DÖNEM:
22 YASAMA
YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
CİLT : 106
42 nci Birleşim
25 Aralık 2005 Pazar
İ
Ç İ N D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1119) (S. Sayısı: 1028)
2.- 2004 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil
Dairelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1084, 3/907) (S. Sayısı: 1029)
3.- 2004 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil
İdarelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler
Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1085, 3/908)
(S. Sayısı: 1030)
V.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Samsun Milletvekili Haluk Koç'un,
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in, konuşmasında, Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın,
Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, konuşmasında, Genel Başkanlarına ve Gruplarına
sataşması nedeniyle konuşması
3.- Malatya Milletvekili Süleyman
Sarıbaş'ın, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in,
konuşmasında, Partisine, sataşması nedeniyle konuşması
TBMM Genel Kurulu saat
11.00'de açılarak altı oturum yaptı.
2006 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli Daireler ve
İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarılarının (1/1119; 1/1084, 3/907; 1/1085, 3/908) (S. Sayıları: 1028,
1029, 1030) görüşmelerine devam olunarak;
Maliye Bakanlığı,
Kamu İhale Kurumu,
Gelir İdaresi Başkanlığı,
Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı,
2006 yılı bütçeleri ile;
Maliye Bakanlığı,
2004 malî yılı
kesinhesabı;
Kabul edildi.
Gelir Bütçesi üzerindeki
görüşmeler tamamlandı.
Samsun Milletvekili Haluk
Koç,
Malatya Milletvekili
Süleyman Sarıbaş,
Maliye Bakanı Kemal
Unakıtan’ın;
Ordu Milletvekili Eyüp
Fatsa, Samsun Milletvekili Haluk Koç’un,
Konuşmalarında,
partilerine sataştığı iddiasıyla birer açıklamada bulundular.
Alınan karar gereğince,
25 Aralık 2005 Pazar günü saat 11.00’de toplanmak üzere, birleşime 18.28’de son
verildi.
Nevzat Pakdil |
|
|
|
Başkanvekili |
|
|
Mehmet Daniş |
Harun Tüfekci |
|
Çanakkale |
Konya |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
No.: 54
II. - GELEN KÂĞITLAR
25 Aralık 2005 Pazar
Raporlar
1.- Diyarbakır
Milletvekili M. Mehdi Eker ile Niğde Milletvekili Erdoğan Özegen'in; 969 Sayılı
Tarım ve Köyişleri Bakanlığının, 867 ve 170 Sayılı Kanunlara Tabi İşletmeler
Dışında Kalan Taşra Kuruluşlarına Döner Sermaye Verilmesi Hakkında Kanunun Adı
ve Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi, Bazı Ek Maddelerin Eklenmesi ve 29.5.1926
Tarihli ve 867 Sayılı Ziraat Vekaletine Merbut Bazı Mektep ve Müesseselerin
Sureti İdaresi Hakkında Kanunun İptaline Dair Kanun Teklifi ile Ziraat Vekaletine
Merbut Bazı Mektep ve Müesseselerin Sureti İdaresi Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (2/375, 1/358) (S. Sayısı: 1053) (Dağıtma tarihi:
25.12.2005) (GÜNDEME)
2.- Türkiye Cumhuriyeti
Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/1131) (S. Sayısı: 1054) (Dağıtma tarihi: 25.12.2005)
(GÜNDEME)
3.- İzmir Milletvekili
Fazıl Karaman ile Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali'nin; 178 Sayılı Maliye
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir
Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/614)
(S. Sayısı: 1055) (Dağıtma tarihi: 25.12.2005) (GÜNDEME)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.06
25 Aralık 2005 Pazar
BAŞKAN: Başkanvekili
İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK
(Çanakkale), Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli)
BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 42 nci Birleşimini açıyorum.
III. - YOKLAMA
BAŞKAN - Elektronik
cihazla yoklama yapacağım.
Yoklama için 5 dakika
süre veriyorum.
Sayın milletvekillerinin,
oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre
içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır
bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen
üyelerin ise, yoklama pusulalarını, görevli personel aracılığıyla, yine 5
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı bulunamamıştır.
Birleşime 20 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati : 11.14
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 11.39
BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER : Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Ahmet Gökhan SARIÇAM
(Kırklareli)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42 nci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
III. - Y O K L A M A
BAŞKAN - Biraz önce
yapılan yoklamada toplantı yetersayısı bulunamamıştı.
Şimdi, tekrar yoklama
yapacağım ve yoklama için 5 dakika süre vereceğim.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri,
verilen süre bitmeden önce toplantı yetersayısı bulunmuş olduğundan, herhangi
bir pusula göndermenize gerek yoktur; yeni gelen arkadaşlar için bu
hatırlatmayı yapayım.
Şimdi, program uyarınca,
sırasıyla, 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanun Tasarısı ile 2004 Malî Yılı
Kesinhesap Kanunu Tasarılarının maddelerini görüşüp oylarınıza sunacağım.
IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1119) (S. Sayısı:1028)
2.- 2004 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Dairelerin
Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu ( 1/1084,
3/907) (S. Sayısı: 1029)
3.- 2004 Malî Yılı
Katma Bütçeye Dahil İdarelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Katma
Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/1085, 3/908) (S. Sayısı: 1030) (x)
BAŞKAN - Komisyon?..
Burada.
Hükümet?.. Burada.
Şimdi 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanun Tasarısının
Gider Bütçesiyle ilgili 1 inci maddesini tekrar okuttuktan sonra oylarınıza
sunacağım.
Komisyon Başkanının bir
açıklama isteği var, ondan sonra maddeyi okutacağım.
Buyurun Sayın Başkan.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bir düzeltme yapmamız gerekiyor
Sayın Başkan.
(x) 1028, 1029, 1030 S. Sayılı Basmayazılar ve Ödenek
Cetvelleri 14.12.2005 tarihli 31 inci Birleşim Tutanağına eklidir.
2006 Malî Yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Kanun Tasarısı ve bağlı cetveller kitapçığının 128 inci
sayfasında "ayrışık oy" başlığı altında ikinci bentte "bütçeye
bu açıdan baktığımızda" ifadesinden sonra "faizdışı fazlanın"
ibaresinin eklenmesi gerekiyor.
BAŞKAN - Tamam; teşekkür
ederim.
Açıklamanız doğrultusunda
işlem yapılacaktır, zabıtlara geçmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum
:
2006 YILI MERKEZİ YÖNETİM
BÜTÇE KANUNU TASARISI
BİRİNCİ KISIM
Genel Hükümler
BİRİNCİ BÖLÜM
Gider, Gelir, Finansman
ve Denge
Gider
MADDE 1.- Bu Kanuna bağlı
(A) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı
Kanuna ekli;
a) (I) sayılı cetvelde
yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerine 170.156.782.052 Yeni Türk Lirası,
b) (II) sayılı cetvelde
yer alan özel bütçeli idarelere 11.302.981.361 Yeni Türk Lirası,
c) (III) sayılı cetvelde
yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumlara 1.150.574.838 Yeni Türk Lirası,
ödenek verilmiştir.
BAŞKAN - 1 inci maddeyi
daha evvel kabul edilmiş bulunan cetvelleriyle birlikte oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Gelir bütçesine ilişkin 2
nci maddeyi tekrar okutuyorum:
Gelir ve finansman
MADDE 2.- a) Gelirler:
Bu Kanuna ekli (B)
işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;
1. (I) sayılı cetvelde
yer alan genel bütçenin gelirleri 156.850.000.000 Yeni Türk Lirası,
2. (II) sayılı cetvelde
yer alan özel bütçeli idarelerin gelirleri 2.962.934.858 Yeni Türk Lirası öz
gelir, 7.652.237.552 Yeni Türk Lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam
10.615.172.410 Yeni Türk Lirası,
3. (III) sayılı cetvelde
yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların gelirleri 1.149.074.838 Yeni
Türk Lirası,
olarak tahmin edilmiştir.
b) Finansman:
Bu Kanuna ekli (F)
işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;
1. (II) sayılı cetvelde yer
alan özel bütçeli idarelerin net finansmanı 696.313.951 Yeni Türk Lirası,
2. (III) sayılı cetvelde
yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların net finansmanı 1.500.000 Yeni
Türk Lirası,
olarak tahmin edilmiştir.
BAŞKAN - Şimdi, 2 nci
maddeye bağlı (B) cetvelinin bölümlerini okutup, ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
(Genel Bütçenin Gelirleri )
(2006 Yılı Genel Bütçeli
İdarelerin İlgili Mevzuata Göre Tahsiline Devam Olunacak Gelirler)
B - C E T V E L İ
KODLAR |
AÇIKLAMA |
2005 YILI BÜTÇE GELİRLERİ (YTL) |
01 |
Vergi Gelirleri |
146 449 000 000 |
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. |
|
|
02 |
Vergi Dışı Gelirler |
22 155 000 000 |
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. |
|
|
03 |
Sermaye Gelirleri |
2 272 000 000 |
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. |
|
|
04 |
Alınan Bağış ve Yardımlar |
374 000 000 |
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. |
|
|
|
GENEL TOPLAM |
171 250 000 000 |
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. |
|
|
09 |
Red ve İadeler ( - ) |
14 400 000 000 |
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. |
|
|
|
NET BÜTÇE GELİRİ |
156 850 000 000 |
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. |
|
|
2 nci maddeyi kabul
edilen ekli cetvelleriyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Etmeyenler…Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
Denge
MADDE 3.- Bu Kanunun 1
inci maddesinin (a) bendinde belirtilen ödenekler toplamı ile 2 nci maddesinin
(a) fıkrasının (1) numaralı bendinde yer alan tahmini gelirler toplamı
arasındaki fark, net borçlanma hasılatı ile karşılanacaktır.
BAŞKAN - 3 üncü madde
üzerinde grupların söz isteği var.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Birgen Keleş; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Keleş'in şahsı
adına da söz isteği var; birleştiriyorum.
CHP GRUBU ADINA BiRGEN
KELEŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 3 üncü maddeyle ilgili
olarak, Cumhuriyet Halk Partisi adına ve kendi adıma görüşlerimi bildirmek
üzere söz almış bulunuyorum ve Yüce Meclise saygılar sunuyorum.
2006 yılı programının 3
üncü maddesi, bir denge maddesidir ve genel bütçe kapsamındaki kamu
idarelerinin giderleri ile genel bütçe gelirleri arasındaki farkın borçlanmayla
karşılanacağını öngörmektedir.
2006 yılı bütçe tasarısında,
genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin giderleri 170 milyar Yeni Türk
Lirası, gelirleri ise 157 milyar Yeni Türk Lirası olarak öngörülmüştür. Aradaki
fark 13 milyar Yeni Türk Lirasıdır. Bu, küçümsenecek bir miktar değildir
değerli arkadaşlarım; çünkü, aynı programda, 15 milyar Yeni Türk Lirası, tüm
yatırımların miktarıdır. Dolayısıyla, borçlanma olmadığı takdirde yatırım
yapamaz hale geldiğimizi yaklaşık olarak söyleyebiliriz.
Tabiî, burada, önemli
olan, aslında, borçlanılan miktardan çok, bunun nerelerde kullanıldığı, topluma
neye mal olduğu, koşullarının ne olduğudur; bu da ayrı bir konudur.
Sayın milletvekilleri,
bir ekonominin sağlıklı bir şekilde gelişmesi için tasarruf ve yatırım
dengesinin ve dışticaret dengesinin büyük önemi vardır. Bu nedenle de, kalkınma
modelleri, bu iki denge üzerinde çok özenle durmaktadır; çünkü, kalkınma,
sadece üretimdeki artış demek değildir; kalkınma, ekonominin gelişmiş ülke
ekonomilerinin yapısına kavuşmasıdır; istihdamın artması, yeni yeni iş alanları
açılması, sanayileşme, tarımın geliştirilmesi, belli nitelikte ve maliyette mal
üretilmesi, teknolojilerin, yeni teknolojilerin kullanılabilir halde olması ve
ülkenin yeni teknoloji üretebilir halde olmasıdır; ancak bu değişimler
kalkınmayla tanımlanabilir.
Türkiye'de, 1980
sonrasında, yatırım-tasarruf dengesi ile dışticaret dengesine önem
verilmemiştir ve kaynaklar, üretime, yatırıma ve sanayileşmeye
yönlendirilmemiştir. Bir dönemde otoyollara kaynaklar aktarılmıştır,
iktidarınız döneminde duble yollara aktarılmıştır, şimdi de konut yatırımları
çıkmıştır ortaya.
Kuşkusuz, duble yollar
otoyollardan daha ucuz olduğu için daha olumlu yaklaşılabilir. Konut ihtiyacı
da tabiî karşılanacaktır; ama, ne var ki, borçlar ve yabancı sermaye döviz
getirmeyen alanlarda kullanılmamalıdır; çünkü, aksi halde, bunlar geri
ödendiğinde veya kâr transferi yapıldığında, ülke fevkalade güç durumda kalır.
İktidar, tasarruf-yatırım
dengesini sağlamak ve dışticareti dengelemek için ciddî bir çaba içerisinde
olmamıştır içinde bulunduğumuz dönemde; çünkü, en ufak bir şekilde denge
sağlanmadığını gördüğünde, hemen, yatırımları kısmaya yanaşmıştır. Halbuki,
Türkiye, altyapısını tamamlamış, sorunlarını çözmüş, tarımını güçlendirmiş,
sanayileşmiş, teknoloji üreten ülkelerle birlikte bir tam üye olmaya
hazırlanmaktadır. Bunun başarılı olabilmesi için, mutlaka, aradaki farkın
giderek azaltılması ve sonunda da kapatılması şarttır. Bu da, daha fazla sabit
sermaye yatırımı, daha fazla imalat sanayii yatırımı, tarımın güçlendirilmesi
ve rekabet edebilir nitelikte ve maliyette üretim yapılması demektir.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, üretimi ve yatırımı yerli-yabancı şirketlerin kâr etmek amacıyla
verecekleri kararlara terk etmek, bütçe gelirleri ile giderleri arasındaki
farkı borçlanmayla karşılarız deyip geçiştirmek ve ithalattaki hızlı artışı
"ara malı, yatırım malı artışıdır, iyidir" diye yorumlamak ve yurt
dışından ve yurt içinden büyük miktarlarda borçlanmayı doğal karşılamak çıkar
yol değildir ve bir ülke, bunları yaparak bir yere varamaz.
Türkiye, ciddî bir
yaklaşımla, hedefleri mutlaka belirlemelidir, politikalarını saptamalıdır, bu
politikalarla ne kadar yatırım yapması gerektiğini belirlemeli ve ondan sonra,
kamunun yapacağı yatırımları yerine getirmeye çalışırken, özel sektörü de, kendine
bırakılan kısmı yerine getirmesi için desteklemelidir.
Sayın milletvekilleri,
istatistiklere baktığımız zaman, son üç yılda gayri safî millî hâsılanın büyük
artış gösterdiğini görüyoruz; ama, bu, büyümenin gerçek boyutu değildir. Gerçek
boyutu görebilmek için, mutlaka, hesaplamayı sabit fiyatlarla yapmak gerekir.
Gayri safî millî hâsıladaki artışları sabit fiyatlarla saptadığımızda,
görüyoruz ki, kişi başına millî gelir artışı 2001-2004 döneminde yüzde 20'den
azdır.
Şimdi, iktidar, sürekli
olarak kişi başına gelir artışının çok yüksek olduğunu söylediğinde vatandaşlar
şaşırmakta ve neden bunu kendisinin hissetmediğini sorgulamaktadır. Bu, bir
hesaplama yönteminden kaynaklanmaktadır, diğer bir nedeni de gelir
dağılımındaki çarpıklıktır.
1990'dan önce büyüme hızı
hedef olarak belirlenmekteydi ve ondan sonra bu hedefe ulaşmak için yatırım,
sermaye-hâsıla katsayısı kullanılarak saptanmaktaydı. Eğer, bu yatırımın
gerektirdiği tasarruf yurt içinden sağlanamıyorsa, bu da, yurt dışından
sağlanacak bir tasarruf olarak belirlenmekteydi. Son zamanlarda büyüme hızları
belli bir hedefe ulaşmak için belirlenen büyüklükler olmaktan çıkmıştır. Büyüme
hızları, yabancı sermayenin girişine göre şekillenen büyüklüklere dönüşmüştür.
Bu nedenledir ki, zaman zaman hedef alınandan çok fazla büyüme
kaydedilmektedir; ama, bütün bunlar, çok doğru ve sağlıklı gelişmeler değildir.
Hedeflerin belirlenmesi,
hedeflerin politikalarla hem tutarlı olması, aynı zamanda politikaların kendi
içinde, hedeflerin de kendi içinde tutarlı olması, kaynak ve zaman kaybına yol
açmamak için büyük önem taşımaktadır.
Gelir ve gider arasındaki
farkı gidermenin bir yolu, kuşkusuz, vergi reformudur. Son üç yılda vergi
reformundan çok söz edilmiş; ancak, ne var ki, bu, gerçekleştirilmemiştir. Vergi
reformu gerçekleştirilerek, adil bir vergi dağılımı sağlanmadığı gibi,
uygulanan politikalarla, tam ters yönde adımlar atılmıştır. Örneğin, vasıtalı
vergilerin payı artırılmıştır, yatırım teşviki için yapılan indirimler ortadan
kaldırıldığı için, son yapılan Kurumlar Vergisi, yatırımcıları ters yönde
etkileyen, teşvik etmeyen bir şekle dönüşmüştür.
İktidar zamanında
gerçekleştirilen vergi afları ve vergi indirimleri, vergi adaletsizliğini
azaltmamış, tam tersine, artırmıştır.
Değerli arkadaşlarım, bütçe
gelirini artırmak için yapılacak bir diğer şey de, kayıtdışı ekonomiyi kayıt
altına almaktır. Ama, ne var ki, bunun da, özellikle, bütçe dönemlerinde çok
sözü edilmiş; ama, gerçekleştirilmemiştir ve bu konuda ciddî adımlar
atılmamıştır.
Kayıtdışı ekonomiyi kayıt
altına almak, sadece kaynaklarla harcamalar arasındaki dengeyi sağlamak
açısından değil; fakat, aynı zamanda, çalışanların sosyal güvenlik olanaklarını
artırmak için, onlara çok daha düzgün, sağlıklı koşullarda çalışma imkânı
sunmak için ve teknolojiyi uygulayabilmek için de çok önem taşımaktadır. Ama,
ne var ki, bütçe döneminde çok sözü edilen kayıtdışı ekonomiyi kayıt altına
almak bir süre sonra gündemden düşürülmektedir.
Sayın milletvekilleri,
kuşkusuz, bir sorunun çözülmesi için o konunun bir defa sorun olarak kabul
edilmesi lazım. Şimdi dışticaret açığı ve cari işlemler açığı ciddî iki konu
olarak, sorun olarak karşımızdadır; ama, hükümet, bunların sorun olduğunu kabul
etmemektedir. Dışticaret açığını gündeme getirdiğiniz zaman, ara malı ve
yatırım malının payına işaret edip, bunun sağlıklı olduğuna, ekonomideki
canlılığı gösterdiğine değinmektedir. Cari işlemler açığını gündeme
getirdiğiniz zaman da, sorun olmadığını, finanse edilebildiğini söylemektedir.
Oysa, cari işlemler açığı kontrol edilebilir noktanın üstündedir ve kontrol
edilemez haldedir. Çünkü, örneğin, bu yıl için 11 milyar dolarlık bir cari
işlem açığı öngörüldüğü halde, kasım ayında 22,4 milyar dolar olmuştur ve bu,
2005 yılının tümü için öngörülen açıktan fazladır; ayrıca, 2006 yılı için
öngörülen miktardan da fazladır. Kaldı ki, cari işlemler açığının ulaştığı
boyut ve bunun sıcak parayla finanse edilmesi, IMF gibi uluslararası
kuruluşların da üzerinde durduğu bir konudur; çünkü, tedirgin etmektedir onları
ve onlar, bu konuya bizim dikkatimizi çekmeye çalışmaktadırlar, ileride
güçlükle karşılaşabileceğimizi ileri sürmektedirler.
Sayın milletvekilleri, bu
noktada bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum. IMF'nin yaptığı uyarıyı yanlış
yorumlamamak lazım. IMF, Türkiye'de ekonomik ve sosyal sorunların çözülmesiyle,
hızlı ve istikrarlı bir büyüme hızı elde edilmesiyle çok ilgili değildir; IMF,
Türkiye'nin, dış borçlarını geri ödemesiyle ilgilidir. Nitekim, örneğin, 2001
yılında krize çok az bir zaman kala, anımsarsanız eğer, Türkiye, yabancı araba ithalatını teşvik eden kredi
teşvikleri veriyordu; ama, IMF'den herhangi bir uyarı gelmiyordu
"yapmayın, bu size güçlük çıkarır" diye.
Yine anımsarsanız eğer,
birkaç yıl önce yatırımlar en alt noktaya indiğinde, IMF'den yine çıt çıkmadı
bu konuda "yatırımlarınız çok azaldı, dikkatli olun; aksi halde,
sorunlarınızı çözemezsiniz" diye bir uyarı gelmedi. Bugün, sosyal güvenlik
olanakları ve sağlık hizmetleri çok sınırlı olduğu halde, IMF, sosyal güvenlik
harcamalarını ve sağlıkla ilgili harcamaları kısıtlamamızı söylüyor.
Şimdi, bu örnekleri çok
artırmak mümkündür değerli arkadaşlarım. Yalnız, karşı karşıya bulunduğumuz
gerçek şudur: Türkiye'nin ekonomik ve sosyal sorunlarını saptamak ve bu
sorunlara akılcı çözümler bulmak bizim işimiz olmalıdır; çünkü, IMF'nin tek
kaygısı, sadece, borçların zamanında geri ödenmesidir. O nedenledir ki, yüzde
6,5 gibi çok yüksek bir faizdışı fazlayı empoze etmektedir. Bugün uluslararası
koşullar değiştiği takdirde borçları ödeyemememizden endişe ettiği içindir ki,
gelişmiş ülkelerin faizleri yükseltmeye başladığından, bu durumun kırılganlık
yarattığından, uluslararası kaynakları etkileyeceğinden, Türkiye'nin daha güç
koşullarda ve daha yüksek faiz ödeyerek kaynak bulabileceğinden bahsetmekte ve
bizi uyarmaktadır.
Sayın milletvekilleri,
genel bütçe gelirleri ve giderleri arasındaki farkı kapatmak için 13 milyar
Yeni Türk Lirası borç almayı öngören iktidar, yaptığı özelleştirmelerle,
cumhuriyetin kazanımlarını, çok önemli tesisleri, üzerindeki arazilerle ve beraberindeki
girdi stoklarıyla, limanlarla, santrallarla, maden yataklarıyla ve çok sayıdaki
lojmanla birlikte satmaktadır. Ayrıca, hazine arazileri de, hükümetimiz
tarafından tek tek elden çıkarılmaktadır.
4046 sayılı Yasa
hazırlanırken, bütçeye gelir sağlama anlayışıyla özelleştirme öngörülmemişti;
ama, şimdi, hükümetin itiraf ettiği gibi, özelleştirme gelirleri borç ödemede
kullanılmaktadır. Bir anlamda, normal gelirlerle yapmamız gereken şeyi,
malları, mülkleri yok pahasına satarak, yerli yabancı ayırımı gözetmeden
satarak yapmaktasınız. Bunun doğru bir yol olmadığını söylemek istiyorum;
çünkü, bu, hem bugünkü kamu kuruluşlarının çok sadık bir şekilde verdikleri çok
yüksek vergilerden hükümetleri ileride mahrum edecektir hem de yabancıların
aldıkları tesislerin kâr transferleri, ileride ciddî olarak sorun yaratacaktır.
Bir anlamda, bütçe kanamaya devam edecektir. Bir diğer deyişle, hükümet, bugün,
gelecek kuşakların sırtından günü kurtarmaya çalışmaktadır.
İktidar, Türkiye'ye
yabancı yatırımcıların rağbet ettiğini ileri sürmekte ve bununla övünmektedir.
Şimdi, iktidar, yabancıların bankacılık sektörüne gelmesini ve yabancı
sermayenin bu sektörde çok yüksek oranlara ulaşmasını da, desteklenmesi gereken
bir olay olarak görmektedir ve herhangi bir şekilde sınırlamayı düşünmediğini,
tekrar tekrar ifade etmektedir. Son günlerde yapılan özelleştirmelerle, yabancı
sermayenin bankacılık sektöründeki oranı yüzde 12,3'e yükselmiştir. 2004
yılında yüzde 3,3 olan oran, büyük bir hızla artış göstermiştir. İktidar, bankacılık
sektöründe yabancıların payını yüzde 20 - 25 gibi bir miktarla kısıtlamayı
düşünmemektedir ve bunu ifade etmektedir her vesileyle.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, bakalım Avrupa'da bu durum nedir: Yabancı bankaların payı, 2001
yılında, Almanya'da yüzde 4,3; Finlandiya'da yüzde 6,2; Hollanda'da yüzde 2,2;
İtalya'da yüzde 5,7; Danimarka'da zaten hiç yok, İspanya'da yüzde 8,5;
Yunanistan'da yüzde 10,8'dir. Bu ülkeler, Avrupa Birliğinin tam üyesi olduğu
halde, diğer tam üyelere karşı bile…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim.
BİRGEN KELEŞ (Devamla) -
…kendi bankacılık sektörlerini bu kadar iyi bir şekilde korurken, acaba, niye
böyle yapıyorlar diye hiç düşündünüz mü? Düşünmedinizse -özellikle İktidar
Partisi milletvekillerine sesleniyorum- bu konuyu düşünmenizi tavsiye ederim;
çünkü, çok önemli bir konudur ve tesadüfen, ilgi göstermedikleri için bu
sonuçlar elde edilmemektedir. Avrupa ülkeleri, bilinçli olarak, bankacılık
sektörlerini korumaktadırlar.
Şimdi, sayın milletvekilleri,
bütün önemli tesisleri -Türkiye'den bahsediyorum; çünkü, sayenizde, kısa bir
süre sonra, bütün önemli tesisler yabancıların elinde olacaktır- yabancıların
elinde olan, yabancıların borsadaki payı yüzde 60'ları aşan ve bankacılık
sektörü büyük oranda yabancıların eline geçen bir Türkiye'de, yabancıların
yararına olmayan; ama, Türkiye'nin yararına olan, toplumun yararına olan, kamu
yararına olan herhangi bir girişim kolay gerçekleştirilebilir mi?! Ekonomi,
kendi isteklerimiz yönünde yönlendirilebilir mi?! Kendimize has sorunlar, eğer
yabancıların işine gelmiyorsa, bu koşullar altında çözülebilir mi?! Bugün
özelleştirilen bazı bankaların ve tesislerin yerli-yabancı ortaklardan
kurulan şirketler tarafından alındığını gördüğümüzde, hele de yerlilerin payı
bu ortaklıklarda daha fazlaysa, toplum olarak çok mutlu oluyoruz. Basın,
manşetlerden bu habere yer veriyor; ama, değerli arkadaşlarım, bilin ki, hiçbir
garantisi yoktur; çünkü, özel sektör, bir süre sonra, daha avantajlı bulduğu
için, kendi elindeki bankayı pekâla yabancı şirkete devredebilir, hiçbir
garantisi yoktur; çünkü, özel sektör, Türkiye'nin geleceğini düşünmekle yükümlü
değildir. Bir ülkenin geleceğini düşünmek, başta hükümet olmak üzere…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Keleş, son
cümleniz için açıyorum; buyurun efendim.
BiRGEN KELEŞ (Devamla) -
İzin verin… İzin verin… Kaç tane kadın var ki burada, kaç tane, kadınların
yaptığı konuşma var ki?! Bir iki dakika, bir dakika rica ediyorum. İzin verin…
ÖNER ERGENÇ (Siirt) - Ne
ilgisi var?!
BİRGEN KELEŞ (Devamla) -
Çok ilgisi var… Çok ilgisi var…
Şimdi, hükümetin…
BAŞKAN - Sayın Keleş…
BİRGEN KELEŞ (Devamla) -
1 dakika daha rica ediyorum.
BAŞKAN - Süreyi uzatamam; 2 dakika verdim.
BİRGEN KELEŞ (Devamla) -
Tamam; yeter.
Hiç duymadınız mı
hayatınızda pozitif ayırımcılık diye bir şey siz "ne ilgisi var"
deyip duruyorsunuz oradan!..
ÖNER ERGENÇ (Siirt) - Ne
ilgisi var yani?!
BİRGEN KELEŞ (Devamla) -
Evet, çok ilgisi var. Pozitif ayırımcılık var; yarısı, kısa bir süre sonra,
burada, kadın olacak.
BAŞKAN - Sayın Keleş, siz
Genel Kurula hitap edin.
BİRGEN KELEŞ (Devamla) -
Yarısı kadın olacak. O zaman alıştırın şimdiden siz kendinizi.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, müdahale etmeyelim.
BİRGEN KELEŞ (Devamla) -
…ülkenin ve toplumun geleceğini düşünmesi…
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, özel sektörün ülkenin geleceğini düşünme yükümlülüğü yoktur. Bir
ülkenin, toplumun geleceğini düşünmek, hükümetin görevidir. Bu hükümetin,
toplumun geleceğini düşünmesi ve objektif değerlendirmeler yapması için, her
şeyden önce, bugüne kadarki tutumunu ve tavrını değiştirmesi gerekir. Bir defa,
Anayasa ve yasalara saygılı olmalıdır, cumhuriyetin temel ilke ve nitelikleri ile cumhuriyetin kazanımlarını
korumakla kendisini görevli saymalıdır. Başta, Sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere,
muhalefet partilerinin, sivil toplum örgütlerinin, meslek odalarının ve
toplumun geniş kesimlerinin savunduğu şeylere, uyarılara, önerilere kulak
vermelidir. Bunları yapmalıdır değerli arkadaşlarım; çünkü, bunlar, bir defa,
demokratik, laik, sosyal hukuk devleti olmanın gereğidir; bunlar, demokratik,
çoğulcu ve katılımcı demokrasinin önkoşuludur.
BAŞKAN - Sayın Keleş,
lütfen, konuşmanızı tamamlayın.
BİRGEN KELEŞ (Devamla) -
Bitiriyorum efendim. Daha vaktim var; verdiğiniz vakit var.
Ayrıca, bunlar,
milletvekili olduğumuz zaman yaptığımız yeminin de öngördüğü davranış
biçimidir. Eğer bunları yapmayacaksanız, bunları yapmamakta da kararlıysanız, o
zaman hükümetin bu ülkeye yapabileceği en büyük iyilik, bir an önce seçime
gitmektir.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) - AK
Parti verir onun kararını…
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Keleş.
Anavatan Partisi Grubu
adına, Malatya Milletvekili Sayın Süleyman Sarıbaş; buyurun. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Anavatan Partisi Grubunun, 2006 bütçesi üzerinde, görüşmekte
olduğumuz, 3 üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, biz,
Anavatan Partisi, bu Mecliste grup kurduğumuzda, bu kürsüden, hükümetin iyi
yaptığı şeylere destek olacağımızı, yapamadığı şeyleri de eleştireceğimizi, yol
göstereceğimizi ifade etmiştik. Bu hükümetin hiç mi iyi yaptığı şey yok mu diye
soracak olursanız, dün, Sayın Maliye Bakanım burada anlattı; yaptığı çok güzel
şeyler var; ama, bu şeyler, bu hükümetle başlamadı. Mesela, Avrupa Birliği
süreci, bu hükümetin başarısından bir tanesidir; yani, geçmiş zihniyetlerinden,
Avrupa Birliği, Batı kulübüdür, Hıristiyan kulübüdür, onlar ortak, biz pazar
olacağız zihniyetinden dönüp, Avrupa Birliğinin bir medeniyetler buluşması
olduğunu, bir çağdaşlaşma modeli olduğunu savunması ve bu süreci götürmesi takdire
şayandır.
Keza, bu hükümetin duble
yol projesi, takdir ettiğimiz bir projedir, lazım olan, lazımiyeti olan bir
projedir; ama, sadece onunla yetinilmez. Bu ülkenin otoyollara da ihtiyacı
vardır; yani, bu hükümet otoyollar da yapmalıdır.
Keza, yine, bütçe
disiplinine uymuştur, Sayın Kemal Derviş'in başlattığı IMF programlarına, o
günkü istikrar programlarına harfiyen uymuştur, bundan sapmamıştır. Bunu bir
tarafa atıp, ben program yapacağım deyip, her şeyi curcunaya çevirebilirdi;
bunu da yapmamıştır. Bu da başarılarından biridir.
Sayın Bakan, dün, burada
"serbest piyasaya ilk defa geldik" dedi. Sayın Bakan, ondan sonra,
döndü "geçmiş hükümetler çivi çakmadılar" dedi.
Sayın Bakan, bu ülkeye
serbest piyasa ekonomisini getiren Özal'ı nasıl unuttunuz?! Siz unutsanız,
arkadaşlarınız, bütün Türkiye unutabilir mi?! Serbest piyasa, evet, sonuna
kadar serbest piyasa. Dün, burada, beyanatlarınız var, tutanaklarda var.
"Komünist ülkelerde özelleştirmeler bitti" diyorsunuz. Evet, takdir
ediyorum, özelleştirmelerin süratle devam ettirilmesi lazım; ancak, Sayın
Bakan, bu özelleştirdiğiniz tesisleri bu ülkeye yapanlar, bu ülkeye
kazandıranlar, yani, sizin "baba baba satarım" dediğiniz bu tesisleri
yapanları niye rahmetle anmadınız bu kürsüde?! Şu telekomünikasyon, bu uydu,
Türksat uydusundan tutun da ülkenin her tarafına kadar 19 000 000 aboneye
otomatik telefon götüren, Türkiye'nin bütçelerini buralara harcayan, bu
tesislere harcayan rahmetli Özal'ı nasıl yâd etmezsiniz bu kürsüden?!
Keza, serbest piyasa
ekonomisi diyorsunuz Sayın Bakan; devletin konut yaptığı bir serbest piyasa
ekonomisi var mı Türkiye'de?! Komünist ülkelerde vardı. Yugoslavya'da yapardı
devlet konut, Rusya'da yapardı. Serbest piyasada devlet konut yapanlara arsa
üretir, altyapı yapar, kredi verir, destek olur Sayın Bakan. Çok övünerek
söylediğiniz "154 000 tane konut yapıyoruz" dediğiniz, lojman
yapımına soyunmanın, serbest piyasayla, modeliyle bir ilgisi var mı Sayın
Bakan?!
Keza, yine, dün burada
"efendim, zarflar evde açılıyordu" dediniz ve "renginizi
değiştirin, kırmızı yapın" dediniz Sayın Bakan. Kırmızıya karşı bir
alerjiniz mi var?! Bu ülkenin bayrağı kırmızı, al bayrağı kırmızı. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar) Kırmızı olan başka siyasî partilerimiz de var;
yani, sözlerinizin nereye gittiğini biraz hatırlayın Sayın Bakan. Bu ülkede
zarfı evinde açanlar, zannediyorum TOFAŞ ihalesinden bahsediyorsunuz. Tansu
Hanım yapmıştı. Tansu Hanımın bugün dokunulmazlığı var mı?! Gönderin Yüce
Divana. Demek ki, suç unsuru siz de görmüyorsunuz ki Yüce Divana
göndermiyorsunuz. Peki, göndermediğiniz, suç görmediğiniz bir şeyi, bu kürsüye
gelip, insanları töhmet altında bırakmaya hakkınız var mı?!
Yine, Sayın Bakanım,
sattığınız bu limanları bu ülkenin geçmiş hükümetleri yaptı. Bu tesisler
yapılmamış olsaydı, neyi satacaktınız baba baba?! Erdemirde çok övündüğünüz
Ayşe, Leyla bacalarını milyar dolarlar vererek Özal yaptı, Anavatan hükümetleri
yaptı.
HARUN AKIN (Zonguldak) -
Leyla diye baca yok.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Devamla) - O bacalar yapılmasaydı…
HARUN AKIN (Zonguldak) -
Leyla değil bacanın adı.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Devamla) - İsmini Ayşe, Leyla diye genel olarak söylüyorum. O bacalar
yapılmasaydı, o tesis revizyona uğramasaydı, kârlı hale getirilmeseydi, milyar
dolarlar harcanmasaydı, neyi satacaktın baba baba?! Baba baba satıp, paşa paşa
yemek yok. Baba baba satacaksın, doğru; özelleştireceksin; ama, paşa paşa
yemeyeceksin Sayın Bakan. Bu ülkenin borçlarını ödeyeceksin.
Bakın, bu ülkenin
borçları, 220 katrilyon olan içborcu, 250 katrilyona çıkmış; 100 katrilyon lira
artırmışsınız. 120 milyar dolar olan dışborcu, 150 milyar dolara çıkmış; 30
milyar dolar artırmışsınız. Mademki, sattınız, mademki baba baba satıyorsunuz;
ödeyin şu borçları paşa paşa. Niye ödemiyorsunuz Sayın Bakan?!
Bakın, diyorsunuz ki:
"2 500 dolardı millî gelir, 5 000 dolara çıkardık; yani, yüzde 100
artırdık." Peki, hemen arkasından "tozşekeri, yüzde 12 daha fazla
alabiliyor" diyorsunuz. Niye yüzde 12, yüzde 100 değil Sayın Bakan? Millî gelir yüzde 100 arttığına göre,
tozşekeri yüzde 100 daha fazla alması lazım insanlarımızın. Bir tarafta
söylediğinizi, bir tarafta kendi ifadenizle tekzip eder bir hal
içerisindesiniz.
"Denk bütçe yapmadı
geçmiş hükümetler" diyorsunuz. 96, 97 döneminde Sayın Abdüllatif Şener
Maliye Bakanı değil miydi? O günkü tutanaklara bakın, Maliye Bakanının 96
bütçesinde, 97 bütçesinde denk yaptığına dair yüzlerce beyanı var. Niye yalanlıyorsunuz Sayın Bakanı; Sayın
Bakan yalan mı söylüyordu o gün o bütçeleri yaparken?!
Yine, tutanaklardan,
sizin ifadenizle söylüyorum Sayın Bakan. Bu ülkeye gelmiş geçmiş bütün
hükümetler çivi çakmıştır. Bu ülkede 70 000 derslikle öğünüyorsunuz, bu ülkenin
1 000 000 dersliği var. 930 000 dersliğini yapan geçmiş hükümetlerdir. Üç
senede 450 katrilyon lira bütçe harcadınız; elbette yapacaksınız. Bu milletin
450 katrilyon lirası 2002, 2003, 2004, 2005'te sizin harcamanıza tevdi edildi.
450 katrilyon bütçeyi harcayacaksınız, ondan sonra 70 000 derslik yaptık
diyeceksiniz. Elbette yapacaksınız. Ya, bu milletin parasını harcarken hiç mi
bir şey yapmayacaksınız; zimmetinize mi geçirecektiniz? Yaptıklarınızı takdir
ediyoruz. Satarız… Satın F-16'ları, satın tankları, satın uçaksavarları,
roketleri! Bu milletin satılmayacak şeyleri de var. Yani, bu ülke,
savunmasından sanayiine kadar, bu ülke parasının konvertibilitesinden yurtdışına açılımına kadar… Sıkıştığınız
zaman Özal da böyle yapıyordu diyorsunuz; biz de böyle yapıyoruz diyorsunuz;
ama, bu kürsüye geldiğinizde sanki 2002 yılına kadar bu ülkede hiçbir hükümet
geçmemiş, sanki 2002 yılına kadar bu ülkede hiçbir şey yapılmamış gibi, Türkiye
Cumhuriyetinin tarihi sanki 2002'de başlamış gibi devasa nutuklar atmayın.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) Devasa nutuklar atmayın.
Bu ülkede sizin
yaptığınız şeyleri biraz önce söyledim ve takdir ettiğimi de söyledim. Devam
etmeniz lazım bunlara. Ne diyorum; duble yollara devam etmeniz lazım, yetmez,
otoyollar da yapmanız lazım. Bu ülkede 40 000 köyde elektrik yoktu Özal
geldiğinde. Bugün bu ülkenin 40 000 köyünde elektrik varsa, bu ülkenin 40 000
köyünde otomatik telefon varsa… Ben o tarihlerde bir ilçede avukatlık
yapıyordum, telefonu manyetoyla çevirip, 3 saatte PTT'yi düşürdükten sonra
illerarası bağlantı sağlıyordum. Hani öyle kolaydı, bakayım satabiliyor muydun
6,5 milyar dolara! Bu ülkenin bugün 19 000 000 otomatik telefonu var, 20 000
000'a yakın cep telefonu var bu ülkenin. Anavatan Partisi bunların markasıdır,
ismidir Sayın Bakan, öğrenin bunları.
Bunları artık öğrenin ve
geçmişi kötülemekten vazgeçin. İktidarlar geçmişi kötülemeye başlamışlarsa,
artık, geleceklerine zarf bırakıyorlar demektir. Geçmişi kötülemekle bir yere
varamazsınız.
RECEP GARİP (Adana) -
Kendini tatmin etmek için konuşuyorsun değil mi?!
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Devamla) - Dolar 1 800 lirayken, 1 800'e bölerseniz 180 milyar dolar çıkar
gayri safî millî hâsıla, 1 300'e bölerseniz 300 milyar dolar çıkar. Büyüme
dediğiniz şey bu değil mi?!
Büyüdünüz de niye
yansıtmıyorsunuz? İki kat büyüdünüzse, bu ülkenin ekonomisi iki kat büyüdüyse,
niye asgarî ücretliyi yüzde 28'de bıraktınız üç senede? Niye yüzde 100
büyütmüyorsunuz veya 2002 yılında 700 000 000 alan memura neden 1 400 000 000
vermiyorsunuz? Büyüme bu.
Siz mi büyüdünüz;
patronlar büyüdü, zenginler büyüdü. Onlar her zaman büyüyordu Sayın Bakan,
bugün büyümediler ki!
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) - Borçlar nasıl ödenecek?!
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Devamla) - Onların büyümediği hiçbir dönem yok. Bakın, dün bir tartışma
başlattılar, dün akşam geri kestiler. Elbette kesecekler, bu ülkenin kaymağını
yiyenler onlar. Bu ülkenin kaymağını yiyenler iktidarla çatışmayı göze
alabilirler mi?! Tarihinin en büyük tesislerini almış, TÜPRAŞ'ı almış, Yapı
Krediyi almış, bir yılda bu kadar servetine servet katmış insanlar hükümetle
takışabilirler mi?! Mümkün mü bu?!
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Tartışma ortamı mı istiyorsunuz; üzüldünüz mü yani?!
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Devamla) - Tarihinde bu kadar serveti yapamayanlar servet yaptılar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Sarıbaş; eksüre verdim.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
- Anadolu'nun fakir fukarası, Tokatlısı, Sivaslısı, Malatyalısı, Elazığlısı,
kahvelere gidin de bir görün arkadaşlar; vallahi çay paraları yok, billahi çay
paraları yok!
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Erzurum'a da git!
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Devamla) - Hiç kimse çocuğunu everemiyor, çocuğuna kız isteyemiyor, işi yok,
aşı yok!
Büyüdük… Ee, büyüdünüz,
doğru; büyüdünüzse, verin onlara, o insanlara verin. Şu bütçe rakamlarınıza bir
bakın allahaşkına, kimlere verdiğiniz belli…
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Biz büyümedik, Türkiye büyüdü!
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Devamla) - Kimlere verdiğiniz belli; yani, bütçe rakamlarını tek tek tahlil
edin, o sarı kitapçığı bir okuyun bakalım. Bu ülkede 70 tane üniversite
yapılmış geçmişte; hiçbir çivi çakmadınız diyenler, bari bu üniversitelere
bakarlar. Bu üniversitelerde 2 000 000 insan, gencimiz öğretim görüyor. Derler
ki, 70 tane üniversite yapılmış pırıl pırıl; yaptılar, Allah razı olsun denilir
ya! Hiçbir çivi çakmadınız… Çakmadık mı Sayın Bakan; ben o sözü üzerime
almıyorum. Eliniz biraz fazla gitti; ama, o sözü ben üzerime almıyorum.
RECEP GARİP (Adana) -
Üzerinize almıyorsunuz da onun için bu kadar konuşuyorsunuz, alsanız ne
yaparsınız?!
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Devamla) - Çünkü, bu gruptaki bütün arkadaşlar, Özal'ı anlayanlar, bilenler
bilirler ki…
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Bir çivi çaktığınızı biliyoruz!
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Devamla) - …bu ülkede Özal çok çivi çakmıştır.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Çaktığınız çivileri biliyoruz!
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Devamla) - Senin kafana bir şey çakamamış Özal; keşke çakabilseydi, keşke
Özal'ın kafasıyla şu dünyayı bir anlayabilseydiniz...
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Çaktığınız çivileri biliyoruz!
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Devamla) - … Özal'ın kafasıyla şu dünyayı anlama zihniyetine
kavuşabilseydiniz.
Bakın, tek başına
iktidarlar elbette bir şey yapacak. Sistemde ne yaptınız allahaşkına…
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Siz mi Özal'ı temsil ediyorsunuz?!
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Devamla) - Ne yaptınız sistemde; 2002'den, bugünkü sistem arasında, Seçim
Kanununda, Siyasî Partiler Kanununda, Cumhurbaşkanlığında, YÖK'de, Hâkimler
Kurulunda yaptığınız bir sistem değişikliği var mı?! Halk, bunları düzeltin,
bunları değiştirin, yeni baştan çağdaş bir sistem oturtun diye size oy verdi;
ama, bunların hiçbirine dokunamadınız, hiçbirine eliniz değmedi. Ne yaptınız;
IMF politikalarını devam ettirdiniz; iyi ki devam ettirdiniz, ben onu da
ayıplamıyorum; ama, revize edin artık, sosyal boyutuna bakın; çünkü, o program
ilk yapıldığında ödemeler dengesi üzerine yapılan bir programdı. Artık, bugün yapılması
gereken ve verilmesi gereken…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Sarıbaş,
açıyorum mikrofonu, konuşmanızı tamamlayın.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Devamla) - Teşekkür ediyorum.
Artık, işin sosyal
boyutuna dayalı, sosyal sınıfları destekleyici bir döneme, mahiyete bürünmesi
gerekir; ama, IMF'ye verdiğiniz 24 Kasım tarihli belgede, niyet mektubunda,
maalesef, o konu da yok.
Bu duygularla -ileriki
maddelerde düşüncelerimi açıklamaya devam edeceğim- Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Sarıbaş.
Şahısları adına söz
isteği var.
Adana Milletvekili Sayın
Recep Garip, konuşuyor musunuz efendim?
RECEP GARİP (Adana) -
Konuşmuyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Konuşmuyorsunuz…
Eskişehir Milletvekili
Sayın Fahri Keskin?..
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Konuşmuyorum efendim.
BAŞKAN - Konuşmuyorsunuz…
Hatay Milletvekili Sayın
Mehmet Eraslan?.. Yok.
Madde üzerindeki…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, ben konuşmak istiyorum şahsım adına.
BAŞKAN - Samsun
Milletvekili Sayın Haluk Koç, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının maddeleri görüşülüyor ve 3
üncü madde üzerinde, şahsım adına diğer konuşmacılar söz almayınca, söz almış
bulunuyorum.
Şimdi, bazı
değerlendirmeleri, Grup Başkanvekili olmam sıfatıyla, genellikle, birtakım
konuşmamız gereken noktalar gündeme geldiğinde ifade edebildim; ama, sizlerle
paylaşmak istediğim, ekonomide yeni dönemdeki büyüme ve istihdam konusunda,
bazı görüşler var; bu madde çerçevesinde bunları sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
2006'da, Türkiye'nin yüzde 5 -istikrarlı olarak ifade edilen- büyümesi
öngörülmektedir. Şimdi, şunu değerlendirmelerinize sunmak istiyorum: Kapasite
kullanımlarının gerçekten sınır noktaya yaklaştığı geçmiş yıllar baz etkisi
olarak alındığında, hâsıla düzeyinin yükseldiği, dolayısıyla büyümenin daha
fazla çabayı, daha fazla yatırımı gerektirdiği bir ortamda büyümenin
sürdürülmesi, gerçekten, 2006 ve sonraki yıllarda biraz sorunlu gibi
gözükmektedir. Peki, nedir yatırımın önündeki engeller? Şimdi, büyümenin orta
ve uzun vadede sürdürülebilir olması, birtakım içsel etkenlere, içsel
faktörlere ve bunların belirleyiciliğine bağlı olmakla beraber, bir ülkedeki iç
tasarruf düzeyine ve bunun, ne düzeyde yatırımlara aktarıldığına da bağlıdır.
Yani, iç tasarruf düzeyinin yetersiz olduğu bir ekonomide -hep söyleniyor; ama,
yinelemekte fayda var- 20 000 000'un üzerinde insanın yoksulluk sınırının
altında, 1 000 000 küsur insanın açlık sınırının altında bulunduğu bir ülkede,
73 000 000 nüfuslu bir ülkede, yaklaşık 25 000 000'u yoksulluk ve açlık diyelim,
yani, üçte 1'e yakını bu sınırın altında olan bir ülkede, iç tasarruf
birikimini sağlayabilecek olan katmanlar kimler?
Değerli arkadaşlarım,
lütfen, ülkedeki değişik gelir katmanlarının analizine, ayrıntılı
değerlendirmesine bir bakın. Yani, Türkiye'deki üretilen millî gelirin -ki,
biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak inatla söylüyoruz, ısrarla söylüyoruz-
hakça bölüşülmediği, sosyal adalet temelinde bölüşülmediği; üretilen bir millî
gelir varsa ortada -bunlar rakamlara yansıyor- bunun, eğitim yoluyla, sağlık
yoluyla, vergi düzenlemeleri yoluyla, sosyal adaleti sağlayacak şekilde topluma
yansıtılmadığı bir ortamda, Türkiye'de iç tasarruf sahipleri kimler? Yani, üçte
1'ini dışarı çıkartıyoruz, geri kalan 50 000 000'un, değerli arkadaşlarım, 45
000 000'u ise, hayatını idame ettirmeye çalışıyor; çoluk çocuğunun eğitimi,
mutfak giderleri, yakacak, konut gideri ve hayatını idame ettirmeye çalışıyor.
Peki, biz, hangi iç tasarruftan bahsediyoruz?
Sağlıklı bir ülke,
istikrarlı bir büyüme programı ortaya koyarken, sosyal katmanların, üretilen
millî gelirden dengeli bir şekilde faydalanmasını da beraber öngören programlar
getirmek zorundadır. Sıkıntı burada değerli arkadaşlarım. Yani, Sayın Maliye
Bakanı olsun, Sayın Başbakan olsun
-sizlerin de, çoğunuzun, daha sonra aynı sözlerle siyaset yaptığınız
üslupta- söylediklerinin gerçekdışı birçok noktası var. Türkiye'de üretilen
millî gelir adil bölüşülmüyor değerli arkadaşlarım. Türkiye'de, gelir dağılım
farklılığı, uçurumu gittikçe derinleşiyor değerli arkadaşlarım. Türkiye'de,
bölgeler arasındaki hizmet dağılım farklılıkları, ne kadar teşvik yasası
çıkarırsanız çıkarın -bölgesel yapmadınız, sektörel yapmadınız, hatta,
kalkınmışlık derecesine göre ilçeler temelinde yapmadınız- bunlar, hiçbir
şekilde Türkiye'deki bölgeler arasındaki hizmet dağılım farklılıklarını
gidermiyor değerli arkadaşlarım. İşte, doğu illerinden milletvekilleri var
aramızda, ben soruyorum: Tunceli, Elazığ yatırım programına, teşvik programına
girdi; yaprak oynadı mı burada; oynamadı. Yani, bir Düzce ile mukayese
edemezsiniz. Bir dengesizlik var, yani burada temel sorun, ülkede üretilen
millî gelirin eşit dağılmaması, gelir dağılımı uçurumunun farklılaşması ve
dolayısıyla…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HALUK KOÇ (Devamla) -
Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Teşekkür ediyorum.
…esas, iç tasarruf
yoluyla millî birikimlerimizi bu ülkenin kalkınmasına yatıracak olan,
yönlendirecek olan bir millî birikimimiz yok. Bu, elimizden kayıyor değerli
arkadaşlarım; bunu, ne olur, görün. Yani, bu Oferler, Harririler, bunlar
siyaset üslubuyla siyaset sloganı haline geldiyse bunların bir nedeni var. Dün
konuşan bir değerli arkadaşım söyledi "yabancı sermaye ırkçısısınız"
bunu Başbakandan alıntı olarak söylüyor. Böyle bir şey yok. Bakın, söylediğim,
son on yılda Türkiye'ye 87 milyar dolar civarında dışsermaye geldi. Bu
sermayenin ancak yüzde 3,5-4'lük, en fazla 5'lik kesimi doğrudan üretime dönük
yatırım olarak geldi değerli arkadaşlarım; ya diğeri; Türkiye'de halen
çarpıklığını sürdüren ekonomik sistemden bir yatırıma dönmeden rant elde
ederek, düşük kur üzerinden bunu çevirip, yüksek kârlılık oranıyla yurt dışına
giden paradır bu.
Değerli arkadaşlarım,
aklımızı başımıza alalım. Buradaki eleştirileri dikkate alalım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Koç, son
cümlenizi rica edeyim.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Toparlıyorum Sayın Başkan.
Buradaki tespitleri,
lütfen iyi değerlendirin. Bu dediklerimizin tabiî siyaset boyutu var; ama,
sizler tarafından da çok ciddî dile getirilmesi gereken sorunlar var. Ben şunu
bekliyorum: AKP'li bir milletvekili arkadaşımın şu kürsüye çıkıp, Türkiye'deki
millî sermaye nedir, büyük ölçekli millî sermayemiz ne, Anadolu kaplanları
dediğimiz orta ve küçük ölçekteki millî sermayemiz ne ve bunlar bu küreselleşme
sürecinde nasıl elimizden kayıyor, taşeron olup gidiyor?..
Hiç unutmayın değerli
arkadaşlarım, millî sermayesi olmayan bir ülke, siyaseten bağımsız bir ülke
değildir.
Saygılarımı sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Koç.
Sayın Oyan, iki
arkadaşımız şahsı adına konuştuğu için size söz veremiyorum.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, soru-cevap kısmına
geçiyorum.
Soru-cevap süremiz,
malumunuz, 10 dakika; 5 dakika soru, 5 dakika cevap.
Soru sormak isteyen fazla
arkadaşımız olduğundan, soruların kısa, öz ve açık bir şekilde sorulmasını,
böylece, diğer arkadaşlarımızın da soru sorma imkânına yardımcı olunmasını rica
ediyorum.
İlk soru Sayın Kart'a
ait.
Buyurun.
ATİLLA KART (Konya) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana iki noktada
soru yöneltmek istiyorum.
Bilindiği gibi, Albaraka
Türk Özel Finans Kurumuyla ilgili soru önergelerimize Sayın Bakan verdiği cevaplarda
sadece yönetim kurulu üyesi olduğunu ifade ediyor ise de, aslında, hissedarlık
ilişkisinin de bulunduğunu biliyoruz. Bu, resmî kayıtlarla, Karma Komisyondaki
dosyalarla sabit. Bunu hatırlatarak soruyorum; burada 150 000 000 dolarlık
hayalî ihracattan dolayı Albaraka Türk Özel Finans Kurumunun sağlamış olduğu
Katmadeğer Vergisi iadesinin 30 000 000 dolara yakın olduğu yolundaki bilgiler
doğru mudur? Bu rakamın gerçek tutarı nedir?
İkinci sorum: Sayın
Maliye Bakanı, kendi şahsına yönelik olarak da çok ağır ve ciddî suçlamalar
içeren bu raporlara yönelik olarak, bu raporlara karşı -aynen kendi ifadesiyle
söylüyorum- "içine şey katılmış raporlar" diyerek eleştiri getirmiş
olmasına göre, bu raporları hazırlayan kamu görevlilerine ve hesap uzmanlarına
karşı bugüne kadar neden herhangi bir yasal yola başvurmamıştır; başvuru yapmış
da kamuoyunun bilgisi mi yoktur? Burada, yalnız, şunu da ilave etmek istiyorum:
Sayın Bakanın üslubundan daha uygun bir üslupla ifade ediyorum, demagoji
yapmadan, net bir şekilde cevap vermesini hatırlatıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Kart.
İkinci olarak soru
soracak Milletvekilimiz Sayın Ahmet Işık'tır.
Buyurun Sayın Işık.
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, 2004-2005
yıllarında yabancı sermaye girişi ne kadar olmuştur? Yabancı sermaye girişinin
yüzde kaçı Avrupa Birliği ülkelerindendir?
Esnafımıza 2003-2005
yılları arası kullandırılan toplam kredi miktarı ne kadardır ve faizler hangi
oranda düşmüştür?
Son olarak, Merkez
Bankası döviz rezervleri nedir? Rezervlerin kısa vadede borçlara oranı yüzde
kaça çıkmıştır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Işık.
Üçüncü olarak soru
soracak Milletvekilimiz Sayın Emek'tir.
Buyurun Sayın Emek.
ATİLA EMEK (Antalya) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Danimarka
Telekomun 3 850 000 abonesi var; yaklaşık 19 milyar dolara satılmış oluyor.
Türk Telekomun 19 000 000 abonesi var; yüzde 55'i 6,5 milyar dolara gitti. Bu
durumu nasıl izah edersiniz?
İkinci sorum şu: Sayın
Bakan, Kurumlar Vergisini 10 puan indiriyorsunuz. Türkiye, istihdam üzerindeki
vergi yükünde yüzde 42'lik oranla çok yüksek bir düzeye sahiptir. İstihdam
üzerindeki vergileri azaltmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Emek.
Sayın Kaptan, buyurun.
OSMAN KAPTAN (Antalya) -
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Bakan, Sayın Ali
Babacan'ın Dubai'de imzaladığı borç sözleşmesine göre, Türkiye'nin Kuzey Irak'a
girmemesinin karşılığı olarak 8 milyar dolar alınacaktı; kamuoyundan gelen
tepkiler sonucu, bu sözleşme, şu ana kadar uygulamaya konulmadı.
1.- Bu sözleşmenin
imzalanması öncesinde Maliye Bakanı olarak sizin bilginiz var mıydı?
2.- Sayın Başbakanın
bilgisi var mıydı?
3.- "AKP'nin
bütçelerinin, hazırlanış ve uygulanış şekli itibariyle, gerçek Atatürkçülükle
bağdaştığını söylediniz. Atatürk dönemi dahil, ekonomik bir anlaşmanın bedeli
olarak siyasî koşul öngören bir başka sözleşme var mıdır?
4.- Böyle bir anlaşmanın
altına imza atmak "ülkemi pazarlamakla mükellefim" anlayışının bir
gereği midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kaptan.
Sayın Baloğlu, buyurun.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakana sorum şu:
IMF'ye verilen niyet mektubunda, ücretlilere uygulanan vergi iadesinin reforma
tabi tutulacağı yazılıyor, böyle bir söz veriliyor. Bu reform nasıl yapılacak?
Kapsamı mı daraltılacak? Vergi iadesi kaldırılacak mı? Bu, reform mu oluyor
şimdi sizce? Ücretlilere uygulanan vergi iadesini kaldıracaksanız niye lafı
dolaştırıyorsunuz?
İkinci sorum şu: Sayın
Bakana, dün, CHP Grup Başkanvekili Sayın Koç çok açık sorular yöneltti.
Bunlardan bir tanesi de, bir araç kullanımı ve bu aracın yaptığı kazayla
ilgiliydi. Sayın Bakan, buna açık bir yanıt vermediniz, kamuoyu bu konuda
sizden yanıt bekliyor. Şunu soruyorum: Neden cevap vermiyorsunuz? Neyi
gizliyorsunuz? Neden gizliyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Baloğlu.
Soru sorma süresi
tamamlanmıştır.
Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Sayın Kart'ın sorusuna
öncelikle cevap vermek istiyorum. Esasında Sayın Kart bu soruları devamlı
surette aynı şekilde soruyor, biz de aynı şekilde cevaplandırıyoruz; fakat, o
sormaktan bıkmıyor, ben de söylüyorum, ama, bundan sonra son solarak
söyleyeceğim, bundan sonra da cevaplamayacağım artık. Çünkü, bu çatının altında
olanları bu kadar meşgul etmeye -lüzumsuz sorularla- kimsenin hakkı yoktur;
bir.
“Albaraka, 150 000 000 dolar
KDV borcu var, bilmem ne kadar borcu var…" Şu anda Albarakanın vergilerle
ilgili bir problemi yoktur; bunu iyice bilin.
ATİLLA KART (Konya) -
Sayın Bakan, soruma cevap verin.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Soruna cevap veriyorum, neye cevap vereceğiz Sayın Kart?
"150 000 000 dolar KDV borcu var, ne yapıyor?" dediniz. Öyle bir
borcu yoktur, öyle bir problemi yoktur.
ATİLLA KART (Konya)
- 150 000 000 dolarlık hayalî
ihracattan dolayı ne kadar vergi iadesi aldı diyorum, bunu soruyorum size.(AK
Parti sıralarından gürültüler)
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Yazılı cevap verin Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Hayır canım, niye yazılı cevap vereyim.
Şimdi, hayali ihracattan
dolayı diye söylenen herhangi bir vergi borcu, problemi yoktur, herhangi bir
vergi problemi yoktur. Ondan dolayı öyle bir vergi iadesi alsa borcu çıkardı,
borcu yok diyoruz size.
ATİLLA KART (Konya) -
Soruma cevap vermiyorsun, başka şeylerden bahsediyorsun.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul)-İkincisi, bakınız Sayın Kart, beni iyi dinleyin.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Bakanı dinleyelim.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Soru sordunuz, dinleyin o zaman canım!
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul)- İkincisi, Albarakanın bu hakkımda yazılan raporlarla
ilgili açılan davalar; benim dokunulmazlığım olduğu için ben bir kenara
bırakıldım, fakat ilgili yönetim kurumlu üyeleri için bütün davalar
kaldırılmıştır. Bütün bu davalar kaldırılmıştır. Benim dokunulmazlığım olduğu
için beni ayrı tutmuşlardır; fakat, şu anda bu davalardan dolayı yönetim kurulu
üyeleri, benimle beraber olan yönetim kurulu üyeleri hakkında davalar
kaldırılmıştır. Böyle bir dava yok şu anda.
ATİLLA KART (Konya)-Vergi
affı sayesinde kaldırılmıştır.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Hayır, yani, vergi affı sayesinde filan değil.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan, soru-cevap böyle olmaz!
BAŞKAN - Sayın Bakan, siz
cevap verin.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - İkincisi: "Bu raporları hazırlayanlar hakkında ne
yaptınız" diyorsunuz.
Raporları hazırlayanlar
hesap uzmanı. Ben, Maliye Bakanı olunca, benim hakkımda rapor hazırladınız diye
soruşturma mı açayım yani onlar hakkında?! Öyle bir şeyi benden kimse
beklemesin.
ATİLLA KART (Konya) - O
raporlar gerçeğe aykırıysa, elbette, gereğini yapacaksınız.
BAŞKAN - Sayın Kart, siz
sorunuzu sordunuz; karşılıklı diyalog diye bir usulümüz yok.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Hayır.
Sayın Kart, o holdingle
ilgili danışmanlığınızı açıklayın siz, bana bunları soracağınıza; milleti
dolandıran… (CHP sıralarından gürültüler)
ATİLLA KART (Konya) -
Benim hakkımda bir dosya varsa, elbette, açıklarım.
BAŞKAN - Sayın Bakan,
siz, diğer sorulara cevap verin, lütfen.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Siz bakansınız!..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - İkincisi… Sayın Işık'ın sorularına cevap veriyorum:
Değerli Işık, 2004-2005 yıllarında yabancı sermaye girişlerini sordu.
Türkiye'de, biliyorsunuz,
aşağı yukarı uzun yıllardan beri, yirmi yıldan beri, Türkiye'ye giren yabancı
sermaye ortalaması, hiçbir zaman 1 milyar doları bulmamıştır. Girişler ortalama
olarak 1 milyar doların altında olmuştur; fakat, bizim AK Parti Hükümetimizden
sonra siyasî istikrar, ekonomideki güven ve istikrarın temin edilmesinden
dolayı ve makro ekonomik göstergelerdeki iyileşmelerden dolayı, artık, ülkemize
yabancı sermaye girişi de başlamıştır. 2004 yılında 2,5 milyar doları aşkın
yabancı sermaye girmiştir ülkemize. 2005 yılında da, bu, 10 uncu ay itibariyle
3 milyar doları aşmıştır. Bu sene gelecek olan yabancı sermayenin 5 milyar
doları aşacağını tahmin ediyoruz, tahminlerimiz bu şekilde. İlk defa oluyor bu
rakamlar. 2006 yılında da, bunun çok daha fazlası olarak yabancı sermaye…
Doğrudan yabancı sermayeden bahsediyoruz, yatırım yapmak için gelen yabancı
sermaye bu. Bu, 2006 yılında da çok daha fazla olacaktır.
2006, 2007, 2008 için
yapmış olduğumuz program gereğince, hükümetimizin hazırladığı program gereğince
gelecek olan yabancı sermayeyi 15 milyar dolar olarak hesapladık; fakat, bu
gidişle tahminlerimizin çok üstünde bir giriş olacağını, yabancı sermaye
geleceğini tahmin ediyoruz.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Bakan…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Ayrıca, esnaf kredi…
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Süre bitti Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Bakan,
süremiz doldu; çok kısa…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Peki, diğerlerini de yazılı olarak cevaplandıracağım.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
ATİLLA KART (Konya) -
Sayın Başkan… Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 3 üncü madde üzerindeki …
ATİLLA KART (Konya) -
Sayın Başkan… Sayın Başkan…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan…
BAŞKAN - … soru ve cevap
süresi tamamlanmıştır.
ATİLLA KART (Konya) -
Sayın Başkan, söz istiyorum.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, 69'a göre arkadaşın söz talebi var.
BAŞKAN - Efendim,
soru-cevap kısmında 69'a göre ne cevabı vereceğim…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Efendim, sataşma oldu. Dün de verildi…
BAŞKAN - … siz sordunuz,
cevap verdi.
ATİLLA KART (Konya) -
Sayın Başkan, şahsıma sataşma oldu.
BAŞKAN - Tatmin
olmazsanız bir daha sorarsınız.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Hayır, hayır… Sayın Bakan,
suçlamada bulundu arkadaşımıza…
BAŞKAN - Veremem efendim,
öyle bir söz veremem size.
ATİLA EMEK (Antalya) -
Sayın Bakan suçlamada bulundu Sayın Başkan.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Devam Başkan, devam…
ATİLLA KART (Konya) -
Sayın Başkan, şahsıma…
BAŞKAN - Efendim, siz
hukukçusunuz Sayın Kart; soru-cevapta böyle bir usul yok, İçtüzüğü siz de
okudunuz, ben de okudum.
ATİLLA KART (Konya) -
Sayın Başkan, şahsıma sataşma var.
BAŞKAN - Siz sordunuz,
tatmin olmadınız. Olmayabilirsiniz. Ben, illa ki, tatmin olacak bir cevap
vereceğini söyleyemem Bakana.
ATİLLA KART (Konya) -
Hayır, hayır…Şahsıma sataştı Sayın Başkan. Soruyla ilgisi olmayacak bir şekilde
şahsıma sataştı.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Kişisel bir saldırı var.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Hayır, kişisel bir, avukatlığı dolayısıyla suçlamada bulundu; çok açık.
BAŞKAN - Ben, zabıtları
getirteyim, bakarım.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Avukatlığının…
BAŞKAN - Efendim,
bakayım, ben duymadım onu…
HALUK KOÇ (Samsun) - Ama,
efendim…
BAŞKAN - Efendim,
duymadım Sayın Koç. İyi de, ben duymadımsa, onu siz ifade ediyorsunuz.
Getireyim zabıtları, vereyim.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sorun Sayın Bakana efendim, itiraz etmeyecektir.…
ATİLA EMEK (Antalya) -
Sayın Bakan açıklama istedi.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Sayın Bakan açıklanmasını istedi özellikle.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Şimdi olması lazım Sayın Başkan. Usul tartışması açmayalım…
BAŞKAN - Niye açıyoruz?
Aynı toplantıda bu olabilir.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkanım, böyle bir usul yok. İncelersiniz, varsa verirsiniz; yoksa
"yok" der geçersiniz.
ATİLLA KART (Konya) -
Sayın Başkana hatırlatıyoruz Sayın Kapusuz. Lütfen, müdahale etmeyin.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Ama, siz de müdahale ediyorsunuz; hep sizin müdahaleniz. Hem soru soruyorsunuz
hem müdahale ediyorsunuz…
ATİLLA KART (Konya) -
Doğru cevap vermesi için Bakana müdahale ediyorum, başka bir şekilde müdahale
etmiyorum.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Hayır, buna hakkınız yok. Ne isterse, onu söyler.
ATİLLA KART (Konya) - Çok
açık bir şekilde…
BAŞKAN - Anladım Sayın
Kart. Ben o kısmı duymadım; ama, Grup Başkanvekili bana izah etti.
Yerinizden, sadece o
konuda; buyurun.
ATİLLA KART (Konya) -
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Şimdi, Sayın Bakan
hakkındaki, burada, 3 tane dosyadan söz ederek, o dosyalarla ilgili olarak,
milletvekili sorumluluğumun gereği olarak
soru soruyorum, denetim görevinin gereği olarak soruyorum. 3 tane dava
dosyasından, bilirkişi raporlarından söz ediyorum Sayın Bakan.
Benim hakkımda,
dedikoduya dayalı olarak, bir ifadeyi, yine, maalesef, üslubunuza uygun bir
şekilde, araya sıkıştırıyorsunuz. Benim hakkımda bir iddia varsa, bir suçlama
varsa, bunun gereğini yapmanız, her an için mümkün, hükümet olarak, Bakan
olarak, ilgili merciler olarak. Bunu yapmayıp da bunu dile getirdiğiniz için
sizi müfteri olarak ilan ediyorum Sayın Bakan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Kart.
Şimdi, 3 üncü madde
üzerindeki konuşmalar ve soru cevap kısmı tamamlanmıştır.
Maddenin oylamasına
geçerken...
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan...
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan, bu ifade nasıl karşılıksız kalır?!
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, ben o "müfteri" lafını aynen
Kart'a iade ediyorum; müfteri kendisidir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Efendim, bu
karşılıklı tartışmayı burada noktalıyoruz.
ATİLLA KART (Konya) -
Ben, dosyalara dayanıyorum, dava dosyalarına dayanıyorum; peki, siz neye
dayanıyorsunuz? Ben, dava dosyalarına dayanıyorum; iftira etmiyorum.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Hep bu! Her gün bu! Yok mu AKP'de Maliye Bakanlığı yapacak başka
birisi?!
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - Şimdi, tasarının
3 üncü maddesinin oylamasına geçmeden önce, İçtüzüğün 57 nci maddesi gereğince,
yoklama talebi vardır.
Yoklama talebinde bulunan
sayın milletvekillerinin Genel Kurulda bulunup bulunmadıklarını arayacağım.
Sayın milletvekilimizin
adını okuduğumuzda, sadece eliyle işaret buyururlarsa, memnun olurum.
Haluk Koç?.. Burada.
Ali Kemal Deveciler?..
Burada.
Osman Kaptan?.. Burada.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu?..
Burada.
Nejat Gencan?.. Burada.
Atilla Kart?.. Burada.
Atila Emek?.. Burada.
Ufuk Özkan?.. Burada.
Kemal Sağ?.. Burada.
Harun Akın?.. Burada.
Tuncay Ercenk?.. Burada.
Vezir Akdemir?.. Burada.
Kâzım Türkmen?.. Burada.
Oğuz Oyan?..
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Yerine...
BAŞKAN - Sayın Gazalcı
tekeffül ediyor.
Ahmet Ersin?.. Burada.
Nail Kamacı?..
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Yerine...
ZEKERİYA AKINCI
(Zonguldak) - Yerine efendim...
BAŞKAN - Zekeriya Akıncı
tekeffül ediyor.
Salih Gün?.. Burada.
Akif Hamzaçebi?..
BİRGEN KELEŞ (İstanbul) -
Yerine efendim…
BAŞKAN - Sayın Keleş
tekeffül ediyor.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Akif Bey geldi efendim.
BAŞKAN - Nezir
Büyükcengiz?.. Burada.
Sedat Uzunbay?.. Burada.
Sayın milletvekilleri,
elektronik cihazla yoklama yapacağım.
Yoklama için 4 dakika
süre veriyorum. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda
bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını,
görevli personel aracılığıyla, 4 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
İsimlerini okuduğumuz
sayın milletvekilleri cihaza girmesinler efendim.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere devam ediyoruz.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
1.- 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1119) (S. Sayısı: 1028) (Devam)
2.- 2004 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Dairelerin
Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu ( 1/1084,
3/907) (S. Sayısı: 1029) (Devam)
3.- 2004 Malî Yılı
Katma Bütçeye Dahil İdarelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Katma
Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/1085, 3/908) (S. Sayısı: 1030) (Devam)
BAŞKAN - Şimdi, 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi
okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
Bütçe Düzenine İlişkin
Hükümler
Bölüm düzeni ve deyimler
MADDE 4.- Gider
cetvelinin bölümleri, analitik bütçe sınıflandırmasına uygun olarak
fonksiyonlar şeklinde düzenlenir. Fonksiyonlar; birinci, ikinci, üçüncü ve
dördüncü düzeyde alt fonksiyonlara ayrılır.
Bu Kanunda ve diğer
kanunlarda yer alan;
a) "Fasıl ve
bölüm" deyimleri, fonksiyonel sınıflandırmanın birinci düzeyini,
b) "Kesim"
deyimi, fonksiyonel sınıflandırmanın ikinci düzeyini,
c) "Madde"
deyimi, fonksiyonel sınıflandırmanın üçüncü düzeyini,
d) "Tertip"
deyimi, kurumsal, fonksiyonel ve finansman tipi kodların bütün düzeyleri ile
ekonomik sınıflandırmanın ilk iki düzeyini,
e) Borç ödemeleri
yönünden "ilgili hizmet tertibi" deyimi, borç konusu hizmetlerin
yürütüldüğü ilgili tertipleri,
ifade eder.
Tahakkuk ettirilecek
giderler Devlet muhasebesi kayıtlarında ekonomik sınıflandırmanın dördüncü
düzeyini de kapsayacak şekilde gösterilir; kesinhesap kanunu tasarısı ise
ikinci düzeyde hazırlanır.
İlgili mevzuat
hükümleriyle analitik bütçe sınıflandırması arasında gerekli uyumu sağlamaya ve
ortaya çıkabilecek sorunları gidermeye yönelik düzenlemeler yapmaya Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın Ali Kemal
Deveciler. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Deveciler, sizin
şahsınız adına da söz isteği olduğundan, birleştirdim; buyurun.
CHP GRUBU ADINA ALİ KEMAL
DEVECİLER (Balıkesir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2006 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Kanun Tasarısına ait 4 üncü madde hakkında Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu ve şahsım adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, bu
bütçe, AKP İktidarının getirdiği dördüncü bütçe. Bu bütçede, aynen AKP İktidarı
döneminde getirilen, 2003, 2004, 2005 yılı bütçelerinde olduğu gibi, IMF'nin
damgasını taşıyan, IMF'nin Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerine dayattığı,
sizlerin de daha evvelki üç dönemde kabul ettiği ve AKP milletvekillerinin,
sizlerin oylarıyla bu bütçeler yasalaştığı; yani, açıkyüreklilikle söylemek ve
kabul etmek gerekiyor ki, AKP Hükümeti, bu bütçede de, kendini bir anlamda, IMF
politikalarının dışına çıkmamaya angaje etmiş, kabul etmiş, IMF'ye vermiş
olduğu iyi niyet mektuplarına bağlı ve sadık kalarak hazırlamış olduğu, IMF'ye
vermiş olduğu taahhütlerin bir uygulama taahhütnamesidir; IMF tarafından
onaylanmış, IMF tarafından test edilmiş, ondan sonra da, sözde, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin iradesine sunmaya çalıştığınız, sunduğunuz, üzerinde santim
dahi değişiklik yapmadığınız bir bütçe olduğu açık ve net olarak görülmektedir.
2006 yılı bütçe kanunu
merkezî yönetim bütçe gelirlerinin 171 katrilyon 250 trilyon lira olduğu ve bu
gelirlerin de 146 katrilyon 450 trilyon lirasının vergi gelirlerinden oluştuğu
görülmektedir.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)-
Sayın Başkan, hiçbir şey duyamıyoruz.
ŞEVKET ARZ (Trabzon)-
Sayın Başkan, bu gürültü ne yahu!
BAŞKAN- Sayın
milletvekilleri, sayın hatibi dinleyelim. Yalnız, sayın milletvekilimizin hitap
tarzı da uygun değil tabiî. Onu da ifade edeyim.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Devamla)- Yani, 2006 yılı bütçemizin yüzde 86'sına tekabül eden kısmının
vatandaşlarımızın sırtına yüklenen vergilerden kaynaklandığı açık ve net olarak
2006 yılı bütçesinde görülmektedir. 146 katrilyon 500 trilyon liralık vergi
gelirlerimizden 11 katrilyon 180 trilyon liralık kısmı mahallî idare payları, 2
katrilyon 700 trilyon liralık kısmı da, fonlara ayrılan payları düştüğümüzde,
2006 yılında vatandaşlardan vergiler olarak net olarak 132 katrilyon 500
trilyon lira; gelirlerimizden de net olarak 14 katrilyon 400 trilyon liralık
ret ve iadeleri düştüğümüzde, 156 katrilyon 850 trilyon liradan oluşacağı
görülmüştür ve bütçeye bu şekilde konulmuştur. Yani, 2006 yılı içerisinde
vatandaşın sırtına yüklenerek toplanacak olan bu vergilerin 24 katrilyon 700
trilyon lirası Gelir Vergisi, 12 katrilyon 400 trilyon lirası Kurumlar Vergisi
olarak, toplam 37 katrilyon 100 trilyon liralık kısmı dolaysız vergi olarak
vatandaşın kazancı ve malî gücü üzerinden; geriye kalan 95 katrilyon 400
trilyon liralık kısmı ise ÖTV, KDV, Damga Vergisi, Özel İletişim Vergisi, vergi
harçları olarak, yani, dolaylı vergi olarak adaletsiz ve acımasız bir şekilde
vatandaşın sırtına yüklenecektir. Bu, bütçede açık ve net olarak görülüyor.
AKP'nin iktidara geldiği
günden bugüne kadar getirdiği üçüncü bütçe. Aynı diğer bütçelerde olduğu gibi,
2006 bütçesi de dolaylı vergilere emanet edilmektedir. Dolaylı vergilerin bütçe
içerisindeki payı yüzde 72'lere ulaşmış durumdadır.
Anayasamızın 73 üncü
maddesinde "Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, malî gücüne göre,
vergi ödemekle yükümlüdür" denilmekte ve vergi yükünün adaletli ve dengeli
dağılımının, maliye politikasının sosyal amacı olduğu da Anayasamızda açık ve
net olarak yazılmaktadır. Ne yazık ki, ülkemizde, Anayasa hükümlerine göre
vatandaşlarımızdan malî güçlerine göre vergi alınmamakta, vergi, adaletsiz ve
acımasız bir şekilde vatandaşlarımızdan toplanmaktadır.
Dolaylı vergide, hem
Avrupa'da hem dünyada, Avrupa ve dünya şampiyonuyuz. Dünyada hiçbir ülkede
dolaylı vergiler bu kadar yüksek değildir. Dünyada, vatandaşını Türkiye gibi
sömüren başkaca bir ülke de yoktur. Üstelik, temel ihtiyaç maddelerinde de
dünya şampiyonuyuz; enerjide, elektrikte, doğalgazda, haberleşmede, insanların
temel tüketim ihtiyaçlarındaki fiyatlarda en yüksek ülke de, dünyada,
Türkiye'dir.
