BIM BIM 2 1 2006-02-10T14:16:00Z 2006-02-10T14:16:00Z 168 112319 640219 TBMM 5335 1280 786233 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM: 22            CİLT: 106                                   YASAMA YILI: 4

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

43 üncü Birleşim

26 Aralık 2005 Pazartesi

  I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1.- Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1119) (S. Sayısı: 1028)

2.- 2004 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Dairelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1084, 3/907) (S. Sayısı: 1029)

3.- 2004 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil İdarelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1085, 3/908) (S. Sayısı: 1030)

VI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- Maddeler üzerinde verilen önergelerin gerekçelerinin okutulup okutulmayacağı hakkında

VII.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın, bir mahkeme kararının uygulanmadığı iddiasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/9614)

2.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, alınan ve hurdaya çıkarılan araçlara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/9772)

3.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Egebank kapsamında TMSF'nin el koyduğu şirketlerin yönetimiyle ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/9910)

4.- İzmir Milletvekili Türkân MİÇOOĞULLARI'nın, bürokrat atamalarına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız ÖZAK'ın cevabı (7/9914)

5.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bartın ilindeki yatırımlara,

Bingöl İlindeki yatırımlara,

Ağrı İlindeki yatırımlara,

Bitlis İlindeki yatırımlara,

Bolu İlindeki yatırımlara,

Elazığ İlindeki yatırımlara,

Çankırı İlindeki yatırımlara,

Kars İlindeki yatırımlara,

Kayseri İlindeki yatırımlara,

Gümüşhane İlindeki yatırımlara,

Kütahya İlindeki yatırımlara,

Kilis İlindeki yatırımlara,

Düzce İlindeki yatırımlara,

Nevşehir İlindeki yatırımlara,

Sakarya İlindeki yatırımlara,

İlişkin soruları ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız ÖZAK'ın cevabı (7/9918, 9919, 9920, 9921, 9922, 9923, 9924, 9925, 9926, 9927, 9928, 9929, 9930, 9931, 9932)

6.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bingöl İlindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/10051)

7.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bartın İlindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/10052)

8.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kars İlindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/10053)

9.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce İlindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/10054)

10.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Nevşehir İlindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/10059)

11.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya İlindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/10060)

12.- İzmir Milletvekili Türkân MİÇOOĞULLARI'nın, bürokrat atamalarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/10076)

13.- İzmir Milletvekili Türkân MİÇOOĞULLARI'nın, bürokrat atamalarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/10174)

14.- İzmir Milletvekili Türkân MİÇOOĞULLARI'nın, bürokrat atamalarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/10196)

15.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Adıyaman'ın, bir ilçesindeki tamamlanmamış yatırımlara ilişkin soruları ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız ÖZAK'ın cevabı (7/10753, 10754, 10755, 10756, 10757, 10758, 10759, 10760, 10761)

16.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın bir ilçesindeki tamamlanmamış yatırımlara ilişkin soruları ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız ÖZAK'ın cevabı (7/10762, 10763, 10764, 10765, 10766, 10767, 10768, 10769)

17.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, İzmir'de görevden alınan okul müdürlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/10840)

18.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Bingöl İlindeki deprem mağdurlarına yapılacak yardıma ilişkin Maliye Bakanından sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız ÖZAK'ın cevabı (7/10866)

19.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, AIDS'e karşı alınacak tedbirlere ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/10874)

20.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Bingöl'ün Yedisu İlçesinde yapılacak deprem konutlarına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız ÖZAK'ın cevabı (7/10881)

21.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Malatya Çocuk Yuvası Müdürünün atamasıyla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Nimet ÇUBUKÇU'nun cevabı (7/10893)

22.- Eskişehir Milletvekili Cevdet SELVİ'nin, korunmaya muhtaç çocuklara yönelik hizmetlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Nimet ÇUBUKÇU'nun cevabı (7/10902)

23.- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in çocuk yuvalarının yönetimine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Nimet ÇUBUKÇU'nun cevabı (7/10909)

24.- Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un, bazı öğretmenlik branşlarına başvuru şartlarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/10956)

25.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, kuş gribine karşı alınması gereken önlemlere ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/10965)

26.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, kuş gribine karşı alınan önlemlere ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/10980)

27.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Mavi Kitapla ilgili İngiltere Parlamentosuna yazılan mektuba ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili İsmail ALPTEKİN'in cevabı (7/11460)

28.- İstanbul Milletvekili Zülfü LİVANELİ'nin, Mavi Kitapla ilgili İngiltere Parlamentosuna yazılan mektuba ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili İsmail ALPTEKİN'in cevabı (7/11508)

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 11.00'de açılarak dokuz oturum yaptı.

2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli Daireler ve İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarılarının (1/1119; 1/1084, 3/907; 1/1085, 3/908) (S. Sayısı: 1028, 1029, 1030) görüşmelerine devam olunarak;

2006 Malî Yılı Merkezî Bütçe Kanunu Tasarısının 13 üncü maddesine kadar kabul edildi.

Samsun Milletvekili Haluk Koç, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in, konuşmasında,

Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa, Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, konuşmasında, Genel Başkanlarına ve,

Gruplarına;

Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in, konuşmasında, Partisine,

Sataştığı iddiasıyla birer açıklamada bulundular.

Alınan karar gereğince 26 Aralık 2005 Pazartesi günü saat 11.00'de toplanmak üzere, birleşime 00.36'da son verildi.

 

 

 

İsmail Alptekin

 

 

 

TBMM Başkanvekili

 

 

Ahmet Küçük

 

Ahmet Gökhan Sarıçam

 

Çanakkale

 

Kırklareli

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

Bayram Özçelik

 

 

 

Burdur

 

 

 

Kâtip Üye

 

 

No.: 55

II.- GELEN KÂĞITLAR

26 Aralık 2005 Pazartesi

Teklifler

1.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun; Bankalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/638) (Millî Savunma ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.12.2005)

2.- Bitlis Milletvekili Vahit Kiler'in; Karayolları Trafik Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/639) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.12.2005)

3.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın; 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun 20. Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/640) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.12.2005)

4.- Bursa Milletvekili Mustafa Dündar'ın; Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/641) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.12.2005)

5.- Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı'nın; Kamu İhale Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/642) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.12.2005)

6.- Mersin Milletvekili Mustafa Eyiceoğlu'nun; Petrol Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/643) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.12.2005)

7.- Van Milletvekili Yekta Haydaroğlu'nun; Kaçakçılıkla Mücadele Kanununa Bir Madde Eklenmesi ile İlgili Kanun Teklifi (2/644) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.12.2005)

8.- Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan'ın; Mera Kanununun 14. Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/645) (Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.12.2005)

9.- Sakarya Milletvekili Süleyman Gündüz ve 2 Milletvekilinin; Belediye Gelirleri Kanununun Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/646) (İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.12.2005)

10.- Çanakkale Milletvekili İbrahim Köşdere ve 37 Milletvekilinin; Yapı Denetimi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/647) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.12.2005)

11.- Trabzon Milletvekili Asım Aykan'ın; 2464 Sayılı Belediye Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/648) (İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.12.2005)

12.- Mersin Milletvekili Saffet Benli ve 9 Milletvekilinin; İmar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/649) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.12.2005)

13.- Antalya Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu'nun; Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/650) (İçişleri; Anayasa; Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.12.2005)

14.- Aydın Milletvekilleri Semiha Öyüş, Atilla Koç, Ahmet Rıza Acar ile Ahmet Ertürk'ün; Dört İlçe Kurulması ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/651) (İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.12.2005)

15.- Erzurum Milletvekilleri Mustafa Nuri Akbulut, Mustafa Ilıcalı, Ömer Özyılmaz, Mücahit Daloğlu, Muzaffer Gülyurt ile İbrahim Özdoğan'ın; Olağanüstü Hal Bölgesinde ve Kalkınmada Öncelikli Yörelerde İstihdam Yaratılması ve Yatırımların Teşvik Edilmesi ile 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/652) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.12.2005)

16.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu ve 38 Milletvekilinin; Tütün, Tütün Mamülleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamüllerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/653) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.12.2005)

17.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 13 Milletvekilinin; 5434 Sayılı Emekli Sandığı Yasasının 32. Maddesine 01.06.1967 Tarih ve 875 Sayılı Yasa ile Eklenen (G) Bendinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/654) (Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.12.2005)

Sözlü Soru Önergeleri

1. - Samsun Milletvekili Musa UZUNKAYA'nın, Türkiye Diyanet Vakfının mamelekine ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet AYDIN) sözlü soru önergesi (6/1627) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)

2. - Samsun Milletvekili Musa UZUNKAYA'nın, Atatürk'ün İş Bankası hisse gelirleriyle ilgili vasiyetine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1628) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)

3. - Samsun  Milletvekili Musa UZUNKAYA'nın, yabancı ülke vatandaşı rektörlere ilişkin  Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1629) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)

4. - İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, İzmir'in Karşıyaka İlçesinin adliye binası ihtiyacına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/1630) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)

5. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya'daki ziyarete kapalı tarihi yapılara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/1631) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)

6. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, orman yangınlarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1632) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)

7. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Karabük-Yenice karayolundaki heyelan tehlikesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1633) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)

8. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, turizm bölgelerindeki esnafın sorunlarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/1634) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/12/2005)

9. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya'nın Kemer İlçesindeki icra dosyalarına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/1635) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/12/2005)

Yazılı Soru Önergeleri

1. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Mavi Kitapla ilgili İngiltere Parlamentosuna yazılan mektuba ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/11460) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/12/2005)

2. - İstanbul Milletvekili Zülfü LİVANELİ'nin, Mavi Kitapla ilgili İngiltere Parlamentosuna yazılan mektuba ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/11508) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/11/2005)

3. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanının görevden alınmaya çalışıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11510) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/12/2005)

4. - Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, kamu kurumlarının internet sitelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11511) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/12/2005)

5. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, yurt dışı seyahatlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11512) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/12/2005)

6. - Ordu Milletvekili Kazım TÜRKMEN'in, yerel basının desteklenmesine ve resmi ilan ücretlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11513) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/12/2005)

7. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, içkili yerlerin ruhsatlandırılması düzenlemesiyle ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11514) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/12/2005)

8. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Seydişehir Alüminyum Fabrikasının özelleştirme şartlarına aykırılık iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11515) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)

9. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'daki bazı bürokratlar hakkındaki bir iddiaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11516) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)

10. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'daki bir köyün içme suyu sorununa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11517) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)

11. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya Huzurevinin personel ihtiyacına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11518) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)

12. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'daki deniz kirliliğine yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11519) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)

13. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'daki bir köyün bazı sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11520) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)

14. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, konut edindirme yardımı kesintilerinin geri ödemesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11521) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)

15. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Toplu Konut İdaresinin yaptığı konutlara  ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11522) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)

16. - İzmir Milletvekili Yılmaz KAYA'nın, TMSF avukatlarının vekalet ücretlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11523) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)

17. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, yabancı sermayeli şirketlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11524) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)

18. - Antalya Milletvekili Tuncay ERCENK'in, Antalya ve çevresindeki ulaşıma yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11525) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)

19. - Bursa Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIK'ın, Tarımsal Üretici Birlikleri Kanununun uygulamasındaki bazı sorunlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11526) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)

20. - Bursa Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIK'ın, Bursa çevre yolu projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11527) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)

21. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce'nin çevre düzeni planına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/11528) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/12/2005)

22. - İstanbul Milletvekili Gürsoy EROL'un, çevre bilinci ve duyarlılığını artırma çalışmalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/11529) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)

23. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, Trakya'daki sanayi atıklarının denetimine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/11530) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)

24. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Avlan Gölündeki çevre sorunlarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/11531) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)

25. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya-Belek'teki bir hafriyata ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/11532) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)

26. - Edirne Milletvekili Nejat GENCAN'ın, Ergene Havzası Çevre Düzeni Planı çalışmalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/11533) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)

27. - Samsun Milletvekili Haluk KOÇ'un, Bartın İl Özel İdaresi Genel Sekreterliğine yapılan atamaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11534) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/12/2005)

28. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa'daki bir doğalgaz patlamasından zarar görenlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11535) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/12/2005)

29. - Tunceli Milletvekili Hasan GÜYÜLDAR'ın, bir kahvehanede çıkarılan olayla ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11536) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/12/2005)

30. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, sınırları dışına hizmet götüren belediyelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11537) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/12/2005)

31. - Ankara Milletvekili İsmail DEĞERLİ'nin, belediyelerle ilgili şikayetlere ve belediye başkanları hakkındaki soruşturmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11538) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/12/2005)

32. - Kocaeli Milletvekili İzzet ÇETİN'in, Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin spor kompleksi ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11539) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/12/2005)

33. - Kocaeli Milletvekili İzzet ÇETİN'in, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi bürokratı hakkındaki şirket ortaklığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11540) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/12/2005)

34. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, mülki idare amirliği ile ilgili kanun tasarısına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11541) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)

35. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, Türk İdareciler Derneğinin randevu talebine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11542) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)

36. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, personelin özlük haklarıyla ilgili kanun tasarısı taslağına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11543) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)

37. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, içkili yerlerin ruhsatlandırılmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11544) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)

38. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, hesap iş ve işlemlerinin teftişine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11545) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)

39. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, Şemdinli olaylarının soruşturulmasına  ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11546) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)

40. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, bazı işlerin Köylere Hizmet Götürme Birliklerince yapılmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11547) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)

41. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, mülki idare amirleri arasındaki maaş farkına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11548) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)

42. - Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Ankara Hastanesindeki bir olaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11549) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)

43. - Ankara Milletvekili Ersönmez YARBAY'ın, KÖYDES Projesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11550) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)

44. - İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, Kültür Bakanlığı ve Turizm Bakanlığının birleşmesi sonrasındaki personel atamalarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/11551) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)

45. - Adana Milletvekili Kemal SAĞ'ın, altyapı için illere verilen parasal desteğe ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/11552) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)

46. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Adana'daki bir ören yerine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/11553) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)

47. - Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, Çocuk Danışma ve Yayın Kurulunun bazı üyelerinin istifasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11554) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/12/2005)

48. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, bir öğretmenle ilgili bazı iddialara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11555) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/12/2005)

49. - Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Ordu İlindeki eğitim yatırımlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11556) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/12/2005)

50. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'daki bir okulun öğretmen ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11557) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)

51. - Ankara Milletvekili Ersönmez YARBAY'ın, Ankara'nın ilçelerindeki öğretmenlerin aldıkları sevk ve raporlara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11558) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)

52. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Teftiş Kurulu Başkanının görevden alınmaya çalışıldığı iddialarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11559) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/12/2005)

53. - Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, başka hastaneye nakledilen bir hastanın vefatına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11560) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/12/2005)

54. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, SSK Hastanesi personelinin devirden sonra bazı özlük haklarını kaybettiği iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11561) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/12/2005)

55. - Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, hastalara ilgi gösterilmediği iddialarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11562) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/12/2005)

56. - Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, uzman doktorların kura çekimlerine ve kadrolaşma iddialarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11563) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/12/2005)

57. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, Trakya'daki sanayi atıklarının oluşturduğu kanser riskine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11564) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)

58. - Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Ankara Hastanesindeki bir olaya ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11565) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)

59. - Antalya Milletvekili Atila EMEK'in, Çankırı Devlet Hastanesi Projesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11566) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)

60. - Adana Milletvekili Kemal SAĞ'ın, uçakla ilaçlamanın yasaklanacağı iddiasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11567) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)

61. - Muğla Milletvekili Fahrettin ÜSTÜN'ün, hayvancılığa ve tarım ürünlerine yapılan desteklemelere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11568) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)

62. - Muğla Milletvekili Fahrettin ÜSTÜN'ün, kapanan Tarım Kredi Kooperatiflerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11569) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)

63. - İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, PTT şubelerinin güvenliğine ve bir faturalı zarfın ücretlendirilmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/11570) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/12/2005)

64. - Malatya Milletvekili Muharrem KILIÇ'ın, Malatya Havaalanına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/11571) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)

65. - İstanbul  Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, kurumlar vergisi oranı konusundaki açıklamalarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/11572) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/12/2005)

66. - İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, kamu bankalarındaki DİBS'lere ve Ziraat Bankası kredilerine ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/11573) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/12/2005)

67. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, DİE'nin bir anketinde yer alan bir soruya ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/11574) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/12/2005)

68. - İstanbul Milletvekili Gürsoy EROL'un, fırçalarda domuz kılı kullanıldığı iddiasına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/11575) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)

69. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü hakkındaki adli işleyişle ilgili iddialara yönelik bir araştırma yapılıp yapılmadığına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/11576) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)

70. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'daki bir okul binasının risk durumuna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/11577) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)

71. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'daki su sorununa ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/11578) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)

72. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Kıbrıs ve Kore gazilerine ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/11579) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)

73. - İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, SHÇEK'in bazı yurtlarındaki çocukların yatılı bölge okullarına gönderilmesine ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/11580) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)

74. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, yurt dışındaki Türk vatandaşlarının  ülkemizdeki seçimlere katılımına yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11581) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)

75. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, İstanbul'daki su depolarının denetimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11582) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)

76. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, kente göçün sosyal risklerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11583) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)

77. - İstanbul  Milletvekili Göksal KÜÇÜKALİ'nin, Mavi Akım Projesinin resmi açılışına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11584) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)

78. - Mersin Milletvekili Şefik ZENGİN'in, Mersin'deki bazı okulların öğretmen ve idarecilerine yönelik iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11585) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/12/2005)

79. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Iğdır'a doğalgaz verilmesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/11586) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)

80. - Mersin Milletvekili Mustafa ÖZYÜREK'in, bazı santrallerdeki enerji üretimine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/11587) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/12/2005)

81. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11588) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)

82. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11589) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)

83. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11590) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)

84. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köyün yol sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11591) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)

85. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'ın bir köyünün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11592) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)

86. - Antalya Milletvekili Osman KAPTAN'ın, içkili yerlerle ilgili genelgeye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11593) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/12/2005)

87. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köy okulunun ihtiyaçlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11594) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)

88. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köy okulunun ihtiyaçlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11595) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)

89. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köy okulunun ihtiyaçlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11596) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)

90. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köy okulunun ihtiyaçlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11597) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)

91. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köy okulu ve lojmanının onarımına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11598) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)

92. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köy okulunun sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11599) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)

93. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köy okulunun ek derslik ve onarım ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11600) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)

94. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köy okulunun bazı ihtiyaçlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11601) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)

95. - Bursa Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIK'ın, müfettiş yardımcılığı giriş sınavı duyurusuna ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11602) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)

96. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köy sağlık ocağının ihtiyaçlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11603) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)

97. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki bir köy sağlık ocağının ihtiyaçlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11604) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)

98. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'ın bir köyünün sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11605) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)

99. - Isparta Milletvekili  Mevlüt COŞKUNER'in, Yalova Devlet Hastanesinin ek bina ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11606) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)

100. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, İzmir'deki bazı balık çiftliklerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11607) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)

101. - Bursa Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIK'ın, mısır alım fiyatlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11608) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)

102. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya'daki hava kirliliği ölçümlerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/11609) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)

103. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Türk Telekomun imtiyaz sözleşmesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/11610) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)

104. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Irak'taki bazı kesimlere yönelik faaliyetlere ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/11611) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)

105. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Cumhurbaşkanınca affedilen mahkumlara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/11612) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)

106. - Mersin Milletvekili Mustafa ÖZYÜREK'in, askeri giysilerin teminine ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/11613) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/12/2005)

Geri Alınan Yazılı Soru Önergeleri

1.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN, TBMM lokantalarında kullanılmayan servis tabak ve bardaklarının bir derneğe verilmesine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesini 26/12/2005 tarihinde geri almıştır (7/10982)

2.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN, BOTAŞ'ın BTC Projesi kapsamında yaptığı bazı sözleşmelere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesini 26/12/2005 tarihinde geri almıştır. (7/11398)

3.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN, Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattının bitme süresine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesini 26/12/2005 tarihinde geri almıştır (7/11399)

4.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN, Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı Projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesini 26/12/2005 tarihinde geri almıştır (7/11472)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 11.03

26 Aralık 2005 Pazartesi

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43 üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Sayın milletvekilleri, bildiğiniz gibi, bütçe programına göre, dünkü birleşimde 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli Kesinhesap Kanunu Tasarılarının oylanmamış maddelerinin görüşülüp oylanması yapılacaktı. Ancak, dünkü birleşimde, 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 12 nci maddesi kabul edilmişti.

Bütçe programındaki bu değişikliğe ilişkin bir Danışma Kurulu çağrısı yapıldı; ancak, halen toplantı devam ediyor. Bu nedenle, birleşime 10 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 11.04

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 11.15

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43 üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarılarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz; ancak, daha önce Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.

Danışma Kurulu önerisini okutuyorum:

IV.- ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1.- Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No: 175                         26.12.2005

26.12.2005 Pazartesi günü (bugünkü) birleşimde 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının ve 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarılarının görüşmelerinin tamamlanamaması halinde, 27.12.2005 Salı günü bütçe görüşmelerini tamamlamak üzere Genel Kurulun saat 13.30'da toplanması ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışmalara devam edilmesinin Genel Kurulun onayına sunulması önerilmiştir.

 

 

 

Nevzat Pakdil

 

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

 

Başkanı Vekili

 

Salih Kapusuz

 

Haluk Koç

 

AK Parti Grubu Başkanvekili

 

CHP Grubu Başkanvekili

 

 

Ömer Abuşoğlu

 

 

 

Anavatan Partisi Grubu Başkanvekili

 

 

 

BAŞKAN - Danışma Kurulu önerisinin lehinde söz isteyen, Samsun Milletvekili Haluk Koç.

Buyurun Sayın Koç.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün, üç parti grubunun oybirliğiyle bir Danışma Kurulu önerisi geldi. Ben, lehinde konuşurken, bu süreçle ilgili çok kısa bilgi vereceğim.

Değerli arkadaşlarım, bütçe görüşmelerinden önce, bütçe görüşme takviminin belirlenmesi amacıyla Danışma Kurulu toplandığında Cumhuriyet Halk Partisini temsilen katılmıştım. Orada da ifade etmiştim. Yani, bütçeler iktidarların tüm icraatlarının, tüm beklentilerinin, tüm geleceğe dönük siyasetlerinin görüşüldüğü, tartışıldığı ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin belki de en önemli gündemini oluşturan konudur demiştim. Daha önceki yıllara baktığımızda -Meclis bürokratları da bunu ifade ettiler- bilhassa 1995'li yıllardan önce bütçe görüşmelerinin daha geniş bir takvime yayıldığı ve dolayısıyla, siyasî parti gruplarının da, ilgili bakanlıkların bütçesi görüşülürken konuyu çok daha derinlemesine irdeleme şansına sahip olduklarını dile getirdiler. Fakat, son üç yılda sıkıştırılmış bir takvimle karşı karşıyayız.

Değerli arkadaşlarım, ben sizin huzurunuza şu konuyu getirmek istiyorum. Turlar halinde bütçe görüşmesi yapılıyor. Bir günde iki tur oluyor. Bir turda da iki önemli bakanlık bütçesi ele alınıyor ve siyasî parti gruplarına 45 dakika düşüyor. Şimdi düşünün -aklımda değil, önümde cetvel yok, yanlış söyleyebilirim- Sağlık Bakanlığı ile diyelim ki, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının ya da Enerji Bakanlığının…

K. KEMAL ANADOL (İzmir)- Dışişleri-Tarım…

HALUK KOÇ (Devamla)- Dışişleri Bakanlığı ile Tarım Bakanlığının bütçesi aynı paket içerisinde, bir turda. Bir siyasî parti grubuna 45 dakika düşüyor. Düşünün, Sağlık Bakanlığı gibi önemli bir bakanlığın bütçesi üzerinde ancak 22,5 dakika söz söyleme hakkınız oluyor. Değerli arkadaşlarım, bunu aşmamız gerekir, burada bunları tartışmamız gerekir. 22,5 dakika bunlar bunlar olmuyor, bunlar bunlar yanlış; sizler de 22,5 dakikada bunlar doğru, hadi oylayalım geçsin… Yani, usulen bir toplantı yapıyoruz. Bütçe görüşmelerinin bence ruhuna aykırı. Efendim, Parlamentonun mesaisi çok uzarsa, konuşmasını yapan milletvekili o bir ay boyunca gider. Her milletvekilinin temel görevi yasamaya katkıda bulunmaktır değerli arkadaşlarım. Yani, biz burada çok önemli bir siyaset kurumunda kamu görevi yapıyoruz şu an. Yani, daha önceki işlerinizi düşünün. Daha önceki işlerinizde, daha önceki mesainizde, sadece sizi ilgilendiren imzayı attıktan sonra oradan ayrıldığınız oldu mu değerli arkadaşlar?

Temel mesaimizin burada olması lazım. Haftada üç gün toplanan bir Türkiye Büyük Millet Meclisi. 15.00-19.00 arasında İçtüzük bağlamış. Danışma Kuruluyla bu süre uzatılabiliyor. Bütçe görüşmelerini de daha geniş bir takvime yayabiliriz ve bu görüşmeler sırasında dile getirilmesi gereken birçok konuyu, maalesef, dile getiremedik ve bütçenin maddeleri geldiğinde, efendim, teamüllere aykırı, daha önce böyle bir şey görülmedi, bütçenin maddelerinde bu kadar konuşulmaz…

Değerli arkadaşlarım, biz bir engelleme içerisinde değiliz. Engelleme olsa, her maddede 20 kişiyle yoklama isteriz. Dün, bir kere yoklama istedik, o da başlangıçta; bir kere yoklama istedik. Ama, sizi zorunlu olarak, böyle bir tehdit altında burada tutabiliyorsak, o, ayrı bir olay; her an isteyebiliriz görüntüsüyle burada tutabiliyorsak, o, ayrı bir olay. Yani, zorla mesai mi yaptırıyoruz biz; değil. Yapmanız gerekeni yaptırıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, ama, buradaki maddeler üzerinde 10 dakika grup, 5 dakika da şahıs… Yani, müsaade edin, milletvekili arkadaşlarım, çeşitli konularda, bütçeyle ilgili, turlarda söylemediklerini bu maddelerde söylesinler. Bundan doğal bir şey olmaz, bu bir engelleme değil.

Efendim, ertesi güne sarktı, sayın genel başkanların, Sayın Başbakanın buna göre takvimi var… Türkiye Büyük Millet Meclisi, hepsinin üstünde değerli arkadaşlar. Sayın Başbakan da, sayın genel başkanlar da, gündemlerini Türkiye Büyük Millet Meclisine göre ayarlarlar. Bunu da açıkça söylüyorum, çoğunuzun buna da katıldığına inanıyorum. Yani, bir iki kişinin gündemine Türkiye Büyük Millet Meclisi mi uyacak; hayır, onlar Türkiye Büyük Millet Meclisine uyacaklar. (CHP sıralarından alkışlar)

Yasamanın kalbi burası değerli arkadaşlarım; biraz dik duralım. Sizler de konuşun. Efendim, gece 11'de bitti, ertesi gün yorgun oluruz… Gece 2'de bitsin kardeşim, gece 2'de bitsin. Ertesi gün 11'de değil, 12'de toplanılır.

Değerli arkadaşlarım, bu düşüncelerimi paylaşmak istedim. Danışma Kurulu önerisine katılıyoruz. Geriye kalan maddeler üzerinde bir engelleme kastımız yok; ama, değerli sözcü arkadaşlarımız kalkacaklar, turlar sırasında söyleyemediklerini milletin kürsüsünden söyleyecekler. Umarım yararlı olur.

Ben bu düşüncelerle Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum, hepinize saygılarımı iletiyorum.

Sağ olun efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koç.

Danışma Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Şimdi bütçe görüşmelerine başlıyoruz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMiSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1119) (S. Sayısı: 1028)

2.- 2004 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Dairelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1084, 3/907) (S. Sayısı: 1029)

3.- 2004 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil İdarelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1085, 3/908)        (S. Sayısı: 1030) (x)

BAŞKAN - Hükümet ve Komisyon yerinde.

2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 12 nci maddesi kabul edilmişti. Şimdi 13 üncü maddeyi okutuyorum:

Ödenek devir ve iptal işlemleri

MADDE 13.- a) Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı bütçelerinin (özel ödenekler ve 03.9- Tedavi ve Cenaze Giderleri ekonomik kodunda yer alan tertipler hariç) mal ve hizmet alım giderleri ile ilgili tertiplerinde yer alan ödeneklerden yılı içinde harcanmayan kısımları, hizmetin devamlılığını sağlamak amacıyla ödeneklerinin yüzde otuzunu aşmamak üzere ertesi yıl bütçesine devren ödenek kaydetmeye,

b) Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçesinin tanıtmaya ilişkin 21.01.36.00 ve 21.01.36.63 kurumsal kodu altında bulunan (03) ekonomik koduna ilişkin tertiplerinde yer alan ödeneklerden 03.9 - Tedavi ve Cenaze Giderleri ekonomik kodunda yer alan tertipler hariç harcanmayan tutarları ertesi yıl bütçesinin aynı tertiplerine devren ödenek kaydetmeye,

c) Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu bütçesinin 40.08.33.00-01.4.1.00-2-07.1 tertibinde yer alan ödenekten harcanmayan kısımları ertesi yıl bütçesinin aynı tertibine devren ödenek kaydetmeye,

d) 1. 22/4/1925 tarihli ve 657 sayılı Kanunun ek 2 nci,

2. 28/12/1960 tarihli ve 189 sayılı Kanunun 3 üncü,

3. 13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Kanunun 131 inci,

4. 30/5/1985 tarihli ve 3212 sayılı Kanunun 4 üncü,

5. 5/6/1986 tarihli ve 3308 sayılı Kanunun 32 nci,

6. 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kanunun 40 ıncı,

7. 14/7/2004 tarihli ve 5217 sayılı Kanunun 25 ve 26 ncı,

maddelerine dayanılarak tahsil edilen tutarları, kurum bütçelerinde bu kanunlarda belirtilen amaçlar için tertiplenen ödenekten kullandırmak üzere genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydetmeye ve bütçelenen ödenekten gelir gerçekleşmesine göre ilgili tertiplere aktarma yapmaya, yılı içinde harcanmayan ödenekleri (2005 yılından devredenler de dahil) ertesi yıl bütçesine devren gelir ve ödenek kaydetmeye, bu hükümler çerçevesinde yapılacak işlemlere ilişkin esas ve usulleri belirlemeye,

Maliye Bakanı yetkilidir.

Sermaye ödenekleri, 2006 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar hükümlerine göre yılı yatırım programıyla ilişkilendirilir.

Yukarıda sayılan kanunların bu fıkraya aykırı hükümleri uygulanmaz.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen, Ankara Milletvekili Yakup Kepenek.

YAKUP KEPENEK (Ankara) - Sayın Başkan, kişisel söz talebim de var; onu birleştirirseniz sevinirim.

BAŞKAN - Sayın Kepenek, yalnız, Anavatan Partisi Grubu adına Dursun Akdemir söz istedi. Onun için, önce, Grup adına konuşmanızı yapacaksınız, sonra, Anavatan Partisine Grup olarak söz vereceğim, daha sonra şahsî söz isteğiniz...

YAKUP KEPENEK (Ankara) - İkinci kez söz almayacağım da onun için.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Kepenek; süreniz 10 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA YAKUP KEPENEK (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önce, hepinize günaydın.

Ben, görüşülmekte olan 13 üncü maddenin (c) fıkrası üzerinde duracağım; o fıkra bağlamında söz aldım. Bu düzenleme, TÜBİTAK'ın yıl boyunca kullanamadığı araştırma geliştirme sermayesini, varlığını, gelecek yıla devretmesini öngörüyor; "aynı tertibine gelecek yıla devredilir" diyor. Bu düzenleme doğrudur, yerindedir; çünkü, TÜBİTAK araştırmaya kaynak ayırıyor ve araştırma sürekli bir iştir, ar-ge süreklilik ister. Ancak, aynı hükümetin, iş üniversitelere geldiği vakit bu kolaylığı göstermemesi, tam anlamıyla ayırımcılığının, kurumlararası ayırımcılığının, TÜBİTAK'ı çok sevecen, çok tercih eder, üniversiteleri de dışlar tutumunun en somut, en belirgin özelliğidir, göstergesidir.

Bakınız, nasıl; ülkemizin araştırma geliştirme faaliyetlerinin yüzde 64'ünü üniversiteler yapıyor. Ancak, hükümet, üniversitelere üvey evlat muamelesi bile yapmıyor. Yıllardır, üç yıldır, sistemli bir biçimde, ısrarla, inatla bu kurumlara tam bir düşman tavrıyla yaklaşıyor. Öbür taraftan da, yasal düzenlemelerle ne şekle geleceği çok da belli olmayan TÜBİTAK'ı olabildiğince korumaya çalışıyor.

Bakın, kamu kuruluşlarının giderleriyle ilgili olarak, temmuzda, Resmî Gazetede yayımlanan tebliğ gereğince, üniversitelerin harcamalarının belli bir tavanı var; ancak, özellikle tıp fakülteleri için bu tavan uygulanmıyor. Üniversitelere verilen ödenekler çok yetersizdir, özellikle tıp fakültelerine verilen ödenekler çok yetersizdir.

Örneğin, Ankara Üniversitesinin 2005 yılında bakım ve onarım için aldığı ödenek 4 125 000 YTL'dir -değerli arkadaşlar, Sayın Bakan, buna dikkat edin- 2006 için verilen ödenek ise yalnızca 4 000 YTL'dir, yani, 4 milyar lira eski parayla.

Şimdi, bu büyük bir azalmadır, bu büyük bir düşüştür ve tıp fakülteleri bir taraftan kamuya verdikleri hizmetin karşılığını alamıyorlar, alacaklı durumdalar 100 000 000 YTL'nin üzerinde; bir taraftan da araştırma görevlisi alamıyorlar, kadro alamıyorlar. Üniversitelere devlet "üvey evlat" muamelesi yapıyor, TÜBİTAK'a kolaylık sağlıyor.

Şimdi, bu bağlamda söylenmesi gereken çok şey var.

Değerli arkadaşlar, ülkemizde yeni üniversiteler açılırken de en çok istenen şey, tıp fakülteleridir. Neden tıp fakülteleridir; çünkü, Anadolu insanı, Anadolu kentleri üniversiteyi, kuşkusuz, istiyor; ama, esas olarak tıp fakültesi için istiyor; çünkü, hâlâ, Anadolu insanının gözünde, sağlık, bir kamu hizmetidir ve esas olarak parasız herkese sağlanmalıdır. Hükümetimizin politikaları ise, hem eğitimde hem sağlıkta olabildiğince özel sermayeye destek olmak, özel çıkarı korumak ve hastayı, olabildiğince, özel doktora, özel hastaneye mahkûm etmektir. Tıp fakülteleri, Anadolu'da, ayrıca, hastanın Ankara'ya gelmesini, İstanbul'a gitmesini, büyük masraflarla karşılaşmasını önleyen kuruluşlardır. Şimdi, hükümet, tıp fakültelerini…

Haa, bu arada, tıp fakülteleri, araştırma-geliştirmenin en çok yapıldığı birimlerdir. Şimdi, tıp fakülteleri, bir kez itibarlarını yitirirse, araç gereç alamazsa, çalışamaz duruma gelirse, bunları yeniden düzeltmenin olanağı yoktur. Devletin bu anlamdaki tıp fakültelerini yıkıcı tutumunun hiçbir bağışlanır, hiçbir affedilir tarafı yoktur; bu, böyle yapılmamalıdır. Bunu önlemek için -13 üncü maddeye dün sıra gelmesini bekliyorduk, olmadı- arkadaşlarımla birlikte bir önerge verdik; dilerim, sizlerin oylarıyla kabul olur. İstediğimiz yalnızca şudur: TÜBİTAK'a sağlanan bütçe kolaylığı, üniversitelere de sağlanmalıdır. Üniversitelere, özgelirlerini, öğrenci harçlarını, döner sermaye gelirlerini kullanmada en azından belli bir esneklik sağlanmalıdır. Bu yapılmadığı takdirde, üniversiteler yok olmaya, yok edilmeye… Özellikle devlet üniversiteleri, araştırma-geliştirme bir yana, varlıklarını sürdürmeye olanak, imkân bulamayacaklardır. Hükümetin, bu konuda, tutarlı, düzgün, üniversiteleri koruyan bir tutum sergilemesi gerekiyor; ama, hükümet bunu yapmıyor. Ne oluyor; Sayın Başbakan, Yeni Zelanda'da, örnek rektör arıyor! Bildiğim kadarıyla, hiçbir devlet üniversitesine ziyarette bulunmamıştır. Millî Eğitim Bakanımız ne yapıyor; Millî Eğitim Bakanımız, cumartesi, pazar dahil, her sabah, bir imam hatip lisesine kolaylık getiren yönerge, genelge çıkarıyor. Millî Eğitim Komisyonundaki arkadaşlarımız, başta Sayın Gazalcı, öbür gazeteleri artık okumuyorlar; yalnız Resmî Gazetede, Millî Eğitim Bakanının, hangi gün, hangi genelgeyle, imam hatiplilere hangi kolaylığı getirdiğini izlemeye çalışıyorlar. Van'da olanlar, Samsun'da olanlar ayrı bir sayfa. Onları, biz, Meclis olarak, Meclis olarak hiç doğru, değerlendirmedik; değerlendirmek zorundayız. O üniversiteler bizim üniversitelerimiz. O üniversiteler halkın parasıyla kuruldu. O üniversiteler hizmet vermek…

HİKMET ÖZDEMİR (Çankırı) - İmam-hatipler…

YAKUP KEPENEK (Devamla) - Laf atmayın efendim.

O üniversiteler hizmet vermek zorundadır. Kendi kurumuna sahip çıkmayan, kendi üniversitesine düşman bir hükümet düşünülebilir mi?! Üzülerek belirteyim ki, bu hükümetin tutumu budur ve bu tutumdan vazgeçilmesi gerekir. Nasıl vazgeçilmesi gerekir; şöyle:

Değerli arkadaşlar, çağımız da, artık -hepiniz, bazen, laf arasında, Başbakanımız da vurguluyor- bilimde teknolojik ilerleme, araştırma geliştirme çağıdır çağımız; güzel. Bilim ve araştırmanın getirisi, mutlaka, üretime, katmadeğere dönüştürülmelidir; gayet doğru. Eğitim güçlendirilmelidir... bütün bunlar doğru. Doğru olmayan bir yanlışınız var; o da şudur: Bilimsel araştırma alanı, siyasal veya başka tür, dinsel, özel çıkar, şeriat, tarikat, her neyse, sermaye, sermaye dışı, müdahaleyi, karışmayı kabul etmez. Araştırma alanı özerk olmak zorundadır; araştırma alanı özgürlük içinde çalışmak zorundadır. Eğer, çok merak ediyorsanız, geçen hafta Pensilvanya'da verilen Yüksek Mahkeme kararına bir kez daha bakınız. Eğitim, bilim ve araştırma alanı, mutlak anlamda, hiçbir dış tesirin etkisinde olmamalıdır. Oysa, bizim de hükümetimiz ne yapıyor; araştırma alanını, bilimsel özgürlüğü ve özerkliği koruyacak yerde, önce kendisi oraya saldırıyor. Yani, başka düşmanlarından, başka zedeleyicilerinden, başka tahrip edicilerinden o alanı koruyacak, ülkeyi geliştirecek yerde, o kesime, kendi, üniversite kesimine düşmanca davranıyor. Bu, baştan aşağı yanlış bir tutumdur. Çok istiyor ve diliyorum ki, hükümetimiz, bir an önce bu yanlışından döner.

Bakın, değerli arkadaşlar, bu hafta, bütçeden hemen sonra, çok büyük bir mutlulukla -altını çizerek, çok büyük bir mutlulukla- ülkemizde yeni 15 üniversite kurulmasını konuşacağız. Çok isterdim ki, bu, gerekli hazırlıklarla olsa; çok isterdim ki, bu, bilimsel verilere, ön hazırlıklara, yapılabilirlik çalışmalarına dayalı olsa. Orada çok sayıda tıp fakültesi de var. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, elbette bu ülkenin daha çok üniversiteye sahip olmasını isteriz ve o konuda çalışacağız, çaba harcayacağız; ama, biz, aynı zamanda, üniversitelerin özerk, özgür, bağımsız araştırma yapan; başta hükümet olmak üzere, saldırı altında olmayan, etki altında olmayan, yalnızca bilimsel gerçeği, yalnızca bilimsel doğruyu arayan yuvalar olmasını istiyoruz. Bunu hem İstanbul'da istiyoruz hem Van'da istiyoruz hem Samsun'da istiyoruz hem Kars'ta istiyoruz, her yerde istiyoruz. Haa, bu anlayışta birleşebilirsek…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAKUP KEPENEK (Devamla) - Sayın Başkan, bitiriyorum. Özel söz hakkımı kullanmayacağım, 2 dakika istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Kepenek.

YAKUP KEPENEK (Devamla) - Çok teşekkür ederim.

Eğer bu anlayışta birleşebilirsek, eğer bu anlayışı güçlendirebilirsek, ancak o zaman ülkemizin geleceğinde bilimin, ilerlemenin, yeniliğin ve teknolojinin katkısını hep birlikte yaşarız, ancak onu yaptığımız zaman gençlerimizi bilimin ışığında geliştirebiliriz; onu yaptığımız zaman, Türkiye'yi dünya düzleminde, küresel düzlemde kendi ulusal çıkarını korurken, güçlendirirken, yabancılar karşısında dimdik, üretimiyle, bilimsel üretimiyle, her türlü üretimiyle ve insan niteliğiyle güçlenmesini sağlarız, toplumumuzun yaşam kalitesini bilime, yeniliğe, teknolojiye kavuşturabiliriz.

Avrupa Birliği yolunda çalışıyoruz. Tarımdan hizmetlere kadar, bankacılıktan madenciliğe kadar her alanda bilimin üretimini kendi hizmetimize, üretimimize katmak zorundayız. Bunu yaptığımız ölçüde, üniversitelerin verdiğimiz önerge doğrultusunda elini kolunu düzelten, elini kolunu en az TÜBİTAK kadar güçlendiren bir kaynak ayırımını ve esnek harcamayı kabul edersek yapabiliriz.

Ben, bu doğrultuda oy kullanacağınızı, üniversitelerimize sahip çıkacağınızı ve Türkiye'nin ışıklı, aydınlık geleceğine katkı yapacağınızı düşünüyorum; o anlayışla, hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kepenek.

Madde üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen, Iğdır Milletvekili Sayın Dursun Akdemir; buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2006 yılı bütçesinin görüşmeleri sırasında 13 üncü madde üzerinde konuşmak üzere Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; sözlerime başlamadan önce, Yüce Meclisi, siz değerli üyeleri ve vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Bugün, burada, ben, ülkenin şimdiye kadar ihmal edilmiş ve ülkenin geleceği olan gençleri seslendirmek istiyorum. Silahlı Kuvvetlerimize önemli kaynak olan, geleceğimizin teminatı olan ve 30 yaşın altındaki nüfusumuzun yüzde 60'ını teşkil eden gençleri söz konusu etmek istiyorum.

Ülkemizin bugün en önemli sorunu, bu gençlerimizi ilgilendiren istihdam ve işsizlik sorunudur. İşsizlik, ekonomik sonuçlarının yanı sıra toplumsal, aynı zamanda sosyal bir sorundur. İşsizlik, gelir yoksunluğu nedeniyle bir yönüyle fakirliğe yol açarken, diğer yönüyle, bireyler üzerindeki sosyal ve psikolojik kötü etkileriyle, toplumsal dışlanmaya neden olmaktadır.

Fakirlik, işsizlikten dolayıdır. Fakirlik, kötü koşullarda yaşama, işsizliğin kaynağıdır. Ümitsizlik vardır, gelecek korkusu vardır işsizde. Çeşitli ruhsal ve bedensel rahatsızlıklar işsiz insanların hemen yanı başındadır. Aile geçimsizliği, boşanma, aile içi şiddet, alkolizm, uyuşturucu bağımlılığı ile işsizlik arasında güçlü bir nedensellik ilişkisi var. Bu nedenle hükümete, bu nedenle konuya değinmek istedim.

İstihdam, sadece üretim ve gelir yaratmaz; aynı zamanda, sosyal bütünleşmenin en önemli aracıdır değerli arkadaşlarım. İş olmadan temel çalışma haklarından, sosyal güvenlikten, sosyal adaletten söz edemezsiniz. Sadece geçinebilmek için değil, toplumun bir parçası olabilmek ve kendine saygı, güven kazanabilmek için, gelecek kuşaklar için, umut için iş gereklidir. Dolayısıyla, istihdam, ekonomik, sosyal ve politik istikrarın en önemli unsurudur.

Devlet İstatistik Enstitüsü rakamlarına göre, ülkemizde işsizlik oranı yüzde 9,5 olarak görünüyor; ama, 2006 yılı bütçesi kitapçığında da Sayın Bakanımızın, Maliye Bakanımızın verdiği bilgiye göre, genel işsizlik oranı yüzde 12,3'tür.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; ancak, bu rakamlar, ülkemizde işsizlik sorununu bize tam olarak göstermemektedir. Örneğin, ümidi kırık işsizler ile eksik istihdamı ilave edersek, bu, ortalama yüzde 19,5'lara çıkmaktadır; 4,5-5 milyon kadar insanı kapsıyor. Ülkemizde istihdam oranı yüzde 46'dır. Bu ne demektir; yani, ülkemizde çalışabilir yaştaki her 100 kişiden 46'sının çalışma imkânı bulabildiğidir. Dolayısıyla, işsizlik her yaş grubunu etkilediği gibi, ancak ve ancak, gençler işsizlikten büyük oranda etkilenmekte ve ülkemizin geleceği için olumsuzlukların kaynağı olmaktadırlar.

Genç işsizlere buradan sesleniyorum; beni izleyenler arkadaşlarını arasınlar, izlemelerini sağlasınlar değerli genç kardeşlerim. Ülkede sizin sorununuza şimdiye kadar yeterli eğilmedi, bu hükümet de eğilmedi, 2006 bütçesinde de size yer verilmedi. O nedenle, izleyin, hükümeti sıkıştırın değerli genç kardeşlerim! (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

Ancak, üniversiteyi bitirmek her zaman iş garantisi sağlamadığı gibi, gençler üniversitenin ilk yılından itibaren işsizlik riskinin karamsarlığına kapılmakta ve geleceklerini karartmaktadırlar. Üniversiteye giremeyen ve iyi eğitim alamayan gençlerin büyük bir kısmının kaderi ise, işsizlik, kahve köşeleri, kötü çalışma koşulları, yoksulluktur. O nedenle sizlere sesleniyorum değerli gençler; hakkınızı arayın, sorun hükümetten hakkınızı!

Bana göre, ülkemizin ve daha çok gençlerin yaşadığı işsizlik ve istihdama ilişkin sorunların ve nedenlerin başlıcalarını şöyle sıralamak istiyorum:

Bunlardan birincisi, hükümetin kötü ekonomik performansı. Hükümet, artan nüfusa yetecek iş yaratamamıştır, yaratamamaktadır. Bu nedenle, kendisini yeniden gözden geçirmelidir hükümet.

İşsizliğin en önemli nedeni, ekonominin artan nüfusa yetecek iş yaratamamasıdır. Hükümetin kendi üyeleri, milletvekili arkadaşlarım, karşımda oturan arkadaşlarım da kabul ediyorlar bunu. O nedenle, bir an önce, bu konuya dönün değerli arkadaşlarım. Hükümetteki bakan arkadaşlarımızı da uyarıyoruz buradan, siz de uyarın.

Türkiye'de, her yıl, 1 000 000'a yakın, 900 000 -elimdeki rakamlar istatistikî rakamdır- işgücü piyasasına yeni girmek üzere gencimiz var. Bunlara iş bulamıyoruz; ancak, hükümet, bu genç nüfusa iş yaratamıyor. Özellikle, genç kızlar, işgücü piyasasında yeterli, düzgün iş bulamadığı için, işgücü piyasasına girememekte, dolayısıyla ev kızı rolünü oynamak mecburiyetinde kalmaktadırlar.

İkinci neden: Hükümet, iyi iş yaratamamaktadır. Türkiye, iyi eğitimli işgücüne, iyi ve kaliteli işler yaratamamaktadır. Bugün, üniversitelerimizden mezun, iyi eğitimli gençler niteliklerine uygun iş bulamamaktadırlar. Beyin göçü, zaten kıt olan beşerî sermaye miktarını azaltmakta, ülkenin eğitim yatırımlarından gelişmiş ülkelerin yararlanmasına vesile olmaktadır.

Üçüncü varsayımım: Hükümet, kayıtdışı artışı çözememiştir arkadaşlar. Kayıtdışılık, enformal sektör, yaygın bir şekilde ülkemizi harap ediyor. Yaratılan yeni işlerin çoğunluğu kayıtdışıdır, enformal sektördedir.

Bugün, istihdamda görünen 22,8 milyon kişinin yarısından fazlası, yani yüzde 54'ü, herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna kayıtlı değildir.

Bugün, iyi iş yaratılamadığı için, gençler ya enformal sektörde kayıtdışı çalışmaya razı olmakta ya da işgücü piyasasına girememektedir. Bu enformal sektörde, düşük kaliteli işler, düşük ücret, sağlık ve güvenlikten yoksun çalışma koşulları, iş, gelir ve sosyal güvence yokluğu söz konusudur. Bu çalışma koşulları, çalışan gençleri yoksulluk ve sosyal dışlanmaya itmektedir.

Değerli arkadaşlarım, sosyal dışlanmaya itilen gençler, sokakta, sokak çocuklarıyla, son aylarda, ülkemizde yaratmış oldukları şiddetle ancak kendilerini topluma göstermeye çalışmakta ve tanıtmaktadırlar.

Dördüncü neden: Genç nüfus yapısı, demografik yapı, acaba bir fırsat mı, yoksa, Türkiye'ye bir felaket kapısı mıdır; hükümet, bunu değerlendiremiyor arkadaşlar. Bu genç nüfusun bu ülkeye getireceği çok şey vardır; bunun farkına varmamız lazım.

Doğurganlıkta yenilenme hızı ülkemizde yüzde 2'ye yaklaşırken, 21 inci Yüzyılın ortalarına doğru 95 000 000'a çıkıyoruz. Bu, nüfus artışının hızını anlamak durumundayız. Dolayısıyla, genç nüfus yapısı, yaşlı AB nüfusu karşısında, ülkemize çok önemli demografik bir fırsat kapısı olarak görülmektedir; bunu iyi değerlendirmemiz lazım.

Bu aktif nüfusun istihdamı, Türkiye'nin en önemli sorunudur. Eğer, Türkiye, bu genç nüfusu istihdam edebilirse, hızla kalkınan, zengin ve lider bir ülke olacak; aksi halde, işsizlik ve fakirlikle boğuşup duracaktır. İşte, hükümet, bu konuda da sınıfta kalmıştır.

Değerli arkadaşlarım, beşinci savım: Hükümetin, eğitim sistemi konusunda, gençleri istihdama hazırlamada yeterli bir performans gösterememesidir. 21 inci Yüzyıl…

       (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Akdemir, tamamlayabilmeniz için 2 dakikalık süre veriyorum; lütfen, bu süre içerisinde tamamlarsanız…

DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Küresel rekabette de, hükümetin politikasının yetersizliği nedeniyle, belirli bir amaca ulaşamamış durumdayız.

Altıncı neden: Eğitim sistemi dışında kalan yüzbinlerce mesleksiz gencin sorununu, yine, hükümet soramamıştır. Yani, eğitilemeyen gençler kahvelerde perişan olmakta, anarşiye ve kapkaça ve dağa çıkmaya mecbur kalmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, bu konuya özenle dikkatinizi çekmek istiyorum. Hükümet, gençlere, girişimcilik ve iş yaratma fırsatı da verememiştir. Hükümet, ayrıca, bölgesel istihdam farklılıklarını da çözememiştir. Yine, hükümet, gençleri istihdam ve kariyer konusunda yalnız bırakmıştır. Kariyer konusunda yalnız bırakmıştır derken, üniversitelere bakış açısından esinlenerek bunu seslendirmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, genç istihdam konusunda sesini yine duyuramamıştır hükümet.

Bu arada -söyleyecek çok sözüm var; ama, vakit yok; fakat- bugünkü görüştüğümüz yasanın 13 üncü maddesi gereği bir konuyu gündeme getirmek ve Silahlı Kuvvetlerimizin ve Genelkurmay Başkanlığımızın bunu değerlendirmesini arzu ediyorum. Şöyle ki: Eskiden Ali okullarında okuma-yazması olmayanlara okuma yazma öğretilirdi. Bugün toplumumuzda şiddet toplumun baş belası olduğuna göre, Silahlı Kuvvetlerimizde erlerimize, askerlerimize yurt sevgisi ve vatan savunması öğretilirken, ayrıca, toplumda, toplum içi şiddetle mücadele yöntemi, aile içinde şiddetle mücadele yöntemi de öğretilmelidir. O nedenle, bu konuyu seslendirdim ve Savunma Bakanlığımızın konuyu dikkate getirmesi, bu konuda, hatta, bir yasa çıkarılması önemli bir problemi çözecektir diye düşünüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Sayın Başkanım, sözlerimi teşekkür ederek tamamlayacağım.

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Akdemir…

Teşekkür etmek için açıyorum Sayın Akdemir; yoksa…

Buyurun.

DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Başkanın hoşgörüsüne sığınarak, yine önemli, askeriyeyle ilgili bir konuyu gündeme getireceğim. Yasak bölgeler kalktı…

BAŞKAN - Sayın Akdemir, bir saniye…

DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

Ağrı Dağındaki turizm bölgesinin değerlendirilmesini istiyorum.

Saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akdemir.

Madde üzerinde şahsı adına, Ankara Milletvekili Yakup Kepenek.

YAKUP KEPENEK (Ankara) - Konuşmayacağım Sayın Başkan, teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kepenek.

Adana Milletvekili Sayın Recep Garip; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

RECEP GARİP (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bütçemizin 13 üncü maddesini görüşüyoruz. Bu maddemiz, Millî Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığının, hizmetin devamlılığının sağlanmasında ödeneklerin yüzde 30'unu aşmamak üzere ertesi yıl bütçesine devren ödenek kaydetmeye; ayrıca, Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçesinin tanıtmaya ilişkin tertiplerde yer alan ödenekten harcanmayan kısımları ertesi yıl bütçesinin aynı tertibine ödenek kaydedilmesine ilişkin maddelerdir ve (c) bendinde de, TÜBİTAK'la ilgili, Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu bütçesinin harcanmayan kısımlarının ertesi yıl bütçesinin aynı tertibine devren ödenek kaydedilmesi konusu, doğru olan konularımızdır. Mutlak surette bunlar, yapılmaktadır ve yapılmalıdır.

Bu, 13 üncü madde, devir, iptal maddesi olarak karşımıza çıkar. Kamu idarelerinin gelirlerine dayanak teşkil eden temel hükümler, harcamalara ilişkin esasları, gündelik ve tazminat tutarlarını içerir.

Türkiye'de yeni bir dönemin başladığını, yeni bir ekonomik değişimin gerçekleştiğinin mutlak surette bilincinde olunması gerektiğini vurgulamakta yarar görüyorum; çünkü, Türkiye yeni bir değişimi yaşıyor. AK Parti hükümetlerinin getirmiş olduğu dördüncü bütçeyi günlerden bu yana görüşüyoruz. Düne kadar bu ülkede kuyruklar vardı, düne kadar esnafların ağzını bıçak açmıyordu, düne kadar ülke karışık, barışı tehlikeye girmişti, düne kadar yoksulluk önünü alınmaz duruma gelmişti…

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Yine aynı, yine aynı!..

RECEP GARİP (Devamla) - Biraz insaf sahibi olunması ve biraz da vicdan sahibi olarak, elimizi yüreğimizin üzerine koyarak Anadolu insanına söylememiz gerektiğini düşünüyorum.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Cennet gibi maşallah! Cennet, cennet!

RECEP GARİP (Devamla) - İsterseniz, geriye dönelim ve şöyle bir bakalım. Dört yıl öncesi, ondört yıl öncesi, yirmidört yıl öncesine doğru dönüp baktığımızda, ülke bugün nereden nereye doğru gelmiştir; bunu iyi tahlil etmekte yarar görüyorum.

Elbette ki, hepimiz siyaset yapıyoruz. Yapmış olduğumuz siyaset, mutlak surette Türkiye'yi kucaklayan, Türkiye'nin önündeki sıkıntıları aşan bir siyaset olmalı ve hatta, iktidarıyla muhalefetiyle kolektif anlayışlar oluşturmaya devam etmeliyiz. Ulus bilinci mutlak surette önplanda durmalı ve ulusun çıkarlarını, mutlaka, birlik ve beraberliği önplanda tutabilecek anlayışlarla dokumaya devam etmeliyiz.

Değerli dostlar, değerli arkadaşlar; AK Parti İktidarımızın yapmak istediği ve gece-gündüz, dördüncü yıla girmiş olduğumuz bugünlerde, kamu sektöründe malî disiplinin tavizsiz olarak devam ettiğinin bilinmesinde yarar görüyorum. Yönetimde kalite artırılmaya devam ediyor. Bütçe açığının düşüş eğilimine girdiğini ve bunun hızlandırıldığını söylemekte yarar görüyorum. Kamu harcamalarında mutlak surette tasarruf ediliyor ve tasarruf edilmeye devam ediliyor. Makroekonomik istikrarın daha yükseltilerek devam etmesi planlanmıştır ve bu uygulanmaya devam ediyor.

Değerli arkadaşlar, ülkemizde, yatırıma ayrılan kaynakların, mutlaka, bitirilebilir projeler doğrultusunda ayrılması gerektiği konusunda hükümetimiz ısrarla devam ediyor, çalışmasını sürdürüyor. Tarımda verimliliği, üretimi teşvik edici destekleme politikamız, Anadolu çiftçisinin beklentileri ile Avrupa Birliği ülkelerinin standartları noktasına doğru çekilmesi, yükseltilmesi konusundaki bire bir noktada çalışmalar devam ediyor.

Değerli arkadaşlar, hepimizin bildiği gibi, Yeni Türk Liramız, dünyada para değeri olarak çok ciddî değer kazanmıştır. Türk Ulusu, büyük olmanın övüncünü, kıvancını, duruşunu yükselterek, dünya ülkeleri içerisindeki asaletini ispat ederek yolunu sürdürüyor.

Hani, bilirsiniz, geriye doğru döndüğümüzde, faizin nerede bulunduğunu ve bugün nereye geldiğini, enflasyonun nerede olduğunu ve nereden nerelere doğru çekildiğini hep beraber yaşıyoruz.

Bütün bunlara baktığımızda, Türkiye'nin çok ciddî noktada bayram yaptığını düşünmekte yarar görüyorum.

Türkiyemizdeki, ülkemizdeki ar-ge çalışmaları bütün kurumlar için önemli. Dünya ülkeleriyle yarışan Türkiyemiz, elbette ki, ar-ge çalışmalarına daha büyük, daha çok önem vermelidir. Devlet için, vatandaşlar da, kurumlar da eşitlik anlayışından faydalanmalı ve faydalanarak devam ediyor. Bütün kurumlarımız, elbette ki, ar-ge gibi, ar-ge çalışmaları gibi, sivil kuruluşlar da, sanayicilerimiz de…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Garip, lütfen, tamamlayabilir misiniz.

Buyurun.

RECEP GARİP (Devamla) - Tamam Sayın Başkanım.

Bütün kurumlarımız -sivil kuruluşlar da, sanayicilerimiz de, iş dünyası da- ar-ge çalışmalarına, çok ciddî noktada, düne göre bugün, bugüne göre yarın çok daha hızlandırarak devam ediyor. Bilimsel araştırma alanları asla müdahale kabul etmez; elbette ki, müdahale kabul etmez. Özgürce çalışma ortamları mutlaka oluşturulmalıdır ve bu imkânlar artırılarak devam etmelidir.

Yakup Kepenek Hocam doğru şeyler söylüyor; ama, bazen, kimi zaman da haksızlık yaptığını ifadelendirmekte de yarar görüyorum.

Bilimin, tekniğin evrenselleşebilmesi için elimizden gelen çalışmaları yapmaya devam ediyoruz. Meselelere sadece tek taraflı bakmak yerine, mutlaka, bir problem varsa, bu problemin bütün yönleriyle bakılarak kuşatılması gerektiğini, çözüm yollarının bulunması gerektiğini belirtiyor, hepinize sevgiler ve saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Garip.

Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen, Eskişehir Milletvekili Fahri Keskin...

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Vazgeçtim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Keskin.

Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan?.. Yok.

Madde üzerinde, 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Soru sorma süresi 5 dakikadır.

Sayın Ateş, buyurun.

ABDULKADİR ATEŞ (Gaziantep) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakanımız, kusura bakmasın, dün sorduğum soruya yazılı dahi yanıt verip veremeyeceğini hiç söylemediği için, tekrar etmek zorundayım.

Bildiğiniz gibi, hükümet ve hükümet yetkilileri, Türkiye'de, son birkaç yıldır çok hızlı bir gelişme kaydedildiğini ifade etmektedirler. Ancak, baktığımız zaman rakamlara, bugün, bu hızlı gelişmenin ölçülebilmesi iki yolla olmaktadır. Bir, üretimden yola çıkarak yapabilirsiniz millî gelirdeki artış hızını; bir de, tüketim yoluyla yapılabilir. Bu iki ölçümün birbirine eşit çıkması lazım; fakat, Türkiye'de biz baktığımız zaman, üretimden yola çıkılarak yapılan ölçümlerin yaklaşık son birkaç yılda 52 milyar dolar daha fazla olduğu gözükmektedir ve bunu da stokların artmasıyla hükümet izah edebilmektedir. Şimdi, baktığımız zaman, stok yapabilecek üç tane üretim alanı görüyoruz. Bunlardan biri sanayi, biri tarım, biri de inşaattır. Şimdi, Türkiye'de 52 milyar dolarlık bir stok yapabilmek için Türkiye'nin stok yapabilecek yer alanı bile mümkün değildir. Şimdi, bu yıl da bu böyle mi olacaktır? Eğer bu stoklardan hareket ettiğimiz takdirde, millî gelirdeki artışın bir fiktif olduğu, bir şişirme olduğu ortaya çıkmaktadır ki, acaba, bütçe yaparken, makro dengeler hesaplanırken, bu konular göz önüne alınmakta mıdır? Bunu öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ateş.

Sayın Yeni, buyurun.

AHMET YENİ (Samsun) - Sayın Bakanım, bütçe görüşmeleri sırasında iç ve dış borç stoku sürekli gündeme getiriliyor, borcun çok fazla arttığı belirtiliyor. Bütün ekonomik veriler, rakamlar, raporlar, faiz ve enflasyonun düştüğünü gösteriyor. AK Parti iktidara gelmeden önceki faiz oranlarıyla borçlanma devam etseydi, bugünkü borç stokumuz ne kadar olacaktı? Bizden önceki dönemde borçlanma faizi -döviz, TL- yüzde kaçtı, bugün yüzde kaçla borçlanıyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yeni.

Sayın Baloğlu, buyurun.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakana bir not iletmek ve bir soru sormak istiyorum. Antalya'dan bir grup işçi emeklisi enflasyon farklarından doğan alacaklarının niye hâlâ ödenmediğini soruyorlar ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun, iki yıl önce yaptığı bir açıklamada, bu paraların ödeneceğine ilişkin söz verdiğini söylüyorlar.

Çelişik mahkeme kararlarının arkasına saklanmadan, açıkça soruyorum: İşçi emeklilerinin enflasyondan doğan farkları ne zaman ödenecek? Ne zaman halk için bütçe yapılacak?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Baloğlu.

Sayın Kaptan, buyurun.

OSMAN KAPTAN (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakana, dün, Anayasamızın 73 üncü maddesi gereğince, herkesin malî gücüne göre vergi ödemesi ve bu verginin adaletli olması gereğini sormuştuk. Kendileri de açıklama yapmışlardı; teşekkür ederim.

O sorduğum soru şuydu: Asgarî ücretliden yılda 780 000 000 lira vergi alıyorsunuz, hazine bonosu faizi olan 408 milyar lira faiz alandan vergi almıyorsunuz. Bunu bu sene kaldıracağız dediniz Sayın Bakan. Teşekkür ederiz de, asgarî ücretliden de vergi indirimi yapacak mısınız? Bu, bir.

Yine, bu adalet anlayışınız doğrultusunda, geçen yıl bir yasa düzenleyerek, pırlantadan, yakuttan ve birtakım kıymetli taşlardan vergileri yüzde 18'den yüzde 1'e indirdiniz; ama, kefende, çocuk okullarındaki önlükte, defterde, kitapta, bunlarda da yüzde 18 duruyor. Adalet anlayışınız açısından bu konuda bir gelişme yapılacak mıdır?

Yani, bu sorumla ben şunu söylemek istiyorum: 1 Ağustos 2004'te yaptınız bu değişikliği; zümrüt, elmas, yakut, pırlanta, bunlarda yüzde 18'den sıfıra indirdiniz KDV'yi. Bunun yanı sıra, kefen bezi, okul çantası, önlük, yaşlıların huzurevi parası yüzde 18…

BAŞKAN - Sayın Kaptan, sorunuzu sorar mısınız.

OSMAN KAPTAN (Antalya) - Bunlarda bir değişiklik yapacak mısınız?

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kaptan.

Sayın Bakan, buyurun.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, Sayın Ateş "millî gelirin hesaplanmasıyla ilgili prosedürlerde bazı şüphe uyandıracak durumlar var" diyor yahut da stoklarla ilgili olarak ileri sürdüğü bazı hususlar var.

Değerli Ateş, biz, bütçeyi yaparken, gayri safî millî hâsılaya, büyüme oranlarına, diğer makroekonomik hedeflere uygun olarak bütçemizi hazırlıyoruz. Nitekim, bu sene, bildiğiniz gibi, üç yıllık bütçe hazırladık ilk defa ve bu üç yıllık bütçeleri hazırlarken de, yapılan bu hesaplara dayandırılarak yaptık hesaplarımızı. Yalnız, biliyorsunuz, millî gelir hesaplarımızı yapan kurumumuz da, eski adıyla Devlet İstatistik Enstitüsü, bugünkü adıyla Türkiye İstatistik Kurumu.

Şimdi, burada takip edilen usuller, daha önce yapılan ve bir de, son olarak da değiştirilen, artık Avrupa Birliği kriterlerine uygun bir hale getirme çalışmalarıyla diğer ülkeler tarafından da benimsenen usuller; ama, bunlarla ilgili olarak sizin daha detay bilgilere ihtiyacınız olduğunu anlıyorum ben bu sorularınızdan. Onlarla ilgili olarak, ben, ilgili kurumdan da bilgileri alayım, sizlere de yazılı olarak aktarayım bunu.

Sayın Yeni "iç ve dışborç stoku artıyor ve borçlanma faizleri ne durumdaydı; bizim hükümetimizden önce ne durumdaydı, şimdi ne durumda" diye, bunlarla ilgili bir soru sordunuz.

Değerli Yeni, hepinizin bildiği gibi, iç ve dışborç stokları, Türkiye'de, bizim hükümetimizden önce çevrilemez hale gelmişti, fevkalade yüksek hale gelmişti. Bu iç ve dışborç stokları değerlendirilirken, gayri safî millî hâsılaya göre değerlendirilir. Mesela, baktığınız zaman, bir Fransa'nın borçları neredeyse 1 trilyon doları aşmış vaziyette. Bizimkiler ondan daha düşük; fakat, orada iç ve dışborçlar çok önemli bir problem değil; fakat, Türkiye'de önemli bir problem. Niye; gayri safî millî hâsılaya göre çok yükselmişti ve bir de, Türkiye'nin ülke riskinin fazla olmasından dolayı, yani, Türkiye'yi iyi yönetemediklerinden dolayı açıkçası, Türkiye bizden önce iyi yönetilemediği için, ülke riski çok fazla olduğundan dolayı faizler de çok yüksekti. Yani, hatırlarsınız, biz geldiğimiz zamanlarda dahi faizler yüzde 65'ler civarındaydı. Hele bu Körfez krizi sırasında 65-70'lere çıktığını gördük ilk geldiğimiz sıralarda. Bu iç ve dış borçları, kamu net borç stokunu yüzde 90'ların üzerine çıkarmışlardı. Bizim zamanımızda bu kamu net borç stoku 2004 yılında yüzde 63,5'e düştü ve 2005 yılında bu sene de yüzde 60'ın altına düşeceğini tahmin ediyoruz. Kesin rakamlar çıkınca hep beraber göreceğiz. Tabiî, ülkede malî disipline riayet etmenin, daha doğrusu, bütçeye sahip çıkmanın, bütçede bütün yolsuzluklara son vermenin neticesinde bu bütçe açıkları böyle düştü. Öyle lafla peynir gemisi yürümüyor. Eğer sen her türlü savurganlığa, her türlü israfa son verebilirsen, yolsuzlukların üstüne gidersen bütçe açıkları böyle düşer. Biz bu neticeyi gösterdik. Ve bunun neticesinde de o 60'larda, 70'lerde olan faizler de yüzde 14'lerin altına düştü. Şimdi Hazine yüzde 14'ün de altına borçlanabiliyor. Eskiden 3 ay borçlanabilen Hazine, şimdi 10 sene borçlanabiliyor. Ve o zamanki faizlerle bu devam etseydi, Türkiye, hiç altından kalkılamayacak borçlara sahip olurdu. Hiç altından… Torununun torunu altından kalkamazdı.

Şimdi bütçenin üzerindeki faizler giderek azalıyor; dolayısıyla, bütçe açıkları da azalıyor. Eğer öyle gitseydi, bu borçların faizleri 90 katrilyon liranın, 100 katrilyon liranın üzerinde olurdu -yıllık- ve bunu da kimse kaldıramazdı; ne bu bütçeyle kalkabilirdi bu iş ne de başka şeyle kalkabilirdi. Burada birtakım şeyler söylerken, hesap yaparak konuşsun herkes. Bunu, özellikle belirtmek istiyorum ve bu…

BAŞKAN - Sayın Bakan, süreniz tamamlanmıştır; buyurun.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Peki, teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Madde üzerinde bir önerge vardır; okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

                                25 Aralık 2005

2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının "Ödenek Devir ve İptal İşlemleri"ni düzenleyen 13 üncü maddesinin ( c) fıkrasının,

"Türkiye Bilimler ve Teknik Araştırma Kurumu bütçesinin 40.08.33.00-01.4.1.00-2-07.1 tertibinde yer alan ödenekten harcanmayan kısımları ertesi yıl bütçesinin aynı tertibine devren ödenek kaydetmeye" ibaresinin, "…Kurumu…" sözcüğünden sonra gelmek üzere "ve üniversitelerin kendi öz gelirlerinin yıl içinde kullanılmayan bölümünü bütçelerinin…" eklenmesini ve "bütçesinin" sözcüğünün madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Yakup Kepenek

Kemal Kılıçdaroğlu

Mehmet Kartal

 

Ankara

İstanbul

Van

 

Haluk Koç

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Atila Emek

 

Samsun

Malatya

Antalya

 

 

M. Vedat Melik

 

 

 

Şanlıurfa

 

 

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, buna bir defa, katılmıyoruz; fakat, bu önergeyi vermeye gerek yok, zaten var bu. Yani, bu önergede ileri sürülen husus zaten mevcut, var. Üniversitelerin, özgelirlerini gelecek yıla devretme imkânı zaten var. Konuştuğumuz bu kanun tasarısının 11 inci maddesine baktığımız zaman, var bu.

BAŞKAN - Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - O bakımdan, buna katılmıyoruz; çünkü, bu gereksiz.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

YAKUP KEPENEK (Ankara) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Kepenek.

YAKUP KEPENEK (Ankara) - Önergenin lehinde söz alabilir miyim Sayın Başkan?

BAŞKAN - Bütçede öyle bir uygulama yok Sayın Kepenek.

YAKUP KEPENEK (Ankara) - Ama, söylenen doğru değil.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

14 üncü maddeyi okutuyorum:

Mahalli idarelere yapılacak Hazine yardımları

MADDE 14.- Maliye Bakanlığı bütçesinin;

a) 12/01/31.00-06.1.0.07-1-05.2 tertibinde yer alan ödenek, 13/1/2005 tarihli ve 5286 sayılı Kanunun geçici 7 nci maddesi çerçevesinde, il özel idareleri ve büyükşehir belediyelerinin gelirlerine ilişkin yeni bir kanuni düzenleme yapılıncaya kadar bu idarelere devredilen personelin aylık ve diğer her türlü mali ve sosyal haklarına ilişkin ödemeler ile diğer cari giderleri için il özel idarelerine veya büyükşehir belediyelerine,

b) 12.01.31.00-06.1.0.07-1-07.1 tertibinde yer alan ödenek, 5286 sayılı Kanun çerçevesinde, mülga Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünce il özel idarelerine ve büyükşehir belediyelerine devredilen projelerden devam edenlere ilişkin ödemeler ile diğer yatırım giderleri için il özel idarelerine veya büyükşehir belediyelerine,

c) 12.01.31.00-06.1.0.08-1-07.1 tertibinde yer alan ödenek, Köylerin Altyapısının Desteklenmesi Projesi (KÖYDES) kapsamında il özel idareleri ve/veya köylere hizmet götürme birliklerine,

tahakkuk ettirilmek suretiyle kullandırılır.

Bu maddenin (b) ve (c) bentlerinde yer alan ödeneklerin, 2006 Yılı Yatırım Programında alt hizmet programları itibarıyla belirlenmesini müteakip il bazında dağılımı, kullandırılması, izlenmesi ve denetimine ilişkin esas ve usuller, Yüksek Planlama Kurulu tarafından karara bağlanır.

BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Çanakkale Milletvekili İsmail Özay.(CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Özay, süreniz 10 dakikadır, buyurun.

CHP GRUBU ADINA İSMAİL ÖZAY (Çanakkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 14 üncü maddeyle ilgili, Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini belirtmek üzere, söz almış bulunuyorum; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu madde içerisinde, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez yeni bir yönlendirmeyi yapmaya çalışacağız; çünkü, bundan önceki yıllarda köye hizmet götürme çalışmaları merkezî idare tarafından, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından yapılır ve merkezî kaynaklardan gerçekleştirilirdi. 2005 yılı içerisinde yaptığımız üç yasal değişiklikle birlikte, artık, bu hizmetlerin yürütülmesini il özel idareleri kanalıyla ve iki büyükşehir belediyelerimiz kanalıyla gerçekleştireceğiz. Ama, bununla ilgili, yaklaşık dokuz aydır, bir örnekle karşı karşıyayız. Ben bütçenin 14 üncü maddesini ele alırken, iki noktada bu değerlendirmeyi yapacağım; bir, kurumsal olarak, acaba bu hizmeti nasıl götürdüğümüz konusundaki dokuz aylık değerlendirmeyi yapacağım, daha sonra da ikinci olarak bütçe kaynaklarıyla ilgili değerlendirmeyi ifade etmeye çalışacağım.

Değerli arkadaşlarım, özel idare ve büyükşehir belediyelerini temmuz ayında tekrar yapılandırdık bu anlayış içerisinde; ama, esas değişikliği, 2586 sayılı Yasayı 13 Ocakta çıkardık. Özellikle, 28 Ocakta bir maddesi, geçici 6 ncı maddesi yürürlüğe girdi. Bu geçici 6 ncı madde şundan bahsediyordu: "Bakanlar Kurulu, bir yıl içerisinde, devir işlemlerinin usul ve esaslarını belirlemesi gerekir" diyordu. Ama, aradan yaklaşık onbir ay geçmiş olmasına rağmen, bu anlamda hiçbir adım atılamadı. Bunun sonucunda, özellikle Köy Hizmetlerinden il özel idaresine geçen personel konusunda büyük sıkıntılar var. Bir kere, personelin görev tanımları yok, kadroları belli değil, şube daire başkanları gibi bölümleri oluşturulmamış ve yetki sorumlulukları karmaşası var. Bu yaklaşım içerisinde, bu karmaşa nedeniyle, geçişler, yatay geçişler, istifalar, hatta yerelinde oluşan siyasî baskılar nedeniyle yaklaşık 4 800 - 5 000 civarında, ağırlığı teknik eleman olmak üzere, bu kuramlardan ayrılmalar, istifalar, emeklilikler oluşmuş durumda.

Bu yapı içerisinde, özellikle teknik hizmetlerdeki bu personel azalması, bu hizmetlerin yürütülmesi noktasında önemli eksikleri oluşturacak.

Toplusözleşmelerden kaynaklanan sosyal hakların farklı uygulanması söz konusu. Eskiden Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü tek işverendi, şimdi 81 işveren var. Servis, yemek, yolluk gibi hizmetlerde aksamalar söz konusu olabiliyor. Bir kere, uygulamalar göstermiştir ki, küçük illerde, artık, tarımsal altyapıyı bu kaynaklarla yerine getirebilme olanağı, maalesef kalmamıştır. Özellikle, gölet, sulama kanalları gibi yatırımları, bu küçük kaynaklarla yerine getirmek biraz zor gözükmektedir. Hükümetin, yeni yasal düzenlemelerle, özellikle yerelinde bu hizmetler gerçekleştirilecekse, belli bir anlayışla yeni bir düzenleme yapması gerekir.

Bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum. Biraz önce Sayın Bakanımız da ifade etti; iktidar çevreleri, sık sık, yolsuzluğa damardan girildiğinden, hortumların kesildiğinden bahsediyor; ama, değerli arkadaşlarım, yerelde, il özel idarelerinin götüreceği hizmetler konusunda -14 üncü maddenin (c) bendinde de açık bir hüküm olarak ortaya çıkıyor- artık, tüm hizmetleri köy hizmet birlikleri kanalıyla gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Belki, pratikte şu denebilir; uzun bürokratik prosedür yerine bunu gerçekleştiririz diye düşünülebilir. Ama, değerli arkadaşlarım, köy hizmetleri birliğinin encümenleri bakın şunlardan oluşuyor: Bir kaymakam, iki il genel meclisi üyesi ve iki muhtar. Özellikle ihale komisyonlarının, teknik donanım bakımından yeterli noktada olması gerekirken, bu yapı içerisinde olması, yüzlerce, belki binlerce yeni küçük hortumun açılması anlamına gelebilir. Bu konuda dikkatleri çekmek istiyorum. Hoş, büyük hortumların, Galataportlarda, Kuşadası'nda, TÜPRAŞ ihalelerinde nasıl kesilip kesilmediği konusu da ayrıca değerlendirme konusu.

Değerli arkadaşlarım, bir noktaya daha dikkatinizi çekmek istiyorum. Terörle mücadele konusunda, bu yasal yapılanmayla yeterli mücadeleyi yapabilme olanağı, maalesef gözükmüyor. Köye hizmet konusunda, kırsal kesime hizmet konusunda, asayiş ve sosyal öncelikler, siyasî önceliklerden daha öndedir; ama, bunları siyasî yapılanma içerisinde olan meclislere direkt olarak aktarabilmek zorlukları içerisinde olabilir; çünkü, terör belli bir istihbarat, çabuk karar verme anlayışını gerektirebilir. Güneydoğuda ve doğuda, bu anlayış içerisinde, terörle mücadelede kırsal kesime gidecek olan hizmetlerde belli aksaklıkların olması söz konusu gözüküyor.

Bir başka konuya önümüzdeki dönem açıklık getirmemiz gerekiyor. Bir meclis başkanlığı müessesesi oluşturduk il genel meclislerinde; doğaldır; ama, bunun tanımını ve tarifini yeterince yapamadık. Şimdi, bu arkadaşlarımız -doğaldır, tartışılabilir- makam aracı istiyorlar, protokolde yer istiyorlar, oda istiyorlar; bunlar önemlilikle belli gerginlikleri, belli tartışmaları oluşturuyor.

Değerli arkadaşlarım, bu bütçe konuşmasını hazırlarken, bu üç yasal düzenlemede, yirmibeş yılda yaptığımız üç yasal düzenleme konusunda, Cumhuriyet Halk Partisi olarak yaptığımız eleştirileri gözden geçirme ihtiyacını hissettim, bir kısmı aklımdaydı; ama, detaylı olarak gözden geçirme ihtiyacını hissetim; ama, maalesef, üzülerek şunu söylüyorum: Orada ilettiğimiz tüm eleştiriler, maalesef, çok erken süre içerisinde su yüzüne çıkmıştır. Bundan mutluluk duymuyoruz. Keşke, o eleştirilerimizi Genel Kurulda arkadaşlarımız dikkate alabilselerdi.

O eleştirileri yaptığımızda bize söylenen şuydu:"Cumhuriyet Halk Partisi, programınızda olmasına rağmen, yerelleşmeye karşı çıkıyorsunuz." Değerli arkadaşlarım, bu yanlış anlaşılmayı o zaman da değiştirmiştik, şimdi de söylüyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi yerelleşmenin karşısında değil, yerelleşmenin yanında; ama, bir şartla yanında; hiç tartışmasız, biz, yerel yönetimlerin yetkilerini artırırken, hukuksal ve demokratik denetimin artırılmasını önkoşul olarak ortaya çıkarıyorduk. İşte, biraz önce, köy hizmetleri birlikleriyle ilgili değerlendirmeyi yaptım. Denetim mekanizmasının olmadığı, Kamu İhale Kanununa tabi olmayan bir yapı içerisinde, önümüzdeki dönem, gerçekten Türkiye'de büyük sıkıntılar çekeceğimize inanıyorum.

Mesela, merkezî idare ile yerel yönetim arasındaki tanımı çok iyi yapmamız gerektiğini ifade etmiştik. Değerli arkadaşlarım, bakın, o tanım da iyi yapılmadı, neye göre iyi yapılmadı; şimdi, bakalım, valinin konumu. İl Özel İdareler Yasasının 29 uncu maddesine göre, vali, il özel idaresinin başkanı; peki, organları; il meclisi, il encümeni. İl meclisinin içerisinde vali yok, karar mekanizmasında yok; ama, il encümeninin başkanı. Değerli arkadaşlarım, valinin konumu, dünyanın hiçbir yerinde görülmeyen bir yapı içerisinde. Vali, il özel idare başkanı olarak denetleme ve vesayet yetkisi olan bir kişi; ama, encümende denetlenen kişi konumunda. Bunları bir kez daha gözden geçirmek, değerlendirmek durumundayız.

Değerli arkadaşlarım, bir noktaya dikkatinizi çekerek, sürem içerisindeki söylemimi bitirmek istiyorum.

Şimdi, şüphesiz ki, bunları yerine getirirken iyi niyetle, seksen yıllık cumhuriyet tarihi içerisinde kurumların yıpranmasından, yapılaşmasından esinlenerek belli düzenlemeler yapmak istiyorsunuz. Bunları saygıyla karşılıyoruz. Gerçekten, kurumları düzenlememiz gerekiyor; ama, bu düzenlemeleri yaparken, yaptığınız yaklaşım, her yasada, her kurumu değiştirirken, bir kere bozmak, dağıtmak, ondan sonra bir araya getirmek anlayışı içerisinde oluyor.

Şimdi, baktığımızda, mesela içki yasağıyla ilgili -bir spekülasyon için söylemiyorum; ama, gündemin içerisinde olan bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum; içki yasağının da toplumda algılanması böyle- yönetmelikte doğru düzgün bir değişiklik yok; eski yönetmelik, merkezî idarenin kullandığı yönetmelik ile şu anda yerel yönetimlerin kullanması gereken yönetmelik arasında hiçbir fark yok; ama, değerli arkadaşlarım, uygulamada fark var, uygulayan makamın anlayışında fark var. Bakın, bazı makamlar, geleneklere, kurallara göre değil, saplantılara ve toplumu değiştirme amacına göre hareket ettikleri için bu aksaklıklar ortaya çıkıyor. Dış basında Türkiye aleyhinde çeşitli söylevler oluyor. Sevinerek söylüyorum, Adalet ve Kalkınma Partisinden, AKP'den arkadaşlarımızın, duyarlı arkadaşlarımızın bir kısmı, bunun yanlış olduğunu, uygulamaların eksik olduğunu söylüyorlar, ifade ediyorlar; bundan memnuniyet duyuyorum; ama, değerli arkadaşlarım, katılmadığım bir şeyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Sayın Başbakanımızın bu konudaki duyarlılığının biraz daha fazla olması gerektiğine inanıyordum; bakın, televizyona çıktığında bu değerlendirmeleri yaparken, Sayın Başbakan şunu söylüyor: "Bana kapatılan bir tane yer gösterin" diyor.

Değerli arkadaşlarım, doğrudur, şu anda kapatılan bir tane yer yoktur; ama, burası muz cumhuriyeti değil; ilkönce kapatacaksınız, sonra bölgeleri oluşturacaksınız, yönetmelikleri oluşturacaksınız… Böyle bir şey söz konusu değil; niyetiniz önemli, bu anlamdaki alınan kararlar önemli. Ha, bir kere yaptınız Kuşadası'nda; ilkönce ihaleyi yaptınız, sonra yasayı çıkardınız; o da Anayasa Mahkemesinden dönecek; ama, her zaman böyle olmaz. Sayın Başbakanın değerlendirmelerini bu noktada eksik görüyorum.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Başbakanımız, özellikle son dönemde, Anayasayla ilgili değerlendirmelerin arkasına sığınıyor; tabiî ki bundan memnuniyet duyuyoruz. İşte, mahkemelere müdahaleyle ilgili… İçki konusuna yönelik olarak da, Sayın Başbakanımız, Anayasanın 58 inci maddesinin ikinci bendinden bahsediyor ve devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden korur hükmüne sığınarak, yerel yönetimlerin bu değişikliği veya bu değerlendirmeleri yapmakta hakkı olduğunu ifade ediyor; bu değerlendirmeyi yapıyor. Doğrudur, Anayasanın 58 inci maddesinin ikinci fıkrasında bu hükümler var; ama, değerli arkadaşlarım, Anayasanın 58 inci maddesinin birinci fıkrası, devlet, istiklal ve cumhuriyetimizin emanet edildiği gençlerin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özay, lütfen, tamamlayabilir misiniz.

Buyurun.

İSMAİL ÖZAY(Devamla) - Tabiî, Sayın Başkanım.

Devlet, istiklal ve cumhuriyetimizin emanet edildiği gençlerin müspet ilim ışığında, Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda, yetişme ve gelişmelerini sağlayan önlemler, tedbirler alır diyor. Sevgili Başbakanımızın, ikinci fıkra konusunda gösterdiği duyarlılığı, özellikle, ilköğretim okullarının 8 inci sınıfından, Atatürk'ün Nutuk'unun çıkarılması sırasında göstermesini beklerdik.

Değerli arkadaşlarım, kişisel olarak söz aldığımda, bütçenin teknik kısmı ve finans konusuyla ilgili değerlendirmelerimi yapacağım. Bu anlayış içerisinde, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özay.

Madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan; buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 2006 bütçesinin, merkezî yönetim bütçesinin 14 üncü maddesi hakkında, Anavatan Grubu olarak söz almış bulunuyorum; Yüce Heyeti ve saygıdeğer halkımızı, sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, dün, tatsız olaylar oldu. Bizler üzüldük. Bizim bu Meclisimize yakışmadı. Baktık, bir arkadaşımız, konuştuktan sonra, koşarak, muhalefet sıralarına doğru, sanki, insanları öldürür bir şekilde gelmelerini yadırgadım doğrusu; bunlar, bu Meclise uygun değil. Demokrasi, herkes için lazım. Çoğunluk olduk diye, biz her şeyi yaparız mantığı değildir; herkese eşit mesafede olmalı; hukukun üstünlüğünü savunuyorsak, herkesin hukukuna, özgürlüğüne de saygılı olmak zorundayız.

Değerli arkadaşlar, bizler Anavatana geçtikten sonra, AKP sıralarından, ikide bir, bizlere, söz atıyor bazı arkadaşlar; söz atmada kadrolu arkadaşlar. Biz, elbette, siyasî partilerin varlığına inanan… Herkes, düşüncesinde de, her siyasî partiye gidebilir. Ben, şahıs olarak, vicdanen rahatım, seçmenimle de bu konuyu paylaşarak geldim.

Değerli arkadaşlar, benim, hiç kimseye ödünüm yok. Ben bir fakir çocuğuyum; dört kardeşimi ben okuduğum için okutamayan bir aileden geliyorum ve dayımın yanında altı yıl, liseyi bitirdim, simit dahi yiyemez durumdayken, babamın tesadüfen Almanya'ya gitmesi, benim üniversite yolumu açtı ve hiçbir devlet kurumundan, ne benim ne de eşimin ailesi -ki, hepsi de hemen hemen yurt dışında işçi olarak, emekçi olarak çalışır- hiçbir zaman, parasal ilişkisi, ihale ilişkisi, herhangi bir yakınlığı olmamıştır ve devletimize de her zaman vergi vermeye de hazır bir militan olarak bulunuyoruz.

Değerli arkadaşlar, elbette ki, parti içerisinde, neden Cumhuriyet Halk Partisinden… Cumhuriyet Halk Partisi, cumhuriyeti kuran parti ve bütün partiler, dikkat ederseniz, Cumhuriyet Halk Partisinden ayrılmışlardır. Herkesin, geçmişte, ailesi, çocuğu, dedesi Cumhuriyet Halk Partisinden gelmiştir. Cumhuriyet Halk Partisinin değerlerine her zaman saygılıyım, saygılı olmaya da devam edeceğim. Cumhuriyet Halk Partisi cumhuriyetin değerlerine sahip olduğu için saygılıyım. Yönetimle ilişkilerimizde farklı demokrasi, parti içi demokrasi konusunda çelişkilere düştüğümüz için ayrıldık; bundan daha doğal bir şey olabilir mi?! Bunu, ikide bir, arkadaşlarımız, AKP sıralarından bazı arkadaşlarımızın, bunu ikide bir gündeme getirmesini yadırgıyorum.

Değerli arkadaşlar, biz, ne için geldiğimizi… Çünkü, çok şeyler atlattı ülke; 12 Eylülleri, 12 Martları atlattı. Sonuçta ne oldu; bu ölen çocuklar, sağı da solu da bizim çocuklarımız değil mi?! Bu çocuklar neden birbirine şey yaptı; hepsi de vatanını seviyordu; ama, biz, bu vatanını seven çocukları, o dönemlerde, yollar aşınmazdır mantığıyla değil, bu insanları çağırıp uzlaştırmanın yollarını aramak zorundaydık; bu yapılmadı ve Türkiye bu noktaya geldiyse ve bu faturaları hep birlikte sağıyla, soluyla ödemiyor muyuz?! Elbette ki, bu kadar ağır olmamalıydı. Bu ölen çocukların aileleri acılarıyla baş başa kaldı. Tekrar böyle acılar olmasın düşüncesindeyim.

Değerli arkadaşlar, bizi, bazı arkadaşlarımız, parti değiştirdi diye dün burada da suçladı. Biz, bu amaçla, herkesi sevmek; sağı solu değil, merkezde insanı kucaklayan, herkesi kucaklayan bir yapı içerisinde olmamız için Anavatanı seçtik. Artık, siyaseti gererek bir yere varılmıyor ve germek isteyenler de siyasî rant peşinde koşanlardır. Bunlara, inanıyoruz ki, Türkiye Halkı geçit vermeyecektir.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'yi, Sayın Maliye Bakanımız toz pembe gösteriyor. Memurların durumu belli, işçilerin belli. Sayın Bakanım, sanayi çarşısına gidelim; siftah etmeyen o işçileri görelim, işyerlerini görelim. Polislerimiz neredeyse onsekiz saat çalışıyor; ek ücret verebiliyor muyuz; mesai yapan memurlarımıza ek ücret verebiliyor muyuz?! Asgarî ücretle veyahut da normal bir ücretle çalışan insanlar nasıl geçinebilir?! Bu konuda, halka giderek, kardeşim bütçemiz bu, biz bu kadar verebiliyoruz diyebiliyor musunuz?! Sanki birden gelirlerimiz yüzde 100 artmış, refah içerisindeyiz; değil Sayın Bakanım. Gelin, sizinle, isterseniz, Ankara'nın göbeğinde Altındağ'a gidelim, Mamak'a gidelim, Tuzluçayır'a gidelim; bu halkın yaşantısını görelim, perişanlığını görelim; küçük sanayi sitelerine gidelim. İşte göreceğiz ki, insanlar ıstırap içerisinde.

Bir de mahallî idarelerle ilgili hazine yardımı… İşte, bakıyoruz ki, İstanbul'da parti kuruyor genel başkanlar, belediye başkanlığı yapanlar. Demek ki, belediyelerde gerçekte sıkıntılar var. Belediyeler hazineden almış oldukları yardımlarla eğer keyfî davranacaklarsa, siyaset yapacaklarsa, bu halktan uzaklaşacaklarsa, bu konuda da gerekli düzenlemeler yapılmalı, gerekli işlemler yapılmalıdır. Alıyorlar arabalarının arkasına balonları, topları, iaşe torbalarını, mahallelere iniliyor. Bu, insanların vicdanına ipotek koymaktır; bu, insanları kandırmaktır.

Biz, vatandaşı, o torbalara, iaşe torbalarına, o çadırlara, o aşevlerine muhtaç etmemeliyiz. Onlara aş ve iş bulmanın yatırımını ve çalışmasını yapmalıyız. İstihdam alanı yaratmalıyız; ama, bir taraftan bakıyorum, özelleştirme furyası altında birsürü işçi sokakta, perişan veyahut da bu insanların, işte, Köy Hizmetlerinde olduğu gibi, işine gelmedi mi -o kuruma söz vermiştiniz, çalıştıracaktınız- hemen başka yerlere tayini çıkarılıyor. Olur mu; kış gününde bu insanları farklı yerlere göndermenin bir anlamı var mı?! Zaten, alın teriyle çalışan bu işçilere, gerçekten, yapılan en büyük haksızlıktır diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, bir yeşil sermaye, siyasetin de dışında değil. Örneğin mi diyorsunuz; bir arkadaş, iki yıl önce Almanya'da ABİTAŞ'a 75 000 mark, KOMBASSAN'a 143 000 mark verdiğini söyledi. Geldi, benden "sen Mersin Milletvekilisin…" ABİTAŞ'ın yöneticileri de, orada çalışanlar, ortakları da benim bitişik komşularımdı. Birden onların değişmeleri, sonra bu boru imalatına girmeleri, hiç ibadet yapmayan arkadaşlarımızın birden ibadet yapması; bu neymiş diye o zaman… Sonradan o çocuk gelince, bu arkadaşımızın, bu işçi arkadaşımızın yanına, geçmişte Refahta ve Millî Selamette, bugün ise AKP içerisinde olan bir milletvekili arkadaşımız, il müftüsü, Almanya'daki cami imamı, giderek bu vatandaştan para alıyorlar. Ellerinde de makbuz, belki sizlere de gelmiştir; şu kadar para aldık, seni kâr ortağı yapalım diye. Gelmiş, bizlerden şey umuyor.

Değerli arkadaşlar, böyle binlerce işçimizin emeğini, inanç sömürüsü yaparak aldılar; ama, bunlara meydan verme. İşte, bu yeşil sermaye, bunları biriktirerek bu insanların emeğine saygısızlık yaptılar; ama, yüce dinimizi hiç kimse istismar etmesin, kullanmasın. Neden siyasetçi çıkıyor da, bunun önüne düşüp gidiyor, yanına il müftüsünü alarak. Bunlar doğru şeyler mi; soruyorum sizlere, doğru mu bu?! Elbette ki yanlış, sizlerin çoğunun da tasvip etmeyeceğine inanıyorum.

Değerli arkadaşlar…

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Yalan olabilir yani…

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Hayır, ABİTAŞ… Ben, isimleri de veririm; ama, isimlere gerek yok.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Yalan da olabilir, yanlış da olabilir!

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Hayır; arkadaş geldi, burada dolaştı. İşçi, elindeki makbuzu da gösterdi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özcan, lütfen…

CAVİT TORUN (Diyarbakır) - İsimleri ver!.. İsimleri ver!..

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen…

Sayın Özcan, lütfen, tamamlayabilir misiniz.

Buyurun.

MEHMET KARTAL (Van) - İsimleri daha sonra verebilirsin.

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - O isimleri de gerekirse veririz. O arkadaşı da ben, gelen işçiyi tanımıyorum. O arkadaş da bilir zaten, o milletvekili arkadaşımız da bilir.

CAVİT TORUN (Diyarbakır) - İsimleri vermen gerekiyor.

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Mersin milletvekillerinden bir arkadaş.

BAŞKAN - Sayın Özcan, Genel Kurula hitap eder misiniz.

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Kısacası, daha başka fazla şey yapmayalım; o isim geçmişti; evet.

Değerli arkadaşlar, Sayın Başbakanımız, seyahatlerini… Bizim orada bir Derviş Ali vardı rahmetlik; hanımı da çok gezermiş. Komşuları sormuş "hanımın nerede Derviş Amca" demişler "görürsen selam söyle" demiş komşu bayanlara. Sayın Başbakanımız, maşallah dışarılarda geziyor; görürseniz selam söyleyin, bir Meclise uğrasın diyoruz.

Bir de, değerli arkadaşlar, hatırlar mısınız, bir at binme olayı vardı. At, gerçekten sevimli bir hayvandır; atalarımız da gerçekten şey yapan… At sırtından attı ve biri zorlayarak, indirerek… Demek ki, at dahi, artık, binicisini arıyor. Bu, gerçekten, bu ülkeyi yönetemeyeceğini gösteren bir hareket içerisinde oldu diyorum.

İDRİS NAİM ŞAHİN (İstanbul) - At başka, vatandaş başka…

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Evet, atın binicisini diyorum… Eğer, at dahi isyan ediyorsa, halk da isyan edecektir.

İnanıyoruz ki, gelecek ilk seçimde, sizler, geçmişteki partiler gibi, sandığa gömüleceksiniz diyor, Yüce Milleti saygı ve sevgiyle selamlıyorum (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özcan.

Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen, Çanakkale Milletvekili Sayın İsmail Özay, buyurun.

İSMAİL ÖZAY (Çanakkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bütçenin, 14 üncü maddeyle ilgili teknik konularını 5 dakika içerisinde dile getirmeye çalışacağım. Baktığımızda, maddenin (a) bendi 1 600 000 000 lirayı il özel idarelerine devrediyor; çünkü, 5286 sayılı Yasada böyleydi. (b) bendi devam eden projelerle ilgili 300 000 000 YTL'yi gönderiyor ve KÖYDES projeleriyle ilgili 300 000 000 YTL'yi gönderiyor.

Değerli arkadaşlarım, bir sürpriz var. Yani, sadece, bu maddeye kuru kuru baktığınızda, doğrudur, 600 000 000 YTL'lik bir yatırım gözüküyor; ama, birden, 11 inci maddenin (e) bendine bir sarkma var. Orada, bunun 2,5 katı bir değerin bu madde çerçevesi içerisinde kullanılması söz konusu, bir sürpriz, saklanmış bir sürpriz. Tabiî ki, kırsal kesime yapılacak olan kaynak nereden gelirse gelsin, saygıyla karşılamak lazım, bir hizmettir, bunu takdirle karşılıyorum; ama, açık ve net yazılması da şüphesiz iyi olurdu. Yani, buralara, 11 inci maddelere falan gizlemenin bir mantığı yoktu. O nereden geliyor; şöyle olabilir: Şimdi, tabiî, böyle, gizli olunca, yorum yapma hakkı doğuyor, niyet okuma değil, yorum yapma hakkı doğuyor. Değerli arkadaşlarım, IMF'nin faizdışı fazlayla ilgili bir değerlendirmesi olabilir; ama, onu kırsal kesimde, köylünün sırtından yapmanın mantığı yok. Başka bir kaynaktan yapmak söz konusuydu. Hiç olmazsa, kırsal kesime götüreceğimiz hizmetleri açık ve belirgin olarak koyabilirdik. Şimdi, biz, bu yorumları yapmak durumundayız. Köye gidecek olan hizmetler, bakıldığında, TMSF'den, buradaki kaynaklardan aktarılacak. Kimin insafına kalmış durumda; Uzanların, Balkanerlerin, Demirellerin, batık banka patronlarının insafına kalmış durumda. Kime kalmış durumda; TMSF Başkanının başarısına kalmış durumda; bundan birkaç ay önce "ben bu paraları tahsil edemem" diyen Sayın Başkanın insafına kalmış durumda. Bir de, Sayın Maliye Bakanının keyfine kalmış durumda; çünkü, 11 inci maddenin sonunda, Maliye Bakanının yetkili olduğu söyleniyor.

Değerli arkadaşlarım, bir başka yorum yapma hakkımız var, doğaldır; bu da, bir erken seçim, seçime yönelik bir çabanın işareti olarak görülebilir hiç tartışmasız.

Değerli arkadaşlarım, seçim ciddî bir iştir. Şimdi, biz iktidar olarak, biz muhalefet olarak… İnşallah iktidar olacağız, bu ifadeyi dil sürçmesi olarak söylemiyorum, iktidar olarak, önümüzdeki süreçte bu hizmetleri yerine getireceğiz. Biz, muhalefet olarak, erken seçim, seçimin erken yapılması konusunda ısrarlıyız. Değerli arkadaşlarım, sadece siyasî çıkarlarımız, Cumhuriyet Halk Partisi falan için ısrarlı değiliz. Cumhuriyet Halk Partisi, sekseniki yıldır, ülkenin çıkarları için siyasetin yolunu, yöntemini çizen bir kurumdur. 1950 yılında, Cumhuriyet Halk Partisi, iktidardan uzaklaşacağını bile bile, demokrasi adına bu fedakârlığı yapmıştı; tarihte örnekleri de var.

Değerli arkadaşlarım, niçin erken seçim; yani, sadece Cumhuriyet Halk Partisinin kazancı için değil, alt tarafı, bizim iktidara gelişimiz, önümüzdeki dönem görev almamız bir yıl ertelenir; ama, Türkiye'nin ihtiyacı var. Şu nedenlerle ihtiyacı var; değerli arkadaşlarım, bakın, seçim konusunu, gizli, baskın yaptığımızda büyük sıkıntılar içerisinde oluyoruz, bunların örneklerini gördük. Şimdi, bunları, çok açık ve net şekilde yapmamız gerekiyor. Halkın karşısına, siz de, seçimle ilgili gündeminizle çıkın, bütçenizi açık, net koyun. Niçin yapalım seçimi; bakın, Türkiye'de, şu ana kadar dört yılda bir seçim yapmıştık, hiç beş yıla sarkan olmamış, dünyada da böyle; artık, bir gelenek, görenek, yaklaşım bu çerçeve içerisinde. Yeni 4 000 000 seçmen geliyor, 2 000 000 oy kullanmayan seçmen, yaklaşık yüzde 20 civarında insan, iradesini, bu Parlamentoya yansıtmak durumunda.

Değerli arkadaşlarım, bu ifade edildiğinde, Sayın Başbakan "ben Sayın Baykal'dan mı yetki aldım, Cumhuriyet Halk Partisinden mi yetki aldım" diyor. Doğrudur, yetkiyi bizden almadınız; ama, Sayın Erdoğan'ın Başbakan olması konusundaki icazeti, Sayın Baykal'dan ve Cumhuriyet Halk Partisinden aldınız. Anayasa değişikliği konusunda, eğer Cumhuriyet Halk Partisinin katkısı olmamış olsaydı, belki siyaseten Cumhuriyet Halk Partisinin işine gelen bir konuyu, sırf demokrasiye olan bağlılığımız ve inancımız nedeniyle, siyaseten kendi aleyhimize olacak bir konuyu, kabul ettik, Anayasa değişikliğini gerçekleştirdik. (CHP sıralarından alkışlar) Biz seçim isterken, sadece kendi çıkarlarımızı değil, ülkenin çıkarlarını düşünüyoruz.

Değerli milletvekilleri, bakın, en önemli konu Cumhurbaşkanlığı seçimi, doğrudur; 2007 yılında Cumhurbaşkanını seçeceğiz. Şimdi, Cumhurbaşkanlığı meselesi, başı türbanlı, türbansız; bunlar, yüzeysel değerlendirmeler, bunlara detayda katılmıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, önemli olan, Cumhurbaşkanının, toplumun konsensüsünü, birlikteliğini sağlayan bir yapı içerisinde seçilebilmesi.

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Meclis seçer.

İSMAİL ÖZAY (Devamla) - Şimdi, Meclis seçer; ama, bu Meclisin Türkiye'deki desteğinin yüzde 30'larda dolaştığını, giderek, daha da altlara indiğini, toplam seçmen sayısına göre yüzde 26 olduğunu hepimiz biliyoruz. Türk toplumunun yüzde 26, yüzde 30 desteğiyle Cumhurbaşkanını seçecek olursak, gerçekten, önemli tartışmalar içerisine girebiliriz.

Değerli arkadaşlarım, 1989 yılında bunun örneklerini yaşadık. Toplum gerildi ve sıkıntılar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özay, lütfen, tamamlayabilir misiniz.

Buyurun.

İSMAİL ÖZAY (Devamla) - Topluyorum Sayın Başkan, teşekkür ederim.

1989'da bunların sıkıntılarını gördük, toplum, gerildi; bu toplumun gerginliğe ihtiyacı yok. Bu anlayış içerisinde Cumhuriyet Halk Partisinin niçin erken seçim istediğini ifade etmek istedim. Şüphesiz ki, takdir Yüce Meclisimizindir; ama, bu anlayışlar içerisinde siyaset yapmanın Türkiye'yi daha doğru, daha düze çıkaracağına inanıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bütçenin ülkemize hayırlı olmasını diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özay.

Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen, Aksaray Milletvekili Ruhi Açıkgöz.

Buyurun Sayın Açıkgöz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

RUHİ AÇIKGÖZ (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan tasarının 14 üncü maddesi hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz madde, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün kapatılması nedeniyle ve henüz mahallî idareler gelir kanunu Meclisten geçmemiş olmasından dolayı bu alandaki konuları düzenleyen, Maliye Bakanlığımıza yetki veren hükümleri içermektedir. Bu madde çerçevesinde, büyükşehirlere aktarılan personele, halen devam etmekte olan Köy Hizmetlerinin projelerine ve KÖYDES'e ödenek aktarılmaktadır.

Değerli arkadaşlar, hükümetimiz, geldiğinden bu yana, yerel yönetimlere gereken önemi vermekte, bu çerçevede, merkezî idarenin bir kısım yetkilerini tedricen yerel yönetimlere aktarmaktadır. Bu çerçevede özellikle KÖYDES'e aktarılan ödenekler, mahallinde, hizmetlerin daha etkin, daha verimli yürütülebilmesine imkân sağlamaktadır. Bu sene KÖYDES'e aktarılan ve köy hizmetleri birlikleri aracılığıyla kullanılacak ödeneklerin toplamı 2 katrilyon Türk Lirası ya da 2 milyar Yeni Türk Lirası. Bu rakam, geçen sene yaklaşık 640 milyar Türk Lirasıydı, 640 milyon YTL'ydi. Burada, yaklaşık üç katının üzerinde bir artış var. İşte, bütçemizin sosyal yönü olmadığıyla ilgili ciddî eleştiriler yapılıyor; bu artış bile, tek başına, köylere götürülecek hizmetlerdeki bu artış bile, bütçemizin ne kadar sosyal ağırlıklı olduğunun da bir diğer göstergesidir.

Değerli arkadaşlar, ben, 2006 yılı bütçemizin hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Açıkgöz.

Madde üzerinde 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Soru sorma süresi 5 dakikadır.

Sayın Akbulut, buyurun.

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Sayın Bakanım, hükümetimizin 2006 yılı sonuna kadar ülkede susuz ve yolsuz köy bırakılmayacağına ilişkin kararı yine AK Parti Hükümetinin cumhuriyet hükümetleri içerisindeki bir ilki ve halkımız bunu büyük bir sevinçle karşıladı.

Sayın Bakanım, bildiğiniz gibi, Özelleştirme İdaresinin, 58 inci hükümet kuruluncaya kadar yaptıkları iş giderlerini bile karşılamaya yetmemişti; ama, bu son üç yıl içerisinde 30 milyar doları aşkın işlem yapıldı. Elde edilen bu özelleştirme gelirlerinin bir kısmı yatırım olarak kullanılacak mı; yoksa, tahsil edilen para ülkenin dış borçlarına mı ödenecek? Sorum bu.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akbulut.

Sayın Kart, buyurun.

ATİLLA KART (Konya) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Seydişehir Eti Alüminyumun özelleştirilmesi süreciyle ilgili olarak Sayın Bakana sorularım olacak.

İhale öncesinde ihaleye fesat karıştırıldığına ilişkin olarak ileri sürülen iddialar yargı aşamasında olduğu için olayın o bölümüne yönelik bir sorum olmayacak; ama, ihale sürecinden sonra ortaya çıkan birtakım bulgular var. Nedir onlar; şu: Özelleştirme İdaresi Başkanlığı bünyesinde görev yapmakta olan Cemil Tiryakioğlu, yani, bir kamu görevlisi, bu kişi, bakıyoruz, hem Eti Bakır AŞ'nin özelleştirilmesinde hem de Eti Alüminyumun özelleştirilmesinde Özelleştirme İdaresi Başkanlığı adına yönetim kurulu üyesi olarak görev yapmış. Her iki firmayı da, yani, hem Eti Bakırı hem de Eti Alüminyumu, piyasada Cengiz İnşaat olarak bilinen bir firma satın aldı. Yine, enteresan bir gelişme, Özelleştirme İdaresi adına görev yapan Cemil Tiryakioğlu, şu anda, Cengiz İnşaatta, yönetim kademelerinde görev yapıyor. Bakıyoruz, Seydişehir Eti Alüminyumun Genel Müdürü olan kişi de, şu anda alıcı firma Cengiz İnşaatta, yine, Genel Müdür olarak görev yapıyor. Yani, gerek Seydişehir bünyesinde görev yapan kişi aracılığıyla gerekse Özelleştirme İdaresi Başkanlığında görev yapan kişi aracılığıyla, teknik ifadesiyle söylüyorum, içeriden öğrenenlerin ticareti yoluyla ihaleye fesat karıştırıldığı yolunda birtakım ciddî bulgular var. Bu, olayın birinci boyutu.

İkinci boyutu da şu: Eti Alüminyumu alan alıcı firmanın, yine, Eti Alüminyum bünyesinde modernizasyon yatırımı yapması gerekirken, Eti Alüminyumun Antalya'daki limanlarına, taşınmazlarına mobilya fabrikası yaptığını biliyoruz.

