BIM 2 7 2006-02-10T11:46:00Z 2006-02-10T11:46:00Z 126 77737 443102 TBMM 3692 886 544160 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM: 22         YASAMA YILI: 4

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

CİLT : 106

 

42 nci Birleşim

25 Aralık 2005 Pazar

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

 

  I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1119) (S. Sayısı: 1028)

2.- 2004 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Dairelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1084, 3/907) (S. Sayısı: 1029)

3.- 2004 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil İdarelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1085, 3/908) (S. Sayısı: 1030)

V.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in, konuşmasında, Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

2.- Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın, Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, konuşmasında, Genel Başkanlarına ve Gruplarına sataşması nedeniyle konuşması

3.- Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş'ın, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in, konuşmasında, Partisine, sataşması nedeniyle konuşması

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 11.00'de açılarak altı oturum yaptı.

2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli Daireler ve İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarılarının (1/1119; 1/1084,  3/907; 1/1085, 3/908) (S. Sayıları: 1028, 1029, 1030) görüşmelerine devam olunarak;

Maliye Bakanlığı,

Kamu İhale Kurumu,

Gelir İdaresi Başkanlığı,

Özelleştirme İdaresi Başkanlığı,

2006 yılı bütçeleri ile;

Maliye Bakanlığı,

2004 malî yılı kesinhesabı;

Kabul edildi.

Gelir Bütçesi üzerindeki görüşmeler tamamlandı.

Samsun Milletvekili Haluk Koç,

Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş,

Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın;

Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa, Samsun Milletvekili Haluk Koç’un,

Konuşmalarında, partilerine sataştığı iddiasıyla birer açıklamada bulundular.

Alınan karar gereğince, 25 Aralık 2005 Pazar günü saat 11.00’de toplanmak üzere, birleşime 18.28’de son verildi.

                       

Nevzat Pakdil

 

 

 

Başkanvekili

 

 

Mehmet Daniş

Harun Tüfekci

 

Çanakkale

Konya

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

                                                                                               
                                                                                    No.: 54

II. - GELEN KÂĞITLAR

25 Aralık 2005 Pazar

Raporlar

1.- Diyarbakır Milletvekili M. Mehdi Eker ile Niğde Milletvekili Erdoğan Özegen'in; 969 Sayılı Tarım ve Köyişleri Bakanlığının, 867 ve 170 Sayılı Kanunlara Tabi İşletmeler Dışında Kalan Taşra Kuruluşlarına Döner Sermaye Verilmesi Hakkında Kanunun Adı ve Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi, Bazı Ek Maddelerin Eklenmesi ve 29.5.1926 Tarihli ve 867 Sayılı Ziraat Vekaletine Merbut Bazı Mektep ve Müesseselerin Sureti İdaresi Hakkında Kanunun İptaline Dair Kanun Teklifi ile Ziraat Vekaletine Merbut Bazı Mektep ve Müesseselerin Sureti İdaresi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (2/375, 1/358) (S. Sayısı: 1053) (Dağıtma tarihi: 25.12.2005) (GÜNDEME)

2.- Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1131) (S. Sayısı: 1054) (Dağıtma tarihi: 25.12.2005) (GÜNDEME)

3.- İzmir Milletvekili Fazıl Karaman ile Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali'nin; 178 Sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/614) (S. Sayısı: 1055) (Dağıtma tarihi: 25.12.2005) (GÜNDEME)


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 11.06

25 Aralık 2005 Pazar

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli)

 

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42 nci Birleşimini açıyorum.

III. - YOKLAMA

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağım.

Yoklama için 5 dakika süre veriyorum.

Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını, görevli personel aracılığıyla, yine 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı bulunamamıştır.

Birleşime 20 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 11.14


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 11.39

BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER : Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli)

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42 nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III. - Y O K L A M A

BAŞKAN - Biraz önce yapılan yoklamada toplantı yetersayısı bulunamamıştı.

Şimdi, tekrar yoklama yapacağım ve yoklama için 5 dakika süre vereceğim.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Sayın milletvekilleri, verilen süre bitmeden önce toplantı yetersayısı bulunmuş olduğundan, herhangi bir pusula göndermenize gerek yoktur; yeni gelen arkadaşlar için bu hatırlatmayı yapayım.

Şimdi, program uyarınca, sırasıyla, 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanun Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarılarının maddelerini görüşüp oylarınıza sunacağım.

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1119) (S. Sayısı:1028)

2.- 2004 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Dairelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap  Kanunu Tasarısı  ve  Plan ve  Bütçe Komisyonu  Raporu ( 1/1084, 3/907)  (S. Sayısı: 1029)

3.-  2004 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil İdarelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1085, 3/908) (S. Sayısı: 1030) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Şimdi 2006  Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanun Tasarısının Gider Bütçesiyle ilgili 1 inci maddesini tekrar okuttuktan sonra oylarınıza sunacağım.

Komisyon Başkanının bir açıklama isteği var, ondan sonra maddeyi okutacağım.

Buyurun Sayın Başkan.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)- Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bir düzeltme yapmamız gerekiyor Sayın Başkan.

                          

(x) 1028, 1029, 1030 S. Sayılı Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 14.12.2005 tarihli 31 inci Birleşim Tutanağına eklidir.

2006 Malî Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanun Tasarısı ve bağlı cetveller kitapçığının 128 inci sayfasında "ayrışık oy" başlığı altında ikinci bentte "bütçeye bu açıdan baktığımızda" ifadesinden sonra "faizdışı fazlanın" ibaresinin eklenmesi gerekiyor.

BAŞKAN - Tamam; teşekkür ederim.

Açıklamanız doğrultusunda işlem yapılacaktır, zabıtlara geçmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum :

2006 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI

BİRİNCİ KISIM

Genel Hükümler

BİRİNCİ BÖLÜM

Gider, Gelir, Finansman ve Denge

Gider

MADDE 1.- Bu Kanuna bağlı (A) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kanuna ekli;

a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerine 170.156.782.052  Yeni Türk Lirası,

b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelere 11.302.981.361 Yeni Türk Lirası,

c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumlara 1.150.574.838 Yeni Türk Lirası,

ödenek verilmiştir.

BAŞKAN - 1 inci maddeyi daha evvel kabul edilmiş bulunan cetvelleriyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Gelir bütçesine ilişkin 2 nci maddeyi tekrar okutuyorum:

Gelir ve finansman

MADDE 2.- a) Gelirler:

Bu Kanuna ekli (B) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;

1. (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçenin gelirleri 156.850.000.000 Yeni Türk Lirası,

2. (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin gelirleri 2.962.934.858 Yeni Türk Lirası öz gelir, 7.652.237.552 Yeni Türk Lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam 10.615.172.410 Yeni Türk Lirası,

3. (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların gelirleri 1.149.074.838 Yeni Türk Lirası,

olarak tahmin edilmiştir.

b) Finansman:

Bu Kanuna ekli (F) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;

1. (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin net finansmanı 696.313.951 Yeni Türk Lirası,

2. (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların net finansmanı 1.500.000 Yeni Türk Lirası,

olarak tahmin edilmiştir.

BAŞKAN - Şimdi, 2 nci maddeye bağlı (B) cetvelinin bölümlerini okutup, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

 (Genel Bütçenin Gelirleri )

(2006 Yılı Genel Bütçeli İdarelerin İlgili Mevzuata Göre Tahsiline Devam Olunacak Gelirler)

B - C E T V E L İ

KODLAR

AÇIKLAMA

2005 YILI BÜTÇE GELİRLERİ (YTL)

01

Vergi Gelirleri

146 449 000 000

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

 

 

02

Vergi Dışı Gelirler

22 155 000  000

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

 

 

03

Sermaye Gelirleri

2 272  000 000

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

 

 

04

Alınan Bağış ve Yardımlar

374 000 000

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

 

 

 

GENEL TOPLAM

171 250 000 000

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

 

 

09

Red ve İadeler ( - )

14 400 000 000

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

 

 

 

NET BÜTÇE GELİRİ

156 850 000 000

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

 

 

2 nci maddeyi kabul edilen ekli cetvelleriyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler…Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

Denge

MADDE 3.- Bu Kanunun 1 inci maddesinin (a) bendinde belirtilen ödenekler toplamı ile 2 nci maddesinin (a) fıkrasının (1) numaralı bendinde yer alan tahmini gelirler toplamı arasındaki fark, net borçlanma hasılatı ile karşılanacaktır.

BAŞKAN - 3 üncü madde üzerinde grupların  söz isteği var.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Birgen Keleş; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Keleş'in şahsı adına da söz isteği var; birleştiriyorum.

CHP GRUBU ADINA BiRGEN KELEŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 3 üncü maddeyle ilgili olarak, Cumhuriyet Halk Partisi adına ve kendi adıma görüşlerimi bildirmek üzere söz almış bulunuyorum ve Yüce Meclise saygılar sunuyorum.

2006 yılı programının 3 üncü maddesi, bir denge maddesidir ve genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin giderleri ile genel bütçe gelirleri arasındaki farkın borçlanmayla karşılanacağını öngörmektedir.

2006 yılı bütçe tasarısında, genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin giderleri 170 milyar Yeni Türk Lirası, gelirleri ise 157 milyar Yeni Türk Lirası olarak öngörülmüştür. Aradaki fark 13 milyar Yeni Türk Lirasıdır. Bu, küçümsenecek bir miktar değildir değerli arkadaşlarım; çünkü, aynı programda, 15 milyar Yeni Türk Lirası, tüm yatırımların miktarıdır. Dolayısıyla, borçlanma olmadığı takdirde yatırım yapamaz hale geldiğimizi yaklaşık olarak söyleyebiliriz.

Tabiî, burada, önemli olan, aslında, borçlanılan miktardan çok, bunun nerelerde kullanıldığı, topluma neye mal olduğu, koşullarının ne olduğudur; bu da ayrı bir konudur.

Sayın milletvekilleri, bir ekonominin sağlıklı bir şekilde gelişmesi için tasarruf ve yatırım dengesinin ve dışticaret dengesinin büyük önemi vardır. Bu nedenle de, kalkınma modelleri, bu iki denge üzerinde çok özenle durmaktadır; çünkü, kalkınma, sadece üretimdeki artış demek değildir; kalkınma, ekonominin gelişmiş ülke ekonomilerinin yapısına kavuşmasıdır; istihdamın artması, yeni yeni iş alanları açılması, sanayileşme, tarımın geliştirilmesi, belli nitelikte ve maliyette mal üretilmesi, teknolojilerin, yeni teknolojilerin kullanılabilir halde olması ve ülkenin yeni teknoloji üretebilir halde olmasıdır; ancak bu değişimler kalkınmayla tanımlanabilir.

Türkiye'de, 1980 sonrasında, yatırım-tasarruf dengesi ile dışticaret dengesine önem verilmemiştir ve kaynaklar, üretime, yatırıma ve sanayileşmeye yönlendirilmemiştir. Bir dönemde otoyollara kaynaklar aktarılmıştır, iktidarınız döneminde duble yollara aktarılmıştır, şimdi de konut yatırımları çıkmıştır ortaya.

Kuşkusuz, duble yollar otoyollardan daha ucuz olduğu için daha olumlu yaklaşılabilir. Konut ihtiyacı da tabiî karşılanacaktır; ama, ne var ki, borçlar ve yabancı sermaye döviz getirmeyen alanlarda kullanılmamalıdır; çünkü, aksi halde, bunlar geri ödendiğinde veya kâr transferi yapıldığında, ülke fevkalade güç durumda kalır.

İktidar, tasarruf-yatırım dengesini sağlamak ve dışticareti dengelemek için ciddî bir çaba içerisinde olmamıştır içinde bulunduğumuz dönemde; çünkü, en ufak bir şekilde denge sağlanmadığını gördüğünde, hemen, yatırımları kısmaya yanaşmıştır. Halbuki, Türkiye, altyapısını tamamlamış, sorunlarını çözmüş, tarımını güçlendirmiş, sanayileşmiş, teknoloji üreten ülkelerle birlikte bir tam üye olmaya hazırlanmaktadır. Bunun başarılı olabilmesi için, mutlaka, aradaki farkın giderek azaltılması ve sonunda da kapatılması şarttır. Bu da, daha fazla sabit sermaye yatırımı, daha fazla imalat sanayii yatırımı, tarımın güçlendirilmesi ve rekabet edebilir nitelikte ve maliyette üretim yapılması demektir.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, üretimi ve yatırımı yerli-yabancı şirketlerin kâr etmek amacıyla verecekleri kararlara terk etmek, bütçe gelirleri ile giderleri arasındaki farkı borçlanmayla karşılarız deyip geçiştirmek ve ithalattaki hızlı artışı "ara malı, yatırım malı artışıdır, iyidir" diye yorumlamak ve yurt dışından ve yurt içinden büyük miktarlarda borçlanmayı doğal karşılamak çıkar yol değildir ve bir ülke, bunları yaparak bir yere varamaz.

Türkiye, ciddî bir yaklaşımla, hedefleri mutlaka belirlemelidir, politikalarını saptamalıdır, bu politikalarla ne kadar yatırım yapması gerektiğini belirlemeli ve ondan sonra, kamunun yapacağı yatırımları yerine getirmeye çalışırken, özel sektörü de, kendine bırakılan kısmı yerine getirmesi için desteklemelidir.

Sayın milletvekilleri, istatistiklere baktığımız zaman, son üç yılda gayri safî millî hâsılanın büyük artış gösterdiğini görüyoruz; ama, bu, büyümenin gerçek boyutu değildir. Gerçek boyutu görebilmek için, mutlaka, hesaplamayı sabit fiyatlarla yapmak gerekir. Gayri safî millî hâsıladaki artışları sabit fiyatlarla saptadığımızda, görüyoruz ki, kişi başına millî gelir artışı 2001-2004 döneminde yüzde 20'den azdır.

Şimdi, iktidar, sürekli olarak kişi başına gelir artışının çok yüksek olduğunu söylediğinde vatandaşlar şaşırmakta ve neden bunu kendisinin hissetmediğini sorgulamaktadır. Bu, bir hesaplama yönteminden kaynaklanmaktadır, diğer bir nedeni de gelir dağılımındaki çarpıklıktır.

1990'dan önce büyüme hızı hedef olarak belirlenmekteydi ve ondan sonra bu hedefe ulaşmak için yatırım, sermaye-hâsıla katsayısı kullanılarak saptanmaktaydı. Eğer, bu yatırımın gerektirdiği tasarruf yurt içinden sağlanamıyorsa, bu da, yurt dışından sağlanacak bir tasarruf olarak belirlenmekteydi. Son zamanlarda büyüme hızları belli bir hedefe ulaşmak için belirlenen büyüklükler olmaktan çıkmıştır. Büyüme hızları, yabancı sermayenin girişine göre şekillenen büyüklüklere dönüşmüştür. Bu nedenledir ki, zaman zaman hedef alınandan çok fazla büyüme kaydedilmektedir; ama, bütün bunlar, çok doğru ve sağlıklı gelişmeler değildir.

Hedeflerin belirlenmesi, hedeflerin politikalarla hem tutarlı olması, aynı zamanda politikaların kendi içinde, hedeflerin de kendi içinde tutarlı olması, kaynak ve zaman kaybına yol açmamak için büyük önem taşımaktadır.

Gelir ve gider arasındaki farkı gidermenin bir yolu, kuşkusuz, vergi reformudur. Son üç yılda vergi reformundan çok söz edilmiş; ancak, ne var ki, bu, gerçekleştirilmemiştir. Vergi reformu gerçekleştirilerek, adil bir vergi dağılımı sağlanmadığı gibi, uygulanan politikalarla, tam ters yönde adımlar atılmıştır. Örneğin, vasıtalı vergilerin payı artırılmıştır, yatırım teşviki için yapılan indirimler ortadan kaldırıldığı için, son yapılan Kurumlar Vergisi, yatırımcıları ters yönde etkileyen, teşvik etmeyen bir şekle dönüşmüştür.

İktidar zamanında gerçekleştirilen vergi afları ve vergi indirimleri, vergi adaletsizliğini azaltmamış, tam tersine, artırmıştır.

Değerli arkadaşlarım, bütçe gelirini artırmak için yapılacak bir diğer şey de, kayıtdışı ekonomiyi kayıt altına almaktır. Ama, ne var ki, bunun da, özellikle, bütçe dönemlerinde çok sözü edilmiş; ama, gerçekleştirilmemiştir ve bu konuda ciddî adımlar atılmamıştır.

Kayıtdışı ekonomiyi kayıt altına almak, sadece kaynaklarla harcamalar arasındaki dengeyi sağlamak açısından değil; fakat, aynı zamanda, çalışanların sosyal güvenlik olanaklarını artırmak için, onlara çok daha düzgün, sağlıklı koşullarda çalışma imkânı sunmak için ve teknolojiyi uygulayabilmek için de çok önem taşımaktadır. Ama, ne var ki, bütçe döneminde çok sözü edilen kayıtdışı ekonomiyi kayıt altına almak bir süre sonra gündemden düşürülmektedir.

Sayın milletvekilleri, kuşkusuz, bir sorunun çözülmesi için o konunun bir defa sorun olarak kabul edilmesi lazım. Şimdi dışticaret açığı ve cari işlemler açığı ciddî iki konu olarak, sorun olarak karşımızdadır; ama, hükümet, bunların sorun olduğunu kabul etmemektedir. Dışticaret açığını gündeme getirdiğiniz zaman, ara malı ve yatırım malının payına işaret edip, bunun sağlıklı olduğuna, ekonomideki canlılığı gösterdiğine değinmektedir. Cari işlemler açığını gündeme getirdiğiniz zaman da, sorun olmadığını, finanse edilebildiğini söylemektedir. Oysa, cari işlemler açığı kontrol edilebilir noktanın üstündedir ve kontrol edilemez haldedir. Çünkü, örneğin, bu yıl için 11 milyar dolarlık bir cari işlem açığı öngörüldüğü halde, kasım ayında 22,4 milyar dolar olmuştur ve bu, 2005 yılının tümü için öngörülen açıktan fazladır; ayrıca, 2006 yılı için öngörülen miktardan da fazladır. Kaldı ki, cari işlemler açığının ulaştığı boyut ve bunun sıcak parayla finanse edilmesi, IMF gibi uluslararası kuruluşların da üzerinde durduğu bir konudur; çünkü, tedirgin etmektedir onları ve onlar, bu konuya bizim dikkatimizi çekmeye çalışmaktadırlar, ileride güçlükle karşılaşabileceğimizi ileri sürmektedirler.

Sayın milletvekilleri, bu noktada bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum. IMF'nin yaptığı uyarıyı yanlış yorumlamamak lazım. IMF, Türkiye'de ekonomik ve sosyal sorunların çözülmesiyle, hızlı ve istikrarlı bir büyüme hızı elde edilmesiyle çok ilgili değildir; IMF, Türkiye'nin, dış borçlarını geri ödemesiyle ilgilidir. Nitekim, örneğin, 2001 yılında krize çok az bir zaman kala, anımsarsanız eğer, Türkiye,  yabancı araba ithalatını teşvik eden kredi teşvikleri veriyordu; ama, IMF'den herhangi bir uyarı gelmiyordu "yapmayın, bu size güçlük çıkarır" diye.

Yine anımsarsanız eğer, birkaç yıl önce yatırımlar en alt noktaya indiğinde, IMF'den yine çıt çıkmadı bu konuda "yatırımlarınız çok azaldı, dikkatli olun; aksi halde, sorunlarınızı çözemezsiniz" diye bir uyarı gelmedi. Bugün, sosyal güvenlik olanakları ve sağlık hizmetleri çok sınırlı olduğu halde, IMF, sosyal güvenlik harcamalarını ve sağlıkla ilgili harcamaları kısıtlamamızı söylüyor.

Şimdi, bu örnekleri çok artırmak mümkündür değerli arkadaşlarım. Yalnız, karşı karşıya bulunduğumuz gerçek şudur: Türkiye'nin ekonomik ve sosyal sorunlarını saptamak ve bu sorunlara akılcı çözümler bulmak bizim işimiz olmalıdır; çünkü, IMF'nin tek kaygısı, sadece, borçların zamanında geri ödenmesidir. O nedenledir ki, yüzde 6,5 gibi çok yüksek bir faizdışı fazlayı empoze etmektedir. Bugün uluslararası koşullar değiştiği takdirde borçları ödeyemememizden endişe ettiği içindir ki, gelişmiş ülkelerin faizleri yükseltmeye başladığından, bu durumun kırılganlık yarattığından, uluslararası kaynakları etkileyeceğinden, Türkiye'nin daha güç koşullarda ve daha yüksek faiz ödeyerek kaynak bulabileceğinden bahsetmekte ve bizi uyarmaktadır.

Sayın milletvekilleri, genel bütçe gelirleri ve giderleri arasındaki farkı kapatmak için 13 milyar Yeni Türk Lirası borç almayı öngören iktidar, yaptığı özelleştirmelerle, cumhuriyetin kazanımlarını, çok önemli tesisleri, üzerindeki arazilerle ve beraberindeki girdi stoklarıyla, limanlarla, santrallarla, maden yataklarıyla ve çok sayıdaki lojmanla birlikte satmaktadır. Ayrıca, hazine arazileri de, hükümetimiz tarafından tek tek elden çıkarılmaktadır.

4046 sayılı Yasa hazırlanırken, bütçeye gelir sağlama anlayışıyla özelleştirme öngörülmemişti; ama, şimdi, hükümetin itiraf ettiği gibi, özelleştirme gelirleri borç ödemede kullanılmaktadır. Bir anlamda, normal gelirlerle yapmamız gereken şeyi, malları, mülkleri yok pahasına satarak, yerli yabancı ayırımı gözetmeden satarak yapmaktasınız. Bunun doğru bir yol olmadığını söylemek istiyorum; çünkü, bu, hem bugünkü kamu kuruluşlarının çok sadık bir şekilde verdikleri çok yüksek vergilerden hükümetleri ileride mahrum edecektir hem de yabancıların aldıkları tesislerin kâr transferleri, ileride ciddî olarak sorun yaratacaktır. Bir anlamda, bütçe kanamaya devam edecektir. Bir diğer deyişle, hükümet, bugün, gelecek kuşakların sırtından günü kurtarmaya çalışmaktadır.

İktidar, Türkiye'ye yabancı yatırımcıların rağbet ettiğini ileri sürmekte ve bununla övünmektedir. Şimdi, iktidar, yabancıların bankacılık sektörüne gelmesini ve yabancı sermayenin bu sektörde çok yüksek oranlara ulaşmasını da, desteklenmesi gereken bir olay olarak görmektedir ve herhangi bir şekilde sınırlamayı düşünmediğini, tekrar tekrar ifade etmektedir. Son günlerde yapılan özelleştirmelerle, yabancı sermayenin bankacılık sektöründeki oranı yüzde 12,3'e yükselmiştir. 2004 yılında yüzde 3,3 olan oran, büyük bir hızla artış göstermiştir. İktidar, bankacılık sektöründe yabancıların payını yüzde 20 - 25 gibi bir miktarla kısıtlamayı düşünmemektedir ve bunu ifade etmektedir her vesileyle.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakalım Avrupa'da bu durum nedir: Yabancı bankaların payı, 2001 yılında, Almanya'da yüzde 4,3; Finlandiya'da yüzde 6,2; Hollanda'da yüzde 2,2; İtalya'da yüzde 5,7; Danimarka'da zaten hiç yok, İspanya'da yüzde 8,5; Yunanistan'da yüzde 10,8'dir. Bu ülkeler, Avrupa Birliğinin tam üyesi olduğu halde, diğer tam üyelere karşı bile…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim.

BİRGEN KELEŞ (Devamla) - …kendi bankacılık sektörlerini bu kadar iyi bir şekilde korurken, acaba, niye böyle yapıyorlar diye hiç düşündünüz mü? Düşünmedinizse -özellikle İktidar Partisi milletvekillerine sesleniyorum- bu konuyu düşünmenizi tavsiye ederim; çünkü, çok önemli bir konudur ve tesadüfen, ilgi göstermedikleri için bu sonuçlar elde edilmemektedir. Avrupa ülkeleri, bilinçli olarak, bankacılık sektörlerini korumaktadırlar.

Şimdi, sayın milletvekilleri, bütün önemli tesisleri -Türkiye'den bahsediyorum; çünkü, sayenizde, kısa bir süre sonra, bütün önemli tesisler yabancıların elinde olacaktır- yabancıların elinde olan, yabancıların borsadaki payı yüzde 60'ları aşan ve bankacılık sektörü büyük oranda yabancıların eline geçen bir Türkiye'de, yabancıların yararına olmayan; ama, Türkiye'nin yararına olan, toplumun yararına olan, kamu yararına olan herhangi bir girişim kolay gerçekleştirilebilir mi?! Ekonomi, kendi isteklerimiz yönünde yönlendirilebilir mi?! Kendimize has sorunlar, eğer yabancıların işine gelmiyorsa, bu koşullar altında çözülebilir mi?!  Bugün  özelleştirilen bazı bankaların ve tesislerin yerli-yabancı ortaklardan kurulan şirketler tarafından alındığını gördüğümüzde, hele de yerlilerin payı bu ortaklıklarda daha fazlaysa, toplum olarak çok mutlu oluyoruz. Basın, manşetlerden bu habere yer veriyor; ama, değerli arkadaşlarım, bilin ki, hiçbir garantisi yoktur; çünkü, özel sektör, bir süre sonra, daha avantajlı bulduğu için, kendi elindeki bankayı pekâla yabancı şirkete devredebilir, hiçbir garantisi yoktur; çünkü, özel sektör, Türkiye'nin geleceğini düşünmekle yükümlü değildir. Bir ülkenin geleceğini düşünmek, başta hükümet olmak üzere…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Keleş, son cümleniz için açıyorum; buyurun efendim.

BiRGEN KELEŞ (Devamla) - İzin verin… İzin verin… Kaç tane kadın var ki burada, kaç tane, kadınların yaptığı konuşma var ki?! Bir iki dakika, bir dakika rica ediyorum. İzin verin…

ÖNER ERGENÇ (Siirt) - Ne ilgisi var?!

BİRGEN KELEŞ (Devamla) - Çok ilgisi var… Çok ilgisi var…

Şimdi, hükümetin…

BAŞKAN - Sayın Keleş…

BİRGEN KELEŞ (Devamla) - 1 dakika daha rica ediyorum.

BAŞKAN -  Süreyi uzatamam; 2 dakika verdim.

BİRGEN KELEŞ (Devamla) - Tamam; yeter.

Hiç duymadınız mı hayatınızda pozitif ayırımcılık diye bir şey siz "ne ilgisi var" deyip duruyorsunuz oradan!..

ÖNER ERGENÇ (Siirt) - Ne ilgisi var yani?!

BİRGEN KELEŞ (Devamla) - Evet, çok ilgisi var. Pozitif ayırımcılık var; yarısı, kısa bir süre sonra, burada, kadın olacak.

BAŞKAN - Sayın Keleş, siz Genel Kurula hitap edin.

BİRGEN KELEŞ (Devamla) - Yarısı kadın olacak. O zaman alıştırın şimdiden siz kendinizi.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, müdahale etmeyelim.

BİRGEN KELEŞ (Devamla) - …ülkenin ve toplumun geleceğini düşünmesi…

Şimdi, değerli arkadaşlarım, özel sektörün ülkenin geleceğini düşünme yükümlülüğü yoktur. Bir ülkenin, toplumun geleceğini düşünmek, hükümetin görevidir. Bu hükümetin, toplumun geleceğini düşünmesi ve objektif değerlendirmeler yapması için, her şeyden önce, bugüne kadarki tutumunu ve tavrını değiştirmesi gerekir. Bir defa, Anayasa ve yasalara saygılı olmalıdır, cumhuriyetin temel ilke  ve nitelikleri ile cumhuriyetin kazanımlarını korumakla kendisini görevli saymalıdır. Başta, Sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere, muhalefet partilerinin, sivil toplum örgütlerinin, meslek odalarının ve toplumun geniş kesimlerinin savunduğu şeylere, uyarılara, önerilere kulak vermelidir. Bunları yapmalıdır değerli arkadaşlarım; çünkü, bunlar, bir defa, demokratik, laik, sosyal hukuk devleti olmanın gereğidir; bunlar, demokratik, çoğulcu ve katılımcı demokrasinin önkoşuludur.

BAŞKAN - Sayın Keleş, lütfen, konuşmanızı tamamlayın.

BİRGEN KELEŞ (Devamla) - Bitiriyorum efendim. Daha vaktim var; verdiğiniz vakit var.

Ayrıca, bunlar, milletvekili olduğumuz zaman yaptığımız yeminin de öngördüğü davranış biçimidir. Eğer bunları yapmayacaksanız, bunları yapmamakta da kararlıysanız, o zaman hükümetin bu ülkeye yapabileceği en büyük iyilik, bir an önce seçime gitmektir.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET YENİ (Samsun) - AK Parti verir onun kararını…

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Keleş.

Anavatan Partisi Grubu adına, Malatya Milletvekili Sayın Süleyman Sarıbaş; buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Anavatan Partisi Grubunun, 2006 bütçesi üzerinde, görüşmekte olduğumuz, 3 üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, biz, Anavatan Partisi, bu Mecliste grup kurduğumuzda, bu kürsüden, hükümetin iyi yaptığı şeylere destek olacağımızı, yapamadığı şeyleri de eleştireceğimizi, yol göstereceğimizi ifade etmiştik. Bu hükümetin hiç mi iyi yaptığı şey yok mu diye soracak olursanız, dün, Sayın Maliye Bakanım burada anlattı; yaptığı çok güzel şeyler var; ama, bu şeyler, bu hükümetle başlamadı. Mesela, Avrupa Birliği süreci, bu hükümetin başarısından bir tanesidir; yani, geçmiş zihniyetlerinden, Avrupa Birliği, Batı kulübüdür, Hıristiyan kulübüdür, onlar ortak, biz pazar olacağız zihniyetinden dönüp, Avrupa Birliğinin bir medeniyetler buluşması olduğunu, bir çağdaşlaşma modeli olduğunu savunması ve bu süreci götürmesi takdire şayandır.

Keza, bu hükümetin duble yol projesi, takdir ettiğimiz bir projedir, lazım olan, lazımiyeti olan bir projedir; ama, sadece onunla yetinilmez. Bu ülkenin otoyollara da ihtiyacı vardır; yani, bu hükümet otoyollar da yapmalıdır.

Keza, yine, bütçe disiplinine uymuştur, Sayın Kemal Derviş'in başlattığı IMF programlarına, o günkü istikrar programlarına harfiyen uymuştur, bundan sapmamıştır. Bunu bir tarafa atıp, ben program yapacağım deyip, her şeyi curcunaya çevirebilirdi; bunu da yapmamıştır. Bu da başarılarından biridir.

Sayın Bakan, dün, burada "serbest piyasaya ilk defa geldik" dedi. Sayın Bakan, ondan sonra, döndü "geçmiş hükümetler çivi çakmadılar" dedi.

Sayın Bakan, bu ülkeye serbest piyasa ekonomisini getiren Özal'ı nasıl unuttunuz?! Siz unutsanız, arkadaşlarınız, bütün Türkiye unutabilir mi?! Serbest piyasa, evet, sonuna kadar serbest piyasa. Dün, burada, beyanatlarınız var, tutanaklarda var. "Komünist ülkelerde özelleştirmeler bitti" diyorsunuz. Evet, takdir ediyorum, özelleştirmelerin süratle devam ettirilmesi lazım; ancak, Sayın Bakan, bu özelleştirdiğiniz tesisleri bu ülkeye yapanlar, bu ülkeye kazandıranlar, yani, sizin "baba baba satarım" dediğiniz bu tesisleri yapanları niye rahmetle anmadınız bu kürsüde?! Şu telekomünikasyon, bu uydu, Türksat uydusundan tutun da ülkenin her tarafına kadar 19 000 000 aboneye otomatik telefon götüren, Türkiye'nin bütçelerini buralara harcayan, bu tesislere harcayan rahmetli Özal'ı nasıl yâd etmezsiniz bu kürsüden?!

Keza, serbest piyasa ekonomisi diyorsunuz Sayın Bakan; devletin konut yaptığı bir serbest piyasa ekonomisi var mı Türkiye'de?! Komünist ülkelerde vardı. Yugoslavya'da yapardı devlet konut, Rusya'da yapardı. Serbest piyasada devlet konut yapanlara arsa üretir, altyapı yapar, kredi verir, destek olur Sayın Bakan. Çok övünerek söylediğiniz "154 000 tane konut yapıyoruz" dediğiniz, lojman yapımına soyunmanın, serbest piyasayla, modeliyle bir ilgisi var mı Sayın Bakan?!

Keza, yine, dün burada "efendim, zarflar evde açılıyordu" dediniz ve "renginizi değiştirin, kırmızı yapın" dediniz Sayın Bakan. Kırmızıya karşı bir alerjiniz mi var?! Bu ülkenin bayrağı kırmızı, al bayrağı kırmızı. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) Kırmızı olan başka siyasî partilerimiz de var; yani, sözlerinizin nereye gittiğini biraz hatırlayın Sayın Bakan. Bu ülkede zarfı evinde açanlar, zannediyorum TOFAŞ ihalesinden bahsediyorsunuz. Tansu Hanım yapmıştı. Tansu Hanımın bugün dokunulmazlığı var mı?! Gönderin Yüce Divana. Demek ki, suç unsuru siz de görmüyorsunuz ki Yüce Divana göndermiyorsunuz. Peki, göndermediğiniz, suç görmediğiniz bir şeyi, bu kürsüye gelip, insanları töhmet altında bırakmaya hakkınız var mı?!

Yine, Sayın Bakanım, sattığınız bu limanları bu ülkenin geçmiş hükümetleri yaptı. Bu tesisler yapılmamış olsaydı, neyi satacaktınız baba baba?! Erdemirde çok övündüğünüz Ayşe, Leyla bacalarını milyar dolarlar vererek Özal yaptı, Anavatan hükümetleri yaptı.

HARUN AKIN (Zonguldak) - Leyla diye baca yok.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - O bacalar yapılmasaydı…

HARUN AKIN (Zonguldak) - Leyla değil bacanın adı.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - İsmini Ayşe, Leyla diye genel olarak söylüyorum. O bacalar yapılmasaydı, o tesis revizyona uğramasaydı, kârlı hale getirilmeseydi, milyar dolarlar harcanmasaydı, neyi satacaktın baba baba?! Baba baba satıp, paşa paşa yemek yok. Baba baba satacaksın, doğru; özelleştireceksin; ama, paşa paşa yemeyeceksin Sayın Bakan. Bu ülkenin borçlarını ödeyeceksin.

Bakın, bu ülkenin borçları, 220 katrilyon olan içborcu, 250 katrilyona çıkmış; 100 katrilyon lira artırmışsınız. 120 milyar dolar olan dışborcu, 150 milyar dolara çıkmış; 30 milyar dolar artırmışsınız. Mademki, sattınız, mademki baba baba satıyorsunuz; ödeyin şu borçları paşa paşa. Niye ödemiyorsunuz Sayın Bakan?!

Bakın, diyorsunuz ki: "2 500 dolardı millî gelir, 5 000 dolara çıkardık; yani, yüzde 100 artırdık." Peki, hemen arkasından "tozşekeri, yüzde 12 daha fazla alabiliyor" diyorsunuz. Niye yüzde 12, yüzde 100  değil Sayın Bakan? Millî gelir yüzde 100 arttığına göre, tozşekeri yüzde 100 daha fazla alması lazım insanlarımızın. Bir tarafta söylediğinizi, bir tarafta kendi ifadenizle tekzip eder bir hal içerisindesiniz.

"Denk bütçe yapmadı geçmiş hükümetler" diyorsunuz. 96, 97 döneminde Sayın Abdüllatif Şener Maliye Bakanı değil miydi? O günkü tutanaklara bakın, Maliye Bakanının 96 bütçesinde, 97 bütçesinde denk yaptığına dair yüzlerce beyanı var.  Niye yalanlıyorsunuz Sayın Bakanı; Sayın Bakan yalan mı söylüyordu o gün o bütçeleri yaparken?!

Yine, tutanaklardan, sizin ifadenizle söylüyorum Sayın Bakan. Bu ülkeye gelmiş geçmiş bütün hükümetler çivi çakmıştır. Bu ülkede 70 000 derslikle öğünüyorsunuz, bu ülkenin 1 000 000 dersliği var. 930 000 dersliğini yapan geçmiş hükümetlerdir. Üç senede 450 katrilyon lira bütçe harcadınız; elbette yapacaksınız. Bu milletin 450 katrilyon lirası 2002, 2003, 2004, 2005'te sizin harcamanıza tevdi edildi. 450 katrilyon bütçeyi harcayacaksınız, ondan sonra 70 000 derslik yaptık diyeceksiniz. Elbette yapacaksınız. Ya, bu milletin parasını harcarken hiç mi bir şey yapmayacaksınız; zimmetinize mi geçirecektiniz? Yaptıklarınızı takdir ediyoruz. Satarız… Satın F-16'ları, satın tankları, satın uçaksavarları, roketleri! Bu milletin satılmayacak şeyleri de var. Yani, bu ülke, savunmasından sanayiine kadar, bu ülke parasının konvertibilitesinden  yurtdışına açılımına kadar… Sıkıştığınız zaman Özal da böyle yapıyordu diyorsunuz; biz de böyle yapıyoruz diyorsunuz; ama, bu kürsüye geldiğinizde sanki 2002 yılına kadar bu ülkede hiçbir hükümet geçmemiş, sanki 2002 yılına kadar bu ülkede hiçbir şey yapılmamış gibi, Türkiye Cumhuriyetinin tarihi sanki 2002'de başlamış gibi devasa nutuklar atmayın. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) Devasa nutuklar atmayın.

Bu ülkede sizin yaptığınız şeyleri biraz önce söyledim ve takdir ettiğimi de söyledim. Devam etmeniz lazım bunlara. Ne diyorum; duble yollara devam etmeniz lazım, yetmez, otoyollar da yapmanız lazım. Bu ülkede 40 000 köyde elektrik yoktu Özal geldiğinde. Bugün bu ülkenin 40 000 köyünde elektrik varsa, bu ülkenin 40 000 köyünde otomatik telefon varsa… Ben o tarihlerde bir ilçede avukatlık yapıyordum, telefonu manyetoyla çevirip, 3 saatte PTT'yi düşürdükten sonra illerarası bağlantı sağlıyordum. Hani öyle kolaydı, bakayım satabiliyor muydun 6,5 milyar dolara! Bu ülkenin bugün 19 000 000 otomatik telefonu var, 20 000 000'a yakın cep telefonu var bu ülkenin. Anavatan Partisi bunların markasıdır, ismidir Sayın Bakan, öğrenin bunları.

Bunları artık öğrenin ve geçmişi kötülemekten vazgeçin. İktidarlar geçmişi kötülemeye başlamışlarsa, artık, geleceklerine zarf bırakıyorlar demektir. Geçmişi kötülemekle bir yere varamazsınız.

RECEP GARİP (Adana) - Kendini tatmin etmek için konuşuyorsun değil mi?!

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Dolar 1 800 lirayken, 1 800'e bölerseniz 180 milyar dolar çıkar gayri safî millî hâsıla, 1 300'e bölerseniz 300 milyar dolar çıkar. Büyüme dediğiniz şey bu değil mi?!

Büyüdünüz de niye yansıtmıyorsunuz? İki kat büyüdünüzse, bu ülkenin ekonomisi iki kat büyüdüyse, niye asgarî ücretliyi yüzde 28'de bıraktınız üç senede? Niye yüzde 100 büyütmüyorsunuz veya 2002 yılında 700 000 000 alan memura neden 1 400 000 000 vermiyorsunuz? Büyüme bu.

Siz mi büyüdünüz; patronlar büyüdü, zenginler büyüdü. Onlar her zaman büyüyordu Sayın Bakan, bugün büyümediler ki!

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Borçlar nasıl ödenecek?!

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Onların büyümediği hiçbir dönem yok. Bakın, dün bir tartışma başlattılar, dün akşam geri kestiler. Elbette kesecekler, bu ülkenin kaymağını yiyenler onlar. Bu ülkenin kaymağını yiyenler iktidarla çatışmayı göze alabilirler mi?! Tarihinin en büyük tesislerini almış, TÜPRAŞ'ı almış, Yapı Krediyi almış, bir yılda bu kadar servetine servet katmış insanlar hükümetle takışabilirler mi?! Mümkün mü bu?!

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Tartışma ortamı mı istiyorsunuz; üzüldünüz mü yani?!

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Tarihinde bu kadar serveti yapamayanlar servet yaptılar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Sarıbaş; eksüre verdim.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Anadolu'nun fakir fukarası, Tokatlısı, Sivaslısı, Malatyalısı, Elazığlısı, kahvelere gidin de bir görün arkadaşlar; vallahi çay paraları yok, billahi çay paraları yok!

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Erzurum'a da git!

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Hiç kimse çocuğunu everemiyor, çocuğuna kız isteyemiyor, işi yok, aşı yok!

Büyüdük… Ee, büyüdünüz, doğru; büyüdünüzse, verin onlara, o insanlara verin. Şu bütçe rakamlarınıza bir bakın allahaşkına, kimlere verdiğiniz belli…

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Biz büyümedik, Türkiye büyüdü!

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Kimlere verdiğiniz belli; yani, bütçe rakamlarını tek tek tahlil edin, o sarı kitapçığı bir okuyun bakalım. Bu ülkede 70 tane üniversite yapılmış geçmişte; hiçbir çivi çakmadınız diyenler, bari bu üniversitelere bakarlar. Bu üniversitelerde 2 000 000 insan, gencimiz öğretim görüyor. Derler ki, 70 tane üniversite yapılmış pırıl pırıl; yaptılar, Allah razı olsun denilir ya! Hiçbir çivi çakmadınız… Çakmadık mı Sayın Bakan; ben o sözü üzerime almıyorum. Eliniz biraz fazla gitti; ama, o sözü ben üzerime almıyorum.

RECEP GARİP (Adana) - Üzerinize almıyorsunuz da onun için bu kadar konuşuyorsunuz, alsanız ne yaparsınız?!

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Çünkü, bu gruptaki bütün arkadaşlar, Özal'ı anlayanlar, bilenler bilirler ki…

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Bir çivi çaktığınızı biliyoruz!

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - …bu ülkede Özal çok çivi çakmıştır.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Çaktığınız çivileri biliyoruz!

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Senin kafana bir şey çakamamış Özal; keşke çakabilseydi, keşke Özal'ın kafasıyla şu dünyayı bir anlayabilseydiniz...

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Çaktığınız çivileri biliyoruz!

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - … Özal'ın kafasıyla şu dünyayı anlama zihniyetine kavuşabilseydiniz.

Bakın, tek başına iktidarlar elbette bir şey yapacak. Sistemde ne yaptınız allahaşkına…

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Siz mi Özal'ı temsil ediyorsunuz?!

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Ne yaptınız sistemde; 2002'den, bugünkü sistem arasında, Seçim Kanununda, Siyasî Partiler Kanununda, Cumhurbaşkanlığında, YÖK'de, Hâkimler Kurulunda yaptığınız bir sistem değişikliği var mı?! Halk, bunları düzeltin, bunları değiştirin, yeni baştan çağdaş bir sistem oturtun diye size oy verdi; ama, bunların hiçbirine dokunamadınız, hiçbirine eliniz değmedi. Ne yaptınız; IMF politikalarını devam ettirdiniz; iyi ki devam ettirdiniz, ben onu da ayıplamıyorum; ama, revize edin artık, sosyal boyutuna bakın; çünkü, o program ilk yapıldığında ödemeler dengesi üzerine yapılan bir programdı. Artık, bugün yapılması gereken ve verilmesi gereken…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Sarıbaş, açıyorum mikrofonu, konuşmanızı tamamlayın.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

Artık, işin sosyal boyutuna dayalı, sosyal sınıfları destekleyici bir döneme, mahiyete bürünmesi gerekir; ama, IMF'ye verdiğiniz 24 Kasım tarihli belgede, niyet mektubunda, maalesef, o konu da yok.

Bu duygularla -ileriki maddelerde düşüncelerimi açıklamaya devam edeceğim- Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sarıbaş.

Şahısları adına söz isteği var.

Adana Milletvekili Sayın Recep Garip, konuşuyor musunuz efendim?

RECEP GARİP (Adana) - Konuşmuyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Konuşmuyorsunuz…

Eskişehir Milletvekili Sayın Fahri Keskin?..

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Konuşmuyorum efendim.

BAŞKAN - Konuşmuyorsunuz…

Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Eraslan?.. Yok.

Madde üzerindeki…

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, ben konuşmak istiyorum şahsım adına.

BAŞKAN - Samsun Milletvekili Sayın Haluk Koç, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının maddeleri görüşülüyor ve 3 üncü madde üzerinde, şahsım adına diğer konuşmacılar söz almayınca, söz almış bulunuyorum.

Şimdi, bazı değerlendirmeleri, Grup Başkanvekili olmam sıfatıyla, genellikle, birtakım konuşmamız gereken noktalar gündeme geldiğinde ifade edebildim; ama, sizlerle paylaşmak istediğim, ekonomide yeni dönemdeki büyüme ve istihdam konusunda, bazı görüşler var; bu madde çerçevesinde bunları sizlerle paylaşmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, 2006'da, Türkiye'nin yüzde 5 -istikrarlı olarak ifade edilen- büyümesi öngörülmektedir. Şimdi, şunu değerlendirmelerinize sunmak istiyorum: Kapasite kullanımlarının gerçekten sınır noktaya yaklaştığı geçmiş yıllar baz etkisi olarak alındığında, hâsıla düzeyinin yükseldiği, dolayısıyla büyümenin daha fazla çabayı, daha fazla yatırımı gerektirdiği bir ortamda büyümenin sürdürülmesi, gerçekten, 2006 ve sonraki yıllarda biraz sorunlu gibi gözükmektedir. Peki, nedir yatırımın önündeki engeller? Şimdi, büyümenin orta ve uzun vadede sürdürülebilir olması, birtakım içsel etkenlere, içsel faktörlere ve bunların belirleyiciliğine bağlı olmakla beraber, bir ülkedeki iç tasarruf düzeyine ve bunun, ne düzeyde yatırımlara aktarıldığına da bağlıdır. Yani, iç tasarruf düzeyinin yetersiz olduğu bir ekonomide -hep söyleniyor; ama, yinelemekte fayda var- 20 000 000'un üzerinde insanın yoksulluk sınırının altında, 1 000 000 küsur insanın açlık sınırının altında bulunduğu bir ülkede, 73 000 000 nüfuslu bir ülkede, yaklaşık 25 000 000'u yoksulluk ve açlık diyelim, yani, üçte 1'e yakını bu sınırın altında olan bir ülkede, iç tasarruf birikimini sağlayabilecek olan katmanlar kimler?

Değerli arkadaşlarım, lütfen, ülkedeki değişik gelir katmanlarının analizine, ayrıntılı değerlendirmesine bir bakın. Yani, Türkiye'deki üretilen millî gelirin -ki, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak inatla söylüyoruz, ısrarla söylüyoruz- hakça bölüşülmediği, sosyal adalet temelinde bölüşülmediği; üretilen bir millî gelir varsa ortada -bunlar rakamlara yansıyor- bunun, eğitim yoluyla, sağlık yoluyla, vergi düzenlemeleri yoluyla, sosyal adaleti sağlayacak şekilde topluma yansıtılmadığı bir ortamda, Türkiye'de iç tasarruf sahipleri kimler? Yani, üçte 1'ini dışarı çıkartıyoruz, geri kalan 50 000 000'un, değerli arkadaşlarım, 45 000 000'u ise, hayatını idame ettirmeye çalışıyor; çoluk çocuğunun eğitimi, mutfak giderleri, yakacak, konut gideri ve hayatını idame ettirmeye çalışıyor. Peki, biz, hangi iç tasarruftan bahsediyoruz?

Sağlıklı bir ülke, istikrarlı bir büyüme programı ortaya koyarken, sosyal katmanların, üretilen millî gelirden dengeli bir şekilde faydalanmasını da beraber öngören programlar getirmek zorundadır. Sıkıntı burada değerli arkadaşlarım. Yani, Sayın Maliye Bakanı olsun, Sayın Başbakan olsun         -sizlerin de, çoğunuzun, daha sonra aynı sözlerle siyaset yaptığınız üslupta- söylediklerinin gerçekdışı birçok noktası var. Türkiye'de üretilen millî gelir adil bölüşülmüyor değerli arkadaşlarım. Türkiye'de, gelir dağılım farklılığı, uçurumu gittikçe derinleşiyor değerli arkadaşlarım. Türkiye'de, bölgeler arasındaki hizmet dağılım farklılıkları, ne kadar teşvik yasası çıkarırsanız çıkarın -bölgesel yapmadınız, sektörel yapmadınız, hatta, kalkınmışlık derecesine göre ilçeler temelinde yapmadınız- bunlar, hiçbir şekilde Türkiye'deki bölgeler arasındaki hizmet dağılım farklılıklarını gidermiyor değerli arkadaşlarım. İşte, doğu illerinden milletvekilleri var aramızda, ben soruyorum: Tunceli, Elazığ yatırım programına, teşvik programına girdi; yaprak oynadı mı burada; oynamadı. Yani, bir Düzce ile mukayese edemezsiniz. Bir dengesizlik var, yani burada temel sorun, ülkede üretilen millî gelirin eşit dağılmaması, gelir dağılımı uçurumunun farklılaşması ve dolayısıyla…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HALUK KOÇ (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun.

HALUK KOÇ (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

…esas, iç tasarruf yoluyla millî birikimlerimizi bu ülkenin kalkınmasına yatıracak olan, yönlendirecek olan bir millî birikimimiz yok. Bu, elimizden kayıyor değerli arkadaşlarım; bunu, ne olur, görün. Yani, bu Oferler, Harririler, bunlar siyaset üslubuyla siyaset sloganı haline geldiyse bunların bir nedeni var. Dün konuşan bir değerli arkadaşım söyledi "yabancı sermaye ırkçısısınız" bunu Başbakandan alıntı olarak söylüyor. Böyle bir şey yok. Bakın, söylediğim, son on yılda Türkiye'ye 87 milyar dolar civarında dışsermaye geldi. Bu sermayenin ancak yüzde 3,5-4'lük, en fazla 5'lik kesimi doğrudan üretime dönük yatırım olarak geldi değerli arkadaşlarım; ya diğeri; Türkiye'de halen çarpıklığını sürdüren ekonomik sistemden bir yatırıma dönmeden rant elde ederek, düşük kur üzerinden bunu çevirip, yüksek kârlılık oranıyla yurt dışına giden paradır bu.

Değerli arkadaşlarım, aklımızı başımıza alalım. Buradaki eleştirileri dikkate alalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Koç, son cümlenizi rica edeyim.

HALUK KOÇ (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

Buradaki tespitleri, lütfen iyi değerlendirin. Bu dediklerimizin tabiî siyaset boyutu var; ama, sizler tarafından da çok ciddî dile getirilmesi gereken sorunlar var. Ben şunu bekliyorum: AKP'li bir milletvekili arkadaşımın şu kürsüye çıkıp, Türkiye'deki millî sermaye nedir, büyük ölçekli millî sermayemiz ne, Anadolu kaplanları dediğimiz orta ve küçük ölçekteki millî sermayemiz ne ve bunlar bu küreselleşme sürecinde nasıl elimizden kayıyor, taşeron olup gidiyor?..

Hiç unutmayın değerli arkadaşlarım, millî sermayesi olmayan bir ülke, siyaseten bağımsız bir ülke değildir.

Saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Koç.

Sayın Oyan, iki arkadaşımız şahsı adına konuştuğu için size söz veremiyorum.

Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi, soru-cevap kısmına geçiyorum.

Soru-cevap süremiz, malumunuz, 10 dakika; 5 dakika soru, 5 dakika cevap.

Soru sormak isteyen fazla arkadaşımız olduğundan, soruların kısa, öz ve açık bir şekilde sorulmasını, böylece, diğer arkadaşlarımızın da soru sorma imkânına yardımcı olunmasını rica ediyorum.

İlk soru Sayın Kart'a ait.

Buyurun.

ATİLLA KART (Konya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakana iki noktada soru yöneltmek istiyorum.

Bilindiği gibi, Albaraka Türk Özel Finans Kurumuyla ilgili soru önergelerimize Sayın Bakan verdiği cevaplarda sadece yönetim kurulu üyesi olduğunu ifade ediyor ise de, aslında, hissedarlık ilişkisinin de bulunduğunu biliyoruz. Bu, resmî kayıtlarla, Karma Komisyondaki dosyalarla sabit. Bunu hatırlatarak soruyorum; burada 150 000 000 dolarlık hayalî ihracattan dolayı Albaraka Türk Özel Finans Kurumunun sağlamış olduğu Katmadeğer Vergisi iadesinin 30 000 000 dolara yakın olduğu yolundaki bilgiler doğru mudur? Bu rakamın gerçek tutarı nedir?

İkinci sorum: Sayın Maliye Bakanı, kendi şahsına yönelik olarak da çok ağır ve ciddî suçlamalar içeren bu raporlara yönelik olarak, bu raporlara karşı -aynen kendi ifadesiyle söylüyorum- "içine şey katılmış raporlar" diyerek eleştiri getirmiş olmasına göre, bu raporları hazırlayan kamu görevlilerine ve hesap uzmanlarına karşı bugüne kadar neden herhangi bir yasal yola başvurmamıştır; başvuru yapmış da kamuoyunun bilgisi mi yoktur? Burada, yalnız, şunu da ilave etmek istiyorum: Sayın Bakanın üslubundan daha uygun bir üslupla ifade ediyorum, demagoji yapmadan, net bir şekilde cevap vermesini hatırlatıyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Kart.

İkinci olarak soru soracak Milletvekilimiz Sayın Ahmet Işık'tır.

Buyurun Sayın Işık.

AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, 2004-2005 yıllarında yabancı sermaye girişi ne kadar olmuştur? Yabancı sermaye girişinin yüzde kaçı Avrupa Birliği ülkelerindendir?

Esnafımıza 2003-2005 yılları arası kullandırılan toplam kredi miktarı ne kadardır ve faizler hangi oranda düşmüştür?

Son olarak, Merkez Bankası döviz rezervleri nedir? Rezervlerin kısa vadede borçlara oranı yüzde kaça çıkmıştır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Işık.

Üçüncü olarak soru soracak Milletvekilimiz Sayın Emek'tir.

Buyurun Sayın Emek.

ATİLA EMEK (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Danimarka Telekomun 3 850 000 abonesi var; yaklaşık 19 milyar dolara satılmış oluyor. Türk Telekomun 19 000 000 abonesi var; yüzde 55'i 6,5 milyar dolara gitti. Bu durumu nasıl izah edersiniz?

İkinci sorum şu: Sayın Bakan, Kurumlar Vergisini 10 puan indiriyorsunuz. Türkiye, istihdam üzerindeki vergi yükünde yüzde 42'lik oranla çok yüksek bir düzeye sahiptir. İstihdam üzerindeki vergileri azaltmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Emek.

Sayın Kaptan, buyurun.

OSMAN KAPTAN (Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Sayın Bakan, Sayın Ali Babacan'ın Dubai'de imzaladığı borç sözleşmesine göre, Türkiye'nin Kuzey Irak'a girmemesinin karşılığı olarak 8 milyar dolar alınacaktı; kamuoyundan gelen tepkiler sonucu, bu sözleşme, şu ana kadar uygulamaya konulmadı.

