin ulaşım sorunlarına ilişkin sorularım ektedir.
1 - Geçmişte Etibank'ın yaptığı yol dışında, yıllardır
Alacakaya İlçemize hiçbir hizmetin ulaşmadığı görülmektedir. Söz konusu yol,
birçok noktada iki aracın geçmesine uygun olmayan biçimde dardır. Ayrıca, yolun
kasisli bir noktası da insan kaybına yol açmaktadır. Bu yolun yenilenmesi,
bakımı ve gerekli yerlerde genişletilmesi için çalışmalar yapılacak mıdır?
2 - Kış şartları da göz önüne alınarak, Alacakaya'ya
bir karayolları bakımevi kurulması düşünülüyor mu?
3 - Alacakaya'nın ulaşımını yeniden düzenleyecek bir
projeniz bulunmakta mıdır?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Binali
Yıldırım tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 15.6.2004
Ahmet Güryüz Ketenci
İstanbul
İstanbul halkına 100 yıl hizmet vereceği öngörüsüyle
yapılması düşünülen Boğaz Tüp Geçit Projesinin 3 milyar dolara mal olacağı,
2010 yılında ise hizmete gireceği, projenin belli bir aşama kaydettiği resmî
ağızlardan açıklanmış iken;
1- Üçüncü boğaz köprüsünün yapılmasını öngören genel
bir nazım (imar) planı var mıdır? Bu nazım planına aykırı mıdır?
2 - Birinci boğaz köprüsünün yapılmış olması, Fatih
Sultan Mehmet Köprüsünün yapılmasını tetiklediği bilindiği halde, üçüncü köprü
yapımındaki gerekçeler nelerdir?
3 - Tüp geçit yapma projesi devam ederken, üçüncü köprü
arayışlarına başlanılması bir çelişki değil midir? Birinin sağlayacağı yararı
diğeri ortadan kaldırmıyor mu?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın
Faruk Özak tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Vezir Akdemir
İzmir
İzmir Aydın Otoyolu ve İzmir Çevre Yolu Projesinin,
Bornova'dan başlayıp Bayraklı ve Karşıyaka'dan geçerek Çiğli'de,
İzmir-Aliağa-Çanakkale devlet yoluna bağlanacak kuzey dalı İzmir açısından
hayatî önem arz etmektedir.
1 - Tamamı 51 km uzunluğunda bulanan İzmir çevre
yolunun 30 km'lik güney dalı bitirilerek hizmete başlamıştır. Ancak çok önemli
olan 21,8 km uzunluğundaki stratejik öneme sahip kuzey dalında yeterli ödenek
ayrılmaması nedeniyle çalışmalar durma noktasına gelmiştir. Bu yolun kuzey dalı
kısmının bitirilmesi için ödenek ayrılıp, zaman geçirilmeden bitirilmesi için
bir çalışmanız var mıdır?
2 - Yapım çalışmalarına 1988 yılında başlanan ve
ödeneklerin yetersizliği ile bitirilemeyen ve daha ne kadar devem edeceği belli
olmayan çevre yolu kuzey dalının; Çiğli kavşağı ve viyadüklerinde, Karşıyaka 1
ve 2 tünelleri ile Bornova viyadüklerinde eksik kalan işlerin bir an önce
tamamlanması gerekmektedir. Çevre yolu kuzey dalının tamamlanması için ne kadar
paraya ihtiyaç duyulacağı mukabilinde teknik bir çalışma yapılmış mıdır?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın F.
Nafız Özak tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla
arz ederim.
Hüseyin Ekmekcioğlu
Antalya
Antalya İli Akseki İlçesi, Cevizli-Beyşehir karayolu
çalışması Konya ve Antalya gibi iki önemli ilimizi birbirine bağlayan önemli
bir güzergâhtır. Bu güzergâhta 12 belde, 13 köy bulunmaktadır.
Soru: Antalya İli sınırlarında, Cevizli-Beyşehir yolu
(Şakiroğlu mevkiine kadar) etüt çalışması tamamlanmıştır. 2006 yılı programına
almayı düşünüyor musunuz?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın
Faruk Nafız Özak tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
08.11.2005
Hüseyin Güler
Mersin
1. Bölünmüş yol projesi dahilinde kaç kilometre
bölünmüş yol yapılması planlanmıştır ve bu yolların kullanım ömrü ne kadardır?
2. Planlanan yol inşaatlarının kilometresi bitmiş ve
kullanılır durumda mıdır?
3. Halihazırda bitmiş kullanılmakta olan bölünmüş yol
projesi kapsamındaki yolların kaç kilometresinin rehabilite edilmesi gerektiği
konusunda bilginiz var mıdır?
4. Bu konuyla ilgili bir araştırma çalışmanız olacak
mıdır ve kullanım ömrü dolmadığı halde rehabilite edilmesi gereken bölünmüş
yollarla ilgili ne gibi bir çalışmanız olacaktır?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Sayın Başkanlığına
Aşağıda sunulan sorularımın, Anayasanın 98 inci ve TBMM
İçtüzüğünün 96 ncı vd. maddelerine göre Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Özak
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
02.12.2005
Feridun F. Baloğlu
Antalya
TBMM Başkanlığına sunulan 29.08.2005 tarihli soru
önergemizin düzeltilmesi aşamasındaki bir hata nedeniyle, soru önergemizi yineliyoruz.
Rize Çamlıhemşin İlçesinde meydana gelen sel
felaketinde uğranılan can ve mal kaybı bölgede her yıl yaşanılan benzer acılar
gibi kamuoyuna yansımıştır.
Bu bağlamda:
1) Sel ve heyelan tehlikesi altında yaşamlarını
sürdüren inanlarımızın sorunlarına ne zaman kalıcı çözümler bulunacaktır? Her
felaketten sonra vaatler yapılarak zararlar kısmen karşılanarak gelecek yılın
yağışlarına kadar çaresiz beklenecek midir?
2) Bölgenin şartlarını ve iklim özelliklerini iyi bilen
uzmanların katkısıyla Rize İlimizdeki vatandaşlarımızın can ve mal kaybını
önleyecek acil bir plan oluşturulması için hazırlığınız var mıdır?
3) Rize'deki son felakette uğranılan can ve mal
kaybının dökümü nedir? Geçen sürede yapılan yardımların miktarı ve dağıtımı
nedir?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Sayın Başkanlığına
Aşağıda sunulan sorularımın, Anayasanın 98 inci ve TBMM
İçtüzüğünün 96 ncı vd. maddelerine göre Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Nafız
Özak tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
8.12.2005
Feridun F. Baloğlu
Antalya
Karabük İlimizin Yenice İlçesi ile il merkezi
arasındaki karayolunun bir bölümünde yağışlı havalarda yola taşların düştüğü ve
tehlike yarattığı bildirilmektedir.
Bu kapsamda;
1- Bakanlığınızın söz konusu yoldaki bu tehlikeyi
önleyici ne tür önlemler almayı planlamaktadır?
a) Yolun taş düşmesi muhtemel bölgesinde tel örgüyle
önlem alınabilir mi?
b) Uyarıcı levhalar çoğaltılarak, tehlike konusunda
sürücüler daha dikkatli olmaya çağrılabilir mi?
2- Söz konusu yolun kimi bölgelerinde korkuluk
bulunmadığı ifade edilmektedir. Bakanlığınız karayolunda iyileştirme
çalışmalarını uygularken bu eksikliği de giderecek midir?
BAŞKAN - Soruları cevaplandırmak üzere, buyurun Sayın
Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurul gündeminin "Sözlü Sorular" kısmında yer alan ve tarafımdan
cevaplandırılması talebiyle yöneltilen sözlü soruları cevaplamak üzere
huzurlarınızda bulunmaktayım. Bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Feridun Fikret Baloğlu'nun Elazığ İliyle ilgili
sorusunu cevaplıyorum: Elazığ-Bingöl Palu ayrım Alacakaya il yolunun 18
kilometrelik kesiminde 950 milyar TL'lik -bu eski fiyatlarla tabiî- alt temel
ve temel malzemesi temini ve yola serilmesi işiyle 140 milyar TL sanat yapıları
yapımı işi ihale edilmiş olup, 2005 yılı içerisinde tamamlanmıştır. Sathi
kaplama çalışmaları 2006 yılı mevsiminde yapılacaktır. Bu çalışmalarla birlikte
Alacakaya yolunun ulaşım yönünden hiçbir sıkıntısı kalmayacaktır.
İkinci soru… Alacakaya İlçesinin yolunun rutin bakım ve
onarım çalışmaları Karayollarının şu anda mevcut Havik Bakımevi imkânlarıyla
sürdürüldüğünden şimdilik yeni bir bakımevine ihtiyaç duyulmamaktadır.
Sayın Ahmet Güryüz Ketenci'nin sorularını
cevaplandırıyorum. Tabiî, burada, özellikle bu tüpgeçitle ilgili bir soru var;
Ulaştırma Bakanlığımızı ilgilendiriyor; ama, ben, onu da cevaplandırmak
istiyorum.
Bir kere, projenin imar planında yer alması için
güzergâhın kesinleştirilmesi gerekmektedir. Şu anda, üçüncü Boğaz köprüsünün
güzergâhı kesin olarak belirlenmemiş olup, imar planlarına da henüz
işlenmemiştir.
İkinci soru… Toplam 210 000 araç/gün kapasiteli
Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet Köprüleri, toplam 400 000 araç/günü aşan trafik
sayısıyla, kapasitelerinin çok üzerinde trafiğe hizmet vermekte olup, tıkanma
noktasına ulaşmıştır. Bunun yanında, halen 2 000 000 civarında olan araç
sayısının 2015 yılında 5-6 milyona çıkacağı ve buna bağlı olarak Boğaz'dan
geçmesi gereken araç sayısının 550-600 bin civarına ulaşacağı tahminleri,
üçüncü köprünün yapımını zorunlu hale getirmiştir.
Üçüncü soru; kullanıcı profilleri dikkate alındığında,
tüpgeçit projesi ile üçüncü Boğaz köprüsü projelerinin birbirinin alternatifi
olmadığı, birbirini bütünleyici projeler olduğu görülmektedir. Bu bakımdan,
birinin sağlayacağı yararı diğerinin ortadan kaldırması söz konusu değildir.
İzmir Milletvekilimiz Sayın Vezir Akdemir Beyin
sorusunu cevaplandırmak istiyorum.
Tamamı 51 kilometre uzunluğunda olan İzmir çevre
yolunun 31 kilometrelik kısmı tamamlanarak trafiğe açılmıştır. Çevre yolunun 20
kilometrelik kesiminde halen çalışmalara devam edilmekte olup, bu kesimde 2
tane tünel (2 x 2 188 metre uzunluğunda), 2 adet viyadük (2 x 3 618 metre
uzunluğunda), 5 adet köprü, 1 adet altgeçit, 12 adet kavşak bulunmaktadır.
İzmir çevre yolu kapsamında, bugüne kadar, 26 000 000 metreküp kazı ve dolgu
işi, 684 000 metreküp her türlü beton imalat, 1,45 milyon metreküp alt temel,
1,1 milyon ton asfalt beton imalatı, köprü ve viyadüklerde kullanılmak üzere 3
102 adet ön gerilmeli kiriş ve drenaj imalatında kullanılmak üzere 220 000
metre muhtelif çapta drenaj büzü imalatı gerçekleştirilmiştir. 2005 yılı için
söz konusu işe ayrılan ödenek 23 000 000 ABD Doları olup, bu ödeneğin tamamı
kullanılmıştır.
İzmir çevre yolu-Aydın otoyolunun kalan kuzey çevre
yolunun -ki, 20 kilometre bu- tamamının bitirilebilmesi için, toplam -baz artı
fiyat farkı- 250 000 000 ABD Doları ödeneğe ihtiyaç bulunmaktadır, KDV hariç.
Yapım çalışmalarına, inşaatı biten Karşıyaka
tünellerinde elektrik, elektromekanik, havalandırma, veri iletişimi ve kontrol
sistemlerinde, 2006 yılında trafiğe açılması planlanan Sanayi Kavşağı-Karşıyaka
Kavşağı arasında drenaj, üst yapı, köprü, viyadük ve kavşak imalatı işlerinde
hızla devam edilmektedir. Yapım çalışmaları dışkrediyle finanse edilmekte olup,
2006 yılı için, yapım müteahhidinin temin ettiği krediden 86 000 000 ABD Doları
bakiye kalmıştır. Söz konusu yolun 2006 yılı ödeneği 112 000 000 YTL'dir;
ancak, İzmir çevre yolu kuzey dalının Sanayi Kavşağı-Karşıyaka Kavşağı-Girne
Kavşağı arası 11,5 kilometrelik kesimin 2006 yılında trafiğe açılabilmesi için
190 000 000 YTL ödeneğe ihtiyaç bulunduğundan, 2006 yılı ödeneğine ilave olarak
78 000 000 YTL eködeneğe ihtiyaç bulunmaktadır. Dolayısıyla, 2006 yılı
ödeneğine ilave olarak 78 000 000 YTL eködenek ayrılması halinde, 2006 yılı
sonunda, İzmir çevre yolu kuzey dalının Sanayi Kavşağı- Karşıyaka Kavşağı arası
11,5 kilometrelik kesimi trafiğe açılabilecektir. 2007 yılı için ise, 145 000
000 ABD Doları dışkredi temin edilmesi halinde, yolun geri kalan Karşıyaka
Kavşağı-Sasalı Kavşağı arası tamamlanarak İzmir çevre yolu kuzey dalının tamamı
bitirilerek trafiğe açılabilecektir.
Sayın Hüseyin Ekmekcioğlu'nun sorusunu
cevaplandırıyorum: Belirtilen güzergâhın Beyşehir -Yenişarbademli ayrım- Huğlu
arası devlet yolu, Huğlu ayrım,13 üncü Bölge Hududu- Şakiroğlu mevkii arası il
yolu olmak üzere, toplam 36 kilometre olup, yatırım programında il yolları
yapımı kısmında 1964 E04 2100 DPT no'su ile Beyşehir-Yenişarbademli ayrımı, 13
üncü Bölge Hudut (Cevizli) adı altında yer almaktadır. Şakiroğlu mevkii
Cevizli-Akseki ayrımı arası ise, Karayolları 13 üncü Bölge Müdürlüğümüz
hudutlarında yer almaktadır. Karayolları 3 üncü Bölge Müdürlüğümüzce bu kesimde
Yenişarbademli ayrımından (km: 15+600-31+000) itibaren 15,4 kilometrelik
kesimin ihalesi Genel Müdürlüğümüzce yapılmış olup, yapım çalışmaları
sürdürülmektedir.
Mersin Milletvekilimiz Sayın Dr. Hüseyin Güler Beyin
sorularını cevaplandırmak istiyorum.
5003 sayılı Yasa çerçevesinde 2003 yılından itibaren
yapımına başlanılan bölünmüş yollardaki hedefimiz 15 000 kilometredir. Yapılan
yolların ömrü, yolun güzergâhı, arazi durumu, trafik yoğunluğu ve iklim
şartlarına göre değişmektedir. Acil eylem planı kapsamında bugüne kadar 5 114
kilometre yol sathî kaplamalı olarak bitirilmiş olup, tamamı trafiğe açık ve
kullanılır durumdadır.
Tamamlanmış olan bölünmüş yollarımızda kısmî bozulmalar
zaman zaman meydana gelmekte olup, bunların bakım ve onarım çalışmaları rutin
olarak sürdürülmektedir. Genel Müdürlüğümüze bağlı bölge müdürlüklerince
bozulmaların meydana geldiği kesimler tespit edilerek, trafik güvenliği
sağlamak için her türlü önlemler alınmaktadır.
Acil eylem planı kapsamında yapılacak bölünmüş yollarla
ilgili ana arterler belirlenmiş olup, trafik yoğunluğu, can ve mal güvenliği
esas olmak kaydıyla öncelikler belirlenmekte, bu çerçevede bölünmüş yol
hedeflerinin gerçekleştirilmesine çalışılmaktadır. Hedeflenen program bugüne
kadar gerçekleştirilmiştir. Ayrıca, Aralık 2005 tarihine kadar devlet ve il
yollarında toplam 6 750 kilometre bölünmüş yolda çalışma yapılmış, 5 114'ü
asfalt seviyesinde bitirilmiştir. 805 kilometresi üst yapı, 830 kilometresi ise
toprak tesviye seviyesindedir.
Sayın Fikret Baloğlu Beyin Rize İliyle ilgili
sorularını cevaplandırmak istiyorum.
Bakanlığımızca, Rize İlinde yer kayması, su baskını,
çığ düşmesi, kaya düşmesi ve yangın afetleri nedeniyle, 1960 yılından 2004 yılı
sonuna kadar, 112 yerleşim yerinde 1 169 konut ve işyeri yaptırılmış, Rize
merkezde TOKİ tarafından 372, muhtelif yerleşim yerlerinde de afet önleyici
tedbir olarak 34 konut, ihale yöntemiyle tamamlanmış ve afetzedelere teslim edilmiştir.
2005 yılı yatırım programında, muhtelif tarihlerde
meydana gelen su baskını, yer kayması, çığ, kaya düşmesi ve yangın afetleri
nedeniyle, Rize İlinde, 7 269 sayılı Afet Kanununa göre hak sahibi olan aileler
için Toplu Konut İdaresi Başkanlığınca yapılacak konut sayısı, 1 011 olarak
belirlenmiştir. Bunların dışında yapılacak 639 konutun kamulaştırma işlemleri
tamamlandıktan sonra inşaatlara başlanacaktır. Ayrıca, evini yapana yardım
yöntemiyle bir yerde bir konut bir afet önleyici projesi ve bir altyapı projesi
232 200 YTL yılı ödeneğiyle yatırım programında yer almaktadır.
2005 yılı etüt proje programında ise, yer kayması ve
yangın afetleri nedeniyle, 7 konut yer almaktadır. Bu işlerden etüt proje
çalışmaları tamamlananlar, bütçe imkânlarına göre yatırım programına
alınabileceklerdir.
Rize İlinin muhtelif belediyelere ait altyapılarının
hasar görmesi nedeniyle, 4 220 756 YTL ödenek talep edilmiştir. Altyapıları
hasar gören belediyelere yardım yapılması için Maliye Bakanlığından 123 000 000
YTL ödenek istenmiş olup, ödenek aktarılmasına müteakip talep edilen ödenekler
gönderilmiştir. Ayrıca, 3.10.2005 tarihinde meydana gelen sel ve heyelan
afetinden etkilenen yerleşim yerlerinde olan hasarların kesinleşmesini müteakip
altyapı hasarları için talep edilen eködenek doğrultusunda Ardeşen Belediyesi
50 000, Çaykent 40 000, Derepazarı 40 000, Gündoğdu 60 000, Güneysu 60 000,
Hemşin 50 000, İyidere 175 000, Kalkandere 100 000 olmak üzere 575 000 YTL
ödenek gönderilmiştir. Muhtelif belediyelerden toplam 6 adet prefabrike konut
talep edilmiş ve bu talepler karşılanmıştır.
Rize İli, topoğrafik, jeolojik yapısı ve iklim
koşulları da göz önüne alındığında, afet olaylarının yoğun olarak gözlendiği
illerimiz arasında yer almaktadır. Rize İli, ilçe, köy ve belediyelerinde
meydana gelen afet olayları, Valiliğince, Bayındırlık ve İl Müdürlüğü 8.12.98
gün ve 16173 sayılı genelge çerçevesinde düzenlenen jeolojik etüt raporları
doğrultusunda, Bakanlığımız teknik elemanlarınca da bir kez mahallinde
incelenmektedir. 7269 sayılı Kanun kapsamında yapılan inceleme sonucu
düzenlenen jeolojik etüt raporlarında afet olayları değerlendirilerek, söz
konusu yasanın 1 inci maddesi kapsamında, genel hayatı etkileyici afet
olaylarından zarar gören konutların afet riski taşımayan sakıncasız bir alana
nakli gerçekleştirilmektedir. Aynı yasanın 2 nci maddesine göre de, afete maruz
bölge sınırları belirlenerek, Bakanlar Kurulunca afete maruz bölge kararı, yapı
ve ikamete yasaklanmış afet bölgesi alınmaktadır. Aktif heyelana maruz kalmayan,
ancak bölgenin topografik, jeolojik ve iklim yapısı nedeniyle heyelan
potansiyeli taşıyan yerleşim yerleri ise, kontrol etütleri çerçevesinde,
belirli aralıklarda valiliğince veya Bakanlığımızın teknik elemanlarınca
incelenmektedir. Ayrıca, düzenlenen jeolojik etüt raporlarında, heyelanların
önlenmesine yönelik önerilen istinat duvarı vesaire heyelanı önleme
yöntemleriyle ilgili olarak 7269 sayılı Yasa çerçevesinde gerekli yardımlar ve
diğer işlemler Bakanlığımızca yapılmaktadır. Dolayısıyla, afete maruz kalan
konutların yeni yerleşim yeriyle ilgili çalışmalar 7382 genelge çerçevesinde
yapılmaktadır.
1.8.2005, 21.8.2005 ve 3.10.2005 tarihlerinde Rize İli
ve çevresinde meydana gelen su baskın ve heyelanlar sonucunda alınan 21.10.2005
tarih ve 17811 sayılı bölgesel afet etkililik oluru kapsamında incelenen
ilçelerden Ardeşen'de 4, Çamlıhemşin'de 21, Çayeli'nde 14, Güneysu'da 5,
Hemşin'de 10, İkizdere'de 5, İyidere'de 32, Kalkandere'de 5, Pazar'da 1 ve
merkezde 43 adet konut olmak üzere, toplam 140 afetzedenin nakilleri uygun
görülmüştür.