BAŞKAN - Sayın Kart, sorunuz lütfen…

ATİLLA KART (Konya) - Sorumu soruyorum efendim.

BAŞKAN - Maddeyle ilgili sorunuzu sorar mısınız Sayın Kart

ATİLLA KART (Konya) - Sorumu hemen soruyorum Sayın Başkanım.

Bu gelişmeler karşısında, alıcı firmanın, hem ihale kapsamında denetlenmesi hem de mevzuat anlamında denetlenmesi yolunda soru önergeleri vermemize rağmen, bunların gereğini bugüne kadar neden yapmadınız; bundan böyle yapacak mısınız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kart.

Sayın Gazalcı, buyurun.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakan, bütçe açış konuşmasında, bize dağıttığınız kitapçığın 28 inci sayfasında "42 000 derslik eğitime kazandırıldı" dediniz; evvelsi gün de, burada "70 000 derslik yapmadık mı" dediniz. Şimdi, onbeş günde, 42 000, 70 000'e mi çıktı? Yoksa, o 42 000 eksik bilgiden mi kaynaklanıyordu? Üstelik, Bakan ayrı bir rakam verdi, Başbakan ayrı bir rakam verdi, siz de, onbeş gün arayla iki çelişik rakam verdiniz; bunların hangisi doğrudur?

İkinci sorum şu: Tekel, üreticiyi yeterince desteklemediği için, üretici de, artık, Tekelden umudu kesti. Siz de, yazın, tütün alımlarında -Türk tütünü alındığı zaman- vergi kolaylığını kaldırdınız yabancı tekellerin çıkarına olarak, dolayısıyla, Tekel, sürekli ülkemizde pazar yitirdi ve özelleştirme kapsamında olduğu için de yitirmeye devam ediyor. Bu vergi indirimini niçin yaptınız yabancılar lehine? Özelleştirme kapsamından çıkarmayacak mısınız Tekeli?

Son sorum…

BAŞKAN - Sayın Gazalcı, lütfen, süre tamamlandı.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Peki efendim, son sorumu soruyorum.

BAŞKAN - Kısaca sorarsanız.

Buyurun.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Peki, çok teşekkür ederim Sayın Başkanım. Benden başka soru soracak yok diye rahat ediyorum. Teşekkür ediyorum hoşgörünüz için.

Belediyelerin gelirleri yeterince artırılmadı Sayın Bakan. Özellikle küçük belediyeler büyük sıkıntı içinde. Üstelik, nüfusu 5 000'den aşağı olan belediyelerin, gelecek seçimlerde, belediyelik haklarının alınması gibi bir tehlikeleri var. Siz, zaman zaman belediyelere yardım yapıyorsunuz; ama, AKP'li olmayan belediyelere yasak savar gibi az yardım yapıyorsunuz. Şimdi, 300'ün üzerinde, nüfusu 1 000 000'a yaklaşık küçük belediye var böyle. Belediyelik hakları alındığında bunlara hizmet nasıl gidecektir? Bu, hükümetinizin sürekli vurguladığı yerelleşme ve kentleşme politikasına aykırı değil midir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gazalcı.

Sayın Bakan, buyurun.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Özelleştirme gelirleriyle bütçenin borçlarının ödenip ödenmeyeceği, bütçe giderlerinde kullanılıp kullanılmayacağı şeklinde soruya şöyle cevap vermek istiyorum: Hepinizin bildiği gibi, özelleştirme, Türkiye'de yapılması gereken çok önemli bir yapısal reformdur ve özelleştirmeyi, bizim hükümetlerimiz gelene kadar, yirmi senedir, maalesef, Türkiye'yi yönetenler ağızlarında sakız gibi çiğnediler ve bu özelleştirmeyi herkes yüzüne, gözüne bulaştırdı.

Şimdi, bu özelleştirmelerle ilgili başarılar karşısında da bize yapılan, maalesef, efendim, özelleştirme de yapıldı; ama, şu vardı, bu vardı gibi, gereksiz, lüzumsuz ve aslı astarı olmayan iddialarla da karşı karşıya kalıyoruz. Bunu da özellikle burada belirtmek istiyorum.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Görmeyecek miyiz, duymayacak mıyız?!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Değerli arkadaşlar, burada, kürsüde de açıkladım, bugüne kadar; yani, üç yıllık süremiz içerisinde, 33 milyar dolara yakın özelleştirme yaptı bu Hükümet ve Türkiye tarihinde görülmemiş bir özelleştirmedir bu. Bu özelleştirme gelirlerini de, biz, Türkiye'nin borçlarının yapılandırılmasında kullanacağız; yani, bunları, alıp da, bütçenin giderleri kısmına, katiyen bütçeye koymuyoruz.

Bunu belirttikten sonra; Sayın Atilla Kart'ın, Seydişehir Alüminyum ihalesinden sonraki durumları anlatan sorusu oldu. Burada diyor ki: "Cemil Tiryakioğlu, Özelleştirme İdaresinde Yönetim Kurulu üyesiydi, Özelleştirme İdaresinde çalışıyordu. Ondan sonra da Cengiz İnşaatın Yönetim Kuruluna seçildi. Bir de sonradan genel müdür olmuş. Bununla ilgili…" Sayın Kart, biz bunları inceliyoruz, biliyorsunuz. Bize sorular soruyorsunuz, bu soruyu da sordunuz, bunun cevabını da verdik biz; yani, bize, soru sorduk cevap vermediniz şeklinde diyemezsiniz.

ATİLLA KART (Konya) - Sayın Bakan, cevap şu anda geldi. Görevli şu anda getirdi cevabı.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Evet, o anda geldi. Herhalde, ben, şimdi, elden vermedim onu. Demek ki, çok önceden postaya verilmiş.

BAŞKAN - Sayın Kart, lütfen, karşılıklı konuşmayalım.

ATİLLA KART (Konya) - Cevap şu anda geldi.

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Kart…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Ben, bunun cevabını verdim ve orada da tekrar okuyacaksınız. Cemil Tiryakioğlu -bana gelen nottan şimdi söylüyorum- hiçbir zaman Özelleştirmenin personeli olmamış bir defa bu adam. Yani, olmayan şeyleri varmış gibi gösterip, ondan sonra bir de suçlama oluyor; o yanlış oluyor.

ATİLLA KART (Konya) - Özelleştirme İdaresi Başkanlığının görevlisi... Belgeler mevcut.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Ama, ayrıca, diğer ne sorarsanız, onun cevabını inceleriz ve anında da cevabı veririz.

ATİLLA KART (Konya) - Efendim, vermiyorsunuz. Sorun o zaten; cevap vermiyorsunuz. Sorun o, Sayın Bakan.

BAŞKAN - Sayın Kart, lütfen…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Efendim, Sayın Gazalcı, bu açılan dersliklerle ilgili olarak, ben, 40 000'i ifade ettim, doğrudur.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - 42 000…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - 42 000'i… Fakat, o 2005'i içermiyordu. Onu içermeyen rakam orada yazıldığı için onu ifade ettim. 2005 de dahil olmak üzere, Sayın Millî Eğitim Bakanımızın söylediği, Sayın Başbakanımızın söylediği 70 000 rakamı doğru rakamdır; yani, üç senede açılan derslik sayısı 70 000'dir, doğru rakam da budur.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Kaçını özel, kaçını devlet yaptı Sayın Bakanım?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - İsterseniz, onu da yazılı olarak cevaplandırayım.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Peki.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Peki, çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Öbür sorular var…

BAŞKAN - Sayın Gazalcı, lütfen…

ATİLLA KART (Konya) - Eti Alüminyumda soygun yapılıyor Sayın Bakan! Soygun yapılıyor, soygun!.. Eti Alüminyumda soygun yapılıyor; seyretmeyin!.. Seyretmeyin Sayın Bakan!.. Seyretmeyin!..

BAŞKAN - Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutup, işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 1028 sıra sayılı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının "Mahallî İdarelere Yapılacak Hazine Yardımları" başlıklı 14 üncü maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Orhan Sür

Osman Kaptan

Feridun Baloğlu

 

Balıkesir

Antalya

Antalya

 

Şevket Arz

Haluk Koç

Atilla Kart

 

Trabzon

Samsun

Konya

 

"İçişleri Bakanlığı, Devlet Planlama Teşkilatının ve Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanlığın uygun görüşleri alınmak suretiyle tahakkuk ettirilmek suretiyle kullandırılır."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 14 üncü madde kabul edilmiştir.

Birleşime saat 14.00'e kadar ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 13.00

 

 


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 14.06

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN - Sayın Milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43 üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

2006 yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanun Tasarılarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1.- 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1119) (S. Sayısı: 1028) (Devam)

2.- 2004 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Dairelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu ( 1/1084, 3/907) (S. Sayısı: 1029) (Devam)

3.- 2004 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil İdarelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1085, 3/908)           (S. Sayısı: 1030) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

15 inci maddeyi okutuyorum:

TÜBİTAK ve yükseköğretim kurumları ile ilgili işlemler

MADDE 15.- a) Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı bütçesinin 38.01.02.00-09.9.9.00-2-05.3 (Öğretim Üyesi Yetiştirme Projesi) tertibinde yer alan ödenek, bu proje kapsamında lisansüstü eğitim veren yükseköğretim kurumlarına, mal ve hizmet alımlarında kullanılmak üzere, görevlendirilen öğrencilerin sayıları ve öğrenim alanları dikkate alınarak tahakkuk ettirilmek suretiyle ödenir. Ödenen bu tutar karşılığını bir yandan ilgili yükseköğretim kurumunun (B) işaretli cetveline öz gelir, diğer yandan (A) işaretli cetveline ödenek kaydetmeye ilgili yükseköğretim kurumu yetkilidir.

b) 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Kanunun 46, 58, ek 25, ek 26 ve ek 27 nci maddeleri ile 19/11/1992 tarihli ve 3843 sayılı Kanunun 7 nci maddesi uyarınca tahsil edilen tutarlar ve diğer gelirler, ilgili yükseköğretim kurumu bütçesine öz gelir olarak kaydedilir. Kaydedilen bu tutarlar karşılığı olarak ilgili yükseköğretim kurumu bütçesine konulan ödenekler, gelir gerçekleşmelerine göre kullandırılır. (B) işaretli cetvelde gelir kodları itibarıyla tahmin edilen gelirleri aşan öz gelir tahsilatları karşılığı kadar (A) işaretli cetveline ödenek eklemeye Maliye Bakanlığınca belirlenecek esas ve usuller çerçevesinde yükseköğretim kurumları yetkilidir.

Yükseköğretim kurumu bütçelerinde öz gelir karşılığı olarak ilgili yükseköğretim kurumu bütçesinin (A) işaretli cetvelinde fonksiyonel sınıflandırmanın dördüncü düzeyinde tertiplenen ödenekler arasında aktarma yapılamaz.

Yıl içinde eklenen sermaye ödenekleri, 2006 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar hükümlerine göre yılı yatırım programıyla ilişkilendirilir.

TÜBİTAK ve yükseköğretim kurumlarının bütçe ödeneklerinin kullanılması ve tertipler arasında aktarma yapılması konusunda esas ve usuller belirlemeye Maliye Bakanı yetkilidir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Mardin Milletvekili Sayın Mahmut Duyan; buyurun.

Süreniz 10 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA MAHMUT DUYAN (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 15 inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, tabiî, İktidar Partisi şu anda tek başına hükümeti kurmuş. Geçmiş dönemlerde, yine, ben, bu Parlamentoda görev almıştım; ama, bir İktidar Partisinin mensupları; şu sıralara bakın Allahaşkına!.. Yani, iktidar bu mudur?! Benim bildiğim, iktidarın, bu önemli bütçeyi adım adım, dakikası dakikasına takip etmesi lazım. Karşı tarafta muhalefet milletvekili var, iktidar yok. Dün gece de biz hazırız, muhalefet milletvekilleri burada, iktidar milletvekilleri… Sayın Başkanımız ara verdi; biz, zannettik ki yine görüşmeler devam edecek; ondan sonra, oturumda baktık ki, Meclis Başkanı oturumu kapattı. Bu, ters, geri geri gitmeye başladı; aynen hükümetin, bir adım ileri gitti, şimdi geri geri gitmeye başladığı gibi; bu, iktidarın çöküşünün belirtisidir. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

Çok yakında, bakın çok yakında, sosyaldemokratlar artık burada oturacak, siz de diğer tarafta oturacaksınız.

ALİ SEZAL (Kahramanmaraş) - Rüya görüyorsun, rüya!

MAHMUT DUYAN (Devamla) - Rüya değil; bu, gerçek olacak. Bakın, tecrübe konuşuyor, tecrübe konuşuyor. Sayın Salih Kapusuz, kimin öğrencisi biliyor musunuz; Şevket Kazanların, Oğuzhan Asiltürklerin öğrencisi. Biz, iktidardayken, emin olun arka sıralarda biz uyuyorduk; kulislerde, bu koltukların üzerinde sabahladığımız günler vardı. Nerede o günler, hani Şevki Yılmazlar?!. Yine, Cumhuriyet Halk Partisi, sosyaldemokrat anlayışıyla muhalefeti yerinde yapıyor; biz, tabanımızdan tepki alıyoruz, siz iyi muhalefet yapmıyorsunuz diyorlar; ama, Genel Başkanımızın mütevazılığı ve devlet adamlığıyla, bu ülkeye kim bir adım atarsa ona saygı duyun… O saygımızdan biz fazla sesimizi çıkarmıyoruz.

Sayın Bakanımız, bakın, ismi üstünde, Bakan… Sayın Bakanım, siz, bu bütçede şu anda oturuyorsunuz; bizim muhalefet milletvekili arkadaşların sorularına lütfen doğru bir şekilde cevap verin, öyle cevap veriyorsunuz ki arkadaşları pişman ettiriyorsunuz. Bakın, Tarım Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı bütçelerinde arkadaşlar gayet mütevazı bir şekilde… O güne kadar da gayet güzel bir bütçe geçirdik; ama, siz oturduktan sonra, her görüşmede, her soru sormada rijit oluyorsunuz.

Şimdi, esas konuya geçiyorum. TÜBİTAK, en son 6 Ekim 2003 tarihinde burada görüşüldü, üç kere görüşüldü. Niye görüşüldü; çünkü, TÜBİTAK'ı AKP'nin yemliği haline getirdiniz. Eskiden, geçmiş dönemlerde, 1963'te bu Kurum kuruldu ve bütün başkanları seçimle oldu; 13 tane üyesi kendi aralarında seçimle başkanı tayin etti; ama, son zamanda atamayla oldu. Yani, bütün kurumları kendinize esir etmek istiyorsunuz; ama, bu kurumun başkanı bir bilim adamıydı. Sayın Pak, Orta Doğu Teknik Üniversitesinin yetiştirdiği bir profesör ve bu işi çok iyi bilen bir fizikçi. Ne oldu da, bu adamı işten aldınız?.. Yerine getirdiğiniz kişi, bakın, bütün gazetelerde manşet oluyor. Şurada, göstereyim; yani, ne yaptığı belli olmayan kişileri, işinin ehli olmayan kişileri, siz, bu kurumun başına getirdiniz. Bu kurum öyle bir kurum ki…

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) - Biz, ehil olmayanı getirmeyiz…

MAHMUT DUYAN (Devamla) - Efendim, ehil olup olmadığı belli oluyor! Yani, Sayın Pak'ın ne eksiği vardı; niye yaptınız? Siyasete alet etmeyin bazı kurumları…

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) - Daha ehil birini bulmuşlardır.

MAHMUT DUYAN (Devamla) - YÖK Başkanını karşınıza almışsınız. Sayın Teziç, hocaların hocası. Bu ülke için bir şanstır. Yani, ne oldu da, şimdiye kadar, bu adamla barışık değilsiniz? Bizim bütün isteğimiz, arzumuz, bu ülkede, geleceği emanet ettiğimiz çocuklarımızı, üniversite gençliğini emanet ettiğimiz Sayın YÖK Başkanımızı karşınıza almışsınız, barışık değilsiniz; bununla, Sayın Başbakanımıza istirhamımız, bir an evvel, barışık olmasını diliyorum.

Şimdi, burada, konuşan bütün sözcüleri dinledik; bütün pembe tabloları çizdiniz. Şimdi, Allahaşkına, siz milletvekilisiniz -iktidar milletvekillerine söylüyorum- bakın, yakında, icra memurları sizin bankolarda gezmeye başlayacak. Hepinizin kredi kartı borcu var. Hiç, halinizden memnun musunuz?.. Güya, Parlamentodaki milletvekillerinin hepsi, bu ülkenin, 550 kişiden birisisiniz. Siz, eğer dert yanıyorsunuz, köylü ne yapsın, çiftçi ne yapsın, esnaf ne yapsın? Siz, gidin bakayım… Biz, geçen hafta, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri olarak, bazı yerlere gittik. Şu OSTİM'e gidin Allahaşkına! Sizin oy veren kişiler diyor ki: "Elimiz kırılsaydı, size oy vermeseydik." Bir piyasaya çıkın bakayım. Yani, burada, pembe tablolarla… Sayın Bakanım -Maliye Bakanı- ben bir sağlıkçıyım, diyorsunuz ki: "Kuyruklar yok." Doğru, kuyruklar yok; çünkü, o hastanede doktor yok, doktor; hemşire yok, malzeme yok…

ŞEMSETTİN MURAT (Elazığ) - Hadi canım!...

MAHMUT DUYAN (Devamla) - Gidin güneydoğuya, Şırnak'a bakın, Mardin'e bakın. Yani, siz, neden bahsediyorsunuz Allahaşkına! Numune Hastanesine girip de, polikliniğe, hepimiz milletvekiliyiz, zaman zaman seçmenlerimiz geliyor, seçmenler güreşerek polikliniklere giriyorlar. Ne oldu, ne değişti?.. Ben, sağlıkçı olarak… Bütün şehirlerde Sağlık Bakanı, mecburî hizmeti kaldırdı; biz, komisyonda da dedik ki, Sayın Bakan, mecburî hizmeti kaldırmayın. Peki, yerine ne getireceksin; sözleşmeli personel… Onu da denedi, olmadı. Bir daha, mecburî hizmet yasasını bu Parlamentodan geçirdi ve ben komisyonda Sayın Bakana dedim ki: Getirmeyin, bakın ben başhekimlik yapmışım, bütün sağlık kademesinde çalışmışım… Lütfen, olmaz, sağlıkta tasarruf olmaz. Ama, maalesef, aynı tas, aynı hamam. Bu pembe tablolarla milleti kandıramazsınız. Şimdi sıra sosyaldemokratların iktidarında. Onu da seyredin, bakın neler olacak. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, YÖK Başkanımızın son zamanlardaki… Bir tartışma ortaya atıldı; Van Yüzüncü Yıl Üniversitesinin Rektörü. Yani, Allahaşkına, bu adamın ne günahı var? Bu adam, tarihî eser kaçakçılığından yargılandı. Tarihî eser kaçakçılığından yargılandı, adam, yurt dışındayken kendi ayağıyla geldi. Evinde arama yapıldı. Tarihî eser denilen çanak çomak, başka bir şey değil ve ben Van'a gittim, anılan yerdeki, o tarihî eser dedikleri incik boncuk. Sanki heykeller, tablolar yakalandı…Her şey topu topu 4 milyar değerinde ve o üniversitenin bir köşesinde sergilemiş.

Şimdi, çete kuruldu… Bu bahsettiğim konudan da beraat etti adam. Çete konusunda, Allahaşkına, çete kaç kişiyle kurulur? Hukukçu arkadaşlarımız var. Çete ya üç kişi veya beş kişi, on kişi… Peki, çete başı yalnız Rektör müdür, diğer çete elemanları nerede? Yani, çete kurmak böyle basit değildir.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Niye anlatıyorsun bunları?

MAHMUT DUYAN (Devamla) - İkincisi, ihaleye fesat karıştırdı…

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Bize niye anlatıyorsun, hâkimlere git anlat. Bizimle ne alakası var?!

MAHMUT DUYAN (Devamla) - Bu hâkimler… Eğer o dava, şu anda Ankara'nın herhangi bir mahkemesinde olsaydı, bu adam, değil dört ay, dört saat kalmazdı.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Bizimle ne alakası var?!

MAHMUT DUYAN (Devamla) - Var efendim, talimatla yapılıyor. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Kacır, lütfen…

MAHMUT DUYAN (Devamla) - Yani, dinlemeyi bilin.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Ne alakası var bizimle?! Biz mi mahkemeye verdik?!

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Kacır…

MAHMUT DUYAN (Devamla) - Şimdi, ihaleye fesat karıştırıldı… Peki, fesat karıştıran bu müteahhit kim? Müteahhit kim? O da belli değil. Yani, lütfen, bir iş yaptığınız zaman, önce iğneyi kendinize batırın, çuvaldızı başkasına batırın. Beyler, iktidar olmak kolay değil. İktidar erdemliktir. Muhalefet her zaman doğrusunu söyler, sizi ikaz eder. Muhalefetin de görevi budur ve her zaman muhalefetimizi yapıyoruz.

Şimdi, siyasetçinin görevi, her zaman halkın yanında… Doğruları söylemektir. Bakın, sizin yaptığınız, her konuda siyaseti, böyle, şemsiyesinin altına almışsınız ve hiçbir yere de götüremiyorsunuz, altına sığınmışsınız ve artık hiçbir hareket kabiliyetiniz kalmamıştır. Sizden istirhamım, bir an evvel TÜBİTAK'ın bu Yönetim Kurulunu ve bu ödeneklerini, hele YÖK'ün… Bütün üniversitelere verilen ödenekler toplam yüzde 12'dir. Bu yüzde 12'nin yüzde 4'ü üniversitelerin dönersermayelerinden kazandığı paralardır. Geriye kalan, ancak yüzde 8'dir; bu yüzde 8'le şu anda mevcut olan yatırımların hiçbirisinin bitirilmesine imkân yoktur. Ama, diğer taraftan bir dengesizlik var. Allahaşkına, Diyanet İşleri Başkanlığının bütçesine bakın, biz ona da bir şey demiyoruz, helalı hoş olsun, olsun; ama, hiç olmazsa denge… Eğitim ve sağlıkta asla tasarruf olmaz. Ona verirseniz, bu tarafa da vermelisiniz. Vermemenizin tek sebebi, YÖK Başkanı; Sayın Teziç Hocamıza karşı… Başbakanla kavgasından dolayıdır. Lütfen, bunları doğru dürüst yapalım.

Bu duygu ve düşüncelerle hepinize en derin saygı ve sevgilerimi sunarım; hayırlı, uğurlu olsun. (CHP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından alkışlar [!])

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Duyan.

Madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına, Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit söz istemiştir.

Buyurun Sayın Koçyiğit. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2006 yılı merkezi yönetim bütçesinin 15 inci maddesi üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bütçeler çok önemli. Bütçedeki gelir ve gider kalemleri, toplumun tüm kesimlerini doğrudan ilgilendiriyor. Tabiî, bugün ülkemize baktığımız zaman, global bazda Ülkemizin en büyük sorunları, işsizlik, kayıtdışı ekonomi ve carî işlem açıklarıdır; ancak, bunlar kadar olmasa bile, yine toplumumuzda çok önemli bir sorun vardır. Toplumumuzda, bugün, batık banka kredi kartları sorunu vardır. Aslında, bir gizli kriz durumu vardır, adı şu ana kadar konulmamıştır. Gerçekten de batık kredi kartları başlangıçta bireysel bazda başlamış; ancak, hükümet çözüm bulmayınca, giderek toplumun tüm kesimlerini sararak, toplumun ruhsal durumunu, insanların psikolojisini bozmuştur. Halk çareyi hükümetten beklemiştir. Çare hükümetten gelmeyince, halk çareyi kendisi bulmuştur. Nasıl mı; eşinden boşanarak, intihar ederek, ölümü seçerek, gasp ederek, evi terk ederek, sokakta yaşayarak, çalışıyorsa işinden kovularak, böyle bir çare bulmaya çalışmıştır.

Değerli arkadaşlarım, aslında, sistemi içten içe kemiren bu sosyal yaranın çözümü çok zor değildir. Önce, buna çok düzenli, çok duyarlı bir teşhis koymak gerekiyor. Hepimizin bildiği gibi, 2001 krizinde banka kredi kartlarını ödeyemeyenlerin sayısı 111 000 iken, bugün, bu sayı giderek artarak 250 000 kişiye ulaşmıştır. Bugün, ülkemizde, 29 000 000 kart sayısı ve 15 000 000 da kredi kartı sahibi vardır. Bugün, 538 000 kredi kartı sorunlu durumdadır, ödenemiyor. Bu bakımdan, bunların sorununun bir an önce çözümlenmesi gerekiyor.

Değerli arkadaşlarım, kredi kartı borcu 1 milyar iken ödeyememiş, olmuş 10 milyar, 10 milyarlık borcunu ödeyememiş, olmuş 60-70 milyar. 1 milyarı ödeyemeyen 10 milyarı nasıl ödeyecek? Yahut da 10 milyarı ödeyemeyen 60-70 milyarı nasıl ödeyecek? Bu bakımdan, bu sorunun gerçekçi bir şekilde gündeme getirilmesi gerekiyor. Aslında, bu konuda ortada bir mevzuat yoktur, bir bakıma da birden fazla mevzuat vardır. Tabiî, arada bir boşluk olunca, bütün kanunlar bir yerinden bu sorunu çözmeye çalışıyor. Örneğin Bankalar Kanunu, Türk Ticaret Kanunu, Türk Medenî Kanunu, Borçlar Kanunu, İcra ve İflas Kanunu, bir tarafından bu sorunu çözmek üzere devreye girmiş bulunmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, bugün, ülkemizde, bankalar, kredi kartlarına yüzde 59 ile yüzde 130 arasında faiz uygulamaktadırlar. 18 banka, her biri ayrı ayrı faiz uygulamaktadır. Ama, diğer taraftan, tüketici kredilerine baktığımız zaman, yüzde 20'ler civarında, hazine bonosu faizlerine baktığımız zaman yüzde 15 civarında. Bir taraftan yüzde 15, bir taraftan yüzde 8 enflasyon diyoruz, diğer taraftan da kredi kartları vasıtasıyla 18 bankaya 70 000 000'luk ülkeyi soydurmaya çalışıyoruz; fahiş faizlerle, yüzde 130 faizlerle. Bunun, adalet neresinde, bunun kalkınma neresinde?! Bunları, sizlere sormak istiyorum değerli arkadaşlarım.

Değerli arkadaşlarım, Anavatan Partisinin sorumlu muhalefet anlayışı, önce sorunu ortaya koyup, ondan sonra da sorunun çözümünü söylemektir. Sorunu ortaya koyduk; kredi kartları krizi, fahiş faizler, birikmiş borçlar. Tabiî, bunların çözümlenebilmesi için de, öncelikle Meclis gündemine bir yasa teklifinin ya da yasa tasarısının getirilmesi gerekiyor.

Aslında bu konu, Meclis gündemine, sorumlu milletvekillerince getirilmiş bulunuyor. En azından bu Yüce Parlamentoda 50 milletvekili, sözlü ve yazılı soru önergeleriyle bu sorunu gündeme getirmiştir. Meclis gündeminde, verilmiş yasa teklifleri de vardır; ama, ne hikmetse, bu yasa teklifleri, bir türlü, üst kattan alt kata üç senedir inmiyor. Amacımız, bu yasa tekliflerinin, üç sene içerisinde değil, üç saat içerisinde inip burada yasalaşmasıdır; çünkü, kredi kartı mağdurlarının beklemeye tahammülü yok. Artık bekleyemiyorlar; çünkü, evlerinde ne buzdolabı kalmış ne halı kalmış ne televizyon kalmış, ne varsa icra memurları alıp götürmüşler.

Değerli arkadaşlarım, öncelikle, sorunun gerçekçi bir şekilde çözülebilmesi için, olay, yasal bir disipline kavuşturulmalıdır; yani, ortada bir kanun olmalıdır. İkincisi, bu kanun, fahiş faizleri, yüzde 130'luk faizleri, makul düzeylere, örneğin hazine bonosu faizlerinin 1,5 katına, 20'ye, 22,5'e çekmesi lazım. Bununla da bitmiyor; ayrıca, sorunun tümden sulh olabilmesi için, birikmiş banka kredi kartları borçları vardır; bunlar, milyarlar, trilyonlarla ifade ediliyor. Bunların da bir şekilde faizlerinin atılıp, anaparalarının 18 ay taksite bağlanması gerekiyor, ancak bu şekilde, toplum ile kredi kartları mağdurları arasında bir beyaz sayfa açılabilir, bir konsensüs sağlanabilir.

Değerli arkadaşlarım, gerçekten de, ortada trajikomik bir durum vardır: Bir mobilyayı, aynı kişi, tüketici kredisi alırsa yıllık yüzde 20 faiz ödüyor, aynı mobilyayı gidip banka kredi kartıyla aldığı zaman, yüzde 130 faiz ödüyor. Yüzde 20 nerede, yüzde 130 nerede; aradaki fark, tam yüzde 110. Bu, resmen, bankalara, vatandaşların soydurulmasından başka bir şey değildir. Aslında, bu sorun gündeme geldi. Geçtiğimiz aylarda, Danışma Kurulu kendi arasında anlaşma sağlayamayınca Meclis gündemine geldi, burada da konuşuldu; fakat, AKP'nin oylarıyla, gündeme gelmesi reddedildi.

Değerli arkadaşlarım, bu kadar duyarlı bir konuda, 18 tane bankanın yanında değil Sayın Kapusuz, 18 bankanın yanında değil, yetmiş milyon insanın yanında yer alalım; çünkü, o insanlar mağdur, garip gureba, onlar kimsesiz kimse. Onların kimsesizliğini gidermemiz lazım. Zaten bankalar güçlü, zaten bankaların boyunları kalın, zaten zenginler. O zaman, ne yapacağız; biz, fakirlerin yanında yer almamız lazım. Sadece bankalar istemiyor diye, bu yasa teklifi bir türlü Meclis gündemine gelmiyor. Aslında, bu konuda Meclis gündemine gelmiş bir yasa teklifi de var; fakat, gelen bu yasa teklifi şu haliyle sorunu çözmüyor, iyice kangren hale getiriyor; çünkü, bu yasa teklifinde ne birikmiş borçların tasfiyesine ilişkin bir düzenleme ne de fahiş faiz hadlerinin indirilmesine yönelik bir düzenleme yoktur. Sadece, günü kurtarmaya, işte, bir kanun çıkardık, bu kanunla oyalanın demeye yönelik bir kanundur.

Bu bakımdan, inanıyorum ki, bu yasa teklifi komisyonlarda aslına uygun şekilde düzenlenir, kredi kartı mağdurlarının dediği şekilde bu çözüme kavuşturulur. Eğer yasa teklifi gelmeyecekse, en basit yolu, bence, Tüketici Kredileri Yasasına bir madde eklenerek ya da bir maddesi değiştirilerek, bunun, tüketici kredileri kapsamına alınması gerekiyor. O zaman, herhangi bir şeye gerek yok; o zaman, potansiyel 70 000 000 kredi kartı mağduru rahatlamış olacaktır, alışverişlerini rahatça yapabilecektir.

Değerli arkadaşlarım, tabiî, bu kredi kartlarının düzenlenmesi yapılırken çözüm önerilerinin birisi de, aynı şekilde, insanlarda birden fazla kredi kartı var. Şahsen, her gün 1 tane kredi kartı geliyor istemediğimiz halde; en az 10 tane kredi kartı var. Gerçi hepsini kullanmıyoruz; ama, bu kredi kartları muhtaç olan kişilere gittiği zaman, kendini frenleyemeyerek birçok alışveriş yapıyor. Bu bakımdan, çözüm olarak, bir banka kredi kartları havuzu oluşturularak bir kişinin alabileceği tüm banka kredi kartları o havuzda toplanmalı, o kişinin gelirinin 2 katını ya da 3 katını geçmeyecek şekilde, TC vatandaşlık numarasıyla o kişinin banka kredi kartları arasında bir ilişki kurularak böyle bir tavan saptaması yapılması lazım. Aksi halde, eğer -bir yasayı çıkarsak bile- böyle bir sınırlama getirmediğimiz zaman değişen bir şey olmayacak; bir müddet sonra, yeniden yeni zedeler yaratılacak, yeni kredi kartı mağdurları yaratılacaktır.

Bu bakımdan, inanıyorum ki, en kısa süre içerisinde Meclis gündemine bu konuda gerçekçi, radikal, sorunları çözüme yönelik bir teklif getirilir ve bu teklif, burada, Yüce Genel Kurul onayıyla yasalaşır, halk da rahat eder.

Değerli arkadaşlarım, biraz da Bağ-Kurlulardan bahsetmek istiyorum. Bugün, bildiğimiz gibi, Bağ-Kur ve SSK'lılar, küçük esnaf ve sanatkârlar, dükkânlarını siftah yapmadan kapatmak durumunda kalıyorlar. Bir kepengin açılıp kapanma maliyeti sadece, 250 000 liradır, hiçbir şey yapmasa. Bu insanlar, vergiler altında ezilmişlerdir. SSK primlerini, Bağ-Kur primlerini ödeyemiyorlar; ödeyemediklerinden dolayı, bunların kapılarına da icra memurları, haciz memurları gelmiştir. Bunlara ilişkin de…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Koçyiğit, lütfen tamamlayabilir misiniz.

Buyurun.

MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, Bağ-Kur ve SSK prim borçlarına ilişkin de bir yasa tasarısı en kısa sürede Meclis gündemine getirilip bunların sorunlarının çözülmesi lazımdır. Bugün, en azından 5 000 000-6 000 000 Bağ-Kur ve SSK'lı, prim borçlarından dolayı mahkemelik, davalık durumdadır; bu insanlar icralık durumdadır. Bunların devletle barıştırılması için, bu yasanın gündeme getirilip, burada faizlerinin yine atılıp, anapara borçlarının da 36 ay taksitle taksitlendirilerek bunlara rahat nefes aldırmak gerekiyor.

Bu bakımdan, bu düzenlemelerin yapılması için, bu Yüce Meclis, sayın milletvekilleri sabırsızlıkla bekliyor. İnanıyorum ki, bu yönde düzenlemeler geldiği zaman, buradaki bütün milletvekillerinin parmağı kalkacak ve toplumdaki kanayan yaralar, sosyal yaralar, bir şekilde çözüme, sıhhate kavuşturulacaktır.

Bu bakımdan, ben, 2006 malî yılı bütçe kanununun, merkezî yönetim bütçe kanununun tüm toplumumuza, tüm bakanlıklarımıza hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koçyiğit.

Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen, Samsun Milletvekili Haluk Koç.

Buyurun Sayın Koç. (CHP sıralarından alkışlar)

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan bütçe tasarısının 15 inci maddesi üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, 15 inci madde önemli. Şimdi, 24 Mart 2003 tarihine kadar üniversite hastanelerinin yurt dışından ithalat yoluyla temin edilen makine ve teçhizat teslimleri, gümrük vergi, resim ve harçları ile Katma Değer Vergisinden istisna tutulmaktaydı. 4842 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden sonra, üniversiteler teşvik belgesine sahip olmadıkları için, 3065 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin (d) bendiyle, hükümlerinden yararlanmışlardır.

Şimdi, Avrupa Birliği ülkelerinde eğitim kurumlarının doğrudan yapacakları eğitime yönelik harcamalar Katmadeğer Vergisinden istisnadır değerli arkadaşlarım. Bir yerlere gitmeye çalışıyoruz; acaba oralarda neler oluyor; orayı hiç görmüyoruz. Sadece üniversite ve bilim söz konusu olduğu zaman, mutlaka bir cephede yer almayı tercih ediyor iktidar. Bunu, özellikle aranızda bulunan, üniversiteden gelen öğretim üyesi kökenli arkadaşlarımla özellikle paylaşmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, hastanelere ve diğer eğitim birimlerine bilimsel araştırma ve geliştirme projeleri kapsamında alınacak makine ve teçhizat ile her türlü tıbbî cihazın, insan sağlığına hizmet ve eğitim ve öğretimde daha çok araştırma ve geliştirmeye imkân sağlayacağı hiç şüphesizdir. Bu nedenle, üniversite hastanelerinin yurt dışından ithalat yoluyla temin edilen makine ve teçhizat teslimleri gümrük vergi, resim ve harçları ile Katmadeğer Vergisinden istisna tutulmalıdır. Bu, son derece önemli bir husustur.

Madde 15'le ilgili teknik olarak söylenecek çok şey var; ama, süre çok kısıtlı.

Değerli arkadaşlarım, bakın, pazar günü bir büyük gazetemizde çıkan haberi sizlere göstermek istiyorum: "Tıp fakültelerine darbe" Değerli arkadaşlarım, bakın, yurt dışında maliyeti 300 000 dolar olan bir işlemi, ülkemizde, kendi insanımıza, o hastalıktan malul olan kendi insanımıza, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi İbni Sina Hastanesinde tam 400-450 kez yapan bir arkadaşınızım ve bunun devletime maliyetini 15 000-20 000 dolar civarında tuttum. Ben ve o bölümde çalışan diğer öğretim üyesi arkadaşlarım, bu hastalardan en ufak bir kuruş dahi talep etmemişlerdir.

Şimdi, biz neyle uğraşıyoruz?! Değerli arkadaşlarım, biz neyle uğraşıyoruz?! Bakın, bu haber önemli. Gazeteyi de söyleyeyim, Milliyet Gazetesi. "Tıp fakültelerine darbe…Teçhizat alımı için kullanılan ödenekler ilk kez AKP Hükümeti döneminde kaldırılırken" diyor. Değerli arkadaşlarım, Sayın Erdöl, Sayın Türkoğlu, ne yapıyoruz Allahaşkına?! Sizler öğretim üyesisiniz…

Değerli arkadaşlarım, tıp fakültesinin, tıp fakültelerinin üniversite bünyesinde diye iktidarın hedefinde olması gerekir mi; böyle bir şey olabilir mi?! Böyle bir şey olabilir mi değerli arkadaşlarım?! Bakın, "hükümet, 2006 bütçesinde, tıp fakültesi olan üniversitelerin sağlık harcamalarında kullanılacak bütçeleri sıfırladı. Tıp fakültesi hastanelerinde onarım, teçhizat alımı için kullanılan ödenekler ilk kez AKP Hükümeti döneminde kaldırıldı. Üniversitelere, 'onarım, inşaat ve teçhizat alımları için döner sermayelerinizi kullanın' talimatı verilirken…" Peki, dönersermayeye çeşitli kamu kuruluşlarının borcu ne; trilyonlar, trilyonlar değerli arkadaşlarım. Kendi bindiğimiz dalı kesiyoruz. Hastanın, AKP'lisi, CHP'lisi, ANAP'lısı, DYP'lisi olmaz.

Değerli arkadaşlarım, burası son derece önemli… Sayın Maliye Bakanı geldi, belki açıklama yapar. Bu arada, üniversiteyle ilgili konuşurken, Trakya Üniversitesi eski rektörü Sayın Osman İnci'nin bir yazısından alıntı yapmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, Cervantes'i biliyorsunuz, Don Kişot'u biliyorsunuz, Sancho Panza'yı biliyorsunuz, atı da biliyorsunuz ve yel değirmenlerini de biliyorsunuz. Lütfen; başka benzetme yapmak istemiyorum… Üniversiteler ve bilim kurumlarıyla lütfen… Cervantes, çağını aşan bir yazardı, tıpkı Yunus Emre gibi; tıpkı Yunus Emre gibi çağını aşan bir yazardır ve her dönemde Cervantes'in toplumda yaşadıklarımıza uyarlanacak öyküleri vardır. Her dönemde Don Kişotlar vardır, her dönemde onların saldıracağı yel değirmenleri vardır, her dönemde Sancho Panza'ları vardır yanlarında, yardakçıları vardır.

Değerli arkadaşlarım, üniversitelerle uğraşmayın, bilimle uğraşmayın.

Bakın, Sayın Osman İnci şöyle söylüyor: "Dünyada bilim ve aydınlanma adına…"

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Koç, lütfen, tamamlayabilir misiniz.

Buyurun.

HALUK KOÇ (Devamla) - "…bilimsel doğruları savunmak ve gerçeği söylemek uğruna pek çok bilim adamı ve yönetici işkence görmüş, mahkûm edilmiş, can vermiştir." Türkiye'de de örneklerine rastlıyoruz bunun son dönemlerde. Bir öykü söylüyor, bakın, çok önemli bu: Dört çocuğunu kaybettikten sonra, tek oğlunu korumak uğrana, oğlunun canını bağışlayacaklarını söylemelerine karşın, Hitler faşizmini öven bildiriyi yayınlamayı reddeden, bilim tarihine altın harflerle yazılan ünlü bilim adamları vardır. Boşuna uğraşıyorsunuz. Yel değirmenleriyle uğraşmayın. Cervantes'e 2005 yılında Türkiye'de tekrar konu olmayın.

Saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koç.

Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Eskişehir Milletvekili Fahri Keskin?.. Yok.

Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan?.. Yok.

Madde üzerinde 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Buyurun Sayın Koçyiğit.

MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Teşekkürler Sayın Başkanım.

Sayın Bakanıma üç tane sorum var. Birincisi: 4325 sayılı Yasada teşvikli il sayısı 11 iken, daha sonra çıkarılan yasalarla önce 22'ye, sonra 36'ya, sonra da 5084 sayılı Yasayla 49'a çıkarılmış bulunmaktadır. Bu il sayısının artmasından dolayı Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri ters yönde etkilenerek, gelir dağılımı iyice bozulmuş, bölgelerarası dengesizlikler artmış, makas açılmıştır. Bu makasın kapatılması için, yeniden, bölgeye yönelik, sektörel bazda, bölgesel bazda yeni bir teşvik kanununu çıkarmayı düşünüyor musunuz?

Diğer sorum: Tarım Bakanlığına geçici statüde alınan sözleşmeleri mühendisler için kadro vermeyi düşünüyor musunuz?

Son sorum: Asistan alınırken doktorasını bitirenler için kadro garantisi vermeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koçyiğit.

Sayın Çetin, buyurun.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana üç soru soracağım.

Sayın Bakanım, size iki günden bu yana yoksulluk, yolsuzluk ve özelleştirme üzerine her soru sorduğumuzda öfkeyle ve kaçamak cevaplar veriyorsunuz. O nedenle, ben sorumu net olarak yanıtlamanızı rica ediyorum.

Biliyorsunuz, yolsuzluklara damardan gireceğinizi söylemiştiniz. Şimdi, Meclisin tozlu rafları onlarca yolsuzluk dosyasıyla dolu. Büyük ihale ve özelleştirmelerde kuşkulu ilişkileri, yolsuzlukları, yandaş kayırmalarını sorduğumuzda net yanıtlar alamadık. Çeşitli bahanelerle, birtakım söylemlerle geçiştirmeye çalışıyorsunuz. Şimdi soracağım soruyu size yazılı olarak sorduğumda "Özelleştirme İdaresinde böyle bir mektup yok" dediniz. Şimdi, net olarak size soruyorum: Kuşadası, TÜPRAŞ ve Galataport ihalelerine ilişkin olarak, Global Menkul Kıymetlerin sahibi size 12 Aralık 2003'te bir mektup yazdı mı? O mektubu 18 Aralık 2003'te revize etti mi?

İkinci sorum: Tabiî, Türkiye yolsuzluk liginde OECD ülkeleri içinde en başta gelen ülkelerden biri; dünya liginde de yine en ön sıralarda. Şimdi, siz de biliyorsunuz, yolsuzluğa karşı Birleşmiş Milletler Konvansiyonu 14 Aralık 2005 tarihinde yürürlüğe girdi. Meksika kenti Merida'nın da adıyla anılan bu konvansiyon, kuşkusuz yolsuzlukla savaşımda son derece önemli. Hükümet olarak siz, yolsuzluklarla ilgili, Birleşmiş Milletlerin Yolsuzlukla Savaş Konvansiyonuna imza koyacak mısınız, koydunuz mu?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çetin.

Sayın Ekmekcioğlu, buyurun.

HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

TÜBİTAK'la ilgili 3 sorum var; Sayın Bakanıma yöneltmek istiyorum.

1- 2005 yılı bütçesiyle, TÜBİTAK'a, bilimsel araştırma projelerinde kullandırılmak üzere 400 trilyonluk kaynak aktarılmıştır. Kaynağın kullanılmasında hangi kriterler esas alınmaktadır?

2- Bu kaynağın bugüne kadar ne kadarı kullanılmıştır?

3- Bu kaynağın bir bölümünü üniversiteler aracılığıyla kullandırmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ekmekcioğlu.

Sayın Akdemir, buyurun.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, Sayın Maliye Bakanına soruyorum. Acil eylem planında, üniversite kurulması objektif kriterlere bağlanacak ve üniversitelerin daha kaliteli eğitim vermesi sağlanacaktır demiştiniz. Yeni kurulacak üniversitelere ve eski üniversitelere, geçen üç yılda ve 2006 malî yılı bütçesinde hangi malî objektif kaynakları ayırdınız, lütfen, açıklar mısınız; bu kaynaklar nelerdir?

İkinci sorum; Kars Kafkas Üniversitesinin onbeş yıldan beri devam eden inşaatları henüz tamamlanmadı. Üç yıldan beri öğrenciler Atatürk Üniversitesinde okuyor. Tıp Fakültesinin fizik mekânı yok. Bu inşaatların bitirilmesi ve Tıp Fakültesinin eğitiminin Kars'ta başlaması için ne kadar ödenek ayırdınız?

Bir diğer sorum ve son sorum: Yatırım ve İstihdamı Teşvik Yasasında, sektör bazında değil de, her türlü yatırıma teşvik getirdiniz. Yatırımların verimlilik ilkesine göre uygun düşen sonuç aldınız mı? Bu müspet, uygun sonuçları açıklar mısınız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Akdemir, teşekkür ediyorum.

Soru sorma süresi tamamlanmıştır.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Sayın Başkan, tam da sıra bana gelmişti…

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Ercenk…

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, o da sorsun…

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Sayın Başkan, ben de sorumu sorayım…

BAŞKAN - Sayın Ercenk, soru sorulurken zamanı durdurma gibi bir imkânımız yok burada.

Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Sayın Koçyiğit'in, teşviklerle, tarım ve üniversitelere asistan almayla ilgili sorularını -Sayın Koçyiğit'ten özür dilerim- tam duyamadım; onu, yazılı olarak tutanaklardan alacağım ve kendisine bildireceğim.

MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Tamam…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Çetin'in özelleştirmelerle ilgili, Kuşadası'yla ilgili sorularına cevap vermek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, Sayın Çetin, şimdiye kadar, bizim hükümetlerimiz zamanında, Türkiye'nin ne kadar özelleştirme yaptığını defalarca burada tekrarladım, tekrar da söylüyorum. 33 milyar dolara yakın, üç senede özelleştirme yapıldı. Bununla ilgili olarak, birçok, böyle, mesnedi olmayan iddialarla devamlı olarak soru soruyorsunuz, ona cevap veriyorum, yazılı soruyorsunuz, cevap veriyorum, diğer basına açık toplantılarımda onlara cevap veriyorum; ama, aynı soruları tekrar, tekrar, tekrar, tekrar soruyorsunuz ve sorarken de "iyi açıklayıcı bir şey almadım" diyorsunuz, efendime söyleyeyim "tam bizi tatmin etmedi" diyorsunuz. Sizi, benim cevaplarım nasıl tatmin edecek, bilemiyorum!

Bakınız, şimdi, bahsettiğiniz "mektup aldınız mı?" Öyle bir mektup almadım, kesin, açık, net... Daha nasıl cevap vereyim ya?! Yok, böyle bir mektup.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sizde yoksa, ben size vereyim o mektubu Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Uydurma mektuplarla karşıma çıkmayın. Onlar uydurma ve sahte, altındaki imzalar da sahtedir, uydurmadır, böyle bir şey yoktur.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Bakan, sizde yoksa, 10 dakika içerisinde size vereyim bu mektubu.

BAŞKAN - Sayın Ercenk, lütfen… Sayın Ercenk…

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Sayın Başkan, karıştırmayın, ben değilim…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Şimdi, yolsuzluktan bahsedenler, o bankalar soyulurken, milyar dolarlar giderken neredeydiniz ya?! Neredeydiniz?! Hadi…

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Hemen getirtiyorum Sayın Bakan… 10 dakika içerisinde…

BAŞKAN - Sayın Çetin…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Bizden önceki hükümetler neredeydi?!

Yolsuzlukta, Türkiye çok müspet yol almıştır ve bununla ilgili bütün uluslararası anlaşmalara da, sizin bahsettiğiniz anlaşmaya da imza atıyoruz; hiç merak etmeyin ve Türkiye'nin bu noktadaki notu da yükselmiştir.

İZZEZ ÇETİN (Kocaeli) - 10 dakika içerisinde getirtiyorum, size vereceğim.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - İstersen getir; sahte!.. İstediğin kadar mektup getir, sahte diyorum.

Ondan sonra "niye sinirlendin, ya sinirlenme…" Ama, aynı şeyi söyle, söyle, söyle, hep aynı şey.

TÜBİTAK'la ve üniversitelerle ilgili sorulara cevap vermek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, AK Parti Hükümetleri gelene kadar, bütçelerden ar-ge için ayrılmış bir ödenek yoktu. Türkiye'nin ilerlemesi için ar-ge'ye ödenek ayrılma mecburiyeti vardır ve bunu da ilk defa bizim hükümetimiz tespit etmiştir; Sayın Başbakanımızın da talimatlarıyla, 2005 yılı bütçesine 400 trilyon lira, araştırmalar için konulmuştur ve TÜBİTAK'ın 2005 yılının bütçesi 828 trilyon lira. Şimdi, bunun 250 trilyon lirası harcandı ve bu harcamaların çok büyük bir kısmı, üniversitelerin yapmış oldukları araştırma projelerine harcandı. Geri kalan para da gelecek yıla devredildi ve 2006 yılında da buna ilave koyduk ve 2006 yılında TÜBİTAK'ın toplam bütçesi 965 trilyon, yüzde 165 bir artış var ve bunlar, tamamen, yönetmeliklere uygun olarak ve objektif kriterlere, bilimsel kriterlere uygun olarak dağıtılmaktadır. Önce, bu harcamaların nasıl yapılacağına dair TÜBİTAK 3-4 ay çalışma yapmıştır ve herkesin fikirlerini alarak çok objektif kriterler hazırlamıştır; o kriterlere göre harcamalar yapılıyor.

HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) - O kriterler nelerdir?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Üniversitelerimize gelince; değerli arkadaşlar, biz, Hükümet olarak, üniversitelere oldukça önem veriyoruz. Bunu değişik bir tarzda dile getirmeyin. Bakınız, şu konuştuğumuz bütçede üniversitelere yaptığımız yatırımları, bir önceki seneye göre yüzde 39,8 artırıyoruz. Rakamlar burada. Kalkıp da, birtakım romanları veya onun hayal kahramanlarını burada dile getirmenin âlemi yok. Rakamları konuşturuyoruz burada; yüzde 40!.. Enflasyon ne kadar, deflatör ne kadar; buna bakın, ondan sonraki bu artışlara bakın, ona göre konuşun.

MEHMET KARTAL (Van) - Dönersermayeden ilave oluyor mu?

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Kime cevap veriyorsunuz, kimin sorularına cevap veriyorsunuz Sayın Bakan?

BAŞKAN - Sayın Bakan, süreniz tamamlandı.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Dönersermaye, dönmeyen sermaye, paralar milletin paraları, hepsine ayırıyoruz bunları ve üniversitelere artık öyle kolaylıklar getiriyoruz ki, kendi kararlarını kendileri verecekler, özel gelirlerini bir sonraki yıla aktaracaklar ve üniversitelerin harcamaları konusunda eskiye göre çok büyük iyileştirmeler söz konusu bu bütçede.

Arz ediyorum.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Kafkas Üniversitesiyle ilgili soruma cevap vermediniz.

BAŞKAN - Sayın Akdemir, lütfen!..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Yazılı cevap vereceğim.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

16 ncı maddeyi okutuyorum:

Fonlara ilişkin işlemler

MADDE 16.- a) Çeşitli mevzuatla kurulmuş fonların her türlü geliri T.C. Merkez Bankası nezdinde Hazine Müsteşarlığı adına açılan müşterek fon hesabına yatırılır. Bu hesaba yatırılan gelirlerden ilgili mevzuatında öngörülen fonlararası pay ve kesintiler T.C. Merkez Bankası tarafından yapılır.

Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonunun gelirleri, yapılan kesintilerden sonra kalan tutarlar üzerinden genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir yazılır. Bu Fon, hizmetlerini bütçenin (A) işaretli cetveline konulan ödeneklerle yerine getirir. Ancak, bu Fon gelirlerinden kredi ana para geri dönüşleri, kredi faizleri, borçlanma ve satış hasılatı, genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilmeksizin doğrudan müşterek fon hesabından ilgili Fonun gider hesabına aktarılır.

Kapsam dışında bırakılan fonların gelirleri ve harcamaları bütçe ile ilişkilendirilmez. Ancak, bunların müşterek fon hesabında toplanan gelirlerinden Maliye Bakanı ve Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın birlikte teklifi üzerine Başbakanın onayı ile belirlenecek oran ve tutarlarda kesinti yapılarak genel bütçeye gelir kaydedilebilir.

Fonlar, hizmet ve harcamalarını kendi mevzuatlarında yer alan esas ve usullere göre yürütürler.

Fon gelirlerinin tahsili, takibi, gelir kaydı, muhasebeleştirilmesi ve denetimine ilişkin süre, esas ve usuller Maliye Bakanlığı ile Hazine Müsteşarlığınca müştereken tespit edilir.

Kanun ve kanun hükmünde kararname ile kurulanlar hariç olmak üzere, hizmet alanı kalmayan fonlar Maliye Bakanı ve Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın müşterek teklifi ve Başbakanın onayı ile tasfiye edilebilir. Bunların tasfiyesine ilişkin her türlü düzenlemeleri yapmaya Maliye Bakanı ile Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan yetkilidir.

Maliye Bakanı ile Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın müşterek teklifi ve Başbakanın onayı ile fonların gider hesapları üzerinden aktarma yapılabilir. Aktarılan tutar, kendisine aktarma yapılan fonun gelir hesabı üzerinden müşterek fon hesabına, buradan da tamamı gider hesabına aktarılır.

Bütçe kapsamı dışındaki fonlardan kendi mevzuatlarına göre yapılan kesinti ile fonlararası aktarmalardan sonra kalan tutar, T.C. Merkez Bankası tarafından ilgili fonun gider hesabına aktarılır.

1995 Mali Yılı Bütçe Kanununun 45 inci ve 1996 Mali Yılı Bütçe Kanununun 43 üncü maddesi uyarınca, Destekleme ve Fiyat İstikrarı Fonundan ( DFİF ) yapılan ödemelerle ilgili olarak, anılan Fona ikrazen verilen özel tertip Devlet tahvili ile ilgili açık bulunan hesabın kapatılmasına Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan, bu işlemleri anılan Müsteşarlığın teklifi üzerine gelir ve gider hesapları ile ilişkilendirmeksizin mahiyetlerine göre ilgili Devlet hesaplarına kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir.

b) 1. Türk Silahlı Kuvvetlerine stratejik hedef planı uyarınca temini gerekli modern silah, araç ve gereçler ile gerçekleştirilecek savunma ve NATO altyapı yatırımları için yıl içinde yapılacak harcamalar; 7/11/1985 tarihli ve 3238 sayılı Kanunla kurulan Savunma Sanayii Destekleme Fonunun kaynakları, bu amaçla bütçeye konulan ödenekler ve diğer ayni ve nakdi imkanlar birlikte değerlendirilmek suretiyle Savunma Sanayii İcra Komitesince tespit edilecek esaslar çerçevesinde karşılanır.

2. Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığına bütçe ile tahsis edilen mevcut ödeneklerden bu fıkranın (1) numaralı bendi gereğince tespit edilecek tutarları; Emniyet Genel Müdürlüğüne bütçe ile tahsis edilen mevcut ödeneklerden helikopter ve uçak alımına ilişkin tutarları; Gümrük Müsteşarlığına (Gümrükler Muhafaza Genel Müdürlüğü) bütçe ile tahsis edilen mevcut ödeneklerden motorbot alımına yönelik tutarları; Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğüne bütçe ile tahsis edilen mevcut ödenekler ile bu Genel Müdürlük bütçesine kaydedilen ödeneklerden motorbot alımına yönelik tutarları Savunma Sanayii Destekleme Fonuna ödemeye Milli Savunma, İçişleri ve Sağlık Bakanları ile Gümrük Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan yetkilidir.

3. Savunma Sanayii Destekleme Fonundan Hazineye yatırılacak paraları bir yandan genel bütçeye gelir, diğer yandan Milli Savunma Bakanlığı bütçesinin ilgili tertiplerine ödenek kaydetmeye ve geçen yıllar ödenek bakiyelerini devretmeye Maliye Bakanı yetkilidir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu.

Buyurun Sayın Aslanoğlu.

CHP GRUBU ADINA FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 16 ncı maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini açıklamak üzere kürsüye geldim.

Değerli milletvekilleri, fonlar diyoruz... Fonlar, ülkenin ihtiyacına göre belirlenir. Ülkenin ithalat ve ihracatında öncelikli bir enstrümandır fonlar. Size birkaç örnek vereceğim. Bunların başında, Destekleme ve Fiyat İstikrarı Fonu ve Kaynak Kullanımı Destek Fonu.

Değerli arkadaşlar, Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu dediğimiz zaman, tüketim üzerinden, yani, Banka Sigorta Muamele Vergisi ve Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu, genelde ikrazat üzerinden alınıyor. Burada, kurumlar ödüyor bunu, şirketler ödüyor, yüzde 3 olarak ödüyor ve masrafına kaydediyor. Ancak, bireysel kredi kullanan veya kredi kartı kredisi kullanan insanlar bunu ödüyor; ama, bunlar kesinlikle vergisinden düşülmüyor. Bu bir haksızlık. Eğer, bu ülkede bir vergi ödüyorsan, birilerine mahsup ettiriyorsan bu vergiyi, şahıslara da mahsup ettireceksin. Bir kere, büyük bir haksızlık bu şahıslar açısından.

Tabiî, DFİF dediğimiz, ülkenin ihracatını belirliyor, ülkedeki kaynakların ihracatı yönünde destekleme yapılıyor. Arkadaşlar, maalesef, DFİF de ülke gerçeğinin dışında kullanılıyor. Bu ülke ithalat cenneti oldu, bu ülke yabancı şirketlerin bir üssü oldu.

Size bu sabahki gazeteden bir örnek göstereceğim. Sayın Ulaştırma Bakanım 60 000 000 cep telefonuna 30 milyar dolar ödedik diyor arkadaşlar. 30 milyar dolar!.. Buyurun…

Arkadaşlar, cep telefonu bir iletişim aracıdır, çağdaş bir iletişim aracıdır; ama, bu ülke üretmeden, bu ülke kendi imkânlarıyla, kendi kaynaklarıyla üretmeden eğer biz 30 milyar doları cep telefonuna veriyorsak, bu ülkedeki kaynakları ne kadar israf ediyoruz, bu ülkedeki insanları yarın nasıl doyururuz, ben takdirlerinize sunuyorum.

Güzel, çok güzel bir alet, çağdaş bir iletişim aracı; ama, arkadaşlar, 30 milyar dolar!.. Takdirlerinize sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, ülke kaynakları, DFİF'le ülkedeki birtakım ürünler teşvik edilir, ihraç için teşvik edilir. Maalesef, maalesef, ülkemizin kaynakları hor kullanılıyor. Size birkaç örnek vereceğim.

Kayısının geçen yıl Sayın Bakanım 3 dolar ihraç fiyatı vardı. 3 dolar, yıllardır 3 dolar. Geçen yıl don vurdu. Fındıkçı arkadaşlarımız üzülmesin, dün burada bahsediyorlardı, 252 trilyon paramızı vermediler diye. Arkadaşlar, bize hiç vermediler. Yine, sizin 250 trilyon alacağınız var; ödeneğiniz yok. Fındık da dondu, kayısı da dondu. Bize 250 trilyon değil, 2 kuruş verilmedi; onun için, çok üzülmeyin değerli arkadaşlar.

Kayısının ihraç fiyatı 3 dolardı, bu sene 1 dolara indi; Türkiye'nin ve Malatya'nın kaybı 200 000 000 dolar arkadaşlar. Bu, ülkenin kaynağı. Bu para Türkiye'ye girdiği zaman, bu para Malatya çiftçisinin cebine girdiği zaman, bu, her yere yayılacaktı. Değerli milletvekilleri, onun için, ihracat politikamızda, bu tür fonlar ve bu tür enstrümanlar, maalesef, iyi kullanılmıyor. Ben burada diyorum ki, hakikaten, Malatya 200 milyon dolar kaybetti, Malatya köylüsü kaybetti, ülke kaybetti arkadaşlar.

Tabiî, ülkenin birtakım ürünleri var. Bu ürünleri desteklememiz, ülkedeki kaynakların desteklenmesi hepimizin görevi.

Sayın Bakanım, 1984 yılında, Türkiye'nin ihracatı 6 milyar dolarken, sırf İzmir'den yılda 1 milyar dolarlık tütün ihraç edilirdi. Yani, Türkiye'nin ihracatı 6 milyar dolarken, tütün ihracatı 1 milyar dolardı; ama, bizim millî ürünümüz, millî kaynağımız yok oldu, yok edildi. Tütün bittiği gibi, sigara sanayiini de bitirdik.

Dün, Sayın Muharrem Kılıç Bey size bir soru sormuştu "Malatya'yı seviyor musunuz" diye; siz de "seviyoruz" demiştiniz. Sayın Bakanım, belki siz seviyorsunuz; ama, sizin bürokratlarınız sevmiyor. Eğer, bir fabrika çalıştırılmazsa, kapısına kilit vurulursa, oradaki işçiler hiç çalıştırılmazsa, tabiî, bu fabrika zarar eder. Bu zararı Malatya ettirmiyor, bu zararı sizin bürokratlarınız yapıyor Sayın Bakanım. Malatya Sigara Fabrikasının kapısına kilit vuruldu, bilerek çalıştırılmıyor Sayın Bakanım. Tabiî, çalışmayan bir fabrika zarar eder. Aynı uygulamayı Bitlis'e yaptınız; ama, Bitlis fabrikasını iki vardiyaya çıkardınız. Sayın Bakanım, biz bunu hak etmiyoruz, Malatya bunu hak etmiyor. Ne olursunuz, sizin Özelleştirme İdaresi ve Tekel Genel Müdürlüğü, eğer, bir fabrikaya "sen çalışma" diyorsa, bu fabrika zarar eder. Biz mi bir hata yaptık? Malatyalının mı bir hatası var? Bunun için, Sayın Bakanım, bir kez daha bu konuda dikkatinizi çekiyoruz: Malatya Sigara Fabrikası hepimizin ekmeği, Türk tütüncüsünün ekmeği. Tabiî, 1980 yılı ürünü olan tütünü Malatya'ya gönderirseniz, Samsun'a 2000 yılı tütününü gönderirseniz -bilerek gönderiyorlar- bu fabrika zarar eder arkadaşlar. Kalitesiz sigara yapıyor diyorlar; sen gönder bakayım 2000 yılı tütününü, bu fabrikada sigara kaliteli mi, değil mi. 300 000 dolarlık alet-edevatı, siz, beş yıldır buraya koymazsanız… Bu fabrikayı gözden mi çıkardınız Sayın Bakanım? Onun için, Malatyalı bunu hak etmiyor Sayın Bakanım. Ben, bir kez daha sizin takdirlerinize sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, bir Teşvik Kanunu çıkardık. Bu Kanun yasak savma Kanunudur. Bu Kanun, Türk sanayisine, şu kadarcık bir ilave üretim imkânı vermiyor, işsizliği yok etmiyor. Bugün açıklandı "işsizlik rakamı 9,7" diyorlar. Sayın Bakanım, çıkardığınız Teşvik Kanunuyla, bazı illere, diğer illerden gittiler; örneğin, Adana'dan Osmaniye'ye. Hakkâri'ye bir tane yatırımcı gitmedi Sayın Bakanım. Doğu'daki diğer hiçbir ile bir tek yatırımcı gitmedi. Beş yıllık süre olursa ve siz, yatırımda teşviki kaldırırsanız… Düzce'ye kuruldu bazı fabrikalar; ama, bu Yatırım Teşvik Yasasının, Türk sanayine, Türkiye'deki hiçbir yatırıma zerre kadar faydası olmadı; çünkü, insanlar inanmıyor Sayın Bakanım.

Ayrıca, kendi millî değerlerimizi korumak zorundayız. Sayın Bakanım, PETKİM yedi yıldır Özelleştirme İdaresinde. 200 000 milyon dolarlık bir makine ihtiyacı var; yedi yıldır alınmıyor. Türkiye'nin, 2010 yılındaki PETKİM ürünlerine ihtiyacı 11 milyar dolar. Şu anda, PETKİM 2 milyar dolarını karşılıyor Sayın Bakanım. 200 000 milyon dolarlık makine ihtiyacına PETKİM çıksın, her yerden 20 yıl vadeli kredi olarak alır Sayın Bakanım; ama, 7 yıldır PETKİM'e tek çivi çaktırılmıyor Özelleştirme tarafından. Bu 11 milyar doları, eğer, ithalat olarak dışarıdan yaparsak, yazıktır bu ülkeye Sayın Bakanım. Biz kendimiz üretmeliyiz. Kendimiz katmadeğer yaratamazsak bu ülkenin insanını doyuramayız. İşte, cep telefonunda olduğu gibi 30 milyar dolar para veririz Sayın Bakanım.

Sayın Bakanım, ayrıca, dün geçti, arızî nitelikteki çalışanlara ödeme. Sayın Bakanım, bazı işler var ki, arızî olmaz, temel hizmetlerdir. Örneğin, bir ihale, artık, temizlik şirketi… Ebesi, hemşiresi, sağlık memuru, herkesi ihale ediyoruz temizlik şirketiyle.

Sayın Bakanım, ebe, hemşire, sağlık memuru, çocuk bakıcısı temel hizmettir. Bu hizmetler arızî olamaz, bunlar ihale edilemez. Eğer insana saygımız varsa, eğer bu ülkede hastamıza saygımız varsa, bunlar ihale edilemez Sayın Bakanım ve bunların tümü, temel olan hizmetler temizlik şirketleri kanalıyla ihale ediliyor.

Ben size bir rakam vereyim: Malatya İnönü Üniversitesinde, 600 kişi -temel hizmet veren insanlar- temizlik şirketinde çalışıyor. Yazıktır, böyle bir hastanede, İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesinde barış olur mu?! Bir hemşire asil kadroda, 7 hemşire temizlik şirketinde… Bir de ne yapıyorlar biliyor musunuz, bir de ne yapıyorlar; ihale ediyorlar, şirketler herkese bir bankamatik kartı çıkarıyor, maaş geçtiği gün, kendi alacağını alıyor bankamatik kartlarıyla; ondan sonra, örneğin, 350 000 000 net maaş veriyorsa şirket, kurum, 150 000 000'unu kendi alıyor, 200 000 000'unu bu insanlara veriyor arkadaşlar. 200 000 000'a, siz, bir hemşire çalıştırabilir misiniz?! Yazık değil mi?!

Onun için, bu arızî nitelikteki tarifi mutlaka açmamız lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu, buyurun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla)- Temel hizmet arızî olmaz Sayın Bakanım.

Bir kez daha dikkatinize sunuyorum, otuz yıldır kadro kanunu olmayan tek üniversite… KPSS sınavından verilecek; ama, yasa, iki yıldır, her ne hikmetse… O hastalar sizin hastanız değil mi, o hastalar kimin hastası?! Hastanın şeyi mi olur?! Ama, her ne hikmetse, KPSS sınavından vereceğiniz kadro, nedense, Meclis gündemine getirilmiyor arkadaşlar. Hakikaten, bunu bilmekten utanıyorum ve Malatya'ya karşı da, bir Malatya Milletvekili olarak da cevap veremiyorum. Yani, devlet kimseye küsmez. Tüm üniversiteler, devletin üniversitesidir. Devlet üniversite ayırmaz; yani, bunun günahı kiminse, bir gün bunun vebaline katlanacaktır arkadaşlar.

Değerli milletvekilleri, tabiî, muhtarlar dedik. Maalesef, bu insanlar, hâlâ, Bağ-Kur primlerini… Ben, bir rakam vereyim: Malatya'daki 850 muhtarın 600'ü Bağ-Kura borçlu arkadaşlar. Yazıktır!.. Kanun teklifi verdik, çıkaracağız dediniz, çıkardık dediniz, getirdik dediniz, sonunda   120 000 000'dan 220 000 000 bir maaş, 100 000 000 maaş… Ama, bugün, sadece Bağ-Kura ödenen prim 180 000 000.

Değerli arkadaşlar, bu insanlara yazıktır. Onun için, muhtarlar konusundaki yasa teklifinin, mutlaka, bir an önce gelmesi lazım. O insanlara yazık ediyoruz. Köyünden kalkıyor, her gün köyü için, köyüne hizmet vermek için binlerce insanın önünde eğiliyor bu insanlar. Bu insanlara saygı duymamız lazım; çünkü, kimin adına yapıyor; bizler adına yapıyor. Bu açıdan, muhtarlarla ilgili yasa teklifini, Sayın Maliye Bakanım, bir an önce Meclise sevk etmenizi istirham ediyorum.

Ayrıca, kredi kartları konusunda üç kelime edeyim, bitiriyorum Sayın Başkanım. Mevcut yasa, gelen yasa, arkadaşlar bir daha söylüyorum, kesinlikle kredi kartı mağdurlarının sorununu çözmüyor. Ben, Yüce Meclise inanıyorum. Yasa buraya geldiği zaman gerekli…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım… Tamamlıyorum…

BAŞKAN - Lütfen Sayın Aslanoğlu.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Selamlayıp bitiriyorum…

BAŞKAN - Lütfen Sayın Aslanoğlu… Teşekkür için Sayın Aslanoğlu.

Buyurun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Değerli milletvekillerimin bu konuda son derece hassas olacağına inanıyorum. Birlikte, o yasa teklifinde, mağdurları hep beraber korumamız lazım.

Ben, 2006 yılı bütçemizin ülkemize ve hepimize hayırlı olmasını diliyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.

Madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen, Hatay Milletvekili Sayın Züheyir Amber.

Buyurun Sayın Amber.

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA ZÜHEYİR AMBER (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan yasa tasarısının 16 ncı maddesi için, Partim adına söz almış bulunmaktayım; hepinize saygılarımı sunarım.

Değerli arkadaşlarım, burada söz almak isteyişimin temel nedeni; seçim bölgem Antakya'da son zamanlarda oluşmuş, ciddî bir sosyal olgu haline gelmiş bir sorunu sizlerle paylaşmak için ben şu anda huzurunuzdayım. Bunu ben sizlerle paylaşmak istiyorum, yorumunu da size açık ve net bırakmak istiyorum. Onun için, hepinize tekrar tekrar teşekkür ediyorum ve beni dinlerseniz çok sevinirim.

Değerli arkadaşlarım, benim seçim bölgem Antakya'nın, özellikle, eğer tarihçesini kısaca anlatmam gerekiyor ise, herkesin bildiği gibi, bu şehir, Etiler döneminde kurulmuş bir şehirdir. İlk, Etiler ile Mısırlılar arasında yaşanmış Kadeş Savaşı ve Kadeş Anlaşması bu şehirde yapılmıştır. MÖ 4 üncü Yüzyılda, yine, buralarda, Roma dönemi, arkasından Büyük İskender'in büyük Helenistik dönemi yine Antakya'da yaşanmıştır. Büyük bir kültür, büyük bir yaşam…

İsa'yla beraber ilk Hıristiyanlık ve ilk Hıristiyan kelimesinin tanımlanması yine Antakya'da olmuştur arkadaşlar ve Hıristiyanlık ilk yayıldığı zaman, Antakya'dan yine bu yayılma başlamıştır. Arkasından, İslam dünyası, arkasından, İslam dünyasıyla beraber Osmanlı dönemi; yani, kısaca, Antakya, 1 500-2 000 yıllık bir tarih süreci içerisinde hep yaşamış, devamlı dimdik ayakta kalmış, tarih, medeniyet ve kültürü bir arada yaşamıştır.

Son günlerdeki Antakya'yı da kısaca özetlemek istiyorum. Antakya, bu tarihini ve bu kültürünü bugüne kadar idame ettirerek, Antakya'nın içerisinde, son derece sağlıklı, son derece çağdaş, son derece uygar, homojen yapıda; ama, değişik inançlara, değişik kültürlere sahip insanların harmonize, birlikte yaşadığı bir kültür topluluğudur. İçerisinde Hıristiyanı da vardır, Yahudisi de vardır, Müslümanı da vardır, Ermenisi de vardır, Alevîsi de vardır, Sünnîsi de vardır; ama, bunlar, kendi aralarında, dışarıdan herhangi bir müdahale olmazsa, mükemmel bir şekilde, bir ahenk içerisinde, bir mozaik içerisinde yaşamlarını sürdürmektedirler.

Son zamanlarda, üç ay öncesine kadar, Sayın AK Partili yöneticiler tarafından, Antakya'da "Medeniyetler Buluşması" adı altında bir etkinlik yapıldı. Sayın Valimizin, Sayın Diyanetimizin ortaklaşa yaptığı, uluslararası düzeyde bir etkinlikti bu. Çok da güzel sonuçlar alındı ki, Avrupa Birliğiyle o görüşmeler sürecinde, bu etkinlik, Avrupa Birliğini yeteri kadar etkilemiştir ve bunu, yine AK Partili milletvekili arkadaşlarımızdan biri, aynı bu kürsüde anlatmış ve ifade etmiştir.

Şimdi, bu kadar güzellikler, bu kadar mutlu bir toplum varken, bu mutluluğu kaşımanın veya burada sorun yaratmanın anlamı ne; şimdi kısaca buraya gelmek istiyorum; lütfen dinleyin.

Yirmi gün önce -çok yeni- AK Partili belediye başkanımız veya belediyemiz, her neyse, kalkıyor, 1973 yılında şehirle bütünleşmiş, mahalle olarak bildiğimiz, içinde 5 000 insanın yaşadığı Aşağı Okçular diye adlandırılan mahalleyi, kalkıyor, belediyenin talebiyle, İçişleri Bakanlığına müracaat ediliyor ve bu mahalle, mahallelikten, maalesef, köy statüsüne çevriliyor. Gerekçe ne; bilemiyoruz. 1973 yılından beri, bugüne kadar, burada yaşayan 5 000'in üzerinde insan normal vatandaşlık görevini yapmaktadır, vergisini vermektedir, her türlü saygınlığı da esirgememektedir. Araştırdım ben, yeni geliyorum kendi yöremden, bu insanlar -acı olan bu- Sayın AKP'ye yeteri kadar oy vermemiştir, karşı tarafa oy vermiştir; bütün suçu budur.

Şimdi, ben olayı şu şekilde yorumluyorum: AKP, ilk kurulduğu tarihlerde, dönemlerde, çok iyi hatırlıyorum, baş harfi "y" olan üç kelimeyi her yerde ve her konumda kullandı. Bunlar neydi; hatırlarsanız, birincisi yolsuzluk, ikincisi yoksulluk, üçüncüsü yansızlık, hak ve adaletten hep bahsetti. Hak ve adalet kelimesi bu toplumu o kadar etkiledi ki, bu etkiyle, sayın milletvekili arkadaşlarımız bu kadar büyük bir çoğunlukla buraya geldiler.

Ben de inanmıştım kısmen buna; bakalım, görelim dedik. Şimdi, burada, sırf, size bu oyu vermeyen bu toplumu cezalandırmak için… Ki, ben burada bir şeyi daha ilave etmek istiyorum. Aynı mahallede, Hatay Emniyet Müdürlüğü ve Emniyet Teşkilatının binası ve çalışma yeri oradadır -şehrin merkezindedir, düşünebiliyor musunuz- ve orada herhangi bir suç veya bir cinayet veya buna benzer herhangi bir şey olursa, düşünün, polisin önünde, Emniyetin önünde olsa bile, polis veya Emniyet buna müdahale edememekte, telefon edilecek jandarmaya, jandarma gelip müdahalesini yapacak. Bu hangi akla hizmet; ben bunu anlayamadım, çözemedim. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

Bunun için, sizden, özellikle… Özellikle sayın AK Partili milletvekili arkadaşlarıma hitap etmek istiyorum. Eğer siz haktan ve adaletten bahsediyor iseniz -ki, ambleminizde de ampul var, yansıyor her tarafa; öyle diyorsunuz, iddia ediyorsunuz; ben, artık, buna inanmıyorum da, siz böyle iddia ediyorsunuz- eğer birazcık kalmışsa bu ışıktan, lütfen, bu konuya önem verin, değer verin; çünkü, ileride bunun sosyal boyutları gerçekten çok sıkıntılar yaratacak; çünkü, bunun arkası yargıdır, bunun arkası Avrupa İnsan Hakları Mahkemesidir.

Şimdi, biz Avrupa Birliğine gireceksek, lütfen, bu konulara biraz daha duyarlı olalım; lütfen, yetkili arkadaşlarımız, orada yaşayan başka insanlarla da temas kursunlar, oradaki insanlarla görüşsünler, referandum yapsınlar, demokratik olsunlar ve bu işlemi bu şekilde uygulasınlar.

Konuşacaklarım bu kadar.

Hepinize saygılarımı sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Amber.

Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen, İzmir Milletvekili Oğuz Oyan; buyurun.

OĞUZ OYAN (İzmir)- Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecikmiş bir cevabım olacak Sayın Bakana, hazır buradayken, bir yere gitmeden.

Cumartesi günü, malum olduğu üzere, burada 5018 sayılı düzenleme henüz kesinleşmeden bir bütçe görüşmesi yaptığımızı ve bir hukuksuzluk olduğundan söz etmiştim. Sayın Bakan önce kendisini ve bütçesini övdükten sonra bize bir cevap verdi: "Bugün çıktı Resmî Gazetede. Sabahları Cumhuriyet Gazetesi okuyacağınıza, önce Resmî Gazeteye bakın" dedi. Şimdi, tabiî, cumhuriyete saldırmak günün modası da -Cumhuriyet Gazetesi, Cumhuriyet Halk Partisi, cumhuriyetin ilkeleri- ben kendisine sabah kahvaltısında Cumhuriyet Gazetesini okumasını öneririm. Çok da yararlı olur. Ama, şunu söyleyeyim: İşin özü, içeriği itibariyle baktığımızda Sayın Bakan, o günkü Resmî Gazeteyi kaçırmak, işin özüne ilişkin eleştirilerimizin haksızlığını ortaya çıkarmıyor.

Siz şöyle bir şey yapıyorsunuz: Bir kere, 5018 sayılı Yasayı 2003'ün 10 Aralığında çıkarıyorsunuz. Bunun Anayasaya aykırı hükümleri olduğu apaçık. Uyarıyoruz, buna rağmen çıkarıyorsunuz. Anayasa Mahkemesine gidiyoruz. Aklınız başınıza geliyor ve bununla ilgili Anayasa Mahkemesinden ret çıkacağını, geri döneceğini bildiğiniz için 5018'le ilgili bir düzenleme getiriyorsunuz. Bunun adı 5433 sayılı Yasa. Bu yasayı ancak 30 Kasımda çıkarabiliyorsunuz, 30 Kasımda yasalaştırabiliyorsunuz. Ama, bütçe süreci başlamış ve sizin 5018'iniz henüz onaylanmış, kesinleşmiş bir şeye ulaşmıyor; çünkü, Cumhurbaşkanından dönüyor. Ne zaman dönüyor; 16 Aralıkta dönüyor. Ve siz bir 5436 sayılı Yasayla 22 Aralıkta buradan yeni bir düzenleme çıkarıyorsunuz 2 maddenin değişmesine dönük. Yani, şöyle bir şey var. Özetle söyleyeyim. Burada biz, bütçeyi konuşuyoruz; bütçeyle ilgili, bütçenin temel dayanağı olan 5018 kesinleşmemiş. Siz, kesinleşmemiş bir duruma göre, ne komisyona ne de buraya, Genel Kurula, 12 tane kamu idaresinin bütçesini taşımıyorsunuz, bir hukuksuzluk yapıyorsunuz. Hukukun esasının önemli bir bölümü şekildir, usuldür Sayın Bakan. Yani, siz, 5018 nihaî değişikliğe ulaşmadan, o 12 tane kamu idaresinin bütçesi, sanki, o değişiklik yapılmış gibi, yapılacak gibi yapıyorsunuz; bunu yapamazsınız.

Hatta, bir başka şey; burada biz size katkı vermeseydik, bu bütçenin kendisi hukuken kadük olacaktı; çünkü, bütçeyi sunduğunuzda, bütçe, işte üç yıllık bütçe, işte merkezî yönetim bütçesi, vesaire, bütün bunlar Anayasaya uydurulmamıştı. Anayasa değişikliğine, biz, muhalefet partisi olarak siyasî sorumluluğumuzun gereği destek vermeseydik, sizin şu bütçeniz buradan geçmeyecekti.

Peki, siz, bütçe sürecini tanzim ederken, siz bütçe sürecini düzenlerken, acaba, Cumhurbaşkanının ve muhalefetin siyasî sorumluluğuna güvenerek mi adım atıyorsunuz, yoksa, kendiniz bütün bu olasılıkları hesaplayarak, bu yasama organını ona göre mi çalıştırıyorsunuz?

Yani, burada, bir siyasî sorumluluk sorununuz yok mu Sayın Bakan, bir hukuksuzluk sorununuz yok mu? Ne olacak şimdi; 24'üne kadar bu 12 idareyle ilgili düzenlemelerin komisyonlara gelmemesi yönünden şeklî usulsüzlüğü nasıl açıklayacaksınız?

Bir de, biz burada konuşurken cumartesi günü, şunu biliyorduk ve emindik: Cumhurbaşkanı, siyasî sorumluluk gereği, bunu en geç pazartesiye kadar onaylar diyorduk. Biz size bir uç durumu gösterdik. Eğer, onaylamazsa, ocağın ilk haftasına kadar onaylama yetkisi ve hakkı vardır. O zaman ne olacak diyorduk. Siz, böyle bir genişlik, böyle bir rahatlık için, nasıl bütçeyi tanzim edersiniz, bunun hesabını nasıl vereceksiniz bir Bakan olarak, bir müsteşar olarak, belki de bir grup yönetimi olarak? Bunun hesabını nasıl vereceksiniz. Böyle, çıkacak, çıkması muhtemel yasalara göre düzenleme nasıl yapılır? Böyle bir alışkanlık Parlamentoya, nasıl benimsetilmeye çalışılır?

Yani, biz burada her şeyi ciddiyetle konuşmak istiyoruz. Burada baştan söylemiştim; şimdiye kadar biz bütçelerin ciddiyetsizliğine alışmıştık; ama, bir Maliye Bakanının da bu üsluba girmesi çok yadırganacak bir durumdur.

Sayın Bakan, burada, siz, konuşurken birçok şey söylüyorsunuz. Mesela, cumartesi konuşmanızda "alnımız açık" dediniz, üstüne tartışmalar çıktı. Dediniz ki: "Biz, kuyrukları kaldırdık." Beni arayan vatandaşlar "gelsin 05.30'da Karşıyaka Devlet Hastanesinde kuyruğa girsin" diyorlar. Hadi buyurun bakalım! Yani, bir söz söylediğiniz zaman bu milletinin kürsüsünden, milletin bunu izlediğini bileceksiniz. Milletin palavraya karnı tok Sayın Bakan! Millet, gerçeklerin burada konuşulmasını istiyor. Biraz önce dediniz ki, bankacılık şu bu, siz ne yaptınız?..

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Oyan, lütfen, tamamlar mısınız.

Buyurun.

OĞUZ OYAN (Devamla) - Bankacılık konusunda 1999'da Türkiye'nin dikkatini çeken parti, hangi partiydi?! Şöyle bir belleğinizi yoklayın bakalım, hangi genel başkandı?! Dolayısıyla, burada sizin bu konularda bize söyleyecek sözünüz yoktur. Bizim söylediğimiz şey şudur: Bütçe hukukuna uymak zorundasınız. Sizin bu yönteminiz dolayısıyla bütçe görüşmeleri sakatlanmıştır. 24'ünden önce, bu onay olmadan önce sizin bu bütçeleri buraya sunmak mecburiyetiniz vardı. Dolayısıyla, Sayın Bakan, yasama organını ciddîye almak zorundasınız. Yasama organı, sizin ciddiyet üslubunuzla çalışmaya mahkûm değildir, siz, yasama organının kurallarına ve bütçe hukukuna uymak zorundasınız.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum sayın Oyan.

Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Ordu Milletvekili Sayın Cemal Uysal; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

CEMAL UYSAL (Ordu) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 1030 sayılı Bütçe Kanununun 16 ncı maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu bütçenin gerek Plan-Bütçe Komisyonunda 32 gün süren görüşmesinde, gerekse burada bugün 15 inci gününü idrak ettiğimiz görüşmelerde iki konu üzerinde çok fazla duruldu. Birisi istihdam konusu, tabiî, problemli bir konudur, diğeri de carî açık konusu.

Ben de, bu konuşmamda, özellikle, istihdam üzerinde durmak istiyorum. Çünkü, bazı rakamlar aldım; onu arz edeceğim, Yüce Parlamentoya ve halkımıza. Türkiye ekonomisi, gerçekten de, çok büyük bir büyüme potansiyeli ve istihdam potansiyeli olan bir ekonomidir. Bunu şu manada söylüyorum: Türkiye ekonomisi, son üç yılda, ortalama yüzde 7'nin üzerinde bir kalkınma performansı gösterdi. Bu kadar yüksek bir kalkınma performansı, çok önemli bir yatırım demektir, sabit sermaye yatırımı demektir. Bunun yaratmış olduğu istihdam gücü de 2004 yılında 750 000'in üzerindedir, hatta 1 000 000'a da yakındır.

Ben en son rakamları Sosyal Sigortalar Kurumundan aldım, acaba yeni sigortalı girişi ne kadar, 2003, 2004 ve 2005'te diye.

2003 yılında mevcut sigortalının üzerine 392 000 yeni sigortalı eklenmiş. 2004 yılında 566 000 sigortalı eklenmiş, kaydedilen yeni sigortalı. 2005'te -rakamları ilgili daire başkanından telefonla aldım- kesin olmamakla birlikte 700 000'in üzerinde. 2005 yılında Sosyal Sigortalar Kurumuna yeni kaydolan sigortalı sayısı 2005'te, bana verilen rakam 716 000; ama, geçici bir rakamdır, fakat       700 000'in üzerinde olacağı ifade ediliyor. Kayıtdışı istihdamı da buna kattığınız zaman, Türkiye ekonomisi, 2005 yılında, 1 000 000'un üzerinde istihdam yarattı.

Bütün buna rağmen Türkiye'de işsizlik yok mu; tabiî ki var. Çünkü, bu bir yatırım meselesidir, istihdam konusu ve bütün dünyada da problemlidir. Hiçbir ülkenin yatırımları ve tasarrufları, o ülkedeki çalışmak isteyenlerin tamamını istihdam etmeye kâfi gelmemektedir.

İstihdamı kim sağlayacak -kamu istihdamı artık yok bütün dünyada da Türkiye'de de- özel sektör sağlayacak. Özel sektörü tabiî ki yatırımları itibariyle teşvik etmemiz gerekiyor. Yatırımları teşvik ettiğimiz zaman, mutlaka istihdam da ona paralel olarak artacaktır.

Bir misal vermek istiyorum. Bu sene fındık vakti, Karadeniz'de, büyük bir işçi sıkıntısı vardı. Fındık toplamak için kimse işçi bulamadı; Şanlıurfa'dan, Diyarbakır'dan, Adıyaman'dan çok değerli vatandaşlarımız geldiler, Karadeniz'in imdadına yetiştiler ve fındıklarımızı büyük ölçüde onlarla birlikte topladık. Ben, kendi ilçemde "neden bu böyle oldu" diye sordum -benim de fındık bahçem var- dediler ki: "Teşvikten dolayı, Ordu'nun Ünye Kazasında 2 000 genç konfeksiyonda çalışıyor; bir de tersane kuruldu, 300'de orada çalışıyor; 2 300 genç, fındık sahasından sanayie, hizmet sektörüne kaydı ve bu sıkıntı ondan oldu." İşte, teşviklerin görülen önemli istihdam neticesi de budur.

Şimdi, bütçe çok denk bir şekilde bağlandığı için, hatta, tahminlerin üzerinde denk olduğu için bütçe, bütün açıklar, aşağı yukarı bütçe açıklarının yarısı kadar açık olduğu için -tahminimizin üzerinde- şimdi, kurumlar ve gelir vergisinde yüzde 10 indirime gidiyoruz. Bu, özel sektörü teşvik edecek ve istihdam yaratacaktır. Bakın, inşallah, sosyal güvenlik açıkları da kapandığı zaman, ki, onunla ilgili kanunun mutlaka buradan geçmesi lazım, ondan sonra sigorta primlerinde de indirim yapma imkânı doğacaktır.

Bakın "bütün dünyada işsizlik var" dedim. Almanya'nın yeni Başbakanı Merkel, işbaşına gelir gelmez "Almanya'da yüzde 10 olan işsizliği azaltmak birinci planda görevimdir" dedi. Halbuki, ben, çok iyi hatırlıyorum, sizler de hatırlıyorsunuz, 60'lı-70'li yıllarda, Almanya, yurt dışından yüzbinlerce, onbinlerce, milyonlarca insan aldı; bunun büyük bir kısmını da Türkiye'den aldı. O zaman, Almanya'da fert başına millî gelir 10 000 dolardı; şimdi, Almanya'da, fert başına millî gelir 33 000 dolar. Almanya, bütün imkânlarını, bütün meselelerini halletmiş; ama, Almanya'da yüzde 10 işsizlik var. Yani, bunu çok iyi anlamak lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Uysal, lütfen tamamlayabilir misiniz.

Buyurun.

CEMAL UYSAL (Devamla) - Teşekkür ederim.

Efendim, yüzde 10 işsizlik var. Bütün dünyada işsizlik var; ama, tabiî, dünyada bir gelişme daha var. Bakın, Dünya Bankasının raporundan aldım; 2010 yılında, Avrupa Birliğinde, ortalama yüzde 8 işsizlik olacak; Almanya'da 7,7; Fransa'da 8,8; İtalya'da 8,4; Türkiye'de yüzde 8 işsizlik olacağını, Dünya Bankası, tahminlerde bulunuyor. Ama, bunun dışında bir gelişme daha var; o da şudur: Avrupa Birliğinde, 2020'den sonra her ay 3,5 milyon insan emekli olacak. İşte, onun için, Avrupa Birliği Türkiye'yle ilgili olarak hazırladığı raporda "Türkiye'de genç işçi çok fazla olduğu için, nüfusu kalabalık olduğu için, birtakım kalıcı kısıtlamalar getirilebilir" dediği maddenin altında diyor ki: "Ama, Türkiye'nin bu genç işçisi bize ileride lazım olacak. Türkiye'nin insanının ve işçisinin eğitilmesi için Avrupa Birliğinin mutlaka Türkiye'ye destek vermesi gerekir" diyor. İşsizlik, bu şekilde baktığımız zaman, istikrarlı bir ekonominin, bir yerde, acı bir maliyeti olarak ortaya çıkıyor; ama, mutlaka, gelecekte, bu büyük kalkınma hamlesinin sonunda, istihdamda tam istihdama doğru bir giriş olacak ve işsizliğin azalacağına inanıyor; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Uysal.

Şimdi, 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Gazalcı, buyurun.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Benim, Sayın Bakana, kısa kısa üç sorum var.

Üç yıldır kadrolu olarak atanan öğretmenlerin üçte 2'sine yakını emekli oldu. Dolayısıyla, öğretmen açığı bir türlü kapanmadı. Siz, ilk kez, öğretmenlik mesleğini yaralayan, sözleşmeli öğretmen aldınız. Bu, aşağı yukarı aynı aylığı almasına karşın sözleşmeli öğretmen -öyle de övünüyorsunuz- niçin bunları kadroya atamıyorsunuz, bu bir politika mı? Eğitim, sağlık gibi temel hizmetlere kadro atamayışınız, hizmet satın alma daha pahalıya mal olmuyor mu devlete?

Üçüncü sorudan vazgeçiyorum, son sorum: Bağ-Kurlu kişiler özel bir işyeri açtıklarında, emekli aylıklarından yüzde 10 kesiliyor. Vergilerini verdikleri halde, bunların emekli aylığından niçin yüzde 10 kesiliyor? Bundan vazgeçmeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.

Sayın Kaya, buyurun.

YILMAZ KAYA (İzmir) - Sayın Bakan, bir beyanınızdan söz etmek istiyorum; ama, daha önce, Ankara ve İzmir'de esnafları, esnaf arkadaşlarımızı dolaştık, halleri perişan; hükümete ve özellikle size selamları var; o üzerimde kalmasın, önce onu belirteyim.

"Bu millet Kurtuluş Savaşından çıkmış olmasına rağmen, Atatürk döneminde malî disipline uymuştur; ondan sonra bozmuşuz turşuyu; bundan sonra af diye bir şey yok, elimden gelse Anayasaya koyacağım" diye bir beyanınız var. Bu sözlerinizde, malî disiplinin, getirdiğiniz veya getirilen malî aflarla bozulduğunu ifade ediyorsunuz ve kabul ediyorsunuz. Bundan sonra, malî af çıkarmama konusunda kararlı mısınız, samimî misiniz? Malî af çıkarmama konusunda kararlıysanız, bu, bir bakıma sizin şahsınızla ilgili af çıkarılmasını gerektirecek başka bir konunun kalmadığı anlamına da geliyor mu?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kaya.

Sayın Kılıç, buyurun.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakan, ulaşımda demiryollarına ağırlık veren 1978 CHP Hükümeti, Malatya vagon fabrikasının temelini attı. Büyük ölçüde bu fabrika bitirildiği halde, 12 Eylül sonrası yönetime gelen sağ iktidarlar demiryollarına ağırlık verme anlayışından vazgeçerek, otoyollara, karayollarına ağırlık verdiler; hatta "demiryolları komünist işidir" diye sözler de söylendi. Bu anlayışla, ülkemizdeki yük ve yolcu taşımacılığı giderek karayollarına kaydı. Bugün ülkemizdeki kamyon sayısı tüm Avrupa ülkelerinden fazladır.

Sayın Bakan, yarım kalan ve çürümeye terk edilen bu vagon fabrikası inşaatı, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demir Yollarının vergi borcu nedeniyle, Maliye Bakanlığına devroldu. Şu anda sorumu soracağım Sayın Bakanım…

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Kılıç.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Hyundai firmasının hafif raylı sistem araçlar üretmek üzere yer aradığı basına yansıdı. Malatya vagon fabrikası inşaatı demiryolu kenarında, demiryoluyla Mersin Limanına bağlantılı olup, fabrika yapımı için uygun durumdadır. Halen Maliye Bakanlığı üzerinde bulunan bu inşaatı, Hyundai'ye önererek, hem Malatya hem ülke ekonomisine katkıda bulunmayı düşünüyor musunuz?

Son sorum: Sayın Bakanım, Malatya'da, esnaf, AKP Hükümeti döneminde çöktü. Çiftçi perişan, tütün bitti, kayısı para etmiyor. Çiftçinin yoksulluğu esnafı da vuruyor. Malatya Esnaf ve Sanayi Odası Birlik Başkanı Sayın Şevket Keskin'in açıklamalarına göre, Malatya'da 2 750 esnaf kepenk kapattı. Esnaf, bu ülkenin belkemiğidir. Esnafı güçlendirmek için ne düşünüyorsunuz Sayın Bakanım?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kılıç.

Sayın Ercenk, çok beklediniz, buyurun.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Sağ olun Sayın Başkanım.

Sayın Bakan, sebze ve meyve üreticisi, ürettiğini sokağa döküyor. Domates 150 000 lira. Narenciye, pamuk, elma üreticisi perişan durumda. 1 kilogram odun 250 000 lira. Emekli, esnaf, işçi, memur geçinemiyor. 1 000 000 kişi yatağa aç giriyor. 20 000 000 kişi yoksul. Köyde bir bardak çay 1 kilogram buğdaya, kentte bir bardak çay 2 kilogram buğdaya içiliyor. Üretici, ihracatçı, reel sektör, kâr etmeden işler yürümez diyor. Cari açık 23 milyar dolar, 25 milyar dolara gidiyor. İktidarı destekleyen en iyimser iktisatçılar bile duvara çarpmaktan söz ediyor. Cinayet, hırsızlık, kapkaç, yolsuzluk, terör, almış başını gidiyor. Sayın Bakan, tüm bu gerçekler karşısında, nasıl oluyor da, pembe tablo çizme başarısını gösterebiliyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Ercenk, lütfen, maddeyle ilgili sorunuzu sordunuz mu?

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Bitti efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, buyurun.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Gazalcı'nın kadrolu ve sözleşmeli öğretmenlerle ilgili olarak sorduğu soruyu cevaplandırmak istiyorum. Şimdi, bizim Hükümetimiz, millî eğitime ve eğitime çok önem veriyor; çünkü, bir ülkede en önemli yatırım, eğitime yapılan yatırımdır ve bundan dolayı üç yıl içerisinde 70 000 dersliği hizmete sokmuş bulunuyoruz. Bundan dolayı alacağımız memurların en fazlasını öğretmenlere ayırıyoruz. Bunu, geldiğimiz günden beri, sürekli olarak… Elimizdeki imkânlar çerçevesinde, devlete alınan memurların yarısı, yarısından fazlası öğretmenler oluyor.

Şimdi "sözleşmeli öğretmenleri niye alıyorsunuz" diye soruluyor. Değerli arkadaşlar, ülkenin gerçeklerini, Gazalcı'nın -uzun seneler eğitime hizmet yapmış olan bir arkadaşımız- çok iyi bilmesi lazım; ama, bazı branşlar var ki, kadrolu olarak alamıyorsunuz, bulamıyorsunuz; bir bilgisayar için öğretmeni bulamıyorsunuz, kadrolu olarak alamıyorsunuz, İngilizce öğretmenlerini alamıyorsunuz.

CANAN ARITMAN (İzmir) - O kadar çok ki…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Şimdi bunları çözmeyecek miyiz yani?! Bunları çözebilmek için de, sözleşmeli öğretmen alma yoluna gitmek mecburiyetimiz hâsıl oluyor ve öğretmen de bundan memnun. Sayın Gazalcı belki değil; ama, öğretmen memnun.

CANAN ARITMAN (İzmir) - Anında binlerce bulalım efendim.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Şimdi, bizim, şu anda, bakın, geldiğimiz günden beri, bütçemizden en fazla kaynak alan bakanlık, bir numarada Millî Eğitim Bakanlığı geliyor. Bizden önce böyle değildi. Dolayısıyla, Millî Eğitime, eğitim ve öğretime verdiğimiz önem her şeyiyle ortadadır, aşikârdır.

Maliye af çıkarmamak konusunda… Sayın Kaptan'ın sorusunu cevaplandırmak istiyorum.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Bağ-Kur var efendim…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Bu emekli aylığından yüzde 10'larla ilgili sorunuzu, size yazılı olarak cevaplandıracağım.

Sayın Kaptan, biz, bundan sonra vergi affı çıkarmayı düşünmüyoruz. Maliye Bakanlığı olarak herhangi bir aftan yana da değiliz. Bunu açıkça belirtmek istiyorum ve bu, Türkiye Cumhuriyeti, Türkiye Büyük Millet Meclisi, çıkarmış olduğu bütün kanunları, memleketin problemlerinin, milletin problemlerinin çözümü için çıkarır. Burada, hiç kimseye ait kanun çıkarılmaz.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Af kanunu çıkarmayacak mısınız?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Hiçbir şahsa karşı kanun çıkarılmaz. (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Ercenk, lütfen…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Bana ait de hiçbir kanun çıkarılmadı. Benim, af kanununa da ne ihtiyacım var ne de benimle ilgili bir af kanunu çıkmadı ve çıkmayacaktır. Bunu herkes gayet iyi bilsin.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - 904 sıra sayılı Yasaya bakın… 904 sıra sayılı…

BAŞKAN - Sayın Ercenk, lütfen… Sayın Ercenk… Oturur musunuz lütfen Sayın Ercenk.

OSMAN KAPTAN (Antalya) - Sayın Başkan, ben soru sormadım. Sayın Bakan benden bahsediyor.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, öğrenirler, öğrenirler; ben devam edeyim müsaadenizle.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Şimdi, Sayın Kılıç, bu vagon fabrikasının Hyundai'ye verilip verilmemesi hususunda görüşlerimi sordu. Biz, gelecek olan, yerli-yabancı bütün yatırımcılara ne gibi teşvikler verdiğimizi alenen herkese açıkladık. Bunun burada kanunları da çıktı. Hangi yerlerde nasıl arazileri verebiliriz, onların şartları da belli, kanunda hepsi yazılı. Kanuna, nizama, mevzuata uymak kayıt ve şartıyla biz, yatırımcı için her şeye hazırız.

Malatya da teşvik kapsamında olduğu için, maalmemnuniye, biz buna hazırız; ama, gelecek olan yatırımcının da bunu kabul etmesi ve bunu istemesi lazım. Ben buradan söylüyorum: Gelirlerse biz buna müspet olarak bakarız; çünkü, Malatya o şartları haiz olan bir şehrimiz. Dolayısıyla, biz, yerli-yabancı, Türkiye'de yatırım yapacak herkese karşı elimizdeki imkânları son ana kadar, son derecesine kadar kullanarak biz yardım yapmaya hazırız, yardımcı olmaya hazırız; fakat, herkese karşı da eşit ve adaletli olmak mecburiyetimiz vardır. Onu da gözden uzak tutmamak mecburiyetindeyiz.

BAŞKAN - Sayın Bakan, süreniz tamamlanmıştır.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Peki, çok teşekkür ediyorum; geri kalan arkadaşlara da yazılı olarak cevap vereyim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Sayın Başkan, karar yetersayısı istiyoruz. Sayın Başkan, karar yetersayısı istiyorum…

BAŞKAN - Sayın Milletvekilim, aceleniz niye?!

Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 1028 sıra sayılı 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının "Fonlara ilişkin işlemler" başlıklı 16 ncı maddesinin (a) bendinin dördüncü ve beşinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Atila Emek

Feridun Fikret Baloğlu

 

Malatya

Antalya

Antalya

 

Haluk Koç

 

Atilla Kart

 

Samsun

 

Konya

 

"Fon gelirlerinin tahsili, takibi, gelir kaydı, muhasebeleştirilmesi, hizmetleri ve harcamaları kendi mevzuatlarında yer alan esas ve usullere göre yürütülür.

Fonların denetimine ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN - Arayacağım sayın milletvekili.

Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı yoktur.

Birleşime 10 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 15.42


DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 15.58

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN - Sayın Milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43 üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1.- 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1119) (S. Sayısı:1028) (Devam)

2.- 2004 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Dairelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1084, 3/907) (S. Sayısı: 1029) (Devam)

3.- 2004 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil İdarelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1085, 3/908)           (S. Sayısı: 1030) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

16 ncı maddenin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı.

Şimdi, maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

16 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yetersayısı vardır; madde kabul edilmiştir.

17 nci maddeyi okutuyorum:

Yabancı ülkelere yapılacak hizmet karşılıkları

MADDE 17.- Maliye Bakanı;

a) Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığınca yabancı ülkelere ve uluslararası kuruluşlara kiraya verilen veya bir hizmetin yerine getirilmesinde kullanılan kara, deniz ve hava taşıtlarından alınan kira veya ücret tutarlarını,

b) Türk Silahlı Kuvvetlerinin öğrenim ve eğitim müesseselerinde okutulan ve eğitim gören yabancı uyruklu subay, astsubay veya erlere yapılan giderler karşılığında ilgili devletlerce ödenen tutarları,

c) NATO makamlarınca yapılan anlaşma gereğince yedek havaalanlarının bakım ve onarımları için ödenecek tutarları,

aynı amaçla kullanılmak üzere bir yandan genel bütçeye gelir, diğer yandan yukarıda yazılı kuruluş bütçelerinde açılacak özel tertiplere ödenek kaydetmeye ve bu suretle ödenek kaydedilen tutarlardan yılı içinde harcanmayan kısımları ertesi yıla devretmeye yetkilidir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen, Edirne Milletvekili Sayın Nejat Gencan; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA NEJAT GENCAN (Edirne) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 17 nci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi, Grubum ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; "Yabancı ülkelere yapılacak hizmet karşılıkları" başlıklı bu 17 nci maddede, Maliye Bakanına, ilgili kuruluş bütçelerine ödenek kaydedilen tutarların yılı içinde harcanmayan kısımlarını ertesi yıla devretme konusunda yetki vermektedir. Kısacası, ilgili kuruluşlara bu ödenekleri sonuna kadar harcama konusunda bir uyarı maddesiyle karşı karşıyayız. Bu şekilde özellik içeren maddeleri, esasında bütçenin geneline yayarak, bu bütçenin daha verimli olmasını sağlamamız mümkün olacaktır.

Hükümetin yılı içerisinde gerçekleştirmeyi öngördüğü harcamaları gösteren 2006 yılı bütçesinin görüşmelerini tamamlayarak bitirmek üzereyiz. Bu bütçenin hiçbir reform içermediği, 2005 yılı bütçesinin devamı niteliğinde olduğunu hep birlikte görüyoruz. 2006 yılı bütçesi, ülkemiz için hayatî önemde olan sosyal ve ekonomik altyapının geliştirilmesi ve yenilenmesi, öncelikli yatırımların gerçekleştirilmesi, tarımda yeniden yapılanma, sosyal sektörlerde hızlı gelişme, istihdamın artırılması, bölgesel kalkınma gibi konuları dışlayan, bunların gerçekleşmesinde oldukça yetersiz kalacak olan bir bütçedir. Çiftçimizin, işçimizin, esnafımızın, memurumuzun bu bütçeden de bir şeyler beklemesinin yersiz olacağını sizlerle paylaşmak istiyorum. Yani, 2006 yılı bütçesinde yeni dengeler, hedeflenen enflasyon üzerinde gelir harcama artışlarıyla sağlanacak. Gelirlerdeki artışın harcamaların üzerinde gerçekleşmesi, yüzde 6,5'lik faiz dışı fazla hedefinin bu bütçe yılında da değişmediğini gözler önüne seriyor. Faiz dışı fazla öngörüsünün tutması için, millî gelirin yüzde 2'si kadar bir ek kaynak bulunması gerekmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, bizleri ekranları başında izleyen kıymetli vatandaşlar; sizlere sormak istiyorum, bu ek kaynak nasıl sağlanacaktır? 2006 yılı içerisinde sizlere vergi, özellikle dolaylı vergi olarak geri döneceğini yaşayarak hep beraber göreceğiz. Zaten yüzde 70'lere varan dolaylı vergilerin toplamdaki payının biraz daha artması, adaletsizliği bir o kadar da artıracaktır.

6 Ocak 2003 tarihli Milliyet Gazetesinde yayımlanan Sayın Bakanımızın bir ifadesini sizlerle paylaşmak istiyorum. Maliye Bakanımız şöyle diyor: "Biz, vergi adaletini sağlamak istiyoruz. Verginin adil, oranlarının makul olmasını istiyoruz; ancak, dolaysız vergiler yüzde 30'lara düşmüş, buna karşılık dolaylı vergiler yüzde 70'lere çıkmıştır. Dolaylı vergilerin oranının yüzde 70'lere çıktığı bir ülkede vergi adaletinden bahsedilmesi mümkün değildir. Bu çarpık yapıyı düzeltmek mecburiyetindeyiz; bu yapı değişmedikçe, hedeflere ulaşmak çok zor. Bu nedenle, gerçekleştireceğimiz vergi düzenlemeleriyle, öncelikle bu yapıyı ortadan kaldırmayı amaçlıyoruz."

Vergi gelirleri içindeki dolaylı vergilerin payının yüzde 70 olmasının vergi adaletine aykırı olduğunu iddia ediyorsunuz; bunun düzeltilmesi gerektiğini belirtiyorsunuz. 2003 yılında yapmış olduğunuz bu açıklamayı baz alırsak, bugün, bu oranın, hâlâ yüzde 70'lerin üzerinde olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

2005 maliye politikası ilkelerinde, kamunun küçültüleceği, mali disiplinin sağlanacağı, sosyal harcamalara önem verileceği, yatırım harcamalarına daha fazla kaynak aktarılacağı gibi hususlar yer almaktaydı; fakat, devlet küçültülürken, faizdışı fazla mevcutken, mali disiplinin, harcamaların kısılması yöntemiyle sağlanmasına çalışılırken, vergi gelirleri artırılamazken, yatırımın ve sosyal harcamaların da artırılması sizce mümkün müdür? Zaten, yatırımlar, son yıllarda bütçenin en ihmal edilen kalemi durumunda; yatırımlara, sadece yüzde 3,8 büyüklüğünde kaynak tahsisi yapılabilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; genel ekonominin iyiye gittiğini sadece rakamlar üzerinden yorumlayan iktidar, şunu görmelidir: Ekonomi, sadece rakamlardan ibaret değildir. Benim ilim Edirne'de -ki, iller sıralamasında 12 nci sırada- şu anda, 5 000 aile, yaklaşık 20 000 kişi, Sosyal Yardımlaşma Fonundan yapılan yardımlarla geçinmektedir. Bu insanlara iş bulmak zorundayız. Bunu sağlayacak yatırımların ilimizde yapılmasını istiyoruz. Edirne, bu yatırımları hak ediyor. Bu 5 000 aileye iş imkânı sağlasak, bu yardımlara gerek kalmayacaktır. Kendisine bu imkânları sağlayacak yatırımların kendi iline yapılmasını istiyor Edirne.

Sanat şehri, Türklerin Batı'ya açılışının simgesi, ikinci başkentimiz diye başlayıp nutuklarda yer alan Edirne'nin, artık bu şekilde anılmasını istemiyoruz. Bölgemizde iş imkânlarının artırılması amacıyla, daha önce de Bakanımıza ilettiğimiz gibi, Süleoğlu ve Lalapaşa İlçelerimiz, kalkınmada öncelikli veya sektörel bazda desteklenebilecek ilçelerimizdi. Bu durumu bir daha dikkatlerinize sunuyoruz.