1.- Bu sözleşmenin imzalanması öncesinde Maliye Bakanı olarak sizin bilginiz var mıydı?

2.- Sayın Başbakanın bilgisi var mıydı?

3.- "AKP'nin bütçelerinin, hazırlanış ve uygulanış şekli itibariyle, gerçek Atatürkçülükle bağdaştığını söylediniz. Atatürk dönemi dahil, ekonomik bir anlaşmanın bedeli olarak siyasî koşul öngören bir başka sözleşme var mıdır?

4.- Böyle bir anlaşmanın altına imza atmak "ülkemi pazarlamakla mükellefim" anlayışının bir gereği midir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kaptan.

Sayın Baloğlu, buyurun.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakana sorum şu: IMF'ye verilen niyet mektubunda, ücretlilere uygulanan vergi iadesinin reforma tabi tutulacağı yazılıyor, böyle bir söz veriliyor. Bu reform nasıl yapılacak? Kapsamı mı daraltılacak? Vergi iadesi kaldırılacak mı? Bu, reform mu oluyor şimdi sizce? Ücretlilere uygulanan vergi iadesini kaldıracaksanız niye lafı dolaştırıyorsunuz?

İkinci sorum şu: Sayın Bakana, dün, CHP Grup Başkanvekili Sayın Koç çok açık sorular yöneltti. Bunlardan bir tanesi de, bir araç kullanımı ve bu aracın yaptığı kazayla ilgiliydi. Sayın Bakan, buna açık bir yanıt vermediniz, kamuoyu bu konuda sizden yanıt bekliyor. Şunu soruyorum: Neden cevap vermiyorsunuz? Neyi gizliyorsunuz? Neden gizliyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Baloğlu.

Soru sorma süresi tamamlanmıştır.

Sayın Bakan, buyurun.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Sayın Kart'ın sorusuna öncelikle cevap vermek istiyorum. Esasında Sayın Kart bu soruları devamlı surette aynı şekilde soruyor, biz de aynı şekilde cevaplandırıyoruz; fakat, o sormaktan bıkmıyor, ben de söylüyorum, ama, bundan sonra son solarak söyleyeceğim, bundan sonra da cevaplamayacağım artık. Çünkü, bu çatının altında olanları bu kadar meşgul etmeye -lüzumsuz sorularla- kimsenin hakkı yoktur; bir.

“Albaraka, 150 000 000 dolar KDV borcu var, bilmem ne kadar borcu var…" Şu anda Albarakanın vergilerle ilgili bir problemi yoktur; bunu iyice bilin.

ATİLLA KART (Konya) - Sayın Bakan, soruma cevap verin.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Soruna cevap veriyorum, neye cevap vereceğiz Sayın Kart? "150 000 000 dolar KDV borcu var, ne yapıyor?" dediniz. Öyle bir borcu yoktur, öyle bir problemi yoktur.

ATİLLA KART (Konya) -  150 000 000 dolarlık hayalî ihracattan dolayı ne kadar vergi iadesi aldı diyorum, bunu soruyorum size.(AK Parti sıralarından gürültüler)

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Yazılı cevap verin Sayın Bakan.

 MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Hayır canım, niye yazılı cevap vereyim.

Şimdi, hayali ihracattan dolayı diye söylenen herhangi bir vergi borcu, problemi yoktur, herhangi bir vergi problemi yoktur. Ondan dolayı öyle bir vergi iadesi alsa borcu çıkardı, borcu yok diyoruz size.

ATİLLA KART (Konya) - Soruma cevap vermiyorsun, başka şeylerden bahsediyorsun.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul)-İkincisi, bakınız Sayın Kart, beni iyi dinleyin.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Bakanı dinleyelim.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Soru sordunuz, dinleyin o zaman canım!

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul)- İkincisi, Albarakanın bu hakkımda yazılan raporlarla ilgili açılan davalar; benim dokunulmazlığım olduğu için ben bir kenara bırakıldım, fakat ilgili yönetim kurumlu üyeleri için bütün davalar kaldırılmıştır. Bütün bu davalar kaldırılmıştır. Benim dokunulmazlığım olduğu için beni ayrı tutmuşlardır; fakat, şu anda bu davalardan dolayı yönetim kurulu üyeleri, benimle beraber olan yönetim kurulu üyeleri hakkında davalar kaldırılmıştır. Böyle bir dava yok şu anda.

ATİLLA KART (Konya)-Vergi affı sayesinde kaldırılmıştır.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Hayır, yani, vergi affı sayesinde filan değil.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, soru-cevap böyle olmaz!

BAŞKAN - Sayın Bakan, siz cevap verin.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - İkincisi: "Bu raporları hazırlayanlar hakkında ne yaptınız" diyorsunuz.

Raporları hazırlayanlar hesap uzmanı. Ben, Maliye Bakanı olunca, benim hakkımda rapor hazırladınız diye soruşturma mı açayım yani onlar hakkında?! Öyle bir şeyi benden kimse beklemesin.

ATİLLA KART (Konya) - O raporlar gerçeğe aykırıysa, elbette, gereğini yapacaksınız.

BAŞKAN - Sayın Kart, siz sorunuzu sordunuz; karşılıklı diyalog diye bir usulümüz yok.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Hayır.

Sayın Kart, o holdingle ilgili danışmanlığınızı açıklayın siz, bana bunları soracağınıza; milleti dolandıran… (CHP sıralarından gürültüler)

ATİLLA KART (Konya) - Benim hakkımda bir dosya varsa, elbette, açıklarım.

BAŞKAN - Sayın Bakan, siz, diğer sorulara cevap verin, lütfen.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Siz bakansınız!..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - İkincisi… Sayın Işık'ın sorularına cevap veriyorum: Değerli Işık, 2004-2005 yıllarında yabancı sermaye girişlerini sordu.

Türkiye'de, biliyorsunuz, aşağı yukarı uzun yıllardan beri, yirmi yıldan beri, Türkiye'ye giren yabancı sermaye ortalaması, hiçbir zaman 1 milyar doları bulmamıştır. Girişler ortalama olarak 1 milyar doların altında olmuştur; fakat, bizim AK Parti Hükümetimizden sonra siyasî istikrar, ekonomideki güven ve istikrarın temin edilmesinden dolayı ve makro ekonomik göstergelerdeki iyileşmelerden dolayı, artık, ülkemize yabancı sermaye girişi de başlamıştır. 2004 yılında 2,5 milyar doları aşkın yabancı sermaye girmiştir ülkemize. 2005 yılında da, bu, 10 uncu ay itibariyle 3 milyar doları aşmıştır. Bu sene gelecek olan yabancı sermayenin 5 milyar doları aşacağını tahmin ediyoruz, tahminlerimiz bu şekilde. İlk defa oluyor bu rakamlar. 2006 yılında da, bunun çok daha fazlası olarak yabancı sermaye… Doğrudan yabancı sermayeden bahsediyoruz, yatırım yapmak için gelen yabancı sermaye bu. Bu, 2006 yılında da çok daha fazla olacaktır.

2006, 2007, 2008 için yapmış olduğumuz program gereğince, hükümetimizin hazırladığı program gereğince gelecek olan yabancı sermayeyi 15 milyar dolar olarak hesapladık; fakat, bu gidişle tahminlerimizin çok üstünde bir giriş olacağını, yabancı sermaye geleceğini tahmin ediyoruz.

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Ayrıca, esnaf kredi…

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Süre bitti Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Bakan, süremiz doldu; çok kısa…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Peki, diğerlerini de yazılı olarak cevaplandıracağım.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan… Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 3 üncü madde üzerindeki …

ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan… Sayın Başkan…

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan…

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - … soru ve cevap süresi tamamlanmıştır.

ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan, söz istiyorum.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, 69'a göre arkadaşın söz talebi var.

BAŞKAN - Efendim, soru-cevap kısmında 69'a göre ne cevabı vereceğim…

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, sataşma oldu. Dün de verildi…

BAŞKAN - … siz sordunuz, cevap verdi.

ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan, şahsıma sataşma oldu.

BAŞKAN - Tatmin olmazsanız bir daha  sorarsınız.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Hayır, hayır…  Sayın Bakan, suçlamada bulundu arkadaşımıza…

BAŞKAN - Veremem efendim, öyle bir söz veremem size.

ATİLA EMEK (Antalya) - Sayın Bakan suçlamada bulundu Sayın Başkan.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Devam Başkan, devam…

ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan, şahsıma…

BAŞKAN - Efendim, siz hukukçusunuz Sayın Kart; soru-cevapta böyle bir usul yok, İçtüzüğü siz de okudunuz, ben de okudum.

ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan, şahsıma sataşma var.

BAŞKAN - Siz sordunuz, tatmin olmadınız. Olmayabilirsiniz. Ben, illa ki, tatmin olacak bir cevap vereceğini söyleyemem Bakana.

ATİLLA KART (Konya) - Hayır, hayır…Şahsıma sataştı Sayın Başkan. Soruyla ilgisi olmayacak bir şekilde şahsıma sataştı.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Kişisel bir saldırı var.

HALUK KOÇ (Samsun) - Hayır, kişisel bir, avukatlığı dolayısıyla suçlamada bulundu; çok açık.

BAŞKAN - Ben, zabıtları getirteyim, bakarım.

HALUK KOÇ (Samsun) - Avukatlığının…

BAŞKAN - Efendim, bakayım, ben duymadım onu…

HALUK KOÇ (Samsun) - Ama, efendim…

BAŞKAN - Efendim, duymadım Sayın Koç. İyi de, ben duymadımsa, onu siz ifade ediyorsunuz. Getireyim zabıtları, vereyim.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sorun Sayın Bakana efendim, itiraz etmeyecektir.…

ATİLA EMEK (Antalya) - Sayın Bakan açıklama istedi.

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Sayın Bakan açıklanmasını istedi özellikle.

HALUK KOÇ (Samsun) - Şimdi olması lazım Sayın Başkan. Usul tartışması açmayalım…

BAŞKAN - Niye açıyoruz? Aynı toplantıda bu olabilir.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkanım, böyle bir usul yok. İncelersiniz, varsa verirsiniz; yoksa "yok" der geçersiniz.

ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkana hatırlatıyoruz Sayın Kapusuz. Lütfen, müdahale etmeyin.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Ama, siz de müdahale ediyorsunuz; hep sizin müdahaleniz. Hem soru soruyorsunuz hem müdahale ediyorsunuz…

ATİLLA KART (Konya) - Doğru cevap vermesi için Bakana müdahale ediyorum, başka bir şekilde müdahale etmiyorum.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Hayır, buna hakkınız yok. Ne isterse, onu söyler.

ATİLLA KART (Konya) - Çok açık bir şekilde…

BAŞKAN - Anladım Sayın Kart. Ben o kısmı duymadım; ama, Grup Başkanvekili bana izah etti.

Yerinizden, sadece o konuda; buyurun.

ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Şimdi, Sayın Bakan hakkındaki, burada, 3 tane dosyadan söz ederek, o dosyalarla ilgili olarak, milletvekili sorumluluğumun gereği olarak  soru soruyorum, denetim görevinin gereği olarak soruyorum. 3 tane dava dosyasından, bilirkişi raporlarından söz ediyorum Sayın Bakan.

Benim hakkımda, dedikoduya dayalı olarak, bir ifadeyi, yine, maalesef, üslubunuza uygun bir şekilde, araya sıkıştırıyorsunuz. Benim hakkımda bir iddia varsa, bir suçlama varsa, bunun gereğini yapmanız, her an için mümkün, hükümet olarak, Bakan olarak, ilgili merciler olarak. Bunu yapmayıp da bunu dile getirdiğiniz için sizi müfteri olarak ilan ediyorum Sayın Bakan. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Kart.

Şimdi, 3 üncü madde üzerindeki konuşmalar ve soru cevap kısmı tamamlanmıştır.

Maddenin oylamasına geçerken...

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan...

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, bu ifade nasıl karşılıksız kalır?!

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, ben o "müfteri" lafını aynen Kart'a iade ediyorum; müfteri kendisidir. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, bu karşılıklı tartışmayı burada noktalıyoruz.

ATİLLA KART (Konya) - Ben, dosyalara dayanıyorum, dava dosyalarına dayanıyorum; peki, siz neye dayanıyorsunuz? Ben, dava dosyalarına dayanıyorum; iftira etmiyorum.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Hep bu! Her gün bu! Yok mu AKP'de Maliye Bakanlığı yapacak başka birisi?!

III.- YOKLAMA

BAŞKAN - Şimdi, tasarının 3 üncü maddesinin oylamasına geçmeden önce, İçtüzüğün 57 nci maddesi gereğince, yoklama talebi vardır.

Yoklama talebinde bulunan sayın milletvekillerinin Genel Kurulda bulunup bulunmadıklarını arayacağım.

Sayın milletvekilimizin adını okuduğumuzda, sadece eliyle işaret buyururlarsa, memnun olurum.

Haluk Koç?.. Burada.

Ali Kemal Deveciler?.. Burada.

Osman Kaptan?.. Burada.

Ferit Mevlüt Aslanoğlu?.. Burada.

Nejat Gencan?.. Burada.

Atilla Kart?.. Burada.

Atila Emek?.. Burada.

Ufuk Özkan?.. Burada.

Kemal Sağ?.. Burada.

Harun Akın?.. Burada.

Tuncay Ercenk?.. Burada.

Vezir Akdemir?.. Burada.

Kâzım Türkmen?.. Burada.

Oğuz Oyan?..

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Yerine...

BAŞKAN - Sayın Gazalcı tekeffül ediyor.

Ahmet Ersin?.. Burada.

Nail Kamacı?..

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Yerine...

ZEKERİYA AKINCI (Zonguldak) - Yerine efendim...

BAŞKAN - Zekeriya Akıncı tekeffül ediyor.

Salih Gün?.. Burada.

Akif Hamzaçebi?..

BİRGEN KELEŞ (İstanbul) - Yerine efendim…

BAŞKAN - Sayın Keleş tekeffül ediyor.

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Akif Bey geldi efendim.

BAŞKAN - Nezir Büyükcengiz?.. Burada.

Sedat Uzunbay?.. Burada.

Sayın milletvekilleri, elektronik cihazla yoklama yapacağım.

Yoklama için 4 dakika süre veriyorum. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını, görevli personel aracılığıyla, 4 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

İsimlerini okuduğumuz sayın milletvekilleri cihaza girmesinler efendim.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere devam ediyoruz.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1.- 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1119) (S. Sayısı: 1028) (Devam)

2.- 2004 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Dairelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap  Kanunu Tasarısı  ve  Plan ve  Bütçe Komisyonu  Raporu ( 1/1084, 3/907)  (S. Sayısı: 1029) (Devam)

3.-  2004 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil İdarelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1085, 3/908) (S. Sayısı: 1030) (Devam)

BAŞKAN - Şimdi, 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ BÖLÜM

Bütçe Düzenine İlişkin Hükümler

Bölüm düzeni ve deyimler

MADDE 4.- Gider cetvelinin bölümleri, analitik bütçe sınıflandırmasına uygun olarak fonksiyonlar şeklinde düzenlenir. Fonksiyonlar; birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü düzeyde alt fonksiyonlara ayrılır.

Bu Kanunda ve diğer kanunlarda yer alan;

a) "Fasıl ve bölüm" deyimleri, fonksiyonel sınıflandırmanın birinci düzeyini,

b) "Kesim" deyimi, fonksiyonel sınıflandırmanın ikinci düzeyini,

c) "Madde" deyimi, fonksiyonel sınıflandırmanın üçüncü düzeyini,

d) "Tertip" deyimi, kurumsal, fonksiyonel ve finansman tipi kodların bütün düzeyleri ile ekonomik sınıflandırmanın ilk iki düzeyini,

e) Borç ödemeleri yönünden "ilgili hizmet tertibi" deyimi, borç konusu hizmetlerin yürütüldüğü ilgili tertipleri,

ifade eder.

Tahakkuk ettirilecek giderler Devlet muhasebesi kayıtlarında ekonomik sınıflandırmanın dördüncü düzeyini de kapsayacak şekilde gösterilir; kesinhesap kanunu tasarısı ise ikinci düzeyde hazırlanır.

İlgili mevzuat hükümleriyle analitik bütçe sınıflandırması arasında gerekli uyumu sağlamaya ve ortaya çıkabilecek sorunları gidermeye yönelik düzenlemeler yapmaya  Maliye Bakanı yetkilidir.

BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın Ali Kemal Deveciler. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Deveciler, sizin şahsınız adına da söz isteği olduğundan, birleştirdim; buyurun.

CHP GRUBU ADINA ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanun Tasarısına ait 4 üncü madde hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, bu bütçe, AKP İktidarının getirdiği dördüncü bütçe. Bu bütçede, aynen AKP İktidarı döneminde getirilen, 2003, 2004, 2005 yılı bütçelerinde olduğu gibi, IMF'nin damgasını taşıyan, IMF'nin Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerine dayattığı, sizlerin de daha evvelki üç dönemde kabul ettiği ve AKP milletvekillerinin, sizlerin oylarıyla bu bütçeler yasalaştığı; yani, açıkyüreklilikle söylemek ve kabul etmek gerekiyor ki, AKP Hükümeti, bu bütçede de, kendini bir anlamda, IMF politikalarının dışına çıkmamaya angaje etmiş, kabul etmiş, IMF'ye vermiş olduğu iyi niyet mektuplarına bağlı ve sadık kalarak hazırlamış olduğu, IMF'ye vermiş olduğu taahhütlerin bir uygulama taahhütnamesidir; IMF tarafından onaylanmış, IMF tarafından test edilmiş, ondan sonra da, sözde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesine sunmaya çalıştığınız, sunduğunuz, üzerinde santim dahi değişiklik yapmadığınız bir bütçe olduğu açık ve net olarak görülmektedir.

2006 yılı bütçe kanunu merkezî yönetim bütçe gelirlerinin 171 katrilyon 250 trilyon lira olduğu ve bu gelirlerin de 146 katrilyon 450 trilyon lirasının vergi gelirlerinden oluştuğu görülmektedir.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)- Sayın Başkan, hiçbir şey duyamıyoruz.

ŞEVKET ARZ (Trabzon)- Sayın Başkan, bu gürültü ne yahu!

BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, sayın hatibi dinleyelim. Yalnız, sayın milletvekilimizin hitap tarzı da uygun değil tabiî. Onu da ifade edeyim.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla)- Yani, 2006 yılı bütçemizin yüzde 86'sına tekabül eden kısmının vatandaşlarımızın sırtına yüklenen vergilerden kaynaklandığı açık ve net olarak 2006 yılı bütçesinde görülmektedir. 146 katrilyon 500 trilyon liralık vergi gelirlerimizden 11 katrilyon 180 trilyon liralık kısmı mahallî idare payları, 2 katrilyon 700 trilyon liralık kısmı da, fonlara ayrılan payları düştüğümüzde, 2006 yılında vatandaşlardan vergiler olarak net olarak 132 katrilyon 500 trilyon lira; gelirlerimizden de net olarak 14 katrilyon 400 trilyon liralık ret ve iadeleri düştüğümüzde, 156 katrilyon 850 trilyon liradan oluşacağı görülmüştür ve bütçeye bu şekilde konulmuştur. Yani, 2006 yılı içerisinde vatandaşın sırtına yüklenerek toplanacak olan bu vergilerin 24 katrilyon 700 trilyon lirası Gelir Vergisi, 12 katrilyon 400 trilyon lirası Kurumlar Vergisi olarak, toplam 37 katrilyon 100 trilyon liralık kısmı dolaysız vergi olarak vatandaşın kazancı ve malî gücü üzerinden; geriye kalan 95 katrilyon 400 trilyon liralık kısmı ise ÖTV, KDV, Damga Vergisi, Özel İletişim Vergisi, vergi harçları olarak, yani, dolaylı vergi olarak adaletsiz ve acımasız bir şekilde vatandaşın sırtına yüklenecektir. Bu, bütçede açık ve net olarak görülüyor.

AKP'nin iktidara geldiği günden bugüne kadar getirdiği üçüncü bütçe. Aynı diğer bütçelerde olduğu gibi, 2006 bütçesi de dolaylı vergilere emanet edilmektedir. Dolaylı vergilerin bütçe içerisindeki payı yüzde 72'lere ulaşmış durumdadır.

Anayasamızın 73 üncü maddesinde "Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, malî gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür" denilmekte ve vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımının, maliye politikasının sosyal amacı olduğu da Anayasamızda açık ve net olarak yazılmaktadır. Ne yazık ki, ülkemizde, Anayasa hükümlerine göre vatandaşlarımızdan malî güçlerine göre vergi alınmamakta, vergi, adaletsiz ve acımasız bir şekilde vatandaşlarımızdan toplanmaktadır.

Dolaylı vergide, hem Avrupa'da hem dünyada, Avrupa ve dünya şampiyonuyuz. Dünyada hiçbir ülkede dolaylı vergiler bu kadar yüksek değildir. Dünyada, vatandaşını Türkiye gibi sömüren başkaca bir ülke de yoktur. Üstelik, temel ihtiyaç maddelerinde de dünya şampiyonuyuz; enerjide, elektrikte, doğalgazda, haberleşmede, insanların temel tüketim ihtiyaçlarındaki fiyatlarda en yüksek ülke de, dünyada, Türkiye'dir.

Ama, reel ücretlerimize bakalım. Reel ücretlerimiz Avrupa'nın beşte 1'i; fakat, ücretlerimizin satın almaya mecbur olduğu ihtiyaç maddeleri ise, Avrupa ortalamalarının yüzde 12'si üzerindedir. Bu mudur adalet, bu mudur Adalet ve Kalkınma Partisinin adaleti?!

Reel ücretler sizin iktidarınızda, 1997 yılı istatistikleri baz alındığında, yüzde 35 gerilemiştir. Hiç beğenmediğiniz 2001 kriz döneminde bile, reel ücretler yüzde 15 gerilemiştir. Satın alma gücü de aynı şekilde, sizin iktidarınız döneminde gerilemiştir. Siz, hâlâ, adaletten söz ediyorsunuz.

Bakın, asgarî ücretliye. Asgarî ücretli 350 000 000 lira maaş alırken, yılbaşından itibaren, yapmış olduğunuz zamla 380 000 000 liraya çıkardınız. Bir de bununla övünüyor, enflasyonun üzerinde asgarî ücretliye zam yaptık diyorsunuz.

Asgarî ücretli, hâlâ, açlık sınırının altında ülkemizde yaşamaya mahkûm edilmekte. Bu aldığı 380 000 000 lirayla, hayatını nasıl idame ettirmektedir, hiç düşündünüz mü?!

Bakın, iktidara gelirken, asgarî ücretliye ne vaat etmiştiniz; asgarî ücretliye uygulanan özel indirimi kademeli olarak artıracağınızı ve asgarî ücret seviyesine çıkaracağınızı ve neticede de, asgarî ücretliden vergiyi almayacağınızı söylemiştiniz; ama, ne yazıktır, bırakın özel indirimi asgarî ücret düzeyine çıkarmayı, özel indirimi tamamen kaldırdınız. Nasıl, isminizin Adalet Kalkınma Partisi olduğunu ben bilemiyorum.

Yine, son yaptığınız bir uygulamayla, Gelir Vergisini 5 puan, Kurumlar Vergisini 10 puan düşürdünüz; ama, ne yazık ki, ülkemizde, açlık sınırının çok altında yaşam mücadelesi veren asgarî ücretli ile yine yoksulluk sınırının çok altında yaşam mücadelesi vermeye çalışan memurlarımızdan kesilen verginin oranını düşürme cesaretini dahi gösteremediniz. Sayın Bakan, diyorsunuz ki "onlar vergi iadesi alarak, bu ödedikleri vergilerin bir kısmını geri alıyorlar ve onun için, bu ücretliler, yüzde 8 civarında vergi ödemekteler." Peki, bu vergi iadesi sistemi, sizin zamanınızda mı çıkarıldı, yoksa sizden evvelki hükümetler döneminden gelen bir uygulama mıdır?! Siz, bu ücretli, bordrolu insanlarımıza sanki lütfederek bu vergi iadesini yeni çıkarmış gibi göstermeye çalışıyorsunuz ve bu şekilde gündeme getirmeye çalışıyorsunuz. Çok ayıp, çok!..

Bu tavrınızla, AKP Hükümetinin zenginler hükümeti olduğu bir kez daha anlaşılmıştır. Zenginlerin vergi yükünü aşağıya çekiyorsunuz; ama, asgari ücretle çalışanın, memurun vergisini affedecek hiçbir önlem almıyorsunuz, emeğiyle geçinenin vergi yükünün aşağıya çekecek bir önlem getirmiyorsunuz. Bir asgarî ücretliden, yıllık 750 000 000 lira vergiyi kaynağında alıyorsunuz; ama, devlet iç borçlanma senedi ve hazine bonosu geliri olan vatandaşlarımızın, 2005 yılında 305 milyar liralık gelirlerini, 2006 yılında da -getirdiğiniz bir uygulamayla- 407 milyar liralık net gelirlerini vergi dışı bırakıyorsunuz. Bu da, AKP'nin, ne derece, kimlerle beraber olduğunu belli ediyor.

Bu, ciddî, sınıfsal bir bakış açısıdır. AKP Hükümeti, TÜSİAD'ın, holdinglerin, büyük sermaye kesiminin hükümeti olduğunu burada da açık ve net olarak göstermiştir.

Sayın Bakan, emek en yüce değerdir, mutlaka himaye edilmesi gerekir ve mutlaka korunması gerekmektedir. Belki, AKP, kendi felsefesine uygun bir karar almıştır; ama, yazıktır. Yazıktır; yani, Türkiye'de emeğiyle geçinenlerin de düşünülmesi, korunması gerekmektedir. Bu insanlarımızın basını yok, medyası yok diye, bunların sesi çıkmıyor diye bu kesimlerin yok sayılması, son derece yanlışlıktır, son derece insafsızlıktır. Onun için, bu yanlışın düzeltilmesi ve ücret kesimine de en az 5 puan indirimin sağlanması gerekmektedir.

Ama siz, milyonlarca ücretlimizi bir kenara iterek, Kurumlar Vergisini yüzde 30'dan yüzde 20'ye düşürdünüz. Biz, kurumların vergisinin düşürülmesinin karşısında değiliz. Türkiye'de vergi oranları çok yüksek. Tüm vergi oranlarının indiriminden yanayız, biz bundan mutluluk duyarız; ama, bir yandan Kurumlar Vergisini indiriyorsunuz, ama ne yazık ki diğer yandan yatırım indirimini kaldırıyorsunuz. Bu demektir ki, sanayicinin, KOBİ'lerin vergi avantajı ellerinden alınmakta. Türkiye'de toplam istihdamın yüzde 65'ini yapan KOBİ'lerin kullanabildiği nadir istihdam ve muafiyetlerden, avantajlardan biri olan yatırım indirimlerini kaldırıyorsunuz. KOBİ'lerin avantajlarını yok ediyorsunuz, ondan sonra da, ancak üç beş büyük holdingin katrilyonlarca lira faydalanacağı Kurumlar Vergisi indirimini bir marifetmiş gibi anlatıyorsunuz. Bir de, bu indirimi, sanki tüm vatandaşlarımıza yansıyormuş gibi göstermeye çalışıyorsunuz.

Peki, bu indirilen Kurumlar Vergilerini kimler ödemektedir Sayın Bakan?! Bu 10 puanlık indirimden kimler yararlanacak; daha çok, finans sektörü, bankalar yararlanacak, çok yüksek kazanç elde eden kurumlar, holdingler yararlanacak. Bu vergilerin yüzde 35'ini zaten kamu ödüyor, KİT'ler ödüyor. Toplam, geçen yıl, 9 katrilyon 500 trilyon liralık Kurumlar Vergisi tahsilatı içinde sadece özelleştirdiğiniz, sattığınız Telekomun payı 1 katrilyon 400 trilyon lira. Üçte 1'lik, yüzde 10'luk indirimle, bu indirimle sadece Telekom'a, 470 trilyon liralık bir avantajı bu şirkete sağlıyorsunuz. Peki, kime sağlıyorsunuz; Telekom'a. Peki, kime; Hariri'ye, Öger'e. Adamın özelleştirme sonucu devlete ödeyeceği para peşinatı 1,2 milyar dolar. Yani, peşinatın üçte 1'inden fazlasını vergiyi düşürerek, Hariri'nin, Öger'in öteki cebine koyuyorsunuz. Diğer özelleştirilen, kâr eden kurumlarda da aynı durum söz konusu; Petkimde, Erdemirde, Seydişehir Alüminyumda, TÜPRAŞ'ta ve diğer özelleşen kurumlarda, Ofer'e de aynı şekilde, buradan bir avantaj sağlıyorsunuz. Peki, bunları pazarlarken, satarken, şartnamenizde bunlar var mıydı; Sayın Bakan, bu indirimler var mıydı?! Kurumlar Vergisini yüzde 10, yani, üçte 1 oranında indireceğiz diye bir hüküm var mıydı; soruyorum.

BAŞKAN - Sayın Deveciler, bir dakikanızı rica edeyim.

Sayın milletvekilleri, süremiz, malumunuz, saat 13.00'te bitiyor. Sayın hatibin sözü tamamlanmamıştır; konuşmasının tamamlanmasına kadar sürenin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum.

HALUK KOÇ (Samsun) - Karar yetersayısının aranmasını istiyorum.

BAŞKAN - Arayalım.

Şimdi, yeniden tekrar ediyorum: Çalışma süremizin, sayın hatibin konuşmasının tamamlanmasına kadar uzatılmasını oylarınıza sunacağım.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, süre yetiyor zaten. 4 dakika var; 4 dakika da konuşma süresi var Sayın Başkan.

BAŞKAN - Yetmiyor… Hayır.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) - Herkese 5 dakika verdi. Bakın, 2 dakikam gitti benim Sayın Kapusuz. Hatibe müdahale etme! Hatibe müdahale etme!

BAŞKAN - Oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısı arayacağım.

Efendim, biz, elimizdeki saatimize göre hareket ediyoruz Sayın Başkan.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir; süreyi uzatıyoruz.

Buyurun.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) - Sayın Başkanım, 2 dakika da ilavenizi unutmayın.

BAŞKAN - İlave edeceğim Sayın Deveciler.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) - O 2 dakikanın haricinde 2 dakika…

BAŞKAN - Buyurun.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) - Kurumlar Vergisinde bunu indireceksiniz, en  büyük vergi tahsilatı yaptığınız alanda vergiyi kaybedeceksiniz. Geriye ne kalıyor? Nereden alacaksınız bu kaybedilen vergiyi? Evet, bu kaybedilen vergiyi, yine, ÖTV, KDV'ye yüklenerek, dolaylı vergilere yüklenerek, adaletsiz ve acımasız bir şekilde, Anayasamızın 73 üncü maddesine aykırı bir şekilde, tüm vatandaşlarımızın sırtına yükleyeceksiniz. Bunun başkaca bir izah tarzı yoktur. Bu indirimler, herhalde, ya IMF'nin talimatları doğrultusunda yapıldı ya da özelleştirilen, pazarlanan büyük KİT'lerin satışı esnasında sizler tarafından söz verilmiş olabilir.

Kurumlar Vergisindeki 10 puanlık indirimde olduğu gibi "biz vergi oranlarını aşağıya çekiyoruz" diyemezsiniz. Önemli olan, vatandaşlarımızın tamamını ilgilendiren, tüm vatandaşlarımıza yansıyacak olan dolaylı vergilerde KDV'yi, ÖTV'yi aşağıya çekebilmektir. Eğer, siz, yüzde 18'lik KDV'yi yüzde 10'lara, yüzde 8'lere indirebiliyorsanız, ÖTV'yi düşürebiliyorsanız, o zaman, bu, önemli bir vergi indirimidir ve herkesi rahatlatan bir indirim olur; ama, bunu yapmayıp da, Kurumlar Vergisini, yüksek kâr elde eden holdinglerin, bankaların, özelleştirmeyle pazarlanan KİT'lerin vergisini indirirseniz, bunun adı vergi indirimi olmaz; olsa olsa, belli gruplara çıkar sağlama indirimi olur.

Yine, 2006 yılında vergiler, 2005 yılına oranla, yüzde 10,8 oranında artmaktadır. 2005 yılında enflasyon yüzde 8, 2006 yılında enflasyonun yüzde 5 olacağı tahmin edilirken, memur maaşlarını da enflasyon oranında, yüzde 5,1 olarak artırıyorsunuz. Neden vergiler enflasyon oranının 2 katından fazla artmaktadır?! 2006 yılında enflasyonun yüzde 5 olacağı tahmin edilirken, yeniden değerleme oranı yüzde 9,8 olarak kabul edilip vergi cezaları ve harçlarını bu şekilde neden artırıyorsunuz Sayın Bakan?!

Sayın Bakanım, enflasyonun 2006 yılında yüzde 5 olacağını tahmin ve iddia ediyorsunuz; ama, 2006 yılında ödenmesi gereken ve gecikecek olan tüm vergilerden aylık yüzde 3, yıllık yüzde 36, tüm SSK ve Bağ-Kur primlerinden ilk ay için yüzde 10, diğer aylar için yüzde 3, toplam yüzde 43 civarında gecikme zammını neden alıyorsunuz?! Hâlâ, esnafa kullandırılan kredi faizleri yüzde 18 civarında; yani, enflasyonun 3 katı. Yine, çiftçilere kullandırılan kredi faizleri, tarım kredi ve Ziraat Bankası faizleri yüzde 19 civarında, yani, enflasyonun 3 katı civarındadır.

Sayın Bakan, madem, enflasyonun 2006 yılında yüzde 5 olacağı tahmin ediliyor, hedefleniyorsa, çiftçiye, esnafa kullandırılan kredi faizleri neden enflasyon oranına düşürülmüyor?! SSK, Bağ-Kur ve vergilerden alınan gecikme zammı faizlerinin enflasyon oranına düşürülmesi gerekmez mi?! Nerede kaldı Adalet ve Kalkınma Partisinin adaleti Sayın Bakan?!

Sayın Bakan, ülkemizde çiftçimizin ve köylümüzün her yıl bir öncekinden daha büyük sorunlar içine sürüklendiği açık ve seçik olarak görülmektedir. AKP İktidarı döneminde, tarım tamamen çökertilmiş, çiftçi bitirilmiş, yok edilmiş durumdadır. Ekonominin yüzde 9 arttığı bir yılda, tarım 2,4'lük bir gerilemeye sürüklenmektedir.

Ege'de pamuk ekim alanları daraltılıyor. Ege'de sadece bir yılda pamuk ekim alanları yüzde 18 daraltıldı. Toprak Mahsulleri Ofisinin 125 alım istasyonu AKP döneminde kapatıldı. Bunun sonucu olarak, çiftçinin ürettiği ürünün değeri, her yıl öncekinden daha aşağı düşmüştür. 332 000 liraya geçen yıl sattığı buğdayı, bu yıl, çiftçi, 260 000 liraya Toprak Mahsulleri Ofisine satma mecburiyetinde bırakılmıştır. Mısır üreticisi, 5,5 kilogram mısır satarak 1 litre mazot alırken, sizin iktidarınız döneminde ancak 8 kilo mısır satarak 1 litre mazot alabilmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) - Mazotun fiyatı AKP iktidara geldiğinde 1 100 000 lira iken, şimdi 2 100 000 liraya çıkmış durumdadır ve bu mazotun 2 katından fazlası ÖTV'dir, ÖTV. Mazot fiyatı AB ülkelerinde 55 sent, Amerika'da 40 sent, Türkiye'de ise 1,5 dolar seviyesindedir. Mazotu araç sahipleri, otomobil sahipleri de aynı fiyata, ne yazık ki, çiftimiz de aynı fiyata almaktadır. Hani çiftçinin yeşil mazotunu destekleyecektiniz AKP olarak?! Hani yeşil mazot yapacaktınız?! Çiftçilere ucuz mazotu çok görürken, yapmış olduğunuz bir değişiklikle, yatçılara mazot indirimi yaptınız. Yatçıları bir kenara koyuyorsunuz, çiftçileri öteki tarafa koyuyorsunuz. Çiftçilerin yatçılar kadar bir haysiyeti, şerefi AKP İktidarı döneminde kalmamıştır.

Pancarda, tütünde kotaları kaldıracaktınız; ama, ne yazık ki, iktidarınızda tam tersini yaptınız. Sizler kotaları daha da artırdınız. Çiftçinin doğrudan gelir destekleme ödemelerine kestiğiniz 6 000 000 liralık mazot ödemelerinin 2004 yılı taksitleriyle, yine, 2004 yılı doğrudan gelir desteği taksitleri hâlâ çiftçilerimize ödenmedi Sayın Bakan. Haftaya 2006'ya giriyoruz. Neden hâlâ 2004 yılından çiftçilerin desteklemelerini ödemiyorsunuz? İki yıl geç gidiyorsunuz.

Zeytinyağı primleri desteklemeleri içler acısıdır. 2002 yılında iktidara gelirken, seçim meydanlarında, zeytinciye eski hükümetler döneminde ödenen 40 sent, 28 sent primlerin az olduğunu ve iktidara geldiğinizde zeytinciye 60 sent prim vereceğinizi söylediniz ve zeytinciden oy istediniz ve iktidar oldunuz; ama, ne yazık ki, iktidara geldiğiniz dört yıldan beri zeytinciyi perişan ettiniz. Bırakınız vaat ettiğiniz 60 senti, eski hükümetler döneminde verilen, sizin de beğenmediğiniz, bizim de beğenmediğimiz 40 sentin, 28 sentin yarısını dahi zeytinciye vermediniz. Geçen yıl 250 000 lira, 18 sent, bu yıl ise 100 000 liralık, 7,5 sentlik bir primi zeytinciye reva görmeye çalışıyorsunuz. Unutmayınız ki, tüm çiftçilerimiz gibi zeytincimiz de gereken cevabı, yapılacak olan ilk seçimlerde, sandıkta, AKP'ye verecektir. Bundan evvelki hükümetler döneminde olduğu gibi, bu hükümet döneminde de AKP'ye gereken cevabı verecektir.

Sayın Bakan, acil eylem planınızda kayıtdışı ekonomiyi kayıt içine alacağınızı söylemenize ve 2004 yılında da kayıtdışı ekonomiyle mücadele yılı ilan etmenize rağmen, hâlâ kayıtdışı ekonomiyle ilgili bir tek adım atmadınız. İktidara geldiniz dört yıl oldu. Hâlâ her platformda, her konuşmanızda ve bütçe sunuşlarınızda -2003'te, 2004'te, 2005'te, 2006'da aynı oldu- kayıtdışı ekonomiyle mücadele edeceğiz demeye devam ediyorsunuz. Kayıtdışı ekonominin varlığı ve büyüklüğü, vergi sistemimizin en büyük hastalığıdır. Sadece vergi sistemimizin değil, ekonominin de en büyük sorunudur. Kayıtdışı ekonomiyle mücadele açısından bu hükümet somut, tutarlı hiçbir adımı bugüne kadar, dört yıldır atmamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Deveciler, 3 dakika ilave ettim; son cümlelerinizi rica ediyorum.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) - Bazı yılları da kayıtdışı ekonomiyle mücadele yılı ilan ettiniz. Bu kayıtdışılıkla mücadele yıllarında da, bırakın kayıtdışıyla mücadele etmeyi, güzel ve süslü demeçler dışında hiçbir somut adım atmadınız.

Ülkemizde ekonominin yarısı kayıtdışında ise; yani, yarısından vergi alıp, diğer yarısından vergi almıyorsanız, o zaman, yaptığınız vergi düzenlemelerinin herhangi bir anlamı kalmamaktadır.

Biz, bu 2006 yılı bütçesinde hep kayıt içindeki bölümü tartışıyoruz; oysaki, büyük bir kısmı kayıt dışındadır ve bu durum, vergi gelirleri…

BAŞKAN - Sayın Deveciler, lütfen, son cümlelerinizi rica edeyim.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) - …ve vergi yükü açısından büyük haksızlıklara neden olmakta hem de yolsuzlukların ve suiistimallerin temelinde hep kayıtdışılık yatmaktadır. Onun içindir ki, bir an evvel kayıtdışının kayıtiçine alınabilmesi için gereken hemen acilen yapılmalıdır.

Son sözlerimi söylüyorum Sayın Başkanım.

2006 yılı bütçesi de, AKP dönemine ait diğer bütçelerde olduğu gibi halka, topluma, işçiye, çiftçiye, emekliye, esnafa, köylüye, dul ve yetime hiçbir hizmet etme umudu taşımayan, topluma hiçbir şey veremeyen nitelikte bir bütçedir.

2006 yılı bütçesi, hizmet bütçesi değildir; bir kalkınma bütçesi hiç değildir ve bu yönüyle bu bütçenin, Türkiye ekonomisine önemli bir dönüşüm sağlama şansı da bulunmamaktadır.

2006 yılı bütçesi de aynen, bundan evvel ki AKP'nin getirdiği bütçelerde olduğu gibi, vatandaşı can derdinde, vatandaşı geçim derdinde bırakan bir bütçe olacaktır. Sosyal yönü olmayan, halkın elindekini avucundakini çeken, emen; ülkemizin sorunlarına da çare bulamayan bir bütçe olarak tarihteki yerini alacaktır.

BAŞKAN - Sayın Deveciler, lütfen…

ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) - 2006 yılı bütçesinin ülkemize ve tüm vatandaşlarımıza hayırlı olmasını diliyorum, sevgiler ve saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Deveciler.

Sayın milletvekilleri, saat 14.00'te tekrar toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati : 13.11


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 14.08

BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER : Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42 nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

2006 yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının maddelerinin görüşmelerine devam ediyoruz.

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1.- 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1119) (S. Sayısı: 1028) (Devam)

2.- 2004 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Dairelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap  Kanunu Tasarısı  ve  Plan ve  Bütçe Komisyonu  Raporu ( 1/1084, 3/907)  (S. Sayısı: 1029) (Devam)

3.- 2004 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil İdarelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1085, 3/908) (S. Sayısı: 1030) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Şimdi, 4 üncü maddeyle ilgili söz sırası, Anavatan Partisi Grubu adına, Diyarbakır Milletvekili Sayın Muhsin Koçyiğit'e aittir. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Koçyiğit.

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesi hakkında, Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu nedenle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bütçe maratonunun maddelerine geçildi, sonuna doğru gidiliyor. Elbette, bu bütçe değerlendirilirken, tüm ekonomik göstergeleri bir bütün olarak ele alıp olumluyu olumsuzu değerlendirmekte fayda var.

Hükümet işbaşına geldiği zaman, 2002 yılının sonunda 2003 yılının başında, elinde hazır bir program buldu. Bu program, 57 nci hükümet döneminde Kemal Derviş'in hazırladığı bir ekonomik istikrar programıydı. Aslında, bu programın uygulanmasına 2002 yılında başlanmıştı ve 2002'de, enflasyon yüzde 69'dan yüzde 29'a düşürülmek suretiyle, enflasyonda, bir yılda 40 puana yakın düşme olmuştu. Gelinen bu süreç içerisinde, üç yıllık dönemde, AKP icraatları döneminde, enflasyon toplam 21 puan düşürülerek 29'dan 8'e indirildi. Gerçekten de, AKP'nin bu programa sahip çıkıp uygulamasını olumlu buluyoruz; çünkü, bu program, uygulanması gereken bir programdı, Türkiye'nin çıkışı buradaydı; fakat, AK Parti, bu programın sosyal yönünü biraz zayıf tutarak, sosyal ödemeleri aksatarak, bir bakıma eskisinden daha katı şekilde, malî disipline daha fazla önem vererek uygulamaya koydu. Bu program sonucunda enflasyon yüzde 8'lere kadar düştü, büyüme oldu, nominal faizler düştü. Bunlar, ekonomi adına elbette olumlu gelişmeler; fakat, bir de bu programdan dolayı olumsuz gelişmeler var. Madem kantarı tam tartacağız, olumlu ve olumsuz gelişmeleri birlikte söylemekte fayda var. Tabiî, bunun sonunda işsizlik azalmadı -belki artmadı; ama, en azından yüzde 10'lar düzeyinde şu anda sabit olarak kalıyor, işsizlik azaltılamadı- cari işlemler açığı gittikçe büyümeye başladı, dışticaret açığı büyümeye başladı. 2003 yılında 8 milyar dolar, 2004 yılında 15,6 milyar dolar, bu yıl da 22 milyar dolar civarında cari işlemlerde bir açık olacaktır; yani, üç yılın cari işlemler açığı, aşağı yukarı 40 milyar dolara yakın finanse edilmesi gereken bir cari işlemler açığı oluşmuştur. Aynı şekilde, bu yıl içerisinde, sadece dışticaret açığı 43 milyar dolardır, 2005 yılı itibariyle. Bu bakımdan, bunların finansmanı da bir an önce sağlanıp, bunların olumlu tabloya kavuşturulması gerekir.

Bu programın bir para politikası yönü vardı. Bu para politikası yönü, hepimizin bildiği gibi, Merkez Bankası tarafından yürütülmektedir. Merkez Bankası, bağımsızlığından dolayı, hükümetle fazla bir ilişkide bulunmadan kendi programını katı bir şekilde uygulayarak, enflasyon hedeflemesi de yapmak suretiyle, enflasyonda belli bir mesafe kaydetmiştir. Tabiî, enflasyonda alınan bu mesafenin de maliyetleri olmuştur, maliyetleri olacak. Sadece, Merkez Bankasının hükümete danışmadan kendi politikasını yürütmesi, bir yerde, ekonomide bütünlüğü bozmuştur. Ne olmuştur? Merkez Bankasının kendi internet sitesinde, Türk Lirasının aşırı değerlendiği ilan edilmiştir. Bugün, Türk Lirasında yüzde 40 yüzde 50 dolayında aşırı bir değerlendirme vardır. Demek ki, ekonomideki büyüklükleri değerlendirmeye tabi tuttuğumuz zaman bu Türk Lirasındaki aşırı değerlendirmeyi dikkate alarak, bunları arındırmamız lazım. Bunları yaptığımız zaman, şu anda kişi başına 5 000 dolar dediğimiz gelir de düşecektir; eğer bu gerçekçi kuru alırsak… Bu bakımdan, bunlara dikkat etmekte fayda var; ona inanıyoruz.

İkincisi, programda malî disiplin dediğimiz, bütçede gayri safî millî hâsılanın yüzde 6,5'u oranında faiz dışı fazla yaratılmasıydı. Bu da yaratılmıştır. Tabiî, bunun da bazı maliyetleri olmuştur; yatırımlar kısılmıştır, eğitime, sağlığa, adalete daha az para ayrılmıştır. Bu da, bir yerde, insanların, toplumun refahından fedakârlık gerektirmiştir. Bu bakımdan, bunu da burada belirtmekte fayda görüyorum.

Değerli arkadaşlarım, işsizlik düşürülememiştir. İşsizliğin düşürülebilmesi için, üretime dayalı politikaların uygulanması lazımdır. Bugün uyguladığımız yüksek reel faiz, düşük kur politikası, maalesef, ihracatımızı kısmış, ithalatımızı artırmak suretiyle dışticarete dayalı, ithalata dayalı bir büyüme modeli geliştirmiştir. Bunun anlamı ne demektir? Bizdeki talep tamamen dış talebe yönelmiş, dışarıdaki fabrikaların işsizleri iş bulmuş, oradaki fabrikalar tam kapasiteyle çalışmış, bizdeki fabrikalar ise tam kapasite düzeyine gelememiştir. Bu bakımdan, üretim artmasına rağmen işsizlik azalmıyor. Demek ki, burada önemli olan, büyümenin ithalata dayalı olması değil, ihracata dayalı, yerli üretime dayalı olmasıdır. Ne zaman biz dışticaret açığımızı kendi öz üretimimize, öz ekonomimize dayandırırsak, o zaman, inanıyorum ki, hem refah düzeyi daha fazla olacaktır hem de sokaktaki işsizlerimize iş bulacağız. Bu bakımdan, bunların önemsenmesinde fayda vardır.

Değerli arkadaşlarım, tabiî, vergilerden çok bahsettik; Sayın Maliye Bakanımız da, haklı olarak, "her çıkan, vergiden bahsediyor…" Tabiî, insanın yaşamı içerisinde vergiler çok fazla yer alıyor. Sabah kalkıyorsunuz, elektriği açıyorsunuz, vergi; arabaya biniyorsunuz, kontağı açıyorsunuz, vergi; elbette vergilerden bahsedeceğiz. Biz bunlardan bahsedeceğiz ki, siz de, gerekli eleştirileri alıp, örneğin, dolaylı vergilerin oranını düşüresiniz. Biz de çıkıp size alkış tutarsak, çok iyi yapıyorsunuz, daha da fazla yapın dersek, o zaman doğruyu söylememiş oluruz. Burada önemli olan, milletin kürsüsünden doğruları söyleyip, ona göre önlemler geliştirebilmektir.

Sayın Bakanım, gerçekten de, bugün, vergi oranları yüksektir. Yüzde 66'yla aldınız dolaylı vergileri, bugün yüzde 72'ye çıkmıştır; bu sene de, 2006'da da 1 puan artacak, yüzde 73'e çıkacaktır. Bunların bir an önce düşürülmesi gerekiyor; en azından, yüzde 55, yüzde 45 düzeylerine kadar gelmesi lazım. Bunu yaptığınız zaman, aynı zamanda, gelir dağılımını da düzelteceksiniz; çünkü, Türkiye'de, bugün, gelir dağılımı da bozulmuştur. Dün bahsetmiştim, toplumun alt dilimindeki yüzde 10'luk kesimi tüm gelirin yüzde 2'sini alırken, üst dilimdeki yüzde 10'luk kesimi ise tüm gelirin yüzde 40'ını almakta. Yani, ikiye böldüğüm zaman, yirmi kattan fazla bir mesafe açılmıştır. Bunların  düzeltilmesinde fayda vardır.

Tabiî, bu vergilerin, bir bakıma, yüksek olmasının nedenlerinin en başında da kayıtdışı ekonomi gelmektedir. Kayıtdışı ekonomi, gerçekten de, makro dengeleri bozarak, krizler yaratarak, işsizliği artırmakta, istihdam yaratamamakta ve ülke ekonomisine kötülükler yaratmaktadır. Kayıtdışı arttıkça, verginin tüm yükü kayıtlı mükelleflerin üzerine yığılmaktadır. Kayıtlı mükellefler de, bir şekilde, kayıtdışına kaçmaya çalışmaktadır haklı olarak. O zaman ne yapıyor; toplam vergi gelirlerinin azalmaması için, Bakanlık da, haklı olarak, bir yerde, dolaylı vergilere yükleniyor; sistem, bir yerde, kısır döngüye geliyor. Dolaylı vergi arttıkça, tüketici ile satıcı arasında anlaşma oluyor, bir şekilde ekonomik faaliyetler vergi dışına çıkıyor. Tüm bunların ortadan kaldırılabilmesi için, kayıtdışı ekonominin kayda alınması lazım. Bugün, ülkemizde, ekonominin yüzde 52'si, yüzde 53'ü kayıt dışında bulunmaktadır. Bunu lirayla ifade edecek olursak, katrilyonlarca lira tutarında bir kayıtdışı ekonomi ve bu kadar vergi sistem içine giremediği için, kümesteki kazlar misali, vergi, devamlı, kümeste bulunan kazlardan alınıyor, tabiri caizse. Öyle bir duruma geldi ki, artık, insanların da ödeyecek gücü kalmadı. Herkes, bir şekilde kayıt dışına kaçmanın hesaplarını yapıyor. Tüm bunların ortadan kaldırılmasında fayda olduğuna inanıyoruz.

Tabiî, önümüzdeki sene için, 2006 yılı için enflasyona yüzde 6 diyorsunuz. Büyümeyi yüzde 5 olarak almışsınız, ekonomik büyüklük olarak. Diğer taraftan da, Gelir Vergisinde yüzde 8,7; Kurumlar Vergisinde yüzde 12,9; Özel İletişim Vergisinde ise yüzde 22,5 oranında bir artış öngörülmektedir. Bir yandan ekonomiyi daraltıyoruz diyoruz, ekonomideki büyüklüklere yüzde 8, yüzde 5 diyoruz, diğer taraftan da vergileri olduğundan çok fazla artırıyoruz. Bu ne demektir; bu da, bir şekilde, insanların fakirleşmesi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Sayın Başkan, bitiriyorum.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

Bu da, bir şekilde, insanların cebinden daha fazla geliri alıp devlet hazinesine vermektir. Zaten, sistem öyle bir duruma gelmiştir ki, bir yerde hazineye borç verenler ve hazineye vergi verenlere dönüşmüştür. Vergi verenler veriyor, borç verenler, yüksek reel faizlerle, fakirlerin dolaylı vergilerinin hazineye gitmesinden paylarını alıyorlar. Öyle bir duruma gelmiştir ki, bir bakıma, bu politikalar, hazineye borç verenleri omuzlarına almış, tüm bu ağırlığıyla, hazineye vergi verenlerin üzerine yüklenmiş, ağırlık habire artmaktadır. Tabiî, bu kadar ağırlığı, vergi verenler artık çekememektedir. Bir yerde, bunun bir çözümünün bulunması, kayıtdışı ekonominin kayda alınması, kendi öz üretimimizin artırılması, ihracatımızın artırılması ve bu şekilde, işsizlerimize iş bulunması, gelir dağılımının düzeltilmesi gerekmektedir. Ancak bunları yaparsak, o zaman bu topluma, bu insanlara iyilik yapmış oluruz.

Bu bakımdan, bu bütçenin, bu maddesinin ve tüm maddelerinin 2006 yılında, tüm toplumumuza hayırlı, uğurlu olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Koçyiğit .

Şahsı adına, Edirne Milletvekili Sayın Necdet Budak. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Budak.

NECDET BUDAK (Edirne) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısıyla ilgili olarak 4 üncü madde hakkında şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tarihimizde üç yıllık bütçe yapılması kayda değer bir olaydır. Aynı zamanda, tarımda da, bizim, beş yıllık politikaları, tarım stratejisi ve Tarım Kanunu belgesiyle ortaya koymamızın da Türkiye açısından çok önemli olduğunu düşünüyorum.

Tarımda, özellikle, yaklaşık 23 000 000 nüfus tarımla uğraşıyor. Genel ekonomiden tarımı kesinlikle ayırt etmemiz mümkün değil; çünkü, genel ekonomi iyi gitmediği zaman, tarım politikalarından söz etmek mümkün değil. Ama, Avrupa Birliği müzakere ve tarama sürecinin başlamasıyla birlikte, tarımda da yapısal reformlara yavaş yavaş gidiyoruz. Bu anlamda, Türkiye'de Tarımsal Kalkınma Genel Müdürlüğüne ihtiyaç var ve inanıyorum ki, müzakerelerde de ortaya çıkan konu şu ki, Tarım Reformu Genel Müdürlüğü, Tarımda Kırsal Kalkınma Genel Müdürlüğüne dönüşecek ve buradan  ayrı bir ödeme birimi oluşacak, bu ödeme birimi içerisinde de Avrupa Birliğinden 2007 yılında beklenilen fonlar, bu ödeme birimine aktarılacak ve buradan da tarımsal yapı anlamında yapılacak  çalışmalara para aktarılacak ve bunlar, bu birimle denetlenecektir.

Tabiî, bütün bunlar, ancak ve ancak, Türkiye'deki siyasî ve ekonomik istikrar sayesinde olabilmekte. Burada çıkan kanunlar sayesinde, özellikle, organik tarım, tarımdaki istihdam açısından çok önemli. Küçük işletmelere iş sağlamak ve yavaş yavaş sanayileşmeyle, genel ekonominin bu iyi göstergeleriyle beraber, kırsal kesime göçün biraz daha yavaş olması sağlanacak.