Ama, reel ücretlerimize
bakalım. Reel ücretlerimiz Avrupa'nın beşte 1'i; fakat, ücretlerimizin satın
almaya mecbur olduğu ihtiyaç maddeleri ise, Avrupa ortalamalarının yüzde 12'si
üzerindedir. Bu mudur adalet, bu mudur Adalet ve Kalkınma Partisinin adaleti?!
Reel ücretler sizin
iktidarınızda, 1997 yılı istatistikleri baz alındığında, yüzde 35 gerilemiştir.
Hiç beğenmediğiniz 2001 kriz döneminde bile, reel ücretler yüzde 15
gerilemiştir. Satın alma gücü de aynı şekilde, sizin iktidarınız döneminde
gerilemiştir. Siz, hâlâ, adaletten söz ediyorsunuz.
Bakın, asgarî ücretliye.
Asgarî ücretli 350 000 000 lira maaş alırken, yılbaşından itibaren, yapmış
olduğunuz zamla 380 000 000 liraya çıkardınız. Bir de bununla övünüyor,
enflasyonun üzerinde asgarî ücretliye zam yaptık diyorsunuz.
Asgarî ücretli, hâlâ,
açlık sınırının altında ülkemizde yaşamaya mahkûm edilmekte. Bu aldığı 380 000
000 lirayla, hayatını nasıl idame ettirmektedir, hiç düşündünüz mü?!
Bakın, iktidara gelirken,
asgarî ücretliye ne vaat etmiştiniz; asgarî ücretliye uygulanan özel indirimi
kademeli olarak artıracağınızı ve asgarî ücret seviyesine çıkaracağınızı ve
neticede de, asgarî ücretliden vergiyi almayacağınızı söylemiştiniz; ama, ne
yazıktır, bırakın özel indirimi asgarî ücret düzeyine çıkarmayı, özel indirimi
tamamen kaldırdınız. Nasıl, isminizin Adalet Kalkınma Partisi olduğunu ben
bilemiyorum.
Yine, son yaptığınız bir
uygulamayla, Gelir Vergisini 5 puan, Kurumlar Vergisini 10 puan düşürdünüz;
ama, ne yazık ki, ülkemizde, açlık sınırının çok altında yaşam mücadelesi veren
asgarî ücretli ile yine yoksulluk sınırının çok altında yaşam mücadelesi
vermeye çalışan memurlarımızdan kesilen verginin oranını düşürme cesaretini
dahi gösteremediniz. Sayın Bakan, diyorsunuz ki "onlar vergi iadesi
alarak, bu ödedikleri vergilerin bir kısmını geri alıyorlar ve onun için, bu
ücretliler, yüzde 8 civarında vergi ödemekteler." Peki, bu vergi iadesi
sistemi, sizin zamanınızda mı çıkarıldı, yoksa sizden evvelki hükümetler
döneminden gelen bir uygulama mıdır?! Siz, bu ücretli, bordrolu insanlarımıza
sanki lütfederek bu vergi iadesini yeni çıkarmış gibi göstermeye çalışıyorsunuz
ve bu şekilde gündeme getirmeye çalışıyorsunuz. Çok ayıp, çok!..
Bu tavrınızla, AKP
Hükümetinin zenginler hükümeti olduğu bir kez daha anlaşılmıştır. Zenginlerin
vergi yükünü aşağıya çekiyorsunuz; ama, asgari ücretle çalışanın, memurun
vergisini affedecek hiçbir önlem almıyorsunuz, emeğiyle geçinenin vergi yükünün
aşağıya çekecek bir önlem getirmiyorsunuz. Bir asgarî ücretliden, yıllık 750
000 000 lira vergiyi kaynağında alıyorsunuz; ama, devlet iç borçlanma senedi ve
hazine bonosu geliri olan vatandaşlarımızın, 2005 yılında 305 milyar liralık
gelirlerini, 2006 yılında da -getirdiğiniz bir uygulamayla- 407 milyar liralık
net gelirlerini vergi dışı bırakıyorsunuz. Bu da, AKP'nin, ne derece, kimlerle
beraber olduğunu belli ediyor.
Bu, ciddî, sınıfsal bir
bakış açısıdır. AKP Hükümeti, TÜSİAD'ın, holdinglerin, büyük sermaye kesiminin
hükümeti olduğunu burada da açık ve net olarak göstermiştir.
Sayın Bakan, emek en yüce
değerdir, mutlaka himaye edilmesi gerekir ve mutlaka korunması gerekmektedir.
Belki, AKP, kendi felsefesine uygun bir karar almıştır; ama, yazıktır.
Yazıktır; yani, Türkiye'de emeğiyle geçinenlerin de düşünülmesi, korunması
gerekmektedir. Bu insanlarımızın basını yok, medyası yok diye, bunların sesi
çıkmıyor diye bu kesimlerin yok sayılması, son derece yanlışlıktır, son derece
insafsızlıktır. Onun için, bu yanlışın düzeltilmesi ve ücret kesimine de en az
5 puan indirimin sağlanması gerekmektedir.
Ama siz, milyonlarca
ücretlimizi bir kenara iterek, Kurumlar Vergisini yüzde 30'dan yüzde 20'ye
düşürdünüz. Biz, kurumların vergisinin düşürülmesinin karşısında değiliz.
Türkiye'de vergi oranları çok yüksek. Tüm vergi oranlarının indiriminden
yanayız, biz bundan mutluluk duyarız; ama, bir yandan Kurumlar Vergisini
indiriyorsunuz, ama ne yazık ki diğer yandan yatırım indirimini
kaldırıyorsunuz. Bu demektir ki, sanayicinin, KOBİ'lerin vergi avantajı
ellerinden alınmakta. Türkiye'de toplam istihdamın yüzde 65'ini yapan
KOBİ'lerin kullanabildiği nadir istihdam ve muafiyetlerden, avantajlardan biri
olan yatırım indirimlerini kaldırıyorsunuz. KOBİ'lerin avantajlarını yok
ediyorsunuz, ondan sonra da, ancak üç beş büyük holdingin katrilyonlarca lira
faydalanacağı Kurumlar Vergisi indirimini bir marifetmiş gibi anlatıyorsunuz.
Bir de, bu indirimi, sanki tüm vatandaşlarımıza yansıyormuş gibi göstermeye
çalışıyorsunuz.
Peki, bu indirilen
Kurumlar Vergilerini kimler ödemektedir Sayın Bakan?! Bu 10 puanlık indirimden
kimler yararlanacak; daha çok, finans sektörü, bankalar yararlanacak, çok
yüksek kazanç elde eden kurumlar, holdingler yararlanacak. Bu vergilerin yüzde
35'ini zaten kamu ödüyor, KİT'ler ödüyor. Toplam, geçen yıl, 9 katrilyon 500
trilyon liralık Kurumlar Vergisi tahsilatı içinde sadece özelleştirdiğiniz,
sattığınız Telekomun payı 1 katrilyon 400 trilyon lira. Üçte 1'lik, yüzde
10'luk indirimle, bu indirimle sadece Telekom'a, 470 trilyon liralık bir
avantajı bu şirkete sağlıyorsunuz. Peki, kime sağlıyorsunuz; Telekom'a. Peki,
kime; Hariri'ye, Öger'e. Adamın özelleştirme sonucu devlete ödeyeceği para
peşinatı 1,2 milyar dolar. Yani, peşinatın üçte 1'inden fazlasını vergiyi
düşürerek, Hariri'nin, Öger'in öteki cebine koyuyorsunuz. Diğer özelleştirilen,
kâr eden kurumlarda da aynı durum söz konusu; Petkimde, Erdemirde, Seydişehir
Alüminyumda, TÜPRAŞ'ta ve diğer özelleşen kurumlarda, Ofer'e de aynı şekilde,
buradan bir avantaj sağlıyorsunuz. Peki, bunları pazarlarken, satarken,
şartnamenizde bunlar var mıydı; Sayın Bakan, bu indirimler var mıydı?! Kurumlar
Vergisini yüzde 10, yani, üçte 1 oranında indireceğiz diye bir hüküm var mıydı;
soruyorum.
BAŞKAN - Sayın Deveciler,
bir dakikanızı rica edeyim.
Sayın milletvekilleri,
süremiz, malumunuz, saat 13.00'te bitiyor. Sayın hatibin sözü tamamlanmamıştır;
konuşmasının tamamlanmasına kadar sürenin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Karar yetersayısının aranmasını istiyorum.
BAŞKAN - Arayalım.
Şimdi, yeniden tekrar
ediyorum: Çalışma süremizin, sayın hatibin konuşmasının tamamlanmasına kadar
uzatılmasını oylarınıza sunacağım.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan, süre yetiyor zaten. 4 dakika var; 4 dakika da konuşma süresi var
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Yetmiyor… Hayır.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Devamla) - Herkese 5 dakika verdi. Bakın, 2 dakikam gitti benim Sayın Kapusuz.
Hatibe müdahale etme! Hatibe müdahale etme!
BAŞKAN - Oylarınıza
sunacağım ve karar yetersayısı arayacağım.
Efendim, biz, elimizdeki
saatimize göre hareket ediyoruz Sayın Başkan.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir; süreyi uzatıyoruz.
Buyurun.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Devamla) - Sayın Başkanım, 2 dakika da ilavenizi unutmayın.
BAŞKAN - İlave edeceğim
Sayın Deveciler.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Devamla) - O 2 dakikanın haricinde 2 dakika…
BAŞKAN - Buyurun.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Devamla) - Kurumlar Vergisinde bunu indireceksiniz, en büyük vergi tahsilatı yaptığınız alanda
vergiyi kaybedeceksiniz. Geriye ne kalıyor? Nereden alacaksınız bu kaybedilen
vergiyi? Evet, bu kaybedilen vergiyi, yine, ÖTV, KDV'ye yüklenerek, dolaylı
vergilere yüklenerek, adaletsiz ve acımasız bir şekilde, Anayasamızın 73 üncü
maddesine aykırı bir şekilde, tüm vatandaşlarımızın sırtına yükleyeceksiniz.
Bunun başkaca bir izah tarzı yoktur. Bu indirimler, herhalde, ya IMF'nin talimatları
doğrultusunda yapıldı ya da özelleştirilen, pazarlanan büyük KİT'lerin satışı
esnasında sizler tarafından söz verilmiş olabilir.
Kurumlar Vergisindeki 10
puanlık indirimde olduğu gibi "biz vergi oranlarını aşağıya
çekiyoruz" diyemezsiniz. Önemli olan, vatandaşlarımızın tamamını
ilgilendiren, tüm vatandaşlarımıza yansıyacak olan dolaylı vergilerde KDV'yi,
ÖTV'yi aşağıya çekebilmektir. Eğer, siz, yüzde 18'lik KDV'yi yüzde 10'lara,
yüzde 8'lere indirebiliyorsanız, ÖTV'yi düşürebiliyorsanız, o zaman, bu, önemli
bir vergi indirimidir ve herkesi rahatlatan bir indirim olur; ama, bunu
yapmayıp da, Kurumlar Vergisini, yüksek kâr elde eden holdinglerin, bankaların,
özelleştirmeyle pazarlanan KİT'lerin vergisini indirirseniz, bunun adı vergi
indirimi olmaz; olsa olsa, belli gruplara çıkar sağlama indirimi olur.
Yine, 2006 yılında
vergiler, 2005 yılına oranla, yüzde 10,8 oranında artmaktadır. 2005 yılında
enflasyon yüzde 8, 2006 yılında enflasyonun yüzde 5 olacağı tahmin edilirken,
memur maaşlarını da enflasyon oranında, yüzde 5,1 olarak artırıyorsunuz. Neden
vergiler enflasyon oranının 2 katından fazla artmaktadır?! 2006 yılında
enflasyonun yüzde 5 olacağı tahmin edilirken, yeniden değerleme oranı yüzde 9,8
olarak kabul edilip vergi cezaları ve harçlarını bu şekilde neden
artırıyorsunuz Sayın Bakan?!
Sayın Bakanım,
enflasyonun 2006 yılında yüzde 5 olacağını tahmin ve iddia ediyorsunuz; ama,
2006 yılında ödenmesi gereken ve gecikecek olan tüm vergilerden aylık yüzde 3,
yıllık yüzde 36, tüm SSK ve Bağ-Kur primlerinden ilk ay için yüzde 10, diğer
aylar için yüzde 3, toplam yüzde 43 civarında gecikme zammını neden
alıyorsunuz?! Hâlâ, esnafa kullandırılan kredi faizleri yüzde 18 civarında;
yani, enflasyonun 3 katı. Yine, çiftçilere kullandırılan kredi faizleri, tarım
kredi ve Ziraat Bankası faizleri yüzde 19 civarında, yani, enflasyonun 3 katı
civarındadır.
Sayın Bakan, madem,
enflasyonun 2006 yılında yüzde 5 olacağı tahmin ediliyor, hedefleniyorsa,
çiftçiye, esnafa kullandırılan kredi faizleri neden enflasyon oranına
düşürülmüyor?! SSK, Bağ-Kur ve vergilerden alınan gecikme zammı faizlerinin
enflasyon oranına düşürülmesi gerekmez mi?! Nerede kaldı Adalet ve Kalkınma
Partisinin adaleti Sayın Bakan?!
Sayın Bakan, ülkemizde
çiftçimizin ve köylümüzün her yıl bir öncekinden daha büyük sorunlar içine
sürüklendiği açık ve seçik olarak görülmektedir. AKP İktidarı döneminde, tarım
tamamen çökertilmiş, çiftçi bitirilmiş, yok edilmiş durumdadır. Ekonominin
yüzde 9 arttığı bir yılda, tarım 2,4'lük bir gerilemeye sürüklenmektedir.
Ege'de pamuk ekim
alanları daraltılıyor. Ege'de sadece bir yılda pamuk ekim alanları yüzde 18
daraltıldı. Toprak Mahsulleri Ofisinin 125 alım istasyonu AKP döneminde
kapatıldı. Bunun sonucu olarak, çiftçinin ürettiği ürünün değeri, her yıl
öncekinden daha aşağı düşmüştür. 332 000 liraya geçen yıl sattığı buğdayı, bu
yıl, çiftçi, 260 000 liraya Toprak Mahsulleri Ofisine satma mecburiyetinde
bırakılmıştır. Mısır üreticisi, 5,5 kilogram mısır satarak 1 litre mazot
alırken, sizin iktidarınız döneminde ancak 8 kilo mısır satarak 1 litre mazot
alabilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Devamla) - Mazotun fiyatı AKP iktidara geldiğinde 1 100 000 lira iken, şimdi 2
100 000 liraya çıkmış durumdadır ve bu mazotun 2 katından fazlası ÖTV'dir, ÖTV.
Mazot fiyatı AB ülkelerinde 55 sent, Amerika'da 40 sent, Türkiye'de ise 1,5
dolar seviyesindedir. Mazotu araç sahipleri, otomobil sahipleri de aynı fiyata,
ne yazık ki, çiftimiz de aynı fiyata almaktadır. Hani çiftçinin yeşil mazotunu
destekleyecektiniz AKP olarak?! Hani yeşil mazot yapacaktınız?! Çiftçilere ucuz
mazotu çok görürken, yapmış olduğunuz bir değişiklikle, yatçılara mazot
indirimi yaptınız. Yatçıları bir kenara koyuyorsunuz, çiftçileri öteki tarafa
koyuyorsunuz. Çiftçilerin yatçılar kadar bir haysiyeti, şerefi AKP İktidarı
döneminde kalmamıştır.
Pancarda, tütünde
kotaları kaldıracaktınız; ama, ne yazık ki, iktidarınızda tam tersini yaptınız.
Sizler kotaları daha da artırdınız. Çiftçinin doğrudan gelir destekleme
ödemelerine kestiğiniz 6 000 000 liralık mazot ödemelerinin 2004 yılı
taksitleriyle, yine, 2004 yılı doğrudan gelir desteği taksitleri hâlâ
çiftçilerimize ödenmedi Sayın Bakan. Haftaya 2006'ya giriyoruz. Neden hâlâ 2004
yılından çiftçilerin desteklemelerini ödemiyorsunuz? İki yıl geç gidiyorsunuz.
Zeytinyağı primleri
desteklemeleri içler acısıdır. 2002 yılında iktidara gelirken, seçim
meydanlarında, zeytinciye eski hükümetler döneminde ödenen 40 sent, 28 sent
primlerin az olduğunu ve iktidara geldiğinizde zeytinciye 60 sent prim
vereceğinizi söylediniz ve zeytinciden oy istediniz ve iktidar oldunuz; ama, ne
yazık ki, iktidara geldiğiniz dört yıldan beri zeytinciyi perişan ettiniz.
Bırakınız vaat ettiğiniz 60 senti, eski hükümetler döneminde verilen, sizin de
beğenmediğiniz, bizim de beğenmediğimiz 40 sentin, 28 sentin yarısını dahi
zeytinciye vermediniz. Geçen yıl 250 000 lira, 18 sent, bu yıl ise 100 000
liralık, 7,5 sentlik bir primi zeytinciye reva görmeye çalışıyorsunuz.
Unutmayınız ki, tüm çiftçilerimiz gibi zeytincimiz de gereken cevabı, yapılacak
olan ilk seçimlerde, sandıkta, AKP'ye verecektir. Bundan evvelki hükümetler
döneminde olduğu gibi, bu hükümet döneminde de AKP'ye gereken cevabı
verecektir.
Sayın Bakan, acil eylem
planınızda kayıtdışı ekonomiyi kayıt içine alacağınızı söylemenize ve 2004
yılında da kayıtdışı ekonomiyle mücadele yılı ilan etmenize rağmen, hâlâ
kayıtdışı ekonomiyle ilgili bir tek adım atmadınız. İktidara geldiniz dört yıl
oldu. Hâlâ her platformda, her konuşmanızda ve bütçe sunuşlarınızda -2003'te,
2004'te, 2005'te, 2006'da aynı oldu- kayıtdışı ekonomiyle mücadele edeceğiz
demeye devam ediyorsunuz. Kayıtdışı ekonominin varlığı ve büyüklüğü, vergi
sistemimizin en büyük hastalığıdır. Sadece vergi sistemimizin değil, ekonominin
de en büyük sorunudur. Kayıtdışı ekonomiyle mücadele açısından bu hükümet
somut, tutarlı hiçbir adımı bugüne kadar, dört yıldır atmamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Deveciler,
3 dakika ilave ettim; son cümlelerinizi rica ediyorum.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Devamla) - Bazı yılları da kayıtdışı ekonomiyle mücadele yılı ilan ettiniz. Bu
kayıtdışılıkla mücadele yıllarında da, bırakın kayıtdışıyla mücadele etmeyi,
güzel ve süslü demeçler dışında hiçbir somut adım atmadınız.
Ülkemizde ekonominin
yarısı kayıtdışında ise; yani, yarısından vergi alıp, diğer yarısından vergi
almıyorsanız, o zaman, yaptığınız vergi düzenlemelerinin herhangi bir anlamı
kalmamaktadır.
Biz, bu 2006 yılı
bütçesinde hep kayıt içindeki bölümü tartışıyoruz; oysaki, büyük bir kısmı
kayıt dışındadır ve bu durum, vergi gelirleri…
BAŞKAN - Sayın Deveciler,
lütfen, son cümlelerinizi rica edeyim.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Devamla) - …ve vergi yükü açısından büyük haksızlıklara neden olmakta hem de
yolsuzlukların ve suiistimallerin temelinde hep kayıtdışılık yatmaktadır. Onun
içindir ki, bir an evvel kayıtdışının kayıtiçine alınabilmesi için gereken
hemen acilen yapılmalıdır.
Son sözlerimi söylüyorum
Sayın Başkanım.
2006 yılı bütçesi de, AKP
dönemine ait diğer bütçelerde olduğu gibi halka, topluma, işçiye, çiftçiye,
emekliye, esnafa, köylüye, dul ve yetime hiçbir hizmet etme umudu taşımayan,
topluma hiçbir şey veremeyen nitelikte bir bütçedir.
2006 yılı bütçesi, hizmet
bütçesi değildir; bir kalkınma bütçesi hiç değildir ve bu yönüyle bu bütçenin,
Türkiye ekonomisine önemli bir dönüşüm sağlama şansı da bulunmamaktadır.
2006 yılı bütçesi de
aynen, bundan evvel ki AKP'nin getirdiği bütçelerde olduğu gibi, vatandaşı can
derdinde, vatandaşı geçim derdinde bırakan bir bütçe olacaktır. Sosyal yönü
olmayan, halkın elindekini avucundakini çeken, emen; ülkemizin sorunlarına da
çare bulamayan bir bütçe olarak tarihteki yerini alacaktır.
BAŞKAN - Sayın Deveciler,
lütfen…
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Devamla) - 2006 yılı bütçesinin ülkemize ve tüm vatandaşlarımıza hayırlı
olmasını diliyorum, sevgiler ve saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Deveciler.
Sayın milletvekilleri,
saat 14.00'te tekrar toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati : 14.08
BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER : Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Ahmet
KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42 nci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
2006 yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının maddelerinin görüşmelerine devam ediyoruz.
IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
1.- 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1119) (S. Sayısı: 1028) (Devam)
2.- 2004 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Dairelerin
Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu ( 1/1084,
3/907) (S. Sayısı: 1029) (Devam)
3.- 2004 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil İdarelerin
Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap
Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1085, 3/908) (S. Sayısı:
1030) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Şimdi, 4 üncü maddeyle
ilgili söz sırası, Anavatan Partisi Grubu adına, Diyarbakır Milletvekili Sayın
Muhsin Koçyiğit'e aittir. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Koçyiğit.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesi hakkında,
Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu nedenle, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bütçe maratonunun maddelerine geçildi, sonuna doğru gidiliyor. Elbette, bu
bütçe değerlendirilirken, tüm ekonomik göstergeleri bir bütün olarak ele alıp
olumluyu olumsuzu değerlendirmekte fayda var.
Hükümet işbaşına geldiği
zaman, 2002 yılının sonunda 2003 yılının başında, elinde hazır bir program
buldu. Bu program, 57 nci hükümet döneminde Kemal Derviş'in hazırladığı bir
ekonomik istikrar programıydı. Aslında, bu programın uygulanmasına 2002 yılında
başlanmıştı ve 2002'de, enflasyon yüzde 69'dan yüzde 29'a düşürülmek suretiyle,
enflasyonda, bir yılda 40 puana yakın düşme olmuştu. Gelinen bu süreç
içerisinde, üç yıllık dönemde, AKP icraatları döneminde, enflasyon toplam 21
puan düşürülerek 29'dan 8'e indirildi. Gerçekten de, AKP'nin bu programa sahip
çıkıp uygulamasını olumlu buluyoruz; çünkü, bu program, uygulanması gereken bir
programdı, Türkiye'nin çıkışı buradaydı; fakat, AK Parti, bu programın sosyal
yönünü biraz zayıf tutarak, sosyal ödemeleri aksatarak, bir bakıma eskisinden
daha katı şekilde, malî disipline daha fazla önem vererek uygulamaya koydu. Bu
program sonucunda enflasyon yüzde 8'lere kadar düştü, büyüme oldu, nominal
faizler düştü. Bunlar, ekonomi adına elbette olumlu gelişmeler; fakat, bir de
bu programdan dolayı olumsuz gelişmeler var. Madem kantarı tam tartacağız,
olumlu ve olumsuz gelişmeleri birlikte söylemekte fayda var. Tabiî, bunun
sonunda işsizlik azalmadı -belki artmadı; ama, en azından yüzde 10'lar
düzeyinde şu anda sabit olarak kalıyor, işsizlik azaltılamadı- cari işlemler
açığı gittikçe büyümeye başladı, dışticaret açığı büyümeye başladı. 2003
yılında 8 milyar dolar, 2004 yılında 15,6 milyar dolar, bu yıl da 22 milyar
dolar civarında cari işlemlerde bir açık olacaktır; yani, üç yılın cari
işlemler açığı, aşağı yukarı 40 milyar dolara yakın finanse edilmesi gereken
bir cari işlemler açığı oluşmuştur. Aynı şekilde, bu yıl içerisinde, sadece
dışticaret açığı 43 milyar dolardır, 2005 yılı itibariyle. Bu bakımdan,
bunların finansmanı da bir an önce sağlanıp, bunların olumlu tabloya
kavuşturulması gerekir.
Bu programın bir para
politikası yönü vardı. Bu para politikası yönü, hepimizin bildiği gibi, Merkez
Bankası tarafından yürütülmektedir. Merkez Bankası, bağımsızlığından dolayı,
hükümetle fazla bir ilişkide bulunmadan kendi programını katı bir şekilde
uygulayarak, enflasyon hedeflemesi de yapmak suretiyle, enflasyonda belli bir
mesafe kaydetmiştir. Tabiî, enflasyonda alınan bu mesafenin de maliyetleri
olmuştur, maliyetleri olacak. Sadece, Merkez Bankasının hükümete danışmadan
kendi politikasını yürütmesi, bir yerde, ekonomide bütünlüğü bozmuştur. Ne
olmuştur? Merkez Bankasının kendi internet sitesinde, Türk Lirasının aşırı
değerlendiği ilan edilmiştir. Bugün, Türk Lirasında yüzde 40 yüzde 50 dolayında
aşırı bir değerlendirme vardır. Demek ki, ekonomideki büyüklükleri
değerlendirmeye tabi tuttuğumuz zaman bu Türk Lirasındaki aşırı değerlendirmeyi
dikkate alarak, bunları arındırmamız lazım. Bunları yaptığımız zaman, şu anda
kişi başına 5 000 dolar dediğimiz gelir de düşecektir; eğer bu gerçekçi kuru
alırsak… Bu bakımdan, bunlara dikkat etmekte fayda var; ona inanıyoruz.
İkincisi, programda malî
disiplin dediğimiz, bütçede gayri safî millî hâsılanın yüzde 6,5'u oranında
faiz dışı fazla yaratılmasıydı. Bu da yaratılmıştır. Tabiî, bunun da bazı
maliyetleri olmuştur; yatırımlar kısılmıştır, eğitime, sağlığa, adalete daha az
para ayrılmıştır. Bu da, bir yerde, insanların, toplumun refahından fedakârlık
gerektirmiştir. Bu bakımdan, bunu da burada belirtmekte fayda görüyorum.
Değerli arkadaşlarım,
işsizlik düşürülememiştir. İşsizliğin düşürülebilmesi için, üretime dayalı
politikaların uygulanması lazımdır. Bugün uyguladığımız yüksek reel faiz, düşük
kur politikası, maalesef, ihracatımızı kısmış, ithalatımızı artırmak suretiyle
dışticarete dayalı, ithalata dayalı bir büyüme modeli geliştirmiştir. Bunun
anlamı ne demektir? Bizdeki talep tamamen dış talebe yönelmiş, dışarıdaki
fabrikaların işsizleri iş bulmuş, oradaki fabrikalar tam kapasiteyle çalışmış,
bizdeki fabrikalar ise tam kapasite düzeyine gelememiştir. Bu bakımdan, üretim
artmasına rağmen işsizlik azalmıyor. Demek ki, burada önemli olan, büyümenin
ithalata dayalı olması değil, ihracata dayalı, yerli üretime dayalı olmasıdır.
Ne zaman biz dışticaret açığımızı kendi öz üretimimize, öz ekonomimize
dayandırırsak, o zaman, inanıyorum ki, hem refah düzeyi daha fazla olacaktır
hem de sokaktaki işsizlerimize iş bulacağız. Bu bakımdan, bunların
önemsenmesinde fayda vardır.
Değerli arkadaşlarım,
tabiî, vergilerden çok bahsettik; Sayın Maliye Bakanımız da, haklı olarak,
"her çıkan, vergiden bahsediyor…" Tabiî, insanın yaşamı içerisinde
vergiler çok fazla yer alıyor. Sabah kalkıyorsunuz, elektriği açıyorsunuz,
vergi; arabaya biniyorsunuz, kontağı açıyorsunuz, vergi; elbette vergilerden
bahsedeceğiz. Biz bunlardan bahsedeceğiz ki, siz de, gerekli eleştirileri alıp,
örneğin, dolaylı vergilerin oranını düşüresiniz. Biz de çıkıp size alkış
tutarsak, çok iyi yapıyorsunuz, daha da fazla yapın dersek, o zaman doğruyu
söylememiş oluruz. Burada önemli olan, milletin kürsüsünden doğruları söyleyip,
ona göre önlemler geliştirebilmektir.
Sayın Bakanım, gerçekten
de, bugün, vergi oranları yüksektir. Yüzde 66'yla aldınız dolaylı vergileri,
bugün yüzde 72'ye çıkmıştır; bu sene de, 2006'da da 1 puan artacak, yüzde 73'e
çıkacaktır. Bunların bir an önce düşürülmesi gerekiyor; en azından, yüzde 55,
yüzde 45 düzeylerine kadar gelmesi lazım. Bunu yaptığınız zaman, aynı zamanda,
gelir dağılımını da düzelteceksiniz; çünkü, Türkiye'de, bugün, gelir dağılımı
da bozulmuştur. Dün bahsetmiştim, toplumun alt dilimindeki yüzde 10'luk kesimi
tüm gelirin yüzde 2'sini alırken, üst dilimdeki yüzde 10'luk kesimi ise tüm
gelirin yüzde 40'ını almakta. Yani, ikiye böldüğüm zaman, yirmi kattan fazla
bir mesafe açılmıştır. Bunların
düzeltilmesinde fayda vardır.
Tabiî, bu vergilerin, bir
bakıma, yüksek olmasının nedenlerinin en başında da kayıtdışı ekonomi
gelmektedir. Kayıtdışı ekonomi, gerçekten de, makro dengeleri bozarak, krizler
yaratarak, işsizliği artırmakta, istihdam yaratamamakta ve ülke ekonomisine
kötülükler yaratmaktadır. Kayıtdışı arttıkça, verginin tüm yükü kayıtlı mükelleflerin
üzerine yığılmaktadır. Kayıtlı mükellefler de, bir şekilde, kayıtdışına kaçmaya
çalışmaktadır haklı olarak. O zaman ne yapıyor; toplam vergi gelirlerinin
azalmaması için, Bakanlık da, haklı olarak, bir yerde, dolaylı vergilere
yükleniyor; sistem, bir yerde, kısır döngüye geliyor. Dolaylı vergi arttıkça,
tüketici ile satıcı arasında anlaşma oluyor, bir şekilde ekonomik faaliyetler
vergi dışına çıkıyor. Tüm bunların ortadan kaldırılabilmesi için, kayıtdışı
ekonominin kayda alınması lazım. Bugün, ülkemizde, ekonominin yüzde 52'si,
yüzde 53'ü kayıt dışında bulunmaktadır. Bunu lirayla ifade edecek olursak,
katrilyonlarca lira tutarında bir kayıtdışı ekonomi ve bu kadar vergi sistem
içine giremediği için, kümesteki kazlar misali, vergi, devamlı, kümeste bulunan
kazlardan alınıyor, tabiri caizse. Öyle bir duruma geldi ki, artık, insanların
da ödeyecek gücü kalmadı. Herkes, bir şekilde kayıt dışına kaçmanın hesaplarını
yapıyor. Tüm bunların ortadan kaldırılmasında fayda olduğuna inanıyoruz.
Tabiî, önümüzdeki sene
için, 2006 yılı için enflasyona yüzde 6 diyorsunuz. Büyümeyi yüzde 5 olarak
almışsınız, ekonomik büyüklük olarak. Diğer taraftan da, Gelir Vergisinde yüzde
8,7; Kurumlar Vergisinde yüzde 12,9; Özel İletişim Vergisinde ise yüzde 22,5
oranında bir artış öngörülmektedir. Bir yandan ekonomiyi daraltıyoruz diyoruz,
ekonomideki büyüklüklere yüzde 8, yüzde 5 diyoruz, diğer taraftan da vergileri
olduğundan çok fazla artırıyoruz. Bu ne demektir; bu da, bir şekilde,
insanların fakirleşmesi…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla)
- Sayın Başkan, bitiriyorum.
BAŞKAN - Buyurun efendim.
MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla)
- Teşekkür ediyorum.
Bu da, bir şekilde,
insanların cebinden daha fazla geliri alıp devlet hazinesine vermektir. Zaten,
sistem öyle bir duruma gelmiştir ki, bir yerde hazineye borç verenler ve
hazineye vergi verenlere dönüşmüştür. Vergi verenler veriyor, borç verenler,
yüksek reel faizlerle, fakirlerin dolaylı vergilerinin hazineye gitmesinden
paylarını alıyorlar. Öyle bir duruma gelmiştir ki, bir bakıma, bu politikalar,
hazineye borç verenleri omuzlarına almış, tüm bu ağırlığıyla, hazineye vergi
verenlerin üzerine yüklenmiş, ağırlık habire artmaktadır. Tabiî, bu kadar
ağırlığı, vergi verenler artık çekememektedir. Bir yerde, bunun bir çözümünün
bulunması, kayıtdışı ekonominin kayda alınması, kendi öz üretimimizin
artırılması, ihracatımızın artırılması ve bu şekilde, işsizlerimize iş
bulunması, gelir dağılımının düzeltilmesi gerekmektedir. Ancak bunları
yaparsak, o zaman bu topluma, bu insanlara iyilik yapmış oluruz.
Bu bakımdan, bu bütçenin,
bu maddesinin ve tüm maddelerinin 2006 yılında, tüm toplumumuza hayırlı, uğurlu
olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Koçyiğit .
Şahsı adına, Edirne
Milletvekili Sayın Necdet Budak. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Budak.
NECDET BUDAK (Edirne) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısıyla
ilgili olarak 4 üncü madde hakkında şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tarihimizde üç yıllık bütçe yapılması kayda değer bir olaydır.
Aynı zamanda, tarımda da, bizim, beş yıllık politikaları, tarım stratejisi ve
Tarım Kanunu belgesiyle ortaya koymamızın da Türkiye açısından çok önemli
olduğunu düşünüyorum.
Tarımda, özellikle,
yaklaşık 23 000 000 nüfus tarımla uğraşıyor. Genel ekonomiden tarımı kesinlikle
ayırt etmemiz mümkün değil; çünkü, genel ekonomi iyi gitmediği zaman, tarım
politikalarından söz etmek mümkün değil. Ama, Avrupa Birliği müzakere ve tarama
sürecinin başlamasıyla birlikte, tarımda da yapısal reformlara yavaş yavaş
gidiyoruz. Bu anlamda, Türkiye'de Tarımsal Kalkınma Genel Müdürlüğüne ihtiyaç
var ve inanıyorum ki, müzakerelerde de ortaya çıkan konu şu ki, Tarım Reformu
Genel Müdürlüğü, Tarımda Kırsal Kalkınma Genel Müdürlüğüne dönüşecek ve
buradan ayrı bir ödeme birimi oluşacak,
bu ödeme birimi içerisinde de Avrupa Birliğinden 2007 yılında beklenilen
fonlar, bu ödeme birimine aktarılacak ve buradan da tarımsal yapı anlamında
yapılacak çalışmalara para aktarılacak
ve bunlar, bu birimle denetlenecektir.
Tabiî, bütün bunlar,
ancak ve ancak, Türkiye'deki siyasî ve ekonomik istikrar sayesinde olabilmekte.
Burada çıkan kanunlar sayesinde, özellikle, organik tarım, tarımdaki istihdam
açısından çok önemli. Küçük işletmelere iş sağlamak ve yavaş yavaş
sanayileşmeyle, genel ekonominin bu iyi göstergeleriyle beraber, kırsal kesime
göçün biraz daha yavaş olması sağlanacak.
Ben, tabiî, burada,
ekonomi konusunda… Sayın Bakanımızın Edirneli olması hasebiyle, Bakanımızla da
Edirneliler gurur duyuyor. Bu bütçe çalışmaları sırasında, Edirneliler, Sayın
Maliye Bakanımıza niye bu kadar yüklenildiğini soruyorlar; çünkü, Edirneliler,
gerçekten Sayın Maliye Bakanımızı seviyorlar.
AHMET YENİ (Samsun) -
Türkiye seviyor, Türkiye!
NECDET BUDAK (Devamla) -
Evet.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Sizin olsun!
HALUK KOÇ (Samsun) - Seni
duymadı, yine listeye giremeyeceksin; tüh!
ATİLLA KART (Konya) -
Sayın Budak, bir daha tekrarla, duymadı.
HALUK KOÇ (Samsun) - Bir
daha tekrarla…
NECDET BUDAK (Devamla) -
Şimdi, arkadaşlar, ben bir şeyi hatırlatmak istiyorum: Atatürk Edirneli…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Bakanı meşgul etmeyin, bakın…
NECDET BUDAK (Devamla) -
Atatürk Edirneli…
AHMET IŞIK (Konya) -
Atatürk Konyalı…
NECDET BUDAK (Devamla) -
…Fatih Sultan Mehmet Edirneli, Maliye Bakanımız Edirneli…
ATİLA EMEK (Antalya) -
Kendini güvenilir bulmadığın için Bakanı şahit gösteriyorsun.
NECDET BUDAK (Devamla) -
…ben Edirneliyim; bizden ne istediğinizi anlamıyorum! (AK Parti sıralarından
alkışlar)
ATİLA EMEK (Antalya) -
Sen yaptığını biliyorsun!.. Edirne'ye gidecek durumda değilsin Necdet!
Edirneliler biliyor, Edirnelilere önce ihanetinin hesabını ver!
NECDET BUDAK (Devamla) -
Şimdi, değerli arkadaşlarım…
ATİLA EMEK (Antalya) -
İhanetini soruyor Edirneliler!
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, müdahale etmeyelim.
NECDET BUDAK (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, ben, şunun özellikle altını çizmek istiyorum, şu sözün
altını çizmek istiyorum: Ben, üç yıllık milletvekilliği dönemimde, kesinlikle
ve kesinlikle, sizlere herhangi bir eleştiri getirmedim ve getirmeyeceğim de.
ATİLA EMEK (Antalya) -
Getirecek durumun yok zaten!
NECDET BUDAK (Devamla) -
Burada, genellikle, yapıcı, önerici olmaya çalıştım ve buna da devam edeceğim.
Benim anlamadığım şey, Türkiye'de, Avrupa Birliği içerisinde yapılan bir
araştırmada, Türk insanları, yüzde 96 en fazla milliyetini seven, yüzde 96 din
anlamında dinine en fazla bağlı ülke insanları çıkıyor; ancak, birbirimize
güven anlamındaysa yüzde 6 seviyelerindeyiz.
ATİLA EMEK (Antalya) -
Sana nasıl güvensin insanlar!
NECDET BUDAK (Devamla) -
Yani, bizim birbirimizle uğraşmaktan çok, Avrupa Birliği bayrağını daha ileri
taşımamız, ekonomiyi daha ileri götürmemiz, tarımda problemlerimiz var, daha
ileri gitmemiz… Yani, birbirimizle… Bizi seyreden insanların… Yani, hepimiz
milliyetçiyiz, hepimiz Müslümanız; ama, bizim çalışmamız lazım, üretmemiz
lazım, Türkiye'yi bir yere getirmemiz lazım. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sen çalış o zaman!
NECDET BUDAK (Devamla) -
Bunların, hiçbir yere, bir şey getireceğini sanmıyorum ve bize zaman kaybından
başka bir şey değildir diyorum.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Budak.
ATİLA EMEK (Antalya) -
Yine kurtaramadın.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Olmadı, seni duymadı; bir dahaki sefere. Necdet Bey, yine beceremedin.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 4 üncü madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Soru-cevap kısmına
geçiyorum; 10 dakika soru-cevap.
Sayın Koçyiğit, ilk
soruyu soracak olan sayın milletvekilimiz; buyurun.
Kısa, öz ve konuya ilgili
Sayın Koçyiğit.
MUHSİN KOÇYİĞİT
(Diyarbakır) - Teşekkürler Başkanım.
Sayın Bakanıma sorumu
yöneltiyorum: Geçtiğimiz günlerde basında da çıktı; Brezilya ve Arjantin,
IMF'ye olan borçlarını erken ödeme kararı aldı. Türkiye'nin de bugün IMF'ye
12,1 milyar dolar borcu bulunmaktadır. Brezilya kapatırsa, dünyada, IMF'ye en
borçlu olan ülke ülkemiz olacaktır. Ülkemizin bu şampiyonluktan feragat
edebilmesi için borçlarımızı erken kapatmayı düşünüyor musunuz?
İkinci sorum:
Özelleştirme gelirlerinden dışborçların ödenmesine ve diğer giderlere ne kadar
para ayrılmıştır?
Son sorum: Hayvancılığın
geliştirilmesi için teşvikler çok az tutardadır. Bunlarla ilgili olarak, Tarım
Bakanlığına, hayvancılığın geliştirilmesi için ek destekler, ek primler
verilecek midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Koçyiğit.
İkinci soru sorma sırası
Sayın Işık'a aittir; buyurun. Kısa ve öz…
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, çıkan bazı
arkadaşlarımız, kamu net borç stokunun arttığından bahisle, bunun üzerinden
siyaset yapıyorlar. Gerçekten, bir ülkedeki gayri sâfi millî hâsılaya oranını
ortaya koymadan, gelirleri hesaba katmadan, çıplak anlamıyla, kamu net borç
stokunun artışı… Maastricht Kriterlerini böyle değerlendirebilir miyiz, yoksa,
burada bir oran mı esas alınmalı ve bu oran nedir? Bununla ilgili
değerlendirmenizi almak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Işık.
Sayın Akdemir, buyurun.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -
Sayın Başkan, aracılığınızla, Maliye Bakanına sorularımı yöneltiyorum.
Birinci sorum: Meslek
bilgisine veya ihtisasına ihtiyaç duyulan kamu görevlilerinin -işçi kadrosu
olmayan kamu görevlileri için- bakanlıklarda görevlendirilebilmesi Maliye
Bakanının oluruna tabidir. Şimdiye kadar, üç yıl içerisinde, bakanlıklara bu
vasıfta ne kadar eleman görevlendirilmesi için yetki verdiniz?
İkinci sorum: 2005 yılı
bütçe kitapçığınızda, konsolide ve vergi gelirlerinden bahsediyorsunuz. 2005
yılında gerçekleşen açık, konsolide gelirlerde 17,7 milyar Yeni Türk Lirası,
gelir vergilerindeyse 23 milyar Yeni Türk Lirasıdır. Tahminlerinizin bu kadar
yanılmasının sebepleri nelerdir?
Bir diğer sorum, üçüncü
sorum: 2004 ve 2005 yılı bütçe kitapçıklarında, Doğu Anadolu Bölgesi; yani, DAP
Projesine, ayrıca Güneydoğu Anadolu Bölgesi GAP Projesine özel programlar
uygulayarak, planlamalar yaparak, ödenekler ayırıp, yatırımlar yapacağınızı
söylemişsiniz. Doğu Anadolu Bölgesi adına hangi yatırımları yaptırdınız? GAP'a
2006 yılı için ne kadar ödenek ayırdınız?
Bir diğer sorum: Iğdır'a
ziraat fakültesi açılması hükümetinizin gündemindedir. Millî Eğitim Bakanı ve
Başbakan tarafından "kesinlikle açılacak" denmiştir. 2006 yılında,
Iğdır'a, ziraat fakültesine ödenek olarak ne kadar para ayırdınız?
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Akdemir.
Sayın Özkan, buyurun.
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
3 tane sorum olacak.
Sayın Bakan, vergi
barışından yararlanıp birkaç taksitini ödeyip, daha sonra ekonomik nedenlerden
etkilenip borçlarını ödeyemeyenlere kolaylık sağlayacak mısınız?
1 litre mazotun vergisiz
rafineri çıkış fiyatı ne kadar? Üzerinde bayi kârı ve ana dağıtım firması kârı
ne kadar? Üzerindeki vergi yükü ne kadar? Bunu TL olarak söyleyebilecek
misiniz.
Alsancak Limanının
özelleştirilmesiyle ilgilenen bir firmanın özel uçağıyla eşinizle birlikte
seyahat etmeniz siyasî ahlak açısından uygun mudur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Özkan.
Sayın Ercenk, buyurun.
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Meclise sunulan 904 sıra sayılı kanun tasarısıyla Vergi Usul Kanununun 359 uncu
maddesine eklenmesi istenen fıkrada "Sahte veya muhteviyatı itibariyle
yanıltıcı belge düzenleme veya bu belgeleri kullanma fiillerinin aracılı
ihracat suretiyle işlenmesi halinde, bu fiillere ilişkin cezalar imalatçı veya
tedarikçi ihracatçılar hakkında hükmolunur" hükmü yer almaktaydı; yani,
aracı ihracatçıya ceza verilmemesi öngörülüyordu.
Sayın Bakan, siz,
milletvekili olmadan önce, aracı ihracatçı durumundaki bir kuruluşta ortak veya
yönetici olarak herhangi bir görevde bulundunuz mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
Soru sorma süremiz
tamamlanmıştır.
Buyurun Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Koçyiğit'in Brezilya ve Arjantin'in erken ödemesiyle
ilgili sorusunu cevaplandırmak istiyorum.
Brezilya ve Arjantin'in
durumları, Türkiye'nin durumuyla tam örtüşmüyor. Brezilya ve Arjantin, IMF'ye
olan borçlarını erken ödeme kararı aldı. Yalnız, bunlardan Brezilya, takdir
edersiniz ki, IMF'yle olan stand-by anlaşmasına son vermişti; fakat, enflasyonu
bizden düşük olmasına rağmen, faizleri fevkalade yükselmeye başladı; faizler
bizden fazla yükseldi. Ben dünkü açıklamamda söyledim, bugünlerde, Türkiye'de,
bugünkü şartlarda, yüzde 1 faizin Türkiye'ye maliyeti 2-2,5 milyar dolar
civarında. Bizde faizler düşerken
-uyguladığımız politikanın neticeleri- Brezilya'da faizler yükselmeye başladı.
Bunu hepimizin görmesi icap ediyordu.
İkincisi, Arjantin.
Arjantin de borçlarını ödeyemez bir duruma düştü ve ekonomisi de fevkalade zor
duruma düştü, faizleri de çok yükseldi.
Şimdi, Brezilya'da
ticaret fazlası var. Brezilya'nın işte petrolü var, Brezilyanın diğer
servetleri, yeraltı, yerüstü zenginlerinden kaynaklanan bir artı avantajları
var. Dolayısıyla, elindeki paralarla bir an önce borcunu ödemek suretiyle,
finans piyasalarındaki durumunu iyileştirme zorundaydı. Brezilya, öyle bir
karar verdi.
Arjantin ise, öyle imkânı
da yok; fakat, herhangi bir yere gidecek hali de yok. Muhakkak suretle de,
dünya piyasalarıyla çalışma mecburiyeti var, merkez bankasının elindeki
stoklarını kullanmak suretiyle borçlarını ödemeye gitti ki, bizim de, böyle bir
yanlış politika yapmamız doğru değildir.
Türkiye, normalleşen bir
Türkiye'dir. Türkiye'de istikrar vardır. Türkiye'de faizler sürekli olarak
inmeye devam ediyor ve Türkiye sürekli bir büyüme yakalamıştır, istikrarlı bir
büyüme yakalamıştır. Türkiye, borcunu, zamanı geldiğinde, nasıl bundan önce
olduğu gibi, bundan sonra da ödeyecektir. O tür tedbirlere Türkiye için ihtiyaç
yoktur ve bunu da yapmayacağız. Zaten, kaldı ki, onlardan aldığımız kredilerin
faizleri fevkalade düşük. Fevkalade düşük olan faizleri önce ödeyip de, daha
yüksek faizle borç almanın âlemi yok ki! Böyle bir hesap olmaz.
İkincisi
"özelleştirme gelirleriyle dış borçlar ödenecek mi" diyor. Evet, biz,
özelleştirme gelirleriyle borçlarımızı ödüyoruz. Neden; Türkiye borçlarını
ödemek ve borçlarının durumunu iyileştirmek mecburiyetinde ki, bu ülke
riskimizi daha da azaltalım, faizleri daha da düşürelim, enflasyonu daha da
düşürelim, büyümeyi de sürekli bir hale getirelim. Bu bakımdan, biz, bu doğru
olan politikayı yapıyoruz ve yapmaya da devam edeceğiz.
Ülkede hayvancılığın
geliştirilmesi hususunda da, gereken her tedbiri aldık ve almaya da devam
ediyoruz.
Sayın Işık'ın sorusuna
gelince. Kamu net borç stoku -Türkiye'de
bu önemli bir husustu- Türkiye'yi krize sürükleyen sebeplerin başında
gelen bir husustu. Biz geldiğimizde kamu borçları yüzde 90'ları bulmuştu. Şimdi
2004 senesinde kamu net borç stoku yüzde 63,5'e düştü; yani, kamu net borç
stokunun gayri safî millî hâsılaya oranı yüzde 63,5'e düştü. Bu sene de yüzde
60'ın altına düşecek bu rakam. Bunlar fevkalade önemli. Bu, Türkiye'nin
borçlarını çevirebilme kabiliyetinin yükseldiğini, artık yüksek borçların da
eski risklerinin çok fazla düştüğünü gösteriyor. İleride göreceksiniz, 2006
yılı, aynı zamanda net borç ödeyicisi olduğumuz, yani, nominal olarak da
borçları düşürmeye başlayacağımız bir yıl oluyor. Onu özellikle dikkatlerinize
sunmak istiyorum. Çünkü, kamu kesimi borçlanma gereği yüzde 16,5'lere kadar
çıkmıştı Türkiye'de, o kadar yüksekti. Bu sene yüzde 1'in altına indi bu. Bu,
Türkiye için fevkalade bir dönüm noktasıdır.
2006 yılında artık
Türkiye nominal olarak da borçlarını azaltmaya başlayacak. Nominal olarak
borçları azaltacak, nominal olarak faizler düşüyor ve bunların neticesi olarak
da artık bütçe açıkları nominal olarak tamamen iniyor. Türkiye, bunların
neticesi olarak, borçlardan dolayı, kamu borçlarının çok yüksek olmasından
dolayı krize girmişti. Onlar artık tarihe kavuşmuş oluyor hükümetlerimiz
sayesinde, AK Parti Hükümetleri…
Bir de…
BAŞKAN- Teşekkür ederiz
Sayın Bakan. Süremizi çok aştık.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul)- O zaman çok kısa…
BAŞKAN- Süreyi çok aştık
efendim.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul)- Öyle mi?.. Peki. Yazılı olarak diğerlerine cevap vereyim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN- Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, 4
üncü madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
TUNCAY ERCENK (Antalya)-
Benim soruma kısa olarak cevap verebilir.
BAŞKAN- Süreyi aştık.
Benim yapacağım bir şey yok.
TUNCAY ERCENK (Antalya)-
Benim soruma cevap verebilir ama; yaptım veya yapmadım!..
BAŞKAN- Yazılı olarak
cevabınızı mutlaka alırsınız.
4 üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Efendim, her maddede
sorular sıfırlanıyor, soru sormak isteyen arkadaşların yeniden cihaza girmeleri
gerekiyor; yoksa, adaletli bir sonuç alamayız.
5 inci maddeyi
okutuyorum:
Bağlı cetveller
MADDE 5.- a) Bu Kanunun 1
inci maddesi ile verilen ödeneğin dağılımı (A),
b) Merkezi yönetim
kapsamındaki kamu idareleri tarafından ilgili mevzuata göre tahsiline devam
olunacak gelirler (B),
c) Merkezi yönetim
kapsamındaki kamu idareleri gelirlerine dayanak teşkil eden temel hükümler (C),
d) Bazı ödeneklerin
kullanımına ve harcamalara ilişkin esaslar (E),
e) 5018 sayılı Kanuna
ekli (II) ve (III) sayılı cetvellerde yer alan idare ve kurumların nakit
imkanları ile bu imkanlardan harcanması öngörülen tutarlar (F),
f) 10/2/1954 tarihli ve
6245 sayılı Kanun hükümleri uyarınca verilecek gündelik ve tazminat tutarları
(H),
g) Çeşitli kanunlara göre
bütçe kanununda gösterilmesi gereken parasal sınırlar (İ),
h) Ek ders, konferans ve
fazla çalışma ücretleri ile diğer ücret ödemelerinin tutarları (K),
i) 11/8/1982 tarihli ve
2698 sayılı Kanunun 3 üncü maddesi gereğince Milli Eğitim Bakanlığı tarafından
yönetilen okul pansiyonları ile Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık okulları
öğrencilerinden alınacak pansiyon ücretleri (M),
j) 7.6.1939 tarihli ve
3634 sayılı Kanun uyarınca milli müdafaa mükellefiyeti yoluyla alınacak;
1. Hayvanların alım
değerleri (O),
2. Motorlu taşıtların
ortalama alım değerleri ile günlük kira bedelleri (P),
k) 5018 sayılı Kanuna
ekli (I) ve (II) sayılı cetvellerde yer alan kamu idarelerinin yıl içinde
edinebilecekleri taşıtların cinsi, adedi, hangi hizmetlerde kullanılacağı ve
azami satın alma bedelleri (T),
l) Kanunlar ve
kararnamelerle bağlanmış vatani hizmet aylıkları (V),
işaretli cetvellerde
gösterilmiştir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Trabzon
Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi söz istemişlerdir.
Sayın Hamzaçebi aynı
zamanda şahsı adına da söz istediğinden, ikisini birleştiriyorum ve süreyi
uzatıyorum.
Buyurun Sayın Hamzaçebi
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bütçe kanununun 5 inci
maddesi "Bağlı cetveller" başlığı altında, biraz önce okunan
cetvelleri düzenliyor, bu cetvellerin neler olduğunu açıklıyor. Bu cetvellerden
(b) cetveli, bütçe kanunlarıyla yapılacak harcamaların karşılığını oluşturan
gelirin hangi kalemlerden oluştuğunu gösteren gelir bütçesi niteliğindedir.
Yine, (c ) cetveli de, gelir bütçesinde yer alan gelir rakamlarının, hangi
yasalara dayalı olarak yılı içinde tahsil edileceğini gösterir.
Hepinizin bildiği gibi,
bütçe kanunları, harcamaların yapılması yönünden hükümete yetki verir. Öte
yandan da, biraz önce sözünü ettiğim (c) cetvelinde yer alan kanunlara da izin
vermek suretiyle, o yıl içinde, o gelirlerin, vergi gelirlerinin tahsil
edilmesine izin verir; yani, bütçe eğer çıkmazsa, hükümetler ne harcama
yapabilir ne de vergi tahsil edebilir.
Ben, gelir bütçesine
ilişkin olarak şu değerlendirmeleri yapmak istiyorum: Türkiye, 2000 yılından bu
yana, IMF destekli olarak bir istikrar programı uygulamaktadır. Bu programın
gereği olarak da, sürekli olarak, gelirlerini artırma zorunluluğuyla Türkiye
karşı karşıya kalmıştır. 2000 yılına girerken, Türkiye'deki vergi yükü ile şu
anda mevcut olan vergi yükü arasında 4 - 5 puanlık fark vardır.
Hatırlayacaksınız, 2000 yılına girerken Türkiye'de Katma Değer Vergisi oranı
yüzde 15'ti, şimdi yüzde 18'dir. Özel Tüketim Vergilerinin oranı, miktarı son
derece düşüktü; şimdi, onlar, olağanüstü ölçüde, dünya ortalamalarını geçecek
şekilde yükselmiştir. Bunlar, bu programın Türkiye'ye getirmiş olduğu bir
maliyettir.
Vergi yüküne
baktığımızda, Türkiye'deki vergi yükünün uluslararası ortalamalara geldiğini
görüyoruz. OECD dediğimiz, Türkiye'nin de üyesi olduğu, 30 ülkenin üye olduğu
OECD örgütünde, ortalama yüzde 27 düzeyindedir; Türkiye'deki yerel yönetim
vergilerini de dikkate aldığımızda, Türkiye bu ortalamayı geçmiştir. Türkiye,
OECD ortalamasını geçerek, Avrupa Birliği ortalamasını tutturmuştur. Yani,
Türkiye'de vergi yükü, kısa dönemde olağanüstü ölçüde artmıştır. Kısa dönemde
vergi yükünü bu kadar arttırmış olan bir başka ülkeyi görmek mümkün değildir.
Örnek verecek olursak, en son, 2005 yılında, 2004 yılına kıyasla vergi yükü 1
puan artmıştır. Yani, 2005 yılında Türk toplumu, 2004 yılına kıyasla 4,8 milyar
YTL veya 4,8 katrilyon Türk Lirası daha fazla vergi ödemiştir.
Değerli arkadaşlar, vergi
yükünün nasıl arttığına baktığımızda, dolaylı vergilere yüklenildiğini
görüyoruz; Katma Değer Vergisi gibi, Özel Tüketim Vergisi gibi gelir
kalemlerine hükümetler yüklenmektedir, şimdi olduğu gibi. Neden dolaylı
vergilere gidilmektedir; çünkü, uygulama kolaylığı var. Yani, Bakanlar Kurulu
kararıyla, hemen vergileri artırabiliyorsunuz, kanun çıkarmak gibi bir güçlük
yok önünüzde. İkincisi, almış olduğunuz karar, hemen gelir yaratıcı nitelikte.
Katma Değer Vergisi oranını veya Özel Tüketim Vergisi oranını arttırdığınızda,
bu, hemen gelire dönüşebiliyor; ancak, hemen gelir bulma telaşı, hükümetlerin
IMF programları gereği gelirlerini süratle artırma zorunluluğu, Türkiye'deki
vergi adaletini bozmuştur; bunu, hepimiz biliyoruz. Yani, Türkiye, yüzde 6,5
faizdışı fazlayı tutturuyor; ama, bunu, ne pahasına tutturuyor, bunun maliyeti
toplumun hangi kesimlerine çıkıyor, hangi kesimlerin omuzlarına daha çok yük
biniyor diye baktığımızda, burada, adil bir tablonun olduğunu söylemek mümkün değildir.
Türk vergi sisteminin önündeki en önemli sorun budur şimdi değerli arkadaşlar
ve şimdi, Türkiye, vergi yükünde, artık, manevra alanı kalmamış bir durumdadır.
Artık, hükümetler, Adalet ve Kalkınma Partisi Hükümeti, belki bir miktar daha
bazı kalemlerde birtakım vergi düzenlemeleri yapacaktır; ama, hâlâ, vergi
gelirlerini artırma zorunluluğuyla hükümet karşı karşıyadır IMF destekli
program gereği.
Peki, nedir o zaman
Türkiye'nin önündeki seçenek; kayıtdışını vergilemek. İşte, hemen her hükümetin
söylediği, kulağa hoş gelen; ama, kulağa hoş gelmekle birlikte bir türlü
uygulamaya intikal etmeyen, edemeyen kayıtdışını kayda alma zorunluluğu bugün
hükümetin karşısındadır. Bu zorunluluğun karşısına Kurumlar Vergisindeki oran
indirimiyle çıkmak mümkün değildir değerli arkadaşlar. Oran yüksekliği,
şüphesiz, kayıtdışına gitmenin bir gerekçesidir; ancak, Kurumlar Vergisindeki
oranı 30'dan 20'ye indirmek suretiyle kayıtdışını önlemek için "bir adım attım" demek mümkün
değildir. Bu tip oran indirimleri, sadece ve sadece, vergi gelirlerinde
azalışla sonuçlanacaktır. Eğer oran indirimlerini başka önlemlerle
desteklemiyorsanız, idarenin elinde, vergi yasalarını uygulayacak olan gelir
idaresinin elinde başka araçlar yok ise, oran indirimleriyle kayıtdışını önlemek
gibi bir sonuca ulaşmak mümkün değildir.
Bugün, gelir idaresinin elinde herhangi bir
araç yoktur değerli arkadaşlar. Bakmayın, teknolojinin sunduğu olanakları
kullanan bir gelir idaresi vardır şüphesiz. Gelir İdaresi önemli bir idaredir,
güçlü bir idaredir; ama, yasaların kendisine vermediği birtakım yetkiler yok
ise, böyle yetkilere sahip değilse, o idarenin yapabileceği bir şey yoktur.
Şimdi, hükümetimiz,
kurulduğu zaman, vergi yasalarındaki "nereden buldun" olarak
isimlendirilen müesseseyi yürürlükten kaldırdı. Kalkabilir, mutlaka onunla
sonuca gideceksiniz diye bir şey yok; ama, yerine bir şey koyamıyorsanız, onu
ikame edecek başka bir önlemi vergi sistemine yerleştirmiyorsanız, vergi
sistemi korunmasız kalır değerli arkadaşlar. Şu an, vergi sistemi bu
durumdadır, korunmasız durumdadır. O nedenle de, oran indirimlerinin vergi
gelirlerinde yaratacağı sonuç azalıştır.
Şimdi, nereden buldunu
kaldıran hükümet, yerine ne koyabilirimin arayışı içinde olmak durumundadır;
ancak, hükümeti oluşturan felsefe, onun yerine benzer bir müesseseyi
koyabilecek durumda değildir. Bu, büyük bir felsefe değişikliğini
gerektirmektedir. Ben, doğrusu, hükümetin bunu başarabileceği, bunu
gösterebileceği kanaatinde değilim; yani, bu dönemde de Türk vergi sistemindeki
adaletsiz yapı devam edecektir.
Şimdi, Kurumlar
Vergisindeki oran indiriminden söz açılmışken, ben, istihdam üzerindeki vergi
yüküne getirmek istiyorum konuyu. Türkiye, istihdam üzerinde yüzde 42,7'lik bir
vergi yüküne sahiptir değerli arkadaşlarım. Bu, OECD rekorudur. İmalat
sanayiinde çalışan bir işçinin, evli, iki çocuklu bir işçinin ücretindeki vergi
yüküne baktığımızda, Türkiye'deki vergi yükünün toplamı, sosyal güvenlik
primleri dahil, yüzde 42,7'dir, OECD ortalaması yüzde 26,6'dır; 16 puan Türkiye
yüksektir. Türkiye, bu yüksekliği muhafaza ettiği sürece, Kurumlar Vergisindeki
oran indirimleriyle, diğer ülkelerle yarışa giremez; o yeterli değildir.
Değerli arkadaşlar, bu
çok önemli bir sorundur. Tabiî ki, bu oran indirimini yapabilmek, istihdam
vergilerindeki yükü azaltabilmek, kayıtdışını kayda almaya bağlıdır; ama,
bunun, sadece, biz, cümlesini duyuyoruz, açıklamalarını duyuyoruz, buna ilişkin
bir önlemi görmüyoruz. Hükümet "kayıtdışıyla mücadele" adı altında
bir yasa getirsin, bunu elbirliğiyle çıkaralım. Türk vergi sisteminin önündeki
bu sorunu aşalım. Türk Halkının her sabah uyandığında "bugün acaba hangi
vergilerle tanışacağız" türü düşüncelerini de yok edelim.
Değerli arkadaşlar,
kayıtdışının tehlikesi, önemli bir tehlikesi de şudur: Kayıtdışı neden var;
çünkü, sistemde olmak, kayıtlı olmak çok büyük bir maliyeti gerektiriyor
-istihdam vergilerini örnek verdim- o nedenle kayıtdışına kaçıyor mükellef;
ama, kayıtdışına gitmek, sadece vergi gelirlerinde azalış olması gibi bir sonuç
değildir, sadece kamu maliyesinin meselesi değildir kayıtdışına mükelleflerin
gitmesi. Bu, aynı zamanda, bu işletmelerin büyümesini engelleyen bir durumdur.
Ölçek ekonomisinin, büyük işletmenin avantajlarından yararlanamaması demektir,
verimliliği yakalayamaması demektir. Bu da, ekonomideki kaynak dağılımının,
zaten kıt olan kaynakların, kıt olan tasarrufların kötü alanlara, verimsiz
alanlara yönelmesi demektir. Ekonomideki en büyük mahzuru budur ve Türk
işletmesi, Türk müteşebbisi kayıtdışıyla büyüyemez, dünya ölçeğine çıkamaz,
dünya ölçeğinde rekabet edemez.
Değerli arkadaşlar, bu
maddenin bir önemli özelliği de "vergi harcamaları" adı altında bir
kavramı düzenliyor olmasıdır. Vergi harcaması -önünüzdeki tasarının, yanlış
hatırlamıyorsam, 161 inci sayfasında düzenlenmektedir- ilk defa bu yıl
bütçesinde yer alıyor ve olumlu bir düzenleme olduğunu söylemeliyim.
Çalışmaları 2000'li yıllarda başlayan, ama, bu yıl bütçesine intikal eden bir
uygulama. Nedir vergi harcaması; vergi harcaması, devletin vergi sistemi
yoluyla tahsilinden vazgeçtiği gelirler nelerdir, bunları gösteriyor. İşte,
tasarıya göre, 8,5 milyar YTL'lik, 8,5 katrilyon liralık bir vergi harcaması
söz konusudur 2006 yılında. Parlamento, nasıl, hangi kuruma, hangi hizmete ne
kadar ödeneği veriyor, bunu bilmek
zorundadır. Parlamento, yine aynı şekilde, vergi kanunundaki hangi istisna ve
muafiyet düzenlemesiyle ne kadarlık bir gelirin tahsilinden vazgeçiliyor, bunu
da bilmek zorundadır. O açıdan, gerçekten, önemli bir düzenlemedir.
Bir harcamayı bütçeden
yaptığınız zaman bunu rakam olarak bütçede görürüz; ama, tahsilinden vazgeçerek
dolaylı bir harcama yapmış olursunuz; onu bütçede göremeyiz; örneğin, yatırım
indirimi. Türk vergi sistemindeki en önemli vergi harcaması kalemidir. Devlet
yatırımları iki şekilde teşvik edebilir, ya vergiyi alırsınız, bunu yatırım
yapacaklara kaynak olarak, transfer olarak verirsiniz veya yatırım indirimi
gibi müesseselerle verginin tahsilinden vazgeçmek suretiyle bunu
yatırımcılara bırakırsınız; işte bu da,
bir kamu harcamasıdır aslında. Bunu Türkiye bilmek zorundadır.
Bu kamu harcamalarından,
vergi harcamalarından bir tanesi üzerinde durmak istiyorum: Denizcilik
sektörünü teşvik amacıyla getirilmiş olan ve 1 Ocak 2004 tarihinden beri
uygulanmakta olan, denizcilere, Özel Tüketim Vergisi istisnası olarak, yani,
Özel Tüketim Vergisiz mazot verilmesi uygulaması değerli arkadaşlar. Denizcilik
sektörü, şüphesiz, bizim, teşvike ihtiyaç duyan sektörlerimizdendir; ama,
Parlamento, bu teşviklerin ne işe yaradığını da bilmek zorundadır; yani, bu teşvikleri
verdiniz, vergisiz mazot veriyorsunuz; acaba, bu hedefine ulaştı mı, bunu
bilmek zorundayız değerli arkadaşlar.
Baktığımda, karşımızda
ben şöyle bir tablo görüyorum: Ulaştırma Bakanımızın Plan ve Bütçe Komisyonunda
bize vermiş olduğu rakamlar, 2004 yılında Özel Tüketim Vergisi tahsil
edilmeyen, Özel Tüketim Vergisiz teslim edilen mazot nedeniyle tahsilinden
vazgeçilen Özel Tüketim Vergisinin tutarı 190 trilyon liradır. 2005 yılının ilk
on ayında bu, 173 000 000 YTL, yani, 173 trilyon liradır. Yılsonu itibariyle
gerçekleşmeyi de dikkate alarak şöyle bir şey söylersek yanıltıcı olmaz; 2004
ve 2005 yılı toplamında, iki yılda toplam 400 trilyon liralık bir verginin
tahsilinden vazgeçilmiştir, denizcilik sektörüne verilen mazot nedeniyle.
Peki, değerli arkadaşlar,
hedefe ulaştık mı? Amaç neydi; taşımacılığı artırmak, yurtiçindeki yük
taşımacılığını artırmak, yolcu taşımacılığını artırmak. Bakın, yük
taşımacılığından örnek vereceğim ben size. Devlet Planlama Teşkilatının
Bakanlar Kurulundan geçmiş olan raporudur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun,
konuşmanızı tamamlayın.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
2004 yılında 5,300 milyon
ton/kilometre olan bu rakam, 2004 yılında 5,350 milyon ton/kilometre olmuş.
2005 yılında düşüş görmüşüz, 5,095 milyon ton/kilometre. Yani, yük
taşımacığında azalış var değerli arkadaşlar. Peki, tablo bu, verilen destek
hedefe ulaşmamış; ama, öte taraftan bakıyoruz, Türk çiftçisine hükümetin söz
vermiş olduğu mazot desteği ödemesinin 2004 yılı için yapılmadığını görüyoruz.
2005 yılı için yapıldı. 2003 yılı için yapıldı, 620 trilyon liralık bir
ödemedir, bir taksidi 2003'te, bir taksidi 2004'te ödendi; ama, bir taksidinin
2004'te ödenmesi, 2004 yılı için çiftçiye mazot desteği ödemesi yapıldığı
anlamına gelmiyor değerli arkadaşlar.
Bu bütçe aslında
çiftçiye, vatandaşa, toplum kesimlerine olan borçları da gösterseydi durum çok
farklı olacaktı, mazot desteğinde olduğu gibi.
Yine, fındık üreticisine
hükümetin 252 trilyon lira borcu vardır. 2004 yılında yaşanan don afetinden
dolayı 296 trilyon liralık zarar ödemesinde bulunacağını hükümet taahhüt etmiş,
2004 yılı sonunda bunun 44 trilyon lirasını ödemiş, 252 trilyon lirası 2005
yılına kalmış; ama, hükümet bunu ödememiştir, 2006 bütçesine de bunu
koymamıştır. Sayın Tarım Bakanına bu soruyu sorduğumuzda, hem bunun için hem de
özellikle mazot desteği ödemesi için, kendisinin çiftçiye, hükümetin çiftçiye
mazot desteği için bir söz vermediğini ifade etmiştir. Ben, bunları Sayın Bakanın
takdirine sunuyorum.
Sözlerimi burada
bitirirken, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Hamzaçebi.
Anavatan Partisi Grubu
adına, Erzurum Milletvekili Sayın İbrahim Özdoğan; buyurun. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Anavatan Partisi Grubu adına, 2006 Yılı Merkezî Bütçe Yönetimi Kanunu Tasarısı
üzerinde söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, her
yıl bütçeleri görüşüyoruz; bütçeler üzerinde, sayın hükümet, çeşitli rakamları,
çeşitli yatırımlarını Sayın Genel Kurula ve milletimize arz etmekte; fakat, bu
rakamlar, eğer bütçe yönetimi üzerindeki siyasîlerin, bürokratların üzerinde
şaibeler, yolsuzluklar, çoluk çocuğunun etrafında şaibeler dolaşıyorsa, bu
rakamlar ve anlatılanlar asla ve katiyetle inandırıcı olmazlar.
AK Parti, hepinizin
malumu ki, muhafazakâr demokrat olarak çıkmış ve millete kendisini böyle
anlatmıştır. Şimdi, ben, buradan, muhafazakârlığın ne olduğuna dair İslam
tarihinden kısa bir şey anlatmak istiyorum. Bakalım ki, AK Parti, gerçekten
muhafazakâr değerleri mi muhafaza ediyor, yoksa paranın muhafazasına mı
gidiyor.
Değerli arkadaşlar, İslam
Peygamberi, Yemen'e, o zaman zekât memuru gönderir, "git, zekâtı
topla" diye ve zekât memuru gider, zekâtı toplar gelir, Hazreti Peygambere
sunar. Bu aldığı paraları, zekâtları sunarken der ki: "Ey Peygamber, bu
topladığım zekâtlar yanında, bana verilen hediyeler de var; bunlar da bana
verildi." Hazreti Peygamber, çok meşhur soruyu sorar: "Sen zekâtla
ilgili olarak görevlendirilmediğin takdirde, bu hediyeler de sana verilir
miydi?" Der ki:"Hayır, Ya Resulullah bunlar verilmezdi."
Değerli arkadaşlar,
şimdi, bunun üzerine konuşmak istiyorum. Burası, tabiî ki, milletin kürsüsü.
Geçenlerde, tanımadığım bir vatandaş, Milliyet Gazetesinden Hasan Cemal'in bir
yazısını göndermiş. Burası milletin kürsüsü olduğu için, dikkatlerinize arz
etmek istiyorum.
Hasan Cemal'in yazısı
şöyle:
"Ulaştırma Bakanıyla
Oğlu…
Yer Washington, yıl 1982.
ABD Başkanı Reagan'ın Millî Güvenlik Danışmanı Allen istifa etmek zorunda
kalıyor.
Nedeni:
Japonlardan hediye saat
kabul etmek… İddia ediliyor ki, her biri 135 dolar değerindeki üç saat
karşılığında bir Japon dergisi için Başkanın eşiyle röportaj ayarlanmış…
Yer Bonn, Yıl 1994.
Başbakan Kohl'ün Ekonomi
Bakanı Möllemann istifa etmek zorunda kalıyor.
Nedeni:
Bakan Bey, bir şirkete
özel bir mektup gönderiyor. Mektubunu, 'Ekonomi Bakanlığı' antetli kâğıda
yazıyor.
Ve diyor ki:
"Bir akrabamın
fabrikası var, malları çok kaliteli..."
Mektup Alman basınında
çıktığı gün, bakanlık koltuğundan istifa etmek zorunda kalıyor Bakan Bey…
Yer Washington, yıl 1991.
Başkan Bush'tan sonra
Beyaz Sarayın iki numarası olan Sununu istifa etmek zorunda kalıyor.
Nedeni:
Bir iki eş dostunun
devlete ait uçaklarla uçmasını sağlamak…
Yer Washington, yıl 1993.
Başkan Clinton'un Adalet
Bakanlığı için gösterdiği aday Zoe Baid. Bu makama Amerikan tarihinde
gösterilen ilk kadın aday. Ancak, Clinton bir süre sonra adayını geri çekiyor.
Nedeni:
Bayan Baid, Perulu bir
karı-koca çifti evinde kaçak olarak çalıştırmış…
Ortaya çıkınca, sigorta
ve vergi borçlarını gecikmeli ödemiş. Ama bu yetmiyor. Kabaran kamuoyu baskısı
yüzünden Başkan Clinton adayından vazgeçiyor.
Yer Paris, yıl 1993.
Başkan Mitterrand'ın
Başbakanı Beregovoy. Fransız Sosyalist Partisi'nin önde gelenlerinden.
İntihar ediyor.
Nedeni:
Arkadaşı olan bir
işadamına 1 000 000 Fransız Frangı borçlanıyor. Bununla kendisine bir kat satın
alıyor. Borcunun yarısını ödemişken, işadamı arkadaşı ölüyor. Beregovoy,
borcunun geri kalan yarısını da evindeki tablo ve antikaları vererek kapatıyor.
İddialar basında patlıyor:
Avanta borçlanma, faizsiz
kredi…
Beregovoy intihar ediyor.
Yer Washington, Yıl 1997.
Başkan Clinton'un eski
Tarım Bakanı…"
BAŞKAN - Sayın Özdoğan,
bir dakikanızı rica edebilir miyim.
Tabiî, bu kürsü, milletin
kürsüsü, her türlü konuyu görüşeceğiz de, benim anlayamadığım, bu maddeyle, bu
anlattıklarınızın ilgisini ben kuramadım.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Çok ilgisi var Sayın Başkan, siz bu ilgiyi tartışacak durumda
değilsiniz. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Yüzde 100 ilgisi var Sayın Başkanım.
RECEP GARİP (Adana) -
Bütçeyle ne ilgisi var?!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Örnek veriyoruz, biz de milletimize hizmet etmek istiyoruz, şaibelerin
kalkmasını istiyoruz, örnek veriyorum Sayın Başkan.
Her zaman siz bana itiraz
ediyorsunuz, millet de sizi izliyor Sayın Başkanım; istirham ediyorum…
BAŞKAN - Lütfen, maddeye
dönelim efendim.
Buyurun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN Devamla)
- Hemen dönüyorum efendim.
"Başkan Clinton'ın
eski Tarım Bakanı, hediye kabul etmekten 100, yalan söylemekten 10 yıl hapis
cezasıyla karşı karşıya.
Nedeni:
Parasını devletin ödediği
otoyu kişisel işlerinde kullanmış… 35 000 dolarlık hediye kabul etmiş… Bir
futbol maçına gitmek için kendisi ve kız arkadaşı için 1 000 dolarlık uçak
biletini hediye olarak almış…
Üstelik hediyeleri resmî
bildirim formlarında göstermemiş…
Bir başka deyişle:
Devlete yalan söylemiş…
Daha ilginci:
Amerikan Devleti, eski
Tarım Bakanının bu olayını soruşturmak için 8,6 milyon dolar harcamış…
Neden mi bu örnekler?
Vatan Gazetesi,
günlerdir, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'la 24 yaşındaki oğlunun ulaştırma
sektöründeki, denizcilik alanındaki iş ilişkilerini yazıyor
Belge üstüne belge
açıklıyor. "
Değerli arkadaşlar,
bunları böyle örnek verdikten sonra, iki örnek daha veriyorum:
Yer İngiltere, 10 Mayıs
2002 tarihinde Potters Bar Kasabasında bir trenin 4 vagonu raydan çıktı, kazada
7 kişi hayatını kaybetti. Olayın ardından açılan soruşturmada, trenin üzerinden
geçtiği köprünün hatalı inşa edildiği ortaya çıktı. Bunun üzerine, Ulaştırma
Bakanı Stepnen Byers istifa etti. Böyle onlarca örnek daha var değerli
arkadaşlar.
Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım'ın 24 yaşındaki oğlu Erkan Yıldırım, tam 1,5 trilyon lira para
harcayarak gemi sahibi olur. Bir devlet memurunun 24 yaşındaki çocuğunun bunca
parayı nereden bulduğunun sorusuna, tatminkâr bir cevap verilmez. Süper yetenek
Erkan Yıldırım, parası yetişmeyince Santour adlı şirketten 200 000 euro borç
alır. Bu olaydan bir hafta sonra, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'a bağlı
Türkiye Denizcilik İşletmeleri, en lüks gemisi olan Ankara Feribotunu kimseye
haber vermeden ve ihaleye çıkarmadan Santour firmasına kiralanır; ama, Binali
Yıldırım istifayı aklının ucundun bile geçirmez.
Bir bakan ki, orman
arazisine kaçak villa yapar, hayalî ihracattan, vergi kaçakçılığından suçlanır;
ama, dokunulmazlık zırhına sığınır, suçlandığı konularda af yasaları çıkarır,
her şeyi babalar gibi satar, TÜPRAŞ'ın yüzde 14,76'lık payını, Ofer'e kapalı
kapılar ardında satar; gensorudan Meclis çoğunluğu sayesinde kurtulur.
Galataport skandalının baş aktörüdür. Oğlu Abdullah Unakıtan, vergisi
yükseltilmeden kısa süre önce, 4 000 ton mısır ithal eder. Milletle alay eder
gibi, 4 000 ton mısırı, oğlunun tavuklara yedirmek için aldığını söyler. Ben
yoruldum, gerisini siz söyleyin değerli arkadaşlar. (Anavatan Partisi ve CHP
sıralarından alkışlar)
Pamukova'da 38 kişinin
öldüğü hızlı tren fiyaskosunun, daha doğrusu, sulandırılmış tren fiyaskosunun
sorumlusu Binali Yıldırım istifa etmedi. Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları
Genel Müdürü uzun süre görevde tutuldu; toplumsal baskı artınca görevden
alındı; ama, bir süre sonra tekrar aynı göreve getirildi.
ZEYİD ASLAN (Tokat) -
Mahkeme iade etti.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Mahkeme iade edebilir, mahkemenin kararlarına saygılıyız; ama, bir de etik
kurallar vardır, etik kurallara göre görevden almanız gerekiyordu değerli
arkadaşlar. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Yıldırım, istifa edip
etmeyeceğini soran gazetecilere, pişkinlikle "ben zor anlarda bırakıp
kaçan adam değilim" diyerek tarihin en cesur bakanı olduğunu
kanıtladı.
