DÖNEM: 22 CİLT:
106 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
43 üncü Birleşim
26 Aralık 2005 Pazartesi
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
ÖNERİLER
A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ
1.- Genel Kurulun çalışma saatlerinin
yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1119) (S. Sayısı: 1028)
2.- 2004 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil
Dairelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1084, 3/907) (S. Sayısı: 1029)
3.- 2004 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil
İdarelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler
Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1085, 3/908)
(S. Sayısı: 1030)
VI.- USUL
HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Maddeler üzerinde verilen önergelerin
gerekçelerinin okutulup okutulmayacağı hakkında
VII.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Denizli Milletvekili Mehmet U.
NEŞŞAR'ın, bir mahkeme kararının uygulanmadığı iddiasına ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/9614)
2.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
alınan ve hurdaya çıkarılan araçlara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil
ÇİÇEK'in cevabı (7/9772)
3.- İstanbul Milletvekili Berhan
ŞİMŞEK'in, Egebank kapsamında TMSF'nin el koyduğu şirketlerin yönetimiyle
ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/9910)
4.- İzmir Milletvekili Türkân
MİÇOOĞULLARI'nın, bürokrat atamalarına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân
Bakanı Faruk Nafız ÖZAK'ın cevabı (7/9914)
5.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Bartın ilindeki yatırımlara,
Bingöl İlindeki yatırımlara,
Ağrı İlindeki yatırımlara,
Bitlis İlindeki yatırımlara,
Bolu İlindeki yatırımlara,
Elazığ İlindeki yatırımlara,
Çankırı İlindeki yatırımlara,
Kars İlindeki yatırımlara,
Kayseri İlindeki yatırımlara,
Gümüşhane İlindeki yatırımlara,
Kütahya İlindeki yatırımlara,
Kilis İlindeki yatırımlara,
Düzce İlindeki yatırımlara,
Nevşehir İlindeki yatırımlara,
Sakarya İlindeki yatırımlara,
İlişkin soruları ve Bayındırlık ve İskân
Bakanı Faruk Nafız ÖZAK'ın cevabı (7/9918, 9919, 9920, 9921, 9922, 9923, 9924,
9925, 9926, 9927, 9928, 9929, 9930, 9931, 9932)
6.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Bingöl İlindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla
KOÇ'un cevabı (7/10051)
7.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Bartın İlindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla
KOÇ'un cevabı (7/10052)
8.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Kars İlindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla
KOÇ'un cevabı (7/10053)
9.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Düzce İlindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla
KOÇ'un cevabı (7/10054)
10.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Nevşehir İlindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla
KOÇ'un cevabı (7/10059)
11.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Sakarya İlindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla
KOÇ'un cevabı (7/10060)
12.- İzmir Milletvekili Türkân
MİÇOOĞULLARI'nın, bürokrat atamalarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/10076)
13.- İzmir Milletvekili Türkân
MİÇOOĞULLARI'nın, bürokrat atamalarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı
Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/10174)
14.- İzmir Milletvekili Türkân
MİÇOOĞULLARI'nın, bürokrat atamalarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil
ÇİÇEK'in cevabı (7/10196)
15.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Adıyaman'ın, bir ilçesindeki tamamlanmamış yatırımlara ilişkin soruları ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız ÖZAK'ın cevabı (7/10753, 10754, 10755,
10756, 10757, 10758, 10759, 10760, 10761)
16.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Ağrı'nın bir ilçesindeki tamamlanmamış yatırımlara ilişkin soruları ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız ÖZAK'ın cevabı (7/10762, 10763, 10764, 10765,
10766, 10767, 10768, 10769)
17.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in,
İzmir'de görevden alınan okul müdürlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/10840)
18.- Diyarbakır Milletvekili Mesut
DEĞER'in, Bingöl İlindeki deprem mağdurlarına yapılacak yardıma ilişkin Maliye
Bakanından sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız ÖZAK'ın cevabı
(7/10866)
19.- Adana Milletvekili N. Gaye
ERBATUR'un, AIDS'e karşı alınacak tedbirlere ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı
Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/10874)
20.- Diyarbakır Milletvekili Mesut
DEĞER'in, Bingöl'ün Yedisu İlçesinde yapılacak deprem konutlarına ilişkin
sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız ÖZAK'ın cevabı (7/10881)
21.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in,
Malatya Çocuk Yuvası Müdürünün atamasıyla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı Nimet ÇUBUKÇU'nun cevabı (7/10893)
22.- Eskişehir Milletvekili Cevdet
SELVİ'nin, korunmaya muhtaç çocuklara yönelik hizmetlere ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı Nimet ÇUBUKÇU'nun cevabı (7/10902)
23.- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in
çocuk yuvalarının yönetimine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Nimet
ÇUBUKÇU'nun cevabı (7/10909)
24.- Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un,
bazı öğretmenlik branşlarına başvuru şartlarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/10956)
25.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in,
kuş gribine karşı alınması gereken önlemlere ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı
Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/10965)
26.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in,
kuş gribine karşı alınan önlemlere ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/10980)
27.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
Mavi Kitapla ilgili İngiltere Parlamentosuna yazılan mektuba ilişkin sorusu ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili İsmail ALPTEKİN'in cevabı (7/11460)
28.- İstanbul Milletvekili Zülfü
LİVANELİ'nin, Mavi Kitapla ilgili İngiltere Parlamentosuna yazılan mektuba
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili İsmail ALPTEKİN'in
cevabı (7/11508)
TBMM Genel Kurulu saat 11.00'de açılarak
dokuz oturum yaptı.
2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli Daireler ve İdareler
Kesinhesap Kanunu Tasarılarının (1/1119; 1/1084, 3/907; 1/1085, 3/908) (S.
Sayısı: 1028, 1029, 1030) görüşmelerine devam olunarak;
2006 Malî Yılı Merkezî Bütçe Kanunu
Tasarısının 13 üncü maddesine kadar kabul edildi.
Samsun Milletvekili Haluk Koç, Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in, konuşmasında,
Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa, Samsun
Milletvekili Haluk Koç'un, konuşmasında, Genel Başkanlarına ve,
Gruplarına;
Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş,
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in, konuşmasında,
Partisine,
Sataştığı iddiasıyla birer açıklamada
bulundular.
Alınan karar gereğince 26 Aralık 2005
Pazartesi günü saat 11.00'de toplanmak üzere, birleşime 00.36'da son verildi.
|
|
İsmail
Alptekin |
|
|
|
TBMM Başkanvekili |
|
|
Ahmet
Küçük |
|
Ahmet
Gökhan Sarıçam |
|
Çanakkale |
|
Kırklareli |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
Bayram
Özçelik |
|
|
|
Burdur |
|
|
|
Kâtip Üye |
|
II.- GELEN KÂĞITLAR
26 Aralık 2005 Pazartesi
Teklifler
1.- Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun; Bankalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi (2/638) (Millî Savunma ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.12.2005)
2.- Bitlis Milletvekili
Vahit Kiler'in; Karayolları Trafik Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/639) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14.12.2005)
3.- Samsun Milletvekili
Musa Uzunkaya'nın; 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun 20. Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/640) (İçişleri Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.12.2005)
4.- Bursa Milletvekili
Mustafa Dündar'ın; Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi (2/641) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14.12.2005)
5.- Erzurum Milletvekili
Mustafa Ilıcalı'nın; Kamu İhale Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/642) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.12.2005)
6.- Mersin Milletvekili
Mustafa Eyiceoğlu'nun; Petrol Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/643) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.12.2005)
7.- Van Milletvekili
Yekta Haydaroğlu'nun; Kaçakçılıkla Mücadele Kanununa Bir Madde Eklenmesi ile
İlgili Kanun Teklifi (2/644) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
14.12.2005)
8.- Kırşehir Milletvekili
Mikail Arslan'ın; Mera Kanununun 14. Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun
Teklifi (2/645) (Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.12.2005)
9.- Sakarya Milletvekili
Süleyman Gündüz ve 2 Milletvekilinin; Belediye Gelirleri Kanununun
Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/646) (İçişleri ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.12.2005)
10.- Çanakkale
Milletvekili İbrahim Köşdere ve 37 Milletvekilinin; Yapı Denetimi Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/647) (Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.12.2005)
11.- Trabzon Milletvekili
Asım Aykan'ın; 2464 Sayılı Belediye Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/648) (İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.12.2005)
12.- Mersin Milletvekili
Saffet Benli ve 9 Milletvekilinin; İmar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi (2/649) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.12.2005)
13.- Antalya Milletvekili
Mevlüt Çavuşoğlu'nun; Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma
Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/650) (İçişleri; Anayasa; Tarım, Orman ve
Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
14.12.2005)
14.- Aydın
Milletvekilleri Semiha Öyüş, Atilla Koç, Ahmet Rıza Acar ile Ahmet Ertürk'ün;
Dört İlçe Kurulması ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/651) (İçişleri ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.12.2005)
15.- Erzurum
Milletvekilleri Mustafa Nuri Akbulut, Mustafa Ilıcalı, Ömer Özyılmaz, Mücahit
Daloğlu, Muzaffer Gülyurt ile İbrahim Özdoğan'ın; Olağanüstü Hal Bölgesinde ve
Kalkınmada Öncelikli Yörelerde İstihdam Yaratılması ve Yatırımların Teşvik
Edilmesi ile 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/652) (Plan ve Bütçe
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.12.2005)
16.- Adıyaman
Milletvekili Mahmut Göksu ve 38 Milletvekilinin; Tütün, Tütün Mamülleri, Tuz ve
Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve
Tütün Mamüllerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda
ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/653) (Plan ve Bütçe Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.12.2005)
17.- Burdur Milletvekili
Ramazan Kerim Özkan ve 13 Milletvekilinin; 5434 Sayılı Emekli Sandığı Yasasının
32. Maddesine 01.06.1967 Tarih ve 875 Sayılı Yasa ile Eklenen (G) Bendinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/654) (Tarım, Orman ve Köyişleri
ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.12.2005)
Sözlü Soru Önergeleri
1. - Samsun Milletvekili Musa UZUNKAYA'nın, Türkiye Diyanet Vakfının
mamelekine ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet AYDIN) sözlü soru önergesi
(6/1627) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)
2. - Samsun Milletvekili Musa UZUNKAYA'nın, Atatürk'ün İş Bankası hisse
gelirleriyle ilgili vasiyetine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1628)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)
3. - Samsun Milletvekili Musa
UZUNKAYA'nın, yabancı ülke vatandaşı rektörlere ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1629) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)
4. - İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, İzmir'in Karşıyaka İlçesinin
adliye binası ihtiyacına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/1630)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)
5. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya'daki
ziyarete kapalı tarihi yapılara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1631) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)
6. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, orman
yangınlarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1632)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)
7. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Karabük-Yenice
karayolundaki heyelan tehlikesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1633) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)
8. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, turizm
bölgelerindeki esnafın sorunlarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1634) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/12/2005)
9. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya'nın Kemer
İlçesindeki icra dosyalarına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1635) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/12/2005)
Yazılı Soru Önergeleri
1. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Mavi Kitapla ilgili İngiltere
Parlamentosuna yazılan mektuba ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından
yazılı soru önergesi (7/11460) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/12/2005)
2. - İstanbul Milletvekili Zülfü LİVANELİ'nin, Mavi Kitapla ilgili
İngiltere Parlamentosuna yazılan mektuba ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanından yazılı soru önergesi (7/11508) (Başkanlığa geliş tarihi:
24/11/2005)
3. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Sağlık Bakanlığı
Teftiş Kurulu Başkanının görevden alınmaya çalışıldığı iddialarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11510) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/12/2005)
4. - Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, kamu kurumlarının internet
sitelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11511) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/12/2005)
5. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, yurt dışı
seyahatlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11512) (Başkanlığa
geliş tarihi: 5/12/2005)
6. - Ordu Milletvekili Kazım TÜRKMEN'in, yerel basının desteklenmesine
ve resmi ilan ücretlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11513)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5/12/2005)
7. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, içkili yerlerin
ruhsatlandırılması düzenlemesiyle ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/11514) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/12/2005)
8. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Seydişehir Alüminyum
Fabrikasının özelleştirme şartlarına aykırılık iddialarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/11515) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)
9. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'daki bazı
bürokratlar hakkındaki bir iddiaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/11516) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)
10. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
Antalya'daki bir köyün içme suyu sorununa ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/11517) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)
11. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya
Huzurevinin personel ihtiyacına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/11518) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)
12. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
Antalya'daki deniz kirliliğine yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/11519) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)
13. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
Antalya'daki bir köyün bazı sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/11520) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)
14. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, konut
edindirme yardımı kesintilerinin geri ödemesine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/11521) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)
15. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Toplu
Konut İdaresinin yaptığı konutlara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11522) (Başkanlığa geliş
tarihi: 7/12/2005)
16. - İzmir Milletvekili Yılmaz KAYA'nın, TMSF
avukatlarının vekalet ücretlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/11523) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)
17. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in,
yabancı sermayeli şirketlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11524)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)
18. - Antalya Milletvekili Tuncay ERCENK'in,
Antalya ve çevresindeki ulaşıma yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/11525) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)
19. - Bursa Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIK'ın,
Tarımsal Üretici Birlikleri Kanununun uygulamasındaki bazı sorunlara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11526) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)
20. - Bursa Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIK'ın, Bursa
çevre yolu projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11527)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)
21. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Düzce'nin çevre düzeni planına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11528) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/12/2005)
22. - İstanbul Milletvekili Gürsoy EROL'un, çevre
bilinci ve duyarlılığını artırma çalışmalarına ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11529) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)
23. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
KESİMOĞLU'nun, Trakya'daki sanayi atıklarının denetimine ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11530) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)
24. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Avlan
Gölündeki çevre sorunlarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11531) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)
25. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
Antalya-Belek'teki bir hafriyata ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11532) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)
26. - Edirne Milletvekili Nejat GENCAN'ın, Ergene
Havzası Çevre Düzeni Planı çalışmalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11533) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)
27. - Samsun Milletvekili Haluk KOÇ'un, Bartın İl
Özel İdaresi Genel Sekreterliğine yapılan atamaya ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11534) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/12/2005)
28. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Bursa'daki bir doğalgaz patlamasından zarar görenlere ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11535) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/12/2005)
29. - Tunceli Milletvekili Hasan GÜYÜLDAR'ın, bir
kahvehanede çıkarılan olayla ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11536) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/12/2005)
30. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın,
sınırları dışına hizmet götüren belediyelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11537) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/12/2005)
31. - Ankara Milletvekili İsmail DEĞERLİ'nin,
belediyelerle ilgili şikayetlere ve belediye başkanları hakkındaki
soruşturmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11538)
(Başkanlığa geliş tarihi: 6/12/2005)
32. - Kocaeli Milletvekili İzzet ÇETİN'in, Kocaeli
Büyükşehir Belediyesinin spor kompleksi ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11539) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/12/2005)
33. - Kocaeli Milletvekili İzzet ÇETİN'in, Kocaeli
Büyükşehir Belediyesi bürokratı hakkındaki şirket ortaklığı iddialarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11540) (Başkanlığa geliş tarihi:
6/12/2005)
34. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
KESİMOĞLU'nun, mülki idare amirliği ile ilgili kanun tasarısına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11541) (Başkanlığa geliş tarihi:
7/12/2005)
35. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
KESİMOĞLU'nun, Türk İdareciler Derneğinin randevu talebine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11542) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)
36. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
KESİMOĞLU'nun, personelin özlük haklarıyla ilgili kanun tasarısı taslağına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11543) (Başkanlığa geliş
tarihi: 7/12/2005)
37. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
KESİMOĞLU'nun, içkili yerlerin ruhsatlandırılmasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11544) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)
38. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
KESİMOĞLU'nun, hesap iş ve işlemlerinin teftişine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11545) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)
39. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
KESİMOĞLU'nun, Şemdinli olaylarının soruşturulmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11546)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)
40. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
KESİMOĞLU'nun, bazı işlerin Köylere Hizmet Götürme Birliklerince yapılmasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11547) (Başkanlığa geliş
tarihi: 7/12/2005)
41. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
KESİMOĞLU'nun, mülki idare amirleri arasındaki maaş farkına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11548) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)
42. - Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
Ankara Hastanesindeki bir olaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11549) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)
43. - Ankara Milletvekili Ersönmez YARBAY'ın,
KÖYDES Projesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11550)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)
44. - İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, Kültür
Bakanlığı ve Turizm Bakanlığının birleşmesi sonrasındaki personel atamalarına
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/11551) (Başkanlığa
geliş tarihi: 7/12/2005)
45. - Adana Milletvekili Kemal SAĞ'ın, altyapı için
illere verilen parasal desteğe ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11552) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)
46. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un,
Adana'daki bir ören yerine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11553) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)
47. - Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, Çocuk
Danışma ve Yayın Kurulunun bazı üyelerinin istifasına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11554) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/12/2005)
48. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, bir
öğretmenle ilgili bazı iddialara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11555) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/12/2005)
49. - Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
Ordu İlindeki eğitim yatırımlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11556) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/12/2005)
50. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
Antalya'daki bir okulun öğretmen ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11557) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)
51. - Ankara Milletvekili Ersönmez YARBAY'ın,
Ankara'nın ilçelerindeki öğretmenlerin aldıkları sevk ve raporlara ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11558) (Başkanlığa geliş
tarihi: 7/12/2005)
52. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, Teftiş Kurulu Başkanının görevden alınmaya çalışıldığı iddialarına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11559) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/12/2005)
53. - Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
başka hastaneye nakledilen bir hastanın vefatına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11560) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/12/2005)
54. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, SSK
Hastanesi personelinin devirden sonra bazı özlük haklarını kaybettiği iddiasına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11561) (Başkanlığa geliş
tarihi: 5/12/2005)
55. - Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
hastalara ilgi gösterilmediği iddialarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11562) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/12/2005)
56. - Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
uzman doktorların kura çekimlerine ve kadrolaşma iddialarına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11563) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/12/2005)
57. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
KESİMOĞLU'nun, Trakya'daki sanayi atıklarının oluşturduğu kanser riskine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11564) (Başkanlığa geliş
tarihi: 7/12/2005)
58. - Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
Ankara Hastanesindeki bir olaya ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11565) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)
59. - Antalya Milletvekili Atila EMEK'in, Çankırı
Devlet Hastanesi Projesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11566) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)
60. - Adana Milletvekili Kemal SAĞ'ın, uçakla
ilaçlamanın yasaklanacağı iddiasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11567) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)
61. - Muğla Milletvekili Fahrettin ÜSTÜN'ün,
hayvancılığa ve tarım ürünlerine yapılan desteklemelere ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11568) (Başkanlığa geliş tarihi:
7/12/2005)
62. - Muğla Milletvekili Fahrettin ÜSTÜN'ün,
kapanan Tarım Kredi Kooperatiflerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11569) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)
63. - İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun,
PTT şubelerinin güvenliğine ve bir faturalı zarfın ücretlendirilmesine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/11570) (Başkanlığa geliş tarihi:
6/12/2005)
64. - Malatya Milletvekili Muharrem KILIÇ'ın,
Malatya Havaalanına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/11571)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)
65. - İstanbul
Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, kurumlar vergisi oranı konusundaki
açıklamalarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/11572)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/12/2005)
66. - İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun,
kamu bankalarındaki DİBS'lere ve Ziraat Bankası kredilerine ilişkin Devlet
Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/11573) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/12/2005)
67. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un,
DİE'nin bir anketinde yer alan bir soruya ilişkin Devlet Bakanından (Beşir
ATALAY) yazılı soru önergesi (7/11574) (Başkanlığa geliş tarihi: 6/12/2005)
68. - İstanbul Milletvekili Gürsoy EROL'un,
fırçalarda domuz kılı kullanıldığı iddiasına ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11575) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)
69. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun,
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü hakkındaki adli işleyişle ilgili iddialara
yönelik bir araştırma yapılıp yapılmadığına ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11576) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)
70. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
Antalya'daki bir okul binasının risk durumuna ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11577) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)
71. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
Antalya'daki su sorununa ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11578) (Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)
72. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Kıbrıs ve
Kore gazilerine ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/11579)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7/12/2005)
73. - İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, SHÇEK'in
bazı yurtlarındaki çocukların yatılı bölge okullarına gönderilmesine ilişkin
Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/11580) (Başkanlığa
geliş tarihi: 7/12/2005)
74. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, yurt dışındaki Türk vatandaşlarının ülkemizdeki seçimlere katılımına yönelik çalışmalara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11581) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)
75. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in,
İstanbul'daki su depolarının denetimine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/11582) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)
76. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, kente
göçün sosyal risklerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11583) (Başkanlığa
geliş tarihi: 8/12/2005)
77. - İstanbul
Milletvekili Göksal KÜÇÜKALİ'nin, Mavi Akım Projesinin resmi açılışına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11584) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/12/2005)
78. - Mersin Milletvekili Şefik ZENGİN'in,
Mersin'deki bazı okulların öğretmen ve idarecilerine yönelik iddialara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11585) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/12/2005)
79. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Iğdır'a
doğalgaz verilmesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11586) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)
80. - Mersin Milletvekili Mustafa ÖZYÜREK'in, bazı
santrallerdeki enerji üretimine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11587) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/12/2005)
81. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Ardahan'daki bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11588) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)
82. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki
bir köyün yol sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11589) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)
83. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Ardahan'daki bir köyün yol sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11590) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)
84. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Ardahan'daki bir köyün yol sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11591) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)
85. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Ardahan'ın bir köyünün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11592) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)
86. - Antalya Milletvekili Osman KAPTAN'ın, içkili
yerlerle ilgili genelgeye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11593) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/12/2005)
87. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Ardahan'daki bir köy okulunun ihtiyaçlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11594) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)
88. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Ardahan'daki bir köy okulunun ihtiyaçlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11595) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)
89. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Ardahan'daki bir köy okulunun ihtiyaçlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11596) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)
90. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Ardahan'daki bir köy okulunun ihtiyaçlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11597) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)
91. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Ardahan'daki bir köy okulu ve lojmanının onarımına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11598) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)
92. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Ardahan'daki bir köy okulunun sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11599) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)
93. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Ardahan'daki bir köy okulunun ek derslik ve onarım ihtiyacına ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11600) (Başkanlığa geliş tarihi:
8/12/2005)
94. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Ardahan'daki bir köy okulunun bazı ihtiyaçlarına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11601) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)
95. - Bursa Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIK'ın,
müfettiş yardımcılığı giriş sınavı duyurusuna ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11602) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)
96. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Ardahan'daki bir köy sağlık ocağının ihtiyaçlarına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11603) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)
97. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Ardahan'daki bir köy sağlık ocağının ihtiyaçlarına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11604) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)
98. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Ardahan'ın bir köyünün sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11605) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)
99. - Isparta Milletvekili Mevlüt COŞKUNER'in, Yalova Devlet
Hastanesinin ek bina ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11606) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)
100. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, İzmir'deki
bazı balık çiftliklerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11607) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)
101. - Bursa Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIK'ın, mısır
alım fiyatlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11608) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)
102. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, Antalya'daki hava kirliliği ölçümlerine ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11609) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)
103. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, Türk Telekomun imtiyaz sözleşmesine ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11610) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)
104. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
Irak'taki bazı kesimlere yönelik faaliyetlere ilişkin Dışişleri Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/11611) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8/12/2005)
105. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
Cumhurbaşkanınca affedilen mahkumlara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11612) (Başkanlığa geliş tarihi: 8/12/2005)
106. - Mersin Milletvekili Mustafa ÖZYÜREK'in,
askeri giysilerin teminine ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11613) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/12/2005)
Geri Alınan Yazılı Soru Önergeleri
1.- İzmir Milletvekili
Ahmet ERSİN, TBMM lokantalarında kullanılmayan servis tabak ve bardaklarının
bir derneğe verilmesine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı
soru önergesini 26/12/2005 tarihinde geri almıştır (7/10982)
2.- İstanbul Milletvekili
Emin ŞİRİN, BOTAŞ'ın BTC Projesi kapsamında yaptığı bazı sözleşmelere ilişkin
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesini 26/12/2005
tarihinde geri almıştır. (7/11398)
3.- İstanbul Milletvekili
Emin ŞİRİN, Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattının bitme süresine ilişkin
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesini 26/12/2005
tarihinde geri almıştır (7/11399)
4.- İstanbul Milletvekili
Emin ŞİRİN, Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı Projesine ilişkin Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesini 26/12/2005 tarihinde geri
almıştır (7/11472)
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 11.03
26 Aralık
2005 Pazartesi
BAŞKAN:
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin
43 üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere
başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri, bildiğiniz gibi,
bütçe programına göre, dünkü birleşimde 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli Kesinhesap Kanunu
Tasarılarının oylanmamış maddelerinin görüşülüp oylanması yapılacaktı. Ancak,
dünkü birleşimde, 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 12 nci
maddesi kabul edilmişti.
Bütçe programındaki bu değişikliğe ilişkin
bir Danışma Kurulu çağrısı yapıldı; ancak, halen toplantı devam ediyor. Bu
nedenle, birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 11.04
Açılma
Saati: 11.15
BAŞKAN:
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43 üncü Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
2006 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarılarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz; ancak, daha önce Danışma
Kurulunun bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.
Danışma Kurulu önerisini
okutuyorum:
IV.- ÖNERİLER
A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1.- Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine
ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
No: 175 26.12.2005
26.12.2005 Pazartesi günü
(bugünkü) birleşimde 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının ve 2004
Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarılarının görüşmelerinin tamamlanamaması
halinde, 27.12.2005 Salı günü bütçe görüşmelerini tamamlamak üzere Genel
Kurulun saat 13.30'da toplanması ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar
çalışmalara devam edilmesinin Genel Kurulun onayına sunulması önerilmiştir.
|
|
|
Nevzat Pakdil |
|
|
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi |
|
|
|
Başkanı Vekili |
|
Salih Kapusuz |
|
Haluk Koç |
|
AK Parti Grubu Başkanvekili |
|
CHP Grubu Başkanvekili |
|
|
Ömer Abuşoğlu |
|
|
|
Anavatan Partisi Grubu Başkanvekili |
|
BAŞKAN - Danışma Kurulu
önerisinin lehinde söz isteyen, Samsun Milletvekili Haluk Koç.
Buyurun Sayın Koç.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, üç parti grubunun
oybirliğiyle bir Danışma Kurulu önerisi geldi. Ben, lehinde konuşurken, bu
süreçle ilgili çok kısa bilgi vereceğim.
Değerli arkadaşlarım,
bütçe görüşmelerinden önce, bütçe görüşme takviminin belirlenmesi amacıyla
Danışma Kurulu toplandığında Cumhuriyet Halk Partisini temsilen katılmıştım.
Orada da ifade etmiştim. Yani, bütçeler iktidarların tüm icraatlarının, tüm
beklentilerinin, tüm geleceğe dönük siyasetlerinin görüşüldüğü, tartışıldığı ve
Türkiye Büyük Millet Meclisinin belki de en önemli gündemini oluşturan konudur
demiştim. Daha önceki yıllara baktığımızda -Meclis bürokratları da bunu ifade
ettiler- bilhassa 1995'li yıllardan önce bütçe görüşmelerinin daha geniş bir
takvime yayıldığı ve dolayısıyla, siyasî parti gruplarının da, ilgili
bakanlıkların bütçesi görüşülürken konuyu çok daha derinlemesine irdeleme
şansına sahip olduklarını dile getirdiler. Fakat, son üç yılda sıkıştırılmış
bir takvimle karşı karşıyayız.
Değerli arkadaşlarım, ben
sizin huzurunuza şu konuyu getirmek istiyorum. Turlar halinde bütçe görüşmesi
yapılıyor. Bir günde iki tur oluyor. Bir turda da iki önemli bakanlık bütçesi
ele alınıyor ve siyasî parti gruplarına 45 dakika düşüyor. Şimdi düşünün
-aklımda değil, önümde cetvel yok, yanlış söyleyebilirim- Sağlık Bakanlığı ile
diyelim ki, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının ya da Enerji Bakanlığının…
K. KEMAL ANADOL (İzmir)-
Dışişleri-Tarım…
HALUK KOÇ (Devamla)-
Dışişleri Bakanlığı ile Tarım Bakanlığının bütçesi aynı paket içerisinde, bir
turda. Bir siyasî parti grubuna 45 dakika düşüyor. Düşünün, Sağlık Bakanlığı
gibi önemli bir bakanlığın bütçesi üzerinde ancak 22,5 dakika söz söyleme
hakkınız oluyor. Değerli arkadaşlarım, bunu aşmamız gerekir, burada bunları
tartışmamız gerekir. 22,5 dakika bunlar bunlar olmuyor, bunlar bunlar yanlış;
sizler de 22,5 dakikada bunlar doğru, hadi oylayalım geçsin… Yani, usulen bir
toplantı yapıyoruz. Bütçe görüşmelerinin bence ruhuna aykırı. Efendim,
Parlamentonun mesaisi çok uzarsa, konuşmasını yapan milletvekili o bir ay
boyunca gider. Her milletvekilinin temel görevi yasamaya katkıda bulunmaktır
değerli arkadaşlarım. Yani, biz burada çok önemli bir siyaset kurumunda kamu
görevi yapıyoruz şu an. Yani, daha önceki işlerinizi düşünün. Daha önceki
işlerinizde, daha önceki mesainizde, sadece sizi ilgilendiren imzayı attıktan
sonra oradan ayrıldığınız oldu mu değerli arkadaşlar?
Temel mesaimizin burada
olması lazım. Haftada üç gün toplanan bir Türkiye Büyük Millet Meclisi.
15.00-19.00 arasında İçtüzük bağlamış. Danışma Kuruluyla bu süre
uzatılabiliyor. Bütçe görüşmelerini de daha geniş bir takvime yayabiliriz ve bu
görüşmeler sırasında dile getirilmesi gereken birçok konuyu, maalesef, dile
getiremedik ve bütçenin maddeleri geldiğinde, efendim, teamüllere aykırı, daha
önce böyle bir şey görülmedi, bütçenin maddelerinde bu kadar konuşulmaz…
Değerli arkadaşlarım, biz
bir engelleme içerisinde değiliz. Engelleme olsa, her maddede 20 kişiyle
yoklama isteriz. Dün, bir kere yoklama istedik, o da başlangıçta; bir kere
yoklama istedik. Ama, sizi zorunlu olarak, böyle bir tehdit altında burada
tutabiliyorsak, o, ayrı bir olay; her an isteyebiliriz görüntüsüyle burada
tutabiliyorsak, o, ayrı bir olay. Yani, zorla mesai mi yaptırıyoruz biz; değil.
Yapmanız gerekeni yaptırıyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
ama, buradaki maddeler üzerinde 10 dakika grup, 5 dakika da şahıs… Yani,
müsaade edin, milletvekili arkadaşlarım, çeşitli konularda, bütçeyle ilgili,
turlarda söylemediklerini bu maddelerde söylesinler. Bundan doğal bir şey
olmaz, bu bir engelleme değil.
Efendim, ertesi güne
sarktı, sayın genel başkanların, Sayın Başbakanın buna göre takvimi var…
Türkiye Büyük Millet Meclisi, hepsinin üstünde değerli arkadaşlar. Sayın
Başbakan da, sayın genel başkanlar da, gündemlerini Türkiye Büyük Millet
Meclisine göre ayarlarlar. Bunu da açıkça söylüyorum, çoğunuzun buna da
katıldığına inanıyorum. Yani, bir iki kişinin gündemine Türkiye Büyük Millet
Meclisi mi uyacak; hayır, onlar Türkiye Büyük Millet Meclisine uyacaklar. (CHP
sıralarından alkışlar)
Yasamanın kalbi burası
değerli arkadaşlarım; biraz dik duralım. Sizler de konuşun. Efendim, gece 11'de
bitti, ertesi gün yorgun oluruz… Gece 2'de bitsin kardeşim, gece 2'de bitsin.
Ertesi gün 11'de değil, 12'de toplanılır.
Değerli arkadaşlarım, bu
düşüncelerimi paylaşmak istedim. Danışma Kurulu önerisine katılıyoruz. Geriye
kalan maddeler üzerinde bir engelleme kastımız yok; ama, değerli sözcü
arkadaşlarımız kalkacaklar, turlar sırasında söyleyemediklerini milletin
kürsüsünden söyleyecekler. Umarım yararlı olur.
Ben bu düşüncelerle Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum, hepinize saygılarımı iletiyorum.
Sağ olun efendim.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Koç.
Danışma Kurulu önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Şimdi bütçe görüşmelerine
başlıyoruz.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMiSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- 2006
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/1119) (S. Sayısı: 1028)
2.- 2004
Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Dairelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî
Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1084,
3/907) (S. Sayısı: 1029)
3.- 2004
Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil İdarelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî
Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/1085, 3/908)
(S. Sayısı: 1030) (x)
BAŞKAN - Hükümet ve
Komisyon yerinde.
2006 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının 12 nci maddesi kabul edilmişti. Şimdi 13 üncü maddeyi
okutuyorum:
Ödenek devir ve iptal
işlemleri
MADDE 13.- a) Milli
Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı
bütçelerinin (özel ödenekler ve 03.9- Tedavi ve Cenaze Giderleri ekonomik
kodunda yer alan tertipler hariç) mal ve hizmet alım giderleri ile ilgili
tertiplerinde yer alan ödeneklerden yılı içinde harcanmayan kısımları, hizmetin
devamlılığını sağlamak amacıyla ödeneklerinin yüzde otuzunu aşmamak üzere
ertesi yıl bütçesine devren ödenek kaydetmeye,
b) Kültür ve Turizm
Bakanlığı bütçesinin tanıtmaya ilişkin 21.01.36.00 ve 21.01.36.63 kurumsal kodu
altında bulunan (03) ekonomik koduna ilişkin tertiplerinde yer alan ödeneklerden
03.9 - Tedavi ve Cenaze Giderleri ekonomik kodunda yer alan tertipler hariç
harcanmayan tutarları ertesi yıl bütçesinin aynı tertiplerine devren ödenek
kaydetmeye,
c) Türkiye Bilimsel ve
Teknik Araştırma Kurumu bütçesinin 40.08.33.00-01.4.1.00-2-07.1 tertibinde yer
alan ödenekten harcanmayan kısımları ertesi yıl bütçesinin aynı tertibine
devren ödenek kaydetmeye,
d) 1. 22/4/1925 tarihli
ve 657 sayılı Kanunun ek 2 nci,
2. 28/12/1960 tarihli ve
189 sayılı Kanunun 3 üncü,
3. 13/10/1983 tarihli ve
2918 sayılı Kanunun 131 inci,
4. 30/5/1985 tarihli ve
3212 sayılı Kanunun 4 üncü,
5. 5/6/1986 tarihli ve
3308 sayılı Kanunun 32 nci,
6. 10/12/2003 tarihli ve
5018 sayılı Kanunun 40 ıncı,
7. 14/7/2004 tarihli ve
5217 sayılı Kanunun 25 ve 26 ncı,
maddelerine dayanılarak
tahsil edilen tutarları, kurum bütçelerinde bu kanunlarda belirtilen amaçlar
için tertiplenen ödenekten kullandırmak üzere genel bütçenin (B) işaretli
cetveline gelir kaydetmeye ve bütçelenen ödenekten gelir gerçekleşmesine göre
ilgili tertiplere aktarma yapmaya, yılı içinde harcanmayan ödenekleri (2005
yılından devredenler de dahil) ertesi yıl bütçesine devren gelir ve ödenek
kaydetmeye, bu hükümler çerçevesinde yapılacak işlemlere ilişkin esas ve
usulleri belirlemeye,
Maliye Bakanı yetkilidir.
Sermaye ödenekleri, 2006
Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar
hükümlerine göre yılı yatırım programıyla ilişkilendirilir.
Yukarıda sayılan
kanunların bu fıkraya aykırı hükümleri uygulanmaz.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen, Ankara Milletvekili Yakup
Kepenek.
YAKUP KEPENEK (Ankara) -
Sayın Başkan, kişisel söz talebim de var; onu birleştirirseniz sevinirim.
BAŞKAN - Sayın Kepenek,
yalnız, Anavatan Partisi Grubu adına Dursun Akdemir söz istedi. Onun için,
önce, Grup adına konuşmanızı yapacaksınız, sonra, Anavatan Partisine Grup
olarak söz vereceğim, daha sonra şahsî söz isteğiniz...
YAKUP KEPENEK (Ankara) -
İkinci kez söz almayacağım da onun için.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Kepenek; süreniz 10 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA YAKUP
KEPENEK (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; önce, hepinize günaydın.
Ben, görüşülmekte olan 13
üncü maddenin (c) fıkrası üzerinde duracağım; o fıkra bağlamında söz aldım. Bu
düzenleme, TÜBİTAK'ın yıl boyunca kullanamadığı araştırma geliştirme
sermayesini, varlığını, gelecek yıla devretmesini öngörüyor; "aynı
tertibine gelecek yıla devredilir" diyor. Bu düzenleme doğrudur,
yerindedir; çünkü, TÜBİTAK araştırmaya kaynak ayırıyor ve araştırma sürekli bir
iştir, ar-ge süreklilik ister. Ancak, aynı hükümetin, iş üniversitelere geldiği
vakit bu kolaylığı göstermemesi, tam anlamıyla ayırımcılığının, kurumlararası
ayırımcılığının, TÜBİTAK'ı çok sevecen, çok tercih eder, üniversiteleri de
dışlar tutumunun en somut, en belirgin özelliğidir, göstergesidir.
Bakınız, nasıl; ülkemizin
araştırma geliştirme faaliyetlerinin yüzde 64'ünü üniversiteler yapıyor. Ancak,
hükümet, üniversitelere üvey evlat muamelesi bile yapmıyor. Yıllardır, üç
yıldır, sistemli bir biçimde, ısrarla, inatla bu kurumlara tam bir düşman
tavrıyla yaklaşıyor. Öbür taraftan da, yasal düzenlemelerle ne şekle geleceği
çok da belli olmayan TÜBİTAK'ı olabildiğince korumaya çalışıyor.
Bakın, kamu kuruluşlarının
giderleriyle ilgili olarak, temmuzda, Resmî Gazetede yayımlanan tebliğ
gereğince, üniversitelerin harcamalarının belli bir tavanı var; ancak,
özellikle tıp fakülteleri için bu tavan uygulanmıyor. Üniversitelere verilen
ödenekler çok yetersizdir, özellikle tıp fakültelerine verilen ödenekler çok
yetersizdir.
Örneğin, Ankara
Üniversitesinin 2005 yılında bakım ve onarım için aldığı ödenek 4 125 000
YTL'dir -değerli arkadaşlar, Sayın Bakan, buna dikkat edin- 2006 için verilen
ödenek ise yalnızca 4 000 YTL'dir, yani, 4 milyar lira eski parayla.
Şimdi, bu büyük bir
azalmadır, bu büyük bir düşüştür ve tıp fakülteleri bir taraftan kamuya
verdikleri hizmetin karşılığını alamıyorlar, alacaklı durumdalar 100 000 000
YTL'nin üzerinde; bir taraftan da araştırma görevlisi alamıyorlar, kadro
alamıyorlar. Üniversitelere devlet "üvey evlat" muamelesi yapıyor,
TÜBİTAK'a kolaylık sağlıyor.
Şimdi, bu bağlamda
söylenmesi gereken çok şey var.
Değerli arkadaşlar,
ülkemizde yeni üniversiteler açılırken de en çok istenen şey, tıp
fakülteleridir. Neden tıp fakülteleridir; çünkü, Anadolu insanı, Anadolu
kentleri üniversiteyi, kuşkusuz, istiyor; ama, esas olarak tıp fakültesi için
istiyor; çünkü, hâlâ, Anadolu insanının gözünde, sağlık, bir kamu hizmetidir ve
esas olarak parasız herkese sağlanmalıdır. Hükümetimizin politikaları ise, hem
eğitimde hem sağlıkta olabildiğince özel sermayeye destek olmak, özel çıkarı
korumak ve hastayı, olabildiğince, özel doktora, özel hastaneye mahkûm
etmektir. Tıp fakülteleri, Anadolu'da, ayrıca, hastanın Ankara'ya gelmesini,
İstanbul'a gitmesini, büyük masraflarla karşılaşmasını önleyen kuruluşlardır.
Şimdi, hükümet, tıp fakültelerini…
Haa, bu arada, tıp
fakülteleri, araştırma-geliştirmenin en çok yapıldığı birimlerdir. Şimdi, tıp
fakülteleri, bir kez itibarlarını yitirirse, araç gereç alamazsa, çalışamaz
duruma gelirse, bunları yeniden düzeltmenin olanağı yoktur. Devletin bu
anlamdaki tıp fakültelerini yıkıcı tutumunun hiçbir bağışlanır, hiçbir
affedilir tarafı yoktur; bu, böyle yapılmamalıdır. Bunu önlemek için -13 üncü
maddeye dün sıra gelmesini bekliyorduk, olmadı- arkadaşlarımla birlikte bir
önerge verdik; dilerim, sizlerin oylarıyla kabul olur. İstediğimiz yalnızca
şudur: TÜBİTAK'a sağlanan bütçe kolaylığı, üniversitelere de sağlanmalıdır.
Üniversitelere, özgelirlerini, öğrenci harçlarını, döner sermaye gelirlerini
kullanmada en azından belli bir esneklik sağlanmalıdır. Bu yapılmadığı
takdirde, üniversiteler yok olmaya, yok edilmeye… Özellikle devlet
üniversiteleri, araştırma-geliştirme bir yana, varlıklarını sürdürmeye olanak,
imkân bulamayacaklardır. Hükümetin, bu konuda, tutarlı, düzgün, üniversiteleri
koruyan bir tutum sergilemesi gerekiyor; ama, hükümet bunu yapmıyor. Ne oluyor;
Sayın Başbakan, Yeni Zelanda'da, örnek rektör arıyor! Bildiğim kadarıyla,
hiçbir devlet üniversitesine ziyarette bulunmamıştır. Millî Eğitim Bakanımız ne
yapıyor; Millî Eğitim Bakanımız, cumartesi, pazar dahil, her sabah, bir imam
hatip lisesine kolaylık getiren yönerge, genelge çıkarıyor. Millî Eğitim
Komisyonundaki arkadaşlarımız, başta Sayın Gazalcı, öbür gazeteleri artık
okumuyorlar; yalnız Resmî Gazetede, Millî Eğitim Bakanının, hangi gün, hangi
genelgeyle, imam hatiplilere hangi kolaylığı getirdiğini izlemeye çalışıyorlar.
Van'da olanlar, Samsun'da olanlar ayrı bir sayfa. Onları, biz, Meclis olarak,
Meclis olarak hiç doğru, değerlendirmedik; değerlendirmek zorundayız. O
üniversiteler bizim üniversitelerimiz. O üniversiteler halkın parasıyla
kuruldu. O üniversiteler hizmet vermek…
HİKMET ÖZDEMİR (Çankırı)
- İmam-hatipler…
YAKUP KEPENEK (Devamla) -
Laf atmayın efendim.
O üniversiteler hizmet
vermek zorundadır. Kendi kurumuna sahip çıkmayan, kendi üniversitesine düşman
bir hükümet düşünülebilir mi?! Üzülerek belirteyim ki, bu hükümetin tutumu
budur ve bu tutumdan vazgeçilmesi gerekir. Nasıl vazgeçilmesi gerekir; şöyle:
Değerli arkadaşlar,
çağımız da, artık -hepiniz, bazen, laf arasında, Başbakanımız da vurguluyor-
bilimde teknolojik ilerleme, araştırma geliştirme çağıdır çağımız; güzel. Bilim
ve araştırmanın getirisi, mutlaka, üretime, katmadeğere dönüştürülmelidir;
gayet doğru. Eğitim güçlendirilmelidir... bütün bunlar doğru. Doğru olmayan bir
yanlışınız var; o da şudur: Bilimsel araştırma alanı, siyasal veya başka tür,
dinsel, özel çıkar, şeriat, tarikat, her neyse, sermaye, sermaye dışı,
müdahaleyi, karışmayı kabul etmez. Araştırma alanı özerk olmak zorundadır;
araştırma alanı özgürlük içinde çalışmak zorundadır. Eğer, çok merak
ediyorsanız, geçen hafta Pensilvanya'da verilen Yüksek Mahkeme kararına bir kez
daha bakınız. Eğitim, bilim ve araştırma alanı, mutlak anlamda, hiçbir dış
tesirin etkisinde olmamalıdır. Oysa, bizim de hükümetimiz ne yapıyor; araştırma
alanını, bilimsel özgürlüğü ve özerkliği koruyacak yerde, önce kendisi oraya
saldırıyor. Yani, başka düşmanlarından, başka zedeleyicilerinden, başka tahrip
edicilerinden o alanı koruyacak, ülkeyi geliştirecek yerde, o kesime, kendi,
üniversite kesimine düşmanca davranıyor. Bu, baştan aşağı yanlış bir tutumdur.
Çok istiyor ve diliyorum ki, hükümetimiz, bir an önce bu yanlışından döner.
Bakın, değerli
arkadaşlar, bu hafta, bütçeden hemen sonra, çok büyük bir mutlulukla -altını
çizerek, çok büyük bir mutlulukla- ülkemizde yeni 15 üniversite kurulmasını
konuşacağız. Çok isterdim ki, bu, gerekli hazırlıklarla olsa; çok isterdim ki,
bu, bilimsel verilere, ön hazırlıklara, yapılabilirlik çalışmalarına dayalı
olsa. Orada çok sayıda tıp fakültesi de var. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi
olarak, elbette bu ülkenin daha çok üniversiteye sahip olmasını isteriz ve o
konuda çalışacağız, çaba harcayacağız; ama, biz, aynı zamanda, üniversitelerin
özerk, özgür, bağımsız araştırma yapan; başta hükümet olmak üzere, saldırı
altında olmayan, etki altında olmayan, yalnızca bilimsel gerçeği, yalnızca
bilimsel doğruyu arayan yuvalar olmasını istiyoruz. Bunu hem İstanbul'da
istiyoruz hem Van'da istiyoruz hem Samsun'da istiyoruz hem Kars'ta istiyoruz,
her yerde istiyoruz. Haa, bu anlayışta birleşebilirsek…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
YAKUP KEPENEK (Devamla) -
Sayın Başkan, bitiriyorum. Özel söz hakkımı kullanmayacağım, 2 dakika
istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Kepenek.
YAKUP KEPENEK (Devamla) -
Çok teşekkür ederim.
Eğer bu anlayışta
birleşebilirsek, eğer bu anlayışı güçlendirebilirsek, ancak o zaman ülkemizin
geleceğinde bilimin, ilerlemenin, yeniliğin ve teknolojinin katkısını hep
birlikte yaşarız, ancak onu yaptığımız zaman gençlerimizi bilimin ışığında
geliştirebiliriz; onu yaptığımız zaman, Türkiye'yi dünya düzleminde, küresel
düzlemde kendi ulusal çıkarını korurken, güçlendirirken, yabancılar karşısında
dimdik, üretimiyle, bilimsel üretimiyle, her türlü üretimiyle ve insan
niteliğiyle güçlenmesini sağlarız, toplumumuzun yaşam kalitesini bilime,
yeniliğe, teknolojiye kavuşturabiliriz.
Avrupa Birliği yolunda çalışıyoruz.
Tarımdan hizmetlere kadar, bankacılıktan madenciliğe kadar her alanda bilimin
üretimini kendi hizmetimize, üretimimize katmak zorundayız. Bunu yaptığımız
ölçüde, üniversitelerin verdiğimiz önerge doğrultusunda elini kolunu düzelten,
elini kolunu en az TÜBİTAK kadar güçlendiren bir kaynak ayırımını ve esnek
harcamayı kabul edersek yapabiliriz.
Ben, bu doğrultuda oy
kullanacağınızı, üniversitelerimize sahip çıkacağınızı ve Türkiye'nin ışıklı,
aydınlık geleceğine katkı yapacağınızı düşünüyorum; o anlayışla, hepinize
saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kepenek.
Madde üzerinde Anavatan
Partisi Grubu adına söz isteyen, Iğdır Milletvekili Sayın Dursun Akdemir;
buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2006 yılı
bütçesinin görüşmeleri sırasında 13 üncü madde üzerinde konuşmak üzere Anavatan
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; sözlerime başlamadan önce, Yüce
Meclisi, siz değerli üyeleri ve vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Bugün, burada, ben,
ülkenin şimdiye kadar ihmal edilmiş ve ülkenin geleceği olan gençleri
seslendirmek istiyorum. Silahlı Kuvvetlerimize önemli kaynak olan, geleceğimizin
teminatı olan ve 30 yaşın altındaki nüfusumuzun yüzde 60'ını teşkil eden
gençleri söz konusu etmek istiyorum.
Ülkemizin bugün en önemli
sorunu, bu gençlerimizi ilgilendiren istihdam ve işsizlik sorunudur. İşsizlik,
ekonomik sonuçlarının yanı sıra toplumsal, aynı zamanda sosyal bir sorundur.
İşsizlik, gelir yoksunluğu nedeniyle bir yönüyle fakirliğe yol açarken, diğer
yönüyle, bireyler üzerindeki sosyal ve psikolojik kötü etkileriyle, toplumsal
dışlanmaya neden olmaktadır.
Fakirlik, işsizlikten
dolayıdır. Fakirlik, kötü koşullarda yaşama, işsizliğin kaynağıdır. Ümitsizlik
vardır, gelecek korkusu vardır işsizde. Çeşitli ruhsal ve bedensel
rahatsızlıklar işsiz insanların hemen yanı başındadır. Aile geçimsizliği,
boşanma, aile içi şiddet, alkolizm, uyuşturucu bağımlılığı ile işsizlik
arasında güçlü bir nedensellik ilişkisi var. Bu nedenle hükümete, bu nedenle
konuya değinmek istedim.
İstihdam, sadece üretim
ve gelir yaratmaz; aynı zamanda, sosyal bütünleşmenin en önemli aracıdır
değerli arkadaşlarım. İş olmadan temel çalışma haklarından, sosyal güvenlikten,
sosyal adaletten söz edemezsiniz. Sadece geçinebilmek için değil, toplumun bir
parçası olabilmek ve kendine saygı, güven kazanabilmek için, gelecek kuşaklar
için, umut için iş gereklidir. Dolayısıyla, istihdam, ekonomik, sosyal ve
politik istikrarın en önemli unsurudur.
Devlet İstatistik
Enstitüsü rakamlarına göre, ülkemizde işsizlik oranı yüzde 9,5 olarak
görünüyor; ama, 2006 yılı bütçesi kitapçığında da Sayın Bakanımızın, Maliye
Bakanımızın verdiği bilgiye göre, genel işsizlik oranı yüzde 12,3'tür.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; ancak, bu rakamlar, ülkemizde işsizlik sorununu bize tam olarak
göstermemektedir. Örneğin, ümidi kırık işsizler ile eksik istihdamı ilave
edersek, bu, ortalama yüzde 19,5'lara çıkmaktadır; 4,5-5 milyon kadar insanı
kapsıyor. Ülkemizde istihdam oranı yüzde 46'dır. Bu ne demektir; yani,
ülkemizde çalışabilir yaştaki her 100 kişiden 46'sının çalışma imkânı
bulabildiğidir. Dolayısıyla, işsizlik her yaş grubunu etkilediği gibi, ancak ve
ancak, gençler işsizlikten büyük oranda etkilenmekte ve ülkemizin geleceği için
olumsuzlukların kaynağı olmaktadırlar.
Genç işsizlere buradan
sesleniyorum; beni izleyenler arkadaşlarını arasınlar, izlemelerini sağlasınlar
değerli genç kardeşlerim. Ülkede sizin sorununuza şimdiye kadar yeterli
eğilmedi, bu hükümet de eğilmedi, 2006 bütçesinde de size yer verilmedi. O
nedenle, izleyin, hükümeti sıkıştırın değerli genç kardeşlerim! (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
Ancak, üniversiteyi bitirmek
her zaman iş garantisi sağlamadığı gibi, gençler üniversitenin ilk yılından
itibaren işsizlik riskinin karamsarlığına kapılmakta ve geleceklerini
karartmaktadırlar. Üniversiteye giremeyen ve iyi eğitim alamayan gençlerin
büyük bir kısmının kaderi ise, işsizlik, kahve köşeleri, kötü çalışma
koşulları, yoksulluktur. O nedenle sizlere sesleniyorum değerli gençler;
hakkınızı arayın, sorun hükümetten hakkınızı!
Bana göre, ülkemizin ve
daha çok gençlerin yaşadığı işsizlik ve istihdama ilişkin sorunların ve
nedenlerin başlıcalarını şöyle sıralamak istiyorum:
Bunlardan birincisi,
hükümetin kötü ekonomik performansı. Hükümet, artan nüfusa yetecek iş
yaratamamıştır, yaratamamaktadır. Bu nedenle, kendisini yeniden gözden
geçirmelidir hükümet.
İşsizliğin en önemli
nedeni, ekonominin artan nüfusa yetecek iş yaratamamasıdır. Hükümetin kendi
üyeleri, milletvekili arkadaşlarım, karşımda oturan arkadaşlarım da kabul
ediyorlar bunu. O nedenle, bir an önce, bu konuya dönün değerli arkadaşlarım.
Hükümetteki bakan arkadaşlarımızı da uyarıyoruz buradan, siz de uyarın.
Türkiye'de, her yıl, 1
000 000'a yakın, 900 000 -elimdeki rakamlar istatistikî rakamdır- işgücü
piyasasına yeni girmek üzere gencimiz var. Bunlara iş bulamıyoruz; ancak,
hükümet, bu genç nüfusa iş yaratamıyor. Özellikle, genç kızlar, işgücü
piyasasında yeterli, düzgün iş bulamadığı için, işgücü piyasasına girememekte,
dolayısıyla ev kızı rolünü oynamak mecburiyetinde kalmaktadırlar.
İkinci neden: Hükümet,
iyi iş yaratamamaktadır. Türkiye, iyi eğitimli işgücüne, iyi ve kaliteli işler
yaratamamaktadır. Bugün, üniversitelerimizden mezun, iyi eğitimli gençler
niteliklerine uygun iş bulamamaktadırlar. Beyin göçü, zaten kıt olan beşerî
sermaye miktarını azaltmakta, ülkenin eğitim yatırımlarından gelişmiş ülkelerin
yararlanmasına vesile olmaktadır.
Üçüncü varsayımım:
Hükümet, kayıtdışı artışı çözememiştir arkadaşlar. Kayıtdışılık, enformal
sektör, yaygın bir şekilde ülkemizi harap ediyor. Yaratılan yeni işlerin
çoğunluğu kayıtdışıdır, enformal sektördedir.
Bugün, istihdamda görünen
22,8 milyon kişinin yarısından fazlası, yani yüzde 54'ü, herhangi bir sosyal
güvenlik kuruluşuna kayıtlı değildir.
Bugün, iyi iş
yaratılamadığı için, gençler ya enformal sektörde kayıtdışı çalışmaya razı
olmakta ya da işgücü piyasasına girememektedir. Bu enformal sektörde, düşük
kaliteli işler, düşük ücret, sağlık ve güvenlikten yoksun çalışma koşulları,
iş, gelir ve sosyal güvence yokluğu söz konusudur. Bu çalışma koşulları,
çalışan gençleri yoksulluk ve sosyal dışlanmaya itmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
sosyal dışlanmaya itilen gençler, sokakta, sokak çocuklarıyla, son aylarda,
ülkemizde yaratmış oldukları şiddetle ancak kendilerini topluma göstermeye
çalışmakta ve tanıtmaktadırlar.
Dördüncü neden: Genç
nüfus yapısı, demografik yapı, acaba bir fırsat mı, yoksa, Türkiye'ye bir
felaket kapısı mıdır; hükümet, bunu değerlendiremiyor arkadaşlar. Bu genç
nüfusun bu ülkeye getireceği çok şey vardır; bunun farkına varmamız lazım.
Doğurganlıkta yenilenme
hızı ülkemizde yüzde 2'ye yaklaşırken, 21 inci Yüzyılın ortalarına doğru 95 000
000'a çıkıyoruz. Bu, nüfus artışının hızını anlamak durumundayız. Dolayısıyla,
genç nüfus yapısı, yaşlı AB nüfusu karşısında, ülkemize çok önemli demografik
bir fırsat kapısı olarak görülmektedir; bunu iyi değerlendirmemiz lazım.
Bu aktif nüfusun
istihdamı, Türkiye'nin en önemli sorunudur. Eğer, Türkiye, bu genç nüfusu
istihdam edebilirse, hızla kalkınan, zengin ve lider bir ülke olacak; aksi
halde, işsizlik ve fakirlikle boğuşup duracaktır. İşte, hükümet, bu konuda da
sınıfta kalmıştır.
Değerli arkadaşlarım,
beşinci savım: Hükümetin, eğitim sistemi konusunda, gençleri istihdama
hazırlamada yeterli bir performans gösterememesidir. 21 inci Yüzyıl…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akdemir,
tamamlayabilmeniz için 2 dakikalık süre veriyorum; lütfen, bu süre içerisinde
tamamlarsanız…
DURSUN AKDEMİR (Devamla)
- Küresel rekabette de, hükümetin politikasının yetersizliği nedeniyle, belirli
bir amaca ulaşamamış durumdayız.
Altıncı neden: Eğitim
sistemi dışında kalan yüzbinlerce mesleksiz gencin sorununu, yine, hükümet
soramamıştır. Yani, eğitilemeyen gençler kahvelerde perişan olmakta, anarşiye
ve kapkaça ve dağa çıkmaya mecbur kalmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, bu
konuya özenle dikkatinizi çekmek istiyorum. Hükümet, gençlere, girişimcilik ve
iş yaratma fırsatı da verememiştir. Hükümet, ayrıca, bölgesel istihdam
farklılıklarını da çözememiştir. Yine, hükümet, gençleri istihdam ve kariyer
konusunda yalnız bırakmıştır. Kariyer konusunda yalnız bırakmıştır derken,
üniversitelere bakış açısından esinlenerek bunu seslendirmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, genç
istihdam konusunda sesini yine duyuramamıştır hükümet.
Bu arada -söyleyecek çok
sözüm var; ama, vakit yok; fakat- bugünkü görüştüğümüz yasanın 13 üncü maddesi
gereği bir konuyu gündeme getirmek ve Silahlı Kuvvetlerimizin ve Genelkurmay
Başkanlığımızın bunu değerlendirmesini arzu ediyorum. Şöyle ki: Eskiden Ali
okullarında okuma-yazması olmayanlara okuma yazma öğretilirdi. Bugün
toplumumuzda şiddet toplumun baş belası olduğuna göre, Silahlı Kuvvetlerimizde
erlerimize, askerlerimize yurt sevgisi ve vatan savunması öğretilirken, ayrıca,
toplumda, toplum içi şiddetle mücadele yöntemi, aile içinde şiddetle mücadele
yöntemi de öğretilmelidir. O nedenle, bu konuyu seslendirdim ve Savunma
Bakanlığımızın konuyu dikkate getirmesi, bu konuda, hatta, bir yasa çıkarılması
önemli bir problemi çözecektir diye düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
DURSUN AKDEMİR (Devamla)
- Sayın Başkanım, sözlerimi teşekkür ederek tamamlayacağım.
BAŞKAN - Lütfen, Sayın
Akdemir…
Teşekkür etmek için
açıyorum Sayın Akdemir; yoksa…
Buyurun.
DURSUN AKDEMİR (Devamla)
- Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Başkanın hoşgörüsüne sığınarak, yine
önemli, askeriyeyle ilgili bir konuyu gündeme getireceğim. Yasak bölgeler
kalktı…
BAŞKAN - Sayın Akdemir,
bir saniye…
DURSUN AKDEMİR (Devamla)
- Teşekkür ediyorum.
Ağrı Dağındaki turizm
bölgesinin değerlendirilmesini istiyorum.
Saygılar sunuyorum.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Akdemir.
Madde üzerinde şahsı
adına, Ankara Milletvekili Yakup Kepenek.
YAKUP KEPENEK (Ankara) -
Konuşmayacağım Sayın Başkan, teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kepenek.
Adana Milletvekili Sayın
Recep Garip; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
RECEP GARİP (Adana) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bütçemizin 13 üncü maddesini
görüşüyoruz. Bu maddemiz, Millî Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı
ve Sahil Güvenlik Komutanlığının, hizmetin devamlılığının sağlanmasında
ödeneklerin yüzde 30'unu aşmamak üzere ertesi yıl bütçesine devren ödenek
kaydetmeye; ayrıca, Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçesinin tanıtmaya ilişkin
tertiplerde yer alan ödenekten harcanmayan kısımları ertesi yıl bütçesinin aynı
tertibine ödenek kaydedilmesine ilişkin maddelerdir ve (c) bendinde de,
TÜBİTAK'la ilgili, Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu bütçesinin
harcanmayan kısımlarının ertesi yıl bütçesinin aynı tertibine devren ödenek
kaydedilmesi konusu, doğru olan konularımızdır. Mutlak surette bunlar,
yapılmaktadır ve yapılmalıdır.
Bu, 13 üncü madde, devir,
iptal maddesi olarak karşımıza çıkar. Kamu idarelerinin gelirlerine dayanak
teşkil eden temel hükümler, harcamalara ilişkin esasları, gündelik ve tazminat
tutarlarını içerir.
Türkiye'de yeni bir
dönemin başladığını, yeni bir ekonomik değişimin gerçekleştiğinin mutlak
surette bilincinde olunması gerektiğini vurgulamakta yarar görüyorum; çünkü,
Türkiye yeni bir değişimi yaşıyor. AK Parti hükümetlerinin getirmiş olduğu
dördüncü bütçeyi günlerden bu yana görüşüyoruz. Düne kadar bu ülkede kuyruklar
vardı, düne kadar esnafların ağzını bıçak açmıyordu, düne kadar ülke karışık,
barışı tehlikeye girmişti, düne kadar yoksulluk önünü alınmaz duruma gelmişti…
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Yine aynı, yine aynı!..
RECEP GARİP (Devamla) -
Biraz insaf sahibi olunması ve biraz da vicdan sahibi olarak, elimizi
yüreğimizin üzerine koyarak Anadolu insanına söylememiz gerektiğini
düşünüyorum.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Cennet gibi maşallah! Cennet, cennet!
RECEP GARİP (Devamla) -
İsterseniz, geriye dönelim ve şöyle bir bakalım. Dört yıl öncesi, ondört yıl
öncesi, yirmidört yıl öncesine doğru dönüp baktığımızda, ülke bugün nereden
nereye doğru gelmiştir; bunu iyi tahlil etmekte yarar görüyorum.
Elbette ki, hepimiz
siyaset yapıyoruz. Yapmış olduğumuz siyaset, mutlak surette Türkiye'yi
kucaklayan, Türkiye'nin önündeki sıkıntıları aşan bir siyaset olmalı ve hatta,
iktidarıyla muhalefetiyle kolektif anlayışlar oluşturmaya devam etmeliyiz. Ulus
bilinci mutlak surette önplanda durmalı ve ulusun çıkarlarını, mutlaka, birlik
ve beraberliği önplanda tutabilecek anlayışlarla dokumaya devam etmeliyiz.
Değerli dostlar, değerli
arkadaşlar; AK Parti İktidarımızın yapmak istediği ve gece-gündüz, dördüncü
yıla girmiş olduğumuz bugünlerde, kamu sektöründe malî disiplinin tavizsiz
olarak devam ettiğinin bilinmesinde yarar görüyorum. Yönetimde kalite
artırılmaya devam ediyor. Bütçe açığının düşüş eğilimine girdiğini ve bunun
hızlandırıldığını söylemekte yarar görüyorum. Kamu harcamalarında mutlak
surette tasarruf ediliyor ve tasarruf edilmeye devam ediliyor. Makroekonomik
istikrarın daha yükseltilerek devam etmesi planlanmıştır ve bu uygulanmaya devam
ediyor.
Değerli arkadaşlar,
ülkemizde, yatırıma ayrılan kaynakların, mutlaka, bitirilebilir projeler
doğrultusunda ayrılması gerektiği konusunda hükümetimiz ısrarla devam ediyor,
çalışmasını sürdürüyor. Tarımda verimliliği, üretimi teşvik edici destekleme
politikamız, Anadolu çiftçisinin beklentileri ile Avrupa Birliği ülkelerinin
standartları noktasına doğru çekilmesi, yükseltilmesi konusundaki bire bir
noktada çalışmalar devam ediyor.
Değerli arkadaşlar,
hepimizin bildiği gibi, Yeni Türk Liramız, dünyada para değeri olarak çok ciddî
değer kazanmıştır. Türk Ulusu, büyük olmanın övüncünü, kıvancını, duruşunu
yükselterek, dünya ülkeleri içerisindeki asaletini ispat ederek yolunu
sürdürüyor.
Hani, bilirsiniz, geriye
doğru döndüğümüzde, faizin nerede bulunduğunu ve bugün nereye geldiğini,
enflasyonun nerede olduğunu ve nereden nerelere doğru çekildiğini hep beraber
yaşıyoruz.
Bütün bunlara
baktığımızda, Türkiye'nin çok ciddî noktada bayram yaptığını düşünmekte yarar
görüyorum.
Türkiyemizdeki, ülkemizdeki
ar-ge çalışmaları bütün kurumlar için önemli. Dünya ülkeleriyle yarışan
Türkiyemiz, elbette ki, ar-ge çalışmalarına daha büyük, daha çok önem
vermelidir. Devlet için, vatandaşlar da, kurumlar da eşitlik anlayışından
faydalanmalı ve faydalanarak devam ediyor. Bütün kurumlarımız, elbette ki,
ar-ge gibi, ar-ge çalışmaları gibi, sivil kuruluşlar da, sanayicilerimiz de…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Garip,
lütfen, tamamlayabilir misiniz.
Buyurun.
RECEP GARİP (Devamla) -
Tamam Sayın Başkanım.
Bütün kurumlarımız -sivil
kuruluşlar da, sanayicilerimiz de, iş dünyası da- ar-ge çalışmalarına, çok
ciddî noktada, düne göre bugün, bugüne göre yarın çok daha hızlandırarak devam
ediyor. Bilimsel araştırma alanları asla müdahale kabul etmez; elbette ki,
müdahale kabul etmez. Özgürce çalışma ortamları mutlaka oluşturulmalıdır ve bu
imkânlar artırılarak devam etmelidir.
Yakup Kepenek Hocam doğru
şeyler söylüyor; ama, bazen, kimi zaman da haksızlık yaptığını ifadelendirmekte
de yarar görüyorum.
Bilimin, tekniğin
evrenselleşebilmesi için elimizden gelen çalışmaları yapmaya devam ediyoruz.
Meselelere sadece tek taraflı bakmak yerine, mutlaka, bir problem varsa, bu
problemin bütün yönleriyle bakılarak kuşatılması gerektiğini, çözüm yollarının
bulunması gerektiğini belirtiyor, hepinize sevgiler ve saygılar sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Garip.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen, Eskişehir Milletvekili Fahri Keskin...
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Vazgeçtim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Keskin.
Hatay Milletvekili Mehmet
Eraslan?.. Yok.
Madde üzerinde, 10 dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Soru sorma süresi 5
dakikadır.
Sayın Ateş, buyurun.
ABDULKADİR ATEŞ (Gaziantep)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanımız, kusura
bakmasın, dün sorduğum soruya yazılı dahi yanıt verip veremeyeceğini hiç
söylemediği için, tekrar etmek zorundayım.
Bildiğiniz gibi, hükümet
ve hükümet yetkilileri, Türkiye'de, son birkaç yıldır çok hızlı bir gelişme
kaydedildiğini ifade etmektedirler. Ancak, baktığımız zaman rakamlara, bugün,
bu hızlı gelişmenin ölçülebilmesi iki yolla olmaktadır. Bir, üretimden yola
çıkarak yapabilirsiniz millî gelirdeki artış hızını; bir de, tüketim yoluyla
yapılabilir. Bu iki ölçümün birbirine eşit çıkması lazım; fakat, Türkiye'de biz
baktığımız zaman, üretimden yola çıkılarak yapılan ölçümlerin yaklaşık son
birkaç yılda 52 milyar dolar daha fazla olduğu gözükmektedir ve bunu da
stokların artmasıyla hükümet izah edebilmektedir. Şimdi, baktığımız zaman, stok
yapabilecek üç tane üretim alanı görüyoruz. Bunlardan biri sanayi, biri tarım,
biri de inşaattır. Şimdi, Türkiye'de 52 milyar dolarlık bir stok yapabilmek
için Türkiye'nin stok yapabilecek yer alanı bile mümkün değildir. Şimdi, bu yıl
da bu böyle mi olacaktır? Eğer bu stoklardan hareket ettiğimiz takdirde, millî
gelirdeki artışın bir fiktif olduğu, bir şişirme olduğu ortaya çıkmaktadır ki,
acaba, bütçe yaparken, makro dengeler hesaplanırken, bu konular göz önüne
alınmakta mıdır? Bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ateş.
Sayın Yeni, buyurun.
AHMET YENİ (Samsun) -
Sayın Bakanım, bütçe görüşmeleri sırasında iç ve dış borç stoku sürekli gündeme
getiriliyor, borcun çok fazla arttığı belirtiliyor. Bütün ekonomik veriler,
rakamlar, raporlar, faiz ve enflasyonun düştüğünü gösteriyor. AK Parti iktidara
gelmeden önceki faiz oranlarıyla borçlanma devam etseydi, bugünkü borç stokumuz
ne kadar olacaktı? Bizden önceki dönemde borçlanma faizi -döviz, TL- yüzde
kaçtı, bugün yüzde kaçla borçlanıyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Yeni.
Sayın Baloğlu, buyurun.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakana bir not iletmek
ve bir soru sormak istiyorum. Antalya'dan bir grup işçi emeklisi enflasyon
farklarından doğan alacaklarının niye hâlâ ödenmediğini soruyorlar ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun, iki yıl önce yaptığı bir
açıklamada, bu paraların ödeneceğine ilişkin söz verdiğini söylüyorlar.
Çelişik mahkeme
kararlarının arkasına saklanmadan, açıkça soruyorum: İşçi emeklilerinin
enflasyondan doğan farkları ne zaman ödenecek? Ne zaman halk için bütçe
yapılacak?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Baloğlu.
Sayın Kaptan, buyurun.
OSMAN KAPTAN (Antalya) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana, dün,
Anayasamızın 73 üncü maddesi gereğince, herkesin malî gücüne göre vergi ödemesi
ve bu verginin adaletli olması gereğini sormuştuk. Kendileri de açıklama
yapmışlardı; teşekkür ederim.
O sorduğum soru şuydu:
Asgarî ücretliden yılda 780 000 000 lira vergi alıyorsunuz, hazine bonosu faizi
olan 408 milyar lira faiz alandan vergi almıyorsunuz. Bunu bu sene kaldıracağız
dediniz Sayın Bakan. Teşekkür ederiz de, asgarî ücretliden de vergi indirimi
yapacak mısınız? Bu, bir.
Yine, bu adalet
anlayışınız doğrultusunda, geçen yıl bir yasa düzenleyerek, pırlantadan,
yakuttan ve birtakım kıymetli taşlardan vergileri yüzde 18'den yüzde 1'e indirdiniz;
ama, kefende, çocuk okullarındaki önlükte, defterde, kitapta, bunlarda da yüzde
18 duruyor. Adalet anlayışınız açısından bu konuda bir gelişme yapılacak mıdır?
Yani, bu sorumla ben şunu
söylemek istiyorum: 1 Ağustos 2004'te yaptınız bu değişikliği; zümrüt, elmas,
yakut, pırlanta, bunlarda yüzde 18'den sıfıra indirdiniz KDV'yi. Bunun yanı
sıra, kefen bezi, okul çantası, önlük, yaşlıların huzurevi parası yüzde 18…
BAŞKAN - Sayın Kaptan,
sorunuzu sorar mısınız.
OSMAN KAPTAN (Antalya) -
Bunlarda bir değişiklik yapacak mısınız?
Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kaptan.
Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, Sayın Ateş
"millî gelirin hesaplanmasıyla ilgili prosedürlerde bazı şüphe uyandıracak
durumlar var" diyor yahut da stoklarla ilgili olarak ileri sürdüğü bazı
hususlar var.
Değerli Ateş, biz,
bütçeyi yaparken, gayri safî millî hâsılaya, büyüme oranlarına, diğer
makroekonomik hedeflere uygun olarak bütçemizi hazırlıyoruz. Nitekim, bu sene,
bildiğiniz gibi, üç yıllık bütçe hazırladık ilk defa ve bu üç yıllık bütçeleri
hazırlarken de, yapılan bu hesaplara dayandırılarak yaptık hesaplarımızı.
Yalnız, biliyorsunuz, millî gelir hesaplarımızı yapan kurumumuz da, eski adıyla
Devlet İstatistik Enstitüsü, bugünkü adıyla Türkiye İstatistik Kurumu.
Şimdi, burada takip
edilen usuller, daha önce yapılan ve bir de, son olarak da değiştirilen, artık
Avrupa Birliği kriterlerine uygun bir hale getirme çalışmalarıyla diğer ülkeler
tarafından da benimsenen usuller; ama, bunlarla ilgili olarak sizin daha detay
bilgilere ihtiyacınız olduğunu anlıyorum ben bu sorularınızdan. Onlarla ilgili
olarak, ben, ilgili kurumdan da bilgileri alayım, sizlere de yazılı olarak aktarayım
bunu.
Sayın Yeni "iç ve
dışborç stoku artıyor ve borçlanma faizleri ne durumdaydı; bizim hükümetimizden
önce ne durumdaydı, şimdi ne durumda" diye, bunlarla ilgili bir soru
sordunuz.
Değerli Yeni, hepinizin
bildiği gibi, iç ve dışborç stokları, Türkiye'de, bizim hükümetimizden önce
çevrilemez hale gelmişti, fevkalade yüksek hale gelmişti. Bu iç ve dışborç
stokları değerlendirilirken, gayri safî millî hâsılaya göre değerlendirilir.
Mesela, baktığınız zaman, bir Fransa'nın borçları neredeyse 1 trilyon doları
aşmış vaziyette. Bizimkiler ondan daha düşük; fakat, orada iç ve dışborçlar çok
önemli bir problem değil; fakat, Türkiye'de önemli bir problem. Niye; gayri
safî millî hâsılaya göre çok yükselmişti ve bir de, Türkiye'nin ülke riskinin
fazla olmasından dolayı, yani, Türkiye'yi iyi yönetemediklerinden dolayı
açıkçası, Türkiye bizden önce iyi yönetilemediği için, ülke riski çok fazla
olduğundan dolayı faizler de çok yüksekti. Yani, hatırlarsınız, biz geldiğimiz
zamanlarda dahi faizler yüzde 65'ler civarındaydı. Hele bu Körfez krizi
sırasında 65-70'lere çıktığını gördük ilk geldiğimiz sıralarda. Bu iç ve dış
borçları, kamu net borç stokunu yüzde 90'ların üzerine çıkarmışlardı. Bizim
zamanımızda bu kamu net borç stoku 2004 yılında yüzde 63,5'e düştü ve 2005
yılında bu sene de yüzde 60'ın altına düşeceğini tahmin ediyoruz. Kesin
rakamlar çıkınca hep beraber göreceğiz. Tabiî, ülkede malî disipline riayet
etmenin, daha doğrusu, bütçeye sahip çıkmanın, bütçede bütün yolsuzluklara son
vermenin neticesinde bu bütçe açıkları böyle düştü. Öyle lafla peynir gemisi
yürümüyor. Eğer sen her türlü savurganlığa, her türlü israfa son verebilirsen,
yolsuzlukların üstüne gidersen bütçe açıkları böyle düşer. Biz bu neticeyi
gösterdik. Ve bunun neticesinde de o 60'larda, 70'lerde olan faizler de yüzde
14'lerin altına düştü. Şimdi Hazine yüzde 14'ün de altına borçlanabiliyor.
Eskiden 3 ay borçlanabilen Hazine, şimdi 10 sene borçlanabiliyor. Ve o zamanki
faizlerle bu devam etseydi, Türkiye, hiç altından kalkılamayacak borçlara sahip
olurdu. Hiç altından… Torununun torunu altından kalkamazdı.
Şimdi bütçenin üzerindeki
faizler giderek azalıyor; dolayısıyla, bütçe açıkları da azalıyor. Eğer öyle
gitseydi, bu borçların faizleri 90 katrilyon liranın, 100 katrilyon liranın
üzerinde olurdu -yıllık- ve bunu da kimse kaldıramazdı; ne bu bütçeyle
kalkabilirdi bu iş ne de başka şeyle kalkabilirdi. Burada birtakım şeyler
söylerken, hesap yaparak konuşsun herkes. Bunu, özellikle belirtmek istiyorum
ve bu…
BAŞKAN - Sayın Bakan,
süreniz tamamlanmıştır; buyurun.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Peki, teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Madde üzerinde bir önerge
vardır; okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
25
Aralık 2005
2006 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının "Ödenek Devir ve İptal İşlemleri"ni
düzenleyen 13 üncü maddesinin ( c) fıkrasının,
"Türkiye Bilimler ve
Teknik Araştırma Kurumu bütçesinin 40.08.33.00-01.4.1.00-2-07.1 tertibinde yer
alan ödenekten harcanmayan kısımları ertesi yıl bütçesinin aynı tertibine
devren ödenek kaydetmeye" ibaresinin, "…Kurumu…" sözcüğünden
sonra gelmek üzere "ve üniversitelerin kendi öz gelirlerinin yıl içinde
kullanılmayan bölümünü bütçelerinin…" eklenmesini ve
"bütçesinin" sözcüğünün madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
|
Yakup Kepenek |
Kemal Kılıçdaroğlu |
Mehmet Kartal |
|
Ankara |
İstanbul |
Van |
|
Haluk Koç |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Atila Emek |
|
Samsun |
Malatya |
Antalya |
|
|
M. Vedat Melik |
|
|
|
Şanlıurfa |
|
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, buna bir defa, katılmıyoruz; fakat, bu
önergeyi vermeye gerek yok, zaten var bu. Yani, bu önergede ileri sürülen husus
zaten mevcut, var. Üniversitelerin, özgelirlerini gelecek yıla devretme imkânı
zaten var. Konuştuğumuz bu kanun tasarısının 11 inci maddesine baktığımız
zaman, var bu.
BAŞKAN - Sayın Bakan,
teşekkür ediyorum.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - O bakımdan, buna katılmıyoruz; çünkü, bu gereksiz.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
YAKUP KEPENEK (Ankara) -
Sayın Başkan…
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Kepenek.
YAKUP KEPENEK (Ankara) -
Önergenin lehinde söz alabilir miyim Sayın Başkan?
BAŞKAN - Bütçede öyle bir
uygulama yok Sayın Kepenek.
YAKUP KEPENEK (Ankara) -
Ama, söylenen doğru değil.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
14 üncü maddeyi
okutuyorum:
Mahalli idarelere
yapılacak Hazine yardımları
MADDE 14.- Maliye
Bakanlığı bütçesinin;
a)
12/01/31.00-06.1.0.07-1-05.2 tertibinde yer alan ödenek, 13/1/2005 tarihli ve
5286 sayılı Kanunun geçici 7 nci maddesi çerçevesinde, il özel idareleri ve
büyükşehir belediyelerinin gelirlerine ilişkin yeni bir kanuni düzenleme
yapılıncaya kadar bu idarelere devredilen personelin aylık ve diğer her türlü
mali ve sosyal haklarına ilişkin ödemeler ile diğer cari giderleri için il özel
idarelerine veya büyükşehir belediyelerine,
b)
12.01.31.00-06.1.0.07-1-07.1 tertibinde yer alan ödenek, 5286 sayılı Kanun
çerçevesinde, mülga Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünce il özel idarelerine ve
büyükşehir belediyelerine devredilen projelerden devam edenlere ilişkin
ödemeler ile diğer yatırım giderleri için il özel idarelerine veya büyükşehir
belediyelerine,
c)
12.01.31.00-06.1.0.08-1-07.1 tertibinde yer alan ödenek, Köylerin Altyapısının
Desteklenmesi Projesi (KÖYDES) kapsamında il özel idareleri ve/veya köylere
hizmet götürme birliklerine,
tahakkuk ettirilmek
suretiyle kullandırılır.
Bu maddenin (b) ve (c)
bentlerinde yer alan ödeneklerin, 2006 Yılı Yatırım Programında alt hizmet programları
itibarıyla belirlenmesini müteakip il bazında dağılımı, kullandırılması,
izlenmesi ve denetimine ilişkin esas ve usuller, Yüksek Planlama Kurulu
tarafından karara bağlanır.
BAŞKAN - Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Çanakkale Milletvekili İsmail
Özay.(CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Özay, süreniz 10
dakikadır, buyurun.
CHP GRUBU ADINA İSMAİL
ÖZAY (Çanakkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 14 üncü maddeyle
ilgili, Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini belirtmek üzere, söz almış
bulunuyorum; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu
madde içerisinde, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez yeni bir yönlendirmeyi
yapmaya çalışacağız; çünkü, bundan önceki yıllarda köye hizmet götürme çalışmaları
merkezî idare tarafından, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından yapılır ve
merkezî kaynaklardan gerçekleştirilirdi. 2005 yılı içerisinde yaptığımız üç
yasal değişiklikle birlikte, artık, bu hizmetlerin yürütülmesini il özel
idareleri kanalıyla ve iki büyükşehir belediyelerimiz kanalıyla
gerçekleştireceğiz. Ama, bununla ilgili, yaklaşık dokuz aydır, bir örnekle
karşı karşıyayız. Ben bütçenin 14 üncü maddesini ele alırken, iki noktada bu
değerlendirmeyi yapacağım; bir, kurumsal olarak, acaba bu hizmeti nasıl
götürdüğümüz konusundaki dokuz aylık değerlendirmeyi yapacağım, daha sonra da
ikinci olarak bütçe kaynaklarıyla ilgili değerlendirmeyi ifade etmeye
çalışacağım.
Değerli arkadaşlarım,
özel idare ve büyükşehir belediyelerini temmuz ayında tekrar yapılandırdık bu
anlayış içerisinde; ama, esas değişikliği, 2586 sayılı Yasayı 13 Ocakta
çıkardık. Özellikle, 28 Ocakta bir maddesi, geçici 6 ncı maddesi yürürlüğe
girdi. Bu geçici 6 ncı madde şundan bahsediyordu: "Bakanlar Kurulu, bir
yıl içerisinde, devir işlemlerinin usul ve esaslarını belirlemesi gerekir"
diyordu. Ama, aradan yaklaşık onbir ay geçmiş olmasına rağmen, bu anlamda
hiçbir adım atılamadı. Bunun sonucunda, özellikle Köy Hizmetlerinden il özel
idaresine geçen personel konusunda büyük sıkıntılar var. Bir kere, personelin
görev tanımları yok, kadroları belli değil, şube daire başkanları gibi
bölümleri oluşturulmamış ve yetki sorumlulukları karmaşası var. Bu yaklaşım
içerisinde, bu karmaşa nedeniyle, geçişler, yatay geçişler, istifalar, hatta yerelinde
oluşan siyasî baskılar nedeniyle yaklaşık 4 800 - 5 000 civarında, ağırlığı
teknik eleman olmak üzere, bu kuramlardan ayrılmalar, istifalar, emeklilikler
oluşmuş durumda.
Bu yapı içerisinde,
özellikle teknik hizmetlerdeki bu personel azalması, bu hizmetlerin yürütülmesi
noktasında önemli eksikleri oluşturacak.
Toplusözleşmelerden
kaynaklanan sosyal hakların farklı uygulanması söz konusu. Eskiden Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğü tek işverendi, şimdi 81 işveren var. Servis, yemek,
yolluk gibi hizmetlerde aksamalar söz konusu olabiliyor. Bir kere, uygulamalar
göstermiştir ki, küçük illerde, artık, tarımsal altyapıyı bu kaynaklarla yerine
getirebilme olanağı, maalesef kalmamıştır. Özellikle, gölet, sulama kanalları
gibi yatırımları, bu küçük kaynaklarla yerine getirmek biraz zor gözükmektedir.
Hükümetin, yeni yasal düzenlemelerle, özellikle yerelinde bu hizmetler
gerçekleştirilecekse, belli bir anlayışla yeni bir düzenleme yapması gerekir.
Bir konuya dikkatinizi
çekmek istiyorum. Biraz önce Sayın Bakanımız da ifade etti; iktidar çevreleri,
sık sık, yolsuzluğa damardan girildiğinden, hortumların kesildiğinden
bahsediyor; ama, değerli arkadaşlarım, yerelde, il özel idarelerinin götüreceği
hizmetler konusunda -14 üncü maddenin (c) bendinde de açık bir hüküm olarak
ortaya çıkıyor- artık, tüm hizmetleri köy hizmet birlikleri kanalıyla
gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Belki, pratikte şu denebilir; uzun bürokratik
prosedür yerine bunu gerçekleştiririz diye düşünülebilir. Ama, değerli
arkadaşlarım, köy hizmetleri birliğinin encümenleri bakın şunlardan oluşuyor:
Bir kaymakam, iki il genel meclisi üyesi ve iki muhtar. Özellikle ihale
komisyonlarının, teknik donanım bakımından yeterli noktada olması gerekirken,
bu yapı içerisinde olması, yüzlerce, belki binlerce yeni küçük hortumun
açılması anlamına gelebilir. Bu konuda dikkatleri çekmek istiyorum. Hoş, büyük
hortumların, Galataportlarda, Kuşadası'nda, TÜPRAŞ ihalelerinde nasıl kesilip
kesilmediği konusu da ayrıca değerlendirme konusu.
Değerli arkadaşlarım, bir
noktaya daha dikkatinizi çekmek istiyorum. Terörle mücadele konusunda, bu yasal
yapılanmayla yeterli mücadeleyi yapabilme olanağı, maalesef gözükmüyor. Köye
hizmet konusunda, kırsal kesime hizmet konusunda, asayiş ve sosyal öncelikler,
siyasî önceliklerden daha öndedir; ama, bunları siyasî yapılanma içerisinde
olan meclislere direkt olarak aktarabilmek zorlukları içerisinde olabilir;
çünkü, terör belli bir istihbarat, çabuk karar verme anlayışını gerektirebilir.
Güneydoğuda ve doğuda, bu anlayış içerisinde, terörle mücadelede kırsal kesime
gidecek olan hizmetlerde belli aksaklıkların olması söz konusu gözüküyor.
Bir başka konuya
önümüzdeki dönem açıklık getirmemiz gerekiyor. Bir meclis başkanlığı müessesesi
oluşturduk il genel meclislerinde; doğaldır; ama, bunun tanımını ve tarifini
yeterince yapamadık. Şimdi, bu arkadaşlarımız -doğaldır, tartışılabilir- makam
aracı istiyorlar, protokolde yer istiyorlar, oda istiyorlar; bunlar önemlilikle
belli gerginlikleri, belli tartışmaları oluşturuyor.
Değerli arkadaşlarım, bu
bütçe konuşmasını hazırlarken, bu üç yasal düzenlemede, yirmibeş yılda
yaptığımız üç yasal düzenleme konusunda, Cumhuriyet Halk Partisi olarak
yaptığımız eleştirileri gözden geçirme ihtiyacını hissettim, bir kısmı
aklımdaydı; ama, detaylı olarak gözden geçirme ihtiyacını hissetim; ama,
maalesef, üzülerek şunu söylüyorum: Orada ilettiğimiz tüm eleştiriler,
maalesef, çok erken süre içerisinde su yüzüne çıkmıştır. Bundan mutluluk
duymuyoruz. Keşke, o eleştirilerimizi Genel Kurulda arkadaşlarımız dikkate alabilselerdi.
O eleştirileri
yaptığımızda bize söylenen şuydu:"Cumhuriyet Halk Partisi, programınızda
olmasına rağmen, yerelleşmeye karşı çıkıyorsunuz." Değerli arkadaşlarım,
bu yanlış anlaşılmayı o zaman da değiştirmiştik, şimdi de söylüyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisi yerelleşmenin karşısında değil, yerelleşmenin yanında;
ama, bir şartla yanında; hiç tartışmasız, biz, yerel yönetimlerin yetkilerini
artırırken, hukuksal ve demokratik denetimin artırılmasını önkoşul olarak
ortaya çıkarıyorduk. İşte, biraz önce, köy hizmetleri birlikleriyle ilgili
değerlendirmeyi yaptım. Denetim mekanizmasının olmadığı, Kamu İhale Kanununa
tabi olmayan bir yapı içerisinde, önümüzdeki dönem, gerçekten Türkiye'de büyük
sıkıntılar çekeceğimize inanıyorum.
Mesela, merkezî idare ile
yerel yönetim arasındaki tanımı çok iyi yapmamız gerektiğini ifade etmiştik.
Değerli arkadaşlarım, bakın, o tanım da iyi yapılmadı, neye göre iyi yapılmadı;
şimdi, bakalım, valinin konumu. İl Özel İdareler Yasasının 29 uncu maddesine
göre, vali, il özel idaresinin başkanı; peki, organları; il meclisi, il
encümeni. İl meclisinin içerisinde vali yok, karar mekanizmasında yok; ama, il
encümeninin başkanı. Değerli arkadaşlarım, valinin konumu, dünyanın hiçbir
yerinde görülmeyen bir yapı içerisinde. Vali, il özel idare başkanı olarak
denetleme ve vesayet yetkisi olan bir kişi; ama, encümende denetlenen kişi
konumunda. Bunları bir kez daha gözden geçirmek, değerlendirmek durumundayız.
Değerli arkadaşlarım, bir
noktaya dikkatinizi çekerek, sürem içerisindeki söylemimi bitirmek istiyorum.
Şimdi, şüphesiz ki,
bunları yerine getirirken iyi niyetle, seksen yıllık cumhuriyet tarihi
içerisinde kurumların yıpranmasından, yapılaşmasından esinlenerek belli
düzenlemeler yapmak istiyorsunuz. Bunları saygıyla karşılıyoruz. Gerçekten,
kurumları düzenlememiz gerekiyor; ama, bu düzenlemeleri yaparken, yaptığınız
yaklaşım, her yasada, her kurumu değiştirirken, bir kere bozmak, dağıtmak,
ondan sonra bir araya getirmek anlayışı içerisinde oluyor.
Şimdi, baktığımızda,
mesela içki yasağıyla ilgili -bir spekülasyon için söylemiyorum; ama, gündemin
içerisinde olan bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum; içki yasağının da
toplumda algılanması böyle- yönetmelikte doğru düzgün bir değişiklik yok; eski
yönetmelik, merkezî idarenin kullandığı yönetmelik ile şu anda yerel
yönetimlerin kullanması gereken yönetmelik arasında hiçbir fark yok; ama,
değerli arkadaşlarım, uygulamada fark var, uygulayan makamın anlayışında fark
var. Bakın, bazı makamlar, geleneklere, kurallara göre değil, saplantılara ve
toplumu değiştirme amacına göre hareket ettikleri için bu aksaklıklar ortaya
çıkıyor. Dış basında Türkiye aleyhinde çeşitli söylevler oluyor. Sevinerek
söylüyorum, Adalet ve Kalkınma Partisinden, AKP'den arkadaşlarımızın, duyarlı
arkadaşlarımızın bir kısmı, bunun yanlış olduğunu, uygulamaların eksik olduğunu
söylüyorlar, ifade ediyorlar; bundan memnuniyet duyuyorum; ama, değerli
arkadaşlarım, katılmadığım bir şeyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Sayın
Başbakanımızın bu konudaki duyarlılığının biraz daha fazla olması gerektiğine
inanıyordum; bakın, televizyona çıktığında bu değerlendirmeleri yaparken, Sayın
Başbakan şunu söylüyor: "Bana kapatılan bir tane yer gösterin" diyor.
Değerli arkadaşlarım,
doğrudur, şu anda kapatılan bir tane yer yoktur; ama, burası muz cumhuriyeti
değil; ilkönce kapatacaksınız, sonra bölgeleri oluşturacaksınız, yönetmelikleri
oluşturacaksınız… Böyle bir şey söz konusu değil; niyetiniz önemli, bu
anlamdaki alınan kararlar önemli. Ha, bir kere yaptınız Kuşadası'nda; ilkönce ihaleyi
yaptınız, sonra yasayı çıkardınız; o da Anayasa Mahkemesinden dönecek; ama, her
zaman böyle olmaz. Sayın Başbakanın değerlendirmelerini bu noktada eksik
görüyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Sayın Başbakanımız, özellikle son dönemde, Anayasayla ilgili değerlendirmelerin
arkasına sığınıyor; tabiî ki bundan memnuniyet duyuyoruz. İşte, mahkemelere
müdahaleyle ilgili… İçki konusuna yönelik olarak da, Sayın Başbakanımız,
Anayasanın 58 inci maddesinin ikinci bendinden bahsediyor ve devlet, gençleri
alkol düşkünlüğünden korur hükmüne sığınarak, yerel yönetimlerin bu değişikliği
veya bu değerlendirmeleri yapmakta hakkı olduğunu ifade ediyor; bu
değerlendirmeyi yapıyor. Doğrudur, Anayasanın 58 inci maddesinin ikinci
fıkrasında bu hükümler var; ama, değerli arkadaşlarım, Anayasanın 58 inci
maddesinin birinci fıkrası, devlet, istiklal ve cumhuriyetimizin emanet
edildiği gençlerin…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özay,
lütfen, tamamlayabilir misiniz.
Buyurun.
İSMAİL ÖZAY(Devamla) - Tabiî,
Sayın Başkanım.
Devlet, istiklal ve
cumhuriyetimizin emanet edildiği gençlerin müspet ilim ışığında, Atatürk ilke
ve inkılapları doğrultusunda, yetişme ve gelişmelerini sağlayan önlemler,
tedbirler alır diyor. Sevgili Başbakanımızın, ikinci fıkra konusunda gösterdiği
duyarlılığı, özellikle, ilköğretim okullarının 8 inci sınıfından, Atatürk'ün
Nutuk'unun çıkarılması sırasında göstermesini beklerdik.
Değerli arkadaşlarım,
kişisel olarak söz aldığımda, bütçenin teknik kısmı ve finans konusuyla ilgili
değerlendirmelerimi yapacağım. Bu anlayış içerisinde, Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Özay.
Madde üzerinde, Anavatan
Partisi Grubu adına söz isteyen Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan; buyurun.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 2006
bütçesinin, merkezî yönetim bütçesinin 14 üncü maddesi hakkında, Anavatan Grubu
olarak söz almış bulunuyorum; Yüce Heyeti ve saygıdeğer halkımızı, sevgi ve
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, dün,
tatsız olaylar oldu. Bizler üzüldük. Bizim bu Meclisimize yakışmadı. Baktık,
bir arkadaşımız, konuştuktan sonra, koşarak, muhalefet sıralarına doğru, sanki,
insanları öldürür bir şekilde gelmelerini yadırgadım doğrusu; bunlar, bu
Meclise uygun değil. Demokrasi, herkes için lazım. Çoğunluk olduk diye, biz her
şeyi yaparız mantığı değildir; herkese eşit mesafede olmalı; hukukun
üstünlüğünü savunuyorsak, herkesin hukukuna, özgürlüğüne de saygılı olmak
zorundayız.
Değerli arkadaşlar,
bizler Anavatana geçtikten sonra, AKP sıralarından, ikide bir, bizlere, söz
atıyor bazı arkadaşlar; söz atmada kadrolu arkadaşlar. Biz, elbette, siyasî
partilerin varlığına inanan… Herkes, düşüncesinde de, her siyasî partiye
gidebilir. Ben, şahıs olarak, vicdanen rahatım, seçmenimle de bu konuyu
paylaşarak geldim.
Değerli arkadaşlar,
benim, hiç kimseye ödünüm yok. Ben bir fakir çocuğuyum; dört kardeşimi ben
okuduğum için okutamayan bir aileden geliyorum ve dayımın yanında altı yıl,
liseyi bitirdim, simit dahi yiyemez durumdayken, babamın tesadüfen Almanya'ya
gitmesi, benim üniversite yolumu açtı ve hiçbir devlet kurumundan, ne benim ne
de eşimin ailesi -ki, hepsi de hemen hemen yurt dışında işçi olarak, emekçi
olarak çalışır- hiçbir zaman, parasal ilişkisi, ihale ilişkisi, herhangi bir
yakınlığı olmamıştır ve devletimize de her zaman vergi vermeye de hazır bir
militan olarak bulunuyoruz.
Değerli arkadaşlar,
elbette ki, parti içerisinde, neden Cumhuriyet Halk Partisinden… Cumhuriyet
Halk Partisi, cumhuriyeti kuran parti ve bütün partiler, dikkat ederseniz,
Cumhuriyet Halk Partisinden ayrılmışlardır. Herkesin, geçmişte, ailesi, çocuğu,
dedesi Cumhuriyet Halk Partisinden gelmiştir. Cumhuriyet Halk Partisinin
değerlerine her zaman saygılıyım, saygılı olmaya da devam edeceğim. Cumhuriyet
Halk Partisi cumhuriyetin değerlerine sahip olduğu için saygılıyım. Yönetimle
ilişkilerimizde farklı demokrasi, parti içi demokrasi konusunda çelişkilere
düştüğümüz için ayrıldık; bundan daha doğal bir şey olabilir mi?! Bunu, ikide
bir, arkadaşlarımız, AKP sıralarından bazı arkadaşlarımızın, bunu ikide bir
gündeme getirmesini yadırgıyorum.
Değerli arkadaşlar, biz,
ne için geldiğimizi… Çünkü, çok şeyler atlattı ülke; 12 Eylülleri, 12 Martları
atlattı. Sonuçta ne oldu; bu ölen çocuklar, sağı da solu da bizim çocuklarımız
değil mi?! Bu çocuklar neden birbirine şey yaptı; hepsi de vatanını seviyordu;
ama, biz, bu vatanını seven çocukları, o dönemlerde, yollar aşınmazdır mantığıyla
değil, bu insanları çağırıp uzlaştırmanın yollarını aramak zorundaydık; bu
yapılmadı ve Türkiye bu noktaya geldiyse ve bu faturaları hep birlikte sağıyla,
soluyla ödemiyor muyuz?! Elbette ki, bu kadar ağır olmamalıydı. Bu ölen
çocukların aileleri acılarıyla baş başa kaldı. Tekrar böyle acılar olmasın
düşüncesindeyim.
Değerli arkadaşlar, bizi,
bazı arkadaşlarımız, parti değiştirdi diye dün burada da suçladı. Biz, bu
amaçla, herkesi sevmek; sağı solu değil, merkezde insanı kucaklayan, herkesi
kucaklayan bir yapı içerisinde olmamız için Anavatanı seçtik. Artık, siyaseti
gererek bir yere varılmıyor ve germek isteyenler de siyasî rant peşinde
koşanlardır. Bunlara, inanıyoruz ki, Türkiye Halkı geçit vermeyecektir.
Değerli arkadaşlar,
Türkiye'yi, Sayın Maliye Bakanımız toz pembe gösteriyor. Memurların durumu
belli, işçilerin belli. Sayın Bakanım, sanayi çarşısına gidelim; siftah etmeyen
o işçileri görelim, işyerlerini görelim. Polislerimiz neredeyse onsekiz saat
çalışıyor; ek ücret verebiliyor muyuz; mesai yapan memurlarımıza ek ücret
verebiliyor muyuz?! Asgarî ücretle veyahut da normal bir ücretle çalışan
insanlar nasıl geçinebilir?! Bu konuda, halka giderek, kardeşim bütçemiz bu,
biz bu kadar verebiliyoruz diyebiliyor musunuz?! Sanki birden gelirlerimiz yüzde
100 artmış, refah içerisindeyiz; değil Sayın Bakanım. Gelin, sizinle,
isterseniz, Ankara'nın göbeğinde Altındağ'a gidelim, Mamak'a gidelim,
Tuzluçayır'a gidelim; bu halkın yaşantısını görelim, perişanlığını görelim;
küçük sanayi sitelerine gidelim. İşte göreceğiz ki, insanlar ıstırap
içerisinde.
Bir de mahallî idarelerle
ilgili hazine yardımı… İşte, bakıyoruz ki, İstanbul'da parti kuruyor genel
başkanlar, belediye başkanlığı yapanlar. Demek ki, belediyelerde gerçekte
sıkıntılar var. Belediyeler hazineden almış oldukları yardımlarla eğer keyfî
davranacaklarsa, siyaset yapacaklarsa, bu halktan uzaklaşacaklarsa, bu konuda
da gerekli düzenlemeler yapılmalı, gerekli işlemler yapılmalıdır. Alıyorlar
arabalarının arkasına balonları, topları, iaşe torbalarını, mahallelere
iniliyor. Bu, insanların vicdanına ipotek koymaktır; bu, insanları
kandırmaktır.
Biz, vatandaşı, o
torbalara, iaşe torbalarına, o çadırlara, o aşevlerine muhtaç etmemeliyiz.
Onlara aş ve iş bulmanın yatırımını ve çalışmasını yapmalıyız. İstihdam alanı
yaratmalıyız; ama, bir taraftan bakıyorum, özelleştirme furyası altında birsürü
işçi sokakta, perişan veyahut da bu insanların, işte, Köy Hizmetlerinde olduğu
gibi, işine gelmedi mi -o kuruma söz vermiştiniz, çalıştıracaktınız- hemen
başka yerlere tayini çıkarılıyor. Olur mu; kış gününde bu insanları farklı
yerlere göndermenin bir anlamı var mı?! Zaten, alın teriyle çalışan bu
işçilere, gerçekten, yapılan en büyük haksızlıktır diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, bir
yeşil sermaye, siyasetin de dışında değil. Örneğin mi diyorsunuz; bir arkadaş,
iki yıl önce Almanya'da ABİTAŞ'a 75 000 mark, KOMBASSAN'a 143 000 mark
verdiğini söyledi. Geldi, benden "sen Mersin Milletvekilisin…"
ABİTAŞ'ın yöneticileri de, orada çalışanlar, ortakları da benim bitişik
komşularımdı. Birden onların değişmeleri, sonra bu boru imalatına girmeleri,
hiç ibadet yapmayan arkadaşlarımızın birden ibadet yapması; bu neymiş diye o
zaman… Sonradan o çocuk gelince, bu arkadaşımızın, bu işçi arkadaşımızın
yanına, geçmişte Refahta ve Millî Selamette, bugün ise AKP içerisinde olan bir
milletvekili arkadaşımız, il müftüsü, Almanya'daki cami imamı, giderek bu
vatandaştan para alıyorlar. Ellerinde de makbuz, belki sizlere de gelmiştir; şu
kadar para aldık, seni kâr ortağı yapalım diye. Gelmiş, bizlerden şey umuyor.
Değerli arkadaşlar, böyle
binlerce işçimizin emeğini, inanç sömürüsü yaparak aldılar; ama, bunlara meydan
verme. İşte, bu yeşil sermaye, bunları biriktirerek bu insanların emeğine
saygısızlık yaptılar; ama, yüce dinimizi hiç kimse istismar etmesin,
kullanmasın. Neden siyasetçi çıkıyor da, bunun önüne düşüp gidiyor, yanına il
müftüsünü alarak. Bunlar doğru şeyler mi; soruyorum sizlere, doğru mu bu?!
Elbette ki yanlış, sizlerin çoğunun da tasvip etmeyeceğine inanıyorum.
Değerli arkadaşlar…
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Yalan olabilir yani…
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Hayır, ABİTAŞ… Ben, isimleri de veririm; ama, isimlere gerek yok.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Yalan da olabilir, yanlış da olabilir!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Hayır; arkadaş geldi, burada dolaştı. İşçi, elindeki makbuzu da gösterdi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özcan,
lütfen…
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- İsimleri ver!.. İsimleri ver!..
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen…
Sayın Özcan, lütfen,
tamamlayabilir misiniz.
Buyurun.
MEHMET KARTAL (Van) -
İsimleri daha sonra verebilirsin.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
O isimleri de gerekirse veririz. O arkadaşı da ben, gelen işçiyi tanımıyorum. O
arkadaş da bilir zaten, o milletvekili arkadaşımız da bilir.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- İsimleri vermen gerekiyor.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Mersin milletvekillerinden bir arkadaş.
BAŞKAN - Sayın Özcan,
Genel Kurula hitap eder misiniz.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Kısacası, daha başka fazla şey yapmayalım; o isim geçmişti; evet.
Değerli arkadaşlar, Sayın
Başbakanımız, seyahatlerini… Bizim orada bir Derviş Ali vardı rahmetlik; hanımı
da çok gezermiş. Komşuları sormuş "hanımın nerede Derviş Amca"
demişler "görürsen selam söyle" demiş komşu bayanlara. Sayın Başbakanımız,
maşallah dışarılarda geziyor; görürseniz selam söyleyin, bir Meclise uğrasın
diyoruz.
Bir de, değerli
arkadaşlar, hatırlar mısınız, bir at binme olayı vardı. At, gerçekten sevimli
bir hayvandır; atalarımız da gerçekten şey yapan… At sırtından attı ve biri
zorlayarak, indirerek… Demek ki, at dahi, artık, binicisini arıyor. Bu,
gerçekten, bu ülkeyi yönetemeyeceğini gösteren bir hareket içerisinde oldu
diyorum.
İDRİS NAİM ŞAHİN
(İstanbul) - At başka, vatandaş başka…
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Evet, atın binicisini diyorum… Eğer, at dahi isyan ediyorsa, halk da isyan
edecektir.
İnanıyoruz ki, gelecek
ilk seçimde, sizler, geçmişteki partiler gibi, sandığa gömüleceksiniz diyor,
Yüce Milleti saygı ve sevgiyle selamlıyorum (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Özcan.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen, Çanakkale Milletvekili Sayın İsmail Özay, buyurun.
İSMAİL ÖZAY (Çanakkale) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bütçenin, 14 üncü
maddeyle ilgili teknik konularını 5 dakika içerisinde dile getirmeye
çalışacağım. Baktığımızda, maddenin (a) bendi 1 600 000 000 lirayı il özel
idarelerine devrediyor; çünkü, 5286 sayılı Yasada böyleydi. (b) bendi devam
eden projelerle ilgili 300 000 000 YTL'yi gönderiyor ve KÖYDES projeleriyle
ilgili 300 000 000 YTL'yi gönderiyor.
Değerli arkadaşlarım, bir
sürpriz var. Yani, sadece, bu maddeye kuru kuru baktığınızda, doğrudur, 600 000
000 YTL'lik bir yatırım gözüküyor; ama, birden, 11 inci maddenin (e) bendine
bir sarkma var. Orada, bunun 2,5 katı bir değerin bu madde çerçevesi içerisinde
kullanılması söz konusu, bir sürpriz, saklanmış bir sürpriz. Tabiî ki, kırsal
kesime yapılacak olan kaynak nereden gelirse gelsin, saygıyla karşılamak lazım,
bir hizmettir, bunu takdirle karşılıyorum; ama, açık ve net yazılması da
şüphesiz iyi olurdu. Yani, buralara, 11 inci maddelere falan gizlemenin bir
mantığı yoktu. O nereden geliyor; şöyle olabilir: Şimdi, tabiî, böyle, gizli
olunca, yorum yapma hakkı doğuyor, niyet okuma değil, yorum yapma hakkı
doğuyor. Değerli arkadaşlarım, IMF'nin faizdışı fazlayla ilgili bir
değerlendirmesi olabilir; ama, onu kırsal kesimde, köylünün sırtından yapmanın
mantığı yok. Başka bir kaynaktan yapmak söz konusuydu. Hiç olmazsa, kırsal
kesime götüreceğimiz hizmetleri açık ve belirgin olarak koyabilirdik. Şimdi,
biz, bu yorumları yapmak durumundayız. Köye gidecek olan hizmetler,
bakıldığında, TMSF'den, buradaki kaynaklardan aktarılacak. Kimin insafına
kalmış durumda; Uzanların, Balkanerlerin, Demirellerin, batık banka
patronlarının insafına kalmış durumda. Kime kalmış durumda; TMSF Başkanının
başarısına kalmış durumda; bundan birkaç ay önce "ben bu paraları tahsil
edemem" diyen Sayın Başkanın insafına kalmış durumda. Bir de, Sayın Maliye
Bakanının keyfine kalmış durumda; çünkü, 11 inci maddenin sonunda, Maliye
Bakanının yetkili olduğu söyleniyor.
Değerli arkadaşlarım, bir
başka yorum yapma hakkımız var, doğaldır; bu da, bir erken seçim, seçime
yönelik bir çabanın işareti olarak görülebilir hiç tartışmasız.
Değerli arkadaşlarım,
seçim ciddî bir iştir. Şimdi, biz iktidar olarak, biz muhalefet olarak…
İnşallah iktidar olacağız, bu ifadeyi dil sürçmesi olarak söylemiyorum, iktidar
olarak, önümüzdeki süreçte bu hizmetleri yerine getireceğiz. Biz, muhalefet
olarak, erken seçim, seçimin erken yapılması konusunda ısrarlıyız. Değerli
arkadaşlarım, sadece siyasî çıkarlarımız, Cumhuriyet Halk Partisi falan için
ısrarlı değiliz. Cumhuriyet Halk Partisi, sekseniki yıldır, ülkenin çıkarları
için siyasetin yolunu, yöntemini çizen bir kurumdur. 1950 yılında, Cumhuriyet
Halk Partisi, iktidardan uzaklaşacağını bile bile, demokrasi adına bu
fedakârlığı yapmıştı; tarihte örnekleri de var.
Değerli arkadaşlarım,
niçin erken seçim; yani, sadece Cumhuriyet Halk Partisinin kazancı için değil,
alt tarafı, bizim iktidara gelişimiz, önümüzdeki dönem görev almamız bir yıl
ertelenir; ama, Türkiye'nin ihtiyacı var. Şu nedenlerle ihtiyacı var; değerli
arkadaşlarım, bakın, seçim konusunu, gizli, baskın yaptığımızda büyük
sıkıntılar içerisinde oluyoruz, bunların örneklerini gördük. Şimdi, bunları,
çok açık ve net şekilde yapmamız gerekiyor. Halkın karşısına, siz de, seçimle
ilgili gündeminizle çıkın, bütçenizi açık, net koyun. Niçin yapalım seçimi;
bakın, Türkiye'de, şu ana kadar dört yılda bir seçim yapmıştık, hiç beş yıla
sarkan olmamış, dünyada da böyle; artık, bir gelenek, görenek, yaklaşım bu
çerçeve içerisinde. Yeni 4 000 000 seçmen geliyor, 2 000 000 oy kullanmayan
seçmen, yaklaşık yüzde 20 civarında insan, iradesini, bu Parlamentoya yansıtmak
durumunda.
Değerli arkadaşlarım, bu
ifade edildiğinde, Sayın Başbakan "ben Sayın Baykal'dan mı yetki aldım,
Cumhuriyet Halk Partisinden mi yetki aldım" diyor. Doğrudur, yetkiyi
bizden almadınız; ama, Sayın Erdoğan'ın Başbakan olması konusundaki icazeti,
Sayın Baykal'dan ve Cumhuriyet Halk Partisinden aldınız. Anayasa değişikliği
konusunda, eğer Cumhuriyet Halk Partisinin katkısı olmamış olsaydı, belki
siyaseten Cumhuriyet Halk Partisinin işine gelen bir konuyu, sırf demokrasiye
olan bağlılığımız ve inancımız nedeniyle, siyaseten kendi aleyhimize olacak bir
konuyu, kabul ettik, Anayasa değişikliğini gerçekleştirdik. (CHP sıralarından
alkışlar) Biz seçim isterken, sadece kendi çıkarlarımızı değil, ülkenin
çıkarlarını düşünüyoruz.
Değerli milletvekilleri,
bakın, en önemli konu Cumhurbaşkanlığı seçimi, doğrudur; 2007 yılında
Cumhurbaşkanını seçeceğiz. Şimdi, Cumhurbaşkanlığı meselesi, başı türbanlı,
türbansız; bunlar, yüzeysel değerlendirmeler, bunlara detayda katılmıyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
önemli olan, Cumhurbaşkanının, toplumun konsensüsünü, birlikteliğini sağlayan
bir yapı içerisinde seçilebilmesi.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Meclis seçer.
İSMAİL ÖZAY (Devamla) -
Şimdi, Meclis seçer; ama, bu Meclisin Türkiye'deki desteğinin yüzde 30'larda
dolaştığını, giderek, daha da altlara indiğini, toplam seçmen sayısına göre
yüzde 26 olduğunu hepimiz biliyoruz. Türk toplumunun yüzde 26, yüzde 30
desteğiyle Cumhurbaşkanını seçecek olursak, gerçekten, önemli tartışmalar içerisine
girebiliriz.
Değerli arkadaşlarım,
1989 yılında bunun örneklerini yaşadık. Toplum gerildi ve sıkıntılar…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özay,
lütfen, tamamlayabilir misiniz.
Buyurun.
İSMAİL ÖZAY (Devamla) -
Topluyorum Sayın Başkan, teşekkür ederim.
1989'da bunların
sıkıntılarını gördük, toplum, gerildi; bu toplumun gerginliğe ihtiyacı yok. Bu
anlayış içerisinde Cumhuriyet Halk Partisinin niçin erken seçim istediğini
ifade etmek istedim. Şüphesiz ki, takdir Yüce Meclisimizindir; ama, bu
anlayışlar içerisinde siyaset yapmanın Türkiye'yi daha doğru, daha düze
çıkaracağına inanıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bütçenin ülkemize hayırlı
olmasını diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Özay.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen, Aksaray Milletvekili Ruhi Açıkgöz.
Buyurun Sayın Açıkgöz.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
RUHİ AÇIKGÖZ (Aksaray) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan tasarının 14
üncü maddesi hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz
madde, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün kapatılması nedeniyle ve henüz mahallî
idareler gelir kanunu Meclisten geçmemiş olmasından dolayı bu alandaki konuları
düzenleyen, Maliye Bakanlığımıza yetki veren hükümleri içermektedir. Bu madde
çerçevesinde, büyükşehirlere aktarılan personele, halen devam etmekte olan Köy
Hizmetlerinin projelerine ve KÖYDES'e ödenek aktarılmaktadır.
Değerli arkadaşlar, hükümetimiz,
geldiğinden bu yana, yerel yönetimlere gereken önemi vermekte, bu çerçevede,
merkezî idarenin bir kısım yetkilerini tedricen yerel yönetimlere
aktarmaktadır. Bu çerçevede özellikle KÖYDES'e aktarılan ödenekler, mahallinde,
hizmetlerin daha etkin, daha verimli yürütülebilmesine imkân sağlamaktadır. Bu
sene KÖYDES'e aktarılan ve köy hizmetleri birlikleri aracılığıyla kullanılacak
ödeneklerin toplamı 2 katrilyon Türk Lirası ya da 2 milyar Yeni Türk Lirası. Bu
rakam, geçen sene yaklaşık 640 milyar Türk Lirasıydı, 640 milyon YTL'ydi.