Ben, tabiî, burada, ekonomi konusunda… Sayın Bakanımızın Edirneli olması hasebiyle, Bakanımızla da Edirneliler gurur duyuyor. Bu bütçe çalışmaları sırasında, Edirneliler, Sayın Maliye Bakanımıza niye bu kadar yüklenildiğini soruyorlar; çünkü, Edirneliler, gerçekten Sayın Maliye Bakanımızı seviyorlar.

AHMET YENİ (Samsun) - Türkiye seviyor, Türkiye!

NECDET BUDAK (Devamla) - Evet.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Sizin olsun!

HALUK KOÇ (Samsun) - Seni duymadı, yine listeye giremeyeceksin; tüh!

ATİLLA KART (Konya) - Sayın Budak, bir daha tekrarla, duymadı.

HALUK KOÇ (Samsun) - Bir daha tekrarla…

NECDET BUDAK (Devamla) - Şimdi, arkadaşlar, ben bir şeyi hatırlatmak istiyorum: Atatürk Edirneli…

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Bakanı meşgul etmeyin, bakın…

NECDET BUDAK (Devamla) - Atatürk Edirneli…

AHMET IŞIK (Konya) - Atatürk Konyalı…

NECDET BUDAK (Devamla) - …Fatih Sultan Mehmet Edirneli, Maliye Bakanımız Edirneli…

ATİLA EMEK (Antalya) - Kendini güvenilir bulmadığın için Bakanı şahit gösteriyorsun.

NECDET BUDAK (Devamla) - …ben Edirneliyim; bizden ne istediğinizi anlamıyorum! (AK Parti sıralarından alkışlar)

ATİLA EMEK (Antalya) - Sen yaptığını biliyorsun!.. Edirne'ye gidecek durumda değilsin Necdet! Edirneliler biliyor, Edirnelilere önce ihanetinin hesabını ver!

NECDET BUDAK (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlarım…

ATİLA EMEK (Antalya) - İhanetini soruyor Edirneliler!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, müdahale etmeyelim.

NECDET BUDAK (Devamla) - Değerli arkadaşlar, ben, şunun özellikle altını çizmek istiyorum, şu sözün altını çizmek istiyorum: Ben, üç yıllık milletvekilliği dönemimde, kesinlikle ve kesinlikle, sizlere herhangi bir eleştiri getirmedim ve getirmeyeceğim de.

ATİLA EMEK (Antalya) - Getirecek durumun yok zaten!

NECDET BUDAK (Devamla) - Burada, genellikle, yapıcı, önerici olmaya çalıştım ve buna da devam edeceğim. Benim anlamadığım şey, Türkiye'de, Avrupa Birliği içerisinde yapılan bir araştırmada, Türk insanları, yüzde 96 en fazla milliyetini seven, yüzde 96 din anlamında dinine en fazla bağlı ülke insanları çıkıyor; ancak, birbirimize güven anlamındaysa yüzde 6 seviyelerindeyiz.

ATİLA EMEK (Antalya) - Sana nasıl güvensin insanlar!

NECDET BUDAK (Devamla) - Yani, bizim birbirimizle uğraşmaktan çok, Avrupa Birliği bayrağını daha ileri taşımamız, ekonomiyi daha ileri götürmemiz, tarımda problemlerimiz var, daha ileri gitmemiz… Yani, birbirimizle… Bizi seyreden insanların… Yani, hepimiz milliyetçiyiz, hepimiz Müslümanız; ama, bizim çalışmamız lazım, üretmemiz lazım, Türkiye'yi bir yere getirmemiz lazım. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sen çalış o zaman!

NECDET BUDAK (Devamla) - Bunların, hiçbir yere, bir şey getireceğini sanmıyorum ve bize zaman kaybından başka bir şey değildir diyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Budak.

ATİLA EMEK (Antalya) - Yine kurtaramadın.

HALUK KOÇ (Samsun) - Olmadı, seni duymadı; bir dahaki sefere. Necdet Bey, yine beceremedin.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 4 üncü madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Soru-cevap kısmına geçiyorum; 10 dakika soru-cevap.

Sayın Koçyiğit, ilk soruyu soracak olan sayın milletvekilimiz; buyurun.

Kısa, öz ve konuya ilgili Sayın Koçyiğit.

MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Teşekkürler Başkanım.

Sayın Bakanıma sorumu yöneltiyorum: Geçtiğimiz günlerde basında da çıktı; Brezilya ve Arjantin, IMF'ye olan borçlarını erken ödeme kararı aldı. Türkiye'nin de bugün IMF'ye 12,1 milyar dolar borcu bulunmaktadır. Brezilya kapatırsa, dünyada, IMF'ye en borçlu olan ülke ülkemiz olacaktır. Ülkemizin bu şampiyonluktan feragat edebilmesi için borçlarımızı erken kapatmayı düşünüyor musunuz?

İkinci sorum: Özelleştirme gelirlerinden dışborçların ödenmesine ve diğer giderlere ne kadar para ayrılmıştır?

Son sorum: Hayvancılığın geliştirilmesi için teşvikler çok az tutardadır. Bunlarla ilgili olarak, Tarım Bakanlığına, hayvancılığın geliştirilmesi için ek destekler, ek primler verilecek midir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Koçyiğit.

İkinci soru sorma sırası Sayın Işık'a aittir; buyurun. Kısa ve öz…

AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, çıkan bazı arkadaşlarımız, kamu net borç stokunun arttığından bahisle, bunun üzerinden siyaset yapıyorlar. Gerçekten, bir ülkedeki gayri sâfi millî hâsılaya oranını ortaya koymadan, gelirleri hesaba katmadan, çıplak anlamıyla, kamu net borç stokunun artışı… Maastricht Kriterlerini böyle değerlendirebilir miyiz, yoksa, burada bir oran mı esas alınmalı ve bu oran nedir? Bununla ilgili değerlendirmenizi almak istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Işık.

Sayın Akdemir, buyurun.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, aracılığınızla, Maliye Bakanına sorularımı yöneltiyorum.

Birinci sorum: Meslek bilgisine veya ihtisasına ihtiyaç duyulan kamu görevlilerinin -işçi kadrosu olmayan kamu görevlileri için- bakanlıklarda görevlendirilebilmesi Maliye Bakanının oluruna tabidir. Şimdiye kadar, üç yıl içerisinde, bakanlıklara bu vasıfta ne kadar eleman görevlendirilmesi için yetki verdiniz?

İkinci sorum: 2005 yılı bütçe kitapçığınızda, konsolide ve vergi gelirlerinden bahsediyorsunuz. 2005 yılında gerçekleşen açık, konsolide gelirlerde 17,7 milyar Yeni Türk Lirası, gelir vergilerindeyse 23 milyar Yeni Türk Lirasıdır. Tahminlerinizin bu kadar yanılmasının sebepleri nelerdir?

Bir diğer sorum, üçüncü sorum: 2004 ve 2005 yılı bütçe kitapçıklarında, Doğu Anadolu Bölgesi; yani, DAP Projesine, ayrıca Güneydoğu Anadolu Bölgesi GAP Projesine özel programlar uygulayarak, planlamalar yaparak, ödenekler ayırıp, yatırımlar yapacağınızı söylemişsiniz. Doğu Anadolu Bölgesi adına hangi yatırımları yaptırdınız? GAP'a 2006 yılı için ne kadar ödenek ayırdınız?

Bir diğer sorum: Iğdır'a ziraat fakültesi açılması hükümetinizin gündemindedir. Millî Eğitim Bakanı ve Başbakan tarafından "kesinlikle açılacak" denmiştir. 2006 yılında, Iğdır'a, ziraat fakültesine ödenek olarak ne kadar para ayırdınız?

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Akdemir.

Sayın Özkan, buyurun.

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

3 tane sorum olacak.

Sayın Bakan, vergi barışından yararlanıp birkaç taksitini ödeyip, daha sonra ekonomik nedenlerden etkilenip borçlarını ödeyemeyenlere kolaylık sağlayacak mısınız?

1 litre mazotun vergisiz rafineri çıkış fiyatı ne kadar? Üzerinde bayi kârı ve ana dağıtım firması kârı ne kadar? Üzerindeki vergi yükü ne kadar? Bunu TL olarak söyleyebilecek misiniz.

Alsancak Limanının özelleştirilmesiyle ilgilenen bir firmanın özel uçağıyla eşinizle birlikte seyahat etmeniz siyasî ahlak açısından uygun mudur?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Özkan.

Sayın Ercenk, buyurun.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Meclise sunulan 904 sıra sayılı kanun tasarısıyla Vergi Usul Kanununun 359 uncu maddesine eklenmesi istenen fıkrada "Sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleme veya bu belgeleri kullanma fiillerinin aracılı ihracat suretiyle işlenmesi halinde, bu fiillere ilişkin cezalar imalatçı veya tedarikçi ihracatçılar hakkında hükmolunur" hükmü yer almaktaydı; yani, aracı ihracatçıya ceza verilmemesi öngörülüyordu.

Sayın Bakan, siz, milletvekili olmadan önce, aracı ihracatçı durumundaki bir kuruluşta ortak veya yönetici olarak herhangi bir görevde bulundunuz mu?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Soru sorma süremiz tamamlanmıştır.

Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Koçyiğit'in Brezilya ve Arjantin'in erken ödemesiyle ilgili sorusunu cevaplandırmak istiyorum.

Brezilya ve Arjantin'in durumları, Türkiye'nin durumuyla tam örtüşmüyor. Brezilya ve Arjantin, IMF'ye olan borçlarını erken ödeme kararı aldı. Yalnız, bunlardan Brezilya, takdir edersiniz ki, IMF'yle olan stand-by anlaşmasına son vermişti; fakat, enflasyonu bizden düşük olmasına rağmen, faizleri fevkalade yükselmeye başladı; faizler bizden fazla yükseldi. Ben dünkü açıklamamda söyledim, bugünlerde, Türkiye'de, bugünkü şartlarda, yüzde 1 faizin Türkiye'ye maliyeti 2-2,5 milyar dolar civarında.  Bizde faizler düşerken -uyguladığımız politikanın neticeleri- Brezilya'da faizler yükselmeye başladı. Bunu hepimizin görmesi icap ediyordu.

İkincisi, Arjantin. Arjantin de borçlarını ödeyemez bir duruma düştü ve ekonomisi de fevkalade zor duruma düştü, faizleri de çok yükseldi.

Şimdi, Brezilya'da ticaret fazlası var. Brezilya'nın işte petrolü var, Brezilyanın diğer servetleri, yeraltı, yerüstü zenginlerinden kaynaklanan bir artı avantajları var. Dolayısıyla, elindeki paralarla bir an önce borcunu ödemek suretiyle, finans piyasalarındaki durumunu iyileştirme zorundaydı. Brezilya, öyle bir karar verdi.

Arjantin ise, öyle imkânı da yok; fakat, herhangi bir yere gidecek hali de yok. Muhakkak suretle de, dünya piyasalarıyla çalışma mecburiyeti var, merkez bankasının elindeki stoklarını kullanmak suretiyle borçlarını ödemeye gitti ki, bizim de, böyle bir yanlış politika yapmamız doğru değildir.

Türkiye, normalleşen bir Türkiye'dir. Türkiye'de istikrar vardır. Türkiye'de faizler sürekli olarak inmeye devam ediyor ve Türkiye sürekli bir büyüme yakalamıştır, istikrarlı bir büyüme yakalamıştır. Türkiye, borcunu, zamanı geldiğinde, nasıl bundan önce olduğu gibi, bundan sonra da ödeyecektir. O tür tedbirlere Türkiye için ihtiyaç yoktur ve bunu da yapmayacağız. Zaten, kaldı ki, onlardan aldığımız kredilerin faizleri fevkalade düşük. Fevkalade düşük olan faizleri önce ödeyip de, daha yüksek faizle borç almanın âlemi yok ki! Böyle bir hesap olmaz.

İkincisi "özelleştirme gelirleriyle dış borçlar ödenecek mi" diyor. Evet, biz, özelleştirme gelirleriyle borçlarımızı ödüyoruz. Neden; Türkiye borçlarını ödemek ve borçlarının durumunu iyileştirmek mecburiyetinde ki, bu ülke riskimizi daha da azaltalım, faizleri daha da düşürelim, enflasyonu daha da düşürelim, büyümeyi de sürekli bir hale getirelim. Bu bakımdan, biz, bu doğru olan politikayı yapıyoruz ve yapmaya da devam edeceğiz.

Ülkede hayvancılığın geliştirilmesi hususunda da, gereken her tedbiri aldık ve almaya da devam ediyoruz.

Sayın Işık'ın sorusuna gelince. Kamu net borç stoku -Türkiye'de  bu önemli bir husustu- Türkiye'yi krize sürükleyen sebeplerin başında gelen bir husustu. Biz geldiğimizde kamu borçları yüzde 90'ları bulmuştu. Şimdi 2004 senesinde kamu net borç stoku yüzde 63,5'e düştü; yani, kamu net borç stokunun gayri safî millî hâsılaya oranı yüzde 63,5'e düştü. Bu sene de yüzde 60'ın altına düşecek bu rakam. Bunlar fevkalade önemli. Bu, Türkiye'nin borçlarını çevirebilme kabiliyetinin yükseldiğini, artık yüksek borçların da eski risklerinin çok fazla düştüğünü gösteriyor. İleride göreceksiniz, 2006 yılı, aynı zamanda net borç ödeyicisi olduğumuz, yani, nominal olarak da borçları düşürmeye başlayacağımız bir yıl oluyor. Onu özellikle dikkatlerinize sunmak istiyorum. Çünkü, kamu kesimi borçlanma gereği yüzde 16,5'lere kadar çıkmıştı Türkiye'de, o kadar yüksekti. Bu sene yüzde 1'in altına indi bu. Bu, Türkiye için fevkalade bir dönüm noktasıdır.

2006 yılında artık Türkiye nominal olarak da borçlarını azaltmaya başlayacak. Nominal olarak borçları azaltacak, nominal olarak faizler düşüyor ve bunların neticesi olarak da artık bütçe açıkları nominal olarak tamamen iniyor. Türkiye, bunların neticesi olarak, borçlardan dolayı, kamu borçlarının çok yüksek olmasından dolayı krize girmişti. Onlar artık tarihe kavuşmuş oluyor hükümetlerimiz sayesinde, AK Parti Hükümetleri…

Bir de…

BAŞKAN- Teşekkür ederiz Sayın Bakan. Süremizi çok aştık.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul)- O zaman çok kısa…

BAŞKAN- Süreyi çok aştık efendim.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul)- Öyle mi?.. Peki. Yazılı olarak diğerlerine cevap vereyim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN- Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, 4 üncü madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

TUNCAY ERCENK (Antalya)- Benim soruma kısa olarak cevap verebilir.

BAŞKAN- Süreyi aştık. Benim yapacağım bir şey yok.

TUNCAY ERCENK (Antalya)- Benim soruma cevap verebilir ama; yaptım veya yapmadım!..

BAŞKAN- Yazılı olarak cevabınızı mutlaka alırsınız.

4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Efendim, her maddede sorular sıfırlanıyor, soru sormak isteyen arkadaşların yeniden cihaza girmeleri gerekiyor; yoksa, adaletli bir sonuç alamayız.

5 inci maddeyi okutuyorum:

Bağlı cetveller

MADDE 5.- a) Bu Kanunun 1 inci maddesi ile verilen ödeneğin dağılımı (A),

b) Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri tarafından ilgili mevzuata göre tahsiline devam olunacak gelirler (B),

c) Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri gelirlerine dayanak teşkil eden temel hükümler (C),

d) Bazı ödeneklerin kullanımına ve harcamalara ilişkin esaslar (E),

e) 5018 sayılı Kanuna ekli (II) ve (III) sayılı cetvellerde yer alan idare ve kurumların nakit imkanları ile bu imkanlardan harcanması öngörülen tutarlar (F),

f) 10/2/1954 tarihli ve 6245 sayılı Kanun hükümleri uyarınca verilecek gündelik ve tazminat tutarları (H),

g) Çeşitli kanunlara göre bütçe kanununda gösterilmesi gereken parasal sınırlar (İ),

h) Ek ders, konferans ve fazla çalışma ücretleri ile diğer ücret ödemelerinin tutarları (K),

i) 11/8/1982 tarihli ve 2698 sayılı Kanunun 3 üncü maddesi gereğince Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yönetilen okul pansiyonları ile Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık okulları öğrencilerinden alınacak pansiyon ücretleri (M),

j) 7.6.1939 tarihli ve 3634 sayılı Kanun uyarınca milli müdafaa mükellefiyeti yoluyla alınacak;

1. Hayvanların alım değerleri (O),

2. Motorlu taşıtların ortalama alım değerleri ile günlük kira bedelleri (P),

k) 5018 sayılı Kanuna ekli (I) ve (II) sayılı cetvellerde yer alan kamu idarelerinin yıl içinde edinebilecekleri taşıtların cinsi, adedi, hangi hizmetlerde kullanılacağı ve azami satın alma bedelleri (T),

l) Kanunlar ve kararnamelerle bağlanmış vatani hizmet aylıkları (V),

işaretli cetvellerde gösterilmiştir. 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Trabzon Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi söz istemişlerdir.

Sayın Hamzaçebi aynı zamanda şahsı adına da söz istediğinden, ikisini birleştiriyorum ve süreyi uzatıyorum.

Buyurun Sayın Hamzaçebi (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bütçe kanununun 5 inci maddesi "Bağlı cetveller" başlığı altında, biraz önce okunan cetvelleri düzenliyor, bu cetvellerin neler olduğunu açıklıyor. Bu cetvellerden (b) cetveli, bütçe kanunlarıyla yapılacak harcamaların karşılığını oluşturan gelirin hangi kalemlerden oluştuğunu gösteren gelir bütçesi niteliğindedir. Yine, (c ) cetveli de, gelir bütçesinde yer alan gelir rakamlarının, hangi yasalara dayalı olarak yılı içinde tahsil edileceğini gösterir.

Hepinizin bildiği gibi, bütçe kanunları, harcamaların yapılması yönünden hükümete yetki verir. Öte yandan da, biraz önce sözünü ettiğim (c) cetvelinde yer alan kanunlara da izin vermek suretiyle, o yıl içinde, o gelirlerin, vergi gelirlerinin tahsil edilmesine izin verir; yani, bütçe eğer çıkmazsa, hükümetler ne harcama yapabilir ne de vergi tahsil edebilir.

Ben, gelir bütçesine ilişkin olarak şu değerlendirmeleri yapmak istiyorum: Türkiye, 2000 yılından bu yana, IMF destekli olarak bir istikrar programı uygulamaktadır. Bu programın gereği olarak da, sürekli olarak, gelirlerini artırma zorunluluğuyla Türkiye karşı karşıya kalmıştır. 2000 yılına girerken, Türkiye'deki vergi yükü ile şu anda mevcut olan vergi yükü arasında 4 - 5 puanlık fark vardır. Hatırlayacaksınız, 2000 yılına girerken Türkiye'de Katma Değer Vergisi oranı yüzde 15'ti, şimdi yüzde 18'dir. Özel Tüketim Vergilerinin oranı, miktarı son derece düşüktü; şimdi, onlar, olağanüstü ölçüde, dünya ortalamalarını geçecek şekilde yükselmiştir. Bunlar, bu programın Türkiye'ye getirmiş olduğu bir maliyettir.

Vergi yüküne baktığımızda, Türkiye'deki vergi yükünün uluslararası ortalamalara geldiğini görüyoruz. OECD dediğimiz, Türkiye'nin de üyesi olduğu, 30 ülkenin üye olduğu OECD örgütünde, ortalama yüzde 27 düzeyindedir; Türkiye'deki yerel yönetim vergilerini de dikkate aldığımızda, Türkiye bu ortalamayı geçmiştir. Türkiye, OECD ortalamasını geçerek, Avrupa Birliği ortalamasını tutturmuştur. Yani, Türkiye'de vergi yükü, kısa dönemde olağanüstü ölçüde artmıştır. Kısa dönemde vergi yükünü bu kadar arttırmış olan bir başka ülkeyi görmek mümkün değildir. Örnek verecek olursak, en son, 2005 yılında, 2004 yılına kıyasla vergi yükü 1 puan artmıştır. Yani, 2005 yılında Türk toplumu, 2004 yılına kıyasla 4,8 milyar YTL veya 4,8 katrilyon Türk Lirası daha fazla vergi ödemiştir.

Değerli arkadaşlar, vergi yükünün nasıl arttığına baktığımızda, dolaylı vergilere yüklenildiğini görüyoruz; Katma Değer Vergisi gibi, Özel Tüketim Vergisi gibi gelir kalemlerine hükümetler yüklenmektedir, şimdi olduğu gibi. Neden dolaylı vergilere gidilmektedir; çünkü, uygulama kolaylığı var. Yani, Bakanlar Kurulu kararıyla, hemen vergileri artırabiliyorsunuz, kanun çıkarmak gibi bir güçlük yok önünüzde. İkincisi, almış olduğunuz karar, hemen gelir yaratıcı nitelikte. Katma Değer Vergisi oranını veya Özel Tüketim Vergisi oranını arttırdığınızda, bu, hemen gelire dönüşebiliyor; ancak, hemen gelir bulma telaşı, hükümetlerin IMF programları gereği gelirlerini süratle artırma zorunluluğu, Türkiye'deki vergi adaletini bozmuştur; bunu, hepimiz biliyoruz. Yani, Türkiye, yüzde 6,5 faizdışı fazlayı tutturuyor; ama, bunu, ne pahasına tutturuyor, bunun maliyeti toplumun hangi kesimlerine çıkıyor, hangi kesimlerin omuzlarına daha çok yük biniyor diye baktığımızda, burada, adil bir tablonun olduğunu söylemek mümkün değildir. Türk vergi sisteminin önündeki en önemli sorun budur şimdi değerli arkadaşlar ve şimdi, Türkiye, vergi yükünde, artık, manevra alanı kalmamış bir durumdadır. Artık, hükümetler, Adalet ve Kalkınma Partisi Hükümeti, belki bir miktar daha bazı kalemlerde birtakım vergi düzenlemeleri yapacaktır; ama, hâlâ, vergi gelirlerini artırma zorunluluğuyla hükümet karşı karşıyadır IMF destekli program gereği.

Peki, nedir o zaman Türkiye'nin önündeki seçenek; kayıtdışını vergilemek. İşte, hemen her hükümetin söylediği, kulağa hoş gelen; ama, kulağa hoş gelmekle birlikte bir türlü uygulamaya intikal etmeyen, edemeyen kayıtdışını kayda alma zorunluluğu bugün hükümetin karşısındadır. Bu zorunluluğun karşısına Kurumlar Vergisindeki oran indirimiyle çıkmak mümkün değildir değerli arkadaşlar. Oran yüksekliği, şüphesiz, kayıtdışına gitmenin bir gerekçesidir; ancak, Kurumlar Vergisindeki oranı 30'dan 20'ye indirmek suretiyle kayıtdışını önlemek için  "bir adım attım" demek mümkün değildir. Bu tip oran indirimleri, sadece ve sadece, vergi gelirlerinde azalışla sonuçlanacaktır. Eğer oran indirimlerini başka önlemlerle desteklemiyorsanız, idarenin elinde, vergi yasalarını uygulayacak olan gelir idaresinin elinde başka araçlar yok ise, oran indirimleriyle kayıtdışını önlemek gibi bir sonuca ulaşmak mümkün değildir.

 Bugün, gelir idaresinin elinde herhangi bir araç yoktur değerli arkadaşlar. Bakmayın, teknolojinin sunduğu olanakları kullanan bir gelir idaresi vardır şüphesiz. Gelir İdaresi önemli bir idaredir, güçlü bir idaredir; ama, yasaların kendisine vermediği birtakım yetkiler yok ise, böyle yetkilere sahip değilse, o idarenin yapabileceği bir şey yoktur.

Şimdi, hükümetimiz, kurulduğu zaman, vergi yasalarındaki "nereden buldun" olarak isimlendirilen müesseseyi yürürlükten kaldırdı. Kalkabilir, mutlaka onunla sonuca gideceksiniz diye bir şey yok; ama, yerine bir şey koyamıyorsanız, onu ikame edecek başka bir önlemi vergi sistemine yerleştirmiyorsanız, vergi sistemi korunmasız kalır değerli arkadaşlar. Şu an, vergi sistemi bu durumdadır, korunmasız durumdadır. O nedenle de, oran indirimlerinin vergi gelirlerinde yaratacağı sonuç azalıştır.

Şimdi, nereden buldunu kaldıran hükümet, yerine ne koyabilirimin arayışı içinde olmak durumundadır; ancak, hükümeti oluşturan felsefe, onun yerine benzer bir müesseseyi koyabilecek durumda değildir. Bu, büyük bir felsefe değişikliğini gerektirmektedir. Ben, doğrusu, hükümetin bunu başarabileceği, bunu gösterebileceği kanaatinde değilim; yani, bu dönemde de Türk vergi sistemindeki adaletsiz yapı devam edecektir.

Şimdi, Kurumlar Vergisindeki oran indiriminden söz açılmışken, ben, istihdam üzerindeki vergi yüküne getirmek istiyorum konuyu. Türkiye, istihdam üzerinde yüzde 42,7'lik bir vergi yüküne sahiptir değerli arkadaşlarım. Bu, OECD rekorudur. İmalat sanayiinde çalışan bir işçinin, evli, iki çocuklu bir işçinin ücretindeki vergi yüküne baktığımızda, Türkiye'deki vergi yükünün toplamı, sosyal güvenlik primleri dahil, yüzde 42,7'dir, OECD ortalaması yüzde 26,6'dır; 16 puan Türkiye yüksektir. Türkiye, bu yüksekliği muhafaza ettiği sürece, Kurumlar Vergisindeki oran indirimleriyle, diğer ülkelerle yarışa giremez; o yeterli değildir.

Değerli arkadaşlar, bu çok önemli bir sorundur. Tabiî ki, bu oran indirimini yapabilmek, istihdam vergilerindeki yükü azaltabilmek, kayıtdışını kayda almaya bağlıdır; ama, bunun, sadece, biz, cümlesini duyuyoruz, açıklamalarını duyuyoruz, buna ilişkin bir önlemi görmüyoruz. Hükümet "kayıtdışıyla mücadele" adı altında bir yasa getirsin, bunu elbirliğiyle çıkaralım. Türk vergi sisteminin önündeki bu sorunu aşalım. Türk Halkının her sabah uyandığında "bugün acaba hangi vergilerle tanışacağız" türü düşüncelerini de yok edelim.

Değerli arkadaşlar, kayıtdışının tehlikesi, önemli bir tehlikesi de şudur: Kayıtdışı neden var; çünkü, sistemde olmak, kayıtlı olmak çok büyük bir maliyeti gerektiriyor -istihdam vergilerini örnek verdim- o nedenle kayıtdışına kaçıyor mükellef; ama, kayıtdışına gitmek, sadece vergi gelirlerinde azalış olması gibi bir sonuç değildir, sadece kamu maliyesinin meselesi değildir kayıtdışına mükelleflerin gitmesi. Bu, aynı zamanda, bu işletmelerin büyümesini engelleyen bir durumdur. Ölçek ekonomisinin, büyük işletmenin avantajlarından yararlanamaması demektir, verimliliği yakalayamaması demektir. Bu da, ekonomideki kaynak dağılımının, zaten kıt olan kaynakların, kıt olan tasarrufların kötü alanlara, verimsiz alanlara yönelmesi demektir. Ekonomideki en büyük mahzuru budur ve Türk işletmesi, Türk müteşebbisi kayıtdışıyla büyüyemez, dünya ölçeğine çıkamaz, dünya ölçeğinde rekabet edemez.

Değerli arkadaşlar, bu maddenin bir önemli özelliği de "vergi harcamaları" adı altında bir kavramı düzenliyor olmasıdır. Vergi harcaması -önünüzdeki tasarının, yanlış hatırlamıyorsam, 161 inci sayfasında düzenlenmektedir- ilk defa bu yıl bütçesinde yer alıyor ve olumlu bir düzenleme olduğunu söylemeliyim. Çalışmaları 2000'li yıllarda başlayan, ama, bu yıl bütçesine intikal eden bir uygulama. Nedir vergi harcaması; vergi harcaması, devletin vergi sistemi yoluyla tahsilinden vazgeçtiği gelirler nelerdir, bunları gösteriyor. İşte, tasarıya göre, 8,5 milyar YTL'lik, 8,5 katrilyon liralık bir vergi harcaması söz konusudur 2006 yılında. Parlamento, nasıl, hangi kuruma, hangi hizmete ne kadar ödeneği veriyor, bunu  bilmek zorundadır. Parlamento, yine aynı şekilde, vergi kanunundaki hangi istisna ve muafiyet düzenlemesiyle ne kadarlık bir gelirin tahsilinden vazgeçiliyor, bunu da bilmek zorundadır. O açıdan, gerçekten, önemli bir düzenlemedir.

Bir harcamayı bütçeden yaptığınız zaman bunu rakam olarak bütçede görürüz; ama, tahsilinden vazgeçerek dolaylı bir harcama yapmış olursunuz; onu bütçede göremeyiz; örneğin, yatırım indirimi. Türk vergi sistemindeki en önemli vergi harcaması kalemidir. Devlet yatırımları iki şekilde teşvik edebilir, ya vergiyi alırsınız, bunu yatırım yapacaklara kaynak olarak, transfer olarak verirsiniz veya yatırım indirimi gibi müesseselerle verginin tahsilinden vazgeçmek suretiyle bunu yatırımcılara  bırakırsınız; işte bu da, bir kamu harcamasıdır aslında. Bunu Türkiye bilmek zorundadır.

Bu kamu harcamalarından, vergi harcamalarından bir tanesi üzerinde durmak istiyorum: Denizcilik sektörünü teşvik amacıyla getirilmiş olan ve 1 Ocak 2004 tarihinden beri uygulanmakta olan, denizcilere, Özel Tüketim Vergisi istisnası olarak, yani, Özel Tüketim Vergisiz mazot verilmesi uygulaması değerli arkadaşlar. Denizcilik sektörü, şüphesiz, bizim, teşvike ihtiyaç duyan sektörlerimizdendir; ama, Parlamento, bu teşviklerin ne işe yaradığını da bilmek zorundadır; yani, bu teşvikleri verdiniz, vergisiz mazot veriyorsunuz; acaba, bu hedefine ulaştı mı, bunu bilmek zorundayız değerli arkadaşlar.

Baktığımda, karşımızda ben şöyle bir tablo görüyorum: Ulaştırma Bakanımızın Plan ve Bütçe Komisyonunda bize vermiş olduğu rakamlar, 2004 yılında Özel Tüketim Vergisi tahsil edilmeyen, Özel Tüketim Vergisiz teslim edilen mazot nedeniyle tahsilinden vazgeçilen Özel Tüketim Vergisinin tutarı 190 trilyon liradır. 2005 yılının ilk on ayında bu, 173 000 000 YTL, yani, 173 trilyon liradır. Yılsonu itibariyle gerçekleşmeyi de dikkate alarak şöyle bir şey söylersek yanıltıcı olmaz; 2004 ve 2005 yılı toplamında, iki yılda toplam 400 trilyon liralık bir verginin tahsilinden vazgeçilmiştir, denizcilik sektörüne verilen mazot nedeniyle.

Peki, değerli arkadaşlar, hedefe ulaştık mı? Amaç neydi; taşımacılığı artırmak, yurtiçindeki yük taşımacılığını artırmak, yolcu taşımacılığını artırmak. Bakın, yük taşımacılığından örnek vereceğim ben size. Devlet Planlama Teşkilatının Bakanlar Kurulundan geçmiş olan raporudur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, konuşmanızı tamamlayın.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

2004 yılında 5,300 milyon ton/kilometre olan bu rakam, 2004 yılında 5,350 milyon ton/kilometre olmuş. 2005 yılında düşüş görmüşüz, 5,095 milyon ton/kilometre. Yani, yük taşımacığında azalış var değerli arkadaşlar. Peki, tablo bu, verilen destek hedefe ulaşmamış; ama, öte taraftan bakıyoruz, Türk çiftçisine hükümetin söz vermiş olduğu mazot desteği ödemesinin 2004 yılı için yapılmadığını görüyoruz. 2005 yılı için yapıldı. 2003 yılı için yapıldı, 620 trilyon liralık bir ödemedir, bir taksidi 2003'te, bir taksidi 2004'te ödendi; ama, bir taksidinin 2004'te ödenmesi, 2004 yılı için çiftçiye mazot desteği ödemesi yapıldığı anlamına gelmiyor değerli arkadaşlar.

Bu bütçe aslında çiftçiye, vatandaşa, toplum kesimlerine olan borçları da gösterseydi durum çok farklı olacaktı, mazot desteğinde olduğu gibi.

Yine, fındık üreticisine hükümetin 252 trilyon lira borcu vardır. 2004 yılında yaşanan don afetinden dolayı 296 trilyon liralık zarar ödemesinde bulunacağını hükümet taahhüt etmiş, 2004 yılı sonunda bunun 44 trilyon lirasını ödemiş, 252 trilyon lirası 2005 yılına kalmış; ama, hükümet bunu ödememiştir, 2006 bütçesine de bunu koymamıştır. Sayın Tarım Bakanına bu soruyu sorduğumuzda, hem bunun için hem de özellikle mazot desteği ödemesi için, kendisinin çiftçiye, hükümetin çiftçiye mazot desteği için bir söz vermediğini ifade etmiştir. Ben, bunları Sayın Bakanın takdirine sunuyorum.

Sözlerimi burada bitirirken, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Hamzaçebi.

Anavatan Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın İbrahim Özdoğan; buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anavatan Partisi Grubu adına, 2006 Yılı Merkezî Bütçe Yönetimi Kanunu Tasarısı üzerinde söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, her yıl bütçeleri görüşüyoruz; bütçeler üzerinde, sayın hükümet, çeşitli rakamları, çeşitli yatırımlarını Sayın Genel Kurula ve milletimize arz etmekte; fakat, bu rakamlar, eğer bütçe yönetimi üzerindeki siyasîlerin, bürokratların üzerinde şaibeler, yolsuzluklar, çoluk çocuğunun etrafında şaibeler dolaşıyorsa, bu rakamlar ve anlatılanlar asla ve katiyetle inandırıcı olmazlar.

AK Parti, hepinizin malumu ki, muhafazakâr demokrat olarak çıkmış ve millete kendisini böyle anlatmıştır. Şimdi, ben, buradan, muhafazakârlığın ne olduğuna dair İslam tarihinden kısa bir şey anlatmak istiyorum. Bakalım ki, AK Parti, gerçekten muhafazakâr değerleri mi muhafaza ediyor, yoksa paranın muhafazasına mı gidiyor.

Değerli arkadaşlar, İslam Peygamberi, Yemen'e, o zaman zekât memuru gönderir, "git, zekâtı topla" diye ve zekât memuru gider, zekâtı toplar gelir, Hazreti Peygambere sunar. Bu aldığı paraları, zekâtları sunarken der ki: "Ey Peygamber, bu topladığım zekâtlar yanında, bana verilen hediyeler de var; bunlar da bana verildi." Hazreti Peygamber, çok meşhur soruyu sorar: "Sen zekâtla ilgili olarak görevlendirilmediğin takdirde, bu hediyeler de sana verilir miydi?" Der ki:"Hayır, Ya Resulullah bunlar verilmezdi."

Değerli arkadaşlar, şimdi, bunun üzerine konuşmak istiyorum. Burası, tabiî ki, milletin kürsüsü. Geçenlerde, tanımadığım bir vatandaş, Milliyet Gazetesinden Hasan Cemal'in bir yazısını göndermiş. Burası milletin kürsüsü olduğu için, dikkatlerinize arz etmek istiyorum.

Hasan Cemal'in yazısı şöyle:

"Ulaştırma Bakanıyla Oğlu…

Yer Washington, yıl 1982. ABD Başkanı Reagan'ın Millî Güvenlik Danışmanı Allen istifa etmek zorunda kalıyor.

Nedeni:

Japonlardan hediye saat kabul etmek… İddia ediliyor ki, her biri 135 dolar değerindeki üç saat karşılığında bir Japon dergisi için Başkanın eşiyle röportaj ayarlanmış…

Yer Bonn, Yıl 1994.

Başbakan Kohl'ün Ekonomi Bakanı Möllemann istifa etmek zorunda kalıyor.

Nedeni:

Bakan Bey, bir şirkete özel bir mektup gönderiyor. Mektubunu, 'Ekonomi Bakanlığı' antetli kâğıda yazıyor.

Ve diyor ki:

"Bir akrabamın fabrikası var, malları çok kaliteli..."

Mektup Alman basınında çıktığı gün, bakanlık koltuğundan istifa etmek zorunda kalıyor Bakan Bey…

Yer Washington, yıl 1991.

Başkan Bush'tan sonra Beyaz Sarayın iki numarası olan Sununu istifa etmek zorunda kalıyor.

Nedeni:

Bir iki eş dostunun devlete ait uçaklarla uçmasını sağlamak…

Yer Washington, yıl 1993.

Başkan Clinton'un Adalet Bakanlığı için gösterdiği aday Zoe Baid. Bu makama Amerikan tarihinde gösterilen ilk kadın aday. Ancak, Clinton bir süre sonra adayını geri çekiyor.

Nedeni:

Bayan Baid, Perulu bir karı-koca çifti evinde kaçak olarak çalıştırmış…

Ortaya çıkınca, sigorta ve vergi borçlarını gecikmeli ödemiş. Ama bu yetmiyor. Kabaran kamuoyu baskısı yüzünden Başkan Clinton adayından vazgeçiyor.

Yer Paris, yıl 1993.

Başkan Mitterrand'ın Başbakanı Beregovoy. Fransız Sosyalist Partisi'nin önde gelenlerinden.

İntihar ediyor.

Nedeni:

Arkadaşı olan bir işadamına 1 000 000 Fransız Frangı borçlanıyor. Bununla kendisine bir kat satın alıyor. Borcunun yarısını ödemişken, işadamı arkadaşı ölüyor. Beregovoy, borcunun geri kalan yarısını da evindeki tablo ve antikaları vererek kapatıyor. İddialar basında patlıyor:

Avanta borçlanma, faizsiz kredi…

Beregovoy intihar ediyor.

Yer Washington, Yıl 1997.

Başkan Clinton'un eski Tarım Bakanı…"

BAŞKAN - Sayın Özdoğan, bir dakikanızı rica edebilir miyim.

Tabiî, bu kürsü, milletin kürsüsü, her türlü konuyu görüşeceğiz de, benim anlayamadığım, bu maddeyle, bu anlattıklarınızın ilgisini ben kuramadım.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Çok ilgisi var Sayın Başkan, siz bu ilgiyi tartışacak durumda değilsiniz. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Yüzde 100 ilgisi var Sayın Başkanım.

RECEP GARİP (Adana) - Bütçeyle ne ilgisi var?!

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Örnek veriyoruz, biz de milletimize hizmet etmek istiyoruz, şaibelerin kalkmasını istiyoruz, örnek veriyorum Sayın Başkan.

Her zaman siz bana itiraz ediyorsunuz, millet de sizi izliyor Sayın Başkanım; istirham ediyorum…

BAŞKAN - Lütfen, maddeye dönelim efendim.

Buyurun.

İBRAHİM ÖZDOĞAN Devamla) - Hemen dönüyorum efendim.

"Başkan Clinton'ın eski Tarım Bakanı, hediye kabul etmekten 100, yalan söylemekten 10 yıl hapis cezasıyla karşı karşıya.

Nedeni:

Parasını devletin ödediği otoyu kişisel işlerinde kullanmış… 35 000 dolarlık hediye kabul etmiş… Bir futbol maçına gitmek için kendisi ve kız arkadaşı için 1 000 dolarlık uçak biletini hediye olarak almış…

Üstelik hediyeleri resmî bildirim formlarında göstermemiş…

Bir başka deyişle:

Devlete yalan söylemiş…

Daha ilginci:

Amerikan Devleti, eski Tarım Bakanının bu olayını soruşturmak için 8,6 milyon dolar harcamış…

Neden mi bu örnekler?

Vatan Gazetesi, günlerdir, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'la 24 yaşındaki oğlunun ulaştırma sektöründeki, denizcilik alanındaki iş ilişkilerini yazıyor

Belge üstüne belge açıklıyor. "

Değerli arkadaşlar, bunları böyle örnek verdikten sonra, iki örnek daha veriyorum:

Yer İngiltere, 10 Mayıs 2002 tarihinde Potters Bar Kasabasında bir trenin 4 vagonu raydan çıktı, kazada 7 kişi hayatını kaybetti. Olayın ardından açılan soruşturmada, trenin üzerinden geçtiği köprünün hatalı inşa edildiği ortaya çıktı. Bunun üzerine, Ulaştırma Bakanı Stepnen Byers istifa etti. Böyle onlarca örnek daha var değerli arkadaşlar.

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın 24 yaşındaki oğlu Erkan Yıldırım, tam 1,5 trilyon lira para harcayarak gemi sahibi olur. Bir devlet memurunun 24 yaşındaki çocuğunun bunca parayı nereden bulduğunun sorusuna, tatminkâr bir cevap verilmez. Süper yetenek Erkan Yıldırım, parası yetişmeyince Santour adlı şirketten 200 000 euro borç alır. Bu olaydan bir hafta sonra, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'a bağlı Türkiye Denizcilik İşletmeleri, en lüks gemisi olan Ankara Feribotunu kimseye haber vermeden ve ihaleye çıkarmadan Santour firmasına kiralanır; ama, Binali Yıldırım istifayı aklının ucundun bile geçirmez.

Bir bakan ki, orman arazisine kaçak villa yapar, hayalî ihracattan, vergi kaçakçılığından suçlanır; ama, dokunulmazlık zırhına sığınır, suçlandığı konularda af yasaları çıkarır, her şeyi babalar gibi satar, TÜPRAŞ'ın yüzde 14,76'lık payını, Ofer'e kapalı kapılar ardında satar; gensorudan Meclis çoğunluğu sayesinde kurtulur. Galataport skandalının baş aktörüdür. Oğlu Abdullah Unakıtan, vergisi yükseltilmeden kısa süre önce, 4 000 ton mısır ithal eder. Milletle alay eder gibi, 4 000 ton mısırı, oğlunun tavuklara yedirmek için aldığını söyler. Ben yoruldum, gerisini siz söyleyin değerli arkadaşlar. (Anavatan Partisi ve CHP sıralarından alkışlar)

Pamukova'da 38 kişinin öldüğü hızlı tren fiyaskosunun, daha doğrusu, sulandırılmış tren fiyaskosunun sorumlusu Binali Yıldırım istifa etmedi. Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları Genel Müdürü uzun süre görevde tutuldu; toplumsal baskı artınca görevden alındı; ama, bir süre sonra tekrar aynı göreve getirildi.

ZEYİD ASLAN (Tokat) - Mahkeme iade etti.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Mahkeme iade edebilir, mahkemenin kararlarına saygılıyız; ama, bir de etik kurallar vardır, etik kurallara göre görevden almanız gerekiyordu değerli arkadaşlar. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

Yıldırım, istifa edip etmeyeceğini soran gazetecilere, pişkinlikle "ben zor anlarda bırakıp kaçan adam değilim" diyerek tarihin en cesur bakanı olduğunu kanıtladı. 

Değerli arkadaşlar, Tayvan Çalışma Bakanı Chen Chu işçilerin bir metro inşaatındaki kötü çalışma koşullarını protesto etmek için düzenlediği gösterinin sorumluluğunu üzerine alarak istifa etti. Ürpererek, üzülerek, ağlayarak seyrettik vahşeti. Görüntüler, Nazi kamplarından, Irak'taki ABD hapishanelerinden farksızdı.

Malatya Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu İl Müdürünün bir AK Partili milletvekilinin torpiliyle atandığı; bakıcı kadınların, AK Parti adına seçim çalışmalarına katıldıkları anlaşılır. Bakan, çok önemli yurtdışı gezisini kesmez.

ZEYİD ASLAN (Tokat) - Gazete haberlerini okuma bize!..

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - İnsanın olduğu yerde şiddet olur diyerek olayı mazur göstermeye çalışır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Erzurum seninle gurur duyuyor.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Başbakan bakanı savunur. Seçim nutuklarındaki bir köylünün Fırat'ın suyunda koyunu boğulsa onun sorumluluğunu hisseden Hazreti Ömer'in hassasiyetini taşıyacakları açıklamalarını unutarak "bunun için bakan mı istifa eder" der.

Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumundan sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu'nun, bir kadın olarak Tayvanlı meslektaşı kadar duyarlı olacağına, erkeklere demokrasi dersi vereceğine, AK Partinin Seçim Bildirgesine sadık olduğunu ispat edeceğine; istifanın, demokrasideki en erdemli tavırlardan birisi olduğunu göstererek siyasete güven duyulmasına yol açacağına inanıyoruz değerli arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, Sayın Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'la din kardeşiyiz. Sayın Maliye Bakanına ve üzerinde şaibe bulunan diğer bakanlara buradan sesleniyorum: Yarın hepimiz öleceğiz, emrihak vaki olacak. Sizin, Hazreti Peygamber'in yasak kıldığı bir yoldan, çocuklarınız zengin oldular. Siz, yarın emrihak vaki olduğu zaman, çocuklarınız, dünyada fındık kırıp yiyip keyif sürecek, siz de kabirde topuzları yiyeceksiniz. Uyarıyorum sizi ve saygılarımı sunuyorum. (Anavatan Partisi ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Özdoğan.

Hükümetin söz isteği var.

Başbakan Yardımcımız Sayın Mehmet Ali Şahin; buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ATİLA EMEK (Antalya) - Sayın Maliye Bakanı ne oldu?!.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlar; hepinize saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum.

Kuşkusuz ki, Maliye Bakanlığı bütçesiyle ilgili bu turda görüşmeler yapılıyor. Sayın Maliye Bakanımız, Hükümetimiz adına bu görüşmeleri takip ediyor; ancak, biraz önce söz alan Sayın Özdoğan…

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Maliye Bakanı orada, o konuşsun.

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Sayın Bakanın kendi versin cevabı.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - …Maliye Bakanlığı bütçesi ve şu anda görüşülmekte olan tasarının bütçeye bağlı cetveller başlıklı 5 inci maddesi üzerinde konuşurken…

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Maliye Bakanı cevap versin Sayın Bakan, size ne oluyor?!

BAŞKAN - Sayın Bakan, bir dakikanızı rica ediyorum.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Sayın Başkanım, siz, müdahale etmeyin.

BAŞKAN - Sayın Meral, sizi ikaz ediyorum. İçtüzük gereğince, bu müdahaleniz usule aykırıdır; varsa bir sözünüz, söz istersiniz. Bir daha müdahale etmemenizi rica ediyorum.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sorumlu Bakan orada, o cevap versin.

BAŞKAN - Sayın Meral, bunu siz mi takdir edeceksiniz?! Başbakan Yardımcısı söz istemiş, söz vermişiz…

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Efendim, sorumlu Bakan orada, o cevap versin.

BAŞKAN - Efendim, lütfen…

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Efendim, sorumlu Bakan orada, cevap versin o.

BAŞKAN - Lütfen… Bu, çok çirkin bir şey.

Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Sayın Başkanım, siz müdahale etmeyin, ben konuşmama devam edeyim. O arkadaşlarımız, yerinden laf atabilirler, bağırırlar, çağırırlar…

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Ne münasebet, atamazlar Sayın Bakanım, dinleyecekler.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Kendi takdirleridir, kendi karakterlerinin gereğidir; benim yapabileceğim bir şey yok.(CHP sıralarından gürültüler)

HALUK KOÇ (Samsun) - Oo, Sayın Bakan, olmadı…

BAŞKAN - Şu anda Türkiye Halkı bu Meclisi takip ediyor.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Benim yapabileceğim bir şey yok.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, Sayın Bakan "kendi karakterlerinin gereğidir" diyor…

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Herkes, kendi konumunun gereğinin, kendi kapasitesinin gereğini yerine getirir. .(CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Bakan, bir dakika…

Buyurun Sayın Başkan, o görev…

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sözünü geri alsın.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, Sayın Bakan sözünü geri alsın.

BAŞKAN - Böyle hareket doğru olmaz efendim; o benim takdirimdir.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar…

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, Bakan sözünü geri alsın.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Niye rahatsız oldunuz?!. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından gürültüler)

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Terbiyesiz!..

HALUK KOÇ (Samsun) - "Kendi karakterlerinin gereğidir" diyor; bunu bir Başbakan Yardımcısı söyleyemez.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Otur yerine!

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Konuşma, terbiyesiz!

BAŞKAN - Sayın Grup Başkanvekili, bana böyle hitap edemezsiniz. Siz, buyurun, yerinize geçin.

Sayın Bakan… (Anavatan Partisi sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Herkes, kendi konumunun, kendi kapasitesinin gereğini yerine getirir.

BAŞKAN - Sayın Bakan…

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan "karakteri" dedi, "karakterlerinin gereği" dedi…

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Evet, oturun yerinize; gayet tabiî. Buyurun, oturun.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, sözünü geri alsın.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Sayın Başkanım, izin verirseniz, konuşmama devam etmek istiyorum.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, sözünü geri alsın.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - En büyük kapasitesiz sensin!

BAŞKAN - Buyurun, yerinize oturun.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Lafını geri al!

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Ne söylemişim?!

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - O lafı geri alacaksın!

BAŞKAN - Arkadaşlar, ben gereğini yapacağım, siz yerinize oturunuz. Eğer, yerinize oturmazsanız, birleşime ara vereceğim. 

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Oturun yerinize!

Bakın, benimle kavga etmek istiyorsanız, burada kavga etmem.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, sözünü geri alsın, özür dilesin.

BAŞKAN - Efendim, oturun yerinize. Siz oturmadan nasıl gereğini yerine getireceğim. Siz oturmadan ben ne yapacağım burada?!

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Karaktersiz sensin; senin 7 ceddin karaktersiz! Terbiyesiz!.. Lafını geri alsın.

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Öteki Bakan gelsin cevap versin.

BAŞKAN - Efendim, buyurun, yerlerinize oturun.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Herkes kendi konumunun, karakterinin gereğini yerine getirir. (Gürültüler)

BAŞKAN - Birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.12


DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 15.28

BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER : Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42 nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanun Tasarılarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1.- 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1119) (S. Sayısı:1028) (Devam)

2.- 2004 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Dairelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap  Kanunu Tasarısı  ve  Plan ve  Bütçe Komisyonu  Raporu ( 1/1084, 3/907)  (S. Sayısı: 1029) (Devam)

3.- 2004 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil İdarelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1085, 3/908) (S. Sayısı: 1030) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

5 inci maddenin görüşmeleri sırasında, Hükümet adına Sayın Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin Bey söz almış ve bu sırada, muhalefet sıralarından çıkan itirazlar sebebiyle Başkanlığımızca birleşime ara verilmiştir. Dolayısıyla, Sayın Bakanın konuşması yarım kalmıştır. Şimdi kendisini kürsüye davete edeceğim; ancak, zabıtları getirttim. Zabıtlarda, Sayın Başbakan Yardımcısı "kendi takdirleridir, kendi karakterlerinin gereğidir, benim yapacağım bir şey yok" cümlesi…

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Ercenk, çok acele ediyorsunuz…

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Teyit ettirdim efendim, başka bir şey yok.

BAŞKAN -Ben gereğini yapıyorum.

…ve bunun üzerine, bu cümleye tepkiler oluşması sebebiyle ara vermiştim.

Şimdi, Sayın Bakanı kürsüye davet ediyorum ve Sayın Bakanın bu cümlesinin, maksadı aşan bir cümle, ifade olduğunu düşünüyorum. Açıklamasını ve zabıtlardan çıkarmasını rica ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; çok teşekkür ederim.

Biraz önce 5 inci madde üzerinde düşüncelerini ifade eden Sayın Özdoğan'ın Hükümetimizin geneline yönelik eleştirileri nedeniyle söz aldım. Sayın Unakıtan'ın şahsına yönelik eleştirilere, kuşkusuz ki, kendisi cevap verecektir. Bendeniz, Hükümet-Parlamento ilişkilerinden sorumluyum Bakanlar Kurulunda; dolayısıyla, Hükümetimizin geneline yönelik eleştirilere cevap vermek benim görevimdir; o nedenle huzurunuzdayım.

Sayın Başkanım, biraz önce sizin de ifade ettiğiniz, maksadı aşan ifade olarak kullandığı kanaatini izhar ettiğiniz o cümlemin herhangi bir hedefi yoktur. "Herkes kendi karakterinin gereğini yapar" derken önce kendimi kastediyorum. Benim karakterim neyse, ben kendi karakterimin gereğini yaparım; bir başka arkadaşımızın karakteri neyse, onun gereğini yapar. (AK Parti sıralarından alkışlar) Dolayısıyla, benim sözlerimin muhatabı herhangi bir milletvekili arkadaşım değildir, bu sözün asıl birinci derecede muhatabı benim. Eğer, karakterim nasıl konuşmamı gerektiriyorsa, o şekilde konuşurum.

FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Sayın Bakan, siz, bizim Grubu göstererek söylediniz.

ATİLLA KART (Konya) - Yemin ediyorsunuz…

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Benim o sözümün muhatabı ne Sayın Meral'dir ne CHP'li bir milletvekili arkadaşımdır.

OSMAN ÖZCAN (Antalya) - Sözünü geri aldı!..

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, Sayın Özdoğan, 5 inci maddeyle -ki "bağlı cetveller" başlığını taşıyor- ilgili olmayan bir konuşma, bir değerlendirme yaptı; Hükümetimizin, bakanların etik kurallara uymayan, ahlakî kurallara uymayan, çoluk çocuğunu zengin etme peşinde koşan bir hükümet olduğu iddiasında bulundu. Bunları, külliyen reddediyorum. Bizim, Bakanlar Kurulunda görev alan arkadaşlarımız olarak, milletvekili maaşı ve bakan olarak bize ödenen 109 lira dışında hiçbirimizin başka bir geliri yoktur. Çoluk çocuğumuz da hep tembihlidir, bizim bakanlığımızın önünden dahi geçmemeleri, dedikoduya mahal olmasın diye tembihlidir. Biz, bu kurallara son derece uyan insanlarız.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Bakanlığın ışıkları geceyarısı yanıyor. Bakanın oğlu konuşuluyor!

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Ahlak nedir, etik nedir, bunu bilen insanlarız. Kursağımızdan haram lokma geçmemesi için özen gösteren insanlarız. (AK Parti sıralarından alkışlar) Bunu, en iyi Sayın Özdoğan bilir, en iyi o bilir; ama, buraya çıkıp, bize, güya, ahlak dersi vermeye çalışıyor, Anavatan Partisi Grubu adına çıkıp, burada, bize ahlak dersi vermeye çalışıyor. Bu Anavatan Partisinin eski Genel Başkanı Yüce Divanda yargılanmaya devam ederken…

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Yargıya müdahale etme Sayın Bakan...

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - … bu Anavatan Partisinin bakanları Yüce Divanda yargılanmaya devam ederken, bize, burada, gelmiş, ahlak dersi vermeye çalışıyor. (AK Parti sıralarından alkışlar)

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Yargıya müdahale etme, müdahale hakkın yok. Yargıyı bu kadar mı seviyorsun?!. Müdahale etme…

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Külliyen reddediyorum.