Değerli arkadaşlar,
Tayvan Çalışma Bakanı Chen Chu işçilerin bir metro inşaatındaki kötü çalışma
koşullarını protesto etmek için düzenlediği gösterinin sorumluluğunu üzerine
alarak istifa etti. Ürpererek, üzülerek, ağlayarak seyrettik vahşeti.
Görüntüler, Nazi kamplarından, Irak'taki ABD hapishanelerinden farksızdı.
Malatya Sosyal Hizmetler
Çocuk Esirgeme Kurumu İl Müdürünün bir AK Partili milletvekilinin torpiliyle
atandığı; bakıcı kadınların, AK Parti adına seçim çalışmalarına katıldıkları
anlaşılır. Bakan, çok önemli yurtdışı gezisini kesmez.
ZEYİD ASLAN (Tokat) -
Gazete haberlerini okuma bize!..
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- İnsanın olduğu yerde şiddet olur diyerek olayı mazur göstermeye çalışır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Erzurum seninle gurur duyuyor.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Başbakan bakanı savunur. Seçim nutuklarındaki bir köylünün Fırat'ın suyunda
koyunu boğulsa onun sorumluluğunu hisseden Hazreti Ömer'in hassasiyetini
taşıyacakları açıklamalarını unutarak "bunun için bakan mı istifa
eder" der.
Sosyal Hizmetler Çocuk
Esirgeme Kurumundan sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu'nun, bir kadın olarak
Tayvanlı meslektaşı kadar duyarlı olacağına, erkeklere demokrasi dersi
vereceğine, AK Partinin Seçim Bildirgesine sadık olduğunu ispat edeceğine;
istifanın, demokrasideki en erdemli tavırlardan birisi olduğunu göstererek
siyasete güven duyulmasına yol açacağına inanıyoruz değerli arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, Sayın
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'la din kardeşiyiz. Sayın Maliye Bakanına ve
üzerinde şaibe bulunan diğer bakanlara buradan sesleniyorum: Yarın hepimiz
öleceğiz, emrihak vaki olacak. Sizin, Hazreti Peygamber'in yasak kıldığı bir
yoldan, çocuklarınız zengin oldular. Siz, yarın emrihak vaki olduğu zaman,
çocuklarınız, dünyada fındık kırıp yiyip keyif sürecek, siz de kabirde
topuzları yiyeceksiniz. Uyarıyorum sizi ve saygılarımı sunuyorum. (Anavatan
Partisi ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Özdoğan.
Hükümetin söz isteği var.
Başbakan Yardımcımız
Sayın Mehmet Ali Şahin; buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ATİLA EMEK (Antalya) -
Sayın Maliye Bakanı ne oldu?!.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlar; hepinize saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum.
Kuşkusuz ki, Maliye
Bakanlığı bütçesiyle ilgili bu turda görüşmeler yapılıyor. Sayın Maliye Bakanımız,
Hükümetimiz adına bu görüşmeleri takip ediyor; ancak, biraz önce söz alan Sayın
Özdoğan…
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Maliye Bakanı orada, o konuşsun.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Sayın Bakanın kendi versin cevabı.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - …Maliye Bakanlığı bütçesi ve şu anda
görüşülmekte olan tasarının bütçeye bağlı cetveller başlıklı 5 inci maddesi
üzerinde konuşurken…
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Maliye Bakanı cevap versin Sayın Bakan, size ne oluyor?!
BAŞKAN - Sayın Bakan, bir
dakikanızı rica ediyorum.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Sayın Başkanım, siz, müdahale etmeyin.
BAŞKAN - Sayın Meral,
sizi ikaz ediyorum. İçtüzük gereğince, bu müdahaleniz usule aykırıdır; varsa bir
sözünüz, söz istersiniz. Bir daha müdahale etmemenizi rica ediyorum.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Sorumlu Bakan orada, o cevap versin.
BAŞKAN - Sayın Meral,
bunu siz mi takdir edeceksiniz?! Başbakan Yardımcısı söz istemiş, söz vermişiz…
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Efendim, sorumlu Bakan orada, o cevap versin.
BAŞKAN - Efendim, lütfen…
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Efendim, sorumlu Bakan orada, cevap versin o.
BAŞKAN - Lütfen… Bu, çok
çirkin bir şey.
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Sayın Başkanım, siz müdahale etmeyin,
ben konuşmama devam edeyim. O arkadaşlarımız, yerinden laf atabilirler,
bağırırlar, çağırırlar…
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Ne münasebet, atamazlar Sayın Bakanım, dinleyecekler.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Kendi takdirleridir, kendi
karakterlerinin gereğidir; benim yapabileceğim bir şey yok.(CHP sıralarından
gürültüler)
HALUK KOÇ (Samsun) - Oo,
Sayın Bakan, olmadı…
BAŞKAN - Şu anda Türkiye
Halkı bu Meclisi takip ediyor.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Benim yapabileceğim bir şey yok.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, Sayın Bakan "kendi karakterlerinin gereğidir" diyor…
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Herkes, kendi konumunun gereğinin,
kendi kapasitesinin gereğini yerine getirir. .(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Bakan, bir
dakika…
Buyurun Sayın Başkan, o
görev…
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Sözünü geri alsın.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, Sayın Bakan sözünü geri alsın.
BAŞKAN - Böyle hareket
doğru olmaz efendim; o benim takdirimdir.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, Bakan sözünü geri alsın.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Niye rahatsız oldunuz?!. (CHP ve
Anavatan Partisi sıralarından gürültüler)
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Terbiyesiz!..
HALUK KOÇ (Samsun) -
"Kendi karakterlerinin gereğidir" diyor; bunu bir Başbakan Yardımcısı
söyleyemez.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Otur yerine!
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Konuşma, terbiyesiz!
BAŞKAN - Sayın Grup
Başkanvekili, bana böyle hitap edemezsiniz. Siz, buyurun, yerinize geçin.
Sayın Bakan… (Anavatan
Partisi sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Herkes, kendi konumunun, kendi
kapasitesinin gereğini yerine getirir.
BAŞKAN - Sayın Bakan…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan "karakteri" dedi, "karakterlerinin gereği"
dedi…
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Evet, oturun yerinize; gayet tabiî.
Buyurun, oturun.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, sözünü geri alsın.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Sayın Başkanım, izin verirseniz,
konuşmama devam etmek istiyorum.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, sözünü geri alsın.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- En büyük kapasitesiz sensin!
BAŞKAN - Buyurun,
yerinize oturun.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Lafını geri al!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Ne söylemişim?!
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- O lafı geri alacaksın!
BAŞKAN - Arkadaşlar, ben
gereğini yapacağım, siz yerinize oturunuz. Eğer, yerinize oturmazsanız,
birleşime ara vereceğim.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Oturun yerinize!
Bakın, benimle kavga
etmek istiyorsanız, burada kavga etmem.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, sözünü geri alsın, özür dilesin.
BAŞKAN - Efendim, oturun
yerinize. Siz oturmadan nasıl gereğini yerine getireceğim. Siz oturmadan ben ne
yapacağım burada?!
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Karaktersiz sensin; senin 7 ceddin karaktersiz! Terbiyesiz!.. Lafını geri
alsın.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Öteki Bakan gelsin cevap versin.
BAŞKAN - Efendim,
buyurun, yerlerinize oturun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Herkes kendi konumunun, karakterinin
gereğini yerine getirir. (Gürültüler)
BAŞKAN - Birleşime 5
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.12
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati : 15.28
BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER : Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42 nci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
2006 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanun Tasarılarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
1.- 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1119) (S. Sayısı:1028) (Devam)
2.- 2004 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Dairelerin
Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu ( 1/1084,
3/907) (S. Sayısı: 1029) (Devam)
3.- 2004 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil İdarelerin
Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap
Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1085, 3/908) (S. Sayısı:
1030) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
5 inci maddenin
görüşmeleri sırasında, Hükümet adına Sayın Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin
Bey söz almış ve bu sırada, muhalefet sıralarından çıkan itirazlar sebebiyle
Başkanlığımızca birleşime ara verilmiştir. Dolayısıyla, Sayın Bakanın konuşması
yarım kalmıştır. Şimdi kendisini kürsüye davete edeceğim; ancak, zabıtları
getirttim. Zabıtlarda, Sayın Başbakan Yardımcısı "kendi takdirleridir,
kendi karakterlerinin gereğidir, benim yapacağım bir şey yok" cümlesi…
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Ercenk,
çok acele ediyorsunuz…
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Teyit ettirdim efendim, başka bir şey yok.
BAŞKAN -Ben gereğini
yapıyorum.
…ve bunun üzerine, bu
cümleye tepkiler oluşması sebebiyle ara vermiştim.
Şimdi, Sayın Bakanı
kürsüye davet ediyorum ve Sayın Bakanın bu cümlesinin, maksadı aşan bir cümle,
ifade olduğunu düşünüyorum. Açıklamasını ve zabıtlardan çıkarmasını rica
ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar;
çok teşekkür ederim.
Biraz önce 5 inci madde
üzerinde düşüncelerini ifade eden Sayın Özdoğan'ın Hükümetimizin geneline
yönelik eleştirileri nedeniyle söz aldım. Sayın Unakıtan'ın şahsına yönelik
eleştirilere, kuşkusuz ki, kendisi cevap verecektir. Bendeniz,
Hükümet-Parlamento ilişkilerinden sorumluyum Bakanlar Kurulunda; dolayısıyla,
Hükümetimizin geneline yönelik eleştirilere cevap vermek benim görevimdir; o nedenle
huzurunuzdayım.
Sayın Başkanım, biraz
önce sizin de ifade ettiğiniz, maksadı aşan ifade olarak kullandığı kanaatini
izhar ettiğiniz o cümlemin herhangi bir hedefi yoktur. "Herkes kendi
karakterinin gereğini yapar" derken önce kendimi kastediyorum. Benim
karakterim neyse, ben kendi karakterimin gereğini yaparım; bir başka
arkadaşımızın karakteri neyse, onun gereğini yapar. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Dolayısıyla, benim sözlerimin muhatabı herhangi bir milletvekili
arkadaşım değildir, bu sözün asıl birinci derecede muhatabı benim. Eğer,
karakterim nasıl konuşmamı gerektiriyorsa, o şekilde konuşurum.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Sayın Bakan, siz, bizim Grubu göstererek söylediniz.
ATİLLA KART (Konya) -
Yemin ediyorsunuz…
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Benim o sözümün muhatabı ne Sayın
Meral'dir ne CHP'li bir milletvekili arkadaşımdır.
OSMAN ÖZCAN (Antalya) -
Sözünü geri aldı!..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, Sayın Özdoğan, 5
inci maddeyle -ki "bağlı cetveller" başlığını taşıyor- ilgili olmayan
bir konuşma, bir değerlendirme yaptı; Hükümetimizin, bakanların etik kurallara
uymayan, ahlakî kurallara uymayan, çoluk çocuğunu zengin etme peşinde koşan bir
hükümet olduğu iddiasında bulundu. Bunları, külliyen reddediyorum. Bizim,
Bakanlar Kurulunda görev alan arkadaşlarımız olarak, milletvekili maaşı ve
bakan olarak bize ödenen 109 lira dışında hiçbirimizin başka bir geliri yoktur.
Çoluk çocuğumuz da hep tembihlidir, bizim bakanlığımızın önünden dahi
geçmemeleri, dedikoduya mahal olmasın diye tembihlidir. Biz, bu kurallara son
derece uyan insanlarız.
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Bakanlığın ışıkları geceyarısı yanıyor. Bakanın oğlu konuşuluyor!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Ahlak nedir, etik nedir, bunu bilen
insanlarız. Kursağımızdan haram lokma geçmemesi için özen gösteren insanlarız.
(AK Parti sıralarından alkışlar) Bunu, en iyi Sayın Özdoğan bilir, en iyi o
bilir; ama, buraya çıkıp, bize, güya, ahlak dersi vermeye çalışıyor, Anavatan
Partisi Grubu adına çıkıp, burada, bize ahlak dersi vermeye çalışıyor. Bu
Anavatan Partisinin eski Genel Başkanı Yüce Divanda yargılanmaya devam ederken…
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Yargıya müdahale etme Sayın Bakan...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - … bu Anavatan Partisinin bakanları Yüce
Divanda yargılanmaya devam ederken, bize, burada, gelmiş, ahlak dersi vermeye
çalışıyor. (AK Parti sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Yargıya müdahale etme, müdahale hakkın yok. Yargıyı bu kadar mı
seviyorsun?!. Müdahale etme…
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Külliyen reddediyorum.
Bu partiden seçileceksin,
Doğru Yol Partisine geçeceksin. Doğru Yol Partisi kongresinde genel idare
kurulu üyeliğine seçilmeyince, oradan da istifa edeceksin, şimdi Anavatan
Partisine geçeceksin; sonra, gelip, bize ahlak dersi vermeye kalkışacaksın…
Reddediyorum. Hiçbir sözünüzün itibarı yoktur. (AK Parti sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Bir bakana yakışıyor mu bu sözler!.. Bu sözler bir bakana
yakışmıyor!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
- Seni enterese etmez. Benim göbeğim bir yere bağlı değil. (AK Parti
sıralarından "Otur yerine" sesleri, gürültüler)
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Hiçbir sözünüzün itibarı yoktur.
Önce, siz, kamuoyu
nezdinde, seçmenleriniz nezdinde kendinizi aklayın da, öyle gelin buraya.
BAŞKAN - Sayın Bakan,
lütfen, Genel Kurula hitap edin.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Bu sözler bir bakana yakışmıyor!
BAŞKAN - Germeyelim Genel
Kurulu, bütçe görüşmelerini yapıyoruz.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Geren Bakan… Bakan geriyor.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, Sayın Özdoğan,
yabancı devlet adamlarının yüksek kıymette hediyeler almayı reddettiği, buna
aykırı davrananların istifa ettiği anlamına gelen açıklamalar yaptı. Bizde de
var bu kurallar. Biz de, hediye almama, eğer, hediye, şu anda ortaya konulan
limitin üstündeyse, onu demirbaşa kaydetme gibi bir yöntemi uyguluyoruz. Sayın
Başbakan böyle davranmıştır.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Yakalandıktan sonra!..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Bizi bu konuda uyarmaya…
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Kaç gün sonra?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - …tabiî ki, uyarırlar; ama, biz, bu
konuda, herkesten daha çok hassasız. Her şey milletin gözünün önünde cereyan
ediyor. Millet bizi biliyor, Genel Başkanımızı biliyor, her birimizi ayrı ayrı
biliyor. Milletin nezdinde, bizim her birimizin röntgeni var. Çok şükür, bizi
yere baktıracak, milletin yüzüne bakamayacağımız bir icraatımız olmamıştır,
bundan sonra olmayacaktır. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar)
O nedenle, gönlüm arzu
eder ki, burada, politik konuşmalar değil, asıl görüşülmesi gereken, bu turda
görüşülmesi gereken bütçe üzerinde, maddeler üzerinde görüşler ortaya konsun ve
Sayın Bakan da, Maliye Bakanlığı bürokratları da ve ilgili arkadaşlar da,
bizler de bundan sonuçlar çıkaralım, eğer hatamız varsa, bu noktada bizi
uyarın, bunu düzeltelim.
Hepinize saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Bakan.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan...
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Sayın Başkan... Sayın Başkan...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, son söz milletvekilinin.
EDİP SAFDER GAYDALI
(Bitlis) - Sayın Başkan, sataşmadan söz istiyor!
BAŞKAN - Sayın Koç,
şimdi, bu madde üzerinde, biliyorsunuz, müzakereler devam ediyor, konuşmalar
devam ederken, hükümet söz istedi. Şahsı adına söz isteği devam ediyor.
HALUK KOÇ (Samsun) - Onun
bitiminde söz istiyorum o zaman.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Sayın Başkan, lütfen!..
BAŞKAN - Öyle bir şey yok
ki ama. Şahıslar adına konuşma devam ediyor.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Sayın Başkan; Sayın Bakan, Anavatan Partisinin kurumsal kimliğiyle
ilgili konuştu.
BAŞKAN - Şimdi, başka bir
yolda son söz milletvekilinin. Şimdi konuşma sırası devam ediyor. Eğer,
konuşmazlarsa, elbette ki, size söz...
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Sayın Başkan, sataşmadan dolayı söz istiyorum.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Bakın, 69'a göre... Çünkü, genel birtakım değerlendirmelerde bulundu; Sayın
Bakan kendi karakterini tarif etti, müsaade edin, biz de kendi karakterimizi
tarif edelim. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
BAŞKAN - Efendim, bu
konuda, ki, sizinle ilgili hiçbir kastı olmadığını zabıtlara geçirdi; açıkça
geçirdi.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Benim de kendisiyle ilgili bir kastım yok. Yani, böyle bir...
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Var öyle bir şey; var!
BAŞKAN - Sayın Başkan,
buyurun…
Şimdi, şahsı adına...
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Sayın Başkan, bizi hiç görmüyorsunuz herhalde. Anavatan Partisinin
kurumsal kimliğiyle ilgili konuşmadı mı, eski bir genel başkana sataşmadı mı
Sayın Bakan?! Cevap vermeyelim mi?!
BAŞKAN - O zaman bütçe
müzakerelerini yapmayalım, karşılıklı konuşmalara devam edelim.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Yargıya müdahale oldu.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın
Başkan... Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Grup
Başkanı, sizin sözcünüz, burada, madde madde konuştu, o da açıklama yaptı.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Sayın Bakanın sataşması yok mu Sayın Başkan?!
BAŞKAN - Bunun karşılıklı
devamı...
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Sayın Bakanın sataşması yok mu?!
EYÜP FATSA (Ordu) -
Süleyman Bey, kardeşim, sizin arkadaşınız ağzına gelen her şeyi burada
söylüyor. Lütfen arkadaşınızın konuşmasına dikkat edin.
BAŞKAN - Sataşma yok
efendim.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - O zaman terk edelim, siz konuşun, Sayın Başkan!
BAŞKAN - Konuşmalara
devam ediyoruz.
69'a göre
değerlendireceğim.
EYÜP FATSA (Ordu) -
Lütfen Sayın Başkan, İçtüzükte böyle bir uygulama yok.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, bu oturumda değerlendirin, zamanında olması gerekir.
BAŞKAN - Sayın Koç, siz
yazılı müracaatınızı yapın; ama, bu iş, ayağa kalkarak, kürsüye gelerek olursa,
bu iş yürümez. Ben sizi duyuyorum ve görüyorum.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Efendim, bakın, cevap vermemiz gerekiyor.
BAŞKAN - Siz
müracaatınızı yapın, müracaatınızı yapın efendim.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Yapıyorum zaten.
BAŞKAN -Efendim, önce,
ben, şimdi, sıradakine söz vereceğim.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Efendim, şu anda yapıyorum. 69'a göre kısa bir açıklama yapayım; müsaade edin…
(AK Parti sıralarından gürültüler)
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Hayır… Böyle bir uygulama yok Sayın Başkan!
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- Sayın Başkan, devam edin.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Vallahi, biz sabaha kadar buradayız.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
bir dakikanızı rica edeceğim.
Burada iki açıklama
yapacağım, her ne kadar arada oluyorsa da. Biraz önceki tartışmalar sırasında,
Anavatan Partisi Milletvekilimiz ve İdare Amirimiz Sayın Dursun Akdemir,
olayların yatışması noktasındaki müdahalesi sırasında yanlış anlaşılmıştır.
Sayın Akdemir, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Anavatan Partisi Grubu
kontenjanından İdare Amirimizdir, görevini yerine getirmiştir. Genel Kurulda,
belki, bu işi bilmeyen arkadaşlarımız varsa da, bu hususu böylece açıklamış
oluyorum.
Şimdi, 69'a göre… 69 uncu
madde, Parlamentoda bütün milletvekillerimizin en çok başvurduğu madde; ancak,
bu maddenin maksat ve muhtevasını da iyi bilmemiz lazım.
Şimdi, maddeyi okuyorum:
"Madde 69.- Şahsına
sataşılan veya ileri sürmüş olduğu görüşten farklı bir görüş kendisine
atfolunan hükümet, komisyon, siyasî parti grubu veya milletvekilleri, açıklama
yapabilir ve cevap verebilir."
HALUK KOÇ (Samsun) -
Siyasî parti grubu…
BAŞKAN - "Açıklama
ve cevaplar için Başkan, aynı oturum içinde olmak üzere söz verme zamanını
takdir eder.
Bu suretle söz almak isteyen, ne sebepten
dolayı konuşmak istediğini Başkana bildirir. Başkan, söz verip vermemek…"
HALUK KOÇ (Samsun) -
…konusunda adaletli davranır…
BAŞKAN -
"…gerektiğini takdir eder. Başkanlıkça kendisine söz verilmeyen kimse
direnirse, Genel Kurul, bu konuda görüşmesiz ve işaret oyuyla karar
verir."
HALUK KOÇ (Samsun) - Siz
ona başvurmazsınız…
BAŞKAN - Şimdi, 69'a
göre, elbette ki, söz isteme, hem grupların hem hükümetin hem komisyonun hem
milletvekillerinin hakkı; ancak, burada açık ve net "bu suretle söz almak
isteyen, ne sebepten dolayı konuşmak istediğini Başkana bildirir." Bugüne
kadar, bizim bildiğimiz bildirmeler yazılıdır; ama, biz, Başkanlık Divanı
olarak, milletvekillerimize olan saygımızdan ve bu kürsüye olan saygımızdan
dolayı şifahî müracaatları değerlendirdik.
Sayın Başkan, aynı
birleşim içerisinde olmak kaydıyla, lütfen, ne noktadan dolayı, Grup
Başkanvekili sıfatıyla partinize bir sataşma olduğunu iki satırla bize bildirin,
ben onu takdir edeceğim; ama, zaman kaybetmeyelim, ben, söz isteyene, söz
vereceğim.
HALUK KOÇ (Samsun) - Şu
anda bildireyim mi efendim?.. 69 uncu
maddenin içerisinde "siyasî parti grupları da bu haktan faydalanır"
diyor Sayın Başkan. Şimdi, Sayın Başbakan Yardımcısı…
BAŞKAN - Efendim, diyor
da, siyasî parti grubu söz istediği zaman, neye dayanarak, hangi sataşmaya
yahut söze dayandığını da ifade edecek, mücerret bir ifade olmuyor.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Siyasî parti grubu olarak, Anamuhalefet Partisi Grubu olarak… Parti değiştiren
milletvekillerine dönük birtakım ifadelerde bulunuldu.
BAŞKAN - Yok efendim;
yani, milletvekillerinin parti değiştirmesi noktasında, sizin partinize atfen
bir konuşma olmadı.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, adaletli davranın lütfen.
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkan, Genel Kurulun takdirine sunun efendim.
BAŞKAN - Lütfen efendim…
O zaman bütün gruplar,
burada, beni de ilgilendirir der. Bakın, Sayın Koç, ben burada, gerçekten,
muhalefet hayatını yaşamış bir milletvekili olarak, muhalefete her türlü
toleransı gösteriyorum. Bu noktada, bazen, arkadaşlarımdan tenkit de alıyorum;
ama, bunu istismar etmeyelim, bunun takdirini bana bırakın lütfen… (Gürültüler)
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başbakan Yardımcısı bunları burada söylüyor; ama…(Gürültüler)
BAŞKAN - Efendim, oturun,
ben değerlendireyim.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Meramımızı anlatmaya çalışıyoruz burada. Sayın Başkan, hakkımızı çiğnemeyin
lütfen…
BAŞKAN - Efendim, lütfen…
Beni zorlamayın, ben düşüneceğim, takdir edeceğim, aynı birleşimdeyiz Sayın
Başkan.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Şimdiye kadar bitirmiştim Sayın Başkan.
BAŞKAN - İkinci söz
isteği, Adana Milletvekili Sayın Recep Garip. (AK Parti sıralarından alkışlar)
RECEP GARİP (Adana)-
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 2006 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının 5 inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabiî ki, bize yaraşan,
daha olgun, daha erdemli, daha vasıflı tarz ve tavır içinde olmaktır. Toplumsal
uzlaşmanın temini için çok ciddî noktada yol almakta devam ediyoruz, yol
alıyoruz. Bu yol alış elbette ki halkın dili olmaktır, halkın yüreği olmaktır.
Millî gelir dağılımının
eşitlenebilmesi için ekonomik açmazların, çıkmazların mutlaka çözüm yollarıyla
onarılması gerekmektedir. Üretimin eşit dağılımı için adaletin tesisi, hukukun
uygulanır olması mutlak surette gereklidir. Dünden bugüne yaptığımız bütün
çalışmalar, bütün planlamalar bu ülkenin dağınık duruşunu, hukuksal
işlemezliğini işler hale getirmek ve disipline etmektir. Ülkeyi yeniden
planlamazsanız elbette ki siyaset de yapamazsınız, hizmet de edemezsiniz.
İnsana hizmet etmek, mutlaka devlete hizmet etmektir.
Değerli arkadaşlar, iyi
olan, doğru olan şeyleri mutlak surette görmemiz gerekiyor. Doğruları
söylemekten geri durmamalıyız. Siyaset uğruna yanlış şeyler söylemek toplumu
değil kendimizi bitirir, bizleri bitirir. Toplumun karşısında canlı yayında
konuştuğumuzu, mutlaka, bizi izleyen Anadolu insanımızın, onların çok ciddî
değer kriterleriyle değerlendirildiğimizi bilmekte yarar görmekteyim. Çiftçinin
problemleri, memurun problemleri, esnafın problemleri elbette ki AK Parti
İktidarının problemleridir, yani, bizim problemlerimizdir. Bunları çözmeye
devam ediyoruz.
Muhafazakâr demokrat
parti elbette ki AK Partidir ve kökü tarihin derinliklerinde, bu ülkenin
renkleriyle bütünleşmiş, inanç, iman, medeniyet anlayışlı bir partidir.
İnsanlara, insanca, hakça, erdemli olmayı öğretir. Özgürlüğü, özgünlüğü bütün
renkleriyle, 7'den 70'e bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarımızın hepsini
kardeş kılan anlayışlarla, yolculuğumuz sürmektedir.
Aziz dostlar,
hazımsızlığın bu kadarına, pes demekten söyleyecek çok fazla da sözümüz yok
aslında. Bu ülkede başarı, mutlaka alkışlanmalıdır. Edebin, edep kelimesiyle
örtüştüğünü, etiğin, ahlakîlik olarak bilindiğini, mutlak suretle bilmemiz
gerekiyor. Sesi yükseltmek, asla güçlülük anlamına, haklı olmanız anlamına
gelmez. Saygı, sevgi, muhabbet, kardeşlik, bizim özdeğerlerimizdir, medeniyet
değerlerimizdir, kendi kişilik ve kimliğimizi ortaya koyan değerlerdir.
Aziz dostlar, bize
erdemli olmak yaraşır; bize, tevazulu olmak, mutlak surette yaraşmaktadır;
bize, entelektüel, aydın bir kimliğe sahip olmak yaraşır. Bizlerin oturup
kalkması, konuşma üsluplarımız, kimliğimiz ve kişiliğimizi, mutlaka ortaya
koyar.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Bütçeyle ilgili konuşmuyor.
BAŞKAN - Sayın Garip, siz
de madde üzerine dönerseniz…
RECEP GARİP (Devamla) -
Söylediğimiz söz, söylemek istediğimiz şeyler, mutlaka, bizi biz yapan
değerlerle örtüşen tarzlar ve tavırlar olmalıdır.
Ulaştırma Bakanımızla
ilgili söylenen bir söz hakkında sadece bir parantez açarak, Sayın Özdoğan
dediler ki: "Bir kişinin yüzüne karşı -söylemiş olduğu ifadeye cevap olsun
diye söylüyorum- söyleyemeyeceğimiz şeyi söylemek, gıyabında söylemek ya da
onun olmadığı bir mekânda söylemek gıybettir." Bunu hepimiz biliriz, bu
ülkenin bütün vatandaşları bilir. Tekrar söylüyorum: Bir kişinin yüzüne karşı
söyleyemeyeceğimiz şeyleri söylemek, gıyabında söylemek ya da onun olmadığı bir
yerde ifade etmek, gıybettir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Garip, son
cümlelerinizi rica edeyim.
RECEP GARİP (Devamla) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Olmayan bir şeyi söylemek
ise, iftiradır.
Biz, gerçekten asil bir
milletiz. Asil milletin vekillerinin, çok ciddî asalete sahip olması
gerektiğini düşünüyorum. Asil davranalım, bize yaraşan tavırlarla, tarzlarla,
konuşmalarla, usluplarla, birbirimize yaklaşırken, kucaklaşırken yetmiş milyon
Türk evladının nasıl kucaklaştığını bilerek davranalım diye düşünüyorum.
Bu duygularla maddenin
hayırlar getirmesini temenni ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Garip.
Sayın Koç, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına, 69 uncu maddeye göre, Sayın Başbakan Yardımcısının,
konuşması sırasında kendi partilerini de ilgilendiren açıklamalarda bulunduğunu
ifade etmiştir; bilhassa, milletvekillerimizin parti değiştirmesiyle ilgili.
Sadece bu konuya hasreden
ve kendi partileriyle ilgili düşüncelerini aktarmak üzere kendilerine söz
veriyorum.
Sayın Sarıbaş, zabıtları
istettim; sizin talebinizi değerlendireceğim.
Buyurun Sayın Koç. (CHP
sıralarından alkışlar)
V.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Samsun
Milletvekili Haluk Koç'un, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali
Şahin'in, konuşmasında, Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarım,
hepinizi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına saygıyla selamlıyorum.
Zaman zaman gerginlik
olmasının, parlamentoların akışında doğal olduğunu da belirtmek istiyorum.
Ama, bu arada, öncelikle,
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Parlamentosunda yasama göreviyle yükümlü bir
milletvekili olarak, bir konuyu çok yadırgadığımı ve bu yadırgayışımın birçok
arkadaşım tarafından da paylaşıldığını ifade ederek başlamak istiyorum. O da
şudur: Sayın Maliye Bakanını biz eleştirebiliriz; Sayın Maliye Bakanının
kişisel tutumunu biz eleştirebiliriz, sizden de eleştiriler olabilir; Sayın
Maliye Bakanının uygulamalarını eleştirebiliriz; yasal, Meclis denetimi
içerisinde her türlü girişimi yapabiliriz, burada soru - cevap kısmında olsun,
değerlendirmelerde olsun, yani siyaseten üzerine gidebilecek olan her şeyi
kullanabiliriz. Ama, Sayın Maliye Bakanı, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bir
bakanıdır ve tüzelkişiliği vardır, konumu vardır. Yadırgadığımız husus şu:
Sayın Başbakan Yardımcısının, oldukça sinirli bir şekilde Genel Kurula gelerek,
cevap verme hakkını kendisinin kullanacağını belirterek, uygun olmayan el
hareketiyle, hadi sen git gibilerden, bir Türkiye Cumhuriyeti bakanına,
davranışı, uygun olmayacak tarzda bir harekette bulunmuştur; biz, bunu
yadırgıyoruz. Sayın Maliye Bakanının kişiliği, konumu, icraatları, uygulamaları,
bunlar ayrı; biz, burada, Sayın Maliye Bakanına yapılan bu davranışı Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu olarak, öncelikle kınıyoruz arkadaşlar. (CHP sıralarından
alkışlar, AK Parti sıralarından gürültüler) Şık değildir… Şık Değildir… Şık
değildir… Şık Değildir… Şık değildir… Şık değildir, yakışık değildir. (AK Parti
sıralarından gürültüler)
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Kendi arasında olan bir şey.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Sayın Sezal, siz dinleyin; lütfen, siz dinleyin.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Her şeye de karışıyorsunuz.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, bir ahlak dersinden bahsetti, kendi karakterlerini
anlatacağını söyledi; doğal olarak, bizim de karakterimizi söylememiz gibi bir
durum ortaya çıkıyor.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, yumuşak karnınıza kendiniz değiyorsunuz. Parti değiştiren
milletvekilleriyle ilgili burada ahkâm kesmeye belki de en son sizin hakkınız
var.
Değerli arkadaşlarım,
Sayın Maliye Bakanı -deminki konumu ayrı- kendi içinizden bir arkadaş için, hem
de kamunun önünde bir eleştiri dile getirdiğinde "sen hangi partiden ne
cazip bir teklif aldın ki bunları söylüyorsun; yani, transfere yelteniyorsun" gibi bir suçlamada bulundu. Peki,
biz sormayacak mıyız; Cumhuriyet Halk Partisinden iktidar nimetlerine doğru
koştuğunu varsaydığımız ve size iltihak eden milletvekilleri için, acaba siz ne
siyasî cazip teklifler sundunuz, bunu size sormayacak mıyız?! (CHP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
Değerli arkadaşlarım,
insan yumuşak karnını bilir, Sayın Başbakan yardımcısı. Eğer bunlardan
bahsedecek olursanız, sıranız en sondadır.
Değerli arkadaşlarım,
söyledikleriniz, Cumhuriyet Halk Partisinden AKP'ye giden milletvekillerini de
herhalde kapsıyordur.
Ve bir güvenden bahsetti
söz alan arkadaş; yani, hem de, böyle, parti değiştirerek, hele de muhalefetten
iktidara giden bir milletvekilinin, burada güvenden bahsetmesi de, ayrı,
düşündürücü, Aziz Nesin yorumuna açık bir davranış.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, Sayın Başbakan Yardımcısı sizleri moral olarak yüksek tutmaya çalışıyor;
ama, hiç unutmayın, hiç unutmayın, Sayın Başbakanın şirket ortaklıklarının,
şirket hisselerinin Başbakan olduktan sonra bile sürdüğü ve kamuoyunun ve
bizlerin muhalefetteki zorlamalarıyla ancak devrettiğini; Sayın Başbakanın
eşine Moskova'da hediye edilen 10 000 doların üzerindeki birtakım hediye
eşyalarının ancak basının ve muhalefetin dile getirmesiyle demirbaş kaydına
geçirildiğini; Sayın Maliye Bakanının, Sayın Ulaştırma Bakanının çocuklarının…
BAŞKAN - Sayın Koç…
HALUK KOÇ (Devamla) -
…devlet dairelerinde ve birtakım uygulamalarda cirit attığını, lütfen
unutmayın. Lütfen, unutmayın.
BAŞKAN - Sayın Koç, siz
konuyu değiştirmeyin lütfen. Lütfen, konuyu değiştirmeyin.
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Konuyla ne ilgisi var?! Ne alakası var?!.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, eğer, ne alakası varsa, Sayın Şahin'in konuşmasına
alakalı olarak bunları da dinlemek zorundasınız.
Lütfen, bunları unutmayın
değerli arkadaşlarım. Bunları hiç aklınızdan çıkarmayın. Onun için, arada
sırada Sayın Şahin gelsin, size moral versin; ama, yetmez; siz gidiyorsunuz…
Saygılar sunarım. (CHP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Koç.
Madde üzerindeki
konuşmalar tamamlanmıştır.
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkan…
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, Sayın Koç, sayın
bakanlarımızı, Grubumuzu ve Sayın Başbakanımızı itham eden, hedef alan
ifadelerde bulunmuştur. Grup Başkanvekili olarak, ben de, İçtüzükteki hakkımı
kullanarak söz istiyorum.
BAŞKAN - 69'a göre mi söz
istiyorsunuz?
EYÜP FATSA (Ordu) - Evet efendim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Fatsa. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MUHSİN KOÇYİĞİT
(Diyarbakır) - Süleyman Beyinki ne oldu?!
EDİP SAFDER GAYDALI
(Bitlis) - Bizim için tutanakları istetiyorsunuz, bekliyorsunuz; ama, iktidar
için beklemiyorsunuz…
BAŞKAN - Cevap hakkını…
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Ayıp, Sayın Başkan! Olmaz öyle yahu!
BAŞKAN - Efendim,
sizinki…
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Bizim için tutanakları istetiyorsunuz, onlar için niye zabıt
istetmiyorsunuz?!
BAŞKAN - Zabıt geliyor…
Buyurun.
MUHSİN KOÇYİĞİT
(Diyarbakır) - Hayret bir şey!..
BAŞKAN - Yalnız, Sayın
Fatsa, lütfen bir sataşmaya meydan vermeyin; ne dedi, hangi konuyu yanlış
söyledi, bunu düzelterek, lütfen konuşmanızı tamamlayın.
2.- Ordu
Milletvekili Eyüp Fatsa'nın, Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, konuşmasında,
Genel Başkanlarına ve Gruplarına sataşması nedeniyle konuşması
EYÜP FATSA (Ordu) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, yine,
bütçe görüşmelerinin, zaman zaman şahit olduğumuz kesintiye uğradığı anlardan
birini yaşıyoruz.
Aslında, tartışmaların
içeriğine baktığımız zaman, bu tartışmalara gerekçe olacak ve cevap verecek
içerik itibariyle bir konu yoktur. Zaten, muhalefet partisine mensup
milletvekili arkadaşlarımız, söz alsalar da, söz almadan yerlerinden de,
içlerinden geçen, doğru yanlış, hiçbir süzgece tabi tutmadıkları düşünce ve
görüşlerini rahatlıkla ifade ediyorlar.
VEZİR AKDEMİR (İzmir) -
Söylediklerimizin hepsi doğru!..
EYÜP FATSA (Devamla) -
Müsaade edin…
VEZİR AKDEMİR (İzmir) -
Yanlış yok!..
EYÜP FATSA (Devamla) -
Müsaade edin…Müsaade edin…
Sayın Başbakan
Yardımcımızın, Başbakan Yardımcısı sıfatıyla, Bakanlar Kurulundaki
arkadaşlarıyla alakalı ithamlara cevap vermek üzere söz almasından daha tabiî
bir şey olamaz; söz almamış olsaydı, Bakanlar Kurulundaki arkadaşlarının
hukukuna karşı saygısızlık yapardı. Bunu da buradan açık olarak ifade etti.
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- Onu da belirtti.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Anavatan Partisi Grubuna mensup bir arkadaşımız, burada, bakanlarımızla ilgili,
kendilerini ifade etme, savunma gibi imkânları olmayan bürokratlarla ilgili
hiçbir gerçeği ifade etmeyen düşünceleri burada yapabiliyor ve bu Grup, bu
arkadaşın bu konuşmasına tahammül ediyor, ses çıkarmıyor; ama, Sayın Bakan,
Bakanlar Kurulundaki arkadaşlarına karşı yapılan bu doğruyu, gerçeği ifade
etmeyen düşünce ve görüşlere, eleştirilere cevap vermek istiyor, Genel Kurul
ayağa kalkıyor. Bu tahammülsüzlük nedir; doğrusunu istersen, bunu anlamakta
zorluk çektik. Bu, doğru bir tavır, şık bir yaklaşım değildir. Siz hakkınızı
kullanıyorsunuz, Sayın Bakan da kendisine İçtüzüğün vermiş olduğu yetki ve
hakkı kullanıyor. Bu hakkı siz kullanırken iyi, bir başkası kullanırken bu
hakkın yok sayılması mümkün değildir.
Sayın Koç, burada, Sayın
Bakanın, Başbakan Yardımcımızın, Maliye Bakanımızdan önce, yani, onun cevap
vermesi gerekirdi gibi bir düşünceyle, onun sözünü keserek, onun kürsüye
çıkmasına engel olarak çıkıp cevap vermesini, Sayın Bakana karşı bir
saygısızlık olarak ifade etti ve kınadı.
HALUK KOÇ (Samsun) - El
hareketi… El hareketi…
EYÜP FATSA (Devamla) -
Şimdi, elbette ki, sayın bakanlar, sadece içinden çıkmış oldukları partilerin
ve grupların bakanı değildir, Türkiye Cumhuriyetinin bakanıdır.
Sayın Koç, size sormak
istiyorum: Dün, bu kürsüde, Sayın Bakanın alnına şamar atmak isteyen
arkadaşınızı kınadığınızı şu kürsüden ifade edebilir misiniz?! (AK Parti
sıralarından alkışlar) Lütfen, lütfen, lütfen, burası polemik yapılacak yer
değildir. Burası, gerçeklerin birtakım kelime oyunlarıyla saptırılarak ifade
edileceği yer de değildir. Burası, milletin kürsüsüdür. Bu kürsüye çıkan
herkes, bu kürsünün gereğini yapmalıdır diye düşünüyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Fatsa.
Sayın milletvekilleri,
Anavatan Partisi Grubu adına Sayın Süleyman Sarıbaş, Sayın Başbakan
Yardımcısının konuşması sırasında partilerinin eski sayın genel başkanlarını
kastederek "Yüce Divanda yargılanıyorlar, etik kurallardan
bahsedemezler" dediğini ifade etmek suretiyle bir sataşma olduğundan
dolayı söz istemiştir. Kendilerine, bu açıklamaları ve itirazları çerçevesinde
söz veriyorum.
Buyurun. (Anavatan
Partisi Grubu sıralarından alkışlar)
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- Sataşma mı bu?!
MUSTAFA ÜNALDI (Konya) -
Yoksa yargılanmıyor mu?!
BAŞKAN - Sayın Sarıbaş,
lütfen, sadece konunuzu açıklayın; bir sataşmaya meydan vermeyelim.
3.- Malatya
Milletvekili Süleyman Sarıbaş'ın, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet
Ali Şahin'in, konuşmasında, Partisine, sataşması nedeniyle konuşması
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar,
Anavatan Partisinin geçmiş bir genel başkanını, bu Meclis, Yüce Divana götürdü,
bizler de o zaman oy verdik ve yargıya intikal etti. Dolayısıyla, bir haftadır
"bu ülkede yargıya müdahale var" çığlıkları atanların, şimdi, kendi
işlerine gelince, yargıda devam eden, yargılanan bir kişiye işaret ederek,
göstererek, yargıya işaret vermelerinin ne kadar doğru olduğunu sizlerin takdirine
bırakıyorum; o ayrı bir şey.
İkincisi; Anavatan
Partisi Turgut Özal'la kuruldu ve Anavatan Partisinin o günlerinde içinizde
müsteşarlık yapan, içinizde genel müdürlük yapan, içinizde bürokratlık yapan ve
o uygulamaları savunan yüzlerce arkadaşımız var.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - O
kadar da değil canım!
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Devamla) - Anavatan Partisinin, o Yüce Divanda yargılanan genel başkanının
maiyetinde çalışan bakanlarınız var. Anavatan Partisinin o günkü genel başkanı,
yargıya gitmiştir; inşallah aklanır, inşallah… Aklanmazsa da bizimle bir ilgisi
yok, yargı kararını verecektir; ancak, dönüp, dönüp, kendi bakanlarınızın da
Anavatan Partisinde bakanlık yaptığını unutarak, Anavatan Partisinin kurumsal
kimliğine laf söylemeye kalkarsanız; biz buradan size trilyonluk davaları
hatırlatırız; biz buradan size geçmişte yaptıklarınızı hatırlatırız; biz
buradan size batı kulübü dediğinizi, gâvur kulübü dediğinizi hatırlatırız;
birsürü laf söyleriz; ama, bunlar geçti, bunlar yargıya gitti.
Anavatan Partisinin
kurumsal kimliğinde, herkes bilir ki bu millete hizmet vardır; herkes bilir ki
barajlar vardır; herkes bilir ki otoyollar vardır; herkes bilir ki elektrik
vardır; herkes bilir ki millete hizmet vardır.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Öyleyse, niye Anavatandan aday olmadın?!
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, müdahale etmeyelim.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Devamla) - Sayın Bakan, iki de bir onu anlatacağına, şu Anavatan Partisinin
millete yaptıklarını anlatsa da şu millet takdir etse ya.
Teşekkür ediyorum.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Sarıbaş.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
Niye Anavatandan aday olmadın?!
IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
1.- 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1119) (S. Sayısı: 1028) (Devam)
2.- 2004 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Dairelerin
Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu ( 1/1084,
3/907) (S.Sayısı: 1029) (Devam)
3.- 2004 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil İdarelerin
Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap
Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1085, 3/908) (S. Sayısı:
1030) (Devam)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 5 inci madde üzerindeki soru ve cevaplara geçiyorum.
Soru sormak isteyen
milletvekillerinin sırasını tespit ettik.
Sayın Muharrem Doğan,
buyurun efendim.
MUHARREM DOĞAN (Mardin) -
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Maliye
Bakanımıza bir sorum var:
1987'den bugüne kadar
yapımı devam eden otoyollara yeterli ödenek ayırarak 2006 yılında bitirmek
istiyor musunuz?
İkinci sorum: AKP
Hükümeti olarak üç yılda GAP'da -elektrik, enerji, tarım vesaire, hepsi dahil-
gerçekleştirdiğiniz yatırım oranı yüzde 2'dir. 2006 yılı için GAP'a ayrılan
ödenek ne kadardır; GAP'ı kapatacak mısınız?
Üçüncü, son sorumu
soruyorum: Ilısu Barajı inşaatı için 2006 yılında ayrılan ödenek ne kadardır?
İnşaatı başlayacak mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Doğan.
Sayın Nuri Akbulut,
buyurun efendim.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, bu ülkede
yıllar yılı paradan sıfır atılacağı konuşulduğu halde, hiçbir hükümet bunu
gerçekleştirecek altyapıyı oluşturamadığı için buna cesaret edemedi.
Hükümetimiz zamanında uygulanan malî politikalar sonunda paramızdan 6 sıfır
atıldı ve artık alay konusu olmaya başlayan paramız, uzun yıllar önceki eski
itibarına yeniden kavuşturuldu.
Sorum şu: Halkımızın kısa
sürede sevinçle karşılayıp, benimsediği bu uygulamada herhangi bir aksaklık var
mıdır; bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Akbulut.
Sayın milletvekilleri,
çalışmalarımızın başında, soru soran milletvekillerimizin maddeyle ilgili soru
sormalarını; çünkü, maddeyle ilgili hakları kullandıklarını ifade etmiştim. Arkadaşlarımız
maddeyle ilgili olmayan soruları soruyorlar ve asıl maksadı kaçırıyoruz. O
bakımdan nazara alacağım. Arkadaşlarımızın özellikle sorularını maddeyle ilgili
sormalarını rica ediyorum.
Sayın Baloğlu, buyurun.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan teşekkür ediyorum.
Hükümetin
özelleştirmeleri çerçevesinde 8 000 işçi işsiz kalmıştı ve bu bir devrim olarak
nitelendirilmişti. Daha sonra Bakanlar Kurulu kararıyla bu işçiler bazı
işyerlerine yerleştirildiler. Şimdi, önümüze gelen fakslardan anlıyorum ki, çok
sayıda işçinin iş akti yenilenmiyor, işlerine son veriliyor. Sayın Bakan bu
konuda bir önlem almayı düşünüyor mu?
Bunların tekrar işe
başlamaları için Bakanlar Kurulu kararı gerekiyor. Her yıl ayrı ayrı Bakanlar
Kurulu kararı alıp, Bakanlar Kurulunu meşgul etmek yerine, bu 8 000 işçiyi
daimî kadroya geçirmek mümkün değil mi?
Teşekkür ederim.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Başkanım, bu, maddeyle ilgili miydi acaba?!
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Maddeyle ilgili efendim, çok ilgili!
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Baloğlu.
Sayın Akdemir, buyurun.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -
Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Maliye Bakanımıza soruyorum.
Soru 1: 2006 yılı
bütçesinde ifade ettiğiniz gibi, sağlığa ayrılan pay, 2002'de yüzde 2,6 iken,
2004'ün sonunda yüzde 3,5 ve 2006'da yüzde 4,6 olarak belirtiyorsunuz; üç
yıllık sürede 1 puan artırmışsınız. Daha önce, 2002'deki bütçe bir kriz
döneminde yapılmıştı. Şimdi, 2006'da yüzde 4,6 olarak artırdığınız, 1 puan
artırarak yaptığınız bütçede sağlığa yeterli pay ayırdığınıza inanıyor musunuz?
Bir de, SSK
hastanelerinin Sağlık Bakanlığına devri dolayısıyla bütçeye getirilen ek 9,1
katrilyon liranın bu oran üzerinde rolü var mıdır; içinde midir, yoksa ayrıca
değerlendiriliyor mu?
Soru 2: İşsizlik Sigorta
Fonunda birikmiş olan 17,3 milyar YTL; ancak, işsizlik sigortası için 663 000
000 YTL harcamışsınız. Geriye kalan 16,611 milyar YTL'yi nasıl
değerlendiriyorsunuz? Bu kaynağı niçin atıl vaziyette tutuyorsunuz?
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Akdemir.
Sayın Akın, buyurun.
HARUN AKIN (Zonguldak) -
Sayın Bakan, benim sorum TTK'ya işçi alımıyla ilgili.
Sayın Enerji Bakanımız,
bu sene başında, bu Yüce Çatı altında, yine kendisine sorduğumuz soruya, TTK'ya
500+500, 1 000 işçi alacağını söylemişti. Tabiî, ilerleyen dönemlerde bölgeye
de gitti ve yerel basın kendisine sürekli bu soruyu sorduğunda, Maliye
Bakanımızla görüşüldüğünü, Hazineyle görüşüldüğünü, yazışmalar yapıldığını
söyledi. Haliyle, bu soru, gerçekten, Zonguldak'ı çok ilgilendiriyor. Benim sorum,
kısa ve net Sayın Bakanım.
Sayın Enerji Bakanlığı,
Sayın Enerji Bakanımız, Bakanlığınıza böyle bir müracaatta bulundu mu, TTK'ya
işçi alımıyla ilgili? Bulunduysa, cevap verdiniz mi ve bunların yanında, sizin,
Maliye Bakanımız olarak TTK'ya işçi alımıyla ilgili düşüncenizi öğrenmek
istiyorum.
Çok teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Akın.
Sayın Koç, buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorularım şunlar Sayın
Bakana: Şimdi, IMF'ye verilen niyet mektuplarının ki, sonuncusu kasım ayında
verilmiştir.
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkan, süre dolmadı mı?
BAŞKAN - Efendim, arada
süreler vardı, onları nazara aldım.
HALUK KOÇ (Samsun) -
IMF'ye verilen niyet mektuplarının bizim mevzuat hiyerarşimizdeki yeri nedir?
Bunu sormak istiyorum. Herhalde, bir Bakanlar Kurulu kararı mertebesinde dahi
değildir diye düşünüyorum.
Şimdi, peki, nasıl oluyor
da, niyet mektupları, bütçenin tabi olduğu bir hukukî bağlayıcılık
taşıyabiliyor? Hatta, Anayasanın dahi üzerine çıkabiliyor? Bunlar, çok ciddî
sorular. Aslında, yasama görevi içinde bulunan tüm arkadaşlarımızın bunu
düşünmesi gerekir.
Peki, niyet mektuplarının
yol açacağı sorunlardan kimler, nasıl sorumlu olacak? 2000-2001 yılları
krizleri ve IMF ilişkisi unutulmamalı. Bu durum tekrarlanırsa sorumlular kim
olacak?
Peki, burada, yasama
kendi yetkilerini IMF'yle paylaşıyor sonucu çıkarıyor muyuz? Eğer böyleyse, bir
parlamentonun, bağımsız bir ülke olan Türkiye Cumhuriyeti Parlamentosunun
yasama yetkileri böyle dıştan aşındırılırsa, bunun adı yarı sömürgeleşme olur
mu olmaz mı Sayın Bakan?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, süremiz ne kadar?
BAŞKAN - Süremiz kısa
efendim.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Peki.
Sayın Doğan, otoyollara
ödenek ayrılıyor mu, ne kadar ayrılıyor; Ilısu Barajına ödenek ayrıldı mı diye
sormuşlardı. Otoyollara da Ilısu'ya da ödenek ayrıldı. Bunun miktarı hususunu
da, şu anda, hemen, elimde yok; ama, onu yazılı olarak ben size bildireyim;
ama, bu otoyollara da ödenek ayrıldı, Ilısu'ya da ödenek ayrıldı.
MUHARREM DOĞAN (Mardin) -
GAP'ı unuttunuz.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Onunla ilgili olarak da yazılı bildireyim.
Sayın Akbulut, YTL'ye geçişte
bir aksaklık olup olmadığını sordu. Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz,
paramızdan 6 sıfır atma işlemini, yine, AK Parti Hükümeti başardı. Otuz yıldan
beri, her gelen hükümet, paradan sıfır atacağız, kimisi 3 sıfır, kimisi 5 sıfır
diyordu; ama, onların yaptıkları performans sıfır; esas sıfırları biz attık.
Bununla ilgili olarak da
herhangi bir sıkıntı yaşanmıyor ve aşağı yukarı da, son günlerde -Merkez
Bankasının bize verdiği bilgilere göre- uyum yüzde 95 ve bu yılın sonunda da,
biliyorsunuz, tamamen YTL'ye geçiş olacak, ondan sonra, paraları, yalnızca,
Merkez Bankası ve Ziraat Bankası şubelerinde değiştirme imkânı olacak; ama,
bütün yeniliklere uyumda fevkalade büyük bir başarı sağlayan milletimiz, burada
da bir uyum sağlamıştır ve bunda da muvaffak olmuştur, bu gayet başarılı bir
işlem olmuştur. Hatta, bununla ilgili olarak, yok 6 sıfırı atıyorsunuz, YTL
geliyor, enflasyon azacak, şöyle olacak, böyle olacak diyenlerin hepsinin o
tahminlerinin hiçbirisi tutmamıştır, burada büyük bir başarı sağlanmıştır.
Sayın Baloğlu,
biliyorsunuz, özelleştirme mağdurlarıyla ilgili olarak bir kanun çıkardık.
Özelleştirmeden dolayı mağdur kalan hiçbir kimse işsiz kalmıyor. Biz,
çıkardığımız kanun gereğince, ilgili şekilde ilgili yerlere müracaat edenler bu
konuda işe alınıyorlar. Bu konuda, kadrolara alın, tekrar devamlı kadrolara alın şeklinde bir şeyi de şu anda
düşünmüyoruz; ama, o kanunla ilgili olarak hiç kimse mağdur olmuyor.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayan Bakan, tekrar çıkarıyorlar.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Tekrar çıkarıyorlar Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Efendim, kanun gereği onlar da müracaat eder, onlar da
işe alınır. Eğer, çıkardığımız o kanunu iyi okursanız, orada hiç kimse mağdur
olmuyor; ne çıkarılmışlar, ne çıkarılacaklar, çıkarılacaklar dahil mağdur
olmuyor.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Süre uzatmıyorlar, dört ay bittiği zaman bitiyor, onu demek istiyorlar Sayın
Bakan.
BAŞKAN - Sayın Bakan,
süremiz çoktan geçti, diğer sorulara yazılı cevap verirsiniz.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Şimdi, bakın, ocak ayında… Sayın Meral, belki sendika
başkanlığı yaparken daha iyi takip ediyorsunuz; ama, milletvekili olunca bunları iyi takip edemiyorsunuz.
VEZİR AKDEMİR (İzmir) -
Ne alakası var!.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Ocakta tekrar başlayacaklar, görün şunları yani.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri,
diğer soruları, süremiz çok geçti…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Bir de, Sayın Koç'a da, maddeyle ilgili olmadığından
dolayı zaten cevap vermeyecektim, onu özellikle belirtmek istiyorum.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Cevap veremediniz.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Çok güzel cevap verdim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
soru-cevap faslı tamamlanmıştır.
Maddeyle ilgili 5 önerge
vardır; bu önergeleri sırasıyla okutacağım ve işleme alacağım.
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2006
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanun Tasarısına ekli (E) işaretli cetvelin 64
numaralı sırasında yer alan ibarenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
İrfan Gündüz |
Recep Garip |
Mustafa Çakır |
|
İstanbul |
Adana |
Samsun |
|
Hamza Albayrak |
Bayram Özçelik |
Recep Yıldırım |
|
Amasya |
Burdur |
Sakarya |
"64-4.2.1924 tarihli
ve 406 sayılı Kanunun ek 29 uncu maddesi uyarınca yapılacak ve esas ve usulleri
Bakanlar Kurulunca belirlenecek ödemeler, Maliye Bakanlığı bütçesinin
(12.01.32.62-01.1.2.00-1-) tertibi altında açılacak ekonomik kodlara
aktarılacak ödenekten karşılanır."
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2006
yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısına ekli (M) cetvelinin (Pansiyon
Ücretleri) I- Millî Eğitim Bakanlığı başlığı altında yer alan bölümündeki
"969 YTL" nin "1.145 YTL"; "1.083 YTL" nin ise
"1.280 YTL" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İrfan Gündüz |
Recep Garip |
Mustafa Çakır |
|
|
İstanbul |
Adana |
Samsun |
|
Bayram Özçelik |
Hamza Albayrak |
Recep Yıldırım |
|
Burdur |
Amasya |
Sakarya |
BAŞKAN - Üçüncü önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2006
yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısına bağlı (T) işaretli cetvele
(Kurumların Satın Alacakları Taşıtların Azami Satın Alma Bedellerini Gösterir
Cetvel) aşağıda yer alan dipnotun eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İrfan Gündüz |
Recep Garip |
Mustafa Çakır |
|
|
İstanbul |
Adana |
Samsun |
|
Bayram Özçelik |
Hamza Albayrak |
Recep Yıldırım |
|
Burdur |
Amasya |
Sakarya |
"3- Cumhurbaşkanlığı
tarafından edinilecek 21-a Güvenlik önlemli binek otomobilinin cinsi ve fiyatı
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğince belirlenir."
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıda cinsi, özelliği
ve adedi gösterilen taşıtın hibe yoluyla temin edilmek suretiyle Ankara
Üniversitesi 2006 yılı bütçesinin 237 sayılı Taşıt Kanununa göre 2006 yılında
Edinebilecekleri Taşıtları Gösterir (T) Cetveline eklenmek üzere kabulünü arz
ve teklif ederiz.
|
İrfan Gündüz |
Recep Garip |
Mustafa Çakır |
|
İstanbul |
Adana |
Samsun |
|
Bayram Özçelik |
Hamza Albayrak |
Recep Yıldırım |
|
Burdur |
Amasya |
Sakarya |
T cetveli
Sıra No Taşıtın Cinsi Adedi Diferansiyeli Nerede Kullanılacağı
T-11 Otobüs (Sürücü 1 4x2 Üniversite Eğitim hizmetlerinde
dahil en az 27 kişilik) kullanılmak üzere hibe
BAŞKAN - Son önergeyi
okutuyorum ve işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 1028
sıra sayılı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının "Bağlı
Cetveller" başlıklı 5 inci maddesinin (e) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet Ersin |
Vezir Akdemir |
Oğuz Oyan |
|
|
İzmir |
İzmir |
İzmir |
|
Ali Kemal Deveciler |
Zekeriya Akıncı |
Yavuz Altınorak |
|
Balıkesir |
Ankara |
Kırklareli |
|
Ufuk Özkan |
|
Bayram Özçelik |
|
Manisa |
|
Burdur |
e) 24.12.2005 tarihinde
yürürlüğe giren 5436 sayılı Kanunla değişik 10.12.2003 tarihli ve 5018 sayılı
Kanuna ekli (II) ve (III) sayılı cetvellerde yer alan idare ve kurumların nakit
imkânları ile bu imkânlardan harcanması öngörülen tutarlar (F),
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, son önergeyi işleme alıyorum.
Sayın Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Anayasanın bütçe görüşmelerini düzenleyen 162 nci maddesinin
"değişiklik önergeleri, üzerinde ayrıca görüşme yapılmaksızın okunur ve
oya konur" hükmü gereğince, önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
24.12.2005 tarihinde
Resmî Gazetede yayımlanan 5436 sayılı Kanun, 5018 sayılı Kanunda önemli
değişiklikler yapmıştır. Bu değişikliklerin arasında 5018 sayılı Kanuna bağlı
I, II ve III sayılı listelerde yapılan değişiklikler de vardır. Listelerde
yapılan değişikliklerle, aralarında TOKİ, TRT gibi kurumların da bulunduğu kamu
idareleri 5018 sayılı Kanun kapsamından çıkarılmıştır.
5018 sayılı Kanuna ekli
listelerde yer alan kamu idareleri ile 5436 sayılı Kanuna ekli listelerde yer
alan kamu idareleri farklıdır. Doğru ve hukuka uygun bir düzenleme yapmak için
madde metninde değişiklik yapmak gerekmektedir.
Bu nedenle "5018
sayılı Kanuna ekli" ibaresinin "24.12.2005 tarihinde yürürlüğe giren
5436 sayılı Kanunla değişik 10.12.2003 tarihli ve 5018 sayılı Kanuna ekli"
ibaresi ile değiştirilmesi için değişiklik önergesi hazırlanmıştır.
BAŞKAN - Hükümetin ve
Komisyonun katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıda cinsi, özelliği
ve adedi gösterilen taşıtın hibe yoluyla temin edilmek suretiyle Ankara
Üniversitesi 2006 yılı bütçesinin 237 sayılı Taşıt Kanununa göre 2006 yılında
Edinebilecekleri Taşıtları Gösterir (T) Cetveline eklenmek üzere kabulünü arz
ve teklif ederiz.
İrfan Gündüz (İstanbul) ve arkadaşları
T Cetveli
Sıra No Taşıtın Cinsi Adedi Diferansiyeli Nerede Kullanılacağı
T-11 Otobüs (Sürücü 1 4x2 Üniversite Eğitim hizmetlerinde
dahil en az 27 kişilik) kullanılmak üzere hibe
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Uygun görüşle takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Hükümet
katılıyor mu?..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçesini
okutuyorum:
Gerekçe: Ankara
Üniversitesinde 2005-2006 eğitim-öğretim yılında, yaklaşık 44 000 öğrenci
eğitim görmektedir. Ankara Üniversitesi eğitim-öğretim hizmetlerini şehrin
muhtelif yerlerindeki binalarda vermekte olup, eğitim hizmetlerinin aksamadan
yürütülmesi için hibe edilecek söz konusu taşıtın (T) cetveline eklenmesi
öngörülmüştür.
BAŞKAN - Gerekçesini dinlediğiniz
önergeyi oylarınıza sunuyorum…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Karar
yetersayısını arayacağım.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiş ve karar yetersayısı vardır.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2006
yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısına bağlı (T) işaretli cetvele
(Kurumların Satın Alacakları Taşıtların Azami Satın Alma Bedellerini Gösterir
Cetvel) aşağıda yer alan dipnotun eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İrfan Gündüz (İstanbul) ve arkadaşları
"3- Cumhurbaşkanlığı
tarafından edinilecek 21-a Güvenlik önlemli binek otomobilinin cinsi ve fiyatı
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğince belirlenir."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Uygun görüşle takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Hükümet
katılıyor mu?..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe: Cumhurbaşkanlığı
tarafından edinilecek güvenlik önlemli binek otomobillerin cinsi ve fiyatının
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğince belirlenmesi öngörülmektedir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2006
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısına ekli (M) cetvelinin (Pansiyon
Ücretleri) I-Millî Eğitim Bakanlığı başlığı altında yer alan bölümündeki
"969 YT"nin, “1 145 YTL"; "1 083 YTL"nin ise "1
280 YTL" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İrfan Gündüz (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
katılıyor mu?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Uygun görüşle takdire
bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu efendim?..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum :
Gerekçe: 2006 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısının Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmesi sırasında 11 inci
maddenin (e) fıkrasında yapılan değişiklikle, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı
pansiyonlu okulların ödeneklerinde yapılan artışa paralel olarak (M) işaretli
cetvelde de gerekli değişiklik yapılmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul etmeyenler…Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2006
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısına ekli (E) işaretli cetvelin 64
numaralı sırasında yer alan ibarenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
İrfan Gündüz (İstanbul) ve arkadaşları
64- 4/2/1924 tarihli ve
406 sayılı Kanuna ek 29 uncu maddesi uyarınca yapılacak ve esas ve usulleri
Bakanlar Kurulunca belirlenecek ödemeler, Maliye Bakanlığı bütçesinin
(12.01.32.62-01.1.2.00-1-) tertibi altında açılacak ekonomik kodlara
aktarılacak ödenekten karşılanır.
BAŞKAN - Sayın Komisyon
katılıyor mu?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Uygun görüşle takdire
bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu efendim?..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum :
Gerekçe: Söz konusu
hükümle; 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu ile 24.8.2005 tarihinde imzalanan
Hisse Satış Sözleşmesi hükümleri çerçevesinde Türk Telekomünikasyon A.Ş.
personeline yapılacak ödemelerin, Hazine Müsteşarlığı bütçesi yerine Maliye
Bakanlığı bütçesinden yapılması sağlanmaktadır.
BAŞKAN - Gerekçesini
dinlediğiniz önergeyi oylarlınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 5
inci maddeyi kabul edilen önergeler ve ekli cetvelleriyle birlikte oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
Yeni tertip, gider ve
gelir kalemleri açılması
MADDE 6.- İlgili
mevzuatına göre, yılı içinde hizmetin gerektirdiği hallerde Maliye Bakanlığınca
belirlenecek esas ve usuller çerçevesinde merkezi yönetim kapsamındaki kamu
idarelerinin ekli (A) işaretli cetvellerinde yeni tertipler, (B) işaretli
cetvellerinde yeni gelir kodları ve (F) işaretli cetvellerinde yeni finansman
kodları açılabilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ordu Milletvekili Sayın Kâzım Türkmen.
Bir dakikanızı rica
ediyorum Sayın Türkmen.
Soru-cevap için yeniden
cihaza girmeniz gerekiyor arkadaşlar.
Buyurun Sayın Türkmen.
CHP GRUBU ADINA KÂZIM
TÜRKMEN (Ordu) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2006 yılı uygulama
bütçesinin yeni tertip, gider ve gelir cetvellerinin açılması konusunda Grup
adına söz almış bulunuyorum…
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Sayın Başkan, yalnız, burada doğru
yapmadınız. Doğru yapmadınız, uyarmanız gerekiyordu; çünkü, biz girdik.
BAŞKAN - İçtüzüğün emri,
ben bir şey yapamam.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Uyarmadan girenler var. Siz dediğinizde biz girmiştik.
BAŞKAN - Hayır, ben
uyardığımda cihaz boştu.
KÂZIM TÜRKMEN (Devamla) -
Sayın Başkan, sözüme yeniden başlamak istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Türkmen,
siz konuşmanıza baştan başlayın.
Buyurun.
KÂZIM TÜRKMEN (Devamla) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2006 yılı bütçesinin yeni tertip ve
gelirleri üzerinde, yeni kalem açılması konusunda söz almış bulunuyorum; Grubum
adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Hiç şüphe yok ki, bütçe
kanunları, hükümetin icraatını enine boyuna tartışmak, onun kamuoyundaki
şeffaflığını, yürütülebilir durumunu ve insanlarımıza getirmiş olduğu refahı
ortaya koymaktır. Ancak, hemen burada, bu bütçe kanunu görüşülürken, bizi
televizyonları başında izleyenler, halka gittiğimiz zaman verdiği sözü
unutanlar, bir defa daha, tarihe ibretle geçecek sözler söylediler burada.
Başbakan Yardımcısı Sayın
Mehmet Ali Şahin, burada, Anavatan Partisinin bir milletvekilini öne sürerek,
AKP'den seçilip önce Doğru Yola gittiğini, orada genel yönetim üyesi olmadığı
için bir başka partiye gitmiş olduğunu ve neyin karşılığı buraya gitmiş olduğu
sorusunu yönlendirdi. Bizim Grup Başkanvekilimiz Haluk Koç da buna haklı bir
cevap verdi.
Değerli arkadaşlarım,
asıl kasa sizin elinizde, para sizin elinizde, güç sizin elinizde. Siz, daha,
seçimlerden hemen sonra, Samsun-Giresun doğalgaz boru hattını, Cumhuriyet Halk
Partisinin oylarıyla seçilmiş; ama, sonradan Partinize hemen geçmiş olan bir
milletvekilini neyin karşılığında transfer ettiniz? Sonradan, bu yolun, bu
hattın bedel değerleri düşük oluyor, zarar ediyor diye de ihale fesholdu. Eğer,
bu konuda, bir yapısal ahlak aranacaksa, siz, Anavatan Partisi milletvekiline
söylenen sözlere alkış tutuyordunuz,bu sözle de başınızı öne eğmeniz
gerekiyordu.
Aynı şey, Sayın Grup
Başkanvekili için de söz konusudur. Kendisi Sayın Haluk Koç'a, burada, dün
söylenen bir söz için "özür dileyecek misiniz" sorusunu sormuştur.
Ben de kendisine aynı soruyu soruyorum: Bu transferden dolayı, siz, bu
transferden dolayı, Türk Ulusundan da özür dileyecek misiniz?
Değerli milletvekilleri,
Türkiye'nin içinde bulunduğu koşullar bu kürsüden anlatıldığı gibi görünmüyor.
Her yeri geziyoruz, esnafı görüyoruz. 2004 yılında sadece 90 000'in üzerinde
esnaf kepenk kapattı. Bu senenin ilk on ayında, 70 000'in üzerinde esnafımız
kepenk kapatıyor, 30 000'in üzerinde de insanımız işyerini değiştirmek zorunda
kalıyor.
Sağlık böyle…
ALİ OSMAN BAŞKURT
(Malatya) - Açılanları niye söylemiyorsun?!
KÂZIM TÜRKMEN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, Plan Bütçe Komisyonuna sağlıkla ilgili gelen tüm
kadrolara, hiç tereddüt etmeden, Cumhuriyet Halk Partisinin üyeleri olarak,
onay veriyoruz, destek veriyoruz, Türkiye'nin sağlık sorununu beraber çözelim
diye. Ne yazık ki, şu anda, Karadeniz dahil olmak üzere, benim Ordu İlimde
dahil olmak üzere, birçok yerde doktor yoktur, hemşire yoktur, sağlık memuru
yoktur.
ALİ OSMAN BAŞKURT
(Malatya) - İnsaf, insaf!.. El insaf!..
KÂZIM TÜRKMEN (Devamla) -
Birçok yerdeki araç ve gereçleri de kullanacak eleman yoktur. Neden; çünkü,
artık, sağlık, ağır ağır, özelleştirilerek farklı biçime doğru yönlendiriliyor.
AGÂH KAFKAS ( Çorum) -
Neresi özelleştirildi?!
KÂZIM TÜRKMEN (Devamla) -
Dolayısıyla, insanlar, yeni bir sağlık bunalımıyla karşı karşıya.
Burada, Sağlık Bakanı
konuşurken bütçesini "artık, hastanelerde rehin kalmıyor" dedi.
Değerli arkadaşlar, bu
söz doğrudur, hastanelerde rehin kalmıyor; ama, başka bir şey oluyor. İnsanlar,
hastanede eğer hastası ölmüşse, rehin kalmak şöyle dursun, o hastayı nasıl
oradan alacaklar, nasıl defnedecekler, mezar parasını nasıl bulacaklar diye,
sizin sayenizde, ölüsüne bile ağlayamıyor.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Mezar parası sizin Ordu'da var, başka yerde mezar parası yok.
KÂZIM TÜRKMEN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, bazı sözleri, muhalefet partisi olarak değil… Devlet
İstatistik Enstitüsü Kurumu, hükümete bağlı kurum olarak bakın ne diyor:
"Türkiye nüfusunun yüzde 17'si açlık sınırı tutarının altında gelir elde
ediyor." Yani, aç yaşıyor. "İnsanlarımızın yüzde 60'ı yoksulluk
sınırının altında bir gelirle yaşamak zorunda bırakılıyor. İşsizlik oranı yüzde
11'e çıktı. İşgücüne katılım oranı yüzde 41,7 oranında geriledi. Eğitimli
nüfustaki işsizlik oranı yüzde 25."
Değerli arkadaşlarım,
Devlet İstatistik Enstitüsünün son sayısını açtığınız zaman bu acı tabloyla
karşı karşıya kalırsınız. Bu ifadeler bana ait değildir; bu ifadeler, şu anda,
Devlet İstatistik Enstitüsünün yayınlamış olduğu yayınlara aittir.
Genç nüfusta işsizlik
oranı yüzde 19,9 olmuş. Yani, genel işsizlik oranı da yüzde 11. Kayıt altına
alınan, yani, iktidara geldiğinizde 2,5 milyon olan işsiz sayısının şu anda 3
000 000 olduğunu resmî rakamlar söylüyor.
Değerli arkadaşlarım,
başka bir şey daha var. Anadolu'nun her yerine gittiğimiz zaman kahvehanelerin
dolu olduğunu görüyoruz. Ne yazık ki, dolu olan kahvehaneler emekli, yaşlı insanlardan oluşmuyor,
üniversiteyi bitirmiş işsizler ordusuyla donatılmış.
Birçok yerde üreticinin
durumunun çok iyi olduğunu buradan iddia ediyorsunuz. Kayseri, Türkiye'nin, gelişmişlik açısından ileri
yerlerinden bir tanesidir. Oradaki ilçeleri bile gezdiğimiz zaman, esnafın
birçoğunun traktörlerinin rehin bırakıldığını üzülerek gördük. Türk köylüsü,
Türk çiftçisi rehin nedir bilmiyordu, icra nedir bilmiyordu, bunları
iktidarınız sayesinde öğrenmiş oldu.
OSMAN KILIÇ (Sivas) - AK
Parti İktidarı zamanında yok öyle bir şey.
KÂZIM TÜRKMEN (Devamla) -
Burada, muhtar maaşlarının artırıldığını söylediniz; ama, ne yazık ki…
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Yalan mı?
KÂZIM TÜRKMEN (Devamla)-
Artırma doğrudur; ancak, o muhtarlar maaşı, şu andaki Bağ-Kur primlerini
ödeyemez duruma geldi.
İktidara geldiğinizden bu
yana Bağ-Kur ve Sosyal Sigortalar borçlarının bir an önce yeniden
yapılanacağını vaat ettiniz; ama, şu ana kadar, bu konuda yeterli adım
atılamadı.
Türkiye'nin en güzel
yerlerinde, Karadeniz'in incisi dediğimiz Samsun'dan Sarp Sınır Kapısına kadar
olan bölünmüş yol, birçok defa Sayın Başbakan tarafından, en geç 2005 yılının
sonunda hizmete açılacağı söylendi. Burada, Bayındırlık ve İskân Bakanına
sorduğumuz zaman, bu yolun açılışıyla ilgili kesin bir tarih henüz veremedi.
Değerli milletvekilleri,
burada, Sayın Başbakan Yardımcısı, geçmişteki bir başbakanın şu anda Yüce
Divanda yargılandığını söyledi. Bu doğrudur; ancak, üç senelik dönemde, eğer,
AKP İktidarı olarak kendinize güveniyorsanız, biz doğru iş yaptık, dürüst
yaptık diyorsanız, bu milletten almış olduğumuz oyun hakkını yüreğimizle verdik
diyorsanız, gelin, bir araştırma önergesiyle bir şeyi araştıralım. Tüm iller
dahil, tüm ihaleleri yandaşlarınıza veriyoruz. Tüm ihaleleri alanlar, AKP'nin
ya yönetim kurulu üyesi, il genel meclisi üyesi veya ona ciddî biçimde destek
veren insanlardan oluşuyor. Nerede hani şeffaflık?!.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Örnek ver, örnek…
KÂZIM TÜRKMEN (Devamla) -
Örnekleri açık, her tarafta dolu. Eğer bu konuda tereddütünüz varsa, bunun en
güzel araştırmasını yapmak, bu Meclisin elindedir. Böyle bir olay, aslında,
Türkiye için güzel şeyler getirebilir, sizin için de son derece güzel olanaklar
getirebilir, nasıl bir yolda olduğunuzun ifadesini çok rahatlıkla bulmuş
olabilirsiniz.
Değerli arkadaşlarım…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Buyurun efendim.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)-
Şirket ismi ver.
KÂZIM TÜRKMEN (Devamla)-
Değerli arkadaşlarım, şirket ismi vermek…
ŞEVKET ARZ (Trabzon)-
Kuşadası!
MEHMET KARTAL (Van)-
Kuşadası Limanı bir günde kuruldu, sabah ihale oldu.
KÂZIM TÜRKMEN (Devamla)-
Kuşadası'na gerek yok, Türkiye'nin her tarafı bu acı örneklerle dolu. Bunları
siz de biliyorsunuz; ama, bunları, İktidar Partisi olarak buraya çıkıp kendi
bakanlarınızı, kendi hükümetinizi aklamak, onlara herhangi bir zarar vermesin
diye söylemeyi kendinize yediremiyorsunuz. Ancak, bir milletvekili olarak
biliniz ki, bunları yapmakla, hem hükümetinize hem de Türkiye'ye ciddî biçimde
kötülük yapıyorsunuz.
Değerli
milletvekillerimiz, ne oldu asgarî ücret?! Bu akşam buradan çıkacaksınız,
evlerinize gideceksiniz. Sizin çocuklarınız, karınız, babanız, evlatlarınız
hasta olduğunu, yani, paraya ihtiyacı olduğunu, okul harçlığı olmadığını size
söylemeyecekler. Belki de söyleyecekler; ama, siz onları karşılayacaksınız.
İnsanlar hasta olmaktan değil, doktora gitmekten korkar hale geldi. Allahaşkına
söyler misiniz; 380 000 000 lira asgarî ücretle siz Türkiye'yi mutlu mu
zannediyorsunuz?! Akşam evinizde yemek yerken, gerçekten o lokmalar
boğazımızdan rahat geçiyor mu?! Şimdi burada kalkıyoruz, asgarî ücret gibi çok
düşük olan bu para Türkiye'nin büyük bir kesimini ilgilendirdiği halde, bunu
görmezlikten geliyorsunuz.
Mutluluk nedir? Mutluluk
tablosunu sizler çok iyi biliyorsunuz. Bazı insanlar farklı mutlu olur. Sizin
çok paranız vardır, zenginsinizdir, çocuğunuza uçak alırsınız, mutlu
edemezsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
VEZİR AKDEMİR (İzmir)-
Amerika'da okutursunuz!
BAŞKAN - Sayın Türkmen,
teşekkür için açıyorum, eksüre verdim.
KÂZIM TÜRKMEN (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Ama, Anadolu insanının,
Anadolu kadınının evindeki ineği doğurmuştur; onun sütüyle, onun yoğurduyla
çocuklarını geçindirecektir, okula gönderecektir; o ana, belki de dünyanın en
mutlu insanıdır. Açlığı, fakirliği yüreğinde hissetmeyenler, bu memlekette
kimsenin halini bilemezler.
Ümit ediyor ve diliyorum
ki, bir gün, çok yakında, Türk Milletinin beklemiş olduğu, gerçekten ona hizmet
verecek bir anlayışı yakalar ve insanımız, artık, yere bakmaktan, ıstırabından
bir an önce kurtulur diye düşünüyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Türkmen.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Siz edebiyatını yaparsınız, biz gereğini yaparız.
KÂZIM TÜRKMEN (Ordu) -
Sen gel, gör bir bakalım.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Size edebiyat yapmak yaraşır.
HALUK KOÇ (Samsun) - Siz
divan edebiyatı mı yapıyorsunuz, Lale Devri filan…
BAŞKAN - Anavatan Partisi
Grubu adına, Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Özcan; buyurun. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Edebiyat görün…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - Bizimki halk edebiyatı.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen…
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2006
bütçesinin merkezî bütçesiyle ilgili, 6 ncı maddesinde söz almış bulunuyorum;
Anavatan Partisi Grubu adına Yüce Meclisi ve tüm halkımızı saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye'nin yüzde 35'i köylerde yaşıyor ve hükümete sorduğumuzda "biz
köylere 4 katrilyon destek verdik" diyor. Oysa, Avrupa Birliğinde bizim
nüfusumuzun onda 1'i, sekizde 1'i olan ülkeler, bizim vermiş olduğumuz 4
katrilyonun 3 misli, 4 misli kadar çiftçine teşvik veriyor. Biz, Avrupa
Birliğine giderken, bizim çiftçilerimizi, hiç olmazsa, bunun yarısına yakın bir
teşvikle ödüllendirsek, daha iyi olmaz mıydı?