2005 yılında 2004 yılına göre yüzde 2,3; bütçedeki payı, tarımın, azalmıştır. 2006 bütçesinde tarıma kamu yatırımları için ayrılan kaynak ise 2005'ten yüzde 13 daha az olarak planlanmıştır. Tarım, gereği gibi desteklenmediği için, Türkiye ekonomisi büyürken tarım bu büyümeden nasibini alamamaktadır. Çiftçimiz, 2006 yılında desteksiz, korumasız bırakılmıştır. AB ülkelerinin kendi çiftçisine vermiş olduğu destek, bizim çiftçimize verdiğimiz destekten yaklaşık 25 kat daha fazladır.

Değerli arkadaşlar, AB ortak tarım politikası Türkiye'de aynen uygulansa, yılda yaklaşık 11,3 milyar euro tarıma gereksinim vardır. Peki, biz, tarımımıza ne kadar bütçe ayırıyoruz; bu önümüzdeki yıl ayrılmış olan miktar 2 milyar euro, yani altıda 1'i. Fakat, dünyada kendi kendine yeten ülkelerden biri olan Türkiye'yi de artık, kendi kendine yetemez noktaya getirdik. Şimdi, artık, kendi kendini besleyemeyen bir ülke haline gelen bir Türkiye var. 1980 yılından günümüze tarım ürünleri ithalatı yüzde 58 oranında artmıştır. Değerlendirme yaparken bu hususları da göz önünde bulundurmanızı istiyorum.

Bu konuyla ilgili canlı bir örneği dikkatinize sunmak istiyorum. Her şeyde olduğu gibi, çeltikte de durum vahim. Edirne'den Bafra'ya çeltik üreticisi perişan. Toprak Mahsulleri Ofisi geçen yıl 756-864 aralığında bir fiyat açıklamış ve bu alımı gerçekleştirmişti; ama, bu yıl 720 ve 760 TL olarak açıklanan bu fiyat ve bunun altındaki alımlar, çeltik üreticisini çok zor durumda bırakmıştır. Sonuç olarak, bu şekildeki fiyatlar, bu açığı ve çeltik açığını da üretim yerine ithalatla karşılayan bir ülke durumuna, tekrar, tarımda da, çeltikte de, ülkemizi getirmiştir. Hatta şöyle bir ekleme yapmak istiyorum: İthalat izinleri bu konuda, çeltikteki ithalat izinleri çok önemli. Bu yıl için ithalat izinlerinin 2005 Kasım ayında verileceği yere, 2006 yılının ocak ayında verilmesi ve uygulanan gümrük vergilerinin de çiftçinin lehine, üreticinin lehine yükseltilmesinin gerektiğini, yöremiz ve bölgemiz çiftçileri talep etmektedir.

Sayın Bakanım, biz, çiftçinin sesi olmaya devam ediyoruz. Bu sese kulak verin. Şunu da hiçbir zaman unutmayın: Her değişen iktidarla değişen, her değişen bakanla değişen bir tarım politikasına kesinlikle karşıyız. Bugün attığınız yanlış adımlar, yarın evlatlarımızın ödeyeceği sonuçlar doğuracaktır.

Tarım sektörünün, eğitim ve savunma gibi bir ülkenin geleceği açısından stratejik öneme sahip olduğunu göz önünde bulundurmak zorundasınız. 2002 seçimlerinde ve daha sonraki acil eylem planları çerçevesinde, İktidar Partisi, yani, Adalet ve Kalkınma Partisi, tarımda, ekonomide, işsizlik konusunda,memura, emekliye ve işçiye bakışında …

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Gencan, lütfen tamamlayabilir misiniz.

Buyurun.

NEJAT GENCAN (Devamla) - …hemen hemen bizlerle aynı söylemler içerisinde oldu; ama, geçen üç yıl içerisinde Adalet ve Kalkınma Partisi 180 derece değişti. Köylü, işçi, memur, emekli, işsiz ve yoksullar dahil bütün kesimler, bu iktidarın söyledikleri, söz verdikleri ile yaptıklarının aynı şey olmadığının farkına vardılar. Bu iktidarın, çoğunluğun yanında değil, kendi yandaşları ve belli bir mutlu azınlığın yanında olduğu anlaşılmıştır. Edirne İli, yüzde 70'e yakın bir kesiminin geçimini tarımdan sağlayan bir nüfusa sahiptir.

Geçtiğimiz yıl Toprak Mahsulleri Ofisi buğdayın yüzde 9'unu almış ve 300 000 TL/kilogram olarak aldığı buğdayın dışında, tüccar ve piyasadaki toplayıcı çiftçinin malına sahip çıkmıştır. Alım gücünün mazotta yüzde 61, traktörde yüzde 32… Tarım kesiminin bu şekilde bir değer kaybına uğradığı bir yıl yaşıyoruz. Gelir seviyesindeki azalma esnafımızın ve tüccarımızın da durumunun zorlaşmasını ve daha zor bir hale gelmesini temin etmiştir.

Sevgili Edirneliler ve sevgili vatandaşlar, nelere sahipsiniz ona göre karar verin. Yıllarca yüzeysel bir bakışla, aynı bugün olduğu gibi, durumunuzun iyi olduğunu düşünen iktidarlar tarafından yönetildiğinizi unutmayın. İlimize yapılan yatırımları gelen iktidara sorun, sorun ki, yüzeysel bakışlarla bu işe cevap vermesinler.

Evet, gerçekten, rakamlara baktığımızda enflasyon ve faizlerin düştüğünü görmek mümkün; ancak, ne hikmetse, üç senedir rakamlarda yaşanan bu iyileşme hiç kimsenin cebine yansımış değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Gencan, lütfen, teşekkür için… İstirham ediyorum…

Buyurun.

NEJAT GENCAN (Devamla) - "Aynı paraya üç sene önce daha az ekmek, daha az et alınıyordu" diyen Başbakanımız şunu bilmeli: Fiyat üç sene öncesiyle karşılaştırıldığı zaman aynı olabilir; ama, aynı da olsa, az da olsa, fazla da olsa, o zaman da fakir ve gelir seviyesi düşük olan insanlar et alamıyordu, şimdi de alamıyor.

Bunları düşünerek, bu iktidarın vatandaşımızın gelir seviyesini yükseltecek çalışmalar içerisinde olmasını diliyor, bu bütçenin ülkemize hayırlı olmasını söylüyorum ve saygılarımı sunuyorum efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gencan.

Madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen, İbrahim Özdoğan; buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 17 nci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce Heyetinizi, Anavatan Partisi Grubu adına saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ta başından beri en büyük sorunlarından birisi bürokratik dirençtir. Değerli arkadaşlarım, zaman zaman, gelen Türkiye Cumhuriyeti Devleti hükümetleri bürokratik direnci kırmak için çeşitli çalışmalar yapmış, bazen kısmen muvaffak olmuş, bazen de olamamışlardır; fakat, ne yazık ki, AK Parti Hükümeti işbaşına geldiği zaman, bürokratik direnç daha da azgınlaşmış, daha da kanserleşmiş ve daha da dirençli bir hale gelmiştir. Bunların sebeplerinden birisi değerli arkadaşlar, siyasî erkin, yani, milletin size verdiği siyasî gücün Sayın Başbakan tarafından elinizden alınmasıdır. Bunu en iyi AK Partili milletvekilli arkadaşlarım bilmektedir.

Bunlardan birincisi şudur değerli arkadaşlarım: Biz yeni milletvekili olduğumuz zaman, Sayın Başbakan defalarca -birkaç defa- bize şunları söylemiştir: "Bakanları rahat bırakın, rahat çalışsınlar." Bunun üzerine, bakanlar, milletvekillerini, çok özür diliyorum, amiyane tabirle, takmamaya başlamıştır. Daha sonra da, bu şımarıklık, taa bürokratlara kadar inmiştir. Hepiniz çok iyi biliyorsunuz; bunu, hükümetteki değerli arkadaşlarım -ki, yüzde 90'ını seviyorum, saygım var- daha iyi bilirler; bir daire başkanının bile sizin telefonlarınıza çıkmadığını çok iyi bilmekteyiz. Ben, aslında, şunu kastetmek istiyorum; siyasî gücü, Sayın Başbakanın, sizlerin veya bizim elimizden alarak bürokratlara vermesidir. Bunlardan biri, Çevre Bakanlığı ile Orman Bakanlığının birleştirilmesi; bir diğeri, Kültür Bakanlığı ile Turizm Bakanlığının birleştirilmesidir.

Birinci derecede şunu irdelemek istiyorum:

Değerli arkadaşlar, çevre ile ormanın ne ilgisi vardır Allahınızı severseniz; eğer ilgisi varsa, bütün bakanlıklarla ilgisi vardır; tarımla vardır, kültürle vardır, turizmle vardır, her şeyle vardır. Dünyada çevre bilinci gelişirken, biz, çevre ile ormanı, Sayın Başbakanın kulağına kim üflediyse, birleştirdik. Dünyada, ileri Batı ülkelerinde Çevre Bakanlıkları müstakilken, biz getirdik, çevre bilincini de değerli arkadaşlarım, maalesef, köreltmeye başladık ve çevreyi yok ediyoruz. Çevreyi yok ediyoruz; bu arada ormancılığımıza da zarar vermeye başladık ikisi bir arada olunca değerli arkadaşlarım.

Diğer bir konu, Kültür Bakanlığı ile Turizm Bakanlığının birleştirilmesi.

Değerli arkadaşlarım, kültür, milletlerin hayatında olan en önemli unsurlardan biridir. Kültür Bakanlığı, mutlak surette müstakil olmalıdır. Eğer bir ülkede kültür yoksa, o ülkede kalkınma hızı da durur, cinayetler de çoğalır, sosyal facialar da çoğalır ve ayrıyeten, bürokrasi daha da kanserleşmiş bir hale gelir.

Bunlar da yetmedi, değerli arkadaşlarım, mevcut olan devlet bakanlıklarının çoğunu da, maalesef, Sayın Başbakan kullanmadı. Bunun anlamı nedir; yetkilerin, arkamızda yazılı olan yazıya rağmen, Büyük Atatürk'ün "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" sözüne rağmen, yetkilerin bürokrasiye devrinden başka bir şey değildir değerli arkadaşlarım. Devlet bakanlıkları kullanılmalıydı.

Ondan sonra ne yaptık; Türkiye Cumhuriyeti Devletinin önemli kuruluşlarını, getirip çeşitli bakanlıklara -çok sayıda- bağladık. Bir atasözü vardır; "koyunu saldım çayıra, gerisini Allah kayıra." Maalesef, bakanlıklarımız da, sayın bakanlarımız da, kendilerine bağlı bu kuruluşlarla ilgilenmez hale geldiler, buraların genel müdürleri de, her birisi birer kral kesildi, siyasî iradeyi dinlemez hale geldiler değerli arkadaşlarım.

Bunlar da yetmiyor; Sayın Başbakan "inşallah, biz, gerektiği zaman, bu bakanlıkların sayısını daha da azaltacağız" diyor. Bu, vahim bir ifadedir değerli arkadaşlar. Bu, millet egemenliğinin bir avuç bürokrata teslim edilmesinden başka bir şey değildir değerli arkadaşlarım; ama, yeri geldiği zaman, Sayın Başbakan, bürokratik oligarşinin zulmünden bahsediyor. Evet…

BAŞKAN - Sayın Özdoğan, maddeyle ilgili konuşur musunuz lütfen.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Konuşuyorum.

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Özdoğan.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Bürokratik oligarşi, tamam, var; ama, Sayın Başbakan sağ gösterip, maalesef sol vuruyor. Ben, bu anlamda, aslında, çevre konusunda konuşmak istiyorum; çünkü, çevre konusu katledilmiş hale gelmiştir.

Değerli arkadaşlarım, ülkemizde 100 000'in üzerinde tesis bulunmakta iken, Bakanlıkta tüm bu tesisleri denetleyecek teknik personel sayısı 1 000 kişiden daha azdır. Halihazır yönetici ve teknik personelin büyük bir bölümü de çevre bilimi ve teknolojisi konusunda eğitim almamıştır, yani uzman değildir. Bakanlığın ormanlardan sorumlu bölümünde 30 000'den fazla personel bulunurken, tüm çevresel değerlerimizin yönetiminden sorumlu bölümündeki toplam personel sayısı 2 000'den azdır ve bu personelin büyük bir çoğunluğunun çevre konusundaki bilgisi de entelektüel düzeyde değildir.

Çevre ve Orman Bakanlığı, politika üretme ve uygulama kapasitesi, profesyonelleşme düzeyi, kamu otoritesi, çalışma verimliliği, bütçesi, kadrosu ile altyapı ve ekipman açısından etkin bir çevre yönetimi tesis etmekten son derece uzaktır.

Kuruluşundan bu yana, gereken önemin verilmediği, hep arka plana itilen Çevre Bakanlığı, son dönemde Orman Bakanlığıyla birleştirilerek, büyük ölçüde etkisizleştirilmiştir. Bakanlık merkez teşkilatındaki çevre yönetimi ve ÇED Genel Müdürlüğünde bulunan 32 adet yönetici ile il müdürlüklerinde çevre yönetiminden sorumlu 46 yöneticinin en az yüzde 80'inin çevre bilimi ve teknolojisi konusunda eğitim almadığı görülmektedir. Toplam 1 000 kişi civarında bulunan teknik personelin de yaklaşık yüzde 80'inin bu konuda eğitim almadığı bilinmektedir. Durumu daha da vahim hale getiren konu ise, il müdürlüklerinde çevre yönetiminden sorumlu şube müdürlerinin uzmanlıklarıdır. Çevre ve Orman Bakanlığı Personelinin Görevde Yükselme Esaslarına Dair Yönetmelikte, şube müdürü olabilmek için lisans eğitimini tamamlamış olma zorunluluğunun bulunmasına rağmen, il müdürlüklerinde çevre yönetiminden sorumlu şube müdürlerinin yaklaşık yüzde 20'si önlisans ve yüksekokul mezunudur. ÇED ve çevre yönetimi gibi teknik konularda görev alan bu yöneticilerin yaklaşık yarısının teknik personel olmaması ise düşündürücüdür.

Birleşmiş Milletler Çevre Programının 2002 yılında yayımladığı Üçüncü Küresel Çevre Raporuna göre, başta Afrika ve Asya Kıtalarında yaşayanlar olmak üzere, dünyada 1,1 milyar insan güvenli içmesuyu, 2,4 milyar insan ise güvenli arıtma hizmetlerinden yoksundur.

On milyarlarca euroluk yatırım Türkiye'nin önünde aşılması imkânsız bir duvar gibi görünse de, aynı zamanda, çok büyük bir fırsatı da beraberinde getirmektedir. Ülkemizde oluşturulacak, desteklenecek çevre sektörüyle, hesaplanan maliyetlerin yarıdan fazla azaltılması mümkün olacakken, yüzbinlerce insanımız için de istihdam oluşturulacaktır. Çevre sektöründe, İngiltere, Fransa ve İspanya'da 200 000, Almanya'da ise 1 000 000 kişilik bir istihdam oluşturulmuştur. Bu nedenle, çevre yatırımlarındaki ekipman ve hizmetlerin ülkemizde üretiminin teşvikine yönelik yasal düzenlemeler bir an önce yapılmalıdır değerli arkadaşlarım.

Yukarıda açıklanan nedenlerle, çevre kanunu tasarısında ek maddeyle getirilen "faaliyetleri sonucu çevre kirliliğine neden olacak veya çevreye zarar verecek kurum, kuruluş ve işletmeler, çevre yönetim birimi kurmak, çevre görevlisi istihdam etmek veya bakanlıkça yetkilendirilmiş kurum ve kuruluşlardan bu amaçla hizmet satın almakla yükümlüdürler. Bu konuyla ilgili usul ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir…" Yükümlülükte "çevre görevlisi" ibaresinin "çevre mühendisi" olarak tanımı yapılmalıdır.

Değerli arkadaşlarım, biz Anavatan Partisi olarak, inşallah, iktidara geldiğimiz zaman, bu bürokratik oligarşiyi kökünden kazıyacağız. Allah'ın izniyle, Kültür Bakanlığını ayrı, Turizm Bakanlığını ayrı oluşturacağız; yani, kültürde de, çevrede de büyük kirlenmeler yaşamaktayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özdoğan, lütfen, tamamlayabilir misiniz.

Buyurun.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bakın, dün medyada bir haber izledik değerli arkadaşlarım, bugün de basının bir kısmında vardı. Adana'daki bir çocuk yuvasının görevlileri, çocukları bir otele gönderiyorlar -otelin ismini vermek istemiyorum reklam olmasın diye- ve orada dansöz izletiyorlar değerli arkadaşlarım. Bu, bizim kültürümüzde var mı? 5-6 yaş, 10 yaş grubundaki çocuklara dansöz izletmek var mı? Buradan, halkıma şikâyet ediyorum. İnşallah, Çevre ve Orman Bakanlığını da ayıracağız ve dünyada gelişen bilimsel kurallara göre önemli ölçüde çevre mühendisleri istihdam edeceğiz. Bu müjdeyi şimdiden buradan veriyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özdoğan.

Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Oğuz Oyan; buyurun.

OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, evet, burada, bütçeyi konuşuyoruz; bu bütçeyi, kime göre, neye göre konuşuyoruz ona bakmak lazım. Bir kere, bütçeler nedir; bütçeler, siyasî iktidarların, yıllık taahhütlerinin listesidir, hizmet taahhütlerinin listesidir; üç yıllıksa, üç yıllık. Bu neye göre belirlenir; bu, aslında, iktidarların seçim programlarına ve kendi parti programlarına göre öncelikle belirlenir; çünkü, seçmene verdiğiniz bir söz üzerinden bu taahhütler ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla, hangi kamusal mal ve hizmetleri üreteceğiniz, hangi gelir kaynaklarıyla, vergi; vergiyse, hangi tür vergi; bütün bunların bileşimini, bir şekilde, bize sunuyorsunuz, yasama organının onayını siyasal ve hukuksal anlamda alıyorsunuz.

Peki, şimdi, demokratik ülkelerde -dış dayatmalara konu olmayan ülkelerde- bu iş nasıl yürüyor; bu iş, aslında, siyasal partilerin seçmen tabanları ve toplumdan gelen talepleri yansıtması üzerinden yürüyor. Oysa, Türkiye'de toplumun taleplerinin Parlamentoya yansıması, giderek, imkânsızlaşma çizgisine gelmiştir. Toplumun talepleri Parlamentoya niye yansımıyor; çünkü, bizim hukuk sistemimizde öngörülmedik birtakım dış mekanizmalar -IMF gibi- devreye giriyor. Yani, aslında, toplumun temel ihtiyaçları ve temel taleplerini karşılamak için bütçeler oluşturmak yerine, biz, öncelikle, acaba IMF ne demiş, ne istemiş, ona bakar duruma geliyoruz.

Bakın, şimdi, IMF'ye verilen niyet mektubu -cumartesi de göstermiştim- bu niyet mektubuna göre nelere niyetleniyoruz, Parlamentonun siyasî iradesine nasıl ipotek konuyor: Bir kere, deniyor ki bu niyet mektubunda: "KİT yönetimine ilişkin yasal düzenleme taslağı hazırlanacaktır" diyoruz biz; IMF'ye söz veriyoruz. Diyoruz ki, ayrıca: "Vergi reformu 2006 Nisan ayında Bakanlar Kuruluna sunulacak, 2006 Mayıs sonuna kadar Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulacak ve 2006 Eylül sonuna kadar da çıkması umuluyor Meclisten." Kim söylüyor; biz; kime; IMF'ye söylüyoruz. Yani, bu taslaklar da, tabiî, önce IMF'nin önüne gidiyor, arkasından Meclise geliyor.

Değerli arkadaşlarım, yani, bu, bağımsız bir ülke tablosu mudur?! Bu tablodan kurtulmak için seçmene söz verdiniz ve seçmen, 2000 yılından itibaren içine girilen bu cendereden kurtulmak için size güvendi ve oy verdi. Ee, peki, neredesiniz?! Peki, dün, burada, Haluk Koç arkadaşım sordu: "Bu niyet mektuplarının hukukî kıymeti harbiyesi nedir?" Yani, niyet mektubu dediğimiz şey, bir bakan ve Merkez Bankası Başkanı tarafından imzalanıyor. Yani, Bakanlar Kurulu kararının dahi altında bir statü; ama, gelin görün ki, Türkiye'de, bırakın Bakanlar Kurulu kararının altında olmasını, yasaların üstünde. Yani, burada bütçe yasası çıkarıyoruz, bütçe yasası IMF'ye bağlı.

Bakın, bir örnek daha vereyim, IMF mektubundan bir satır daha okuyayım: "Yüzde 6,5 faizdışı fazla hedefine ulaşılmasını teminen -eğer ulaşılamazsa, bunun ulaşılmasını teminen- bütçe ödeneklerinde ayarlamalara gidilebilir" diye söz veriyoruz. Yani, biz diyoruz ki IMF'ye, biz bir bütçe yapıyoruz, o bütçede 6,5 tutmazsa -burada konuştuklarımız hikâye yani, biz burada, şu ödenek, bu ödeneği konuşuyoruz ya, bunlar hikâye- bu ödeneklerde ayarlama, yani kısıntı yapılabilir diye söz veriyoruz IMF'ye.

Değerli arkadaşlar, bu ülkeyi kim yönetiyor, yasamanın bu yönetimde rolü nedir?! Bakın, bu niyet mektupları konusunda tekrar söyleyeyim; bunlar, güya, bir bakan ve bir bürokrat tarafından imzalanıyor; ama, sadece hükümeti bağlamıyor, yasama organını da bağlayan metinler haline geliyor, hatta Anayasanın da üstüne çıkıyor. Anayasanın üstüne çıkıyor, Anayasanın üstüne şundan çıkıyor; şeklî olarak; belki hukukî şekil olarak değil; ama, siyasî muhteva olarak çıkıyor; çünkü, siz, IMF niyet mektuplarına göre Anayasayı bile değiştiriyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, böyle bir tablo, bir yarı sömürgeleşme tablosudur. Böyle bir yarı sömürgeleşme tablosuna karşı çıktığınız ya da öyle bir görüntü verdiğiniz için size oy verdi seçmen. Şimdi, siz, IMF'nin kuyruğuna takılmış gidiyorsunuz. Bu mu Türkiye'yi yönetecek iktidar tablosu?! Biz, bu yasama organının, yürütmeye karşı da kendi hak ve yetkilerine sahip çıkmasını istiyoruz. Bu hak ve yetkilere iktidar partisi milletvekillerinin de kıskançlıkla sahip çıkmasını buradan çağırıyoruz, bu çağrıyı size de iletiyoruz; çünkü, değerli arkadaşlarım, eğer, Parlamento, kendi saygınlığına leke sürülmesine izin verirse, bu Türkiye açısından büyük bir ayıp olur, bu sadece hükümetin bir sorumsuzluğu halinde olmaz; bu, yasama organının da kendi hukukuna sahip çıkmaması anlamına gelir. Biz, sizi, bu tür yanlışlıklardan sakınmak için burada görüş belirtiyoruz. Umarız, bunlara uymak konusunda adımlar atarsınız.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Oyan.

Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen İstanbul Milletvekili Egemen Bağış.

EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1028 sayılı Bütçe Yasa Tasarısının 17 nci maddesi hakkında şahsım adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu maddeyle ilgili olarak benden evvel dört arkadaşımız daha söz aldı. Pek maddeyle ilgili konuşmadılar, bu yüzden, ben, maddeyle ilgili konuşmaya çalışacağım.

Maddenin başlığı "yabancı ülkelere yapılacak hizmet karşılıkları." Şimdi, yabancı ülkelerle ilgili ilişkileri gözlemleyebilmek için, AK Partinin sağladığı istikrar ortamında, Türkiye'nin dış politikasında nereden nereye gelindiğini bir incelemekte fayda var.

Bizim dışpolitikamızı iki kelimeyle özetlemek gerekirse, biz, dışpolitikamızı diklenmeden dik durmak üzerine kurmuştuk ve bunun sağladığı neticeleri sizlerle paylaşmak istiyorum.

Herhalde, iktidara geldiğimizde komşularıyla en kötü ilişkisi olan ülkelerden biri olduğumuzu hepiniz kabul edersiniz. Bunları, komşularımızı şöyle bir değerlendirirsek, Yunanistan'la neredeyse Ege'deki adalar nedeniyle savaşın ucuna kadar gelmiştik. Bugün ise, Yunanistan'la 2 adet hava koridorunu 11'e çıkarmış durumdayız. Karşılıklı olarak çifte vergilendirmeyi engelleme anlaşması imzalamış durumdayız. Doğalgaz boru hattı inşaı devam etmekte. Hepsinden daha önemlisi, belki de daha insanî olan bir şekilde, Yunanistan Başbakanı ülkemizin Başbakanının çocuğunun nikâh şahidi oldu.

Suriye'yle yine savaşın ucuna kadar gelmiştik. Bugün, Suriye'yle dış ticaretimiz 2 milyar doları aşmış durumda. Suriye'yle serbest ticaret bölgesi anlaşması imzaladık. Hepsinden önemlisi, savaşa yaklaşmamıza sebep olan PKK terör örgütünün mensuplarını bugün, artık, Suriyeli yetkililer yakalayıp bize teslim eder hale geldiler.

Irak'ta, sayın vekiller hatırlayacaklardır, Saddam döneminde ticaretimiz hemen hemen sıfır düzeyindeydi, bu sene Irak'ta 2,8 milyar civarında bir dışticaret bekleniyor.

Balkanlarda Türkiye'nin Avrupa'ya açılış kapıları olarak kabul edilen Romanya ve Bulgaristan'la ticaretimiz hemen hemen çok az seviyeye inmişti, daha da kötüsü, bizim işadamlarımız, fabrikalarındaki makinelerini söküp, bu ülkelere götürüp, yatırım yapıyorlardı; bugünlerde ise, tam tersi. Bulgaristan ve Romanya'da yaşayan Türklerin hükümette söz sahibi olduğunu görüyoruz. İşadamlarımızın yavaş yavaş geri döndüğünü görüyoruz ve çok önemli, Avrupa Birliği konusunda bir müşterek paylaşım içerisinde olduğumuzu görüyoruz.

İran'la, keza, aynı şekilde, ticaretimiz çok az seviyedeydi; şu an için 3 milyar doları aşan bir ticaretimiz var, 5 milyar doları hedefliyoruz.

Gürcistan'la -ki, bizim için çok stratejik bir ülkedir- ilişkilerimiz çok zayıftı; bugün ise, Gürcistan'a, hem askerî eğitim veriyoruz, teçhizat sağlıyoruz, insanî yardım yapıyoruz. Bunun da dışında, Gürcistan yönetimi, Batum Havaalanı gibi kendileri için çok stratejik olan bir havalimanının işletmesini Türk firmalarının yapmasını teklif ediyor.

Rusya, bizim en büyük komşularımızdan bir tanesiydi. Bugün, Rusya'yla ticaretimize baktığımız zaman, 15 milyar doları geçmiş durumdayız. Hiçbir Rus yetkilisi, birinci seviyedeki Rus yetkilisi ülkemize gelmemişken, Rusya Devlet Başkanı Sayın Putin iki defa ülkemizi ziyaret etti. Başbakanımız Rusya'yı ziyaret ettiğinde, çok uzun ve yapıcı görüşmelerde bulundular. Daha evvel hatırlarsınız, başbakanlarımız, Rusya'ya gittiğinde, üç-dört gün Moskova'da bekler, randevu alamadan geri dönerlerdi. Yani, Türkiye'nin dış politikasında çok önemli gelişmeler meydana geldi.

Komşularımızın dışına baktığımız zaman, Amerika Birleşik Devletleriyle olan ilişkilerimizde, Irak konusunda yüzde yüz hemfikir olmasak da, gerek genişleyen Ortadoğu ve Kuzey Afrika girişiminde gerek Afganistan'da gerek Kıbrıs'ta gerek Ortadoğu barış sürecinde önemli bir eşgüdüm yakalamış durumdayız.

Avrupa Birliğiyle olan ilişkilerimizde, kırkiki yıllık rüyayı gerçekleştirmek, yine, AK Partiye nasip oldu. Müzakereleri biz başlattık; inşallah, biz bitireceğiz ve Türkiye'nin Avrupa Birliği üyesi olduğunu da hep birlikte kutlayacağız.

Şimdi, yabancı ülkelere yapılan hizmetlere baktığımızda, dünyanın dört bir yanındaki doğal afet, savaş, yoksulluk ve toplumsal çatışma gibi nedenlerle zor durumda kalmış ülkelere çok önemli katkılarımız oldu. Batı Afrika'daki açlık ve kuraklık için, bu sene, 1,8 milyon dolar tahsisat ayrılmış durumda.

Pakistan'da yaşanan depremde, dost ve kardeş Pakistan Halkına yardım etmek için, 24 uçağımız gönderildi ve bunlar arasında, arama-kurtarma ekipleri, sağlık personeli, insanî yardım malzemesi gönderildi. Bazı rakamları sizlerle paylaşmak istiyorum. Pakistan'da 12 926 hastaya Türk Sağlık Bakanlığı mensupları tedavi uyguladılar; 267'si hastanelere yatırıldı, 227'si ameliyat oldu, 29 569 kişiye aşı yapıldı.

100 000 000 dolara yakın bir fon, Türkiye'de, hayırsever insanlarımız, kurumlarımız ve devletimiz tarafından ayrıldı ve bölgeye giden ilk siyasî liderlerden bir tanesi, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı oldu.

Nereden nereye; bir zamanlar yardım alan ülkelerden biriydik, bugün, dünyanın dört bir yanındaki bütün sıkıntılara yardım veren ülkelerden biri haline geldik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bağış, lütfen, toparlayabilir misiniz.

Buyurun.

EGEMEN BAĞIŞ (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

Keza, tsunami nedeniyle Güney Asya'da büyük felakete uğrayan vatandaşlara da, dünya insanlarına da ilk koşan liderlerden biri, yine, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı oldu ve Türk Halkının, Türk hayırseverlerinin yardımlarının oraya ulaşmasında çok önemli katkılarımız oldu.

Ben, atalarımızın izinde, dünyanın dört bir yanına giden ecdadımız gibi, bugün de, yine, zor durumda kalan herkese gitmek için Türkiye'nin çok önemli bir adım attığını görüyorum ve bundan bir Türk genci olarak, bir Türk siyasetçisi olarak onur duyuyorum ve bu yüzden, bütçemizde bunlara yer ayrılmış olmasına çok önem veriyorum.

Bazı ilkleri sizlerle paylaşacağım. Biliyorsunuz, Afrika Kıtasına giden ilk başbakan, Sayın Recep Tayip Erdoğan oldu. Batı Trakya'ya gidip, oradaki soydaşlarımızla, kardeşlerimizle bütünleşebilen ilk başbakanımız, yine, Sayın Recep Tayip Erdoğan oldu. Avustralya ve Yeni Zelanda gibi bizler için çok önemli olan ülkelere -ki, Avustralya'da 200 000'in üzerinde vatandaşımız yaşıyor- giden ilk başbakan, yine, Sayın Recep Tayip Erdoğan oldu. Hepsinden daha belki de düşündürücüsü, bugüne kadar, bu kürsülerde, bu Mecliste ve siyaset arenasında, Türkiye Cumhuriyetinin Kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'le ilgili çok demeçler veren, söylemler veren çok siyasetçiler gördük; ama, Atatürk'ün Selanik'teki evine giden ilk başbakan, yine, Recep Tayip Erdoğan oldu. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Böyle yerleri gezmeye çok ihtiyacı var, bir şeyler öğrenebilmesi için.

EGEMEN BAĞIŞ (Devamla) - Evet. Tabiî, biz muhalefeti memnun etmek gibi bir çaba içerisinde değiliz. Biz, Türkiye Cumhuriyetinin vatandaşlarını, Türk Halkını memnun etme çabası içerisindeyiz. Muhalefetin memnun olmayacağını biliyoruz. Vudro Vilson'un çok güzel bir lafı var "eğer düşman edinmek istiyorsan, bir şeyleri değiştir" diyor. Biz, bir şeyleri değiştirmek konusunda kararlıyız, artık, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, Türkiye ve Türk insanı hak ettiği yaşam standardına kavuşacak.

Bütçemizin hepimize hayırlı olmasını diliyor, saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bağış.

Madde üzerinde 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Soru sorma süresi 5 dakikadır.

Sayın Gazalcı, buyurun.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakan, biraz önce, eğitime önem verdiklerini, onun için öğretmen atadıklarını söyledi.

Eğitime verilen önem, öğretmene verilen önemle ölçülür. Geçen yıl 400 bilgisayar öğretmeni alındı, birçok okulda da açığı var ve öğretmenler temel birtakım gereksinimlerini gideremediklerini söylüyorlar.

Siz, öğretmenevlerini satmayı düşünüyormuşsunuz, basından öğrendiğime göre. Bu, nasıl, öğretmeni sevmek?

Öğretmenlerin Seferihisar'daki dinlenme tesislerini sattınız. Bu nasıl iş? Başkalarının evleri, kulüpleri dururken önce öğretmenlerin evlerini satıyorsunuz ve hizmetleri özelleştiriyorsunuz, sonra da "biz sizi seviyoruz" diyorsunuz. Bu nasıl sevgi?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.

Sayın Akın, buyurun.

HARUN AKIN (Zonguldak) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, Teşvik Kanununu çıkardınız. Zonguldak, Teşvik Kanununa girmedi, üstelik kalkınmada öncelikli il olmasına rağmen; Bartın'ı aldınız, Düzce'yi aldınız.

Zonguldak Çaycuma'da bitmiş ve yatırımcı bekleyen bir organize sanayi bölgemiz var. Şu anda oradaki yatırımcı yüzdesi yüzde 40'ı bulmuyor. Mevcut yatırımcı; yani, Çaycuma Organize Sanayi Bölgesindeki yatırımcı dahi Bartın'a gitmenin hesabını yapıyor; çünkü, Çaycuma ile Bartın arası 30-35 kilometre.

Zonguldak Bartın sınırında bulunan beldeler Bartın'a bağlanmak istiyor. Geçen hafta gittim, bizzat gördüm, Kokaksu Belediye Başkanı muhtarlarıyla toplantı yaptı ve dedi ki: "Zonguldak'ta benim geleceğim yok. Ben, Bartın'a bağlanmak istiyorum." Bunlar, bu teşvik kapsamından sonra gelişen olaylar.

Zonguldak'ın diğer tarafı, Karadeniz Ereğli, keza, Erdemir satıldı ve Karadeniz Ereğli'nin komşusu Düzce de teşvik kapsamına alındı.

Şimdi, burada konut satışları düştü, ticaret geriledi. Şimdi, Zonguldak'taki bu bitmiş organize sanayi bölgelerini teşvik kapsamına almazsanız Sayın Bakanım, Zonguldak, Türkiye'nin göç veren birinci ili ve işsizlikte de birinci ili. Türk ekonomisine katkı vermek için de 4 500 şehidi olan bir il. Bu konuda görüşlerinizi almak istiyorum; yani, Zonguldak İlinin -farkında mısınız Sayın Bakanım- Teşvik Yasası içine organize sanayi bölgelerini sokmak istiyor musunuz?

Yine, dün sorduğum soruya da cevap alamamıştım; TTK'ya işçi alımıyla ilgili. Sayın Bakanım, lütfen, rica ediyorum; Enerji Bakanımız, bölgede sizden onay alacağını söyledi; TTK'ya işçi almayı düşünüyor musunuz, onay vermeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akın.

Sayın Emek, buyurun.

ATİLA EMEK (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakana soruyorum: Sayın Bakan, Sayın Başbakan, bazı illerimizde cereyan eden olaylar nedeniyle, bir bakana yönelik kamuoyundan gelen tepki ve eleştirilere karşı "benim bakanım" diye söze başlamıştı. Yine, Başbakanlık Müsteşarının bilimsel aşırma yapmasının kesinleşmesi üzerine, Müsteşara yönelik eleştiriler de artınca "benim Müsteşarım" diyerek savunmaya başlamıştı.

Burası Türkiye Cumhuriyetidir Sayın Bakan. Bakan da, müsteşar da Türkiye Cumhuriyetinin bakanı, müsteşarıdır.

Sayın Bakan, Türkiye Cumhuriyetinin -sultanlıklarda bile görülmeyen bu durum karşısında- devlet geleneğiyle bu tutumu bağdaştırıyor musunuz? Türkiye Cumhuriyetinin geleneklerine ve devlet anlayışına uygun mudur?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Emek.

Sayın Doğan, buyurun.

MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Maliye Bakanıma bir sorum var. Sayın Bakanım, Sayın Şener, bir demecinde "mayınlı araziler temizlenerek, organik tarıma kazandırmak için, temizle-işlet-devret modeli şeklinde veya hak sahiplerine verilecektir" demiştir. Sizce, hangi model uygulanacaktır? Mayın temizleme işine 2006 bütçesinde ödenek ayrılmış mıdır?

İkinci ve son sorum: Ilısu Barajı inşaatı ne zaman başlayacaktır? 2006 yılı bütçesinde ne kadar ödenek ayrılmıştır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Doğan.

Soru sorma süresi tamamlanmıştır.

Sayın Bakan, buyurun.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Gazalcı "öğretmenevlerini satmayı düşünüyor musunuz" diyor ve arkasından "bir kamp yerini niye sattınız" diyor.

Şimdi, Sayın Gazalcı, biz, öğretmenevlerini satacağız diye kimseye bir şey söylemedik; ama, kampları satacağımızı söyledik. Onunla ilgili bütün bakanlıkların da kamplarını, Maliye Bakanlığı dahil, satıyoruz, satacağız, bunu söyledik.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Önce öğretmenevlerini mi satacaksınız?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Öğretmenevleri ile bunu karıştırıp da, efendim, başka yerlere çekmenin âlemi yok.

Bak, biraz önce, yine "sözleşmeli öğretmenleri niye alıyorsunuz" diye sordunuz. Bilgisayarla ilgili bulamıyorsunuz yani, sözleşmeli ancak yapabiliyorsunuz.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Bilgisayar öğretmeni yok.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Son iki yılda istihdam edilen bilgisayar öğreticisini biliyor musunuz ne kadar; 10 000'in üzerinde.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - 400 öğretmen aldınız siz bilgisayarda; 400!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - 10 000'in üzerinde.

BAŞKAN - Sayın Gazalcı, lütfen... Sorunuzu sordunuz, Sayın Bakan cevap veriyor.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Şimdi -dinleyin beni- burada, öğretmenlerin haklarını koruyor şeklinde, birtakım yerlere mesaj götürme şeyinden kurtulun artık yani. Ben size kaçtır söylüyorum, en fazla, şimdiye kadar, öğretmene de değer veren biziz, millî eğitime de değer veren biziz ve Millî Eğitim Bakanlığı da bütçeden en fazla payı alan. Net, açık söyleyelim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Şimdi, Teşvik Kanunuyla ilgili olarak, Zonguldak İliyle ilgili sorulan soruya da... Arkadaş, biz, Zonguldak'ın da farkındayız, Zonguldak'a da gerekli önemi veriyoruz, Zonguldaklıyı da seviyoruz; hiç merak etmeyin ve o konuda... (CHP sıralarından "Bravo" sesleri)

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Bravo, harika bir cevap!

K.KEMAL ANADOL (İzmir) - Bu ne sevgi ah! Bu ne sevgi ah!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Ah!.. Tabiî, tabiî... Görün bunları…

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Öpücük yetmez Sayın Bakan, öpücük yetmez.

HARUN AKIN (Zonguldak) - Cevap bu kadar mı Sayın Bakan?!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Şimdi, Sayın Emek, Başbakan, benim Başbakanım "benim bakanım" demiş, Başbakan "benim müsteşarım" demiş.

O Başbakanı niye hâlâ sindiremiyorsunuz siz ya?! Türkiye Cumhuriyetinin, Hükümetinin Başbakanı.

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Biz yaptık onu başbakan, nasıl siz yapıyorsunuz?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Konuşurken "benim çiftçim, benim şeyim" diye konuşuyorsunuz da, Recep Tayyip Erdoğan, Hükümetinin bakanına, o Hükümetin Başbakanı ne diyecek Allahaşkına?

ATİLA EMEK (Antalya) - Türkiye Cumhuriyetinin bakanı.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı… Bir defa, bunu bir sindirin; şöyle, ohh diye bir sindirin…

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Onu CHP başbakan yaptı.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sindirin… Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı… (AK Parti sıralarından alkışlar)

Şimdi, Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı çalıştığı müsteşara ne diyecek yani?!

YILMAZ KAYA (İzmir) - İstifa et diyebilir.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Siz bile, mesela, konuşurken, bana bile, geldiniz, Sayın Bakanım diyorsunuz. Bak, ne güzel, beni benimsiyorsunuz, Sayın Bakanım diyorsunuz bana da…

ATİLA EMEK (Antalya) - Tabiî, herkesin, hepimizin Bakanısınız.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Başbakan size "abi" mi diyor?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Bakanım diyor. Yani, bu gayet normaldir. Böyle…

Ama, neye seviniyorum biliyor musunuz; yani, başka soracak sual de bulamıyorsunuz herhalde, böyle şeyler soruyorsunuz.

ATİLA EMEK (Antalya) - Sayın Bakan, 10 dakikada ne soracağız ki?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Neyse… Ben cevaplandırırım, merak etmeyin siz.

Şimdi, mayınlı arazilerle ilgili olarak şunu söyleyeyim: Mayınlı arazilerin temizlenmesiyle ilgili ihaleye çıkıldı ve orada ihale süreci başladı; bölüm bölüm başladı; işte, Urfa bölümü var, Mardin bölümü var, diğer bölümler var. İhaleye çıkıldı, şu anda da ihale sürecinde.

İhalenin şartları da şöyle: Orayı kim temizlerse, belli bir süre orayı kullanma hakkı var. Ayrıca, orayı temizlemek için bir para, ödenek koymuyoruz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Oradaki köylü gitti!.. Oradaki köylü gitti, mahvoldu!..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Neresi mahvoldu?..

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Köylüler…

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Her tarafı… Her tarafı mahvoldu.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Köylünün arazisi… Mayınlı, mayınlı; kimse giremiyor oraya.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Olsun. Dağıtın bedava, köylüye.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Devletin arazisi orası Sayın Anadol. Farkında değilsiniz herhalde siz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Farkındayım. Topraksız köylülere verilecekti orası.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Niye vereceğiz devletin arazisini? Niye vereyim?!

YILMAZ KAYA (İzmir) - Veriyorsun başkasına!..

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Dağıtacaksınız…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Nasıl dağıtacaksın?.. Nasıl dağıtacaksın devletin arazisini?!.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Başkasına veriyorsunuz da, Ofer'e veriyorsunuz da…

BAŞKAN - Sayın Bakan, lütfen, sorulara cevap verir misiniz. Karşılıklı konuşmayın.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Ilısu Barajıyla ilgili de gerekli ödenek ayrılmıştır.

Teşekkür ediyorum.

HARUN AKIN (Zonguldak) - Sayın Bakan, bize cevap vermediniz. TTK'ya işçi alımına müsaade edecek misiniz?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Yazılı…

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.

17 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

18 inci maddeyi okutuyorum:

Bağış, hibe ve yardımlara ilişkin işlemler

MADDE 18.- a) Yurt içi ve yurt dışı kaynaklardan hibe olarak yıl içinde elde edilecek imkanların Yeni Türk Lirası karşılıklarını Hazine Müsteşarlığının teklifi üzerine gereğine göre bütçeye gelir veya gelir-ödenek-gider kaydetmeye,

b) Dış kaynaklardan veya uluslararası antlaşmalarla bağış ve kredi yoluyla gelecek her çeşit malzemenin navlun ve dışalımla ilgili vergi ve resimlerinin ödenmesi amacı ile bunların karşılığını, ilgili bütçelerinde mevcut veya yeniden açılacak tertiplere ödenek kaydetmeye ve gereken işlemleri yapmaya,

c) 2006 yılı içinde Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı ihtiyaçları için yabancı devletlerden askeri yardım yoluyla veya diğer yollardan fiilen sağlanacak malzeme ve eşya bedellerini, bağlı (B) işaretli cetvelde açılacak tertiplere gelir ve karşılıklarını da bu bütçelerde açılacak özel tertiplere ödenek ve gider kaydetmeye,

Maliye Bakanı yetkilidir.

d) Türkiye-Avrupa Birliği mali işbirliği kapsamında sağlanacak mali imkanların karşılığı olarak ilgili idare bütçelerinde (05), (06) ve (07) ekonomik sınıflandırma kodlarında yer alan tutarların Ulusal Fona ödenmesine ilgili bakanlar yetkilidir. Bu ödenekler başka bir hizmet veya faaliyete tahsis edilemez. Ulusal Fona ödeme işlemi Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın talebi üzerine ve projelerin finansman planlamasına uygun olarak en geç otuz gün içinde gerçekleştirilir. Mali işbirliği kapsamındaki projelerin yürütülmesi esnasında kur farkları ve benzeri türden doğabilecek ilave ödenek ihtiyacı, Maliye Bakanlığı bütçesinde yer alan 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinden aktarma yapılmak suretiyle karşılanabilir. Ulusal Fona ödenen bu tutarlar, 30/1/2003 tarihli ve 4802 sayılı Kanun kapsamında onaylanan Mutabakat Zabıtlarında yer alan hükümler çerçevesinde kullanılır.

BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen, Tunceli Milletvekili Hasan Güyüldar.

Buyurun Sayın Güyüldar.

CHP GRUBU ADINA HASAN GÜYÜLDAR (Tunceli) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının, bağış, hibe ve yardımlara ilişkin işlemlerle ilgili olan 18 inci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; konuşmama başlarken, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

2006 yılı bütçesinin 18 inci maddesiyle getirilen hükümlerle, yurtiçi ve yurtdışı kaynaklardan aktarılan hibe, bağış ve yardımlar, Maliye Bakanlığı hizmetine verilmiş oluyor; bu hizmetlerin vatandaşlarımızın lehine kullanılması dileğiyle, ben burada, yine, Maliye Bakanlığımızca hazırlanan Teşvik Yasasıyla ilgili olarak konuşmamı sürdürmek istiyorum.

5084 sayılı Yasayla teşvik kapsamına alınan 36 ilimizle ilgili görüşmelerde, bu Mecliste, Cumhuriyet Halk Partisi, Teşvik Yasasının ülkemiz için gerekli olduğunu; ancak, kriter olarak konulan 1 500 dolar sınırının hakkaniyet içermediğini ve dolayısıyla, bu Teşvik Yasasının bu haliyle yasalaşması halinde, ülkede beklenenin verilemeyeceğini belirtmişti. Nitekim, öyle oldu; esnaf odaları, meslek, sanayi ve ticaret odaları, iş dünyası, hakkaniyet içermeyen bu yasanın amacına ulaşamayacağı konusunda, ısrarla, hükümeti uyardılar.

Tasarının yasalaşmasından uzun bir süre geçtikten sonra, teşvike alınan 36 ilimizin içinde birkaç il dışında yatırımcının ilgi göstermediği, istihdamla ilgili bir kıpırdanmanın olmadığı görüldü. Türkiye'nin her tarafından gelen tepkilerle, siyasî baskılarla siyasî iktidar, ister istemez bir çalışmaya girerek 13 ilimizi daha teşvik kapsamına alma çalışmalarına başladı. Bu çalışmayla bölgesel dengesizliğin giderilmesine, kriz sonrası oluşan ekonomik çöküntünün açmış olduğu yaraları sarmaya, ülkemizin içinde bulunduğu olumsuz gidişatı iyileştirmeye yönelik çalışmalar beklenirken, IMF'nin dayatmacı engelleri nedeniyle, maalesef, bu, bir tıkanıklıkla karşı karşıya bıraktı bizi ve hatta, bir ara çalışmalara ara verildi. Sonuçta, beklenmeyen bir şekilde bu yasa çıktı.

Bu yasa çıkarken, çıkmadan evvel, 12.5.2005 tarihinde bu kürsüden, yasa bu şekilde çıkarsa, söz konusu bu iller faydalanamaz, yatırımcı buraya gelmez, 30 işçi çalıştırmayı amaçlayan bu yasayla söz konusu illerimiz faydalanamaz diyerek üstüne basa basa dile getirdik. Aynı şekilde, Cumhuriyet Halk Partisi sözcüleri, bu yasanın aksaklıklarını dile getirdiler, ne yazık ki, dinleyen olmadı.

Yasa görüşülürken, ister istemez, yatırımcıya çağrılar yapıldı. Teşvike alınan illere yatırımcının gelmesi için bu kürsüden çağrılar yapıldı; ama, yatırımcı, bu çağrıya bakın ne cevaplar veriyor. Bunları basından takip edersek, 12 ve 45 000 000 dolarlık tekstil yatırımıyla Adana'da iş yapan işadamı Halil Kadı: "Teşvik Yasası haksız rekabete yol açarak şirketleri iflasa sürüklediğinden konuyu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine, uluslararası platforma taşıyacağız."

Odalar haykırıyor, Adana Sanayi Odası: "Yanlış bilgilerle yasa çıkarıldı." Konya Sanayi Odası: "Yasayla ülkeye yarar yerine zarar getirildi." Kale Grubu (Çanakkale): "Teşvik Yasasıyla tek kriter yapıldı. Adı yanlış, bizler cezalandırıldık." Birinci GAP İş ve Yatırım Forumu: "Siyasetçi eliyle güneydoğuya en büyük haksızlık yapıldı. Teşvik Yasası çıktıktan sonra, tek çivi çakılmadı." Güneydoğu Sanayici ve Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Bedrettin Karaboğa: "Bu yasa güneydoğuya yatırım yapmayın yasasıdır." Teşvik Yasasıyla Parlamentoda mesailer harcandı, komisyonlar kuruldu, toplantılar yapıldı, Türkiye'nin her tarafından heyetler geldi, Türkiye haritası renklere boyandı, Parlamentoda zaman israfı, bu kadar çalışmalar, tartışmalar ve sonuçlarını yine kamuoyunun basına yansıyan görüşlerinden alıntılar başlıklar halinde sizlere sunmaya devam ediyorum.

"Teşvik Yasası işadamları arasında hasımane düşmanlıklar yarattı", "bu Teşvik Yasası komşu şehirler arasında küskünlükler yarattı", "bu Teşvik Yasası, şirketleri batırdı; fabrikaların kapanmasına sebep oldu", "bu Teşvik Yasası devlet eliyle haksız rekabete yol açtı", "bu Teşvik Yasası yurt dışında Türkiye'ye yatırım yapmak isteyen yatırımcıyı vazgeçirdi", "bu, bir politikasızlıktır…" Devam ediyor. Bu başlıklar iş âleminin basına yansıyan görüşleridir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye'nin ağır krizinde, güçbela ayakta kalmayı başaran firmaların bir kısmı, maalesef, bu Teşvik Yasasından dolayı battı, bir kısmı da ayakta kalma mücadelesi veriyor.

Ben, bu kürsüden, Sayın Maliye Bakanına sormak istiyorum: Sayın Bakan, Bakanlık olarak, bir tasarı, bir yasa hazırlanırken, kriter olarak, siz neyi esas alıyorsunuz? Bir yasa hazırlanırken, biz, bu yasayla, ülkeye ne veriyoruz, vatandaşa ne veriyoruz, ne alıyoruz hesabıyla bu yasanın hazırlanması gerekmez mi? Maliye, devletin kasasıdır, vatandaşın cebidir. Sayın Bakanım, bu Teşvik Yasasıyla, Türkiye'deki bu işsizliğe, siz, hangi çözümü getirdiniz? Devlete ne verdiniz, vatandaşın cebine ne girdi ne çıktı? Bu yasa burada görüşülürken, muhalefet sözcülerinin konuşmalarını, siz, burada, keserek, bu yasayı yerden göğe kadar savundunuz; ama, ben size sormak istiyorum: Teşvik Yasasına alınan 49 ilimizden kaç yatırımcı gelmiştir, hangi yatırımlar yapılmıştır? Türkiye'ye ne kazandırdı bu Teşvik Yasası?

Ben, iller bazında size örnek vermeye çalışırsam, Tunceli İlimiz, sanayide, ticarette, imalatta, iller sıralamasında 77 nci sıradadır. Bu Teşvik Yasası çıktıktan sonra, Sayın Bakanım, Tunceli İlimiz 4 sıra gerileyerek, 77 nci sıradan 81 inci sıraya geriledi. Sayın Bakanım, tekrarlamak istiyorum: Büyük umutlarla, hayallerle beklenen Teşvik Yasasıyla, Tunceli İlimiz -şüphesiz daha çok iller vardır- 77 nci sıradan, 4 sıra gerileyerek, 81 inci sıraya yükseldi.

Bu yasanın aksaklıklarını, AK Parti Kayseri Milletvekili Sayın Muharrem Eskiyapan 21.12.2005'teki bütçe konuşmasında, bu kürsüde teşvik yasasını eleştirerek haksızlık yapıldığını söyledi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Güyüldar, lütfen tamamlar mısınız.

Buyurun.

HASAN GÜYÜLDAR (Devamla) - Bu yasanın sektörel bazda, iller bazında değerlendirilerek çalışma yapılmasını istedi.

Sayın İktidar Partisi milletvekilleri, Sayın Eskiyapan'ın bu ileri sürdüğü görüşü, bu teşvik yasası hazırlanırken, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri, iki yıl evvel burada dile getirdiler. Ben, İktidar Partisinden, bu teşvik yasasının yeniden düzenlenmesini rica ediyorum ve ülkemiz için de büyük bir ihtiyaçtır.

Ülkemizin şartlarına göre bir teşvik yasasının çıkması dileğiyle, bu bütçenin ülkemize hayırlı olmasını diliyorum; hepinizi saygılarla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güyüldar.

Madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen Erzurum Milletvekili Sayın İbrahim Özdoğan; buyurun.

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; merkezî yönetim bütçe tasarısının 18 inci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Konuya geçmeden önce, iki mevzuu bilgilerinize aktarmak istiyorum sayın Genel Kurul. Az önce kuliste bulunurken, Erzurumlu bir hemşerimden, ETSO'da meclis üyesi olan hemşerimden bir telefon aldım, şöyle diyor:"Bildiğiniz gibi kurban bayramı yaklaşmakta. Dolayısıyla, Diyanet ve Türk Hava Kurumu kurbanlık hayvan için Et-Balık Kurumuna müracaat ediyor." Et-Balık Kurumu da, aldığım bilgiye göre -Ticaret Sanayi Odası meclis üyesi hemşerimizden- aslında, ihale etmesi gerekir veya tek tek köylülerden alması gerekir. İhale etmeden, birisine, bir Erzurumluya bunu veriyor ve o da, şu anda, köylülerden hayvan topluyor; kaça topluyor, Et Balık Kurumuna kaça vereceği belli değil. Buradan soruyorum: Bu insan kimdir, kimin ortağıdır, neyin nesidir? Hükümet yetkililerinin araştırmasını istiyorum.

Diğer, ikinci bir mevzu değerli arkadaşlarım; bir köylüden telefon aldım yine az önce; bu doğrudan gelir desteklerinin en geç 16 Aralıkta Erzurum için ödenmesi gerekiyormuş, şu ana kadar ödenmemiş; köylülerimiz, maalesef, bir deri bir kemik durumunda kalmışlardır. Bu konuya da eğilinirse çok yerinde olur diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım, ormanlarımız bizim gücümüzdür, önemli ekonomik varlıklarımızdır ve ülkemizin tapusu durumundadır; orman konusuna değinmek istiyorum. Ormanlarımızın kadastrosu yıllardır tamamlanamamıştır; bununla ilgili değişik kanunlar çıkarılmış olmasına rağmen, her defasında teknik personelin görüşleri, maalesef, ormandan çıkar sağlayan yerel politikacıların, orman idaresini kendi siyasî geleceği için basamak olarak kullanan üst düzey bürokratların ve partilerin oy kaygılarına feda edilmiştir. Kadastrosu yapılmış olan yerler bir zamanlar işgallere uğramış; nasıl olsa ileride uygun bir kanunla orman sınırları dışına çıkarılır düşüncesiyle, orman arazileri kapanın elinde kalmış; bir zamanlar orman olan yerlerde tarlalar, köyler fabrikalar ve hatta şehirler meydana gelmiştir. 6831 sayılı Orman Kanununun 2/B maddesi gereğince, orman sınırları dışına çıkarılmış yerlerin değerlendirilmesi konusu da siyasete alet edilmiş, hiç yoktan kamuoyu önüne bir tartışma ve didişme konusu olarak getirilmiştir. Beceriksiz veya bu gibi şeylerden hâlâ çıkar bekleyen birkısım insanlar ile bunlara inanan politikacılar, konuyu sessizce çözebilecekken, bir kangren haline dönüştürme becerisini göstermişlerdir.

Halen, hiç orman kadastrosu girmemiş bölgelerimiz olduğu gibi, arazi rantının yüksek olduğu ve tekrar tekrar kadastro uygulamalarına konu olmuş; ama, hâlâ sınır problemleri çözülememiş yerler de bulunmaktadır. Karadeniz Bölgesi gibi, kadastrosu hiç yapılmamış bölgelere, bir an önce girilerek, ormanlık alanlar belirlenmeli, daha fazla yok olmalarına göz yumulmamalıdır. Karadeniz'de her yıl yaşanan sel ve heyelan felaketleri, bu orman azalmasının sonucudur. Yerel halk, günlük sıkıntılarla karşı karşıya olduğundan, uzun zaman dilimleri içinde karşılaşacakları felaketleri görememekte, bunları görebilenler ise, çıkarcı zorbalar tarafından geri plana itilmekte ve susturulmaktadır. Sonuç olarak, kadastro işlemleri bu konu üzerinde yoğunlaşarak, orman idaresinin kaynakları yerinde ve verimli kullanılarak, başka kaynağa gerek kalmadan, kısa zamanda çözülebilir. Halkı, gerçek hak sahiplerini mağdur etmeyecek ve aynı zamanda, halka, kamuya, millete ait ormanları azaltmayacak önlemlerin alınması, zamanı geçmekte olan bir zarurettir.

Çözüm, yetişmiş, dürüst, bilgili, becerikli, ehil insanlardadır. Ormanlarımızın işletilmesinde, birçok, kangren olmuş problemlerle karşı karşıyayız. Yüzelli yıla varan teknik ormancılık geçmişimize rağmen, hâlâ, ülkemizin, arazi, yetişme muhiti, iklim şartları ve sosyal problemleri nazarı dikkate alınarak, geliştirilmiş işletme metotlarından yoksunuz. Ormanlardan elde edilen ürünler, mümkün olduğunca, sanayide kullanılacak şekilde de standardize edilmelidir. Isınma ve ısıtmada, doğalgaz ve jeotermal, hatta, güneş enerjisinden depolayarak yararlanma gibi, yüksek teknolojik ve diğer alternatif kaynaklara yönelmek gerekmektedir.

Evet, ormanlar, yenilenebilen enerji kaynaklarıdır; ancak, ülkemizde olması gereken oranda orman alanı ve hele hele verimli orman alanı bulunmadığından, mevcut ormanları yakarak yok edecek seviyelere gelmedik; daha çok, koruma ve geliştirme ihtiyacı içerisindeyiz. Hükümetin, orman mühendislerini yeteri kadar istihdam etmemesi, orman kaynaklarımızın iyice ufalmasına neden olmaktadır.

Kamu ağaçlandırması konusu ise şöyledir: Ülkemizin yüzde 27'si ormanlık alan olup, bunun da yüzde 70'i verimsiz, bozuk ve ağaçlandırılması gereken alanlardır. Buraların verimli ormanlara dönüştürülmesi için kaynak ve teknik eleman açığı dolayısıyla, bugün yeteri kadar ağaçlandırma yapılamamaktadır.

Sonuç olarak, topraklarımız erozyona maruz kalmakta, aşınıp taşınmakta ve yağmur mevsimlerinde yerleşim yerlerini seller basmakta, heyelanlar kaplamaktadır.

Ülkemizde özel ağaçlandırmaları teşvik edici yasalar çıkarılmış olmasına rağmen, yeterli olmamaktadır. Sadece yasa çıkarmakla da iş bitmiş olmuyor. Özel ağaçlandırmalara özel kaynak tahsisi de gerekmektedir. Halen yürürlükte olan Özel Ağaçlandırma Seferberlik Yasası, maalesef, raflarda tozlanmakta, uygulamaya konulmamaktadır.

Maalesef, millî parklarımızda da son yıllarda sorunlar çoğalmaktadır. Millî parklar, çevre içerisinde pasifleştirilmek, fonksiyonu, önemi arka plana itilmek istenmektedir. Kendi çıkarları için halktan yana görünerek, halktan yana görünmeyi çok iyi becerip kullanarak işleyen ve yürüyen sistemi durdurmak, bozmak, yok etmek, ne olacağı belli olmayan, yeri, zamanı, şekli, planı, programı bilinmeyen düzenlemeler yapmak, yapıyor görünmek, ormanlarımıza da, millî parklarımıza da, ülkemize de zarar vermektedir.

Ormancılıkta özelleştirme, ancak hizmetlerin serbest orman mühendisleri, ormancılık büroları veya firmaları kanalıyla yapılması şeklinde düşünülebilir. Ormanların mülkiyetinin şahıslara, firmalara, kişilere devredilmesi, ülkemiz şartlarında ne tarihsel ne hukuksal ve ne de ekonomik ve sosyal yönlerden doğru ve kolay uygulanan bir yol olmayabilir.

Diyoruz ki, ormancılıkta özelleştirme ancak hizmet alımlarında söz konusu olabilir. Kamuya ait ormanlarda işletme, fidan yetiştirme, ağaçlandırma, koruma, amenajman, silvi kültür, kadastro iş ve işlemleri özel ormancılık büroları vasıtasıyla yaptırılabilmeli ve bunun da yasal zeminlerinin hazırlanması en kısa sürede gerçekleştirilmelidir. Anavatan Partisi iktidarında bunları inşallah gerçekleştireceğiz.

Teknik ve ara eleman eğitimi konusunda ise görüşlerimiz şudur: Ormancılık hizmetlerini yürütecek olan orman mühendislerinin eğitimi, ülkemizdeki mevcut 9 adet orman fakültesinde yapılmaktadır. Çok yakın zamana kadar ülkemizde sadece 2 adet orman fakültesi vardı ve ülke ormanlarının orman mühendisi ihtiyacı bu fakülte mezunlarıyla karşılanmaktaydı. Son yıllarda orman mühendislerinin yetiştiği orman fakültelerinin sayısı artmakta; fakat, yeterli öğretim kadrosu olmadığından eğitimin kalitesi düşmektedir.

Ayrıca, ormanların yüzde 99'u devlete ait olan ülkemizde, kamuya eleman alımı durdurulduğundan, buralardan mezun olan yetişmiş insanlar açıkta kalmakta, boşta gezmektedirler. Bu da, ülkemizde hem maddî kaynakların hem de manevî olarak insan kaynaklarının kaybına sebep olmaktadır.

Yıllardır orman teknik hizmetlerinin yürütülmesinde önemli bir ihtiyacı gideren orman tekniker okulları kapatılmış, ikinci olarak da gerçekten büyük bir ihtiyacı karşılamakta olan orman muhafaza okulları da eğitim sadece Millî Eğitim Bakanlığının veya YÖK'ün işidir diye ortadan kaldırılmıştır. Ormanlarda ihtiyaç duyulan ara eleman kalmamakta ve işler gittikçe naehil, sıradan, sınavla alınan, orman ve ormancılık konusunda hiçbir bilgisi olmayan, gaye, sadece devletten aylık alıp masada oturan tipte memurların eline teslim edilmektedir.

Ormancılık, oldukça farklı özelliği olan bir meslektir ve özel eğitime ihtiyaç bulunmaktadır; eğitim işini Millî Eğitim Bakanlığı verecekse bile, müfredatın tespitinde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özdoğan, lütfen, tamamlar mısınız.

Buyurun.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - …Orman Bakanlığı, Orman Mühendisleri Odası, Orman Genel Müdürlüğü gibi kurum ve kuruluşların mutlaka görüşleri alınmalı ve bu doğrultuda eğitim verilmelidir.

Siyasilerîmiz, çeşitli nedenlerle devleti küçültürken, özelleştirmeleri hızlandırırken, orman mühendislerinin diğer mühendisliklerle bir tutulmaması gerektiğini, ormanların bir fabrika, orman mühendislerinin de sadece cansız objelere müdahale eden bir mühendislik dalı olmadığının bilinmesi gerekmektedir. Ancak, serbest çalışmak isteyen orman mühendislerinin, ormancılık hizmetlerini ihale yoluyla alıp yapma imkânları olabilir ki, bunun da yasal yollarının hazırlanması gerekmektedir.

Ormanlarımızı daha verimli hale getirmek için, inşallah Anavatan Partisi iktidarında kendilerini yoğun bir şekilde istihdam edeceğiz diyor; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özdoğan.

Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen, Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan 2006 bütçesinin 18 inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlar, Sayın Maliye Bakanımızın bir beyanatı var "biz Atatürk gibi bütçe yaparız" diye, gazetelerde bugün haberler var. Doğru mu Sayın Bakanım?

Değerli arkadaşım, müsaade edersen, Sayın Bakana ben bir şeyler soruyorum. Bütçe görüşüyoruz. Sayın milletvekilim!..

BAŞKAN - Sayın Öğüt, lütfen Genel Kurula hitap eder misiniz, soru sorma zamanı gelecek.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Ama, Sayın Bakanın dinlemesi lazım, Sayın Bakan dinlemedikten sonra bir anlamı yok ki.

Şimdi "Atatürk gibi bir bütçe yapıyoruz" dediniz ve Atatürk'ü, yeri geldiği zaman, istediğiniz gibi de kullanıyorsunuz. Kullanın, sizin de olsun, hepimizin olsun, bütün dünyanın olsun; ama, siz geldikten sonra, Atatürkçü Düşünce Derneğinin bütçeden ayrılan payı olan 20 milyarı niye kestiniz? Üç yıldır, Atatürkçü Düşünce Derneğine ödenen 20 milyar lirayı, Sayın Bakan geldiğinden beri kesti, bir kuruş para vermiyor arkadaşlar.

Atatürk'e sığınmak kolay da, Atatürk'ün düşüncesine madem saygılıysanız, bu Atatürkçü Düşünce Derneğinin kamuya yararlı bir dernek olduğunu biliyorsunuz…

BAŞKAN - Sayın Öğüt, lütfen maddeyle ilgili konuşur musunuz.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Sayın Başkan, bu Meclisi Atatürk kurdu. Bu Meclis olmasaydı, bugün bütçeyi görüşemezdik, siz orada Başkanvekili olmazdınız, ben de milletvekili olmazdım. Lütfen, sizden rica ediyorum, bu çok önemli bir şey…

BAŞKAN - Sayın Öğüt, bir saniye!.. Sayın Öğüt!.. Sayın Öğüt!..

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün…

AHMET RIZA ACAR (Aydın) - Harika konuşuyorsun!

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Tabiî ki harika konuşacağım.

(Başkan tarafından hatibin mikrofonu kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Öğüt, bir saniye.

Burada, kimse konuyu saptıramaz; Ulu Atatürk'ü kimse tartışmıyor, tartışamaz; kaldı ki, kimse de kullanamaz, siz dahi olsanız… (AK Parti sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Öğüt.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Teşekkür ederim; ama…

BAŞKAN - Maddeyle ilgili konuşun lütfen Sayın Öğüt.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Tabiî ki, ben bunu tamamlayayım da, maddeyle ilgili…

Değerli arkadaşlar, Sayın Bakanın bugün açıklaması var "biz, Atatürk gibi bütçe yapıyoruz…" Maddeyle ilgilidir, bütçeyle ilgilidir Sayın Başkanım bu.

Atatürk gibi bütçe yapıyorsanız, Atatürk'e saygı duyarak, Atatürkçü Düşünce Derneğinin, kamuya yararlı olan bir derneğin hakkını, lütfen, verin.

Onun dışında, Kültür Bakanlığına her ay gönderilen Atatürkçü Düşünce Derneğinin yayınlarını kaldırdı AKP Hükümeti. Bunu da rica ediyorum. Yani, hem Atatürkçü düşüneceğiz hem Atatürkçü bütçe yapacağız hem de Atatürk'ü… Beş kuruş vermeyeceğiz, Atatürkçü düşünceyi nasıl yok edebiliriz ona bakacağız! Olmadı!.. (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Lütfen, sayın milletvekilleri…

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bütçeye gelince; göçün devam etmesi, insanların varoşlarda yaşaması, varoşlarda yaşayan insanları dilenci durumuna düşürmek… İftar çadırlarında, kömür dağıtarak, gıda dağıtarak, o insanları dilenci durumuna düşürerek, onlardan medet uman zihniyet, burada, toplumu, aslında bir sosyal felaketin eşiğine götürüyor.

Değerli arkadaşlar, gasp, hırsızlık kapkaç olayları niçin oluyor; yoksulluktan oluyor. Aç it fırın yarar. Bu atasözü meşhurdur; çünkü, bu yoksulluk sınırında yaşayan 1 000 000 insan, açlık sınırında yaşıyor. Bunu, Devlet İstatistik Enstitüsü veriyor. 23 000 000 insan, açlık sınırında, yoksulluk sınırında. Şimdi, bu insanlar, geçinebilmesi için, güpegündüz kadınların boğazına bıçak dayıyor, çantasını kaçırıyor ve bu insanları durdurabilmek için, gıda maddesi, kömür dağıtmaya çalışıyoruz.  Sosyal patlamaya gidiyor değerli arkadaşlar Türkiye; hakikaten, ciddî diyorum. Bütçedeki açığa bakın, dış borca bakın, Türkiye'nin soyulmasına bakın…

Buna baktığımız zaman, değerli arkadaşlar, Türkiye'nin denk ve sıkı, millî bir politikaya, Atatürkçü düşünceye ihtiyacı var. Bu politikalarla ne Türkiye'yi kalkındırabiliriz ne bölgeleri.

Şimdi, size soruyorum: Van'da, Hakkâri'de, Kars'ta, Ardahan'daki insandan vergi alarak İstanbul'daki zengin bölgelere konut yapmakla, sosyal dengeyi mi sağlayacağınızı zannediyorsunuz?! Bu toplumun değerleri var. Niye gitmiyorsunuz Doğu Anadolu'ya, niye toplu konutlar yapılmıyor, niye reklamlar orada yok da, hepsi İstanbul'da, Ankara'da, İzmir'de, başka yerlerde yığılmış?! Kimin bu iktidar; yoksulun mu, fakirin mi; yoksa, bir avuç, banka soyan hortumcunun mu?! Bunlar çok önemli arkadaşlar.

Bütçeyi konuşuyoruz, bütçenin sorunları ağır; ancak, şunu söyleyeyim değerli arkadaşlar: Benim ilim sınırda. Onüç senedir, açılan bir sınır kapısında, daha, özel fatura yok. Özel fatura olabilmesi için -yani, KDV'nin geri alınması var- bütün yazışmalar yapıldı; yazı, Sayın Maliye Bakanlığı personelinin önünde, bir türlü imzalanmıyor ve biz Ardahan'da dedik ki, Sayın Bakan bize yardımcı oldu, Posof Türközü Kapısından giriş çıkışlar rahat olacak, giden malın KDV'si geri alınacak; halen imzalanmadı. Sizden rica ediyorum Sayın Bakanım, bu imzalansın; bir.

İkincisi, Ulaştırma Bakanımız burada tahmin ediyorum. Sayın Bakanım, benim sizden ricam var, Ulaştırma Bakanlığından rica ediyorum; öküzü tereğe çıkartmayın. Öküz nasıl tereğe çıkıyor; öküzü kesmek için bıçağı indirmek lazım "hayır" diyor "öküzü tereğe çıkaralım, orada keselim." Öküz terekte kesilmez.

Şimdi, Gürcistan'dan gelen bir TIR, değerli arkadaşlar, bir evrak alabilmesi için, makbuz alabilmesi için Erzurum'a gidecek, Erzurum'da işlem yapacak, tekrar Posof Türközü Kapısına gidecek, işlem yapacak. Bu, öküzü tereğe çıkarmak değil mi?! Böyle bir şey olabilir mi?!

Şimdi, Sayın Bakanım, sizden rica ediyorum; bu, ulaştırmaya giriyormuş; ben, gümrük zannettim. Bunu, derhal, Posof'ta işlem yapacak şekle getirin.

AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Bakan "çözdük" diyor.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Teşekkür ederim.

Değerli arkadaşlar, Ardahan'la ilgili hiçbir…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Öğüt, lütfen, tamamlar mısınız.

Buyurun.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Sayın Başkanım, toparlıyorum.

…doğru dürüst büyük projemiz geçmedi. Sevimli Barajı olduğu gibi duruyor, Ardahan-Ardanuç yolu on yıldır bitirilemiyor, hükümet binası onüç yıldır bitirilemiyor değerli arkadaşlar; yani, Ardahan'ı eğer gözden çıkardıysanız, bırakın, biz de sınırın öteki tarafına geçelim kardeşim. Zaten Ermenistan, kendi haritasının arkasında bizi gösteriyor (x) yerinde. (AK Parti sıralarından gürültüler)

AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan…

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Yahu, böyle bir şey olabilir mi?! Ben buradan sesleniyorum bir milletvekili olarak…

BAŞKAN - Sayın Öğüt…

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - …Ardahan'a devlet bakmıyor. Ardahan'ı zorla boşaltıyor. Ardahan'a da Ermenistan talip; bu kadar basit.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Ne dedi bu yahu?! Ne dedi Sayın Başkan?!

AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, sözünü geri alsın.

BAŞKAN - Sayın Öğüt… Sayın Öğüt…

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Burada şunu söyledim değerli arkadaşlar: Ermenistan lobisi, Ardahan'ı sınırları içerisinde gösteriyor değerli arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sen kimin temsilcisisin?!

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Bir dakika… Sizin kafanızda "tren" yazıyor kardeşim, siz anlamıyorsunuz; sekiz ay karlar altında…

BAŞKAN - Sayın Öğüt, sözünüzü geri alır mısınız, özür diler misiniz…

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Hangi sözümü?.. Hangi sözümü?..

BAŞKAN - Hangi sözü söylediğinizi siz bilirsiniz Sayın Öğüt.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Sözümü geri aldım Başkanım.

HASAN KARA (Kilis) - Tamamını al!..

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Tamamını aldım.

BAŞKAN - Sayın Öğüt, tekrarlar mısınız…

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Mikrofon açıksa, tamam, tekrar ediyorum; sözümü geri aldım.

Değerli arkadaşlar, ancak, bakın, bir şey söylüyorum. Değerli arkadaşlar, müsaade eder misiniz…

Şimdi, hayvancılıktan başka geçimi olmayan, çiftçilikten başka geçimi olmayan Türk köylüsü var. 16 Aralıkta Sayın Başbakana bir açıklama yaptırdılar "doğrudan gelir destek parası, fiğ parası verilecek" dendi; fiğ parası halen verilmedi. İnsanlar isyan ediyor, göç durmuyor, bölgemiz çok mağdur. Ben, bunu demek istiyorum; bunu kastederek konuşmak istedim değerli arkadaşlar. Yani, benim bölgeme gidin, isterseniz, hep beraber gelin gidelim; hiçbir şey yapılmamış, çivi üzerine çivi çakılmamış, bir şey yok. 1,5 milyarlık inek, üç yıl önce, yani, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara geldiği zaman 1,5 milyarlık inek, bugün 500 000 000 lira. Gelin, hayvan pazarını gezelim; 500 000 000 liraya inmiş arkadaşlar; yani, siz, neden bahsediyorsunuz, hangi bütçeden bahsediyorsunuz?!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Öğüt.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Tamam Başkanım, teşekkür edeyim.

BAŞKAN - Sayın Öğüt, süreyi fazlasıyla kullandınız zaten.

Teşekkür ediyorum.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Tamam, teşekkür edeceğim.

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Öğüt.

YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli) - Teşekkür edecek Başkan.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen…

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Başkanım, teşekkür edeceğim.

BAŞKAN - Sadece teşekkür için Sayın Öğüt.

Buyurun.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Şimdi, Sayın Bakanım…

BAŞKAN - Sayın Öğüt, lütfen, teşekkür için…

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Sayın Bakanım, sizden rica ediyorum, şu bütçeye Ardahan'la ilgili ödemeleri koyun.

BAŞKAN - Sayın Öğüt, teşekkür ediyorum.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Bütçenin hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, saygılar sunuyorum.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, 7 kere kestiniz.

BAŞKAN - Kimseden öğrenecek değiliz Sayın Hacaloğlu.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - İlk kez böyle bir olay gerçekleşiyor.

BAŞKAN - Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen, Siirt Milletvekili Öner Gülyeşil. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ÖNER GÜLYEŞİL (Siirt) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 1028 sıra sayılı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının bağış, hibe ve yardımlara ilişkin işlemler hakkındaki 18 inci maddesi hususunda kanaatlerimi Yüce Heyetle paylaşmak üzere şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

18 inci madde, yurtiçi ve yurtdışı kaynaklardan hibe olarak elde edilen imkanlarla, (d) bendinde belirtilen, Avrupa Birliği-Türkiye malî işbirliği kapsamında sağlanacak malî imkânları düzenlemektedir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2006 yılı bütçesi, kendi düşünce geleneğimizden hareketle, yerli ve köklü değerler sistemimizi, evrensel standarttaki muhafazakâr demokrat siyaset çizgisinde yeniden yapılandırarak, Türk siyaset tarihine yeni bir vizyon getirmeyi amaçlayan AK Parti Hükümetlerinin yıllık bazda dördüncü bütçesidir. Bu bütçe, aynı zamanda, devletimizin çok yıllık ilk bütçesidir. Ekonomide elde ettiğimiz önemli kazanımların temel taşlarından biri olan malî disiplin ve sosyal sorumluluk anlayışını daha geniş bir döneme yayarak güçlendirmekte olan çok yıllı bütçe, maliye politikasıyla ilgili belirsizlikleri ortadan kaldırarak herkesin önünü görmesini sağlayacaktır.

Makroekonomide elde edilen başarılara, anayasal kurumlarımıza, Parlamentomuza, hükümetimize, bürokrasimize, sivil topluma, partimizin yurtiçi ve yurt dışındaki başarılarına güvenimizin bir sonucu olarak yapılan bu çok yıllık bütçenin başarılı olacağından en ufak bir şüphemiz yoktur.

Çokyıllı bütçe, siyasal ve ekonomik istikrarın önemli bir göstergesidir. Bunun sonucunda ülkemize gelen üretken, istihdam sağlayan, reel sektörü hedefleyen yabancı sermaye akışını daha da hızlandıracaktır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; dünya ekonomisi, 2004 yılında petrol fiyatlarındaki artışa rağmen, yüzde 5,1 gibi yüksek bir oranda büyümüştür. 2005 yılında dünya ekonomisi yavaşlamakla birlikte büyümeye devam etmektedir. ABD ve Çin'de yüksek oranlı büyüme eğilimi sürerken, Japonya ekonomisindeki canlanma süreci devam etmektedir. AB bölgesinde ise üçüncü çeyrekteki göreli toparlanmaya rağmen, belirgin bir iyileşme görülmemektedir.

Talepteki güçlü artış, ABD dolarının değer kaybı, düşük stoklar, üretim ve rafineri kapasitelerinin kısa vadede artırılamaması ve arza ilişkin endişeler nedeniyle 2004 yılı ortalarından itibaren yükselmeye başlayan petrol fiyatları, 2005 yılında da artışını sürdürmüş ve varil fiyatı 70 dolarla rekor seviyelere ulaştıktan sonra düşüş eğilimine girmiştir. Son dönemlerde ise, petrolün varil fiyatı 55-60 dolar aralığında seyretmektedir. Petrol dışındaki diğer mal fiyatlarında da önemli artışlar görülmüştür. Özellikle onsu 530 dolar seviyesinin üstüne çıkan altın fiyatlarındaki artış dikkat çekmektedir.

2005 yılında dünya ekonomisinin büyüme hızının yüzde 4,3 olacağı tahmin edilmektedir. Gelişmiş ekonomilerin yüzde 2,5; gelişmekte olan ekonomilerin ise yüzde 6,4 oranında büyümesi beklenmektedir. 2006 yılında anılan ülke gruplarının sırasıyla, yüzde 2,7; yüzde 6,1; genel olarak da dünya ekonomisinin ise yüzde 4,3 oranında büyümesi öngörülmektedir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yıllardan beri özlemi çekilen siyasî, ekonomik istikrarın olumlu bir sonucu da büyüme alanında görülmektedir. Ekonomimiz, 2003 yılında hedefin üstünde büyüdükten sonra, 2004 yılında yüzde 5'lik hedefin üstünde yüzde 9,9 gibi yüksek bir büyüme hızına ulaşmıştır; bu oran, son kırk yılın en yüksek büyüme oranı olarak iktisat tarihimizdeki yerini almıştır.

2005 yılında, hedeflenen yüzde 5'lik büyüme gerçekleşecektir. 2006 yılında yüzde 5'lik büyüme hedeflenmektedir. Kişi başına düşen gayri safî millî hâsılanın 2005 yılında 5 000 ABD Doları, 2006 yılında da 6 000 ABD Doları civarında gerçekleşmesini beklemekteyiz.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; cumhuriyet döneminde sosyal, siyasal, ekonomik alanda hükümetimizce gerçekleştirilen birçok ilklerden bir tanesi de eğitime katkıda bulunmak isteyen hamiyetperver, yardımsever gerçek ve tüzelkişilerin yaptığı maddî destek ve yardımların vergiden düşülmesi, teknik tabirle vergi matrahından düşülmesi hususunda yapılan yasal birtakım düzenlemelerdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Gülyeşil, buyurun.

ÖNER GÜLYEŞİL (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bunun sonucunda eğitimde büyük bir atılım gerçekleşmiştir. Emeği geçenleri yürekten kutluyorum.

Parti tüzüğümüzde ve hükümet programımızda demokratikleşme, sivil toplumun güçlendirilmesi ve yerelleşmeye önemli yer verilmiştir. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi konusunda önemli yasal ve idarî düzenlemeler gerçekleşmiştir; bu alandaki açılımlar güçlendirilerek sürdürülecektir.

Seçim bölgem olan Siirt'te, güneydoğu bölgemizde ve Türkiye genelinde köye hizmet götürme birlikleri vasıtasıyla gerçekleştirilen hizmetler takdirle izlenmektedir. Bunların 2006 yılında daha da bir üst düzeye çıkacağını beklemekteyiz.

Önem verdiğimiz diğer bir düzenleme de, komisyonlardan yakın bir zamanda geçen, Yüce Meclisin gündemine geleceğini tahmin ettiğim kalkınma ajanslarıyla ilgili yasa tasarısıdır. Maddeyle ilgili olduğu için özellikle bunu ifade etmek istiyorum.

Bu yasayla, bölgeler arasında gelişmişlik farkının azaltılması, Avrupa Birliğine ekonomik ve sosyal uyumunun sağlanması, Avrupa Birliği fonlarının ihtiyaca uygun şekilde yönlendirilmesi, bölgesel potansiyelin harekete geçirilmesi, uygulamaya yönelik yapıların oluşturulması, koordinasyonu ve yönetimi, proje hazırlama ve uygulama kapasitesinin artırılması, ortak proje yönetim üretme ve uygulama kültürünün ve sahiplenmenin geliştirilmesi hedeflenmektedir. Ajansların gelirleri ağırlıklı olarak Avrupa Birliği fonlarından sağlanacak kaynaklardan, genel bütçe vergi gelirlerinden, il özel idare gelirlerinden, sanayi ve ticaret odalarının gelirlerinden, bağış ve yardımlardan oluşmaktadır. Kaynağın, bölgesel kalkınma ajanslarına nüfus ve sosyoekonomik gelişmişlik kriterine göre dağıtılması hedeflenmiştir. Temennim, ülkemizdeki gelişmişlik farkının asgarîye indirilmesi anlamında sosyoekonomik gelişmişlik kriterine daha çok ağırlık verilmesidir.

2006 yılı merkezî yönetim bütçesinin milletimize ve devletimize hayırlar getirmesini diliyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gülyeşil.

Madde üzerinde 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Soru sorma süresi 5 dakikadır.

Buyurun Sayın Şahin.

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Sayın Bakan, Tokat Sigara Fabrikasında üretim yapmak üzere almış olduğunuz 5 adet karton kutu makinesini, daha sonra, eski diye geri gönderdiniz. Yerine yenisinin alınacağını ifade etmiştiniz. Sayın Bakan, geçen bu süre içerisinde henüz Tokat Sigara Fabrikasına yeni makineler gelmemiştir.

1- Bu makinenin alımı yapıldı mı?

2- Şayet bu makineler alındıysa, Tokat Sigara Fabrikasında ne zaman üretim yapılacaktır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Şahin.

Sayın Arz, buyurun.

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Sayın Başkan, aracılığınızla, Bakanıma birkaç soru sormak istiyorum.

Mustafa Kemal Atatürk "en büyük ideallerimden biri, Trabzon Limanını şimendiferlerle Türk demiryolu ağına bağlamaktır" demiştir.

Trabzon-Erzincan veya Trabzon-Erzurum demiryolu bağlantısını hayata geçirecek ödenek ayıracak mısınız?

Karadeniz limanlarını Kafkasya'ya, Asya'ya, hatta Uzakdoğu'ya bağlayacak olan Batum-Sarp-Hopa, öncelikle 25 kilometrelik bu bölüm, daha sonra Rize-Trabzon demiryolu ağını hayata geçirmek için ödenek ayıracak mısınız?

Trabzon-Araklı-Dağbaşı-Bayburt yolunu, Trabzon-Erikbeli-Kürtün yolunu, Köprübaşı-Beşköy yolunu, Çaykara-Alacaköprü-Karaçam yolunu, Şalpazarı-Doğancı-Sayraç-Tonya yolunu, Arsin-Yanbolu-Santa yolunu, Düzköy-Çal-Çayırbağ-Tonya yolunu, Şalpazarı-Geyikli yolunu, ne zaman yeterli ödenek göndererek tamamlayacaksınız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Arz.

Sayın Aslanoğlu, buyurun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Bakanım, yabancı sermaye, ya portföy yatırımı için gelir yahut da üretim ve istihdam için. Şimdi, Teşvik Yasasında, bazı illere… Bir kere, portföy yatırımına gelenler, dünyada faiz oranı belli, libor + 1'ler; ama, Türkiye'de, hâlâ -Türkiye bir cennet- en az libor + 10-12 civarında Türkiye'den kaynak gidiyor portföy yatırımına gelenlerde; ancak, üretim ve istihdam için gelenler de, bazı illerimiz teşvik kapsamına alındı; ama, 2 000 kişiye, 3 000 kişiye istihdam sağlayacak bazı yatırımlar için altyapısı ve diğer sorunları çözülmediği için, teşvikli bölgelere gitmek istemiyorlar.

Demin Malatya Milletvekilimizin söylediği gibi, biz, Malatya'daki vagon fabrikasını derhal verelim; ama, diyor ki, altyapınız yok. Örneğin, son günlerde, Hyundai…

BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu, lütfen, sorunuzu sorar mısınız.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Bitiriyorum efendim.

Son günlerde, Hyundai, Türkiye'de yatırım yapacak yer arıyor, "Çekoslovakya'ya gideceğim" diyor. Kendisi, 2 000 kişiye, yan sanayiyle beraber 5 000 kişiye istihdam sağlıyor. Acaba, teşvik kapsamındaki yerlere yüksek istihdam sağlayan sektörler için yeni bir imkân sağlayacak mısınız?

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.

Sayın Çetin, buyurun.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Bakanım, biraz evvel, size sorduğum soruda, belgenin sahte olduğunu söylemiştiniz; ama, ben, belgeyi getirttirdim. Yani, konusu, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryollarına ait 7 limanın imtiyaz haklarının uzun süreli kiralanmasına ilişkin mektup; İzmir, Haydarpaşa, Mersin, İskenderun, Derince, Bandırma, Samsun Limanlarına ilişkin yazılmış; İngiliz hukuku çerçevesinde hazırlanmış ve İngiliz hukukuna tabi olduğu, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin danışmanları haricinde, hiçbir kişi veya kurumla paylaşılamayacağını da içeren bu Global Menkul Kıymetlerin sahibinin şahsınıza ve Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım'a yazdığı 12 Aralık tarihli mektup ve 18 Aralık tarihli revize mektup. Sahte olduğunu söylüyorsunuz. Ben, size bu mektubu veriyorum. Bu mektup, gerçekten, şahsınıza yazıldı mı, yazılmadı mı? Burada "sayın bakanlarımızla da, siz saygıdeğer bakanlarımızla yaptığımız görüşmede, tarafımıza ilettiğiniz teklifimizi revize ediyoruz" diyor. Bu doğru mu, değil mi? Net cevap istiyorum Sayın Bakan.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çetin.

Soru sorma süresi tamamlanmıştır.

Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Tokat Sigara Fabrikasının hardbox yapabilmesi için, makinelerle ilgili olarak getirdiğimiz kanun teklifine karşı Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun ne kadar muhalefet yapıp, ondan sonra o teklifin de reddedildiğini hep beraber gördük. (CHP sıralarından "Hayır" sesleri)

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Hayır Sayın Bakanım, bizim önergemiz vardı CHP olarak…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Dinle, dinle…

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Bizim önergemiz vardı…

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bir saniye…

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Hayır Sayın Bakanım…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Dinleyin…

Şimdi, biz, tabiî…

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Yanlış bilgi veriyorsunuz…

BAŞKAN - Bir saniye sayın milletvekilleri…

Sayın Bakan, sorulara cevap verir misiniz lütfen.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Soruya cevap veriyorum, sorudur bu. (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Lütfen, sayın milletvekilleri…

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Soruya cevap verin Sayın Bakan…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Soruya cevap veriyorum. Soruya cevap verirken, onun bir geçmişi de var yani…

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Geçmişini değil…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Herhalde, tam verelim, dinleyin o zaman; sorarken, sorarsınız…

Ondan sonra, tabiî, Tokat Sigara Fabrikasında makineleri tekrar almak için, ilgili arkadaşlar, bununla ilgili ihale şartlarını hazırladılar, gerekli dokümanları çıkardılar, tekrar o makineleri alacağız, onlarla ilgili olarak gerekli çalışmalar yapılıyor.

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Süre verebilir misiniz Sayın Bakan?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Öğreneyim, size yazılı olarak bildireyim süresini de.

Sayın Arz, Trabzon yolunu, limanını, Erzurum'u, yani, sormadığınız yol kalmadı; onlara, müsaade ederseniz, yazılı olarak cevap vereceğim.

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Hiçbir şey yapılmadığı için soruyorum Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Aslanoğlu, yatırımlarla ilgili, Hyundai'le ilgili olarak görüşlerimi daha önce bildirmiştim; şimdi, tekrar tekrar aynı soruyu, müsaade ederseniz, cevaplandırmayayım; çünkü, onu cevaplandırdım.

Sayın Çetin'in getirdiği yazılar… Bunlar resmî yazılardır. Resmî yazılardan bizim ne bir gocunmamız vardır... Onları resmî olarak her yere yazmışızdır, soran her yere cevap veriyoruz. Eğer Ulaştırma Bakanımız da, resmî olarak yazmışsa; orada, üzerinde vardır; tarihi de vardır, imzası da vardır, her şeyi vardır.

YILMAZ KAYA (İzmir) - Biraz önce yok diyordun!..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - O resmî yazılardan bizim gocunacak bir tarafımız mı var da getiriyorsunuz bize; yazı yazdın mı yazmadın mı!..

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Çok gizli deniliyor.

BAŞKAN - Sayın Çetin, lütfen.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Resmî yazılar varsa, var kardeşim yani, ne var yani bunda! (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - İngiliz hukukuna göre sözleşme yapıyorsunuz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Bu arada, Tokat Sigara Fabrikasıyla ilgili olarak bir not geldi; 5 makine, Temmuz 2006'ya kadar takılacak, ihale yapılmış, oraya gelecek.

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Temmuz mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Temmuz.

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Teşekkür ederim.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Tamam; ama, bir daha karşı çıkmayın ha böyle şeylere!

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - 5 Temmuz mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Tamam, temmuz; temmuz dedik, 5'i falan demedik bak! Temmuz 2006'da takılacak.

BAŞKAN - Sayın Şahin, lütfen…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - O görüşmelerde burada ortalığı yıktık.

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Bizim önergemiz vardı; önergemize sahip çıkmadınız.

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Şahin, böyle bir usulümüz yok.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu oturur musunuz lütfen, soru-cevap işlemi devam ediyor.

Sayın Kaptan, buyurun.

OSMAN KAPTAN (Antalya) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, kadrolu devlet memurları arasında niye Gelir Vergisi adaleti kurmuyorsunuz? Odacı genel müdürden, şoför müsteşardan, asistan profesörden daha yüksek oranda Gelir Vergisi ödediği doğru mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Bir dakika…

OSMAN KAPTAN (Antalya) -Yeniden mi sorayım Sayın Başkan?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Zahmet olacak…

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Kaptan, sorunuzu sorar mısınız.

OSMAN KAPTAN (Antalya) - "Bir dakika" diyor.

BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayalım Sayın Kaptan.

Buyurun.

OSMAN KAPTAN (Antalya) - Genel müdür, aylık gelirinin -aylık geliri olarak söylüyorum- yüzde 4,2'sini Gelir Vergisi verirken, odacı, aylık gelirinin yüzde 10,3'ünü Gelir Vergisi verdiği doğru mu?

Yine, müsteşar, aylık gelirinin yüzde 3,7'sini verirken, şoförü, aylık gelirinin yüzde 10,3'ünü Gelir Vergisi ödüyor olması bir adaletsizlik değil midir? Siz, çok kazanandan az, az kazanandan çok vergi almakla Anayasanın 73 üncü maddesini ihlal etmiş olmuyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kaptan.

Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Şimdi, hepinizin bildiği gibi, değerli arkadaşlar, memurlarımıza verilen ödemelerin bazıları vergiye tabi değildir. Bazı tazminatlar vardır ki, onlar vergiye tabi değildir. Onlar, ne bu zamanda ne yakın zamanda değil, çok eskiden beri 657'ye göre yapılan uygulamalardır.

Şimdi, bu vergiye tabi olmayan ödemeleri de almak suretiyle, burada, toplam, işte, genel müdür düşük ödüyor, şoför fazla ödüyor gibi bir sonuca varmak doğru bir şey değildir, doğru yaklaşım değildir.

OSMAN KAPTAN (Antalya) - Niye Sayın Bakan?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Ancak, bizim, şöyle uygulamalarımızı hepiniz biliyorsunuz: Üst dilimden ücret alanlara yapmış olduğumuz zamlar biraz daha az oluyor; alt dilimlerden maaş alanlara yaptığımız zamlar çok daha fazla oluyor. Mesela, bizim son zamlarımızda, yanlış hatırlamıyorsam, yüzde 5 gibi yukarılara yaparken, alt, en düşük memur maaşları yüzde 19 gibi arttı. Dolayısıyla, burada biz adaleti…

BAŞKAN - Sayın Bakan, süre tamamlanmıştır.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - …Adaleti gözetmeye çalışıyoruz ve buna göre hareket ediyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın Hacaloğlu, bir şey söyleyeceksiniz galiba...

Yerinizden, buyurun.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, Mecliste Sayın Bakanla beraber bulunan, ona yardımcı olmak üzere hazır bulunan değerli bürokratların, burada, müzakereleri izleme konusunda, izlenmesi gereken tutum, tavır ve üslup konusunda, yeterince bilgilendirilmediklerini zannediyorum. Yıllardır Türkiye Büyük Millet Meclisinde müzakereleri izliyoruz. Arkadaşlarımı, biraz daha, doğrudan doğruya, buradaki, müzakerelerin havasına kendilerini kaptırmamaları, kendi aralarında şakalaşarak, gülerek, tepki koyarak, müzakerelere dolaylı olarak dahil olmamalarını rica ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu, teşekkür ediyorum; ama, bizim öyle bir tespitimiz yok.

Teşekkür ediyorum.

Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 1028 sıra sayılı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının "Bağış, hibe ve yardımlara ilişkin işlemler" başlıklı 18 inci maddesinin (a) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Oğuz Oyan

Vezir Akdemir

Ahmet Ersin

 

İzmir

İzmir

İzmir

 

Yavuz Altınorak

 

Zekeriya Akıncı

 

Kırklareli

 

Ankara

 

"a) Yurt içi ve yurt dışı kaynaklardan hibe olarak yıl içinde elde edilecek imkânların Yeni Türk Lirası karşılıklarını Hazine Müsteşarlığının teklifi üzerine bütçeye gelir veya gelir-ödenek-gider kaydetmeye"

BAŞKAN - Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN - Arayacağım.

Kabul etmeyenler…

Sayın milletvekilleri, Kâtip Üyeler arasında anlaşmazlık olduğu için, 3 dakika süre verip, elektronik cihazla oylama yapacağız.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır; önerge reddedilmiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birleşime 10 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 17.51


BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.03

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN - Sayın Milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43 üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

2006 yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanun Tasarılarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1.- 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1119) (S. Sayısı:1028) (Devam)

2.- 2004 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Dairelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu ( 1/1084, 3/907) (S. Sayısı: 1029) (Devam)

3.- 2004 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil İdarelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1085, 3/908)           (S. Sayısı: 1030) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

19 uncu maddeyi okutuyorum:

Muhtelif gelirlere ilişkin hususlar

MADDE 19.- a) Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğünün yabancı ülkelere verdiği meteorolojik ürünlerin bedelleri ile yabancı ülke meteorolojik ürünlerinin diğer yabancı ülkelere veya yurt içindeki kişi ve kurumlara, yabancı ülkelerin de anılan Genel Müdürlüğün meteorolojik ürünlerini diğer ülke ve kişilere satışından yıl içinde elde edilecek döviz cinsinden tutarlar, T.C. Merkez Bankası nezdinde açılacak özel hesaba yatırılır. Bu tutarlardan ilgili anlaşmalar gereğince yurt dışı kuruluşlara ödenmesi gereken tutarlar, bu özel hesaptan Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğünün talimatıyla T.C. Merkez Bankasınca transfer edilir. Geri kalan tutarlar, ilgili Genel Müdürlüğün talimatıyla T.C. Merkez Bankasınca döviz alış kuru üzerinden Yeni Türk Lirasına çevrilerek Genel Müdürlüğün ödemelerini yapan Merkez Saymanlık hesabına aktarılır. Saymanlık hesabına aktarılan bu tutarlar, genel bütçeye gelir kaydedilir.

b) 5018 sayılı Kanunla genel bütçe kapsamına alınan ve 2006 yılından önce katma bütçeli olan idarelerin ilgili mevzuatında belirtilen kurum gelirleri, genel bütçe geliri olarak tahsil edilir.

c) 4/12/1984 tarihli ve 3096 sayılı Kanun kapsamındaki tabii kaynakların ve tesislerin işletme haklarının devrinden elde edilen gelirlerin tamamı genel bütçeye gelir kaydedilir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Kırklareli Milletvekili Yavuz Altınorak. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi en kalbî duygularımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, iki haftadan bu yana çok yoğun bir tempoda 2006 yılı malî bütçemizi burada tartışıyoruz. Bu tartışmalar esnasında, mevcut Parlamentonun bu 4 üncü bütçesi olduğunu hepimiz iyi biliyoruz. Ancak, bu bütçeyi incelediğimizde, geçen süre içerisinde, ülkemizde yaşayan tüm insanlarımızın sorunlarına çözüm getiren ve bundan sonraki süreçte çok daha sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürmelerini etkileyecek bir bütçenin olmadığını üzülerek sizlere ifade etmek istiyorum.

Bugüne kadar birçok bakanlığın bütçelerinde, iktidarıyla muhalefetiyle arkadaşlarımız düşüncelerini sizlerle paylaştılar; ancak, gördük ki, İktidar Partisinin yetkilileri, özellikle Sayın Başbakanımız, Maliye Bakanımız ve Millî Eğitim Bakanımız, şu ana kadar geçen süre içerisinde ülkemizde yaşayan bütün insanlarımızın son derece mutlu olduğunu, huzur ve refah içerisinde yaşamlarını sürdürdüklerini ifade ettiler; bunları ifade ederlerken de, özellikle ve özellikle millî eğitime çok önem verdiklerini ifade ettiler.

Millî eğitimle ilgili düşüncelerini ortaya koyarken, benim yaptığım tespitlere göre, sadece ve sadece iki tane tespiti gündeme getirebildiler. Bu tespitlerin bir tanesi: Başbakanımız, özellikle bütçe sunuş konuşmasından sonraki cevaplandırmasında, bedelsiz kitap dağıtıldığını ifade etti. Doğrudur, kutluyorum; ancak, 25 YTL değerindeki kitapları bedelsiz olarak dağıtmanın bu kadar övünülecek bir şey olmadığını da sizlerle paylaşmak istiyorum; çünkü, hepimizin okullarda okuyan talebeleri var…

FATMA ŞAHİN (Gaziantep) - Sen, onu halka sor!

İLHAN ALBAYRAK (İstanbul) - Kaç öğrenciye veriyoruz onu da söyle.

YAVUZ ALTINORAK (Devamla) - Efendim, laf atmayın. Bakın, ben, size bir tespiti yapıyorum, elimde belge var. 25 YTL'lik kitap vererek övüneceğinize, ondan sonraki süreçte, bu okullarda okuyan talebelerin yakıtlarının…

İLHAN ALBAYRAK (İstanbul) - Onu da veriyoruz.

YAVUZ ALTINORAK (Devamla) - Nereden veriyorsunuz?! Buyurun, okuyun, hep beraber okuyalım.

BAŞKAN - Sayın Altınorak, maddeyle ilgili konuşur musunuz.

YAVUZ ALTINORAK (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, okul aile birlikleri devreye sokularak, bütün öğrenci velilerinden… Bakın, biten yakıt giderlerimiz, elektrik, su giderlerimiz ve hizmet ve temizlik giderlerimiz olarak ilk dilim aidatı 50 YTL. Bunun ikincisi, üçüncüsü, dördüncüsü nerede?

Değerli arkadaşlarım, 380 YTL yeni yapmış olduğunuz asgarî ücretli bir yurttaşımızın iki tane talebesinin ilköğretimde okutulduğunu gözden geçirelim. Oniki aylık kazancının bir tanesini, kalkıp, okula, bu giderleri karşılamak üzere mi verecek?!

İLHAN ALBAYRAK (İstanbul) - Bir taş da siz koyun.

YAVUZ ALTINORAK (Devamla) - Neyse, ben bu tespiti sizlere yapıyorum.

İkincisi de, özellikle üzerine basa basa ifade ettiğiniz, 70 000 tane derslik üç yıl içerisinde açıldı. Tekrar kutluyorum; ama, bu, çok övünülecek, hindi gibi kabarılacak bir olay da değil; çünkü, bilançoya bakarsanız, bütçenize bakarsanız, bu üç yıllık dönem içerisinde, yapılan bu 70 000 dersliğin kaç tanesini millî eğitim bütçesinden yaptınız?

Ben beklerdim ki, bu bütçenin içerisinde bu kadar övünülürken, bu 70 000 dersliğin millî eğitime kazandırılmasına katkı veren sivil toplum örgütleri, demokratik kitle örgütleri, hayırsever vatandaşlarımızın yapmış olduğu bu katkılardan ötürü, milletin Meclisinden bu arkadaşlarımıza teşekkür etmenizi beklerdim…

ALİ İBİŞ (İstanbul) - Çok teşekkür ederiz, halen de ediyoruz.

BAŞKAN - Lütfen, sayın milletvekilleri, niye söz atıyorsunuz Sayın Hatibe…

YAVUZ ALTINORAK (Devamla) - … ama, maalesef, ben, bugün, bu kürsüden, sizler adına, Türk Milleti adına, 70 000 derslikte okuyan öğrencilerimiz adına şükranlarımı sunuyorum, teşekkürlerimi iletiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET YENİ (Samsun) - Bu, kabarmaca oluyor…

YAVUZ ALTINORAK (Devamla) - Valla, biz kabarmıyoruz, biz kabarmıyoruz. Kabaranlar düşünsün.

Değerli arkadaşlarım, yine, az önce de ifade ettiğim gibi, bu ülkede yaşayan tüm insanların hayatından son derece mutlu olduğu defalarca kez bu kürsüden söylendi. Bu süreç içerisinde, ben de zamanımı ayırdım ve Ankara'nın çeşitli yerlerinde birtakım çalışmalar yaptım. Bunu sizlerle paylaşmak istiyorum.

Geçen hafta, Ankara'nın Etimesgut İlçesinin Şaşmaz sanayi bölgesine gittim ve bu sanayi bölgesinde nakliyeciler sitesine uğradım. Nakliyeciler sitesinde, nakliye almaya gelmiş bulunan, Türkiye'nin bütün illerinden -kesinlikle ayırmıyorum- bütün illerinden gelip, orada nakliye almaya çalışanların o sorun ve sıkıntılarını gördüm. Burada nakliye almadan ziyade -inanın üzülerek ifade ediyorum, oradaki arkadaşlarımız beni affetsinler, onların hoşgörüsüne sığınıyorum- orası bir insan mezarlığı olmuş, insan satılan bir mezarlık haline gelmiş. Eğer, buna da inanmıyorsanız, buradaki düşüncelerimi söyledikten sonra, içinizden benimle beraber katılacak olan arkadaşlarımız varsa, milletvekili olarak değil; ama, bir yurttaş olarak, bir vatandaş olarak bu arkadaşlarımızın arasına girelim, bir de onların dertlerini ve sorunlarını dinleyelim.

Değerli arkadaşlarım, yine, benden önceki birçok arkadaşım ifade etti; sağlık meselesi.

Değerli arkadaşlarım, gerçekten, devlet hastanelerimiz ile SSK hastanelerimizi birleştirdik. Bu birleştirme yapılırken, şüphesiz iyi niyetle yapılmıştır; buna gönülden katılıyorum. Ancak, bu yaşanan süreç içerisinde -bakınız, bu yaşanan süreç içerisinde yapmış olduğum tespitleri de sizlerle paylaşmak zorundayım ama- bu süreç içerisinde, arkadaşlarımızın bir kısmının hastanelere gittiğini, eşini kucakta götürüp, o gün orada sadece bıyık üstünden bakılıp, bir ay sonraya sıra verildiğini gördüm. Bu insanlarımıza bu reva mıdır değerli arkadaşlarım?

Dolayısıyla, bu konuya çok fazla eğilmek istemiyorum; ama, bir bakıma da sizleri burada uyarmak istiyorum. Özellikle taşradaki eczanelerin, çok yakın bir süreç içerisinde, Bağ-Kurlu, SSK'lı ve Emekli Sandığından ilaç almaya giden hastalarımıza, çok yakın bir süreç içerisinde ilaç vermeyi keseceklerini üzülerek duydum; ödemelerin altı ay uzatıldığını bizzat kendim duydum. Dolayısıyla, ben, burada, vatandaşlık görevimi yerine getiriyorum, sizleri uyarıyorum; lütfen, bu konuya eğiliniz.

Değerli arkadaşlarım, ülke nüfusumuzun yarısına yakın kısmını temsil eden tarım, hayvancılık ve ormancılık gerçekten kanayan bir yara. Orman köylülerimiz, ülkede yaşayan insanlarımızın bir tamamından çok az gelir elde eden, millî hâsıladan en az payı alan çevrelerimiz. Bu insanlarımızın günlük geliri 5 dolar ve 8 dolar civarında ve bu insanların normal standarttaki bir hayatı yaşayabilmeleriyle ilgili olarak mutlaka birtakım düzeltmelerin yapılması gerektiğine inanıyorum, bu konuya da bundan sonraki süreçte katkı vermenizi bekliyorum.

Hayvancılık ayrı bir dert; ama, tarımın hangisinden başlayayım; hububatçılıktan mı, çeltikten mi, ayçiçeğinden mi, pancardan mı?

Sayın Başbakanımız, bütçe açılış konuşmasında, bu yıl 15 000 000 ton pancarın teslim alındığını ifade etti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Altınorak, lütfen tamamlayabilir misiniz.

Buyurun.

YAVUZ ALTINORAK (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, doğrudur, 15 000 000 ton pancar tesellümü yapılmıştır; ancak, bu 15 000 000 ton pancarın 9 700 000 tonu Türk şeker, geri kalan kısmı da özel şeker fabrikaları tarafından yapılmıştır ve bu yapılan pancar tesellümünün, hepiniz çok iyi bilmektesiniz ki, (A), (B), (C) kotaları adı altında, çok farklı fiyat politikalarıyla, insanlarımızdan ve üreticilerimizden teslim alınmaktadır. Yani, kısacası, 9 700 000 ton pancarın (A) kotasından, 9 700 000 ton pancarın yüzde 15'i (B) kotasından ve geri kalan kısmı da (C) kotasından; yani, 16 dolar şekerpancarının belirlenmiş olan fiyatının tam yüzde 75 aşağısından teslim alınmaktadır ve bugün pancarla ilgili olarak dışarıda kota mafyası oluşmuştur. Bunları bilgilerinize sunmak istiyorum değerli arkadaşlarım.

Aslında konuşacak o kadar çok şey var; ama, zamanımız yeterli değil.

Bu duygular içerisinde 2006 yılı bütçemizin hayırlı olmasını diliyorum. Hepinize sevgiler ve saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Altınorak.

Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen, Isparta Milletvekili Mevlüt Coşkuner.

Buyurun Sayın Coşkuner.

MEVLÜT COŞKUNER (Isparta)- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; "Muhtelif gelirler" başlıklı 19 uncu madde üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Ekonominin gerçek gidişatının aynası esnaftır. Ülkemizde, baktığımız zaman, yüzde 10 civarında bir enflasyon görünüyor ve yüzde 9,9 da büyüme görünüyor. Avrupa Birliği devletlerinin beceremediğini, hatta Çin'in beceremediğini biz nasıl becerdik, bunu anlamak mümkün değil. Çünkü, gösterilen bu enflasyon çiftçiye, üreticiye, esnafa, memura, köylüye, işçiye, dula, yetime yansımıyor. O nedenle de, büyüme görülmüyor.