Bu partiden seçileceksin, Doğru Yol Partisine geçeceksin. Doğru Yol Partisi kongresinde genel idare kurulu üyeliğine seçilmeyince, oradan da istifa edeceksin, şimdi Anavatan Partisine geçeceksin; sonra, gelip, bize ahlak dersi vermeye kalkışacaksın… Reddediyorum. Hiçbir sözünüzün itibarı yoktur. (AK Parti sıralarından alkışlar)

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Bir bakana yakışıyor mu bu sözler!.. Bu sözler bir bakana yakışmıyor!

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Seni enterese etmez. Benim göbeğim bir yere bağlı değil. (AK Parti sıralarından "Otur yerine" sesleri, gürültüler)

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Hiçbir sözünüzün itibarı yoktur.

Önce, siz, kamuoyu nezdinde, seçmenleriniz nezdinde kendinizi aklayın da, öyle gelin buraya.

BAŞKAN - Sayın Bakan, lütfen, Genel Kurula hitap edin.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Bu sözler bir bakana yakışmıyor!

BAŞKAN - Germeyelim Genel Kurulu, bütçe görüşmelerini yapıyoruz.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Geren Bakan… Bakan geriyor.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, Sayın Özdoğan, yabancı devlet adamlarının yüksek kıymette hediyeler almayı reddettiği, buna aykırı davrananların istifa ettiği anlamına gelen açıklamalar yaptı. Bizde de var bu kurallar. Biz de, hediye almama, eğer, hediye, şu anda ortaya konulan limitin üstündeyse, onu demirbaşa kaydetme gibi bir yöntemi uyguluyoruz. Sayın Başbakan böyle davranmıştır.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Yakalandıktan sonra!..

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Bizi bu konuda uyarmaya…

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Kaç gün sonra?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - …tabiî ki, uyarırlar; ama, biz, bu konuda, herkesten daha çok hassasız. Her şey milletin gözünün önünde cereyan ediyor. Millet bizi biliyor, Genel Başkanımızı biliyor, her birimizi ayrı ayrı biliyor. Milletin nezdinde, bizim her birimizin röntgeni var. Çok şükür, bizi yere baktıracak, milletin yüzüne bakamayacağımız bir icraatımız olmamıştır, bundan sonra olmayacaktır. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

O nedenle, gönlüm arzu eder ki, burada, politik konuşmalar değil, asıl görüşülmesi gereken, bu turda görüşülmesi gereken bütçe üzerinde, maddeler üzerinde görüşler ortaya konsun ve Sayın Bakan da, Maliye Bakanlığı bürokratları da ve ilgili arkadaşlar da, bizler de bundan sonuçlar çıkaralım, eğer hatamız varsa, bu noktada bizi uyarın, bunu düzeltelim.

Hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan...

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan... Sayın Başkan...

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, son söz milletvekilinin.

EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) - Sayın Başkan, sataşmadan söz istiyor!

BAŞKAN - Sayın Koç, şimdi, bu madde üzerinde, biliyorsunuz, müzakereler devam ediyor, konuşmalar devam ederken, hükümet söz istedi. Şahsı adına söz isteği devam ediyor.

HALUK KOÇ (Samsun) - Onun bitiminde söz istiyorum o zaman.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan, lütfen!..

BAŞKAN - Öyle bir şey yok ki ama. Şahıslar adına konuşma devam ediyor.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan; Sayın Bakan, Anavatan Partisinin kurumsal kimliğiyle ilgili konuştu.

BAŞKAN - Şimdi, başka bir yolda son söz milletvekilinin. Şimdi konuşma sırası devam ediyor. Eğer, konuşmazlarsa, elbette ki, size söz...

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan, sataşmadan dolayı söz istiyorum.

HALUK KOÇ (Samsun) - Bakın, 69'a göre... Çünkü, genel birtakım değerlendirmelerde bulundu; Sayın Bakan kendi karakterini tarif etti, müsaade edin, biz de kendi karakterimizi tarif edelim. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, bu konuda, ki, sizinle ilgili hiçbir kastı olmadığını zabıtlara geçirdi; açıkça geçirdi.

HALUK KOÇ (Samsun) - Benim de kendisiyle ilgili bir kastım yok. Yani, böyle bir...

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Var öyle bir şey; var!

BAŞKAN - Sayın Başkan, buyurun…

Şimdi, şahsı adına...

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan, bizi hiç görmüyorsunuz herhalde. Anavatan Partisinin kurumsal kimliğiyle ilgili konuşmadı mı, eski bir genel başkana sataşmadı mı Sayın Bakan?! Cevap vermeyelim mi?!

BAŞKAN - O zaman bütçe müzakerelerini yapmayalım, karşılıklı konuşmalara devam edelim.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Yargıya müdahale oldu.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan... Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Grup Başkanı, sizin sözcünüz, burada, madde madde konuştu, o da açıklama yaptı.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Bakanın sataşması yok mu Sayın Başkan?!

BAŞKAN - Bunun karşılıklı devamı...

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Bakanın sataşması yok mu?!

EYÜP FATSA (Ordu) - Süleyman Bey, kardeşim, sizin arkadaşınız ağzına gelen her şeyi burada söylüyor. Lütfen arkadaşınızın konuşmasına dikkat edin.

BAŞKAN - Sataşma yok efendim.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - O zaman terk edelim, siz konuşun, Sayın Başkan!

BAŞKAN - Konuşmalara devam ediyoruz.

69'a göre değerlendireceğim.

EYÜP FATSA (Ordu) - Lütfen Sayın Başkan, İçtüzükte böyle bir uygulama yok.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, bu oturumda değerlendirin, zamanında olması gerekir.

BAŞKAN - Sayın Koç, siz yazılı müracaatınızı yapın; ama, bu iş, ayağa kalkarak, kürsüye gelerek olursa, bu iş yürümez. Ben sizi duyuyorum ve görüyorum.

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, bakın, cevap vermemiz gerekiyor.

BAŞKAN - Siz müracaatınızı yapın, müracaatınızı yapın efendim.

HALUK KOÇ (Samsun) - Yapıyorum zaten.

BAŞKAN -Efendim, önce, ben, şimdi, sıradakine söz vereceğim.

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, şu anda yapıyorum. 69'a göre kısa bir açıklama yapayım; müsaade edin… (AK Parti sıralarından gürültüler)

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Hayır… Böyle bir uygulama yok Sayın Başkan!

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Sayın Başkan, devam edin.

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Vallahi, biz sabaha kadar buradayız.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bir dakikanızı rica edeceğim.

Burada iki açıklama yapacağım, her ne kadar arada oluyorsa da. Biraz önceki tartışmalar sırasında, Anavatan Partisi Milletvekilimiz ve İdare Amirimiz Sayın Dursun Akdemir, olayların yatışması noktasındaki müdahalesi sırasında yanlış anlaşılmıştır. Sayın Akdemir, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Anavatan Partisi Grubu kontenjanından İdare Amirimizdir, görevini yerine getirmiştir. Genel Kurulda, belki, bu işi bilmeyen arkadaşlarımız varsa da, bu hususu böylece açıklamış oluyorum.

Şimdi, 69'a göre… 69 uncu madde, Parlamentoda bütün milletvekillerimizin en çok başvurduğu madde; ancak, bu maddenin maksat ve muhtevasını da iyi bilmemiz lazım.

Şimdi, maddeyi okuyorum:

"Madde 69.- Şahsına sataşılan veya ileri sürmüş olduğu görüşten farklı bir görüş kendisine atfolunan hükümet, komisyon, siyasî parti grubu veya milletvekilleri, açıklama yapabilir ve cevap verebilir."

HALUK KOÇ (Samsun) - Siyasî parti grubu…

BAŞKAN - "Açıklama ve cevaplar için Başkan, aynı oturum içinde olmak üzere söz verme zamanını takdir eder.

   Bu suretle söz almak isteyen, ne sebepten dolayı konuşmak istediğini Başkana bildirir. Başkan, söz verip vermemek…"

HALUK KOÇ (Samsun) - …konusunda adaletli davranır…

BAŞKAN - "…gerektiğini takdir eder. Başkanlıkça kendisine söz verilmeyen kimse direnirse, Genel Kurul, bu konuda görüşmesiz ve işaret oyuyla karar verir."

HALUK KOÇ (Samsun) - Siz ona başvurmazsınız…

BAŞKAN - Şimdi, 69'a göre, elbette ki, söz isteme, hem grupların hem hükümetin hem komisyonun hem milletvekillerinin hakkı; ancak, burada açık ve net "bu suretle söz almak isteyen, ne sebepten dolayı konuşmak istediğini Başkana bildirir." Bugüne kadar, bizim bildiğimiz bildirmeler yazılıdır; ama, biz, Başkanlık Divanı olarak, milletvekillerimize olan saygımızdan ve bu kürsüye olan saygımızdan dolayı şifahî müracaatları değerlendirdik.

Sayın Başkan, aynı birleşim içerisinde olmak kaydıyla, lütfen, ne noktadan dolayı, Grup Başkanvekili sıfatıyla partinize bir sataşma olduğunu iki satırla bize bildirin, ben onu takdir edeceğim; ama, zaman kaybetmeyelim, ben, söz isteyene, söz vereceğim.

HALUK KOÇ (Samsun) - Şu anda bildireyim mi efendim?..  69 uncu maddenin içerisinde "siyasî parti grupları da bu haktan faydalanır" diyor Sayın Başkan. Şimdi, Sayın Başbakan Yardımcısı…

BAŞKAN - Efendim, diyor da, siyasî parti grubu söz istediği zaman, neye dayanarak, hangi sataşmaya yahut söze dayandığını da ifade edecek, mücerret bir ifade olmuyor.

HALUK KOÇ (Samsun) - Siyasî parti grubu olarak, Anamuhalefet Partisi Grubu olarak… Parti değiştiren milletvekillerine dönük birtakım ifadelerde bulunuldu.

BAŞKAN - Yok efendim; yani, milletvekillerinin parti değiştirmesi noktasında, sizin partinize atfen bir konuşma olmadı.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, adaletli davranın lütfen.

AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, Genel Kurulun takdirine sunun efendim.

BAŞKAN - Lütfen efendim…

O zaman bütün gruplar, burada, beni de ilgilendirir der. Bakın, Sayın Koç, ben burada, gerçekten, muhalefet hayatını yaşamış bir milletvekili olarak, muhalefete her türlü toleransı gösteriyorum. Bu noktada, bazen, arkadaşlarımdan tenkit de alıyorum; ama, bunu istismar etmeyelim, bunun takdirini bana bırakın lütfen… (Gürültüler)

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başbakan Yardımcısı bunları burada söylüyor; ama…(Gürültüler)

BAŞKAN - Efendim, oturun, ben değerlendireyim.

HALUK KOÇ (Samsun) - Meramımızı anlatmaya çalışıyoruz burada. Sayın Başkan, hakkımızı çiğnemeyin lütfen…

BAŞKAN - Efendim, lütfen… Beni zorlamayın, ben düşüneceğim, takdir edeceğim, aynı birleşimdeyiz Sayın Başkan.

HALUK KOÇ (Samsun) - Şimdiye kadar bitirmiştim Sayın Başkan.

BAŞKAN - İkinci söz isteği, Adana Milletvekili Sayın Recep Garip. (AK Parti sıralarından alkışlar)

RECEP GARİP (Adana)- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 5 inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabiî ki, bize yaraşan, daha olgun, daha erdemli, daha vasıflı tarz ve tavır içinde olmaktır. Toplumsal uzlaşmanın temini için çok ciddî noktada yol almakta devam ediyoruz, yol alıyoruz. Bu yol alış elbette ki halkın dili olmaktır, halkın yüreği olmaktır.

Millî gelir dağılımının eşitlenebilmesi için ekonomik açmazların, çıkmazların mutlaka çözüm yollarıyla onarılması gerekmektedir. Üretimin eşit dağılımı için adaletin tesisi, hukukun uygulanır olması mutlak surette gereklidir. Dünden bugüne yaptığımız bütün çalışmalar, bütün planlamalar bu ülkenin dağınık duruşunu, hukuksal işlemezliğini işler hale getirmek ve disipline etmektir. Ülkeyi yeniden planlamazsanız elbette ki siyaset de yapamazsınız, hizmet de edemezsiniz. İnsana hizmet etmek, mutlaka devlete hizmet etmektir.

Değerli arkadaşlar, iyi olan, doğru olan şeyleri mutlak surette görmemiz gerekiyor. Doğruları söylemekten geri durmamalıyız. Siyaset uğruna yanlış şeyler söylemek toplumu değil kendimizi bitirir, bizleri bitirir. Toplumun karşısında canlı yayında konuştuğumuzu, mutlaka, bizi izleyen Anadolu insanımızın, onların çok ciddî değer kriterleriyle değerlendirildiğimizi bilmekte yarar görmekteyim. Çiftçinin problemleri, memurun problemleri, esnafın problemleri elbette ki AK Parti İktidarının problemleridir, yani, bizim problemlerimizdir. Bunları çözmeye devam ediyoruz.

Muhafazakâr demokrat parti elbette ki AK Partidir ve kökü tarihin derinliklerinde, bu ülkenin renkleriyle bütünleşmiş, inanç, iman, medeniyet anlayışlı bir partidir. İnsanlara, insanca, hakça, erdemli olmayı öğretir. Özgürlüğü, özgünlüğü bütün renkleriyle, 7'den 70'e bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarımızın hepsini kardeş kılan anlayışlarla, yolculuğumuz sürmektedir.

Aziz dostlar, hazımsızlığın bu kadarına, pes demekten söyleyecek çok fazla da sözümüz yok aslında. Bu ülkede başarı, mutlaka alkışlanmalıdır. Edebin, edep kelimesiyle örtüştüğünü, etiğin, ahlakîlik olarak bilindiğini, mutlak suretle bilmemiz gerekiyor. Sesi yükseltmek, asla güçlülük anlamına, haklı olmanız anlamına gelmez. Saygı, sevgi, muhabbet, kardeşlik, bizim özdeğerlerimizdir, medeniyet değerlerimizdir, kendi kişilik ve kimliğimizi ortaya koyan değerlerdir.

Aziz dostlar, bize erdemli olmak yaraşır; bize, tevazulu olmak, mutlak surette yaraşmaktadır; bize, entelektüel, aydın bir kimliğe sahip olmak yaraşır. Bizlerin oturup kalkması, konuşma üsluplarımız, kimliğimiz ve kişiliğimizi, mutlaka ortaya koyar.

HALUK KOÇ (Samsun) - Bütçeyle ilgili konuşmuyor.

BAŞKAN - Sayın Garip, siz de madde üzerine dönerseniz…

RECEP GARİP (Devamla) - Söylediğimiz söz, söylemek istediğimiz şeyler, mutlaka, bizi biz yapan değerlerle örtüşen tarzlar ve tavırlar olmalıdır.

Ulaştırma Bakanımızla ilgili söylenen bir söz hakkında sadece bir parantez açarak, Sayın Özdoğan dediler ki: "Bir kişinin yüzüne karşı -söylemiş olduğu ifadeye cevap olsun diye söylüyorum- söyleyemeyeceğimiz şeyi söylemek, gıyabında söylemek ya da onun olmadığı bir mekânda söylemek gıybettir." Bunu hepimiz biliriz, bu ülkenin bütün vatandaşları bilir. Tekrar söylüyorum: Bir kişinin yüzüne karşı söyleyemeyeceğimiz şeyleri söylemek, gıyabında söylemek ya da onun olmadığı bir yerde ifade etmek, gıybettir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Garip, son cümlelerinizi rica edeyim.

RECEP GARİP (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Olmayan bir şeyi söylemek ise, iftiradır.

Biz, gerçekten asil bir milletiz. Asil milletin vekillerinin, çok ciddî asalete sahip olması gerektiğini düşünüyorum. Asil davranalım, bize yaraşan tavırlarla, tarzlarla, konuşmalarla, usluplarla, birbirimize yaklaşırken, kucaklaşırken yetmiş milyon Türk evladının nasıl kucaklaştığını bilerek davranalım diye düşünüyorum.

Bu duygularla maddenin hayırlar getirmesini temenni ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Garip.

Sayın Koç, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, 69 uncu maddeye göre, Sayın Başbakan Yardımcısının, konuşması sırasında kendi partilerini de ilgilendiren açıklamalarda bulunduğunu ifade etmiştir; bilhassa, milletvekillerimizin parti değiştirmesiyle ilgili.

Sadece bu konuya hasreden ve kendi partileriyle ilgili düşüncelerini aktarmak üzere kendilerine söz veriyorum.

Sayın Sarıbaş, zabıtları istettim; sizin talebinizi değerlendireceğim.

Buyurun Sayın Koç. (CHP sıralarından alkışlar)

V.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in, konuşmasında, Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, hepinizi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına saygıyla selamlıyorum.

Zaman zaman gerginlik olmasının, parlamentoların akışında doğal olduğunu da belirtmek istiyorum.

Ama, bu arada, öncelikle, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Parlamentosunda yasama göreviyle yükümlü bir milletvekili olarak, bir konuyu çok yadırgadığımı ve bu yadırgayışımın birçok arkadaşım tarafından da paylaşıldığını ifade ederek başlamak istiyorum. O da şudur: Sayın Maliye Bakanını biz eleştirebiliriz; Sayın Maliye Bakanının kişisel tutumunu biz eleştirebiliriz, sizden de eleştiriler olabilir; Sayın Maliye Bakanının uygulamalarını eleştirebiliriz; yasal, Meclis denetimi içerisinde her türlü girişimi yapabiliriz, burada soru - cevap kısmında olsun, değerlendirmelerde olsun, yani siyaseten üzerine gidebilecek olan her şeyi kullanabiliriz. Ama, Sayın Maliye Bakanı, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bir bakanıdır ve tüzelkişiliği vardır, konumu vardır. Yadırgadığımız husus şu: Sayın Başbakan Yardımcısının, oldukça sinirli bir şekilde Genel Kurula gelerek, cevap verme hakkını kendisinin kullanacağını belirterek, uygun olmayan el hareketiyle, hadi sen git gibilerden, bir Türkiye Cumhuriyeti bakanına, davranışı, uygun olmayacak tarzda bir harekette bulunmuştur; biz, bunu yadırgıyoruz. Sayın Maliye Bakanının kişiliği, konumu, icraatları, uygulamaları, bunlar ayrı; biz, burada, Sayın Maliye Bakanına yapılan bu davranışı Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, öncelikle kınıyoruz arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından gürültüler) Şık değildir… Şık Değildir… Şık değildir… Şık Değildir… Şık değildir… Şık değildir, yakışık değildir. (AK Parti sıralarından gürültüler)

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Kendi arasında olan bir şey.

HALUK KOÇ (Devamla) - Sayın Sezal, siz dinleyin; lütfen, siz dinleyin.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Her şeye de karışıyorsunuz.

HALUK KOÇ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bir ahlak dersinden bahsetti, kendi karakterlerini anlatacağını söyledi; doğal olarak, bizim de karakterimizi söylememiz gibi bir durum ortaya çıkıyor.

Değerli arkadaşlarım, bakın, yumuşak karnınıza kendiniz değiyorsunuz. Parti değiştiren milletvekilleriyle ilgili burada ahkâm kesmeye belki de en son sizin hakkınız var.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Maliye Bakanı -deminki konumu ayrı- kendi içinizden bir arkadaş için, hem de kamunun önünde bir eleştiri dile getirdiğinde "sen hangi partiden ne cazip bir teklif aldın ki bunları söylüyorsun; yani,  transfere yelteniyorsun" gibi bir suçlamada bulundu. Peki, biz sormayacak mıyız; Cumhuriyet Halk Partisinden iktidar nimetlerine doğru koştuğunu varsaydığımız ve size iltihak eden milletvekilleri için, acaba siz ne siyasî cazip teklifler sundunuz, bunu size sormayacak mıyız?! (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, insan yumuşak karnını bilir, Sayın Başbakan yardımcısı. Eğer bunlardan bahsedecek olursanız, sıranız en sondadır.

Değerli arkadaşlarım, söyledikleriniz, Cumhuriyet Halk Partisinden AKP'ye giden milletvekillerini de herhalde kapsıyordur.

Ve bir güvenden bahsetti söz alan arkadaş; yani, hem de, böyle, parti değiştirerek, hele de muhalefetten iktidara giden bir milletvekilinin, burada güvenden bahsetmesi de, ayrı, düşündürücü, Aziz Nesin yorumuna açık bir davranış.

Değerli arkadaşlarım, bakın, Sayın Başbakan Yardımcısı sizleri moral olarak yüksek tutmaya çalışıyor; ama, hiç unutmayın, hiç unutmayın, Sayın Başbakanın şirket ortaklıklarının, şirket hisselerinin Başbakan olduktan sonra bile sürdüğü ve kamuoyunun ve bizlerin muhalefetteki zorlamalarıyla ancak devrettiğini; Sayın Başbakanın eşine Moskova'da hediye edilen 10 000 doların üzerindeki birtakım hediye eşyalarının ancak basının ve muhalefetin dile getirmesiyle demirbaş kaydına geçirildiğini; Sayın Maliye Bakanının, Sayın Ulaştırma Bakanının çocuklarının…

BAŞKAN - Sayın Koç…

HALUK KOÇ (Devamla) - …devlet dairelerinde ve birtakım uygulamalarda cirit attığını, lütfen unutmayın. Lütfen, unutmayın.

BAŞKAN - Sayın Koç, siz konuyu değiştirmeyin lütfen. Lütfen, konuyu değiştirmeyin.

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Konuyla ne ilgisi var?! Ne alakası var?!.

HALUK KOÇ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, eğer, ne alakası varsa, Sayın Şahin'in konuşmasına alakalı olarak bunları da dinlemek zorundasınız.

Lütfen, bunları unutmayın değerli arkadaşlarım. Bunları hiç aklınızdan çıkarmayın. Onun için, arada sırada Sayın Şahin gelsin, size moral versin; ama, yetmez; siz gidiyorsunuz…

Saygılar sunarım. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Koç.

Madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan…

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, Sayın Koç, sayın bakanlarımızı, Grubumuzu ve Sayın Başbakanımızı itham eden, hedef alan ifadelerde bulunmuştur. Grup Başkanvekili olarak, ben de, İçtüzükteki hakkımı kullanarak söz istiyorum.

BAŞKAN - 69'a göre mi söz istiyorsunuz?

EYÜP FATSA (Ordu) - Evet efendim.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Fatsa. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Süleyman Beyinki ne oldu?!

EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) - Bizim için tutanakları istetiyorsunuz, bekliyorsunuz; ama, iktidar için beklemiyorsunuz…

BAŞKAN - Cevap hakkını…

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Ayıp, Sayın Başkan! Olmaz öyle yahu!

BAŞKAN - Efendim, sizinki…

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Bizim için tutanakları istetiyorsunuz, onlar için niye zabıt istetmiyorsunuz?!

BAŞKAN - Zabıt geliyor…

Buyurun.

MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Hayret bir şey!..

BAŞKAN - Yalnız, Sayın Fatsa, lütfen bir sataşmaya meydan vermeyin; ne dedi, hangi konuyu yanlış söyledi, bunu düzelterek, lütfen konuşmanızı tamamlayın.

2.- Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın, Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, konuşmasında, Genel Başkanlarına ve Gruplarına sataşması nedeniyle konuşması

EYÜP FATSA (Ordu) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, yine, bütçe görüşmelerinin, zaman zaman şahit olduğumuz kesintiye uğradığı anlardan birini yaşıyoruz.

Aslında, tartışmaların içeriğine baktığımız zaman, bu tartışmalara gerekçe olacak ve cevap verecek içerik itibariyle bir konu yoktur. Zaten, muhalefet partisine mensup milletvekili arkadaşlarımız, söz alsalar da, söz almadan yerlerinden de, içlerinden geçen, doğru yanlış, hiçbir süzgece tabi tutmadıkları düşünce ve görüşlerini rahatlıkla ifade ediyorlar.

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Söylediklerimizin hepsi doğru!..

EYÜP FATSA (Devamla) - Müsaade edin…

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Yanlış yok!..

EYÜP FATSA (Devamla) - Müsaade edin…Müsaade edin…

Sayın Başbakan Yardımcımızın, Başbakan Yardımcısı sıfatıyla, Bakanlar Kurulundaki arkadaşlarıyla alakalı ithamlara cevap vermek üzere söz almasından daha tabiî bir şey olamaz; söz almamış olsaydı, Bakanlar Kurulundaki arkadaşlarının hukukuna karşı saygısızlık yapardı. Bunu da buradan açık olarak ifade etti.

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Onu da belirtti.

EYÜP FATSA (Devamla) - Anavatan Partisi Grubuna mensup bir arkadaşımız, burada, bakanlarımızla ilgili, kendilerini ifade etme, savunma gibi imkânları olmayan bürokratlarla ilgili hiçbir gerçeği ifade etmeyen düşünceleri burada yapabiliyor ve bu Grup, bu arkadaşın bu konuşmasına tahammül ediyor, ses çıkarmıyor; ama, Sayın Bakan, Bakanlar Kurulundaki arkadaşlarına karşı yapılan bu doğruyu, gerçeği ifade etmeyen düşünce ve görüşlere, eleştirilere cevap vermek istiyor, Genel Kurul ayağa kalkıyor. Bu tahammülsüzlük nedir; doğrusunu istersen, bunu anlamakta zorluk çektik. Bu, doğru bir tavır, şık bir yaklaşım değildir. Siz hakkınızı kullanıyorsunuz, Sayın Bakan da kendisine İçtüzüğün vermiş olduğu yetki ve hakkı kullanıyor. Bu hakkı siz kullanırken iyi, bir başkası kullanırken bu hakkın yok sayılması mümkün değildir.

Sayın Koç, burada, Sayın Bakanın, Başbakan Yardımcımızın, Maliye Bakanımızdan önce, yani, onun cevap vermesi gerekirdi gibi bir düşünceyle, onun sözünü keserek, onun kürsüye çıkmasına engel olarak çıkıp cevap vermesini, Sayın Bakana karşı bir saygısızlık olarak ifade etti ve kınadı.

HALUK KOÇ (Samsun) - El hareketi… El hareketi…

EYÜP FATSA (Devamla) - Şimdi, elbette ki, sayın bakanlar, sadece içinden çıkmış oldukları partilerin ve grupların bakanı değildir, Türkiye Cumhuriyetinin bakanıdır.

Sayın Koç, size sormak istiyorum: Dün, bu kürsüde, Sayın Bakanın alnına şamar atmak isteyen arkadaşınızı kınadığınızı şu kürsüden ifade edebilir misiniz?! (AK Parti sıralarından alkışlar) Lütfen, lütfen, lütfen, burası polemik yapılacak yer değildir. Burası, gerçeklerin birtakım kelime oyunlarıyla saptırılarak ifade edileceği yer de değildir. Burası, milletin kürsüsüdür. Bu kürsüye çıkan herkes, bu kürsünün gereğini yapmalıdır diye düşünüyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Fatsa.

Sayın milletvekilleri, Anavatan Partisi Grubu adına Sayın Süleyman Sarıbaş, Sayın Başbakan Yardımcısının konuşması sırasında partilerinin eski sayın genel başkanlarını kastederek "Yüce Divanda yargılanıyorlar, etik kurallardan bahsedemezler" dediğini ifade etmek suretiyle bir sataşma olduğundan dolayı söz istemiştir. Kendilerine, bu açıklamaları ve itirazları çerçevesinde söz veriyorum.

Buyurun. (Anavatan Partisi Grubu sıralarından alkışlar)

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Sataşma mı bu?!

MUSTAFA ÜNALDI (Konya) - Yoksa yargılanmıyor mu?!

BAŞKAN - Sayın Sarıbaş, lütfen, sadece konunuzu açıklayın; bir sataşmaya meydan vermeyelim.

3.- Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş'ın, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in, konuşmasında, Partisine, sataşması nedeniyle konuşması

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, Anavatan Partisinin geçmiş bir genel başkanını, bu Meclis, Yüce Divana götürdü, bizler de o zaman oy verdik ve yargıya intikal etti. Dolayısıyla, bir haftadır "bu ülkede yargıya müdahale var" çığlıkları atanların, şimdi, kendi işlerine gelince, yargıda devam eden, yargılanan bir kişiye işaret ederek, göstererek, yargıya işaret vermelerinin ne kadar doğru olduğunu sizlerin takdirine bırakıyorum; o ayrı bir şey.

İkincisi; Anavatan Partisi Turgut Özal'la kuruldu ve Anavatan Partisinin o günlerinde içinizde müsteşarlık yapan, içinizde genel müdürlük yapan, içinizde bürokratlık yapan ve o uygulamaları savunan yüzlerce arkadaşımız var.

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - O kadar da değil canım!

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Anavatan Partisinin, o Yüce Divanda yargılanan genel başkanının maiyetinde çalışan bakanlarınız var. Anavatan Partisinin o günkü genel başkanı, yargıya gitmiştir; inşallah aklanır, inşallah… Aklanmazsa da bizimle bir ilgisi yok, yargı kararını verecektir; ancak, dönüp, dönüp, kendi bakanlarınızın da Anavatan Partisinde bakanlık yaptığını unutarak, Anavatan Partisinin kurumsal kimliğine laf söylemeye kalkarsanız; biz buradan size trilyonluk davaları hatırlatırız; biz buradan size geçmişte yaptıklarınızı hatırlatırız; biz buradan size batı kulübü dediğinizi, gâvur kulübü dediğinizi hatırlatırız; birsürü laf söyleriz; ama, bunlar geçti, bunlar yargıya gitti.

Anavatan Partisinin kurumsal kimliğinde, herkes bilir ki bu millete hizmet vardır; herkes bilir ki barajlar vardır; herkes bilir ki otoyollar vardır; herkes bilir ki elektrik vardır; herkes bilir ki millete hizmet vardır.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Öyleyse, niye Anavatandan aday olmadın?!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, müdahale etmeyelim.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Sayın Bakan, iki de bir onu anlatacağına, şu Anavatan Partisinin millete yaptıklarını anlatsa da şu millet takdir etse ya.

Teşekkür ediyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Sarıbaş.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Niye Anavatandan aday olmadın?!

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1.- 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1119) (S. Sayısı: 1028) (Devam)

2.- 2004 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Dairelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap  Kanunu Tasarısı  ve  Plan ve  Bütçe Komisyonu  Raporu ( 1/1084, 3/907)  (S.Sayısı: 1029) (Devam)

3.- 2004 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil İdarelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1085, 3/908) (S. Sayısı: 1030) (Devam)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 5 inci madde üzerindeki soru ve cevaplara geçiyorum.

Soru sormak isteyen milletvekillerinin sırasını tespit ettik.

Sayın Muharrem Doğan, buyurun efendim.

MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Maliye Bakanımıza  bir sorum var:

1987'den bugüne kadar yapımı devam eden otoyollara yeterli ödenek ayırarak 2006 yılında bitirmek istiyor musunuz?

İkinci sorum: AKP Hükümeti olarak üç yılda GAP'da -elektrik, enerji, tarım vesaire, hepsi dahil- gerçekleştirdiğiniz yatırım oranı yüzde 2'dir. 2006 yılı için GAP'a ayrılan ödenek ne kadardır; GAP'ı kapatacak mısınız?

Üçüncü, son sorumu soruyorum: Ilısu Barajı inşaatı için 2006 yılında ayrılan ödenek ne kadardır? İnşaatı başlayacak mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Doğan.

Sayın Nuri Akbulut, buyurun efendim.

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, bu ülkede yıllar yılı paradan sıfır atılacağı konuşulduğu halde, hiçbir hükümet bunu gerçekleştirecek altyapıyı oluşturamadığı için buna cesaret edemedi. Hükümetimiz zamanında uygulanan malî politikalar sonunda paramızdan 6 sıfır atıldı ve artık alay konusu olmaya başlayan paramız, uzun yıllar önceki eski itibarına yeniden kavuşturuldu.

Sorum şu: Halkımızın kısa sürede sevinçle karşılayıp, benimsediği bu uygulamada herhangi bir aksaklık var mıdır; bunu öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akbulut.

Sayın milletvekilleri, çalışmalarımızın başında, soru soran milletvekillerimizin maddeyle ilgili soru sormalarını; çünkü, maddeyle ilgili hakları kullandıklarını ifade etmiştim. Arkadaşlarımız maddeyle ilgili olmayan soruları soruyorlar ve asıl maksadı kaçırıyoruz. O bakımdan nazara alacağım. Arkadaşlarımızın özellikle sorularını maddeyle ilgili sormalarını rica ediyorum.

Sayın Baloğlu, buyurun.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan teşekkür ediyorum.

Hükümetin özelleştirmeleri çerçevesinde 8 000 işçi işsiz kalmıştı ve bu bir devrim olarak nitelendirilmişti. Daha sonra Bakanlar Kurulu kararıyla bu işçiler bazı işyerlerine yerleştirildiler. Şimdi, önümüze gelen fakslardan anlıyorum ki, çok sayıda işçinin iş akti yenilenmiyor, işlerine son veriliyor. Sayın Bakan bu konuda bir önlem almayı düşünüyor mu?

Bunların tekrar işe başlamaları için Bakanlar Kurulu kararı gerekiyor. Her yıl ayrı ayrı Bakanlar Kurulu kararı alıp, Bakanlar Kurulunu meşgul etmek yerine, bu 8 000 işçiyi daimî kadroya geçirmek mümkün değil mi?

Teşekkür ederim.

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Başkanım, bu, maddeyle ilgili miydi acaba?!

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Maddeyle ilgili efendim, çok ilgili!

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Baloğlu.

Sayın Akdemir, buyurun.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Maliye Bakanımıza soruyorum.

Soru 1: 2006 yılı bütçesinde ifade ettiğiniz gibi, sağlığa ayrılan pay, 2002'de yüzde 2,6 iken, 2004'ün sonunda yüzde 3,5 ve 2006'da yüzde 4,6 olarak belirtiyorsunuz; üç yıllık sürede 1 puan artırmışsınız. Daha önce, 2002'deki bütçe bir kriz döneminde yapılmıştı. Şimdi, 2006'da yüzde 4,6 olarak artırdığınız, 1 puan artırarak yaptığınız bütçede sağlığa yeterli pay ayırdığınıza inanıyor musunuz?

Bir de, SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığına devri dolayısıyla bütçeye getirilen ek 9,1 katrilyon liranın bu oran üzerinde rolü var mıdır; içinde midir, yoksa ayrıca değerlendiriliyor mu?

Soru 2: İşsizlik Sigorta Fonunda birikmiş olan 17,3 milyar YTL; ancak, işsizlik sigortası için 663 000 000 YTL harcamışsınız. Geriye kalan 16,611 milyar YTL'yi nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu kaynağı niçin atıl vaziyette tutuyorsunuz?

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akdemir.

Sayın Akın, buyurun.

HARUN AKIN (Zonguldak) - Sayın Bakan, benim sorum TTK'ya işçi alımıyla ilgili.

Sayın Enerji Bakanımız, bu sene başında, bu Yüce Çatı altında, yine kendisine sorduğumuz soruya, TTK'ya 500+500, 1 000 işçi alacağını söylemişti. Tabiî, ilerleyen dönemlerde bölgeye de gitti ve yerel basın kendisine sürekli bu soruyu sorduğunda, Maliye Bakanımızla görüşüldüğünü, Hazineyle görüşüldüğünü, yazışmalar yapıldığını söyledi. Haliyle, bu soru, gerçekten, Zonguldak'ı çok ilgilendiriyor. Benim sorum, kısa ve net Sayın Bakanım.

Sayın Enerji Bakanlığı, Sayın Enerji Bakanımız, Bakanlığınıza böyle bir müracaatta bulundu mu, TTK'ya işçi alımıyla ilgili? Bulunduysa, cevap verdiniz mi ve bunların yanında, sizin, Maliye Bakanımız olarak TTK'ya işçi alımıyla ilgili düşüncenizi öğrenmek istiyorum.

Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akın.

Sayın Koç, buyurun.

HALUK KOÇ (Samsun) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sorularım şunlar Sayın Bakana: Şimdi, IMF'ye verilen niyet mektuplarının ki, sonuncusu kasım ayında verilmiştir.

AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, süre dolmadı mı?

BAŞKAN - Efendim, arada süreler vardı, onları nazara aldım.

HALUK KOÇ (Samsun) - IMF'ye verilen niyet mektuplarının bizim mevzuat hiyerarşimizdeki yeri nedir? Bunu sormak istiyorum. Herhalde, bir Bakanlar Kurulu kararı mertebesinde dahi değildir diye düşünüyorum.

Şimdi, peki, nasıl oluyor da, niyet mektupları, bütçenin tabi olduğu bir hukukî bağlayıcılık taşıyabiliyor? Hatta, Anayasanın dahi üzerine çıkabiliyor? Bunlar, çok ciddî sorular. Aslında, yasama görevi içinde bulunan tüm arkadaşlarımızın bunu düşünmesi gerekir.

Peki, niyet mektuplarının yol açacağı sorunlardan kimler, nasıl sorumlu olacak? 2000-2001 yılları krizleri ve IMF ilişkisi unutulmamalı. Bu durum tekrarlanırsa sorumlular kim olacak?

Peki, burada, yasama kendi yetkilerini IMF'yle paylaşıyor sonucu çıkarıyor muyuz? Eğer böyleyse, bir parlamentonun, bağımsız bir ülke olan Türkiye Cumhuriyeti Parlamentosunun yasama yetkileri böyle dıştan aşındırılırsa, bunun adı yarı sömürgeleşme olur mu olmaz mı Sayın Bakan?

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, süremiz ne kadar?

BAŞKAN - Süremiz kısa efendim.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Peki.

Sayın Doğan, otoyollara ödenek ayrılıyor mu, ne kadar ayrılıyor; Ilısu Barajına ödenek ayrıldı mı diye sormuşlardı. Otoyollara da Ilısu'ya da ödenek ayrıldı. Bunun miktarı hususunu da, şu anda, hemen, elimde yok; ama, onu yazılı olarak ben size bildireyim; ama, bu otoyollara da ödenek ayrıldı, Ilısu'ya da ödenek ayrıldı.

MUHARREM DOĞAN (Mardin) - GAP'ı unuttunuz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Onunla ilgili olarak da yazılı bildireyim.

Sayın Akbulut, YTL'ye geçişte bir aksaklık olup olmadığını sordu. Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, paramızdan 6 sıfır atma işlemini, yine, AK Parti Hükümeti başardı. Otuz yıldan beri, her gelen hükümet, paradan sıfır atacağız, kimisi 3 sıfır, kimisi 5 sıfır diyordu; ama, onların yaptıkları performans sıfır; esas sıfırları biz attık.

Bununla ilgili olarak da herhangi bir sıkıntı yaşanmıyor ve aşağı yukarı da, son günlerde -Merkez Bankasının bize verdiği bilgilere göre- uyum yüzde 95 ve bu yılın sonunda da, biliyorsunuz, tamamen YTL'ye geçiş olacak, ondan sonra, paraları, yalnızca, Merkez Bankası ve Ziraat Bankası şubelerinde değiştirme imkânı olacak; ama, bütün yeniliklere uyumda fevkalade büyük bir başarı sağlayan milletimiz, burada da bir uyum sağlamıştır ve bunda da muvaffak olmuştur, bu gayet başarılı bir işlem olmuştur. Hatta, bununla ilgili olarak, yok 6 sıfırı atıyorsunuz, YTL geliyor, enflasyon azacak, şöyle olacak, böyle olacak diyenlerin hepsinin o tahminlerinin hiçbirisi tutmamıştır, burada büyük bir başarı sağlanmıştır.

Sayın Baloğlu, biliyorsunuz, özelleştirme mağdurlarıyla ilgili olarak bir kanun çıkardık. Özelleştirmeden dolayı mağdur kalan hiçbir kimse işsiz kalmıyor. Biz, çıkardığımız kanun gereğince, ilgili şekilde ilgili yerlere müracaat edenler bu konuda işe alınıyorlar. Bu konuda, kadrolara alın,  tekrar devamlı kadrolara alın şeklinde bir şeyi de şu anda düşünmüyoruz; ama, o kanunla ilgili olarak hiç kimse mağdur olmuyor.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayan Bakan, tekrar çıkarıyorlar.

HALUK KOÇ (Samsun) - Tekrar çıkarıyorlar Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Efendim, kanun gereği onlar da müracaat eder, onlar da işe alınır. Eğer, çıkardığımız o kanunu iyi okursanız, orada hiç kimse mağdur olmuyor; ne çıkarılmışlar, ne çıkarılacaklar, çıkarılacaklar dahil mağdur olmuyor.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Süre uzatmıyorlar, dört ay bittiği zaman bitiyor, onu demek istiyorlar Sayın Bakan.

BAŞKAN - Sayın Bakan, süremiz çoktan geçti, diğer sorulara yazılı cevap verirsiniz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Şimdi, bakın, ocak ayında… Sayın Meral, belki sendika başkanlığı yaparken daha iyi takip ediyorsunuz; ama,  milletvekili olunca bunları iyi takip edemiyorsunuz.

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Ne alakası var!.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Ocakta tekrar başlayacaklar, görün şunları yani.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, diğer soruları, süremiz çok geçti…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Bir de, Sayın Koç'a da, maddeyle ilgili olmadığından dolayı zaten cevap vermeyecektim, onu özellikle belirtmek istiyorum.

HALUK KOÇ (Samsun) - Cevap veremediniz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Çok güzel cevap verdim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, soru-cevap faslı tamamlanmıştır.

Maddeyle ilgili 5 önerge vardır; bu önergeleri sırasıyla okutacağım ve işleme alacağım.

Buyurun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanun Tasarısına ekli (E) işaretli cetvelin 64 numaralı sırasında yer alan ibarenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

İrfan Gündüz

Recep Garip

Mustafa Çakır

 

İstanbul

Adana

Samsun

 

Hamza Albayrak

Bayram Özçelik

Recep Yıldırım

 

Amasya

Burdur

Sakarya

"64-4.2.1924 tarihli ve 406 sayılı Kanunun ek 29 uncu maddesi uyarınca yapılacak ve esas ve usulleri Bakanlar Kurulunca belirlenecek ödemeler, Maliye Bakanlığı bütçesinin (12.01.32.62-01.1.2.00-1-) tertibi altında açılacak ekonomik kodlara aktarılacak ödenekten karşılanır."

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2006 yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısına ekli (M) cetvelinin (Pansiyon Ücretleri) I- Millî Eğitim Bakanlığı başlığı altında yer alan bölümündeki "969 YTL" nin "1.145 YTL"; "1.083 YTL" nin ise "1.280 YTL" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       

İrfan Gündüz

Recep Garip

Mustafa Çakır

 

 

İstanbul

Adana

Samsun

 

Bayram Özçelik

Hamza Albayrak

Recep Yıldırım

 

Burdur

Amasya

Sakarya

BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2006 yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısına bağlı (T) işaretli cetvele (Kurumların Satın Alacakları Taşıtların Azami Satın Alma Bedellerini Gösterir Cetvel) aşağıda yer alan dipnotun eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                       

İrfan Gündüz

Recep Garip

Mustafa Çakır

 

 

İstanbul

Adana

Samsun

 

Bayram Özçelik

Hamza Albayrak

Recep Yıldırım

 

Burdur

Amasya

Sakarya

"3- Cumhurbaşkanlığı tarafından edinilecek 21-a Güvenlik önlemli binek otomobilinin cinsi ve fiyatı Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğince belirlenir."

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda cinsi, özelliği ve adedi gösterilen taşıtın hibe yoluyla temin edilmek suretiyle Ankara Üniversitesi 2006 yılı bütçesinin 237 sayılı Taşıt Kanununa göre 2006 yılında Edinebilecekleri Taşıtları Gösterir (T) Cetveline eklenmek üzere kabulünü arz ve teklif ederiz.

 

İrfan Gündüz

Recep Garip

Mustafa Çakır

 

İstanbul

Adana

Samsun

 

Bayram Özçelik

Hamza Albayrak

Recep Yıldırım

 

Burdur

Amasya

Sakarya

T cetveli

Sıra No         Taşıtın Cinsi              Adedi           Diferansiyeli                     Nerede Kullanılacağı

T-11         Otobüs (Sürücü     1                 4x2                 Üniversite Eğitim hizmetlerinde

          dahil en az 27 kişilik)                                             kullanılmak üzere hibe

BAŞKAN - Son önergeyi okutuyorum ve işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 1028 sıra sayılı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının "Bağlı Cetveller" başlıklı 5 inci maddesinin (e) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       

Ahmet Ersin

Vezir Akdemir

Oğuz Oyan

 

 

İzmir

İzmir

İzmir

 

Ali Kemal Deveciler

Zekeriya Akıncı

Yavuz Altınorak

 

Balıkesir

Ankara

Kırklareli

 

Ufuk Özkan

 

Bayram Özçelik

 

Manisa

 

Burdur

e) 24.12.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5436 sayılı Kanunla değişik 10.12.2003 tarihli ve 5018 sayılı Kanuna ekli (II) ve (III) sayılı cetvellerde yer alan idare ve kurumların nakit imkânları ile bu imkânlardan harcanması öngörülen tutarlar (F),

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, son önergeyi işleme alıyorum.

Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Anayasanın bütçe görüşmelerini düzenleyen 162 nci maddesinin "değişiklik önergeleri, üzerinde ayrıca görüşme yapılmaksızın okunur ve oya konur" hükmü gereğince, önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

24.12.2005 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanan 5436 sayılı Kanun, 5018 sayılı Kanunda önemli değişiklikler yapmıştır. Bu değişikliklerin arasında 5018 sayılı Kanuna bağlı I, II ve III sayılı listelerde yapılan değişiklikler de vardır. Listelerde yapılan değişikliklerle, aralarında TOKİ, TRT gibi kurumların da bulunduğu kamu idareleri 5018 sayılı Kanun kapsamından çıkarılmıştır.

5018 sayılı Kanuna ekli listelerde yer alan kamu idareleri ile 5436 sayılı Kanuna ekli listelerde yer alan kamu idareleri farklıdır. Doğru ve hukuka uygun bir düzenleme yapmak için madde metninde değişiklik yapmak gerekmektedir.

Bu nedenle "5018 sayılı Kanuna ekli" ibaresinin "24.12.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5436 sayılı Kanunla değişik 10.12.2003 tarihli ve 5018 sayılı Kanuna ekli" ibaresi ile değiştirilmesi için değişiklik önergesi hazırlanmıştır.

BAŞKAN - Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda cinsi, özelliği ve adedi gösterilen taşıtın hibe yoluyla temin edilmek suretiyle Ankara Üniversitesi 2006 yılı bütçesinin 237 sayılı Taşıt Kanununa göre 2006 yılında Edinebilecekleri Taşıtları Gösterir (T) Cetveline eklenmek üzere kabulünü arz ve teklif ederiz.

                                                                                                        İrfan Gündüz (İstanbul) ve arkadaşları

T Cetveli

Sıra No         Taşıtın Cinsi              Adedi           Diferansiyeli                     Nerede Kullanılacağı

T-11         Otobüs (Sürücü     1                 4x2                 Üniversite Eğitim hizmetlerinde

          dahil en az 27 kişilik)                                             kullanılmak üzere hibe

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Uygun görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe: Ankara Üniversitesinde 2005-2006 eğitim-öğretim yılında, yaklaşık 44 000 öğrenci eğitim görmektedir. Ankara Üniversitesi eğitim-öğretim hizmetlerini şehrin muhtelif yerlerindeki binalarda vermekte olup, eğitim hizmetlerinin aksamadan yürütülmesi için hibe edilecek söz konusu taşıtın (T) cetveline eklenmesi öngörülmüştür.

BAŞKAN - Gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum…

HALUK KOÇ (Samsun) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Karar yetersayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiş ve karar yetersayısı vardır.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2006 yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısına bağlı (T) işaretli cetvele (Kurumların Satın Alacakları Taşıtların Azami Satın Alma Bedellerini Gösterir Cetvel) aşağıda yer alan dipnotun eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                        İrfan Gündüz (İstanbul) ve arkadaşları

"3- Cumhurbaşkanlığı tarafından edinilecek 21-a Güvenlik önlemli binek otomobilinin cinsi ve fiyatı Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğince belirlenir."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Uygun görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Cumhurbaşkanlığı tarafından edinilecek güvenlik önlemli binek otomobillerin cinsi ve fiyatının Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğince belirlenmesi öngörülmektedir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısına ekli (M) cetvelinin (Pansiyon Ücretleri) I-Millî Eğitim Bakanlığı başlığı altında yer alan bölümündeki "969 YT"nin, “1 145 YTL"; "1 083 YTL"nin ise "1 280 YTL" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                        İrfan Gündüz (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Uygun görüşle takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu efendim?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum :

Gerekçe: 2006 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmesi sırasında 11 inci maddenin (e) fıkrasında yapılan değişiklikle, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı pansiyonlu okulların ödeneklerinde yapılan artışa paralel olarak (M) işaretli cetvelde de gerekli değişiklik yapılmaktadır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul etmeyenler…Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısına ekli (E) işaretli cetvelin 64 numaralı sırasında yer alan ibarenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                        İrfan Gündüz (İstanbul) ve arkadaşları

64- 4/2/1924 tarihli ve 406 sayılı Kanuna ek 29 uncu maddesi uyarınca yapılacak ve esas ve usulleri Bakanlar Kurulunca belirlenecek ödemeler, Maliye Bakanlığı bütçesinin (12.01.32.62-01.1.2.00-1-) tertibi altında açılacak ekonomik kodlara aktarılacak ödenekten karşılanır.

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Uygun görüşle takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu efendim?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum :

Gerekçe: Söz konusu hükümle; 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu ile 24.8.2005 tarihinde imzalanan Hisse Satış Sözleşmesi hükümleri çerçevesinde Türk Telekomünikasyon A.Ş. personeline yapılacak ödemelerin, Hazine Müsteşarlığı bütçesi yerine Maliye Bakanlığı bütçesinden yapılması sağlanmaktadır.

BAŞKAN - Gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarlınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, 5 inci maddeyi kabul edilen önergeler ve ekli cetvelleriyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

Yeni tertip, gider ve gelir kalemleri açılması

MADDE 6.- İlgili mevzuatına göre, yılı içinde hizmetin gerektirdiği hallerde Maliye Bakanlığınca belirlenecek esas ve usuller çerçevesinde merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin ekli (A) işaretli cetvellerinde yeni tertipler, (B) işaretli cetvellerinde yeni gelir kodları ve (F) işaretli cetvellerinde yeni finansman kodları açılabilir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ordu Milletvekili Sayın Kâzım Türkmen.

Bir dakikanızı rica ediyorum Sayın Türkmen.

Soru-cevap için yeniden cihaza girmeniz gerekiyor arkadaşlar.

Buyurun Sayın Türkmen.

CHP GRUBU ADINA KÂZIM TÜRKMEN (Ordu) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2006 yılı uygulama bütçesinin yeni tertip, gider ve gelir cetvellerinin açılması konusunda Grup adına söz almış bulunuyorum…

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Sayın Başkan, yalnız, burada doğru  yapmadınız. Doğru yapmadınız, uyarmanız gerekiyordu; çünkü, biz girdik.

BAŞKAN - İçtüzüğün emri, ben bir şey yapamam.

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Uyarmadan girenler var. Siz dediğinizde biz girmiştik.

BAŞKAN - Hayır, ben uyardığımda cihaz boştu.

KÂZIM TÜRKMEN (Devamla) - Sayın Başkan, sözüme yeniden başlamak istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Türkmen, siz konuşmanıza baştan başlayın.

Buyurun.

KÂZIM TÜRKMEN (Devamla) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2006 yılı bütçesinin yeni tertip ve gelirleri üzerinde, yeni kalem açılması konusunda söz almış bulunuyorum; Grubum adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Hiç şüphe yok ki, bütçe kanunları, hükümetin icraatını enine boyuna tartışmak, onun kamuoyundaki şeffaflığını, yürütülebilir durumunu ve insanlarımıza getirmiş olduğu refahı ortaya koymaktır. Ancak, hemen burada, bu bütçe kanunu görüşülürken, bizi televizyonları başında izleyenler, halka gittiğimiz zaman verdiği sözü unutanlar, bir defa daha, tarihe ibretle geçecek sözler söylediler burada.

Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin, burada, Anavatan Partisinin bir milletvekilini öne sürerek, AKP'den seçilip önce Doğru Yola gittiğini, orada genel yönetim üyesi olmadığı için bir başka partiye gitmiş olduğunu ve neyin karşılığı buraya gitmiş olduğu sorusunu yönlendirdi. Bizim Grup Başkanvekilimiz Haluk Koç da buna haklı bir cevap verdi.

Değerli arkadaşlarım, asıl kasa sizin elinizde, para sizin elinizde, güç sizin elinizde. Siz, daha, seçimlerden hemen sonra, Samsun-Giresun doğalgaz boru hattını, Cumhuriyet Halk Partisinin oylarıyla seçilmiş; ama, sonradan Partinize hemen geçmiş olan bir milletvekilini neyin karşılığında transfer ettiniz? Sonradan, bu yolun, bu hattın bedel değerleri düşük oluyor, zarar ediyor diye de ihale fesholdu. Eğer, bu konuda, bir yapısal ahlak aranacaksa, siz, Anavatan Partisi milletvekiline söylenen sözlere alkış tutuyordunuz,bu sözle de başınızı öne eğmeniz gerekiyordu.

Aynı şey, Sayın Grup Başkanvekili için de söz konusudur. Kendisi Sayın Haluk Koç'a, burada, dün söylenen bir söz için "özür dileyecek misiniz" sorusunu sormuştur. Ben de kendisine aynı soruyu soruyorum: Bu transferden dolayı, siz, bu transferden dolayı, Türk Ulusundan da özür dileyecek misiniz?

Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin içinde bulunduğu koşullar bu kürsüden anlatıldığı gibi görünmüyor. Her yeri geziyoruz, esnafı görüyoruz. 2004 yılında sadece 90 000'in üzerinde esnaf kepenk kapattı. Bu senenin ilk on ayında, 70 000'in üzerinde esnafımız kepenk kapatıyor, 30 000'in üzerinde de insanımız işyerini değiştirmek zorunda kalıyor.

Sağlık böyle…

ALİ OSMAN BAŞKURT (Malatya) - Açılanları niye söylemiyorsun?!

KÂZIM TÜRKMEN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, Plan Bütçe Komisyonuna sağlıkla ilgili gelen tüm kadrolara, hiç tereddüt etmeden, Cumhuriyet Halk Partisinin üyeleri olarak, onay veriyoruz, destek veriyoruz, Türkiye'nin sağlık sorununu beraber çözelim diye. Ne yazık ki, şu anda, Karadeniz dahil olmak üzere, benim Ordu İlimde dahil olmak üzere, birçok yerde doktor yoktur, hemşire yoktur, sağlık memuru yoktur.

ALİ OSMAN BAŞKURT (Malatya) - İnsaf, insaf!.. El insaf!..

KÂZIM TÜRKMEN (Devamla) - Birçok yerdeki araç ve gereçleri de kullanacak eleman yoktur. Neden; çünkü, artık, sağlık, ağır ağır, özelleştirilerek farklı biçime doğru yönlendiriliyor.

AGÂH KAFKAS ( Çorum) - Neresi özelleştirildi?!

KÂZIM TÜRKMEN (Devamla) - Dolayısıyla, insanlar, yeni bir sağlık bunalımıyla karşı karşıya.

Burada, Sağlık Bakanı konuşurken bütçesini "artık, hastanelerde rehin kalmıyor" dedi.