Değerli arkadaşlar,
çiftçimiz perişan, yoksullaşıyor, kan ağlıyor; çiftçimiz feryat ediyor, her
geçen gün -sizlere de gelir telefonlar- cep telefonlarımız susmuyor; ama, bu
çiftçinin sesine kulak vermemiz gerekir diye düşünüyorum; çünkü, sizler
iktidara gelirken, çiftçinin, köylünün, memurun sesi olacağınızı söylediniz ve
öyle oy almıştınız.
Değerli arkadaşlar,
çiftçi deyince, elbette ki, bütün Türkiye'deki çiftçiler; ama Çukurova deyince,
gerçekten, çiftçiliğin, her mevsimde kalbinin attığı yerdir. Hatay'dan,
İskenderun'dan, Adana'dan, Tarsus'tan, Mersin'den, Erdemli'den, Silifke'den,
Bozyazı'dan, Aydıncık'tan Anamur'a kadar uzanan sahil şeridinde, halk artık
diyor ki "biz perişanız, hükümet sesimizi duysun; narenciyemiz ortada
kaldı, dalda kaldı, alan yok." Pamuk üreticilerimiz daha perişan. Pamuk
üreticilerimize baktığımızda "ben 1 000 000 yahut 1 300 000 liraya mal
ediyorum; ama, piyasada kilosu 700 000 liraya pamuk var" diyor. Bu çiftçi,
mal ettiğini 700 000 liraya nasıl satabilir?! Gerçekten, çok büyük acı
içerisinde. Çukurova denildiğinde pamuk akla geliyordu. Hatta, biz küçükken
bile, büyüklerimiz, taa Malatya'dan, diğer illerden pamuk işçiliği için
gelirdi; ama, bugün, pamuğu, Çukurova'da yok ediyoruz.
Buğdayı var Çukurova'nın;
ama, maliyeti 402 000 lira. Piyasada kaça satılıyor; 300 000 - 350 000 liraya
dahi alıcı bulmuyor. Bu çiftçilerimize yazık değil mi?! Bu bölgede, çoğu
arazileri kiralıyor ve kira parasını çıkarmıyor.
Mısıra geliyoruz -meşhur
mısır olayı Meclisimizin çok gündeminde kaldı; Sayın Bakan biliyorlar bu
konuyu- mısır konusunda ise, gerçekten, geçen yıl 332 000 lira taban fiyat
verdik, bu sene 260 000 lira. Toprak Mahsulleri Ofisi, bunu açıklamasına
rağmen, maalesef, 400 000 liraya mal olan mısırı 260 000 liraya dahi almıyor.
Bu mısır çiftçisi ne yapacak? Soruyorum iktidardaki milletvekili arkadaşlara.
Hele narenciye… Narenciye
perişan; kilosunu 400 000 liraya mal ediyor, bugün piyasaya baktığımızda,
200-250 000'in üzerinde alıcı bulamıyor. Dalına bakıyoruz -biz o bölgenin
milletvekiliyiz- dalında çürümüş; vatandaş, o çiftçi, o daldaki çürüyen, o
gerçekten… Ki, bu son günlerde, geçenlerde de bir dolu, dün de merkeze bağlı
Çeşmeli, Tece ve Davultepe'de de bir dolu vurmuştur; bütün çiftçilerimize
geçmiş olsun diyorum ve hükümetimizin, bir an önce, burada, çiftçilerimize
yardımcı olmasını diliyorum.
Değerli arkadaşlar,
narenciyeyi üç dört tane tüccarın insafına terk ettik; istediklerini alıyorlar,
istediklerini almıyorlar. Biz, narenciyeyi eğer teşviklendirmezsek, onu, en
aşağı 400 000 liraya mal olan narenciyenin üzerine 300-400 bin lira daha teşvik
vermezsek, bu çiftçi nasıl ayakta kalacak?! Soruyorum çiftçilere, diyorlar ki:
"Kardeşim, biz, gübreye para veremiyoruz, ilaca da para veremiyoruz; ilaç
ve gübre vermediğimizde, mahsullerimizin kalitesi ve verimi düşüyor. Eee, bu
sıkıntı… Bizim hükümetten istediğimiz, bir an önce, bu narenciye konusunda
tedbir alması lazım. Bu çiftçinin feryadına kulak vermek zorundayız Meclis
olarak. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
limonu, portakalı şu anda 200 000 liraya dahi alıcı bulmazken, biz bunları
nasıl ayakta tutacağız?! Çocukları işsiz, kendileri işsiz; Ziraat Bankasına ve
tefecinin eline düşmüş, gerçekten, borçlarını ödeyemiyorlar. Kapılarına
icracılar gelmiş veyahut da para veren tefeciler gelmiş. Can güvenlikleri yok.
Can güvenliği olmayan bu çiftçiye, biz, nasıl çiftçiliğini tattırabiliriz ve
daha fazla verim aldırabiliriz. Arıyor, diyor ki: "Domatesimiz halde 200
000 lira." Ee, seraya para vermiş, tohumuna para vermiş, gübresine,
ilacına para vermiş, yevmiyeci tutmuş. Eğer, halde 200 000 liraya domates
satıyorsa, bu çiftçi, borcunu, 400 000 liraya mal ettiği, 395 000 liraya mal
ettiği domatesini nasıl satıp da borçlarını ödeyecek?! Ha, başlamışlar;
traktörü olan traktörünü, evi olan ve hatta bahçesinde bir parseli olan,
satmaya başlamışlar. Sattırmayın, bu köylülere kıymayın!
Ee, muzculara geliyoruz…
Dışarıdan kaçak muz geliyor. Bir muz serasının ne kadar pahalıya mal olduğunu
herkes biliyor. Biz, ihracat açığını 40 küsur milyar dolar şey yapacağımıza
çiftçimizi özendirsek de, çiftçimize destek versek de, muz üreticisine destek
versek de, dışarıdan muz getirmeseler daha iyi olmaz mı?! Övünüyoruz, dışticaretimiz
artıyor. Eğer, ihracatın artarsa, övün; ama, ithalatın artıyorsa, özel
indiriyorsan, burada açık vardır; geriye gidiyoruz.
Yine, elmacının durumu
da, hakeza, sıkıntı içerisinde değerli arkadaşlar. Biraz daha yukarılara,
Toroslardan yukarıya çıktığımızda, orman köylüleri perişan. Orman köylüleri
diyor ki, hükümet bize dedi ki: "2/B orman vasfını yitiren arazileri
tespit edin; biz, sizi, doğrudan gelir desteğiyle takviye edeceğiz."
Yapıldı mı acaba?! Orman çiftçileri bunu soruyorlar.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Engellediniz ya!..
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Engel olmadık.
Gidiyorsunuz, internet…
"Aman bunları yapın" diyor, çiftçiye güven veriyorsunuz, olmayan
şeylere; ondan sonra da "yok engellediniz" diye çıkıyorsunuz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Kullandınız mı kendiniz?! Şurada Sayın Deniz Baykal sizi engellemedi mi oy
kullanmaya?!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Kimsenin ismi üzerinde durmayın. Kimsenin ismi üzerinde durmayın.
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Ne ilgisi var?!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Bu halkın sesini bu mikrofonda halka duyuruyoruz. Size duyuruyoruz ki, o sesi
duyasınız diye.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Gerçekleri duysunlar!..
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Evet, gerçekleri anlatıyoruz, eğer siz gerçekleri öğrenecekseniz. Gelin, hep
birlikte Ankara'nın köylerinden başlayalım…
UFUK ÖZKAN (Manisa) - O
2/B, sizin 2/B'niz değil.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
…bütün illerimize gidelim, köylülerden soralım. Çukurova'ya gidelim. Gidelim,
beraber gidelim, memnun mu acaba hükümetinizden…
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Zengine peşkeş çekmek için çıkarılmış.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
… evet, memnun mu, soralım. Yani, burada oturarak "köylü memnun"
demeyin, doğru değildir; köylü sıkıntıda, köylü feveran ediyor, köylünün çocuğu
köy kahvesinde çay içecek para bulamıyor, ailesiyle dövüşür duruma gelmiş.
Değerli arkadaşlar,
ormandaki durum, orman mühendislerimizin durumu, orman muhafaza memurlarımızın
durumu yürekler acısı, çok gencimiz işsiz, onbinlerce ziraat mühendisimiz
işsiz. Hani ziraatımızda bu çiftçiyi bilgilendirecektik! Gelin… 40 000 tane boş
enerjimizi, gerçekten, mühendisimizi asgarî ücretle iş arar duruma niye
getiriyoruz?! Bunun için, hükümet olarak, bir an önce üniversite gençlerimize
sahip çıkalım. Lise öğrencilerimiz, liseyi bitirmiş, boş geziyor. Meslek okullarımızın
durumları hakeza, mesleğini yeteri kadar icra edemiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Geliyor Sayın Bakan, diyor ki: "Halkın yaşam seviyesi yükseldi, 2 500
dolardan 5 000-6 000 dolara..." Soruyorum: Köylüler kazancınız geçen yıla
göre iki misli arttı mı? Yok. Memur?.. Yok. İşçi?.. Yok. Esnaf?.. Yok.
Emekli?.. Yok. Dul ve yetim?.. Yok. Nereden arttı?! Artan ne biliyor musunuz; o
naylon faturacılar. O artan kim biliyor musun; din sömürüsü yaparak yeşil
sermaye getirip de o dosyaları affolanlar.
Gerçekten, yolsuzluğa kim
bulaştıysa bulaşsın, bunun hesabını sormalıyız, Meclis olarak üzerine gitmeliyiz; ama, dokunulmazlığın arkasına
sığınarak mahkemelerden kaçamazsınız. O gün gelecek ki, belki bu masalarınız
boş kalacak, halk sizin o yargılarda yargılandığınızı görecektir. Kimseyi
suçlamak… Kim varsa, suçunun cezasını görsün, yargı ona cevabını verir.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Boş konuşuyorsun, boş, boş…
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, hani demiştiniz ki, Köy Hizmetleri kapandığında, Sayın
Başbakan, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü çalışanları kesinlikle mağdur
edilmeyecek ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, yaptığı hizmetler aksamında aynı
personelle yürütülecek... Hani ne oldu Sayın Başbakan?! Sen, tutuyorsunuz, 22
tane, Köy Hizmetleri, Mersin'de, Adana'da, Ankara'da başka yerlere… Hani o
orada kalacaktı, orada istihdam edilecekti?! İşçiye de doğru söylemiyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, biz,
Anavatan Grubu olarak şunu açık ve net söylüyoruz: Yoksulun hakkını arayacağız,
köylünün, çiftçinin, memurun hakkını arayacağız. Yolsuzluk ve haksızlık
yapılanın da hesabını iktidara geldiğimizde soracağız. Hiç kimse yargıdan
kaçmasın, dokunulmazlığın arkasına sığınmasın diyor; Yüce Meclisi ve Halkımızı
saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Özcan.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Mahkemeler bir neticelensin…
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Şahıslar adına söz isteği
var.
Ordu Milletvekili Sayın
Kâzım Türkmen?.. Yok.
Şahsı adına, Ordu
Milletvekili Sayın Eyüp Fatsa; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 2006 bütçesinin 6
ncı maddesi üzerinde şahsım adına söz aldım; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Aslında, bu madde
üzerinde söz alacak değildim. Biraz önce, aynı ilin milletvekilliğini birlikte
yaptığımız, Ordu Milletvekilimiz Sayın Kâzım Türkmen'in, şahsımı da işaret
ederek "Sayın Grup Başkanvekili çıksın, buna da cevap versin" dediği
bir konuyla ilgili cevap hakkımı kullanmak üzere huzurlarınızdayım.
Her ne kadar bütçenin
maddeleri görüşülüyorsa da, şahsım da başta olmak üzere, maalesef, buraya çıkan
milletvekili arkadaşlarımızın hemen hemen tamamına yakını maddeler üzerinde
konuşma ihtiyacı hissetmiyor.
Sayın Kâzım Türkmen,
Samsun-Giresun doğalgaz boru ihale hattının daha önce Cumhuriyet Halk
Partisinde, sonra parti grubumuzda milletvekili sorumluluğu yüklenmiş Ağrı
Milletvekili ve şu an kendisi de milletvekilliğinden istifa etmiş, ayrılmış
Sayın Cemal Kaya'yla ilgili, "siz, Sayın Cemal Kaya'ya partinize geçme
karşılığında bu ihaleyi vermediğinizi söyleyebilir misiniz" diye, şahsımı da
işaret ederek, benden bu konuyla ilgili bir açıklık, hatta, özür dilememi talep
etmişti. Tabiî, ben, süreçle ilgili de bilgi vereceğim; ancak, Sayın Kâzım
Türkmen'e kamuoyuyla ilgili paylaşmış oldukları bilgilerle ilgili ellerindeki
bilgi ve belgenin hepsi böyleyse, doğrusunu isterseniz, arkadaşlarımızın
kamuoyunu yanıltmaktan dolayı, yanlış
beyandan dolayı kamuoyundan özür dilemeleri gerekir.
Değerli arkadaşlar, Sayın
Cemal Kaya, Samsun-Giresun BOTAŞ doğalgaz ihalesini aldığı zaman parti
grubumuza mensup bir milletvekili değildi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna
mensup bir milletvekiliydi. Önce olayın adını koyalım. Bu ihale, Sayın Cemal
Kaya'nın şirketlerinden birisi veya şirketlerinin aldığı bir ihaledir. Sayın
Cemal Kaya, geldi -Samsun'dan Giresun'a kadar bütün bölge milletvekili
arkadaşlarım ve bizi Samsun'dan Giresun'a kadar dinleyen bütün yöredeki
hemşerilerim, olayı, benim konuştuğum şekilde de, ifade ettiğim şekilde de
teyit edeceklerdir- burada aylarca arazi araştırması yaptı, çalışmalar yaptı,
şantiyelerini kurdu, teknik elemanlarını gönderdi ve netice itibariyle Enerji
Bakanlığı ile şirket arasında anlaşmazlık oldu. Sayın Cemal Kaya, hem burada
yapmış olduğu bütün yatırım ve masrafları bir tarafa bırakıp hem de ihale
karşılığında yatırmış olduğu teminatı yakarak ihaleden çekilmiştir. Olayın aslı
bundan ibarettir.
Dolayısıyla, her
meselenin altında yanlış hesaplar yapmak veya iş yapan insanları, kurumları
veya şirketleri zan altında bırakmak veya acaba bununla iktidara, hükümete bir
şey yapabilir miyiz, iktidar nezdinde surda bir gedik açabilir miyiz gibi küçük
hesaplar, doğrusunu isterseniz, milletvekili sorumluluğu taşıyan
arkadaşlarımızın başvurmayacağı bir yöntem olmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Son cümlelerinizi
rica ediyorum.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, yine, saygıdeğer hemşerim Sayın Kâzım Türkmen, çiftçinin
çok zor durumda olduğunu -sonra, kendisinden sonra söz alan Mersin
Milletvekilimiz Sayın Hüseyin Özcan Beyin de aynı meyanda ifadeleri var-
perişan olduklarını, traktörlerini, iş makinelerini sattıklarını ve sahipsiz
kaldıklarını ifade ettiler. Her ikisi de bunu ifade etti.
Değerli arkadaşlar, 3
Kasım 2002 çok uzak bir tarih değildir. Herkes hafızalarını yoklayabilir,
bilgilerini tazelendirebilir, güncelleştirebilir. Milletvekili arkadaşlarımız
da, kamuoyu da, herkes biliyor ki, biz 3 Kasım 2002'de Türk çiftçisini,
milyonlarcasını mahkeme kapılarından, yüzbinlerini de icra kapılarından aldık.
Kullandıkları faizlerin oranları belliydi, aldıkları destek ve teşviklerin
oranları belliydi. Esnafımızın durumu da diğer dargelirli vatandaşlarımızın
durumu da, çiftçimizin durumundan farksızdı.
Bugün geldiğimiz noktada,
herkes, bu kürsüye çıkıyor, üretim maliyetini ve satıştaki fiyatı söylüyor;
ama, bu arada, başta doğrudan gelir desteği, prim desteği, sertifikalı tohum
desteği, mazot desteği, gübre desteği ve adını sayamayacağım onlarca destek,
acaba, bunlar çiftçimize sağlanan ilave imkânlar değil midir?!
BAŞKAN - Sayın Fatsa,
toparlar mısınız efendim, lütfen…
EYÜP FATSA (Devamla) -
Toparlıyorum Sayın Başkan.
Bunları çiftçilerimiz
almıyor mu; bunlar ödenmiyor mu?!
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) - 2004 ödenmedi yalnız!
EYÜP FATSA (Devamla) -
Lütfen… Muhalefet yapabilirsiniz veya çiftçi üzerinden, dargelirli vatandaş,
esnaf üzerinden siyaset yapabilirsiniz; ama, bu, asla size, bir gerçeği, bir
hakkı saklama ve gizleme imkânını vermez; bu konuda mızrak da çuvala sığmaz;
her şey, açık ve alenîdir, ayan beyandır.
Dolayısıyla, yanlış
bilgilerle kamuoyunu yanıltmaya kimsenin hakkı yoktur. Çiftçilerimizle ilgili
neler yapıldığını, esnaflarımızla ilgili neler yapıldığını, hatta, çiftçi
borçlarının yeniden yapılandırılmasıyla ilgili kanunî düzenlemeleri, biz
sizlerle burada beraber yaptık. Sayın Türkmen diyor ki "ne zaman geleceği
de belli değil; SSK, Bağ-Kur prim affıyla ilgili yeniden yapılandırma,
söylediniz, bir adım da atılmadı" dedi. Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündemindedir. Biz, sadece çiftçi borçlarını yeniden yapılandırmadık; biz,
sadece esnafın sıkıntılarını yeniden yapılandırmadık; biz, sadece SSK, Bağ-Kur
primleriyle ilgili vatandaşlarımızın yaşamış olduğu sıkıntıları yeniden
yapılandırmadık.
BAŞKAN - Sayın Fatsa,
lütfen, tamamlayın efendim.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, biz, Türkiye'yi baştan sona yeniden yapılandırdık. (AK
Parti sıralarından alkışlar) Bütün dünya bunu görüyor, bütün Türkiye de bunu
görüyor. Lütfen, bu gerçekleri, bu hakikatleri söylemekte sıkıntıya düşmeyin.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Bunlar, hiç kimsenin gizleyemeyeceği kadar gerçeklerdir ve hakikatlerdir
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Fatsa.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
arkadaşlarımız, Başkanlığın bu noktadaki "son cümlelerinizi ifade
edin" noktasındaki müsamahasını, lütfen, bu şekilde, uzun bir şekilde
kullanmasınlar. Elbette ki, bazı arkadaşlarımız itirazda haklı oluyorlar.
BAŞKAN - Şimdi, şahsı
adına Eskişehir Milletvekili Fahri Keskin?..
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan…
KÂZIM TÜRKMEN (Ordu) -
Sayın Başkan, ben söz istemiştim… Benim söylediğim sözleri…
BAŞKAN - Elimde efendim,
söz talebiniz elimde; ama, sıra var burada.
Sayın Keskin?.. Yok.
Hatay Milletvekili Sayın
Mehmet Eraslan?.. Yok.
Ordu Milletvekili Sayın
Kâzım Türkmen; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
KÂZIM TÜRKMEN (Ordu) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; burada, Sayın Başbakan Yardımcısı Mehmet
Ali Şahin Bey, bir soruya yanıt verirken, AKP'den seçilmiş olan bir
milletvekili arkadaşımızın önce Doğru Yol Partisine geçtiğini, sonra bir başka
partiye geçtiğini söylerken, Grup Başkanvekiline dönerek ifade etti ve
"neyin karşılığı geçti" dedi. Ben, falanın karşılığı geçti demedim.
Bu soruyu, haklı bir biçimde, AKP milletvekilleri kendine sormalıdır.
Cumhuriyet Halk Partisinden seçilip, bir başka partiye geçen milletvekili, eğer
mutlak bir şeyin karşılığı olarak geçiyorsa, siz, buna böyle inanıyor, böyle
anlıyorsanız, size geçen milletvekilinin de, aynı duygular içerisinde, aynı
şartlarda geçmiş olduğunu, kamuoyu da böyle anlamış olur.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Öyle bir şey sorulmadı Kâzım Bey.
KÂZIM TÜRKMEN (Devamla) -
Aynı bu şekilde sorulduğu için, ben de, bunu, Grupta, haklı bir biçimde sordum.
Kaldı ki, ben, bu yolun ihalesinin nasıl yapılacağını bilecek kadar teknik bir
adamım, ben makine mühendisiyim.
Bu ihale yapılırken, daha
önce, Karadeniz'deki arazinin engebeli durumu bilinmiyor muydu ki, bu yol için
bir proje hazırlanıyor; sonradan, müteahhidin buradan zarar edeceği
anlaşılınca, bu ihale Bakanlık tarafından feshediliyor; sonra, aynı yol, Sivas
hattından Ordu'ya getirilmeye çalışılıyor.
Değerli arkadaşlarım, bir
Bakanlığın tüm teknik elemanları, bunu hazırlayanlar, önce Samsun ile Giresun
arasını hazırlarken, acaba, Karadeniz'i hayatlarında hiç görmemişler miydi?
Elbette ki, biliyorlardı. Bu projeyi hazırladılar ve ihale etti Bakanlığınız.
Bu Bakanlık ihale etti; sonradan, bu müteahhit arkadaşımız tüm taşeronları çağırarak,
işi parça parça dağıtmak istedi; ama, kendisinin, 13 000 000 dolara yakın ihale
bedelinin…
BAŞKAN - Sayın Türkmen,
bir dakikanızı rica edebilir miyim.
Sayın Türkmen, bakın,
burada bulunmayan bir arkadaş hakkında bu kadar uzun iddialarda bulunmayalım,
siz genelini anlatın; rica ediyorum.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
İsim vermiyor ki Sayın Başkan.
KÂZIM TÜRKMEN (Devamla) -
Genelini anlatıyorum.
Sayın Başkan, ben burada
hiç kimsenin adını söylemiyorum, sadece, ihalenin bir merhalesini anlatıyorum.
Taşeronların vermiş
olduğu fiyatlar, 13 000 000'un çok üzerinde olduğu için, müteahhit de burada
büyük zarar edeceği için, bu ihale burada feshedildi.
Değerli arkadaşlarım,
burada hiçbir çarpıtma yoktur. Bakanlık elinizde, dosyalar elinizde; benim bu
söylemiş olduklarımı, dosyalarda, teke tek, çok daha farklı göreceksiniz;
burada benim söylemiş olduğum sözlerin ne kadar haklı olduğunu, bu ihalenin ne
kadar haksız olduğunu da kendi gözlerinizle göreceksiniz.
"Üreticinin yüzü
gülüyor" dedi Sayın Grup Başkanvekilimiz; tek gülseydi! Neden
Fiskobirlik'in elleri kolları bağlandı? Burada Başbakan kalktı "çiftçiye 2
katrilyonun üzerinde para ödedik" dedi. Tam 250 trilyon para, dondan
dolayı 2004'te ödenmedi, 2005'te de ödenmedi, 2006 yılı için ise, tüm uğraşımıza
rağmen ödenek koyduramadık. O günün Tarım Bakanı da şu anda aramızda. Bizim
tespitimizden sonra hemen tespit yaptırdı, rakamlarımızın doğruluğu ortaya
çıktı, şu anda Karadeniz'deki fındık üreticisine 252 trilyon hükümet borçlu,
2006 yılı bütçesinde ise bir tek kuruş para konmadı.
Değerli milletvekilleri,
işçinin, köylünün, çiftçinin mağdur olmamasının anlayışı, onun tabiî afetten
dolayı uğramış olduğu yasal hakkını ödememekten mi geçiyor, bu para niçin
ödenmedi? Çiftçinin yanında olmak, köylüyü mutlu kılmak, onun traktörünü, başka
mallarını haczettirmemenin yolu, hakkı olan parayı ödemekten geçiyordu; ama,
değerli arkadaşlarım, ödenmezdi bu para; çünkü, fındık üreticisine bu para
ödendiği zaman köylü şehre fındık indirmeyecek, dolayısıyla indirmediği zaman
ne olacak; fındık fiyatları pahalı olacak. Fındık pahalı olduğu zaman kimin
işine gelmiyor?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Türkmen.
KÂZIM TÜRKMEN (Ordu) -
Ama, bu fiyatların yüksek olması alivre satış yapanların işine gelmez.
Fiskobirlik'e olağanüstü baskı yaptırdınız, fındığı ucuz fiyata sattırmak
istediniz; ama, o Fiskobirlik direndi, fındığı ucuz fiyattan satmadı,
Türkiye'nin de cebine çok ciddî bir döviz kaynağı sağlandı. Şimdi, o güzel
bildiğiniz Karadeniz'in Termesinden başlayın, Çarşamba'dan devam edin, Hopa'ya
kadar gidin, bu fındık fiyatları niye yükselmiyor; yükselmez değerli
arkadaşlarım. Fındık üreticisi kan ağlarken, don felaketinden dolayı evine
ekmek götüremezken, Başbakanın danışmanı tarafından İstanbul'da "Altın
Fındık" ödülü verildiğini siz bilmiyor musunuz? (CHP sıralarından
alkışlar) Bugün bu danışmanları çekin oradan, fındık fiyatları da yükselecek,
köylünün yüzü de gülecek ve Türkiye'de, en önemlisi, Hazineye en az 2 milyar
doların üzerinde para girer.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Bir adama üreticiyi ezdirdiler.
BAŞKAN - Sayın Türkmen,
lütfen, konuşmanızı tamamlayın efendim.
KÂZIM TÜRKMEN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, benim buradaki konuşmalarımın hiçbirisinde çarpıtma gibi
bir niyetim olmaz, böyle düşünceye sahip bir insan değilim; ama, bu gerçeği tüm
Türk ulusunun ve sayın milletvekillerinin bilmesi gerekiyor.
Ben, hepinize teşekkür
ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Türkmen.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, soru-cevap kısmına
geçiyoruz.
Sayın Işık, buyurun.
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, toplumun
en alt gelir düzeyini oluşturan yüzde 20'lik kesim 2002 yılında gayri safî
millî hâsılanın yüzde 5,3'ünü alırken, 2003'te bu oran yüzde 6'ya çıkmıştır. En
üst gelir düzeyindeki yüzde 20'lik kesimin payı 2002 yılında 50,1 iken, bu oran
2003'te 48,3'e düşmüştür. Yani, 2002-2003 yılı kıyaslaması tablo ortadadır.
2003 ve 2004'te hangi tablo gözükmektedir?
Diğer sorum: Memurlar,
memur emeklileri, emekli Bağ-Kurlu, emekli çiftçi Bağ-Kurlusu, SSK emeklisi,
ücretli, asgarî ücretli, bunların üç yıllık maaşlarındaki ortalama artış nedir?
Buna karşılık üç yıllık enflasyon rakamları nedir? Kısacası, ücretliler
enflasyonun altında mı, yoksa, üzerinde mi bir gelir artışına sahip
olmuşlardır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Işık.
Sayın Kaptan, buyurun.
OSMAN KAPTAN (Antalya) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana önceden
sordum; ancak "yazılı olarak cevap vereceğim" dediği soruma, lütfen,
Sayın Bakan, sözlü olarak cevap verirseniz çok memnun olacağım. O anda, belki,
zamansızlıktan dolayı o cevabı veremediniz.
Soru şu: Sayın Ali
Babacan'ın Dubai'de imzaladığı borç sözleşmesine göre, Türkiye'nin Kuzey Irak'a
girmemesinin karşılığı olarak 8 milyar dolar alınacaktı; kamuoyundan gelen
tepkiler sonucu, bu sözleşmeyi şu ana kadar uygulamaya koymadınız.
1- Bu sözleşmenin
imzalanmasından önce, Sayın Maliye Bakanı olarak, sizin bilginiz var mıydı?
2- Sayın Başbakanın
bilgisi var mıydı?
3- AKP'nin bütçelerinin,
hazırlanış ve uygulanış şekli itibariyle, gerçek Atatürkçülükle bağdaştığını
söylüyorsunuz. Sayın Bakan, Türkiye'de, Atatürk dönemi dahil, ekonomik bir anlaşmanın
bedeli olarak siyasî koşul öngören bir başka sözleşme var mıdır? Sizin ve Sayın
Başbakanın "ülkemi pazarlamakla mükellefim" anlayışınız bu mudur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kaptan.
Sayın Aslanoğlu, buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Bakanım, tütün, bu ülkenin millî değeridir -"tütün ekimi
serbest" dediniz- ve önemli bir finansman kaynağıdır; fakat, köylü, tütünü
yakıyor artık Tekel almadığı için. Ben, size, Özelleştirme İdaresini ve Tekel
Genel Müdürlüğünü şikâyet ediyorum. Malatya Sigara Fabrikasını üç vardiyadan
ikiye, ikiden bire düşürdüler. Şu anda da üretim yapılmaması için ellerinden
gelen her şeyi yapıyorlar. Malatya Sigara Fabrikası, Tekelin önemli bir
fabrikasıdır Sayın Bakanım. Küçük bir işletme için, küçük cihazları dahi,
birkaç küçük makineyi dahi göndermiyorlar, almıyorlar; acaba, amaçları Malatya
Sigara Fabrikasını yok etmek mi?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Aslanoğlu.
Sayın Ateş, buyurun.
ABDULKADİR ATEŞ
(Gaziantep) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanın ve diğer
hükümet yetkililerinin hep övündükleri konulardan bir tanesi, millî gelirdeki
artış oranları. Millî gelir, bildiğimiz gibi iki şekilde hesaplanır. Birincisi,
üretimden yola çıkarak, diğeri de harcamalardan yola çıkarak yapılır ve
genellikle de üretimden yola çıkarak yapılan hesaplarla tüketimden yola çıkarak
yapılan hesapların birbirine eşit olması gerekir; ama, son üç yılda, baktığımız
zaman, üretimden yola çıkarak yapılan hesapların 52 milyar doların üzerinde bir
fazla ortaya çıkardığını görmekteyiz ve bunun da stoka atıldığı, bu nedenle
stok yapıldığı iddia edilmektedir. Ancak, yine, bildiğimiz kadarıyla da, stoka
atılabilecek ürünlerimiz ya tarımdan gelir ya sanayiden gelir yahut da
inşaattan gelir; yani, hizmetlerden bir şey stoka atılamaz. Bunların üretimleri
ise, cari fiyatlarla baktığımız zaman, 113 milyar dolayındadır Türkiye'de.
Şimdi, bir durumda, 2005 yılını daha bilemiyoruz; ama, eğer, bu söylediğimiz
stoklar atıldığında, millî gelir hesapları, acaba, hangi düzeydedir, oranları
ne kadardır, bu konular, yeni yapılan bütçede ve makro dengelerde hesaba
alınmış mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Ateş.
Soru süremiz tamamlandı.
Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Işık'ın sorularına
cevap vermek istiyorum.
Sayın Işık millî gelir
dağılımındaki yeni durumları nazarı itibara alarak bir soru sordu ve bu gelir
dağılımındaki en alt düzeydeki gelir gruplarının, gelir seviyelerinin arttığı,
üsttekilerin de azaldığı…
Değerli Işık, bu, takip
edilen politikaların kaçınılmaz sonucudur. Bir ekonomide en önemli hususlardan
bir tanesi de gelir dağılımındaki adaletsizliğin önlenmesi. Şimdiye kadar,
Türkiye'de, gelir dağılımındaki adaletsizlik, maalesef, had safhadaydı.
Türkiye'nin bunu bir defa halletmesi icap ediyor. Ancak, yüksek enflasyonun
olduğu ekonomilerde gelir dağılımı devamlı bozulmaya mahkûmdur, gelir dağılımı
adaletli olmaz. Sebebi, yüksek enflasyondur. Enflasyonun düşürülmesi
neticesinde, bu gelir dağılımındaki adaletsizlikler de yavaş yavaş izale
edilecektir; bu bir.
İkincisi; bir de,
bütçeler; vergileri toplar, yani, genel ekonomiden bir pay alır, bunları tekrar
iade ederken eski bütçelerin supleksi kalmamıştı, fleksibilitesi kalmamıştı;
yani, istediğini istediği yere veremiyordu, hükümetlerin öyle politikaları
artık elinden alınmıştı; çünkü, topladığı vergiler faizlere yetmez hale
gelmişti. Yapacak bir şeyleri yok, borç alacak, faizi ödeyecek.
Şimdi, faizlerin bütçe
üzerindeki yükü azaldıkça bütçelerin açığı azalıyor ve dolayısıyla, gelir
dağılımının adaleti hususunda sosyal yönler itibariyle daha fazla imkânlar
meydana geliyor; yatırımların artması gibi, efendime söyleyeyim, diğer sosyal
harcamaların artması gibi, çiftçilerimize verilenlerin artması gibi;
emeklilerimize, dul ve yetimimize daha fazla verilmesi gibi, böyle bir,
gittikçe bir düzelme söz konusudur.
İkincisi, bir de…
BAŞKAN - Sayın Bakan,
soruların hepsine cevap imkânı için soruları kısa cevaplarsanız memnun oluruz.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Peki.
"Memur emeklilerine,
Bağ-Kur emeklilerine verilenler nedir" dediniz.
Üç yıl içerisinde toplam,
TÜFE'nin bedeli, toplamı 39,8 olmuş. Fakat, biz Bağ-Kurlulara yüzde 130 zam yapmışız
üç sene içinde, SSK emeklileri yüzde 88, Emekli Sandığından maaş alan emekli
memurlara yüzde 67 zam yapmışız; yani, bazılarına 2 katı, bazılarına 3 katı,
enflasyonun üzerinde zam yapmış hükümetimiz bu zaman zarfında.
Sayın Kaptan'ın sormuş
olduğu bir soru vardır. Bunu bütün maddelerde sorduğu için ben
cevaplandıracağım. Esasında, maddeyle ilgili bir soru değil; ama,
cevaplandıracağım.
Sayın Kaptan, borç
sözleşmeleriyle ilgili imzalar Hazineden sorumlu Devlet Bakanlığımız tarafından
imzalanır. Bununla ilgili olarak da gelir… Eğer, onun Bakanlar Kurulu
tarafından tasdiki gerekirse Bakanlar Kuruluna da gelir. Yoksa, bir bakanımızın
yetkili olduğu bir hususu "senin de haberin var mı", "senin de
haberin var mı" diye… Tarım Bakanı da imza atar, Bayındırlık Bakanı da,
ilgili sözleşmeleri vardır, imza atar. O ilgili bakanın yetkisi ve sorumluluğu
altındadır. İlla benim haberim olması diye bir şey söz konusu değildir; ama,
biz tek parti hükümeti de olduğumuz için, biz, arkadaşlarımızla ilgili, çok
önemli hususlarda bilgilendiriliriz; en azından Sayın Başbakanımız
bilgilendirilebilir.
Şimdi, bu sözleşme, sizin
bahsettiğiniz böyle bir borç alma söz konusu değildir, böyle bir sözleşme de
yürürlüğe girmemiştir.
Şimdi, girmemiş bir
sözleşme, alınmamış bir borç hakkında laf etmenin de âlemi yok yani artık!
OSMAN KAPTAN (Antalya) -
İmzalandı mı imzalanmadı mı?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - İkide bir "imzalandı mı aldın mı?..” Alınmamış
paranın nesi olur ya?! Öyle bir şey yok yani. İkide bir bu soruyu sorup
duruyorsunuz.
OSMAN KAPTAN (Antalya) -
Kamuoyunda tepki olmasaydı…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, hiçbir borç, siyasî bir
bedel karşılığında alınmamıştır.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Alınmaya teşebbüs edilmiştir.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Bu, bundan önce de böyle olmuştur, bizim zamanımızda da
böyle olmuştur, bizden sonra da böyle olacaktır…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Teşebbüs edilmiştir…
HALİL ÜNLÜTEPE
(Afyonkarahisar) - İmzaladığın şeyin taahhüdü altındasın.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Dubai anlaşmasından bir bahset!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Hiç öküz altında buzağı aramaya kalkmayın arkadaş.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Teşebbüs edilmiştir, teşebbüs.
HALİL ÜNLÜTEPE
(Afyonkarahisar) - Demek ki, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin bakanının
imzasının hiçbir gereği yok.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Boş ver… Bırakın bu şeyleri, bırakın… Bizden böyle şey
sadır olmaz, bırakın. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Bakan.
Diğer sorulara gerekirse
yazılı cevap verirsiniz.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Peki Sayın Başkan.
BAŞKAN - Soru-cevap faslı
tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri, 6
ncı madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Birleşime 5 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati : 17.22
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 17.37
BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER : Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Ahmet
KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42 nci Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
2006 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarılarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
1.- 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1119) (S. Sayısı :1028) (Devam)
2.- 2004 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Dairelerin
Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu ( 1/1084,
3/907) (S. Sayısı: 1029) (Devam)
3.- 2004 Malî Yılı
Katma Bütçeye Dahil İdarelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Katma
Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/1085, 3/908) (S. Sayısı: 1030) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet?.. Yerinde.
7 nci maddeyi okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Mali Politikaya İlişkin
Hükümler
Gerektiğinde
kullanılabilecek ödenekler
MADDE 7.- a) Personel
Giderlerini Karşılama Ödeneği:
Genel bütçe kapsamındaki
kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin bütçelerine konulan ödeneklerin
yetmeyeceği anlaşıldığı takdirde, ilgili mevzuatının gerektirdiği
giderler için "Personel Giderleri" ve "Sosyal Güvenlik Kurumlarına
Devlet Primi Giderleri" ile ilgili mevcut veya yeniden açılacak
tertiplere, Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.1 tertibinde
yer alan ödenekten aktarma yapmaya,
b) Yedek Ödenek:
Maliye Bakanlığı
bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinde yer alan ödenekten, genel
bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin bütçelerinde
mevcut veya yeniden açılacak (01), (02), (03), (05) ve (08) ekonomik
sınıflandırma kodlarında yer alan tertipler ile çok acil ve zorunlu hallerde
(06) ve (07) ekonomik sınıflandırma kodlarında yer alan tertiplere aktarma
yapmaya,
c) Yatırımları
Hızlandırma Ödeneği:
Maliye Bakanlığı
bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.3 tertibinde yer alan ödenekten, 2006
Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar
hükümlerine uyularak, 2006 Yılı Yatırım Programının uygulama durumuna göre
gerektiğinde öncelikli sektörlerde yer alan yatırımların hızlandırılması veya
yılı içinde gelişen şartlara göre öncelikli sektör ve alt sektörlerde yer alan
ve programa yeni alınması gereken projelere ödenek tahsisi veya ödeneklerinin
artırılmasında kullanılmak üzere genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile
özel bütçeli idarelerin projelerine ilişkin mevcut veya yeniden açılacak
tertiplere aktarma yapmaya,
d) Doğal Afet Giderlerini
Karşılama Ödeneği:
Maliye Bakanlığı
bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.5 tertibinde yer alan bu ödeneği, yatırım
nitelikli giderler açısından yılı yatırım programı ile ilişkilendirilmek
kaydıyla genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin
her türlü doğal afet giderlerini karşılamak amacıyla mevcut veya yeniden
açılacak tertiplerine aktarmaya,
e) Belediyelere Yardım
Ödeneği:
Maliye Bakanlığı
bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.76-1-05.2 tertibinde yer alan bu ödeneği,
belediyelere yardım olarak kullanmaya,
Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın Hüseyin
Ekmekcioğlu söz istemiştir.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, şahsım adına da söz talebim vardı.
BAŞKAN - Arada söz isteği
olduğu için birleştiremedim.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HÜSEYİN
EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2006 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 7 nci maddesi hakkında Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlarım.
Görüştüğümüz madde,
bütçedeki personel, yatırım harcamaları, doğal afet giderleri ve belediyelere
yapılacak yardımlara ilişkin ödeneklerin yetmemesi halinde yapılacak
harcamaların bütçenin hangi tertiplerinden yapılacağını düzenlemektedir.
Türkiye'de, 2000 yılından
bu yana, IMF destekli programlar uygulanmaktadır. Bu uygulama, beşinci yılını
bitirmiş ve 2006 yılı bütçesiyle birlikte altıncı yılına girmiş bulunmaktadır.
Bu programın ana noktası
devletin tasarruf etmesidir; yani, devlet, hem harcamalarını kısacak hem de
gelirlerini artıracak, bu suretle tasarruf edecektir. Bu tasarrufun miktarı IMF
tarafından belirlenmektedir. Bu yılki gayri safî millî hâsılanın, yani, millî
gelirin yüzde 6,5'idir. Sağlanan tasarruflar borç ödemesinde kullanılmaktadır.
Programın birinci
önceliği, bugüne kadar, hep, borç ödemek olmuştur. Bunun için, memur, işçi gibi
kamu çalışanlarının gelirlerinden tarımı, çiftçiyi desteklemeye, eğitim, sağlık
harcamalarına ve yatırımlarına kadar birçok harcama kısıtlanmaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
görüştüğümüz maddedeki harcamalara değinirsek, bunlardan, AKP Hükümetiyle
birlikte şu yaklaşımların benimsendiğini görüyoruz: 57 nci hükümet döneminde,
kamu çalışanlarının gelirlerinde yapılacak artışlarda, enflasyonun üzerinde bir
refah payı verilmesi yönünde bir uygulama vardı. AKP Hükümetiyle birlikte bu
uygulamadan vazgeçilmiştir.
Kamu gündeme geldiğinde,
hükümet, asgarî ücrette yapılan artışları ileri sürerek, sorunu geçiştirmeye
çalışmaktadır. Oysa, şu bir gerçektir ki, kamu çalışanlarının eline geçen net
ücretler itibariyle yapılan çalışmalarda ücretlerinin reel olarak düştüğü
görülmektedir.
Öte yandan, 2006 yılı
bütçesiyle, kamu çalışanlarına verilmesi öngörülen maaş artışları son derece
yetersizdir ve toplum tarafından da büyük tepki görmüştür. Bu nedenle, 2006
yılında kamu çalışanlarına ayrıca seyyanen bir ödeme yapılmasını öneriyorum. Bu
ödeme, ilk altı ay için 75 YTL, ikinci altı ay için de 75 YTL'den az
olmamalıdır.
Bu hükümet döneminde,
birinci ödeneğin, borçların ödenmesine verilmesinden, kamu yatırımları da
payını almış ve sonuçta kamu yatırımlarının reel düzeyi düşmüştür.
Bu kadar sıkıntıya rağmen,
iç ve dış borçlarımız düşmemiş, aksine, kamu borçları yaklaşık 100 milyar dolar
artış göstermiştir. Kamu yatırımları hâlâ 2002 yılının gerisindedir. Sayın
Maliye Bakanı, bütçe konuşmasında, yatırım harcamalarının 2002 yılını aştığını
belirtmiştir. Sayın Bakan, size soruyorum; kamu yatırımlarında bir artış oldu
mu?
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AKP Hükümeti, 2006 yılında, kamu kesimi, sabit sermaye
yatırımları içinde, 2005 yılına göre, tarım, imalat, enerji, konut ve eğitim
sektörlerinin payının azaltılması, ulaştırma ve turizm sektörlerinin paylarında
ise, önemli bir değişikliğin olmamasını öngörmektedir. Bunun izahı mümkün
değildir. Ülkemiz için çok büyük önem arz eden bu sektörde, kamu yatırımlarında
azalma olması, sıkıntının daha da artacağı, içinden çıkılmaz bir hal alacağı
anlamına gelmektedir.
Ekonomimizin lokomotif
sektörü olması gereken tarım iyi durumda değildir. Çiftçi, köylü, ürettiği
ürünü maliyetinin altında satmaktadır; üretici, borçlarını ödeyemez duruma
gelmiştir; üretici kan ağlamaktadır. Eğitim de keza öyle. Sadece Antalya'da
yaklaşık 500 dersliğin acilen yapılması gerekmektedir. Daha az gelişmiş
bölgelerimizi varın siz düşünün.
Turistik yörelerimizde
sık sık yaşanan elektrik kesintileri artık halkımızı bezdirmektedir ve ülkemizin
tanıtımının kötü yapılmasına neden olmaktadır. Yine, önemli sektörlerimizden
birisi olan turizmde altyapı yatırımları çok önemlidir. Antalya'da hemen hemen
her ilçe, her beldede altyapı eksikliği bulunmaktadır, arıtma tesisleri
ihtiyacı bulunmaktadır. Kanalizasyonlar denize karışmaktadır. İşte, Sayın Genel
Başkan Deniz Baykal "Antalya'ya gereken yatırımlar yapılmıyor" derken
bunları kastediyordu değerli arkadaşlarım.
Sayın milletvekilleri,
kamu kesimi toplam yatırımlarının gayri safî millî hâsıla içindeki payı 2005
yılında yüzde 5,4 iken, bu oran 2006 yılında yüzde 4,9 olarak belirlenmiştir.
Kamu kesimi yatırımlarını reel olarak azaltmak ekonominin gelişimine negatif
yönde bir katkı yapacaktır. Köylerimiz yol, su, elektrik beklerken; tarımda çiftçimiz,
köylümüz sulama sorunlarını çözemezken; önemli karayollarımız bitirilmeyi
beklerken, kamu kesimi yatırımlarını kısmak niyedir Sayın Maliye Bakanım?!
Ayrıca, bununla birlikte,
toplam kamu yatırım tahsislerinde 2005 yılı bütçesine göre 2006 yılında ormancılığın
yüzde 20,9; enerjinin yüzde 6,8 ve denizyolu ulaştırmasının yüzde 17,5 oranında
küçülmesi öngörülmüştür. Bu sektörleri küçültmek, halkın yaşam standardını
düşürmek ve ekonomiyi baltalamak demektir. Özellikle denizyolu ulaşımına, üç
tarafı denizlerle çevrili olan ülkemizde daha çok önem verilmelidir. Altyapı
tesislerine ihtiyacı olmayan ve diğer taşıma araçlarına göre daha ekonomik olan
denizyolu ulaşımı 2006 yılında küçülecektir. Bunun mantıklı bir açıklaması
yoktur değerli arkadaşlarım.
Son yapılan uygulamayla,
yatırım yapan kuruluşların önüne set koydunuz. Kurumlar Vergisinde 10 puan
indirim yaparak, holdinglere ve bankalara büyük avantajlar sağlıyorsunuz.
Yatırım indirimini kaldırarak, sanayiciyi ve KOBİ'leri cezalandırıyorsunuz.
Yatırımı yapılan kuruluşların kaybını nasıl gidereceksiniz?
İller Bankası yardımıyla
uygulanan teşvikler fiyaskoyla sonuçlandı. Doğuya yatırım gitmiyor. Sektörel
olarak teşvik verilmelidir. Doğu ve güneydoğuda özel sektör yatırım yapmıyor.
Onun için, işsizlik, sefalet, terör çok yüksek. Bu bölgeye, devlet, doğrudan
yatırım yapmalıdır. Özel sektör için de, bu bölgede, yerel teşviklerin ötesinde
teşvik uygulanmalıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biraz da Antalya'daki yatırım çalışmalarına değinmek istiyorum.
Sayın Başbakan bütçe konuşmasında, Antalya'ya gerekli yatırımların yapıldığını
defalarca dile getirdi.
Ben buradan söylüyorum
Sayın Başbakan; üç beş tane altgeçit yapmak, Antalya'yı ihya etmek anlamına
gelmez. Antalya, sizin aklınızın alamayacağı kadar büyüktür. Antalya'nın 14
tane ilçesi bulunmaktadır, 650 kilometrelik bir sahil şeridi bulunmaktadır. En
batıdaki ilçemiz olan Kaş'tan başlamak istiyorum.
MUSTAFA DURU (Kayseri) -
Türkiye'de başka il yok sanki.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Devamla) - Evet Sayın Vekilim, ben yöremin sorunlarını burada dile getirmek
zorundayım. Siz getirmeyebilirsiniz, serbestsiniz, size karışan yok.
MUSTAFA DURU (Kayseri) -
Türkiye'de Antalya'dan başka il yok mu?!
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Devamla) - Evet, benim Antalyam önemlidir. (CHP sıralarından "Bravo
Hüseyin" sesleri)
Eşen Çayı Sulama Projesi,
sizin iktidarınız döneminde programa alınamamıştır. Kalkan ve Yeşilköy
arasındaki yol hâlâ bitirilememiştir. Sayın Başbakan bunların hep bittiğini
söyledi Sayın Vekilim, onun için de değiniyorum bu konulara.
Akyarlar ve Yuvacık
köylerine asfalt dahi götürülememiştir. Turizmin başkenti olarak bilinen
ilimizde, hâlâ, asfalt bulunmayan köylerimizin olması, utanç verici bir
durumdur.
Finike'ye geldiğimizde;
burada arıtma tesisisin olmadığını ve fosseptiklerin denize karıştığını
görmekteyiz.
Turizmin, özellikle yat
turizminin yoğun olarak yapıldığı ilçelerimizden Kemer'de, yat limanı yeterli
hale gelmemiştir. Bu güzide ilçemizde, çok önem arz eden mevcut yat limanı
ihtiyacı karşılayamamaktadır.
Kumluca'da, yine arıtma
tesisi ve katı atık tesisi ihtiyaçları bulunmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bununla birlikte, yoğun
olarak görülen elektrik kesintileri, her şeyin elektrikle çalıştığı bu çağda,
büyük sıkıntı yaratmaktadır.
Korkuteli'nde, Korkuteli
- Antalya çevre yolunun bir an önce programa alınıp, yapımına başlanması
gerekmektedir. Bu konuda, 16.12.2004 tarihinde vermiş olduğum soru önergesi,
hâlâ dikkate alınıp cevaplandırılamamıştır.
Biz, bu soruları laf
olsun diye sormuyoruz değerli arkadaşlarım, gerçekten önemli gördüğümüz
konuları çözdürebilmek, dikkat çekmek ve bilgilenmek için muhataplarımıza
yöneltiyoruz.
Ayrıca, planlanması
tamamlandığı halde yıllardır yatırım programına alınmayan Kargalık Deresi
üzerine kurulacak olan Bingeçit Barajı da, ilçemiz tarımı için çok önemlidir.
Ülkemiz tarımının, zor
günler geçirdiği bu dönemde daha da önemi artmaktadır. Bu konuda vermiş olduğum
bir de soru önergesi mevcuttur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Elmalı'da Çayboğazı Barajı, ikinci bölümü yarım şekilde
beklemektedir. Yaklaşık 14 000 hektarı sulayacak olan tesis, AKP Hükümeti
göreve geldiğinden bu yana, hâlâ bitirilmeyi beklemektedir.
Manavgat İlçemiz de,
sorunlar yumağı halindedir. Yine arıtma tesisinin olmadığı ve acil ihtiyaç
olarak karşımızda durduğunu görmekteyiz. Bununla birlikte, yat limanının bir
dalgakırana ihtiyacı olduğunu da bilmekteyiz. Son üç yıldır, bu konuyla ilgili
bir gelişme sağlanamamıştır.
Aynı sıkıntı Serik'te de
karşımıza çıkmaktadır. Arıtma ve kanalizasyon ihtiyacı, aynı zamanda katı atık
imha tesisi de, ilçemizdeki önemli sıkıntılardan birisidir.
Büyük bir ilçemiz olan
Alanya'da, Dimçay Barajı Projesi, yine yarım şekilde beklemektedir.
Sahil şeridindeki belde
belediyelerinin neredeyse tamamında arıtma tesisi bulunmamaktadır. Orada
bulunan otellerin fosseptikleri denize akıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Ekmekcioğlu, siz bir selamlama yaparsanız, daha sonra vereceğim söz sırasında
konuşmanızı tamamlarsınız.
Buyurun.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Devamla) - Bu olay devam ettiği takdirde, güzelim Akdenizimiz çok yakında
kirlilikten gözükmeyecek, ayrıca, turizme de büyük balta vurmuş olacaktır.
Konuşmamın diğer bölümünü
kişisel söz hakkımda kullanmak istiyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ekmekcioğlu.
Anavatan Partisi Grubu
adına, Bitlis Milletvekili Sayın Safder Gaydalı. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) - Sayın Başkan, Yüce Meclisimizin çok
değerli üyeleri; sözlerime başlamadan önce, hepinizi en derin saygılarımla
selamlıyorum.
Bugün, konuşmacılar
arasında ben yoktum; ama, Meclise gelip bu hararetli konuşmaları gördükten
sonra da, bu madde üzerinde konuşma gereği hissettim.
Şimdi, burada olan,
olmayan bakanlar hakkında konuşulur, konuşulmaz edebiyatı da yapılıyor. Dileriz
ki, her bakan, hakkında konuştuğumuz bakanın burada olmasıdır; ama, Bakanlar
Kurulu, Kabine kurulduğu ilk gün, bakanların hepsi birbirlerine vekâlet
verirler. Dolayısıyla, her bakan, her bakan adına konuşma, her bakan, her bakan
adına oy kullanma yetkisini haizdir. Bu yetki, sadece Başbakan Yardımcılarına
da mahsus değildir. Dolayısıyla, Bayındırlık Bakanı hakkında veya Enerji Bakanı
hakkında veya Millî Eğitim Bakanı, Savunma Bakanı veya diğer devlet bakanları
hakkında bir söz söylendiğinde, onun adına savunacak, sadece Başbakan
Yardımcısı değildir. Eğer, o sırada Türkiye Büyük Millet Meclisinde Maliye
Bakanı burada duruyorsa, Maliye Bakanı da pekâlâ o arkadaşını savunacak güce
sahiptir. Dolayısıyla, bu Meclis, bu dönem, bazı yakışıksız olaylara da sahne
oluyor; ama, dileriz ki, bunların devam etmemesi, bunlardan ders alınmasıdır.
Değerli arkadaşlarım,
iktidar partisi demek, iktidar partisi grubu demek, her şeyi, yanlışı,
kötüsüyle, kendisine de ait olsa, alkışlamak demek değildir. Bazı şeylere de
karşı koymasını bilmeniz lazım. iktidar grubu, öyle bir güce sahiptir ki,
grupta oylama yaparak kendi bakanını düşürme yetkisine sahiptir.
Şimdi, Enerji Bakanlığı
bütçesi konuşulurken, burada çok değerli Enerji Bakanımız Sayın Güler de
konuştu. Peki, Adalet ve Kalkınma Partisi İktidar mensubu milletvekili çok
değerli arkadaşlarıma sormak istiyorum; bu konuşmayı hepiniz tasvip ettiniz mi,
onayladınız mı? İktidar Partisinin bakanı çıkacak, buradan konuşacak, ne
pahasına olursa olsun, alkışlayacaksınız… Yok böyle bir şey!
Bakın, kötüyü
alkışlarsanız, kötüyü emsal yaparsınız. Eminim ki, grubunuzun içinde en az 50
tane Enerji Bakanı çıkaracak güce sahipsiniz; belki 60 tane, belki 70 tane;
grubunuzun içinde olmadığım için, çok değerli arkadaşlarımı da tanıma fırsatı
bulamadım; belki, AK Parti Grubunun içinden 3 tane kabine çıkaracak güce sahip
milletvekilleri var. Ama, size tavsiyem, burada kötüleri alkışlamayın; kötü,
hiçbir zaman emsal olmasın.
Çok değerli Başbakan
Yardımcımız Sayın Şahin burada çıkıp konuşurken -keşke burada olsaydı; şimdi,
burada olmayınca gıyabında konuşmuş gibi oluyor- eski Başbakanlardan birine
atfen de atıfta bulundu.
Şimdi, hepiniz,
geçmişinizde çok eski siyasî partilerde de bulunmuş olabilirsiniz. Şu anda
Meclisi yöneten Sayın Meclis Başkanvekilimiz de bir partinin eski genel
başkanıydı. Tarih, olaylar icabı çok çeşitli partilerde de görev almış
olabiliriz.
Şimdi, bir haftadır
konuşuluyor toplumda; yargıya müdahale, yargıya müdahale yapılmaz… Ama, yargıda
olan bir dava nasıl burada konu edilebiliyor; onu anlayabilmiş değilim. Şimdi,
bir eski çok Sayın Başbakan Yüce Divanda yargılanıyor. Yargılandığı konu
ne;Türkbank davasında ihaleden önce taraflarla konuşmak.
Peki, bu, size, bir şeyi
hatırlatmıyor mu değerli arkadaşlarım?! Size bir şeyi hatırlatmıyor mu?!
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) Haa, üstelik, bu devlet adamlığı
ciddiyetiyle de değil, bakın, babalar gibi görüşmeyi, babalar gibi görüşmeyi…
Şimdi, bir davada ayrı
bir taraf alıp, öbür davada farklı davranamazsınız. Şimdi, eğer ihale öncesi
görüşmeleri tasvip ediyorsanız, niye o zaman 22 nci Dönem Parlamentosu o Sayın
Başbakanı Yüce Divana gönderdi?! Eğer etmiyorsanız, o zaman burada bir tavır
almanız lazım.
AHMET RIZA ACAR (Aydın) -
Fesat ayrı, görüşme ayrı!
EDİP SAFDER GAYDALI
(Devamla) - Haa, sizin hesabınız nedir, onu da bilmiyorum tabiî, ama…
AHMET RIZA ACAR (Aydın) -
Fesat… Fesat…
EDİP SAFDER GAYDALI
(Devamla) - İnşallah, hesabınız da doğru çıkar; ama, gün gelir bu hesap döner.
Sap döner keser döner, bir gün hesap döner. Sayın Demirel'in bir lafı vardı…
AHMET RIZA ACAR (Aydın) -
Fesat… Fesat…
EDİP SAFDER GAYDALI
(Devamla) - Ama, onların hepsinin de bir gün hesabı gelir, onların da hesabı
görülür.
AHMET RIZA ACAR (Aydın) -
Ben, fesat diyorum.
EDİP SAFDER GAYDALI
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, Anavatan Partisinin getirdiği teknik
imkânlar, buradan da anında cep telefonlarıyla da konuşmamızı ve vatandaşın
bize telefon açarak bazı bilgileri vermesini de sağlıyor. Demin, AK Parti
Grubundan Sayın Fatsa konuşurken, hemen Yozgat-Şefahatli'den -hiç tanımam- bir
çiftçi arkadaşımız aradı; değerli çiftçi "gübre desteğinden bahsetti Sayın
Fatsa, tohumluk desteğinden bahsetti; ama, böyle destekleri almadık" dedi.
Bilmiyorum, bunu da bu
vesileyle burada anlatmak istiyorum. Hafta sonu Gaziantep'teydik,
Kahramanmaraş'taydık. Tabiî, hükümetin anlattığı ve gösterdiği tablo ile halkın
yaşadığı tablo birbirinden farklı; keşke farklı olmasa. Keşke, iktidara
geldiğiniz bu üç yılı doldurup dördüncü yıla girdiğiniz bu yıl da her şey
güllük gülistanlık olsa; bütün çiftçiler memnun olsa, esnaf memnun olsa, memur,
dul ve yetim eğer memnun olsa, bundan rahatsızlık duyacak 550 milletvekilinden
bir milletvekili var mı acaba aramızda?! Hepimiz bundan mutluluk duyarız. Her
gittiğimiz yerde, eğer çiftçi halinden memnunsa, esnaf halinden memnunsa,
bundan bir Türk vatandaşı olarak hepimiz memnunluk duyarız.
Ben, geçmişteki bir
sözümü burada tekrarlamak istiyorum. Bir toplantıda dedim ki: Fert başına düşen
millî geliri 2 000-2 200 dolar olan
bir ülkenin bakanı olacağıma, bırakın başbakanı olacağıma, fert başına düşen
millî geliri 30 000 dolar olan bir ülkenin işçisi olmayı her zaman tercih
ederim. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) Bu, hepimizin de tercihi
olmalı.
MUSTAFA ILICALI (Erzurum)
- Nasıl olacak?!
EDİP SAFDER GAYDALI
(Devamla) -.Değerli arkadaşlarım, sayın bakanlarımız, sayın hükümetimiz
hakikaten yoruldu. Bunun işaretlerini de bir bir veriyorlar. Burada hep beraber
de görüyoruz. Bu yorgunluk bir iktidar yorgunluğu, belki bir nöbet değişimi
zamanı geldi, belki Kabinede bir revizyon, belki sandık gelip halk bu
değişikliği yapacak, bilemiyorum; ama, bir an önce hükümetimizin toparlanması
lazım. Hükümetin kendi içinde bir yekvücut olarak hareket etmesi lazım. Bir
bakanın söylediğini diğer bakanın tekzip ettiği bir konumdan acele çıkmamız
lazım.
Bakın, Sayın Başbakan
bütçe konuşmasında çıkıp burada yaptıkları çok şeyi anlattı; ama "bir şeyi
yapamadık, işsizliğe çare bulamadık" dedi. Saygıyla karşılıyorum Sayın
Başbakanımızı; ama, Maliye Bakanı da çıkıp, akabinde Başbakan Yardımcısı Sayın
Şahin de çıkıp diyor ki: "Bu konuda çok başarılıyız."
AHMET RIZA ACAR (Aydın) -
Başbakan öyle söylemedi.
EDİP SAFDER GAYDALI
(Devamla) - İşte, nüfusumuz bu kadar, 750 000 artıyor - bir de hesap
yapıyorlar- eğer, nüfusumuz bu kadar arttığında işsizlik oranı da artmıyorsa,
demek ki, her sene 750 000 insanımıza iş buluyoruz diye övünüyorlar; ama,
burada bir homojenlik yok. Ben bunu anlatmaya çalışıyorum. Bundan da
rahatsızlık duymanıza hiçbir ihtiyaç yok Sayın Milletvekilim.
AHMET RIZA ACAR (Aydın) -
Müsterihiz, yüzde 5 değiliz çünkü.
EDİP SAFDER GAYDALI
(Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlarım, burada, Adana Milletvekilimiz Sayın
Recep Garip bir saat kadar önce konuştu; yani, tarihin köklerinden gelen bir
parti olduğunuzdan falan bahsetti.
Şimdi, sormak istiyorum:
Bazen 2002'yi milat olarak görüyorsunuz, bazen köklerimiz taa tarihlere
uzanıyor diyorsunuz. Şimdi, acaba tarihlere mi uzanıyor, 2002'mi; bunun bir
kararını verin.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
Osmanlıdan.
EDİP SAFDER GAYDALI
(Devamla) - Her şeyde, işinize geldiğinde 2002 milat; yok, işinize
gelmediğinde, tarihin derinliklerinden falan bahsederek geliyorsunuz.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Tarihin kökünden süzülüp geliyoruz.
SABRİ VARAN (Gümüşhane) -
Kök ayrı, milat ayrı!
EDİP SAFDER GAYDALI
(Devamla) - Bu hükümet bir şeye de ilk imzayı attı; o da nedir biliyor musunuz,
eskiden işçi ile işverenler birbirlerine girerlerdi, hükümet de aracılık
yapardı; gider aracılık yapar, onların arasını bulurlardı. Şimdi, bugün ilk
defa bir şeyi müşahede ettim; hükümet ile işverenler kavga ediyor, DİSK'in
Sayın Genel Başkanı da arabuluculuğa soyunuyor, diyor ki: "Sizi ben
uzlaştırayım." Bu da, bir, tarihteki ilk.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, Bayındırlık Bakanınız dün bir toplantıda -Diyarbakır Milletvekilimiz Sayın Akgül de o
toplantıdaydı- Türkiye'deki fakirlikten, işte, dünyada 852 000 000 çok fakir
insan, açlık sınırında olan insandan bahsediyor ve 1 000 000 insan da
Türkiye'de açlık sınırında diyor ve Sayın
Bayındırlık Bakanınız diyor ki: "Bu rakam da artıyor; buna önlem
almamız lazım." Bunu söyleyen kim; Türkiye Cumhuriyetinin 59 uncu
hükümetinin Bayındırlık Bakanı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
VEZİR AKDEMİR (İzmir) -
Doğru söylemiş; kırk yılda bir doğru söylemiş!
BAŞKAN - Buyurun efendim.
EDİP SAFDER GAYDALI
(Devamla) - Doğru söylemiş, doğrudur;
ama, hükümetin, bir, şapkasını önüne koyup düşünmesi lazım; yani, doğruları
söylemek de bir yerde yetmiyor.
Şimdi, hükümetler birinci
yıllarda geçmiş iktidarlara çatarlar, çatarlar; doğrudur; ama, dördüncü yılınız
doldu değerli arkadaşlarım. Artık, geçmişi kötüleyerek önümüzdeki seçimlerde oy
almanız mümkün değil; bir defa bunu öğrenmeniz lazım; artık, yapacağınız veya
yaptığınız icraatlarınızla halkın karşısına gidip halktan oy isteyeceksiniz.
ALİ AYDINLIOĞLU
(Balıkesir) - Buna halk karar verecek!
EDİP SAFDER GAYDALI
(Devamla) - Sakın, sakın, geçmişi
kötüleyerek bu seçimlerde de oy alacağınızı zannediyorsanız aldanıyorsunuz.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) O hakkınızı bir defa kullandınız;
2002'de çok da güzel kullandınız. Sizi de tebrik ediyorum. Konjonktür de
güzeldi, her şey güzeldi; onu kullandınız; ama, bakın, bir hafta sonra, haftaya
bugün, artık, 2006. Haftaya bugün… Hepimize hayırlı olsun, memleketimize
hayırlı olsun; inşallah, hayırlı hizmetlere de vesile olur.
ALİ AYDINLIOĞLU (Balıkesir) - Alnımız açık.
EDİP SAFDER GAYDALI
(Devamla) - 2006'ya geldikten sonra
diyeceğimiz tek laf var, nedir biliyor musunuz; seneye seçim var.
ALİ AYDINLIOĞLU
(Balıkesir) - Alnımız açık Allah'a şükür.
EDİP SAFDER GAYDALI
(Devamla) - Bakın, seneye seçim var. Hep birlikte söyleyeceğiz bunu. İnşallah,
bir hafta kimse ölmez kalmazsa söyleyeceğiz. Seneye seçim var diyorsak, artık
hesap kitabınızı da ona göre yapmalısınız diyorum.
Bu bakanlar arasındaki
diyalog veya diyalogsuzluğa bir atıfta da bulunmak istiyorum. Gümrüklerden
sorumlu bir Devlet Bakanımız… Bakın, gümrükler kaynıyor, neler olduğu belli
değil; yargıya intikal ediyor. Yargıya intikal edecek şeylerde konuşmak
istemiyorum; ama, sizin Bayındırlık Bakanınız her VIP salonuna gidip
baktığımızda, mankenlik yapıyor. Şimdi, bütün mecmualarda, gazetelerde
mankenlik yapıyor.
Şimdi, eğer
milletvekilleriniz mankenliğe, yani, yeni bir mesleğe gıpta ediyorlarsa, yeni
bir iş aramak için kendilerinde bir arayış içindelerse, demek ki…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Gümrüklerden sorumlu Bakan mı, Bayındırlık Bakanı mı?
BAŞKAN - Sayın Gaydalı,
mikrofonu açıyorum, lütfen, tamamlayın konuşmanızı.
EDİP SAFDER GAYDALI
(Devamla) - Özür diliyorum… Gümrükten sorumlu Devlet Bakanımız Sayın Kürşad
Tüzmen'den bahsediyorum.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Yerini buldu!
EDİP SAFDER GAYDALI
(Devamla) - Şimdi…
SONER AKSOY (Kütahya) -
Var mı onun gibi yakışıklısı.
EDİP SAFDER GAYDALI
(Devamla) - Çok yakışıklı, ben de takdir ediyorum. Ben de takdir ediyorum.
Keşke hepimiz de onun kadar yakışıklı olsak; ama, devlet adamlığında aranan
vasıf sadece yakışıklılık değil ki. Devlet adamlığında aranan sadece
yakışıklılık olsa, bütün güzel artistlerimizi getirir Bakanlar Kurulu
sıralarına oturturuz. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) Ama, memleketin
beklediği sadece fiziksel güzellik değil ki, ruhsal güzellik de… Ruhsal
güzellik de, ağızdan çıkanı kulağın duyduğu, ağızdan çıkan şeyin yapılabildiği
bir ülke…
AHMET RIZA ACAR (Aydın) -
Anlıyoruz, gıptayla bakıyorsunuz.
BAŞKAN - Sayın Gaydalı,
lütfen tamamlayın konuşmanızı.
EDİP SAFDER GAYDALI
(Devamla) - Güzel yaptığınız her şeyin destekçisi olacağız, arkanızda olacağız,
size destek vereceğiz. Ben diyorum, Türkiye'de işler güzel giderse, bundan en
fazla mutluluğu ben duyarım; ama, Türkiye, sizin buradan gördüğünüz bir Türkiye
değil.
2006 bütçesinin tüm
memlekete hayırlar getirmesini diliyor, hepinize en derin saygılarımı arz
ediyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Gaydalı.
Gruplar adına konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şahısları adına söz
isteği var.
Şahsı adına, Antalya
Milletvekili Sayın Hüseyin Ekmekcioğlu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Görüşülmekte olan bütçe kanunu tasarısının 7 nci maddesiyle ilgili
kişisel görüşlerimi belirtmek için söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Antalyamızın sorunları
bitmedi, yatırımları tamamlanmadı. Sorunları saymaya devam ediyorum. Akseki'de,
yine içmesuyu problemi önümüzde durmaktadır. Ayrıca, Cevizli-Beyşehir
karayolunun bir an önce tamamlanması gerekmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; en doğu ilçemiz olan Gazipaşa'da ise, yine vermiş olduğum soru
önergesinde belirttiğim gibi, Gökçeler Barajının 2006 yılı programına alınması
gerektiğini düşünmekteyim. Ülkemiz muz üretiminin büyük bir kısmının bu
ilçemizde yapıldığı düşünüldüğünde, yine barajın önemi de anlaşılacaktır.
Bunları, özellikle tek tek saymak istedim.
Sayın Başbakan,
Antalya'ya gerekli yatırımlar yapılabilmiş mi; yoksa sadece göz mü
boyanıyormuş?! Saydığım dağ gibi gerekli yatırımlar, sadece çok acil olanları.
İşte, Sayın Genel Başkanım Deniz Baykal'ın "Antalya'ya gerekli yatırımlar
yapılmıyor" diye dile getirdikleri bunlardır. Bu gösteriyor ki, Antalya,
hak ettiği yardımları alamamıştır; yani, Sayın Başbakan söylediklerini yerine
getirememiştir. Ülkemizin turizm gelirlerinin yarısı ilimizden geliyor; fakat,
karşılığında AKP Hükümeti kepçeyle aldığı gelirleri kaşıkla ilimize hizmet
olarak vermektedir.
İlimizin en önemli
sorunlarından biri de balıkçı barınaklarıdır. Yat limanının belediyeye tahsis edilmesinden
sonra, balıkçı barınağının Sarısu'ya alınması planlanmıştı; fakat, burası da
turizm bölgesine dönüştürülecektir denilerek birilerine kıyak çekilmek
istenmiştir. Bu yüzden, balıkçı barınaklarının Küçük Çaltıcak'a yapılması
planlanmıştır. Balıkçılar şu anda ortadadır. Denizle iç içe olan ilimizde,
balıkçılık sektörü önemli bir yer tutmaktadır; ama, maalesef, bu sektör de
sahipsizdir.
Bu arada, Demre'de,
5.12.2002 tarihinde yaşanan dolu felaketinde zarar 1 trilyonun üzerindedir.
Yine, 2.2.2003 tarihinde yaşanan hortumdaki zarar 4 trilyonun üzerindedir. Bu
olaylarda 500 üreticimiz zarar görmüş ve mağdur olmuştur. Bunlardan başka,
11.1.2004, 25.1.2004 ve 16.2.2005 tarihlerinde yaşanan hortumlarda toplam zarar
6,5 trilyondur. Toplam 350 üretici bu afetlerden etkilenmiştir. Seracıların
doğal afetlerde uğramış olduğu zararın ancak yüzde 1'i hükümet tarafından hibe
yoluyla karşılanabilmiştir. Mağdur olan bu insanları çok zor durumda, sahipsiz
bırakırsanız, sandıkta sizin yakanıza yapışacaklardır, bundan hiç kuşku
duymuyorum.
Yine, Demre'de,
15.12.2005 tarihinde bir doğal felaket meydana gelmiştir. Bu afette de 90
çiftçi zarar görmüştür, 280 dekar serada zarar bulunmaktadır, yaklaşık 3
trilyon liralık bir hasar meydana gelmiştir. Bu hasarın ilgili bakanlık
tarafından bir an önce karşılanması gerekmektedir. Aksi takdirde, tek geçim
kaynağı tarım olan bu insanlar büyük sıkıntı içine gireceklerdir. Üretimde
kullanmak üzere aldıkları kredileri nasıl ödeyeceklerdir Sayın Bakan?
Değerli arkadaşlar, doğal
afetler, coğrafyamız gereği, zaman zaman ülkemizin değişik yörelerinde
olmaktadır. Doğu Karadeniz Bölgesinde, 2004 Nisan ayında don felaketi
yaşanmıştır ve üretici zarar görmüştür. Bu zararın halen 252 trilyon liralık
kısmı ödenmiş değildir. 2006 yılı bütçesine, bununla ilgili bir ödenek de
konulmamıştır.
Geçen yıl, Malatya'da,
kayısı bahçelerinin yüzde 60'lık bölümü don felaketine uğradı. Tarım il
müdürlüğünün resmî raporlarıyla belgelenmesine rağmen, tek kuruşluk yardım
yapılmadı. Bu nedenle, Malatya üreticisinin kaybı 200 trilyonu bulmaktadır.
Görülüyor ki, hükümet,
afetlerde mağdur olan üreticilerimize, çiftçilerimize gereken yardım elini
uzatmamıştır. Onları, kaderleriyle baş başa bırakmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim,
konuşmanızı tamamlayın.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Devamla) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Ben de buradan diyorum
ki, ülkemiz, inşallah hiçbir afet görmesin ve Allah bir daha kimseyi AKP
Hükümetine de muhtaç etmesin. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hükümet olarak, belediyelerimize de adil davranmıyorsunuz,
belediyeler arasında ayırımcılık yapıyorsunuz. AKP'li belediyelerin yatırım
ihtiyaçlarının yaklaşık yüzde 90'ı için kaynak sağlanırken, muhalefet partili
belediyelerin yatırım ihtiyaçlarının ancak yüzde 10'luk bölümü için kaynak
ayrıldığını öğrenmiş bulunuyorum; bu durum, gerçekten, çok büyük adaletsizlik
yaratmaktadır. Sayın Bakan, muhalefet partilerindeki belediyelerde yaşayan
vatandaşlarımızdan size oy verenler yok mu? Bu il ve ilçelerimize üvey evlat
muamelesi yapılmasının sebebi nedir? Ülkemizi bir bütün halinde düşünmek
zorundayız. Size oy verenler, vermeyenler, AKP'li olan belediyeler, muhalefette
olan belediyeler diye ayırırsanız, çok büyük toplumsal sıkıntılar yaşayabiliriz
ki, bunun altından kalkamazsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Ekmekcioğlu, son cümlenizi rica ediyorum.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Devamla) - Bitiriyorum efendim.
Siyasî ayırım yapmadan,
bütün belediyelerimize eşit ve adil davranmalısınız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizde, üç yıllık AKP İktidarı döneminde kamu yatırımları
yapılamıyor. Devlet, yatırımı destekleyen bir konumdan çıkmış durumdadır. Bunun
sonucu da, Türkiye'de, geleceğinde daha güçlü bir ekonomi oluşturamaması
anlamına gelmektedir. Bugün, eğer, siz az kamu yatırımı yaparsanız, yarın daha
az güçlü bir Türkiye'yle karşı karşıya kalacaksınız. Bu hükümetle, geleceği
düşünmekten vazgeçmiş bir Türkiye olmaya devam ediyoruz. Ülkemiz, daha fazla
borç ödemek, borç yükünün altında ezilen bir ülke durumunu sürdürmek zorunda
kaldığı içindir ki, kamu yatırımları yapılamıyor. Kamu yatırımı yapılamayınca,
geleceği kazanamıyor; bunun sonucunda, işsizlik artıyor.
Sonuç olarak, yatırım, bir
ülkenin gelişmesi ve ekonomisi için çok önemlidir ve kaçınılmazdır.
Kamu kesimi
çalışanlarının maaşları çok düşük durumda, kamu yatırımları yetersiz, doğal
afetlere verilen değer yok denecek kadar az; bunların bir an önce düzeltilmesi
gerekmektedir.
BAŞKAN - Sayın
Ekmekcioğlu…
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Devamla) - Bitiriyorum efendim. Son cümlem…
BAŞKAN - Efendim, son
cümlenizi rica ediyorum.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Devamla) - Son cümlem efendim… Son cümlem…
BAŞKAN - Bakın, size
eksüre verdikten sonra bir süre daha verdim…
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Devamla) - Bitiriyorum efendim. Bitiriyorum, son cümlem…
Hükümetinizin bu
sorunların altından kalkamayacağı artık açık ve net belli olmuştur.
Bu tasarının 7 nci
maddesine, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak olumsuz oy vereceğimizi
belirtir, hepinizi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ekmekcioğlu.
Şahsı adına ikinci söz
isteği, Aydın Milletvekili Sayın Ahmet Ertürk; buyurun.
AHMET ERTÜRK (Aydın) -
Sayın Başkan, değerli milletvekillerimiz; bütçe kanunu tasarısının 7 nci
maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
İlgili kurum ve
kuruluşların bütçelerine konulmak üzere, merkezî yönetim kanunlarında
belirtilen hizmet ve amaçları gerçekleştirmek veya bütçelerinde öngörülmeyen
hizmetler için gerektiğinde aktarma yapmak üzere, Maliye Bakanlığı bütçesinin
ilgili tertiplerinde yedek ödenek bulundurulabileceği ve bu ödeneklerden
ihtiyaç duyulduğunda aktarma yapmaya Maliye Bakanının yetkili olduğu bu
maddeyle düzenlenmektedir. Bu hüküm kapsamında, gerekli olduğunda personel
giderlerini karşılama ödeneği, yedek ödenek, yatırımları hızlandırma ödeneği ve
doğal afet giderleriyle belediyelere yardım ödenekleri olarak düzenlenmiştir.
Ayrıca, özel bütçeleriyle de YÖK, TÜBİTAK, MTA, GAP, KOSGEB, üniversiteler,
vakıflar, Bor Enstitüsü gibi kurumlar ile Millî Eğitim Bakanlığı, Sağlık
Bakanlığı, Tarım Bakanlığı gibi gerek personel gerekse hizmetleri için uygun
talepleri olan kurumlarımız için de bu maddeyle bir fırsat yaratılabilecektir.
Burada pek çok konuşmacı
arkadaşımız, hep tarımdan bahsetmektedir. Elbette tarıma da, bu maddeyle
beraber bir ek kaynak gerekebilecektir. Şöyle ki: AK Parti Hükümeti, daha
birinci döneminin yarısını ancak tamamlamış durumda iken, tarımsal girdi
destekleri, örneğin mazot, gübre, tohum gibi, bilhassa sertifikalı buğday ve
hububat türleri gibi... Burada, pek çok milletvekilimiz bunların alınmadığını
söylüyor; ama, alan arkadaşlarımız bu desteklerle beraber üretimlerini
sürdürebiliyorlar. Fidan, projeni testinden geçmiş boğa sperması gibi
kalemlerde Katmadeğer Vergisi yüzde 8'den yüzde 1'e indirilmiştir.
Hayvancılık desteklerinde
kabayem destekleri, yonca, slajlık mısır, tritikale, hayvan pancarı, fiğ ve
uygun ekipman, yani, biçme, toplama, balyalama makineleri, sağım makineleri ve
süt soğutma tanklarında yüzde 40'a yaklaşan destekler verilmektedir.
Süt destekleri, sunî
tohumlama destekleri ve sunî tohumlamadan doğan buzağı destekleriyle de
hayvancılığımızı AK Parti Hükümeti, ayağa kaldırmaya ve atağa kaldırmaya
çalışmaktadır.
Gene, pamuk toplama
makineleri, pancar hasat makineleri, fıstık sökme ve işleme makineleri için de
10 yaşa kadar gümrüksüz ithal edilebilme fırsatı yaratılmıştır.