Konuyla ilgili itiraz süreçleri başlamış olup,
yapılacak itiraz sonuçlarına göre, daha önceden tespit edilen sayılarda artış
olabileceği tahmin edilmektedir. Bölgede mağdur durumda bulunan afetzedeler
için valilik emrine toplam 2 200 000 YTL acil yardım ödeneği gönderilmiştir.
Ayrıca, Rize, Trabzon ve Artvin İllerinde geçen devlet
ve il yollarında 2005 yılı itibariyle meydana gelen sel hasarlarının
güzergâhlarıyla yapılan çalışmalar şöyledir: Of-Çaykara devlet yolu ve ayrım-Ataköy
yolu, İyidere-İkizdere devlet yolu, Rize-Küçükçayır il yolu, Çayeli-Kaptanpaşa
il yolu, Pazar-Hemşin il yolu, Ardeşen-Çamlıhemşin il yolu, Hopa-Borçka-Artvin
devlet yolu, Araklı-Dağbaşı ve Of-Hayrat il yollarında, ağustos ve eylül
aylarında meydana gelen sel hasarlarına anında müdahale edilerek, ilk aşamada
ulaşım sağlanmış, daha sonra hasarların tamamen giderilip proje olarak
onarımlarının yapılması için toplam 8,5 milyon YTL'lik ihale yapılmış olup,
2005 yılında bu ihaleler kapsamında 1,7 milyon YTL harcama yapılmıştır. Bu
ihalelerin 2006 yılı içinde tamamlanması hedeflenmiş olup, 6,8 milyon YTL
ödeneğe ihtiyaç vardır. Sürmene-Köprübaşı il yolu ile Çaykara-Uzungöl turistik
yolunda meydana gelen sel hasarlarının onarımı ise, bu yollardaki ihaleler kapsamında
yapılmaktadır.
Yine, Sayın Feridun Fikret Baloğlu'nun, Karabük-Yenice
yoluyla ilgili sorusunu cevaplıyorum: Karabük-Yenice arasındaki yolun 32
kilometrelik bölümünde yol yapım çalışmaları devam etmektedir. Yolun, taş
düşmesi muhtemel kesimlerinde dökülmeleri önleyici tedbirleri almak üzere
gerekli proje çalışmaları devam etmektedir; ancak, heyelan riski ve taş düşmesi
ihtimali olan yerlerde yarma şevleri düzenlenmekte olup, heyelanların ıslahına
ilişkin çalışmalar sürdürülmektedir.
Karayolları 15 inci Bölge Müdürlüğümüzce,
Devrek-Zonguldak ayrımı Yenice-Karabük yolunda gerekli yatay ve düşey trafik
işaretlemeleri yol boyunca yapılmakta olup, sorun arz eden kesimlerde trafik
güvenliğini sağlamak için gerekli denetimler sürekli olarak yapılmaktadır.
Otokorkuluk yapımı, yolun durumuna göre, yüksek
dolguların olduğu kesimlerde ve aciliyet arz eden bölgelerde yapılmakta olup,
bugüne kadar 3 496 metre otokorkuluk yapılmıştır. İhtiyaç duyulan kesimlerde
otokorkuluk yapımına devam edilecektir.
Arz ediyor, Yüce Heyetinizi, tekrar, saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın Akdemir, Sayın Bakandan kısa bir açıklama
talebiniz var zannediyorum.
Buyurun.
VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın Başkanım, sorumun tam yanıtını Sayın Bakandan
alamadım. Sayın Bakanım sorumun çok önemli olduğunun farkında değil galiba.
İzmir'in can alıcı trafiğini, can alıcı yol olan bu çevre yolunun, kuzey
yolunun çok önemli olduğunu defalarca vurgulamışız, defalarca söylemişiz; ama,
maalesef, mevcut iktidarımız bu konuyu önemsemiyor. Şimdi, o yolun ne zaman
biteceğinin kesin bir çizelgesi yok yine. Yani, buradaki sıkıntı şu: Özellikle
önermek de istiyorum bu konuda; tamamen bitirilmesi çok zor, biliyoruz; ama, en
azından Bornova ve Karşıyaka'ya bağlanması mutlaka ve mutlaka bu yıl bitmesi
gerekli. Lütfen, önem verelim. Bu, Karşıyaka ile Bornova'nın 10 kilometrelik
kısmının bitirilmesini istiyoruz. Özellikle, önlenebilir ve ödenekler o bölgeye
aktarılabilir. Şimdi, 20 kilometrenin çalışması başkadır, bitirerek gitmesi
başkadır. Şu anda Sasalı, Çiğli civarında bir çalışma vardır. Bana göre, önce
Bornova ve Karşıyaka tünelleri bağlanıp bitirildikten sonra Çiğli bölgesine
geçilmelidir diye düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım, Sayın Bakanım.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akdemir.
Sayın Bakanım, cevap verecek misiniz?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon)
- Evet.
BAŞKAN - Buyurun.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İzmir Milletvekilimiz Sayın Vezir
Akdemir'in yönelttiği eleştirilere ve sorulara cevap vermek üzere
huzurlarınızdayım.
Şimdi, biraz evvel de arz ettiğim gibi, geçen yıl
verilen ödeneğimiz 23 000 000 ABD Dolarıydı; ama, bu, maalesef, çok zor
harcandı. Biliyorsunuz oradaki müteahhidimizden kaynaklanan birtakım sorunlar
oldu; Sayın Başbakanımız oraya gittiğinde bir söz vermişti. Bu yıl ramazan
ayında Sayın Başbakanımız, ben, Karayolları Genel Müdürümüz ve müteahhidimiz
Başbakanlıkta toplantı yaptık ve 86 000 000 ABD Doları bakiye temin edilen
kredinin tamamını kullanmak istedi müteahhidimiz. Biz de 112 000 000 YTL, bir
kısmı bunun iç bütçeden, bir kısmı dışarıdan… Bu 86 000 000 ABD Dolarını
tamamen kullandıracağız. Yani, bu 112'lik rakam 30 trilyon daha yukarıya
çıkacak; bu, buraya verdiğimiz önemin sonucu.
Ayrıca, biliyorsunuz, burada bir bataklık kısım var;
bunu, para da bulsanız anında bitiremiyorsunuz, bunun ıslah edilmesi lazım ve
biz diyoruz ki, 2006'da biz vereceğimiz bu ödenekle…
VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Sayın Bakanım, bataklık yok
orada, biz de onu söylüyoruz zaten, vurgulamak istediğimiz o.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla)
- Hayır…
VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Bornova ve Karşıyaka'nın
bitmesini istiyoruz.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla)
- Onu tamam da, öbür tarafın bitmesi için para da bulsanız, bir zamana ihtiyaç
var. Biz, şurada, aşağıda, bakın, en sonunda belirttim, 145 000 000 ABD
Dolarını 2007'de bulup, burayı, inşallah, bitireceğiz. İzmir'e çok önem
veriyoruz, bunu bilin. Universiade ile ilgili özel yasa çıkardık, gerçekten
hepimizin gurur duyduğu bir organizasyon oldu; o bakımdan, bizim İzmir'i ihmal
etmemiz düşünülemez. İzmir, gerçekten her şeye layık, bizim incimizdir.
Bu vesileyle ilgili, tekrar, saygılar sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
VEZİR AKDEMİR (İzmir) - O zaman, bitirelim Sayın
Bakanım.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla)
- Tamam.
VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Sayın Bakanım, lütfen,
bitirelim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın Baloğlu, buyurun.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, Elazığ'la, Rize'yle ve Karabük'le ilgili
üç önergeme ayrıntılı yanıtlar verdiler; teşekkür ediyorum.
Yalnız, burada, benim tam anlayamadığım birkaç nokta
var. Elazığ-Alacakaya yoluyla ilgili, daha dün, Alacakaya'daki arkadaşlarımla
görüştüm, Sayın Bakanın çizdiği çerçeveye pek uygun düşmüyor görüntü. 2005
yılında yapılan bölümler -daha sonra bütçe görüşmelerinde ben sunmuştum,
söylemiştim- toplandı. Yani, mevsim şartlarına uymayan bir yapım nedeniyle
orada bir sorun var, Sayın Bakanın o konuda ilgi göstermesini bekliyor
Alacakayalılar, Elazığlılar.
İkincisi Rize'yle ilgili; Rize'nin sorunu doğal
şartlardan kaynaklanıyor. Bir de, anlıyorum şimdi, ödenek yetersizliğinden de
kaynaklanıyor. Ben, Sayın Bakanın yeterli ödenek bulacağını umut ediyorum, daha
önce bulunamadı; çünkü, o bölgede yapım hatalarının da çok ciddî sorunlara yol
açtığını biliyoruz, buna ilişkin çok sayıda rapor var elimde. Sayın Bakan da
biliyorlar, bunun üzerine gittiklerini de biliyorum.
Bu arada, Rize'nin bu doğal şartları nedeniyle doğan
felaketlere anında müdahale etmek için bir helikopter talebimiz vardı Rizeliler
olarak; o talebimizi İçişleri Bakanı uygun bulmadı; ama, bölgenin bir bakanı
olarak Sayın Bakanın, bu konuda bize, Rizelilere katkıda bulunacağına
inanıyorum.
Karabük-Yenice'yle ilgili sorum da Sayın Bakanın
belirttiği çerçeve içinde çözülmüş görünüyor. Umut ediyorum, bir haber gelmedi
ama, orada, Yenice'de oturan arkadaşlarımız da, Yeniceliler de bu cevaptan
tatmin olmuşlardır.
Sayın Başkan teşekkür ediyorum.
Bir dahaki dönem, ben, Elazığ, Rize ve Karabük'le
ilgili soruları sormayacağım. Şu anda Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri
olmadığı için soruyorum. Bir dahaki dönem o bölgenin içinden Cumhuriyet Halk
Partili milletvekilleri bu soruları soracaklar.
Sağ olun efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, cevap verecek misiniz?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon)
- Evet.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Feridun Fikret Baloğlu
Beyefendinin sorularına cevap vermek istiyorum.
Tabiî, Alacakaya'yla ilgileneceğiz Sayın Vekilim.
Rize'deki, sizin, aslında, sorunuzda belki cevap
veremediğim şu da oldu: Yani, burada, hep böyle mi devam edecek, ne yapmayı
düşünüyorsunuz?..
Gerçekten çok güzel bir soru. Teşekkür ederim.
Bu bir kader olmamalı diye düşünüyoruz. Burada, yalnız,
bir zihniyet değişimi olması lazım. Burada -ben de Karadenizliyim- bizler
yerleşimle ilgili yeniden bir zihniyet değişikliği yapmamız lazım; heyelanlı
bölgelerde konut yapmamamız lazım, dere kenarlarında yapmamız lazım. Bütün
bunlarla ilgili çalışmalar yapıyoruz, toplulaştırmak istiyoruz. Özellikle Afet
İşleri Genel Müdürlüğümüze gittik, burada tespitler yaptık, şu anda orada
kamulaştırıp, toplulaştırıp, vatandaşlarımızı oralara sevk etmek istiyoruz.
Fakat, vatandaş evini yapıyor, altında bahçesi var; bunu, tabiî, ikna etmek çok
zor.
İkincisi, Devlet Su İşleriyle beraber bir ıslah
çalışmasına başladık. Derelerimizi sağlı sollu, yani, iki taraflı seddeyle
ıslah etmek istiyoruz; ama, ondan da önemlisi, köy yolları yaparken standarda
uygun yapmadığımız için yukarıdan, yan derelerden teresubat geliyor ve müthiş
böyle su geliyor ve bunların önünde durmak mümkün olmuyor.
Dördüncüsü de, biz şunu hemen yaptık Feridun Bey:
Özellikle köprülerimiz yıkılıyordu, bundan hep mahcup oluyorduk, şimdi biz
Karayolları standardında köprüler yapmaya başladık ve temellerini kazık temel
yapmaya çalışıyoruz, sondajla, etütle yapmaya çalışıyoruz. İstinat
duvarlarımızı, yine, aynı şekilde yapmaya çalışıyoruz; ama, bu, birden olmuyor.
Yani, biz, geçen, bir heyelan yerine gitmiştik; ev, gelmiş, kaymış, kaybolmuş
ve insanlar ölmüş, 3 kişi ölmüş. Sorduk; dedesi de, kırkbeş sene evvel, aynı
yerde, heyelandan dolayı ölmüş. Dedik, niye yaptınız; yaptık… Yani, bu zihniyeti
biraz değiştirmek lazım. İmar Yasasında, bu yasakları getirmemiz gerekiyor;
ama, ondan da önemlisi, Karadenizde yerleşim yeri olmadığı için, toplulaştırma
yapmamız gerekiyor.
Helikopter konusunda yüzde yüz haklısınız. Türk Silahlı
Kuvvetlerimiz -buradan teşekkür ediyorum- Erzincan'dan helikopter getirdi ve
biz, araziyi gezdik, gördük; gerçekten, Karadeniz'e lazım. Doğum yapan olur,
hasta olabilir, aç kalan olabilir, sakatlanan olabilir; helikopter gerekli;
ama, şu anda, onu, Çevre ve Orman Bakanlığımızdan ve Türk Silahlı
Kuvvetlerimizden sağlamaya çalışıyoruz; ama, bu, geçici bir çözüm.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sürekli bir çözüm…
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla)
- Tabiî, dediğiniz doğru, yüzde yüz katılıyorum.
Ben, teşekkür ediyorum.
Sağ olun.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ,
gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 5, 6, 7, 8, 10, 12, 13, 19, 25, 27,
28, 34, 35, 37, 79, 97 ve 154 üncü sıralarındaki soruları birlikte
cevaplandırmak istemişlerdir.
11.- Samsun Milletvekili İlyas Sezai
Önder'in, Bafra Devlet Hastanesi ek inşaatına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü
soru önergesi (6/905) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
12.- Balıkesir Milletvekili Sedat
Pekel'in, sözleşmeli sağlık personeli sınavına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü
soru önergesi (6/909) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
13.- Antalya Milletvekili Osman
Kaptan'ın, sözleşmeli sağlık personeli sınavına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü
soru önergesi (6/911) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
14.- Aydın Milletvekili Mehmet Mesut
Özakcan'ın, sözleşmeli sağlık personeli sınavı sonuçlarına ilişkin Sağlık
Bakanından sözlü soru önergesi (6/914) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
15.- Ankara Milletvekili Yakup
Kepenek'in, Çankırı-Şabanözü-Gümerdinli Beldesi sağlık ocağının personel
ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/937) ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
16.- Şanlıurfa Milletvekili Mahmut
Yıldız'ın, Şanlıurfa Devlet Hastanesi Başhekimiyle ilgili soruşturmanın
sonucuna ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/945) ve Sağlık Bakanı
Recep Akdağ'ın cevabı
17.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim
Özkan'ın, Burdur İli Çavdır İlçesi Söğüt Kasabasının acil servis ihtiyacına
ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/948) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağ'ın cevabı
18.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret
Baloğlu'nun, Antalya'da şeker hastalığının teşhis ve tedavisine yönelik
çalışmalara ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/976) ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
19.- Muğla Milletvekili Fahrettin
Üstün'ün, yapılan atamalara ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1019) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
20.- Gümüşhane Milletvekili Sabri Varan'ın,
bazı ilaçların uyuşturucu olarak kullanımının önlenmesine ilişkin Sağlık
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1043) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
21.- Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in,
bir hastalığın tedavisi çalışmalarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1048) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
22.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret
Baloğlu'nun, bazı köy topraklarında asbest ve içme sularında arsenik bulunduğu
iddialarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1079) ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
23.- Balıkesir Milletvekili Sedat
Pekel'in, sağlık personeline yönelik şiddet olaylarına karşı alınacak önlemlere
ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1080) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağ'ın cevabı
24.- Iğdır Milletvekili Dursun
Akdemir'in, eğitim hastanelerindeki bazı atamalara ilişkin Sağlık Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1095) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
25.- Iğdır Milletvekili Dursun
Akdemir'in, atanan ve görevden alınan personele ilişkin Sağlık Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1221) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
26.- Muğla Milletvekili Fahrettin
Üstün'ün, bazı illerimizde görülen ve kırım kongo ateşli humması adıyla bilinen
hastalığa karşı ne gibi önlemler alındığına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1267) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
27.- Denizli Milletvekili Ümmet
Kandoğan'ın, personel atamalarına ve geçici personele döner- sermayeden ödenen
paya ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1435) ve Sağlık Bakanı
Recep Akdağ'ın cevabı
BAŞKAN - Şimdi, bu soruları sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr.
Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunu saygılarımla arz
ederim. 23.12.2003
İ. Sezai Önder
Samsun
Sorular:
1997 yılında (Bafra Devlet Hastane İnşa Derneğince)
Bafra halkının katkılarıyla 250 yataklı ek devlet hastanesi inşaatına
başlanmıştır. Ek devlet hastanesi inşaatı dernek imkânlarıyla tamamlanamayacağı
anlaşıldığından 17 Kasım 2000 tarihinde Dernek, Valilik ve Sağlık Bakanlığı
arasında imzalanan ek bir protokolle inşaatın kalan kısmının tamamlanması ve
hizmete kazandırılması amacıyla Bakanlıkça inşaatın tamamlanması için süre sınırlaması
taahhüdünde bulunulmamak üzere Sağlık Bakanlığına devredilmiştir.
1.- Gönüllülük esasına göre yaptırılan Bafra Ek Devlet
Hastanesi inşaatının mevcut betonarmesinin korunmasına yönelik çalışma yapılmış
mıdır? Yapılmadıysa ne yapmayı düşünüyorsunuz?
2.- Bafra Ek Devlet Hastanesi inşaatının tamamlanmasını
düşünüyor musunuz?
3.- Bafra Ek Devlet Hastanesi inşaatı ne zaman
tamamlanacaktır?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim. 5.1.2004
Sedat Pekel
Balıkesir
Sağlık Bakanlığın Sözleşmeli Sağlık Personeli Seçme ve
Yerleştirme Sınavı Millî Eğitim Bakanlığı Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü
tarafından 13 Aralık 2003 tarihinde 25 il merkezinde yapılmıştır. Sınav
sonuçlarına göre, toplam 5 545 hizmet birimine 11 255 aday yerleştirilmiştir.
Açıklanan sınav sonuçlarına göre 16 adayın sıfır puan almalarına karşın
kazandıkları belirtilmiştir. Buna göre;
1.- Bir adayın sıfır puan alarak kazanması mümkün
müdür?
2.- Sınavdan sıfır puan alan adayların sağlık personeli
kriterlerini yerine getirebileceğine inanıyor musunuz?
3.- Sınav baraj puanını geçip herhangi bir yeri
kazanamayan kaç aday vardır?
4.- Sınav sonuçlarında bir haksızlık yapıldığını
düşünüyor musunuz?
5.- Haksızlığın düzeltilmesi için herhangi bir çalışma
yapacak mısınız?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim. 5.1.2004
Osman Kaptan
Antalya
1.- 13.12.2003 tarihinde Millî Eğitim Bakanlığına
yaptırdığınız "Sözleşmeli Sağlık Personeli Seçme ve Yerleştirme
Sınavında" puanlama sistemine ilişkin olarak, sınav kılavuzundaki bilgiler
ile soru kitapçığındaki bilgiler arasında farklılıklar olduğunu ve bu
farklılıkların sınav sonuçlarını fiilî ve hukukî olarak etkileyecek boyutta
olduğunu biliyor muydunuz?
2.- Daha düşük puan alanların, hatta, sıfır puan
alanların yerleştirilecek olması, bu sınavın "seçme" unsurunun
oluşmadığının bir kanıtı değil midir? Sıfır puan alan bir adayın kazanması, 70
puandan fazla puan alanların ise sınav kazanamaması sizin adalet anlayışınıza
uyuyor mu?
3.- Kamuoyunda "adil olmadığı", "şaibeli
olduğu" yönünde kanaat oluşturan, Bakanlığınız personelini bile şaşırtan
bu sınavın iptal edilmesini sağlayacak mısınız?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr.
Recep Akdağ tarafından sözlü olarak yanıtlanması için gereğini arz ederim.
M. Mesut Özakcan
Aydın
1.- Ulusal basında çıkan haberlere göre, Bakanlığınız
tarafından 13.12.2003 tarihinde yapılan Sözleşmeli Sağlık Personeli Seçme ve
Yerleştirme Sınavında işe yerleştirilenler arasında sıfır puan alan 16 kişinin
bulunduğu buna rağmen 60 puan üzerinde puan aldığı halde bu sınavda
yerleştirilemeyenler olduğu söylenmektedir.
1.- Bu sınavda sıfır puan aldığı halde işe
yerleştirilenler olmuş mudur? Oldu ise, kaç kişidir?
2.- Eğer, bu iddialar doğru ise, bu durumun
düzeltilmesi için herhangi bir işlem yaptınız mı?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün
96 ve 98 inci maddeleri uyarınca Sağlık Bakanı tarafından sözlü olarak
yanıtlanmasını istiyorum.
Yakup Kepenek
Ankara
Şabanözü İlçesinin Gümerdinli Beldesinde bulunan sağlık
ocağında uzun bir süredir hiçbir sağlık personeli çalışmamaktadır.