Burada, yaklaşık üç katının üzerinde bir artış var. İşte, bütçemizin sosyal
yönü olmadığıyla ilgili ciddî eleştiriler yapılıyor; bu artış bile, tek başına,
köylere götürülecek hizmetlerdeki bu artış bile, bütçemizin ne kadar sosyal
ağırlıklı olduğunun da bir diğer göstergesidir.
Değerli arkadaşlar, ben,
2006 yılı bütçemizin hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Açıkgöz.
Madde üzerinde 10 dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Soru sorma süresi 5
dakikadır.
Sayın Akbulut, buyurun.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Sayın Bakanım, hükümetimizin 2006 yılı sonuna kadar ülkede susuz ve
yolsuz köy bırakılmayacağına ilişkin kararı yine AK Parti Hükümetinin
cumhuriyet hükümetleri içerisindeki bir ilki ve halkımız bunu büyük bir
sevinçle karşıladı.
Sayın Bakanım, bildiğiniz
gibi, Özelleştirme İdaresinin, 58 inci hükümet kuruluncaya kadar yaptıkları iş
giderlerini bile karşılamaya yetmemişti; ama, bu son üç yıl içerisinde 30
milyar doları aşkın işlem yapıldı. Elde edilen bu özelleştirme gelirlerinin bir
kısmı yatırım olarak kullanılacak mı; yoksa, tahsil edilen para ülkenin dış
borçlarına mı ödenecek? Sorum bu.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Akbulut.
Sayın Kart, buyurun.
ATİLLA KART (Konya) -
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Seydişehir Eti
Alüminyumun özelleştirilmesi süreciyle ilgili olarak Sayın Bakana sorularım
olacak.
İhale öncesinde ihaleye
fesat karıştırıldığına ilişkin olarak ileri sürülen iddialar yargı aşamasında
olduğu için olayın o bölümüne yönelik bir sorum olmayacak; ama, ihale
sürecinden sonra ortaya çıkan birtakım bulgular var. Nedir onlar; şu:
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı bünyesinde görev yapmakta olan Cemil
Tiryakioğlu, yani, bir kamu görevlisi, bu kişi, bakıyoruz, hem Eti Bakır AŞ'nin
özelleştirilmesinde hem de Eti Alüminyumun özelleştirilmesinde Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı adına yönetim kurulu üyesi olarak görev yapmış. Her iki
firmayı da, yani, hem Eti Bakırı hem de Eti Alüminyumu, piyasada Cengiz İnşaat
olarak bilinen bir firma satın aldı. Yine, enteresan bir gelişme, Özelleştirme
İdaresi adına görev yapan Cemil Tiryakioğlu, şu anda, Cengiz İnşaatta, yönetim
kademelerinde görev yapıyor. Bakıyoruz, Seydişehir Eti Alüminyumun Genel Müdürü
olan kişi de, şu anda alıcı firma Cengiz İnşaatta, yine, Genel Müdür olarak
görev yapıyor. Yani, gerek Seydişehir bünyesinde görev yapan kişi aracılığıyla
gerekse Özelleştirme İdaresi Başkanlığında görev yapan kişi aracılığıyla,
teknik ifadesiyle söylüyorum, içeriden öğrenenlerin ticareti yoluyla ihaleye
fesat karıştırıldığı yolunda birtakım ciddî bulgular var. Bu, olayın birinci
boyutu.
İkinci boyutu da şu: Eti
Alüminyumu alan alıcı firmanın, yine, Eti Alüminyum bünyesinde modernizasyon
yatırımı yapması gerekirken, Eti Alüminyumun Antalya'daki limanlarına,
taşınmazlarına mobilya fabrikası yaptığını biliyoruz.
BAŞKAN - Sayın Kart,
sorunuz lütfen…
ATİLLA KART (Konya) -
Sorumu soruyorum efendim.
BAŞKAN - Maddeyle ilgili
sorunuzu sorar mısınız Sayın Kart
ATİLLA KART (Konya) -
Sorumu hemen soruyorum Sayın Başkanım.
Bu gelişmeler karşısında,
alıcı firmanın, hem ihale kapsamında denetlenmesi hem de mevzuat anlamında
denetlenmesi yolunda soru önergeleri vermemize rağmen, bunların gereğini bugüne
kadar neden yapmadınız; bundan böyle yapacak mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kart.
Sayın Gazalcı, buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, bütçe açış konuşmasında,
bize dağıttığınız kitapçığın 28 inci sayfasında "42 000 derslik eğitime
kazandırıldı" dediniz; evvelsi gün de, burada "70 000 derslik
yapmadık mı" dediniz. Şimdi, onbeş günde, 42 000, 70 000'e mi çıktı?
Yoksa, o 42 000 eksik bilgiden mi kaynaklanıyordu? Üstelik, Bakan ayrı bir
rakam verdi, Başbakan ayrı bir rakam verdi, siz de, onbeş gün arayla iki
çelişik rakam verdiniz; bunların hangisi doğrudur?
İkinci sorum şu: Tekel,
üreticiyi yeterince desteklemediği için, üretici de, artık, Tekelden umudu
kesti. Siz de, yazın, tütün alımlarında -Türk tütünü alındığı zaman- vergi
kolaylığını kaldırdınız yabancı tekellerin çıkarına olarak, dolayısıyla, Tekel,
sürekli ülkemizde pazar yitirdi ve özelleştirme kapsamında olduğu için de
yitirmeye devam ediyor. Bu vergi indirimini niçin yaptınız yabancılar lehine?
Özelleştirme kapsamından çıkarmayacak mısınız Tekeli?
Son sorum…
BAŞKAN - Sayın Gazalcı,
lütfen, süre tamamlandı.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Peki efendim, son sorumu soruyorum.
BAŞKAN - Kısaca sorarsanız.
Buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Peki, çok teşekkür ederim Sayın Başkanım. Benden başka soru soracak yok diye
rahat ediyorum. Teşekkür ediyorum hoşgörünüz için.
Belediyelerin gelirleri
yeterince artırılmadı Sayın Bakan. Özellikle küçük belediyeler büyük sıkıntı
içinde. Üstelik, nüfusu 5 000'den aşağı olan belediyelerin, gelecek seçimlerde,
belediyelik haklarının alınması gibi bir tehlikeleri var. Siz, zaman zaman
belediyelere yardım yapıyorsunuz; ama, AKP'li olmayan belediyelere yasak savar
gibi az yardım yapıyorsunuz. Şimdi, 300'ün üzerinde, nüfusu 1 000 000'a
yaklaşık küçük belediye var böyle. Belediyelik hakları alındığında bunlara
hizmet nasıl gidecektir? Bu, hükümetinizin sürekli vurguladığı yerelleşme ve
kentleşme politikasına aykırı değil midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Gazalcı.
Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Özelleştirme gelirleriyle
bütçenin borçlarının ödenip ödenmeyeceği, bütçe giderlerinde kullanılıp
kullanılmayacağı şeklinde soruya şöyle cevap vermek istiyorum: Hepinizin
bildiği gibi, özelleştirme, Türkiye'de yapılması gereken çok önemli bir yapısal
reformdur ve özelleştirmeyi, bizim hükümetlerimiz gelene kadar, yirmi senedir,
maalesef, Türkiye'yi yönetenler ağızlarında sakız gibi çiğnediler ve bu
özelleştirmeyi herkes yüzüne, gözüne bulaştırdı.
Şimdi, bu
özelleştirmelerle ilgili başarılar karşısında da bize yapılan, maalesef,
efendim, özelleştirme de yapıldı; ama, şu vardı, bu vardı gibi, gereksiz,
lüzumsuz ve aslı astarı olmayan iddialarla da karşı karşıya kalıyoruz. Bunu da
özellikle burada belirtmek istiyorum.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Görmeyecek miyiz, duymayacak mıyız?!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Değerli arkadaşlar, burada, kürsüde de açıkladım, bugüne
kadar; yani, üç yıllık süremiz içerisinde, 33 milyar dolara yakın özelleştirme
yaptı bu Hükümet ve Türkiye tarihinde görülmemiş bir özelleştirmedir bu. Bu
özelleştirme gelirlerini de, biz, Türkiye'nin borçlarının yapılandırılmasında
kullanacağız; yani, bunları, alıp da, bütçenin giderleri kısmına, katiyen
bütçeye koymuyoruz.
Bunu belirttikten sonra;
Sayın Atilla Kart'ın, Seydişehir Alüminyum ihalesinden sonraki durumları
anlatan sorusu oldu. Burada diyor ki: "Cemil Tiryakioğlu, Özelleştirme
İdaresinde Yönetim Kurulu üyesiydi, Özelleştirme İdaresinde çalışıyordu. Ondan
sonra da Cengiz İnşaatın Yönetim Kuruluna seçildi. Bir de sonradan genel müdür
olmuş. Bununla ilgili…" Sayın Kart, biz bunları inceliyoruz, biliyorsunuz.
Bize sorular soruyorsunuz, bu soruyu da sordunuz, bunun cevabını da verdik biz;
yani, bize, soru sorduk cevap vermediniz şeklinde diyemezsiniz.
ATİLLA KART (Konya) -
Sayın Bakan, cevap şu anda geldi. Görevli şu anda getirdi cevabı.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Evet, o anda geldi. Herhalde, ben, şimdi, elden vermedim
onu. Demek ki, çok önceden postaya verilmiş.
BAŞKAN - Sayın Kart,
lütfen, karşılıklı konuşmayalım.
ATİLLA KART (Konya) -
Cevap şu anda geldi.
BAŞKAN - Lütfen, Sayın Kart…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Ben, bunun cevabını verdim ve orada da tekrar
okuyacaksınız. Cemil Tiryakioğlu -bana gelen nottan şimdi söylüyorum- hiçbir
zaman Özelleştirmenin personeli olmamış bir defa bu adam. Yani, olmayan şeyleri
varmış gibi gösterip, ondan sonra bir de suçlama oluyor; o yanlış oluyor.
ATİLLA KART (Konya) -
Özelleştirme İdaresi Başkanlığının görevlisi... Belgeler mevcut.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Ama, ayrıca, diğer ne sorarsanız, onun cevabını inceleriz
ve anında da cevabı veririz.
ATİLLA KART (Konya) -
Efendim, vermiyorsunuz. Sorun o zaten; cevap vermiyorsunuz. Sorun o, Sayın
Bakan.
BAŞKAN - Sayın Kart,
lütfen…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Efendim, Sayın Gazalcı, bu açılan dersliklerle ilgili
olarak, ben, 40 000'i ifade ettim, doğrudur.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- 42 000…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - 42 000'i… Fakat, o 2005'i içermiyordu. Onu içermeyen
rakam orada yazıldığı için onu ifade ettim. 2005 de dahil olmak üzere, Sayın
Millî Eğitim Bakanımızın söylediği, Sayın Başbakanımızın söylediği 70 000
rakamı doğru rakamdır; yani, üç senede açılan derslik sayısı 70 000'dir, doğru
rakam da budur.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Kaçını özel, kaçını devlet yaptı Sayın Bakanım?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - İsterseniz, onu da yazılı olarak cevaplandırayım.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Peki.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Peki, çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Öbür sorular var…
BAŞKAN - Sayın Gazalcı,
lütfen…
ATİLLA KART (Konya) - Eti
Alüminyumda soygun yapılıyor Sayın Bakan! Soygun yapılıyor, soygun!.. Eti
Alüminyumda soygun yapılıyor; seyretmeyin!.. Seyretmeyin Sayın Bakan!..
Seyretmeyin!..
BAŞKAN - Madde üzerinde 1
adet önerge vardır; okutup, işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 1028
sıra sayılı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının "Mahallî
İdarelere Yapılacak Hazine Yardımları" başlıklı 14 üncü maddesinin son
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Orhan Sür |
Osman Kaptan |
Feridun Baloğlu |
|
Balıkesir |
Antalya |
Antalya |
|
Şevket Arz |
Haluk Koç |
Atilla Kart |
|
Trabzon |
Samsun |
Konya |
"İçişleri Bakanlığı, Devlet Planlama Teşkilatının ve Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanlığın uygun görüşleri alınmak suretiyle tahakkuk ettirilmek suretiyle kullandırılır."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 14 üncü madde kabul edilmiştir.
Birleşime saat 14.00'e
kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati: 13.00
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 14.06
BAŞKAN:
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN - Sayın
Milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43 üncü Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
2006 yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanun Tasarılarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
1.- 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1119) (S. Sayısı: 1028) (Devam)
2.- 2004 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Dairelerin
Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu ( 1/1084, 3/907) (S. Sayısı: 1029) (Devam)
3.- 2004 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil İdarelerin
Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap
Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1085, 3/908) (S. Sayısı: 1030) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
15 inci maddeyi
okutuyorum:
TÜBİTAK ve yükseköğretim
kurumları ile ilgili işlemler
MADDE 15.- a)
Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı bütçesinin 38.01.02.00-09.9.9.00-2-05.3
(Öğretim Üyesi Yetiştirme Projesi) tertibinde yer alan ödenek, bu proje
kapsamında lisansüstü eğitim veren yükseköğretim kurumlarına, mal ve hizmet
alımlarında kullanılmak üzere, görevlendirilen öğrencilerin sayıları ve öğrenim
alanları dikkate alınarak tahakkuk ettirilmek suretiyle ödenir. Ödenen bu tutar
karşılığını bir yandan ilgili yükseköğretim kurumunun (B) işaretli cetveline öz
gelir, diğer yandan (A) işaretli cetveline ödenek kaydetmeye ilgili
yükseköğretim kurumu yetkilidir.
b) 4/11/1981 tarihli ve
2547 sayılı Kanunun 46, 58, ek 25, ek 26 ve ek 27 nci maddeleri ile 19/11/1992
tarihli ve 3843 sayılı Kanunun 7 nci maddesi uyarınca tahsil edilen tutarlar ve
diğer gelirler, ilgili yükseköğretim kurumu bütçesine öz gelir olarak
kaydedilir. Kaydedilen bu tutarlar karşılığı olarak ilgili yükseköğretim kurumu
bütçesine konulan ödenekler, gelir gerçekleşmelerine göre kullandırılır. (B)
işaretli cetvelde gelir kodları itibarıyla tahmin edilen gelirleri aşan öz
gelir tahsilatları karşılığı kadar (A) işaretli cetveline ödenek eklemeye
Maliye Bakanlığınca belirlenecek esas ve usuller çerçevesinde yükseköğretim
kurumları yetkilidir.
Yükseköğretim kurumu
bütçelerinde öz gelir karşılığı olarak ilgili yükseköğretim kurumu bütçesinin
(A) işaretli cetvelinde fonksiyonel sınıflandırmanın dördüncü düzeyinde
tertiplenen ödenekler arasında aktarma yapılamaz.
Yıl içinde eklenen
sermaye ödenekleri, 2006 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve
İzlenmesine Dair Karar hükümlerine göre yılı yatırım programıyla
ilişkilendirilir.
TÜBİTAK ve yükseköğretim
kurumlarının bütçe ödeneklerinin kullanılması ve tertipler arasında aktarma
yapılması konusunda esas ve usuller belirlemeye Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Mardin Milletvekili Sayın
Mahmut Duyan; buyurun.
Süreniz 10 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA MAHMUT
DUYAN (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
tasarının 15 inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
tabiî, İktidar Partisi şu anda tek başına hükümeti kurmuş. Geçmiş dönemlerde,
yine, ben, bu Parlamentoda görev almıştım; ama, bir İktidar Partisinin
mensupları; şu sıralara bakın Allahaşkına!.. Yani, iktidar bu mudur?! Benim
bildiğim, iktidarın, bu önemli bütçeyi adım adım, dakikası dakikasına takip
etmesi lazım. Karşı tarafta muhalefet milletvekili var, iktidar yok. Dün gece
de biz hazırız, muhalefet milletvekilleri burada, iktidar milletvekilleri…
Sayın Başkanımız ara verdi; biz, zannettik ki yine görüşmeler devam edecek;
ondan sonra, oturumda baktık ki, Meclis Başkanı oturumu kapattı. Bu, ters, geri
geri gitmeye başladı; aynen hükümetin, bir adım ileri gitti, şimdi geri geri
gitmeye başladığı gibi; bu, iktidarın çöküşünün belirtisidir. (CHP ve Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
Çok yakında, bakın çok
yakında, sosyaldemokratlar artık burada oturacak, siz de diğer tarafta
oturacaksınız.
ALİ SEZAL (Kahramanmaraş)
- Rüya görüyorsun, rüya!
MAHMUT DUYAN (Devamla) -
Rüya değil; bu, gerçek olacak. Bakın, tecrübe konuşuyor, tecrübe konuşuyor.
Sayın Salih Kapusuz, kimin öğrencisi biliyor musunuz; Şevket Kazanların,
Oğuzhan Asiltürklerin öğrencisi. Biz, iktidardayken, emin olun arka sıralarda
biz uyuyorduk; kulislerde, bu koltukların üzerinde sabahladığımız günler vardı.
Nerede o günler, hani Şevki Yılmazlar?!. Yine, Cumhuriyet Halk Partisi,
sosyaldemokrat anlayışıyla muhalefeti yerinde yapıyor; biz, tabanımızdan tepki
alıyoruz, siz iyi muhalefet yapmıyorsunuz diyorlar; ama, Genel Başkanımızın
mütevazılığı ve devlet adamlığıyla, bu ülkeye kim bir adım atarsa ona saygı
duyun… O saygımızdan biz fazla sesimizi çıkarmıyoruz.
Sayın Bakanımız, bakın,
ismi üstünde, Bakan… Sayın Bakanım, siz, bu bütçede şu anda oturuyorsunuz;
bizim muhalefet milletvekili arkadaşların sorularına lütfen doğru bir şekilde
cevap verin, öyle cevap veriyorsunuz ki arkadaşları pişman ettiriyorsunuz.
Bakın, Tarım Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı bütçelerinde arkadaşlar gayet
mütevazı bir şekilde… O güne kadar da gayet güzel bir bütçe geçirdik; ama, siz
oturduktan sonra, her görüşmede, her soru sormada rijit oluyorsunuz.
Şimdi, esas konuya
geçiyorum. TÜBİTAK, en son 6 Ekim 2003 tarihinde burada görüşüldü, üç kere
görüşüldü. Niye görüşüldü; çünkü, TÜBİTAK'ı AKP'nin yemliği haline getirdiniz.
Eskiden, geçmiş dönemlerde, 1963'te bu Kurum kuruldu ve bütün başkanları
seçimle oldu; 13 tane üyesi kendi aralarında seçimle başkanı tayin etti; ama,
son zamanda atamayla oldu. Yani, bütün kurumları kendinize esir etmek
istiyorsunuz; ama, bu kurumun başkanı bir bilim adamıydı. Sayın Pak, Orta Doğu
Teknik Üniversitesinin yetiştirdiği bir profesör ve bu işi çok iyi bilen bir
fizikçi. Ne oldu da, bu adamı işten aldınız?.. Yerine getirdiğiniz kişi, bakın,
bütün gazetelerde manşet oluyor. Şurada, göstereyim; yani, ne yaptığı belli
olmayan kişileri, işinin ehli olmayan kişileri, siz, bu kurumun başına
getirdiniz. Bu kurum öyle bir kurum ki…
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Manisa) - Biz, ehil olmayanı getirmeyiz…
MAHMUT DUYAN (Devamla) -
Efendim, ehil olup olmadığı belli oluyor! Yani, Sayın Pak'ın ne eksiği vardı;
niye yaptınız? Siyasete alet etmeyin bazı kurumları…
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Manisa) - Daha ehil birini bulmuşlardır.
MAHMUT DUYAN (Devamla) -
YÖK Başkanını karşınıza almışsınız. Sayın Teziç, hocaların hocası. Bu ülke için
bir şanstır. Yani, ne oldu da, şimdiye kadar, bu adamla barışık değilsiniz?
Bizim bütün isteğimiz, arzumuz, bu ülkede, geleceği emanet ettiğimiz
çocuklarımızı, üniversite gençliğini emanet ettiğimiz Sayın YÖK Başkanımızı
karşınıza almışsınız, barışık değilsiniz; bununla, Sayın Başbakanımıza
istirhamımız, bir an evvel, barışık olmasını diliyorum.
Şimdi, burada, konuşan
bütün sözcüleri dinledik; bütün pembe tabloları çizdiniz. Şimdi, Allahaşkına,
siz milletvekilisiniz -iktidar milletvekillerine söylüyorum- bakın, yakında,
icra memurları sizin bankolarda gezmeye başlayacak. Hepinizin kredi kartı borcu
var. Hiç, halinizden memnun musunuz?.. Güya, Parlamentodaki milletvekillerinin
hepsi, bu ülkenin, 550 kişiden birisisiniz. Siz, eğer dert yanıyorsunuz, köylü
ne yapsın, çiftçi ne yapsın, esnaf ne yapsın? Siz, gidin bakayım… Biz, geçen
hafta, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri olarak, bazı yerlere gittik. Şu
OSTİM'e gidin Allahaşkına! Sizin oy veren kişiler diyor ki: "Elimiz
kırılsaydı, size oy vermeseydik." Bir piyasaya çıkın bakayım. Yani,
burada, pembe tablolarla… Sayın Bakanım -Maliye Bakanı- ben bir sağlıkçıyım,
diyorsunuz ki: "Kuyruklar yok." Doğru, kuyruklar yok; çünkü, o
hastanede doktor yok, doktor; hemşire yok, malzeme yok…
ŞEMSETTİN MURAT (Elazığ)
- Hadi canım!...
MAHMUT DUYAN (Devamla) -
Gidin güneydoğuya, Şırnak'a bakın, Mardin'e bakın. Yani, siz, neden
bahsediyorsunuz Allahaşkına! Numune Hastanesine girip de, polikliniğe, hepimiz
milletvekiliyiz, zaman zaman seçmenlerimiz geliyor, seçmenler güreşerek
polikliniklere giriyorlar. Ne oldu, ne değişti?.. Ben, sağlıkçı olarak… Bütün
şehirlerde Sağlık Bakanı, mecburî hizmeti kaldırdı; biz, komisyonda da dedik
ki, Sayın Bakan, mecburî hizmeti kaldırmayın. Peki, yerine ne getireceksin;
sözleşmeli personel… Onu da denedi, olmadı. Bir daha, mecburî hizmet yasasını
bu Parlamentodan geçirdi ve ben komisyonda Sayın Bakana dedim ki: Getirmeyin,
bakın ben başhekimlik yapmışım, bütün sağlık kademesinde çalışmışım… Lütfen,
olmaz, sağlıkta tasarruf olmaz. Ama, maalesef, aynı tas, aynı hamam. Bu pembe
tablolarla milleti kandıramazsınız. Şimdi sıra sosyaldemokratların iktidarında.
Onu da seyredin, bakın neler olacak. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, YÖK Başkanımızın
son zamanlardaki… Bir tartışma ortaya atıldı; Van Yüzüncü Yıl Üniversitesinin
Rektörü. Yani, Allahaşkına, bu adamın ne günahı var? Bu adam, tarihî eser
kaçakçılığından yargılandı. Tarihî eser kaçakçılığından yargılandı, adam, yurt
dışındayken kendi ayağıyla geldi. Evinde arama yapıldı. Tarihî eser denilen
çanak çomak, başka bir şey değil ve ben Van'a gittim, anılan yerdeki, o tarihî
eser dedikleri incik boncuk. Sanki heykeller, tablolar yakalandı…Her şey topu
topu 4 milyar değerinde ve o üniversitenin bir köşesinde sergilemiş.
Şimdi, çete kuruldu… Bu
bahsettiğim konudan da beraat etti adam. Çete konusunda, Allahaşkına, çete kaç
kişiyle kurulur? Hukukçu arkadaşlarımız var. Çete ya üç kişi veya beş kişi, on
kişi… Peki, çete başı yalnız Rektör müdür, diğer çete elemanları nerede? Yani,
çete kurmak böyle basit değildir.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Niye anlatıyorsun bunları?
MAHMUT DUYAN (Devamla) -
İkincisi, ihaleye fesat karıştırdı…
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Bize niye anlatıyorsun, hâkimlere git anlat. Bizimle ne alakası var?!
MAHMUT DUYAN (Devamla) -
Bu hâkimler… Eğer o dava, şu anda Ankara'nın herhangi bir mahkemesinde olsaydı,
bu adam, değil dört ay, dört saat kalmazdı.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Bizimle ne alakası var?!
MAHMUT DUYAN (Devamla) - Var
efendim, talimatla yapılıyor. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Kacır,
lütfen…
MAHMUT DUYAN (Devamla) -
Yani, dinlemeyi bilin.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Ne alakası var bizimle?! Biz mi mahkemeye verdik?!
BAŞKAN - Lütfen, Sayın
Kacır…
MAHMUT DUYAN (Devamla) -
Şimdi, ihaleye fesat karıştırıldı… Peki, fesat karıştıran bu müteahhit kim?
Müteahhit kim? O da belli değil. Yani, lütfen, bir iş yaptığınız zaman, önce
iğneyi kendinize batırın, çuvaldızı başkasına batırın. Beyler, iktidar olmak
kolay değil. İktidar erdemliktir. Muhalefet her zaman doğrusunu söyler, sizi
ikaz eder. Muhalefetin de görevi budur ve her zaman muhalefetimizi yapıyoruz.
Şimdi, siyasetçinin
görevi, her zaman halkın yanında… Doğruları söylemektir. Bakın, sizin
yaptığınız, her konuda siyaseti, böyle, şemsiyesinin altına almışsınız ve
hiçbir yere de götüremiyorsunuz, altına sığınmışsınız ve artık hiçbir hareket
kabiliyetiniz kalmamıştır. Sizden istirhamım, bir an evvel TÜBİTAK'ın bu
Yönetim Kurulunu ve bu ödeneklerini, hele YÖK'ün… Bütün üniversitelere verilen
ödenekler toplam yüzde 12'dir. Bu yüzde 12'nin yüzde 4'ü üniversitelerin
dönersermayelerinden kazandığı paralardır. Geriye kalan, ancak yüzde 8'dir; bu
yüzde 8'le şu anda mevcut olan yatırımların hiçbirisinin bitirilmesine imkân
yoktur. Ama, diğer taraftan bir dengesizlik var. Allahaşkına, Diyanet İşleri
Başkanlığının bütçesine bakın, biz ona da bir şey demiyoruz, helalı hoş olsun,
olsun; ama, hiç olmazsa denge… Eğitim ve sağlıkta asla tasarruf olmaz. Ona
verirseniz, bu tarafa da vermelisiniz. Vermemenizin tek sebebi, YÖK Başkanı;
Sayın Teziç Hocamıza karşı… Başbakanla kavgasından dolayıdır. Lütfen, bunları
doğru dürüst yapalım.
Bu duygu ve düşüncelerle
hepinize en derin saygı ve sevgilerimi sunarım; hayırlı, uğurlu olsun. (CHP
sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından alkışlar [!])
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Duyan.
Madde üzerinde, Anavatan
Partisi Grubu adına, Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit söz istemiştir.
Buyurun Sayın Koçyiğit.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2006 yılı merkezi yönetim bütçesinin 15 inci maddesi üzerinde Anavatan Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle hepinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bütçeler çok önemli. Bütçedeki gelir ve gider kalemleri, toplumun tüm
kesimlerini doğrudan ilgilendiriyor. Tabiî, bugün ülkemize baktığımız zaman,
global bazda Ülkemizin en büyük sorunları, işsizlik, kayıtdışı ekonomi ve carî
işlem açıklarıdır; ancak, bunlar kadar olmasa bile, yine toplumumuzda çok
önemli bir sorun vardır. Toplumumuzda, bugün, batık banka kredi kartları sorunu
vardır. Aslında, bir gizli kriz durumu vardır, adı şu ana kadar konulmamıştır. Gerçekten
de batık kredi kartları başlangıçta bireysel bazda başlamış; ancak, hükümet
çözüm bulmayınca, giderek toplumun tüm kesimlerini sararak, toplumun ruhsal
durumunu, insanların psikolojisini bozmuştur. Halk çareyi hükümetten
beklemiştir. Çare hükümetten gelmeyince, halk çareyi kendisi bulmuştur. Nasıl
mı; eşinden boşanarak, intihar ederek, ölümü seçerek, gasp ederek, evi terk
ederek, sokakta yaşayarak, çalışıyorsa işinden kovularak, böyle bir çare
bulmaya çalışmıştır.
Değerli arkadaşlarım,
aslında, sistemi içten içe kemiren bu sosyal yaranın çözümü çok zor değildir.
Önce, buna çok düzenli, çok duyarlı bir teşhis koymak gerekiyor. Hepimizin
bildiği gibi, 2001 krizinde banka kredi kartlarını ödeyemeyenlerin sayısı 111
000 iken, bugün, bu sayı giderek artarak 250 000 kişiye ulaşmıştır. Bugün,
ülkemizde, 29 000 000 kart sayısı ve 15 000 000 da kredi kartı sahibi vardır.
Bugün, 538 000 kredi kartı sorunlu durumdadır, ödenemiyor. Bu bakımdan,
bunların sorununun bir an önce çözümlenmesi gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım,
kredi kartı borcu 1 milyar iken ödeyememiş, olmuş 10 milyar, 10 milyarlık
borcunu ödeyememiş, olmuş 60-70 milyar. 1 milyarı ödeyemeyen 10 milyarı nasıl
ödeyecek? Yahut da 10 milyarı ödeyemeyen 60-70 milyarı nasıl ödeyecek? Bu
bakımdan, bu sorunun gerçekçi bir şekilde gündeme getirilmesi gerekiyor.
Aslında, bu konuda ortada bir mevzuat yoktur, bir bakıma da birden fazla
mevzuat vardır. Tabiî, arada bir boşluk olunca, bütün kanunlar bir yerinden bu
sorunu çözmeye çalışıyor. Örneğin Bankalar Kanunu, Türk Ticaret Kanunu, Türk
Medenî Kanunu, Borçlar Kanunu, İcra ve İflas Kanunu, bir tarafından bu sorunu
çözmek üzere devreye girmiş bulunmaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
bugün, ülkemizde, bankalar, kredi kartlarına yüzde 59 ile yüzde 130 arasında
faiz uygulamaktadırlar. 18 banka, her biri ayrı ayrı faiz uygulamaktadır. Ama,
diğer taraftan, tüketici kredilerine baktığımız zaman, yüzde 20'ler civarında,
hazine bonosu faizlerine baktığımız zaman yüzde 15 civarında. Bir taraftan
yüzde 15, bir taraftan yüzde 8 enflasyon diyoruz, diğer taraftan da kredi
kartları vasıtasıyla 18 bankaya 70 000 000'luk ülkeyi soydurmaya çalışıyoruz;
fahiş faizlerle, yüzde 130 faizlerle. Bunun, adalet neresinde, bunun kalkınma
neresinde?! Bunları, sizlere sormak istiyorum değerli arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlarım,
Anavatan Partisinin sorumlu muhalefet anlayışı, önce sorunu ortaya koyup, ondan
sonra da sorunun çözümünü söylemektir. Sorunu ortaya koyduk; kredi kartları
krizi, fahiş faizler, birikmiş borçlar. Tabiî, bunların çözümlenebilmesi için
de, öncelikle Meclis gündemine bir yasa teklifinin ya da yasa tasarısının
getirilmesi gerekiyor.
Aslında bu konu, Meclis
gündemine, sorumlu milletvekillerince getirilmiş bulunuyor. En azından bu Yüce
Parlamentoda 50 milletvekili, sözlü ve yazılı soru önergeleriyle bu sorunu
gündeme getirmiştir. Meclis gündeminde, verilmiş yasa teklifleri de vardır;
ama, ne hikmetse, bu yasa teklifleri, bir türlü, üst kattan alt kata üç senedir
inmiyor. Amacımız, bu yasa tekliflerinin, üç sene içerisinde değil, üç saat
içerisinde inip burada yasalaşmasıdır; çünkü, kredi kartı mağdurlarının
beklemeye tahammülü yok. Artık bekleyemiyorlar; çünkü, evlerinde ne buzdolabı
kalmış ne halı kalmış ne televizyon kalmış, ne varsa icra memurları alıp
götürmüşler.
Değerli arkadaşlarım,
öncelikle, sorunun gerçekçi bir şekilde çözülebilmesi için, olay, yasal bir
disipline kavuşturulmalıdır; yani, ortada bir kanun olmalıdır. İkincisi, bu
kanun, fahiş faizleri, yüzde 130'luk faizleri, makul düzeylere, örneğin hazine
bonosu faizlerinin 1,5 katına, 20'ye, 22,5'e çekmesi lazım. Bununla da
bitmiyor; ayrıca, sorunun tümden sulh olabilmesi için, birikmiş banka kredi
kartları borçları vardır; bunlar, milyarlar, trilyonlarla ifade ediliyor.
Bunların da bir şekilde faizlerinin atılıp, anaparalarının 18 ay taksite
bağlanması gerekiyor, ancak bu şekilde, toplum ile kredi kartları mağdurları
arasında bir beyaz sayfa açılabilir, bir konsensüs sağlanabilir.
Değerli arkadaşlarım,
gerçekten de, ortada trajikomik bir durum vardır: Bir mobilyayı, aynı kişi,
tüketici kredisi alırsa yıllık yüzde 20 faiz ödüyor, aynı mobilyayı gidip banka
kredi kartıyla aldığı zaman, yüzde 130 faiz ödüyor. Yüzde 20 nerede, yüzde 130
nerede; aradaki fark, tam yüzde 110. Bu, resmen, bankalara, vatandaşların
soydurulmasından başka bir şey değildir. Aslında, bu sorun gündeme geldi.
Geçtiğimiz aylarda, Danışma Kurulu kendi arasında anlaşma sağlayamayınca Meclis
gündemine geldi, burada da konuşuldu; fakat, AKP'nin oylarıyla, gündeme gelmesi
reddedildi.
Değerli arkadaşlarım, bu
kadar duyarlı bir konuda, 18 tane bankanın yanında değil Sayın Kapusuz, 18
bankanın yanında değil, yetmiş milyon insanın yanında yer alalım; çünkü, o
insanlar mağdur, garip gureba, onlar kimsesiz kimse. Onların kimsesizliğini
gidermemiz lazım. Zaten bankalar güçlü, zaten bankaların boyunları kalın, zaten
zenginler. O zaman, ne yapacağız; biz, fakirlerin yanında yer almamız lazım.
Sadece bankalar istemiyor diye, bu yasa teklifi bir türlü Meclis gündemine
gelmiyor. Aslında, bu konuda Meclis gündemine gelmiş bir yasa teklifi de var;
fakat, gelen bu yasa teklifi şu haliyle sorunu çözmüyor, iyice kangren hale
getiriyor; çünkü, bu yasa teklifinde ne birikmiş borçların tasfiyesine ilişkin
bir düzenleme ne de fahiş faiz hadlerinin indirilmesine yönelik bir düzenleme
yoktur. Sadece, günü kurtarmaya, işte, bir kanun çıkardık, bu kanunla oyalanın
demeye yönelik bir kanundur.
Bu bakımdan, inanıyorum
ki, bu yasa teklifi komisyonlarda aslına uygun şekilde düzenlenir, kredi kartı
mağdurlarının dediği şekilde bu çözüme kavuşturulur. Eğer yasa teklifi
gelmeyecekse, en basit yolu, bence, Tüketici Kredileri Yasasına bir madde
eklenerek ya da bir maddesi değiştirilerek, bunun, tüketici kredileri kapsamına
alınması gerekiyor. O zaman, herhangi bir şeye gerek yok; o zaman, potansiyel
70 000 000 kredi kartı mağduru rahatlamış olacaktır, alışverişlerini rahatça
yapabilecektir.
Değerli arkadaşlarım,
tabiî, bu kredi kartlarının düzenlenmesi yapılırken çözüm önerilerinin birisi
de, aynı şekilde, insanlarda birden fazla kredi kartı var. Şahsen, her gün 1
tane kredi kartı geliyor istemediğimiz halde; en az 10 tane kredi kartı var.
Gerçi hepsini kullanmıyoruz; ama, bu kredi kartları muhtaç olan kişilere
gittiği zaman, kendini frenleyemeyerek birçok alışveriş yapıyor. Bu bakımdan, çözüm
olarak, bir banka kredi kartları havuzu oluşturularak bir kişinin alabileceği
tüm banka kredi kartları o havuzda toplanmalı, o kişinin gelirinin 2 katını ya
da 3 katını geçmeyecek şekilde, TC vatandaşlık numarasıyla o kişinin banka
kredi kartları arasında bir ilişki kurularak böyle bir tavan saptaması
yapılması lazım. Aksi halde, eğer -bir yasayı çıkarsak bile- böyle bir
sınırlama getirmediğimiz zaman değişen bir şey olmayacak; bir müddet sonra,
yeniden yeni zedeler yaratılacak, yeni kredi kartı mağdurları yaratılacaktır.
Bu bakımdan, inanıyorum
ki, en kısa süre içerisinde Meclis gündemine bu konuda gerçekçi, radikal,
sorunları çözüme yönelik bir teklif getirilir ve bu teklif, burada, Yüce Genel
Kurul onayıyla yasalaşır, halk da rahat eder.
Değerli arkadaşlarım,
biraz da Bağ-Kurlulardan bahsetmek istiyorum. Bugün, bildiğimiz gibi, Bağ-Kur
ve SSK'lılar, küçük esnaf ve sanatkârlar, dükkânlarını siftah yapmadan kapatmak
durumunda kalıyorlar. Bir kepengin açılıp kapanma maliyeti sadece, 250 000
liradır, hiçbir şey yapmasa. Bu insanlar, vergiler altında ezilmişlerdir. SSK
primlerini, Bağ-Kur primlerini ödeyemiyorlar; ödeyemediklerinden dolayı,
bunların kapılarına da icra memurları, haciz memurları gelmiştir. Bunlara
ilişkin de…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Koçyiğit,
lütfen tamamlayabilir misiniz.
Buyurun.
MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, Bağ-Kur ve SSK prim borçlarına ilişkin de bir yasa
tasarısı en kısa sürede Meclis gündemine getirilip bunların sorunlarının
çözülmesi lazımdır. Bugün, en azından 5 000 000-6 000 000 Bağ-Kur ve SSK'lı,
prim borçlarından dolayı mahkemelik, davalık durumdadır; bu insanlar icralık
durumdadır. Bunların devletle barıştırılması için, bu yasanın gündeme
getirilip, burada faizlerinin yine atılıp, anapara borçlarının da 36 ay
taksitle taksitlendirilerek bunlara rahat nefes aldırmak gerekiyor.
Bu bakımdan, bu
düzenlemelerin yapılması için, bu Yüce Meclis, sayın milletvekilleri
sabırsızlıkla bekliyor. İnanıyorum ki, bu yönde düzenlemeler geldiği zaman,
buradaki bütün milletvekillerinin parmağı kalkacak ve toplumdaki kanayan
yaralar, sosyal yaralar, bir şekilde çözüme, sıhhate kavuşturulacaktır.
Bu bakımdan, ben, 2006
malî yılı bütçe kanununun, merkezî yönetim bütçe kanununun tüm toplumumuza, tüm
bakanlıklarımıza hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Koçyiğit.
Madde üzerinde, şahsı
adına söz isteyen, Samsun Milletvekili Haluk Koç.
Buyurun Sayın Koç. (CHP
sıralarından alkışlar)
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan bütçe tasarısının 15
inci maddesi üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, 15
inci madde önemli. Şimdi, 24 Mart 2003 tarihine kadar üniversite hastanelerinin
yurt dışından ithalat yoluyla temin edilen makine ve teçhizat teslimleri,
gümrük vergi, resim ve harçları ile Katma Değer Vergisinden istisna
tutulmaktaydı. 4842 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden sonra, üniversiteler
teşvik belgesine sahip olmadıkları için, 3065 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin
(d) bendiyle, hükümlerinden yararlanmışlardır.
Şimdi, Avrupa Birliği
ülkelerinde eğitim kurumlarının doğrudan yapacakları eğitime yönelik harcamalar
Katmadeğer Vergisinden istisnadır değerli arkadaşlarım. Bir yerlere gitmeye
çalışıyoruz; acaba oralarda neler oluyor; orayı hiç görmüyoruz. Sadece
üniversite ve bilim söz konusu olduğu zaman, mutlaka bir cephede yer almayı
tercih ediyor iktidar. Bunu, özellikle aranızda bulunan, üniversiteden gelen
öğretim üyesi kökenli arkadaşlarımla özellikle paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
hastanelere ve diğer eğitim birimlerine bilimsel araştırma ve geliştirme
projeleri kapsamında alınacak makine ve teçhizat ile her türlü tıbbî cihazın,
insan sağlığına hizmet ve eğitim ve öğretimde daha çok araştırma ve
geliştirmeye imkân sağlayacağı hiç şüphesizdir. Bu nedenle, üniversite
hastanelerinin yurt dışından ithalat yoluyla temin edilen makine ve teçhizat
teslimleri gümrük vergi, resim ve harçları ile Katmadeğer Vergisinden istisna
tutulmalıdır. Bu, son derece önemli bir husustur.
Madde 15'le ilgili teknik
olarak söylenecek çok şey var; ama, süre çok kısıtlı.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, pazar günü bir büyük gazetemizde çıkan haberi sizlere göstermek
istiyorum: "Tıp fakültelerine darbe" Değerli arkadaşlarım, bakın,
yurt dışında maliyeti 300 000 dolar olan bir işlemi, ülkemizde, kendi
insanımıza, o hastalıktan malul olan kendi insanımıza, Ankara Üniversitesi Tıp
Fakültesi İbni Sina Hastanesinde tam 400-450 kez yapan bir arkadaşınızım ve
bunun devletime maliyetini 15 000-20 000 dolar civarında tuttum. Ben ve o
bölümde çalışan diğer öğretim üyesi arkadaşlarım, bu hastalardan en ufak bir
kuruş dahi talep etmemişlerdir.
Şimdi, biz neyle
uğraşıyoruz?! Değerli arkadaşlarım, biz neyle uğraşıyoruz?! Bakın, bu haber
önemli. Gazeteyi de söyleyeyim, Milliyet Gazetesi. "Tıp fakültelerine
darbe…Teçhizat alımı için kullanılan ödenekler ilk kez AKP Hükümeti döneminde
kaldırılırken" diyor. Değerli arkadaşlarım, Sayın Erdöl, Sayın Türkoğlu,
ne yapıyoruz Allahaşkına?! Sizler öğretim üyesisiniz…
Değerli arkadaşlarım, tıp
fakültesinin, tıp fakültelerinin üniversite bünyesinde diye iktidarın hedefinde
olması gerekir mi; böyle bir şey olabilir mi?! Böyle bir şey olabilir mi
değerli arkadaşlarım?! Bakın, "hükümet, 2006 bütçesinde, tıp fakültesi
olan üniversitelerin sağlık harcamalarında kullanılacak bütçeleri sıfırladı.
Tıp fakültesi hastanelerinde onarım, teçhizat alımı için kullanılan ödenekler
ilk kez AKP Hükümeti döneminde kaldırıldı. Üniversitelere, 'onarım, inşaat ve
teçhizat alımları için döner sermayelerinizi kullanın' talimatı
verilirken…" Peki, dönersermayeye çeşitli kamu kuruluşlarının borcu ne;
trilyonlar, trilyonlar değerli arkadaşlarım. Kendi bindiğimiz dalı kesiyoruz.
Hastanın, AKP'lisi, CHP'lisi, ANAP'lısı, DYP'lisi olmaz.
Değerli arkadaşlarım,
burası son derece önemli… Sayın Maliye Bakanı geldi, belki açıklama yapar. Bu
arada, üniversiteyle ilgili konuşurken, Trakya Üniversitesi eski rektörü Sayın
Osman İnci'nin bir yazısından alıntı yapmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Cervantes'i biliyorsunuz, Don Kişot'u biliyorsunuz, Sancho Panza'yı
biliyorsunuz, atı da biliyorsunuz ve yel değirmenlerini de biliyorsunuz.
Lütfen; başka benzetme yapmak istemiyorum… Üniversiteler ve bilim kurumlarıyla
lütfen… Cervantes, çağını aşan bir yazardı, tıpkı Yunus Emre gibi; tıpkı Yunus
Emre gibi çağını aşan bir yazardır ve her dönemde Cervantes'in toplumda yaşadıklarımıza
uyarlanacak öyküleri vardır. Her dönemde Don Kişotlar vardır, her dönemde
onların saldıracağı yel değirmenleri vardır, her dönemde Sancho Panza'ları
vardır yanlarında, yardakçıları vardır.
Değerli arkadaşlarım,
üniversitelerle uğraşmayın, bilimle uğraşmayın.
Bakın, Sayın Osman İnci
şöyle söylüyor: "Dünyada bilim ve aydınlanma adına…"
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Koç,
lütfen, tamamlayabilir misiniz.
Buyurun.
HALUK KOÇ (Devamla) -
"…bilimsel doğruları savunmak ve gerçeği söylemek uğruna pek çok bilim
adamı ve yönetici işkence görmüş, mahkûm edilmiş, can vermiştir."
Türkiye'de de örneklerine rastlıyoruz bunun son dönemlerde. Bir öykü söylüyor,
bakın, çok önemli bu: Dört çocuğunu kaybettikten sonra, tek oğlunu korumak
uğrana, oğlunun canını bağışlayacaklarını söylemelerine karşın, Hitler
faşizmini öven bildiriyi yayınlamayı reddeden, bilim tarihine altın harflerle
yazılan ünlü bilim adamları vardır. Boşuna uğraşıyorsunuz. Yel değirmenleriyle
uğraşmayın. Cervantes'e 2005 yılında Türkiye'de tekrar konu olmayın.
Saygılarımı sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Koç.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Eskişehir Milletvekili Fahri Keskin?.. Yok.
Hatay Milletvekili Mehmet
Eraslan?.. Yok.
Madde üzerinde 10 dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Buyurun Sayın Koçyiğit.
MUHSİN KOÇYİĞİT
(Diyarbakır) - Teşekkürler Sayın Başkanım.
Sayın Bakanıma üç tane
sorum var. Birincisi: 4325 sayılı Yasada teşvikli il sayısı 11 iken, daha sonra
çıkarılan yasalarla önce 22'ye, sonra 36'ya, sonra da 5084 sayılı Yasayla 49'a
çıkarılmış bulunmaktadır. Bu il sayısının artmasından dolayı Doğu ve Güneydoğu
Anadolu Bölgeleri ters yönde etkilenerek, gelir dağılımı iyice bozulmuş,
bölgelerarası dengesizlikler artmış, makas açılmıştır. Bu makasın kapatılması
için, yeniden, bölgeye yönelik, sektörel bazda, bölgesel bazda yeni bir teşvik
kanununu çıkarmayı düşünüyor musunuz?
Diğer sorum: Tarım
Bakanlığına geçici statüde alınan sözleşmeleri mühendisler için kadro vermeyi
düşünüyor musunuz?
Son sorum: Asistan
alınırken doktorasını bitirenler için kadro garantisi vermeyi düşünüyor
musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Koçyiğit.
Sayın Çetin, buyurun.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana üç soru soracağım.
Sayın Bakanım, size iki
günden bu yana yoksulluk, yolsuzluk ve özelleştirme üzerine her soru
sorduğumuzda öfkeyle ve kaçamak cevaplar veriyorsunuz. O nedenle, ben sorumu
net olarak yanıtlamanızı rica ediyorum.
Biliyorsunuz,
yolsuzluklara damardan gireceğinizi söylemiştiniz. Şimdi, Meclisin tozlu
rafları onlarca yolsuzluk dosyasıyla dolu. Büyük ihale ve özelleştirmelerde
kuşkulu ilişkileri, yolsuzlukları, yandaş kayırmalarını sorduğumuzda net
yanıtlar alamadık. Çeşitli bahanelerle, birtakım söylemlerle geçiştirmeye
çalışıyorsunuz. Şimdi soracağım soruyu size yazılı olarak sorduğumda
"Özelleştirme İdaresinde böyle bir mektup yok" dediniz. Şimdi, net
olarak size soruyorum: Kuşadası, TÜPRAŞ ve Galataport ihalelerine ilişkin
olarak, Global Menkul Kıymetlerin sahibi size 12 Aralık 2003'te bir mektup
yazdı mı? O mektubu 18 Aralık 2003'te revize etti mi?
İkinci sorum: Tabiî,
Türkiye yolsuzluk liginde OECD ülkeleri içinde en başta gelen ülkelerden biri;
dünya liginde de yine en ön sıralarda. Şimdi, siz de biliyorsunuz, yolsuzluğa
karşı Birleşmiş Milletler Konvansiyonu 14 Aralık 2005 tarihinde yürürlüğe
girdi. Meksika kenti Merida'nın da adıyla anılan bu konvansiyon, kuşkusuz
yolsuzlukla savaşımda son derece önemli. Hükümet olarak siz, yolsuzluklarla
ilgili, Birleşmiş Milletlerin Yolsuzlukla Savaş Konvansiyonuna imza koyacak
mısınız, koydunuz mu?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Çetin.
Sayın Ekmekcioğlu,
buyurun.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya)
- Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
TÜBİTAK'la ilgili 3 sorum
var; Sayın Bakanıma yöneltmek istiyorum.
1- 2005 yılı bütçesiyle,
TÜBİTAK'a, bilimsel araştırma projelerinde kullandırılmak üzere 400 trilyonluk
kaynak aktarılmıştır. Kaynağın kullanılmasında hangi kriterler esas
alınmaktadır?
2- Bu kaynağın bugüne
kadar ne kadarı kullanılmıştır?
3- Bu kaynağın bir
bölümünü üniversiteler aracılığıyla kullandırmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ekmekcioğlu.
Sayın Akdemir, buyurun.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -
Sayın Başkan, Sayın Maliye Bakanına soruyorum. Acil eylem planında, üniversite
kurulması objektif kriterlere bağlanacak ve üniversitelerin daha kaliteli
eğitim vermesi sağlanacaktır demiştiniz. Yeni kurulacak üniversitelere ve eski
üniversitelere, geçen üç yılda ve 2006 malî yılı bütçesinde hangi malî objektif
kaynakları ayırdınız, lütfen, açıklar mısınız; bu kaynaklar nelerdir?
İkinci sorum; Kars Kafkas
Üniversitesinin onbeş yıldan beri devam eden inşaatları henüz tamamlanmadı. Üç
yıldan beri öğrenciler Atatürk Üniversitesinde okuyor. Tıp Fakültesinin fizik
mekânı yok. Bu inşaatların bitirilmesi ve Tıp Fakültesinin eğitiminin Kars'ta
başlaması için ne kadar ödenek ayırdınız?
Bir diğer sorum ve son
sorum: Yatırım ve İstihdamı Teşvik Yasasında, sektör bazında değil de, her
türlü yatırıma teşvik getirdiniz. Yatırımların verimlilik ilkesine göre uygun
düşen sonuç aldınız mı? Bu müspet, uygun sonuçları açıklar mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Akdemir,
teşekkür ediyorum.
Soru sorma süresi
tamamlanmıştır.
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Sayın Başkan, tam da sıra bana gelmişti…
BAŞKAN - Lütfen, Sayın
Ercenk…
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Sayın Başkan, o da sorsun…
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Sayın Başkan, ben de sorumu sorayım…
BAŞKAN - Sayın Ercenk,
soru sorulurken zamanı durdurma gibi bir imkânımız yok burada.
Buyurun Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Sayın Koçyiğit'in,
teşviklerle, tarım ve üniversitelere asistan almayla ilgili sorularını -Sayın
Koçyiğit'ten özür dilerim- tam duyamadım; onu, yazılı olarak tutanaklardan
alacağım ve kendisine bildireceğim.
MUHSİN KOÇYİĞİT
(Diyarbakır) - Tamam…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Çetin'in özelleştirmelerle ilgili, Kuşadası'yla
ilgili sorularına cevap vermek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, Sayın
Çetin, şimdiye kadar, bizim hükümetlerimiz zamanında, Türkiye'nin ne kadar
özelleştirme yaptığını defalarca burada tekrarladım, tekrar da söylüyorum. 33
milyar dolara yakın, üç senede özelleştirme yapıldı. Bununla ilgili olarak,
birçok, böyle, mesnedi olmayan iddialarla devamlı olarak soru soruyorsunuz, ona
cevap veriyorum, yazılı soruyorsunuz, cevap veriyorum, diğer basına açık
toplantılarımda onlara cevap veriyorum; ama, aynı soruları tekrar, tekrar,
tekrar, tekrar soruyorsunuz ve sorarken de "iyi açıklayıcı bir şey
almadım" diyorsunuz, efendime söyleyeyim "tam bizi tatmin
etmedi" diyorsunuz. Sizi, benim cevaplarım nasıl tatmin edecek,
bilemiyorum!
Bakınız, şimdi,
bahsettiğiniz "mektup aldınız mı?" Öyle bir mektup almadım, kesin,
açık, net... Daha nasıl cevap vereyim ya?! Yok, böyle bir mektup.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sizde yoksa, ben size vereyim o mektubu Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Uydurma mektuplarla karşıma çıkmayın. Onlar uydurma ve sahte,
altındaki imzalar da sahtedir, uydurmadır, böyle bir şey yoktur.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Bakan, sizde yoksa, 10 dakika içerisinde size vereyim bu mektubu.
BAŞKAN - Sayın Ercenk,
lütfen… Sayın Ercenk…
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Sayın Başkan, karıştırmayın, ben değilim…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Şimdi, yolsuzluktan bahsedenler, o bankalar soyulurken,
milyar dolarlar giderken neredeydiniz ya?! Neredeydiniz?! Hadi…
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Hemen getirtiyorum Sayın Bakan… 10 dakika içerisinde…
BAŞKAN - Sayın Çetin…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Bizden önceki hükümetler neredeydi?!
Yolsuzlukta, Türkiye çok
müspet yol almıştır ve bununla ilgili bütün uluslararası anlaşmalara da, sizin
bahsettiğiniz anlaşmaya da imza atıyoruz; hiç merak etmeyin ve Türkiye'nin bu
noktadaki notu da yükselmiştir.
İZZEZ ÇETİN (Kocaeli) -
10 dakika içerisinde getirtiyorum, size vereceğim.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - İstersen getir; sahte!.. İstediğin kadar mektup getir,
sahte diyorum.
Ondan sonra "niye
sinirlendin, ya sinirlenme…" Ama, aynı şeyi söyle, söyle, söyle, hep aynı
şey.
TÜBİTAK'la ve
üniversitelerle ilgili sorulara cevap vermek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, AK
Parti Hükümetleri gelene kadar, bütçelerden ar-ge için ayrılmış bir ödenek
yoktu. Türkiye'nin ilerlemesi için ar-ge'ye ödenek ayrılma mecburiyeti vardır
ve bunu da ilk defa bizim hükümetimiz tespit etmiştir; Sayın Başbakanımızın da
talimatlarıyla, 2005 yılı bütçesine 400 trilyon lira, araştırmalar için
konulmuştur ve TÜBİTAK'ın 2005 yılının bütçesi 828 trilyon lira. Şimdi, bunun
250 trilyon lirası harcandı ve bu harcamaların çok büyük bir kısmı,
üniversitelerin yapmış oldukları araştırma projelerine harcandı. Geri kalan
para da gelecek yıla devredildi ve 2006 yılında da buna ilave koyduk ve 2006
yılında TÜBİTAK'ın toplam bütçesi 965 trilyon, yüzde 165 bir artış var ve
bunlar, tamamen, yönetmeliklere uygun olarak ve objektif kriterlere, bilimsel
kriterlere uygun olarak dağıtılmaktadır. Önce, bu harcamaların nasıl
yapılacağına dair TÜBİTAK 3-4 ay çalışma yapmıştır ve herkesin fikirlerini
alarak çok objektif kriterler hazırlamıştır; o kriterlere göre harcamalar
yapılıyor.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - O kriterler nelerdir?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Üniversitelerimize gelince; değerli arkadaşlar, biz,
Hükümet olarak, üniversitelere oldukça önem veriyoruz. Bunu değişik bir tarzda
dile getirmeyin. Bakınız, şu konuştuğumuz bütçede üniversitelere yaptığımız
yatırımları, bir önceki seneye göre yüzde 39,8 artırıyoruz. Rakamlar burada.
Kalkıp da, birtakım romanları veya onun hayal kahramanlarını burada dile
getirmenin âlemi yok. Rakamları konuşturuyoruz burada; yüzde 40!.. Enflasyon ne
kadar, deflatör ne kadar; buna bakın, ondan sonraki bu artışlara bakın, ona
göre konuşun.
MEHMET KARTAL (Van) -
Dönersermayeden ilave oluyor mu?
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -
Kime cevap veriyorsunuz, kimin sorularına cevap veriyorsunuz Sayın Bakan?
BAŞKAN - Sayın Bakan,
süreniz tamamlandı.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Dönersermaye, dönmeyen sermaye, paralar milletin
paraları, hepsine ayırıyoruz bunları ve üniversitelere artık öyle kolaylıklar
getiriyoruz ki, kendi kararlarını kendileri verecekler, özel gelirlerini bir
sonraki yıla aktaracaklar ve üniversitelerin harcamaları konusunda eskiye göre
çok büyük iyileştirmeler söz konusu bu bütçede.
Arz ediyorum.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -
Kafkas Üniversitesiyle ilgili soruma cevap vermediniz.
BAŞKAN - Sayın Akdemir,
lütfen!..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Yazılı cevap vereceğim.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
16 ncı maddeyi
okutuyorum:
Fonlara ilişkin işlemler
MADDE 16.- a) Çeşitli
mevzuatla kurulmuş fonların her türlü geliri T.C. Merkez Bankası nezdinde
Hazine Müsteşarlığı adına açılan müşterek fon hesabına yatırılır. Bu hesaba
yatırılan gelirlerden ilgili mevzuatında öngörülen fonlararası pay ve
kesintiler T.C. Merkez Bankası tarafından yapılır.
Destekleme ve Fiyat
İstikrar Fonunun gelirleri, yapılan kesintilerden sonra kalan tutarlar
üzerinden genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir yazılır. Bu Fon,
hizmetlerini bütçenin (A) işaretli cetveline konulan ödeneklerle yerine
getirir. Ancak, bu Fon gelirlerinden kredi ana para geri dönüşleri, kredi
faizleri, borçlanma ve satış hasılatı, genel bütçenin (B) işaretli cetveline
gelir kaydedilmeksizin doğrudan müşterek fon hesabından ilgili Fonun gider
hesabına aktarılır.
Kapsam dışında bırakılan
fonların gelirleri ve harcamaları bütçe ile ilişkilendirilmez. Ancak, bunların
müşterek fon hesabında toplanan gelirlerinden Maliye Bakanı ve Hazine
Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın birlikte teklifi üzerine Başbakanın onayı
ile belirlenecek oran ve tutarlarda kesinti yapılarak genel bütçeye gelir
kaydedilebilir.
Fonlar, hizmet ve
harcamalarını kendi mevzuatlarında yer alan esas ve usullere göre yürütürler.
Fon gelirlerinin tahsili,
takibi, gelir kaydı, muhasebeleştirilmesi ve denetimine ilişkin süre, esas ve
usuller Maliye Bakanlığı ile Hazine Müsteşarlığınca müştereken tespit edilir.
Kanun ve kanun hükmünde
kararname ile kurulanlar hariç olmak üzere, hizmet alanı kalmayan fonlar Maliye
Bakanı ve Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın müşterek teklifi ve
Başbakanın onayı ile tasfiye edilebilir. Bunların tasfiyesine ilişkin her türlü
düzenlemeleri yapmaya Maliye Bakanı ile Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu
Bakan yetkilidir.
Maliye Bakanı ile Hazine
Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın müşterek teklifi ve Başbakanın onayı ile
fonların gider hesapları üzerinden aktarma yapılabilir. Aktarılan tutar,
kendisine aktarma yapılan fonun gelir hesabı üzerinden müşterek fon hesabına,
buradan da tamamı gider hesabına aktarılır.
Bütçe kapsamı dışındaki
fonlardan kendi mevzuatlarına göre yapılan kesinti ile fonlararası
aktarmalardan sonra kalan tutar, T.C. Merkez Bankası tarafından ilgili fonun
gider hesabına aktarılır.
1995 Mali Yılı Bütçe
Kanununun 45 inci ve 1996 Mali Yılı Bütçe Kanununun 43 üncü maddesi uyarınca,
Destekleme ve Fiyat İstikrarı Fonundan ( DFİF ) yapılan ödemelerle ilgili
olarak, anılan Fona ikrazen verilen özel tertip Devlet tahvili ile ilgili açık
bulunan hesabın kapatılmasına Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan, bu
işlemleri anılan Müsteşarlığın teklifi üzerine gelir ve gider hesapları ile
ilişkilendirmeksizin mahiyetlerine göre ilgili Devlet hesaplarına kaydetmeye
Maliye Bakanı yetkilidir.
b) 1. Türk Silahlı
Kuvvetlerine stratejik hedef planı uyarınca temini gerekli modern silah, araç
ve gereçler ile gerçekleştirilecek savunma ve NATO altyapı yatırımları için yıl
içinde yapılacak harcamalar; 7/11/1985 tarihli ve 3238 sayılı Kanunla kurulan
Savunma Sanayii Destekleme Fonunun kaynakları, bu amaçla bütçeye konulan
ödenekler ve diğer ayni ve nakdi imkanlar birlikte değerlendirilmek suretiyle
Savunma Sanayii İcra Komitesince tespit edilecek esaslar çerçevesinde
karşılanır.
2. Milli Savunma
Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığına bütçe ile
tahsis edilen mevcut ödeneklerden bu fıkranın (1) numaralı bendi gereğince
tespit edilecek tutarları; Emniyet Genel Müdürlüğüne bütçe ile tahsis edilen
mevcut ödeneklerden helikopter ve uçak alımına ilişkin tutarları; Gümrük
Müsteşarlığına (Gümrükler Muhafaza Genel Müdürlüğü) bütçe ile tahsis edilen
mevcut ödeneklerden motorbot alımına yönelik tutarları; Hudut ve Sahiller
Sağlık Genel Müdürlüğüne bütçe ile tahsis edilen mevcut ödenekler ile bu Genel
Müdürlük bütçesine kaydedilen ödeneklerden motorbot alımına yönelik tutarları
Savunma Sanayii Destekleme Fonuna ödemeye Milli Savunma, İçişleri ve Sağlık
Bakanları ile Gümrük Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan yetkilidir.
3. Savunma Sanayii
Destekleme Fonundan Hazineye yatırılacak paraları bir yandan genel bütçeye
gelir, diğer yandan Milli Savunma Bakanlığı bütçesinin ilgili tertiplerine
ödenek kaydetmeye ve geçen yıllar ödenek bakiyelerini devretmeye Maliye Bakanı
yetkilidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen, Malatya Milletvekili Ferit
Mevlüt Aslanoğlu.
Buyurun Sayın Aslanoğlu.
CHP GRUBU ADINA FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; 2006
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 16 ncı maddesi üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini açıklamak üzere kürsüye geldim.
Değerli milletvekilleri,
fonlar diyoruz... Fonlar, ülkenin ihtiyacına göre belirlenir. Ülkenin ithalat
ve ihracatında öncelikli bir enstrümandır fonlar. Size birkaç örnek vereceğim.
Bunların başında, Destekleme ve Fiyat İstikrarı Fonu ve Kaynak Kullanımı Destek
Fonu.
Değerli arkadaşlar,
Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu dediğimiz zaman, tüketim üzerinden, yani,
Banka Sigorta Muamele Vergisi ve Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu, genelde
ikrazat üzerinden alınıyor. Burada, kurumlar ödüyor bunu, şirketler ödüyor,
yüzde 3 olarak ödüyor ve masrafına kaydediyor. Ancak, bireysel kredi kullanan
veya kredi kartı kredisi kullanan insanlar bunu ödüyor; ama, bunlar kesinlikle
vergisinden düşülmüyor. Bu bir haksızlık. Eğer, bu ülkede bir vergi ödüyorsan,
birilerine mahsup ettiriyorsan bu vergiyi, şahıslara da mahsup ettireceksin.
Bir kere, büyük bir haksızlık bu şahıslar açısından.
Tabiî, DFİF dediğimiz,
ülkenin ihracatını belirliyor, ülkedeki kaynakların ihracatı yönünde destekleme
yapılıyor. Arkadaşlar, maalesef, DFİF de ülke gerçeğinin dışında kullanılıyor.
Bu ülke ithalat cenneti oldu, bu ülke yabancı şirketlerin bir üssü oldu.
Size bu sabahki gazeteden
bir örnek göstereceğim. Sayın Ulaştırma Bakanım 60 000 000 cep telefonuna 30
milyar dolar ödedik diyor arkadaşlar. 30 milyar dolar!.. Buyurun…
Arkadaşlar, cep telefonu
bir iletişim aracıdır, çağdaş bir iletişim aracıdır; ama, bu ülke üretmeden, bu
ülke kendi imkânlarıyla, kendi kaynaklarıyla üretmeden eğer biz 30 milyar
doları cep telefonuna veriyorsak, bu ülkedeki kaynakları ne kadar israf
ediyoruz, bu ülkedeki insanları yarın nasıl doyururuz, ben takdirlerinize
sunuyorum.
Güzel, çok güzel bir
alet, çağdaş bir iletişim aracı; ama, arkadaşlar, 30 milyar dolar!..
Takdirlerinize sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, ülke
kaynakları, DFİF'le ülkedeki birtakım ürünler teşvik edilir, ihraç için teşvik
edilir. Maalesef, maalesef, ülkemizin kaynakları hor kullanılıyor. Size birkaç
örnek vereceğim.
Kayısının geçen yıl Sayın
Bakanım 3 dolar ihraç fiyatı vardı. 3 dolar, yıllardır 3 dolar. Geçen yıl don
vurdu. Fındıkçı arkadaşlarımız üzülmesin, dün burada bahsediyorlardı, 252
trilyon paramızı vermediler diye. Arkadaşlar, bize hiç vermediler. Yine, sizin
250 trilyon alacağınız var; ödeneğiniz yok. Fındık da dondu, kayısı da dondu.
Bize 250 trilyon değil, 2 kuruş verilmedi; onun için, çok üzülmeyin değerli
arkadaşlar.
Kayısının ihraç fiyatı 3
dolardı, bu sene 1 dolara indi; Türkiye'nin ve Malatya'nın kaybı 200 000 000
dolar arkadaşlar. Bu, ülkenin kaynağı. Bu para Türkiye'ye girdiği zaman, bu
para Malatya çiftçisinin cebine girdiği zaman, bu, her yere yayılacaktı.
Değerli milletvekilleri, onun için, ihracat politikamızda, bu tür fonlar ve bu
tür enstrümanlar, maalesef, iyi kullanılmıyor. Ben burada diyorum ki,
hakikaten, Malatya 200 milyon dolar kaybetti, Malatya köylüsü kaybetti, ülke
kaybetti arkadaşlar.
Tabiî, ülkenin birtakım
ürünleri var. Bu ürünleri desteklememiz, ülkedeki kaynakların desteklenmesi
hepimizin görevi.
Sayın Bakanım, 1984
yılında, Türkiye'nin ihracatı 6 milyar dolarken, sırf İzmir'den yılda 1 milyar
dolarlık tütün ihraç edilirdi. Yani, Türkiye'nin ihracatı 6 milyar dolarken,
tütün ihracatı 1 milyar dolardı; ama, bizim millî ürünümüz, millî kaynağımız yok
oldu, yok edildi. Tütün bittiği gibi, sigara sanayiini de bitirdik.
Dün, Sayın Muharrem Kılıç
Bey size bir soru sormuştu "Malatya'yı seviyor musunuz" diye; siz de
"seviyoruz" demiştiniz. Sayın Bakanım, belki siz seviyorsunuz; ama,
sizin bürokratlarınız sevmiyor. Eğer, bir fabrika çalıştırılmazsa, kapısına
kilit vurulursa, oradaki işçiler hiç çalıştırılmazsa, tabiî, bu fabrika zarar
eder. Bu zararı Malatya ettirmiyor, bu zararı sizin bürokratlarınız yapıyor
Sayın Bakanım. Malatya Sigara Fabrikasının kapısına kilit vuruldu, bilerek
çalıştırılmıyor Sayın Bakanım. Tabiî, çalışmayan bir fabrika zarar eder. Aynı
uygulamayı Bitlis'e yaptınız; ama, Bitlis fabrikasını iki vardiyaya çıkardınız.
Sayın Bakanım, biz bunu hak etmiyoruz, Malatya bunu hak etmiyor. Ne olursunuz,
sizin Özelleştirme İdaresi ve Tekel Genel Müdürlüğü, eğer, bir fabrikaya
"sen çalışma" diyorsa, bu fabrika zarar eder. Biz mi bir hata yaptık?
Malatyalının mı bir hatası var? Bunun için, Sayın Bakanım, bir kez daha bu
konuda dikkatinizi çekiyoruz: Malatya Sigara Fabrikası hepimizin ekmeği, Türk
tütüncüsünün ekmeği. Tabiî, 1980 yılı ürünü olan tütünü Malatya'ya
gönderirseniz, Samsun'a 2000 yılı tütününü gönderirseniz -bilerek
gönderiyorlar- bu fabrika zarar eder arkadaşlar. Kalitesiz sigara yapıyor
diyorlar; sen gönder bakayım 2000 yılı tütününü, bu fabrikada sigara kaliteli
mi, değil mi. 300 000 dolarlık alet-edevatı, siz, beş yıldır buraya
koymazsanız… Bu fabrikayı gözden mi çıkardınız Sayın Bakanım? Onun için,
Malatyalı bunu hak etmiyor Sayın Bakanım. Ben, bir kez daha sizin
takdirlerinize sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, bir
Teşvik Kanunu çıkardık. Bu Kanun yasak savma Kanunudur. Bu Kanun, Türk
sanayisine, şu kadarcık bir ilave üretim imkânı vermiyor, işsizliği yok
etmiyor. Bugün açıklandı "işsizlik rakamı 9,7" diyorlar. Sayın
Bakanım, çıkardığınız Teşvik Kanunuyla, bazı illere, diğer illerden gittiler;
örneğin, Adana'dan Osmaniye'ye. Hakkâri'ye bir tane yatırımcı gitmedi Sayın
Bakanım. Doğu'daki diğer hiçbir ile bir tek yatırımcı gitmedi. Beş yıllık süre
olursa ve siz, yatırımda teşviki kaldırırsanız… Düzce'ye kuruldu bazı
fabrikalar; ama, bu Yatırım Teşvik Yasasının, Türk sanayine, Türkiye'deki
hiçbir yatırıma zerre kadar faydası olmadı; çünkü, insanlar inanmıyor Sayın
Bakanım.
Ayrıca, kendi millî
değerlerimizi korumak zorundayız. Sayın Bakanım, PETKİM yedi yıldır
Özelleştirme İdaresinde. 200 000 milyon dolarlık bir makine ihtiyacı var; yedi
yıldır alınmıyor. Türkiye'nin, 2010 yılındaki PETKİM ürünlerine ihtiyacı 11
milyar dolar. Şu anda, PETKİM 2 milyar dolarını karşılıyor Sayın Bakanım. 200
000 milyon dolarlık makine ihtiyacına PETKİM çıksın, her yerden 20 yıl vadeli
kredi olarak alır Sayın Bakanım; ama, 7 yıldır PETKİM'e tek çivi çaktırılmıyor
Özelleştirme tarafından. Bu 11 milyar doları, eğer, ithalat olarak dışarıdan
yaparsak, yazıktır bu ülkeye Sayın Bakanım. Biz kendimiz üretmeliyiz. Kendimiz
katmadeğer yaratamazsak bu ülkenin insanını doyuramayız. İşte, cep telefonunda
olduğu gibi 30 milyar dolar para veririz Sayın Bakanım.
Sayın Bakanım, ayrıca,
dün geçti, arızî nitelikteki çalışanlara ödeme. Sayın Bakanım, bazı işler var
ki, arızî olmaz, temel hizmetlerdir. Örneğin, bir ihale, artık, temizlik
şirketi… Ebesi, hemşiresi, sağlık memuru, herkesi ihale ediyoruz temizlik
şirketiyle.
Sayın Bakanım, ebe,
hemşire, sağlık memuru, çocuk bakıcısı temel hizmettir. Bu hizmetler arızî
olamaz, bunlar ihale edilemez. Eğer insana saygımız varsa, eğer bu ülkede
hastamıza saygımız varsa, bunlar ihale edilemez Sayın Bakanım ve bunların tümü,
temel olan hizmetler temizlik şirketleri kanalıyla ihale ediliyor.
Ben size bir rakam
vereyim: Malatya İnönü Üniversitesinde, 600 kişi -temel hizmet veren insanlar-
temizlik şirketinde çalışıyor. Yazıktır, böyle bir hastanede, İnönü
Üniversitesi Tıp Fakültesinde barış olur mu?! Bir hemşire asil kadroda, 7
hemşire temizlik şirketinde… Bir de ne yapıyorlar biliyor musunuz, bir de ne
yapıyorlar; ihale ediyorlar, şirketler herkese bir bankamatik kartı çıkarıyor,
maaş geçtiği gün, kendi alacağını alıyor bankamatik kartlarıyla; ondan sonra,
örneğin, 350 000 000 net maaş veriyorsa şirket, kurum, 150 000 000'unu kendi
alıyor, 200 000 000'unu bu insanlara veriyor arkadaşlar. 200 000 000'a, siz,
bir hemşire çalıştırabilir misiniz?! Yazık değil mi?!
Onun için, bu arızî
nitelikteki tarifi mutlaka açmamız lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapandı)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu,
buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla)- Temel hizmet arızî olmaz Sayın Bakanım.
Bir kez daha dikkatinize
sunuyorum, otuz yıldır kadro kanunu olmayan tek üniversite… KPSS sınavından
verilecek; ama, yasa, iki yıldır, her ne hikmetse… O hastalar sizin hastanız
değil mi, o hastalar kimin hastası?! Hastanın şeyi mi olur?! Ama, her ne hikmetse,
KPSS sınavından vereceğiniz kadro, nedense, Meclis gündemine getirilmiyor
arkadaşlar. Hakikaten, bunu bilmekten utanıyorum ve Malatya'ya karşı da, bir
Malatya Milletvekili olarak da cevap veremiyorum. Yani, devlet kimseye küsmez.
Tüm üniversiteler, devletin üniversitesidir. Devlet üniversite ayırmaz; yani,
bunun günahı kiminse, bir gün bunun vebaline katlanacaktır arkadaşlar.
Değerli milletvekilleri,
tabiî, muhtarlar dedik. Maalesef, bu insanlar, hâlâ, Bağ-Kur primlerini… Ben,
bir rakam vereyim: Malatya'daki 850 muhtarın 600'ü Bağ-Kura borçlu arkadaşlar.
Yazıktır!.. Kanun teklifi verdik, çıkaracağız dediniz, çıkardık dediniz,
getirdik dediniz, sonunda 120 000
000'dan 220 000 000 bir maaş, 100 000 000 maaş… Ama, bugün, sadece Bağ-Kura
ödenen prim 180 000 000.
Değerli arkadaşlar, bu
insanlara yazıktır. Onun için, muhtarlar konusundaki yasa teklifinin, mutlaka,
bir an önce gelmesi lazım. O insanlara yazık ediyoruz. Köyünden kalkıyor, her
gün köyü için, köyüne hizmet vermek için binlerce insanın önünde eğiliyor bu
insanlar. Bu insanlara saygı duymamız lazım; çünkü, kimin adına yapıyor; bizler
adına yapıyor. Bu açıdan, muhtarlarla ilgili yasa teklifini, Sayın Maliye
Bakanım, bir an önce Meclise sevk etmenizi istirham ediyorum.
Ayrıca, kredi kartları
konusunda üç kelime edeyim, bitiriyorum Sayın Başkanım. Mevcut yasa, gelen
yasa, arkadaşlar bir daha söylüyorum, kesinlikle kredi kartı mağdurlarının
sorununu çözmüyor. Ben, Yüce Meclise inanıyorum. Yasa buraya geldiği zaman
gerekli…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım… Tamamlıyorum…
BAŞKAN - Lütfen Sayın
Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Selamlayıp bitiriyorum…
BAŞKAN - Lütfen Sayın
Aslanoğlu… Teşekkür için Sayın Aslanoğlu.
Buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Değerli milletvekillerimin bu konuda son derece hassas olacağına
inanıyorum. Birlikte, o yasa teklifinde, mağdurları hep beraber korumamız
lazım.
Ben, 2006 yılı bütçemizin
ülkemize ve hepimize hayırlı olmasını diliyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Aslanoğlu.
Madde üzerinde, Anavatan
Partisi Grubu adına söz isteyen, Hatay Milletvekili Sayın Züheyir Amber.
Buyurun Sayın Amber.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA
ZÜHEYİR AMBER (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
görüşülmekte olan yasa tasarısının 16 ncı maddesi için, Partim adına söz almış
bulunmaktayım; hepinize saygılarımı sunarım.
Değerli arkadaşlarım,
burada söz almak isteyişimin temel nedeni; seçim bölgem Antakya'da son
zamanlarda oluşmuş, ciddî bir sosyal olgu haline gelmiş bir sorunu sizlerle
paylaşmak için ben şu anda huzurunuzdayım. Bunu ben sizlerle paylaşmak
istiyorum, yorumunu da size açık ve net bırakmak istiyorum. Onun için, hepinize
tekrar tekrar teşekkür ediyorum ve beni dinlerseniz çok sevinirim.
Değerli arkadaşlarım,
benim seçim bölgem Antakya'nın, özellikle, eğer tarihçesini kısaca anlatmam
gerekiyor ise, herkesin bildiği gibi, bu şehir, Etiler döneminde kurulmuş bir şehirdir.
İlk, Etiler ile Mısırlılar arasında yaşanmış Kadeş Savaşı ve Kadeş Anlaşması bu
şehirde yapılmıştır. MÖ 4 üncü Yüzyılda, yine, buralarda, Roma dönemi,
arkasından Büyük İskender'in büyük Helenistik dönemi yine Antakya'da
yaşanmıştır. Büyük bir kültür, büyük bir yaşam…
İsa'yla beraber ilk
Hıristiyanlık ve ilk Hıristiyan kelimesinin tanımlanması yine Antakya'da
olmuştur arkadaşlar ve Hıristiyanlık ilk yayıldığı zaman, Antakya'dan yine bu
yayılma başlamıştır. Arkasından, İslam dünyası, arkasından, İslam dünyasıyla
beraber Osmanlı dönemi; yani, kısaca, Antakya, 1 500-2 000 yıllık bir tarih
süreci içerisinde hep yaşamış, devamlı dimdik ayakta kalmış, tarih, medeniyet
ve kültürü bir arada yaşamıştır.
Son günlerdeki Antakya'yı
da kısaca özetlemek istiyorum. Antakya, bu tarihini ve bu kültürünü bugüne
kadar idame ettirerek, Antakya'nın içerisinde, son derece sağlıklı, son derece
çağdaş, son derece uygar, homojen yapıda; ama, değişik inançlara, değişik
kültürlere sahip insanların harmonize, birlikte yaşadığı bir kültür
topluluğudur. İçerisinde Hıristiyanı da vardır, Yahudisi de vardır, Müslümanı
da vardır, Ermenisi de vardır, Alevîsi de vardır, Sünnîsi de vardır; ama,
bunlar, kendi aralarında, dışarıdan herhangi bir müdahale olmazsa, mükemmel bir
şekilde, bir ahenk içerisinde, bir mozaik içerisinde yaşamlarını
sürdürmektedirler.
Son zamanlarda, üç ay
öncesine kadar, Sayın AK Partili yöneticiler tarafından, Antakya'da
"Medeniyetler Buluşması" adı altında bir etkinlik yapıldı. Sayın
Valimizin, Sayın Diyanetimizin ortaklaşa yaptığı, uluslararası düzeyde bir
etkinlikti bu. Çok da güzel sonuçlar alındı ki, Avrupa Birliğiyle o görüşmeler
sürecinde, bu etkinlik, Avrupa Birliğini yeteri kadar etkilemiştir ve bunu,
yine AK Partili milletvekili arkadaşlarımızdan biri, aynı bu kürsüde anlatmış
ve ifade etmiştir.
Şimdi, bu kadar
güzellikler, bu kadar mutlu bir toplum varken, bu mutluluğu kaşımanın veya
burada sorun yaratmanın anlamı ne; şimdi kısaca buraya gelmek istiyorum; lütfen
dinleyin.
Yirmi gün önce -çok yeni-
AK Partili belediye başkanımız veya belediyemiz, her neyse, kalkıyor, 1973
yılında şehirle bütünleşmiş, mahalle olarak bildiğimiz, içinde 5 000 insanın
yaşadığı Aşağı Okçular diye adlandırılan mahalleyi, kalkıyor, belediyenin
talebiyle, İçişleri Bakanlığına müracaat ediliyor ve bu mahalle, mahallelikten,
maalesef, köy statüsüne çevriliyor. Gerekçe ne; bilemiyoruz. 1973 yılından
beri, bugüne kadar, burada yaşayan 5 000'in üzerinde insan normal vatandaşlık
görevini yapmaktadır, vergisini vermektedir, her türlü saygınlığı da
esirgememektedir. Araştırdım ben, yeni geliyorum kendi yöremden, bu insanlar
-acı olan bu- Sayın AKP'ye yeteri kadar oy vermemiştir, karşı tarafa oy
vermiştir; bütün suçu budur.
Şimdi, ben olayı şu
şekilde yorumluyorum: AKP, ilk kurulduğu tarihlerde, dönemlerde, çok iyi
hatırlıyorum, baş harfi "y" olan üç kelimeyi her yerde ve her konumda
kullandı. Bunlar neydi; hatırlarsanız, birincisi yolsuzluk, ikincisi yoksulluk,
üçüncüsü yansızlık, hak ve adaletten hep bahsetti. Hak ve adalet kelimesi bu
toplumu o kadar etkiledi ki, bu etkiyle, sayın milletvekili arkadaşlarımız bu
kadar büyük bir çoğunlukla buraya geldiler.
Ben de inanmıştım kısmen
buna; bakalım, görelim dedik. Şimdi, burada, sırf, size bu oyu vermeyen bu
toplumu cezalandırmak için… Ki, ben burada bir şeyi daha ilave etmek istiyorum.
Aynı mahallede, Hatay Emniyet Müdürlüğü ve Emniyet Teşkilatının binası ve
çalışma yeri oradadır -şehrin merkezindedir, düşünebiliyor musunuz- ve orada
herhangi bir suç veya bir cinayet veya buna benzer herhangi bir şey olursa,
düşünün, polisin önünde, Emniyetin önünde olsa bile, polis veya Emniyet buna
müdahale edememekte, telefon edilecek jandarmaya, jandarma gelip müdahalesini
yapacak. Bu hangi akla hizmet; ben bunu anlayamadım, çözemedim. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
Bunun için, sizden,
özellikle… Özellikle sayın AK Partili milletvekili arkadaşlarıma hitap etmek
istiyorum. Eğer siz haktan ve adaletten bahsediyor iseniz -ki, ambleminizde de
ampul var, yansıyor her tarafa; öyle diyorsunuz, iddia ediyorsunuz; ben, artık,
buna inanmıyorum da, siz böyle iddia ediyorsunuz- eğer birazcık kalmışsa bu
ışıktan, lütfen, bu konuya önem verin, değer verin; çünkü, ileride bunun sosyal
boyutları gerçekten çok sıkıntılar yaratacak; çünkü, bunun arkası yargıdır,
bunun arkası Avrupa İnsan Hakları Mahkemesidir.
Şimdi, biz Avrupa
Birliğine gireceksek, lütfen, bu konulara biraz daha duyarlı olalım; lütfen,
yetkili arkadaşlarımız, orada yaşayan başka insanlarla da temas kursunlar,
oradaki insanlarla görüşsünler, referandum yapsınlar, demokratik olsunlar ve bu
işlemi bu şekilde uygulasınlar.
Konuşacaklarım bu kadar.
Hepinize saygılarımı
sunuyorum.
Teşekkür ediyorum.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum
Sayın Amber.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen, İzmir Milletvekili Oğuz Oyan; buyurun.
OĞUZ OYAN (İzmir)-
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gecikmiş bir cevabım olacak Sayın Bakana, hazır buradayken,
bir yere gitmeden.
Cumartesi günü, malum
olduğu üzere, burada 5018 sayılı düzenleme henüz kesinleşmeden bir bütçe
görüşmesi yaptığımızı ve bir hukuksuzluk olduğundan söz etmiştim. Sayın Bakan
önce kendisini ve bütçesini övdükten sonra bize bir cevap verdi: "Bugün
çıktı Resmî Gazetede. Sabahları Cumhuriyet Gazetesi okuyacağınıza, önce Resmî
Gazeteye bakın" dedi. Şimdi, tabiî, cumhuriyete saldırmak günün modası da
-Cumhuriyet Gazetesi, Cumhuriyet Halk Partisi, cumhuriyetin ilkeleri- ben
kendisine sabah kahvaltısında Cumhuriyet Gazetesini okumasını öneririm. Çok da
yararlı olur. Ama, şunu söyleyeyim: İşin özü, içeriği itibariyle baktığımızda
Sayın Bakan, o günkü Resmî Gazeteyi kaçırmak, işin özüne ilişkin
eleştirilerimizin haksızlığını ortaya çıkarmıyor.
Siz şöyle bir şey
yapıyorsunuz: Bir kere, 5018 sayılı Yasayı 2003'ün 10 Aralığında
çıkarıyorsunuz. Bunun Anayasaya aykırı hükümleri olduğu apaçık. Uyarıyoruz,
buna rağmen çıkarıyorsunuz. Anayasa Mahkemesine gidiyoruz. Aklınız başınıza
geliyor ve bununla ilgili Anayasa Mahkemesinden ret çıkacağını, geri döneceğini
bildiğiniz için 5018'le ilgili bir düzenleme getiriyorsunuz. Bunun adı 5433
sayılı Yasa. Bu yasayı ancak 30 Kasımda çıkarabiliyorsunuz, 30 Kasımda
yasalaştırabiliyorsunuz. Ama, bütçe süreci başlamış ve sizin 5018'iniz henüz
onaylanmış, kesinleşmiş bir şeye ulaşmıyor; çünkü, Cumhurbaşkanından dönüyor.
Ne zaman dönüyor; 16 Aralıkta dönüyor. Ve siz bir 5436 sayılı Yasayla 22
Aralıkta buradan yeni bir düzenleme çıkarıyorsunuz 2 maddenin değişmesine
dönük. Yani, şöyle bir şey var. Özetle söyleyeyim. Burada biz, bütçeyi
konuşuyoruz; bütçeyle ilgili, bütçenin temel dayanağı olan 5018 kesinleşmemiş.
Siz, kesinleşmemiş bir duruma göre, ne komisyona ne de buraya, Genel Kurula, 12
tane kamu idaresinin bütçesini taşımıyorsunuz, bir hukuksuzluk yapıyorsunuz.
Hukukun esasının önemli bir bölümü şekildir, usuldür Sayın Bakan. Yani, siz,
5018 nihaî değişikliğe ulaşmadan, o 12 tane kamu idaresinin bütçesi, sanki, o
değişiklik yapılmış gibi, yapılacak gibi yapıyorsunuz; bunu yapamazsınız.
Hatta, bir başka şey;
burada biz size katkı vermeseydik, bu bütçenin kendisi hukuken kadük olacaktı;
çünkü, bütçeyi sunduğunuzda, bütçe, işte üç yıllık bütçe, işte merkezî yönetim
bütçesi, vesaire, bütün bunlar Anayasaya uydurulmamıştı. Anayasa değişikliğine,
biz, muhalefet partisi olarak siyasî sorumluluğumuzun gereği destek
vermeseydik, sizin şu bütçeniz buradan geçmeyecekti.
Peki, siz, bütçe sürecini
tanzim ederken, siz bütçe sürecini düzenlerken, acaba, Cumhurbaşkanının ve
muhalefetin siyasî sorumluluğuna güvenerek mi adım atıyorsunuz, yoksa, kendiniz
bütün bu olasılıkları hesaplayarak, bu yasama organını ona göre mi
çalıştırıyorsunuz?
Yani, burada, bir siyasî
sorumluluk sorununuz yok mu Sayın Bakan, bir hukuksuzluk sorununuz yok mu? Ne
olacak şimdi; 24'üne kadar bu 12 idareyle ilgili düzenlemelerin komisyonlara
gelmemesi yönünden şeklî usulsüzlüğü nasıl açıklayacaksınız?
Bir de, biz burada
konuşurken cumartesi günü, şunu biliyorduk ve emindik: Cumhurbaşkanı, siyasî
sorumluluk gereği, bunu en geç pazartesiye kadar onaylar diyorduk. Biz size bir
uç durumu gösterdik. Eğer, onaylamazsa, ocağın ilk haftasına kadar onaylama
yetkisi ve hakkı vardır. O zaman ne olacak diyorduk. Siz, böyle bir genişlik,
böyle bir rahatlık için, nasıl bütçeyi tanzim edersiniz, bunun hesabını nasıl
vereceksiniz bir Bakan olarak, bir müsteşar olarak, belki de bir grup yönetimi
olarak? Bunun hesabını nasıl vereceksiniz. Böyle, çıkacak, çıkması muhtemel
yasalara göre düzenleme nasıl yapılır? Böyle bir alışkanlık Parlamentoya, nasıl
benimsetilmeye çalışılır?
Yani, biz burada her şeyi
ciddiyetle konuşmak istiyoruz. Burada baştan söylemiştim; şimdiye kadar biz
bütçelerin ciddiyetsizliğine alışmıştık; ama, bir Maliye Bakanının da bu üsluba
girmesi çok yadırganacak bir durumdur.
Sayın Bakan, burada, siz,
konuşurken birçok şey söylüyorsunuz. Mesela, cumartesi konuşmanızda
"alnımız açık" dediniz, üstüne tartışmalar çıktı. Dediniz ki:
"Biz, kuyrukları kaldırdık." Beni arayan vatandaşlar "gelsin
05.30'da Karşıyaka Devlet Hastanesinde kuyruğa girsin" diyorlar. Hadi
buyurun bakalım! Yani, bir söz söylediğiniz zaman bu milletinin kürsüsünden,
milletin bunu izlediğini bileceksiniz. Milletin palavraya karnı tok Sayın
Bakan! Millet, gerçeklerin burada konuşulmasını istiyor. Biraz önce dediniz ki,
bankacılık şu bu, siz ne yaptınız?..
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Oyan,
lütfen, tamamlar mısınız.
Buyurun.
OĞUZ OYAN (Devamla) -
Bankacılık konusunda 1999'da Türkiye'nin dikkatini çeken parti, hangi
partiydi?! Şöyle bir belleğinizi yoklayın bakalım, hangi genel başkandı?!
Dolayısıyla, burada sizin bu konularda bize söyleyecek sözünüz yoktur. Bizim
söylediğimiz şey şudur: Bütçe hukukuna uymak zorundasınız. Sizin bu yönteminiz
dolayısıyla bütçe görüşmeleri sakatlanmıştır. 24'ünden önce, bu onay olmadan önce
sizin bu bütçeleri buraya sunmak mecburiyetiniz vardı. Dolayısıyla, Sayın
Bakan, yasama organını ciddîye almak zorundasınız. Yasama organı, sizin
ciddiyet üslubunuzla çalışmaya mahkûm değildir, siz, yasama organının
kurallarına ve bütçe hukukuna uymak zorundasınız.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum sayın Oyan.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Ordu Milletvekili Sayın Cemal Uysal; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
CEMAL UYSAL (Ordu) -
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 1030 sayılı Bütçe
Kanununun 16 ncı maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu bütçenin gerek
Plan-Bütçe Komisyonunda 32 gün süren görüşmesinde, gerekse burada bugün 15 inci
gününü idrak ettiğimiz görüşmelerde iki konu üzerinde çok fazla duruldu. Birisi
istihdam konusu, tabiî, problemli bir konudur, diğeri de carî açık konusu.
Ben de, bu konuşmamda,
özellikle, istihdam üzerinde durmak istiyorum. Çünkü, bazı rakamlar aldım; onu
arz edeceğim, Yüce Parlamentoya ve halkımıza. Türkiye ekonomisi, gerçekten de,
çok büyük bir büyüme potansiyeli ve istihdam potansiyeli olan bir ekonomidir.
Bunu şu manada söylüyorum: Türkiye ekonomisi, son üç yılda, ortalama yüzde
7'nin üzerinde bir kalkınma performansı gösterdi. Bu kadar yüksek bir kalkınma
performansı, çok önemli bir yatırım demektir, sabit sermaye yatırımı demektir.
Bunun yaratmış olduğu istihdam gücü de 2004 yılında 750 000'in üzerindedir,
hatta 1 000 000'a da yakındır.
Ben en son rakamları
Sosyal Sigortalar Kurumundan aldım, acaba yeni sigortalı girişi ne kadar, 2003,
2004 ve 2005'te diye.
2003 yılında mevcut
sigortalının üzerine 392 000 yeni sigortalı eklenmiş. 2004 yılında 566 000
sigortalı eklenmiş, kaydedilen yeni sigortalı. 2005'te -rakamları ilgili daire
başkanından telefonla aldım- kesin olmamakla birlikte 700 000'in üzerinde. 2005
yılında Sosyal Sigortalar Kurumuna yeni kaydolan sigortalı sayısı 2005'te, bana
verilen rakam 716 000; ama, geçici bir rakamdır, fakat 700 000'in üzerinde olacağı ifade
ediliyor. Kayıtdışı istihdamı da buna kattığınız zaman, Türkiye ekonomisi, 2005
yılında, 1 000 000'un üzerinde istihdam yarattı.
Bütün buna rağmen
Türkiye'de işsizlik yok mu; tabiî ki var. Çünkü, bu bir yatırım meselesidir,
istihdam konusu ve bütün dünyada da problemlidir. Hiçbir ülkenin yatırımları ve
tasarrufları, o ülkedeki çalışmak isteyenlerin tamamını istihdam etmeye kâfi
gelmemektedir.
İstihdamı kim sağlayacak
-kamu istihdamı artık yok bütün dünyada da Türkiye'de de- özel sektör
sağlayacak. Özel sektörü tabiî ki yatırımları itibariyle teşvik etmemiz
gerekiyor. Yatırımları teşvik ettiğimiz zaman, mutlaka istihdam da ona paralel
olarak artacaktır.
Bir misal vermek
istiyorum. Bu sene fındık vakti, Karadeniz'de, büyük bir işçi sıkıntısı vardı.
Fındık toplamak için kimse işçi bulamadı; Şanlıurfa'dan, Diyarbakır'dan,
Adıyaman'dan çok değerli vatandaşlarımız geldiler, Karadeniz'in imdadına
yetiştiler ve fındıklarımızı büyük ölçüde onlarla birlikte topladık. Ben, kendi
ilçemde "neden bu böyle oldu" diye sordum -benim de fındık bahçem
var- dediler ki: "Teşvikten dolayı, Ordu'nun Ünye Kazasında 2 000 genç
konfeksiyonda çalışıyor; bir de tersane kuruldu, 300'de orada çalışıyor; 2 300
genç, fındık sahasından sanayie, hizmet sektörüne kaydı ve bu sıkıntı ondan
oldu." İşte, teşviklerin görülen önemli istihdam neticesi de budur.
Şimdi, bütçe çok denk bir
şekilde bağlandığı için, hatta, tahminlerin üzerinde denk olduğu için bütçe,
bütün açıklar, aşağı yukarı bütçe açıklarının yarısı kadar açık olduğu için
-tahminimizin üzerinde- şimdi, kurumlar ve gelir vergisinde yüzde 10 indirime
gidiyoruz. Bu, özel sektörü teşvik edecek ve istihdam yaratacaktır. Bakın,
inşallah, sosyal güvenlik açıkları da kapandığı zaman, ki, onunla ilgili
kanunun mutlaka buradan geçmesi lazım, ondan sonra sigorta primlerinde de
indirim yapma imkânı doğacaktır.
Bakın "bütün dünyada
işsizlik var" dedim. Almanya'nın yeni Başbakanı Merkel, işbaşına gelir
gelmez "Almanya'da yüzde 10 olan işsizliği azaltmak birinci planda
görevimdir" dedi. Halbuki, ben, çok iyi hatırlıyorum, sizler de
hatırlıyorsunuz, 60'lı-70'li yıllarda, Almanya, yurt dışından yüzbinlerce,
onbinlerce, milyonlarca insan aldı; bunun büyük bir kısmını da Türkiye'den
aldı. O zaman, Almanya'da fert başına millî gelir 10 000 dolardı; şimdi,
Almanya'da, fert başına millî gelir 33 000 dolar. Almanya, bütün imkânlarını,
bütün meselelerini halletmiş; ama, Almanya'da yüzde 10 işsizlik var. Yani, bunu
çok iyi anlamak lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Uysal,
lütfen tamamlayabilir misiniz.
Buyurun.
CEMAL UYSAL (Devamla) -
Teşekkür ederim.
Efendim, yüzde 10
işsizlik var. Bütün dünyada işsizlik var; ama, tabiî, dünyada bir gelişme daha
var. Bakın, Dünya Bankasının raporundan aldım; 2010 yılında, Avrupa Birliğinde,
ortalama yüzde 8 işsizlik olacak; Almanya'da 7,7; Fransa'da 8,8; İtalya'da 8,4;
Türkiye'de yüzde 8 işsizlik olacağını, Dünya Bankası, tahminlerde bulunuyor.
Ama, bunun dışında bir gelişme daha var; o da şudur: Avrupa Birliğinde,
2020'den sonra her ay 3,5 milyon insan emekli olacak. İşte, onun için, Avrupa
Birliği Türkiye'yle ilgili olarak hazırladığı raporda "Türkiye'de genç
işçi çok fazla olduğu için, nüfusu kalabalık olduğu için, birtakım kalıcı
kısıtlamalar getirilebilir" dediği maddenin altında diyor ki: "Ama,
Türkiye'nin bu genç işçisi bize ileride lazım olacak. Türkiye'nin insanının ve
işçisinin eğitilmesi için Avrupa Birliğinin mutlaka Türkiye'ye destek vermesi
gerekir" diyor. İşsizlik, bu şekilde baktığımız zaman, istikrarlı bir
ekonominin, bir yerde, acı bir maliyeti olarak ortaya çıkıyor; ama, mutlaka,
gelecekte, bu büyük kalkınma hamlesinin sonunda, istihdamda tam istihdama doğru
bir giriş olacak ve işsizliğin azalacağına inanıyor; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Uysal.
Şimdi, 10 dakika süreyle
soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Gazalcı, buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Benim, Sayın Bakana, kısa
kısa üç sorum var.
Üç yıldır kadrolu olarak
atanan öğretmenlerin üçte 2'sine yakını emekli oldu. Dolayısıyla, öğretmen
açığı bir türlü kapanmadı. Siz, ilk kez, öğretmenlik mesleğini yaralayan,
sözleşmeli öğretmen aldınız. Bu, aşağı yukarı aynı aylığı almasına karşın
sözleşmeli öğretmen -öyle de övünüyorsunuz- niçin bunları kadroya
atamıyorsunuz, bu bir politika mı? Eğitim, sağlık gibi temel hizmetlere kadro
atamayışınız, hizmet satın alma daha pahalıya mal olmuyor mu devlete?
Üçüncü sorudan vazgeçiyorum,
son sorum: Bağ-Kurlu kişiler özel bir işyeri açtıklarında, emekli aylıklarından
yüzde 10 kesiliyor. Vergilerini verdikleri halde, bunların emekli aylığından
niçin yüzde 10 kesiliyor? Bundan vazgeçmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Gazalcı.
Sayın Kaya, buyurun.
YILMAZ KAYA (İzmir) -
Sayın Bakan, bir beyanınızdan söz etmek istiyorum; ama, daha önce, Ankara ve
İzmir'de esnafları, esnaf arkadaşlarımızı dolaştık, halleri perişan; hükümete
ve özellikle size selamları var; o üzerimde kalmasın, önce onu belirteyim.
"Bu millet Kurtuluş
Savaşından çıkmış olmasına rağmen, Atatürk döneminde malî disipline uymuştur;
ondan sonra bozmuşuz turşuyu; bundan sonra af diye bir şey yok, elimden gelse
Anayasaya koyacağım" diye bir beyanınız var. Bu sözlerinizde, malî
disiplinin, getirdiğiniz veya getirilen malî aflarla bozulduğunu ifade
ediyorsunuz ve kabul ediyorsunuz. Bundan sonra, malî af çıkarmama konusunda
kararlı mısınız, samimî misiniz? Malî af çıkarmama konusunda kararlıysanız, bu,
bir bakıma sizin şahsınızla ilgili af çıkarılmasını gerektirecek başka bir
konunun kalmadığı anlamına da geliyor mu?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kaya.
Sayın Kılıç, buyurun.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, ulaşımda
demiryollarına ağırlık veren 1978 CHP Hükümeti, Malatya vagon fabrikasının
temelini attı. Büyük ölçüde bu fabrika bitirildiği halde, 12 Eylül sonrası
yönetime gelen sağ iktidarlar demiryollarına ağırlık verme anlayışından
vazgeçerek, otoyollara, karayollarına ağırlık verdiler; hatta
"demiryolları komünist işidir" diye sözler de söylendi. Bu anlayışla,
ülkemizdeki yük ve yolcu taşımacılığı giderek karayollarına kaydı. Bugün
ülkemizdeki kamyon sayısı tüm Avrupa ülkelerinden fazladır.
Sayın Bakan, yarım kalan
ve çürümeye terk edilen bu vagon fabrikası inşaatı, Türkiye Cumhuriyeti Devlet
Demir Yollarının vergi borcu nedeniyle, Maliye Bakanlığına devroldu. Şu anda
sorumu soracağım Sayın Bakanım…
BAŞKAN - Lütfen, Sayın Kılıç.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Hyundai firmasının hafif raylı sistem araçlar üretmek üzere yer aradığı
basına yansıdı. Malatya vagon fabrikası inşaatı demiryolu kenarında,
demiryoluyla Mersin Limanına bağlantılı olup, fabrika yapımı için uygun
durumdadır. Halen Maliye Bakanlığı üzerinde bulunan bu inşaatı, Hyundai'ye
önererek, hem Malatya hem ülke ekonomisine katkıda bulunmayı düşünüyor musunuz?
Son sorum: Sayın Bakanım,
Malatya'da, esnaf, AKP Hükümeti döneminde çöktü. Çiftçi perişan, tütün bitti,
kayısı para etmiyor. Çiftçinin yoksulluğu esnafı da vuruyor. Malatya Esnaf ve
Sanayi Odası Birlik Başkanı Sayın Şevket Keskin'in açıklamalarına göre,
Malatya'da 2 750 esnaf kepenk kapattı. Esnaf, bu ülkenin belkemiğidir. Esnafı
güçlendirmek için ne düşünüyorsunuz Sayın Bakanım?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kılıç.
Sayın Ercenk, çok
beklediniz, buyurun.
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Sağ olun Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, sebze ve
meyve üreticisi, ürettiğini sokağa döküyor. Domates 150 000 lira. Narenciye,
pamuk, elma üreticisi perişan durumda. 1 kilogram odun 250 000 lira. Emekli,
esnaf, işçi, memur geçinemiyor. 1 000 000 kişi yatağa aç giriyor. 20 000 000
kişi yoksul. Köyde bir bardak çay 1 kilogram buğdaya, kentte bir bardak çay 2
kilogram buğdaya içiliyor. Üretici, ihracatçı, reel sektör, kâr etmeden işler
yürümez diyor. Cari açık 23 milyar dolar, 25 milyar dolara gidiyor. İktidarı
destekleyen en iyimser iktisatçılar bile duvara çarpmaktan söz ediyor. Cinayet,
hırsızlık, kapkaç, yolsuzluk, terör, almış başını gidiyor. Sayın Bakan, tüm bu
gerçekler karşısında, nasıl oluyor da, pembe tablo çizme başarısını
gösterebiliyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Ercenk,
lütfen, maddeyle ilgili sorunuzu sordunuz mu?
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Bitti efendim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Gazalcı'nın kadrolu ve sözleşmeli öğretmenlerle
ilgili olarak sorduğu soruyu cevaplandırmak istiyorum. Şimdi, bizim
Hükümetimiz, millî eğitime ve eğitime çok önem veriyor; çünkü, bir ülkede en
önemli yatırım, eğitime yapılan yatırımdır ve bundan dolayı üç yıl içerisinde
70 000 dersliği hizmete sokmuş bulunuyoruz. Bundan dolayı alacağımız memurların
en fazlasını öğretmenlere ayırıyoruz. Bunu, geldiğimiz günden beri, sürekli
olarak… Elimizdeki imkânlar çerçevesinde, devlete alınan memurların yarısı,
yarısından fazlası öğretmenler oluyor.
Şimdi "sözleşmeli
öğretmenleri niye alıyorsunuz" diye soruluyor. Değerli arkadaşlar, ülkenin
gerçeklerini, Gazalcı'nın -uzun seneler eğitime hizmet yapmış olan bir
arkadaşımız- çok iyi bilmesi lazım; ama, bazı branşlar var ki, kadrolu olarak
alamıyorsunuz, bulamıyorsunuz; bir bilgisayar için öğretmeni bulamıyorsunuz,
kadrolu olarak alamıyorsunuz, İngilizce öğretmenlerini alamıyorsunuz.
CANAN ARITMAN (İzmir) - O
kadar çok ki…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Şimdi bunları çözmeyecek miyiz yani?! Bunları çözebilmek
için de, sözleşmeli öğretmen alma yoluna gitmek mecburiyetimiz hâsıl oluyor ve
öğretmen de bundan memnun. Sayın Gazalcı belki değil; ama, öğretmen memnun.
CANAN ARITMAN (İzmir) -
Anında binlerce bulalım efendim.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Şimdi, bizim, şu anda, bakın, geldiğimiz günden beri,
bütçemizden en fazla kaynak alan bakanlık, bir numarada Millî Eğitim Bakanlığı
geliyor. Bizden önce böyle değildi. Dolayısıyla, Millî Eğitime, eğitim ve
öğretime verdiğimiz önem her şeyiyle ortadadır, aşikârdır.
Maliye af çıkarmamak
konusunda… Sayın Kaptan'ın sorusunu cevaplandırmak istiyorum.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Bağ-Kur var efendim…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Bu emekli aylığından yüzde 10'larla ilgili sorunuzu, size
yazılı olarak cevaplandıracağım.
Sayın Kaptan, biz, bundan
sonra vergi affı çıkarmayı düşünmüyoruz. Maliye Bakanlığı olarak herhangi bir
aftan yana da değiliz. Bunu açıkça belirtmek istiyorum ve bu, Türkiye
Cumhuriyeti, Türkiye Büyük Millet Meclisi, çıkarmış olduğu bütün kanunları,
memleketin problemlerinin, milletin problemlerinin çözümü için çıkarır. Burada,
hiç kimseye ait kanun çıkarılmaz.
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Af kanunu çıkarmayacak mısınız?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Hiçbir şahsa karşı kanun çıkarılmaz. (CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Ercenk,
lütfen…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Bana ait de hiçbir kanun çıkarılmadı. Benim, af kanununa
da ne ihtiyacım var ne de benimle ilgili bir af kanunu çıkmadı ve
çıkmayacaktır. Bunu herkes gayet iyi bilsin.
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
904 sıra sayılı Yasaya bakın… 904 sıra sayılı…
BAŞKAN - Sayın Ercenk,
lütfen… Sayın Ercenk… Oturur musunuz lütfen Sayın Ercenk.
OSMAN KAPTAN (Antalya) -
Sayın Başkan, ben soru sormadım. Sayın Bakan benden bahsediyor.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, öğrenirler, öğrenirler; ben devam edeyim
müsaadenizle.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Şimdi, Sayın Kılıç, bu vagon fabrikasının Hyundai'ye
verilip verilmemesi hususunda görüşlerimi sordu. Biz, gelecek olan,
yerli-yabancı bütün yatırımcılara ne gibi teşvikler verdiğimizi alenen herkese
açıkladık. Bunun burada kanunları da çıktı. Hangi yerlerde nasıl arazileri
verebiliriz, onların şartları da belli, kanunda hepsi yazılı. Kanuna, nizama,
mevzuata uymak kayıt ve şartıyla biz, yatırımcı için her şeye hazırız.
Malatya da teşvik
kapsamında olduğu için, maalmemnuniye, biz buna hazırız; ama, gelecek olan
yatırımcının da bunu kabul etmesi ve bunu istemesi lazım. Ben buradan
söylüyorum: Gelirlerse biz buna müspet olarak bakarız; çünkü, Malatya o
şartları haiz olan bir şehrimiz. Dolayısıyla, biz, yerli-yabancı, Türkiye'de
yatırım yapacak herkese karşı elimizdeki imkânları son ana kadar, son
derecesine kadar kullanarak biz yardım yapmaya hazırız, yardımcı olmaya
hazırız; fakat, herkese karşı da eşit ve adaletli olmak mecburiyetimiz vardır.
Onu da gözden uzak tutmamak mecburiyetindeyiz.
BAŞKAN - Sayın Bakan,
süreniz tamamlanmıştır.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Peki, çok teşekkür ediyorum; geri kalan arkadaşlara da
yazılı olarak cevap vereyim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Sayın Başkan, karar yetersayısı istiyoruz. Sayın Başkan, karar
yetersayısı istiyorum…
BAŞKAN - Sayın
Milletvekilim, aceleniz niye?!
Madde üzerinde 1 adet
önerge vardır; okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 1028
sıra sayılı 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının "Fonlara
ilişkin işlemler" başlıklı 16 ncı maddesinin (a) bendinin dördüncü ve
beşinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Atila Emek |
Feridun Fikret Baloğlu |
|
Malatya |
Antalya |
Antalya |
|
Haluk Koç |
|
Atilla Kart |
|
Samsun |
|
Konya |
"Fon gelirlerinin tahsili, takibi, gelir kaydı, muhasebeleştirilmesi, hizmetleri ve harcamaları kendi mevzuatlarında yer alan esas ve usullere göre yürütülür.
Fonların denetimine
ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler…
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN - Arayacağım sayın
milletvekili.
Sayın milletvekilleri,
karar yetersayısı yoktur.
Birleşime 10 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 15.42
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.58
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir), Bayram ÖZÇELİK
(Burdur)
BAŞKAN - Sayın
Milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43 üncü Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
2006 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
1.- 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1119) (S. Sayısı:1028) (Devam)
2.- 2004 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Dairelerin
Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/1084, 3/907) (S. Sayısı: 1029) (Devam)
3.- 2004 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil İdarelerin
Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap
Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1085, 3/908) (S. Sayısı: 1030) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
16 ncı maddenin
oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı.
Şimdi, maddeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.
16 ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yetersayısı vardır; madde
kabul edilmiştir.
17 nci maddeyi
okutuyorum:
Yabancı ülkelere
yapılacak hizmet karşılıkları
MADDE 17.- Maliye Bakanı;
a) Milli Savunma
Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığınca yabancı
ülkelere ve uluslararası kuruluşlara kiraya verilen veya bir hizmetin yerine
getirilmesinde kullanılan kara, deniz ve hava taşıtlarından alınan kira veya
ücret tutarlarını,
b) Türk Silahlı
Kuvvetlerinin öğrenim ve eğitim müesseselerinde okutulan ve eğitim gören
yabancı uyruklu subay, astsubay veya erlere yapılan giderler karşılığında
ilgili devletlerce ödenen tutarları,
c) NATO makamlarınca
yapılan anlaşma gereğince yedek havaalanlarının bakım ve onarımları için
ödenecek tutarları,
aynı amaçla kullanılmak
üzere bir yandan genel bütçeye gelir, diğer yandan yukarıda yazılı kuruluş
bütçelerinde açılacak özel tertiplere ödenek kaydetmeye ve bu suretle ödenek
kaydedilen tutarlardan yılı içinde harcanmayan kısımları ertesi yıla devretmeye
yetkilidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen, Edirne Milletvekili Sayın
Nejat Gencan; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA NEJAT
GENCAN (Edirne) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2006 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 17 nci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum;
Yüce Meclisi, Grubum ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; "Yabancı ülkelere yapılacak hizmet karşılıkları"
başlıklı bu 17 nci maddede, Maliye Bakanına, ilgili kuruluş bütçelerine ödenek
kaydedilen tutarların yılı içinde harcanmayan kısımlarını ertesi yıla devretme
konusunda yetki vermektedir. Kısacası, ilgili kuruluşlara bu ödenekleri sonuna
kadar harcama konusunda bir uyarı maddesiyle karşı karşıyayız. Bu şekilde
özellik içeren maddeleri, esasında bütçenin geneline yayarak, bu bütçenin daha
verimli olmasını sağlamamız mümkün olacaktır.
Hükümetin yılı içerisinde
gerçekleştirmeyi öngördüğü harcamaları gösteren 2006 yılı bütçesinin
görüşmelerini tamamlayarak bitirmek üzereyiz. Bu bütçenin hiçbir reform
içermediği, 2005 yılı bütçesinin devamı niteliğinde olduğunu hep birlikte
görüyoruz. 2006 yılı bütçesi, ülkemiz için hayatî önemde olan sosyal ve
ekonomik altyapının geliştirilmesi ve yenilenmesi, öncelikli yatırımların
gerçekleştirilmesi, tarımda yeniden yapılanma, sosyal sektörlerde hızlı
gelişme, istihdamın artırılması, bölgesel kalkınma gibi konuları dışlayan,
bunların gerçekleşmesinde oldukça yetersiz kalacak olan bir bütçedir.
Çiftçimizin, işçimizin, esnafımızın, memurumuzun bu bütçeden de bir şeyler
beklemesinin yersiz olacağını sizlerle paylaşmak istiyorum. Yani, 2006 yılı
bütçesinde yeni dengeler, hedeflenen enflasyon üzerinde gelir harcama
artışlarıyla sağlanacak. Gelirlerdeki artışın harcamaların üzerinde
gerçekleşmesi, yüzde 6,5'lik faiz dışı fazla hedefinin bu bütçe yılında da
değişmediğini gözler önüne seriyor. Faiz dışı fazla öngörüsünün tutması için,
millî gelirin yüzde 2'si kadar bir ek kaynak bulunması gerekmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, bizleri ekranları başında izleyen kıymetli vatandaşlar;
sizlere sormak istiyorum, bu ek kaynak nasıl sağlanacaktır? 2006 yılı
içerisinde sizlere vergi, özellikle dolaylı vergi olarak geri döneceğini
yaşayarak hep beraber göreceğiz. Zaten yüzde 70'lere varan dolaylı vergilerin
toplamdaki payının biraz daha artması, adaletsizliği bir o kadar da
artıracaktır.