Arz fazlası ürünlerde
ihracat destekleri, narenciye gibi, arz açığı ürünlerde de üretim destekleri,
pamuk, ayçiçeği, zeytinyağı, soya ve mısır gibi ürünlerde de yapılmaktadır.
Bu sene yeni bir açılımla
kanola üretimi teşvikiyle çiftçilerimize ucuz mazot, yani, biyodizelle yeni bir
fırsat, yeni bir açılım, gene hükümetimizin gündemindedir.
Keza, hububat ve hububat
grubu destekler de yapılmaktadır.
Parlamentodan çıkan
yasalarla Organik Tarım, Tarım Sigortaları Kanunu, Toprak Kullanımı Kanunu,
Lisanslı Depoculuk Kanunu, Üretici Birlikleri Kanunu ve şu anda Tarım
Komisyonundan geçen Tarım Kanunu Tasarısıyla tarım yeni bir çehreye, yeni bir
kimliğe, yeni fırsatlara doğru, insanlarımızın yasal kural ve kaideleri
konularak, insanlarımızın daha iyi üretim tarzlarını yakalaması için bu yasal
düzenlemelerle beraber, hele Tarım Kanunu Tasarısı da yasalaştığında, yılı
içerisinde, bu maddeden, 7 nci maddeden fırsat bulunarak ödeneğe ihtiyaç
duyulacaktır.
Kırsal kalkınma
destekleri bu kanun tasarısı içerisinde. Örneğin kırsalda paketleme,
ambalajlama, işleme, tasnifleme gibi işler için; keza, bölgesel destekler,
ayçiçeği, mısır, pamuk, buğday yetişen bölgelerde ayrıca destekler vermek
suretiyle; ÇATAK desteklerinde de, çevreye duyarlı, erozyona duyarlı bitkisel
üretim, ağaçlandırma ve organik tarım ile arıtmaya duyarlı havza destekleriyle,
ekolojisine uygun üretim yoğunluğundaki desteklemelerle, fark ödeme ve telafi
edici desteklerle, tarımsal yayın, pazarlama teşviki, özel depolama yardımı,
kalite desteği, piyasa düzenleme desteklerimizle ve toprak tahlili yapmak
suretiyle uygun gübreyle, yaprak tahlili yapmak suretiyle de uygun tarımsal
ilaçla ve bunların da reçeteyle satılmasıyla, tarımımıza yeni baştan bir
çekidüzen vermek gündemimizdedir.
Keza, Parlamentodan
geçerek yasalaşan Tarım Sigortaları Kanunu için de, 2006 yılı için, eködenek
istenebilir gibi görünüyor.
Keza, ürün konseyleri
kurulmak suretiyle de -gerek Ulusal Pamuk Konseyi gerek Ulusal Zeytinyağı
Konseyi gerek Ulusal Fındık Konseyi gerek Ulusal Süt Konseyi gibi konseylerle
de- gene, tarımımıza bir çekidüzen verme fırsatımız her zaman mümkündür.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Ertürk
AHMET ERTÜRK (Devamla) -
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; çok çalışmalıyız, ihracata uygun
kalite ve türde ürün yetiştirmeliyiz; ancak, bu kadar çalışmanın içerisinde, bu
kadar yoğun gündemin içerisinde, tarımla uğraşan insanlarımızın mutsuz
oldukları, onlardan hep şikâyetçi oldukları burada söyleniyor; ancak,
hükümetimizin koyduğu bu desteklemeleri alan çiftçilerimiz, üretimlerini rahat
sürdürebilir bir tarzda üretim faaliyetlerini yapabilme fırsatları buluyorlar.
Sayın Gaydalı burada bir
konuşma yaptı ve çözümsüz, karanlık ve karamsar bir tablo çizdi. Ben de Sayın
Gaydalı'ya soruyorum: Siz, üç dönem bu Parlamentoda görev yaptınız, ama vekil
olarak görev yaptınız, ama bakan olarak görev yaptınız; bu kadar devasa
sorunlar vardı da bunları niye çözmediniz?! Şimdi çözemediğiniz sorunların
hesabını, daha birinci döneminin ancak yarısını tamamlamış AK Parti
Hükümetlerine soruyorsunuz. Siz, istikrardan, AB hedeflerinden mutlu değil
misiniz diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ertürk.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, 10 dakikalık
soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Buyurun Sayın Kart.
ATİLLA KART (Konya) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Yalnız, maddeyle
ilgili sormanızı rica ediyorum.
ATİLLA KART (Konya) -
Evet efendim, 7 nci maddenin (c) bendiyle bağlantılı olarak soruyorum.
Diğer Konya
milletvekillerini sorumluluk altında bırakmamak amacıyla, zorunlu olarak, Sayın
Ahmet Işık'ın adını ifade etmek istiyorum.
Sayın Işık soru
niteliğinde olmayan, herkesin kolaylıkla ulaşabileceği bilgileri soru olarak
sorarken, bir taraftan, diğer milletvekillerinin hukukunu ihlal ediyor, bir
taraftan da, Konya'nın sorunları hakkında kamuoyunun yanlış bilgilenmesine yol
açıyor. Hemen örnek vermek istiyorum: KOP Projesi, Mavi Tünel, Konyalının hayali,
beklentisi; yirmi yıldır, yirmibeş yıldır Konyalı bunu bekliyor. Sayın Enerji
Bakanı ve Sayın Ulaştırma Bakanı, Sayın Işık'ın sorularına verdikleri
cevaplarda, sanki, 2005 yılı için ayrılan 80 trilyon liralık ödeneğin 2006
yılında da kullanılabileceği anlamında ifadeler kullandılar. Oysa, biliyoruz
ki, 2005 yılında ayrılan bu ödenek, harcanmadığı için, 2006 yılına aktarıldı.
2006 yılında da tamamının kullanılması söz konusu değil. Aldığımız bilgilere
göre, haricen aldığımız bilgilere göre 10-15 trilyon lira civarında bir
ödeneğin kullanılması söz konusu.
Ben, bu konudaki,
kamuoyunda doğmuş olan yanlış beklentilerin ve yönlendirmelerin giderilmesi
amacıyla, Sayın Bakanın bu konuya açıklık getirmesini talep ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Yeni, buyurun.
AHMET YENİ (Samsun) -
Sayın Bakanım, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara gelmeden önce, ülke
ekonomisinin dibe vurduğunu, kepenklerin kapandığını, gecelik faizlerin yüzde
100'lerde ve hatta yüzde 7 500'lerde olduğunu herkes bilmektedir. Ekonomide
hangi tedbirleri alarak, bütün dünyanın hayranlıkla izlediği bugünkü başarıyı
elde ettiniz?.. (CHP sıralarından gülüşmeler)
İkinci sorum…
AHMET ERSİN (İzmir) -Çok
güzel sorular sordunuz, tebrikler !..
OSMAN KAPTAN (Antalya) -Bravo!..
BAŞKAN - Sayın Yeni, soru
sorunuz.
AHMET YENİ (Samsun) -
Soruyorum efendim.
Samsun'daki defterdarlık
binası yeterli değildir. Vergi mükelleflerinin çay, kahve içerek, vergi
ödeyebileceği bir binanın ne zaman yapılacağını öğrenmek istiyorum?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Işık.
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Konya Milletvekili Sayın
Atilla Kart'la, Konya'nın tarihine mal olmuş büyük bir projeye yönelik olarak
bir tartışma ortamına girmek
istemiyorum; çünkü, bundan Konya'nın zarar görmesini istemiyorum ve kendisinin
bu beyanını yadırgıyorum. Buna en güzel cevabı Sayın Bakan verecektir.
Herkes kendi işine
baksın.
Şimdi soruma geçiyorum.
BAŞKAN - Siz sorunuzu
sorun.
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Bakanım, faiz ödemelerinin vergi gelirlerine oranı, 2001'de yüzde 103,
2004'te yüzde 58 olmuş; bu oran 2005'te nedir? 2006'daki öngörünüz ne kadardır,
kalkınmaya katkısını rakamsal olarak ifade eder misiniz?
Son sorum: Genel bütçe
açıklarının 2002, 2003, 2004, 2005 yıllarındaki miktarları nelerdir? Rakamlar
halinde almak istiyorum. 2006'daki
hedefiniz nedir ?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Özkan…
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana iki sorum
var. İstihdamın ve yabancı sermayenin önemine istinaden şu soruyu sormak
istiyorum: Hyundai firmasının, yeni yatırımlarını Türkiye'den başka bir ülkeye
kaydırmak üzere olduğunu gazetelerde okuduk. Önündeki engellerin kaldırılması
konusunda ya da yatırım yapma konusunda Hyundai'yle ilgili bir çalışmanız var
mıdır? Akhisar'da bulunan ve yarım kalan, hiçbir işe yaramayan sigara
fabrikasını, Hyundai firmasına teklif etmeyi düşündünüz mü?
Az önce sormuş olduğum
bir soruyu tekrar yinelemek istiyorum: Özelleştirme, bütçenin önemli gelir
kalemlerinden birisidir. Özelleştirmedeki şeffaflığın ve gelirin artırılmasıyla
ilgili şu soruyu Sayın Bakanın
cevaplandırmasını bekliyorum: Eski İzmir Valisi batık bir bankacının kendisine
ve eşine aldığı uçak biletinden dolayı istifa etmişti. Sizin, Alsancak Limanıyla
ilgilenen bir firmanın özel uçağıyla, eşinizle birlikte seyahat etmeniz siyasî
ahlak açısından uygun mudur değil midir? Şayet değilse, istifayı düşünüyor
musunuz?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Koç, zamanımız
daraldı.
Buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Gerçi, Sayın Maliye
Bakanı sorulan sorular içerisinde hoşuna gidenlere cevap veriyor; ama, ben, bir
kere daha kendisine soruyorum; maddeyle beraber bütçenin genelini de
ilgilendiriyor: IMF'ye verilen niyet mektuplarının bizim mevzuat hiyerarşimiz
içerisindeki yeri nedir? Yasama organının üzerinde midir? Yasamanın, kendi
yetkilerini, bütçe yaparken, IMF'yle paylaşması ne anlama gelmektedir? Bir
parlamentonun yasama yetkileri, böyle, dıştan aşındırılırsa, bunun adı yarı sömürge
yapısı olarak değerlendirilebilir mi?
Siz, özenle
kaçınıyorsunuz; ben de, özenle, ısrarla bu soruyu soruyorum Sayın Bakan.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Bir defa, ben, sorulara
burada cevap verirken, tek tek, baştan başlıyorum, zamanım yettiği kadar da
cevap veriyorum. Sayın Koç hiç alınmasın, önce sorsun, cevabını vereyim, madem
öyle.
HALUK KOÇ (Samsun) - Önce
sorduğumda da vermediniz.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Yine veririm.
Şimdi, Sayın Kart Mavi
Tünelden bahsetti. Sanki, Mavi Tünelle ilgili soru sorunca, Sayın Işık yanlış
bir şey soruyormuş gibi, yanlış bir intiba uyanıyormuş gibi. Sayın Kart,
Konya'ya Hükümet olarak çok önem veriyoruz, Mavi Tünele de çok önem veriyoruz.
Onunla da kalmayacağız, orada çok daha güzel projeler geliştireceğiz,
yapacağız.
AHMET IŞIK (Konya) -
Bravo!..
ATİLLA KART (Konya) - 80
trilyonun ne kadarını ayırıyorsunuz?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Bundan dolayı Mavi Tünele hem daha önce 2005'te de ödenek ayırdık,
2006'da da ayırdık.
ATİLLA KART (Konya) -
Kullanılmadı.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Hiç merak etmeyin, o Mavi Tüneli, bizim zamanımızda, biz
onu bitireceğiz. Hiç merak etmeyin.
ATİLLA KART (Konya) - Ne
kadar ayırdınız Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - İsterseniz onu da yazılı olarak vereyim; çünkü,
yatırımlara ne kadar verdim diye liste benim önümde şu anda yok.
ATİLLA KART (Konya) - 80
trilyon ayırmıyorsunuz, o anlaşılıyor.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Yok "anlaşılıyor" falan deme, hiç bana şey
yapıp durma yine.
ATİLLA KART (Konya) -
Ayrılmıyor, yanlış bilgi veriyorsunuz.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Gayet açık, Konya'ya, Konyalıya önem veriyoruz arkadaş.
Konya'nın projelerine önem veriyoruz. Başbakanımız daha yeni Konya'daydı.
Bundan dolayı rahatsızlık da duyabilirsiniz belki, ama, hiç duymayın, biz bu
hizmeti göreceğiz.
İkincisi…
ATİLLA KART (Konya) -
Soruya cevap vermediniz. Soruya cevap verilmedi.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Nasıl bir cevap istiyorsunuz öyle, nasıl istiyorsunuz?
ATİLLA KART (Konya) - Ne
kadar ödenek ayırıyorsunuz; onu soruyorum Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Nasıl istiyorsunuz yani? Dinlemiyorsunuz ki efendim.
ATİLLA KART (Konya) -
Enerji ve Ulaştırma Bakanı, 80 trilyonun ayrıldığını söyledi.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Evet…
ATİLLA KART (Konya) -
Doğru mu yanlış mı, kullanılacak mı kullanılmayacak mı?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Bir bakayım, söyleyeyim. Ne var yani; burada ben şey
miyim şimdi?! Bir bakayım, onu da söyleyeyim.
ATİLLA KART (Konya) -
Böyle cevap verin, niye tepki gösteriyorsunuz?!
BAŞKAN - Sayın Kart,
lütfen…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Ama, Mavi Tünele ödenek ayırdık. 2005'te de, 2006'da da
ve 2006'da da öncelikli projelerimiz arasındadır.
ATİLLA KART (Konya) -
2005'te bir kuruş kullanılmadı…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Yeni, ekonomide, bu faizlerin düşürülmesiyle ilgili
olarak ne gibi bir politika izlediğimizi her zaman da açıklıyoruz. Bazılarının
hoşuna gitmiyor bu. Sanki, bu memleket
yüzde 5 000 gecelik faiz görmedi
gibi, yüzde 7 000 gecelik faiz görmedi gibi; gülüşmeler de duyuyorum; ama,
onların ne olduğunu bu millet biliyor.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Bunları yapanlar sizin arkadaşlarınız Sayın Bakan…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Açıkla Sayın Bakan, açıkla…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Onlardan dolayı dükkânların kapatıldığını, esnafların
kepenklerini kapattığını herkes biliyor.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Şimdi de kapatıyor efendim, şimdi de. Şentepe'ye bir gidin…
AHMET YENİ (Samsun) -
Soruyu ben sordum Sayın Vekilim.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Bir dakika, müsaade buyurun.
AHMET YENİ (Samsun) -
Cevap bekliyorum.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Evet.
VEZİR AKDEMİR (İzmir) -
Bergama'ya gidin, bütün esnaf kapatmış.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Şimdi, işte "açılan işyeri sayıları da" diye de
açıklıyor. Türkiye Odalar Birliği de, açılan işyeri sayıları da malum. Her
geçen gün açılan işyeri sayıları da fazla, şirket sayıları da fazla. Onlar da
mı yalan, onlar da mı yanlış?!
VEZİR AKDEMİR (İzmir) -
Kapananların sayısı ne kadar? Bergama'ya gidin, bir görün…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Evet, onlar da var, bunlar da var. Açılanlar çok daha
fazla. Her sene açılanlar fazla, kapatılanlar daha az oluyor. Bunu da belirtmek
istiyorum.
HASAN ÖREN (Manisa) -
Bakanım, hep yuvarlak konuşuyorsunuz, rakam yok hiç.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Rakam da vereceğim, rakam da vereceğim, hiç merak
etmeyin; sabırlı olun.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Üç gündür bekliyoruz, rakamları göremedik Sayın Bakan. üç gündür
sabahlıyoruz burada, bir de rakam dinleyelim.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Kurulan şirket sayısı 116 117. Yazın onu, yazın, bir daha
sormayın. (AK Parti sıralarından gülüşmeler)
Kapanan şirket sayısı 20
598. Bunu da yazın, bunu da sormayın.
HASAN ÖREN (Manisa) -
Sanayi Bakanı yanlış bilgi mi veriyor; Sanayi Bakanı "46 000" diyor,
yanlış mı diyor?
AHMET YENİ (Samsun) -
Rakamla konuşuyoruz!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Burada, rakamlar elimde.
İkincisi, bu faiz
ödemeleri, bakın, ne olmuş? Şimdi, boyuna atıp atıp tutuyorsunuz. Şimdi,
topladığımız vergiler… Vergiler topluyoruz, faiz ödüyorduk. 1999 yılında
topladığımız vergilerin yüzde 72'si faize gidiyordu; 2000 yılına gelmişiz,
topladığımız vergilerin yüzde 77'si faizlere gidiyormuş; 2001 yılına geldik,
topladığımız vergiler yetmemiş, 100 toplamışız, 3 daha borç almışız, faiz
ödemişiz; yüzde 103; 2002 yılında topladığımız vergilerin yüzde 87'si faizlere
gidiyordu. Şu anda konuştuğunuz bütçede, topladığımız vergilerin yüzde 35'ine
indi bu rakam. (AK Parti sıralarından alkışlar)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - İyi de, bu millet niye ağlıyor?!
AHMET YENİ (Samsun) -
Rakamlar konuşuyor, rakamlar!
BAŞKAN - Sayın Bakan,
süremizi çok aştık.
Teşekkür ediyorum.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Teşekkür ediyorum.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Köylere gidemiyorsunuz!
MEMET ALİ SUÇİN (Batman)
- Nasıl gidemiyoruz ya?! Vallahi hep illerimizdeyiz ve köy köy dolaşıyoruz.
Sayın Milletvekili, gelin, beraber dolaşalım. Davet ediyorum, hepinizi davet
ediyorum Batman'a, gelin, köy köy dolaşalım.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Şentepe'ye bir gidin, halk bekliyor.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, soru-cevap faslı da tamamlanmıştır.
Madde üzerinde verilmiş 4
önerge var, bu önergeleri ayrı ayrı okutup işleme alacağım.
Birinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 1028
sıra sayılı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
"Gerektiğinde Kullanılabilecek
Ödenekler" başlıklı 7 nci
maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
Atila Emek |
Osman Özcan |
Muharrem Kılıç |
|
|
Antalya |
Antalya |
Malatya |
|
Vezir Akdemir |
Hüseyin Ekmekcioğlu |
Ufuk Özkan |
|
İzmir |
Antalya |
Manisa |
"...…
"e" fıkrasında
İçişleri Bakanlığı ile birlikte Maliye Bakanı yetkilidir."
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1028
sıra sayılı yasanın 7 nci maddesinin (e) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Ali Kemal Deveciler |
Osman Kaptan |
|
Malatya |
Balıkesir |
Antalya |
|
Atila Emek |
Mustafa Gazalcı |
Muharrem Kılıç |
|
Antalya |
Denizli |
Malatya |
"e) Belediyelere
yardım ödeneği
Maliye Bakanlığı bütçenin
12.01.31.00.01.1.2.76-1-05.2 tertibinde yer alan bu ödeneği yılda en az iki defa olmak üzere, nüfusu 10 000 ve daha
aşağı olan ilçe ve belde belediyelerine yıllık 50 000 YTL'den aşağı
olmamak kaydıyla belediyelere yardım olarak kullanmaya Maliye Bakanı
yetkilidir."
BAŞKAN - Üçüncü önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 1028
sıra sayılı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
"Gerektiğinde Kullanılabilecek Ödenekler" başlıklı 7 nci maddesinin
"c" fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
|
Atila Emek |
Osman Özcan |
Muharrem Kılıç |
|
Antalya |
Antalya |
Malatya |
|
Vezir Akdemir |
Ufuk Özkan |
Hüseyin Ekmekcioğlu |
|
İzmir |
Manisa |
Antalya |
"c) Yatırımları
Hızlandırma Ödeneği:
Maliye Bakanlığı
bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.3 tertibinde yer alan ödenekten, 2006
Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar
hükümlerine uyularak, 2006 Yılı Yatırım Programının uygulama durumuna göre
gerektiğinde öncelikli sektörlerde yer alan 2006 yılı içinde bitecek olan
yatırımların hızlandırılması amacıyla ödeneklerinin artırılmasında kullanılmak
üzere genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin
projelerine ilişkin mevcut veya yeniden açılacak tertiplere aktarma yapmaya,
…"
BAŞKAN - Son önergeyi
okutuyorum ve bu önergeyi işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 1028
sıra sayılı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
"Gerektiğinde Kullanılabilecek Ödenekler" başlıklı 7 nci maddesinin
"b" fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
Atila Emek |
Osman Özcan |
Muharrem Kılıç |
|
|
Antalya |
Antalya |
Malatya |
|
Vezir Akdemir |
Ufuk Özkan |
Hüseyin Ekmekcioğlu |
|
İzmir |
Manisa |
Antalya |
"b) Yedek Ödenek:
Maliye Bakanlığı
bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinde yer alan ödenekten, genel
bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin bütçelerinde
mevcut (01), (02), (03), (05) ve (08) ekonomik sınıflandırma kodlarında yer
alan tertipler ile çok acil ve zorunlu hallerde (06) ve (07) ekonomik
sınıflandırma kodlarında yer alan tertiplere aktarma yapmaya,
…."
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, bu önergeyi işleme alıyorum.
Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa)- Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yedek Ödenek başlıklı
"b" fıkrasında yer alan yeniden açılacak tertipler ibaresi madde
metninden çıkarılmaktadır. Böylece, yedek ödenek aslına uygun bir şekilde
bütçede tertibi olan ödeneklere aktarılmaktadır.
BAŞKAN - Gerekçesini
dinlediğiniz, Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 1028
sıra sayılı 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Tasarısının
"Gerektiğinde Kullanılabilecek Ödenekler" başlıklı 7 nci maddesinin
"c" fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
Atilla Emek (Antalya) ve arkadaşları
c)- Yatırımları
Hızlandırma Ödeneği:
Maliye Bakanlığı
Bütçesinin 12. 01. 31. 00-01. 1. 2. 00-1-09. 3 tertibinde yer alan ödenekten,
2006 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar
hükümlerine uyularak, 2006 Yılı Yatırım Programının uygulama durumuna göre
gerektiğinde öncelikli sektörlerde yer alan 2006 yılı içinde bitecek olan
yatırımların hızlandırılması amacıyla ödeneklerinin artırılmasında kullanılmak
üzere genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin
projelerine ilişkin mevcut veya yeniden açılacak tertiplere aktarma yapmaya,
…"
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Hükümet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Madde metninde getirilen
değişik ile yatırımların hızlandırma ödeneği yılı içinde bitecek olan
projelerin bir an önce ekonomiye kazandırılmasına yönelik olarak kullanılacak
şekilde düzenlenmektedir. Böylece, oldukça sınırlı olan yatırımları hızlandırma
ödeneğinin, kaynak kullanımında etkinlik çerçevesinde kullanılması sağlanmış
olacaktır.
BAŞKAN - Gerekçesini
dinlediğiniz, Hükümet ve Komisyonun katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Üçüncü önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1028
sıra sayılı yasanın 7 nci maddesinin (e) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları
"e) Belediyelere
yardım ödeneği
Maliye Bakanlığı bütçenin
12.01.31.00.01.1.2.76-1-05.2 tertibinde yer alan bu ödeneği yılda en az iki
defa olmak üzere, nüfusu 10 000 ve daha aşağı olan ilçe ve belde belediyelerine
yıllık 50 000 YTL'den aşağı olmamak kaydıyla belediyelere yardım olarak
kullanmaya Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN- Sayın Komisyon
katılıyor mu önergeye?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa)- Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN- Sayın Hükümet
katılıyor mu?..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul)- Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN- Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Gelirleri çok
yetersiz olan belediyelere katkı sağlamak amacıyla.
BAŞKAN- Gerekçesini
dinlediğiniz, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 1028
sıra sayılı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
"Gerektiğinde kullanılabilecek ödenekler" başlıklı 7 nci maddesinin
son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Muharrem Kılıç (Malatya) ve arkadaşları
"……..
"e" fıkrasında
İçişleri Bakanlığı ile birlikte Maliye Bakanı yetkilidir."
BAŞKAN- Sayın Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa)- Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN- Sayın Hükümet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul)- Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN- Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe: Bu düzenleme ile
belediyelere yardım ödeneğinin kullanımının İçişleri Bakanlığı ile ortak bir
koordinasyonla belirlenmesi amaçlanmaktadır. Sınırlı kamu kaynaklarının etkin
ve ihtiyacı olan bölgelere dağılımı bu değişiklikle amaçlanmaktadır.
BAŞKAN- Gerekçesini
dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, 7
nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul
edilmiştir.
8 inci maddeyi okutuyorum…
Soru sormak isteyen
arkadaşlarımız şimdi cihaza girebilirler.
Özel bütçeli idarelere
Hazine yardımı
MADDE 8.- Özel bütçeli
idarelere, 5018 sayılı Kanuna ekli (I) sayılı cetvelde yer alan kamu
idarelerinin bütçelerinin ilgili tertiplerinden bu idarelerin nakit ihtiyaçları
dikkate alınarak yapılacak Hazine yardımı tahakkukları, Hazine yardımı
ödeneğinin bulunduğu kamu idarelerinin ödemelerini yapan merkez muhasebe
birimlerince ödenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Çanakkale Milletvekili Sayın Ahmet Küçük;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AHMET
KÜÇÜK (Çanakkale) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; 2006
yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 8 inci maddesi üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Grubum adına,
Yüce Meclisi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, söz
aldığım 8 inci madde, özel bütçeli idarelere Hazine yardımını öngören maddedir
ve burada, özel bütçeli kurumların arasında Yükseköğretim Kurumundan başlayıp
bütün üniversiteleri içine alan, ondan sonra, TÜBİTAK'ın da içinde olduğu
çeşitli kurumları içeren, GAP Bölge Kalkınma İdaresinin de içinde bulunduğu ve
Ceza İnfaz Kurumlarıyla biten 82 kuruma, Hazineden para verilmesini ifade eden
madde bu 8 inci madde. Dolayısıyla, önemli bir madde; devletin önemli görevleri
açısından ciddîye alınması gereken bir madde.
Değerli arkadaşlarım,
ben, tabiî, bu kurumlara verilen ödenekleri, öncelikle şöyle bir incelediğimde,
çok önemli bir şey dikkatimi çekti.
Şimdi, birinci kurum,
Yükseköğretim Kurumu. Bir baktım, iktidarın sorununu bir türlü halledemediği,
sürtüşmesini bir türlü bitiremediği, sorunlarını çözemediği YÖK'e, 2005
yılından 2006 yılına ödeneğindeki artış yüzdesi yüzde 0,48 değerli
arkadaşlarım; yani, yüzde 0,48 artırmış YÖK'ün bütçesini; ama, YÖK'e hesap
sormaya geldi mi, YÖK'ten hesap sormaya geldi mi, lafların büyüğünü söylüyor;
ama, paranın küçüğünü veriyor; ama, bir kurumun ödeneklerini çok artırmış
Maliye Bakanlığı. Hangi kurum bu; ceza
ve infaz kurumları ile tutukevleri maddesinde, 82 nci maddede yer alan kurum.
Değerli arkadaşlarım, yüzde 107 artmış, yüzde 107!..
Biraz önce bir telefon
geldi bana değerli arkadaşlarım, daha doğrusu Giresun Milletvekilimiz Mehmet
Işık'a geldi, Batlama Vadisinde 6 köye inekçilik kredisi vermişiz. Bu
insanlara, tam kurban bayramı üstü, icraya vermek üzere haciz gitmiş. Değerli
arkadaşlarım, iktidarın niyetini ben şimdi çözdüm; demek ki, iktidar, tam
bayram üstü, kasap et derdinde koyun can derdinde, parayı başka yerden
bulamadı, gitti, Batlama Vadisindeki o yoksul insanların damına, ahırına girdi,
onlara haciz ve icra götürerek, bu yeni yaptıracağı cezaevlerine onları
dolduracak, öyle anlaşılıyor! (CHP sıralarından alkışlar) Değerli arkadaşlarım,
YÖK'e 0,48; Ceza ve İnfaz Kurumlarına yüzde 107 ödenek artışı verirseniz, bu iş
böyle yorumlanır.
Üniversitelerin, talep
ettikleri artışların çok altında ödenek aldıkları bir gerçek. İlimde bulunan
Onsekiz Mart Üniversitesinin de, bu artış talebine olumsuz cevap aldığını
biliyorum. Mesela, Onsekiz Mart Üniversitesinin, şu anda, en büyük sorunu, en
büyük derdi, problemi tıp fakültesi. Üç yıl oldu, Onsekiz Mart Üniversitesi Tıp
Fakültesi açılalı. Öğrenciler, bu sene dördüncü sınıfa geçecekler, Cerrahpaşa
Tıp Fakültesinde okuyorlar, neredeyse mezun olacaklar, hâlâ tıp fakültesinden
eser yok. Bu sene gene yok, gene yok; yatırım programında yok tıp fakültesi
değerli arkadaşlarım.
Dolayısıyla değerli
arkadaşlarım, İktidarın, bu özel bütçeli kurumların ülkeye yararlı olanlarına,
bu ülkeyi aydınlık dünyaya taşıyacak olanlarına, her zaman olduğu gibi,
çekingen davrandığı ortaya çıkıyor.
Değerli arkadaşlarım,
bütçe çok önemli tabiî, bir ülkenin bütçesini yapmak önemli. Bütçeyi, doğru
yapılandırmak önemli; bütçeye doğru kaynaklar bulmak ve o doğru kaynaklardan
bütçeyi beslemek, açık vermeyen bir bütçeyle sonuç almak, ülkeyi ileriye
götürmenin temel şartı. Bunun için, bütçenin doğru yerlerden beslenebilmesi
için, o ülkede üretim ekonomisinin hâkim olması lazım değerli arkadaşlar. Eğer,
üretim ekonomisini hâkim kılmaz ve 776 000 kilometrekarelik coğrafyası olan bir
ülkede siz, sunî yollarla, finansman oyunlarıyla, borç para bularak, borç alma
mekanizmasını temel finansman temin etme yöntemi olarak ele alma anlayışını
hâlâ devam ettirirseniz, o zaman sonuç alamazsınız.
Bakın, bu ülkede, en
temel üretim yöntemi ve tüm zenginliklerin kaynağı tarım; ama, bu ülkede tarım
kesimi perişan olmuş vaziyette değerli arkadaşlarım. Çiftçi üretemez hale
gelmiş, tasfiye sürecini yaşıyor. Avrupa Birliği sürecinde, çiftçilikle uğraşan
insanların, hububat ekenlerin, meyvecilik, sebzecilikle uğraşanların, narenciye
üreticilerinin, fındık üreticilerinin, üzüm üreticilerinin, herkesin başı öne
eğik. Bu tarım ülkesinde, bu ülkenin hâlâ 600 000 ton bitkisel yağ
ithal ettiğini biliyor musunuz. Hâlâ, petrolden sonra en büyük kaynağı biz
bitkisel yağa yatırıyoruz ve hâlâ o konuda, ciddî bir destekleme mekanizması
oluşturmuş ve problemi çözme anlamında hiçbir ciddî adımı atamamışız.
Bu iktidar, en büyük oyu
çiftçiden aldı ve bütün arkadaşlarım söylüyor; ama, söylemeye devam edeceğiz:
"Size ucuz mazot vereceğiz" dediniz değerli arkadaşlarım
"girdilerinizi düşüreceğiz, veriminizi artıracağız…" 1 200 000
lirayla aldınız mazotu, 2 000 000 lirayı geçti mazot. Bakın, girmeye
çalıştığımız AB'de, çiftçilerin mazot temin etmekle ilgili ödediği fiyat 0,55
sent, Amerika'da 0,40 sent. Türkiye'de 1,5 doları geçen fiyatla ve küçük
işletme yapılarıyla rekabet edemeyen bu tarım üreticilerini, yarın, nasıl
dertleriyle baş başa bırakırız. Onları, öncelikle bu süreçte, rekabet edebilir
bir yapıya kavuşturmak için doğru destekleme yöntemleri bulmak ve mutlaka,
tarımı, verimli ve rekabet edebilir bir yapıya kavuşturmak durumundayız değerli
arkadaşlarım. 570 000 hektar alanda hububat üretiminden insanlar vazgeçti. 125
tane alım ünitesini kapattı Toprak Mahsulleri Ofisi ve geçen yıl
332 000 liraya satılan
buğday, bu sene 260 000 liraya satıldı. Buna can dayanır
mı?! Bu tablonun karşısında durulabilir mi değerli arkadaşlarım?!
Değerli arkadaşlarım,
ekonomi perişan. Sıcak para, bu ülkede, hâlâ, temel finansman temin etme ve
döviz girdi aracı haline gelmiş. Sıcak para, bir ülkeye, değerli arkadaşlarım,
sanayi kurmak, istihdam yaratmak, üretim yapmak için mi gelir? Hayır;
günübirlik işini görüp, ülkenin kaymağını ve tatlı kârını alıp gitmek ve
sıkıştığında da kaçmak için gelir; ama, hâlâ, ülkede, 50 milyar dolarlara varan
sıcak para var.
Şimdi "faizler
düştü" deniyor. Peki, bu sıcak para neden bizim ülkemizi terk etmiyor,
neden Türkiye'ye yatırım sermayesi gelmiyor?! Biz, neden hâlâ çalışan,
ülkemizde katmadeğer bırakan sanayi kuruluşlarımızı satarken yeni kuruluşların
ülkede yatırım yapmasıyla ilgili tedbirler alıp burada yeni yatırımlar yapan
yabancı sermayeyi ülkemize çekemiyoruz?! Nerede hata yapıyoruz diye düşünmüyor
muyuz değerli arkadaşlarım?!
Bakın, ihracat artıyor,
gayri safî millî hâsıla rakamları da artıyor; ama, yoksulluk da alabildiğine
artıyor. İşsizliği tüketemiyoruz, bitiremiyoruz. Bu ülkede, hâlâ, insanlar,
üniversite bitiriyor, askerden geliyor ve babalarının gözüne bakıyorlar harçlık
versin diye, 25 yaşında. Utanıyor insanlar, üretemeyen insanlar. Üretememek
dolayısıyla aciz kalan, başı öne eğik insanları bu ülkede mutlu edemezsiniz.
Halbuki, bütçeler, halkı mutlu etmek için yapılırlar ve bu bütçelerle Türk
Halkını mutlu edemiyoruz, insanlarımıza iş bulamıyoruz, işlendiremiyoruz,
sermayeye yatırım yaptıramıyoruz bu ülkede; çünkü, bugün ihracat yapan, üretim
yapan sermaye de para kazanabilir durumda değildir değerli arkadaşlarım. Para
kazanamayınca, katmadeğer ülkemizde kalmayınca, kâr olmayınca, yatırım
yapabilen bir sermayeyi ortaya çıkaramıyoruz. Türkiye'nin yatırım yapabilecek,
katmadeğer yaratabilecek kuruluşlarını da sağa sola peşkeş çekince ve bunları
satmayı marifet sayınca ve bu ülkede bunları yapan iktidarları, anlayışları, bu
ülkede çivi çakmayan anlayışlar olarak görünce, sizin, meseleye nasıl
baktığınız, nasıl değerlendirdiğiniz ortaya çıkıyor.
Değerli arkadaşlarım, bu
bütçe, bir borç bütçesi; borç ödeme bütçesi bile değil. Hâlâ faiz ödeme bütçesi
özelliğini koruyor değerli arkadaşlarım ve Türkiye'nin hiçbir sorununu çözmeyen
ve çözme amacını ortaya koyamayan bir bütçeyle karşı karşıyayız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Küçük.
AHMET KÜÇÜK (Devamla) -
Türkiye'de hâlâ ticarî açık 45 milyar dolarlarda.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Dışticaret açığı…
AHMET KÜÇÜK (Devamla) -
Dışticaret açığı… Carî açık, 1,5 milyar dolarla aldığınız cari açık 23 milyar
dolara gelmiş. Hâlâ kırılgan yapı devam ediyor. Hâlâ insanlar, ekonomi
kırılganlığını ve ürkekliğini devam ettiriyor. Bu anlayış içinde bu ülkeyi
ayağa kaldıramazsınız.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, bu iktidar üç yılını tamamlamıştır, artık bahanesi filan kalmamıştır.
Türkiye'de ekonomiyi ayağa kaldıramamış, yoksulluğu ortadan kaldıramamış, tam
aksine, artırmış, üretimi artırırken yoksul sayısını da artırmış bir iktidardır
ve değerli arkadaşlarım, bu bütçe, iktidarın veda bütçesidir, son bütçesidir.
İBRAHİM KÖŞDERE
(Çanakkale) - Hayal!..
AHMET KÜÇÜK (Devamla) -
İktidar, elini ayağını toplamıştır, allahaısmarladık demek üzeredir. Hiçbir
iktidar erken seçim yapacağız demez. 1983'te geldiğinde Özal da demedi, beş
yıldı; ama, yaptı.
İBRAHİM KÖŞDERE
(Çanakkale) - Çok isteyeceksiniz…
AHMET KÜÇÜK (Devamla) -
1987'de tek başına iktidar oldu, yine erken seçim yaptı. Bu istemekle olmaz. Bu
sizin elinizde değildir. Bunun sosyoekonomik şartları oluştuğunda, şartlar
olgunlaştığında, elinizi ayağınızı toplar, allahaısmarladık dersiniz. Yavaş
yavaş herkes pılıtısını pırtısını toplasın. Bu iktidarın veda zamanı gelmiştir.
Veda ederken, hiç olmazsa emekli maaşı alan insanların maaşlarını azaltmayın.
Bakın, bu ülkenin en
fakir ve yoksul insanları orman köylülerinin makta kesim haklarını 13 ilde
ortadan kaldırıyorsunuz. Bir genelge yayımladı. Çanakkale İli de bunların
içinde. Orman köylülerinin, orman köylerinde rahat ve huzurlu yaşamanın yeni
şartlarını oluşturacak, oralarda altyapıyı güçlendireceğiz derken, onların
biricik ekmek parası kazanma meselesi olan makta odun kesimiyle ilgili
olanaklarını da ellerinden almayın.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafında kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Küçük,
mikrofonu açıyorum; son cümlelerinizi rica ediyorum.
AHMET KÜÇÜK (Devamla) -
Onlara güzellikle veda edin ve değerli arkadaşlarım, bu vesileyle, ben, Yüce
Meclisi en derin sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Bu 8 inci madde hiç
kimsenin isteklerine cevap vermeyen ve mutlu etmeyen bir bütçedir, kurumları
mutlu etmeyen bütçedir ve bütçenin tamamı da halkı mutlu etmeyen bütçedir; onun
için, olumsuz oy vereceğiz.
Hepinize sevgiler,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Küçük.
Anavatan Partisi Grubu
adına, Mardin Milletvekili Sayın Muharrem Doğan.
Buyurun Sayın Doğan.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2006
yılı merkezî yönetim bütçe tasarısı üzerinde Anavatan Grubu adına söz almış
bulunuyorum; sözlerime başlarken, hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, keşke
Maliye Bakanımız burada olsaydı da; ama, vekili burada, fark etmez.
MEHMET ALİ SUÇİN (Batman)
- Sayın Bakanım geliyor, geliyor…
MUHARREM DOĞAN (Devamla)
- Sayın Maliye Bakanımız bütçe sunuş konuşmasında şuna değinmişti: Bu yıl
ödenen vergilerin kuruşuna kadar vatandaşlarımıza hizmet, iş ve aş olarak
döneceğine emin olabilirsiniz ve bunu kesinlikle sağlayacağız sözünü vermiştir;
değil mi Sayın Bakanım? Ancak, baktığımızda, kalkınmaya yönelik proje ve
yatırım bazında bir çalışmanızın olmadığını görüyoruz. 2006 yılı bütçesini
hizmet bütçesi olarak değil, suya düşen bir bütçe olarak görmekteyiz. Bu bütçe
kaynaklarının önemli bir bölümü faiz
ödemelerine gidiyor. Vatandaşa bir şey hissettirmiyorsunuz; oysa siz, "ilk
iki yılda, özellikle üçüncü yılda vatandaş elini cebine attığı zaman her şeyi
hissedecektir" demiştiniz; ama, bugüne kadar bu konuyla ilgili bir
başarınızın olmadığını görüyoruz.
2003 yılından bu yana
anapara ve faiz olarak 500 katrilyon TL rantiyeye ödenmiş olmasına rağmen, borç
stoku azalmamış, üstelik artmıştır. 59 uncu hükümet göreve geldiğinde 180
milyar dolar olan borç stoku, bugün 245 milyar dolara yükselmiştir. 2006
yılında da 46 milyar dolar faiz ödemelerine gidecektir; bu miktar, 2,5 milyon
kamu çalışanına ödenen miktarın yüzde 143'ü kadardır. Faize ayrılan bu para
arkadaşlar, fakir fukaranın parasıdır, tüyü bitmemiş yetimin parasıdır. Faize
ayrılan parayla, ülkemizdeki demiryolu ağını gidiş geliş olmak üzere 2 misline
çıkarmak mümkündür; başka benzeri bir örnek, İstanbul'un çok ihtiyacı olan
üçüncü asma köprü yapılabilir; Kapıkule'den Şanlıurfa'ya kadar otobanlar
bitirilebilir. Yapamadınız, buna rağmen, her şeyi dikensiz gül bahçesi gibi görerek
halka anlatmaya çalışıyorsunuz. Bu da bizi üzüyor tabiî. Bunu kabul etmenizde
fayda var.
Şimdi, bakın, devamlı ben
sizden böyle şeyleri beklemiyorum; yani, özellikle dinlemenizi bekliyorum. Biz
size katkı sağlamaya çalışıyoruz, bir şey anlatmaya çalışıyoruz, çözüm
önerilerimizi sunmaya çalışıyoruz. Keşke Sayın Altıkulaç burada olsaydı da, o
da dinlemiş olsaydı. Siz, bazen çok günaha giriyorsunuz. Aslında Allah'ın emri
var. Allah'ın emri de şudur; siz bunu çok iyi biliyorsunuz, bilmenizde ve
hatırlamanızda fayda var diye hatırlatıyorum: "Zorlaştırıcı olmayınız,
kolaylaştırıcı olunuz." Bu, Allah'ın emridir; ama, bakıyoruz ki, siz hep
zorlaştırıcı olmaya çalışıyorsunuz.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Peygamberin emri, hadisi şerif…
MUHARREM DOĞAN (Devamla)
- Şimdi, 2003-2005 arası üretici fiyat endeksinde yüzde artış olurken,
akaryakıtta yüzde 82, inşaat demirinde yüzde 64, çimentoda yüzde 72 oranında
artış meydana gelmiştir. Bu nedenle, Türkiye'nin övündüğü inşaat sektörü bile
bir darbe yemiş ve çalışanlarını da darboğaza sürüklemiştir.
Bu bir gerçek ki,
otoyollara sıcak bakmıyorsunuz, yapımı devam…
OSMAN KILIÇ (Sivas) -
Konuya gel, konuya…
MUHARREM DOĞAN (Devamla)
- Ben konuya geleyim de… Bu konu da bunu ilgilendiren konudur. Yani, onları
anlatıyorum Sayın Vekilim.
Burada vurgulanması
gereken, yatırımların kişisel çıkarlar ya da eski hükümetlerce başlatılmış
olmasına bakılmaksızın, yarım kalanların bir an önce tamamlanmasıdır.
RECEP ÖZEL (Isparta) -
Tamamlanacak.
MUHARREM DOĞAN (Devamla)
- Önem verilmesi gereken bir çalışma da, bize çok büyük ders çıkaran, 1990
yılında, hiçbir zaman arzu etmediğimiz, o Marmara depremidir. Bununla da ilgili
bir önlem almış değilsiniz. Afet, doğal işlere ayırdığınız bütçeden görülüyor
ki, bir şey yapamayacağınızı görüyoruz. Kaldı ki, Pülümür ve Bingöl'de meydana
gelen depremlerde önlem alınmamış, bir çalışma yapılmamış, halen
depremzedelerimizin ihtiyaçları karşılanmamış ve konteynırlarda yaşamaya devam
ediyorlar; ama, siz, burada her şeyi dikensiz gül bahçesi gibi gösteriyorsunuz
ve millete anlatmaya çalışıyorsunuz. Muhalefetten gelen eleştirileri de kabul
etmiyorsunuz. Burada büyük bir haksızlık olduğunu da size hatırlatmak
istiyorum.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Kabul ediyoruz… Kabul ediyoruz…
MUHARREM DOĞAN (Devamla)
- İller Bankasına gelince: İller Bankasına ayırmış olduğunuz kıt bütçeyle ne
kadar imkânsızlaştırıldığını da görüyoruz.
Değerli milletvekili
arkadaşımız, biraz önce bana laf atarak "konuya gel" dedi. Konunun
aslı, zaten bu 8 inci maddede GAP var. GAP, biliyorsunuz, dünyanın 8 inci
sayılı projeleri arasında ve Türkiye'nin de en büyük yatırım projesidir. GAP
demek, Türkiye demektir. Burada elde edilen ürünler, bütün Türkiye'nin her
bölgesine hammadde olarak taşınmaktadır. Bir örnek verecek olursam, sadece Şanlıurfamızda
Koç-Ata Çiftliğinde elde edilen süt ürünleri, daha geçen yıla kadar Tokat'taki
Dimes tesislerine hammadde olarak taşınıyordu; şimdi, aynı süt ürünleri Pınar
tesislerinde işletilmektedir.
Demek ki, GAP, sadece
Doğu-Güneydoğu Anadolu Projesi değildir, Türkiye projesidir ve sadece enerji ve
tarım da değildir; ama, baktığımızda, maliyeti 32 milyar dolar olan proje, 58
inci hükümete kadar çok düzenli bir şekilde gelmiş ve gerçekleşme oranı yüzde
52'ye kadar gelmiş; ancak, siz üç yıldır iktidarsınız, ancak yüzde 2'lik bir
oran gerçekleştirdiniz. Peki, bu size acı vermiyor mu, size üzüntü vermiyor mu;
bu projeye neden sıcak bakmıyorsunuz; kapatma noktasına getirmenizdeki neden
nedir?! Bunu, allahaşkına, biriniz buraya gelsin, konuşsun, anlatsın, bütün
halk duysun, biz de milletvekili olarak bilelim; ama, bunu yapmıyorsunuz.
Bakın, size başka bir şey
söyleyeyim. Bu bölgede elde edilen… Sayın Enerji Bakanımız burada, gelsin beni
yalanlasın. Sadece ve sadece, bugüne kadar, GAP bölgesi bütün yatırımları için
harcanan para 16,6 milyar dolardır; ama, sadece GAP'ta elde edilen
hidroelektrik enerjisi 280 milyar kilovatsaattir. Bunun parasal değeri 17
milyar dolardır. Demek ki, bu proje kâr ediyor ve kendini de amorti etmiştir,
zarar eden bir proje değildir. Peki, soruyorum size: Neden destek
vermiyorsunuz? Neden sulama kanallarını, Mardin'in Derik, Kızıltepe, Nusaybin
Ovalarına ulaştırmıyorsunuz?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Midyat da var…
MUHARREM DOĞAN (Devamla)
- Neden Harran Ovasında bitirmiyorsunuz? Yani, şimdi, bunu eleştirmeyeceğiz de
ne konuşacağız?! O zaman, siz gelin buraya, yaptıklarınızı kendi kendinize
anlatın. Nasıl olsa sizin bir şarkınız var, biliyorsunuz, kendi
toplantılarınızda, kendi gruplarınızda söylüyorsunuz; "yağan bu yağmurlar
da hep seni hatırlatıyor, beni sana… Hep birlikte ıslandık… " (AK Parti
sıralarından gülüşmeler)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim,
siz konuşmanızı tamamlayın.
MUHARREM DOĞAN (Devamla)
- Allahaşkına, siz, bu şarkıyı bırakın birbirinize söylemeyi de, siz, bu
çiftçiyle…
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Biz halkla beraber söylüyoruz o şarkıyı…
MUHARREM DOĞAN (Devamla)
- Halkla beraber söyleyemiyorsunuz…
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Halkla beraber söylüyoruz.
BAŞKAN - Efendim, müdahale
etmeyelim Sayın Hatibe.
MUHARREM DOĞAN (Devamla)
- … AKP teşkilatlarıyla birlikte söylüyorsunuz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Aynı yağmurlarda ıslanıyoruz halkımızla birlikte…
MUHARREM DOĞAN (Devamla)
- Peki, ben, size başka bir şey söylüyorum. Bakın, iklim ve coğrafî yapı
bakımından, Türkiye 7 bölgeye ayrılmış; ama, siz, AKP olarak, Türkiye'yi öz ve
üvey evlat olarak iki bölgeye ayırdınız.
Şimdi, yatırımlara
bakıyoruz, batıya yapılan yatırımlar farklı, verilen ödenekler farklı, doğuya
verilen…
RECEP ÖZEL (Isparta) -
Ya, haksızlık yapıyorsun ama!
MUHARREM DOĞAN (Devamla)
- Haksızlık değil. Ben, bunu buradan söylüyorum, gerçeği söylüyorum, bunun
gerçek payı çoktur; lütfen, yapmayınız.
Ben size başka bir şey
soracağım: Allahaşkına söyleyin; Karadeniz'in bir bölgesi ve doğu, güneydoğu
dışında, taşımalı eğitim yapan başka bölge var mı? (AK Parti sıralarından
"Var, var" sesleri)
AHMET ERTÜRK (Aydın) -
Var, her yerde var.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa)
- Sen nerede yaşıyorsun ya?! Gel,
Ege'ye ben göstereyim sana.
MUHARREM DOĞAN (Devamla)
- Yok öyle bir şey!
AHMET ERTÜRK (Aydın) -
Türkiye'den haberin yok senin.
MUHARREM DOĞAN (Devamla)
- Yok öyle bir şey!
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Eskişehir'de var.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, müdahale etmeyelim.
Buyurun Sayın Doğan.
MUHARREM DOĞAN (Devamla)
- Şimdi, bir arkadaşımız, Aydın Milletvekili bir arkadaşımız, biraz önce, bu
kürsüden, Sayın Safder Gaydalı'ya bir laf attı ve kendisinin üç dönem
milletvekilliği ve bakanlık yaptığını, kendisinin ne yaptığını anlatmasını
istedi. Sayın Gaydalı yok burada; ama, ben söyleyeyim size…
AHMET ERTÜRK (Aydın) -
Gelsin, anlatsın.
MUHARREM DOĞAN (Devamla)
- …Anavatan İktidarında neler oldu Türkiye'de. Siz de zaten biliyorsunuz; ama,
bilmezlikten geliyorsunuz.
Bakın, her şeyden önce,
bugün, aranızda 6 tane icraatçı ve başarılı bakan var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Doğan, son
cümleniz için açıyorum mikrofonu; buyurun efendim.
MUHARREM DOĞAN (Devamla)
- Bu 6 tane bakanımız, Anavatan okulundan mezun olmuşlar; halka hizmet Hakka
hizmeti orada öğrenmişler ve şimdi size, yani sizin değirmeninize su taşımaya
çalışıyorlar. Nankörlük yapmak iyi değildir.
Değerli arkadaşlar,
Anavatan Partisi, proje ve yatırım partisidir. Kendini…
OSMAN KILIÇ (Sivas) - Siz
Anavatandan mı geldiniz?
MUHARREM DOĞAN (Devamla)
- Ben, Anavatandan gelmedim; ben, Anavatanın misyonunu ve vizyonunu
benimsediğim için buradayım.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) -
Niye bitti o parti o zaman?
BAŞKAN - Sayın Doğan,
lütfen, son cümlelerinizi rica ediyorum.
MUHARREM DOĞAN (Devamla)
- Ben, devletten ve milletten ne alacağım için değil, devletime ve milletime ne
vereceğim için buradayım, onun için Anavatandayım ve ben, Anavatan Partisinde,
kendimi kandil gibi tüketerek, topluma ışık vermek için, yeni siyaset için,
yeni Türkiye için, gençlerimizi aydınlık yarınlara taşımak için buradayım.
Saygılar sunuyorum.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Doğan.
Sayın milletvekilleri,
gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır; şahıslar adına söz isteği var.
Şahsı adına, Manisa
Milletvekili Sayın Ufak Özkan; buyurun.
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Sayın Başkan teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarım,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu
bütçe, eğitime, sağlığa, adalete, yatırıma, istihdama yeterli ve gerekli
bütçeyi ayıran bir bütçe değildir. Bu bütçede toplum, kendini aradığı, bulduğu
yerde değildir. Bu bütçenin içinde asayişle ilgili, güvenlikle ilgili, tarımla
ilgili, maalesef, gerekli tedbirler alınmamıştır. Ülkemizin son günlerde en
önemli sorunlarından bir tanesi asayiş ve güvenlik konusu olmuştur. Ülkemizin
her yerinde, büyük şehirlerinde kapkaç, gasp, hırsızlık, otopark mafyası,
kaçırılan çocuklar, tecavüz, intihar süsü verilen cinayetler ve bu ülkede
yaşayan insanlarımızın çektiği çileyi hepinizin görmesini arzu ediyorum. Çöp
toplayan insanlarımızı bir görün; pazar günleri pazarlarda, pazar kapanırken
insanların neler yaptıklarını gidin, görün. Gelir dağılımındaki adaletsizlik,
yoksulluk, sefalet, ülkemizin gerçeğiyle karşı karşıya kalmıştır. Göstermiş
olduğunuz o başarılı tablolarınızın vatandaşımızla hiçbir ilgisi ve alakası
yoktur. Vergi düzenindeki çarpıklık, KDV, ÖTV'deki yüksek oranlar, ülkemizdeki
bütün rant kapılarını, kaçakçılığı ve sahteciliği kamuoyunun gündemine
taşımıştır. Vergi adaletinde "az verenden az, çok verenden çok"
sözünüz unutulmuş; çok verenden az, az verenden çok olan bir vergi sistemine
geçmiş bulunmaktasınız. Garip gureba, fakir fukara ne zaman aklınıza geliyor?
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Her zaman, her zaman… Şimdi oradan geldik beyefendi.
UFUK ÖZKAN (Devamla) -
Çok yakın zamanda tekrar aklınıza gelmeye başlayacak; çünkü, oy zamanı gelecek,
garip gureba, fakir fukara yine aklınıza düşecek. Kitap dağıttığınız, yiyecek
paketi dağıttığınız, arkanızda devletin gerekli bürokratlarını alıp gezdiğiniz
insanlarla, tekrar o insanların karşısına çıkıp oy isteyeceksiniz. Bu bütçede
işçi, köylü, memur, gençlerimiz, hiçbir tanesi geleceğiyle ilgili umut
taşımamaktadır.
Köylü deyip geçiyorsunuz,
o köylünün çocuğu var. İşçi deyip geçiyorsunuz, o işçinin çocuğu var. Memurun
çocuğu var. Bu ülkenin nüfusunun üçte 2'si genç ve üçte 2'si geleceğe tereddüt
ve endişeyle bakıyor; hepsi işsiz. 11 000 000 işsizimiz var, 20 000 000
yoksulumuz var, 1 000 000'a yakın açlık sınırında insanımız var. İyi
yaptıklarınıza iyi sözler yıllarca söyledik, bazı konularda destek olduk; ama,
bu konudaki gerçeği görmezden gelemezsiniz. Ülkemizin bir yüzü var ki, o
maneviyatı, o birlik, beraberlik duygusunu taşıyarak belki açlıklarından
sizlerin haberi olmayacak; ama, gerçekten, bu ülkenin geleceği karanlık.
Değerli arkadaşlarım,
hepimizin çok çalışması lazım, üretip satmamız lazım; ama, sizin zihniyetiniz
-maalesef, Bakanımızdan da kaynaklanıyor- baba baba satma zihniyeti. Halbuki,
zihniyetimizin, üretip de satmak olması lazım.
Yanlış korkularla
sektörlerimizin önünü tıkıyorsunuz. Çin konusunda yanlış yapıyorsunuz. Çin'in
ülkemize göndereceği mallarla ülkemizi korkutacağınıza, Çin gibi bir denizi
görün, ülkemizin sattıklarını oraya götürmeye çalışın; ama, 1,4 milyar dolarlık
bir Hyundai yatırımını dahi beceremeyecek, kaçıracak ortamdasınız.
Elinizde bazı değerler
var, bazı boş, atıl binalarımız var. Bunlardan bir tanesi Akhisar'daki sigara
fabrikası. Yarım kalmış, devletin trilyonlarca parası gitmiş bir fabrika.
Gelin, bu fabrikayı Hyundai'ye tahsis edin. Gidin, bu insanlarla bir görüşme
sağlayın. Gelin, iktidar olduğunuzu burada gösterin.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) -
Görüşüldü…
UFUK ÖZKAN (Devamla) -
İyi, olumlu cevaplarınızı bekliyoruz, olumlu çalışmalarınızı bekliyoruz; devam
edin.
Değerli arkadaşlarım,
tarımla ilgili çeşitli konular konuşuldu. Bu tarımla ilgili yapılan bütün
konuşmalarda…
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) -
Adamı zorla nasıl getireceksiniz?!
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Ofer'i nasıl getiriyorsunuz, onu da getirin.
UFUK ÖZKAN (Devamla) -
Sayın Çerçi, şayet Hyundai'yle ilgili gerekli görüşmeyi yaptıysanız, gelin şu
mikrofona, Akhisar'a sevindirici haberi verin. Bu 1,4 milyar dolarlık yatırım
Türkiye'de kalsın, Akhisar'daki, Ege Bölgesindeki gençlerimiz de iş bulsun.
Ekmeğin siyasetini
yapmayın, emeğin siyasetini yapmayın. Gelin, icraatınızı gösterin. Bunu sizden
Türkiye bekliyor.
Değerli arkadaşlarım,
çiftçiyi konuşuyoruz, tarımı konuşuyoruz. Buralardan bize yazılar geliyor,
telefonlar geliyor; az önce, bir tanesi, Beyoba Kasabasından geldi. "1990
yılında yüzde 7 kredi faiziyle 300 dönüm pamuk ektim, bir traktör aldım ve bir
sene geçimimi rahat rahat sağladım" diyen insan, şimdi şunu söylüyor:
"300 dönüm darı ektim, traktörümü sattım, borcumu ödeyemedim."
RAMAZAN TOPRAK (Aksaray)
- Yalan…
UFUK ÖZKAN (Devamla) -
Bunu söyleyen çiftçi değil mi?!
Yalan dediğinizin telefon
numarası burada, açarsınız, konuşursunuz.
Alanyolu Köyünden insan
telefon açıyor; 10 çuval yem parasını…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim,
konuşmanızı tamamlayın Sayın Özkan.
İSMAİL BİLEN (Manisa) -
Yanlış Ufukcuğum, yanlış!..
UFUK ÖZKAN (Devamla) -
Doğru; hepsini tanıyorum Sayın İsmail Bilen, hepsini tanıyorum.
Alanyolu Köyünde, 10
çuval yem parasını ödeyemediğini söyleyen, evine ihtarname geldiğini söyleyen
insanlar var. Bunlar bizim insanlarımız. Bizim insanlarımıza sahip çıkmak da
bizim görevimiz; ama, görüyorum ki, AKP, kendi insanlarına sahip çıkmaktansa,
verilen talimatlar doğrultusunda, IMF'cilere sahip çıkmak üzere.
Hepinize saygılar
sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Özkan.
Şahsı adına ikinci
konuşmacı, Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya; buyurun. (AKP sıralarından
alkışlar)
MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; ben de, yasa tasarısının 8 inci
maddesi üzerinde kişisel söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabiî, bu arada, bir
anekdotu da burada sizlerle paylaşmakta fayda var. O da, biliyorsunuz, benim
gibi bir kısım arkadaşlarımızın bu Parlamentoya iltihakının, intihap
edilmelerinin üzerinden, bugün itibariyle, tam 10 yıl geçti; yani, 24 Aralık
1995 seçimlerinden bu tarafa, 7 tane hükümet, o seçimle beraber 3 tane de genel
seçim yapıldı. Tabiatıyla, 3 650 gündür, bu Parlamentoda, hem iktidar dinledik
hem muhalefet dinledik; çok güzel şeyler söylendi. Buradan ebediyete göçenler
oldu, onlara rahmet diliyoruz; yaralananlar oldu, onlara şifa diliyoruz. Şu
anda aramızda bulunmayanlar var. Onların da, bizi, bu Parlamentoyu, bugünkü
tablosunu, dünkü tablonun birkısım benzerlikleriyle beraber, ibretle, dikkatle,
bazı gerçekleri de sapıtmaları karşısında, hayretle izlediklerini tahmin
ediyorum; ama, inanınız ki, bir on yıl daha geçse burada herhangi bir
arkadaşımızın, buradaki parlamenterlerin hizmet sürelerinin üzerinden, bir on
yıl sonra, Türkiye'nin bugünkü şartlarından farklı şartları tartışacağımızdan
hiçbir tereddütümüz yok; ama, bir gerçek var değerli arkadaşlar… Dolayısıyla,
ben, bu on yıllık süre içerisinde bizi intihap ile buraya gönderen değerli
seçmenlerimize, başta değerli hemşerilerim Samsunlulara, bu vesileyle, onuncu
yılın üzerinden de selamlarımı, saygılarımı, minnet duygularımı ifade etmek
istiyorum.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Onuncu Yıl Nutku gibi oldu bu Musa Hoca.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Efendim?..
HALUK KOÇ (Samsun) -
Onuncu Yıl Nutku gibi oldu.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Onuncu Yıl Nutku gibi bir şey oldu, doğru.
Değerli arkadaşlar,
tabiî, ben, az önce bazı arkadaşlarımı dinledim, dinliyoruz. Şurada da çok
konuştuk biz. Muhalefetten bu tarafa bakılınca, gözlüklerin renginin farklı
olduğunu, hatta, hatta, dün partidaşlarıyla beraber aynı değerleri
paylaşanların, şu bardaktaki gibi, bardağın içindeki suyun aldığı şekil gibi,
intikal ettikleri partilerde hemen nasıl şekil alabildiklerini de, biraz
hayretle de izlemek durumunda oluyorum.
MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ
(Manisa) - Bizde öyle bir şey yok; size gelen arkadaşlar dinliyor mu?
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Ama siyaset bu, kaderi bu. Siyasetin yapısında bunlar var, insanlar bu şekli
kazanıveriyorlar.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Arkadaşlar dinliyor değil mi?
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Biz hep buradayız, kırk yıldır buradayız.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Tabiatıyla değerli arkadaşlar; ama, siyaset, gerçekleri bulma ve halkla buluşma
sanatıdır. Neticede, bugünkü iktidar partisi, halkıyla, milletiyle buluşmuştur.
Şimdi, az önce çok
değerli bir sayın milletvekili arkadaşım "galiba bu veda bütçesi,
allahaısmarladık bütçesi" diyor. Tabiî, Cumhuriyet Halk Partisinin değerli
üyeleri arasında keramet gösterenler, kehanet izhar edenler olabilir.
NAİL KAMACI (Antalya) -
Biz onu gösteremeyiz.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Efendim?..
NAİL KAMACI (Antalya) -
Kehanette bulunamayız.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Ama, ya bir keramettir ya kehanettir. Sizde keramet sudur etmeyeceğine göre,
olsa olsa kehanettir. (Gülüşmeler)
NAİL KAMACI (Antalya) -
Biz gerçeklere göre konuşuruz, kehanetlere göre değil.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, şunu söyleyeyim: 2007 yılında, vaktinde seçim olacak, bunda
kimsenin tereddütü yok.
NAİL KAMACI (Antalya) -
Hiç belli olmaz.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Bakınız, Türkiye Cumhuriyetinin… Bakın, bütçe üzerinde, bütçeyi bilerek konuşan
çok değerli arkadaşlarım var, onlara saygı duyuyorum. Ben, bu on yılın büyük
bir zamanını bütçede geçirdim; iktidarda da muhalefette de. Bunu samimiyetimle
söylüyorum, bir iktidar gayretiyle değil. Eksiklerimiz yok mu; elbette var.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Fazla zorlama kendini.
OSMAN KAPTAN (Antalya) -
On yılda kaç seçim oldu?
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Hedeflediğimiz noktalara ulaşmada tayin edilen süreçte sapmalar yok mu;elbette
var.
Değerli arkadaşlar,bütün
rakamlar elimizde. On yılın rakamlarını ben sizin önünüze koyabilirim. Türkiye
Cumhuriyeti AK Parti hükümetlerinde, hele şu son iki sene içerisinde, içborçta
da, dışborçta da, ekonominin genel büyümesinde de aktüeryal dengelerde de, Türkiye
Cumhuriyetinin en verimli dönemini yaşıyor.
Siz, bu bütçeyi nasıl
kalkıp da… Şu veya bu şekilde eleştirileriniz olabilir. Bir zaviyeden
bakarsanız, 10 çuval aldığı yemin…
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Borçları yarı yarıya düşürdünüz, bravo!
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Değerli parlamenter arkadaşlarım, bir vatandaşımızın kişisel 10 çuval yeminin
hesabıyla bakarsanız, sizin gözlüğünüz orada olursa haklısınız; ama, 70 000
000'un ve Türkiye'nin geleceğine bakarsanız, rakam o değil. Niye?.. Bakın, bir
milletvekilinin… Çıkıp burada kimisi pancar takdim etti, kimisi başka şeyler
gösterdi. Geçtiğimiz dönemlerde ceketini getirip, burada milletin önünde teşhir
edenler, çıkaranlar oldu, hatta pantolonu -o arkadaş burada yok- pantolunu,
geldi, burada gösterdi; ama, o arkadaş…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Burada mı çıkardı?!
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Evet efendim, burada…
NAİL KAMACI (Antalya) -
Nerede çıkardı? (CHP sıralarından gülüşmeler)
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Pantolonunu burada çıkarmadı; dikilmiş pantolonu burada getirdi, ceplerini
tersine çevirdi.
Değerli
arkadaşlar,bunları şunun için söylüyorum.
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Biz
de açlıktan sefil köylümüzü getirelim buraya? 10 çuval yem parasını ödeyemeyen
köylü var.
BAŞKAN- Sayın Özkan,
yerinizden müdahale etmeyin, siz konuştunuz, hakkınızı kullandınız.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Bakın, değerli arkadaşlar, ben buna itiraz etmiyorum, doğrudur. 10 çuval yem
parasını veremeyen insan da vardır, 1 çuval çoluk çocuğuna getirebileceği unu
alamayan insan da vardır. Bu sadece Türkiye'de değil, Washington'un arka
sokaklarında da var, bir başka ilin, Avrupa'daki herhangi bir şehrin arka
sokaklarında da var. Dünyanın bütün gelişmiş ülkelerinde fakir insanlarla
zengin insanların bulunduğunu… Avrupa ülkelerinde yaşadınız, Avrupa'nın en
zengin ülkelerinde de aynı tabloyu görmek mümkün.
İşte, bu hükümet, bu
genel dengesizliği gidermek, fakir ile zengin arasındaki uçurumu mümkün olduğu
kadar giderme konusunda, gece gündüz demeden gayret sarf ediyor. Haa, yeterli
mesafe alabildik veya alamadık; bu konuda önerilerinizi getiriyorsunuz,
getirebilirsiniz…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HALUK KOÇ (Samsun) -
Söylüyoruz…
BAŞKAN - Sayın Uzunkaya,
lütfen konuşmanızı tamamlayın efendim.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Dolayısıyla, ben, bakın, biraz sonra bir diğer maddede de bazı rakamları
sizlerle paylaşacağım; ama, şunu söyleyeyim: Bazı şeyleri çok bilerek söylemek
lazım. Yani, orman kesimiyle ilgili eleştiri yapabilirsiniz; ama, plansız
programsız, bugüne kadar yok edilen orman yerine ve bunu da Avrupa Birliği
dayattığı için yapıyor derseniz, bu, yanlış bir yaklaşım olur. Ormanın
Çanakkale'de veya Samsun'da kesiminde, eğer, bilinçsiz, kuralsız kesim veya
dikim olursa, yaşadığınız erozyonu yaşarsınız ve ekonomik sefaleti bir başka
boyutuyla yaşamış olursunuz.
Ben, bütçenin hayırlı
olmasını temenni ediyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Uzunkaya.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, soru-cevap kısmına
geçiyoruz.
Sayın Kamacı, buyurun
efendim.
NAİL KAMACI (Antalya) -
Sayın Başkan, Sayın Bakana dünkü konuşmasıyla ilgili… "Bu bütçe açıklarını
karşılamak için sürekli olarak borç almak mecburiyetinde kalmış Türkiye. Hele
hele 80'li yıllardan sonra öyle bir akım gelmiş ki, vergi alma, borç al
politikasıyla yürütülmüş."
Acaba, AKP, 3 Kasım
seçimlerinde geldikten sonra, özel sektör, belediyeler ve genel olarak
dışarıdan ne kadar borç almıştır?
Yine, aynı şekilde…
"Arkadaşlar, şimdiye kadar topladığınız, o vergi diye milletten
topladığınız paraların tamamını, siz, rantiye kesimine veriyordunuz bizden
önce. Kim koruyordu bu zenginleri?"
Ben sormak istiyorum:
Türkiye'nin bu rantını yiyen, kaymağını yiyen zenginler kimler? Açıklanmasını
istiyorum.
Yine, aynı şekilde
"Hükümetin IMF'ye vermiş olduğu son niyet mektubunda özel gider indirimi
sisteminin reforma tabi tutulması düşünülmektedir" cümlesi yer almaktadır.
Bu cümleyle, ücretlilerin yararlandığı vergi iadesi uygulamasının kaldırılması
mı düşünülmektedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Kamacı.
Sayın Koç, buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Aracılığınızla Sayın
Bakana bazı sorular yönelteceğim; ama, hemen öncesinde, Sayın Bakandan ben bir
şey istirham ediyorum; o da şu: Emeklilerin durumuyla ilgili, lütfen… Yani, şu
kadar artış yaptık, bu kadar artış oldu, şunun üstündeydi, bunun altındaydı;
imkânlar kısıtlı olabilir; ama, ne olur, bu insanlarımızı… Yani, her şey tozpembeymiş,
neredeyse kanatlanıp uçacaklarmış gibi takdim etmenin o insanlar üzerinde son
derece olumsuz etkileri oluyor. Şunu söyleyeyim: O kadar çok telefon geliyor ki
Sayın Bakan; yani, biz sıkıntıdayız diyor. Bağ-Kur emeklisi sıkıntıdayım diyor,
SSK emeklisi sıkıntıdayım diyor, dulu bunu söylüyor. Şunu söylemiyorum: Yani,
her bütçe dengesi aşılarak, göz önüne alınmadan bazı dengeler, bunlar verilsin
noktasında değiliz; ama, hiç olmazsa, SSK emeklilerinin o intibaktan doğan maaş
farkları var; lütfen, bunları ödeyin. Yani, ondan sonra, Sayın Işık'ın sorduğu
sorulara, o insanları rencide etmeden, yüzde 70 artış yaptık, yüzde 80 artış
yaptık… Bu insanlar, bugün, gerçekten, yoksulluk sınırının altında yaşıyorlar.
Bunu ifade etmek istiyorum; bir.
İkincisi; borç…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Ne dediniz? Anlayamadığım için soruyorum.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Efendim, bir dakika, bir şey söylüyorum. Size sıra gelecek.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Ne dediniz, yüzde 86?..
HALUK KOÇ (Samsun) -
Efendim, burada yüzde 130 var, yüzde 67 var, yüzde 88 var; tutanaktan okuyorum
Sayın Işık'a verdiğiniz cevapları.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Yüzde?..
HALUK KOÇ (Samsun) - Size
veririm, takdim ederim efendim. Tutanaktan sizin sözleriniz.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Peki.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Yani, bu rakamlar, onların rahat yaşadığı anlamına gelmiyor; onu söylemek
istiyorum.
İkinci sorum, Sayın
Bakan: Şimdi, borç stokundaki azalmadan bahsediyoruz. Bu, sizi zora sokmayacak
bir soru, herhalde buna cevap verirsiniz. Borç stokundaki azalmanın yaklaşık
üçte 2'lik kısmı, Yeni Türk Lirasının değerlenmesinden kaynaklanıyor. Bunu
dikkate aldığınızda, borç stokunun gerçek durumu nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Koç.
Sayın Özkan, buyurun.
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakana iki tane
sorum var.
1 - Tekelin içki
bölümünün satışından ne kadar gelir elde edildi; kaç para tahsilat yapıldı?
Satış gerçekleşmeden
önce, yüksek alkollü içki pazarının, piyasasının yaklaşık yüzde 98'i Tekelin
elindeydi. O yıl ÖTV ve KDV olarak Hazineye ne kadar para aktarıldı; Tekelin
içki bölümünün kârı ne kadardı? Özelleştirmeden sonra içki sektörünün
tamamından elde edilen Hazine geliri, KDV, ÖTV ve Kurumlar Vergisi olarak, ne
kadar gerçekleşecektir?
Tekelin devlet elindeyken
üzümcüye sağlamış olduğu destekleme alımı artık unutulmuş mudur?
Bir diğer sorum; üçüncü
defa tekrarlıyorum; sorum şu: Sayın Bakan, özelleştirmeyle ilgili olan bir firmanın
uçağına binmeniz siyasî ahlaka, siyasî etiğe uyar mı? Şayet uymazsa, istifayı
düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özkan.
Sayın Ilıcalı, buyurun.
MUSTAFA ILICALI (Erzurum)
- Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bakanımdan şu sorumu
cevaplandırmasını arz ediyorum: Büyükşehir Belediye Kanununda yapılan
değişiklikle, büyükşehir belediyelerinin sınırlarının genişletilmesiyle,
büyükşehire dahil olan belediyelerin gelirlerinde, büyükşehir kesintisinden
dolayı, yüzde 35'e varan önemli bir düşüş olmuştur. Örnek olarak, seçim bölgem
Ilıca, Dumlu, Dadaşköy belediyeleri verilebilir. Bu belediyelerin
mağduriyetlerinin giderilmesi için bir çalışmanız var mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Ilıcalı.
Sayın Bakan, soru sorma
süresi tamamlandı, cevaplar kısmına geçiyoruz.
Buyurun.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Kamacı
"dışarıdan ne kadar borç alındı" diyor. Türkiye'nin rantını yiyen
kimlerdir? Bir de vergi indirimiyle ilgili olarak soru soruyor.
Değerli arkadaşlar,
burada, ben, Maliye Bakanlığının bütçesini açıklarken de, genel bütçeyi
açıklarken de, geniş geniş açıklamalar yaptım. Bütçe açıklarının olduğu her
zaman, içeriden veya dışarıdan bu devlet borç almak mecburiyetindedir. Bu bütçe
açıklarında, en fazla, ülke riskini fevkalade artırıp da faizlerin çok yüksek
seviyelere getirilmesinden dolayı, maalesef, faiz yükleri, bütçelerin üzerine
çok ağır bir yük getirmiştir. Bundan dolayı da, bu faizler, tabiî, bu borçları
alanların faizleri bize gelmiştir. Mecburen, biz de borç almak mecburiyetinde
kaldık; ama, şimdi onları en düşük seviyesine getirdik. Gelecek seneden
itibaren, artık, borç almadan, borcumuzu ödeyeceğiz. Bu hale getirdik. Bunu
defalarca açıklıyorum, yine de açıklayayım.
Türkiye'nin rantını yiyen
kimlerdi? Şimdi, o faizlerden dolayı öyle bir hale getirilmişti ki Türkiye,
faizden para kazananlar, paradan para kazananlar devri başlamıştı. Üretim
tamamen düşmüştü. Herhangi bir şekilde yatırım yapılmıyordu. Millet üç kuruş
parasını… Hatta, şirketler, hatta, imalatçılar dahi, imalatı bırakıp,
paralarını, götürüp, onun faizleriyle geçinir hale gelmişlerdi. Öyle bir hale
geldik ki, en fazla vergi ödeyenlerin bile, kendi faaliyet gelirlerinden daha
ziyade, yatırdıkları rant gelirlerinden elde ettikleri gelirler çok daha fazla
hale gelmişti. Bunu hepimiz biliyoruz.
Şimdi, Türkiye'de, artık,
o paradan para kazanma dönemi bitmiştir. Rantiyeciler kimler, onlar kendilerini
bilirler. Onu bitiren devir AK Parti hükümetleriyle başladı. Artık, şimdi,
herkes üretime yönelmiştir, herkesin kârı faaliyet kârı haline gelmiştir. Bunu
iyice bilmemiz lazım.
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Yatırım var mı Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Yatırım çok var...
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Nerede var?!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - …onu da söyleyeyim. Geçen sene…
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Nerede var?!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sen görmüyorsan ben ne yapayım!
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Yatırım derken, iş merkezi değil.
BAŞKAN - Sayın Bakan, siz
sorulara cevap verin.
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Yatırım dediğiniz, Ofer değil, iş merkezi değil…
BAŞKAN - Sayın Ercenk,
lütfen…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Değerli arkadaşlar, bakınız, Devlet İstatistik Enstitüsü
diye bir yer vardır, şimdi Türkiye İstatistik Kurumu oldu. Onun rakamlarına
bakın, Planlamaya bakın. Geçen sene 65 milyar YTL yatırım yapılmıştır. İlk defa
cumhuriyet tarihinde bu kadar yüksek yatırım yapılmıştır. Bu sene bu yatırımın
rakamı 100 milyar YTL'ye ulaşacaktır. Bunun da 75 milyar YTL'sini özel sektör
yapıyor.
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
"1 000 000 dolar uçtu" diyor burada.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Tabiî, açılan fabrikalara gidin de bakın biraz.
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Açılmadı ki. Hani?!. Şu açıldı deyin.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - O gözlüklerinizi değiştirin, ona göre bakın.
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Benim gözlüğüm Ofer'in gözlüğü değil, halkın gözlüğü.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Şimdi, Sayın Koç'a cevap vermek istiyorum.
Sayın Koç, biz, burada,
emeklilerimize, geldiğimizden beri, işte yaptıklarımızı falan da söylüyoruz;
ama, biz de biliyoruz ki, biz de bunlarla kalmayacağız. Elimizdeki imkânların
azamîsini veriyoruz; bunu anlatmaya çalışıyoruz.
HALUK KOÇ (Samsun) - İşte
böyle söyleyin efendim; yani, çok çok iyiler falan dediğiniz zaman insanlar
üzülüyor.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Ben böyle söylemeye gayret ediyorum; ama, siz, böyle anlamıyorsunuz
yani… Şimdi, biz…
HALUK KOÇ (Samsun) - Yok
efendim; hazır soruya çok parlak cevap!..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Hayır; burada tutanaklara bakın, benim sözlerime bakın…
HALUK KOÇ (Samsun) - Var
efendim; tutanak burada.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Biz, emeklimize de… Dün, daha dün, çok geçmedi, dün,
emeklilerimize de, SSK'lılarımıza da, işçimize de, memurumuza da daha fazlayı
vermenin gayreti içerisindeyiz, bunu söyledim ve bunu da vermek için bütün
imkânlarımızı zorluyoruz ve göreceksiniz, daha fazlasını da yine biz vereceğiz,
bizim Hükümetimiz verecek.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Efendim, niyet mektubunda öyle yazmıyor.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
IMF'den kurtulunca verirsiniz!..
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Bakan, bu rakamlar doğru mu efendim, artış rakamları?
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
IMF'ye verdiğiniz sözü tutarsanız öyle olur.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Rakamları her zaman verdim, yine de verebilirim; fakat,
bizim esas niyetimiz, işçimize de…
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
süreniz doldu, geri kalanlara yazılı cevap verirsiniz.
Teşekkür ediyorum.