Yaklaşık 450 haneye sahip olan Beldenin sağlık ocağının
personeli ne zaman sağlanacaktır?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aracılığınızla aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı
Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz
ederim.
Mahmut Yıldız
Şanlıurfa
1- Şanlıurfa Devlet Hastanesi Başhekimi Abdulkadir
Özbey hakkında, Sağlık Bakanlığı müfettişlerinin yaptıkları soruşturma
neticesinde; görevden alınması ve dönersermaye ile ilgisinin acilen kesilmesi
doğrultusunda makamınıza sunulan raporun üzerine kendi el yazınızla "idarî
bir tasarruf yapılmaması"nı yazdınız mı?
2.-Şanlıurfa Devlet Hastanesi Başhekimi Abdulkadir
Özbey'e verilecek cezanın türünü belirlediniz mi?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Anayasa ve Meclis İçtüzüğü
gereğince Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak
yanıtlanmasını arz ederim.
Ramazan Kerim Özkan
Burdur
1.- Budur İli Çavdır İlçesi Söğüt Kasabasının 112 Acil
Servisi hangi gerekçeyle Çavdır İlçe merkezine nakledilmiştir?
2.-İlçemiz Söğüt Kasabasına ihtiyacı olan Acil Servis
personeli ataması yapılarak Acil Servisin yeniden kazandırılmasını uygun bulur
musunuz?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sunulan sorularımın, Anayasanın 98 ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 96 ncı maddelerine göre Sayın Sağlık Bakanı
Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Feridun Fikret Baloğlu
Antalya
1.- Antalya, şeker hastalığının yaygınlığı açısından ne
durumdadır, diğer bölgelere göre hastalığın yaygınlığı hangi düzeydedir? Türk
Diyabet Cemiyetinin çalışmalarına, Bakanlığınız ne tür bir katkıda
bulunmaktadır?
2.-Şeker hastalığının teşhisi ve tedavisi açısından
Antalya'da bir Diyabet Sağlık Merkezi oluşturulması önerilerini, Bakanlığınız
değerlendirmiş midir? Antalya Diyabet Sağlık Merkezi açılması düşünülmekte
midir ?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Fahrettin Üstün
Muğla
1- 58 inci ve 59 uncu hükümetler döneminde size bağlı
kuruluşlarda kaç atama yapılmıştır?
2- Bakanlığınıza bağlı kuruluşlarda idarî görevlere her
iki hükümet döneminde vekâleten, tedviren görevlendirmeyle kaç atama
yapılmıştır?
3- İdarî görevlerde bulunan idarecilerden kaçı başka
yerlere görevlendirilmiştir? Görevlendirilenlerin aldıkları harcırah miktarı ne
kadardır?
4- 58 inci ve 59 uncu hükümetler döneminde asil veya
vekil kaç idareci görevden alınmıştır?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorunun Sağlık Bakanımız Sayın Recep Akdağ
tarafından cevaplandırılmasını delaletinizle arz ederim.
Sabri Varan
Gümüşhane
Soru:
İçerisinde ketamin HCI bulunan (ketalar vs) gibi
preparatların gençler arasında uyuşturucu olarak kullanıldığı yönünde duyumlar
vardır. Bu konuda alınmış tedbirler var mıdır; nelerdir?
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 9.4.2004
Feramus Şahin
Tokat
Kırım-konga hemarofik humması olarak bilinen
hastalığın, son iki yılda, sadece Tokat'ta yaklaşık 100 kişinin ölümüne neden
olduğu bilinmektedir.
Bu bağlamda;
1- Hastalığın tedavisiyle ilgili çalışmalarınız
nelerdir?
2- Sağlık Bakanlığı olarak bu hastalıkla ilgili
herhangi bir çalışmanız var mıdır? Varsa nelerdir?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıda sorulan sorularımın, Anayasanın 98 inci ve TBMM
İçtüzüğünün 96 ncı ve diğer maddelerine göre, Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla. 22.4.2004
Feridun Fikret Baloğlu
Antalya
1- Kanser taramasından geçirilmesi sonucu, ülkemizdeki
11 köyün toprağında kanser yapan asbest bulunduğuna ilişkin haberler doğru
mudur?
2- Haberler doğru ise, bu köylerde yaşamayı sürdüren
vatandaşlarımızın sağlığı açısından ne tür önlemler alınmıştır? Saptanan vahim
durumdan köylüler haberdar edilmiş midir?
3- Bazı içme sularında arsenik bulunduğuna ilişkin
haberler doğruysa ne tür önlemler alınmıştır? Tüm içme sularının incelenmesine
ilişkin çalışmalarınız hangi aşamadadır? Ne tür sonuçlar alınmıştır?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim. 26.4.2004
Sedat Pekel
Balıkesir
Son beş yılda hastanelerin acil servislerde görevli
sağlık personelinin yüzde 61'inin sözlü ya da darp olarak saldırıya uğradığı
saptanmıştır. Müdahale edilmesi halinde kurtarılacak bir hastanın acil serviste
veya polikliniklerde sıra beklemesinden ötürü kaybedilmesi gibi, sağlık
sisteminin olumsuzluğundan kaynaklanan sorunlar yüzünden hasta yakınları
şiddete başvurabilmektedir. Buna göre;
1- Hastanelerimizdeki bu tür olayların önlenmesinde
personel gerekli eğitimi almışlar mıdır?
2- Toplumun, sağlık personelinin hangi şartlar altında
çalıştığını bilgilendirmek için çalışmalar yapacak mısınız?
3- Hastanelerimizde sağlık personeline yönelik şiddet
olaylarına karşı ne gibi önlemler alınmaktadır?
4- Önlemleri yeterli buluyor musunuz?
5- SSK, devlet ve üniversite hastanelerinde sağlık
personeline yönelik şiddet olaylarına yol açan sağlık sistemindeki aksaklıkları
gidermeyi düşünüyor musunuz?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep
Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini
müsaadelerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Dursun Akdemir
Iğdır
Soru: Eğitim hastanelerinde klinik şefi, klinik şef
yardımcısı ve hastanelerde uzman başasistan atama ve yerleştirmeleri hangi usul
ve esaslar çerçevesinde yapılmaktadır?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Dursun Akdemir
Iğdır
1- Göreve başladığınız tarihten bugüne kadar
sorumluluğunuzda bulunan kurumlara kaç kişinin devlet memurları sınavıyla
ataması yapılmıştır?
2- Aynı kurumu tercih ettiği halde daha az puanla
göreve başlattığınız personel var mıdır? Varsa, kaç kişidir? Niçin ve hangi
gerekçeyle bu yönteme başvurulmuştur?
3- Geçici işçi statüsünde kaç kişi, hangi kriterlere
göre göreve başlatılmıştır?
4- İstisnaî kadro hükümleri çerçevesinde kaç kişi
göreve başlatılmıştır?
5- 28 Kasım 2002 tarihinden bugüne kadar
sorumluluğunuzda bulunan kurumlarda kaç personelin görevine son verilmiştir?
Gerekçesi nelerdir? Mahkeme kararıyla görevine iade edilen personel var mıdır?
Varsa, kaç kişidir?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki belirttiğim soruların Sağlık Bakanı Recep
Akdağ tarafından sözlü yanıtlandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Fahrettin Üstün
Muğla
Soru 1: Kırım Kongo ateşli humması nedeniyle geçen
hafta içinde Tokat İlimizde 4, Erzurum İlimizde 1 kişi öldü mü?
Soru 2: Yine geçen hafta içinde Giresun İlimizde 4
vatandaşımız ağır hasta olarak Tıp Fakültesinde karantina altına alındı mı?
Soru 3: Hastalığın yayılmasının önlenmesiyle ilgili ne
gibi tedbirler aldınız?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr.
Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz
ederim.
Saygılarımla.
Ümmet Kandoğan
Denizli
1- İktidarınız döneminde Bakanlığınıza naklen atanan
personel sayısı ne kadardır? Bunlardan üst kadrolara atanan personelin isimleri
ile geldikleri kurumları açıklar mısınız?
2- Aynı dönemde istisnaî kadrolara atanan personel
sayısı kaçtır? Bunların isimleri nelerdir?
3- 58 inci ve 59 uncu hükümetler döneminde Başbakanlık
ve diğer bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşlarından Bakanlığınıza vekâleten,
asaleten ve geçici görevle atanan toplam personel sayısı ne kadardır?
4- Bakanlığınız merkez teşkilatında görevli geçici
personele dönersermayeden ödenen pay ne kadardır? Unvanlar itibariyle dağılımı
nasıldır?
BAŞKAN - Soruları cevaplandırmak üzere, buyurun Sayın
Bakan.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Daha var efendim; 36
tane soru var Sayın Başkan…
SEDAT PEKEL (Balıkesir) - Okunacak birsürü soru var
efendim…
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Sorularımız daha
bitmedi.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Sayın Bakanımız, okunan
soru kadar cevaplandıracaklardır.
Buyurun Sayın Bakanım.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Samsun Milletvekili Sayın Önder'in, Samsun-Bafra
Devlet Hastanesi ekbina inşaatına ilişkin sözlü soru önergesine cevapla şunları
ifade etmek istiyorum: Bu hastane, ekbina inşaatına, Bakanlığımızın yatırım
programında yer almadığı halde, 1997 yılında, bir dernek kurularak başlanmış
olup, yüzde 45'i tamamlanmış durumdadır. Adı geçen dernek, inşaatı tamamlayamayacağını
bildirmiş ve inşaat ek bir protokolle Bakanlığımıza devredilmiştir. 2003
yılından bugüne kadar sürekli olarak güncellediğimiz sağlık envanterimizle,
bütün yarım kalan yatırımlarımızı tamamlama çabalarımız çerçevesinde, yüzde
45'i tamamlanan bu hastanenin ekbina inşaatının da, bu paralelde, 2007 yılı
sonuna kadar bitirilmesini planlamış durumdayız.
Sayın Milletvekilimize ilgisinden dolayı teşekkür
ediyorum.
Balıkesir Milletvekilimiz Sayın Sedat Pekel, Antalya
Milletvekilimiz Sayın Osman Kaptan ve Aydın Milletvekilimiz Sayın Mesut
Özakçan'ın, sözleşmeli sağlık personeli sınavına ilişkin sözlü soru
önergelerine cevaben; değerli milletvekillerim, hepinizin bildiği gibi,
sözleşmeli sağlık personeli çalıştırılması hakkında Meclisimizde yaptığımız
kanundan sonra "sınava giren adaylar, sınav puanları ve tercihleri göz
önünde bulundurulmak suretiyle yerleştirilir" şeklinde bir yönetmelik
hükmüne göre, puan ve tercihlerine göre, bir sınav kılavuzu hazırladık ve bu
çerçevede, bu adayları yerleştirdik. Bu sınav, bir yeterlilik sınavı değildi,
bir yarışma sınavıydı. Takdir edersiniz ki, bir yarışma sınavında, baraj puanı
konulması mecburi değildir. Yeterlilik sınavı olsaydı bir baraj puanı
olabilirdi. Dolayısıyla, baraj puanını geçip, yerleştirilemeyen adayların
mevcudiyeti söz konusu değildir.
İlgili sınavda, Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezince
yapılan KPDS sistemindeki uygulamalar esas alınmıştır. Burada, puanları düşük
olan bazı kişilerin yerleştirmelerinin tek sebebi; bu kişilerin, puanları yüksek
olan kişilerin tercih etmedikleri yerleri tercih etmeleridir. Tabiîdir ki,
yüksek puan alan bir adayın, tercih etmediği bir kadroya resen, istekdışı
yerleştirilmesi düşünülemezdi. Bizim de ülke olarak çok büyük ihtiyacımız
vardı. Dolayısıyla, mahrumiyet sebebiyle sağlık personeli gönderilemeyen,
yıllardır gönderilemeyen yörelerimize, bu sınavla 16 000 sağlık çalışanı
gönderdik. Tamamen belli kurallar çerçevesinde yapıldı bu yerleştirmeler,
herhangi bir haksızlık ve eşitsizlik kesinlikle yapılmadı.
Değerli milletvekillerim, Ankara Milletvekili Sayın
Yakup Kepenek'in, Çankırı İli Şabanözü İlçesi Gümerdiğin Beldesi sağlık
ocağının personel ihtiyacına ilişkin soru önergesine cevapla şunları ifade
etmek istiyorum: Çankırı İli Şabanözü İlçesi Gümerdiğin Beldesi, ilçe merkezine
5 kilometre uzaktadır. Bu sağlık ocağımızda şu anda 1 ebemiz ve 1 sağlık
memurumuz görev yapmaktadır; 2005 Mayıs ayında atanmıştır bu sağlık memurumuz.
Bunun yanında, 1 doktor ve 1 sağlık memuru bulunan mobil hizmet aracı, haftada
bir kez, ilçe merkezinde poliklinik hizmeti vermektedir.
Değerli milletvekilleri, Şanlıurfa Milletvekilimiz
Sayın Mahmut Yıldız'ın, Şanlıurfa Devlet Hastanesi eski Başhekimi hakkında
yapılan soruşturma neticesinde yapılan işlemlere ilişkin sözlü soru önergesine
cevapla şunları ifade edeceğim: Hepinizin bildiği gibi, bir müfettiş raporunun,
bu raporun görüş ve teklifleri doğrultusunda yapılacak bütün işlemlerin,
mevzuatımıza göre, sorumluluğu ve yetkisi, Bakanlık makamının takdirine
tabidir. Dolayısıyla, bu rapor da, bu müfettiş raporu da bu şekilde, Bakanlık
takdiriyle birlikte uygulanmış ve bir raporun gereklerinin yerine getirilmemesi
gibi bir durum kesinlikle söz konusu olmamıştır. Söz konusu soruşturma
raporuyla disiplin cezaları yönünden getirilen tekliflerin uygulanması da
tarafımca uygun görülmüş ve gerekenler yapılmıştır.
Değerli milletvekilleri, Burdur Milletvekilimiz Sayın
Ramazan Kerim Özkan'ın, Burdur İli Çavdır İlçesi Söğüt Beldesi 112 Acil Servis
İstasyonunun nakledilmesine ilişkin bir soru önergesi var. Şunu ifade etmek
isterim: Bugün hem Çavdır İlçemizde hem de Söğüt İlçemizde aktif olarak 112
acil istasyonlarımız faaliyet halindedir. Hakikaten, bu anlamda, çok ciddî
adımlar attık. Üç yıl içerisinde 112 acil sistemimizi tam 2 kat güçlendirdik.
2002 yılı sonunda ortalama olarak 140 000 kişiye 1 acil yardım servis istasyonu
düşerken, şu anda bu sayı 70 000 kişi olmuş durumdadır. Bakanlık olarak acil
yardım hizmeti alamayan hiçbir ilçemizin kalmamasını hedeflemiş durumdayız.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Antalya
milletvekili Sayın Baloğlu'nun, Antalya İlimizde şeker hastalığıyla ilgili bir
soru önergesi var. Şunu ifade etmek isterim ki, ülkemizde yaklaşık 4 000 000
civarında şeker hastası vardır ve Antalya'daki şeker hastalarının sayısı da oransal
olarak ülkemizin diğer bölgelerinden daha fazla değildir. Ulusal Diyabet
Kontrol Programımız çerçevesinde hem Türk Diyabet Cemiyetiyle hem de bütün
diğer sivil toplum örgütleriyle birlikte diyabet için çalışmalarımızı ciddî
biçimde yürütmekteyiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Muğla
Milletvekilimiz Sayın Fahrettin Üstün'ün, Iğdır Milletvekilimiz Sayın Prof. Dr.
Dursun Akdemir'in, Denizli Milletvekilimiz Sayın Ümmet Kandoğan'ın, göreve
başladığım tarihten bugüne kadar Bakanlığımca tayini yapılan ve görevine son
verilen personele ilişkin soru önergeleri vardır. Hükümetimiz döneminde 14
995'i açıktan ve 6 011'i naklen olmak üzere, toplam 21 006 atama yapılmıştır.
Yine, bu dönemde Bakanlığıma değişik kurum ve kuruluşlardan yönetici olarak 79
atama yapılmıştır. İstisnaî kadrolara ise, tarafımca yapılan atama özel kalem,
basın müşavirliği ve Bakanlık müşavirlikleri olmak üzere yalnızca 7 kişidir.
Bakanlığımın merkez ve taşra teşkilatındaki idarî görevlere vekâleten 188,
tedviren 714 ve görevlendirmeyle 1 506 atama yapılmıştır. Bugüne kadar 7
kişinin görevine son verilmiştir. Bakanlığımız aleyhine açılan davalar
sonucunda, dava konusu işlemin iptal gerekçesiyle 21 kişi de eski görevlerine
iade edilmiştir.
Geçici işçi olarak, yalnızca, PTT hastanesini devraldığımız
zaman, PTT Yardım Sandığında çalışmakta olan ve sözleşmeleri feshedilen 160
işçi Bakanlığımıza geçici işçi olarak istihdam edilmiştir; bunun dışında geçici
işçi statüsünde personel istihdamı yoktur.
Aynı kurumu tercih ettiği halde daha az puanla göreve
başlattığımız personelimiz yoktur. İlgili mevzuat uyarınca dönersermaye ek
ödemesinden bütün personelimiz unvan ve branşına göre eşit oranda
faydalanmaktadır; idarî görevlendirmelerden dolayı kişilere harcırah ödenmesi
de söz konusu değildir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gümüşhane
Milletvekili Sayın Sabri Varan'ın, ketamin hidroklorürle ilgili olarak bir
sorusu önergesi var.
Şunu ifade etmek isterim ki, ketamin hidroklorür
kullanımının uyuşturucu madde olarak kullanımına ilişkin olarak bize ulaşmış
olan bir vaka veya ihbar söz konusu değildir; ancak, bu konuda, bize bu soru
önergesi geldikten sonra da Tarım Bakanlığımızla birlikte bu ilacın amacı
dışında kullanılmasını önlemek üzere çalışmalarımıza devam etmekteyiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tokat
Milletvekilimiz Sayın Feramus Şahin'in ve Muğla Milletvekilimiz Sayın Fahrettin
Üstün'ün, kırım kongo kanamalı ateşi olarak bilinen hastalıkla ilgili soru
önergeleri vardır.
Şunu özellikle ifade etmek isterim ki; 2002 yılında bu
hastalık ülkemizde görülmeye başlanmış olmasına rağmen hastalığın adı biz
göreve geldiğimizde bilinmemekteydi. Bu hususta Dünya Sağlık Örgütüyle
işbirliği yaptık ve ülkemizdeki bilim adamlarıyla çok ciddi bir çalışma
gerçekleştirdik ve 2003 yılında hastalığın adını koyduk, ilk defa bizim
dönemimizde bu hastalığın adı kondu. 2004 yılında toplam 13 kişi, 2005 yılında
da toplam 7 kişi bu hastalıktan hayatını kaybetti; buna karşılık 2004 yılında
249 vakamız, 2005'te de 106 vakamız var. Hakikaten, hastalıkla ilgili olarak
hem bilgilendirmeler çerçevesinde hem bu hastalığın tedavi protokolleri hem de
koruyucu önlemleri açısından çok ciddî bir mesafe aldık ve Dünya Sağlık Örgütü
de ciddî bir takdirini ortaya koydu.
Şunu ifade etmek isterim ki, hastalığın tanısını
Hıfzıssıhha Merkezimizde özgün olarak koyabiliyoruz ve meselede gerçekten çok
ciddî adımlar atabildik.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Antalya
Milletvekilimiz Sayın Feridun Baloğlu'nun, ülkemizdeki 11 köyün toprağında
kanser yapan asbest maddesi ve bazı içmesularında arseniğin bulunması
iddialarıyla ilgili olarak ne gibi tedbirlerin alındığına ilişkin bir sözlü
soru önergesi vardır.
Şunu ifade etmek isterim: Anadolu'da 32 ilimizin
değişik yörelerinde asbest bulunmaktadır. Bu anlamda, bu tür asbest kullanımı
konusundaki yanlışlıkların ortadan kaldırılması için il sağlık müdürlüklerimiz
vasıtasıyla gereken eğitimlerimizi yapmaktayız. Muhtarlıklarımız ve
vatandaşlarımız bilgilendirilmektedir.
Ayrıca, asbestin yanı sıra, Nevşehir bölgesinde, bu anlamda
eriyonit içeren iki yerleşim bölgemiz vardı. Uzun çalışmalardan sonra,
bunlardan birinin, Tuzköyün evlerinin güvenli bir yere taşınması işlemleri şu
anda sürmektedir. Taşınmayı kabul etmeyen Karain Köyündeki vatandaşlarımızın
da, Ürgüp Belediyesince yapılan toplukonutlara taşınması için vatandaşlarımız
iknaya çalışılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Balıkesir
Milletvekilimiz Sayın Sedat Pekel'in, hasta yakınları tarafından hastanede
görev yapan sağlık personeline yönelik şiddet olaylarıyla ilgili bir sorusu
vardır.
Yaptığımız düzenlemeler çerçevesinde, 2005 yılı
başından itibaren hastanelerimiz il emniyet müdürlüğünden izin alarak, özel
güvenlik hizmetini ihale yoluyla almaktadırlar. Birçok hastanemiz bunu
gerçekleştirmiş durumdadır.
Ancak, bizim bu konudaki asıl yoğunlaştığımız alan,
sağlık hizmetinin verilmesi konusunda bir sistematik değişiklikle yığılmaları
önlemek olmaktadır. Bunun için esnek çalışma saatleri getirdik.