Değerli arkadaşlarım, esnaf iş bırakmaktadır. 2005 yılı ocak ayında 33 ilin esnaf ve sanatkârlar sicil memurluklarından gelen verilere göre, 1 016 bakkal, 413 kahveci, 338 şoför, 313 nakliyeci, 186 berber, 153 tuhafiyeci, 145 büfeci, 130 lokantacı, 129 kuyumcu ve 127 taksici iş bırakmıştır. O nedenle şöyle bakmak gerekiyor: Bugün üreticiye ne verebiliyoruz? O üretici, gerçekten, ürettiğini satabiliyor mu, ürettiğinin karşılığını alabiliyor mu?

O nedenle, şöyle bakmak gerekir diye düşünüyorum: Değerli dostlarım, bugün, kapattığımız Toprak Mahsulleri Ofisleri ve Köy Hizmetleri, araştırma enstitüleri, meyvecilik araştırma enstitüleri, arıcılık üretme istasyonları gibi kurumlara bakalım. Bu kurumları kapattığınız zaman, elbette ki, çiftçi bilinçlenmeyecek, çiftçi kendi işini yeteri kadar yerine getiremeyecek ve ülkemiz de, maalesef, ithal cenneti olacaktır.

Örnek verecek olursak, SEKA'yı kapattık. SEKA'yı kapattık, SEKA'daki işçileri kapının önüne koyduk; ama, biz, kâğıdı başka ülkeden alacağımız için, o ülkenin işçilerinin maaşını öder hale geldik.

Değerli dostlarım, durum böyle iken, çok söyleyeceğimiz şeyler var; ama, biraz da bölgeme geçmek istiyorum. Geçen, esnaf birliklerinin kongresi var idi. AKP'den ANAP'a geçen bir milletvekilimiz şöyle söyledi: "Sayın Başbakan, bana, teşvik konusunda 'Sayın Demirel zamanında Isparta çok nimet aldı, biraz bekleyin' dedi" dedi. Gerçekten, bu söz söylenmişse, Ispartalıyı üzmüştür, beni üzmüştür.

Onun ötesinde, elmaya, konuşa konuşa teşvik aldık ve milletvekillerimiz, bunu, yerel gazetelerde demeç olarak verdiler, elmada tonda 40 dolar teşvik verileceğini. Geçen yıl da verildi; onu, daha önceki konuşmalarımda anlatmış idim. Güzel bir şey; ama, biz Sayın Bakana teşekkür ederken, bunun ocak ayında kullanımı başlamaz ise, eğer nisana, mayısa kalır ise, maalesef, yine, depolarımızda elmalar kalacaktır.

Biraz önce, Yalvaç'ın Eğirler Köyünden eski Muhtar Hamza Yıldırım da bir telefon açtı, dedi ki, "bir soruver şu doğrudan desteklemedeki 6 milyonumuz ne olacak" diye.

Değerli milletvekilleri, işçi emeklilerinin durumu, beni direkt ilgilendiriyor. Kendim öğretmen olmama rağmen, işçi emeklisi olarak geldim buraya. İşçi emeklilerinin kazanımları ve onların hakları, hâlâ, daha ödenmedi. Eğer ki, gerçekten, ülkemiz güllük gülistanlık ise, onların parasının altında ezilip kalmayacağınızı düşünüyorum. Onun Sayın Bakan tarafından derhal ödenmesini rica ediyorum.

Emeklilerin, işyeri açtığı zaman, yüzde 10 maaşlarından kesiliyor idi. Ben, Sayın Bakana önerge verdim ve Sayın Bakana teşekkür ediyorum, gerçekten, çoluğunu çocuğunu geçindiremeyen emekli, yüzde 10 vererek yeni bir iş yeri açıyor…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Coşkuner, lütfen, tamamlar mısınız.

Buyurun.

MEVLÜT COŞKUNER (Devamla) - Bağlayacağım Sayın Başkan.

Bu önergemden sonra Sayın Bakan çok kolay bir yol buldu. "Düzeltiyoruz" dedi, memur emeklileri de işyeri açtığı zaman, yüzde 10 da onlardan keserek bu işi düzeltiverdi. Gerçekten, toptancılık yaptı, Bakan işin kolayını seçti.

Değerli dostlar, birbirimizi kandırmayalım. Adamın biri, gece rüya görüyor; aniden uyanıyor ve hanımına "güzel bir rüya gördüm; ama, seçemedim, şu gözlüğümü ver" diyor ve tekrar uyumaya başlıyor ve gördüğü rüya öyle değil. Sizin baktığınız Türkiye öyle değil. Ben sizlerden, İktidar Partisi milletvekillerinden akşam yatağa yatarken gözlüklerinizi takmanızı rica ediyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Coşkuner.

Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Elazığ Milletvekili Abdulbaki Türkoğlu; buyurun.

ABDULBAKİ TÜRKOĞLU (Elazığ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 19 uncu maddeyle ilgili olarak şahsım adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

19 uncu madde, muhtelif gelirleri düzenleyen bir maddedir. 19 uncu maddenin (a) bendi, Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğünün yabancı ülkelere verdiği meteorolojik ürünlerin bedelleriyle ilgili, (b) bendi, 5018 sayılı Kanun ve (c) bendi 3096 sayılı Kanun kapsamındaki tabiî kaynakların ve tesislerin işletme haklarının devrinden elde edilen gelirlerin tamamının genel bütçeye gelir kaydedilmesiyle ilgilidir.

Ben, daha önce görüşülen 15 inci maddeyle ilgili, müsaadenizle, bir açıklamada bulunmak istiyorum. Özellikle, çağımız, bilgi toplumunun yaşadığı bir çağ. Bilgi toplumu nasıl oluşur; bilgi toplumu, bilim ve teknolojide mesafeler kaydetmiş, refah ve üretimde zirveye çıkmış olan bir toplumun adıdır.

Bilgi toplumunda, özellikle, biz, eğer "bilgi güçtür" ilkesinden hareket edecek olursak, bilim ve teknoloji gelecek demektir, bağımsızlık demektir ve refah demektir.

Yine, ülkelerin ekonomik büyümesine teknolojinin doğrudan etkisine bakacak olursak, özellikle, teknolojinin Amerika Birleşik Devletlerinin büyümesine katkısı, son elli yılda, yüzde 50, Fransa'da bu yüzde 73, Almanya'da yüzde 78 ve Japonya'da yüzde 55 oranındadır. Bu demektir ki, teknolojide belli bir seviyeyi yakalamış olan toplumların, genellikle, ekonomik büyümeyi de beraberinde sağlamış olması gerekir.

Sayın Başkan, TÜBİTAK bütçesiyle ilgili görüşler serdedildi; özellikle burada, Sayın Grup Başkanvekili olan Hocamızın bazı açıklamaları oldu. Biz, TÜBİTAK Yasasında değişiklik meydana getirdik. Özellikle, TÜBİTAK'ın kuruluşundan, yaklaşık yirmi yıl sonra, 1983 yılında, Başbakanın başkanlık ettiği Türkiye Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu, tarihinde ilk defa 2005 yılında iki kez üst üste toplanmış oldu. Burada, Türkiye'nin önündeki, gelecekteki bilim stratejisi, teknoloji stratejisi masaya yatırıldı. Bu cümleden olmak üzere, vizyon 2023 projesinin sonuç raporu kabul edildi ve Türkiye Araştırma Alanı (TARAL) tanımlandı. Ulusal bilim ve teknoloji stratejisi ve öncelikli bilim ve teknoloji alanları belirlendi. Somut hedeflerden başlıcaları, 2010 yılına kadar gayri safî yurtiçi hâsıla içerisindeki ar-ge payının ne kadar olacağıyla ilgiliydi ki, yüzde 2 olarak bir hedef önümüze konuldu; bunun yanında, bunun yarısının kamu, diğer yarısının da özel sektör kaynaklarından karşılanması sağlandı.

Ar-ge çalışmaları bizim için çok önemlidir. Şu şekilde ki: Bugün, o "bilgi toplumu" diye nitelendirdiğimiz toplumların ar-ge payı, özellikle Amerika Birleşik Devletlerinde 2,72; Avrupa Birliği ülkelerinin ortalaması 1,93; Japonya'da 3,07 ve Türkiye'de -maalesef, Yunanistan seviyesinde- 0,65 düzeyindedir. Bizim önümüze koyduğumuz hedef yüzde 2'dir; yani, gayri safî yurtiçi hâsıla içerisindeki ar-ge payı.

Bunun yanında, somut olarak, yine, 2010 yılına kadar yakalamayı hedef olarak önümüze koyduğumuz tam zaman eşdeğer araştırmacı sayısının 40 000'i bulmasıyla ilgili çalışmadır, ki, bugün, günümüzde, tam zaman eşdeğer araştırmacı sayımız 27 000'dir; 40 000 hedef önümüze koymuşuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Türkoğlu, tamamlayabilir misiniz.

Buyurun.

ABDULBAKİ TÜRKOĞLU (Devamla) - Bu hedeflere ulaşılması için her yıl yapılması gereken hamlelerin birincisi olarak, 2005 yılı bütçesinde 416 000 000 Yeni Türk Lirası ek ar-ge ödeneğinin tahsisi hususu da, Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu tarafından 2004 yılı eylül toplantısında ortaya çıkmıştır.

Ar-ge destek fonlarının… Özellikle, biraz önce konuşmacılar tarafından eleştirilen, üniversitelere ar-ge desteğinin verilmediği ve bilimsel araştırma projelerine destek çıkılmadığı vurgulandı. Ben, bunun, tam tersini… Son kırk yılda, TÜBİTAK… TÜBİTAK'ın desteklemiş olduğu, üniversite bilimsel araştırma projelerine ayırdığı para 133 000 000 dolar, son kırk yılda. Dikkatinizi çekmek istiyorum ben: Bu yıl, 2005 yılı içerisinde bizim ayırdığımız para 68 000 000 dolar. Yani, kırk yılda üniversitelerin projelerine çıkan destek miktarı yaklaşık 133 000 000; biz, bir yılda bunun yarısını yakalamış durumdayız.

Sonra, özellikle dikkatinize şunu da sunmak istiyorum: Bu yıl, bizim, 450 000 000 Amerika Birleşik Devletleri Doları olarak TÜBİTAK bütçesine kaynak aktarmışız. Yine, son kırk yılda -yani, TÜBİTAK'ın kuruluşu 1963 yılındadır- yani, bütün, TÜBİTAK'ın kuruluşundan beri 1 800 000 000 Amerika Birleşik Devletleri Dolarıdır. Yani, biz, bir yılda dörtte 1'i kadar bir bütçe ayırmışız ve bunun da çok büyük bir kısmı üniversitelerdeki araştırma projelerine gitmiştir. Bu demektir ki, araştırma ve özellikle üniversitelere proje desteği bakımından hükümetimiz hiçbir fedakârlıktan kaçınmamıştır.

2003 yılında araştırmacı, başvurulan araştırma sayısı 850 iken…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür için Sayın Türkoğlu, lütfen…

Buyurun.

ABDULBAKİ TÜRKOĞLU (Devamla) - Sayın Başkanım, söz verdiğiniz için teşekkür ediyorum.

Bilimin, bilgi toplumunun Türkiye'nin geleceği olduğunun farkındayız. Biz, bütün yatırımlarımızı da, özellikle bilgi toplumuna erişmek için yapmaktayız. Dünyada, sadece tarihi ve coğrafyasıyla değil, bilgisi, ürünü, kalitesi ve markalarıyla yükselen bir Türkiye için imkânlarımızı zorlamak durumundayız.

Hepinize saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Türkoğlu.

Madde üzerinde, 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır. Soru sormak için 5 dakika süre veriyorum.

Sayın Ekmekcioğlu, buyurun.

HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakana şu soruyu yöneltmek istiyorum: Aralık 2003'te kabul edilen 5018 sayılı Kanunla, Toplu Konut İdaresi bütçe kapsamına alınmıştı; ancak, iki yıl sonra, Aralık 2005'te yapılan değişiklikle, TOKİ yeniden bütçe kapsamının ve Meclis denetiminin dışına çıkarılmıştır. Toplu Konut İdaresi (TOKİ) yüzlerce trilyon lirayla ifade edilebilecek ihale hacmine sahip bir idaredir; yine, çok değerli arazilere de sahiptir. Birçok küçük kuruluşu bütçe içine alırken, harcamalarını Meclis denetimine tabi tutarken, Toplu Konut İdaresi TOKİ'nin bütçesini, harcamalarını ve ihalelerini neden Meclis denetimi dışında tutuyorsunuz; sebebi nedir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ekmekcioğlu.

Sayın Eraslan, buyurun.

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, tabiî kasa sizde olduğu için, sizlere sorma gereği duyuyorum. Hatay Altınözü İlçemizde bitmek üzere olan bir hastanemiz var. Ayrıca, Samandağı İlçemizde yine inşaatı devam eden bir hastane var. Bu iki ilçe, ciddî manada, sağlık hizmeti yetersizliği yaşamaktadır. Bu hastanelerimize ödenek tahsis etmeniz, biraz daha kaynak aktarmanız ve gerek Altınözü İlçemizde gerekse Samandağı İlçemizdeki hastanelerin bir an önce bitmesi yönünde katkı sağlar mısınız?

Ayrıca, Antakya-Altınözü karayoluyla ilgili de bir ödenek sıkıntısı, parasızlık söz konusu. Bu noktada, bu projelerin bitimine ilişkin katkı sağlar mısınız; bunların, bir an önce hayata geçirilmesi noktasında yardımcı olur musunuz diyorum

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Eraslan.

Sayın Özcan.

OSMAN ÖZCAN (Antalya) - Teşekkür ederim.

Gelecek yıl, millî gelirin kişi başına 5 000 dolar olacağını söylüyorsunuz. Halkın ezilen kesimlerine, dar gelirlilere, açlık sınırında ve altında olanlara bunu nasıl yansıtacaksınız?

Acil eylem planında, elektrik faturaları üzerindeki TRT payını, üç ay içinde kaldıracağınızı söylemiştiniz. Halen, elektrik faturalarında yüzde 2 oranında TRT payı vardır. Sözünüzü yerine getirecek misiniz?

Son olarak, Sayın Bakan, yolsuzluğa damardan girdiğinizi söylüyorsunuz; fakat, gümrüklerin de yol geçen hanına döndüğünü bilmeyen yok. 2005 yılında, et ve akaryakıt kaçakçılığından, hazinenin kaç milyar dolar zarar ettiğini açıklayabilir misiniz?

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özcan.

Sayın Doğan.

MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Sayın Maliye Bakanıma iki sorum var.

Sayın Bakanım, Mardin Savur Devlet Hastanesi inşaatı bir yıl önce bitirildi, cihazlar da yerine konuldu. Buna rağmen, doktor, ebe, hemşire ve sağlık personeli yüzünden hizmet yapılmamaktadır, cihazlar çürümek üzeredir. Siz oraya doktor, ebe, hemşire, personel gönderecek misiniz?

İkinci sorum: Şark tütününü desteklemekten neden vazgeçtiniz? 200 000 ton tütün stokunu nasıl eriteceksiniz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Doğan.

Sayın Ercenk, buyurun.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Bakanlık görevine atandıktan sonra Unakıtan soyadını taşıyan şahısların oluşturduğu kaç tane şirket kurulmuştur? Bu şirketlerin sizinle bir ilgisi var mıdır? Var ise, bir bakanın çocuklarının veya yakınlarının peş peşe ticarî alanlarda faaliyet göstermesini siyasî etik açısından doğru buluyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ercenk.

Sayın Güyüldar, buyurun.

HASAN GÜYÜLDAR (Tunceli) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

27 Ocak 2003'te Pülümür'de bir deprem oldu. Bu deprem sonucunda, Pülümür'deki resmî konutlar, Pülümür afet konutları, hükümet konağı, yatılı bölge okulu, resmî kurumların tümü hasar gördü. Şu anda Pülümür Kaymakamlığı, bir mahallenin bodrumunda kaymakamlık hizmeti yürütmektedir. Tunceli Valiliğinin defalarca yazışmasına rağmen, Maliye Bakanlığınca, bu hükümet konağı için herhangi bir cevap verilmemiştir. Pülümür'e, Toplu Konutun, 48 konut dışında hiçbir yatırımı olmamıştır.

Sayın Bakanıma sormak istiyorum: Pülümür'e hükümet konağı yapmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güyüldar.

Sayın Bakan, buyurun.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Ekmekcioğlu "5018 sayılı Kanunla TOKİ Meclis denetiminin dışına çıkarıldı" diyor. Değerli arkadaşlar, TOKİ Meclis denetiminin dışına çıkarılmıyor. Hazırladığımız yeni bütçe kanununa göre, bütçe, artık, merkezî yönetim bütçesi şeklinde uygulanacaktır ve bununla ilgili, özel bütçeler ve bağımsız kurulların bütçeleri, ayrı ayrı, bölümler halinde getirildi. TOKİ, burada, tamamen ticarî faaliyette; yani, yapmış olduğu konutları vatandaşlarımıza maliyetine, ucuza… Vatandaşımıza ucuz konut edindirme projelerini uyguladığı için, bunu biz merkezî yönetim bütçesinin dışına çıkardık; ancak, Meclis denetiminin dışına asla çıkmadı. Bir defa, KİT Komisyonu bunu inceliyor, Başbakanlık Denetleme…

HÜSEYİN EKMEKÇİOĞLU (Antalya) - Bütçesi gelmiyor yalnız.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Evet, KİT Komisyonu olarak bütçesini inceliyorsunuz, Meclis denetiminin içerisinde, inceleniyor. Ama, mesela, buradan TRT'yi çıkardık, TOKİ'yi çıkardık; çünkü, kamudan bir pay almıyorlar; yani, ondan dolayı… Bu mantık yapısı içerisinde bütçeden çıkarılmış bulunuyor. Yine, TOKİ, Yüksek Denetleme Kurulu tarafından denetleniyor, her türlü denetime tabi ve bir de bütçe denetimine de tabi.

Sayın Eraslan'ın sorduğu, Hatay-Altınözü ve Samandağ'daki hastaneyle ilgili ve yolla ilgili olarak ben notumu alıyorum, yakından ilgileneceğim ve ilgili sayın bakanlarla da bizzat konuşacağım.

Sayın Özcan, 5 000 dolar… Evet, Türkiye'de kişi başına düşen millî gelir, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa 5 000 dolara ulaşmış oluyor; bu senenin sonunda. Şimdi, bundan herkes nasibini alır. Bakınız, 2000, 2001 yıllarındaki Türkiye'ye bakın, bir de şimdiki Türkiye'ye bakın. Ha, her şey halloldu mu, her şey Avrupa düzeyine mi geldi; hayır; ama, bu konuda, üç sene içerisinde millî gelirimiz 2 katına çıktı. Bunu kimse görmezlikten gelmesin, kimse azımsamasın; fakat, bu yolda alacağımız daha çok mesafe var ve bizim, AK Parti Hükümeti olarak, bu konudaki ilk varmayı düşündüğümüz hedef, kişi başına düşen millî geliri 10 000 dolara çıkarmaktır. Biz buna niyetliyiz. Bunu da, inşallah, kendi iktidarlarımız zamanında Türk Milleti görecektir.

Yine, Sayın Doğan'ın, Mardin'de doktor yok… Hastane yapıldığını söylüyor. Bak, hastaneyi bitirmişiz. İçine de, Savur'daki…

MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Mardin Savur'u soruyorum Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Mardin Savur'u söylüyorum. Sayın Doğan, dinle birazcık…

MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Tamam efendim.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Tamam.

Şimdi, orada doktor yok diyorsunuz. Ben, bu konuyla ilgili olarak tekrar Sayın Bakanla da konuşacağım. Tahmin ediyorum, biraz da oralara gitmek istemiyor doktorlar maalesef ve Türkiye'de, hepinizin bildiği gibi, doktor sıkıntımız da var. Yani, birdenbire, doktorlarımızı da… Türkiye'nin ihtiyacı giderek büyüyor. Biz, şimdi, herkese hizmet götürmenin…

MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Sayın Bakan…

BAŞKAN - Sayın Doğan, niye müdahale ediyorsunuz. Sorunuzu sordunuz, Sayın Bakan cevap veriyor. Lütfen…

MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Kadro…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Doğan, kadrosu var; yani, kadrosu olmayan bir yer olsa, tamam; kadrosu olan yerleri söylüyoruz. Gönderdiğimiz doktor durmuyor, ebe durmuyor orada. Ben, tekrar Sayın Bakanla görüşeceğim ve yakından ilgileneceğimi söylüyorum. Bunu söylemek suç mu, ikide bir bana müdahale ediyorsun konuşurken?!

MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Hayır, değil.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - O zaman dinle. Peki, tamam, teşekkür ederim.

Şimdi, Sayın Ericek bana soru soruyor, Unakıtan'la ilgili kaç tane şirket kuruldu diye.

Şimdi, ben, şunu sormak istiyorum: Bir insan milletvekili olunca veya bakan olunca veya Başbakan veya Cumhurbaşkanı olunca, çocuklarına, bana bak evlatlar, bundan sonra şirket filan kurmayın, iş yapmayın, oturun burada… Bunları mı diyelim? Ne diyorsunuz siz?

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Dediler, bana öyle yaptılar.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Efendim, size mi?

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Öyle yaptılar.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Yanlış yapmışlar Sayın Meral.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen…

Süre tamamlanmıştır Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Şimdi, değerli arkadaşlar, ben bakıyorum -bundan önce de siyasetçilere bakardım, ben politikacı da değildim- kim politikaya atılmışsa, ona demediklerini bırakmazlar, ondan sonra, eğer onlar politikadan çekilmişlerse, o işler unutulur, yeni gelenlere başlarlar.

ATİLLA KART (Konya) - Siz farklısınız, sizin örneğiniz yok Sayın Bakan!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Yani, ne yiyecek bu çocuklar ya! Benim çocuklarım da çocuk sahibi insanlar. Şirket kurmuş… Devlete gelip de ihale mi almışlar yani? Devletle bir iş mi yapmışlar? Ne yapmışlar? (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Bakan, süre tamamlanmıştır; lütfen…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Süre bitti mi Sayın Başkan?

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul) - Mısır ithalatını devletle yapmadılar mı?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Pülümür hükümet konağıyla ilgili olarak…

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Sayın Başkan, soyismimi de yanlış söyledi.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Bırakın Allahaşkına, böyle, yani!..

BAŞKAN - Sayın Ercenk, lütfen…

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Ama efendim, soyismimi yanlış söyledi.

BAŞKAN - Sorunuzu sordunuz, Sayın Bakan cevabını verdi.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Yahu, benim evladımın soyadı Unakıtan kardeşim; başka soyadı taşımıyor, Unakıtan. Adama, soyadını taşıma mı diyeceğiz yani?! Soyadını mı değiştirecek, babası Maliye Bakanı oldu diye?!

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Sayın Bakan, siyasî etik açısından uygun mu diyorum ben size.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Bırakın Allah'ınızı severseniz!

AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul) - Sen bırak yahu!..

BAŞKAN - Lütfen, diğer soruyu cevaplandırır mısınız Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Peki.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Sayın Bakan, siyasî etik açısından doğru mu değil mi; onu soruyorum.

BAŞKAN - Sayın Ercenk, lütfen…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Yani, bir adamın çocuğunun iş yapması, şirket kurması suç mu ya?!

ATİLLA KART (Konya) - Babasının nüfuzundan yararlanmasını soruyor, Sayın Bakan.

BAŞKAN - Sayın Bakan, soru cevaplandırılmıştır. Diğer soruyu cevaplandırır mısınız.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Peki.

Şimdi, ikincisi, bu Pülümür hükümet konağıyla ilgili olarak, ben arkadaşlardan tekrar bilgi alıyorum. Bununla da yakından ilgileneceğim ve bu konuda da, ayrıca yazılı cevap vereceğim, bilgi vereceğim.

Çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

19 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

20 nci maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ KISIM

Devlet Borçları ve Kamu İktisadi Teşebbüslerine

İlişkin Hükümler

Hazine garanti limiti ve borçlanmaya ilişkin işlemler

MADDE 20.- a) 2006 yılı içinde, 28.3.2002 tarihli ve 4749 sayılı Kanuna göre sağlanacak;

1. Garantili imkan limiti 3 milyar ABD Dolarını,

2. Hazine Müsteşarlığınca belirlenecek koşullar çerçevesinde ve elde edilecek kaynaklar Hazineye aktarılacak şekilde kamu kurum ve kuruluşlarınca ihraç edilecek sertifika, senet ve benzeri finansman enstrümanlarına sağlanacak garanti tutarı 2 milyar ABD Dolarını (Bu tutarı bir katına kadar artırmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.),

aşamaz.

b) Bu Kanunun 1 inci maddesi ile belirlenen başlangıç ödeneklerinin yüzde birine kadar ikrazen Özel Tertip Devlet İç Borçlanma Senedi ihraç edilebilir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve şahsı adına söz isteyen Akif Hamzaçebi… (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Hamzaçebi, Gruplar adına başka söz talebi de olmadığı için, süreniz 15 dakika; buyurun.

CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, işsizlik oranları konusunda çok kısa bir değerlendirme yapmak istiyorum müsaadenizle.

Birkaç madde önce söz alan İktidar Partisinden bir arkadaşımız, Sosyal Sigortalar Kurumunun kayıtlarına dayanarak, 2005 yılında 700 000 yeni kişinin sigortalı olduğunu, kayıtdışı istihdam edilenlerle birlikte, bu sayının 1 000 000 kişiyi aştığını söylemiştir ve işsizlik konusunda, 2005 yılında hükümetin önemli bir mesafe kat ettiğini, bu cümleleriyle ifade etmiştir.

Değerli arkadaşlar, her şeyden önce şunu ifade edeyim ki, işsizlik rakamları, Sosyal Sigortalar Kurumunda yeni işe giren kişilerin sayılarıyla değil, Türkiye İstatistik Kurumunun rakamlarıyla değerlendirilir. Bugüne kadar, hükümetin yetkili bakanlarının, Sayın Başbakanın yaptığı değerlendirmeler bu çerçevededir.

Türkiye İstatistik Kurumunun rakamlarına baktığımızda, durum şudur: 2005 yılının üçüncü dönemi -yani, eylül ayı sonu- itibariyle, işsizlik oranı Türkiye'de yüzde 9,4'tür; bir önceki yılın, yani, 2004 yılının eylül ayı itibariyle de yüzde 9,5'tir. Yani, binde 1 oranında bir azalma vardır; ancak, gerçek duruma baktığımızda, bu binde 1 oranındaki azalmanın dahi gerçekçi olmadığını görüyoruz. Şöyle: Bir kere, bu dönemde, nüfus, 1 050 000 kişi artmış; 1 yılda, nüfus, 1 050 000 kişi artmış. Çalışma çağına giren 15 yaş ve üstü nüfus 994 000 kişi artıyor; yani, o da 1 000 000'a yakın artıyor; ama, buna rağmen, Türkiye İstatistik Kurumu diyor ki: "İşgücü arzı, yani, çalışmak isteyen kişi sayısında 46 000 kişi azalma var." Yani 2004 yılının eylül ayında 25 265 000 kişiymiş çalışmak isteyen kişi, bu sayı 46 000 kişi azalarak 2005 yılının eylül ayında 25 219 000 kişiye inmiş.

Değerli arkadaşlar, nüfus ve çalışabilir nüfus sayısı 1 000 000 kişi artarken çalışmak isteyen sayısında 46 000 kişinin azalıyor olması mümkün müdür; mümkün değildir değerli arkadaşlar. İşte, işgücüne katılma oranının düşmesi dediğimiz olay budur. Bakın, 2004 yılının eylül ayında işgücüne katılma oranı yüzde 50,6 iken, 2005 yılının eylül ayında yüzde 49'a düşmüştür. Yani, nüfus artıyor; ama, insanlar iş aramıyor, evinde oturuyor. Bu, o anlama gelir. Doğru değildir. Ben, bu değerli arkadaşımıza, Sosyal Sigortalar Kurumunun kayıtlarına değil, Türkiye İstatistik Kurumunun kayıtlarına, rakamlarına, bu belirttiğim yöntemle bakmasını öneririm. Bir de, şunu öneririm:

Değerli arkadaşlar, bunun en iyi yolu, vatandaşa sormaktır; yani, işsizlik azalıyor mu azalmıyor mu?.. Ben, Karadeniz'e gittiğimde, muhtelif yerlerde çeşitli geziler yaptığımda, kahvelere girdiğimde, üniversite mezunlarının kahvelerde olduğunu görüyorum, lise mezunu olup üniversiteye giremeyen gençlerimizin kahvelerde olduğunu görüyorum. Sayın Başbakan bile demedi mi "bizim en başarısız olduğumuz konu işsizliktir; istihdamı bir türlü artıramadık."

Değerli arkadaşlar, durum budur. İşsizlikte herhangi bir iyileşme yoktur. Esasen, yürütülen ekonomik politikaların işsizlikte bir azalma sağlaması mümkün değildir. Bunu, o arkadaşımızın yaptığı gibi, işsizlik bütün dünyanın sorunu, Almanya'da bile işsizlik oranı yüzde 10'dur diyerek geçiştirmek, ertelemek mümkün değildir. Onun yerine, gelin, yürütmekte olduğumuz ekonomik politikaya bakalım.

Şimdi, bütçe kanununun bu maddesi, devlet borçlarına ilişkin bazı hükümleri düzenliyor ve hükümetimiz, sürekli olarak, borç stokunun, Türkiye'nin borçlarının azaldığını söylüyor.

Bir kere, Türkiye'nin borç stokunu değerlendirirken, Türk Lirasının durumuna bakmak lazım değerli arkadaşlarım. Türk Lirası değerli mi, yani, dolar ucuz mu, döviz kuru düşük mü; önce buna bakmak gerekir. Bunu doğru bir şekilde tespit edersek, borç stokunu da, Türkiye'nin borçlarının yapısını ve gelecekte nereye doğru gittiğini de doğru değerlendirmiş oluruz. Bu konu çok önemli; çünkü, şu an ekonominin iyi gibi gözüken göstergeleri, çok büyük ölçüde değerli Türk Lirasına, yani, ucuz dolara dayanmaktadır. Bu denge değiştiği zaman, bu kur değiştiği zaman, birçok denge yerinden oynamaktadır.

Bakın, bunları birkaç rakamla sizlere açıklamaya çalışacağım. Hazine Müsteşarlığı bütçesi üzerinde yaptığım değerlendirmede, Türk Lirasının değerlenmesinden, yani, ucuz dolardan ekonomide hangi sorunlar doğduğunu ifade etmeye çalışmıştım. Cevap olarak, Hazine Müsteşarlığından sorumlu Sayın Bakanımız "Türk Lirasının değerli olmasından neden gocunuyorsunuz" demişti.

Şimdi, Merkez Bankasının rakamlarına bakalım değerli arkadaşlarım. Merkez Bankasının internet sayfasına baktığınızda, Türk Lirasının, TÜFE endeksiyle yüzde 70 oranında değerlendiğini görüyoruz. Bu değerlenmenin yüzde 35,8'i, Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidar olduğu Aralık 2002'den bugüne kadardır. Niyet mektubuna bakıyoruz; hükümetin IMF'ye vermiş olduğu son niyet mektubunda "Türk Lirasının değerli olmasından neden gocunuyorsunuz" diyen Sayın Bakanın imzasının olduğu mektupta da "cari işlemler açığının artmasında, güçlü sermaye girişleri ve sonuç olarak ortaya çıkan Türk Lirasının değerli konumunun da payı vardır" cümlesi yer almaktadır. Yani, Sayın Bakan, atmış olduğu imzayla, esasen, Türk Lirasının değerli olduğunu kabul etmiş.

Şimdi, Sayın Bakan, muhtemelen ya Merkez Bankası rakamlarına bakmamıştır ya da imzalamış olduğu niyet mektubunda neyin yazdığının farkında değil. Ben, Sayın Bakanın, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda doğruyu söylemediği gibi bir iddiada bulunmak istemiyorum; ama, niyet mektubu böyle. Sanıyorum, bu niyet mektubunu IMF yazmış olduğu için, Sayın Bakan buna dikkat etmemiş olduğu için, o şekilde imzalamış olduğu için, Türk Lirasının değerlenmesinden yapılan tespitin farkında değil.

Değerli arkadaşlar, peki, Türk Lirasının değerli olması ne anlama geliyor; yani, döviz ucuzsa, Türk Lirası ona göre değerli ise, hakikaten bu iyi midir kötü müdür, buna bakalım.

Değerli arkadaşlar, hepinizin bildiği gibi, ucuz döviz ithalatı artırıyor, artan ithalat Türkiye'de birçok işyerinin kapanmasına neden oluyor. Kumaş üreten fabrika, artık, kumaşı, Uzakdoğu'da, Çin'de üretiyor. O nedenle, Türkiye'deki iplik fabrikası veya o kumaşı üreten fabrika kapanıyor. İthalat, sadece ihracattan değil, üretimden de hızlı bir şekilde artıyor. O nedenle, bu büyüme istihdam yaratmıyor, işsizlik yaratıyor. Bu ithalatın artma nedeni, dövizin ucuz olması değerli arkadaşlar. İthalatın ihracatı karşılama oranı, 2001 krizinden sonra en düşük seviyesine bu sene inmiştir. Bu senenin ağustos ve ekim ayları, 2001 krizinden sonraki en düşük düzeydir.

Peki, Sayın Bakan, Hazineden sorumlu Bakanımız, değerli Türk Lirasından, ucuz dövizden neden mutlu acaba? Ben mutlu olduğunu düşünüyorum; mutlu. Neden mutlu; çünkü, borç stokunun, borç mevcudunun millî gelire oranı düşüyor. Neden düşüyor; çünkü, borçlarımız içerisinde, dışborçlar zaten dövizli, artı, içborcun bir bölümü dövizli veya dövize endeksli, bunların Türk Lirası karşılığı düştüğü için millî gelire oranı düşüyor bizim borçlarımızın. Sayın Bakan bundan dolayı mutlu olmalı diye düşünüyorum. O nedenle, bizi, Türk Lirasının değerli olmasından gocunmakla suçluyor.

Şimdi, bakın, rakamları çıkardım, rakamlar burada: Net kamu borcunun gayri safî millî hâsılaya oranı 2001'de yüzde 90,5; 2002'de 78,6; 2004'de yüzde 63,5'a iniyor; 2005'te de yüzde 60'ın altına ineceğini Sayın Maliye Bakanımız burada birkaç kez ifade ettiler. Ancak, 60'a indiğini kabul edecek olursak 2005 sonu itibariyle; yani, 2001'den, 2005'e kadar yaklaşık 30 puanın üzerinde bir düşüş var net kamu borcunun stokunun millî gelire oranında; ancak, bunun çok önemli bir kısmı, üçte 2'lik bir kısmı, bu 30 puanın yaklaşık 22 puanı Türk Lirasının değerli olmasından kaynaklanıyor değerli arkadaşlar. Türk Lirasının değerini yerli yerine oturttuğunuzda, bu borç stoku, dönüp 2002 yılı düzeyine çıkıyor değerli arkadaşlar. Bizim ekonomimizin önündeki en büyük risk budur; hükümetin görmek istemediği, ısrarla hatırlatmak istememize rağmen görmek istemediği risk budur. Bu riskin, bakın, içborçtaki yansımasını ben size söyleyeyim: Türkiye, Hazinemiz, 2005 yılından itibaren borçlanmada politikasını değiştirdi; sabit faizli borçlanmaya ağırlık verirken, 2005'ten itibaren değişken faizli borçlanmaya ağırlık verdi. Neden; vadeyi uzatamıyor bir türlü. Vadenin uzaması için bir şekilde kur riskini, piyasada oluşacak faiz riskini Hazinenin üstlenmesi lazım; onu yaptı. Ne yaptı; değişken faizli borçlanmaya ağırlık verdi.

Bakın, sabit faizli borçların içborç stoku içindeki payı 2004'te yüzde 72,7 iken, bu rakam 2005 ekiminde yüzde 56,3'e düştü. Değişken faizler, yani, kur riskini ve faiz riskini Hazinenin üstlendiği borçlanma kâğıtlarının miktarı da 2004 yılı sonunda yüzde 27,3 iken, 2005 ekiminde 43,7'ye çıktı.

Değerli arkadaşlar, bu sorunu görmek zorundayız. Bakın, sorunun göstergesi olacak bir veri daha size sunmak istiyorum: Döviz tevdiat hesaplarında hiçbir azalış yok. Vatandaş eğer bu politikaya güven duysaydı, dövizlerini bozdurup Türk Lirasına geçerdi. Rakamlar burada; Merkez Bankası rakamları, en son 9 Aralık itibariyle Merkez Bankasının internet sayfasında yer alan rakamlar. 2003 yılının Aralık ayında yurtiçi yerleşiklerin, yani, Türkiye'deki kişilerin döviz tevdiat hesaplarının tutarı 51 milyar dolarken, bu rakam 2005 Aralığında, 9 Aralıkta, 58 milyar dolardır. 7 milyar dolar daha artmış. Programa henüz vatandaş güven duymuyor, zaten, güven duymadığını Hazine kabul ederek, değişken faizli borçlanmaya ağırlık vermek suretiyle borçlanmayı uzatmak istiyor.

Sayın Hazineden sorumlu Bakanımızın, hükümetimizin endişelenmediği, ama, bizim Türk ekonomisi adına endişelendiğimiz durum budur değerli arkadaşlar. Bu sorunu hükümet görmek zorundadır. 2000 yılında da böyleydi. Bu sorun o zaman da vardı, o zaman da görülmedi. O zaman da cari açık sorunu vardı; ama, canlı ekonomi, iç talebin yüksek olması, bugünkü gibi konuta büyük bir talep var, iç talep çeşitli alanlarda yüksek, tüketici kredileri arttı; bu, hükümetlerin gerçeği görmesini engelleyen sanal bir ortam yaratıyor. Bugünkü ortam, değerli Türk Lirasının, düşük kurun, yani, ucuz doların yaratmış olduğu sanal bir iyileşme ortamıdır.

MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - O zaman sabit kur politikası vardı, şimdi yok.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Bakın, Çin üzerinde Amerika Birleşik Devletlerinin çok uzun yıllar baskısı oldu: Paranı, yuanı değerli tut, biraz değerlendir. Neden; Çin'in parası değerli olursa, Amerika dışticaret açığı azalacak. Çin üzerine çok uzun zaman baskı yaptı, Çin buna direndi. Yani, Hazineden sorumlu Bakanımıza, mutlaka, bürokratları anlatıyordur, değerli Türk Lirasının zararlarını. Merkez Bankası sayfasına koymuş, niyet mektubuna bir şekilde girmiş; ama, Hazineden sorumlu Bakanımız ekonominin bu temel sorunuyla ilgilenmek yerine polemik yapmakla meşgul maalesef değerli arkadaşlar.

Millî gelirdeki rakam nedir? Bundan dolayı hükümetimiz mutlu değerli Türk Lirasından; çünkü, millî gelirdeki rakam, seneye 5 216 dolar olacak diyor bakanlarımız. Sayın Maliye Bakanımız da burada ifade ettiler; kişi başına düşen millî gelirde, 2005 yılında 4 964 doları yakaladık, 2006 yılında 5 216 dolara çıkıyoruz.

Değerli arkadaşlar, bu da bir kur aldatmacasıdır. Değerli Türk Lirasının etkisini yok ettiğimizde, durum tamamen tersine dönüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Hamzaçebi, lütfen, tamamlayabilir misiniz.

Buyurun.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan, toparlıyorum.

Sabit fiyatlarla millî gelir nedir diye baktığımızda, 1998 yılında, Türkiye'nin kişi başına düşen millî geliri 3 156 dolardır; 2005 yılında bu 3 401 dolara çıkmış; 2006'da da bunun 3 527 dolar olması öngörülüyor. Niyet mektubuyla, Merkez Bankasının rakamlarıyla Türk Lirasının değerli olduğunu kabul eden hükümetin, kişi başına düşen millî gelir rakamlarını da sabit fiyatlarla açıklaması gerekir; doğrusu budur değerli arkadaşlar.

Enflasyon hedeflemesine geçti Merkez Bankamız; ama, bunun önündeki en büyük engeller bunlardır, bu saydığım konulardır. Yüksek borç stokumuz; ucuz kur nedeniyle, düşük kur nedeniyle düşük gözüküyor. Yine, ertelenen zamlar; hükümet, birçok zammı ertelemektedir, biriktirmektedir. Biz, tabiî ki, zam yapsın demiyoruz; ancak, bu da bir psikolojik rahatlık sağlama adına katlanılan bir durumdur. Bunun da yine bu sanal ortamda bir katkısı olduğunu ifade etmeliyim.

En son olarak size bir rakam vermek istiyorum, uygulanan ekonomik politikanın gelir dağılımını ne kadar bozduğunu göstermek açısından. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun rakamlarıdır; miktarı 10 000 Yeni Türk Lirasına kadar olan hesaplarda, Aralık 2002'den Eylül 2005'e kadar 5 katrilyon liralık bir azalma vardır. Küçük tasarruf sahibi, tasarrufunu harcayarak ayakta kalmaya çalışmıştır. Miktarı 1 000 000 Yeni Türk Lirası veya 1 trilyon Türk Lirasının üzerinde olan hesapların miktarında ise 18 katrilyon liralık veya 18 milyar Yeni Türk Liralık bir artış vardır değerli arkadaşlar. Bu program, gelir dağılımını bozmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Hamzaçebi.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Küçük tasarruf sahibi, yoksul vatandaşımız program karşısında ezilirken, yine, daha varlıklı kesimlerimiz, bu program nedeniyle gelirlerini, varlıklarını daha da artırmaktadırlar.

Sözlerimi burada bitiriyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Hamzaçebi.

Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen, Düzce Milletvekili Sayın Fahri Çakır; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

FAHRİ ÇAKIR (Düzce) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2006 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 20 nci maddesi, Hazine garanti limiti ve borçlanmaya ilişkin işlemler hakkında şahsım adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, alışılmışın dışında, sabır katsayılarınızı zorlamadan, konuşmamı maddeye bağımlı olarak bitireceğimden emin olabilirsiniz.

Değerli arkadaşlar, söz konusu maddenin amacı, Hazinenin dışında bazı kamu kurum ve kuruluşlarının, özellikle belediyelerin ve yan kuruluşlarının yurt dışından alınacak kredilerini belli bir disiplin altına almaya yöneliktir; yani Hazinenin kefil olacağı, Hazine garantili borçlara ilişkindir. 2005 yılında kullanılacak miktar 2 milyar dolar iken, 2006 yılında bu rakam 3 milyar dolara yükseltilmiştir. Bu borçların limiti, kullanılacak kredinin tümünü ifade etmektedir.

Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz ki, dışkredi kullanabilmek için, evvela Hazineden izin almak gerekir. Bunun için, her şeyden önce, kredi alacak kurumun borcunun olmaması gerekmektedir. Bu izinle, ancak yurt dışından kredi bulur ve kendisi ödemek koşuluyla, gayet tabiî alabilir; ancak, Hazine garantisi belli bir limitle sınırlandırılmıştır. Evvelce, daha önceki yıllarda, bu limit hiç yokken, bu 20 nci maddeyle, 2 milyardan, bu yıl 3 milyar dolar mesabesine çıkarılmış durumdadır.

Değerli arkadaşlar, 2005 yılı eylül ayı itibariyle, Hazine garantili kredi borcunun toplam tutarı -geriye dönük yıllara sâri toplam tutar- 9,4 katrilyondur. Ayrıca, 2005 yılı eylül ayı itibariyle, 2 milyar dolarlık bu limitin ancak yüzde 5'i kullanılmıştır. Bu da gösteriyor ki, daha ucuz kredi ve projelerdeki seçicilik ön plana çıkmış durumdadır.

Değerli arkadaşlar, AK Partimizin iktidara gelmesiyle birlikte, uyguladığı ekonomik politikalar sayesinde, geçmiş yıllarda gecelik faizlerin yüzde 7 000'lerden yüzde 14'ler seviyesine düşürülmüş olması, enflasyon oranlarının yüzde 80'lerden yüzde 8'lere çekilmiş olması, kişi başı millî gelirin 2 000 dolarlardan 5 000 dolarlara yükseltilmiş olması ve geçmiş yıllarda ülkemiz, yüksek faizle ve altı aylık sürelerle bile borçlanamazken, bugün, iki, üç, beş, on yıl gibi sürelerle, hatta daha uzun sürelerle ve daha düşük faizlerle borçlanabilir duruma gelmiştir. Bu da, ülkemizin, uluslararası kredi kuruluşları nezdinde itibarını artırmış durumdadır.

AK Partimizin üç yıllık iktidarında sağlamış olduğu ekonomik istikrar ve yüksek kalkınma hızı, yurt dışından yatırımcıların güvenini ve ilgisini çekmiş, birçok alanda uluslararası yatırımların gelmesini sağlamıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 59 uncu cumhuriyet hükümetinin ana ilkesi, düşük kredi teminiyle, doğru yerlere, doğru yatırımların yapılmasını sağlayarak, ülkemizin hızla kalkınmasını başlatmış ve bu durumda hedefe ulaşmaya devam etmektedir. 59 uncu cumhuriyet hükümeti bu ülkeyi faiz ve döviz belasından ve kriz belasından kurtararak, insanımızın yarından emin, daha müreffeh yaşamasını sağlamak birinci hedefi olmuştur.

Değerli arkadaşlar, elbette ki, her şeyin tozpembe olduğunu, her şeyin tastamam olduğunu ve güllük gülistanlık olduğunu söylemek durumunda değiliz; ancak, testiyi kıran ile suyu getireni ayırt etmek durumundayız.

İnşallah, mutlu günleri birlikte yaşamak ümidiyle, ben, 2006 yılı bütçesinin hayırlı olmasını temenni ediyor, Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Çakır, teşekkür ediyorum.

Madde üzerinde 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Soru sorma süresi 5 dakikadır.

Sayın Güyüldar, buyurun.

HASAN GÜYÜLDAR (Tunceli) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, Tunceli'de terörden mağdur olmuş vatandaşların zarar, ziyanlarının karşılanması için, 12 500 kişi müracaat etmiştir. Tunceli'de eleman yetersizliğinden dolayı her hafta 10 dosya incelenmektedir. Bu durumda bu dosyaların incelenmesi on yıl sürüyor.

Ben Sayın Bakanıma sormak istiyorum. Mağdur olmuş vatandaşların daha da mağdur olmamaları için Tunceli Valiliğine bir kadro vermeyi düşünüyor musunuz?

İkinci sorum: Tazminatını hak etmiş olan vatandaşların bu tazminatlarını zamanında alamadıkları bildirilmektedir. 2006 yılı içinde bu tazminatlar zamanında ödenecek midir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güyüldar.

Sayın Gazalcı…

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

1- Bağ-Kur ve SSK prim borçlarının yeniden yapılandırılmasını ne zaman gündeme getireceksiniz? Önceki tasarıyı iyileştirerek mi getireceksiniz?

2- Bu yılın başında, şaraba yüzde 118 Özel Tüketim Vergisi koydunuz. Bağcılık ve şarapçılık sektöründe büyük kaygılara yol açtı bu büyük vergi. Bunu indirmeniz için size başvuruldu; bir de, üstelik, AKP'li belediyeler, kentin içinde içki yasağı getirdiler, bazı yerlere "içki içilebilir" diye çok uzakları gösterdiler. Örneğin, benim memleketimde Tabakhane gösterildi. Bu, turizm sektörünü, bağcılığı ve şarapçılığı vurmuyor mu?

BAŞKAN - Sayın Gazalcı, sorularınız konuyla ilgili olsun lütfen.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Son sorum: İktidara geldiğinizde makam arabalarının sayısını indireceğinizi söylediniz; ama, üç yıl içinde bu arabaları artırdınız. Maliye Bakanlığından başlayabilir misiniz, örnek olsun diye bu makam arabalarını indirmeye?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.

Sayın Özcan…

OSMAN ÖZCAN (Antalya) - Teşekkür ediyorum.

Mecliste danışmanlık yapan öğretmenler var, bunlara, diğer öğretmenlere verilen ödenekler kesilmiş, aldıkları da geri istenmiştir. Bu kanunsuzluğu giderecek misiniz?

Petrol istasyonları yazarkasa için para ödediler; meydanda yazarkasa yok, ne zaman verileceği de belli değil. Trilyonlarca para kimleri zengin ediyor, bu soyguna el koyacak mısınız?

Son olarak, çiçek ihracatı ülkemize yüzde 100 katmadeğer yaratıyor, önemli ölçüde de istihdam yaratıyor. Ülkemizde yüzde 100 istihdam yaratan ürünlerin daha fazla ihraç edilmesi amacıyla yeni bir ihracat destek programı uygulayacak mısınız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özcan.

Sayın Kart, buyurun.

ATİLLA KART (Konya) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakan, siyasîlerin aile bireyleri de elbette ticaret yapabilirler, bu anayasal haklarıdır. Sorun, babalarının nüfuzunu kullanmasınlar, sorunun esası bu. Sorun, Sayın Başbakanın, Sayın Maliye Bakanının, Sayın Ulaştırma Bakanının etrafında 25-30 yaşlarında ticarî dehaların ortaya çıkması sorunu Sayın Bakan. Sorumu bu çerçevede soruyorum.

Bakın, Vergi Usul Kanununun 5 inci maddesi ne diyor; kimler açıklama yapamaz, 5 inci madde: "Vergi incelemesini yapan memurlar, vergi ve idare mahkemeleri ve Danıştayda görevli olanlar ve vergi kanunlarına göre bilirkişilik yapanlar."

BAŞKAN - Sayın Kart, lütfen soruyu sorar mısınız.

ATİLLA KART (Konya) - Soruyu soruyorum efendim.

Yani, Sayın Bakan, sizin bu sorulara cevap vermeniz için oğlunuzun anlayışına sığınmanız gerekmiyor. Buna göre soruyorum.

Oğlunuzun ithal ettiği mısırların Toprak Mahsulleri Ofisi silolarında depolandığı yolunda Ankara Milletvekilimiz Sayın İsmail Değerli de bir soru yönelttiler, daha evvel benim sorduğum gibi. Burada, Hacıbektaş'taki silolarda -çok açık soruyorum- veya başka bir yerde oğlunuzun ithal ettiği bu mısırların depolanması olayı söz konusu mudur? Burada nasıl bir yöntem izlenmiştir?

Bu konuda Vergi Usul Yasasını yanlış yorumlamadan, demagoji yapmadan cevap vermenizi talep ediyorum.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kart.

EKREM ERDEM (İstanbul)-Ayıp şey! Ayıp ya!

ATİLLA KART(Konya) -Demagojinin anlamını öğrenin de ona göre konuşun.

Demagojinin anlamı nedir?..

BAŞKAN - Sayın Kart, lütfen… Sorunuzu sordunuz..

ATİLLA KART (Konya) -Ayıp olan nedir, söyler misiniz! Ayıp olan nedir, onu söyleyin bana.

BAŞKAN - Sayın Kart…

Sayın Bakan, buyurun.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Bu Tunceli'deki elemanlarla ilgili olarak, memurların tazminatlarıyla ilgili olarak soruyu tam anlayamadım, onun için, onu tutanaklardan tespit edip, yazılı olarak cevap vermeye çalışacağım.

Sayın Gazalcı, bu Bağkur ve SSK prim borçlarının yeniden yapılandırılmasıyla ilgili olarak, bu konuda hükümetimiz bir çalışma yaptı ve bu çalışmaların neticesinde de, biz, bunu, daha önce de, bir kanunla görüşelim dedik, ama, o kanun maalesef burada durduruldu. Çünkü, Anayasayla ilgili birtakım çalışmalar yapılıyordu,ondan dolayı da Cumhuriyet Halk Partisi bize Anayasa desteğini ancak o kanunun durdurulmasıyla ilgili verdiği için o kanunda bunu görüşemedik.

HALUK KOÇ (Samsun) - O kanunun tümü değil, 2 maddesi

BAŞKAN - Sayın Koç, lütfen…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - O kanunun 2 maddesi de olsa, o kanunu olduğu gibi durdurduk.

HALUK KOÇ (Samsun) Siz çektiniz tümünü, biz 2 maddesini söyledik.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul)- Yani, 2 maddesi 3 maddesi, kanun durduruldu işte ondan dolayı, tamam...(Gürültüler)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen…

Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Şimdi bununla ilgili çalışmalar da Meclisimize geldi ve Meclisimizde, bu bütçe gündemi dolayısıyla, Meclisimizin gündemi yoğun ve bu yoğunluktan hemen sonra bu maddeler, bu kanun tasarısı görüşülecek ve ondan sonra da görüşüldükten sonra da, bir an önce bu kanunu bekleyen efendim borçları olan, SSK, Bağ-Kur borçları olanların da yeniden yapılandırılmasına, bu kanun çerçevesi içinde gidilecek.

Bununla ilgili olarak, Sayın Gazalcı, diğer sorularınıza, maddeyle ilgili olmadığı için cevap vermiyorum.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Makam araçları maddeyle ilgili değil mi!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Maddeye bir bakın. Bundan sonra zaten… Bu sabah 11.00'den beri devamlı surette cevap veriyorum; ama, görüyorum ki, hep aynı soruları soruyorsunuz. Maddeyle ilgili olmayan sorular soruyorsunuz. Polemik mevzuu sorular soruyorsunuz. Bundan sonra maddeyle ilgili sorarsanız cevaplayacağım, sormazsanız cevaplamayacağım. Bu da benim hakkım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Maddeyle ilgili olanları cevapladınız mı?!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Maddeyle ilgiliyse cevabı alırsınız, ilgili değilse cevap alamazsınız.

Şimdi, bakınız, danışman öğretmenlere, öğretmenlikle ilgili olarak, işte, ödenek verilmemektedir diyorsunuz. Mecliste görevli danışman öğretmenler, fiilen öğretmenlik yapmadıkları için, kanunen öğretmen hazırlık ödeneği verilemiyor; kanun gereği bu.

Şimdi, Sayın Kart, hep polemik mevzuu sorular soruyorsunuz. Ben de, size cevap vermeyeceğim dedim, vermeyeceğim; ama, bir şey söyleyeceğim: Benim oğlumun, Toprak Mahsulleri Ofisiyle ne iş yapmış ne de silolarında malı var. Böyle bir şey yoktur ve bu iddialar yalandır, yalan! Bunu son olarak söylüyorum, bundan sonra cevap vermeyeceğim.

ATİLLA KART (Konya) - Tamam, Sayın Bakan, kızmadan cevap verin.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Niye kızayım canım, kızan mızan yok da, sen, artık, yani…

ATİLLA KART (Konya) - Kamuoyu merak ettiği için soruyorum.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Ama, bu çatıyı da böyle lüzumsuz sorularla meşgul etmemeniz için söylüyorum.

ATİLLA KART (Konya) - Kamuoyu merak ediyor Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Bu kadar insanın ve bu büyük milletin hakkı var burada.

HALUK KOÇ (Samsun) - Hakkı şimdi mi geldi aklınıza!

OSMAN ÖZCAN (Antalya) - Yazarkasalar, Sayın Bakan?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Yazarkasalarla ilgili olarak da, biz, uygulamalarımıza aynen devam ediyoruz ve bizim hesaplamalarımıza göre de, önümüzdeki, yani, bu ocak ayının sonunda ve şubat ayında 7 000 kasanın takılmış olması gerekiyor. Bu yazarkasa uygulamasından da vazgeçmeyeceğiz, hiçbir zaman da geri adım atmayacağız. Aynı uygulamamıza devam ediyoruz.

Hepinize saygılar sunuyorum.

OSMAN ÖZCAN (Antalya) - Ben onu söylemiyorum. Ben ne soruyorum, o ne anlatıyor…

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

20 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, birleşime saat 20:00'ye kadar ara veriyorum.

Kapanma Saati. 19.20


ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 20.02

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN - Sayın Milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43 üncü Birleşiminin Altıncı Oturumu açıyorum.

2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanun Tasarılarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1.- 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1119) (S. Sayısı:1028) (Devam)

2.- 2004 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Dairelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu ( 1/1084, 3/907) (S. Sayısı: 1029) (Devam)

3.- 2004 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil İdarelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1085, 3/908)           (S. Sayısı: 1030) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

21 inci maddeyi okutuyorum:

Görev zararları

MADDE 21.- Kamu iktisadi teşebbüslerinin, 8/6/1984 tarihli ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 35 inci maddesi uyarınca doğmuş ve doğacak görev zararı alacakları ile 12/12/2001 tarihli ve 2001/3372 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile önceki yıllar kararları kapsamında üretilen şekerin, Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.'nin özelleştirme programına alındığı tarih itibarıyla sözleşmesi ve bağlantısı yapılmış olan dahilde işleme rejimi kapsamındaki satışlarıyla ihracatından doğan ve/veya doğacak görev zararları ile Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğünün (TMO) ilgili mevzuatında belirtilen esas ve usullere göre doğmuş ve doğacak görev zararı alacakları, avans olarak (TMO'nun 2004-2005 kampanya döneminde dahilde işleme rejimi kapsamında doğan ve/veya doğacak görev zararları hariç) Hazine Müsteşarlığı bütçesinde bu amaçla öngörülen ödeneklerden karşılanır.

Türk Eximbank A.Ş.'nin politik risk kapsamında yapacağı tahsilatlardan Hazinenin Bankaya olan politik risk yükümlülüğünü aşan kısmı ile Bankanın 2005 yılı faaliyet kârından Hazineye terettüp eden temettü tutarları, Bankanın ödenmemiş sermayesine mahsup edilebilir. Söz konusu mahsup işlemine Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan; mahsup işlemlerini Hazine Müsteşarlığının teklifi üzerine, bütçenin gelir ve gider hesaplarıyla ilişkilendirilmeksizin mahiyetine göre ilgili Devlet hesaplarına kaydetmeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Adana Milletvekili Sayın Kemal Sağ; buyurun.

CHP GRUBU ADINA KEMAL SAĞ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 21 inci maddesi hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, söz almış bulunuyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu madde, kamu iktisadî teşebbüslerinin 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 35 inci maddesi uyarınca doğmuş ve doğacak görev zararları, Türkiye Şeker Fabrikaları ile Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğünün de dahilde işleme rejimi dolayısıyla doğacak görev zararları hakkında düzenlemeyi kapsıyor. Avans olarak Hazine Müsteşarlığı bütçesinde bu amaçla öngörülen ödeneklerden karşılanması hususu da ayrıca düzenlenmiş durumda.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle bir hususu açıklığa kavuşturmak istiyorum. Hazine Müsteşarlığı bütçesinden KİT'lere yapılan ödemeleri avans ödemesi olarak ifade etmek doğru değildir; çünkü, avans şeklindeki bir ödeme, bir ön ödeme şekli olup, miktarı önceden belli olmayan bir ödemeyi kapsar. KİT'lerin bilanço hesaplarının incelenmesi neticesinde doğmuş görev zararlarının hangi tutarlarda olduğunu kolayca anlamak mümkündür. KİT'lerin fiilî görev zararlarına ilişkin ödemeler, Hazinece zamanında ve tam olarak yapılmamaktadır; dolayısıyla, burada "avans" adı altında yapılacak ödemeler, gelecekte yapılacak bir giderin karşılığı değil, fiilî harcama karşılığı bir ödeme durumundadır. Bu nedenle, kavramları doğru yere oturtmak için, Hazine Müsteşarlığınca, KİT'lere gerçekleşmiş görev zararları karşılığı yapılacak ödemeleri, avans ödemesi şeklinde değil, doğrudan ödeme şeklinde ifade etmek daha doğrudur. Yapılacak ödeme, ne zaman ki, gelecekteki, yani doğacak görev zararlarını karşılamak için yapılacak bir ödeme olur, ancak o zaman avans ödemesi kavramını kullanmış oluruz. Yıllardır, KİT'ler için, sürekli, görev zararından bahsedilir durur. Nedir bu görev zararı; açıklayayım değerli arkadaşlar. Eğer, Bakanlar Kurulu, herhangi bir KİT'e, konusuyla ilgili bir görev verir ve bu görevle ilgili olarak bir satış fiyatı belirler, bu satış fiyatı da maliyet fiyatının altında olursa, ortaya çıkan zarar, görev zararıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görev zararı öngörülen satışların Hazine tarafından ödenmesi şeklindeki finansman biçimi, harcamanın hemen ardından ödeme yapılmaması nedeniyle, teşebbüsün zararına yol açmaktadır. KİT'lerin, satış fiyat ve politikalarına siyasî otoritenin müdahalesi, bu KİT'lerin piyasadaki prestijlerini de sarsmaktadır. KİT'lerin görev zararlarının karşılanması için bütçeye konulan hüküm, KİT'lerin gerek özkaynak gerekse kredi kullanarak girdiği finansman darboğazını önlemeye yetmemektedir; çünkü, Hazinece görev zararlarını karşılamaya yönelik ödemeler zamanında yapılmamaktadır. Oysa, hem bütçenin şeffaflık ve hesap verilebilirlik prensibini hem de KİT'lerin malî yapısını bozan bu uygulama yerine, bu harcamaların bütçenin ilgili bölümünde ödeneğe bağlanması ve harcamanın ödenek aktarma işleminden sonra yapılarak, bu uygulamadan doğan finansman yükü, KİT'ler üzerinden kaldırılmalıdır. Nitekim, tasarıda yer alan Toprak Mahsulleri Ofisi ve Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ'nin 2004 yılı bilanço hesaplarına baktığımızda, dahilde işleme rejimi kapsamındaki buğday ve şeker satışlarının özkaynaklarla finanse edilmeye çalışıldığını görüyoruz; ancak, yeterli özkaynak olmadığı için dış kredi kullanılmış, daha sonra, söz konusu kuruluşlara, Hazine tarafından görev zararı kapsamında ödeme yapılmasına rağmen, önemli büyüklükte bir finansman gideri doğmuştur ve bunlar da, tabiî, dolayısıyla, maliyet hesaplarına yansıtılmıştır. Bu tutarlar, Toprak Mahsulleri Ofisi için 2004 yılında 49,4 trilyon, Türkiye Şeker Fabrikaları içinse toplam 58,4 trilyon olmuştur. Dolayısıyla, dahilde işleme rejimi kapsamında yapılan satışlardan doğan bu görev zararlarının Hazinece karşılanması nedeniyle, bu satışları yapan KİT'ler için herhangi bir külfet oluşturmadığı düşüncesi doğru değildir. Verdiğim bu rakamlar devletin resmî rakamları olup, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun 2004 yılı raporlarından alınmıştır. Uygulama sonuçları, bu yöntemle yapılan satışların bütçeye getirdiği yük bir yana, dünya fiyatlarıyla neden rekabet edemediğimizi de önemli ölçüde cevaplamaktadır. Katlandığımız bütün bu maliyetlere karşılık elde edilen ihracat kazancımızın ne olduğunu bile bilemeyişimiz, sorunun ciddiyetini daha da artırmaktadır.

Değerli arkadaşlar, KİT Komisyonunda, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak yaptığımız tespitler sonucunda, Toprak Mahsulleri Ofisi ile Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ tarafından dahilde işleme rejimi kapsamında yapılan buğday ve şeker satışları konusunda, hem Cumhuriyet Halk Partisi hem de Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından 2 adet Meclis araştırması önergesi verilmiştir ve bu önergeler, 1 Temmuz 2005'te kabul edilmiştir; ancak, bugüne kadar, hâlâ, bu 2 ciddî araştırma önergesi görüşülmeye alınmamıştır. Konu gerçekten ciddîdir. Önüne geçilmediği takdirde sonuçları da vahim olacaktır. Söz konusu önergelerin, Meclis Genel Kurulunda bir an önce görüşülmeye başlanması ve bunun sağlanması ve kurulacak komisyon marifetiyle de gerekli önlemlerin alınmasını bekliyoruz.

Sizlere dün sunduğum 2 anket sonucundan sonra, bugün de, AKP Hükümetinin başarısını gösteren bir başka istatistikî gelişmeyi bilgilerinize sunmak istiyorum. Ondan sonra huzurunuzdan ayrılacağım değerli arkadaşlar.

Türkiye Ulusal İstatistik Kurumunun açıkladığı verilere göre, işsizlik oranı, ağustos ayında yüzde 9,4 iken, eylül ayında bu oran yüzde 9,7'ye çıkmıştır. Hani ekonomi yüzde 10 büyümüştü?! Hani millî gelir artmıştı, 5 000-6 000'li rakamlardan bahsediyorduk?! Değerli arkadaşlar, peki, işsizlik neden azalmıyor da artıyor?! Sayın AKP'liler, görüyorsunuz ki, her şeyi toz pembe göstermekle, göz boyamakla olmuyor. Rakamlar, açıkça başarısızlığınızı belgeliyor.

Yine, bu bütçeyle de yatırımlar için yeterli ödenek konulmamıştır. Yatırım olmayınca da istihdamı artırmak, işsizliği önlemek mümkün değildir değerli arkadaşlarım. İktidarınız döneminde yaptığınız 4 bütçenin hepsinde de yatırıma yeterli ödeneği koymadınız. Demek ki siz, işsizliği önlemeyi düşünmüyorsunuz. 2006 bütçesi, yatırım ödeneği bakımından, şu ana kadar yapılmış en zayıf bütçe görüntüsündedir değerli arkadaşlar. Yani, 2002 ve öncesini bırakın, kendi döneminizde dahi, yatırım ödeneği bakımında, en zayıf bütçedir. Peki, nasıl olacak da siz işsizliği önleyeceksiniz?!

Değerli arkadaşlar, ürün sepetini değiştirip enflasyon oranını düşürdüğünüzü söyleyerek övünmek yerine, işsizlik oranını düşürerek övünün lütfen. Kaldı ki, fakir fukaranın mutfağındaki yangın halen devam ediyor. Yoksulluk sınırının altındaki milyonlarca vatandaşımız, eğer bu ekonomi politikaları böyle devam ederse, korkarım ki, yakında, aş yerine taş kaynatacaklar.

Değerli arkadaşlar, sözlerimi burada tamamlarken, ülkemiz ve ulusumuz için daha az işsizliğin yer aldığı, daha çok refahın oluştuğu güzel bir yeni yıl ve bayram dileğiyle, 2006 yılı bütçesinin tekrar ülkemize hayırlı, uğurlu olmasını diliyor, bu duygularla Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sağ.

Madde üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen, Mardin Milletvekili Muharrem Doğan.

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı üzerinde Anavatan Grubu adına söz almış bulunuyorum; sözlerime başlamadan önce hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, çeşitli etkenlerle birlikte şeker fabrikalarının uzun yıllar özelleştirme sürecinde bulunması nedeniyle, ileriye dönük yatırım, üretim ve satış politikaları oluşturulamamış ve çiftçi kaderine terk edilmiştir. Ülkemizde, şeker tüketiminin yarısı kadar ucuz kaçak üretim vardır. Binlerce ton şeker ile nişasta bazlı şeker, kaçak olarak Suriye ve İran'dan ülkemize girmektedir ve ciddî bir denetim olmadığı için haksız kazanç meydana gelmektedir.

Şöyle ki; şeker ambalajları değiştirilerek faturasız piyasaya sürülmektedir; çünkü, dünyada üretilen şekerin yüzde 80'i şekerkamışından üretilmektedir ve pancara göre maliyet çok düşüktür; şekerpancarı üreticisinin rekabet etme gücü yoktur.

Şekerlerden elde edilen illegal kazanç akaryakıtı geçmiştir. Özelleştirilen Konya, Kayseri, Amasya, Çorum gibi şeker fabrikalarını işletenler mağdur olmuştur.

Ülkemizi açık pazar olarak gören çokuluslu şirketler, AB ülkelerinde yüzde 2-3 olan kotalarını, ülkemizde yüzde 15'lere kadar kolaylıkla çıkarabilmektedirler.

Ülkemizde, 500 000 çiftçi ailesi geçimini şekerpancarı tarımıyla sağlamaktadır. Daimî ve mevsimlik olmak üzere, ortalama 33 000 kişi şeker fabrikalarımızda çalışmaktadır. Bu insanların kaderi, birkaç nişasta bazlı şeker üreticisi firmanın ellerine teslim edilmemelidir. Şekerpancarı kotalarını daraltıp, ABD, IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşların baskıları sonucu nişastsa bazlı şeker kotalarının artırılması, bu ülkenin temelini emekleriyle yoğuran Türk çiftçisine karşı yapılan en büyük haksızlıktır.

Değerli milletvekilleri, nişasta bazlı şeker kotalarının yüzde 50 artırılmasıyla kaç tane şeker fabrikasının kapanacağını ne kadar insanımız biliyor?! Şekerpancarı üretiminin kısıtlanıp, Türk çiftçisinin hakkı ve onurlu alınterini birkaç nişasta bazlı şeker üreticisine peşkeş çekmek, hiçbir politikaya fayda getirmez.

Çiftçilerimiz geçim derdiyle uğraşırken, başkaları büyük kârlar peşinde koşuyorsa, çiftçilerimizin haklarını korumak, Yüce Meclis çatısı altında görev yapan bizlere düşer. Bu nedenle, çiftçilerimizin yüzünü güldürmeliyiz.

Değerli arkadaşlar, elimde şöyle bir tablo var, dikkatinize sunmak istiyorum. Pancar eken, il, köy ve çiftçi sayısına ait bir tablo. Bakın, 2002 yılında pancar eken köy sayısı 5 726, pancar eken çiftçi sayısı 416 619 iken, 2004 yılında, pancar eken köy sayısı 5 233'e düşmüştür, pancar eken çiftçi sayısı da 303 428'e düşmüştür; yani, pancar eken köy sayısı 493 azalmış, 113 191 üretici de bu işi bırakmak zorunda kalmıştır.

19 Nisan 2001 tarihinde yürürlüğe giren 4634 sayılı Şeker Kanununda "kota sınırı yüzde 10'u geçemez" denilmektedir. Buna rağmen, kotanın, Bakanlar Kurulu kararıyla yüzde 50 artırılarak yüzde 15'e çıkarılmış olması büyük bir hatadır. Bu uygulamadan hemen vazgeçiniz.

Sonuç olarak, Şeker Kurumunca alınan bu kararın, Bakanlar Kurulunda da onaylanması halinde, son yıllarda oldukça kan kaybetmiş olan şekerpancarı sektörü, daha da sıkıntıya girecek, yakın gelecekte, sektör, işlevini yitirmiş olacaktır. Ayrıca, şekerpancarı sanayiini zora sokacaktır. Dolayısıyla, 500 000 çiftçinin, diğer bir ifadeyle 3 000 000 insanın yanı sıra, tarım, hayvancılık, yem sanayii, ilaç, nakliye ve hizmet sektörüyle uğraşan 10 000 000 insanımız üzerinde olduğu gibi, camiada da derin üzüntü ve kaygı yaratacaktır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, hızla bir kanunsuzluk cenneti haline gelmek üzeredir. Daha iki gün önce, Kapıkule'de 58 görevli tutuklandı. Demek ki, diğer kapılarda da ciddî suiistimaller bulunmaktadır. Bu tür suiistimallerin üzerine ciddî ve kararlı gitmek, 59 uncu hükümetin görevidir.

Hububat, artık, bütün dünyada stratejik ürün olarak bilinmektedir. Buna rağmen, 2004 yılında kabul edilen Tarım Strateji Belgesinde, hububat sektörüne yönelik özel bir destekleme dahi yoktur. Dünyada söz sahibi olmak istiyorsak, ABD ve Avustralya'nın ihracat pazarlarında, beş yıl içerisinde en az yüzde 30'luk payımız olmalıdır ve bunu sağlamanız gerekir.

Türkiye'ye IMF ve Dünya Ticaret Örgütüyle çizilmek istenen kaderi değiştirmeliyiz. Bu ülkeye yapılacak en büyük iyiliklerden bir tanesi de budur. Hububatta verimliliğe önem vermeliyiz, ıslah edilmiş tohum kullanmalıyız, miras nedeniyle bölünmüş tarlaları birleştirmeliyiz. Tarımda tam makineleşmeyi sağlamalıyız. Sulu tarımdaki oranları hızla artırmalıyız.

Değerli arkadaşlar, Enerji Bakanımız geçen gün burada şunu ifade etti: "Biz" dedi "sulama yapacak, baraj yapacak su arıyoruz." Gerçekte, Türkiye su zenginidir. İşte, başlamak üzere olan bu barajlarımızı değerlendirirseniz ve başta GAP'ta olmak üzere, Türkiye'nin her tarafında sulama kanallarını tamamlarsanız, bu konuya da çözüm getirmiş olursunuz.

Tekniğine uygun gübre ve tarımsal ilaçlamayı kullanmalıyız. Üretim maliyetinin yüzde 18'ini oluşturan gübre ve yine, yüzde 25'ini oluşturan mazotta indirimler uygulamamız gerekmektedir. Mesela, ABD çiftçisi, 2004 yılında 1 kilogram buğdayı 168 000 TL'ye üretirken, bizim çiftçimiz yüzde 76 daha fazla masraf yaparak ancak 1 kilogramını 343 000 liraya üretebilmiş, buğdayını da bu fiyatın altında satmak zorunda kalmıştır.

Değerli milletvekilleri, bu hükümetin, daha 2004 ve 2005 yılına ait bir kısmını halen ödemediği doğrudan gelir desteği sosyal amaçlı bir sistemdir; ama, uygulama bakımından yetersizdir, ödemeler zamanında yapılmıyor. Burada da çok ciddî bir iyileştirmenin yapılmasını dikkatlerinize sunuyorum. Muhakkak stratejik üretim planlaması ve çok iyi düzenlenmiş bir çiftçi kayıt sistemiyle birlikte yeni ek girdi destekleri sağlamamız gerekmektedir.

Bu duygu ve düşüncelerle, ben, bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum; fakat, Sayın Maliye Bakanımıza da buradan bir soru iletmek istiyorum. Ben, kendisine, biraz evvel bir soru iletmiştim; fakat, verdiği cevap beni tatmin etmedi.

Değerli arkadaşlar, seçim bölgem Mardin Savur İlçesinde devlet hastanesi bir sene evvel yapılmış, bitirilmiş; cihazları da tamamlanmış olduğu halde, bugüne kadar, doktor, hemşire, ebe eksikliğinden dolayı orada sağlık hizmetleri yapılamamaktadır. Bayram geliyor, yılbaşı geliyor; ben, Sayın Bakanımın oraya bayram hediyesi olarak, yılbaşı hediyesi olarak acilen bir doktor görevlendirmesi, atama yapılması gerekir; çok önemlidir.

ABDULLAH VELİ SEYDA (Şırnak) - Yapılmadı mı?!.

MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Hayır, yapılmadı, şu anda yok; yani, arzu ederseniz, ben size yarın noter kanalıyla tespit ettirip sizin bilginize sunayım; eğer çok ısrar ediyorsanız. Maliye Bakanımız versin.

Bir de, ben Sayın Bakanıma bir soru sormuştum; bu soruya da cevap alamadım; bunu da buradan iletmek istiyorum izninizle. Şark tütününü desteklemekten neden vazgeçtiniz Sayın Bakanım? 200 000 ton -sadece 2005 yılından bahsediyorum- tütün stokunu nasıl eriteceksiniz?

Teşekkür ediyorum.

Tekrar, sizleri saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Doğan.

Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen, Balıkesir Milletvekili Orhan Sür.

Buyurun Sayın Sür. (CHP sıralarından alkışlar)

ORHAN SÜR (Balıkesir) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan tasarının 21 inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi ve bizi izlemekte olan Yüce Türk Halkını saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, günlerdir üzerinde konuştuğumuz bu bütçe, muhalefet olarak eleştirdiğimiz bu bütçe, her noktasında Sayın Bakanımızı yansıtıyor. Bu da çok doğal; çünkü, bu bütçeyi, bundan önceki üç bütçede olduğu gibi, Sayın Bakanımız hazırladı ve Sayın Bakanımız bu bütçeye damgasını vurdu ve burada övünerek zaten söylüyor. Sayın Bakanımız diyor ki: "Benim değerimi bilin."

Şimdi, Sayın Bakanımızın elbette değerini bileceğiz, bilmek gerekiyor; ama, önce, Sayın Bakanımızı bir tanısak; çünkü, Sayın Bakanımızı tanımak, bütçeyi tanımakla eşdeğer.

AHMET YAŞAR (Aksaray) - Biz tanıyoruz.

ORHAN SÜR (Devamla) - Şimdi, tanımayanlar tanısın diye, arkadaşlarıma, sadece kısa notlarla Sayın Bakanımızı tanıtmak istiyorum.

AHMET YENİ (Samsun) - Özgeçmişi var.

ORHAN SÜR (Devamla) - Mustafa ve Hidayet oğlu, 1946 doğumlu, Beykoz-Çayırbaşı nüfusuna kayıtlı…

BAŞKAN - Sayın Sür, lütfen, madde üzerinde konuşur musunuz.

ORHAN SÜR (Devamla) - Madde üzerinde konuşuyorum Sayın Başkanım.

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sayın Başkan, böyle konuşma olur mu?!

BAŞKAN - Lütfen, sayın milletvekilleri… Uyarıyoruz Sayın Vekili.

ORHAN SÜR (Devamla) - Evet, burada, AKP'nin programını dinledik 2 saat önce; o da madde üzerinde değildi. Ben, bütçe üzerinde konuşuyorum. Bütçeyi Sayın Bakan yaptı ve Sayın Bakan bütçeye yansıdı. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Sür, lütfen…

ORHAN SÜR (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakanımız…

BAŞKAN - Madde üzerinde konuşur musunuz.

ORHAN SÜR (Devamla) - Evet…

…Sayın Başbakanımızın ağabey olarak hitap ettiği bir kişidir.

AHMET YENİ (Samsun) - Biz de ağabey diyoruz, biz de…

ORHAN SÜR (Devamla) - Üsküdar-Bulgurlu'da hakkında üç kez yıkım kararı alındığı halde, mühürleri kopartarak kaçak bina yaptıran ve hâlâ o villanın sahibi olan kişidir. (CHP sıralarından "Allah Allah" sesleri) 1977 yılında Millî Selamet Partisinden milletvekili adayı olmuştur. Kamuoyunda "babalar gibi satan" ve "tüccar siyasetçi" lakaplarıyla ün salmıştır. Murabaha yoluyla 1995-1998 yıllarında adına 182 000 000 dolarlık hayalî ihracat gerçekleştirilen Albaraka Türk Şirketinin o dönemki yönetim kurulu üyesidir.

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sayın Başkan!..

ORHAN SÜR (Devamla) - Daha sonraki…

BAŞKAN - Sayın Sür, lütfen… Sayın Sür, madde üzerinde konuşur musunuz.

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Böyle şey olur mu?!

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, madde üzerinde böyle konuşulmaz!

ORHAN SÜR (Devamla) - Sayın Başkanım, Sayın Bakanımız, buraya geliyor, kendisini, Atatürk'ün dönemindeki maliye bakanlarıyla karşılaştırıyor. Sayın Bakanımız o karşılaştırmayı yaparken, bunları düşünmek zorunda değil mi?! O zaman, maliye bakanlarının böyle özellikleri var mıydı?! (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan… Sayın Başkan…

ORHAN SÜR (Devamla) - Şimdi, Sayın Bakanımız, çıkacak, diyecek ki; Atatürkçü olmak demek, denk bütçe yapmak demektir.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, bak, bu şekilde arkadaşımız bir şey yapmak istiyor!

BAŞKAN - Bir saniye Sayın Kapusuz…

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Böyle şey olmaz canım! Konuştuğu maddeyle ne alakası var ya?!

BAŞKAN - Bir saniye Sayın Kapusuz; ben uyaracağım.

ORHAN SÜR (Devamla) - Sürem bitiyor… Sürem bitiyor…

Şimdi, değerli arkadaşlarım…

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bir saniye… Bir saniye Sayın milletvekilleri…

Sayın Sür, lütfen, o kürsüye çıkma hakkınız, sizin maddeyle ilgili konuşmayla ilgilidir. Lütfen Sayın Sür…

ORHAN SÜR (Devamla) - Sürem bitti Sayın Başkanım.

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Devam, devam…

BAŞKAN - Bir saniye sayın milletvekilleri…

Sayın Sür, lütfen…

ORHAN SÜR (Devamla) - Şimdi, Sayın Bakan konuşurken, bunları söylerken kimse sesini kesmiyor, kimse buna ikaz etmiyor. Ben Sayın Bakanın söylediklerini burada tekrarlıyorum. Ben söylemedim "Atatürkçü olmak, denk bütçe yapmak demektir" diye; ama, Sayın Bakanım buradan…

BAŞKAN - Bu şekilde konuşmaya devam ederseniz, sözünü kesmek zorunda kalacağım. (CHP sıralarından gürültüler)

YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli) - Olur mu öyle şey ya?!

BAŞKAN - Lütfen, sayın milletvekilleri…

ORHAN SÜR (Devamla) - Sayın Başkanım, şimdi, burada…

BAŞKAN - Sayın Sür, bir saniye…

Sayın milletvekilleri, hiç kimse bir hakkı kötüye kullanamaz.

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Kötüye mi kullanıyor ya?!

BAŞKAN - Sayın Sür'ün, kürsüye çıkış sebebi, 21 inci maddeyle ilgili konuşma yapmasıdır. Lütfen, Sayın Sür…

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Tamam, söyledi başta.

YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli) - Sonucunu öyle bağlayacak.

ORHAN SÜR (Devamla) - Sayın Başkanım, benim zaten süremi bitirdiniz, sizi dinlerken sürem bitti.

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - İlave eder…

ORHAN SÜR (Devamla) - Evet, herhalde ilave edersiniz?

21 inci maddede, elbette, KİT'ler var, KİT'lerin zararları var; ama, KİT'lerin peşkeş çekilmesi de herhalde o maddeye girer! Şimdi, daha dün bu kürsüde, Sayın Hasan Ören, Manisa'da nasıl peşkeşler çekildiğini anlattı. Ben onlarca defa bu kürsüden Balıkesir SEKA Fabrikasının nasıl peşkeş çekildiğini anlattım. Şimdi, Sayın Bakanım çıkıyor diyor ki:"Alnım açık, başım dik."

ASIM AYKAN (Trabzon) - Size talimat veriyor, talimat.

ORHAN SÜR (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar, bu peşkeşlerden sonra hâlâ alınlar açık, başlar dik mi?! Bakın elimde bir Danıştay kararı var; Balıkesir SEKA'nın satışının iptal kararı. Bundan sonra niye uygulanmadığını soruyoruz; hâlâ başlarınız dik oluyor diye soruyoruz; bunu sorma hakkımız yok mu?

Şimdi, değerli arkadaşlarım…

FAZLI ERDOĞAN (Zonguldak) - Yargı denetimi var.

ORHAN SÜR (Devamla) - Yargı denetimi… Yargı, kararını verdi. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, şimdi…

BAŞKAN - Sayın Sür, bir saniye…

Sayın milletvekillerimizin denetim hakkı vardır; ancak, yolu bu değildir. Kürsüye çıktığınız sebeple konuşmanız gerekmektedir.

Buyurun Sayın Sür.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Bunlar görev zararı Sayın Sür.

ORHAN SÜR (Devamla) - Sayın Başkanım, bu, görev zararı değil mi?!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Sür, lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun, 2 dakikalık eksüre veriyorum.

ORHAN SÜR (Devamla) - 2 dakika içinde tamamlıyorum. Teşekkür ederim.

Çok değerli arkadaşlarım, Atatürkçü olmak o kadar kolay değil. Atatürkçü olmak, Atatürk'ün dönemindeki bakanlar gibi olmak çok kolay değil. (AK Parti sıralarından gürültüler)

Bakın, 1924 bütçesi, o dönemin Cumhuriyet Halk Partisi İktidarının, Hükümetinin, 1924 yılında getirdiği bütçe Düyuni Umumiyenin 7 katı, 7…

AHMET YENİ (Samsun) - O zaman CHP var mıydı?!

ORHAN SÜR (Devamla) - Vardı, vardı. Bakın, önce tarihi öğrenin. Cumhuriyetten önce CHP vardı. Cumhuriyetten önce CHP vardı; tarihi öğrenin. (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen…

ORHAN SÜR (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlarım, 1924'teki bütçenin 7 katı Düyuni Umumiye borcunu ödemiş o dönemin insanları. 1950'de de iktidarı devrederken 140 ton altın devretmiş. Milyarlarca dolar borç değil, milyarlarca dolar borç değil.

AHMET YAŞAR (Aksaray) - Halkın sefaletiyle birlikte…

ORHAN SÜR (Devamla) - Şimdi, siz, kalkacaksınız, değerli arkadaşlarım, Dünya Bankası talimatıyla, IMF talimatıyla bütçe yapacaksınız; ondan sonra, Atatürkçü olacaksınız! Bakın, Atatürk'ün bir sözü var: -benim en çok sevdiğim sözüdür- "Bağımsızlık benim karakterimdir" der. Bu mu bağımsızlık; bu mu Atatürkçülük?! Önce bağımsız olmayı öğrenin, önce bağımsız olmayı öğrenin değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

Dünya Bankası talimatını bizim önümüze bütçe diye koyacaksınız; peşkeşler yargıdan dönecek, alnınız açık, başınız dik olacak ve bu davranışlarınızı da, eğer, bu sıralarda rahmetli İsmet İnönü olsaydı, aynen şöyle karşılardı: "Hadi canım sen de" derdi.

İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale) - Mirasyedisiniz!

ORHAN SÜR (Devamla) - Sevgili arkadaşlarım… (AK Parti sıralarından gürültüler)

Evet, siz o "hadi canım sen de"yi önümüzdeki seçimde halktan göreceksiniz. (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen…

ORHAN SÜR (Devamla) - O "hadi canım sen de"yi önümüzde, halktan göreceksiniz.

Bu bütçede, halkın yararına bir şey yok, dar gelirlinin yararına bir şey yok, KİT'lerin yararına bir şey yok.

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Öyle mi?!

ORHAN SÜR (Devamla) - Hep, bu bütçede konulan maddeler, bu bütçenin getirdikleri yandaşlara gidecek olan düzenlemeler.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Hadi canım sen de!..

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sür.

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Palavra!

ORHAN SÜR (Balıkesir) - Belgeler… Belgeler…

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Yalan, yalan!..

BAŞKAN - Lütfen,sayın milletvekilleri…

Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen, Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 21 inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

KİT'lerin verilen görevleri nedeniyle doğan zararlarının kesin tespiti, hazine kontrolörleri ve ilgili bakanlık müfettişleriyle birlikte incelenmekte ve rapora bağlanmaktadır. Ancak, söz konusu incelemeler yıl içinde doğan görev zararlarının ilgili yılın bitiminde KİT'ler tarafından bildirilmesini müteakiben başlamaktadır. Bu süreç sonunda kesin tespiti yapılan görev zararları, KİT'lere ödenebilmekte, bunun sonucunda KİT'lerin malî bünyeleri olumsuz etkilenmektedir. Bu nedenle, işbu maddeyle KİT'lerin verilen görevler sonucunda doğan zararlarının avans olarak ödenebilmesi için yetki alınmaktadır.

Bölgemizin potansiyeli açısından da söz konusu KİT'ler oldukça önemlidir. Bu manada çok yararlı olduğunu düşünüyorum. Yalnız, Sayın Maliye Bakanımızdan şeker fabrikalarında etil alkolden yakıt üretimi konusunda hükümetimizin yardımını istiyoruz. Bu manada da, eğer Özel Tüketim Vergisinde, vergilerde bir düzenleme olursa, gayet ekonomik bir durum bir arz etmektedir.

Bunları belirttikten sonra, değerli milletvekilleri, ben milletvekili olmadan önce bir üniversite öğretim üyesiydim. Burada ön sıralarda, birinci, ikinci sırada değerli muhalefeti çok dikkatli, onbeş gündür izliyorum; ama, üzüntümü sizlerle paylaşmak istiyorum.

Burada, değerli muhalefet sözcüleri geldikleri zaman -ki, çok birikimli milletvekillerimiz- biz burada yararlanmak isteriz. Hep, hükümet sıralarına dönerek, Sayın Bakana, birçok şeyi tekrarlayarak, sorularda da özellikle çok değişik, yani, burada söylenmeyecek sorular sorulmakta. Ben şunu isterim; bir milletvekili olarak, burada hepimizin ayrı uzmanlık konuları var.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Sayın Başkan, maddeyle ilgisi var mı bunların?!

MUSTAFA ILICALI (Devamla) - Değerli kardeşim, burada belli bir şeyi paylaşıyoruz.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Olmuyor Başkanım!

MUSTAFA ILICALI (Devamla) - Bütçeyle ilgili bir tespit yapıyorum.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Madde, görev zararı…

MUSTAFA ILICALI (Devamla) - Bütçeyle ilgili bir tespit yapıyorum. Sürem çok kısa, Sayın Grup Başkanvekilim de benim hemen bitirmemi isteyecektir. O açıdan…

BAŞKAN - Sayın Ilıcalı, maddeyle ilgili konuşur musunuz.

YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli) - Bravo Başkan!..

MUSTAFA ILICALI (Devamla) - Maddeyle ilgili konuştum.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Görev zararı… Sayın Ilıcalı, görev zararıyla ilgili konuş!

MUSTAFA ILICALI (Devamla) - Görev zararıyla ilgili konuştum…

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Mecliste görev zararı!

MUSTAFA ILICALI (Devamla) - …ama, bunu mutlaka paylaşmamız lazım; yani, bizim buradan istifade etmemiz lazım. Burada kaybettiğimiz zaman da bir zarardır, istifade etmemiz lazım.

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Ilıcalı…

MUSTAFA ILICALI (Devamla) - Tamam efendim.

Ayrıca, değerli milletvekillerimiz, sadece hükümetimize, Bakanımıza bakıyorlar. Benim de burada olumlu olarak etkilenmem lazım ki, Bakanımın konusunda eğer olumsuz bir şey varsa, ben de o kanaate ulaşayım.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Olumsuz da olsa siz arka çıkıyorsunuz.

MUSTAFA ILICALI (Devamla) - Ama, bu şekilde, bir olumsuzluk söz konusu olmamaktadır.

ORHAN SÜR (Balıkesir) - Ne ilgisi var maddeyle?!

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Başkanım, görev zararı…

MUSTAFA ILICALI (Devamla) - Değerli milletvekilleri, biraz sabrederseniz, zaten süremiz oldukça kısa.

Bir de burada yine çok üzülerek, seçim bölgem Erzurum çok gündeme getirildi. Erzurum çiftçisinden örnekler verildi. Ben, burada şunu belirtmek durumundayım; bu bütçe, Türkiye'nin geleceğini, hatta, bu bütçenin özelliği, bundan sonraki iki yılı da tasarlıyor, planlıyor; ülkemiz için, bölgemiz için oldukça önemli. Çiftçiye hakaret edildi deniliyor, çiftçi üzerinden siyaset yapılmaya çalışıyor. 60 Erzurum çiftçisiyle beraber milletvekillerimiz üç gündür beraberiz. Çiftçilerimiz eğer hükümetimizden alınmış olsaydılar, kendi dar imkânlarıyla bir ulusal gazetede tam sayfa bir ilan vermezlerdi. Bugün, hükümetimizin organik tarım konusunda vermiş olduğu destek, çıkarmış olduğu yasayla beraber…

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Görev zararı!..

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Çiftçi maddeleri mi bunlar?!

MUSTAFA ILICALI (Devamla) -…3 000 tane, sadece Erzurum değil…

BAŞKAN - Lütfen, sayın milletvekilleri…

MUSTAFA ILICALI (Devamla) - Sadece Erzurum değil, 3 000 tane çiftçiyi, 11 tane ili, çok sayıda ilçeyi ilgilendiren, çiftçimiz bundan yararlanmıştır. Erzurum çiftçisi hayatından son derece memnundur. Sayın Bakanımızın da söylediği gibi, bugün biz, üç yılda her şeyi çözmedik; ama, yapılanlar, yapılacak olanların garantisidir.

Yine, baktığımız zaman, Erzurum'a ne oldu ne olmadı denildiği zaman, Erzurum şu anda 5 inci olan bir havaalanına kavuşmuştur bu hükümetimiz sayesinde; teşekkür, şükranlarımızı sunuyoruz. Kaliteli içmesuyu için, yine Maliyemizin, hazinemizin imkânlarıyla projemiz devam etmektedir. Doğalgazımız, kentsel dönüşümümüz, bundan önce geçirmiş olduğumuz depremlerde hükümetimizin hassasiyetiyle köylerimizde yapılan evler, su, kavşak, yol, özel teşebbüsün bölgemize vermiş olduğu, göstermiş olduğu ilgi de, hükümetin yapmış olduğu bu olumlu destekler sayesinde artmıştır.

Değerli milletvekilleri, yani şunu belirtmek isteriz ki, bizim bölgemizde yapılanlardan herkes memnundur. Kış turizmi potansiyelimiz, Ulaştırma Bakanlığımızın başarılı çalışmalarıyla, sivil havacılığın başlamasıyla tam dolu olmuştur, yeni tesisler yapılacaktır. Bu manada, çalışmalarımıza, hükümetimiz, Başbakanımız ilgi göstermektedir. Bunlar yeterli değildir; ama, yeterli olacaktır. Keşke, biz, burada getirdiğimiz eleştirilerde yönlendirici olabilecek, hükümetimize önünü açacak önerilerde bulunabilsek, bundan ülkemiz kazanacaktır. Bundan sonraki konuşmalarınızda, inşallah, bizi istifade ettirecek değerli bilgiler sunma imkânınız olur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ilıcalı, lütfen, tamamlar mısınız.

Buyurun.

MUSTAFA ILICALI (Devamla) - Teşekkür ediyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. Bütçenin ülkemize, milletimize hayırlı, uğurlu olmasını diliyor, emeği geçen herkese teşekkür, şükranlar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ilıcalı.

Madde üzerinde 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Soru sorma süresi 5 dakikadır.

Sayın Yerlikaya, buyurun.

VAHDET SİNAN YERLİKAYA (Tunceli) - Teşekkür ederim.

Aracılığınızla, Sayın Bakanıma bir soru sormak istiyorum. 29 Mart 2004 yerel seçimleri öncesinde, Sayın Başbakan Tunceli'yi ziyaret etmişti. Bizim, bir Pertek Köprüsü projemiz var. Pertek Köprüsü, Keban Gölü üzerinde kurulması düşünülen, güney ile kuzeyi birbirine bağlayan en ekonomik bir yol. Hem ülke açısından hem bölge açısından büyük bir yararı olacak bu köprünün. Acaba, Sayın Başbakan, dönüşünde, bu köprünün yaptırılması konusunda bir talimat verdiler mi? Bu konuda bir hazırlıkları var mı? 2006 bütçesinde bu konuda bir ödenek ayrılmış mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yerlikaya.

Sayın Baloğlu, buyurun.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan demin bir soruya verdiği yanıtta "soracak soru bulamıyorsunuz" dedi; bu konuda merak etmesin, kendisi bakan olduğu sürece soru sıkıntısı çekmeyiz biz; ama, sorduklarımıza yanıt vermelidir.

Ben, 13 üncü maddede çok net bir soru sordum Sayın Bakan, size "işçi emeklilerinin enflasyon farklarını niye ödemiyorsunuz" dedim. İki yıl önce söz verdiniz -Sayın Başesgioğlu söz verdi Plan ve Bütçe Komisyonunda- niye hâlâ ödemiyorsunuz? "Hadi, ödemiyorsunuz, hiç olmazsa bir açıklama yapın" dedim. Niye açıklama yapmıyorsunuz? Birinci sorum bu.

Dün, yine bir tartışma oldu Elazığ'ın Alacakaya yoluyla ilgili. Siz, bölge müdüründen aldığınız bir bilgiyi sundunuz; bunun doğru olmadığını, size yanlış bilgi verdiklerini söyledim. Nitekim, bugün bir tespit yaptırdım, Baltaş Köyünden, Yıldırımlar krom ocaklarına kadar olan 10 800 metrelik alanda yol kazılıyor, milyarlarca liralık bir zarara uğratılıyor yol ve bu hâlâ devam ediyor. Sayın Bakan, AKP milletvekillerinin söylediklerine inandığınız kadar, o ülkeyi en az onlar kadar seven muhalefet milletvekillerinin iddialarına da inanın lütfen.

Bingöl'ün Yedisu İlçesinden şimdi aradılar, arayanları söylemek istemiyorum; ama, şununla yetiniyorum, arayanlar, partimizin üyeleri ve taraftarları. Sormamı istiyorlar, soruyorum: Sayın Bakan, Yedisu İlçemiz, il merkezi olan Bingöl'e toprak yolla bağlı olan Türkiye'deki tek ilçedir. Bu yılın ödeneğine yine para konulmadı. Yedisu, bir köyden farksız durumda yaşıyor, kışın yolu kapanıyor. 33 kilometrelik bölüm stabilize bile değildir, ham topraktır. Buna niye ödenek koymuyorsunuz? Yedisu'ya niye dönüp bakmıyorsunuz? Bütçe halk içindir. Yedisu'da yaşayanlar halk değil mi?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Baloğlu.

Sayın Özkan…

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum.

Sayın Bakan, petrol istasyonu sahiplerinin bir sorununu biraz önce bir arkadaşımız sordu; fakat, televizyonları başlarında Meclisimizi izleyen birçok petrol istasyonu sahibi, cevabınızdan hoşnut olmadıklarını belirtiyor "bizler peşin parayla yakıt alıyoruz, vadeli satışlar yapıyoruz. Bu satışlardan para dönmediği bir dönemde, yazarkasa bedellerini ödeme şansımız yoktur. Ya pompaları söküp Ankara'ya getireceğiz ya da hükümetten, petrol istasyonlarında uygulamaya konulan yazarkasaların bedelleri için uzun vadeli bir kredi açılmasını bekliyoruz" diyorlar. Petrol istasyonlarında, yeni uygulamaya konacak olan bu yazarkasalar için, uzun vadeli bir ödeme planı yapmayı düşünüyor musunuz?

İkinci sorum: Sayın Bakan, her şey çok güzel, çiftçi hayatından memnun ise, Manisa'da 60 000 çiftçi Türkiye Ziraat Odaları Başkanlığı tarafından niçin çiftçi mitingi yaptı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özkan.

Sayın Altınorak…

YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanıma sormak istiyorum: Sayın Bakanım, Türk Şekere bağlı Sarmısaklı Tohum Üretme Çiftliği 1 Aralık 2005 tarihinde Özelleştirme İdaresine devredilmiştir. Söz konusu 18 000 dönüm arazinin hangi biçimde satılmasını düşünüyorsunuz?

2- Türk çiftçisine çok faydası olmuş bu arazinin, aynı amaçlı kullanılması açısından, Trakya'da oluşabilecek pancar ekicileri kooperatifleri, Trakya Birlik, Tarım Kredi Kooperatifleri Birliği, Köy Kalkınma Kooperatifleri Birliği, ziraat odaları, borsalar, ticaret odaları ve belediyelerden oluşacak bir konsorsiyuma bedelsiz veya sembolik bir bedelle devretmeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Altınorak.

Sayın Gün…

SALİH GÜN (Kocaeli) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Meclis çalışanlarının -personelinin- yüzde 25'i geçici veya mevsimlik işçi olarak çalıştırılıyor, 657 4/C statüsüyle. Aynı işi yapan bu arkadaşlar, diğer arkadaşlara göre, 500-600 milyon az maaş almaktadırlar. Sosyal haklardan önemli kayıpları vardır. Sağlık ve giyim başta olmak üzere, birçok haktan mahrumdurlar. Bunlar, yılda iki sefer de 20'şer gün izne çıkarılıyor -ücretsiz izne- ağustos ve aralık aylarında. Ağustos ayında tatillerini zehir ediyorsunuz, aralık ayında da yılbaşını ve kurban bayramını zehir ediyorsunuz.

BAŞKAN - Sayın Gün, sorar mısınız sorunuzu lütfen.

SALİH GÜN (Kocaeli) - Bunların 800 000 000'luk maaşları 270 000 000'a düşmekte. Sekiz dokuz yıldır bu Meclise diğer arkadaşlarıyla eşdeğerde hizmet eden bu arkadaşların haksızlığının giderilmesini düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gün.

Sayın Bakan, buyurun.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Konuştuğumuz madde, biliyorsunuz, görev zararlarıyla ilgili madde. Burada, tabiî, Türk Şekerin de, şeker fabrikalarının da ismi geçiyor, o bakımdan, bu Sarmısaklı Çiftliğiyle ilgili olarak bir soru vardı. O da, Sarmısaklı Çiftliği Türk Şekere bağlıyken, şimdi özelleştirme kapsamına alınıyor. Diğerlerinde olduğu gibi, bu da özelleştirme kapsamına alındı ve belli bir zaman içerisinde de, bu, ÖYK kararında belirtildiği şekildeki usullere uygun olarak da özelleştirilecektir.

Şimdi, burada, Trakya Birlik'e yahut da Pankobirlik'e veya da diğer birliklere, acaba, bu, çok, iz bedeli gibi, dediğimiz, bir bedelle, çok düşük bir bedelle satılır mı diye bir soru vardı; bu, öyle satılmaz. Yani, burada, ihale usulleri vardır, o ihaleye girerler, o ihalede kim kazanırsa o alır. Biz hep söylüyoruz…

YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli) - Sayın Bakanım, daha önce örnekleri var ama.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Efendim?..

YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli) - Daha önce örnekleri var.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Örnekleri olabilir, yanlışta ısrar etmenin âlemi yok.

YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli) - Aynı amaçla kullanmak üzere diyoruz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Yani, burada, bir defa, o, Sarmısaklı Çiftliği, şu ülke için, hakikaten, hayvancılığın geliştirilmesi bakımından, tohumculuğun geliştirilmesi bakımından, yani, çok önemli projelerin gerçekleşmesi bakımından fevkalade önemli bir yer ve bunu, ekonomiye de kazandırmak lazım.

YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli) - Vallahi Sayın Bakanım, arazi, arsa spekülatörlerinin eline geçer, amacına uygun olmaz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Bunu ekonomiye kazandırırken, maksimum fayda getirecek şekilde hareket etmemiz lazım. Bu nedir; burayı kim işletecekse, buraya kim parayı verecekse, o, en güzel işletir. Yani, kısaca, her zaman söylüyoruz, parayı veren düdüğü çalar diye. Yani, buraya gelecekler… Hatta esasında, yerli-yabancı daha çok yatırımcıları cezp eder mahiyette de burayı iyi tanıtmamız icap ediyor. Çünkü, ben, Trakyalıyım.

YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli) - Öyle olsa, çok makbule geçecek.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Ama, şimdi kalkıp da, yani böyle neredeyse sıfır bedelle, bilmem falanca birilerinden dediğiniz zaman, o zaman olmuyor işte.

YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli) - Sembolik, efendim…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sembolik dediğin zaman, yani ondan bir para alma demek.

Şimdi, tabiî, ben, bir de şunu anlamıyorum: Ucuz satsan kızıyorsunuz, pahalı satsan kızıyorsunuz, ne yapacağız yani?..

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Satmayın.

YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli) - Yalnız, burası farklı.

BAŞKAN - Sayın Altınorak, lütfen, karşılıklı konuşmayalım.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Tabiî, şimdi, burada iki türlü zihniyet var. Özelleştirme yapılsın mı yapılmasın mı? Size göre, satmayın, evet, o da bir fikir; ama, değerli arkadaşlar, şu özelleştirmeyi yapmak, şu memleketin menfaatına, şu milletin menfaatına. (Gürültüler)

Aynı şey…

YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli) - Sayın Bakan, konsorsiyum diye saydığımız kurumlardaki üye sayısı, mübalağa etmiyorum, 1 000 000; 1 000 000 kişi sahiplenmiş olacak. Çok önemli.

BAŞKAN - Sayın Altınorak, lütfen…

Sayın Bakan, siz, sorulara cevap verin.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, diğer sorulara baktım, maddeyle ilgili olmadığı için o sorulara cevap vermiyorum.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Bu soruları her zaman soracağız, hesap soracağız halkın önünde.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Ben teşekkür ederim, sağ olun.

BAŞKAN - Süremiz bulunduğu için, Sayın Coşkunoğlu, buyurun.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yine, Türk Şeker Fabrikasının, Türk Şekerin adı geçtiği için, şeker fabrikalarının özelleştirilmesinde, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, Maliye Bakanlığı ve Sanayi Bakanlığı veya Türk Şeker arasında bir yetki karmaşası var gibi geliyor. Bu konuda bir açıklık rica ediyorum; bir.

İkincisi, Uşak Şeker Fabrikası hakkında durum nedir; onu da anlamak mümkün değil. Nereden, nasıl bilgi alınacağı en azından benim için mümkün olmadı. Oradan bu birinci soruya geldim zaten. O konuda da bilgi rica ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Coşkunoğlu.

Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Evet, Türk Şeker, bildiğiniz gibi, Sanayi Bakanlığına bağlı bir kuruluş. Bu, özelleştirme kapsamına alınacak kuruluşlar… İlgili kuruluş bize bildiriyor. Şimdi, Türk Şeker, şunları, şunları, şunları özelleştirebilirsiniz diye özelleştirmeyle ilgili karşılıklı onların bir mutabakatı oluyor. Yani, Sanayi Bakanlığı ile Özelleştirme İdaresi Başkanlığı arasında varılan mutabakat neticesinde özelleştirilmek üzere, onlar bazı fabrikaları, bazı fabrikaların sahip olduğu hisseleri veyahut da onların sahip olduğu, böyle, çiftlik veya diğer gayrimenkuller varsa, onları biz, ÖYK kararıyla özelleştirme kapsamına alıyoruz. Şu anda Bor, Ilgın, Ereğli programda, Uşak programda değil; fakat, daha sonra Uşak da özelleştirme programına alınacaklar arasında; ama, şu anda özelleştirme programında değil, onu da bilgi olarak arz edeyim. Bu ÖYK kararı alındığı zaman, özelleştirme kapsamına alınıyor. Ondan sonra özelleştirmeyle ilgili prosedür başlıyor, o prosedür, artık, satış sürecine kadar, özelleştirme sürecine kadar devam ediyor. Ondan sonra, hepinizin bildiği gibi, prosedür gereğince özelleştirme tamamlanmış oluyor. Onu da bilgi olarak arz ediyorum.

Peki, teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır…

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Karar yetersayısı…

BAŞKAN - Arayacağım Sayın Deveciler.

21 inci maddeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yetersayısı vardır; madde kabul edilmiştir.

22 nci maddeyi okutuyorum:

ÜÇÜNCÜ KISIM

Kamu Personeline İlişkin Hükümler

Katsayılar, yurt dışı aylıkları, ücret ve sözleşme ücreti

MADDE 22.- a) 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Kanunun 154 üncü maddesi uyarınca, 1/1/2006-30/6/2006 döneminde aylık gösterge tablosunda yer alan rakamlar ile ek gösterge rakamlarının aylık tutarlara çevrilmesinde uygulanacak aylık katsayısı (0,04265), memuriyet taban aylığı göstergesine uygulanacak taban aylığı katsayısı (0,53377), yan ödeme katsayısı (0,01353) olarak; 1/7/2006-31/12/2006 döneminde ise aylık katsayısı (0,04373), taban aylığı katsayısı (0,54711), yan ödeme katsayısı (0,01387) olarak uygulanır.

b) 22/1/1990 tarihli ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3 üncü maddesinin (c) bendi uyarınca çalıştırılan sözleşmeli personelin ücret tavanı; 1/1/2006-30/6/2006 döneminde 2.180 Yeni Türk Lirası, 1/7/2006-31/12/2006 döneminde ise 2.275 Yeni Türk Lirası olarak uygulanır.

c) İdarelerin yurt dışı kuruluşlarına dahil kadrolarında görev yapan Devlet memurlarının yurt dışı aylıkları, yeni kurlar ve yeni emsaller tespit edilinceye kadar, 2/4/2004 tarihli ve 2004/7356 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile ek ve değişikliklerinde yer alan hükümlere göre ödenir.

BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Antalya Milletvekili Nail Kamacı; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA NAİL KAMACI (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, tasarının 22 nci maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Hükümet 2006 yılında, 657 sayılı Kanun kapsamındaki memurların aylık gösterge rakamlarının aylık tutarlara çevrilmesinde uygulanacak katsayı artışlarını, 2006 yılının birinci altı ayında yüzde 2,5; ikinci altı ayında yüzde 2,5 oranında artış sağlayacak şekilde, toplam yüzde 5,1 oranında artırmıştır.

Sayın milletvekilleri, Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından yapılan açıklamaya göre, kentsel yerler tüketici fiyatları endeksine göre, Ekim 2005 ayı itibariyle, bir aylık enflasyon oranı yüzde 1,79, oniki aylık enflasyon artışı yüzde 7,52'dir; yıllık ortalama enflasyon ise yüzde 8,47 oranındadır.

Türk-İş ile Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı arasında bağıtlanan toplu iş sözleşmesine göre, 2006 yılının birinci altı ayı için yüzde 3, ikinci altı ayı için yüzde 3 olmak üzere, işçi ücretlerine yüzde 6,1 oranında artış yapılmıştır. 2006 yılında işçi ücretlerine yapılan artış gerçekleşen enflasyonun gerisinde kaldığı takdirde, aradaki fark telafi edilecektir. 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısına, memur maaşlarına yapılan artışın gerçekleşen enflasyonun gerisinde kaldığı takdirde, aradaki farkın telafisi için herhangi bir hüküm konulmamıştır. Bu yüzden, memurlar, kamu işçilerinden farklı olarak katsayı artış oranından daha yüksek bir enflasyon oranının gerçekleşmesi halinde, yine, eskisine göre, daha düşük ücretlerle çalışmak durumunda kalacaklardır.

Sayın milletvekilleri, Türk-İş tarafından hazırlanan yoksulluk raporunda, 4 kişilik bir ailenin temel tüketim harcamaları yoksulluk sınırı olarak kabul edilmektedir. Devlet memurunun maaşı, 2004 yılı itibariyle, yoksulluk sınırının yüzde 48'i kadardır. 2003 yılındaki bu rakam yüzde 46, 2002 yılında yüzde 49'du. Yani, yoksulluk sorunu, en yoğun biçimde memur ve asgarî ücretli kesimde yaşanmaktadır. Ülkemizde uygulanan net asgarî ücret, halen aylık 350 Yeni Türk Lirasıdır. 1.1.2006 tarihinden itibaren, bu tutar, 380 liraya çıkarılmıştır. Örgütsüz çalışanların yarıdan fazlasının geliri bu düzeydedir. Daha önce, sizin de programınızda olduğu şekilde, toplu- sözleşmeli, grevli hak vermeyi düşünüyor musunuz?