8 inci madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN - Karar
yetersayısı arayacağım.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Birleşime saat 20.00'ye
kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati : 19.36
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati : 20.13
BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER : Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Ahmet Gökhan SARIÇAM
(Kırklareli)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42 nci Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
2006 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
1.- 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1119) (S. Sayısı:1028) (Devam)
2.- 2004 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Dairelerin
Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu ( 1/1084,
3/907) (S. Sayısı: 1029) (Devam)
3.- 2004 Malî Yılı
Katma Bütçeye Dahil İdarelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Katma
Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1085,
3/908) (S. Sayısı: 1030) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
9 uncu maddeyi
okutuyorum:
Yatırım harcamaları
MADDE 9.- a) 2006 Yılı
Yatırım Programına ek yatırım cetvellerinde yer alan projeler dışında herhangi
bir projeye harcama yapılamaz. Bu cetvellerde yer alan projeler ile ödeneği
toplu olarak verilmiş projeler kapsamındaki yıllara sari işlere (proje kredisi
ile sağlanacak olan projelerden kurulu gücü 500 MW üzerinde olan baraj ve
hidroelektrik santral projeleri hariç) 2006 yılında başlanabilmesi için proje
veya işin 2006 yılı yatırım ödeneği, proje maliyetinin yüzde onundan az olamaz.
Bu oranın altında kalan proje ve işler için gerektiğinde projeler 2006 Yılı
Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar hükümlerine
uyulmak ve öncelikle kurumların yatırım ödenekleri içinde kalmak suretiyle
revize edilebilir.
Silahlı Kuvvetler
bütçesinin programlarında (03) ekonomik sınıflandırma kodunda yer alan savunma
sektörü, altyapı, inşa, iskan ve tesisleriyle NATO altyapı yatırımlarının
gerektirdiği inşa ve tesisler ve bunlara ilişkin kamulaştırmalar ile stratejik
hedef planı içinde yer alan alım ve hizmetler Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığının vizesine bağlı olmayıp, 2006 Yılı Yatırım Programına ek yatırım
cetvellerinde yer almaz.
b) Merkezi yönetim
kapsamındaki kamu idarelerinin yatırım programında ödenekleri toplu olarak
verilmiş yıllık projelerinden makine-teçhizat, büyük onarım, idame-yenileme,
tamamlama ile bilgisayar yazılımı ve donanımı projelerinin detay programları
ile alt harcama kalemleri itibarıyla tadat edilen ve edilmeyen toplulaştırılmış
projelerinin alt harcama kalemleriyle ilgili işlemlerde 2006 Yılı Programının
Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar hükümleri uygulanır.
c) 2006 Yılı Yatırım
Programına ek yatırım cetvellerinde yer alan projelerden ilgili Bakanın onayı
ile il özel idarelerince valinin yetki ve sorumluluğunda gerçekleştirilmesi
uygun görülenlerin bedelleri, münhasıran proje ile ilgili harcamalarda
kullanılmak üzere hizmetin ait olduğu il özel idaresine ödenir. Mahalli hizmet
niteliği taşıyan işler, bu fıkrada belirtilen esaslar çerçevesinde program ve
proje safhasında da valilerin yetki ve sorumluluğuna devredilebilir.
Bu şekilde yürütülecek
projelerin etüt, keşif ve kontrollük hizmetlerinin ilgili bakanlık ve genel
müdürlüğün il teşkilatlarınca ihale edilmek suretiyle yaptırılması ve
bedellerinin ödenmesi, valinin onayı ile il özel idarelerince gerçekleştirilir.
d) 2006 Yılı Yatırım
Programına ek yatırım cetvellerinde yıl içinde yapılması zorunlu değişiklikler
için 2006 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair
Kararda yer alan usullere uyulur.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Tekirdağ Milletvekili Sayın Enis
Tütüncü; buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENİS
TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Görüşmekte olduğumuz
kanun tasarısının 9 uncu maddesi üzerinde
söz almış bulunuyorum; hepinizi, sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Bu madde, yatırım
harcamalarıyla ilgili maddedir. Türkiye'de yatırımlar alanında bir yanlış
uygulamanın, ne yazık ki, ısrarla sürdürüldüğüne tanık oluyoruz. Bu yanlış
uygulama kamu sabit sermaye yatırımlarının son derece düşük tutulmasıdır, ki,
bu maddeyle de, 9 uncu maddeyle de doğrudan ilgilidir.
Gerçekten kamu sabit
sermaye yatırımlarının gayri safî millî hâsılaya oranlarına baktığımızda endişe
verici bir manzarayla karşılaşıyoruz. 2002 yılındaki kamu sabit sermaye
yatırımlarının gayri safî millî hâsılaya oranı esas alınırsa, AKP'nin 2003'te
bu orana göre yaklaşık yüzde 22 daha düşük, 2004'te yüzde 33 daha düşük,
2005'te ise yüzde 17 daha düşük düzeyde kamu sabit sermaye yatırımlarını
yaptığını görüyoruz.
Sayın Başkan, kalkınma
planlaması alanında yaşanarak görülmüş bir acı gerçek vardır. Bir ülkede sabit
sermaye yatırımlarına yeterince önem verilmez ise, o ülkenin geleceği gizli bir
borç yükü altına sokuluyor demektir. Hele hele, sabit sermaye yatırımlarındaki
yetersizlik, kamu sabit sermaye yatırımlarındaki eksiklikten kaynaklanıyorsa,
sorun, gizli bir borç yükünün sineye çekilmesinin ötesinde, ekonomik
kalkınmanın dumura uğratılması şeklinde kendini gösterir.
Kamu sabit sermaye
yatırımları neyi ifade ediyor; kamu sabit sermaye yatırımları, eğitim
yatırımlarını, sağlık yatırımlarını, demiryolu, karayolu, havayolu, denizyolu,
liman, depo, antrepo yatırımlarını, enerji yatırımlarını, tarımsal altyapı ve
sulama yatırımlarını, kırsal-kentsel altyapı yatırımlarını, çevrenin
korunmasıyla ilgili yatırımları, bölgesel gelişmişlik farklarının azaltılması
gibi yatırımları ifade etmektedir.
Bize göre, Türkiye'de
kamu sabit sermaye yatırımları öylesine yetersizdir ki, bu yanlış uygulama,
değil gelecek yıllardaki Türkiye'nin ekonomik kalkınmasını, yaşadığımız
dönemdeki ekonomik kalkınmasını da olumsuz etkilemektedir. Bunu biz açıkça
görüyoruz Sayın Başkan, değerli milletvekilleri.
Sözlerimizin daha iyi
anlaşılması için, Türkiye ile Avrupa Birliği ülkelerinin karşılaştırılması
gerekiyor. Karşılaştırmayı, kişi başına ve kilometrekare başına yapılan kamu
sabit sermaye yatırımları itibariyle yapalım. Örneğin, 2003'te, Türkiye, Avrupa
Birliği ülkelerinde yapılan kişi başına kamu sabit sermaye yatırımlarının ancak
yüzde 19'u kadar, kilometrekare başına ise ancak yüzde 15'i kadar yatırım
yapabilmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tablonun alarm verici durumunu görüyor musunuz. Avrupa Birliği
ülkeleri, halihazırda, ekonomik ve sosyal altyapı eksikliklerini bize göre
büyük ölçüde tamamlamış gelişmiş ülkelerdir. Buna rağmen, bu ülkeler,
Türkiye'den kişi başına yüzde 81, kilometrekare başına ise yüzde 85 daha fazla
oranda kamu sabit sermaye yatırımı yapmaktadırlar. Neden; ekonomide verimliliği
ve rekabet gücünü artırmak için; ülkelerinde yapılacak her 1 dolarlık yatırımın
getirisini artırmak için; yatırımların geri dönüşünü hızlandırmak için. Neden;
hem kendi işadamları için hem de yabancı sermaye için ülkelerinin çekiciliğini
artırmak için. Peki, bu alanda Türkiye ne yapıyor; tam anlamıyla uyuyor. Bunu
kabul etmek mümkün mü Sayın Başkan, değerli milletvekilleri.
Oysa, Avrupa Birliği
ülkeleri, 1 dolarlık kamu sabit sermaye yatırımı yapıyorlarsa, bizim, 2 katı,
hatta 3 katı yatırım yapmamız lazım ki, aradaki korkunç farkı, korkunç
eksikliği kapatalım. Eğer Türkiye bu sorunu önemsemez, eski tas eski hamam
devam ederse, yabancı sermayenin kaçması bir yana, yerli sermayenin dahi yurt
dışına kaçmasına engel olunamaz.
Ülkemizde kamu sabit
sermaye yatırımlarına ayrılan kaynakların artırılması zorunluluğunu gösteren
bir iki alana dikkatlerinizi sunmak istiyorum. Devlet Su İşlerinin, örneğin,
sulama yatırımlarında mevcut ödenek seviyesiyle, yeni proje alınmaksızın,
eldeki proje stoku otuzbir yılda tamamlanabilecektir. Düşünebiliyor musunuz,
yeni bir proje yatırım programına alınmasa dahi, Devlet Su İşlerinin elindeki
proje stokunun tamamlanma süresi otuzbir yıl!
2004 yılı itibariyle, 286
000 kilometrelik köy yollarının yüzde 46'sı stabilize, yüzde 18'i çok kötü
tesviye yol şeklindedir. Nüfusumuzun yüzde 92'si deprem bölgelerinde yaşıyor.
Bu nedenle, doğal afetlerin muhtemel zararlarını en az seviyeye indirmek için,
afetlere hazırlık kapsamında çok önemli yatırımlara ihtiyaç duyulmaktadır.
Türkiye'de, çalışan
nüfusun yüzde 71'i ortaokul ve ilkokuldan mezun olanlar ile bir okuldan mezun
olmamış kişilerden oluşuyor. İlköğretimde derslik başına düşen ortalama öğrenci
sayısı 37, bu sayı kentlerde 45. Oysa, gelişmiş ülkelerde, bu sayı 20-22
dolayındadır.
Hastanelerde 375 kişiye
bir yatak düşmektedir, Avrupa Birliği ülkelerinde bu sayı 163'tür.
Türkiye'de, bebek ölüm
hızı binde 26, Avrupa Birliğinde binde 7. Avrupa Birliği, bu konuda bizden 3
kat daha üstün durumda. Anne ölüm oranı bizde yüzbinde 62, Avrupa Birliğinde 3.
Avrupa Birliği, bu konuda bizden 20 kat daha iyi durumda.
Kişi başına sağlık
harcamaları bizde -dolar olarak- 182 dolar, Avrupa Birliğinde 2 150 dolar.
Avrupa Birliği, bu konuda da bizden 10 kat daha üstün durumda.
Türkiye, eğitim ve sağlık
açısından AB standartlarını yakalamak için, bu alanlarda bir an önce bir
yatırım seferberliğine sokulmalıdır. Eğitimsiz, beceri düzeyi düşük, sağlığı
bozuk işgücünün çoğunlukta olduğu bir ülkeye yapılacak yabancı ya da yerli
yatırımların verimliliğinden, kalitesinden veya kârlılığından söz edilebilir
mi?!
Öte yandan, ülkenin yakın
dönemdeki enerji ihtiyacını karşılamak için de elektrik üretimi projelerine
önemli oranda yüklenilmesi gerekmektedir.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; bu konuda daha ayrıntıya girmeye gerek görmüyorum. Kamu sabit
sermaye yatırımlarının artırılması açısından dikkat edilmesi gereken noktaya
dikkatlerinizi çekiyorum; bu nokta, Türkiye'de, işsizliğin, yoksulluğun hatta
açlığın giderek hızlanmakta oluşudur. Bu konu şu açıdan önemlidir: Bakınız,
Türkiye, nüfus yapısında ve işgücü yapısında hızlı değişmelerin yaşandığı bir
sürece girmiştir. Eskiden toplam nüfus içinde, 0-14 yaş grubunun payı
artıyordu, şimdi bu pay azalıyor; ama, buna karşılık, 14 ve daha yukarı
yaşlardaki nüfusun, yani, çalışma çağındaki nüfusun payı artıyor. Bu durum,
işsizlik ve sonuçlarının Türkiye gerçekleriyle ele alınmasını, artık,
kaçınılmaz bir şekilde önümüze koyuyor. Bize göre, Türkiye'deki işsizlik
sorununa ve yoksulluk sorununa Avrupa Birliğiyle gözlükleriyle bakılmaktadır;
bu, son derece yanlış, son derece hatalı bir tutumdur.
Değerli Başkan, sayın
milletvekilleri; bakınız, Avrupa gözlüğüyle işsizlik ve istihdam alanına
baktığımızda, Türkiye'deki işsizlik oranları yüzde 10 dolayında gözüküyor.
Hani, yüzde 9-5, yüzde 10 işsizlik oranlarından söz ediyoruz ya, işte, Avrupa
gözlüğüyle baktığımız için bu şekilde çıkıyor. Türkiye'deki işsizlik
oranlarına, mevsimlik itibariyle, üçer aylık dönemler itibariyle baktığımızda
ve istihdam, işsizlik, işgücü piyasası verilerini, bu çerçevede Avrupa Birliği
üyeleriyle karşılaştırdığımızda, bu durumda, Türkiye'nin işsizlik oranı
neredeyse, Fransa ve Almanya'nın…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) -
10 dakika verdiler Sayın Başkan; sanıyorum 5 dakikamız daha var.
BAŞKAN - Eksüre
veriyorum; buyurun.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) -
15 dakika olarak düşünüyordum ben.
BAŞKAN - Efendim, arada
başka bir talep olduğu için ayrıca vereceğim şahsınız adına süreyi.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan, toparlamaya çalışacağım.
Yani, Avrupa gözlüğüyle
baktığımızda işgücü ve istihdam piyasasına, işsizlik durumuna, Türkiye'nin
işsizlik sorunu, neredeyse Almanya ya da Fransa'nın işsizlik sorunu düzeyinde
ortaya çıkıyor.
Değerli arkadaşlarım,
böyle bir şey olabilir mi; yani, kendimizi niye böyle bir hayal âleminde
tutmaya çalışıyoruz, bunun faydası nedir. Böyle giderse, işsizlikle ilgili,
reel ekonomiyle ilgili gerçek politikaları düşünemezsiniz ve Türkiye'nin
altındaki zemini kaydırırsınız; nitekim bu zemin kayıyor; ne yazık ki, çoğu
kişi bunun farkında değil.
Sayın Başkan, az önce
değindiğim, Türkiye'nin çalışma çağındaki nüfusu hızla artıyor, daha fazla genç
insanımız işgücü piyasasına giriyor, iş bulmak için çırpınıyor; bulanlar işgücü
piyasasında tutunamıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) -
Sayın Başkan, toparlıyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) -
Bu nedenle, Türkiye'de kamu sabit sermaye yatırımlarının acil olarak
artırılması gerekmektedir ve Türkiye, derhal bir yatırım seferberliğine
götürülmelidir. Bu madde, 9 uncu madde bu açıdan son derece kısır, son derece
yetersiz bir maddedir. Bu durumu dikkatlerinize sunuyorum.
Her şeye rağmen, bu
maddenin, ülkemize, hükümete hayırlı, uğurlu olmasını dilerken, hepinizi tekrar sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Tütüncü.
Anavatan Partisi Grubu
adına, Erzurum Milletvekili Sayın İbrahim Özdoğan; buyurun. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Merkezî Yönetim Bütçe Yasası Tasarısının 9 uncu maddesi
üzerinde söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
2006 yılı bütçesine baktığımız zaman, bu bütçede, köylü yok, esnaf yok, işçi
yok, işsizler ordusu yok, emekli yok, dul ve yetimler yok, işadamları yok,
sanayici yok, yani, hâsılı, baktığımız zaman, bu bütçenin içerisinde insan yok,
insan saadeti ve mutluluğu yoktur değerli arkadaşlarım. Biz, Anavatan Partisi
olarak bu kürsüye -ki gündüzki konuşmamda dediğim gibi bu kürsü milletin
kürsüsüdür- milletin sesini sürekli taşıyacağız.
Bakın, değerli
arkadaşlar, emekliler kan ağlıyor. Anadolu Emekli-Senin, Aydın Bircan ismindeki
Ankara Şubesi Teşkilatlanma Sekreterinin ve kendi yayın organları olarak
Emeklim Gazetesinin 30 Kasım 2005 tarihli nüshasındaki bir yazısını onların,
emeklilerin sesi olarak Yüce Heyetinize arz etmek istiyorum.
Bundan önce, Büyük
Atatürk'ün bir sözünü burada gündeme getirmek istiyorum. Mustafa Kemal Atatürk
diyor ki: Bir milletin yaşlı vatandaşlarına ve emeklilerine karşı tutumu o
milletin yaşama kudretinin en önemli kıstasıdır.
Yazının başlığı şu:
"Emekli açlık sınırında." Bu yazı, Başbakanlığın hazırladığı sosyal
güvenlik raporunda… "Türkiye'deki nüfusun yüzde 27'si, yani, her 4 kişiden
biri gıda ve gıda dışı harcamaları içeren yoksulluk sınırının altında
yaşıyor" raporuna istinaden hazırlanmış.
Emeklilerin lideri Aydın
Bircan Beyefendi diyor ki: "Öncelikle, raporda belirtilen oran, ülkemiz
vatandaşlarının mağduriyetini gözler önüne sermesi bakımından yeterli olmasına
rağmen, gerçek rakamların ifade edilenin çok çok üstünde olduğunu
vurgulamalıyız.
Türk Kamu-Senin yaptığı
araştırmaya göre çalışan tek kişinin açlık sınırı 678 YTL, 4 kişilik bir
ailenin yoksulluk sınırı 1 803 YTL'dir. Ortalama 718 YTL alan bir memur ailesi
maaşının yüzde 92'sini yalnızca gıda ve barınma harcamaları için ayırmak
zorunda, sağlık, eğitim, ulaşım, iletişim gibi diğer harcamalarına ise sadece
maaşının yüzde 7'si kalmaktadır."
Yapılan araştırmalarda,
memur kesiminin yüzde 94'ünün yoksulluk sınırının altında olduğu tespit
edilmiştir. Peki, toplumun çalışan kesiminin çoğunluğunu teşkil eden işçi,
çiftçi, emekli ne durumda?
İşçiler, ya 350 YTL gibi
sadece kirasına yetebilecek, açlık sınırının altında bir maaşa talim ediyor ya
da bundan daha aşağıya bir maaşla, ölmemek için yaşıyor.
Emeklinin durumu da açlık
sınırı civarında dolaşıyor.
Türkiye nüfusunun yüzde
34'ünü, yani, 25 000 000 insanı kapsayan tarım kesimi ise, zaten maliyetinin
altında ürünleri satmak zorunda kalarak veya bunu bile yapamayarak, perişan
vaziyette, bahçesine ektiği sebze, meyve ya da kendi imkânlarıyla yetiştirdiği
tavuğuyla, keçisiyle idare etmeye çalışıyor.
Devlet İstatistik
Enstitüsünün rakamlarına göre, 2 600 000 olan; ama, gerçekte 10 000 000'un
üzerindeki işsizler ordusunun ise geliri zaten sıfır.
Başbakanlığın raporunda
ise, yoksulluk sınırı altında gösterilen sadece dörtte 1. Sizce, bu rakamlar ne
kadar doğru?!
Esasen, Türkiye'de,
yoksulluk sınırı üzerinde olan sadece yüzde 20'lik bir kesim; yüzde 80'lik
kesim ise, perişan vaziyette, gününü kurtarmaya çalışıyor "bugün de sağ
salim geçti" diyerek, ertesi günü endişeli bir şekilde bekliyor.
Bu tür raporların zararı
şu: Siz, yoksulluk sınırının altındakileri, gerçekte yüzde 80 olması
gerekirken, yüzde 27 gösterdiğiniz zaman, çözümü de yüzde 27'liğe göre
yaparsınız; hatta "bu kadar kadı kızında da olur" deyip, yüzde 27'lik
kesimi gözden çıkarırsınız ki, şu anda, IMF tavsiyeli uygulanan ekonomik
politikalarda bu havayı görebilirsiniz.
Hükümette "her şey
iyi gidiyor; o halde, problem yok" mantığı hâkim. Vatandaş bağırıp
duruyor; ama, sesini duyan yok; hatta, bazen duyulsa bile "yok canım, siz
yanlış biliyorsunuz, siz aslında iyisiniz" şeklinde ikna turları
düzenliyorlar; bazı ekonomistleri, medya organlarını da bu noktada
değerlendiriyorlar. Vatandaş ne yapsın; masal dinler gibi dinliyor, anlatılan
hiçbir şeyi anlamasa bile "yahu, bu koskoca ekonomistler ekonomi iyi diyor
da, hiç iyi olmaz mı" diyerek kendilerini yatıştırıyorlar.
Peki, düzelen bir şey var
mı; yarın için, bu politikalarla, bir umut var mı; hayır. Vatandaş, artık,
cebine, kasasına yabancı bir elin girdiğini hissediyor, görüyor ve de yaşıyor.
Yani, Şanlıurfalı vatandaşın deyimiyle "düşman isot tarlasına girdi."
Çiftçilerin, memurların,
işçilerin feryatlarını bugün fırçayla sindirebilirsiniz; ama, dertlerine çare
olmadığınız müddetçe, bu feryatlar daha da yükselecektir ve nasıl bir önceki
koalisyon hükümetine gereken dersi verdilerse, bugünün faillerine de haddini
bildireceklerdir.
AKP Hükümeti üç yıl daha
IMF'yle devam kararı aldı; yani, kemer sıkmaya devam, kendimizi kandırmaya
devam, ölme eşeğim ölmeye devam, nalları dikene kadar devam.
Devlet gelirlerinin çok
büyük bir bölümü faize yatırılacak. Para basılmayacak. Emekli Sandığı, SSK ve
Bağ-Kurlulara verilen maaş ve hizmetler azaltılacak. İşçi alımları
kısıtlanacak. Verimlilik adına işçi çıkarma kolaylaştırılacak. Dolaylı vergiler
daha da artırılacak. KDV indirilmeyecek. Tarıma teşvik kısıldıkça kısılacak.
Kamu alacaklarına kesinlikle af uygulanmayacak. Özelleştirme adı altında bütün
değerli olan kuruluşlarımız satılacak. Bu arada, yabancı sermaye, yılda yüzde
36 faizle ülkemizin bütün kaynaklarını sömürmeye, madenlerimizi,
şirketlerimizi, topraklarımızı talan etmeye devam edecek.
Kendimize millî bir
ekonomi kalkınma modeli bulamazsak, her karışı şehit kanıyla yoğrulmuş bu aziz
vatanı, aziz Türk Milletine bırakmayacakları kesin. Ne diyor… Başbakanımızın
"medeniyetlerin buluşma noktası" dediği… Avrupalı… Türkiye Türklere
bırakılmayacak kadar önemlidir.
AB'nin, ABD'nin ve
IMF'nin sunduğu çözümler bu niyete yönelik, sen ise, bu art niyetlerin Bizans
oyunlarına alet olacak kadar basiretsizsin.
O yüzden diyoruz ki,
millî bir model lazım, millî bir model lazım, millî bir model lazım… Belki 40
defa desek ikna olursunuz.
Emekliler ne istiyor,
Sayın Aydın Bircan'ın deyimiyle: Emeklilerin sendikalaşma haklarını
kullanabilmesi için Anayasada bu yönde değişiklik yapılsın, intibak yasası
çıkarılsın, mahkemelerde defalarca kazanılan TÜFE farkları bağımsız olarak
bütün SSK ve Bağ-Kur emeklilerine ödensin. 2004 yılında çalışan memurlara
ödenip emeklilere ödenmeyen 160 000 000 lira ödensin. Maaşlar insanca yaşanacak
bir düzeye çıkarılsın. Maaş kuyruklarına son verilerek çağdaş ve insana yaraşır
bir düzenleme getirilsin. Dinlenme evleri, yaşlı yurtları gibi düzenlemeler
geliştirilsin. Emeklilere kültürel faaliyet imkânı getirilsin, tatil olanakları
sağlansın. Şehiriçi ve şehirlerarası ulaşımda indirimlerle seyahat olanağı
getirilsin. Emeklilerin maaşlarından vergi kesme, ilaç, katkı payı ve sağlık
primi alma gibi düzenlemelerden derhal
vazgeçilsin.
Değerli arkadaşlarım,
bunları söyleyen emeklilerin sivil toplum örgütünün bir lideri; yani,
emeklilerin isteklerini, çilelerini dile getirmiştir. Ben de emeklilerimizin
dertlerini, kendi kürsülerinden burada Yüce Heyetinize aktarmak istedim.
Yalnız, sözlerimi bitirmeden önce, birkaç noktayı da Yüce Heyetinize arz etmek
istiyorum.
Benim konuşmamdan sonra
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin Beyefendi çıkıp,
hakkımda olur olmaz şeyler söyledi. İşte, efendim, Doğru Yol Partisine gitti,
ondan sonra Anavatan Partisine gitti.
Evet, değerli arkadaşlar
gittim. Ben, göbeğimden, sindirim sistemimden hiçbir yere bağlı değilim;
tertemiz bir insanım, istediğim yere giderim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapandı)
BAŞKAN - Buyurun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Kimse bu açıdan beni kınayamaz. Asıl, kendileri Cumhuriyet Halk Partisinden
aldıkları milletvekillerine baksın.
Ben, babadan kalma sadece
20 dönüm arazisi olan, Erzurum tabiriyle "cıscıbıl" ama, mutlu bir
insanım. Cumhuriyet Halk Partisinden milletvekili olarak aldığı işadamlarına,
sanayicilere, bunlara ne vaat etti de aldı, asıl bunları gündeme getirsin; bir.
İkincisi de, kendileri
daha önce Sayın Necmettin Erbakan'ın yanındaydılar ve davaları görüşülürken
avukatlığını yapıyorlardı. Kendisi niye AK Partinin yanına geçti? Sayın
Necmettin Erbakan hâlâ daha sağdır, onun yanında olması gerekirdi diye
düşünüyorum.
AHMET YENİ (Samsun) -
Erzurum'a gidebiliyor musun?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Ben, ayrıyeten, Samsun Milletvekilimiz Sayın Musa Uzunkaya Beyefendiye de bir
iki şey söylemek istiyorum: Ben, tabiî ki, üzerime alındım. Bu bardağı
göstererek "bize intibah edenler, daha sonra başka partilere geçtiler,
değişik tavır aldılar" dediler.
Hayır arkadaşlar. Ben,
inançlarımdan, prensiplerimden zerre kadar bir şey kaybetmedim. Asıl, siz bu
bardağı kırdığınız için ben ayrıldım. Bu bardağı kırdığınız için ben ayrıldım.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) Dolayısıyla, bardak kırıldıktan sonra,
su yayıldı gitti. Bir gün tahmin ediyorum ki, sizin birçoğunuz da yayılıp
gideceksiniz değerli arkadaşlar. Bunu, burada belirtmek istiyorum.
AHMET YENİ (Samsun) -
Erzurumlu ne diyor bu işe?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Ayrıca, Adana Milletvekilimiz, Değerli Kardeşimiz Recep Garip Beyefendi,
kendisine gerçekten son derece büyük sevgim var, şairdir kendisi, gerçekten
duygulu bir insandır. Yalnız, realite ile hislerini biraz karıştırıyor. Benim
ona olan sevgim ve saygım sürekli devam edecektir. Yalnız, kendisinde
bulamadığım, görmediğim bir şeyi tespit ettim. Recep Garip arkadaşımız…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AHMET YENİ (Samsun) -
Erzurumlu ne diyor bu işe?
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen müdahale etmeyelim.
Sayın Özdoğan,
konuşmanızı tamamlayın, eksüreniz de bitti.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Hemen tamamlıyorum efendim.
Recep Garip Beyefendi
kardeşimiz değerli bir insan, değerli kardeşim buraya çıktı, bize nasihatler
verdiler; yani, insanlar birbirlerine nasihatte bulunurlar, buna inanıyorum,
inancımız gereği inanıyorum. Yalnız, bu nasihatleri verirlerken, biraz daha
tevazu içerisinde verseydiler daha iyi olurdu. Ben, gıybetin de, iftiranın da
ne olduğunu iyi bilen insanlardanım.
Bakın, size bir şey
söyleyeyim: Benim yaptığım gıybet değildi. Bunu dinî literatüre hâkim olanlar
çok iyi bilirler.
Şimdi, birisine,
apartmanda yeni bir komşu gelse ve o apartmanın içerisinde de hırsız veya
affedersiniz, namussuz birisi olsa…
BAŞKAN - Sayın Özdoğan…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- …şimdi, o komşusuna dese ki, bu hırsızdır; bu gıybet midir değil midir;
gıybet değildir, önceden o kardeşini uyardığı için gıybet değildir.
AHMET YENİ (Samsun) -
Erzurum'a gidebiliyor musun?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, ben, milletim için her türlü fedakârlığa katlanırım.
Recep Garip Bey kardeşimden bir şey rica ediyorum; tevazu içinde
nasihatlerini versinler. En büyük
kibirlilik, tevazu içerisinde gösterilen kibirliliktir.
BAŞKAN - Sayın Özdoğan…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Buradan kendisini uyarıyorum.
AHMET YENİ (Samsun) -
Erzurum'a gidebiliyor musun?
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Ayrıyeten, Musa Uzunkaya kardeşimiz…
BAŞKAN - Sayın Özdoğan,
lütfen…
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- …iktidardan memnundur; çünkü, bir kardeşi emniyet il müdürlüğü, bir kardeşi
de DSİ bölge müdürlüğü yapmaktadır.
BAŞKAN - Mikrofonu
kapatmak zorunda kalmayayım Sayın Özdoğan.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Başkalarının çocuğu da işsiz gezmektedir.
Saygılarımla
selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özdoğan.
Şahısları adına söz
isteği var.
Tekirdağ Milletvekili
Sayın Enis Tütüncü; buyurun.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
az önceki konuşmamda, kamu sabit sermaye yatırımlarının ne kadar az olduğuna
değinmiştim. Bu durumun en önemli nedeni, kaynak yetersizliğidir. Kaynak
yetersizliğinin giderilmesi için, bir yandan, ülkenin tasarruf gücü
artırılmalı, diğer yandan ise, yolsuzluk ve hortumculuğa engel olunmalıdır.
Türkiye'de, son
onbeş yıllık dönemde 150 milyar
dolarlık yolsuzluk yapıldığı tahmin edilmektedir. Böylesine büyük bir
yolsuzluğun, siyasetin tepelerinde himaye görmeden yapılması mümkün mü sayın
milletvekilleri, mümkün mü?! Bu
yolsuzluklardan, bu hortumlamalardan, biliyorsunuz, en büyük darbeyi bankacılık
kesimi yemiştir. Evet, ne yazık ki, Türkiye'de, siyasetin tepelerinde,
yolsuzluk adacıkları oluşmuştur. Biz, yıllardır, bu bataklıklarda üreyen
sivrisineklerle uğraşıyoruz. Oysa, siyasetin tepelerindeki bataklıkları
kurutmak lazım. Bu bataklıklar kurutulmayınca ne oluyor; siyaset-bürokrasi-ticaret-mafya
organizasyonları ortaya çıkıyor, hazine soyuluyor, bütçedeki kanama artıyor.
Hazine soyulunca, bütçedeki kanama artınca ne oluyor; kamu sabit sermaye
yatırımları yapılamıyor, işçiye, memura, emekliye, dul ve yetime para
verilemiyor.
Bakınız, bugün, Bağ-Kur
emeklilerine, SSK emeklilerine bakıyoruz, bunların maaşlarının büyük ölçüde
açlık sınırının altında olduğu ortaya çıkıyor. Dikkatinizi çekiyorum, açlık
sınırının altında emekli maaşları var bugün Bağ-Kur ve SSK emeklilerinde.
Gerçekten, ortalama olarak, 2005 yılı itibariyle bir değerlendirme
yaptığımızda, memur emeklileri 700 YTL, SSK emeklileri 500 YTL, esnaf
emeklileri 400 YTL, çiftçi emeklileriyse 250 YTL emekli maaşı almaktadırlar.
Peki, ülkede açlık sınırı 600 YTL'nin üzerinde olduğuna göre, buna göre,
memurlar, kıl payı bu açlık sınırının altına düşmekten kendilerini
kurtarıyorlar; ama, SSK emeklileri ortalama 550 YTL aldığına göre, esnaf
emeklileri ortalama 400 YTL aldığına göre ve çiftçi emeklileri de ortalama 250
YTL aldıklarına göre, açlık sınırının altında emekli maaşlarına mahkûm
edilmişler demektir.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; bakınız, son derece önemli; hazinedeki kanamayı, bütçedeki
kanamayı durdurmak lazım. Bunun için siyasetin tepelerinde -az önce söylediğim
gibi- oluşmuş bulunan bu bataklıkları mutlaka ve mutlaka kurutmalıyız.
Şu anda, bilebildiğim
kadarıyla, Millet Meclisine, 250 dolayında, 200'ün üzerinde dokunulmazlık
fezlekesi yazılmıştır. Yine, bilebildiğimiz kadarıyla, bu dokunulmazlık
fezlekelerinin 40 dolayında olanı yüz kızartıcı suçlarla ilgilidir. Yüz
kızartıcı suçlar Türk Ceza Yasasına göre nedir; hırsızlık, ihaleye fesat
karıştırma, resmî evrakta sahtecilik, dolandırıcılık yüz kızartıcı suçlardır.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Zimmet…
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, ben, hem Plan ve Bütçe Komisyonunda hem bu Genel Kurulda,
iki kez, bu suçlardan acaba kimler suçlanıyorlar, bunun bilinmesi için -iki
kez, hem Plan ve Bütçe Komisyonunda hem burada- soru sordum, bu soruya yanıt
alamadım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; en azından şu anda bilmek istiyorum. 40'ın üzerindeki
dokunulmazlık fezlekesi, yüz kızartıcı suçlarla ilgili dokunulmazlık
fezlekeleri kimlerle ilgilidir? Eğer, Türkiye'de bu konular bilinemezse,
siyasetin tepelerindeki yolsuzluk adacıklarının kurutulması kesinlikle mümkün
değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) -
Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun efendim.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) -
Bu nedenle, milletvekilliği dokunulmazlığı, artık, geciktirilmeksizin ve
derhal, Avrupa Birliği ülkelerindeki duruma getirilmelidir. Yine,
yolsuzluklarla mücadele için, Memurin Muhakemat Kanunu daha çağdaş ve daha etik
bir anlayışla değiştirilmelidir. Bu konularda daha fazla gecikme, hazinemizdeki,
bütçedeki kanamanın sürmesine neden olacaktır; faturalar, yine, işçiye,
çiftçiye, memura, küçük esnaf ve sanatkâra, emekli, dul ve yetimlere,
işsizlere, özürlü yurttaşlara, milyonlarca özürlü yurttaşa çıkacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle,
hepinizi, tekrar, en iyi dileklerimle, sevgilerle, saygılarla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Tütüncü.
Şahsı adına ikinci söz
isteği Amasya Milletvekili Sayın Hamza Albayrak'a aittir.
Buyurun Sayın Albayrak.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
HAMZA ALBAYRAK (Amasya) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan 1028 sıra sayılı 2006 yılı,
daha doğrusu 2006 çok yıllı merkezî yönetim bütçesinin 9 uncu maddesiyle ilgili
olarak söz almış bulunuyorum; hepinizi ve bizi izleyenleri sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
bütçede gelir ve giderler arasındaki korelasyonu sağlıklı kurmak lazım. Gelir
ve gider arasındaki dengenin gözardı edilerek, kalemlerin ayrı ayrı
değerlendirilmesi, bütçenin gelir - gider tablolarının kâr-zarar cetvellerinin
analizinde ve rasyoların değerlendirilmesinde elbetteki sapmalara, yanlış
birtakım sonuçlara kişileri sevk edebilir.
Değerli arkadaşlar,
Türkiye'de, 2002 gelirlerin gideri karşılama oranı yüzde 65,3 iken, 2005'te, bu
oran, onbir aylık kesin rakamların sonucu itibariyle yüzde 96'lar civarındadır.
2002'de yüzde 14,6 olan konsolide bütçe açığının, gayri safî millî hâsılaya
oranı 2005'te yüzde 3'ün altına inmiş olacaktır ki, o da, Maastricht
kriterlerini, Türkiye'nin yakaladığının net bir ölçüsüdür.
Değerli arkadaşlar,
2006'da, bütçenin giderleri 157,3 milyar YTL, gelirleri ise 144,1 YTL'dir.
Bütçe açığı ise, 13,2 milyar YTL'dir. Değerli arkadaşlar, faizdışı fazla ise
33,0 milyar YTL'dir.
Değerli arkadaşlar, AK
Parti 2002 ilâ şu anda yapmakta olduğumuz 2006 yılı bütçelerinde, gerçekten,
bir şeyde yanılmıştır. Bunu huzurlarınızda alenen ikrar ediyorum. 2003, 2004 ve
2005 yılı bütçe açığı tahmininde AK Parti yanılmıştır; çünkü, gerçekleşen rakam
tahmininden daha düşük olmuştur. Bunu rakamlaştırmak gerekir ise, 2003 yılında
gerçekleşen bütçe açığı 33 milyar YTL, 2004'te 24,4 milyar YTL, 2005'te de bu
rakam 14 milyar YTL civarında olacaktır. Böylesi sapmaları Türk Milleti
inşallah bundan sonra da sık sık görecektir.
Değerli arkadaşlar,
2004'te büyüme 9,9'la otuzdokuz yılın en yüksek büyüme oranıdır. Buradaki
konuşmacı arkadaşların birçoğu, maalesef, büyüme ile gelişme arasındaki
bağlantıyı sağlıklı kuramamaktadırlar. Değerli arkadaşlar, 2002 ilâ 2005
yılları arasında ortalama büyümenin yüzde 7,5 olduğu herkesin malumlarıdır. AK
Partinin iktidara geldiği günden bugüne kadar -şunu çok açık ve net olarak
huzurlarınızda söylüyorum- bu Meclis çatısı altında ya da Meclis dışında, 3
Kasım 2002'den önce şu bütçe kalemleri iyi idi de, siz iktidara geldiniz,
2003'te, 2004'te, 2005'te, 2006'da şu kalem daha kötü oldu diyen varsa, ben
Amasya Milletvekili Hamza Albayrak olarak noter huzurunda herkesle bu konuyu
tartışmaya hazırım. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler) Kaybeden istifa etsin.
ŞEVKET ARZ (Trabzon)-
Akaryakıt!.. Akaryakıt!..
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)-
Değerli arkadaşlar, 3 Kasım 2002'de akaryakıtın litre fiyatı mazotta 1 250 000
TL idi. Bugün, şu anda 2 YTL civarında. Bakınız, bizden öncekiler iktidar olsaydı,
her geçen gün zamla yatılıp zamla kalkıldığı dönemde -onu da iddia ediyorum-
bugün akaryakıtın litre fiyatı 5 000 000 liranın üzerinde olacaktı. Aksini
ispat edenle tartışırım milletvekilliğimi ortaya koyarak. (AK Parti
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
ÖZLEM ÇERÇİOĞLU (Aydın)-
Kötüden örnek olmaz Sayın Vekilim.
VEZİR AKDEMİR (İzmir)-
İşçinin maaşı ne oldu o zaman?! Asgarî ücret ne oldu?!
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)-
Değerli arkadaşlar, burada denenenler çok. Denenen AK Parti. Sizler denendiniz.
Bakınız değerli
arkadaşlar, ben yaşayanım. 1978 yılında Gümüşhane'de valiyi araya koyarak nasıl
benzin, mazot tedarik ettim, bizzat yaşadım.
TEVFİK AKBAK (Çankırı)-
Baykal'ın şey olduğu zaman.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)-
12 Eylül 1980 döneminde Aydın'da Ziraî Donatımda teftişteydim. İnanın, 5
kilogram ayçiçeğini Aydın'dan aldım, trenle Ankara'ya kadar getirdim. Nerede
karaborsa, nerede stokçuluk arkadaşlar?! Bunu Türk Milleti unuttu. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Ama, bunu siz hatırlatmayın lütfen bizlere.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, ortada bir gerçek var. Olduğumuz gibi görünelim,
göründüğümüz gibi olalım. (CHP sıralarından alkışlar [!])
BAŞKAN - Sayın Albayrak,
buyurun.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
- Delilden sonuca gidelim, delilden! (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Siz Genel Kurula
hitap edin. Eksürenizi verdim, konuşmanızı tamamlayın.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
- Bütçe kalemleri elimde.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Bakan olursun inşallah.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, bakınız, konumuz yatırımlar. Şu anda bütçede en çok yer
alan kalemlerin başında, elbette ki, faizlere ayrılan pay geliyor, ondan sonra
personel giderleri yer alıyor, ondan sonra, değerli arkadaşlar, yatırımlar yer
alıyor. Biraz önce Enis Tütüncü Bey bahsettiler; sabit sermaye yatırımındaki
karşılaştırmada bir gerilime olduğunu düşündü. Aynen katılıyorum kendilerine.
Değerli arkadaşlar, sabit
sermaye yatırımıyla inşa edilen barajların, yolların, köprülerin,
havaalanlarının, meydanların Türkiye'yi nasıl yatırımlar çöplüğüne döndürdüğü,
hepimizin malumu. Hiçbirisi AK Parti döneminde yapılmamış bunların. Su
biriktirmeyen barajları mı görürsünüz, içinde -affedersiniz- hayvanlar otlatılan
havaalanları mı görürsünüz… Bunların faturasını AK Partiye çıkarmak mümkün
değil. Elbette, bu arada, iktisadî devlet teşekküllerinin özelleştirmeden
dolayı sabit sermaye yatırımlarına etkisini de gözardı etmemek lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Sayın Albayrak,
son cümlenizi rica ediyorum.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
- Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; geliniz, benlerimiz biz olsun, bizlerimiz
bir olsun…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Yolsuzluklar da var, yolsuzluklar…
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
- …birlerimiz pir olsun. 2006 yılı bütçesini bir ağaca benzetirsek, ne olur,
tohumu sevgi olsun, meyvesi barış olsun, mutluluk olsun, refah olsun. Bütün
milletvekilleri olarak, hepimiz, sevgi kahramanları olalım, şu aziz Türk
Milletinin bizden beklediği hizmetleri, şu çatı altında verelim. (AK Parti
sıralarından alkışlar; CHP sıralarından alkışlar [!])
Değerli arkadaşlar, bizim
bir atasözümüz var, boş teneke çok ses verir, biliyor musunuz, dan dan öter.
Kınıyorum buradan laf atanları, hepsini, hepsini kınıyorum. Söz hakkı olan
gelsin burada konuşsun kardeşim! (AK Parti sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar; CHP sıralarından gürültüler) Bu zamanı israf etmeye kimsenin
hakkı yok. Türk Milleti, bizden, bu vakarı, bu meslek anlayışını bekliyor. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Ben, bir dede olarak…
TUNCAY ERCENK (Antalya)
-Coştu, coştu!..
BAŞKAN - Sayın Albayrak,
lütfen konuşmanızı bitirin.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Konuşsun Sayın Başkan, devam etsin!
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
- Toparlıyorum, son sözüm Sayın Başkanım.
Ben, bir dede olarak…
BAŞKAN - Hayır,
toparlamayın; bitirin konuşmanızı lütfen.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
- … torunumdan utanmak istemiyorum; kavga gürültüyü benim torunum istemiyor.
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Sayın Başkan "boş teneke" sözünü lütfen geri alsın. Buradaki hiç
kimse boş teneke değil.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
- Geliniz, bize yaraşan ve yakışan haleti ruhiye içerisinde, bu Mecliste,
milletvekili olarak değerli zamanları çok iyi değerlendirelim.
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
"Boş teneke" sözünü geri alsın Sayın Başkan. Bu milletvekilleri boş
tenekeye benzetilemez.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
- Bu bütçenin hepimize hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Albayrak.
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Sayın Başkan "boş teneke" sözünü geri alsın. Bu, kendi arkadaşlarına
da hakaret, Parlamentoya da hakaret.
BAŞKAN - Sayın Özkan, iyi
dinlememişsiniz; atasözünden bahsetti, sizden değil, atasözünden.
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Boş
tenekeyi bize benzetiyor, buraya benzetiyor Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
soru - cevap kısmına geçiyoruz.
Sayın Işık, buyurun.
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Adalet Bakanımız oturdu,
soruların kapsamını değiştirdim.
Sayın Bakanım, eğitim,
sağlık, adalet ve güvenliğin hükümetin öncelikleri olduğunu biliyoruz, bu dört
konunun. Bu konuda, rakamlarla değerlendirme almak istiyorum.
Diğer sorum: Hükümetin
diğer bir önceliği de, yoksullukla mücadeledir. Bu bazda, sosyal yardımlar da
önem taşımakta. Aynî ve nakdî yardımlar konusunda yapılanları özetlemenizi
talep ediyorum.
Son olarak, sorun yumağı
haline gelmiş olan zorunlu tasarrufta, bugüne kadar ödenen miktar ne kadardır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Emek.
ATİLA EMEK (Antalya) -
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Her ne kadar Sayın Adalet
Bakanımız burada, Maliye bakanımız yoksa da, yine hükümetin bir üyesi olarak
tabiî buradalar.
Sayın Bakana aracılığınızla
sormak istiyorum; Sayın Bakan, toplumun tüm kesimlerinde sıkıntı devam ediyor.
Her ne kadar, Adalet ve Kalkınma Partili sözcüler pembe tablolar çizseler de,
emekliler hayatlarının son dönemlerini sıkıntı ve ıstırap içinde geçiriyor;
esnaf yoksullaştı, işyerlerini kapatıyor; tarımın bütün kesimlerinde üretici
perişan, üretiyor, ürettiğini maliyetin altında satamıyor; tekstilcilerin
"battık" feryatlarını duyan yok. Ayakta durmaya çalışan tek sektör
turizm. Turizmde, konaklama hizmetlerinde KDV oranı yüzde 18. Avrupa Birliği
ülkelerinin büyük çoğunluğunda da indirimli KDV olduğuna göre, bu sektör,
altyapı sorunları dahil binbir sıkıntıyla kıvranırken, bir de yüksek KDV
baskısı altında. Sektörün geleceği açısından -ki, Türkiye için, ülkemiz için
son derece önemli- acaba, KDV'yi, konaklama hizmetlerinde yüzde 8'e indirmeyi
düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Emek.
Sayın Ahmet Yeni,
buyurun.
AHMET YENİ (Samsun) -
Sayın Bakanım, Samsunumuzdaki 964 köyümüzün tamamını AK Parti Milletvekilleri
olarak bu yaz gezdik ve raporlar hazırladık. (CHP sıralarından gürültüler)
OSMAN KAPTAN (Antalya) -
Tövbe tövbe!.. Biz gittik "hiç AK Partililer gelmedi" dediler.
AHMET YENİ (Samsun) - AK
Partinin birinci döneminde, susuz, yolu olmayan köy kalmayacaktır; bu, bizim
hedefimizdir. Bu kapsamda, yerinden yönetim ilkemiz gereği olarak, ilçelerde,
kaymakamların başkanlığında, kaymakam, muhtar ve il genel meclisi üyelerinden
oluşan, köylere hizmet getirme birlikleri oluşmuştur. 2005 yılında, bu konuda,
köylerde ciddî hizmetler yapılmıştır. Köydes Projesi gereği, köyleri destekleme
konusunda bütçe dışında ek kaynak gönderecek misiniz?
İkinci sorum:
Özelleştirmeden 2006 yılında ne kadar kaynak bekliyorsunuz?
Üçüncü sorum: Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonundan, 2006 yılında ne kadar kaynak bekliyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Özcan, buyurun.
OSMAN ÖZCAN (Antalya) -
Sayın Bakan, Kurumlar Vergisini yüzde 30'dan yüzde 20'ye indiriyorsunuz.
Beyannameli mükelleflerin Gelir Vergisi tarifesini de yüzde 15'e indirmek
suretiyle, ücretlilerin Gelir Vergisi oranıyla eşitliyorsunuz. Bu durumda,
ücretlilerin Gelir Vergisi tarifesini de yüzde 15'ten yüzde 10'a indirmeyi
düşünüyor musunuz?
İki; SSK, Bağ-Kur ve
Emekli Sandığı primlerini düşürmeyi düşünüyor musunuz?
Son olarak, bütçe açılış
konuşmanızda -sayfa 28- AKP'nin yaptırdığı derslik sayısını 42 000 olarak
açıkladınız. Dünkü konuşmanızda ise, 70 000 derslik yaptığınızı söylediniz.
Arada 28 000 fark var. Hangi sözünüz doğrudur?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Özkan, buyurun.
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
9 uncu maddede, yatırım
harcamalarıyla ilgili olan bu maddede "2006 Yılı Yatırım Programına ek
yatırım cetvellerinde yer alan projeler dışında herhangi bir projeye harcama
yapılamaz. Bu cetvellerde yer alan projeler ile ödeneği toplu olarak verilmiş
projeler kapsamındaki yıllara sâri işlere 2006 yılında başlanabilmesi için
proje veya işin 2006 yılı yatırım ödeneği, proje maliyetinin yüzde onundan az olamaz"
hükümleri vardır.
Projeler için, millî
gelire katkı, katmadeğer üretme kapasitesi, sosyal ihtiyaçları karşılayıp
karşılayamadığı gibi kriterler, Yüksek Planlama Kurulunun 2006 yılı programının
uygulanması, koordinasyonu ve izlenmesine dair karar belirleyici bir önem
taşımamaktadır. Bu durumda, ödenekler sınırlandırılmış; ama, yatırım tercihinde
seçiciliğe dikkat edilmemiştir. Ne ekonomik etkinlik dikkate alınmış ne de
yatırımlarda belirli bir istihdam garantisi veya istihdam genişlemesi gibi
temel kriterler dikkate alınmamıştır. O halde, yatırım tercihlerinde siyasî
kaygılar ve beklentiler mi hâkim olmuştur? Kısacası, Bakanımızın anlayacağı
dilde, siyasî rüşvet olarak seçim zamanı mı beklenmektedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
Soru sorma süresi
tamamlanmıştır.
Sayın Bakan, buyurun;
cevaplarınızı bekliyoruz.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Yeni, KÖYDES
projeleriyle ilgili ayrılan ödenekleri sordu. KÖYDES'lere, bu sene, köylerin,
yol, içmesuları için 2 milyar YTL bütçemizden ayrılmıştır. Niyetimiz, AK Parti
hükümetleri olarak, içmesuyu olmayan, yolu olmayan köy bırakmamaktır;
iktidarımızda, biz, bunu gerçekleştireceğiz.
Özelleştirme ve TMSF'den
gelecek olan kaynakları sordular. Dünkü konuşmamda da söyledim; üç yıl
içerisinde özelleştirmelerin tutarı,
TMSF de dahil olmak üzere, 33 milyar dolar civarındadır, 32 786 000 000
dolar.
Sayın Özcan, ücretlerle
ilgili indirim yapıp yapmayacağımızı sordular. Ücretlerle ilgili olarak, vergi olarak,
devamlı olarak söylüyorum, değerli arkadaşlar, en düşük esnafın vergisi yüzde
15, memurlardan aldığımız ortalama vergi yüzde 7,7. O bakımdan, bu şekilde
devam edeceğiz.
Bütçe açılış konuşmamızda
40 000 olarak söylemiştim derslik sayısını, bunu daha sonraki konuşmamda 70 000
olarak düzelttim. Bizim zamanımızda açılan derslik sayısı 70 000'dir.
ATİLA EMEK (Antalya) -
Turizmde KDV'yi sormuştum.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Özkan'ın yatırım tercihleriyle ilgili sorusunu
cevaplandırmak istiyorum.
Sayın Özkan, biz, hiçbir
zaman, yatırım tercihlerini ekonomik tercihlerin üstüne çıkarmadık, siyasî
tercihleri önplana katiyen çıkarmadık ve popülizm yapmadık ve bundan sonra da
yapmayacağız. Bundan dolayıdır ki, az kaynaklarla birçok yatırımı bitirebildik.
Elimizdeki sınırlı imkânlarla, şu Türkiye'de şimdiye kadar görülmemiş derecede
bir yatırıma imza attık. Onu hepiniz biliyorsunuz; onu bildiğiniz halde, yine
de bu şekilde sorularınızı, ben, hayretle karşılıyorum; ama, bizim yatırım tercihlerimiz,
tamamen ekonomik, ülkenin gerçeklerine uygun, vatandaşa hizmeti önplana alan ve
yarım kalmış yatırımlarda da öncelikle bunları ekonomiye kazandırmak
şeklindedir düşüncelerimiz.
Bunları arz etmek
istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
ATİLA EMEK (Antalya) -
Sayın Bakanım, turizmde KDV'yi sormuştum. Son derece önemli; sektör bekliyor bu
açıklamayı. Lütfederseniz… Zaman da var Sayın Bakan.
BAŞKAN - Sayın Bakan,
cevaplandırılmamış soru var mı?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Cevaplandırılmamış varsa, onu da yazılı olarak
cevaplandırırım.
ATİLA EMEK (Antalya) -
Turizmde KDV indirimini sordum Sayın Bakan.
BAŞKAN - Evet, Sayın
Emek, KDV indirimini sormuştu, turistik bölgelerde, Sayın Bakan.
ATİLA EMEK (Antalya) -
Yani, konaklama hizmetlerinde.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, vergilerle, vergi sistemimizle ilgili
olarak, biz, sürekli olarak çalışma yapıyoruz ve elimizdeki imkânlar
çerçevesinde de, bunlardan, mümkün mertebe bu vergileri indirmeye gayret
ediyoruz. Bugün, şimdiye kadar, hem gıdada indirdik hem eğitim harcamalarında,
sağlıkta bunları indirdik ve son olarak da, Kurumlar Vergisi ve Gelir
Vergisinde çok önemli indirimler yaptık. Bundan sonraki yapacağımız
çalışmalarda da çalışmalara devam ediyoruz. Elimizdeki çalışmalar bittikçe,
bunları halkımızla paylaşırız; ama, bir Maliye Bakanı olarak kesin neticeleri
almadan, hesabından emin olmadan, falanca vergide indirecek misin indirmeyecek
misin diye, benim bir soruyu şu anda cevaplamam mümkün değildir.
ATİLA EMEK (Antalya) -
Hükümet olarak açıkladınız daha evvel. Sektör temsilcilerine açıklıyorsunuz
ama…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Yapacağımız çalışmaların neticesinde halkımızla bu konuyu
paylaşırız.
Hepinize teşekkür
ediyorum.
OSMAN KAPTAN (Antalya) -
Ama, Sayın Bakan, Sayın Başbakan indireceğiz dedi.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Bakan; süremiz de doldu.
Sayın milletvekilleri
soru-cevap kısmı tamamlanmıştır.
OSMAN KAPTAN (Antalya) -
Sayın Başbakan indireceğiz dedi. Bakan olarak siz indirmiyor musunuz?
BAŞKAN - Maddeyle ilgili
2 önerge var; önergeleri ayrı ayrı okutacağım ve işleme alacağım.
ATİLA EMEK (Antalya) -
İndireceğiz diye Antalya'da söylüyorsunuz, Mecliste yok.
BAŞKAN - Buyurun.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 1028
sıra sayılı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
"Gerektiğinde Kullanılabilecek Ödenekler" başlıklı 9 uncu maddesinin
"a" fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
M. Akif Hamzaçebi |
Haluk Koç |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
|
|
Trabzon |
Samsun |
Malatya |
|
Ahmet Ersin |
Vezir Akdemir |
Salih Gün |
|
İzmir |
İzmir |
Kocaeli |
|
|
M. Vedat Yücesan |
|
|
|
Eskişehir |
|
"a) 2006 Yılı
Yatırım Programına ek yatırım cetvellerinde yer alan projeler dışında herhangi
bir projeye harcama yapılamaz. Bu cetvellerde yer alan projeler ile ödeneği
toplu olarak verilmiş projeler kapsamındaki yıllara sari işlere 2006 yılında
başlanabilmesi için proje veya işin 2006 yılı yatırım ödeneği, proje
maliyetinin yüzde onundan az olamaz. Bu oranın altında kalan proje ve işler
için gerektiğinde projeler 2006 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve
İzlenmesine Dair Karar hükümlerine uyulmak ve öncelikle kurumların yatırım
ödenekleri içinde kalmak suretiyle revize edilebilir.
…"
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 1028
sıra sayılı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
"Gerektiğinde kullanılabilecek Ödenekler" başlıklı 9 uncu maddesinin
"a" fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Haluk
Koç |
Salih
Gün |
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu |
|
|
Samsun |
Kocaeli |
Malatya |
|
Ahmet
Ersin |
Vezir
Akdemir |
M. Vedat
Yücesan |
|
İzmir |
İzmir |
Eskişehir |
"a) 2006 Yılı
Yatırım Programına ek yatırım cetvellerinde yer alan projeler dışında herhangi
bir projeye harcama yapılamaz. Bu cetvellerde yer alan projeler ile ödeneği
toplu olarak verilmiş projeler kapsamındaki yıllara sâri işlere 2006 yılında
başlanabilmesi için proje veya işin 2006 yılı yatırım ödeneği, proje
maliyetinin yüzde onundan az olamaz. Bu oranın altında kalan proje ve işler
için gerektiğinde projeler 2006 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve
İzlenmesine Dair Karar hükümlerine uyulmak ve orta vadeli programda belirlenen
öncelikler çerçevesinde tamamlanma süresinin kısalığına göre öncelikle
kurumların yatırım ödenekleri içinde kalmak suretiyle revize edilebilir.
…"
BAŞKAN - Bu önerge en
aykırı önerge olduğu için, önce bunu işleme koyuyorum.
Sayın Komisyon, önergeye
katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükümet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum.
Gerekçe:
Madde metninde yapılan
düzenlemeyle parantez hükmü kaldırılmakta, yine yüzde 10'un altında kalan
projelerin revizyonuna ilişkin hükümler, yatırım programından beklenen
etkinliğin sağlanması amacıyla yeniden düzenlenmektedir. Bu anlamda orta vadeli
program öncelikleri ile projelerin tamamlanma sürelerinin kısalığı temel
kriterler arasında sayılmaktadır.
Toplam kamu yatırımlarına
ayrılan kaynağın her yıl reel düzeyindeki düşmesi, yatırım stokunun büyüklüğü
dikkate alındığında, yatırımların ortalama tamamlanma sürelerinin uzamasına
neden olmaktadır. Enerji sektöründe (DSİ kaynaklı) yer alan projelerin
ortalama tamamlanma süresi 15 yılı
aşarken, bu süre tarımda 30 yıla ulaşmaktadır. Tamamlanma süresi uzayan her bir
proje, aslında ülke ekonomisi açısından alternatif maliyeti oldukça yüksek olan
bir kaynak kaybına neden olmaktadır.
Yatırımın sektörel ve alt
sektör dağılımındaki yanlış tercihler mevcut yatırım stokunun yapısını
bozmakta, projelerin, öngörüldüğü sürelerin çok üzerinde tamamlanmasına neden
olmaktadır.
BAŞKAN - Gerekçesini
dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 1028
sıra sayılı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
"Gerektiğinde Kullanılabilecek Ödenekler" başlıklı 9 uncu maddesinin
"a" fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
Mehmet Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
"a) 2006 Yılı
Yatırım Programına ek yatırım cetvellerinde yer alan projeler dışında herhangi
bir projeye harcama yapılamaz. Bu cetvellerde yer alan projeler ile ödeneği
toplu olarak verilmiş projeler kapsamındaki yıllara sâri işlere 2006 yılında
başlanabilmesi için proje veya işin 2006 yılı yatırım ödeneği, proje
maliyetinin yüzde onundan az olamaz. Bu oranın altında kalan proje ve işler
için gerektiğinde projeler 2006 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve
İzlenmesine Dair Karar hükümlerine uyulmak ve öncelikle kurumların yatırım
ödenekleri içinde kalmak suretiyle revize edilebilir.
…"
BAŞKAN - Sayın Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükümet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkanım katılmıyoruz; ama, ikisi aynı önerge
bunların yani. Aynı, madde madde, satır satır aynı.
BAŞKAN - Olabilir.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum.
Gerekçe:
Madde metninde yapılan
düzenlemeyle parantez hükmü kaldırılmaktadır. Böylece 2006 yılı yatırım
programında yer alan projelere yeterli kaynağın sağlanması amaçlanmaktadır.
Programda yer alan ve
yıllara sâri olan işlerin başlayabilmesi için projenin yüzde 10'undan az
olmamak üzere ödenek konması, işin öngörülen ekonomik sürede tamamlanması için
gerekli olan bir uygulamadır.
Kamu yatırımları tarihsel
olarak en büyük daralmayı son 3 yıllık dönemde yaşamıştır. 2003 yılı öncesinde
toplam kamu yatırımlarının (yatırım işçiliği hariç) GSMH'ya oranı yüzde 5,7
düzeyindeyken, bu oran 2004 yılında yüzde 4,1'e kadar düşmüştür. 2006 yılı
programında kamu yatırımlarının yüzde 4,6 düzeyinde gerçekleşmesi programlanmış
olmakla birlikte, bu düzey, reel olarak, 2004 yılı hariç olmak üzere, son
dönemin en düşük yatırım düzeyine karşılık gelmektedir.
Ayrıca, yeterli ödeneği
olmayan projelere başlanması, kamu yatırım programında yer alan projelerin
tamamlanma sürelerinin uzamasına da yol açacaktır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Şimdi, 9 uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Birleşime 5 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati : 21.16
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.28
BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Ahmet KÜÇÜK
(Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42 nci Birleşiminin Yedinci
Oturumunu açıyorum.
2006 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
1.- 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1119) (S. Sayısı:1028) (Devam)
2.- 2004 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Dairelerin
Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu ( 1/1084,
3/907) (S. Sayısı: 1029) (Devam)
3.- 2004 Malî Yılı
Katma Bütçeye Dahil İdarelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Katma
Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/1085, 3/908) (S. Sayısı: 1030) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Soru sormak isteyen
arkadaşlarımız şu andan itibaren cihaza girebilirler.
10 uncu maddeyi
okutuyorum:
Resmi taşıtlar, demirbaş
eşya ve levazım
MADDE 10.- a) 1. Bu
Kanuna bağlı (T) işaretli cetvelde yer alan taşıtlar, ancak çok acil ve zorunlu
hallere münhasır olmak kaydıyla ilgili bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar
Kurulu kararı ile edinilebilir.
2. Vakıf, dernek, sandık,
banka, birlik, firma, şahıs ve benzeri kuruluş veya kişilere ait olup 5/1/1961
tarihli ve 237 sayılı Kanun kapsamında bulunan kurumlar ile özel kanunla
kurulmuş diğer kamu kurum, kurul, üst kurul ve kuruluşlarınca kullanılan
taşıtların giderleri için kurum bütçelerinden hiçbir şekilde ödeme yapılamaz.
3. (2) numaralı bent
kapsamındaki kamu kurumlarına ait taşıt sayısını azaltmak ve taşıt
bakım-onarımı ile akaryakıt giderlerinde israfa yol açmamak amacıyla gerekli
düzenlemeleri yapmaya, önlemleri almaya ve sınırlamalar getirmeye Maliye
Bakanının teklifi üzerine Başbakan; kamu görevlilerinden kimlerin resmi
taşıtlar yerine ticari taşıtlardan yararlanacağına ve ticari taşıtlardan yararlanacaklara
yapılacak ödemeler ile bunlara ilişkin esas ve usulleri belirlemeye Maliye
Bakanı yetkilidir.
4. Türk Silahlı
Kuvvetleri (Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı dahil)
ile Emniyet Genel Müdürlüğüne kurum,
kuruluş, dernek ve vakıflarca hibe edilecek taşıtlar, (T) işaretli cetvelde
gösterilmesine gerek bulunmaksızın Bakanlar Kurulu kararı ile edinilebilir.
5. Emniyet Genel
Müdürlüğüne ait taşıtlar, 12/4/2001 tarihli ve 4645 sayılı Kanun hükümleri
çerçevesinde (T) işaretli cetvelde gösterilmesine gerek bulunmaksızın, cinsi ve
adedi İçişleri Bakanının talebi ve Maliye Bakanlığının teklifi üzerine alınacak
Bakanlar Kurulu kararında belirlenmek kaydıyla 4.1.2002 tarihli ve 4734 sayılı
Kanuna tabi olmaksızın mübadele yoluyla yenileri ile değiştirilebilir. Aradaki
fiyat farkı, Türk Polis Teşkilatını Güçlendirme Vakfı gelirlerinden karşılanır.
Türk Silahlı Kuvvetlerine
(Jandarma Genel Komutanlığı dahil) ait taşıtlar, 30/5/1985 tarihli ve 3212
sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde (T) işaretli cetvelde gösterilmesine gerek
bulunmaksızın, cinsi ve adedi Milli Savunma Bakanlığının (Jandarma Genel
Komutanlığı için ise İçişleri Bakanlığının) talebi ve Maliye Bakanlığının
teklifi üzerine alınacak Bakanlar Kurulu kararında belirlenmek kaydıyla 4734
sayılı Kanuna tabi olmaksızın mübadele yoluyla yenileriyle değiştirilebilir.
Aradaki fiyat farkı, kantin gelirlerinden veya bağış yoluyla (Jandarma Genel
Komutanlığı için Jandarma Asayiş Vakfı gelirlerinden) karşılanır.
b) Genel yönetim
kapsamındaki kamu idareleri, döner sermayeler, fonlar, genel yönetim kapsamında
olmamakla birlikte bu idare bütçelerinden yardım alan kamu idareleri ile kamu
iktisadi teşebbüsleri, bağlı ortaklıkları ile müessese ve işletmelerindeki
ihtiyaç fazlası eşya ve levazımın tespiti ile bunların kuruluşlar arasında
bedelsiz olarak devredilmesine veya tasfiye edilmesine ilişkin esas ve usuller
Maliye Bakanlığınca düzenlenir. 3212 sayılı Kanun ile 3/7/2003 tarihli ve 4916
sayılı Kanunun 37 nci maddesi hükümleri saklıdır. Diğer kanunların bu fıkraya
aykırı hükümleri uygulanmaz.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Kemal Sağ;
buyurun.
CHP GRUBU ADINA KEMAL SAĞ
(Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2006 yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Yasa Tasarısının 10 uncu maddesi üzerine, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
ve şahsım adına söz almış bulunuyorum; sözlerime başlarken Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bütçe yasa tasarısının bu
maddesiyle, resmî taşıt edinilmesi ve kullanılmasına ilişkin usul ve esaslar
belirlenmektedir. Sözlerimin başında hemen belirteyim ki, resmî taşıtların
kullanım biçimindeki pervasızlık vatandaşlarımızda büyük tepkiye yol
açmaktadır, hatta, bu tepki öyle büyümüştür ki, toplumda zaman zaman infial
noktasına ulaşmaktadır. Kamu kurum ve kuruluşlarında 237 sayılı Yasa, âdeta yok
var sayılmakta, resmî hizmette kullanılmak amacıyla tahsis edilen araçlar,
sanki özel hizmete tahsis edilmiş gibi kullanılmaktadır. 237 sayılı Taşıt
Yasasıyla taşıt kullanabilecek makamlar belirlenmiş; ancak, buna rağmen birçok
araç sahibi, makam sahibi insan, bu kurallara uymamaya devam ediyor. Resmî
hizmete tahsis edilen araçlar, bazı kurumlarda, kamu görevlilerini evlerinden
işyerlerine, işyerlerinden evlerine, hatta, bunun ötesinde okullara öğrenci
taşıyan servis araçları haline gelmiştir. Bazı kamu kuruluşları, durumu kamufle
etmek ve kamuoyu baskısından kurtulmak için, resmî plakalı araç kullanmamakta;
vakıf, dernek, sandık ve benzeri kuruluşlar aracılığıyla edinmiş oldukları sivil
plakalı araçları kullanmaya devam etmektedirler.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bir başka konu, hizmet satın almak suretiyle kiralanan binek
araçların kullanılmasındaki savurganlıktır. Bütçe olanaklarıyla kiralanan
araçlar özel işlerde kullanılarak yasa ihlal edilmektedir. Kiralanan araçlar
sivil plakalı olduğu için suiistimal oranı daha yüksek olmaktadır.
Belediyelere baktığımızda
durum daha da vahimdir. Resmî taşıtlar ve kiralama yoluyla edinilen taşıtlar
âdeta özel bir araçmış gibi kullanılmaktadır. Buradan valilere, kaymakamlara ve
kurum amirlerine seslenmek istiyorum, ayrıca, hükümete seslenmek istiyorum: 237
sayılı Yasa, yukarıda belirttiğim gibi, birçok şekilde ihlal edilmektedir.
Kurumların idarecileri suç işlemektedirler. Kamu kaynağı birçok kişinin özel
menfaatları doğrultusunda kullanılarak israf edilmektedir. Lütfen bu konunun
takipçisi olunuz. Taşıt Yasasının bütün kurallarını uygulayınız. Aksi takdirde,
bu duruma göz yumarak, görmezlikten gelerek suça iştirak etmiş olacaksınız.
Elbette,
vatandaşlarımızın da bu konuda duyarlılığının artırılması ve bir denetim organı
gibi mevzuat dışı bu uygulamalara tepki göstermesi ve sonuç alınıncaya kadar da
takip etmesi gerekmektedir.
Unutulmamalıdır ki,
harcanan bu paralarda, yapılan bu savurganlıklarda tüyü bitmemiş yetimlerin
hakkı vardır. Kıt olan kaynaklar israf edilmektedir. Vatandaşlarımız duyarlı
davranırlarsa, hem kamuoyu denetimi yerine getirilecek hem de kamu
kaynaklarının yerinde harcanmasına katkıda bulunmuş hem de tüyü bitmemiş yetimlerin
hakkı korunmuş olacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yukarıda belirttiğim olumsuzlukların bir bölümü, her yıl bütçe
yasasının bir maddesine konularak, hükümlerle engellenmeye çalışılmaktadır. Bu
yılkı bütçe yasasının 10 uncu maddesine, 237 sayılı Taşıt Yasası kapsamında
bulunan kurumların, vakıf, dernek, birlik, şahıs ve benzeri kuruluşların
edinmiş oldukları taşıtların akaryakıt, bakım ve onarım giderleri için kurum
bütçelerinden hiçbir şekilde ödeme yapılmayacağı yolunda hüküm konulmuştur.
Hatta, bununla yetinilmeyip, kamu kurumlarına ait taşıt sayısını azaltmak ve
taşıt bakım onarımı ile akaryakıt giderlerinde israfı önlemek üzere, Maliye
Bakanlığına gerekli düzenleme yapma yetkisi verilmektedir. Evet, durum, bu
şekilde bir düzenleme yapılmasını gerektirecek kadar vahimdir değerli
arkadaşlarım. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, tespitlerimizin doğru olduğu
açıktır. Hükümetten bu konudaki beklentimiz ise, durumu sadece bir tespitle
kalmaması, konuyu takip ederek, gerekli önlemleri alması, yasadışı araç
kullanımının önüne geçerek, israfın önlenmesidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; değinmek istediğim bir başka önemli husus, Türk Silahlı
Kuvvetleri ile Emniyet Genel Müdürlüğünün taşıt edinmesi için bütçe yasasına
konulan hükümlerdeki mevzuata aykırılıktır. Mevzuata aykırılığa geçmeden önce,
bir konuya açıklık getirmek isterim. Çok değer verdiğimiz ve önemsediğimiz bu
iki güzide kurumumuzun çağın gereklerine uygun ve modern bir yapıya ve donanıma
sahip olması, kısacası, güçlü olması, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bize,
ancak mutluluk verir; ancak, bunun da mevzuata uygun olarak yapılması şarttır.
Doğru olan yol, ihtiyaç duyulan araçları alabilmek için, bütçe yasasına yeterli
ödeneği doğrudan koymaktır. Ama, ne yazık ki, siz, iktidarınız döneminde, yani,
2003 yılından bu yana, bu amaçla, bu kurumların bütçesine taşıt alım ödeneği
bile koymadınız. Siz, zaten, vergiyi bile mevzuat düzenlemesi yaparak değil,
tehdit yolunu kullanarak toplamayı marifet sayan bir iktidar oldunuz maalesef.
Biz, bu kürsüden, defaatle sizi uyarmadık mı, zorla vergi toplamayın, çaresiz
kalmış mükellefi bunaltmayın demedik mi; ama, siz ne yaptınız; bildiğinizi
okumaya devam ettiniz. Mükellefin içler acısı ekonomik durumunu dikkate bile
almadınız. Telefon tehdidiyle, inceleme tehdidiyle, zorla vergi toplamaya devam
ettiniz.
Değerli arkadaşlarım,
yasalara uygun olmayan usullere başvurulmasını, hele hele, bu tür
düzenlemelerin bütçe yasasıyla yapılmasını kabul etmek mümkün değildir. Kaldı
ki, bu şekildeki uygulamalar, Anayasaya açıkça aykırıdır.
Değinmek istediğim
dördüncü bir konu var, bu da, kurum, kuruluş, dernek ve vakıflarca, Türk
Silahlı Kuvvetleriyle, Emniyet Genel Müdürlüğüne bağış şeklinde taşıt temini
yolunun açılmasıdır. Arkadaşlar, vatandaş-devlet işbirliği çok güzel, buna
hiçbir diyeceğimiz olamaz. Eğer, bu düzenlemeyle yapılmak istenen, bu
kurumların bünyesinde bulunan dernek ve vakıfların bağış kabul ederek,
edinecekleri taşıtları kurumlara kazandırmak ise, izlenecek yolun da 5018
sayılı Yasanın "Hazine Birliği" başlıklı 6 ncı maddesi ile
"Bağış ve Yardımlar" başlıklı 40 ıncı maddelerine de uyması
gerekmektedir. Bütçe Yasa Tasarısındaki düzenleme, üzülerek ifade ediyorum ki,
5018 sayılı Yasa hükümlerine uygun değildir.
Beşinci bir konu, bu
kurumların edinecekleri taşıtların, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu hükümlerine
de bağlı kalmaksızın, mübadele yoluyla, yenileriyle değiştirilerek
değiştirilmesine olanak sağlayacak olmasıdır. Bu husus, açıkça, Kamu İhale
Kanununa da aykırıdır; çünkü, kamu idarelerinin kullanımında bulunan ve her
türlü, kaynaktan karşılanan mal veya hizmet alımları ile yapım işleri
ihalelerinin bu yasa hükümlerine göre yürütülmesi bir zorunluluktur. Söz konusu
zorunluluğun, bütçe yasasına konulan bu hükümle ortadan kaldırılması, açıkça,
İhale Yasasına ve Anayasaya aykırıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 5018 Sayılı Yasada Değişiklik Yapan 5433 sayılı Yasa…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapandı)
KEMAL SAĞ (Devamla)-
Sayın Başkan, şahsım adına vardı, onu eklemediniz galiba.
BAŞKAN- Efendim, arada
başka konuşma olduğu için daha sonra vereceğim onu.
KEMAL SAĞ (Devamla) -
Öyle mi efendim.
BAŞKAN -Evet.
Size şimdi 2 dakika ek
süre veriyorum.
Buyurun.
KEMAL SAĞ (Devamla) -
Teşekkür ederim.
5018 sayılı Yasa ve bu yasada
değişiklik yapan 5433 sayılı Yasanın Genel Kurulda görüşülmesi sırasında
yaptığımız uyarılara rağmen, ısrarla, "kulak verin" dememize rağmen,
bizi yine dinlemediniz değerli arkadaşlar.
Yasanın 8 inci maddesiyle
ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına yaptığım konuşmamda, bu
konuda hata yapıldığını söylemiştim.
Tasarının bu şekilde yasalaşması halinde, Anayasaya aykırılığı söz konusu
olduğunu belirtmiştim.Uyarılarımızı dinlemediniz. Ne oldu peki; yasanın 8 inci
ve geçici 1 inci maddesi Anayasaya aykırı olduğu için Sayın Cumhurbaşkanı
tarafından bir daha görüşülmek üzere veto edildi. Sonuç, Cumhuriyet Halk
Partisinin dediklerini yapmak zorunda kaldınız.Yani, biz ne dediysek , o oldu
bu konuda.
Şimdi, sizleri bir kez
daha uyarmak istiyorum değerli AKP'li arkadaşlarım. Bütçe Yasasının bu maddesi
de, belirtiyorum ki, Anayasaya aykırıdır.
Değerli arkadaşlar, bu
kez de Anayasa Mahkemesine yine gidilecek ve muhtemelen bu madde iptal
edilecektir. Bu nedenle, sorumlu muhalefet anlayışımızla sizleri tekrar
uyarıyoruz. Bu inatçı tutumunuzdan vazgeçiniz, söz dinleyiniz,
tecrübelerimizden istifade etme yolunu tutunuz. Şunu kabul edin ki, işbaşına
getirdiğiniz kadrolar, bu konuda yetersiz kalmaktadır; gelenler, gidenleri
aratmaktadır.
BAŞKAN - Sayın Sağ, son
cümleleriniz için buyurun…
KEMAL SAĞ (Devamla) -
Efendim, o zaman, ben, burada kesiyorum izin verirseniz.
İşini iyi yapan birçok
kamu görevlisini görevden uzaklaştırdınız ve buna devam ediyorsunuz. Bundan da,
artık, vazgeçilmesini öneriyorum.
Tekrar devam etmek üzere,
saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Sağ.
Anavatan Partisi Grubu
adına, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Turan Tüysüz.
Buyurun efendim.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2006
yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 10 uncu maddesi üzerine söz almış
bulunmaktayım; gecenin bu saatinde hepinize saygılar sunuyorum.
10 uncu madde üzerinde
konuşmadan önce size birkaç şey söylemek istiyorum. Anavatan Partisi Grubu
adına başlatmış olduğumuz yurttan sesler halkla bütünleşme toplantılarına
birkaç gün önce katıldık ve dün, bu haftaki son buldu. Gerçekten, 2006 malî
yılı bütçesinin, AK Partinin tozpembe olarak göstermiş olduğu bu bütçenin,
gerçekten, o kadar da halka yansımadığını dün de öğrenmiş bulunmaktayız. Bunu
da size birkaç cümleyle anlatmaya çalışayım.
HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) - Yurttan sesler korosu…
TURAN TÜYSÜZ (Devamla) -
Yurttan sesler korosu… Teşekkür ediyorum, sağ olun, öğrenmişsiniz.
Ben, cuma günü
Urfa'daydım. Urfa'nın sorunlarıyla ilgili sivil kitle örgütleriyle yaptığımız
toplantıda, gerçekten, Urfa'da, halka bela olmuş, SSK Kavşağı denilen bir
kavşak var, orada yılda ortalama 10-15 kaza olur ve o kazalarda hayatlarını
kaybeden onlarca insan var. Bu insanların hayatlarının… Bu iktidar döneminde, 8
tane AK Partili milletvekilimiz olmasına rağmen, oranın ihalesinin halen
yapılamadığını, oraya, halen, bir türlü, bu bütçeden de kaynak aktarılamadığını
görmüş bulunmaktayız.
Ben, AK Partili
milletvekili arkadaşlarıma ve Sayın Bakana söylemek istiyorum; gerçekten, o
kavşakta ölen insanların hayatlarının hiç mi bir değeri yok? Bunu size sormak
istiyorum.
İkincisi, daha önce de,
birkaç defa üzerinde söz almış bulunduğum Şanlıurfa'daki elektrikle ilgiliydi.
Bu elektrikle ilgili olarak, bu bütçe tasarısında, fazla bir pay ayrılmadığını,
köy elektrikleriyle ilgili fazla bir pay ayrılmadığını öğreniyoruz. Bunların ne
zaman yapılacağını, ne zaman düzenlemesinin yapılacağını ben daha önce
sormuştum; ama, herhangi bir cevap alamamıştık. Üç yıl geçmiş olmasına rağmen,
yine de, oradaki insanların halen perişan durumda olduğunu, bu elektrik
düzenlemesinin halen yapılamadığını, altyapı çalışmalarının halen
yapılamadığını görmekteyiz; bununla ilgili, Hükümetin herhangi bir çalışmasının
bulunmadığını öğrenmiş bulunuyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
size şunu söylemek istiyorum: Kuyu suları… Urfa'nın birkaç ilçesinde, hatta, 11
ilçesinden sadece 1 ilçesi hariç, 9 ilçesinde yeraltı sularıyla sulama
yapılmakta ve genelde, elektrikle yapılan bu sulamalar da çok pahalı değerli
arkadaşlarım. Yaklaşık olarak, dönüm başına 176 YTL'lik bir ekbütçe çiftçiye
çıkarılmakta ve çiftçilerimizin hepsi, devlete olan borçları dolayısıyla, şu an
icralık durumda. Bunun da, bir an önce, hükümet tarafından, bir düzenlemeyle,
yeniden yapılandırılması gerekmektedir. Onun için, bu konuda, Şanlıurfa AK
Parti milletvekili arkadaşlarımın da yardımıyla, inşallah, bu düzenleme yapılır
ve oradaki çiftçiler rahata kavuşmuş olur.