Performansa dayalı katkı ödemeleriyle sağlık
personelimizin çalışma motivasyonunu yükselttik. Ayrıca, semt poliklinikleri
açarak, birçok hastanede hekim seçme özgürlüğü ortaya koyarak acillerdeki
yığılmaları da önlemek istiyoruz; çünkü, acillerdeki yığılmalar… Özellikle
gündüz, hastasını muayene ettiremeyen veya yeterince muayene ettiremeyen
hastalar dolayısıyla kalabalıklaşmaktadır.
Şunu söyleyebilirim: Türkiyemizde, kamu hastanelerinde
daha önce 6 aydan 1 yıla kadar randevu süresi verilen MR randevuları, bugün 5
ilâ 15 güne indirilmiştir; 6 ay bekleme süresi verilen birçok tetkik için,
bugün bekleme süreleri yoktur. Her geçen gün, acillerimizde de hizmetin
kalitesini artırmak için çalışmalarımıza devam ediyoruz; bu anlamda, sağlık
personelimizin güvenliği de kuşkusuz bizim için önceliklidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Iğdır
Milletvekilimiz Sayın Prof. Dr. Dursun Akdemir'in, eğitim hastanelerinde klinik
şefi ve klinik şef yardımcısı, hastanelerde baş asistan atama ve
yerleştirmelerine ilişkin sözlü soru önergesine cevaben şunları ifade etmek
istiyorum: Bu hastanelerimizde ilgili kişilerin atamaları, Eğitim Personelinin
Nitelik ve Seçim Esasları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre yapılmaktaydı;
bu yönetmeliğin ilgili maddelerine 4.10.2004 tarihinde Danıştay 5. Dairesince
yürütmeyi durdurma kararı verildi. Bu sebeple, sayın milletvekilimizin bu
soruyu sorduğu tarihte, Bakanlığımıza bağlı eğitim hastanelerinde klinik şef ve
şef yardımcısı atamaları yapılamamaktaydı. 20.10.2005 tarihinde kabul ettiğimiz
5413 sayılı Kanun çerçevesinde, 170'in üzerinde klinik şef ve klinik şef
yardımcısı kadrosuna atama yaptık; biliyorsunuz, bu kanun için de Anayasa
Mahkemesince daha sonra yürütmeyi durdurma kararı verildi. Başasistan
atamalarımız ise, halen Bakanlığımızın Atama ve Nakil Yönetmeliği hükümlerine
göre yapılmaktadır.
Değerli Başkanım, sayın milletvekilleri; bu sorularla,
uygulamalarımız ve politikalarımız hakkında Yüce Meclisimizi bilgilendirme
fırsatı verdiğiniz için, hepinize teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın Pekel, Sayın Bakandan kısa bir açıklama isteme
talebiniz var. Yalnız, süremiz tamamlanmak üzeredir; onun için, sadece kısa bir
açıklama isteyeceksiniz.
Buyurun.
SEDAT PEKEL (Balıkesir) - Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, bana göre bir adayın sıfır puan alıp
kazanması, başka bir adayın çok yüksek puan alıp da kazanamaması çok ciddî bir
çelişkidir. Sıfır puan alan birinin sınavı kazanmış gibi işlem görmesi ne kadar
doğrudur, ne kadar vicdanîdir?! "Tercihler yanlış yapıldı"
diyorsunuz; bu, samimî bir gerekçe olamaz; çünkü, belirli bir taban puanı
sınırlaması getirilmemiş olması, başlıbaşına bir yanlışlıktır. Bunun yerine,
yani, sıfır puan alan bir adayın yerine, ikinci ya da üçüncü bir sınav açmak
daha doğru olacaktır. Eğer, sıfır puan alan bile işe girecekse neden sınav
açılmaktadır? Bu da bir çelişkidir. Özellikle insan sağlığını yakından
ilgilendiren bu durumda, sıfır puan alıp devlet memuru olmak, bu kişilerin
bilgi birikimi hakkında ciddî şüpheler oluşturmaktadır; bunlar, doğru
uygulamalar değildir. Bu görevlendirmeleri takdirlerinize sunuyorum.
İkinci sorumla ilgili de, zabıta önlemleri alındığını
söylediniz o yaşanan nahoş olaylarla ilgili. Bunun yerine, o hizmeti sunan
sağlık personelini, pedagojik formasyonla, onları bu işi daha sağlıklı yapar
hale getirmek, bana göre daha akılcı, daha mantıklı, daha doğru bir yol; çünkü,
oraya gelen hasta ve yakınları, gerçekten çok değişik duygular içerisinde,
duygu, yoğun olarak, moralleri bozuk olarak geliyorlar. Onları yatıştırıp bu
hizmeti sağlıklı vermek için, eğitimin şart olduğunu söylüyor, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın Kaptan, buyurun.
OSMAN KAPTAN (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana ben iki yıl önce bir soru sorduydum, sıra
şimdi geldi. Şimdi bir soru sorsam, bir iki yıl sonra gelecek; onun için, Sayın
Bakan, ben bulmuşken sizi, çok kısa bir soru sormak istiyorum. Bütçe kanunuyla,
hastanelerin, Bağ-Kurdan ve Sosyal Sigortalardan alacakları silindi. Peki, bu
hastanelerin alacakları olan paranın yerine yeni para gönderecek misiniz? Nasıl
göndereceksiniz? Örneğin, Finike Devlet Hastanesinin 2,5 trilyon lira alacağı
vardı Bağ-Kurdan…
BAŞKAN - Sayın Kaptan… Sayın Kaptan, yeni soru…
OSMAN KAPTAN (Antalya) - Bu parayı gönderecek misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Kaptan, teşekkür ediyorum.
Yeni soru sorma hakkınız yok Sayın Kaptan; daha önceki
sorduğunuz soruyla ilgili açıklama isteme hakkınız var.
Teşekkür ederim.
OSMAN KAPTAN (Antalya) - Ama, iki sene sonra sıra
geliyor Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Kepenek, buyurun.
YAKUP KEPENEK (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Önce, Sayın Bakanımıza teşekkür ediyorum, sorumdan bir
yıl sonra, 2005 Mayısında da olsa, sağlık ocağımıza bir ebe ve bir sağlık
memuru gönderdiği için; ancak, bu bağlamda, bir soru daha sormak durumundayım,
aynı çerçevede Sayın Başkanım; o da şu: Ülkemizde sağlık ocakları, maalesef boş
bulunmaktadır ve sağlık personeli yönünden, bunların doldurulması yönünden
neler yapılmaktadır? Daha doğrusu, çok net bir ifadeyle, ülkemizde kaç sağlık ocağı,
hiçbir sağlık personeli bulunmadan, yalnızca bina olarak tutulmaktadır?
Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kepenek.
Sayın Özkan, buyurun.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakanım, acil 112'yi Çavdır'a kazandırdığınız,
Çavdır'ın Söğüt İlçesine kazandırdığınız için teşekkür ediyorum. Yalnız, şu
anda hizmeti tam olarak görememektedir; bir şoförü vardır, mesai yönünden
şoförümüz zorluk çekmektedir. Ayrıca doktor yönünden de sıkıntı vardır. 112
acil sağlık ekibimiz gezici anlamda değil, sağlık ocağı içerisinde
beklemektedir. Hizmet yönünden şoför tahsisi yapmanızı öneriyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özkan.
Sayın Baloğlu, buyurun.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, şeker hastalığının yaygınlığına ve şeker
hastalığıyla mücadele eden derneklere yardıma ilişkin soruma yanıt verirken
somut bir destekten bahsetmedi. Ben, çok net olarak soruyorum: Türk Diyabet
Cemiyeti bu konudaki tek kuruluştur. Soyut bir bağ dışında somut ne tür destek
sağlayacaklar? Bir de, Antalya'da bir diyabet sağlık merkezi oluşturulacak
mıdır? Bu sorularıma yanıt alamadım.
Diğer sorumun da bir bölümünü Sayın Bakan yanıtladılar,
asbestle ilgili bölümünü, teşekkür ediyorum. Yalnız "içmesularında arsenik
bulunduğuna ilişkin haberlere ilişkin bir araştırma yapıldı mı, önlem alındı
mı" soruma yanıt alamadım; fakat, bunu artık araştırmaya da gerek kalmadı;
çünkü, ben Nisan 2004'te sormuştum, Ocak 2006'dayız. Bu arada ölenler ölmüştür,
kalanlar da sağ durumdadır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Baloğlu.
Sayın Akdemir, buyurun.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Sağlık Bakanımız Prof. Dr. Recep Akdağ'a teşekkür
ediyorum; ama, benim soruma iki yıl sonra cevap verdi ve bu cevabı vermeden
önce bir kanun çıkarıldı bu Meclisten, yasa Anayasa Mahkemesinden geri geldi. O
gün kendisi, yasa buradan geçerken Mecliste yoktu. Önerdiğimiz şuydu: "Kriter
belirleyin, eğer kriter belirlenmezse, Anayasa Mahkemesinden döner"
demiştik. Sayın Bakanım, şimdi, Anayasa Mahkemesinin iptal ettiğini bildiğiniz
halde, 170'in üzerinde klinik şefini niçin atadınız? Atadıysanız, hangi
kriterlere göre atamayı yaptınız? Kamuoyuna açıklayın, bu konu aydınlansın;
çünkü, karanlıkta.
Bir diğer sorum: 21 000 atama yaptığınızı söylediniz,
714 tedviren görevlendirmeden bahsettiniz. Tedvirenden neyi kastediyorsunuz,
hangi görevlere tedviren görevlendirme yaptınız?
Bir de, bir konuyu düzeltmek amacıyla soruyorum: Ben
"Doğubeyazıt Hastanesini niçin ziyaret etmediniz" diye sorduğumda,
bana verdiğiniz cevap "istismar ediyorsunuz" olmuştur. Öğrencisinin
hocasına bu kelimeyi kullanmasını etik açıdan uygun bulmadığımı, yetmiş
milyonun huzurunda açıklamak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akdemir.
Sayın Vezir Akdemir, siz sisteme girmişsiniz; ama,
sorulan sorularla ilgili sizin sorunuz olmadığı için, açıklama isteme hakkınız
da yok. Onun için söz veremeyeceğim.
Sayın Bakan, cevaplandıracak mısınız?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Evet Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan; kürsüden, lütfen…
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; sözleşmeli personelin yerleştirilmesiyle ilgili
olarak, değerli milletvekilim, aslında o kadar çok açıklama yaptık ki, zaman
kısıtlı olduğu için çok fazla detayına giremiyorum. Burada aslolan, hiç
kimsenin gitmek istemediği, çalışmadığı, çalışmak istemediği yerlere sözleşmeli
bir statüyle çakılı kadro göndermektir. Bütün bu gönderilen elemanlar belli
okulları bitirmişler ve diplomalarını almışlardır. Sonuçta biz, tekrar
söylüyorum, bir yeterlilik sınavı yapmıyoruz, bir yarışma sınavı yapıyoruz ve
kamu personeli değerlendirme sınavı da bu şekilde yapılıyor, insanlar bu
şekilde memur alınıyor. Dolayısıyla hiç kimse, daha yüksek puan almışken -bakın
o kadar net ve açık ki; sonra, biz kendimiz yapmadık bunları, bu bir merkezî
yerleştirmeyle yapıldı- istediği halde bir yere yerleştirilememiş değildir
düşük puan alanın yerine. Dolayısıyla, ben, bu kadar acil ihtiyacım varken,
sürekli olarak tercih edilmeyen yerlere, her seferinde bir kere daha, bir kere
daha kadro açarak vakit kaybedemem. Bütün bu değerli sağlık görevlileri, ilgili
okullarından mezun olan, diplomalarını alan ve bu mesleği yapmaya hak kazanmış
insanlardır. Dolayısıyla, burada, bir maslahat var, bir an önce
vatandaşlarımızın ayağına hizmet götürmek var. Şimdi, o tenkit ettiğiniz
insanlar, Anadolu'nun hiç kimsenin gidip çalışmadığı yerlerinde, Türkiye
Cumhuriyetinin kendilerine verdiği imkânlarla mükemmel hizmet etmektedirler.
Dolayısıyla, konu, aslında son derecede açıktır.
Acillerle alakalı olarak; elbette, ifade buyurduğunuz
gibi, yalnızca birtakım inzibatî tedbirler almıyoruz. Sadece burada çalışanlar
değil diğer bütün çalışanlarımıza da hizmetiçi eğitimler vererek, belli bir
süreci yürütüyoruz. Ancak, şunu ifade etmek istiyorum: Acillerimizin üzerindeki
yükü ne kadar azaltırsak, buradaki sıkıntılar o kadar azalır; çünkü, hem hasta
tarafında hem hizmet veren tarafında gerçekten zaman zaman çok stresli durumlar
oluşabilmektedir. Bu üç yıllık süreç içerisinde de gerçekten çok mesafe aldık;
ama, daha alacağımız yol da var.
Bu, alacakların silinmesi meselesiyle ilgili olarak,
biliyorsunuz, Maliye Bakanımız kamuoyuna bir açıklama yaptılar. En kısa zamanda
Meclisimize getirilecek bir kanunla 2005 alacaklarının hastanelerimize
ödenmesine devam edilecektir. Bu arada, ocak ayı içerisinde de 250 trilyon
liralık bir avans Maliye Bakanlığımız tarafından, Hazine tarafından SSK'ya
aktarılmış ve bize verilmiştir. Gerçekten, ciddî alacaklarımız var. Bu konunun
kamu maliyemizce çözüleceğine inancımı bir kere daha Yüce Meclisinize ifade
etmek isterim.
"Boş sağlık ocaklarımız var mı?" Dönemimizde
bu sayı çok azalmıştır. Şu anda kesin rakamı size veremiyorum; ama, gerçekten,
sağlık ocaklarımızın yüzde 80'in üzerindeki bir kısmı şu anda hekimle hizmet
vermektedir, geri kalan bir kısmında da hekim bulunmasa bile yardımcı sağlık
personelimiz vardır. Şimdi, yeni yaptığımız bir kanunla, hem kırsaldaki sağlık
ocaklarımız hem de sağlık evlerimiz için vekil ebe ve hemşirelik sistemini
getiriyoruz, önümüzdeki günlerde bu ihtiyaçları da bu şekilde gidereceğiz.
Antalya'da bir derneğe somut olarak ne şekilde yardım
yapabileceğimizi sayın milletvekilimiz sordular. Şunu ifade edeyim: Hiçbir
derneğe para yardımı şeklinde bir uygulamamız yok, zaten derneklerin bunu talep
etme hakkı da bence yok.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Genel bir dernek,
ulusal bazda…
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Müsaade edin.
Dernekler, sivil toplum kuruluşları olarak aslında
kamunun bu anlamda verdiği hizmetlere yardımcı olmak için kurulmuştur. Biz,
zaten diyabetli hastalarımızla ilgili çalışmalarımızı yürütüyoruz, yürütmeye
devam edeceğiz…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Ama, işbirliği…
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Ama, bir derneğe
somut yardım olarak doğrudan para yardımını kastediyorsanız; evet, böyle bir
uygulamamız yok.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Para yardımını
kastetmiyorum.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Ancak, bütün
illerimizde altyapısını tamamladığımız büyük bölge hastanelerimiz öncelikte
olmak üzere -ki, Antalya da bunun içindedir- diyabetle ilgili özel merkezler
2006 yılı içinde kurmaya başlayacağız.
Anayasa Mahkemesinden dönen, daha doğrusu Anayasa
Mahkemesinin iptal ettiği bir kanundan bahsettiler Sayın Akdemir. Değerli
Hocam, ben size sürekli olarak "Hocam" diye hitap ettim, bundan sonra
da ederim ve şeref duyarım. Anayasa Mahkemesi -bir bilgi yanlışlığını
düzelteyim, kamuoyunun bunu yanlış algılamaması lazım- herhangi bir kanunu
iptal falan etmiş değil. Anayasa Mahkemesi, bir kanuna yürütmeyi durdurma
hususunda bir karar verdi, kanunun iptal edilip edilmeyeceğini bile henüz
bilmiyoruz. İptal edilebilir veya edilmez, bu Anayasa Mahkemesinin kendi
yetkisi çerçevesindeki bir husustur. Yüce Meclisin de yetkileri var; Yüce
Meclis bir kanun çıkarmıştır, bu kanun çerçevesinde gereken atamalar
yapılmıştır ve daha sonra yürütmeyi durdurma kararı verilmiştir. Eğer kanun
iptal edilirse benzeri atamalar yapılmayacaktır, iptal edilmezse atamalar
yapılmaya devam edilecektir, bunu önümüzdeki süreçte göreceğiz.
Peki, hangi standartlara göre biz klinik şef ve şef
yardımcısı atadık? Bunu da, daha önce, hem Yüce Meclisimize hem komisyonlarda
kamuoyumuza ifade etmiştim. Bizim atadığımız şef ve şef yardımcılarının hepsi,
YÖK tarafından kendilerine unvanları verilmiş olan çok değerli bilim
adamlarımızdır, doçentlerimiz ve profesörlerimizdir. O kadar enteresan şeyler
duyduk ki bu hususta; AK Parti Hükümeti Sağlık Bakanlığı kadrolaşma yapıyormuş!
Allah Allah!.. Demek ki, bizden önce bu değerli bilim adamlarını üniversitelere
alıp öğretim üyesi yapan sayın rektörler kadrolaşma yapmışlar! Böyle mi diyeceğiz?!
Böyle bir şey söyleyemeyiz. Bu kişilerin önemli bir bölümü üniversitelerimizde
hizmet eden öğretim üyeleriydi; bugün de, öğretim üyesi olarak buralarda hizmet
edecekler.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Ama, o profesörlerden
hangisini atayacaksınız?..
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Şimdi, burada,
bunun ötesinde, bu klinik şeflerinin bir de yöneticilik görevleri var. Bizim
anlayışımıza göre, bizim siyaset yapma anlayışımıza göre, yönetme anlayışımıza
göre, benim hizmet verdiğim -buralar, aynı zamanda hizmet hastaneleridir-
hastanelerimde, vatandaşımın, bana, yarın, bu hizmeti bana nasıl verdin, niye
daha iyi verdin veya vermedin diye sorabileceği hastanelerde yönetici
pozisyonundaki kişileri seçmek en tabiî hakkımızdır. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Bu, başka şekilde yorumlanabilir; ama, mesele bundan ibarettir.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Onların arasından da siz
seçeceksiniz.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Tekrar ifade
ediyorum, bu değerli arkadaşlarım adına ifade ediyorum; ne bu yüce çatının
altında ne de başka bir yerde, hiç kimse, bu değerli arkadaşlarımı bir şekilde
kategorize edemez. Bunların hiç birisinin, AK Partiyle, AK Partinin bizatihi
siyasetiyle uzaktan yakından ilgisi yoktur. Bunlar, değerli bilim adamlarımız
ve hekimlerimizdir; dün üniversitelerde hizmet ediyorlardı, bugün Sağlık
Bakanlığının hastanelerinde vatandaşa hizmet edecekler. Mesele bundan
ibarettir.
Doğubeyazıt'la ilgili olarak da şunu açıkça ifade
etmeliyim ki bir kere daha, meseleye hükümetimiz mükemmel bir yaklaşım
sergilemiş, mükemmel bir biçimde burada hizmetini vermiştir. Hastaneye gitmek
veya gitmemek, orada verilen hizmetin kalitesiyle, sürekliliğiyle uzaktan
yakından ilgisi olmayan bir şeydir. Israrla, bu yüce çatının altında "niye
gittiniz, niye gitmediniz" diye sorulursa, onun altında ben başka şeyler
de ararım. Acaba gitseydik, birileri provoke etmeye mi çalışacaklardı; ne
söylenmek isteniyor yani?! Orada, bizim, bir ekibimiz, uzmanlarımız, olayın
ortaya çıktığı ilk günden itibaren, çok ciddî bir çalışma yürütmüştür. Yani,
bir sayın bakanın, ülkenin her hastanesine,her gittiği yerde, her noktaya
gitmesi gibi bir şart yoktur.
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Soru önergeleri cevaplandırılmıştır.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet
Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici
Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - Birinci sırada yer alan kanun teklifinin geri
alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu gelmediğinden, teklifin
görüşmelerini erteliyoruz.
Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve
Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
2.- Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu,
Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/950) (S. Sayısı:920)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin
Kanun Tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve
Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime 10 dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.58
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati:
17.13
BAŞKAN :
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER
: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 51 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Şimdi, 4 üncü sırada yer alan Kamu Kurum ve
Kuruluşlarına Bağlı Okulların Millî Eğitim Bakanlığına Devredilmesi ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4.- Kamu Kurum
ve Kuruluşlarına Bağlı Okulların Millî Eğitim Bakanlığına Devredilmesi ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/1050) (S. Sayısı: 1009) (x)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
11 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 11.- 26.9.1984 tarihli ve 3045 sayılı Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun 3 üncü maddesinde yer alan
"Taşra Teşkilatı ile doğrudan merkeze bağlı Tapu Kadastro Meslek
Liselerinden" ibaresi "Taşra Teşkilatından" olarak
değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına
söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Berhan Şimşek; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) - Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan
kanun tasarısının 11 inci maddesi üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum;
Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
1991 yılında kurulan Tapu ve Kadastro Meslek Lisesi, şu
anda 180 öğrencisi olan, geçici görevle ve dışarıdan ders veren
öğretmenlerimizle birlikte 39 öğretmeni bulunan bir meslek lisemizdir. Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğünde çalışan idarecilerimizden birçoğu bu okuldan mezun
olmuşlardır. Bunda, ödenek ve personel yetersizliğinin de etkili olduğunu
düşünüyoruz; çünkü, Türkiye'de, ülkemizde, kadastro hizmetlerinin, birim
bazında yüzde 78'i ve alan bazında ise yüzde 73'ü tamamlanabilmiştir. Bu
okulların bağlı oldukları kurumlarla yasal bağlarını sona erdirirken,
öğrencilerimize, mezun olduktan sonra bu kurumlarda sahip oldukları hakları
devam ettirmeliyiz. Örneğin, işe girmede sağlanan öncelik uygulaması devam
etmelidir, istihdam edilmelidir; işsizler ordusuna katılmamalıdır bu
arkadaşlarımız.