Sayın milletvekilleri, Türk-İş Araştırma Merkezince onsekiz yıldan bu yana her ay düzenli olarak yapılan ve çalışanların geçim koşullarındaki değişimi ortaya koyan, açlık ve yoksulluk sınırı çalışmasının 2005 Kasım ayı hesaplamasına göre, insan onuruna yaraşır bir yaşantı sürdürebilmek için yapılması gereken asgarî aylık harcama tutarı, yani, yoksulluk sınırı 1 610 300 000 liradır. Sağlıklı ve dengeli beslenmek için, sadece gıda için yapılması gereken gıda harcaması tutarı, açlık sınırı ise 529,79 liradır.

Devlet İstatistik Enstitüsünün "2003 Yılı Yoksulluk Çalışması"na göre ise Türkiye'de nüfusun yüzde 1,3'ü gıda harcamalarını içeren yoksulluk sınırının altında, yüzde 28,1'i ise gıda ve gıda dışı harcamaları içeren yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır.

Sayın milletvekilleri, bütün bu rakamlar, nasıl bir yoksulluk manzarasıyla karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir. Yoksulluk sınırının altında çalışan insanlarımızın koşullarını iyileştirecek gerekli önlemlerin bu bütçe yasa tasarısında yer almaması, bu bütçenin niteliğini açıkça ortaya koymaktadır.

Herkes yaşayarak bilmektedir ki, enflasyon konusunda sağlanan düşüş, dar ve sabit gelirli kesimlerin yaşama koşullarına doğrudan yansımamakta, yoksulluk ve açlık ülkenin temel sorunu olmaya devam etmektedir. Oysa, çağdaş bir toplum içinde yaşayan çalışanların, kendilerine ve ailelerine saygın bir yaşam düzeyi sağlayacak bir gelir elde etmesi esastır.

Bütün bunlara ek olarak, AKP'nin iktidarında izlenen ekonomi politikası istihdam yaratmamaktadır. İzlenen yanlış özelleştirme politikası da işsizliği artırmaktadır. Gençler arasındaki işsizlik çığ gibi sürmektedir.

Türk-İş'in Eylül 2005'te yayımladığı "Asgarî Ücret Gerçeği" isimli raporda yer alan bilgilere göre, Türkiye'de yaşayan her 3 kişiden 1'i istihdam edilmektedir. Çalışabilir durumdaki her 2 işçiden ise sadece 1'i istihdam edilmektedir.

Sayın milletvekilleri, Türkiye, son beş yıldır kamu kesimindeki gayri safî millî hâsılanın yüzde 6,5 seviyesinde faizdışı hedeflediği için, ücretlilere, insanca yaşabilecekleri düzeyde gelir artışı sağlayacak şekilde ödenek ayırmamaktadır. Eğitim ve sağlık gibi alanlara da gerekli, yeterli ödenek ayrılmadığı için, çalışanların her kesimi yoksullaşmaktadır.

Değerli arkadaşlar, bu bütçeyle beraber, eğer ileride bu bütçeyi anacak olursak, dört tane ana konu gündemdedir: Bir tanesi özelleştirmeden gelen olaylar, bir tanesi yoksulluk, bir tanesi de yolsuzluktur değerli arkadaşlar. Bunun yanında, bir de, son bütçe görüşmelerinde Sayın Bakanın aşırı derecede sinirli olmalarıdır. Bunun anlamını bulmak mümkün değildir. Bazı bakanlar, özellikle Enerji Bakanı ve Sayın Maliye Bakanımız, Türkiye'de yoksul insanlara Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan dağıttıkları gıda ve kömürle övünmektedirler.

Değerli arkadaşlar, insanlara kömür vereceğine, insanlara gıda yardım yapacağına, insanlara iş verirsin; o insanlar, istedikleri yerden, iş imkânıyla, kendi imkânlarıyla kendilerine gıda alabilirler, kömür alabilirler. Siz, kendinize mahkûm olan birilerini yaratmaya çalışıyorsunuz.

AHMET YENİ (Samsun) - Onu da vereceğiz.

NAİL KAMACI (Devamla) - Bakın, bu yoksulluk konusunda bazı önemli sözler var; onu sizlere anlatmaya çalışayım.

1- "Yoksul ülkelere yardım ederken kârlarımızı artırdığımızı bilmek hoşumuza gider." Prof. Behnam, Amerikalı.

2- "Dış ülkelere yardım, yardımdan yararlanan ülkelerin ekonomisini serbest teşebbüs sistemine yöneltir; bu sayede Amerikan firmaları gelişebilir." Bunu söyleyen de Dünya Bankası Başkanı.

3- "Amerika Birleşik Devletlerinin güvenliğini artırmaya hizmet etmeyen hiçbir iktisadî ve teknik yardım yapılmaz."

4- "Yardım, dünyayı denetleyen yöntemlerden bir tanesidir." Bu söz de John Kennedy'nin.

O yüzden, onlar, bunun denetleme fonksiyonları olduğunu söyleyebiliyorlar; ama, bizim yardım yaparken neyi denetlemeye çalıştığımızı anlamak mümkün değil değerli arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar bir de önemli olan, özelleştirmeydi. Ben, size Antalya'da yaşanan bir özelleştirmeyi anlatmak istiyorum. Daha önce, yine diğerlerinde olduğu gibi, 1980 sonrasında uygulanan ekonomik politikalarla özellikle KİT'lerin zarar etmesi sağlanmış ve bu KİT'lerin zarar etmesiyle beraber, bu alanlardaki bütün KİT alanları satılmaya başlanmıştır. Antalya'da buna benzer bir KİT alanı vardır; Dokuma Fabrikası. Gidenler bilirler, Antalya'nın girişinde 487 dönüm bir alan vardır; bu, birçoklarının iştahını kabartmaktadır. Buranın çalıştırılması, yeni işçi alınması değildir önemli olan, önemli olan o arsanın üzerinde yapılacak olan işlerdir; yani, yap-işlet-devretle buradan bir imkân sağlamaktır. Bunun için de, buradan, Özelleştirme İdaresine ait olan bu Dokuma Fabrikasını, Özelleştirme İdaresi, bilabedel Kepez Belediyesine verdi; teşekkür ediyorum; ancak, bundan sonra olay gelişmeye başladı. Ne yaptı; Kepez Belediyesi, kendisine verilen bu şirkete, içine, 2 tane yönetim kurulu ve Kepez Belediye Başkanı olmak üzere, 3 kişi atadı. Bu 3 kişi ne yaptı; öncelikle, şirketin ismini değiştirdi değerli arkadaşlar. Şirketin ismini değiştirdi ve buraya, 144 000 metrekare inşaat yapılacak, yani, oyun alanları, yani, iş merkezleri yapılacak bir alan ihdas etmeye çalıştı ve bu sayede de, bunun yapılması için de, bir firmayla anlaştı. Bu firmayla anlaşırken, herhangi biriyle görüşme yaptı mı veya bir ihale imkânı yarattı mı; hayır, hiç kimseyle görüşmedi ve bir gazete ilanıyla da kimseye ilanı belirtmedi. Sadece, onların anlaştığı bir firmaya, "MDC" diye bir Hollanda firmasına, bu inşaat alanını, onların istediği ölçülerde yaptı ve onlara verdi değerli arkadaşlar. Şimdi, ben soruyorum: Bu ülkede, bir belediye başkanı, bunları nereden öğrenebilir? Herhalde bunları öğrenmek için, yukarıdakilerin yaptıklarına bakıyordur; yani, yukarıda yapılanların bir emsalini, bir benzerini, şu anda Kepez Belediye Başkanı yapmaktadır.

Değerli arkadaşlar, Antalya büyüyen bir kenttir. Binde 47'lik nüfus artışıyla, Türkiye'nin en fazla nüfus artışına sahip olan bir kentidir. Antalya, tek merkezli bir kenttir. Şu anda, sadece Kale Kapısıyla Antalya'ya hizmet vermektedir; ancak, kuzeyinde Kepeziyle, yeni oluşan büyükşehriyle beraber, Antalya'nın, yeni bir kent merkezine ihtiyacı vardır. (CHP sıralarından alkışlar) Belki, Antalya'ya iş merkezleri yapılacak birçok yer bulabilirsin; belki, Antalya'ya turizm alanları yaratacak yerler bulabilirsin; ama, Antalya'nın 2030 yılında 3 000 000 olacak olan nüfusuna kent merkezi yapacak bir alanınız yoktur. Bu yüzden, Sayın Maliye Bakanının, bu konuya el atmasını bekliyorum; çünkü, bunu, Antalyalılar beklemektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kamacı, lütfen, toparlayabilir misiniz.

Buyurun.

NAİL KAMACI (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu konuda Sayın Maliye Bakanını göreve davet ediyorum. Yoksulluğun bir benzeri olan özelleştirmeden, hiç olmazsa, Antalya bu şekilde faydalanırsa, belki bir nebze olsun bundan yararlanabilir diye düşünüyorum.

Bu bütçeye hayır oyu vereceğimi söylüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kamacı.

Madde üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen, Malatya Milletvekili Sayın Süleyman Sarıbaş; buyurun.

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; sözlerime başlarken, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, onbir gün, bakanlıklarımızın ve ilgili kuruluşlarımızın bütçelerini burada uzun uzun tartıştık. İki gündür de bütçe kanunumuzun maddelerini tartışıyoruz. Ben zannediyorum ki, artık, hepimiz söyleyeceklerimizi söyledik; yani, Anavatan Partisi olarak biz, bu ülkenin sıkıntılarını söyledik, hükümetimizin yaptığı güzel çalışmaların neler olduğunu, bunları takdir ettiğimizi söyledik; tek başına bir iktidarın yapması gerekirken yapamadıklarını da uzun uzun anlattık; ancak, bu saatten sonra tekrar aynı lafları tekrar etmenin, sanki bütçeyi engellermiş gibi, engellemeye çalışırmış gibi bir tavır olacağını düşünüyoruz. Bu bütçe çıkacak, çıkmak zorunda. Bütün hükümetler çıkarmış bütçeleri, bu bütçe de çıkmak zorunda. Dolayısıyla, hepiniz yoruldunuz, bürokrat arkadaşlarımız yoruldu. Konuşulmayan hiçbir şey de kalmadı. İşte bu madde, tartıştığımız madde, kamu personeliyle ilgili. Kamu personelinin ücretlerinin yetersiz olduğunu, polislerimizin, gardiyanlarımızın, öğretmenlerimizin ücretlerinin yetersiz olduğunu uzun uzun anlattık. Dolayısıyla, biz, Anavatan Partisi olarak, iktidara söyleyeceğimiz bütün sözlerimizi söyledik. Umarım ki, iktidar muhalefetin söylediklerinden artık bir ibret alacaksa alır, almayacaksa da, bunu döndürüp, aktarıp söylemenin çok da bir fayda getirmeyeceğini düşünüyorum ve biz, Anavatan Partisi olarak, artık, maddeler üzerinde konuşmalarımızı kesiyoruz, bir an önce, bu bütçenin -artık, daha fazla yorgunluk vermeden- kanunlaşmasını, milletimize, devletimize hayırlı olmasını diliyoruz. Yarın zaten genel başkanlarımız Türkiye için hayallerinin ne olduğunu, Türkiye'nin sorunlarına çözümlerinin ne olduğunu, bu kürsüde anlatacaklar. Sözü genel başkanlarımıza bırakalım diyorum ve hepinize hayırlı geceler diliyorum. (Anavatan Partisi ve AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sarıbaş.

Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Antalya Milletvekili Sayın Nail Kamacı; buyurun.

NAİL KAMACI (Antalya) - Söz hakkımı Sayın Deveciler'e veriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Balıkesir Milletvekili Sayın Ali Kemal Deveciler; buyurun.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 22 nci madde hakkında şahsım adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

22 nci madde, bütçe kanunu tasarısının içerisindeki en önemli maddedir; çünkü, bu madde, Türkiye'deki milyonlarca aileyi ilgilendiren bir maddedir, memurlarımızı ilgilendiren bir maddedir.

Bakınız, iktidara geleli dört yıl oldu, 3 tane bütçe yaptınız…

YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli) - 4 bütçe…

ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) - Bütçelerde sürekli olarak "gayri safî millî hâsıla sürekli artıyor" dediniz, "ekonomi üç yıldır büyüyor" dediniz; fakat, ekonomi büyüyorsa, gayri safî millî hâsıla artıyorsa, kişi başına millî gelir 2 500 dolarlardan 5 200 dolara çıktı diyorsanız, peki, memurlarımız bundan neden faydalanamıyor arkadaşlar? Memurlarımız üç yıldan beri, gelen enflasyondan dolayı, ezilir duruma geldi. Bu yıl memurlarımıza yüzde 5,1 oranında zam yapıyorsunuz. Yine, bu maddeyle, eködeme almayan memurlara, 1.1.2006 tarihinden itibaren ayda 40 000 Türk Lirası, 1.7.2006 tarihinden itibaren de 80 000 Türk Lirası bir eködeme veriyorsunuz.

Sevgili arkadaşlarım, bakınız, daha evvelden bir özel indirim vardı, özel indirimden dolayı, memurlar belirli bir indirime kavuşturuluyorlardı; fakat, AKP iktidara gelirken, özel indirimi kaldıracağını, asgarî ücret seviyesine çıkaracağını söylemişti. Asgarî ücret seviyesine çıktığı takdirde, memurlarımız da bu indirimden bir pay alacaktı; ama, ne yazıktır ki, üç yılı geçen zaman zarfında, bırakın özel indirimi asgarî ücret seviyesine çıkarmayı, özel indirimi tamamen kaldırdınız.

Ben, dünkü konuşmamda da söyledim, biz, Plan ve Bütçe Komisyonunda, bu Kurumlar Vergisinden yapılan yüzde 10'luk ve Gelir Vergisinden yapılan yüzde 5'lik indirimin memurlara ve asgarî ücretliye de uygulanması gerektiğini söylemiştik; ama, Sayın Bakan, konuşmalarında, hayır, bordrolu memurlar ve asgarî ücretle çalışan işçilerimiz yüzde 8 oranında vergi ödüyorlar demişti. Sebebine de gelince; çünkü, bunlar vergi iadesi alıyorlar, bu vergi iadesinden dolayı ödedikleri vergi yüzde 8'e düşüyordu.

Yine, tekrar ediyorum; Sayın Bakanım, bu vergi iadesi, AKP iktidara geldikten sonra sizin getirdiğiniz bir işlem midir, sizin icat ettiğiniz bir işlem midir; hayır. Bu vergi iadesi, yıllardan beri, sizden evvelki hükümetler döneminde, bordroluya, memurlarımıza ve işçilerimize verilen bir haktır. Siz, bu hakkı sanki kendiniz vermişsiniz gibi bunu adapte etmeye çalışıyorsunuz. Memurlarımız ezilmektedir.

Bakınız, Kurumlar Vergisini 10 puan düşürdünüz. 10 puan düşürdünüz. Biz, Kurumlar Vergisinin düşürülmesinden yanayız, Gelir Vergisinin düşürülmesinden yanayız. Türkiye Cumhuriyetinde vergiler çok yüksek; Avrupa Birliği ülkeleri içinde en yüksek vergi ödeyen ülke vatandaşları Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarıdır. Ama, Kurumlar Vergisini indirirken, Gelir Vergisini indirirken, bizim, zar zor yaşam mücadelesi sürdürmekte olan memurlarımızı, açlık sınırının altında yaşamakta olan işçilerimizi, bordrolularımızı unuttunuz.

Bizim bu konuyla ilgili, Cumhuriyet Halk Partililer olarak vermiş olduğumuz bir önerge var. Hiç olmazsa, kamu idarelerinde ek ödeme almayan, fazla mesai ücreti almayan memurlarımıza, o 40 000 liralık ücret aşağılık bir ücrettir. Sayın Bakan, 40 000 lirayla ne alınır?! Bir fileyi bile pazarda 40 000 liraya dolduramazsınız. Hiç olmazsa, gelin -bu maddede vereceğimiz önerge var- memurlarımıza, 1.1.2006 tarihinden itibaren her ay için 150 000 Türk lirası, 1.7.2006 tarihinden itibaren de her ay için 300 000 Türk Lirası tutarında ek ödeme yapılmasını, iktidar partisi milletvekilleri olarak ve muhalefet partisi milletvekilleri olarak, Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerinin vermiş olduğu bu önergeyi kabul ediniz. Hiç olmazsa, bir nebze, bu memurlarımızın bu durumunu hep birlikte düzeltmiş oluruz ve kendilerine, memurlarımıza hem yeni yıl hediyesi vermiş oluruz hep birlikte hem de onlara bayram hediyesi vermiş oluruz.

Hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Deveciler.

Madde üzerinde, şahsı adına, Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Eraslan; buyurun.

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabiî ki, bütçeler yapılırken, bütçenin kaynağının kendisi millettir. Bu ülkede yaşayan aziz milletimizin çiftçisinden, esnafından, KOBİ'sinden, kamu iktisadî teşebbüsünden, hulasa, bu ülkede üretim yapan herkesten toplanan paralar, toplanan vergilerle, Türkiye Cumhuriyeti Devleti adına, siyasî iktidarlar bütçelerini yaparlar.

Şimdi, değerli arkadaşlar, güçlü bir millet, güçlü bir halk kesimi ve güçlü bir halk topluluğu, beraberinde güçlü bir kaynağı oluşturur, güçlü bir kaynak da güçlü bir bütçeyi beraberinde oluşturur. Yani, daha güçlü bir bütçe için, daha mükemmel diyebileceğimiz bir bütçeyi oluşturabilmek için, mutlaka, bu ülkede üretim yapan herkesin güçlü olmasına ihtiyaç vardır. Milletin kendisi yokluk ve yoksulluk içerisindeyse, üretim yapamıyorsa, bir durgunluk ve üretimsizlik söz konusuysa, borçlarını ödeyemiyorsa, çekini, senedini ödeyemiyorsa ve ekonomi çarkını işletme noktasında ciddî sıkıntılarla karşı karşıyaysa, böyle bir milletin kaynak olma veya vergi verme performansı düşük olacaktır.

Şimdi, tabiî ki, doğal olarak biz, halk adına, milletimiz adına, her şeyi talep ediyoruz; çünkü, milletin kendisi talep ediyor, herkes bir şeyler istiyor. Haklı; millet mutlaka isteyecektir, esnaf-sanatkâr da isteyecektir, KOBİ'ler de isteyecektir, tarım sektöründe iştigal eden vatandaşlarımız da haklı olarak bir şeyler isteyecektir, polis de isteyecek, asker de isteyecek, memur da, savcı da, emekli de, dul yetim de, herkes bir şeyler isteyecek; ama, Değerli Bakanım, Sayın Bakanım, şunu istirham ediyorum: Bu ülkede KOBİ'ler ve esnaf-sanatkârlar; ayrıca, tarım sektöründe uğraşan çiftçiler bu ülkede ekonominin kendisidir; ekonominin makro dengesidir, ekonominin mikro dengesidir. Ekonomiyi oluşturan, makrosunu da, mikrosunu da oluşturan, işte bu sektörlerdir, bu üç sektördür özellikle. Bunları ne kadar desteklersek, bunlara ne kadar ciddî manada öncülük yaparsak, hem parayla hem kaynak aktarmak suretiyle, teşvik etmek suretiyle hem onlara bilimsel birtakım alternatifler sunmak suretiyle hem de üniversitelerle bu sektörleri bir araya getirerek ciddî manada akademik ve bilimsel çalışmalar yapmak suretiyle ve bu kesimleri teşvik etmek suretiyle ne kadar, bu noktada ciddî bir çalışma yaparsanız, teşviklerinizi kısmazsanız, vergi oranlarınızı düşürürseniz, o miktarda güçlü bütçe yapabilirsiniz, o miktarda bütçe yapmak için vergilerdeki toplam hâsılayı artırma imkânına sahip olursunuz.

Ekonomik bir kaidedir, ekonomik vazgeçilmez bir kaidedir; bir ülkede, bir coğrafyada vergi oranları düşürülür ve teşvikler artırılırsa, o ülkedeki vergi hâsılatını artırmış olursunuz, o ülkedeki yatırımı, üretimi ve ihracatı, reel ekonomiyi canlandırmış ve hayata geçirmiş olursunuz ve elde edeceğiniz bu kaynaklarla toplumun her kesimini ancak bu şekilde mutlu ve müreffeh kılarsınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Eraslan, buyurun.

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Geldiğimiz noktada, yatırımlar, kamu yatırımları ciddî manada kısıtlanmış, ücretler düşürülmüş, ürün fiyatları düşürülmüş, teşvikler kısılmış, sübvansiyonlar kısılmış, kamu harcamaları, kamu yatırımları kısılmış, özel sektör yatırımları teşviksizlik dolayısıyla kısılmış bir noktada olan bir Türkiye'nin ve bu ülkede yaşayan milletin varabileceği bir nokta yoktur. Bu ekonomik politikalarla bir yere varmak mümkün değildir.

Bakın, Sayın Abdüllatif Şener, Sayın Başbakan Yardımcımız -kendisinin de, ben, tecrübesine canı yürekten katıldığım bir devlet adamıdır, siyasetçidir- aynen şunu söylüyor: "Enflasyonla mücadele edelim derken, ekonomiyi daralttık." Ekonomi daralmış oldu. Her şeyi kısarsanız, hiç kimseye bir şey vermezseniz, girdi maliyetlerini düşürürseniz…

KOBİ'ler… KOBİ'lerin dünya piyasasında… Şimdi, 1995'te Gümrük Birliği Anlaşmasını yapmışız, Avrupa'yla ortak pazarız; ama, Avrupa'daki üretim maliyetleri ile Türkiye'deki üretim maliyetlerini, Avrupa'daki teşvikler ile Türkiye'de KOBİ'lere, esnaf ve sanatkârlara ve tarıma verilen teşvikleri kıyasladığımız zaman, arada ne kadar büyük farklılığın olduğunu hep beraber görüyoruz.

O yüzden, sırf enflasyon düşsün diye, sırf makroekonomik dengeler, işte, tutsun diye, yani, yokluk ve yoksulluk içerisinde ve zorla ayakta duran bu sektörleri desteklemek ve onların yanında durmak ve onların önünü açmak yerine, sürekli bu hedefleri tutturabilmek için, eğer bütün desteklerimizi, bütün teşviklerimizi, bütün yardımlarımızı kısar isek, Abdüllatif Şener Beyin dediği olur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Toparlıyorum.

BAŞKAN - Sayın Eraslan, lütfen, teşekkür eder misiniz.

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Ne olur; enflasyonla mücadele edelim derken, ekonomimizi daraltmış ve caddede, sokakta, arazide, ülkenin her sathında, her yerinde yapılan ticarî faaliyetleri ve iktisadî faaliyetleri sekteye uğratmış, durdurmuş olursunuz. Toplam vergileriniz, toplam hâsılatınız da bu vesileyle düşmüş olur. Buraya getirdiğiniz 2006 bütçesi, o yüzden sıkıntılı bir bütçe olur ve bunu, biz, bu şekilde sabahlara kadar konuşuruz. Üreten bir Türkiye, üreten bir sektör ve üreten sektörler olarak teşvik gerekmektedir.

BAŞKAN - Sayın Eraslan, lütfen…

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Onların yardıma ihtiyacı vardır. Onlara yardım edilmelidir diyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Eraslan.

Madde üzerinde, 10 dakika süreyle, soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Tütüncü, buyurun.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Memur maaşlarıyla ilgili olarak soru sormak istiyorum.

Türkiye'de 2006 yılı için hesaplanan yoksulluk sınırı 1 800 Yeni TL'dir. Buna göre, 9 uncu derecenin 1 inci kademesindeki memur maaşları bunun yüzde 63 altındadır, 1 inci derecenin 4 üncü kademesindeki bir öğretmenin maaşı örneğin, bu yoksulluk sınırının yüzde 44 altındadır. Daha ayrıntıya girmek istemiyorum; ama, net görev aylıkları, Maliye Bakanımızın, Sayın Bakanımızın 2006 yılı bütçe sunuş konuşmasındaki kitapçıkta gördüğümüz, 2006 Temmuz net görev aylıklarının çoğunluğu bu yoksulluk sınırının altındadır. Bu durumu AKP seçim beyannamesindeki, bildirgesindeki vaatlerinizle nasıl bağdaştırıyorsunuz ve memurların, gerçekten insan onur ve saygınlığına yaraşmayacak bir yaşam düzeyinde çabalamalarını, acaba, Adalet ve Kalkınma Partisinin adalet anlayışına, sosyal adalet anlayışına ve sosyal devlet anlayışına nasıl sığdırıyorsunuz?

İkinci sorum, Sayın Başkan: Memur maaşlarında hangi oranda vergi alınmaktadır? Bu verginin, aynı şekilde asgarî ücretteki verginin sıfırlanması durumunda ne kadar bir fatura ya da kaynak ihtiyacıyla karşı karşıya olacağız ve bunu, bu faturayı, AKP İktidarı zamanında yapılan…

BAŞKAN - Sayın Tütüncü, lütfen, soruyu sorar mısınız.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Tamam, hemen soruyorum.

…vergi kaçakçılığı affına giden kaynaklarla karşılaştırabilir misiniz?

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN -Teşekkür ederim Sayın Tütüncü.

Sayın Ülkü, buyurun.

HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Sayın Başkan, Sayın Bakana şunu sormak istiyorum:

Yeni çıkarılmış olan belediye yasalarıyla belediye başkanlarının özlük hakları oldukça düzeltilmiş, iyi bir şekle dönüştürülmüştür. Belediye başkanlarından Emekli Sandığına prim ödeyenler, emsallerine oranla en az 1 milyar civarında fazla para almaktadırlar ki, doğru bir şeydir; ancak, Bağ-Kur ve SSK'ya bağlı olarak görev yapmış olan belediye başkanları ile Emekli Sandığına bağlı olarak görev yapmış belediye başkanları arasında bu 1 milyarlık farkın kapatılması gerekmektedir. Zaten, bu anlamda İçişleri Bakanlığının yapmış olduğu bir çalışma, 1 423 adet böylesi bir belediye başkanının olduğu şeklindedir. Bu belediye başkanlarının mağduriyetini gidermek için bir çalışmanız var mı; varsa, hangi aşamada ve bu bütçe yasasıyla bunların durumunun düzeltilip düzeltilemeyeceği?..

Ayrıca, aynı işi yapan jandarma ile aynı işi yapan polisin ne zaman maaşları eşit olacak? Aynı işi yapan jandarma komutanı ile aynı işi yapan emniyet müdürü önceden aynı maaşı alıyorlardı, şimdi neden alamıyorlar, eşit okullardan mezun olmalarına karşın?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ülkü.

Sayın Yerlikaya, buyurun.

VAHDET SİNAN YERLİKAYA (Tunceli) - Teşekkürler Sayın Başkan. Aracılığınızla Sayın Bakanıma bir sorum var.

Bütçe gelirlerinin önemli bir kısmını, hepimiz biliyoruz ki, vergiler oluşturuyor. Bu vergilerle, bakanlıkların, diğer kurumların bütçeleri oluşuyor. Diyanet İşleri Başkanlığının da bütçeleri bu vergilerle oluşuyor. Türkiye'de bu vergileri veren Alevî vatandaşlarımız da var, Sünnî vatandaşlarımız da var. Ancak, bugüne kadar hükümetin cemevlerine bir pay ayırdıklarına şahit olmadık, görmedik. Cemevlerinin bir inanç ve kültür merkezî olarak görülmediğini de biliyoruz. Oysaki, bunlar, Alevî vatandaşlarımızın inançlarını ve kültürlerini sergiledikleri kutsal yerlerdir.

BAŞKAN - Sayın Yerlikaya, sorunuzu sorar mısınız lütfen.

VAHDET SİNAN YERLİKAYA (Tunceli) - Acaba, 2006 bütçesinde bu cemevlerine gerek Diyanet İşleri bütçesinden veya genel bütçeden bir pay ayrılmış mıdır; bunu cevaplamasını istiyorum efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yerlikaya.

Sayın Bakan, buyurun.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Sayın Tütüncü'nün memur maaşlarınla ilgili sorusunu cevaplandırmak istiyorum. Değerli arkadaşlar, memur maaşları, bizim Hükümetimizin memurlara, emeklilere, işçilere verdiği önemden dolayı, elimizdeki imkânların azamîsi kullanılarak verilmeye çalışılmıştır. Şimdi, mesela, biz geldiğimizde, ortalama memur maaşı 507 000 000 liraydı; biz, bunu, 2005 yılında 817 500 000 liraya, 2006 yılında da ortalaması 917 000 000 liraya çıkıyor; yani, 2 misline yakın bir artış oluyor bu zaman zarfında.

Şimdi, bir defa, memurlarımızı biz enflasyona ezdirmemenin gayreti içerisinde olduk ve reel bir artış sağladık; ama, bu sağladığımız artış da, elimizdeki imkânların azamîsini kullanarak yaptığımız bir artış. Şüphesiz ki, arzumuz, daha fazla zam yapmak; ama, almadan vermek Allah'a mahsus; yani, borçlanacak da halimiz de yoktu. Borçlandığımız zaman, enflasyonun nerelere fırladığını hep beraber yaşadık. Otuz yıldan beri bu memleket enflasyon altında ezildi. Bu enflasyondan da en büyük çileyi memurlar, işçiler, dargelirliler, emekliler çekti.

Şimdi, bir memuru düşünün, maaşını aldığı ertesi gün cebindeki para eriyor ve hiçbir işe yaramıyor; ama, şimdi baktığınız zaman, o enflasyon artık kalmadı. Çarşı pazarı herhalde hepimiz dolaşıyoruz, bakıyoruz; üç seneden beri fiyatı aynı olan bir sürü aldığımız maddeler var. Şimdi, bu, memurun maaşına haliyle müspet olarak tesir ediyor; ama, şunu söylemek istiyorum: Bunu, biz, daha fazla vermeyi arzu eden bir hükümetiz. Memurumuza, işçimize daha fazla vermeyi arzu ediyoruz; fakat, elimizdeki imkânlara göre de hareket etmek mecburiyetindeyiz. O imkânlara göre vereceğimiz en son noktayı da verme gayreti içerisindeyiz. Mesela, biz geldiğimizde en düşük memur maaşı 327 000 000 lira idi. Şimdi, bu maaş, 2006 yılında, ortalamayı söylüyorum yine,     717 000 000 lira oluyor, yani 2 mislinden daha fazla artış olmuş. Bunun karşılığında, tabiî, enflasyon çok çok daha altlarda. Burada da yaptığımız; biz, şimdi, elimizdeki kaynakları en iyi şekilde kullanmaya gayret ediyoruz.

Tabiî, burada, yoksulluğun üzeri, yoksulluğun altı, herkese göre bir hesap yapılıyor. O hesaba göre, kimisi üzerinde diyor, kimisi altında diyor; ama, memleketin gerçeklerini konuşuyoruz burada ve bu memleketin gerçeklerine göre yapabildiğimizin azamîsini yaptığımızı bütün memurlarımız da biliyor; fakat, bunun yanında, enflasyonun düşmesi, herhalde herkese müspet olarak yansımıştır değerli arkadaşlar.

Yine, bu SSK, Emekli Sandığı… Belediye başkanlarının bazılarının SSK'dan, bazılarının Emekli Sandığından emekli olmasıyla ilgili olarak bir farklılık söz konusu; ancak, tabiî, görevleri sırasında da, Emekli Sandığına tabi olanların ödediği primler başka, SSK'ya tabi olanların ödediği primler başka idi.

HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Hayır, öyle bir şey yok…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Fakat, her şeye rağmen, bizim bir projemiz var; Emekli Sandığını, SSK'yı, hepsini bir çatı altında topluyoruz, hepsini bir şemsiye altında topluyoruz. Bu, belediye başkanlarıyla ilgili olan problem bir mevzuat değişikliğini icap ettiriyor. Bu da, Belediye Gelirleri Kanununda, zannederim düşünülebilir.

BAŞKAN - Sayın Bakan, süre tamamlanmıştır.

MALİYE BAKAN KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Evet…

Yine, tabiî, kamu personel rejimiyle ilgili çalışmalar sırasında da ele alınacağı tabiîdir.

Diğer konu, tabiî, biz, burada, personelle ilgili olan, kadroların kullanılmasıyla ilgili olan maddeyi konuşuyoruz, Cemevleriyle ilgili bir madde konuşmadığımız için diğerine de cevap veremeyeceğim.

Teşekkür ederim.

MEHMET VEDAT YÜCESAN (Eskişehir) - Jandarmayla ilgili?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Kamu personeliyle ilgili çalışmaları anlatıyoruz.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Madde üzerinde 1 önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 1028 sıra sayılı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının "Kamu Personeline İlişkin Hükümler" başlıklı 22 nci maddesine aşağıdaki (d) bendinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Atila Emek

Ufuk Özkan

Mehmet Akif Hamzaçebi

 

Antalya

Manisa

Trabzon

 

Ali Kemal Deveciler

Zekeriya Akıncı

Nail Kamacı

 

Balıkesir

Ankara

Antalya

 

 

Kemal Kılıçdaroğlu

 

 

 

İstanbul

 

 

"d) Kamu idarelerinde ek ödeme almayan memurlara 1.1.2006 tarihinden itibaren her ay 150 YTL, 1.7.2006 tarihinden itibaren ise her ay 300 YTL tutarında ek ödeme yapmak amacıyla, Maliye Bakanlığı Gider Bütçesinin aşağıdaki tertipleri ve tutarları gösterilen ödenekleri Maliye Bakanı tarafından ilgili kamu idarelerinin bütçelerine aktarılır.

             Tertibi                      Tutarı

12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.1   717.095.000 YTL

12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.3   173.000.000 YTL

12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.5     65.000.000 YTL

12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6   400.000.000 YTL

12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.7     50.000.000 YTL

12.01.31.00-01.1.2.65-1-09.9  250.000.000 YTL"

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Sayın Öğüt, bir söz talebiniz var galiba, hangi konu hakkında istiyorsunuz?

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Biraz önceki konuşmam hakkında kısa bir açıklama yapacağım.

BAŞKAN - Konu nedir Sayın Öğüt? Kalkar mısınız, izah eder misiniz konuyu.

Buyurun.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Demin konuşurken, ben, vatanımızın bölünmez bütünlüğüne gölge düşmemesi amacıyla bir konuşma yaptım. Orada bir yanlış anlaşılma var, onu açıklayacağım.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Öğüt, yerinizden kısa bir açıklama…

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar, 16.30 civarında, bütçenin 18 inci maddesi üzerinde konuşurken, kullanmış olduğum sözlerin yanlış anlaşıldığını gördüm. Bölgemin sorunlarını dile getirirken, sözlerim, vatanın bölünmez bütünlüğüne gölge düşmemesi amacını taşımaktadır. Hükümetin, bölgemize yatırımlarını yapmasını ve bölgemizin kalkınmasını temenni ediyorum.

Konunun yanlış anlaşılmaması için Sayın Başkanım, 43 üncü Birleşimin tutanaklarının 52 nci sayfasında yer alan benim sözlerimle ilgili bölümün tutanaklardan çıkarılmasını talep ediyor; saygılarımla takdirlerinize arz ediyorum.

Edirne'den Ardahan'a kadar bu toprakları vatan yapan tüm şehitleri rahmetle anıyor, bütün, bizi dinleyen ülkemizdeki Türk vatandaşlarımıza ve Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Öğüt.

23 üncü maddeyi okutuyorum:

Kadroların kullanımına ilişkin hususlar

MADDE 23.- a) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile 5018 sayılı Kanuna ekli (II) sayılı cetvelde yer alan idarelerin, açıktan atama izni aranmaksızın boş kadrolarına (işçi kadroları hariç) yapacakları açıktan atama sayıları ile genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinden bu kadrolara yapacakları nakil sayıları toplamı, bu idarelerin 2005 yılında emeklilik, ölüm, istifa ve nakil sonucu ayrılan personel sayısının yüzde seksenini aşamaz. Araştırma görevlisi kadrolarına yapılacak atama sayısı ise 2005 yılında ayrılan (TUS ve DUS eğitiminden ayrılanlar hariç) araştırma görevlilerinin yüzde 100'ünü aşamaz. Bu sınırlar içinde personel ihtiyacını karşılayamayacak idareler için ilave 21.000 adet açıktan atama izni verilebilir. Kanun, uluslararası anlaşma, Bakanlar Kurulu kararı veya yılı programıyla kurulması veya genişletilmesi öngörülen birimler ile hizmetin gerektirdiği zorunlu haller için ilave personel ihtiyacı duyan kamu idareleri, taleplerini gerekçeleri ile birlikte Şubat ayı sonuna kadar Maliye Bakanlığına bildirirler. Söz konusu ilave sayının kurum ve kuruluşlar itibarıyla dağılımı, gerekli görülmesi halinde bu toplam sayının bir kısmının rezerv tutulması ve kullanımı ile diğer hususlar Devlet Personel Başkanlığının bağlı olduğu Bakan ile Maliye Bakanının müşterek önerisi üzerine Başbakan tarafından belirlenir.

Hâkimlik ve savcılık meslekleri ile bu meslekten sayılan görevlere, Tıpta Uzmanlık Tüzüğü uyarınca araştırma görevlisi veya asistan kadrolarına, yükseköğretim kurumları öğretim üyeliklerine, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun ek 1 inci maddesi ve 24/5/1983 tarihli ve 2828 sayılı Kanunun ek 1 inci maddesi uyarınca yapılacak atamalar, 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Kanun kapsamında veya diğer ilgili mevzuata göre yapılacak askeri personel atamaları, emniyet hizmetleri sınıfında bulunan kadrolara yapılacak atamalar, 24/11/1994 tarihli ve 4046 sayılı Kanunun 22 nci maddesi ile 4/2/1924 tarihli ve 406 sayılı Kanunun ek 29 uncu maddesi uyarınca yapılacak personel nakilleri yukarıda yer alan sınırlamalara tabi değildir.

Ancak, birinci fıkra kapsamında 657 sayılı Kanunun 59 ve 92 nci maddeleri uyarınca yapılacak açıktan atamalar için Devlet Personel Başkanlığından izin alınması zorunludur.

5018 sayılı Kanuna ekli (IV) sayılı cetvelde yer alan kurumların ve (II) sayılı cetvelde yer almayan özel bütçeli idarelerin, döner sermayelerin, kefalet sandıklarının serbest memur kadrolarına yapacakları açıktan atama sayıları ile aşağıdaki paragraf kapsamı dışındaki kamu idare ve kurumlarından yapacakları memur nakil (4046 sayılı Kanunun 22 nci maddesi ile 406 sayılı Kanunun ek 29 uncu maddesi uyarınca yapılacak personel nakilleri hariç) sayıları toplamı ile bunların kullanımı ve diğer hususları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.

Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelere, 5018 sayılı Kanuna ekli (IV) sayılı cetvelde yer alan kurumlara, döner sermayelere ve kefalet sandıklarına tahsis edilmiş bulunan sürekli işçi kadrolarından boş olanların açıktan atama amacıyla kullanılması, Devlet Personel Başkanlığı ile Maliye Bakanlığının iznine tabidir. Açıktan atama izni, personel ödeneğinin yeterli olması şartıyla verilebilir.

Genel yönetim kapsamındaki kamu idareleri, yapacakları açıktan veya naklen atamalarda ilgili mevzuat hükümlerine uymanın yanında, mevcut personelinin rasyonel dağılımı yoluyla daha verimli şekilde kullanımını sağlamak ve azami tasarruf anlayışı ile hareket etmek zorundadırlar. Öğretim üyeleri dışındaki öğretim elemanları, Kamu Personeli Seçme Sınavı sonuçlarına göre yapılacak atamalar hariç, 657 sayılı Kanuna tabi kadrolara naklen atanamazlar.

Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idareler, 5018 sayılı Kanuna ekli (III) ve (IV) sayılı cetvellerde yer alan kamu idareleri, döner sermayeler ve kefalet sandıkları, yıl içinde gerçekleştirdikleri açıktan ve naklen atamalara ilişkin bilgileri, emeklilik, istifa ve ölüm gibi nedenlerle serbest kadrolarında/pozisyonlarında meydana gelen değişiklikleri ve kadrolarının/pozisyonlarının dolu ve boş durumunu gösterir cetvelleri Mart, Haziran, Eylül ve Aralık aylarının son günü itibarıyla doldurarak ilgili ayları izleyen ayın yirmisine kadar Maliye Bakanlığı ile Devlet Personel Başkanlığına gönderirler.

b) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idareler, 5018 sayılı Kanuna ekli (IV) sayılı cetvelde yer alan kamu idareleri ve döner sermayelerin boş sürekli işçi kadrolarından Maliye Bakanlığı ve Devlet Personel Başkanlığınca uygun görülenler Başbakanın onayı ile iptal edilir.

c) İçişleri Bakanlığı ile Devlet Personel Başkanlığı tarafından müştereken belirlenen norm kadro ilke ve standartlarına uygun olarak norm kadro çalışmalarını sonuçlandırmış il özel idareleri ve bunların kurdukları müessese ve işletmeler ile norm kadro çalışmalarını sonuçlandırmış ve 1/1/2006 tarihi itibarıyla 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Kanunun 49 uncu maddesinde belirtilen oranları aşmamış olan belediyeler ve mahalli idare birlikleri ile bunların kurdukları müessese ve işletmeler, norm kadroya uygun boş memur ve sürekli işçi kadrolarına açıktan atama izni aranmaksızın atama yapabilirler.

Norm kadro çalışmalarını sonuçlandırmış olmakla birlikte 1.1.2006 tarihi itibarıyla 5393 sayılı Kanunun 49 uncu maddesinde belirtilen oranları aşmış olan belediyeler ve mahalli idare birlikleri ile bunların kurdukları müessese ve işletmelerin boş memur ve sürekli işçi kadrolarına yapılacak atamalar hakkında anılan Kanunun geçici 1 inci maddesi hükümleri uygulanır.

Norm kadro çalışmalarını sonuçlandırmamış il özel idareleri, belediyeler ve mahalli idare birlikleri ile bunların kurdukları müessese ve işletmelerin, kendilerine tahsis edilmiş bulunan serbest memur kadroları ile sürekli işçi kadrolarından 31.12.2005 tarihi itibarıyla boş olanlar ile bu tarihten sonra boşalacak olanları açıktan atama amacıyla kullanabilmeleri İçişleri Bakanlığının iznine tabidir. Belediyeler ve mahalli idare birlikleri ile bunların kurdukları müessese ve işletmeler adına bu fıkra gereğince İçişleri Bakanlığı tarafından verilecek izinlerde, 5393 sayılı Kanunun 49 uncu maddesinin sekizinci fıkrasında belirtilen oranların aşılmaması, bu oranların önceden aşılmış olması halinde ise anılan Kanunun geçici 1 inci maddesi hükümlerine uyulması zorunludur.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Atilla Kart, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Kart aynı zamanda şahsı adına söz istediği için ve gruplar adına başka söz talebi olmadığından dolayı Sayın Kart, konuşma süreniz 15 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 23 üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve kişisel görüşlerimi beyan etmek üzere söz almış bulunmaktayım; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, görüşmekte olduğumuz 23 üncü madde, tasarının üçüncü kısmında yer alıyor; kamu personeline ilişkin hükümleri düzenleyen üçüncü kısımda yer alıyor. Yine, 23 üncü maddede de kadroların kullanımına ilişkin hususları düzenliyor. Bu kullanıma ilişkin hükümleri uygulayacak siyasî kadronun, yani, Sayın Başbakanın, Sayın Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in, Sayın Maliye Bakanının ve bu arada, Sayın Kürşad Tüzmen'in, bugüne kadarki uygulamalarını, bu maddeyle sınırlı olmak üzere değerlendirmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, değerlendirmelerime, Sayın Mehmet Ali Şahin'le başlıyorum. Kamu personeli yönetiminde etkili konumda bulunan Sayın Bakanın, bu yetkisini, kamu yararına uygun olmayacak bir şekilde, büyük ölçüde, vasıfsız ve partizanca kadrolaşma amacıyla kullandığını görüyoruz. Açıktan atama ve naklen atamalardaki partizanca uygulamaları bir tarafa bırakıyorum. Vekâleten uygulamalarda, son derece çarpıcı ve dramatik bir tabloyla karşı karşıya olduğumuzu, somut olarak anlatacağım değerli arkadaşlarım.

Bakın, 657 sayılı Devlet Memurları Yasasının 86 ncı ve 87 nci maddeleri, vekâleten görev yapma ile ikinci görev yasağına ilişkin hükümleri düzenliyor. Bilindiği gibi, hem doktrine ve hem de yargı kararlarına göre, vekâleten görevlendirmelerin geçici ve istisnaî olarak uygulanması gerekir. Bu görevlendirmelerin geçici olduğu, işlemle birlikte sürenin de belli edilmesi gerektiği, yine, bu sürenin makul bir süre olması gerektiği, yargı kararlarında hep ifade edilmektedir. Makul süre ise, görevin niteliğine göre, üç veya dört ay civarındaki bir süredir. Hal böyle olmasına rağmen, 58 ve 59 uncu hükümetler döneminde, vekâleten görevlendirme uygulamasının, partizanca kadrolaşma amacıyla kullanılır hale geldiğini ve süreklilik kazandığını görüyoruz. Böyle bir uygulama, hukuka açıkça aykırı olduğu gibi, beraberinde, yargı kararlarının uygulanmaması sonucunu da yaratmaktadır.

Sayın Bakan, önergelerimize verdiği cevaplarında, vekil olarak görev yapanların da asillerin şartlarını taşıdıkları, bu sebeple, hukuka aykırı bir durumun olmadığı, bu çerçevede, atanma kararları Sayın Cumhurbaşkanı tarafından kabul edilmeyen bürokrat sayısının 86, görevlerini vekâleten yürüten bürokrat sayısının ise 97 olduğu yolunda cevaplar vermekte ise de, yine, üzülerek ifade ediyoruz, Sayın Bakan, kamuoyunu, bilerek, gerçeğe aykırı beyanda bulunmakta kamuoyuna karşı ve yanlış bilgilendirme yapmaktadır değerli arkadaşlarım. Önerge cevaplarında sunduğu resmî kayıtlar Sayın Bakanı yalanlıyor.

Bakın, Sayın Bakanın Temmuz 2005 tarihli önerge cevabına dayanarak söylüyorum değerli arkadaşlarım. Bu cevaptan şunu anlıyoruz: Devlet Bakanı Sayın Mehmet Aydın dışındaki bütün bakanların ve bağlı birimlerin, 325 civarında müsteşar yardımcılıkları, daire başkanlıkları, genel müdürlükler, teftiş kurulu başkanlıkları görevlerini vekâleten sürdürdüklerini görüyoruz. Başka bir ifadeyle, Sayın Bakan, kendisinin imzaladığı resmî kayıtlara aykırı beyanda bulunmak pahasına, gerçeğe aykırı beyanda bulunuyor. Yani, açık bir şekilde bunu görüyoruz. 325 civarındaki bir görevlendirme var. Siz, bunu, 86 veya 97 rakamıyla geçiştirmeye çalışıyorsunuz.

Hemen, yeri gelmişken ifade ediyorum: Vekâleten görevlendirme konularında yasa ve Anayasaya uygun davranan, özen gösteren, Devlet Bakanı Sayın Mehmet Aydın'a huzurunuzda teşekkür etmeyi bir görev biliyorum.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakanın da ifade ettiği gibi, vekâleten görevlendirmenin süresiz olması söz konusu olamaz. Böyle bir mantığın, pratik anlamı ve sonucu, Cumhurbaşkanlığı makamını fiilen by-pass etmektir değerli arkadaşlarım. Aslında, bu mantığa göre ve yaklaşıma göre, Sayın Bakanın gerekçelerine göre, bu kararnamelerin Cumhurbaşkanlığı makamına gönderilmesi de gerekmez. Böyle bir uygulamanın ise hukukta yerinin olamayacağı açıktır.

Bakın, değerli arkadaşlarım, böyle bir uygulama nasıl sonuçlara yol açıyor: Bakın, böyle bir uygulama tahribat yaratıyor, kamu yönetiminde tahribat yaratıyor. Gümrüklerdeki çürümeyi, en üst düzeye çıkmış olan çürümeyi başka türlü izah edemezsiniz. Bir gümrük kapısında, sadece bir gümrük kapısında sayıları 100'ü bulan kamu görevlilerine yönelik son derece ciddî iddialar söz konusu değerli arkadaşlarım. Sayın Tüzmen'in "çürük elmaları ayıklıyoruz" dediğine bakmayın; o çürük kadrolaşmayı yapan Sayın Tüzmen. Üç yılı aşan bir süreden bu yana gümrüklerde görev yaptığını biliyoruz Sayın Tüzmen'in. Bunları, defalarca, zemini geldiğinde soru önergeleriyle uyardık, anlattık. Öylesine çürük bir yapılaşma söz konusu ki değerli arkadaşlarım, Sayın Tüzmen'in, kaçakçılık mevzuatına göre ihbarda bulunan kişinin kimliğini gizli tutması gerekirken, önerge cevaplarında o kişinin kimliğini açıkladığını görüyoruz. Bunların resmî önerge cevaplarını biliyoruz, elimizde mevcut.

Edirne'deki olayın özü şu, değerli arkadaşlarım: Bu çürümüşlüğe ve siyasî müdahalelere rağmen, meslek onuruna sahip bazı kamu görevlileri sorumluluk duygusuyla o çürümüşlüğü, o tahribatı en aza indirmeye çalışıyorlar.

Bakın, değerli arkadaşlarım, kamu yönetiminde yaratılan kaos ve tahribat sebebiyledir ki, sporun çoğu branşında uluslararası alanda men cezalarıyla karşı karşıya kalıyoruz; hiçbir dönemde karşılaşmadığımız bir tablo bu. Kurumların içinin boşaltılması ve işlevini kaybetmesi derken, bunları kastediyoruz değerli arkadaşlarım; bunlar, dayanağı olan iddialar, bunları bilmenizi istiyorum.

Bakın, Türkiye'de, bu süreç, maalesef, yaşanıyor değerli arkadaşlarım. Sayın Mehmet Ali Şahin'i, gelinen aşamada, kamu personeli yönetimini daha fazla tahrip etmemesi noktasında uyarmak gereğini duyuyorum; kamu yönetiminin çivisiyle daha fazla oynamayınız, daha fazla tahribat yapmayınız.

Burada, Maliye Bakanlığı ve Gümrük Müsteşarlığındaki o vekâleten görevlendirmeleri uzun uzadıya anlatmak istemiyorum. Bakın, Gümrük Müsteşarlığı bünyesinde değerli arkadaşlarım, Müsteşar dahil olmak üzere, 30 civarındaki gümrük ve muhafaza müdürünün hepsi vekâleten görev yapıyor değerli arkadaşlarım. Böyle bir yapılanmada otorite boşluğunun doğması kaçınılmazdır; böyle bir yapılanmada nitelik kaybının doğması kaçınılmazdır; böyle bir yapılanmada verimliliğin sağlanması mümkün değildir; bunları anlatmaya çalışıyoruz değerli arkadaşlarım.

Devam ediyoruz, bakın değerli arkadaşlarım…

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) - Mehmet Moğultay zamanında ne olmuş; bir de ondan bahseder misin?

ATİLLA KART (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, şu anda 2006 yılı bütçesini tartışıyoruz. O dediğiniz konuları da yeri geldiği zaman tartışırız.

Bakın, tabiî, bunların devamında, Sayın Maliye Bakanı ve Sayın Başbakana yönelik olarak da, özel bir paragraf açmak gerekiyor. Aslında, bu ikilinin yanına, yani, Sayın Başbakan ve Sayın Maliye Bakanının yanına, Sayın Enerji Bakanı ve Ulaştırma Bakanını da katmamız gerekiyor; çünkü, bu Bakanlıklar, Hazine zararına yol açmak konusunda, maalesef, daha özel bir konuma sahipler değerli arkadaşlarım. Bakın, şunu görmemiz gerekiyor: Bütçe verimliliği ve denetiminin sağlanabilmesinin temel şartı, icraatlarda tutarlı ve inandırıcı olmanın yanında, topluma ve kamu birimlerine güven vermekten geçer. Bu noktada, Sayın Başbakan ve bütçeyi uygulamak mevkiinde olan Sayın Maliye Bakanının, bu güveni yaratamadıklarını, bu konuda ciddî zaafları bulunduğunu, üzülerek gözlemliyoruz. Sayın Maliye Bakanı, bazen, arada, doğruları da söylüyor; ancak, öylesine tutarsız ve gayri ciddî davranıyor ki değerli arkadaşlarım, arada söylediği doğrular da etkisini kaybediyor, inandırıcılığını kaybediyor. Böylesine dramatik ve tehlikeli bir süreçle karşı karşıyayız.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) - Güven yok da faizler niye düştü?

ATİLLA KART (Devamla) - Bakın değerli arkadaşlarım, Sayın Bakanla ilgili, 150 000 000 dolarlık dosyayı tekrar anlatmayacağım; bu, artık kamuoyuna mal oldu. 150 000 000 dolarlık sahte belge düzenlenmesi organizasyonunu tekrar anlatmayacağım; ama, bu dosyalarla ilgili, karma komisyona intikal eden iki dosyanın da -üçüncü dosya da yolda biliyorsunuz- her nedense, her nasılsa, idarî ve adlî aşamalarda bir yıl kaybolduğunu görüyoruz değerli arkadaşlarım. Böyle tesadüfler de, her nedense, hep, Sayın Maliye Bakanına denk geliyor.

Bakın değerli arkadaşlarım, Sayın Maliye Bakanının TÜPRAŞ, Galataport, Kuşadası olaylarındaki suçüstü halini size bir belgeyle anlatmak istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Kart, maddeyle ilgili konuşur musunuz lütfen.

ATİLLA KART (Devamla) - Şimdi, Sayın Başkanım, maddenin başlığı, üçüncü kısmın başlığı "Kamu Personeline İlişkin Hükümler". 23 üncü madde de kadroların kullanımına ilişkin esasları düzenliyor. Şu anlattıklarımın, herhalde, kamu personeli yapılanmasıyla ilgisi olduğunu takdir edersiniz. Ben bu çerçevede konuşmamı sürdürüyorum Sayın Başkanım.

Bakın değerli arkadaşlarım, Sayın Maliye Bakanı, TÜPRAŞ hisselerinin 1 Martta, 2 Martta toptancı satış pazarına sunulduğundan söz ediyor. Bunu, 25 Ekim tarihli gensoru görüşmelerinde ifade ettiği gibi, daha sonraki açıklamalarında da hep anlattı durdu; ama, gerçek böyle değil değerli arkadaşlarım. Bakın, Global Menkul Değerlerin Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığına verdiği dilekçe değerli arkadaşlarım, 28 Şubat tarihli bir dilekçe. Ne yapıyor; TÜPRAŞ'ın yüzde 14,76 hissesine talip olduğunu beyan ediyor, fiyatı ifade ediyor ve bunları, aynen okuyorum: "36 969 698 adet hisseyi yurt dışında yerleşik kurumsal yatırımcılara satmak üzere talibim" diyor değerli arkadaşlarım. Oysa, biliyoruz ki -burada bankacılar var, bu piyasayı çok iyi bilen uzman arkadaşlarım var- böyle bir satış için önce ne olması gerekir; bir arzın olması gerekir, değil mi; hayır, bir arz yapılmıyor, bir arz yapılmıyor. Her nasılsa, Global Menkul Değerler, ben şu hisselere, şu fiyatla talibim diyor. Biz ne yapıyoruz Özelleştirme İdaresi olarak; aynı gün, 28 Şubat tarihinde, Daire Başkanı Şükrü Doğan'ın oluruyla bu talebi kabul ediyoruz değerli arkadaşlarım ve yine ne yapıyoruz; aynı gün, 28 Şubat tarihinde değerli arkadaşlarım, Özelleştirme İdaresi Başkanı Metin Kilci Beyin imzasıyla İş Yatırım Menkul Değerler Anonim Şirketi Genel Müdürlüğüne yazıyoruz, "bunların satışını falancaya yapın" diyoruz.

Bakın değerli arkadaşlarım, şu belgeler, yani nedir?.. Sayın Maliye Bakanının 1 Mart tarihinde, 2 Mart tarihinde "efendim, biz bunu toptancı satış pazarına bildirdik, İstanbul Menkul Kıymetler Borsasına bildirdik" demesinin doğru olmadığı şu belgeler karşısında sabit değil mi değerli arkadaşlarım?! Bunun başka bir açıklaması olabilir mi?! Lütfen, ben, bu belgeleri yorumlamakta bir yanlış değerlendirme yapıyorsam, beni uyarın. Yani, ne oluyor değerli arkadaşlarım; 28 Şubat tarihinde işlem bitmiş. Başka açıklaması var mı bunun değerli arkadaşlarım?! Bu nedir; bu, suçüstü belgesidir değerli arkadaşlarım; bu, suçüstü halidir.

Bakın değerli arkadaşlarım, bu yükü daha fazla taşıyamazsınız, bunu gelecek adına taşıyamazsınız, bunu siyasî vebaliniz adına taşıyamazsınız, siyasî sorumluluğunuz adına taşıyamazsınız. Bunu burada bırakıyoruz değerli arkadaşlarım.

Bakın, böyle bir yapılanma karşısında Sayın Maliye Bakanının, bu bütçeyi sunuşuyla ilgili bütün gerekçelerinin, bütün ifadelerinin hiçbir dayanağının olması söz konusu değil değerli arkadaşlarım. Bunları artık görmemiz gerekiyor.

Tabiî, mesele şu değerli arkadaşlarım: Böylesine bir olayda hükümet kadrolarının, Sayın Başbakanın bilgisinin olmaması düşünülemez. Bunu lütfen sorgulayalım. Elbette, Sayın Başbakanın bu olaydaki iştirakinin boyutlarını ayrıca değerlendirmek gerekiyor, bunun boyutlarının ayrıca sorgulanması gerekiyor…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kart, lütfen, toparlar mısınız.

Buyurun.

ATİLLA KART (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, ben, olayın bu bölümünü burada bırakıyorum; ama, bakın, bir diğer önemli hususu sizlerle paylaşmak istiyorum. Bunları, siyasetin gereği deyip geçiştiremezsiniz. Böyle bir siyaset, temiz toplum, temiz siyaset anlayışıyla bağdaşmaz, başka şeylerle bağdaşır değerli arkadaşlarım.

Bu yanlış ve hukukdışı ilişkilerin dışında, Sayın Başbakanın bilgi eksikliği ve yetersizliğinden ve demokrasiyi içselleştirememesinden kaynaklanan sebeplerle yarattığı kaosa da bir iki cümleyle değinmek istiyorum.

Bakın değerli arkadaşlarım, yargıya müdahalenin ortamını ve şartlarını hazırlayan ve gerçekleştiren Sayın Başbakan ve hükümetin, belli aşamalardan sonra Mc Carthy benzeri bir dönemi Türkiye'de başlatmayı başardığını ibretle görüyoruz. Neresinden bakarsanız bakın, ibret verici bir tablo değerli arkadaşlarım. Türkiye bunları hak etmiyor. Sayın Başbakanın, Mc Carthyist bir kişilik olarak yeni bir misyon üstlendiğini kaygıyla görüyoruz. Kişi ve kurumları, işine gelmediği zaman, konjonktüre denk gelmediği zaman nasıl hedef olarak gösterdiğini ve ihbar ettiğini görüyoruz değerli arkadaşlarım. Bu tahribatı da artık görün.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) - Siz de çifte standart uyguluyorsunuz, siz daha beterini yapıyorsunuz.

ATİLLA KART (Devamla) - Sayın Başbakanın, hükümet etme gücünü acımasızca ve adaletsiz bir şekilde kullanarak, kendince ilgili birimleri harekete geçirdiğini görüyoruz. Bu davranış yanlış olduğu gibi, hiçbir sonuç vermeyecek bir davranıştır. Toplumda…

HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) - Bir yargı mensubuna yakışmıyor.

ATİLLA KART (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, yargıya müdahale edebilmek için, emir ve tahakküm edebilmeniz gerekir, nüfuz etme imkânınızın olması gerekir, iltimas yaratabilecek konumunuzun olması gerekir.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) - Var mı?

ATİLLA KART (Devamla) - Bunlar var. İşte, bunları anlatıyoruz. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kart, sadece teşekkür için, lütfen.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) - Mehmet Moğultay dönemini bir anlatsanıza.

ATİLLA KART (Devamla) - Bunları, ben, özellikle Maliye Bakanlığı bütçesinin görüşüldüğü bu aşamada, Maliye Bakanıyla ilgili şu üç belgeyi değerlendirmeyi, vicdanlarınıza, takdirlerinize, sağduyunuza bir defa daha sunuyorum değerli arkadaşlarım.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) - Mehmet Moğultay dönemini bir anlatın.

ATİLLA KART (Devamla) - Hepinizi, bu değerlendirmelerle, bu düşüncelerle ve bu sağduyuyu göstereceğinize olan inancımla, bir defa daha saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kart.

Madde üzerinde 10 dakika süreyle soru - cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Özcan, buyurun.

OSMAN ÖZCAN (Antalya) - Sayın Bakan, Mecliste çalışan danışman öğretmenlere ödenek veremeyeceğinizi; çünkü, öğretmenlik hizmeti yapmadığını söylediniz. Ekders ücretlerini de, her öğretmene değil, derse giren öğretmenlere vermek doğru olmaz mı?

Yeni ek ders ücretleri, ne zaman uygulanacaktır?

Kâr eden kamu kuruluşları bile özelleştirilmektedir. Türk Hava Yollarına da yeni uçaklar alınıyor. Uçak alımı bittikten sonra mı özelleştirme yapılacaktır?

Son sorum: Maliye Bakanlığında Gelirler Genel Müdürlüğü, Malî Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı, İdarî ve Malî İşler Daire Başkanlığı gibi çok önemli ve üst düzey görevler, 2003 yılından bu yana vekâleten sürdürülmektedir. Vekâleten görevlendirmenin geçici ve sınırlı bir süre içinde olması gerekirken, üç yıldır bu kişiler neden halen görevlerini sürdürmektedirler?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özcan.

Sayın Yerlikaya, buyurun.

VAHDET SİNAN YERLİKAYA (Tunceli) - Teşekkür ederim Sayın Başkan. Aracılığınızla, ben de iki soru yöneltmek istiyorum.

Birinci sorum: Merkezi Berlin'de bulunan Uluslararası Saydamlık Örgütünün yaptırdığı bir araştırmaya göre, Türkiye'de yolsuzlukların yapıldığı kurumlar içinde birinci sırayı vergi daireleri alıyor. Bu, geçen yıl aynı araştırmanın sonucu; yani, 2004'te de böyle bir sonuç elde edilmiş ve 2005'te de yolsuzlukların birinci sırada yapıldığı yer vergi daireleri görülüyor. Bakanlık olarak bunu neye bağlıyorsunuz? Bu konuda alacağınız önlemler nelerdir?

İkinci sorum: Birleşmiş Milletler tarafından 9 Aralık 2003 tarihinde kabul edilen ve Türkiye'nin de imzası bulunan Yolsuzluğa Karşı Uluslararası Antlaşma, Türkiye Büyük Millet Meclisine hâlâ gelmedi. 14 Aralık günü yürürlüğe giren bu anlaşma ne zaman Meclise gelecektir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yerlikaya.

Sayın Emek…

ATİLA EMEK (Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Son günlerde, Edirne gümrüğündeki olaylar Türkiye'nin gündemine düşmüştür. Sayın Bakan, Gümrük Müsteşarlığı ve 30 civarındaki üst düzey görevliler iki yıla yakın bir süreden bu yana vekâlet yoluyla görevlerini sürdürmektedirler. Böyle bir görevlendirme, Anayasa ve yasalarla bağdaşmadığı gibi, verimliliği de düşürmesi kaçınılmazdır. Hal böyleyken, bu görevlendirmede liyakate mi bakılıyor; yoksa, hukuka aykırı olan bu görevlendirmelerde siyasî yakınlıklar mı esas alınmaktadır? Bu şekildeki görevlendirmeleri niçin sürdürüyorsunuz?

Son sorum: Bu durum, vasıfsız ve partizanca kadrolaşma anlamına gelmez mi?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Emek.

Sayın Akbulut…

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, 3 Kasım seçimlerinden önce, ülkemizde, bir siyasî partinin üç yıl içinde enflasyonu yüzde 8'e, faizleri yüzde 13'e düşüreceği, yıllık ortalama yüzde 8 büyüme sağlayacağı, üç yılda ihracatın iki katına çıkarılacağı ve Türkiye'nin artık denk bütçe yapabilir hale geleceği söylenseydi, hiç kimse buna inanmazdı. Milletimiz elde edilen bu başarıyı takdir ediyor ve devamını istiyor.

Sayın Bakanım, önümüzdeki yılları nasıl görüyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akbulut.

Sayın Ekmekcioğlu…

HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, hükümetinizce üç yıldır uygulanan asaleten görevlendirme yerine vekâleten görevlendirme yapılmaktadır. İktidarınız döneminde vekâleten görevlendirme süreklilik kazanmaktadır. Kıdem ve liyakati yok eden, siyasî ve kişisel ilişkileri esas alan bu sistemin hukukî bir dayanağı da olamaz. Hangi gerekçeyle vekâleten görevlendirmeye süreklilik kazandırıyorsunuz? Vekâleten görevlendirme, AKP İktidarı tarafından kadrolaşma için mi genişletilerek devam ettirilmektedir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ekmekcioğlu.

Sayın Bakan, buyurun.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Osman Özcan'ın "özelleştirme Türk Hava Yollarında uçak alındıktan sonra mı yapılacak" diye bir sorusu var. Tabiî, Türk Hava Yollarının halka arz yoluyla özelleştirme işlemi bir süreden beri devam ediyor. Bilindiği gibi, yüzde 2,5 civarında bir dilim çok önceki yıllarda yapılmış, daha sonra da yüzde 23 civarında bir dilim de yine bizim Hükümetimiz döneminde halka arz edilmiştir. Borsaya açık şirketlerde halka arzların, şirketin ileriye yönelik hedefleri, projeleriyle bağlantılı olarak yapılması söz konusu değildir. Kaldı ki, Türk Hava Yollarının filosunu genişletme ve uluslararası sivil havacılıktaki pazar payını artırma çalışmaları bundan sonraki halk arzlarda da değeri üzerinde müspet etki yapacaktır. Sivil havacılığımızın son üç yılda kaydettiği gelişmeler Türk Hava Yollarını da olumlu yönde etkilemiş ve iki yıl içerisinde Türk Hava Yolları, önceki yıllara göre, 4,5 milyon, iç hatlarda sadece yolcu artışı sağlamıştır.

Sayın Başkan, tabiî, diğer sorular da var. Bu sorularla ilgili daha kapsamlı cevapları yazılı olarak vereceğiz.

Arz ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın Ören, buyurun.

HASAN ÖREN (Manisa) - Sayın Başkanım, vakit var diye, bir soru sormak istiyorum uygunsa. Daha vakit var.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Ören, söz verdim.

HASAN ÖREN (Manisa) - Sayın Bakanım, gerçi Maliye Bakanına soracaktım; ama, hızlı okuyarak geçiyorum.

Sayın Bakanım, Manisa Mensucat Fabrikasını özelleştirme kapsamına aldınız ve özelleştirdiniz. 1998 yılında, Manisa Mensucat, Özelleştirme İdaresi tarafından ihaleye çıkarılmış, yüzlerce çalışanın kıdem tazminatı, sosyal hakları ve 145 dönümlük yerin sanayi alanı olarak imarlı olması nedeniyle, ihaleye giren olmamıştır.

Aynı şartlarla 2004 yılında yine ihaleye çıkarmışsınız ve yine şartlar ağır olduğundan dolayı ihaleye giren olmamış; ama, tüm işçilerin sosyal hakları, kıdem tazminatları ödenerek ve Özelleştirme İdaresi tarafından 145 dönümlük yer sanayi alanından çıkarılarak konut ve ticaret alanı olarak imar uygulaması yapılmış ve ihaleye çıkılmış. 3 trilyon 940 milyara Manisa Ortak Girişime 7 Temmuz 2005'te satılmıştır. Beş ay sonra bu arazinin üçte 1 değeri 13 750 000 dolara KİPA'ya satılmıştır.

BAŞKAN - Sayın Ören, lütfen, sorunuzu sorar mısınız.

HASAN ÖREN (Manisa) - 4 trilyonluk bir yatırım beş ayda 40 trilyona satılıyorsa, buna cevabınız ne olacak? Onbinlerce ortağın tasarrufları birilerine aktarıldığı kanaati sizde de oluşuyor mu diye soruyorum ve şunu ekliyorum: Acaba, Özelleştirme İdaresi ve Maliye olarak, değer tespitlerinde kendinize ve size bağlı kurumları yetersiz görüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ören.

Sayın Arz.

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, Karadeniz limanlarını Kafkasya'ya, Asya'ya ve Uzakdoğu'ya bağlayacak olan özellikle Batum-Hopa -25 kilometredir bu- daha sonra da Hopa-Trabzon ve Rize bağlantısı yaparak, demiryollarının bu bölgeden Asya'ya kadar gitmesini sağlayacak bir projeyi hayata geçirmek için bir çalışmanız var mı? Buna ödenek ayırdınız mı?

İkincisi; Trabzon-Erzurum veya Trabzon-Erzincan tren yolunun hayata geçmesi için ne zaman çalışmalara başlayacaksınız?

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Arz.

Sayın Bakan, buyurun.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Evet, teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tabiî, Batum-Trabzon bağlantısı demiryolu projesi, yakın vadede programımız dahilinde değildir. Orada önceliğimiz, Karadeniz sahil yoludur ve inşaatı halen devam etmektedir; ancak, kuzey-güney geçişiyle ilgili demiryolu bağlantısının yapılması konusunda etüt çalışmalarımız tamamlanmıştır. Kaynak, finansman bulunduğunda bu proje ele alınacaktır; çünkü, Karadeniz'den Akdeniz'e bir koridor oluşturulması, ülkemizin stratejik bakımdan çok önemli bir önceliğidir. Zira, Avrupa Birliği ulaşım koridorları içerisinde de bu güzergâh, yaptığımız çalışmalar sonucunda kabul edilmiş ve genişleyen Avrupa'da ulaşım ağları projesine dahil edilmiştir ve böylece, Avrupa Birliği fonlarından, katılım süreci içerisinde, bu projenin finans bulma şansı artmıştır. Bu kapsamda projenin yapımı gerçekleştirilecektir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Madde üzerinde 3 adet önerge vardır; önergeleri sırasıyla okutup, aykırılıklarına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 23 üncü maddesinin (a) fıkrasının altıncı paragrafında yer alan "Öğretim üyeleri dışındaki öğretim elemanları, Kamu Personeli Seçme Sınavı sonuçlarına göre yapılacak atamalar hariç, 657 sayılı Kanuna tabi kadrolara naklen atanamazlar." cümlesinin "Öğretim üyeleri dışındaki öğretim elemanları; Kamu Personeli Seçme Sınavı sonuçlarına göre yapılacak atamalar hariç, göreve başladıkları yükseköğretim kurumunda en az üç yıl çalışmadıkça 657 sayılı Kanuna tabi kadrolara naklen atanamazlar." olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Eyüp Fatsa

M. Ergün Dağcıoğlu

Ali Osman Sali

 

Ordu

Tokat

Balıkesir

 

Alaettin Güven

Bayram Özçelik

Hamit Taşcı

 

Kütahya

Burdur

Ordu

 

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 1028 sıra sayılı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının "Kadroların kullanımına ilişkin hususlar" başlıklı 23 üncü maddesinin (c) bendinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Salih Gün

Oğuz Oyan

Nejat Gencan

 

 

Kocaeli

İzmir

Edirne

 

 

Yavuz Altınorak

 

Atilla Kart

 

 

Kırklareli

 

Konya

 

 

Norm kadro çalışmalarını sonuçlandırmamış il özel idareleri, belediyeler ve mahallî idare birlikleri ile bunların kurdukları müessese ve işletmelerin, kendilerine tahsis edilmiş bulunan serbest memur kadroları ile sürekli işçi kadrolarından 31.12.2005 tarihi itibarıyla boş olanlar ile bu tarihten sonra boşalacak olanları açıktan atama amacıyla kullanabilmeleri İçişleri Bakanlığının iznine tabidir. Belediyeler ve mahallî idare birlikleri ile bunların kurdukları müessese ve işletmeler adına bu fıkra gereğince İçişleri Bakanlığı tarafından verilecek izinlerde, 5393 sayılı Kanunun 49 uncu maddesinin sekizinci fıkrasında belirtilen yüzde otuz oranı yüzde ellibeş, yüzde kırk oranı yüzde altmışbeş olarak uygulanır."

BAŞKAN - Son önergeyi okutup, işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 1028 sıra sayılı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının "Kadroların kullanımına ilişkin hususlar" başlıklı 23 üncü maddesinin (a) bendinin birinci ve ikinci fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Salih Gün

Nejat Gencan

 

Trabzon

Kocaeli

Edirne

 

Oğuz Oyan

 

Yavuz Altınorak

 

İzmir

 

Kırklareli

 

"Kadroların kullanımına ilişkin hususlar

Madde 23.- a) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile 5018 sayılı Kanuna ekli (II) sayılı cetvelde yer alan idarelerin, açıktan atama izni aranmaksızın boş kadrolarına (işçi kadroları hariç) yapacakları açıktan atama sayıları ile genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinden bu kadrolara yapacakları nakil sayıları toplamı, bu idarelerin 2005 yılında emeklilik, ölüm, istifa ve nakil sonucu ayrılan personel sayısının yüzde seksenini aşamaz. Bu sınırlar içinde personel ihtiyacını karşılayamayacak idareler için ilave 21 000 adet açıktan atama izni verilebilir. Kanun, uluslararası anlaşma, Bakanlar Kurulu kararı veya yılı programıyla kurulması veya genişletilmesi öngörülen birimler ile hizmetin gerektirdiği zorunlu haller için ilave personel ihtiyacı duyan kamu idareleri, taleplerini gerekçeleri ile birlikte şubat ayı sonuna kadar Maliye Bakanlığına bildirirler. Söz konusu ilave sayının kurum ve kuruluşlar itibarıyla dağılımı, gerekli görülmesi halinde bu toplam sayının bir kısmının rezerv tutulması ve kullanımı ile diğer hususlar Devlet Personel Başkanlığının bağlı olduğu Bakan ile Maliye Bakanının müşterek önerisi üzerine Başbakan tarafından belirlenir.

Hâkimlik ve savcılık meslekleri ile bu meslekten sayılan görevlere, Tıpta Uzmanlık Tüzüğü uyarınca araştırma görevlisi veya asistan kadrolarına, yükseköğretim kurumları öğretim üyeliklerine, araştırma görevlisi kadrolarına, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun ek 1 inci maddesi ve 24.5.1983 tarihli ve 2828 sayılı Kanunun ek 1 inci maddesi uyarınca yapılacak atamalar, 27.7.1967 tarihli ve 926 sayılı Kanun kapsamında veya diğer ilgili mevzuata göre yapılacak askerî personel atamaları, emniyet hizmetleri sınıfında bulunan kadrolara yapılacak atamalar, 24.11.1994 tarihli ve 4046 sayılı Kanunun 22 nci maddesi ile 4.2.1924 tarihli ve 406 sayılı Kanunun ek 29 uncu maddesi uyarınca yapılacak personel nakilleri yukarıda yer alan sınırlamalara tabi değildir."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutup, işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 1028 sıra sayılı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının "Kadroların kullanımına ilişkin hususlar" başlıklı 23 üncü maddesinin (c) bendinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                        Oğuz Oyan (İzmir) ve arkadaşları

"Norm kadro çalışmalarını sonuçlandırmamış il özel idareleri, belediyeler ve mahallî idare birlikleri ile bunların kurdukları müessese ve işletmelerin, kendilerine tahsis edilmiş bulunan serbest memur kadroları ile sürekli işçi kadrolarından 31.12.2005 tarihi itibarıyla boş olanlar ile bu tarihten sonra boşalacak olanları açıktan atama amacıyla kullanabilmeleri İçişleri Bakanlığının iznine tabidir. Belediyeler ve mahallî idare birlikleri ile bunların kurdukları müessese ve işletmeler adına bu fıkra gereğince İçişleri Bakanlığı tarafından verilecek izinlerde, 5393 sayılı Kanunun 49 uncu maddesinin sekizinci fıkrasında belirtilen yüzde otuz oranı yüzde ellibeş, yüzde kırk oranı yüzde altmışbeş olarak uygulanır."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum ve işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 23 üncü maddesinin (a) fıkrasının altıncı paragrafında yer alan "Öğretim üyeleri dışındaki öğretim elemanları, Kamu Personeli Seçme Sınavı sonuçlarına göre yapılacak atamalar hariç, 657 sayılı Kanuna tabi kadrolara naklen atanamazlar" cümlesinin "Öğretim üyeleri dışındaki öğretim elemanları, Kamu Personeli Seçme Sınavı sonuçlarına göre yapılacak atamalar hariç, göreve başladıkları yükseköğretim kurumunda en az üç yıl çalışmadıkça 657 sayılı Kanuna tabi kadrolara naklen atanamazlar" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                        Eyüp Fatsa (Ordu) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Arıyorum.

Kabul etmeyenler… Karar yetersayısı vardır; önerge kabul edilmiştir.

Maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 22.24

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 22.40

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN - Sayın Milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43 üncü Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarılarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1.- 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1119) (S. Sayısı:1028) (Devam)

2.- 2004 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Dairelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu ( 1/1084, 3/907) (S. Sayısı: 1029) (Devam)

3.- 2004 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil İdarelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1085, 3/908)         (S. Sayısı: 1030) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

24 üncü maddeyi okutuyorum:

Sözleşmeli personele ilişkin esaslar

MADDE 24.- 5018 sayılı Kanuna ekli (I), (II) ve (IV) sayılı cetvellerde yer alan kamu idareleri, döner sermayeler, belediyeler, il özel idareleri ve mahalli idare birlikleri ile bunların müessese ve işletmelerinde (Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre kurulmuş olanlar hariç) ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamı dışında kalan kuruluşlarda, sözleşmeyle çalıştırılacak personel hakkında 6/6/1978 tarihli ve 7/15754 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile ek ve değişikliklerinin uygulanmasına devam olunur.

Birinci fıkrada sayılan idareler ile kurum ve kuruluşlar için 2005 yılında vize edilmiş pozisyonlar ile tip sözleşme örnekleri, yeni bir vize yapılmasına gerek kalmaksızın 2006 yılında kullanılmaya devam olunur. Bu pozisyonlarda 2005 yılında istihdam edilen personelden, ilgili idare veya kurum tarafından 2006 yılında görevlerine devam etmeleri uygun görülenlerle 2005 yılına ilişkin sözleşme ücretlerine 2006 yılında yapılacak artışlar da dikkate alınmak suretiyle yeni sözleşme yapılabilir.

Ancak, 2005 yılında vize edilen pozisyonlara ilave olarak aşağıdaki fıkrada belirtilen durumlar için yıl içinde ihtiyaç duyulacak pozisyonlar ile 2005 yılında vize edilmiş pozisyonlarda birim, nitelik, unvan, mevzuat uyarınca yapılması gerekenler hariç ücret değişiklikleri ve tip sözleşme değişiklikleri Maliye Bakanlığına vize ettirilir. Ayrıca isim bazında vizesi yapılan pozisyonlarda meydana gelecek değişiklikler de Maliye Bakanlığının vizesine tabidir. İlgili mevzuat hükümlerine dayanarak istihdam edilecek yeni sözleşmeli personelin belirlenmesine yönelik herhangi bir işlem yapılmadan önce Maliye Bakanlığından izin alınması şarttır.

İlgili mevzuatı uyarınca kadro karşılıksız veya 657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (B) fıkrası ile ek geçici 16 ncı maddesi çerçevesinde kanun, uluslararası anlaşma, Bakanlar Kurulu kararı veya yılı programıyla kurulması veya genişletilmesi öngörülen birimler ile hizmetin gerektirdiği zorunlu haller için ve yılı ödeneğini aşmamak kaydıyla yapılacak yeni vizeler dışında, 2005 yılında vize edilmiş olan sözleşmeli personel pozisyon sayıları hiçbir şekilde aşılamaz.

5393 sayılı Kanunun 49 uncu maddesi çerçevesinde sözleşmeli personel çalıştırılması konusunda yukarıdaki ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkra hükümleri uygulanmaz. Belediyeler, il özel idareleri ve mahalli idare birlikleri ile bunların müessese ve işletmelerinde, anılan Kanunun 49 uncu maddesi çerçevesinde sözleşmeli personel istihdamı mümkün olan hizmetlerde (anılan maddenin dördüncü fıkrasında sayılan unvanların dışında olmak ve o hizmet için ihdas edilmiş kadro bulunmamak kaydıyla kısmi süreli olarak çalıştırılacak sözleşmeli personel hariç) 657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (B) fıkrasına göre ayrıca sözleşmeli personel istihdam edilemez. Anılan madde çerçevesinde sözleşmeli personel çalıştıran belediyeler, il özel idareleri ve mahalli idare birlikleri ile bunların müessese ve işletmeleri, sözleşme yeniledikleri veya ilk defa istihdam etmeye başladıkları sözleşmeli personel ile imzaladıkları hizmet sözleşmelerinin birer örneğini ve kadrolarının sözleşmenin yapıldığı tarihteki dolu-boş durumunu gösteren cetveller ile hizmet sözleşmesinde belirtilen ücretin tespitine ilişkin yetkili organ kararının birer örneğini 30 gün içinde Maliye Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığına göndermek zorundadırlar.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına söz isteyen Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin. (CHP sıralarından alkışlar)

Ayrıca gruplarca başka söz istenmediği için, süresi 15 dakikadır.

Buyurun Sayın Çetin.

CHP GRUBU ADINA İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 24 üncü maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuz ve şahsım adına söz aldım; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, tabiî "Kamu Personeline İlişkin Hükümler" bölümünü konuşuyoruz; kamu personeli olduğu için, personelden, çalışanlardan, işçilerden, sözleşmeli personelden, kapsamdışı çalışanlardan, yoksul kesimlerden Maliye Bakanımız da pek hoşlanmamış olacak ki, idarî ve malî hükümler boyunca burada duruyordu, bu bölüme geçtiğimizden bu yana Maliye Bakanımız yok.

Gerçekten, konu son derece önemli. Yani, bu 24 üncü madde -tutanaklarda düzeltilmesi açısından da söylüyorum; kâtip arkadaşımız, iki ve üçüncü paragraflarını okumadan atladı- iyice okunduğu zaman görülecektir ki, bir yandan 5018 sayılı Kanunun 1, 2 ve 4 sayılı cetvelleri, 5393 sayılı Belediye Kanununda 49 uncu madde, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4/B maddesine, 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ve 6.6.1978 tarih ve 7/15754 sayılı Bakanlar Kurulu kararına atıf yapıyor. Yani, bu, şunu gösteriyor ki, 1978 yılından bu yana sözleşmeli personel uygulaması bir biçimiyle kamu istihdam modelimizin içinde kendisini bulmuş; ama, 657 sayılı Yasa, sözleşmeli personeli tanımlarken "Kalkınma planı, yıllık program ve iş programlarında yer alan önemli projelerin hazırlanması, gerçekleştirilmesi, işletilmesi ve işlerliği için şart olan zarurî ve istisnaî hallere münhasır olmak üzere -yani, zarurî ve istisnaî hallere münhasır olmak üzere- özel bir meslek bilgisine ve ihtisasına ihtiyaç gösteren geçici işlerde kurumun teklifi üzerine Devlet Personel Başkanlığı ve Maliye Bakanlığının görüşü alınarak Bakanlar Kurulunca geçici personel istihdam edilir" hükmünü taşıyor idi.

1980 yılından bu yana, sözleşmeli personel statüsü, geçici işlerde özel meslek bilgisi ve ihtisası olan elemanları çalıştırmak için değil, o günlerde daha düşük ücret rejimi yaratmak için kullanılmaya başlanmış idi. Sözleşmeli personel uygulaması, 657 sayılı Yasa dışında bazı kurumların özel yasalarına konan hükümlerle de mevzuatımıza girdi. Genellikle, Başbakanlık, Hazine, DPT gibi kurumların teşkilat yasalarına kadro karşılığı sözleşmeli personel çalıştırmakla ilgili hükümler konuldu, kapsamı biraz daha genişletildi.

Tabiî, AKP İktidarı döneminde ise, sözleşmeli personel uygulaması daha da yaygınlaştırıldı. Yerel yönetim yasalarında, sağlıkta, eğitimde, ilgili yasalarda sözleşmeli personel uygulamasına ilişkin hükümler ve uygulamalar giderek yaygınlaşıyor. Uygulama öylesine yaygın bir hale geldi ki, yine, geçmiş yıllarda, geçmiş dönemlerde hiç mevzuatımızda olmayan, 657 sayılı Yasanın geçici 4/C maddesine ilişkin de yeni bir çalışma modeli yürürlüğe sokuldu.

Değerli arkadaşlar, biraz evvel konuşmacı arkadaşlarım da değindiler, yani, bu, 657 sayılı Yasanın geçici 4/C maddesine göre çalıştırma, gerçekten, bu kadar işsizi olan bir ülkede, işsizlik baskısını da fırsat bilerek, bir bakıma evine ekmek götürmek, çocuklarının okul ihtiyacını karşılamak için ne olursa çalışırım diyen o işçilere, yani, kamu kurumlarında, özelleştirilen kurumlarda 20 yılını, 25 yılını tamamlamış işçilere, kazanımlarının hepsi yok sayılarak belli bir statü tanındı. Tahsil durumlarına göre, bugün için 460, 510 ve 560 Yeni Türk Lirası karşılığı, hiçbir hakları olmadan, kıdem tazminatları olmadan, izin hakları bile olmadan çalıştırma da, bir, AKP İktidarı döneminde giderek yaygınlaşan model haline geldi. Buna ilişkin, öyle zannediyorum ki, bu konuya ilgili arkadaşlarıma da fakslar, mesajlar geliyor. bakınız, bir mesaj göndermiş bir arkadaşım, diyor ki: Tüm haklarım saklı kalmak kaydıyla ibareli bir yazı imzalattırdılar. İş garantisi olmayan ve birkaç yöneticinin insafına bırakılmış, çalışma statüsü belli olmayan, ücreti hiçbir memura reva görülmeyen, hiçbir ek ödeme olmayan, yükselme imkânı bulunmayan, derece alma imkânından mahrum, yılda en az iki ay işsiz kalınacağından kıdem tazminatı hakkı olmayan, yıllık izni 10 işgünüyle sınırlandırılmış, sigorta primi asgarî ücretten ödenen ve bu sebeple emekli maaşlarında büyük kayıplara yol açacak olan tuhaf bir sözleşmeyle, onurumuz incinerek tuvalet temizliyoruz."

Değerli arkadaşlar, tabiî, içinde yaşadığımız dönemde, kamu personeline, memura, sözleşmeli personele, KİT personeline, işçilere, geçici işçilere reva görülen çalışma ilişkilerini içselleştirebilmenin olanağı yok. Gerçekten, bu ülkede, bugüne kadar, kalkınması için emek vermiş, devletin bürokrasisinde belli kademelere kadar yükselmiş insanların bile kadrolaşma adı altında ne kadar itildiğini kakıldığını üzülerek ibretle izliyoruz.

Geçmiş dönemlerde, Sayın Kafkas da çok iyi hatırlayacak, beraber işçi ve sendikacı olarak çalıştığımız dönemlerde işçi ücretleri öylesine bastırılmış idi ki, 1980 yılından sonra 1988'e doğru gelindiğinde artık, bıçak kemiğe dayandı, işçiler sokağa çıkıp, o ünlü bahar eylemlerini yaşama geçirmeye başladığında, merhum Özal'a bir lakap taktı, dediler ki, "Çankaya'nın şişmanı, işçi düşmanı." Şimdi, memurlar ve özellikle, geçici işçiler ile sözleşmeli statüye zorlanan personel, Sayın Maliye Bakanımıza bir isim takmışlar, ben, bunu buradan Sayın Bakana uluorta söylemeyi çok uygun görmüyorum, onu bir gün -kendisi de burada yok, söylemeyeceğim- kendi kulağına fısıldarım.

OSMAN KAPTAN (Antalya) - Neymiş o; merak ediyoruz.

İZZET ÇETİN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, tabiî, bu kamu personel rejimi yasası, yeni tasarı taslağıyla birlikte düşünüldüğünde, sözleşmeli personel adı altında istihdam, bir bakıma, devlet memurluğunu istisna, sözleşmeliliği esas alan bir noktaya geldi.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, Avrupa Birliğine gireceğiz diyoruz, ülkemizde çalışanların, ister işçi olsun, ister memur olsun, örgütlenme özgürlüğünün önünde birtakım kısıtlamalar nedeniyle hem ILO toplantılarında eleştiriliyoruz, hem de iki yıl içerisinde -Avrupa Birliği müktesebatında bu kasım ayında- Avrupa Birliği ve ILO normları seviyesine çıkmayı taahhüt ediyoruz. Diğer taraftan da, memurların bir bölümünü o Kamu Çalışanları Sendikaları Yasasında hem grevli toplu sözleşmeli sendikal haktan mahrum ettik, hem de şimdi, sendikalarında örgütlenirler diye sözleşmeli statüye geçmeye zorlayan bir anlayışı yasa haline getiriyoruz ve diyoruz ki -Sayın Kâtip okurken belki dikkatinizden kaçtı- hemen hemen her koşulda sözleşmeli çalıştırmak bile, Maliye Bakanının vizesine tabi. Esasında Maliye Bakanının vizesine tabi değil, IMF'nin vizesine tabi. IMF izin vermiyor.

Hatırlarsınız, geçtiğimiz haziran ayı başında, mayıs ayı sonlarında, Maliye Bakanımız Dünya Bankası Başkanına bir mektup yazdı. Kendisine sorsak "yazmadım" der, onu da inkâr eder belki. Neydi o mektubun içeriği; diyordu ki: "Bizi personel konusunda kısıtlamaya zorluyorsunuz. Ancak, kamuda küçülmeyi sürdürüyoruz, 29 000 işçiyi işten çıkaracağız, kıdem tazminatlarını ödemek için bize para gönderin."

Değerli arkadaşlarım, yani, devletin küçültülmesi akla geldiği zaman, ilkönce personel akla geliyor, çalışanlar akla geliyor, kamu kurum ve kuruluşlarında kadroların şişkin olduğundan, memur sayılarının fazla olduğundan söz ediliyor. Oysa, bizim kamu personelimizin toplam nüfusumuz içerisindeki payı yüzde 4'ün birazcık üzerinde, ekonomik etkin nüfusumuz içindeki payı ise yüzde 7 dolayında. Bu oran başka ülkelerle kıyaslandığında, bizi ancak Afrika ülkeleriyle kıyaslamak mümkün. Bakınız, bu oranlara bakıldığı zaman, gelişmekte olan ülkelerde, kamu istihdamı içinde bunun toplam nüfusa oranı yüzde 5,7; Pasifik grubunda yüzde 6,3; Latin Amerika'da yüzde 6,1; Avrupa Birliğine yeni giren Doğu Avrupa ülkelerinde bu oran yüzde 13,6; gelişmiş ülkelerde bu oran yüzde 11 dolayında. Yani, bize IMF ve Dünya Bankası diyor ki: "Personelinizi azaltın, çalışanlarınızın büyük bir bölümünü güvencesizleştirin, iş güvencesinden yoksun bırakın." Çünkü memurluk, bir kere başladığında, emekli oluncaya kadar, memurluktan uzaklaştırmayı gerektirmeyen bir suç işlemediğiniz sürece, iş güvencesi içeren bir çalışma biçimi. Ha, ne olacak; iş güvencesinden mahrum, sendikalara üye olması yasak sözleşmeli tipiyle, kamu hizmetlerini, kamu yararına görülecek bir sürü hizmeti görmek gerekiyor.

Değerli arkadaşlarım, bu anlayış çok yanlış ve çok sakat bir anlayış. Devri iktidarınızda, ülkemizin pek çok kurumunun çivilerini yerinden oynattınız. Bu ülkenin bugünlere kadar gelmesinde, bu kurumların saygın konuma gelmesinde, büyük emeği olan devlet memurlarını, şimdi, güvencesiz hale getirerek, IMF ve Dünya Bankasından borç alabilmek ya da kredi alabilmek için, çalışanlarımızla, insanlarımızla oynuyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, bakınız -yakın zamanda gelecek- 134 madde ile 27 geçici maddeden oluşan kamu personel rejimi kanunu yürürlüğe girdiği zaman, şu andaki toplam istihdamın yarısından fazlasını sözleşmeli statüye geçireceksiniz. Bu sözleşmeli statüye geçirilecek meslek gruplarına bir bakıldığı zaman, eğitim ve sağlık başta olmak üzere, doktorlar, hemşireler, ebeler, eczacılar, diyetisyenler, kısaca tüm sağlık personeli, eğitimciler, öğretmenler, vaizler, itfaiyeciler…

Değerli arkadaşlarım, öyle bir noktaya doğru gidiyorsunuz ki, öğretmenlerin karne tatilinde ya da yazın iki aylık istirahat dönemlerinde bile, onlara ücret ödemekten kaçınacaksınız; size, bu dayatılıyor. Bunları kabul etmeyiniz değerli arkadaşlarım.

Maliye Bakanımız, gerçekten, IMF ve Dünya Bankasının her talimatını harfiyen yerine getirmek için can atıyor; malî hükümler görüşülürken burada, personel görüşülürken yok.

Biraz evvel arkadaşlarım söyledi; yani, bizim ülkemizde bugün açlık sınırının 530 YTL, yoksulluk sınırının da 1 610 YTL civarında olduğunu düşünürseniz, asgarî ücretin 380 liraya yeni çıkarıldığını, hatta, asgarî ücretin bile altında çalışmaya mecbur 4,5-5 milyon güvencesiz yurttaşımızın 200-250 liraya çalıştığını görmezlikten gelemezsiniz. Emeklilerimizin sayısı, bugün, neredeyse, SSK'da 4 230 000, Emekli Sandığında 1 400 000, Bağ-Kurda 1 460 000. Bu emeklilerimizin, bugün, herhangi bir şekilde yaşamlarını insanca sürdürebilmesinin olanağı yok.

Maliye Bakanı, dün, konuşmasının bir bölümünde, memurları, işçileri refaha ulaştırdığını, en iyi dönemlerini yaşadığını söylüyor. Bugün gazetelerde belki gördünüz; yirmiüç yıl evvel bir memur, aldığı 1 110 000 liranın 745 000 lirasıyla, yani, büyük bir tasarrufla, yarısından biraz az bir miktarla konut alabiliyordu; 1985'te 2 320 000 emekli ikramiyesi alıyor, 2 035 000 liraya konut sahibi oluyordu; 1996'da 624 000 000 lira ikramiye aldığında, 616 000 000 liraya ev alabiliyordu; 2000 yılında 6 880 000 lira ikramiye alıyor, 9 600 000'e, yani, ikramiyesinin ya da evin sadece yüzde 72'sini, aldığı emekli ikramiyesi karşılıyordu. Bugün ne yapıyor; aralık ayı itibariyle 27 000 000 lira emekli ikramiyesi alacak 1 inci derecenin 4 üncü kademesinde bir memur, eh, 81 000 000 liraya 2 odalı bir konut alabilecek; yani, ancak, alacağı konutun yüzde 33'ünü emekli ikramiyesi ortaya koyabiliyor. Sizin, çalışanlara reva gördüğünüz ücret bu.

Bununla da yetinmiyorsunuz. Ücretlilerden korkuyorsunuz, ücretlilerin örgütlenmesinden korktuğunuz için, onların grevli, toplusözleşmeli sendikal haklarını tanımıyorsunuz; ancak, dünyada giderek yoksulluk bir yönetim biçimi haline geldi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Çetin, lütfen toparlar mısınız.

Buyurun.

İZZET ÇETİN (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım; toparlayacağım.

70'li yıllarda örgütlü kesimlerden korkan küreselleşmeciler, sendikaların gücünü kırmak için, özelleştirme ve taşeron uygulamalarıyla, sendikaları etkisiz hale getirdiler; ülkemiz de bu kervana katıldı. Bugün sendikalı işçi sayısı 700 000 dolayında. Ancak, memurların da 745 000'i 6 konfederasyonda üye gözüküyor. Yapı bu olunca, şimdi işsiz sayısının 10 000 00'u geçtiğini söylüyoruz.

Maliye Bakanı, belki, farkında bile değil, bütçe sunuş konuşmasında -bakınız 29 uncu sayfasında, az önce baktım- "yeşilkartlı sayısını artırdık" diyor; yani, yoksulluğu artırmakla övünüyor Maliye Bakanı. O yoksullar, yarın, örgütlü kesimlerden çok daha tehlikeli bir noktaya gelmeye başladı ve yoksulluğun yönetimi, artık, küreselleşmeci ülkeler tarafından bir model olarak ülkelere sunuluyor ve bizim ülkemizde de, yoksullara ilişkin onları nasıl yöneteceğimizi, nasıl oyalayacağımızı işte bir file yiyecekle, ramazan çadırlarında bir öğün yemekle nasıl avutacağımızı bir yönetim modeli olarak ülkenin gündemine yerleştirdiniz.

Değerli arkadaşlarım, gerçekten "sözleşmeli personel" adı altında çalıştırılanları, ister 657 sayılı Yasanın 4/B'sine, ister 4/C'sine göre çalıştırılsınlar, güvencesiz olarak çalıştırmaya devam ettiğiniz takdirde, sözleşmelilik istisna olmayıp asıl çalışma biçimi şekline dönüştüğünde, yarın Avrupa Birliği diyecek ki, bu bizim normlarımıza uymuyor, bunları yeniden… Şimdi, o tasarınızda, onbeş yıl sözleşmeli çalışanı ancak daimî kadroya alabileceğinizi öngörüyorsunuz; elin oğlu, yarın, size talimat verecek, düzeltin diyecek ve düzeltmek zorunda kalacaksınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Çetin...

İZZET ÇETİN (Devamla) - Tamamlıyorum, son cümlem Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlarım, ülkemizdeki çalışma kamu personel rejimiyle ülkemizi taşıyabilmenin olanağı yok, reforma ihtiyacı var; ama, onların ihtiyaçlarını giderecek, onları çalıştığı kurumları sever hale getirecek, motivasyonlarını artıracak, onlarla devleti barıştıracak çalışma ilişkileri kurulmadan, artık, bu ülkemizde çalışanlardan verimli çalışma beklemenin, onlardan verim alabilmenin olanağı kalmadı.

Bakınız, son cümle olarak söylüyorum; yarından sonra görüşeceğiz muhtemelen komisyonda…

BAŞKAN - Sayın Çetin, lütfen…

İZZET ÇETİN (Devamla) - Kamu yönetimi temel kanunu diye getirdiğiniz tasarıda da vardı, pek çok teftiş kurulunu, hatta sigorta il müdürlerini, şimdi "uzman" adı altında tenzili rütbe yaparak küstürüyorsunuz. Bu uygulamalardan vazgeçilmesi için, başta Maliye Bakanı olmak üzere, hükümetin değerli üyelerini uyarmanızı ve ülkemize hayırlı olacak çalışma modelini yarattığınız takdirde, bizim de katkı yapacağımızı söylemeyi bir görev biliyorum.

Beni dinlediğiniz için, hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çetin.

Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen, Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2006 yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 24 üncü maddesi hakkında, şahsım adına huzurunuzdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, kamu idarelerinin ve mahallî idarelerinin, Devlet Memurları Kanununun 4 üncü maddesinin (B) fıkrasına göre, istihdam ettikleri sözleşmeli personelin istihdam usulleri, bu maddede düzenlenmektedir. Esasen, maddede de belirtilen, 1978 tarihli Bakanlar Kurulu kararında, sözleşmeli personelin çalışma esas ve usulleri belirlenmiştir. Burada, hafızalarımızı tazelemek istiyorum. Bu 4/B kapsamında çalıştırılan personelin bazı sorunları vardı; iş sonu tazminatları sorunu vardı; yine, yıllık izin ve sağlık izinleri sorunları vardı; 2005 yılında, Meclisimizin kabul ettiği yasayla, bu sorunları çözülmüştür.

Değerli milletvekilleri, yine, kamu idareleri ve mahallî idareler, ocak ayında, yılı içinde çalıştıracakları personelin pozisyonu ile tip sözleşmelerini Maliye Bakanlığına vize ettirirdi; bu vize mecburiyeti kaldırılmıştır. İdareler, 2005 yılında, çalıştırdıkları personeli, pozisyon değişikliği ve tip sözleşme değişikliği yapmamak kaydıyla, çalıştırmaya devam edebileceklerdir; bu, önemli bir kolaylıktır; vize mecburiyeti kaldırılmıştır. Ne zaman vize yaptırılacaktır: İdareler, ücret değişikliği ve tip sözleşme değişikliği yapmak istiyorlarsa, bunu, vize ettirme mecburiyetindedirler. Yine, 2005 yılında, vize edilmiş pozisyonlarda değişiklik yapılmayacaktır. Değişikliğin şartı şu: Hizmet genişlemesi olmuş veya yeni birim kurulmuş ise, bütçe ödeneğini aşmamak kaydıyla, ilave pozisyonlar kullanabileceklerdir.

Bu yılki bir başka değişiklik, mahallî idarelerle ilgili özel bir düzenlemedir. Mahallî idareler kanunlarına göre, bildiğiniz gibi, farklı bir pozisyonda sözleşmeli personel çalıştırma imkânı getirilmiştir mahallî idarelerimizin. Bunlar yine vizeye tabi değil; ancak, bir kısıtlaması var; hem yasada sayılmış unvanlarda personel çalıştırıp hem de 4/B kapsamında vize edilmiş pozisyonlarda personel çalıştıramayacaktır. Mahallî idarelerimiz bir tercih yapmak durumundadır; ya mahallî idare kanunlarının müsaade ettiği unvanlarda personel çalıştıracak veya Devlet Memurları Kanununun öngördüğü kapsamda -4/B kapsamında- personel çalıştırabilecektir. Bu da, bir kısıtlamadır.

Netice itibariyle, madde, önceki yıllara göre bazı kolaylıklar getirmiştir, daha pratik uygulanma imkânı vardır. Tabiî, bunların ücretlerine ya da mahallî idarelerin sözleşmeli kadrolarında çalıştırılan personelin detay haklarıyla ilgili zamanınızı almak ve huzurunuzu işgal etmek istemiyorum.

Bütçenin ve maddenin hayırlı olması dileğiyle, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sali.

Madde üzerinde soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Özcan, buyurun.

OSMAN ÖZCAN (Antalya) - Sayın Başkan, ihracatın ithalatı karşılama oranı 2005 yılının ağustos ayında yüzde 61,9 ve ekim ayında yüzde 62,6 oldu. Bunlar, 2001 krizinden sonraki en düşük oranlardır. Bu durum cari açık tehlikesini artırmaktadır. Soruyorum: Bunu önlemek için ne yapmayı düşünüyorsunuz?

Son olarak, Sayın Bakan, en büyük kaçakçılık denizlerimizden yapılan akaryakıt kaçakçılığıdır. Teknolojinin bu döneminde, 300-400 metre uzunluğundaki bir tankeri görmemenin, yakalamamanın mazereti olamaz. Hazineyi zarara sokarak ülkemizin iliğini kemiren bu soysuzlara karşı ne zaman harekete geçeceksiniz?

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özcan.

Sayın Arz, buyurun.

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Teşekkür ediyorum Başkanım.

Sayın Bakan, yine, benim sorum da arkadaşımın sorduğu soruyla bağlantılı. Ülkemizde en büyük akaryakıt kaçakçılığı denizlerimizde yapılmaktadır. Bu da, devletimizin büyük gelir kayıplarına sebebiyet vermektedir. Bu akaryakıt kaçakçıları kimlerdir? Bunlar hakkında ne gibi işlemler yapılmaktadır?

İkinci ve üçüncü sorum ise, daha önce sorup da yanıt alamadığım sorulardır; şimdi tekrar soruyorum. İkinci sorum: Karadenizli fındık üreticisi 2005 yılında Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonundan desteklenmediği için mağdur durumdadır, fındık fiyatları baş aşağı gitmiştir. Fındık üreticisini gözden çıkardınız mı? Neden desteklemiyorsunuz?

Üçüncü sorum ise, 2004 yılında don afetine uğrayan fındık üreticisine, söz verdiğiniz halde, paraları neden ödemediniz? Ödeyecekseniz ne zaman ödeyeceksiniz?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Ödendi, ödendi.

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Ödenmedi, ödenmedi.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Arz.

Sayın milletvekilleri, cevapları Sayın Bakan verecektir.

Sayın Ercenk, buyurun.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, AKP İktidarı vergi yükünü halkın ödeme gücünü dikkate almadan toplumun geniş kesimleri üzerine yıkmaktadır. Hükümet, gücü yettiğine vergi salmaktadır. Gücü yetenden değil, kendi gücünün yettiğinden vergi almaktadır. Gücünün yetmediğinden de aldığı vergiyi, yüzde 30'dan yüzde 20'ye indirmektedir. Bu durumun, Anayasanın 73 üncü maddesindeki "Herkes kamu giderlerini karşılamak üzere, malî gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür.

Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır" hükmüne aykırı olduğunu düşünüyor musunuz?

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ercenk.

Sayın Erarslan, buyurun.

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Tabiî, şekerpancarı noktasında ciddî kotalar uygulandı ama, şu an yeni aldığım bilgiye göre, tütün kotasından da bahsediliyor. Sayın Bakanımız, tabiî ki, Maliye Bakanı olduğu için söylüyorum, kasa kendisinde. Zaten tütün ürününe uygulanan kotalar var, üretici kota başına yılda sadece 250 kilogram tütün teslim ediyor. Aldığım bilgiye göre, Tütün Üst Kurulunun ve Bakanlığın o üreticinin ürettiği 250 kilogram tütünü dahi alma noktasında…

BAŞKAN - Sayın Eraslan, lütfen sorunuzu sorar mısınız.

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Soruyorum Sayın Başkanım, sorumu soruyorum.

Böyle bir gelişme var mı? 250 kilogram tütünü 2006 yılı içerisinde alacak mısınız? Tütün Üst Kurulu ve Bakanlık olarak tütün ekicisiyle sözleşme yapacak mısınız? Yapmamanız halinde, mağdur olacak olan bu tütün üreticileri, köylüler ve çiftçilerle ilgili alternatif çözüm önerileriniz var mı?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Eraslan.

Sayın Altınorak, buyurun.

Yalnız çok kısa olması gerekiyor.

YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ulaştırma Bakanımızı burada yakalamışken sormak istiyorum. Sayın Bakanım, şu anda, Muratlı-Tekirdağ demiryolu hattının yapıldığını biliyoruz. İstanbul Boğazının gemi trafiğini rahatlatacağına inandığımız Kırklareli- Bulgaristan Burgaz Şehrine yapılmasını düşündüğümüz demiryolu hattıyla, Karadeniz'den Marmara'ya çıkmayı sağlayacak bu demiryolunu yapmayı düşünüyor musunuz? Bulgaristan tarafı, bu demiryolu hattına iyi bakıyor.

Arz ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Altınorak.

Sayın Bakan, buyurun.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Özcan, akaryakıt kaçakçılığının büyük oranda denizlerde yapıldığını söyledi. Aynı şekilde, Sayın Arz da bu soruyu tekrarladı.

Bu konuda, tabiî, bir düzeltme yapma ihtiyacı duydum; çünkü, bildiğiniz gibi, kısa bir süre önce, akaryakıt kaçakçılığının önlenmesine yönelik bir Meclis araştırması komisyonu kuruldu, görevli bu komisyon çalışmalarını yaptı ve raporunu ortaya koydu. Esasında kaçakçılığın denizlerden yoğun bir şekilde yapıldığı kanaatinin doğru olmadığı, bu araştırmayla ortaya çıktı.

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Doğru değil.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Efendim, müsaade ederseniz, ben bu işin içindeyim, otuz senem bu işlerle geçti. Ben, size, doğru bilgileri aktarmak istiyorum.

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Sayın Bakan…

BAŞKAN - Sayın Arz, lütfen…

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Bildiğiniz gibi, 2003 yılının temmuz ayında, biz, bir Bakanlar Kurulu kararı aldık. Bu Bakanlar Kurulu kararına göre, kabotaj hattında deniz işletmeciliği yapacak balıkçılar, yük taşıması, yolcu taşıması ve ticarî turizmle uğraşan teknelere ÖTV'siz, Özel Tüketim Vergisi sıfırlanmış yakıt verme hakkı getirdik. Bunun temel amacı, bir yandan 8 400 kilometre sahil şeridimizde deniz taşımacılığını teşvik etmek, yaygınlaştırmak, denizlerimizi gerek yük gerek yolcu taşımacılığında etkin kullanmak. Ama, daha önemlisi, ÖTV'li yakıt ile ÖTV'siz yakıt arasındaki fark yüzde 65 oranında olduğu için, bu kaçakçılığın en büyük nedenlerinden bir tanesi. Böylece, kaçakçılık, bu yolla, teknelerden, transit sefer yapan teknelerden çekilmek suretiyle, limbo yapılmak suretiyle, balıkçılara, diğer kabotajda çalışan araçlara, hatta hatta karadaki kullanım için bir yol teşkil etmiştir. Bu kararla birlikte, bu anlamda, çok büyük bir kaçakçılık seviyesi asgarî düzeye indirilmiştir. Şöyle ki, 5 400 civarında tekne kayıt altına girmiş ve kullandıkları bütün yakıtlar, yıllık jurnallerine işlenmek suretiyle tamamen kontrolümüz altındadır.

Ayrıca, tabiî, sahillerimizin tamamında, bütün faaliyetleri eşzamanlı kontrol etmek amacıyla, bir AIS projemiz, yani, otomatik tanımlama sistemi dediğimiz bir proje de şu anda yapılmaktadır. Önümüzdeki yılın sonuna kadar tamamlanacaktır. Yani, gerek sahillerimizde gerekse denizde seyreden tüm gemilerdeki her türlü yakıt işlemi, gemiye giren, çıkan, yanaşan tekneler, otomatik olarak takip edilecektir.