6 Ocak 2003 tarihli
Milliyet Gazetesinde yayımlanan Sayın Bakanımızın bir ifadesini sizlerle
paylaşmak istiyorum. Maliye Bakanımız şöyle diyor: "Biz, vergi adaletini
sağlamak istiyoruz. Verginin adil, oranlarının makul olmasını istiyoruz; ancak,
dolaysız vergiler yüzde 30'lara düşmüş, buna karşılık dolaylı vergiler yüzde
70'lere çıkmıştır. Dolaylı vergilerin oranının yüzde 70'lere çıktığı bir ülkede
vergi adaletinden bahsedilmesi mümkün değildir. Bu çarpık yapıyı düzeltmek
mecburiyetindeyiz; bu yapı değişmedikçe, hedeflere ulaşmak çok zor. Bu nedenle,
gerçekleştireceğimiz vergi düzenlemeleriyle, öncelikle bu yapıyı ortadan
kaldırmayı amaçlıyoruz."
Vergi gelirleri içindeki
dolaylı vergilerin payının yüzde 70 olmasının vergi adaletine aykırı olduğunu
iddia ediyorsunuz; bunun düzeltilmesi gerektiğini belirtiyorsunuz. 2003 yılında
yapmış olduğunuz bu açıklamayı baz alırsak, bugün, bu oranın, hâlâ yüzde
70'lerin üzerinde olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
2005 maliye politikası
ilkelerinde, kamunun küçültüleceği, mali disiplinin sağlanacağı, sosyal
harcamalara önem verileceği, yatırım harcamalarına daha fazla kaynak
aktarılacağı gibi hususlar yer almaktaydı; fakat, devlet küçültülürken,
faizdışı fazla mevcutken, mali disiplinin, harcamaların kısılması yöntemiyle
sağlanmasına çalışılırken, vergi gelirleri artırılamazken, yatırımın ve sosyal
harcamaların da artırılması sizce mümkün müdür? Zaten, yatırımlar, son yıllarda
bütçenin en ihmal edilen kalemi durumunda; yatırımlara, sadece yüzde 3,8
büyüklüğünde kaynak tahsisi yapılabilmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; genel ekonominin iyiye gittiğini sadece rakamlar üzerinden
yorumlayan iktidar, şunu görmelidir: Ekonomi, sadece rakamlardan ibaret
değildir. Benim ilim Edirne'de -ki, iller sıralamasında 12 nci sırada- şu anda,
5 000 aile, yaklaşık 20 000 kişi, Sosyal Yardımlaşma Fonundan yapılan
yardımlarla geçinmektedir. Bu insanlara iş bulmak zorundayız. Bunu sağlayacak
yatırımların ilimizde yapılmasını istiyoruz. Edirne, bu yatırımları hak ediyor.
Bu 5 000 aileye iş imkânı sağlasak, bu yardımlara gerek kalmayacaktır.
Kendisine bu imkânları sağlayacak yatırımların kendi iline yapılmasını istiyor
Edirne.
Sanat şehri, Türklerin
Batı'ya açılışının simgesi, ikinci başkentimiz diye başlayıp nutuklarda yer
alan Edirne'nin, artık bu şekilde anılmasını istemiyoruz. Bölgemizde iş
imkânlarının artırılması amacıyla, daha önce de Bakanımıza ilettiğimiz gibi,
Süleoğlu ve Lalapaşa İlçelerimiz, kalkınmada öncelikli veya sektörel bazda
desteklenebilecek ilçelerimizdi. Bu durumu bir daha dikkatlerinize sunuyoruz.
2005 yılında 2004 yılına
göre yüzde 2,3; bütçedeki payı, tarımın, azalmıştır. 2006 bütçesinde tarıma
kamu yatırımları için ayrılan kaynak ise 2005'ten yüzde 13 daha az olarak
planlanmıştır. Tarım, gereği gibi desteklenmediği için, Türkiye ekonomisi
büyürken tarım bu büyümeden nasibini alamamaktadır. Çiftçimiz, 2006 yılında
desteksiz, korumasız bırakılmıştır. AB ülkelerinin kendi çiftçisine vermiş
olduğu destek, bizim çiftçimize verdiğimiz destekten yaklaşık 25 kat daha
fazladır.
Değerli arkadaşlar, AB
ortak tarım politikası Türkiye'de aynen uygulansa, yılda yaklaşık 11,3 milyar
euro tarıma gereksinim vardır. Peki, biz, tarımımıza ne kadar bütçe ayırıyoruz;
bu önümüzdeki yıl ayrılmış olan miktar 2 milyar euro, yani altıda 1'i. Fakat,
dünyada kendi kendine yeten ülkelerden biri olan Türkiye'yi de artık, kendi
kendine yetemez noktaya getirdik. Şimdi, artık, kendi kendini besleyemeyen bir
ülke haline gelen bir Türkiye var. 1980 yılından günümüze tarım ürünleri
ithalatı yüzde 58 oranında artmıştır. Değerlendirme yaparken bu hususları da
göz önünde bulundurmanızı istiyorum.
Bu konuyla ilgili canlı
bir örneği dikkatinize sunmak istiyorum. Her şeyde olduğu gibi, çeltikte de
durum vahim. Edirne'den Bafra'ya çeltik üreticisi perişan. Toprak Mahsulleri
Ofisi geçen yıl 756-864 aralığında bir fiyat açıklamış ve bu alımı
gerçekleştirmişti; ama, bu yıl 720 ve 760 TL olarak açıklanan bu fiyat ve bunun
altındaki alımlar, çeltik üreticisini çok zor durumda bırakmıştır. Sonuç
olarak, bu şekildeki fiyatlar, bu açığı ve çeltik açığını da üretim yerine
ithalatla karşılayan bir ülke durumuna, tekrar, tarımda da, çeltikte de,
ülkemizi getirmiştir. Hatta şöyle bir ekleme yapmak istiyorum: İthalat izinleri
bu konuda, çeltikteki ithalat izinleri çok önemli. Bu yıl için ithalat
izinlerinin 2005 Kasım ayında verileceği yere, 2006 yılının ocak ayında
verilmesi ve uygulanan gümrük vergilerinin de çiftçinin lehine, üreticinin
lehine yükseltilmesinin gerektiğini, yöremiz ve bölgemiz çiftçileri talep
etmektedir.
Sayın Bakanım, biz,
çiftçinin sesi olmaya devam ediyoruz. Bu sese kulak verin. Şunu da hiçbir zaman
unutmayın: Her değişen iktidarla değişen, her değişen bakanla değişen bir tarım
politikasına kesinlikle karşıyız. Bugün attığınız yanlış adımlar, yarın
evlatlarımızın ödeyeceği sonuçlar doğuracaktır.
Tarım sektörünün, eğitim
ve savunma gibi bir ülkenin geleceği açısından stratejik öneme sahip olduğunu
göz önünde bulundurmak zorundasınız. 2002 seçimlerinde ve daha sonraki acil
eylem planları çerçevesinde, İktidar Partisi, yani, Adalet ve Kalkınma Partisi,
tarımda, ekonomide, işsizlik konusunda,memura, emekliye ve işçiye bakışında …
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gencan,
lütfen tamamlayabilir misiniz.
Buyurun.
NEJAT GENCAN (Devamla) -
…hemen hemen bizlerle aynı söylemler içerisinde oldu; ama, geçen üç yıl
içerisinde Adalet ve Kalkınma Partisi 180 derece değişti. Köylü, işçi, memur,
emekli, işsiz ve yoksullar dahil bütün kesimler, bu iktidarın söyledikleri, söz
verdikleri ile yaptıklarının aynı şey olmadığının farkına vardılar. Bu
iktidarın, çoğunluğun yanında değil, kendi yandaşları ve belli bir mutlu
azınlığın yanında olduğu anlaşılmıştır. Edirne İli, yüzde 70'e yakın bir
kesiminin geçimini tarımdan sağlayan bir nüfusa sahiptir.
Geçtiğimiz yıl Toprak
Mahsulleri Ofisi buğdayın yüzde 9'unu almış ve 300 000 TL/kilogram olarak
aldığı buğdayın dışında, tüccar ve piyasadaki toplayıcı çiftçinin malına sahip
çıkmıştır. Alım gücünün mazotta yüzde 61, traktörde yüzde 32… Tarım kesiminin
bu şekilde bir değer kaybına uğradığı bir yıl yaşıyoruz. Gelir seviyesindeki
azalma esnafımızın ve tüccarımızın da durumunun zorlaşmasını ve daha zor bir
hale gelmesini temin etmiştir.
Sevgili Edirneliler ve
sevgili vatandaşlar, nelere sahipsiniz ona göre karar verin. Yıllarca yüzeysel
bir bakışla, aynı bugün olduğu gibi, durumunuzun iyi olduğunu düşünen
iktidarlar tarafından yönetildiğinizi unutmayın. İlimize yapılan yatırımları
gelen iktidara sorun, sorun ki, yüzeysel bakışlarla bu işe cevap vermesinler.
Evet, gerçekten,
rakamlara baktığımızda enflasyon ve faizlerin düştüğünü görmek mümkün; ancak,
ne hikmetse, üç senedir rakamlarda yaşanan bu iyileşme hiç kimsenin cebine
yansımış değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gencan,
lütfen, teşekkür için… İstirham ediyorum…
Buyurun.
NEJAT GENCAN (Devamla) -
"Aynı paraya üç sene önce daha az ekmek, daha az et alınıyordu" diyen
Başbakanımız şunu bilmeli: Fiyat üç sene öncesiyle karşılaştırıldığı zaman aynı
olabilir; ama, aynı da olsa, az da olsa, fazla da olsa, o zaman da fakir ve
gelir seviyesi düşük olan insanlar et alamıyordu, şimdi de alamıyor.
Bunları düşünerek, bu
iktidarın vatandaşımızın gelir seviyesini yükseltecek çalışmalar içerisinde
olmasını diliyor, bu bütçenin ülkemize hayırlı olmasını söylüyorum ve
saygılarımı sunuyorum efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Gencan.
Madde üzerinde, Anavatan
Partisi Grubu adına söz isteyen, İbrahim Özdoğan; buyurun. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 17 nci maddesi üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Yüce Heyetinizi, Anavatan Partisi Grubu adına saygı ve sevgiyle
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ta başından beri en büyük sorunlarından birisi
bürokratik dirençtir. Değerli arkadaşlarım, zaman zaman, gelen Türkiye
Cumhuriyeti Devleti hükümetleri bürokratik direnci kırmak için çeşitli
çalışmalar yapmış, bazen kısmen muvaffak olmuş, bazen de olamamışlardır; fakat,
ne yazık ki, AK Parti Hükümeti işbaşına geldiği zaman, bürokratik direnç daha
da azgınlaşmış, daha da kanserleşmiş ve daha da dirençli bir hale gelmiştir.
Bunların sebeplerinden birisi değerli arkadaşlar, siyasî erkin, yani, milletin
size verdiği siyasî gücün Sayın Başbakan tarafından elinizden alınmasıdır. Bunu
en iyi AK Partili milletvekilli arkadaşlarım bilmektedir.
Bunlardan birincisi şudur
değerli arkadaşlarım: Biz yeni milletvekili olduğumuz zaman, Sayın Başbakan
defalarca -birkaç defa- bize şunları söylemiştir: "Bakanları rahat
bırakın, rahat çalışsınlar." Bunun üzerine, bakanlar, milletvekillerini,
çok özür diliyorum, amiyane tabirle, takmamaya başlamıştır. Daha sonra da, bu
şımarıklık, taa bürokratlara kadar inmiştir. Hepiniz çok iyi biliyorsunuz;
bunu, hükümetteki değerli arkadaşlarım -ki, yüzde 90'ını seviyorum, saygım var-
daha iyi bilirler; bir daire başkanının bile sizin telefonlarınıza çıkmadığını
çok iyi bilmekteyiz. Ben, aslında, şunu kastetmek istiyorum; siyasî gücü, Sayın
Başbakanın, sizlerin veya bizim elimizden alarak bürokratlara vermesidir.
Bunlardan biri, Çevre Bakanlığı ile Orman Bakanlığının birleştirilmesi; bir
diğeri, Kültür Bakanlığı ile Turizm Bakanlığının birleştirilmesidir.
Birinci derecede şunu
irdelemek istiyorum:
Değerli arkadaşlar, çevre
ile ormanın ne ilgisi vardır Allahınızı severseniz; eğer ilgisi varsa, bütün
bakanlıklarla ilgisi vardır; tarımla vardır, kültürle vardır, turizmle vardır,
her şeyle vardır. Dünyada çevre bilinci gelişirken, biz, çevre ile ormanı,
Sayın Başbakanın kulağına kim üflediyse, birleştirdik. Dünyada, ileri Batı
ülkelerinde Çevre Bakanlıkları müstakilken, biz getirdik, çevre bilincini de
değerli arkadaşlarım, maalesef, köreltmeye başladık ve çevreyi yok ediyoruz.
Çevreyi yok ediyoruz; bu arada ormancılığımıza da zarar vermeye başladık ikisi
bir arada olunca değerli arkadaşlarım.
Diğer bir konu, Kültür
Bakanlığı ile Turizm Bakanlığının birleştirilmesi.
Değerli arkadaşlarım,
kültür, milletlerin hayatında olan en önemli unsurlardan biridir. Kültür
Bakanlığı, mutlak surette müstakil olmalıdır. Eğer bir ülkede kültür yoksa, o
ülkede kalkınma hızı da durur, cinayetler de çoğalır, sosyal facialar da
çoğalır ve ayrıyeten, bürokrasi daha da kanserleşmiş bir hale gelir.
Bunlar da yetmedi,
değerli arkadaşlarım, mevcut olan devlet bakanlıklarının çoğunu da, maalesef,
Sayın Başbakan kullanmadı. Bunun anlamı nedir; yetkilerin, arkamızda yazılı
olan yazıya rağmen, Büyük Atatürk'ün "Egemenlik kayıtsız şartsız
milletindir" sözüne rağmen, yetkilerin bürokrasiye devrinden başka bir şey
değildir değerli arkadaşlarım. Devlet bakanlıkları kullanılmalıydı.
Ondan sonra ne yaptık;
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin önemli kuruluşlarını, getirip çeşitli
bakanlıklara -çok sayıda- bağladık. Bir atasözü vardır; "koyunu saldım
çayıra, gerisini Allah kayıra." Maalesef, bakanlıklarımız da, sayın
bakanlarımız da, kendilerine bağlı bu kuruluşlarla ilgilenmez hale geldiler,
buraların genel müdürleri de, her birisi birer kral kesildi, siyasî iradeyi
dinlemez hale geldiler değerli arkadaşlarım.
Bunlar da yetmiyor; Sayın
Başbakan "inşallah, biz, gerektiği zaman, bu bakanlıkların sayısını daha
da azaltacağız" diyor. Bu, vahim bir ifadedir değerli arkadaşlar. Bu,
millet egemenliğinin bir avuç bürokrata teslim edilmesinden başka bir şey
değildir değerli arkadaşlarım; ama, yeri geldiği zaman, Sayın Başbakan,
bürokratik oligarşinin zulmünden bahsediyor. Evet…
BAŞKAN - Sayın Özdoğan,
maddeyle ilgili konuşur musunuz lütfen.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Konuşuyorum.
BAŞKAN - Lütfen, Sayın
Özdoğan.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Bürokratik oligarşi, tamam, var; ama, Sayın Başbakan sağ gösterip, maalesef
sol vuruyor. Ben, bu anlamda, aslında, çevre konusunda konuşmak istiyorum;
çünkü, çevre konusu katledilmiş hale gelmiştir.
Değerli arkadaşlarım,
ülkemizde 100 000'in üzerinde tesis bulunmakta iken, Bakanlıkta tüm bu
tesisleri denetleyecek teknik personel sayısı 1 000 kişiden daha azdır.
Halihazır yönetici ve teknik personelin büyük bir bölümü de çevre bilimi ve
teknolojisi konusunda eğitim almamıştır, yani uzman değildir. Bakanlığın
ormanlardan sorumlu bölümünde 30 000'den fazla personel bulunurken, tüm
çevresel değerlerimizin yönetiminden sorumlu bölümündeki toplam personel sayısı
2 000'den azdır ve bu personelin büyük bir çoğunluğunun çevre konusundaki
bilgisi de entelektüel düzeyde değildir.
Çevre ve Orman Bakanlığı,
politika üretme ve uygulama kapasitesi, profesyonelleşme düzeyi, kamu
otoritesi, çalışma verimliliği, bütçesi, kadrosu ile altyapı ve ekipman
açısından etkin bir çevre yönetimi tesis etmekten son derece uzaktır.
Kuruluşundan bu yana,
gereken önemin verilmediği, hep arka plana itilen Çevre Bakanlığı, son dönemde
Orman Bakanlığıyla birleştirilerek, büyük ölçüde etkisizleştirilmiştir.
Bakanlık merkez teşkilatındaki çevre yönetimi ve ÇED Genel Müdürlüğünde bulunan
32 adet yönetici ile il müdürlüklerinde çevre yönetiminden sorumlu 46
yöneticinin en az yüzde 80'inin çevre bilimi ve teknolojisi konusunda eğitim
almadığı görülmektedir. Toplam 1 000 kişi civarında bulunan teknik personelin
de yaklaşık yüzde 80'inin bu konuda eğitim almadığı bilinmektedir. Durumu daha
da vahim hale getiren konu ise, il müdürlüklerinde çevre yönetiminden sorumlu
şube müdürlerinin uzmanlıklarıdır. Çevre ve Orman Bakanlığı Personelinin
Görevde Yükselme Esaslarına Dair Yönetmelikte, şube müdürü olabilmek için
lisans eğitimini tamamlamış olma zorunluluğunun bulunmasına rağmen, il müdürlüklerinde
çevre yönetiminden sorumlu şube müdürlerinin yaklaşık yüzde 20'si önlisans ve
yüksekokul mezunudur. ÇED ve çevre yönetimi gibi teknik konularda görev alan bu
yöneticilerin yaklaşık yarısının teknik personel olmaması ise düşündürücüdür.
Birleşmiş Milletler Çevre
Programının 2002 yılında yayımladığı Üçüncü Küresel Çevre Raporuna göre, başta
Afrika ve Asya Kıtalarında yaşayanlar olmak üzere, dünyada 1,1 milyar insan
güvenli içmesuyu, 2,4 milyar insan ise güvenli arıtma hizmetlerinden yoksundur.
On milyarlarca euroluk
yatırım Türkiye'nin önünde aşılması imkânsız bir duvar gibi görünse de, aynı
zamanda, çok büyük bir fırsatı da beraberinde getirmektedir. Ülkemizde
oluşturulacak, desteklenecek çevre sektörüyle, hesaplanan maliyetlerin yarıdan
fazla azaltılması mümkün olacakken, yüzbinlerce insanımız için de istihdam
oluşturulacaktır. Çevre sektöründe, İngiltere, Fransa ve İspanya'da 200 000,
Almanya'da ise 1 000 000 kişilik bir istihdam oluşturulmuştur. Bu nedenle,
çevre yatırımlarındaki ekipman ve hizmetlerin ülkemizde üretiminin teşvikine
yönelik yasal düzenlemeler bir an önce yapılmalıdır değerli arkadaşlarım.
Yukarıda açıklanan
nedenlerle, çevre kanunu tasarısında ek maddeyle getirilen "faaliyetleri
sonucu çevre kirliliğine neden olacak veya çevreye zarar verecek kurum, kuruluş
ve işletmeler, çevre yönetim birimi kurmak, çevre görevlisi istihdam etmek veya
bakanlıkça yetkilendirilmiş kurum ve kuruluşlardan bu amaçla hizmet satın
almakla yükümlüdürler. Bu konuyla ilgili usul ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak
yönetmelikle belirlenir…" Yükümlülükte "çevre görevlisi"
ibaresinin "çevre mühendisi" olarak tanımı yapılmalıdır.
Değerli arkadaşlarım, biz
Anavatan Partisi olarak, inşallah, iktidara geldiğimiz zaman, bu bürokratik
oligarşiyi kökünden kazıyacağız. Allah'ın izniyle, Kültür Bakanlığını ayrı,
Turizm Bakanlığını ayrı oluşturacağız; yani, kültürde de, çevrede de büyük
kirlenmeler yaşamaktayız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özdoğan,
lütfen, tamamlayabilir misiniz.
Buyurun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bakın, dün medyada bir
haber izledik değerli arkadaşlarım, bugün de basının bir kısmında vardı.
Adana'daki bir çocuk yuvasının görevlileri, çocukları bir otele gönderiyorlar
-otelin ismini vermek istemiyorum reklam olmasın diye- ve orada dansöz
izletiyorlar değerli arkadaşlarım. Bu, bizim kültürümüzde var mı? 5-6 yaş, 10
yaş grubundaki çocuklara dansöz izletmek var mı? Buradan, halkıma şikâyet
ediyorum. İnşallah, Çevre ve Orman Bakanlığını da ayıracağız ve dünyada gelişen
bilimsel kurallara göre önemli ölçüde çevre mühendisleri istihdam edeceğiz. Bu
müjdeyi şimdiden buradan veriyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Özdoğan.
Madde üzerinde, şahsı
adına söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Oğuz Oyan; buyurun.
OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri, evet, burada, bütçeyi konuşuyoruz; bu bütçeyi,
kime göre, neye göre konuşuyoruz ona bakmak lazım. Bir kere, bütçeler nedir;
bütçeler, siyasî iktidarların, yıllık taahhütlerinin listesidir, hizmet
taahhütlerinin listesidir; üç yıllıksa, üç yıllık. Bu neye göre belirlenir; bu,
aslında, iktidarların seçim programlarına ve kendi parti programlarına göre öncelikle
belirlenir; çünkü, seçmene verdiğiniz bir söz üzerinden bu taahhütler ortaya
çıkmaktadır. Dolayısıyla, hangi kamusal mal ve hizmetleri üreteceğiniz, hangi
gelir kaynaklarıyla, vergi; vergiyse, hangi tür vergi; bütün bunların
bileşimini, bir şekilde, bize sunuyorsunuz, yasama organının onayını siyasal ve
hukuksal anlamda alıyorsunuz.
Peki, şimdi, demokratik
ülkelerde -dış dayatmalara konu olmayan ülkelerde- bu iş nasıl yürüyor; bu iş,
aslında, siyasal partilerin seçmen tabanları ve toplumdan gelen talepleri
yansıtması üzerinden yürüyor. Oysa, Türkiye'de toplumun taleplerinin
Parlamentoya yansıması, giderek, imkânsızlaşma çizgisine gelmiştir. Toplumun
talepleri Parlamentoya niye yansımıyor; çünkü, bizim hukuk sistemimizde
öngörülmedik birtakım dış mekanizmalar -IMF gibi- devreye giriyor. Yani,
aslında, toplumun temel ihtiyaçları ve temel taleplerini karşılamak için
bütçeler oluşturmak yerine, biz, öncelikle, acaba IMF ne demiş, ne istemiş, ona
bakar duruma geliyoruz.
Bakın, şimdi, IMF'ye
verilen niyet mektubu -cumartesi de göstermiştim- bu niyet mektubuna göre
nelere niyetleniyoruz, Parlamentonun siyasî iradesine nasıl ipotek konuyor: Bir
kere, deniyor ki bu niyet mektubunda: "KİT yönetimine ilişkin yasal
düzenleme taslağı hazırlanacaktır" diyoruz biz; IMF'ye söz veriyoruz.
Diyoruz ki, ayrıca: "Vergi reformu 2006 Nisan ayında Bakanlar Kuruluna
sunulacak, 2006 Mayıs sonuna kadar Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulacak ve
2006 Eylül sonuna kadar da çıkması umuluyor Meclisten." Kim söylüyor; biz;
kime; IMF'ye söylüyoruz. Yani, bu taslaklar da, tabiî, önce IMF'nin önüne
gidiyor, arkasından Meclise geliyor.
Değerli arkadaşlarım,
yani, bu, bağımsız bir ülke tablosu mudur?! Bu tablodan kurtulmak için seçmene
söz verdiniz ve seçmen, 2000 yılından itibaren içine girilen bu cendereden
kurtulmak için size güvendi ve oy verdi. Ee, peki, neredesiniz?! Peki, dün,
burada, Haluk Koç arkadaşım sordu: "Bu niyet mektuplarının hukukî kıymeti
harbiyesi nedir?" Yani, niyet mektubu dediğimiz şey, bir bakan ve Merkez
Bankası Başkanı tarafından imzalanıyor. Yani, Bakanlar Kurulu kararının dahi
altında bir statü; ama, gelin görün ki, Türkiye'de, bırakın Bakanlar Kurulu
kararının altında olmasını, yasaların üstünde. Yani, burada bütçe yasası
çıkarıyoruz, bütçe yasası IMF'ye bağlı.
Bakın, bir örnek daha
vereyim, IMF mektubundan bir satır daha okuyayım: "Yüzde 6,5 faizdışı
fazla hedefine ulaşılmasını teminen -eğer ulaşılamazsa, bunun ulaşılmasını
teminen- bütçe ödeneklerinde ayarlamalara gidilebilir" diye söz veriyoruz.
Yani, biz diyoruz ki IMF'ye, biz bir bütçe yapıyoruz, o bütçede 6,5 tutmazsa
-burada konuştuklarımız hikâye yani, biz burada, şu ödenek, bu ödeneği
konuşuyoruz ya, bunlar hikâye- bu ödeneklerde ayarlama, yani kısıntı
yapılabilir diye söz veriyoruz IMF'ye.
Değerli arkadaşlar, bu
ülkeyi kim yönetiyor, yasamanın bu yönetimde rolü nedir?! Bakın, bu niyet
mektupları konusunda tekrar söyleyeyim; bunlar, güya, bir bakan ve bir bürokrat
tarafından imzalanıyor; ama, sadece hükümeti bağlamıyor, yasama organını da
bağlayan metinler haline geliyor, hatta Anayasanın da üstüne çıkıyor.
Anayasanın üstüne çıkıyor, Anayasanın üstüne şundan çıkıyor; şeklî olarak;
belki hukukî şekil olarak değil; ama, siyasî muhteva olarak çıkıyor; çünkü,
siz, IMF niyet mektuplarına göre Anayasayı bile değiştiriyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
böyle bir tablo, bir yarı sömürgeleşme tablosudur. Böyle bir yarı sömürgeleşme
tablosuna karşı çıktığınız ya da öyle bir görüntü verdiğiniz için size oy verdi
seçmen. Şimdi, siz, IMF'nin kuyruğuna takılmış gidiyorsunuz. Bu mu Türkiye'yi
yönetecek iktidar tablosu?! Biz, bu yasama organının, yürütmeye karşı da kendi
hak ve yetkilerine sahip çıkmasını istiyoruz. Bu hak ve yetkilere iktidar
partisi milletvekillerinin de kıskançlıkla sahip çıkmasını buradan çağırıyoruz,
bu çağrıyı size de iletiyoruz; çünkü, değerli arkadaşlarım, eğer, Parlamento,
kendi saygınlığına leke sürülmesine izin verirse, bu Türkiye açısından büyük
bir ayıp olur, bu sadece hükümetin bir sorumsuzluğu halinde olmaz; bu, yasama
organının da kendi hukukuna sahip çıkmaması anlamına gelir. Biz, sizi, bu tür
yanlışlıklardan sakınmak için burada görüş belirtiyoruz. Umarız, bunlara uymak
konusunda adımlar atarsınız.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Oyan.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen İstanbul Milletvekili Egemen Bağış.
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1028 sayılı Bütçe Yasa Tasarısının 17
nci maddesi hakkında şahsım adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu maddeyle ilgili olarak
benden evvel dört arkadaşımız daha söz aldı. Pek maddeyle ilgili konuşmadılar,
bu yüzden, ben, maddeyle ilgili konuşmaya çalışacağım.
Maddenin başlığı
"yabancı ülkelere yapılacak hizmet karşılıkları." Şimdi, yabancı
ülkelerle ilgili ilişkileri gözlemleyebilmek için, AK Partinin sağladığı
istikrar ortamında, Türkiye'nin dış politikasında nereden nereye gelindiğini
bir incelemekte fayda var.
Bizim dışpolitikamızı iki
kelimeyle özetlemek gerekirse, biz, dışpolitikamızı diklenmeden dik durmak
üzerine kurmuştuk ve bunun sağladığı neticeleri sizlerle paylaşmak istiyorum.
Herhalde, iktidara
geldiğimizde komşularıyla en kötü ilişkisi olan ülkelerden biri olduğumuzu
hepiniz kabul edersiniz. Bunları, komşularımızı şöyle bir değerlendirirsek,
Yunanistan'la neredeyse Ege'deki adalar nedeniyle savaşın ucuna kadar
gelmiştik. Bugün ise, Yunanistan'la 2 adet hava koridorunu 11'e çıkarmış
durumdayız. Karşılıklı olarak çifte vergilendirmeyi engelleme anlaşması
imzalamış durumdayız. Doğalgaz boru hattı inşaı devam etmekte. Hepsinden daha
önemlisi, belki de daha insanî olan bir şekilde, Yunanistan Başbakanı ülkemizin
Başbakanının çocuğunun nikâh şahidi oldu.
Suriye'yle yine savaşın
ucuna kadar gelmiştik. Bugün, Suriye'yle dış ticaretimiz 2 milyar doları aşmış
durumda. Suriye'yle serbest ticaret bölgesi anlaşması imzaladık. Hepsinden
önemlisi, savaşa yaklaşmamıza sebep olan PKK terör örgütünün mensuplarını
bugün, artık, Suriyeli yetkililer yakalayıp bize teslim eder hale geldiler.
Irak'ta, sayın vekiller
hatırlayacaklardır, Saddam döneminde ticaretimiz hemen hemen sıfır
düzeyindeydi, bu sene Irak'ta 2,8 milyar civarında bir dışticaret bekleniyor.
Balkanlarda Türkiye'nin
Avrupa'ya açılış kapıları olarak kabul edilen Romanya ve Bulgaristan'la
ticaretimiz hemen hemen çok az seviyeye inmişti, daha da kötüsü, bizim
işadamlarımız, fabrikalarındaki makinelerini söküp, bu ülkelere götürüp,
yatırım yapıyorlardı; bugünlerde ise, tam tersi. Bulgaristan ve Romanya'da
yaşayan Türklerin hükümette söz sahibi olduğunu görüyoruz. İşadamlarımızın
yavaş yavaş geri döndüğünü görüyoruz ve çok önemli, Avrupa Birliği konusunda
bir müşterek paylaşım içerisinde olduğumuzu görüyoruz.
İran'la, keza, aynı
şekilde, ticaretimiz çok az seviyedeydi; şu an için 3 milyar doları aşan bir
ticaretimiz var, 5 milyar doları hedefliyoruz.
Gürcistan'la -ki, bizim
için çok stratejik bir ülkedir- ilişkilerimiz çok zayıftı; bugün ise,
Gürcistan'a, hem askerî eğitim veriyoruz, teçhizat sağlıyoruz, insanî yardım
yapıyoruz. Bunun da dışında, Gürcistan yönetimi, Batum Havaalanı gibi kendileri
için çok stratejik olan bir havalimanının işletmesini Türk firmalarının
yapmasını teklif ediyor.
Rusya, bizim en büyük
komşularımızdan bir tanesiydi. Bugün, Rusya'yla ticaretimize baktığımız zaman,
15 milyar doları geçmiş durumdayız. Hiçbir Rus yetkilisi, birinci seviyedeki
Rus yetkilisi ülkemize gelmemişken, Rusya Devlet Başkanı Sayın Putin iki defa
ülkemizi ziyaret etti. Başbakanımız Rusya'yı ziyaret ettiğinde, çok uzun ve
yapıcı görüşmelerde bulundular. Daha evvel hatırlarsınız, başbakanlarımız,
Rusya'ya gittiğinde, üç-dört gün Moskova'da bekler, randevu alamadan geri
dönerlerdi. Yani, Türkiye'nin dış politikasında çok önemli gelişmeler meydana
geldi.
Komşularımızın dışına
baktığımız zaman, Amerika Birleşik Devletleriyle olan ilişkilerimizde, Irak
konusunda yüzde yüz hemfikir olmasak da, gerek genişleyen Ortadoğu ve Kuzey
Afrika girişiminde gerek Afganistan'da gerek Kıbrıs'ta gerek Ortadoğu barış
sürecinde önemli bir eşgüdüm yakalamış durumdayız.
Avrupa Birliğiyle olan
ilişkilerimizde, kırkiki yıllık rüyayı gerçekleştirmek, yine, AK Partiye nasip
oldu. Müzakereleri biz başlattık; inşallah, biz bitireceğiz ve Türkiye'nin
Avrupa Birliği üyesi olduğunu da hep birlikte kutlayacağız.
Şimdi, yabancı ülkelere
yapılan hizmetlere baktığımızda, dünyanın dört bir yanındaki doğal afet, savaş,
yoksulluk ve toplumsal çatışma gibi nedenlerle zor durumda kalmış ülkelere çok
önemli katkılarımız oldu. Batı Afrika'daki açlık ve kuraklık için, bu sene, 1,8
milyon dolar tahsisat ayrılmış durumda.
Pakistan'da yaşanan
depremde, dost ve kardeş Pakistan Halkına yardım etmek için, 24 uçağımız
gönderildi ve bunlar arasında, arama-kurtarma ekipleri, sağlık personeli,
insanî yardım malzemesi gönderildi. Bazı rakamları sizlerle paylaşmak
istiyorum. Pakistan'da 12 926 hastaya Türk Sağlık Bakanlığı mensupları tedavi
uyguladılar; 267'si hastanelere yatırıldı, 227'si ameliyat oldu, 29 569 kişiye
aşı yapıldı.
100 000 000 dolara yakın
bir fon, Türkiye'de, hayırsever insanlarımız, kurumlarımız ve devletimiz
tarafından ayrıldı ve bölgeye giden ilk siyasî liderlerden bir tanesi, Türkiye
Cumhuriyeti Başbakanı oldu.
Nereden nereye; bir
zamanlar yardım alan ülkelerden biriydik, bugün, dünyanın dört bir yanındaki
bütün sıkıntılara yardım veren ülkelerden biri haline geldik.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bağış,
lütfen, toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
EGEMEN BAĞIŞ (Devamla) -
Toparlıyorum Sayın Başkan.
Keza, tsunami nedeniyle
Güney Asya'da büyük felakete uğrayan vatandaşlara da, dünya insanlarına da ilk
koşan liderlerden biri, yine, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı oldu ve Türk
Halkının, Türk hayırseverlerinin yardımlarının oraya ulaşmasında çok önemli
katkılarımız oldu.
Ben, atalarımızın izinde,
dünyanın dört bir yanına giden ecdadımız gibi, bugün de, yine, zor durumda
kalan herkese gitmek için Türkiye'nin çok önemli bir adım attığını görüyorum ve
bundan bir Türk genci olarak, bir Türk siyasetçisi olarak onur duyuyorum ve bu
yüzden, bütçemizde bunlara yer ayrılmış olmasına çok önem veriyorum.
Bazı ilkleri sizlerle
paylaşacağım. Biliyorsunuz, Afrika Kıtasına giden ilk başbakan, Sayın Recep
Tayip Erdoğan oldu. Batı Trakya'ya gidip, oradaki soydaşlarımızla,
kardeşlerimizle bütünleşebilen ilk başbakanımız, yine, Sayın Recep Tayip
Erdoğan oldu. Avustralya ve Yeni Zelanda gibi bizler için çok önemli olan
ülkelere -ki, Avustralya'da 200 000'in üzerinde vatandaşımız yaşıyor- giden ilk
başbakan, yine, Sayın Recep Tayip Erdoğan oldu. Hepsinden daha belki de
düşündürücüsü, bugüne kadar, bu kürsülerde, bu Mecliste ve siyaset arenasında,
Türkiye Cumhuriyetinin Kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'le ilgili çok
demeçler veren, söylemler veren çok siyasetçiler gördük; ama, Atatürk'ün
Selanik'teki evine giden ilk başbakan, yine, Recep Tayip Erdoğan oldu. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Böyle yerleri gezmeye çok ihtiyacı var, bir şeyler öğrenebilmesi için.
EGEMEN BAĞIŞ (Devamla) -
Evet. Tabiî, biz muhalefeti memnun etmek gibi bir çaba içerisinde değiliz. Biz,
Türkiye Cumhuriyetinin vatandaşlarını, Türk Halkını memnun etme çabası
içerisindeyiz. Muhalefetin memnun olmayacağını biliyoruz. Vudro Vilson'un çok
güzel bir lafı var "eğer düşman edinmek istiyorsan, bir şeyleri değiştir"
diyor. Biz, bir şeyleri değiştirmek konusunda kararlıyız, artık, hiçbir şey
eskisi gibi olmayacak, Türkiye ve Türk insanı hak ettiği yaşam standardına
kavuşacak.
Bütçemizin hepimize
hayırlı olmasını diliyor, saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bağış.
Madde üzerinde 10 dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Soru sorma süresi 5
dakikadır.
Sayın Gazalcı, buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, biraz önce,
eğitime önem verdiklerini, onun için öğretmen atadıklarını söyledi.
Eğitime verilen önem,
öğretmene verilen önemle ölçülür. Geçen yıl 400 bilgisayar öğretmeni alındı,
birçok okulda da açığı var ve öğretmenler temel birtakım gereksinimlerini
gideremediklerini söylüyorlar.
Siz, öğretmenevlerini
satmayı düşünüyormuşsunuz, basından öğrendiğime göre. Bu, nasıl, öğretmeni
sevmek?
Öğretmenlerin
Seferihisar'daki dinlenme tesislerini sattınız. Bu nasıl iş? Başkalarının
evleri, kulüpleri dururken önce öğretmenlerin evlerini satıyorsunuz ve
hizmetleri özelleştiriyorsunuz, sonra da "biz sizi seviyoruz"
diyorsunuz. Bu nasıl sevgi?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Gazalcı.
Sayın Akın, buyurun.
HARUN AKIN (Zonguldak) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, Teşvik
Kanununu çıkardınız. Zonguldak, Teşvik Kanununa girmedi, üstelik kalkınmada
öncelikli il olmasına rağmen; Bartın'ı aldınız, Düzce'yi aldınız.
Zonguldak Çaycuma'da
bitmiş ve yatırımcı bekleyen bir organize sanayi bölgemiz var. Şu anda oradaki
yatırımcı yüzdesi yüzde 40'ı bulmuyor. Mevcut yatırımcı; yani, Çaycuma Organize
Sanayi Bölgesindeki yatırımcı dahi Bartın'a gitmenin hesabını yapıyor; çünkü,
Çaycuma ile Bartın arası 30-35 kilometre.
Zonguldak Bartın
sınırında bulunan beldeler Bartın'a bağlanmak istiyor. Geçen hafta gittim,
bizzat gördüm, Kokaksu Belediye Başkanı muhtarlarıyla toplantı yaptı ve dedi
ki: "Zonguldak'ta benim geleceğim yok. Ben, Bartın'a bağlanmak
istiyorum." Bunlar, bu teşvik kapsamından sonra gelişen olaylar.
Zonguldak'ın diğer
tarafı, Karadeniz Ereğli, keza, Erdemir satıldı ve Karadeniz Ereğli'nin komşusu
Düzce de teşvik kapsamına alındı.
Şimdi, burada konut
satışları düştü, ticaret geriledi. Şimdi, Zonguldak'taki bu bitmiş organize
sanayi bölgelerini teşvik kapsamına almazsanız Sayın Bakanım, Zonguldak,
Türkiye'nin göç veren birinci ili ve işsizlikte de birinci ili. Türk
ekonomisine katkı vermek için de 4 500 şehidi olan bir il. Bu konuda
görüşlerinizi almak istiyorum; yani, Zonguldak İlinin -farkında mısınız Sayın
Bakanım- Teşvik Yasası içine organize sanayi bölgelerini sokmak istiyor
musunuz?
Yine, dün sorduğum soruya
da cevap alamamıştım; TTK'ya işçi alımıyla ilgili. Sayın Bakanım, lütfen, rica
ediyorum; Enerji Bakanımız, bölgede sizden onay alacağını söyledi; TTK'ya işçi
almayı düşünüyor musunuz, onay vermeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Akın.
Sayın Emek, buyurun.
ATİLA EMEK (Antalya) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana soruyorum:
Sayın Bakan, Sayın Başbakan, bazı illerimizde cereyan eden olaylar nedeniyle,
bir bakana yönelik kamuoyundan gelen tepki ve eleştirilere karşı "benim
bakanım" diye söze başlamıştı. Yine, Başbakanlık Müsteşarının bilimsel
aşırma yapmasının kesinleşmesi üzerine, Müsteşara yönelik eleştiriler de
artınca "benim Müsteşarım" diyerek savunmaya başlamıştı.
Burası Türkiye
Cumhuriyetidir Sayın Bakan. Bakan da, müsteşar da Türkiye Cumhuriyetinin
bakanı, müsteşarıdır.
Sayın Bakan, Türkiye
Cumhuriyetinin -sultanlıklarda bile görülmeyen bu durum karşısında- devlet
geleneğiyle bu tutumu bağdaştırıyor musunuz? Türkiye Cumhuriyetinin
geleneklerine ve devlet anlayışına uygun mudur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Emek.
Sayın Doğan, buyurun.
MUHARREM DOĞAN (Mardin) -
Maliye Bakanıma bir sorum var. Sayın Bakanım, Sayın Şener, bir demecinde
"mayınlı araziler temizlenerek, organik tarıma kazandırmak için,
temizle-işlet-devret modeli şeklinde veya hak sahiplerine verilecektir"
demiştir. Sizce, hangi model uygulanacaktır? Mayın temizleme işine 2006
bütçesinde ödenek ayrılmış mıdır?
İkinci ve son sorum:
Ilısu Barajı inşaatı ne zaman başlayacaktır? 2006 yılı bütçesinde ne kadar
ödenek ayrılmıştır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Doğan.
Soru sorma süresi
tamamlanmıştır.
Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Gazalcı
"öğretmenevlerini satmayı düşünüyor musunuz" diyor ve arkasından
"bir kamp yerini niye sattınız" diyor.
Şimdi, Sayın Gazalcı,
biz, öğretmenevlerini satacağız diye kimseye bir şey söylemedik; ama, kampları
satacağımızı söyledik. Onunla ilgili bütün bakanlıkların da kamplarını, Maliye
Bakanlığı dahil, satıyoruz, satacağız, bunu söyledik.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Önce öğretmenevlerini mi satacaksınız?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Öğretmenevleri ile bunu karıştırıp da, efendim, başka
yerlere çekmenin âlemi yok.
Bak, biraz önce, yine
"sözleşmeli öğretmenleri niye alıyorsunuz" diye sordunuz.
Bilgisayarla ilgili bulamıyorsunuz yani, sözleşmeli ancak yapabiliyorsunuz.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Bilgisayar öğretmeni yok.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Son iki yılda istihdam edilen bilgisayar öğreticisini
biliyor musunuz ne kadar; 10 000'in üzerinde.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- 400 öğretmen aldınız siz bilgisayarda; 400!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - 10 000'in üzerinde.
BAŞKAN - Sayın Gazalcı,
lütfen... Sorunuzu sordunuz, Sayın Bakan cevap veriyor.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Şimdi -dinleyin beni- burada, öğretmenlerin haklarını
koruyor şeklinde, birtakım yerlere mesaj götürme şeyinden kurtulun artık yani.
Ben size kaçtır söylüyorum, en fazla, şimdiye kadar, öğretmene de değer veren
biziz, millî eğitime de değer veren biziz ve Millî Eğitim Bakanlığı da bütçeden
en fazla payı alan. Net, açık söyleyelim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Şimdi, Teşvik Kanunuyla
ilgili olarak, Zonguldak İliyle ilgili sorulan soruya da... Arkadaş, biz,
Zonguldak'ın da farkındayız, Zonguldak'a da gerekli önemi veriyoruz,
Zonguldaklıyı da seviyoruz; hiç merak etmeyin ve o konuda... (CHP sıralarından
"Bravo" sesleri)
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Bravo, harika bir cevap!
K.KEMAL ANADOL (İzmir) -
Bu ne sevgi ah! Bu ne sevgi ah!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Ah!.. Tabiî, tabiî... Görün bunları…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Öpücük yetmez Sayın Bakan, öpücük yetmez.
HARUN AKIN (Zonguldak) -
Cevap bu kadar mı Sayın Bakan?!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Şimdi, Sayın Emek, Başbakan, benim Başbakanım "benim
bakanım" demiş, Başbakan "benim müsteşarım" demiş.
O Başbakanı niye hâlâ
sindiremiyorsunuz siz ya?! Türkiye Cumhuriyetinin, Hükümetinin Başbakanı.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Biz yaptık onu başbakan, nasıl siz yapıyorsunuz?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Konuşurken "benim çiftçim, benim şeyim" diye
konuşuyorsunuz da, Recep Tayyip Erdoğan, Hükümetinin bakanına, o Hükümetin
Başbakanı ne diyecek Allahaşkına?
ATİLA EMEK (Antalya) -
Türkiye Cumhuriyetinin bakanı.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı… Bir defa, bunu bir
sindirin; şöyle, ohh diye bir sindirin…
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Onu CHP başbakan yaptı.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sindirin… Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı… (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Şimdi, Türkiye
Cumhuriyetinin Başbakanı çalıştığı müsteşara ne diyecek yani?!
YILMAZ KAYA (İzmir) -
İstifa et diyebilir.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Siz bile, mesela, konuşurken, bana bile, geldiniz, Sayın
Bakanım diyorsunuz. Bak, ne güzel, beni benimsiyorsunuz, Sayın Bakanım
diyorsunuz bana da…
ATİLA EMEK (Antalya) -
Tabiî, herkesin, hepimizin Bakanısınız.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Başbakan size "abi" mi diyor?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Bakanım diyor. Yani, bu gayet normaldir. Böyle…
Ama, neye seviniyorum
biliyor musunuz; yani, başka soracak sual de bulamıyorsunuz herhalde, böyle
şeyler soruyorsunuz.
ATİLA EMEK (Antalya) -
Sayın Bakan, 10 dakikada ne soracağız ki?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Neyse… Ben cevaplandırırım, merak etmeyin siz.
Şimdi, mayınlı arazilerle
ilgili olarak şunu söyleyeyim: Mayınlı arazilerin temizlenmesiyle ilgili
ihaleye çıkıldı ve orada ihale süreci başladı; bölüm bölüm başladı; işte, Urfa
bölümü var, Mardin bölümü var, diğer bölümler var. İhaleye çıkıldı, şu anda da
ihale sürecinde.
İhalenin şartları da
şöyle: Orayı kim temizlerse, belli bir süre orayı kullanma hakkı var. Ayrıca,
orayı temizlemek için bir para, ödenek koymuyoruz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Oradaki köylü gitti!.. Oradaki köylü gitti, mahvoldu!..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Neresi mahvoldu?..
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Köylüler…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Her tarafı… Her tarafı mahvoldu.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Köylünün arazisi… Mayınlı, mayınlı; kimse giremiyor
oraya.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Olsun. Dağıtın bedava, köylüye.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Devletin arazisi orası Sayın Anadol. Farkında değilsiniz
herhalde siz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Farkındayım. Topraksız köylülere verilecekti orası.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Niye vereceğiz devletin arazisini? Niye vereyim?!
YILMAZ KAYA (İzmir) -
Veriyorsun başkasına!..
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Dağıtacaksınız…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Nasıl dağıtacaksın?.. Nasıl dağıtacaksın devletin
arazisini?!.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Başkasına veriyorsunuz da, Ofer'e veriyorsunuz da…
BAŞKAN - Sayın Bakan,
lütfen, sorulara cevap verir misiniz. Karşılıklı konuşmayın.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Ilısu Barajıyla ilgili de gerekli ödenek ayrılmıştır.
Teşekkür ediyorum.
HARUN AKIN (Zonguldak) -
Sayın Bakan, bize cevap vermediniz. TTK'ya işçi alımına müsaade edecek misiniz?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Yazılı…
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Soru-cevap işlemi
tamamlanmıştır.
17 nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
18 inci maddeyi
okutuyorum:
Bağış, hibe ve yardımlara
ilişkin işlemler
MADDE 18.- a) Yurt içi ve
yurt dışı kaynaklardan hibe olarak yıl içinde elde edilecek imkanların Yeni
Türk Lirası karşılıklarını Hazine Müsteşarlığının teklifi üzerine gereğine göre
bütçeye gelir veya gelir-ödenek-gider kaydetmeye,
b) Dış kaynaklardan veya
uluslararası antlaşmalarla bağış ve kredi yoluyla gelecek her çeşit malzemenin
navlun ve dışalımla ilgili vergi ve resimlerinin ödenmesi amacı ile bunların
karşılığını, ilgili bütçelerinde mevcut veya yeniden açılacak tertiplere ödenek
kaydetmeye ve gereken işlemleri yapmaya,
c) 2006 yılı içinde Milli
Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı
ihtiyaçları için yabancı devletlerden askeri yardım yoluyla veya diğer
yollardan fiilen sağlanacak malzeme ve eşya bedellerini, bağlı (B) işaretli
cetvelde açılacak tertiplere gelir ve karşılıklarını da bu bütçelerde açılacak
özel tertiplere ödenek ve gider kaydetmeye,
Maliye Bakanı yetkilidir.
d) Türkiye-Avrupa Birliği
mali işbirliği kapsamında sağlanacak mali imkanların karşılığı olarak ilgili
idare bütçelerinde (05), (06) ve (07) ekonomik sınıflandırma kodlarında yer
alan tutarların Ulusal Fona ödenmesine ilgili bakanlar yetkilidir. Bu ödenekler
başka bir hizmet veya faaliyete tahsis edilemez. Ulusal Fona ödeme işlemi
Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın talebi üzerine ve projelerin
finansman planlamasına uygun olarak en geç otuz gün içinde gerçekleştirilir.
Mali işbirliği kapsamındaki projelerin yürütülmesi esnasında kur farkları ve
benzeri türden doğabilecek ilave ödenek ihtiyacı, Maliye Bakanlığı bütçesinde
yer alan 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinden aktarma yapılmak suretiyle
karşılanabilir. Ulusal Fona ödenen bu tutarlar, 30/1/2003 tarihli ve 4802
sayılı Kanun kapsamında onaylanan Mutabakat Zabıtlarında yer alan hükümler
çerçevesinde kullanılır.
BAŞKAN - Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen, Tunceli Milletvekili Hasan
Güyüldar.
Buyurun Sayın Güyüldar.
CHP GRUBU ADINA HASAN
GÜYÜLDAR (Tunceli) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2006 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının, bağış, hibe ve yardımlara ilişkin işlemlerle
ilgili olan 18 inci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım; konuşmama başlarken, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
2006 yılı bütçesinin 18
inci maddesiyle getirilen hükümlerle, yurtiçi ve yurtdışı kaynaklardan
aktarılan hibe, bağış ve yardımlar, Maliye Bakanlığı hizmetine verilmiş oluyor;
bu hizmetlerin vatandaşlarımızın lehine kullanılması dileğiyle, ben burada,
yine, Maliye Bakanlığımızca hazırlanan Teşvik Yasasıyla ilgili olarak konuşmamı
sürdürmek istiyorum.
5084 sayılı Yasayla
teşvik kapsamına alınan 36 ilimizle ilgili görüşmelerde, bu Mecliste,
Cumhuriyet Halk Partisi, Teşvik Yasasının ülkemiz için gerekli olduğunu; ancak,
kriter olarak konulan 1 500 dolar sınırının hakkaniyet içermediğini ve
dolayısıyla, bu Teşvik Yasasının bu haliyle yasalaşması halinde, ülkede
beklenenin verilemeyeceğini belirtmişti. Nitekim, öyle oldu; esnaf odaları,
meslek, sanayi ve ticaret odaları, iş dünyası, hakkaniyet içermeyen bu yasanın
amacına ulaşamayacağı konusunda, ısrarla, hükümeti uyardılar.
Tasarının yasalaşmasından
uzun bir süre geçtikten sonra, teşvike alınan 36 ilimizin içinde birkaç il
dışında yatırımcının ilgi göstermediği, istihdamla ilgili bir kıpırdanmanın
olmadığı görüldü. Türkiye'nin her tarafından gelen tepkilerle, siyasî
baskılarla siyasî iktidar, ister istemez bir çalışmaya girerek 13 ilimizi daha
teşvik kapsamına alma çalışmalarına başladı. Bu çalışmayla bölgesel
dengesizliğin giderilmesine, kriz sonrası oluşan ekonomik çöküntünün açmış
olduğu yaraları sarmaya, ülkemizin içinde bulunduğu olumsuz gidişatı
iyileştirmeye yönelik çalışmalar beklenirken, IMF'nin dayatmacı engelleri
nedeniyle, maalesef, bu, bir tıkanıklıkla karşı karşıya bıraktı bizi ve hatta,
bir ara çalışmalara ara verildi. Sonuçta, beklenmeyen bir şekilde bu yasa
çıktı.
Bu yasa çıkarken,
çıkmadan evvel, 12.5.2005 tarihinde bu kürsüden, yasa bu şekilde çıkarsa, söz
konusu bu iller faydalanamaz, yatırımcı buraya gelmez, 30 işçi çalıştırmayı
amaçlayan bu yasayla söz konusu illerimiz faydalanamaz diyerek üstüne basa basa
dile getirdik. Aynı şekilde, Cumhuriyet Halk Partisi sözcüleri, bu yasanın
aksaklıklarını dile getirdiler, ne yazık ki, dinleyen olmadı.
Yasa görüşülürken, ister
istemez, yatırımcıya çağrılar yapıldı. Teşvike alınan illere yatırımcının
gelmesi için bu kürsüden çağrılar yapıldı; ama, yatırımcı, bu çağrıya bakın ne cevaplar
veriyor. Bunları basından takip edersek, 12 ve 45 000 000 dolarlık tekstil
yatırımıyla Adana'da iş yapan işadamı Halil Kadı: "Teşvik Yasası haksız
rekabete yol açarak şirketleri iflasa sürüklediğinden konuyu, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesine, uluslararası platforma taşıyacağız."
Odalar haykırıyor, Adana
Sanayi Odası: "Yanlış bilgilerle yasa çıkarıldı." Konya Sanayi Odası:
"Yasayla ülkeye yarar yerine zarar getirildi." Kale Grubu
(Çanakkale): "Teşvik Yasasıyla tek kriter yapıldı. Adı yanlış, bizler
cezalandırıldık." Birinci GAP İş ve Yatırım Forumu: "Siyasetçi eliyle
güneydoğuya en büyük haksızlık yapıldı. Teşvik Yasası çıktıktan sonra, tek çivi
çakılmadı." Güneydoğu Sanayici ve Yüksek İstişare Konseyi Başkanı
Bedrettin Karaboğa: "Bu yasa güneydoğuya yatırım yapmayın yasasıdır."
Teşvik Yasasıyla Parlamentoda mesailer harcandı, komisyonlar kuruldu,
toplantılar yapıldı, Türkiye'nin her tarafından heyetler geldi, Türkiye
haritası renklere boyandı, Parlamentoda zaman israfı, bu kadar çalışmalar, tartışmalar
ve sonuçlarını yine kamuoyunun basına yansıyan görüşlerinden alıntılar
başlıklar halinde sizlere sunmaya devam ediyorum.
"Teşvik Yasası
işadamları arasında hasımane düşmanlıklar yarattı", "bu Teşvik Yasası
komşu şehirler arasında küskünlükler yarattı", "bu Teşvik Yasası,
şirketleri batırdı; fabrikaların kapanmasına sebep oldu", "bu Teşvik
Yasası devlet eliyle haksız rekabete yol açtı", "bu Teşvik Yasası
yurt dışında Türkiye'ye yatırım yapmak isteyen yatırımcıyı vazgeçirdi",
"bu, bir politikasızlıktır…" Devam ediyor. Bu başlıklar iş âleminin
basına yansıyan görüşleridir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Türkiye'nin ağır krizinde, güçbela ayakta kalmayı başaran
firmaların bir kısmı, maalesef, bu Teşvik Yasasından dolayı battı, bir kısmı da
ayakta kalma mücadelesi veriyor.
Ben, bu kürsüden, Sayın
Maliye Bakanına sormak istiyorum: Sayın Bakan, Bakanlık olarak, bir tasarı, bir
yasa hazırlanırken, kriter olarak, siz neyi esas alıyorsunuz? Bir yasa
hazırlanırken, biz, bu yasayla, ülkeye ne veriyoruz, vatandaşa ne veriyoruz, ne
alıyoruz hesabıyla bu yasanın hazırlanması gerekmez mi? Maliye, devletin
kasasıdır, vatandaşın cebidir. Sayın Bakanım, bu Teşvik Yasasıyla, Türkiye'deki
bu işsizliğe, siz, hangi çözümü getirdiniz? Devlete ne verdiniz, vatandaşın cebine
ne girdi ne çıktı? Bu yasa burada görüşülürken, muhalefet sözcülerinin
konuşmalarını, siz, burada, keserek, bu yasayı yerden göğe kadar savundunuz;
ama, ben size sormak istiyorum: Teşvik Yasasına alınan 49 ilimizden kaç
yatırımcı gelmiştir, hangi yatırımlar yapılmıştır? Türkiye'ye ne kazandırdı bu
Teşvik Yasası?
Ben, iller bazında size
örnek vermeye çalışırsam, Tunceli İlimiz, sanayide, ticarette, imalatta, iller
sıralamasında 77 nci sıradadır. Bu Teşvik Yasası çıktıktan sonra, Sayın
Bakanım, Tunceli İlimiz 4 sıra gerileyerek, 77 nci sıradan 81 inci sıraya
geriledi. Sayın Bakanım, tekrarlamak istiyorum: Büyük umutlarla, hayallerle
beklenen Teşvik Yasasıyla, Tunceli İlimiz -şüphesiz daha çok iller vardır- 77
nci sıradan, 4 sıra gerileyerek, 81 inci sıraya yükseldi.
Bu yasanın
aksaklıklarını, AK Parti Kayseri Milletvekili Sayın Muharrem Eskiyapan
21.12.2005'teki bütçe konuşmasında, bu kürsüde teşvik yasasını eleştirerek
haksızlık yapıldığını söyledi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Güyüldar,
lütfen tamamlar mısınız.
Buyurun.
HASAN GÜYÜLDAR (Devamla)
- Bu yasanın sektörel bazda, iller bazında değerlendirilerek çalışma
yapılmasını istedi.
Sayın İktidar Partisi
milletvekilleri, Sayın Eskiyapan'ın bu ileri sürdüğü görüşü, bu teşvik yasası
hazırlanırken, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri, iki yıl evvel burada
dile getirdiler. Ben, İktidar Partisinden, bu teşvik yasasının yeniden
düzenlenmesini rica ediyorum ve ülkemiz için de büyük bir ihtiyaçtır.
Ülkemizin şartlarına göre
bir teşvik yasasının çıkması dileğiyle, bu bütçenin ülkemize hayırlı olmasını
diliyorum; hepinizi saygılarla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Güyüldar.
Madde üzerinde, Anavatan
Partisi Grubu adına söz isteyen Erzurum Milletvekili Sayın İbrahim Özdoğan;
buyurun.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; merkezî yönetim bütçe tasarısının 18 inci maddesi üzerinde söz
almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Konuya geçmeden önce, iki
mevzuu bilgilerinize aktarmak istiyorum sayın Genel Kurul. Az önce kuliste
bulunurken, Erzurumlu bir hemşerimden, ETSO'da meclis üyesi olan hemşerimden
bir telefon aldım, şöyle diyor:"Bildiğiniz gibi kurban bayramı
yaklaşmakta. Dolayısıyla, Diyanet ve Türk Hava Kurumu kurbanlık hayvan için
Et-Balık Kurumuna müracaat ediyor." Et-Balık Kurumu da, aldığım bilgiye
göre -Ticaret Sanayi Odası meclis üyesi hemşerimizden- aslında, ihale etmesi
gerekir veya tek tek köylülerden alması gerekir. İhale etmeden, birisine, bir
Erzurumluya bunu veriyor ve o da, şu anda, köylülerden hayvan topluyor; kaça
topluyor, Et Balık Kurumuna kaça vereceği belli değil. Buradan soruyorum: Bu
insan kimdir, kimin ortağıdır, neyin nesidir? Hükümet yetkililerinin
araştırmasını istiyorum.
Diğer, ikinci bir mevzu
değerli arkadaşlarım; bir köylüden telefon aldım yine az önce; bu doğrudan
gelir desteklerinin en geç 16 Aralıkta Erzurum için ödenmesi gerekiyormuş, şu
ana kadar ödenmemiş; köylülerimiz, maalesef, bir deri bir kemik durumunda
kalmışlardır. Bu konuya da eğilinirse çok yerinde olur diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım,
ormanlarımız bizim gücümüzdür, önemli ekonomik varlıklarımızdır ve ülkemizin
tapusu durumundadır; orman konusuna değinmek istiyorum. Ormanlarımızın
kadastrosu yıllardır tamamlanamamıştır; bununla ilgili değişik kanunlar
çıkarılmış olmasına rağmen, her defasında teknik personelin görüşleri,
maalesef, ormandan çıkar sağlayan yerel politikacıların, orman idaresini kendi
siyasî geleceği için basamak olarak kullanan üst düzey bürokratların ve
partilerin oy kaygılarına feda edilmiştir. Kadastrosu yapılmış olan yerler bir
zamanlar işgallere uğramış; nasıl olsa ileride uygun bir kanunla orman
sınırları dışına çıkarılır düşüncesiyle, orman arazileri kapanın elinde kalmış;
bir zamanlar orman olan yerlerde tarlalar, köyler fabrikalar ve hatta şehirler
meydana gelmiştir. 6831 sayılı Orman Kanununun 2/B maddesi gereğince, orman
sınırları dışına çıkarılmış yerlerin değerlendirilmesi konusu da siyasete alet
edilmiş, hiç yoktan kamuoyu önüne bir tartışma ve didişme konusu olarak
getirilmiştir. Beceriksiz veya bu gibi şeylerden hâlâ çıkar bekleyen birkısım
insanlar ile bunlara inanan politikacılar, konuyu sessizce çözebilecekken, bir
kangren haline dönüştürme becerisini göstermişlerdir.
Halen, hiç orman
kadastrosu girmemiş bölgelerimiz olduğu gibi, arazi rantının yüksek olduğu ve
tekrar tekrar kadastro uygulamalarına konu olmuş; ama, hâlâ sınır problemleri
çözülememiş yerler de bulunmaktadır. Karadeniz Bölgesi gibi, kadastrosu hiç
yapılmamış bölgelere, bir an önce girilerek, ormanlık alanlar belirlenmeli,
daha fazla yok olmalarına göz yumulmamalıdır. Karadeniz'de her yıl yaşanan sel
ve heyelan felaketleri, bu orman azalmasının sonucudur. Yerel halk, günlük
sıkıntılarla karşı karşıya olduğundan, uzun zaman dilimleri içinde
karşılaşacakları felaketleri görememekte, bunları görebilenler ise, çıkarcı
zorbalar tarafından geri plana itilmekte ve susturulmaktadır. Sonuç olarak,
kadastro işlemleri bu konu üzerinde yoğunlaşarak, orman idaresinin kaynakları
yerinde ve verimli kullanılarak, başka kaynağa gerek kalmadan, kısa zamanda
çözülebilir. Halkı, gerçek hak sahiplerini mağdur etmeyecek ve aynı zamanda,
halka, kamuya, millete ait ormanları azaltmayacak önlemlerin alınması, zamanı
geçmekte olan bir zarurettir.
Çözüm, yetişmiş, dürüst,
bilgili, becerikli, ehil insanlardadır. Ormanlarımızın işletilmesinde, birçok,
kangren olmuş problemlerle karşı karşıyayız. Yüzelli yıla varan teknik
ormancılık geçmişimize rağmen, hâlâ, ülkemizin, arazi, yetişme muhiti, iklim
şartları ve sosyal problemleri nazarı dikkate alınarak, geliştirilmiş işletme
metotlarından yoksunuz. Ormanlardan elde edilen ürünler, mümkün olduğunca,
sanayide kullanılacak şekilde de standardize edilmelidir. Isınma ve ısıtmada,
doğalgaz ve jeotermal, hatta, güneş enerjisinden depolayarak yararlanma gibi,
yüksek teknolojik ve diğer alternatif kaynaklara yönelmek gerekmektedir.
Evet, ormanlar, yenilenebilen
enerji kaynaklarıdır; ancak, ülkemizde olması gereken oranda orman alanı ve
hele hele verimli orman alanı bulunmadığından, mevcut ormanları yakarak yok
edecek seviyelere gelmedik; daha çok, koruma ve geliştirme ihtiyacı
içerisindeyiz. Hükümetin, orman mühendislerini yeteri kadar istihdam etmemesi,
orman kaynaklarımızın iyice ufalmasına neden olmaktadır.
Kamu ağaçlandırması
konusu ise şöyledir: Ülkemizin yüzde 27'si ormanlık alan olup, bunun da yüzde
70'i verimsiz, bozuk ve ağaçlandırılması gereken alanlardır. Buraların verimli
ormanlara dönüştürülmesi için kaynak ve teknik eleman açığı dolayısıyla, bugün
yeteri kadar ağaçlandırma yapılamamaktadır.
Sonuç olarak,
topraklarımız erozyona maruz kalmakta, aşınıp taşınmakta ve yağmur
mevsimlerinde yerleşim yerlerini seller basmakta, heyelanlar kaplamaktadır.
Ülkemizde özel
ağaçlandırmaları teşvik edici yasalar çıkarılmış olmasına rağmen, yeterli
olmamaktadır. Sadece yasa çıkarmakla da iş bitmiş olmuyor. Özel
ağaçlandırmalara özel kaynak tahsisi de gerekmektedir. Halen yürürlükte olan
Özel Ağaçlandırma Seferberlik Yasası, maalesef, raflarda tozlanmakta,
uygulamaya konulmamaktadır.
Maalesef, millî
parklarımızda da son yıllarda sorunlar çoğalmaktadır. Millî parklar, çevre
içerisinde pasifleştirilmek, fonksiyonu, önemi arka plana itilmek
istenmektedir. Kendi çıkarları için halktan yana görünerek, halktan yana
görünmeyi çok iyi becerip kullanarak işleyen ve yürüyen sistemi durdurmak,
bozmak, yok etmek, ne olacağı belli olmayan, yeri, zamanı, şekli, planı,
programı bilinmeyen düzenlemeler yapmak, yapıyor görünmek, ormanlarımıza da,
millî parklarımıza da, ülkemize de zarar vermektedir.
Ormancılıkta
özelleştirme, ancak hizmetlerin serbest orman mühendisleri, ormancılık büroları
veya firmaları kanalıyla yapılması şeklinde düşünülebilir. Ormanların
mülkiyetinin şahıslara, firmalara, kişilere devredilmesi, ülkemiz şartlarında
ne tarihsel ne hukuksal ve ne de ekonomik ve sosyal yönlerden doğru ve kolay
uygulanan bir yol olmayabilir.
Diyoruz ki, ormancılıkta
özelleştirme ancak hizmet alımlarında söz konusu olabilir. Kamuya ait
ormanlarda işletme, fidan yetiştirme, ağaçlandırma, koruma, amenajman, silvi
kültür, kadastro iş ve işlemleri özel ormancılık büroları vasıtasıyla
yaptırılabilmeli ve bunun da yasal zeminlerinin hazırlanması en kısa sürede
gerçekleştirilmelidir. Anavatan Partisi iktidarında bunları inşallah
gerçekleştireceğiz.
Teknik ve ara eleman
eğitimi konusunda ise görüşlerimiz şudur: Ormancılık hizmetlerini yürütecek
olan orman mühendislerinin eğitimi, ülkemizdeki mevcut 9 adet orman
fakültesinde yapılmaktadır. Çok yakın zamana kadar ülkemizde sadece 2 adet
orman fakültesi vardı ve ülke ormanlarının orman mühendisi ihtiyacı bu fakülte
mezunlarıyla karşılanmaktaydı. Son yıllarda orman mühendislerinin yetiştiği
orman fakültelerinin sayısı artmakta; fakat, yeterli öğretim kadrosu
olmadığından eğitimin kalitesi düşmektedir.
Ayrıca, ormanların yüzde
99'u devlete ait olan ülkemizde, kamuya eleman alımı durdurulduğundan,
buralardan mezun olan yetişmiş insanlar açıkta kalmakta, boşta gezmektedirler.
Bu da, ülkemizde hem maddî kaynakların hem de manevî olarak insan kaynaklarının
kaybına sebep olmaktadır.
Yıllardır orman teknik
hizmetlerinin yürütülmesinde önemli bir ihtiyacı gideren orman tekniker
okulları kapatılmış, ikinci olarak da gerçekten büyük bir ihtiyacı karşılamakta
olan orman muhafaza okulları da eğitim sadece Millî Eğitim Bakanlığının veya
YÖK'ün işidir diye ortadan kaldırılmıştır. Ormanlarda ihtiyaç duyulan ara
eleman kalmamakta ve işler gittikçe naehil, sıradan, sınavla alınan, orman ve
ormancılık konusunda hiçbir bilgisi olmayan, gaye, sadece devletten aylık alıp
masada oturan tipte memurların eline teslim edilmektedir.
Ormancılık, oldukça
farklı özelliği olan bir meslektir ve özel eğitime ihtiyaç bulunmaktadır;
eğitim işini Millî Eğitim Bakanlığı verecekse bile, müfredatın tespitinde…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özdoğan,
lütfen, tamamlar mısınız.
Buyurun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- …Orman Bakanlığı, Orman Mühendisleri Odası, Orman Genel Müdürlüğü gibi kurum
ve kuruluşların mutlaka görüşleri alınmalı ve bu doğrultuda eğitim
verilmelidir.
Siyasilerîmiz, çeşitli
nedenlerle devleti küçültürken, özelleştirmeleri hızlandırırken, orman
mühendislerinin diğer mühendisliklerle bir tutulmaması gerektiğini, ormanların
bir fabrika, orman mühendislerinin de sadece cansız objelere müdahale eden bir
mühendislik dalı olmadığının bilinmesi gerekmektedir. Ancak, serbest çalışmak
isteyen orman mühendislerinin, ormancılık hizmetlerini ihale yoluyla alıp yapma
imkânları olabilir ki, bunun da yasal yollarının hazırlanması gerekmektedir.
Ormanlarımızı daha
verimli hale getirmek için, inşallah Anavatan Partisi iktidarında kendilerini
yoğun bir şekilde istihdam edeceğiz diyor; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Özdoğan.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen, Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan 2006 bütçesinin 18 inci
maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar, Sayın
Maliye Bakanımızın bir beyanatı var "biz Atatürk gibi bütçe yaparız"
diye, gazetelerde bugün haberler var. Doğru mu Sayın Bakanım?
Değerli arkadaşım, müsaade
edersen, Sayın Bakana ben bir şeyler soruyorum. Bütçe görüşüyoruz. Sayın
milletvekilim!..
BAŞKAN - Sayın Öğüt,
lütfen Genel Kurula hitap eder misiniz, soru sorma zamanı gelecek.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) -
Ama, Sayın Bakanın dinlemesi lazım, Sayın Bakan dinlemedikten sonra bir anlamı
yok ki.
Şimdi "Atatürk gibi
bir bütçe yapıyoruz" dediniz ve Atatürk'ü, yeri geldiği zaman, istediğiniz
gibi de kullanıyorsunuz. Kullanın, sizin de olsun, hepimizin olsun, bütün
dünyanın olsun; ama, siz geldikten sonra, Atatürkçü Düşünce Derneğinin bütçeden
ayrılan payı olan 20 milyarı niye kestiniz? Üç yıldır, Atatürkçü Düşünce
Derneğine ödenen 20 milyar lirayı, Sayın Bakan geldiğinden beri kesti, bir
kuruş para vermiyor arkadaşlar.
Atatürk'e sığınmak kolay
da, Atatürk'ün düşüncesine madem saygılıysanız, bu Atatürkçü Düşünce Derneğinin
kamuya yararlı bir dernek olduğunu biliyorsunuz…
BAŞKAN - Sayın Öğüt,
lütfen maddeyle ilgili konuşur musunuz.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) -
Sayın Başkan, bu Meclisi Atatürk kurdu. Bu Meclis olmasaydı, bugün bütçeyi
görüşemezdik, siz orada Başkanvekili olmazdınız, ben de milletvekili olmazdım.
Lütfen, sizden rica ediyorum, bu çok önemli bir şey…
BAŞKAN - Sayın Öğüt, bir
saniye!.. Sayın Öğüt!.. Sayın Öğüt!..
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) -
Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kurucusu
Mustafa Kemal Atatürk'ün…
AHMET RIZA ACAR (Aydın) -
Harika konuşuyorsun!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) -
Tabiî ki harika konuşacağım.
(Başkan tarafından
hatibin mikrofonu kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Öğüt, bir
saniye.
Burada, kimse konuyu
saptıramaz; Ulu Atatürk'ü kimse tartışmıyor, tartışamaz; kaldı ki, kimse de
kullanamaz, siz dahi olsanız… (AK Parti sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Öğüt.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) -
Teşekkür ederim; ama…
BAŞKAN - Maddeyle ilgili
konuşun lütfen Sayın Öğüt.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) -
Tabiî ki, ben bunu tamamlayayım da, maddeyle ilgili…
Değerli arkadaşlar, Sayın
Bakanın bugün açıklaması var "biz, Atatürk gibi bütçe yapıyoruz…"
Maddeyle ilgilidir, bütçeyle ilgilidir Sayın Başkanım bu.
Atatürk gibi bütçe
yapıyorsanız, Atatürk'e saygı duyarak, Atatürkçü Düşünce Derneğinin, kamuya
yararlı olan bir derneğin hakkını, lütfen, verin.
Onun dışında, Kültür
Bakanlığına her ay gönderilen Atatürkçü Düşünce Derneğinin yayınlarını kaldırdı
AKP Hükümeti. Bunu da rica ediyorum. Yani, hem Atatürkçü düşüneceğiz hem
Atatürkçü bütçe yapacağız hem de Atatürk'ü… Beş kuruş vermeyeceğiz, Atatürkçü
düşünceyi nasıl yok edebiliriz ona bakacağız! Olmadı!.. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN - Lütfen, sayın
milletvekilleri…
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, bütçeye gelince; göçün devam etmesi, insanların varoşlarda
yaşaması, varoşlarda yaşayan insanları dilenci durumuna düşürmek… İftar
çadırlarında, kömür dağıtarak, gıda dağıtarak, o insanları dilenci durumuna
düşürerek, onlardan medet uman zihniyet, burada, toplumu, aslında bir sosyal
felaketin eşiğine götürüyor.
Değerli arkadaşlar, gasp,
hırsızlık kapkaç olayları niçin oluyor; yoksulluktan oluyor. Aç it fırın yarar.
Bu atasözü meşhurdur; çünkü, bu yoksulluk sınırında yaşayan 1 000 000 insan,
açlık sınırında yaşıyor. Bunu, Devlet İstatistik Enstitüsü veriyor. 23 000 000
insan, açlık sınırında, yoksulluk sınırında. Şimdi, bu insanlar, geçinebilmesi
için, güpegündüz kadınların boğazına bıçak dayıyor, çantasını kaçırıyor ve bu
insanları durdurabilmek için, gıda maddesi, kömür dağıtmaya çalışıyoruz. Sosyal patlamaya gidiyor değerli arkadaşlar
Türkiye; hakikaten, ciddî diyorum. Bütçedeki açığa bakın, dış borca bakın,
Türkiye'nin soyulmasına bakın…
Buna baktığımız zaman,
değerli arkadaşlar, Türkiye'nin denk ve sıkı, millî bir politikaya, Atatürkçü
düşünceye ihtiyacı var. Bu politikalarla ne Türkiye'yi kalkındırabiliriz ne
bölgeleri.
Şimdi, size soruyorum:
Van'da, Hakkâri'de, Kars'ta, Ardahan'daki insandan vergi alarak İstanbul'daki
zengin bölgelere konut yapmakla, sosyal dengeyi mi sağlayacağınızı
zannediyorsunuz?! Bu toplumun değerleri var. Niye gitmiyorsunuz Doğu
Anadolu'ya, niye toplu konutlar yapılmıyor, niye reklamlar orada yok da, hepsi
İstanbul'da, Ankara'da, İzmir'de, başka yerlerde yığılmış?! Kimin bu iktidar;
yoksulun mu, fakirin mi; yoksa, bir avuç, banka soyan hortumcunun mu?! Bunlar
çok önemli arkadaşlar.
Bütçeyi konuşuyoruz,
bütçenin sorunları ağır; ancak, şunu söyleyeyim değerli arkadaşlar: Benim ilim
sınırda. Onüç senedir, açılan bir sınır kapısında, daha, özel fatura yok. Özel
fatura olabilmesi için -yani, KDV'nin geri alınması var- bütün yazışmalar
yapıldı; yazı, Sayın Maliye Bakanlığı personelinin önünde, bir türlü imzalanmıyor
ve biz Ardahan'da dedik ki, Sayın Bakan bize yardımcı oldu, Posof Türközü
Kapısından giriş çıkışlar rahat olacak, giden malın KDV'si geri alınacak; halen
imzalanmadı. Sizden rica ediyorum Sayın Bakanım, bu imzalansın; bir.
İkincisi, Ulaştırma Bakanımız
burada tahmin ediyorum. Sayın Bakanım, benim sizden ricam var, Ulaştırma
Bakanlığından rica ediyorum; öküzü tereğe çıkartmayın. Öküz nasıl tereğe
çıkıyor; öküzü kesmek için bıçağı indirmek lazım "hayır" diyor
"öküzü tereğe çıkaralım, orada keselim." Öküz terekte kesilmez.
Şimdi, Gürcistan'dan
gelen bir TIR, değerli arkadaşlar, bir evrak alabilmesi için, makbuz alabilmesi
için Erzurum'a gidecek, Erzurum'da işlem yapacak, tekrar Posof Türközü Kapısına
gidecek, işlem yapacak. Bu, öküzü tereğe çıkarmak değil mi?! Böyle bir şey
olabilir mi?!
Şimdi, Sayın Bakanım,
sizden rica ediyorum; bu, ulaştırmaya giriyormuş; ben, gümrük zannettim. Bunu,
derhal, Posof'ta işlem yapacak şekle getirin.
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Bakan "çözdük" diyor.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) -
Teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlar,
Ardahan'la ilgili hiçbir…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Öğüt,
lütfen, tamamlar mısınız.
Buyurun.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) -
Sayın Başkanım, toparlıyorum.
…doğru dürüst büyük
projemiz geçmedi. Sevimli Barajı olduğu gibi duruyor, Ardahan-Ardanuç yolu on
yıldır bitirilemiyor, hükümet binası onüç yıldır bitirilemiyor değerli
arkadaşlar; yani, Ardahan'ı eğer gözden çıkardıysanız, bırakın, biz de sınırın
öteki tarafına geçelim kardeşim. Zaten Ermenistan, kendi haritasının arkasında
bizi gösteriyor (x) yerinde. (AK Parti sıralarından gürültüler)
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkan…
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) -
Yahu, böyle bir şey olabilir mi?! Ben buradan sesleniyorum bir milletvekili
olarak…
BAŞKAN - Sayın Öğüt…
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) -
…Ardahan'a devlet bakmıyor. Ardahan'ı zorla boşaltıyor. Ardahan'a da Ermenistan
talip; bu kadar basit.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Ne dedi bu yahu?! Ne dedi Sayın Başkan?!
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkan, sözünü geri alsın.
BAŞKAN - Sayın Öğüt…
Sayın Öğüt…
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) -
Burada şunu söyledim değerli arkadaşlar: Ermenistan lobisi, Ardahan'ı sınırları
içerisinde gösteriyor değerli arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Sen kimin temsilcisisin?!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) -
Bir dakika… Sizin kafanızda "tren" yazıyor kardeşim, siz
anlamıyorsunuz; sekiz ay karlar altında…
BAŞKAN - Sayın Öğüt,
sözünüzü geri alır mısınız, özür diler misiniz…
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) -
Hangi sözümü?.. Hangi sözümü?..
BAŞKAN - Hangi sözü
söylediğinizi siz bilirsiniz Sayın Öğüt.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) -
Sözümü geri aldım Başkanım.
HASAN KARA (Kilis) -
Tamamını al!..
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) -
Tamamını aldım.
BAŞKAN - Sayın Öğüt,
tekrarlar mısınız…
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) -
Mikrofon açıksa, tamam, tekrar ediyorum; sözümü geri aldım.
Değerli arkadaşlar,
ancak, bakın, bir şey söylüyorum. Değerli arkadaşlar, müsaade eder misiniz…
Şimdi, hayvancılıktan
başka geçimi olmayan, çiftçilikten başka geçimi olmayan Türk köylüsü var. 16
Aralıkta Sayın Başbakana bir açıklama yaptırdılar "doğrudan gelir destek
parası, fiğ parası verilecek" dendi; fiğ parası halen verilmedi. İnsanlar
isyan ediyor, göç durmuyor, bölgemiz çok mağdur. Ben, bunu demek istiyorum;
bunu kastederek konuşmak istedim değerli arkadaşlar. Yani, benim bölgeme gidin,
isterseniz, hep beraber gelin gidelim; hiçbir şey yapılmamış, çivi üzerine çivi
çakılmamış, bir şey yok. 1,5 milyarlık inek, üç yıl önce, yani, Adalet ve
Kalkınma Partisi iktidara geldiği zaman 1,5 milyarlık inek, bugün 500 000 000
lira. Gelin, hayvan pazarını gezelim; 500 000 000 liraya inmiş arkadaşlar;
yani, siz, neden bahsediyorsunuz, hangi bütçeden bahsediyorsunuz?!
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Öğüt.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) -
Tamam Başkanım, teşekkür edeyim.
BAŞKAN - Sayın Öğüt,
süreyi fazlasıyla kullandınız zaten.
Teşekkür ediyorum.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) -
Tamam, teşekkür edeceğim.
BAŞKAN - Lütfen, Sayın
Öğüt.
YAVUZ ALTINORAK
(Kırklareli) - Teşekkür edecek Başkan.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen…
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) -
Başkanım, teşekkür edeceğim.
BAŞKAN - Sadece teşekkür
için Sayın Öğüt.
Buyurun.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) -
Şimdi, Sayın Bakanım…
BAŞKAN - Sayın Öğüt,
lütfen, teşekkür için…
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) -
Sayın Bakanım, sizden rica ediyorum, şu bütçeye Ardahan'la ilgili ödemeleri
koyun.
BAŞKAN - Sayın Öğüt,
teşekkür ediyorum.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) -
Bütçenin hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, saygılar sunuyorum.
ALGAN HACALOĞLU
(İstanbul) - Sayın Başkan, 7 kere kestiniz.
BAŞKAN - Kimseden
öğrenecek değiliz Sayın Hacaloğlu.
ALGAN HACALOĞLU
(İstanbul) - İlk kez böyle bir olay gerçekleşiyor.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
şahsı adına söz isteyen, Siirt Milletvekili Öner Gülyeşil. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ÖNER GÜLYEŞİL (Siirt) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 1028 sıra sayılı 2006 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının bağış, hibe ve yardımlara ilişkin işlemler hakkındaki
18 inci maddesi hususunda kanaatlerimi Yüce Heyetle paylaşmak üzere şahsım
adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
18 inci madde, yurtiçi ve
yurtdışı kaynaklardan hibe olarak elde edilen imkanlarla, (d) bendinde
belirtilen, Avrupa Birliği-Türkiye malî işbirliği kapsamında sağlanacak malî
imkânları düzenlemektedir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 2006 yılı bütçesi, kendi düşünce geleneğimizden hareketle,
yerli ve köklü değerler sistemimizi, evrensel standarttaki muhafazakâr demokrat
siyaset çizgisinde yeniden yapılandırarak, Türk siyaset tarihine yeni bir
vizyon getirmeyi amaçlayan AK Parti Hükümetlerinin yıllık bazda dördüncü
bütçesidir. Bu bütçe, aynı zamanda, devletimizin çok yıllık ilk bütçesidir.
Ekonomide elde ettiğimiz önemli kazanımların temel taşlarından biri olan malî
disiplin ve sosyal sorumluluk anlayışını daha geniş bir döneme yayarak
güçlendirmekte olan çok yıllı bütçe, maliye politikasıyla ilgili
belirsizlikleri ortadan kaldırarak herkesin önünü görmesini sağlayacaktır.
Makroekonomide elde
edilen başarılara, anayasal kurumlarımıza, Parlamentomuza, hükümetimize,
bürokrasimize, sivil topluma, partimizin yurtiçi ve yurt dışındaki başarılarına
güvenimizin bir sonucu olarak yapılan bu çok yıllık bütçenin başarılı
olacağından en ufak bir şüphemiz yoktur.
Çokyıllı bütçe, siyasal
ve ekonomik istikrarın önemli bir göstergesidir. Bunun sonucunda ülkemize gelen
üretken, istihdam sağlayan, reel sektörü hedefleyen yabancı sermaye akışını
daha da hızlandıracaktır.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; dünya ekonomisi, 2004 yılında petrol fiyatlarındaki artışa
rağmen, yüzde 5,1 gibi yüksek bir oranda büyümüştür. 2005 yılında dünya
ekonomisi yavaşlamakla birlikte büyümeye devam etmektedir. ABD ve Çin'de yüksek
oranlı büyüme eğilimi sürerken, Japonya ekonomisindeki canlanma süreci devam
etmektedir. AB bölgesinde ise üçüncü çeyrekteki göreli toparlanmaya rağmen,
belirgin bir iyileşme görülmemektedir.
Talepteki güçlü artış,
ABD dolarının değer kaybı, düşük stoklar, üretim ve rafineri kapasitelerinin
kısa vadede artırılamaması ve arza ilişkin endişeler nedeniyle 2004 yılı
ortalarından itibaren yükselmeye başlayan petrol fiyatları, 2005 yılında da
artışını sürdürmüş ve varil fiyatı 70 dolarla rekor seviyelere ulaştıktan sonra
düşüş eğilimine girmiştir. Son dönemlerde ise, petrolün varil fiyatı 55-60
dolar aralığında seyretmektedir. Petrol dışındaki diğer mal fiyatlarında da
önemli artışlar görülmüştür. Özellikle onsu 530 dolar seviyesinin üstüne çıkan
altın fiyatlarındaki artış dikkat çekmektedir.
2005 yılında dünya
ekonomisinin büyüme hızının yüzde 4,3 olacağı tahmin edilmektedir. Gelişmiş
ekonomilerin yüzde 2,5; gelişmekte olan ekonomilerin ise yüzde 6,4 oranında
büyümesi beklenmektedir. 2006 yılında anılan ülke gruplarının sırasıyla, yüzde
2,7; yüzde 6,1; genel olarak da dünya ekonomisinin ise yüzde 4,3 oranında
büyümesi öngörülmektedir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; yıllardan beri özlemi çekilen siyasî, ekonomik istikrarın
olumlu bir sonucu da büyüme alanında görülmektedir. Ekonomimiz, 2003 yılında
hedefin üstünde büyüdükten sonra, 2004 yılında yüzde 5'lik hedefin üstünde
yüzde 9,9 gibi yüksek bir büyüme hızına ulaşmıştır; bu oran, son kırk yılın en
yüksek büyüme oranı olarak iktisat tarihimizdeki yerini almıştır.
2005 yılında, hedeflenen
yüzde 5'lik büyüme gerçekleşecektir. 2006 yılında yüzde 5'lik büyüme
hedeflenmektedir. Kişi başına düşen gayri safî millî hâsılanın 2005 yılında 5
000 ABD Doları, 2006 yılında da 6 000 ABD Doları civarında gerçekleşmesini
beklemekteyiz.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; cumhuriyet döneminde sosyal, siyasal, ekonomik alanda
hükümetimizce gerçekleştirilen birçok ilklerden bir tanesi de eğitime katkıda
bulunmak isteyen hamiyetperver, yardımsever gerçek ve tüzelkişilerin yaptığı
maddî destek ve yardımların vergiden düşülmesi, teknik tabirle vergi
matrahından düşülmesi hususunda yapılan yasal birtakım düzenlemelerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gülyeşil,
buyurun.
ÖNER GÜLYEŞİL (Devamla) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bunun sonucunda eğitimde
büyük bir atılım gerçekleşmiştir. Emeği geçenleri yürekten kutluyorum.
Parti tüzüğümüzde ve
hükümet programımızda demokratikleşme, sivil toplumun güçlendirilmesi ve
yerelleşmeye önemli yer verilmiştir. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi
konusunda önemli yasal ve idarî düzenlemeler gerçekleşmiştir; bu alandaki
açılımlar güçlendirilerek sürdürülecektir.
Seçim bölgem olan
Siirt'te, güneydoğu bölgemizde ve Türkiye genelinde köye hizmet götürme
birlikleri vasıtasıyla gerçekleştirilen hizmetler takdirle izlenmektedir.
Bunların 2006 yılında daha da bir üst düzeye çıkacağını beklemekteyiz.
Önem verdiğimiz diğer bir
düzenleme de, komisyonlardan yakın bir zamanda geçen, Yüce Meclisin gündemine
geleceğini tahmin ettiğim kalkınma ajanslarıyla ilgili yasa tasarısıdır.
Maddeyle ilgili olduğu için özellikle bunu ifade etmek istiyorum.
Bu yasayla, bölgeler
arasında gelişmişlik farkının azaltılması, Avrupa Birliğine ekonomik ve sosyal
uyumunun sağlanması, Avrupa Birliği fonlarının ihtiyaca uygun şekilde
yönlendirilmesi, bölgesel potansiyelin harekete geçirilmesi, uygulamaya yönelik
yapıların oluşturulması, koordinasyonu ve yönetimi, proje hazırlama ve uygulama
kapasitesinin artırılması, ortak proje yönetim üretme ve uygulama kültürünün ve
sahiplenmenin geliştirilmesi hedeflenmektedir. Ajansların gelirleri ağırlıklı
olarak Avrupa Birliği fonlarından sağlanacak kaynaklardan, genel bütçe vergi
gelirlerinden, il özel idare gelirlerinden, sanayi ve ticaret odalarının
gelirlerinden, bağış ve yardımlardan oluşmaktadır. Kaynağın, bölgesel kalkınma
ajanslarına nüfus ve sosyoekonomik gelişmişlik kriterine göre dağıtılması
hedeflenmiştir. Temennim, ülkemizdeki gelişmişlik farkının asgarîye indirilmesi
anlamında sosyoekonomik gelişmişlik kriterine daha çok ağırlık verilmesidir.
2006 yılı merkezî yönetim
bütçesinin milletimize ve devletimize hayırlar getirmesini diliyor, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Gülyeşil.
Madde üzerinde 10 dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Soru sorma süresi 5
dakikadır.
Buyurun Sayın Şahin.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Sayın Bakan, Tokat Sigara Fabrikasında üretim yapmak üzere almış olduğunuz 5
adet karton kutu makinesini, daha sonra, eski diye geri gönderdiniz. Yerine
yenisinin alınacağını ifade etmiştiniz. Sayın Bakan, geçen bu süre içerisinde
henüz Tokat Sigara Fabrikasına yeni makineler gelmemiştir.
1- Bu makinenin alımı
yapıldı mı?
2- Şayet bu makineler
alındıysa, Tokat Sigara Fabrikasında ne zaman üretim yapılacaktır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Şahin.
Sayın Arz, buyurun.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Sayın Başkan, aracılığınızla, Bakanıma birkaç soru sormak istiyorum.
Mustafa Kemal Atatürk
"en büyük ideallerimden biri, Trabzon Limanını şimendiferlerle Türk
demiryolu ağına bağlamaktır" demiştir.
Trabzon-Erzincan veya
Trabzon-Erzurum demiryolu bağlantısını hayata geçirecek ödenek ayıracak
mısınız?
Karadeniz limanlarını
Kafkasya'ya, Asya'ya, hatta Uzakdoğu'ya bağlayacak olan Batum-Sarp-Hopa,
öncelikle 25 kilometrelik bu bölüm, daha sonra Rize-Trabzon demiryolu ağını
hayata geçirmek için ödenek ayıracak mısınız?
Trabzon-Araklı-Dağbaşı-Bayburt
yolunu, Trabzon-Erikbeli-Kürtün yolunu, Köprübaşı-Beşköy yolunu,
Çaykara-Alacaköprü-Karaçam yolunu, Şalpazarı-Doğancı-Sayraç-Tonya yolunu,
Arsin-Yanbolu-Santa yolunu, Düzköy-Çal-Çayırbağ-Tonya yolunu, Şalpazarı-Geyikli
yolunu, ne zaman yeterli ödenek göndererek tamamlayacaksınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Arz.
Sayın Aslanoğlu, buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Bakanım, yabancı sermaye, ya portföy yatırımı için gelir
yahut da üretim ve istihdam için. Şimdi, Teşvik Yasasında, bazı illere… Bir
kere, portföy yatırımına gelenler, dünyada faiz oranı belli, libor + 1'ler;
ama, Türkiye'de, hâlâ -Türkiye bir cennet- en az libor + 10-12 civarında
Türkiye'den kaynak gidiyor portföy yatırımına gelenlerde; ancak, üretim ve
istihdam için gelenler de, bazı illerimiz teşvik kapsamına alındı; ama, 2 000
kişiye, 3 000 kişiye istihdam sağlayacak bazı yatırımlar için altyapısı ve
diğer sorunları çözülmediği için, teşvikli bölgelere gitmek istemiyorlar.
Demin Malatya
Milletvekilimizin söylediği gibi, biz, Malatya'daki vagon fabrikasını derhal
verelim; ama, diyor ki, altyapınız yok. Örneğin, son günlerde, Hyundai…
BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu,
lütfen, sorunuzu sorar mısınız.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Bitiriyorum efendim.
Son günlerde, Hyundai,
Türkiye'de yatırım yapacak yer arıyor, "Çekoslovakya'ya gideceğim"
diyor. Kendisi, 2 000 kişiye, yan sanayiyle beraber 5 000 kişiye istihdam
sağlıyor. Acaba, teşvik kapsamındaki yerlere yüksek istihdam sağlayan sektörler
için yeni bir imkân sağlayacak mısınız?
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Aslanoğlu.
Sayın Çetin, buyurun.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Bakanım, biraz evvel, size sorduğum soruda, belgenin sahte olduğunu
söylemiştiniz; ama, ben, belgeyi getirttirdim. Yani, konusu, Türkiye
Cumhuriyeti Devlet Demiryollarına ait 7 limanın imtiyaz haklarının uzun süreli
kiralanmasına ilişkin mektup; İzmir, Haydarpaşa, Mersin, İskenderun, Derince,
Bandırma, Samsun Limanlarına ilişkin yazılmış; İngiliz hukuku çerçevesinde
hazırlanmış ve İngiliz hukukuna tabi olduğu, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin
danışmanları haricinde, hiçbir kişi veya kurumla paylaşılamayacağını da içeren
bu Global Menkul Kıymetlerin sahibinin şahsınıza ve Ulaştırma Bakanı Sayın
Binali Yıldırım'a yazdığı 12 Aralık tarihli mektup ve 18 Aralık tarihli revize
mektup. Sahte olduğunu söylüyorsunuz. Ben, size bu mektubu veriyorum. Bu
mektup, gerçekten, şahsınıza yazıldı mı, yazılmadı mı? Burada "sayın
bakanlarımızla da, siz saygıdeğer bakanlarımızla yaptığımız görüşmede,
tarafımıza ilettiğiniz teklifimizi revize ediyoruz" diyor. Bu doğru mu, değil
mi? Net cevap istiyorum Sayın Bakan.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Çetin.
Soru sorma süresi
tamamlanmıştır.
Buyurun Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Tokat Sigara Fabrikasının
hardbox yapabilmesi için, makinelerle ilgili olarak getirdiğimiz kanun
teklifine karşı Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun ne kadar muhalefet yapıp,
ondan sonra o teklifin de reddedildiğini hep beraber gördük. (CHP sıralarından
"Hayır" sesleri)
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Hayır Sayın Bakanım, bizim önergemiz vardı CHP olarak…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Dinle, dinle…
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Bizim önergemiz vardı…
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, bir saniye…
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Hayır Sayın Bakanım…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Dinleyin…
Şimdi, biz, tabiî…
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Yanlış bilgi veriyorsunuz…
BAŞKAN - Bir saniye sayın
milletvekilleri…
Sayın Bakan, sorulara
cevap verir misiniz lütfen.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Soruya cevap veriyorum, sorudur bu. (CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN - Lütfen, sayın
milletvekilleri…
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Soruya cevap verin Sayın Bakan…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Soruya cevap veriyorum. Soruya cevap verirken, onun bir
geçmişi de var yani…
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Geçmişini değil…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Herhalde, tam verelim, dinleyin o zaman; sorarken,
sorarsınız…
Ondan sonra, tabiî, Tokat
Sigara Fabrikasında makineleri tekrar almak için, ilgili arkadaşlar, bununla
ilgili ihale şartlarını hazırladılar, gerekli dokümanları çıkardılar, tekrar o
makineleri alacağız, onlarla ilgili olarak gerekli çalışmalar yapılıyor.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Süre verebilir misiniz Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Öğreneyim, size yazılı olarak bildireyim süresini de.
Sayın Arz, Trabzon
yolunu, limanını, Erzurum'u, yani, sormadığınız yol kalmadı; onlara, müsaade
ederseniz, yazılı olarak cevap vereceğim.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Hiçbir şey yapılmadığı için soruyorum Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Aslanoğlu, yatırımlarla ilgili, Hyundai'le ilgili
olarak görüşlerimi daha önce bildirmiştim; şimdi, tekrar tekrar aynı soruyu,
müsaade ederseniz, cevaplandırmayayım; çünkü, onu cevaplandırdım.
Sayın Çetin'in getirdiği
yazılar… Bunlar resmî yazılardır. Resmî yazılardan bizim ne bir gocunmamız
vardır... Onları resmî olarak her yere yazmışızdır, soran her yere cevap
veriyoruz. Eğer Ulaştırma Bakanımız da, resmî olarak yazmışsa; orada, üzerinde
vardır; tarihi de vardır, imzası da vardır, her şeyi vardır.
YILMAZ KAYA (İzmir) -
Biraz önce yok diyordun!..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - O resmî yazılardan bizim gocunacak bir tarafımız mı var
da getiriyorsunuz bize; yazı yazdın mı yazmadın mı!..
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Çok gizli deniliyor.
BAŞKAN - Sayın Çetin,
lütfen.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Resmî yazılar varsa, var kardeşim yani, ne var yani
bunda! (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
İngiliz hukukuna göre sözleşme yapıyorsunuz.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Bu arada, Tokat Sigara Fabrikasıyla ilgili olarak bir not
geldi; 5 makine, Temmuz 2006'ya kadar takılacak, ihale yapılmış, oraya gelecek.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Temmuz mu?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Temmuz.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Teşekkür ederim.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Tamam; ama, bir daha karşı çıkmayın ha böyle şeylere!
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - 5
Temmuz mu?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Tamam, temmuz; temmuz dedik, 5'i falan demedik bak!
Temmuz 2006'da takılacak.
BAŞKAN - Sayın Şahin,
lütfen…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - O görüşmelerde burada ortalığı yıktık.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Bizim önergemiz vardı; önergemize sahip çıkmadınız.
BAŞKAN - Lütfen, Sayın
Şahin, böyle bir usulümüz yok.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul)
- Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu
oturur musunuz lütfen, soru-cevap işlemi devam ediyor.
Sayın Kaptan, buyurun.
OSMAN KAPTAN (Antalya) -
Sayın Başkan, Sayın Bakan, kadrolu devlet memurları arasında niye Gelir Vergisi
adaleti kurmuyorsunuz? Odacı genel müdürden, şoför müsteşardan, asistan
profesörden daha yüksek oranda Gelir Vergisi ödediği doğru mu?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Bir dakika…
OSMAN KAPTAN (Antalya)
-Yeniden mi sorayım Sayın Başkan?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Zahmet olacak…
BAŞKAN - Lütfen, Sayın
Kaptan, sorunuzu sorar mısınız.
OSMAN KAPTAN (Antalya) -
"Bir dakika" diyor.
BAŞKAN - Karşılıklı
konuşmayalım Sayın Kaptan.
Buyurun.
OSMAN KAPTAN (Antalya) -
Genel müdür, aylık gelirinin -aylık geliri olarak söylüyorum- yüzde 4,2'sini
Gelir Vergisi verirken, odacı, aylık gelirinin yüzde 10,3'ünü Gelir Vergisi
verdiği doğru mu?
Yine, müsteşar, aylık
gelirinin yüzde 3,7'sini verirken, şoförü, aylık gelirinin yüzde 10,3'ünü Gelir
Vergisi ödüyor olması bir adaletsizlik değil midir? Siz, çok kazanandan az, az
kazanandan çok vergi almakla Anayasanın 73 üncü maddesini ihlal etmiş olmuyor
musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kaptan.
Buyurun Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Şimdi, hepinizin bildiği gibi, değerli arkadaşlar,
memurlarımıza verilen ödemelerin bazıları vergiye tabi değildir. Bazı
tazminatlar vardır ki, onlar vergiye tabi değildir. Onlar, ne bu zamanda ne
yakın zamanda değil, çok eskiden beri 657'ye göre yapılan uygulamalardır.
Şimdi, bu vergiye tabi
olmayan ödemeleri de almak suretiyle, burada, toplam, işte, genel müdür düşük
ödüyor, şoför fazla ödüyor gibi bir sonuca varmak doğru bir şey değildir, doğru
yaklaşım değildir.
OSMAN KAPTAN (Antalya) -
Niye Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Ancak, bizim, şöyle uygulamalarımızı hepiniz
biliyorsunuz: Üst dilimden ücret alanlara yapmış olduğumuz zamlar biraz daha az
oluyor; alt dilimlerden maaş alanlara yaptığımız zamlar çok daha fazla oluyor.
Mesela, bizim son zamlarımızda, yanlış hatırlamıyorsam, yüzde 5 gibi yukarılara
yaparken, alt, en düşük memur maaşları yüzde 19 gibi arttı. Dolayısıyla, burada
biz adaleti…
BAŞKAN - Sayın Bakan,
süre tamamlanmıştır.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - …Adaleti gözetmeye çalışıyoruz ve buna göre hareket
ediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Sayın Hacaloğlu, bir şey
söyleyeceksiniz galiba...
Yerinizden, buyurun.
ALGAN HACALOĞLU
(İstanbul) - Sayın Başkan, Mecliste Sayın Bakanla beraber bulunan, ona yardımcı
olmak üzere hazır bulunan değerli bürokratların, burada, müzakereleri izleme
konusunda, izlenmesi gereken tutum, tavır ve üslup konusunda, yeterince
bilgilendirilmediklerini zannediyorum. Yıllardır Türkiye Büyük Millet
Meclisinde müzakereleri izliyoruz. Arkadaşlarımı, biraz daha, doğrudan doğruya,
buradaki, müzakerelerin havasına kendilerini kaptırmamaları, kendi aralarında
şakalaşarak, gülerek, tepki koyarak, müzakerelere dolaylı olarak dahil olmamalarını
rica ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu,
teşekkür ediyorum; ama, bizim öyle bir tespitimiz yok.
Teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde 1 adet
önerge vardır; okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 1028
sıra sayılı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının "Bağış,
hibe ve yardımlara ilişkin işlemler" başlıklı 18 inci maddesinin (a)
bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Oğuz Oyan |
Vezir Akdemir |
Ahmet Ersin |
|
İzmir |
İzmir |
İzmir |
|
Yavuz Altınorak |
|
Zekeriya Akıncı |
|
Kırklareli |
|
Ankara |
"a) Yurt içi ve yurt dışı kaynaklardan hibe olarak yıl içinde elde edilecek imkânların Yeni Türk Lirası karşılıklarını Hazine Müsteşarlığının teklifi üzerine bütçeye gelir veya gelir-ödenek-gider kaydetmeye"
BAŞKAN - Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükümet
katılıyor mu?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
MUHARREM İNCE (Yalova) -
Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN - Arayacağım.
Kabul etmeyenler…
Sayın milletvekilleri,
Kâtip Üyeler arasında anlaşmazlık olduğu için, 3 dakika süre verip, elektronik
cihazla oylama yapacağız.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, karar yetersayısı vardır; önerge reddedilmiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Birleşime 10 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 17.51
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.03
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir), Bayram ÖZÇELİK
(Burdur)
BAŞKAN - Sayın
Milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43 üncü Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
2006 yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanun Tasarılarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
1.- 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1119) (S. Sayısı:1028) (Devam)
2.- 2004 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Dairelerin Kesinhesaplarına
Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu ( 1/1084, 3/907) (S. Sayısı: 1029) (Devam)
3.- 2004 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil İdarelerin
Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap
Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1085, 3/908) (S. Sayısı: 1030) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
19 uncu maddeyi
okutuyorum:
Muhtelif gelirlere
ilişkin hususlar
MADDE 19.- a) Devlet
Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğünün yabancı ülkelere verdiği meteorolojik
ürünlerin bedelleri ile yabancı ülke meteorolojik ürünlerinin diğer yabancı
ülkelere veya yurt içindeki kişi ve kurumlara, yabancı ülkelerin de anılan
Genel Müdürlüğün meteorolojik ürünlerini diğer ülke ve kişilere satışından yıl
içinde elde edilecek döviz cinsinden tutarlar, T.C. Merkez Bankası nezdinde
açılacak özel hesaba yatırılır. Bu tutarlardan ilgili anlaşmalar gereğince yurt
dışı kuruluşlara ödenmesi gereken tutarlar, bu özel hesaptan Devlet Meteoroloji
İşleri Genel Müdürlüğünün talimatıyla T.C. Merkez Bankasınca transfer edilir.
Geri kalan tutarlar, ilgili Genel Müdürlüğün talimatıyla T.C. Merkez Bankasınca
döviz alış kuru üzerinden Yeni Türk Lirasına çevrilerek Genel Müdürlüğün
ödemelerini yapan Merkez Saymanlık hesabına aktarılır. Saymanlık hesabına
aktarılan bu tutarlar, genel bütçeye gelir kaydedilir.
b) 5018 sayılı Kanunla
genel bütçe kapsamına alınan ve 2006 yılından önce katma bütçeli olan
idarelerin ilgili mevzuatında belirtilen kurum gelirleri, genel bütçe geliri
olarak tahsil edilir.
c) 4/12/1984 tarihli ve
3096 sayılı Kanun kapsamındaki tabii kaynakların ve tesislerin işletme
haklarının devrinden elde edilen gelirlerin tamamı genel bütçeye gelir
kaydedilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Kırklareli Milletvekili Yavuz
Altınorak. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA YAVUZ
ALTINORAK (Kırklareli) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım;
hepinizi en kalbî duygularımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, iki
haftadan bu yana çok yoğun bir tempoda 2006 yılı malî bütçemizi burada
tartışıyoruz. Bu tartışmalar esnasında, mevcut Parlamentonun bu 4 üncü bütçesi
olduğunu hepimiz iyi biliyoruz. Ancak, bu bütçeyi incelediğimizde, geçen süre
içerisinde, ülkemizde yaşayan tüm insanlarımızın sorunlarına çözüm getiren ve
bundan sonraki süreçte çok daha sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürmelerini
etkileyecek bir bütçenin olmadığını üzülerek sizlere ifade etmek istiyorum.
Bugüne kadar birçok
bakanlığın bütçelerinde, iktidarıyla muhalefetiyle arkadaşlarımız düşüncelerini
sizlerle paylaştılar; ancak, gördük ki, İktidar Partisinin yetkilileri,
özellikle Sayın Başbakanımız, Maliye Bakanımız ve Millî Eğitim Bakanımız, şu
ana kadar geçen süre içerisinde ülkemizde yaşayan bütün insanlarımızın son
derece mutlu olduğunu, huzur ve refah içerisinde yaşamlarını sürdürdüklerini
ifade ettiler; bunları ifade ederlerken de, özellikle ve özellikle millî
eğitime çok önem verdiklerini ifade ettiler.
Millî eğitimle ilgili
düşüncelerini ortaya koyarken, benim yaptığım tespitlere göre, sadece ve sadece
iki tane tespiti gündeme getirebildiler. Bu tespitlerin bir tanesi:
Başbakanımız, özellikle bütçe sunuş konuşmasından sonraki cevaplandırmasında,
bedelsiz kitap dağıtıldığını ifade etti. Doğrudur, kutluyorum; ancak, 25 YTL
değerindeki kitapları bedelsiz olarak dağıtmanın bu kadar övünülecek bir şey
olmadığını da sizlerle paylaşmak istiyorum; çünkü, hepimizin okullarda okuyan
talebeleri var…
FATMA ŞAHİN (Gaziantep) -
Sen, onu halka sor!
İLHAN ALBAYRAK (İstanbul)
- Kaç öğrenciye veriyoruz onu da söyle.
YAVUZ ALTINORAK (Devamla)
- Efendim, laf atmayın. Bakın, ben, size bir tespiti yapıyorum, elimde belge
var. 25 YTL'lik kitap vererek övüneceğinize, ondan sonraki süreçte, bu
okullarda okuyan talebelerin yakıtlarının…
İLHAN ALBAYRAK (İstanbul)
- Onu da veriyoruz.
YAVUZ ALTINORAK (Devamla)
- Nereden veriyorsunuz?! Buyurun, okuyun, hep beraber okuyalım.
BAŞKAN - Sayın Altınorak,
maddeyle ilgili konuşur musunuz.
YAVUZ ALTINORAK (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, okul aile birlikleri devreye sokularak, bütün öğrenci
velilerinden… Bakın, biten yakıt giderlerimiz, elektrik, su giderlerimiz ve
hizmet ve temizlik giderlerimiz olarak ilk dilim aidatı 50 YTL. Bunun ikincisi,
üçüncüsü, dördüncüsü nerede?
Değerli arkadaşlarım, 380
YTL yeni yapmış olduğunuz asgarî ücretli bir yurttaşımızın iki tane talebesinin
ilköğretimde okutulduğunu gözden geçirelim. Oniki aylık kazancının bir
tanesini, kalkıp, okula, bu giderleri karşılamak üzere mi verecek?!
İLHAN ALBAYRAK (İstanbul)
- Bir taş da siz koyun.
YAVUZ ALTINORAK (Devamla)
- Neyse, ben bu tespiti sizlere yapıyorum.
İkincisi de, özellikle
üzerine basa basa ifade ettiğiniz, 70 000 tane derslik üç yıl içerisinde
açıldı. Tekrar kutluyorum; ama, bu, çok övünülecek, hindi gibi kabarılacak bir
olay da değil; çünkü, bilançoya bakarsanız, bütçenize bakarsanız, bu üç yıllık
dönem içerisinde, yapılan bu 70 000 dersliğin kaç tanesini millî eğitim
bütçesinden yaptınız?
Ben beklerdim ki, bu
bütçenin içerisinde bu kadar övünülürken, bu 70 000 dersliğin millî eğitime
kazandırılmasına katkı veren sivil toplum örgütleri, demokratik kitle
örgütleri, hayırsever vatandaşlarımızın yapmış olduğu bu katkılardan ötürü,
milletin Meclisinden bu arkadaşlarımıza teşekkür etmenizi beklerdim…
ALİ İBİŞ (İstanbul) - Çok
teşekkür ederiz, halen de ediyoruz.
BAŞKAN - Lütfen, sayın
milletvekilleri, niye söz atıyorsunuz Sayın Hatibe…
YAVUZ ALTINORAK (Devamla)
- … ama, maalesef, ben, bugün, bu kürsüden, sizler adına, Türk Milleti adına,
70 000 derslikte okuyan öğrencilerimiz adına şükranlarımı sunuyorum, teşekkürlerimi
iletiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) - Bu,
kabarmaca oluyor…
YAVUZ ALTINORAK (Devamla)
- Valla, biz kabarmıyoruz, biz kabarmıyoruz. Kabaranlar düşünsün.
Değerli arkadaşlarım,
yine, az önce de ifade ettiğim gibi, bu ülkede yaşayan tüm insanların
hayatından son derece mutlu olduğu defalarca kez bu kürsüden söylendi. Bu süreç
içerisinde, ben de zamanımı ayırdım ve Ankara'nın çeşitli yerlerinde birtakım
çalışmalar yaptım. Bunu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Geçen hafta, Ankara'nın
Etimesgut İlçesinin Şaşmaz sanayi bölgesine gittim ve bu sanayi bölgesinde
nakliyeciler sitesine uğradım. Nakliyeciler sitesinde, nakliye almaya gelmiş
bulunan, Türkiye'nin bütün illerinden -kesinlikle ayırmıyorum- bütün illerinden
gelip, orada nakliye almaya çalışanların o sorun ve sıkıntılarını gördüm.
Burada nakliye almadan ziyade -inanın üzülerek ifade ediyorum, oradaki
arkadaşlarımız beni affetsinler, onların hoşgörüsüne sığınıyorum- orası bir
insan mezarlığı olmuş, insan satılan bir mezarlık haline gelmiş. Eğer, buna da
inanmıyorsanız, buradaki düşüncelerimi söyledikten sonra, içinizden benimle
beraber katılacak olan arkadaşlarımız varsa, milletvekili olarak değil; ama,
bir yurttaş olarak, bir vatandaş olarak bu arkadaşlarımızın arasına girelim, bir
de onların dertlerini ve sorunlarını dinleyelim.
Değerli arkadaşlarım,
yine, benden önceki birçok arkadaşım ifade etti; sağlık meselesi.
Değerli arkadaşlarım,
gerçekten, devlet hastanelerimiz ile SSK hastanelerimizi birleştirdik. Bu
birleştirme yapılırken, şüphesiz iyi niyetle yapılmıştır; buna gönülden
katılıyorum. Ancak, bu yaşanan süreç içerisinde -bakınız, bu yaşanan süreç
içerisinde yapmış olduğum tespitleri de sizlerle paylaşmak zorundayım ama- bu
süreç içerisinde, arkadaşlarımızın bir kısmının hastanelere gittiğini, eşini
kucakta götürüp, o gün orada sadece bıyık üstünden bakılıp, bir ay sonraya sıra
verildiğini gördüm. Bu insanlarımıza bu reva mıdır değerli arkadaşlarım?
Dolayısıyla, bu konuya
çok fazla eğilmek istemiyorum; ama, bir bakıma da sizleri burada uyarmak
istiyorum. Özellikle taşradaki eczanelerin, çok yakın bir süreç içerisinde,
Bağ-Kurlu, SSK'lı ve Emekli Sandığından ilaç almaya giden hastalarımıza, çok
yakın bir süreç içerisinde ilaç vermeyi keseceklerini üzülerek duydum; ödemelerin
altı ay uzatıldığını bizzat kendim duydum. Dolayısıyla, ben, burada,
vatandaşlık görevimi yerine getiriyorum, sizleri uyarıyorum; lütfen, bu konuya
eğiliniz.
Değerli arkadaşlarım,
ülke nüfusumuzun yarısına yakın kısmını temsil eden tarım, hayvancılık ve
ormancılık gerçekten kanayan bir yara. Orman köylülerimiz, ülkede yaşayan
insanlarımızın bir tamamından çok az gelir elde eden, millî hâsıladan en az
payı alan çevrelerimiz. Bu insanlarımızın günlük geliri 5 dolar ve 8 dolar
civarında ve bu insanların normal standarttaki bir hayatı yaşayabilmeleriyle
ilgili olarak mutlaka birtakım düzeltmelerin yapılması gerektiğine inanıyorum,
bu konuya da bundan sonraki süreçte katkı vermenizi bekliyorum.