Değerli arkadaşlarım, yine, istihdamda sorun yaşanan
bir başka alan da sözleşmeli öğretmenlerin istihdamıdır. Sözleşmeli statüde de
öğretmenlik yapan gençlerimizin stajyerlikleri kalkmıyor, iş güvencesiz
çalışıyorlar. Görev yerleri belirlenirken eş durumu dikkate alınmıyor. Tam
zamanlı sigortaları yok. Primleri 17 gün üzerinden ödeniyor, mevsimlik işçi
gibi. Bunların yanında, bir de maaşlarını alamadıklarını söylüyorlar sözleşmeli
öğretmenlerimiz.
(x) 1009 S.
Sayılı Basmayazı 30.11.2005 tarihli 25 inci Birleşim Tutanağına eklidir.
Bakın, geçtiğimiz günlerde -Sayın Bakanımın da
dikkatini burada çekmek istiyorum- Milliyet Gazetesinde, Sayın Abbas Güçlü'nün
köşesinde bir öğretmenimiz şöyle sesleniyor: "Hacettepe Üniversitesi
Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölümünden mezun oldum. Bir hata
yapıp sözleşmeli öğretmenliğe başvurdum. Haftada 12 saat dersim olduğu için
ayda 300 YTL'ye yakın maaş alıyorum; ama, o bile verilmiyor. Yirmi gün geçti,
hâlâ maaşımı alamadım. Zaten sağlık sigortası ve diğer sosyal güvenlik hakları
da hayal oldu. Artık dayanamıyorum, yarın istifa edeceğim."
Sözleşmeli öğretmen istihdamı yönteminin öğretmen açığı
ihtiyacımızı ortadan kaldırdığı söylenebilinir mi?! Sözleşmeli öğretmenler
şikâyetlerini bize bildiriyor.
Gelen maillerin birinde, bakın, bir öğretmenimiz ne
diyor değerli arkadaşlarım: "Bu sözleşmeli öğretmenlerin olmayan
haklarından artık gına geldi. Bir ay bir haftadır çalışmama rağmen, ilk maaşımı
alamadım bile. Bunun yanında, okulda, otobüslere indirimli binmek için, 20 YTL,
paso çıkarmak için para topluyorlardı; biz de alalım dedik. 'Hocam, olmaz'
dediler. Neden; 'sen sözleşmeli öğretmensin…' Her yerde yüzümüze vurulan,
öğretmenler arasında ikinci sınıf insan muamelesi görmemizi sağlayan sözleşmeli
damgası burada da karşımıza çıkıyor."
Öğretmenlerimizi stajyer öğretmen, uzman öğretmen ve
başöğretmen olarak sınıflandırdığımızı biliyorduk Sayın Bakanım; ama, asıl
sınıflandırmanın kadrolu öğretmenler ile sözleşmeli öğretmenler arasında
olduğunu görüyoruz. Bu uygulama, eğitimde, ileriki günlerde, çalışma barışını
bozar Sayın Bakanım.
Değerli arkadaşlarım, Plan ve Bütçe Komisyonunda Millî
Eğitim Bakanlığı bütçesi görüşülürken, bizim eğitim sistemimizin ezbere dayalı
olduğunu, o nedenle, defterin öğrenmesi yerine, öğrencinin öğrenmesi üzerine
bir sistem kurulması gerektiğini ve zorunluluğunu anlatmıştım Sayın Bakanıma ve
bunu sağlamanın yollarından birisi de, AB ülkelerinin birçoğunda olduğu gibi,
drama derslerinin müfredata konulması ve öğrencilerimize ders anlatırken drama
metotlarının kullanılmasını önermiştim. Sayın Bakan da, bu konudaki önerime
ilişkin değerlendirmesinde, "drama dersine gelince" diye başlayan
konuşmasında "drama dersi bütün sınıflara seçmeli olarak konulmuştur.
İlköğretimin 1 ve 8 inci sınıflarına kadar seçmeli ders olarak drama dersi konulmuştur.
Gözün aydın Sayın Şimşek; iyi mi" ifadelerini kullanmıştı Sayın Bakanım;
ancak, Dil ve Tarih- Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü mezunu bir personelimizi
evrak kayıt ve telefon santral memuru olarak görevlendirdiğinizi öğrendim Sayın
Bakanım. Sizi bu konuda suçlamıyorum; ama, tiyatro öğretmenliği, yaratıcı drama
öğretmenliği, Altındağ Belediye Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmenliğini yapan bir
arkadaşımızı neden evrak kayıt memuru ve santral memuru olarak istihdam
ediyorsunuz, gerçekten bunu merak ediyorum.
Drama dersi müfredatta seçmeli ders olarak gözükmekte.
Okullarda drama dersi verecek öğretmen bulunmadığı için, bu dersin müfredatta
kâğıt üzerinde kaldığını da biliyoruz. Uygulamada, hangi okullarda, Sayın
Bakanım -buradan da sormuş olayım- drama dersi var? Drama eğitimi veren,
Bakanlık bünyesinde kaç öğretmenimiz vardır Sayın Bakanım?
Bakınız, 2005 tarihinde, Ankara'da, Yenimahalle İlçe
Millî Eğitim Müdürlüğü tarafından okul müdürlüklerine gönderilen bir yazıda,
eğlence amaçlı -değerli arkadaşlarım, burası çok önemli- gezilere (tiyatro,
sirk) kesinlikle yer verilmemesi emredilmektedir. Bakın, bu, 21 Mart 2005'te
yayınlanmış ve işin ilginç tarafı "tiyatroya gidilmesin" deniliyor ve
aynı gün, 35 evrak sonra bundan vazgeçiliyor; yani, oradan, çalışanlardan biri,
anlaşılan, meseleyi basına duyurunca bundan vazgeçiliyor ve nasıl bir
anlayıştır ki Sayın Bakanım, drama dersinin müfredata konulduğunu söylerken,
bir şube müdürü genelge yayınlayarak diyor ki: "Okulların tiyatroya ve
sirklere…" Aynen okuyayım size: "Sosyal etkinlikler kapsamında; yakın
çevre, yurtiçi veya yurtdışı inceleme veya ziyaret amaçlı geziler
düzenlenebilir" denilmekte. "Eğlence amaçlı gezilere (tiyatro, sirk)
kesinlikle yer verilmemelidir" diyor. Bu, ciddî bir vakıadır ve bu anlaşılınca
da, bir gün sonra bunu değiştiriyorlar.
Ayrıca, tiyatro, eğlenceyle de eğitim, eğlenceyle de
öğreti yapılan bir sanat dalıdır, bir drama dalıdır. Ne yazıktır ki, bunun da
çok farkında değiliz. Eğer drama dersleri konusunda, Sayın Bakanım, samimî olunsaydı,
bu memurunuza, bir yanlışın, yani, bu konuyu deşifre eden memurunuza, bir
yanlışın düzeltilmesine katkıda bulunma amacı taşıdığı için ceza değil ödül
verirdiniz. Bu yazının altında imzası olan şube müdürünüz, Yenimahalle Millî
Eğitim Şube Müdürü Yunus Erdoğan ise şu anda görevini devam ettirmekte Drama
dersini müfredata koymakla sorun çözülmüyor Sayın Bakan; onu uygulayacak
duyarlılıkta ve yetkinlikte bir kadro ve bir anlayış gerekir.
Öğretmen açığı konusunda, sözleşmeli öğretmenlerimizin
sorunlarına biraz önce değinmiştim. Şubat ayında 16 000 öğretmen alınacağının
açıklanmasından sonra, belirsizlikler nedeniyle yeni sorunlar ortaya çıkıyor;
bu konuda uyarmak istiyorum. Atamalar ne zaman yapılacak, belli değil. Halen
sözleşmeli öğretmen olarak çalışanlar başvurabilecek mi; başvurabileceklerse,
atanmaları halinde hangi okullarda görev yapacakları belli değil; tam bir
belirsizlik söz konusu.
Bakın, sözleşmeli öğretmen istihdamında bir sorun daha
yaşanıyor. Sözleşmeli öğretmen olarak çalışanlar, bu statünün kendilerine
sağladığı koşulların yetersizliği nedeniyle mutlaka öğretmen olarak atanmak
istiyorlar. Eğitim sistemimizde, öğretmen istihdamından eğitimin niteliğine,
okulların fizikî sorunlarına, müfredat sorunlarına kadar birçok alanda
sorunlarımız varken, Sayın Bakanımız, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı hangi
konularla ilgileniyor; öğrencilerimizin karneleriyle birlikte Başbakana
teşekkür mektupları gönderilmesi işiyle uğraşıyor. Açıköğretim lisesi
yönetmeliğinde yapılan değişikliği övmeleri için, Başbakanın reklamını yapmak
adına, mektup işiyle uğraşıyorsunuz. Bu, yeni mi; değil. Daha önce, kitap
dağıtımı içerisinde bir sayfada Sayın Başbakanın, bir sayfada da kendi
fotoğraflarınızı yayımladığınızı ben ve bütün ülke hatırlıyor. Bakın, eğitimin
sorunları neler, Millî Eğitim Bakanının gündeminde neler olduğunu da görüyoruz
değerli arkadaşlarım!
Sayın Bakan, geçenlerde bir açıklamasında "türban
üzerinden siyaset yapmak küçüklük" diyor. Doğru söylüyorsunuz Sayın
Bakanım; ama, bu eleştirilerinizi, gerçekten, kime yönelttiğinizi anlayamadım
ve anlayanın da olduğunu sanmıyorum; ama, yönelttiğiniz kişiler şunlar ise; 3
Kasımın, kelepçelerin çözülüp tarihin çöplüğüne atılacağı bir gün olacağını
ifade eden arkadaşlarınıza mı; türban sorununu çözmek namus borcumuzdur diyen
arkadaşlarınıza mı; türban üzerinden siyaset yapmak küçüklük diyorsanız, onu da
sizin takdirinize bırakıyorum; çünkü, bu konuda Cumhuriyet Halk Partisinin ve
Grubumuzun böyle bir açıklaması yoktur.
Sayın Bakanım, siz bunlarla uğraşırken, bakın…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - Şahsım adına da söz talebim
vardı…
BAŞKAN - Sayın Şimşek, şahsınız adına da konuşma
talebiniz var; ama, Anavatan Partisi Grubunun söz talebi. Daha sonra söz
vereceğim.
Buyurun, tamamlayabilir misiniz.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - Teşekkür ediyorum, Yüce
Meclisi saygıyla selamlarım. Şahsım adına bölümünde konuşmama devam ederim.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Şimşek.
Madde üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz
isteyen, Erzurum Milletvekili Sayın brahim Özdoğan; buyurun. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Kamu kurum ve kuruluşlarına bağlı okulların Millî
Eğitim Bakanlığına bağlanmasıyla ilgili yasanın 11 inci maddesinde söz almış
bulunmaktayım.
Değerli arkadaşlar, 11 inci madde şöyle diyor:
"26.9.1984 tarihli ve 3045 sayılı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü
Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulü Hakkında Kanunun 3 üncü maddesinde yer alan 'Taşra Teşkilatı ile
doğrudan merkeze bağlı Tapu Kadastro Meslek Liselerinden' ibaresi 'Taşra
Teşkilatından' olarak değiştirilmiştir."
Değerli arkadaşlar, yani, millî eğitimin, Türkiye millî
eğitiminin bir yığın problemi var, biz, maalesef, Türkiye'ye, Türk millî
eğitimine faydası olmayan bir yığın ayrıntıyla ilgileniyoruz. Allah'ınızı
severseniz, bu maddeden ne anlarsınız?! Bu maddeden ne anlarsınız?!
Bakın, millî eğitimin… Siz gülün, siz gülün; son gülen
iyi güler!..
Millî eğitimin, Türkiye'de millî eğitimin en büyük
problemi başörtüsü meselesidir değerli arkadaşlar. AK Parti, iktidara gelmeden
önce, Türk Milletine, bu meseleyi halledeceğini söylemiştir; fakat, bugüne
kadar halledememiştir. Bu mesele o kadar büyük mesele ki… Sekiz yıllık
ilköğretimi uyguluyoruz, çocuklarımızın çoğunluğu sekiz yıllığı bitiriyor;
fakat, sekiz yıldan sonra, maalesef, kız çocuklarının çoğunluğu okula gitmiyor.
Neden gitmiyor; başörtüsü meselesi yüzünden, veliler göndermiyor. Türk
nüfusunun yüzde 50'si, hatta yüzde 51-52'si kadınlardan müteşekkildir. Bu yüzde
50 nüfusun da en aşağı yarısı okula gitmemektedir. Bu nedir; bir milletin beyin
gücünün yüzde 25-30'unun kullanılmaması anlamına gelmektedir. Dolayısıyla, Türk
Milleti olarak, Türkiye olarak bugüne kadar kalkınamadık. Arkadaşlar,
özgürlüklerin önünü mutlaka açmak mecburiyetindeyiz.
Bu yasa tasarısı bütçe görüşmelerinden önce burada
tartışılırken, Sayın Millî Eğitim Bakanı "biz bu meseleyi
halledeceğiz" dediler. Arkadaşlar, bu mümkün değil, bu mümkün değil!..
Yani, Türkçe'de çok hikmetli atasözleri vardır. Bunlardan bir tanesi de
"ölme eşeğim ölme, yaz gelsin yonca vereyim."
Şimdi, Sayın Başbakan da Avustralya'ya gittiği zaman
oradan mesaj gönderiyor; sanki, Sayın Başbakan, bir sütrenin arkasına
gizleniyor, oradan mesajları veriyor; burada, maalesef söyleyemiyor. Orada ne
diyor; işte, birtakım sivil toplum kuruluşlarıyla mutabakatı sağladık, bilmem
hangi kurumlarla mutabakatı sağladık; bir yüksek yargı kaldı, bir de Cumhuriyet
Halk Partisi kaldı.
Arkadaşlar, Türk Milleti, sizi çok büyük bir iktidar
yaptı. Hangi mutabakattan bahsediyorsunuz; bunu çözmeniz lazım! Biliyorsunuz
ki, özgürlüklerin önü, Anavatan İktidarı zamanında açılmıştır.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - 28 Şubatta siz kapattınız! Ne
konuşuyorsunuz?!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Rahmetli Turgut Özal 141'i,
142'yi, 163'ü kaldırarak özgürlüklerin önünü açmıştır. Bunları kaldırabilmek
için, mangal gibi bir yürek ister, mangal gibi!
Değerli arkadaşlar, inşallah, biz de, iktidara
geldiğimiz zaman, bütün özgürlüklerin önünü açacağız. Sayın Başbakan
"şununla anlaştık, bununla anlaştık, şu kaldı…" Arkadaşlar, bu,
Nasrettin Hocanın, maalesef, hikâyesine benzer. Şimdi, başörtüsü problemi olan
insanlar, veliler, öğrenciler iktidardan alacaklı durumdadırlar; çünkü, onlara
söz verdi. Nasrettin Hoca, fıkrasında ne diyor? Alacaklı Nasrettin Hocanın
kapısına yanaşıyor kış günü "borcumu ver Hoca" diyor; Hoca da
"ilkbahar gelsin, bizim bahçenin etrafına çit döşeyeceğim, koyunlar oradan
geçecek, işte yünleri takılacak, ben o yünleri toplayacağım, yıkayacağım,
eğireceğim, pazara götüreceğim, sonbaharda, inşallah, senin borcunu ödeyeceğim"
diyor. Arkadaşlar, bu aldatmacadır. Türk Milleti artık bunu yutmuyor. Başörtüsü
problemi olanlar bunu yutmuyor. Söz verdiğiniz şeyleri yerine getirin. Buradan
iktidar oldunuz, buradan da yıkılacaksınız. Buradan sesleniyorum ben size
değerli arkadaşlar.
Bunun adına, arkadaşlar, "şark kurnazlığı"
denilir. Şark kurnazlığını da, bizim, Büyük Milletimiz asla ve katiyetle
yutmaz; nedenini yakın tarihimizden söyleyelim: 3 Kasım 2002 seçimlerinde, bir
yığın parti ne oldu; Meclisten dışarı itildi. Bunu yapan Büyük Milletimiz,
inşallah, yapılacak ilk seçimlerde, söz verdiğiniz şeyleri tahakkuk
ettirmediğiniz için, sizi de Meclisten dışarı itecektir. Bunu yaşayacağız
Allah'ın izniyle. Ömrümüz olsun, göreceğiz bunu.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Millet itti, siz getirdiniz!
Millet attı dışarı, siz aldınız içeri! Nasıl vereceksin hesabını?!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Sen, bir dahaki dönem
yoksun!
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Allah, Allah!..
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Bir dahaki dönem yoksun!
Yağcılığı bırak Sayın Milletvekili!
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Allah büyük…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Yoksun, yoksun!..
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Allah büyük…
BAŞKAN - Sayın Kacır, lütfen…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Yoksun!.. Yağcıların
hiçbirisi bir dahaki dönem girememiştir. Size söyleyeyim ben.
BAŞKAN- Sayın Özdoğan, lütfen, Genel Kurula hitap eder
misiniz.
ÜNAL KACIR (İstanbul)- Ben yağcılık yapmadım hiç
kimseye.
BAŞKAN- Sayın Kacır…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)- Eğitim her şeydir değerli
arkadaşlar. Türk Milletinin yüzde 100 başörtü meselesini hallederek yüzde 100
beyinleri mutlaka piyasaya sürmek mecburiyetindeyiz. Türk Milletinin yüzde
25-30'unun beyni maalesef piyasaya sürülmemiştir. Dolayısıyla, kalkınmayı
sağlayamıyoruz.
Bakın değerli arkadaşlar, Şair Giray'ın meşhur şiirinden
iki mısra söylemek istiyorum:
"Bazı çiçekler sessiz, ıssız köşelerde açar
Kokusu insanların burunlarına gideceğine, yok olur
gider"
arkadaşlar.
Bu beyinleri maalesef biz harcıyoruz. Bunları mutlaka
iş piyasasına, eğitim piyasasına sürmek mecburiyetindeyiz. Böyle "Haydi
Kızlar Okula" kampanyasıyla Türk Milletine veya başörtüsü problemi olan
insanlara bunları yutturamazsınız; çünkü, bunlar bir inanç meselesidir. Nasıl
söz verdiyseniz, bunları mutlaka yerine getirmek mecburiyetindesiniz değerli arkadaşlar.
Sonra, bu hükümetin aslında bu meseleyi çözmeye niyeti
yok; çünkü, ikiyüzlü davranıyor. Bakın size bir şey okumak istiyorum 18 Kasım
2005 tarihli Cumhuriyet Gazetesinden değerli arkadaşlar. Haberinde, Leyla Şahin
davasında Türkiye'yi savunan Şükrü Alparslan, Leyla Şahin olayının perde
arkasını anlatıyor burada. Diyor ki -onun lisanıyla- "AKP'nin iktidara
gelmesinin hemen ardından 19 Kasım 2002'de Şahin dosyası için savunma yaptığını
anımsatan Alparslan, yapılan savunmanın ana hatlarını devletin iç hukuku olarak
anlattı. O tarihe kadar Anayasa Mahkemesi ve Danıştayın aldığı kararlar ve
Türkiye'nin temelini oluşturan Anayasa ilkeleri ile laikliğin ve bunların ülke
açısından önemi anlatıldı sözleriyle açıklıyor. Şükrü Alparslan çok önemli bir
noktaya daha temas ediyor. Sayın Alpaslan'ın iddiasına göre, hükümet
yetkililerinin Leyla Şahin davasında Türkiye'nin yaptığı savunmadan
haberlerinin olmaması imkânsız. Yine Alparslan'ın aktardığına göre, savunmanın
hazırlandığı bölümün başındaki büyükelçi, dönemin Başbakanı Abdullah Gül'e
gidiyor, Türkiye'nin yapacağı savunmanın ana hatlarını ve siyasî açıdan uygun
görülmesi durumunda hiç savunma yapılmadan dostane çözümün kabul
edilebileceğini aktarıyor. Bunun üzerine Sayın Gül, dostane çözümün ne olduğunu
soruyor. Leyla Şahin'in önerisinin, eğitim hayatının her aşamasında türbanın
serbest bırakılması olduğunu duyunca, Sayın Abdullah Gül diyor ki: "Hayır,
olmaz öyle saçma şey!" Değerli arkadaşlar, inanç nedeniyle örtülen
başörtüsü için "öyle saçma şey olmaz" diyor.
Değerli arkadaşlar, bunlar, kamuoyunun bir kısmına sağ
gözünü kırpıyor, bir kısmına da sol gözünü kırpıyor.
Değerli arkadaşlar, aslan gibi olmak lazım, yiğit olmak
lazım. Böyle politika olmaz arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Yiğit dediğin 4 parti dolanır!