Diğer bir sorun da;
özellikle köy yollarıyla ilgili bir şeyler söylemek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bazı arkadaşlarımızın köy yolları gerçekten çok güzel, çok iyi yapılmış durumda;
ama, bazılarına da... İnsanlar hasta ve hastalarını şehirlere taşımakta büyük
bir zorluk çekiyorlar, buralara götüremiyorlar, hastaları yolda ölüyor. Bunlara
da bir an önce el atarsanız iyi olur.
Değerli arkadaşlarım,
çiftçi sorunlarından, gerçekten pamuk çiftçisi çok zor durumda. Bugün pamuğun
maliyeti, çiftçiye yaklaşık olarak 900 000 lira dolayında kilo başına bir
maliyeti söz konusuyken, bugün, fiyatları yaklaşık olarak 400-450 bin liraya
kadar düşmüş durumda. Bu çok acı bir gerçek. Bunu da bir an önce hükümetin
destekleme programı yapıp, bunları bir an önce kalkındırması gerekir.
Bir diğer konu da -Sayın
Enerji Bakanımız burada olsaydı, bu soruyu da sormuş olacaktım; ama, kendisi
burada yok- bu elektrik düzenlemeleriyle ilgili. Gerçekten, halktan kesip de
müteahhitlere dağıtma huyu halen devam etmekte. Biliyorsunuz, yapılmakta olan
bir Derince Barajı vardır. Gerçekten, ben, yatırımların yapılmaması konusunda
herhangi bir şey söylemiyorum; ama, Derince Barajı gibi bir barajın da yüzde
1405 keşif artışı gibi bir artışla desteklenmesi de gerçekten nasıl bir
kanundur, nasıl bir anlayıştır, anlamakta zorluk çekiyorum.
Bundan dolayı, yüzde 1405
keşif artışı yapılan bir barajın kim tarafından ve kimler tarafından yapıldığı
da Sayın Bakan tarafından açıklanırsa, buna da memnun olacağımı belirtmek
istiyorum.
Diğer bir konu ise
-belirtmek istiyorum değerli arkadaşlar- Anavatan Partisinin başlatmış olduğu
yurttan sesler…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Korosu… Koro ya, koro…
TURAN TÜYSÜZ (Devamla) -
…halkla bütünleşme toplantılarına…
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Halkın dertlerini feryat ettiği koro o.
TURAN TÜYSÜZ (Devamla) -
…halkın dertlerini gerçekten feryat ettiği toplantılara, ben, size tavsiye
etmem arkadaşlar, gitmeyin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Niye?..
TURAN TÜYSÜZ (Devamla) -
Bu halkın içine gitmeyin; sizin her an başınız belaya girebilir.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Siz şaşırmışsınız; ilk defa gittiğiniz için, şaşırmışsınız.
TURAN TÜYSÜZ (Devamla) -
Her an başınız belaya girebilir; gitmenizi tavsiye etmiyorum değerli
arkadaşlarım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Biz devamlı halkın içindeyiz, siz ilk defa gidiyorsunuz.
TURAN TÜYSÜZ (Devamla)
- Gerçekten, ben görmüyorum sizi halkın
içinde; ama, gitmenizi de tavsiye etmem. Bir an önce kendinize bir çekidüzen
verseniz iyi olur.
Teşekkür ediyorum; sağ
olun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Tüysüz.
Şahısları adına söz
istekleri var.
Şahsı adına, Adana
Milletvekili Sayın Kemal Sağ; buyurun.
KEMAL SAĞ (Adana) - Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; izninizle, 10 uncu maddeden, kaldığım yerden,
şahsım adına konuşmama devam etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bu
maddeye ilişkin olarak dikkatinizi çekeceğim bir husus daha var. Kamu kurum ve
kuruluşlarında demirbaş eşya kullanımındaki lüks harcamalar artık inanılmaz
boyutlara gelmiş arkadaşlar. Bazı makam odaları, görenleri imrendirecek, hatta,
hayrete düşürecek kadar lüks hale gelmiştir. Oysa, Devlet Malzeme Ofisinin aslî
görevi, kamu kurum ve kuruluşlarında kullanılan demirbaş malzemede standardı
sağlamaktır. Kamuda, son yıllarda, bu hususun dışına çok acayip çıkılmaktadır.
Bu konuda yetkilileri
uyarmak istiyorum buradan. Harcanan her kuruşta tüyü bitmemiş yetimin hakkı
olduğunu unutmayın. Lafla, sözle tasarruf olmaz değerli arkadaşlar. Fakir
fukaranın hakkını böyle koruyamazsınız.
Değerli arkadaşlar,
sözlerimi özel bir konuya daha değinerek tamamlamak istiyorum. Eğer,
vaktim varsa, bir konuya daha
değineceğim daha sonra.
Saygıdeğer AKP'li
arkadaşlarım, birçok arkadaşımız, bu kürsüye gelince, hep AKP'den bahsediyorlar
nedense…
EYÜP AYAR (Kocaeli) - AK
Parti, AK Parti...
KEMAL SAĞ (Devamla) -
Adalet ve Kalkınma Partisi ya da AKP kısaca…
Arkadaşlar, bakın, ben
de, size, buradan, bir anketten söz etmek istiyorum. Hem de AKP'nin anket
şirketi olduğunu bildiğiniz, Pollmark Şirketinin yolsuzluk ve işsizlik hakkında
yapmış olduğu anketten bahsetmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
yolsuzlukla mücadeleye ilişkin olarak yapılan ankette, deneklerin yüzde 42'si
AKP'yi başarılı bulurken, yüzde 58'i yolsuzlukla mücadelede AKP'yi başarısız
bulmuştur…
AHMET YENİ (Samsun) -
Demek ki, daha çok çalışmamız lazım!
KEMAL SAĞ (Devamla) -
Çalışın, elinizden alan var mı, dur diyen var mı; biz de onu uyarıyoruz zaten
buradan. Yoksulluk ve işsizlikle mücadeleye ilişkin ankette ise, çok dikkat
edin değerli arkadaşlar, deneklerin yüzde 29'u sizi başarılı bulmuş; ama, yüzde
71'i, sizi, yoksulluk ve işsizlikle mücadelede başarısız bulmuş. Kararı siz
verin artık değerli arkadaşlar. Yoksulluk ve yolsuzlukla mücadelede -bu en son
anket- vatandaş sizi bu kadar başarısız buluyorsa; acaba terörle mücadelede ne
oranda başarılı buluyor? Doğrusu çok merak ediyorum. Unutmayın ki, siz,
yoksulluk ve yolsuzlukla mücadele amacıyla, sloganıyla iktidar oldunuz,
yoksulluk ve yolsuzlukla mücadeledeki bu başarısızlığınız da, sizin altınızdaki
iktidar koltuğunu alacaktır. Benden uyarması değerli arkadaşlar.
Ortaya çıkan bu tablo
için çok şeyler söylemek mümkündür; ama, görünen odur ki, yolsuzlukla,
yoksullukla ve işsizlikle mücadelede bu tür konularda büyük bir başarısızlık
açıkça söz konusudur ve bu konuda hükümet sınıfta kalmıştır. Sayın Maliye
Bakanımızın çok ciddî konularda bile şakacı ve esprili yaklaşımları bile bu
gerçeği örtmeye yetmiyor. Artık vatandaşımız size güvenmiyor değerli
arkadaşlarım. Gerçek budur. Zaten bunu muhtemelen 2006 yılında yapılacak olan
bir erken genel seçimde de sonuç olarak göreceksiniz.
Değerli arkadaşlar,
sözlerimi tamamlarken bir konuya değinmek istiyorum ilave olarak. Bu hafta
sonunda ben Adana'da Kozan İlçesindeydim ve orada bir narenciye festivali
vardı. Bu festivalde üreticinin dilinden, ağzından çıkan laflar sanki kılıçtan
damlayan kan gibiydi değerli arkadaşlar. Unutmayın bunu. O güzelim Kozan'ın
portakalı dalında kalmış. Üretici malını satamıyor ve bu acı içerisinde bir
festival yapmaya çalışıyorlar. Bunu da ben size buradan bir kez daha
hatırlatıyorum. Lütfen üreticinin fiyatını, gübre ve ilaç girdi fiyatını
ayarlayınız. Bize dövizle bahane getirmeyiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Buyurun efendim.
KEMAL SAĞ (Devamla)-
Teşekkürler Sayın Başkanım.
Çünkü, diyorsunuz ki:
"Efendim, mazotta, gübrede dışa bağımlıyız." Peki, el insaf demezler
mi insana arkadaşlar. Mazotun ne kadarı vergiden oluşuyor. Lütfen bir düşünün
ve bu bahaneyi yapmayın. Çiftçi, eğer bize ürün fiyatı olarak dünya fiyatını
veriyorsanız, lütfen, bize, girdi fiyatlarında da dünya fiyatlarını ayarlayınız
diyor. Benden uyarması değerli arkadaşlar.
Son bir şey diyorum. Ben
buraya bir telefon getirdim. Bu moda olmuş galiba son günlerde. Demin Ufuk
arkadaşımıza gelen bir mesajı okumak istiyorum ben size: "Kuyumculardan 63
üncü maddeyle varlık vergisi olarak matrah artırımı yapıldı. Acaba kayıtdışının
en fazla olduğu inşaat sektörünü de düşünüyor mu Sayın Maliye Bakanımız"
diyor. İsim ve telefon bende mahfuzdur. Gerekirse veririm.
Sözlerimi tamamlarken bir
de şunu hatırlatmak istiyorum arkadaşlar. Dargelirli halk perişan, emekli
perişan… Bunları eğer çözemezseniz, erken seçim kaçınılmaz ve sonuç da,
maalesef, sizin için pek hayırlı değil.
Bu duygularla, tekrar,
bütçenin hayırlı olmasını diliyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Sağ.
Şahsı adına, Samsun
Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarımızın 10
uncu maddesi üzerinde kişisel olarak söz almış bulunuyorum; bu vesileyle,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu yasa maddesi,
bildiğiniz gibi, resmî taşıtlar, demirbaş eşya alımıyla alakalı ve bunlarla
ilgili, devletin veya bir kısım kurumların transfer, bunların terkini, alınma
yolları, bir kısım vakıfların bazı kurumlara sağlayabileceği katkılarla
alakalı.
Yine, şunu burada ifade
etmek lazım ki, haddi zatında, Türkiye, ciddî anlamda devlet yapısında
küçülmeye devam eden bir ülke, doğru bir tercih; ama, bir hususu, hükümetimizin
değerli üyeleriyle, özellikle Sayın Bakanımızla da burada paylaşmak istiyorum.
Artık, bu kadar küçülmeyi
hedefleyen bir ülkenin, kamu kurumlarına araç almaya imkân tanıyacak yolları
çok fazla açık tutmasının, genel politikalarımızla fazla uyumlu olmadığını
düşünüyorum. Zannediyorum, Avrupa Birliği ülkeleri arasında, kamuda en çok
taşıtı olan, hatta, yapılan tespitlere göre en çok kamu uçağı olan, en çok
şoför istihdam eden, kurumlarında en çok yardımcı hizmetli personel çalıştıran
bir ülke konumundayız. Bunların istatistikleri de var. Dolayısıyla, artık bu
hizmetleri, bir kısım kurumlarımız şirketler aracılığıyla, değişik marifetlerle
icra ediyorlar. Tabiatıyla, bu hizmetlere de, bu anlamda, yönelişin doğru
olduğu kanaatindeyim; ancak, mevcut, özellikle burada adı geçen emniyet gibi,
askerî bir kısım birliklerimizin eskiyen araçlarının alınmasına mütedair olarak
önplana çekilen bu maddedeki hususların doğru olduğunu, olması gereken, geçmiş
bütçelerimizde var olan bir uygulama olduğunu burada hatırlatmak istiyorum.
Değerli bir
arkadaşımızın, burada, bu madde Anayasa Mahkemesine gider, iptal edilir
gerekçesini doğrusu anlayamadım. Bu madde, yukarıda da enine boyuna tartışıldı.
Hiçbir CHP'li sözcü arkadaşımız, yukarıda, bu maddenin Anayasa Mahkemesiyle
muvazaa teşkil edecek bir madde olduğu şeklinde bir yorum da yapmadı; çünkü,
böyle bir gereklilik de burada yok. Bu kurumların, esasen, yıllardan beri var
olagelen araçlarını yenileme, terkin işlemlerini yapma hususu, bütün bütçe
kanunlarının bu numara veya bir değişik numaradaki maddelerinde zaten
geçerlidir.
Değerli arkadaşlar,
burada, tabiî, bütçe olarak ele alınınca, hemen her şey, haklı olarak
eleştiriliyor. Bakınız, sabah saat 11.00'den beri -saat tam 22.00- yani, 11
saattir 10 madde görüştük.
ÖZLEM ÇERÇİOĞLU (Aydın) -
7 madde…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - 7 madde…
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Yani, biz, şu an 10 uncu maddedeyiz. Dolayısıyla…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Siz sabah gelmediğiniz için…
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, bakınız, bu bütçe, Plan ve Bütçe Komisyonunda, çok geniş
şekilde tartışıldı.
OSMAN ÖZCAN (Antalya) -
Bizim haberimiz yok.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Bütün bölümleriyle…
OSMAN ÖZCAN (Antalya) -
Biz orada yoktuk.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Temsilci arkadaşlarınız oradaydılar. Bütün görüşlerinizi, şu anda abartarak,
farklı sanatlarla ifade etmeye çalıştığınız görüşlerinizi…
ÖZLEM ÇERÇİOĞLU (Aydın) -
Hiç abartmıyoruz.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
…orada, çok güzel şekilde ifade ettiler, anlattılar ve farklı kanaatlerini de,
burada, aynı zaviyeden izah ettiler. Ama, öteden beri âdettir, bu bir
gelenektir; muhalefetin bir obstrüksiyon, engelleme amacı var. Onlar ne kadar
zamanı kullanabilir ve kullandırabilirlerse, bunu başarı telakki ederler.
OSMAN ÖZCAN (Antalya) -
Siz niye konuşuyorsunuz?
ATİLA EMEK (Antalya) -
Genel Kurulu beyhude mi sanıyorsunuz?!
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Şimdi, bakınız, biz şunu söylüyoruz; diyoruz ki: Gelin, artık, eğer bir amaçsa,
7 maddesini, 8 maddesini 11 saatte tartışacak bir zaman kullanımını muhalefet
olarak sağlayabildiyseniz, bundan sonrası için maddeleri biraz daha
hızlandıralım ve…
ATİLA EMEK (Antalya) -
Sabahlamayalım diyorsunuz; ama, akşamlayacağız bu gidişle.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Evet, değerli arkadaşlar. Yalnız, bakın, bir de -rakamları hep tersinden
okuyorsunuz- bir başka heyecanınız var. Diyorsunuz ki: "Bu halde
giderseniz siz, erken seçim kaçınılmazdır." İktidar adayı anamuhalefet
partileri olur. Eğer erken seçim kaçınılmaz olur, bu gidiş de size göre bizim
aleyhimize ise, siz buna alkış tutmanız lazım, sevinmeniz lazım; çünkü, her
geçen gün sizi iktidara taşıyor
demektir; ama, olayın öyle olmadığını da çok iyi biliyorsunuz.
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Türkiye nereye gidiyor, bir de ona bakın; bırak bizi iktidara taşımayı!
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, bakın, ben, bugünkü bir gazetenin, büyük bir gazetenin
ekonomi sayfasından bir noktayı sizinle paylaşayım: "Türkiye…"
HALUK KOÇ (Samsun) -
Hangi gazete?
ÖZLEM ÇERÇİOĞLU (Aydın) -
Şafak…
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Hürriyet Gazetesi… Hürriyet Gazetesinden Sadi Özdemir; eğer ismini merak
ettiyseniz, söyleyeyim.
"2005 bitiyor, dört
yıllık büyüme rekoru kırılıyor" diyor ve "Türkiye, AKP İktidarının
üçüncü yılında…"
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HALUK KOÇ (Samsun) -
Mikrofon bile dayanmadı.
BAŞKAN - Sayın Uzunkaya,
buyurun, konuşmanızı tamamlayın.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Toparlıyorum, bitiriyorum.
Bakın "Türkiye, AKP
İktidarının üçüncü yılında" diyor, "AK Parti İktidarının üçüncü
yılında ilk kez dört yıl üst üste büyüme rekorunu yakalıyor."
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
O haberin en son cümlesini okusana sen!
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
"Kişi başına gelir ilk kez 5 000 dolara ulaşıyor…"
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
O haberin en son cümlesini oku!
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
"İkinci üç aylık dönemde ivme kaybeden büyüme, üçüncü çeyrekte inşaat ve
ithalatta ateşlendi. Yıllık büyüme yüzde 5'in üstünde bekleniyor. Millî
gelirimiz ilk kez 360 000 000 dolara ulaştı."
BAŞKAN - Sayın Uzunkaya,
lütfen, tamamlayın konuşmanızı.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Sadece bu yıl, her bir vatandaşın cebine 826 dolar ek bir para gelecek değerli
arkadaşlar.
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Son cümleyi oku.
ATİLLA EMEK (Antalya) -
Son cümleyi oku.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, son cümle ve ön cümle bu.
Bakın, ben daha okuyayım…
BAŞKAN - Sayın Uzunkaya…
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Tarımda büyüme 6,4; sanayide 5,6; inşaatta 19,7; ticarette 7,1; ulaştırmada
7,4…
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
En son cümlesini oku, en son.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Ne istiyorsunuz değerli arkadaşlar?
VEZİR AKDEMİR (İzmir) -
Borcu da söyler misin; borcu nerede kullandınız?!
BAŞKAN - Sayın Uzunkaya,
lütfen, konuşmanızı tamamlayın.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkan, bitiriyorum; lütfen…
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Ben okuyayım sana son cümlesini…
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Yalnız, az önce, değerli bir arkadaşım burada "bu iktidar elbette"
diyor, "AK Partinin, Uzunkaya'nın da hoşlanacağı bir şey olmuştur.
Uzunkaya'nın kardeşi bu iktidarda emniyet müdürü, öbürü de -kardeşim diyor,
halbuki kardeşim değil, amcamın oğlu- DSİ Bölge Müdürü…"
Değerli arkadaşlar, hem
DSİ bölge müdürlüğü hem emniyet müdürlüğü, böyle, sıradan, herhangi bir
emniyetçinin alınıp getirildiği, verilen bir görev değildir. Emniyet Müdürü
olan biraderim, Polis Akademisini de, polis kolejini de birincilikle bitirmiş
ve benzerlerine, benim milletvekili olmamdan dolayı, beş yıl gecikmeli il
emniyet müdürü olmuştur.
VEZİR AKDEMİR (İzmir) -
Neden?!
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Nedenini de, o günkü İçişleri Bakanlarına sorun.
VEZİR AKDEMİR (İzmir) -
Nedeni de, 100 milyar borç aldın. Bu borcu nerede kullandın, söyler misin?
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Sadece, benim vekil olmamın mâni teşkil etmesinden.
Öbürüne gelince, DSİ
Bölge Müdürü. Burada Sayın Koç, daha önce de onu dile getirdi.
BAŞKAN - Sayın Uzunkaya,
lütfen…
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Buradaki görevi, bulunduğu kurumdaki en başarılı bulunan, idarî görevde bulunan
arkadaşlardan birisi olduğu içindir. Bir kere, bu konuda yanlış
değerlendirmeleri tekrar tekrar gündeme taşımanın, kanaatimce, hiçbir anlamı
yoktur.
Bütçenin hayırlı olmasını
diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Uzunkaya.
Konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi, soru-cevap kısmına
geçiyoruz.
Sayın Aslanoğlu, buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Bakanım, biraz önce bir önerge vermiştik belediyelerle
ilgili.
Sayın Bakanım,
belediyeler çok zor durumda. Özellikle,
nüfusu 10 000'in altında olan
belediyeler çok zor durumda. Bir de, ilaveten, TEDAŞ, bunlara aydınlatma gideri
yükledi. Her ay da 10 000 nüfuslu bir belediyeye 25 milyar elektrik bedeli
geliyor. Bu belediyelere senede bir defa yardım ediyorsunuz. Hizmet alanları
çok geniş. Gerek İller Bankasının pay dağıtımında gerekse sizin dağıtımınızda
bu belediyelerin pay dağıtımlarında, alanları geniş olan belediyelere,
özellikle geliri olmayan belediyelere biraz daha… Bunları nüfusa göre
dağıtıyorsunuz. Nüfusu yüksek belediyeler çok yüksek para alıyor; ama, nüfusu
düşük, geliri olmayan belediyeler çok zor durumda. Acaba, Belediye Gelirleri
Kanunu dağıtımını değiştirecek misiniz?
Artı, yine özel idareler…
Örneğin, İstanbul'da bir Şişli İlçesinin hiç köyü yoktur. Burası, orada yaşayan
insanlara göre özel idare bütçesinden pay alıyor; ama, doğuda yolu
olmayan, çeşmesi olmayan, elektriği
olmayan, doğuda bir sürü, çok geniş… Örneğin, bir Samsun'un 1 000 köyü var, bir
Malatya'nın 600 köyü var. Tabiî, büyük şehirlerdeki ilçeler çok büyük para almasına
rağmen, özellikle hizmet ağı çok geniş olan bu belediyelerimiz ve özel
idarelerimiz, para alamıyor ve zor durumda. Acaba, gerek belediyelere olan
dağıtımda gerekse de il özel idarelere olan dağıtımda başka bir yöntem
uygulayacak mısınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz.
Sayın Osman Özcan.
OSMAN ÖZCAN (Antalya) -
Sayın Bakanım, 2002 Kasımında kişi başına düşen borç miktarı ne kadardı, 2005
Kasım sonunda kişi başına düşen borç miktarı ne kadardır? 2002 Kasımında lojman
sayısı ne kadardı, şimdi ne kadar olmuştur? 2002 Kasımında resmî araba sayısı
ne kadardı, şimdi ne kadardır?
İki: SSK ve Bağ-Kur prim
borçlarını ödemeyen vatandaşlarımızın durumu çok kötü, sağlıktan
yararlanamıyorlar. Bu borçların faizlerini silerek anaparasını takside
bağlayacağınızı milletvekilleri meydanlarda söz veriyorlar. Bununla ilgili bir
düzenlemeyi Meclise ne zaman getireceksiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Özcan.
Sayın Şevket Arz.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Sayın Başkanım, Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Karadenizin her yerinde,
Karadeniz sahil yolunu 2005 yılı sonunda tamamlayacağını beyan etmiştir.
Bugünkü çalışma temposuyla, 2006 yılında da tamamlanamayacağı görülen Karadeniz
sahil yolunun yapımında ve de Başbakanın verdiği bu sözden sorumluluk duyuyor
musunuz; duyuyorsanız, bu yolla ne zaman ilgilenip ne zaman
sonuçlandıracaksınız?
Trabzon merkez içmesuyu
kuyularının alanı önceki AKP'li belediye başkanı tarafından satıldığından,
Trabzonlu sağlıklı su içemiyor. Trabzon'un sağlıklı su içebilmesi için Atasu
Barajının tamamlanması gerekmektedir. Trabzon Atasu Barajının 2006 yılı sonunda
tamamlanması için yeterli ödenek ayırmayı düşünüyor musunuz?
2004 yılında don afetiyle
karşılaşan fındık üreticisine, bu afetten ötürü verilecek olan destekleme
paralarının tamamı ödenmemiştir. Fındık üreticisine don afeti nedeniyle
ödenmeyen paraları ne zaman ödeyeceksiniz?
AKP Hükümeti tarafından,
2005 yılı fındık ürünü, Destekleme Fiyat İstikrar Fonundan bugüne kadar
desteklenmemiştir. Fındık üreticisi, desteklemediğiniz için mağdur durumdadır.
Fındık fiyatları baş aşağıya gitmiştir. Fındık üreticisi sizden ne zaman destek
görecektir?
Son sorumsa, birkaç kez
Manisa Milletvekilimiz Ufuk Özkan sormasına rağmen yanıtlamadığınız… Özel bir
firmaya bağlı bir uçakla eşinizle beraber seyahat etmişsiniz. Bu seyahat siyasî
ahlaka uyar mı? İstifa etmeyi düşünüyor musunuz?
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Arz.
Sayın Tuncay Ercenk,
buyurun.
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Kurumlar
Vergisi oranını yüzde 30'dan yüzde 20'ye indirerek, sizin
"tanımıyorum", Başbakanın da "görüşmedim" dediği şahıslara
ait kurumları bu indirimden yararlandırarak, Hazinenin 2,8 katrilyon zarara
uğramasına neden oldunuz. Yüzde 10'luk Hazine kaybının 2,2 katrilyonluk
bölümünü yatırım indirimine son vererek karşılayacağınız anlaşılıyor. Yatırım
indirimine son vermenin, yeni fabrikaların, yeni işyerlerinin açılmaması,
dolayısıyla istihdamın engellenmesi demek olduğu açıktır. Yeni fabrikalar ve
yeni işyerleri açılmadan işsizliği nasıl önlemeyi düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Soru sorma süremiz
tamamlanmıştır.
Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, ne kadar süremiz?
BAŞKAN - 4 dakika
efendim.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Peki.
Sayın Aslanoğlu, bu
belediyelerle ilgili olarak söylediklerinize ben de katılıyorum ve yeni
hazırlanan belediye gelirleri kanununda da, bu il özel idarelerine dağıtım
meselesinde de kriterleri şimdi değiştiriyoruz biz. Belediyelerin ihtiyaçlarını
daha önplana alıyoruz, coğrafî durumlarını, gelişmişlik durumlarını önplana
alıyoruz. O bakımdan, yeni çıkacak belediye gelirleri kanununda, tahmin
ediyorum, sizin bu düşünceleriniz, arzularınız yerine gelecek.
Sayın Osman Özcan, SSK
primlerinin yeniden yapılandırılmasıyla, Bağ-Kur'un yeniden yapılandırılmasıyla
ilgili olarak zaten Meclisimizde görüşülüyor. Bu, yakında, inşallah, bu
Meclisin kabulüyle çıkar ve bu konuda da büyük beklentiler ve problemler
çözülmüş olur.
Karadeniz sahil yoluna
çok fazla önem veriyoruz. Bunu, kendi iktidarımız döneminde biz bitireceğiz ve
bunun sorumluluğu… Yıllardan beri sürmüş, kangren haline gelmiş bir yol; ama,
bu yol bizim hükümetimiz zamanında bitirilecek.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
2005'te bitireceğiz demişti; bir hafta kaldı Başbakanın sözüne.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Biter, acele etmeyin; hepsi biter.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Söz vermeyeceksiniz o zaman.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Bakın, siz olanlara bakın, olacaklara da bakın; ondan
sonra konuşalım.
Şimdi ben bir şeye cevap
vermek istiyorum, müsaade ederseniz. İki de bir bana bir soru soruyorsunuz,
vakit kalmadığı için cevaplandıramıyorum; şu özel uçak meselesi.
Değerli arkadaşlar, ben
Maliye Bakanıyım. Beni birçok sivil toplum örgütleri davet ediyor. Bunların
başında da, ticaret ve sanayi odaları geliyor ve özellikle, yüksek vergi ödeyen
kendi üyelerini, dolayısıyla, bizim mükelleflerimizi ödüllendirmek için
törenlere davet ediyorlar ve bilhassa, benim gelmemi de çok arzu ediyorlar.
Hepinizin bildiği gibi, benim çok yoğun bir programım var. Bu programım
içerisinde bazen tarifeli uçaklara durum uygun gelmiyor. İlle de gelmemi arzu
ettikleri için, bu ticaret odaları, bazen uçak tutup "aman ille gel"
diye… Tuttukları da ufak bir uçak. Ona da binip gidiyoruz. İlgili bakanlık
arkadaşlarımı da alıyorum, beraber gidiyoruz.
Şimdi, İzmir Ticaret
Odası böyle bir uçak tutmuş, ben gitmişim arkadaşlarımla; müsteşarım da
oradaydı, gelirler idaresi başkanım da oradaydı, diğer arkadaşlarımız da
oradaydı. Şimdi burayı iki de bir… Bu uçağı nereden tuttuğunu da ben bilmem.
Gitmeyeyim mi yani
bunlara?! Yok, hanımınızla bir uçağa binmişiniz de, gitmişiniz de… Ayıp değil
mi yani bu sorular?! Ayıp diye bir şey var!
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Niye rahatsız oluyorsunuz; rahatlayın. Rahat rahat cevaplayın, rahatsız
olmayın.
HASAN ÖREN (Manisa) -
Gitmeyeceksin. Devletin kasasından ver, özel uçağı kendin tut. Devletin
kasasından ver, özel uçağı kendin tut.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Öyle mi; gitmeyecek miyiz?!
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Size gitmeyin diyen yok ki!
HASAN ÖREN (Manisa) - Bu
devlet size uçak tutacak kadar zengindir.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Yani, İzmir Ticaret Odası bir uçak tutmuş, beni ödül
törenine davet etmiş, ben de ona katılmışım.
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Sayın Bakan, her şeyde siz çıkıyorsunuz; Galataport'ta, Ofer'de siz
çıkıyorsunuz; İzmir Alsancak Limanı altından da yine siz çıkacaksınız.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - İş yapıyorum arkadaş, dalga geçmiyorum ben.
BAŞKAN - Sayın Özkan,
müdahale etmeyin.
Sayın Bakan, siz soruları
cevaplandırın.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Şimdi kalkıp, ikide bir o soruyu soruyorlar bana. Bir
Maliye Bakanı davet edilmiş, daha önce de davet edildi. Maliye Bakanı, ticaret
odası bir uçak gönderiyor, gidiyor.
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Siyasî etiğe sığar mı?!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Yani, yok uçak ona aitmiş... Ben ne bileyim uçağı kimden
almış kimden almamış. Birsürü şirketlerden zaten kiralıyorlar. Böyle
kiralanıyor.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Fındıktan da biraz bahsedin.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Dolayısıyla, arkadaşlar, bir soruyu sorarken ona göre
hareket edin.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, soru-cevap
süresi tamamlanmıştır.
1 adet önerge vardır;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 1028
sıra sayılı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının "Resmî
taşıtlar, demirbaş eşya ve levazım" başlıklı 10 uncu maddesinin (a)
bendinin (3) numaralı alt bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Orhan
Sür |
Osman
Kaptan |
Şevket
Arz |
|
|
Balıkesir |
Antalya |
Trabzon |
|
Haluk
Koç |
Feridun
Fikret Baloğlu |
Atilla
Kart |
|
Samsun |
Antalya |
Konya |
"3. (2) numaralı
bent kapsamındaki kamu kurumlarına ait taşıt sayısını azaltmak ve taşıt
bakım-onarımı ile akaryakıt giderlerinde israfa yol açmamak amacıyla gerekli
düzenlemeleri yapmaya, önlemleri almaya ve sınırlamalar getirmeye Maliye
Bakanının teklifi üzerine Başbakan yetkilidir."
BAŞKAN - Sayın Komisyon,
katılıyor musunuz önergeye?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Hükümet,
katılıyor musunuz?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum.
Gerekçe:
Değişiklik önergesiyle
madde metninden "kamu görevlilerinden kimlerin resmî taşıtlar yerine
ticarî taşıtlardan yararlanacağına ve ticarî taşıtlardan yararlanacaklara
yapılacak ödemeler ile bunlara ilişkin esas ve usulleri belirlemeye Maliye
Bakanı yetkilidir" ibaresi çıkarılmıştır.
Çünkü, zaten maddedeki
düzenleme, kamu kurumlarına ait taşıt sayısını azaltmak ve taşıt bakım onarımı
ile akaryakıt giderlerinde israfa yol açmamak amacıyla gerekli düzenlemeleri
yapmaya, önlemleri almaya ve sınırlamalar getirmeye Maliye Bakanının teklifi
üzerine Başbakan yetkili kılmaktadır. Maliye Bakanına bu konuda ayrıca yetki
verilmesi gereksizdir.
BAŞKAN - Gerekçesini
dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
10 uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
11 inci maddeyi
okutuyorum:
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Bütçe Uygulamasına
İlişkin Hükümler
Aktarma ve ekleme
işlemleri
MADDE 11.- a) 1. Genel
bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin bütçelerinin
"Personel giderleri" ile "Sosyal güvenlik kurumlarına Devlet
primi giderleri" tertiplerinde yer alan ödenekleri, Maliye Bakanlığı
bütçesinin "Personel Giderlerini Karşılama Ödeneği" tertibine; diğer
ekonomik kodlara ilişkin tertiplerde yer alan ödenekleri ise Maliye Bakanlığı
bütçesinin "Yedek Ödenek" tertibine aktarmaya,
2. Genel bütçe
kapsamındaki kamu idarelerinden, hizmeti yaptıracak olan kamu idaresinin isteği
üzerine bütçesinden yıl içinde hizmeti yürütecek olan idarenin bütçesine,
fonksiyonel sınıflandırma ayrımına bakılmaksızın ödenek aktarmaya ve bu konuda
gerekli işlemleri yapmaya,
3. Milli Savunma
Bakanlığı ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı arasında
cari yıl içinde yapılan hizmetlerin bedellerini karşılamak amacıyla varılacak
mutabakat üzerine, ilgili bütçeler arasında karşılıklı aktarma yapmaya,
4. (3) numaralı bentte
belirtilen bütçelerde yer alan Silahlı Kuvvetlerin tek merkezden yönetilmesi
gereken ikmal ve tedarik hizmetleri ile bir fonksiyona ait bir hizmetin diğer
bir fonksiyon tarafından yürütülmesi halinde ilgili ödeneği, fonksiyonlar
arasında karşılıklı olarak aktarmaya,
5. Genel bütçe
kapsamındaki kamu idareleri için 2006 Yılı Programının Uygulanması,
Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karara uygun olarak yılı yatırım programında
değişiklik yapılması halinde değişiklik konusu projelere ait ödeneklerle ilgili
kurumlararası aktarma yapmaya,
6. Kamu idarelerinin
yeniden teşkilatlanması sonucu, bütçe kanunlarının uygulanması ve
kesinhesapların hazırlanması ile ilgili olarak gerekli görülen her türlü bütçe
ve muhasebe işlemleri için gerekli düzenlemeleri yapmaya,
Maliye Bakanı yetkilidir.
b) Merkezi yönetim
kapsamındaki kamu idareleri, aktarma yapılacak tertipteki ödeneğin yüzde
yirmisine kadar kendi bütçeleri içinde ödenek aktarması yapabilirler.
c) Özel bütçeli idareler
ile düzenleyici ve denetleyici kurumların (B) işaretli cetvellerinde belirtilen
tahmini tutarlar üzerinde gerçekleşen gelirler ile (F) işaretli cetvellerinde
belirtilen ödenekleştirilmeyen finansman karşılıklarını ve gerçekleşen
finansman fazlalarını, idare ve kurumların bütçelerinin mevcut veya yeniden
açılacak tertiplerine ödenek olarak eklemeye Maliye Bakanlığınca belirlenecek
esas ve usuller çerçevesinde kamu idareleri yetkilidir.
Sermaye ödenekleri, 2006
Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar
hükümlerine göre yılı yatırım programıyla ilişkilendirilir.
d) Genel bütçe
kapsamındaki kamu idareleri arasındaki kaynak transferleri ödenek aktarma
suretiyle yapılır. Merkezi yönetim bütçesi kapsamındaki idareler ve kurumlar
arasındaki diğer kaynak transferleri tahakkuk işlemleriyle gerçekleştirilir. Bu
işlemler karşılığı tahsil edilen tutarlar, bir taraftan (B) işaretli cetvellere
gelir, diğer taraftan (A) işaretli cetvellere ödenek olarak kaydedilir.
e) Genel bütçenin (B)
işaretli cetvelinde Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından yönetim ve
denetimi devralınan kuruluşların kesinleşmiş vergi, harç, ceza, gecikme zammı
ve faizi ile GSM Hazine payı borçlarına karşılık tahsil edilecek gelir
tahminini aşan kısmın; 500.000.000 Yeni Türk Lirası Maliye Bakanlığı bütçesinin
12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibine, 200.000.000 Yeni Türk Lirası Maliye
Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.65-1-09.9 tertibine, 300.000.000 Yeni
Türk Lirası Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-06.1.0.07-1-07.1 tertibine,
1.100.000.000 Yeni Türk Lirası Maliye Bakanlığı bütçesinin
12.01.31.00-06.1.0.08-1-07.1 tertibine, 100.000.000. Yeni Türk Lirası Hazine
Müsteşarlığı bütçesinin
07.82.31.00-04.2.1.05-1-05.2 tertibine ve 300.000.000 Yeni Türk Lirası
ise 2006 Yılı Yatırım Programı ile ilişkilendirilmek suretiyle (130.000.000
Yeni Türk Lirasına kadarını Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü yatırımları
kapsamında yer alan Yusufeli HES projesine, 170.000.000 Yeni Türk Lirasına
kadarını Milli Eğitim Bakanlığı yatırımları kapsamında yer alan Temel Eğitim
II. Faz projesine olmak üzere) Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ve Milli Eğitim
Bakanlığı bütçesinin ilgili tertiplerine ödenek eklemeye Maliye Bakanı
yetkilidir.
Yusufeli HES ve Temel
Eğitim II. Faz projelerine bu kapsamda ayrılacak ödeneklerin zaruri şartlar
nedeniyle harcanamayacağı belirlenen tutarlarını Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü ile Milli Eğitim Bakanlığının 2006 Yılı Yatırım Programında devam
eden diğer öncelikli projelerde kullanılmak üzere 2006 Yılı Programının
Uygulanması, İzlenmesi ve Koordinasyonuna Dair Kararda yer alan limitlere bağlı
kalmaksızın revize etmeye Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı
yetkilidir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, şimdi cihazı açıyorum, soru sormak isteyenler, müracaatlarını
ona göre yapsınlar.
Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Tekirdağ Milletvekili Sayın Enis Tütüncü.
(CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Tütüncü, süreniz 10
dakika; buyurun.
CHP GRUBU ADINA ENİS
TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
11 inci madde üzerinde
söz almış bulunuyorum; hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Bu maddede, bütçe
uygulamasına ilişkin aktarma ve ekleme işlemleri düzenlenmektedir. Ekleme ve
aktarma işlemleri, büyük oranda, hepimizin bildiği gibi, millî gelirin
büyüklüğüne önemli ölçüde bağlıdır. Bu nedenle, ben bu konuşmamda, öncelikle
kişi başına dolar cinsinden millî gelir düzeyinin gerçekçi bir şekilde
hesaplanması gerektiğini dikkatlerinize sunacağım; çünkü, Türk Lirasının aşırı
değerlenmiş olması, dolar cinsinden millî geliri şişirmektedir. Bunun nasıl
olduğunu size anlatayım Sayın Başkan, değerli milletvekilleri. Bakınız, benden
önce burada söz alan AKP milletvekillerinin de altını çizerek söyledikleri
gibi, Türkiye'de kişi başına millî gelir, cari dolar fiyatıyla 2002 yılında 2
638 dolardan 2005 yılında 4 964 dolara çıkıyor. Türkiye'de sabah akşam ve her
yerde bu tablo konuşuluyor. Tabiî ki, güzel şeyler konuşulacaktır; ama, bu
gelişme şu anlama geliyor: Yurttaşlarımızın kişi başına yaşam düzeyi son üç
yılda dolar olarak yaklaşık yüzde 90 dolayında artmıştır. Şimdi, böyle bir şey
var mı Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, rica ediyorum; çiftçinin,
işçinin, memurun, yani, geniş halk yığınlarının yaşam düzeyleri, AKP
İktidarında reel olarak yüzde 90 dolayında arttı mı, reel dolar bazında yüzde
90 arttı mı? Bunun böyle olmadığını, halkımız sıkıntı çekerek, bazen acı
çekerek yaşıyor; ama, kimilerinin tuzu kuru, halkın çektiği sıkıntıları
hissetmiyor.
Bakınız, elimde Devlet
Planlama Teşkilatının 2006 yılı programı var. Hesap bilen arkadaşlarımdan rica
ediyorum, bu programın 8 sayfasını açsınlar, 8 inci sayfadaki iki numaralı
tabloya baksınlar ve oradan şöyle bir hesaplama yapsınlar: Millî gelir
artışının -ben hesaplamayı yaptım- 1998 yılı fiyatlarıyla dolar bazında
yaklaşık yüzde 8'le sınırlı kaldığı bu hesap sonucunda ortaya çıkıyor. Nerede
cari fiyatlarla Amerika Birleşik Devletleri Doları cinsinden yüzde 90'lık
artış?! Aradaki fark nedir biliyor musunuz; aradaki fark, belli ölçüde TL'deki
aşırı değerlenmeden ortaya çıkan kâğıt üzerindeki bir artıştır. Konunun özü,
esası budur. Lütfen, sabit fiyatlarıyla, belirli bir yılın baz fiyatlarıyla ve
dolar bazından millî geliri hesaplarsanız, öyle 4 900 dolarlarda, 5 000 dolar
düzeyinde bir millî gelir düzeyinin kesinlikle olmadığını görürsünüz.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; Türkiye ekonomisi bıçak sırtında götürülüyor. Ekonomideki sıcak
para miktarının 50 milyar doları aştığı, ithalatın patladığı, ithal girdilerin
yerli girdileri piyasadan kovduğu, cari işlemler açığının 22 milyar doları
aştığı bir dönemde ekonominin daha fazla böylesine bıçak sırtında götürülmesi
kesinlikle yanlıştır. Neden yanlıştır? Bakınız, yaşanılan örnekler var.
Örneğin, 1990'lı yıllarda birçok Latin Amerika ülkesinde, bu arada Brezilya ve
Arjantin'de enflasyon yüzde 10'ların altına düşürülmüştü. Hem de bu ülkelerde
yüzde 2 000'lik, yüzde 3 000'lik hiper enflasyon yaşanıyordu. Ancak,
enflasyonun düşürülmesi bu ülkelerde ekonomik ve sosyal sorunların çözümüne
beklenen katkıyı yapamadı, bu ülkelerde krizler enflasyonun düştüğü dönemlerden
sonra ortaya çıkmaya başladı. Biz endişe ediyoruz ki Türkiye'de de böyle bir
sıkıntı yaşanabilir.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; bakınız, bugün net asgarî ücret 380 YTL. Peki, Türkiye'de açlık
sınırı ne kadar; 600 YTL'yi aşıyor. Demek ki, asgarî ücretle çalışan ne kadar
insan varsa, bunların hepsi açlık sınırının altında çalışmak mecburiyetindeler.
Bitmedi; ücreti 380 YTL'nin üzerinde, ama, açlık sınırı olan 600 YTL'nin
altında olan ne kadar çalışan insanımız varsa, bunların da tümü, demek ki, açlık
sınırının altında çalışmak mecburiyetindeler.
380 YTL'lik asgarî ücret,
neredeyse, azamî ücret oldu. İşgücü piyasasında, asgarî ücretin altında,
sigortasız, sendikasız, kayıtdışı istihdam biçimi giderek egemen oluyor ve
yaygınlaşıyor.
Öte yandan, Bağ-Kur
emeklilerine, SSK emeklilerine bakıyoruz; bunların da, büyük ölçüde, açlık
sınırının altında emekli maaşı aldıklarını üzülerek tespit ediyoruz.
Bağ-Kur üyelerinden 2,5
milyon kişi prim borçlusu durumuna düşmüştür. Bunlar, sağlık yardımından
yararlanamıyorlar. Bağ-Kura borcu olanlardan 1 600 000 kişinin borçları 5
milyar liranın üzerindedir ve borçlar, uygulanan yüksek faiz nedeniyle giderek
katlanmaktadır.
Protesto edilen senet
sayısı ve tutarları hızla artmaktadır. 2002'de protesto edilen senet sayısı 499
000 iken, 2005'in ilk on ayında 726 000'e çıkmıştır; yani, yüzde 46'lık bir
artış yaşanmıştır AKP İktidarında protesto edilen senetler sayısında. Miktara
bakınca, protesto tutarlarına gelince; 2002'de 816 trilyon Türk Lirasından,
2005'in yine on aylık döneminde 2 katrilyon 200 trilyon Türk Lirasına
yükselmiştir protesto edilen senetler tutarı; yani, yüzde 167'lik bir meblağ
artışı vardır.
Tarım ve hayvancılık
çökmüştür.
Buğday ve ayçiceği başta
olmak üzere, birçok ürün zararına satılmaktadır. AKP iktidara gelmeden önce
kilogramı 340-345 bin liraya kadar satılabilen buğday, üç yıl sonra 260-270 bin
liraya satılmıştır.
1 litre sütle ancak 1
kilogram yem alınabilmektedir.
Canlı hayvan kaçakçılığı
büyük boyutlara ulaşmıştır; besicinin hayvanı para etmemektedir.
Buğday destekleme
primleri bazı illerde hâlâ ödenememiştir.
Süt primlerinde,
sözümona, dört çeşit uygulamadan, sadece kooperatiflerle ilgili primler
ödenmekte, diğerleri ödenmemektedir. Bugün, Türk çiftçisi, dünyada mazotu en
pahalı kullanan, dünyada gübreyi en pahalı kullanan, sulama elektriğini dünyada
en pahalı kullanan çiftçi konumundadır. Evvel allah, AKP sayesinde böyle dünya
birinciliklerine de ulaştık.
Öte yandan, yoksulluk
sınırı 1 800 000 lira; yani, yeni YTL'yle 1 800 YTL. Memurların maaşlarına bu
açıdan bakıldığında, durumun son derece vahim olduğu ortaya çıkıyor. Örneğin,
üniversite mezunu 1 inci derecenin 4 üncü kademesindeki bir şube müdürünün 2006
Temmuz net görev aylığı bu yoksulluk sınırının yüzde 37 altındadır. Maliye
Bakanımızın bize dağıtmış olduğu bu kitapçıktan hesaplıyoruz; böyle bir şey
olabilir mi?! Yine, 9 uncu derecenin 1 inci kademesindeki bir memurun aylığı,
yoksulluk sınırının yüzde 63 altındadır. 1 inci derecenin 4 üncü kademesindeki
bir öğretmenin, yine, 2006 Temmuzundaki net görev aylığı, yoksulluk sınırının
yüzde 44 altındadır; böyle bir şey düşünülebilir mi Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri?! İşsizlik 11 000 000'a yaklaşmıştır. İşsizler içinde, genç
nüfusun ve okumuş olanların oranı hızla artmaktadır. Diplomalı işsiz gençlerin,
anasından babasından cep harçlığı alırken yaşadıkları sıkıntılar, hem
gençlerimizi hem de aileleri psikolojik açıdan çökertiyor. Anlamak istiyorum ve
bilmek istiyorum, hükümet, acaba, bunları, bu acı gerçekleri algılayabiliyor
mu? Yani, Türkiye, bir bölümüne değindiğim böyle sıkıntıları daha ne kadar
taşıyabilir?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) -
Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun efendim.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) -
Biz, eskiden, kimsesizlerin, yoksulların, işsizlerin açlığından, yoksulluğundan
söz ediyorduk; ama, AKP iktidarında, bir bakıyoruz ki, çalışan nüfus
gruplarının açlığından, çalışan nüfus gruplarının yoksulluğundan söz etmeye
başladık.
Değerli
milletvekilleri, bugün, açlık ve yoksulluk sınırında yaşayan insanlarımızın
sayısı 22 000 000'u
aşmıştır. Türkiye'de önümüzdeki dönemde hem siyasî istikrarı hem de toplumsal
istikrarı herhalde belirleyecek olan en kritik nokta burasıdır. Acaba ne kadar
sayıda, ne kadar insanımız, daha ne
kadar süre açlık ve yoksulluk sınırları altında yaşamaya tahammül gösterecek,
dayanabilecek; yani, Türkiye'nin tartışması gereken,Türkiye'nin bilmesi gereken
en kritik nokta burasıdır.
Bu uyarılarımızın, en
azından önümüzdeki yıl, yani, 2006 yılında dikkate alınabileceğini ummak
istiyoruz. Hükümetin, uzağı görmeyen politikaları bir an önce bırakması, bu
hayal âleminin sonunun er ya da geç geleceğini düşünerek, üretim boyutunu,
gelir dağılımı boyutunu, tasarrufların artırılması boyutunu, ihracatın
sürdürülebilir boyutunu, istihdam ve işsizlik boyutunu Türkiye'nin gerçekleri
ışığında bir an önce ön plana çıkarması gerekiyor ve dediğim gibi, 2006
yılında, bu önerilerimizin dikkate alınacağı umuduyla, bütçenin, ülkemize ve
ilgili kuruluşlara hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum; hepinizi, tekrar,
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Tütüncü.
Anavatan Partisi Grubu
adına, Diyarbakır Milletvekili Sayın Muhsin Koçyiğit.
Sayın Koçyiğit, buyurun.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben
de, 2006 yılı merkezî yönetim bütçesinin aktarma ve eklemelere ilişkin 11 inci
maddesi üzerinde söz aldım; sözlerime başlarken, Anavatan Grubu adına hepinizi
saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
sözlerime öncellikle, Sayın Musa Uzunkaya'nın büyümeye ilişkin sözleriyle
başlamak istiyorum. Sayın Uzunkaya burada büyümeden bahsetti ve sabahki
konuşmamamda da büyüme üzerine hep açıklamalarda bulunmuştum. Gerçekten, bugün
Türkiye'de bir büyüme var, yüzde 5 civarında; fakat bu büyüme, ithalata dayalı
bir büyüme, istihdam yaratmayan bir büyüme, üretmeyen bir büyüme, içi boş, içi
kof bir büyüme.
Bu nedenle, halkın
refahını artırmadığı için, biz, buna, fakirleştiren büyüme diyoruz. Önemli
olan, büyümenin, halkın refahına yansıması, işsizliğe bir çare bulabilmesidir.
İnşallah, bundan sonraki yıllarda, gerçekten de, üretime yönelik bir büyüme
yakalanır.
Bunlardan bahsettikten
sonra, dünkü konuşmamda tarım sektöründen bahsedeceğimi söylemiştim. Gerçekten
de, bugün, ülkemizde tarım sektörünün sorunları oldukça fazla. Özellikle 2006
yılı bütçesinde tarıma ayrılan kaynak 4 milyar Yeni Türk Lirasıdır; yani, 4
katrilyon liradır. Oysa, aynı yıl faiz giderlerine ayrılan para 46 katrilyon;
yani, çiftçilere verilen paranın tam 11,5 katı kadar sadece faize verilen para.
Ülkemizde bütçeden
çiftçilere verilen paranın yüzdesi 1,7, gayri safî millî hâsılanın 0,7'si.
Avrupa Birliğinde ise bütçelerin yüzde 40'ını tarıma veriyorlar; aynı şekilde,
gayri safî millî hâsılalarının yüzde 2'sini tarıma ayırıyorlar.
Avrupa Birliğinde, tarım
sektörü, millî gelirlerine 2 katıyor, ondan 1,5 alıyor. Türkiye'de ise, tarım
sektörü, millî gelire yüzde 11,7 oranında katkı sağlıyor; ondan, sadece binde 7
oranında, yani, yüzde 1 bile pay alamıyor. Yani, Avrupa'da 1'e 1 olan ilişki,
ülkemizde onikide 1'dir; arada büyük bir çelişki vardır.
Aynı şekilde, Avrupa
Birliğinde çiftçi başına 300 dolar olan destekleme, Türkiye'de sadece 113 dolardır.
Değerli arkadaşlarım,
tarımda anahtar kelimemiz rekabet olmalıdır. Tabiî, rekabet de, kalite, üretim,
verimlilik, tarımsal destek ve sübvansiyonlarda olabilir. Bunun için, rekabetin
eşit koşullarda olması lazım. Oysa, Dünya Bankası, IMF, bize "tarımınızı
desteklemeyin, tarımınızı sübvanse etmeyin" dedikleri halde, kendi tarım
sektörlerini en yüksek değerde destekliyorlar hem girdi aşamasında hem çıktı
aşamasında. Ondan sonra da bize diyorlar ki "gelin, sizinle eşit
koşullarda rekabet yapalım." Elbette, burada, eşit koşullarda bir
rekabetten bahsetmek mümkün değildir.
Değerli arkadaşlarım,
ürün fiyatları bazında değerlendirme yapacak olursak, 2005 yılında, 404 000
liraya mal ettiği buğdayı, çiftçinin, 280 000 liraya, 1 100 000 liraya mal
ettiği pamuğu 650 000 liraya zor sattığı dikkate alınırsa, gelin, çiftçinin
halini siz düşünün. Kaldı ki, aynı çiftçi, 2002'den bu yana, maliyetlerde yüzde
100'ün üzerinde artış olmasına rağmen, ürününü yüzde 30, yüzde 40, hatta daha
düşük fiyatlarda ancak satabilmiştir. Aynı şekilde, 2002'de, çiftçi, 56 ton
buğdayla bir traktör alırken, bugün ancak 80 ton buğdayla bir traktör
alabilmektedir. Aynı şekilde, 2002'de 2 kilogram buğdayla, çiftçi, 1 litre
mazot alırken, bugün aynı mazotu alabilmesi için 2 kilogram buğday yerine 6
kilogram buğday vermesi gerekmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
2002 yılında, yani, AKP iktidara gelmeden önce, çeşitli borsalardan alınan
rakamlara göre, yaklaşık 350 000 liraya buğday, 360 000 liraya arpa, 600 000
liraya ayçiçeği ve 1 000 000 liraya pamuk satılırken, mazotun litre fiyatı 800
000-850 000 lira, gübrenin paçal maliyeti 200 000 liraydı. Şu anda mazot 2 100
000 lira, 2,5 kat artmış; gübre 550 000 lira, 2,5 kat artmış; buğday fiyatı ise
280 000 lira, ayçiçeği fiyatı 480 000 lira, pamuğun satış fiyatı ise 500
000-650 000 liraya kadar gerilemiştir. Yani, üç yıl öncesine göre, gübre ve
mazot girdi fiyatları 2,5 kat artarken, ayçiçeği, arpa ve buğday fiyatlarında
yüzde 20-25, pamuk fiyatında ise yüzde 35-40 oranında gerileme vardır.
Değerli arkadaşlarım,
çiftçilerimize vermediğimiz paraları, bir şekilde, ithal ettiğimiz ürünlere
döviz girdisi olarak vermekteyiz; yani, kendi çiftçimizden esirgediğimiz
paraları, destekleme paralarını, ithalat olarak yabancı üreticilere
aktarmaktayız.
Değerli arkadaşlarımız,
doğrudan gelir desteği konusunda da, çiftçilerimiz, maalesef, umduğunu
bulamamışlardır. Aslında, doğrudan gelir desteği ödemesi, sakat bir ödemedir.
Bu sadece sosyal nitelikli bir ödemedir. Önemli olan verilen desteklerin
üretimi artırabilmesidir. Buradaki önerimiz, yılda verilen 4 katrilyon lira,
çiftçi başına, tapuya göre yine verilsin ve buna ilaveten, bir 4 katrilyon lira
da, üretimin miktarına göre, üretimle ilişki kurularak verilsin. Şu andaki
doğrudan gelir desteği ödemesi, sadece sadaka niyetine verilen sosyal nitelikli
bir ödemedir. Bu bakımdan, bunun yapısının değiştirilmesi gerekmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
burada konuşurken, demin, Diyarbakır'ın Ergani İlçesinin bir köyünden bir
çiftçimiz açtı, dedi "orada her şeyi tozpembe gösteriyorlar. Şu anda,
dekar başına 400 000 000 lira gider yapıyoruz; ancak, aldığımız gelir 200 000
000 lira." Yani, dekar başına üretimde, çiftçinin 200 000 000 lira zararı
olmaktadır. Bu bakımdan, bunların hepsinin giderilmesi lazım.
Değerli arkadaşlarım,
hayvancılık bakımından, hayvancılık sektörü kan ağlamaktadır. Bugün,
hayvancılık sektörüne 2004 yılında verilen teşvik sadece 409 trilyon lira, 2005
yılında öngörülen 596 trilyon, bunun 207 trilyon lirası ödenmiş, 289 trilyon
lirası daha duruyor. Demek ki, çiftçilerimize, hayvancılık sektörüne ödenen
destekleme primleri, sadece, rantiyecilere ödenen üç günlük faizin tutarı
kadardır. Yani, koskocaman bir sektöre sadece üç günlük rantiye giderini bir
teşvik olarak verebiliyoruz.
Değerli arkadaşlarım, fındık
konusunda fındıkçılar kan ağlamaktadır. Özellikle 2004 yılında, dondan dolayı,
fındıkçılarımızın büyük oranda zararları oldu. Bu zararın tutarı 296 trilyon
liraydı. Bu, bilirkişi raporlarıyla saptanmıştı. 2004'te, bunun yüzde 15'i, 50
trilyonu ödendi, geriye ödenmek üzere 246 trilyon lira para duruyor; bugüne
kadar ödenmemiştir. 2005 yılı bütçesinde bu konuda bir ödenek yok. Bu sene de
bir ödenek konmamıştır. Demek ki, fındık üreticisinin zararlarını karşılamak
için hükümetin bunları ödemeye bir niyeti yoktur.
Özellikle, fındığa
ilişkin olarak, 6 000 000 lira, kilo başına verilen para bu sene iyiydi; ancak,
özellikle Fiskobirlik'e kaynak aktarılmayarak, Fiskobirlik'in piyasaya alıcı
olarak girmesi önlenmiştir. Bu bakımdan, fındık üreticisi, fındığını, 6 000 000
yerine, daha düşük fiyatlarla, 4 000 000 ve 5 000 000 liraya filan
satabilmiştir. Bu da onların durumunun gittikçe zorlaştığını göstermektedir.
Doğrudan gelir desteği
konusunda, özellikle 2005 yılı başında, Sayın Başbakanımız, doğrudan gelir desteklerinin
hepsinin şubat ve nisan aylarında ödeneceğini söylemişlerdi. Maalesef, daha
sonra, Tarım Bakanımız, yaptığı bir açıklamayla, doğrudan gelir desteklerinin
10 000 000 lirasının 2005'te, geri kalan paranın ise -2004'ün paralarının- 2006
yılında ödeneceğini söyledi. Gerçekten de, bugün, 2004 yılının, ödenmeyen,
dekar başına 6 000 000 liralık doğrudan gelir destekleri vardır. Zaten, 2005
yılına ilişkin doğrudan gelir desteği hiç ödenmemiştir. Demek ki, doğrudan
gelir desteğinde ödemeler iki yıl arkadan gidiyor. İki yıl içinde, çiftçi,
tefeciden aldığı borçların faizini kapatmak üzere, aldığı paraları oralara
aktarıyor. Yani, ödenen doğrudan gelir destekleri, dolaylı bir şekilde, faiz
parası olarak başkalarının cebine girmektedir.
Tüm bu koşullar karşısında
durumunun kötüleştiğini gören çiftçiler, durumlarını düzeltmek üzere, kendi
sivil toplum kuruluşlarının önderliğinde, bu sene Manisa'da büyük bir miting
düzenlediler ve bu mitinge katılan çiftçilerimizi buradan bir kez daha
selamlıyorum. Yüzbinlerin katıldığı mitingde
kendi durumlarını tartıştılar. Hiçbir siyasî parti buraya bir etkide
bulunmadı; fakat, Sayın Tarım Bakanımız, bu mitingle bile alay ederek…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla)
- Başkanım, toparlıyorum.
BAŞKAN - Buyurun,
konuşmanızı tamamlayın efendim.
MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla)
- Sayın Tarım Bakanımız, bu mitingi küçümseyecek şekilde, bu mitingle alay eder
şekilde, bunun bir siyasî miting olduğunu söyledi. Oysa, burada, çiftçilerimiz,
siyasî miting değil, kendi alınterlerinin hakkını alabilmek için, Ziraat
Odaları Birliği Başkanlığında bir miting düzenlemişlerdi ve bu mitingde,
yüzbinlerce çiftçi, hakkını alabilmek için haykırdı; ancak, bu haykırışları o
meydanlarda kaldı. Anlaşılıyor ki, bu haykırışları 2006 yılı bütçesine kadar
gelmemiş; çünkü, gelseydi, en azından, 2006 yılı bütçesinde, çiftçilerin durumu
düzeltilebilirdi. Maalesef, yine çiftçilere bir şey yok, yine hiçbir şey yok.
Bu bakımdan, çiftçilerimiz, herhalde, bundan sonra, gelecek yılların hesabıyla,
yine, tefecilerin eline düşüp, tefecilerden borçlanıp, o paralarla yaşamaya
çalışacaklardır ve ondan sonra aldıkları paraları da -ürün parası olarak yahut
da doğrudan gelir desteği olarak- götürüp, tefecilerin faizlerini
kapatacaklardır.
Sözlerimi burada
bitirirken, 2006 yılı bütçesinin, başta çiftçilerimiz olmak üzere, tüm
toplumumuza hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Koçyiğit.
Şahısları adına söz
isteği var.
Samsun Milletvekili Sayın
Haluk Koç.
Buyurun Sayın Koç. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bir
gazete kupürüyle, benim sevgili hemşerim, meslektaşım Sayın Musa Uzunkaya bir
açıklamada bulundu. Bu gazetenin devamını okumadı Sayın Uzunkaya. Gerçi,
yaptığı konuşma da, onuncu yılını kutlayan bir konuşmaydı; ama, biraz, onuncu
yıl kutlamasından çok, veda hutbesine benziyordu; yani, ben on yılı tamamladım,
artık gittim gidiyorum gibiydi. Sayın Musa Uzunkaya'ya AKP'nin ihtiyacı var,
daha çok uzun yıllar burada görev yapmasını, ben bir hemşerisi olarak
diliyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, bu gazete kupürünün devamında, her şey patladı, çok iyi gidiyor da,
şunları okumadı Sayın Uzankaya. Ben, kaleme alan Sadi Özdemir arkadaşımıza
haksızlık olmasın, kendisinin bilgileri tam aksetsin diye bu sözü aldım. Bakın,
ne diyor devamında: "Dışticaret açığı patladı, aman dikkat. Türkiye
ekonomisinin bütün pozitif görünümüne karşın -Sayın Uzunkaya'nın söylediği
bölümlere karşın- en yumuşak karnının dışticaret açığı olduğu biliniyor"
diyor ve ondan sonra rakamlar geliyor ve "Dışticaret açığı, cari açık ve
en sonunda cari açığın, hedeflenen rakamı çok aşacağı görülüyor. 2005'te 21,3
milyar dolar cari açık bekliyorduk, bu rakam 25 milyar dolara doğru
gidiyor" diyor.
Değerli arkadaşlarım,
sadece Sayın Özdemir söylemiyor bunu. Aynı gazetede hemen yan sayfada Vahap
Munyar'ın haberinde Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet
Balduk'un bir mektubu var. Kahramanmaraş milletvekillerimiz burada. Sayın
Balduk şöyle diyor: "Üç yıl uğraştım, 5 000 000 dolarlık bir fabrika
kurdum, 1 000 000 dolarım uçtu gitti." Değerli arkadaşlarım, burada
hesaplar var. Yani, yatırım yerine ranttan nasıl para kazanılacağı burada
hesaplar olarak verilmiş.
Başka kimler memnun
değil? Bakın, yine ifade ediyor; İstanbul Sanayi Odası Başkanı Sayın Tanıl
Küçük, burada, sanayinin rekabet gücünün artırılması için atılması gereken
adımları sürekli dile getirdiklerini; fakat, bunların gözardı edildiğini ve
burada sıkıntıları ifade ediyor. Hemen altta Oğuz Satıcı'nın haberleri var:
"Üretici, ihracatçı bu şartlar altında çok zorlanıyor. Bu çok sürebilecek
bir durum değil." Sayın Uzunkaya, gazetenin devamını da söyleseniz iyi
olurdu.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, çok ciddî bir rakam söyleyeceğim size. Hep Sayın Bakan söylüyor, sizler
de alkışlıyorsunuz. Beni alkışlamak zorunda değilsiniz tabiî ki; ama, bu rakamlar
da bir kenarda, aklınızda, köşede kalsın. Son üç yıl içerisinde içborç stokumuz
yüzde 68,4 oranında, yani, 98,6 katrilyon lira artmış, ekim sonu itibariyle de
242,8 katrilyon liraya tırmanmıştır. Dolar bazında ise bu yüzde 109 oranında,
yani, 94 milyar dolar artarak 180,2 milyar dolara çıkmıştır. Değerli
arkadaşlarım, kamu kesimi toplam borç stoku ekim ayı sonunda dolar bazında
yüzde 103,3 oranında artarak 244,3 milyar dolara, TL bazında yüzde 93,8 artarak
329,1 katrilyon liraya tırmanmıştır. Dışticaret açığı ciddî boyuttadır, cari
açık ciddî boyuttadır. Bunlar yapıcı eleştirilerdir. Yani, Türkiye'nin şu
andaki makro dengeleri bunu finanse edebilir iyi niyetine çok fazla güvenmeyin
değerli arkadaşlarım. Bunları gayri safî millî hâsılaya, diğer parametrelere
orantılayarak istatistiksel veriler üzerinden olumluluk çıkartmak mümkündür;
ama, ciddî bir borç yükü altındadır Türkiye, borçlanmaya da devam etmektedir,
borç yükü artmaktadır. Sonuçta, bu programın prangasından kurtulmak zorundayız
değerli arkadaşlarım. Onun için, Türkiye'nin, kendi Parlamentosunun kendi
milletine hediye edeceği ve hiçbir başka hiyerarşinin bunun üstünde yer
almayacağı, halktan yana, milletten yana bir bütçeye ihtiyacı vardır.
IMF niyet mektubunu, ben,
birçok arkadaşıma dağıttım. Duyarlılık gösterenler, merak edenler olursa, 24
Kasım 2005 tarihli niyet mektubunu -Sayın Babacan'ın ve Merkez Bankası
Başkanımızın imzaladığı niyet mektubunu- size de verebilirim. Yani, burada,
bütün satırbaşları var, ne yapılacağı belli hangi aylar içerisinde ve
Türkiye'de, sadece demin söylediğim kesim değil -hep arkadaşlarımız dile
getiriyor, ben bir kere daha dile getiriyorum- köylü memnun değil, emekli
memnun değil, toplumun emeğiyle çalışan kesimi memnun değil, işçi memnun değil,
tüccar memnun değil…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HALUK KOÇ (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun efendim.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Sadece rantçılar memnun.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Ciddî söylüyorum; bakın, değerli arkadaşlarım, siyasetin bir kesiminde yer
almanın, burada, bana yüklediği bir görev olarak konuşmuyorum; ciddî sıkıntılar
var. Bu program, uygulanan bu program beşinci yıla girdi. Geçen yıl, üç yıl
daha nikâh tazeledi IMF ile hükümet. Bu niyet mektupları, ardı ardına, senede
iki defa yayınlanıyor. Hiçbir ülkenin yüzde 6,5 faizdışı fazlaya sabitlenmiş
bir bütçeyle, kamu yatırımlarını kısarak, sosyal boyutunu tamamen ihmal ederek,
sıkıntıları artırarak, sosyal barışını koruyarak yürümesi mümkün değil.
Yaldızlı sözler her zaman söylenebilir, parlak sözler her zaman söylenebilir;
inanın, öyle değil ve Türkiye'nin ciddî bir şekilde ulusal bağımsızlığını
tehdit eden bir sürece giriyoruz.
Efendim, bu paranoya
sözlerini hiç söylemeyin, ne olur söylemeyin. Bunlar paranoya falan değil;
çünkü, bu şekilde -o sözü söylemek istemiyorum, birkaç defa sordum, Sayın Bakan
cevap vermedi, ben üstelemedim ama- yasama görevini üstlenen Türkiye Büyük
Millet Meclisinin üzerindeki bir güçle bütçe yapma durumunda kalan bir Türkiye
Cumhuriyeti Parlamentosu Türkiye'ye yakışmıyor değerli arkadaşlarım; yani, yarı
sömürge manzarası çiziyoruz.
"Efendim, Brezilya,
Arjantin örnekleriyle karşılaştırılmaz bizim durumumuz."
BAŞKAN - Sayın Koç,
tamamlar mısınız.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Tamamlıyorum Sayın Başkanım, sizi üzmeyeceğim, merak etmeyin.
Lütfen… Lütfen buradaki
eleştirilerin bu boyutunu da dile getirin. Her şey çok parlak demek zorunda
değilsiniz; soru işaretlerini sizler de dile getirin, olumsuzlukları gidermeye
çalışın. Daha birbuçuk yılınız var, seçimi vaktinde yapacağınızı söylüyorsunuz.
Bu bakımdan, ben, Sayın
Uzunkaya'ya bu açıklamaları yapma gereği duydum; bir de, sayın editörün hakkını
yememek istedim.
Değerli arkadaşlarım, son
bir husus, telefonla bildirdiler. Ben, Ankara milletvekili değilim; ama,
Ankara'daki Modern Çarşı yangınından mağdur olan insanlara, bakın, 7,5 trilyon
lira 2005'te ayrılmıştı. Bunun, Büyükşehir Belediyesi, valilik tarafından oraya
aktarılan hiçbir kesimi yok. Orada, 230 küsur esnaf mağdur, işlerini kaybetti;
hiçbir şey yerine koyamıyorlar. Lütfen sahip çıkın.
Saygılarımı sunuyorum
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Koç.
Şahsı adına ikinci söz,
Kütahya Milletvekili Sayın Hüsnü Ordu'ya aittir.
Buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
HÜSNÜ ORDU (Kütahya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 11 inci maddesiyle ilgili söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Yine, başta şahsım olmak
üzere, yüce çatı altında bulunan tüm değerli milletvekillerime, her zamankinden
daha çok, Allah, ihlas, şuur ve idrak nasip etsin diyorum.
Ben, konuşmama başlarken,
madde üzerinde konuşmayı düşünüyordum; ama, bu kürsüye çıkan çok değerli
milletvekillerimiz ve sözcülerimiz, hep genel bütçe politikalarından bahsetti.
Türkiye'nin tablosuna şöyle bir baktığımız zaman, Türkiye, son yıllarda neler
geçirmiş süreç olarak. Avrupa Birliği süreci, Kıbrıs'la ilgili sorunlarımız,
Irak krizimiz ve 2001'de 9 dolarlardan hampetrolün varili, yaklaşık 60 - 70
dolarlara gelmiş. Böyle bir tabloyla baktığımız zaman, şu gerçeği tespit etmek
gerekiyor, bu hakkı teslim etmek gerekiyor. Her şeyi biz çok düzgün yaptık mı,
her şey çok düzgün gidiyor mu; hayır; ama, şu gerçekleri de itiraf etmek
gerekiyor. Tabiî, bu mukayeseyi yaparken, hiç şüphesiz, bizim, 2001 ve 2002 ile
ilgili mukayese yapmamız lazım, başlangıç noktalarını almamız lazım.
Şimdi, bu açıdan
değerlendirdiğimizde bütçeyi, üç yıllık bütçeyle ilgili, bütçenin temel
hedefleri, gelir gider dengeleri ve bütçenin üzerinde en fazla yük olan faiz
yükünü ve sosyal güvenlik açığını ele aldığımız zaman, ortaya çıkan tabloya
baktığımızda; şimdi, 2001 yılına bakıyoruz, toplam gelirimiz 48 katrilyon,
toplam faiz gideri, sadece faiz gideri 41 katrilyon değerli arkadaşlar. Bu
bütçeyle ne yapılabilir?! 48 katrilyon gelir, 41 katrilyon faiz gideri… 2002'ye
bakalım; 70 katrilyon toplam gelir, bütçenin faiz gideri 51 katrilyon, sadece
faiz gideri. 2003, 2004'ü atlıyorum ve 2005'e geliyorum; toplam gelirimiz 140
katrilyon, bütçenin faiz gideri 46 katrilyon. Bu, bütçenin faiz yüküyle ilgili,
çok açık bir şekilde, AK Parti Hükümetinin ve Sayın Maliye Bakanımızın ve
Başbakanımızın başarısıdır, bu Grubun başarısıdır.
HALUK KOÇ (Samsun) - IMF…
HÜSNÜ ORDU (Devamla) -
Bütçe açığına bakıyoruz…
VEZİR AKDEMİR (İzmir) - O
parayı nereye yatırdınız, onu söyler misin.
HÜSNÜ ORDU (Devamla) -
Bütçe açığı, 2005 yılı itibariyle, değerli arkadaşlar, 14 katrilyona gelmiş ve
yüzde 3'e gelmiş. Yine, bütçe içerisinde en önemli açıklardan biri olan bütçe
açığıyla ilgili, bu hükümet üç yıl içerisinde çok önemli mesafeler almış ve
şunları yapmış ayrıca: Faiz giderleri, planlanan, 2005'te 56 katrilyon
öngörüsü yapılırken, 46 katrilyonla
kapanmış.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Borç ne kadar, borç?!.
HÜSNÜ ORDU (Devamla) - Ve
yine, 29 katrilyon lira bütçe açığı hedeflenmişken, 14 katrilyonla bütçe
açığını kapamışız. Bu başarıları görmezden gelemeyiz.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Borç ve cari açık nasıl?!.
VEZİR AKDEMİR (İzmir) -
Tamam da, farkı nereye yatırdınız; onu söyleyin.
HÜSNÜ ORDU (Devamla) -
Şimdi, bu kürsüye çıkan değerli grup sözcülerimiz ve arkadaşlarımız şunları da
ifade ediyor ve bugün, ben, CNN'de dinledim; bu ülkede çok önemli yerlerde
hizmet yapmış bir değerli büyüğümüz de aynı şeyleri söylüyor, biz de
konuşuyoruz bunları çiftçilerle. Ne söylüyorlar; deniliyor ki, işte, 1 kilo
buğday fiyatıyla, 6 kiloluk bir fiyatla 1 litre mazot alınıyor. Doğru mu; doğru.
Peki, petrol fiyatları
20-25 dolarlardan 60-70 dolarlara geldi mi; bu gerçeği de kabul etmek lazım mı…
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Mazotun üzerindeki vergi yükü ne kadar? Mazotta ne kadar ÖTV ve KDV var?
HÜSNÜ ORDU (Devamla) -
Şayet, acaba, AK Parti Hükümetinin dışında bir başka hükümet olmuş olsaydı
-köylüye soruyoruz- bugün 2 000 000 küsur olan mazot fiyatı kaç lira olur diye.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - 1,5…
HÜSNÜ ORDU (Devamla) -
Eğer, bu ekonomik ve siyasî istikrar olmasaydı, köylü diyor ki: "Sayın
Vekilim, en az 5 000 000 lira…"
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Hangi köylü?! Yok öyle bir köylü!
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Mazotun çıkış fiyatı kaç para?!
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Ne kadar vergi yüklüyorsunuz?
BAŞKAN - Efendim,
müdahale etmeyelim.
HÜSNÜ ORDU (Devamla) -
Yine, dolarla ilgili… 1 350 000 lira dolar. Bu ülkenin insanları onbeş günde,
bir ayda 690 000 liradan 1 290 000 lira dolar fiyatını gördü. Ben, çok
arkadaşlarımı tanıyorum; araba aldılar, taşıt aldılar. 100 000 dolarlık taşıt
aldı…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Benzin alamadı!..
HÜSNÜ ORDU (Devamla) -
…69 milyar liralık bir taşıt bir anda 120 milyar liraya çıktı; iflas ettiler,
perişan oldular.
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Köylünün mazotu ne olacak?!
VEZİR AKDEMİR (İzmir) -
Kredi kart sahipleri de aynı durumda.
HÜSNÜ ORDU (Devamla) -
Bunları unutmayalım arkadaşlar.
BAŞKAN - Sayın Ordu,
konuşmanızı tamamlar mısınız…
HÜSNÜ ORDU (Devamla) -
Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
Özetle, biz, çiftçilere
şunları da soruyoruz. Evet, dolar fiyatı ile mazot şu fiyatlara geldi. Peki,
şunları da soruyor musunuz; bu ülkede gıda fiyatı ne oldu, beyaz eşya fiyatı ne
oldu, yiyecek ne oldu, bunlarda geri gidiş oldu mu?
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Vatandaşın cebinde para yok!
HÜSNÜ ORDU (Devamla) -
Çiftçilerimize biz bunları sorduğumuz zaman "Sayın Vekilim, doğru söylüyorsunuz; evet, mazot fiyatında
hampetrolün varili 60-70 dolarlara çıkmasına rağmen 2 000 000 küsur başarıdır…
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Üzüm kaç para?!
HÜSNÜ ORDU (Devamla) -
…Ama, sizin iktidarınızda aynı zamanda beyaz eşyada, gıdada, yağda ve bizim
kullandığımız diğer malzemelerin hepsinde geri gidiş oldu, bu yüzden de sizin
hakkınızı teslim ediyoruz" diyorlar.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Nerede bu köylü, hiç görmedik?!
BAŞKAN - Sayın Ordu…
HÜSNÜ ORDU (Devamla) -
Ben, bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sevgiler, saygılar. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Ordu.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Hiç görmedik böyle köylü?!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
konuşmalar tamamlanmıştır.
Soru-cevap işlemine
başlıyoruz.
Buyurun Sayın Özcan.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) -
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Maliye Bakanıma
sorularımız olacak.
Sayın Bakanım, Mersin
Merkez İlçe ve Erdemli İlçesinin belde ve köyleri doludan hasar görmüştür.
Özellikle narenciye, sebze ve seralarda büyük bir zarar vardır. Mağdurların
vergi borçlarını, Ziraat Bankasına olan borçlarını, tarım kredi ve Bağ-Kur
borçlarını silmeyi veyahut da uzun vadeye yaymayı düşünüyor musunuz ödemeler
için?
İkincisi, otoban
gişelerinde çalışan görevlilerin egzoz gazından ve dumanlarından sağlık olarak
rahatsız olduklarını, bu insanların özlük haklarında ve görevleri süresinde
yapılmış olan bu eziyetten dolayı yıpranma payını düşünüyor musunuz?
Üçüncüsü ise, özel
trafoları TEDAŞ'a, tarımsal trafoların enerji kaybını önleyerek enerji
ücretlerinin tahsilatını hasat zamanına erteleyebilir misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Vedat Melik,
buyurun.
MEHMET VEDAT MELİK (Şanlıurfa)
- Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Bakana iki soru yöneltmek istiyorum.
Ücret dışı gelirlerde
Gelir Vergisi oranlarının 5 puan indirilmesi gündemdedir. Bu durumda en düşük
oran yüzde 20'den yüzde 15'e inecektir. Serbest meslek kazançlarında ve işyeri
kiralarında halen uygulanan yüzde 20 stopaj oranları da düşürülecek midir?
İkinci sorum; yatırım
indiriminin kaldırılması sonucu yatırım yapan kuruluşların ve KOBİ'lerin kaybı
ne kadardır? Yatırım ve istihdamı hangi araçlarla teşvik edeceksiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Badazlı, buyurun.
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- Sayın Başkanım, tavassutunuzla, ben de, Sayın Bakana üç soru yöneltmek
istiyorum.
Sayın Bakanım,
izlediğiniz ekonomik program ve bütçe disiplini sayesinde, kim ne derse desin,
bugün bütün dünya, kredi değerlendirme kuruluşları, sürekli olarak Türkiye'nin
kredi notunu arttırıyor.