Değerli arkadaşlar, bu söz doğrudur, hastanelerde rehin kalmıyor; ama, başka bir şey oluyor. İnsanlar, hastanede eğer hastası ölmüşse, rehin kalmak şöyle dursun, o hastayı nasıl oradan alacaklar, nasıl defnedecekler, mezar parasını nasıl bulacaklar diye, sizin sayenizde, ölüsüne bile ağlayamıyor.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Mezar parası sizin Ordu'da var, başka yerde mezar parası yok.

KÂZIM TÜRKMEN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bazı sözleri, muhalefet partisi olarak değil… Devlet İstatistik Enstitüsü Kurumu, hükümete bağlı kurum olarak bakın ne diyor: "Türkiye nüfusunun yüzde 17'si açlık sınırı tutarının altında gelir elde ediyor." Yani, aç yaşıyor. "İnsanlarımızın yüzde 60'ı yoksulluk sınırının altında bir gelirle yaşamak zorunda bırakılıyor. İşsizlik oranı yüzde 11'e çıktı. İşgücüne katılım oranı yüzde 41,7 oranında geriledi. Eğitimli nüfustaki işsizlik oranı yüzde 25."

Değerli arkadaşlarım, Devlet İstatistik Enstitüsünün son sayısını açtığınız zaman bu acı tabloyla karşı karşıya kalırsınız. Bu ifadeler bana ait değildir; bu ifadeler, şu anda, Devlet İstatistik Enstitüsünün yayınlamış olduğu yayınlara aittir.

Genç nüfusta işsizlik oranı yüzde 19,9 olmuş. Yani, genel işsizlik oranı da yüzde 11. Kayıt altına alınan, yani, iktidara geldiğinizde 2,5 milyon olan işsiz sayısının şu anda 3 000 000 olduğunu resmî rakamlar söylüyor.

Değerli arkadaşlarım, başka bir şey daha var. Anadolu'nun her yerine gittiğimiz zaman kahvehanelerin dolu olduğunu görüyoruz. Ne yazık ki, dolu olan kahvehaneler  emekli, yaşlı insanlardan oluşmuyor, üniversiteyi bitirmiş işsizler ordusuyla donatılmış.

Birçok yerde üreticinin durumunun çok iyi olduğunu buradan iddia ediyorsunuz. Kayseri,  Türkiye'nin, gelişmişlik açısından ileri yerlerinden bir tanesidir. Oradaki ilçeleri bile gezdiğimiz zaman, esnafın birçoğunun traktörlerinin rehin bırakıldığını üzülerek gördük. Türk köylüsü, Türk çiftçisi rehin nedir bilmiyordu, icra nedir bilmiyordu, bunları iktidarınız sayesinde öğrenmiş oldu.

OSMAN KILIÇ (Sivas) - AK Parti İktidarı zamanında yok öyle bir şey.

KÂZIM TÜRKMEN (Devamla) - Burada, muhtar maaşlarının artırıldığını söylediniz; ama, ne yazık ki…

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Yalan mı?

KÂZIM TÜRKMEN (Devamla)- Artırma doğrudur; ancak, o muhtarlar maaşı, şu andaki Bağ-Kur primlerini ödeyemez duruma geldi.

İktidara geldiğinizden bu yana Bağ-Kur ve Sosyal Sigortalar borçlarının bir an önce yeniden yapılanacağını vaat ettiniz; ama, şu ana kadar, bu konuda yeterli adım atılamadı.

Türkiye'nin en güzel yerlerinde, Karadeniz'in incisi dediğimiz Samsun'dan Sarp Sınır Kapısına kadar olan bölünmüş yol, birçok defa Sayın Başbakan tarafından, en geç 2005 yılının sonunda hizmete açılacağı söylendi. Burada, Bayındırlık ve İskân Bakanına sorduğumuz zaman, bu yolun açılışıyla ilgili kesin bir tarih henüz veremedi.

Değerli milletvekilleri, burada, Sayın Başbakan Yardımcısı, geçmişteki bir başbakanın şu anda Yüce Divanda yargılandığını söyledi. Bu doğrudur; ancak, üç senelik dönemde, eğer, AKP İktidarı olarak kendinize güveniyorsanız, biz doğru iş yaptık, dürüst yaptık diyorsanız, bu milletten almış olduğumuz oyun hakkını yüreğimizle verdik diyorsanız, gelin, bir araştırma önergesiyle bir şeyi araştıralım. Tüm iller dahil, tüm ihaleleri yandaşlarınıza veriyoruz. Tüm ihaleleri alanlar, AKP'nin ya yönetim kurulu üyesi, il genel meclisi üyesi veya ona ciddî biçimde destek veren insanlardan oluşuyor. Nerede hani şeffaflık?!.

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Örnek ver, örnek…

KÂZIM TÜRKMEN (Devamla) - Örnekleri açık, her tarafta dolu. Eğer bu konuda tereddütünüz varsa, bunun en güzel araştırmasını yapmak, bu Meclisin elindedir. Böyle bir olay, aslında, Türkiye için güzel şeyler getirebilir, sizin için de son derece güzel olanaklar getirebilir, nasıl bir yolda olduğunuzun ifadesini çok rahatlıkla bulmuş olabilirsiniz.

Değerli arkadaşlarım…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Buyurun efendim.

FAHRİ KESKİN (Eskişehir)- Şirket ismi ver.

KÂZIM TÜRKMEN (Devamla)- Değerli arkadaşlarım, şirket ismi vermek…

ŞEVKET ARZ (Trabzon)- Kuşadası!

MEHMET KARTAL (Van)- Kuşadası Limanı bir günde kuruldu, sabah ihale oldu.

KÂZIM TÜRKMEN (Devamla)- Kuşadası'na gerek yok, Türkiye'nin her tarafı bu acı örneklerle dolu. Bunları siz de biliyorsunuz; ama, bunları, İktidar Partisi olarak buraya çıkıp kendi bakanlarınızı, kendi hükümetinizi aklamak, onlara herhangi bir zarar vermesin diye söylemeyi kendinize yediremiyorsunuz. Ancak, bir milletvekili olarak biliniz ki, bunları yapmakla, hem hükümetinize hem de Türkiye'ye ciddî biçimde kötülük yapıyorsunuz.

Değerli milletvekillerimiz, ne oldu asgarî ücret?! Bu akşam buradan çıkacaksınız, evlerinize gideceksiniz. Sizin çocuklarınız, karınız, babanız, evlatlarınız hasta olduğunu, yani, paraya ihtiyacı olduğunu, okul harçlığı olmadığını size söylemeyecekler. Belki de söyleyecekler; ama, siz onları karşılayacaksınız. İnsanlar hasta olmaktan değil, doktora gitmekten korkar hale geldi. Allahaşkına söyler misiniz; 380 000 000 lira asgarî ücretle siz Türkiye'yi mutlu mu zannediyorsunuz?! Akşam evinizde yemek yerken, gerçekten o lokmalar boğazımızdan rahat geçiyor mu?! Şimdi burada kalkıyoruz, asgarî ücret gibi çok düşük olan bu para Türkiye'nin büyük bir kesimini ilgilendirdiği halde, bunu görmezlikten geliyorsunuz.

Mutluluk nedir? Mutluluk tablosunu sizler çok iyi biliyorsunuz. Bazı insanlar farklı mutlu olur. Sizin çok paranız vardır, zenginsinizdir, çocuğunuza uçak alırsınız, mutlu edemezsiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VEZİR AKDEMİR (İzmir)- Amerika'da okutursunuz!

BAŞKAN - Sayın Türkmen, teşekkür için açıyorum, eksüre verdim.

KÂZIM TÜRKMEN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

Ama, Anadolu insanının, Anadolu kadınının evindeki ineği doğurmuştur; onun sütüyle, onun yoğurduyla çocuklarını geçindirecektir, okula gönderecektir; o ana, belki de dünyanın en mutlu insanıdır. Açlığı, fakirliği yüreğinde hissetmeyenler, bu memlekette kimsenin halini bilemezler.

Ümit ediyor ve diliyorum ki, bir gün, çok yakında, Türk Milletinin beklemiş olduğu, gerçekten ona hizmet verecek bir anlayışı yakalar ve insanımız, artık, yere bakmaktan, ıstırabından bir an önce kurtulur diye düşünüyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Türkmen.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Siz edebiyatını yaparsınız, biz gereğini yaparız.

KÂZIM TÜRKMEN (Ordu) - Sen gel, gör bir bakalım.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Size edebiyat yapmak yaraşır.

HALUK KOÇ (Samsun) - Siz divan edebiyatı mı yapıyorsunuz, Lale Devri filan…

BAŞKAN - Anavatan Partisi Grubu adına, Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Özcan; buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Edebiyat görün…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Bizimki halk edebiyatı.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen…

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2006 bütçesinin merkezî bütçesiyle ilgili, 6 ncı maddesinde söz almış bulunuyorum; Anavatan Partisi Grubu adına Yüce Meclisi ve tüm halkımızı saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin yüzde 35'i köylerde yaşıyor ve hükümete sorduğumuzda "biz köylere 4 katrilyon destek verdik" diyor. Oysa, Avrupa Birliğinde bizim nüfusumuzun onda 1'i, sekizde 1'i olan ülkeler, bizim vermiş olduğumuz 4 katrilyonun 3 misli, 4 misli kadar çiftçine teşvik veriyor. Biz, Avrupa Birliğine giderken, bizim çiftçilerimizi, hiç olmazsa, bunun yarısına yakın bir teşvikle ödüllendirsek, daha iyi olmaz mıydı?

Değerli arkadaşlar, çiftçimiz perişan, yoksullaşıyor, kan ağlıyor; çiftçimiz feryat ediyor, her geçen gün -sizlere de gelir telefonlar- cep telefonlarımız susmuyor; ama, bu çiftçinin sesine kulak vermemiz gerekir diye düşünüyorum; çünkü, sizler iktidara gelirken, çiftçinin, köylünün, memurun sesi olacağınızı söylediniz ve öyle oy almıştınız.

Değerli arkadaşlar, çiftçi deyince, elbette ki, bütün Türkiye'deki çiftçiler; ama Çukurova deyince, gerçekten, çiftçiliğin, her mevsimde kalbinin attığı yerdir. Hatay'dan, İskenderun'dan, Adana'dan, Tarsus'tan, Mersin'den, Erdemli'den, Silifke'den, Bozyazı'dan, Aydıncık'tan Anamur'a kadar uzanan sahil şeridinde, halk artık diyor ki "biz perişanız, hükümet sesimizi duysun; narenciyemiz ortada kaldı, dalda kaldı, alan yok." Pamuk üreticilerimiz daha perişan. Pamuk üreticilerimize baktığımızda "ben 1 000 000 yahut 1 300 000 liraya mal ediyorum; ama, piyasada kilosu 700 000 liraya pamuk var" diyor. Bu çiftçi, mal ettiğini 700 000 liraya nasıl satabilir?! Gerçekten, çok büyük acı içerisinde. Çukurova denildiğinde pamuk akla geliyordu. Hatta, biz küçükken bile, büyüklerimiz, taa Malatya'dan, diğer illerden pamuk işçiliği için gelirdi; ama, bugün, pamuğu, Çukurova'da yok ediyoruz.

Buğdayı var Çukurova'nın; ama, maliyeti 402 000 lira. Piyasada kaça satılıyor; 300 000 - 350 000 liraya dahi alıcı bulmuyor. Bu çiftçilerimize yazık değil mi?! Bu bölgede, çoğu arazileri kiralıyor ve kira parasını çıkarmıyor.

Mısıra geliyoruz -meşhur mısır olayı Meclisimizin çok gündeminde kaldı; Sayın Bakan biliyorlar bu konuyu- mısır konusunda ise, gerçekten, geçen yıl 332 000 lira taban fiyat verdik, bu sene 260 000 lira. Toprak Mahsulleri Ofisi, bunu açıklamasına rağmen, maalesef, 400 000 liraya mal olan mısırı 260 000 liraya dahi almıyor. Bu mısır çiftçisi ne yapacak? Soruyorum iktidardaki milletvekili arkadaşlara.

Hele narenciye… Narenciye perişan; kilosunu 400 000 liraya mal ediyor, bugün piyasaya baktığımızda, 200-250 000'in üzerinde alıcı bulamıyor. Dalına bakıyoruz -biz o bölgenin milletvekiliyiz- dalında çürümüş; vatandaş, o çiftçi, o daldaki çürüyen, o gerçekten… Ki, bu son günlerde, geçenlerde de bir dolu, dün de merkeze bağlı Çeşmeli, Tece ve Davultepe'de de bir dolu vurmuştur; bütün çiftçilerimize geçmiş olsun diyorum ve hükümetimizin, bir an önce, burada, çiftçilerimize yardımcı olmasını diliyorum.

Değerli arkadaşlar, narenciyeyi üç dört tane tüccarın insafına terk ettik; istediklerini alıyorlar, istediklerini almıyorlar. Biz, narenciyeyi eğer teşviklendirmezsek, onu, en aşağı 400 000 liraya mal olan narenciyenin üzerine 300-400 bin lira daha teşvik vermezsek, bu çiftçi nasıl ayakta kalacak?! Soruyorum çiftçilere, diyorlar ki: "Kardeşim, biz, gübreye para veremiyoruz, ilaca da para veremiyoruz; ilaç ve gübre vermediğimizde, mahsullerimizin kalitesi ve verimi düşüyor. Eee, bu sıkıntı… Bizim hükümetten istediğimiz, bir an önce, bu narenciye konusunda tedbir alması lazım. Bu çiftçinin feryadına kulak vermek zorundayız Meclis olarak. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, limonu, portakalı şu anda 200 000 liraya dahi alıcı bulmazken, biz bunları nasıl ayakta tutacağız?! Çocukları işsiz, kendileri işsiz; Ziraat Bankasına ve tefecinin eline düşmüş, gerçekten, borçlarını ödeyemiyorlar. Kapılarına icracılar gelmiş veyahut da para veren tefeciler gelmiş. Can güvenlikleri yok. Can güvenliği olmayan bu çiftçiye, biz, nasıl çiftçiliğini tattırabiliriz ve daha fazla verim aldırabiliriz. Arıyor, diyor ki: "Domatesimiz halde 200 000 lira." Ee, seraya para vermiş, tohumuna para vermiş, gübresine, ilacına para vermiş, yevmiyeci tutmuş. Eğer, halde 200 000 liraya domates satıyorsa, bu çiftçi, borcunu, 400 000 liraya mal ettiği, 395 000 liraya mal ettiği domatesini nasıl satıp da borçlarını ödeyecek?! Ha, başlamışlar; traktörü olan traktörünü, evi olan ve hatta bahçesinde bir parseli olan, satmaya başlamışlar. Sattırmayın, bu köylülere kıymayın!

Ee, muzculara geliyoruz… Dışarıdan kaçak muz geliyor. Bir muz serasının ne kadar pahalıya mal olduğunu herkes biliyor. Biz, ihracat açığını 40 küsur milyar dolar şey yapacağımıza çiftçimizi özendirsek de, çiftçimize destek versek de, muz üreticisine destek versek de, dışarıdan muz getirmeseler daha iyi olmaz mı?! Övünüyoruz, dışticaretimiz artıyor. Eğer, ihracatın artarsa, övün; ama, ithalatın artıyorsa, özel indiriyorsan, burada açık vardır; geriye gidiyoruz.

Yine, elmacının durumu da, hakeza, sıkıntı içerisinde değerli arkadaşlar. Biraz daha yukarılara, Toroslardan yukarıya çıktığımızda, orman köylüleri perişan. Orman köylüleri diyor ki, hükümet bize dedi ki: "2/B orman vasfını yitiren arazileri tespit edin; biz, sizi, doğrudan gelir desteğiyle takviye edeceğiz." Yapıldı mı acaba?! Orman çiftçileri bunu soruyorlar.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Engellediniz ya!..

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Engel olmadık.

Gidiyorsunuz, internet… "Aman bunları yapın" diyor, çiftçiye güven veriyorsunuz, olmayan şeylere; ondan sonra da "yok engellediniz" diye çıkıyorsunuz.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Kullandınız mı kendiniz?! Şurada Sayın Deniz Baykal sizi engellemedi mi oy kullanmaya?!

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Kimsenin ismi üzerinde durmayın. Kimsenin ismi üzerinde durmayın.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Ne ilgisi var?!

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Bu halkın sesini bu mikrofonda halka duyuruyoruz. Size duyuruyoruz ki, o sesi duyasınız diye.

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Gerçekleri duysunlar!..

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Evet, gerçekleri anlatıyoruz, eğer siz gerçekleri öğrenecekseniz. Gelin, hep birlikte Ankara'nın köylerinden başlayalım…

UFUK ÖZKAN (Manisa) - O 2/B, sizin 2/B'niz değil.

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - …bütün illerimize gidelim, köylülerden soralım. Çukurova'ya gidelim. Gidelim, beraber gidelim, memnun mu acaba hükümetinizden…

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Zengine peşkeş çekmek için çıkarılmış. 

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - … evet, memnun mu, soralım. Yani, burada oturarak "köylü memnun" demeyin, doğru değildir; köylü sıkıntıda, köylü feveran ediyor, köylünün çocuğu köy kahvesinde çay içecek para bulamıyor, ailesiyle dövüşür duruma gelmiş.

Değerli arkadaşlar, ormandaki durum, orman mühendislerimizin durumu, orman muhafaza memurlarımızın durumu yürekler acısı, çok gencimiz işsiz, onbinlerce ziraat mühendisimiz işsiz. Hani ziraatımızda bu çiftçiyi bilgilendirecektik! Gelin… 40 000 tane boş enerjimizi, gerçekten, mühendisimizi asgarî ücretle iş arar duruma niye getiriyoruz?! Bunun için, hükümet olarak, bir an önce üniversite gençlerimize sahip çıkalım. Lise öğrencilerimiz, liseyi bitirmiş, boş geziyor. Meslek okullarımızın durumları hakeza, mesleğini yeteri kadar icra edemiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim.

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Geliyor Sayın Bakan, diyor ki: "Halkın yaşam seviyesi yükseldi, 2 500 dolardan 5 000-6 000 dolara..." Soruyorum: Köylüler kazancınız geçen yıla göre iki misli arttı mı? Yok. Memur?.. Yok. İşçi?.. Yok. Esnaf?.. Yok. Emekli?.. Yok. Dul ve yetim?.. Yok. Nereden arttı?! Artan ne biliyor musunuz; o naylon faturacılar. O artan kim biliyor musun; din sömürüsü yaparak yeşil sermaye getirip de o dosyaları affolanlar.

Gerçekten, yolsuzluğa kim bulaştıysa bulaşsın, bunun hesabını sormalıyız,  Meclis olarak üzerine gitmeliyiz; ama, dokunulmazlığın arkasına sığınarak mahkemelerden kaçamazsınız. O gün gelecek ki, belki bu masalarınız boş kalacak, halk sizin o yargılarda yargılandığınızı görecektir. Kimseyi suçlamak… Kim varsa, suçunun cezasını görsün, yargı ona cevabını verir.

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Boş konuşuyorsun, boş, boş…

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, hani demiştiniz ki, Köy Hizmetleri kapandığında, Sayın Başbakan, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü çalışanları kesinlikle mağdur edilmeyecek ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, yaptığı hizmetler aksamında aynı personelle yürütülecek... Hani ne oldu Sayın Başbakan?! Sen, tutuyorsunuz, 22 tane, Köy Hizmetleri, Mersin'de, Adana'da, Ankara'da başka yerlere… Hani o orada kalacaktı, orada istihdam edilecekti?! İşçiye de doğru söylemiyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, biz, Anavatan Grubu olarak şunu açık ve net söylüyoruz: Yoksulun hakkını arayacağız, köylünün, çiftçinin, memurun hakkını arayacağız. Yolsuzluk ve haksızlık yapılanın da hesabını iktidara geldiğimizde soracağız. Hiç kimse yargıdan kaçmasın, dokunulmazlığın arkasına sığınmasın diyor; Yüce Meclisi ve Halkımızı saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Özcan.

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Mahkemeler bir neticelensin…

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.

Şahıslar adına söz isteği var.

Ordu Milletvekili Sayın Kâzım Türkmen?.. Yok.

Şahsı adına, Ordu Milletvekili Sayın Eyüp Fatsa; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 2006 bütçesinin 6 ncı maddesi üzerinde şahsım adına söz aldım; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Aslında, bu madde üzerinde söz alacak değildim. Biraz önce, aynı ilin milletvekilliğini birlikte yaptığımız, Ordu Milletvekilimiz Sayın Kâzım Türkmen'in, şahsımı da işaret ederek "Sayın Grup Başkanvekili çıksın, buna da cevap versin" dediği bir konuyla ilgili cevap hakkımı kullanmak üzere huzurlarınızdayım.

Her ne kadar bütçenin maddeleri görüşülüyorsa da, şahsım da başta olmak üzere, maalesef, buraya çıkan milletvekili arkadaşlarımızın hemen hemen tamamına yakını maddeler üzerinde konuşma ihtiyacı hissetmiyor.

Sayın Kâzım Türkmen, Samsun-Giresun doğalgaz boru ihale hattının daha önce Cumhuriyet Halk Partisinde, sonra parti grubumuzda milletvekili sorumluluğu yüklenmiş Ağrı Milletvekili ve şu an kendisi de milletvekilliğinden istifa etmiş, ayrılmış Sayın Cemal Kaya'yla ilgili, "siz, Sayın Cemal Kaya'ya partinize geçme karşılığında bu ihaleyi vermediğinizi söyleyebilir misiniz" diye, şahsımı da işaret ederek, benden bu konuyla ilgili bir açıklık, hatta, özür dilememi talep etmişti. Tabiî, ben, süreçle ilgili de bilgi vereceğim; ancak, Sayın Kâzım Türkmen'e kamuoyuyla ilgili paylaşmış oldukları bilgilerle ilgili ellerindeki bilgi ve belgenin hepsi böyleyse, doğrusunu isterseniz, arkadaşlarımızın kamuoyunu yanıltmaktan dolayı,  yanlış beyandan dolayı kamuoyundan özür dilemeleri gerekir.

Değerli arkadaşlar, Sayın Cemal Kaya, Samsun-Giresun BOTAŞ doğalgaz ihalesini aldığı zaman parti grubumuza mensup bir milletvekili değildi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna mensup bir milletvekiliydi. Önce olayın adını koyalım. Bu ihale, Sayın Cemal Kaya'nın şirketlerinden birisi veya şirketlerinin aldığı bir ihaledir. Sayın Cemal Kaya, geldi -Samsun'dan Giresun'a kadar bütün bölge milletvekili arkadaşlarım ve bizi Samsun'dan Giresun'a kadar dinleyen bütün yöredeki hemşerilerim, olayı, benim konuştuğum şekilde de, ifade ettiğim şekilde de teyit edeceklerdir- burada aylarca arazi araştırması yaptı, çalışmalar yaptı, şantiyelerini kurdu, teknik elemanlarını gönderdi ve netice itibariyle Enerji Bakanlığı ile şirket arasında anlaşmazlık oldu. Sayın Cemal Kaya, hem burada yapmış olduğu bütün yatırım ve masrafları bir tarafa bırakıp hem de ihale karşılığında yatırmış olduğu teminatı yakarak ihaleden çekilmiştir. Olayın aslı bundan ibarettir.

Dolayısıyla, her meselenin altında yanlış hesaplar yapmak veya iş yapan insanları, kurumları veya şirketleri zan altında bırakmak veya acaba bununla iktidara, hükümete bir şey yapabilir miyiz, iktidar nezdinde surda bir gedik açabilir miyiz gibi küçük hesaplar, doğrusunu isterseniz, milletvekili sorumluluğu taşıyan arkadaşlarımızın başvurmayacağı bir yöntem olmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Son cümlelerinizi rica ediyorum.

EYÜP FATSA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, yine, saygıdeğer hemşerim Sayın Kâzım Türkmen, çiftçinin çok zor durumda olduğunu -sonra, kendisinden sonra söz alan Mersin Milletvekilimiz Sayın Hüseyin Özcan Beyin de aynı meyanda ifadeleri var- perişan olduklarını, traktörlerini, iş makinelerini sattıklarını ve sahipsiz kaldıklarını ifade ettiler. Her ikisi de bunu ifade etti.

Değerli arkadaşlar, 3 Kasım 2002 çok uzak bir tarih değildir. Herkes hafızalarını yoklayabilir, bilgilerini tazelendirebilir, güncelleştirebilir. Milletvekili arkadaşlarımız da, kamuoyu da, herkes biliyor ki, biz 3 Kasım 2002'de Türk çiftçisini, milyonlarcasını mahkeme kapılarından, yüzbinlerini de icra kapılarından aldık. Kullandıkları faizlerin oranları belliydi, aldıkları destek ve teşviklerin oranları belliydi. Esnafımızın durumu da diğer dargelirli vatandaşlarımızın durumu da, çiftçimizin durumundan farksızdı.

Bugün geldiğimiz noktada, herkes, bu kürsüye çıkıyor, üretim maliyetini ve satıştaki fiyatı söylüyor; ama, bu arada, başta doğrudan gelir desteği, prim desteği, sertifikalı tohum desteği, mazot desteği, gübre desteği ve adını sayamayacağım onlarca destek, acaba, bunlar çiftçimize sağlanan ilave imkânlar değil midir?!

BAŞKAN - Sayın Fatsa, toparlar mısınız efendim, lütfen…

EYÜP FATSA (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

Bunları çiftçilerimiz almıyor mu; bunlar ödenmiyor mu?!

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - 2004 ödenmedi yalnız!

EYÜP FATSA (Devamla) - Lütfen… Muhalefet yapabilirsiniz veya çiftçi üzerinden, dargelirli vatandaş, esnaf üzerinden siyaset yapabilirsiniz; ama, bu, asla size, bir gerçeği, bir hakkı saklama ve gizleme imkânını vermez; bu konuda mızrak da çuvala sığmaz; her şey, açık ve alenîdir, ayan beyandır.

Dolayısıyla, yanlış bilgilerle kamuoyunu yanıltmaya kimsenin hakkı yoktur. Çiftçilerimizle ilgili neler yapıldığını, esnaflarımızla ilgili neler yapıldığını, hatta, çiftçi borçlarının yeniden yapılandırılmasıyla ilgili kanunî düzenlemeleri, biz sizlerle burada beraber yaptık. Sayın Türkmen diyor ki "ne zaman geleceği de belli değil; SSK, Bağ-Kur prim affıyla ilgili yeniden yapılandırma, söylediniz, bir adım da atılmadı" dedi. Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemindedir. Biz, sadece çiftçi borçlarını yeniden yapılandırmadık; biz, sadece esnafın sıkıntılarını yeniden yapılandırmadık; biz, sadece SSK, Bağ-Kur primleriyle ilgili vatandaşlarımızın yaşamış olduğu sıkıntıları yeniden yapılandırmadık.

BAŞKAN - Sayın Fatsa, lütfen, tamamlayın efendim.

EYÜP FATSA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, biz, Türkiye'yi baştan sona yeniden yapılandırdık. (AK Parti sıralarından alkışlar) Bütün dünya bunu görüyor, bütün Türkiye de bunu görüyor. Lütfen, bu gerçekleri, bu hakikatleri söylemekte sıkıntıya düşmeyin.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

EYÜP FATSA (Devamla) - Bunlar, hiç kimsenin gizleyemeyeceği kadar gerçeklerdir ve hakikatlerdir

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Fatsa.

EYÜP FATSA (Devamla) - Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, arkadaşlarımız, Başkanlığın bu noktadaki "son cümlelerinizi ifade edin" noktasındaki müsamahasını, lütfen, bu şekilde, uzun bir şekilde kullanmasınlar. Elbette ki, bazı arkadaşlarımız itirazda haklı oluyorlar.

BAŞKAN - Şimdi, şahsı adına Eskişehir Milletvekili Fahri Keskin?..

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan…

KÂZIM TÜRKMEN (Ordu) - Sayın Başkan, ben söz istemiştim… Benim söylediğim sözleri…

BAŞKAN - Elimde efendim, söz talebiniz elimde; ama, sıra var burada.

Sayın Keskin?.. Yok.

Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Eraslan?.. Yok.

Ordu Milletvekili Sayın Kâzım Türkmen; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

KÂZIM TÜRKMEN (Ordu) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; burada, Sayın Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin Bey, bir soruya yanıt verirken, AKP'den seçilmiş olan bir milletvekili arkadaşımızın önce Doğru Yol Partisine geçtiğini, sonra bir başka partiye geçtiğini söylerken, Grup Başkanvekiline dönerek ifade etti ve "neyin karşılığı geçti" dedi. Ben, falanın karşılığı geçti demedim. Bu soruyu, haklı bir biçimde, AKP milletvekilleri kendine sormalıdır. Cumhuriyet Halk Partisinden seçilip, bir başka partiye geçen milletvekili, eğer mutlak bir şeyin karşılığı olarak geçiyorsa, siz, buna böyle inanıyor, böyle anlıyorsanız, size geçen milletvekilinin de, aynı duygular içerisinde, aynı şartlarda geçmiş olduğunu, kamuoyu da böyle anlamış olur.

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Öyle bir şey sorulmadı Kâzım Bey.

KÂZIM TÜRKMEN (Devamla) - Aynı bu şekilde sorulduğu için, ben de, bunu, Grupta, haklı bir biçimde sordum. Kaldı ki, ben, bu yolun ihalesinin nasıl yapılacağını bilecek kadar teknik bir adamım, ben makine mühendisiyim.

Bu ihale yapılırken, daha önce, Karadeniz'deki arazinin engebeli durumu bilinmiyor muydu ki, bu yol için bir proje hazırlanıyor; sonradan, müteahhidin buradan zarar edeceği anlaşılınca, bu ihale Bakanlık tarafından feshediliyor; sonra, aynı yol, Sivas hattından Ordu'ya getirilmeye çalışılıyor.

Değerli arkadaşlarım, bir Bakanlığın tüm teknik elemanları, bunu hazırlayanlar, önce Samsun ile Giresun arasını hazırlarken, acaba, Karadeniz'i hayatlarında hiç görmemişler miydi? Elbette ki, biliyorlardı. Bu projeyi hazırladılar ve ihale etti Bakanlığınız. Bu Bakanlık ihale etti; sonradan, bu müteahhit arkadaşımız tüm taşeronları çağırarak, işi parça parça dağıtmak istedi; ama, kendisinin, 13 000 000 dolara yakın ihale bedelinin…

BAŞKAN - Sayın Türkmen, bir dakikanızı rica edebilir miyim.

Sayın Türkmen, bakın, burada bulunmayan bir arkadaş hakkında bu kadar uzun iddialarda bulunmayalım, siz genelini anlatın; rica ediyorum.

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - İsim vermiyor ki Sayın Başkan.

KÂZIM TÜRKMEN (Devamla) - Genelini anlatıyorum.

Sayın Başkan, ben burada hiç kimsenin adını söylemiyorum, sadece, ihalenin bir merhalesini anlatıyorum.

Taşeronların vermiş olduğu fiyatlar, 13 000 000'un çok üzerinde olduğu için, müteahhit de burada büyük zarar edeceği için, bu ihale burada feshedildi.

Değerli arkadaşlarım, burada hiçbir çarpıtma yoktur. Bakanlık elinizde, dosyalar elinizde; benim bu söylemiş olduklarımı, dosyalarda, teke tek, çok daha farklı göreceksiniz; burada benim söylemiş olduğum sözlerin ne kadar haklı olduğunu, bu ihalenin ne kadar haksız olduğunu da kendi gözlerinizle göreceksiniz.

"Üreticinin yüzü gülüyor" dedi Sayın Grup Başkanvekilimiz; tek gülseydi! Neden Fiskobirlik'in elleri kolları bağlandı? Burada Başbakan kalktı "çiftçiye 2 katrilyonun üzerinde para ödedik" dedi. Tam 250 trilyon para, dondan dolayı 2004'te ödenmedi, 2005'te de ödenmedi, 2006 yılı için ise, tüm uğraşımıza rağmen ödenek koyduramadık. O günün Tarım Bakanı da şu anda aramızda. Bizim tespitimizden sonra hemen tespit yaptırdı, rakamlarımızın doğruluğu ortaya çıktı, şu anda Karadeniz'deki fındık üreticisine 252 trilyon hükümet borçlu, 2006 yılı bütçesinde ise bir tek kuruş para konmadı.

Değerli milletvekilleri, işçinin, köylünün, çiftçinin mağdur olmamasının anlayışı, onun tabiî afetten dolayı uğramış olduğu yasal hakkını ödememekten mi geçiyor, bu para niçin ödenmedi? Çiftçinin yanında olmak, köylüyü mutlu kılmak, onun traktörünü, başka mallarını haczettirmemenin yolu, hakkı olan parayı ödemekten geçiyordu; ama, değerli arkadaşlarım, ödenmezdi bu para; çünkü, fındık üreticisine bu para ödendiği zaman köylü şehre fındık indirmeyecek, dolayısıyla indirmediği zaman ne olacak; fındık fiyatları pahalı olacak. Fındık pahalı olduğu zaman kimin işine gelmiyor?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Türkmen.

KÂZIM TÜRKMEN (Ordu) - Ama, bu fiyatların yüksek olması alivre satış yapanların işine gelmez. Fiskobirlik'e olağanüstü baskı yaptırdınız, fındığı ucuz fiyata sattırmak istediniz; ama, o Fiskobirlik direndi, fındığı ucuz fiyattan satmadı, Türkiye'nin de cebine çok ciddî bir döviz kaynağı sağlandı. Şimdi, o güzel bildiğiniz Karadeniz'in Termesinden başlayın, Çarşamba'dan devam edin, Hopa'ya kadar gidin, bu fındık fiyatları niye yükselmiyor; yükselmez değerli arkadaşlarım. Fındık üreticisi kan ağlarken, don felaketinden dolayı evine ekmek götüremezken, Başbakanın danışmanı tarafından İstanbul'da "Altın Fındık" ödülü verildiğini siz bilmiyor musunuz? (CHP sıralarından alkışlar) Bugün bu danışmanları çekin oradan, fındık fiyatları da yükselecek, köylünün yüzü de gülecek ve Türkiye'de, en önemlisi, Hazineye en az 2 milyar doların üzerinde para girer.

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Bir adama üreticiyi ezdirdiler.

BAŞKAN - Sayın Türkmen, lütfen, konuşmanızı tamamlayın efendim.

KÂZIM TÜRKMEN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, benim buradaki konuşmalarımın hiçbirisinde çarpıtma gibi bir niyetim olmaz, böyle düşünceye sahip bir insan değilim; ama, bu gerçeği tüm Türk ulusunun ve sayın milletvekillerinin bilmesi gerekiyor.

Ben, hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Türkmen.

Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi, soru-cevap kısmına geçiyoruz.

Sayın Işık, buyurun.

AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, toplumun en alt gelir düzeyini oluşturan yüzde 20'lik kesim 2002 yılında gayri safî millî hâsılanın yüzde 5,3'ünü alırken, 2003'te bu oran yüzde 6'ya çıkmıştır. En üst gelir düzeyindeki yüzde 20'lik kesimin payı 2002 yılında 50,1 iken, bu oran 2003'te 48,3'e düşmüştür. Yani, 2002-2003 yılı kıyaslaması tablo ortadadır. 2003 ve 2004'te hangi tablo gözükmektedir?

Diğer sorum: Memurlar, memur emeklileri, emekli Bağ-Kurlu, emekli çiftçi Bağ-Kurlusu, SSK emeklisi, ücretli, asgarî ücretli, bunların üç yıllık maaşlarındaki ortalama artış nedir? Buna karşılık üç yıllık enflasyon rakamları nedir? Kısacası, ücretliler enflasyonun altında mı, yoksa, üzerinde mi bir gelir artışına sahip olmuşlardır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Işık.

Sayın Kaptan, buyurun.

OSMAN KAPTAN (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakana önceden sordum; ancak "yazılı olarak cevap vereceğim" dediği soruma, lütfen, Sayın Bakan, sözlü olarak cevap verirseniz çok memnun olacağım. O anda, belki, zamansızlıktan dolayı o cevabı veremediniz.

Soru şu: Sayın Ali Babacan'ın Dubai'de imzaladığı borç sözleşmesine göre, Türkiye'nin Kuzey Irak'a girmemesinin karşılığı olarak 8 milyar dolar alınacaktı; kamuoyundan gelen tepkiler sonucu, bu sözleşmeyi şu ana kadar uygulamaya koymadınız.

1- Bu sözleşmenin imzalanmasından önce, Sayın Maliye Bakanı olarak, sizin bilginiz var mıydı?

2- Sayın Başbakanın bilgisi var mıydı?

3- AKP'nin bütçelerinin, hazırlanış ve uygulanış şekli itibariyle, gerçek Atatürkçülükle bağdaştığını söylüyorsunuz. Sayın Bakan, Türkiye'de, Atatürk dönemi dahil, ekonomik bir anlaşmanın bedeli olarak siyasî koşul öngören bir başka sözleşme var mıdır? Sizin ve Sayın Başbakanın "ülkemi pazarlamakla mükellefim" anlayışınız bu mudur?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kaptan.

Sayın Aslanoğlu, buyurun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Bakanım, tütün, bu ülkenin millî değeridir -"tütün ekimi serbest" dediniz- ve önemli bir finansman kaynağıdır; fakat, köylü, tütünü yakıyor artık Tekel almadığı için. Ben, size, Özelleştirme İdaresini ve Tekel Genel Müdürlüğünü şikâyet ediyorum. Malatya Sigara Fabrikasını üç vardiyadan ikiye, ikiden bire düşürdüler. Şu anda da üretim yapılmaması için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Malatya Sigara Fabrikası, Tekelin önemli bir fabrikasıdır Sayın Bakanım. Küçük bir işletme için, küçük cihazları dahi, birkaç küçük makineyi dahi göndermiyorlar, almıyorlar; acaba, amaçları Malatya Sigara Fabrikasını yok etmek mi?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Aslanoğlu.

Sayın Ateş, buyurun.

ABDULKADİR ATEŞ (Gaziantep) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakanın ve diğer hükümet yetkililerinin hep övündükleri konulardan bir tanesi, millî gelirdeki artış oranları. Millî gelir, bildiğimiz gibi iki şekilde hesaplanır. Birincisi, üretimden yola çıkarak, diğeri de harcamalardan yola çıkarak yapılır ve genellikle de üretimden yola çıkarak yapılan hesaplarla tüketimden yola çıkarak yapılan hesapların birbirine eşit olması gerekir; ama, son üç yılda, baktığımız zaman, üretimden yola çıkarak yapılan hesapların 52 milyar doların üzerinde bir fazla ortaya çıkardığını görmekteyiz ve bunun da stoka atıldığı, bu nedenle stok yapıldığı iddia edilmektedir. Ancak, yine, bildiğimiz kadarıyla da, stoka atılabilecek ürünlerimiz ya tarımdan gelir ya sanayiden gelir yahut da inşaattan gelir; yani, hizmetlerden bir şey stoka atılamaz. Bunların üretimleri ise, cari fiyatlarla baktığımız zaman, 113 milyar dolayındadır Türkiye'de. Şimdi, bir durumda, 2005 yılını daha bilemiyoruz; ama, eğer, bu söylediğimiz stoklar atıldığında, millî gelir hesapları, acaba, hangi düzeydedir, oranları ne kadardır, bu konular, yeni yapılan bütçede ve makro dengelerde hesaba alınmış mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Ateş.

Soru süremiz tamamlandı.

Sayın Bakan, buyurun.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Işık'ın sorularına cevap vermek istiyorum.

Sayın Işık millî gelir dağılımındaki yeni durumları nazarı itibara alarak bir soru sordu ve bu gelir dağılımındaki en alt düzeydeki gelir gruplarının, gelir seviyelerinin arttığı, üsttekilerin de azaldığı…

Değerli Işık, bu, takip edilen politikaların kaçınılmaz sonucudur. Bir ekonomide en önemli hususlardan bir tanesi de gelir dağılımındaki adaletsizliğin önlenmesi. Şimdiye kadar, Türkiye'de, gelir dağılımındaki adaletsizlik, maalesef, had safhadaydı. Türkiye'nin bunu bir defa halletmesi icap ediyor. Ancak, yüksek enflasyonun olduğu ekonomilerde gelir dağılımı devamlı bozulmaya mahkûmdur, gelir dağılımı adaletli olmaz. Sebebi, yüksek enflasyondur. Enflasyonun düşürülmesi neticesinde, bu gelir dağılımındaki adaletsizlikler de yavaş yavaş izale edilecektir; bu bir.

İkincisi; bir de, bütçeler; vergileri toplar, yani, genel ekonomiden bir pay alır, bunları tekrar iade ederken eski bütçelerin supleksi kalmamıştı, fleksibilitesi kalmamıştı; yani, istediğini istediği yere veremiyordu, hükümetlerin öyle politikaları artık elinden alınmıştı; çünkü, topladığı vergiler faizlere yetmez hale gelmişti. Yapacak bir şeyleri yok, borç alacak, faizi ödeyecek.

Şimdi, faizlerin bütçe üzerindeki yükü azaldıkça bütçelerin açığı azalıyor ve dolayısıyla, gelir dağılımının adaleti hususunda sosyal yönler itibariyle daha fazla imkânlar meydana geliyor; yatırımların artması gibi, efendime söyleyeyim, diğer sosyal harcamaların artması gibi, çiftçilerimize verilenlerin artması gibi; emeklilerimize, dul ve yetimimize daha fazla verilmesi gibi, böyle bir, gittikçe bir düzelme söz konusudur.

İkincisi, bir de…

BAŞKAN - Sayın Bakan, soruların hepsine cevap imkânı için soruları kısa cevaplarsanız memnun oluruz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Peki.

"Memur emeklilerine, Bağ-Kur emeklilerine verilenler nedir" dediniz.

Üç yıl içerisinde toplam, TÜFE'nin bedeli, toplamı 39,8 olmuş. Fakat, biz Bağ-Kurlulara yüzde 130 zam yapmışız üç sene içinde, SSK emeklileri yüzde 88, Emekli Sandığından maaş alan emekli memurlara yüzde 67 zam yapmışız; yani, bazılarına 2 katı, bazılarına 3 katı, enflasyonun üzerinde zam yapmış hükümetimiz bu zaman zarfında.

Sayın Kaptan'ın sormuş olduğu bir soru vardır. Bunu bütün maddelerde sorduğu için ben cevaplandıracağım. Esasında, maddeyle ilgili bir soru değil; ama, cevaplandıracağım.

Sayın Kaptan, borç sözleşmeleriyle ilgili imzalar Hazineden sorumlu Devlet Bakanlığımız tarafından imzalanır. Bununla ilgili olarak da gelir… Eğer, onun Bakanlar Kurulu tarafından tasdiki gerekirse Bakanlar Kuruluna da gelir. Yoksa, bir bakanımızın yetkili olduğu bir hususu "senin de haberin var mı", "senin de haberin var mı" diye… Tarım Bakanı da imza atar, Bayındırlık Bakanı da, ilgili sözleşmeleri vardır, imza atar. O ilgili bakanın yetkisi ve sorumluluğu altındadır. İlla benim haberim olması diye bir şey söz konusu değildir; ama, biz tek parti hükümeti de olduğumuz için, biz, arkadaşlarımızla ilgili, çok önemli hususlarda bilgilendiriliriz; en azından Sayın Başbakanımız bilgilendirilebilir.

Şimdi, bu sözleşme, sizin bahsettiğiniz böyle bir borç alma söz konusu değildir, böyle bir sözleşme de yürürlüğe girmemiştir.

Şimdi, girmemiş bir sözleşme, alınmamış bir borç hakkında laf etmenin de âlemi yok yani artık!

OSMAN KAPTAN (Antalya) - İmzalandı mı imzalanmadı mı?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - İkide bir "imzalandı mı aldın mı?..” Alınmamış paranın nesi olur ya?! Öyle bir şey yok yani. İkide bir bu soruyu sorup duruyorsunuz.

OSMAN KAPTAN (Antalya) - Kamuoyunda tepki olmasaydı…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, hiçbir borç, siyasî bir bedel karşılığında alınmamıştır.

HALUK KOÇ (Samsun) - Alınmaya teşebbüs edilmiştir.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Bu, bundan önce de böyle olmuştur, bizim zamanımızda da böyle olmuştur, bizden sonra da böyle olacaktır…

HALUK KOÇ (Samsun) - Teşebbüs edilmiştir…

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) - İmzaladığın şeyin taahhüdü altındasın.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Dubai anlaşmasından bir bahset!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Hiç öküz altında buzağı aramaya kalkmayın arkadaş.

HALUK KOÇ (Samsun) - Teşebbüs edilmiştir, teşebbüs.

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) - Demek ki, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin bakanının imzasının hiçbir gereği yok.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Boş ver… Bırakın bu şeyleri, bırakın… Bizden böyle şey sadır olmaz, bırakın. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

Diğer sorulara gerekirse yazılı cevap verirsiniz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Peki Sayın Başkan.

BAŞKAN - Soru-cevap faslı tamamlanmıştır.

Sayın milletvekilleri, 6 ncı madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Birleşime 5 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 17.22


BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 17.37

BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER : Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42 nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarılarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ  İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1.- 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1119) (S. Sayısı :1028) (Devam)

2.- 2004 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Dairelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap  Kanunu Tasarısı  ve  Plan ve  Bütçe Komisyonu  Raporu ( 1/1084, 3/907)  (S. Sayısı: 1029) (Devam)

3.-  2004 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil İdarelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1085, 3/908) (S. Sayısı: 1030) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet?.. Yerinde.

7 nci maddeyi okutuyorum:

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Mali Politikaya İlişkin Hükümler

Gerektiğinde kullanılabilecek ödenekler

MADDE 7.- a) Personel Giderlerini Karşılama Ödeneği:

Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin bütçelerine konulan  ödeneklerin  yetmeyeceği anlaşıldığı takdirde, ilgili mevzuatının gerektirdiği giderler için "Personel Giderleri" ve "Sosyal Güvenlik Kurumlarına Devlet Primi Giderleri" ile ilgili mevcut veya yeniden açılacak tertiplere, Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.1 tertibinde yer alan ödenekten aktarma yapmaya,

b) Yedek Ödenek:

Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinde yer alan ödenekten, genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin bütçelerinde mevcut veya yeniden açılacak (01), (02), (03), (05) ve (08) ekonomik sınıflandırma kodlarında yer alan tertipler ile çok acil ve zorunlu hallerde (06) ve (07) ekonomik sınıflandırma kodlarında yer alan tertiplere aktarma yapmaya,

c) Yatırımları Hızlandırma Ödeneği:

Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.3 tertibinde yer alan ödenekten, 2006 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar hükümlerine uyularak, 2006 Yılı Yatırım Programının uygulama durumuna göre gerektiğinde öncelikli sektörlerde yer alan yatırımların hızlandırılması veya yılı içinde gelişen şartlara göre öncelikli sektör ve alt sektörlerde yer alan ve programa yeni alınması gereken projelere ödenek tahsisi veya ödeneklerinin artırılmasında kullanılmak üzere genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin projelerine ilişkin mevcut veya yeniden açılacak tertiplere aktarma yapmaya,

d) Doğal Afet Giderlerini Karşılama Ödeneği:

Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.5 tertibinde yer alan bu ödeneği, yatırım nitelikli giderler açısından yılı yatırım programı ile ilişkilendirilmek kaydıyla genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin her türlü doğal afet giderlerini karşılamak amacıyla mevcut veya yeniden açılacak tertiplerine aktarmaya,

e) Belediyelere Yardım Ödeneği:

Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.76-1-05.2 tertibinde yer alan bu ödeneği, belediyelere yardım olarak kullanmaya,

Maliye Bakanı yetkilidir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın Hüseyin Ekmekcioğlu söz istemiştir.

HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, şahsım adına da söz talebim vardı.

BAŞKAN - Arada söz isteği olduğu için birleştiremedim.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 7 nci maddesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlarım.

Görüştüğümüz madde, bütçedeki personel, yatırım harcamaları, doğal afet giderleri ve belediyelere yapılacak yardımlara ilişkin ödeneklerin yetmemesi halinde yapılacak harcamaların bütçenin hangi tertiplerinden yapılacağını düzenlemektedir.

Türkiye'de, 2000 yılından bu yana, IMF destekli programlar uygulanmaktadır. Bu uygulama, beşinci yılını bitirmiş ve 2006 yılı bütçesiyle birlikte altıncı yılına girmiş bulunmaktadır.

Bu programın ana noktası devletin tasarruf etmesidir; yani, devlet, hem harcamalarını kısacak hem de gelirlerini artıracak, bu suretle tasarruf edecektir. Bu tasarrufun miktarı IMF tarafından belirlenmektedir. Bu yılki gayri safî millî hâsılanın, yani, millî gelirin yüzde 6,5'idir. Sağlanan tasarruflar borç ödemesinde kullanılmaktadır.

Programın birinci önceliği, bugüne kadar, hep, borç ödemek olmuştur. Bunun için, memur, işçi gibi kamu çalışanlarının gelirlerinden tarımı, çiftçiyi desteklemeye, eğitim, sağlık harcamalarına ve yatırımlarına kadar birçok harcama kısıtlanmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, görüştüğümüz maddedeki harcamalara değinirsek, bunlardan, AKP Hükümetiyle birlikte şu yaklaşımların benimsendiğini görüyoruz: 57 nci hükümet döneminde, kamu çalışanlarının gelirlerinde yapılacak artışlarda, enflasyonun üzerinde bir refah payı verilmesi yönünde bir uygulama vardı. AKP Hükümetiyle birlikte bu uygulamadan vazgeçilmiştir.

Kamu gündeme geldiğinde, hükümet, asgarî ücrette yapılan artışları ileri sürerek, sorunu geçiştirmeye çalışmaktadır. Oysa, şu bir gerçektir ki, kamu çalışanlarının eline geçen net ücretler itibariyle yapılan çalışmalarda ücretlerinin reel olarak düştüğü görülmektedir.

Öte yandan, 2006 yılı bütçesiyle, kamu çalışanlarına verilmesi öngörülen maaş artışları son derece yetersizdir ve toplum tarafından da büyük tepki görmüştür. Bu nedenle, 2006 yılında kamu çalışanlarına ayrıca seyyanen bir ödeme yapılmasını öneriyorum. Bu ödeme, ilk altı ay için 75 YTL, ikinci altı ay için de 75 YTL'den az olmamalıdır.

Bu hükümet döneminde, birinci ödeneğin, borçların ödenmesine verilmesinden, kamu yatırımları da payını almış ve sonuçta kamu yatırımlarının reel düzeyi düşmüştür.

Bu kadar sıkıntıya rağmen, iç ve dış borçlarımız düşmemiş, aksine, kamu borçları yaklaşık 100 milyar dolar artış göstermiştir. Kamu yatırımları hâlâ 2002 yılının gerisindedir. Sayın Maliye Bakanı, bütçe konuşmasında, yatırım harcamalarının 2002 yılını aştığını belirtmiştir. Sayın Bakan, size soruyorum; kamu yatırımlarında bir artış oldu mu?

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP Hükümeti, 2006 yılında, kamu kesimi, sabit sermaye yatırımları içinde, 2005 yılına göre, tarım, imalat, enerji, konut ve eğitim sektörlerinin payının azaltılması, ulaştırma ve turizm sektörlerinin paylarında ise, önemli bir değişikliğin olmamasını öngörmektedir. Bunun izahı mümkün değildir. Ülkemiz için çok büyük önem arz eden bu sektörde, kamu yatırımlarında azalma olması, sıkıntının daha da artacağı, içinden çıkılmaz bir hal alacağı anlamına gelmektedir.

Ekonomimizin lokomotif sektörü olması gereken tarım iyi durumda değildir. Çiftçi, köylü, ürettiği ürünü maliyetinin altında satmaktadır; üretici, borçlarını ödeyemez duruma gelmiştir; üretici kan ağlamaktadır. Eğitim de keza öyle. Sadece Antalya'da yaklaşık 500 dersliğin acilen yapılması gerekmektedir. Daha az gelişmiş bölgelerimizi varın siz düşünün.

Turistik yörelerimizde sık sık yaşanan elektrik kesintileri artık halkımızı bezdirmektedir ve ülkemizin tanıtımının kötü yapılmasına neden olmaktadır. Yine, önemli sektörlerimizden birisi olan turizmde altyapı yatırımları çok önemlidir. Antalya'da hemen hemen her ilçe, her beldede altyapı eksikliği bulunmaktadır, arıtma tesisleri ihtiyacı bulunmaktadır. Kanalizasyonlar denize karışmaktadır. İşte, Sayın Genel Başkan Deniz Baykal "Antalya'ya gereken yatırımlar yapılmıyor" derken bunları kastediyordu değerli arkadaşlarım.

Sayın milletvekilleri, kamu kesimi toplam yatırımlarının gayri safî millî hâsıla içindeki payı 2005 yılında yüzde 5,4 iken, bu oran 2006 yılında yüzde 4,9 olarak belirlenmiştir. Kamu kesimi yatırımlarını reel olarak azaltmak ekonominin gelişimine negatif yönde bir katkı yapacaktır. Köylerimiz yol, su, elektrik beklerken; tarımda çiftçimiz, köylümüz sulama sorunlarını çözemezken; önemli karayollarımız bitirilmeyi beklerken, kamu kesimi yatırımlarını kısmak niyedir Sayın Maliye Bakanım?!

Ayrıca, bununla birlikte, toplam kamu yatırım tahsislerinde 2005 yılı bütçesine göre 2006 yılında ormancılığın yüzde 20,9; enerjinin yüzde 6,8 ve denizyolu ulaştırmasının yüzde 17,5 oranında küçülmesi öngörülmüştür. Bu sektörleri küçültmek, halkın yaşam standardını düşürmek ve ekonomiyi baltalamak demektir. Özellikle denizyolu ulaşımına, üç tarafı denizlerle çevrili olan ülkemizde daha çok önem verilmelidir. Altyapı tesislerine ihtiyacı olmayan ve diğer taşıma araçlarına göre daha ekonomik olan denizyolu ulaşımı 2006 yılında küçülecektir. Bunun mantıklı bir açıklaması yoktur değerli arkadaşlarım.

Son yapılan uygulamayla, yatırım yapan kuruluşların önüne set koydunuz. Kurumlar Vergisinde 10 puan indirim yaparak, holdinglere ve bankalara büyük avantajlar sağlıyorsunuz. Yatırım indirimini kaldırarak, sanayiciyi ve KOBİ'leri cezalandırıyorsunuz. Yatırımı yapılan kuruluşların kaybını nasıl gidereceksiniz?

İller Bankası yardımıyla uygulanan teşvikler fiyaskoyla sonuçlandı. Doğuya yatırım gitmiyor. Sektörel olarak teşvik verilmelidir. Doğu ve güneydoğuda özel sektör yatırım yapmıyor. Onun için, işsizlik, sefalet, terör çok yüksek. Bu bölgeye, devlet, doğrudan yatırım yapmalıdır. Özel sektör için de, bu bölgede, yerel teşviklerin ötesinde teşvik uygulanmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz da Antalya'daki yatırım çalışmalarına değinmek istiyorum. Sayın Başbakan bütçe konuşmasında, Antalya'ya gerekli yatırımların yapıldığını defalarca dile getirdi.

Ben buradan söylüyorum Sayın Başbakan; üç beş tane altgeçit yapmak, Antalya'yı ihya etmek anlamına gelmez. Antalya, sizin aklınızın alamayacağı kadar büyüktür. Antalya'nın 14 tane ilçesi bulunmaktadır, 650 kilometrelik bir sahil şeridi bulunmaktadır. En batıdaki ilçemiz olan Kaş'tan başlamak istiyorum.