BAŞKAN - Sayın Özdoğan, lütfen, toparlar mısınız.
Buyurun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Teşekkür ediyorum. İnşallah
tamamlayacağım.
Değerli arkadaşlar, bu siyasî erki, yakınlarınızın
birtakım rantiye menfaatları için kullanacağınıza, milletin menfaatı için
kullanın değerli arkadaşlar. Rantiye menfaatı için kullananların akıbeti çok
kötü olmuştur değerli arkadaşlar. Dinî değerleri, ortak değerleri, kendi
menfaatları için "ben inançlıyım" diyebilen hiçbir samimî insan
kullanmaz. Ben, eğer o durumda olan arkadaşlar varsa, siyasîler varsa, onları
yürekten kınıyorum ve bunların akıbetinin de kötü olduğunu biliyorum. Nereden
biliyorum; madem siz inanç değerlerini toplumun önüne seriyorsunuz, ben de kardeşane
olarak size bir nasihatte bulunmak istiyorum değerli arkadaşlar. Nereden
biliyoruz; Allah'ın demesiyle biliyoruz değerli arkadaşlar.
Bakın, size Tevbe Suresinin 9 uncu ayetini okuyorum.
Bu, siyasî erki menfaatları için kullananlar içindir değerli arkadaşlar.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sayın Başkan…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Bakın, Tevbe suresinin 9
uncu ayetinde, "Allah'ın ayetlerine karşılık, az bir değeri, dünya malını
ve nefsanî istekleri satın aldılar da, insanları onun yolundan alıkoydular. Gerçekten,
onların yapmakta oldukları şeyler ne kötüdür." Değerli arkadaşlar, bunları
kullananların akıbeti de kötüdür.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Seni tarif etmiş.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, kim
yiyorsa zehir zıkkım olsun.
Saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Seni tarif etmiş orada.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özdoğan.
Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen İstanbul
Milletvekili Sayın Berhan Şimşek; buyurun.
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Görüşülmekte olan maddede şahsım adına söz almış
bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlarım, Grubum adına konuşmuş olduğum
bölümde ifade etmeye çalıştım. Sayın Bakanın gündeminde, millî eğitimin,
gerçekten içerikli yapılanmasının hiçbir oluşumu yoktur. Bakınız, o kadar millî
eğitim ötesinde meselelerle ilgileniyoruz ki, Sayın Bakan, televizyonlarda ve
gazete sütunlarında her gün bir açıklamada bulunuyor. Geçenlerde "ben
imam-hatip lisesi açmadım" diyor; ama, 62 Anadolu imam-hatip lisesi
açtığını unutuyor ve ayrıca, kendi Bakanlığının yayınlamış olduğu yönetmelikte,
Anadolu imam-hatip lisesinin 4 üncü maddede okulun tanımını yapıyor. Bugün,
Bugün Gazetesinde de diyor ki: "Ben okul açmadım, program açtım."
Sayın Bakan ve sayın hükümet yorgun gerçekten, Türkiye
de bunu görüyor. Bakınız, yılbaşında bir ajanda gönderiyorsunuz. Bu ajandayı,
böyle bir anda örtbas edip kaybettiniz. Ajandada, -isme özel, AKP'li
milletvekillerinin ismine özel ajanda gönderiyorsunuz- CHP'li, DYP'li ve
bağımsızların isimleri yoktur. Birinci sayfada Mustafa Kemal Atatürk'ün resmi
var. İkinci sayfada, nereden bulunmuş bir resim belli değil, Cumhurbaşkanının
bir resmi, kirli sakallı. Mustafa Kemal Atatürk'ün eğitimle ilgili vecizeleri
vardır, tek bir vecizesi konulmuyor; üçüncü sayfada Sayın Başbakanın, dördüncü
sayfada Sayın Bakanın vecizeleri yer alıyor.
Değerli arkadaşlarım, işin en acı tarafı şu: Buradan,
kürsülerden, manşetlere etiket olabilmek için diyorlar ki, Sayın Başbakan
"biz Türkiye rekorunu kırdık; 70 000 derslik açtık" derken, Sayın
Bakan "60 000" diyor; derken, kendisine maliyeyi teslim ettiğimiz,
nevi şahsına münhasır, kerameti kendinden menkul Maliye Bakanımız da diyor ki:
"40 000." Acaba hangi rakam doğru diye ciddî anlamda merak ediyoruz
ve bunlarla ilgili, her gün, farklı farklı şekillerde açıklamalar yapılıyor.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakandan ricam şu: Bugün
bir acı yaşandı, Fatma Özcan kızımız rahmetli oldu kuş gribinden. 16 yaşında
olmasına rağmen, 12 yaşında nüfusa kayıt edilmiş. Biz, eğitimi, paralı, zengin,
sosyal adaleti ortadan kaldırır, cehaleti körükler anlayışta sunacağımıza,
bizim, Doğubeyazıt'tan, Bayburt'tan, Kars'tan, Edirne'nin Enezine kadar bunları
götürmemiz lazım. Bakanlık önemli bir görevdir, hükümet olmak önemli bir
görevdir. Tabiî ki, mikrofonlar uzatılır, gazeteci teypleri uzatılır ve
konuşmayı severiz. Ben de severim, hepimiz de konuşuruz; fakat, konuşma
durumunda değilsiniz, iş yapma durumundasınız Sayın Millî Eğitim Bakanım.
Bakın, size bir örnek daha vereyim: Ne acıdır ki,
Bakanlığınız için diyorsunuz ki: "Altın dönemi yaşıyor Bakanlık, benim
dönemimde." 2005 öğrenci seçme sınavı sonuçları kitabına göre, Sayın
Bakan, Adana-Feke Lisesi, sınava giren öğrenci sayısı 57; hiçbir öğrenci lisans
programını kazanamamış. Ankara-Polatlı Atatürk Lisesi, sınava giren 47; hiçbir
öğrenci sınavı kazanamamış, sıfır çekmiş. Muş Korkut Lisesi, sınava giren 63
öğrenci; lisans programını kazanan olmamış. Yozgat Atatürk Lisesi, 47 öğrenci girmiş;
fakülteyi kazanan olmamış. İzmir-Bergama, sınava giren 78; burada gözümüz
aydın, 1 tanesi fakülteyi kazanmış.
Sayın Bakan, eğitimin bu kadar derdi, problemi varken,
manşetlere efendi olmaya gerek yoktur. Siz şunu yapabiliyor musunuz; ne acıdır
ki, çocuklarımızı ilköğretimden sonra liseye gönderirken, hepimiz biliyoruz ki,
bir üniversiteye, fakülteye girebilmesi için mutlaka ve mutlaka kursa,
dershaneye gitmesi gerekiyor. Siz, eğitimde hükümet olarak göreviniz, eğer,
eğitimde çocuklarımızı kursa, dershaneye göndermeden, kaliteli bir eğitimle
lise eğitimi, ilkokul eğitimi verip, kurslara, dershanelere düşmeden
çocuklarımızı üniversitelere gönderebilirsek bu, başarıdır; bu, eğitimin altın
dönemi sayılır. Yoksa, bunun ötesinde, kalkıp, sadece, biraz önce söylediğim
gibi, manşetlere efendi olmak için, biz, onu yapmadık, bunu yapmadık veya
tefrikalara, iki gün yazı dizilerine, manşetlerde gezmeye gerek yoktur.
Eğitimin hali ortadadır, öğretmenlerin hali ortadadır. Açlık, sefalet
içerisinde öğretmenlik yapan büyüklerimiz var, değerli öğretmenlerimiz var.
Buradan, kalkıp, inanın…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Şimşek, buyurun.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - …Bakan olarak, burada, gelip,
bunları konuşurken gözlerinizin önünüzde olması lazım, mahcubiyet yaşamanız
lazım. Sizin, bundan önceki dönemi suçlamak gibi bir, artık, lüksünüz yoktur.
Üçbuçuk yıldır iktidardasınız, dördüncü eğitim yılındasınız, bunları yerine
getirmiş olmanız lazım. Siz, bunları yerine getirirseniz, hepimiz, burada,
milletin adına vekâlet almış görev yapanlarız, bizler de sizleri alkışlarız;
fakat, görünen o ki, maalesef, bu anlayışın içerisinde sadece ve sadece bir
kadrolaşma, yapılaşma ve ihalelerde dostlara peşkeş çekmenin ötesinde siyaset
oluşmamıştır.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Şimşek.
Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Mustafa Ataş,
İstanbul Milletvekili?.. Yok.
Alaettin Güven, Kütahya Milletvekili?..
Ümmet Kandoğan, Denizli Milletvekili?..
Mehmet Eraslan, Hatay Milletvekili...
Buyurun Sayın Eraslan.
MEHMET ERASLAN (Hatay) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
430 sayılı Tevhidi Tedrisat Kanunu çerçevesinde
ortaöğretim düzeyindeki bütün eğitim kurumlarının Millî Eğitim Bakanlığına
devredilmesini öngören bu kanun tasarısı, doğru manada hazırlanmış, geç de
olsa, bugün Türk eğitim sisteminin en büyük sorunu olarak algılanmış ve
hazırlanarak, sizlerin huzuruna, Türkiye Büyük Millet Meclisine
milletvekillerinin huzuruna getirilmiş bulunmaktadır; fakat, burada, birtakım
önerilerimiz, kanunla ilgili, kanun maddeleriyle ilgili mutlaka birtakım
önerilerimiz olacaktır.
Değerli arkadaşlar; fakat, Türk eğitim sisteminin
sadece sorunu, bütün eğitim kurumlarının tek elde toplanması, tek elde
yürütülmesi sorunu değildir. Bunun yanında, Türk eğitim sisteminin hem
üniversitede sorunları vardır hem üniversite sonrası sorunları vardır hem
üniversite öncesi sorunları vardır hem de ilköğretim düzeyindeki eğitimin de
ayrıca çok büyük bir sorunu vardır. Bunların hepsini toplu derli bir şekilde
ele almak ve bütün bunları göz önünde bulundurarak, eğitim sistemindeki var
olan aksaklıkları bu şekilde telafi etme ve bu şekilde onları çözüme kavuşturma
gereği bugün hâsıl olmuştur.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'de bugün 130 000 öğretmen
ihtiyacı vardır. Bunu, Sayın Bakanımız, Sayın Millî Eğitim Bakanımız, yazılı
soru önergemize vermiş olduğu cevapta vurguluyor. Türkiye'de bugün 130 000
öğretmene ihtiyaç vardır. Geçen yıl, 20 000 öğretmenin emekli olduğunu düşünür
iseniz, bu öğretmen açığının 150 000'in üzerine çıktığını bu şekilde hep
beraber anlamış oluruz.
Peki, Türkiye'de 150 000 öğretmen açığı var ise ve
Türkiye'de bir işsizlik ve istihdam sorunu var ise, o zaman, bu eğitimin
sorunlarını nasıl çözeceğiz? Bu ülkenin evlatlarına analık yapan, babalık yapan
ve Türkiye'nin geleceğini hazırlayan, Türkiye'nin gelecek neslini hazırlayan bu
öğretmenlerimizi ne zaman işbaşı yaptıracağız ve eğitim sisteminin öğretmen
açığını ne zaman telafi edeceğiz, bu sorunu ne zaman aşacağız?
Sayın Bakanın yazılı soru önergesine vermiş olduğu
cevap, gerçekten düşündürücü bir cevaptır.
Ayrıca, öğretmenlerimizin aldıkları maaşlar açlık sınırına
yakın maaşlardır. Onbeş yıllık bir öğretmen 800 000 000 maaş alır iken,
Türkiye'de açlık sınırı 715 000 000'dur. Bunlar da resmî rakamlardır ve alınan
maaşlar, alınan para, maalesef, öğretmenin biyolojik ihtiyacını, ailesiyle
beraber, çoluk çocuğuyla beraber temel ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde
değildir.
Ve Sayın Bakanımıza sorduk, dedik ki, öğretmenler çok
cüzî oranda ekders ücreti alıyor, bir derse 1 300 000; 1,3... Bunu artırmayı
düşünüyor musunuz?.. Sayın Bakanımız, yazılı soru önergemize verdiği cevapta
"birim ekders saat ücretinin yükseltilmesine yönelik olarak hazırlanan
kanun değişikliği taslağı Başbakanlığa gönderilmiştir." Peki, teşekkür
ediyoruz. Başbakanlığa gönderildi; ama, öğretmenlerimizin ekders ücretlerini
artıralım teklifi ne oldu? Maliye Bakanlığından veto yedi, dolayısıyla,
Başbakanlıktan reddedildi. Kamuoyuna duyurulmuş olan bu hadise olumsuzluklarla
sonuçlanınca, maalesef, öğretmenlerimiz de bu noktada sukutu hayale uğradılar.
Değerli arkadaşlar, eğitim deyip geçemeyiz. Eğitimcinin
her zaman yanında olmak lazım. Öğretmenlerimizin her zaman yanında olmak lazım.
Öğretmen açığını Türk eğitim sisteminde bugün konuşmuyor olmamız lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Eraslan, lütfen, toparlar mısınız.
Buyurun.
MEHMET ERASLAN (Devamla) - Öğretmen açığı ve öğretmen
eksiği şeklinde bir ifadeyi dahi bugün burada konuşmuyor olmamız gerekirdi.
Neden; çünkü, eğitim, bir ulusun, bir ülkenin, bir devletin vazgeçilmez en
dinamik faktörlerinden biridir, insana yapılan yatırımdır. İnsana yapılan
yatırım, eğitimle insana yapılan yatırım, taşlara çiviyle kazılarak yazılan
yazılar gibidir; üzerinden asırlarca zaman geçse de, onlar silinmezler. Eğitim,
kalkınmanın temel faktörüdür. Cehaletin panzehiri eğitimdir. Demokratik bir
ülke, çağdaş bir ülke ve muasır medeniyetler seviyesinde bir ülke olabilmenin
yolu, mutlaka eğitimden geçiyor; fakat, eğitimin sosyoekonomik boyutunu hiçbir
zaman ihmal etmememiz gerekiyor.
Üniversiteye giren öğrencilere baktığımız zaman, 2005
yılında üniversite sınavına giren öğrencilere bakıyoruz; 1 730 876 öğrencimiz
üniversite sınavına girerken, sadece 192 311 öğrencimiz yükseköğretim
kurumlarına yerleştirilebilmiştir. 1 538 565 öğrencimiz, üniversite
sınavlarında başarısız olmuş, üniversite sınavlarına girdiği halde kazanamamış
ve yükseköğretime kaydını yaptıramamıştır.
Yine, bakın, doğu ve güneydoğu illerinde sıfır alan
öğrencilerin oranı yüzde 77,6'dır; işte, eğitim sistemimizin… Bir defa, bir
eşitsizlik var, eğitim sisteminde, Türkiye'deki eğitim sisteminde bir
eşitsizlik var. Bu eşitsizliği Sayın Bakanımız da ifade etmişti. Doğru Yol
Partisi…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Eraslan, lütfen…
MEHMET ERASLAN (Devamla) - Toparlıyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET ERASLAN (Devamla) - …Grubu adına bir önceki
dönem konuşma yaparken burada Sayın Bakanımız, bu eşitsizliğe, gerçekten, çok
ciddî manada parmak basmıştı. Onu, bir sonraki konuşmamda ifade edeceğim; ama,
Türkiye'deki eğitimde, eğitim sisteminde, hem öğretmenlerin sorunu var hem
okulların sorunu var hem de eğitim eşitliği noktasında büyük sorunlar var.
Bunları sizlerin düşüncesine arz etmek, Sayın Bakanımızın düşüncelerine ve
bilgilerine arz etmek bizim görevimizdir diye düşünüyorum ve sizleri saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Eraslan.
Madde üzerinde 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi
yapılacaktır.
Sayın Gazalcı, buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakan, bu şubat ayı içerisinde 16 000 öğretmenin
atanacağını ve sonra da 11 000 öğretmenin 2006'da atanacağını söyledi. Zaten
yarı yıl geçti. Bu öğretmen açığını kapayacak mı bu atanan öğretmenler? İkisi
bir arada, hiç olmazsa, bir an önce yapılamaz mı diye düşünüyor insan. Siz,
bize verdiğiniz yanıtta, 10 uncu ay itibariyle, 27.10.2005 tarihinde 20 175
öğretmenin emekli olduğunu söylemiştiniz. Bu 2005'in sonuna kadar kaç öğretmen
daha emekli oldu?
BAŞKAN - Sayın Gazalcı, sorunuz lütfen maddeyle ilgili
olsun.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Peki efendim.
Şimdi, Sayın Bakanım, bu sözleşmeli öğretmenler 650 000
000 lira civarında maaş alırken, bir genelge gönderdiniz -genelge benim önümde-
ve öğretmenlerin maaşı, ders ücretlerinden dolayı birdenbire düştü. Bunun
sebebi nedir? Yani, siz, 10 uncu ayda bu geçici personelle ilgili bir genelge
gönderiyorsunuz, öğretmenin maaşı birdenbire yarının altına düşüyor.
Televizyonlarda açıklama yapıyorsunuz 650 000 000
civarında alacak diye. Benim elimde öğretmenlerin e-mailleri, mektupları,
faksları var; yani, bir beden eğitimi öğretmeni Ardahan'da çalışıyor, birden
bire 440 000 000 brüte gidiyor, kesintilerden sonra 200 000 000'a düşüyor.
Devlet öğretmeni aldatıyor mu? Aynı durumda…
BAŞKAN - Sayın Gazalcı…
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Lütfen, sorunuzu sorar mısınız; maddeyle
ilgili de değil üstelik...
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Soru soruyorum efendim.
BAŞKAN - Lütfen…
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Kamuoyunun beklediği soruyu
soruyorum.
BAŞKAN - Maddeyle ilgili soracaksınız Sayın Gazalcı;
İçtüzüğün verdiği hak bu size.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Peki Sayın Başkanım.
Sağlık personeli 1 260 000 lira alırken, aynı bölgede
çalışan öğretmeni, siz, 200-250 bin liraya mahkûm ediyorsunuz. Aynı hükümet,
aynı durumda sözleşmeli atıyorsunuz, öğretmene değer verdiğinizi söylüyorsunuz.
Bir de bu ekders ücretlerinin sonucu ne oldu? Bakın
yeni yıla da girdik.
Siz, geçen ay bir şeyler söylediniz, Maliye Bakanı ise,
biz sıkıştıralım bunu…
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.
Buyurun Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Sayın Gazalcı'nın öğretmen atamaları
sorusuyla ilgili olarak şunu söyleyeyim: Malumunuz, ben daha önce de kamuoyuna
açıkladım, 21 000 küsur emekli öğretmenle ilgili olarak arkadaşlarımız bir
çalışma yapıyorlar ve bu akşam itibariyle bunu bitireceğiz. Bununla ilgili
olarak yarın ve yarından sonra kamuoyuna çok geniş bir açıklama yapacağız; ne
kadar sözleşmeli öğretmen, ne kadar kadrolu öğretmen, hangi tarihte kim, ne
kadar atanacak, hangi branşlarda ne kadar öğretmen ataması yapılacak, bunu,
yarın itibariyle açıklayacağız.
Diğer taraftan, öğretmenlerin, biliyorsunuz ekders
ücretinin… Daha doğrusu, sözleşmeli öğretmenin maaşlarında bir düşme bugüne
kadar bize intikal etmemiştir. Daha önce, biliyorsunuz, sözleşmeli öğretmenler
branşta haftada 24 saat olarak, yine, Bakanlar Kurulunda tespit edildi, bunlar
24 saat üzerinden ücretlerini alıyorlar, sınıf öğretmenleri 30 saat üzerinden
ücretlerini alıyorlar, sınıf öğretmenleri 30 saat üzerinden ücretlerini
alıyorlar. Bu konuda bugüne kadar bize intikal etmiş olan, ekders ücretlerinin
düştüğüne dair bir problem söz konusu değildir. Öğretmenlerin ekders
ücretlerinin artırılmasıyla ilgili tasarı üzerinde de çalışma sürüyor ve bu,
kısa zaman içerisinde sonuçlanacak. Bildiğiniz gibi, Maliye Bakanlığı da yoğun
bir bütçe maratonu yaşadı, hep birlikte yaşadık. Araya, sonra, bayram girdi.
Bugün bu kanun olmasaydı, benim bürokratlarım ile Maliye bürokratları bu konuyu
görüşmek üzere bir araya geleceklerdi. Biz bunun takipçisiyiz ve kamuoyuna
deklare ettiğimiz gibi, söz verdiğimiz gibi, öğretmenlerin ekders ücretlerinde
gerekli artışı sağlayacağız.
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Başka soru yok.
Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
12 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 12. - 7.8.1991 tarihli ve 441 sayılı Tarım ve
Köyişleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin 2 nci maddesinin (h) bendinde yer alan "kurslar açmak, bu
alanlarda teknisyen yetiştirmek, bu amaçla Millî Eğitim Bakanlığı ve ilgili
kuruluşlarla işbirliğinde bulunmak," ibaresi "kurslar açmak veya
açtırmak," olarak değiştirilmiş ve aynı maddenin (p) bendinde yer alan
"veteriner sağlık teknisyeni ve laborant yetiştirmek, bunlar için gerekli
okul ve tesisleri açmak" ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz isteyen Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Halil Ünlütepe; buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) - Sayın
Başkan, saygıdeğer üyeler; 1009 sıra sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Bağlı
Okulların Millî Eğitim Bakanlığına Devredilmesi ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 12 nci maddesi üzerinde söz almış
bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz yasanın bu maddesiyle, Tarım ve
Köyişleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin 2 nci maddesinin (h) ve (p) bentlerinde değişiklik yapılmaktadır.