Kaçakçılığın bir kısmı, malum, karayoluyla, Irak ve o güzergâhta yapılmaktadır; bir kısmı burada. Denizdeki şekli de, getirilen akaryakıtın beyanları ile miktarı arasındaki farktan kaynaklanmaktadır. O, denizdeki kaçakçılık değil, Sayın Arz; yani, beyan ile miktarın uyuşmaması. Bu da, gümrüklerimizdeki teknik altyapı yetersizliğinden kaynaklanmaktadır. Bu rapora göre, bunun da kararı alınmıştır. Bütün gümrüklerde, akaryakıt tesellümü yapılan bütün gümrüklerde, limanlarda, gümrüklü limanlarda sayaç konmasına karar verilmiştir. Ayrıca, depolara da iskandil konacaktır; böylece, kontrol altına alınmış olacaktır.

BAŞKAN - Sayın Bakan, süreniz tamamlanmıştır.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Efendim, süremiz tamam oldu. Diğer sorulara yazılı olarak, teferruatlı şekilde cevap vereceğiz.

Arz ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

25 inci maddeyi okutuyorum:

İşçilik ödenekleri ve geçici iş pozisyonlarına ilişkin esaslar

MADDE 25.- a) 5018 sayılı Kanuna ekli (I) ve (II) sayılı cetvellerde yer alan kamu idareleri, sürekli işçileri ile otuz iş gününden fazla süreyle çalıştıracakları geçici işçileri, bütçelerinin (01.3) ile (02.3) ekonomik kodlarında yer alan ödenekleri aşmayacak sayı ve/veya süreyle istihdam edebilirler.

Toplu iş sözleşmelerinden doğacak yükümlülükler, ihbar ve kıdem tazminatı ödemeleri, asgari ücret ve sigorta prim artışı nedeniyle meydana gelecek ödenek noksanlıkları Maliye Bakanlığı bütçesinin "Personel Giderlerini Karşılama Ödeneği" ile "Yedek Ödenek" tertiplerinde yer alan ödeneklerden aktarma yapılmak suretiyle karşılanabilir. Yukarıda belirtilen ekonomik kodlara bu durumlar dışında (söz konusu ekonomik kodlar arasındaki aktarmalar ile bu kodlar için birimler arası aktarmalar hariç) hiçbir şekilde ödenek aktarması yapılamayacağı gibi bütçenin başka tertiplerinden işçi ücreti ve fazla süreli çalışma ve/veya fazla çalışma ücreti de ödenemez.

Kamu idarelerinin birim amirleri, fazla çalışma için öngörülen ödeneğe göre iş programlarını yapmak, bu ödeneği aşacak şekilde fazla süreli çalışma ve/veya fazla çalışma yaptırmamak ve ertesi yıla fazla süreli çalışma ve/veya fazla çalışmadan dolayı borç bıraktırmamakla yükümlüdürler. Deprem, yangın, su baskını, yer kayması, kaya düşmesi, çığ ve benzeri afetler nedeniyle yürürlüğe konulacak Bakanlar Kurulu kararları uyarınca yaptırılacak fazla çalışmalar ile fazla çalışma ücret ödemelerine ilişkin ilama bağlı borçlar için yapılacak aktarmalar hariç fazla süreli çalışma ve/veya fazla çalışma ücret ödemeleri için hiçbir şekilde ödenek aktarması yapılamaz.

Kamu idareleri, bütçelerinin geçici işçiler için öngörülen ödenekleri ile sınırlı olmak üzere yıl içinde aylar itibarıyla çalıştıracakları geçici işçi pozisyon sayıları ile bunların çalıştırılacakları birimlere göre dağılımını (merkez teşkilatında birimler, taşra teşkilatında ise bölge ve il müdürlüğü olarak) gösteren cetvelleri, yapılan hesaplamalarla birlikte, vize edilmek üzere Ocak ayı sonuna kadar Maliye Bakanlığına göndermek zorundadırlar.

Yukarıdaki hükümlere aykırı uygulamalardan ve ödenek üstü harcamadan gerçekleştirme görevlileri ile harcama yetkilileri sorumludur.

b) Döner sermayeler, 5018 sayılı Kanuna ekli (IV) sayılı cetvelde yer alan kamu idareleri ile 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve mahalli idareler kapsamına girmeyen kuruluşlar, 1/1/2006 tarihinden itibaren otuz iş gününden fazla süre ile çalıştıracakları geçici işçi pozisyon sayıları ile aylar ve birimler itibarıyla dağılımını, ilgili bakanlığın onayı alınmak suretiyle, vize edilmek üzere Ocak ayı sonuna kadar Maliye Bakanlığına göndermek zorundadır.

c) (a) ve (b) fıkraları kapsamındaki kamu idareleri ile kurumların, uluslararası anlaşmalar, Bakanlar Kurulu kararları veya yılı programı ile kurulması veya genişletilmesi öngörülen birimler ile hizmetin gerektirdiği zorunlu haller için yapılacak yeni vizeler dışında, 2005 yılında vize edilmiş toplam adam/ay sayılarını aşacak şekilde vize yapılamaz. Vize edilmiş bulunan geçici iş pozisyonlarında, yıl içinde kurumların ihtiyaç duyduğu pozisyon, yer, birim, aylık dağılım değişiklikleri ile pozisyon iptalleri Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine yapılabilir.

d) Kamu iktisadi teşebbüsleri ve bağlı ortaklıklarının 1/1/2006 tarihinden itibaren otuz iş gününden fazla süre ile çalıştıracakları geçici işçilere ait geçici iş pozisyonları, ilgili bakanlığın ve Hazine Müsteşarlığının (özelleştirme programına alınanlar için Özelleştirme İdaresi Başkanlığının) onayı alınmak suretiyle 31/1/2006 tarihine kadar Devlet Personel Başkanlığına vize ettirilir. Vize edilen geçici iş pozisyonları Devlet Personel Başkanlığınca başka unvanlı geçici iş pozisyonları ile değiştirilebilir veya iptal edilebilir. Vize ettirilen cetvellerin bir örneği Başbakanlık Yüksek Denetleme Kuruluna gönderilir.

e) Yukarıda yer alan fıkralara göre vize işlemleri yapılmaksızın geçici işçi çalıştırılamaz ve herhangi bir ödeme yapılamaz.

f) İçişleri Bakanlığı ile Devlet Personel Başkanlığı tarafından müştereken belirlenen norm kadro ilke ve standartlarına uygun olarak norm kadro çalışmaları sonuçlandırılmamış belediyeler ve mahalli idare birlikleri ile bunların müessese ve işletmeleri tarafından çalıştırılacak geçici işçilere ait geçici iş pozisyonları adam/ay sayısı itibarıyla İçişleri Bakanlığının vizesine tabidir. Vize edilmiş bulunan geçici iş pozisyonlarında; pozisyon, yer, birim ve aylık dağılım değişikliği ile pozisyon iptali İçişleri Bakanlığının uygun görüşü alınmak suretiyle yapılabilir. İçişleri Bakanlığına vize yaptırılmaksızın geçici işçi çalıştırılamaz ve bunlara herhangi bir ödeme yapılamaz. İçişleri Bakanlığı tarafından vize edilen geçici iş pozisyonlarına ait vize cetvellerinin ve bu cetvellerde yapılacak değişikliklerin bir örneği Devlet Personel Başkanlığına gönderilir.

Norm kadro çalışmaları sonuçlandırılmış olmakla birlikte 1/1/2006 tarihi itibarıyla 5393 sayılı Kanunun 49 uncu maddesinde belirtilen oranları aşmış olan belediyeler ve mahalli idare birlikleri ile bunların kurdukları müessese ve işletmeler için, 2005 yılı için vize edilmiş geçici iş pozisyonu adam/ay sayısını aşacak şekilde vize işlemi yapılamaz. Yukarıda sayılan kurumlarda İçişleri Bakanlığına vize yaptırılmaksızın geçici işçi çalıştırılamaz ve bunlara herhangi bir ödeme yapılamaz.

İl özel idareleri tarafından çalıştırılacak geçici işçilere ait geçici iş pozisyonları İçişleri Bakanlığının vizesine tabidir. Vize edilmiş bulunan geçici iş pozisyonlarında; pozisyon, yer, birim ve aylık dağılım değişikliği ile pozisyon iptali İçişleri Bakanlığının uygun görüşü alınmak suretiyle yapılabilir. İçişleri Bakanlığına vize yaptırılmaksızın geçici işçi çalıştırılamaz ve bunlara herhangi bir ödeme yapılamaz. Norm kadro çalışmaları sonuçlandırılmamış il özel idareleri adına İçişleri Bakanlığı tarafından vize edilen geçici iş pozisyonlarına ait vize cetvellerinin ve bu cetvellerde yapılacak değişikliklerin bir örneği Devlet Personel Başkanlığına gönderilir.

g) 5018 sayılı Kanuna ekli (I) sayılı cetvelde yer alan kamu idarelerinin Kamu İşverenleri Sendikalarına ödemeleri gereken 2006 yılına ait üyelik aidatları, Maliye Bakanlığı bütçesinde yer alan tertipten ödenir. Yapılacak ödemeler, tertibinde yer alan ödenek tutarıyla sınırlı olup, bu tertibe bütçenin diğer tertiplerinden hiç bir şekilde aktarma yapılamaz.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve şahsı adına söz isteyen Bayram Meral.

Süreniz 15 dakikadır diğer gruplarca söz istenmediği için.

Buyurun Sayın Meral. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 2006 yılı bütçesinin 25 inci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım; sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ayrıca, yakın bir tarihte 2006 yılına gireceğiz. Bütün olumsuzlukların, bütün kötülüklerin 2005 yılında kalmasını diliyorum. Ayrıca, yine yakın bir tarihte kurban bayramına başlayacağız. Bütün İslam âleminin kurban bayramını kutluyorum. Seçmenlerimin de kurban bayramını kutluyorum.

AGÂH KAFKAS (Çorum) - Bizim de, değil mi Bayram Bey?

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Herhalde İslam âleminin içindesin sen.

Değerli arkadaşlarım, 2006 yılı bütçe yasa tasarısı ülkenin iç ve dış sorunlarının had safhada olduğu bir dönemde görüşülmektedir. Halkımız geçmiş dönemlerde koalisyon hükümetlerinin başarılı olamadığı, sorunlarını çözemediği gerekçesiyle, bu kez, tek başına bir partiyi iktidar yaptı; ama, ne yazık ki, görünen o ki, vatandaşımızın sorunları azalmadı, her gün biraz daha artmaktadır. Çiftçi -her zaman söylüyorsunuz diyorsunuz- perişan, memur perişan, işsizlik had safhada, yoksulluk had safhada, halkın özenle düzelmesini beklediği talan, vurgun -kusura bakmayın- sizin döneminizde de yoluna devam etmektedir. Onun için üzülerek ifade etmek istiyorum ki, siyaset güven kaybetmekte, siyasiler de itibar kaybetmektedir. Bu, yalnız sizin değil, hepimizin sorunudur. Bu sorunları görüp, gülerek yolumuza devam etmememiz gerekir değerli arkadaşlarım; çünkü, sorunların çözülmesi gereken çatı bu çatıdır.

Değerli arkadaşlarım, birçok arkadaşlarım burada görüşürken bazı önemli konulara şahit olduk. Şu anda geçici işçilik, yani, kısa süreli işçilik… Hiç çalıştınız mı bilmiyorum değerli arkadaşlarım, ben çalıştım. Yıllarca içimden onu atamadım. Sanıyordum bir gün benim işime son verilecek. Bu, o kadar zor bir iştir. Neden kısa süreli çalışma oluyor değerli arkadaşlarım; uzun süreli işimiz yok da, üretken bir ülke olmaktan çıktık da, onun için kısa süreli çalıştırıyoruz. Ne oluyor kısa süreli; 657 sayılı Yasanın 54/c maddesi. Salla salla oku, aç aç oku. Nedir bu değerli arkadaşlarım; bu, kısa süreli bir çalışmadır. Bu süre çalışan insanın işinin uzatılıp uzatılmaması işverene bağlıdır. Kıdem tazminatı hakkı yoktur, ikramiyesi yoktur, yıllık izni yoktur böyle bir sistemde. Değerli arkadaşlarım, bunu, şimdi, burada savunuyoruz. Temenni etmiyorum çocuklarınızın kısa süreli bir işte çalışmasını.

Sonra, değerli milletvekilleri, çok alıngan bir haliniz var. Kendinizi bir türlü iktidar olmaya alıştıramadınız. Bakınız, geçmiş dönemlerde biz -biraz önce arkadaşım da söyledi, ki, biri de orada oturuyor- meydanlarda bağırırdık Allah rahmet eylesin Özal'la, Demirel'le savaşırdık, mücadele ederdik; bir gün sonra giderdik sorun çözerdik değerli arkadaşlarım. İktidar olmanın sorumluluğu bunu gerektirir.

Dün, burada -kusura bakmayın- son derece de üzüldüm. Sayın Maliye Bakanı orada otururken, soru ona sorulmuşken, bir Başbakan Yardımcımız geldi burada bir tahrikkâr ifade kullandı ve burada bir kargaşa oldu. Bir arkadaşım geldi bana "siz Türk-İş Başkanlığı yapmışsınız, biraz daha ağır olmanız gerekirdi" dedi; ben, buna üzüldüm, alındım.

Ondan ayrı iki Başbakan Yardımcınız daha var. Burada konuştuğu zaman hiçbir sorun oluyor mu değerli arkadaşlarım. Halkla barışmak, kucaklaşmak, sorunlarını dinlemek, çözmek sizin göreviniz; iktidarsınız. Bizi de dinleyeceksiniz, mecbursunuz buna. O zaman dışarıya çıkalım, istediğiniz gibi konuşun, istediğiniz gibi şey yapın.

Bir konuya daha üzüldüm değerli arkadaşlarım. Bakınız, neden bu kısa süreli çalışmalar olmaktadır; işyerleri kapanıyor. Keşke Sayın Maliye Bakanımız burada olsaydı. Bu alkışladığınız, başarılı Maliye Bakanımız, SEKA Genel Müdürlüğü yaptı. SEKA'yı niye batırdı bu kadar başarılıydıysa; SEKA'yı niye batırdı?! (CHP sıralarından alkışlar)

O zamanlar neydi biliyor musunuz sayın milletvekilleri; ses duyuyorduk; sanayide devlet, sanayide devlet… İşte o zaman, Sayın Bakanımız Genel Müdürdü. Kulakların çınlasın Erbakan, ne cevherler yetiştirmişsin; senin sanayide devlet dediğin zatlar şimdi bakan oldu, babalar gibi satıyor senin o tesisleri, babalar gibi! (CHP sıralarından alkışlar)

Bir konu daha değerli arkadaşlarım; bu vatandaş bizi izliyor, vatandaş bizi dinliyor. Burada, Manisa Milletvekili arkadaşımız -ki, işveren mensubu bir zattır- bir konuyu anlattı değerli arkadaşlarım; çok üzüldüm. yapmayın bunu. Bir müessese, zaten KİT'ler böyle yağmalandı, böyle talan edildi. Birilerini kınıyorsunuz, bari siz yapmayın. Anlatıyor, diyor ki: Efendim, bu müessesenin, Sümerbankın bu arsası şöyle satıldı; evet, 95 milyar koyan, dört ayın içerisinde 900 milyar lira para kazandı; delilli, ispatlı anlatıyor. Bir milletvekilimiz çıktı, burada konuşuyor; bir de diyor ki, kardeşim, tamam öyle de, başka partiden de bir tanesi vardı.

Şimdi, bu milleti siz uyuyor mu zannediyorsunuz. Bu neye benziyor biliyor musunuz; adamın birisi, böyle benim gibi bir köylü, lokantaya gitmiş, canı, affedersiniz, kelle yemek istemiş. Demiş ki, ya bu anlamaz; o da bozulmuş. Kelleyi getirmiş, adamın önüne koymuşlar. Adam garsonu çağırmış, demiş ki, aklımın olmadığını anladın da, burnumun deliğinin olmadığını nasıl anladın?! Şimdi, bu halkın aklı da var, burnunun deliği de var. (CHP sıralarından alkışlar)

Bu arsanın talanını burada alkışlıyorsunuz; bunun anlamı nedir biliyor musun; diğer belediye başkanları, geri kalanları da siz talan edin. Olmaz bunlar değerli milletvekilleri; yapmayın bunları, doğru hareket değil bunlar. Sizin yapmamanız gerekir bunları sayın milletvekilleri; ama, yapıyorsunuz. Böyle şey olmaz değerli arkadaşlarım. Ne oldu; dahası var.

Değerli arkadaşlarım, bakınız, TÜPRAŞ, Telekom, limanlar, Ereğli Demir Çelik, SEKA, Tekel, şeker fabrikaları, bunlar teker teker satıldı, ayrıca 120 milyar dolar da borç ettik.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu paralar nereye gitti?! Hangi yatırım yapıldı?! Bunu sormak bizim hakkımız değil mi?! Nereye gitti bunlar?! Eğer, bunlarla IMF'nin borcunu ödüyorsak, çıkıp desin ki, IMF'nin borcunu şu kadar ödedik, şu kaldı. Kolay bir şey değil. Bunlar nereye gitti değerli arkadaşlarım?! Hangi yatırımı yaptınız?! Hangi işçiye iş buldunuz?! Sorunlar nasıl çözülür?! Hiç mi işçi sizin kapınızı çalmıyor?! Annesi, aslan gibi delikanlıyı yanına alıyor, geliyor "oğlum evde bunalım geçiriyor" diyor. Biz ne yapıyoruz; IMF'nin programlarına uyuyoruz, yatırım yapmıyoruz, mevcut yatırımları da satıyoruz.

Şimdi, Adapazarı'nda şeker fabrikasını sattınız. Oradan, işçiler bana telefon ediyor "acaba, Sayın Başkan, biz, 657'nin 54/c maddesine mi uyacağız, bu madde de bize mi uygulanacak?" Nedir bu biliyor musun; ücretin yarıya düşmesidir değerli arkadaşlarım. Ücretin yarıya düşmesidir. Ne oluyor şimdi bunlar; teker teker gitti. Peki, yatırım; yatırım yok. İşsizlik; had safhada. Yoksulluk; had safhada. Vurgun, talan; devam ediyor. Niye alkışlıyorsunuz canım?! Varsa kusuru, buna bir yerde dur deyin. Ha bire devam ediyor, durduğu da yok. Babanızın oğlu mu?! Neden bu kadar vebali, günahı omuzlarınıza yüklüyorsunuz?! Doğru mu yani bu yaptıklarınız değerli arkadaşlarım?! Doğru mu?!. (AK Parti sıralarından "Doğru" sesleri) Vebali boynuna, doğruysa… (AK Parti sıralarından gülüşmeler)

Geziyoruz şimdi; acaba diyoruz, biz, hakikaten, sorunlar tıkır tıkır gidiyor da, AK Partiye iftira mı ediyoruz diye, esnafın yanına çıkıyoruz, dolaşıyoruz "halinizden memnun musunuz" diyoruz. "İşte dükkân, boş duruyoruz. Satsam dahi, paramı geri alamıyoruz" diyorlar. Neden alamıyorlar değerli arkadaşlarım biliyor musunuz; onların müşterisi emekli, onların müşterisi memur, onların müşterisi işçi. Yılda dört ay çalışan bir insan nasıl borcunu ödeyecek? Ne oluyor ondan sonra, 46 000 esnaf işyerini kapatıyor; bunun 7 000 küsuru bakkal. Ne oluyor orada, binlerce insan işinden oluyor. Geziyoruz KOBİ'leri, tıkandığını söylüyorlar, desteğin yeterli olmadığını söylüyorlar. Daha, biraz önce, Kırıkkale'nin Köprü diye bir beldesi varmış, adam telefon ediyor, diyor ki: "Hükümetimiz, bize destek sözü verdi -onun söylediğini söylüyorum- buğdayda 30, arpada 20… Bugüne kadar alamadık Sayın Başkan. Söyle, bizim bu hakkımızı, bu beklentimizi hükümetimiz ne zaman ortadan kaldıracak?" Burada Sayın Bakanımız, inşallah, kısa sürede ortadan kaldırır.

Değerli arkadaşlarım, değişen bir şey yok. Bakınız, doğusunu da, batısını da, güneyini de, kuzeyini de dolaşıyoruz. Siz de geziyorsunuz; sizin bir avantajınız var, bunu çözemiyorsunuz. Siz gezdiğiniz zaman, yanınızda belediye başkanı geziyor; oradaki esnaf belediyenin dükkânını kiralamış, derdini yanamıyor onun yanında. Siz geziyorsunuz, yanınızda vali geziyor, kaymakam geziyor; vatandaş derdini anlatamıyor. Ne olur, bir de bizimle gezer misiniz?! Bir de bizimle gezin de, o zaman, vatandaşın ne düşündüğünü, ne söylediğini anlayın da, buraya gelin. Efendim, şu, şunu götürdü; bu, bunu götürdü…

Bakınız, bir konu kafamı çok rahatsız ediyor değerli arkadaşlarım; bu, TÜPRAŞ olayı. Daha önce, 1 400 000 000liraya bunun tümü satıldı, yüzde 65,67'si; sendika itiraz etti. Petrol-İş'e, onun yönetimine, genel başkanına teşekkür ediyorum. Ne oldu ondan sonra; iptal edildi, tekrar bir daha ihaleye çıktı. O, Ofer'in goferin götürdüğünden vazgeçtim, ondan vazgeçtim, o götürdü, götürdü… Siz alkışlıyorsanız, o vebale katlanırsınız; bana ne oluyor?

Değerli arkadaşlarım, geri kalan ne oldu biliyor musunuz; yüzde 51'i 4 140 000 000 dolara satıldı. Çık, 2 720 000 000 dolar fark. Şimdi, soruyorum değerli arkadaşlarım, sendika itiraz etmeseydi bu gitmişti değil mi? Bunu kim bölüşecekti; şöyle bir elinizi vicdanınıza koyun, elinizi bir kafanıza koyun, şu Bayram Meral iftira mı ediyor; yoksa, bu rakamlar böyle mi, niye düşünmüyorsunuz değerli arkadaşlarım? Yarın Allah'ın huzuruna çıkmayacak mısınız? Nasıl bunun hesabını vereceksiniz; nasıl bunun hesabını vereceksiniz? (CHP sıralarından alkışlar) Yalan mı bu? Bu talanı, vurgunu kim bölüşecekti? Deyin ki, yalan. Şimdi, bunu da alkışlıyorsunuz. Yahu, burada, çıkıyor, bunu anlatıyor; bunu da alkışlıyorsunuz. Bir alkışlama hastalığına mı yakalandınız, ne oldu size? Sizin, hiç; yani, bu doğrudur, bu yanlıştır diyecek mülahazanız yok mu değerli arkadaşlarım?

Ondan sonra geliyoruz, bunlar gidiyor "efendim, işçiyi bir ay mı çalıştırırız, iki ay mı fazla çalıştırırız. Vizesini İçişleri Bakanı mı verir, Maliye Bakanı mı verir, Başbakan mı verir." Şimdi, oldu mu değerli arkadaşlarım? Bu işçi sizin vatandaşınız değil mi? Geçici işçi dediğin nedir biliyor musun; her an amirinin iki dudağı arasında "çalıştırdım, çalıştırmadım" hiçbir hakkı yoktur; çünkü, sendikası da yoktur.

Hani Avrupa Birliğine giriyorsunuz; İskandinav ülkelerinde genelkurmay başkanı hariç…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Meral, lütfen, tamamlayabilir misiniz.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Buyurun.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Teşekkür ederim.

…Genelkurmay başkanı hariç subayların bile sendikası var. Öyle mi Agâh?..

Subayların bile sendikası var. Biz, burada, geçici işçi sendikalı olamaz; diğer işçi sendikalı olursa kapının dışına konur, işine son verir. Nasıl Avrupa Birliğine gireceğiz değerli arkadaşlarım?! Hangi uyumdan, hangi yola devam etmekten bahsediyoruz değerli arkadaşlarım?!

Şunu ifade etmek istiyorum, bakınız; bu ülke bizim, geliniz, haklının yanında birlikte olalım, haksızın üzerine birlikte gidelim. Haklı ile haksızı ayıramadığınız sürece inandırıcı olamazsınız, bir gün ayağınıza -temenni etmiyorum- vatandaş dolandırmazsa, onun Tanrısı var, o dolandırır, ayağınıza bir gün bir ip dolandırılır. Tüyü bitmemiş yetimin hakkına sahip çıkın, onu yağmalatmayın, talan etmeyin. O zaman, bundan önceki siyasî partilere söylemeye bir hakkınız var mı sizin? Siz de aynısını yapıyorsanız, siz de götürenleri, vurguncuyu alkışlıyorsanız diğerlerinden farkınız ne yani, izah eder misiniz! Yapmayınız bunu değerli milletvekilleri, bu ülke bizim. Eğer, biz, ülkenin sorunlarına sahip çıkarsak, eğer vurgunu, talanı önlersek… Sayın Başbakanımız bir konuşmasında "batan bankaların faturası 156 milyar dolardır" dedi. Bunu kaptırmasaydık değerli arkadaşlarım, niye IMF'ye boyun eğecektik! Borcumuzu öderdik, başı dik gezerdik. Kim daha çok yararlanırdı bundan; siz yararlanırdınız, iktidardınız. Niye bunlara sahip çıkmıyoruz da, yol geçen hanı gibi geleni alkışla, gideni alkışla, götüreni alkışla, talancıyı alkışla; alkışla kardeşim, alkışla bakalım!

Sonuç iyiye gitmiyor değerli arkadaşlarım, güven kaybediyoruz, itibar kaybediyoruz; halkın beklentisini bu Meclisten kesmesine hiçbirimizin hakkı yok değerli arkadaşlarım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Sayın Başkan, teşekkür etmek istiyorum.

BAŞKAN - Teşekkür etmek için Sayın Meral, buyurun.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Umuyorum, diliyorum, bütün olumsuzluklar geride kalır, olumsuzluklara çanak tutmayız, güzel bir Türkiye'nin geleceği için hepimiz omuz omuza çalışırız.

Saygılar sunuyorum hepinize, teşekkürler. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Meral.

Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen, Çorum Milletvekili Agâh Kafkas; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AGÂH KAFKAS (Çorum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; esasında gecenin bu saati, sözün de bittiği bir saat gibi görünüyor, karşıdan bakınca. Çünkü, bir sayın grup başkanvekilinin biraz önce ifade ettiği gibi, artık, söylenen sözler, biraz da tekrara dönüşmeye başladı. Çünkü, ben sabırla, inatla bakıyorum, kimi sorular beşinci, onbeşinci ya da onsekizinci defa aynı cümlelerle ve aynı ses tonuyla tekrarlanıyor.

Şimdi, doğru; kimi şeyleri en ideal düzlemde konuşmaya kalkarsak, kimi sorunların daha iyi çözülmesi ya da bu ülkenin koşullarının çok daha iyi olması, çalışanlarının koşullarının çok daha iyi olması, hepimizin özlemi, arzusu ve beklentisi. Bunu gerçekleştirmek de hepimizin, iktidarıyla muhalefetiyle görevi. Ancak, şimdi, hani, Anadolu'da bir laf var, kazın ayağı da öyle değil yalnız.

Şimdi, Türkiye, 3 Kasım öncesinde bir borç ve faiz sarmalının içerisine girmiş ve öylesine bir Türkiye devralmışsınız ki, iç borçta, o günün Türkiyesinde üç aylık borçlanmaya baktığız zaman yüzde 55,3 faizle borç alıyorsunuz ve üç aylık devlet hazine iç borçlanma senedine ödediğiniz para yüzde 55,3. Bugün kaç; bugün baktığınız zaman, daha bu hafta yapılan ihalede 14,75. Aradaki farka bakıyorsunuz, yüzde 40,55. Şimdi, Sayın Bakanın ifadelerine göre her yüzde 1 puan iç borçlanmadaki düşme, 2-2,5 milyar dolardan bahsediliyor. Ben Sayın Bakanın söylemini bir kenara bırakıyorum, AK Partiye en mesafeli duran kimi ekonomistlerin tespiti de ne; 1,5 milyar dolar deniyor, buraya baktığınız zaman 40,55; yani, 40 puan düşmüş. Bu ne getiriyor; 40 milyar dolar, 60 milyar dolar. Eğer, 60 milyar doları -siz az ödemişsiniz- eğer, ödeyeceksek, biz, bunu neyle ödeyecektik; yine faizle para alarak ödeyecektik. Buna da baktığınız zaman, yüzde 55'le borçlanırsanız 35 milyar dolar daha fazla içborca biz faiz ödeyeceğiz. Ne anlama geliyor; 95 milyar dolar tasarruf sağlıyoruz. Eğer bunlar sağlanamamış olsaydı, aynen şu noktaya gelecektik… Biraz önce değerli bir milletvekili arkadaşımız burada geçici işçilerin durumunu anlattı ve bir arkadaşımızın açtığı telefonda söylediklerini söylüyor. Doğrudur, bunların haklarını daha genişletmemiz lazım; ama, arkadaşlar, o sözü edilenler kim biliyor musunuz; onbeş senedir Türkiye'de özelleştirme nedeniyle sokağa bırakılmış insanlar, bugün, bir şekliyle, yılda on ay da olsa, o koşullarla da olsa emeklilik hakkı elde edinceye kadar çalışma imkânı sunulan arkadaşlarımız. Yani, AK Parti, on senedir, on iki senedir Türkiye'de sokağa bırakılmış insanlara bir şekliyle iş vermiştir.

Bunun koşullarının daha da iyileştirilmesi gerekir mi; mutlaka gerekmektedir. Bunu da bütçenin imkânları çerçevesinde yapmamız gerekiyor.

Hepimizin üzerine düşen şöyle bir şey var: Tabiî ki eleştireceksiniz, tabiî ki sorular sorulacak; ama, öylesine bir karamsar iklim oluşturduk ki, öylesine bir karamsar fotoğraf ortaya koyduk ki, biraz önceki ifadelerde de, on gündür burada dinlediklerimizde de, sanki Türkiye'de hiçbir yatırım yok, üretim yok. İnsaf edin yahu! Türkiye'nin büyüme hızına baktığınız zaman… Çıkın Allahaşkına bir Avrupa'ya, oradan bir bakın buraya, buradan göremiyorsanız ya da gidin…

YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli) - Üç senede Çorum'da kaç fabrika açıldı, onu söyle….

AGÂH KAFKAS (Devamla) - … "Beraber gezelim" diyorsunuz, Bayram Ağabey, yarın vallahi el ele tutuşup seninle işçinin arasına gidelim, esnafın arasına gidelim, varoşlara gidelim, Mamak'a gidelim Mamak'a…

YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli) - Gidelim…

AGÂH KAFKAS (Devamla) - Gaziosmanpaşa'da gezerek insanların taleplerini anlıyor olamayız.

Bakın şunu yapmak durumundayız hep beraber: Bu ülke bizim ve yatırım ikliminin bu kadar güzelleştiği, Avrupa Birliğinden müzakere tarihi aldığımız, yabancı sermaye yatırımlarının hızla arttığı bir düzlemde, ülkemize, kendimize bu kadar haksızlık yapmaktan vazgeçip, karamsar iklimi doğurmaktan vazgeçip kendimize güvenmek ve kendimize güvenmekle beraber bu ülkenin yarınlarını aydınlatmak hepimizin görevidir diyorum.

Daha aydınlık yarınlarda buluşmak üzere, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kafkas.

Madde üzerinde, 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır; soru sorma süresi 5 dakikadır.

Sayın Aslanoğlu…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Bakanım "geçici ve arızî işçi" adı altında alınan veya ihale edilen işlerde, o kurumdaki temel hizmetler de bu kapsam içinde değerlendirilmektedir. Örneğin, bir sağlık kuruluşunda, ebe, hemşire, sağlık teknisyeni ve diğer görevliler veya yetiştirme yurtlarındaki çocuk bakıcıları, hep ihale edilmektedir. Aynı kurumda aynı işi yapan kişiler arasında -geçici ve sabit kadrolardaki kişilerin- sorunlar doğmaktadır. Acaba, bu sorunlarla karşı karşıya kalmamak için, temel hizmetleri ihale etmeye devam mı edeceğiz?

İkinci bir sorum: Özellikle Ulaştırma Bakanım burada, Malatya Devlet Demiryolları Beşinci İşletmesinde, geçici işçiler, ne zaman başlayacağını, ne zaman işe alınacağını, âdeta, yalvararak soruyorlar. Ne olursunuz Sayın Bakanım, bu işçiler, hangi ayda işe alınacağını, hangi ayda işi bırakacaklarını önceden bilirlerse insanlar mutlu olurlar. Bunu yapacak mısınız? Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.

Sayın Ören…

HASAN ÖREN (Manisa) - Sayın Başkan, Sayın Bakanımıza 3 sorum olacak.

Bu, geçen aylarda, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin hazırladığı raporda ekonominin iyiye gitmediğiyle ilgili çok net açıklamalar vardı. 2005 yılı ihracatının yarısının aramal olduğu söylenmişti; acaba, bu raporda yazan doğru mudur?

İlk defa, Türkiye Cumhuriyetinde tarımsal alanda ürettiğimizden daha fazlasını ithal ettiğimiz grafiklerle gösterilmişti. Yani, üreten ülke durumundan çıkıp, dışarıdan, tarımsal alanda ithalat yapan ülke durumunda mıyız?

Biraz evvel, Sayın Kafkas'ın dediği gibi, eğer, gerçekten, Türkiye, üç yıl içerisinde yüzde 20 büyüdüyse… Ben, şimdi, Devlet İstatistik Enstitüsünün rakamlarından hemen üç beş tane okuyacağım: 1995'te işsizlik 7,5; 1996'da 6,5; 1997'de 6,7; 1998'de 7; 1999 7,7; 2000 6,6; 2001 8,5; AKP iktidara geldiğinden itibaren 2002 10,3; 2003 10,6; 2004'te 10,3.

BAŞKAN - Sayın Ören, sorunuzu sorar mısınız; lütfen…

HASAN ÖREN (Manisa)- Soruyorum.

Yani, eğer, Türkiye, gerçekten kalkınmış ise, gerçekten yatırımlarla ilgili bir büyüme söz konusu ise, neden bu işsizlik oranları cumhuriyet tarihinin en yüksek düzeyindedir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ören.

Sayın Ercenk, buyurun.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, 26 Aralık 2005 tarihli Milliyet Gazetesinde, kamyon geçişlerinin yasak olduğu Edirne Pazarkule Sınır Kapısından, AKP İl Başkan Yardımcısı Aydın Yavaş'ın şirketine ait kamyonların geçişine izin verildiği haberi yer almıştır. Gümrükler Genel Müdür Vekili imzasıyla gönderilen yazıda, ithalat yapılabilecek gümrükler listesinde yer almayan Pazarkule Gümrük Kapısından, Aydın Yavaş'a ait kamyonların geçişine izin verilmesiyle ilgili iddialar hakkında herhangi bir inceleme yapılacak mıdır? Bu bölgede ticaretin canlanmasıyla ilgili herhangi bir tedbir alma düşüncesinde misiniz?

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ercenk.

Sayın Üstün, buyurun.

FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, gayri safî millî hâsılanın yüzde 100 büyüdüğünü söylüyorsunuz. İndi diye övünülen faizler, hâlâ, ABD'de parayı yatıranın on yılda alamayacağını bir yılda veriyor. Devlet Bakanı Sayın Babacan "yaklaşık 30 milyar doların kaynağı henüz bilinmiyor" diyor. Gelen bu sıcak paranın nereden geldiğini bulabildiniz mi?

Üç yıldır onbinlerin üzerinde mezun veren, beden eğitimi, müzik, resim, sosyal bilgiler öğretmenlerinden kaç kişi aldınız?

Rusya, Türkmenistan'dan doğalgazın 1 000 metreküpünü 26 dolara alıp Türkiye'ye 190 dolara satıyor. Anayasanın 90 ıncı maddesine göre -uluslararası anlaşmaların- Anayasa Mahkemesine gidilemeyeceğine göre, gazın fiyatını düşüreceğiz diye Rusya'ya gittiniz, fiyatı 10-15 dolar daha artırıp geldiniz. Tahkime gitmeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Üstün.

Sayın Hacaloğlu, buyurun.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana bir soru yöneltmek istiyorum.

Bildiğiniz gibi, Anayasa Mahkemesi Ek Motorlu Taşıtlar Vergisini iptal ederken, devletin vergilendirme yetkisinin sınırını kişi hak ve özgürlükleriyle özdeşleştirmiş ve "vergi salma yetkisi keyfîliğe kaçacak biçimde kullanılamaz" şeklinde bir karara varmıştır. Sayın Bakan, bu durumu, 2002 yılında gayri safî millî hâsılanın yüzde 11'i düzeyindeyken 2006 yılında yüzde 15,6 düzeyine çıkarmayı düşündüğünüz dolaylı vergilerdeki bu artış, bu keyfî artış çerçevesinde nasıl yorumluyorsunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Hacaloğlu.

Buyurun Sayın Bakan.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Aslanoğlu, bilhassa sağlık kuruluşlarında, ebe, hemşire çocuk bakıcıları gibi temel hizmetlerde geçici işçi çalıştırıldığını, bunun da aynı kurumda çalışanlar arasında bir adaletsizlik oluşturduğunu ve hizmet kalitesinin düştüğünü beyan etti. Doğrudur; ancak, bilindiği gibi, bundan böyle, artık, sağlık hizmetlerinde dışarıdan hizmet alımı yapılmayacaktır; Sağlık Bakanlığına, personel alımı için, 10 700 sözleşmeli personel tahsisi yapılmıştır.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Bakan, sadece Sağlık Bakanlığı değil, üniversiteler de dahil.

BAŞKAN - Lütfen Sayın Aslanoğlu, niye müdahale ediyorsunuz; sorunuzu sordunuz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan ilk defa bir şey konuştum, azarladınız; hayatımda ilk defa yaptığım bir şey!

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Doğrudur; özellikle, tabiî bütün kurumlarda, üniversiteler için de bu geçerlidir; fakat, bu sistem -yani geçici personel, hem memur statüsünde hem işçi statüsünde- ülkemizin temel sorunudur ve bugün ortaya çıkmış bir sorun da değildir; geçmişten beri devam eden… Yine, sizin de dile getirdiğiniz, demiryollarında 2 000'e yakın geçici işçi var; geçtiğimiz dönemlerde bu sayı 40 000'in üzerindeydi. Çıkarılan bir yasayla -biliyorsunuz, 57 nci hükümet döneminde- bunlar daimî kadroya geçirilmiş; ancak, bir kısmının, maalesef, yasanın uygulama tarihi dolayısıyla, halen, bu geçici statüleri devam etmektedirler. İster geçici ister temelli olsun, kamuda zincirleme sözleşme yapan bütün personel, memursa memur sendikasına, işçiyse işçi toplusözleşmelerine tabi olarak çalışmaktadır. Tabiî, artık, günümüzde, dünyada her şey değişiyor. Kamu hizmetlerinin profesyonel şekilde, sözleşmeli kadrolarla, esnek çalışma şekilleriyle yerine getirilmesi, gittikçe yaygın bir uygulama olarak gözönüne alınması gereken bir husus. Demiryollarında çalışan geçici işçilerle ilgili, bu sene, Kamu Finansman Kararnamesinde değişikliğe gittik ve dolayısıyla, bunları, daha, yıl içerisinde başlayacakları ve sözleşmelerinin biteceği tarihler önceden belli olacak, daha fazla çalışacaklar; bunu, ifade etmek istiyorum.

Diğer bir soru, tabiî, ekonomiyle ilgili, Ek Motorlu Taşıtlar Vergisi, Sayın Hacaloğlu'nun sorduğu. Anayasa Mahkemesi kararı, tabiî, 2003 yılına, geçmişe yönelik bir karardır. İçinde bulunduğumuz dönem için herhangi bir sorun, bir sonuç doğurmamaktadır. Esasen, 2004'ten itibaren, Ek Motorlu Taşıtlar Vergisi alınmamaktadır ve dolayısıyla, uygulamadan kalkmıştır.

Bu, 26 Aralıkta, yani, bugünkü gazetelerde çıkan haberi ben de gördüm. Tabiî, ilgili Bakanımız, bu konuda gerekli inceleme ve soruşturmayı muhakkak ki yapacaktır; bunu, ifade etmek istiyorum.

Ekonomi iyiye gitmiyor tarzında bir ifadede bulunuldu. Doğrusu, ekonominin iyi gidip gitmediğinin en önemli göstergesi, açıkçası, ülkemizde, uzun vadeli, kalıcı yatırımların arttığı veya azaldığına bakmamız lazım. Geçtiğimiz bir yıl içerisinde, portföy yatırımı değil, kalıcı yatırımlara, küresel yatırımcılar ve yerli yatırımcılar çok büyük oranda rağbet etmektedir. Sadece, birkaç ay içerisinde, kalıcı yatırımlar 15 milyar doları aşmıştır. Yine, özel girişimciler eliyle yapılan yatırımların toplam kamu yatırımlarına göre neredeyse 7 kat fazla olduğunu biliyoruz. Bütün bunlar, ekonominin oldukça iyiye gittiğini gösteren hususlardır.

BAŞKAN - Sayın Bakan, süre tamamlanmıştır.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Diğer sorulara da yazılı olarak cevap vereceğiz.

Arz ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.

Madde üzerinde 1 önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 25 inci maddesinin (a) fıkrasının ikinci paragrafının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

İrfan Gündüz

Recep Garip

Mustafa Çakır

 

İstanbul

Adana

Samsun

 

Hamza Albayrak

 

Recep Yıldırım

 

Amasya

 

Sakarya

 

"Bu paragraftaki kısıtlamalar, kendi bütçe tertiplerinden aktarma yapılması koşuluyla TÜBİTAK için uygulanmaz."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

26 ncı maddeyi okutuyorum:

DÖRDÜNCÜ KISIM

Çeşitli Hükümler

Uluslararası kuruluşlara üyelik

MADDE 26.- a) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin ve mahalli idarelerin uluslararası kuruluşlara üye olabilmesi ve kanun, kararname ve uluslararası anlaşmalar gereği halen üyesi bulunulan uluslararası kuruluşlar dışındaki kuruluşlara katılma paylarını ödeyebilmeleri için, mevzuatın gerektirdiği diğer işlemlerin yanı sıra bağlı veya ilgili bulunulan bakanlığın teklifi ve Maliye Bakanlığının görüşü üzerine Dışişleri Bakanlığından önceden izin alınması zorunludur. Özel bütçeli idareler ve mahalli idareler için Maliye Bakanlığının görüşü aranmaz.

b) Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlıklarının uluslararası anlaşmalar, kanun ve kararnamelerle Türkiye Cumhuriyeti adına üye olduğu uluslararası kuruluşlara ilişkin işlemlerine (katılma payı ödemeleri dahil) bu madde hükmü uygulanmaz.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına Sayın Rasim Çakır söz istemiştir.

Grup adına başka söz isteği olmadığı için, süreniz 15 dakikadır Sayın Çakır; buyurun.

CHP GRUBU ADINA RASİM ÇAKIR (Edirne) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bütçe kanunu tasarısının 26 ncı maddesiyle ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun ve şahsımın görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle şahsım ve Grubum adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, 26 ncı madde, geçici görevle görevlendirilen memurların, görevlendirildikleri kurumlarda çalıştıkları esnada maaş ve özlük hakları bakımından eski kurumuna tabi olmaları, görevlendirildikleri kurumdaki memurların kullandıkları bazı hakları almamalarını öngören bir madde.

Tabiî, böyle olunca da, aynı kurumda, aynı odada, yan yana görev yapan iki memur, farklı farklı maaşlar almak durumunda oluyorlar. Bu da, takdir edersiniz ki, kurumlarda huzurun, barışın tesis edilmesinde güçlüklere sebep oluyor, adaletsizliklere sebep oluyor. Sürekli, bir personel reformuyla devlet kurumları içerisinde çalışan değişik personelin özlük haklarının birbirlerine yakınlaştırılması, düzenleme yapılacağı, 2002 3 Kasımından beri ifade ediliyor; ama, maalesef, bugüne kadar hâlâ bu sıkıntıyı çözebilme noktasında ciddî bir adım atabilmiş değiliz.

Çevre Yasası komisyonda görüşülürken, Çevre ve Orman Bakanlığının bazı memurlarının hakları Maliye Bakanlığı tarafından engellendi, verilmedi; biz bunu genel bir yasayla çözeceğiz sözü verildi; ama, aynı haklar, geçtiğimiz günlerde, Tarım Bakanlığının Tarım Yasasında, Tarım Komisyonunda, Tarım Bakanlığı çalışanlarına sağlandı. Artık, bu yüzyılda böyle dengesizliklerin, böyle haksızlıkların olmaması lazım.

Değerli arkadaşlarım, geçtiğimiz hafta, Edirne Kapıkule gümrüğünde bir yolsuzlukla ilgili, kamuoyunu ve yaygın medyayı çok yoğun meşgul eden haberleri hep birlikte izledik. Bir Edirne Milletvekili olarak, Edirne'nin Türkiye gündemine böyle bir konuyla girmesini kesinlikle gönlüm arzu etmezdi; ama, maalesef, böyle bir olay ortaya çıktı. Siyasî desteği olmayan, siyasî arkası olmayan bazı insanlar, zorlukları aşabilmek için, sistemin tıkanıklıklarını aşabilmek için, bazı kuralların kendilerine uygulanmasına engel olabilmek için, o kuralları uygulamakla yükümlü olan memurları ve görevlileri, çeşitli şekillerde memnun ederek, işlerinin kolaylaşması, hızlanması yolunu tercih ettiler ve yapılan bir operasyonla da, 60'ın üzerinde görevli gözaltına alındı, tutuklandı, adlî süreç devam ediyor.

Tabiî, bunun yanında, siyasî arkası olanlar, bu türden sorunlarını farklı şekillerde çözme gayreti içerisinde oluyorlar. Biz, daha, bu Kapıkule meselesini iyice benimseyip hazmedemeden, bugün yine, yaygın medyada, Edirne AKP İl Başkan Yardımcısının bir ticarî sorunuyla ilgili, Gümrük ve Dış Ticaret Müsteşarlığından bir özel emirle, sadece ve sadece ona uygulanan bir özel emirle işlerinin kolaylaştırıldığını…

ALİ AYAĞ (Edirne) - Hiç alakası yok.

RASİM ÇAKIR (Devamla) - …medyadan okuduk. Doğru mu yapılmıştır, yanlış mı yapılmıştır… Bu şirket, Yunanistan'dan, kurutulmuş pancar küspesi ithal etmektedir. Türkiye'de, biz, şeker fabrikalarını özelleştiriyoruz. Pancar küspesi kurutması yapabilmesi için ilave yatırımlar yapmıyoruz. Pancar küspesi, biliyorsunuz, hayvan yeminin en doğal besin kaynağıdır. Bunun karşılığında, bunu, bizde bol olan, bizde bol üretilen -her ne kadar kotalarla sınırlandırılsa da bol üretilen- bu küspeyi ithal etmek durumunda kalıyoruz.

İthalatçı firma, İpsala Gümrük Kapısından bu ithalatını gerçekleştirse, 480 kilometre yol katetmesi gerekiyor. 40 kilometreyle Pazarkule Gümrük Kapısından girebiliyor.

ALİ AYAĞ (Edirne) - Yolu kısaltması suç oluyor değil mi?!

RASİM ÇAKIR (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, Pazarkule Gümrük Kapımız da, biliyorsunuz, yeni açılan bir gümrük kapımız; altyapı ve teknolojisi izin vermediği için, TIR ve kamyon girişlerine kapalı olan bir kapımız; fakat, işin bir püf noktası da, buradan giren TIR ve kamyonlar, Edirne içerisinden Arda ve Meriç Köprülerini geçerek İpsala Gümrük Kapısına gidiyorlar, orada gümrük muamelelerini yapıyorlar ve tekrar içeriye giriş yapıyorlar. Yani, tarihî olan, koruma altında olan, yıkılmaya yüz tutmuş olan Arda ve Meriç Köprüleri, böyle, ağır tonajlı araçların baskısı altında kalıyor; bu da işin bir başka boyutu.

Şimdi, bu ülkede sanayicinin önünü açmak, iş erbabının önünü açmak, onun işlerini kolaylaştırmak tabiî ki hepimizin görevi, en birinci görevi; bunda en ufak bir sıkıntımız yok; ama, bunu yaparken, bütün sanayicilerimizin, bütün ihracatçılarımızın, bütün ithalatçılarımızın önünü açmak durumundayız, hepsine yardımcı olmak durumundayız. A şahsının kamyonu, TIR'ı… Şu an, Kapıkule'de 10 kilometre kuyruk var. Günlü teslim edilmesi gereken mallar, bozulmak durumunda olan mallar günlerce Kapıkule Gümrüğünde yatmak zorunda kalıyorken…

ALİ AYAĞ (Edirne) - Ne alakası var?! Ne alakası var?! Bunun ihracatla ne alakası var?!

RASİM ÇAKIR (Devamla) - …bir il başkan yardımcısının ithal ettiği malın, mesafeyi kısaltmak adına, gümrükte bekletilmeden, Pazarkule Gümrük Kapısından içeriye alınması doğru değildir, adaletli değildir, ak değildir.

ALİ AYAĞ (Edirne) - Kötü yapılan ne var Rasim?!

RASİM ÇAKIR (Devamla) - Kötü yapılan demiyorum. Benim söylediğim, herkese aynı kolaylık sağlansın.

BAŞKAN - Sayın Ayağ, lütfen… Lütfen, Sayın Ayağ…

ALİ AYAĞ (Edirne) - Sizin arkadaşlarınız da getiriyor.

BAŞKAN - Sayın Ayağ, Sayın Hatibe niye müdahale ediyorsunuz? Lütfen…

RASİM ÇAKIR (Devamla) - Şu an, Kapıkule Gümrük Kapısında bekleyen kamyonlar, TIR'lar da, derhal, aynı talimatla, aynı emirle Pazarkule Gümrük Kapısına yönlendirilsin, oranın eksikleri tamamlansın, orada bekleyen TIR'ların bu soğuk kış kıyamet gününde çile çekmesine son verilsin.

ALİ AYAĞ (Edirne) - Kapıkule'den giden TIR'ların güzergâhı orası değil ki!..

BAŞKAN - Sayın Ayağ, lütfen…

RASİM ÇAKIR (Devamla) - Şimdi, bizim arzumuz, bizim isteğimiz, eğer bir kolaylık uygulanacaksa, herkese bu kolaylığın uygulanması.

Diğer taraftan…

ALİ AYAĞ (Edirne) - Yahu, siyaseti böyle yapacaksanız, yapmayın!

BAŞKAN - Sayın Ayağ, lütfen…

RASİM ÇAKIR (Devamla) - Biz, siyaseti nasıl yaptığımızı biliyoruz.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Halk da biliyor, halk!..

RASİM ÇAKIR (Devamla) - İki sene önce, Enez Belediye Başkanımız -Cumhuriyet Halk Partili- Sayın Maliye Bakanımız tarafından Ankara'ya çağrıldı "işte, bizim partimize geçerseniz, size Enez'in sorunlarıyla ilgili şunları şunları çözeriz" diye vaat edildi.

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - AK Partinin belediye başkanına ihtiyacı mı var?!

AHMET YENİ (Samsun) - Yahu, yüzde 80'i, yüzde 90'ı AK Partili…

BAŞKAN - Lütfen Sayın Akbulut…

RASİM ÇAKIR (Devamla) - Ben de, burada, zaten, aynı şekilde söyledim; AKP'nin 3 000 nüfuslu bir Enez Belediye Başkanına ihtiyacı mı var ki, çağırıyor dedim; bu kürsüde söyledim.

Ve iki yıl geçti aradan değerli arkadaşlarım; Enez Belediyesinin liman sorunu var, Enez Belediyesinin yol sorunu var, Enez Belediyesinin kanalizasyon sorunu var, Enez Belediyesinin olmayan sorunu yok; ama, aradan iki yıl geçti, Belediye Başkanı kabul etmeyince, dik durunca, "evet" demeyince, Sayın Bakan Enez'e bir çivi dahi çakmadı.

MAHMUT UĞUR ÇETİN (Niğde) - İki yıl sonra zaten alacağız…

ALİ AYAĞ (Edirne) - Yahu, hepsi yalan, hepsi yalan!..

BAŞKAN - Sayın Ayağ, lütfen…

RASİM ÇAKIR (Devamla) - Biz, bu durumu Enezlilerle ve bütün milletimizle paylaşıyoruz.

Şimdi, bunun neresi adaletli?! Ben, bütün belediyelere yardım ediyorum sözü nerede?! Eğer, biz, Adalet ve Kalkınma Partisi demiyor isek, AK Parti demiyor isek, bu sözleri neden kullanmadığımızı, zannediyorum, şimdi biraz daha anlamışsınızdır.

AHMET YENİ (Samsun) - Halkımız diyor, siz merak etmeyin, halkımız söylüyor.

RASİM ÇAKIR (Devamla) - Ben, bu duygu ve düşünceleri sizlerle ve Yüce Milletimle paylaşarak, 2006 bütçesinin, bu anlayışlardan uzak, toplumun bütün kesimlerine kucak açan, toplumu o partili bu partili diye görmeden herkesi kucaklayan, herkesin sorunlarına çözüm üreten, herkesin dertlerine derman olma anlayışıyla olmasını canı gönülden diliyorum; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çakır.

ALİ AYAĞ (Edirne) - Başkanım…

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Ayağ…

Şahsı adına söz isteyen, İstanbul Milletvekili Egemen Bağış.

Buyurun Sayın Bağış.

EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Biraz evvel bu kürsüden bizlere hitap eden arkadaşımız, 26 ncı maddeyle ilgili görüşlerini Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına bildirdi. Yalnız, kendisi, kürsüye gelmeden evvel herhalde iyi inceleme vakti bulamadı, 26 ncı maddede geçici görevlendirme olduğunu söyledi. Halbuki, komisyonun yaptığı değişiklikten sonra, 26 ncı maddenin başlığı "Uluslararası kuruluşlara üyelik" olarak değişmişti. Ben, madde hakkında konuşmak istiyorum ve sizleri bir kez daha saygıyla selamlıyorum.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Uluslararası işleri konuştu arkadaş efendim, gümrükleri konuştu.

RASİM ÇAKIR (Edirne) - Aynı şeyleri konuştuk.

BAŞKAN - Sayın Özkan, lütfen…

EGEMEN BAĞIŞ (Devamla) - Sevgili arkadaşlar, biliyorsunuz, Türkiye, batı ile doğu arasında olduğu gibi, güney ile kuzey arasında da bir kesişme noktasında, stratejik bir noktada. Bu yüzden, uluslararası kurumlarda üyeliği son derece önemli olan bir ülkedir; ancak, AK Parti İktidarından evvel, maalesef, bu önem yeteri kadar idrak edilememiş ve değerlendirilememişti.

Şimdi, ben, bazı uluslararası kuruluşlarda, Türkiye'nin nereden nereye geldiğini sizlerle biraz paylaşmak istiyorum. Biliyorsunuz Birleşmiş Milletler…

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, maddeye bağlı mı?!

EGEMEN BAĞIŞ (Devamla) - Madde, uluslararası kuruluşlara üyelik. Ben de, Türkiye'nin bu kuruluşlara üyeliğiyle ilgili görüşlerimi sizlerle paylaşacağım.

En önemli kuruluş, bence, Birleşmiş Milletler Teşkilatı. Bu teşkilat, biliyorsunuz, New York merkezli bir kuruluştur. Ben de New York'ta onyedi yılını geçirmiş bir kişi olarak…

MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ (Manisa) - Keşke gelmeseydin.

EGEMEN BAĞIŞ (Devamla) - …bugüne kadar Türkiye Cumhuriyetinin birçok dışişleri bakanının ve bakanının bu teşkilatın toplantılarına katıldığını bizzat gözlemlemiş biri olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, ilk kez, son üç yılda, Türkiye Cumhuriyetinin temsilcileri bu kadar saygınlık ve itibar görmektedir; hatta, Türkiye ilk defa Güvenlik Konseyine aday olabilecek cesareti göstermiştir, 2009 ve 2010 yılları için adaylığını açıklamıştır. Birçok ülkenin dışişleri bakanlığı da yazılı olarak Türkiye'yi destekleyeceklerini beyan etmişlerdir.

Aynı şekilde, Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinin medeniyetlerarası ittifak kurma çalışmaları için görevlendirdiği iki başbakan olmuştur. Birisi İspanya Başbakanı Sayın Zapatero, diğer başbakan ise Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, hepimizin Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmuştur. Bunun onuru da Türkiye için çok önemlidir.

Diğer bir konu, Birleşmiş Milletler, biliyorsunuz, bir reform ihtiyacı içerisinde olan bir kuruluştur ve Genel Sekreter reform çalışmalarına katkıda bulunmak üzere 14 ülkeden destek istemiştir. Bu 14 ülkenin içerisinde, yine, Türkiye Cumhuriyeti vardır. Bu da, hepimiz için bir gurur vesilesidir.

Diğer bir uluslararası kuruluş da, NATO organizasyonudur. NATO kapsamında, biliyorsunuz, askerlerimiz, Somali'den Kosova'ya, Bosna-Hersek'ten Somali'ye kadar birçok ülkede kahramanca, diğer NATO ülkelerinin askerleriyle birlikte çaba sarf etmişler, barışı sağlamak için kendi emeklerini, alınterlerini, hatta kanlarını dökmüşlerdir. Bu çerçevede, Afganistan'da Türk askerleri iki defa komutayı üstlenmiştir ve ikisinde de, çok şükür, bir tek şehit vermeden, tek damla kan dökmeden bu görevi çok başarılı bir şekilde gerçekleştirmişlerdir.

NATO Zirvesi, 2004 yılında, 28 ve 29 Haziran tarihlerinde Türkiye'de yapılmıştır. Bu zirveye adaylığını koyma aşamasında Türkiye kararlılığını ortaya koyduğunda birçok arkadaşımız, birçok bürokratımız "ya, bize vermezler bu zirveyi, neden aday oluyoruz" dediklerinde, Dışişleri Bakanımız ve Başbakanımızın kararlılığı ortaya konulmuş ve bu adaylığa başvurulmuştur. Almakla kalmadık, NATO tarihinin en başarılı zirvelerinden birini de gerçekleştirdik.

NATO deyince, tabiî, NATO Parlamenterler Asamblesi gibi çok önemli bir kuruluşta ülkemiz temsil edilmektedir, Meclisimiz temsil edilmektedir ve bu kuruluşun başkan yardımcılarından bir tanesi, Türk Delegasyonunun Başkanı Sayın Vahit Erdem'dir. Bu da, Türkiye için, Meclisimiz için çok önemli bir başarıdır. Bendeniz de bu kuruluşta, Transatlantik İlişkiler Komisyonu Başkanlığını yürütmekteyim.

Diğer bir uluslararası kuruluş da AGİT'tir; Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı. Bu, biliyorsunuz, Orta Asya'dan Kafkasya'ya kadar geniş bir üyelik yapısına sahip olan, kitle imha silahlarıyla mücadelede çok önemli, çok etkin kuruluşlardan biridir ve bu kuruluşun başkanlığına Türk delegelerin oyuyla seçilmiş olan Amerikalı Alcee Hastings, Amerikan Kongresindeki Türkiye'nin, en çok destekleyen dostlarından birisi olmuştur ve AGİT Parlamenterler Asamblesinin başkan yardımcılıklarının birini de, bu Meclisin çok değerli üyelerinden Prof. Sayın Nevzat Yalçıntaş üstlenmiştir.

Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi, Türkiye'nin üye olduğu diğer bir kuruluştur, kurucularından biridir ve bu Asamblede bizi temsil eden arkadaşlarımızın çok yoğun çabaları sayesinde, bu sene ilk defa, bu Asamble çalışmalarında İslamafobia, antisemitizmle birlikte insanlık suçu olarak ilan edilmiştir ve aynı mecliste, aynı çatı altında…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bağış, lütfen tamamlayabilir misiniz.

Buyurun.

EGEMEN BAĞIŞ (Devamla) - …büyük onur duyduğum Antalya Milletvekili arkadaşım Sayın Mevlüt Çavuşoğlu da bu Asamblede, Göçmenler ve Mülteciler Komisyonu Başkanlığına seçilmiştir.

Yine, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumunda Türkiye kurucu bir kuruluş olarak çok önemli bir görev yerine getirmektedir. İslam Konferansı Örgütünde, ilk defa zirvede seçim gerçekleşmiş ve belki de İslam dünyasında demokratik bir süreç olarak Genel Sekreterliğe, seçimle, bir Türk aday büyük bir oyçokluğuyla seçilmiştir.

Yine, OECD, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatında Türkiye'nin aktif katılımı çok önemlidir ve Türkiye bu teşkilatta da ekonomisi en hızlı büyüyen ülke seçilmiştir ve OECD'nin Özel Sektörü Geliştirme Merkezi İstanbul'da bulunmaktadır ve gittikçe canlanmaktadır.

Dünya Ticaret Örgütünde de son derece aktifiz ülke olarak ve burada, ülkeler arasında uzlaşma sağlayan konuma sahibiz.

Karadeniz Ekonomik İşbirliği… Bunun da yine sekreteryası İstanbul'da bulunmaktadır. Bu kuruluş da iktidarımızda o kadar önem kazanmıştır ki, Amerika Birleşik Devletleri bile Karadeniz Ekonomik İşbirliği kuruluşunda gözlemci üye olma kararı almıştır ve başvuruda bulunmuştur.

Ekonomik İşbirliği Teşkilatı diğer bir uluslararası kuruluştur ve bu kuruluşun çalışmaları içerisinde bir banka kurulması için birtakım girişimler vardır ve biz de hükümet olarak bunu teşvik etmekteyiz.

Avrupa Birliği, tabiî, bu kuruluşlar içerisinde en önemlisi. Bu, kırkiki yıllık, Türkiye'nin ve Türk insanının hayalinin gerçekleşmesi, yine, bu iktidarımıza nasip olmuştur ve üyelik müzakereleri başlamıştır. İnşallah müzakereleri de yakında tamamlayacağız. İktidarımız döneminde tamamlanacaktır; çünkü, iktidarımız çok daha uzun ömürlü olacaktır.

Türk Halkının desteği arkamızdadır. Bunun bilinciyle, bu uluslararası kuruluşlarda ülkemizi, Türk Halkının hak ettiği şekilde temsil etmeye devam ediyoruz ve bu kuruluşlara bütçede yer ayrılmış olmasını da çok büyük bir memnuniyetle karşılıyoruz.

Bu düşüncelerimi sizlere aktarıyor, hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bağış.

Madde üzerinde, 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Kaptan, buyurun.

OSMAN KAPTAN (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, her yılın bütçesine dayanak oluşturan varsayımlardan cari işlemler dengesi açığı üç yıldır hükümetin tahminlerini yüzde 100 aşacak ölçüde sapmaya uğramaktadır. Buna göre, cari açık tahmini, 2003 yılı için yüzde 129 oranında, 2004 yılı için yüzde 103 oranında sapmayla gerçekleşmiştir. 2005 yılı için de bu sapmanın yüzde 101 oranında olacağı tahmin edilmektedir. Buna göre, 2006 yılı cari açık tahmininin hangi oranda sapmaya uğrayacağını tahmin ediyorsunuz?

Bir de, önceki oturumlarda bir soru sormuştum; bu soru, şoför müsteşardan, odacı genel müdürden, asistan profesörden daha yüksek oranda Gelir Vergisi ödüyor diye. Buna, Sayın Bakan, bizden önceki hükümetlerde de bu böyleydi diye cevap verdi.

Şimdi, Sayın Bakan, siz, eskilerin devamı mısınız; yoksa, bunları değiştirecek misiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kaptan.

Sayın Üstün, buyurun.

FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Hariri'ye Telekomun satılmasından sonra, Türk Telekomun konuşma ücreti dakikası 81 400 Türk Lirası olmuştur. GSM şirketlerinde, bu neredeyse benzer, dakikası 99 846 Türk Lirasıdır. Kurumlar Vergisinin indirilmesiyle 400 trilyondan fazla bir vergi avantajı sağlanan ve daha sonra gelecek yıl yapacağı ödemelerin 1/3'üne tekabül eden bu 400 trilyonun üzerindeki para, Telekom satılmadan önce Sayın Başbakanın Hariri'yle görüşmesinde konuşulmuş mudur?

Görüşülmediyse, Kurumlar Vergisi indirimi niye şimdiye kadar yapılmamıştır?

BAŞKAN - Sayın Üstün, maddenin başlığı "uluslararası kuruluşlara üyelik" lütfen, maddeyle ilgili soru sorar mısınız.

FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Sayın Başkanım, vakit yetişmeyince, mecbur kalıyoruz, buralara sığdırıyoruz.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, bilmiyorlar ki!

FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Ayrıca, Bodrum'un kış nüfusu 105 000 civarında, yaz nüfusu da 600-800 bin arasında, Bodrum Yarımadası belediyelerinin. Marmaris'te de durum benzer, yaklaşık 100 000 kış nüfusu belediyelerin, yaz nüfusu da 200 000'in üzerinde. Bu belediyelerimiz, kış nüfusuna göre İller Bankasından pay almakta. Bu haksızlığı ne zaman gidereceksiniz? Özellikle kadrolarda olan sıkıntılar da ne zaman ortadan kaldırılmış olacak?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Üstün.

Sayın Altınorak, buyurun.

YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakanıma sormak istiyorum; Babaeski-Kırklareli otoyolunun duble yol olarak yapılması devam etmektedir. Söz konusu yola, bütçeden, 2006 yılında bitirilmek üzere, kaynak aktarmayı düşünüyor musunuz?

İkinci sorum: Kırklareli İli Pınarhisar İlçesi Yenice Beldesi ile Demirköy İlçesi karayolunun -Özel İdare destekli- 860 000 YTL'si ödenmiş durumda. Karayolları ihalesi yapılarak, yol yapımı devam etmektedir. Söz konusu yola kaynak aktarmayı bu yıl için düşündünüz mü?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Altınorak.

Sayın Baloğlu, buyurun.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Ben, Maliye Bakanı Sayın Kemal Unakıtan'a soru sormak amacıyla sisteme girmiştim. Sayın Bakanı ortalıkta göremiyorum. Yalnız, nöbetçi Bakana sormak istiyorum. Maliye Bakanı nerededir? Rahatsızlığı nedir? Tarihî bir karar aşamasında olduğuna ilişkin söylentiler doğru mudur?

BAŞKAN - Sayın Baloğlu, lütfen…

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sorumu soruyorum efendim. Maliye Bakanı, iktidarın çok başarılı olduğunu, memleketi cennete çevirdiklerini söylüyor. AKP sözcüleri, neşeli bir dille, mucizeden söz ediyorlar. Bunlar doğruysa, halk neden inliyor?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Baloğlu.

Soru sorma süresi tamamlanmıştır.

Sayın Bakan, buyurun.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Aslında, sorulan soruların görüşülen maddeyle hiçbir alakası yok. O yüzden…

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Peki, Bakan nerede?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Sayın Bakanı soruyorlar, ona cevap vereyim. Bakanımız buradadır; ancak, düşünün ki, bir insan 24 saat ayakta, sürekli burada oturmasını bekleyemezsiniz.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Biz 48 saattir ayaktayız…

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Onun da ihtiyaçları vardır, zorunlu ihtiyaçları, hepimizin olduğu gibi ve ondan sonra gelecektir. Bakan bir yere gitmez. Bizim bakanımız her zaman sizlerle, bizlerle beraberdir, ondan endişe etmeyin.

Şimdi, belki, konuyla ilgili değil; ama, bundan sonra, belki, cevap vermesek, yeni sorular olacak, onlar da konuyla ilgili olmazsa, maalesef, cevap verme imkânımız olmayacak; fakat, Telekomla ilgili -her ne kadar konuyla ilgili değilse de- olduğu için, bizim alanımızla ilgili; cevap vermekte yarar görüyorum.

Telekomun görüşme ücretleri, bizim görev dönemimiz içerisinde yüzde 300 ucuzlatılmıştır.

FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Sayın Bakan, burada; isterseniz verebilirim.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Bu yüzde 300 oranı milletlerarası görüşmelerde, yüzde 80 oranında da şehirlerarası görüşmelerde ucuzlamıştır. Şu anda, cep telefonu ile sabit telefon görüşmeleri oranı 3,5'tur, Avrupa standardına gelmiştir. Yani, birbirleriyle ara bağlantıda 1'e 3,5 oranı muhafaza edilerek Telekomünikasyon Kurumu tarafından böyle bir düzenleme yapılmıştır. Bunun anlamı şudur: Şehiriçi görüşmelerde -doğru- 81 ila 99, birbirine çok yaklaşmıştır; ama, şehirlerarası ve milletlerarası görüşmede, hâlâ, sabit telefon 1 ise, cep telefonu 3,5 nispetindedir; bu da, dünya ve Avrupa ortalaması seviyesindedir.

Kurumlar Vergisiyle ilgili alınan karar, genel bir karardır; yani, hiçbir şekilde, bir firmaya özgü yapılmış bir iyileştirme değildir. Sebebi şudur: Ekonomide yatırımı, özel teşebbüsü teşvik ederek daha fazla yatırım yapması, daha fazla kazanması, sürümden kazanmak suretiyle daha fazla vergi ödenmesi amaçlanmıştır ve bu uygulama 2006'dan sonra yürürlüğe girecektir. Bu, ekonomimiz için, daha fazla vergi toplanması ve daha fazla istihdam alanı oluşturulması için alınmış çok olumlu bir karardır.

Arz ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın Aslanoğlu, buyurun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Bakanım, bir önceki madde "güvenlik görevlileri" maddesiydi. Tek kelime istiyorum. Geçici köy korucuları bizim her şeyimiz. Bu insanlara her şeyimizi emanet etmişiz. Acaba, bu yıl, geçici köy korucularının, sağlık ve onların çocuklarıyla ilgili diğer sosyal haklarına bir çözüm gelecek mi gelmeyecek mi tek kelime istiyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.

Sayın Bakan, buyurun.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Evet, tabiî, yine, dediğim gibi, bu, görüşülen maddeyle ilgili değil. Açıkçası, bu konuda, Maliye Bakanlığımızın yaptığı bir çalışma vardır. Bu, önümüzdeki günlerde, zamanda netlik kazanacaktır.

Arz ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Sür, buyurun.

ORHAN SÜR (Balıkesir) - Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

Ben de, aslında, Maliye Bakanımıza sormak isterdim; ama, nöbetçi Bakan olarak siz varsınız, size bir soru yöneltmek istiyorum.

İstanbul-Ankara hızlı tren projesinde, birinci etaptaki proje değişiklikleri sonucunda büyük bir maliyet artışı söz konusu. Bu projenin maliyet artışında kullanılacak olan kredideki faiz oranları işin ihale aşamasındaki faiz oranları mıdır; yoksa, değişmiş midir? Bu konuda, özellikle Eskişehir geçişinin yeraltına alınmasının nedeni nedir? Bunu öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Sür.

Süre de tamamlanmış vaziyette Sayın Bakan; buyurun.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Evet, tabiî, Ankara-İstanbul hızlı tren projesinin birinci etabı, Ankara-Eskişehir etabının, şu anda, yapımı devam etmektedir. Bu proje, 2000 yılında yapılan ihaleyle, mevcut hattın iyileştirilmesi ve yanına bir hat daha yapılması olarak planlanmıştır; ancak, bu, hiçbir zaman bir hızlı tren projesi olarak nitelendirilemezdi; bizim devam ettiğimiz ise, mevcut hat aynen kalmak üzere, yanına, iki tane, bir gidiş, bir geliş, 250 kilometre hıza sahip, virajları asgarî 3 000 metre olmak üzere yeni bir hat yapımıdır. Elektrikli, sinyalli bir hat yapımı. Bunun da -bu bir keşif artışı değildir- maliyet farkı 195 000 000 eurodur ve böylece, bunu yapmakla, üç hatlı, bir mevcut yük için kullanılacak, iki hat bir geliş, bir gidiş olmak üzere de yolcu için kullanılacak bir hızlı tren güzergâhı sağlanmış olacak. Dolayısıyla, yolcu taşımacılığıyla yük taşımacılığı da birbirinden ayrılacaktır. Yani, daha önce ihale edilen sözleşmeye göre işin yapılma şansı yoktur. Bu, teknik bir zorunluluktan doğmuştur ve bunlar da, aynı maliyet esasıyla, birim maliyetlerle yapılan işlerdir. Yoksa, yapılmış bir işin üzerine bir keşif artışı söz konusu değildir.

Eskişehir geçişine gelince; Eskişehir geçişi, başlangıçta yer altı düşünülmüş; ancak, maliyetin -projeye dahil değildir- çok yüksek olması nedeniyle hızlı tren geçişi şeklinde ihata edilmek suretiyle hemzemin geçidi olarak yapılmasına karar verilmiştir.

Arz ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

26 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

27 nci maddeyi okutuyorum:

Kamu idarelerince işletilen sosyal tesisler

MADDE 27.- Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerince işletilen eğitim ve dinlenme tesisi, misafirhane, kreş, spor tesisi ve benzeri sosyal tesislerin giderleri, münhasıran bu tesislerin işletilmesinden elde edilen gelirlerden karşılanır. Bu yerlerde, merkezi yönetim bütçesi ile döner sermaye ve fonlardan ücret ödenmek üzere 2006 yılında ilk defa istihdam edilecek yeni personel görevlendirilmez.

BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına söz isteyen Sayın Mehmet Kesimoğlu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET S. KESİMOĞLU (Kırklareli) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 27 nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; şahsım ve Grubum adına Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, devletin sosyal bir işlevi de vardır. Sosyal devlette kâr amacı güdülemez. Her şey para demek değildir. Devlet, çalışanlarının sosyal ihtiyaçlarını da karşılamak mecburiyetindedir. Bu nedenle, çalışanlarının dinlenmesi için, stresini atabilmesi için, konsantrasyonunu artırabilmesi için, verimini yükseltebilmesi için, yaz tatillerinde güneşin imkânlarından yararlanabilmesi için o imkânları çalışanlarına sunmak mecburiyetindedir. Yapılmamışsa, bunları yapmak mecburiyetindedir. Varsa korumak, geliştirmek, daha çağdaş noktalara taşımak mecburiyetindedir.

Devlet bunun için vardır sevgili arkadaşlarım. Ancak, 2002 yılından bu yana bu anlayışın değişmekte olduğunu görüyoruz. Sosyal tesislerin, önemli bir kısmı elden çıkarılmakta, elden çıkarılamayan kısımları da zapturapt altına alınmaya çalışılmaktadır. Tüccar siyaset mantığıyla ve "babalar gibi satarım" görüşüyle birleşen bu anlayış, devletin en güzel yerlerindeki bu sosyal tesislerin iktidar tarafından peşkeş çekilmesi sonucunu ortaya çıkarıyor değerli arkadaşlarım.

Bunlar, bu elden çıkarılmak istenen sosyal tesisler güzel broşürlerle hazırlanarak, vurucu sloganlarla alıcıların dikkatine sunularak, satışa hazır hale getiriliyor. Ancak, satışa sunulan fiyat, üzerindeki tesisi bir kenara bırakın, sadece arazinin belli bir miktarıyla eş oranda.

Devlet memuru niye sağlıklı bir şekilde çocuğunu kreşe götürmesin sayın milletvekilleri? Devlet memurlarının çocukları niye sağlıklı kreşlerde büyümesinler ya da devlet memuru iş yaşamındaki stresini bir lokalde niye atmasın?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Veya milletvekili?..

MEHMET S. KESİMOĞLU (Devamla) - Veya milletvekili… Ya da, çoluğuyla çocuğuyla birlikte lokalde ucuza bir yemek niye yiyebilmesin ya da kum, deniz, güneş imkânlarından ailesiyle birlikte niye yararlanamasın?!

Bir denetim görevlisinin aldığı harcırah, zannediyor musunuz ki, beş yıldızlı otelde konaklamasına müsaade ediyor? O harcırahla sadece bir misafirhanede konaklayabilir. Bu imkânı şimdi siz onların elinden alıyorsunuz.

Geçtiğimiz günlerde asgarî ücrete 30 lira zam yaptınız. O, 380 lira ücretle işçi, çoluk çocuk birinci sınıf tatil köyünde zannediyor musunuz ki tatil yapacak?! Şimdi sizler bu imkânları o insanların elinden almak istiyorsunuz. Reva mı?.. Sayın milletvekilleri, sağduyunuza hitap etmek istiyorum; reva mı?.. Ya da satamadıklarınızı zapturapt altına almaya çalışıyorsunuz. Oradaki anlayışlar değişiyor. Orada halbuki sosyal bir imkân var. İşte biraz önce ifade etmeye çalıştığım gibi, insanlar sosyalleşecekler orada. Oradaki anlayış yer değiştiriyor.

Hemen şurada, Ankara'nın dibinde Dallas diye bir tesis var. Lütfen, gidin bir bakın, oradaki anlayış değişikliğini bir yakından görün. Bu sosyal tesisler kimlerin çiftliğidir, bir bakın bakalım. Bu sosyal tesislerde kimler kalmaktadır, bir bakın bakalım. Diyeceksiniz ki, işte biz bunun için bunları satmak istiyoruz. Niye satıyorsunuz ki?! Bu imkânları bu insanlardan niye alıyorsunuz ki?! Denetim mekanizması diye bir şey var. Kontrol mekanizmasını, denetim mekanizmasını işletirsiniz, eğer varsa usulsüzlükler, varsa yolsuzluklar; bunları ortadan kaldırırsınız; ama, siz denetime karşısınız, denetimi sevmiyorsunuz ki… Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısında denetimi ortadan kaldırmak için teftiş kurullarını kapatmayı istemediniz mi? Denetimi seyreltmek istemediniz mi değerli milletvekilleri?!

O bakanlıklarda çalışan bürokratlar, memurlar, çocuklarını üniversitede okutmak istediklerinde, barındırabilecek mekânlar arıyorlar. İşte, bu tesisler, bunlar için var; ama, bir bakanın, iş yaşamından sorumlu bir bakanın oğlu, İstanbul'da, bu sosyal tesislerde sürekli kalabiliyor; ama, bir devlet memurunun oğlu, bir ranza için, tarikat yuvalarının kucağına itiliyor sayın milletvekilleri.

İşletme anlayışı değişiyor" diyorum; içki yasağı" demek istiyorum. Gerçi, siz, şimdi içki yasağı deyince, tabiî ki, itiraz edeceksiniz. Ben ve değerli arkadaşlarım, zaman zaman içki yasağı diyoruz; siz içki yasağı olmadığını ifade ediyorsunuz; doğru, içki yasağı değil. Aslında, siz de halkın sağlığını düşündüğünüz için, içki tüketimini azaltmak için böyle bir uygulamaya gittiniz diye kabul etmek istiyorum.

SABRİ VARAN (Gümüşhane) - Yasak yok, yasak yok. Yasağa karşıyız.

MEHMET S. KESİMOĞLU (Devamla) - 10 Ağustos 2005 tarihinde, Resmî Gazetede yönetmelik yürürlüğe girdi, arkasından bir genelge yayımlandı 14.10.2005 tarihinde, Müsteşar Muavini Zekeriya Şarbak imzasıyla; işyeri açma ruhsatını verecek olan makam el değiştirdi; içki yasağı değil; halkın sağlığını düşündünüz çünkü. Peki, halkın sağlığını düşünüyorsanız, aslında, halkın sağlığını tehdit eden bir yığın unsur var sevgili arkadaşlarım. Ben, kendi seçim bölgemden bir tanesini örnek vermek istiyorum; Ergene Nehri. Tekirdağ'ın Saray İlçesinden doğan Ergene Nehri, yol güzergâhı üzerindeki fabrikalar tarafından, çarpık sanayileşmeye konu olmuş fabrikalar tarafından kirletilerek, ölüm kusan bir noktaya gitmiş. Bölgede, kanser vakaları artmış sevgili arkadaşlarım. Eğer, halkın sağlığını düşünüyorsanız, gelin, elbirliğiyle, Ergene Nehrindeki bu kirliliği ortadan kaldıralım ve benzeri kirlilikleri de ortadan kaldırmanın önadımını atalım.

Aslında, Trakya, gerçekten dikkat edilmesi gereken bir bölge değerli milletvekilleri. İstanbul, artık bitmiş; kültür ve hizmet merkezi haline dönüşmüş. Bütün sanayi yatırımları Trakya'ya kayıyor. Biz, elbette ki, sanayie karşı değiliz, sanayi lokomotif sektör, sanayi gelecek başka sektörler de gelecek; ama, biz, çarpık sanayileşmeye karşıyız, onun tedbirini almak istiyoruz.

İşte, halkın sağlığı dedik. Halkın sağlığından içki yasağıyla ilgili noktaya gelirken, ben, bu konuyla ilgili bir araştırma yaptım. Bu konuyla ilgili, 1984 senesinde bir düzenleme yapılmış: Kadehle İçki Satılacak Yerlerin Tabi Olacakları Esaslar, 9 Temmuz 1984. İnanın, sizin yaptığınız bu düzenlemeden daha da ileri.

Bir başka ilginç noktayı daha gördüm ve bunu dikkatlerinize sunmak istiyorum sevgili arkadaşlarım. 21 Mayıs 1949 "şarap ve bira gibi hafif içkiler müstesna olmak üzere, kadehle rakı ve emsal içkiler yalnız lokanta ve gazinolarda verilebilir" diyor. Bundan tam ellialtı yıl önce yapılan düzenleme, sizin bu getirmiş olduğunuz düzenlemeden çok daha ileri.

Elbette ki, konumuz içki değil, içkinin nimetlerini anlatmak değil. Benim burada vurgulamak istediğim nokta, bu çelişki ve gelinen nokta sayın milletvekilleri.

Sosyal tesislere dönecek olursak, memurların imkânları geniş diyorsunuz. Sayın Maliye Bakanı keşke burada olsaydı da… Az önceki konuşmasında "ben rakamlarla konuşurum" dedi. Doğru, rakamlarla konuştu; ama, sayın milletvekilleri, rakamlar yalan söylemez; ama, rakamlara yalan söyletilebilir.

Sayın Maliye Bakanı "lafla peynir gemisi yürümüyor" diyor, doğru, mizahî bir yaklaşım, Sayın Bakana yakışan bir ifade.

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Siz yürütüyorsunuz…

MEHMET S. KESİMOĞLU (Devamla) - Memur, işçi, yetim, çiftçi, yani, bu Misakımillî sınırları içerisinde yaşayan herkes perişan sevgili arkadaşlarım. Sizler, tabiî, memleketin son derece iyi idare edildiğini ifade ediyorsunuz; ama, bu yaşayan kesimin hiçbiri sizinle aynı şeyi düşünmüyor. Onun için, Sayın Bakanın ifadesinin altını ben de çizmek istiyorum, Sayın Bakan buradan duysun istiyorum: Lafla, hakikaten, peynir gemisi yürümüyor.

Memur halinden memnun mu?! Sağduyunuza güvenmek istiyorum ve seslenmek istiyorum: Sayın İktidar Partisinin milletvekilleri, memur halinden memnun mu?! Memur nasıl halinden memnun olsun?! Memur, altın kredisinin peşinde. Bir kuyumcu dükkânından alıyor altını kredi kartıyla, bir sokak aşağıdaki kuyumcudan bozduruyor nakit ihtiyacını gidermek için. Yine, aynı memur… Sayın Başbakana bir televizyon programında bir soru yöneltildi nasıl memleketin durumu diye, "bakın, ben size bir örnek vereyim; geçtiğimiz yıl, bu ülkede 5 000 000 tane buzdolabı satıldı; bu yıl 10 000 000 tane buzdolabı satıldı. Bakın insanların hali gayet iyi, 10 000 000 tane buzdolabı satılmış" dedi.

Sayın milletvekilleri, lütfen, siz söyleyin, ülkede spot piyasa diye bir piyasanın var olduğunu Sayın Başbakana. İnsanlar, beyaz eşya mağazalarından o buzdolaplarını alıyorlar, o spot piyasalarda üçte 2, üçte 1 noksanıyla nakde çevirip ihtiyaçlarını gideriyorlar. Böyle refah anlayışı olmaz! (AK Parti sıralarından "yok öyle bir şey" sesleri.) Aynen esnaf gibi, aynen çiftçi gibi değerli arkadaşlarım; itiraz etmeyin! Bakın rakamlar yalan söylemez; ama, rakamlara yalan söyletilebilir diyorum.

MEHMET SOYDAN (Hatay) - Böyle çalışıyorsanız hava alırsınız!

MEHMET S. KESİMOĞLU (Devamla) - Yine, geçtiğimiz bütçede, Sayın Başbakan bu kürsüde çiftçinin durumundan dem vururken, dedi ki: "Geçtiğimiz yıl bu ülkede 22 000 tane traktör satıldı. Hani çiftçi perişandı?!" (AK Parti sıralarından gürültüler)

AHMET YENİ (Samsun) - 40 000 tane traktör!

MEHMET S. KESİMOĞLU (Devamla) - Dinleyin sevgili arkadaşlarım, dinleyin. İftihar ederim 400 000 tane satılsın; ama, haczedilen traktörlerin sayısını biliyor musunuz…

AHMET YENİ (Samsun) - 40 000 traktör satıldı!

MEHMET S. KESİMOĞLU (Devamla) - Bakın, bu 22 000 rakamını yorumlamak için ekonomi bilgisi gerekmez, sosyoloji gerekmez, iktisat gerekmez değerli arkadaşlarım; sadece dört işlemi bilin yeter. Nasıl, biliyor musunuz; 70 000 000 Türk nüfusu var; yüzde 40'ı tarımla geçimini sağlıyor; 30 000 000 çiftçi ailesi demektir, 30 000 000 kişi demektir; bir ailede 4 kişinin yaşadığını varsayarsanız, 7,5 milyon çiftçi ailesi yapar. Siz, 7,5 milyon çiftçi ailesinin içerisinden traktör alan 22 000 çiftçi ailesine bakarak 7,5 milyon çiftçi ailesinin bir elinin yağda, bir elinin balda olduğunu söyleyebilir misiniz?! Böyle bir hesap hangi anlayışa sığar sevgili arkadaşlarım?! (CHP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından gürültüler)

AHMET YENİ (Samsun) - Bizden önce 3 000 satılıyordu; şimdi 40 000!

BAŞKAN - Lütfen, sayın milletvekilleri…

MEHMET S. KESİMOĞLU (Devamla) - Keşke, keşke 400 000 tane satılsa; ama, çiftçi sizin söylediğinizi doğrulamıyor sevgili arkadaşlarım; aynen esnaf gibi, geçtiğimiz yıl siftah yapmadan dükkânını kapatan, hem de kepenklerini tamamen indiren 135 000 esnaf var değerli arkadaşlarım; onlar, sizin söylediğinizi söylemiyorlar maalesef.

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Rakamları yanlış söylüyorsun.

MEHMET S. KESİMOĞLU (Devamla) - Aslında, gerçekten, o kadar çok paylaşacak şeyimiz var ki değerli arkadaşlarım; ben, gecenin bu ilerleyen saatinde, zamanlarınızı fazla almak istemiyorum.

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Al, al!..

MEHMET S. KESİMOĞLU (Devamla) - Mizah, yaşamın bir parçası; merak etmeyin, saatlerce de konuşabilirim.

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Olsun, olsun!.. Dinleriz!..

MEHMET S. KESİMOĞLU (Devamla) - Ben, biraz önceki, Sayın Kafkas gibi, yorulmadım. Biz, buraya, iş yapmak için geldik. Bu seçmen, bu millet, kendisine yararlı hizmetlerde bulunmak için bizi gönderdi; ama, gecenin bu saatinde, biraz da mizah katmak istiyorum. Biraz önce söylediklerimi, son derece doğrulayabilecek ve dikkatlerinize sunmak istediğim bir fıkrayla sözlerimi tamamlamak istiyorum değerli arkadaşlarım.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) - Biraz, kamuoyu yoklamalarına bakın…

MEHMET S. KESİMOĞLU (Devamla) - İki boksör, ringde müsabaka halindeler. Bir tanesi, rakibini komaya sokmuş, ağzı burnu kan içerisinde, ayakta duracak hali yok; düştü düşecek… Dayak yiyenin…

ALİ AYDINLIOĞLU (Balıkesir) - CHP'lidir o!.. (AK Parti sıralarından gülüşmeler)

MEHMET S. KESİMOĞLU (Devamla) - CHP'li olup olmadığını önümüzdeki seçimlerde göreceğiz Sayın Milletvekilim.

Dayak yiyenin antrenörü, molada, hem havluyu bir yandan sallıyor hem de diyor ki: "Aman, ne olur dişini sık, rakibin düşmek üzere, düştü düşecek, biraz daha dişini sıkarsan sen kazanacaksın." Ama, dayak yiyen boksör, bilinci yerinde, karşıki rakibine bakıyor, rakibi yerinde duramıyor; aynen, Cumhuriyet Halk Partililer gibi. (CHP sıralarından alkışlar) Yerinde duramıyor. O zaman, dönüyor, antrenörüne diyor ki: "Sevgili arkadaşım, eğer, senin dediğin doğruysa, beni kim dövüyor?"

RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Millet, millet dövüyor…

MEHMET S. KESİMOĞLU (Devamla) - Eğer, sevgili milletvekili arkadaşlarım, eğer, sizin dediğiniz gibi, çiftçi, esnaf, memur, sanayici, yatırımcı, onların dul ve yetimleri hallerinden memnunsa, niye bağırıyorlar, niye bağırıyorlar... Bu insanları kim dövüyor?.. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, hepinize saygılar sunuyorum. Biz katılmasak da, bütçe, sizlerin destekleriyle, sizlerin o değerli parmaklarıyla kabul edilecek.

ALİ AYDINLIOĞLU (Balıkesir) - Hayırlı olsun.

MEHMET S. KESİMOĞLU (Devamla) - Ben, yine de, o bütçenin, halkımıza yararlı olmasını diliyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum, iyi akşamlar. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kesimoğlu.

Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen, Tokat Milletvekili Zeyid Aslan; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ZEYİD ASLAN (Tokat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısının 27 nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, tabiî, yaklaşık 27 maddedir görüşüyoruz; ama, hiç kimse madde üzerinde konuşmadığı için, ben de, tabiî ki, madde üzerinde değil, bugüne kadar AK Parti İktidarının yapmış olduğu çalışmaları, 5 dakikalık süre içerisinde, kısaca özetlemek istiyorum. Tabiî…

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, maddede konuşmayacağım diyor…

BAŞKAN - Sayın Koç, Başkanlık Divanı…

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Orhan Sür'ü konuşturmadınız ama…

ZEYİD ASLAN (Devamla) - Bugünkü durumu…

Sayın Başkanım, eğer arkadaşlar konuşacaksa, ki, Haluk Bey zaten çok sık sık geliyor konuşuyor, müsaade ederse, biz de…

BAŞKAN - Sayın Aslan, lütfen, madde üzerinde konuşur musunuz.

HALUK KOÇ (Samsun) - Ya, işte böyle!..

ZEYİD ASLAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bugün AK Parti İktidarının Türkiye'yi getirmiş olduğu durumu anlayabilmek için, bundan dört yıl öncesini mutlaka hatırlamakta fayda var. Bundan dört yıl önce, Türkiye büyük bir karanlığın içerisine gömülmüş…

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Asıl şimdi karanlıkta…

ZEYİD ASLAN (Devamla) - …bu ülkede yaşayan insanlar, geleceğinden umutsuz ve ümitsiz bir halde, karamsar bir şekilde, gelecekleriyle ilgili kaygılar taşıyorlardı. Her geçen gün yaşanan krizler, özellikle ekonomik anlamda, sosyal anlamda, bu ülkenin insanlarını, gerçekten umutsuz ve ümitsiz bir hale getirmişti.

Bu nedenle, dört yıl öncesini eğer çok iyi hatırlayabilirsek, bugün Türkiye'de, AK Parti İktidarının bu ülkeyi getirdiği noktayı çok daha iyi tahlil edebiliriz diye düşünüyorum.

Ben, AK Parti İktidarlarının, iki hükümet döneminde, üç yılda, bu ülkeye yaptıklarını birkaç ana başlıkta sizlerle paylaşmak istiyorum. Ben, özellikle, AK Parti Hükümetlerinin bu üç yıllık dönem içerisinde Türkiye'de devlet ile milleti kaynaştırdığını, bu ülkede güven ortamını tesis ettiğini ve bu güven ortamıyla birlikte, bu ülkenin ekonomik istikrarı, siyasal istikrarı, sosyal istikrarı yakaladığını belirtiyorum ve diyorum ki: Bundan önce, yıllardan beridir devletiyle barışık olmayan toplumun tüm kesimlerini devletle barışık hale getirmek suretiyle bu ülkede sosyal barışa, devlet-millet barışına AK Parti İktidarı büyük bir ivme kazandırmıştır.

Hatırlayınız, onbeş yıldan beridir bu ülkede devlet memurlarından kesilen zorunlu tasarrufları, yaklaşık 15 katrilyonu, memurlarına ödemek suretiyle, memurlarının devlete olan küskünlüğüne son vermiş, memurlar ile devleti barıştırmıştır.

Yine, 1992 yılından beridir Türkiye'de yapılan özelleştirmeler sonucu iş hayatından uzaklaşan, mağdur olan işçileri, yaklaşık 11 000 işçiyi devlette sözleşmeli işçi olarak istihdam etmek suretiyle, işçi ile devleti barıştırmıştır.

Özellikle 3 Kasım öncesini çok iyi hatırlayacak olursak; çiftçinin tamamen toprağına küstüğü, çiftçinin artık toprağını işleyemez duruma geldiği, özellikle tarım kredi kooperatiflerinden ve Ziraat Bankasından aldığı borçlar sonucu bu borçların faizine tarlalarının, traktörlerinin yetmediği bir dönemde, bu borçların faizlerini silip borç asıllarını da üç yıllık bir döneme yaymak suretiyle çiftçilerimizin yeniden toprağıyla barışmasını, yeniden tarlalarına kavuşmasını sağlamak suretiyle çiftçimizi toprakla buluşturmuş, çiftçimizi devletle barıştırmıştır.

Yine, özellikle son otuz yıldan beridir enflasyon canavarıyla yaşayan, her akşam yatıp sabah kalktığında parasının değerini kaybeden toplumda, özellikle enflasyonu yüzde 8'lere kadar indirmek suretiyle, onun yanında Türk Lirasından 6 sıfırı atarak, Türk parasına değer kazandırmak suretiyle para ile insanı barıştırmıştır. KOBİ'lerin ihracat kredilerine sıfır faiz getirmek suretiyle, yüzde 58 olan esnaf kredi faizlerini yüzde 18'e indirmek suretiyle, 2002 yılında 154 trilyon olarak verilen esnaf kredilerini 2005'te 2 katrilyona çıkarmak suretiyle, esnafımızın dükkânıyla barışmasını, işyeriyle barışmasını, işini geliştirmesini ve yeni teknolojiyle esnafın buluşmasını temin etmiştir.

AK Parti, özellikle yaşanan ekonomik krizlerin sonucunda vergi yükünün altında ezilen ve vergilerini ödeyemeyen, işadamını, sanayiciyi, fabrikatörü, vergi barışıyla…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Aslan.

ZEYİD ASLAN (Devamla) - Ve Teşvik Yasasıyla birlikte sanayiciyi ve işadamını fabrikasıyla buluşturmuş ve fabrikasıyla barıştırmıştır.

Özellikle sağlık alanında sağlığı tek çatı altında toplamak suretiyle, hemen yanı başındaki hastanelerden faydalanamayan insanları bütün hastanelerden faydalanır hale getirmek suretiyle, hasta ile hastaneyi barıştırmıştır. Bunları çok daha uzatıp gidebiliriz; ama, ben, biraz önce Sayın Kesimoğlu'nun söylediği bir şeye cevap verip sözümü bitireceğim.

İçki yasağı, içki yasağı, içki yasağı… İçki yasağı Türkiye'nin gündemine nasıl geldi? Tekirdağ'da, Tekirdağ'ın kurtuluş gününde, Tekirdağ Belediye Başkanlığının vermiş olduğu resepsiyonda, verilen ikramların arasında içki bulunmaması sebebiyle, AK Partiyi içki yasağı getiren, AK Partiyi içki düşmanı gibi ilan ettiniz.

Değerli arkadaşlar, özellikle, tabiî ki her resepsiyonu veren ev sahibi, neyi ikram edip neyi ikram etmeyeceğine kendisi karar verir. Türkiye'deki hiçbir yasada, verilen resepsiyonlarda ikram edilecek ürünlerin listesi yazılmaz.

Ayrıca, İçişleri Bakanlığının yayımlamış olduğu genelge, içki yasağını içeren bir genelge değil, içki ruhsatlarına ilişkin olarak, merkezden verilen ruhsat yetkisinin yerel yönetimlere devrine ilişkindir.

Hani, hep söylüyoruz; biz de söylüyoruz, siz de söylüyorsunuz; biz, yetkileri yerel yönetimlere devredeceğiz, yerel yönetimler suretiyle yetki devrini paylaşacağız. Biz, bunu yaptık, İçişleri Bakanlığının yayımlamış olduğu genelge de sadece buna ilişkindir. Yoksa, gerek basında gerekse sizlerin sık sık söylediği gibi, hiçbir şekilde içki yasağı yoktur; kim ne içmek istiyorsa, bu konuda da AK Partinin buna karışacak bir yönü yoktur. Ama, devletin de bir görevi vardır; devlet, vatandaşlarını, gençlerini ruhsal, zihinsel, fiziksel olarak korumak ve geleceğe ruhen, fiziken, psikolojik olarak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Aslan, lütfen teşekkür eder misiniz.

ZEYİD ASLAN (Devamla) - …daha uygun gençler yetiştirilmesini sağlamak zorundadır.

Ben, bu vesileyle, Türkiye'nin daha özgür, daha demokrat, daha iyi olması için bu bütçenin katkıda bulunacağına inanıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aslan.

ORHAN SÜR (Balıkesir) - Sayın Başkan, 63 üncü maddeye göre usul hakkında söz istiyorum; tutumunuz hakkında. Ben konuşmaya başladığımda, gündeme bağlı kalmamı istiyorsunuz, sesim kesiliyor; ama, içki dahil her şey konuşuyor arkadaşlarımız, gündemle alakası yok.

BAŞKAN - Sayın Milletvekili, İktidar Partisinin milletvekilleri de, muhalefet partisinin milletvekilleri de, gündeme bağlı olmadan tüm konuşmaları yaptılar. Niye itiraz ediyorsunuz?

ORHAN SÜR (Balıkesir) - Ben niye yapamıyorum, ben de muhalefet partisi milletvekiliyim Sayın Başkan?!

BAŞKAN - Madde üzerinde 10 dakika süreyle soru - cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Kaptan, buyurun.

OSMAN KAPTAN (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Avrupa Sosyal Şartını, Türkiye olarak kabul ediyor muyuz? Herhalde kabul ediyoruz, Dışişleri Komisyonumuzdan da geçti.

Avrupa Sosyal Şartının…

Sayın Başkan… (AK Parti sıralarından "Bakan dinliyor" sesleri)

Sayın Bakan, Avrupa Sosyal Şartının 4 üncü maddesinin birinci fıkrasında…

BAŞKAN - Sayın Kaptan, maddeyle ilgili soru sorar mısınız.

OSMAN KAPTAN (Antalya) - Sosyal Şart Sayın Başkan; asgarî ücreti soruyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Kaptan.

OSMAN KAPTAN (Antalya) - Avrupa Sosyal Şartının 4 üncü maddesinin birinci fıkrası "çalışanların kendilerine ve ailelerine saygın bir yaşam düzeyi sağlayacak ücret hakkına sahip olduklarını tanımayı kabul ederler" diyor. Biz, hem kabul ediyoruz hem de o ücreti vermiyoruz. Şu anda, eğer kabul etmemiz halinde, mevcut asgarî ücretin 2,5 kat üstünde ücret vermemiz gerekiyor. Bu asgarî ücreti belirlerken, Avrupa Sosyal Şartını niye dikkate almıyoruz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kaptan.

Sayın Tandoğdu, buyurun.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ordu Fatsa İlçesindeki kapalı spor salonu, çatı çökmesi nedeniyle, üç yıldır hizmet verememektedir. Ne zaman hizmete girecektir? Yoksa, âtıl olarak yerle bir olmasını mı bekliyoruz?

Yine, aynı şekilde, Fatsa-Ünye bağlantılı Samsun duble yol yapımı, ödenek yokluğundan dolayı durdurulmuştur. Ne zaman çalışmaya başlanacak ve ne zaman bitirilecektir?

Son olarak da, yine, 2005 yılı içerisinde Samsun-Çarşamba demiryolu bağlantısı Ünye-Fatsa'ya kadar uzayacaktı. Bu demiryoluyla ilgili proje çalışmaları ne durumdadır; durdurulmuş mudur, yoksa hizmete girecek midir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tandoğdu.

Sayın Sür…

ORHAN SÜR (Balıkesir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, Sayın Bakanıma sormak istediğim konu, sosyal tesisler hakkında, yani, gündemle ilgili.

Kamuya ait birçok kuruluş, kamp, satılacak nedeniyle boş durumda ve eğer sahil bantlarımızı gezersek, bu tesislerin çoğunun çürümeye terk edildiğini görüyoruz.

Yine, aynı şekilde, 2002 yılında, Meclisin açılmasının hemen akabinde, milletvekili lojmanlarının ve lojmanlardaki milletvekili tesislerinin, satılması gerekçesiyle Maliye Bakanlığına devredildiğini biliyoruz. Çankaya'da, Oran'da, şu anda, milletvekili lojmanlarına gittiğimizde, lojmanların çürümekte olduğu, sosyal tesislerin çürümekte olduğunu görüyoruz. Bunların çürütülmesinin sorumlusu kimdir? Bunların çürütülmesinden hangi amaç, hangi fayda beklenilmektedir; bunu öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sür.

Sayın Yeni, buyurun.

AHMET YENİ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; soru sorma hakkımı Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlara devrediyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yeni.

Sayın Akbulut, buyurun.

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, CHP'li milletvekilleri "ülkede çakılı tek bir çivileri yok" sözüne, nedense, çok sinirleniyorlar…

BAŞKAN - Sayın Akbulut, lütfen… Lütfen, Sayın Akbulut…

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Geleceğim… Maddeye geleyim Sayın Başkan.

YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli) - Bak, bir çivi çakarız, 20'lik çakarız, ona göre!..

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Bir milletvekilimiz, verdiği cevapta, Onuncu Yıl Marşındaki demir ağları hatırlatarak bu sözü yalanlamaya çalıştı. 1946 yılından bu yana 12 kez hükümet kurmasına rağmen, geçen altmış yıllık süre içinde tek bir eserden bahsedemeyen CHP'nin, yaşanan tüm olumlu gelişmeleri karalamaya çalışmasını…

BAŞKAN - Sayın Akbulut, sorunuzu sorar mısınız.

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - …nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sordum.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - CHP tarihinden haberin yok, Türkiye'den haberin yok, hiçbir şeyden haberin yok!

BAŞKAN - Sayın Özkan, buyurun.

Süre tamamlanmıştır.

Buyurun Sayın Bakan.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Gecenin bu saatinde, herhalde, bu soru ve cevaplarla vatandaşımız fazla ilgilenmiyor; ama, Sayın Başkanım, konuyla ilgili tek bir soru var, maddeyle ilgili; Sayın Sür'ün sorusu "sosyal tesisler satılacaktı; fakat, bu konuda herhangi bir gelişme olmadı" diye.

Şimdi, her kamu kuruluşunun sosyal tesisleri var. Aşağı yukarı, olmayan bakanlık, kamu kuruluşu yok. Bu sosyal tesislerin işletilmesi için yapılan yıllık harcama, onların bakım, tutumu, açık halde bulundurulması ve yaz dönemlerinde kısa bir süre kullanılması için harcanan paralara, o tesislerden yararlanacak insanlara en az üç kat daha ucuza, beş yıldızlı otelde ihtiyaçlarını görecek şekilde organizasyon yapılması mümkündür. Hükümetimiz bir karar almıştır; sosyal tesisler satılacak, bu amaçla da herhangi bir iyileştirme yapılmayacaktır.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Lojmanlara dönmesin onlar da!

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Müsaade ederseniz onu da söyleyeceğim.

Tabiî, bunların satışıyla ilgili bazı sorunlar, teknik sorunlar, hukukî sorunlar var. Nedir bunlar; bir kısmının mülkiyet sorunu var. Bunların çözülmesi lazım; yani, kıyı kenar çizgisinde yapılmış. Mülkiyet konusu var. Keza, bir kuruma tahsis yapılmış. Kurum, satış yapamıyor. Tahsisi yapan Millî Emlak'a geri dönmesi lazım, onların yapması lazım.

Lojmanlarla ilgili de, doğrudur, yani, kullanılmama, milletvekillerimiz tarafından kullanılmama kararından bu tarafa, satış değerlendirilmesi gerçekleştirilememiştir. Bunu kabul ediyoruz; ancak, burada da bir iki teşebbüs yapılmış, istenilen değerler elde edilemediği için, bu süreç uzamıştır. Şimdi yapılan, bunların ister konut ister işyeri şeklinde değerlendirilmesinin önünü açacak düzenlemeleri Maliye Bakanlığımız yapıyor. Bundan sonra da bu husus gerçekleştirilecektir.

Arz ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın Özkan, buyurun.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Güzel Burdurumuzun kaderini değiştirecek olan Karaçal Barajının tamamlanması için yaklaşık 75 trilyona ihtiyaç vardır. Geçtiğimiz yıl bitiş bedelinin onda 1'i oranında ödenek ayrıldı. Bu barajın bitimiyle, yaklaşık 50 000 dönüm arazi sulanacaktır, 12 köyün kaderini değiştirecektir. 2006 ve 2007 yılında bu barajın bitirilmesini düşünüyor musunuz?

Yine, bir muhtarımızdan, Çorum'la ilgili; 2004 yılında bitmesi gereken Çorum Alaca Barajı ile Koçhisar Barajı 2006 programına alınacak mı?

Yerel seçimler öncesi Burdurumuzun Altınyayla Beldesini Korkuteli-Fethiye yoluna bağlayan yol programa alınmıştı ve başlanmıştı; fakat, şu anda herhangi bir çalışma yapılmıyor. Önümüzdeki süreçte bu çalışmayı başlatacak mısınız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özkan.

Sayın Bakan, buyurun.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Takdir edersiniz ki…

V.HAŞİM ORAL (Denizli) - 50 saniye var Sayın Başkan.

BAŞKAN - Efendim Sayın Oral?..

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - 50 saniye var.

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Oral…

Buyurun Sayın Bakanım.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Şereflikoçhisar Barajıyla ilgili, arkadaşlarım hatırlatıyorlar, YPK kararı çıktı, gereken ödenek ayrılacak; ancak, Karaçal Barajıyla ilgili şu anda elimizde bilgi hazırda değil, bilahara yazılı olarak Sayın Özkan cevaplandıracağız; fakat, şunu tek cümleyle söylemekte yarar var: Geçmiş dönemde plansız baraj yatırımları yüzünden, eğer gerekli tedbirleri almasaydık, baraj yatırımlarının 200 yılın üzerinde bir ortalama bitirme zamanı olacaktı o zaman öngörülen ödeneklerle, 210 yıl; ancak, Hükümetimiz bunların bir tasnifini yaparak, bu süreyi 9 ile 11 yıl arasına düşürmüştür. Bu da baraj ve sulamayla ilgili yatırımlara işlerlik kazandırmak, çok büyük kamu kaynaklarının atıl olarak beklemesinin önünü açmak için yapılmıştır.

Az önce kamu lojmanlarıyla ilgili ve sosyal tesislerle ilgili, bugüne kadar satış ve kira yoluyla 50 adet sosyal tesis değerlendirilmiştir. Bunu da bilgi olarak…

Karaçal Barajıyla ilgili bilgi de geldi. 2005'te, bildiğiniz gibi, 3 trilyon ayrılmıştı; 2006'da da ayrılan tahsisat 2,5 trilyon.

Arz ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

27 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, birleşime 10 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati :01.10

 

SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 01.23

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43 üncü Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1.- 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1119) (S. Sayısı:1028) (Devam)

2.- 2004 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Dairelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu ( 1/1084, 3/907) (S. Sayısı: 1029) (Devam)

3.- 2004 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil İdarelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1085, 3/908)         (S. Sayısı: 1030) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

28 inci maddeyi okutuyorum:

Tedavi hizmetlerinin temini

MADDE 28.- Maliye Bakanlığı, 5018 sayılı Kanuna ekli (I), (II) ve (IV) sayılı cetvellerde yer alan kamu idarelerinin Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarından temin edeceği tedavi hizmetlerini sağlamak üzere Sağlık Bakanlığı ile doğrudan hizmet alımı sözleşmesi yapmaya yetkilidir.

Sağlık Bakanlığı, sözleşmede belirtilen tutar karşılığında ihtiyaç duyulan her türlü sağlık hizmetini, kendisine bağlı sağlık kurum ve kuruluşları aracılığıyla sunmakla yükümlüdür ve sözleşmede belirtilen tutar dışında başkaca ilave ödeme talebinde bulunamaz.

Bu şekilde sağlanacak tedavi hizmetleri ve ödemelerin yapılmasına ilişkin esas ve usuller, Maliye ve Sağlık Bakanlıklarınca müştereken belirlenir.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin her türlü bütçe işlemini yapmaya Maliye Bakanı yetkilidir.

BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Muğla Milletvekili Sayın Ali Arslan; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALİ ARSLAN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 2006 Yılı Merkezî Bütçe Kanunu Tasarısının 28 inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Madde başlığı: "Tedavi Hizmetlerinin Temini"

Değerli arkadaşlarım, bu madde üzerinde söz, konuşma hakkı bana verildiğinde, şöyle bir baktığımda, hiç dikkate değer bir tarafının olmadığını gördüm önce. Plan ve Bütçe Komisyonundaki arkadaşlara sordum, sizin değerlendirmeniz nedir diye; dediler ki: Bize gayet uygun geldi; Maliye Bakanlığı Sağlık Bakanlığından, bu adı geçen kurumlardan topluca hizmet satın alacak; belki de ucuza geleceği için, biz hoş da gördük, iyi de gördük, bir sorun yok; yani, bu madde üzerinde çok ciddî bir eleştirimiz yok. Geçtiğimiz yıllarda acaba böyle bir madde var mıydı, bununla ilgili bir tartışma yapıldı mı diye araştırdım; o sırada karşıma bir şey çıktı.