MUSTAFA DURU (Kayseri) - Türkiye'de başka il yok sanki.

HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Devamla) - Evet Sayın Vekilim, ben yöremin sorunlarını burada dile getirmek zorundayım. Siz getirmeyebilirsiniz, serbestsiniz, size karışan yok.

MUSTAFA DURU (Kayseri) - Türkiye'de Antalya'dan başka il yok mu?!

HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Devamla) - Evet, benim Antalyam önemlidir. (CHP sıralarından "Bravo Hüseyin" sesleri)

Eşen Çayı Sulama Projesi, sizin iktidarınız döneminde programa alınamamıştır. Kalkan ve Yeşilköy arasındaki yol hâlâ bitirilememiştir. Sayın Başbakan bunların hep bittiğini söyledi Sayın Vekilim, onun için de değiniyorum bu konulara.

Akyarlar ve Yuvacık köylerine asfalt dahi götürülememiştir. Turizmin başkenti olarak bilinen ilimizde, hâlâ, asfalt bulunmayan köylerimizin olması, utanç verici bir durumdur.

Finike'ye geldiğimizde; burada arıtma tesisisin olmadığını ve fosseptiklerin denize karıştığını görmekteyiz.

Turizmin, özellikle yat turizminin yoğun olarak yapıldığı ilçelerimizden Kemer'de, yat limanı yeterli hale gelmemiştir. Bu güzide ilçemizde, çok önem arz eden mevcut yat limanı ihtiyacı karşılayamamaktadır.

Kumluca'da, yine arıtma tesisi ve katı atık tesisi ihtiyaçları bulunmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim.

HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bununla birlikte, yoğun olarak görülen elektrik kesintileri, her şeyin elektrikle çalıştığı bu çağda, büyük sıkıntı yaratmaktadır.

Korkuteli'nde, Korkuteli - Antalya çevre yolunun bir an önce programa alınıp, yapımına başlanması gerekmektedir. Bu konuda, 16.12.2004 tarihinde vermiş olduğum soru önergesi, hâlâ dikkate alınıp cevaplandırılamamıştır.

Biz, bu soruları laf olsun diye sormuyoruz değerli arkadaşlarım, gerçekten önemli gördüğümüz konuları çözdürebilmek, dikkat çekmek ve bilgilenmek için muhataplarımıza yöneltiyoruz.

Ayrıca, planlanması tamamlandığı halde yıllardır yatırım programına alınmayan Kargalık Deresi üzerine kurulacak olan Bingeçit Barajı da, ilçemiz tarımı için çok önemlidir.

Ülkemiz tarımının, zor günler geçirdiği bu dönemde daha da önemi artmaktadır. Bu konuda vermiş olduğum bir de soru önergesi mevcuttur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Elmalı'da Çayboğazı Barajı, ikinci bölümü yarım şekilde beklemektedir. Yaklaşık 14 000 hektarı sulayacak olan tesis, AKP Hükümeti göreve geldiğinden bu yana, hâlâ bitirilmeyi beklemektedir.

Manavgat İlçemiz de, sorunlar yumağı halindedir. Yine arıtma tesisinin olmadığı ve acil ihtiyaç olarak karşımızda durduğunu görmekteyiz. Bununla birlikte, yat limanının bir dalgakırana ihtiyacı olduğunu da bilmekteyiz. Son üç yıldır, bu konuyla ilgili bir gelişme sağlanamamıştır.

Aynı sıkıntı Serik'te de karşımıza çıkmaktadır. Arıtma ve kanalizasyon ihtiyacı, aynı zamanda katı atık imha tesisi de, ilçemizdeki önemli sıkıntılardan birisidir.

Büyük bir ilçemiz olan Alanya'da, Dimçay Barajı Projesi, yine yarım şekilde beklemektedir.

Sahil şeridindeki belde belediyelerinin neredeyse tamamında arıtma tesisi bulunmamaktadır. Orada bulunan otellerin fosseptikleri denize akıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ekmekcioğlu, siz bir selamlama yaparsanız, daha sonra vereceğim söz sırasında konuşmanızı tamamlarsınız.

Buyurun.

HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Devamla) - Bu olay devam ettiği takdirde, güzelim Akdenizimiz çok yakında kirlilikten gözükmeyecek, ayrıca, turizme de büyük balta vurmuş olacaktır.

Konuşmamın diğer bölümünü kişisel söz hakkımda kullanmak istiyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ekmekcioğlu.

Anavatan Partisi Grubu adına, Bitlis Milletvekili Sayın Safder Gaydalı. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) - Sayın Başkan, Yüce Meclisimizin çok değerli üyeleri; sözlerime başlamadan önce, hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Bugün, konuşmacılar arasında ben yoktum; ama, Meclise gelip bu hararetli konuşmaları gördükten sonra da, bu madde üzerinde konuşma gereği hissettim.

Şimdi, burada olan, olmayan bakanlar hakkında konuşulur, konuşulmaz edebiyatı da yapılıyor. Dileriz ki, her bakan, hakkında konuştuğumuz bakanın burada olmasıdır; ama, Bakanlar Kurulu, Kabine kurulduğu ilk gün, bakanların hepsi birbirlerine vekâlet verirler. Dolayısıyla, her bakan, her bakan adına konuşma, her bakan, her bakan adına oy kullanma yetkisini haizdir. Bu yetki, sadece Başbakan Yardımcılarına da mahsus değildir. Dolayısıyla, Bayındırlık Bakanı hakkında veya Enerji Bakanı hakkında veya Millî Eğitim Bakanı, Savunma Bakanı veya diğer devlet bakanları hakkında bir söz söylendiğinde, onun adına savunacak, sadece Başbakan Yardımcısı değildir. Eğer, o sırada Türkiye Büyük Millet Meclisinde Maliye Bakanı burada duruyorsa, Maliye Bakanı da pekâlâ o arkadaşını savunacak güce sahiptir. Dolayısıyla, bu Meclis, bu dönem, bazı yakışıksız olaylara da sahne oluyor; ama, dileriz ki, bunların devam etmemesi, bunlardan ders alınmasıdır.

Değerli arkadaşlarım, iktidar partisi demek, iktidar partisi grubu demek, her şeyi, yanlışı, kötüsüyle, kendisine de ait olsa, alkışlamak demek değildir. Bazı şeylere de karşı koymasını bilmeniz lazım. iktidar grubu, öyle bir güce sahiptir ki, grupta oylama yaparak kendi bakanını düşürme yetkisine sahiptir.

Şimdi, Enerji Bakanlığı bütçesi konuşulurken, burada çok değerli Enerji Bakanımız Sayın Güler de konuştu. Peki, Adalet ve Kalkınma Partisi İktidar mensubu milletvekili çok değerli arkadaşlarıma sormak istiyorum; bu konuşmayı hepiniz tasvip ettiniz mi, onayladınız mı? İktidar Partisinin bakanı çıkacak, buradan konuşacak, ne pahasına olursa olsun, alkışlayacaksınız… Yok böyle bir şey!

Bakın, kötüyü alkışlarsanız, kötüyü emsal yaparsınız. Eminim ki, grubunuzun içinde en az 50 tane Enerji Bakanı çıkaracak güce sahipsiniz; belki 60 tane, belki 70 tane; grubunuzun içinde olmadığım için, çok değerli arkadaşlarımı da tanıma fırsatı bulamadım; belki, AK Parti Grubunun içinden 3 tane kabine çıkaracak güce sahip milletvekilleri var. Ama, size tavsiyem, burada kötüleri alkışlamayın; kötü, hiçbir zaman emsal olmasın.

Çok değerli Başbakan Yardımcımız Sayın Şahin burada çıkıp konuşurken -keşke burada olsaydı; şimdi, burada olmayınca gıyabında konuşmuş gibi oluyor- eski Başbakanlardan birine atfen de atıfta bulundu.

Şimdi, hepiniz, geçmişinizde çok eski siyasî partilerde de bulunmuş olabilirsiniz. Şu anda Meclisi yöneten Sayın Meclis Başkanvekilimiz de bir partinin eski genel başkanıydı. Tarih, olaylar icabı çok çeşitli partilerde de görev almış olabiliriz.

Şimdi, bir haftadır konuşuluyor toplumda; yargıya müdahale, yargıya müdahale yapılmaz… Ama, yargıda olan bir dava nasıl burada konu edilebiliyor; onu anlayabilmiş değilim. Şimdi, bir eski çok Sayın Başbakan Yüce Divanda yargılanıyor. Yargılandığı konu ne;Türkbank davasında ihaleden önce taraflarla konuşmak.

Peki, bu, size, bir şeyi hatırlatmıyor mu değerli arkadaşlarım?! Size bir şeyi hatırlatmıyor mu?! (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) Haa, üstelik, bu devlet adamlığı ciddiyetiyle de değil, bakın, babalar gibi görüşmeyi, babalar gibi görüşmeyi…

Şimdi, bir davada ayrı bir taraf alıp, öbür davada farklı davranamazsınız. Şimdi, eğer ihale öncesi görüşmeleri tasvip ediyorsanız, niye o zaman 22 nci Dönem Parlamentosu o Sayın Başbakanı Yüce Divana gönderdi?! Eğer etmiyorsanız, o zaman burada bir tavır almanız lazım.

AHMET RIZA ACAR (Aydın) - Fesat ayrı, görüşme ayrı!

EDİP SAFDER GAYDALI (Devamla) - Haa, sizin hesabınız nedir, onu da bilmiyorum tabiî, ama…

AHMET RIZA ACAR (Aydın) - Fesat… Fesat…

EDİP SAFDER GAYDALI (Devamla) - İnşallah, hesabınız da doğru çıkar; ama, gün gelir bu hesap döner. Sap döner keser döner, bir gün hesap döner. Sayın Demirel'in bir lafı vardı…

AHMET RIZA ACAR (Aydın) - Fesat… Fesat…

EDİP SAFDER GAYDALI (Devamla) - Ama, onların hepsinin de bir gün hesabı gelir, onların da hesabı görülür.

AHMET RIZA ACAR (Aydın) - Ben, fesat diyorum.

EDİP SAFDER GAYDALI (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, Anavatan Partisinin getirdiği teknik imkânlar, buradan da anında cep telefonlarıyla da konuşmamızı ve vatandaşın bize telefon açarak bazı bilgileri vermesini de sağlıyor. Demin, AK Parti Grubundan Sayın Fatsa konuşurken, hemen Yozgat-Şefahatli'den -hiç tanımam- bir çiftçi arkadaşımız aradı; değerli çiftçi "gübre desteğinden bahsetti Sayın Fatsa, tohumluk desteğinden bahsetti; ama, böyle destekleri almadık" dedi.

Bilmiyorum, bunu da bu vesileyle burada anlatmak istiyorum. Hafta sonu Gaziantep'teydik, Kahramanmaraş'taydık. Tabiî, hükümetin anlattığı ve gösterdiği tablo ile halkın yaşadığı tablo birbirinden farklı; keşke farklı olmasa. Keşke, iktidara geldiğiniz bu üç yılı doldurup dördüncü yıla girdiğiniz bu yıl da her şey güllük gülistanlık olsa; bütün çiftçiler memnun olsa, esnaf memnun olsa, memur, dul ve yetim eğer memnun olsa, bundan rahatsızlık duyacak 550 milletvekilinden bir milletvekili var mı acaba aramızda?! Hepimiz bundan mutluluk duyarız. Her gittiğimiz yerde, eğer çiftçi halinden memnunsa, esnaf halinden memnunsa, bundan bir Türk vatandaşı olarak hepimiz memnunluk duyarız.

Ben, geçmişteki bir sözümü burada tekrarlamak istiyorum. Bir toplantıda dedim ki: Fert başına düşen millî geliri   2 000-2 200 dolar olan bir ülkenin bakanı olacağıma, bırakın başbakanı olacağıma, fert başına düşen millî geliri 30 000 dolar olan bir ülkenin işçisi olmayı her zaman tercih ederim. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) Bu, hepimizin de tercihi olmalı.

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) - Nasıl olacak?!

EDİP SAFDER GAYDALI (Devamla) -.Değerli arkadaşlarım, sayın bakanlarımız, sayın hükümetimiz hakikaten yoruldu. Bunun işaretlerini de bir bir veriyorlar. Burada hep beraber de görüyoruz. Bu yorgunluk bir iktidar yorgunluğu, belki bir nöbet değişimi zamanı geldi, belki Kabinede bir revizyon, belki sandık gelip halk bu değişikliği yapacak, bilemiyorum; ama, bir an önce hükümetimizin toparlanması lazım. Hükümetin kendi içinde bir yekvücut olarak hareket etmesi lazım. Bir bakanın söylediğini diğer bakanın tekzip ettiği bir konumdan acele çıkmamız lazım.

Bakın, Sayın Başbakan bütçe konuşmasında çıkıp burada yaptıkları çok şeyi anlattı; ama "bir şeyi yapamadık, işsizliğe çare bulamadık" dedi. Saygıyla karşılıyorum Sayın Başbakanımızı; ama, Maliye Bakanı da çıkıp, akabinde Başbakan Yardımcısı Sayın Şahin de çıkıp diyor ki: "Bu konuda çok başarılıyız."

AHMET RIZA ACAR (Aydın) - Başbakan öyle söylemedi.

EDİP SAFDER GAYDALI (Devamla) - İşte, nüfusumuz bu kadar, 750 000 artıyor - bir de hesap yapıyorlar- eğer, nüfusumuz bu kadar arttığında işsizlik oranı da artmıyorsa, demek ki, her sene 750 000 insanımıza iş buluyoruz diye övünüyorlar; ama, burada bir homojenlik yok. Ben bunu anlatmaya çalışıyorum. Bundan da rahatsızlık duymanıza hiçbir ihtiyaç yok Sayın Milletvekilim.

AHMET RIZA ACAR (Aydın) - Müsterihiz, yüzde 5 değiliz çünkü.

EDİP SAFDER GAYDALI (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlarım, burada, Adana Milletvekilimiz Sayın Recep Garip bir saat kadar önce konuştu; yani, tarihin köklerinden gelen bir parti olduğunuzdan falan bahsetti.

Şimdi, sormak istiyorum: Bazen 2002'yi milat olarak görüyorsunuz, bazen köklerimiz taa tarihlere uzanıyor diyorsunuz. Şimdi, acaba tarihlere mi uzanıyor, 2002'mi; bunun bir kararını verin.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Osmanlıdan.

EDİP SAFDER GAYDALI (Devamla) - Her şeyde, işinize geldiğinde 2002 milat; yok, işinize gelmediğinde, tarihin derinliklerinden falan bahsederek geliyorsunuz.

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Tarihin kökünden süzülüp geliyoruz.

SABRİ VARAN (Gümüşhane) - Kök ayrı, milat ayrı!

EDİP SAFDER GAYDALI (Devamla) - Bu hükümet bir şeye de ilk imzayı attı; o da nedir biliyor musunuz, eskiden işçi ile işverenler birbirlerine girerlerdi, hükümet de aracılık yapardı; gider aracılık yapar, onların arasını bulurlardı. Şimdi, bugün ilk defa bir şeyi müşahede ettim; hükümet ile işverenler kavga ediyor, DİSK'in Sayın Genel Başkanı da arabuluculuğa soyunuyor, diyor ki: "Sizi ben uzlaştırayım." Bu da, bir, tarihteki ilk.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, Bayındırlık Bakanınız dün bir toplantıda  -Diyarbakır Milletvekilimiz Sayın Akgül de o toplantıdaydı- Türkiye'deki fakirlikten, işte, dünyada 852 000 000 çok fakir insan, açlık sınırında olan insandan bahsediyor ve 1 000 000 insan da Türkiye'de açlık sınırında diyor ve Sayın  Bayındırlık Bakanınız diyor ki: "Bu rakam da artıyor; buna önlem almamız lazım." Bunu söyleyen kim; Türkiye Cumhuriyetinin 59 uncu hükümetinin Bayındırlık Bakanı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Doğru söylemiş; kırk yılda bir doğru söylemiş!

BAŞKAN - Buyurun efendim.

EDİP SAFDER GAYDALI (Devamla) -  Doğru söylemiş, doğrudur; ama, hükümetin, bir, şapkasını önüne koyup düşünmesi lazım; yani, doğruları söylemek de bir yerde yetmiyor.

Şimdi, hükümetler birinci yıllarda geçmiş iktidarlara çatarlar, çatarlar; doğrudur; ama, dördüncü yılınız doldu değerli arkadaşlarım. Artık, geçmişi kötüleyerek önümüzdeki seçimlerde oy almanız mümkün değil; bir defa bunu öğrenmeniz lazım; artık, yapacağınız veya yaptığınız icraatlarınızla halkın karşısına gidip halktan oy isteyeceksiniz.

ALİ AYDINLIOĞLU (Balıkesir) - Buna halk karar verecek!

EDİP SAFDER GAYDALI (Devamla) -  Sakın, sakın, geçmişi kötüleyerek bu seçimlerde de oy alacağınızı zannediyorsanız aldanıyorsunuz. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) O hakkınızı bir defa kullandınız; 2002'de çok da güzel kullandınız. Sizi de tebrik ediyorum. Konjonktür de güzeldi, her şey güzeldi; onu kullandınız; ama, bakın, bir hafta sonra, haftaya bugün, artık, 2006. Haftaya bugün… Hepimize hayırlı olsun, memleketimize hayırlı olsun; inşallah, hayırlı hizmetlere de vesile olur.

 ALİ AYDINLIOĞLU (Balıkesir) - Alnımız açık.

EDİP SAFDER GAYDALI (Devamla) -  2006'ya geldikten sonra diyeceğimiz tek laf var, nedir biliyor musunuz; seneye seçim var.

ALİ AYDINLIOĞLU (Balıkesir) - Alnımız açık Allah'a şükür.

EDİP SAFDER GAYDALI (Devamla) - Bakın, seneye seçim var. Hep birlikte söyleyeceğiz bunu. İnşallah, bir hafta kimse ölmez kalmazsa söyleyeceğiz. Seneye seçim var diyorsak, artık hesap kitabınızı da ona göre yapmalısınız diyorum.

Bu bakanlar arasındaki diyalog veya diyalogsuzluğa bir atıfta da bulunmak istiyorum. Gümrüklerden sorumlu bir Devlet Bakanımız… Bakın, gümrükler kaynıyor, neler olduğu belli değil; yargıya intikal ediyor. Yargıya intikal edecek şeylerde konuşmak istemiyorum; ama, sizin Bayındırlık Bakanınız her VIP salonuna gidip baktığımızda, mankenlik yapıyor. Şimdi, bütün mecmualarda, gazetelerde mankenlik yapıyor.

Şimdi, eğer milletvekilleriniz mankenliğe, yani, yeni bir mesleğe gıpta ediyorlarsa, yeni bir iş aramak için kendilerinde bir arayış içindelerse, demek ki…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Gümrüklerden sorumlu Bakan mı, Bayındırlık Bakanı mı?

BAŞKAN - Sayın Gaydalı, mikrofonu açıyorum, lütfen, tamamlayın konuşmanızı.

EDİP SAFDER GAYDALI (Devamla) - Özür diliyorum… Gümrükten sorumlu Devlet Bakanımız Sayın Kürşad Tüzmen'den bahsediyorum.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Yerini buldu!

EDİP SAFDER GAYDALI (Devamla) - Şimdi…

SONER AKSOY (Kütahya) - Var mı onun gibi yakışıklısı.

EDİP SAFDER GAYDALI (Devamla) - Çok yakışıklı, ben de takdir ediyorum. Ben de takdir ediyorum. Keşke hepimiz de onun kadar yakışıklı olsak; ama, devlet adamlığında aranan vasıf sadece yakışıklılık değil ki. Devlet adamlığında aranan sadece yakışıklılık olsa, bütün güzel artistlerimizi getirir Bakanlar Kurulu sıralarına oturturuz. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) Ama, memleketin beklediği sadece fiziksel güzellik değil ki, ruhsal güzellik de… Ruhsal güzellik de, ağızdan çıkanı kulağın duyduğu, ağızdan çıkan şeyin yapılabildiği bir ülke…

AHMET RIZA ACAR (Aydın) - Anlıyoruz, gıptayla bakıyorsunuz.

BAŞKAN - Sayın Gaydalı, lütfen tamamlayın konuşmanızı.

EDİP SAFDER GAYDALI (Devamla) - Güzel yaptığınız her şeyin destekçisi olacağız, arkanızda olacağız, size destek vereceğiz. Ben diyorum, Türkiye'de işler güzel giderse, bundan en fazla mutluluğu ben duyarım; ama, Türkiye, sizin buradan gördüğünüz bir Türkiye değil.

2006 bütçesinin tüm memlekete hayırlar getirmesini diliyor, hepinize en derin saygılarımı arz ediyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gaydalı.

Gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.

Şahısları adına söz isteği var.

Şahsı adına, Antalya Milletvekili Sayın Hüseyin Ekmekcioğlu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Görüşülmekte olan bütçe kanunu tasarısının 7 nci maddesiyle ilgili kişisel görüşlerimi belirtmek için söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Antalyamızın sorunları bitmedi, yatırımları tamamlanmadı. Sorunları saymaya devam ediyorum. Akseki'de, yine içmesuyu problemi önümüzde durmaktadır. Ayrıca, Cevizli-Beyşehir karayolunun bir an önce tamamlanması gerekmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; en doğu ilçemiz olan Gazipaşa'da ise, yine vermiş olduğum soru önergesinde belirttiğim gibi, Gökçeler Barajının 2006 yılı programına alınması gerektiğini düşünmekteyim. Ülkemiz muz üretiminin büyük bir kısmının bu ilçemizde yapıldığı düşünüldüğünde, yine barajın önemi de anlaşılacaktır. Bunları, özellikle tek tek saymak istedim.

Sayın Başbakan, Antalya'ya gerekli yatırımlar yapılabilmiş mi; yoksa sadece göz mü boyanıyormuş?! Saydığım dağ gibi gerekli yatırımlar, sadece çok acil olanları. İşte, Sayın Genel Başkanım Deniz Baykal'ın "Antalya'ya gerekli yatırımlar yapılmıyor" diye dile getirdikleri bunlardır. Bu gösteriyor ki, Antalya, hak ettiği yardımları alamamıştır; yani, Sayın Başbakan söylediklerini yerine getirememiştir. Ülkemizin turizm gelirlerinin yarısı ilimizden geliyor; fakat, karşılığında AKP Hükümeti kepçeyle aldığı gelirleri kaşıkla ilimize hizmet olarak vermektedir.

İlimizin en önemli sorunlarından biri de balıkçı barınaklarıdır. Yat limanının belediyeye tahsis edilmesinden sonra, balıkçı barınağının Sarısu'ya alınması planlanmıştı; fakat, burası da turizm bölgesine dönüştürülecektir denilerek birilerine kıyak çekilmek istenmiştir. Bu yüzden, balıkçı barınaklarının Küçük Çaltıcak'a yapılması planlanmıştır. Balıkçılar şu anda ortadadır. Denizle iç içe olan ilimizde, balıkçılık sektörü önemli bir yer tutmaktadır; ama, maalesef, bu sektör de sahipsizdir.

Bu arada, Demre'de, 5.12.2002 tarihinde yaşanan dolu felaketinde zarar 1 trilyonun üzerindedir. Yine, 2.2.2003 tarihinde yaşanan hortumdaki zarar 4 trilyonun üzerindedir. Bu olaylarda 500 üreticimiz zarar görmüş ve mağdur olmuştur. Bunlardan başka, 11.1.2004, 25.1.2004 ve 16.2.2005 tarihlerinde yaşanan hortumlarda toplam zarar 6,5 trilyondur. Toplam 350 üretici bu afetlerden etkilenmiştir. Seracıların doğal afetlerde uğramış olduğu zararın ancak yüzde 1'i hükümet tarafından hibe yoluyla karşılanabilmiştir. Mağdur olan bu insanları çok zor durumda, sahipsiz bırakırsanız, sandıkta sizin yakanıza yapışacaklardır, bundan hiç kuşku duymuyorum.

Yine, Demre'de, 15.12.2005 tarihinde bir doğal felaket meydana gelmiştir. Bu afette de 90 çiftçi zarar görmüştür, 280 dekar serada zarar bulunmaktadır, yaklaşık 3 trilyon liralık bir hasar meydana gelmiştir. Bu hasarın ilgili bakanlık tarafından bir an önce karşılanması gerekmektedir. Aksi takdirde, tek geçim kaynağı tarım olan bu insanlar büyük sıkıntı içine gireceklerdir. Üretimde kullanmak üzere aldıkları kredileri nasıl ödeyeceklerdir Sayın Bakan?

Değerli arkadaşlar, doğal afetler, coğrafyamız gereği, zaman zaman ülkemizin değişik yörelerinde olmaktadır. Doğu Karadeniz Bölgesinde, 2004 Nisan ayında don felaketi yaşanmıştır ve üretici zarar görmüştür. Bu zararın halen 252 trilyon liralık kısmı ödenmiş değildir. 2006 yılı bütçesine, bununla ilgili bir ödenek de konulmamıştır.

Geçen yıl, Malatya'da, kayısı bahçelerinin yüzde 60'lık bölümü don felaketine uğradı. Tarım il müdürlüğünün resmî raporlarıyla belgelenmesine rağmen, tek kuruşluk yardım yapılmadı. Bu nedenle, Malatya üreticisinin kaybı 200 trilyonu bulmaktadır.

Görülüyor ki, hükümet, afetlerde mağdur olan üreticilerimize, çiftçilerimize gereken yardım elini uzatmamıştır. Onları, kaderleriyle baş başa bırakmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayın.

HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Devamla) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Ben de buradan diyorum ki, ülkemiz, inşallah hiçbir afet görmesin ve Allah bir daha kimseyi AKP Hükümetine de muhtaç etmesin. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hükümet olarak, belediyelerimize de adil davranmıyorsunuz, belediyeler arasında ayırımcılık yapıyorsunuz. AKP'li belediyelerin yatırım ihtiyaçlarının yaklaşık yüzde 90'ı için kaynak sağlanırken, muhalefet partili belediyelerin yatırım ihtiyaçlarının ancak yüzde 10'luk bölümü için kaynak ayrıldığını öğrenmiş bulunuyorum; bu durum, gerçekten, çok büyük adaletsizlik yaratmaktadır. Sayın Bakan, muhalefet partilerindeki belediyelerde yaşayan vatandaşlarımızdan size oy verenler yok mu? Bu il ve ilçelerimize üvey evlat muamelesi yapılmasının sebebi nedir? Ülkemizi bir bütün halinde düşünmek zorundayız. Size oy verenler, vermeyenler, AKP'li olan belediyeler, muhalefette olan belediyeler diye ayırırsanız, çok büyük toplumsal sıkıntılar yaşayabiliriz ki, bunun altından kalkamazsınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ekmekcioğlu, son cümlenizi rica ediyorum.

HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum efendim.

Siyasî ayırım yapmadan, bütün belediyelerimize eşit ve adil davranmalısınız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde, üç yıllık AKP İktidarı döneminde kamu yatırımları yapılamıyor. Devlet, yatırımı destekleyen bir konumdan çıkmış durumdadır. Bunun sonucu da, Türkiye'de, geleceğinde daha güçlü bir ekonomi oluşturamaması anlamına gelmektedir. Bugün, eğer, siz az kamu yatırımı yaparsanız, yarın daha az güçlü bir Türkiye'yle karşı karşıya kalacaksınız. Bu hükümetle, geleceği düşünmekten vazgeçmiş bir Türkiye olmaya devam ediyoruz. Ülkemiz, daha fazla borç ödemek, borç yükünün altında ezilen bir ülke durumunu sürdürmek zorunda kaldığı içindir ki, kamu yatırımları yapılamıyor. Kamu yatırımı yapılamayınca, geleceği kazanamıyor; bunun sonucunda, işsizlik artıyor.

Sonuç olarak, yatırım, bir ülkenin gelişmesi ve ekonomisi için çok önemlidir ve kaçınılmazdır.

Kamu kesimi çalışanlarının maaşları çok düşük durumda, kamu yatırımları yetersiz, doğal afetlere verilen değer yok denecek kadar az; bunların bir an önce düzeltilmesi gerekmektedir.

BAŞKAN - Sayın Ekmekcioğlu…

HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum efendim. Son cümlem…

BAŞKAN - Efendim, son cümlenizi rica ediyorum.

HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Devamla) - Son cümlem efendim… Son cümlem…

BAŞKAN - Bakın, size eksüre verdikten sonra bir süre daha verdim…

HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum efendim. Bitiriyorum, son cümlem…

Hükümetinizin bu sorunların altından kalkamayacağı artık açık ve net belli olmuştur.

Bu tasarının 7 nci maddesine, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak olumsuz oy vereceğimizi belirtir, hepinizi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ekmekcioğlu.

Şahsı adına ikinci söz isteği, Aydın Milletvekili Sayın Ahmet Ertürk; buyurun.

AHMET ERTÜRK (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekillerimiz; bütçe kanunu tasarısının 7 nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

İlgili kurum ve kuruluşların bütçelerine konulmak üzere, merkezî yönetim kanunlarında belirtilen hizmet ve amaçları gerçekleştirmek veya bütçelerinde öngörülmeyen hizmetler için gerektiğinde aktarma yapmak üzere, Maliye Bakanlığı bütçesinin ilgili tertiplerinde yedek ödenek bulundurulabileceği ve bu ödeneklerden ihtiyaç duyulduğunda aktarma yapmaya Maliye Bakanının yetkili olduğu bu maddeyle düzenlenmektedir. Bu hüküm kapsamında, gerekli olduğunda personel giderlerini karşılama ödeneği, yedek ödenek, yatırımları hızlandırma ödeneği ve doğal afet giderleriyle belediyelere yardım ödenekleri olarak düzenlenmiştir. Ayrıca, özel bütçeleriyle de YÖK, TÜBİTAK, MTA, GAP, KOSGEB, üniversiteler, vakıflar, Bor Enstitüsü gibi kurumlar ile Millî Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Tarım Bakanlığı gibi gerek personel gerekse hizmetleri için uygun talepleri olan kurumlarımız için de bu maddeyle bir fırsat yaratılabilecektir.

Burada pek çok konuşmacı arkadaşımız, hep tarımdan bahsetmektedir. Elbette tarıma da, bu maddeyle beraber bir ek kaynak gerekebilecektir. Şöyle ki: AK Parti Hükümeti, daha birinci döneminin yarısını ancak tamamlamış durumda iken, tarımsal girdi destekleri, örneğin mazot, gübre, tohum gibi, bilhassa sertifikalı buğday ve hububat türleri gibi... Burada, pek çok milletvekilimiz bunların alınmadığını söylüyor; ama, alan arkadaşlarımız bu desteklerle beraber üretimlerini sürdürebiliyorlar. Fidan, projeni testinden geçmiş boğa sperması gibi kalemlerde Katmadeğer Vergisi yüzde 8'den yüzde 1'e indirilmiştir.

Hayvancılık desteklerinde kabayem destekleri, yonca, slajlık mısır, tritikale, hayvan pancarı, fiğ ve uygun ekipman, yani, biçme, toplama, balyalama makineleri, sağım makineleri ve süt soğutma tanklarında yüzde 40'a yaklaşan destekler verilmektedir.

Süt destekleri, sunî tohumlama destekleri ve sunî tohumlamadan doğan buzağı destekleriyle de hayvancılığımızı AK Parti Hükümeti, ayağa kaldırmaya ve atağa kaldırmaya çalışmaktadır.

Gene, pamuk toplama makineleri, pancar hasat makineleri, fıstık sökme ve işleme makineleri için de 10 yaşa kadar gümrüksüz ithal edilebilme fırsatı yaratılmıştır.

Arz fazlası ürünlerde ihracat destekleri, narenciye gibi, arz açığı ürünlerde de üretim destekleri, pamuk, ayçiçeği, zeytinyağı, soya ve mısır gibi ürünlerde de yapılmaktadır.

Bu sene yeni bir açılımla kanola üretimi teşvikiyle çiftçilerimize ucuz mazot, yani, biyodizelle yeni bir fırsat, yeni bir açılım, gene hükümetimizin gündemindedir.

Keza, hububat ve hububat grubu destekler de yapılmaktadır.

Parlamentodan çıkan yasalarla Organik Tarım, Tarım Sigortaları Kanunu, Toprak Kullanımı Kanunu, Lisanslı Depoculuk Kanunu, Üretici Birlikleri Kanunu ve şu anda Tarım Komisyonundan geçen Tarım Kanunu Tasarısıyla tarım yeni bir çehreye, yeni bir kimliğe, yeni fırsatlara doğru, insanlarımızın yasal kural ve kaideleri konularak, insanlarımızın daha iyi üretim tarzlarını yakalaması için bu yasal düzenlemelerle beraber, hele Tarım Kanunu Tasarısı da yasalaştığında, yılı içerisinde, bu maddeden, 7 nci maddeden fırsat bulunarak ödeneğe ihtiyaç duyulacaktır.

Kırsal kalkınma destekleri bu kanun tasarısı içerisinde. Örneğin kırsalda paketleme, ambalajlama, işleme, tasnifleme gibi işler için; keza, bölgesel destekler, ayçiçeği, mısır, pamuk, buğday yetişen bölgelerde ayrıca destekler vermek suretiyle; ÇATAK desteklerinde de, çevreye duyarlı, erozyona duyarlı bitkisel üretim, ağaçlandırma ve organik tarım ile arıtmaya duyarlı havza destekleriyle, ekolojisine uygun üretim yoğunluğundaki desteklemelerle, fark ödeme ve telafi edici desteklerle, tarımsal yayın, pazarlama teşviki, özel depolama yardımı, kalite desteği, piyasa düzenleme desteklerimizle ve toprak tahlili yapmak suretiyle uygun gübreyle, yaprak tahlili yapmak suretiyle de uygun tarımsal ilaçla ve bunların da reçeteyle satılmasıyla, tarımımıza yeni baştan bir çekidüzen vermek gündemimizdedir.

Keza, Parlamentodan geçerek yasalaşan Tarım Sigortaları Kanunu için de, 2006 yılı için, eködenek istenebilir gibi görünüyor.

Keza, ürün konseyleri kurulmak suretiyle de -gerek Ulusal Pamuk Konseyi gerek Ulusal Zeytinyağı Konseyi gerek Ulusal Fındık Konseyi gerek Ulusal Süt Konseyi gibi konseylerle de- gene, tarımımıza bir çekidüzen verme fırsatımız her zaman mümkündür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Ertürk

AHMET ERTÜRK (Devamla) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; çok çalışmalıyız, ihracata uygun kalite ve türde ürün yetiştirmeliyiz; ancak, bu kadar çalışmanın içerisinde, bu kadar yoğun gündemin içerisinde, tarımla uğraşan insanlarımızın mutsuz oldukları, onlardan hep şikâyetçi oldukları burada söyleniyor; ancak, hükümetimizin koyduğu bu desteklemeleri alan çiftçilerimiz, üretimlerini rahat sürdürebilir bir tarzda üretim faaliyetlerini yapabilme fırsatları buluyorlar.

Sayın Gaydalı burada bir konuşma yaptı ve çözümsüz, karanlık ve karamsar bir tablo çizdi. Ben de Sayın Gaydalı'ya soruyorum: Siz, üç dönem bu Parlamentoda görev yaptınız, ama vekil olarak görev yaptınız, ama bakan olarak görev yaptınız; bu kadar devasa sorunlar vardı da bunları niye çözmediniz?! Şimdi çözemediğiniz sorunların hesabını, daha birinci döneminin ancak yarısını tamamlamış AK Parti Hükümetlerine soruyorsunuz. Siz, istikrardan, AB hedeflerinden mutlu değil misiniz diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ertürk.

Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi, 10 dakikalık soru-cevap işlemine geçiyoruz.

Buyurun Sayın Kart.

ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Yalnız, maddeyle ilgili sormanızı rica ediyorum.

ATİLLA KART (Konya) - Evet efendim, 7 nci maddenin (c) bendiyle bağlantılı olarak soruyorum.

Diğer Konya milletvekillerini sorumluluk altında bırakmamak amacıyla, zorunlu olarak, Sayın Ahmet Işık'ın adını ifade etmek istiyorum.

Sayın Işık soru niteliğinde olmayan, herkesin kolaylıkla ulaşabileceği bilgileri soru olarak sorarken, bir taraftan, diğer milletvekillerinin hukukunu ihlal ediyor, bir taraftan da, Konya'nın sorunları hakkında kamuoyunun yanlış bilgilenmesine yol açıyor. Hemen örnek vermek istiyorum: KOP Projesi, Mavi Tünel, Konyalının hayali, beklentisi; yirmi yıldır, yirmibeş yıldır Konyalı bunu bekliyor. Sayın Enerji Bakanı ve Sayın Ulaştırma Bakanı, Sayın Işık'ın sorularına verdikleri cevaplarda, sanki, 2005 yılı için ayrılan 80 trilyon liralık ödeneğin 2006 yılında da kullanılabileceği anlamında ifadeler kullandılar. Oysa, biliyoruz ki, 2005 yılında ayrılan bu ödenek, harcanmadığı için, 2006 yılına aktarıldı. 2006 yılında da tamamının kullanılması söz konusu değil. Aldığımız bilgilere göre, haricen aldığımız bilgilere göre 10-15 trilyon lira civarında bir ödeneğin kullanılması söz konusu.

Ben, bu konudaki, kamuoyunda doğmuş olan yanlış beklentilerin ve yönlendirmelerin giderilmesi amacıyla, Sayın Bakanın bu konuya açıklık getirmesini talep ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Yeni, buyurun.

AHMET YENİ (Samsun) - Sayın Bakanım, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara gelmeden önce, ülke ekonomisinin dibe vurduğunu, kepenklerin kapandığını, gecelik faizlerin yüzde 100'lerde ve hatta yüzde 7 500'lerde olduğunu herkes bilmektedir. Ekonomide hangi tedbirleri alarak, bütün dünyanın hayranlıkla izlediği bugünkü başarıyı elde ettiniz?.. (CHP sıralarından gülüşmeler)

İkinci sorum…

AHMET ERSİN (İzmir) -Çok güzel sorular sordunuz, tebrikler !..

OSMAN KAPTAN (Antalya) -Bravo!..

BAŞKAN - Sayın Yeni, soru sorunuz.

AHMET YENİ (Samsun) - Soruyorum efendim.

Samsun'daki defterdarlık binası yeterli değildir. Vergi mükelleflerinin çay, kahve içerek, vergi ödeyebileceği bir binanın ne zaman yapılacağını öğrenmek istiyorum?

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Işık.

AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart'la, Konya'nın tarihine mal olmuş büyük bir projeye yönelik olarak bir  tartışma ortamına girmek istemiyorum; çünkü, bundan Konya'nın zarar görmesini istemiyorum ve kendisinin bu beyanını yadırgıyorum. Buna en güzel cevabı Sayın Bakan verecektir.

Herkes kendi işine baksın.

Şimdi soruma geçiyorum.

BAŞKAN - Siz sorunuzu sorun.

AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Bakanım, faiz ödemelerinin vergi gelirlerine oranı, 2001'de yüzde 103, 2004'te yüzde 58 olmuş; bu oran 2005'te nedir? 2006'daki öngörünüz ne kadardır, kalkınmaya katkısını rakamsal olarak ifade eder misiniz?

Son sorum: Genel bütçe açıklarının 2002, 2003, 2004, 2005 yıllarındaki miktarları nelerdir? Rakamlar halinde  almak istiyorum. 2006'daki hedefiniz nedir ?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Özkan…

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakana iki sorum var. İstihdamın ve yabancı sermayenin önemine istinaden şu soruyu sormak istiyorum: Hyundai firmasının, yeni yatırımlarını Türkiye'den başka bir ülkeye kaydırmak üzere olduğunu gazetelerde okuduk. Önündeki engellerin kaldırılması konusunda ya da yatırım yapma konusunda Hyundai'yle ilgili bir çalışmanız var mıdır? Akhisar'da bulunan ve yarım kalan, hiçbir işe yaramayan sigara fabrikasını, Hyundai firmasına teklif etmeyi düşündünüz mü?

Az önce sormuş olduğum bir soruyu tekrar yinelemek istiyorum: Özelleştirme, bütçenin önemli gelir kalemlerinden birisidir. Özelleştirmedeki şeffaflığın ve gelirin artırılmasıyla ilgili şu soruyu  Sayın Bakanın cevaplandırmasını bekliyorum: Eski İzmir Valisi batık bir bankacının kendisine ve eşine aldığı uçak biletinden dolayı istifa etmişti. Sizin, Alsancak Limanıyla ilgilenen bir firmanın özel uçağıyla, eşinizle birlikte seyahat etmeniz siyasî ahlak açısından uygun mudur değil midir? Şayet değilse, istifayı düşünüyor musunuz?

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Koç, zamanımız daraldı.

Buyurun.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Gerçi, Sayın Maliye Bakanı sorulan sorular içerisinde hoşuna gidenlere cevap veriyor; ama, ben, bir kere daha kendisine soruyorum; maddeyle beraber bütçenin genelini de ilgilendiriyor: IMF'ye verilen niyet mektuplarının bizim mevzuat hiyerarşimiz içerisindeki yeri nedir? Yasama organının üzerinde midir? Yasamanın, kendi yetkilerini, bütçe yaparken, IMF'yle paylaşması ne anlama gelmektedir? Bir parlamentonun yasama yetkileri, böyle, dıştan aşındırılırsa, bunun adı yarı sömürge yapısı olarak değerlendirilebilir mi?

Siz, özenle kaçınıyorsunuz; ben de, özenle, ısrarla bu soruyu soruyorum Sayın Bakan.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, buyurun.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Bir defa, ben, sorulara burada cevap verirken, tek tek, baştan başlıyorum, zamanım yettiği kadar da cevap veriyorum. Sayın Koç hiç alınmasın, önce sorsun, cevabını vereyim, madem öyle.

HALUK KOÇ (Samsun) - Önce sorduğumda da vermediniz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Yine veririm.

Şimdi, Sayın Kart Mavi Tünelden bahsetti. Sanki, Mavi Tünelle ilgili soru sorunca, Sayın Işık yanlış bir şey soruyormuş gibi, yanlış bir intiba uyanıyormuş gibi. Sayın Kart, Konya'ya Hükümet olarak çok önem veriyoruz, Mavi Tünele de çok önem veriyoruz. Onunla da kalmayacağız, orada çok daha güzel projeler geliştireceğiz, yapacağız.

AHMET IŞIK (Konya) - Bravo!..

ATİLLA KART (Konya) - 80 trilyonun ne kadarını ayırıyorsunuz?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Bundan dolayı Mavi Tünele hem daha önce 2005'te de ödenek ayırdık, 2006'da da ayırdık.

ATİLLA KART (Konya) - Kullanılmadı.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Hiç merak etmeyin, o Mavi Tüneli, bizim zamanımızda, biz onu bitireceğiz. Hiç merak etmeyin.

ATİLLA KART (Konya) - Ne kadar ayırdınız Sayın Bakan?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - İsterseniz onu da yazılı olarak vereyim; çünkü, yatırımlara ne kadar verdim diye liste benim önümde şu anda yok.

ATİLLA KART (Konya) - 80 trilyon ayırmıyorsunuz, o anlaşılıyor.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Yok "anlaşılıyor" falan deme, hiç bana şey yapıp durma yine.

ATİLLA KART (Konya) - Ayrılmıyor, yanlış bilgi veriyorsunuz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Gayet açık, Konya'ya, Konyalıya önem veriyoruz arkadaş. Konya'nın projelerine önem veriyoruz. Başbakanımız daha yeni Konya'daydı. Bundan dolayı rahatsızlık da duyabilirsiniz belki, ama, hiç duymayın, biz bu hizmeti göreceğiz.

İkincisi…

ATİLLA KART (Konya) - Soruya cevap vermediniz. Soruya cevap verilmedi.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Nasıl bir cevap istiyorsunuz öyle, nasıl istiyorsunuz?

ATİLLA KART (Konya) - Ne kadar ödenek ayırıyorsunuz; onu soruyorum Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Nasıl istiyorsunuz yani? Dinlemiyorsunuz ki efendim.

ATİLLA KART (Konya) - Enerji ve Ulaştırma Bakanı, 80 trilyonun ayrıldığını söyledi.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Evet…

ATİLLA KART (Konya) - Doğru mu yanlış mı, kullanılacak mı kullanılmayacak mı?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Bir bakayım, söyleyeyim. Ne var yani; burada ben şey miyim şimdi?! Bir bakayım, onu da söyleyeyim.

ATİLLA KART (Konya) - Böyle cevap verin, niye tepki gösteriyorsunuz?!

BAŞKAN - Sayın Kart, lütfen…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Ama, Mavi Tünele ödenek ayırdık. 2005'te de, 2006'da da ve 2006'da da öncelikli projelerimiz arasındadır.

ATİLLA KART (Konya) - 2005'te bir kuruş kullanılmadı…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Yeni, ekonomide, bu faizlerin düşürülmesiyle ilgili olarak ne gibi bir politika izlediğimizi her zaman da açıklıyoruz. Bazılarının hoşuna gitmiyor bu.  Sanki, bu memleket yüzde        5 000 gecelik faiz görmedi gibi, yüzde 7 000 gecelik faiz görmedi gibi; gülüşmeler de duyuyorum; ama, onların ne olduğunu bu millet biliyor.

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Bunları yapanlar sizin arkadaşlarınız Sayın Bakan…

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Açıkla Sayın Bakan, açıkla…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Onlardan dolayı dükkânların kapatıldığını, esnafların kepenklerini kapattığını herkes biliyor.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Şimdi de kapatıyor efendim, şimdi de. Şentepe'ye bir gidin…

AHMET YENİ (Samsun) - Soruyu ben sordum Sayın Vekilim.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Bir dakika, müsaade buyurun.

AHMET YENİ (Samsun) - Cevap bekliyorum.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Evet. 

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Bergama'ya gidin, bütün esnaf kapatmış.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Şimdi, işte "açılan işyeri sayıları da" diye de açıklıyor. Türkiye Odalar Birliği de, açılan işyeri sayıları da malum. Her geçen gün açılan işyeri sayıları da fazla, şirket sayıları da fazla. Onlar da mı yalan, onlar da mı yanlış?!

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Kapananların sayısı ne kadar? Bergama'ya gidin, bir görün…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Evet, onlar da var, bunlar da var. Açılanlar çok daha fazla. Her sene açılanlar fazla, kapatılanlar daha az oluyor. Bunu da belirtmek istiyorum.

HASAN ÖREN (Manisa) - Bakanım, hep yuvarlak konuşuyorsunuz, rakam yok hiç.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Rakam da vereceğim, rakam da vereceğim, hiç merak etmeyin; sabırlı olun.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Üç gündür bekliyoruz, rakamları göremedik Sayın Bakan. üç gündür sabahlıyoruz burada, bir de rakam dinleyelim.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Kurulan şirket sayısı 116 117. Yazın onu, yazın, bir daha sormayın. (AK Parti sıralarından gülüşmeler)

Kapanan şirket sayısı 20 598. Bunu da yazın, bunu da sormayın.

HASAN ÖREN (Manisa) - Sanayi Bakanı yanlış bilgi mi veriyor; Sanayi Bakanı "46 000" diyor, yanlış mı diyor?

AHMET YENİ (Samsun) - Rakamla konuşuyoruz!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Burada, rakamlar elimde.

İkincisi, bu faiz ödemeleri, bakın, ne olmuş? Şimdi, boyuna atıp atıp tutuyorsunuz. Şimdi, topladığımız vergiler… Vergiler topluyoruz, faiz ödüyorduk. 1999 yılında topladığımız vergilerin yüzde 72'si faize gidiyordu; 2000 yılına gelmişiz, topladığımız vergilerin yüzde 77'si faizlere gidiyormuş; 2001 yılına geldik, topladığımız vergiler yetmemiş, 100 toplamışız, 3 daha borç almışız, faiz ödemişiz; yüzde 103; 2002 yılında topladığımız vergilerin yüzde 87'si faizlere gidiyordu. Şu anda konuştuğunuz bütçede, topladığımız vergilerin yüzde 35'ine indi bu rakam. (AK Parti sıralarından alkışlar)

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - İyi de, bu millet niye ağlıyor?!

AHMET YENİ (Samsun) - Rakamlar konuşuyor, rakamlar!

BAŞKAN - Sayın Bakan, süremizi çok aştık.

Teşekkür ediyorum.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Teşekkür ediyorum.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Köylere gidemiyorsunuz!

MEMET ALİ SUÇİN (Batman) - Nasıl gidemiyoruz ya?! Vallahi hep illerimizdeyiz ve köy köy dolaşıyoruz. Sayın Milletvekili, gelin, beraber dolaşalım. Davet ediyorum, hepinizi davet ediyorum Batman'a, gelin, köy köy dolaşalım.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Şentepe'ye bir gidin, halk bekliyor.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, soru-cevap faslı da tamamlanmıştır.

Madde üzerinde verilmiş 4 önerge var, bu önergeleri ayrı ayrı okutup işleme alacağım.

Birinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 1028 sıra sayılı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının "Gerektiğinde  Kullanılabilecek Ödenekler"  başlıklı 7 nci maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                       

Atila Emek

Osman Özcan

Muharrem Kılıç

 

 

Antalya

Antalya

Malatya

 

Vezir Akdemir

Hüseyin Ekmekcioğlu

Ufuk Özkan

 

İzmir

Antalya

Manisa

 "...…

"e" fıkrasında İçişleri Bakanlığı ile birlikte Maliye Bakanı yetkilidir."

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1028 sıra sayılı yasanın 7 nci maddesinin (e) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Ali Kemal Deveciler

Osman Kaptan

 

Malatya

Balıkesir

Antalya

 

Atila Emek

Mustafa Gazalcı

Muharrem Kılıç

 

Antalya

Denizli

Malatya

"e) Belediyelere yardım ödeneği

Maliye Bakanlığı bütçenin 12.01.31.00.01.1.2.76-1-05.2 tertibinde yer alan bu ödeneği yılda en az iki defa olmak üzere, nüfusu 10 000 ve daha aşağı olan ilçe ve belde belediyelerine yıllık 50 000 YTL'den aşağı olmamak kaydıyla belediyelere yardım olarak kullanmaya Maliye Bakanı yetkilidir."

BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 1028 sıra sayılı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının "Gerektiğinde Kullanılabilecek Ödenekler" başlıklı 7 nci maddesinin "c" fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

 

Atila Emek

Osman Özcan

Muharrem Kılıç

 

Antalya

Antalya

Malatya

 

Vezir Akdemir

Ufuk Özkan

Hüseyin Ekmekcioğlu

 

İzmir

Manisa

Antalya

"c) Yatırımları Hızlandırma Ödeneği:

Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.3 tertibinde yer alan ödenekten, 2006 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar hükümlerine uyularak, 2006 Yılı Yatırım Programının uygulama durumuna göre gerektiğinde öncelikli sektörlerde yer alan 2006 yılı içinde bitecek olan yatırımların hızlandırılması amacıyla ödeneklerinin artırılmasında kullanılmak üzere genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin projelerine ilişkin mevcut veya yeniden açılacak tertiplere aktarma yapmaya,

…"

BAŞKAN - Son önergeyi okutuyorum ve bu önergeyi işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 1028 sıra sayılı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının "Gerektiğinde Kullanılabilecek Ödenekler" başlıklı 7 nci maddesinin "b" fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                       

Atila Emek

Osman Özcan

Muharrem Kılıç

 

 

Antalya

Antalya

Malatya

 

Vezir Akdemir

Ufuk Özkan

Hüseyin Ekmekcioğlu

 

İzmir

Manisa

Antalya

"b) Yedek Ödenek:

Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinde yer alan ödenekten, genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin bütçelerinde mevcut (01), (02), (03), (05) ve (08) ekonomik sınıflandırma kodlarında yer alan tertipler ile çok acil ve zorunlu hallerde (06) ve (07) ekonomik sınıflandırma kodlarında yer alan tertiplere aktarma yapmaya,

…."

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bu önergeyi işleme alıyorum.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa)- Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yedek Ödenek başlıklı "b" fıkrasında yer alan yeniden açılacak tertipler ibaresi madde metninden çıkarılmaktadır. Böylece, yedek ödenek aslına uygun bir şekilde bütçede tertibi olan ödeneklere aktarılmaktadır.

BAŞKAN - Gerekçesini dinlediğiniz, Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 1028 sıra sayılı 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Tasarısının "Gerektiğinde Kullanılabilecek Ödenekler" başlıklı 7 nci maddesinin "c" fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                          Atilla Emek (Antalya) ve arkadaşları

c)- Yatırımları Hızlandırma Ödeneği:

Maliye Bakanlığı Bütçesinin 12. 01. 31. 00-01. 1. 2. 00-1-09. 3 tertibinde yer alan ödenekten, 2006 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar hükümlerine uyularak, 2006 Yılı Yatırım Programının uygulama durumuna göre gerektiğinde öncelikli sektörlerde yer alan 2006 yılı içinde bitecek olan yatırımların hızlandırılması amacıyla ödeneklerinin artırılmasında kullanılmak üzere genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin projelerine ilişkin mevcut veya yeniden açılacak tertiplere aktarma yapmaya,

…"

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Madde metninde getirilen değişik ile yatırımların hızlandırma ödeneği yılı içinde bitecek olan projelerin bir an önce ekonomiye kazandırılmasına yönelik olarak kullanılacak şekilde düzenlenmektedir. Böylece, oldukça sınırlı olan yatırımları hızlandırma ödeneğinin, kaynak kullanımında etkinlik çerçevesinde kullanılması sağlanmış olacaktır.

BAŞKAN - Gerekçesini dinlediğiniz, Hükümet ve Komisyonun katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1028 sıra sayılı yasanın 7 nci maddesinin (e) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

                                                                                         Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları

"e) Belediyelere yardım ödeneği

Maliye Bakanlığı bütçenin 12.01.31.00.01.1.2.76-1-05.2 tertibinde yer alan bu ödeneği yılda en az iki defa olmak üzere, nüfusu 10 000 ve daha aşağı olan ilçe ve belde belediyelerine yıllık 50 000 YTL'den aşağı olmamak kaydıyla belediyelere yardım olarak kullanmaya Maliye Bakanı yetkilidir.

BAŞKAN- Sayın Komisyon katılıyor mu önergeye?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa)- Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN- Sayın Hükümet katılıyor mu?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul)- Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN- Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Gelirleri çok yetersiz olan belediyelere katkı sağlamak amacıyla.

BAŞKAN- Gerekçesini dinlediğiniz, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 1028 sıra sayılı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının "Gerektiğinde kullanılabilecek ödenekler" başlıklı 7 nci maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                     Muharrem Kılıç (Malatya) ve arkadaşları

"……..

"e" fıkrasında İçişleri Bakanlığı ile birlikte Maliye Bakanı yetkilidir."

BAŞKAN- Sayın Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa)- Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN- Sayın Hükümet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul)- Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN- Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Bu düzenleme ile belediyelere yardım ödeneğinin kullanımının İçişleri Bakanlığı ile ortak bir koordinasyonla belirlenmesi amaçlanmaktadır. Sınırlı kamu kaynaklarının etkin ve ihtiyacı olan bölgelere dağılımı bu değişiklikle amaçlanmaktadır.

BAŞKAN- Gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, 7 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum…

Soru sormak isteyen arkadaşlarımız şimdi cihaza girebilirler.