Hayvancılık ayrı bir
dert; ama, tarımın hangisinden başlayayım; hububatçılıktan mı, çeltikten mi,
ayçiçeğinden mi, pancardan mı?
Sayın Başbakanımız, bütçe
açılış konuşmasında, bu yıl 15 000 000 ton pancarın teslim alındığını ifade
etti.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Altınorak,
lütfen tamamlayabilir misiniz.
Buyurun.
YAVUZ ALTINORAK (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, doğrudur, 15 000 000 ton pancar tesellümü yapılmıştır;
ancak, bu 15 000 000 ton pancarın 9 700 000 tonu Türk şeker, geri kalan kısmı
da özel şeker fabrikaları tarafından yapılmıştır ve bu yapılan pancar
tesellümünün, hepiniz çok iyi bilmektesiniz ki, (A), (B), (C) kotaları adı
altında, çok farklı fiyat politikalarıyla, insanlarımızdan ve üreticilerimizden
teslim alınmaktadır. Yani, kısacası, 9 700 000 ton pancarın (A) kotasından, 9
700 000 ton pancarın yüzde 15'i (B) kotasından ve geri kalan kısmı da (C)
kotasından; yani, 16 dolar şekerpancarının belirlenmiş olan fiyatının tam yüzde
75 aşağısından teslim alınmaktadır ve bugün pancarla ilgili olarak dışarıda
kota mafyası oluşmuştur. Bunları bilgilerinize sunmak istiyorum değerli
arkadaşlarım.
Aslında konuşacak o kadar
çok şey var; ama, zamanımız yeterli değil.
Bu duygular içerisinde
2006 yılı bütçemizin hayırlı olmasını diliyorum. Hepinize sevgiler ve saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum
Sayın Altınorak.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen, Isparta Milletvekili Mevlüt Coşkuner.
Buyurun Sayın Coşkuner.
MEVLÜT COŞKUNER
(Isparta)- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; "Muhtelif gelirler"
başlıklı 19 uncu madde üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Ekonominin gerçek
gidişatının aynası esnaftır. Ülkemizde, baktığımız zaman, yüzde 10 civarında
bir enflasyon görünüyor ve yüzde 9,9 da büyüme görünüyor. Avrupa Birliği
devletlerinin beceremediğini, hatta Çin'in beceremediğini biz nasıl becerdik,
bunu anlamak mümkün değil. Çünkü, gösterilen bu enflasyon çiftçiye, üreticiye,
esnafa, memura, köylüye, işçiye, dula, yetime yansımıyor. O nedenle de, büyüme
görülmüyor.
Değerli arkadaşlarım,
esnaf iş bırakmaktadır. 2005 yılı ocak ayında 33 ilin esnaf ve sanatkârlar
sicil memurluklarından gelen verilere göre, 1 016 bakkal, 413 kahveci, 338
şoför, 313 nakliyeci, 186 berber, 153 tuhafiyeci, 145 büfeci, 130 lokantacı,
129 kuyumcu ve 127 taksici iş bırakmıştır. O nedenle şöyle bakmak gerekiyor:
Bugün üreticiye ne verebiliyoruz? O üretici, gerçekten, ürettiğini satabiliyor
mu, ürettiğinin karşılığını alabiliyor mu?
O nedenle, şöyle bakmak
gerekir diye düşünüyorum: Değerli dostlarım, bugün, kapattığımız Toprak
Mahsulleri Ofisleri ve Köy Hizmetleri, araştırma enstitüleri, meyvecilik
araştırma enstitüleri, arıcılık üretme istasyonları gibi kurumlara bakalım. Bu
kurumları kapattığınız zaman, elbette ki, çiftçi bilinçlenmeyecek, çiftçi kendi
işini yeteri kadar yerine getiremeyecek ve ülkemiz de, maalesef, ithal cenneti
olacaktır.
Örnek verecek olursak,
SEKA'yı kapattık. SEKA'yı kapattık, SEKA'daki işçileri kapının önüne koyduk;
ama, biz, kâğıdı başka ülkeden alacağımız için, o ülkenin işçilerinin maaşını
öder hale geldik.
Değerli dostlarım, durum
böyle iken, çok söyleyeceğimiz şeyler var; ama, biraz da bölgeme geçmek
istiyorum. Geçen, esnaf birliklerinin kongresi var idi. AKP'den ANAP'a geçen
bir milletvekilimiz şöyle söyledi: "Sayın Başbakan, bana, teşvik konusunda
'Sayın Demirel zamanında Isparta çok nimet aldı, biraz bekleyin' dedi"
dedi. Gerçekten, bu söz söylenmişse, Ispartalıyı üzmüştür, beni üzmüştür.
Onun ötesinde, elmaya,
konuşa konuşa teşvik aldık ve milletvekillerimiz, bunu, yerel gazetelerde demeç
olarak verdiler, elmada tonda 40 dolar teşvik verileceğini. Geçen yıl da
verildi; onu, daha önceki konuşmalarımda anlatmış idim. Güzel bir şey; ama, biz
Sayın Bakana teşekkür ederken, bunun ocak ayında kullanımı başlamaz ise, eğer
nisana, mayısa kalır ise, maalesef, yine, depolarımızda elmalar kalacaktır.
Biraz önce, Yalvaç'ın
Eğirler Köyünden eski Muhtar Hamza Yıldırım da bir telefon açtı, dedi ki,
"bir soruver şu doğrudan desteklemedeki 6 milyonumuz ne olacak" diye.
Değerli milletvekilleri,
işçi emeklilerinin durumu, beni direkt ilgilendiriyor. Kendim öğretmen olmama
rağmen, işçi emeklisi olarak geldim buraya. İşçi emeklilerinin kazanımları ve
onların hakları, hâlâ, daha ödenmedi. Eğer ki, gerçekten, ülkemiz güllük
gülistanlık ise, onların parasının altında ezilip kalmayacağınızı düşünüyorum.
Onun Sayın Bakan tarafından derhal ödenmesini rica ediyorum.
Emeklilerin, işyeri
açtığı zaman, yüzde 10 maaşlarından kesiliyor idi. Ben, Sayın Bakana önerge verdim
ve Sayın Bakana teşekkür ediyorum, gerçekten, çoluğunu çocuğunu geçindiremeyen
emekli, yüzde 10 vererek yeni bir iş yeri açıyor…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Coşkuner,
lütfen, tamamlar mısınız.
Buyurun.
MEVLÜT COŞKUNER (Devamla)
- Bağlayacağım Sayın Başkan.
Bu önergemden sonra Sayın
Bakan çok kolay bir yol buldu. "Düzeltiyoruz" dedi, memur emeklileri
de işyeri açtığı zaman, yüzde 10 da onlardan keserek bu işi düzeltiverdi.
Gerçekten, toptancılık yaptı, Bakan işin kolayını seçti.
Değerli dostlar,
birbirimizi kandırmayalım. Adamın biri, gece rüya görüyor; aniden uyanıyor ve
hanımına "güzel bir rüya gördüm; ama, seçemedim, şu gözlüğümü ver"
diyor ve tekrar uyumaya başlıyor ve gördüğü rüya öyle değil. Sizin baktığınız Türkiye
öyle değil. Ben sizlerden, İktidar Partisi milletvekillerinden akşam yatağa
yatarken gözlüklerinizi takmanızı rica ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Coşkuner.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Elazığ Milletvekili Abdulbaki Türkoğlu; buyurun.
ABDULBAKİ TÜRKOĞLU
(Elazığ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 19 uncu maddeyle ilgili
olarak şahsım adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
19 uncu madde, muhtelif gelirleri
düzenleyen bir maddedir. 19 uncu maddenin (a) bendi, Devlet Meteoroloji İşleri
Genel Müdürlüğünün yabancı ülkelere verdiği meteorolojik ürünlerin bedelleriyle
ilgili, (b) bendi, 5018 sayılı Kanun ve (c) bendi 3096 sayılı Kanun
kapsamındaki tabiî kaynakların ve tesislerin işletme haklarının devrinden elde
edilen gelirlerin tamamının genel bütçeye gelir kaydedilmesiyle ilgilidir.
Ben, daha önce görüşülen
15 inci maddeyle ilgili, müsaadenizle, bir açıklamada bulunmak istiyorum.
Özellikle, çağımız, bilgi toplumunun yaşadığı bir çağ. Bilgi toplumu nasıl
oluşur; bilgi toplumu, bilim ve teknolojide mesafeler kaydetmiş, refah ve
üretimde zirveye çıkmış olan bir toplumun adıdır.
Bilgi toplumunda,
özellikle, biz, eğer "bilgi güçtür" ilkesinden hareket edecek
olursak, bilim ve teknoloji gelecek demektir, bağımsızlık demektir ve refah
demektir.
Yine, ülkelerin ekonomik
büyümesine teknolojinin doğrudan etkisine bakacak olursak, özellikle,
teknolojinin Amerika Birleşik Devletlerinin büyümesine katkısı, son elli yılda,
yüzde 50, Fransa'da bu yüzde 73, Almanya'da yüzde 78 ve Japonya'da yüzde 55
oranındadır. Bu demektir ki, teknolojide belli bir seviyeyi yakalamış olan
toplumların, genellikle, ekonomik büyümeyi de beraberinde sağlamış olması
gerekir.
Sayın Başkan, TÜBİTAK
bütçesiyle ilgili görüşler serdedildi; özellikle burada, Sayın Grup
Başkanvekili olan Hocamızın bazı açıklamaları oldu. Biz, TÜBİTAK Yasasında
değişiklik meydana getirdik. Özellikle, TÜBİTAK'ın kuruluşundan, yaklaşık yirmi
yıl sonra, 1983 yılında, Başbakanın başkanlık ettiği Türkiye Bilim ve Teknoloji
Yüksek Kurulu, tarihinde ilk defa 2005 yılında iki kez üst üste toplanmış oldu.
Burada, Türkiye'nin önündeki, gelecekteki bilim stratejisi, teknoloji
stratejisi masaya yatırıldı. Bu cümleden olmak üzere, vizyon 2023 projesinin
sonuç raporu kabul edildi ve Türkiye Araştırma Alanı (TARAL) tanımlandı. Ulusal
bilim ve teknoloji stratejisi ve öncelikli bilim ve teknoloji alanları
belirlendi. Somut hedeflerden başlıcaları, 2010 yılına kadar gayri safî yurtiçi
hâsıla içerisindeki ar-ge payının ne kadar olacağıyla ilgiliydi ki, yüzde 2
olarak bir hedef önümüze konuldu; bunun yanında, bunun yarısının kamu, diğer
yarısının da özel sektör kaynaklarından karşılanması sağlandı.
Ar-ge çalışmaları bizim
için çok önemlidir. Şu şekilde ki: Bugün, o "bilgi toplumu" diye
nitelendirdiğimiz toplumların ar-ge payı, özellikle Amerika Birleşik
Devletlerinde 2,72; Avrupa Birliği ülkelerinin ortalaması 1,93; Japonya'da 3,07
ve Türkiye'de -maalesef, Yunanistan seviyesinde- 0,65 düzeyindedir. Bizim
önümüze koyduğumuz hedef yüzde 2'dir; yani, gayri safî yurtiçi hâsıla
içerisindeki ar-ge payı.
Bunun yanında, somut
olarak, yine, 2010 yılına kadar yakalamayı hedef olarak önümüze koyduğumuz tam
zaman eşdeğer araştırmacı sayısının 40 000'i bulmasıyla ilgili çalışmadır, ki,
bugün, günümüzde, tam zaman eşdeğer araştırmacı sayımız 27 000'dir; 40 000
hedef önümüze koymuşuz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Türkoğlu,
tamamlayabilir misiniz.
Buyurun.
ABDULBAKİ TÜRKOĞLU
(Devamla) - Bu hedeflere ulaşılması için her yıl yapılması gereken hamlelerin
birincisi olarak, 2005 yılı bütçesinde 416 000 000 Yeni Türk Lirası ek ar-ge
ödeneğinin tahsisi hususu da, Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu tarafından 2004
yılı eylül toplantısında ortaya çıkmıştır.
Ar-ge destek fonlarının…
Özellikle, biraz önce konuşmacılar tarafından eleştirilen, üniversitelere ar-ge
desteğinin verilmediği ve bilimsel araştırma projelerine destek çıkılmadığı
vurgulandı. Ben, bunun, tam tersini… Son kırk yılda, TÜBİTAK… TÜBİTAK'ın
desteklemiş olduğu, üniversite bilimsel araştırma projelerine ayırdığı para 133
000 000 dolar, son kırk yılda. Dikkatinizi çekmek istiyorum ben: Bu yıl, 2005
yılı içerisinde bizim ayırdığımız para 68 000 000 dolar. Yani, kırk yılda
üniversitelerin projelerine çıkan destek miktarı yaklaşık 133 000 000; biz, bir
yılda bunun yarısını yakalamış durumdayız.
Sonra, özellikle
dikkatinize şunu da sunmak istiyorum: Bu yıl, bizim, 450 000 000 Amerika
Birleşik Devletleri Doları olarak TÜBİTAK bütçesine kaynak aktarmışız. Yine,
son kırk yılda -yani, TÜBİTAK'ın kuruluşu 1963 yılındadır- yani, bütün,
TÜBİTAK'ın kuruluşundan beri 1 800 000 000 Amerika Birleşik Devletleri
Dolarıdır. Yani, biz, bir yılda dörtte 1'i kadar bir bütçe ayırmışız ve bunun
da çok büyük bir kısmı üniversitelerdeki araştırma projelerine gitmiştir. Bu
demektir ki, araştırma ve özellikle üniversitelere proje desteği bakımından
hükümetimiz hiçbir fedakârlıktan kaçınmamıştır.
2003 yılında araştırmacı,
başvurulan araştırma sayısı 850 iken…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür için
Sayın Türkoğlu, lütfen…
Buyurun.
ABDULBAKİ TÜRKOĞLU
(Devamla) - Sayın Başkanım, söz verdiğiniz için teşekkür ediyorum.
Bilimin, bilgi toplumunun
Türkiye'nin geleceği olduğunun farkındayız. Biz, bütün yatırımlarımızı da,
özellikle bilgi toplumuna erişmek için yapmaktayız. Dünyada, sadece tarihi ve
coğrafyasıyla değil, bilgisi, ürünü, kalitesi ve markalarıyla yükselen bir
Türkiye için imkânlarımızı zorlamak durumundayız.
Hepinize saygılarımı
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Türkoğlu.
Madde üzerinde, 10 dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır. Soru sormak için 5 dakika süre
veriyorum.
Sayın Ekmekcioğlu, buyurun.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakana şu soruyu
yöneltmek istiyorum: Aralık 2003'te kabul edilen 5018 sayılı Kanunla, Toplu
Konut İdaresi bütçe kapsamına alınmıştı; ancak, iki yıl sonra, Aralık 2005'te
yapılan değişiklikle, TOKİ yeniden bütçe kapsamının ve Meclis denetiminin
dışına çıkarılmıştır. Toplu Konut İdaresi (TOKİ) yüzlerce trilyon lirayla ifade
edilebilecek ihale hacmine sahip bir idaredir; yine, çok değerli arazilere de
sahiptir. Birçok küçük kuruluşu bütçe içine alırken, harcamalarını Meclis
denetimine tabi tutarken, Toplu Konut İdaresi TOKİ'nin bütçesini, harcamalarını
ve ihalelerini neden Meclis denetimi dışında tutuyorsunuz; sebebi nedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ekmekcioğlu.
Sayın Eraslan, buyurun.
MEHMET ERASLAN (Hatay) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, tabiî kasa
sizde olduğu için, sizlere sorma gereği duyuyorum. Hatay Altınözü İlçemizde
bitmek üzere olan bir hastanemiz var. Ayrıca, Samandağı İlçemizde yine inşaatı
devam eden bir hastane var. Bu iki ilçe, ciddî manada, sağlık hizmeti
yetersizliği yaşamaktadır. Bu hastanelerimize ödenek tahsis etmeniz, biraz daha
kaynak aktarmanız ve gerek Altınözü İlçemizde gerekse Samandağı İlçemizdeki
hastanelerin bir an önce bitmesi yönünde katkı sağlar mısınız?
Ayrıca, Antakya-Altınözü
karayoluyla ilgili de bir ödenek sıkıntısı, parasızlık söz konusu. Bu noktada,
bu projelerin bitimine ilişkin katkı sağlar mısınız; bunların, bir an önce
hayata geçirilmesi noktasında yardımcı olur musunuz diyorum
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Eraslan.
Sayın Özcan.
OSMAN ÖZCAN (Antalya) -
Teşekkür ederim.
Gelecek yıl, millî
gelirin kişi başına 5 000 dolar olacağını söylüyorsunuz. Halkın ezilen
kesimlerine, dar gelirlilere, açlık sınırında ve altında olanlara bunu nasıl
yansıtacaksınız?
Acil eylem planında,
elektrik faturaları üzerindeki TRT payını, üç ay içinde kaldıracağınızı
söylemiştiniz. Halen, elektrik faturalarında yüzde 2 oranında TRT payı vardır. Sözünüzü
yerine getirecek misiniz?
Son olarak, Sayın Bakan,
yolsuzluğa damardan girdiğinizi söylüyorsunuz; fakat, gümrüklerin de yol geçen
hanına döndüğünü bilmeyen yok. 2005 yılında, et ve akaryakıt kaçakçılığından,
hazinenin kaç milyar dolar zarar ettiğini açıklayabilir misiniz?
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Özcan.
Sayın Doğan.
MUHARREM DOĞAN (Mardin) -
Sayın Maliye Bakanıma iki sorum var.
Sayın Bakanım, Mardin
Savur Devlet Hastanesi inşaatı bir yıl önce bitirildi, cihazlar da yerine
konuldu. Buna rağmen, doktor, ebe, hemşire ve sağlık personeli yüzünden hizmet
yapılmamaktadır, cihazlar çürümek üzeredir. Siz oraya doktor, ebe, hemşire,
personel gönderecek misiniz?
İkinci sorum: Şark
tütününü desteklemekten neden vazgeçtiniz? 200 000 ton tütün stokunu nasıl
eriteceksiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Doğan.
Sayın Ercenk, buyurun.
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Bakanlık
görevine atandıktan sonra Unakıtan soyadını taşıyan şahısların oluşturduğu kaç
tane şirket kurulmuştur? Bu şirketlerin sizinle bir ilgisi var mıdır? Var ise,
bir bakanın çocuklarının veya yakınlarının peş peşe ticarî alanlarda faaliyet
göstermesini siyasî etik açısından doğru buluyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ercenk.
Sayın Güyüldar, buyurun.
HASAN GÜYÜLDAR (Tunceli)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
27 Ocak 2003'te
Pülümür'de bir deprem oldu. Bu deprem sonucunda, Pülümür'deki resmî konutlar,
Pülümür afet konutları, hükümet konağı, yatılı bölge okulu, resmî kurumların
tümü hasar gördü. Şu anda Pülümür Kaymakamlığı, bir mahallenin bodrumunda
kaymakamlık hizmeti yürütmektedir. Tunceli Valiliğinin defalarca yazışmasına
rağmen, Maliye Bakanlığınca, bu hükümet konağı için herhangi bir cevap
verilmemiştir. Pülümür'e, Toplu Konutun, 48 konut dışında hiçbir yatırımı
olmamıştır.
Sayın Bakanıma sormak
istiyorum: Pülümür'e hükümet konağı yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Güyüldar.
Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Ekmekcioğlu
"5018 sayılı Kanunla TOKİ Meclis denetiminin dışına çıkarıldı" diyor.
Değerli arkadaşlar, TOKİ Meclis denetiminin dışına çıkarılmıyor. Hazırladığımız
yeni bütçe kanununa göre, bütçe, artık, merkezî yönetim bütçesi şeklinde
uygulanacaktır ve bununla ilgili, özel bütçeler ve bağımsız kurulların
bütçeleri, ayrı ayrı, bölümler halinde getirildi. TOKİ, burada, tamamen ticarî
faaliyette; yani, yapmış olduğu konutları vatandaşlarımıza maliyetine, ucuza…
Vatandaşımıza ucuz konut edindirme projelerini uyguladığı için, bunu biz
merkezî yönetim bütçesinin dışına çıkardık; ancak, Meclis denetiminin dışına
asla çıkmadı. Bir defa, KİT Komisyonu bunu inceliyor, Başbakanlık Denetleme…
HÜSEYİN EKMEKÇİOĞLU
(Antalya) - Bütçesi gelmiyor yalnız.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Evet, KİT Komisyonu olarak bütçesini inceliyorsunuz,
Meclis denetiminin içerisinde, inceleniyor. Ama, mesela, buradan TRT'yi
çıkardık, TOKİ'yi çıkardık; çünkü, kamudan bir pay almıyorlar; yani, ondan
dolayı… Bu mantık yapısı içerisinde bütçeden çıkarılmış bulunuyor. Yine, TOKİ,
Yüksek Denetleme Kurulu tarafından denetleniyor, her türlü denetime tabi ve bir
de bütçe denetimine de tabi.
Sayın Eraslan'ın sorduğu,
Hatay-Altınözü ve Samandağ'daki hastaneyle ilgili ve yolla ilgili olarak ben
notumu alıyorum, yakından ilgileneceğim ve ilgili sayın bakanlarla da bizzat
konuşacağım.
Sayın Özcan, 5 000 dolar…
Evet, Türkiye'de kişi başına düşen millî gelir, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde
ilk defa 5 000 dolara ulaşmış oluyor; bu senenin sonunda. Şimdi, bundan herkes
nasibini alır. Bakınız, 2000, 2001 yıllarındaki Türkiye'ye bakın, bir de
şimdiki Türkiye'ye bakın. Ha, her şey halloldu mu, her şey Avrupa düzeyine mi
geldi; hayır; ama, bu konuda, üç sene içerisinde millî gelirimiz 2 katına
çıktı. Bunu kimse görmezlikten gelmesin, kimse azımsamasın; fakat, bu yolda
alacağımız daha çok mesafe var ve bizim, AK Parti Hükümeti olarak, bu konudaki
ilk varmayı düşündüğümüz hedef, kişi başına düşen millî geliri 10 000 dolara
çıkarmaktır. Biz buna niyetliyiz. Bunu da, inşallah, kendi iktidarlarımız
zamanında Türk Milleti görecektir.
Yine, Sayın Doğan'ın,
Mardin'de doktor yok… Hastane yapıldığını söylüyor. Bak, hastaneyi bitirmişiz.
İçine de, Savur'daki…
MUHARREM DOĞAN (Mardin) -
Mardin Savur'u soruyorum Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Mardin Savur'u söylüyorum. Sayın Doğan, dinle birazcık…
MUHARREM DOĞAN (Mardin) -
Tamam efendim.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Tamam.
Şimdi, orada doktor yok
diyorsunuz. Ben, bu konuyla ilgili olarak tekrar Sayın Bakanla da konuşacağım.
Tahmin ediyorum, biraz da oralara gitmek istemiyor doktorlar maalesef ve
Türkiye'de, hepinizin bildiği gibi, doktor sıkıntımız da var. Yani, birdenbire,
doktorlarımızı da… Türkiye'nin ihtiyacı giderek büyüyor. Biz, şimdi, herkese
hizmet götürmenin…
MUHARREM DOĞAN (Mardin) -
Sayın Bakan…
BAŞKAN - Sayın Doğan,
niye müdahale ediyorsunuz. Sorunuzu sordunuz, Sayın Bakan cevap veriyor.
Lütfen…
MUHARREM DOĞAN (Mardin) -
Kadro…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Doğan, kadrosu var; yani, kadrosu olmayan bir yer
olsa, tamam; kadrosu olan yerleri söylüyoruz. Gönderdiğimiz doktor durmuyor,
ebe durmuyor orada. Ben, tekrar Sayın Bakanla görüşeceğim ve yakından
ilgileneceğimi söylüyorum. Bunu söylemek suç mu, ikide bir bana müdahale
ediyorsun konuşurken?!
MUHARREM DOĞAN (Mardin) -
Hayır, değil.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - O zaman dinle. Peki, tamam, teşekkür ederim.
Şimdi, Sayın Ericek bana
soru soruyor, Unakıtan'la ilgili kaç tane şirket kuruldu diye.
Şimdi, ben, şunu sormak
istiyorum: Bir insan milletvekili olunca veya bakan olunca veya Başbakan veya
Cumhurbaşkanı olunca, çocuklarına, bana bak evlatlar, bundan sonra şirket filan
kurmayın, iş yapmayın, oturun burada… Bunları mı diyelim? Ne diyorsunuz siz?
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Dediler, bana öyle yaptılar.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Efendim, size mi?
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Öyle yaptılar.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Yanlış yapmışlar Sayın Meral.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen…
Süre tamamlanmıştır Sayın
Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Şimdi, değerli arkadaşlar, ben bakıyorum -bundan önce de
siyasetçilere bakardım, ben politikacı da değildim- kim politikaya atılmışsa,
ona demediklerini bırakmazlar, ondan sonra, eğer onlar politikadan
çekilmişlerse, o işler unutulur, yeni gelenlere başlarlar.
ATİLLA KART (Konya) - Siz
farklısınız, sizin örneğiniz yok Sayın Bakan!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Yani, ne yiyecek bu çocuklar ya! Benim çocuklarım da
çocuk sahibi insanlar. Şirket kurmuş… Devlete gelip de ihale mi almışlar yani?
Devletle bir iş mi yapmışlar? Ne yapmışlar? (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Bakan,
süre tamamlanmıştır; lütfen…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Süre bitti mi Sayın Başkan?
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bakan.
AHMET SIRRI ÖZBEK
(İstanbul) - Mısır ithalatını devletle yapmadılar mı?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Pülümür hükümet konağıyla ilgili olarak…
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Sayın Başkan, soyismimi de yanlış söyledi.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Bırakın Allahaşkına, böyle, yani!..
BAŞKAN - Sayın Ercenk,
lütfen…
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Ama efendim, soyismimi yanlış söyledi.
BAŞKAN - Sorunuzu
sordunuz, Sayın Bakan cevabını verdi.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Yahu, benim evladımın soyadı Unakıtan kardeşim; başka
soyadı taşımıyor, Unakıtan. Adama, soyadını taşıma mı diyeceğiz yani?! Soyadını
mı değiştirecek, babası Maliye Bakanı oldu diye?!
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Sayın Bakan, siyasî etik açısından uygun mu diyorum ben size.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Bırakın Allah'ınızı severseniz!
AHMET SIRRI ÖZBEK
(İstanbul) - Sen bırak yahu!..
BAŞKAN - Lütfen, diğer
soruyu cevaplandırır mısınız Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Peki.
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Sayın Bakan, siyasî etik açısından doğru mu değil mi; onu soruyorum.
BAŞKAN - Sayın Ercenk,
lütfen…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Yani, bir adamın çocuğunun iş yapması, şirket kurması suç
mu ya?!
ATİLLA KART (Konya) -
Babasının nüfuzundan yararlanmasını soruyor, Sayın Bakan.
BAŞKAN - Sayın Bakan,
soru cevaplandırılmıştır. Diğer soruyu cevaplandırır mısınız.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Peki.
Şimdi, ikincisi, bu
Pülümür hükümet konağıyla ilgili olarak, ben arkadaşlardan tekrar bilgi
alıyorum. Bununla da yakından ilgileneceğim ve bu konuda da, ayrıca yazılı
cevap vereceğim, bilgi vereceğim.
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
19 uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
20 nci maddeyi okutuyorum:
İKİNCİ KISIM
Devlet Borçları ve Kamu
İktisadi Teşebbüslerine
İlişkin Hükümler
Hazine garanti limiti ve
borçlanmaya ilişkin işlemler
MADDE 20.- a) 2006 yılı
içinde, 28.3.2002 tarihli ve 4749 sayılı Kanuna göre sağlanacak;
1. Garantili imkan limiti
3 milyar ABD Dolarını,
2. Hazine Müsteşarlığınca
belirlenecek koşullar çerçevesinde ve elde edilecek kaynaklar Hazineye
aktarılacak şekilde kamu kurum ve kuruluşlarınca ihraç edilecek sertifika,
senet ve benzeri finansman enstrümanlarına sağlanacak garanti tutarı 2 milyar
ABD Dolarını (Bu tutarı bir katına kadar artırmaya Bakanlar Kurulu
yetkilidir.),
aşamaz.
b) Bu Kanunun 1 inci
maddesi ile belirlenen başlangıç ödeneklerinin yüzde birine kadar ikrazen Özel
Tertip Devlet İç Borçlanma Senedi ihraç edilebilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve şahsı adına söz isteyen Akif Hamzaçebi…
(CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Hamzaçebi, Gruplar
adına başka söz talebi de olmadığı için, süreniz 15 dakika; buyurun.
CHP GRUBU ADINA MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime
başlarken, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle, işsizlik oranları konusunda çok kısa bir değerlendirme
yapmak istiyorum müsaadenizle.
Birkaç madde önce söz
alan İktidar Partisinden bir arkadaşımız, Sosyal Sigortalar Kurumunun
kayıtlarına dayanarak, 2005 yılında 700 000 yeni kişinin sigortalı olduğunu,
kayıtdışı istihdam edilenlerle birlikte, bu sayının 1 000 000 kişiyi aştığını
söylemiştir ve işsizlik konusunda, 2005 yılında hükümetin önemli bir mesafe kat
ettiğini, bu cümleleriyle ifade etmiştir.
Değerli arkadaşlar, her
şeyden önce şunu ifade edeyim ki, işsizlik rakamları, Sosyal Sigortalar Kurumunda
yeni işe giren kişilerin sayılarıyla değil, Türkiye İstatistik Kurumunun
rakamlarıyla değerlendirilir. Bugüne kadar, hükümetin yetkili bakanlarının,
Sayın Başbakanın yaptığı değerlendirmeler bu çerçevededir.
Türkiye İstatistik
Kurumunun rakamlarına baktığımızda, durum şudur: 2005 yılının üçüncü dönemi
-yani, eylül ayı sonu- itibariyle, işsizlik oranı Türkiye'de yüzde 9,4'tür; bir
önceki yılın, yani, 2004 yılının eylül ayı itibariyle de yüzde 9,5'tir. Yani,
binde 1 oranında bir azalma vardır; ancak, gerçek duruma baktığımızda, bu binde
1 oranındaki azalmanın dahi gerçekçi olmadığını görüyoruz. Şöyle: Bir kere, bu
dönemde, nüfus, 1 050 000 kişi artmış; 1 yılda, nüfus, 1 050 000 kişi artmış.
Çalışma çağına giren 15 yaş ve üstü nüfus 994 000 kişi artıyor; yani, o da 1
000 000'a yakın artıyor; ama, buna rağmen, Türkiye İstatistik Kurumu diyor ki:
"İşgücü arzı, yani, çalışmak isteyen kişi sayısında 46 000 kişi azalma
var." Yani 2004 yılının eylül ayında 25 265 000 kişiymiş çalışmak isteyen
kişi, bu sayı 46 000 kişi azalarak 2005 yılının eylül ayında 25 219 000 kişiye
inmiş.
Değerli arkadaşlar, nüfus
ve çalışabilir nüfus sayısı 1 000 000 kişi artarken çalışmak isteyen sayısında
46 000 kişinin azalıyor olması mümkün müdür; mümkün değildir değerli
arkadaşlar. İşte, işgücüne katılma oranının düşmesi dediğimiz olay budur.
Bakın, 2004 yılının eylül ayında işgücüne katılma oranı yüzde 50,6 iken, 2005
yılının eylül ayında yüzde 49'a düşmüştür. Yani, nüfus artıyor; ama, insanlar
iş aramıyor, evinde oturuyor. Bu, o anlama gelir. Doğru değildir. Ben, bu
değerli arkadaşımıza, Sosyal Sigortalar Kurumunun kayıtlarına değil, Türkiye
İstatistik Kurumunun kayıtlarına, rakamlarına, bu belirttiğim yöntemle
bakmasını öneririm. Bir de, şunu öneririm:
Değerli arkadaşlar, bunun
en iyi yolu, vatandaşa sormaktır; yani, işsizlik azalıyor mu azalmıyor mu?..
Ben, Karadeniz'e gittiğimde, muhtelif yerlerde çeşitli geziler yaptığımda,
kahvelere girdiğimde, üniversite mezunlarının kahvelerde olduğunu görüyorum,
lise mezunu olup üniversiteye giremeyen gençlerimizin kahvelerde olduğunu
görüyorum. Sayın Başbakan bile demedi mi "bizim en başarısız olduğumuz
konu işsizliktir; istihdamı bir türlü artıramadık."
Değerli arkadaşlar, durum
budur. İşsizlikte herhangi bir iyileşme yoktur. Esasen, yürütülen ekonomik
politikaların işsizlikte bir azalma sağlaması mümkün değildir. Bunu, o
arkadaşımızın yaptığı gibi, işsizlik bütün dünyanın sorunu, Almanya'da bile
işsizlik oranı yüzde 10'dur diyerek geçiştirmek, ertelemek mümkün değildir.
Onun yerine, gelin, yürütmekte olduğumuz ekonomik politikaya bakalım.
Şimdi, bütçe kanununun bu
maddesi, devlet borçlarına ilişkin bazı hükümleri düzenliyor ve hükümetimiz,
sürekli olarak, borç stokunun, Türkiye'nin borçlarının azaldığını söylüyor.
Bir kere, Türkiye'nin
borç stokunu değerlendirirken, Türk Lirasının durumuna bakmak lazım değerli
arkadaşlarım. Türk Lirası değerli mi, yani, dolar ucuz mu, döviz kuru düşük mü;
önce buna bakmak gerekir. Bunu doğru bir şekilde tespit edersek, borç stokunu
da, Türkiye'nin borçlarının yapısını ve gelecekte nereye doğru gittiğini de
doğru değerlendirmiş oluruz. Bu konu çok önemli; çünkü, şu an ekonominin iyi
gibi gözüken göstergeleri, çok büyük ölçüde değerli Türk Lirasına, yani, ucuz
dolara dayanmaktadır. Bu denge değiştiği zaman, bu kur değiştiği zaman, birçok
denge yerinden oynamaktadır.
Bakın, bunları birkaç
rakamla sizlere açıklamaya çalışacağım. Hazine Müsteşarlığı bütçesi üzerinde
yaptığım değerlendirmede, Türk Lirasının değerlenmesinden, yani, ucuz dolardan
ekonomide hangi sorunlar doğduğunu ifade etmeye çalışmıştım. Cevap olarak,
Hazine Müsteşarlığından sorumlu Sayın Bakanımız "Türk Lirasının değerli
olmasından neden gocunuyorsunuz" demişti.
Şimdi, Merkez Bankasının
rakamlarına bakalım değerli arkadaşlarım. Merkez Bankasının internet sayfasına
baktığınızda, Türk Lirasının, TÜFE endeksiyle yüzde 70 oranında değerlendiğini
görüyoruz. Bu değerlenmenin yüzde 35,8'i, Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidar
olduğu Aralık 2002'den bugüne kadardır. Niyet mektubuna bakıyoruz; hükümetin
IMF'ye vermiş olduğu son niyet mektubunda "Türk Lirasının değerli
olmasından neden gocunuyorsunuz" diyen Sayın Bakanın imzasının olduğu
mektupta da "cari işlemler açığının artmasında, güçlü sermaye girişleri ve
sonuç olarak ortaya çıkan Türk Lirasının değerli konumunun da payı vardır"
cümlesi yer almaktadır. Yani, Sayın Bakan, atmış olduğu imzayla, esasen, Türk
Lirasının değerli olduğunu kabul etmiş.
Şimdi, Sayın Bakan,
muhtemelen ya Merkez Bankası rakamlarına bakmamıştır ya da imzalamış olduğu
niyet mektubunda neyin yazdığının farkında değil. Ben, Sayın Bakanın, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda doğruyu söylemediği gibi bir iddiada
bulunmak istemiyorum; ama, niyet mektubu böyle. Sanıyorum, bu niyet mektubunu
IMF yazmış olduğu için, Sayın Bakan buna dikkat etmemiş olduğu için, o şekilde
imzalamış olduğu için, Türk Lirasının değerlenmesinden yapılan tespitin
farkında değil.
Değerli arkadaşlar, peki,
Türk Lirasının değerli olması ne anlama geliyor; yani, döviz ucuzsa, Türk
Lirası ona göre değerli ise, hakikaten bu iyi midir kötü müdür, buna bakalım.
Değerli arkadaşlar,
hepinizin bildiği gibi, ucuz döviz ithalatı artırıyor, artan ithalat Türkiye'de
birçok işyerinin kapanmasına neden oluyor. Kumaş üreten fabrika, artık, kumaşı,
Uzakdoğu'da, Çin'de üretiyor. O nedenle, Türkiye'deki iplik fabrikası veya o
kumaşı üreten fabrika kapanıyor. İthalat, sadece ihracattan değil, üretimden de
hızlı bir şekilde artıyor. O nedenle, bu büyüme istihdam yaratmıyor, işsizlik
yaratıyor. Bu ithalatın artma nedeni, dövizin ucuz olması değerli arkadaşlar.
İthalatın ihracatı karşılama oranı, 2001 krizinden sonra en düşük seviyesine bu
sene inmiştir. Bu senenin ağustos ve ekim ayları, 2001 krizinden sonraki en
düşük düzeydir.
Peki, Sayın Bakan,
Hazineden sorumlu Bakanımız, değerli Türk Lirasından, ucuz dövizden neden mutlu
acaba? Ben mutlu olduğunu düşünüyorum; mutlu. Neden mutlu; çünkü, borç
stokunun, borç mevcudunun millî gelire oranı düşüyor. Neden düşüyor; çünkü,
borçlarımız içerisinde, dışborçlar zaten dövizli, artı, içborcun bir bölümü
dövizli veya dövize endeksli, bunların Türk Lirası karşılığı düştüğü için millî
gelire oranı düşüyor bizim borçlarımızın. Sayın Bakan bundan dolayı mutlu
olmalı diye düşünüyorum. O nedenle, bizi, Türk Lirasının değerli olmasından gocunmakla
suçluyor.
Şimdi, bakın, rakamları
çıkardım, rakamlar burada: Net kamu borcunun gayri safî millî hâsılaya oranı
2001'de yüzde 90,5; 2002'de 78,6; 2004'de yüzde 63,5'a iniyor; 2005'te de yüzde
60'ın altına ineceğini Sayın Maliye Bakanımız burada birkaç kez ifade ettiler.
Ancak, 60'a indiğini kabul edecek olursak 2005 sonu itibariyle; yani, 2001'den,
2005'e kadar yaklaşık 30 puanın üzerinde bir düşüş var net kamu borcunun
stokunun millî gelire oranında; ancak, bunun çok önemli bir kısmı, üçte 2'lik bir
kısmı, bu 30 puanın yaklaşık 22 puanı Türk Lirasının değerli olmasından
kaynaklanıyor değerli arkadaşlar. Türk Lirasının değerini yerli yerine
oturttuğunuzda, bu borç stoku, dönüp 2002 yılı düzeyine çıkıyor değerli
arkadaşlar. Bizim ekonomimizin önündeki en büyük risk budur; hükümetin görmek
istemediği, ısrarla hatırlatmak istememize rağmen görmek istemediği risk budur.
Bu riskin, bakın, içborçtaki yansımasını ben size söyleyeyim: Türkiye,
Hazinemiz, 2005 yılından itibaren borçlanmada politikasını değiştirdi; sabit
faizli borçlanmaya ağırlık verirken, 2005'ten itibaren değişken faizli
borçlanmaya ağırlık verdi. Neden; vadeyi uzatamıyor bir türlü. Vadenin uzaması
için bir şekilde kur riskini, piyasada oluşacak faiz riskini Hazinenin
üstlenmesi lazım; onu yaptı. Ne yaptı; değişken faizli borçlanmaya ağırlık
verdi.
Bakın, sabit faizli
borçların içborç stoku içindeki payı 2004'te yüzde 72,7 iken, bu rakam 2005
ekiminde yüzde 56,3'e düştü. Değişken faizler, yani, kur riskini ve faiz
riskini Hazinenin üstlendiği borçlanma kâğıtlarının miktarı da 2004 yılı
sonunda yüzde 27,3 iken, 2005 ekiminde 43,7'ye çıktı.
Değerli arkadaşlar, bu
sorunu görmek zorundayız. Bakın, sorunun göstergesi olacak bir veri daha size
sunmak istiyorum: Döviz tevdiat hesaplarında hiçbir azalış yok. Vatandaş eğer
bu politikaya güven duysaydı, dövizlerini bozdurup Türk Lirasına geçerdi.
Rakamlar burada; Merkez Bankası rakamları, en son 9 Aralık itibariyle Merkez
Bankasının internet sayfasında yer alan rakamlar. 2003 yılının Aralık ayında yurtiçi
yerleşiklerin, yani, Türkiye'deki kişilerin döviz tevdiat hesaplarının tutarı
51 milyar dolarken, bu rakam 2005 Aralığında, 9 Aralıkta, 58 milyar dolardır. 7
milyar dolar daha artmış. Programa henüz vatandaş güven duymuyor, zaten, güven
duymadığını Hazine kabul ederek, değişken faizli borçlanmaya ağırlık vermek
suretiyle borçlanmayı uzatmak istiyor.
Sayın Hazineden sorumlu
Bakanımızın, hükümetimizin endişelenmediği, ama, bizim Türk ekonomisi adına
endişelendiğimiz durum budur değerli arkadaşlar. Bu sorunu hükümet görmek
zorundadır. 2000 yılında da böyleydi. Bu sorun o zaman da vardı, o zaman da
görülmedi. O zaman da cari açık sorunu vardı; ama, canlı ekonomi, iç talebin
yüksek olması, bugünkü gibi konuta büyük bir talep var, iç talep çeşitli
alanlarda yüksek, tüketici kredileri arttı; bu, hükümetlerin gerçeği görmesini
engelleyen sanal bir ortam yaratıyor. Bugünkü ortam, değerli Türk Lirasının,
düşük kurun, yani, ucuz doların yaratmış olduğu sanal bir iyileşme ortamıdır.
MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU
(Antalya) - O zaman sabit kur politikası vardı, şimdi yok.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - Bakın, Çin üzerinde Amerika Birleşik Devletlerinin çok uzun yıllar
baskısı oldu: Paranı, yuanı değerli tut, biraz değerlendir. Neden; Çin'in
parası değerli olursa, Amerika dışticaret açığı azalacak. Çin üzerine çok uzun
zaman baskı yaptı, Çin buna direndi. Yani, Hazineden sorumlu Bakanımıza,
mutlaka, bürokratları anlatıyordur, değerli Türk Lirasının zararlarını. Merkez
Bankası sayfasına koymuş, niyet mektubuna bir şekilde girmiş; ama, Hazineden
sorumlu Bakanımız ekonominin bu temel sorunuyla ilgilenmek yerine polemik
yapmakla meşgul maalesef değerli arkadaşlar.
Millî gelirdeki rakam
nedir? Bundan dolayı hükümetimiz mutlu değerli Türk Lirasından; çünkü, millî
gelirdeki rakam, seneye 5 216 dolar olacak diyor bakanlarımız. Sayın Maliye
Bakanımız da burada ifade ettiler; kişi başına düşen millî gelirde, 2005
yılında 4 964 doları yakaladık, 2006 yılında 5 216 dolara çıkıyoruz.
Değerli arkadaşlar, bu da
bir kur aldatmacasıdır. Değerli Türk Lirasının etkisini yok ettiğimizde, durum
tamamen tersine dönüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Hamzaçebi,
lütfen, tamamlayabilir misiniz.
Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan, toparlıyorum.
Sabit fiyatlarla millî
gelir nedir diye baktığımızda, 1998 yılında, Türkiye'nin kişi başına düşen
millî geliri 3 156 dolardır; 2005 yılında bu 3 401 dolara çıkmış; 2006'da da
bunun 3 527 dolar olması öngörülüyor. Niyet mektubuyla, Merkez Bankasının
rakamlarıyla Türk Lirasının değerli olduğunu kabul eden hükümetin, kişi başına
düşen millî gelir rakamlarını da sabit fiyatlarla açıklaması gerekir; doğrusu
budur değerli arkadaşlar.
Enflasyon hedeflemesine
geçti Merkez Bankamız; ama, bunun önündeki en büyük engeller bunlardır, bu
saydığım konulardır. Yüksek borç stokumuz; ucuz kur nedeniyle, düşük kur
nedeniyle düşük gözüküyor. Yine, ertelenen zamlar; hükümet, birçok zammı
ertelemektedir, biriktirmektedir. Biz, tabiî ki, zam yapsın demiyoruz; ancak,
bu da bir psikolojik rahatlık sağlama adına katlanılan bir durumdur. Bunun da
yine bu sanal ortamda bir katkısı olduğunu ifade etmeliyim.
En son olarak size bir
rakam vermek istiyorum, uygulanan ekonomik politikanın gelir dağılımını ne
kadar bozduğunu göstermek açısından. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurulunun rakamlarıdır; miktarı 10 000 Yeni Türk Lirasına kadar olan
hesaplarda, Aralık 2002'den Eylül 2005'e kadar 5 katrilyon liralık bir azalma
vardır. Küçük tasarruf sahibi, tasarrufunu harcayarak ayakta kalmaya
çalışmıştır. Miktarı 1 000 000 Yeni Türk Lirası veya 1 trilyon Türk Lirasının
üzerinde olan hesapların miktarında ise 18 katrilyon liralık veya 18 milyar
Yeni Türk Liralık bir artış vardır değerli arkadaşlar. Bu program, gelir
dağılımını bozmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - Küçük tasarruf sahibi, yoksul vatandaşımız program karşısında
ezilirken, yine, daha varlıklı kesimlerimiz, bu program nedeniyle gelirlerini,
varlıklarını daha da artırmaktadırlar.
Sözlerimi burada
bitiriyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Hamzaçebi.
Madde üzerinde, şahsı
adına söz isteyen, Düzce Milletvekili Sayın Fahri Çakır; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
FAHRİ ÇAKIR (Düzce) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2006 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının
20 nci maddesi, Hazine garanti limiti ve borçlanmaya ilişkin işlemler hakkında
şahsım adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
alışılmışın dışında, sabır katsayılarınızı zorlamadan, konuşmamı maddeye
bağımlı olarak bitireceğimden emin olabilirsiniz.
Değerli arkadaşlar, söz
konusu maddenin amacı, Hazinenin dışında bazı kamu kurum ve kuruluşlarının,
özellikle belediyelerin ve yan kuruluşlarının yurt dışından alınacak
kredilerini belli bir disiplin altına almaya yöneliktir; yani Hazinenin kefil
olacağı, Hazine garantili borçlara ilişkindir. 2005 yılında kullanılacak miktar
2 milyar dolar iken, 2006 yılında bu rakam 3 milyar dolara yükseltilmiştir. Bu
borçların limiti, kullanılacak kredinin tümünü ifade etmektedir.
Değerli milletvekilleri,
biliyorsunuz ki, dışkredi kullanabilmek için, evvela Hazineden izin almak
gerekir. Bunun için, her şeyden önce, kredi alacak kurumun borcunun olmaması
gerekmektedir. Bu izinle, ancak yurt dışından kredi bulur ve kendisi ödemek
koşuluyla, gayet tabiî alabilir; ancak, Hazine garantisi belli bir limitle
sınırlandırılmıştır. Evvelce, daha önceki yıllarda, bu limit hiç yokken, bu 20
nci maddeyle, 2 milyardan, bu yıl 3 milyar dolar mesabesine çıkarılmış
durumdadır.
Değerli arkadaşlar, 2005
yılı eylül ayı itibariyle, Hazine garantili kredi borcunun toplam tutarı
-geriye dönük yıllara sâri toplam tutar- 9,4 katrilyondur. Ayrıca, 2005 yılı
eylül ayı itibariyle, 2 milyar dolarlık bu limitin ancak yüzde 5'i
kullanılmıştır. Bu da gösteriyor ki, daha ucuz kredi ve projelerdeki seçicilik
ön plana çıkmış durumdadır.
Değerli arkadaşlar, AK
Partimizin iktidara gelmesiyle birlikte, uyguladığı ekonomik politikalar
sayesinde, geçmiş yıllarda gecelik faizlerin yüzde 7 000'lerden yüzde 14'ler
seviyesine düşürülmüş olması, enflasyon oranlarının yüzde 80'lerden yüzde
8'lere çekilmiş olması, kişi başı millî gelirin 2 000 dolarlardan 5 000
dolarlara yükseltilmiş olması ve geçmiş yıllarda ülkemiz, yüksek faizle ve altı
aylık sürelerle bile borçlanamazken, bugün, iki, üç, beş, on yıl gibi
sürelerle, hatta daha uzun sürelerle ve daha düşük faizlerle borçlanabilir
duruma gelmiştir. Bu da, ülkemizin, uluslararası kredi kuruluşları nezdinde
itibarını artırmış durumdadır.
AK Partimizin üç yıllık
iktidarında sağlamış olduğu ekonomik istikrar ve yüksek kalkınma hızı, yurt
dışından yatırımcıların güvenini ve ilgisini çekmiş, birçok alanda uluslararası
yatırımların gelmesini sağlamıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 59 uncu cumhuriyet hükümetinin ana ilkesi, düşük kredi
teminiyle, doğru yerlere, doğru yatırımların yapılmasını sağlayarak, ülkemizin
hızla kalkınmasını başlatmış ve bu durumda hedefe ulaşmaya devam etmektedir. 59
uncu cumhuriyet hükümeti bu ülkeyi faiz ve döviz belasından ve kriz belasından
kurtararak, insanımızın yarından emin, daha müreffeh yaşamasını sağlamak
birinci hedefi olmuştur.
Değerli arkadaşlar,
elbette ki, her şeyin tozpembe olduğunu, her şeyin tastamam olduğunu ve güllük
gülistanlık olduğunu söylemek durumunda değiliz; ancak, testiyi kıran ile suyu
getireni ayırt etmek durumundayız.
İnşallah, mutlu günleri
birlikte yaşamak ümidiyle, ben, 2006 yılı bütçesinin hayırlı olmasını temenni
ediyor, Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Çakır,
teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde 10 dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Soru sorma süresi 5
dakikadır.
Sayın Güyüldar, buyurun.
HASAN GÜYÜLDAR (Tunceli)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, Tunceli'de
terörden mağdur olmuş vatandaşların zarar, ziyanlarının karşılanması için, 12
500 kişi müracaat etmiştir. Tunceli'de eleman yetersizliğinden dolayı her hafta
10 dosya incelenmektedir. Bu durumda bu dosyaların incelenmesi on yıl sürüyor.
Ben Sayın Bakanıma sormak
istiyorum. Mağdur olmuş vatandaşların daha da mağdur olmamaları için Tunceli
Valiliğine bir kadro vermeyi düşünüyor musunuz?
İkinci sorum: Tazminatını
hak etmiş olan vatandaşların bu tazminatlarını zamanında alamadıkları
bildirilmektedir. 2006 yılı içinde bu tazminatlar zamanında ödenecek midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Güyüldar.
Sayın Gazalcı…
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
1- Bağ-Kur ve SSK prim
borçlarının yeniden yapılandırılmasını ne zaman gündeme getireceksiniz? Önceki
tasarıyı iyileştirerek mi getireceksiniz?
2- Bu yılın başında,
şaraba yüzde 118 Özel Tüketim Vergisi koydunuz. Bağcılık ve şarapçılık
sektöründe büyük kaygılara yol açtı bu büyük vergi. Bunu indirmeniz için size
başvuruldu; bir de, üstelik, AKP'li belediyeler, kentin içinde içki yasağı
getirdiler, bazı yerlere "içki içilebilir" diye çok uzakları
gösterdiler. Örneğin, benim memleketimde Tabakhane gösterildi. Bu, turizm
sektörünü, bağcılığı ve şarapçılığı vurmuyor mu?
BAŞKAN - Sayın Gazalcı,
sorularınız konuyla ilgili olsun lütfen.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Son sorum: İktidara geldiğinizde makam arabalarının sayısını indireceğinizi
söylediniz; ama, üç yıl içinde bu arabaları artırdınız. Maliye Bakanlığından
başlayabilir misiniz, örnek olsun diye bu makam arabalarını indirmeye?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Gazalcı.
Sayın Özcan…
OSMAN ÖZCAN (Antalya) -
Teşekkür ediyorum.
Mecliste danışmanlık
yapan öğretmenler var, bunlara, diğer öğretmenlere verilen ödenekler kesilmiş,
aldıkları da geri istenmiştir. Bu kanunsuzluğu giderecek misiniz?
Petrol istasyonları
yazarkasa için para ödediler; meydanda yazarkasa yok, ne zaman verileceği de
belli değil. Trilyonlarca para kimleri zengin ediyor, bu soyguna el koyacak
mısınız?
Son olarak, çiçek
ihracatı ülkemize yüzde 100 katmadeğer yaratıyor, önemli ölçüde de istihdam
yaratıyor. Ülkemizde yüzde 100 istihdam yaratan ürünlerin daha fazla ihraç
edilmesi amacıyla yeni bir ihracat destek programı uygulayacak mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özcan.
Sayın Kart, buyurun.
ATİLLA KART (Konya) - Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, siyasîlerin
aile bireyleri de elbette ticaret yapabilirler, bu anayasal haklarıdır. Sorun,
babalarının nüfuzunu kullanmasınlar, sorunun esası bu. Sorun, Sayın Başbakanın,
Sayın Maliye Bakanının, Sayın Ulaştırma Bakanının etrafında 25-30 yaşlarında
ticarî dehaların ortaya çıkması sorunu Sayın Bakan. Sorumu bu çerçevede
soruyorum.
Bakın, Vergi Usul
Kanununun 5 inci maddesi ne diyor; kimler açıklama yapamaz, 5 inci madde:
"Vergi incelemesini yapan memurlar, vergi ve idare mahkemeleri ve
Danıştayda görevli olanlar ve vergi kanunlarına göre bilirkişilik
yapanlar."
BAŞKAN - Sayın Kart,
lütfen soruyu sorar mısınız.
ATİLLA KART (Konya) -
Soruyu soruyorum efendim.
Yani, Sayın Bakan, sizin
bu sorulara cevap vermeniz için oğlunuzun anlayışına sığınmanız gerekmiyor.
Buna göre soruyorum.
Oğlunuzun ithal ettiği
mısırların Toprak Mahsulleri Ofisi silolarında depolandığı yolunda Ankara
Milletvekilimiz Sayın İsmail Değerli de bir soru yönelttiler, daha evvel benim
sorduğum gibi. Burada, Hacıbektaş'taki silolarda -çok açık soruyorum- veya
başka bir yerde oğlunuzun ithal ettiği bu mısırların depolanması olayı söz
konusu mudur? Burada nasıl bir yöntem izlenmiştir?
Bu konuda Vergi Usul
Yasasını yanlış yorumlamadan, demagoji yapmadan cevap vermenizi talep ediyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kart.
EKREM ERDEM
(İstanbul)-Ayıp şey! Ayıp ya!
ATİLLA KART(Konya)
-Demagojinin anlamını öğrenin de ona göre konuşun.
Demagojinin anlamı
nedir?..
BAŞKAN - Sayın Kart,
lütfen… Sorunuzu sordunuz..
ATİLLA KART (Konya) -Ayıp
olan nedir, söyler misiniz! Ayıp olan nedir, onu söyleyin bana.
BAŞKAN - Sayın Kart…
Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Bu Tunceli'deki
elemanlarla ilgili olarak, memurların tazminatlarıyla ilgili olarak soruyu tam
anlayamadım, onun için, onu tutanaklardan tespit edip, yazılı olarak cevap
vermeye çalışacağım.
Sayın Gazalcı, bu Bağkur
ve SSK prim borçlarının yeniden yapılandırılmasıyla ilgili olarak, bu konuda
hükümetimiz bir çalışma yaptı ve bu çalışmaların neticesinde de, biz, bunu,
daha önce de, bir kanunla görüşelim dedik, ama, o kanun maalesef burada
durduruldu. Çünkü, Anayasayla ilgili birtakım çalışmalar yapılıyordu,ondan
dolayı da Cumhuriyet Halk Partisi bize Anayasa desteğini ancak o kanunun
durdurulmasıyla ilgili verdiği için o kanunda bunu görüşemedik.
HALUK KOÇ (Samsun) - O
kanunun tümü değil, 2 maddesi
BAŞKAN - Sayın Koç,
lütfen…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - O kanunun 2 maddesi de olsa, o kanunu olduğu gibi
durdurduk.
HALUK KOÇ (Samsun) Siz
çektiniz tümünü, biz 2 maddesini söyledik.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul)- Yani, 2 maddesi 3 maddesi, kanun durduruldu işte ondan
dolayı, tamam...(Gürültüler)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen…
Buyurun Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Şimdi bununla ilgili çalışmalar da Meclisimize geldi ve
Meclisimizde, bu bütçe gündemi dolayısıyla, Meclisimizin gündemi yoğun ve bu
yoğunluktan hemen sonra bu maddeler, bu kanun tasarısı görüşülecek ve ondan
sonra da görüşüldükten sonra da, bir an önce bu kanunu bekleyen efendim
borçları olan, SSK, Bağ-Kur borçları olanların da yeniden yapılandırılmasına,
bu kanun çerçevesi içinde gidilecek.
Bununla ilgili olarak,
Sayın Gazalcı, diğer sorularınıza, maddeyle ilgili olmadığı için cevap
vermiyorum.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Makam araçları maddeyle ilgili değil mi!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Maddeye bir bakın. Bundan sonra zaten… Bu sabah 11.00'den
beri devamlı surette cevap veriyorum; ama, görüyorum ki, hep aynı soruları
soruyorsunuz. Maddeyle ilgili olmayan sorular soruyorsunuz. Polemik mevzuu
sorular soruyorsunuz. Bundan sonra maddeyle ilgili sorarsanız cevaplayacağım,
sormazsanız cevaplamayacağım. Bu da benim hakkım. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Maddeyle ilgili olanları cevapladınız mı?!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Maddeyle ilgiliyse cevabı alırsınız, ilgili değilse cevap
alamazsınız.
Şimdi, bakınız, danışman
öğretmenlere, öğretmenlikle ilgili olarak, işte, ödenek verilmemektedir
diyorsunuz. Mecliste görevli danışman öğretmenler, fiilen öğretmenlik
yapmadıkları için, kanunen öğretmen hazırlık ödeneği verilemiyor; kanun gereği
bu.
Şimdi, Sayın Kart, hep
polemik mevzuu sorular soruyorsunuz. Ben de, size cevap vermeyeceğim dedim,
vermeyeceğim; ama, bir şey söyleyeceğim: Benim oğlumun, Toprak Mahsulleri
Ofisiyle ne iş yapmış ne de silolarında malı var. Böyle bir şey yoktur ve bu
iddialar yalandır, yalan! Bunu son olarak söylüyorum, bundan sonra cevap
vermeyeceğim.
ATİLLA KART (Konya) -
Tamam, Sayın Bakan, kızmadan cevap verin.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Niye kızayım canım, kızan mızan yok da, sen, artık, yani…
ATİLLA KART (Konya) -
Kamuoyu merak ettiği için soruyorum.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Ama, bu çatıyı da böyle lüzumsuz sorularla meşgul
etmemeniz için söylüyorum.
ATİLLA KART (Konya) -
Kamuoyu merak ediyor Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Bu kadar insanın ve bu büyük milletin hakkı var burada.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Hakkı şimdi mi geldi aklınıza!
OSMAN ÖZCAN (Antalya) -
Yazarkasalar, Sayın Bakan?..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Yazarkasalarla ilgili olarak da, biz, uygulamalarımıza
aynen devam ediyoruz ve bizim hesaplamalarımıza göre de, önümüzdeki, yani, bu
ocak ayının sonunda ve şubat ayında 7 000 kasanın takılmış olması gerekiyor. Bu
yazarkasa uygulamasından da vazgeçmeyeceğiz, hiçbir zaman da geri adım
atmayacağız. Aynı uygulamamıza devam ediyoruz.
Hepinize saygılar
sunuyorum.
OSMAN ÖZCAN (Antalya) -
Ben onu söylemiyorum. Ben ne soruyorum, o ne anlatıyor…
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
20 nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
birleşime saat 20:00'ye kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati. 19.20
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 20.02
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Sayın
Milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43 üncü Birleşiminin Altıncı
Oturumu açıyorum.
2006 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanun Tasarılarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
1.- 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1119) (S. Sayısı:1028) (Devam)
2.- 2004 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Dairelerin
Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu ( 1/1084, 3/907) (S. Sayısı: 1029) (Devam)
3.- 2004 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil İdarelerin
Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap
Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1085, 3/908) (S. Sayısı: 1030) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
21 inci maddeyi
okutuyorum:
Görev zararları
MADDE 21.- Kamu iktisadi
teşebbüslerinin, 8/6/1984 tarihli ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 35
inci maddesi uyarınca doğmuş ve doğacak görev zararı alacakları ile 12/12/2001
tarihli ve 2001/3372 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile önceki yıllar kararları
kapsamında üretilen şekerin, Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.'nin özelleştirme
programına alındığı tarih itibarıyla sözleşmesi ve bağlantısı yapılmış olan
dahilde işleme rejimi kapsamındaki satışlarıyla ihracatından doğan ve/veya
doğacak görev zararları ile Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğünün (TMO)
ilgili mevzuatında belirtilen esas ve usullere göre doğmuş ve doğacak görev
zararı alacakları, avans olarak (TMO'nun 2004-2005 kampanya döneminde dahilde
işleme rejimi kapsamında doğan ve/veya doğacak görev zararları hariç) Hazine
Müsteşarlığı bütçesinde bu amaçla öngörülen ödeneklerden karşılanır.
Türk Eximbank A.Ş.'nin
politik risk kapsamında yapacağı tahsilatlardan Hazinenin Bankaya olan politik
risk yükümlülüğünü aşan kısmı ile Bankanın 2005 yılı faaliyet kârından Hazineye
terettüp eden temettü tutarları, Bankanın ödenmemiş sermayesine mahsup
edilebilir. Söz konusu mahsup işlemine Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu
Bakan; mahsup işlemlerini Hazine Müsteşarlığının teklifi üzerine, bütçenin
gelir ve gider hesaplarıyla ilişkilendirilmeksizin mahiyetine göre ilgili
Devlet hesaplarına kaydetmeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Adana Milletvekili Sayın Kemal
Sağ; buyurun.
CHP GRUBU ADINA KEMAL SAĞ
(Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2006 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının 21 inci maddesi hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, söz almış bulunuyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu madde, kamu iktisadî
teşebbüslerinin 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 35 inci maddesi uyarınca
doğmuş ve doğacak görev zararları, Türkiye Şeker Fabrikaları ile Toprak
Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğünün de dahilde işleme rejimi dolayısıyla
doğacak görev zararları hakkında düzenlemeyi kapsıyor. Avans olarak Hazine
Müsteşarlığı bütçesinde bu amaçla öngörülen ödeneklerden karşılanması hususu da
ayrıca düzenlenmiş durumda.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle bir hususu açıklığa kavuşturmak istiyorum. Hazine
Müsteşarlığı bütçesinden KİT'lere yapılan ödemeleri avans ödemesi olarak ifade
etmek doğru değildir; çünkü, avans şeklindeki bir ödeme, bir ön ödeme şekli
olup, miktarı önceden belli olmayan bir ödemeyi kapsar. KİT'lerin bilanço
hesaplarının incelenmesi neticesinde doğmuş görev zararlarının hangi tutarlarda
olduğunu kolayca anlamak mümkündür. KİT'lerin fiilî görev zararlarına ilişkin
ödemeler, Hazinece zamanında ve tam olarak yapılmamaktadır; dolayısıyla, burada
"avans" adı altında yapılacak ödemeler, gelecekte yapılacak bir
giderin karşılığı değil, fiilî harcama karşılığı bir ödeme durumundadır. Bu
nedenle, kavramları doğru yere oturtmak için, Hazine Müsteşarlığınca, KİT'lere
gerçekleşmiş görev zararları karşılığı yapılacak ödemeleri, avans ödemesi
şeklinde değil, doğrudan ödeme şeklinde ifade etmek daha doğrudur. Yapılacak
ödeme, ne zaman ki, gelecekteki, yani doğacak görev zararlarını karşılamak için
yapılacak bir ödeme olur, ancak o zaman avans ödemesi kavramını kullanmış
oluruz. Yıllardır, KİT'ler için, sürekli, görev zararından bahsedilir durur.
Nedir bu görev zararı; açıklayayım değerli arkadaşlar. Eğer, Bakanlar Kurulu,
herhangi bir KİT'e, konusuyla ilgili bir görev verir ve bu görevle ilgili
olarak bir satış fiyatı belirler, bu satış fiyatı da maliyet fiyatının altında
olursa, ortaya çıkan zarar, görev zararıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görev zararı öngörülen satışların Hazine tarafından ödenmesi
şeklindeki finansman biçimi, harcamanın hemen ardından ödeme yapılmaması
nedeniyle, teşebbüsün zararına yol açmaktadır. KİT'lerin, satış fiyat ve
politikalarına siyasî otoritenin müdahalesi, bu KİT'lerin piyasadaki prestijlerini
de sarsmaktadır. KİT'lerin görev zararlarının karşılanması için bütçeye konulan
hüküm, KİT'lerin gerek özkaynak gerekse kredi kullanarak girdiği finansman
darboğazını önlemeye yetmemektedir; çünkü, Hazinece görev zararlarını
karşılamaya yönelik ödemeler zamanında yapılmamaktadır. Oysa, hem bütçenin
şeffaflık ve hesap verilebilirlik prensibini hem de KİT'lerin malî yapısını
bozan bu uygulama yerine, bu harcamaların bütçenin ilgili bölümünde ödeneğe
bağlanması ve harcamanın ödenek aktarma işleminden sonra yapılarak, bu
uygulamadan doğan finansman yükü, KİT'ler üzerinden kaldırılmalıdır. Nitekim,
tasarıda yer alan Toprak Mahsulleri Ofisi ve Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ'nin
2004 yılı bilanço hesaplarına baktığımızda, dahilde işleme rejimi kapsamındaki
buğday ve şeker satışlarının özkaynaklarla finanse edilmeye çalışıldığını
görüyoruz; ancak, yeterli özkaynak olmadığı için dış kredi kullanılmış, daha
sonra, söz konusu kuruluşlara, Hazine tarafından görev zararı kapsamında ödeme
yapılmasına rağmen, önemli büyüklükte bir finansman gideri doğmuştur ve bunlar
da, tabiî, dolayısıyla, maliyet hesaplarına yansıtılmıştır. Bu tutarlar, Toprak
Mahsulleri Ofisi için 2004 yılında 49,4 trilyon, Türkiye Şeker Fabrikaları
içinse toplam 58,4 trilyon olmuştur. Dolayısıyla, dahilde işleme rejimi
kapsamında yapılan satışlardan doğan bu görev zararlarının Hazinece
karşılanması nedeniyle, bu satışları yapan KİT'ler için herhangi bir külfet
oluşturmadığı düşüncesi doğru değildir. Verdiğim bu rakamlar devletin resmî
rakamları olup, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun 2004 yılı raporlarından
alınmıştır. Uygulama sonuçları, bu yöntemle yapılan satışların bütçeye
getirdiği yük bir yana, dünya fiyatlarıyla neden rekabet edemediğimizi de
önemli ölçüde cevaplamaktadır. Katlandığımız bütün bu maliyetlere karşılık elde
edilen ihracat kazancımızın ne olduğunu bile bilemeyişimiz, sorunun ciddiyetini
daha da artırmaktadır.
Değerli arkadaşlar, KİT
Komisyonunda, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak yaptığımız tespitler
sonucunda, Toprak Mahsulleri Ofisi ile Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ tarafından
dahilde işleme rejimi kapsamında yapılan buğday ve şeker satışları konusunda,
hem Cumhuriyet Halk Partisi hem de Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından 2 adet
Meclis araştırması önergesi verilmiştir ve bu önergeler, 1 Temmuz 2005'te kabul
edilmiştir; ancak, bugüne kadar, hâlâ, bu 2 ciddî araştırma önergesi
görüşülmeye alınmamıştır. Konu gerçekten ciddîdir. Önüne geçilmediği takdirde
sonuçları da vahim olacaktır. Söz konusu önergelerin, Meclis Genel Kurulunda
bir an önce görüşülmeye başlanması ve bunun sağlanması ve kurulacak komisyon
marifetiyle de gerekli önlemlerin alınmasını bekliyoruz.
Sizlere dün sunduğum 2
anket sonucundan sonra, bugün de, AKP Hükümetinin başarısını gösteren bir başka
istatistikî gelişmeyi bilgilerinize sunmak istiyorum. Ondan sonra huzurunuzdan
ayrılacağım değerli arkadaşlar.
Türkiye Ulusal İstatistik
Kurumunun açıkladığı verilere göre, işsizlik oranı, ağustos ayında yüzde 9,4
iken, eylül ayında bu oran yüzde 9,7'ye çıkmıştır. Hani ekonomi yüzde 10
büyümüştü?! Hani millî gelir artmıştı, 5 000-6 000'li rakamlardan
bahsediyorduk?! Değerli arkadaşlar, peki, işsizlik neden azalmıyor da artıyor?!
Sayın AKP'liler, görüyorsunuz ki, her şeyi toz pembe göstermekle, göz boyamakla
olmuyor. Rakamlar, açıkça başarısızlığınızı belgeliyor.
Yine, bu bütçeyle de
yatırımlar için yeterli ödenek konulmamıştır. Yatırım olmayınca da istihdamı
artırmak, işsizliği önlemek mümkün değildir değerli arkadaşlarım. İktidarınız
döneminde yaptığınız 4 bütçenin hepsinde de yatırıma yeterli ödeneği
koymadınız. Demek ki siz, işsizliği önlemeyi düşünmüyorsunuz. 2006 bütçesi,
yatırım ödeneği bakımından, şu ana kadar yapılmış en zayıf bütçe
görüntüsündedir değerli arkadaşlar. Yani, 2002 ve öncesini bırakın, kendi
döneminizde dahi, yatırım ödeneği bakımında, en zayıf bütçedir. Peki, nasıl
olacak da siz işsizliği önleyeceksiniz?!
Değerli arkadaşlar, ürün
sepetini değiştirip enflasyon oranını düşürdüğünüzü söyleyerek övünmek yerine,
işsizlik oranını düşürerek övünün lütfen. Kaldı ki, fakir fukaranın
mutfağındaki yangın halen devam ediyor. Yoksulluk sınırının altındaki
milyonlarca vatandaşımız, eğer bu ekonomi politikaları böyle devam ederse,
korkarım ki, yakında, aş yerine taş kaynatacaklar.
Değerli arkadaşlar, sözlerimi
burada tamamlarken, ülkemiz ve ulusumuz için daha az işsizliğin yer aldığı,
daha çok refahın oluştuğu güzel bir yeni yıl ve bayram dileğiyle, 2006 yılı
bütçesinin tekrar ülkemize hayırlı, uğurlu olmasını diliyor, bu duygularla Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Sağ.
Madde üzerinde Anavatan
Partisi Grubu adına söz isteyen, Mardin Milletvekili Muharrem Doğan.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2006
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı üzerinde Anavatan Grubu adına söz
almış bulunuyorum; sözlerime başlamadan önce hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli arkadaşlar,
çeşitli etkenlerle birlikte şeker fabrikalarının uzun yıllar özelleştirme
sürecinde bulunması nedeniyle, ileriye dönük yatırım, üretim ve satış
politikaları oluşturulamamış ve çiftçi kaderine terk edilmiştir. Ülkemizde,
şeker tüketiminin yarısı kadar ucuz kaçak üretim vardır. Binlerce ton şeker ile
nişasta bazlı şeker, kaçak olarak Suriye ve İran'dan ülkemize girmektedir ve
ciddî bir denetim olmadığı için haksız kazanç meydana gelmektedir.
Şöyle ki; şeker
ambalajları değiştirilerek faturasız piyasaya sürülmektedir; çünkü, dünyada
üretilen şekerin yüzde 80'i şekerkamışından üretilmektedir ve pancara göre
maliyet çok düşüktür; şekerpancarı üreticisinin rekabet etme gücü yoktur.
Şekerlerden elde edilen
illegal kazanç akaryakıtı geçmiştir. Özelleştirilen Konya, Kayseri, Amasya,
Çorum gibi şeker fabrikalarını işletenler mağdur olmuştur.
Ülkemizi açık pazar
olarak gören çokuluslu şirketler, AB ülkelerinde yüzde 2-3 olan kotalarını,
ülkemizde yüzde 15'lere kadar kolaylıkla çıkarabilmektedirler.
Ülkemizde, 500 000 çiftçi
ailesi geçimini şekerpancarı tarımıyla sağlamaktadır. Daimî ve mevsimlik olmak
üzere, ortalama 33 000 kişi şeker fabrikalarımızda çalışmaktadır. Bu insanların
kaderi, birkaç nişasta bazlı şeker üreticisi firmanın ellerine teslim
edilmemelidir. Şekerpancarı kotalarını daraltıp, ABD, IMF ve Dünya Bankası gibi
kuruluşların baskıları sonucu nişastsa bazlı şeker kotalarının artırılması, bu
ülkenin temelini emekleriyle yoğuran Türk çiftçisine karşı yapılan en büyük
haksızlıktır.
Değerli milletvekilleri,
nişasta bazlı şeker kotalarının yüzde 50 artırılmasıyla kaç tane şeker
fabrikasının kapanacağını ne kadar insanımız biliyor?! Şekerpancarı üretiminin
kısıtlanıp, Türk çiftçisinin hakkı ve onurlu alınterini birkaç nişasta bazlı
şeker üreticisine peşkeş çekmek, hiçbir politikaya fayda getirmez.
Çiftçilerimiz geçim
derdiyle uğraşırken, başkaları büyük kârlar peşinde koşuyorsa, çiftçilerimizin
haklarını korumak, Yüce Meclis çatısı altında görev yapan bizlere düşer. Bu
nedenle, çiftçilerimizin yüzünü güldürmeliyiz.
Değerli arkadaşlar,
elimde şöyle bir tablo var, dikkatinize sunmak istiyorum. Pancar eken, il, köy
ve çiftçi sayısına ait bir tablo. Bakın, 2002 yılında pancar eken köy sayısı 5
726, pancar eken çiftçi sayısı 416 619 iken, 2004 yılında, pancar eken köy
sayısı 5 233'e düşmüştür, pancar eken çiftçi sayısı da 303 428'e düşmüştür;
yani, pancar eken köy sayısı 493 azalmış, 113 191 üretici de bu işi bırakmak
zorunda kalmıştır.
19 Nisan 2001 tarihinde
yürürlüğe giren 4634 sayılı Şeker Kanununda "kota sınırı yüzde 10'u
geçemez" denilmektedir. Buna rağmen, kotanın, Bakanlar Kurulu kararıyla
yüzde 50 artırılarak yüzde 15'e çıkarılmış olması büyük bir hatadır. Bu
uygulamadan hemen vazgeçiniz.
Sonuç olarak, Şeker
Kurumunca alınan bu kararın, Bakanlar Kurulunda da onaylanması halinde, son
yıllarda oldukça kan kaybetmiş olan şekerpancarı sektörü, daha da sıkıntıya
girecek, yakın gelecekte, sektör, işlevini yitirmiş olacaktır. Ayrıca,
şekerpancarı sanayiini zora sokacaktır. Dolayısıyla, 500 000 çiftçinin, diğer
bir ifadeyle 3 000 000 insanın yanı sıra, tarım, hayvancılık, yem sanayii,
ilaç, nakliye ve hizmet sektörüyle uğraşan 10 000 000 insanımız üzerinde olduğu
gibi, camiada da derin üzüntü ve kaygı yaratacaktır.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye, hızla bir kanunsuzluk cenneti haline gelmek üzeredir. Daha iki gün önce,
Kapıkule'de 58 görevli tutuklandı. Demek ki, diğer kapılarda da ciddî
suiistimaller bulunmaktadır. Bu tür suiistimallerin üzerine ciddî ve kararlı
gitmek, 59 uncu hükümetin görevidir.
Hububat, artık, bütün
dünyada stratejik ürün olarak bilinmektedir. Buna rağmen, 2004 yılında kabul
edilen Tarım Strateji Belgesinde, hububat sektörüne yönelik özel bir destekleme
dahi yoktur. Dünyada söz sahibi olmak istiyorsak, ABD ve Avustralya'nın ihracat
pazarlarında, beş yıl içerisinde en az yüzde 30'luk payımız olmalıdır ve bunu
sağlamanız gerekir.
Türkiye'ye IMF ve Dünya
Ticaret Örgütüyle çizilmek istenen kaderi değiştirmeliyiz. Bu ülkeye yapılacak
en büyük iyiliklerden bir tanesi de budur. Hububatta verimliliğe önem
vermeliyiz, ıslah edilmiş tohum kullanmalıyız, miras nedeniyle bölünmüş
tarlaları birleştirmeliyiz. Tarımda tam makineleşmeyi sağlamalıyız. Sulu
tarımdaki oranları hızla artırmalıyız.
Değerli arkadaşlar,
Enerji Bakanımız geçen gün burada şunu ifade etti: "Biz" dedi
"sulama yapacak, baraj yapacak su arıyoruz." Gerçekte, Türkiye su
zenginidir. İşte, başlamak üzere olan bu barajlarımızı değerlendirirseniz ve
başta GAP'ta olmak üzere, Türkiye'nin her tarafında sulama kanallarını
tamamlarsanız, bu konuya da çözüm getirmiş olursunuz.
Tekniğine uygun gübre ve
tarımsal ilaçlamayı kullanmalıyız. Üretim maliyetinin yüzde 18'ini oluşturan
gübre ve yine, yüzde 25'ini oluşturan mazotta indirimler uygulamamız
gerekmektedir. Mesela, ABD çiftçisi, 2004 yılında 1 kilogram buğdayı 168 000
TL'ye üretirken, bizim çiftçimiz yüzde 76 daha fazla masraf yaparak ancak 1
kilogramını 343 000 liraya üretebilmiş, buğdayını da bu fiyatın altında satmak
zorunda kalmıştır.
Değerli milletvekilleri,
bu hükümetin, daha 2004 ve 2005 yılına ait bir kısmını halen ödemediği doğrudan
gelir desteği sosyal amaçlı bir sistemdir; ama, uygulama bakımından
yetersizdir, ödemeler zamanında yapılmıyor. Burada da çok ciddî bir
iyileştirmenin yapılmasını dikkatlerinize sunuyorum. Muhakkak stratejik üretim
planlaması ve çok iyi düzenlenmiş bir çiftçi kayıt sistemiyle birlikte yeni ek
girdi destekleri sağlamamız gerekmektedir.
Bu duygu ve düşüncelerle,
ben, bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum; fakat, Sayın Maliye Bakanımıza da
buradan bir soru iletmek istiyorum. Ben, kendisine, biraz evvel bir soru iletmiştim;
fakat, verdiği cevap beni tatmin etmedi.
Değerli arkadaşlar, seçim
bölgem Mardin Savur İlçesinde devlet hastanesi bir sene evvel yapılmış,
bitirilmiş; cihazları da tamamlanmış olduğu halde, bugüne kadar, doktor,
hemşire, ebe eksikliğinden dolayı orada sağlık hizmetleri yapılamamaktadır.
Bayram geliyor, yılbaşı geliyor; ben, Sayın Bakanımın oraya bayram hediyesi
olarak, yılbaşı hediyesi olarak acilen bir doktor görevlendirmesi, atama
yapılması gerekir; çok önemlidir.
ABDULLAH VELİ SEYDA
(Şırnak) - Yapılmadı mı?!.
MUHARREM DOĞAN (Devamla)
- Hayır, yapılmadı, şu anda yok; yani, arzu ederseniz, ben size yarın noter
kanalıyla tespit ettirip sizin bilginize sunayım; eğer çok ısrar ediyorsanız.
Maliye Bakanımız versin.
Bir de, ben Sayın
Bakanıma bir soru sormuştum; bu soruya da cevap alamadım; bunu da buradan
iletmek istiyorum izninizle. Şark tütününü desteklemekten neden vazgeçtiniz
Sayın Bakanım? 200 000 ton -sadece 2005 yılından bahsediyorum- tütün stokunu
nasıl eriteceksiniz?
Teşekkür ediyorum.
Tekrar, sizleri saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Doğan.
Madde üzerinde, şahsı
adına söz isteyen, Balıkesir Milletvekili Orhan Sür.
Buyurun Sayın Sür. (CHP
sıralarından alkışlar)
ORHAN SÜR (Balıkesir) -
Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan tasarının
21 inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi ve
bizi izlemekte olan Yüce Türk Halkını saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
günlerdir üzerinde konuştuğumuz bu bütçe, muhalefet olarak eleştirdiğimiz bu
bütçe, her noktasında Sayın Bakanımızı yansıtıyor. Bu da çok doğal; çünkü, bu
bütçeyi, bundan önceki üç bütçede olduğu gibi, Sayın Bakanımız hazırladı ve Sayın
Bakanımız bu bütçeye damgasını vurdu ve burada övünerek zaten söylüyor. Sayın
Bakanımız diyor ki: "Benim değerimi bilin."
Şimdi, Sayın Bakanımızın
elbette değerini bileceğiz, bilmek gerekiyor; ama, önce, Sayın Bakanımızı bir
tanısak; çünkü, Sayın Bakanımızı tanımak, bütçeyi tanımakla eşdeğer.
AHMET YAŞAR (Aksaray) -
Biz tanıyoruz.
ORHAN SÜR (Devamla) -
Şimdi, tanımayanlar tanısın diye, arkadaşlarıma, sadece kısa notlarla Sayın
Bakanımızı tanıtmak istiyorum.
AHMET YENİ (Samsun) -
Özgeçmişi var.
ORHAN SÜR (Devamla) -
Mustafa ve Hidayet oğlu, 1946 doğumlu, Beykoz-Çayırbaşı nüfusuna kayıtlı…
BAŞKAN - Sayın Sür,
lütfen, madde üzerinde konuşur musunuz.
ORHAN SÜR (Devamla) -
Madde üzerinde konuşuyorum Sayın Başkanım.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) -
Sayın Başkan, böyle konuşma olur mu?!
BAŞKAN - Lütfen, sayın
milletvekilleri… Uyarıyoruz Sayın Vekili.
ORHAN SÜR (Devamla) -
Evet, burada, AKP'nin programını dinledik 2 saat önce; o da madde üzerinde
değildi. Ben, bütçe üzerinde konuşuyorum. Bütçeyi Sayın Bakan yaptı ve Sayın
Bakan bütçeye yansıdı. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Sür,
lütfen…
ORHAN SÜR (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakanımız…
BAŞKAN - Madde üzerinde
konuşur musunuz.
ORHAN SÜR (Devamla) -
Evet…
…Sayın Başbakanımızın ağabey
olarak hitap ettiği bir kişidir.
AHMET YENİ (Samsun) - Biz
de ağabey diyoruz, biz de…
ORHAN SÜR (Devamla) -
Üsküdar-Bulgurlu'da hakkında üç kez yıkım kararı alındığı halde, mühürleri
kopartarak kaçak bina yaptıran ve hâlâ o villanın sahibi olan kişidir. (CHP
sıralarından "Allah Allah" sesleri) 1977 yılında Millî Selamet
Partisinden milletvekili adayı olmuştur. Kamuoyunda "babalar gibi
satan" ve "tüccar siyasetçi" lakaplarıyla ün salmıştır. Murabaha
yoluyla 1995-1998 yıllarında adına 182 000 000 dolarlık hayalî ihracat
gerçekleştirilen Albaraka Türk Şirketinin o dönemki yönetim kurulu üyesidir.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) -
Sayın Başkan!..
ORHAN SÜR (Devamla) -
Daha sonraki…
BAŞKAN - Sayın Sür,
lütfen… Sayın Sür, madde üzerinde konuşur musunuz.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) -
Böyle şey olur mu?!
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan, madde üzerinde böyle konuşulmaz!
ORHAN SÜR (Devamla) -
Sayın Başkanım, Sayın Bakanımız, buraya geliyor, kendisini, Atatürk'ün
dönemindeki maliye bakanlarıyla karşılaştırıyor. Sayın Bakanımız o
karşılaştırmayı yaparken, bunları düşünmek zorunda değil mi?! O zaman, maliye
bakanlarının böyle özellikleri var mıydı?! (CHP sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar)
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan… Sayın Başkan…
ORHAN SÜR (Devamla) -
Şimdi, Sayın Bakanımız, çıkacak, diyecek ki; Atatürkçü olmak demek, denk bütçe
yapmak demektir.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan, bak, bu şekilde arkadaşımız bir şey yapmak istiyor!
BAŞKAN - Bir saniye Sayın
Kapusuz…
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Böyle şey olmaz canım! Konuştuğu maddeyle ne alakası var ya?!
BAŞKAN - Bir saniye Sayın
Kapusuz; ben uyaracağım.
ORHAN SÜR (Devamla) -
Sürem bitiyor… Sürem bitiyor…
Şimdi, değerli
arkadaşlarım…
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, bir saniye… Bir saniye Sayın milletvekilleri…
Sayın Sür, lütfen, o
kürsüye çıkma hakkınız, sizin maddeyle ilgili konuşmayla ilgilidir. Lütfen
Sayın Sür…
ORHAN SÜR (Devamla) -
Sürem bitti Sayın Başkanım.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Devam, devam…
BAŞKAN - Bir saniye sayın
milletvekilleri…
Sayın Sür, lütfen…
ORHAN SÜR (Devamla) -
Şimdi, Sayın Bakan konuşurken, bunları söylerken kimse sesini kesmiyor, kimse
buna ikaz etmiyor. Ben Sayın Bakanın söylediklerini burada tekrarlıyorum. Ben
söylemedim "Atatürkçü olmak, denk bütçe yapmak demektir" diye; ama,
Sayın Bakanım buradan…
BAŞKAN - Bu şekilde
konuşmaya devam ederseniz, sözünü kesmek zorunda kalacağım. (CHP sıralarından
gürültüler)
YAVUZ ALTINORAK
(Kırklareli) - Olur mu öyle şey ya?!
BAŞKAN - Lütfen, sayın
milletvekilleri…
ORHAN SÜR (Devamla) -
Sayın Başkanım, şimdi, burada…
BAŞKAN - Sayın Sür, bir
saniye…
Sayın milletvekilleri,
hiç kimse bir hakkı kötüye kullanamaz.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Kötüye mi kullanıyor ya?!
BAŞKAN - Sayın Sür'ün,
kürsüye çıkış sebebi, 21 inci maddeyle ilgili konuşma yapmasıdır. Lütfen, Sayın
Sür…
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Tamam, söyledi başta.
YAVUZ ALTINORAK
(Kırklareli) - Sonucunu öyle bağlayacak.
ORHAN SÜR (Devamla) -
Sayın Başkanım, benim zaten süremi bitirdiniz, sizi dinlerken sürem bitti.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
İlave eder…
ORHAN SÜR (Devamla) -
Evet, herhalde ilave edersiniz?
21 inci maddede, elbette,
KİT'ler var, KİT'lerin zararları var; ama, KİT'lerin peşkeş çekilmesi de
herhalde o maddeye girer! Şimdi, daha dün bu kürsüde, Sayın Hasan Ören, Manisa'da
nasıl peşkeşler çekildiğini anlattı. Ben onlarca defa bu kürsüden Balıkesir
SEKA Fabrikasının nasıl peşkeş çekildiğini anlattım. Şimdi, Sayın Bakanım
çıkıyor diyor ki:"Alnım açık, başım dik."
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Size talimat veriyor, talimat.
ORHAN SÜR (Devamla) -
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu peşkeşlerden sonra hâlâ alınlar açık, başlar dik
mi?! Bakın elimde bir Danıştay kararı var; Balıkesir SEKA'nın satışının iptal
kararı. Bundan sonra niye uygulanmadığını soruyoruz; hâlâ başlarınız dik oluyor
diye soruyoruz; bunu sorma hakkımız yok mu?
Şimdi, değerli
arkadaşlarım…
FAZLI ERDOĞAN (Zonguldak)
- Yargı denetimi var.
ORHAN SÜR (Devamla) -
Yargı denetimi… Yargı, kararını verdi. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım,
şimdi…
BAŞKAN - Sayın Sür, bir
saniye…
Sayın
milletvekillerimizin denetim hakkı vardır; ancak, yolu bu değildir. Kürsüye
çıktığınız sebeple konuşmanız gerekmektedir.
Buyurun Sayın Sür.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Bunlar görev zararı Sayın Sür.
ORHAN SÜR (Devamla) -
Sayın Başkanım, bu, görev zararı değil mi?!
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Sür,
lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun, 2 dakikalık
eksüre veriyorum.
ORHAN SÜR (Devamla) - 2
dakika içinde tamamlıyorum. Teşekkür ederim.
Çok değerli arkadaşlarım,
Atatürkçü olmak o kadar kolay değil. Atatürkçü olmak, Atatürk'ün dönemindeki
bakanlar gibi olmak çok kolay değil. (AK Parti sıralarından gürültüler)
Bakın, 1924 bütçesi, o
dönemin Cumhuriyet Halk Partisi İktidarının, Hükümetinin, 1924 yılında
getirdiği bütçe Düyuni Umumiyenin 7 katı, 7…
AHMET YENİ (Samsun) - O
zaman CHP var mıydı?!
ORHAN SÜR (Devamla) -
Vardı, vardı. Bakın, önce tarihi öğrenin. Cumhuriyetten önce CHP vardı.
Cumhuriyetten önce CHP vardı; tarihi öğrenin. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen…
ORHAN SÜR (Devamla) -
Şimdi, değerli arkadaşlarım, 1924'teki bütçenin 7 katı Düyuni Umumiye borcunu
ödemiş o dönemin insanları. 1950'de de iktidarı devrederken 140 ton altın devretmiş.
Milyarlarca dolar borç değil, milyarlarca dolar borç değil.
AHMET YAŞAR (Aksaray) -
Halkın sefaletiyle birlikte…
ORHAN SÜR (Devamla) -
Şimdi, siz, kalkacaksınız, değerli arkadaşlarım, Dünya Bankası talimatıyla, IMF
talimatıyla bütçe yapacaksınız; ondan sonra, Atatürkçü olacaksınız! Bakın,
Atatürk'ün bir sözü var: -benim en çok sevdiğim sözüdür- "Bağımsızlık
benim karakterimdir" der. Bu mu bağımsızlık; bu mu Atatürkçülük?! Önce
bağımsız olmayı öğrenin, önce bağımsız olmayı öğrenin değerli arkadaşlarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
Dünya Bankası talimatını
bizim önümüze bütçe diye koyacaksınız; peşkeşler yargıdan dönecek, alnınız
açık, başınız dik olacak ve bu davranışlarınızı da, eğer, bu sıralarda rahmetli
İsmet İnönü olsaydı, aynen şöyle karşılardı: "Hadi canım sen de"
derdi.
İBRAHİM KÖŞDERE
(Çanakkale) - Mirasyedisiniz!
ORHAN SÜR (Devamla) -
Sevgili arkadaşlarım… (AK Parti sıralarından gürültüler)
Evet, siz o "hadi
canım sen de"yi önümüzdeki seçimde halktan göreceksiniz. (AK Parti
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen…
ORHAN SÜR (Devamla) - O
"hadi canım sen de"yi önümüzde, halktan göreceksiniz.
Bu bütçede, halkın
yararına bir şey yok, dar gelirlinin yararına bir şey yok, KİT'lerin yararına
bir şey yok.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) -
Öyle mi?!
ORHAN SÜR (Devamla) -
Hep, bu bütçede konulan maddeler, bu bütçenin getirdikleri yandaşlara gidecek
olan düzenlemeler.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Hadi canım sen de!..
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Sür.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) -
Palavra!
ORHAN SÜR (Balıkesir) -
Belgeler… Belgeler…
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) -
Yalan, yalan!..
BAŞKAN - Lütfen,sayın
milletvekilleri…
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen, Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ILICALI (Erzurum)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 21 inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu
vesileyle, Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
KİT'lerin verilen
görevleri nedeniyle doğan zararlarının kesin tespiti, hazine kontrolörleri ve
ilgili bakanlık müfettişleriyle birlikte incelenmekte ve rapora bağlanmaktadır.
Ancak, söz konusu incelemeler yıl içinde doğan görev zararlarının ilgili yılın
bitiminde KİT'ler tarafından bildirilmesini müteakiben başlamaktadır. Bu süreç
sonunda kesin tespiti yapılan görev zararları, KİT'lere ödenebilmekte, bunun
sonucunda KİT'lerin malî bünyeleri olumsuz etkilenmektedir. Bu nedenle, işbu
maddeyle KİT'lerin verilen görevler sonucunda doğan zararlarının avans olarak
ödenebilmesi için yetki alınmaktadır.
Bölgemizin potansiyeli
açısından da söz konusu KİT'ler oldukça önemlidir. Bu manada çok yararlı
olduğunu düşünüyorum. Yalnız, Sayın Maliye Bakanımızdan şeker fabrikalarında
etil alkolden yakıt üretimi konusunda hükümetimizin yardımını istiyoruz. Bu
manada da, eğer Özel Tüketim Vergisinde, vergilerde bir düzenleme olursa, gayet
ekonomik bir durum bir arz etmektedir.
Bunları belirttikten
sonra, değerli milletvekilleri, ben milletvekili olmadan önce bir üniversite
öğretim üyesiydim. Burada ön sıralarda, birinci, ikinci sırada değerli
muhalefeti çok dikkatli, onbeş gündür izliyorum; ama, üzüntümü sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Burada, değerli muhalefet
sözcüleri geldikleri zaman -ki, çok birikimli milletvekillerimiz- biz burada
yararlanmak isteriz. Hep, hükümet sıralarına dönerek, Sayın Bakana, birçok şeyi
tekrarlayarak, sorularda da özellikle çok değişik, yani, burada söylenmeyecek
sorular sorulmakta. Ben şunu isterim; bir milletvekili olarak, burada hepimizin
ayrı uzmanlık konuları var.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Sayın Başkan, maddeyle ilgisi var mı bunların?!
MUSTAFA ILICALI (Devamla)
- Değerli kardeşim, burada belli bir şeyi paylaşıyoruz.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Olmuyor Başkanım!
MUSTAFA ILICALI (Devamla)
- Bütçeyle ilgili bir tespit yapıyorum.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Madde, görev zararı…
MUSTAFA ILICALI (Devamla)
- Bütçeyle ilgili bir tespit yapıyorum. Sürem çok kısa, Sayın Grup
Başkanvekilim de benim hemen bitirmemi isteyecektir. O açıdan…
BAŞKAN - Sayın Ilıcalı,
maddeyle ilgili konuşur musunuz.
YAVUZ ALTINORAK
(Kırklareli) - Bravo Başkan!..
MUSTAFA ILICALI (Devamla)
- Maddeyle ilgili konuştum.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Görev zararı… Sayın Ilıcalı, görev zararıyla ilgili konuş!
MUSTAFA ILICALI (Devamla)
- Görev zararıyla ilgili konuştum…
FAHRETTİN POYRAZ
(Bilecik) - Mecliste görev zararı!
MUSTAFA ILICALI (Devamla)
- …ama, bunu mutlaka paylaşmamız lazım; yani, bizim buradan istifade etmemiz
lazım. Burada kaybettiğimiz zaman da bir zarardır, istifade etmemiz lazım.
BAŞKAN - Lütfen, Sayın
Ilıcalı…
MUSTAFA ILICALI (Devamla)
- Tamam efendim.
Ayrıca, değerli
milletvekillerimiz, sadece hükümetimize, Bakanımıza bakıyorlar. Benim de burada
olumlu olarak etkilenmem lazım ki, Bakanımın konusunda eğer olumsuz bir şey
varsa, ben de o kanaate ulaşayım.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Olumsuz da olsa siz arka çıkıyorsunuz.
MUSTAFA ILICALI (Devamla)
- Ama, bu şekilde, bir olumsuzluk söz konusu olmamaktadır.
ORHAN SÜR (Balıkesir) -
Ne ilgisi var maddeyle?!
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Başkanım, görev zararı…
MUSTAFA ILICALI (Devamla)
- Değerli milletvekilleri, biraz sabrederseniz, zaten süremiz oldukça kısa.
Bir de burada yine çok
üzülerek, seçim bölgem Erzurum çok gündeme getirildi. Erzurum çiftçisinden
örnekler verildi. Ben, burada şunu belirtmek durumundayım; bu bütçe,
Türkiye'nin geleceğini, hatta, bu bütçenin özelliği, bundan sonraki iki yılı da
tasarlıyor, planlıyor; ülkemiz için, bölgemiz için oldukça önemli. Çiftçiye
hakaret edildi deniliyor, çiftçi üzerinden siyaset yapılmaya çalışıyor. 60
Erzurum çiftçisiyle beraber milletvekillerimiz üç gündür beraberiz.
Çiftçilerimiz eğer hükümetimizden alınmış olsaydılar, kendi dar imkânlarıyla
bir ulusal gazetede tam sayfa bir ilan vermezlerdi. Bugün, hükümetimizin
organik tarım konusunda vermiş olduğu destek, çıkarmış olduğu yasayla beraber…
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Görev zararı!..
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Çiftçi maddeleri mi bunlar?!
MUSTAFA ILICALI (Devamla)
-…3 000 tane, sadece Erzurum değil…
BAŞKAN - Lütfen, sayın
milletvekilleri…
MUSTAFA ILICALI (Devamla)
- Sadece Erzurum değil, 3 000 tane çiftçiyi, 11 tane ili, çok sayıda ilçeyi
ilgilendiren, çiftçimiz bundan yararlanmıştır. Erzurum çiftçisi hayatından son
derece memnundur. Sayın Bakanımızın da söylediği gibi, bugün biz, üç yılda her
şeyi çözmedik; ama, yapılanlar, yapılacak olanların garantisidir.
Yine, baktığımız zaman,
Erzurum'a ne oldu ne olmadı denildiği zaman, Erzurum şu anda 5 inci olan bir
havaalanına kavuşmuştur bu hükümetimiz sayesinde; teşekkür, şükranlarımızı
sunuyoruz. Kaliteli içmesuyu için, yine Maliyemizin, hazinemizin imkânlarıyla
projemiz devam etmektedir. Doğalgazımız, kentsel dönüşümümüz, bundan önce
geçirmiş olduğumuz depremlerde hükümetimizin hassasiyetiyle köylerimizde
yapılan evler, su, kavşak, yol, özel teşebbüsün bölgemize vermiş olduğu,
göstermiş olduğu ilgi de, hükümetin yapmış olduğu bu olumlu destekler sayesinde
artmıştır.
Değerli milletvekilleri,
yani şunu belirtmek isteriz ki, bizim bölgemizde yapılanlardan herkes
memnundur. Kış turizmi potansiyelimiz, Ulaştırma Bakanlığımızın başarılı
çalışmalarıyla, sivil havacılığın başlamasıyla tam dolu olmuştur, yeni tesisler
yapılacaktır. Bu manada, çalışmalarımıza, hükümetimiz, Başbakanımız ilgi
göstermektedir. Bunlar yeterli değildir; ama, yeterli olacaktır. Keşke, biz,
burada getirdiğimiz eleştirilerde yönlendirici olabilecek, hükümetimize önünü
açacak önerilerde bulunabilsek, bundan ülkemiz kazanacaktır. Bundan sonraki
konuşmalarınızda, inşallah, bizi istifade ettirecek değerli bilgiler sunma
imkânınız olur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ilıcalı,
lütfen, tamamlar mısınız.
Buyurun.
MUSTAFA ILICALI (Devamla)
- Teşekkür ediyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. Bütçenin ülkemize,
milletimize hayırlı, uğurlu olmasını diliyor, emeği geçen herkese teşekkür,
şükranlar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ilıcalı.
Madde üzerinde 10 dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Soru sorma süresi 5
dakikadır.
Sayın Yerlikaya, buyurun.
VAHDET SİNAN YERLİKAYA
(Tunceli) - Teşekkür ederim.
Aracılığınızla, Sayın
Bakanıma bir soru sormak istiyorum. 29 Mart 2004 yerel seçimleri öncesinde,
Sayın Başbakan Tunceli'yi ziyaret etmişti. Bizim, bir Pertek Köprüsü projemiz
var. Pertek Köprüsü, Keban Gölü üzerinde kurulması düşünülen, güney ile kuzeyi
birbirine bağlayan en ekonomik bir yol. Hem ülke açısından hem bölge açısından
büyük bir yararı olacak bu köprünün. Acaba, Sayın Başbakan, dönüşünde, bu
köprünün yaptırılması konusunda bir talimat verdiler mi? Bu konuda bir
hazırlıkları var mı? 2006 bütçesinde bu konuda bir ödenek ayrılmış mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Yerlikaya.
Sayın Baloğlu, buyurun.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan demin bir
soruya verdiği yanıtta "soracak soru bulamıyorsunuz" dedi; bu konuda
merak etmesin, kendisi bakan olduğu sürece soru sıkıntısı çekmeyiz biz; ama,
sorduklarımıza yanıt vermelidir.
Ben, 13 üncü maddede çok
net bir soru sordum Sayın Bakan, size "işçi emeklilerinin enflasyon
farklarını niye ödemiyorsunuz" dedim. İki yıl önce söz verdiniz -Sayın
Başesgioğlu söz verdi Plan ve Bütçe Komisyonunda- niye hâlâ ödemiyorsunuz?
"Hadi, ödemiyorsunuz, hiç olmazsa bir açıklama yapın" dedim. Niye
açıklama yapmıyorsunuz? Birinci sorum bu.
Dün, yine bir tartışma
oldu Elazığ'ın Alacakaya yoluyla ilgili. Siz, bölge müdüründen aldığınız bir
bilgiyi sundunuz; bunun doğru olmadığını, size yanlış bilgi verdiklerini
söyledim. Nitekim, bugün bir tespit yaptırdım, Baltaş Köyünden, Yıldırımlar
krom ocaklarına kadar olan 10 800 metrelik alanda yol kazılıyor, milyarlarca
liralık bir zarara uğratılıyor yol ve bu hâlâ devam ediyor. Sayın Bakan, AKP
milletvekillerinin söylediklerine inandığınız kadar, o ülkeyi en az onlar kadar
seven muhalefet milletvekillerinin iddialarına da inanın lütfen.
Bingöl'ün Yedisu
İlçesinden şimdi aradılar, arayanları söylemek istemiyorum; ama, şununla
yetiniyorum, arayanlar, partimizin üyeleri ve taraftarları. Sormamı istiyorlar,
soruyorum: Sayın Bakan, Yedisu İlçemiz, il merkezi olan Bingöl'e toprak yolla
bağlı olan Türkiye'deki tek ilçedir. Bu yılın ödeneğine yine para konulmadı.
Yedisu, bir köyden farksız durumda yaşıyor, kışın yolu kapanıyor. 33
kilometrelik bölüm stabilize bile değildir, ham topraktır. Buna niye ödenek
koymuyorsunuz? Yedisu'ya niye dönüp bakmıyorsunuz? Bütçe halk içindir.
Yedisu'da yaşayanlar halk değil mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Baloğlu.
Sayın Özkan…
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) - Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum.
Sayın Bakan, petrol
istasyonu sahiplerinin bir sorununu biraz önce bir arkadaşımız sordu; fakat,
televizyonları başlarında Meclisimizi izleyen birçok petrol istasyonu sahibi,
cevabınızdan hoşnut olmadıklarını belirtiyor "bizler peşin parayla yakıt
alıyoruz, vadeli satışlar yapıyoruz. Bu satışlardan para dönmediği bir dönemde,
yazarkasa bedellerini ödeme şansımız yoktur. Ya pompaları söküp Ankara'ya
getireceğiz ya da hükümetten, petrol istasyonlarında uygulamaya konulan
yazarkasaların bedelleri için uzun vadeli bir kredi açılmasını bekliyoruz"
diyorlar. Petrol istasyonlarında, yeni uygulamaya konacak olan bu yazarkasalar
için, uzun vadeli bir ödeme planı yapmayı düşünüyor musunuz?
İkinci sorum: Sayın
Bakan, her şey çok güzel, çiftçi hayatından memnun ise, Manisa'da 60 000 çiftçi
Türkiye Ziraat Odaları Başkanlığı tarafından niçin çiftçi mitingi yaptı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Özkan.
Sayın Altınorak…
YAVUZ ALTINORAK
(Kırklareli) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanıma sormak
istiyorum: Sayın Bakanım, Türk Şekere bağlı Sarmısaklı Tohum Üretme Çiftliği 1
Aralık 2005 tarihinde Özelleştirme İdaresine devredilmiştir. Söz konusu 18 000
dönüm arazinin hangi biçimde satılmasını düşünüyorsunuz?
2- Türk çiftçisine çok
faydası olmuş bu arazinin, aynı amaçlı kullanılması açısından, Trakya'da
oluşabilecek pancar ekicileri kooperatifleri, Trakya Birlik, Tarım Kredi
Kooperatifleri Birliği, Köy Kalkınma Kooperatifleri Birliği, ziraat odaları,
borsalar, ticaret odaları ve belediyelerden oluşacak bir konsorsiyuma bedelsiz
veya sembolik bir bedelle devretmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Altınorak.
Sayın Gün…
SALİH GÜN (Kocaeli) -
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Meclis çalışanlarının
-personelinin- yüzde 25'i geçici veya mevsimlik işçi olarak çalıştırılıyor, 657
4/C statüsüyle. Aynı işi yapan bu arkadaşlar, diğer arkadaşlara göre, 500-600
milyon az maaş almaktadırlar. Sosyal haklardan önemli kayıpları vardır. Sağlık
ve giyim başta olmak üzere, birçok haktan mahrumdurlar. Bunlar, yılda iki sefer
de 20'şer gün izne çıkarılıyor -ücretsiz izne- ağustos ve aralık aylarında.
Ağustos ayında tatillerini zehir ediyorsunuz, aralık ayında da yılbaşını ve
kurban bayramını zehir ediyorsunuz.
BAŞKAN - Sayın Gün, sorar
mısınız sorunuzu lütfen.
SALİH GÜN (Kocaeli) -
Bunların 800 000 000'luk maaşları 270 000 000'a düşmekte. Sekiz dokuz yıldır bu
Meclise diğer arkadaşlarıyla eşdeğerde hizmet eden bu arkadaşların
haksızlığının giderilmesini düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Gün.
Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Konuştuğumuz madde,
biliyorsunuz, görev zararlarıyla ilgili madde. Burada, tabiî, Türk Şekerin de,
şeker fabrikalarının da ismi geçiyor, o bakımdan, bu Sarmısaklı Çiftliğiyle
ilgili olarak bir soru vardı. O da, Sarmısaklı Çiftliği Türk Şekere bağlıyken,
şimdi özelleştirme kapsamına alınıyor. Diğerlerinde olduğu gibi, bu da
özelleştirme kapsamına alındı ve belli bir zaman içerisinde de, bu, ÖYK
kararında belirtildiği şekildeki usullere uygun olarak da özelleştirilecektir.
Şimdi, burada, Trakya
Birlik'e yahut da Pankobirlik'e veya da diğer birliklere, acaba, bu, çok, iz
bedeli gibi, dediğimiz, bir bedelle, çok düşük bir bedelle satılır mı diye bir
soru vardı; bu, öyle satılmaz. Yani, burada, ihale usulleri vardır, o ihaleye
girerler, o ihalede kim kazanırsa o alır. Biz hep söylüyoruz…
YAVUZ ALTINORAK
(Kırklareli) - Sayın Bakanım, daha önce örnekleri var ama.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Efendim?..
YAVUZ ALTINORAK
(Kırklareli) - Daha önce örnekleri var.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Örnekleri olabilir, yanlışta ısrar etmenin âlemi yok.
YAVUZ ALTINORAK
(Kırklareli) - Aynı amaçla kullanmak üzere diyoruz.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Yani, burada, bir defa, o, Sarmısaklı Çiftliği, şu ülke
için, hakikaten, hayvancılığın geliştirilmesi bakımından, tohumculuğun
geliştirilmesi bakımından, yani, çok önemli projelerin gerçekleşmesi bakımından
fevkalade önemli bir yer ve bunu, ekonomiye de kazandırmak lazım.
YAVUZ ALTINORAK
(Kırklareli) - Vallahi Sayın Bakanım, arazi, arsa spekülatörlerinin eline
geçer, amacına uygun olmaz.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Bunu ekonomiye kazandırırken, maksimum fayda getirecek
şekilde hareket etmemiz lazım. Bu nedir; burayı kim işletecekse, buraya kim
parayı verecekse, o, en güzel işletir. Yani, kısaca, her zaman söylüyoruz,
parayı veren düdüğü çalar diye. Yani, buraya gelecekler… Hatta esasında,
yerli-yabancı daha çok yatırımcıları cezp eder mahiyette de burayı iyi
tanıtmamız icap ediyor. Çünkü, ben, Trakyalıyım.
YAVUZ ALTINORAK
(Kırklareli) - Öyle olsa, çok makbule geçecek.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Ama, şimdi kalkıp da, yani böyle neredeyse sıfır bedelle,
bilmem falanca birilerinden dediğiniz zaman, o zaman olmuyor işte.
YAVUZ ALTINORAK
(Kırklareli) - Sembolik, efendim…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sembolik dediğin zaman, yani ondan bir para alma demek.
Şimdi, tabiî, ben, bir de
şunu anlamıyorum: Ucuz satsan kızıyorsunuz, pahalı satsan kızıyorsunuz, ne
yapacağız yani?..
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Satmayın.
YAVUZ ALTINORAK
(Kırklareli) - Yalnız, burası farklı.
BAŞKAN - Sayın Altınorak,
lütfen, karşılıklı konuşmayalım.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Tabiî, şimdi, burada iki türlü zihniyet var. Özelleştirme
yapılsın mı yapılmasın mı? Size göre, satmayın, evet, o da bir fikir; ama,
değerli arkadaşlar, şu özelleştirmeyi yapmak, şu memleketin menfaatına, şu
milletin menfaatına. (Gürültüler)
Aynı şey…
YAVUZ ALTINORAK
(Kırklareli) - Sayın Bakan, konsorsiyum diye saydığımız kurumlardaki üye
sayısı, mübalağa etmiyorum, 1 000 000; 1 000 000 kişi sahiplenmiş olacak. Çok
önemli.
BAŞKAN - Sayın Altınorak,
lütfen…
Sayın Bakan, siz,
sorulara cevap verin.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, diğer sorulara baktım, maddeyle ilgili
olmadığı için o sorulara cevap vermiyorum.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Bu soruları her zaman soracağız, hesap soracağız halkın önünde.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Ben teşekkür ederim, sağ olun.
BAŞKAN - Süremiz
bulunduğu için, Sayın Coşkunoğlu, buyurun.
OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yine, Türk Şeker
Fabrikasının, Türk Şekerin adı geçtiği için, şeker fabrikalarının
özelleştirilmesinde, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, Maliye Bakanlığı ve
Sanayi Bakanlığı veya Türk Şeker arasında bir yetki karmaşası var gibi geliyor.
Bu konuda bir açıklık rica ediyorum; bir.
İkincisi, Uşak Şeker
Fabrikası hakkında durum nedir; onu da anlamak mümkün değil. Nereden, nasıl
bilgi alınacağı en azından benim için mümkün olmadı. Oradan bu birinci soruya
geldim zaten. O konuda da bilgi rica ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Coşkunoğlu.
Buyurun Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Evet, Türk Şeker, bildiğiniz gibi, Sanayi Bakanlığına
bağlı bir kuruluş. Bu, özelleştirme kapsamına alınacak kuruluşlar… İlgili
kuruluş bize bildiriyor. Şimdi, Türk Şeker, şunları, şunları, şunları
özelleştirebilirsiniz diye özelleştirmeyle ilgili karşılıklı onların bir
mutabakatı oluyor. Yani, Sanayi Bakanlığı ile Özelleştirme İdaresi Başkanlığı
arasında varılan mutabakat neticesinde özelleştirilmek üzere, onlar bazı
fabrikaları, bazı fabrikaların sahip olduğu hisseleri veyahut da onların sahip
olduğu, böyle, çiftlik veya diğer gayrimenkuller varsa, onları biz, ÖYK
kararıyla özelleştirme kapsamına alıyoruz. Şu anda Bor, Ilgın, Ereğli
programda, Uşak programda değil; fakat, daha sonra Uşak da özelleştirme
programına alınacaklar arasında; ama, şu anda özelleştirme programında değil,
onu da bilgi olarak arz edeyim. Bu ÖYK kararı alındığı zaman, özelleştirme
kapsamına alınıyor. Ondan sonra özelleştirmeyle ilgili prosedür başlıyor, o
prosedür, artık, satış sürecine kadar, özelleştirme sürecine kadar devam
ediyor. Ondan sonra, hepinizin bildiği gibi, prosedür gereğince özelleştirme
tamamlanmış oluyor. Onu da bilgi olarak arz ediyorum.
Peki, teşekkür ederim
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır…
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Karar yetersayısı…
BAŞKAN - Arayacağım Sayın
Deveciler.
21 inci maddeyi kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Karar yetersayısı vardır; madde kabul edilmiştir.
22 nci maddeyi
okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ KISIM
Kamu Personeline İlişkin
Hükümler
Katsayılar, yurt dışı
aylıkları, ücret ve sözleşme ücreti
MADDE 22.- a) 14/7/1965
tarihli ve 657 sayılı Kanunun 154 üncü maddesi uyarınca, 1/1/2006-30/6/2006
döneminde aylık gösterge tablosunda yer alan rakamlar ile ek gösterge
rakamlarının aylık tutarlara çevrilmesinde uygulanacak aylık katsayısı
(0,04265), memuriyet taban aylığı göstergesine uygulanacak taban aylığı
katsayısı (0,53377), yan ödeme katsayısı (0,01353) olarak; 1/7/2006-31/12/2006
döneminde ise aylık katsayısı (0,04373), taban aylığı katsayısı (0,54711), yan
ödeme katsayısı (0,01387) olarak uygulanır.
b) 22/1/1990 tarihli ve
399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3 üncü maddesinin (c) bendi uyarınca
çalıştırılan sözleşmeli personelin ücret tavanı; 1/1/2006-30/6/2006 döneminde
2.180 Yeni Türk Lirası, 1/7/2006-31/12/2006 döneminde ise 2.275 Yeni Türk
Lirası olarak uygulanır.
c) İdarelerin yurt dışı
kuruluşlarına dahil kadrolarında görev yapan Devlet memurlarının yurt dışı
aylıkları, yeni kurlar ve yeni emsaller tespit edilinceye kadar, 2/4/2004
tarihli ve 2004/7356 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile ek ve değişikliklerinde
yer alan hükümlere göre ödenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Antalya Milletvekili Nail Kamacı; buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA NAİL
KAMACI (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, tasarının 22 nci
maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve şahsım adına söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Hükümet 2006 yılında, 657
sayılı Kanun kapsamındaki memurların aylık gösterge rakamlarının aylık
tutarlara çevrilmesinde uygulanacak katsayı artışlarını, 2006 yılının birinci
altı ayında yüzde 2,5; ikinci altı ayında yüzde 2,5 oranında artış sağlayacak
şekilde, toplam yüzde 5,1 oranında artırmıştır.