Değerli arkadaşlarım, IMF'yle, biliyorsunuz, geçtiğimiz günlerde, 9 Aralıkta IMF'nin onayladığı bir niyet mektubu var. Bu niyet mektubunda, 11 inci maddesinde, ödeme kurumlarının her yılbaşında hizmet almak için bir anlaşma yapacağını ve o anlaşmanın dışında, sağlık harcamalarından tasarruf yapabilmek için, başkaca bir hizmet talep edemeyeceklerini yazıyor. Niyet mektubunda aynen böyle. İsterseniz, size, niyet mektubundaki bu satırları okuyayım: "Söz konusu global bütçe -yani, bir bütçe hazırlayacağız deniliyor- sene başında tahsil edilecek ve sosyal güvenlik kuruluşlarının devlet hastanelerine yapacağı toplam ödemelerin üst sınırını teşkil edecektir." Yani, bir para belirlenecek, para kadar sağlık hizmetini Sağlık Bakanlığından Maliye Bakanlığı satın alacak.

Değerli arkadaşlarım, bu maddeye bakıyoruz, 28 inci maddeye; 28 inci maddenin ikinci paragrafında şöyle bir cümle var: Sözleşmede belirtilen tutar dışında başkaca ilave ödeme talebinde bulunamaz Sağlık Bakanlığı" diyor. Yani, bu maddeyle, 2006 yılında, kamu çalışanlarına tedavi hizmetlerinde bir kısıtlama getiriliyor. Yani, IMF'ye verilen niyet mektubu, niyet mektubunun 11 inci maddesi, bu maddeyle bütçenin içine girmiş oluyor.

Değerli arkadaşlarım, neden yapıyoruz bunları peki? Yıllardan beri, biliyorsunuz, yüzde 6,5 faizdışı fazla vermek için uğraşıyoruz, yüzde 6,5 faizdışı fazla vermek uğruna birtakım tasarruflarda bulunduk. IMF, bize, yıllardan beri birtakım önerilerde bulunuyor; diyor ki: "Kardeşim, tütünü fazla ektiriyorsun, sonra da yakılıyor; işte, tütün kotası getir, buradan tasarruf edersin." "Tamam, emredersiniz…" "Şekerpancarı ektirme, şekerpancarı şekeri pahalıya mal ediyor, yani bu kadar fazla şekerpancarına gerek yok, ben sana tatlandırıcı elde edeceğin mısır satarım, şekerpancarını da yasakla." "Tamam, onu da yapalım…" Şimdi de, yavaş yavaş, sıra sağlığımıza geldi. IMF "kardeşim, sağlık harcamalarını da kıs, sağlığa bütçeden çok fazla pay ayırma, tasarruf et, bana da olan borcunu öde" diyor.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi, seçimlerde -benim hatırladığım- IMF politikalarına karşı söylemlerde bulundu, değil mi? IMF'yle anlaşma yapacağım, şekerpancarını, tütüne gelen kotaları onaylıyorum, sen benden sağlıkta da kısıtlama istersen, sağlıkta da istediğini yapacağım demedi; tam tersine "IMF'den Türkiye'yi kurtaracağım" dedi, değil mi? Seçimlerde öyle dedik…

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Yok, öyle bir şey demedik.

ALİ ARSLAN (Devamla) - Bugün, maalesef, IMF'ye sağlık alanında bile tavizler vermek konumundayız.

Değerli arkadaşlarım…

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Aliciğim öyle bir şey demedik.

ALİ ARSLAN (Devamla) - Deyip demediğinizi vatandaş hatırlıyor.

Değerli arkadaşlarım, IMF reçeteleriyle ekonomisi düzlüğe çıkan bir ülke yok. IMF politikalarını uygulayıp, IMF'nin önerilerini uygulayıp ekonomisini düzelten bir örnek yok dünyada. Bunu, Mustafa Kemal Atatürk de görmüş. Bakın, Mustafa Kemal Atatürk, 6 Mart 1922 tarihinde, Mecliste -zannediyorum aynen bugünkü gibi bir gündem vardı- diyor ki: "Artık, vaziyet düzeltmek için Avrupa'dan, dışarıdan nasihatler almak isteyen arkadaşlar var. Hangi istiklal vardır ki, hangi bağımsızlık vardır ki, ecnebilerin nasihatleriyle, ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin; tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir." Değerli arkadaşlarım, gerçekten, Mustafa Kemal, bugünleri o zamandan görmüş "hangi istiklal vardır ki, hangi ekonomi vardır ki, hangi ülke vardır ki, yabancıların yazdığı reçeteyle düzelsin" diyor. Siz, seçim zamanında, "IMF'yi ülkeden kovacağız" dediniz; IMF'nin sağlık alanındaki taleplerine bile "hayır kardeşim, sen bütçeden benim 2 katım kadar daha fazla sağlığa pay ayırıyorsun. Senin doğan her 1 000 çocuğundan ancak 5 tanesi ölürken, benim canlı doğan 1 000 çocuğumun 30 tanesi ölüyor" diyemiyorsunuz.

NEVZAT DOĞAN (Kocaeli) - Düştü.

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Düşüyor, düşüyor.

ALİ ARSLAN (Devamla) - Göreceğiz rakamların ne olduğunu.

Değerli arkadaşlarım, tam tersine, bizim, sağlığa onlardan daha çok pay ayırmamız gerekiyor. Sağlıktan kısıtlama yapmak değil, sağlığa neredeyse bütün kaynaklarımızı aktarmamız gerekiyor; ancak, biz, tam tersini yapıyoruz.

Şimdi, bakın, bu reçetede bir yanlışlık var. Tarımda, bize diyorlar ki: "Destekleme alımlarını yapma, destek verme çiftçiye, çok veriyorsun, çok verdiğin için de zarar ediyorsun, verme." Tamam, vermeyelim; ama, kendilerine bakıyorsun, bizim 10 katımız, 20 katımız destek veren ülkeler var. Ya, bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu! Mustafa Kemal de bunu söylemiş; kardeşim, yabancılara kulaklarını tıka, kendi ulusal çıkarlarına göre politikalar belirle.

Değerli arkadaşlarım, burada da yazıyor, Sayın Genel Başkanımız geçen gün gösterdi: "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." Biz, egemenliğimizi, birkaç milyar dolarlık kredi uğruna, maalesef, kaybetmek üzereyiz.

Bakın, geçtiğimiz gün, -dün, yanılmıyorsam- Sayın Recep Garip, bu kürsüden dedi ki: "Biz asil milletiz, asaletli milletvekilleri olmamız gerekiyor, kendimize bu tür davranışları yakıştıralım." Aynen bu sözlerle söyledi.

Değerli arkadaşlarım, IMF direktifleriyle sağlık politikalarını belirlemeye çalışan bir ülkenin milletvekilleri, elbette asil Türk Milletiyiz, elbette asil bir milletiz; ancak, IMF direktifleriyle politika belirleyen bir Parlamento ne kadar asil olabilir; söylemeye dilim varmıyor.

Değerli arkadaşlarım, sağlıkta büyük problemlerimiz var; onun yerine, Adalet ve Kalkınma Partisi başka şeylerle uğraşıyor. Bakın, yine, geçtiğimiz aylarda, şef, şef yardımcılarının nasıl atanacağına dair bir yasa çıkardık. Nevzat Hocam laf atmıştı bana "doktorlar seni dinliyor" diye. Evet, Tabipler Birliği Meclis kapısındaydı, bizi dinliyordu.

Değerli arkadaşlarım, Anayasa Mahkemesinin, profesör olan o şef, şef yardımcılarının atamasına karşı çıkacağını hepimiz biliyorduk, sizler de biliyordunuz, Sayın Bakan da biliyordu; ona rağmen o yasa çıkarıldı. Anayasa Mahkemesinden 41 gün sonra geri döndü; 41 günde ne oldu biliyor musunuz; 175 tane atama yapıldı.

SABRİ VARAN (Gümüşhane) - Allah hayırlı etsin.

ALİ ARSLAN (Devamla) - Hayırlı olsun.

Bakın, kimler değerli arkadaşlarım; bir tanesi, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesinden bir Profesör, Sayın Durmuş Odabaşı, 1999 yılında türban eylemlerine verdiği destek nedeniyle jandarmada kaydı olan bir arkadaşımız.

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - O kadar olacak; o kadar olacak.

ALİ ARSLAN (Devamla) - Şimdi, bununla ilgili, bakın, şef, şef yardımcısı atanan bu hekimlerimizin, hocalarımızın büyük bir bölümü de Van'dan, doğu illerinden gelen profesörler. Nerelere geldiler; Ankara'ya. Yahu, arkadaşlar, siz, doğuya, güneydoğuya hekim göndermeye çalışmıyor muydunuz?!

Bakın, bir başka örnek; 5 Sağlık Bakanlığı bürokratı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Arslan, lütfen, tamamlayabilir misiniz.

Buyurun.

ALİ ARSLAN (Devamla) - Sağlık Bakanlığının merkez teşkilatında çalışan müsteşar, müsteşar yardımcıları gibi 5 arkadaşımız da, bu furyada kendilerine bir şef, şef yardımcılığı kadroları bulmuşlar; hayırlı olsun!

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Bakan da var mı?!

ALİ ARSLAN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, AKP'li arkadaşlar bize kızıyorlar, diyorlar ki: Ya, çok eleştiriyorsunuz; hiç doğru yapmadık mı?" Vardır, doğru yaptıklarınız var. Mesela, demir gibi Türkiye projesini onaylıyoruz. Bakın, yeşilkartlıların ayakta tedavi görenlerinde tedavi giderlerini karşılama konusunda bir çalışmanız, onu destekledik…

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Hep beraber yapalım.

ALİ ARSLAN (Devamla) - …ancak, ne hazindir ki, o yeşilkartlılar ki, yeşilkartlılar kim; asgarî ücretin üçte 1'inden daha az para aldığını kanıtlamış, yeşilkart almaya hak kazanmış insanların tedavi giderlerinden yüzde 20 katılım payı alıyorsunuz, yazık!

NEVZAT DOĞAN (Kocaeli) - Geri alabilirler ama.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Mecburen…

ALİ ARSLAN (Devamla) - Yazık arkadaşlar!

Değerli arkadaşlarım, bakın, bizi eleştiriyorsunuz "CHP'ye kendimizi beğendiremedik" diye, Türk Tabipler Birliğine çok kızıyorsunuz "bizi eleştiriyorlar" diye, sizi başka eleştirenler var; bakın, Sağlık Bakanının hocasıymış, ben sonradan öğrendim, Sayın Dursun Akdemir. "Ben de beğenmiyorum; öğrencim benim; ama, yaptığı şeyler hoşuma gitmiyor, zaman zaman da kendisine söylüyorum" diyor.

Bakın, o da yetmiyor; başka bir hoca var…

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Artık söylediğin geçersiz.

ALİ ARSLAN (Devamla) - …Mehmet Zahid Kotku, Nakşibendî Tarikatının şeyhi. Bir rüyayla, yine bir profesörün rüyasına giriyor. Eleştirdiği iki konu var bakın; birisi sağlık. "Başbakana söyle, YÖK ve Sağlık Bakanlığı konusunda Adalet ve Kalkınma Partisi doğru şeyler yapmıyor" diyor. Rüyada görmüş, rüyada; kendi, Başbakanın arkadaşlarından birisine… Basına yansıdı biliyorsunuz. Bu da devletin resmî kayıtlarına giren bir rüya biliyorsunuz.

AHMET IŞIK (Konya) - Rüyalar gerçek olmaz.

ALİ ARSLAN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, biraz önce arkadaşım dedi ki, "Bakan kendisine ayırmamış; ben olsam Bakanın yerinde…"

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Arslan, lütfen… Teşekkür için, buyurun.

ALİ ARSLAN (Devamla) - "Ben olsam Sayın Bakanın yerinde, müsteşarıma, müsteşar yardımcıma da ayırmışken, bir şef kadrosu kendime de ayırırdım." Çünkü, önümüzdeki dönem, sağlık politikaları böyle giderse, kendisini Mecliste görme şansımız olmayacak.

AHMET YENİ (Samsun) - Siz olacak mısınız?

ALİ ARSLAN (Devamla) - Nasıl olacağımızı göreceksiniz.

Değerli arkadaşlarım, gecenin bu saatinde beni sabırla dinlediniz; teşekkür ederim. Bu bütçenin ülkemize, yoksullarımıza, işsizlerimize, çalışanlarımıza, emeklilerimize hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum. Hepinizin ve Yüce Türk Halkının yeni yılını kutluyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Arslan.

Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Trabzon Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının bu maddesi, bütçe dengelerini tutturabilmek amacıyla, sağlık harcamalarından nasıl kesinti yapabiliriz amacıyla düzenlenmiş olan bir maddedir. Tabiî, bütçe, faiz dışı fazlayı tutturabilmek için, bir yandan harcamaları kısarken, bir yandan vergileri, gelirleri artırmak zorunluluğunda. Bu çerçevede, devlet hangi vergi gelirlerinin tahsilinden vazgeçmiş diye de bakmak gerekir aslında. Esasında bunlardan sadece bir tanesine ben burada sizin dikkatinizi çekmek istiyorum.

Bu konuya girme nedenim de Sayın Ulaştırma Bakanımızın yapmış olduğu bir açıklama. 2004 yılı başından itibaren denizcilik sektörünü teşvik amacıyla denizcilere ÖTV'siz mazot uygulaması başlatılmıştır. Ulaştırma Bakanımızın Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmeleri sırasında vermiş olduğu bilgiye göre de, 2004 yılında 190 trilyon liralık bir Özel Tüketim Vergisinin tahsilinden vazgeçilmiştir. 2005 yılında ilk on aylık rakam, 173 000 000 YTL, yani 173 trilyon Türk Lirasıdır. Yıl sonu itibariyle bu rakamın 200 trilyon lirayı aşması beklenmektedir. İkinci tahmin benim tahminim. Yani, 2004 ve 2005 yılında toplam 400 trilyon liralık vergi alınmamıştır; ne için; denizcilik sektörünü teşvik için denizcilere verilen mazot nedeniyle.

Değerli arkadaşlar, tabiî ki devlet, belli alanları teşvik için belirli vergilerin tahsilinden vazgeçebilir. Bu gayet doğaldır. Örneğin, yatırım indirimi, Türk vergi sisteminde yıllardır vardır, yatırım yapan mükelleften vergi alınmaz. Burada da beklenen ne olmalıdır; denizcilik sektörüne vergisiz mazot veriyorsak, bunun bir hedefi olmalı. Hedef nedir; hedef, deniz taşımacılığını artırmak, denizdeki yük taşımacılığını artırmaktır birinci hedef değerli arkadaşlar; ama, durum öyle değil. Bu indirim hedefe ulaşmış mı diye baktığımızda, bunun hedefe ulaşmamış olduğunu görüyoruz. Devlet Planlama Teşkilatının yayınlamış olduğu yıllık programdaki rakamları sizlere vermek istiyorum: Yük taşımacılığında, 2003 yılında taşınan yükün miktarı, 5,3 Milyon ton. 2004 yılında, mademki vergisiz mazot uygulaması başladı, bu miktarın artması gerekir; hayır, artmamış. Bu miktar yine 5,3 Milyon ton. 2005'e geliyoruz değerli arkadaşlar, bu rakam 5 000 000 tona düşmüş. Yani, iki yılda devlet 400 trilyon liralık verginin tahsilinden vazgeçmiş; ama, karşılığında, deniz yoluyla taşınan yükün miktarı azalmış. Üstelik, Sayın Ulaştırma Bakanımız, aynı konuşmasında açıklama yapıyor. 2004 yılında 4 875 adet gemi bu uygulamadan yararlanmışken, 2005 yılında bu sayı, 900 artışla 5 706 olmuş. Gemi sayısı da artmış; ama, yük miktarı azalıyor. Demek ki, arkadaşlar, bu uygulama hedefine ulaşmamıştır. Ben Maliye Bakanını ve Maliye Bakanlığını bu konuda göreve çağırıyorum. Yolcu taşımacılığı için, İstanbul'daki deniz ulaşımını teşvik için yapılan uygulamayı değerlendirme dışında bırakıyorum. Yine, balıkçılara verilen vergisiz mazot uygulamasını da değerlendirme dışı bırakıyorum; ama, yük taşımacılığı için yapılan indirim, hedefine ulaşmamıştır; burada, bir kötüye gidiş söz konusudur, kötü kullanım söz konusudur. Denizcilere, hedefine ulaşmayan 400 trilyon liralık indirim yapılırken, öte taraftan hükümet, 2004 yılı için çiftçiye mazot desteği ödemesini yapmamıştır değerli arkadaşlarım ve bir vahim ve ilginç noktayı daha sizlerin dikkatine sunmak istiyorum; o da şudur: Denizcilere yapılan bu uygulamadan, özel yatlar da yararlanmaktadır değerli arkadaşlar. Bugün, marinalara kayıtlı olan, özel yat olarak bildiğimiz yatların, teknelerin çok büyük bir kısmı, neredeyse yüzde 100'e yakın bir kısmı şirketler adına kayıtlıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

Ama, gerçekte, bu yatların çok büyük bir kısmı özel amaçlıdır; ticarî amaçlı kullanılan yatları, yine hariç tutuyorum; ama, bu özel yatlar da vergisiz mazot uygulamasından yararlanmaktadır. Yani, bir yandan, hükümet, özel yatlara vergisiz mazot uygulamasıyla, işadamlarının seyahatini teşvik ederken, öte taraftan, çiftçinin 2004 yılı için mazot desteğini, bu hükümet vermemiştir. Bunu, Plan ve Bütçe Komisyonunda Tarım Bakanımıza sorduğumuzda, hükümetin, çiftçiye böyle bir sözünün olmadığını söylemiştir. Çiftçi, bu sözün hesabını mutlaka soracaktır.

Sözlerimi, müsaade ederseniz, gecenin bu vaktinde, bir fıkrayla bağlamak istiyorum. Vatandaşın evine gece vakti girmeye çalışan biri, demir testeresiyle demiri kesmeye çalışıyor. Tam o esnada, bekçi geliyor oradan. Bekçi yakalıyor "ne yapıyorsun" diyor, testereyle demiri kesmeye çalışan adama; "kemençe çalıyorum" diyor. "Bu nasıl kemençe, hiç sesi çıkmıyor" diyor; "bunun sesi yarın çıkacak" diyor.

Değerli arkadaşlar, bu mazot desteğinin sesi yarın çıkacak.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Hamzaçebi.

Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen Manisa Milletvekili Sayın Mehmet Çerçi; buyurun.

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; gecenin bu ilerleyen saatinde, anlayışınıza sığınarak, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Benden önce burada söz alan iki arkadaşımdan bir tanesi, konumuz tedavi hizmetlerinin teminiyle ilgili olmasına rağmen, mazot desteğinden ve ulaşımdaki bazı problemlerden bahsetti. Bir diğer arkadaşımız da, rüya yorumlarından yola çıkarak bazı konulara değindi.

Değerli arkadaşlar, bizim, rasyonalitenin de gereği olarak, objektif şeylerden bahsetmemiz lazım. Burada konumuz, tedavi hizmetlerinin temini.

Bakın, biz, AK Parti Hükümeti olarak, üç senelik iktidarımız döneminde tedaviyle ilgili, sağlıkla ilgili neler yapmışız; ben, nesnel olarak bunları gözlerinizin önüne koymaya çalışacağım.

Değerli arkadaşlar, her şeyden önce, Türkiye'nin üç sene önceki sağlıktaki durumuna bir bakmakta fayda var. Neydi sıkıntı; yıllardır söylenir, özellikle SSK hastanelerinde, hepimizin de şahit olduğu ve utanç duyduğu onlarca, yüzlerce metrelik kuyruklar. Bunları hepimiz yaşadık, şahit olduk.

Bir diğer sıkıntı, yıllarca muayenehanelerde, işte "bıçak parası" da denilen, maalesef, bazı hekim arkadaşlarımızın hastayla ilişkilerinde yaptıkları pazarlıklar. Bir diğer görüntü; insanlarımızın sağlık güvencesi olmaması nedeniyle hastanelerde rehin kalması. Bunlar, haftada bir gazetelerde hep çıkardı. Bir diğer konu, yine, bu sektörde hizmet veren, özellikle doktorlarımızın ve yardımcı sağlık personelinin mutlu olmaması, aldığı ücretlerden tatmin olmaması. Bu sıkıntıları, yıllarca bu millet yaşadı, bunları bir kere unutmamak lazım; bunları bize kimse unutturamaz.

Ha, biz ne yaptık; biz iktidara geldikten sonra belli prensipleri koyduk ve adım attık. Her şeyden önce, her iktidarın yıllarca söylediği, ama, nedense bir türlü muvaffak olmadığı, şu SSK hastanelerini ve diğer bazı hastaneleri Sağlık Bakanlığının denetimine verdik; Anayasanın emri gereği yapılması gerekeni biz yaptık. Ne kadar dirençle karşılaştığımızı hem bu Meclis hem de bu millet gördü; ama, bakın bugün gelinen noktaya, ne kadar doğru bir iş yaptığımızı, ne kadar haklı olduğumuzu herkes görüyor.

Performans yönetimi diye bir şey getirdik hastanelere; bütün hastaneler, Sağlık Bakanlığının denetimine geçtiğinden beri daha ciddî yönetilmeye başlandı; hekimlere ve diğer çalışanlara karşılığını alabileceği daha ciddî rakamlar ücret olarak verilmeye başlandı; hastaneler güzel yönetildi; bugün, her biri, çok ciddî müesseseler olarak, ilçelerimizde, illerimizde faaliyet gösteriyor. Elbette, bazı sıkıntıları var, tahsilat noktasında bazı sıkıntıları var; ama, bugün, üç sene öncesiyle, beş sene öncesiyle kıyasladığımız zaman, bu hastanelerin her biri, çok ciddî hizmetler veren birer kurumlar haline geldi.

Başka ne yaptık; bu kurumlarda her doktorun bir muayene odası olacak ve hastalarımız, eğer orada ilgili branşta birden fazla hekim varsa, bu hekimleri seçme özgürlüğüne kavuştular; hatta ve hatta, bu kurumların birleşmesiyle, SSK'lı, Bağ-Kurlu, Emekli Sandığına bağlı bütün hastalarımız, hastaneleri seçme özgürlüğüne kavuştular.

Bir diğer nokta, genel sağlık sigortası. Biliyorsunuz, Plan ve Bütçe Komisyonunda, inşallah, önümüzdeki haftalarda, bunlar, oradan da Meclise gelecek. Türkiye'nin, yıllardır, yine, kanayan bir yarası. Genel sağlık sigortasını, inşallah, bu Meclis çıkaracak. Bu, dönüşüm programının önemli bir ayağı.

Bir diğer ayağı aile hekimliği müessesesini biz getiriyoruz. İşte, sosyal devlet bu. 224 sayılı sosyalizasyon 1960'larda çıktığından beri, bir türlü tam olarak hayata geçemeyen, orada da esas amacı bu olduğu halde, bir türlü hayata geçemeyen bu aile hekimliği müessesesini, herkesin, her vatandaşın bir doktoru olması noktasında, inşallah, bunu da biz getireceğiz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Biliyorsunuz, Düzce İlimizde başladı; bu sene, 10 ilimizde daha, pilot olarak uygulanmaya başlanıyor, Manisa da bunlardan bir tanesi. İşte, sosyal devlet bu. İşte, sosyalizasyon bu. İşte, insan hakkı bu. Dolayısıyla, insanlarımızın, hem hasta bakımından hem de hastaya hizmeti veren açısından, çağdaş, modern, insanca bir sağlık hizmeti sistemini biz kuruyoruz. Elbette, bunun finansmanında bazı sıkıntılar olabilir. Bunun, IMF'yle filan da alakası yok. Türkiye'de, sağlık hizmetleri alanında, sağlık sisteminde, bunun bir ucunu da özel sektöre açarak, bütün hastalarımızı kucaklayacak, kapsayacak şekilde, insanca bir sağlık sistemini biz getiriyoruz. İnşallah, bu değişim programı, bütün hızıyla devam edecek. AK Parti İktidarı bunu başaracak inşallah.

Ben, bu vesileyle, tekrar, hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çerçi.

Madde üzerinde, 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Özkan, buyurun.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Aracılığınızla, Sayın Bakana sormak istiyorum.

Burdur Devlet Hastanesinin depreme karşı güçlendirilmesi, şu anda devam ediyor. Sayın Başbakanla bir toplantıda, güçlendirmeye 1 trilyon TL gerekli olduğu söylenmişti. Sayın Başbakan, bunun büyük bir miktar olduğunu, bunun yerine binanın yıkılıp yeniden yapılmasının daha iyi olacağını söylemişti. Bu söz gerçekleşmedi, güçlendirmeye geçildi. Şu anda güçlendirme için yaklaşık 3 trilyon harcandığı ifade ediliyor. Daha iş sonuçlanmadı. Vatandaşın parasının bu şekilde çarçur edilmesini nasıl karşılıyorsunuz? Şu anda da, mevcut yapının, yine gelişen teknolojiye ayak uyduramayacağı ve mevcut tıbbî araçların enerjilerini sağlayamayacağı ifade edilmektedir. Şu anda dahi, mevcut yapının yıkılıp, bu alana yeni bir devlet hastanesi binasının yapılmasının sağlıklı olacağı söylenmektedir. Zararın neresinden dönerseniz kârlıdır anlayışına kulak verecek misiniz?

İkincisi; duble yol çalışması devam eden Burdur girişindeki Gökçebağ, Askeriye Köyleri ile Kışla Mahallesine üstgeçit veya altgeçit yapmayı düşünüyor musunuz?

Sizlerin ifadesiyle, güçlü bir bütçeye sahip olduğumuzu söylüyorsunuz. Zarar ettiği gerekçesiyle kapatılan Burdur tren istasyonunu ne zaman açmayı düşünüyorsunuz? İstanbul-İzmir ve Ankara tren yolunu, hızlı tren anlamında, Burdur'dan geçişte Antalya'ya ulaştırmayı düşünüyor musunuz? Bu mega projeyi hayal olmaktan çıkaracak mısınız? Antalya bağlantısı, Konya hızlı tren bağlantısından daha mı az önemlidir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özkan.

Sayın Şimşek, buyurun.

BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Değerli Bakanım; benim sorum; bu akşam, öğlenden sonra, odalara, Millî Eğitim Bakanlığının dağıttığı birer ajanda geldi. Bu ajandalarda, birinci kapta, Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerinin isimleri yok; fakat, bankoda, AKP'li milletvekillerinin, birinci kapta isimlerini gördüm, özel. Bu, sizce bir farklılık değil midir?

İkinci sorum: Birinci resim olarak Mustafa Kemal Atatürk'ün resmî konulmuş ve Mustafa Kemal Atatürk'ün eğitimle ilgili, hepimizin bildiği gibi, önemli vecizeleri vardır. Bunlardan biri: "Eğitimdir ki, ulusu ya özgür, bağımsız, ünlü, yüce bir toplum halinde yaşatır ya da onu tutsaklığa ya da yoksulluğa sürükler." Veya şu da -öğretmenlere seslendiğinde- olabilirdi: "Cumhuriyet, sizden, fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür kuşaklar ister" diye. Mustafa Kemal'in hiçbir vecizesi yok. İkinci resimde, Sayın Cumhurbaşkanının, bugüne kadar hiç resmî yokmuş gibi -baktığınızda, incelediğinizde göreceksiniz- böyle kirli sakallı bir resmî konulmuş. Üçüncü resimde, Sayın Başbakanın vecizesi var. Dördüncü resimde Sayın Millî Eğitim Bakanımızın resmi var.

Bununla birlikte, soracağım şudur Sayın Bakanım, Değerli Hükümet: Bunun toplam maliyeti nedir? Kaç tane bastırılmıştır? Parlamento üyelerinin dışında başkalarına gönderilmiş midir? İhalesi ne şekilde verilmiştir?

Teşekkür ederim.

İkinci sorum da Sayın Başkanım; Sayın Bakanım, uzun zamandır bu soruyu sormayı çok arzuluyordum. Ben, 17.11.2003 tarihinde şahsınıza, Ulaştırma Bakanı olarak bir soru sordum: Hayrettin İnan; öğretmen, eğitim dünyasından geliyor, iktidar olduktan sonra Ulaştırma Bakanlığı İstanbul Bölge Müdür Yardımcılığına geldi ve basında çıkan bir yazısında, bir basın beyanatında, vücut lisanının ötesinde, dinlenmek için bu göreve geldiğini söylemişti. Benim takip ettiğim kadarıyla, daha sonra Çanakkale, ama şu an bir yerde bölge müdürlüğüne atandı mı atanmadı mı; çok merak ediyorum. Sizinle hısım olduğunu da basında ifade etmişti.

Üçüncü sorumu isterseniz 29 uncu maddede sorayım, haksızlık olmasın, başka bir arkadaşın sorusu olabilir.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Şimşek.

Sayın Bakan, buyurun.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Evet, teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Tabiî, Sayın Ramazan Kerim Özkan'ın konuyla ilgili sorusuna cevap vermek istiyorum. Doğrudur, Burdur Devlet Hastanesini güçlendirme çalışmaları Bayındırlık Bakanlığımız tarafından halen ikmal edilmektedir. Bunun yanı sıra, bir ek bina yapımı için proje çalışması tamamlanmış, yeni bir ek bina yapımı için de hazırlıklar devam etmektedir.

Konuyla ilgili değil; ama, önemli bir şey, Burdur-Antalya, yani, Akdeniz'e iniş demiryolu uzantısı, Burdur-Antalya arası, Demir Yollarının programındadır; fakat, takdir edersiniz ki, güzergâhın kısa olmasına rağmen, arazi şartlarından dolayı, 1,150 milyon, yani 1 150 000 000 dolar maliyeti vardır. Orta vadede, bu projenin Türk demiryolu sistemi için vazgeçilmez olduğunu düşünüyoruz ve kaynaklarımız, imkânlarımız elverdiği nispette bu projeyi gerçekleştireceğiz.

Sayın Hamzaçebi, bu denizciliğe ÖTV indirimi, yani, ÖTV'si sıfırlanmış yakıtla ilgili bazı bilgiler verdi. Biz, bu konuyu Plan ve Bütçe Komisyonunda da görüştük. Sayın Hamzaçebi, bunu, tabiî, tarıma mazot desteğiyle de kıyaslama yoluna gitti.

Bir kere, her şeyden önce, denize yapılan bu desteğin, denizciliğimize yapılan bu desteğin, sahil kentinden olan Sayın Hamzaçebi tarafından olumsuz bir bakışla değerlendirilmesi fevkalade üzücüdür...

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Bakan, soruma cevap verin lütfen.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Soruya cevap veriyorum, bunu söylüyorum.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Yük miktarı arttı mı artmadı mı? Lütfen…

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Tabiî, onu cevaplandırıyorum. Şimdi, bir kere, o yük miktarları yanlış; DPT'nin böyle bir görevi de yok.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Altında sizin imzanız olan Bakanlar Kurulu kararı bu, Sayın Bakan. Lütfen...

BAŞKAN - Sayın Hamzaçebi Sayın Bakan. Lütfen…

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Efendim, bu teşvik, kabotaj hattında yük taşımacılığı, kabotaj hattında yolcu taşımacılığı, balıkçı gemilerinin kullanımı ve ticarî turizm işletmeciliği yapan gemiler için tanınmıştır, sadece yük değil. Onun için, olaya bir bütün olarak bakmamız lazım.

Her şeyden önce, 5 700 tekne kayıt altına girmiştir. Bu çok önemli bir şeydir. Vergi dairesine selam vermeyen, önünden geçmeyen 5 700 işletmeci kayıt altına girmiştir. Yakıt kaçakçılığı büyük ölçüde önlenmiştir, beli kırılmıştır denizden yapılan; çünkü, çok büyük fiyat farkı vardı, bu fiyat farkı kaçakçılığın en büyük nedenlerinden biri oluyordu, bu, kötü amaçlı kullanılıyordu. Ayrıca, yolcu taşımacılığında, bu uygulamayla birlikte, taşıma ücretlerinde indirimlerden oluşan vatandaşın cebinde kalan para miktarı 120 trilyon.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Onu değerlendirme dışı bıraktım Sayın Bakan.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Bunun hesabı belli; yani, taşıma ücretlerinden indirilenlerle taşınan yolcu hesabını yaptığımız zaman, 120 trilyon doğrudan bir kazanç var.

Ayrıca, yolcu taşımacılığında yüzde 30 artış, araç taşımacılığında yüzde 45 artış oldu.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Ben, yükü konuştum.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Yük için, şu anda rakamları veremiyorum. Artış olduğunu biliyorum. Bunu size arz edeceğim. Yalnız, DPT'nin rakamları doğru rakamlar değil, onu söyleyeyim.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sizin imzanız var altında.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Çünkü, esasen DPT'nin böyle bir görevi de yok. Tenezzüh amaçlı, lüks tekneler bundan katiyen yararlanamıyor, ticarî yatlar, yani gulet işletmeciliği dediğimiz, Antalya mavi tur yapan tekneler yararlanıyor. Diğerleri zaten yabancı bayrak çekmeyi tercih ediyorlar. Onu da düzelteceğiz şimdi bazı vergi düzenlemeleriyle; lüks yatların Türk Bayrağı, Türk tesciline geçmelerini sağlayacağız, tedbirleri alacağız.

Bir de, tarım desteği -tarımda mazot- bildiğiniz gibi, 2003 yılında, değerli milletvekilleri, uygulamaya kondu. 2003, 2004, 2005 itibariyle 1,30, yani, 1 trilyon 30 milyar TL ödeme yapılmıştır.

BAŞKAN - Sayın Bakan, süre tamamlandı.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - 2004 yılı için yapılmadı Sayın Bakan.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - 2004 yok, doğrudur; ama, 2003'teki destek, 2003 ve 2004'te ödenmiştir ve toplamı 625 trilyondur.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - 626…

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Öyle mi? 1 trilyon -siz daha iyi biliyorsunuz- fark var.

Tabiî, ajandayla ilgili, Millî Eğitim Bakanımız gerekli cevapları verecektir. Takdir edersiniz, bu bilgiler bizde şu an için mevcut değil.

Doğrudur; Hayrettin İnan, İstanbul Ulaştırma Bölge Müdürlüğünde görevlendirilmiştir, Millî Eğitimden geçiş yapmıştır. Herhangi bir, benimle akrabalığı yoktur; bunu da, Sayın Şimşek, bilmenizde yarar var.

Evet… Diğer sorular konuyla ilgili değil; bunlar da yazılı olarak bilahara cevaplandırılacaktır.

Arz ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Madde üzerinde 2 adet önerge vardır; önergeleri önce sırasıyla okutup, aykırılıklarına göre işleme alacağım.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Koç, önce önergeyi okutayım…

HALUK KOÇ (Samsun) - Önergenin gerekçesi de okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Birinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 1028 sıra sayılı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının "Tedavi Hizmetlerinin Temini" başlıklı 28 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Haluk Koç

Mehmet Akif Hamzaçebi

Atilla Kart

 

Samsun

Trabzon

Konya

 

Birgen Keleş

Halil Tiryaki

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

İstanbul

Kırıkkale

Malatya

 

 

Osman Kaptan

 

 

 

Antalya

 

 

"Madde 28.- Maliye Bakanlığı, 5018 sayılı Kanuna ekli (I), (II) ve (IV) sayılı cetvellerde yer alan kamu idarelerinin Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarından temin edeceği tedavi hizmetlerini sağlamak üzere Sağlık Bakanlığı ile doğrudan hizmet alımı sözleşmesi yapmaya yetkilidir.

Bu şekilde sağlanacak tedavi hizmetleri ve ödemelerin yapılmasına ilişkin esas ve usuller, Maliye ve Sağlık Bakanlıklarınca müştereken belirlenir.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin her türlü bütçe işlemini yapmaya Maliye Bakanı yetkilidir."

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 1028 sıra sayılı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının "Tedavi Hizmetlerinin Temini" başlıklı 28 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

 

Mehmet Akif Hamzaçebi

Haluk Koç

Ufuk Özkan

 

Trabzon

Samsun

Manisa

 

Atila Emek

 

Mustafa Gazalcı

 

Antalya

 

Denizli

 

"Madde 28.- Maliye Bakanlığı, 5018 sayılı Kanuna ekli (I), (II) ve (IV) sayılı cetvellerde yer alan kamu idarelerinin Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarından temin edeceği tedavi hizmetlerini sağlamak üzere Sağlık Bakanlığı ile doğrudan hizmet alımı sözleşmesi yapmaya yetkilidir.

Sağlık Bakanlığı, sözleşmede belirtilen tutar karşılığında ihtiyaç duyulan her türlü sağlık hizmetini, kendisine bağlı sağlık kurum ve kuruluşları aracılığıyla sunmakla yükümlüdür ve sözleşmede belirtilen tutar aşıldığında bu tutar Maliye Bakanlığı tarafından aktarılacak olan ilave ödenekle öncelikle karşılanır.

Bu şekilde sağlanacak tedavi hizmetleri ve ödemelerin yapılmasına ilişkin esas ve usuller, Maliye ve Sağlık Bakanlıklarınca müştereken belirlenir."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Bir saniye Sayın Koç…

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Katılamıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Koç.

HALUK KOÇ (Samsun) - Gerekçesinin de okunması gerekiyor efendim.

BAŞKAN - Sayın Koç, bugünkü uygulamamızda biz gerekçesini okutmadık.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, o zaman, 63 üncü maddeye göre ben bir usul tartışması açılmasını talep ediyorum efendim.

BAŞKAN - Nedir konu Sayın Koç, açıklar mısınız?

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, önerge nedir; önerge nasıl teşekkül eder; önerge nerede başlar, nerede biter; Anayasa madde 162 neyi kapsar, İçtüzük madde 87 neyi kapsar?

BAŞKAN - Şimdi, Sayın Koç, Anayasanın 162 nci maddesi…

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, ben, sizin yorumunuzu sormadım; bir usul tartışması…

BAŞKAN - Bir saniye… Ben kendi tutumumu belirleyeyim, ondan sonra Sayın Koç.

HALUK KOÇ (Samsun) - Bunu, Sayın Arınç bile kabul etmişti.

BAŞKAN - Sayın Koç, size söz vermeyeceğim demedim ki. Önce kendi tutumumu belirliyorum ben.

Anayasanın 162 nci maddesinin dördüncü fıkrası: "Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Genel Kurulda, kamu idare bütçeleri hakkında düşüncelerini, her bütçenin tümü üzerindeki görüşmeler sırasında açıklarlar; bölümler ve değişiklik önergeleri, üzerinde ayrıca görüşme yapılmaksızın okunur ve oylanır."

Diğer taraftan, Tüzüğün 87 nci maddesinin son fıkrası ise "önerge sahibine, gerekçesinin okunmasını istediği önerge hakkında söz verilmez…"

HALUK KOÇ (Samsun) - Zaten söz almıyoruz ki!

BAŞKAN - Genel uygulama nedir Sayın Koç; genel uygulama, eğer önerge üzerinde görüşme yapılacaksa, önce önerge sahibine söz verilir. Önerge sahibi konuşmayacağını, gerekçesini…

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, bütçeden bahsediyoruz. 162 bağlıyor…

BAŞKAN - Evet, bütçeden bahsediyorum. Önerge sahibi konuşmayacağını…

HALUK KOÇ (Samsun) - Genel önerge…

BAŞKAN - Sayın Koç, müsaade eder misiniz…

Tutumu bir belirleyeyim, ondan sonra söz vereceğim.

HALUK KOÇ (Samsun) - Önemli bir konu.

BAŞKAN - Önerge sahibi konuşmayacağını belirttiği takdirde, gerekçesi okunur; ancak, bu, üzerinde görüşme yapılan önergeler için uygulanır.

HALUK KOÇ (Samsun) - Tamam…

BAŞKAN - Siz, önergenin üzerinde görüşme yapmıyorsanız, önerge sahibine söz vermiyorsanız…

HALUK KOÇ (Samsun) - Evet…

BAŞKAN - …söz vermediğiniz önerge sahibinin gerekçesi okunmaz. Benim tutumum budur.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, önerge nedir Allahaşkına?! Önerge nedir?! Bir usul tartışması açın da, bir konuşalım.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Koç.

HALUK KOÇ (Samsun) - Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Koç, 63 üncü maddeye göre, buyurun.

HALUK KOÇ (Samsun) - Cık cık diyecek bir şey yok. Zaman mı önemli, hukuk mu önemli?!

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Hukuk önemli…

HALUK KOÇ (Samsun) - Hukuk önemli…

BAŞKAN - Bir saniye Sayın Milletvekili… Niye müdahale ediyorsunuz?!

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Ünal'a teşekkür ediyorum; ilk defa desteklediler beni.

BAŞKAN - Buyurun.

VI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- Maddeler üzerinde verilen önergelerin gerekçelerinin okutulup okutulmayacağı hakkında

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, bütçe görüşmelerinde, bütçenin görüşülmesiyle ilgili -Anayasa kitapçıkları varsa- 162 nci maddenin ilgili bölümünü okudu. Ben yineliyorum ve ondan sonra sizlerle bir konuyu paylaşacağım. Her ne kadar burada, usul tartışması sonunda, çoğunluğunuz vasıtasıyla, belli bir talep doğrultusunda oy kullanırsanız da bir usul hatası olmuş olduğunu ifade edeceğim size.

Değerli arkadaşlarım, bakın, Sayın Başkan da vurguladı. "Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Genel Kurulda, kamu idare bütçeleri hakkında düşüncelerini, her bütçenin tümü üzerindeki görüşmeler sırasında açıklarlar; bölümler ve değişiklik önergeleri, üzerinde ayrıca görüşme yapılmaksızın okurun ve oylanır." Doğru; yani, değişiklik önergeleri üzerinde ayrıca görüşme yapılmaksızın okunur ve oylanır.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, İçtüzük 87'ye de geçeceğim. İçtüzük 87'nin ikinci bölümünde "değişiklik önergeleri gerekçeli olarak verilir." Siz hiç gerekçesiz önerge gördünüz mü değeli arkadaşlar?! Ben bir önerge versem ve gerekçe olmasa içinde -soruyorum Sayın Başkana- acaba, Başkanlık Divanı bu önergeyi teşekkül etmiş bir önerge olarak kabul edecek mi; bu eksik diyecek, geri verecek.

Önerge nedir değerli arkadaşlarım; önerge, eğer Türkiye Büyük Millet Meclisinde Genel Kurulda önergeden bahsediyorsak, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına hitabıyla, üstüyle başlayan, ne değişiklik teklifi içerdiğini özetleyen, altında 5 imza bulunan veya daha önceden tek imzayla verilen ve ondan sonrasında o değişikliği anlatan ve altında da gerekçesini yazan bir bütündür; yani, önerge, hitap başlığıyla başlar, gerekçenin son noktasıyla da biter. Önerge tam teşekkül etmiş olur.

Değerli arkadaşlarım, bakın, 87'de "değişiklik önergeleri gerekçeli olarak verilir. Değişiklik önergeleri ve gerekçeleri beşyüz kelimeden fazla ise şu" diye devam ediyor. Şimdi, "önerge sahibine -bütçe görüşmeleri dışındaki önergelerden bahsediyorum- gerekçesinin okunmasını istediği önerge hakkında söz verilmez." Bu, her gün tanık olduğumuz, bütçe dışındaki kanun tasarı ve tekliflerinde uygulaması olan bir konu. Burada hiçbir itiraz yok.

Buna benzer bir tartışma, değerli arkadaşlarım, -önerge nedir, önerge nasıl teşekkül eder- anımsayacaksınız, gizli oturum yaptığımız üç toplantı var; bunlardan, 6 Şubat 2003 tarihinde, çeşitli üs ve limanların yabancı kuvvetlere açılmasına ilişkin hükümet tezkeresinin görüşülmesi öncesinde bir tartışma yaşanmıştı. Ben anımsatıyorum size. Ben tarihini çok iyi hatırladım; eksik olmasınlar, Divandaki arkadaşlarımız o tutanakları getirdiler ve burada da bu tartışma var. İçtüzük madde 70'e göre gizli oturum önergesi veriliyor iktidar partisi tarafından; fakat, önergenin tam teşekkül edip etmediği imzalar okunmadığı için -gerekçesini bırakın- bir tartışma açılıyor ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Bülent Arınç -oturumu yöneten- bu usul tartışmasını açıyor ve sonunda… Bu tartışma burada, bakın: Sayın Önder Sav'ın, burada, usul tartışmasında söylediği bir olay var: "Ama önerge bir bütündür Sayın Başkan. Kapalı oturuma geçmeden önce, önergeyi, o önergenin altındaki imzaları okumanız gerekir. Usul bunu âmirdir" diyor. Ondan sonra tartışmalar devam ediyor ve "Önerge teşekkül etmedi ki" sözleri var.

Şimdi, kısaca özetliyorum: -10 dakikanın dolması şart değil- Önerge bir bütündür değerli arkadaşlarım. Önerge bir bütündür. Önergenin, iki satır da olsa, bir paragraf da olsa gerekçesinin okunması gerekir. Biz üzerinde tartışma açalım açmayalım, konuşalım konuşmayalım diye bir konuyu tartışmıyoruz burada; zaten, Anayasanın 162 nci maddesi bunu engelliyor, orada bir tartışma yok; ama, önergenin tanımı, başından sonuna kadar olan bir bütündür ve şimdi, Sayın Başkan, önergeyi okuyor, giriş kısmını okuyor, imzaları okuyor; fakat, gerekçesini okumuyor; yani, önerge tam teşekkül etmeden görüşmüş oluyoruz; bu, usule aykırıdır değerli arkadaşlar. Bu, usule aykırıdır; ben, bunu tutanaklara geçirmek istiyorum ve Başkanlık Divanında görevli olan bürokratlar arasında da bu konuda görüş ayrılıkları var. Ben bunu Danışma Kurulunda da tartışmıştım.

Sayın Salih Kapusuz, değerli meslektaşım, değerli arkadaşım, zaman zaman siyasî rekabet halinde bulunuyoruz; ama, bunu, bir nezahet halinde sürdürüyoruz; bu tartışmaları da zaman zaman yapıyoruz. Benim bir eleştirim var kendisine. Biraz sonra belki usul tartışmasının kendisine ayrılan bölümünde o da söz alacaktır. Konjonktür neyi gerektiriyorsa, o günün kısa kârı gibi yaklaşarak, o uygulamayı, kendisinin o anda beklediği avantaj ne ise, ona göre yorumlamaya çalışıyor. Hukuk, anlık yorumlarla, o andaki avantajlara göre yorumlanırsa, yarın bugün terse döner, bumerang gibi bizi vurur.

Değerli arkadaşlarım, ne olur, "görüşmeler uzadı, bıktık artık yahu, bitsin de gidelim" noktasından bakmayın olaya. Önemli bir konudur.

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) - Biz buradayız.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sabaha kadar buradayız.

BAŞKAN - Lütfen, sayın milletvekilleri…

HALUK KOÇ (Devamla) - Lütfen, önergenin, önerge tarifinin, önerge oluşumunun, teşekkülünün bir bütün olduğunu lütfen onaylayın. Gerekçesiz önerge olmaz ve karşı tezimi de şöyle söylüyorum: Eğer gerekçe okunmayacaksa, ben gerekçesiz bir önerge versem, acaba, Başkanlık Divanı ve Sayın Başkan bu önergeyi, geçerli bir önerge olarak kabul edecek mi, işleme sokacak mı?!

Değerli arkadaşlarım, hata yapmayalım… Hata yapmayalım…

Saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Koç, tutumum aleyhinde söz istediniz ve konuştunuz; teşekkür ediyorum.

Başka söz talebi?..

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, yerimden bir şey ifade edebilir miyim.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Kapusuz

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Tutumunuzun…

BAŞKAN - Kürsüye gelir misiniz Sayın Kapusuz.

Sayın Kapusuz, tutumumun lehinde mi istiyorsunuz?

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Evet efendim.

BAŞKAN - Buyurun.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Haluk Bey, bana, aslında, kürsüye çıkmam için pas attı; ama, ben çıkmayı düşünmüyordum. Siz davet edince geldim.

Şimdi, gecenin bu saatinde, gerçekten, böyle bir tartışma ne kadar verimli olur bilmiyorum; ama, bu Başkanlık, bugün müteaddit defa aynı uygulamayla bu saate kadar geldi ve o süre içerisinde Sayın Koç ve arkadaşlarımız, bu konuyla ilgili olarak…

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Jeton yeni düştü!

HALUK KOÇ (Samsun) - Jeton yeni değil efendim… Ben sadece nöbetçi sorumluluğumu aldığım saatten itibaren söylüyorum.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Ayıp, ama ayıp!.. Jeton yeni düştü ne demek!..

BAŞKAN - Lütfen, sayın milletvekilleri…

Sayın Kapusuz, Genel Kurula hitap eder misiniz.

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Ben Genel Kurula konuşacağım da, arkadaşlar bir sussaydı…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - "Jeton yeni düştü" diyor, ayıp değil mi bu?! Saygısızlık… Yakışıyor mu!..

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen…

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar…

ERDOĞAN KAPLAN (Tekirdağ) - Kürsüyü bırak da halkın durumunu anlat. Halkın durumunu anlat oradan.

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, şimdi…

ERDOĞAN KAPLAN (Tekirdağ) - Kürsüyü kimse dinlemiyor; halk kendi durumunu görmek istiyor.

BAŞKAN - Sayın Kaplan, lütfen…

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekillerimiz; sizin tutumunuz doğrudur; ben, bunu, başından beri savunuyorum. İlk defa burada değil, daha önceki tartışmalarda da oldu. Hukukta birtakım genel hükümler ve özel hükümler vardır. Eğer özel hüküm varsa, bu, genel hükmün önündedir.

YILMAZ KAYA (İzmir) - Hangisi özel hüküm?!

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - 2.- Eğer Anayasada bir hüküm varsa, bu da İçtüzükten önde gelir. Dolayısıyla, biraz önce kendilerinin okumuş olduğu Anayasa hükmü çok açık. Biraz önce, Başkan da bu konuyla ilgili olarak tutumunu açıkladı. Hangi gerekçeyle; bir defa, genel bir önerge verilirse, o önergedeki yapılan işlemler, 87 nci maddedeki hükme göre uygulanıyor. Zaten bunda bir ihtilaf söz konusu değil; ama, bir bütçe görüşmesi yapılıyor. Dikkat edecek olursanız, Anayasanın 162 nci maddesinde "bütçe görüşülmesi" deniliyor; yani, bütçe görüşmelerini özel bir statüde takdim ediyor, tespit ediyor, kurala bağlıyor. Biz, Anayasanın 162 nci maddesine göre, burada olmayanları 87 nci maddedekini uygularız; ama, buradakini ise, Başkanlığın uygulamasında olduğu gibi, ona uyarız. Dolayısıyla, bu konunun tartışma konusu olduğunu zannetmiyorum.

Biraz önceki söylediğiniz genel bir uygulamadır; yani, siz, bir gizli oylama önergesi ile bütçe önergelerini aynı kefeye koyarsanız, eksiklik ve yanlışlık burada olur kanaatimi taşıyorum. Dolayısıyla, Başkanlığın tutumu doğrudur diyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kapusuz.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, kısa bir açıklama yapmama müsaade eder misiniz.

BAŞKAN - Sayın Koç, benim tutumumda herhangi bir değişiklik olmadı.

HALUK KOÇ (Samsun) - Hayır, kısa bir açıklama yapmama müsaade eder misiniz.

BAŞKAN - Ben, aynı kanaatimi devam ettiriyorum.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan… Bir ufak açıklama yapayım arkadaşlar, müsaade edin.

BAŞKAN - Sayın Koç, hangi konuda açıklama yapacaksınız?

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, bu konuda; ben, Anayasayla ilgili, yani…

BAŞKAN - Sayın Koç, lütfen… Zaten görüşlerinizi belirttiniz burada, çıktınız, 10 dakika süreyle…

HALUK KOÇ (Samsun) - O zaman, ikinci arkadaşımız konuşsun efendim.

BAŞKAN - …yani, aleyhte olan görüşlerinizi belirttiniz.

YILMAZ KAYA (İzmir) - Sayın Başkan, söz istiyorum. İki kişinin konuşma hakkı var İçtüzüğe göre.

BAŞKAN - Buyurun.

Aleyhinde mi istiyorsunuz.

YILMAZ KAYA (İzmir) - Evet, aleyhte.

BAŞKAN - Sayın Kaya, lehte mi konuşacaksınız; buyurun…

YILMAZ KAYA (İzmir) - Kısa bir açıklama yapacağım. (CHP sıralarından "aleyhte, aleyhte" sesleri)

BAŞKAN - Lütfen, sayın milletvekilleri, bir konu tartışılıyor, niye müdahale ediyorsunuz?!

Buyurun Sayın Kaya.

YILMAZ KAYA (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Kapusuz'un bahsettiği Anayasanın 162 nci maddesi aynen şunu söylüyor, kendisi de okudu, tekrar hatırlamakta fayda görüyorum: Genel Kurulda, kamu idare bütçeleri hakkında düşüncelerini, her bütçenin tümü üzerindeki görüşmeler sırasında açıklarlar; bölümler ve değişiklik önergeleri üzerinde ayrıca görüşme yapılmaksızın okunur ve oylanır.

Burada, sizin gözden kaçırdığınız veya özellikle kaçırmak istediğiniz husus şu: "Üzerinde görüşme yapılmaksızın…" Yani, görüşme yapılmaksızın… Bir daha söyleyebilir miyim?

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Bir daha söyle…

YILMAZ KAYA (Devamla) - "Görüşme yapılmaksızın…"

Geçiyoruz İçtüzük 87'ye; şimdi, buradaki "değişiklik önergeleri gerekçeli olarak verilir" hükmü. Bakın, değişiklik önergelerinin bazı şartları ihtiva etmesi lazım, bazı şartları da ihtiva etmemesi lazım. Değişiklik önergelerinin bir kere gerekçesi olması lazım, imzalarının olması lazım, şartlı olarak verilmemesi lazım. Şimdi, bu şartlardan bir tanesi, yani ihtiva etmesi gereken şartlardan bir tanesi olmazsa veya ihtiva etmemesi gereken şartlardan bir tanesi olursa, bu gerekçe, bu değişiklik önergesi, değişiklik önergesi değildir ve Başkanlık tarafından dikkate alınmaz. Yani, şu şekilde önerge verilemez: İlgili kanunun falanca maddesinin değiştirilmesini Genel Kuruldaki filan filan arkadaşlar da desteklerse teklif ediyorum gibi veya imzası olmazsa bu önerge geçerli değildir. Anayasadaki bu 162 nci madde özel bir maddedir, doğru; ama, üzerinde görüşme yapılmaması demek, gerekçesinin de okunmaması demek değildir, o anlama gelmez. Biraz önce verdiğim önerge şartlarının olması veya olmaması gerektiği şeklindeki açıklamam, değişiklik önergelerinin gerekçeli olması gerektiğini, bu tezimizi desteklemek amacıylaydı. Yani, gerekçesi olmayan bir önerge, zaten önerge değildir. Gerekçesi…

POLAT TÜRKMEN (Zonguldak) - Tamam, anladık, tamam.

YILMAZ KAYA (Devamla) - Sen pek anlamış gibi görünmüyorsun bir kere.

POLAT TÜRKMEN (Zonguldak) - Anladım, tamam.

YILMAZ KAYA (Devamla) - Ciddî söylüyorum anlamış gibi görünmüyorsun. Bir daha baştan alayım istersen. Sabaha kadar konuşalım.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen..

Sayın Kaya, Genel Kurula hitap eder misin; lütfen, Sayın Kaya.

YILMAZ KAYA (Devamla) - Genel Kurula hitap ediyorum.

Gerekçesi olmayan bir önerge, önerge sayılmadığı için, gerekçenin de o nedenle okunması gerekiyor. Anladınız mı? (AK Parti sıralarından "Anladık" sesleri)

Peki, teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kaya.

Sayın Koç, benim tutumumda herhangi bir değişiklik olmadı, aynı düşüncelerimi muhafaza ediyorum.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sadık Yakut, seni de kaybettik ya!

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koç.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1.- 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1119) (S. Sayısı: 1028) (Devam)

2.- 2004 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Dairelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1084, 3/907) (S. Sayısı: 1029) (Devam)

3.- 2004 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil İdarelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1085, 3/908)         (S. Sayısı: 1030) (Devam)

BAŞKAN - İkinci önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 1028 sıra sayılı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanun Tasarısının "Tedavi Hizmetlerinin Temini" başlıklı 28 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                        Haluk Koç (Samsun) ve arkadaşları

"Madde 28.- Maliye Bakanlığı, 5018 sayılı Kanuna ekli (I), (II) ve (IV) sayılı cetvellerde yer alan kamu idarelerinin Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarından temin edeceği tedavi hizmetlerini sağlamak üzere Sağlık Bakanlığı ile doğrudan hizmet alımı sözleşmesi yapmaya yetkilidir.

Bu şekilde sağlanacak tedavi hizmetleri ve ödemelerin yapılmasına ilişkin esas ve usuller, Maliye ve Sağlık Bakanlıklarınca müştereken belirlenir.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin her türlü bütçe işlemini yapmaya Maliye Bakanı yetkilidir."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum; Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

28 inci maddeyi oylarınıza…

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, yoklama yapılmasını talep ediyoruz.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Yeter sayı yok efendim.

YILMAZ KAYA (İzmir) - Var, var…

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Kaç kişi var?

YILMAZ KAYA (İzmir) - 30 kişi var, 30.

HALUK KOÇ (Samsun) - Gerekçe zamanı gösteririz sana işte!

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - İste Hocam, iste…

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, oylamaya geçmeden önce bir yoklama talebi vardır; şimdi, bu talebi yerine getireceğim.

Ancak, yoklama talebini işleme koyabilmem için, ayakta olup, yoklama talep eden milletvekillerinin sayısının 20 olup olmadığını tespit edeceğim.

Sayın Koç, Sayın Kaya, Sayın Kaptan, Sayın Deveciler, Sayın Gülçiçek, Sayın Çetin, Sayın Oral, Sayın Arz, Sayın Şimşek, Sayın Özkan, Sayın Ekmekcioğlu, Sayın Özcan, Sayın Hacaloğlu, Sayın Ercenk, Sayın Sağ, Sayın Baloğlu, Sayın Küçük, Sayın Emek, Sayın Kesimoğlu, Sayın Ören, Sayın Tandoğdu, Sayın Kamacı.

Yoklama için 5 dakika süre vereceğim. Adlarını okuttuğum sayın üyelerin yoklama için cihaza girmemelerini rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1.- 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1119) (S. Sayısı:1028) (Devam)

2.- 2004 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Dairelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu ( 1/1084, 3/907) (S. Sayısı: 1029) (Devam)

3.- 2004 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil İdarelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1085, 3/908)         (S. Sayısı: 1030) (Devam)

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 02.28


DOKUZUNCU OTURUM

Açılma Saati: 02.37

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43 üncü Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.

2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1.- 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1119) (S. Sayısı:1028) (Devam)

2.- 2004 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Dairelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu ( 1/1084, 3/907) (S. Sayısı: 1029) (Devam)

3.- 2004 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil İdarelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1085, 3/908)         (S. Sayısı: 1030) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

29 uncu maddeyi okutuyorum:

Taşınmaz devri

MADDE 29.- Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının mülkiyetinde bulunan taşınmazlardan Sağlık Bakanlığınca sağlık hizmetlerinde kullanılmak üzere ihtiyaç duyulanlar ile Maliye Bakanlığınca kiralanmış olanlar, bedelleri anılan Başkanlık bütçesine transfer edilmek üzere Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı bütçesine konulan ödenekten mahsup edilerek Hazine adına tescil ve ilgili bakanlıklara tahsis edilir. Bedel tespiti, Maliye Bakanlığı ve Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı temsilcileri ile ilgisine göre Sağlık Bakanlığı temsilcisinden oluşan komisyon tarafından taşınmazların rayiç bedelleri dikkate alınarak yapılır.

BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Ali Rıza Gülçiçek; şahısları adına Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin, Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut, Eskişehir Milletvekili Fahri Keskin ve Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan.

Sayın Gülçiçek, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

CHP GRUBU ADINA ALİ RIZA GÜLÇİÇEK (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; 1028 sıra sayılı 2006 yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 29 uncu maddesi üzerinde görüşlerimi açıklamak amacıyla, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; Grubum adına sizleri saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz yasanın 29 uncu maddesi, taşınmazların devriyle ilgilidir. Bu maddede "Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının mülkiyetinde bulunan taşınmazlardan Sağlık Bakanlığınca sağlık hizmetlerinde kullanılmak üzere ihtiyaç duyulanlar ile Maliye Bakanlığınca kiralanmış olanlar, bedelleri anılan Başkanlık bütçesine transfer edilmek üzere Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı bütçesine konulan ödenekten mahsup edilerek Hazine adına tescil ve ilgili Bakanlıklara tahsis edilir" denilmektedir. Sosyal Sigortalar Kurumunun özel ve özerk tüzelkişiliği ve mallarıyla ilgili tasarruf yetkisinin yönetim kuruluna ait olduğu hususu dikkate alınmaksızın, kuruma ait sağlık birimlerinin devri, kurumu düzenlemenin dışında tutarak devretmek Anayasaya aykırıdır. Çünkü, taşınır-taşınmaz mallar ve taşıtları, kurumun yönetim kurulunun iradesi olmaksızın Sağlık Bakanlığına devredilemez. Yasalar, mülkiyet hakkı, malike malını satıp satmama konusunda özgürce karar verme, satarsa satış bedeli ve ödeme koşullarını özgür iradesiyle belirleme imkânını tanımaktadır. Bu durum, Anayasanın 35 inci maddesinde güvence altına alınmış olan mülkiyet hakkına aykırı bir durumdur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ayrıca, 29 uncu maddedeki komisyonun oluşmasıyla ilgili düzenleme Anayasaya aykırıdır. Komisyonların teşkiliyle çalışma usul ve esaslarının Bakanlık ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının görüşü alınarak Maliye Bakanlığınca belirlenmesi, Anayasanın 6 ncı maddesine aykırı olan bir yetki devri niteliğini taşımaktadır.

29 uncu maddede "bedel tespiti, Maliye Bakanlığı ve Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı temsilcileriyle, ilgisine göre, Sağlık Bakanlığı temsilcilerinden oluşan komisyon tarafından taşınmazların rayiç bedelleri dikkate alınarak yapılır" denilmesine karşın, Sağlık Bakanlığı, 29.12.2004 günü bir genelgeyle gerekli hazırlıkların yapılması için valilikleri görevlendirmiştir.

5283 sayılı Yasada olduğu gibi, yine yasa çıkmadan, yasadaki hükümler yerine getirilmeden, komisyonlar kurulmadan işlemler yapılmaktadır. Anayasada yer alan hukuk devleti ilkesi Anayasanın temel ilkelerinden biridir. Hukuk devleti, idare edilenlere, hukuk güvenliği sağlayan, adaletli bir hukuk sistemine dayanan devlet düzeninin adıdır. Hukuka güvenin, kamu düzeninin ve istikrarın korunması da kazanılmış hakların korunması ilkesine bağlılıkla mümkündür.

Sosyal Sigortalar Kurumunun geçmişte geleceğe pek çok iştirakçinin teminatı olan mal varlığının, kurumun iradesi dışında ve kamu yararına aykırı olarak Sağlık Bakanlığına devredilmesinin, sonradan giderilmesi güç ya da olanaksız zarar ve durumlar doğuracağı kuşkusuzdur.

Sosyal devletin gerçekleşme araçlarından biri olan sosyal güvenlik, yoksulluk karşısında ve gelecek kaygısıyla duyulan güvenlik gereksiniminin sonucu olarak ortaya çıkmış ve somutlaşmış bir kavramdır. Özende, bireyin karşılaşacağı ve yaşamı için tehlike oluşturan olaylara karşı bir güvence sağlayan sosyal güvenlik, bir yönüyle bu düşünceyi ve sosyal devletin temel felsefesini, diğer yönüyle de sosyal devlete işlerlik kazandıran kurumsal yapıyı tanımlamaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası gibi uluslararası finans kuruluşları tarafından önerilen ve işbaşında bulunan hükümetin uygulamakta kararlı olduğu anlaşılan ekonomik politikalar açısından, toplumsa amaçlı bu kaynak aktarımı bir engel olarak görülmektedir. Öte yandan, yine bu ekonomik programların bir bütünleyicisi olarak, sağlık ve sosyal güvenlik gibi toplumsal nitelikli ve kamu eliyle yürütülen hizmetlerin özel sektöre devredilmesi doğrultusunda bir politika yaygınlaştırılıyor.

Uluslararası finans kuruluşlarının önerileri ve hükümetle aralarında yapılan anlaşmalara uygun olarak, bu politikalar, önce fiilî durum yaratılarak, uygulamaya konulmakta; ardından da tüm toplumsal karşı çıkışlara ve olası tüm olumsuz sonuçlara karşın, hukuksal yapılanmalarla kurumlaştırılıyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hükümet, sağlık ve sosyal güvenliği temel bir hak olmaktan çıkararak, bu alanları piyasaya açmak ve kamu hizmeti üreten kurumları da yerelleştirerek, özelleştirmek amacıyla bir program uygulamaktadır. Hükümet, sosyal güvenlik sisteminde gerçekleştireceği reformla, adil ve kolay erişilebilir bir hizmet, eşit hak ve yükümlülükler, yoksulluğa karşı etkin koruma ve malî açıdan sürdürülmenin sanılacağını ileri sürmektedir. Oysa, siyasal iktidar, sosyal güvenlik sisteminin sorunlarını çözmeyi amaçladığını, sosyal tarafları dışlayarak göstermektedir.

5283 sayılı Bazı Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Ait Sağlık Birimlerinin Sağlık Bakanlığına Devredilmesine Dair Kanun ile Genel Sağlık Sigortası Kanunu Tasarısı, Emeklilik Sigortası Kanunu Tasarısı ve Sosyal Güvenlik Kurumu Kanun Tasarısı taslakları birlikte gözönüne alındığında, siyasal iktidarın, ülkenin ekonomik, sosyal, siyasal, demografik ve hukuksal sorunlarını irdelemeden ya da bir kenara bırakarak, ileri sürdüğünün tersine, finansal kaygılarla sistemi alt üst edecek bir girişim başlattığı görülmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hükümet, yasayla ulaşacağı son noktayı "kamu yönetimi reformu ve yeniden yapılanma çerçevesinde sağlık kuruluşları mahallî idarelere devredilecektir" biçiminde tanımlamakta; dolayısıyla, gerçekte, sağlık kuruluşlarının merkezîleşmesini değil, yerel yönetimlere aktarılmaları için geçiş sürecinde tek elde toplamayı istemektedir. Genel gerekçede de ortaya konulan yaklaşım ile sağlık hizmetinin tek elde toplanarak merkezîleşmesi sonucu ortaya çıkacağı ileri sürülen olumlu görünümün gerekçesi çelişmektedir.

Kaldı ki, 5220 sayılı Yasayla, Sağlık Bakanlığı hastanelerinin satışına olanak sağlayan düzenleme daha önce yapılmıştır. Geçiş süreci olarak öngörülen beş yıllık dönemde, öncelikle tüm sağlık birimlerinin Sağlık Bakanlığında toplanması ve ardından yerel yönetimlere devredilerek özelleştirilmeleri amaçlanıyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; katılımcı demokrasilerde siyasal iktidarlardan beklenen, temel haklar konusunda toplumla uzlaşmalarıdır. Bu uzlaşma, var olan toplumsal düzeneklerin işlerliğiyle sağlanır.

Sağduyulu ve hukuka bağlı bir siyasal iktidar, politika ve uygulamalarında kamu yararı gözeterek ve güçlendirerek sağlar.

Ne yazık ki, ülkemizde bu işleyişin sağlıklı ortamı, tartışma ve uzlaşma koşulları bulunmamaktadır. Hükümet, her girişimde, konuyla ilgili toplumsal tarafları dışlayarak, IMF ve Dünya Bankasının istediği koşulları geçerli kılmaktadır. Bu uygulamaların bir sonucu olarak, kamu hizmetlerinin yerine getirilmesinden sorumlu olan devlet, her geçen gün bu alandan çekilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sosyal güvenlik, toplumun tüm bireyleri için temel bir hak; bunu gerçekleştirmek ise, devletin anayasal görevidir. Bu nedenle, sosyal güvenlik, kamu hukuku içinde yer almakta olup, önemli bir kamu hizmetinin yürütülmesini düzenlediğinden, idare hukukunun bir parçasıdır. Özel hukuk hükümlerine tabi bir kamu tüzelkişiliği olan Sosyal Sigortalar Kurumu da, bu hukuk sistemi içinde yer almaktadır. Önemli bir kamu hizmetini yerine getirmeyi üstlenmiş ve finansmanında devletin hiçbir katkısı olmamış bir yerinden yönetim kuruluşu olan SSK'nın personeliyle birlikte tüm mal varlığına bu düzenlemeyle el konulmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, gecenin bu geç saatinde şunu söylemek istiyorum: Hepinizin çok iyi bildiği değerli ozanımız Musa Eroğlu'nun söylediği bir dörtlükle konuşmamı bağlamak istiyorum. Şöyle diyor Musa Eroğlu:

"Azrail'in gelir kendi,

Ne ağa der ne efendi,

Sayılı günler tükendi,

Yolun sonu görünüyor."

Bu türküyü, Sayın Maliye Bakanımıza ve sizlere hediye ediyorum.

Saygılarımla. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gülçiçek.

Şahsı adına, Kocaeli Milletvekili, Sayın İzzet Çetin; buyurun.

Süreniz 5 dakika.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 29 uncu maddesinde, şahsım adına söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, gecenin bu saatinde fazla vaktinizi almayacağım; ancak, bu maddeye bakıldığı zaman, gerçekten taşınmazların devrine ilişkin düzenleme, her şeyden önce Anayasamızın 161 inci maddesine aykırı. Biliyorsunuz, 161 inci maddenin son fıkrasında "bütçe kanununa, bütçeyle ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz" deniliyor. Burada, Sosyal Sigortalar Kurumunun taşınmazlarının Sağlık Bakanlığı ve Maliye Bakanlığınca kullanılanların devrine ilişkin düzenleme yapılmış.

Değerli arkadaşlarım, burada, bir kere, yasa yapma tekniği açısından metnin yazımı yanlış. Yasaların anlaşılır olması gerekir, kolayca anlaşılabilmesi gerekir; ama, burada, baktığımız zaman "Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının mülkiyetinde bulunan ve Sağlık Bakanlığınca kullanılan ve Maliye Bakanlığınca kiralanmış olanların bedelleri anılan Başkanlık bütçesine transfer edilmek üzere Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı bütçesine konulan ödenekten mahsup edilerek" diyor. Bir kere "sosyal güvenlik kurumu başkanlığı" diye, Emekli Sandığı, Bağ-Kur ve SSK'yı aynı çatı altında toplayan kanun tasarısı, henüz, komisyonda bile görüşülmemiş, Plan ve Bütçe Komisyonuna inmemiş, Meclis gündemine gelmemiş; bırakınız böyle bir kurumun varlığını… Biz, daha önce, geçtiğimiz 2003 yılının 16 Temmuzunda kabul edilen 4947 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilat Kanunuyla Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı ihdas ettik. Buradaki, tasarıdaki, sosyal güvenlik kurumu kanun tasarısı, henüz teşekkül etmedi. Değerli arkadaşlarım, bir kere "sosyal güvenlik kurumu başkanlığı" diye bir kurum oluşmadığı için, bütçede böyle bir kuruma ayrılmış bir ödenek yok, böyle bir kurumun yasası yok.

İkincisi, Sosyal Sigortalar Kurumu özerk bir kurum. Yönetim Kurulu kararı olmadan, Sosyal Sigortalar Kurumunun mallarına bütçe kanunuyla el konulması -biraz evvel arkadaşım da söyledi- mülkiyet hakkına açık bir müdahale ve Anayasaya aykırı.

Bir başka konu, ödenek konusu. SSK'nın parasıyla, yani, başkanlığa deniliyor ki, sosyal güvenlik kurumu başkanlığı bütçesine konulan ödenekten, bu üç kurum birleşip, sosyal güvenlik kurumu başkanlığı olduğunda, zaten, Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı, sosyal güvenlik kurumu başkanlığıyla birleşecek; yani, Sosyal Sigortalar Kurumunun malları, özellikle de, Yenimahalle'deki Kasalar ve İstanbul'daki Yeşilköy arsaları başta olmak üzere Maliye Bakanlığının kiralamış olduğu bölümler, Sosyal Sigortalar Kurumuna ya da sosyal güvenlik kuruluşlarına, bir tek kuruş ayrılmadan, doğrudan doğruya, tabirimi mazur görünüz, gasbedilmiş olacak.

Değerli arkadaşlar, eğer ayrı bir kanunla düzenlenmiş olsa bile… Ki, buna benzer bir düzenlemeyi geçtiğimiz yıl Sosyal Sigortalar Kurumuna ait sağlık kuruluşlarının Sağlık Bakanlığına devrinde de yaşadık. Orada bir komisyon kurulacak idi -ki, komisyonun önceden kurulması gerekirdi- devirden üç ay sonra kuruldu, değer tespiti yapıp, o değerlerin Sosyal Sigortalar Kurumuna aktarılması öngörülmüştü. Onun bile Anayasaya aykırılığı tartışmalıyken, şimdi bütçe kanunuyla Sosyal Sigortalar Kurumu mallarına el konulması, ancak Maliye Bakanımızın aklına gelecek bir cin fikirlilik olabilir. Bunun başka izahı yok. Gerçekten, bu cebindeki parayı bu cebine koyuyor. Yarın birleştikten sonra, ne Maliyeden ne Sağlık Bakanlığına konulan bir ödenekten sosyal güvenlik kurumlarına aktarma bile düşünülmeden, parasını, sanki alıyormuş ya da veriyormuş gibi yaparak, anlaşılmaz bir metinle, Sosyal Sigortalar Kurumunun mallarına el konulması, gerçekten doğru değil, Anayasaya aykırı.

Biraz evvel usul tartışmasında da yaşadık, gerçekten, gerekçeler okunmuyor. Biraz sonra önergemiz de gelecek, bu, taşınmazların devrine ilişkin 29 uncu maddenin bütçe kanunu tasarısından çıkarılmasına ilişkin; ama, gerekçeler okunmadığı için, gerekçeler okunmadığı için de tam anlaşılamayacağı için ilgili kurumların incelemesi sırasında…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Çetin, 1 dakikalık süre içinde konuşmanızı lütfen tamamlayınız.

Buyurun.

İZZET ÇETİN (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Yani, o gerekçeler de görülmeyeceği için söz alma ihtiyacı hissettim.

Değerli arkadaşlar, son olarak söylemek istediğim, tasarıyla, 4947 sayılı Kanunla kurulan sosyal güvenlik kurumu, SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı teşkilatları, yeni kurulacak sosyal güvenlik kurumuna aktarılacak. 2 tane sosyal güvenlik kurumu başkanlığından söz ediyoruz. Bunun altını çizmek istiyorum. Birisi, 2003 yılında ihdas ettiğimiz, bu Mecliste kabul ettiğimiz Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı bünyesinde oluşturulan ve halen görevde olan Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı, bu tasarıda kastedilen o değil. Bu bütçe kanunu tasarısında kastedilen, henüz görüşmeleri yapılmamış, sosyal güvenlik kuruluşlarını tek çatı altında toplayan yasadır. Olmayan bir yasayla, olmayan bir kurumda, sanki ödenek varmış gibi, bir gasp olayıyla karşı karşıyayız. O nedenle, bu metnin bütçe kanunu tasarısından çıkarılmasından çıkarılması Anayasaya uygunluk açısından da bir zorunluluktur.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çetin.

Şahsı adına, Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut; buyurun.

Süreniz 5 dakika.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Şimdi söyle söyleyeceğini, oturduğun yerde olmaz.

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 29 uncu maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinize saygılar sunuyorum.

Sözlerime başlamadan önce, benden önceki konuşmacı arkadaşın sosyal güvenlik kurumu başkanlığı olmadığı yolundaki düşüncesinin yerinde olmadığını…

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Deminki söylediklerini söyle önce.

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla) - … belirterek sözlerime başlıyorum.

Değerli arkadaşlar, 29 uncu madde taşınmaz devriyle ilgilidir ve Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının mülkiyetinde bulunan taşınmazların Sağlık Bakanlığınca sağlık hizmetlerinde kullanılmasında ihtiyaç duyulanlar ile Maliye Bakanlığınca kiralanmış olanların bedelleri karşılığında hazine adına tescili ve ilgili bakanlıklara tahsisiyle ilgilidir. Taşınmazların rayiç bedellerinin tespiti, Maliye Bakanlığının ve Sosyal Sigortalar Kurumunun temsilcilerinden oluşan bir heyet tarafından belirlenecektir. Yine, Sağlık Bakanlığınca ihtiyaç duyulan taşınmazlar söz konusu ise, oluşturulacak olan komisyona Sağlık Bakanlığının temsilcileri de dahil edilecektir.

Taşınmazların tespit edilecek rayiç bedelleri, sözü edilen sosyal güvenlik kurumu başkanlığı bütçesine konulan ödenekten mahsup edilecek ve Sosyal Sigortalar Kurumu bütçesine transfer edilecektir.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Maddeye gel, maddeye.

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi, devletin aslî görevlerinden biri, sağlık hizmetlerinin vatandaşlar arasında ayırım yapılmadan etkin bir şekilde ve ulaşılabilir olarak vatandaşa sunulmasıdır. Hükümetimiz, sağlık hizmetlerinin gereği gibi yerine getirilmesini sosyal devlet ilkesinin ayrılmaz bir unsuru olarak kabul etmektedir.

Hepinizin bildiği gibi, hükümetimizce hazırlanan Sağlıkta Dönüşüm Programının ilk iki ayağı olan aile hekimliği ve bazı kamu kurumlarına ait sağlık birimlerinin Sağlık Bakanlığına devriyle ilgili yasa tasarıları yürürlüktedir, yürürlüğe girmiştir.

Sağlıkta Dönüşüm Programının üçüncü ayağı, genel sağlık sigortasıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edilmiştir. Bildiğiniz gibi, Sağlık Komisyonunda görüşülmüştür ve şu anda Plan ve Bütçe Komisyonundadır. İnşallah, yakın bir zamanda Mecliste görüşülerek kabul edilirse, Türkiye'de herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna tabi olsun olmasın ihtiyacı olan bütün vatandaşlarımız devletin sağlık güvencesi altında olacak ve her türlü sağlık harcamaları devlet bütçesinden karşılanabilecektir.

Diğer yandan, Aile Hekimliği Yasası, bildiğiniz gibi Düzce'de başarılı bir şekilde uygulanmaktadır. 5283 sayılı Yasayla diğer kamu kurum ve kuruluşlarına ait sağlık birimlerinin Sağlık Bakanlığına devri de, ülkemizde çok büyük bir yeniliktir, çığır açmıştır.

Hepinizin bildiği gibi, Sosyal Sigortalar Kurumunun 34 000 yatak kapasiteli 149 hastanesinden hizmet almaya çalışan, daha doğrusu alamayan milyonlarca SSK'lı vatandaşımız, Sağlık Bakanlığına ait 100 000'den fazla yatak kapasiteli 680 hastanesinden, 7 500 sağlık ocağı, sağlık istasyonu ve sağlık evinden, 1 000'i aşkın ambulansından, yine binlerle ifade edilebilen doktorundan, hemşiresinden, ebesinden ve sağlık memurundan, kısaca sağlık personelinden yararlanma imkânına kavuşmuştur. İlaveten, diğer resmî kurumların -Millî Eğitim Bakanlığının, Emniyetin, Devlet Demir Yollarının, Ziraat Bankasının, Sümerbankın ve PTT’nin- hastanelerinden de yararlanabilir hale gelmiştir.

Gerçekten, o güne kadar hastane kapılarından kovulan, aylar sonrasına ameliyat için gün verilen, reçete ve ilaç kuyruklarında günlerce bekletilen, süründürülen sosyal sigortalı vatandaşlarımız layık oldukları sağlık hizmetlerine kavuşturulmuştur. Bu düzenleme, atıl durumdaki Sosyal Sigortalar Kurumunun mülkiyetindeki taşınmazlara işlerlik kazandıracak, onların sağlık hizmetinde kullanılmasıyla, sağlık hizmetleri daha etkin ve verimli hale gelecektir.

Ben, maddenin iyi, hayırlı bir düzenleme olacağı kanaatindeyim.

Bu duygularla, bütçenin hazırlanmasında emeği geçen herkese teşekkür ediyorum ve bu bütçenin ülkemize, milletimize hayırlar getirmesini diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akbulut.

Sayın milletvekilleri, görüşmeler tamamlanmıştır.

Madde üzerinde 10 dakika süreyle soru - cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Buyurun Sayın Işık.

AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, deniz taşımacılığının geliştirilmesi için kabotaj hattında çalışan gemiler ile balıkçı gemilerine vergisiz yakıt verilmesi projesi, Bakanlar Kurulunun aldığı bir kararla, 1 Ocak 2004 tarihinden itibaren uygulamaya girmiştir. Uygulamanın başlamasıyla, İstanbul deniz otobüsü yolcu ve araç taşınması ücretlerinde 2004, 2005 yıllarında artış yapılmış mıdır? Buna paralel olarak, taşınan yolcu sayısında geçmiş yıllara oranla artış olmuş mudur?

İkinci sorum: Başlatılmış bulunan bölgesel hava taşımacılığı projesinde, hava taşımacılığı rekabete açılmıştır. Sonuçlarını özetler misiniz.

Son olarak, Bakanlığınızın en önemli çalışmalarından bir tanesi de, demiryolu ağını çağdaş teknolojiye uygun hale getirerek, yolcu ve yük taşımacılığında hamle yapmaktır. Projelerinizin geldiği noktayı ve öngörünüzü alabilir miyiz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Arz.

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Dün sordum; ama, yanıtını alamadım. Trabzon merkez içme suyu kuyularının bulunduğu alanlar, bir önceki AKP'li belediye başkanı tarafından satıldığından, Trabzon halkı sağlıklı su içemiyor. Trabzon halkının içme suyu sorununu çözecek olan Galyan Atasu Barajını 2006 yılında tamamlayacak ödenek ayıracak mısınız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Arz.

Sayın Ambarcıoğlu?.. Yok.

Sayın Küçük, buyurun.

AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) - Sayın Başkan, aracılığınızla, hazır, hükümeti temsilen Ulaştırma Bakanımız varken, ilimin ulaştırma problemleriyle ilgili bazı sorularım var; gereğini arz ediyorum.

Sayın Bakanım, Çanakkale, Türkiye'nin işleyen havalimanlarına en uzak ili. İzmir ve İstanbul Havalimanlarına uzaklığımız 350 kilometre ve bu da zaman olarak yaklaşık 4,5 saatlik bir yolculuğu gerektiriyor. Dolayısıyla, Çanakkale'nin çok önemli bir ulaşım problemi ortaya çıkıyor. Çanakkale Havalimanı da, şu anda, çalışmayan, âtıl vaziyette duran ve orman yangın uçaklarına bekçilik yapmaktan başka bir işe yaramayan, 18 Martta da Başbakanın veya sayın bakanların uçağının inip kalkmasından başka bir işlev görmüyor. Çanakkale Havalimanını çalışır hale getirmekle ilgili bir çalışmanız var mı.

İkincisi; Gökçeada İlçemiz, ulaşım problemini bir türlü halledemediğimiz bir ilçemiz. Bu, Gökçeada'da çok büyük bir havalimanı inşaatı var, bir türlü bitmek bilmiyor; ama, çok büyük ödenekleri de iç ettiği bellidir. Bu havalimanının ne amaca yönelik yapıldığını, niçin yapıldığını bilmiyoruz. Bize, bu havaalanının neden yapıldığını, niçin yapıldığını ve ne zaman biteceğini söyler misiniz.

Yine, Gökçeada'ya ulaşım çok zor şartlarda, çok eski bir vapurla gerçekleştirilebiliyor ve defalarca, hükümet yetkilileri, Gökçeada'nın ulaşım sorununun halledilmesi konusunda çeşitli sözler verdiler ve hızlı bir feribotla bu ulaşımın rahatlayacağı ve güvenli bir yolculuğun yapılabileceği konusunda sözler verdiler. Aynı zamanda, Gökçeada'da ve adalarda bir cankurtaran helikopterin alınacağı söylendi; ama, hiçbir çalışma yapılmadı. Bu çalışmalar ne aşamadadır?

Yine, Çanakkale'nin İstanbul'la bir deniz bağlantısı yok. Çanakkale'den İstanbul'a hızlı feribot çalıştırılmasıyla ilgili bir çalışmanız var mıdır; varsa, bu ne seviyededir?

Çanakkale'de 1 kilometre bile demiryolu yok ve en yakın demiryolunun uzaklığı 150 kilometre; Bandırma'ya. Demiryolu çalışmasıyla ilgili, Çanakkale'de bir çalışmanız var mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Küçük.

Sayın Tandoğdu, buyurun.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

1986 yılında oluşan Çernobil'e bağlı olarak Karadeniz Bölgesinde, radyasyonun etkisinde kalan bu bölgede kanser vakalarının arttığı bilinmektedir. Her ne kadar Sağlık Bakanı bölgede Çernobil'e bağlı kanser vakalarından ziyade sigara içilmesinden dolayı kanser vakalarının arttığını söylüyorsa da, işin gerçeği, Çernobil'e bağlı olan olaydır. Buna bağlı olarak, bölgede, maalesef, kanseri tedavi edecek hastanede cihazlar yoktur. Onun için, tam teşekküllü bir hastane olan Ordu'nun Fatsa İlçesindeki Devlet Hastanesine bir radyoterapi cihazının, bir kobalt cihazının yerleştirilmesini ve ayrıca, sağlıklı, şeffaf bir kura çekimiyle de bir radyasyon onkoloğunun Fatsa'ya tayin ettirilmesini düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tandoğdu.

Saygıdeğer arkadaşlarım, taşınmazlarla ilgili bir maddeyi görüşüyorduk; ama, soruların hepsi… Hükümet adına oturuyor Ulaştırma Bakanı orada; yoksa, Ulaştırma Bakanlığıyla ilgili soruları cevaplandırmak için değil; bunu, takdirlerinize arz ediyorum.

Sayın Bakanım, buyurun efendim.

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Bütçe… Bütçe Başkanım…

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Sayın Bakanım, siz memnunsunuz değil mi?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Eyvallah…

Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Ahmet Işık öyle bir soru sordu ki, bir saatte ancak tamamlarım; ama, herkese zaman ayırmam lazım. Deniz taşımacılığı 2004'te yürürlüğe konan ÖTV indirimi ve liman indirimleriyle fevkalade artmış durumda. Deniz otobüslerinin bu iki yıllık dönem içerisinde, 2004-2005'te zam yapmadığı gibi, yüzde 15 ile 45 arasında da indirimler yapıldı. Bunun toplam taşınan yolcuya katkısı 115 trilyon, bu dönem içerisinde.

Ayrıca, hava taşımacılığında da, malum, bölgesel hava taşımacılığı projesi gayet başarılı bir şekilde devam ediyor. 2003 Ekiminde başladı; yaklaşık iki yıl gibi bir süre içerisinde 9 000 000 iç hatlarda taşıma yaparken, 18 700 000'e bu yıl itibariyle ulaşıyoruz ve bunlar içerisinde de tabiî ilk defa uçağa binen vatandaşımızın sayısı 3,5 milyon. Bu, projenin başarısıdır ve uçak yolcu biletleri de, neredeyse, 200 000 000 liradan 50 000 000 liralara gerilemiştir ve dolayısıyla, havayolu taşımacılığı, artık, lüks, imtiyazlı bir taşımacılık olmaktan çıkmış, halkımızın bütün kesimlerinin yararlanacağı bir taşıma haline gelmiştir.

Demiryollarında, malum, Marmaray, Ankara-İstanbul projesi, Ankara-Konya projesi halen devam ediyor. Diğer hatlarda çalışmalarımız var; detayına girmeyeceğim.

Çanakkale'yle ilgili, Ahmet Bey her şeyi sordu; yani, sormadığı bir şey kalmadı. Çanakkale Havaalanı, doğru, kullanılmıyor; ama, havaalanı açıktır, kullanmak isteyen şirketlerimizin hizmetine her an hazır vaziyette tutulmaktadır.

Gökçeada ulaşımı çok önemli. Bunun için, bildiğiniz gibi, Denizcilik İşletmeleri Şehir Hatları İstanbul Belediyesine devredildi. Çanakkale Körfez işletmesi de Çanakkale İl Özel İdaresi ve çevre belediyelerin kurduğu bir şirkete devrediliyor. Onun da kuruluş çalışmaları devam ediyor. Bu kuruluş çalışmaları tamamlanır tamamlanmaz, biz, Gökçeada'ya sefer yapacak bir gemi alıp onlara vereceğiz. Bunun bütçesi de ayrıldı, kaynağı da ayrıldı. Buraya yaz-kış sefer yapacak şekilde de Evrensel Hizmet Kanununa madde koyduk. Bunların işletme masraflarını da bu bütçeden karşılayacağız.

İstanbul-Çanakkale arasında da hızlı deniz ulaşımının, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin İstanbul deniz otobüslerinin yeni filo büyütme projesi kapsamında olumlu değerlendirildiğini biliyorum. İnşallah, bu da gerçekleşecektir önümüzdeki yıllarda.

SSK'yla ilgili, Fatsa'daki ihtiyaçlarla ilgili ve Sayın Arz'ın ifade ettiği içme suyuyla ilgili sorulara bilahara yazılı cevap verilecektir.

Arz ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 3 adet önerge vardır; önergeleri sırasıyla okutacağım, hepsi aynı mahiyette olduğu için birlikte işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 1028 sıra sayılı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının "Taşınmaz Devri" başlıklı 29 uncu maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Haluk Koç

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

M. Vedat Yücesan

 

Samsun

Malatya

Eskişehir

 

Ufuk Özkan

Atilla Kart

Hasan Ören

 

Manisa

Konya

Manisa

 

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1028 sıra sayılı kanun tasarısının 29 uncu maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Atilla Kart

Ali Arslan

İzzet Çetin

 

Konya

Muğla

Kocaeli

 

Osman Kaptan

Feridun Fikret Baloğlu

Orhan Sür

 

Antalya

Antalya

Balıkesir

 

BAŞKAN - Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının 29 uncu maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Tuncay Ercenk

Özlem Çerçioğlu

 

Trabzon

Antalya

Aydın

 

Mustafa Gazalcı

Hüseyin Ekmekcioğlu

Ali Kemal Deveciler

 

Denizli

Antalya

Balıkesir

 

Atila Emek

Nail Kamacı

Kemal Kılıçdaroğlu

 

Antalya

Antalya

İstanbul

 

BAŞKAN - Komisyon -aynı mahiyette olan bu üç önergeye birlikte işleme alıyorum- önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Katılamıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Önergeye katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önergeleri birlikte değerlendiriyoruz; oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

29 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

30 uncu maddeyi okutuyorum:

Muhasebe kayıtlarından çıkarılacak tutarlar

MADDE 30.- 21.7.1953 tarihli ve 6183 sayılı Kanun kapsamında izlenen alacakların dışında kalan ve muhasebe kayıtlarında bulunan Devlet alacaklarından tutarı 15 Yeni Türk Lirasına kadar olanların tahsili için yapılacak takibat giderlerinin asıl alacak tutarından fazla olacağının anlaşılması halinde, bu tutarların muhasebe kayıtlarından çıkarılmasına Maliye Bakanı yetkilidir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek.

Şahısları adına; İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek, Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün, Eskişehir Milletvekili Fahri Keskin, Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan, Adana Milletvekili Recep Garip.

Gruplar adına başka söz talebi olmadığı için, Sayın Şimşek'in şahsı adına ve Grup adına olan konuşma süresini birleştirerek, kendisine söz veriyorum.

Buyurun Sayın Şimşek. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 30 uncu maddesi üzerinde Grubum ve şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Maliye Bakanı, bütçe kanununun bu maddesiyle, 15 YTL'ye kadar olan kamu alacaklarının tahsili için yapılacak takibat giderlerinin bu tutarlardan fazla olacağının anlaşılması halinde, bu tutarların muhasebe kayıtlarından çıkarılmasına yetkili kılınmaktadır; yani, devlet, 15 YTL'ye kadar olan alacağından vazgeçmektedir.

Bu bütçe, hükümetin dördüncü bütçesi olduğu için, daha önceki üç bütçeyle ilgili bu uygulamayı merak ettim, bir bakayım dedim. 2003 yılı bütçesinde bu uygulama 10 000 000 lira, yani, 10 YTL; 2004 yılında 12 YTL'ye çıkmış; 2005 yılında da bir önceki yıla göre yüzde 100'ün üzerinde bir artışla 25 YTL tutarında belirlenmiş; 2006 yılında ise, 15 YTL'ye tekrar düşüyor.

Değerli arkadaşlarım, bu tutarlar neye göre belirlenmekte? Bunun bir standardı, belirleyicisi yok mudur? 12 000 000'dan 25 000 000'a çıkartılırken hangi kriter esas alınmıştır veya 25 000 000'dan 15 000 000'a düşürülmesinin gerekçesi nedir? Bu rakamların hepsi, bu hükümetlerin bütçesinden yapılan rakamlar.

Bu tutarlar keyfî mi belirleniyor? Bunun bir standardı olmalı veya enflasyona göre ya da yeniden değerlendirme oranına göre artırılmalı ve azaltılmalı. Eğer, enflasyon oranı dikkate alınıyorsa, 2004 yılından 2005 yılına geçerken yüzde 100'ün üzerinde bir artışın sağlanmasının gerekçesi ne? Devlet alacağından vazgeçerken neyi dikkate alıyor? Bu rakamların iniş çıkışları gayri ciddî olarak gözüküyor. Yüzde 120 ve şimdi yüzde 40 indiriliyor. Yıllar itibariyle artışlarında bir standardın olmaması gerçekten bir ciddiyetsizliği de ortaya koyuyor.

Biliyorsunuz normlar hiyerarşisi gereği, kanunlar anayasaya uygun hale getirilir. Bu bütçe sürecinde ise, Anayasa, hazırlanıp kanun tasarısı olarak Meclise sevk edilen Bütçe Kanununa uygun hale getirildi. Burada, bütçe konuşmaları esnasında "ilk"lerden, "en"lerden, "rekor"lardan söz ediliyor. Esas bahsedilmesi gereken nokta burasıdır. Yasama tarihimizde Anayasanın kanuna uygun hale getirildiği ilk düzenleme bu dönemde olmuştur. Gerekçeleri yansıtan ve o "ilk"ler ve "en"ler kitabınıza bunun eklenmesini de, bir "ilk" olarak da fayda görüyorum.

Bakın, size bir "ilk" olayı daha anlatayım. Sizin döneminizde, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun 445 milyara sattığı araziyi, Karayolları 5 kat bedelle aldı. Nasıl mı oldu; TMSF, Pamukbanktan bir arazi alıyor, 5 dönüme yakın, Giresun'da. 1985 yılından beri Karayolları Karadeniz Otoyolu geçerlilikte ve bundan dolayı da şu anda bir bakan yargılanıyor. TMSF, 5 dönüm araziyi satışa çıkarıyor ve araziyi, bir vatandaş, 445 milyara alıyor ve aradan geçen…

HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) - İhale yapmış mı?!

BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - Tabiî ki ihale yapıyor; merak etmeyin… Merak etmeyin Sayın Mercan, siz mi söylediniz; yani, merak etmeyin.

HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) - İhaleyle verildiyse bir sorun yok.

BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - Siz tabiî, sürekli yurt dışında olduğunuz için, Sayın Başbakan gibi, Türkiye'den haberiniz yok; ara sıra odama uğrayın, anlatayım ben size.

Değerli arkadaşlarım, gerçekten komik bu. 445 milyara satıyorlar, TMSF satıyor araziyi; bir vatandaş ihaleye giriyor, alıyor. Aradan altı ay geçiyor; Karayolları, acil ve öncelikli madde, 27 nci maddeye göre kamulaştırıyor ve 2 trilyon 300 milyara kamulaştırıyor; yani, devlet satıyor, devlet kamulaştırıyor! AKP Genel Merkez yöneticilerine buradan duyurulur, bunun da lütfen "ilk'ler ve en'ler" kitabınızda bulunmasında fayda görüyorum ben; yani, halkın 2 trilyon parası, eşgüdümü olmayan ve bakanlıklar arası organizasyon olmadığı için çarçur ediliyor. Şimdi, Yaşar Topçu'nun suçu ne Allahaşkına, değil mi arkadaşlar; bunu da bir vicdanımıza, sanıyorum ki, sormamız gerekiyor.

MEHMET SOYDAN (Hatay) - Siz savunursunuz onları!..

BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - Efendim, biz doğruyu savunuyoruz; beceriksizliği savunamam, burada gözüküyor. Yani, bu sizin vicdanınıza hoş geliyor mu?! Bu sizin vicdanınıza hoş geliyor mu?! Burada siyaset yapmıyoruz.

MEHMET SOYDAN (Hatay) - Ne yapıyorsunuz?!

BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - Burada siyaset yapmıyoruz, yaptığınız bir yanlışı anlatıyoruz size beyim; yani, niye alınıyorsunuz; gecenin saat 3'ünde bir doğruyu burada size söylüyoruz. Bakın, yanlış yapmışsınız, bu yanlışı da sürdürmeyin, bundan sonra yanlış yapmayın; bunu yapmışsınız... Böyle, laf atıcılığı rolü oynamaya falan gerek yok yani…

MEHMET SOYDAN (Hatay) - Artistliğe de gerek yok!

BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - Saygılı ol!.. Saygılı ol!.. Saygılı ol! Saygılı ol!..

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karşılıklı konuşmayalım.

BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - Ben, sinema oyunculuğu yaptım; artistlik ve oryantallik yapmadım. Ben sanatçıyım; saygılı ol!

Değerli arkadaşlarım, ayrıca, başka ilk'ler de var. Sayın Başbakanımız, sürekli ifade eder, bunlar da ilk'tir. Sayın Başbakanımız

diyor ki "ben bir İstanbul sevdalısıyım" ve o sevdanın, o aşkın üzerine, 1996 yılında, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken, Zekeriyaköy'de kaçak bina yapılmış, 1996 yılında ve ikinci derece askerî yasak bölge, ayrıca çayır alanı ve 196 bina şu an bitmiş. 2001 yılından beri, 2000 yılından beri mahkemeler sürüyor. Sayın Başbakanın, yasak aşkının üzerinde kendisinin temellerini attığı 196 dairenin… Daha yeni… Ne zaman; 28 Mart seçimlerinden sonra, Sarıyer Belediyesi ile Anakent Belediyesi aynı partiden olunca, sadece kat irtifak tapularını verdiler. Kat mülkiyet tapuları yok. Bunun da, sanırım ki, AKP'nin ilk'leri ve en'lerinin arasına girmesi gerekir.

Değerli arkadaşlarım, bakın, başka ilk'ler ve en'ler de var.

HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) - Maddeyle ne alakası var?!

BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - Sayın Başbakan… Bundan iki ay önce, işadamlarımız "vergileri indirelim" dediler. Aman efendim!.. Sayın Başbakanımız çok kızdı ve hatta, hoş da olmayan bir deyişle "alışmış kudurmuştan beterdir…" Bu arada, işadamlarıyla da biraz problemi var; ama, bunu da gündeme getirmek getiriyor. Yani, Türkiye'deki işadamları "vergiyi indir" deyince "alışmış kudurmuştan beterdir" diyor; ama, sizin acil eylem planınızda -ki, Cumhuriyet Halk Partisinin de talebi budur- vergi tabana yayılacaktı ve vergi indirilecekti.

HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) - Maddeye gel…

BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - Fakat, bunun yanı sıra, aradan iki ay geçiyor, iki ay geçtikten sonra, bir bakıyoruz ki, Kurumlar Vergisinde indirime gidiliyor. Yani, bizim işadamlarımız, bu ülkeyi taşıyan arkadaşlar vergi indirimi talebinde bulunduğunda "alışmış kudurmuştan beter olur" diyor. Niye; daha önce vergi affı çıktı, vergi barışı çıktı, bir daha bunu yapmayın. Birçok arkadaşımız dile getirdi; ilginç olan şudur: Pekâlâ, acaba, TÜPRAŞ'ın, Türk Telekomun satışından önce bu vergi indirimine gidilmiş olsa idi, ülkenin, halkın ne kadar çıkarı olurdu diye, bunu da sizin vicdanınıza bırakıyorum değerli arkadaşlar.

MEHMET SOYDAN (Hatay) - Bizim vicdanımız sağlam.

BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - Benim bundan şüphem yoktur; vicdanlar sağlam olur da fark edemezler, diller tutuk olur, konuşamaz; bu da, işin en acı tarafı olur ki, bana göre, yarın bunun vebali bir boyutuyla verilir.

Ayrıca, ilk'ler, en'ler arasında, Sayın Başbakan, burada, bütçe konuşmasında oralardan bahsediyor "oraları bilmezsiniz" diyor. Neymiş oralar; kenar mahalleler. Bir de, öteki tarafta "Ofer Ailesini bilin" diyor. Canım, biz Ofer Ailesini nereden bilelim?! Ben milletvekiliyim, nüfus müdürü değilim. Ofer Ailesini, Davos'ta görüşenler, Maliye Bakanlığında görüşenler, vesairede görüşenler bilir veya Ofer Ailesinin kaç kişilik bir nüfus olduğunu bilmek gerekiyorsa, Sayın Başbakanımız, Sayın Maliye Bakanımıza bunu sormalı, yakın ilişkilerinden dolayı. Biz, milletvekilliği yapıyoruz, nüfus müdürlüğü yapmıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, keser dönüyor, sap dönüyor, gün gelip hesap dönüyor. Bir ilk daha size, en'lerinize ekleyeceklerinize devam edeyim.

MEHMET SOYDAN (Hatay) - Maddeyle ne alakası var?

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Maddeyle çok ilgili!

BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - Efendim, Plan ve Bütçe Komisyonunda Millî Eğitim Bakanlığının bütçesi görüşülürken Sayın Millî Eğitim Bakanımıza şu soruyu sordum: "Sayın Millî Eğitim Bakanım, bir gazetede, Fransız TV5'in yayınında, Türkiye'de Kürdistan haritası gösterildi ve buna siz katkıda bulundunuz mu?" Sayın Bakan, iyi niyetiyle "hayır, bizim hiçbir katkımız olmadı" dedi. Ama, o arada, ben, yazılı soru önergesi vermiştim; resmî yazıda şunu söylüyor: Efendim, Başbakanlık Basın ve Enformasyon Daire Başkanlığı uçak biletlerini almış, mihmandarlık yapmış; Kültür Bakanlığımız da, bu ekibin konaklama ücretlerini yatırmış, Türkiye haritasının üzerine Kürdistan yazsınlar diye. Ben, burada, Sayın Başbakanın, Sayın Kültür Bakanının kötü niyetli olduğuna tabiî ki, inanmıyorum; ama, devlet adamlığında bu kadar sorumsuzluk yapılır mı? Bürokratı var, danışmanı var! Buradan biz film çekmek için gitmiş olsak çoraplarımıza kadar ararlar ve ondan sonra, üç ay önce de senaryoyu isterler. Bu, ne kadar itidalli, bilgili, vücut ve dil lisanından anlayan bürokratların olduğunu ortaya koyuyor!

Ayrıca, başka bir komedi de; aynı, Başbakanlık Basın Enformasyon Daire Başkanı -geçenlerde bir haber; bu da, ilk ve en'dir sayın AKP parti yöneticileri- Sayın Enformasyon Daire Başkanı diyor ki "efendim, yurt dışına gidecek personel alacağız. Bunun için, sadece, geçmiş dönemlerin ötesinde, yazılı değil, sözlü yapıyoruz". Pekâlâ, neden yazılı yapmıyorsunuz? Hadi, kadrolaşma falan filan, artık, üç yıldır alıştık, bundan sonra da kalmadı kadrolaşacak falan bir durum… Diyor ki "efendim, müracaat edenler o kadar beceriksiz ki, yazılıya soksak bir tanesi başarılı olamaz; onun için sözlü yaptık." Bu bürokrat da sizin kadrolarınızda çalışıyor değerli arkadaşlar!

Dünyanın hiçbir yerinde, dünyanın hiçbir yerinde bir bürokrat, kendinde çalışacak olan kadrolarla ilgili bu sözleri etmez; ciddiyetten uzak. Bunları, milletin kürsüsünde, milletin vekiliyle, milletin vekilleriyle paylaşmak, tabiî ki, en doğal hakkımız. Sanıyorum, siz de duyduklarınıza inanamıyorsunuz; bunlar nereden geldi diye. Bu, olacak şey değildir yani. Böyle bir durum, böyle bir bürokrat olabilir mi değerli arkadaşlarım?! İşte, bu bürokrat…

MEHMET SOYDAN (Hatay) - Bizim yerimize konuşmayın!

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Nerede söylemiş?

BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - Efendim, basında çarşaf çarşaf. Soru önergesiyle sorduk, kendilerini aradık. Bakınız, bu bürokrat, bunu söyleyen bürokrat, ancak, senaryoyu okumadan, inceleme yapmadan -hani Fransız ya, hani asil kan ya, onlar doğru iş yapar ya- ancak bu bürokrat izin verebilir. Bu, ciddî bir acıdır. (AK Parti sıralarından "rol yapma" sesi)

BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - Saygısızlık yapma!

Sayın Başkan…

Saygısızlık yapma!

ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) - Sayın Başkanım, lütfen uyarır mısınız, konuyla ilgili konuşma yapsın.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - İyi senaryo yazıyorsun!

BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - Saygısızlık yapma!

FAZLI ERDOĞAN (Zonguldak) - Siz saygılı konuşun.

BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - Bu, olacak iş değildir; bu, bürokratın beceriksizliğidir, bu, bürokratın acemiliği de değildir, bu tür bürokratlar… (AK Parti sıralarından gürültüler)

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Nasıl söylemiş, kim söylemiş?

BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - Değerli arkadaşlar…

BAŞKAN - Sayın Şimşek…

BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - Değerli arkadaşlar…

AHMET GÖKHAN SARIÇAM (Kırklareli) - Bu saatte provokatörlük yapıyor, ilginç!..

BAŞKAN - Sayın Şimşek, maddeyle ilgili bir şeyden bahsedilmedi! Süreniz doluyor, lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.

BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - Toparlıyorum, toparlıyorum; çok teşekkür ederim.

Yalnız, bakın değerli arkadaşlarım, hepiniz benim hayatı nasıl saygılı kavradığımı bilirsiniz. Burada ben saygısızlık yapmıyorum, ben, burada bir gerçeği dile getiriyorum. Ayrıca, AKP'ye yardımcı olmak istiyorum.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Ne alakası var?!

MEHMET SOYDAN (Hatay) - Sen CHP'ye yardımcı ol!

BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - İlk'ler ve en'ler kitabınıza yazılacak olan bir şeyler olsun daha istiyorum (AK Parti sıralarından gürültüler) ama, gerçek acıdır. Böyle, aynada yüz yüze gelince, insan, acaba bu ben miyim der. Evet, maalesef, bu, iktidarın ilk'leri ve en'leri.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde, şahsı adına, Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün.

Sayın Akgün, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MEVLÜT AKGÜN (Karaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 2006 Yılı Bütçe Yasa Tasarısı üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, gerçeklerden bahsederken, birkaç gerçek fotoğrafı Heyetinizin önüne koymak istiyorum. İktidarları eleştirirler, doğaldır; çünkü, ihtiyaçların sınırsız olduğu; ancak, imkânların sınırlı olduğu dünyada bütün ihtiyaçlara, bütün taleplere cevap vermek mümkün değildir. Bütün iktidarları eleştirirler, Almanya'da, Amerika'da iktidar değişiklikleri olur. Bir iktidarın performansını ortaya koyarken, bir iktidarın performansını değerlendirirken, iktidarı aldığı noktada ülkenin durumu nedir, geldiği noktada ülkeyi taşıdığı nokta nedir, bunu iyi değerlendirmek lazım.

Değerli arkadaşlar, 2001 ekonomik krizi, ki az önce konuşan arkadaşın partisinde yer alan insanların ekonomi bakanlığı yaptığı 2001 ekonomi krizi meydana geldiğinde Karaman'da avukatlık yapıyordum. En baba sanayicilerin, bisküvi fabrikalarının avukatlığını yaparken, banka müdürlerinden randevu alamıyorduk. Bankalar, fabrikalara kredi vermemek için banka müdürleri bizlerden kaçıyordu. Bakın şimdi gidiyorsunuz, araba bayileri 24 ay sıfır vadeyle insanlara kredi veriyor. Geldiğimiz noktayı tespit etmek açısından bir fotoğraftır.

Bakın, döviz bürolarının önünde memurlar dişinden, tırnağından artırdığı üç kuruşa döviz almak için sırada bekliyorlardı. 1994'te veya devam eden yıllarda sürekli olarak meydana gelen devalüasyonlardan insanlar iflaslar yaşadı, intiharlar yaşadı…

ATİLA EMEK (Antalya) - Şimdi ne oluyor?

MEVLÜT AKGÜN (Devamla) - …ama, AK Parti İktidarı döneminde dövizde sağlanan istikrar sayesinde bu memlekette yatırım iklimi daha iyi hale geldi. Bunları takdir etmek, bunları değerlendirmek lazım.