Özel bütçeli idarelere Hazine yardımı

MADDE 8.- Özel bütçeli idarelere, 5018 sayılı Kanuna ekli (I) sayılı cetvelde yer alan kamu idarelerinin bütçelerinin ilgili tertiplerinden bu idarelerin nakit ihtiyaçları dikkate alınarak yapılacak Hazine yardımı tahakkukları, Hazine yardımı ödeneğinin bulunduğu kamu idarelerinin ödemelerini yapan merkez muhasebe birimlerince ödenir. 

BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Çanakkale Milletvekili Sayın Ahmet Küçük; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; 2006 yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 8 inci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Grubum adına, Yüce Meclisi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, söz aldığım 8 inci madde, özel bütçeli idarelere Hazine yardımını öngören maddedir ve burada, özel bütçeli kurumların arasında Yükseköğretim Kurumundan başlayıp bütün üniversiteleri içine alan, ondan sonra, TÜBİTAK'ın da içinde olduğu çeşitli kurumları içeren, GAP Bölge Kalkınma İdaresinin de içinde bulunduğu ve Ceza İnfaz Kurumlarıyla biten 82 kuruma, Hazineden para verilmesini ifade eden madde bu 8 inci madde. Dolayısıyla, önemli bir madde; devletin önemli görevleri açısından ciddîye alınması gereken bir madde.

Değerli arkadaşlarım, ben, tabiî, bu kurumlara verilen ödenekleri, öncelikle şöyle bir incelediğimde, çok önemli bir şey dikkatimi çekti.

Şimdi, birinci kurum, Yükseköğretim Kurumu. Bir baktım, iktidarın sorununu bir türlü halledemediği, sürtüşmesini bir türlü bitiremediği, sorunlarını çözemediği YÖK'e, 2005 yılından 2006 yılına ödeneğindeki artış yüzdesi yüzde 0,48 değerli arkadaşlarım; yani, yüzde 0,48 artırmış YÖK'ün bütçesini; ama, YÖK'e hesap sormaya geldi mi, YÖK'ten hesap sormaya geldi mi, lafların büyüğünü söylüyor; ama, paranın küçüğünü veriyor; ama, bir kurumun ödeneklerini çok artırmış Maliye Bakanlığı. Hangi kurum  bu; ceza ve infaz kurumları ile tutukevleri maddesinde, 82 nci maddede yer alan kurum. Değerli arkadaşlarım, yüzde 107 artmış, yüzde 107!..

Biraz önce bir telefon geldi bana değerli arkadaşlarım, daha doğrusu Giresun Milletvekilimiz Mehmet Işık'a geldi, Batlama Vadisinde 6 köye inekçilik kredisi vermişiz. Bu insanlara, tam kurban bayramı üstü, icraya vermek üzere haciz gitmiş. Değerli arkadaşlarım, iktidarın niyetini ben şimdi çözdüm; demek ki, iktidar, tam bayram üstü, kasap et derdinde koyun can derdinde, parayı başka yerden bulamadı, gitti, Batlama Vadisindeki o yoksul insanların damına, ahırına girdi, onlara haciz ve icra götürerek, bu yeni yaptıracağı cezaevlerine onları dolduracak, öyle anlaşılıyor! (CHP sıralarından alkışlar) Değerli arkadaşlarım, YÖK'e 0,48; Ceza ve İnfaz Kurumlarına yüzde 107 ödenek artışı verirseniz, bu iş böyle yorumlanır.

Üniversitelerin, talep ettikleri artışların çok altında ödenek aldıkları bir gerçek. İlimde bulunan Onsekiz Mart Üniversitesinin de, bu artış talebine olumsuz cevap aldığını biliyorum. Mesela, Onsekiz Mart Üniversitesinin, şu anda, en büyük sorunu, en büyük derdi, problemi tıp fakültesi. Üç yıl oldu, Onsekiz Mart Üniversitesi Tıp Fakültesi açılalı. Öğrenciler, bu sene dördüncü sınıfa geçecekler, Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde okuyorlar, neredeyse mezun olacaklar, hâlâ tıp fakültesinden eser yok. Bu sene gene yok, gene yok; yatırım programında yok tıp fakültesi değerli arkadaşlarım.

Dolayısıyla değerli arkadaşlarım, İktidarın, bu özel bütçeli kurumların ülkeye yararlı olanlarına, bu ülkeyi aydınlık dünyaya taşıyacak olanlarına, her zaman olduğu gibi, çekingen davrandığı ortaya çıkıyor.

Değerli arkadaşlarım, bütçe çok önemli tabiî, bir ülkenin bütçesini yapmak önemli. Bütçeyi, doğru yapılandırmak önemli; bütçeye doğru kaynaklar bulmak ve o doğru kaynaklardan bütçeyi beslemek, açık vermeyen bir bütçeyle sonuç almak, ülkeyi ileriye götürmenin temel şartı. Bunun için, bütçenin doğru yerlerden beslenebilmesi için, o ülkede üretim ekonomisinin hâkim olması lazım değerli arkadaşlar. Eğer, üretim ekonomisini hâkim kılmaz ve 776 000 kilometrekarelik coğrafyası olan bir ülkede siz, sunî yollarla, finansman oyunlarıyla, borç para bularak, borç alma mekanizmasını temel finansman temin etme yöntemi olarak ele alma anlayışını hâlâ devam ettirirseniz, o zaman sonuç alamazsınız.

Bakın, bu ülkede, en temel üretim yöntemi ve tüm zenginliklerin kaynağı tarım; ama, bu ülkede tarım kesimi perişan olmuş vaziyette değerli arkadaşlarım. Çiftçi üretemez hale gelmiş, tasfiye sürecini yaşıyor. Avrupa Birliği sürecinde, çiftçilikle uğraşan insanların, hububat ekenlerin, meyvecilik, sebzecilikle uğraşanların, narenciye üreticilerinin, fındık üreticilerinin, üzüm üreticilerinin, herkesin başı öne eğik. Bu tarım   ülkesinde,   bu ülkenin hâlâ 600 000 ton bitkisel yağ ithal ettiğini biliyor musunuz. Hâlâ, petrolden sonra en büyük kaynağı biz bitkisel yağa yatırıyoruz ve hâlâ o konuda, ciddî bir destekleme mekanizması oluşturmuş ve problemi çözme anlamında hiçbir ciddî adımı atamamışız.

Bu iktidar, en büyük oyu çiftçiden aldı ve bütün arkadaşlarım söylüyor; ama, söylemeye devam edeceğiz: "Size ucuz mazot vereceğiz" dediniz değerli arkadaşlarım "girdilerinizi düşüreceğiz, veriminizi artıracağız…" 1 200 000 lirayla aldınız mazotu, 2 000 000 lirayı geçti mazot. Bakın, girmeye çalıştığımız AB'de, çiftçilerin mazot temin etmekle ilgili ödediği fiyat 0,55 sent, Amerika'da 0,40 sent. Türkiye'de 1,5 doları geçen fiyatla ve küçük işletme yapılarıyla rekabet edemeyen bu tarım üreticilerini, yarın, nasıl dertleriyle baş başa bırakırız. Onları, öncelikle bu süreçte, rekabet edebilir bir yapıya kavuşturmak için doğru destekleme yöntemleri bulmak ve mutlaka, tarımı, verimli ve rekabet edebilir bir yapıya kavuşturmak durumundayız değerli arkadaşlarım. 570 000 hektar alanda hububat üretiminden insanlar vazgeçti. 125 tane alım ünitesini kapattı Toprak Mahsulleri Ofisi ve geçen  yıl  332 000  liraya  satılan  buğday,  bu sene  260 000 liraya satıldı. Buna can dayanır mı?! Bu tablonun karşısında durulabilir mi değerli arkadaşlarım?!

Değerli arkadaşlarım, ekonomi perişan. Sıcak para, bu ülkede, hâlâ, temel finansman temin etme ve döviz girdi aracı haline gelmiş. Sıcak para, bir ülkeye, değerli arkadaşlarım, sanayi kurmak, istihdam yaratmak, üretim yapmak için mi gelir? Hayır; günübirlik işini görüp, ülkenin kaymağını ve tatlı kârını alıp gitmek ve sıkıştığında da kaçmak için gelir; ama, hâlâ, ülkede, 50 milyar dolarlara varan sıcak para var.

Şimdi "faizler düştü" deniyor. Peki, bu sıcak para neden bizim ülkemizi terk etmiyor, neden Türkiye'ye yatırım sermayesi gelmiyor?! Biz, neden hâlâ çalışan, ülkemizde katmadeğer bırakan sanayi kuruluşlarımızı satarken yeni kuruluşların ülkede yatırım yapmasıyla ilgili tedbirler alıp burada yeni yatırımlar yapan yabancı sermayeyi ülkemize çekemiyoruz?! Nerede hata yapıyoruz diye düşünmüyor muyuz değerli arkadaşlarım?!

Bakın, ihracat artıyor, gayri safî millî hâsıla rakamları da artıyor; ama, yoksulluk da alabildiğine artıyor. İşsizliği tüketemiyoruz, bitiremiyoruz. Bu ülkede, hâlâ, insanlar, üniversite bitiriyor, askerden geliyor ve babalarının gözüne bakıyorlar harçlık versin diye, 25 yaşında. Utanıyor insanlar, üretemeyen insanlar. Üretememek dolayısıyla aciz kalan, başı öne eğik insanları bu ülkede mutlu edemezsiniz. Halbuki, bütçeler, halkı mutlu etmek için yapılırlar ve bu bütçelerle Türk Halkını mutlu edemiyoruz, insanlarımıza iş bulamıyoruz, işlendiremiyoruz, sermayeye yatırım yaptıramıyoruz bu ülkede; çünkü, bugün ihracat yapan, üretim yapan sermaye de para kazanabilir durumda değildir değerli arkadaşlarım. Para kazanamayınca, katmadeğer ülkemizde kalmayınca, kâr olmayınca, yatırım yapabilen bir sermayeyi ortaya çıkaramıyoruz. Türkiye'nin yatırım yapabilecek, katmadeğer yaratabilecek kuruluşlarını da sağa sola peşkeş çekince ve bunları satmayı marifet sayınca ve bu ülkede bunları yapan iktidarları, anlayışları, bu ülkede çivi çakmayan anlayışlar olarak görünce, sizin, meseleye nasıl baktığınız, nasıl değerlendirdiğiniz ortaya çıkıyor.

Değerli arkadaşlarım, bu bütçe, bir borç bütçesi; borç ödeme bütçesi bile değil. Hâlâ faiz ödeme bütçesi özelliğini koruyor değerli arkadaşlarım ve Türkiye'nin hiçbir sorununu çözmeyen ve çözme amacını ortaya koyamayan bir bütçeyle karşı karşıyayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Küçük.

AHMET KÜÇÜK (Devamla) - Türkiye'de hâlâ ticarî açık 45 milyar dolarlarda.

HALUK KOÇ (Samsun) - Dışticaret açığı…

AHMET KÜÇÜK (Devamla) - Dışticaret açığı… Carî açık, 1,5 milyar dolarla aldığınız cari açık 23 milyar dolara gelmiş. Hâlâ kırılgan yapı devam ediyor. Hâlâ insanlar, ekonomi kırılganlığını ve ürkekliğini devam ettiriyor. Bu anlayış içinde bu ülkeyi ayağa kaldıramazsınız.

Değerli arkadaşlarım, bakın, bu iktidar üç yılını tamamlamıştır, artık bahanesi filan kalmamıştır. Türkiye'de ekonomiyi ayağa kaldıramamış, yoksulluğu ortadan kaldıramamış, tam aksine, artırmış, üretimi artırırken yoksul sayısını da artırmış bir iktidardır ve değerli arkadaşlarım, bu bütçe, iktidarın veda bütçesidir, son bütçesidir.

İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale) - Hayal!..

AHMET KÜÇÜK (Devamla) - İktidar, elini ayağını toplamıştır, allahaısmarladık demek üzeredir. Hiçbir iktidar erken seçim yapacağız demez. 1983'te geldiğinde Özal da demedi, beş yıldı; ama, yaptı.

İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale) - Çok isteyeceksiniz…

AHMET KÜÇÜK (Devamla) - 1987'de tek başına iktidar oldu, yine erken seçim yaptı. Bu istemekle olmaz. Bu sizin elinizde değildir. Bunun sosyoekonomik şartları oluştuğunda, şartlar olgunlaştığında, elinizi ayağınızı toplar, allahaısmarladık dersiniz. Yavaş yavaş herkes pılıtısını pırtısını toplasın. Bu iktidarın veda zamanı gelmiştir. Veda ederken, hiç olmazsa emekli maaşı alan insanların maaşlarını azaltmayın.

Bakın, bu ülkenin en fakir ve yoksul insanları orman köylülerinin makta kesim haklarını 13 ilde ortadan kaldırıyorsunuz. Bir genelge yayımladı. Çanakkale İli de bunların içinde. Orman köylülerinin, orman köylerinde rahat ve huzurlu yaşamanın yeni şartlarını oluşturacak, oralarda altyapıyı güçlendireceğiz derken, onların biricik ekmek parası kazanma meselesi olan makta odun kesimiyle ilgili olanaklarını da ellerinden almayın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafında kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Küçük, mikrofonu açıyorum; son cümlelerinizi rica ediyorum.

AHMET KÜÇÜK (Devamla) - Onlara güzellikle veda edin ve değerli arkadaşlarım, bu vesileyle, ben, Yüce Meclisi en derin sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Bu 8 inci madde hiç kimsenin isteklerine cevap vermeyen ve mutlu etmeyen bir bütçedir, kurumları mutlu etmeyen bütçedir ve bütçenin tamamı da halkı mutlu etmeyen bütçedir; onun için, olumsuz oy vereceğiz.

Hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Küçük.

Anavatan Partisi Grubu adına, Mardin Milletvekili Sayın Muharrem Doğan.

Buyurun Sayın Doğan. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2006 yılı merkezî yönetim bütçe tasarısı üzerinde Anavatan Grubu adına söz almış bulunuyorum; sözlerime başlarken, hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, keşke Maliye Bakanımız burada olsaydı da; ama, vekili burada, fark etmez.

MEHMET ALİ SUÇİN (Batman) - Sayın Bakanım geliyor, geliyor…

MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Sayın Maliye Bakanımız bütçe sunuş konuşmasında şuna değinmişti: Bu yıl ödenen vergilerin kuruşuna kadar vatandaşlarımıza hizmet, iş ve aş olarak döneceğine emin olabilirsiniz ve bunu kesinlikle sağlayacağız sözünü vermiştir; değil mi Sayın Bakanım? Ancak, baktığımızda, kalkınmaya yönelik proje ve yatırım bazında bir çalışmanızın olmadığını görüyoruz. 2006 yılı bütçesini hizmet bütçesi olarak değil, suya düşen bir bütçe olarak görmekteyiz. Bu bütçe kaynaklarının önemli bir bölümü  faiz ödemelerine gidiyor. Vatandaşa bir şey hissettirmiyorsunuz; oysa siz, "ilk iki yılda, özellikle üçüncü yılda vatandaş elini cebine attığı zaman her şeyi hissedecektir" demiştiniz; ama, bugüne kadar bu konuyla ilgili bir başarınızın olmadığını görüyoruz.

2003 yılından bu yana anapara ve faiz olarak 500 katrilyon TL rantiyeye ödenmiş olmasına rağmen, borç stoku azalmamış, üstelik artmıştır. 59 uncu hükümet göreve geldiğinde 180 milyar dolar olan borç stoku, bugün 245 milyar dolara yükselmiştir. 2006 yılında da 46 milyar dolar faiz ödemelerine gidecektir; bu miktar, 2,5 milyon kamu çalışanına ödenen miktarın yüzde 143'ü kadardır. Faize ayrılan bu para arkadaşlar, fakir fukaranın parasıdır, tüyü bitmemiş yetimin parasıdır. Faize ayrılan parayla, ülkemizdeki demiryolu ağını gidiş geliş olmak üzere 2 misline çıkarmak mümkündür; başka benzeri bir örnek, İstanbul'un çok ihtiyacı olan üçüncü asma köprü yapılabilir; Kapıkule'den Şanlıurfa'ya kadar otobanlar bitirilebilir. Yapamadınız, buna rağmen, her şeyi dikensiz gül bahçesi gibi görerek halka anlatmaya çalışıyorsunuz. Bu da bizi üzüyor tabiî. Bunu kabul etmenizde fayda var.

Şimdi, bakın, devamlı ben sizden böyle şeyleri beklemiyorum; yani, özellikle dinlemenizi bekliyorum. Biz size katkı sağlamaya çalışıyoruz, bir şey anlatmaya çalışıyoruz, çözüm önerilerimizi sunmaya çalışıyoruz. Keşke Sayın Altıkulaç burada olsaydı da, o da dinlemiş olsaydı. Siz, bazen çok günaha giriyorsunuz. Aslında Allah'ın emri var. Allah'ın emri de şudur; siz bunu çok iyi biliyorsunuz, bilmenizde ve hatırlamanızda fayda var diye hatırlatıyorum: "Zorlaştırıcı olmayınız, kolaylaştırıcı olunuz." Bu, Allah'ın emridir; ama, bakıyoruz ki, siz hep zorlaştırıcı olmaya çalışıyorsunuz.

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Peygamberin emri, hadisi şerif…

MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Şimdi, 2003-2005 arası üretici fiyat endeksinde yüzde artış olurken, akaryakıtta yüzde 82, inşaat demirinde yüzde 64, çimentoda yüzde 72 oranında artış meydana gelmiştir. Bu nedenle, Türkiye'nin övündüğü inşaat sektörü bile bir darbe yemiş ve çalışanlarını da darboğaza sürüklemiştir.

Bu bir gerçek ki, otoyollara sıcak bakmıyorsunuz, yapımı devam…

OSMAN KILIÇ (Sivas) - Konuya gel, konuya…

MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Ben konuya geleyim de… Bu konu da bunu ilgilendiren konudur. Yani, onları anlatıyorum Sayın Vekilim.

Burada vurgulanması gereken, yatırımların kişisel çıkarlar ya da eski hükümetlerce başlatılmış olmasına bakılmaksızın, yarım kalanların bir an önce tamamlanmasıdır.

RECEP ÖZEL (Isparta) - Tamamlanacak.

MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Önem verilmesi gereken bir çalışma da, bize çok büyük ders çıkaran, 1990 yılında, hiçbir zaman arzu etmediğimiz, o Marmara depremidir. Bununla da ilgili bir önlem almış değilsiniz. Afet, doğal işlere ayırdığınız bütçeden görülüyor ki, bir şey yapamayacağınızı görüyoruz. Kaldı ki, Pülümür ve Bingöl'de meydana gelen depremlerde önlem alınmamış, bir çalışma yapılmamış, halen depremzedelerimizin ihtiyaçları karşılanmamış ve konteynırlarda yaşamaya devam ediyorlar; ama, siz, burada her şeyi dikensiz gül bahçesi gibi gösteriyorsunuz ve millete anlatmaya çalışıyorsunuz. Muhalefetten gelen eleştirileri de kabul etmiyorsunuz. Burada büyük bir haksızlık olduğunu da size hatırlatmak istiyorum.

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Kabul ediyoruz… Kabul ediyoruz…

MUHARREM DOĞAN (Devamla) - İller Bankasına gelince: İller Bankasına ayırmış olduğunuz kıt bütçeyle ne kadar imkânsızlaştırıldığını da görüyoruz.

Değerli milletvekili arkadaşımız, biraz önce bana laf atarak "konuya gel" dedi. Konunun aslı, zaten bu 8 inci maddede GAP var. GAP, biliyorsunuz, dünyanın 8 inci sayılı projeleri arasında ve Türkiye'nin de en büyük yatırım projesidir. GAP demek, Türkiye demektir. Burada elde edilen ürünler, bütün Türkiye'nin her bölgesine hammadde olarak taşınmaktadır. Bir örnek verecek olursam, sadece Şanlıurfamızda Koç-Ata Çiftliğinde elde edilen süt ürünleri, daha geçen yıla kadar Tokat'taki Dimes tesislerine hammadde olarak taşınıyordu; şimdi, aynı süt ürünleri Pınar tesislerinde işletilmektedir.

Demek ki, GAP, sadece Doğu-Güneydoğu Anadolu Projesi değildir, Türkiye projesidir ve sadece enerji ve tarım da değildir; ama, baktığımızda, maliyeti 32 milyar dolar olan proje, 58 inci hükümete kadar çok düzenli bir şekilde gelmiş ve gerçekleşme oranı yüzde 52'ye kadar gelmiş; ancak, siz üç yıldır iktidarsınız, ancak yüzde 2'lik bir oran gerçekleştirdiniz. Peki, bu size acı vermiyor mu, size üzüntü vermiyor mu; bu projeye neden sıcak bakmıyorsunuz; kapatma noktasına getirmenizdeki neden nedir?! Bunu, allahaşkına, biriniz buraya gelsin, konuşsun, anlatsın, bütün halk duysun, biz de milletvekili olarak bilelim; ama, bunu yapmıyorsunuz.

Bakın, size başka bir şey söyleyeyim. Bu bölgede elde edilen… Sayın Enerji Bakanımız burada, gelsin beni yalanlasın. Sadece ve sadece, bugüne kadar, GAP bölgesi bütün yatırımları için harcanan para 16,6 milyar dolardır; ama, sadece GAP'ta elde edilen hidroelektrik enerjisi 280 milyar kilovatsaattir. Bunun parasal değeri 17 milyar dolardır. Demek ki, bu proje kâr ediyor ve kendini de amorti etmiştir, zarar eden bir proje değildir. Peki, soruyorum size: Neden destek vermiyorsunuz? Neden sulama kanallarını, Mardin'in Derik, Kızıltepe, Nusaybin Ovalarına ulaştırmıyorsunuz?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Midyat da var…

MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Neden Harran Ovasında bitirmiyorsunuz? Yani, şimdi, bunu eleştirmeyeceğiz de ne konuşacağız?! O zaman, siz gelin buraya, yaptıklarınızı kendi kendinize anlatın. Nasıl olsa sizin bir şarkınız var, biliyorsunuz, kendi toplantılarınızda, kendi gruplarınızda söylüyorsunuz; "yağan bu yağmurlar da hep seni hatırlatıyor, beni sana… Hep birlikte ıslandık… " (AK Parti sıralarından gülüşmeler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim, siz konuşmanızı tamamlayın.

MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Allahaşkına, siz, bu şarkıyı bırakın birbirinize söylemeyi de, siz, bu çiftçiyle…

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Biz halkla beraber söylüyoruz o şarkıyı…

MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Halkla beraber söyleyemiyorsunuz…

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Halkla beraber söylüyoruz.

BAŞKAN - Efendim, müdahale etmeyelim Sayın Hatibe.

MUHARREM DOĞAN (Devamla) - … AKP teşkilatlarıyla birlikte söylüyorsunuz.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Aynı yağmurlarda ıslanıyoruz halkımızla birlikte…

MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Peki, ben, size başka bir şey söylüyorum. Bakın, iklim ve coğrafî yapı bakımından, Türkiye 7 bölgeye ayrılmış; ama, siz, AKP olarak, Türkiye'yi öz ve üvey evlat olarak iki bölgeye ayırdınız.

Şimdi, yatırımlara bakıyoruz, batıya yapılan yatırımlar farklı, verilen ödenekler farklı, doğuya verilen…

RECEP ÖZEL (Isparta) - Ya, haksızlık yapıyorsun ama!

MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Haksızlık değil. Ben, bunu buradan söylüyorum, gerçeği söylüyorum, bunun gerçek payı çoktur; lütfen, yapmayınız.

Ben size başka bir şey soracağım: Allahaşkına söyleyin; Karadeniz'in bir bölgesi ve doğu, güneydoğu dışında, taşımalı eğitim yapan başka bölge var mı? (AK Parti sıralarından "Var, var" sesleri)

AHMET ERTÜRK (Aydın) - Var, her yerde var.

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) -  Sen nerede yaşıyorsun ya?! Gel, Ege'ye ben göstereyim sana.

MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Yok öyle bir şey!

AHMET ERTÜRK (Aydın) - Türkiye'den haberin yok senin.

MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Yok öyle bir şey!

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Eskişehir'de var.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, müdahale etmeyelim.

Buyurun Sayın Doğan.

MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Şimdi, bir arkadaşımız, Aydın Milletvekili bir arkadaşımız, biraz önce, bu kürsüden, Sayın Safder Gaydalı'ya bir laf attı ve kendisinin üç dönem milletvekilliği ve bakanlık yaptığını, kendisinin ne yaptığını anlatmasını istedi. Sayın Gaydalı yok burada; ama, ben söyleyeyim size…

AHMET ERTÜRK (Aydın) - Gelsin, anlatsın.

MUHARREM DOĞAN (Devamla) - …Anavatan İktidarında neler oldu Türkiye'de. Siz de zaten biliyorsunuz; ama, bilmezlikten geliyorsunuz.

Bakın, her şeyden önce, bugün, aranızda 6 tane icraatçı ve başarılı bakan var.

       (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Doğan, son cümleniz için açıyorum mikrofonu; buyurun efendim.

MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Bu 6 tane bakanımız, Anavatan okulundan mezun olmuşlar; halka hizmet Hakka hizmeti orada öğrenmişler ve şimdi size, yani sizin değirmeninize su taşımaya çalışıyorlar. Nankörlük yapmak iyi değildir.

Değerli arkadaşlar, Anavatan Partisi, proje ve yatırım partisidir. Kendini…

OSMAN KILIÇ (Sivas) - Siz Anavatandan mı geldiniz?

MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Ben, Anavatandan gelmedim; ben, Anavatanın misyonunu ve vizyonunu benimsediğim için buradayım.

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Niye bitti o parti o zaman?

BAŞKAN - Sayın Doğan, lütfen, son cümlelerinizi rica ediyorum.

MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Ben, devletten ve milletten ne alacağım için değil, devletime ve milletime ne vereceğim için buradayım, onun için Anavatandayım ve ben, Anavatan Partisinde, kendimi kandil gibi tüketerek, topluma ışık vermek için, yeni siyaset için, yeni Türkiye için, gençlerimizi aydınlık yarınlara taşımak için buradayım.

Saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Doğan.

Sayın milletvekilleri, gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır; şahıslar adına söz isteği var.

Şahsı adına, Manisa Milletvekili Sayın Ufak Özkan; buyurun.

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Sayın Başkan teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu bütçe, eğitime, sağlığa, adalete, yatırıma, istihdama yeterli ve gerekli bütçeyi ayıran bir bütçe değildir. Bu bütçede toplum, kendini aradığı, bulduğu yerde değildir. Bu bütçenin içinde asayişle ilgili, güvenlikle ilgili, tarımla ilgili, maalesef, gerekli tedbirler alınmamıştır. Ülkemizin son günlerde en önemli sorunlarından bir tanesi asayiş ve güvenlik konusu olmuştur. Ülkemizin her yerinde, büyük şehirlerinde kapkaç, gasp, hırsızlık, otopark mafyası, kaçırılan çocuklar, tecavüz, intihar süsü verilen cinayetler ve bu ülkede yaşayan insanlarımızın çektiği çileyi hepinizin görmesini arzu ediyorum. Çöp toplayan insanlarımızı bir görün; pazar günleri pazarlarda, pazar kapanırken insanların neler yaptıklarını gidin, görün. Gelir dağılımındaki adaletsizlik, yoksulluk, sefalet, ülkemizin gerçeğiyle karşı karşıya kalmıştır. Göstermiş olduğunuz o başarılı tablolarınızın vatandaşımızla hiçbir ilgisi ve alakası yoktur. Vergi düzenindeki çarpıklık, KDV, ÖTV'deki yüksek oranlar, ülkemizdeki bütün rant kapılarını, kaçakçılığı ve sahteciliği kamuoyunun gündemine taşımıştır. Vergi adaletinde "az verenden az, çok verenden çok" sözünüz unutulmuş; çok verenden az, az verenden çok olan bir vergi sistemine geçmiş bulunmaktasınız. Garip gureba, fakir fukara ne zaman aklınıza geliyor?

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Her zaman, her zaman… Şimdi oradan geldik beyefendi.

UFUK ÖZKAN (Devamla) - Çok yakın zamanda tekrar aklınıza gelmeye başlayacak; çünkü, oy zamanı gelecek, garip gureba, fakir fukara yine aklınıza düşecek. Kitap dağıttığınız, yiyecek paketi dağıttığınız, arkanızda devletin gerekli bürokratlarını alıp gezdiğiniz insanlarla, tekrar o insanların karşısına çıkıp oy isteyeceksiniz. Bu bütçede işçi, köylü, memur, gençlerimiz, hiçbir tanesi geleceğiyle ilgili umut taşımamaktadır.

Köylü deyip geçiyorsunuz, o köylünün çocuğu var. İşçi deyip geçiyorsunuz, o işçinin çocuğu var. Memurun çocuğu var. Bu ülkenin nüfusunun üçte 2'si genç ve üçte 2'si geleceğe tereddüt ve endişeyle bakıyor; hepsi işsiz. 11 000 000 işsizimiz var, 20 000 000 yoksulumuz var, 1 000 000'a yakın açlık sınırında insanımız var. İyi yaptıklarınıza iyi sözler yıllarca söyledik, bazı konularda destek olduk; ama, bu konudaki gerçeği görmezden gelemezsiniz. Ülkemizin bir yüzü var ki, o maneviyatı, o birlik, beraberlik duygusunu taşıyarak belki açlıklarından sizlerin haberi olmayacak; ama, gerçekten, bu ülkenin geleceği karanlık.

Değerli arkadaşlarım, hepimizin çok çalışması lazım, üretip satmamız lazım; ama, sizin zihniyetiniz -maalesef, Bakanımızdan da kaynaklanıyor- baba baba satma zihniyeti. Halbuki, zihniyetimizin, üretip de satmak olması lazım.

Yanlış korkularla sektörlerimizin önünü tıkıyorsunuz. Çin konusunda yanlış yapıyorsunuz. Çin'in ülkemize göndereceği mallarla ülkemizi korkutacağınıza, Çin gibi bir denizi görün, ülkemizin sattıklarını oraya götürmeye çalışın; ama, 1,4 milyar dolarlık bir Hyundai yatırımını dahi beceremeyecek, kaçıracak ortamdasınız.

Elinizde bazı değerler var, bazı boş, atıl binalarımız var. Bunlardan bir tanesi Akhisar'daki sigara fabrikası. Yarım kalmış, devletin trilyonlarca parası gitmiş bir fabrika. Gelin, bu fabrikayı Hyundai'ye tahsis edin. Gidin, bu insanlarla bir görüşme sağlayın. Gelin, iktidar olduğunuzu burada gösterin.

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Görüşüldü…

UFUK ÖZKAN (Devamla) - İyi, olumlu cevaplarınızı bekliyoruz, olumlu çalışmalarınızı bekliyoruz; devam edin.

Değerli arkadaşlarım, tarımla ilgili çeşitli konular konuşuldu. Bu tarımla ilgili yapılan bütün konuşmalarda…

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Adamı zorla nasıl getireceksiniz?!

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Ofer'i nasıl getiriyorsunuz, onu da getirin.

UFUK ÖZKAN (Devamla) - Sayın Çerçi, şayet Hyundai'yle ilgili gerekli görüşmeyi yaptıysanız, gelin şu mikrofona, Akhisar'a sevindirici haberi verin. Bu 1,4 milyar dolarlık yatırım Türkiye'de kalsın, Akhisar'daki, Ege Bölgesindeki gençlerimiz de iş bulsun.

Ekmeğin siyasetini yapmayın, emeğin siyasetini yapmayın. Gelin, icraatınızı gösterin. Bunu sizden Türkiye bekliyor.

Değerli arkadaşlarım, çiftçiyi konuşuyoruz, tarımı konuşuyoruz. Buralardan bize yazılar geliyor, telefonlar geliyor; az önce, bir tanesi, Beyoba Kasabasından geldi. "1990 yılında yüzde 7 kredi faiziyle 300 dönüm pamuk ektim, bir traktör aldım ve bir sene geçimimi rahat rahat sağladım" diyen insan, şimdi şunu söylüyor: "300 dönüm darı ektim, traktörümü sattım, borcumu ödeyemedim."

RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Yalan…

UFUK ÖZKAN (Devamla) - Bunu söyleyen çiftçi değil mi?!

Yalan dediğinizin telefon numarası burada, açarsınız, konuşursunuz.

Alanyolu Köyünden insan telefon açıyor; 10 çuval yem parasını…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayın Sayın Özkan.

İSMAİL BİLEN (Manisa) - Yanlış Ufukcuğum, yanlış!..

UFUK ÖZKAN (Devamla) - Doğru; hepsini tanıyorum Sayın İsmail Bilen, hepsini tanıyorum.

Alanyolu Köyünde, 10 çuval yem parasını ödeyemediğini söyleyen, evine ihtarname geldiğini söyleyen insanlar var. Bunlar bizim insanlarımız. Bizim insanlarımıza sahip çıkmak da bizim görevimiz; ama, görüyorum ki, AKP, kendi insanlarına sahip çıkmaktansa, verilen talimatlar doğrultusunda, IMF'cilere sahip çıkmak üzere.

Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özkan.

Şahsı adına ikinci konuşmacı, Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya; buyurun. (AKP sıralarından alkışlar)

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; ben de, yasa tasarısının 8 inci maddesi üzerinde kişisel söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabiî, bu arada, bir anekdotu da burada sizlerle paylaşmakta fayda var. O da, biliyorsunuz, benim gibi bir kısım arkadaşlarımızın bu Parlamentoya iltihakının, intihap edilmelerinin üzerinden, bugün itibariyle, tam 10 yıl geçti; yani, 24 Aralık 1995 seçimlerinden bu tarafa, 7 tane hükümet, o seçimle beraber 3 tane de genel seçim yapıldı. Tabiatıyla, 3 650 gündür, bu Parlamentoda, hem iktidar dinledik hem muhalefet dinledik; çok güzel şeyler söylendi. Buradan ebediyete göçenler oldu, onlara rahmet diliyoruz; yaralananlar oldu, onlara şifa diliyoruz. Şu anda aramızda bulunmayanlar var. Onların da, bizi, bu Parlamentoyu, bugünkü tablosunu, dünkü tablonun birkısım benzerlikleriyle beraber, ibretle, dikkatle, bazı gerçekleri de sapıtmaları karşısında, hayretle izlediklerini tahmin ediyorum; ama, inanınız ki, bir on yıl daha geçse burada herhangi bir arkadaşımızın, buradaki parlamenterlerin hizmet sürelerinin üzerinden, bir on yıl sonra, Türkiye'nin bugünkü şartlarından farklı şartları tartışacağımızdan hiçbir tereddütümüz yok; ama, bir gerçek var değerli arkadaşlar… Dolayısıyla, ben, bu on yıllık süre içerisinde bizi intihap ile buraya gönderen değerli seçmenlerimize, başta değerli hemşerilerim Samsunlulara, bu vesileyle, onuncu yılın üzerinden de selamlarımı, saygılarımı, minnet duygularımı ifade etmek istiyorum.

HALUK KOÇ (Samsun) - Onuncu Yıl Nutku gibi oldu bu Musa Hoca.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Efendim?..

HALUK KOÇ (Samsun) - Onuncu Yıl Nutku gibi oldu.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Onuncu Yıl Nutku gibi bir şey oldu, doğru.

Değerli arkadaşlar, tabiî, ben, az önce bazı arkadaşlarımı dinledim, dinliyoruz. Şurada da çok konuştuk biz. Muhalefetten bu tarafa bakılınca, gözlüklerin renginin farklı olduğunu, hatta, hatta, dün partidaşlarıyla beraber aynı değerleri paylaşanların, şu bardaktaki gibi, bardağın içindeki suyun aldığı şekil gibi, intikal ettikleri partilerde hemen nasıl şekil alabildiklerini de, biraz hayretle de izlemek durumunda oluyorum.

MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ (Manisa) - Bizde öyle bir şey yok; size gelen arkadaşlar dinliyor mu?

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Ama siyaset bu, kaderi bu. Siyasetin yapısında bunlar var, insanlar bu şekli kazanıveriyorlar.

HALUK KOÇ (Samsun) - Arkadaşlar dinliyor değil mi?

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Biz hep buradayız, kırk yıldır buradayız.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Tabiatıyla değerli arkadaşlar; ama, siyaset, gerçekleri bulma ve halkla buluşma sanatıdır. Neticede, bugünkü iktidar partisi, halkıyla, milletiyle buluşmuştur.

Şimdi, az önce çok değerli bir sayın milletvekili arkadaşım "galiba bu veda bütçesi, allahaısmarladık bütçesi" diyor. Tabiî, Cumhuriyet Halk Partisinin değerli üyeleri arasında keramet gösterenler, kehanet izhar edenler olabilir.

NAİL KAMACI (Antalya) - Biz onu gösteremeyiz.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Efendim?..

NAİL KAMACI (Antalya) - Kehanette bulunamayız.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Ama, ya bir keramettir ya kehanettir. Sizde keramet sudur etmeyeceğine göre, olsa olsa kehanettir. (Gülüşmeler)

NAİL KAMACI (Antalya) - Biz gerçeklere göre konuşuruz, kehanetlere göre değil.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, şunu söyleyeyim: 2007 yılında, vaktinde seçim olacak, bunda kimsenin tereddütü yok.

NAİL KAMACI (Antalya) - Hiç belli olmaz.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Bakınız, Türkiye Cumhuriyetinin… Bakın, bütçe üzerinde, bütçeyi bilerek konuşan çok değerli arkadaşlarım var, onlara saygı duyuyorum. Ben, bu on yılın büyük bir zamanını bütçede geçirdim; iktidarda da muhalefette de. Bunu samimiyetimle söylüyorum, bir iktidar gayretiyle değil. Eksiklerimiz yok mu; elbette var.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Fazla zorlama kendini.

OSMAN KAPTAN (Antalya) - On yılda kaç seçim oldu?

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Hedeflediğimiz noktalara ulaşmada tayin edilen süreçte sapmalar yok mu;elbette var.

Değerli arkadaşlar,bütün rakamlar elimizde. On yılın rakamlarını ben sizin önünüze koyabilirim. Türkiye Cumhuriyeti AK Parti hükümetlerinde, hele şu son iki sene içerisinde, içborçta da, dışborçta da, ekonominin genel büyümesinde de aktüeryal dengelerde de, Türkiye Cumhuriyetinin en verimli dönemini yaşıyor.

Siz, bu bütçeyi nasıl kalkıp da… Şu veya bu şekilde eleştirileriniz olabilir. Bir zaviyeden bakarsanız, 10 çuval aldığı yemin…

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Borçları yarı yarıya düşürdünüz, bravo!

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Değerli parlamenter arkadaşlarım, bir vatandaşımızın kişisel 10 çuval yeminin hesabıyla bakarsanız, sizin gözlüğünüz orada olursa haklısınız; ama, 70 000 000'un ve Türkiye'nin geleceğine bakarsanız, rakam o değil. Niye?.. Bakın, bir milletvekilinin… Çıkıp burada kimisi pancar takdim etti, kimisi başka şeyler gösterdi. Geçtiğimiz dönemlerde ceketini getirip, burada milletin önünde teşhir edenler, çıkaranlar oldu, hatta pantolonu -o arkadaş burada yok- pantolunu, geldi, burada gösterdi; ama, o arkadaş…

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Burada mı çıkardı?!

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Evet efendim, burada…

NAİL KAMACI (Antalya) - Nerede çıkardı? (CHP sıralarından gülüşmeler)

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Pantolonunu burada çıkarmadı; dikilmiş pantolonu burada getirdi, ceplerini tersine çevirdi.

Değerli arkadaşlar,bunları şunun için söylüyorum.

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Biz de açlıktan sefil köylümüzü getirelim buraya? 10 çuval yem parasını ödeyemeyen köylü var.

BAŞKAN- Sayın Özkan, yerinizden müdahale etmeyin, siz konuştunuz, hakkınızı kullandınız.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Bakın, değerli arkadaşlar, ben buna itiraz etmiyorum, doğrudur. 10 çuval yem parasını veremeyen insan da vardır, 1 çuval çoluk çocuğuna getirebileceği unu alamayan insan da vardır. Bu sadece Türkiye'de değil, Washington'un arka sokaklarında da var, bir başka ilin, Avrupa'daki herhangi bir şehrin arka sokaklarında da var. Dünyanın bütün gelişmiş ülkelerinde fakir insanlarla zengin insanların bulunduğunu… Avrupa ülkelerinde yaşadınız, Avrupa'nın en zengin ülkelerinde de aynı tabloyu görmek mümkün.

İşte, bu hükümet, bu genel dengesizliği gidermek, fakir ile zengin arasındaki uçurumu mümkün olduğu kadar giderme konusunda, gece gündüz demeden gayret sarf ediyor. Haa, yeterli mesafe alabildik veya alamadık; bu konuda önerilerinizi getiriyorsunuz, getirebilirsiniz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HALUK KOÇ (Samsun) - Söylüyoruz…

BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, lütfen konuşmanızı tamamlayın efendim.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Dolayısıyla, ben, bakın, biraz sonra bir diğer maddede de bazı rakamları sizlerle paylaşacağım; ama, şunu söyleyeyim: Bazı şeyleri çok bilerek söylemek lazım. Yani, orman kesimiyle ilgili eleştiri yapabilirsiniz; ama, plansız programsız, bugüne kadar yok edilen orman yerine ve bunu da Avrupa Birliği dayattığı için yapıyor derseniz, bu, yanlış bir yaklaşım olur. Ormanın Çanakkale'de veya Samsun'da kesiminde, eğer, bilinçsiz, kuralsız kesim veya dikim olursa, yaşadığınız erozyonu yaşarsınız ve ekonomik sefaleti bir başka boyutuyla yaşamış olursunuz.

Ben, bütçenin hayırlı olmasını temenni ediyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Uzunkaya.

Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi, soru-cevap kısmına geçiyoruz.

Sayın Kamacı, buyurun efendim.

NAİL KAMACI (Antalya) - Sayın Başkan, Sayın Bakana dünkü konuşmasıyla ilgili… "Bu bütçe açıklarını karşılamak için sürekli olarak borç almak mecburiyetinde kalmış Türkiye. Hele hele 80'li yıllardan sonra öyle bir akım gelmiş ki, vergi alma, borç al politikasıyla yürütülmüş."

Acaba, AKP, 3 Kasım seçimlerinde geldikten sonra, özel sektör, belediyeler ve genel olarak dışarıdan ne kadar borç almıştır?

Yine, aynı şekilde… "Arkadaşlar, şimdiye kadar topladığınız, o vergi diye milletten topladığınız paraların tamamını, siz, rantiye kesimine veriyordunuz bizden önce. Kim koruyordu bu zenginleri?"

Ben sormak istiyorum: Türkiye'nin bu rantını yiyen, kaymağını yiyen zenginler kimler? Açıklanmasını istiyorum.

Yine, aynı şekilde "Hükümetin IMF'ye vermiş olduğu son niyet mektubunda özel gider indirimi sisteminin reforma tabi tutulması düşünülmektedir" cümlesi yer almaktadır. Bu cümleyle, ücretlilerin yararlandığı vergi iadesi uygulamasının kaldırılması mı düşünülmektedir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Kamacı.

Sayın Koç, buyurun.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Aracılığınızla Sayın Bakana bazı sorular yönelteceğim; ama, hemen öncesinde, Sayın Bakandan ben bir şey istirham ediyorum; o da şu: Emeklilerin durumuyla ilgili, lütfen… Yani, şu kadar artış yaptık, bu kadar artış oldu, şunun üstündeydi, bunun altındaydı; imkânlar kısıtlı olabilir; ama, ne olur, bu insanlarımızı… Yani, her şey tozpembeymiş, neredeyse kanatlanıp uçacaklarmış gibi takdim etmenin o insanlar üzerinde son derece olumsuz etkileri oluyor. Şunu söyleyeyim: O kadar çok telefon geliyor ki Sayın Bakan; yani, biz sıkıntıdayız diyor. Bağ-Kur emeklisi sıkıntıdayım diyor, SSK emeklisi sıkıntıdayım diyor, dulu bunu söylüyor. Şunu söylemiyorum: Yani, her bütçe dengesi aşılarak, göz önüne alınmadan bazı dengeler, bunlar verilsin noktasında değiliz; ama, hiç olmazsa, SSK emeklilerinin o intibaktan doğan maaş farkları var; lütfen, bunları ödeyin. Yani, ondan sonra, Sayın Işık'ın sorduğu sorulara, o insanları rencide etmeden, yüzde 70 artış yaptık, yüzde 80 artış yaptık… Bu insanlar, bugün, gerçekten, yoksulluk sınırının altında yaşıyorlar. Bunu ifade etmek istiyorum; bir.

İkincisi; borç…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Ne dediniz? Anlayamadığım için soruyorum.

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, bir dakika, bir şey söylüyorum. Size sıra gelecek.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Ne dediniz, yüzde 86?..

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, burada yüzde 130 var, yüzde 67 var, yüzde 88 var; tutanaktan okuyorum Sayın Işık'a verdiğiniz cevapları.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Yüzde?..

HALUK KOÇ (Samsun) - Size veririm, takdim ederim efendim. Tutanaktan sizin sözleriniz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Peki.

HALUK KOÇ (Samsun) - Yani, bu rakamlar, onların rahat yaşadığı anlamına gelmiyor; onu söylemek istiyorum.

İkinci sorum, Sayın Bakan: Şimdi, borç stokundaki azalmadan bahsediyoruz. Bu, sizi zora sokmayacak bir soru, herhalde buna cevap verirsiniz. Borç stokundaki azalmanın yaklaşık üçte 2'lik kısmı, Yeni Türk Lirasının değerlenmesinden kaynaklanıyor. Bunu dikkate aldığınızda, borç stokunun gerçek durumu nedir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koç.

Sayın Özkan, buyurun.

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakana iki tane sorum var.

1 - Tekelin içki bölümünün satışından ne kadar gelir elde edildi; kaç para tahsilat yapıldı?

Satış gerçekleşmeden önce, yüksek alkollü içki pazarının, piyasasının yaklaşık yüzde 98'i Tekelin elindeydi. O yıl ÖTV ve KDV olarak Hazineye ne kadar para aktarıldı; Tekelin içki bölümünün kârı ne kadardı? Özelleştirmeden sonra içki sektörünün tamamından elde edilen Hazine geliri, KDV, ÖTV ve Kurumlar Vergisi olarak, ne kadar gerçekleşecektir?

Tekelin devlet elindeyken üzümcüye sağlamış olduğu destekleme alımı artık unutulmuş mudur?

Bir diğer sorum; üçüncü defa tekrarlıyorum; sorum şu: Sayın Bakan, özelleştirmeyle ilgili olan bir firmanın uçağına binmeniz siyasî ahlaka, siyasî etiğe uyar mı? Şayet uymazsa, istifayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özkan.

Sayın Ilıcalı, buyurun.

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bakanımdan şu sorumu cevaplandırmasını arz ediyorum: Büyükşehir Belediye Kanununda yapılan değişiklikle, büyükşehir belediyelerinin sınırlarının genişletilmesiyle, büyükşehire dahil olan belediyelerin gelirlerinde, büyükşehir kesintisinden dolayı, yüzde 35'e varan önemli bir düşüş olmuştur. Örnek olarak, seçim bölgem Ilıca, Dumlu, Dadaşköy belediyeleri verilebilir. Bu belediyelerin mağduriyetlerinin giderilmesi için bir çalışmanız var mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Ilıcalı.

Sayın Bakan, soru sorma süresi tamamlandı, cevaplar kısmına geçiyoruz.

Buyurun.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Kamacı "dışarıdan ne kadar borç alındı" diyor. Türkiye'nin rantını yiyen kimlerdir? Bir de vergi indirimiyle ilgili olarak soru soruyor.

Değerli arkadaşlar, burada, ben, Maliye Bakanlığının bütçesini açıklarken de, genel bütçeyi açıklarken de, geniş geniş açıklamalar yaptım. Bütçe açıklarının olduğu her zaman, içeriden veya dışarıdan bu devlet borç almak mecburiyetindedir. Bu bütçe açıklarında, en fazla, ülke riskini fevkalade artırıp da faizlerin çok yüksek seviyelere getirilmesinden dolayı, maalesef, faiz yükleri, bütçelerin üzerine çok ağır bir yük getirmiştir. Bundan dolayı da, bu faizler, tabiî, bu borçları alanların faizleri bize gelmiştir. Mecburen, biz de borç almak mecburiyetinde kaldık; ama, şimdi onları en düşük seviyesine getirdik. Gelecek seneden itibaren, artık, borç almadan, borcumuzu ödeyeceğiz. Bu hale getirdik. Bunu defalarca açıklıyorum, yine de açıklayayım.

Türkiye'nin rantını yiyen kimlerdi? Şimdi, o faizlerden dolayı öyle bir hale getirilmişti ki Türkiye, faizden para kazananlar, paradan para kazananlar devri başlamıştı. Üretim tamamen düşmüştü. Herhangi bir şekilde yatırım yapılmıyordu. Millet üç kuruş parasını… Hatta, şirketler, hatta, imalatçılar dahi, imalatı bırakıp, paralarını, götürüp, onun faizleriyle geçinir hale gelmişlerdi. Öyle bir hale geldik ki, en fazla vergi ödeyenlerin bile, kendi faaliyet gelirlerinden daha ziyade, yatırdıkları rant gelirlerinden elde ettikleri gelirler çok daha fazla hale gelmişti. Bunu hepimiz biliyoruz.

Şimdi, Türkiye'de, artık, o paradan para kazanma dönemi bitmiştir. Rantiyeciler kimler, onlar kendilerini bilirler. Onu bitiren devir AK Parti hükümetleriyle başladı. Artık, şimdi, herkes üretime yönelmiştir, herkesin kârı faaliyet kârı haline gelmiştir. Bunu iyice bilmemiz lazım.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Yatırım var mı Sayın Bakan?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Yatırım çok var...

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Nerede var?!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - …onu da söyleyeyim. Geçen sene…

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Nerede var?!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sen görmüyorsan ben ne yapayım!

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Yatırım derken, iş merkezi değil.

BAŞKAN - Sayın Bakan, siz sorulara cevap verin.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Yatırım dediğiniz, Ofer değil, iş merkezi değil…

BAŞKAN - Sayın Ercenk, lütfen…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Değerli arkadaşlar, bakınız, Devlet İstatistik Enstitüsü diye bir yer vardır, şimdi Türkiye İstatistik Kurumu oldu. Onun rakamlarına bakın, Planlamaya bakın. Geçen sene 65 milyar YTL yatırım yapılmıştır. İlk defa cumhuriyet tarihinde bu kadar yüksek yatırım yapılmıştır. Bu sene bu yatırımın rakamı 100 milyar YTL'ye ulaşacaktır. Bunun da 75 milyar YTL'sini özel sektör yapıyor.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - "1 000 000 dolar uçtu" diyor burada.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Tabiî, açılan fabrikalara gidin de bakın biraz.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Açılmadı ki. Hani?!. Şu açıldı deyin.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - O gözlüklerinizi değiştirin, ona göre bakın.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Benim gözlüğüm Ofer'in gözlüğü değil, halkın gözlüğü.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Şimdi, Sayın Koç'a cevap vermek istiyorum.

Sayın Koç, biz, burada, emeklilerimize, geldiğimizden beri, işte yaptıklarımızı falan da söylüyoruz; ama, biz de biliyoruz ki, biz de bunlarla kalmayacağız. Elimizdeki imkânların azamîsini veriyoruz; bunu anlatmaya çalışıyoruz.

HALUK KOÇ (Samsun) - İşte böyle söyleyin efendim; yani, çok çok iyiler falan dediğiniz zaman insanlar üzülüyor.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Ben böyle söylemeye gayret ediyorum; ama, siz, böyle anlamıyorsunuz yani… Şimdi, biz…

HALUK KOÇ (Samsun) - Yok efendim; hazır soruya çok parlak cevap!..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Hayır; burada tutanaklara bakın, benim sözlerime bakın…

HALUK KOÇ (Samsun) - Var efendim; tutanak burada.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Biz, emeklimize de… Dün, daha dün, çok geçmedi, dün, emeklilerimize de, SSK'lılarımıza da, işçimize de, memurumuza da daha fazlayı vermenin gayreti içerisindeyiz, bunu söyledim ve bunu da vermek için bütün imkânlarımızı zorluyoruz ve göreceksiniz, daha fazlasını da yine biz vereceğiz, bizim Hükümetimiz verecek.

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, niyet mektubunda öyle yazmıyor.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - IMF'den kurtulunca verirsiniz!..

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Bakan, bu rakamlar doğru mu efendim, artış rakamları?

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - IMF'ye verdiğiniz sözü tutarsanız öyle olur.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Rakamları her zaman verdim, yine de verebilirim; fakat, bizim esas niyetimiz, işçimize de…

BAŞKAN - Sayın Bakanım, süreniz doldu, geri kalanlara yazılı cevap verirsiniz.

Teşekkür ediyorum.

8 inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum…

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN - Karar yetersayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birleşime saat 20.00'ye kadar ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 19.36


ALTINCI OTURUM

Açılma Saati : 20.13

BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER : Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli)

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42 nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ  İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1.- 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1119) (S. Sayısı:1028) (Devam)

2.- 2004 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Dairelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap  Kanunu Tasarısı  ve  Plan ve  Bütçe Komisyonu  Raporu ( 1/1084, 3/907)  (S. Sayısı: 1029) (Devam)

3.-  2004 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil İdarelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1085, 3/908) (S. Sayısı: 1030) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

9 uncu maddeyi okutuyorum:

Yatırım harcamaları

MADDE 9.- a) 2006 Yılı Yatırım Programına ek yatırım cetvellerinde yer alan projeler dışında herhangi bir projeye harcama yapılamaz. Bu cetvellerde yer alan projeler ile ödeneği toplu olarak verilmiş projeler kapsamındaki yıllara sari işlere (proje kredisi ile sağlanacak olan projelerden kurulu gücü 500 MW üzerinde olan baraj ve hidroelektrik santral projeleri hariç) 2006 yılında başlanabilmesi için proje veya işin 2006 yılı yatırım ödeneği, proje maliyetinin yüzde onundan az olamaz. Bu oranın altında kalan proje ve işler için gerektiğinde projeler 2006 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar hükümlerine uyulmak ve öncelikle kurumların yatırım ödenekleri içinde kalmak suretiyle revize edilebilir.

Silahlı Kuvvetler bütçesinin programlarında (03) ekonomik sınıflandırma kodunda yer alan savunma sektörü, altyapı, inşa, iskan ve tesisleriyle NATO altyapı yatırımlarının gerektirdiği inşa ve tesisler ve bunlara ilişkin kamulaştırmalar ile stratejik hedef planı içinde yer alan alım ve hizmetler Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığının vizesine bağlı olmayıp, 2006 Yılı Yatırım Programına ek yatırım cetvellerinde yer almaz.

b) Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin yatırım programında ödenekleri toplu olarak verilmiş yıllık projelerinden makine-teçhizat, büyük onarım, idame-yenileme, tamamlama ile bilgisayar yazılımı ve donanımı projelerinin detay programları ile alt harcama kalemleri itibarıyla tadat edilen ve edilmeyen toplulaştırılmış projelerinin alt harcama kalemleriyle ilgili işlemlerde 2006 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar hükümleri uygulanır.

c) 2006 Yılı Yatırım Programına ek yatırım cetvellerinde yer alan projelerden ilgili Bakanın onayı ile il özel idarelerince valinin yetki ve sorumluluğunda gerçekleştirilmesi uygun görülenlerin bedelleri, münhasıran proje ile ilgili harcamalarda kullanılmak üzere hizmetin ait olduğu il özel idaresine ödenir. Mahalli hizmet niteliği taşıyan işler, bu fıkrada belirtilen esaslar çerçevesinde program ve proje safhasında da valilerin yetki ve sorumluluğuna devredilebilir.