Sayın milletvekilleri,
Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından yapılan açıklamaya göre, kentsel yerler
tüketici fiyatları endeksine göre, Ekim 2005 ayı itibariyle, bir aylık
enflasyon oranı yüzde 1,79, oniki aylık enflasyon artışı yüzde 7,52'dir; yıllık
ortalama enflasyon ise yüzde 8,47 oranındadır.
Türk-İş ile Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı arasında bağıtlanan toplu iş sözleşmesine göre, 2006
yılının birinci altı ayı için yüzde 3, ikinci altı ayı için yüzde 3 olmak
üzere, işçi ücretlerine yüzde 6,1 oranında artış yapılmıştır. 2006 yılında işçi
ücretlerine yapılan artış gerçekleşen enflasyonun gerisinde kaldığı takdirde,
aradaki fark telafi edilecektir. 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısına, memur maaşlarına yapılan artışın gerçekleşen enflasyonun gerisinde
kaldığı takdirde, aradaki farkın telafisi için herhangi bir hüküm
konulmamıştır. Bu yüzden, memurlar, kamu işçilerinden farklı olarak katsayı
artış oranından daha yüksek bir enflasyon oranının gerçekleşmesi halinde, yine,
eskisine göre, daha düşük ücretlerle çalışmak durumunda kalacaklardır.
Sayın milletvekilleri,
Türk-İş tarafından hazırlanan yoksulluk raporunda, 4 kişilik bir ailenin temel
tüketim harcamaları yoksulluk sınırı olarak kabul edilmektedir. Devlet
memurunun maaşı, 2004 yılı itibariyle, yoksulluk sınırının yüzde 48'i kadardır.
2003 yılındaki bu rakam yüzde 46, 2002 yılında yüzde 49'du. Yani, yoksulluk
sorunu, en yoğun biçimde memur ve asgarî ücretli kesimde yaşanmaktadır.
Ülkemizde uygulanan net asgarî ücret, halen aylık 350 Yeni Türk Lirasıdır.
1.1.2006 tarihinden itibaren, bu tutar, 380 liraya çıkarılmıştır. Örgütsüz
çalışanların yarıdan fazlasının geliri bu düzeydedir. Daha önce, sizin de
programınızda olduğu şekilde, toplu- sözleşmeli, grevli hak vermeyi düşünüyor
musunuz?
Sayın milletvekilleri,
Türk-İş Araştırma Merkezince onsekiz yıldan bu yana her ay düzenli olarak
yapılan ve çalışanların geçim koşullarındaki değişimi ortaya koyan, açlık ve
yoksulluk sınırı çalışmasının 2005 Kasım ayı hesaplamasına göre, insan onuruna
yaraşır bir yaşantı sürdürebilmek için yapılması gereken asgarî aylık harcama
tutarı, yani, yoksulluk sınırı 1 610 300 000 liradır. Sağlıklı ve dengeli
beslenmek için, sadece gıda için yapılması gereken gıda harcaması tutarı, açlık
sınırı ise 529,79 liradır.
Devlet İstatistik
Enstitüsünün "2003 Yılı Yoksulluk Çalışması"na göre ise Türkiye'de
nüfusun yüzde 1,3'ü gıda harcamalarını içeren yoksulluk sınırının altında,
yüzde 28,1'i ise gıda ve gıda dışı harcamaları içeren yoksulluk sınırının
altında yaşamaktadır.
Sayın milletvekilleri,
bütün bu rakamlar, nasıl bir yoksulluk manzarasıyla karşı karşıya olduğumuzu
göstermektedir. Yoksulluk sınırının altında çalışan insanlarımızın koşullarını
iyileştirecek gerekli önlemlerin bu bütçe yasa tasarısında yer almaması, bu
bütçenin niteliğini açıkça ortaya koymaktadır.
Herkes yaşayarak
bilmektedir ki, enflasyon konusunda sağlanan düşüş, dar ve sabit gelirli
kesimlerin yaşama koşullarına doğrudan yansımamakta, yoksulluk ve açlık ülkenin
temel sorunu olmaya devam etmektedir. Oysa, çağdaş bir toplum içinde yaşayan
çalışanların, kendilerine ve ailelerine saygın bir yaşam düzeyi sağlayacak bir
gelir elde etmesi esastır.
Bütün bunlara ek olarak,
AKP'nin iktidarında izlenen ekonomi politikası istihdam yaratmamaktadır.
İzlenen yanlış özelleştirme politikası da işsizliği artırmaktadır. Gençler
arasındaki işsizlik çığ gibi sürmektedir.
Türk-İş'in Eylül 2005'te
yayımladığı "Asgarî Ücret Gerçeği" isimli raporda yer alan bilgilere
göre, Türkiye'de yaşayan her 3 kişiden 1'i istihdam edilmektedir. Çalışabilir
durumdaki her 2 işçiden ise sadece 1'i istihdam edilmektedir.
Sayın milletvekilleri,
Türkiye, son beş yıldır kamu kesimindeki gayri safî millî hâsılanın yüzde 6,5
seviyesinde faizdışı hedeflediği için, ücretlilere, insanca yaşabilecekleri
düzeyde gelir artışı sağlayacak şekilde ödenek ayırmamaktadır. Eğitim ve sağlık
gibi alanlara da gerekli, yeterli ödenek ayrılmadığı için, çalışanların her
kesimi yoksullaşmaktadır.
Değerli arkadaşlar, bu
bütçeyle beraber, eğer ileride bu bütçeyi anacak olursak, dört tane ana konu
gündemdedir: Bir tanesi özelleştirmeden gelen olaylar, bir tanesi yoksulluk,
bir tanesi de yolsuzluktur değerli arkadaşlar. Bunun yanında, bir de, son bütçe
görüşmelerinde Sayın Bakanın aşırı derecede sinirli olmalarıdır. Bunun anlamını
bulmak mümkün değildir. Bazı bakanlar, özellikle Enerji Bakanı ve Sayın Maliye
Bakanımız, Türkiye'de yoksul insanlara Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik
Fonundan dağıttıkları gıda ve kömürle övünmektedirler.
Değerli arkadaşlar,
insanlara kömür vereceğine, insanlara gıda yardım yapacağına, insanlara iş
verirsin; o insanlar, istedikleri yerden, iş imkânıyla, kendi imkânlarıyla
kendilerine gıda alabilirler, kömür alabilirler. Siz, kendinize mahkûm olan
birilerini yaratmaya çalışıyorsunuz.
AHMET YENİ (Samsun) - Onu
da vereceğiz.
NAİL KAMACI (Devamla) -
Bakın, bu yoksulluk konusunda bazı önemli sözler var; onu sizlere anlatmaya
çalışayım.
1- "Yoksul ülkelere
yardım ederken kârlarımızı artırdığımızı bilmek hoşumuza gider." Prof.
Behnam, Amerikalı.
2- "Dış ülkelere
yardım, yardımdan yararlanan ülkelerin ekonomisini serbest teşebbüs sistemine
yöneltir; bu sayede Amerikan firmaları gelişebilir." Bunu söyleyen de
Dünya Bankası Başkanı.
3- "Amerika Birleşik
Devletlerinin güvenliğini artırmaya hizmet etmeyen hiçbir iktisadî ve teknik
yardım yapılmaz."
4- "Yardım, dünyayı
denetleyen yöntemlerden bir tanesidir." Bu söz de John Kennedy'nin.
O yüzden, onlar, bunun
denetleme fonksiyonları olduğunu söyleyebiliyorlar; ama, bizim yardım yaparken
neyi denetlemeye çalıştığımızı anlamak mümkün değil değerli arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar bir de
önemli olan, özelleştirmeydi. Ben, size Antalya'da yaşanan bir özelleştirmeyi
anlatmak istiyorum. Daha önce, yine diğerlerinde olduğu gibi, 1980 sonrasında
uygulanan ekonomik politikalarla özellikle KİT'lerin zarar etmesi sağlanmış ve
bu KİT'lerin zarar etmesiyle beraber, bu alanlardaki bütün KİT alanları
satılmaya başlanmıştır. Antalya'da buna benzer bir KİT alanı vardır; Dokuma
Fabrikası. Gidenler bilirler, Antalya'nın girişinde 487 dönüm bir alan vardır;
bu, birçoklarının iştahını kabartmaktadır. Buranın çalıştırılması, yeni işçi
alınması değildir önemli olan, önemli olan o arsanın üzerinde yapılacak olan
işlerdir; yani, yap-işlet-devretle buradan bir imkân sağlamaktır. Bunun için
de, buradan, Özelleştirme İdaresine ait olan bu Dokuma Fabrikasını, Özelleştirme
İdaresi, bilabedel Kepez Belediyesine verdi; teşekkür ediyorum; ancak, bundan
sonra olay gelişmeye başladı. Ne yaptı; Kepez Belediyesi, kendisine verilen bu
şirkete, içine, 2 tane yönetim kurulu ve Kepez Belediye Başkanı olmak üzere, 3
kişi atadı. Bu 3 kişi ne yaptı; öncelikle, şirketin ismini değiştirdi değerli
arkadaşlar. Şirketin ismini değiştirdi ve buraya, 144 000 metrekare inşaat
yapılacak, yani, oyun alanları, yani, iş merkezleri yapılacak bir alan ihdas
etmeye çalıştı ve bu sayede de, bunun yapılması için de, bir firmayla anlaştı.
Bu firmayla anlaşırken, herhangi biriyle görüşme yaptı mı veya bir ihale imkânı
yarattı mı; hayır, hiç kimseyle görüşmedi ve bir gazete ilanıyla da kimseye
ilanı belirtmedi. Sadece, onların anlaştığı bir firmaya, "MDC" diye
bir Hollanda firmasına, bu inşaat alanını, onların istediği ölçülerde yaptı ve
onlara verdi değerli arkadaşlar. Şimdi, ben soruyorum: Bu ülkede, bir belediye
başkanı, bunları nereden öğrenebilir? Herhalde bunları öğrenmek için,
yukarıdakilerin yaptıklarına bakıyordur; yani, yukarıda yapılanların bir
emsalini, bir benzerini, şu anda Kepez Belediye Başkanı yapmaktadır.
Değerli arkadaşlar,
Antalya büyüyen bir kenttir. Binde 47'lik nüfus artışıyla, Türkiye'nin en fazla
nüfus artışına sahip olan bir kentidir. Antalya, tek merkezli bir kenttir. Şu
anda, sadece Kale Kapısıyla Antalya'ya hizmet vermektedir; ancak, kuzeyinde
Kepeziyle, yeni oluşan büyükşehriyle beraber, Antalya'nın, yeni bir kent
merkezine ihtiyacı vardır. (CHP sıralarından alkışlar) Belki, Antalya'ya iş
merkezleri yapılacak birçok yer bulabilirsin; belki, Antalya'ya turizm alanları
yaratacak yerler bulabilirsin; ama, Antalya'nın 2030 yılında 3 000 000 olacak
olan nüfusuna kent merkezi yapacak bir alanınız yoktur. Bu yüzden, Sayın Maliye
Bakanının, bu konuya el atmasını bekliyorum; çünkü, bunu, Antalyalılar
beklemektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kamacı,
lütfen, toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
NAİL KAMACI (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, bu konuda Sayın Maliye Bakanını göreve davet ediyorum.
Yoksulluğun bir benzeri olan özelleştirmeden, hiç olmazsa, Antalya bu şekilde
faydalanırsa, belki bir nebze olsun bundan yararlanabilir diye düşünüyorum.
Bu bütçeye hayır oyu
vereceğimi söylüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kamacı.
Madde üzerinde Anavatan
Partisi Grubu adına söz isteyen, Malatya Milletvekili Sayın Süleyman Sarıbaş;
buyurun.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; sözlerime
başlarken, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, onbir
gün, bakanlıklarımızın ve ilgili kuruluşlarımızın bütçelerini burada uzun uzun
tartıştık. İki gündür de bütçe kanunumuzun maddelerini tartışıyoruz. Ben
zannediyorum ki, artık, hepimiz söyleyeceklerimizi söyledik; yani, Anavatan
Partisi olarak biz, bu ülkenin sıkıntılarını söyledik, hükümetimizin yaptığı
güzel çalışmaların neler olduğunu, bunları takdir ettiğimizi söyledik; tek
başına bir iktidarın yapması gerekirken yapamadıklarını da uzun uzun anlattık;
ancak, bu saatten sonra tekrar aynı lafları tekrar etmenin, sanki bütçeyi
engellermiş gibi, engellemeye çalışırmış gibi bir tavır olacağını düşünüyoruz.
Bu bütçe çıkacak, çıkmak zorunda. Bütün hükümetler çıkarmış bütçeleri, bu bütçe
de çıkmak zorunda. Dolayısıyla, hepiniz yoruldunuz, bürokrat arkadaşlarımız
yoruldu. Konuşulmayan hiçbir şey de kalmadı. İşte bu madde, tartıştığımız
madde, kamu personeliyle ilgili. Kamu personelinin ücretlerinin yetersiz
olduğunu, polislerimizin, gardiyanlarımızın, öğretmenlerimizin ücretlerinin
yetersiz olduğunu uzun uzun anlattık. Dolayısıyla, biz, Anavatan Partisi
olarak, iktidara söyleyeceğimiz bütün sözlerimizi söyledik. Umarım ki, iktidar
muhalefetin söylediklerinden artık bir ibret alacaksa alır, almayacaksa da,
bunu döndürüp, aktarıp söylemenin çok da bir fayda getirmeyeceğini düşünüyorum
ve biz, Anavatan Partisi olarak, artık, maddeler üzerinde konuşmalarımızı
kesiyoruz, bir an önce, bu bütçenin -artık, daha fazla yorgunluk vermeden-
kanunlaşmasını, milletimize, devletimize hayırlı olmasını diliyoruz. Yarın
zaten genel başkanlarımız Türkiye için hayallerinin ne olduğunu, Türkiye'nin
sorunlarına çözümlerinin ne olduğunu, bu kürsüde anlatacaklar. Sözü genel başkanlarımıza
bırakalım diyorum ve hepinize hayırlı geceler diliyorum. (Anavatan Partisi ve
AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Sarıbaş.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Antalya Milletvekili Sayın Nail Kamacı; buyurun.
NAİL KAMACI (Antalya) -
Söz hakkımı Sayın Deveciler'e veriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Balıkesir
Milletvekili Sayın Ali Kemal Deveciler; buyurun.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 22 nci madde hakkında
şahsım adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
22 nci madde, bütçe
kanunu tasarısının içerisindeki en önemli maddedir; çünkü, bu madde,
Türkiye'deki milyonlarca aileyi ilgilendiren bir maddedir, memurlarımızı
ilgilendiren bir maddedir.
Bakınız, iktidara geleli
dört yıl oldu, 3 tane bütçe yaptınız…
YAVUZ ALTINORAK
(Kırklareli) - 4 bütçe…
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Devamla) - Bütçelerde sürekli olarak "gayri safî millî hâsıla sürekli
artıyor" dediniz, "ekonomi üç yıldır büyüyor" dediniz; fakat,
ekonomi büyüyorsa, gayri safî millî hâsıla artıyorsa, kişi başına millî gelir 2
500 dolarlardan 5 200 dolara çıktı diyorsanız, peki, memurlarımız bundan neden
faydalanamıyor arkadaşlar? Memurlarımız üç yıldan beri, gelen enflasyondan
dolayı, ezilir duruma geldi. Bu yıl memurlarımıza yüzde 5,1 oranında zam
yapıyorsunuz. Yine, bu maddeyle, eködeme almayan memurlara, 1.1.2006 tarihinden
itibaren ayda 40 000 Türk Lirası, 1.7.2006 tarihinden itibaren de 80 000 Türk
Lirası bir eködeme veriyorsunuz.
Sevgili arkadaşlarım,
bakınız, daha evvelden bir özel indirim vardı, özel indirimden dolayı, memurlar
belirli bir indirime kavuşturuluyorlardı; fakat, AKP iktidara gelirken, özel
indirimi kaldıracağını, asgarî ücret seviyesine çıkaracağını söylemişti. Asgarî
ücret seviyesine çıktığı takdirde, memurlarımız da bu indirimden bir pay
alacaktı; ama, ne yazıktır ki, üç yılı geçen zaman zarfında, bırakın özel
indirimi asgarî ücret seviyesine çıkarmayı, özel indirimi tamamen kaldırdınız.
Ben, dünkü konuşmamda da
söyledim, biz, Plan ve Bütçe Komisyonunda, bu Kurumlar Vergisinden yapılan
yüzde 10'luk ve Gelir Vergisinden yapılan yüzde 5'lik indirimin memurlara ve
asgarî ücretliye de uygulanması gerektiğini söylemiştik; ama, Sayın Bakan,
konuşmalarında, hayır, bordrolu memurlar ve asgarî ücretle çalışan işçilerimiz
yüzde 8 oranında vergi ödüyorlar demişti. Sebebine de gelince; çünkü, bunlar
vergi iadesi alıyorlar, bu vergi iadesinden dolayı ödedikleri vergi yüzde 8'e
düşüyordu.
Yine, tekrar ediyorum;
Sayın Bakanım, bu vergi iadesi, AKP iktidara geldikten sonra sizin getirdiğiniz
bir işlem midir, sizin icat ettiğiniz bir işlem midir; hayır. Bu vergi iadesi,
yıllardan beri, sizden evvelki hükümetler döneminde, bordroluya, memurlarımıza
ve işçilerimize verilen bir haktır. Siz, bu hakkı sanki kendiniz vermişsiniz
gibi bunu adapte etmeye çalışıyorsunuz. Memurlarımız ezilmektedir.
Bakınız, Kurumlar
Vergisini 10 puan düşürdünüz. 10 puan düşürdünüz. Biz, Kurumlar Vergisinin
düşürülmesinden yanayız, Gelir Vergisinin düşürülmesinden yanayız. Türkiye
Cumhuriyetinde vergiler çok yüksek; Avrupa Birliği ülkeleri içinde en yüksek
vergi ödeyen ülke vatandaşları Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarıdır. Ama,
Kurumlar Vergisini indirirken, Gelir Vergisini indirirken, bizim, zar zor yaşam
mücadelesi sürdürmekte olan memurlarımızı, açlık sınırının altında yaşamakta
olan işçilerimizi, bordrolularımızı unuttunuz.
Bizim bu konuyla ilgili,
Cumhuriyet Halk Partililer olarak vermiş olduğumuz bir önerge var. Hiç olmazsa,
kamu idarelerinde ek ödeme almayan, fazla mesai ücreti almayan memurlarımıza, o
40 000 liralık ücret aşağılık bir ücrettir. Sayın Bakan, 40 000 lirayla ne
alınır?! Bir fileyi bile pazarda 40 000 liraya dolduramazsınız. Hiç olmazsa,
gelin -bu maddede vereceğimiz önerge var- memurlarımıza, 1.1.2006 tarihinden
itibaren her ay için 150 000 Türk lirası, 1.7.2006 tarihinden itibaren de her
ay için 300 000 Türk Lirası tutarında ek ödeme yapılmasını, iktidar partisi
milletvekilleri olarak ve muhalefet partisi milletvekilleri olarak, Cumhuriyet
Halk Partili milletvekillerinin vermiş olduğu bu önergeyi kabul ediniz. Hiç
olmazsa, bir nebze, bu memurlarımızın bu durumunu hep birlikte düzeltmiş oluruz
ve kendilerine, memurlarımıza hem yeni yıl hediyesi vermiş oluruz hep birlikte
hem de onlara bayram hediyesi vermiş oluruz.
Hepinize saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Deveciler.
Madde üzerinde, şahsı
adına, Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Eraslan; buyurun.
MEHMET ERASLAN (Hatay) -
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabiî ki, bütçeler
yapılırken, bütçenin kaynağının kendisi millettir. Bu ülkede yaşayan aziz
milletimizin çiftçisinden, esnafından, KOBİ'sinden, kamu iktisadî
teşebbüsünden, hulasa, bu ülkede üretim yapan herkesten toplanan paralar,
toplanan vergilerle, Türkiye Cumhuriyeti Devleti adına, siyasî iktidarlar
bütçelerini yaparlar.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, güçlü bir millet, güçlü bir halk kesimi ve güçlü bir halk
topluluğu, beraberinde güçlü bir kaynağı oluşturur, güçlü bir kaynak da güçlü
bir bütçeyi beraberinde oluşturur. Yani, daha güçlü bir bütçe için, daha
mükemmel diyebileceğimiz bir bütçeyi oluşturabilmek için, mutlaka, bu ülkede
üretim yapan herkesin güçlü olmasına ihtiyaç vardır. Milletin kendisi yokluk ve
yoksulluk içerisindeyse, üretim yapamıyorsa, bir durgunluk ve üretimsizlik söz
konusuysa, borçlarını ödeyemiyorsa, çekini, senedini ödeyemiyorsa ve ekonomi
çarkını işletme noktasında ciddî sıkıntılarla karşı karşıyaysa, böyle bir
milletin kaynak olma veya vergi verme performansı düşük olacaktır.
Şimdi, tabiî ki, doğal
olarak biz, halk adına, milletimiz adına, her şeyi talep ediyoruz; çünkü,
milletin kendisi talep ediyor, herkes bir şeyler istiyor. Haklı; millet mutlaka
isteyecektir, esnaf-sanatkâr da isteyecektir, KOBİ'ler de isteyecektir, tarım
sektöründe iştigal eden vatandaşlarımız da haklı olarak bir şeyler
isteyecektir, polis de isteyecek, asker de isteyecek, memur da, savcı da,
emekli de, dul yetim de, herkes bir şeyler isteyecek; ama, Değerli Bakanım, Sayın
Bakanım, şunu istirham ediyorum: Bu ülkede KOBİ'ler ve esnaf-sanatkârlar;
ayrıca, tarım sektöründe uğraşan çiftçiler bu ülkede ekonominin kendisidir;
ekonominin makro dengesidir, ekonominin mikro dengesidir. Ekonomiyi oluşturan,
makrosunu da, mikrosunu da oluşturan, işte bu sektörlerdir, bu üç sektördür
özellikle. Bunları ne kadar desteklersek, bunlara ne kadar ciddî manada öncülük
yaparsak, hem parayla hem kaynak aktarmak suretiyle, teşvik etmek suretiyle hem
onlara bilimsel birtakım alternatifler sunmak suretiyle hem de üniversitelerle
bu sektörleri bir araya getirerek ciddî manada akademik ve bilimsel çalışmalar
yapmak suretiyle ve bu kesimleri teşvik etmek suretiyle ne kadar, bu noktada
ciddî bir çalışma yaparsanız, teşviklerinizi kısmazsanız, vergi oranlarınızı
düşürürseniz, o miktarda güçlü bütçe yapabilirsiniz, o miktarda bütçe yapmak
için vergilerdeki toplam hâsılayı artırma imkânına sahip olursunuz.
Ekonomik bir kaidedir,
ekonomik vazgeçilmez bir kaidedir; bir ülkede, bir coğrafyada vergi oranları
düşürülür ve teşvikler artırılırsa, o ülkedeki vergi hâsılatını artırmış
olursunuz, o ülkedeki yatırımı, üretimi ve ihracatı, reel ekonomiyi
canlandırmış ve hayata geçirmiş olursunuz ve elde edeceğiniz bu kaynaklarla
toplumun her kesimini ancak bu şekilde mutlu ve müreffeh kılarsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Eraslan,
buyurun.
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Geldiğimiz noktada, yatırımlar, kamu yatırımları ciddî manada kısıtlanmış,
ücretler düşürülmüş, ürün fiyatları düşürülmüş, teşvikler kısılmış,
sübvansiyonlar kısılmış, kamu harcamaları, kamu yatırımları kısılmış, özel
sektör yatırımları teşviksizlik dolayısıyla kısılmış bir noktada olan bir
Türkiye'nin ve bu ülkede yaşayan milletin varabileceği bir nokta yoktur. Bu
ekonomik politikalarla bir yere varmak mümkün değildir.
Bakın, Sayın Abdüllatif
Şener, Sayın Başbakan Yardımcımız -kendisinin de, ben, tecrübesine canı
yürekten katıldığım bir devlet adamıdır, siyasetçidir- aynen şunu söylüyor:
"Enflasyonla mücadele edelim derken, ekonomiyi daralttık." Ekonomi
daralmış oldu. Her şeyi kısarsanız, hiç kimseye bir şey vermezseniz, girdi
maliyetlerini düşürürseniz…
KOBİ'ler… KOBİ'lerin
dünya piyasasında… Şimdi, 1995'te Gümrük Birliği Anlaşmasını yapmışız,
Avrupa'yla ortak pazarız; ama, Avrupa'daki üretim maliyetleri ile Türkiye'deki
üretim maliyetlerini, Avrupa'daki teşvikler ile Türkiye'de KOBİ'lere, esnaf ve
sanatkârlara ve tarıma verilen teşvikleri kıyasladığımız zaman, arada ne kadar
büyük farklılığın olduğunu hep beraber görüyoruz.
O yüzden, sırf enflasyon
düşsün diye, sırf makroekonomik dengeler, işte, tutsun diye, yani, yokluk ve
yoksulluk içerisinde ve zorla ayakta duran bu sektörleri desteklemek ve onların
yanında durmak ve onların önünü açmak yerine, sürekli bu hedefleri
tutturabilmek için, eğer bütün desteklerimizi, bütün teşviklerimizi, bütün
yardımlarımızı kısar isek, Abdüllatif Şener Beyin dediği olur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Toparlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Eraslan,
lütfen, teşekkür eder misiniz.
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Ne olur; enflasyonla mücadele edelim derken, ekonomimizi daraltmış ve
caddede, sokakta, arazide, ülkenin her sathında, her yerinde yapılan ticarî
faaliyetleri ve iktisadî faaliyetleri sekteye uğratmış, durdurmuş olursunuz.
Toplam vergileriniz, toplam hâsılatınız da bu vesileyle düşmüş olur. Buraya
getirdiğiniz 2006 bütçesi, o yüzden sıkıntılı bir bütçe olur ve bunu, biz, bu
şekilde sabahlara kadar konuşuruz. Üreten bir Türkiye, üreten bir sektör ve
üreten sektörler olarak teşvik gerekmektedir.
BAŞKAN - Sayın Eraslan,
lütfen…
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Onların yardıma ihtiyacı vardır. Onlara yardım edilmelidir diyorum ve
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Eraslan.
Madde üzerinde, 10 dakika
süreyle, soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Tütüncü, buyurun.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Memur maaşlarıyla ilgili
olarak soru sormak istiyorum.
Türkiye'de 2006 yılı için
hesaplanan yoksulluk sınırı 1 800 Yeni TL'dir. Buna göre, 9 uncu derecenin 1
inci kademesindeki memur maaşları bunun yüzde 63 altındadır, 1 inci derecenin 4
üncü kademesindeki bir öğretmenin maaşı örneğin, bu yoksulluk sınırının yüzde
44 altındadır. Daha ayrıntıya girmek istemiyorum; ama, net görev aylıkları,
Maliye Bakanımızın, Sayın Bakanımızın 2006 yılı bütçe sunuş konuşmasındaki
kitapçıkta gördüğümüz, 2006 Temmuz net görev aylıklarının çoğunluğu bu
yoksulluk sınırının altındadır. Bu durumu AKP seçim beyannamesindeki,
bildirgesindeki vaatlerinizle nasıl bağdaştırıyorsunuz ve memurların, gerçekten
insan onur ve saygınlığına yaraşmayacak bir yaşam düzeyinde çabalamalarını,
acaba, Adalet ve Kalkınma Partisinin adalet anlayışına, sosyal adalet
anlayışına ve sosyal devlet anlayışına nasıl sığdırıyorsunuz?
İkinci sorum, Sayın
Başkan: Memur maaşlarında hangi oranda vergi alınmaktadır? Bu verginin, aynı
şekilde asgarî ücretteki verginin sıfırlanması durumunda ne kadar bir fatura ya
da kaynak ihtiyacıyla karşı karşıya olacağız ve bunu, bu faturayı, AKP İktidarı
zamanında yapılan…
BAŞKAN - Sayın Tütüncü,
lütfen, soruyu sorar mısınız.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) -
Tamam, hemen soruyorum.
…vergi kaçakçılığı affına
giden kaynaklarla karşılaştırabilir misiniz?
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN -Teşekkür ederim
Sayın Tütüncü.
Sayın Ülkü, buyurun.
HAKKI ÜLKÜ (İzmir) -
Sayın Başkan, Sayın Bakana şunu sormak istiyorum:
Yeni çıkarılmış olan
belediye yasalarıyla belediye başkanlarının özlük hakları oldukça düzeltilmiş,
iyi bir şekle dönüştürülmüştür. Belediye başkanlarından Emekli Sandığına prim
ödeyenler, emsallerine oranla en az 1 milyar civarında fazla para almaktadırlar
ki, doğru bir şeydir; ancak, Bağ-Kur ve SSK'ya bağlı olarak görev yapmış olan
belediye başkanları ile Emekli Sandığına bağlı olarak görev yapmış belediye
başkanları arasında bu 1 milyarlık farkın kapatılması gerekmektedir. Zaten, bu
anlamda İçişleri Bakanlığının yapmış olduğu bir çalışma, 1 423 adet böylesi bir
belediye başkanının olduğu şeklindedir. Bu belediye başkanlarının mağduriyetini
gidermek için bir çalışmanız var mı; varsa, hangi aşamada ve bu bütçe yasasıyla
bunların durumunun düzeltilip düzeltilemeyeceği?..
Ayrıca, aynı işi yapan
jandarma ile aynı işi yapan polisin ne zaman maaşları eşit olacak? Aynı işi
yapan jandarma komutanı ile aynı işi yapan emniyet müdürü önceden aynı maaşı
alıyorlardı, şimdi neden alamıyorlar, eşit okullardan mezun olmalarına karşın?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ülkü.
Sayın Yerlikaya, buyurun.
VAHDET SİNAN YERLİKAYA
(Tunceli) - Teşekkürler Sayın Başkan. Aracılığınızla Sayın Bakanıma bir sorum
var.
Bütçe gelirlerinin önemli
bir kısmını, hepimiz biliyoruz ki, vergiler oluşturuyor. Bu vergilerle,
bakanlıkların, diğer kurumların bütçeleri oluşuyor. Diyanet İşleri
Başkanlığının da bütçeleri bu vergilerle oluşuyor. Türkiye'de bu vergileri
veren Alevî vatandaşlarımız da var, Sünnî vatandaşlarımız da var. Ancak, bugüne
kadar hükümetin cemevlerine bir pay ayırdıklarına şahit olmadık, görmedik.
Cemevlerinin bir inanç ve kültür merkezî olarak görülmediğini de biliyoruz.
Oysaki, bunlar, Alevî vatandaşlarımızın inançlarını ve kültürlerini
sergiledikleri kutsal yerlerdir.
BAŞKAN - Sayın Yerlikaya,
sorunuzu sorar mısınız lütfen.
VAHDET SİNAN YERLİKAYA
(Tunceli) - Acaba, 2006 bütçesinde bu cemevlerine gerek Diyanet İşleri
bütçesinden veya genel bütçeden bir pay ayrılmış mıdır; bunu cevaplamasını
istiyorum efendim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Yerlikaya.
Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Sayın Tütüncü'nün memur
maaşlarınla ilgili sorusunu cevaplandırmak istiyorum. Değerli arkadaşlar, memur
maaşları, bizim Hükümetimizin memurlara, emeklilere, işçilere verdiği önemden
dolayı, elimizdeki imkânların azamîsi kullanılarak verilmeye çalışılmıştır.
Şimdi, mesela, biz geldiğimizde, ortalama memur maaşı 507 000 000 liraydı; biz,
bunu, 2005 yılında 817 500 000 liraya, 2006 yılında da ortalaması 917 000 000
liraya çıkıyor; yani, 2 misline yakın bir artış oluyor bu zaman zarfında.
Şimdi, bir defa,
memurlarımızı biz enflasyona ezdirmemenin gayreti içerisinde olduk ve reel bir
artış sağladık; ama, bu sağladığımız artış da, elimizdeki imkânların azamîsini
kullanarak yaptığımız bir artış. Şüphesiz ki, arzumuz, daha fazla zam yapmak;
ama, almadan vermek Allah'a mahsus; yani, borçlanacak da halimiz de yoktu.
Borçlandığımız zaman, enflasyonun nerelere fırladığını hep beraber yaşadık.
Otuz yıldan beri bu memleket enflasyon altında ezildi. Bu enflasyondan da en
büyük çileyi memurlar, işçiler, dargelirliler, emekliler çekti.
Şimdi, bir memuru
düşünün, maaşını aldığı ertesi gün cebindeki para eriyor ve hiçbir işe
yaramıyor; ama, şimdi baktığınız zaman, o enflasyon artık kalmadı. Çarşı pazarı
herhalde hepimiz dolaşıyoruz, bakıyoruz; üç seneden beri fiyatı aynı olan bir
sürü aldığımız maddeler var. Şimdi, bu, memurun maaşına haliyle müspet olarak
tesir ediyor; ama, şunu söylemek istiyorum: Bunu, biz, daha fazla vermeyi arzu
eden bir hükümetiz. Memurumuza, işçimize daha fazla vermeyi arzu ediyoruz;
fakat, elimizdeki imkânlara göre de hareket etmek mecburiyetindeyiz. O
imkânlara göre vereceğimiz en son noktayı da verme gayreti içerisindeyiz.
Mesela, biz geldiğimizde en düşük memur maaşı 327 000 000 lira idi. Şimdi, bu
maaş, 2006 yılında, ortalamayı söylüyorum yine, 717 000 000 lira oluyor, yani 2 mislinden daha fazla artış
olmuş. Bunun karşılığında, tabiî, enflasyon çok çok daha altlarda. Burada da
yaptığımız; biz, şimdi, elimizdeki kaynakları en iyi şekilde kullanmaya gayret ediyoruz.
Tabiî, burada,
yoksulluğun üzeri, yoksulluğun altı, herkese göre bir hesap yapılıyor. O hesaba
göre, kimisi üzerinde diyor, kimisi altında diyor; ama, memleketin gerçeklerini
konuşuyoruz burada ve bu memleketin gerçeklerine göre yapabildiğimizin
azamîsini yaptığımızı bütün memurlarımız da biliyor; fakat, bunun yanında,
enflasyonun düşmesi, herhalde herkese müspet olarak yansımıştır değerli
arkadaşlar.
Yine, bu SSK, Emekli
Sandığı… Belediye başkanlarının bazılarının SSK'dan, bazılarının Emekli Sandığından
emekli olmasıyla ilgili olarak bir farklılık söz konusu; ancak, tabiî,
görevleri sırasında da, Emekli Sandığına tabi olanların ödediği primler başka,
SSK'ya tabi olanların ödediği primler başka idi.
HAKKI ÜLKÜ (İzmir) -
Hayır, öyle bir şey yok…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Fakat, her şeye rağmen, bizim bir projemiz var; Emekli
Sandığını, SSK'yı, hepsini bir çatı altında topluyoruz, hepsini bir şemsiye
altında topluyoruz. Bu, belediye başkanlarıyla ilgili olan problem bir mevzuat değişikliğini
icap ettiriyor. Bu da, Belediye Gelirleri Kanununda, zannederim düşünülebilir.
BAŞKAN - Sayın Bakan,
süre tamamlanmıştır.
MALİYE BAKAN KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Evet…
Yine, tabiî, kamu
personel rejimiyle ilgili çalışmalar sırasında da ele alınacağı tabiîdir.
Diğer konu, tabiî, biz,
burada, personelle ilgili olan, kadroların kullanılmasıyla ilgili olan maddeyi
konuşuyoruz, Cemevleriyle ilgili bir madde konuşmadığımız için diğerine de
cevap veremeyeceğim.
Teşekkür ederim.
MEHMET VEDAT YÜCESAN
(Eskişehir) - Jandarmayla ilgili?..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Kamu personeliyle ilgili çalışmaları anlatıyoruz.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Madde üzerinde 1 önerge
vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 1028
sıra sayılı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının "Kamu
Personeline İlişkin Hükümler" başlıklı 22 nci maddesine aşağıdaki (d)
bendinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Atila Emek |
Ufuk Özkan |
Mehmet Akif Hamzaçebi |
|
Antalya |
Manisa |
Trabzon |
|
Ali Kemal Deveciler |
Zekeriya Akıncı |
Nail Kamacı |
|
Balıkesir |
Ankara |
Antalya |
|
|
Kemal Kılıçdaroğlu |
|
|
|
İstanbul |
|
"d) Kamu idarelerinde ek ödeme almayan memurlara 1.1.2006 tarihinden itibaren her ay 150 YTL, 1.7.2006 tarihinden itibaren ise her ay 300 YTL tutarında ek ödeme yapmak amacıyla, Maliye Bakanlığı Gider Bütçesinin aşağıdaki tertipleri ve tutarları gösterilen ödenekleri Maliye Bakanı tarafından ilgili kamu idarelerinin bütçelerine aktarılır.
Tertibi Tutarı
12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.1 717.095.000 YTL
12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.3 173.000.000 YTL
12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.5 65.000.000 YTL
12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 400.000.000 YTL
12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.7 50.000.000 YTL
12.01.31.00-01.1.2.65-1-09.9 250.000.000 YTL"
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Sayın Öğüt, bir söz
talebiniz var galiba, hangi konu hakkında istiyorsunuz?
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) -
Biraz önceki konuşmam hakkında kısa bir açıklama yapacağım.
BAŞKAN - Konu nedir Sayın
Öğüt? Kalkar mısınız, izah eder misiniz konuyu.
Buyurun.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) -
Demin konuşurken, ben, vatanımızın bölünmez bütünlüğüne gölge düşmemesi
amacıyla bir konuşma yaptım. Orada bir yanlış anlaşılma var, onu açıklayacağım.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Öğüt, yerinizden kısa bir açıklama…
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) -
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan teşekkür
ediyorum.
Değerli arkadaşlar, 16.30
civarında, bütçenin 18 inci maddesi üzerinde konuşurken, kullanmış olduğum
sözlerin yanlış anlaşıldığını gördüm. Bölgemin sorunlarını dile getirirken,
sözlerim, vatanın bölünmez bütünlüğüne gölge düşmemesi amacını taşımaktadır.
Hükümetin, bölgemize yatırımlarını yapmasını ve bölgemizin kalkınmasını temenni
ediyorum.
Konunun yanlış
anlaşılmaması için Sayın Başkanım, 43 üncü Birleşimin tutanaklarının 52 nci
sayfasında yer alan benim sözlerimle ilgili bölümün tutanaklardan çıkarılmasını
talep ediyor; saygılarımla takdirlerinize arz ediyorum.
Edirne'den Ardahan'a
kadar bu toprakları vatan yapan tüm şehitleri rahmetle anıyor, bütün, bizi
dinleyen ülkemizdeki Türk vatandaşlarımıza ve Yüce Meclise saygılar sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Öğüt.
23 üncü maddeyi
okutuyorum:
Kadroların kullanımına
ilişkin hususlar
MADDE 23.- a) Genel bütçe
kapsamındaki kamu idareleri ile 5018 sayılı Kanuna ekli (II) sayılı cetvelde
yer alan idarelerin, açıktan atama izni aranmaksızın boş kadrolarına (işçi kadroları
hariç) yapacakları açıktan atama sayıları ile genel yönetim kapsamındaki kamu
idarelerinden bu kadrolara yapacakları nakil sayıları toplamı, bu idarelerin
2005 yılında emeklilik, ölüm, istifa ve nakil sonucu ayrılan personel sayısının
yüzde seksenini aşamaz. Araştırma görevlisi kadrolarına yapılacak atama sayısı
ise 2005 yılında ayrılan (TUS ve DUS eğitiminden ayrılanlar hariç) araştırma
görevlilerinin yüzde 100'ünü aşamaz. Bu sınırlar içinde personel ihtiyacını
karşılayamayacak idareler için ilave 21.000 adet açıktan atama izni
verilebilir. Kanun, uluslararası anlaşma, Bakanlar Kurulu kararı veya yılı
programıyla kurulması veya genişletilmesi öngörülen birimler ile hizmetin
gerektirdiği zorunlu haller için ilave personel ihtiyacı duyan kamu idareleri,
taleplerini gerekçeleri ile birlikte Şubat ayı sonuna kadar Maliye Bakanlığına
bildirirler. Söz konusu ilave sayının kurum ve kuruluşlar itibarıyla dağılımı,
gerekli görülmesi halinde bu toplam sayının bir kısmının rezerv tutulması ve
kullanımı ile diğer hususlar Devlet Personel Başkanlığının bağlı olduğu Bakan
ile Maliye Bakanının müşterek önerisi üzerine Başbakan tarafından belirlenir.
Hâkimlik ve savcılık
meslekleri ile bu meslekten sayılan görevlere, Tıpta Uzmanlık Tüzüğü uyarınca
araştırma görevlisi veya asistan kadrolarına, yükseköğretim kurumları öğretim
üyeliklerine, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun ek 1 inci maddesi ve
24/5/1983 tarihli ve 2828 sayılı Kanunun ek 1 inci maddesi uyarınca yapılacak
atamalar, 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Kanun kapsamında veya diğer ilgili
mevzuata göre yapılacak askeri personel atamaları, emniyet hizmetleri sınıfında
bulunan kadrolara yapılacak atamalar, 24/11/1994 tarihli ve 4046 sayılı Kanunun
22 nci maddesi ile 4/2/1924 tarihli ve 406 sayılı Kanunun ek 29 uncu maddesi
uyarınca yapılacak personel nakilleri yukarıda yer alan sınırlamalara tabi
değildir.
Ancak, birinci fıkra
kapsamında 657 sayılı Kanunun 59 ve 92 nci maddeleri uyarınca yapılacak açıktan
atamalar için Devlet Personel Başkanlığından izin alınması zorunludur.
5018 sayılı Kanuna ekli
(IV) sayılı cetvelde yer alan kurumların ve (II) sayılı cetvelde yer almayan
özel bütçeli idarelerin, döner sermayelerin, kefalet sandıklarının serbest
memur kadrolarına yapacakları açıktan atama sayıları ile aşağıdaki paragraf
kapsamı dışındaki kamu idare ve kurumlarından yapacakları memur nakil (4046
sayılı Kanunun 22 nci maddesi ile 406 sayılı Kanunun ek 29 uncu maddesi
uyarınca yapılacak personel nakilleri hariç) sayıları toplamı ile bunların
kullanımı ve diğer hususları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.
Genel bütçe kapsamındaki
kamu idareleri ile özel bütçeli idarelere, 5018 sayılı Kanuna ekli (IV) sayılı
cetvelde yer alan kurumlara, döner sermayelere ve kefalet sandıklarına tahsis
edilmiş bulunan sürekli işçi kadrolarından boş olanların açıktan atama amacıyla
kullanılması, Devlet Personel Başkanlığı ile Maliye Bakanlığının iznine
tabidir. Açıktan atama izni, personel ödeneğinin yeterli olması şartıyla
verilebilir.
Genel yönetim
kapsamındaki kamu idareleri, yapacakları açıktan veya naklen atamalarda ilgili
mevzuat hükümlerine uymanın yanında, mevcut personelinin rasyonel dağılımı
yoluyla daha verimli şekilde kullanımını sağlamak ve azami tasarruf anlayışı
ile hareket etmek zorundadırlar. Öğretim üyeleri dışındaki öğretim elemanları,
Kamu Personeli Seçme Sınavı sonuçlarına göre yapılacak atamalar hariç, 657
sayılı Kanuna tabi kadrolara naklen atanamazlar.
Genel bütçe kapsamındaki
kamu idareleri ile özel bütçeli idareler, 5018 sayılı Kanuna ekli (III) ve (IV)
sayılı cetvellerde yer alan kamu idareleri, döner sermayeler ve kefalet
sandıkları, yıl içinde gerçekleştirdikleri açıktan ve naklen atamalara ilişkin
bilgileri, emeklilik, istifa ve ölüm gibi nedenlerle serbest
kadrolarında/pozisyonlarında meydana gelen değişiklikleri ve
kadrolarının/pozisyonlarının dolu ve boş durumunu gösterir cetvelleri Mart,
Haziran, Eylül ve Aralık aylarının son günü itibarıyla doldurarak ilgili ayları
izleyen ayın yirmisine kadar Maliye Bakanlığı ile Devlet Personel Başkanlığına
gönderirler.
b) Genel bütçe
kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idareler, 5018 sayılı Kanuna ekli
(IV) sayılı cetvelde yer alan kamu idareleri ve döner sermayelerin boş sürekli
işçi kadrolarından Maliye Bakanlığı ve Devlet Personel Başkanlığınca uygun
görülenler Başbakanın onayı ile iptal edilir.
c) İçişleri Bakanlığı ile
Devlet Personel Başkanlığı tarafından müştereken belirlenen norm kadro ilke ve
standartlarına uygun olarak norm kadro çalışmalarını sonuçlandırmış il özel
idareleri ve bunların kurdukları müessese ve işletmeler ile norm kadro
çalışmalarını sonuçlandırmış ve 1/1/2006 tarihi itibarıyla 3/7/2005 tarihli ve
5393 sayılı Kanunun 49 uncu maddesinde belirtilen oranları aşmamış olan
belediyeler ve mahalli idare birlikleri ile bunların kurdukları müessese ve
işletmeler, norm kadroya uygun boş memur ve sürekli işçi kadrolarına açıktan
atama izni aranmaksızın atama yapabilirler.
Norm kadro çalışmalarını
sonuçlandırmış olmakla birlikte 1.1.2006 tarihi itibarıyla 5393 sayılı Kanunun
49 uncu maddesinde belirtilen oranları aşmış olan belediyeler ve mahalli idare
birlikleri ile bunların kurdukları müessese ve işletmelerin boş memur ve
sürekli işçi kadrolarına yapılacak atamalar hakkında anılan Kanunun geçici 1
inci maddesi hükümleri uygulanır.
Norm kadro çalışmalarını
sonuçlandırmamış il özel idareleri, belediyeler ve mahalli idare birlikleri ile
bunların kurdukları müessese ve işletmelerin, kendilerine tahsis edilmiş
bulunan serbest memur kadroları ile sürekli işçi kadrolarından 31.12.2005 tarihi
itibarıyla boş olanlar ile bu tarihten sonra boşalacak olanları açıktan atama
amacıyla kullanabilmeleri İçişleri Bakanlığının iznine tabidir. Belediyeler ve
mahalli idare birlikleri ile bunların kurdukları müessese ve işletmeler adına
bu fıkra gereğince İçişleri Bakanlığı tarafından verilecek izinlerde, 5393
sayılı Kanunun 49 uncu maddesinin sekizinci fıkrasında belirtilen oranların
aşılmaması, bu oranların önceden aşılmış olması halinde ise anılan Kanunun
geçici 1 inci maddesi hükümlerine uyulması zorunludur.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Atilla Kart, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Kart aynı zamanda
şahsı adına söz istediği için ve gruplar adına başka söz talebi olmadığından
dolayı Sayın Kart, konuşma süreniz 15 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ATİLLA
KART (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Merkezî Yönetim Bütçe
Kanunu Tasarısının 23 üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
ve kişisel görüşlerimi beyan etmek üzere söz almış bulunmaktayım; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
görüşmekte olduğumuz 23 üncü madde, tasarının üçüncü kısmında yer alıyor; kamu
personeline ilişkin hükümleri düzenleyen üçüncü kısımda yer alıyor. Yine, 23
üncü maddede de kadroların kullanımına ilişkin hususları düzenliyor. Bu
kullanıma ilişkin hükümleri uygulayacak siyasî kadronun, yani, Sayın
Başbakanın, Sayın Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in, Sayın Maliye
Bakanının ve bu arada, Sayın Kürşad Tüzmen'in, bugüne kadarki uygulamalarını,
bu maddeyle sınırlı olmak üzere değerlendirmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
değerlendirmelerime, Sayın Mehmet Ali Şahin'le başlıyorum. Kamu personeli
yönetiminde etkili konumda bulunan Sayın Bakanın, bu yetkisini, kamu yararına uygun
olmayacak bir şekilde, büyük ölçüde, vasıfsız ve partizanca kadrolaşma amacıyla
kullandığını görüyoruz. Açıktan atama ve naklen atamalardaki partizanca
uygulamaları bir tarafa bırakıyorum. Vekâleten uygulamalarda, son derece
çarpıcı ve dramatik bir tabloyla karşı karşıya olduğumuzu, somut olarak
anlatacağım değerli arkadaşlarım.
Bakın, 657 sayılı Devlet
Memurları Yasasının 86 ncı ve 87 nci maddeleri, vekâleten görev yapma ile
ikinci görev yasağına ilişkin hükümleri düzenliyor. Bilindiği gibi, hem doktrine
ve hem de yargı kararlarına göre, vekâleten görevlendirmelerin geçici ve
istisnaî olarak uygulanması gerekir. Bu görevlendirmelerin geçici olduğu,
işlemle birlikte sürenin de belli edilmesi gerektiği, yine, bu sürenin makul
bir süre olması gerektiği, yargı kararlarında hep ifade edilmektedir. Makul
süre ise, görevin niteliğine göre, üç veya dört ay civarındaki bir süredir. Hal
böyle olmasına rağmen, 58 ve 59 uncu hükümetler döneminde, vekâleten
görevlendirme uygulamasının, partizanca kadrolaşma amacıyla kullanılır hale
geldiğini ve süreklilik kazandığını görüyoruz. Böyle bir uygulama, hukuka
açıkça aykırı olduğu gibi, beraberinde, yargı kararlarının uygulanmaması
sonucunu da yaratmaktadır.
Sayın Bakan,
önergelerimize verdiği cevaplarında, vekil olarak görev yapanların da asillerin
şartlarını taşıdıkları, bu sebeple, hukuka aykırı bir durumun olmadığı, bu
çerçevede, atanma kararları Sayın Cumhurbaşkanı tarafından kabul edilmeyen
bürokrat sayısının 86, görevlerini vekâleten yürüten bürokrat sayısının ise 97
olduğu yolunda cevaplar vermekte ise de, yine, üzülerek ifade ediyoruz, Sayın
Bakan, kamuoyunu, bilerek, gerçeğe aykırı beyanda bulunmakta kamuoyuna karşı ve
yanlış bilgilendirme yapmaktadır değerli arkadaşlarım. Önerge cevaplarında
sunduğu resmî kayıtlar Sayın Bakanı yalanlıyor.
Bakın, Sayın Bakanın
Temmuz 2005 tarihli önerge cevabına dayanarak söylüyorum değerli arkadaşlarım.
Bu cevaptan şunu anlıyoruz: Devlet Bakanı Sayın Mehmet Aydın dışındaki bütün
bakanların ve bağlı birimlerin, 325 civarında müsteşar yardımcılıkları, daire
başkanlıkları, genel müdürlükler, teftiş kurulu başkanlıkları görevlerini
vekâleten sürdürdüklerini görüyoruz. Başka bir ifadeyle, Sayın Bakan,
kendisinin imzaladığı resmî kayıtlara aykırı beyanda bulunmak pahasına, gerçeğe
aykırı beyanda bulunuyor. Yani, açık bir şekilde bunu görüyoruz. 325
civarındaki bir görevlendirme var. Siz, bunu, 86 veya 97 rakamıyla geçiştirmeye
çalışıyorsunuz.
Hemen, yeri gelmişken
ifade ediyorum: Vekâleten görevlendirme konularında yasa ve Anayasaya uygun
davranan, özen gösteren, Devlet Bakanı Sayın Mehmet Aydın'a huzurunuzda
teşekkür etmeyi bir görev biliyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Sayın Bakanın da ifade ettiği gibi, vekâleten görevlendirmenin süresiz olması
söz konusu olamaz. Böyle bir mantığın, pratik anlamı ve sonucu,
Cumhurbaşkanlığı makamını fiilen by-pass etmektir değerli arkadaşlarım.
Aslında, bu mantığa göre ve yaklaşıma göre, Sayın Bakanın gerekçelerine göre,
bu kararnamelerin Cumhurbaşkanlığı makamına gönderilmesi de gerekmez. Böyle bir
uygulamanın ise hukukta yerinin olamayacağı açıktır.
Bakın, değerli
arkadaşlarım, böyle bir uygulama nasıl sonuçlara yol açıyor: Bakın, böyle bir
uygulama tahribat yaratıyor, kamu yönetiminde tahribat yaratıyor. Gümrüklerdeki
çürümeyi, en üst düzeye çıkmış olan çürümeyi başka türlü izah edemezsiniz. Bir
gümrük kapısında, sadece bir gümrük kapısında sayıları 100'ü bulan kamu
görevlilerine yönelik son derece ciddî iddialar söz konusu değerli
arkadaşlarım. Sayın Tüzmen'in "çürük elmaları ayıklıyoruz" dediğine bakmayın;
o çürük kadrolaşmayı yapan Sayın Tüzmen. Üç yılı aşan bir süreden bu yana
gümrüklerde görev yaptığını biliyoruz Sayın Tüzmen'in. Bunları, defalarca,
zemini geldiğinde soru önergeleriyle uyardık, anlattık. Öylesine çürük bir
yapılaşma söz konusu ki değerli arkadaşlarım, Sayın Tüzmen'in, kaçakçılık
mevzuatına göre ihbarda bulunan kişinin kimliğini gizli tutması gerekirken,
önerge cevaplarında o kişinin kimliğini açıkladığını görüyoruz. Bunların resmî
önerge cevaplarını biliyoruz, elimizde mevcut.
Edirne'deki olayın özü
şu, değerli arkadaşlarım: Bu çürümüşlüğe ve siyasî müdahalelere rağmen, meslek
onuruna sahip bazı kamu görevlileri sorumluluk duygusuyla o çürümüşlüğü, o
tahribatı en aza indirmeye çalışıyorlar.
Bakın, değerli
arkadaşlarım, kamu yönetiminde yaratılan kaos ve tahribat sebebiyledir ki,
sporun çoğu branşında uluslararası alanda men cezalarıyla karşı karşıya
kalıyoruz; hiçbir dönemde karşılaşmadığımız bir tablo bu. Kurumların içinin
boşaltılması ve işlevini kaybetmesi derken, bunları kastediyoruz değerli
arkadaşlarım; bunlar, dayanağı olan iddialar, bunları bilmenizi istiyorum.
Bakın, Türkiye'de, bu
süreç, maalesef, yaşanıyor değerli arkadaşlarım. Sayın Mehmet Ali Şahin'i,
gelinen aşamada, kamu personeli yönetimini daha fazla tahrip etmemesi
noktasında uyarmak gereğini duyuyorum; kamu yönetiminin çivisiyle daha fazla
oynamayınız, daha fazla tahribat yapmayınız.
Burada, Maliye Bakanlığı
ve Gümrük Müsteşarlığındaki o vekâleten görevlendirmeleri uzun uzadıya anlatmak
istemiyorum. Bakın, Gümrük Müsteşarlığı bünyesinde değerli arkadaşlarım,
Müsteşar dahil olmak üzere, 30 civarındaki gümrük ve muhafaza müdürünün hepsi
vekâleten görev yapıyor değerli arkadaşlarım. Böyle bir yapılanmada otorite
boşluğunun doğması kaçınılmazdır; böyle bir yapılanmada nitelik kaybının
doğması kaçınılmazdır; böyle bir yapılanmada verimliliğin sağlanması mümkün
değildir; bunları anlatmaya çalışıyoruz değerli arkadaşlarım.
Devam ediyoruz, bakın
değerli arkadaşlarım…
HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) - Mehmet Moğultay zamanında ne olmuş; bir de ondan bahseder
misin?
ATİLLA KART (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, şu anda 2006 yılı bütçesini tartışıyoruz. O dediğiniz
konuları da yeri geldiği zaman tartışırız.
Bakın, tabiî, bunların
devamında, Sayın Maliye Bakanı ve Sayın Başbakana yönelik olarak da, özel bir
paragraf açmak gerekiyor. Aslında, bu ikilinin yanına, yani, Sayın Başbakan ve
Sayın Maliye Bakanının yanına, Sayın Enerji Bakanı ve Ulaştırma Bakanını da
katmamız gerekiyor; çünkü, bu Bakanlıklar, Hazine zararına yol açmak konusunda,
maalesef, daha özel bir konuma sahipler değerli arkadaşlarım. Bakın, şunu
görmemiz gerekiyor: Bütçe verimliliği ve denetiminin sağlanabilmesinin temel
şartı, icraatlarda tutarlı ve inandırıcı olmanın yanında, topluma ve kamu
birimlerine güven vermekten geçer. Bu noktada, Sayın Başbakan ve bütçeyi
uygulamak mevkiinde olan Sayın Maliye Bakanının, bu güveni yaratamadıklarını,
bu konuda ciddî zaafları bulunduğunu, üzülerek gözlemliyoruz. Sayın Maliye
Bakanı, bazen, arada, doğruları da söylüyor; ancak, öylesine tutarsız ve gayri
ciddî davranıyor ki değerli arkadaşlarım, arada söylediği doğrular da etkisini
kaybediyor, inandırıcılığını kaybediyor. Böylesine dramatik ve tehlikeli bir
süreçle karşı karşıyayız.
HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) - Güven yok da faizler niye düştü?
ATİLLA KART (Devamla) -
Bakın değerli arkadaşlarım, Sayın Bakanla ilgili, 150 000 000 dolarlık dosyayı
tekrar anlatmayacağım; bu, artık kamuoyuna mal oldu. 150 000 000 dolarlık sahte
belge düzenlenmesi organizasyonunu tekrar anlatmayacağım; ama, bu dosyalarla
ilgili, karma komisyona intikal eden iki dosyanın da -üçüncü dosya da yolda
biliyorsunuz- her nedense, her nasılsa, idarî ve adlî aşamalarda bir yıl
kaybolduğunu görüyoruz değerli arkadaşlarım. Böyle tesadüfler de, her nedense,
hep, Sayın Maliye Bakanına denk geliyor.
Bakın değerli
arkadaşlarım, Sayın Maliye Bakanının TÜPRAŞ, Galataport, Kuşadası olaylarındaki
suçüstü halini size bir belgeyle anlatmak istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Kart,
maddeyle ilgili konuşur musunuz lütfen.
ATİLLA KART (Devamla) -
Şimdi, Sayın Başkanım, maddenin başlığı, üçüncü kısmın başlığı "Kamu
Personeline İlişkin Hükümler". 23 üncü madde de kadroların kullanımına
ilişkin esasları düzenliyor. Şu anlattıklarımın, herhalde, kamu personeli
yapılanmasıyla ilgisi olduğunu takdir edersiniz. Ben bu çerçevede konuşmamı
sürdürüyorum Sayın Başkanım.
Bakın değerli
arkadaşlarım, Sayın Maliye Bakanı, TÜPRAŞ hisselerinin 1 Martta, 2 Martta
toptancı satış pazarına sunulduğundan söz ediyor. Bunu, 25 Ekim tarihli gensoru
görüşmelerinde ifade ettiği gibi, daha sonraki açıklamalarında da hep anlattı
durdu; ama, gerçek böyle değil değerli arkadaşlarım. Bakın, Global Menkul
Değerlerin Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığına verdiği dilekçe
değerli arkadaşlarım, 28 Şubat tarihli bir dilekçe. Ne yapıyor; TÜPRAŞ'ın yüzde
14,76 hissesine talip olduğunu beyan ediyor, fiyatı ifade ediyor ve bunları,
aynen okuyorum: "36 969 698 adet hisseyi yurt dışında yerleşik kurumsal
yatırımcılara satmak üzere talibim" diyor değerli arkadaşlarım. Oysa,
biliyoruz ki -burada bankacılar var, bu piyasayı çok iyi bilen uzman
arkadaşlarım var- böyle bir satış için önce ne olması gerekir; bir arzın olması
gerekir, değil mi; hayır, bir arz yapılmıyor, bir arz yapılmıyor. Her nasılsa,
Global Menkul Değerler, ben şu hisselere, şu fiyatla talibim diyor. Biz ne
yapıyoruz Özelleştirme İdaresi olarak; aynı gün, 28 Şubat tarihinde, Daire
Başkanı Şükrü Doğan'ın oluruyla bu talebi kabul ediyoruz değerli arkadaşlarım
ve yine ne yapıyoruz; aynı gün, 28 Şubat tarihinde değerli arkadaşlarım,
Özelleştirme İdaresi Başkanı Metin Kilci Beyin imzasıyla İş Yatırım Menkul
Değerler Anonim Şirketi Genel Müdürlüğüne yazıyoruz, "bunların satışını
falancaya yapın" diyoruz.
Bakın değerli
arkadaşlarım, şu belgeler, yani nedir?.. Sayın Maliye Bakanının 1 Mart
tarihinde, 2 Mart tarihinde "efendim, biz bunu toptancı satış pazarına
bildirdik, İstanbul Menkul Kıymetler Borsasına bildirdik" demesinin doğru
olmadığı şu belgeler karşısında sabit değil mi değerli arkadaşlarım?! Bunun
başka bir açıklaması olabilir mi?! Lütfen, ben, bu belgeleri yorumlamakta bir
yanlış değerlendirme yapıyorsam, beni uyarın. Yani, ne oluyor değerli
arkadaşlarım; 28 Şubat tarihinde işlem bitmiş. Başka açıklaması var mı bunun
değerli arkadaşlarım?! Bu nedir; bu, suçüstü belgesidir değerli arkadaşlarım;
bu, suçüstü halidir.
Bakın değerli
arkadaşlarım, bu yükü daha fazla taşıyamazsınız, bunu gelecek adına
taşıyamazsınız, bunu siyasî vebaliniz adına taşıyamazsınız, siyasî
sorumluluğunuz adına taşıyamazsınız. Bunu burada bırakıyoruz değerli
arkadaşlarım.
Bakın, böyle bir
yapılanma karşısında Sayın Maliye Bakanının, bu bütçeyi sunuşuyla ilgili bütün
gerekçelerinin, bütün ifadelerinin hiçbir dayanağının olması söz konusu değil
değerli arkadaşlarım. Bunları artık görmemiz gerekiyor.
Tabiî, mesele şu değerli
arkadaşlarım: Böylesine bir olayda hükümet kadrolarının, Sayın Başbakanın
bilgisinin olmaması düşünülemez. Bunu lütfen sorgulayalım. Elbette, Sayın
Başbakanın bu olaydaki iştirakinin boyutlarını ayrıca değerlendirmek gerekiyor,
bunun boyutlarının ayrıca sorgulanması gerekiyor…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kart,
lütfen, toparlar mısınız.
Buyurun.
ATİLLA KART (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, ben, olayın bu bölümünü burada bırakıyorum; ama, bakın,
bir diğer önemli hususu sizlerle paylaşmak istiyorum. Bunları, siyasetin gereği
deyip geçiştiremezsiniz. Böyle bir siyaset, temiz toplum, temiz siyaset
anlayışıyla bağdaşmaz, başka şeylerle bağdaşır değerli arkadaşlarım.
Bu yanlış ve hukukdışı
ilişkilerin dışında, Sayın Başbakanın bilgi eksikliği ve yetersizliğinden ve
demokrasiyi içselleştirememesinden kaynaklanan sebeplerle yarattığı kaosa da
bir iki cümleyle değinmek istiyorum.
Bakın değerli
arkadaşlarım, yargıya müdahalenin ortamını ve şartlarını hazırlayan ve
gerçekleştiren Sayın Başbakan ve hükümetin, belli aşamalardan sonra Mc Carthy
benzeri bir dönemi Türkiye'de başlatmayı başardığını ibretle görüyoruz.
Neresinden bakarsanız bakın, ibret verici bir tablo değerli arkadaşlarım.
Türkiye bunları hak etmiyor. Sayın Başbakanın, Mc Carthyist bir kişilik olarak
yeni bir misyon üstlendiğini kaygıyla görüyoruz. Kişi ve kurumları, işine
gelmediği zaman, konjonktüre denk gelmediği zaman nasıl hedef olarak
gösterdiğini ve ihbar ettiğini görüyoruz değerli arkadaşlarım. Bu tahribatı da
artık görün.
HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) - Siz de çifte standart uyguluyorsunuz, siz daha beterini
yapıyorsunuz.
ATİLLA KART (Devamla) -
Sayın Başbakanın, hükümet etme gücünü acımasızca ve adaletsiz bir şekilde
kullanarak, kendince ilgili birimleri harekete geçirdiğini görüyoruz. Bu
davranış yanlış olduğu gibi, hiçbir sonuç vermeyecek bir davranıştır. Toplumda…
HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) - Bir yargı mensubuna yakışmıyor.
ATİLLA KART (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, yargıya müdahale edebilmek için, emir ve tahakküm
edebilmeniz gerekir, nüfuz etme imkânınızın olması gerekir, iltimas
yaratabilecek konumunuzun olması gerekir.
HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) - Var mı?
ATİLLA KART (Devamla) -
Bunlar var. İşte, bunları anlatıyoruz. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kart,
sadece teşekkür için, lütfen.
HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) - Mehmet Moğultay dönemini bir anlatsanıza.
ATİLLA KART (Devamla) -
Bunları, ben, özellikle Maliye Bakanlığı bütçesinin görüşüldüğü bu aşamada,
Maliye Bakanıyla ilgili şu üç belgeyi değerlendirmeyi, vicdanlarınıza,
takdirlerinize, sağduyunuza bir defa daha sunuyorum değerli arkadaşlarım.
HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) - Mehmet Moğultay dönemini bir anlatın.
ATİLLA KART (Devamla) -
Hepinizi, bu değerlendirmelerle, bu düşüncelerle ve bu sağduyuyu
göstereceğinize olan inancımla, bir defa daha saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kart.
Madde üzerinde 10 dakika
süreyle soru - cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Özcan, buyurun.
OSMAN ÖZCAN (Antalya) -
Sayın Bakan, Mecliste çalışan danışman öğretmenlere ödenek veremeyeceğinizi;
çünkü, öğretmenlik hizmeti yapmadığını söylediniz. Ekders ücretlerini de, her
öğretmene değil, derse giren öğretmenlere vermek doğru olmaz mı?
Yeni ek ders ücretleri,
ne zaman uygulanacaktır?
Kâr eden kamu kuruluşları
bile özelleştirilmektedir. Türk Hava Yollarına da yeni uçaklar alınıyor. Uçak
alımı bittikten sonra mı özelleştirme yapılacaktır?
Son sorum: Maliye
Bakanlığında Gelirler Genel Müdürlüğü, Malî Suçları Araştırma Kurulu
Başkanlığı, İdarî ve Malî İşler Daire Başkanlığı gibi çok önemli ve üst düzey
görevler, 2003 yılından bu yana vekâleten sürdürülmektedir. Vekâleten
görevlendirmenin geçici ve sınırlı bir süre içinde olması gerekirken, üç yıldır
bu kişiler neden halen görevlerini sürdürmektedirler?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Özcan.
Sayın Yerlikaya, buyurun.
VAHDET SİNAN YERLİKAYA
(Tunceli) - Teşekkür ederim Sayın Başkan. Aracılığınızla, ben de iki soru
yöneltmek istiyorum.
Birinci sorum: Merkezi
Berlin'de bulunan Uluslararası Saydamlık Örgütünün yaptırdığı bir araştırmaya
göre, Türkiye'de yolsuzlukların yapıldığı kurumlar içinde birinci sırayı vergi
daireleri alıyor. Bu, geçen yıl aynı araştırmanın sonucu; yani, 2004'te de
böyle bir sonuç elde edilmiş ve 2005'te de yolsuzlukların birinci sırada
yapıldığı yer vergi daireleri görülüyor. Bakanlık olarak bunu neye
bağlıyorsunuz? Bu konuda alacağınız önlemler nelerdir?
İkinci sorum: Birleşmiş
Milletler tarafından 9 Aralık 2003 tarihinde kabul edilen ve Türkiye'nin de
imzası bulunan Yolsuzluğa Karşı Uluslararası Antlaşma, Türkiye Büyük Millet
Meclisine hâlâ gelmedi. 14 Aralık günü yürürlüğe giren bu anlaşma ne zaman
Meclise gelecektir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Yerlikaya.
Sayın Emek…
ATİLA EMEK (Antalya) -
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Son günlerde, Edirne
gümrüğündeki olaylar Türkiye'nin gündemine düşmüştür. Sayın Bakan, Gümrük
Müsteşarlığı ve 30 civarındaki üst düzey görevliler iki yıla yakın bir süreden
bu yana vekâlet yoluyla görevlerini sürdürmektedirler. Böyle bir görevlendirme,
Anayasa ve yasalarla bağdaşmadığı gibi, verimliliği de düşürmesi kaçınılmazdır.
Hal böyleyken, bu görevlendirmede liyakate mi bakılıyor; yoksa, hukuka aykırı
olan bu görevlendirmelerde siyasî yakınlıklar mı esas alınmaktadır? Bu
şekildeki görevlendirmeleri niçin sürdürüyorsunuz?
Son sorum: Bu durum,
vasıfsız ve partizanca kadrolaşma anlamına gelmez mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Emek.
Sayın Akbulut…
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, 3 Kasım
seçimlerinden önce, ülkemizde, bir siyasî partinin üç yıl içinde enflasyonu
yüzde 8'e, faizleri yüzde 13'e düşüreceği, yıllık ortalama yüzde 8 büyüme
sağlayacağı, üç yılda ihracatın iki katına çıkarılacağı ve Türkiye'nin artık
denk bütçe yapabilir hale geleceği söylenseydi, hiç kimse buna inanmazdı.
Milletimiz elde edilen bu başarıyı takdir ediyor ve devamını istiyor.
Sayın Bakanım, önümüzdeki
yılları nasıl görüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Akbulut.
Sayın Ekmekcioğlu…
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
hükümetinizce üç yıldır uygulanan asaleten görevlendirme yerine vekâleten
görevlendirme yapılmaktadır. İktidarınız döneminde vekâleten görevlendirme
süreklilik kazanmaktadır. Kıdem ve liyakati yok eden, siyasî ve kişisel
ilişkileri esas alan bu sistemin hukukî bir dayanağı da olamaz. Hangi
gerekçeyle vekâleten görevlendirmeye süreklilik kazandırıyorsunuz? Vekâleten
görevlendirme, AKP İktidarı tarafından kadrolaşma için mi genişletilerek devam
ettirilmektedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ekmekcioğlu.
Sayın Bakan, buyurun.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Osman Özcan'ın
"özelleştirme Türk Hava Yollarında uçak alındıktan sonra mı
yapılacak" diye bir sorusu var. Tabiî, Türk Hava Yollarının halka arz
yoluyla özelleştirme işlemi bir süreden beri devam ediyor. Bilindiği gibi,
yüzde 2,5 civarında bir dilim çok önceki yıllarda yapılmış, daha sonra da yüzde
23 civarında bir dilim de yine bizim Hükümetimiz döneminde halka arz
edilmiştir. Borsaya açık şirketlerde halka arzların, şirketin ileriye yönelik
hedefleri, projeleriyle bağlantılı olarak yapılması söz konusu değildir. Kaldı
ki, Türk Hava Yollarının filosunu genişletme ve uluslararası sivil havacılıktaki
pazar payını artırma çalışmaları bundan sonraki halk arzlarda da değeri
üzerinde müspet etki yapacaktır. Sivil havacılığımızın son üç yılda kaydettiği
gelişmeler Türk Hava Yollarını da olumlu yönde etkilemiş ve iki yıl içerisinde
Türk Hava Yolları, önceki yıllara göre, 4,5 milyon, iç hatlarda sadece yolcu
artışı sağlamıştır.
Sayın Başkan, tabiî,
diğer sorular da var. Bu sorularla ilgili daha kapsamlı cevapları yazılı olarak
vereceğiz.
Arz ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Sayın Ören, buyurun.
HASAN ÖREN (Manisa) -
Sayın Başkanım, vakit var diye, bir soru sormak istiyorum uygunsa. Daha vakit
var.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Ören, söz verdim.
HASAN ÖREN (Manisa) -
Sayın Bakanım, gerçi Maliye Bakanına soracaktım; ama, hızlı okuyarak geçiyorum.
Sayın Bakanım, Manisa
Mensucat Fabrikasını özelleştirme kapsamına aldınız ve özelleştirdiniz. 1998
yılında, Manisa Mensucat, Özelleştirme İdaresi tarafından ihaleye çıkarılmış,
yüzlerce çalışanın kıdem tazminatı, sosyal hakları ve 145 dönümlük yerin sanayi
alanı olarak imarlı olması nedeniyle, ihaleye giren olmamıştır.
Aynı şartlarla 2004
yılında yine ihaleye çıkarmışsınız ve yine şartlar ağır olduğundan dolayı
ihaleye giren olmamış; ama, tüm işçilerin sosyal hakları, kıdem tazminatları
ödenerek ve Özelleştirme İdaresi tarafından 145 dönümlük yer sanayi alanından
çıkarılarak konut ve ticaret alanı olarak imar uygulaması yapılmış ve ihaleye
çıkılmış. 3 trilyon 940 milyara Manisa Ortak Girişime 7 Temmuz 2005'te
satılmıştır. Beş ay sonra bu arazinin üçte 1 değeri 13 750 000 dolara KİPA'ya
satılmıştır.
BAŞKAN - Sayın Ören,
lütfen, sorunuzu sorar mısınız.
HASAN ÖREN (Manisa) - 4
trilyonluk bir yatırım beş ayda 40 trilyona satılıyorsa, buna cevabınız ne
olacak? Onbinlerce ortağın tasarrufları birilerine aktarıldığı kanaati sizde de
oluşuyor mu diye soruyorum ve şunu ekliyorum: Acaba, Özelleştirme İdaresi ve
Maliye olarak, değer tespitlerinde kendinize ve size bağlı kurumları yetersiz
görüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ören.
Sayın Arz.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, Karadeniz
limanlarını Kafkasya'ya, Asya'ya ve Uzakdoğu'ya bağlayacak olan özellikle
Batum-Hopa -25 kilometredir bu- daha sonra da Hopa-Trabzon ve Rize bağlantısı
yaparak, demiryollarının bu bölgeden Asya'ya kadar gitmesini sağlayacak bir
projeyi hayata geçirmek için bir çalışmanız var mı? Buna ödenek ayırdınız mı?
İkincisi; Trabzon-Erzurum
veya Trabzon-Erzincan tren yolunun hayata geçmesi için ne zaman çalışmalara
başlayacaksınız?
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Arz.
Sayın Bakan, buyurun.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Evet, teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabiî, Batum-Trabzon
bağlantısı demiryolu projesi, yakın vadede programımız dahilinde değildir.
Orada önceliğimiz, Karadeniz sahil yoludur ve inşaatı halen devam etmektedir;
ancak, kuzey-güney geçişiyle ilgili demiryolu bağlantısının yapılması konusunda
etüt çalışmalarımız tamamlanmıştır. Kaynak, finansman bulunduğunda bu proje ele
alınacaktır; çünkü, Karadeniz'den Akdeniz'e bir koridor oluşturulması,
ülkemizin stratejik bakımdan çok önemli bir önceliğidir. Zira, Avrupa Birliği
ulaşım koridorları içerisinde de bu güzergâh, yaptığımız çalışmalar sonucunda
kabul edilmiş ve genişleyen Avrupa'da ulaşım ağları projesine dahil edilmiştir
ve böylece, Avrupa Birliği fonlarından, katılım süreci içerisinde, bu projenin
finans bulma şansı artmıştır. Bu kapsamda projenin yapımı
gerçekleştirilecektir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Madde üzerinde 3 adet
önerge vardır; önergeleri sırasıyla okutup, aykırılıklarına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2006
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 23 üncü maddesinin (a) fıkrasının
altıncı paragrafında yer alan "Öğretim üyeleri dışındaki öğretim
elemanları, Kamu Personeli Seçme Sınavı sonuçlarına göre yapılacak atamalar
hariç, 657 sayılı Kanuna tabi kadrolara naklen atanamazlar." cümlesinin
"Öğretim üyeleri dışındaki öğretim elemanları; Kamu Personeli Seçme Sınavı
sonuçlarına göre yapılacak atamalar hariç, göreve başladıkları yükseköğretim
kurumunda en az üç yıl çalışmadıkça 657 sayılı Kanuna tabi kadrolara naklen
atanamazlar." olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Eyüp Fatsa |
M. Ergün Dağcıoğlu |
Ali Osman Sali |
|
Ordu |
Tokat |
Balıkesir |
|
Alaettin Güven |
Bayram Özçelik |
Hamit Taşcı |
|
Kütahya |
Burdur |
Ordu |
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 1028
sıra sayılı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının "Kadroların
kullanımına ilişkin hususlar" başlıklı 23 üncü maddesinin (c) bendinin son
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Salih Gün |
Oğuz Oyan |
Nejat Gencan |
|
|
Kocaeli |
İzmir |
Edirne |
|
|
Yavuz Altınorak |
|
Atilla Kart |
|
|
Kırklareli |
|
Konya |
|
Norm kadro çalışmalarını sonuçlandırmamış il özel idareleri, belediyeler ve mahallî idare birlikleri ile bunların kurdukları müessese ve işletmelerin, kendilerine tahsis edilmiş bulunan serbest memur kadroları ile sürekli işçi kadrolarından 31.12.2005 tarihi itibarıyla boş olanlar ile bu tarihten sonra boşalacak olanları açıktan atama amacıyla kullanabilmeleri İçişleri Bakanlığının iznine tabidir. Belediyeler ve mahallî idare birlikleri ile bunların kurdukları müessese ve işletmeler adına bu fıkra gereğince İçişleri Bakanlığı tarafından verilecek izinlerde, 5393 sayılı Kanunun 49 uncu maddesinin sekizinci fıkrasında belirtilen yüzde otuz oranı yüzde ellibeş, yüzde kırk oranı yüzde altmışbeş olarak uygulanır."
BAŞKAN - Son önergeyi
okutup, işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 1028
sıra sayılı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının "Kadroların
kullanımına ilişkin hususlar" başlıklı 23 üncü maddesinin (a) bendinin
birinci ve ikinci fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
Salih Gün |
Nejat Gencan |
|
Trabzon |
Kocaeli |
Edirne |
|
Oğuz Oyan |
|
Yavuz Altınorak |
|
İzmir |
|
Kırklareli |
"Kadroların
kullanımına ilişkin hususlar
Madde 23.- a) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile 5018 sayılı Kanuna ekli (II) sayılı cetvelde yer alan idarelerin, açıktan atama izni aranmaksızın boş kadrolarına (işçi kadroları hariç) yapacakları açıktan atama sayıları ile genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinden bu kadrolara yapacakları nakil sayıları toplamı, bu idarelerin 2005 yılında emeklilik, ölüm, istifa ve nakil sonucu ayrılan personel sayısının yüzde seksenini aşamaz. Bu sınırlar içinde personel ihtiyacını karşılayamayacak idareler için ilave 21 000 adet açıktan atama izni verilebilir. Kanun, uluslararası anlaşma, Bakanlar Kurulu kararı veya yılı programıyla kurulması veya genişletilmesi öngörülen birimler ile hizmetin gerektirdiği zorunlu haller için ilave personel ihtiyacı duyan kamu idareleri, taleplerini gerekçeleri ile birlikte şubat ayı sonuna kadar Maliye Bakanlığına bildirirler. Söz konusu ilave sayının kurum ve kuruluşlar itibarıyla dağılımı, gerekli görülmesi halinde bu toplam sayının bir kısmının rezerv tutulması ve kullanımı ile diğer hususlar Devlet Personel Başkanlığının bağlı olduğu Bakan ile Maliye Bakanının müşterek önerisi üzerine Başbakan tarafından belirlenir.
Hâkimlik ve savcılık
meslekleri ile bu meslekten sayılan görevlere, Tıpta Uzmanlık Tüzüğü uyarınca
araştırma görevlisi veya asistan kadrolarına, yükseköğretim kurumları öğretim
üyeliklerine, araştırma görevlisi kadrolarına, 3713 sayılı Terörle Mücadele
Kanununun ek 1 inci maddesi ve 24.5.1983 tarihli ve 2828 sayılı Kanunun ek 1
inci maddesi uyarınca yapılacak atamalar, 27.7.1967 tarihli ve 926 sayılı Kanun
kapsamında veya diğer ilgili mevzuata göre yapılacak askerî personel atamaları,
emniyet hizmetleri sınıfında bulunan kadrolara yapılacak atamalar, 24.11.1994
tarihli ve 4046 sayılı Kanunun 22 nci maddesi ile 4.2.1924 tarihli ve 406
sayılı Kanunun ek 29 uncu maddesi uyarınca yapılacak personel nakilleri
yukarıda yer alan sınırlamalara tabi değildir."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutup,
işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 1028
sıra sayılı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının "Kadroların
kullanımına ilişkin hususlar" başlıklı 23 üncü maddesinin (c) bendinin son
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Oğuz
Oyan (İzmir) ve arkadaşları
"Norm kadro
çalışmalarını sonuçlandırmamış il özel idareleri, belediyeler ve mahallî idare
birlikleri ile bunların kurdukları müessese ve işletmelerin, kendilerine tahsis
edilmiş bulunan serbest memur kadroları ile sürekli işçi kadrolarından
31.12.2005 tarihi itibarıyla boş olanlar ile bu tarihten sonra boşalacak
olanları açıktan atama amacıyla kullanabilmeleri İçişleri Bakanlığının iznine
tabidir. Belediyeler ve mahallî idare birlikleri ile bunların kurdukları
müessese ve işletmeler adına bu fıkra gereğince İçişleri Bakanlığı tarafından
verilecek izinlerde, 5393 sayılı Kanunun 49 uncu maddesinin sekizinci
fıkrasında belirtilen yüzde otuz oranı yüzde ellibeş, yüzde kırk oranı yüzde
altmışbeş olarak uygulanır."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum
ve işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2006 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 23 üncü maddesinin (a) fıkrasının
altıncı paragrafında yer alan "Öğretim üyeleri dışındaki öğretim
elemanları, Kamu Personeli Seçme Sınavı sonuçlarına göre yapılacak atamalar
hariç, 657 sayılı Kanuna tabi kadrolara naklen atanamazlar" cümlesinin
"Öğretim üyeleri dışındaki öğretim elemanları, Kamu Personeli Seçme Sınavı
sonuçlarına göre yapılacak atamalar hariç, göreve başladıkları yükseköğretim
kurumunda en az üç yıl çalışmadıkça 657 sayılı Kanuna tabi kadrolara naklen
atanamazlar" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Eyüp
Fatsa (Ordu) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Arıyorum.
Kabul etmeyenler… Karar
yetersayısı vardır; önerge kabul edilmiştir.
Maddeyi, kabul edilen
önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 22.24
Açılma Saati: 22.40
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Sayın
Milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43 üncü Birleşiminin Yedinci
Oturumunu açıyorum.
2006 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarılarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
1.- 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1119) (S. Sayısı:1028) (Devam)
2.- 2004 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Dairelerin
Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu ( 1/1084, 3/907) (S. Sayısı: 1029) (Devam)
3.- 2004 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil İdarelerin
Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap
Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1085, 3/908) (S. Sayısı: 1030) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
24 üncü maddeyi
okutuyorum:
Sözleşmeli personele
ilişkin esaslar
MADDE 24.- 5018 sayılı
Kanuna ekli (I), (II) ve (IV) sayılı cetvellerde yer alan kamu idareleri, döner
sermayeler, belediyeler, il özel idareleri ve mahalli idare birlikleri ile
bunların müessese ve işletmelerinde (Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre
kurulmuş olanlar hariç) ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamı dışında
kalan kuruluşlarda, sözleşmeyle çalıştırılacak personel hakkında 6/6/1978
tarihli ve 7/15754 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile ek ve değişikliklerinin
uygulanmasına devam olunur.
Birinci fıkrada sayılan
idareler ile kurum ve kuruluşlar için 2005 yılında vize edilmiş pozisyonlar ile
tip sözleşme örnekleri, yeni bir vize yapılmasına gerek kalmaksızın 2006
yılında kullanılmaya devam olunur. Bu pozisyonlarda 2005 yılında istihdam
edilen personelden, ilgili idare veya kurum tarafından 2006 yılında görevlerine
devam etmeleri uygun görülenlerle 2005 yılına ilişkin sözleşme ücretlerine 2006
yılında yapılacak artışlar da dikkate alınmak suretiyle yeni sözleşme
yapılabilir.
Ancak, 2005 yılında vize
edilen pozisyonlara ilave olarak aşağıdaki fıkrada belirtilen durumlar için yıl
içinde ihtiyaç duyulacak pozisyonlar ile 2005 yılında vize edilmiş
pozisyonlarda birim, nitelik, unvan, mevzuat uyarınca yapılması gerekenler
hariç ücret değişiklikleri ve tip sözleşme değişiklikleri Maliye Bakanlığına
vize ettirilir. Ayrıca isim bazında vizesi yapılan pozisyonlarda meydana
gelecek değişiklikler de Maliye Bakanlığının vizesine tabidir. İlgili mevzuat
hükümlerine dayanarak istihdam edilecek yeni sözleşmeli personelin
belirlenmesine yönelik herhangi bir işlem yapılmadan önce Maliye Bakanlığından
izin alınması şarttır.
İlgili mevzuatı uyarınca
kadro karşılıksız veya 657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (B) fıkrası ile ek
geçici 16 ncı maddesi çerçevesinde kanun, uluslararası anlaşma, Bakanlar Kurulu
kararı veya yılı programıyla kurulması veya genişletilmesi öngörülen birimler
ile hizmetin gerektirdiği zorunlu haller için ve yılı ödeneğini aşmamak
kaydıyla yapılacak yeni vizeler dışında, 2005 yılında vize edilmiş olan
sözleşmeli personel pozisyon sayıları hiçbir şekilde aşılamaz.
5393 sayılı Kanunun 49
uncu maddesi çerçevesinde sözleşmeli personel çalıştırılması konusunda
yukarıdaki ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkra hükümleri uygulanmaz. Belediyeler, il
özel idareleri ve mahalli idare birlikleri ile bunların müessese ve
işletmelerinde, anılan Kanunun 49 uncu maddesi çerçevesinde sözleşmeli personel
istihdamı mümkün olan hizmetlerde (anılan maddenin dördüncü fıkrasında sayılan
unvanların dışında olmak ve o hizmet için ihdas edilmiş kadro bulunmamak
kaydıyla kısmi süreli olarak çalıştırılacak sözleşmeli personel hariç) 657
sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (B) fıkrasına göre ayrıca sözleşmeli personel
istihdam edilemez. Anılan madde çerçevesinde sözleşmeli personel çalıştıran
belediyeler, il özel idareleri ve mahalli idare birlikleri ile bunların
müessese ve işletmeleri, sözleşme yeniledikleri veya ilk defa istihdam etmeye
başladıkları sözleşmeli personel ile imzaladıkları hizmet sözleşmelerinin birer
örneğini ve kadrolarının sözleşmenin yapıldığı tarihteki dolu-boş durumunu
gösteren cetveller ile hizmet sözleşmesinde belirtilen ücretin tespitine
ilişkin yetkili organ kararının birer örneğini 30 gün içinde Maliye Bakanlığı
ile İçişleri Bakanlığına göndermek zorundadırlar.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına söz isteyen Kocaeli Milletvekili
İzzet Çetin. (CHP sıralarından alkışlar)
Ayrıca gruplarca başka
söz istenmediği için, süresi 15 dakikadır.
Buyurun Sayın Çetin.
CHP GRUBU ADINA İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 2006 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 24 üncü maddesi üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubumuz ve şahsım adına söz aldım; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
tabiî "Kamu Personeline İlişkin Hükümler" bölümünü konuşuyoruz; kamu
personeli olduğu için, personelden, çalışanlardan, işçilerden, sözleşmeli
personelden, kapsamdışı çalışanlardan, yoksul kesimlerden Maliye Bakanımız da pek
hoşlanmamış olacak ki, idarî ve malî hükümler boyunca burada duruyordu, bu
bölüme geçtiğimizden bu yana Maliye Bakanımız yok.
Gerçekten, konu son
derece önemli. Yani, bu 24 üncü madde -tutanaklarda düzeltilmesi açısından da
söylüyorum; kâtip arkadaşımız, iki ve üçüncü paragraflarını okumadan atladı-
iyice okunduğu zaman görülecektir ki, bir yandan 5018 sayılı Kanunun 1, 2 ve 4
sayılı cetvelleri, 5393 sayılı Belediye Kanununda 49 uncu madde, 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununun 4/B maddesine, 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye
ve 6.6.1978 tarih ve 7/15754 sayılı Bakanlar Kurulu kararına atıf yapıyor.
Yani, bu, şunu gösteriyor ki, 1978 yılından bu yana sözleşmeli personel
uygulaması bir biçimiyle kamu istihdam modelimizin içinde kendisini bulmuş;
ama, 657 sayılı Yasa, sözleşmeli personeli tanımlarken "Kalkınma planı,
yıllık program ve iş programlarında yer alan önemli projelerin hazırlanması,
gerçekleştirilmesi, işletilmesi ve işlerliği için şart olan zarurî ve istisnaî
hallere münhasır olmak üzere -yani, zarurî ve istisnaî hallere münhasır olmak
üzere- özel bir meslek bilgisine ve ihtisasına ihtiyaç gösteren geçici işlerde
kurumun teklifi üzerine Devlet Personel Başkanlığı ve Maliye Bakanlığının
görüşü alınarak Bakanlar Kurulunca geçici personel istihdam edilir" hükmünü
taşıyor idi.
1980 yılından bu yana,
sözleşmeli personel statüsü, geçici işlerde özel meslek bilgisi ve ihtisası
olan elemanları çalıştırmak için değil, o günlerde daha düşük ücret rejimi
yaratmak için kullanılmaya başlanmış idi. Sözleşmeli personel uygulaması, 657
sayılı Yasa dışında bazı kurumların özel yasalarına konan hükümlerle de
mevzuatımıza girdi. Genellikle, Başbakanlık, Hazine, DPT gibi kurumların
teşkilat yasalarına kadro karşılığı sözleşmeli personel çalıştırmakla ilgili
hükümler konuldu, kapsamı biraz daha genişletildi.
Tabiî, AKP İktidarı
döneminde ise, sözleşmeli personel uygulaması daha da yaygınlaştırıldı. Yerel
yönetim yasalarında, sağlıkta, eğitimde, ilgili yasalarda sözleşmeli personel
uygulamasına ilişkin hükümler ve uygulamalar giderek yaygınlaşıyor. Uygulama
öylesine yaygın bir hale geldi ki, yine, geçmiş yıllarda, geçmiş dönemlerde hiç
mevzuatımızda olmayan, 657 sayılı Yasanın geçici 4/C maddesine ilişkin de yeni
bir çalışma modeli yürürlüğe sokuldu.
Değerli arkadaşlar, biraz
evvel konuşmacı arkadaşlarım da değindiler, yani, bu, 657 sayılı Yasanın geçici
4/C maddesine göre çalıştırma, gerçekten, bu kadar işsizi olan bir ülkede,
işsizlik baskısını da fırsat bilerek, bir bakıma evine ekmek götürmek,
çocuklarının okul ihtiyacını karşılamak için ne olursa çalışırım diyen o
işçilere, yani, kamu kurumlarında, özelleştirilen kurumlarda 20 yılını, 25
yılını tamamlamış işçilere, kazanımlarının hepsi yok sayılarak belli bir statü
tanındı. Tahsil durumlarına göre, bugün için 460, 510 ve 560 Yeni Türk Lirası
karşılığı, hiçbir hakları olmadan, kıdem tazminatları olmadan, izin hakları
bile olmadan çalıştırma da, bir, AKP İktidarı döneminde giderek yaygınlaşan
model haline geldi. Buna ilişkin, öyle zannediyorum ki, bu konuya ilgili
arkadaşlarıma da fakslar, mesajlar geliyor. bakınız, bir mesaj göndermiş bir
arkadaşım, diyor ki: Tüm haklarım saklı kalmak kaydıyla ibareli bir yazı
imzalattırdılar. İş garantisi olmayan ve birkaç yöneticinin insafına
bırakılmış, çalışma statüsü belli olmayan, ücreti hiçbir memura reva
görülmeyen, hiçbir ek ödeme olmayan, yükselme imkânı bulunmayan, derece alma
imkânından mahrum, yılda en az iki ay işsiz kalınacağından kıdem tazminatı
hakkı olmayan, yıllık izni 10 işgünüyle sınırlandırılmış, sigorta primi asgarî ücretten
ödenen ve bu sebeple emekli maaşlarında büyük kayıplara yol açacak olan tuhaf
bir sözleşmeyle, onurumuz incinerek tuvalet temizliyoruz."
Değerli arkadaşlar,
tabiî, içinde yaşadığımız dönemde, kamu personeline, memura, sözleşmeli
personele, KİT personeline, işçilere, geçici işçilere reva görülen çalışma
ilişkilerini içselleştirebilmenin olanağı yok. Gerçekten, bu ülkede, bugüne
kadar, kalkınması için emek vermiş, devletin bürokrasisinde belli kademelere
kadar yükselmiş insanların bile kadrolaşma adı altında ne kadar itildiğini
kakıldığını üzülerek ibretle izliyoruz.
Geçmiş dönemlerde, Sayın
Kafkas da çok iyi hatırlayacak, beraber işçi ve sendikacı olarak çalıştığımız
dönemlerde işçi ücretleri öylesine bastırılmış idi ki, 1980 yılından sonra
1988'e doğru gelindiğinde artık, bıçak kemiğe dayandı, işçiler sokağa çıkıp, o
ünlü bahar eylemlerini yaşama geçirmeye başladığında, merhum Özal'a bir lakap
taktı, dediler ki, "Çankaya'nın şişmanı, işçi düşmanı." Şimdi,
memurlar ve özellikle, geçici işçiler ile sözleşmeli statüye zorlanan personel,
Sayın Maliye Bakanımıza bir isim takmışlar, ben, bunu buradan Sayın Bakana
uluorta söylemeyi çok uygun görmüyorum, onu bir gün -kendisi de burada yok,
söylemeyeceğim- kendi kulağına fısıldarım.
OSMAN KAPTAN (Antalya) -
Neymiş o; merak ediyoruz.
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, tabiî, bu kamu personel rejimi yasası, yeni tasarı
taslağıyla birlikte düşünüldüğünde, sözleşmeli personel adı altında istihdam,
bir bakıma, devlet memurluğunu istisna, sözleşmeliliği esas alan bir noktaya
geldi.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, Avrupa Birliğine gireceğiz diyoruz, ülkemizde çalışanların, ister işçi
olsun, ister memur olsun, örgütlenme özgürlüğünün önünde birtakım kısıtlamalar
nedeniyle hem ILO toplantılarında eleştiriliyoruz, hem de iki yıl içerisinde
-Avrupa Birliği müktesebatında bu kasım ayında- Avrupa Birliği ve ILO normları
seviyesine çıkmayı taahhüt ediyoruz. Diğer taraftan da, memurların bir bölümünü
o Kamu Çalışanları Sendikaları Yasasında hem grevli toplu sözleşmeli sendikal
haktan mahrum ettik, hem de şimdi, sendikalarında örgütlenirler diye sözleşmeli
statüye geçmeye zorlayan bir anlayışı yasa haline getiriyoruz ve diyoruz ki
-Sayın Kâtip okurken belki dikkatinizden kaçtı- hemen hemen her koşulda
sözleşmeli çalıştırmak bile, Maliye Bakanının vizesine tabi. Esasında Maliye
Bakanının vizesine tabi değil, IMF'nin vizesine tabi. IMF izin vermiyor.
Hatırlarsınız, geçtiğimiz
haziran ayı başında, mayıs ayı sonlarında, Maliye Bakanımız Dünya Bankası
Başkanına bir mektup yazdı. Kendisine sorsak "yazmadım" der, onu da
inkâr eder belki. Neydi o mektubun içeriği; diyordu ki: "Bizi personel
konusunda kısıtlamaya zorluyorsunuz. Ancak, kamuda küçülmeyi sürdürüyoruz, 29
000 işçiyi işten çıkaracağız, kıdem tazminatlarını ödemek için bize para
gönderin."
Değerli arkadaşlarım,
yani, devletin küçültülmesi akla geldiği zaman, ilkönce personel akla geliyor,
çalışanlar akla geliyor, kamu kurum ve kuruluşlarında kadroların şişkin
olduğundan, memur sayılarının fazla olduğundan söz ediliyor. Oysa, bizim kamu
personelimizin toplam nüfusumuz içerisindeki payı yüzde 4'ün birazcık üzerinde,
ekonomik etkin nüfusumuz içindeki payı ise yüzde 7 dolayında. Bu oran başka
ülkelerle kıyaslandığında, bizi ancak Afrika ülkeleriyle kıyaslamak mümkün. Bakınız,
bu oranlara bakıldığı zaman, gelişmekte olan ülkelerde, kamu istihdamı içinde
bunun toplam nüfusa oranı yüzde 5,7; Pasifik grubunda yüzde 6,3; Latin
Amerika'da yüzde 6,1; Avrupa Birliğine yeni giren Doğu Avrupa ülkelerinde bu
oran yüzde 13,6; gelişmiş ülkelerde bu oran yüzde 11 dolayında. Yani, bize IMF
ve Dünya Bankası diyor ki: "Personelinizi azaltın, çalışanlarınızın büyük
bir bölümünü güvencesizleştirin, iş güvencesinden yoksun bırakın." Çünkü
memurluk, bir kere başladığında, emekli oluncaya kadar, memurluktan
uzaklaştırmayı gerektirmeyen bir suç işlemediğiniz sürece, iş güvencesi içeren
bir çalışma biçimi. Ha, ne olacak; iş güvencesinden mahrum, sendikalara üye
olması yasak sözleşmeli tipiyle, kamu hizmetlerini, kamu yararına görülecek bir
sürü hizmeti görmek gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım, bu
anlayış çok yanlış ve çok sakat bir anlayış. Devri iktidarınızda, ülkemizin pek
çok kurumunun çivilerini yerinden oynattınız. Bu ülkenin bugünlere kadar
gelmesinde, bu kurumların saygın konuma gelmesinde, büyük emeği olan devlet
memurlarını, şimdi, güvencesiz hale getirerek, IMF ve Dünya Bankasından borç
alabilmek ya da kredi alabilmek için, çalışanlarımızla, insanlarımızla
oynuyorsunuz.
Değerli arkadaşlar,
bakınız -yakın zamanda gelecek- 134 madde ile 27 geçici maddeden oluşan kamu
personel rejimi kanunu yürürlüğe girdiği zaman, şu andaki toplam istihdamın
yarısından fazlasını sözleşmeli statüye geçireceksiniz. Bu sözleşmeli statüye
geçirilecek meslek gruplarına bir bakıldığı zaman, eğitim ve sağlık başta olmak
üzere, doktorlar, hemşireler, ebeler, eczacılar, diyetisyenler, kısaca tüm
sağlık personeli, eğitimciler, öğretmenler, vaizler, itfaiyeciler…
Değerli arkadaşlarım,
öyle bir noktaya doğru gidiyorsunuz ki, öğretmenlerin karne tatilinde ya da
yazın iki aylık istirahat dönemlerinde bile, onlara ücret ödemekten
kaçınacaksınız; size, bu dayatılıyor. Bunları kabul etmeyiniz değerli
arkadaşlarım.
Maliye Bakanımız,
gerçekten, IMF ve Dünya Bankasının her talimatını harfiyen yerine getirmek için
can atıyor; malî hükümler görüşülürken burada, personel görüşülürken yok.
Biraz evvel arkadaşlarım
söyledi; yani, bizim ülkemizde bugün açlık sınırının 530 YTL, yoksulluk
sınırının da 1 610 YTL civarında olduğunu düşünürseniz, asgarî ücretin 380
liraya yeni çıkarıldığını, hatta, asgarî ücretin bile altında çalışmaya mecbur
4,5-5 milyon güvencesiz yurttaşımızın 200-250 liraya çalıştığını görmezlikten
gelemezsiniz. Emeklilerimizin sayısı, bugün, neredeyse, SSK'da 4 230 000,
Emekli Sandığında 1 400 000, Bağ-Kurda 1 460 000. Bu emeklilerimizin, bugün,
herhangi bir şekilde yaşamlarını insanca sürdürebilmesinin olanağı yok.
Maliye Bakanı, dün,
konuşmasının bir bölümünde, memurları, işçileri refaha ulaştırdığını, en iyi
dönemlerini yaşadığını söylüyor. Bugün gazetelerde belki gördünüz; yirmiüç yıl
evvel bir memur, aldığı 1 110 000 liranın 745 000 lirasıyla, yani, büyük bir
tasarrufla, yarısından biraz az bir miktarla konut alabiliyordu; 1985'te 2 320
000 emekli ikramiyesi alıyor, 2 035 000 liraya konut sahibi oluyordu; 1996'da
624 000 000 lira ikramiye aldığında, 616 000 000 liraya ev alabiliyordu; 2000
yılında 6 880 000 lira ikramiye alıyor, 9 600 000'e, yani, ikramiyesinin ya da
evin sadece yüzde 72'sini, aldığı emekli ikramiyesi karşılıyordu. Bugün ne
yapıyor; aralık ayı itibariyle 27 000 000 lira emekli ikramiyesi alacak 1 inci
derecenin 4 üncü kademesinde bir memur, eh, 81 000 000 liraya 2 odalı bir konut
alabilecek; yani, ancak, alacağı konutun yüzde 33'ünü emekli ikramiyesi ortaya
koyabiliyor. Sizin, çalışanlara reva gördüğünüz ücret bu.
Bununla da
yetinmiyorsunuz. Ücretlilerden korkuyorsunuz, ücretlilerin örgütlenmesinden
korktuğunuz için, onların grevli, toplusözleşmeli sendikal haklarını
tanımıyorsunuz; ancak, dünyada giderek yoksulluk bir yönetim biçimi haline geldi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çetin,
lütfen toparlar mısınız.
Buyurun.
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım; toparlayacağım.
70'li yıllarda örgütlü
kesimlerden korkan küreselleşmeciler, sendikaların gücünü kırmak için,
özelleştirme ve taşeron uygulamalarıyla, sendikaları etkisiz hale getirdiler;
ülkemiz de bu kervana katıldı. Bugün sendikalı işçi sayısı 700 000 dolayında.
Ancak, memurların da 745 000'i 6 konfederasyonda üye gözüküyor. Yapı bu olunca,
şimdi işsiz sayısının 10 000 00'u geçtiğini söylüyoruz.
Maliye Bakanı, belki,
farkında bile değil, bütçe sunuş konuşmasında -bakınız 29 uncu sayfasında, az
önce baktım- "yeşilkartlı sayısını artırdık" diyor; yani, yoksulluğu
artırmakla övünüyor Maliye Bakanı. O yoksullar, yarın, örgütlü kesimlerden çok
daha tehlikeli bir noktaya gelmeye başladı ve yoksulluğun yönetimi, artık,
küreselleşmeci ülkeler tarafından bir model olarak ülkelere sunuluyor ve bizim
ülkemizde de, yoksullara ilişkin onları nasıl yöneteceğimizi, nasıl
oyalayacağımızı işte bir file yiyecekle, ramazan çadırlarında bir öğün yemekle
nasıl avutacağımızı bir yönetim modeli olarak ülkenin gündemine yerleştirdiniz.
Değerli arkadaşlarım,
gerçekten "sözleşmeli personel" adı altında çalıştırılanları, ister
657 sayılı Yasanın 4/B'sine, ister 4/C'sine göre çalıştırılsınlar, güvencesiz
olarak çalıştırmaya devam ettiğiniz takdirde, sözleşmelilik istisna olmayıp
asıl çalışma biçimi şekline dönüştüğünde, yarın Avrupa Birliği diyecek ki, bu
bizim normlarımıza uymuyor, bunları yeniden… Şimdi, o tasarınızda, onbeş yıl
sözleşmeli çalışanı ancak daimî kadroya alabileceğinizi öngörüyorsunuz; elin
oğlu, yarın, size talimat verecek, düzeltin diyecek ve düzeltmek zorunda
kalacaksınız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çetin...
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Tamamlıyorum, son cümlem Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım,
ülkemizdeki çalışma kamu personel rejimiyle ülkemizi taşıyabilmenin olanağı
yok, reforma ihtiyacı var; ama, onların ihtiyaçlarını giderecek, onları
çalıştığı kurumları sever hale getirecek, motivasyonlarını artıracak, onlarla
devleti barıştıracak çalışma ilişkileri kurulmadan, artık, bu ülkemizde
çalışanlardan verimli çalışma beklemenin, onlardan verim alabilmenin olanağı
kalmadı.
Bakınız, son cümle olarak
söylüyorum; yarından sonra görüşeceğiz muhtemelen komisyonda…
BAŞKAN - Sayın Çetin,
lütfen…
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Kamu yönetimi temel kanunu diye getirdiğiniz tasarıda da vardı, pek çok teftiş
kurulunu, hatta sigorta il müdürlerini, şimdi "uzman" adı altında
tenzili rütbe yaparak küstürüyorsunuz. Bu uygulamalardan vazgeçilmesi için,
başta Maliye Bakanı olmak üzere, hükümetin değerli üyelerini uyarmanızı ve
ülkemize hayırlı olacak çalışma modelini yarattığınız takdirde, bizim de katkı
yapacağımızı söylemeyi bir görev biliyorum.
Beni dinlediğiniz için,
hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Çetin.
Madde üzerinde, şahsı
adına söz isteyen, Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ALİ OSMAN SALİ
(Balıkesir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2006 yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının 24 üncü maddesi hakkında, şahsım adına huzurunuzdayım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
kamu idarelerinin ve mahallî idarelerinin, Devlet Memurları Kanununun 4 üncü
maddesinin (B) fıkrasına göre, istihdam ettikleri sözleşmeli personelin
istihdam usulleri, bu maddede düzenlenmektedir. Esasen, maddede de belirtilen,
1978 tarihli Bakanlar Kurulu kararında, sözleşmeli personelin çalışma esas ve
usulleri belirlenmiştir. Burada, hafızalarımızı tazelemek istiyorum. Bu 4/B
kapsamında çalıştırılan personelin bazı sorunları vardı; iş sonu tazminatları
sorunu vardı; yine, yıllık izin ve sağlık izinleri sorunları vardı; 2005
yılında, Meclisimizin kabul ettiği yasayla, bu sorunları çözülmüştür.
Değerli milletvekilleri,
yine, kamu idareleri ve mahallî idareler, ocak ayında, yılı içinde
çalıştıracakları personelin pozisyonu ile tip sözleşmelerini Maliye Bakanlığına
vize ettirirdi; bu vize mecburiyeti kaldırılmıştır. İdareler, 2005 yılında,
çalıştırdıkları personeli, pozisyon değişikliği ve tip sözleşme değişikliği
yapmamak kaydıyla, çalıştırmaya devam edebileceklerdir; bu, önemli bir kolaylıktır;
vize mecburiyeti kaldırılmıştır. Ne zaman vize yaptırılacaktır: İdareler, ücret
değişikliği ve tip sözleşme değişikliği yapmak istiyorlarsa, bunu, vize ettirme
mecburiyetindedirler. Yine, 2005 yılında, vize edilmiş pozisyonlarda değişiklik
yapılmayacaktır. Değişikliğin şartı şu: Hizmet genişlemesi olmuş veya yeni
birim kurulmuş ise, bütçe ödeneğini aşmamak kaydıyla, ilave pozisyonlar
kullanabileceklerdir.
Bu yılki bir başka
değişiklik, mahallî idarelerle ilgili özel bir düzenlemedir. Mahallî idareler
kanunlarına göre, bildiğiniz gibi, farklı bir pozisyonda sözleşmeli personel
çalıştırma imkânı getirilmiştir mahallî idarelerimizin. Bunlar yine vizeye tabi
değil; ancak, bir kısıtlaması var; hem yasada sayılmış unvanlarda personel
çalıştırıp hem de 4/B kapsamında vize edilmiş pozisyonlarda personel
çalıştıramayacaktır. Mahallî idarelerimiz bir tercih yapmak durumundadır; ya
mahallî idare kanunlarının müsaade ettiği unvanlarda personel çalıştıracak veya
Devlet Memurları Kanununun öngördüğü kapsamda -4/B kapsamında- personel
çalıştırabilecektir. Bu da, bir kısıtlamadır.
Netice itibariyle, madde,
önceki yıllara göre bazı kolaylıklar getirmiştir, daha pratik uygulanma imkânı
vardır. Tabiî, bunların ücretlerine ya da mahallî idarelerin sözleşmeli
kadrolarında çalıştırılan personelin detay haklarıyla ilgili zamanınızı almak
ve huzurunuzu işgal etmek istemiyorum.
Bütçenin ve maddenin
hayırlı olması dileğiyle, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Sali.
Madde üzerinde soru-cevap
işlemi yapılacaktır.
Sayın Özcan, buyurun.
OSMAN ÖZCAN (Antalya) -
Sayın Başkan, ihracatın ithalatı karşılama oranı 2005 yılının ağustos ayında
yüzde 61,9 ve ekim ayında yüzde 62,6 oldu. Bunlar, 2001 krizinden sonraki en
düşük oranlardır. Bu durum cari açık tehlikesini artırmaktadır. Soruyorum: Bunu
önlemek için ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Son olarak, Sayın Bakan,
en büyük kaçakçılık denizlerimizden yapılan akaryakıt kaçakçılığıdır.
Teknolojinin bu döneminde, 300-400 metre uzunluğundaki bir tankeri görmemenin,
yakalamamanın mazereti olamaz. Hazineyi zarara sokarak ülkemizin iliğini
kemiren bu soysuzlara karşı ne zaman harekete geçeceksiniz?
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Özcan.
Sayın Arz, buyurun.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Teşekkür ediyorum Başkanım.
Sayın Bakan, yine, benim
sorum da arkadaşımın sorduğu soruyla bağlantılı. Ülkemizde en büyük akaryakıt
kaçakçılığı denizlerimizde yapılmaktadır. Bu da, devletimizin büyük gelir
kayıplarına sebebiyet vermektedir. Bu akaryakıt kaçakçıları kimlerdir? Bunlar
hakkında ne gibi işlemler yapılmaktadır?
İkinci ve üçüncü sorum
ise, daha önce sorup da yanıt alamadığım sorulardır; şimdi tekrar soruyorum.
İkinci sorum: Karadenizli fındık üreticisi 2005 yılında Destekleme ve Fiyat
İstikrar Fonundan desteklenmediği için mağdur durumdadır, fındık fiyatları baş
aşağı gitmiştir. Fındık üreticisini gözden çıkardınız mı? Neden
desteklemiyorsunuz?
Üçüncü sorum ise, 2004
yılında don afetine uğrayan fındık üreticisine, söz verdiğiniz halde, paraları
neden ödemediniz? Ödeyecekseniz ne zaman ödeyeceksiniz?
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) - Ödendi, ödendi.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Ödenmedi, ödenmedi.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Arz.
Sayın milletvekilleri,
cevapları Sayın Bakan verecektir.
Sayın Ercenk, buyurun.
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, AKP İktidarı
vergi yükünü halkın ödeme gücünü dikkate almadan toplumun geniş kesimleri
üzerine yıkmaktadır. Hükümet, gücü yettiğine vergi salmaktadır. Gücü yetenden
değil, kendi gücünün yettiğinden vergi almaktadır. Gücünün yetmediğinden de
aldığı vergiyi, yüzde 30'dan yüzde 20'ye indirmektedir. Bu durumun, Anayasanın
73 üncü maddesindeki "Herkes kamu giderlerini karşılamak üzere, malî
gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür.
Vergi yükünün adaletli ve
dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır" hükmüne aykırı
olduğunu düşünüyor musunuz?
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ercenk.
Sayın Erarslan, buyurun.
MEHMET ERASLAN (Hatay) -
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Tabiî, şekerpancarı noktasında
ciddî kotalar uygulandı ama, şu an yeni aldığım bilgiye göre, tütün kotasından
da bahsediliyor. Sayın Bakanımız, tabiî ki, Maliye Bakanı olduğu için
söylüyorum, kasa kendisinde. Zaten tütün ürününe uygulanan kotalar var, üretici
kota başına yılda sadece 250 kilogram tütün teslim ediyor. Aldığım bilgiye
göre, Tütün Üst Kurulunun ve Bakanlığın o üreticinin ürettiği 250 kilogram
tütünü dahi alma noktasında…
BAŞKAN - Sayın Eraslan,
lütfen sorunuzu sorar mısınız.
MEHMET ERASLAN (Hatay) -
Soruyorum Sayın Başkanım, sorumu soruyorum.
Böyle bir gelişme var mı?
250 kilogram tütünü 2006 yılı içerisinde alacak mısınız? Tütün Üst Kurulu ve
Bakanlık olarak tütün ekicisiyle sözleşme yapacak mısınız? Yapmamanız halinde,
mağdur olacak olan bu tütün üreticileri, köylüler ve çiftçilerle ilgili
alternatif çözüm önerileriniz var mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Eraslan.
Sayın Altınorak, buyurun.
Yalnız çok kısa olması
gerekiyor.
YAVUZ ALTINORAK
(Kırklareli) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ulaştırma Bakanımızı
burada yakalamışken sormak istiyorum. Sayın Bakanım, şu anda, Muratlı-Tekirdağ
demiryolu hattının yapıldığını biliyoruz. İstanbul Boğazının gemi trafiğini
rahatlatacağına inandığımız Kırklareli- Bulgaristan Burgaz Şehrine yapılmasını
düşündüğümüz demiryolu hattıyla, Karadeniz'den Marmara'ya çıkmayı sağlayacak bu
demiryolunu yapmayı düşünüyor musunuz? Bulgaristan tarafı, bu demiryolu hattına
iyi bakıyor.
Arz ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Altınorak.
Sayın Bakan, buyurun.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Özcan, akaryakıt
kaçakçılığının büyük oranda denizlerde yapıldığını söyledi. Aynı şekilde, Sayın
Arz da bu soruyu tekrarladı.
Bu konuda, tabiî, bir
düzeltme yapma ihtiyacı duydum; çünkü, bildiğiniz gibi, kısa bir süre önce,
akaryakıt kaçakçılığının önlenmesine yönelik bir Meclis araştırması komisyonu
kuruldu, görevli bu komisyon çalışmalarını yaptı ve raporunu ortaya koydu.