Ben geçende Karaman'da ticaret ve sanayi erbabıyla yaptığım bir toplantıda samimî olarak getirilen eleştirilere şunu sordum, size de soruyorum, bütün heyete soruyorum: Arkadaşlar, cebinizde para olsa, 2002 yılında bu ülkeye yatırım yapar mıydınız diye sordum, hepsi bir ağızdan "yapmazdık" dediler. Niye yapmazdınız? "Çünkü, geleceği göremiyorduk" dediler. Peki, insaf sahibi insanlara soruyorum, bugün, cebinizde para olsa, bu ülkeye yatırım yapar mıydınız diye sordum, o eleştirilerin hepsine rağmen hepsi dediler ki: "Evet yaparız." Niye yaparsınız? "Faizin düştüğü, enflasyonun düştüğü, dövizin istikrar kazandığı bir ülkede, Türkiye'de mutlaka yatırım yapılır" dediler. İşte, bütün eksikliklere, bütün sıkıntılara rağmen, sosyal katmanlardaki birtakım sıkıntılara rağmen, Türkiye'yi getirdiğimiz nokta, özetle budur. İnşallah, önümüzdeki iki dönemde de, iki yıllık sürede de çok daha iyi işler yapmak suretiyle, sıkıntılı kesimleri…

HASAN KARA (Kilis) - En az iki dönem… Devam et… Devam et…

MEVLÜT AKGÜN (Devamla) - İnşallah, iki üç dönem daha gideriz.

… rahatlatmak suretiyle Türkiye'nin girdiği güven ve istikrar ortamında çok daha iyi noktalara geleceğiz. Bu bütçe bunun teminatlarından biridir. Bakın, cumhuriyet tarihinde ilk defa üç yıllık bir bütçe yapılmak suretiyle halka, yatırımcıya, sanayiciye bir öngörü, bir perspektif sunulmaktadır. İşte, geldiğimiz noktada hükümeti bu anlamda takdir etmek lazım. Bütçe konusundaki düşünceler yaklaşık on günden fazla bir zamandır ifade ediliyor, söylenecek söz kalmamıştır. Belki duruş daha anlamlıdır. O sebeple ben iktidarımızı kutluyorum, hepinize hayırlı geceler diliyorum. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akgün.

Sayın milletvekilleri, 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz. Yalnız, soru soracak arkadaşlarımın mümkün olduğunca maddeyle ilgili soru sormalarını istirham ediyorum.

Buyurun Sayın Işık.

AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Vasıtanızla Sayın Bakanıma şu soruları yöneltmek istiyorum:

Ziraat Bankası kanalıyla kullandırılan tarımsal kredi stoku, üç yıllık süreçte, yani 2003, 2004 ve 2005 yıllarında yüzde kaç artmıştır? Kredilerin vadelerinde iyileşme sağlanmış mıdır? Faiz oranlarında artış ya da indirim yapılmış mıdır?

İkinci sorum: KOBİ'lere verilen desteği 2002 ve 2005 yıllarını baz alarak açıklar mısınız?

Bürokratik işlemlerinde iyileşme olmuş mudur?

Son sorum: Üç yıllık AK Parti İktidarında işsizlik, kentlerde ve tarımsal kesimde hangi yönde ve hangi oranda değişmiştir? Bununla birlikte, her yıl istihdam talebine katılan genç nüfus sayısı nedir?

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Özkan, buyurun.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum:

Burdur İli Yeşilova-Denizli devlet yolunda bulunan Hacılar, Düğer, Yarışlı, Harmanlı, Karatlı Köyleri içinden geçen devlet yolları çok dardır. Yine, Burdur-Karamanlı devlet yolu üzerindeki Karaçal köyü iç yolu da çok dardır. Bu köylerde, evlerin sokak kapıları ana yola açılmaktadır; bundan dolayı, her yıl, can kayıplı ve maddî kayıplı kazalar olmaktadır. Bu köylere ait çevre yollarını 2006 bütçesiyle tamamlamayı düşünüyor musunuz?

Burdur-Antalya devlet yolu üzerindeki Yaka-Lengüme ve Sala Köyleri sapağına 2006 bütçesinde para ayırıp, alt veya üst geçit yapmayı düşünüyor musunuz? Üç yıldır verilen söz, bugüne kadar yerine getirilmedi; bu yıl, verilen sözü yerine getirecek misiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özkan.

Sayın Kaptan…

OSMAN KAPTAN (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, 1 Ocak 2006 tarihinden itibaren, asgarî ücretin, yine yüzde 70'i kadarı kesintidir. Başka bir anlatımla, istihdam üzerindeki yük değişmiyor; bu da kayıtdışı istihdamı körüklüyor. İşçi ve işveren kesintilerinin toplamı 264,71 YTL'dir. Bunu 380 milyona veyahut 380,46 YTL'ye oranlarsak yüzde 70 yapıyor. Bundan doğan vergi ve sigorta primi kaybıysa, 20 milyar YTL'dir. Başka bir anlatımla, onbir aylık bütçe açığının 2 katından fazla olan bu durumu niye önlemek istemiyorsunuz?

İkinci soru, sabahın 3.30'unda; efendim, lokantadaki bir mercimek çorbasını alayım. Lokantacı mercimeği almak için yüzde 1 KDV ödüyor Sayın Bakan. Ama, mercimek çorbası olduktan sonra, yüzde 18 KDV alıyor. Şimdi, alırken yüzde 1, satarken yüzde 18 olması, aradaki bu 18 katlık fark neden ileri gelmektedir?

Üçüncüsü, Kurumlar Vergisi 10 puan indirilirken, asgarî ücretliden 1 puan bile indirilmemesinin nedeni nedir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kaptan.

Sayın Ali Rıza Gülçiçek; buyurun.

ALİ RIZA GÜLÇİÇEK (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Sayın Bakanım; Anayasamızın 10 uncu maddesinde "Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir" deniliyor.

1995 yılından 2002 yılına kadar, Alevî - Bektaşi kurumlarına bütçeden belli ödenekler ayrılmıştır. Ancak, sizin döneminizde, daha önce Sayın Maliye Bakanımızla iki üç defa görüşmeme rağmen, söz verdiği halde, bugüne kadar hiçbir yardım yapılmamıştır. Bunun cevabını ben istiyorum.

Teşekkürler Sayın Bakanım.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Deveciler, buyurun.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Sayın Başkan, aracılığınızla, Ulaştırma Bakanıma sorular sormak istiyorum.

Körfez Havaalanı pist uzatımı için, Bütçe Komisyonunda 2 trilyon 850 milyar lira ödenek konmuştur proje bedeli için. Bu havaalanını 2006 yılında başlayıp ne zaman bitireceksiniz; uluslararası trafiğe açacak mısınız?

Yine, Edremit Körfezi ile İstanbul'u deniz yoluyla bağlayacak deniz otobüsü seferleri yapmayı düşünüyor musunuz?

Son sorum: Edremit Körfezinde, Altınoluk ile Altınova arasında 15 belediye bulunmakta ve bu 15 belediyenin kurduğu bir Körfez Belediyeler Birliği vardır. Altınova ile Altınoluk arasında çalışmak ve Körfezi deniz yoluyla bağlamak üzere, TDİ veyahut Ulaştırma Bakanlığından, Körfez Belediyeler Birliğine feribot tahsis etmeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Deveciler.

Sayın Bakanım, buyurun.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; 30 uncu maddeyi görüşüyoruz. Madde, "muhasebe kayıtlarından çıkarılacak tutarlar". Yani, Maliye, ne kadar miktardaki alacakları terkin edecek. Sorulara bakıyoruz, maddeye bakıyoruz…

NAİL KAMACI (Antalya) - Maliye Bakanlığı… Bu bütçe herkesi kapsıyor.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Gecenin bu saatinde, bir münasebet kuramıyoruz.

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Sizi yakalamışken soralım dedi arkadaşlar.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Sizleri çok seviyoruz; ancak, bu soruların maddeyle ilişkisi olmadığı için üzülerek cevap veremiyoruz.

Ayrıca, sizlere kendi konumla ilgili cevapları vereceğim Sayın Deveciler.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

31 inci maddeyi okutuyorum:

Tahsil edilmeyecek alacaklar

MADDE 31.- a) 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde emeklilik aylığı almakta iken, 21/4/2005 tarihli ve 5335 sayılı Kanunun 30 uncu maddesinin ikinci fıkrasında sayılan kamu kurum ve kuruluşlarında 1/1/2005 tarihinden önce yeniden çalışmaya başlayan ve bu nedenle 5434 sayılı Kanunun 99 veya ek 11 inci maddesi uyarınca T.C. Emekli Sandığı tarafından bağlanmış emekli aylıkları kesilen veya kesilmesi gerekenlerden yeniden çalışmaya başladıklarına dair kurumları tarafından zamanında Sandığa bildirim yapılmamış olanlara, 1/1/2005 tarihinden önceki dönem için borç çıkarılmaz; aynı dönem için çıkarılmış borçlar tahsil edilmez ve bu durumda olanlardan 1/1/2005 tarihinden sonra tahsil edilmiş tutarlar, bir yıl içinde talepleri halinde ilgililere faizsiz olarak iade edilir.

b) 1/7/1976 tarihli ve 2022 sayılı Kanun hükümlerine göre aylık bağlanmış olanlardan bakmakla yükümlü olunan aile fertleri kapsamında muayene ve tedavileri yaptırılmış olanlar için, bu maddenin yürürlük tarihinden önceki muayene ve tedaviler nedeniyle sosyal güvenlik kurumları veya kamu kurum ve kuruluşları tarafından 1/1/2005 tarihinden sonra çıkarılmış veya çıkarılması gereken borçların ödenmemiş olan kısımları tahsil edilmez.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Manisa Milletvekili Hasan Ören.

Şahısları adına; Manisa Milletvekili Hasan Ören, Manisa Milletvekili İsmail Bilen, Eskişehir Milletvekili Fahri Keskin ve Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan.

Sayın Ören'in, şahsı adına ve Grup adına olan konuşma süresini birleştirerek, kendisine söz veriyorum.

Buyurun Sayın Ören. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA HASAN ÖREN (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 31 inci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubum adına ve şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bütçe kanunu tasarısının 31 inci maddesi, tahsil edilemeyen alacaklara ilişkindir. 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanununa tabi olarak emekliyken, yeniden çalışmaya başlayanların, çalıştıkları kurum tarafından Emekli Sandığına bildirilmesi zorunluluğunun kurumlar tarafından yerine getirilmemesi ve Emekli Sandığının bu sürelerde ödediği paraları faiziyle istemesi nedeniyle, emekliler, zor durumda kalmışlardır. Emekli Sandığı, bu paraları alamamış olup, bu maddeyle bundan vazgeçmiş ve almış bulunduklarını da iade edeceklerdir. Tasarı, gerçekten, bu maddesiyle, doğru bir tasarıdır; ama, sadece bununla kalmamalı, devletin terk edeceği paralar, daha, bir hayli fazla. Örneğin SSK ve Bağ-Kur primleri üzerinde de bunun uygulanması gerekli. SSK ve Bağ-Kurda herkes bir beklenti içerisine girdi ve bu beklentiden dolayı da, istenilen düzeyde, tahmin ediyorum, Çalışma Bakanlığı parayı toplayamıyor ve yarın da, gelecek, Önümüzde, Plan ve Bütçe Komisyonunda bu konu görüşülecek ve herkesin beklediği, istenilen düzeyde bir yapılandırma çıkacak; ama, burada, ne olursa olsun dikkat edeceğimiz bir konuyu hep birlikte gözönüne almak durumundayız. O da, önemli olan bu borçlar değil. Mantaliteyi, mantığımızı buraya yoğunlaştırır isek, Türkiye'nin, gelecekte, bu açıklarını…

Değerli arkadaşlarım, bu konuda, eğer SSK'yla ilgili, Bağ-Kurla ilgili beklenen gerçekçi yapılandırmayı yapar isek, tahmin ediyorum, bütün insanlarımız, istenilen düzeyde rahatlığa kavuşacaklardır. (AK Parti sıralarından alkışlar) Ama, herhalde, laf atıcı bir grup bir yere toplandı. Tahmin ediyorum, dün konuştuklarımdan biraz rahatsızlık duyuldu, biraz sonra döneceğim, vaktimiz bol; fakat, Bağ-Kur yapılanmasıyla ilgili, gerçekten, insanların prim ödemesini istiyorsak, bugüne kadar olan borçlarını 18,36,48 değil, mümkün ise emekli olacak süreye kadar yayalım. Önemli olan, o borçlarla bugünkü primleri ödetmektir; yani, orada, sizin tahsil edemediğiniz paraları, tahsil edilemeyeceğini bildiğimiz paraları, biz, yapacağımız yapılandırmada… 220 000 000 Bağ-Kur primi ödeyen bir esnaf arkadaşımıza, siz, 200 000 000 veya 150 000 000 da bu birikmişlerin yapılandırmasından bir yük getirir iseniz, 350 000 000-400 000 000'u ödemesi mümkün değildir. 2006'da yapılacak erken seçimde veya 2007'deki genel seçimlerde, yine bir afla karşı karşıya kalınacaktır.

Değerli arkadaşlarım, bu konuda, ben inanıyorum, Plan ve Bütçe Komisyonunda, istenilen düzeyde bir tartışma olacaktır ve Bağ-Kur ve Sigorta primlerinde, gerçekten, üç yılın ekonomik ağırlığından dolayı, üç yılın sefaletinden dolayı, Bağ-Kurla ilgili primlerini ödeyemeyen insanlarımızın biraz daha yüzleri gülecektir.

Değerli arkadaşlarım, dün Manisa Mensucatla ilgili bir şeyler söylemiştim. Sevgili Manisa milletvekillerimiz de benim sözlerime karşılık bu kürsüye çıkıp güzel şeyler söylemişti. Ben de düşündüm, dedim ki: Bu söylediğim yolsuzluğa veya 47 kişinin bu kadar büyük bir parayı paylaşmasından dolayı bir rahatsızlık hissedeceklerini veya benim bilmediğim bir konuyu buraya getirip anlatacaklarını zannettim. Benden sonra çıkan milletvekili arkadaşımın söylediğini söylüyorum: "Efendim, 1998 yılında ihaleye çıktı, bu kurumu kimse almadı. Bizim dönemimizde, 2004'te ihaleye çıktı bu kurumu kimse almadı." Gerçekten merak ettim, bugün Özelleştirme İdaresine gittim. Hakikaten bu kadar değerli, rantın bu kadar yüksek olduğu -4 trilyon koyacaksın 40 trilyon alacaksın- bir yerde acaba bu iki ihale gerçekleşmiş de niçin alınmamış?.. Düşündüm; eğer bu milletvekili arkadaşlarım gerçekten bu soruyu sorarken, konunun mahiyetini biliyorlarsa, o zaman bu 47 kişiyle ilişkileri var demektir; ama, bilmiyorlarsa, şimdi benim anlatacağım durumdan öğreneceklerse, bu milletvekili arkadaşlarımızın sadece bilgisizlikten kaynaklanan bir gafları olabilir.

Değerli arkadaşlarım, 1998 yılında Özelleştirme İdaresi ihaleye çıkıyor. İhale tarihinde Manisa Mensucatta 500 kişi çalışıyor, en azı 10 yıllık, 15 yıllık, 20 yıllık. İhaleye çıkarken ihale şartnamesine şu konuluyor, deniliyor ki: "Manisa Mensucatı almak isteyen işadamı veya şahıs 500 insanı ile çalışanı ile sendikası ile sosyal hakları ile kıdem tazminatlarıyla alacak" 500 kişinin kıdem tazminatının toplam tutarı 15 trilyon ile 20 trilyon arası. Bu da yeterli değil, bunu da ödeyebilirsiniz -çünkü, 40 trilyonluk bir rant var- burada ikinciyi getiriyor, diyor ki: Burası, sanayi alanının dışında kullanılamaz. Eğer bu rantın olduğu yerde sadece konut ve ticaret alanı olarak imar düzenlemesi yapmazsanız yine para etmez.

2005'teki ihaleye geliyoruz; hani, şu ballı, kaymaklı ihaleye, hani burnunuzun kokuyu almadığı ihaleye. Orada, Özelleştirme İdaresi, bütün işçilerin hepsinin paralarını, kıdemlerini veriyor, bitti…

İkincisi, asıl önemlisi, o arazinin para etmesiyle ilgili imarının değişikliği gerekli; yani, oranın para etmesi için ne olması lazım; orasının konut alanı ve ticaret alanı olması lazım para etmesi için. Bunun değişmesi gerekli. Özelleştirme İdaresi, kendi üzerinde imar değişikliği yapma yetkisiyle masrafını yapıyor ve burayı ticarî alan ve konut alanına çeviriyor; işte, rant şimdi başladı.

Ha, bir de ne oluyor, bakınız arkadaşlar, 47 arkadaşımız Özelleştirme İdaresine 13'ünde geliyorlar. Daha şirket yok, Ortak Girişimle ilgili bir şirket kurulmamış, tescili yapılmamış; noterden tescil yapıldığı saat de belli, dakika da belli, kayıt da belli. 13'ünde anlaşma yapılıyor. Diyorlar ki, tamam, bu yeri size sattık. Kaça sattınız; 3 940 000 dolara sattık. Ee, peki, bizim şirket yok. Siz gidin diyorlar, şirketi kurun, tescilini de yaptırın, gazetede de yayımlansın, sözümüz söz, biz size vereceğiz. 30'unda, Manisa'da, Ortak Girişim Şirketi… Bakın, 13.6'da anlaşma yapılıyor, 30.6'da Ortak Girişim Şirketi kuruluyor Manisa'da. Noterde, noter kayıtlarıyla beraber, tekrar kurulduktan sonra Özelleştirme İdaresine geliyoruz, yedinci ayın 7'sinde bu ihale gerçekleşiyor.

MEHMET SOYDAN (Hatay) - Yargıya gittiniz mi?

HASAN ÖREN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, siz, Manisa'da olmadığınız için bu kokuları duymanız mümkün değil; ama, Manisa'da yaşayan arkadaşlarımız bunların hepsini biliyor.

Şimdi, Manisa ayakta. Bakınız, şimdi herkes uyuyor, burada konuştuğum hiç kimseye değil, Manisa ayakta.

İLYAS ARSLAN (Yozgat) - Sayın Vekilim, Manisa uyuyordur, ayakta değildir.

HASAN ÖREN (Devamla) - Bakınız, Manisa ayakta.

Bununla ilgili gerekli olanları hepiniz duyacaksınız. Şimdi, hani bir şey daha söylemiştim. Demiştim ki, bu özelleştirmeyle ilgili, üç yıllık, bu dönem içerisinde o kadar koku geliyor ki, hangisini anlatalım. Birincisini daha anlatayım… Bakınız, ikincisini anlatayım size. Yani, artık, her gün özelleştirmeyle ilgili bir yanlış çıkıyor ortaya.

İLYAS ARSLAN (Yozgat) - İhale size kapalı mı; siz de girseydiniz.

HASAN ÖREN (Devamla) - Bakınız arkadaşlar…

İLYAS ARSLAN (Yozgat) - İhale dediniz, bir açıklayın ihaleyi.

HASAN ÖREN (Devamla) - Et ve Balık Kurumu… Manisa Et ve Balık Kurumu, Ege Bölgesinin en teknolojik et ve balık kurumlarından birisidir, milyonlarca dolar yatırım yapılmıştır. Burası, özelleştirme kapsamına alındı. Biz, Kırklareli milletvekilimizle, Artvin milletvekilimizle buraya gittik, burası özelleştirme kapsamına alındığında, içindeki işçilerle ve tesisi gezerek, bütün hepsini kameralarla tespit ederek, bu muhteşem tesisi gezdik. Burası özelleştirme kapsamına alındı ve ihalesi hazırlandı. İhalesinde şu söylendi; denildi ki: "Burayı alan şahıslar, ihaleye girecek olan şahıslar -Özelleştirme İdaresinin ihaleyi hazırlayıp ihaleye çıktıkları sözleşmeyi söylüyorum, burada- üç yıl boyunca başka bir iş yapamazlar, buradan bir makine söküp dışarıya çıkaramazlar, burayla ilgili üç yıl boyunca hiçbir tasarrufta bulunamazlar." Çalıştıracaklar ve bununla ilgili de tapuya şerh konuldu. Mukavele böyle. 1 milyar 266 000 000 dolara burası alındı. Ama, ne yazık ki, aradan bir yıl geçmeden, daha ertesi gün, May Et'e verilen ihalede, ertesi günü, bütün bu makinelerin hepsi sökülerek başka yere transfer edildi. Aldılar, söktüler ve transfer ettiler, o makineler satıldı.

Bu yetmedi. Burası öyle bir yer ki, Manisa Organize Sanayi, Türkiye'nin ilk 5'ine giren, çok değerli 200 ülke içerisinde en iyi hizmeti veren, altyapısı olan bir sanayi bölgesidir. Bu yerde, sanayi bölgesinin birinci kısmında 87 dönüm yer; bu yerin satışı gerçekleşmeye başladı. Bu yer üç taksitte alınmıştı. Özelleştirme İdaresi, May Et'e satarken, 500 000 doları peşin, 2005, 2006, 2007'de ödenmek kaydıyla geri kalanı taksit yaptı. Ama, ne oldu sonunda; sonunda şu gerçekleşti arkadaşlar: Klimasan Firmasına, bu firmaya, bu yer peşkeş çekildi. Dendi ki, İstanbul Menkul Kıymetler Borsasına, Klimasan bir rapor gönderdi, bu yeri ben alıyorum. May Et'in ödediği 500 000 doları peşin olarak May Et'e ödedi, taksitlerinin hepsini ödedi; artı, 850 000 dolar, May Et'e para verildi.

Şimdi, ben şunu anlamaya çalışıyorum: İktidar sizsiniz…

İLYAS ARSLAN (Yozgat) - Evet, biziz.

HASAN ÖREN (Devamla) - Aslında, hani, o, biraz evvel söylediğimiz, toplumun en alt kesimlerinde insanların evine icra gönderen yasaların olduğu bir ülkede yaşıyor isek, bu hırsızlıklara gülmeniz veya bu hırsızlıklara laf atmanız, bence, hele hele kameralar çekiyor ise, hele hele uyumayan üç beş kişi de var ise, vay halinize sizin…

İLYAS ARSLAN (Yozgat) - Manisalılar izliyor…

HASAN ÖREN (Devamla) - 850 000 dolar, kişinin cebine kondu; ama, bir de şunu düşünüyorum: Bunu, Özelleştirme İdaresinin üzerinde hangi güç gerçekleştiriyor? Yani, bunu Özelleştirmenin yapması mümkün değil; çünkü, Özelleştirmede çalışan arkadaşlarımız, sizin iktidarınız gibi beş tane iktidar gördü, sizden sonrasını da görecek; onlar tecrübeli insanlar, onlar bu konuda hata yapmazlar; ama, yaptırılır. Yani, hangi siyasî otorite, Özelleştirme İdaresinin o bürokratlarına bu hatayı yapıyorlar.

Ben bugün oradaydım, eller ferma… Diyorlar ki, kardeşim, konuşmuyoruz. İşte, burada tutanaklar, bak. Ya, bu kadar çalınmış, bu kadar gitmiş, bu kadar peşkeş çekilmiş…

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) - İhale yapılmadı mı orada?

HASAN ÖREN (Devamla) - Ha, ne diyorlar biliyor musunuz; söyledikleri bir tek şey var: Efendim, biz ihaleye çıkıyoruz, ihale şartnamelerini yazıyoruz… Ee, yazıyorsunuz… Peki, bu ihale şartnamesine deseydin ki, bu araziyi size sattığımızda, bu işletmeyi sattığımızda, ertesi gün, bunun makine teçhizatını sökebilirsin, daha ertesi gün de, organize sanayiin en güzel yerinde, değerli arsa olduğundan, onu da satabilirsin deseydi, bu ihale sonucu, eğer bu şartnameyle çıkılmış olsaydı, 3 milyon dolara giderdi. Kim, hangi erk, hangi güç, üç yıllığına üzerine hiçbir şey yapılmayacağını söylediği bu işletmeyi, bir yıl içerisinde, bu sözleşmeyi delerek, tapunun üzerindeki şerhi kaldırarak buradan milyonlarca dolar avanta sağlanmasını veya -kelimeyi düzelteyim- milyonlarca dolar birilerine bir şeyi ikram etmelerini kim açıklayabilir?! Söylediklerim burada. Söylediklerimin hepsinin kaydı var. Dünle ilgili burada söylediklerimize Sayın Maliye Bakanından bir cevap gelmedi, arkadaşlarımızdan gelmedi. Arkadaşlarımızın en fazla söylediği: "Efendim, iki ihaleye çıktı, ikisini de kimse almadı." Niye alsın; orada rant yok ki! Ben işadamıyım; 15 trilyon işçinin kıdemini vereceğim, 15 trilyonun ötesinde işçinin bütün her şeyiyle o işletmenin içerisinde bulunacağım ve o arazi de…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İLYAS ARSLAN (Yozgat) - Sayın Başkan, uzatma, yeter…

BAŞKAN - Sayın Ören, lütfen, teşekkürünüzü alayım, son cümlenizi alayım.

Buyurun efendim.

HASAN ÖREN (Devamla) - Şimdi, tabiî, arkadaşımın söylediğine katılmıyorum. "Uzatma, yeter" derken, eğer uykunuz varsa, gidin, yatın; yani, bu konuda, lütfen, ne yaparsanız, size de aynısı yapılacak; ama, bazı insanların diksiyonu bozulmaz; ama, sizin gibi arkadaşlar buraya çıktığında, böyle laf atılmayla karşı karşıya kalırsa diksiyonunuz bozulur, seçmenleriniz karşısında doğru bir konuşma yapamamanın ezikliğini hissedersiniz. Bununla ilgili, lütfen, ne yaparsanız, size döneceğini bilin.

MEHMET SOYDAN (Hatay) - Biz icraat yapmaya alışmışız.

HASAN ÖREN (Devamla) - Bu dediklerime dikkat edin arkadaşlar. Özelleştirmeyle ilgili Türkiye'nin her tarafından bu kadar koku geliyorsa, ne olur, AKP İktidarı olarak şunu yapmayın: "Hadi canım sen de, biz daha iyisini biliyoruz; halk, bize gücü verdi, biz bu güçle gideriz…" Yapmayın… Bizim söylediklerimizi nasıl algılarsınız, bilmem; ama, araştırmaya değer konulardır. Bu konuları araştırın. Eğer bu konuların altında, gerçekten söylediklerimizle ilgili bir gerçek payı varsa, gereğini yapın. Hani, buraya çıkıp da, fakir gurebadan tutup…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ören, lütfen, konuşmanızı tamamlayın.

Buyurun.

HASAN ÖREN (Devamla) -…köydeki Mehmet Amcaya kadar edebiyat yapıyorsak, burada kişilere sağlanan bu rantların da, bir an önce, kesilmesi gerekli.

Gecenin bu geç saatinde beni dinlediğiniz için, başta sayın laf atıcılar olmak üzere,hepinize teşekkür ediyorum, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Onlar kadrolu, kadrolu…

BAŞKAN - Sayın Ören, teşekkür ediyorum.

Şahsı adına, Manisa Milletvekili İsmail Bilen.

Sayın Bilen, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

İSMAİL BİLEN (Manisa) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi gecenin bu saatinde hürmetle, sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

CHP'li milletvekili arkadaşlarımdan da, lütfen, beni de sakince, sabırlıca dinlemelerini istirham ediyorum, laf atmadan.

ALİ ARSLAN (Muğla) - Aynen sizin dinlediğiniz gibi!

İSMAİL BİLEN (Devamla) - Bakın, Sabah Gazetesi yazarı Erdal Şafak, bugünkü gazetede "Doğuş Grubu, Garanti Bankasının sermayesinin yüzde 25,5'inin satışına karşılık 1 milyar 805 500 000 dolar kasasına koydu. Oysa, sadece, üç yıl önce bankanın sermayesinin tamamı bu kadar -tamamı- etmiyordu. Siyasî istikrarın ve iktidarın güven veren ekonomik politikaları bunu başardı" diyor. Bunun için de üç tane kaynak gösteriyor, üç sebep söylüyor. Bir, siyasî istikrar; iki, iktidara güven ve üç, Avrupa Birliği süreci.

Şimdi, gelelim Manisa'nın olaylarına…

ALİ ARSLAN (Muğla) - Kadrolu köşeyazarınız?!

İSMAİL BİLEN (Devamla) - Sizi duymuştur, yarın size de cevap verir.

Değerli arkadaşlar, Manisa'da, evet, iki tane ihale oldu. Biz de bu yerlerden bir tanesini -Et ve Balık Kurumuydu- geçmişte arkadaşlarımız da almadıkları için, Manisalılar almadıklara için üzüntü içerisindelerdi, kendilerini teşvik ettik. Bundan sonra Manisa'da özelleştirilecek kamu kurumlarına, lütfen, birlikte olun, beraber olun ve Manisa'nın gücünü ispat edin, buraya sahip çıkın.

HASAN ÖREN (Manisa) - Başkası yiyeceğine siz yiyin diyorsunuz!

İSMAİL BİLEN (Devamla) - Siz öyle değerlendiriyorsanız Hasan Bey... Bizim burnumuz pek koku almaz. Sizin koku alma duyunuz gelişmiş; ama, gözlerinizde sorun var, kulaklarınızda sorun var.

Değerli arkadaşlar, Manisalılar sizi dinliyor ve bundan da büyük bir üzüntü içerisindeler. Şimdi, Manisa'da Et ve Balık Kurumu özelleştiriliyor, burayı alan firma hemen organize sanayi bölge müdürlüğüne müracaat ediyor; diyor ki: "Ben burayı Özelleştirmeden aldım, yatırım yapmak istiyorum. Taahhüdüm var; bunu yapmam için bana izin verin." Bölge müdürlüğünün cevabı: "Burada, bu mesleği, bu işi icra edemezsiniz." Hemen arkadaş dönüyor, -orayı alan firma kim, bilmiyorum, MAYET diye bir firma, sahiplerini de tanımıyorum, herhangi bir bağlantım da söz konusu değil- Özelleştirme idaresine diyor ki: "Ben size böyle bir taahhütte bulundum, siz de bana bu şartla devrettiniz. Şimdi, burada yatırım yapmama da izin verilmiyor. Ne yapayım? Ya bana bu izni kaldırın, ben başka bir yerde bir iş yapayım, bu makineleri oraya nakledeyim ya da bu firmamı veya bu satışı benden alın." Özelleştirme İdaresi "peki, burada ne yapılabilir; organize sanayi bölgesinde hangi yatırım yapılabilirse, o şekilde, o firmalardan biriyle anlaşma yaparsanız buna biz rıza gösteririz, aynı şartlarla..." Şartlardan bazıları nedir?

HASAN ÖREN (Manisa) - Yanlış bilgi veriyorsunuz. Kontratta orası kesimhane olarak geçiyor. Yanlış bilgi veriyorsun!

İSMAİL BİLEN (Devamla) - Bakın, organize sanayi bölgesinden alınan…

BAŞKAN - Sayın Ören, lütfen…

HASAN ÖREN (Manisa) - Kontratta orası kesimhane olarak geçiyor. Bu işi yapma mecburiyeti var. İşin çıkışını bulamıyorsun.

İSMAİL BİLEN (Devamla) - Hasan Bey, ben sizi sabırla dinledim.

BAŞKAN - Sayın Ören, lütfen…

İSMALİ BİLEN (Devamla) - Ben sizi sabırla dinledim.

BAŞKAN - Sayın Bilen, Genel Kurula hitap ediniz.

Buyurun.

İSMAİL BİLEN (Devamla) - Zamanımı çalıyorlar Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Buyurun siz Genel Kurula hitap edin Sayın Bilen.

İSMAİL BİLEN (Devamla) - Şimdi, bakın, siz, eğer, iddia ediyorsanız, bunun da arkasındaysanız, Hasan Bey, bunun da arkasındaysanız, lütfen, elinizdeki belgelerin gereğini yapın. Yeni Türk Ceza Kanunumuza göre suçu gizlemek de suçtur; biliyor musunuz?! (AK Parti sıralarından alkışlar) Bunun altına imzanızı atacaksınız, ben de arkanızda ve yanınızda olacağım. Eğer güveniyorsanız, altına imzanızı atacaksınız, cumhuriyet savcılığına gideceksiniz, yetkili mercie gideceksiniz.

HASAN ÖREN (Manisa) - Bana yol gösterme, ben yolu biliyorum!

İSMAİL BİLEN (Devamla) - Niye yapmıyorsun?! Niye yapmıyorsun da demagoji yapıyorsun burada!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen, karşılıklı konuşmayalım.

Sayın Bilen, Genel Kurula hitap ediniz.

İSMAİL BİLEN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, zamanımı öldürmeyeceğim.

HASAN ÖREN (Manisa) - 47 kişi…

İSMAİL BİLEN (Devamla) - Yine, bizim Sümerbankla ilgili dün de bir şeyler söylendi. Bu arkadaşlardan hiçbirini tanımıyorum. Ortaklarının da listesini aldım. İstettim, geldi. Birisi belediye başkan adayınız.

HASAN ÖREN (Manisa) - Evet.

İSMAİL BİLEN (Devamla) - Doğru mudur?

HASAN ÖREN (Manisa) - Doğru.

AHMET IŞIK (Konya) - CHP'li mi?

İSMAİL BİLEN (Devamla) - CHP belediye başkan adayı. Siz Manisa'yı da bu arkadaşa

İSMAİL BİLEN (Devamla) - Manisa'yı da bu arkadaşa teslim etmek istediniz mi?

HASAN ÖREN (Manisa) - Evet, doğrudur.

İSMAİL BİLEN (Devamla) - Peki, bu arkadaş bu yanlışın içerisinde mi?

HASAN ÖREN (Manisa) - O yanlışın içerisinde, o yanlışın içerisinde.

İSMAİL BİLEN (Devamla) - Öyleyse partiden ihraç ettiniz mi?

HASAN ÖREN (Manisa) - Efendim?..

 İSMAİL BİLEN (Devamla) - Partiden ihraç ettiniz mi? Niye gereğini yapmıyorsunuz?!

BAŞKAN - Sayın Bilen… Sayın Bilen, lütfen, karşılıklı konuşmayalım.

HASAN ÖREN (Manisa) - Evet, onu da yapacağız.

BAŞKAN - Sayın Ören, Sayın Bilen, böyle bir usul yok, lütfen…

İSMAİL BİLEN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, Manisalılar bizi dinliyor.

HASAN ÖREN (Manisa) - Peki, siz ne yapacaksınız belediye başkanına; seçilmiş belediye başkanına ne yapacaksınız?

İSMAİL BİLEN (Devamla) - Manisa Belediyesi, Manisa İl Özel İdaresi, ticaret odası, ticaret borsası, esnaf odaları ve…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bilen, lütfen, konuşmanızı tamamlayıp Genel Kurula teşekkür eder misiniz.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın Başkan, sataşmalara da cevap veriyor.

İSMAİL BİLEN (Devamla) - 40 küsur tane arkadaş bir Ortak Girişim Grubu oluşturarak burada yatırım yapmak, istihdam yapmak üzere birleştiler, bir araya geldiler, burayı da aldılar; almalarında da herhangi bir katkımız, dahlimiz de söz konusu değildir; ama, bir Manisalı olarak, Manisalıların almasından dolayı gurur duyuyoruz. İstihdama katkı sunacak, ülke ekonomisine katkı sunacak, katmadeğer yaratacak ve buradan yüzde 35'ini de biz, belediyeye aldık.

ORHAN SÜR (Manisa) - Zaten yasal olarak alıyor.

İSMAİL BİLEN (Devamla) - Belediyemiz de burada sosyal, kültürel alanlar tesis edecek ve Manisa orada…

ORHAN SÜR (Manisa) - Bu, yasada var, yasada; yüzde 40'a çıkardık onu.

İSMAİL BİLEN (Devamla) - Yine, değerli arkadaşlar, bu kalan kısımda sosyal, kültürel alanlar tesis edilecek, Manisalılar buradan istifade edecek.

HASAN ÖREN (Manisa) - Kime sattınız; kime satıldı?!

İSMAİL BİLEN (Devamla) - Burada yaşanan hadise şudur: Bakın 5 tane büyük gazetede bu ilan yapılmış. Her seferinde de... En son ihaleyi söylüyorum: Sabah, Hürriyet, Akşam, Dünya, Yeni Şafak ve Tercüman Dünden Bugüne.

HASAN ÖREN (Manisa) - Hangi ilan?

İSMAİL BİLEN (Devamla) - Bu gazetelerin hepsinde bu ihaleler ilan edilmiş. Bu ihalelere niye kayıtsız kaldınız, neden katılmadınız?!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASAN ÖREN (Manisa) - Anlattım, anlamadın mı?!

BAŞKAN - Sayın Bilen, mikrofonunuzu son defa açıyorum, lütfen konuşmanızı tamamlayınız, Genel Kurula teşekkür ediniz. Bu konu daha önce de görüşüldü.

İSMAİL BİLEN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın,yanlış bilgiyle, yanlış bilgilendirmeyle buraya gelen arkadaşım gereğini yapmalıdır; aksi halde, Manisalıların da huzuruna çıkamaz, Türkiye'nin de huzuruna çıkamaz. Elinizde belgeniz varsa, bilginiz varsa, güveniyorsanız, iddianızın arkasında iseniz, Türkiye hukuk devleti, hemen gereğini yapacaksınız, ben de yanınızda ve arkanızda olacağım; size söz veriyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) Ama, yapmazsanız, Manisa'ya Manisalılar sizi sokmayacak.

Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağız.

Sayın Işık, buyurun.

AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanımıza dışpolitikayla ilgili bir sualim olacak.

Sayın Bakanım, içinde bulunduğunuz Kabinenin izlediği dışpolitika sayesinde, Türkiye dünyanın ilgi odağı haline gelmiştir. Birçok ülke, yıllar sonra ikili ilişkilerde yeni bir sayfa açmak üzere Türkiye'ye üst düzey temaslar gerçekleştirmiştir. Suriye Devlet Başkanı 57 yıl aradan sonra, Rusya Devlet Başkanı ise 30 yıl aradan sonra Türkiye'ye gelmiştir. Yıllardır askıya alınan ikili ilişkilerin geliştirilmesi yolunda tarihî adımlar atılmıştır. Türkiye âdeta medeniyetlerin buluştuğu bir köprü haline gelmiş, uluslararası önemli toplantılara evsahipliği yapmaya başlamıştır. Dünyanın en büyük zirvesi olarak nitelendirilen NATO Zirvesi, İslam Konferansı Örgütü toplantısı, OECD Bakanlar Konferansı ve Avrupa-Akdeniz Ticaret Bakanları Konferansı ve spordan sanata ve başkaca uluslararası etkinlik Türkiye'de gerçekleşmeye başlamıştır. 2005 yılında doğrudan ülkeye giren yabancı sermaye ise 10 milyar dolar olmuştur. AB müzakerelerinin başlaması ve Başbakanın ve de bakanların yurtdışı temasları da dikkate alındığında, uluslararası ilişkilerimizi değerlendirir misiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Akbulut, buyurun.

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Sayın Başkanım teşekkür ediyorum.

Bütçe görüşmeleri sırasında arkadaşlarımız genellikle asgarî ücrete yapılan zammı eleştirdiler. Ben Sayın Bakandan şunu soruyorum: Sayın Bakanım, 3 Kasım 2002'de asgarî ücretin dolar karşılığı kaç liraydı, şu an itibariyle asgarî ücretin dolar bazındaki değeri ne kadardır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akbulut.

Sayın Sür…

ORHAN SÜR (Balıkesir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Ben de Sayın Bakanıma iki soru yöneltmek istiyorum. Burada tartışıyoruz özelleştirme sonuçlarını; elbette, özelleştirmeler, sonuçta yasaya gidiyor, yasayla mahkemelerde sonuçlanıyor. Ben, bugün burada yaptığım bir konuşmada, Balıkesir SEKA Fabrikasının satışının iptal edildiğini, Danıştay kararını gösterdim. Sayın Bakanımdan şunu öğrenmek istiyorum: Balıkesir SEKA Fabrikasının geri alınması için hangi işlemler yapılmıştır? Balıkesir SEKA Fabrikasını alıp geri vermek zorunda kalan Albayraklar Şirketinin, Özelleştirme İdaresi Başkanlığından talep ettiği ücret ne kadardır; bunu öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Sür.

Sayın Baloğlu…

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Deminki görüşmeler sırasında Manisa'dan arayan bir vatandaş şunu söyledi: "Manisa'nın toprağını, hakkını savunan Hasan Ören'i oraya sokmayacak bir güç görmüyoruz" dediler. Bunu da iletmemi istediler Manisalılar; bunu iletiyorum. Bir de, ben de bu görüşe katılıyorum. O güce kimse sahip değil; Hasan Ören'i Manisa'ya sokmayacak birisi yok, öyle bir güç tanımıyoruz biz. Bu da benim görüşüm. (AK Parti sıralarından gürültüler)

MEHMET SOYDAN (Hatay) - Satıyorsun!

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Şimdi efendim, ben sorumu soracağım izin verirse arkadaşlar.

Sayın Maliye Bakanı saatlerdir ortalıkta gözükmüyor. Eğer bir rahatsızlığı varsa, kendisine geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Ayrıca, şunu sormak istiyorum: Artık, iktidar partileri burada nöbetçi bir alkışçı grup bıraktıktan sonra Meclisi terk mi ediyorlar?

Saygılar sunarım.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Kamacı, buyurun.

NAİL KAMACI (Antalya) - Sayın Başkan, Antalya, bildiğiniz gibi, yaş sebze ve meyve üretim alanlarından bir tanesi; fakat, şu… (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen arkadaşlar, sükûneti sağlayalım.

NAİL KAMACI (Antalya) - Sayın Başkan, Antalya, yaş sebze ve meyveyi en fazla üreten illerimizden bir tanesi. Yalnız, bu dönem içerisinde üreticiler zor durumda; fiyatlar inanılmaz derecede düşük seviyede seyrediyor. Antalya İhracatçılar Birliğinin Maliye Bakanımıza, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığına başvurusu, 1 tonda 100 dolar teşvik verilmesi düşünülüyor mu?

İki: Sayın Maliye Bakanı, bütçeyi sunuş konuşmasında "Türkiye'deki yoksulluğu yeneceğiz" diye bahsetmişti; fakat, bu, aynı ifade Dünya Bankası raporlarında da var. Acaba, bu iki ifadenin örtüşmesi tesadüf mü?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kamacı.

Sayın Anbarcıoğlu…

FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, 3 Kasım seçimlerinden önce, hemen hemen her şehirde, her hastanede hastalar rehin kalırdı. Sayın Başbakanımızın talimatıyla, hastanelerde rehin hasta kalmayacak talimatıyla, artık, böyle bir rezalet ve skandal kalmadı. Bu uygulama Bakanlığa ek bir yük getirdi mi?

İkinci sorum: 1 Mart 2004'te, ilaçta KDV yüzde 8'e indirildi. İlaç fiyatlarında da yüzde 30'a yakın indirim sağlandı. 3 Kasım seçimlerinden önce, petrole olduğu gibi, ilaca da her ay 4 kere, 5 kere zam gelirdi; şimdi ise indirim yaptınız. Bu indirim Bakanlığa, bütçeye ayrıca bir yük getirdi mi?

Daha önce yeşilkartlı hastalar ilaçlarını tamamen kendi imkânlarıyla alırken, şimdi, yüzde 20'sini kendileri veriyorlar. Bu da, ayrıca Bakanlığa bir yük getirdi mi?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Anbarcıoğlu.

Sayın Bakanım, buyurun.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Görüştüğümüz 31 inci madde, tahsil edilemeyecek alacaklar; ancak, sorulara bakıyoruz, bu madde kapsamında hiçbir soru göremedik. Sorulara saygımız var; ama, izninizle Sayın Başkan, bu sorulara cevap veremeyeceğiz, maddeyle bir bağlantı kuramadığımız için.

Teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 31 inci maddesine aşağıdaki fıkraların eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Eyüp Fatsa

Ünal Kacır

Yüksel Çavuşoğlu

 

Ordu

İstanbul

Karaman

 

Zeynep Karahan Uslu

 

Fatma Şahin

 

İstanbul

 

Gaziantep

 

“c) Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı ve Bağ-Kur Genel Müdürlüğü ile 18/6/1992 tarihli ve 3816 sayılı Kanun kapsamında bulunanlar için Sağlık Bakanlığına bağlı tüm sağlık kurum ve kuruluşlarından 31.12.2005 tarihine kadar alınan tedavi hizmetlerinden bedeli ödenmemiş olanların tamamı, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla terkin edilmiştir. Bu konuyla ilgili gerekli düzenleyici işlemleri yapmaya Maliye Bakanı yetkilidir.

d) 5018 sayılı Kanunla 1/1/2006 tarihinden itibaren genel veya özel bütçeli idarelere dönüştürülen katma bütçeli idarelerin, 31/12/2005 tarihi itibarıyla T.C. Emekli Sandığı Genel Müdürlüğüne olan 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi, 28 inci, 89 uncu ve ek 68 inci maddeleri kapsamındaki borç anapara ve faizlerinin tamamı, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla terkin edilmiştir. Bu konuyla ilgili gerekli düzenleyici işlemleri yapmaya Maliye Bakanı yetkilidir."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Efendim, takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza…

HALUK KOÇ (Samsun) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Tamam.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yetersayısı vardır; önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

32 nci maddeyi okutuyorum:

Kısmen veya tamamen uygulanmayacak hükümler

MADDE 32.- a) 1. 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Kanunun 46, 58, ek 25, ek 26, ek 27 ve 19/11/1992 tarihli ve 3843 sayılı Kanunun 7 nci maddelerinin özel gelir ve özel ödenek uygulaması ile devrine ilişkin hükümleri ve 2547 sayılı Kanunun 46 ncı maddesinin yedinci fıkrası,

2. 12/3/1982 tarihli ve 2634 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin ikinci fıkrası,

3. 24/5/1983 tarihli ve 2828 sayılı Kanunun 31 inci maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesi,

4. 31/10/1985 tarihli ve 3234 sayılı Kanunun 35 inci maddesinin son fıkrası,

5. 28/5/1986 tarihli ve 3291 sayılı Kanunun 11 inci maddesi,

6. 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kanun hükümleri, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü il müdürlükleri için,

7) 19/6/1994 tarihli ve 540 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 2 nci maddesinin 12 numaralı fıkrasında yer alan ve istihdam edileceği alanla ilgili en az üç yıllık iş tecrübesine sahip" ibaresi,

8) 24/4/2005 tarihli ve 5335 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun geçici 2 nci maddesi,

2006 yılında uygulanmaz.

b) 5/5/1983 tarihli ve 2821 sayılı Kanuna göre kurulmuş olan Kamu İşveren Sendikalarına, genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idareler tarafından işveren sıfatıyla ödenecek aidatlar hakkında anılan Kanunun 7 nci maddesinin (11) numaralı bendi ile 23 üncü maddesinin üçüncü fıkrası 2006 yılında uygulanmaz.

c) 5/4/1983 tarihli ve 2813 sayılı Kanuna göre cep telefonu faturalı abonelerinin (ön ödemeli cep telefonu aboneleri hariç olmak üzere) ödemek zorunda oldukları ruhsatname ve yıllık kullanım ücretleri, 2006 yılında işletmecinin sistemine abone olunan ay itibarıyla geriye kalan aylar için yıl sonuna kadar eşit taksitlere bölünerek alınır.

d) 4/1/1961 tarihli ve 209 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin ikinci fıkrasından sonra gelen hükümleri aşağıdaki şekilde uygulanır:

Personelin katkısıyla elde edilen döner sermaye gelirlerinden, döner sermayeli sağlık kurum ve kuruluşlarında görevli olan memurlar ile bu kurum ve kuruluşlarda 10/7/2003 tarihli ve 4924 sayılı Kanun uyarınca sözleşmeli olarak istihdam edilen sağlık personeline, mesai içi veya mesai dışı ayrımı yapılmaksızın ek ödeme yapılabilir. Sağlık kurum ve kuruluşlarında Bakanlıkça belirlenen hizmet sunum şartları ve kriterleri de dikkate alınmak suretiyle, bu ödemenin oranı ile esas ve usulleri; personelin unvanı, görevi, çalışma şartları ve süresi, hizmete katkısı, performansı, serbest çalışıp çalışmaması ile muayene, ameliyat, anestezi, girişimsel işlemler ve özellik arz eden riskli bölümlerde çalışma gibi unsurlar esas alınarak Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine Sağlık Bakanlığınca belirlenir.

Yukarıdaki paragrafta yer alan hükme göre personelin katkısıyla elde edilen döner sermaye gelirlerinden personele bir ayda yapılacak ek ödemenin tutarı, ilgili personelin bir ayda alacağı aylık (ek gösterge dahil), yan ödeme ve her türlü tazminat (makam, temsil ve görev tazminatı hariç) toplamının, pratisyen tabip ve diş tabiplerinden serbest çalışanlara yüzde 250'sini, serbest çalışmayanlara yüzde 500'ünü, uzman tabip, Tıpta Uzmanlık Tüzüğünde belirtilen dallarda bu Tüzük hükümlerine göre uzman olanlar ve uzman diş tabiplerinden serbest çalışanlara yüzde 350'sini, serbest çalışmayanlara yüzde 700'ünü, serbest çalışmayan klinik şef ve şef yardımcılarına yüzde 800'ünü, diğer personele ise yüzde 150'sini geçemez. İşin ve hizmetin özelliği dikkate alınarak yoğun bakım, doğumhane, yeni doğan, süt çocuğu, yanık, diyaliz, ameliyathane, kemik iliği nakil ünitesi ve acil servis gibi özellikli hizmetlerde çalışan personel için yüzde 150 oranı, yüzde 200 olarak uygulanır. 4924 sayılı Kanun uyarınca sözleşmeli olarak istihdam edilen sağlık personeline yapılacak ek ödemenin tutarı ise, aynı birimde aynı unvanlı kadroda çalışan ve hizmet yılı aynı olan emsali sağlık personeli esas alınarak belirlenir ve bunlara yapılacak ek ödeme, hiçbir şekilde emsaline yapılabilecek ek ödeme üst sınırını geçemez.

Personelin katkısı ile elde edilen döner sermaye gelirlerinden, o birimde görevli personele yapılacak ek ödeme toplamı, ikinci ve üçüncü basamak sağlık kurumlarında, ilgili birimin cari yıldaki döner sermaye gelirinin yüzde 50'sini, birinci basamak sağlık kuruluşlarında ise, ilgili birimin cari yıldaki döner sermaye gelirinin yüzde 65'ini aşamaz.

Sağlık Bakanlığına bağlı döner sermaye işletmeleri, sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi, kaliteli ve verimli hizmet sunumunun teşvik edilmesi, sağlık kurum ve kuruluşlarının kendi imkanlarıyla karşılayamadıkları ihtiyaçların giderilmesi, eğitim, araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin desteklenmesi, birinci basamak sağlık kuruluşlarının desteklenmesi ve Bakanlık merkez teşkilatında görev yapan memurlar ile sözleşmeli personele ek ödemede bulunulması amacıyla Bakanlıkça yapılacak giderlere iştirak etmek için aylık gayrisafi hasılattan aylık tahsil edilen tutarın yüzde 2'sini geçmemek üzere Sağlık Bakanlığınca belirlenecek oranı Bakanlık Döner Sermaye Merkez Saymanlığı hesabına aktarırlar. Bu hesapta toplanacak tutarların dağılım ve harcanmasına ilişkin kriterler ile personele yapılacak ek ödemenin oran, esas ve usulleri Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine Sağlık Bakanlığınca belirlenir. Personele yapılacak ek ödemenin tutarı, en yüksek Devlet memuru aylığının (ek gösterge dahil) yüzde 200'ünü geçemez. Ek ödeme tutarı; görev yapılan birim ve iş hacmi, görevin önem ve güçlüğü, çalışma süresi, personelin sınıfı, kadro unvanı, derecesi ve atanma biçimi gibi kriterler ile personele aylık ve özlük hakları dışında ilgili mevzuatına göre yapılan diğer ilave ödemeler dikkate alınarak belirlenir. Merkez teşkilatında görev yapan personele bu fıkra kapsamında yapılacak toplam ek ödeme, döner sermaye işletmelerinden cari yılda aktarılan tutarın yüzde 50'sini geçemez ve bu ödemeler gelir vergisine tabi tutulmaz.

2547 sayılı Kanunun 38 inci maddesine göre Sağlık Bakanlığı merkez teşkilatı ve bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarında görevlendirilenler, aynı maddede belirtilen ilave ödemelerden yararlanmamak kaydıyla, Bakanlık merkez veya bağlı sağlık kurum ve kuruluşunda görev yaptıkları unvan için belirlenen ek ödemeden faydalandırılır.

Birinci basamak ve koruyucu sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi ve bölgelerarası gelişmişlik farklarının giderilmesi amacıyla, döner sermayeli işletmelerden uygun görülenlerin merkeze aktaracağı payı yüzde 4'e kadar yükseltmeye Sağlık Bakanı yetkilidir. 24/11/2004 tarihli ve 5258 sayılı Kanun kapsamında, aile hekimliği uygulamasına geçilen illerde, il sağlık müdürlüğü ve birinci basamak sağlık hizmeti sunan kurum ve kuruluşlarda çalışan personele (aile hekimi ve aile sağlığı elemanı olarak çalışanlar hariç) merkeze aktarılan yüzde 2 oranına kadar olan paya ilave olarak alınacak paydan karşılanmak üzere Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine Sağlık Bakanlığınca belirlenecek esas ve usullere göre ek ödeme yapılabilir. Merkeze aktarılan yüzde iki oranına kadar olan paya ilave olarak alınacak tutarlar, bu fıkrada belirtilen amaçlar dışında kullanılamaz.

Döner sermayeli işletmelerin mali imkanı elverişli olanlarından, mali durumu yetersiz olanlara karşılıksız veya borç olarak kaynak aktarmaya Sağlık Bakanı yetkilidir.

e) 18/6/1992 tarihli ve 3816 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin (b) bendinde yer alan "diş çekimi" ibaresi 2006 yılında "diş tedavisi" şeklinde uygulanır.

f) 17/9/2004 tarihli ve 5234 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin birinci fıkrasının parantez içi hükmü "ilaç, kan ve kan bileşenleri ile tıbbi sarf malzemesi hasılatının yüzde 5'i" şeklinde uygulanır.

g) 24/7/2003 tarihli ve 4956 sayılı Kanunun 56 ncı maddesinin (d) bendi ile aynı Kanunun geçici 3 üncü maddesinde geçen "1/1/2005" tarihleri ve 22/1/2004 tarihli ve 5073 sayılı Kanunun 17 nci maddesinde geçen "1/1/2005" tarihi "1/1/2007" şeklinde uygulanır.

17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı Kanuna tabi sigortalılardan, 2006 yılı içinde aynı Kanunun 33 üncü maddesine göre belirlenen gelir basamaklarından ilk altı basamakta bulunanlardan altıncı basamak gösterge tutarının, yedi ve daha yukarı basamaklarda bulunanlardan ise bulundukları basamak gösterge tutarının yüzde 20'si oranında sağlık sigortası primi tahsil edilir.

h) 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun geçici 91 inci maddesinin yedinci fıkrasında geçen "31/12/2005" tarihi "31/12/2006" olarak uygulanır.

i) 5217 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesinin uygulanmasına; birinci fıkrası, ikinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan "Bu şekilde kaydedilen ödeneklerden;" ibaresi ve ikinci fıkrasının son iki cümlesi hariç, 2005 yılında uygulanan oran, esas ve usuller çerçevesinde devam olunur. Anılan madde uyarınca yapılacak ödemeler Genel Müdürlüğe ait ödeneklerden karşılanır ve 4924 sayılı Kanun uyarınca sözleşmeli olarak istihdam edilen personel söz konusu ödemeden yararlandırılmaz.

j) 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunun geçici 171 inci maddesinin ikinci fıkrası, "Fazla çalışmanın süresi, ücreti ve fazla çalışmanın yaptırılması ile ilgili diğer hususlar T.C. Emekli Sandığı Yönetim Kurulunun önerisi üzerine Maliye Bakanlığınca tespit edilir." şeklinde uygulanır.

k) 26/5/2005 tarihli ve 5355 sayılı Mahallî İdare Birlikleri Kanununun 15 inci maddesinin (a) bendi "Birlik üyelerinin, birliğin kuruluş ve faaliyet giderlerine katılma payları ( Birliğe dahil il özel idarelerinin katılma payları bütçe gelirlerinin binde 2'sini aşamaz.)" şeklinde uygulanır.

l) 10/11/2005 tarihli ve 5431 sayılı Kanunun 33 üncü maddesi ile 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kanunun eki (II) sayılı cetvele eklenen Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün harcamaları, mevcut mevzuat çerçevesinde özel bütçesi hazırlanıncaya kadar Ulaştırma Bakanlığı bütçesinde yer alan Sivil Havacılık Genel Müdürlüğüne ait ödeneklerden karşılanır.

m) 12/10/2004 tarihinden önce inşaat ruhsatı alınmış ve yapılmış olup, kullanma izni verilmeyen ve alınmayan yapılara; yol, elektrik, su, telefon, kanalizasyon, doğalgaz gibi alt yapı hizmetlerinden birinin veya bir kaçının götürüldüğünün belgelenmesi halinde, ilgili yönetmelikler doğrultusunda fenni gereklerin yerine getirilmiş olması ve bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren başvurulması üzerine, kullanma izni alınıncaya kadar geçici olarak su ve/veya elektrik bağlanabilir. Bu kapsamda su ve/veya elektrik bağlanması herhangi bir kazanılmış hak teşkil etmez.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Kocaeli Milletvekili Salih Gün.

Sayın Gün, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

CHP GRUBU ADINA SALİH GÜN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2006 yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 32 nci maddesi hakkında Grubum adına söz almış bulunuyorum; hepinizi, saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, 17 saattir burada görev yapmaktayız. Bunlar, bir milletvekilinin veya bu tip görev yapan arkadaşların tatlı bir anısı olarak kalacak. Demokrasi savaşı veriliyor, tartışmalar oluyor; ama, 18 saattir burayı hiç kimse terk etmedi.

Bu yasa, üzerinde, çok uzun konuşulması gereken bir konu, 10 tane kanunun çeşitli maddelerini içeren bir kanun. Bu çıkan yasayla, 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu, Türkiye Büyük Millet Meclisine ve biz milletvekillerine, bütçeleri denetleme konusunda daha kapsamlı yetkiler verirken, TRT, Toplu Konut ve TMSF gibi önemli kamu kuruluşlarının bu denetim kapsamı dışında tutulması kabul edilebilir bir durum değildir. Hiçbir kurum, millî iradenin yansıdığı Meclis denetimi dışında bırakılamaz.

Değerli arkadaşlar, bu denetim dışında bırakılan kurumlara bakmak gerekirse, örneğin TRT, kamu yayını yapan, çok geniş izleyici kitlesi olan, halkımızı aydınlatma görevi üstlenen bir kurumdur. Toplumumuzu ilgilendiren bu denli önemli bir kurumu, siz, Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetiminden çıkartıyorsunuz.

Bir diğeri, Toplu Konut. Herkesçe malum olan, özellikle son zamanlarda ciddî yatırımlar yapan, sistemiyle daha da önemli hale gelecek olan bu kurum, çok ciddî ihalelere imza atmaktadır ve atacaktır. Dolayısıyla, bu kurum, Meclis denetimi dışına alınmamalıdır.

Bir diğer kurumumuz ise TMSF. Geçtiğimiz dönemlerde, Türkiye'de içi boşaltılarak Fona devredilen, bu milletin 50 milyar dolarını hortumlayan yaklaşık 20 banka Fon yönetimindedir. TMSF, işte, bu zararların tanzimiyle ilgili birçok kararlara imza atmaktadır; bunlar, büyük rakamlar karşılığı atılan imzalardır. Arkadaşlar, böyle bir kurum hangi mantıkla ve nasıl Yüce Meclisin denetiminden çıkarılır?! Bunu anlamak mümkün değildir. Bu kurumların önemini gözönünde bulundurduğumuz zaman, denetimden çıkarılması, haklı olarak, kafamızda soru işaretleri oluşturmaktadır.

Yine, halkımızın kafasında kuşku uyandıran başka bir konuya değinmek istiyorum. Bildiğiniz gibi, 2004 yılından itibaren, ülkemizde, sağlık kurum ve kuruluşlarındaki personele, bazı kriterler baz alınarak, döner sermayeden ek ödeme almaya başlamıştır. Bu kriterlere örnek olarak, personelin unvanı, çalışma şartları, hizmete katkısı, serbest çalışıp çalışmaması ve performans gibi kriterler sayılabilir. Döner sermaye işletmelerinin amacı, sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi, daha yüksek verimle çalışma olanağı sunmaktır; sağlık kurumlarının ihtiyacını karşılaması ve personele ek bir gelir kaynağı oluşturmaktır.

Değerli arkadaşlar, dönersermayeden pay alacak personele hangi kriterlere göre ek ödeme yapılacağını biraz önce belirtmiştim. Bu kriterlerden belki de en önemli olanı, performansa dayalı olarak yapılacak ek ödemedir.

Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; vatandaşa hizmet eden sağlık personelinin özellikle ödüllendirildiği bir sistem olarak belirtmiştim. Böyle bir sistem ilk bakışta kulağa hoş gelebilir; ancak, sistem incelendiği zaman durumun biraz daha farklı olduğunu görmekteyiz. Performanstan kasıt, ne kadar çok iş, o kadar fazla ödenek demek; yani, ne kadar tahlil, ameliyat, film olursa olsun o kadar ek ödeme yapılacaktır. Doktorlarımız bu sistemi suiistimal etmiyor olabilirler ve etmeyeceklerine de yürekten inanıyoruz.

Değerli arkadaşlar, bu şekilde, TRT denetimsiz bırakılıyor. Toplu Konut İdaresi bu Meclisin denetimi de çıkarılıyor. TMSF çıkarılıyor. Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, iller bazında çıkarılıyor. Cep telefonu faturalarının, denetimle çıkarılıyor. Sağlık Bakanlığının dönersermayesinde çıkarılıyor. Arkadaşlar, halk, bu Parlamentoyu, şikâyet etmek için değil; eğer, şikâyet ettiklerini Parlamento dışında bıraktıysa, burada, görev yapmak için seçti. Burada, 2002'den önce enflasyon şuydu, bankaların hali buydu demenize gerek yok. Seçimde, bunu, halk size söyledi. Biz, enflasyonu bu hale getireni, bankaları bu hale getireni, bizi işsiz bırakanı, 3 tane büyük partiyi, Parlamento dışında bıraktık. Sizi niye seçtiler?.. Buraya gelip, maziyi karıştırarak, kendinizi başarılı sayamazsınız.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Süren doldu…

SALİH GÜN (Devamla) - Efendim, dolabilir; siz, bu Parlamentonun başkanı değilsiniz. Burada, çok önemli siyasetçi arkadaşlar var. Yıllardır, bu Parlamentoya hizmet etmiş, çok seçkin, bakanlık yapmış, partilere hizmet etmiş insanlar var; ama, tüccar zihniyetiyle gelenlerin hepsinin dili dışarıda. Burası saygın bir kuruluş, ciddiyetle dinle! Dinlemezsen, sus!

Arkadaşlar, bir konudan daha bahsedeceğim. Bu ülkede deprem oldu; Kocaeli'nde, Düzce'de ve Yalova'da. Burada, bir depremin sonucunda, ekonomik kriz de geçirildi. Bu iki üst üste gelen faciada, bu 3 ilimizde ve Türkiye'nin birçok ilinde, 40 000 tane arkadaşı da kaybettik. Bu ailelerin fertleri, esnafı, SSK borcuyla, Bağ-Kur primleriyle, tarım sigorta prim borçlarıyla boğulmakta, kapılarında icralar, hacizler beklemekte.

Sayın Maliye Bakanına buradan seslenmek istiyorum. Bu afet bölgelerindeki prim borçlarının, SSK borçlarının, tarım prim borçlarının aslının kalarak, faizlerinin kaldırılması ve bunun uzun sürede ödenmesini sağlamak…

Bir de, burada tuhafıma giden bir olay, bu Parlamentonun -Saraylar dahil- personeli 5 000'in üzerinde. 5 000 çalışan, bu Büyük Millet Meclisinin evladı. Bir baba, bu evlatları ayırır mı? Gidin restorana, garsonların birçoğu 800 000 000 lira maaş alıyor, birçoğu 1,5 milyar lira maaş alıyor. Gidin sekreterlere, bir kısmı 800 000 000 lira maaş alıyor, bir kısmı 1,5 milyar maaş alıyor. Bunları saymayacağım, berberler var, ayakkabı boyacıları…Hepsi, burada bize hizmet edenler. Size tabağıyla yemek getiren garsonun kaç lira maaş aldığını bilmiyorsunuz; ama, hizmette hiçbir aksama yok. Sekiz, dokuz senedir, burada, geçici görevli ve mevsimlik işçi adı altında, tamamen haksızlık yapılıyor. Sekiz, dokuz senedir bu Parlamentoya hizmet edenleri, lütfen, ayırmayın. Ağustos ayında yirmi gün izne çıkarıyorsunuz, 800 000 000 lira maaş alan arkadaş, 350 000 000 lira kira verecek, maaş alamıyor, 250 000 000 lira para. Sözleşmeli zırhı altına saklanmayalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Gün, lütfen konuşmanızı tamamlar mısınız.

SALİH GÜN (Devamla) - Toparlıyorum Başkanım.

Şimdi, yılbaşı geliyor; kimileri için çok önemlidir, kimileri için önemsizdir. Arkasından da mübarek kurban bayramı geliyor. Yine, bunların, yılbaşını da, kurban bayramını da zindan ettiniz. Sekiz dokuz senedir çalışan geçici işçiyi… Ben de ondört yıl belediye başkanlığı yaptım, hiçbir şeyde ayırmadım.

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Biz mi yaptık ama, bizde mi başladı?

SALİH GÜN (Devamla) - Sizde başladı demiyorum ki. Sekiz dokuz seneden bahsediyorum, siz daha üç seneliksiniz; ama, bunu düzeltmek de hükümetin görevi. Bundan önce de söylenmiştir, bundan sonra da söylenmeye devam edilecektir. Sen babasın; iki evladından birisine harçlığı değişik, öbürüne değişik mi veriyorsun?! Birinin pabucunu bit pazarından, öbürününkini Vakkodan mı alıyorsun?! Burada çalışanların haklarının… Bunların sayısı 1 000 civarında, burada çalışanların yüzde 25'i civarında. Şimdi 270 000 000 lira harçlıkla bayrama gidecekler…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Gün, lütfen Genel Kurula teşekkür eder misiniz. Bu defa mikrofonunuzu açmayacağım; lütfen…

SALİH GÜN (Devamla) - Bayrama gidecekler, yılbaşı geçirecekler, evinin kirasını veremeyecekler. Tabiî, bu çok uzun bir konu.

Bu vesileyle zamanım dolduğu için, hepinizin yeni yılını şimdiden kutluyor, Kurban Bayramınızın mutlu ve mübarek olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (CHP ve AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gün.

Şahsı adına, Ordu Milletvekili Sami Tandoğdu; buyurun.

Süreniz 5 dakika Sayın Tandoğdu.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; 2006 Bütçe Kanunu Tasarısının 32 nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım.

Maddenin okunuşu 15 dakika sürdü, bizim de herhalde 45 dakika bir konuşma hakkımız olabilir!

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - En güzel konuşma, en kısa konuşmadır!

İ. SAMİ TANDOĞDU (Devamla) - Fakat, esas beni üzen, 56 ncı hükümette, 57 nci hükümette ve ondan sonra oluşan 58 ve 59 uncu hükümetlerde hep siyasî istikrardan ve paradan, paradan, paradan bahsediliyor bu Mecliste. Nedense her şey paraya bağlanmış. Balık baştan kokar deniliyor. Meclis hep "para" derse, vatandaş hep "para" diyor. Vatandaş, cebime girecek olan para, menfaatım nedir diyor, her konuya, her olaya bakış açısı bu oluyor; ama, dünyanın en güzel çiçekleri olan çocuklarımızın geleceğini, doğanın güzelliklerini, hayvanların güzelliklerini, hayvan sevgisini, Allah korkusunu, peygamber sevgisini doğa sevgisiyle birleştirerek, bu güzelliklerden, bu sevgilerden hiç bahsetmiyoruz hep "para" diyoruz.

Biraz evvel, Manisa'yla ilgili, CHP Manisa Milletvekili Hasan Ören arkadaşım ve AK Partili Milletvekili arkadaşımız İsmail Bilen, bir olay üzerinde fikirlerini, düşüncelerini, olayları anlattılar; daha hiçbir şey ortada yokken, bir taraf alkışlıyor, bir taraf daha çok alkışlıyor; ama, daha netice belli değil, yasalar daha oluşmamış, aynen Van'daki rektör olayı gibi. Ortada bir olay var, daha neticelenmemiş…

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Güzel başladınız ama, rektöre getirdiniz.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Devamla) - Bir dakika efendim… Onun gibi başka misaller de verebiliriz. Daha olaylar neticelenmemiş, hemen taraflar kılıçlarını çekmiş. Bu denli kırgınlık, bu denli kin, bu denli sevgisizlik bizi nereye kadar götürecek, beni esas üzen bu.

Biz, burada, muhalefet milletvekilleri olarak, sevgiyi lütfen öne alalım, önplana hoşgörüyü, barışı alalım ve çok güzel bir Meclis oluşturalım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

32 nci madde üzerinde benim de üzerinde duracağım konu, hastanelerdeki dönersermaye. Hastanelerdeki personelin katkılarıyla, özellikle doktorların hastaları muayene ve ameliyatlarıyla elde edilen paranın belirli bir yerde toplanarak dağıtılması olayına dönersermaye deniliyor. Bu olayı bir kavramamız, bir bilmemiz gerekli. Bu olayın da, her olayda olduğu gibi, her vakada olduğu gibi istismarı çok ağırlıktadır. Benim buradaki konum, bugünkü değineceğim konu, bu istismarlardır, bu istismarları ortadan kaldıracak faktörlerdir.

Sakıncalarını şöyle sıraladığımda, , iyi bir hekim, başarılı bir hekim, en az girişimle, en iyi tedaviyi yapabilen hekimdir. Performans ise, bunun tam tersidir; ne kadar çok ameliyat yaparsan, ne kadar çok girişimde bulunursan, o kadar çok para kazanılır. Bu arada, kamu kaynakları da gereksiz bir şekilde harcanır. Gereksiz girişimler, gereksiz ameliyatlar, gereksiz tahlilleri çoğaltır ve daha çok para işler hale gelir. Mesela, bir vücuttaki ufacık bir biyopsi, elle alınacak, mikroskobik olarak alınacak olan bir biyopsi, tomografi cihazı altında girişimsel biyopsi haline döndürüldüğü zaman puanlar yükselir, hastanenin geliri de artar. Bu, devleti büyük bir zarara sokar. Gereksiz şekilde, hastaların özel hastaneye sevkleri de devletin kasasını zarara sokar.

Performansın ne olacağı belli değildir. Doktorlara, dengesiz ve adaletsiz bir şekilde dağıtılmaktadır. İki üç ay, hatta dört ay performans parası dağıtmayan hastanelerimiz mevcuttur.

Çalışan doktorlar arasında ve yardımcı personel arasında da, iş barışı bozulur bu olayda. Cildiyeci ile cerrah arasında puan farkından dolayı para farkı oluşur, intaniyeci fizikçiye nazaran daha az para alır puanından dolayı, fizikçi cildiyeciye nazaran az alır, dahiliyeci radyolojiye nazaran…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Tandoğdu, eksüre vereceğim size, lütfen konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Devamla) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Uzman ve asistanlar, yapmış oldukları hizmetleri, şeflerin üzerine kayıt geçirerek, şeflerin çok puan alarak fazla para almasını sağlarlar. Bu örnekleri artırmak mümkündür.

Bu dönersermayeye karşı alternatif ne olmalıdır; insanca yaşayacak bir maaş. Doktorlara, insanca yaşacak bir maaşı sağladığımız takdirde, bu olayların oluşmasına, bu performansları ve bunun komplikasyonlarını ortadan kaldırmak mümkün olacaktır. İş güvencesi verilecektir veyahut da kamudan kaynaklanan finans sağlanmalıdır ki doktorlara, bu olayın, bu performansın, bu dönersermayenin bir alternatifi oluşmuş olsun.

Esas, burada, benim üzerinde durmam gereken önemli konulardan bir tanesi de, Sağlık Bakanının "Sağlıkta Dönüşüm" adı altında bir program yaptığı. Adı üzerinde olan bu programda, kendisi sabit kalmak şartıyla, icraatları devamlı dönüyor. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Tandoğdu…

İ. SAMİ TANDOĞDU (Devamla) - Sayın Başkanım, lütfen…

BAŞKAN - Hayır efendim… Teşekkürünüz için mikrofonunuzu açacağım; sonra, kapandığı zaman tekrar açmam. Lütfen, istirham ediyorum yani; gecenin bu saatinde lütfen zorlamayalım birbirimizi.

Buyurun efendim.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Devamla) - Ya, Sayın Başkanım…

BAŞKAN - Efendim, süreniz başladı; buyurun.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Devamla) - Peki…

Yalnız, şunu söylemek istiyorum: Karadeniz Bölgesindeki Çernobil faciasına, Sağlık Bakanının duyarsız kalması, ağıtlar yakılan, türküler yakılan, sanatkârların ölümüne sebep olan Çernobil'e karşı kayıtsız kalması, yüreğimi yaralamakta. Sizin hiç olmazsa, Meclis olarak, muhalefetiyle, iktidarıyla, bu olaya sahip çıkmanızı bekliyor, yeni yılınızı kutluyor, bayramınızı kutluyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Tandoğdu, teşekkür ediyorum.

Sayın Ahmet Çağlayan...

Buyurun Sayın Çağlayan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

AHMET ÇAĞLAYAN (Uşak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanunun 32 nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, cümlenizi saygıyla selamlıyorum.

Burada, uygulanıp uygulanmayacak hükümlerle ilgili bir madde. Önemli olan, kanunların birbirine uyumu, bütçe uygulamalarında birlik ve hukukî sıkıntılar meydana gelmemesi. Bu bakımdan hazırlanmış bir madde.

Tabiî, Türkiye'de devamlı yeniden yapılanmadan bahsedildi; devamlı dendi ki, bu hizmetler iyi gitmiyor, yeniden değiştirilmeli. Sağlık hizmetlerinde, sosyal hizmetlerde ve diğer hizmetlerde, hele hele kanunî düzenlemeler yapılmasıyla fevkalade önemli değişiklikler yapılmıştır. Üç yıldır bir bütçe uygulaması örneği göstermiştir. Bunda hükümetimiz başarılıdır. Enflasyon düşmüştür, faizler düşmüştür, istihdamda önemli mesafe katedilmiştir. Sadece Uşak'ta kayıtdışı çalışan, hastane kapılarından dönen insanlardan 4 700'ü artık hastane kapılarından dönmüyor. Bu bakımdan çok önemli.

Ben, burada, gecenin bu vaktinde sözlerimi fazla uzatmak istemiyorum. Bütçe uygulamaları itibariyle üç yıllık başarılı uygulamanın bu çok yıllık bütçe uygulamasında da devamını diliyor, çalışmalarında bu bütçeye emek veren herkese teşekkür ediyor, hükümete ve uygulayanlara başarılar diliyorum. Bütçenin hayırlara vesile olmasını diliyorum. Bayramınızı, yeni yılınızı kutluyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çağlayan.

Madde üzerinde 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Işık, buyurun.

AHMET IŞIK (Konya) - Ben soru hakkımdan feragat ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Ercenk, buyurun.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yalnız, bir istirhamım var. Bu, hangi bakan oturacaksa efendim… Sorularımızı, bakan oturuyor, değiştirmek zorunda kalıyoruz. Ulaştırma Bakanı…

Tam soruya girerken Ulaştırma Bakanı oturuyordu, Maliye Bakanı geldi. Şimdi, Bayındırlık ve İskân Bakanımız geldi. Hoş geldiniz efendim.

Şimdi, Sayın Bakanım; üçünüze de sormuş olayım ben bu soruyu; Ulaştırma, Bayındırlık ve İskân ve Sayın Maliye Bakanına.

Bilindiği gibi, Antalya, en uzun kıyıya sahip olan bir ilimizdir. Antalya'da deniz ulaşımının gerçekleştirilmesi, ticaret ve turizm açısından önemli bir katkı sağlayacaktır. Deniz ulaşımının başlatılması konusunda bir çalışma yapmayı ve ayrıca kıyı ilçelerimiz Gazipaşa, Alanya, Manavgat, Serik, Merkez, Kemer İlçelerinden coğrafî açıdan uygun olanları ile turizm bölgeleri arasında raylı sistemle ulaşım konusunda bir projeyi hataya geçirmeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ercenk.

Sayın Anbarcıoğlu.

FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Ben de sorumdan vazgeçtim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Erdöl.

CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Sayın Başkan, ben de soru sormaktan vazgeçtim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, buyurun.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; değerli milletvekilimizin sorusuna, müsaade ederseniz, yazılı cevap verelim Ulaştırma Bakanlığımızdan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.

Madde üzerinde 2 adet önerge vardır; önergeleri okutup, aykırılık derecelerine göre işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 32 nci maddesinin (k) fıkrasında yer alan "binde ikisini" ibaresinin "binde beşini" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

İrfan Gündüz

Sabri Varan

Hikmet Özdemir

 

İstanbul

Gümüşhane

Çankırı

 

Ahmet Gökhan Sarıçam

 

Zülfü Demirbağ

 

Kırklareli

 

Elazığ

 

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 32 nci maddesinin (a) fıkrasına (8) numaralı bentten sonra gelmek üzere aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Salih Kapusuz

Mehmet Ali Suçin

İnci Özdemir

 

Ankara

Batman

İstanbul

 

Fatma Şahin

 

Gülseren Topuz

 

Gaziantep

 

İstanbul

 

"9. 27.6.1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 1 inci maddesinin (B) fıkrası (3 numaralı bendinde yer alan hükümler hariç),"

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Efendim, yeterli çoğunluğumuz olmadığı için katılamıyoruz, Yüce Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Katılıyorsunuz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 32 nci maddesinin (k) fıkrasında yer alan "binde ikisini" ibaresini "binde beşini" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                        İrfan Gündüz (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Aynı şekilde, yeterli çoğunlumuz olmadığı için takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önergeler istikametinde 32 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

33 üncü maddeyi okutuyorum:

Yürürlük

MADDE 33.- Bu Kanun 1.1.2006 tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen milletvekili arkadaşlarımız; grup adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Algan Hacaloğlu İstanbul, Anavatan Partisi Grubu adına Ömer Abuşoğlu, Gaziantep; şahıslar adına, Algan Hacaloğlu, Recep Garip, Fahri Kesin, Mehmet Eraslan.

Sayın Hacaloğlu, isterseniz ilk sözü Ömer Abuşoğlu Beye vereyim, sonrasında sizin sürenizi birleştireyim.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Birleştirin.

BAŞKAN - Anavatan Partisi Grubu adına, Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu.

Sayın Abuşoğlu, buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin bu saatinde grup olarak konuşmama kararı vermiş olmamıza rağmen, iktidar partisi milletvekillerinin tutumuna biraz da kızarak söz alma gereğini hissettim, hem bu 33 hem de 34'te konuşacağım. Kızmamın sebebi şu…

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Ne hakkın var kızmaya?!

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla ) - Hakkım var. Biz muhalefet olarak bir centilmenlik örneği göstermişiz; sürenin uzamasını da dikkate alarak, bütçe görüşmelerinin milletvekilinin sağlığını da bozacak derecede uzamasına mâni olmak üzere konuşmama kararı vermiştik; ama, baktım ki, burada, iktidar partisi milletvekilleri her madde üzerinde söz alıyor ve uzun uzun da konuşuyorlar eksüreleri de kullanarak.

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Biz konuşmasak, başkası konuşacak.

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Mazhar-Fuat-Özkan var, bilir misiniz?

AYHAN ZEYNEP TEKİN (BÖRÜ) (Adana) - Evet, şarkıcı…

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Evet, onların bir de şarkısı var. Tıpkı onların şarkısı gibi, en güzel şarkıyı sen yazdın, en güzel besteyi sen yaptın; iktidar partisi milletvekilleri hâlâ aynı teranede. Ben de diyorum ki, evet, en güzel ninniyi siz söylüyorsunuz; ama, vatandaş inanmıyor bu ninniye; vatandaşın kulaklarını tırmalıyor.

Bugünkü Devlet İstatistik Enstitüsünün yayımladığı işsizlik rakamlarına göre, ikinci dönem üç aya göre, üçüncü dönem üç ay içerisinde işsizlik oranları artmış; 9,4 yaz sonu itibariyle, güz aylarında 9,7 olmuş. İşler iyiye gitmiyor. Demek ki, sizin ninnileriniz vatandaşı uyutmaya yetmeyecek bundan sonra. Biraz daha farklı teraneler tutturmanız lazım.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - 10,4'ten indi 9,7'ye.

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - 9,4'ten, 9,7'ye çıkmış. Vatandaşın işi kötüye gidiyor; Türkiye iyiye gitmiyor; bizden söylemesi. Bizim işimizin kötüye gitmesi bizi ilgilendirir; ama, işsizliğin kötüye gitmesi sizi de ilgilendirir, bizi de ilgilendirir, vatandaşı da ilgilendirir. O bakımdan, uzun uzun burada en güzel besteleri kendinizin yaptığını dile getirmek yerine, biraz daha ülkenin meselelerini yakından incelemekte fayda var.

SÜLEYMAN GÜNDÜZ (Sakarya) - Ama realite öyle…

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Realite evet kötüye gidiyor.

SÜLEYMAN GÜNDÜZ (Sakarya) - Hayır, realite, en güzelini bizim yaptığımızdır. En güzel besteyi biz yapıyoruz.

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Ama, en güzel besteyi yapandan en güzel ninniyi söylemesi de beklenir; ama, vatandaşın kulağını tırmalıyorsunuz, vatandaş inanmıyor.

Daha üç gün önce, Gaziantep'te bir hanım, 30 yaşına gelmiş oğlunu, üç seneden beri işsiz, evlendiremediğinden yakınıyordu; bunlar, bu ülkenin gerçekleri. Biraz bu gerçeklere eğilmekte fayda var. Ben sözü daha fazla uzatmayacağım. İşsizlik meselesi gerçekten önemli, gerçekten içleri sızlatan bir mesele. Bu meselenin çözümünde, eğer benim bu konuşmamın en ufak bir katkısı olacak, iktidarı bu konuda üzerinde biraz daha ciddî olarak durmaya itecekse, herhalde, dünyanın en fazla sevap kazanan insanları ben olacağım.

Hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Abuşoğlu.

FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) - Almanya'da 9,9; İspanya'da 14…

BAŞKAN - Sayın Anbarcıoğlu…

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu; buyurun efendim.

Sayın Hacaloğlu sürenizi birleştirdim, 15 dakika süreniz var.

CHP GRUBU ADINA ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; gecenin bu geç saatinde, sabahın ilk saatlerinde, 2006 yılı bütçesinin 33 üncü maddesinin üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; hepinizi, sevgi, saygıyla selamlıyorum.

Bu görüşmelerde, bütçenin bütünü içinde iki yadırgadığım konu oldu. Birincisi, bu bütçe görüşmelerinin izlenmesinde, yapılan değerlendirmelerin takibinde hükümetin ekonomiyle sorumlu bakanlarının nefeslerinin yetmemesi, Maliye Bakanımızın yokluğunda onun yerine buradaki müzakereleri izleyecek ekonomiden sorumlu bir başka bakanımızın bulunmaması. Böyle bir olay, zannediyorum, uzun zamandır ilk defa oluyor. Bu ekonomi yönetimiyle ilgili en önemli konuda, hükümetin ekonomiden sorumlu bakanlarından birinin daimî olaraktan burada mevcut olmaması, hükümetin bu konuyu hangi ölçüde ciddiyetle ele aldığının bir göstergesidir. Ben, tabiatıyla, burada hükümeti temsil eden sayın bakanlara saygılarımı sunuyorum; ama, nihayet, bu, hükümet içinde bir işbölümüdür, bir ihtisas konusudur. Bunu yadırgıyorum.

İkinci yadırgadığım konu; bu bütçe, AB'yle müzakere süreci başladıktan sonra yapılmakta olan ilk bütçe ve bu müzakerelere, gerek Katılım Ortaklığı Belgesi gerekse Müzakere Çerçeve Belgesi içinde yer alan muhtelif konuların, engellerin veya ufkun, gerek bütçenin özüne gerekse müzakerelere yansımamış olması. Tabiatıyla, Dışişleri Bakanlığı bütçesi içinde bunlar görüşüldü; ama, şu tartıştığımız yasa tasarısı bütçenin temelidir ve onun özü içinde bunu göremedik.

Değerli arkadaşlarım, Avrupa Birliğiyle olan ilişkilerde iki temel belge var bildiğiniz gibi; biri, müzakerelere temel teşkil eden Müzakere Çerçeve Belgesi; diğeri de, Katılım Ortaklığı Belgesi, en azından yakın perspektifte. Katılım Ortaklığı Belgesiyle bu bütçe görüşmelerine yansıyacak, yansıyan, yönlendiren, dikkatle üstünde durulması gereken çok belirli bazı konular var. Müzakere Çerçeve Belgesi içinde de -ki, bir şekilde 17 Aralık belgesinde de bunlar mevcuttu tabiatıyla- çok temel alanlarda, bilindiği gibi, kalıcı kısıtlamalar mevcut.

Ben, bu müzakerelerde, hükümetin, yeterli direnci ortaya koyamayarak bazı siyasî dayatmaların gündeme getirilmiş olmasını bugün burada tartışmıyorum; onlar ayrı bir konu; ama, anımsayacaksınız, 23 Aralık tarihinde, hükümet, Brüksel'deki daimî temsilciliğimiz kanalıyla AB'ye vermiş olduğu bir notayla, amacı geçici bir düzenleme niteliğinde olmayan ve zamanla sınırlanmayan ve söz konusu paragrafta -ki, 23 üncü paragraftır- daimî koruma ve daimî şekilde kullanılabilecek koruma adlarıyla tanımlanan bir istisna AB'nin temel ilkelerine aykırıdır; bu kısıtlamaların katılım müzakerelerinde dikkate alınacak bir parametre olarak ileri sürülmesi kabul edilemez. Bunu resmen bildirdik. Bu doğru bir tavırdır. İyi ki, Dışişlerimiz bu notayı vermiştir; ama, bu, şu gerçeği ortaya koyuyor: Birçok platformda, Sayın Bakanın, Dışişleri Bakanımızın ve diğer ilgili arkadaşlarımızın ifade ettiği gibi, oraya ilave edilen bir iki kelime durumu kurtarmamıştır. Yani, ortada, Türk vatandaşlarının, yurttaşlarımızın serbest dolaşımı, tarımda AB ortak tarım politikası çerçevesi içerisindeki tarım desteklerinde ve bir de bölgesel kalkınmaya yönelik yapısal fonlarla ilgili kalıcı kısıtlamalar, en erken 2014 yılı; ama, kalıcılık niteliğiyle müzakereye açık bir süreçte Türkiye'nin gündemi içinde değil. Bu ne demektir; Türkiye'nin şu anda en önemli iki alanı, biri tarım, diğeri de bölgesel kalkınmanın yetersizliğinden ve bölgelerarası çok derin kalkınma uçurumlarının varlığından kaynaklanan müthiş, muazzam bir sorun, muhakkak her hükümetin ele alması gereken bir konu.

Tarım konusu burada çok tartışıldı. İlgili arkadaşlarım, tarım bütçesi dolayısıyla konuya değindiler; ama, biliyoruz ki, tarım büyümüyor, sizin üç yıllık iktidar döneminizde de, tarımın yıllık ortalama büyüme hızı yüzde 1'in altında ve tarım, Avrupa ülkelerine göre, AB'ye göre son derece düşük destek görmekte ve sizin döneminizde, IMF'yle içine girmiş olduğunuz o kısıtlayıcı ilişkiler içinde, maalesef, tarım, çiftçimiz kendi kaderine terk edilmiş durumda. Bir anlamda, bir taraftan IMF, bir taraftan AB, bir taraftan da AKP Hükümeti, maalesef, tarımı bir kıskaç altına almış durumdalar. Bu böyle sürdürülemez tabiatıyla. Bugün tartışmakta olduğumuz bütçe, üç yıllık bütçenin birinci ayağını oluşturması nedeniyle de, önümüzdeki yılların bütçeleri, kesinlikle, tarıma yeni bir bakışla yaklaşmak zorundadır ve Avrupa Birliğinden gelmeyecek olan desteğin, o IMF'nin, dış borçların hızla geri ödenmesinin temelinde şekillenmiş olan ilişkilerin dışında, kesinlikle, tarımın korunması, desteklenmesi, geliştirilmesi, sadece tarımdaki gelirin artırılması bağlamında değil, verimliliğin ve dışa açık rekabetçi bir yapının oluşturulması zorunludur. Bu, 2006 yılı bütçesine yeterince yansımamıştır.

Değerli arkadaşlarım, geçenlerde, Hakkâri Valisi Ayhan Nasuhbeyoğlu, Hakkâri olayları aşamasında "işsizlik, ulaşım, sağlık, eğitim Hakkâri'de büyük bir sorun, AB fonları süratle aksın" dedi; böyle bir beyanı, basına yansıdı. Zannediyor ki Sevgili Valimiz, AB'yle müzakereler başladı, AB düğmeye basacak, Türkiye'ye paralar akacak. Yok böyle bir durum değerli arkadaşlarım.

AGÂH KAFKAS (Çorum) - Akmaya başladı bile.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Bu müzakerelerin, her şeyi olumlu giderse, Türkiye, malî reformları AB'nin beklediği ölçülerde yerine getirirse, en erken 2014 yılında tam üyeliğe eğer ulaşırsa -ki, bu kısıtlamaları bir yana bırakarak ifade ediyorum- o zamana kadar Türkiye'nin eline geçebilecek olan, değişik anlamlarda, boyutlarda fonların toplamı 3-3,5 milyar doları aşamaz ve onların da, sivil toplum örgütleri, vesaire üzerinden birçok farklı alanlarda kullanılabilecek fonlar olduğunu düşünürseniz, yılda 300, 400, 500 milyon dolarlık bir fonun, kesinlikle, ne Doğu, Güneydoğu Anadolunun kalkınmasına ne de tarıma yönelik yapısal alanlara bir merhem olması söz konusu değil.

Değerli arkadaşlarım, bugün DAP, GAP, Yeşilırmak Havza Projesi, Karabük, Bartın, Zonguldak Projesi ve Doğu Karadeniz Projeleri, uzun yıllardır, Devlet Planlama Teşkilatı içindeki çalışmalar içinde projeye dönüştürülmüş; lafı var, kendi yok. Tabiatıyla, GAP'ı ayırıyorum; GAP, ayrı bir proje, yıllardır sürdürülmekte; fakat, GAP da ne yazık ki, giderek buraya aktarılan kaynaklar, fonlar sınırlandı; hâlâ hâlâ yeterince sulama kanallarının gereği yerine getirilememiştir, hâlâ çok düşük yüzde 60'lar düzeyindeki bir gerçekleşme oranıyla şu anda beklentileri karşılamış noktada değildir; ama, sorun onunla bitmiyor. Doğu Anadolu var. Doğu Anadoluya baktığımız zaman, bugün dünyada gelişmişlik endeksine göre, genel anlamda, 94 üncü sırada olan Türkiye'nin bütün illeri, 81 ili arasında kişi başına millî gelir veya sosyal gelişmişlik endeksine göre en geri kalmış illeri orada, içine Bayburt ile Gümüşhane de dahil olmak üzere.

Değerli arkadaşlarım, buraya kaynak aktarılması lazım. Buraya, bizim kendi bütçemizden; aynen Avrupa Birliğinin yeni bütçesiyle, on gün evvel kabul ettiği yeni bütçesiyle kendi doğu ülkelerine yaptığı gibi kaynak aktarılması lazım. Onlar, doğuya -geçen gün ifade ettim- göğüslerini, bağırlarını, sevgilerini açtılar, kaynak aktarıyorlar; bizim de kendi bütçemizden kendi kaynaklarımızı doğuya aktarmamız lazım, doğuya, güneydoğuya aktarmamız lazım. Bu arada, uygulamaya geçirilmekte olan yatırım indiriminin, Kurumlar Vergisinin kaldırılması karşılığı olarak, kaldırılmakta oluşu, en başta, doğuda, güneydoğuda Türkiye'nin gelişmekte olan yörelerinde, o yatırım ihtiyacına yönelik çok ciddî bir engeli oluşturacaktır. Zaten geçirilmiş olan, uygulamaya konmuş olan teşvik yasası yürümüyor, işlemiyor; onu baştan söyledik; gerçekten, sakat doğmuş bir yasa. Şimdi, siz, bunu da kaldırsanız, sadece arsa vererek, eğer oralarda yatırım olacağını zannediyorsanız, gerçekten yanılırsınız.

Değerli arkadaşlarım, Katılım Ortaklığı Belgesi, belirli hedefleri, belirli yaptırımları iki yıl içinde yerine getirilmesini hükümete bir görev olarak veriyor. Tabiî, bu görev vermeyi ben içime sindirmiyorum; bunlar, Türkiye'nin kendi ihtiyacı olarak yapması gereken konular. Bunlardan biri, köye dönüş projesini derhal iki yıl içinde uygulamaya geçirin diyor. Daha doğrusu, uygulamaya başlatılmış olan, şu anda sadece üçte 1'i yarım destekle bir şekilde ele alınmış olan köye dönüşün, 90'lı yılların başından, 89'dan beri 3 428 köy ve mezraı kapsayan; ama, özellikle köylere gönüllülük, güvenlik ve devlet desteği altında geri dönüşü sağlamanın gereğini yerine getirin diyor size. Bunu Türkiye'nin barışı için, bunu tüm bölgelerin refahının eşit düzeyde sağlanması için gereğini yapın.

Mağduriyetleri giderin diyor; 5 233 sayılı Yasa çerçevesi içinde sadece geçen sene sadece         8 000 000 dolar ayırdınız; bu sene gene yetersiz; gereğini yapın ve koruculuk sistemini kaldırın. Onu, geçici istihdam projesi içinde eritin.

Değerli arkadaşlarım, tabiî, Katılım Ortaklığı Belgesinde, genel anlamda, bütçeyle, siyasetle ilgili çok temel iki ayrı öngörü var. Bunlardan biri siyasî etik yasası. Siyasî etik yasasını bu kürsüde defaatle dile getirdik, 1 numaralı Kopenhag'ın kriteridir bence, bizce, Cumhuriyet Halk Partisi açısından. O konuda Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun Yüce Meclise sunmuş olduğu yasa teklifinin, maalesef, sizlerin oylarınızla raflara kaldırılmış olması büyük bir nakıstır, büyük bir eksikliktir.

İkincisi dokunulmazlık. Artık, bizim dilimiz kurudu bu konuda…

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Maddeyle ne ilgisi var?!

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Bu konuda söyleyecek başka şeyimiz kalmadı. Bu konuda gidecek yeriniz kalmadı. AB diyor ki, iki yıl içinde dokunulmazlığı Avrupa standartlarında kürsü dokunulmazlığıyla, düşünce ve ifade özgürlüğüyle sadece, sınırlayın ve dokunulmazlık, adî suçlara kalkan olmasın.

Değerli arkadaşlarım, halkımız, her hatanızı affedebilir, bunlar acemiydi deyip, görmezliğe gelebilir…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu, buyurun efendim; lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - İşçiyi, memuru, emeklileri, çiftçiyi IMF'nin talimatları çerçevesi içinde kendi kaderine terk etmenizi, ezmenizi, onları yoksulluğa terk etmenizi, Türkiye'de yolsuzluğun, işsizliğin rekor düzeylere tırmanmasını ve bu alandaki, bu çerçevedeki temel sorunları, bunlar yeni parti, bunlar IMF'ye direnemediler, bunlar AB karşısında kırmızı çizgilerimizi koruyamadılar; ama, yeni partiler, bunları hoş gördük diyebilir; ancak, ülkemizi kuralsızlık ve hukuksuzluk ortamına taşımış olmanızı, yolsuzluğun kamu işlem, ihale ve özelleştirme süreçlerini kuşatma altına alışına tavır koymamış olmanızı, gerçekten, kesinlikle halkımız affetmeyecektir. Başka nedenleri olmasa dahi, sadece bu nedenle, kuralsızlık ve yolsuzluğun diz boyuna ulaşmış olmasının…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu, lütfen konuşmanızı tamamlayıp, Genel Kurula teşekkür eder misiniz.

Buyurun.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Tamam efendim, bir paragrafım var…

…bedelini sandıkta sizden hesabını soracaktır. Bundan kaçamayacaksınız değerli arkadaşlarım. Diğer şeylerden kaçabilirsiniz belki; ama, yolsuzluğun, kuralsızlığın, AKP hükümetinin getirdiği sardığı bu sarmalın içinde tutsak kalmanızın bedelini ağır ödeyeceksiniz.

Sosyal demokrasinin ve halkın iktidarı, Türkiye modelinin, laik, demokratik cumhuriyetin ve AB'ye, eşit, onurlu koşullarda tam üyeliğin güvencesini oluşturacaktır.

Bu duygularla hepinizin yeni yılını ve bayramını kutluyor, en içten sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Recep Garip?..

Sayın Fahri Keskin?..

Sayın Mehmet Eraslan?..

Sayın milletvekilleri, şahısları ve grupları adına konuşmalar tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

34 üncü maddeyi okutuyorum:

Yürütme

MADDE 34.- Bu Kanunun;

a) Türkiye Büyük Millet Meclisi ile ilgili hükümlerini Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı,

b) Cumhurbaşkanlığı ile ilgili hükümlerini Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri,

c) Sayıştay Başkanlığı ile ilgili hükümlerini Sayıştay Birinci Başkanı,

d) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile ilgili hükümlerini ilgili bakanlar ve Maliye Bakanı,

e) Özel bütçeli idarelere ilişkin hükümlerini idarelerin bağlı veya ilgili olduğu bakanlar ve Maliye Bakanı,

f) Düzenleyici ve denetleyici kurumlara ilişkin hükümlerini kendi kurulları ve/veya kurum başkanları,

g) Diğer hükümlerini Maliye Bakanı,

yürütür.

BAŞKAN - 34 üncü madde üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına Ömer Abuşoğlu…

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Konuşmayacağım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Konuşmuyorsunuz.

Şahsı adına Sayın Haluk Koç; buyurun. ("Bravo" sesleri, alkışlar)

HALUK KOÇ (Samsun) - Teşekkür ederim.

Değerli arkadaşlarım, ben, Sayın Anbarcıoğlu, merak ederse, Cumhuriyet Halk Partisi grup çalışmalarında, sosyal güvenlik kurumlarında politika tasarımı ve uygulama sorunlarının ve bu kurumların açığını artırmasına dönük rakamları Sayın Bakan vermedi; ama, ben bir muhalefet yetkilisi olarak kendisine takdim edebilirim.

Değerli arkadaşlarım, ben, bir demokrasi sınavı verdiğimizi düşünüyorum. Tatlı-sert bir görüşme maratonunun bize ait kısmının son kısmına gelmiş oluyoruz. Bugün Sayın Başbakan ve sayın genel başkanlar son görüşmeleri yapacaklar.

Değerli arkadaşlar, ben, kırıcı bir ortam olduysa bütçe görüşmeleri sırasında, bize düşen bir özür kısmı varsa, bunu dilemek istiyorum; bir. (AK Parti sıralarından alkışlar)

İkincisi, bir dileğimi de sizlerle bütün içtenliğimle paylaşmak istiyorum; o da şu: Zor dönemlerden geçen bir Türkiye'deyiz, biliyoruz. Bizler eleştiriyoruz, tespitlerimiz var, değerlendirmelerimiz var. Sizler savunuyorsunuz, siyasetin bulunduğunuz noktadaki doğal tavrı bu.

Değerli arkadaşlarım, içimden geçen şu: IMF'ye verilen niyet mektuplarının, artık, bizim mevzuat hiyerarşimizden toptan çıktığı bir dönemi hayal etmek istiyorum.

MEHMET SOYDAN (Hatay) - O da olacak.

HALUK KOÇ (Devamla) - Her halde, bir Bakanlar Kurulu kararının üzerinde değerlendirilmediği bir dönemi, yakın zamanda, hep beraber, Türk Ulusu olarak yaşamak istiyorum. Hatta, Anayasamızın dahi üzerinde bir değer taşıdığı bu dönemlerin aşılmasını istiyorum ve yasama organımızın, Yüce Türk Ulusunun en kutsal çatısının, kendi yetkilerini, IMF'yle paylaşmadığı dönemleri görmek istiyorum. Bir Parlamentonun yasama yetkilerinin, böylece, dışarıdan aşındırılmayacağı bir dönem yaşamak istiyorum ve son olarak da, halka dönük, bölgelerarası dengesizlikleri giderecek, şu yüzde 6,5 faizdışı kelepçesinden kurtulmuş, bu dengesizlikleri giderecek kamu paylarını gönül rahatlığıyla ayırabildiğimiz… Sayın Maliye Bakanımız burada mı bilmiyorum; burada yok; kulakları çınlasın o zaman. Yani, sermayeye ırkçı olarak yaklaşmıyoruz, bölgeler arasındaki hizmet dengesizliklerinin, Türkiye'de -teşvik meşvik hepsini yaşadık, gördünüz- sadece özel sektörün teşvik edilmesiyle değil -bunu kabul edin- Türkiye gibi bir ülkede, doğu ile batı arasındaki farkın, bu yüzde 6,5 faizdışı fazla kelepçesinden kurtulacağımız bir dönemde, kamunun öncülüğünde giderilmesi gerektiğini bir kere daha vurgulamak istiyorum ve şöyle söylüyorum: Bu payları ayırabileceğimiz bütçeler, daha çok sağlık, daha çok eğitim, daha çok sosyal güvenlik…

HASAN KARA (Kilis) - Gelişme var.

HALUK KOÇ (Devamla) - …yani, sevgili dostlarım, daha bağımsız bir

Türkiye hedefinde buluştuğumuz bütçeleri hep beraber, inşallah, burada görüşme fırsatımız olur. Bunları tüm içtenliğimle sizlerle paylaşmak istiyorum. 2006 yılı bütçesinin, bu tespitlerimizin ışığı altında, ülkemize hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.

Bu vesileyle de, yaklaşan yılbaşını ve özellikle de kurban bayramımızı, tüm ulusumuzla birlikte sizlerin de kutluyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, hepinize, sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum. (CHP ve AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Koç, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunmadan önce, Komisyon Başkanlığının bir tashih, düzeltme talebi vardır.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Efendim, merkezî yönetim bütçesinde ödenek cetvelleri icmallerinin yer almaması gerekirken, sehven yer aldığı tespit edildiğinden, toplamlarının, tablolarda toplanan, toplamları gösteren son satırların tablolardan çıkarılmasını talep ediyoruz.

Arz ederim efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Gerekli notlar alınmıştır, Başkanlıkça gerekli işlem yapılacaktır.

34 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, kanun tasarısının tümü açıkoylamaya tabidir. Açıkoylama, son konuşmalardan sonra yapılacaktır.

Şimdi, 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarısının 1 inci maddesini tekrar okuttuktan sonra oylarınıza sunacağım.

Buyurun.

2004 MALÎ YILI KESİNHESAP KANUNU TASARISI

Gider bütçesi

MADDE 1.- Genel bütçeli dairelerin 2004 Malî Yılı giderleri, bağlı (A) işaretli cetvelde gösterildiği üzere, 139.224.734.493.840.000.- lira olarak gerçekleşmiştir.

BAŞKAN - 1 inci maddeyi, daha evvel kabul edilen cetvelleriyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

Gelir bütçesi

MADDE 2.- Genel bütçenin gelirleri, bağlı (B) işaretli cetvelde gösterildiği üzere, 108.940.173.550.800.000.- lira olarak gerçekleşmiştir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, B cetvelinin genel toplamını okutup oylarınıza sunacağım:

B - CETVELİ

Bütçe Tahmini  2004 Yılı Tahsilatı

                  Lira                                        Lira           

GENEL TOPLAM:       113 739 000 000 000 000 120 089 243 257 700 000

BAŞKAN - Kabul edenler... etmeyenler... Kabul edilmiştir.

RED VE İADELER (-): 10 430 000 000 000 000 11 149 069 706 900 000

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

BAŞKAN - 2 nci maddeyi (B) işaretli cetvelle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2 nci madde, (B) işaretli cetvelle birlikte kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

Nazım gelir ve gider

MADDE 3.- 10.964.688.946.350.000.- lira nazım gelir tahsil edilmiş ve aynı miktar gider yapılmıştır.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

Denge

MADDE 4.- Birinci maddede yazılı giderler ile ikinci maddede yazılı gelirler arasında 30.284.560.943.040.000.- liralık gider fazlası meydana gelmiştir.

BAŞKAN - 4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

Tamamlayıcı ödenek

MADDE 5.- Bağlı (A) işaretli cetvelin ilgili sütununda kayıtlı 2.291.362.777.050.000.- liralık ödenek üstü gideri karşılamak üzere, aynı tutarda tamamlayıcı ödenek kabul edilmiştir.

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

Devredilen ödenek

MADDE 6.- 2004 Malî Yılı içinde harcanmayan ve özel kanunlarla devrine izin verilen 67.671.207.350.000.- liralık özel ödenek, ertesi yıla ödenek kaydedilmek üzere devredilmiştir.

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

İptal edilen ödenek

MADDE 7.- Bağlı (A) işaretli cetvelin ilgili sütununda kayıtlı bulunan ve yılı içinde kullanılanlar ile devredilenler dışında kalan 17.972.371.571.100.000.- liralık ödenek iptal edilmiştir.

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum:

Devlet borçları

MADDE 8.- 2004 yılında Devlet iç ve dış borçları ile Hazine garantilerinin uygulama sonuçları aşağıda gösterilmiştir:

a- Kısa vadeli Devlet iç borcu 30.272.222.553.100.000.- lira, orta ve uzun vadeli Devlet iç borcu 194.210.700.368.900.000.- lira olmak üzere, toplam 224.482.922.922.000.000.- lira Devlet iç borcu,

b- 92.479.065.993.000.000.- lira Devlet dış borcu,

c- 9.161.762.744.850.000.- lira Hazine garantili borç,

mevcuttur.

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

9 uncu maddeyi okutuyorum:

Yürürlük

MADDE 9.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi okutuyorum:

Yürütme

MADDE 10.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir. Açıkoylama, son konuşmalardan sonra yapılacaktır.

Şimdi, 2004 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısının 1 inci maddesini tekrar okuttuktan sonra oylarınıza sunacağım:

2004 MALÎ YILI KATMA BÜTÇELİ İDARELER KESİNHESAP KANUNU TASARISI

Gider bütçesi

MADDE 1.- Katma bütçeli idarelerin 2004 Malî Yılı giderleri, bağlı (A) işaretli cetvelde gösterildiği üzere, 13.714.755.940.430.000.- lira olarak gerçekleşmiştir.

BAŞKAN - 1 inci maddeyi, daha evvel kabul edilen ekli cetvelleriyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

Gelir bütçesi

MADDE 2.- Katma bütçeli idarelerin gelirleri, bağlı (B)işaretli cetvelde gösterildiği üzere, 13.850.786.775.200.000.- lira olarak gerçekleşmiştir.

BAŞKAN - (B) cetvelinin genel toplamını okutup, oylarınıza sunacağım:

B - CETVELİ

Bütçe Tahmini  2004 Yılı Tahsilatı

                  Lira                                        Lira           

GENEL TOPLAM: 11 683 044 770 000 000 13 850 786 775 200 000

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi, ekli cetvelleriyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

Denge

MADDE 3.- Birinci maddede yazılı giderler ile ikinci maddede yazılı gelirler arasında 136.030.834.770.000.- lira gelir fazlası meydana gelmiştir.

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

Tamamlayıcı ödenek

MADDE 4.- Bağlı (A) işaretli cetvelin ilgili sütununda kayıtlı 109.949.246.180.000.- liralık ödenek üstü gideri karşılamak üzere, aynı tutarda tamamlayıcı ödenek kabul edilmiştir.

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

Devredilen ödenek

MADDE 5.- 2004 Malî Yılı içinde harcanmayan ve özel kanunlarla devrine izin verilen 121.275.880.550.000.- liralık özel ödenek, ertesi yıla ödenek kaydedilmek üzere devredilmiştir.

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

İptal edilen ödenek

MADDE 6.- Bağlı (A) işaretli cetvelin ilgili sütununda kayıtlı bulunan ve yılı içinde kullanılanlar ile devredilenler dışında kalan 647.889.319.590.000.- liralık ödenek iptal edilmiştir.

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

Yürürlük

MADDE 7.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - 7 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum:

Yürütme

MADDE 8.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

III - YOKLAMA

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Sayın Başkan, yoklama talep ediyoruz.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, yoklama talebi vardır; önce yoklama talebinde bulunan arkadaşların 20 kişi olup olmadıklarını tespit edeceğim, sonra yoklama yapacağım.

Sayın Ergin, Sayın Türkmen, Sayın Demirkıran, Sayın Toprak, Sayın Kara, Sayın Erdöl, Sayın Gündüz, Sayın Eri, Sayın Bayraktar, Sayın Aksoy, Sayın Ilıcalı, Sayın Anbarcıoğlu, Sayın Kacır, Sayın Börü, Sayın Maraş, Sayın Yetkin, Sayın Keskin, Sayın İbiş, Sayın Ünal, Sayın Kılıç, Sayın Akşit, Sayın Özdemir.

Sayın milletvekilleri, yoklama için 2 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini ve pusulalarını Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır.

8 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer arkadaşlarım, son güne geldik; bütçe maratonu süresince, bugüne kadar çalışmalara göstermiş olduğunuz ilgi ve alakadan dolayı, bütün milletvekili arkadaşlarımıza ve grup başkanvekillerine teşekkür ediyorum.

Tasarının tümü açıkoylamaya tabidir. Açıkoylama, son konuşmalardan sonra yapılacaktır.

Böylece, 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının maddeleri ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanun Tasarılarının maddeleri kabul edilmiştir; hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyorum.

Saygıdeğer arkadaşlarım, görüşmeler tamamlanmıştır.

Alınan karar gereğince, bütçenin tümü üzerindeki son konuşmaları ve 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarılarının açıkoylamalarını yapmak için, 27 Aralık 2005 Salı günü, yani bugün, saat 13.30'da toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum, hepinize hayırlı sabahlar diliyorum.

 

 

Kapanma Saati: 05.40