ÖMER ABUŞOĞLU
(Gaziantep)- O bozacının şahidi şıracı.
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- Bu ekonomik gelişmelere rağmen, 10,6 düzeyinde devir alınan işsiz stoku üç
yılda 9,3 düzeyine inebilmiştir. Sadece nüfus artışından mevcut stoka optimal
yıllık 500 000 kişi geldiği, buna ilaveten modernleşen ve kurumlaşan tarımdan
da bu rakama bilinmeyen bir miktar ilave olduğunu düşündüğümüzde, krizlerden
çıkmış bir ekonomide bu gelişmeyi küçümseyemeyiz; ancak, hem yeni gelişen işsiz
ordusuna iş imkânları sağlamak gerekse mevcut stoku biraz daha eritmek için…
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Hani soru, Sayın Başkan?!
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- …istihdam yaratacak özel sektör girişimcilerine sağladığınız imkânları
yeterli buluyor musunuz? İlaveten, yapılabilecek bir şeyler var mıdır?
İkinci sorum; Hyundai bir
aydır niye dolaşıyor? O yatırım kim olsa kapar. Biz niye savsaklıyoruz?
Üçüncü sorum; bizim Antalya'da
oluşan en büyük sektör turizm yatırımcılarıdır. Hepsi de, hemen hemen, Antalya
dışındaki vergi dairelerine kayıtlılar. Şirketlerin faaliyet gösterdikleri işle
ilgili o yerin vergi dairesine muhatap edilmesi noktasında veya İller Bankası
imkânlarındaki adaletsizliği giderme noktasında bir çalışmanız var mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Kılıç…
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, Malatya
kayısısı, 2004 yılında don felaketi nedeniyle yüzde 70 kadar zarar gördü.
Yapılan tespitte, çiftçinin zararları tüm mal varlığının yüzde 40'ını
bulmadığından yardım yapılmadı. 2005 döneminde ise Malatya kayısısında rekolte
fazlası oldu. Tüm uyarılarımıza rağmen kayısının en az yüzde 20, yüzde 25'inin alınması
hususunda Kayısıbirlik'e destek olunmadığı için, 2004'te 5 YTL olan birinci
sınıf kayısı, 2005'te 1 YTL'ye düştü; ihracat fiyatı da buna bağlı olarak
düştüğü için ülkemize giren döviz miktarı da azaldı.
Sayın Bakanım, tütün
üretimi elinden alınan, pancar üretimi kotaya bağlanan ve tek geçim kaynağı
olan kayısıyı korumak için Kayısıbirlik'e destek vermeyi düşünüyor musunuz?
Sayın Bakanım, ikinci
sorumu yöneltiyorum:
Malatya Tekel fabrikası
yıllardır ihmal edildi, yatırım yapılmadı, yenilenmedi. İki vardiya çalışan
fabrika, tek vardiyaya düşürüldü. Çalışan işçiler ve çevre esnafı fabrikanın
kapatılacağı endişesi içinde. Dün bunları belirterek Malatya'yı unuttunuz mu
demiştim. Sayın Bakanım, verdiğiniz cevapta, Malatya'yı unutmadığınızı belirttiniz.
Bu cevabınız, Malatya'da sevinçle karşılandı. Sendika başkanı beni aradı Sayın
Bakanım; açık ve net olarak cevap bekliyoruz; Malatya Tekel sigara fabrikasını
kapatacak mısınız kapatmayacak mısınız? Bunu öğrenmek istiyorum Sayın Bakanım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Soru sorma süremiz
tamamlanmıştır.
Sayın Bakan, buyurun,
cevaplarınız.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Özcan'ın sorusu; Bağ-Kurlularla
ilgili olarak daha önce de cevap verirken söylemiştim; Bağ-Kur ve SSK'lıların
yeniden yapılandırılmasıyla ilgili kanun çalışmaları Meclisimizde devam
etmektedir.
Bir soru daha, bu
yıpranmalar ilgili, aşırı yıpranmalarla ilgili sordu. Onu tam da alamadım.
Yazılı olarak ona cevap vereceğim.
Yatırım indirimi meselesine
gelince, bu ücret dışı gelirlerden vergilerin indirilmesinden dolayı yatırımın
indiriminin kaldırılması dolayısıyla istihdama nasıl bir çare bulunacaktır diye
soruldu.
Değerli Özcan, biz,
yatırımların önünü açabilmek için Kurumlar Vergisini şok bir şekilde üçte 1
nispetinde indirdik, yüzde 30 nispetinde indirdik. 10 puan indirdik. Şimdi,
yatırım indiriminden maksat, yatırım için yap sen harcamanı, bundan dolayı bir
vergini sonradan biz bunu mahsup ederiz veyahut da onu vergiden düşeriz
şeklindeydi. Şimdi, biz, aksine, şimdiden indirimi yaptık ve herkese indirim
yaptık.
Bizim Kurumlar Vergisi
mükellef sayımız 600 000 civarında, yatırım indiriminden istifade eden mükellef
sayısı 9 000'de. Şimdi, biz, 600 000 mükellefe birden, Türkiye'deki bütün Kurumlar
Vergisine tabi olan mükelleflerin tamamına indirdik bunu. Yatırım yapacakların
da önünü açmış olduk böylece. Daha fazla yatırım imkânı sağladık ve bundan
dolayı da istihdamda daha fazla bir artışı sağlamış olacağız.
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Uçan 1 000 000 dolar ne olacak Sayın Bakan?!
BAŞKAN - Sayın Ercenk…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Değerli arkadaşlar, tabiî oturduğunuz yerden böyle laf
atmak suretiyle… Bu da yakışmıyor yani.
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Laf atmak değil efendim.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Yakışmıyor…
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Ayağa da kalkabilirim.
BAŞKAN - Sayın Ercenk,
lütfen…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Soru sormak için size söyleniyor. Sizin soru sorma
hakkınız var, onu engelleyen yok. Gayet rahat soruyorsunuz.
BAŞKAN - Sayın Bakan, siz
buyurun, sorulara cevap verin.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Ben burada açıklama yaparken hiç alakası olmayan
şeylerle… Bu da olmuyor yani.
Bakın, bu çatı altında
olmanın bir sorumluluğu var, onu yerine getirin.
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Efendim, ben de size aynı şeyi söylüyorum Sayın Bakan. Bu çatı altında olmanın
sorumluluğu var.
BAŞKAN - Sayın Bakan, siz
Genel Kurula cevaplarınızı açıklayın lütfen.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Değerli arkadaşlar, Badazlı'nın sormuş olduğu sorulardan,
turizmcilerle ilgili olarak, bazı şirketlerimiz umumiyetle merkezlerini büyük
şehirlere alıyorlar. Merkezlerini büyük şehirlere almalarından dolayı da,
oradaki vergi gelirlerinden, özel idareler veyahut da belediyelerimiz istifade
edemiyorlar. Şimdi, biz, tabiî, bu serbest piyasa ekonomisi içerisinde, bir
kimsenin merkezini oraya al, buraya al şeklinde kesin olarak bir tavır
takınmamız mümkün değildir; ama, vergilerini bulunduğu yerlerde ödemeyle ilgili
bir çalışmamız var. Bu çalışmayı yakında huzurlarınıza da getireceğiz ve bundan
dolayı da belediyelerimiz, o yörenin belediyeleri, daha fazla o vergilerden pay
alma imkânına kavuşacaklardır. Bunun üzerinde çalışmalarımız vardır.
Malatya'ya gelince;
Malatya'yı biz gözden asla çıkarmadık ve çıkarmamız da söz konusu değildir.
Değerli arkadaşlar, biz,
özelleştirmeyle ilgili olarak politikalarımızı açıkça belli ettik ve bütün
elimizdeki, devlet ekonomik faaliyetlerden kurtuluncaya kadar elindeki iktisadî
kuruluşları biz özelleştireceğiz, özelleştirmeye devam edeceğiz. Tekel de
özelleştirme kapsamında olan bir kuruluşumuz. Bunun da özelleştirilmesi…
Tekel-sigara; içki özelleştirildi biliyorsunuz.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Özelleştirme derken, kapatılacak mı kapatılmayacak mı Sayın Bakanım; onu
soruyorum size!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Oturduğun yerden kapatılacak mı, kapatılmayacak mı kararı
verilmez. Bunun çalışması yapılır, ona göre karar verilir. Bunun bir
politikası, bir çalışması vardır. Oturduğun yerden, onu kapatacağım, bunu
açacağım dersen, memleketi böyle toslatırsınız. (AK parti sıralarından
alkışlar)
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Kâr eden kurumları da satıyorsunuz Sayın Bakan; kâr eden kuruluştur, Tekel
zarar etmiyor!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Oturun da hesabını yapın!
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Tekeli kime pazarlıyorsunuz?!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Değerli arkadaşlar, bir yer zarar ediyorsa, onun zararını
yetmiş milyona, yetmişüç milyona çektirmenin âlemi yok.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Tekel zarar etmiyor Sayın Bakan!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Zarar etmiyorsa devam eder, zarar ediyorsa gider.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Bakanım zarar etmiyor!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Zarar etmiyorsa devam eder.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Madem çok fazla Tekelin hesabını yaptınız, biz de
hesabını yaparız, ona göre kararımızı veririz. Burada, sırf popülizm yapmak
için, sırf Malatya'ya mesaj göndermek için, kapatılacak mı, kapatılmayacak mı
diye, kesin bana soru sormayın.
ATİLA EMEK (Antalya) -
Popülizm değil…
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Sayın Bakan, senin Genel Müdürün söylüyor… Senin Genel Müdürün söylüyor
"yabancı sigara şirketleri …"
Ayakta söyleyeyim…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Söylüyorum ben. Hesabımızı yaparız, hesaba göre de karar
veririz.
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
"…Adana ve Malatya'yı kapat dediler" diyor…
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Sayın Bakan, yerli sigara tütünü kullanan fabrikalar kapatılıyor, Virginia
tipi tütün kullananlar açık…
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Mahvettiler… O söylediği için…
BAŞKAN - Sayın Özkan…
Sayın Özkan, bana bakar mısınız bir…
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Özür dilerim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buradaki bütün
milletvekillerinin muhatabı, sizin seçtiğiniz Başkandır. Hele bugünlerde, sizin
bu hiddetinizi anlayamıyorum ve kesinlikle İçtüzüğe aykırı, bir milletvekilinin
uyması gereken asgarî kurallara da aykırıdır.
M. ERDOĞAN YETENÇ
(Manisa) - Sayın Başkan, tütün söz konusu olunca… Manisa çok mağdur oldu.
BAŞKAN - Lütfen… Uygun
olmuyor.
Sayın Bakan, soru-cevap
kısmı tamamlanmıştır.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Peki, teşekkür ederim.
BAŞKAN - Madde üzerinde 3
adet önerge vardır; önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 1028
sıra sayılı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının "Aktarma ve
Ekleme İşlemleri" başlıklı 11 inci maddesinin (b) fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Haluk Koç |
M. Akif Hamzaçebi |
Atilla Kartı |
|
|
|
Samsun |
Trabzon |
Konya |
|
|
|
Halil Tiryaki |
Osman Kaptan |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
|
|
|
Kırıkkale |
Antalya |
Malatya |
|
|
|
|
Birgen Keleş |
|
|
|
|
|
İstanbul |
|
|
|
"b. Merkezi yönetim
kapsamındaki kamu idareleri, aktarma yapılacak tertipteki ödeneğin yüzde beşine
kadar kendi bütçeleri içinde ödenek aktarması yapabilirler."
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 1028
sıra sayılı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının "Aktarma ve
Ekleme İşlemleri" başlıklı 11 inci maddesinin (a) fıkrasının 2 numaralı
bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Haluk Koç |
Mustafa Gazalcı |
M. Akif Hamzaçebi |
|
|
Samsun |
Denizli |
Trabzon |
|
Ufuk Özkan |
|
Atila Emek |
|
Manisa |
|
Antalya |
"2. Genel bütçe
kapsamındaki kamu idarelerinden, hizmeti yaptıracak olan kamu idaresinin isteği
üzerine bütçesinden yıl içinde hizmeti yürütecek olan idarenin bütçesine, fonksiyonel
sınıflandırma ayrımına bağlı kalarak ödenek aktarmaya ve bu konuda gerekli
işlemleri yapmaya…"
BAŞKAN - Üçüncü önergeyi
okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
tasarının 11 inci maddesinin (e) fıkrasına aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
|
M. Akif
Hamzaçebi |
Hüseyin
Ekmekcioğlu |
Tuncay
Ercenk |
|
|
Trabzon |
Antalya |
Antalya |
|
|
Atila
Emek |
Mustafa
Gazalcı |
Özlem
Çerçioğlu |
|
|
Antalya |
Denizli |
Aydın |
|
|
Ali
Kemal Deveciler |
Mehmet
Vedat Melik |
Kemal Kılıçdaroğlu |
|
|
Balıkesir |
Şanlıurfa |
İstanbul |
|
|
|
Nail
Kamacı |
|
|
|
|
Antalya |
|
|
"Bu Kanunun 22 nci
maddesi uyarınca kamu personeline yapılacak ödemeler için ayrılan ödeneklerin
yeterli olmaması halinde, birinci bent hükmü uyarınca özel gelir kaydedilecek
tutarlardan söz konusu kısıtlamalara bağlı olmaksızın personele yapılacak
ödemelerle ilgili tertiplere ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir."
BAŞKAN - Sayın Komisyon,
katılıyor musunuz önergeye?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Hükümet,
katılıyor musunuz?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
22 nci madde uyarınca
kamu personeline yapılacak ödemelerle ilgili olarak ayrılmış olan ödenekler
yeterli olmayabileceğinden önerilmektedir."
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 1028
sıra sayılı 2006 yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının "Aktarma ve
Ekleme İşlemleri" başlıklı 11 inci maddesinin (a) fıkrasının 2 numaralı
bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Haluk Koç
(Samsun) ve arkadaşları
"2. Genel bütçe
kapsamındaki kamu idarelerinden, hizmeti yaptıracak olan kamu idaresinin isteği
üzerine bütçesinden yıl içinde hizmeti yürütecek olan idarenin bütçesine,
fonksiyonel sınıflandırma ayırımına bağlı olarak ödenek aktarmaya ve bu konuda
gerekli işlemleri yapmaya… "
BAŞKAN - Komisyon
katılıyor mu efendim önergeye?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Maddenin (a) fıkrasının 2
numaralı bendiyle, fonksiyonel ve ekonomik sınıflandırmaya bağlı kalmaksızın ödeneklerin
Maliye Bakanlığı tarafından aktarmaya konu olması, çok açık bir şekilde,
Parlamentonun iradesine ve bütçe yapma hakkına bir müdahale niteliğindedir.
Aktarmaya konu olan
ödeneğin Parlamentonun uygun gördüğü fonksiyonla ilgili bir hizmete aktarılması
gerekmektedir. Aksi halde, Parlamentonun ödenek tahsis etmek suretiyle kurumun
sunduğu hizmet yerine başka bir hizmete ödeneğin aktarılması söz konusu
olabilecektir.
Örneğin, sağlık için veya
eğitim için kurumun bütçesine aktarılan kaynak, örneğin duble yol yapımı
(bölünmüş yol) için ekonomik hizmetler sektörüne aktarılabilecektir.
Maddenin önerdiğimiz
değişik haliyle "fonksiyonel sınıflandırma ayırımına bakılmaksızın"
ibaresi "fonksiyonel sınıflandırma ayırımına bağlı kalarak" şeklinde
değiştirilmiştir. Böylece, yürütmeye devredilen yetki, parlamentonun bütçe
yapma iradesini aşmayacak şekilde sınırlandırılmaktadır.
BAŞKAN - Gerekçesini
dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler…Önerge kabul edilmemiştir.
Son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 1028
sıra sayılı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının "Aktarma ve
Ekleme İşlemleri" başlıklı 11 inci maddesinin (b) fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Haluk Koç (Samsun) ve arkadaşları
b. Merkezî yönetim
kapsamındaki kamu idareleri, aktarma yapılacak tertipteki ödeneğin yüzde 5'ne
kadar kendi bütçeleri içinde ödenek aktarması yapabilirler.
BAŞKAN - Sayın Komisyon,
katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükümet
katılıyor musunuz?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum.
Gerekçe: Maddenin (b)
fıkrasıyla, kamu idarelerine ödeneklerini kullanma süresince kurum bütçeleri
içinden aktarma yapma konusunda kısmî yetki verilmektedir.
BAŞKAN - Gerekçesini
okuduğumuz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
12 nci maddeyi
okutuyorum:
Geçici hizmet karşılığı
yapılacak ödemeler
MADDE 12.- 5018 sayılı
Kanuna ekli (I) ve (II) sayılı
cetvellerde yer alan kamu idareleri;
a) Arızi nitelikteki
işleriyle sınırlı kalmak koşuluyla yıl içinde bir ayı aşmayan sürelerle hizmet
satın alınacak veya çalıştırılacak kişilere yapılacak ödemeleri,
b) İlgili mevzuatı
uyarınca kısmi zamanlı hizmet satın alınan kişilere yapılacak ödemeleri,
c) 5/6/1986 tarihli ve
3308 sayılı Kanunun 25 inci maddesi gereğince aday, çırak ve işletmelerde
meslek eğitimi gören öğrencilere yapılacak ödemeleri,
d) 14/7/1965 tarihli ve
657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (C) fıkrası gereğince çalıştırılan geçici
personele yapılacak ödemeleri,
bütçelerinin (01.4)
ekonomik sınıflandırma kodunda yer alan ödenekleri aşmayacak şekilde yaparlar.
Söz konusu ekonomik koda, bütçelerin başka tertiplerinden (bu ekonomik koda
ilişkin tertiplerin kendi arasındaki aktarmalar hariç) ödenek aktarılamaz ve
ödenek üstü harcama yapılamaz. Ancak, özelleştirme uygulamaları nedeniyle iş
akitleri feshedilenlerden 657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (C) fıkrası
hükmü çerçevesinde 5018 sayılı Kanuna ekli (I) ve (II) sayılı cetvellerde yer alan kamu
idarelerinde istihdam edilecek personel için gerekli olan tutarları ilgili
tertiplere aktarmaya Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, şu anda cihazı sıfırlıyoruz, ondan sonra soru sormak
isteyenler cihaza girebilir.
Sayın milletvekilleri,
birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 23.26
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 23.35
BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER : Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Ahmet KÜÇÜK
(Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42 nci Birleşiminin Sekizinci
Oturumunu açıyorum.
2006 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
1.- 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1119) (S. Sayısı :1028) (Devam)
2.- 2004 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Dairelerin
Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu ( 1/1084,
3/907) (S. Sayısı: 1029) (Devam)
3.- 2004 Malî Yılı
Katma Bütçeye Dahil İdarelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Katma
Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/1085, 3/908) (S. Sayısı: 1030) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
12 nci madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Manisa Milletvekili Sayın Hasan Ören;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Ören, kişisel söz
isteğinizi birleştiriyorum.
CHP GRUBU ADINA HASAN
ÖREN (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2006 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 12 nci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu ve şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
2006 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının 12 nci maddesi, geçici hizmet karşılığı yapılacak
ödemelere ilişkindir. 12 nci maddeyle, bir ayı aşmayan kısa süreli işler,
meslek eğitimi gören öğrencilere staj karşılığı verilecek ödemeler ile
özelleştirme mağdurlarından 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4/C maddesine
göre işe yerleştirilenlere yapılacak ödemeler için Maliye Bakanlığına yetki
verilmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
onbinlerce özelleştirme mağduru, geçmiş dönemlerde bu özelleştirme modasıyla
işsiz kalmıştır. Ne yazık ki, işsiz kalan özelleştirme mağdurlarına 4/C adı
altında bir madde getirilmiş, sosyal haklarından yoksun, ücretleri düşürülerek,
kamu kurum ve kuruluşlarında iş verilmiştir. Eskiden siyasîler şunu yapardı:
Köydeki vatandaşımızın eşeğini kaybettirirler, sağlam eşek kaybolur, bir ayağı
sakat olarak bulunur ve köylü eşeği bulduğundan dolayı da sevinirdi. Şimdi,
yöntem aynı şekilde devam ediyor.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Aynen öyle oluyor.
HASAN ÖREN (Devamla) -
Binlerce, onbinlerce özelleştirme mağduru, bu maddeye sığınılarak, geçmiş
dönemde, onurla, gururla yaptıkları işlerden, özelleştirmeden dolayı alınarak,
o yerler de, biraz sonra söyleyeceğim şekilde özelleştirilerek bu insanlar
mağdur edilmiştir. Bu insanların ücretleri düşmüştür. Bu insanlar geçmiş
dönemde çalıştıkları yerde, becerilerine ve başarılarına göre yaptıkları işin
dışında, şu an, ne gösterilirse o işi yapmakla meşguller.
Değerli arkadaşlarım,
niçin yapıldığını sorduğumuzda, Sayın Maliye Bakanımızın cevabı hazır: Devlette
istihdamı azaltacağız, devlet tasarruf edecek. Doğrudur; ama, özelleştirmeyle
ilgili, Türkiye'de bu kadar sansasyon yaşanırken ve bu kadar sansasyonun
üzerine -ben Manisa milletvekiliyim- Manisa'dan da özelleştirmeyle ilgili çok
pis kokular geliyorsa, kulakların duyacağı kadar ağır laflar geliyorsa, ben,
Maliye Bakanımızdan -Sayın Maliye Bakanımız da burada yok ama- cevap istiyorum.
Bakınız değerli
vatandaşlar, değerli arkadaşlarım; Sümerbank Anonim Ortaklığı, Manisa'da,
özelleştirildi. Sümerbank, 1950'lerde, binlerce, onbinlerce insanın katılımıyla
1960'da Manisa'nın gözbebeği olarak işe başlamıştı; ama, ne yazık ki, zaman
içerisinde zarar ederek, bir devlet kuruluşu olarak zararından dolayı
özelleştirmeye alındı. Özelleştirmeye alındı, bu özelleştirmenin sonuçlarına
baktığımızda, Maliye Bakanımız nasıl cevap verecek, onu da bilmiyorum.
Özelleştirme Manisa'da
şöyle başladı: Dediler ki sevgili milletvekillerimiz, AKP'nin milletvekilleri
"bu, Manisa'nın malıdır, Manisa'da kalmalı; Manisalı bundan
yararlanmalı." Binlerce, onbinlerce ortağı mağdur oldu; çünkü,
özelleştirilecek olan yer 145 dönümlük rantı çok yüksek olan bir yer ve
Özelleştirme İdaresi ihaleyi hazırladı ve özelleştirmeye çıktı.
Bizim Manisalı siyasetçi
arkadaşlarımızın söylediği gibi "ortak girişim" adı altında, ilkönce
5-10 kişiden oluşan ve sonra, 48 kişiyle oluşturulan, 6 kurumun da dahil
edilmesiyle 7,5 trilyona burası özelleştirildi. 2,5 trilyonu Sosyal Sigortalar
primi olarak ödenecekti; Ortak Girişim Grubuna verildi. Geriye kalan 5 trilyonu
Ortak Girişim Grubu ödedi. 1 trilyonluk, içinden, hurda satıldı, 160 milyar da
KDV alındı. Geçen hafta KİPA'ya 145 dönüm yerin sadece 55 dönümü satıldı; 55
dönümün tutarı 13 750 000 dolar.
Değerli arkadaşlarım,
tekrarlıyorum. 5 trilyona 47 kişiye peşkeş çekilen, 6 da kurum ilave edilen ve
kurumun başında da, bunların başında da Manisa AKP Belediye Başkanımızın olduğu
Ortak Girişim Grubu, o, özelleştirmenin muhteşem olarak hazırladığı İhale
Kanunuyla ihaleye çıktı, ve 5 trilyona aldı.
Şimdi 2,5 trilyon
ödeyecekler, birkaç gün sonra çıkaracağımız Bağ-Kur ve Sigorta affından dolayı
1 trilyon da oradan kâr etmeyi düşünüyorlar. İçerisinden, biraz evvel
söylediğim gibi, 1 trilyonluk hurda satıldı, 160 milyar KDV alındı; 3 trilyon
940 milyara Sümerbank el değiştirmiş oldu.
Hani, biraz evvel Sayın
Bakanımız diyordu ya "yetmiş milyonun hakkı olan yerde kimseye hak
yedirmem."
Tabiî, buraya giren
kuruluşların hepsi rahatsız. Hangi kuruluşları aldılar buraya; Belediyeyi
aldılar -Belediye Başkanı başkanlık yapıyor- Valiliği aldılar, Ticaret ve
Sanayi Odasını aldılar, Ticaret Odasını aldılar, esnaf odalarını aldılar…
Şimdi, bu odadaki arkadaşlar, bizleri çağırıyorlar, diyorlar ki: Biz, bu haksız
kazancı hiç kimseye izah edemeyiz. Ne olursun Sayın Milletvekilim, bunu dile
getirin.
90 milyar lira para koyan
bir yatırımcı 1 trilyon para kazandı. Ne kadar sürede; dörtbuçuk ayda.
Şimdi, Sayın Bakanım,
Sevgili Bakanım, biraz sonra daha acısını da söyleyeceğim, bununla bitmedi iş.
Tahmin ediyorum, Özelleştirme İdaresinde bulunan arkadaşlarımız, bu konuları bu
kadar hafife almazlar. Ben inanıyorum ki, orada yıllarca görev yaptıklarından,
eğer bir ihaleye çıkılacaksa, sözleşme çok muntazam bir şekilde hazırlanır;
ama, Özelleştirme İdaresine siyaset bulaştırırsanız, siyaseti Özelleştirme
İdaresinin başında bir kılıç olarak kullanırsanız bu tip özelleştirmelerle
hiçbir yere varamazsınız.
Bakınız, daha önemlisine
geliyorum. Manisa Sümerbank, Sümerbank olarak devredildi. Sümerbankın 500
milyar KDV alacağı vardı. 1 trilyonluk hurda satıldı, 500 milyar KDV alacağı
olan Sümerbankın 160 milyarı oradan tahsil edildi. Daha ötesi, Sümerbank,
geçmiş dönemlerde 40 trilyon zarar etmişti. Sümerbankın bilançosunda, şu an,
geçmiş yıllara ait 40 trilyon zarar bulunuyor. 145 dönümün 55 dönümü belediyeye
ayrıldı. Özelleştirmeye çıkarken, Özelleştirme imarını da yapmış olarak
çıkıyor. 55 dönümünü belediyeye ayırıyor, 90 dönümü de Ortak Girişim Grubunun
55 dönümünün satışı 13 750 000 dolar; yani, 20 trilyona yakın bir para. Geriye
kalan 35 dönümlük yerin 3 kat rantı arttığından, en az 25 trilyon da orası
tutuyor, 40 trilyonun üzerinde bir kazanç var. Peki, Sayın Maliye Bakanım, 40 trilyon kazancı olan bir
şirketten vergi almayacak mısınız? Vergi almanız gerekli. 40 trilyondan, en
kötü ihtimalle, Kurumlar Vergisi veya buna benzer vergi, yüzde 30 veya yüzde
20, 12 trilyon para ödemesi gerekli Ortak Girişim Grubunun; ama, o 40
trilyonluk zarar var ya 40 trilyonluk zarar…
İSMAİL BİLEN (Manisa) -
Nereden çıkarıyorsunuz bunu?
HASAN ÖREN (Devamla) -
Bir dakika, nereden çıkardığımı şimdi söyleyeceğim.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Dinle, anlarsın!
İSMAİL BİLEN (Manisa) -
İhale gazetelerde ilan edildi, duyuruldu; niye girmediniz?
HASAN ÖREN (Devamla) -
Bakınız arkadaşlar, ben, bu dosyaları Sayın Maliye Bakanıma da vereceğim, bütün
hepsi belgeli. 40 trilyon Sümerbankın zararı. Şu an, ortak girişim grubu, 40
trilyonu, vergi vermeden, Sümerbankın geçmiş dönemdeki zararına tutacak. Peki,
Manisa milletvekilleri olarak, bu kokular, haftalardır, aylardır burnunuza
gelmiyor mu? Burnunuz bu kokuyu almıyorsa, burnunuzda arıza vardır, kulağınız
duymuyor ise kulağınızda arıza vardır. (CHP sıralarından alkışlar)
İSMAİL BİLEN (Manisa) -
Sizin gözünüzde arıza olduğu için görmüyorsunuz; bütün Türkiye'de ilan edildi bu. Siz niye girmediniz?
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Sus da bir dinle kardeşim, belki, bilmediğin bir şeyi öğrenirsin.
HASAN ÖREN (Devamla) -
Şimdi, bütün Türkiye'de ilan edilmesi…
Bakınız, o zaman şunu da
söyleyeyim, mademki istediniz, onu da söyleyeyim…
İSMAİL BİLEN (Manisa) -
Niye girmediniz?
BAŞKAN - Müdahale
etmeyelim sayın milletvekilleri.
HASAN ÖREN (Devamla) -
Şimdi, bu gündeme geldiğinde, Manisalılık önplana çıktı. Sayın Meclis
Başkanımız da bu konuda telkinde bulundu, dedi ki: "Manisa'da bununla
ilgili çok mağdur var, Manisalıların olsun bu hak." Doğrudur, söylediğine
de evet diyorum; ama, bu kokular öyle bir hadde ulaştı ki, Manisalıların
olmaktan çıktı, 47 kişinin olmaya başladı. İşte, burada bu kokuya cevap vermen
lazım. O ilk başlangıçta doğruydu. (CHP sıralarından alkışlar)
V.HAŞİM ORAL (Denizli) -
Bravo Hasan, bravo!
HASAN ÖREN (Devamla) -
Ama, şimdi ne yaptınız; 90 milyar para koyan insana dört ay içerisinde 1
trilyon para veriyorsunuz.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) -
Hesabı doğru yap.
HASAN ÖREN (Devamla) -
Sen şimdi ne soruyorsun, ne söylüyorsunuz şimdi; şunu söylüyorsunuz...
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) -
Hesabını doğru yap.
HASAN ÖREN (Devamla) -
Hesap doğru; 46 trilyonu 47 kişiye bölerseniz hesap doğru; hesapta yanlışlık
yok. Yani, hesapta şu yanlışlık mı var: Ben 920 milyar demedim de 1 trilyon
dedim; orada mı yanlışlık var?
V.HAŞİM ORAL (Denizli) -
Onun kendi hesabı vardır ayrıca; onun kendi hesabı vardır.
HASAN ÖREN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, bu kokular Manisa'nın en ücra köşelerine kadar gitti, bu
sesler Manisa'nın en ücra köşelerine kadar gidiyor. Niye şimdi söylemediniz;
niye şunu söyleme cesaretini gösteremiyorsunuz: Arkadaşlar, gidişatta doğruydu;
ama, para aşkı, herhalde para dünyanın en büyük harikası, parayı görünce
arkadaşlarımız yön değiştirdi deseniz ya. Kim var başında; Adalet ve Kalkınma
Partisinin belediye başkanı var.
MEHMET SEKMEN (İstanbul)
- Yeri burası değil.
HASAN ÖREN (Devamla) -
Sizin oradaki bu soyguna, orada yapılan bu haksızlığa… Binlerce, onbinlerce
insanın o mensucat fabrikası kurulurken emeğini, alınterinden tasarruf edip de
yatırım yapan insanları 47 kişiye peşkeş mi çekiyorsunuz?
Ne demişti Maliye
Bakanımız; buraya yazdım "bir yer zarar ediyorsa, onu yetmiş milyona
çektirmeyiz." Yani, yetmiş milyona çektirmezsiniz, yetmiş milyonun rantını
47 kişiye mi verirsiniz?
V.HAŞİM ORAL (Denizli) -
Bravo, bravo!
HASAN ÖREN (Devamla) - Bu
bilgilerin hepsini, bu dosyayı bana hazırlayan, bugün, orada, başlangıçta doğru
gibi gözüken, sonradan ranta dönüşen bu olayda, kurumlar vermiştir. Kurumlar
rahatsız, ticaret odası rahatsız, esnaf odası rahatsız, ziraat odası rahatsız.
"Ben yaşamım boyunca
1 kuruş haram parayı boğazımdan geçirmedim. Bu, başlangıç noktasında bizi ortak
ettikleri noktada değildir. Bu bir soygundur. Bu soygunun içerisinde biz
olmayız, Sayın Vekilim, ne olursun bunu Parlamentoya taşı" dediler. Bunu
söyleyen vatandaşın dışında bu 53 kişi -47 + 6 kurumdan bahsediyorum, bu
insanların dertlerinden bahsediyorum- daha gelir gelmez… Hani, Sanayi
Komisyonunda tartışıyorduk, esnaf odalarının başkanları yirmi yerden maaş
alıyor, on yerden maaş alıyor, 40'a geliyor, 50'ye geliyor diye şikâyet
ediyorduk. Doğru mu Hasan Bey?
Peki, sayın belediye
başkanımız, daha birinci gün, ihale bittikten sonra, kendisine 4 milyar maaş,
başkan yardımcısına 2 milyar maaş, yönetim kurulu üyelerine 1,5 maaş hak
mıdır?! O zaman, hak değilse, sizler devreye gireceksiniz.
Türkiye'nin ikinci
koltuğuna sahip, siyasîye sahip olan Manisa vardır. Eğer, bu, doğru yolda
yürümüyorsa, bu söylediklerim -ki, burada hepsini söylüyorum, arkadaşlarıma da
vereceğim birer dosya, bütün hepsi kayıtlı burada- ayyuka çıkmışsa, sadece AKP
milletvekillerinin dışında herkes biliyorsa, herkes feveran ediyorsa…
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Onlar da biliyordur, onlar da biliyordur…
HASAN ÖREN (Devamla) -
…AKP milletvekilleri bildikleri halde susuyorlarsa, kulakları ve burunları bu
kokuyu almıyorsa, benim onlara tavsiyem, kulak burun boğaz doktoruna
göndermektir. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, ben
inanıyorum ki, Adalet ve Kalkınma Partisi iki temel üzerine geldi; birisi
yolsuzluklarla ilgili, biri yoksullukla ilgili. Yolsuzluklarda sınıfta kaldı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim,
konuşmanızı tamamlayın.
HASAN ÖREN (Devamla) -
Bugün, nereden bakarsanız bakın, hangi özelleştirmeden bahsederseniz bahsedin,
buna benzer şaibeler ortada.
Sayın Manisa
milletvekillerimiz de "siz de girseydiniz"in ötesinde bir laf
atmadılar; atamazlar!.. Atmayacaklar; çünkü, ya Manisa'ya gitmiyorlar ya
Manisa'ya gittiklerinde, bunu gördükleri halde, buraya taşımıyorlar.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) -
Sizden daha çok Manisa'ya gidiyoruz.
HASAN ÖREN (Devamla) -
Özelleştirmeyle ilgili, bu kokuların hepsi Türkiye'nin her tarafından geliyor.
Özelleştirmeyle ilgili, Kuşadası'ndan başlayıp, 14,76'lık TÜRPAŞ'ın
hisselerinden ve bugün açıkladığım Manisa'daki bu olayla devam ediyor.
31 inci maddede bir
konuşmam daha var. Orada aynen buna benzeyen, ikinci bir vurgunu da
anlatacağım. Manisa'daki, yine, ikinci vurgunu anlatacağım. Bu
milletvekillerinin hepsinin de haberi var burada; ama, ne yazık ki,
yolsuzluklarla ilgili, Adalet ve Kalkınma Partisi gerçekten sınıfta kalmıştır.
Yoksulluklara gelelim mi, yoksulluklara geldiğimizde ise, daha kötü bir tablo
var ortada.
Bakınız, 3 Kasım 2002
seçimlerine girerken, her iki lider çıktı bir şey söyledi. O her zaman
söylenenin dışında bir şey söyledi. "Asgarî ücretten vergi almayacağız,
bizi iktidara getirirseniz, bizi seçerseniz" dendi. 260 000 000 o günün
koşullarında asgarî ücretti, vergi alınmadığında 420 000 000 liralara
geliyordu….
SABRİ VARAN (Gümüşhane) -
380 000 000 lira.
HASAN ÖREN (Devamla) - 4
üncü yılımıza girdik. Eğer, bu seçmen size, yoksulluk ve yolsuzluk üzerinden oy
verdiyse, bu seçmen sizden yoksulluk ve yolsuzluk üzerinden de oyunu geriye
çekecek. Kendinizi başarılı görüyor iseniz, asgarî ücret 2006 yılı, ilk altı
ayı, 380 000 000…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ören, son
cümleniz için mikrofonu açıyorum; buyurun.
HASAN ÖREN (Devamla) -
Eğer, 380 000 000 ile bu insanlar geçinebilecekse, bu toplumun, esnafı,
sanatkârı, köylüsü, memuru bir şekilde, eğer, bu konuda, sizin yaptıklarınızı
tasvip edecek ise, yoksulluk ve yolsuzluk üzerinden iyi not almış olacaksınız.
Yapılacak erken genel seçim veya zamanındaki bir seçimde, yine, bu koltuklarda
oturma fırsatını bulacaksınız; ama, bu kadar, yolsuzluklar üzerinde, bütün
damarların kendi vücudunuza bağlandığını, tüm Türkiye seyrederken, bu halkın
içerisine girip, dün istediğiniz, yoksulluk ve yolsuzluk üzerinden istediğiniz
oyları tekrar alma imkânınızın olmadığını görüyorum.
Dinlediğiniz için
hepinize teşekkür ediyorum; saygı ve sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ören.
Anavatan Partisi Grubu
adına, Gaziantep Milletvekili Sayın Ömer Abuşoğlu.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin
bu ilerlemiş saatinde süremin tamamını kullanmayacağım. Sadece dikkatinizi
çekmek istediğim bir iki husus var. Aslında ben bu madde üzerinde
konuşmayacaktım; fakat, Sayın Maliye Bakanı biraz sinirli bir tavır içerisinde
sorulara cevap verince… Hem haklıdır; sabahtan beri devamlı birtakım sorulara
ve eleştirilere muhataptır; sinirlerinin bozulması, stres altına girmesi gayet
normaldir. Bu bakımdan, Sayın Maliye Bakanını rahatlatmak, biraz da bizi
izleyen seyircilerimize, meselelerin gerçek yüzünü ortaya koymak açısından bir
fıkra anlatmak geldi içimden. Onu anlatmak üzere buraya çıktım.
Sayın Maliye Bakanının
işsizliğe nasıl çözüm getirileceği noktasında sorulan soruya verdiği cevap:
"Yatırımların önünü açacağız; yabancı sermaye gelecek, ülkede yatırım
yapacak ve işsizlik de bu şekilde önlenecek" gibi, buna benzer bir ifadede
bulundu. Nasrettin Hoca'nın bir adama borcu varmış. Hoca borcu ödeyemeyecek
durumda; fakat, bir türlü de bunu ifade edemiyor. Nasrettin Hoca, alacaklı
kapısına dayandığında her seferinde artık bahane uydurmaktan bıkmış. En sonunda
adama demiş ki: "Tamam, borcumu ödeyeceğim." Adam "ama, nasıl
ödeyeceksin? Birdenbire sana gökten para mı yağacak" demiş. Hoca
"yok. Yol boyunca çalı diktim. Gelip geçen koyunların yünleri bu çalıya takılacak.
Ben de bu yünleri toplayacağım, eğireceğim ve iplik yapıp satacağım, senin
borcunu ödeyeceğim" demiş. Adam gülmeye başlamış. Hoca "bak,
alacağını tahsil edeceğini aklın kesince şimdiden hoşuna gitmeye başladı değil
mi" demiş. Sayın Maliye Bakanının işsizliğin nasıl önleneceği konusunda
ortaya attığı teklif, aynen bu Nasrettin Hoca fıkrasının benzeri. O bakımdan…
Evladı askerden gelmiş, hâlâ işsiz; okulunu bitirmiş, diploması elinde, üç
seneden beri iş bulamamış, hâlâ işsiz, kahve köşelerinde gençler. Bunlar
buradan bir ümide kapılmasın. Türkiye'nin bu konudaki, ekonomi konusundaki en
yetkili kişisinin ağzından çıkan laflar halkımız üzerinde ortaya bir ümit
doğuruyor, ümit çıkarıyor. Halkımızın bu konuda fazla ümitlenmemesi noktasında
bu fıkrayı anlatmak istedim ve hükümetin politikalarıyla işsizliğin çözümü, tam
bu fıkranın benzeri olacak.
O bakımdan, hükümetin,
maliye politikalarıyla ilgili konularda biraz daha elle tutulur, somut
önerilerde bulunması gerekir ki, vatandaşımız bunlara inanabilsin, inansın;
çünkü, 2002 seçimlerinde AK Parti vatandaşa sadece şunu vermişti ve yüzde 34
küsur rey almaya yetti bu: Güven verdi; itimat etti vatandaş. İtimada mazhar
olmak önemli bir şeydir. Türk Halkının, hele, itimadı olursa bu, çok daha
önemlidir. O bakımdan, bu itimada layık olmak gerekir.
Neyle layık olunur bu
itimada; elle tutulur politikalar ve somut sonuçlar verecek politikalar
üreterek, çözüm teklifleri getirilerek bu itimada mazhar olunur.
O bakımdan, bize düşen,
muhalefet olarak, hükümetin eksik yanlarını… Bırakın yanlışlarını, onları da
ifade etmeyelim, biz, eksik yanları diyelim; aslında, yanlış ve hatalı olan çok
tarafı var. Biz, biraz daha meseleyi hafifletelim, eksik yanlarını diyelim. Bu
eksik yanlarını tamamlamak için, zaman zaman çıkıyoruz, bu kürsüyü kullanıyoruz;
ama, bizim söylediğimiz, öne sürdüğümüz ve çözüm teklifi olarak ortaya
attığımız fikirler, sanki, iktidarın gırtlağına yapışmak gibi bir çerçevede ele
alınıyor ve İktidar Partisi milletvekilleri bu kürsüye çıktıkları zaman feryadı
basıyorlar. Biz diyoruz ki, işsizlik, onlar gelip buradan diyorlar ki, büyüme.
Ne alakası var işsizlik ile büyümenin?!
Haa, iktisatçılar çıkıp
burada büyüme konusunda fikir serdetse, cari işlem açığı konusunda fikir
serdetse, zorumuza gitmeyecek; ama, iktidarın iktisatçı milletvekilleri,
iktisattan anlayan milletvekilleri oturuyor, branşı ve mesleği başka olan
milletvekilleri çıkıp, burada iktisadî konularda ahkâm kesiyor.
Sene 1994. Tansu Çiller
Hükümeti kamyonu duvara toslamış, ekonomi kriz içerisinde, ekonomik işlerden
sorumlu Devlet Bakanı da Sayın Yıldırım Aktuna, bölge bölge dolaşıp o bölgedeki
ticaret odaları ve üniversiteleri bir araya getiriyor, görüş alışverişinde
bulunuyor. Orada, şu ifadeyi kullandı: "İktisat gayet kolaymış, altı aydan
beri ben bu işi öğrendim." Altı aydan beri ekonomiden sorumlu bakanlık
yapıyor ve altı ayda da iktisadı öğrenmiş! Ben ona şunu dedim -Acemlerin bir
sözü vardır- yarım molla dinden eder, yarım tabip candan eder. Eğer, iktidar,
iktisadî meseleleri bu basitlikte, bu hafiflikte ele alıyorsa, Türkiye'nin çok
çekeceği var.
Son olarak, eğer
kulağınıza girecekse, eğer bir ders çıkaracaksanız… Hafta başındaki bir
konuşmamda "siyasetçi, biraz da hikmet sahibi olması gerekir, hikmetli
sözlerden ders alması gerekir" dedim. Bu çerçevede, yine, size bir fıkra
anlatarak lafımı bitireceğim. Varlıklı bir adam, bir köyden öbür köye giderken
atının sırtında yorulmuş, bir ağaç altında hem mola verip dinlenecek hem de
öğle yemeğini yiyecek. Bakmış ki, ağaç altında da bir garip oturuyor. Açmış
çıkınını, o gariple yemeğini paylaşmış. Adam şöyle sırtını ağaca dayamış
dinlenirken, bu garip sandığı ve yemeğini paylaştığı kişi, adamın atına
atladığı gibi, atı alıp dörtnala kaçmış. Adam arkasından bağırıyormuş "hey
arkadaş, dur, gitme, bütün servetim orada; nereye götürüyorsun; bütün servetim
orada!" Adam bu lafı duyunca atın üzerinde, heybeyi tutmuş atın üzerinden
almış "al servetinin tamamını.." "Arkadaşım, bütün servetim sana
olan inancımdı; onu götürüyorsun." Halkın inancını bitirmeyin, halkın
siyasete ve siyasetçiye güvenme ihtiyacı var. Biraz daha, meselelere, somut
önerilerle, ciddî çözüm teklifleriyle yaklaşın.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Abuşoğlu.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Tam size göre fıkra. Anavatanı taşıdınız Meclise.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, şahsı adına ikinci söz isteği, Manisa Milletvekili Sayın
Mehmet Çerçi…
Buyurun efendim.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan yasanın 12 nci maddesi üzerine şahsım adına
huzurlarınızdayım; hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli arkadaşlar,
günlerden beri burada bütçe üzerine müzakereler yürütüyoruz. Türkiye
Cumhuriyeti Devletinin önümüzdeki yıl ve daha sonraki yıllarda geleceğine ışık
tutacak olan, özellikle 2006 yılının bütçesi üzerine müzakereler yapılıyor.
Tabiî, burada, birkısım
arkadaşlarımız, maalesef, kavga kültüründen gelen, çamur atma, başkalarını
aşağılama, pireyi deve yapma ve bu anlamda, yıllardır milletin özlemi olan,
ülkenin ekonomisini refaha çıkarma yönünde önemli bir gayret sarf eden
hükümetimizin icraatlarını, partimizin icraatlarını bu anlamda küçük düşürücü,
âdeta, bizleri aşağılayıcı tarzda konuşmalar yapılmaktadır. Az önce buraya
gelen değerli arkadaşımız, Manisa Milletvekili arkadaşımız da, bu anlamda,
geçtiğimiz yıl Manisa'da yapılan tekstil fabrikasının özelleştirilmesiyle
ilgili olarak, hem bizim şahsımızı, diğer milletvekillerimizi, Meclis
Başkanımızı ve Manisalıları, maalesef, küçük düşürecek anlamda bazı beyanlarda
bulundu.
Değerli arkadaşlarım,
Manisa'da yaşayanlar bunu bilir; tekstil, Manisa'nın, belki yıllardır süren, on
yıllardır süren kanayan yarasıdır. Burada, özelleştirmeden önce, 280-300
civarında işçi çalışıyordu ve fabrika fiilî olarak stop etmiş, üretimini
durdurmuş ve benim bildiğim, uzun yıllar boyunca burada çalışan 300 civarında
işçimiz, vatandaşımız, bankamatik işçisi olarak senelerce bankadan maaş aldılar
ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının onlara ödediği parayı aldılar.
HASAN ÖREN (Manisa) - Süren
yetmeyecek şimdi, cevap veremeyeceksin!..
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) -
Bu, işçilerimizin kusuru değildi elbette. Sonunda, devlet, bu fabrikayı
kapatmıştır. Birkaç yıl kapalı halde bu
işçilere maaş ödendi. Nihayetinde, bizim iktidarımız döneminde, Özelleştirme
İdaresi burayı satılığa çıkardı. Yanılmıyorsam, en az iki defa burayı ihaleye
çıkardı; hiçbir talipli çıkmadı.
HASAN ÖREN (Manisa) -
Yok, yanılıyorsun…
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) -
Dinle!.. Dinle!..
Manisa'da, daha önce,
yine…
BAŞKAN - Bir dakika Sayın
Çerçi…
Sayın Ören, bakın, siz 15
dakika, 2 dakika ilave, 17 dakika konuştunuz.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Sayın Başkanım, aynı şekilde o da müdahale ediyordu; niye izin verdiniz?!
BAŞKAN - Müsaade edin de,
bir milletvekilimiz de burada konuşsun.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Sayın Başkanım, aynı müdahaleyi o da yapıyordu.
BAŞKAN - Sayın Oral, siz
müdahale etmeyin.
Kürsüdeki arkadaşımız…
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Sayın Başkanım, aynı müdahaleyi Sayın Vekil de yapıyordu! Aynı şekilde o da
yapıyordu! Ona niye müdahale etmediniz?!
BAŞKAN - Grubunuzdan bir
arkadaşınız konuştuğunda nasıl engel oluyorum; şimdi, size de…
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) -
Yahu, müsaade ederseniz, herhalde…
BAŞKAN - Lütfen, efendim,
rica ederim; bu saatte tartışmayalım.
Buyurun Sayın Çerçi.
HASAN ÖREN (Manisa) - Ben
soruma cevap istiyorum. Bu yer KİPA'ya 14 000 000 dolara satıldı mı satılmadı
mı?
BAŞKAN - Sayın Ören…
Sayın Ören… Siz söyleceğiniz her şeyi söylediniz.
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) -
Bekle, dinle bir… Dinlersen öğreneceksin.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Çerçi.
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, bakınız, vaktim de daralıyor; bunu, özellikle, lütfen
yapmayın, dinleyin.
Şimdi, iki veya üç defa
burası ihaleye çıktı. Manisalı girişimciler… Bakın, özellikle ismini veriyorum:
Hakkı Bayraktar. Bu arkadaşımız, üç sene önce, Cumhuriyet Halk Partisinden
belediye başkanı adayıydı ve kaybetti; AK Parti aldı. Bu arkadaşımız da bizim
sevdiğimiz bir arkadaşımız. Bununla beraber, Manisa'dan 47 tane girişimci bir
araya geldi, 47 tane… Artı, Manisa İl Özel İdaresi, Manisa Belediyesi, Manisa
Ticaret ve Sanayi Odası, Manisa Esnaf Odaları, Manisa Ticaret Borsası, 47
kişiyle beraber, bu tüzelkişilikler bir araya geldi bir şirket kurdu ve ihaleye
girdiler; çatır çatır ihale oldu…
HASAN ÖREN (Manisa) - Ne
ihalesi; kapalı zarf usulü… Ne çatır çatırı?!
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) -
Zannediyorum, üçüncü defasında üç tane firma girdi ihaleye Hasan Bey.
Özelleştirme orada, gider, bakarsın.
HASAN ÖREN (Manisa) - Ben
baktım hepsine; burada var…
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) -
Üç tane firma girdi; bilemiyorum, 7 trilyon küsura Manisa Girişimciler Grubu
ihaleyi aldı. Ben, bundan onur duydum, mutluluk duydum.
HASAN ÖREN (Manisa) -
Güzel!..
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) -
İyi ki Manisalılar aldı…
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Kaça sattılar, kaça?!
MEHMET ÇERÇİ (Devamla)-
Elbette…
HASAN ÖREN (Manisa) -
Üçte 1'ini kaça sattılar?!
MEHMET ÇERÇİ (Devamla)-
İşte bu… Bakınız, işte, kafa bu. (AK Parti sıralarından alkışlar) Ekonomi
gelişiyor, her şey üç misli… Çimento fabrikaları kaç paraydı muhammen bedel,
kaç paraya gitti?! Aradan geçen süre içerisinde, tabiî ki, Türkiye'de inşaat
sektörleri, piyasa gelişti, buranın da değeri arttı.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Yani, dört ayda 40 trilyon!..
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) -
Manisalı girişimciler buranın bir kısmını…
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Vay vay, dört ayda, dört ayda ha?!
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) -
Ya, dinleyin bir… Dinleyin…
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Vay vay vay vay!..
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) -
Özelleştirme İdaresi, biliyorsunuz, burayı…
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Dört ay sonra kaç liraya sattınız bunu açıkça söyle de…
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) -
Bir dakika, dinle…
…imar planı yaptı, yüzde
35'ini…
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Manisalılar almışlardır!..
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) -
Bilmiyorsunuz..
Belediyeye terk etti,
satmadan önce; kalanını bu Girişimci Grubuna sattı. Girişimci Grubu da tekrar
burayı sosyal bir alan, kültürel bir alan, Manisa'nın ekonomisine, kültürüne
canlılık getirecek bir bölge olarak projelendirip, burayı tekrar diğer
firmalara kiralamak üzere ya da satmak üzere…
HASAN ÖREN (Manisa) -
Evet…
MEHMET ÇERÇİ
(Devamla)- …piyasalardan, yurt dışından
talepler geldi buraya; ben biliyorum. Hiçbir arkadaşımın, burada ne bir hissesi
var ne bir ilişkisi var.
HASAN ÖREN (Manisa) -
Yani, Maliye Bakanı sizin kadar akıllı değil, Özelleştirme akıllı değil!..
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Siz de onların avukatı mısınız?!
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) -
Sonunda, burayı güzel bir fiyata belki sattılar ya da satacaklar. Bugünlerde bu
gündemde. Bundan niye rahatsızlık duyuyorsunuz siz?!
HASAN ÖREN (Manisa) -
Nasıl rahatsızlık duymayayım; 3 trilyonluk yer 40 trilyona dört ayda
satılırsa!..
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) -
İçinde Manisa Belediye Başkanı, Cumhuriyet Halk Partisinin Belediye Başkanı da
var bu 47 kişinin içinde. Bundan utanmalısınız!
HASAN ÖREN (Manisa) -
Nasıl?!
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Sen utan ya!
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) -
Manisa Belediye Başkan adayınız da bu 47 kişinin içerisinde.
HASAN ÖREN (Manisa) -
Bana ne?!
MEHMET ÇERÇİ (Devamla)-
Manisalı girişimciler alıyor.
HASAN ÖREN (Manisa) -
Bana ne?! Siz kabul edin hatanızı…
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) -
Başkaları mı alsaydı, dışarıdan gelip başkaları mı alsaydı?!
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Yolsuzluğu yapanın partisi olur mu beyefendi?
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) -
Bundan ancak mutluluk duyulur.
BAŞKAN - Sayın Ören…
Sayın Çerçi, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) -
Sonuçta, burası elbette değer artışı oluyor.
HASAN ÖREN (Manisa) -
Dört ayda 40 trilyon!..
MEHMET ÇERÇİ (Devamla)-
Her şeyin değeri…
HASAN ÖREN (Manisa) -
Peki, 40 trilyon…
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) -
Telsim kaça gidiyor?! Uyanın, uyanın! Fabrikalar kaç paraya gidiyor, bankalar
kaç paraya gidiyor?!
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri…
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Sayın Başkan, ayıp yahu, bu kadar da olmaz ki!
BAŞKAN -
Beğenmeyebilirsiniz konuşmasını; ama, dinlemesini bilelim.
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) -
Sizin yaptığınız ayıp. Bundan ancak mutluluk duyulur.
BAŞKAN - Dinleyin efendim, dinleyin.
Siz devam edin.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Hırsızlık var beyefendi, talan var. Allah'tan korkun!
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) -
Sonuçta, bakınız…
HASAN ÖREN (Manisa) - Kaç
para verecek...
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) -
Bakınız, o dediğiniz doğru değil, o beyanlar doğru değil.
BAŞKAN - Sayın Çerçi,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) -
O beyanlar doğru değil, lütfen saptırmayın.
BAŞKAN - Sayın Çerçi,
konuşmanızı tamamlayın lütfen.
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) -
Herkes hisse koydu elbette…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafında kapatıldı)
BAŞKAN - Konuşmanızı
tamamlayın efendim.
HASAN ÖREN (Manisa) -
Dört ayda 40 trilyon kazanacak; bana bunu anlatacak!..
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Ayıp ya!.. Ayıp ya!..
HASAN ÖREN (Manisa) -
Özel sektör akıllı, Maliye akılsız, Özelleştirme akılsız!
ATİLA EMEK (Antalya) -
Tüyü bitmedik yetimin hakkı yağmalanıyor. Yazık!.. Yazık!..
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, gerçekten, bu Parlamentoda çok kötü örnekler oluyoruz.
Sabretmesini ve dinlemesini bilelim. Karşılıklı söylüyorum bunu. Lütfen…
Sayın Çerçi, konuşmanızı
tamamlayınız.
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) -
Bakınız, şunu açıklıkla söylüyorum: Biz haram yemedik, boğazımızdan haram
geçmez.
ATİLA EMEK (Antalya) -
Öyle diye diye oluyor bu işler!
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) -
Buradaki arkadaşlarımız için de bunu söyleyebilirim. Manisalı girişimciler,
solcusuyla sağcısıyla, bütün Manisa'nın ileri gelen girişimcileri "buraya,
Manisalılar niye sahip çıkmıyor" diye, el ele verdiler, kamu tüzelkişiliklerini
de beraberlerine alarak, güzel bir eyleme giriştiler, ihaleye girdiler, ihaleyi
aldılar ve bunun değeri zaman içerisinde arttı…
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Ne kadar?!
V. HAŞİM ORAL
(Denizli) - Dört ay… Dört ay…
HASAN ÖREN (Manisa) -
Dört ayda… Dört ayda…
ATİLA EMEK (Antalya) -
Peşkeş çekiyorsunuz ya!
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) -
Türkiye'de her şeyin değeri artıyor. Uyanın… Uyanın…
HASAN ÖREN (Manisa) -
Dört ayda… Dört ayda…
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) -
Çimento fabrikaları kaça gitti?! Dört ayı mört ayı yok. İşte, AK Partinin
başarısı budur. Sizin aklınız buna basmaz! Sizin aklınız buna basmaz! (AK Parti
sıralarından alkışlar, CHP sıralarında gürültüler)
ATİLA EMEK (Antalya)-
Tabiî!.. Tabiî!.. Çok zekisin sen!
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) -
Ben bundan mutluluk duyuyorum.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Onlarla ortaklığın var!
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) -
Buradaki bütün Manisa milletvekilleri de bundan mutluluk duyuyor.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Onlarla ortaklığın var!
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) -
Ben Manisalı olarak bundan övünç duyuyorum.
HASAN ÖREN (Manisa) - Biz
duymuyoruz.
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) -
Bütün Manisalıları bir araya getirmiş böyle bir girişime helal olsun, tebrik
ediyorum onları.
HASAN ÖREN (Manisa) -
Gidince göreceğiz, 47 kişilik…
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) -
Sonuçta Manisa kazanacak...
BAŞKAN - Sayın Çerçi, son
cümlelerinizi rica ediyorum; sürenizi geçtiniz.
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) -
Sonuçta ülke kazanacak.
Tamamlıyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN - Lütfen…
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) -
Manisalıların hepsinin bir araya gelerek kurduğu böyle güzel bir girişime kimse
çamur atmaya kalkmasın; milletvekillerini, Meclis Başkanımızı da lütfen bu tür
işlere bulaştırmasın. Bizler bundan mutluluk duyarız. Solcusuyla sağcısıyla,
biz, hepimiz, bu arkadaşlara, yürüyün dedik, sizleri tebrik ediyoruz, takdir
ediyoruz dedik, bu birlikteliği, bu örnekliği, inşallah, tüm Türkiye'de
gösterirsiniz dedik. Onların başarılarıyla gurur duyuyoruz ve Manisa'ya da çok
ciddî, bu anlamda, yatırımlar kazandıracaklar. Göreceksiniz Hasan Bey,
utanacaksınız; iki sene sonra Manisa'ya gelen bu yatırımları siz de
göreceksiniz. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
V.HAŞİM ORAL (Denizli) -
Ne münasebet?! Ne münasebet?!
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Sen Manisa Milletvekili misin, yoksa…
MEHMET ÇERÇİ (Devamla) -
Teşekkür ediyorum; hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Çerçi.
Sayın milletvekilleri…
HASAN ÖREN (Manisa) -
Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri…
HASAN ÖREN (Manisa) -
Sayın Başkan, 69 uncu maddeye göre söz istiyorum.
BAŞKAN - Yok efendim…
Böyle bir şey yok. Lütfen, oturun yerinize…. Yerinize oturun efendim.
HASAN ÖREN (Manisa) -
Sayın Başkan, ben Meclis Başkanına bir şey söylemedim. Benim utanacak bir şeyim
yok.
BAŞKAN - Hayır efendim,
hayır efendim… 18 dakika konuştu ve bu konuyu anlattı sayın arkadaşımız; o da
açıklama yaptı.
ATİLA EMEK (Antalya) -
"Utanacaksın" diyor, niye utanacak?!
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Niye utanacak?!
ATİLA EMEK (Antalya) -
Utanacak olanlar utanmıyor! Şirketin ortağı mısın?!
HALUK KOÇ (Samsun) -
"Kafanız basmaz…" "Utanacaksınız, kafanız basmaz…" Bu
tabirler hoş değil… Sizin uyarılarınıza rağmen Sayın Başkan.
HASAN ÖREN (Manisa) -
Meclis Başkanına bir şey söylemedim; lütfen, ya düzeltsin…
BAŞKAN - Hasan Bey,
lütfen, yerinize oturun.
HALUK KOÇ (Samsun) - Bu tabirler hoş değil Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Başkanım,
ben bakarım…
HALUK KOÇ (Samsun) -
"Kafanız basmaz" lafı çok ağır…
BAŞKAN - Yerinize oturur
musunuz… Yerinize oturur musunuz, lütfen…
(Samsun Milletvekili
Haluk Koç ile Tokat Milletvekili Şükrü Ayalan arasında Başkanlık kürsüsü önünde
karşılıklı konuşma)
BAŞKAN - Şimdi, soru ve
cevap kısmına geçiyoruz.
ATİLA EMEK (Antalya) -
Otur yerine, ne oluyor, ne oluyor?!
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Ne oluyor; efelik mi yapıyorsun?!
BAŞKAN - Sayın Baloğlu,
buyurun efendim; soru ve cevap kısmına geçiyoruz…
HASAN ÖREN (Manisa) -
Sayın Başkanım, söz istiyorum 69 unu maddeye göre.
BAŞKAN - Zabıtları
getirteceğim, bakacağım, öyle bir şey varsa karar vereceğim.
HASAN ÖREN (Manisa) -
Meclis Başkanına hiçbir şey söylemedim.
BAŞKAN - Getirteceğim
zabıtları…
HASAN ÖREN (Manisa) -
Kendisini kurtarmak için Meclis Başkanını ortaya koymasın.
BAŞKAN - Efendim, oturun
lütfen…
Sayın Baloğlu, buyurun.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Şimdi, ben sorumu Sayın
Maliye Bakanına sormak istiyorum; fakat, Sayın Maliye Bakanı bu bütçe
görüşmelerinde alışkanlık haline getirmişti; neyse, bu kez geldi; soruyorum.
Şimdi, çok övündükleri
özelleştirmelerle binlerce insanımız işsiz kaldı; yaklaşık 20 000 kişi işsiz
kaldı. Daha sonra bir kararnameyle bunlardan 8 000'ini işe aldılar.
Sayın Bakan, bu 8 000
kişiye eködenek ödemiyorsunuz, ücretli yıllık izin kullanmalarına izin
vermiyorsunuz, yakacak yardımı yapmıyorsunuz, giyecek yardımı yapmıyorsunuz, eş
ve çocuk yardımı yapmıyorsunuz, harcırah ödemiyorsunuz; üstelik bunların iş
akitlerini feshettiğiniz zaman ihbar ve kıdem tazminatını ödemiyorsunuz.
Şimdi, Avrupa Sosyal
Şartının 5 ve 6 ncı maddelerine uygun mu bu sizin uygulamalarınız? Ayrıca,
ILO'nun 98 ve 87 sayılı Sözleşmesine uygun mu? Bu kölelik uygulamasına ne zaman
son vereceksiniz? Bu bir.
İkincisi; şimdi,
Elazığ-Alacakaya'dan bir yurttaş aradı, şunu söylüyor, diyor ki:
"Elazığ-Alacakaya karayolu yenilenecek diye kazdılar, üstüne toprak
attılar; fakat, zamanlamaları yanlıştı. Kar başladı, o yol yapılamadı. Şimdi,
toprakları da kazıyorlar, geri götürüyorlar; yol eskisinden kötü hale geldi.
Sayın Bakanım, bu
uygulamayla milyarlarca lira harcandı. Bu milyarlarca havaya giden paranın
hesabını soracak mısınız? Oradan aldığınız paralarla bu işçilere doğru dürüst
ödeme yapma imkânını niye kullanmıyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Baloğlu.
Sayın Sağ, buyurun.
KEMAL SAĞ (Adana) - Sayın
Başkanım, aracılığınızla Sayın Maliye Bakanıma iki soru yöneltmek istiyorum. Bu
soruların birisi genel bir soru, ikincisi Adana hakkında.
Sayın Maliye Bakanım,
geçen yıl, daha doğrusu bu yıl gelirler teşkilatını kurdunuz. Ülke düzeyinde
vergi dairesi başkanlıkları kuruldu ve eski defterdarlık teşkilatı personelinin
birkısmı vergi dairesinde birkısmı eski teşkilatında bırakıldı. Şimdi, benim
tespitim bu tabiî, siz değişik düşünebilirsiniz Sayın Bakanım; ben personeli
çok moralsiz görüyorum. Acaba, vergi personeli için ne gibi iyileştirme
çalışması yapılacak? Öte yandan, geride kalan personel için neler yapmayı
düşünüyorsunuz? Bu genel sorum.
İkincisi, Adana hakkında.
Sayın Bakanım, siz de Adana'yı teşrif ettiniz. Adana'daki durumu yerinde
gördünüz. Birkaç rakam vermek istiyorum. 1990 yılında Adana'nın vergi tahsilat
payı yüzde 3,5 iken, 1995'te yüzde 2,5'e, 2000'de yüzde 1,5'e düştü. 2005
yılında da, siz de biliyorsunuz ki, yüzde 0,80'e düştü. Doğudan 500 000
civarında göç var ve batıya sermaye göçü var. Şimdi, tarım ve narenciyenin
sorunları belli, bunları da yerinde duydunuz. Sorumun önemli noktası şudur:
Adana Sigara Fabrikası kapatılma aşamasında. Lütfettiniz, işçiyle görüşmeyi
kabul ettiniz ve şimdi o işçiler heyecanla sizin alacağınız olumlu kararı
bekliyorlar. Lütfedip bu çalışmayı hızlandırırsanız ve bunun sonucunda olumlu
bir karar verirseniz Adana'ya gerçekten çok büyük bir iş yapmış olacaksınız.
Saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Sağ.
Sayın Zülfü Demirbağ...
Yok.
Sayın Osman Kaptan,
buyurun.
OSMAN KAPTAN (Antalya) -
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Bakan, Anayasamızın
73 üncü maddesine göre, herkesin, malî gücüne göre vergi ödemesi gerekir ve
adaletli de vergi alınması gerekir. Şimdi, 2005 yılında, asgarî ücretliden
yılda 780 000 000 lira vergi aldınız ve alıyorsunuz. 408 milyar lira hazine
bonosu faiz geliri olandan ise hiç vergi almayacaksınız. Öyle mi Sayın Bakan?
Yani, asgarî ücretliden…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Değişti…
OSMAN KAPTAN (Antalya) -
Efendim, asgarî ücretliden oniki ayda 780 000 000 lira vergi alıyorsunuz; 408
milyar lira hazine bonosu faiz geliri olandan, 2005 yılı için vergi
almıyorsunuz!.. Sizin, hükümetinizin ve Adalet ve Kalkınma Partisinin adalet
anlayışı bu mudur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Kaptan.
Soruların sorulması
süresi tamamlandı; Sayın Bakan cevaplandıracak.
Buyurun Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Bu sefer, soru soran
arkadaşların anlayışına sığınarak sondan başlayayım; Sayın Kaptan'dan
başlayayım.
Sayın Kaptan bize dedi
ki, işte, asgarî ücretten vergi alıyorsunuz, bunun yanında faiz gelirlerinden
vergi almıyorsunuz; kısacası bu yani.
OSMAN KAPTAN (Antalya) -
2005 yılı için…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Şimdi, Sayın Kaptan, biliyorsunuz, bizim Hükümet gelene
kadar, ondan önce de sürekli olarak, menkul sermaye iratlarından yahut da
devlet tahvillerinin faizlerinden hükümetler vergi alamıyordu. Vergi
alamayışlarının sebebi de, tabiî, hükümetler çok borç aldıkları için, bu
borçları alırken, bir de faizlerine, faiz gelirlerine vergi getirirsem, o
katlamalı olarak bütçeye yansır, dolayısıyla bütçenin masrafı çok olur, aman
bunu vergilendirmeyelim politikası vardı; ancak, biz, bunu 2004 yılında da ilan
ettik; çünkü, bu, beynelmilel bütün finans kuruluşlarını da, piyasalarını da
etkileyen bir karardı, çok önceden bir karar verip, şu tarihte de şunu
vergilendiriyoruz diyebilecek bir hükümet gelmedi. Bizim Hükümetimiz, bir sene
önceden, 2006 yılından itibaren, biz, artık, ekonomiyi de düze çıkardık, bu
faiz gelirlerini vergilendiriyoruz dedi. Bizim Hükümetimiz karar verdi buna.
Bizden önceki hiçbir hükümet, bunu vergilendirmeye cesaret edemedi. Şimdi, o
dediğin adaleti, Adalet ve Kalkınma Partisinin Hükümeti yerine getiriyor,
2006'dan itibaren, bütün faiz gelirleri, hatta siyasî partilerin bile faiz
gelirleri vergiye tabi ve bu konuda hiçbir istisna, hiçbir muafiyet yoktur, tam
manasıyla vergide adaletli bir şekilde vergilendirme söz konusudur. Bu,
Türkiye'de ilk oluyor. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar)
İkincisi; Sayın Kemal
Sağ, "vergi personeli için ne gibi bir iyileştirme düşünülüyor"
diyor. Biz, Vergi İdaresi Başkanlığımızı kurduk ve burada da güzel bir
teşkilatlanma meydana getirildi. Yıllardan beri -bakınız, Kemal Sağ çok iyi
bilir- 1965'lerden beri, hatta 1962'lerden beri konuşulan bir olayı, ilk defa,
bizim Hükümetimiz gerçekleştiriyor. White raporlarınızı düşünün, o tarihlerden
beri, her gelen vergi idaresi başkanlığını kuracak; ama, bir türlü kuramadı.
Onu, bizim Hükümetimiz ve Maliye Bakanlığımız kurdu. Bundan dolayı da, Türkiye,
oldukça önemli bir adım atmış oldu bu konuda, bir değişim meydana getirdi,
Türkiye'nin çok hayrına olan bir iş yaptık.
Adana'da genel vergi
tahsilatına gelince: Tabiî, bir yerin millî gelirinin artması veya azalması,
her zaman, vergi tahsilatına yüzde 100 bağlı olmuyor. Bazen, oraların vergi
tahsilatı düşük olabiliyor geliri artmasına rağmen; niye, oradaki idarenin daha
iyi yapılanması icap ediyor. Şimdi, Adanamızda da, vergide, Türkiye geneline
göre yüzde bakımından bir azalma olmuştur nispî olarak; fakat, nominal olarak
artma olmuştur; ama, ben onu inceledim, baktım, nispî olarak azalmanın
sebeplerinden bir tanesi de, eski idarelerin orada yeteri kadar çalışmamasından
diye söylediler. Sakın alınmayın Sayın Sağ, öyle dediler bana bu gittiğimde.
Yine, sigara fabrikasıyla
ilgili olarak, orada ilgili arkadaşlarla konuştum, gelir gelmez de çalışmaları
başlattım; fakat, bizim politikamız, zarar eden kuruluşlar devamlı zarar
edecek, ben bu milletten, fakir fukaradan devamlı vergi alacağım, o zararları
karşılayacağım, o mümkün değil; ama, kâr edenleri, biz daha iyi duruma
getirmenin her zaman gayreti içerisinde olacağız.
Sayın Baloğlu'nun
özelleştirmeyle ilgili sorusunu cevaplandırıyorum: Bakınız, değerli arkadaşlar,
özelleştirme dolayısıyla, biz gelene kadar işini hakikaten kaybetmiş birçok
kimse vardı, Uzanların fabrikalarında çalıştıkları halde çıkarılmışlar vardı.
Burada, Mecliste, ben, ilk Maliye Bakanı olduğum zamanı hatırlarım; bizi daha
Meclisin koridorlarında, merdivenlerinde "bizim halimiz ne olacak"
diye karşılıyorlardı. Biz, o özelleştirme mağdurlarının hepsini işe
yerleştirdik, hepsini iş sahibi ettik. (AK Parti sıralarından alkışlar)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Bakan, sadece 8 000'ini yerleştirdiniz, 12 000' i işsiz.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Hiç merak etmeyin…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sadece 8 000'ini yerleştirdiniz; listeyi verebilirim size. O bilgi
gerçekten yanlış Sayın Bakanım; polemik olsun diye söylemeyin.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- 20 000 oldu Sayın Bakan. Etme eyleme!.. 20 000 kişi işsiz geziyor! İnsanı aptal
yerine koymayın!..
BAŞKAN - Sayın Bakan, siz
devam edin.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Yanlış bilgi veriyorlar size Sayın Bakan; elimde liste var.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Bitti mi efendim?
BAŞKAN - Süremiz
tamamlandı; eğer, son cümleniz varsa söyleyin.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Peki, bu yol yapımı için de bir şey söylemek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bir
yerde bir yol yapılırken, işte, yol yapımı sırasında oranın inşaatını görüp de,
yahu burada inşaat vardı, kar yağmış… O inşaat devam edecek. Allahaşkına,
hepiniz biliyorsunuz, binlerce kilometre yol yaptık şu memlekete.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Zamanlamadan bahsediyoruz…
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Zamanlamadan… Kardeşim, yani yapmayalım mı yolu yani?!
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Bakan, Elazığ'da kışın mi yapılır yol?!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Yazın da yapıyoruz… Gidebildiğimiz yere kadar gidiyoruz
işte.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Peki efendim, yapmaya devam edin.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Bakan, süremiz tamamlanmıştır.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, şimdi, Elazığ'la ilgili bilgi de geldi,
şunu arz etmeme müsaade ederseniz, hemen bitiriyorum.
23 üncü kilometrede temel
malzemesi ve eksik sanat yapıları yapıldı. 2006 yılı için temel malzemesi ve
sathî kaplaması planlandı. Sadece 500 metrede, ağır tonajlı kamyonlar
geçtiğinden ve zemin probleminden dolayı, serilen malzeme bankete toplatıldı,
500 metre için.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - 500 metre değil, 6 kilometre, size yanlış bilgi veriyorlar.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Sayın Bakan, o, doğru değil. Kömürhan'dan Elazığ'a kadar arabayla
gidemiyorsunuz.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Elazığ milletvekilimiz burada.
Saygılar sunuyorum
efendim.
BAŞKAN - Sayın Bakan,
teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
konuşmalar tamamlanmıştır.
Madde üzerinde bir önerge
var; şimdi önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1028
sıra sayılı yasanın 12 nci maddesinin (a) bendinin sonuna gelmek üzere
aşağıdaki metnin eklenmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Ali Kemal Deveciler |
Atila Emek |
|
|
Malatya |
Balıkesir |
Antalya |
|
Osman Kaptan |
Muharrem Kılıç |
Mustafa Gazalcı |
|
Antalya |
Malatya |
Denizli |
Temel nitelikteki hizmet
satın alınamaz ve bu kapsamda ödeme yapılamaz.
BAŞKAN - Maddeye Sayın
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükümet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum.
Gerekçe:
Temel nitelikteki
hizmetler dışarıdan satın alınamaz.
BAŞKAN - Gerekçesini
dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın Ören, Sayın
Çerçi'nin konuşmasına atfen, şahsınıza izafe edilerek yanlış beyanda bulunduğu
gibi bir iddiayla söz istediniz.
İçtüzük gereğince, ne
noktada size bir sataşma olduğunu -mikrofonunuzu açacağım- önce bana bir
anlatırsanız, ona göre Başkanlık bir karar verecek.
HASAN ÖREN (Manisa) -
Sayın Başkanım, önce, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanı, hepimizin
Başkanıyla ilgili, Manisa milletvekillerinin içerisine Sayın Başkanımızı da
koyarak söylemediğim bir sözü söyledi.
İkincisi; kafamızla
ilgili, kafasızlığımızla ilgili bir beyanda bulundu. Ben, bunu bir hakaret
olarak kabul ediyorum.
Üçüncüsü de, utanmayla
ilgili, şahsıma "utanmıyor musun, yarın utanç duyacaksın bundan" diye
şahsımla ilgili birtakım şeyler söyledi.
Lütfen, kürsüden
açıklamama izin verin.
BAŞKAN - Buyurun, ilave
edin efendim.
HASAN ÖREN (Manisa) -
Değerli arkadaşlarım, Meclis Başkanımızla Sayın Mehmet Çerçi'nin tanışmadığı
günlerde biz tanışıyorduk. 1974'ten beri siyasetin içerisindeyim. Meclis
Başkanımıza bu konuda hiçbir şey söylemedim. Hatta, söylerken de, Meclis
Başkanımızın iyi niyetiyle başlatılan olayın sonuçlarının nereye gittiğini
anlattım. Eğer, bir para dört ay içerisinde 4 trilyondan 40 trilyona çıkıyor
ise, Mehmet Çerçi de buna "ticarettir bu, özel sektördür" diye
yanaşıyor ise, ben, bunun değerlendirmesini Manisa halkına bırakıyorum! 13 750
000 dolara sadece 55 dönümü satıldıysa ve bu tesis buraya kurulduktan sonra,
geriye kalan 35 dönümünün en az 20 trilyon para yapacağı, yani, 4 trilyonluk
gelirin 4 ayda 40 trilyona çıktığı bir yerde, ben, bunu ticaret olarak görmem
mümkün değil.
BAŞKAN - Sayın Ören, bu
konuları anlattınız…
HASAN ÖREN (Manisa) -
Efendim, bitiriyorum.
Artı, önemli olan,
burada, Maliyenin 40 trilyon kazançtan alacağı 10 trilyonluk paradan
vazgeçmesidir; yani, özelleştirmenin üzerinde bir siyaset baskısı söz
konusudur; çünkü, Mensucat Fabrikasının bilançosunda 40 trilyon zarar
yazıyordur. Bu 40 trilyon zarar, bu firma 40 trilyonu kazanıncaya kadar vergi
alınmamasını gerektirdiğinden, Sayın Maliye Bakanımız da çelişkiye düşüyor.
Maliye Bakanımız, kümesin içindeki her tavuktan bir şeyler almaya çalışıyor;
ama, nedense, AKP'li Belediye Başkanının başkanlığını yaptığı bu ortak
girişimin bu kadar suiistimaline göz yumuluyor. Bunu, ben, Özelleştirme
İdaresinin değerli memurlarının, değerli bürokratlarının yapacağını
zannetmiyorum; onlar çok iktidarlar gördüler.
BAŞKAN - Sayın Ören…
HASAN ÖREN (Manisa) -
Tahmin ediyorum, bunun arkasında siyaset var. Önümüzdeki günlerde de bu ortaya
çıkacaktır. 4 trilyonun 40 trilyon olmasından da hiçbir zaman utanmadım,
utanmayacağım.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Maksat hâsıl
olmuştur.
Teşekkür ederim.
İSMAİL BİLEN (Manisa) -
Rakamları yanlış biliyorsun.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 12 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Birleşime 5 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati : 00.31
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati : 00.35
BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Ahmet KÜÇÜK
(Çanakkale)
BAŞKAN -Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 42 nci Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
2006 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanun Tasarılarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
1.- 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1119) (S. Sayısı: 1028) (Devam)
2.- 2004 Mali Yılı Genel Bütçeye Dahil Dairelerin
Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu ( 1/1084,
3/907) (S. Sayısı: 1029) (Devam)
3.- 2004 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil İdarelerin
Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap
Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1085, 3/908) (S. Sayısı:
1030) (Devam)
BAŞKAN -
Komisyon?..Yok.
Hükümet?..Yok.
Ertelenmiştir.
2006 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanun Tasarılarının
maddelerinin görüşmelerine devam etmek, bütçenin tümü üzerindeki son
konuşmaları ve her üç tasarının açıkoylamalarını yapmak için 26 Aralık 2005
Pazartesi günü saat 11.00'de toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati : 00.36