Esasında kaçakçılığın denizlerden yoğun bir şekilde yapıldığı kanaatinin doğru
olmadığı, bu araştırmayla ortaya çıktı.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Doğru değil.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Efendim, müsaade ederseniz, ben bu işin içindeyim, otuz
senem bu işlerle geçti. Ben, size, doğru bilgileri aktarmak istiyorum.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Sayın Bakan…
BAŞKAN - Sayın Arz,
lütfen…
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Bildiğiniz gibi, 2003 yılının temmuz ayında, biz, bir
Bakanlar Kurulu kararı aldık. Bu Bakanlar Kurulu kararına göre, kabotaj
hattında deniz işletmeciliği yapacak balıkçılar, yük taşıması, yolcu taşıması
ve ticarî turizmle uğraşan teknelere ÖTV'siz, Özel Tüketim Vergisi sıfırlanmış
yakıt verme hakkı getirdik. Bunun temel amacı, bir yandan 8 400 kilometre sahil
şeridimizde deniz taşımacılığını teşvik etmek, yaygınlaştırmak, denizlerimizi
gerek yük gerek yolcu taşımacılığında etkin kullanmak. Ama, daha önemlisi,
ÖTV'li yakıt ile ÖTV'siz yakıt arasındaki fark yüzde 65 oranında olduğu için,
bu kaçakçılığın en büyük nedenlerinden bir tanesi. Böylece, kaçakçılık, bu
yolla, teknelerden, transit sefer yapan teknelerden çekilmek suretiyle, limbo
yapılmak suretiyle, balıkçılara, diğer kabotajda çalışan araçlara, hatta hatta
karadaki kullanım için bir yol teşkil etmiştir. Bu kararla birlikte, bu
anlamda, çok büyük bir kaçakçılık seviyesi asgarî düzeye indirilmiştir. Şöyle
ki, 5 400 civarında tekne kayıt altına girmiş ve kullandıkları bütün yakıtlar,
yıllık jurnallerine işlenmek suretiyle tamamen kontrolümüz altındadır.
Ayrıca, tabiî,
sahillerimizin tamamında, bütün faaliyetleri eşzamanlı kontrol etmek amacıyla,
bir AIS projemiz, yani, otomatik tanımlama sistemi dediğimiz bir proje de şu
anda yapılmaktadır. Önümüzdeki yılın sonuna kadar tamamlanacaktır. Yani, gerek
sahillerimizde gerekse denizde seyreden tüm gemilerdeki her türlü yakıt işlemi,
gemiye giren, çıkan, yanaşan tekneler, otomatik olarak takip edilecektir.
Kaçakçılığın bir kısmı,
malum, karayoluyla, Irak ve o güzergâhta yapılmaktadır; bir kısmı burada.
Denizdeki şekli de, getirilen akaryakıtın beyanları ile miktarı arasındaki
farktan kaynaklanmaktadır. O, denizdeki kaçakçılık değil, Sayın Arz; yani,
beyan ile miktarın uyuşmaması. Bu da, gümrüklerimizdeki teknik altyapı
yetersizliğinden kaynaklanmaktadır. Bu rapora göre, bunun da kararı alınmıştır.
Bütün gümrüklerde, akaryakıt tesellümü yapılan bütün gümrüklerde, limanlarda,
gümrüklü limanlarda sayaç konmasına karar verilmiştir. Ayrıca, depolara da
iskandil konacaktır; böylece, kontrol altına alınmış olacaktır.
BAŞKAN - Sayın Bakan,
süreniz tamamlanmıştır.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Efendim, süremiz tamam oldu. Diğer sorulara yazılı
olarak, teferruatlı şekilde cevap vereceğiz.
Arz ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
25 inci maddeyi
okutuyorum:
İşçilik ödenekleri ve
geçici iş pozisyonlarına ilişkin esaslar
MADDE 25.- a) 5018 sayılı
Kanuna ekli (I) ve (II) sayılı cetvellerde yer alan kamu idareleri, sürekli
işçileri ile otuz iş gününden fazla süreyle çalıştıracakları geçici işçileri,
bütçelerinin (01.3) ile (02.3) ekonomik kodlarında yer alan ödenekleri
aşmayacak sayı ve/veya süreyle istihdam edebilirler.
Toplu iş sözleşmelerinden
doğacak yükümlülükler, ihbar ve kıdem tazminatı ödemeleri, asgari ücret ve
sigorta prim artışı nedeniyle meydana gelecek ödenek noksanlıkları Maliye
Bakanlığı bütçesinin "Personel Giderlerini Karşılama Ödeneği" ile "Yedek
Ödenek" tertiplerinde yer alan ödeneklerden aktarma yapılmak suretiyle
karşılanabilir. Yukarıda belirtilen ekonomik kodlara bu durumlar dışında (söz
konusu ekonomik kodlar arasındaki aktarmalar ile bu kodlar için birimler arası
aktarmalar hariç) hiçbir şekilde ödenek aktarması yapılamayacağı gibi bütçenin
başka tertiplerinden işçi ücreti ve fazla süreli çalışma ve/veya fazla çalışma
ücreti de ödenemez.
Kamu idarelerinin birim
amirleri, fazla çalışma için öngörülen ödeneğe göre iş programlarını yapmak, bu
ödeneği aşacak şekilde fazla süreli çalışma ve/veya fazla çalışma yaptırmamak
ve ertesi yıla fazla süreli çalışma ve/veya fazla çalışmadan dolayı borç
bıraktırmamakla yükümlüdürler. Deprem, yangın, su baskını, yer kayması, kaya
düşmesi, çığ ve benzeri afetler nedeniyle yürürlüğe konulacak Bakanlar Kurulu
kararları uyarınca yaptırılacak fazla çalışmalar ile fazla çalışma ücret
ödemelerine ilişkin ilama bağlı borçlar için yapılacak aktarmalar hariç fazla
süreli çalışma ve/veya fazla çalışma ücret ödemeleri için hiçbir şekilde ödenek
aktarması yapılamaz.
Kamu idareleri,
bütçelerinin geçici işçiler için öngörülen ödenekleri ile sınırlı olmak üzere
yıl içinde aylar itibarıyla çalıştıracakları geçici işçi pozisyon sayıları ile
bunların çalıştırılacakları birimlere göre dağılımını (merkez teşkilatında
birimler, taşra teşkilatında ise bölge ve il müdürlüğü olarak) gösteren
cetvelleri, yapılan hesaplamalarla birlikte, vize edilmek üzere Ocak ayı sonuna
kadar Maliye Bakanlığına göndermek zorundadırlar.
Yukarıdaki hükümlere aykırı
uygulamalardan ve ödenek üstü harcamadan gerçekleştirme görevlileri ile harcama
yetkilileri sorumludur.
b) Döner sermayeler, 5018
sayılı Kanuna ekli (IV) sayılı cetvelde yer alan kamu idareleri ile 233 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ve mahalli idareler kapsamına girmeyen kuruluşlar,
1/1/2006 tarihinden itibaren otuz iş gününden fazla süre ile çalıştıracakları
geçici işçi pozisyon sayıları ile aylar ve birimler itibarıyla dağılımını,
ilgili bakanlığın onayı alınmak suretiyle, vize edilmek üzere Ocak ayı sonuna
kadar Maliye Bakanlığına göndermek zorundadır.
c) (a) ve (b) fıkraları
kapsamındaki kamu idareleri ile kurumların, uluslararası anlaşmalar, Bakanlar
Kurulu kararları veya yılı programı ile kurulması veya genişletilmesi öngörülen
birimler ile hizmetin gerektirdiği zorunlu haller için yapılacak yeni vizeler
dışında, 2005 yılında vize edilmiş toplam adam/ay sayılarını aşacak şekilde
vize yapılamaz. Vize edilmiş bulunan geçici iş pozisyonlarında, yıl içinde
kurumların ihtiyaç duyduğu pozisyon, yer, birim, aylık dağılım değişiklikleri
ile pozisyon iptalleri Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine yapılabilir.
d) Kamu iktisadi
teşebbüsleri ve bağlı ortaklıklarının 1/1/2006 tarihinden itibaren otuz iş
gününden fazla süre ile çalıştıracakları geçici işçilere ait geçici iş
pozisyonları, ilgili bakanlığın ve Hazine Müsteşarlığının (özelleştirme
programına alınanlar için Özelleştirme İdaresi Başkanlığının) onayı alınmak
suretiyle 31/1/2006 tarihine kadar Devlet Personel Başkanlığına vize ettirilir.
Vize edilen geçici iş pozisyonları Devlet Personel Başkanlığınca başka unvanlı
geçici iş pozisyonları ile değiştirilebilir veya iptal edilebilir. Vize
ettirilen cetvellerin bir örneği Başbakanlık Yüksek Denetleme Kuruluna
gönderilir.
e) Yukarıda yer alan fıkralara
göre vize işlemleri yapılmaksızın geçici işçi çalıştırılamaz ve herhangi bir
ödeme yapılamaz.
f) İçişleri Bakanlığı ile
Devlet Personel Başkanlığı tarafından müştereken belirlenen norm kadro ilke ve
standartlarına uygun olarak norm kadro çalışmaları sonuçlandırılmamış
belediyeler ve mahalli idare birlikleri ile bunların müessese ve işletmeleri
tarafından çalıştırılacak geçici işçilere ait geçici iş pozisyonları adam/ay
sayısı itibarıyla İçişleri Bakanlığının vizesine tabidir. Vize edilmiş bulunan
geçici iş pozisyonlarında; pozisyon, yer, birim ve aylık dağılım değişikliği
ile pozisyon iptali İçişleri Bakanlığının uygun görüşü alınmak suretiyle
yapılabilir. İçişleri Bakanlığına vize yaptırılmaksızın geçici işçi
çalıştırılamaz ve bunlara herhangi bir ödeme yapılamaz. İçişleri Bakanlığı
tarafından vize edilen geçici iş pozisyonlarına ait vize cetvellerinin ve bu
cetvellerde yapılacak değişikliklerin bir örneği Devlet Personel Başkanlığına
gönderilir.
Norm kadro çalışmaları
sonuçlandırılmış olmakla birlikte 1/1/2006 tarihi itibarıyla 5393 sayılı
Kanunun 49 uncu maddesinde belirtilen oranları aşmış olan belediyeler ve
mahalli idare birlikleri ile bunların kurdukları müessese ve işletmeler için,
2005 yılı için vize edilmiş geçici iş pozisyonu adam/ay sayısını aşacak şekilde
vize işlemi yapılamaz. Yukarıda sayılan kurumlarda İçişleri Bakanlığına vize
yaptırılmaksızın geçici işçi çalıştırılamaz ve bunlara herhangi bir ödeme
yapılamaz.
İl özel idareleri
tarafından çalıştırılacak geçici işçilere ait geçici iş pozisyonları İçişleri
Bakanlığının vizesine tabidir. Vize edilmiş bulunan geçici iş pozisyonlarında;
pozisyon, yer, birim ve aylık dağılım değişikliği ile pozisyon iptali İçişleri
Bakanlığının uygun görüşü alınmak suretiyle yapılabilir. İçişleri Bakanlığına
vize yaptırılmaksızın geçici işçi çalıştırılamaz ve bunlara herhangi bir ödeme
yapılamaz. Norm kadro çalışmaları sonuçlandırılmamış il özel idareleri adına
İçişleri Bakanlığı tarafından vize edilen geçici iş pozisyonlarına ait vize
cetvellerinin ve bu cetvellerde yapılacak değişikliklerin bir örneği Devlet
Personel Başkanlığına gönderilir.
g) 5018 sayılı Kanuna
ekli (I) sayılı cetvelde yer alan kamu idarelerinin Kamu İşverenleri
Sendikalarına ödemeleri gereken 2006 yılına ait üyelik aidatları, Maliye Bakanlığı
bütçesinde yer alan tertipten ödenir. Yapılacak ödemeler, tertibinde yer alan
ödenek tutarıyla sınırlı olup, bu tertibe bütçenin diğer tertiplerinden hiç bir
şekilde aktarma yapılamaz.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve şahsı adına söz isteyen Bayram Meral.
Süreniz 15 dakikadır
diğer gruplarca söz istenmediği için.
Buyurun Sayın Meral. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BAYRAM
ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 2006 yılı
bütçesinin 25 inci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım; sözlerime
başlarken, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ayrıca, yakın bir tarihte
2006 yılına gireceğiz. Bütün olumsuzlukların, bütün kötülüklerin 2005 yılında
kalmasını diliyorum. Ayrıca, yine yakın bir tarihte kurban bayramına
başlayacağız. Bütün İslam âleminin kurban bayramını kutluyorum. Seçmenlerimin
de kurban bayramını kutluyorum.
AGÂH KAFKAS (Çorum) -
Bizim de, değil mi Bayram Bey?
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Herhalde İslam âleminin içindesin sen.
Değerli arkadaşlarım,
2006 yılı bütçe yasa tasarısı ülkenin iç ve dış sorunlarının had safhada olduğu
bir dönemde görüşülmektedir. Halkımız geçmiş dönemlerde koalisyon
hükümetlerinin başarılı olamadığı, sorunlarını çözemediği gerekçesiyle, bu kez,
tek başına bir partiyi iktidar yaptı; ama, ne yazık ki, görünen o ki,
vatandaşımızın sorunları azalmadı, her gün biraz daha artmaktadır. Çiftçi -her
zaman söylüyorsunuz diyorsunuz- perişan, memur perişan, işsizlik had safhada,
yoksulluk had safhada, halkın özenle düzelmesini beklediği talan, vurgun
-kusura bakmayın- sizin döneminizde de yoluna devam etmektedir. Onun için
üzülerek ifade etmek istiyorum ki, siyaset güven kaybetmekte, siyasiler de
itibar kaybetmektedir. Bu, yalnız sizin değil, hepimizin sorunudur. Bu
sorunları görüp, gülerek yolumuza devam etmememiz gerekir değerli arkadaşlarım;
çünkü, sorunların çözülmesi gereken çatı bu çatıdır.
Değerli arkadaşlarım,
birçok arkadaşlarım burada görüşürken bazı önemli konulara şahit olduk. Şu anda
geçici işçilik, yani, kısa süreli işçilik… Hiç çalıştınız mı bilmiyorum değerli
arkadaşlarım, ben çalıştım. Yıllarca içimden onu atamadım. Sanıyordum bir gün
benim işime son verilecek. Bu, o kadar zor bir iştir. Neden kısa süreli çalışma
oluyor değerli arkadaşlarım; uzun süreli işimiz yok da, üretken bir ülke
olmaktan çıktık da, onun için kısa süreli çalıştırıyoruz. Ne oluyor kısa
süreli; 657 sayılı Yasanın 54/c maddesi. Salla salla oku, aç aç oku. Nedir bu
değerli arkadaşlarım; bu, kısa süreli bir çalışmadır. Bu süre çalışan insanın
işinin uzatılıp uzatılmaması işverene bağlıdır. Kıdem tazminatı hakkı yoktur,
ikramiyesi yoktur, yıllık izni yoktur böyle bir sistemde. Değerli arkadaşlarım,
bunu, şimdi, burada savunuyoruz. Temenni etmiyorum çocuklarınızın kısa süreli
bir işte çalışmasını.
Sonra, değerli
milletvekilleri, çok alıngan bir haliniz var. Kendinizi bir türlü iktidar
olmaya alıştıramadınız. Bakınız, geçmiş dönemlerde biz -biraz önce arkadaşım da
söyledi, ki, biri de orada oturuyor- meydanlarda bağırırdık Allah rahmet
eylesin Özal'la, Demirel'le savaşırdık, mücadele ederdik; bir gün sonra
giderdik sorun çözerdik değerli arkadaşlarım. İktidar olmanın sorumluluğu bunu
gerektirir.
Dün, burada -kusura
bakmayın- son derece de üzüldüm. Sayın Maliye Bakanı orada otururken, soru ona
sorulmuşken, bir Başbakan Yardımcımız geldi burada bir tahrikkâr ifade kullandı
ve burada bir kargaşa oldu. Bir arkadaşım geldi bana "siz Türk-İş
Başkanlığı yapmışsınız, biraz daha ağır olmanız gerekirdi" dedi; ben, buna
üzüldüm, alındım.
Ondan ayrı iki Başbakan
Yardımcınız daha var. Burada konuştuğu zaman hiçbir sorun oluyor mu değerli
arkadaşlarım. Halkla barışmak, kucaklaşmak, sorunlarını dinlemek, çözmek sizin
göreviniz; iktidarsınız. Bizi de dinleyeceksiniz, mecbursunuz buna. O zaman
dışarıya çıkalım, istediğiniz gibi konuşun, istediğiniz gibi şey yapın.
Bir konuya daha üzüldüm
değerli arkadaşlarım. Bakınız, neden bu kısa süreli çalışmalar olmaktadır;
işyerleri kapanıyor. Keşke Sayın Maliye Bakanımız burada olsaydı. Bu
alkışladığınız, başarılı Maliye Bakanımız, SEKA Genel Müdürlüğü yaptı. SEKA'yı
niye batırdı bu kadar başarılıydıysa; SEKA'yı niye batırdı?! (CHP sıralarından
alkışlar)
O zamanlar neydi biliyor
musunuz sayın milletvekilleri; ses duyuyorduk; sanayide devlet, sanayide
devlet… İşte o zaman, Sayın Bakanımız Genel Müdürdü. Kulakların çınlasın
Erbakan, ne cevherler yetiştirmişsin; senin sanayide devlet dediğin zatlar
şimdi bakan oldu, babalar gibi satıyor senin o tesisleri, babalar gibi! (CHP
sıralarından alkışlar)
Bir konu daha değerli
arkadaşlarım; bu vatandaş bizi izliyor, vatandaş bizi dinliyor. Burada, Manisa
Milletvekili arkadaşımız -ki, işveren mensubu bir zattır- bir konuyu anlattı
değerli arkadaşlarım; çok üzüldüm. yapmayın bunu. Bir müessese, zaten KİT'ler
böyle yağmalandı, böyle talan edildi. Birilerini kınıyorsunuz, bari siz
yapmayın. Anlatıyor, diyor ki: Efendim, bu müessesenin, Sümerbankın bu arsası
şöyle satıldı; evet, 95 milyar koyan, dört ayın içerisinde 900 milyar lira para
kazandı; delilli, ispatlı anlatıyor. Bir milletvekilimiz çıktı, burada
konuşuyor; bir de diyor ki, kardeşim, tamam öyle de, başka partiden de bir
tanesi vardı.
Şimdi, bu milleti siz
uyuyor mu zannediyorsunuz. Bu neye benziyor biliyor musunuz; adamın birisi,
böyle benim gibi bir köylü, lokantaya gitmiş, canı, affedersiniz, kelle yemek
istemiş. Demiş ki, ya bu anlamaz; o da bozulmuş. Kelleyi getirmiş, adamın önüne
koymuşlar. Adam garsonu çağırmış, demiş ki, aklımın olmadığını anladın da,
burnumun deliğinin olmadığını nasıl anladın?! Şimdi, bu halkın aklı da var,
burnunun deliği de var. (CHP sıralarından alkışlar)
Bu arsanın talanını
burada alkışlıyorsunuz; bunun anlamı nedir biliyor musun; diğer belediye
başkanları, geri kalanları da siz talan edin. Olmaz bunlar değerli
milletvekilleri; yapmayın bunları, doğru hareket değil bunlar. Sizin yapmamanız
gerekir bunları sayın milletvekilleri; ama, yapıyorsunuz. Böyle şey olmaz
değerli arkadaşlarım. Ne oldu; dahası var.
Değerli arkadaşlarım,
bakınız, TÜPRAŞ, Telekom, limanlar, Ereğli Demir Çelik, SEKA, Tekel, şeker
fabrikaları, bunlar teker teker satıldı, ayrıca 120 milyar dolar da borç ettik.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, bu paralar nereye gitti?! Hangi yatırım yapıldı?! Bunu sormak
bizim hakkımız değil mi?! Nereye gitti bunlar?! Eğer, bunlarla IMF'nin borcunu
ödüyorsak, çıkıp desin ki, IMF'nin borcunu şu kadar ödedik, şu kaldı. Kolay bir
şey değil. Bunlar nereye gitti değerli arkadaşlarım?! Hangi yatırımı yaptınız?!
Hangi işçiye iş buldunuz?! Sorunlar nasıl çözülür?! Hiç mi işçi sizin kapınızı
çalmıyor?! Annesi, aslan gibi delikanlıyı yanına alıyor, geliyor "oğlum
evde bunalım geçiriyor" diyor. Biz ne yapıyoruz; IMF'nin programlarına
uyuyoruz, yatırım yapmıyoruz, mevcut yatırımları da satıyoruz.
Şimdi, Adapazarı'nda
şeker fabrikasını sattınız. Oradan, işçiler bana telefon ediyor "acaba,
Sayın Başkan, biz, 657'nin 54/c maddesine mi uyacağız, bu madde de bize mi
uygulanacak?" Nedir bu biliyor musun; ücretin yarıya düşmesidir değerli
arkadaşlarım. Ücretin yarıya düşmesidir. Ne oluyor şimdi bunlar; teker teker
gitti. Peki, yatırım; yatırım yok. İşsizlik; had safhada. Yoksulluk; had
safhada. Vurgun, talan; devam ediyor. Niye alkışlıyorsunuz canım?! Varsa
kusuru, buna bir yerde dur deyin. Ha bire devam ediyor, durduğu da yok.
Babanızın oğlu mu?! Neden bu kadar vebali, günahı omuzlarınıza yüklüyorsunuz?!
Doğru mu yani bu yaptıklarınız değerli arkadaşlarım?! Doğru mu?!. (AK Parti
sıralarından "Doğru" sesleri) Vebali boynuna, doğruysa… (AK Parti
sıralarından gülüşmeler)
Geziyoruz şimdi; acaba
diyoruz, biz, hakikaten, sorunlar tıkır tıkır gidiyor da, AK Partiye iftira mı
ediyoruz diye, esnafın yanına çıkıyoruz, dolaşıyoruz "halinizden memnun
musunuz" diyoruz. "İşte dükkân, boş duruyoruz. Satsam dahi, paramı
geri alamıyoruz" diyorlar. Neden alamıyorlar değerli arkadaşlarım biliyor
musunuz; onların müşterisi emekli, onların müşterisi memur, onların müşterisi
işçi. Yılda dört ay çalışan bir insan nasıl borcunu ödeyecek? Ne oluyor ondan
sonra, 46 000 esnaf işyerini kapatıyor; bunun 7 000 küsuru bakkal. Ne oluyor
orada, binlerce insan işinden oluyor. Geziyoruz KOBİ'leri, tıkandığını
söylüyorlar, desteğin yeterli olmadığını söylüyorlar. Daha, biraz önce,
Kırıkkale'nin Köprü diye bir beldesi varmış, adam telefon ediyor, diyor ki:
"Hükümetimiz, bize destek sözü verdi -onun söylediğini söylüyorum-
buğdayda 30, arpada 20… Bugüne kadar alamadık Sayın Başkan. Söyle, bizim bu
hakkımızı, bu beklentimizi hükümetimiz ne zaman ortadan kaldıracak?"
Burada Sayın Bakanımız, inşallah, kısa sürede ortadan kaldırır.
Değerli arkadaşlarım, değişen
bir şey yok. Bakınız, doğusunu da, batısını da, güneyini de, kuzeyini de
dolaşıyoruz. Siz de geziyorsunuz; sizin bir avantajınız var, bunu
çözemiyorsunuz. Siz gezdiğiniz zaman, yanınızda belediye başkanı geziyor;
oradaki esnaf belediyenin dükkânını kiralamış, derdini yanamıyor onun yanında.
Siz geziyorsunuz, yanınızda vali geziyor, kaymakam geziyor; vatandaş derdini
anlatamıyor. Ne olur, bir de bizimle gezer misiniz?! Bir de bizimle gezin de, o
zaman, vatandaşın ne düşündüğünü, ne söylediğini anlayın da, buraya gelin.
Efendim, şu, şunu götürdü; bu, bunu götürdü…
Bakınız, bir konu kafamı
çok rahatsız ediyor değerli arkadaşlarım; bu, TÜPRAŞ olayı. Daha önce, 1 400
000 000liraya bunun tümü satıldı, yüzde 65,67'si; sendika itiraz etti.
Petrol-İş'e, onun yönetimine, genel başkanına teşekkür ediyorum. Ne oldu ondan
sonra; iptal edildi, tekrar bir daha ihaleye çıktı. O, Ofer'in goferin
götürdüğünden vazgeçtim, ondan vazgeçtim, o götürdü, götürdü… Siz
alkışlıyorsanız, o vebale katlanırsınız; bana ne oluyor?
Değerli arkadaşlarım,
geri kalan ne oldu biliyor musunuz; yüzde 51'i 4 140 000 000 dolara satıldı.
Çık, 2 720 000 000 dolar fark. Şimdi, soruyorum değerli arkadaşlarım, sendika
itiraz etmeseydi bu gitmişti değil mi? Bunu kim bölüşecekti; şöyle bir elinizi vicdanınıza
koyun, elinizi bir kafanıza koyun, şu Bayram Meral iftira mı ediyor; yoksa, bu
rakamlar böyle mi, niye düşünmüyorsunuz değerli arkadaşlarım? Yarın Allah'ın
huzuruna çıkmayacak mısınız? Nasıl bunun hesabını vereceksiniz; nasıl bunun
hesabını vereceksiniz? (CHP sıralarından alkışlar) Yalan mı bu? Bu talanı,
vurgunu kim bölüşecekti? Deyin ki, yalan. Şimdi, bunu da alkışlıyorsunuz. Yahu,
burada, çıkıyor, bunu anlatıyor; bunu da alkışlıyorsunuz. Bir alkışlama
hastalığına mı yakalandınız, ne oldu size? Sizin, hiç; yani, bu doğrudur, bu
yanlıştır diyecek mülahazanız yok mu değerli arkadaşlarım?
Ondan sonra geliyoruz,
bunlar gidiyor "efendim, işçiyi bir ay mı çalıştırırız, iki ay mı fazla
çalıştırırız. Vizesini İçişleri Bakanı mı verir, Maliye Bakanı mı verir,
Başbakan mı verir." Şimdi, oldu mu değerli arkadaşlarım? Bu işçi sizin
vatandaşınız değil mi? Geçici işçi dediğin nedir biliyor musun; her an amirinin
iki dudağı arasında "çalıştırdım, çalıştırmadım" hiçbir hakkı yoktur;
çünkü, sendikası da yoktur.
Hani Avrupa Birliğine
giriyorsunuz; İskandinav ülkelerinde genelkurmay başkanı hariç…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Meral,
lütfen, tamamlayabilir misiniz.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Teşekkür ederim.
…Genelkurmay başkanı
hariç subayların bile sendikası var. Öyle mi Agâh?..
Subayların bile sendikası
var. Biz, burada, geçici işçi sendikalı olamaz; diğer işçi sendikalı olursa
kapının dışına konur, işine son verir. Nasıl Avrupa Birliğine gireceğiz değerli
arkadaşlarım?! Hangi uyumdan, hangi yola devam etmekten bahsediyoruz değerli
arkadaşlarım?!
Şunu ifade etmek
istiyorum, bakınız; bu ülke bizim, geliniz, haklının yanında birlikte olalım,
haksızın üzerine birlikte gidelim. Haklı ile haksızı ayıramadığınız sürece
inandırıcı olamazsınız, bir gün ayağınıza -temenni etmiyorum- vatandaş
dolandırmazsa, onun Tanrısı var, o dolandırır, ayağınıza bir gün bir ip
dolandırılır. Tüyü bitmemiş yetimin hakkına sahip çıkın, onu yağmalatmayın,
talan etmeyin. O zaman, bundan önceki siyasî partilere söylemeye bir hakkınız
var mı sizin? Siz de aynısını yapıyorsanız, siz de götürenleri, vurguncuyu
alkışlıyorsanız diğerlerinden farkınız ne yani, izah eder misiniz! Yapmayınız
bunu değerli milletvekilleri, bu ülke bizim. Eğer, biz, ülkenin sorunlarına
sahip çıkarsak, eğer vurgunu, talanı önlersek… Sayın Başbakanımız bir
konuşmasında "batan bankaların faturası 156 milyar dolardır" dedi.
Bunu kaptırmasaydık değerli arkadaşlarım, niye IMF'ye boyun eğecektik!
Borcumuzu öderdik, başı dik gezerdik. Kim daha çok yararlanırdı bundan; siz
yararlanırdınız, iktidardınız. Niye bunlara sahip çıkmıyoruz da, yol geçen hanı
gibi geleni alkışla, gideni alkışla, götüreni alkışla, talancıyı alkışla;
alkışla kardeşim, alkışla bakalım!
Sonuç iyiye gitmiyor
değerli arkadaşlarım, güven kaybediyoruz, itibar kaybediyoruz; halkın
beklentisini bu Meclisten kesmesine hiçbirimizin hakkı yok değerli
arkadaşlarım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Sayın Başkan, teşekkür etmek istiyorum.
BAŞKAN - Teşekkür etmek
için Sayın Meral, buyurun.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Umuyorum, diliyorum, bütün olumsuzluklar geride kalır,
olumsuzluklara çanak tutmayız, güzel bir Türkiye'nin geleceği için hepimiz omuz
omuza çalışırız.
Saygılar sunuyorum
hepinize, teşekkürler. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Meral.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen, Çorum Milletvekili Agâh Kafkas; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
AGÂH KAFKAS (Çorum) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; esasında gecenin bu saati, sözün de
bittiği bir saat gibi görünüyor, karşıdan bakınca. Çünkü, bir sayın grup
başkanvekilinin biraz önce ifade ettiği gibi, artık, söylenen sözler, biraz da
tekrara dönüşmeye başladı. Çünkü, ben sabırla, inatla bakıyorum, kimi sorular
beşinci, onbeşinci ya da onsekizinci defa aynı cümlelerle ve aynı ses tonuyla
tekrarlanıyor.
Şimdi, doğru; kimi
şeyleri en ideal düzlemde konuşmaya kalkarsak, kimi sorunların daha iyi
çözülmesi ya da bu ülkenin koşullarının çok daha iyi olması, çalışanlarının
koşullarının çok daha iyi olması, hepimizin özlemi, arzusu ve beklentisi. Bunu
gerçekleştirmek de hepimizin, iktidarıyla muhalefetiyle görevi. Ancak, şimdi,
hani, Anadolu'da bir laf var, kazın ayağı da öyle değil yalnız.
Şimdi, Türkiye, 3 Kasım
öncesinde bir borç ve faiz sarmalının içerisine girmiş ve öylesine bir Türkiye
devralmışsınız ki, iç borçta, o günün Türkiyesinde üç aylık borçlanmaya
baktığız zaman yüzde 55,3 faizle borç alıyorsunuz ve üç aylık devlet hazine iç
borçlanma senedine ödediğiniz para yüzde 55,3. Bugün kaç; bugün baktığınız
zaman, daha bu hafta yapılan ihalede 14,75. Aradaki farka bakıyorsunuz, yüzde
40,55. Şimdi, Sayın Bakanın ifadelerine göre her yüzde 1 puan iç borçlanmadaki
düşme, 2-2,5 milyar dolardan bahsediliyor. Ben Sayın Bakanın söylemini bir
kenara bırakıyorum, AK Partiye en mesafeli duran kimi ekonomistlerin tespiti de
ne; 1,5 milyar dolar deniyor, buraya baktığınız zaman 40,55; yani, 40 puan
düşmüş. Bu ne getiriyor; 40 milyar dolar, 60 milyar dolar. Eğer, 60 milyar
doları -siz az ödemişsiniz- eğer, ödeyeceksek, biz, bunu neyle ödeyecektik;
yine faizle para alarak ödeyecektik. Buna da baktığınız zaman, yüzde 55'le borçlanırsanız
35 milyar dolar daha fazla içborca biz faiz ödeyeceğiz. Ne anlama geliyor; 95
milyar dolar tasarruf sağlıyoruz. Eğer bunlar sağlanamamış olsaydı, aynen şu
noktaya gelecektik… Biraz önce değerli bir milletvekili arkadaşımız burada
geçici işçilerin durumunu anlattı ve bir arkadaşımızın açtığı telefonda
söylediklerini söylüyor. Doğrudur, bunların haklarını daha genişletmemiz lazım;
ama, arkadaşlar, o sözü edilenler kim biliyor musunuz; onbeş senedir Türkiye'de
özelleştirme nedeniyle sokağa bırakılmış insanlar, bugün, bir şekliyle, yılda
on ay da olsa, o koşullarla da olsa emeklilik hakkı elde edinceye kadar çalışma
imkânı sunulan arkadaşlarımız. Yani, AK Parti, on senedir, on iki senedir
Türkiye'de sokağa bırakılmış insanlara bir şekliyle iş vermiştir.
Bunun koşullarının daha
da iyileştirilmesi gerekir mi; mutlaka gerekmektedir. Bunu da bütçenin
imkânları çerçevesinde yapmamız gerekiyor.
Hepimizin üzerine düşen
şöyle bir şey var: Tabiî ki eleştireceksiniz, tabiî ki sorular sorulacak; ama,
öylesine bir karamsar iklim oluşturduk ki, öylesine bir karamsar fotoğraf
ortaya koyduk ki, biraz önceki ifadelerde de, on gündür burada
dinlediklerimizde de, sanki Türkiye'de hiçbir yatırım yok, üretim yok. İnsaf
edin yahu! Türkiye'nin büyüme hızına baktığınız zaman… Çıkın Allahaşkına bir
Avrupa'ya, oradan bir bakın buraya, buradan göremiyorsanız ya da gidin…
YAVUZ ALTINORAK
(Kırklareli) - Üç senede Çorum'da kaç fabrika açıldı, onu söyle….
AGÂH KAFKAS (Devamla) - …
"Beraber gezelim" diyorsunuz, Bayram Ağabey, yarın vallahi el ele
tutuşup seninle işçinin arasına gidelim, esnafın arasına gidelim, varoşlara
gidelim, Mamak'a gidelim Mamak'a…
YAVUZ ALTINORAK
(Kırklareli) - Gidelim…
AGÂH KAFKAS (Devamla) -
Gaziosmanpaşa'da gezerek insanların taleplerini anlıyor olamayız.
Bakın şunu yapmak
durumundayız hep beraber: Bu ülke bizim ve yatırım ikliminin bu kadar
güzelleştiği, Avrupa Birliğinden müzakere tarihi aldığımız, yabancı sermaye
yatırımlarının hızla arttığı bir düzlemde, ülkemize, kendimize bu kadar
haksızlık yapmaktan vazgeçip, karamsar iklimi doğurmaktan vazgeçip kendimize
güvenmek ve kendimize güvenmekle beraber bu ülkenin yarınlarını aydınlatmak
hepimizin görevidir diyorum.
Daha aydınlık yarınlarda
buluşmak üzere, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kafkas.
Madde üzerinde, 10 dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır; soru sorma süresi 5 dakikadır.
Sayın Aslanoğlu…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Bakanım "geçici ve arızî işçi" adı altında alınan
veya ihale edilen işlerde, o kurumdaki temel hizmetler de bu kapsam içinde
değerlendirilmektedir. Örneğin, bir sağlık kuruluşunda, ebe, hemşire, sağlık
teknisyeni ve diğer görevliler veya yetiştirme yurtlarındaki çocuk bakıcıları,
hep ihale edilmektedir. Aynı kurumda aynı işi yapan kişiler arasında -geçici ve
sabit kadrolardaki kişilerin- sorunlar doğmaktadır. Acaba, bu sorunlarla karşı
karşıya kalmamak için, temel hizmetleri ihale etmeye devam mı edeceğiz?
İkinci bir sorum:
Özellikle Ulaştırma Bakanım burada, Malatya Devlet Demiryolları Beşinci
İşletmesinde, geçici işçiler, ne zaman başlayacağını, ne zaman işe alınacağını,
âdeta, yalvararak soruyorlar. Ne olursunuz Sayın Bakanım, bu işçiler, hangi
ayda işe alınacağını, hangi ayda işi bırakacaklarını önceden bilirlerse
insanlar mutlu olurlar. Bunu yapacak mısınız? Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Aslanoğlu.
Sayın Ören…
HASAN ÖREN (Manisa) -
Sayın Başkan, Sayın Bakanımıza 3 sorum olacak.
Bu, geçen aylarda,
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin hazırladığı raporda ekonominin iyiye
gitmediğiyle ilgili çok net açıklamalar vardı. 2005 yılı ihracatının yarısının
aramal olduğu söylenmişti; acaba, bu raporda yazan doğru mudur?
İlk defa, Türkiye
Cumhuriyetinde tarımsal alanda ürettiğimizden daha fazlasını ithal ettiğimiz
grafiklerle gösterilmişti. Yani, üreten ülke durumundan çıkıp, dışarıdan,
tarımsal alanda ithalat yapan ülke durumunda mıyız?
Biraz evvel, Sayın
Kafkas'ın dediği gibi, eğer, gerçekten, Türkiye, üç yıl içerisinde yüzde 20
büyüdüyse… Ben, şimdi, Devlet İstatistik Enstitüsünün rakamlarından hemen üç
beş tane okuyacağım: 1995'te işsizlik 7,5; 1996'da 6,5; 1997'de 6,7; 1998'de 7;
1999 7,7; 2000 6,6; 2001 8,5; AKP iktidara geldiğinden itibaren 2002 10,3; 2003
10,6; 2004'te 10,3.
BAŞKAN - Sayın Ören,
sorunuzu sorar mısınız; lütfen…
HASAN ÖREN (Manisa)-
Soruyorum.
Yani, eğer, Türkiye,
gerçekten kalkınmış ise, gerçekten yatırımlarla ilgili bir büyüme söz konusu
ise, neden bu işsizlik oranları cumhuriyet tarihinin en yüksek düzeyindedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ören.
Sayın Ercenk, buyurun.
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, 26 Aralık
2005 tarihli Milliyet Gazetesinde, kamyon geçişlerinin yasak olduğu Edirne Pazarkule
Sınır Kapısından, AKP İl Başkan Yardımcısı Aydın Yavaş'ın şirketine ait
kamyonların geçişine izin verildiği haberi yer almıştır. Gümrükler Genel Müdür
Vekili imzasıyla gönderilen yazıda, ithalat yapılabilecek gümrükler listesinde
yer almayan Pazarkule Gümrük Kapısından, Aydın Yavaş'a ait kamyonların geçişine
izin verilmesiyle ilgili iddialar hakkında herhangi bir inceleme yapılacak
mıdır? Bu bölgede ticaretin canlanmasıyla ilgili herhangi bir tedbir alma
düşüncesinde misiniz?
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Ercenk.
Sayın Üstün, buyurun.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, gayri safî
millî hâsılanın yüzde 100 büyüdüğünü söylüyorsunuz. İndi diye övünülen faizler,
hâlâ, ABD'de parayı yatıranın on yılda alamayacağını bir yılda veriyor. Devlet
Bakanı Sayın Babacan "yaklaşık 30 milyar doların kaynağı henüz
bilinmiyor" diyor. Gelen bu sıcak paranın nereden geldiğini bulabildiniz
mi?
Üç yıldır onbinlerin
üzerinde mezun veren, beden eğitimi, müzik, resim, sosyal bilgiler
öğretmenlerinden kaç kişi aldınız?
Rusya, Türkmenistan'dan
doğalgazın 1 000 metreküpünü 26 dolara alıp Türkiye'ye 190 dolara satıyor.
Anayasanın 90 ıncı maddesine göre -uluslararası anlaşmaların- Anayasa
Mahkemesine gidilemeyeceğine göre, gazın fiyatını düşüreceğiz diye Rusya'ya
gittiniz, fiyatı 10-15 dolar daha artırıp geldiniz. Tahkime gitmeyi düşünüyor
musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Üstün.
Sayın Hacaloğlu, buyurun.
ALGAN HACALOĞLU
(İstanbul) - Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana bir soru yöneltmek
istiyorum.
Bildiğiniz gibi, Anayasa
Mahkemesi Ek Motorlu Taşıtlar Vergisini iptal ederken, devletin vergilendirme
yetkisinin sınırını kişi hak ve özgürlükleriyle özdeşleştirmiş ve "vergi
salma yetkisi keyfîliğe kaçacak biçimde kullanılamaz" şeklinde bir karara
varmıştır. Sayın Bakan, bu durumu, 2002 yılında gayri safî millî hâsılanın
yüzde 11'i düzeyindeyken 2006 yılında yüzde 15,6 düzeyine çıkarmayı
düşündüğünüz dolaylı vergilerdeki bu artış, bu keyfî artış çerçevesinde nasıl
yorumluyorsunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Hacaloğlu.
Buyurun Sayın Bakan.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Aslanoğlu, bilhassa
sağlık kuruluşlarında, ebe, hemşire çocuk bakıcıları gibi temel hizmetlerde
geçici işçi çalıştırıldığını, bunun da aynı kurumda çalışanlar arasında bir
adaletsizlik oluşturduğunu ve hizmet kalitesinin düştüğünü beyan etti.
Doğrudur; ancak, bilindiği gibi, bundan böyle, artık, sağlık hizmetlerinde
dışarıdan hizmet alımı yapılmayacaktır; Sağlık Bakanlığına, personel alımı
için, 10 700 sözleşmeli personel tahsisi yapılmıştır.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Bakan, sadece Sağlık Bakanlığı değil, üniversiteler de dahil.
BAŞKAN - Lütfen Sayın
Aslanoğlu, niye müdahale ediyorsunuz; sorunuzu sordunuz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Başkan ilk defa bir şey konuştum, azarladınız; hayatımda ilk
defa yaptığım bir şey!
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Doğrudur; özellikle, tabiî bütün kurumlarda,
üniversiteler için de bu geçerlidir; fakat, bu sistem -yani geçici personel,
hem memur statüsünde hem işçi statüsünde- ülkemizin temel sorunudur ve bugün
ortaya çıkmış bir sorun da değildir; geçmişten beri devam eden… Yine, sizin de dile
getirdiğiniz, demiryollarında 2 000'e yakın geçici işçi var; geçtiğimiz
dönemlerde bu sayı 40 000'in üzerindeydi. Çıkarılan bir yasayla -biliyorsunuz,
57 nci hükümet döneminde- bunlar daimî kadroya geçirilmiş; ancak, bir kısmının,
maalesef, yasanın uygulama tarihi dolayısıyla, halen, bu geçici statüleri devam
etmektedirler. İster geçici ister temelli olsun, kamuda zincirleme sözleşme
yapan bütün personel, memursa memur sendikasına, işçiyse işçi
toplusözleşmelerine tabi olarak çalışmaktadır. Tabiî, artık, günümüzde, dünyada
her şey değişiyor. Kamu hizmetlerinin profesyonel şekilde, sözleşmeli
kadrolarla, esnek çalışma şekilleriyle yerine getirilmesi, gittikçe yaygın bir
uygulama olarak gözönüne alınması gereken bir husus. Demiryollarında çalışan
geçici işçilerle ilgili, bu sene, Kamu Finansman Kararnamesinde değişikliğe
gittik ve dolayısıyla, bunları, daha, yıl içerisinde başlayacakları ve
sözleşmelerinin biteceği tarihler önceden belli olacak, daha fazla
çalışacaklar; bunu, ifade etmek istiyorum.
Diğer bir soru, tabiî,
ekonomiyle ilgili, Ek Motorlu Taşıtlar Vergisi, Sayın Hacaloğlu'nun sorduğu.
Anayasa Mahkemesi kararı, tabiî, 2003 yılına, geçmişe yönelik bir karardır.
İçinde bulunduğumuz dönem için herhangi bir sorun, bir sonuç doğurmamaktadır.
Esasen, 2004'ten itibaren, Ek Motorlu Taşıtlar Vergisi alınmamaktadır ve
dolayısıyla, uygulamadan kalkmıştır.
Bu, 26 Aralıkta, yani,
bugünkü gazetelerde çıkan haberi ben de gördüm. Tabiî, ilgili Bakanımız, bu
konuda gerekli inceleme ve soruşturmayı muhakkak ki yapacaktır; bunu, ifade
etmek istiyorum.
Ekonomi iyiye gitmiyor
tarzında bir ifadede bulunuldu. Doğrusu, ekonominin iyi gidip gitmediğinin en
önemli göstergesi, açıkçası, ülkemizde, uzun vadeli, kalıcı yatırımların
arttığı veya azaldığına bakmamız lazım. Geçtiğimiz bir yıl içerisinde, portföy
yatırımı değil, kalıcı yatırımlara, küresel yatırımcılar ve yerli yatırımcılar
çok büyük oranda rağbet etmektedir. Sadece, birkaç ay içerisinde, kalıcı
yatırımlar 15 milyar doları aşmıştır. Yine, özel girişimciler eliyle yapılan
yatırımların toplam kamu yatırımlarına göre neredeyse 7 kat fazla olduğunu
biliyoruz. Bütün bunlar, ekonominin oldukça iyiye gittiğini gösteren
hususlardır.
BAŞKAN - Sayın Bakan,
süre tamamlanmıştır.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Diğer sorulara da yazılı olarak cevap vereceğiz.
Arz ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Soru-cevap işlemi
tamamlanmıştır.
Madde üzerinde 1 önerge
vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2006
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 25 inci maddesinin (a) fıkrasının
ikinci paragrafının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
İrfan Gündüz |
Recep Garip |
Mustafa Çakır |
|
İstanbul |
Adana |
Samsun |
|
Hamza Albayrak |
|
Recep Yıldırım |
|
Amasya |
|
Sakarya |
"Bu paragraftaki
kısıtlamalar, kendi bütçe tertiplerinden aktarma yapılması koşuluyla TÜBİTAK
için uygulanmaz."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
26 ncı maddeyi
okutuyorum:
DÖRDÜNCÜ KISIM
Çeşitli Hükümler
Uluslararası kuruluşlara
üyelik
MADDE 26.- a) Genel bütçe
kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin ve mahalli idarelerin
uluslararası kuruluşlara üye olabilmesi ve kanun, kararname ve uluslararası
anlaşmalar gereği halen üyesi bulunulan uluslararası kuruluşlar dışındaki
kuruluşlara katılma paylarını ödeyebilmeleri için, mevzuatın gerektirdiği diğer
işlemlerin yanı sıra bağlı veya ilgili bulunulan bakanlığın teklifi ve Maliye
Bakanlığının görüşü üzerine Dışişleri Bakanlığından önceden izin alınması
zorunludur. Özel bütçeli idareler ve mahalli idareler için Maliye Bakanlığının
görüşü aranmaz.
b) Hazine ve Dış Ticaret
Müsteşarlıklarının uluslararası anlaşmalar, kanun ve kararnamelerle Türkiye
Cumhuriyeti adına üye olduğu uluslararası kuruluşlara ilişkin işlemlerine
(katılma payı ödemeleri dahil) bu madde hükmü uygulanmaz.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına Sayın Rasim Çakır söz istemiştir.
Grup adına başka söz
isteği olmadığı için, süreniz 15 dakikadır Sayın Çakır; buyurun.
CHP GRUBU ADINA RASİM
ÇAKIR (Edirne) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bütçe kanunu
tasarısının 26 ncı maddesiyle ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun ve
şahsımın görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle şahsım
ve Grubum adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, 26
ncı madde, geçici görevle görevlendirilen memurların, görevlendirildikleri
kurumlarda çalıştıkları esnada maaş ve özlük hakları bakımından eski kurumuna
tabi olmaları, görevlendirildikleri kurumdaki memurların kullandıkları bazı
hakları almamalarını öngören bir madde.
Tabiî, böyle olunca da,
aynı kurumda, aynı odada, yan yana görev yapan iki memur, farklı farklı maaşlar
almak durumunda oluyorlar. Bu da, takdir edersiniz ki, kurumlarda huzurun,
barışın tesis edilmesinde güçlüklere sebep oluyor, adaletsizliklere sebep oluyor.
Sürekli, bir personel reformuyla devlet kurumları içerisinde çalışan değişik
personelin özlük haklarının birbirlerine yakınlaştırılması, düzenleme
yapılacağı, 2002 3 Kasımından beri ifade ediliyor; ama, maalesef, bugüne kadar
hâlâ bu sıkıntıyı çözebilme noktasında ciddî bir adım atabilmiş değiliz.
Çevre Yasası komisyonda
görüşülürken, Çevre ve Orman Bakanlığının bazı memurlarının hakları Maliye
Bakanlığı tarafından engellendi, verilmedi; biz bunu genel bir yasayla
çözeceğiz sözü verildi; ama, aynı haklar, geçtiğimiz günlerde, Tarım
Bakanlığının Tarım Yasasında, Tarım Komisyonunda, Tarım Bakanlığı çalışanlarına
sağlandı. Artık, bu yüzyılda böyle dengesizliklerin, böyle haksızlıkların
olmaması lazım.
Değerli arkadaşlarım,
geçtiğimiz hafta, Edirne Kapıkule gümrüğünde bir yolsuzlukla ilgili, kamuoyunu
ve yaygın medyayı çok yoğun meşgul eden haberleri hep birlikte izledik. Bir
Edirne Milletvekili olarak, Edirne'nin Türkiye gündemine böyle bir konuyla
girmesini kesinlikle gönlüm arzu etmezdi; ama, maalesef, böyle bir olay ortaya
çıktı. Siyasî desteği olmayan, siyasî arkası olmayan bazı insanlar, zorlukları
aşabilmek için, sistemin tıkanıklıklarını aşabilmek için, bazı kuralların
kendilerine uygulanmasına engel olabilmek için, o kuralları uygulamakla yükümlü
olan memurları ve görevlileri, çeşitli şekillerde memnun ederek, işlerinin
kolaylaşması, hızlanması yolunu tercih ettiler ve yapılan bir operasyonla da,
60'ın üzerinde görevli gözaltına alındı, tutuklandı, adlî süreç devam ediyor.
Tabiî, bunun yanında, siyasî
arkası olanlar, bu türden sorunlarını farklı şekillerde çözme gayreti
içerisinde oluyorlar. Biz, daha, bu Kapıkule meselesini iyice benimseyip
hazmedemeden, bugün yine, yaygın medyada, Edirne AKP İl Başkan Yardımcısının
bir ticarî sorunuyla ilgili, Gümrük ve Dış Ticaret Müsteşarlığından bir özel
emirle, sadece ve sadece ona uygulanan bir özel emirle işlerinin
kolaylaştırıldığını…
ALİ AYAĞ (Edirne) - Hiç
alakası yok.
RASİM ÇAKIR (Devamla) -
…medyadan okuduk. Doğru mu yapılmıştır, yanlış mı yapılmıştır… Bu şirket,
Yunanistan'dan, kurutulmuş pancar küspesi ithal etmektedir. Türkiye'de, biz,
şeker fabrikalarını özelleştiriyoruz. Pancar küspesi kurutması yapabilmesi için
ilave yatırımlar yapmıyoruz. Pancar küspesi, biliyorsunuz, hayvan yeminin en
doğal besin kaynağıdır. Bunun karşılığında, bunu, bizde bol olan, bizde bol
üretilen -her ne kadar kotalarla sınırlandırılsa da bol üretilen- bu küspeyi
ithal etmek durumunda kalıyoruz.
İthalatçı firma, İpsala
Gümrük Kapısından bu ithalatını gerçekleştirse, 480 kilometre yol katetmesi
gerekiyor. 40 kilometreyle Pazarkule Gümrük Kapısından girebiliyor.
ALİ AYAĞ (Edirne) - Yolu
kısaltması suç oluyor değil mi?!
RASİM ÇAKIR (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, Pazarkule Gümrük Kapımız da, biliyorsunuz, yeni açılan
bir gümrük kapımız; altyapı ve teknolojisi izin vermediği için, TIR ve kamyon
girişlerine kapalı olan bir kapımız; fakat, işin bir püf noktası da, buradan
giren TIR ve kamyonlar, Edirne içerisinden Arda ve Meriç Köprülerini geçerek
İpsala Gümrük Kapısına gidiyorlar, orada gümrük muamelelerini yapıyorlar ve
tekrar içeriye giriş yapıyorlar. Yani, tarihî olan, koruma altında olan,
yıkılmaya yüz tutmuş olan Arda ve Meriç Köprüleri, böyle, ağır tonajlı
araçların baskısı altında kalıyor; bu da işin bir başka boyutu.
Şimdi, bu ülkede
sanayicinin önünü açmak, iş erbabının önünü açmak, onun işlerini kolaylaştırmak
tabiî ki hepimizin görevi, en birinci görevi; bunda en ufak bir sıkıntımız yok;
ama, bunu yaparken, bütün sanayicilerimizin, bütün ihracatçılarımızın, bütün ithalatçılarımızın
önünü açmak durumundayız, hepsine yardımcı olmak durumundayız. A şahsının
kamyonu, TIR'ı… Şu an, Kapıkule'de 10 kilometre kuyruk var. Günlü teslim
edilmesi gereken mallar, bozulmak durumunda olan mallar günlerce Kapıkule
Gümrüğünde yatmak zorunda kalıyorken…
ALİ AYAĞ (Edirne) - Ne
alakası var?! Ne alakası var?! Bunun ihracatla ne alakası var?!
RASİM ÇAKIR (Devamla) -
…bir il başkan yardımcısının ithal ettiği malın, mesafeyi kısaltmak adına,
gümrükte bekletilmeden, Pazarkule Gümrük Kapısından içeriye alınması doğru
değildir, adaletli değildir, ak değildir.
ALİ AYAĞ (Edirne) - Kötü
yapılan ne var Rasim?!
RASİM ÇAKIR (Devamla) -
Kötü yapılan demiyorum. Benim söylediğim, herkese aynı kolaylık sağlansın.
BAŞKAN - Sayın Ayağ,
lütfen… Lütfen, Sayın Ayağ…
ALİ AYAĞ (Edirne) - Sizin
arkadaşlarınız da getiriyor.
BAŞKAN - Sayın Ayağ,
Sayın Hatibe niye müdahale ediyorsunuz? Lütfen…
RASİM ÇAKIR (Devamla) -
Şu an, Kapıkule Gümrük Kapısında bekleyen kamyonlar, TIR'lar da, derhal, aynı
talimatla, aynı emirle Pazarkule Gümrük Kapısına yönlendirilsin, oranın
eksikleri tamamlansın, orada bekleyen TIR'ların bu soğuk kış kıyamet gününde
çile çekmesine son verilsin.
ALİ AYAĞ (Edirne) -
Kapıkule'den giden TIR'ların güzergâhı orası değil ki!..
BAŞKAN - Sayın Ayağ,
lütfen…
RASİM ÇAKIR (Devamla) -
Şimdi, bizim arzumuz, bizim isteğimiz, eğer bir kolaylık uygulanacaksa, herkese
bu kolaylığın uygulanması.
Diğer taraftan…
ALİ AYAĞ (Edirne) - Yahu,
siyaseti böyle yapacaksanız, yapmayın!
BAŞKAN - Sayın Ayağ, lütfen…
RASİM ÇAKIR (Devamla) -
Biz, siyaseti nasıl yaptığımızı biliyoruz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Halk da biliyor, halk!..
RASİM ÇAKIR (Devamla) -
İki sene önce, Enez Belediye Başkanımız -Cumhuriyet Halk Partili- Sayın Maliye
Bakanımız tarafından Ankara'ya çağrıldı "işte, bizim partimize geçerseniz,
size Enez'in sorunlarıyla ilgili şunları şunları çözeriz" diye vaat
edildi.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - AK Partinin belediye başkanına ihtiyacı mı var?!
AHMET YENİ (Samsun) -
Yahu, yüzde 80'i, yüzde 90'ı AK Partili…
BAŞKAN - Lütfen Sayın
Akbulut…
RASİM ÇAKIR (Devamla) -
Ben de, burada, zaten, aynı şekilde söyledim; AKP'nin 3 000 nüfuslu bir Enez
Belediye Başkanına ihtiyacı mı var ki, çağırıyor dedim; bu kürsüde söyledim.
Ve iki yıl geçti aradan
değerli arkadaşlarım; Enez Belediyesinin liman sorunu var, Enez Belediyesinin
yol sorunu var, Enez Belediyesinin kanalizasyon sorunu var, Enez Belediyesinin
olmayan sorunu yok; ama, aradan iki yıl geçti, Belediye Başkanı kabul
etmeyince, dik durunca, "evet" demeyince, Sayın Bakan Enez'e bir çivi
dahi çakmadı.
MAHMUT UĞUR ÇETİN (Niğde)
- İki yıl sonra zaten alacağız…
ALİ AYAĞ (Edirne) - Yahu,
hepsi yalan, hepsi yalan!..
BAŞKAN - Sayın Ayağ,
lütfen…
RASİM ÇAKIR (Devamla) -
Biz, bu durumu Enezlilerle ve bütün milletimizle paylaşıyoruz.
Şimdi, bunun neresi
adaletli?! Ben, bütün belediyelere yardım ediyorum sözü nerede?! Eğer, biz,
Adalet ve Kalkınma Partisi demiyor isek, AK Parti demiyor isek, bu sözleri
neden kullanmadığımızı, zannediyorum, şimdi biraz daha anlamışsınızdır.
AHMET YENİ (Samsun) -
Halkımız diyor, siz merak etmeyin, halkımız söylüyor.
RASİM ÇAKIR (Devamla) -
Ben, bu duygu ve düşünceleri sizlerle ve Yüce Milletimle paylaşarak, 2006
bütçesinin, bu anlayışlardan uzak, toplumun bütün kesimlerine kucak açan,
toplumu o partili bu partili diye görmeden herkesi kucaklayan, herkesin
sorunlarına çözüm üreten, herkesin dertlerine derman olma anlayışıyla olmasını
canı gönülden diliyorum; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Çakır.
ALİ AYAĞ (Edirne) -
Başkanım…
BAŞKAN - Lütfen, Sayın
Ayağ…
Şahsı adına söz isteyen,
İstanbul Milletvekili Egemen Bağış.
Buyurun Sayın Bağış.
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) -
Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Biraz evvel bu kürsüden
bizlere hitap eden arkadaşımız, 26 ncı maddeyle ilgili görüşlerini Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına bildirdi. Yalnız, kendisi, kürsüye gelmeden evvel
herhalde iyi inceleme vakti bulamadı, 26 ncı maddede geçici görevlendirme
olduğunu söyledi. Halbuki, komisyonun yaptığı değişiklikten sonra, 26 ncı
maddenin başlığı "Uluslararası kuruluşlara üyelik" olarak değişmişti.
Ben, madde hakkında konuşmak istiyorum ve sizleri bir kez daha saygıyla
selamlıyorum.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) - Uluslararası işleri konuştu arkadaş efendim, gümrükleri konuştu.
RASİM ÇAKIR (Edirne) -
Aynı şeyleri konuştuk.
BAŞKAN - Sayın Özkan,
lütfen…
EGEMEN BAĞIŞ (Devamla) -
Sevgili arkadaşlar, biliyorsunuz, Türkiye, batı ile doğu arasında olduğu gibi,
güney ile kuzey arasında da bir kesişme noktasında, stratejik bir noktada. Bu
yüzden, uluslararası kurumlarda üyeliği son derece önemli olan bir ülkedir;
ancak, AK Parti İktidarından evvel, maalesef, bu önem yeteri kadar idrak
edilememiş ve değerlendirilememişti.
Şimdi, ben, bazı
uluslararası kuruluşlarda, Türkiye'nin nereden nereye geldiğini sizlerle biraz
paylaşmak istiyorum. Biliyorsunuz Birleşmiş Milletler…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, maddeye bağlı mı?!
EGEMEN BAĞIŞ (Devamla) -
Madde, uluslararası kuruluşlara üyelik. Ben de, Türkiye'nin bu kuruluşlara
üyeliğiyle ilgili görüşlerimi sizlerle paylaşacağım.
En önemli kuruluş, bence,
Birleşmiş Milletler Teşkilatı. Bu teşkilat, biliyorsunuz, New York merkezli bir
kuruluştur. Ben de New York'ta onyedi yılını geçirmiş bir kişi olarak…
MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ
(Manisa) - Keşke gelmeseydin.
EGEMEN BAĞIŞ (Devamla) -
…bugüne kadar Türkiye Cumhuriyetinin birçok dışişleri bakanının ve bakanının bu
teşkilatın toplantılarına katıldığını bizzat gözlemlemiş biri olarak şunu
rahatlıkla söyleyebilirim ki, ilk kez, son üç yılda, Türkiye Cumhuriyetinin
temsilcileri bu kadar saygınlık ve itibar görmektedir; hatta, Türkiye ilk defa
Güvenlik Konseyine aday olabilecek cesareti göstermiştir, 2009 ve 2010 yılları
için adaylığını açıklamıştır. Birçok ülkenin dışişleri bakanlığı da yazılı
olarak Türkiye'yi destekleyeceklerini beyan etmişlerdir.
Aynı şekilde, Birleşmiş
Milletler Genel Sekreterinin medeniyetlerarası ittifak kurma çalışmaları için
görevlendirdiği iki başbakan olmuştur. Birisi İspanya Başbakanı Sayın Zapatero,
diğer başbakan ise Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, hepimizin Başbakanı Sayın
Recep Tayyip Erdoğan olmuştur. Bunun onuru da Türkiye için çok önemlidir.
Diğer bir konu, Birleşmiş
Milletler, biliyorsunuz, bir reform ihtiyacı içerisinde olan bir kuruluştur ve
Genel Sekreter reform çalışmalarına katkıda bulunmak üzere 14 ülkeden destek
istemiştir. Bu 14 ülkenin içerisinde, yine, Türkiye Cumhuriyeti vardır. Bu da, hepimiz
için bir gurur vesilesidir.
Diğer bir uluslararası
kuruluş da, NATO organizasyonudur. NATO kapsamında, biliyorsunuz, askerlerimiz,
Somali'den Kosova'ya, Bosna-Hersek'ten Somali'ye kadar birçok ülkede
kahramanca, diğer NATO ülkelerinin askerleriyle birlikte çaba sarf etmişler,
barışı sağlamak için kendi emeklerini, alınterlerini, hatta kanlarını
dökmüşlerdir. Bu çerçevede, Afganistan'da Türk askerleri iki defa komutayı
üstlenmiştir ve ikisinde de, çok şükür, bir tek şehit vermeden, tek damla kan dökmeden
bu görevi çok başarılı bir şekilde gerçekleştirmişlerdir.
NATO Zirvesi, 2004
yılında, 28 ve 29 Haziran tarihlerinde Türkiye'de yapılmıştır. Bu zirveye
adaylığını koyma aşamasında Türkiye kararlılığını ortaya koyduğunda birçok
arkadaşımız, birçok bürokratımız "ya, bize vermezler bu zirveyi, neden
aday oluyoruz" dediklerinde, Dışişleri Bakanımız ve Başbakanımızın
kararlılığı ortaya konulmuş ve bu adaylığa başvurulmuştur. Almakla kalmadık,
NATO tarihinin en başarılı zirvelerinden birini de gerçekleştirdik.
NATO deyince, tabiî, NATO
Parlamenterler Asamblesi gibi çok önemli bir kuruluşta ülkemiz temsil
edilmektedir, Meclisimiz temsil edilmektedir ve bu kuruluşun başkan
yardımcılarından bir tanesi, Türk Delegasyonunun Başkanı Sayın Vahit Erdem'dir.
Bu da, Türkiye için, Meclisimiz için çok önemli bir başarıdır. Bendeniz de bu
kuruluşta, Transatlantik İlişkiler Komisyonu Başkanlığını yürütmekteyim.
Diğer bir uluslararası
kuruluş da AGİT'tir; Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı. Bu, biliyorsunuz,
Orta Asya'dan Kafkasya'ya kadar geniş bir üyelik yapısına sahip olan, kitle
imha silahlarıyla mücadelede çok önemli, çok etkin kuruluşlardan biridir ve bu
kuruluşun başkanlığına Türk delegelerin oyuyla seçilmiş olan Amerikalı Alcee
Hastings, Amerikan Kongresindeki Türkiye'nin, en çok destekleyen dostlarından
birisi olmuştur ve AGİT Parlamenterler Asamblesinin başkan yardımcılıklarının
birini de, bu Meclisin çok değerli üyelerinden Prof. Sayın Nevzat Yalçıntaş
üstlenmiştir.
Avrupa Konseyi
Parlamenterler Asamblesi, Türkiye'nin üye olduğu diğer bir kuruluştur,
kurucularından biridir ve bu Asamblede bizi temsil eden arkadaşlarımızın çok
yoğun çabaları sayesinde, bu sene ilk defa, bu Asamble çalışmalarında
İslamafobia, antisemitizmle birlikte insanlık suçu olarak ilan edilmiştir ve
aynı mecliste, aynı çatı altında…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bağış,
lütfen tamamlayabilir misiniz.
Buyurun.
EGEMEN BAĞIŞ (Devamla) -
…büyük onur duyduğum Antalya Milletvekili arkadaşım Sayın Mevlüt Çavuşoğlu da
bu Asamblede, Göçmenler ve Mülteciler Komisyonu Başkanlığına seçilmiştir.
Yine, Uluslararası Atom
Enerjisi Kurumunda Türkiye kurucu bir kuruluş olarak çok önemli bir görev
yerine getirmektedir. İslam Konferansı Örgütünde, ilk defa zirvede seçim gerçekleşmiş
ve belki de İslam dünyasında demokratik bir süreç olarak Genel Sekreterliğe,
seçimle, bir Türk aday büyük bir oyçokluğuyla seçilmiştir.
Yine, OECD, Ekonomik
İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatında Türkiye'nin aktif katılımı çok önemlidir ve
Türkiye bu teşkilatta da ekonomisi en hızlı büyüyen ülke seçilmiştir ve
OECD'nin Özel Sektörü Geliştirme Merkezi İstanbul'da bulunmaktadır ve gittikçe
canlanmaktadır.
Dünya Ticaret Örgütünde
de son derece aktifiz ülke olarak ve burada, ülkeler arasında uzlaşma sağlayan
konuma sahibiz.
Karadeniz Ekonomik
İşbirliği… Bunun da yine sekreteryası İstanbul'da bulunmaktadır. Bu kuruluş da
iktidarımızda o kadar önem kazanmıştır ki, Amerika Birleşik Devletleri bile
Karadeniz Ekonomik İşbirliği kuruluşunda gözlemci üye olma kararı almıştır ve
başvuruda bulunmuştur.
Ekonomik İşbirliği
Teşkilatı diğer bir uluslararası kuruluştur ve bu kuruluşun çalışmaları
içerisinde bir banka kurulması için birtakım girişimler vardır ve biz de
hükümet olarak bunu teşvik etmekteyiz.
Avrupa Birliği, tabiî, bu
kuruluşlar içerisinde en önemlisi. Bu, kırkiki yıllık, Türkiye'nin ve Türk
insanının hayalinin gerçekleşmesi, yine, bu iktidarımıza nasip olmuştur ve
üyelik müzakereleri başlamıştır. İnşallah müzakereleri de yakında
tamamlayacağız. İktidarımız döneminde tamamlanacaktır; çünkü, iktidarımız çok
daha uzun ömürlü olacaktır.
Türk Halkının desteği
arkamızdadır. Bunun bilinciyle, bu uluslararası kuruluşlarda ülkemizi, Türk
Halkının hak ettiği şekilde temsil etmeye devam ediyoruz ve bu kuruluşlara
bütçede yer ayrılmış olmasını da çok büyük bir memnuniyetle karşılıyoruz.
Bu düşüncelerimi sizlere
aktarıyor, hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bağış.
Madde üzerinde, 10 dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Kaptan, buyurun.
OSMAN KAPTAN (Antalya) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, her yılın
bütçesine dayanak oluşturan varsayımlardan cari işlemler dengesi açığı üç
yıldır hükümetin tahminlerini yüzde 100 aşacak ölçüde sapmaya uğramaktadır.
Buna göre, cari açık tahmini, 2003 yılı için yüzde 129 oranında, 2004 yılı için
yüzde 103 oranında sapmayla gerçekleşmiştir. 2005 yılı için de bu sapmanın
yüzde 101 oranında olacağı tahmin edilmektedir. Buna göre, 2006 yılı cari açık
tahmininin hangi oranda sapmaya uğrayacağını tahmin ediyorsunuz?
Bir de, önceki
oturumlarda bir soru sormuştum; bu soru, şoför müsteşardan, odacı genel
müdürden, asistan profesörden daha yüksek oranda Gelir Vergisi ödüyor diye. Buna,
Sayın Bakan, bizden önceki hükümetlerde de bu böyleydi diye cevap verdi.
Şimdi, Sayın Bakan, siz,
eskilerin devamı mısınız; yoksa, bunları değiştirecek misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kaptan.
Sayın Üstün, buyurun.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hariri'ye Telekomun
satılmasından sonra, Türk Telekomun konuşma ücreti dakikası 81 400 Türk Lirası
olmuştur. GSM şirketlerinde, bu neredeyse benzer, dakikası 99 846 Türk
Lirasıdır. Kurumlar Vergisinin indirilmesiyle 400 trilyondan fazla bir vergi
avantajı sağlanan ve daha sonra gelecek yıl yapacağı ödemelerin 1/3'üne tekabül
eden bu 400 trilyonun üzerindeki para, Telekom satılmadan önce Sayın Başbakanın
Hariri'yle görüşmesinde konuşulmuş mudur?
Görüşülmediyse, Kurumlar
Vergisi indirimi niye şimdiye kadar yapılmamıştır?
BAŞKAN - Sayın Üstün,
maddenin başlığı "uluslararası kuruluşlara üyelik" lütfen, maddeyle
ilgili soru sorar mısınız.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Sayın Başkanım, vakit yetişmeyince, mecbur kalıyoruz, buralara sığdırıyoruz.
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Bursa) - Sayın Başkan, bilmiyorlar ki!
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Ayrıca, Bodrum'un kış nüfusu 105 000 civarında, yaz nüfusu da 600-800 bin
arasında, Bodrum Yarımadası belediyelerinin. Marmaris'te de durum benzer,
yaklaşık 100 000 kış nüfusu belediyelerin, yaz nüfusu da 200 000'in üzerinde.
Bu belediyelerimiz, kış nüfusuna göre İller Bankasından pay almakta. Bu
haksızlığı ne zaman gidereceksiniz? Özellikle kadrolarda olan sıkıntılar da ne
zaman ortadan kaldırılmış olacak?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Üstün.
Sayın Altınorak, buyurun.
YAVUZ ALTINORAK
(Kırklareli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanıma sormak
istiyorum; Babaeski-Kırklareli otoyolunun duble yol olarak yapılması devam
etmektedir. Söz konusu yola, bütçeden, 2006 yılında bitirilmek üzere, kaynak
aktarmayı düşünüyor musunuz?
İkinci sorum: Kırklareli
İli Pınarhisar İlçesi Yenice Beldesi ile Demirköy İlçesi karayolunun -Özel
İdare destekli- 860 000 YTL'si ödenmiş durumda. Karayolları ihalesi yapılarak,
yol yapımı devam etmektedir. Söz konusu yola kaynak aktarmayı bu yıl için
düşündünüz mü?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Altınorak.
Sayın Baloğlu, buyurun.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Ben, Maliye Bakanı Sayın
Kemal Unakıtan'a soru sormak amacıyla sisteme girmiştim. Sayın Bakanı ortalıkta
göremiyorum. Yalnız, nöbetçi Bakana sormak istiyorum. Maliye Bakanı nerededir?
Rahatsızlığı nedir? Tarihî bir karar aşamasında olduğuna ilişkin söylentiler
doğru mudur?
BAŞKAN - Sayın Baloğlu,
lütfen…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sorumu soruyorum efendim. Maliye Bakanı, iktidarın çok başarılı
olduğunu, memleketi cennete çevirdiklerini söylüyor. AKP sözcüleri, neşeli bir
dille, mucizeden söz ediyorlar. Bunlar doğruysa, halk neden inliyor?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Baloğlu.
Soru sorma süresi
tamamlanmıştır.
Sayın Bakan, buyurun.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Aslında, sorulan
soruların görüşülen maddeyle hiçbir alakası yok. O yüzden…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Peki, Bakan nerede?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Sayın Bakanı soruyorlar, ona cevap vereyim. Bakanımız
buradadır; ancak, düşünün ki, bir insan 24 saat ayakta, sürekli burada
oturmasını bekleyemezsiniz.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Biz 48 saattir ayaktayız…
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Onun da ihtiyaçları vardır, zorunlu ihtiyaçları,
hepimizin olduğu gibi ve ondan sonra gelecektir. Bakan bir yere gitmez. Bizim
bakanımız her zaman sizlerle, bizlerle beraberdir, ondan endişe etmeyin.
Şimdi, belki, konuyla
ilgili değil; ama, bundan sonra, belki, cevap vermesek, yeni sorular olacak,
onlar da konuyla ilgili olmazsa, maalesef, cevap verme imkânımız olmayacak;
fakat, Telekomla ilgili -her ne kadar konuyla ilgili değilse de- olduğu için,
bizim alanımızla ilgili; cevap vermekte yarar görüyorum.
Telekomun görüşme
ücretleri, bizim görev dönemimiz içerisinde yüzde 300 ucuzlatılmıştır.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Sayın Bakan, burada; isterseniz verebilirim.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Bu yüzde 300 oranı milletlerarası görüşmelerde, yüzde 80
oranında da şehirlerarası görüşmelerde ucuzlamıştır. Şu anda, cep telefonu ile
sabit telefon görüşmeleri oranı 3,5'tur, Avrupa standardına gelmiştir. Yani,
birbirleriyle ara bağlantıda 1'e 3,5 oranı muhafaza edilerek Telekomünikasyon
Kurumu tarafından böyle bir düzenleme yapılmıştır. Bunun anlamı şudur: Şehiriçi
görüşmelerde -doğru- 81 ila 99, birbirine çok yaklaşmıştır; ama, şehirlerarası
ve milletlerarası görüşmede, hâlâ, sabit telefon 1 ise, cep telefonu 3,5
nispetindedir; bu da, dünya ve Avrupa ortalaması seviyesindedir.
Kurumlar Vergisiyle
ilgili alınan karar, genel bir karardır; yani, hiçbir şekilde, bir firmaya özgü
yapılmış bir iyileştirme değildir. Sebebi şudur: Ekonomide yatırımı, özel
teşebbüsü teşvik ederek daha fazla yatırım yapması, daha fazla kazanması,
sürümden kazanmak suretiyle daha fazla vergi ödenmesi amaçlanmıştır ve bu
uygulama 2006'dan sonra yürürlüğe girecektir. Bu, ekonomimiz için, daha fazla
vergi toplanması ve daha fazla istihdam alanı oluşturulması için alınmış çok
olumlu bir karardır.
Arz ediyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Sayın Aslanoğlu, buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Bakanım, bir önceki madde "güvenlik görevlileri"
maddesiydi. Tek kelime istiyorum. Geçici köy korucuları bizim her şeyimiz. Bu
insanlara her şeyimizi emanet etmişiz. Acaba, bu yıl, geçici köy korucularının,
sağlık ve onların çocuklarıyla ilgili diğer sosyal haklarına bir çözüm gelecek
mi gelmeyecek mi tek kelime istiyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Aslanoğlu.
Sayın Bakan, buyurun.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Evet, tabiî, yine, dediğim gibi, bu, görüşülen maddeyle
ilgili değil. Açıkçası, bu konuda, Maliye Bakanlığımızın yaptığı bir çalışma
vardır. Bu, önümüzdeki günlerde, zamanda netlik kazanacaktır.
Arz ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Sür,
buyurun.
ORHAN SÜR (Balıkesir) -
Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
Ben de, aslında, Maliye
Bakanımıza sormak isterdim; ama, nöbetçi Bakan olarak siz varsınız, size bir
soru yöneltmek istiyorum.
İstanbul-Ankara hızlı
tren projesinde, birinci etaptaki proje değişiklikleri sonucunda büyük bir
maliyet artışı söz konusu. Bu projenin maliyet artışında kullanılacak olan
kredideki faiz oranları işin ihale aşamasındaki faiz oranları mıdır; yoksa,
değişmiş midir? Bu konuda, özellikle Eskişehir geçişinin yeraltına alınmasının
nedeni nedir? Bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Sür.
Süre de tamamlanmış
vaziyette Sayın Bakan; buyurun.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Evet, tabiî, Ankara-İstanbul hızlı tren projesinin
birinci etabı, Ankara-Eskişehir etabının, şu anda, yapımı devam etmektedir. Bu
proje, 2000 yılında yapılan ihaleyle, mevcut hattın iyileştirilmesi ve yanına
bir hat daha yapılması olarak planlanmıştır; ancak, bu, hiçbir zaman bir hızlı
tren projesi olarak nitelendirilemezdi; bizim devam ettiğimiz ise, mevcut hat
aynen kalmak üzere, yanına, iki tane, bir gidiş, bir geliş, 250 kilometre hıza
sahip, virajları asgarî 3 000 metre olmak üzere yeni bir hat yapımıdır.
Elektrikli, sinyalli bir hat yapımı. Bunun da -bu bir keşif artışı değildir-
maliyet farkı 195 000 000 eurodur ve böylece, bunu yapmakla, üç hatlı, bir
mevcut yük için kullanılacak, iki hat bir geliş, bir gidiş olmak üzere de yolcu
için kullanılacak bir hızlı tren güzergâhı sağlanmış olacak. Dolayısıyla, yolcu
taşımacılığıyla yük taşımacılığı da birbirinden ayrılacaktır. Yani, daha önce
ihale edilen sözleşmeye göre işin yapılma şansı yoktur. Bu, teknik bir
zorunluluktan doğmuştur ve bunlar da, aynı maliyet esasıyla, birim maliyetlerle
yapılan işlerdir. Yoksa, yapılmış bir işin üzerine bir keşif artışı söz konusu
değildir.
Eskişehir geçişine
gelince; Eskişehir geçişi, başlangıçta yer altı düşünülmüş; ancak, maliyetin
-projeye dahil değildir- çok yüksek olması nedeniyle hızlı tren geçişi şeklinde
ihata edilmek suretiyle hemzemin geçidi olarak yapılmasına karar verilmiştir.
Arz ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
26 ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
27 nci maddeyi
okutuyorum:
Kamu idarelerince
işletilen sosyal tesisler
MADDE 27.- Merkezi
yönetim kapsamındaki kamu idarelerince işletilen eğitim ve dinlenme tesisi,
misafirhane, kreş, spor tesisi ve benzeri sosyal tesislerin giderleri,
münhasıran bu tesislerin işletilmesinden elde edilen gelirlerden karşılanır. Bu
yerlerde, merkezi yönetim bütçesi ile döner sermaye ve fonlardan ücret ödenmek
üzere 2006 yılında ilk defa istihdam edilecek yeni personel görevlendirilmez.
BAŞKAN - Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına söz isteyen Sayın Mehmet
Kesimoğlu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET S.
KESİMOĞLU (Kırklareli) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan
kanun tasarısının 27 nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; şahsım ve
Grubum adına Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
devletin sosyal bir işlevi de vardır. Sosyal devlette kâr amacı güdülemez. Her
şey para demek değildir. Devlet, çalışanlarının sosyal ihtiyaçlarını da karşılamak
mecburiyetindedir. Bu nedenle, çalışanlarının dinlenmesi için, stresini
atabilmesi için, konsantrasyonunu artırabilmesi için, verimini yükseltebilmesi
için, yaz tatillerinde güneşin imkânlarından yararlanabilmesi için o imkânları
çalışanlarına sunmak mecburiyetindedir. Yapılmamışsa, bunları yapmak
mecburiyetindedir. Varsa korumak, geliştirmek, daha çağdaş noktalara taşımak
mecburiyetindedir.
Devlet bunun için vardır
sevgili arkadaşlarım. Ancak, 2002 yılından bu yana bu anlayışın değişmekte
olduğunu görüyoruz. Sosyal tesislerin, önemli bir kısmı elden çıkarılmakta,
elden çıkarılamayan kısımları da zapturapt altına alınmaya çalışılmaktadır.
Tüccar siyaset mantığıyla ve "babalar gibi satarım" görüşüyle
birleşen bu anlayış, devletin en güzel yerlerindeki bu sosyal tesislerin
iktidar tarafından peşkeş çekilmesi sonucunu ortaya çıkarıyor değerli
arkadaşlarım.
Bunlar, bu elden
çıkarılmak istenen sosyal tesisler güzel broşürlerle hazırlanarak, vurucu
sloganlarla alıcıların dikkatine sunularak, satışa hazır hale getiriliyor.
Ancak, satışa sunulan fiyat, üzerindeki tesisi bir kenara bırakın, sadece
arazinin belli bir miktarıyla eş oranda.
Devlet memuru niye
sağlıklı bir şekilde çocuğunu kreşe götürmesin sayın milletvekilleri? Devlet
memurlarının çocukları niye sağlıklı kreşlerde büyümesinler ya da devlet memuru
iş yaşamındaki stresini bir lokalde niye atmasın?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Veya milletvekili?..
MEHMET S. KESİMOĞLU
(Devamla) - Veya milletvekili… Ya da, çoluğuyla çocuğuyla birlikte lokalde
ucuza bir yemek niye yiyebilmesin ya da kum, deniz, güneş imkânlarından
ailesiyle birlikte niye yararlanamasın?!
Bir denetim görevlisinin
aldığı harcırah, zannediyor musunuz ki, beş yıldızlı otelde konaklamasına
müsaade ediyor? O harcırahla sadece bir misafirhanede konaklayabilir. Bu imkânı
şimdi siz onların elinden alıyorsunuz.
Geçtiğimiz günlerde
asgarî ücrete 30 lira zam yaptınız. O, 380 lira ücretle işçi, çoluk çocuk
birinci sınıf tatil köyünde zannediyor musunuz ki tatil yapacak?! Şimdi sizler
bu imkânları o insanların elinden almak istiyorsunuz. Reva mı?.. Sayın
milletvekilleri, sağduyunuza hitap etmek istiyorum; reva mı?.. Ya da
satamadıklarınızı zapturapt altına almaya çalışıyorsunuz. Oradaki anlayışlar
değişiyor. Orada halbuki sosyal bir imkân var. İşte biraz önce ifade etmeye
çalıştığım gibi, insanlar sosyalleşecekler orada. Oradaki anlayış yer
değiştiriyor.
Hemen şurada, Ankara'nın
dibinde Dallas diye bir tesis var. Lütfen, gidin bir bakın, oradaki anlayış
değişikliğini bir yakından görün. Bu sosyal tesisler kimlerin çiftliğidir, bir
bakın bakalım. Bu sosyal tesislerde kimler kalmaktadır, bir bakın bakalım.
Diyeceksiniz ki, işte biz bunun için bunları satmak istiyoruz. Niye
satıyorsunuz ki?! Bu imkânları bu insanlardan niye alıyorsunuz ki?! Denetim
mekanizması diye bir şey var. Kontrol mekanizmasını, denetim mekanizmasını
işletirsiniz, eğer varsa usulsüzlükler, varsa yolsuzluklar; bunları ortadan
kaldırırsınız; ama, siz denetime karşısınız, denetimi sevmiyorsunuz ki… Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısında denetimi ortadan kaldırmak için teftiş
kurullarını kapatmayı istemediniz mi? Denetimi seyreltmek istemediniz mi
değerli milletvekilleri?!
O bakanlıklarda çalışan
bürokratlar, memurlar, çocuklarını üniversitede okutmak istediklerinde, barındırabilecek
mekânlar arıyorlar. İşte, bu tesisler, bunlar için var; ama, bir bakanın, iş
yaşamından sorumlu bir bakanın oğlu, İstanbul'da, bu sosyal tesislerde sürekli
kalabiliyor; ama, bir devlet memurunun oğlu, bir ranza için, tarikat
yuvalarının kucağına itiliyor sayın milletvekilleri.
İşletme anlayışı
değişiyor" diyorum; içki yasağı" demek istiyorum. Gerçi, siz, şimdi
içki yasağı deyince, tabiî ki, itiraz edeceksiniz. Ben ve değerli arkadaşlarım,
zaman zaman içki yasağı diyoruz; siz içki yasağı olmadığını ifade ediyorsunuz;
doğru, içki yasağı değil. Aslında, siz de halkın sağlığını düşündüğünüz için,
içki tüketimini azaltmak için böyle bir uygulamaya gittiniz diye kabul etmek
istiyorum.
SABRİ VARAN (Gümüşhane) -
Yasak yok, yasak yok. Yasağa karşıyız.
MEHMET S. KESİMOĞLU
(Devamla) - 10 Ağustos 2005 tarihinde, Resmî Gazetede yönetmelik yürürlüğe
girdi, arkasından bir genelge yayımlandı 14.10.2005 tarihinde, Müsteşar Muavini
Zekeriya Şarbak imzasıyla; işyeri açma ruhsatını verecek olan makam el değiştirdi;
içki yasağı değil; halkın sağlığını düşündünüz çünkü. Peki, halkın sağlığını
düşünüyorsanız, aslında, halkın sağlığını tehdit eden bir yığın unsur var
sevgili arkadaşlarım. Ben, kendi seçim bölgemden bir tanesini örnek vermek
istiyorum; Ergene Nehri. Tekirdağ'ın Saray İlçesinden doğan Ergene Nehri, yol
güzergâhı üzerindeki fabrikalar tarafından, çarpık sanayileşmeye konu olmuş
fabrikalar tarafından kirletilerek, ölüm kusan bir noktaya gitmiş. Bölgede,
kanser vakaları artmış sevgili arkadaşlarım. Eğer, halkın sağlığını
düşünüyorsanız, gelin, elbirliğiyle, Ergene Nehrindeki bu kirliliği ortadan
kaldıralım ve benzeri kirlilikleri de ortadan kaldırmanın önadımını atalım.
Aslında, Trakya,
gerçekten dikkat edilmesi gereken bir bölge değerli milletvekilleri. İstanbul,
artık bitmiş; kültür ve hizmet merkezi haline dönüşmüş. Bütün sanayi
yatırımları Trakya'ya kayıyor. Biz, elbette ki, sanayie karşı değiliz, sanayi
lokomotif sektör, sanayi gelecek başka sektörler de gelecek; ama, biz, çarpık
sanayileşmeye karşıyız, onun tedbirini almak istiyoruz.
İşte, halkın sağlığı
dedik. Halkın sağlığından içki yasağıyla ilgili noktaya gelirken, ben, bu
konuyla ilgili bir araştırma yaptım. Bu konuyla ilgili, 1984 senesinde bir
düzenleme yapılmış: Kadehle İçki Satılacak Yerlerin Tabi Olacakları Esaslar, 9
Temmuz 1984. İnanın, sizin yaptığınız bu düzenlemeden daha da ileri.
Bir başka ilginç noktayı
daha gördüm ve bunu dikkatlerinize sunmak istiyorum sevgili arkadaşlarım. 21
Mayıs 1949 "şarap ve bira gibi hafif içkiler müstesna olmak üzere, kadehle
rakı ve emsal içkiler yalnız lokanta ve gazinolarda verilebilir" diyor.
Bundan tam ellialtı yıl önce yapılan düzenleme, sizin bu getirmiş olduğunuz
düzenlemeden çok daha ileri.
Elbette ki, konumuz içki
değil, içkinin nimetlerini anlatmak değil. Benim burada vurgulamak istediğim
nokta, bu çelişki ve gelinen nokta sayın milletvekilleri.
Sosyal tesislere dönecek
olursak, memurların imkânları geniş diyorsunuz. Sayın Maliye Bakanı keşke
burada olsaydı da… Az önceki konuşmasında "ben rakamlarla konuşurum"
dedi. Doğru, rakamlarla konuştu; ama, sayın milletvekilleri, rakamlar yalan
söylemez; ama, rakamlara yalan söyletilebilir.
Sayın Maliye Bakanı
"lafla peynir gemisi yürümüyor" diyor, doğru, mizahî bir yaklaşım,
Sayın Bakana yakışan bir ifade.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Siz yürütüyorsunuz…
MEHMET S. KESİMOĞLU
(Devamla) - Memur, işçi, yetim, çiftçi, yani, bu Misakımillî sınırları
içerisinde yaşayan herkes perişan sevgili arkadaşlarım. Sizler, tabiî,
memleketin son derece iyi idare edildiğini ifade ediyorsunuz; ama, bu yaşayan
kesimin hiçbiri sizinle aynı şeyi düşünmüyor. Onun için, Sayın Bakanın
ifadesinin altını ben de çizmek istiyorum, Sayın Bakan buradan duysun
istiyorum: Lafla, hakikaten, peynir gemisi yürümüyor.
Memur halinden memnun
mu?! Sağduyunuza güvenmek istiyorum ve seslenmek istiyorum: Sayın İktidar
Partisinin milletvekilleri, memur halinden memnun mu?! Memur nasıl halinden
memnun olsun?! Memur, altın kredisinin peşinde. Bir kuyumcu dükkânından alıyor
altını kredi kartıyla, bir sokak aşağıdaki kuyumcudan bozduruyor nakit
ihtiyacını gidermek için. Yine, aynı memur… Sayın Başbakana bir televizyon
programında bir soru yöneltildi nasıl memleketin durumu diye, "bakın, ben
size bir örnek vereyim; geçtiğimiz yıl, bu ülkede 5 000 000 tane buzdolabı
satıldı; bu yıl 10 000 000 tane buzdolabı satıldı. Bakın insanların hali gayet
iyi, 10 000 000 tane buzdolabı satılmış" dedi.
Sayın milletvekilleri,
lütfen, siz söyleyin, ülkede spot piyasa diye bir piyasanın var olduğunu Sayın
Başbakana. İnsanlar, beyaz eşya mağazalarından o buzdolaplarını alıyorlar, o
spot piyasalarda üçte 2, üçte 1 noksanıyla nakde çevirip ihtiyaçlarını
gideriyorlar. Böyle refah anlayışı olmaz! (AK Parti sıralarından "yok öyle
bir şey" sesleri.) Aynen esnaf gibi, aynen çiftçi gibi değerli
arkadaşlarım; itiraz etmeyin! Bakın rakamlar yalan söylemez; ama, rakamlara
yalan söyletilebilir diyorum.
MEHMET SOYDAN (Hatay) -
Böyle çalışıyorsanız hava alırsınız!
MEHMET S. KESİMOĞLU
(Devamla) - Yine, geçtiğimiz bütçede, Sayın Başbakan bu kürsüde çiftçinin
durumundan dem vururken, dedi ki: "Geçtiğimiz yıl bu ülkede 22 000 tane
traktör satıldı. Hani çiftçi perişandı?!" (AK Parti sıralarından
gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) - 40
000 tane traktör!
MEHMET S. KESİMOĞLU
(Devamla) - Dinleyin sevgili arkadaşlarım, dinleyin. İftihar ederim 400 000
tane satılsın; ama, haczedilen traktörlerin sayısını biliyor musunuz…
AHMET YENİ (Samsun) - 40
000 traktör satıldı!
MEHMET S. KESİMOĞLU
(Devamla) - Bakın, bu 22 000 rakamını yorumlamak için ekonomi bilgisi gerekmez,
sosyoloji gerekmez, iktisat gerekmez değerli arkadaşlarım; sadece dört işlemi
bilin yeter. Nasıl, biliyor musunuz; 70 000 000 Türk nüfusu var; yüzde 40'ı
tarımla geçimini sağlıyor; 30 000 000 çiftçi ailesi demektir, 30 000 000 kişi demektir;
bir ailede 4 kişinin yaşadığını varsayarsanız, 7,5 milyon çiftçi ailesi yapar.
Siz, 7,5 milyon çiftçi ailesinin içerisinden traktör alan 22 000 çiftçi
ailesine bakarak 7,5 milyon çiftçi ailesinin bir elinin yağda, bir elinin balda
olduğunu söyleyebilir misiniz?! Böyle bir hesap hangi anlayışa sığar sevgili
arkadaşlarım?! (CHP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) -
Bizden önce 3 000 satılıyordu; şimdi 40 000!
BAŞKAN - Lütfen, sayın
milletvekilleri…
MEHMET S. KESİMOĞLU
(Devamla) - Keşke, keşke 400 000 tane satılsa; ama, çiftçi sizin söylediğinizi
doğrulamıyor sevgili arkadaşlarım; aynen esnaf gibi, geçtiğimiz yıl siftah
yapmadan dükkânını kapatan, hem de kepenklerini tamamen indiren 135 000 esnaf
var değerli arkadaşlarım; onlar, sizin söylediğinizi söylemiyorlar maalesef.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Rakamları yanlış söylüyorsun.
MEHMET S. KESİMOĞLU
(Devamla) - Aslında, gerçekten, o kadar çok paylaşacak şeyimiz var ki değerli
arkadaşlarım; ben, gecenin bu ilerleyen saatinde, zamanlarınızı fazla almak
istemiyorum.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Al, al!..
MEHMET S. KESİMOĞLU
(Devamla) - Mizah, yaşamın bir parçası; merak etmeyin, saatlerce de
konuşabilirim.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Olsun, olsun!.. Dinleriz!..
MEHMET S. KESİMOĞLU
(Devamla) - Ben, biraz önceki, Sayın Kafkas gibi, yorulmadım. Biz, buraya, iş
yapmak için geldik. Bu seçmen, bu millet, kendisine yararlı hizmetlerde
bulunmak için bizi gönderdi; ama, gecenin bu saatinde, biraz da mizah katmak
istiyorum. Biraz önce söylediklerimi, son derece doğrulayabilecek ve
dikkatlerinize sunmak istediğim bir fıkrayla sözlerimi tamamlamak istiyorum
değerli arkadaşlarım.
HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) - Biraz, kamuoyu yoklamalarına bakın…
MEHMET S. KESİMOĞLU
(Devamla) - İki boksör, ringde müsabaka halindeler. Bir tanesi, rakibini komaya
sokmuş, ağzı burnu kan içerisinde, ayakta duracak hali yok; düştü düşecek…
Dayak yiyenin…
ALİ AYDINLIOĞLU
(Balıkesir) - CHP'lidir o!.. (AK Parti sıralarından gülüşmeler)
MEHMET S. KESİMOĞLU
(Devamla) - CHP'li olup olmadığını önümüzdeki seçimlerde göreceğiz Sayın
Milletvekilim.
Dayak yiyenin antrenörü,
molada, hem havluyu bir yandan sallıyor hem de diyor ki: "Aman, ne olur
dişini sık, rakibin düşmek üzere, düştü düşecek, biraz daha dişini sıkarsan sen
kazanacaksın." Ama, dayak yiyen boksör, bilinci yerinde, karşıki rakibine
bakıyor, rakibi yerinde duramıyor; aynen, Cumhuriyet Halk Partililer gibi. (CHP
sıralarından alkışlar) Yerinde duramıyor. O zaman, dönüyor, antrenörüne diyor
ki: "Sevgili arkadaşım, eğer, senin dediğin doğruysa, beni kim
dövüyor?"
RAMAZAN TOPRAK (Aksaray)
- Millet, millet dövüyor…
MEHMET S. KESİMOĞLU
(Devamla) - Eğer, sevgili milletvekili arkadaşlarım, eğer, sizin dediğiniz
gibi, çiftçi, esnaf, memur, sanayici, yatırımcı, onların dul ve yetimleri
hallerinden memnunsa, niye bağırıyorlar, niye bağırıyorlar... Bu insanları kim
dövüyor?.. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
hepinize saygılar sunuyorum. Biz katılmasak da, bütçe, sizlerin destekleriyle,
sizlerin o değerli parmaklarıyla kabul edilecek.
ALİ AYDINLIOĞLU
(Balıkesir) - Hayırlı olsun.
MEHMET S. KESİMOĞLU
(Devamla) - Ben, yine de, o bütçenin, halkımıza yararlı olmasını diliyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum, iyi akşamlar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kesimoğlu.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen, Tokat Milletvekili Zeyid Aslan; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ZEYİD ASLAN (Tokat) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısının 27
nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
tabiî, yaklaşık 27 maddedir görüşüyoruz; ama, hiç kimse madde üzerinde
konuşmadığı için, ben de, tabiî ki, madde üzerinde değil, bugüne kadar AK Parti
İktidarının yapmış olduğu çalışmaları, 5 dakikalık süre içerisinde, kısaca
özetlemek istiyorum. Tabiî…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, maddede konuşmayacağım diyor…
BAŞKAN - Sayın Koç,
Başkanlık Divanı…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Orhan Sür'ü konuşturmadınız ama…
ZEYİD ASLAN (Devamla) -
Bugünkü durumu…
Sayın Başkanım, eğer
arkadaşlar konuşacaksa, ki, Haluk Bey zaten çok sık sık geliyor konuşuyor,
müsaade ederse, biz de…
BAŞKAN - Sayın Aslan,
lütfen, madde üzerinde konuşur musunuz.
HALUK KOÇ (Samsun) - Ya,
işte böyle!..
ZEYİD ASLAN (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, bugün AK Parti İktidarının Türkiye'yi getirmiş olduğu
durumu anlayabilmek için, bundan dört yıl öncesini mutlaka hatırlamakta fayda
var. Bundan dört yıl önce, Türkiye büyük bir karanlığın içerisine gömülmüş…
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Asıl şimdi karanlıkta…
ZEYİD ASLAN (Devamla) -
…bu ülkede yaşayan insanlar, geleceğinden umutsuz ve ümitsiz bir halde,
karamsar bir şekilde, gelecekleriyle ilgili kaygılar taşıyorlardı. Her geçen
gün yaşanan krizler, özellikle ekonomik anlamda, sosyal anlamda, bu ülkenin
insanlarını, gerçekten umutsuz ve ümitsiz bir hale getirmişti.
Bu nedenle, dört yıl
öncesini eğer çok iyi hatırlayabilirsek, bugün Türkiye'de, AK Parti İktidarının
bu ülkeyi getirdiği noktayı çok daha iyi tahlil edebiliriz diye düşünüyorum.
Ben, AK Parti
İktidarlarının, iki hükümet döneminde, üç yılda, bu ülkeye yaptıklarını birkaç
ana başlıkta sizlerle paylaşmak istiyorum. Ben, özellikle, AK Parti
Hükümetlerinin bu üç yıllık dönem içerisinde Türkiye'de devlet ile milleti
kaynaştırdığını, bu ülkede güven ortamını tesis ettiğini ve bu güven ortamıyla
birlikte, bu ülkenin ekonomik istikrarı, siyasal istikrarı, sosyal istikrarı
yakaladığını belirtiyorum ve diyorum ki: Bundan önce, yıllardan beridir
devletiyle barışık olmayan toplumun tüm kesimlerini devletle barışık hale
getirmek suretiyle bu ülkede sosyal barışa, devlet-millet barışına AK Parti
İktidarı büyük bir ivme kazandırmıştır.
Hatırlayınız, onbeş
yıldan beridir bu ülkede devlet memurlarından kesilen zorunlu tasarrufları,
yaklaşık 15 katrilyonu, memurlarına ödemek suretiyle, memurlarının devlete olan
küskünlüğüne son vermiş, memurlar ile devleti barıştırmıştır.
Yine, 1992 yılından
beridir Türkiye'de yapılan özelleştirmeler sonucu iş hayatından uzaklaşan,
mağdur olan işçileri, yaklaşık 11 000 işçiyi devlette sözleşmeli işçi olarak
istihdam etmek suretiyle, işçi ile devleti barıştırmıştır.
Özellikle 3 Kasım
öncesini çok iyi hatırlayacak olursak; çiftçinin tamamen toprağına küstüğü,
çiftçinin artık toprağını işleyemez duruma geldiği, özellikle tarım kredi
kooperatiflerinden ve Ziraat Bankasından aldığı borçlar sonucu bu borçların
faizine tarlalarının, traktörlerinin yetmediği bir dönemde, bu borçların
faizlerini silip borç asıllarını da üç yıllık bir döneme yaymak suretiyle
çiftçilerimizin yeniden toprağıyla barışmasını, yeniden tarlalarına kavuşmasını
sağlamak suretiyle çiftçimizi toprakla buluşturmuş, çiftçimizi devletle
barıştırmıştır.
Yine, özellikle son otuz
yıldan beridir enflasyon canavarıyla yaşayan, her akşam yatıp sabah kalktığında
parasının değerini kaybeden toplumda, özellikle enflasyonu yüzde 8'lere kadar
indirmek suretiyle, onun yanında Türk Lirasından 6 sıfırı atarak, Türk parasına
değer kazandırmak suretiyle para ile insanı barıştırmıştır. KOBİ'lerin ihracat
kredilerine sıfır faiz getirmek suretiyle, yüzde 58 olan esnaf kredi faizlerini
yüzde 18'e indirmek suretiyle, 2002 yılında 154 trilyon olarak verilen esnaf
kredilerini 2005'te 2 katrilyona çıkarmak suretiyle, esnafımızın dükkânıyla
barışmasını, işyeriyle barışmasını, işini geliştirmesini ve yeni teknolojiyle
esnafın buluşmasını temin etmiştir.
AK Parti, özellikle
yaşanan ekonomik krizlerin sonucunda vergi yükünün altında ezilen ve
vergilerini ödeyemeyen, işadamını, sanayiciyi, fabrikatörü, vergi barışıyla…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Aslan.
ZEYİD ASLAN (Devamla) -
Ve Teşvik Yasasıyla birlikte sanayiciyi ve işadamını fabrikasıyla buluşturmuş
ve fabrikasıyla barıştırmıştır.
Özellikle sağlık alanında
sağlığı tek çatı altında toplamak suretiyle, hemen yanı başındaki hastanelerden
faydalanamayan insanları bütün hastanelerden faydalanır hale getirmek
suretiyle, hasta ile hastaneyi barıştırmıştır. Bunları çok daha uzatıp
gidebiliriz; ama, ben, biraz önce Sayın Kesimoğlu'nun söylediği bir şeye cevap
verip sözümü bitireceğim.
İçki yasağı, içki yasağı,
içki yasağı… İçki yasağı Türkiye'nin gündemine nasıl geldi? Tekirdağ'da, Tekirdağ'ın
kurtuluş gününde, Tekirdağ Belediye Başkanlığının vermiş olduğu resepsiyonda,
verilen ikramların arasında içki bulunmaması sebebiyle, AK Partiyi içki yasağı
getiren, AK Partiyi içki düşmanı gibi ilan ettiniz.
Değerli arkadaşlar,
özellikle, tabiî ki her resepsiyonu veren ev sahibi, neyi ikram edip neyi ikram
etmeyeceğine kendisi karar verir. Türkiye'deki hiçbir yasada, verilen
resepsiyonlarda ikram edilecek ürünlerin listesi yazılmaz.
Ayrıca, İçişleri
Bakanlığının yayımlamış olduğu genelge, içki yasağını içeren bir genelge değil,
içki ruhsatlarına ilişkin olarak, merkezden verilen ruhsat yetkisinin yerel
yönetimlere devrine ilişkindir.
Hani, hep söylüyoruz; biz
de söylüyoruz, siz de söylüyorsunuz; biz, yetkileri yerel yönetimlere
devredeceğiz, yerel yönetimler suretiyle yetki devrini paylaşacağız. Biz, bunu
yaptık, İçişleri Bakanlığının yayımlamış olduğu genelge de sadece buna
ilişkindir. Yoksa, gerek basında gerekse sizlerin sık sık söylediği gibi,
hiçbir şekilde içki yasağı yoktur; kim ne içmek istiyorsa, bu konuda da AK
Partinin buna karışacak bir yönü yoktur. Ama, devletin de bir görevi vardır;
devlet, vatandaşlarını, gençlerini ruhsal, zihinsel, fiziksel olarak korumak ve
geleceğe ruhen, fiziken, psikolojik olarak…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Aslan,
lütfen teşekkür eder misiniz.
ZEYİD ASLAN (Devamla) -
…daha uygun gençler yetiştirilmesini sağlamak zorundadır.
Ben, bu vesileyle,
Türkiye'nin daha özgür, daha demokrat, daha iyi olması için bu bütçenin katkıda
bulunacağına inanıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Aslan.
ORHAN SÜR (Balıkesir) -
Sayın Başkan, 63 üncü maddeye göre usul hakkında söz istiyorum; tutumunuz
hakkında. Ben konuşmaya başladığımda, gündeme bağlı kalmamı istiyorsunuz, sesim
kesiliyor; ama, içki dahil her şey konuşuyor arkadaşlarımız, gündemle alakası
yok.
BAŞKAN - Sayın
Milletvekili, İktidar Partisinin milletvekilleri de, muhalefet partisinin
milletvekilleri de, gündeme bağlı olmadan tüm konuşmaları yaptılar. Niye itiraz
ediyorsunuz?
ORHAN SÜR (Balıkesir) -
Ben niye yapamıyorum, ben de muhalefet partisi milletvekiliyim Sayın Başkan?!
BAŞKAN - Madde üzerinde
10 dakika süreyle soru - cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Kaptan, buyurun.
OSMAN KAPTAN (Antalya) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Avrupa
Sosyal Şartını, Türkiye olarak kabul ediyor muyuz? Herhalde kabul ediyoruz,
Dışişleri Komisyonumuzdan da geçti.
Avrupa Sosyal Şartının…
Sayın Başkan… (AK Parti
sıralarından "Bakan dinliyor" sesleri)
Sayın Bakan, Avrupa
Sosyal Şartının 4 üncü maddesinin birinci fıkrasında…
BAŞKAN - Sayın Kaptan,
maddeyle ilgili soru sorar mısınız.
OSMAN KAPTAN (Antalya) -
Sosyal Şart Sayın Başkan; asgarî ücreti soruyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Kaptan.
OSMAN KAPTAN (Antalya) -
Avrupa Sosyal Şartının 4 üncü maddesinin birinci fıkrası "çalışanların
kendilerine ve ailelerine saygın bir yaşam düzeyi sağlayacak ücret hakkına
sahip olduklarını tanımayı kabul ederler" diyor. Biz, hem kabul ediyoruz
hem de o ücreti vermiyoruz. Şu anda, eğer kabul etmemiz halinde, mevcut asgarî
ücretin 2,5 kat üstünde ücret vermemiz gerekiyor. Bu asgarî ücreti belirlerken,
Avrupa Sosyal Şartını niye dikkate almıyoruz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kaptan.
Sayın Tandoğdu, buyurun.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ordu Fatsa İlçesindeki
kapalı spor salonu, çatı çökmesi nedeniyle, üç yıldır hizmet verememektedir. Ne
zaman hizmete girecektir? Yoksa, âtıl olarak yerle bir olmasını mı bekliyoruz?
Yine, aynı şekilde,
Fatsa-Ünye bağlantılı Samsun duble yol yapımı, ödenek yokluğundan dolayı
durdurulmuştur. Ne zaman çalışmaya başlanacak ve ne zaman bitirilecektir?
Son olarak da, yine, 2005
yılı içerisinde Samsun-Çarşamba demiryolu bağlantısı Ünye-Fatsa'ya kadar
uzayacaktı. Bu demiryoluyla ilgili proje çalışmaları ne durumdadır; durdurulmuş
mudur, yoksa hizmete girecek midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Tandoğdu.
Sayın Sür…
ORHAN SÜR (Balıkesir) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, Sayın
Bakanıma sormak istediğim konu, sosyal tesisler hakkında, yani, gündemle
ilgili.
Kamuya ait birçok
kuruluş, kamp, satılacak nedeniyle boş durumda ve eğer sahil bantlarımızı
gezersek, bu tesislerin çoğunun çürümeye terk edildiğini görüyoruz.
Yine, aynı şekilde, 2002
yılında, Meclisin açılmasının hemen akabinde, milletvekili lojmanlarının ve
lojmanlardaki milletvekili tesislerinin, satılması gerekçesiyle Maliye
Bakanlığına devredildiğini biliyoruz. Çankaya'da, Oran'da, şu anda,
milletvekili lojmanlarına gittiğimizde, lojmanların çürümekte olduğu, sosyal
tesislerin çürümekte olduğunu görüyoruz. Bunların çürütülmesinin sorumlusu
kimdir? Bunların çürütülmesinden hangi amaç, hangi fayda beklenilmektedir; bunu
öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Sür.
Sayın Yeni, buyurun.
AHMET YENİ (Samsun) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; soru sorma hakkımı Cumhuriyet Halk Partili
arkadaşlara devrediyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Yeni.
Sayın Akbulut, buyurun.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, CHP'li
milletvekilleri "ülkede çakılı tek bir çivileri yok" sözüne, nedense,
çok sinirleniyorlar…
BAŞKAN - Sayın Akbulut,
lütfen… Lütfen, Sayın Akbulut…
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Geleceğim… Maddeye geleyim Sayın Başkan.
YAVUZ ALTINORAK
(Kırklareli) - Bak, bir çivi çakarız, 20'lik çakarız, ona göre!..
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Bir milletvekilimiz, verdiği cevapta, Onuncu Yıl Marşındaki demir
ağları hatırlatarak bu sözü yalanlamaya çalıştı. 1946 yılından bu yana 12 kez
hükümet kurmasına rağmen, geçen altmış yıllık süre içinde tek bir eserden
bahsedemeyen CHP'nin, yaşanan tüm olumlu gelişmeleri karalamaya çalışmasını…
BAŞKAN - Sayın Akbulut,
sorunuzu sorar mısınız.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - …nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sordum.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - CHP tarihinden haberin yok, Türkiye'den haberin yok, hiçbir şeyden
haberin yok!
BAŞKAN - Sayın Özkan,
buyurun.
Süre tamamlanmıştır.
Buyurun Sayın Bakan.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Gecenin bu saatinde,
herhalde, bu soru ve cevaplarla vatandaşımız fazla ilgilenmiyor; ama, Sayın
Başkanım, konuyla ilgili tek bir soru var, maddeyle ilgili; Sayın Sür'ün sorusu
"sosyal tesisler satılacaktı; fakat, bu konuda herhangi bir gelişme
olmadı" diye.
Şimdi, her kamu
kuruluşunun sosyal tesisleri var. Aşağı yukarı, olmayan bakanlık, kamu kuruluşu
yok. Bu sosyal tesislerin işletilmesi için yapılan yıllık harcama, onların
bakım, tutumu, açık halde bulundurulması ve yaz dönemlerinde kısa bir süre
kullanılması için harcanan paralara, o tesislerden yararlanacak insanlara en az
üç kat daha ucuza, beş yıldızlı otelde ihtiyaçlarını görecek şekilde
organizasyon yapılması mümkündür. Hükümetimiz bir karar almıştır; sosyal
tesisler satılacak, bu amaçla da herhangi bir iyileştirme yapılmayacaktır.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Lojmanlara dönmesin onlar da!
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Müsaade ederseniz onu da söyleyeceğim.
Tabiî, bunların satışıyla
ilgili bazı sorunlar, teknik sorunlar, hukukî sorunlar var. Nedir bunlar; bir
kısmının mülkiyet sorunu var. Bunların çözülmesi lazım; yani, kıyı kenar
çizgisinde yapılmış. Mülkiyet konusu var. Keza, bir kuruma tahsis yapılmış.
Kurum, satış yapamıyor. Tahsisi yapan Millî Emlak'a geri dönmesi lazım, onların
yapması lazım.
Lojmanlarla ilgili de,
doğrudur, yani, kullanılmama, milletvekillerimiz tarafından kullanılmama
kararından bu tarafa, satış değerlendirilmesi gerçekleştirilememiştir. Bunu
kabul ediyoruz; ancak, burada da bir iki teşebbüs yapılmış, istenilen değerler
elde edilemediği için, bu süreç uzamıştır. Şimdi yapılan, bunların ister konut
ister işyeri şeklinde değerlendirilmesinin önünü açacak düzenlemeleri Maliye
Bakanlığımız yapıyor. Bundan sonra da bu husus gerçekleştirilecektir.
Arz ediyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Sayın Özkan, buyurun.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Güzel Burdurumuzun
kaderini değiştirecek olan Karaçal Barajının tamamlanması için yaklaşık 75
trilyona ihtiyaç vardır. Geçtiğimiz yıl bitiş bedelinin onda 1'i oranında ödenek
ayrıldı. Bu barajın bitimiyle, yaklaşık 50 000 dönüm arazi sulanacaktır, 12
köyün kaderini değiştirecektir. 2006 ve 2007 yılında bu barajın bitirilmesini
düşünüyor musunuz?
Yine, bir muhtarımızdan,
Çorum'la ilgili; 2004 yılında bitmesi gereken Çorum Alaca Barajı ile Koçhisar
Barajı 2006 programına alınacak mı?
Yerel seçimler öncesi
Burdurumuzun Altınyayla Beldesini Korkuteli-Fethiye yoluna bağlayan yol
programa alınmıştı ve başlanmıştı; fakat, şu anda herhangi bir çalışma
yapılmıyor. Önümüzdeki süreçte bu çalışmayı başlatacak mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Özkan.
Sayın Bakan, buyurun.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Takdir edersiniz ki…
V.HAŞİM ORAL (Denizli) -
50 saniye var Sayın Başkan.
BAŞKAN - Efendim Sayın
Oral?..
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
50 saniye var.
BAŞKAN - Lütfen, Sayın
Oral…
Buyurun Sayın Bakanım.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Şereflikoçhisar Barajıyla ilgili, arkadaşlarım
hatırlatıyorlar, YPK kararı çıktı, gereken ödenek ayrılacak; ancak, Karaçal
Barajıyla ilgili şu anda elimizde bilgi hazırda değil, bilahara yazılı olarak
Sayın Özkan cevaplandıracağız; fakat, şunu tek cümleyle söylemekte yarar var:
Geçmiş dönemde plansız baraj yatırımları yüzünden, eğer gerekli tedbirleri
almasaydık, baraj yatırımlarının 200 yılın üzerinde bir ortalama bitirme zamanı
olacaktı o zaman öngörülen ödeneklerle, 210 yıl; ancak, Hükümetimiz bunların
bir tasnifini yaparak, bu süreyi 9 ile 11 yıl arasına düşürmüştür. Bu da baraj
ve sulamayla ilgili yatırımlara işlerlik kazandırmak, çok büyük kamu
kaynaklarının atıl olarak beklemesinin önünü açmak için yapılmıştır.
Az önce kamu
lojmanlarıyla ilgili ve sosyal tesislerle ilgili, bugüne kadar satış ve kira
yoluyla 50 adet sosyal tesis değerlendirilmiştir. Bunu da bilgi olarak…
Karaçal Barajıyla ilgili
bilgi de geldi. 2005'te, bildiğiniz gibi, 3 trilyon ayrılmıştı; 2006'da da
ayrılan tahsisat 2,5 trilyon.
Arz ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
27 nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati :01.10
Açılma Saati: 01.23
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43 üncü Birleşiminin Sekizinci
Oturumunu açıyorum.
2006 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
1.- 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1119) (S. Sayısı:1028) (Devam)
2.- 2004 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Dairelerin Kesinhesaplarına
Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu ( 1/1084, 3/907) (S. Sayısı: 1029) (Devam)
3.- 2004 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil İdarelerin
Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap
Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1085, 3/908) (S. Sayısı: 1030) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
28 inci maddeyi
okutuyorum:
Tedavi hizmetlerinin
temini
MADDE 28.- Maliye
Bakanlığı, 5018 sayılı Kanuna ekli (I), (II) ve (IV) sayılı cetvellerde yer
alan kamu idarelerinin Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarından
temin edeceği tedavi hizmetlerini sağlamak üzere Sağlık Bakanlığı ile doğrudan
hizmet alımı sözleşmesi yapmaya yetkilidir.
Sağlık Bakanlığı,
sözleşmede belirtilen tutar karşılığında ihtiyaç duyulan her türlü sağlık
hizmetini, kendisine bağlı sağlık kurum ve kuruluşları aracılığıyla sunmakla
yükümlüdür ve sözleşmede belirtilen tutar dışında başkaca ilave ödeme talebinde
bulunamaz.