Burada, bu kanun hükmündeki kararnamede, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının
görevleri de açıklanmıştır. Bu görevler arasında, kurslar açmak, teknisyen
yetiştirmek ve Millî Eğitim Bakanlığı ve ilgili kuruluşlarla işbirliğinde
bulunmakla ilgili kısmı ve ayrıca (p) bendinde de "veteriner sağlık
teknisyeni ve laborant yetiştirmek, bunlar için gerekli okul ve tesisleri
açmak" kısmı, bu kararnameden, bu kanun değişikliğiyle çıkarılmaktadır.
Yani, bu tasarıyla, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Emniyet
Genel Müdürlüğüne ait okullar hariç olmak üzere, kamu kurum ve kuruluşlarına
bağlı okullar ile bu okulların personeli Millî Eğitim Bakanlığına
devrolunmaktadır. Bu değişiklik kapsamı içinde, Tarım Bakanlığına bağlı
okulların taşınır ve taşınmaz malları, bunlara bağlı bütçe ödenekleri, motorlu
taşıtları ve dönersermaye işletmeleriyle birlikte Millî Eğitim Bakanlığı bünyesine
alınmaktadır.
Ülkemizde 8 yıllık zorunlu eğitim ve öğretime
geçilmesi, ortaöğretimde meslekî ve teknik eğitim ağırlıklı yapılandırmanın
önemini artırmıştır. Bu okulların Millî Eğitim Bakanlığına devredilmesinin, 430
sayılı Tevhidi Tedrisat Kanunu çerçevesinde ve eğitim birliği açısından yararlı
olacağı düşüncesindeyim.
Eğitim, insanlar için temel bir haktır. Anayasamızda,
eğitim ve öğrenim bir hak olarak yorumlanmış ve buna göre düzenleme
yapılmıştır. Anayasamızın 42 nci maddesinin başlığı: "Eğitim ve öğrenim
hakkı ve ödevi." Yurttaşlar için bir hak olurken, devlete birtakım ödevler
verilmektedir. Örneğin, üçüncü paragrafta, eğitim ve öğretimin kapsamı
açıklanmıştır. Aynen "Eğitim ve öğretim, Atatürk İlke ve İnkılapları
doğrultusunda… devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı
eğitim ve öğretim yerleri açılamaz" ve yine, beşinci paragrafında
"İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlarımız için zorunludur ve devlet
okullarında eğitim parasızdır" denilmesine rağmen, bu iktidar döneminde,
eğitim Atatürk İlke ve İnkılaplarından ne derece uzaklaştığını, eğitimin ve
öğretimin nasıl paralı hale getirildiğini ibretle görüyor ve izliyoruz.
Eğitimin en önemli unsurlarından birisi,
öğretmenlerdir. Ekonomik açıdan çökertilen öğretmenler, daha iyi yaşayabilmek,
daha iyi öğretebilmek için ek iş yapmak zorunda bırakılmışlardır. Sayın Bakanın
"öğretmenler dersi bitirdikten sonra okey masasına gitmeyi düşünenler
var" demesine rağmen, pek çok öğretmenin ekonomik ihtiyaçlarını, sosyal
ihtiyaçlarını giderebilmek, çocuklarına daha iyi yaşam ve eğitim verebilmek
için okul mesaisinden sonra ek iş yaptıklarını bilmeyen yok. Kendi sorunlarını
çözemeyen bir öğretmenin ne dereceye kadar başkalarına yardımcı olabileceğini
Yüce Heyetin takdirine bırakıyorum.
Herkes için temel bir hak olarak kabul edilen
eğitim-öğretim hakkı, bugünün Türkiyesinde sadece ekonomik gücü olanların
yararlanabildiği bir fırsat haline getirilmiştir. Nitelikli eğitimin önünde
ciddî engel olan ikili eğitim sorunu çözülmeden, kalabalık sınıflarda eğitim
devam ettiği sürece, bu eğitimin sorunlarını çözmemiz olanaklı değildir.
Kalabalık sınıflardaki eğitim, öğrenciler kadar
öğretmenleri de olumsuz etkilemektedir. Halbuki, Avrupa Birliğine girmeye
çalıştığımız ülkelerde öğrenci sayıları 25'i geçmemektedir. Örneğin, bugün
ilköğretim okullarının durumuna baktığımızda, ilköğretim okullarına yeterli
ödenek verilmemesi nedeniyle durumları tamamen içler acısıdır. İhtiyaçlarının
bir kısmı özel idare müdürlüklerince karşılanmakta, bir kısım ihtiyaçları
okul-aile birliği ve derneklerce karşılanmakta, diğer bir kısmı da öğrenci
velilerinin katkılarıyla karşılanmaktadır. Yani, diğer bir eksiklik, öğrenciler
tarafından karşılanmaktadır. Anayasa ise, eğitimin ücretsiz olduğunu
söylemektedir.
Pek çok öğrenci velisi bu ihtiyaçları
karşılayamamaktadır. İlimde gittiğim bazı köylerde "milletvekilim,
öğretmen çağırıyor, gitmiyorum; gittiğimde para isteyecek, param yok,
veremiyorum" diyor. Bir veliyi, okul müdürünün, öğretmenin karşısında o duruma
düşürmeye hakkımız var mı?! O okul müdürü veya öğretmen, öğrencisinden para
istediğinde, o öğrenci parayı getiremediğinde, diğer öğrencilerin huzurunda o
öğrenciyi küçük düşürmeye hakkınız var mı?! O öğretmen o öğrenciye yeterli bir
eğitimi verebilir mi; veremez. Öğretmen öğrenciden dilenmekte, okul müdürü aile
birliğinden dilenmekte ve böylece, okulun ihtiyaçları giderilmeye
çalışılmaktadır. Böyle bir ortamda huzurlu bir eğitimin yapılabildiğini
düşünebilir miyiz?!
Anayasanın 42 nci maddesi açıktır. İlköğretim, zorunlu
ve ücretsiz olmasına rağmen, parası olmayanların okuyamayacağı bir hale
getirilmiştir. Dilencilik yaparak eğitim ve öğretim yaptıramazsınız. Bilinçli
bir şekilde, okullara yeterli katkı ve ödenek verilmemektedir.
Bakın, kendi ilimden bir okul-aile birliğinden gelen
bir yazıyı sizlere okumak istiyorum; okulun ismini vermeyeceğim:
"Okul-aile birliği üyeleri olarak yardım toplamak için tuğla fabrikalarını
gezdik. Tuğla topladık. İlçeye giderek mozaik topladık. Okulun duvarlarının
küpeştesini yaptırmak için 10 ton çimento aldık." Atlıyorum bazı
kısımlarını. "Okul müdürü, 'ustanın parasını tamamlayamadık' diyerek,
aldığımız çimentoları sattı -şu kişiye sattı diyor- Satılan çimentoları
okulumuzda okuyan öğrenciler römorka yükledi. "Satılan tuğla ve çimentoları
-hem tuğla hem çimentoları- okul müdürü, ihtiyaçları karşılamak için sattığını
söylüyor." Diploma parası yok denilmesine rağmen 15 milyon almadan
diplomayı okul müdürü vermemiş. "Para vermeyen çocukların diplomaları hâlâ
verilmiyor, okulda bekletiliyor." Aynen şu soruyu da soruyor… Bu, bizim
Afyon milletvekillerine de, tahmin ediyorum, gelmiştir. "Hepimizin verdiği
vergilerle alınıp, hizmet yapılsın diye verilen çimentoları bir okul müdürünün
'ustaya verilecek para yok' diyerek satması ve sattığı çimentoları öğrencilere
yükletmesi, bağış olarak dilenerek aldığımız tuğlaların 'ihtiyacımız yok'
diyerek satılması…" Karne paralarının ısrarla istenmesi durumundan
yakınıyor. Şimdi sormak istiyorum. Böyle bir durumda -bu okulda, okul-aile
birliğinin üyeleri öğrencilerin velileridir- veliler okul müdürüne, zarurî
birtakım ihtiyaçları karşılamak için sattığında…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ünlütepe, buyurun.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) - …okul müdürü velilere güven
duymuyor. Bir güvensizlik ortamını yaratmaya, okul müdürünü okulun
ihtiyaçlarını karşılamak için birtakım işlemleri yapmaya zorlamaya ne hakkınız
var? Orada yeterli bir eğitimi yaptırabileceğinize inanıyor musunuz?!
İlimizde 494 ilköğretim okulu, 3 961 derslikte toplam
95 630 öğrenci eğitim ve öğretim görmektedir, 45 okulda 19 200 öğrenci ikili
öğretim görmektedir, 196 okulda 6 112 öğrenci birleştirilmiş sınıflarda öğrenim
görmektedir. İkili öğretim ve birleştirilmiş sınıflar, eğitimin kalitesini
düşüren sebeplerdir.
Daha başka bir şeyin örneğini vermek istiyorum Sayın
Bakan. Yanılmıyorsam Millî Eğitim Bakanlığı yapanların hiçbirinin döneminde bu
olmamıştır. Yoksulluğun cezalandırıldığı bir dönemi yaşıyorsunuz. Bir basında
çıkan yazıyı… "Eğer okuldan istenen parayı öğrenciler getirememişse,
sınıfların temizliği o öğrencilerin annelerine yaptırılmaktadır." İşte,
çok parlak çizdiğiniz, eğitimde getirdiğiniz nokta budur. Eğitimde öğrenci o
parayı veremiyorsa, babası veya anası o okulda cumartesi, pazar günü temizlik yaparak,
pencereleri silerek eğitime, çocuğunun eğitilmesi için çaba harcamaktadır. İyi
bir şablon, iyi bir tablo yoktur Sayın Bakan.
İlimiz, sosyoekonomik bakımdan gelişmiş iller arasında
değildir. Zaten 5084 sayılı Yasa kapsamı içine alınmıştır, yatırımda öncelikli
iller arasına alınmıştır. Alınma gerekçesi, 1 500 doların altında, millî
gelirden almış olduğu paydır. Böyle bir durumda Afyon, Millî Eğitim
Bakanlığınca sanki cezalandırılmış, öğretmenlerimizin…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) - Şahsım adına da söz talebim
vardı Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Ünlütepe, şahsınız adına da söz
talebiniz var; ama, Anavatan Partisi Grubunun söz talebi var.
Teşekkür için buyurun Sayın Ünlütepe.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) - Şahsım adına da söz
alacağımdan, konuşmama daha sonra devam etmek üzere, Sayın Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ünlütepe.
Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
18.12
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
18.19
BAŞKAN :
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER
: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 51 inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
1009 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4.- Kamu Kurum
ve Kuruluşlarına Bağlı Okulların Millî Eğitim Bakanlığına Devredilmesi ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/1050) (S. Sayısı: 1009) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Tasarının 12 nci maddesi üzerinde söz sırası, şimdi,
Anavatan Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Özcan'a aittir.
Buyurun Sayın Özcan.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1009 sıra sayılı Kamu Kurum ve
Kuruluşlarına Bağlı Okulların Millî Eğitim Bakanlığına Devredilmesi ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Yasa Tasarısının 12 nci maddesinde söz
almış bulunuyorum; Anavatan Partisi Grubu adına, Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, ziraat okulları ve veterinerlik
okulları, geçmişte, çiftçilerimize bilgi ve birikimleri konusunda yardımcı
olmak için açılmıştı. Elbette ki, eğitim birliği açısından bu okulların bir
elde toplanması en doğal haktır, bunu saygıyla karşılıyoruz; ama, bu okulları
atıl duruma getirip, çiftçimize, ziraatçımıza yeteri kadar bilgi veremedik ve
bugün, nerdeyse 50 000'in üzerinde ziraat mühendisimizi, binlerce
veterinerimizi ve orman mühendislerimizi, çiftçilerimizi bilinçlendirme
konusunda yeteri kadar harekete geçiremedik, onlara aktif bir görev veremedik.
Son olayları, Türkiye'de yaşanan son olayları da gördüğümüzde, demek ki,
köylümüzü yeteri kadar bilinçlendirmediğimiz gibi, hükümetimizin de… Bir yıldan
beri süre gelen kuş gribiyle ilgili konular, her geçen gün basınımızda yer
ediyordu; sonuçta bir netice çıkmadı diye, sayın bakanlarımızın ağzında
"bunu uydurmayın, herhangi bir şey yoktur" diye söylendiği halde,
bakıyoruz ki, Türkiyemizin her tarafında, her bölgesinde kuş gribiyle ilgili
sıkıntılar çıktı. Neden, biz, gerekli önlemi alamadık? Elbetteki, bu göç eden
kuşların uğrak yerleri belli. Uzakdoğu'da da sorunlar vardı, dünyanın belli
bölgelerinde de kuş gribi konusunda sorunlar vardı. Önlem alsaydık, bugünkü
tabloda, ülkemiz ve insanlarımız sıkıntı çekmezdi.
Değerli arkadaşlar, Ağrı'da yaşanan olayları gördük;
gerçekler yürek acısı. Bu insanların yeteri kadar bilinçlendirilmediğinin,
yeteri kadar hükümetin bilgi vermediğinin bir neticesi, bir aile, 3 çocuğunu,
yavrusunu kaybediyor. Bütün Türkiye'de bir infial yaratıldı ve bayram
arifesinde, gerçekten, bir sıkıntı yaşadı insanlar.
Değerli arkadaşlar, arife günü, biz, Ankara'nın
göbeğinde, Mamak hayvan pazarına gittik, milletvekillerimizle, örgütümüzle ve
orada yaşadığımız tabloyu görseydiniz, yürekler acısı. Ankara'nın merkezinde,
bu hayvan pazarlamak için, hayvanını, Kars'tan, Kastamonu'dan, Çorum'dan
getiren…
BAŞKAN - Sayın Özcan, lütfen, maddeyle ilgili konuşma
yapar mısınız.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Sayın Başkanım, bu,
veterinerlik okuluyla ilgili değil mi? Veteriner… Türkiye'deki bu yaşanan
olayları halkımızdan niye kaçıralım ki?! Yaşadığımız olayları anlatıyoruz.
Oraya gittiğimizde, o insanların çığlığını duyduk. Adam diyor ki: Hiçbir
altyapı olmadan, çamurun içerisine binlerce çadır açılmış, her çadırın bedeli
800 000 000. Suya para, lavobasına para ve hayvanlarının içerisinde yaşıyor bu
insanlar. Bir taraftan, kuş gribi için gerekli tedbiri aldık diyorsunuz; diğer
taraftan da, bu hayvanların içerisinde yatan bu insanların yaşantısını
gördüğümüzde… 21 inci Yüzyılda, Türk çiftçisine bu tablo yakışmıyor. Bunları
gördük.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; işte, kuş gribi olan
bölgeler ve Türkiye'deki bu hayvanların, kuş gribi gelir endişesiyle yapılmış
olan öldürme tablolarını gördük, yaşadık. Hiç, çağdaş bir ülkeye yakıştı mı o
tablo?! Diri diri hayvanları ateşlere atmak, üzerlerinde dozerler sürmek,
hatta, kendi ailesinden biri için "alın götürün, tek tavuklarıma
dokunmayın" diyen bir vatandaş!.. Gerçekten, mal canın yongası değil mi?
Bu kadar canına tak demiş. Köylü "tavuğum vardı, yumurtam vardı, sütüm
vardı, bunu elimden alıyorsunuz, ben daha ne yiyeceğim, bu bayramda çocuğuma ne
vereceğim" diyor.
Biz, bayram boyu… Belki sizlerin çoğu tatile gittiniz;
ama, ben ve arkadaşlarım, örgütümüzle birlikte, Ankara'nın ilçelerini, 11 tane
ilçeyi dolaştık. İlçe halkı "bakın bayram, sokakta kimse gezmiyor"
diyor, sıkıntılarını anlatıyor. Köylünün sıkıntısı had safhaya ulaşmış;
narenciyesi para etmiyor, pancarı para etmiyor, tütünü para etmiyor, pamuğu
para etmiyor; elinden tavuğunu, yumurtasını, sütünü alıyorsunuz… Bu insanlar
neyle geçinecek? Köylüleri, ille kente göçe mi zorluyorsunuz? Zaten kentte
insanlar aç ve perişan, sıkıntı içerisindeler. Biz, onların ayaklarına giderek
seslerini duyduk, yaşadıklarını gördük. Onların şikâyetlerini Yüce Mecliste
paylaşmak istiyoruz. Biz bir bayram geçirdik. Bu bayram bu insanlara zehir
edildiyse, bu hükümetin becerisizliği yüzünden edilmiştir.
MEHMET ALP (Burdur) - Ne alakası var?
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Sen, eğer, kuş gribinin
Türkiye'de aylardan beri dedikodusu varken tedbir almıyorsan, alakası orada.
İnsanların ölmesini mi bekleyecektik?! Yazık! Hiç kimse evlat acısına
dayanamaz. Ölenlerimize Allah'tan rahmet, ailelerine sabırlar diliyoruz.
Değerli arkadaşlar, bu insanların yanında olmak
zorundayız, çiftçinin yanında olmak zorundayız, öğretmenlerimizin yanında olmak
zorundayız. Neden korkacağız?.. Öğretmenlerimizin sıkıntısını görüyoruz,
memurlarımızın sıkıntısını görüyoruz. Narenciye üreticisi eylem yapmaya
hazırlanıyor "narenciyem dalında çürüdü" diyor. Neden ses verilmiyor,
neden onların ayaklarına gidilmiyor, onların sorunlarına çareler aramıyoruz?!
Pancar çiftçisi Haymana'dan gelmiş; diyor ki:
"Kardeşim, pancarımızı elimizden aldılar, buğdayımıza kota koyuyorlar,
buğdayımızı da elimizden alacaklar. Ne yiyeceğiz, ne içeceğiz?"
EYÜP AYAR (Kocaeli) - CHP yapıyor.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - AKP yapıyor, CHP'yi veyahut
da başka bir partiyi suçlamayın; hükümet sizsiniz, yükü başkalarının üzerine
atmayın.
Değerli arkadaşlar, köylünün sıkıntılarını yaşayanlar
bilir. Biz, köylü çocuğu olarak yaşadığımız için, o insanların dertlerini
bildiğimiz için… Eğer köyden dolmuşla şehre inecek para bulamıyorsa, çocuğuna
bir bayram hediyesi alamıyorsa, o velinin psikolojisi nasıldır?! Demek ki,
sizler hiç yoksulluk çekmediniz, perişanlık çekmediniz; onun için, bugün
"konuşulan konuya, mevzua geliniz" diyorsunuz. Mevzu, köylünün
mevzusu, çiftçinin, işçinin mevzusu.
Değerli arkadaşlar, bunlar dururken, biz, bakıyorsunuz
ki Türkiye'de gündemi değiştiriyoruz. Gazeteciyi öldüren biri hapisten çıkıyor
ve Türk Bayrağıyla karşılanıyor. Olacak şey mi, Türk Bayrağıyla birileri
karşılanır mı?! Eğer bir ülkede aydını öldürdüysen, o insana taviz verilir mi?!
Gündemi bunlarla değiştiriyoruz. O da yetmiyor, spora
karışıyoruz; tutuyoruz, Federasyonla ilgili konularla uğraşıyoruz. Yapmayın,
üniversitelerle uğraşmayın, kurumlarla uğraşmayın. Onlar, kendi bağımsız
kurulları, gereğini yaparlar.
Değerli arkadaşlar…
HACI BİNER (Van) - Sayın Başkan, Allahaşkına, hiç
konuyla alakası var mı?
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Evet, veterinerlik olayı… Sen
veteriner okulunu kapatırken…
HACI BİNER (Van) - Kuş gribiyle ne alakası var, ne
ilgisi var?!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Veteriner köylüyü
bilinçlendirmediyse, veterinere yardımcı olmadıysan…
HACI BİNER (Van) - Ne ilgisi var?..
BAŞKAN - Sayın Biner, lütfen…
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - …onun çalışmasına fırsat
vermediyseniz, elbette ki köylünün sorunu, çiftçinin sorunu. Ziraat okulları
köylünün sorunu değil mi?!
HACI BİNER (Van) - Konuyla ne alakası var, kürsüyü işgal
etmeye ne hakkınız var?!
BAŞKAN - Lütfen, Sayın Biner.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Siz, gelir, cevabını
verirsiniz. Siz köylüden korkmayın, siz gündem şaşırtmayın, siz, televizyon
karşısına çıkıp da duyguları sömürmeye kalkmayın. Bu ülkede her ölen insan
bizim insanımız, her mağdur olan bizim insanımız. Neden korkuyorsunuz; neden
sorunlarına eğilmiyorsunuz? Sen hükümetsin.
BAŞKAN - Sayın Özcan, lütfen Genel Kurula hitap eder
misiniz.
Sayın Biner, lütfen…
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Sayın Başkan, teşekkür
ediyoruz.
Maalesef, önde devamlı böyle kadrolu arkadaşlarımız
gelecekte belki de milletvekilliği bekliyorlar; ama, o olmayacak.
HACI BİNER (Van) - Sen olacaksın, sen bekle! Sen
olacaksın, bekle!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Evet, biz olacağımızı iddia
ediyoruz; ama, siz Genel Başbakanınıza veyahut da yönetiminize yaranmak için
ikide bir söz atıp da köylü sorunlarından bizi uzaklaştırmaya çalışıyorsunuz;
ama, biz, köylünün içindeyiz; köylünün sorunları bizim derdimizdir diyoruz.