Bu şekilde sağlanacak
tedavi hizmetleri ve ödemelerin yapılmasına ilişkin esas ve usuller, Maliye ve
Sağlık Bakanlıklarınca müştereken belirlenir.
Bu maddenin uygulanmasına
ilişkin her türlü bütçe işlemini yapmaya Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Muğla Milletvekili Sayın Ali
Arslan; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ
ARSLAN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte
olan 2006 Yılı Merkezî Bütçe Kanunu Tasarısının 28 inci maddesi üzerinde söz
almış bulunuyorum. Madde başlığı: "Tedavi Hizmetlerinin Temini"
Değerli arkadaşlarım, bu
madde üzerinde söz, konuşma hakkı bana verildiğinde, şöyle bir baktığımda, hiç
dikkate değer bir tarafının olmadığını gördüm önce. Plan ve Bütçe
Komisyonundaki arkadaşlara sordum, sizin değerlendirmeniz nedir diye; dediler
ki: Bize gayet uygun geldi; Maliye Bakanlığı Sağlık Bakanlığından, bu adı geçen
kurumlardan topluca hizmet satın alacak; belki de ucuza geleceği için, biz hoş
da gördük, iyi de gördük, bir sorun yok; yani, bu madde üzerinde çok ciddî bir
eleştirimiz yok. Geçtiğimiz yıllarda acaba böyle bir madde var mıydı, bununla
ilgili bir tartışma yapıldı mı diye araştırdım; o sırada karşıma bir şey çıktı.
Değerli arkadaşlarım,
IMF'yle, biliyorsunuz, geçtiğimiz günlerde, 9 Aralıkta IMF'nin onayladığı bir niyet
mektubu var. Bu niyet mektubunda, 11 inci maddesinde, ödeme kurumlarının her
yılbaşında hizmet almak için bir anlaşma yapacağını ve o anlaşmanın dışında,
sağlık harcamalarından tasarruf yapabilmek için, başkaca bir hizmet talep
edemeyeceklerini yazıyor. Niyet mektubunda aynen böyle. İsterseniz, size, niyet
mektubundaki bu satırları okuyayım: "Söz konusu global bütçe -yani, bir
bütçe hazırlayacağız deniliyor- sene başında tahsil edilecek ve sosyal güvenlik
kuruluşlarının devlet hastanelerine yapacağı toplam ödemelerin üst sınırını
teşkil edecektir." Yani, bir para belirlenecek, para kadar sağlık
hizmetini Sağlık Bakanlığından Maliye Bakanlığı satın alacak.
Değerli arkadaşlarım, bu
maddeye bakıyoruz, 28 inci maddeye; 28 inci maddenin ikinci paragrafında şöyle
bir cümle var: Sözleşmede belirtilen tutar dışında başkaca ilave ödeme
talebinde bulunamaz Sağlık Bakanlığı" diyor. Yani, bu maddeyle, 2006
yılında, kamu çalışanlarına tedavi hizmetlerinde bir kısıtlama getiriliyor.
Yani, IMF'ye verilen niyet mektubu, niyet mektubunun 11 inci maddesi, bu
maddeyle bütçenin içine girmiş oluyor.
Değerli arkadaşlarım,
neden yapıyoruz bunları peki? Yıllardan beri, biliyorsunuz, yüzde 6,5 faizdışı
fazla vermek için uğraşıyoruz, yüzde 6,5 faizdışı fazla vermek uğruna birtakım
tasarruflarda bulunduk. IMF, bize, yıllardan beri birtakım önerilerde
bulunuyor; diyor ki: "Kardeşim, tütünü fazla ektiriyorsun, sonra da
yakılıyor; işte, tütün kotası getir, buradan tasarruf edersin."
"Tamam, emredersiniz…" "Şekerpancarı ektirme, şekerpancarı
şekeri pahalıya mal ediyor, yani bu kadar fazla şekerpancarına gerek yok, ben
sana tatlandırıcı elde edeceğin mısır satarım, şekerpancarını da yasakla."
"Tamam, onu da yapalım…" Şimdi de, yavaş yavaş, sıra sağlığımıza
geldi. IMF "kardeşim, sağlık harcamalarını da kıs, sağlığa bütçeden çok
fazla pay ayırma, tasarruf et, bana da olan borcunu öde" diyor.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi, seçimlerde -benim hatırladığım- IMF
politikalarına karşı söylemlerde bulundu, değil mi? IMF'yle anlaşma yapacağım,
şekerpancarını, tütüne gelen kotaları onaylıyorum, sen benden sağlıkta da
kısıtlama istersen, sağlıkta da istediğini yapacağım demedi; tam tersine
"IMF'den Türkiye'yi kurtaracağım" dedi, değil mi? Seçimlerde öyle
dedik…
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) -
Yok, öyle bir şey demedik.
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Bugün, maalesef, IMF'ye sağlık alanında bile tavizler vermek konumundayız.
Değerli arkadaşlarım…
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) -
Aliciğim öyle bir şey demedik.
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Deyip demediğinizi vatandaş hatırlıyor.
Değerli arkadaşlarım, IMF
reçeteleriyle ekonomisi düzlüğe çıkan bir ülke yok. IMF politikalarını
uygulayıp, IMF'nin önerilerini uygulayıp ekonomisini düzelten bir örnek yok
dünyada. Bunu, Mustafa Kemal Atatürk de görmüş. Bakın, Mustafa Kemal Atatürk, 6
Mart 1922 tarihinde, Mecliste -zannediyorum aynen bugünkü gibi bir gündem
vardı- diyor ki: "Artık, vaziyet düzeltmek için Avrupa'dan, dışarıdan
nasihatler almak isteyen arkadaşlar var. Hangi istiklal vardır ki, hangi bağımsızlık
vardır ki, ecnebilerin nasihatleriyle, ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin;
tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir." Değerli arkadaşlarım, gerçekten,
Mustafa Kemal, bugünleri o zamandan görmüş "hangi istiklal vardır ki,
hangi ekonomi vardır ki, hangi ülke vardır ki, yabancıların yazdığı reçeteyle
düzelsin" diyor. Siz, seçim zamanında, "IMF'yi ülkeden
kovacağız" dediniz; IMF'nin sağlık alanındaki taleplerine bile "hayır
kardeşim, sen bütçeden benim 2 katım kadar daha fazla sağlığa pay ayırıyorsun.
Senin doğan her 1 000 çocuğundan ancak 5 tanesi ölürken, benim canlı doğan 1
000 çocuğumun 30 tanesi ölüyor" diyemiyorsunuz.
NEVZAT DOĞAN (Kocaeli) -
Düştü.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) -
Düşüyor, düşüyor.
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Göreceğiz rakamların ne olduğunu.
Değerli arkadaşlarım, tam
tersine, bizim, sağlığa onlardan daha çok pay ayırmamız gerekiyor. Sağlıktan
kısıtlama yapmak değil, sağlığa neredeyse bütün kaynaklarımızı aktarmamız
gerekiyor; ancak, biz, tam tersini yapıyoruz.
Şimdi, bakın, bu reçetede
bir yanlışlık var. Tarımda, bize diyorlar ki: "Destekleme alımlarını
yapma, destek verme çiftçiye, çok veriyorsun, çok verdiğin için de zarar
ediyorsun, verme." Tamam, vermeyelim; ama, kendilerine bakıyorsun, bizim
10 katımız, 20 katımız destek veren ülkeler var. Ya, bu ne perhiz, bu ne lahana
turşusu! Mustafa Kemal de bunu söylemiş; kardeşim, yabancılara kulaklarını
tıka, kendi ulusal çıkarlarına göre politikalar belirle.
Değerli arkadaşlarım,
burada da yazıyor, Sayın Genel Başkanımız geçen gün gösterdi: "Egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir." Biz, egemenliğimizi, birkaç milyar dolarlık
kredi uğruna, maalesef, kaybetmek üzereyiz.
Bakın, geçtiğimiz gün,
-dün, yanılmıyorsam- Sayın Recep Garip, bu kürsüden dedi ki: "Biz asil
milletiz, asaletli milletvekilleri olmamız gerekiyor, kendimize bu tür
davranışları yakıştıralım." Aynen bu sözlerle söyledi.
Değerli arkadaşlarım, IMF
direktifleriyle sağlık politikalarını belirlemeye çalışan bir ülkenin
milletvekilleri, elbette asil Türk Milletiyiz, elbette asil bir milletiz;
ancak, IMF direktifleriyle politika belirleyen bir Parlamento ne kadar asil
olabilir; söylemeye dilim varmıyor.
Değerli arkadaşlarım,
sağlıkta büyük problemlerimiz var; onun yerine, Adalet ve Kalkınma Partisi
başka şeylerle uğraşıyor. Bakın, yine, geçtiğimiz aylarda, şef, şef
yardımcılarının nasıl atanacağına dair bir yasa çıkardık. Nevzat Hocam laf
atmıştı bana "doktorlar seni dinliyor" diye. Evet, Tabipler Birliği
Meclis kapısındaydı, bizi dinliyordu.
Değerli arkadaşlarım,
Anayasa Mahkemesinin, profesör olan o şef, şef yardımcılarının atamasına karşı
çıkacağını hepimiz biliyorduk, sizler de biliyordunuz, Sayın Bakan da
biliyordu; ona rağmen o yasa çıkarıldı. Anayasa Mahkemesinden 41 gün sonra geri
döndü; 41 günde ne oldu biliyor musunuz; 175 tane atama yapıldı.
SABRİ VARAN (Gümüşhane) -
Allah hayırlı etsin.
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Hayırlı olsun.
Bakın, kimler değerli
arkadaşlarım; bir tanesi, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesinden bir Profesör, Sayın
Durmuş Odabaşı, 1999 yılında türban eylemlerine verdiği destek nedeniyle
jandarmada kaydı olan bir arkadaşımız.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - O
kadar olacak; o kadar olacak.
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Şimdi, bununla ilgili, bakın, şef, şef yardımcısı atanan bu hekimlerimizin,
hocalarımızın büyük bir bölümü de Van'dan, doğu illerinden gelen profesörler.
Nerelere geldiler; Ankara'ya. Yahu, arkadaşlar, siz, doğuya, güneydoğuya hekim
göndermeye çalışmıyor muydunuz?!
Bakın, bir başka örnek; 5
Sağlık Bakanlığı bürokratı…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Arslan,
lütfen, tamamlayabilir misiniz.
Buyurun.
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Sağlık Bakanlığının merkez teşkilatında çalışan müsteşar, müsteşar yardımcıları
gibi 5 arkadaşımız da, bu furyada kendilerine bir şef, şef yardımcılığı
kadroları bulmuşlar; hayırlı olsun!
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Bakan da var mı?!
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, AKP'li arkadaşlar bize kızıyorlar, diyorlar ki: Ya, çok
eleştiriyorsunuz; hiç doğru yapmadık mı?" Vardır, doğru yaptıklarınız var.
Mesela, demir gibi Türkiye projesini onaylıyoruz. Bakın, yeşilkartlıların
ayakta tedavi görenlerinde tedavi giderlerini karşılama konusunda bir
çalışmanız, onu destekledik…
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) -
Hep beraber yapalım.
ALİ ARSLAN (Devamla) -
…ancak, ne hazindir ki, o yeşilkartlılar ki, yeşilkartlılar kim; asgarî ücretin
üçte 1'inden daha az para aldığını kanıtlamış, yeşilkart almaya hak kazanmış
insanların tedavi giderlerinden yüzde 20 katılım payı alıyorsunuz, yazık!
NEVZAT DOĞAN (Kocaeli) -
Geri alabilirler ama.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Mecburen…
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Yazık arkadaşlar!
Değerli arkadaşlarım,
bakın, bizi eleştiriyorsunuz "CHP'ye kendimizi beğendiremedik" diye,
Türk Tabipler Birliğine çok kızıyorsunuz "bizi eleştiriyorlar" diye,
sizi başka eleştirenler var; bakın, Sağlık Bakanının hocasıymış, ben sonradan
öğrendim, Sayın Dursun Akdemir. "Ben de beğenmiyorum; öğrencim benim; ama,
yaptığı şeyler hoşuma gitmiyor, zaman zaman da kendisine söylüyorum"
diyor.
Bakın, o da yetmiyor;
başka bir hoca var…
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) -
Artık söylediğin geçersiz.
ALİ ARSLAN (Devamla) -
…Mehmet Zahid Kotku, Nakşibendî Tarikatının şeyhi. Bir rüyayla, yine bir
profesörün rüyasına giriyor. Eleştirdiği iki konu var bakın; birisi sağlık.
"Başbakana söyle, YÖK ve Sağlık Bakanlığı konusunda Adalet ve Kalkınma
Partisi doğru şeyler yapmıyor" diyor. Rüyada görmüş, rüyada; kendi,
Başbakanın arkadaşlarından birisine… Basına yansıdı biliyorsunuz. Bu da
devletin resmî kayıtlarına giren bir rüya biliyorsunuz.
AHMET IŞIK (Konya) -
Rüyalar gerçek olmaz.
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, biraz önce arkadaşım dedi ki, "Bakan kendisine
ayırmamış; ben olsam Bakanın yerinde…"
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Arslan,
lütfen… Teşekkür için, buyurun.
ALİ ARSLAN (Devamla) -
"Ben olsam Sayın Bakanın yerinde, müsteşarıma, müsteşar yardımcıma da
ayırmışken, bir şef kadrosu kendime de ayırırdım." Çünkü, önümüzdeki
dönem, sağlık politikaları böyle giderse, kendisini Mecliste görme şansımız
olmayacak.
AHMET YENİ (Samsun) - Siz
olacak mısınız?
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Nasıl olacağımızı göreceksiniz.
Değerli arkadaşlarım,
gecenin bu saatinde beni sabırla dinlediniz; teşekkür ederim. Bu bütçenin
ülkemize, yoksullarımıza, işsizlerimize, çalışanlarımıza, emeklilerimize
hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum. Hepinizin ve Yüce Türk Halkının yeni yılını
kutluyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Arslan.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Trabzon Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının bu maddesi, bütçe
dengelerini tutturabilmek amacıyla, sağlık harcamalarından nasıl kesinti
yapabiliriz amacıyla düzenlenmiş olan bir maddedir. Tabiî, bütçe, faiz dışı
fazlayı tutturabilmek için, bir yandan harcamaları kısarken, bir yandan
vergileri, gelirleri artırmak zorunluluğunda. Bu çerçevede, devlet hangi vergi
gelirlerinin tahsilinden vazgeçmiş diye de bakmak gerekir aslında. Esasında
bunlardan sadece bir tanesine ben burada sizin dikkatinizi çekmek istiyorum.
Bu konuya girme nedenim
de Sayın Ulaştırma Bakanımızın yapmış olduğu bir açıklama. 2004 yılı başından
itibaren denizcilik sektörünü teşvik amacıyla denizcilere ÖTV'siz mazot
uygulaması başlatılmıştır. Ulaştırma Bakanımızın Plan ve Bütçe Komisyonu
görüşmeleri sırasında vermiş olduğu bilgiye göre de, 2004 yılında 190 trilyon
liralık bir Özel Tüketim Vergisinin tahsilinden vazgeçilmiştir. 2005 yılında
ilk on aylık rakam, 173 000 000 YTL, yani 173 trilyon Türk Lirasıdır. Yıl sonu
itibariyle bu rakamın 200 trilyon lirayı aşması beklenmektedir. İkinci tahmin
benim tahminim. Yani, 2004 ve 2005 yılında toplam 400 trilyon liralık vergi
alınmamıştır; ne için; denizcilik sektörünü teşvik için denizcilere verilen
mazot nedeniyle.
Değerli arkadaşlar, tabiî
ki devlet, belli alanları teşvik için belirli vergilerin tahsilinden
vazgeçebilir. Bu gayet doğaldır. Örneğin, yatırım indirimi, Türk vergi
sisteminde yıllardır vardır, yatırım yapan mükelleften vergi alınmaz. Burada da
beklenen ne olmalıdır; denizcilik sektörüne vergisiz mazot veriyorsak, bunun
bir hedefi olmalı. Hedef nedir; hedef, deniz taşımacılığını artırmak, denizdeki
yük taşımacılığını artırmaktır birinci hedef değerli arkadaşlar; ama, durum
öyle değil. Bu indirim hedefe ulaşmış mı diye baktığımızda, bunun hedefe
ulaşmamış olduğunu görüyoruz. Devlet Planlama Teşkilatının yayınlamış olduğu
yıllık programdaki rakamları sizlere vermek istiyorum: Yük taşımacılığında,
2003 yılında taşınan yükün miktarı, 5,3 Milyon ton. 2004 yılında, mademki
vergisiz mazot uygulaması başladı, bu miktarın artması gerekir; hayır,
artmamış. Bu miktar yine 5,3 Milyon ton. 2005'e geliyoruz değerli arkadaşlar,
bu rakam 5 000 000 tona düşmüş. Yani, iki yılda devlet 400 trilyon liralık
verginin tahsilinden vazgeçmiş; ama, karşılığında, deniz yoluyla taşınan yükün
miktarı azalmış. Üstelik, Sayın Ulaştırma Bakanımız, aynı konuşmasında açıklama
yapıyor. 2004 yılında 4 875 adet gemi bu uygulamadan yararlanmışken, 2005
yılında bu sayı, 900 artışla 5 706 olmuş. Gemi sayısı da artmış; ama, yük
miktarı azalıyor. Demek ki, arkadaşlar, bu uygulama hedefine ulaşmamıştır. Ben
Maliye Bakanını ve Maliye Bakanlığını bu konuda göreve çağırıyorum. Yolcu
taşımacılığı için, İstanbul'daki deniz ulaşımını teşvik için yapılan uygulamayı
değerlendirme dışında bırakıyorum. Yine, balıkçılara verilen vergisiz mazot
uygulamasını da değerlendirme dışı bırakıyorum; ama, yük taşımacılığı için
yapılan indirim, hedefine ulaşmamıştır; burada, bir kötüye gidiş söz konusudur,
kötü kullanım söz konusudur. Denizcilere, hedefine ulaşmayan 400 trilyon
liralık indirim yapılırken, öte taraftan hükümet, 2004 yılı için çiftçiye mazot
desteği ödemesini yapmamıştır değerli arkadaşlarım ve bir vahim ve ilginç
noktayı daha sizlerin dikkatine sunmak istiyorum; o da şudur: Denizcilere
yapılan bu uygulamadan, özel yatlar da yararlanmaktadır değerli arkadaşlar.
Bugün, marinalara kayıtlı olan, özel yat olarak bildiğimiz yatların, teknelerin
çok büyük bir kısmı, neredeyse yüzde 100'e yakın bir kısmı şirketler adına
kayıtlıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.
Ama, gerçekte, bu
yatların çok büyük bir kısmı özel amaçlıdır; ticarî amaçlı kullanılan yatları,
yine hariç tutuyorum; ama, bu özel yatlar da vergisiz mazot uygulamasından
yararlanmaktadır. Yani, bir yandan, hükümet, özel yatlara vergisiz mazot
uygulamasıyla, işadamlarının seyahatini teşvik ederken, öte taraftan, çiftçinin
2004 yılı için mazot desteğini, bu hükümet vermemiştir. Bunu, Plan ve Bütçe
Komisyonunda Tarım Bakanımıza sorduğumuzda, hükümetin, çiftçiye böyle bir
sözünün olmadığını söylemiştir. Çiftçi, bu sözün hesabını mutlaka soracaktır.
Sözlerimi, müsaade
ederseniz, gecenin bu vaktinde, bir fıkrayla bağlamak istiyorum. Vatandaşın
evine gece vakti girmeye çalışan biri, demir testeresiyle demiri kesmeye
çalışıyor. Tam o esnada, bekçi geliyor oradan. Bekçi yakalıyor "ne
yapıyorsun" diyor, testereyle demiri kesmeye çalışan adama; "kemençe
çalıyorum" diyor. "Bu nasıl kemençe, hiç sesi çıkmıyor" diyor;
"bunun sesi yarın çıkacak" diyor.
Değerli arkadaşlar, bu
mazot desteğinin sesi yarın çıkacak.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Hamzaçebi.
Madde üzerinde, şahsı
adına söz isteyen Manisa Milletvekili Sayın Mehmet Çerçi; buyurun.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; gecenin bu ilerleyen saatinde, anlayışınıza
sığınarak, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Benden önce burada söz
alan iki arkadaşımdan bir tanesi, konumuz tedavi hizmetlerinin teminiyle ilgili
olmasına rağmen, mazot desteğinden ve ulaşımdaki bazı problemlerden bahsetti.
Bir diğer arkadaşımız da, rüya yorumlarından yola çıkarak bazı konulara
değindi.
Değerli arkadaşlar,
bizim, rasyonalitenin de gereği olarak, objektif şeylerden bahsetmemiz lazım.
Burada konumuz, tedavi hizmetlerinin temini.
Bakın, biz, AK Parti
Hükümeti olarak, üç senelik iktidarımız döneminde tedaviyle ilgili, sağlıkla
ilgili neler yapmışız; ben, nesnel olarak bunları gözlerinizin önüne koymaya
çalışacağım.
Değerli arkadaşlar, her
şeyden önce, Türkiye'nin üç sene önceki sağlıktaki durumuna bir bakmakta fayda
var. Neydi sıkıntı; yıllardır söylenir, özellikle SSK hastanelerinde, hepimizin
de şahit olduğu ve utanç duyduğu onlarca, yüzlerce metrelik kuyruklar. Bunları
hepimiz yaşadık, şahit olduk.
Bir diğer sıkıntı,
yıllarca muayenehanelerde, işte "bıçak parası" da denilen, maalesef,
bazı hekim arkadaşlarımızın hastayla ilişkilerinde yaptıkları pazarlıklar. Bir
diğer görüntü; insanlarımızın sağlık güvencesi olmaması nedeniyle hastanelerde
rehin kalması. Bunlar, haftada bir gazetelerde hep çıkardı. Bir diğer konu,
yine, bu sektörde hizmet veren, özellikle doktorlarımızın ve yardımcı sağlık
personelinin mutlu olmaması, aldığı ücretlerden tatmin olmaması. Bu
sıkıntıları, yıllarca bu millet yaşadı, bunları bir kere unutmamak lazım;
bunları bize kimse unutturamaz.
Ha, biz ne yaptık; biz
iktidara geldikten sonra belli prensipleri koyduk ve adım attık. Her şeyden
önce, her iktidarın yıllarca söylediği, ama, nedense bir türlü muvaffak
olmadığı, şu SSK hastanelerini ve diğer bazı hastaneleri Sağlık Bakanlığının
denetimine verdik; Anayasanın emri gereği yapılması gerekeni biz yaptık. Ne
kadar dirençle karşılaştığımızı hem bu Meclis hem de bu millet gördü; ama,
bakın bugün gelinen noktaya, ne kadar doğru bir iş yaptığımızı, ne kadar haklı
olduğumuzu herkes görüyor.
Performans yönetimi diye
bir şey getirdik hastanelere; bütün hastaneler, Sağlık Bakanlığının denetimine
geçtiğinden beri daha ciddî yönetilmeye başlandı; hekimlere ve diğer
çalışanlara karşılığını alabileceği daha ciddî rakamlar ücret olarak verilmeye
başlandı; hastaneler güzel yönetildi; bugün, her biri, çok ciddî müesseseler
olarak, ilçelerimizde, illerimizde faaliyet gösteriyor. Elbette, bazı
sıkıntıları var, tahsilat noktasında bazı sıkıntıları var; ama, bugün, üç sene
öncesiyle, beş sene öncesiyle kıyasladığımız zaman, bu hastanelerin her biri,
çok ciddî hizmetler veren birer kurumlar haline geldi.
Başka ne yaptık; bu
kurumlarda her doktorun bir muayene odası olacak ve hastalarımız, eğer orada
ilgili branşta birden fazla hekim varsa, bu hekimleri seçme özgürlüğüne
kavuştular; hatta ve hatta, bu kurumların birleşmesiyle, SSK'lı, Bağ-Kurlu,
Emekli Sandığına bağlı bütün hastalarımız, hastaneleri seçme özgürlüğüne
kavuştular.
Bir diğer nokta, genel
sağlık sigortası. Biliyorsunuz, Plan ve Bütçe Komisyonunda, inşallah,
önümüzdeki haftalarda, bunlar, oradan da Meclise gelecek. Türkiye'nin,
yıllardır, yine, kanayan bir yarası. Genel sağlık sigortasını, inşallah, bu
Meclis çıkaracak. Bu, dönüşüm programının önemli bir ayağı.
Bir diğer ayağı aile
hekimliği müessesesini biz getiriyoruz. İşte, sosyal devlet bu. 224 sayılı
sosyalizasyon 1960'larda çıktığından beri, bir türlü tam olarak hayata
geçemeyen, orada da esas amacı bu olduğu halde, bir türlü hayata geçemeyen bu
aile hekimliği müessesesini, herkesin, her vatandaşın bir doktoru olması
noktasında, inşallah, bunu da biz getireceğiz…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) -
Biliyorsunuz, Düzce İlimizde başladı; bu sene, 10 ilimizde daha, pilot olarak
uygulanmaya başlanıyor, Manisa da bunlardan bir tanesi. İşte, sosyal devlet bu.
İşte, sosyalizasyon bu. İşte, insan hakkı bu. Dolayısıyla, insanlarımızın, hem
hasta bakımından hem de hastaya hizmeti veren açısından, çağdaş, modern,
insanca bir sağlık hizmeti sistemini biz kuruyoruz. Elbette, bunun
finansmanında bazı sıkıntılar olabilir. Bunun, IMF'yle filan da alakası yok.
Türkiye'de, sağlık hizmetleri alanında, sağlık sisteminde, bunun bir ucunu da
özel sektöre açarak, bütün hastalarımızı kucaklayacak, kapsayacak şekilde,
insanca bir sağlık sistemini biz getiriyoruz. İnşallah, bu değişim programı,
bütün hızıyla devam edecek. AK Parti İktidarı bunu başaracak inşallah.
Ben, bu vesileyle,
tekrar, hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Çerçi.
Madde üzerinde, 10 dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Özkan, buyurun.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Aracılığınızla, Sayın Bakana sormak
istiyorum.
Burdur Devlet
Hastanesinin depreme karşı güçlendirilmesi, şu anda devam ediyor. Sayın
Başbakanla bir toplantıda, güçlendirmeye 1 trilyon TL gerekli olduğu
söylenmişti. Sayın Başbakan, bunun büyük bir miktar olduğunu, bunun yerine
binanın yıkılıp yeniden yapılmasının daha iyi olacağını söylemişti. Bu söz
gerçekleşmedi, güçlendirmeye geçildi. Şu anda güçlendirme için yaklaşık 3
trilyon harcandığı ifade ediliyor. Daha iş sonuçlanmadı. Vatandaşın parasının
bu şekilde çarçur edilmesini nasıl karşılıyorsunuz? Şu anda da, mevcut yapının,
yine gelişen teknolojiye ayak uyduramayacağı ve mevcut tıbbî araçların
enerjilerini sağlayamayacağı ifade edilmektedir. Şu anda dahi, mevcut yapının
yıkılıp, bu alana yeni bir devlet hastanesi binasının yapılmasının sağlıklı
olacağı söylenmektedir. Zararın neresinden dönerseniz kârlıdır anlayışına kulak
verecek misiniz?
İkincisi; duble yol
çalışması devam eden Burdur girişindeki Gökçebağ, Askeriye Köyleri ile Kışla
Mahallesine üstgeçit veya altgeçit yapmayı düşünüyor musunuz?
Sizlerin ifadesiyle,
güçlü bir bütçeye sahip olduğumuzu söylüyorsunuz. Zarar ettiği gerekçesiyle
kapatılan Burdur tren istasyonunu ne zaman açmayı düşünüyorsunuz?
İstanbul-İzmir ve Ankara tren yolunu, hızlı tren anlamında, Burdur'dan geçişte
Antalya'ya ulaştırmayı düşünüyor musunuz? Bu mega projeyi hayal olmaktan çıkaracak
mısınız? Antalya bağlantısı, Konya hızlı tren bağlantısından daha mı az
önemlidir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Özkan.
Sayın Şimşek, buyurun.
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Değerli
Bakanım; benim sorum; bu akşam, öğlenden sonra, odalara, Millî Eğitim
Bakanlığının dağıttığı birer ajanda geldi. Bu ajandalarda, birinci kapta,
Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerinin isimleri yok; fakat, bankoda, AKP'li
milletvekillerinin, birinci kapta isimlerini gördüm, özel. Bu, sizce bir
farklılık değil midir?
İkinci sorum: Birinci
resim olarak Mustafa Kemal Atatürk'ün resmî konulmuş ve Mustafa Kemal
Atatürk'ün eğitimle ilgili, hepimizin bildiği gibi, önemli vecizeleri vardır.
Bunlardan biri: "Eğitimdir ki, ulusu ya özgür, bağımsız, ünlü, yüce bir
toplum halinde yaşatır ya da onu tutsaklığa ya da yoksulluğa sürükler."
Veya şu da -öğretmenlere seslendiğinde- olabilirdi: "Cumhuriyet, sizden,
fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür kuşaklar ister" diye. Mustafa Kemal'in
hiçbir vecizesi yok. İkinci resimde, Sayın Cumhurbaşkanının, bugüne kadar hiç
resmî yokmuş gibi -baktığınızda, incelediğinizde göreceksiniz- böyle kirli
sakallı bir resmî konulmuş. Üçüncü resimde, Sayın Başbakanın vecizesi var.
Dördüncü resimde Sayın Millî Eğitim Bakanımızın resmi var.
Bununla birlikte,
soracağım şudur Sayın Bakanım, Değerli Hükümet: Bunun toplam maliyeti nedir?
Kaç tane bastırılmıştır? Parlamento üyelerinin dışında başkalarına gönderilmiş
midir? İhalesi ne şekilde verilmiştir?
Teşekkür ederim.
İkinci sorum da Sayın
Başkanım; Sayın Bakanım, uzun zamandır bu soruyu sormayı çok arzuluyordum. Ben,
17.11.2003 tarihinde şahsınıza, Ulaştırma Bakanı olarak bir soru sordum:
Hayrettin İnan; öğretmen, eğitim dünyasından geliyor, iktidar olduktan sonra
Ulaştırma Bakanlığı İstanbul Bölge Müdür Yardımcılığına geldi ve basında çıkan
bir yazısında, bir basın beyanatında, vücut lisanının ötesinde, dinlenmek için
bu göreve geldiğini söylemişti. Benim takip ettiğim kadarıyla, daha sonra Çanakkale,
ama şu an bir yerde bölge müdürlüğüne atandı mı atanmadı mı; çok merak
ediyorum. Sizinle hısım olduğunu da basında ifade etmişti.
Üçüncü sorumu isterseniz
29 uncu maddede sorayım, haksızlık olmasın, başka bir arkadaşın sorusu
olabilir.
Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Şimşek.
Sayın Bakan, buyurun.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Evet, teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Tabiî, Sayın Ramazan
Kerim Özkan'ın konuyla ilgili sorusuna cevap vermek istiyorum. Doğrudur, Burdur
Devlet Hastanesini güçlendirme çalışmaları Bayındırlık Bakanlığımız tarafından
halen ikmal edilmektedir. Bunun yanı sıra, bir ek bina yapımı için proje
çalışması tamamlanmış, yeni bir ek bina yapımı için de hazırlıklar devam
etmektedir.
Konuyla ilgili değil;
ama, önemli bir şey, Burdur-Antalya, yani, Akdeniz'e iniş demiryolu uzantısı,
Burdur-Antalya arası, Demir Yollarının programındadır; fakat, takdir edersiniz
ki, güzergâhın kısa olmasına rağmen, arazi şartlarından dolayı, 1,150 milyon,
yani 1 150 000 000 dolar maliyeti vardır. Orta vadede, bu projenin Türk
demiryolu sistemi için vazgeçilmez olduğunu düşünüyoruz ve kaynaklarımız,
imkânlarımız elverdiği nispette bu projeyi gerçekleştireceğiz.
Sayın Hamzaçebi, bu
denizciliğe ÖTV indirimi, yani, ÖTV'si sıfırlanmış yakıtla ilgili bazı bilgiler
verdi. Biz, bu konuyu Plan ve Bütçe Komisyonunda da görüştük. Sayın Hamzaçebi,
bunu, tabiî, tarıma mazot desteğiyle de kıyaslama yoluna gitti.
Bir kere, her şeyden
önce, denize yapılan bu desteğin, denizciliğimize yapılan bu desteğin, sahil
kentinden olan Sayın Hamzaçebi tarafından olumsuz bir bakışla değerlendirilmesi
fevkalade üzücüdür...
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - Sayın Bakan, soruma cevap verin lütfen.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Soruya cevap veriyorum, bunu söylüyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - Yük miktarı arttı mı artmadı mı? Lütfen…
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Tabiî, onu cevaplandırıyorum. Şimdi, bir kere, o yük
miktarları yanlış; DPT'nin böyle bir görevi de yok.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - Altında sizin imzanız olan Bakanlar Kurulu kararı bu, Sayın Bakan.
Lütfen...
BAŞKAN - Sayın Hamzaçebi
Sayın Bakan. Lütfen…
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Efendim, bu teşvik, kabotaj hattında yük taşımacılığı,
kabotaj hattında yolcu taşımacılığı, balıkçı gemilerinin kullanımı ve ticarî
turizm işletmeciliği yapan gemiler için tanınmıştır, sadece yük değil. Onun
için, olaya bir bütün olarak bakmamız lazım.
Her şeyden önce, 5 700 tekne
kayıt altına girmiştir. Bu çok önemli bir şeydir. Vergi dairesine selam
vermeyen, önünden geçmeyen 5 700 işletmeci kayıt altına girmiştir. Yakıt
kaçakçılığı büyük ölçüde önlenmiştir, beli kırılmıştır denizden yapılan; çünkü,
çok büyük fiyat farkı vardı, bu fiyat farkı kaçakçılığın en büyük nedenlerinden
biri oluyordu, bu, kötü amaçlı kullanılıyordu. Ayrıca, yolcu taşımacılığında,
bu uygulamayla birlikte, taşıma ücretlerinde indirimlerden oluşan vatandaşın
cebinde kalan para miktarı 120 trilyon.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - Onu değerlendirme dışı bıraktım Sayın Bakan.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Bunun hesabı belli; yani, taşıma ücretlerinden
indirilenlerle taşınan yolcu hesabını yaptığımız zaman, 120 trilyon doğrudan
bir kazanç var.
Ayrıca, yolcu
taşımacılığında yüzde 30 artış, araç taşımacılığında yüzde 45 artış oldu.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - Ben, yükü konuştum.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Yük için, şu anda rakamları veremiyorum. Artış olduğunu
biliyorum. Bunu size arz edeceğim. Yalnız, DPT'nin rakamları doğru rakamlar
değil, onu söyleyeyim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - Sizin imzanız var altında.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Çünkü, esasen DPT'nin böyle bir görevi de yok. Tenezzüh
amaçlı, lüks tekneler bundan katiyen yararlanamıyor, ticarî yatlar, yani gulet
işletmeciliği dediğimiz, Antalya mavi tur yapan tekneler yararlanıyor.
Diğerleri zaten yabancı bayrak çekmeyi tercih ediyorlar. Onu da düzelteceğiz
şimdi bazı vergi düzenlemeleriyle; lüks yatların Türk Bayrağı, Türk tesciline
geçmelerini sağlayacağız, tedbirleri alacağız.
Bir de, tarım desteği
-tarımda mazot- bildiğiniz gibi, 2003 yılında, değerli milletvekilleri,
uygulamaya kondu. 2003, 2004, 2005 itibariyle 1,30, yani, 1 trilyon 30 milyar
TL ödeme yapılmıştır.
BAŞKAN - Sayın Bakan,
süre tamamlandı.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - 2004 yılı için yapılmadı Sayın Bakan.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - 2004 yok, doğrudur; ama, 2003'teki destek, 2003 ve 2004'te
ödenmiştir ve toplamı 625 trilyondur.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - 626…
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Öyle mi? 1 trilyon -siz daha iyi biliyorsunuz- fark var.
Tabiî, ajandayla ilgili,
Millî Eğitim Bakanımız gerekli cevapları verecektir. Takdir edersiniz, bu
bilgiler bizde şu an için mevcut değil.
Doğrudur; Hayrettin İnan,
İstanbul Ulaştırma Bölge Müdürlüğünde görevlendirilmiştir, Millî Eğitimden
geçiş yapmıştır. Herhangi bir, benimle akrabalığı yoktur; bunu da, Sayın
Şimşek, bilmenizde yarar var.
Evet… Diğer sorular
konuyla ilgili değil; bunlar da yazılı olarak bilahara cevaplandırılacaktır.
Arz ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Madde üzerinde 2 adet
önerge vardır; önergeleri önce sırasıyla okutup, aykırılıklarına göre işleme
alacağım.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Koç, önce
önergeyi okutayım…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Önergenin gerekçesi de okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Birinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 1028
sıra sayılı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının "Tedavi
Hizmetlerinin Temini" başlıklı 28 inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Haluk Koç |
Mehmet Akif Hamzaçebi |
Atilla Kart |
|
Samsun |
Trabzon |
Konya |
|
Birgen Keleş |
Halil Tiryaki |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
|
İstanbul |
Kırıkkale |
Malatya |
|
|
Osman Kaptan |
|
|
|
Antalya |
|
"Madde 28.- Maliye
Bakanlığı, 5018 sayılı Kanuna ekli (I), (II) ve (IV) sayılı cetvellerde yer
alan kamu idarelerinin Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarından
temin edeceği tedavi hizmetlerini sağlamak üzere Sağlık Bakanlığı ile doğrudan
hizmet alımı sözleşmesi yapmaya yetkilidir.
Bu şekilde sağlanacak
tedavi hizmetleri ve ödemelerin yapılmasına ilişkin esas ve usuller, Maliye ve
Sağlık Bakanlıklarınca müştereken belirlenir.
Bu maddenin uygulanmasına
ilişkin her türlü bütçe işlemini yapmaya Maliye Bakanı yetkilidir."
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 1028
sıra sayılı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının "Tedavi
Hizmetlerinin Temini" başlıklı 28 inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
|
Mehmet Akif Hamzaçebi |
Haluk Koç |
Ufuk Özkan |
|
Trabzon |
Samsun |
Manisa |
|
Atila Emek |
|
Mustafa Gazalcı |
|
Antalya |
|
Denizli |
"Madde 28.- Maliye Bakanlığı, 5018 sayılı Kanuna ekli (I), (II) ve (IV) sayılı cetvellerde yer alan kamu idarelerinin Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarından temin edeceği tedavi hizmetlerini sağlamak üzere Sağlık Bakanlığı ile doğrudan hizmet alımı sözleşmesi yapmaya yetkilidir.
Sağlık Bakanlığı,
sözleşmede belirtilen tutar karşılığında ihtiyaç duyulan her türlü sağlık
hizmetini, kendisine bağlı sağlık kurum ve kuruluşları aracılığıyla sunmakla
yükümlüdür ve sözleşmede belirtilen tutar aşıldığında bu tutar Maliye Bakanlığı
tarafından aktarılacak olan ilave ödenekle öncelikle karşılanır.
Bu şekilde sağlanacak
tedavi hizmetleri ve ödemelerin yapılmasına ilişkin esas ve usuller, Maliye ve
Sağlık Bakanlıklarınca müştereken belirlenir."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan…
BAŞKAN - Bir saniye Sayın
Koç…
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Katılamıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor
mu?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Koç.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Gerekçesinin de okunması gerekiyor efendim.
BAŞKAN - Sayın Koç,
bugünkü uygulamamızda biz gerekçesini okutmadık.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, o zaman, 63 üncü maddeye göre ben bir usul tartışması açılmasını
talep ediyorum efendim.
BAŞKAN - Nedir konu Sayın
Koç, açıklar mısınız?
HALUK KOÇ (Samsun) -
Efendim, önerge nedir; önerge nasıl teşekkül eder; önerge nerede başlar, nerede
biter; Anayasa madde 162 neyi kapsar, İçtüzük madde 87 neyi kapsar?
BAŞKAN - Şimdi, Sayın
Koç, Anayasanın 162 nci maddesi…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, ben, sizin yorumunuzu sormadım; bir usul tartışması…
BAŞKAN - Bir saniye… Ben
kendi tutumumu belirleyeyim, ondan sonra Sayın Koç.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Bunu, Sayın Arınç bile kabul etmişti.
BAŞKAN - Sayın Koç, size
söz vermeyeceğim demedim ki. Önce kendi tutumumu belirliyorum ben.
Anayasanın 162 nci
maddesinin dördüncü fıkrası: "Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Genel
Kurulda, kamu idare bütçeleri hakkında düşüncelerini, her bütçenin tümü
üzerindeki görüşmeler sırasında açıklarlar; bölümler ve değişiklik önergeleri,
üzerinde ayrıca görüşme yapılmaksızın okunur ve oylanır."
Diğer taraftan, Tüzüğün
87 nci maddesinin son fıkrası ise "önerge sahibine, gerekçesinin
okunmasını istediği önerge hakkında söz verilmez…"
HALUK KOÇ (Samsun) -
Zaten söz almıyoruz ki!
BAŞKAN - Genel uygulama
nedir Sayın Koç; genel uygulama, eğer önerge üzerinde görüşme yapılacaksa, önce
önerge sahibine söz verilir. Önerge sahibi konuşmayacağını, gerekçesini…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Efendim, bütçeden bahsediyoruz. 162 bağlıyor…
BAŞKAN - Evet, bütçeden
bahsediyorum. Önerge sahibi konuşmayacağını…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Genel önerge…
BAŞKAN - Sayın Koç,
müsaade eder misiniz…
Tutumu bir belirleyeyim,
ondan sonra söz vereceğim.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Önemli bir konu.
BAŞKAN - Önerge sahibi
konuşmayacağını belirttiği takdirde, gerekçesi okunur; ancak, bu, üzerinde
görüşme yapılan önergeler için uygulanır.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Tamam…
BAŞKAN - Siz, önergenin
üzerinde görüşme yapmıyorsanız, önerge sahibine söz vermiyorsanız…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Evet…
BAŞKAN - …söz
vermediğiniz önerge sahibinin gerekçesi okunmaz. Benim tutumum budur.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, önerge nedir Allahaşkına?! Önerge nedir?! Bir usul tartışması
açın da, bir konuşalım.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Koç.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Koç, 63
üncü maddeye göre, buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun) - Cık
cık diyecek bir şey yok. Zaman mı önemli, hukuk mu önemli?!
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Hukuk önemli…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Hukuk önemli…
BAŞKAN - Bir saniye Sayın
Milletvekili… Niye müdahale ediyorsunuz?!
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Ünal'a teşekkür ediyorum; ilk defa desteklediler beni.
BAŞKAN - Buyurun.
VI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Maddeler üzerinde verilen önergelerin gerekçelerinin
okutulup okutulmayacağı hakkında
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bütçe görüşmelerinde, bütçenin görüşülmesiyle ilgili -Anayasa kitapçıkları
varsa- 162 nci maddenin ilgili bölümünü okudu. Ben yineliyorum ve ondan sonra
sizlerle bir konuyu paylaşacağım. Her ne kadar burada, usul tartışması sonunda,
çoğunluğunuz vasıtasıyla, belli bir talep doğrultusunda oy kullanırsanız da bir
usul hatası olmuş olduğunu ifade edeceğim size.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, Sayın Başkan da vurguladı. "Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri,
Genel Kurulda, kamu idare bütçeleri hakkında düşüncelerini, her bütçenin tümü
üzerindeki görüşmeler sırasında açıklarlar; bölümler ve değişiklik önergeleri,
üzerinde ayrıca görüşme yapılmaksızın okurun ve oylanır." Doğru; yani,
değişiklik önergeleri üzerinde ayrıca görüşme yapılmaksızın okunur ve oylanır.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, İçtüzük 87'ye de geçeceğim. İçtüzük 87'nin ikinci bölümünde
"değişiklik önergeleri gerekçeli olarak verilir." Siz hiç gerekçesiz
önerge gördünüz mü değeli arkadaşlar?! Ben bir önerge versem ve gerekçe olmasa
içinde -soruyorum Sayın Başkana- acaba, Başkanlık Divanı bu önergeyi teşekkül
etmiş bir önerge olarak kabul edecek mi; bu eksik diyecek, geri verecek.
Önerge nedir değerli
arkadaşlarım; önerge, eğer Türkiye Büyük Millet Meclisinde Genel Kurulda
önergeden bahsediyorsak, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına hitabıyla,
üstüyle başlayan, ne değişiklik teklifi içerdiğini özetleyen, altında 5 imza
bulunan veya daha önceden tek imzayla verilen ve ondan sonrasında o değişikliği
anlatan ve altında da gerekçesini yazan bir bütündür; yani, önerge, hitap
başlığıyla başlar, gerekçenin son noktasıyla da biter. Önerge tam teşekkül
etmiş olur.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, 87'de "değişiklik önergeleri gerekçeli olarak verilir. Değişiklik
önergeleri ve gerekçeleri beşyüz kelimeden fazla ise şu" diye devam
ediyor. Şimdi, "önerge sahibine -bütçe görüşmeleri dışındaki önergelerden
bahsediyorum- gerekçesinin okunmasını istediği önerge hakkında söz
verilmez." Bu, her gün tanık olduğumuz, bütçe dışındaki kanun tasarı ve
tekliflerinde uygulaması olan bir konu. Burada hiçbir itiraz yok.
Buna benzer bir tartışma,
değerli arkadaşlarım, -önerge nedir, önerge nasıl teşekkül eder- anımsayacaksınız,
gizli oturum yaptığımız üç toplantı var; bunlardan, 6 Şubat 2003 tarihinde,
çeşitli üs ve limanların yabancı kuvvetlere açılmasına ilişkin hükümet
tezkeresinin görüşülmesi öncesinde bir tartışma yaşanmıştı. Ben anımsatıyorum
size. Ben tarihini çok iyi hatırladım; eksik olmasınlar, Divandaki
arkadaşlarımız o tutanakları getirdiler ve burada da bu tartışma var. İçtüzük
madde 70'e göre gizli oturum önergesi veriliyor iktidar partisi tarafından;
fakat, önergenin tam teşekkül edip etmediği imzalar okunmadığı için
-gerekçesini bırakın- bir tartışma açılıyor ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Sayın Bülent Arınç -oturumu yöneten- bu usul tartışmasını açıyor ve
sonunda… Bu tartışma burada, bakın: Sayın Önder Sav'ın, burada, usul
tartışmasında söylediği bir olay var: "Ama önerge bir bütündür Sayın
Başkan. Kapalı oturuma geçmeden önce, önergeyi, o önergenin altındaki imzaları
okumanız gerekir. Usul bunu âmirdir" diyor. Ondan sonra tartışmalar devam
ediyor ve "Önerge teşekkül etmedi ki" sözleri var.
Şimdi, kısaca
özetliyorum: -10 dakikanın dolması şart değil- Önerge bir bütündür değerli
arkadaşlarım. Önerge bir bütündür. Önergenin, iki satır da olsa, bir paragraf
da olsa gerekçesinin okunması gerekir. Biz üzerinde tartışma açalım açmayalım,
konuşalım konuşmayalım diye bir konuyu tartışmıyoruz burada; zaten, Anayasanın
162 nci maddesi bunu engelliyor, orada bir tartışma yok; ama, önergenin tanımı,
başından sonuna kadar olan bir bütündür ve şimdi, Sayın Başkan, önergeyi
okuyor, giriş kısmını okuyor, imzaları okuyor; fakat, gerekçesini okumuyor;
yani, önerge tam teşekkül etmeden görüşmüş oluyoruz; bu, usule aykırıdır
değerli arkadaşlar. Bu, usule aykırıdır; ben, bunu tutanaklara geçirmek
istiyorum ve Başkanlık Divanında görevli olan bürokratlar arasında da bu konuda
görüş ayrılıkları var. Ben bunu Danışma Kurulunda da tartışmıştım.
Sayın Salih Kapusuz,
değerli meslektaşım, değerli arkadaşım, zaman zaman siyasî rekabet halinde
bulunuyoruz; ama, bunu, bir nezahet halinde sürdürüyoruz; bu tartışmaları da
zaman zaman yapıyoruz. Benim bir eleştirim var kendisine. Biraz sonra belki
usul tartışmasının kendisine ayrılan bölümünde o da söz alacaktır. Konjonktür
neyi gerektiriyorsa, o günün kısa kârı gibi yaklaşarak, o uygulamayı,
kendisinin o anda beklediği avantaj ne ise, ona göre yorumlamaya çalışıyor.
Hukuk, anlık yorumlarla, o andaki avantajlara göre yorumlanırsa, yarın bugün
terse döner, bumerang gibi bizi vurur.
Değerli arkadaşlarım, ne
olur, "görüşmeler uzadı, bıktık artık yahu, bitsin de gidelim"
noktasından bakmayın olaya. Önemli bir konudur.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
- Biz buradayız.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Sabaha kadar buradayız.
BAŞKAN - Lütfen, sayın
milletvekilleri…
HALUK KOÇ (Devamla) -
Lütfen, önergenin, önerge tarifinin, önerge oluşumunun, teşekkülünün bir bütün
olduğunu lütfen onaylayın. Gerekçesiz önerge olmaz ve karşı tezimi de şöyle
söylüyorum: Eğer gerekçe okunmayacaksa, ben gerekçesiz bir önerge versem,
acaba, Başkanlık Divanı ve Sayın Başkan bu önergeyi, geçerli bir önerge olarak
kabul edecek mi, işleme sokacak mı?!
Değerli arkadaşlarım,
hata yapmayalım… Hata yapmayalım…
Saygılarımı sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Koç,
tutumum aleyhinde söz istediniz ve konuştunuz; teşekkür ediyorum.
Başka söz talebi?..
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan, yerimden bir şey ifade edebilir miyim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Kapusuz
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Tutumunuzun…
BAŞKAN - Kürsüye gelir
misiniz Sayın Kapusuz.
Sayın Kapusuz, tutumumun
lehinde mi istiyorsunuz?
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Evet efendim.
BAŞKAN - Buyurun.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Haluk Bey, bana, aslında,
kürsüye çıkmam için pas attı; ama, ben çıkmayı düşünmüyordum. Siz davet edince
geldim.
Şimdi, gecenin bu
saatinde, gerçekten, böyle bir tartışma ne kadar verimli olur bilmiyorum; ama,
bu Başkanlık, bugün müteaddit defa aynı uygulamayla bu saate kadar geldi ve o
süre içerisinde Sayın Koç ve arkadaşlarımız, bu konuyla ilgili olarak…
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Jeton yeni düştü!
HALUK KOÇ (Samsun) -
Jeton yeni değil efendim… Ben sadece nöbetçi sorumluluğumu aldığım saatten
itibaren söylüyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Ayıp, ama ayıp!.. Jeton yeni düştü ne demek!..
BAŞKAN - Lütfen, sayın
milletvekilleri…
Sayın Kapusuz, Genel
Kurula hitap eder misiniz.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Ben Genel Kurula konuşacağım da, arkadaşlar bir sussaydı…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - "Jeton yeni düştü" diyor, ayıp değil mi bu?! Saygısızlık…
Yakışıyor mu!..
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen…
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Şimdi, değerli arkadaşlar…
ERDOĞAN KAPLAN (Tekirdağ)
- Kürsüyü bırak da halkın durumunu anlat. Halkın durumunu anlat oradan.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, şimdi…
ERDOĞAN KAPLAN (Tekirdağ)
- Kürsüyü kimse dinlemiyor; halk kendi durumunu görmek istiyor.
BAŞKAN - Sayın Kaplan,
lütfen…
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Sayın Başkan, değerli milletvekillerimiz; sizin tutumunuz doğrudur; ben, bunu,
başından beri savunuyorum. İlk defa burada değil, daha önceki tartışmalarda da
oldu. Hukukta birtakım genel hükümler ve özel hükümler vardır. Eğer özel hüküm
varsa, bu, genel hükmün önündedir.
YILMAZ KAYA (İzmir) -
Hangisi özel hüküm?!
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
2.- Eğer Anayasada bir hüküm varsa, bu da İçtüzükten önde gelir. Dolayısıyla,
biraz önce kendilerinin okumuş olduğu Anayasa hükmü çok açık. Biraz önce,
Başkan da bu konuyla ilgili olarak tutumunu açıkladı. Hangi gerekçeyle; bir
defa, genel bir önerge verilirse, o önergedeki yapılan işlemler, 87 nci
maddedeki hükme göre uygulanıyor. Zaten bunda bir ihtilaf söz konusu değil;
ama, bir bütçe görüşmesi yapılıyor. Dikkat edecek olursanız, Anayasanın 162 nci
maddesinde "bütçe görüşülmesi" deniliyor; yani, bütçe görüşmelerini
özel bir statüde takdim ediyor, tespit ediyor, kurala bağlıyor. Biz, Anayasanın
162 nci maddesine göre, burada olmayanları 87 nci maddedekini uygularız; ama,
buradakini ise, Başkanlığın uygulamasında olduğu gibi, ona uyarız. Dolayısıyla,
bu konunun tartışma konusu olduğunu zannetmiyorum.
Biraz önceki söylediğiniz
genel bir uygulamadır; yani, siz, bir gizli oylama önergesi ile bütçe
önergelerini aynı kefeye koyarsanız, eksiklik ve yanlışlık burada olur
kanaatimi taşıyorum. Dolayısıyla, Başkanlığın tutumu doğrudur diyor, saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kapusuz.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, kısa bir açıklama yapmama müsaade eder misiniz.
BAŞKAN - Sayın Koç, benim
tutumumda herhangi bir değişiklik olmadı.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Hayır, kısa bir açıklama yapmama müsaade eder misiniz.
BAŞKAN - Ben, aynı
kanaatimi devam ettiriyorum.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan… Bir ufak açıklama yapayım arkadaşlar, müsaade edin.
BAŞKAN - Sayın Koç, hangi
konuda açıklama yapacaksınız?
HALUK KOÇ (Samsun) -
Efendim, bu konuda; ben, Anayasayla ilgili, yani…
BAŞKAN - Sayın Koç,
lütfen… Zaten görüşlerinizi belirttiniz burada, çıktınız, 10 dakika süreyle…
HALUK KOÇ (Samsun) - O
zaman, ikinci arkadaşımız konuşsun efendim.
BAŞKAN - …yani, aleyhte
olan görüşlerinizi belirttiniz.
YILMAZ KAYA (İzmir) -
Sayın Başkan, söz istiyorum. İki kişinin konuşma hakkı var İçtüzüğe göre.
BAŞKAN - Buyurun.
Aleyhinde mi
istiyorsunuz.
YILMAZ KAYA (İzmir) -
Evet, aleyhte.
BAŞKAN - Sayın Kaya,
lehte mi konuşacaksınız; buyurun…
YILMAZ KAYA (İzmir) -
Kısa bir açıklama yapacağım. (CHP sıralarından "aleyhte, aleyhte"
sesleri)
BAŞKAN - Lütfen, sayın
milletvekilleri, bir konu tartışılıyor, niye müdahale ediyorsunuz?!
Buyurun Sayın Kaya.
YILMAZ KAYA (İzmir) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Kapusuz'un bahsettiği Anayasanın
162 nci maddesi aynen şunu söylüyor, kendisi de okudu, tekrar hatırlamakta
fayda görüyorum: Genel Kurulda, kamu idare bütçeleri hakkında düşüncelerini,
her bütçenin tümü üzerindeki görüşmeler sırasında açıklarlar; bölümler ve
değişiklik önergeleri üzerinde ayrıca görüşme yapılmaksızın okunur ve oylanır.
Burada, sizin gözden
kaçırdığınız veya özellikle kaçırmak istediğiniz husus şu: "Üzerinde
görüşme yapılmaksızın…" Yani, görüşme yapılmaksızın… Bir daha söyleyebilir
miyim?
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Bir daha söyle…
YILMAZ KAYA (Devamla) -
"Görüşme yapılmaksızın…"
Geçiyoruz İçtüzük 87'ye;
şimdi, buradaki "değişiklik önergeleri gerekçeli olarak verilir"
hükmü. Bakın, değişiklik önergelerinin bazı şartları ihtiva etmesi lazım, bazı
şartları da ihtiva etmemesi lazım. Değişiklik önergelerinin bir kere gerekçesi
olması lazım, imzalarının olması lazım, şartlı olarak verilmemesi lazım. Şimdi,
bu şartlardan bir tanesi, yani ihtiva etmesi gereken şartlardan bir tanesi
olmazsa veya ihtiva etmemesi gereken şartlardan bir tanesi olursa, bu gerekçe,
bu değişiklik önergesi, değişiklik önergesi değildir ve Başkanlık tarafından
dikkate alınmaz. Yani, şu şekilde önerge verilemez: İlgili kanunun falanca
maddesinin değiştirilmesini Genel Kuruldaki filan filan arkadaşlar da
desteklerse teklif ediyorum gibi veya imzası olmazsa bu önerge geçerli
değildir. Anayasadaki bu 162 nci madde özel bir maddedir, doğru; ama, üzerinde
görüşme yapılmaması demek, gerekçesinin de okunmaması demek değildir, o anlama
gelmez. Biraz önce verdiğim önerge şartlarının olması veya olmaması gerektiği
şeklindeki açıklamam, değişiklik önergelerinin gerekçeli olması gerektiğini, bu
tezimizi desteklemek amacıylaydı. Yani, gerekçesi olmayan bir önerge, zaten
önerge değildir. Gerekçesi…
POLAT TÜRKMEN (Zonguldak)
- Tamam, anladık, tamam.
YILMAZ KAYA (Devamla) -
Sen pek anlamış gibi görünmüyorsun bir kere.
POLAT TÜRKMEN (Zonguldak)
- Anladım, tamam.
YILMAZ KAYA (Devamla) -
Ciddî söylüyorum anlamış gibi görünmüyorsun. Bir daha baştan alayım istersen.
Sabaha kadar konuşalım.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen..
Sayın Kaya, Genel Kurula
hitap eder misin; lütfen, Sayın Kaya.
YILMAZ KAYA (Devamla) -
Genel Kurula hitap ediyorum.
Gerekçesi olmayan bir
önerge, önerge sayılmadığı için, gerekçenin de o nedenle okunması gerekiyor.
Anladınız mı? (AK Parti sıralarından "Anladık" sesleri)
Peki, teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kaya.
Sayın Koç, benim
tutumumda herhangi bir değişiklik olmadı, aynı düşüncelerimi muhafaza ediyorum.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sadık Yakut, seni de kaybettik ya!
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Koç.
V.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
1.- 2006
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/1119) (S. Sayısı: 1028) (Devam)
2.- 2004
Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Dairelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî
Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1084,
3/907) (S. Sayısı: 1029) (Devam)
3.- 2004
Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil İdarelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî
Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/1085, 3/908)
(S. Sayısı: 1030) (Devam)
BAŞKAN - İkinci önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 1028
sıra sayılı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanun Tasarısının "Tedavi
Hizmetlerinin Temini" başlıklı 28 inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Haluk
Koç (Samsun) ve arkadaşları
"Madde 28.- Maliye
Bakanlığı, 5018 sayılı Kanuna ekli (I), (II) ve (IV) sayılı cetvellerde yer
alan kamu idarelerinin Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarından
temin edeceği tedavi hizmetlerini sağlamak üzere Sağlık Bakanlığı ile doğrudan
hizmet alımı sözleşmesi yapmaya yetkilidir.
Bu şekilde sağlanacak
tedavi hizmetleri ve ödemelerin yapılmasına ilişkin esas ve usuller, Maliye ve
Sağlık Bakanlıklarınca müştereken belirlenir.
Bu maddenin uygulanmasına
ilişkin her türlü bütçe işlemini yapmaya Maliye Bakanı yetkilidir."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum; Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
28 inci maddeyi oylarınıza…
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir
grup milletvekili ayağa kalktı)
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, yoklama yapılmasını talep ediyoruz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Yeter sayı yok efendim.
YILMAZ KAYA (İzmir) -
Var, var…
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Kaç kişi var?
YILMAZ KAYA (İzmir) - 30
kişi var, 30.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Gerekçe zamanı gösteririz sana işte!
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
İste Hocam, iste…
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, oylamaya geçmeden önce bir yoklama talebi vardır; şimdi, bu
talebi yerine getireceğim.
Ancak, yoklama talebini
işleme koyabilmem için, ayakta olup, yoklama talep eden milletvekillerinin
sayısının 20 olup olmadığını tespit edeceğim.
Sayın Koç, Sayın Kaya,
Sayın Kaptan, Sayın Deveciler, Sayın Gülçiçek, Sayın Çetin, Sayın Oral, Sayın
Arz, Sayın Şimşek, Sayın Özkan, Sayın Ekmekcioğlu, Sayın Özcan, Sayın
Hacaloğlu, Sayın Ercenk, Sayın Sağ, Sayın Baloğlu, Sayın Küçük, Sayın Emek,
Sayın Kesimoğlu, Sayın Ören, Sayın Tandoğdu, Sayın Kamacı.
Yoklama için 5 dakika
süre vereceğim. Adlarını okuttuğum sayın üyelerin yoklama için cihaza
girmemelerini rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
1.- 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1119) (S. Sayısı:1028) (Devam)
2.- 2004 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Dairelerin
Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu ( 1/1084, 3/907) (S. Sayısı: 1029) (Devam)
3.- 2004 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil İdarelerin
Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap
Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1085, 3/908) (S. Sayısı: 1030) (Devam)
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 02.28
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 02.37
BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43 üncü Birleşiminin Dokuzuncu
Oturumunu açıyorum.
2006 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
1.- 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1119) (S. Sayısı:1028) (Devam)
2.- 2004 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Dairelerin
Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu ( 1/1084, 3/907) (S. Sayısı: 1029) (Devam)
3.- 2004 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil İdarelerin Kesinhesaplarına
Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısı
ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1085, 3/908) (S. Sayısı: 1030) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
29 uncu maddeyi
okutuyorum:
Taşınmaz devri
MADDE 29.- Sosyal
Sigortalar Kurumu Başkanlığının mülkiyetinde bulunan taşınmazlardan Sağlık
Bakanlığınca sağlık hizmetlerinde kullanılmak üzere ihtiyaç duyulanlar ile
Maliye Bakanlığınca kiralanmış olanlar, bedelleri anılan Başkanlık bütçesine
transfer edilmek üzere Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı bütçesine konulan
ödenekten mahsup edilerek Hazine adına tescil ve ilgili bakanlıklara tahsis
edilir. Bedel tespiti, Maliye Bakanlığı ve Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı
temsilcileri ile ilgisine göre Sağlık Bakanlığı temsilcisinden oluşan komisyon
tarafından taşınmazların rayiç bedelleri dikkate alınarak yapılır.
BAŞKAN - Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Ali Rıza Gülçiçek;
şahısları adına Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin, Erzurum Milletvekili Mustafa
Nuri Akbulut, Eskişehir Milletvekili Fahri Keskin ve Hatay Milletvekili Mehmet
Eraslan.
Sayın Gülçiçek, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA ALİ RIZA
GÜLÇİÇEK (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; 1028 sıra sayılı 2006
yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 29 uncu maddesi üzerinde
görüşlerimi açıklamak amacıyla, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım; Grubum adına sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz yasanın 29 uncu maddesi, taşınmazların
devriyle ilgilidir. Bu maddede "Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının
mülkiyetinde bulunan taşınmazlardan Sağlık Bakanlığınca sağlık hizmetlerinde
kullanılmak üzere ihtiyaç duyulanlar ile Maliye Bakanlığınca kiralanmış
olanlar, bedelleri anılan Başkanlık bütçesine transfer edilmek üzere Sosyal
Güvenlik Kurumu Başkanlığı bütçesine konulan ödenekten mahsup edilerek Hazine
adına tescil ve ilgili Bakanlıklara tahsis edilir" denilmektedir. Sosyal
Sigortalar Kurumunun özel ve özerk tüzelkişiliği ve mallarıyla ilgili tasarruf
yetkisinin yönetim kuruluna ait olduğu hususu dikkate alınmaksızın, kuruma ait
sağlık birimlerinin devri, kurumu düzenlemenin dışında tutarak devretmek
Anayasaya aykırıdır. Çünkü, taşınır-taşınmaz mallar ve taşıtları, kurumun
yönetim kurulunun iradesi olmaksızın Sağlık Bakanlığına devredilemez. Yasalar,
mülkiyet hakkı, malike malını satıp satmama konusunda özgürce karar verme,
satarsa satış bedeli ve ödeme koşullarını özgür iradesiyle belirleme imkânını
tanımaktadır. Bu durum, Anayasanın 35 inci maddesinde güvence altına alınmış
olan mülkiyet hakkına aykırı bir durumdur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ayrıca, 29 uncu maddedeki komisyonun oluşmasıyla ilgili
düzenleme Anayasaya aykırıdır. Komisyonların teşkiliyle çalışma usul ve
esaslarının Bakanlık ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının görüşü alınarak
Maliye Bakanlığınca belirlenmesi, Anayasanın 6 ncı maddesine aykırı olan bir
yetki devri niteliğini taşımaktadır.
29 uncu maddede
"bedel tespiti, Maliye Bakanlığı ve Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı
temsilcileriyle, ilgisine göre, Sağlık Bakanlığı temsilcilerinden oluşan
komisyon tarafından taşınmazların rayiç bedelleri dikkate alınarak
yapılır" denilmesine karşın, Sağlık Bakanlığı, 29.12.2004 günü bir
genelgeyle gerekli hazırlıkların yapılması için valilikleri görevlendirmiştir.
5283 sayılı Yasada olduğu
gibi, yine yasa çıkmadan, yasadaki hükümler yerine getirilmeden, komisyonlar
kurulmadan işlemler yapılmaktadır. Anayasada yer alan hukuk devleti ilkesi
Anayasanın temel ilkelerinden biridir. Hukuk devleti, idare edilenlere, hukuk
güvenliği sağlayan, adaletli bir hukuk sistemine dayanan devlet düzeninin
adıdır. Hukuka güvenin, kamu düzeninin ve istikrarın korunması da kazanılmış
hakların korunması ilkesine bağlılıkla mümkündür.
Sosyal Sigortalar
Kurumunun geçmişte geleceğe pek çok iştirakçinin teminatı olan mal varlığının,
kurumun iradesi dışında ve kamu yararına aykırı olarak Sağlık Bakanlığına
devredilmesinin, sonradan giderilmesi güç ya da olanaksız zarar ve durumlar
doğuracağı kuşkusuzdur.
Sosyal devletin
gerçekleşme araçlarından biri olan sosyal güvenlik, yoksulluk karşısında ve
gelecek kaygısıyla duyulan güvenlik gereksiniminin sonucu olarak ortaya çıkmış
ve somutlaşmış bir kavramdır. Özende, bireyin karşılaşacağı ve yaşamı için
tehlike oluşturan olaylara karşı bir güvence sağlayan sosyal güvenlik, bir
yönüyle bu düşünceyi ve sosyal devletin temel felsefesini, diğer yönüyle de
sosyal devlete işlerlik kazandıran kurumsal yapıyı tanımlamaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası gibi
uluslararası finans kuruluşları tarafından önerilen ve işbaşında bulunan
hükümetin uygulamakta kararlı olduğu anlaşılan ekonomik politikalar açısından,
toplumsa amaçlı bu kaynak aktarımı bir engel olarak görülmektedir. Öte yandan,
yine bu ekonomik programların bir bütünleyicisi olarak, sağlık ve sosyal
güvenlik gibi toplumsal nitelikli ve kamu eliyle yürütülen hizmetlerin özel
sektöre devredilmesi doğrultusunda bir politika yaygınlaştırılıyor.
Uluslararası finans
kuruluşlarının önerileri ve hükümetle aralarında yapılan anlaşmalara uygun
olarak, bu politikalar, önce fiilî durum yaratılarak, uygulamaya konulmakta;
ardından da tüm toplumsal karşı çıkışlara ve olası tüm olumsuz sonuçlara
karşın, hukuksal yapılanmalarla kurumlaştırılıyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hükümet, sağlık ve sosyal güvenliği temel bir hak olmaktan
çıkararak, bu alanları piyasaya açmak ve kamu hizmeti üreten kurumları da
yerelleştirerek, özelleştirmek amacıyla bir program uygulamaktadır. Hükümet,
sosyal güvenlik sisteminde gerçekleştireceği reformla, adil ve kolay
erişilebilir bir hizmet, eşit hak ve yükümlülükler, yoksulluğa karşı etkin
koruma ve malî açıdan sürdürülmenin sanılacağını ileri sürmektedir. Oysa,
siyasal iktidar, sosyal güvenlik sisteminin sorunlarını çözmeyi amaçladığını,
sosyal tarafları dışlayarak göstermektedir.
5283 sayılı Bazı Kamu
Kurum ve Kuruluşlarına Ait Sağlık Birimlerinin Sağlık Bakanlığına
Devredilmesine Dair Kanun ile Genel Sağlık Sigortası Kanunu Tasarısı, Emeklilik
Sigortası Kanunu Tasarısı ve Sosyal Güvenlik Kurumu Kanun Tasarısı taslakları
birlikte gözönüne alındığında, siyasal iktidarın, ülkenin ekonomik, sosyal,
siyasal, demografik ve hukuksal sorunlarını irdelemeden ya da bir kenara
bırakarak, ileri sürdüğünün tersine, finansal kaygılarla sistemi alt üst edecek
bir girişim başlattığı görülmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hükümet, yasayla ulaşacağı son noktayı "kamu yönetimi
reformu ve yeniden yapılanma çerçevesinde sağlık kuruluşları mahallî idarelere
devredilecektir" biçiminde tanımlamakta; dolayısıyla, gerçekte, sağlık
kuruluşlarının merkezîleşmesini değil, yerel yönetimlere aktarılmaları için
geçiş sürecinde tek elde toplamayı istemektedir. Genel gerekçede de ortaya
konulan yaklaşım ile sağlık hizmetinin tek elde toplanarak merkezîleşmesi
sonucu ortaya çıkacağı ileri sürülen olumlu görünümün gerekçesi çelişmektedir.
Kaldı ki, 5220 sayılı
Yasayla, Sağlık Bakanlığı hastanelerinin satışına olanak sağlayan düzenleme
daha önce yapılmıştır. Geçiş süreci olarak öngörülen beş yıllık dönemde, öncelikle
tüm sağlık birimlerinin Sağlık Bakanlığında toplanması ve ardından yerel
yönetimlere devredilerek özelleştirilmeleri amaçlanıyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; katılımcı demokrasilerde siyasal iktidarlardan beklenen, temel
haklar konusunda toplumla uzlaşmalarıdır. Bu uzlaşma, var olan toplumsal
düzeneklerin işlerliğiyle sağlanır.
Sağduyulu ve hukuka bağlı
bir siyasal iktidar, politika ve uygulamalarında kamu yararı gözeterek ve
güçlendirerek sağlar.
Ne yazık ki, ülkemizde bu
işleyişin sağlıklı ortamı, tartışma ve uzlaşma koşulları bulunmamaktadır.
Hükümet, her girişimde, konuyla ilgili toplumsal tarafları dışlayarak, IMF ve
Dünya Bankasının istediği koşulları geçerli kılmaktadır. Bu uygulamaların bir
sonucu olarak, kamu hizmetlerinin yerine getirilmesinden sorumlu olan devlet,
her geçen gün bu alandan çekilmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sosyal güvenlik, toplumun tüm bireyleri için temel bir hak;
bunu gerçekleştirmek ise, devletin anayasal görevidir. Bu nedenle, sosyal
güvenlik, kamu hukuku içinde yer almakta olup, önemli bir kamu hizmetinin
yürütülmesini düzenlediğinden, idare hukukunun bir parçasıdır. Özel hukuk
hükümlerine tabi bir kamu tüzelkişiliği olan Sosyal Sigortalar Kurumu da, bu
hukuk sistemi içinde yer almaktadır. Önemli bir kamu hizmetini yerine getirmeyi
üstlenmiş ve finansmanında devletin hiçbir katkısı olmamış bir yerinden yönetim
kuruluşu olan SSK'nın personeliyle birlikte tüm mal varlığına bu düzenlemeyle
el konulmaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
gecenin bu geç saatinde şunu söylemek istiyorum: Hepinizin çok iyi bildiği
değerli ozanımız Musa Eroğlu'nun söylediği bir dörtlükle konuşmamı bağlamak
istiyorum. Şöyle diyor Musa Eroğlu:
"Azrail'in gelir
kendi,
Ne ağa der ne efendi,
Sayılı günler tükendi,
Yolun sonu
görünüyor."
Bu türküyü, Sayın Maliye
Bakanımıza ve sizlere hediye ediyorum.
Saygılarımla. (CHP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Gülçiçek.
Şahsı adına, Kocaeli
Milletvekili, Sayın İzzet Çetin; buyurun.
Süreniz 5 dakika.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 2006 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının 29 uncu maddesinde, şahsım adına söz aldım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
gecenin bu saatinde fazla vaktinizi almayacağım; ancak, bu maddeye bakıldığı
zaman, gerçekten taşınmazların devrine ilişkin düzenleme, her şeyden önce
Anayasamızın 161 inci maddesine aykırı. Biliyorsunuz, 161 inci maddenin son
fıkrasında "bütçe kanununa, bütçeyle ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm
konulamaz" deniliyor. Burada, Sosyal Sigortalar Kurumunun taşınmazlarının
Sağlık Bakanlığı ve Maliye Bakanlığınca kullanılanların devrine ilişkin
düzenleme yapılmış.
Değerli arkadaşlarım,
burada, bir kere, yasa yapma tekniği açısından metnin yazımı yanlış. Yasaların
anlaşılır olması gerekir, kolayca anlaşılabilmesi gerekir; ama, burada,
baktığımız zaman "Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının mülkiyetinde
bulunan ve Sağlık Bakanlığınca kullanılan ve Maliye Bakanlığınca kiralanmış
olanların bedelleri anılan Başkanlık bütçesine transfer edilmek üzere Sosyal
Güvenlik Kurumu Başkanlığı bütçesine konulan ödenekten mahsup edilerek"
diyor. Bir kere "sosyal güvenlik kurumu başkanlığı" diye, Emekli
Sandığı, Bağ-Kur ve SSK'yı aynı çatı altında toplayan kanun tasarısı, henüz,
komisyonda bile görüşülmemiş, Plan ve Bütçe Komisyonuna inmemiş, Meclis
gündemine gelmemiş; bırakınız böyle bir kurumun varlığını… Biz, daha önce,
geçtiğimiz 2003 yılının 16 Temmuzunda kabul edilen 4947 sayılı Sosyal Güvenlik
Kurumu Teşkilat Kanunuyla Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı ihdas ettik.
Buradaki, tasarıdaki, sosyal güvenlik kurumu kanun tasarısı, henüz teşekkül
etmedi. Değerli arkadaşlarım, bir kere "sosyal güvenlik kurumu
başkanlığı" diye bir kurum oluşmadığı için, bütçede böyle bir kuruma
ayrılmış bir ödenek yok, böyle bir kurumun yasası yok.
İkincisi, Sosyal
Sigortalar Kurumu özerk bir kurum. Yönetim Kurulu kararı olmadan, Sosyal
Sigortalar Kurumunun mallarına bütçe kanunuyla el konulması -biraz evvel
arkadaşım da söyledi- mülkiyet hakkına açık bir müdahale ve Anayasaya aykırı.
Bir başka konu, ödenek
konusu. SSK'nın parasıyla, yani, başkanlığa deniliyor ki, sosyal güvenlik
kurumu başkanlığı bütçesine konulan ödenekten, bu üç kurum birleşip, sosyal
güvenlik kurumu başkanlığı olduğunda, zaten, Sosyal Sigortalar Kurumu
Başkanlığı, sosyal güvenlik kurumu başkanlığıyla birleşecek; yani, Sosyal
Sigortalar Kurumunun malları, özellikle de, Yenimahalle'deki Kasalar ve
İstanbul'daki Yeşilköy arsaları başta olmak üzere Maliye Bakanlığının kiralamış
olduğu bölümler, Sosyal Sigortalar Kurumuna ya da sosyal güvenlik
kuruluşlarına, bir tek kuruş ayrılmadan, doğrudan doğruya, tabirimi mazur
görünüz, gasbedilmiş olacak.
Değerli arkadaşlar, eğer
ayrı bir kanunla düzenlenmiş olsa bile… Ki, buna benzer bir düzenlemeyi
geçtiğimiz yıl Sosyal Sigortalar Kurumuna ait sağlık kuruluşlarının Sağlık
Bakanlığına devrinde de yaşadık. Orada bir komisyon kurulacak idi -ki,
komisyonun önceden kurulması gerekirdi- devirden üç ay sonra kuruldu, değer
tespiti yapıp, o değerlerin Sosyal Sigortalar Kurumuna aktarılması
öngörülmüştü. Onun bile Anayasaya aykırılığı tartışmalıyken, şimdi bütçe
kanunuyla Sosyal Sigortalar Kurumu mallarına el konulması, ancak Maliye
Bakanımızın aklına gelecek bir cin fikirlilik olabilir. Bunun başka izahı yok.
Gerçekten, bu cebindeki parayı bu cebine koyuyor. Yarın birleştikten sonra, ne
Maliyeden ne Sağlık Bakanlığına konulan bir ödenekten sosyal güvenlik
kurumlarına aktarma bile düşünülmeden, parasını, sanki alıyormuş ya da
veriyormuş gibi yaparak, anlaşılmaz bir metinle, Sosyal Sigortalar Kurumunun
mallarına el konulması, gerçekten doğru değil, Anayasaya aykırı.
Biraz evvel usul
tartışmasında da yaşadık, gerçekten, gerekçeler okunmuyor. Biraz sonra önergemiz
de gelecek, bu, taşınmazların devrine ilişkin 29 uncu maddenin bütçe kanunu
tasarısından çıkarılmasına ilişkin; ama, gerekçeler okunmadığı için, gerekçeler
okunmadığı için de tam anlaşılamayacağı için ilgili kurumların incelemesi
sırasında…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çetin, 1
dakikalık süre içinde konuşmanızı lütfen tamamlayınız.
Buyurun.
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Yani, o gerekçeler de
görülmeyeceği için söz alma ihtiyacı hissettim.
Değerli arkadaşlar, son
olarak söylemek istediğim, tasarıyla, 4947 sayılı Kanunla kurulan sosyal
güvenlik kurumu, SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı teşkilatları, yeni kurulacak
sosyal güvenlik kurumuna aktarılacak. 2 tane sosyal güvenlik kurumu
başkanlığından söz ediyoruz. Bunun altını çizmek istiyorum. Birisi, 2003
yılında ihdas ettiğimiz, bu Mecliste kabul ettiğimiz Sosyal Güvenlik Kurumu
Başkanlığı bünyesinde oluşturulan ve halen görevde olan Sosyal Güvenlik Kurumu
Başkanlığı, bu tasarıda kastedilen o değil. Bu bütçe kanunu tasarısında
kastedilen, henüz görüşmeleri yapılmamış, sosyal güvenlik kuruluşlarını tek
çatı altında toplayan yasadır. Olmayan bir yasayla, olmayan bir kurumda, sanki
ödenek varmış gibi, bir gasp olayıyla karşı karşıyayız. O nedenle, bu metnin
bütçe kanunu tasarısından çıkarılmasından çıkarılması Anayasaya uygunluk
açısından da bir zorunluluktur.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Çetin.
Şahsı adına, Erzurum
Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut; buyurun.
Süreniz 5 dakika.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Şimdi söyle söyleyeceğini, oturduğun yerde olmaz.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 29 uncu maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum;
hepinize saygılar sunuyorum.
Sözlerime başlamadan
önce, benden önceki konuşmacı arkadaşın sosyal güvenlik kurumu başkanlığı
olmadığı yolundaki düşüncesinin yerinde olmadığını…
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Deminki söylediklerini söyle önce.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Devamla) - … belirterek sözlerime başlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 29
uncu madde taşınmaz devriyle ilgilidir ve Sosyal Sigortalar Kurumu
Başkanlığının mülkiyetinde bulunan taşınmazların Sağlık Bakanlığınca sağlık
hizmetlerinde kullanılmasında ihtiyaç duyulanlar ile Maliye Bakanlığınca
kiralanmış olanların bedelleri karşılığında hazine adına tescili ve ilgili
bakanlıklara tahsisiyle ilgilidir. Taşınmazların rayiç bedellerinin tespiti,
Maliye Bakanlığının ve Sosyal Sigortalar Kurumunun temsilcilerinden oluşan bir
heyet tarafından belirlenecektir. Yine, Sağlık Bakanlığınca ihtiyaç duyulan
taşınmazlar söz konusu ise, oluşturulacak olan komisyona Sağlık Bakanlığının
temsilcileri de dahil edilecektir.
Taşınmazların tespit
edilecek rayiç bedelleri, sözü edilen sosyal güvenlik kurumu başkanlığı
bütçesine konulan ödenekten mahsup edilecek ve Sosyal Sigortalar Kurumu
bütçesine transfer edilecektir.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Maddeye gel, maddeye.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi, devletin aslî görevlerinden
biri, sağlık hizmetlerinin vatandaşlar arasında ayırım yapılmadan etkin bir
şekilde ve ulaşılabilir olarak vatandaşa sunulmasıdır. Hükümetimiz, sağlık
hizmetlerinin gereği gibi yerine getirilmesini sosyal devlet ilkesinin ayrılmaz
bir unsuru olarak kabul etmektedir.
Hepinizin bildiği gibi,
hükümetimizce hazırlanan Sağlıkta Dönüşüm Programının ilk iki ayağı olan aile
hekimliği ve bazı kamu kurumlarına ait sağlık birimlerinin Sağlık Bakanlığına
devriyle ilgili yasa tasarıları yürürlüktedir, yürürlüğe girmiştir.
Sağlıkta Dönüşüm
Programının üçüncü ayağı, genel sağlık sigortasıdır. Türkiye Büyük Millet
Meclisine sevk edilmiştir. Bildiğiniz gibi, Sağlık Komisyonunda görüşülmüştür
ve şu anda Plan ve Bütçe Komisyonundadır. İnşallah, yakın bir zamanda Mecliste
görüşülerek kabul edilirse, Türkiye'de herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna
tabi olsun olmasın ihtiyacı olan bütün vatandaşlarımız devletin sağlık
güvencesi altında olacak ve her türlü sağlık harcamaları devlet bütçesinden
karşılanabilecektir.
Diğer yandan, Aile
Hekimliği Yasası, bildiğiniz gibi Düzce'de başarılı bir şekilde
uygulanmaktadır. 5283 sayılı Yasayla diğer kamu kurum ve kuruluşlarına ait
sağlık birimlerinin Sağlık Bakanlığına devri de, ülkemizde çok büyük bir
yeniliktir, çığır açmıştır.
Hepinizin bildiği gibi,
Sosyal Sigortalar Kurumunun 34 000 yatak kapasiteli 149 hastanesinden hizmet
almaya çalışan, daha doğrusu alamayan milyonlarca SSK'lı vatandaşımız, Sağlık
Bakanlığına ait 100 000'den fazla yatak kapasiteli 680 hastanesinden, 7 500
sağlık ocağı, sağlık istasyonu ve sağlık evinden, 1 000'i aşkın ambulansından,
yine binlerle ifade edilebilen doktorundan, hemşiresinden, ebesinden ve sağlık
memurundan, kısaca sağlık personelinden yararlanma imkânına kavuşmuştur.
İlaveten, diğer resmî kurumların -Millî Eğitim Bakanlığının, Emniyetin, Devlet
Demir Yollarının, Ziraat Bankasının, Sümerbankın ve PTT’nin- hastanelerinden de
yararlanabilir hale gelmiştir.
Gerçekten, o güne kadar
hastane kapılarından kovulan, aylar sonrasına ameliyat için gün verilen, reçete
ve ilaç kuyruklarında günlerce bekletilen, süründürülen sosyal sigortalı
vatandaşlarımız layık oldukları sağlık hizmetlerine kavuşturulmuştur. Bu
düzenleme, atıl durumdaki Sosyal Sigortalar Kurumunun mülkiyetindeki
taşınmazlara işlerlik kazandıracak, onların sağlık hizmetinde kullanılmasıyla,
sağlık hizmetleri daha etkin ve verimli hale gelecektir.
Ben, maddenin iyi,
hayırlı bir düzenleme olacağı kanaatindeyim.
Bu duygularla, bütçenin
hazırlanmasında emeği geçen herkese teşekkür ediyorum ve bu bütçenin ülkemize,
milletimize hayırlar getirmesini diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Akbulut.
Sayın milletvekilleri,
görüşmeler tamamlanmıştır.
Madde üzerinde 10 dakika
süreyle soru - cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Buyurun Sayın Işık.
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, deniz
taşımacılığının geliştirilmesi için kabotaj hattında çalışan gemiler ile
balıkçı gemilerine vergisiz yakıt verilmesi projesi, Bakanlar Kurulunun aldığı
bir kararla, 1 Ocak 2004 tarihinden itibaren uygulamaya girmiştir. Uygulamanın
başlamasıyla, İstanbul deniz otobüsü yolcu ve araç taşınması ücretlerinde 2004,
2005 yıllarında artış yapılmış mıdır? Buna paralel olarak, taşınan yolcu
sayısında geçmiş yıllara oranla artış olmuş mudur?
İkinci sorum: Başlatılmış
bulunan bölgesel hava taşımacılığı projesinde, hava taşımacılığı rekabete
açılmıştır. Sonuçlarını özetler misiniz.
Son olarak,
Bakanlığınızın en önemli çalışmalarından bir tanesi de, demiryolu ağını çağdaş
teknolojiye uygun hale getirerek, yolcu ve yük taşımacılığında hamle yapmaktır.
Projelerinizin geldiği noktayı ve öngörünüzü alabilir miyiz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Arz.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Dün sordum; ama, yanıtını
alamadım. Trabzon merkez içme suyu kuyularının bulunduğu alanlar, bir önceki
AKP'li belediye başkanı tarafından satıldığından, Trabzon halkı sağlıklı su
içemiyor. Trabzon halkının içme suyu sorununu çözecek olan Galyan Atasu
Barajını 2006 yılında tamamlayacak ödenek ayıracak mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Arz.
Sayın Ambarcıoğlu?.. Yok.
Sayın Küçük, buyurun.
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) -
Sayın Başkan, aracılığınızla, hazır, hükümeti temsilen Ulaştırma Bakanımız
varken, ilimin ulaştırma problemleriyle ilgili bazı sorularım var; gereğini arz
ediyorum.
Sayın Bakanım, Çanakkale,
Türkiye'nin işleyen havalimanlarına en uzak ili. İzmir ve İstanbul
Havalimanlarına uzaklığımız 350 kilometre ve bu da zaman olarak yaklaşık 4,5
saatlik bir yolculuğu gerektiriyor. Dolayısıyla, Çanakkale'nin çok önemli bir
ulaşım problemi ortaya çıkıyor. Çanakkale Havalimanı da, şu anda, çalışmayan,
âtıl vaziyette duran ve orman yangın uçaklarına bekçilik yapmaktan başka bir
işe yaramayan, 18 Martta da Başbakanın veya sayın bakanların uçağının inip
kalkmasından başka bir işlev görmüyor. Çanakkale Havalimanını çalışır hale
getirmekle ilgili bir çalışmanız var mı.
İkincisi; Gökçeada
İlçemiz, ulaşım problemini bir türlü halledemediğimiz bir ilçemiz. Bu,
Gökçeada'da çok büyük bir havalimanı inşaatı var, bir türlü bitmek bilmiyor;
ama, çok büyük ödenekleri de iç ettiği bellidir. Bu havalimanının ne amaca
yönelik yapıldığını, niçin yapıldığını bilmiyoruz. Bize, bu havaalanının neden
yapıldığını, niçin yapıldığını ve ne zaman biteceğini söyler misiniz.
Yine, Gökçeada'ya ulaşım
çok zor şartlarda, çok eski bir vapurla gerçekleştirilebiliyor ve defalarca,
hükümet yetkilileri, Gökçeada'nın ulaşım sorununun halledilmesi konusunda
çeşitli sözler verdiler ve hızlı bir feribotla bu ulaşımın rahatlayacağı ve
güvenli bir yolculuğun yapılabileceği konusunda sözler verdiler. Aynı zamanda,
Gökçeada'da ve adalarda bir cankurtaran helikopterin alınacağı söylendi; ama,
hiçbir çalışma yapılmadı. Bu çalışmalar ne aşamadadır?
Yine, Çanakkale'nin
İstanbul'la bir deniz bağlantısı yok. Çanakkale'den İstanbul'a hızlı feribot
çalıştırılmasıyla ilgili bir çalışmanız var mıdır; varsa, bu ne seviyededir?
Çanakkale'de 1 kilometre
bile demiryolu yok ve en yakın demiryolunun uzaklığı 150 kilometre;
Bandırma'ya. Demiryolu çalışmasıyla ilgili, Çanakkale'de bir çalışmanız var
mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Küçük.
Sayın Tandoğdu, buyurun.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) -
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
1986 yılında oluşan
Çernobil'e bağlı olarak Karadeniz Bölgesinde, radyasyonun etkisinde kalan bu
bölgede kanser vakalarının arttığı bilinmektedir. Her ne kadar Sağlık Bakanı
bölgede Çernobil'e bağlı kanser vakalarından ziyade sigara içilmesinden dolayı
kanser vakalarının arttığını söylüyorsa da, işin gerçeği, Çernobil'e bağlı olan
olaydır. Buna bağlı olarak, bölgede, maalesef, kanseri tedavi edecek hastanede
cihazlar yoktur. Onun için, tam teşekküllü bir hastane olan Ordu'nun Fatsa
İlçesindeki Devlet Hastanesine bir radyoterapi cihazının, bir kobalt cihazının
yerleştirilmesini ve ayrıca, sağlıklı, şeffaf bir kura çekimiyle de bir radyasyon
onkoloğunun Fatsa'ya tayin ettirilmesini düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Tandoğdu.
Saygıdeğer arkadaşlarım,
taşınmazlarla ilgili bir maddeyi görüşüyorduk; ama, soruların hepsi… Hükümet
adına oturuyor Ulaştırma Bakanı orada; yoksa, Ulaştırma Bakanlığıyla ilgili
soruları cevaplandırmak için değil; bunu, takdirlerinize arz ediyorum.
Sayın Bakanım, buyurun
efendim.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Bütçe… Bütçe Başkanım…
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Sayın Bakanım, siz memnunsunuz değil mi?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Eyvallah…
Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
Sayın Ahmet Işık öyle bir
soru sordu ki, bir saatte ancak tamamlarım; ama, herkese zaman ayırmam lazım.
Deniz taşımacılığı 2004'te yürürlüğe konan ÖTV indirimi ve liman indirimleriyle
fevkalade artmış durumda. Deniz otobüslerinin bu iki yıllık dönem içerisinde,
2004-2005'te zam yapmadığı gibi, yüzde 15 ile 45 arasında da indirimler
yapıldı. Bunun toplam taşınan yolcuya katkısı 115 trilyon, bu dönem içerisinde.
Ayrıca, hava
taşımacılığında da, malum, bölgesel hava taşımacılığı projesi gayet başarılı
bir şekilde devam ediyor. 2003 Ekiminde başladı; yaklaşık iki yıl gibi bir süre
içerisinde 9 000 000 iç hatlarda taşıma yaparken, 18 700 000'e bu yıl itibariyle
ulaşıyoruz ve bunlar içerisinde de tabiî ilk defa uçağa binen vatandaşımızın
sayısı 3,5 milyon. Bu, projenin başarısıdır ve uçak yolcu biletleri de,
neredeyse, 200 000 000 liradan 50 000 000 liralara gerilemiştir ve dolayısıyla,
havayolu taşımacılığı, artık, lüks, imtiyazlı bir taşımacılık olmaktan çıkmış,
halkımızın bütün kesimlerinin yararlanacağı bir taşıma haline gelmiştir.
Demiryollarında, malum,
Marmaray, Ankara-İstanbul projesi, Ankara-Konya projesi halen devam ediyor.
Diğer hatlarda çalışmalarımız var; detayına girmeyeceğim.
Çanakkale'yle ilgili,
Ahmet Bey her şeyi sordu; yani, sormadığı bir şey kalmadı. Çanakkale Havaalanı,
doğru, kullanılmıyor; ama, havaalanı açıktır, kullanmak isteyen şirketlerimizin
hizmetine her an hazır vaziyette tutulmaktadır.
Gökçeada ulaşımı çok
önemli. Bunun için, bildiğiniz gibi, Denizcilik İşletmeleri Şehir Hatları
İstanbul Belediyesine devredildi. Çanakkale Körfez işletmesi de Çanakkale İl
Özel İdaresi ve çevre belediyelerin kurduğu bir şirkete devrediliyor. Onun da
kuruluş çalışmaları devam ediyor. Bu kuruluş çalışmaları tamamlanır
tamamlanmaz, biz, Gökçeada'ya sefer yapacak bir gemi alıp onlara vereceğiz.
Bunun bütçesi de ayrıldı, kaynağı da ayrıldı. Buraya yaz-kış sefer yapacak
şekilde de Evrensel Hizmet Kanununa madde koyduk. Bunların işletme masraflarını
da bu bütçeden karşılayacağız.
İstanbul-Çanakkale
arasında da hızlı deniz ulaşımının, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin İstanbul
deniz otobüslerinin yeni filo büyütme projesi kapsamında olumlu değerlendirildiğini
biliyorum. İnşallah, bu da gerçekleşecektir önümüzdeki yıllarda.
SSK'yla ilgili,
Fatsa'daki ihtiyaçlarla ilgili ve Sayın Arz'ın ifade ettiği içme suyuyla ilgili
sorulara bilahara yazılı cevap verilecektir.
Arz ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde 3 adet önerge vardır; önergeleri sırasıyla okutacağım, hepsi
aynı mahiyette olduğu için birlikte işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 1028
sıra sayılı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının "Taşınmaz
Devri" başlıklı 29 uncu maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
|
Haluk Koç |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
M. Vedat Yücesan |
|
Samsun |
Malatya |
Eskişehir |
|
Ufuk Özkan |
Atilla Kart |
Hasan Ören |
|
Manisa |
Konya |
Manisa |
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1028 sıra sayılı kanun
tasarısının 29 uncu maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Atilla Kart |
Ali Arslan |
İzzet Çetin |
|
Konya |
Muğla |
Kocaeli |
|
Osman Kaptan |
Feridun Fikret Baloğlu |
Orhan Sür |
|
Antalya |
Antalya |
Balıkesir |
BAŞKAN - Son önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
tasarının 29 uncu maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
Tuncay Ercenk |
Özlem Çerçioğlu |
|
Trabzon |
Antalya |
Aydın |
|
Mustafa Gazalcı |
Hüseyin Ekmekcioğlu |
Ali Kemal Deveciler |
|
Denizli |
Antalya |
Balıkesir |
|
Atila Emek |
Nail Kamacı |
Kemal Kılıçdaroğlu |
|
Antalya |
Antalya |
İstanbul |
BAŞKAN - Komisyon -aynı
mahiyette olan bu üç önergeye birlikte işleme alıyorum- önergeye katılıyor mu
efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Katılamıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Önergeye katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önergeleri birlikte değerlendiriyoruz; oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
29 uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
30 uncu maddeyi
okutuyorum:
Muhasebe kayıtlarından
çıkarılacak tutarlar
MADDE 30.- 21.7.1953
tarihli ve 6183 sayılı Kanun kapsamında izlenen alacakların dışında kalan ve
muhasebe kayıtlarında bulunan Devlet alacaklarından tutarı 15 Yeni Türk
Lirasına kadar olanların tahsili için yapılacak takibat giderlerinin asıl
alacak tutarından fazla olacağının anlaşılması halinde, bu tutarların muhasebe
kayıtlarından çıkarılmasına Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek.
Şahısları adına; İstanbul
Milletvekili Berhan Şimşek, Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün, Eskişehir
Milletvekili Fahri Keskin, Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan, Adana
Milletvekili Recep Garip.
Gruplar adına başka söz
talebi olmadığı için, Sayın Şimşek'in şahsı adına ve Grup adına olan konuşma
süresini birleştirerek, kendisine söz veriyorum.
Buyurun Sayın Şimşek.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BERHAN
ŞİMŞEK (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 30 uncu maddesi üzerinde
Grubum ve şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Maliye Bakanı, bütçe
kanununun bu maddesiyle, 15 YTL'ye kadar olan kamu alacaklarının tahsili için
yapılacak takibat giderlerinin bu tutarlardan fazla olacağının anlaşılması
halinde, bu tutarların muhasebe kayıtlarından çıkarılmasına yetkili
kılınmaktadır; yani, devlet, 15 YTL'ye kadar olan alacağından vazgeçmektedir.
Bu bütçe, hükümetin
dördüncü bütçesi olduğu için, daha önceki üç bütçeyle ilgili bu uygulamayı
merak ettim, bir bakayım dedim. 2003 yılı bütçesinde bu uygulama 10 000 000
lira, yani, 10 YTL; 2004 yılında 12 YTL'ye çıkmış; 2005 yılında da bir önceki
yıla göre yüzde 100'ün üzerinde bir artışla 25 YTL tutarında belirlenmiş; 2006
yılında ise, 15 YTL'ye tekrar düşüyor.
Değerli arkadaşlarım, bu
tutarlar neye göre belirlenmekte? Bunun bir standardı, belirleyicisi yok mudur?
12 000 000'dan 25 000 000'a çıkartılırken hangi kriter esas alınmıştır veya 25
000 000'dan 15 000 000'a düşürülmesinin gerekçesi nedir? Bu rakamların hepsi,
bu hükümetlerin bütçesinden yapılan rakamlar.
Bu tutarlar keyfî mi
belirleniyor? Bunun bir standardı olmalı veya enflasyona göre ya da yeniden
değerlendirme oranına göre artırılmalı ve azaltılmalı. Eğer, enflasyon oranı
dikkate alınıyorsa, 2004 yılından 2005 yılına geçerken yüzde 100'ün üzerinde
bir artışın sağlanmasının gerekçesi ne? Devlet alacağından vazgeçerken neyi
dikkate alıyor? Bu rakamların iniş çıkışları gayri ciddî olarak gözüküyor.
Yüzde 120 ve şimdi yüzde 40 indiriliyor. Yıllar itibariyle artışlarında bir
standardın olmaması gerçekten bir ciddiyetsizliği de ortaya koyuyor.
Biliyorsunuz normlar
hiyerarşisi gereği, kanunlar anayasaya uygun hale getirilir. Bu bütçe sürecinde
ise, Anayasa, hazırlanıp kanun tasarısı olarak Meclise sevk edilen Bütçe
Kanununa uygun hale getirildi. Burada, bütçe konuşmaları esnasında
"ilk"lerden, "en"lerden, "rekor"lardan söz
ediliyor. Esas bahsedilmesi gereken nokta burasıdır. Yasama tarihimizde
Anayasanın kanuna uygun hale getirildiği ilk düzenleme bu dönemde olmuştur.
Gerekçeleri yansıtan ve o "ilk"ler ve "en"ler kitabınıza
bunun eklenmesini de, bir "ilk" olarak da fayda görüyorum.
Bakın, size bir
"ilk" olayı daha anlatayım. Sizin döneminizde, Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonunun 445 milyara sattığı araziyi, Karayolları 5 kat bedelle aldı.
Nasıl mı oldu; TMSF, Pamukbanktan bir arazi alıyor, 5 dönüme yakın, Giresun'da.
1985 yılından beri Karayolları Karadeniz Otoyolu geçerlilikte ve bundan dolayı
da şu anda bir bakan yargılanıyor. TMSF, 5 dönüm araziyi satışa çıkarıyor ve
araziyi, bir vatandaş, 445 milyara alıyor ve aradan geçen…
HASAN MURAT MERCAN
(Eskişehir) - İhale yapmış mı?!
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) -
Tabiî ki ihale yapıyor; merak etmeyin… Merak etmeyin Sayın Mercan, siz mi
söylediniz; yani, merak etmeyin.
HASAN MURAT MERCAN
(Eskişehir) - İhaleyle verildiyse bir sorun yok.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) -
Siz tabiî, sürekli yurt dışında olduğunuz için, Sayın Başbakan gibi,
Türkiye'den haberiniz yok; ara sıra odama uğrayın, anlatayım ben size.
Değerli arkadaşlarım,
gerçekten komik bu. 445 milyara satıyorlar, TMSF satıyor araziyi; bir vatandaş
ihaleye giriyor, alıyor. Aradan altı ay geçiyor; Karayolları, acil ve öncelikli
madde, 27 nci maddeye göre kamulaştırıyor ve 2 trilyon 300 milyara
kamulaştırıyor; yani, devlet satıyor, devlet kamulaştırıyor! AKP Genel Merkez
yöneticilerine buradan duyurulur, bunun da lütfen "ilk'ler ve en'ler"
kitabınızda bulunmasında fayda görüyorum ben; yani, halkın 2 trilyon parası,
eşgüdümü olmayan ve bakanlıklar arası organizasyon olmadığı için çarçur
ediliyor. Şimdi, Yaşar Topçu'nun suçu ne Allahaşkına, değil mi arkadaşlar; bunu
da bir vicdanımıza, sanıyorum ki, sormamız gerekiyor.
MEHMET SOYDAN (Hatay) -
Siz savunursunuz onları!..
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) -
Efendim, biz doğruyu savunuyoruz; beceriksizliği savunamam, burada gözüküyor.
Yani, bu sizin vicdanınıza hoş geliyor mu?! Bu sizin vicdanınıza hoş geliyor
mu?! Burada siyaset yapmıyoruz.
MEHMET SOYDAN (Hatay) -
Ne yapıyorsunuz?!
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) -
Burada siyaset yapmıyoruz, yaptığınız bir yanlışı anlatıyoruz size beyim; yani,
niye alınıyorsunuz; gecenin saat 3'ünde bir doğruyu burada size söylüyoruz.
Bakın, yanlış yapmışsınız, bu yanlışı da sürdürmeyin, bundan sonra yanlış
yapmayın; bunu yapmışsınız... Böyle, laf atıcılığı rolü oynamaya falan gerek
yok yani…
MEHMET SOYDAN (Hatay) -
Artistliğe de gerek yok!
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) -
Saygılı ol!.. Saygılı ol!.. Saygılı ol! Saygılı ol!..
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, karşılıklı konuşmayalım.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) -
Ben, sinema oyunculuğu yaptım; artistlik ve oryantallik yapmadım. Ben
sanatçıyım; saygılı ol!
Değerli arkadaşlarım,
ayrıca, başka ilk'ler de var. Sayın Başbakanımız, sürekli ifade eder, bunlar da
ilk'tir. Sayın Başbakanımız
diyor ki "ben bir
İstanbul sevdalısıyım" ve o sevdanın, o aşkın üzerine, 1996 yılında,
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken, Zekeriyaköy'de kaçak bina yapılmış,
1996 yılında ve ikinci derece askerî yasak bölge, ayrıca çayır alanı ve 196
bina şu an bitmiş. 2001 yılından beri, 2000 yılından beri mahkemeler sürüyor.
Sayın Başbakanın, yasak aşkının üzerinde kendisinin temellerini attığı 196
dairenin… Daha yeni… Ne zaman; 28 Mart seçimlerinden sonra, Sarıyer Belediyesi
ile Anakent Belediyesi aynı partiden olunca, sadece kat irtifak tapularını
verdiler. Kat mülkiyet tapuları yok. Bunun da, sanırım ki, AKP'nin ilk'leri ve
en'lerinin arasına girmesi gerekir.
Değerli arkadaşlarım, bakın,
başka ilk'ler ve en'ler de var.
HASAN MURAT MERCAN
(Eskişehir) - Maddeyle ne alakası var?!
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) -
Sayın Başbakan… Bundan iki ay önce, işadamlarımız "vergileri
indirelim" dediler. Aman efendim!.. Sayın Başbakanımız çok kızdı ve hatta,
hoş da olmayan bir deyişle "alışmış kudurmuştan beterdir…" Bu arada,
işadamlarıyla da biraz problemi var; ama, bunu da gündeme getirmek getiriyor.
Yani, Türkiye'deki işadamları "vergiyi indir" deyince "alışmış
kudurmuştan beterdir" diyor; ama, sizin acil eylem planınızda -ki,
Cumhuriyet Halk Partisinin de talebi budur- vergi tabana yayılacaktı ve vergi
indirilecekti.
HASAN MURAT MERCAN
(Eskişehir) - Maddeye gel…
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) -
Fakat, bunun yanı sıra, aradan iki ay geçiyor, iki ay geçtikten sonra, bir
bakıyoruz ki, Kurumlar Vergisinde indirime gidiliyor. Yani, bizim
işadamlarımız, bu ülkeyi taşıyan arkadaşlar vergi indirimi talebinde
bulunduğunda "alışmış kudurmuştan beter olur" diyor. Niye; daha önce
vergi affı çıktı, vergi barışı çıktı, bir daha bunu yapmayın. Birçok
arkadaşımız dile getirdi; ilginç olan şudur: Pekâlâ, acaba, TÜPRAŞ'ın, Türk
Telekomun satışından önce bu vergi indirimine gidilmiş olsa idi, ülkenin,
halkın ne kadar çıkarı olurdu diye, bunu da sizin vicdanınıza bırakıyorum değerli
arkadaşlar.
MEHMET SOYDAN (Hatay) -
Bizim vicdanımız sağlam.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) -
Benim bundan şüphem yoktur; vicdanlar sağlam olur da fark edemezler, diller
tutuk olur, konuşamaz; bu da, işin en acı tarafı olur ki, bana göre, yarın
bunun vebali bir boyutuyla verilir.
Ayrıca, ilk'ler, en'ler
arasında, Sayın Başbakan, burada, bütçe konuşmasında oralardan bahsediyor
"oraları bilmezsiniz" diyor. Neymiş oralar; kenar mahalleler. Bir de,
öteki tarafta "Ofer Ailesini bilin" diyor. Canım, biz Ofer Ailesini
nereden bilelim?! Ben milletvekiliyim, nüfus müdürü değilim. Ofer Ailesini,
Davos'ta görüşenler, Maliye Bakanlığında görüşenler, vesairede görüşenler bilir
veya Ofer Ailesinin kaç kişilik bir nüfus olduğunu bilmek gerekiyorsa, Sayın
Başbakanımız, Sayın Maliye Bakanımıza bunu sormalı, yakın ilişkilerinden
dolayı. Biz, milletvekilliği yapıyoruz, nüfus müdürlüğü yapmıyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
keser dönüyor, sap dönüyor, gün gelip hesap dönüyor. Bir ilk daha size,
en'lerinize ekleyeceklerinize devam edeyim.
MEHMET SOYDAN (Hatay) -
Maddeyle ne alakası var?
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Maddeyle çok ilgili!
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) -
Efendim, Plan ve Bütçe Komisyonunda Millî Eğitim Bakanlığının bütçesi
görüşülürken Sayın Millî Eğitim Bakanımıza şu soruyu sordum: "Sayın Millî
Eğitim Bakanım, bir gazetede, Fransız TV5'in yayınında, Türkiye'de Kürdistan
haritası gösterildi ve buna siz katkıda bulundunuz mu?" Sayın Bakan, iyi
niyetiyle "hayır, bizim hiçbir katkımız olmadı" dedi. Ama, o arada,
ben, yazılı soru önergesi vermiştim; resmî yazıda şunu söylüyor: Efendim,
Başbakanlık Basın ve Enformasyon Daire Başkanlığı uçak biletlerini almış,
mihmandarlık yapmış; Kültür Bakanlığımız da, bu ekibin konaklama ücretlerini
yatırmış, Türkiye haritasının üzerine Kürdistan yazsınlar diye. Ben, burada,
Sayın Başbakanın, Sayın Kültür Bakanının kötü niyetli olduğuna tabiî ki,
inanmıyorum; ama, devlet adamlığında bu kadar sorumsuzluk yapılır mı? Bürokratı
var, danışmanı var! Buradan biz film çekmek için gitmiş olsak çoraplarımıza
kadar ararlar ve ondan sonra, üç ay önce de senaryoyu isterler. Bu, ne kadar
itidalli, bilgili, vücut ve dil lisanından anlayan bürokratların olduğunu
ortaya koyuyor!
Ayrıca, başka bir komedi
de; aynı, Başbakanlık Basın Enformasyon Daire Başkanı -geçenlerde bir haber; bu
da, ilk ve en'dir sayın AKP parti yöneticileri- Sayın Enformasyon Daire Başkanı
diyor ki "efendim, yurt dışına gidecek personel alacağız. Bunun için,
sadece, geçmiş dönemlerin ötesinde, yazılı değil, sözlü yapıyoruz".
Pekâlâ, neden yazılı yapmıyorsunuz? Hadi, kadrolaşma falan filan, artık, üç
yıldır alıştık, bundan sonra da kalmadı kadrolaşacak falan bir durum… Diyor ki
"efendim, müracaat edenler o kadar beceriksiz ki, yazılıya soksak bir
tanesi başarılı olamaz; onun için sözlü yaptık." Bu bürokrat da sizin
kadrolarınızda çalışıyor değerli arkadaşlar!
Dünyanın hiçbir yerinde,
dünyanın hiçbir yerinde bir bürokrat, kendinde çalışacak olan kadrolarla ilgili
bu sözleri etmez; ciddiyetten uzak. Bunları, milletin kürsüsünde, milletin
vekiliyle, milletin vekilleriyle paylaşmak, tabiî ki, en doğal hakkımız.
Sanıyorum, siz de duyduklarınıza inanamıyorsunuz; bunlar nereden geldi diye.
Bu, olacak şey değildir yani. Böyle bir durum, böyle bir bürokrat olabilir mi
değerli arkadaşlarım?! İşte, bu bürokrat…
MEHMET SOYDAN (Hatay) -
Bizim yerimize konuşmayın!
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Nerede söylemiş?
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) -
Efendim, basında çarşaf çarşaf. Soru önergesiyle sorduk, kendilerini aradık.
Bakınız, bu bürokrat, bunu söyleyen bürokrat, ancak, senaryoyu okumadan,
inceleme yapmadan -hani Fransız ya, hani asil kan ya, onlar doğru iş yapar ya-
ancak bu bürokrat izin verebilir. Bu, ciddî bir acıdır. (AK Parti sıralarından
"rol yapma" sesi)
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) -
Saygısızlık yapma!
Sayın Başkan…
Saygısızlık yapma!
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) -
Sayın Başkanım, lütfen uyarır mısınız, konuyla ilgili konuşma yapsın.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
İyi senaryo yazıyorsun!
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) -
Saygısızlık yapma!
FAZLI ERDOĞAN (Zonguldak)
- Siz saygılı konuşun.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) -
Bu, olacak iş değildir; bu, bürokratın beceriksizliğidir, bu, bürokratın
acemiliği de değildir, bu tür bürokratlar… (AK Parti sıralarından gürültüler)
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Nasıl söylemiş, kim söylemiş?
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) -
Değerli arkadaşlar…
BAŞKAN - Sayın Şimşek…
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) -
Değerli arkadaşlar…
AHMET GÖKHAN SARIÇAM
(Kırklareli) - Bu saatte provokatörlük yapıyor, ilginç!..
BAŞKAN - Sayın Şimşek,
maddeyle ilgili bir şeyden bahsedilmedi! Süreniz doluyor, lütfen, konuşmanızı
tamamlayınız.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) -
Toparlıyorum, toparlıyorum; çok teşekkür ederim.
Yalnız, bakın değerli
arkadaşlarım, hepiniz benim hayatı nasıl saygılı kavradığımı bilirsiniz. Burada
ben saygısızlık yapmıyorum, ben, burada bir gerçeği dile getiriyorum. Ayrıca,
AKP'ye yardımcı olmak istiyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Ne alakası var?!
MEHMET SOYDAN (Hatay) -
Sen CHP'ye yardımcı ol!
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) -
İlk'ler ve en'ler kitabınıza yazılacak olan bir şeyler olsun daha istiyorum (AK
Parti sıralarından gürültüler) ama, gerçek acıdır. Böyle, aynada yüz yüze
gelince, insan, acaba bu ben miyim der. Evet, maalesef, bu, iktidarın ilk'leri
ve en'leri.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde, şahsı
adına, Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün.
Sayın Akgün, buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
MEVLÜT AKGÜN (Karaman) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 2006 Yılı Bütçe Yasa Tasarısı
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
gerçeklerden bahsederken, birkaç gerçek fotoğrafı Heyetinizin önüne koymak
istiyorum. İktidarları eleştirirler, doğaldır; çünkü, ihtiyaçların sınırsız
olduğu; ancak, imkânların sınırlı olduğu dünyada bütün ihtiyaçlara, bütün
taleplere cevap vermek mümkün değildir. Bütün iktidarları eleştirirler,
Almanya'da, Amerika'da iktidar değişiklikleri olur. Bir iktidarın performansını
ortaya koyarken, bir iktidarın performansını değerlendirirken, iktidarı aldığı
noktada ülkenin durumu nedir, geldiği noktada ülkeyi taşıdığı nokta nedir, bunu
iyi değerlendirmek lazım.
Değerli arkadaşlar, 2001
ekonomik krizi, ki az önce konuşan arkadaşın partisinde yer alan insanların
ekonomi bakanlığı yaptığı 2001 ekonomi krizi meydana geldiğinde Karaman'da
avukatlık yapıyordum. En baba sanayicilerin, bisküvi fabrikalarının
avukatlığını yaparken, banka müdürlerinden randevu alamıyorduk. Bankalar,
fabrikalara kredi vermemek için banka müdürleri bizlerden kaçıyordu. Bakın
şimdi gidiyorsunuz, araba bayileri 24 ay sıfır vadeyle insanlara kredi veriyor.
Geldiğimiz noktayı tespit etmek açısından bir fotoğraftır.
Bakın, döviz bürolarının
önünde memurlar dişinden, tırnağından artırdığı üç kuruşa döviz almak için
sırada bekliyorlardı. 1994'te veya devam eden yıllarda sürekli olarak meydana
gelen devalüasyonlardan insanlar iflaslar yaşadı, intiharlar yaşadı…
ATİLA EMEK (Antalya) -
Şimdi ne oluyor?
MEVLÜT AKGÜN (Devamla) -
…ama, AK Parti İktidarı döneminde dövizde sağlanan istikrar sayesinde bu
memlekette yatırım iklimi daha iyi hale geldi. Bunları takdir etmek, bunları
değerlendirmek lazım.
Ben geçende Karaman'da
ticaret ve sanayi erbabıyla yaptığım bir toplantıda samimî olarak getirilen
eleştirilere şunu sordum, size de soruyorum, bütün heyete soruyorum:
Arkadaşlar, cebinizde para olsa, 2002 yılında bu ülkeye yatırım yapar mıydınız
diye sordum, hepsi bir ağızdan "yapmazdık" dediler. Niye yapmazdınız?