Siz, laf atmaya devam edin. Sonuçta, geleceğiniz, göreceksiniz ki; sizler bu
Mecliste olmayacaksınız, Anavatanlılar olacak, Türkiye'ye sahip çıkanlar
olacak.
Bütün halkımızı ve sizleri saygıyla selamlıyorum.
Başarı ve esenlikler diliyorum. Kurban bayramınızı da en içten dileklerimle
kutluyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özcan.
Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Afyonkarahisar
Milletvekili Halil Ünlütepe;buyurun.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan,
saygıdeğer üyeler; 1009 sıra sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Bağlı Okulların
Millî Eğitim Bakanlığına Devredilmesi ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 12 nci maddesi üzerinde şahsım adına söz
almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce de belirttiğim gibi, ilimiz sosyoekonomik
bakımdan gelişmiş iller arasında yer almamaktadır ve batıya, sanayileşmiş
illere çok ciddî miktarda göç veren illerin arasındadır; hatta, millî gelirde
almış olduğumuz gelir payı 1 500 doların altında olduğu için 5084 sayılı Yasa
kapsamı içine de girmiştir.
Şimdi, yatırımda öncelikli iller arasına girmesine
rağmen, Millî Eğitim Bakanlığında, Öğretmenlerin Atama ve Yer Değiştirme
Yönetmeliğinde ilimiz birinci bölgede değerlendirilmektedir; yani, Ankara, İzmir,
Antalya, Bursa gibi illerimizle aynı konumda yer almaktadır.
İlimize atanan öğretmenler, ilimizi bir geçiş bölgesi
veya geçici görev yeri olarak görmektedir. Durmadan kadro değişikliğine uğrayan
ilimizde, eğitimde beklenen başarıyı yakalayamamaktayız. İlimize tayin isteyen
öğretmenlerin birçoğu ilimizi basamak olarak kullanmakta ve ilk fırsatta daha
batıdaki ya da kendi memleketi olan illere tayin olup gitmektedir. Dolayısıyla,
ilimizde uzun süreli, kalıcı, deneyimli öğretmen sayısı istenilen düzeyde
değildir. Öğretmenlerin sık yer değiştirmeleri, eğitimde kesintilere neden
olmaktadır.
İlimizin öğretmenlerce tercih edilmemesinin temel
nedeni, biraz önce de söylediğim gibi, sosyoekonomik bakımdan geri durumda
olmasıdır. Buna rağmen zorunlu hizmet bölgesi kapsamında değildir.
Öğretmenlerimizin ilimizde yerleşmeleri veya ilimizi tercih etmeleri için
hiçbir çekicilik yoktur.
2004 yılında, ilimizde eğitimdeki kalitenin düşmesi ve
üniversite giriş imtihanlarındaki başarısızlığın tescil edildiği gerekçesiyle,
Sayın Bakana, ilimizin öğretmen atamalarında zorunlu hizmet bölgesi içine
alınıp alınmayacağını sorduğumda, Sayın Bakan bunun değerlendirileceğini
belirtmiştir. Yıl 2004 idi, 2006 yılına girdik, hâlâ daha değerlendirilecektir.
Bu nedenle, ilimizdeki öğretmen açığı da çok ciddî boyutlarda artmaktadır.
Bakın, değerli arkadaşlarım, ilimizdeki toplam öğrenci
sayımız 130 501, öğretmen kadro sayımız, norm kadro 7 599, mevcut öğretmen 5
326, açık öğretmen sayısı 2 273. 2 273 öğretmen açığı olan bir yerde, o ilde,
eğitimde başarıyı yakalayamazsınız. 1999 yılında öğretmen açığımız 900'dü, 2004
yılında 1 600; sene 2005, 2 273. Artan bir öğretmen açığı var. Bu neyi getirir;
verimsizliği ve kalitesizliği getirir.
İlimiz, üniversite giriş imtihanlarına baktığınızda,
2003 - 2004 öğretim yılında 52 nci sırada, 2004 - 2005 öğretim yılında 58 inci
sıraya düşmüş; batıda bir il.
Öğrenci gelecektir, öğrenci umuttur, öğrenci ışıktır;
siz bu öğrenciyi yeterince yetiştiremezseniz, geleceğiniz karanlıktır.
Peki, bu süre içinde ne oldu; 2002 yılından sonra üç
sefer millî eğitim müdürü değişti. Sayın Bakan, millî eğitim müdürlerinin sık
değişmesiyle eğitimde verimi yakalayamıyorsunuz. Demek ki, değiştirmek bir
sonuç değil. Sık sık müdür değişikliği, size olan, Bakanlığa olan güveni de
yitirtiyor. Kendi getirdiğiniz millî eğitim müdürü, bir yıl dayanıyor. Halbuki,
bir il millî eğitim müdürü, bir ile atandığında, ilk yıl o ili tanır, ikinci
yıl proje üretir, üçüncü yıl verim verir. Ama siz, üçüncü millî eğitim müdürünü
getirdiniz.
Bir de, nedense, bu millî eğitim müdürlerimiz, hep
vekâleten geliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ünlütepe, lütfen, toparlar mısınız.
Buyurun.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) - Şunu sormak istiyorum: Asil
olarak atanmasında yasal olarak engel varsa, yasal engelli birisinin, asilin
hak ve yetkilerine sahip etkin bir görevde tutulmasının mantığını da, birisinin
açıklaması gerekir.
Bir şeyi de belirterek sözlerimi bitirmek istiyorum.
Her geçen yıl artan öğretmen ihtiyacını, Millî Eğitim Bakanlığı, kadro açmak
yerine sözleşmeli ve ücretli personelle gidermeye çalışıyor. Sayıları 100 000'e
varan sözleşmeli ve ücretli öğretmenler, kadrolu öğretmenlerle aynı görevi
yapmalarına rağmen, bunlar düşük ücretle çalıştırılmaktadır. Bakanlık, bir
yandan kendi yetiştirdiği öğretmen adaylarına güvenmeyerek sınava tabi
tutarken, diğer yandan da, sınav koşulu aramaksızın, sözleşmeli öğretmen olarak
istihdam etmektedir. Öğretmen adaylarını sınava tabi tutarak kaliteyi
yükseltmek amaçlanıyorsa, niçin hiçbir nitelik aramadan sözleşmeli öğretmen
alımı yapılmaktadır?! Kendi içinde çelişkili. Bunu anlamakta zorlandığımı
belirtmek istiyorum.
Sevgili arkadaşlar, bir gazetede çıkan bir haberi, bir
öğretmenin bir şeyini sizlere okuyarak, sizlerle paylaşarak sözlerime son
vermek istiyorum. Bir öğretmenimiz: "Bir derslikte, üç sınıf bir arada,
tek bir soba etrafında, daha önce öğretmensizlikten alfabemizi dahi tam
öğrenememiş çocuklarımıza eğitim vermek için çaba sarf ediyorum.
Geçtiğimiz günlerde, muayene olmak için, bağlı
bulunduğumuz ilin devlet hastanesine gittim. Sigorta primlerimiz eksik
yatırıldığı için, ben, hastanede, devletin sağlık güvencesiyle muayene
olamadım." Bu, bir eğitimci.
Gene bir eğitimcinin bir mektubu, bir şeyiyle şey
ediyorum…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) - Çok kısa efendim, çok kısa…
"Ücretli olarak öğretmenlik yapıyorum. Girdiğimiz
ders saatine göre ücret aldığımızdan dolayı, düzenli bir maaşımız yok. Bu ay
300 000 000 lira aldım."
Değerli arkadaşlar, 300 000 000 lira alan bir öğretmen,
ne dereceye kadar o öğrencilere yararlı olabilir?! Sözleşmeli bir şekilde
eğitim veren bir öğretmen, kendisi sağlık hizmetine kavuşmak için devlet
hastanesine gittiğinde, yeterli primleriniz yatırılmadı diyerek sağlık
hizmetinden faydalanamıyorsa, o öğretmen, o öğrenciye Anayasadaki sosyal
devleti nasıl anlatacak?! İnandırıcı olur mu?!
Bu duygularla, tümünüzü saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ünlütepe.
Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen İstanbul
Milletvekili Mustafa Ataş?.. Yok.
Kütahya Milletvekili Sayın Alaettin Güven; buyurun.
ALAETTİN GÜVEN (Kütahya) - Sayın Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlarım; 1009 sıra sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Bağlı
Okulların Millî Eğitim Bakanlığına Devredilmesi ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 12 nci maddesi üzerine şahsım adına söz
almış bulunuyorum; bu vesileyle Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım;
kanunlaşması planlanan bu tasarının 12 nci maddesiyle daha önce Tarım ve
Köyişleri Bakanlığının görevleri arasında olan veteriner sağlık teknisyeni ve
laborant yetiştirmek, bunlar için gerekli okul ve tesisleri açmak Millî Eğitim
Bakanlığına devredilmektedir. Böylece, eğitim tek çatı altında toplanmaktadır.
Temel eğitimin yanı sıra meslekî ve teknik eğitim AK
Parti iktidarının önem verdiği öncelikli konuları arasındadır. Bu bağlamda,
meslekî ve teknik eğitimin modernizasyonu, temel eğitim ve meslekî teknik
eğitimin güçlendirilmesi önem arz etmektedir. Avrupa Birliği standartlarına
ulaşılmasının hedeflendiği bu dönemde, ülkemizdeki meslekî ve teknik eğitim
okul ve kurumlarının Millî Eğitim Bakanlığı bünyesi altında birleştirilmesi
kaçınılmazdır. Bundan böyle, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı kurs açma ve açtırma
faaliyetinde bulunabilecek; ancak, veteriner, veteriner sağlık teknisyeni ve
laborant yetiştirmek, bunlar için gerekli okul ve tesisleri açmak gibi bir
görevi olmayacak; okul açma, eleman yetiştirme faaliyetini Millî Eğitim
Bakanlığı üstlenmiş olacaktır.
Hükümet programında tarım kesimini öncelikli sektör
olarak ele alan AK Parti İktidarı çiftçilerimizin 2,7 katrilyonluk borç
faizlerini silerek, çiftçilerimize 2 katrilyon TL düşük faizli kredi vererek,
son üç yılda toplam 1,8 katrilyon TL mazot desteği ödemesi sağlayarak ve
çiftçimize, köylümüze üç yılda yaklaşık 10 katrilyon destek vererek,
çiftçimizin tarlasıyla tekrar buluşmasını sağlamıştır.
Birkaç örnekle yetindiğim, ancak, onlarca yapılan
destek ve iyileştirmelerle tarım sektörünün önceliğini ifade eden AK Parti
İktidarı eğitim alanında da nitelikli tarım elemanı yetiştirme çalışmalarını
başarıyla sürdürecektir kanaatini sizlerle paylaşıyor, saygılar sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güven.
Madde üzerinde soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Buyurun Sayın Özkan.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum. Aracılığınızla, Sayın Bakanıma sormak istiyorum. Elçiye zeval olmaz;
önce, onu söylüyorum.
Kuş gribiyle ilgili komisyonumuzun Ağrı ziyaretinde
Ağrı hayvan pazarında arife günü Anakaya Köyü Muhtarı Fevzi Polat ile
karşılaştık. Muhtar çok dertliydi. Dertlerinden biri, Anakaya İlköğretim
Okulunun harap olduğu hakkındaydı. Komisyon üyelerimiz ile Ağrı İl Başkanımız
İbrahim Aslan, il yöneticilerimiz Cesim Alptekin ve Kenan Aksoy ile Anakaya
Köyüne uğradığımızda okulun harap olduğunu biz de gördük. Bu soruna acilen bir
çözüm getirmeyi düşünür müsünüz?
İkinci sorum: Şu anda atama bekleyen 40 000 sınıf
öğretmeni var. Oysa, şubat ayında 16 000 öğretmen atanacak. Şu anda, sadece,
Burdur İlimizde 143 sınıf öğretmeni açığı var. Yine, Denizli İlinde 400 sınıf
öğretmeni açığı var. Bu iller sınıf öğretmenliğine kapalı olmasına rağmen bu
kadar açık var, diğer illeri siz düşünün. Önümüzdeki ay atanacak 16 000
öğretmenin en az 10 000'inin sınıf öğretmeni olması zorunludur; çünkü, sınıf
öğretmenliği, eğitimin temel taşıdır. Sınıf öğretmenliği, sözleşmeli, vekil ve
ücretli olarak yaptırılamaz. Şu anda atama bekleyen 40 000 sınıf öğretmeninin
atamaları gün geçmeden yapılmalıdır. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özkan.
Sayın Bakan, buyurun.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Sayın Özkan'ın, Ağrı-Anakaya İlköğretim Okuluyla ilgili
olarak dile getirdiği problemle bizzat arkadaşlarım ilgilenecekler. Sınıf
öğretmenliğine yapılan atamalarla ilgili temennisini de değerlendirmeye alacağız.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutup işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1009 sıra sayılı kanun tasarısının 12
nci maddesinde geçen "kurslar açmak veya açtırmak" ibaresinden sonra
gelmek üzere "teknisyen yetiştirmek" ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Ümmet
Kandoğan |
Mehmet
Eraslan |
Osman
Kaptan |
|
Denizli |
Hatay |
Antalya |
|
Halil
Tiryaki |
Berhan
Şimşek |
Atila Emek
|
|
Kırıkkale |
İstanbul |
Antalya |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyonkarahisar) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Eraslan, konuşacaksınız galiba.
Buyurun.
MEHMET ERASLAN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir önceki kanun maddesinde "teknisyen
yetiştirmek" ibaresi var idi; fakat, yeni kanun maddesinde "teknisyen
yetiştirmek" ibaresi kaldırılıyor ve tarım kesiminin, büyük bir ihtiyaç
duyduğu tarım kesiminin vazgeçilmez unsuru olan ara eleman yetiştirme
noktasında, vazgeçilmez bir unsur olan bu teknisyenleri, bu ara elemanı kim
yetiştirecek; yani, bütün bunları Millî Eğitim Bakanlığına devrediyor isek,
Millî Eğitim Bakanlığı bunu da devralsın diyoruz, teknisyen eleman, ara elemanı
yetiştirme noktasında da faaliyet göstersin; çünkü, tarım kesiminin, tarım
sektörünün Türkiye'deki ağırlığını, büyüklüğünü ve ehemmiyetini, ekonomiye
katkısını da göz önünde bulundurduğumuzda, bu teknisyenleri, ara eleman
niteliğindeki bu teknisyen grubunu hiçe saymamız mümkün değil. Sayın
Bakanımızdan, bunların kim tarafından bundan sonra yetiştirileceğini, bu
eğitimi onlara kimin vereceğini ve bunların nasıl değerlendirileceğini
soruyorum ve bu noktada kendisinden de bilgi istirham ediyorum.
Değerli arkadaşlar, az önce eğitim sistemini
konuşurken, eğitimcilerimizin sorunlarını anlatırken, eğitimcilerimizin en
büyük sorununun ekonomik olduğunu, yoksulluk sınırının altında, açlık sınırına
yakın bir maaşla geçinme noktasında büyük bir ıstırap içerisinde, büyük bir
yokluk ve sefalet içerisinde olduğunu ifade ettim. Aldıkları maaşla
geçinemiyorlar; ama, Avrupa Birliğinde eğitimcinin yıllık aldığı maaş toplam 30
000 dolar, Türkiye'de, bizde eğitimcimizin, bu toplumu eğiten, bu toplumun
geleceğini, Türkiye'nin geleceğini hazırlayan eğitimcilerimizin ve ulusa
annelik ve babalık yapan eğitimcilerimizin toplam almış olduğu yıllık maaş 6
000 dolar düzeyindedir ve böldüğümüzde aylara, açlık sınırına yakın bir
meblağdır. 4 kişilik bir ailenin 1 800 000 000 gideri vardır; ama, Türkiye'de 1
800 000 000 alan hiçbir eğitimci ve hiçbir kamu personeli mevcut değildir.
Sözleşmeli eğitim veren arkadaşlarımızı, öğretmen arkadaşlarımızı -az önce de
sorunları ifade edildi- gerçekten asgarî ücretle falan çalıştıramayız; öyle
eğitimcilik basit bir mesele değil. Asgarî ücret vererek veya sosyal güvence
onlara temin etmeksizin onlardan sağlıklı bir eğitim almamızın mümkünatı
yoktur.
Taşımalı sistem uygulanıyor Türkiye'de eğitimde.
Taşımalı sistem dolayısıyla 13 150 okulumuz kapalı; bunu, Sayın Bakanımız
yazılı soru önergesinde bizlere söylüyor. Taşımalı sistem dolayısıyla 13 150
okulumuz atıl durumdadır. Bunlar ne ölçüde ekonomiye kazandırılıyor; kapatılan
bu okullar, kapanan bu okullar hangi amaçlarla kullanılıyor; çürümeye mi yüz
tutuluyor; bu noktada da Sayın Bakanımızın dikkatlerini bu hususa çekmek
istiyorum.
Değerli arkadaşlar, 130 000 eğitimcinin bulunmadığını,
yani, 130 000 eğitimciye ihtiyaç olduğunu Sayın Bakanımız yine yazılı soru
önergesinde bizlere ifade etti. 20 000 öğretmen de emekli oldu. Toplam, 150 000
ve 150 000'in üzerinde öğretmen ihtiyacımız var; ama, bu noktada, özellikle
branş noktasında büyük açıklar olduğu halde bugüne kadar bu konunun çözüme
kavuşturulması cihetinde ciddî bir girişim olmamıştır.
Ek ders ücretlerinin, Sayın Bakanımız az önce 3 600 000
olduğunu söyledi; ben, 1 300 000 olduğunu söyledim. Eğer bir yanlışlık varsa
bunu da aynı şekilde düzeltiriz; fakat, Sayın Bakanımız da bana az önce dediler
ki: "Bu üniversite sınavlarında başarısız olan öğrencilerin yüzde 70'i
güneydoğu ve doğu illerinde değil." Evet, doğru, güneydoğu ve doğu
illerinde değil, Türkiye genelinde…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Eraslan, lütfen, toparlar mısınız.
Buyurun.
MEHMET ERASLAN (Devamla) - …öğrencilerimizin üniversite
sınavına girişteki başarı oranı yüzde 70 üzerinde düşüş göstermiştir. Burada
bir sorun var. Eğer, üniversite sınavına giren öğrenciler yüzde 70 oranında
üniversite sınavını kazanamıyor, bir yükseköğretime yerleştirilemiyor ise ve 57
000… Onu da düzeltiyoruz Sayın Bakanım, 57 163, bendeki resmî rakam bu. 57 163
öğrenci sıfır almış. 57 163 öğrenci üniversite sınavında sıfır almış ve yüzde
70 ve üzeri oranda da, önceki yıllara göre üniversite başarısızlığı söz
konusudur.
Ben az önceki konuşmamda tamamlayamadım sürem dolduğu
için. Sayın Bakanımız 2000 yılında bu kürsüden bir konuşma yaptı ve o
konuşmanın tutanaklarını sizlere okumak istiyorum: "74 üniversite açmak
bence çok da marifet değil, mühim olan bunun için doldurmaktır." İşte,
bunun içini dolduralım. Bunun içinin doldurulması gerekiyor. Burada bir sorun
var. Eğitim sisteminde, Türk eğitim sisteminde eşitlik noktasında, ekonomik
noktada bir sorun var ve bu sorunun sadece üniversite açmakla çözülemeyeceğini
Sayın Bakanım sizler ifade ediyorsunuz ve bu fırsat eşitliği, eğitimdeki fırsat
eşitliğiyle ilgili de Sayın Bakanımız 2000 yılında grubu adına yapmış olduğu
konuşmada şunları söylüyor: "Eğitimde fırsat eşitliği Türkiye'nin
yıllardan beri kanayan yarasıdır." Doğru… "Üniversite sınavlarında en
başarısız olan 15 vilayetin 13'ü güney ve güneydoğudadır. Doğu ve güneydoğuda,
Hakkâri'de, Van'da, Ağrı'da, Şırnak'ta eğitim gören gençler ile Aydın'da,
İstanbul'da, Denizli'de eğitim gören gençler, aynı üniversite sınavlarına tabi
tutuluyor ve aynı bilgiler isteniyor. Allah bile insana…"
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Eraslan, lütfen… Teşekkür için…
MEHMET ERASLAN (Devamla) - Sayın Bakanımız "Allah
bile insana vermediği şeyi ondan istemez" diyor.
Sayın Bakanım, sizler de eğitim noktasında vermediğiniz
bir şeyi lütfen öğrencilerden istemeyin. Sorunlarını çözün, öğretmen açığını
çözün, öğretmenlerin durumunu iyileştirin, eğitim kalitesini artırın, başarı
oranını, başarı kalitesini artırın, ondan sonra üniversite sınavında onlardan
başarı isteyin. Türkiye'nin doğusu ile Türkiye'nin batısı arasındaki, eğitim
noktasındaki eşitsizlik ve adaletsizlik, Sayın Bakanımızın da ifadeleri gibi
böyle; ama, bu eşitsizliğin telafi edilmesi cihetinde ciddî bir gayret sarf
etmeleri gerekiyor diyorum ve bu duygularla, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Eraslan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin tamamlanmasına
az bir süre vardır. Yeni bir maddeye başlasak bile bitiremeyeceğimizden dolayı,
kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 19 Ocak 2006 Perşembe
günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 18.56