"Çünkü, geleceği göremiyorduk" dediler. Peki, insaf sahibi insanlara
soruyorum, bugün, cebinizde para olsa, bu ülkeye yatırım yapar mıydınız diye
sordum, o eleştirilerin hepsine rağmen hepsi dediler ki: "Evet yaparız."
Niye yaparsınız? "Faizin düştüğü, enflasyonun düştüğü, dövizin istikrar
kazandığı bir ülkede, Türkiye'de mutlaka yatırım yapılır" dediler. İşte,
bütün eksikliklere, bütün sıkıntılara rağmen, sosyal katmanlardaki birtakım
sıkıntılara rağmen, Türkiye'yi getirdiğimiz nokta, özetle budur. İnşallah,
önümüzdeki iki dönemde de, iki yıllık sürede de çok daha iyi işler yapmak
suretiyle, sıkıntılı kesimleri…
HASAN KARA (Kilis) - En
az iki dönem… Devam et… Devam et…
MEVLÜT AKGÜN (Devamla) -
İnşallah, iki üç dönem daha gideriz.
… rahatlatmak suretiyle
Türkiye'nin girdiği güven ve istikrar ortamında çok daha iyi noktalara
geleceğiz. Bu bütçe bunun teminatlarından biridir. Bakın, cumhuriyet tarihinde
ilk defa üç yıllık bir bütçe yapılmak suretiyle halka, yatırımcıya, sanayiciye
bir öngörü, bir perspektif sunulmaktadır. İşte, geldiğimiz noktada hükümeti bu
anlamda takdir etmek lazım. Bütçe konusundaki düşünceler yaklaşık on günden
fazla bir zamandır ifade ediliyor, söylenecek söz kalmamıştır. Belki duruş daha
anlamlıdır. O sebeple ben iktidarımızı kutluyorum, hepinize hayırlı geceler
diliyorum. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Akgün.
Sayın milletvekilleri, 10
dakika süreyle soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz. Yalnız, soru soracak
arkadaşlarımın mümkün olduğunca maddeyle ilgili soru sormalarını istirham
ediyorum.
Buyurun Sayın Işık.
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Vasıtanızla Sayın Bakanıma şu soruları
yöneltmek istiyorum:
Ziraat Bankası kanalıyla
kullandırılan tarımsal kredi stoku, üç yıllık süreçte, yani 2003, 2004 ve 2005
yıllarında yüzde kaç artmıştır? Kredilerin vadelerinde iyileşme sağlanmış
mıdır? Faiz oranlarında artış ya da indirim yapılmış mıdır?
İkinci sorum: KOBİ'lere
verilen desteği 2002 ve 2005 yıllarını baz alarak açıklar mısınız?
Bürokratik işlemlerinde
iyileşme olmuş mudur?
Son sorum: Üç yıllık AK
Parti İktidarında işsizlik, kentlerde ve tarımsal kesimde hangi yönde ve hangi
oranda değişmiştir? Bununla birlikte, her yıl istihdam talebine katılan genç
nüfus sayısı nedir?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Özkan, buyurun.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Aracılığınızla Sayın
Bakana sormak istiyorum:
Burdur İli
Yeşilova-Denizli devlet yolunda bulunan Hacılar, Düğer, Yarışlı, Harmanlı,
Karatlı Köyleri içinden geçen devlet yolları çok dardır. Yine, Burdur-Karamanlı
devlet yolu üzerindeki Karaçal köyü iç yolu da çok dardır. Bu köylerde, evlerin
sokak kapıları ana yola açılmaktadır; bundan dolayı, her yıl, can kayıplı ve maddî
kayıplı kazalar olmaktadır. Bu köylere ait çevre yollarını 2006 bütçesiyle
tamamlamayı düşünüyor musunuz?
Burdur-Antalya devlet
yolu üzerindeki Yaka-Lengüme ve Sala Köyleri sapağına 2006 bütçesinde para
ayırıp, alt veya üst geçit yapmayı düşünüyor musunuz? Üç yıldır verilen söz,
bugüne kadar yerine getirilmedi; bu yıl, verilen sözü yerine getirecek misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özkan.
Sayın Kaptan…
OSMAN KAPTAN (Antalya) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, 1 Ocak 2006
tarihinden itibaren, asgarî ücretin, yine yüzde 70'i kadarı kesintidir. Başka
bir anlatımla, istihdam üzerindeki yük değişmiyor; bu da kayıtdışı istihdamı
körüklüyor. İşçi ve işveren kesintilerinin toplamı 264,71 YTL'dir. Bunu 380
milyona veyahut 380,46 YTL'ye oranlarsak yüzde 70 yapıyor. Bundan doğan vergi
ve sigorta primi kaybıysa, 20 milyar YTL'dir. Başka bir anlatımla, onbir aylık
bütçe açığının 2 katından fazla olan bu durumu niye önlemek istemiyorsunuz?
İkinci soru, sabahın
3.30'unda; efendim, lokantadaki bir mercimek çorbasını alayım. Lokantacı
mercimeği almak için yüzde 1 KDV ödüyor Sayın Bakan. Ama, mercimek çorbası
olduktan sonra, yüzde 18 KDV alıyor. Şimdi, alırken yüzde 1, satarken yüzde 18
olması, aradaki bu 18 katlık fark neden ileri gelmektedir?
Üçüncüsü, Kurumlar
Vergisi 10 puan indirilirken, asgarî ücretliden 1 puan bile indirilmemesinin
nedeni nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kaptan.
Sayın Ali Rıza Gülçiçek;
buyurun.
ALİ RIZA GÜLÇİÇEK
(İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Sayın
Bakanım; Anayasamızın 10 uncu maddesinde "Herkes, dil, ırk, renk,
cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle
ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir" deniliyor.
1995 yılından 2002 yılına
kadar, Alevî - Bektaşi kurumlarına bütçeden belli ödenekler ayrılmıştır. Ancak,
sizin döneminizde, daha önce Sayın Maliye Bakanımızla iki üç defa görüşmeme
rağmen, söz verdiği halde, bugüne kadar hiçbir yardım yapılmamıştır. Bunun
cevabını ben istiyorum.
Teşekkürler Sayın
Bakanım.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Deveciler, buyurun.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Sayın Başkan, aracılığınızla, Ulaştırma Bakanıma sorular sormak
istiyorum.
Körfez Havaalanı pist
uzatımı için, Bütçe Komisyonunda 2 trilyon 850 milyar lira ödenek konmuştur
proje bedeli için. Bu havaalanını 2006 yılında başlayıp ne zaman
bitireceksiniz; uluslararası trafiğe açacak mısınız?
Yine, Edremit Körfezi ile
İstanbul'u deniz yoluyla bağlayacak deniz otobüsü seferleri yapmayı düşünüyor
musunuz?
Son sorum: Edremit
Körfezinde, Altınoluk ile Altınova arasında 15 belediye bulunmakta ve bu 15
belediyenin kurduğu bir Körfez Belediyeler Birliği vardır. Altınova ile
Altınoluk arasında çalışmak ve Körfezi deniz yoluyla bağlamak üzere, TDİ
veyahut Ulaştırma Bakanlığından, Körfez Belediyeler Birliğine feribot tahsis
etmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Deveciler.
Sayın Bakanım, buyurun.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; 30 uncu maddeyi
görüşüyoruz. Madde, "muhasebe kayıtlarından çıkarılacak tutarlar".
Yani, Maliye, ne kadar miktardaki alacakları terkin edecek. Sorulara bakıyoruz,
maddeye bakıyoruz…
NAİL KAMACI (Antalya) -
Maliye Bakanlığı… Bu bütçe herkesi kapsıyor.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Gecenin bu saatinde, bir münasebet kuramıyoruz.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Sizi yakalamışken soralım dedi arkadaşlar.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Sizleri çok seviyoruz; ancak, bu soruların maddeyle
ilişkisi olmadığı için üzülerek cevap veremiyoruz.
Ayrıca, sizlere kendi
konumla ilgili cevapları vereceğim Sayın Deveciler.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Soru-cevap
işlemi tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
31 inci maddeyi
okutuyorum:
Tahsil edilmeyecek
alacaklar
MADDE 31.- a) 8/6/1949
tarihli ve 5434 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde emeklilik aylığı almakta
iken, 21/4/2005 tarihli ve 5335 sayılı Kanunun 30 uncu maddesinin ikinci
fıkrasında sayılan kamu kurum ve kuruluşlarında 1/1/2005 tarihinden önce
yeniden çalışmaya başlayan ve bu nedenle 5434 sayılı Kanunun 99 veya ek 11 inci
maddesi uyarınca T.C. Emekli Sandığı tarafından bağlanmış emekli aylıkları kesilen
veya kesilmesi gerekenlerden yeniden çalışmaya başladıklarına dair kurumları
tarafından zamanında Sandığa bildirim yapılmamış olanlara, 1/1/2005 tarihinden
önceki dönem için borç çıkarılmaz; aynı dönem için çıkarılmış borçlar tahsil
edilmez ve bu durumda olanlardan 1/1/2005 tarihinden sonra tahsil edilmiş
tutarlar, bir yıl içinde talepleri halinde ilgililere faizsiz olarak iade
edilir.
b) 1/7/1976 tarihli ve
2022 sayılı Kanun hükümlerine göre aylık bağlanmış olanlardan bakmakla yükümlü
olunan aile fertleri kapsamında muayene ve tedavileri yaptırılmış olanlar için,
bu maddenin yürürlük tarihinden önceki muayene ve tedaviler nedeniyle sosyal
güvenlik kurumları veya kamu kurum ve kuruluşları tarafından 1/1/2005
tarihinden sonra çıkarılmış veya çıkarılması gereken borçların ödenmemiş olan
kısımları tahsil edilmez.
BAŞKAN
- Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Manisa Milletvekili
Hasan Ören.
Şahısları adına; Manisa
Milletvekili Hasan Ören, Manisa Milletvekili İsmail Bilen, Eskişehir Milletvekili
Fahri Keskin ve Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan.
Sayın Ören'in, şahsı
adına ve Grup adına olan konuşma süresini birleştirerek, kendisine söz
veriyorum.
Buyurun Sayın Ören. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HASAN
ÖREN (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2006 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 31 inci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubum adına ve şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Bütçe kanunu tasarısının
31 inci maddesi, tahsil edilemeyen alacaklara ilişkindir. 5434 sayılı Emekli
Sandığı Kanununa tabi olarak emekliyken, yeniden çalışmaya başlayanların,
çalıştıkları kurum tarafından Emekli Sandığına bildirilmesi zorunluluğunun
kurumlar tarafından yerine getirilmemesi ve Emekli Sandığının bu sürelerde
ödediği paraları faiziyle istemesi nedeniyle, emekliler, zor durumda
kalmışlardır. Emekli Sandığı, bu paraları alamamış olup, bu maddeyle bundan
vazgeçmiş ve almış bulunduklarını da iade edeceklerdir. Tasarı, gerçekten, bu
maddesiyle, doğru bir tasarıdır; ama, sadece bununla kalmamalı, devletin terk
edeceği paralar, daha, bir hayli fazla. Örneğin SSK ve Bağ-Kur primleri
üzerinde de bunun uygulanması gerekli. SSK ve Bağ-Kurda herkes bir beklenti
içerisine girdi ve bu beklentiden dolayı da, istenilen düzeyde, tahmin
ediyorum, Çalışma Bakanlığı parayı toplayamıyor ve yarın da, gelecek, Önümüzde,
Plan ve Bütçe Komisyonunda bu konu görüşülecek ve herkesin beklediği, istenilen
düzeyde bir yapılandırma çıkacak; ama, burada, ne olursa olsun dikkat
edeceğimiz bir konuyu hep birlikte gözönüne almak durumundayız. O da, önemli
olan bu borçlar değil. Mantaliteyi, mantığımızı buraya yoğunlaştırır isek,
Türkiye'nin, gelecekte, bu açıklarını…
Değerli arkadaşlarım, bu
konuda, eğer SSK'yla ilgili, Bağ-Kurla ilgili beklenen gerçekçi yapılandırmayı
yapar isek, tahmin ediyorum, bütün insanlarımız, istenilen düzeyde rahatlığa
kavuşacaklardır. (AK Parti sıralarından alkışlar) Ama, herhalde, laf atıcı bir
grup bir yere toplandı. Tahmin ediyorum, dün konuştuklarımdan biraz rahatsızlık
duyuldu, biraz sonra döneceğim, vaktimiz bol; fakat, Bağ-Kur yapılanmasıyla
ilgili, gerçekten, insanların prim ödemesini istiyorsak, bugüne kadar olan
borçlarını 18,36,48 değil, mümkün ise emekli olacak süreye kadar yayalım.
Önemli olan, o borçlarla bugünkü primleri ödetmektir; yani, orada, sizin tahsil
edemediğiniz paraları, tahsil edilemeyeceğini bildiğimiz paraları, biz,
yapacağımız yapılandırmada… 220 000 000 Bağ-Kur primi ödeyen bir esnaf
arkadaşımıza, siz, 200 000 000 veya 150 000 000 da bu birikmişlerin
yapılandırmasından bir yük getirir iseniz, 350 000 000-400 000 000'u ödemesi
mümkün değildir. 2006'da yapılacak erken seçimde veya 2007'deki genel
seçimlerde, yine bir afla karşı karşıya kalınacaktır.
Değerli arkadaşlarım, bu
konuda, ben inanıyorum, Plan ve Bütçe Komisyonunda, istenilen düzeyde bir
tartışma olacaktır ve Bağ-Kur ve Sigorta primlerinde, gerçekten, üç yılın
ekonomik ağırlığından dolayı, üç yılın sefaletinden dolayı, Bağ-Kurla ilgili
primlerini ödeyemeyen insanlarımızın biraz daha yüzleri gülecektir.
Değerli arkadaşlarım, dün
Manisa Mensucatla ilgili bir şeyler söylemiştim. Sevgili Manisa
milletvekillerimiz de benim sözlerime karşılık bu kürsüye çıkıp güzel şeyler
söylemişti. Ben de düşündüm, dedim ki: Bu söylediğim yolsuzluğa veya 47 kişinin
bu kadar büyük bir parayı paylaşmasından dolayı bir rahatsızlık
hissedeceklerini veya benim bilmediğim bir konuyu buraya getirip
anlatacaklarını zannettim. Benden sonra çıkan milletvekili arkadaşımın
söylediğini söylüyorum: "Efendim, 1998 yılında ihaleye çıktı, bu kurumu
kimse almadı. Bizim dönemimizde, 2004'te ihaleye çıktı bu kurumu kimse
almadı." Gerçekten merak ettim, bugün Özelleştirme İdaresine gittim.
Hakikaten bu kadar değerli, rantın bu kadar yüksek olduğu -4 trilyon koyacaksın
40 trilyon alacaksın- bir yerde acaba bu iki ihale gerçekleşmiş de niçin
alınmamış?.. Düşündüm; eğer bu milletvekili arkadaşlarım gerçekten bu soruyu
sorarken, konunun mahiyetini biliyorlarsa, o zaman bu 47 kişiyle ilişkileri var
demektir; ama, bilmiyorlarsa, şimdi benim anlatacağım durumdan öğreneceklerse,
bu milletvekili arkadaşlarımızın sadece bilgisizlikten kaynaklanan bir gafları
olabilir.
Değerli arkadaşlarım,
1998 yılında Özelleştirme İdaresi ihaleye çıkıyor. İhale tarihinde Manisa
Mensucatta 500 kişi çalışıyor, en azı 10 yıllık, 15 yıllık, 20 yıllık. İhaleye
çıkarken ihale şartnamesine şu konuluyor, deniliyor ki: "Manisa Mensucatı
almak isteyen işadamı veya şahıs 500 insanı ile çalışanı ile sendikası ile
sosyal hakları ile kıdem tazminatlarıyla alacak" 500 kişinin kıdem
tazminatının toplam tutarı 15 trilyon ile 20 trilyon arası. Bu da yeterli
değil, bunu da ödeyebilirsiniz -çünkü, 40 trilyonluk bir rant var- burada
ikinciyi getiriyor, diyor ki: Burası, sanayi alanının dışında kullanılamaz.
Eğer bu rantın olduğu yerde sadece konut ve ticaret alanı olarak imar
düzenlemesi yapmazsanız yine para etmez.
2005'teki ihaleye
geliyoruz; hani, şu ballı, kaymaklı ihaleye, hani burnunuzun kokuyu almadığı
ihaleye. Orada, Özelleştirme İdaresi, bütün işçilerin hepsinin paralarını,
kıdemlerini veriyor, bitti…
İkincisi, asıl önemlisi,
o arazinin para etmesiyle ilgili imarının değişikliği gerekli; yani, oranın
para etmesi için ne olması lazım; orasının konut alanı ve ticaret alanı olması
lazım para etmesi için. Bunun değişmesi gerekli. Özelleştirme İdaresi, kendi
üzerinde imar değişikliği yapma yetkisiyle masrafını yapıyor ve burayı ticarî
alan ve konut alanına çeviriyor; işte, rant şimdi başladı.
Ha, bir de ne oluyor,
bakınız arkadaşlar, 47 arkadaşımız Özelleştirme İdaresine 13'ünde geliyorlar.
Daha şirket yok, Ortak Girişimle ilgili bir şirket kurulmamış, tescili
yapılmamış; noterden tescil yapıldığı saat de belli, dakika da belli, kayıt da
belli. 13'ünde anlaşma yapılıyor. Diyorlar ki, tamam, bu yeri size sattık. Kaça
sattınız; 3 940 000 dolara sattık. Ee, peki, bizim şirket yok. Siz gidin
diyorlar, şirketi kurun, tescilini de yaptırın, gazetede de yayımlansın,
sözümüz söz, biz size vereceğiz. 30'unda, Manisa'da, Ortak Girişim Şirketi… Bakın,
13.6'da anlaşma yapılıyor, 30.6'da Ortak Girişim Şirketi kuruluyor Manisa'da.
Noterde, noter kayıtlarıyla beraber, tekrar kurulduktan sonra Özelleştirme
İdaresine geliyoruz, yedinci ayın 7'sinde bu ihale gerçekleşiyor.
MEHMET SOYDAN (Hatay) -
Yargıya gittiniz mi?
HASAN ÖREN (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, siz, Manisa'da olmadığınız için bu kokuları duymanız mümkün
değil; ama, Manisa'da yaşayan arkadaşlarımız bunların hepsini biliyor.
Şimdi, Manisa ayakta.
Bakınız, şimdi herkes uyuyor, burada konuştuğum hiç kimseye değil, Manisa
ayakta.
İLYAS ARSLAN (Yozgat) -
Sayın Vekilim, Manisa uyuyordur, ayakta değildir.
HASAN ÖREN (Devamla) -
Bakınız, Manisa ayakta.
Bununla ilgili gerekli
olanları hepiniz duyacaksınız. Şimdi, hani bir şey daha söylemiştim. Demiştim
ki, bu özelleştirmeyle ilgili, üç yıllık, bu dönem içerisinde o kadar koku
geliyor ki, hangisini anlatalım. Birincisini daha anlatayım… Bakınız,
ikincisini anlatayım size. Yani, artık, her gün özelleştirmeyle ilgili bir
yanlış çıkıyor ortaya.
İLYAS ARSLAN (Yozgat) -
İhale size kapalı mı; siz de girseydiniz.
HASAN ÖREN (Devamla) -
Bakınız arkadaşlar…
İLYAS ARSLAN (Yozgat) -
İhale dediniz, bir açıklayın ihaleyi.
HASAN ÖREN (Devamla) - Et
ve Balık Kurumu… Manisa Et ve Balık Kurumu, Ege Bölgesinin en teknolojik et ve
balık kurumlarından birisidir, milyonlarca dolar yatırım yapılmıştır. Burası,
özelleştirme kapsamına alındı. Biz, Kırklareli milletvekilimizle, Artvin
milletvekilimizle buraya gittik, burası özelleştirme kapsamına alındığında,
içindeki işçilerle ve tesisi gezerek, bütün hepsini kameralarla tespit ederek,
bu muhteşem tesisi gezdik. Burası özelleştirme kapsamına alındı ve ihalesi
hazırlandı. İhalesinde şu söylendi; denildi ki: "Burayı alan şahıslar,
ihaleye girecek olan şahıslar -Özelleştirme İdaresinin ihaleyi hazırlayıp
ihaleye çıktıkları sözleşmeyi söylüyorum, burada- üç yıl boyunca başka bir iş
yapamazlar, buradan bir makine söküp dışarıya çıkaramazlar, burayla ilgili üç
yıl boyunca hiçbir tasarrufta bulunamazlar." Çalıştıracaklar ve bununla
ilgili de tapuya şerh konuldu. Mukavele böyle. 1 milyar 266 000 000 dolara
burası alındı. Ama, ne yazık ki, aradan bir yıl geçmeden, daha ertesi gün, May
Et'e verilen ihalede, ertesi günü, bütün bu makinelerin hepsi sökülerek başka
yere transfer edildi. Aldılar, söktüler ve transfer ettiler, o makineler
satıldı.
Bu yetmedi. Burası öyle
bir yer ki, Manisa Organize Sanayi, Türkiye'nin ilk 5'ine giren, çok değerli
200 ülke içerisinde en iyi hizmeti veren, altyapısı olan bir sanayi bölgesidir.
Bu yerde, sanayi bölgesinin birinci kısmında 87 dönüm yer; bu yerin satışı
gerçekleşmeye başladı. Bu yer üç taksitte alınmıştı. Özelleştirme İdaresi, May
Et'e satarken, 500 000 doları peşin, 2005, 2006, 2007'de ödenmek kaydıyla geri
kalanı taksit yaptı. Ama, ne oldu sonunda; sonunda şu gerçekleşti arkadaşlar:
Klimasan Firmasına, bu firmaya, bu yer peşkeş çekildi. Dendi ki, İstanbul
Menkul Kıymetler Borsasına, Klimasan bir rapor gönderdi, bu yeri ben alıyorum.
May Et'in ödediği 500 000 doları peşin olarak May Et'e ödedi, taksitlerinin
hepsini ödedi; artı, 850 000 dolar, May Et'e para verildi.
Şimdi, ben şunu anlamaya
çalışıyorum: İktidar sizsiniz…
İLYAS ARSLAN (Yozgat) -
Evet, biziz.
HASAN ÖREN (Devamla) -
Aslında, hani, o, biraz evvel söylediğimiz, toplumun en alt kesimlerinde
insanların evine icra gönderen yasaların olduğu bir ülkede yaşıyor isek, bu
hırsızlıklara gülmeniz veya bu hırsızlıklara laf atmanız, bence, hele hele
kameralar çekiyor ise, hele hele uyumayan üç beş kişi de var ise, vay halinize
sizin…
İLYAS ARSLAN (Yozgat) -
Manisalılar izliyor…
HASAN ÖREN (Devamla) -
850 000 dolar, kişinin cebine kondu; ama, bir de şunu düşünüyorum: Bunu,
Özelleştirme İdaresinin üzerinde hangi güç gerçekleştiriyor? Yani, bunu
Özelleştirmenin yapması mümkün değil; çünkü, Özelleştirmede çalışan
arkadaşlarımız, sizin iktidarınız gibi beş tane iktidar gördü, sizden sonrasını
da görecek; onlar tecrübeli insanlar, onlar bu konuda hata yapmazlar; ama,
yaptırılır. Yani, hangi siyasî otorite, Özelleştirme İdaresinin o bürokratlarına
bu hatayı yapıyorlar.
Ben bugün oradaydım,
eller ferma… Diyorlar ki, kardeşim, konuşmuyoruz. İşte, burada tutanaklar, bak.
Ya, bu kadar çalınmış, bu kadar gitmiş, bu kadar peşkeş çekilmiş…
HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) - İhale yapılmadı mı orada?
HASAN ÖREN (Devamla) -
Ha, ne diyorlar biliyor musunuz; söyledikleri bir tek şey var: Efendim, biz
ihaleye çıkıyoruz, ihale şartnamelerini yazıyoruz… Ee, yazıyorsunuz… Peki, bu
ihale şartnamesine deseydin ki, bu araziyi size sattığımızda, bu işletmeyi sattığımızda,
ertesi gün, bunun makine teçhizatını sökebilirsin, daha ertesi gün de, organize
sanayiin en güzel yerinde, değerli arsa olduğundan, onu da satabilirsin
deseydi, bu ihale sonucu, eğer bu şartnameyle çıkılmış olsaydı, 3 milyon dolara
giderdi. Kim, hangi erk, hangi güç, üç yıllığına üzerine hiçbir şey
yapılmayacağını söylediği bu işletmeyi, bir yıl içerisinde, bu sözleşmeyi
delerek, tapunun üzerindeki şerhi kaldırarak buradan milyonlarca dolar avanta
sağlanmasını veya -kelimeyi düzelteyim- milyonlarca dolar birilerine bir şeyi
ikram etmelerini kim açıklayabilir?! Söylediklerim burada. Söylediklerimin
hepsinin kaydı var. Dünle ilgili burada söylediklerimize Sayın Maliye
Bakanından bir cevap gelmedi, arkadaşlarımızdan gelmedi. Arkadaşlarımızın en
fazla söylediği: "Efendim, iki ihaleye çıktı, ikisini de kimse
almadı." Niye alsın; orada rant yok ki! Ben işadamıyım; 15 trilyon işçinin
kıdemini vereceğim, 15 trilyonun ötesinde işçinin bütün her şeyiyle o
işletmenin içerisinde bulunacağım ve o arazi de…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İLYAS ARSLAN (Yozgat) -
Sayın Başkan, uzatma, yeter…
BAŞKAN - Sayın Ören,
lütfen, teşekkürünüzü alayım, son cümlenizi alayım.
Buyurun efendim.
HASAN ÖREN (Devamla) -
Şimdi, tabiî, arkadaşımın söylediğine katılmıyorum. "Uzatma, yeter"
derken, eğer uykunuz varsa, gidin, yatın; yani, bu konuda, lütfen, ne
yaparsanız, size de aynısı yapılacak; ama, bazı insanların diksiyonu bozulmaz;
ama, sizin gibi arkadaşlar buraya çıktığında, böyle laf atılmayla karşı karşıya
kalırsa diksiyonunuz bozulur, seçmenleriniz karşısında doğru bir konuşma
yapamamanın ezikliğini hissedersiniz. Bununla ilgili, lütfen, ne yaparsanız,
size döneceğini bilin.
MEHMET SOYDAN (Hatay) -
Biz icraat yapmaya alışmışız.
HASAN ÖREN (Devamla) - Bu
dediklerime dikkat edin arkadaşlar. Özelleştirmeyle ilgili Türkiye'nin her
tarafından bu kadar koku geliyorsa, ne olur, AKP İktidarı olarak şunu yapmayın:
"Hadi canım sen de, biz daha iyisini biliyoruz; halk, bize gücü verdi, biz
bu güçle gideriz…" Yapmayın… Bizim söylediklerimizi nasıl algılarsınız,
bilmem; ama, araştırmaya değer konulardır. Bu konuları araştırın. Eğer bu
konuların altında, gerçekten söylediklerimizle ilgili bir gerçek payı varsa,
gereğini yapın. Hani, buraya çıkıp da, fakir gurebadan tutup…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ören,
lütfen, konuşmanızı tamamlayın.
Buyurun.
HASAN ÖREN (Devamla)
-…köydeki Mehmet Amcaya kadar edebiyat yapıyorsak, burada kişilere sağlanan bu
rantların da, bir an önce, kesilmesi gerekli.
Gecenin bu geç saatinde
beni dinlediğiniz için, başta sayın laf atıcılar olmak üzere,hepinize teşekkür
ediyorum, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Onlar kadrolu, kadrolu…
BAŞKAN - Sayın Ören,
teşekkür ediyorum.
Şahsı adına, Manisa
Milletvekili İsmail Bilen.
Sayın Bilen, buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
İSMAİL BİLEN (Manisa) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi gecenin bu saatinde hürmetle,
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
CHP'li milletvekili
arkadaşlarımdan da, lütfen, beni de sakince, sabırlıca dinlemelerini istirham
ediyorum, laf atmadan.
ALİ ARSLAN (Muğla) -
Aynen sizin dinlediğiniz gibi!
İSMAİL BİLEN (Devamla) -
Bakın, Sabah Gazetesi yazarı Erdal Şafak, bugünkü gazetede "Doğuş Grubu,
Garanti Bankasının sermayesinin yüzde 25,5'inin satışına karşılık 1 milyar 805
500 000 dolar kasasına koydu. Oysa, sadece, üç yıl önce bankanın sermayesinin
tamamı bu kadar -tamamı- etmiyordu. Siyasî istikrarın ve iktidarın güven veren
ekonomik politikaları bunu başardı" diyor. Bunun için de üç tane kaynak
gösteriyor, üç sebep söylüyor. Bir, siyasî istikrar; iki, iktidara güven ve üç,
Avrupa Birliği süreci.
Şimdi, gelelim Manisa'nın
olaylarına…
ALİ ARSLAN (Muğla) -
Kadrolu köşeyazarınız?!
İSMAİL BİLEN (Devamla) -
Sizi duymuştur, yarın size de cevap verir.
Değerli arkadaşlar,
Manisa'da, evet, iki tane ihale oldu. Biz de bu yerlerden bir tanesini -Et ve
Balık Kurumuydu- geçmişte arkadaşlarımız da almadıkları için, Manisalılar
almadıklara için üzüntü içerisindelerdi, kendilerini teşvik ettik. Bundan sonra
Manisa'da özelleştirilecek kamu kurumlarına, lütfen, birlikte olun, beraber
olun ve Manisa'nın gücünü ispat edin, buraya sahip çıkın.
HASAN ÖREN (Manisa) -
Başkası yiyeceğine siz yiyin diyorsunuz!
İSMAİL BİLEN (Devamla) -
Siz öyle değerlendiriyorsanız Hasan Bey... Bizim burnumuz pek koku almaz. Sizin
koku alma duyunuz gelişmiş; ama, gözlerinizde sorun var, kulaklarınızda sorun
var.
Değerli arkadaşlar,
Manisalılar sizi dinliyor ve bundan da büyük bir üzüntü içerisindeler. Şimdi,
Manisa'da Et ve Balık Kurumu özelleştiriliyor, burayı alan firma hemen organize
sanayi bölge müdürlüğüne müracaat ediyor; diyor ki: "Ben burayı
Özelleştirmeden aldım, yatırım yapmak istiyorum. Taahhüdüm var; bunu yapmam
için bana izin verin." Bölge müdürlüğünün cevabı: "Burada, bu
mesleği, bu işi icra edemezsiniz." Hemen arkadaş dönüyor, -orayı alan
firma kim, bilmiyorum, MAYET diye bir firma, sahiplerini de tanımıyorum,
herhangi bir bağlantım da söz konusu değil- Özelleştirme idaresine diyor ki:
"Ben size böyle bir taahhütte bulundum, siz de bana bu şartla devrettiniz.
Şimdi, burada yatırım yapmama da izin verilmiyor. Ne yapayım? Ya bana bu izni
kaldırın, ben başka bir yerde bir iş yapayım, bu makineleri oraya nakledeyim ya
da bu firmamı veya bu satışı benden alın." Özelleştirme İdaresi
"peki, burada ne yapılabilir; organize sanayi bölgesinde hangi yatırım
yapılabilirse, o şekilde, o firmalardan biriyle anlaşma yaparsanız buna biz
rıza gösteririz, aynı şartlarla..." Şartlardan bazıları nedir?
HASAN ÖREN (Manisa) -
Yanlış bilgi veriyorsunuz. Kontratta orası kesimhane olarak geçiyor. Yanlış
bilgi veriyorsun!
İSMAİL BİLEN (Devamla) -
Bakın, organize sanayi bölgesinden alınan…
BAŞKAN - Sayın Ören,
lütfen…
HASAN ÖREN (Manisa) -
Kontratta orası kesimhane olarak geçiyor. Bu işi yapma mecburiyeti var. İşin
çıkışını bulamıyorsun.
İSMAİL BİLEN (Devamla) -
Hasan Bey, ben sizi sabırla dinledim.
BAŞKAN - Sayın Ören,
lütfen…
İSMALİ BİLEN (Devamla) -
Ben sizi sabırla dinledim.
BAŞKAN - Sayın Bilen,
Genel Kurula hitap ediniz.
Buyurun.
İSMAİL BİLEN (Devamla) -
Zamanımı çalıyorlar Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun siz
Genel Kurula hitap edin Sayın Bilen.
İSMAİL BİLEN (Devamla) -
Şimdi, bakın, siz, eğer, iddia ediyorsanız, bunun da arkasındaysanız, Hasan
Bey, bunun da arkasındaysanız, lütfen, elinizdeki belgelerin gereğini yapın.
Yeni Türk Ceza Kanunumuza göre suçu gizlemek de suçtur; biliyor musunuz?! (AK
Parti sıralarından alkışlar) Bunun altına imzanızı atacaksınız, ben de
arkanızda ve yanınızda olacağım. Eğer güveniyorsanız, altına imzanızı
atacaksınız, cumhuriyet savcılığına gideceksiniz, yetkili mercie gideceksiniz.
HASAN ÖREN (Manisa) -
Bana yol gösterme, ben yolu biliyorum!
İSMAİL BİLEN (Devamla) -
Niye yapmıyorsun?! Niye yapmıyorsun da demagoji yapıyorsun burada!
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen, karşılıklı konuşmayalım.
Sayın Bilen, Genel Kurula
hitap ediniz.
İSMAİL BİLEN (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, zamanımı öldürmeyeceğim.
HASAN ÖREN (Manisa) - 47
kişi…
İSMAİL BİLEN (Devamla) -
Yine, bizim Sümerbankla ilgili dün de bir şeyler söylendi. Bu arkadaşlardan
hiçbirini tanımıyorum. Ortaklarının da listesini aldım. İstettim, geldi. Birisi
belediye başkan adayınız.
HASAN ÖREN (Manisa) -
Evet.
İSMAİL BİLEN (Devamla) -
Doğru mudur?
HASAN ÖREN (Manisa) -
Doğru.
AHMET IŞIK (Konya) -
CHP'li mi?
İSMAİL BİLEN (Devamla) -
CHP belediye başkan adayı. Siz Manisa'yı da bu arkadaşa
İSMAİL BİLEN (Devamla) -
Manisa'yı da bu arkadaşa teslim etmek istediniz mi?
HASAN ÖREN (Manisa) -
Evet, doğrudur.
İSMAİL BİLEN (Devamla) -
Peki, bu arkadaş bu yanlışın içerisinde mi?
HASAN ÖREN (Manisa) - O
yanlışın içerisinde, o yanlışın içerisinde.
İSMAİL BİLEN (Devamla) -
Öyleyse partiden ihraç ettiniz mi?
HASAN ÖREN (Manisa) - Efendim?..
İSMAİL BİLEN (Devamla) - Partiden ihraç
ettiniz mi? Niye gereğini yapmıyorsunuz?!
BAŞKAN - Sayın Bilen…
Sayın Bilen, lütfen, karşılıklı konuşmayalım.
HASAN ÖREN (Manisa) -
Evet, onu da yapacağız.
BAŞKAN - Sayın Ören,
Sayın Bilen, böyle bir usul yok, lütfen…
İSMAİL BİLEN (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, Manisalılar bizi dinliyor.
HASAN ÖREN (Manisa) -
Peki, siz ne yapacaksınız belediye başkanına; seçilmiş belediye başkanına ne
yapacaksınız?
İSMAİL BİLEN (Devamla) -
Manisa Belediyesi, Manisa İl Özel İdaresi, ticaret odası, ticaret borsası,
esnaf odaları ve…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bilen,
lütfen, konuşmanızı tamamlayıp Genel Kurula teşekkür eder misiniz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Sayın Başkan, sataşmalara da cevap veriyor.
İSMAİL BİLEN (Devamla) -
40 küsur tane arkadaş bir Ortak Girişim Grubu oluşturarak burada yatırım
yapmak, istihdam yapmak üzere birleştiler, bir araya geldiler, burayı da
aldılar; almalarında da herhangi bir katkımız, dahlimiz de söz konusu değildir;
ama, bir Manisalı olarak, Manisalıların almasından dolayı gurur duyuyoruz.
İstihdama katkı sunacak, ülke ekonomisine katkı sunacak, katmadeğer yaratacak
ve buradan yüzde 35'ini de biz, belediyeye aldık.
ORHAN SÜR (Manisa) -
Zaten yasal olarak alıyor.
İSMAİL BİLEN (Devamla) -
Belediyemiz de burada sosyal, kültürel alanlar tesis edecek ve Manisa orada…
ORHAN SÜR (Manisa) - Bu,
yasada var, yasada; yüzde 40'a çıkardık onu.
İSMAİL BİLEN (Devamla) -
Yine, değerli arkadaşlar, bu kalan kısımda sosyal, kültürel alanlar tesis
edilecek, Manisalılar buradan istifade edecek.
HASAN ÖREN (Manisa) -
Kime sattınız; kime satıldı?!
İSMAİL BİLEN (Devamla) -
Burada yaşanan hadise şudur: Bakın 5 tane büyük gazetede bu ilan yapılmış. Her
seferinde de... En son ihaleyi söylüyorum: Sabah, Hürriyet, Akşam, Dünya, Yeni
Şafak ve Tercüman Dünden Bugüne.
HASAN ÖREN (Manisa) -
Hangi ilan?
İSMAİL BİLEN (Devamla) -
Bu gazetelerin hepsinde bu ihaleler ilan edilmiş. Bu ihalelere niye kayıtsız
kaldınız, neden katılmadınız?!
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HASAN ÖREN (Manisa) -
Anlattım, anlamadın mı?!
BAŞKAN - Sayın Bilen,
mikrofonunuzu son defa açıyorum, lütfen konuşmanızı tamamlayınız, Genel Kurula
teşekkür ediniz. Bu konu daha önce de görüşüldü.
İSMAİL BİLEN (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, bakın,yanlış bilgiyle, yanlış bilgilendirmeyle buraya gelen
arkadaşım gereğini yapmalıdır; aksi halde, Manisalıların da huzuruna çıkamaz,
Türkiye'nin de huzuruna çıkamaz. Elinizde belgeniz varsa, bilginiz varsa,
güveniyorsanız, iddianızın arkasında iseniz, Türkiye hukuk devleti, hemen
gereğini yapacaksınız, ben de yanınızda ve arkanızda olacağım; size söz
veriyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) Ama, yapmazsanız, Manisa'ya
Manisalılar sizi sokmayacak.
Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, 10
dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağız.
Sayın Işık, buyurun.
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkan teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanımıza
dışpolitikayla ilgili bir sualim olacak.
Sayın Bakanım, içinde
bulunduğunuz Kabinenin izlediği dışpolitika sayesinde, Türkiye dünyanın ilgi
odağı haline gelmiştir. Birçok ülke, yıllar sonra ikili ilişkilerde yeni bir
sayfa açmak üzere Türkiye'ye üst düzey temaslar gerçekleştirmiştir. Suriye
Devlet Başkanı 57 yıl aradan sonra, Rusya Devlet Başkanı ise 30 yıl aradan
sonra Türkiye'ye gelmiştir. Yıllardır askıya alınan ikili ilişkilerin
geliştirilmesi yolunda tarihî adımlar atılmıştır. Türkiye âdeta medeniyetlerin
buluştuğu bir köprü haline gelmiş, uluslararası önemli toplantılara evsahipliği
yapmaya başlamıştır. Dünyanın en büyük zirvesi olarak nitelendirilen NATO
Zirvesi, İslam Konferansı Örgütü toplantısı, OECD Bakanlar Konferansı ve Avrupa-Akdeniz
Ticaret Bakanları Konferansı ve spordan sanata ve başkaca uluslararası etkinlik
Türkiye'de gerçekleşmeye başlamıştır. 2005 yılında doğrudan ülkeye giren
yabancı sermaye ise 10 milyar dolar olmuştur. AB müzakerelerinin başlaması ve
Başbakanın ve de bakanların yurtdışı temasları da dikkate alındığında,
uluslararası ilişkilerimizi değerlendirir misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
Sayın Akbulut, buyurun.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Sayın Başkanım teşekkür ediyorum.
Bütçe görüşmeleri
sırasında arkadaşlarımız genellikle asgarî ücrete yapılan zammı eleştirdiler.
Ben Sayın Bakandan şunu soruyorum: Sayın Bakanım, 3 Kasım 2002'de asgarî
ücretin dolar karşılığı kaç liraydı, şu an itibariyle asgarî ücretin dolar
bazındaki değeri ne kadardır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Akbulut.
Sayın Sür…
ORHAN SÜR (Balıkesir) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Ben de Sayın Bakanıma iki
soru yöneltmek istiyorum. Burada tartışıyoruz özelleştirme sonuçlarını;
elbette, özelleştirmeler, sonuçta yasaya gidiyor, yasayla mahkemelerde
sonuçlanıyor. Ben, bugün burada yaptığım bir konuşmada, Balıkesir SEKA
Fabrikasının satışının iptal edildiğini, Danıştay kararını gösterdim. Sayın
Bakanımdan şunu öğrenmek istiyorum: Balıkesir SEKA Fabrikasının geri alınması
için hangi işlemler yapılmıştır? Balıkesir SEKA Fabrikasını alıp geri vermek
zorunda kalan Albayraklar Şirketinin, Özelleştirme İdaresi Başkanlığından talep
ettiği ücret ne kadardır; bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Sür.
Sayın Baloğlu…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Deminki görüşmeler
sırasında Manisa'dan arayan bir vatandaş şunu söyledi: "Manisa'nın
toprağını, hakkını savunan Hasan Ören'i oraya sokmayacak bir güç
görmüyoruz" dediler. Bunu da iletmemi istediler Manisalılar; bunu
iletiyorum. Bir de, ben de bu görüşe katılıyorum. O güce kimse sahip değil;
Hasan Ören'i Manisa'ya sokmayacak birisi yok, öyle bir güç tanımıyoruz biz. Bu
da benim görüşüm. (AK Parti sıralarından gürültüler)
MEHMET SOYDAN (Hatay) -
Satıyorsun!
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Şimdi efendim, ben sorumu soracağım izin verirse arkadaşlar.
Sayın Maliye Bakanı
saatlerdir ortalıkta gözükmüyor. Eğer bir rahatsızlığı varsa, kendisine geçmiş
olsun dileklerimi iletiyorum. Ayrıca, şunu sormak istiyorum: Artık, iktidar
partileri burada nöbetçi bir alkışçı grup bıraktıktan sonra Meclisi terk mi
ediyorlar?
Saygılar sunarım.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
Sayın Kamacı, buyurun.
NAİL KAMACI (Antalya) -
Sayın Başkan, Antalya, bildiğiniz gibi, yaş sebze ve meyve üretim alanlarından
bir tanesi; fakat, şu… (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen arkadaşlar, sükûneti sağlayalım.
NAİL KAMACI (Antalya) -
Sayın Başkan, Antalya, yaş sebze ve meyveyi en fazla üreten illerimizden bir
tanesi. Yalnız, bu dönem içerisinde üreticiler zor durumda; fiyatlar inanılmaz
derecede düşük seviyede seyrediyor. Antalya İhracatçılar Birliğinin Maliye
Bakanımıza, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığına başvurusu, 1 tonda 100 dolar
teşvik verilmesi düşünülüyor mu?
İki: Sayın Maliye Bakanı,
bütçeyi sunuş konuşmasında "Türkiye'deki yoksulluğu yeneceğiz" diye
bahsetmişti; fakat, bu, aynı ifade Dünya Bankası raporlarında da var. Acaba, bu
iki ifadenin örtüşmesi tesadüf mü?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kamacı.
Sayın Anbarcıoğlu…
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa)
- Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, 3 Kasım
seçimlerinden önce, hemen hemen her şehirde, her hastanede hastalar rehin
kalırdı. Sayın Başbakanımızın talimatıyla, hastanelerde rehin hasta kalmayacak
talimatıyla, artık, böyle bir rezalet ve skandal kalmadı. Bu uygulama Bakanlığa
ek bir yük getirdi mi?
İkinci sorum: 1 Mart
2004'te, ilaçta KDV yüzde 8'e indirildi. İlaç fiyatlarında da yüzde 30'a yakın
indirim sağlandı. 3 Kasım seçimlerinden önce, petrole olduğu gibi, ilaca da her
ay 4 kere, 5 kere zam gelirdi; şimdi ise indirim yaptınız. Bu indirim
Bakanlığa, bütçeye ayrıca bir yük getirdi mi?
Daha önce yeşilkartlı
hastalar ilaçlarını tamamen kendi imkânlarıyla alırken, şimdi, yüzde 20'sini
kendileri veriyorlar. Bu da, ayrıca Bakanlığa bir yük getirdi mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Anbarcıoğlu.
Sayın Bakanım, buyurun.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Görüştüğümüz 31 inci
madde, tahsil edilemeyecek alacaklar; ancak, sorulara bakıyoruz, bu madde
kapsamında hiçbir soru göremedik. Sorulara saygımız var; ama, izninizle Sayın
Başkan, bu sorulara cevap veremeyeceğiz, maddeyle bir bağlantı kuramadığımız
için.
Teşekkür ediyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde 1 adet
önerge vardır; önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2006
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 31 inci maddesine aşağıdaki
fıkraların eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Eyüp Fatsa |
Ünal Kacır |
Yüksel Çavuşoğlu |
|
Ordu |
İstanbul |
Karaman |
|
Zeynep Karahan Uslu |
|
Fatma Şahin |
|
İstanbul |
|
Gaziantep |
“c) Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı ve Bağ-Kur Genel Müdürlüğü ile 18/6/1992 tarihli ve 3816 sayılı Kanun kapsamında bulunanlar için Sağlık Bakanlığına bağlı tüm sağlık kurum ve kuruluşlarından 31.12.2005 tarihine kadar alınan tedavi hizmetlerinden bedeli ödenmemiş olanların tamamı, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla terkin edilmiştir. Bu konuyla ilgili gerekli düzenleyici işlemleri yapmaya Maliye Bakanı yetkilidir.
d) 5018 sayılı Kanunla
1/1/2006 tarihinden itibaren genel veya özel bütçeli idarelere dönüştürülen
katma bütçeli idarelerin, 31/12/2005 tarihi itibarıyla T.C. Emekli Sandığı
Genel Müdürlüğüne olan 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunun 14 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi, 28 inci, 89 uncu ve ek 68 inci
maddeleri kapsamındaki borç anapara ve faizlerinin tamamı, bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarih itibarıyla terkin edilmiştir. Bu konuyla ilgili gerekli
düzenleyici işlemleri yapmaya Maliye Bakanı yetkilidir."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Efendim, takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, önergeyi oylarınıza…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Tamam.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yetersayısı vardır; önerge
kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
32 nci maddeyi
okutuyorum:
Kısmen veya tamamen
uygulanmayacak hükümler
MADDE 32.- a) 1.
4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Kanunun 46, 58, ek 25, ek 26, ek 27 ve
19/11/1992 tarihli ve 3843 sayılı Kanunun 7 nci maddelerinin özel gelir ve özel
ödenek uygulaması ile devrine ilişkin hükümleri ve 2547 sayılı Kanunun 46 ncı
maddesinin yedinci fıkrası,
2. 12/3/1982 tarihli ve
2634 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin ikinci fıkrası,
3. 24/5/1983 tarihli ve
2828 sayılı Kanunun 31 inci maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesi,
4. 31/10/1985 tarihli ve
3234 sayılı Kanunun 35 inci maddesinin son fıkrası,
5. 28/5/1986 tarihli ve
3291 sayılı Kanunun 11 inci maddesi,
6. 10/12/2003 tarihli ve
5018 sayılı Kanun hükümleri, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü il müdürlükleri
için,
7) 19/6/1994 tarihli ve
540 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 2 nci maddesinin 12 numaralı
fıkrasında yer alan ve istihdam edileceği alanla ilgili en az üç yıllık iş tecrübesine
sahip" ibaresi,
8) 24/4/2005 tarihli ve
5335 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanunun geçici 2 nci maddesi,
2006 yılında uygulanmaz.
b) 5/5/1983 tarihli ve
2821 sayılı Kanuna göre kurulmuş olan Kamu İşveren Sendikalarına, genel bütçe
kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idareler tarafından işveren
sıfatıyla ödenecek aidatlar hakkında anılan Kanunun 7 nci maddesinin (11)
numaralı bendi ile 23 üncü maddesinin üçüncü fıkrası 2006 yılında uygulanmaz.
c) 5/4/1983 tarihli ve
2813 sayılı Kanuna göre cep telefonu faturalı abonelerinin (ön ödemeli cep
telefonu aboneleri hariç olmak üzere) ödemek zorunda oldukları ruhsatname ve
yıllık kullanım ücretleri, 2006 yılında işletmecinin sistemine abone olunan ay
itibarıyla geriye kalan aylar için yıl sonuna kadar eşit taksitlere bölünerek
alınır.
d) 4/1/1961 tarihli ve
209 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin ikinci fıkrasından sonra gelen hükümleri
aşağıdaki şekilde uygulanır:
Personelin katkısıyla
elde edilen döner sermaye gelirlerinden, döner sermayeli sağlık kurum ve
kuruluşlarında görevli olan memurlar ile bu kurum ve kuruluşlarda 10/7/2003
tarihli ve 4924 sayılı Kanun uyarınca sözleşmeli olarak istihdam edilen sağlık
personeline, mesai içi veya mesai dışı ayrımı yapılmaksızın ek ödeme
yapılabilir. Sağlık kurum ve kuruluşlarında Bakanlıkça belirlenen hizmet sunum
şartları ve kriterleri de dikkate alınmak suretiyle, bu ödemenin oranı ile esas
ve usulleri; personelin unvanı, görevi, çalışma şartları ve süresi, hizmete
katkısı, performansı, serbest çalışıp çalışmaması ile muayene, ameliyat,
anestezi, girişimsel işlemler ve özellik arz eden riskli bölümlerde çalışma
gibi unsurlar esas alınarak Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine Sağlık
Bakanlığınca belirlenir.
Yukarıdaki paragrafta yer
alan hükme göre personelin katkısıyla elde edilen döner sermaye gelirlerinden
personele bir ayda yapılacak ek ödemenin tutarı, ilgili personelin bir ayda
alacağı aylık (ek gösterge dahil), yan ödeme ve her türlü tazminat (makam,
temsil ve görev tazminatı hariç) toplamının, pratisyen tabip ve diş
tabiplerinden serbest çalışanlara yüzde 250'sini, serbest çalışmayanlara yüzde
500'ünü, uzman tabip, Tıpta Uzmanlık Tüzüğünde belirtilen dallarda bu Tüzük
hükümlerine göre uzman olanlar ve uzman diş tabiplerinden serbest çalışanlara
yüzde 350'sini, serbest çalışmayanlara yüzde 700'ünü, serbest çalışmayan klinik
şef ve şef yardımcılarına yüzde 800'ünü, diğer personele ise yüzde 150'sini
geçemez. İşin ve hizmetin özelliği dikkate alınarak yoğun bakım, doğumhane,
yeni doğan, süt çocuğu, yanık, diyaliz, ameliyathane, kemik iliği nakil ünitesi
ve acil servis gibi özellikli hizmetlerde çalışan personel için yüzde 150
oranı, yüzde 200 olarak uygulanır. 4924 sayılı Kanun uyarınca sözleşmeli olarak
istihdam edilen sağlık personeline yapılacak ek ödemenin tutarı ise, aynı
birimde aynı unvanlı kadroda çalışan ve hizmet yılı aynı olan emsali sağlık
personeli esas alınarak belirlenir ve bunlara yapılacak ek ödeme, hiçbir
şekilde emsaline yapılabilecek ek ödeme üst sınırını geçemez.
Personelin katkısı ile
elde edilen döner sermaye gelirlerinden, o birimde görevli personele yapılacak
ek ödeme toplamı, ikinci ve üçüncü basamak sağlık kurumlarında, ilgili birimin
cari yıldaki döner sermaye gelirinin yüzde 50'sini, birinci basamak sağlık
kuruluşlarında ise, ilgili birimin cari yıldaki döner sermaye gelirinin yüzde
65'ini aşamaz.
Sağlık Bakanlığına bağlı
döner sermaye işletmeleri, sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi, kaliteli ve
verimli hizmet sunumunun teşvik edilmesi, sağlık kurum ve kuruluşlarının kendi
imkanlarıyla karşılayamadıkları ihtiyaçların giderilmesi, eğitim, araştırma ve
geliştirme faaliyetlerinin desteklenmesi, birinci basamak sağlık kuruluşlarının
desteklenmesi ve Bakanlık merkez teşkilatında görev yapan memurlar ile
sözleşmeli personele ek ödemede bulunulması amacıyla Bakanlıkça yapılacak
giderlere iştirak etmek için aylık gayrisafi hasılattan aylık tahsil edilen
tutarın yüzde 2'sini geçmemek üzere Sağlık Bakanlığınca belirlenecek oranı Bakanlık
Döner Sermaye Merkez Saymanlığı hesabına aktarırlar. Bu hesapta toplanacak
tutarların dağılım ve harcanmasına ilişkin kriterler ile personele yapılacak ek
ödemenin oran, esas ve usulleri Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine Sağlık
Bakanlığınca belirlenir. Personele yapılacak ek ödemenin tutarı, en yüksek
Devlet memuru aylığının (ek gösterge dahil) yüzde 200'ünü geçemez. Ek ödeme
tutarı; görev yapılan birim ve iş hacmi, görevin önem ve güçlüğü, çalışma
süresi, personelin sınıfı, kadro unvanı, derecesi ve atanma biçimi gibi
kriterler ile personele aylık ve özlük hakları dışında ilgili mevzuatına göre
yapılan diğer ilave ödemeler dikkate alınarak belirlenir. Merkez teşkilatında
görev yapan personele bu fıkra kapsamında yapılacak toplam ek ödeme, döner
sermaye işletmelerinden cari yılda aktarılan tutarın yüzde 50'sini geçemez ve
bu ödemeler gelir vergisine tabi tutulmaz.
2547 sayılı Kanunun 38
inci maddesine göre Sağlık Bakanlığı merkez teşkilatı ve bağlı sağlık kurum ve
kuruluşlarında görevlendirilenler, aynı maddede belirtilen ilave ödemelerden
yararlanmamak kaydıyla, Bakanlık merkez veya bağlı sağlık kurum ve kuruluşunda
görev yaptıkları unvan için belirlenen ek ödemeden faydalandırılır.
Birinci basamak ve
koruyucu sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi ve bölgelerarası gelişmişlik
farklarının giderilmesi amacıyla, döner sermayeli işletmelerden uygun
görülenlerin merkeze aktaracağı payı yüzde 4'e kadar yükseltmeye Sağlık Bakanı
yetkilidir. 24/11/2004 tarihli ve 5258 sayılı Kanun kapsamında, aile hekimliği
uygulamasına geçilen illerde, il sağlık müdürlüğü ve birinci basamak sağlık
hizmeti sunan kurum ve kuruluşlarda çalışan personele (aile hekimi ve aile
sağlığı elemanı olarak çalışanlar hariç) merkeze aktarılan yüzde 2 oranına
kadar olan paya ilave olarak alınacak paydan karşılanmak üzere Maliye
Bakanlığının uygun görüşü üzerine Sağlık Bakanlığınca belirlenecek esas ve
usullere göre ek ödeme yapılabilir. Merkeze aktarılan yüzde iki oranına kadar
olan paya ilave olarak alınacak tutarlar, bu fıkrada belirtilen amaçlar dışında
kullanılamaz.
Döner sermayeli
işletmelerin mali imkanı elverişli olanlarından, mali durumu yetersiz olanlara
karşılıksız veya borç olarak kaynak aktarmaya Sağlık Bakanı yetkilidir.
e) 18/6/1992 tarihli ve
3816 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin (b) bendinde yer alan "diş
çekimi" ibaresi 2006 yılında "diş tedavisi" şeklinde uygulanır.
f) 17/9/2004 tarihli ve
5234 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin birinci fıkrasının parantez içi
hükmü "ilaç, kan ve kan bileşenleri ile tıbbi sarf malzemesi hasılatının
yüzde 5'i" şeklinde uygulanır.
g) 24/7/2003 tarihli ve
4956 sayılı Kanunun 56 ncı maddesinin (d) bendi ile aynı Kanunun geçici 3 üncü
maddesinde geçen "1/1/2005" tarihleri ve 22/1/2004 tarihli ve 5073
sayılı Kanunun 17 nci maddesinde geçen "1/1/2005" tarihi
"1/1/2007" şeklinde uygulanır.
17/10/1983 tarihli ve
2926 sayılı Kanuna tabi sigortalılardan, 2006 yılı içinde aynı Kanunun 33 üncü
maddesine göre belirlenen gelir basamaklarından ilk altı basamakta
bulunanlardan altıncı basamak gösterge tutarının, yedi ve daha yukarı
basamaklarda bulunanlardan ise bulundukları basamak gösterge tutarının yüzde
20'si oranında sağlık sigortası primi tahsil edilir.
h) 17/7/1964 tarihli ve
506 sayılı Kanunun geçici 91 inci maddesinin yedinci fıkrasında geçen
"31/12/2005" tarihi "31/12/2006" olarak uygulanır.
i) 5217 sayılı Kanunun
geçici 4 üncü maddesinin uygulanmasına; birinci fıkrası, ikinci fıkrasının
birinci cümlesinde yer alan "Bu şekilde kaydedilen ödeneklerden;"
ibaresi ve ikinci fıkrasının son iki cümlesi hariç, 2005 yılında uygulanan
oran, esas ve usuller çerçevesinde devam olunur. Anılan madde uyarınca
yapılacak ödemeler Genel Müdürlüğe ait ödeneklerden karşılanır ve 4924 sayılı
Kanun uyarınca sözleşmeli olarak istihdam edilen personel söz konusu ödemeden
yararlandırılmaz.
j) 8/6/1949 tarihli ve
5434 sayılı Kanunun geçici 171 inci maddesinin ikinci fıkrası, "Fazla
çalışmanın süresi, ücreti ve fazla çalışmanın yaptırılması ile ilgili diğer
hususlar T.C. Emekli Sandığı Yönetim Kurulunun önerisi üzerine Maliye
Bakanlığınca tespit edilir." şeklinde uygulanır.
k) 26/5/2005 tarihli ve
5355 sayılı Mahallî İdare Birlikleri Kanununun 15 inci maddesinin (a) bendi
"Birlik üyelerinin, birliğin kuruluş ve faaliyet giderlerine katılma
payları ( Birliğe dahil il özel idarelerinin katılma payları bütçe gelirlerinin
binde 2'sini aşamaz.)" şeklinde uygulanır.
l) 10/11/2005 tarihli ve
5431 sayılı Kanunun 33 üncü maddesi ile 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı
Kanunun eki (II) sayılı cetvele eklenen Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün
harcamaları, mevcut mevzuat çerçevesinde özel bütçesi hazırlanıncaya kadar
Ulaştırma Bakanlığı bütçesinde yer alan Sivil Havacılık Genel Müdürlüğüne ait
ödeneklerden karşılanır.
m) 12/10/2004 tarihinden
önce inşaat ruhsatı alınmış ve yapılmış olup, kullanma izni verilmeyen ve
alınmayan yapılara; yol, elektrik, su, telefon, kanalizasyon, doğalgaz gibi alt
yapı hizmetlerinden birinin veya bir kaçının götürüldüğünün belgelenmesi
halinde, ilgili yönetmelikler doğrultusunda fenni gereklerin yerine getirilmiş
olması ve bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren başvurulması üzerine, kullanma
izni alınıncaya kadar geçici olarak su ve/veya elektrik bağlanabilir. Bu
kapsamda su ve/veya elektrik bağlanması herhangi bir kazanılmış hak teşkil
etmez.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Kocaeli Milletvekili Salih Gün.
Sayın Gün, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA SALİH GÜN
(Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2006 yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının 32 nci maddesi hakkında Grubum adına söz almış
bulunuyorum; hepinizi, saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 17
saattir burada görev yapmaktayız. Bunlar, bir milletvekilinin veya bu tip görev
yapan arkadaşların tatlı bir anısı olarak kalacak. Demokrasi savaşı veriliyor,
tartışmalar oluyor; ama, 18 saattir burayı hiç kimse terk etmedi.
Bu yasa, üzerinde, çok
uzun konuşulması gereken bir konu, 10 tane kanunun çeşitli maddelerini içeren
bir kanun. Bu çıkan yasayla, 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu,
Türkiye Büyük Millet Meclisine ve biz milletvekillerine, bütçeleri denetleme
konusunda daha kapsamlı yetkiler verirken, TRT, Toplu Konut ve TMSF gibi önemli
kamu kuruluşlarının bu denetim kapsamı dışında tutulması kabul edilebilir bir
durum değildir. Hiçbir kurum, millî iradenin yansıdığı Meclis denetimi dışında
bırakılamaz.
Değerli arkadaşlar, bu
denetim dışında bırakılan kurumlara bakmak gerekirse, örneğin TRT, kamu yayını
yapan, çok geniş izleyici kitlesi olan, halkımızı aydınlatma görevi üstlenen
bir kurumdur. Toplumumuzu ilgilendiren bu denli önemli bir kurumu, siz, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin denetiminden çıkartıyorsunuz.
Bir diğeri, Toplu Konut.
Herkesçe malum olan, özellikle son zamanlarda ciddî yatırımlar yapan,
sistemiyle daha da önemli hale gelecek olan bu kurum, çok ciddî ihalelere imza
atmaktadır ve atacaktır. Dolayısıyla, bu kurum, Meclis denetimi dışına
alınmamalıdır.
Bir diğer kurumumuz ise
TMSF. Geçtiğimiz dönemlerde, Türkiye'de içi boşaltılarak Fona devredilen, bu
milletin 50 milyar dolarını hortumlayan yaklaşık 20 banka Fon yönetimindedir.
TMSF, işte, bu zararların tanzimiyle ilgili birçok kararlara imza atmaktadır;
bunlar, büyük rakamlar karşılığı atılan imzalardır. Arkadaşlar, böyle bir kurum
hangi mantıkla ve nasıl Yüce Meclisin denetiminden çıkarılır?! Bunu anlamak
mümkün değildir. Bu kurumların önemini gözönünde bulundurduğumuz zaman,
denetimden çıkarılması, haklı olarak, kafamızda soru işaretleri
oluşturmaktadır.
Yine, halkımızın
kafasında kuşku uyandıran başka bir konuya değinmek istiyorum. Bildiğiniz gibi,
2004 yılından itibaren, ülkemizde, sağlık kurum ve kuruluşlarındaki personele,
bazı kriterler baz alınarak, döner sermayeden ek ödeme almaya başlamıştır. Bu
kriterlere örnek olarak, personelin unvanı, çalışma şartları, hizmete katkısı,
serbest çalışıp çalışmaması ve performans gibi kriterler sayılabilir. Döner
sermaye işletmelerinin amacı, sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi, daha yüksek
verimle çalışma olanağı sunmaktır; sağlık kurumlarının ihtiyacını karşılaması
ve personele ek bir gelir kaynağı oluşturmaktır.
Değerli arkadaşlar,
dönersermayeden pay alacak personele hangi kriterlere göre ek ödeme
yapılacağını biraz önce belirtmiştim. Bu kriterlerden belki de en önemli olanı,
performansa dayalı olarak yapılacak ek ödemedir.
Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlar; vatandaşa hizmet eden sağlık personelinin özellikle
ödüllendirildiği bir sistem olarak belirtmiştim. Böyle bir sistem ilk bakışta
kulağa hoş gelebilir; ancak, sistem incelendiği zaman durumun biraz daha farklı
olduğunu görmekteyiz. Performanstan kasıt, ne kadar çok iş, o kadar fazla
ödenek demek; yani, ne kadar tahlil, ameliyat, film olursa olsun o kadar ek
ödeme yapılacaktır. Doktorlarımız bu sistemi suiistimal etmiyor olabilirler ve
etmeyeceklerine de yürekten inanıyoruz.
Değerli arkadaşlar, bu
şekilde, TRT denetimsiz bırakılıyor. Toplu Konut İdaresi bu Meclisin denetimi
de çıkarılıyor. TMSF çıkarılıyor. Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, iller
bazında çıkarılıyor. Cep telefonu faturalarının, denetimle çıkarılıyor. Sağlık
Bakanlığının dönersermayesinde çıkarılıyor. Arkadaşlar, halk, bu Parlamentoyu,
şikâyet etmek için değil; eğer, şikâyet ettiklerini Parlamento dışında
bıraktıysa, burada, görev yapmak için seçti. Burada, 2002'den önce enflasyon
şuydu, bankaların hali buydu demenize gerek yok. Seçimde, bunu, halk size
söyledi. Biz, enflasyonu bu hale getireni, bankaları bu hale getireni, bizi
işsiz bırakanı, 3 tane büyük partiyi, Parlamento dışında bıraktık. Sizi niye
seçtiler?.. Buraya gelip, maziyi karıştırarak, kendinizi başarılı sayamazsınız.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) -
Süren doldu…
SALİH GÜN (Devamla) -
Efendim, dolabilir; siz, bu Parlamentonun başkanı değilsiniz. Burada, çok
önemli siyasetçi arkadaşlar var. Yıllardır, bu Parlamentoya hizmet etmiş, çok
seçkin, bakanlık yapmış, partilere hizmet etmiş insanlar var; ama, tüccar
zihniyetiyle gelenlerin hepsinin dili dışarıda. Burası saygın bir kuruluş,
ciddiyetle dinle! Dinlemezsen, sus!
Arkadaşlar, bir konudan
daha bahsedeceğim. Bu ülkede deprem oldu; Kocaeli'nde, Düzce'de ve Yalova'da.
Burada, bir depremin sonucunda, ekonomik kriz de geçirildi. Bu iki üst üste
gelen faciada, bu 3 ilimizde ve Türkiye'nin birçok ilinde, 40 000 tane arkadaşı
da kaybettik. Bu ailelerin fertleri, esnafı, SSK borcuyla, Bağ-Kur primleriyle,
tarım sigorta prim borçlarıyla boğulmakta, kapılarında icralar, hacizler
beklemekte.
Sayın Maliye Bakanına
buradan seslenmek istiyorum. Bu afet bölgelerindeki prim borçlarının, SSK
borçlarının, tarım prim borçlarının aslının kalarak, faizlerinin kaldırılması
ve bunun uzun sürede ödenmesini sağlamak…
Bir de, burada tuhafıma
giden bir olay, bu Parlamentonun -Saraylar dahil- personeli 5 000'in üzerinde.
5 000 çalışan, bu Büyük Millet Meclisinin evladı. Bir baba, bu evlatları ayırır
mı? Gidin restorana, garsonların birçoğu 800 000 000 lira maaş alıyor, birçoğu
1,5 milyar lira maaş alıyor. Gidin sekreterlere, bir kısmı 800 000 000 lira
maaş alıyor, bir kısmı 1,5 milyar maaş alıyor. Bunları saymayacağım, berberler
var, ayakkabı boyacıları…Hepsi, burada bize hizmet edenler. Size tabağıyla
yemek getiren garsonun kaç lira maaş aldığını bilmiyorsunuz; ama, hizmette
hiçbir aksama yok. Sekiz, dokuz senedir, burada, geçici görevli ve mevsimlik
işçi adı altında, tamamen haksızlık yapılıyor. Sekiz, dokuz senedir bu
Parlamentoya hizmet edenleri, lütfen, ayırmayın. Ağustos ayında yirmi gün izne
çıkarıyorsunuz, 800 000 000 lira maaş alan arkadaş, 350 000 000 lira kira
verecek, maaş alamıyor, 250 000 000 lira para. Sözleşmeli zırhı altına
saklanmayalım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gün,
lütfen konuşmanızı tamamlar mısınız.
SALİH GÜN (Devamla) -
Toparlıyorum Başkanım.
Şimdi, yılbaşı geliyor;
kimileri için çok önemlidir, kimileri için önemsizdir. Arkasından da mübarek
kurban bayramı geliyor. Yine, bunların, yılbaşını da, kurban bayramını da
zindan ettiniz. Sekiz dokuz senedir çalışan geçici işçiyi… Ben de ondört yıl
belediye başkanlığı yaptım, hiçbir şeyde ayırmadım.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Biz mi yaptık ama, bizde mi başladı?
SALİH GÜN (Devamla) -
Sizde başladı demiyorum ki. Sekiz dokuz seneden bahsediyorum, siz daha üç
seneliksiniz; ama, bunu düzeltmek de hükümetin görevi. Bundan önce de
söylenmiştir, bundan sonra da söylenmeye devam edilecektir. Sen babasın; iki
evladından birisine harçlığı değişik, öbürüne değişik mi veriyorsun?! Birinin
pabucunu bit pazarından, öbürününkini Vakkodan mı alıyorsun?! Burada
çalışanların haklarının… Bunların sayısı 1 000 civarında, burada çalışanların
yüzde 25'i civarında. Şimdi 270 000 000 lira harçlıkla bayrama gidecekler…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gün,
lütfen Genel Kurula teşekkür eder misiniz. Bu defa mikrofonunuzu açmayacağım;
lütfen…
SALİH GÜN (Devamla) - Bayrama
gidecekler, yılbaşı geçirecekler, evinin kirasını veremeyecekler. Tabiî, bu çok
uzun bir konu.
Bu vesileyle zamanım
dolduğu için, hepinizin yeni yılını şimdiden kutluyor, Kurban Bayramınızın
mutlu ve mübarek olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (CHP ve AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Gün.
Şahsı adına, Ordu
Milletvekili Sami Tandoğdu; buyurun.
Süreniz 5 dakika Sayın
Tandoğdu.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; 2006 Bütçe Kanunu Tasarısının 32 nci
maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım.
Maddenin okunuşu 15
dakika sürdü, bizim de herhalde 45 dakika bir konuşma hakkımız olabilir!
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
En güzel konuşma, en kısa konuşmadır!
İ. SAMİ TANDOĞDU
(Devamla) - Fakat, esas beni üzen, 56 ncı hükümette, 57 nci hükümette ve ondan
sonra oluşan 58 ve 59 uncu hükümetlerde hep siyasî istikrardan ve paradan,
paradan, paradan bahsediliyor bu Mecliste. Nedense her şey paraya bağlanmış.
Balık baştan kokar deniliyor. Meclis hep "para" derse, vatandaş hep
"para" diyor. Vatandaş, cebime girecek olan para, menfaatım nedir
diyor, her konuya, her olaya bakış açısı bu oluyor; ama, dünyanın en güzel
çiçekleri olan çocuklarımızın geleceğini, doğanın güzelliklerini, hayvanların
güzelliklerini, hayvan sevgisini, Allah korkusunu, peygamber sevgisini doğa
sevgisiyle birleştirerek, bu güzelliklerden, bu sevgilerden hiç bahsetmiyoruz
hep "para" diyoruz.
Biraz evvel, Manisa'yla
ilgili, CHP Manisa Milletvekili Hasan Ören arkadaşım ve AK Partili Milletvekili
arkadaşımız İsmail Bilen, bir olay üzerinde fikirlerini, düşüncelerini,
olayları anlattılar; daha hiçbir şey ortada yokken, bir taraf alkışlıyor, bir
taraf daha çok alkışlıyor; ama, daha netice belli değil, yasalar daha
oluşmamış, aynen Van'daki rektör olayı gibi. Ortada bir olay var, daha
neticelenmemiş…
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Güzel başladınız ama, rektöre getirdiniz.
İ. SAMİ TANDOĞDU
(Devamla) - Bir dakika efendim… Onun gibi başka misaller de verebiliriz. Daha
olaylar neticelenmemiş, hemen taraflar kılıçlarını çekmiş. Bu denli kırgınlık,
bu denli kin, bu denli sevgisizlik bizi nereye kadar götürecek, beni esas üzen
bu.
Biz, burada, muhalefet
milletvekilleri olarak, sevgiyi lütfen öne alalım, önplana hoşgörüyü, barışı
alalım ve çok güzel bir Meclis oluşturalım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
32 nci madde üzerinde
benim de üzerinde duracağım konu, hastanelerdeki dönersermaye. Hastanelerdeki
personelin katkılarıyla, özellikle doktorların hastaları muayene ve
ameliyatlarıyla elde edilen paranın belirli bir yerde toplanarak dağıtılması
olayına dönersermaye deniliyor. Bu olayı bir kavramamız, bir bilmemiz gerekli.
Bu olayın da, her olayda olduğu gibi, her vakada olduğu gibi istismarı çok
ağırlıktadır. Benim buradaki konum, bugünkü değineceğim konu, bu
istismarlardır, bu istismarları ortadan kaldıracak faktörlerdir.
Sakıncalarını şöyle
sıraladığımda, , iyi bir hekim, başarılı bir hekim, en az girişimle, en iyi
tedaviyi yapabilen hekimdir. Performans ise, bunun tam tersidir; ne kadar çok
ameliyat yaparsan, ne kadar çok girişimde bulunursan, o kadar çok para
kazanılır. Bu arada, kamu kaynakları da gereksiz bir şekilde harcanır. Gereksiz
girişimler, gereksiz ameliyatlar, gereksiz tahlilleri çoğaltır ve daha çok para
işler hale gelir. Mesela, bir vücuttaki ufacık bir biyopsi, elle alınacak,
mikroskobik olarak alınacak olan bir biyopsi, tomografi cihazı altında
girişimsel biyopsi haline döndürüldüğü zaman puanlar yükselir, hastanenin
geliri de artar. Bu, devleti büyük bir zarara sokar. Gereksiz şekilde,
hastaların özel hastaneye sevkleri de devletin kasasını zarara sokar.
Performansın ne olacağı
belli değildir. Doktorlara, dengesiz ve adaletsiz bir şekilde dağıtılmaktadır.
İki üç ay, hatta dört ay performans parası dağıtmayan hastanelerimiz mevcuttur.
Çalışan doktorlar
arasında ve yardımcı personel arasında da, iş barışı bozulur bu olayda.
Cildiyeci ile cerrah arasında puan farkından dolayı para farkı oluşur,
intaniyeci fizikçiye nazaran daha az para alır puanından dolayı, fizikçi
cildiyeciye nazaran az alır, dahiliyeci radyolojiye nazaran…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tandoğdu,
eksüre vereceğim size, lütfen konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
İ. SAMİ TANDOĞDU
(Devamla) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Uzman ve asistanlar,
yapmış oldukları hizmetleri, şeflerin üzerine kayıt geçirerek, şeflerin çok
puan alarak fazla para almasını sağlarlar. Bu örnekleri artırmak mümkündür.
Bu dönersermayeye karşı
alternatif ne olmalıdır; insanca yaşayacak bir maaş. Doktorlara, insanca
yaşacak bir maaşı sağladığımız takdirde, bu olayların oluşmasına, bu
performansları ve bunun komplikasyonlarını ortadan kaldırmak mümkün olacaktır.
İş güvencesi verilecektir veyahut da kamudan kaynaklanan finans sağlanmalıdır
ki doktorlara, bu olayın, bu performansın, bu dönersermayenin bir alternatifi
oluşmuş olsun.
Esas, burada, benim
üzerinde durmam gereken önemli konulardan bir tanesi de, Sağlık Bakanının
"Sağlıkta Dönüşüm" adı altında bir program yaptığı. Adı üzerinde olan
bu programda, kendisi sabit kalmak şartıyla, icraatları devamlı dönüyor. (CHP
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tandoğdu…
İ. SAMİ TANDOĞDU
(Devamla) - Sayın Başkanım, lütfen…
BAŞKAN - Hayır efendim…
Teşekkürünüz için mikrofonunuzu açacağım; sonra, kapandığı zaman tekrar açmam.
Lütfen, istirham ediyorum yani; gecenin bu saatinde lütfen zorlamayalım
birbirimizi.
Buyurun efendim.
İ. SAMİ TANDOĞDU
(Devamla) - Ya, Sayın Başkanım…
BAŞKAN - Efendim, süreniz
başladı; buyurun.
İ. SAMİ TANDOĞDU
(Devamla) - Peki…
Yalnız, şunu söylemek
istiyorum: Karadeniz Bölgesindeki Çernobil faciasına, Sağlık Bakanının duyarsız
kalması, ağıtlar yakılan, türküler yakılan, sanatkârların ölümüne sebep olan
Çernobil'e karşı kayıtsız kalması, yüreğimi yaralamakta. Sizin hiç olmazsa,
Meclis olarak, muhalefetiyle, iktidarıyla, bu olaya sahip çıkmanızı bekliyor,
yeni yılınızı kutluyor, bayramınızı kutluyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Tandoğdu,
teşekkür ediyorum.
Sayın Ahmet Çağlayan...
Buyurun Sayın Çağlayan.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
AHMET ÇAĞLAYAN (Uşak) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanunun 32 nci maddesi
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, cümlenizi saygıyla
selamlıyorum.
Burada, uygulanıp
uygulanmayacak hükümlerle ilgili bir madde. Önemli olan, kanunların birbirine
uyumu, bütçe uygulamalarında birlik ve hukukî sıkıntılar meydana gelmemesi. Bu
bakımdan hazırlanmış bir madde.
Tabiî, Türkiye'de devamlı
yeniden yapılanmadan bahsedildi; devamlı dendi ki, bu hizmetler iyi gitmiyor,
yeniden değiştirilmeli. Sağlık hizmetlerinde, sosyal hizmetlerde ve diğer
hizmetlerde, hele hele kanunî düzenlemeler yapılmasıyla fevkalade önemli
değişiklikler yapılmıştır. Üç yıldır bir bütçe uygulaması örneği göstermiştir.
Bunda hükümetimiz başarılıdır. Enflasyon düşmüştür, faizler düşmüştür,
istihdamda önemli mesafe katedilmiştir. Sadece Uşak'ta kayıtdışı çalışan,
hastane kapılarından dönen insanlardan 4 700'ü artık hastane kapılarından
dönmüyor. Bu bakımdan çok önemli.
Ben, burada, gecenin bu
vaktinde sözlerimi fazla uzatmak istemiyorum. Bütçe uygulamaları itibariyle üç
yıllık başarılı uygulamanın bu çok yıllık bütçe uygulamasında da devamını
diliyor, çalışmalarında bu bütçeye emek veren herkese teşekkür ediyor, hükümete
ve uygulayanlara başarılar diliyorum. Bütçenin hayırlara vesile olmasını
diliyorum. Bayramınızı, yeni yılınızı kutluyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Çağlayan.
Madde üzerinde 10 dakika
süreyle soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Işık, buyurun.
AHMET IŞIK (Konya) - Ben
soru hakkımdan feragat ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Ercenk, buyurun.
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yalnız, bir istirhamım
var. Bu, hangi bakan oturacaksa efendim… Sorularımızı, bakan oturuyor,
değiştirmek zorunda kalıyoruz. Ulaştırma Bakanı…
Tam soruya girerken
Ulaştırma Bakanı oturuyordu, Maliye Bakanı geldi. Şimdi, Bayındırlık ve İskân
Bakanımız geldi. Hoş geldiniz efendim.
Şimdi, Sayın Bakanım;
üçünüze de sormuş olayım ben bu soruyu; Ulaştırma, Bayındırlık ve İskân ve
Sayın Maliye Bakanına.
Bilindiği gibi, Antalya,
en uzun kıyıya sahip olan bir ilimizdir. Antalya'da deniz ulaşımının
gerçekleştirilmesi, ticaret ve turizm açısından önemli bir katkı sağlayacaktır.
Deniz ulaşımının başlatılması konusunda bir çalışma yapmayı ve ayrıca kıyı
ilçelerimiz Gazipaşa, Alanya, Manavgat, Serik, Merkez, Kemer İlçelerinden coğrafî
açıdan uygun olanları ile turizm bölgeleri arasında raylı sistemle ulaşım
konusunda bir projeyi hataya geçirmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ercenk.
Sayın Anbarcıoğlu.
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa)
- Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Ben de sorumdan vazgeçtim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
Sayın Erdöl.
CEVDET ERDÖL (Trabzon) -
Sayın Başkan, ben de soru sormaktan vazgeçtim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, buyurun.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
değerli milletvekilimizin sorusuna, müsaade ederseniz, yazılı cevap verelim
Ulaştırma Bakanlığımızdan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Madde üzerinde 2 adet
önerge vardır; önergeleri okutup, aykırılık derecelerine göre işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2006
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 32 nci maddesinin (k) fıkrasında
yer alan "binde ikisini" ibaresinin "binde beşini" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
İrfan Gündüz |
Sabri Varan |
Hikmet Özdemir |
|
İstanbul |
Gümüşhane |
Çankırı |
|
Ahmet Gökhan Sarıçam |
|
Zülfü Demirbağ |
|
Kırklareli |
|
Elazığ |
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2006
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 32 nci maddesinin (a) fıkrasına
(8) numaralı bentten sonra gelmek üzere aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Salih Kapusuz |
Mehmet Ali Suçin |
İnci Özdemir |
|
Ankara |
Batman |
İstanbul |
|
Fatma Şahin |
|
Gülseren Topuz |
|
Gaziantep |
|
İstanbul |
"9. 27.6.1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 1 inci maddesinin (B) fıkrası (3 numaralı bendinde yer alan hükümler hariç),"
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Efendim, yeterli çoğunluğumuz
olmadığı için katılamıyoruz, Yüce Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Katılıyorsunuz.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2006
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 32 nci maddesinin (k) fıkrasında
yer alan "binde ikisini" ibaresini "binde beşini" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İrfan
Gündüz (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Aynı şekilde, yeterli
çoğunlumuz olmadığı için takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önergeler
istikametinde 32 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
33 üncü maddeyi
okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 33.- Bu Kanun
1.1.2006 tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteyen milletvekili arkadaşlarımız; grup adına, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Algan Hacaloğlu İstanbul, Anavatan Partisi Grubu adına Ömer
Abuşoğlu, Gaziantep; şahıslar adına, Algan Hacaloğlu, Recep Garip, Fahri Kesin,
Mehmet Eraslan.
Sayın Hacaloğlu,
isterseniz ilk sözü Ömer Abuşoğlu Beye vereyim, sonrasında sizin sürenizi
birleştireyim.
ALGAN HACALOĞLU
(İstanbul) - Birleştirin.
BAŞKAN - Anavatan Partisi
Grubu adına, Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu.
Sayın Abuşoğlu, buyurun.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gecenin bu saatinde grup olarak konuşmama kararı vermiş
olmamıza rağmen, iktidar partisi milletvekillerinin tutumuna biraz da kızarak
söz alma gereğini hissettim, hem bu 33 hem de 34'te konuşacağım. Kızmamın
sebebi şu…
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Ne hakkın var kızmaya?!
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla )
- Hakkım var. Biz muhalefet olarak bir centilmenlik örneği göstermişiz; sürenin
uzamasını da dikkate alarak, bütçe görüşmelerinin milletvekilinin sağlığını da
bozacak derecede uzamasına mâni olmak üzere konuşmama kararı vermiştik; ama,
baktım ki, burada, iktidar partisi milletvekilleri her madde üzerinde söz
alıyor ve uzun uzun da konuşuyorlar eksüreleri de kullanarak.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Biz konuşmasak, başkası konuşacak.
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) -
Mazhar-Fuat-Özkan var, bilir misiniz?
AYHAN ZEYNEP TEKİN (BÖRÜ)
(Adana) - Evet, şarkıcı…
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) -
Evet, onların bir de şarkısı var. Tıpkı onların şarkısı gibi, en güzel şarkıyı
sen yazdın, en güzel besteyi sen yaptın; iktidar partisi milletvekilleri hâlâ
aynı teranede. Ben de diyorum ki, evet, en güzel ninniyi siz söylüyorsunuz;
ama, vatandaş inanmıyor bu ninniye; vatandaşın kulaklarını tırmalıyor.
Bugünkü Devlet İstatistik
Enstitüsünün yayımladığı işsizlik rakamlarına göre, ikinci dönem üç aya göre,
üçüncü dönem üç ay içerisinde işsizlik oranları artmış; 9,4 yaz sonu
itibariyle, güz aylarında 9,7 olmuş. İşler iyiye gitmiyor. Demek ki, sizin
ninnileriniz vatandaşı uyutmaya yetmeyecek bundan sonra. Biraz daha farklı
teraneler tutturmanız lazım.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - 10,4'ten indi 9,7'ye.
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) -
9,4'ten, 9,7'ye çıkmış. Vatandaşın işi kötüye gidiyor; Türkiye iyiye gitmiyor;
bizden söylemesi. Bizim işimizin kötüye gitmesi bizi ilgilendirir; ama,
işsizliğin kötüye gitmesi sizi de ilgilendirir, bizi de ilgilendirir, vatandaşı
da ilgilendirir. O bakımdan, uzun uzun burada en güzel besteleri kendinizin
yaptığını dile getirmek yerine, biraz daha ülkenin meselelerini yakından
incelemekte fayda var.
SÜLEYMAN GÜNDÜZ (Sakarya)
- Ama realite öyle…
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) -
Realite evet kötüye gidiyor.
SÜLEYMAN GÜNDÜZ (Sakarya)
- Hayır, realite, en güzelini bizim yaptığımızdır. En güzel besteyi biz
yapıyoruz.
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) -
Ama, en güzel besteyi yapandan en güzel ninniyi söylemesi de beklenir; ama,
vatandaşın kulağını tırmalıyorsunuz, vatandaş inanmıyor.
Daha üç gün önce,
Gaziantep'te bir hanım, 30 yaşına gelmiş oğlunu, üç seneden beri işsiz,
evlendiremediğinden yakınıyordu; bunlar, bu ülkenin gerçekleri. Biraz bu
gerçeklere eğilmekte fayda var. Ben sözü daha fazla uzatmayacağım. İşsizlik
meselesi gerçekten önemli, gerçekten içleri sızlatan bir mesele. Bu meselenin
çözümünde, eğer benim bu konuşmamın en ufak bir katkısı olacak, iktidarı bu
konuda üzerinde biraz daha ciddî olarak durmaya itecekse, herhalde, dünyanın en
fazla sevap kazanan insanları ben olacağım.
Hepinize saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Abuşoğlu.
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa)
- Almanya'da 9,9; İspanya'da 14…
BAŞKAN - Sayın
Anbarcıoğlu…
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu ve şahsı adına, İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu; buyurun efendim.
Sayın Hacaloğlu sürenizi
birleştirdim, 15 dakika süreniz var.
CHP GRUBU ADINA ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; gecenin bu
geç saatinde, sabahın ilk saatlerinde, 2006 yılı bütçesinin 33 üncü maddesinin
üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; hepinizi, sevgi, saygıyla
selamlıyorum.
Bu görüşmelerde, bütçenin
bütünü içinde iki yadırgadığım konu oldu. Birincisi, bu bütçe görüşmelerinin
izlenmesinde, yapılan değerlendirmelerin takibinde hükümetin ekonomiyle sorumlu
bakanlarının nefeslerinin yetmemesi, Maliye Bakanımızın yokluğunda onun yerine
buradaki müzakereleri izleyecek ekonomiden sorumlu bir başka bakanımızın
bulunmaması. Böyle bir olay, zannediyorum, uzun zamandır ilk defa oluyor. Bu
ekonomi yönetimiyle ilgili en önemli konuda, hükümetin ekonomiden sorumlu
bakanlarından birinin daimî olaraktan burada mevcut olmaması, hükümetin bu
konuyu hangi ölçüde ciddiyetle ele aldığının bir göstergesidir. Ben,
tabiatıyla, burada hükümeti temsil eden sayın bakanlara saygılarımı sunuyorum;
ama, nihayet, bu, hükümet içinde bir işbölümüdür, bir ihtisas konusudur. Bunu
yadırgıyorum.
İkinci yadırgadığım konu;
bu bütçe, AB'yle müzakere süreci başladıktan sonra yapılmakta olan ilk bütçe ve
bu müzakerelere, gerek Katılım Ortaklığı Belgesi gerekse Müzakere Çerçeve
Belgesi içinde yer alan muhtelif konuların, engellerin veya ufkun, gerek
bütçenin özüne gerekse müzakerelere yansımamış olması. Tabiatıyla, Dışişleri
Bakanlığı bütçesi içinde bunlar görüşüldü; ama, şu tartıştığımız yasa tasarısı
bütçenin temelidir ve onun özü içinde bunu göremedik.
Değerli arkadaşlarım,
Avrupa Birliğiyle olan ilişkilerde iki temel belge var bildiğiniz gibi; biri,
müzakerelere temel teşkil eden Müzakere Çerçeve Belgesi; diğeri de, Katılım
Ortaklığı Belgesi, en azından yakın perspektifte. Katılım Ortaklığı Belgesiyle
bu bütçe görüşmelerine yansıyacak, yansıyan, yönlendiren, dikkatle üstünde durulması
gereken çok belirli bazı konular var. Müzakere Çerçeve Belgesi içinde de -ki,
bir şekilde 17 Aralık belgesinde de bunlar mevcuttu tabiatıyla- çok temel
alanlarda, bilindiği gibi, kalıcı kısıtlamalar mevcut.
Ben, bu müzakerelerde,
hükümetin, yeterli direnci ortaya koyamayarak bazı siyasî dayatmaların gündeme
getirilmiş olmasını bugün burada tartışmıyorum; onlar ayrı bir konu; ama,
anımsayacaksınız, 23 Aralık tarihinde, hükümet, Brüksel'deki daimî
temsilciliğimiz kanalıyla AB'ye vermiş olduğu bir notayla, amacı geçici bir
düzenleme niteliğinde olmayan ve zamanla sınırlanmayan ve söz konusu paragrafta
-ki, 23 üncü paragraftır- daimî koruma ve daimî şekilde kullanılabilecek koruma
adlarıyla tanımlanan bir istisna AB'nin temel ilkelerine aykırıdır; bu kısıtlamaların
katılım müzakerelerinde dikkate alınacak bir parametre olarak ileri sürülmesi
kabul edilemez. Bunu resmen bildirdik. Bu doğru bir tavırdır. İyi ki,
Dışişlerimiz bu notayı vermiştir; ama, bu, şu gerçeği ortaya koyuyor: Birçok
platformda, Sayın Bakanın, Dışişleri Bakanımızın ve diğer ilgili
arkadaşlarımızın ifade ettiği gibi, oraya ilave edilen bir iki kelime durumu
kurtarmamıştır. Yani, ortada, Türk vatandaşlarının, yurttaşlarımızın serbest
dolaşımı, tarımda AB ortak tarım politikası çerçevesi içerisindeki tarım
desteklerinde ve bir de bölgesel kalkınmaya yönelik yapısal fonlarla ilgili
kalıcı kısıtlamalar, en erken 2014 yılı; ama, kalıcılık niteliğiyle müzakereye
açık bir süreçte Türkiye'nin gündemi içinde değil. Bu ne demektir; Türkiye'nin
şu anda en önemli iki alanı, biri tarım, diğeri de bölgesel kalkınmanın
yetersizliğinden ve bölgelerarası çok derin kalkınma uçurumlarının varlığından
kaynaklanan müthiş, muazzam bir sorun, muhakkak her hükümetin ele alması
gereken bir konu.
Tarım konusu burada çok
tartışıldı. İlgili arkadaşlarım, tarım bütçesi dolayısıyla konuya değindiler;
ama, biliyoruz ki, tarım büyümüyor, sizin üç yıllık iktidar döneminizde de,
tarımın yıllık ortalama büyüme hızı yüzde 1'in altında ve tarım, Avrupa
ülkelerine göre, AB'ye göre son derece düşük destek görmekte ve sizin
döneminizde, IMF'yle içine girmiş olduğunuz o kısıtlayıcı ilişkiler içinde,
maalesef, tarım, çiftçimiz kendi kaderine terk edilmiş durumda. Bir anlamda,
bir taraftan IMF, bir taraftan AB, bir taraftan da AKP Hükümeti, maalesef,
tarımı bir kıskaç altına almış durumdalar. Bu böyle sürdürülemez tabiatıyla.
Bugün tartışmakta olduğumuz bütçe, üç yıllık bütçenin birinci ayağını
oluşturması nedeniyle de, önümüzdeki yılların bütçeleri, kesinlikle, tarıma
yeni bir bakışla yaklaşmak zorundadır ve Avrupa Birliğinden gelmeyecek olan
desteğin, o IMF'nin, dış borçların hızla geri ödenmesinin temelinde şekillenmiş
olan ilişkilerin dışında, kesinlikle, tarımın korunması, desteklenmesi,
geliştirilmesi, sadece tarımdaki gelirin artırılması bağlamında değil,
verimliliğin ve dışa açık rekabetçi bir yapının oluşturulması zorunludur. Bu,
2006 yılı bütçesine yeterince yansımamıştır.
Değerli arkadaşlarım,
geçenlerde, Hakkâri Valisi Ayhan Nasuhbeyoğlu, Hakkâri olayları aşamasında
"işsizlik, ulaşım, sağlık, eğitim Hakkâri'de büyük bir sorun, AB fonları
süratle aksın" dedi; böyle bir beyanı, basına yansıdı. Zannediyor ki
Sevgili Valimiz, AB'yle müzakereler başladı, AB düğmeye basacak, Türkiye'ye
paralar akacak. Yok böyle bir durum değerli arkadaşlarım.
AGÂH KAFKAS (Çorum) -
Akmaya başladı bile.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Bu müzakerelerin, her şeyi olumlu giderse, Türkiye, malî reformları AB'nin
beklediği ölçülerde yerine getirirse, en erken 2014 yılında tam üyeliğe eğer
ulaşırsa -ki, bu kısıtlamaları bir yana bırakarak ifade ediyorum- o zamana
kadar Türkiye'nin eline geçebilecek olan, değişik anlamlarda, boyutlarda
fonların toplamı 3-3,5 milyar doları aşamaz ve onların da, sivil toplum
örgütleri, vesaire üzerinden birçok farklı alanlarda kullanılabilecek fonlar
olduğunu düşünürseniz, yılda 300, 400, 500 milyon dolarlık bir fonun,
kesinlikle, ne Doğu, Güneydoğu Anadolunun kalkınmasına ne de tarıma yönelik
yapısal alanlara bir merhem olması söz konusu değil.
Değerli arkadaşlarım,
bugün DAP, GAP, Yeşilırmak Havza Projesi, Karabük, Bartın, Zonguldak Projesi ve
Doğu Karadeniz Projeleri, uzun yıllardır, Devlet Planlama Teşkilatı içindeki
çalışmalar içinde projeye dönüştürülmüş; lafı var, kendi yok. Tabiatıyla, GAP'ı
ayırıyorum; GAP, ayrı bir proje, yıllardır sürdürülmekte; fakat, GAP da ne
yazık ki, giderek buraya aktarılan kaynaklar, fonlar sınırlandı; hâlâ hâlâ
yeterince sulama kanallarının gereği yerine getirilememiştir, hâlâ çok düşük
yüzde 60'lar düzeyindeki bir gerçekleşme oranıyla şu anda beklentileri
karşılamış noktada değildir; ama, sorun onunla bitmiyor. Doğu Anadolu var. Doğu
Anadoluya baktığımız zaman, bugün dünyada gelişmişlik endeksine göre, genel
anlamda, 94 üncü sırada olan Türkiye'nin bütün illeri, 81 ili arasında kişi
başına millî gelir veya sosyal gelişmişlik endeksine göre en geri kalmış illeri
orada, içine Bayburt ile Gümüşhane de dahil olmak üzere.
Değerli arkadaşlarım,
buraya kaynak aktarılması lazım. Buraya, bizim kendi bütçemizden; aynen Avrupa
Birliğinin yeni bütçesiyle, on gün evvel kabul ettiği yeni bütçesiyle kendi
doğu ülkelerine yaptığı gibi kaynak aktarılması lazım. Onlar, doğuya -geçen gün
ifade ettim- göğüslerini, bağırlarını, sevgilerini açtılar, kaynak
aktarıyorlar; bizim de kendi bütçemizden kendi kaynaklarımızı doğuya aktarmamız
lazım, doğuya, güneydoğuya aktarmamız lazım. Bu arada, uygulamaya geçirilmekte
olan yatırım indiriminin, Kurumlar Vergisinin kaldırılması karşılığı olarak,
kaldırılmakta oluşu, en başta, doğuda, güneydoğuda Türkiye'nin gelişmekte olan
yörelerinde, o yatırım ihtiyacına yönelik çok ciddî bir engeli oluşturacaktır.
Zaten geçirilmiş olan, uygulamaya konmuş olan teşvik yasası yürümüyor,
işlemiyor; onu baştan söyledik; gerçekten, sakat doğmuş bir yasa. Şimdi, siz,
bunu da kaldırsanız, sadece arsa vererek, eğer oralarda yatırım olacağını
zannediyorsanız, gerçekten yanılırsınız.
Değerli arkadaşlarım,
Katılım Ortaklığı Belgesi, belirli hedefleri, belirli yaptırımları iki yıl
içinde yerine getirilmesini hükümete bir görev olarak veriyor. Tabiî, bu görev
vermeyi ben içime sindirmiyorum; bunlar, Türkiye'nin kendi ihtiyacı olarak
yapması gereken konular. Bunlardan biri, köye dönüş projesini derhal iki yıl
içinde uygulamaya geçirin diyor. Daha doğrusu, uygulamaya başlatılmış olan, şu
anda sadece üçte 1'i yarım destekle bir şekilde ele alınmış olan köye dönüşün,
90'lı yılların başından, 89'dan beri 3 428 köy ve mezraı kapsayan; ama,
özellikle köylere gönüllülük, güvenlik ve devlet desteği altında geri dönüşü
sağlamanın gereğini yerine getirin diyor size. Bunu Türkiye'nin barışı için,
bunu tüm bölgelerin refahının eşit düzeyde sağlanması için gereğini yapın.
Mağduriyetleri giderin
diyor; 5 233 sayılı Yasa çerçevesi içinde sadece geçen sene sadece 8 000 000 dolar ayırdınız; bu sene
gene yetersiz; gereğini yapın ve koruculuk sistemini kaldırın. Onu, geçici
istihdam projesi içinde eritin.
Değerli arkadaşlarım,
tabiî, Katılım Ortaklığı Belgesinde, genel anlamda, bütçeyle, siyasetle ilgili
çok temel iki ayrı öngörü var. Bunlardan biri siyasî etik yasası. Siyasî etik
yasasını bu kürsüde defaatle dile getirdik, 1 numaralı Kopenhag'ın kriteridir
bence, bizce, Cumhuriyet Halk Partisi açısından. O konuda Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun Yüce Meclise sunmuş olduğu yasa teklifinin, maalesef, sizlerin
oylarınızla raflara kaldırılmış olması büyük bir nakıstır, büyük bir
eksikliktir.
İkincisi dokunulmazlık.
Artık, bizim dilimiz kurudu bu konuda…
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Maddeyle ne ilgisi var?!
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Bu konuda söyleyecek başka şeyimiz kalmadı. Bu konuda gidecek yeriniz
kalmadı. AB diyor ki, iki yıl içinde dokunulmazlığı Avrupa standartlarında
kürsü dokunulmazlığıyla, düşünce ve ifade özgürlüğüyle sadece, sınırlayın ve
dokunulmazlık, adî suçlara kalkan olmasın.
Değerli arkadaşlarım,
halkımız, her hatanızı affedebilir, bunlar acemiydi deyip, görmezliğe
gelebilir…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu,
buyurun efendim; lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- İşçiyi, memuru, emeklileri, çiftçiyi IMF'nin talimatları çerçevesi içinde
kendi kaderine terk etmenizi, ezmenizi, onları yoksulluğa terk etmenizi,
Türkiye'de yolsuzluğun, işsizliğin rekor düzeylere tırmanmasını ve bu alandaki,
bu çerçevedeki temel sorunları, bunlar yeni parti, bunlar IMF'ye direnemediler,
bunlar AB karşısında kırmızı çizgilerimizi koruyamadılar; ama, yeni partiler,
bunları hoş gördük diyebilir; ancak, ülkemizi kuralsızlık ve hukuksuzluk
ortamına taşımış olmanızı, yolsuzluğun kamu işlem, ihale ve özelleştirme
süreçlerini kuşatma altına alışına tavır koymamış olmanızı, gerçekten,
kesinlikle halkımız affetmeyecektir. Başka nedenleri olmasa dahi, sadece bu
nedenle, kuralsızlık ve yolsuzluğun diz boyuna ulaşmış olmasının…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu,
lütfen konuşmanızı tamamlayıp, Genel Kurula teşekkür eder misiniz.
Buyurun.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Tamam efendim, bir paragrafım var…
…bedelini sandıkta sizden
hesabını soracaktır. Bundan kaçamayacaksınız değerli arkadaşlarım. Diğer
şeylerden kaçabilirsiniz belki; ama, yolsuzluğun, kuralsızlığın, AKP
hükümetinin getirdiği sardığı bu sarmalın içinde tutsak kalmanızın bedelini
ağır ödeyeceksiniz.
Sosyal demokrasinin ve
halkın iktidarı, Türkiye modelinin, laik, demokratik cumhuriyetin ve AB'ye,
eşit, onurlu koşullarda tam üyeliğin güvencesini oluşturacaktır.
Bu duygularla hepinizin
yeni yılını ve bayramını kutluyor, en içten sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
Sayın Recep Garip?..
Sayın Fahri Keskin?..
Sayın Mehmet Eraslan?..
Sayın milletvekilleri,
şahısları ve grupları adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
34 üncü maddeyi
okutuyorum:
Yürütme
MADDE 34.- Bu Kanunun;
a) Türkiye Büyük Millet
Meclisi ile ilgili hükümlerini Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı,
b) Cumhurbaşkanlığı ile
ilgili hükümlerini Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri,
c) Sayıştay Başkanlığı
ile ilgili hükümlerini Sayıştay Birinci Başkanı,
d) Genel bütçe
kapsamındaki kamu idareleri ile ilgili hükümlerini ilgili bakanlar ve Maliye
Bakanı,
e) Özel bütçeli idarelere
ilişkin hükümlerini idarelerin bağlı veya ilgili olduğu bakanlar ve Maliye
Bakanı,
f) Düzenleyici ve
denetleyici kurumlara ilişkin hükümlerini kendi kurulları ve/veya kurum
başkanları,
g) Diğer hükümlerini
Maliye Bakanı,
yürütür.
BAŞKAN - 34 üncü madde
üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına Ömer Abuşoğlu…
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Konuşmayacağım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Konuşmuyorsunuz.
Şahsı adına Sayın Haluk
Koç; buyurun. ("Bravo" sesleri, alkışlar)
HALUK KOÇ (Samsun) -
Teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlarım,
ben, Sayın Anbarcıoğlu, merak ederse, Cumhuriyet Halk Partisi grup
çalışmalarında, sosyal güvenlik kurumlarında politika tasarımı ve uygulama
sorunlarının ve bu kurumların açığını artırmasına dönük rakamları Sayın Bakan
vermedi; ama, ben bir muhalefet yetkilisi olarak kendisine takdim edebilirim.
Değerli arkadaşlarım,
ben, bir demokrasi sınavı verdiğimizi düşünüyorum. Tatlı-sert bir görüşme
maratonunun bize ait kısmının son kısmına gelmiş oluyoruz. Bugün Sayın Başbakan
ve sayın genel başkanlar son görüşmeleri yapacaklar.
Değerli arkadaşlar, ben,
kırıcı bir ortam olduysa bütçe görüşmeleri sırasında, bize düşen bir özür kısmı
varsa, bunu dilemek istiyorum; bir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
İkincisi, bir dileğimi de
sizlerle bütün içtenliğimle paylaşmak istiyorum; o da şu: Zor dönemlerden geçen
bir Türkiye'deyiz, biliyoruz. Bizler eleştiriyoruz, tespitlerimiz var,
değerlendirmelerimiz var. Sizler savunuyorsunuz, siyasetin bulunduğunuz
noktadaki doğal tavrı bu.
Değerli arkadaşlarım,
içimden geçen şu: IMF'ye verilen niyet mektuplarının, artık, bizim mevzuat
hiyerarşimizden toptan çıktığı bir dönemi hayal etmek istiyorum.
MEHMET SOYDAN (Hatay) - O
da olacak.
HALUK KOÇ (Devamla) - Her
halde, bir Bakanlar Kurulu kararının üzerinde değerlendirilmediği bir dönemi,
yakın zamanda, hep beraber, Türk Ulusu olarak yaşamak istiyorum. Hatta, Anayasamızın
dahi üzerinde bir değer taşıdığı bu dönemlerin aşılmasını istiyorum ve yasama
organımızın, Yüce Türk Ulusunun en kutsal çatısının, kendi yetkilerini, IMF'yle
paylaşmadığı dönemleri görmek istiyorum. Bir Parlamentonun yasama yetkilerinin,
böylece, dışarıdan aşındırılmayacağı bir dönem yaşamak istiyorum ve son olarak
da, halka dönük, bölgelerarası dengesizlikleri giderecek, şu yüzde 6,5 faizdışı
kelepçesinden kurtulmuş, bu dengesizlikleri giderecek kamu paylarını gönül
rahatlığıyla ayırabildiğimiz… Sayın Maliye Bakanımız burada mı bilmiyorum;
burada yok; kulakları çınlasın o zaman. Yani, sermayeye ırkçı olarak
yaklaşmıyoruz, bölgeler arasındaki hizmet dengesizliklerinin, Türkiye'de
-teşvik meşvik hepsini yaşadık, gördünüz- sadece özel sektörün teşvik edilmesiyle
değil -bunu kabul edin- Türkiye gibi bir ülkede, doğu ile batı arasındaki
farkın, bu yüzde 6,5 faizdışı fazla kelepçesinden kurtulacağımız bir dönemde,
kamunun öncülüğünde giderilmesi gerektiğini bir kere daha vurgulamak istiyorum
ve şöyle söylüyorum: Bu payları ayırabileceğimiz bütçeler, daha çok sağlık,
daha çok eğitim, daha çok sosyal güvenlik…
HASAN KARA (Kilis) -
Gelişme var.
HALUK KOÇ (Devamla) -
…yani, sevgili dostlarım, daha bağımsız bir
Türkiye hedefinde
buluştuğumuz bütçeleri hep beraber, inşallah, burada görüşme fırsatımız olur.
Bunları tüm içtenliğimle sizlerle paylaşmak istiyorum. 2006 yılı bütçesinin, bu
tespitlerimizin ışığı altında, ülkemize hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.
Bu vesileyle de, yaklaşan
yılbaşını ve özellikle de kurban bayramımızı, tüm ulusumuzla birlikte sizlerin
de kutluyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, hepinize, sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum. (CHP ve AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Koç,
teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunmadan önce, Komisyon Başkanlığının bir tashih, düzeltme talebi vardır.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Efendim, merkezî yönetim
bütçesinde ödenek cetvelleri icmallerinin yer almaması gerekirken, sehven yer
aldığı tespit edildiğinden, toplamlarının, tablolarda toplanan, toplamları
gösteren son satırların tablolardan çıkarılmasını talep ediyoruz.
Arz ederim efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Gerekli notlar
alınmıştır, Başkanlıkça gerekli işlem yapılacaktır.
34 üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
kanun tasarısının tümü açıkoylamaya tabidir. Açıkoylama, son konuşmalardan
sonra yapılacaktır.
Şimdi, 2004 Malî Yılı
Kesinhesap Kanunu Tasarısının 1 inci maddesini tekrar okuttuktan sonra
oylarınıza sunacağım.
Buyurun.
2004 MALÎ YILI KESİNHESAP KANUNU TASARISI
Gider bütçesi
MADDE 1.- Genel bütçeli
dairelerin 2004 Malî Yılı giderleri, bağlı (A) işaretli cetvelde gösterildiği
üzere, 139.224.734.493.840.000.- lira olarak gerçekleşmiştir.
BAŞKAN - 1 inci maddeyi,
daha evvel kabul edilen cetvelleriyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
Gelir bütçesi
MADDE 2.- Genel bütçenin
gelirleri, bağlı (B) işaretli cetvelde gösterildiği üzere,
108.940.173.550.800.000.- lira olarak gerçekleşmiştir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, B cetvelinin genel toplamını okutup oylarınıza sunacağım:
B - CETVELİ
Bütçe Tahmini 2004 Yılı
Tahsilatı
Lira Lira
GENEL TOPLAM: 113 739 000 000 000 000 120 089 243 257 700 000
BAŞKAN - Kabul edenler...
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
RED VE İADELER (-): 10 430 000 000 000 000 11 149 069 706 900 000
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
BAŞKAN - 2 nci maddeyi
(B) işaretli cetvelle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... 2 nci madde, (B) işaretli cetvelle birlikte kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
Nazım gelir ve gider
MADDE 3.-
10.964.688.946.350.000.- lira nazım gelir tahsil edilmiş ve aynı miktar gider
yapılmıştır.
3 üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi
okutuyorum:
Denge
MADDE 4.- Birinci maddede
yazılı giderler ile ikinci maddede yazılı gelirler arasında
30.284.560.943.040.000.- liralık gider fazlası meydana gelmiştir.
BAŞKAN - 4 üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi
okutuyorum:
Tamamlayıcı ödenek
MADDE 5.- Bağlı (A)
işaretli cetvelin ilgili sütununda kayıtlı 2.291.362.777.050.000.- liralık
ödenek üstü gideri karşılamak üzere, aynı tutarda tamamlayıcı ödenek kabul
edilmiştir.
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
Devredilen ödenek
MADDE 6.- 2004 Malî Yılı
içinde harcanmayan ve özel kanunlarla devrine izin verilen 67.671.207.350.000.-
liralık özel ödenek, ertesi yıla ödenek kaydedilmek üzere devredilmiştir.
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum:
İptal edilen ödenek
MADDE 7.- Bağlı (A)
işaretli cetvelin ilgili sütununda kayıtlı bulunan ve yılı içinde kullanılanlar
ile devredilenler dışında kalan 17.972.371.571.100.000.- liralık ödenek iptal
edilmiştir.
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
8 inci maddeyi
okutuyorum:
Devlet borçları
MADDE 8.- 2004 yılında
Devlet iç ve dış borçları ile Hazine garantilerinin uygulama sonuçları aşağıda
gösterilmiştir:
a- Kısa vadeli Devlet iç
borcu 30.272.222.553.100.000.- lira, orta ve uzun vadeli Devlet iç borcu
194.210.700.368.900.000.- lira olmak üzere, toplam 224.482.922.922.000.000.-
lira Devlet iç borcu,
b-
92.479.065.993.000.000.- lira Devlet dış borcu,
c-
9.161.762.744.850.000.- lira Hazine garantili borç,
mevcuttur.
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
9 uncu maddeyi
okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 9.- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
10 uncu maddeyi
okutuyorum:
Yürütme
MADDE 10.- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü açıkoylamaya tabidir. Açıkoylama, son konuşmalardan sonra
yapılacaktır.
Şimdi, 2004 Malî Yılı
Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısının 1 inci maddesini tekrar
okuttuktan sonra oylarınıza sunacağım:
2004 MALÎ YILI KATMA BÜTÇELİ İDARELER KESİNHESAP KANUNU
TASARISI
Gider bütçesi
MADDE 1.- Katma bütçeli
idarelerin 2004 Malî Yılı giderleri, bağlı (A) işaretli cetvelde gösterildiği
üzere, 13.714.755.940.430.000.- lira olarak gerçekleşmiştir.
BAŞKAN - 1 inci maddeyi,
daha evvel kabul edilen ekli cetvelleriyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
Gelir bütçesi
MADDE 2.- Katma bütçeli
idarelerin gelirleri, bağlı (B)işaretli cetvelde gösterildiği üzere,
13.850.786.775.200.000.- lira olarak gerçekleşmiştir.
BAŞKAN - (B) cetvelinin
genel toplamını okutup, oylarınıza sunacağım:
B - CETVELİ
Bütçe Tahmini 2004 Yılı
Tahsilatı
Lira Lira
GENEL TOPLAM: 11 683 044 770 000 000 13 850 786 775 200 000
BAŞKAN - Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi, ekli
cetvelleriyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
Denge
MADDE 3.- Birinci maddede
yazılı giderler ile ikinci maddede yazılı gelirler arasında
136.030.834.770.000.- lira gelir fazlası meydana gelmiştir.
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi
okutuyorum:
Tamamlayıcı ödenek
MADDE 4.- Bağlı (A)
işaretli cetvelin ilgili sütununda kayıtlı 109.949.246.180.000.- liralık ödenek
üstü gideri karşılamak üzere, aynı tutarda tamamlayıcı ödenek kabul edilmiştir.
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi
okutuyorum:
Devredilen ödenek
MADDE 5.- 2004 Malî Yılı
içinde harcanmayan ve özel kanunlarla devrine izin verilen
121.275.880.550.000.- liralık özel ödenek, ertesi yıla ödenek kaydedilmek üzere
devredilmiştir.
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
İptal edilen ödenek
MADDE 6.- Bağlı (A)
işaretli cetvelin ilgili sütununda kayıtlı bulunan ve yılı içinde kullanılanlar
ile devredilenler dışında kalan 647.889.319.590.000.- liralık ödenek iptal
edilmiştir.
BAŞKAN - Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 7.- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - 7 nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
8 inci maddeyi
okutuyorum:
Yürütme
MADDE 8.- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
III - YOKLAMA
SADULLAH ERGİN (Hatay) -
Sayın Başkan, yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, yoklama talebi vardır; önce yoklama talebinde bulunan
arkadaşların 20 kişi olup olmadıklarını tespit edeceğim, sonra yoklama
yapacağım.
Sayın Ergin, Sayın
Türkmen, Sayın Demirkıran, Sayın Toprak, Sayın Kara, Sayın Erdöl, Sayın Gündüz,
Sayın Eri, Sayın Bayraktar, Sayın Aksoy, Sayın Ilıcalı, Sayın Anbarcıoğlu,
Sayın Kacır, Sayın Börü, Sayın Maraş, Sayın Yetkin, Sayın Keskin, Sayın İbiş,
Sayın Ünal, Sayın Kılıç, Sayın Akşit, Sayın Özdemir.
Sayın milletvekilleri,
yoklama için 2 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen
üyelerin teknik personelden yardım istemelerini ve pusulalarını Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır.
8 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer arkadaşlarım,
son güne geldik; bütçe maratonu süresince, bugüne kadar çalışmalara göstermiş
olduğunuz ilgi ve alakadan dolayı, bütün milletvekili arkadaşlarımıza ve grup
başkanvekillerine teşekkür ediyorum.
Tasarının tümü
açıkoylamaya tabidir. Açıkoylama, son konuşmalardan sonra yapılacaktır.
Böylece, 2006 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının maddeleri ile 2004 Malî Yılı
Kesinhesap Kanun Tasarılarının maddeleri kabul edilmiştir; hayırlı, uğurlu
olmasını temenni ediyorum.
Saygıdeğer arkadaşlarım,
görüşmeler tamamlanmıştır.
Alınan karar gereğince,
bütçenin tümü üzerindeki son konuşmaları ve 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarılarının
açıkoylamalarını yapmak için, 27 Aralık 2005 Salı günü, yani bugün, saat
13.30'da toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum, hepinize hayırlı sabahlar
diliyorum.
Kapanma Saati: 05.40