Bu şekilde yürütülecek projelerin etüt, keşif ve kontrollük hizmetlerinin ilgili bakanlık ve genel müdürlüğün il teşkilatlarınca ihale edilmek suretiyle yaptırılması ve bedellerinin ödenmesi, valinin onayı ile il özel idarelerince gerçekleştirilir.

d) 2006 Yılı Yatırım Programına ek yatırım cetvellerinde yıl içinde yapılması zorunlu değişiklikler için 2006 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Kararda yer alan usullere uyulur.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Tekirdağ Milletvekili Sayın Enis Tütüncü;  buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının 9 uncu maddesi üzerinde  söz almış bulunuyorum; hepinizi, sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Bu madde, yatırım harcamalarıyla ilgili maddedir. Türkiye'de yatırımlar alanında bir yanlış uygulamanın, ne yazık ki, ısrarla sürdürüldüğüne tanık oluyoruz. Bu yanlış uygulama kamu sabit sermaye yatırımlarının son derece düşük tutulmasıdır, ki, bu maddeyle de, 9 uncu maddeyle de doğrudan ilgilidir.

Gerçekten kamu sabit sermaye yatırımlarının gayri safî millî hâsılaya oranlarına baktığımızda endişe verici bir manzarayla karşılaşıyoruz. 2002 yılındaki kamu sabit sermaye yatırımlarının gayri safî millî hâsılaya oranı esas alınırsa, AKP'nin 2003'te bu orana göre yaklaşık yüzde 22 daha düşük, 2004'te yüzde 33 daha düşük, 2005'te ise yüzde 17 daha düşük düzeyde kamu sabit sermaye yatırımlarını yaptığını görüyoruz.

Sayın Başkan, kalkınma planlaması alanında yaşanarak görülmüş bir acı gerçek vardır. Bir ülkede sabit sermaye yatırımlarına yeterince önem verilmez ise, o ülkenin geleceği gizli bir borç yükü altına sokuluyor demektir. Hele hele, sabit sermaye yatırımlarındaki yetersizlik, kamu sabit sermaye yatırımlarındaki eksiklikten kaynaklanıyorsa, sorun, gizli bir borç yükünün sineye çekilmesinin ötesinde, ekonomik kalkınmanın dumura uğratılması şeklinde kendini gösterir.

Kamu sabit sermaye yatırımları neyi ifade ediyor; kamu sabit sermaye yatırımları, eğitim yatırımlarını, sağlık yatırımlarını, demiryolu, karayolu, havayolu, denizyolu, liman, depo, antrepo yatırımlarını, enerji yatırımlarını, tarımsal altyapı ve sulama yatırımlarını, kırsal-kentsel altyapı yatırımlarını, çevrenin korunmasıyla ilgili yatırımları, bölgesel gelişmişlik farklarının azaltılması gibi yatırımları ifade etmektedir.

Bize göre, Türkiye'de kamu sabit sermaye yatırımları öylesine yetersizdir ki, bu yanlış uygulama, değil gelecek yıllardaki Türkiye'nin ekonomik kalkınmasını, yaşadığımız dönemdeki ekonomik kalkınmasını da olumsuz etkilemektedir. Bunu biz açıkça görüyoruz Sayın Başkan, değerli milletvekilleri.

Sözlerimizin daha iyi anlaşılması için, Türkiye ile Avrupa Birliği ülkelerinin karşılaştırılması gerekiyor. Karşılaştırmayı, kişi başına ve kilometrekare başına yapılan kamu sabit sermaye yatırımları itibariyle yapalım. Örneğin, 2003'te, Türkiye, Avrupa Birliği ülkelerinde yapılan kişi başına kamu sabit sermaye yatırımlarının ancak yüzde 19'u kadar, kilometrekare başına ise ancak yüzde 15'i kadar yatırım yapabilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tablonun alarm verici durumunu görüyor musunuz. Avrupa Birliği ülkeleri, halihazırda, ekonomik ve sosyal altyapı eksikliklerini bize göre büyük ölçüde tamamlamış gelişmiş ülkelerdir. Buna rağmen, bu ülkeler, Türkiye'den kişi başına yüzde 81, kilometrekare başına ise yüzde 85 daha fazla oranda kamu sabit sermaye yatırımı yapmaktadırlar. Neden; ekonomide verimliliği ve rekabet gücünü artırmak için; ülkelerinde yapılacak her 1 dolarlık yatırımın getirisini artırmak için; yatırımların geri dönüşünü hızlandırmak için. Neden; hem kendi işadamları için hem de yabancı sermaye için ülkelerinin çekiciliğini artırmak için. Peki, bu alanda Türkiye ne yapıyor; tam anlamıyla uyuyor. Bunu kabul etmek mümkün mü Sayın Başkan, değerli milletvekilleri.

Oysa, Avrupa Birliği ülkeleri, 1 dolarlık kamu sabit sermaye yatırımı yapıyorlarsa, bizim, 2 katı, hatta 3 katı yatırım yapmamız lazım ki, aradaki korkunç farkı, korkunç eksikliği kapatalım. Eğer Türkiye bu sorunu önemsemez, eski tas eski hamam devam ederse, yabancı sermayenin kaçması bir yana, yerli sermayenin dahi yurt dışına kaçmasına engel olunamaz.

Ülkemizde kamu sabit sermaye yatırımlarına ayrılan kaynakların artırılması zorunluluğunu gösteren bir iki alana dikkatlerinizi sunmak istiyorum. Devlet Su İşlerinin, örneğin, sulama yatırımlarında mevcut ödenek seviyesiyle, yeni proje alınmaksızın, eldeki proje stoku otuzbir yılda tamamlanabilecektir. Düşünebiliyor musunuz, yeni bir proje yatırım programına alınmasa dahi, Devlet Su İşlerinin elindeki proje stokunun tamamlanma süresi otuzbir yıl!

2004 yılı itibariyle, 286 000 kilometrelik köy yollarının yüzde 46'sı stabilize, yüzde 18'i çok kötü tesviye yol şeklindedir. Nüfusumuzun yüzde 92'si deprem bölgelerinde yaşıyor. Bu nedenle, doğal afetlerin muhtemel zararlarını en az seviyeye indirmek için, afetlere hazırlık kapsamında çok önemli yatırımlara ihtiyaç duyulmaktadır.

Türkiye'de, çalışan nüfusun yüzde 71'i ortaokul ve ilkokuldan mezun olanlar ile bir okuldan mezun olmamış kişilerden oluşuyor. İlköğretimde derslik başına düşen ortalama öğrenci sayısı 37, bu sayı kentlerde 45. Oysa, gelişmiş ülkelerde, bu sayı 20-22 dolayındadır.

Hastanelerde 375 kişiye bir yatak düşmektedir, Avrupa Birliği ülkelerinde bu sayı 163'tür.

Türkiye'de, bebek ölüm hızı binde 26, Avrupa Birliğinde binde 7. Avrupa Birliği, bu konuda bizden 3 kat daha üstün durumda. Anne ölüm oranı bizde yüzbinde 62, Avrupa Birliğinde 3. Avrupa Birliği, bu konuda bizden 20 kat daha iyi durumda.

Kişi başına sağlık harcamaları bizde -dolar olarak- 182 dolar, Avrupa Birliğinde 2 150 dolar. Avrupa Birliği, bu konuda da bizden 10 kat daha üstün durumda.

Türkiye, eğitim ve sağlık açısından AB standartlarını yakalamak için, bu alanlarda bir an önce bir yatırım seferberliğine sokulmalıdır. Eğitimsiz, beceri düzeyi düşük, sağlığı bozuk işgücünün çoğunlukta olduğu bir ülkeye yapılacak yabancı ya da yerli yatırımların verimliliğinden, kalitesinden veya kârlılığından söz edilebilir mi?!

Öte yandan, ülkenin yakın dönemdeki enerji ihtiyacını karşılamak için de elektrik üretimi projelerine önemli oranda yüklenilmesi gerekmektedir.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bu konuda daha ayrıntıya girmeye gerek görmüyorum. Kamu sabit sermaye yatırımlarının artırılması açısından dikkat edilmesi gereken noktaya dikkatlerinizi çekiyorum; bu nokta, Türkiye'de, işsizliğin, yoksulluğun hatta açlığın giderek hızlanmakta oluşudur. Bu konu şu açıdan önemlidir: Bakınız, Türkiye, nüfus yapısında ve işgücü yapısında hızlı değişmelerin yaşandığı bir sürece girmiştir. Eskiden toplam nüfus içinde, 0-14 yaş grubunun payı artıyordu, şimdi bu pay azalıyor; ama, buna karşılık, 14 ve daha yukarı yaşlardaki nüfusun, yani, çalışma çağındaki nüfusun payı artıyor. Bu durum, işsizlik ve sonuçlarının Türkiye gerçekleriyle ele alınmasını, artık, kaçınılmaz bir şekilde önümüze koyuyor. Bize göre, Türkiye'deki işsizlik sorununa ve yoksulluk sorununa Avrupa Birliğiyle gözlükleriyle bakılmaktadır; bu, son derece yanlış, son derece hatalı bir tutumdur.

Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; bakınız, Avrupa gözlüğüyle işsizlik ve istihdam alanına baktığımızda, Türkiye'deki işsizlik oranları yüzde 10 dolayında gözüküyor. Hani, yüzde 9-5, yüzde 10 işsizlik oranlarından söz ediyoruz ya, işte, Avrupa gözlüğüyle baktığımız için bu şekilde çıkıyor. Türkiye'deki işsizlik oranlarına, mevsimlik itibariyle, üçer aylık dönemler itibariyle baktığımızda ve istihdam, işsizlik, işgücü piyasası verilerini, bu çerçevede Avrupa Birliği üyeleriyle karşılaştırdığımızda, bu durumda, Türkiye'nin işsizlik oranı neredeyse, Fransa ve Almanya'nın…

       (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - 10 dakika verdiler Sayın Başkan; sanıyorum 5 dakikamız daha var.

BAŞKAN - Eksüre veriyorum; buyurun.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - 15 dakika olarak düşünüyordum ben.

BAŞKAN - Efendim, arada başka bir talep olduğu için ayrıca vereceğim şahsınız adına süreyi.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan, toparlamaya çalışacağım.

Yani, Avrupa gözlüğüyle baktığımızda işgücü ve istihdam piyasasına, işsizlik durumuna, Türkiye'nin işsizlik sorunu, neredeyse Almanya ya da Fransa'nın işsizlik sorunu düzeyinde ortaya çıkıyor.

Değerli arkadaşlarım, böyle bir şey olabilir mi; yani, kendimizi niye böyle bir hayal âleminde tutmaya çalışıyoruz, bunun faydası nedir. Böyle giderse, işsizlikle ilgili, reel ekonomiyle ilgili gerçek politikaları düşünemezsiniz ve Türkiye'nin altındaki zemini kaydırırsınız; nitekim bu zemin kayıyor; ne yazık ki, çoğu kişi bunun farkında değil.

Sayın Başkan, az önce değindiğim, Türkiye'nin çalışma çağındaki nüfusu hızla artıyor, daha fazla genç insanımız işgücü piyasasına giriyor, iş bulmak için çırpınıyor; bulanlar işgücü piyasasında tutunamıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Sayın Başkan, toparlıyorum.

BAŞKAN - Buyurun.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Bu nedenle, Türkiye'de kamu sabit sermaye yatırımlarının acil olarak artırılması gerekmektedir ve Türkiye, derhal bir yatırım seferberliğine götürülmelidir. Bu madde, 9 uncu madde bu açıdan son derece kısır, son derece yetersiz bir maddedir. Bu durumu dikkatlerinize sunuyorum.

Her şeye rağmen, bu maddenin, ülkemize, hükümete hayırlı, uğurlu olmasını  dilerken, hepinizi tekrar sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tütüncü.

Anavatan Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın İbrahim Özdoğan; buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Merkezî Yönetim Bütçe Yasası Tasarısının 9 uncu maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, 2006 yılı bütçesine baktığımız zaman, bu bütçede, köylü yok, esnaf yok, işçi yok, işsizler ordusu yok, emekli yok, dul ve yetimler yok, işadamları yok, sanayici yok, yani, hâsılı, baktığımız zaman, bu bütçenin içerisinde insan yok, insan saadeti ve mutluluğu yoktur değerli arkadaşlarım. Biz, Anavatan Partisi olarak bu kürsüye -ki gündüzki konuşmamda dediğim gibi bu kürsü milletin kürsüsüdür- milletin sesini sürekli taşıyacağız.

Bakın, değerli arkadaşlar, emekliler kan ağlıyor. Anadolu Emekli-Senin, Aydın Bircan ismindeki Ankara Şubesi Teşkilatlanma Sekreterinin ve kendi yayın organları olarak Emeklim Gazetesinin 30 Kasım 2005 tarihli nüshasındaki bir yazısını onların, emeklilerin sesi olarak Yüce Heyetinize arz etmek istiyorum.

Bundan önce, Büyük Atatürk'ün bir sözünü burada gündeme getirmek istiyorum. Mustafa Kemal Atatürk diyor ki: Bir milletin yaşlı vatandaşlarına ve emeklilerine karşı tutumu o milletin yaşama kudretinin en önemli kıstasıdır.

Yazının başlığı şu: "Emekli açlık sınırında." Bu yazı, Başbakanlığın hazırladığı sosyal güvenlik raporunda… "Türkiye'deki nüfusun yüzde 27'si, yani, her 4 kişiden biri gıda ve gıda dışı harcamaları içeren yoksulluk sınırının altında yaşıyor" raporuna istinaden hazırlanmış.

Emeklilerin lideri Aydın Bircan Beyefendi diyor ki: "Öncelikle, raporda belirtilen oran, ülkemiz vatandaşlarının mağduriyetini gözler önüne sermesi bakımından yeterli olmasına rağmen, gerçek rakamların ifade edilenin çok çok üstünde olduğunu vurgulamalıyız.

Türk Kamu-Senin yaptığı araştırmaya göre çalışan tek kişinin açlık sınırı 678 YTL, 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 1 803 YTL'dir. Ortalama 718 YTL alan bir memur ailesi maaşının yüzde 92'sini yalnızca gıda ve barınma harcamaları için ayırmak zorunda, sağlık, eğitim, ulaşım, iletişim gibi diğer harcamalarına ise sadece maaşının yüzde 7'si kalmaktadır."

Yapılan araştırmalarda, memur kesiminin yüzde 94'ünün yoksulluk sınırının altında olduğu tespit edilmiştir. Peki, toplumun çalışan kesiminin çoğunluğunu teşkil eden işçi, çiftçi, emekli ne durumda?

İşçiler, ya 350 YTL gibi sadece kirasına yetebilecek, açlık sınırının altında bir maaşa talim ediyor ya da bundan daha aşağıya bir maaşla, ölmemek için yaşıyor.

Emeklinin durumu da açlık sınırı civarında dolaşıyor.

Türkiye nüfusunun yüzde 34'ünü, yani, 25 000 000 insanı kapsayan tarım kesimi ise, zaten maliyetinin altında ürünleri satmak zorunda kalarak veya bunu bile yapamayarak, perişan vaziyette, bahçesine ektiği sebze, meyve ya da kendi imkânlarıyla yetiştirdiği tavuğuyla, keçisiyle idare etmeye çalışıyor.

Devlet İstatistik Enstitüsünün rakamlarına göre, 2 600 000 olan; ama, gerçekte 10 000 000'un üzerindeki işsizler ordusunun ise geliri zaten sıfır.

Başbakanlığın raporunda ise, yoksulluk sınırı altında gösterilen sadece dörtte 1. Sizce, bu rakamlar ne kadar doğru?!

Esasen, Türkiye'de, yoksulluk sınırı üzerinde olan sadece yüzde 20'lik bir kesim; yüzde 80'lik kesim ise, perişan vaziyette, gününü kurtarmaya çalışıyor "bugün de sağ salim geçti" diyerek, ertesi günü endişeli bir şekilde bekliyor.

Bu tür raporların zararı şu: Siz, yoksulluk sınırının altındakileri, gerçekte yüzde 80 olması gerekirken, yüzde 27 gösterdiğiniz zaman, çözümü de yüzde 27'liğe göre yaparsınız; hatta "bu kadar kadı kızında da olur" deyip, yüzde 27'lik kesimi gözden çıkarırsınız ki, şu anda, IMF tavsiyeli uygulanan ekonomik politikalarda bu havayı görebilirsiniz.

Hükümette "her şey iyi gidiyor; o halde, problem yok" mantığı hâkim. Vatandaş bağırıp duruyor; ama, sesini duyan yok; hatta, bazen duyulsa bile "yok canım, siz yanlış biliyorsunuz, siz aslında iyisiniz" şeklinde ikna turları düzenliyorlar; bazı ekonomistleri, medya organlarını da bu noktada değerlendiriyorlar. Vatandaş ne yapsın; masal dinler gibi dinliyor, anlatılan hiçbir şeyi anlamasa bile "yahu, bu koskoca ekonomistler ekonomi iyi diyor da, hiç iyi olmaz mı" diyerek kendilerini yatıştırıyorlar.

Peki, düzelen bir şey var mı; yarın için, bu politikalarla, bir umut var mı; hayır. Vatandaş, artık, cebine, kasasına yabancı bir elin girdiğini hissediyor, görüyor ve de yaşıyor. Yani, Şanlıurfalı vatandaşın deyimiyle "düşman isot tarlasına girdi."

Çiftçilerin, memurların, işçilerin feryatlarını bugün fırçayla sindirebilirsiniz; ama, dertlerine çare olmadığınız müddetçe, bu feryatlar daha da yükselecektir ve nasıl bir önceki koalisyon hükümetine gereken dersi verdilerse, bugünün faillerine de haddini bildireceklerdir.

AKP Hükümeti üç yıl daha IMF'yle devam kararı aldı; yani, kemer sıkmaya devam, kendimizi kandırmaya devam, ölme eşeğim ölmeye devam, nalları dikene kadar devam.

Devlet gelirlerinin çok büyük bir bölümü faize yatırılacak. Para basılmayacak. Emekli Sandığı, SSK ve Bağ-Kurlulara verilen maaş ve hizmetler azaltılacak. İşçi alımları kısıtlanacak. Verimlilik adına işçi çıkarma kolaylaştırılacak. Dolaylı vergiler daha da artırılacak. KDV indirilmeyecek. Tarıma teşvik kısıldıkça kısılacak. Kamu alacaklarına kesinlikle af uygulanmayacak. Özelleştirme adı altında bütün değerli olan kuruluşlarımız satılacak. Bu arada, yabancı sermaye, yılda yüzde 36 faizle ülkemizin bütün kaynaklarını sömürmeye, madenlerimizi, şirketlerimizi, topraklarımızı talan etmeye devam edecek.

Kendimize millî bir ekonomi kalkınma modeli bulamazsak, her karışı şehit kanıyla yoğrulmuş bu aziz vatanı, aziz Türk Milletine bırakmayacakları kesin. Ne diyor… Başbakanımızın "medeniyetlerin buluşma noktası" dediği… Avrupalı… Türkiye Türklere bırakılmayacak kadar önemlidir.

AB'nin, ABD'nin ve IMF'nin sunduğu çözümler bu niyete yönelik, sen ise, bu art niyetlerin Bizans oyunlarına alet olacak kadar basiretsizsin.

O yüzden diyoruz ki, millî bir model lazım, millî bir model lazım, millî bir model lazım… Belki 40 defa desek ikna olursunuz.

Emekliler ne istiyor, Sayın Aydın Bircan'ın deyimiyle: Emeklilerin sendikalaşma haklarını kullanabilmesi için Anayasada bu yönde değişiklik yapılsın, intibak yasası çıkarılsın, mahkemelerde defalarca kazanılan TÜFE farkları bağımsız olarak bütün SSK ve Bağ-Kur emeklilerine ödensin. 2004 yılında çalışan memurlara ödenip emeklilere ödenmeyen 160 000 000 lira ödensin. Maaşlar insanca yaşanacak bir düzeye çıkarılsın. Maaş kuyruklarına son verilerek çağdaş ve insana yaraşır bir düzenleme getirilsin. Dinlenme evleri, yaşlı yurtları gibi düzenlemeler geliştirilsin. Emeklilere kültürel faaliyet imkânı getirilsin, tatil olanakları sağlansın. Şehiriçi ve şehirlerarası ulaşımda indirimlerle seyahat olanağı getirilsin. Emeklilerin maaşlarından vergi kesme, ilaç, katkı payı ve sağlık primi alma gibi  düzenlemelerden derhal vazgeçilsin.

Değerli arkadaşlarım, bunları söyleyen emeklilerin sivil toplum örgütünün bir lideri; yani, emeklilerin isteklerini, çilelerini dile getirmiştir. Ben de emeklilerimizin dertlerini, kendi kürsülerinden burada Yüce Heyetinize aktarmak istedim. Yalnız, sözlerimi bitirmeden önce, birkaç noktayı da Yüce Heyetinize arz etmek istiyorum. 

Benim konuşmamdan sonra Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin Beyefendi çıkıp, hakkımda olur olmaz şeyler söyledi. İşte, efendim, Doğru Yol Partisine gitti, ondan sonra Anavatan Partisine gitti.

Evet, değerli arkadaşlar gittim. Ben, göbeğimden, sindirim sistemimden hiçbir yere bağlı değilim; tertemiz bir insanım, istediğim yere giderim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

BAŞKAN - Buyurun.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Kimse bu açıdan beni kınayamaz. Asıl, kendileri Cumhuriyet Halk Partisinden aldıkları milletvekillerine baksın.

Ben, babadan kalma sadece 20 dönüm arazisi olan, Erzurum tabiriyle "cıscıbıl" ama, mutlu bir insanım. Cumhuriyet Halk Partisinden milletvekili olarak aldığı işadamlarına, sanayicilere, bunlara ne vaat etti de aldı, asıl bunları gündeme getirsin; bir.

İkincisi de, kendileri daha önce Sayın Necmettin Erbakan'ın yanındaydılar ve davaları görüşülürken avukatlığını yapıyorlardı. Kendisi niye AK Partinin yanına geçti? Sayın Necmettin Erbakan hâlâ daha sağdır, onun yanında olması gerekirdi diye düşünüyorum.

AHMET YENİ (Samsun) - Erzurum'a gidebiliyor musun?

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Ben, ayrıyeten, Samsun Milletvekilimiz Sayın Musa Uzunkaya Beyefendiye de bir iki şey söylemek istiyorum: Ben, tabiî ki, üzerime alındım. Bu bardağı göstererek "bize intibah edenler, daha sonra başka partilere geçtiler, değişik tavır aldılar" dediler.

Hayır arkadaşlar. Ben, inançlarımdan, prensiplerimden zerre kadar bir şey kaybetmedim. Asıl, siz bu bardağı kırdığınız için ben ayrıldım. Bu bardağı kırdığınız için ben ayrıldım. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) Dolayısıyla, bardak kırıldıktan sonra, su yayıldı gitti. Bir gün tahmin ediyorum ki, sizin birçoğunuz da yayılıp gideceksiniz değerli arkadaşlar. Bunu, burada belirtmek istiyorum.

AHMET YENİ (Samsun) - Erzurumlu ne diyor bu işe?

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Ayrıca, Adana Milletvekilimiz, Değerli Kardeşimiz Recep Garip Beyefendi, kendisine gerçekten son derece büyük sevgim var, şairdir kendisi, gerçekten duygulu bir insandır. Yalnız, realite ile hislerini biraz karıştırıyor. Benim ona olan sevgim ve saygım sürekli devam edecektir. Yalnız, kendisinde bulamadığım, görmediğim bir şeyi tespit ettim. Recep Garip arkadaşımız…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET YENİ (Samsun) - Erzurumlu ne diyor bu işe?

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen müdahale etmeyelim.

Sayın Özdoğan, konuşmanızı tamamlayın, eksüreniz de bitti.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Hemen tamamlıyorum efendim.

Recep Garip Beyefendi kardeşimiz değerli bir insan, değerli kardeşim buraya çıktı, bize nasihatler verdiler; yani, insanlar birbirlerine nasihatte bulunurlar, buna inanıyorum, inancımız gereği inanıyorum. Yalnız, bu nasihatleri verirlerken, biraz daha tevazu içerisinde verseydiler daha iyi olurdu. Ben, gıybetin de, iftiranın da ne olduğunu iyi bilen insanlardanım.

Bakın, size bir şey söyleyeyim: Benim yaptığım gıybet değildi. Bunu dinî literatüre hâkim olanlar çok iyi bilirler.

Şimdi, birisine, apartmanda yeni bir komşu gelse ve o apartmanın içerisinde de hırsız veya affedersiniz, namussuz birisi olsa…

BAŞKAN - Sayın Özdoğan…

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - …şimdi, o komşusuna dese ki, bu hırsızdır; bu gıybet midir değil midir; gıybet değildir, önceden o kardeşini uyardığı için gıybet değildir.

AHMET YENİ (Samsun) - Erzurum'a gidebiliyor musun?

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, ben, milletim için her türlü fedakârlığa katlanırım. Recep Garip Bey kardeşimden bir şey rica ediyorum; tevazu içinde nasihatlerini  versinler. En büyük kibirlilik, tevazu içerisinde gösterilen kibirliliktir.

BAŞKAN - Sayın Özdoğan…

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Buradan kendisini uyarıyorum.

AHMET YENİ (Samsun) - Erzurum'a gidebiliyor musun?

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Ayrıyeten, Musa Uzunkaya kardeşimiz…

BAŞKAN - Sayın Özdoğan, lütfen…

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - …iktidardan memnundur; çünkü, bir kardeşi emniyet il müdürlüğü, bir kardeşi de DSİ bölge müdürlüğü yapmaktadır.

BAŞKAN - Mikrofonu kapatmak zorunda kalmayayım Sayın Özdoğan.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Başkalarının çocuğu da işsiz gezmektedir.

Saygılarımla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özdoğan.

Şahısları adına söz isteği var.

Tekirdağ Milletvekili Sayın Enis Tütüncü; buyurun.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, az önceki konuşmamda, kamu sabit sermaye yatırımlarının ne kadar az olduğuna değinmiştim. Bu durumun en önemli nedeni, kaynak yetersizliğidir. Kaynak yetersizliğinin giderilmesi için, bir yandan, ülkenin tasarruf gücü artırılmalı, diğer yandan ise, yolsuzluk ve hortumculuğa engel olunmalıdır.

Türkiye'de, son onbeş  yıllık dönemde 150 milyar dolarlık yolsuzluk yapıldığı tahmin edilmektedir. Böylesine büyük bir yolsuzluğun, siyasetin tepelerinde himaye görmeden yapılması mümkün mü sayın milletvekilleri, mümkün mü?!  Bu yolsuzluklardan, bu hortumlamalardan, biliyorsunuz, en büyük darbeyi bankacılık kesimi yemiştir. Evet, ne yazık ki, Türkiye'de, siyasetin tepelerinde, yolsuzluk adacıkları oluşmuştur. Biz, yıllardır, bu bataklıklarda üreyen sivrisineklerle uğraşıyoruz. Oysa, siyasetin tepelerindeki bataklıkları kurutmak lazım. Bu bataklıklar kurutulmayınca ne oluyor; siyaset-bürokrasi-ticaret-mafya organizasyonları ortaya çıkıyor, hazine soyuluyor, bütçedeki kanama artıyor. Hazine soyulunca, bütçedeki kanama artınca ne oluyor; kamu sabit sermaye yatırımları yapılamıyor, işçiye, memura, emekliye, dul ve yetime para verilemiyor.

Bakınız, bugün, Bağ-Kur emeklilerine, SSK emeklilerine bakıyoruz, bunların maaşlarının büyük ölçüde açlık sınırının altında olduğu ortaya çıkıyor. Dikkatinizi çekiyorum, açlık sınırının altında emekli maaşları var bugün Bağ-Kur ve SSK emeklilerinde. Gerçekten, ortalama olarak, 2005 yılı itibariyle bir değerlendirme yaptığımızda, memur emeklileri 700 YTL, SSK emeklileri 500 YTL, esnaf emeklileri 400 YTL, çiftçi emeklileriyse 250 YTL emekli maaşı almaktadırlar. Peki, ülkede açlık sınırı 600 YTL'nin üzerinde olduğuna göre, buna göre, memurlar, kıl payı bu açlık sınırının altına düşmekten kendilerini kurtarıyorlar; ama, SSK emeklileri ortalama 550 YTL aldığına göre, esnaf emeklileri ortalama 400 YTL aldığına göre ve çiftçi emeklileri de ortalama 250 YTL aldıklarına göre, açlık sınırının altında emekli maaşlarına mahkûm edilmişler demektir.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bakınız, son derece önemli; hazinedeki kanamayı, bütçedeki kanamayı durdurmak lazım. Bunun için siyasetin tepelerinde -az önce söylediğim gibi- oluşmuş bulunan bu bataklıkları mutlaka ve mutlaka kurutmalıyız.

Şu anda, bilebildiğim kadarıyla, Millet Meclisine, 250 dolayında, 200'ün üzerinde dokunulmazlık fezlekesi yazılmıştır. Yine, bilebildiğimiz kadarıyla, bu dokunulmazlık fezlekelerinin 40 dolayında olanı yüz kızartıcı suçlarla ilgilidir. Yüz kızartıcı suçlar Türk Ceza Yasasına göre nedir; hırsızlık, ihaleye fesat karıştırma, resmî evrakta sahtecilik, dolandırıcılık yüz kızartıcı suçlardır.

HALUK KOÇ (Samsun) - Zimmet…

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, ben, hem Plan ve Bütçe Komisyonunda hem bu Genel Kurulda, iki kez, bu suçlardan acaba kimler suçlanıyorlar, bunun bilinmesi için -iki kez, hem Plan ve Bütçe Komisyonunda hem burada- soru sordum, bu soruya yanıt alamadım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; en azından şu anda bilmek istiyorum. 40'ın üzerindeki dokunulmazlık fezlekesi, yüz kızartıcı suçlarla ilgili dokunulmazlık fezlekeleri kimlerle ilgilidir? Eğer, Türkiye'de bu konular bilinemezse, siyasetin tepelerindeki yolsuzluk adacıklarının kurutulması kesinlikle mümkün değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Bu nedenle, milletvekilliği dokunulmazlığı, artık, geciktirilmeksizin ve derhal, Avrupa Birliği ülkelerindeki duruma getirilmelidir. Yine, yolsuzluklarla mücadele için, Memurin Muhakemat Kanunu daha çağdaş ve daha etik bir anlayışla değiştirilmelidir. Bu konularda daha fazla gecikme, hazinemizdeki, bütçedeki kanamanın sürmesine neden olacaktır; faturalar, yine, işçiye, çiftçiye, memura, küçük esnaf ve sanatkâra, emekli, dul ve yetimlere, işsizlere, özürlü yurttaşlara, milyonlarca özürlü yurttaşa çıkacaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi, tekrar, en iyi dileklerimle, sevgilerle, saygılarla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Tütüncü.

Şahsı adına ikinci söz isteği Amasya Milletvekili Sayın Hamza Albayrak'a aittir.

Buyurun Sayın Albayrak. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HAMZA ALBAYRAK (Amasya) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan 1028 sıra sayılı 2006 yılı, daha doğrusu 2006 çok yıllı merkezî yönetim bütçesinin 9 uncu maddesiyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum; hepinizi ve bizi izleyenleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bütçede gelir ve giderler arasındaki korelasyonu sağlıklı kurmak lazım. Gelir ve gider arasındaki dengenin gözardı edilerek, kalemlerin ayrı ayrı değerlendirilmesi, bütçenin gelir - gider tablolarının kâr-zarar cetvellerinin analizinde ve rasyoların değerlendirilmesinde elbetteki sapmalara, yanlış birtakım sonuçlara kişileri sevk edebilir.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'de, 2002 gelirlerin gideri karşılama oranı yüzde 65,3 iken, 2005'te, bu oran, onbir aylık kesin rakamların sonucu itibariyle yüzde 96'lar civarındadır. 2002'de yüzde 14,6 olan konsolide bütçe açığının, gayri safî millî hâsılaya oranı 2005'te yüzde 3'ün altına inmiş olacaktır ki, o da, Maastricht kriterlerini, Türkiye'nin yakaladığının net bir ölçüsüdür.

Değerli arkadaşlar, 2006'da, bütçenin giderleri 157,3 milyar YTL, gelirleri ise 144,1 YTL'dir. Bütçe açığı ise, 13,2 milyar YTL'dir. Değerli arkadaşlar, faizdışı fazla ise 33,0 milyar YTL'dir.

Değerli arkadaşlar, AK Parti 2002 ilâ şu anda yapmakta olduğumuz 2006 yılı bütçelerinde, gerçekten, bir şeyde yanılmıştır. Bunu huzurlarınızda alenen ikrar ediyorum. 2003, 2004 ve 2005 yılı bütçe açığı tahmininde AK Parti yanılmıştır; çünkü, gerçekleşen rakam tahmininden daha düşük olmuştur. Bunu rakamlaştırmak gerekir ise, 2003 yılında gerçekleşen bütçe açığı 33 milyar YTL, 2004'te 24,4 milyar YTL, 2005'te de bu rakam 14 milyar YTL civarında olacaktır. Böylesi sapmaları Türk Milleti inşallah bundan sonra da sık sık görecektir.

Değerli arkadaşlar, 2004'te büyüme 9,9'la otuzdokuz yılın en yüksek büyüme oranıdır. Buradaki konuşmacı arkadaşların birçoğu, maalesef, büyüme ile gelişme arasındaki bağlantıyı sağlıklı kuramamaktadırlar. Değerli arkadaşlar, 2002 ilâ 2005 yılları arasında ortalama büyümenin yüzde 7,5 olduğu herkesin malumlarıdır. AK Partinin iktidara geldiği günden bugüne kadar -şunu çok açık ve net olarak huzurlarınızda söylüyorum- bu Meclis çatısı altında ya da Meclis dışında, 3 Kasım 2002'den önce şu bütçe kalemleri iyi idi de, siz iktidara geldiniz, 2003'te, 2004'te, 2005'te, 2006'da şu kalem daha kötü oldu diyen varsa, ben Amasya Milletvekili Hamza Albayrak olarak noter huzurunda herkesle bu konuyu tartışmaya hazırım. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler) Kaybeden istifa etsin.

ŞEVKET ARZ (Trabzon)- Akaryakıt!.. Akaryakıt!..

HAMZA ALBAYRAK (Devamla)- Değerli arkadaşlar, 3 Kasım 2002'de akaryakıtın litre fiyatı mazotta 1 250 000 TL idi. Bugün, şu anda 2 YTL civarında. Bakınız, bizden öncekiler iktidar olsaydı, her geçen gün zamla yatılıp zamla kalkıldığı dönemde -onu da iddia ediyorum- bugün akaryakıtın litre fiyatı 5 000 000 liranın üzerinde olacaktı. Aksini ispat edenle tartışırım milletvekilliğimi ortaya koyarak. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

ÖZLEM ÇERÇİOĞLU (Aydın)- Kötüden örnek olmaz Sayın Vekilim.

VEZİR AKDEMİR (İzmir)- İşçinin maaşı ne oldu o zaman?! Asgarî ücret ne oldu?!

HAMZA ALBAYRAK (Devamla)- Değerli arkadaşlar, burada denenenler çok. Denenen AK Parti. Sizler denendiniz.

Bakınız değerli arkadaşlar, ben yaşayanım. 1978 yılında Gümüşhane'de valiyi araya koyarak nasıl benzin, mazot tedarik ettim, bizzat yaşadım.

TEVFİK AKBAK (Çankırı)- Baykal'ın şey olduğu zaman.

HAMZA ALBAYRAK (Devamla)- 12 Eylül 1980 döneminde Aydın'da Ziraî Donatımda teftişteydim. İnanın, 5 kilogram ayçiçeğini Aydın'dan aldım, trenle Ankara'ya kadar getirdim. Nerede karaborsa, nerede stokçuluk arkadaşlar?! Bunu Türk Milleti unuttu. (AK Parti sıralarından alkışlar) Ama, bunu siz hatırlatmayın lütfen bizlere.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAMZA ALBAYRAK (Devamla) - Değerli arkadaşlar, ortada bir gerçek var. Olduğumuz gibi görünelim, göründüğümüz gibi olalım. (CHP sıralarından alkışlar [!])

BAŞKAN - Sayın Albayrak, buyurun.

HAMZA ALBAYRAK (Devamla) - Delilden sonuca gidelim, delilden! (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Siz Genel Kurula hitap edin. Eksürenizi verdim, konuşmanızı tamamlayın.

HAMZA ALBAYRAK (Devamla) - Bütçe kalemleri elimde.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Bakan olursun inşallah.

HAMZA ALBAYRAK (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bakınız, konumuz yatırımlar. Şu anda bütçede en çok yer alan kalemlerin başında, elbette ki, faizlere ayrılan pay geliyor, ondan sonra personel giderleri yer alıyor, ondan sonra, değerli arkadaşlar, yatırımlar yer alıyor. Biraz önce Enis Tütüncü Bey bahsettiler; sabit sermaye yatırımındaki karşılaştırmada bir gerilime olduğunu düşündü. Aynen katılıyorum kendilerine.

Değerli arkadaşlar, sabit sermaye yatırımıyla inşa edilen barajların, yolların, köprülerin, havaalanlarının, meydanların Türkiye'yi nasıl yatırımlar çöplüğüne döndürdüğü, hepimizin malumu. Hiçbirisi AK Parti döneminde yapılmamış bunların. Su biriktirmeyen barajları mı görürsünüz, içinde -affedersiniz- hayvanlar otlatılan havaalanları mı görürsünüz… Bunların faturasını AK Partiye çıkarmak mümkün değil. Elbette, bu arada, iktisadî devlet teşekküllerinin özelleştirmeden dolayı sabit sermaye yatırımlarına etkisini de gözardı etmemek lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Sayın Albayrak, son cümlenizi rica ediyorum.

HAMZA ALBAYRAK (Devamla) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; geliniz, benlerimiz biz olsun, bizlerimiz bir olsun…

HALUK KOÇ (Samsun) - Yolsuzluklar da var, yolsuzluklar…

HAMZA ALBAYRAK (Devamla) - …birlerimiz pir olsun. 2006 yılı bütçesini bir ağaca benzetirsek, ne olur, tohumu sevgi olsun, meyvesi barış olsun, mutluluk olsun, refah olsun. Bütün milletvekilleri olarak, hepimiz, sevgi kahramanları olalım, şu aziz Türk Milletinin bizden beklediği hizmetleri, şu çatı altında verelim. (AK Parti sıralarından alkışlar; CHP sıralarından alkışlar [!])

Değerli arkadaşlar, bizim bir atasözümüz var, boş teneke çok ses verir, biliyor musunuz, dan dan öter. Kınıyorum buradan laf atanları, hepsini, hepsini kınıyorum. Söz hakkı olan gelsin burada konuşsun kardeşim! (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; CHP sıralarından gürültüler) Bu zamanı israf etmeye kimsenin hakkı yok. Türk Milleti, bizden, bu vakarı, bu meslek anlayışını bekliyor. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Ben, bir dede olarak…

TUNCAY ERCENK (Antalya) -Coştu, coştu!..

BAŞKAN - Sayın Albayrak, lütfen konuşmanızı bitirin.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Konuşsun Sayın Başkan, devam etsin!

HAMZA ALBAYRAK (Devamla) - Toparlıyorum, son sözüm Sayın Başkanım.

Ben, bir dede olarak…

BAŞKAN - Hayır, toparlamayın; bitirin konuşmanızı lütfen.

HAMZA ALBAYRAK (Devamla) - … torunumdan utanmak istemiyorum; kavga gürültüyü benim torunum istemiyor.

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Sayın Başkan "boş teneke" sözünü lütfen geri alsın. Buradaki hiç kimse boş teneke değil.

HAMZA ALBAYRAK (Devamla) - Geliniz, bize yaraşan ve yakışan haleti ruhiye içerisinde, bu Mecliste, milletvekili olarak değerli zamanları çok iyi değerlendirelim.

UFUK ÖZKAN (Manisa) - "Boş teneke" sözünü geri alsın Sayın Başkan. Bu milletvekilleri boş tenekeye benzetilemez.

HAMZA ALBAYRAK (Devamla) - Bu bütçenin hepimize hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Albayrak.

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Sayın Başkan "boş teneke" sözünü geri alsın. Bu, kendi arkadaşlarına da hakaret, Parlamentoya da hakaret.

BAŞKAN - Sayın Özkan, iyi dinlememişsiniz; atasözünden bahsetti, sizden değil, atasözünden.

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Boş tenekeyi bize benzetiyor, buraya benzetiyor Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, soru - cevap kısmına geçiyoruz.

Sayın Işık, buyurun.

AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Adalet Bakanımız oturdu, soruların kapsamını değiştirdim.

Sayın Bakanım, eğitim, sağlık, adalet ve güvenliğin hükümetin öncelikleri olduğunu biliyoruz, bu dört konunun. Bu konuda, rakamlarla değerlendirme almak istiyorum.

Diğer sorum: Hükümetin diğer bir önceliği de, yoksullukla mücadeledir. Bu bazda, sosyal yardımlar da önem taşımakta. Aynî ve nakdî yardımlar konusunda yapılanları özetlemenizi talep ediyorum.

Son olarak, sorun yumağı haline gelmiş olan zorunlu tasarrufta, bugüne kadar ödenen miktar ne kadardır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Emek.

ATİLA EMEK (Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Her ne kadar Sayın Adalet Bakanımız burada, Maliye bakanımız yoksa da, yine hükümetin bir üyesi olarak tabiî buradalar.

Sayın Bakana aracılığınızla sormak istiyorum; Sayın Bakan, toplumun tüm kesimlerinde sıkıntı devam ediyor. Her ne kadar, Adalet ve Kalkınma Partili sözcüler pembe tablolar çizseler de, emekliler hayatlarının son dönemlerini sıkıntı ve ıstırap içinde geçiriyor; esnaf yoksullaştı, işyerlerini kapatıyor; tarımın bütün kesimlerinde üretici perişan, üretiyor, ürettiğini maliyetin altında satamıyor; tekstilcilerin "battık" feryatlarını duyan yok. Ayakta durmaya çalışan tek sektör turizm. Turizmde, konaklama hizmetlerinde KDV oranı yüzde 18. Avrupa Birliği ülkelerinin büyük çoğunluğunda da indirimli KDV olduğuna göre, bu sektör, altyapı sorunları dahil binbir sıkıntıyla kıvranırken, bir de yüksek KDV baskısı altında. Sektörün geleceği açısından -ki, Türkiye için, ülkemiz için son derece önemli- acaba, KDV'yi, konaklama hizmetlerinde yüzde 8'e indirmeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Emek.

Sayın Ahmet Yeni, buyurun.

AHMET YENİ (Samsun) - Sayın Bakanım, Samsunumuzdaki 964 köyümüzün tamamını AK Parti Milletvekilleri olarak bu yaz gezdik ve raporlar hazırladık. (CHP sıralarından gürültüler)

OSMAN KAPTAN (Antalya) - Tövbe tövbe!.. Biz gittik "hiç AK Partililer gelmedi" dediler.

AHMET YENİ (Samsun) - AK Partinin birinci döneminde, susuz, yolu olmayan köy kalmayacaktır; bu, bizim hedefimizdir. Bu kapsamda, yerinden yönetim ilkemiz gereği olarak, ilçelerde, kaymakamların başkanlığında, kaymakam, muhtar ve il genel meclisi üyelerinden oluşan, köylere hizmet getirme birlikleri oluşmuştur. 2005 yılında, bu konuda, köylerde ciddî hizmetler yapılmıştır. Köydes Projesi gereği, köyleri destekleme konusunda bütçe dışında ek kaynak gönderecek misiniz?

İkinci sorum: Özelleştirmeden 2006 yılında ne kadar kaynak bekliyorsunuz?

Üçüncü sorum: Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonundan, 2006 yılında ne kadar kaynak bekliyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Özcan, buyurun.

OSMAN ÖZCAN (Antalya) - Sayın Bakan, Kurumlar Vergisini yüzde 30'dan yüzde 20'ye indiriyorsunuz. Beyannameli mükelleflerin Gelir Vergisi tarifesini de yüzde 15'e indirmek suretiyle, ücretlilerin Gelir Vergisi oranıyla eşitliyorsunuz. Bu durumda, ücretlilerin Gelir Vergisi tarifesini de yüzde 15'ten yüzde 10'a indirmeyi düşünüyor musunuz?

İki; SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı primlerini düşürmeyi düşünüyor musunuz?

Son olarak, bütçe açılış konuşmanızda -sayfa 28- AKP'nin yaptırdığı derslik sayısını 42 000 olarak açıkladınız. Dünkü konuşmanızda ise, 70 000 derslik yaptığınızı söylediniz. Arada 28 000 fark var. Hangi sözünüz doğrudur?

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Özkan, buyurun.

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

9 uncu maddede, yatırım harcamalarıyla ilgili olan bu maddede "2006 Yılı Yatırım Programına ek yatırım cetvellerinde yer alan projeler dışında herhangi bir projeye harcama yapılamaz. Bu cetvellerde yer alan projeler ile ödeneği toplu olarak verilmiş projeler kapsamındaki yıllara sâri işlere 2006 yılında başlanabilmesi için proje veya işin 2006 yılı yatırım ödeneği, proje maliyetinin yüzde onundan az olamaz" hükümleri vardır.

Projeler için, millî gelire katkı, katmadeğer üretme kapasitesi, sosyal ihtiyaçları karşılayıp karşılayamadığı gibi kriterler, Yüksek Planlama Kurulunun 2006 yılı programının uygulanması, koordinasyonu ve izlenmesine dair karar belirleyici bir önem taşımamaktadır. Bu durumda, ödenekler sınırlandırılmış; ama, yatırım tercihinde seçiciliğe dikkat edilmemiştir. Ne ekonomik etkinlik dikkate alınmış ne de yatırımlarda belirli bir istihdam garantisi veya istihdam genişlemesi gibi temel kriterler dikkate alınmamıştır. O halde, yatırım tercihlerinde siyasî kaygılar ve beklentiler mi hâkim olmuştur? Kısacası, Bakanımızın anlayacağı dilde, siyasî rüşvet olarak seçim zamanı mı beklenmektedir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Soru sorma süresi tamamlanmıştır.

Sayın Bakan, buyurun; cevaplarınızı bekliyoruz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Yeni, KÖYDES projeleriyle ilgili ayrılan ödenekleri sordu. KÖYDES'lere, bu sene, köylerin, yol, içmesuları için 2 milyar YTL bütçemizden ayrılmıştır. Niyetimiz, AK Parti hükümetleri olarak, içmesuyu olmayan, yolu olmayan köy bırakmamaktır; iktidarımızda, biz, bunu gerçekleştireceğiz.

Özelleştirme ve TMSF'den gelecek olan kaynakları sordular. Dünkü konuşmamda da söyledim; üç yıl içerisinde özelleştirmelerin tutarı,  TMSF de dahil olmak üzere, 33 milyar dolar civarındadır, 32 786 000 000 dolar.

Sayın Özcan, ücretlerle ilgili indirim yapıp yapmayacağımızı sordular. Ücretlerle ilgili olarak, vergi olarak, devamlı olarak söylüyorum, değerli arkadaşlar, en düşük esnafın vergisi yüzde 15, memurlardan aldığımız ortalama vergi yüzde 7,7. O bakımdan, bu şekilde devam edeceğiz.

Bütçe açılış konuşmamızda 40 000 olarak söylemiştim derslik sayısını, bunu daha sonraki konuşmamda 70 000 olarak düzelttim. Bizim zamanımızda açılan derslik sayısı 70 000'dir.

ATİLA EMEK (Antalya) - Turizmde KDV'yi sormuştum.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Özkan'ın yatırım tercihleriyle ilgili sorusunu cevaplandırmak istiyorum.

Sayın Özkan, biz, hiçbir zaman, yatırım tercihlerini ekonomik tercihlerin üstüne çıkarmadık, siyasî tercihleri önplana katiyen çıkarmadık ve popülizm yapmadık ve bundan sonra da yapmayacağız. Bundan dolayıdır ki, az kaynaklarla birçok yatırımı bitirebildik. Elimizdeki sınırlı imkânlarla, şu Türkiye'de şimdiye kadar görülmemiş derecede bir yatırıma imza attık. Onu hepiniz biliyorsunuz; onu bildiğiniz halde, yine de bu şekilde sorularınızı, ben, hayretle karşılıyorum; ama, bizim yatırım tercihlerimiz, tamamen ekonomik, ülkenin gerçeklerine uygun, vatandaşa hizmeti önplana alan ve yarım kalmış yatırımlarda da öncelikle bunları ekonomiye kazandırmak şeklindedir düşüncelerimiz.

Bunları arz etmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

ATİLA EMEK (Antalya) - Sayın Bakanım, turizmde KDV'yi sormuştum. Son derece önemli; sektör bekliyor bu açıklamayı. Lütfederseniz… Zaman da var Sayın Bakan.

BAŞKAN - Sayın Bakan, cevaplandırılmamış soru var mı?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Cevaplandırılmamış varsa, onu da yazılı olarak cevaplandırırım.

ATİLA EMEK (Antalya) - Turizmde KDV indirimini sordum Sayın Bakan.

BAŞKAN - Evet, Sayın Emek, KDV indirimini sormuştu, turistik bölgelerde, Sayın Bakan.

ATİLA EMEK (Antalya) - Yani, konaklama hizmetlerinde.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, vergilerle, vergi sistemimizle ilgili olarak, biz, sürekli olarak çalışma yapıyoruz ve elimizdeki imkânlar çerçevesinde de, bunlardan, mümkün mertebe bu vergileri indirmeye gayret ediyoruz. Bugün, şimdiye kadar, hem gıdada indirdik hem eğitim harcamalarında, sağlıkta bunları indirdik ve son olarak da, Kurumlar Vergisi ve Gelir Vergisinde çok önemli indirimler yaptık. Bundan sonraki yapacağımız çalışmalarda da çalışmalara devam ediyoruz. Elimizdeki çalışmalar bittikçe, bunları halkımızla paylaşırız; ama, bir Maliye Bakanı olarak kesin neticeleri almadan, hesabından emin olmadan, falanca vergide indirecek misin indirmeyecek misin diye, benim bir soruyu şu anda cevaplamam mümkün değildir.

ATİLA EMEK (Antalya) - Hükümet olarak açıkladınız daha evvel. Sektör temsilcilerine açıklıyorsunuz ama…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Yapacağımız çalışmaların neticesinde halkımızla bu konuyu paylaşırız.

Hepinize teşekkür ediyorum.

OSMAN KAPTAN (Antalya) - Ama, Sayın Bakan, Sayın Başbakan indireceğiz dedi.

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan; süremiz de doldu.

Sayın milletvekilleri soru-cevap kısmı tamamlanmıştır.

OSMAN KAPTAN (Antalya) - Sayın Başbakan indireceğiz dedi. Bakan olarak siz indirmiyor musunuz?

BAŞKAN - Maddeyle ilgili 2 önerge var; önergeleri ayrı ayrı okutacağım ve işleme alacağım.

ATİLA EMEK (Antalya) - İndireceğiz diye Antalya'da söylüyorsunuz, Mecliste yok.

BAŞKAN - Buyurun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 1028 sıra sayılı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının "Gerektiğinde Kullanılabilecek Ödenekler" başlıklı 9 uncu maddesinin "a" fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                       

M. Akif Hamzaçebi

Haluk Koç

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

 

Trabzon

Samsun

Malatya

 

Ahmet Ersin

Vezir Akdemir

Salih Gün

 

İzmir

İzmir

Kocaeli

 

 

M. Vedat Yücesan

 

 

 

Eskişehir

 

"a) 2006 Yılı Yatırım Programına ek yatırım cetvellerinde yer alan projeler dışında herhangi bir projeye harcama yapılamaz. Bu cetvellerde yer alan projeler ile ödeneği toplu olarak verilmiş projeler kapsamındaki yıllara sari işlere 2006 yılında başlanabilmesi için proje veya işin 2006 yılı yatırım ödeneği, proje maliyetinin yüzde onundan az olamaz. Bu oranın altında kalan proje ve işler için gerektiğinde projeler 2006 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar hükümlerine uyulmak ve öncelikle kurumların yatırım ödenekleri içinde kalmak suretiyle revize edilebilir.

…"

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 1028 sıra sayılı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının "Gerektiğinde kullanılabilecek Ödenekler" başlıklı 9 uncu maddesinin "a" fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       

Haluk Koç

Salih Gün

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

 

Samsun

Kocaeli

Malatya

 

Ahmet Ersin

Vezir Akdemir

M. Vedat Yücesan

 

İzmir

İzmir

Eskişehir

"a) 2006 Yılı Yatırım Programına ek yatırım cetvellerinde yer alan projeler dışında herhangi bir projeye harcama yapılamaz. Bu cetvellerde yer alan projeler ile ödeneği toplu olarak verilmiş projeler kapsamındaki yıllara sâri işlere 2006 yılında başlanabilmesi için proje veya işin 2006 yılı yatırım ödeneği, proje maliyetinin yüzde onundan az olamaz. Bu oranın altında kalan proje ve işler için gerektiğinde projeler 2006 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar hükümlerine uyulmak ve orta vadeli programda belirlenen öncelikler çerçevesinde tamamlanma süresinin kısalığına göre öncelikle kurumların yatırım ödenekleri içinde kalmak suretiyle revize edilebilir.

…"

BAŞKAN - Bu önerge en aykırı önerge olduğu için, önce bunu işleme koyuyorum.

Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Madde metninde yapılan düzenlemeyle parantez hükmü kaldırılmakta, yine yüzde 10'un altında kalan projelerin revizyonuna ilişkin hükümler, yatırım programından beklenen etkinliğin sağlanması amacıyla yeniden düzenlenmektedir. Bu anlamda orta vadeli program öncelikleri ile projelerin tamamlanma sürelerinin kısalığı temel kriterler arasında sayılmaktadır.

Toplam kamu yatırımlarına ayrılan kaynağın her yıl reel düzeyindeki düşmesi, yatırım stokunun büyüklüğü dikkate alındığında, yatırımların ortalama tamamlanma sürelerinin uzamasına neden olmaktadır. Enerji sektöründe (DSİ kaynaklı) yer alan projelerin ortalama  tamamlanma süresi 15 yılı aşarken, bu süre tarımda 30 yıla ulaşmaktadır. Tamamlanma süresi uzayan her bir proje, aslında ülke ekonomisi açısından alternatif maliyeti oldukça yüksek olan bir kaynak kaybına neden olmaktadır.

Yatırımın sektörel ve alt sektör dağılımındaki yanlış tercihler mevcut yatırım stokunun yapısını bozmakta, projelerin, öngörüldüğü sürelerin çok üzerinde tamamlanmasına neden olmaktadır.

BAŞKAN - Gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 1028 sıra sayılı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının "Gerektiğinde Kullanılabilecek Ödenekler" başlıklı 9 uncu maddesinin "a" fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                              Mehmet Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları

"a) 2006 Yılı Yatırım Programına ek yatırım cetvellerinde yer alan projeler dışında herhangi bir projeye harcama yapılamaz. Bu cetvellerde yer alan projeler ile ödeneği toplu olarak verilmiş projeler kapsamındaki yıllara sâri işlere 2006 yılında başlanabilmesi için proje veya işin 2006 yılı yatırım ödeneği, proje maliyetinin yüzde onundan az olamaz. Bu oranın altında kalan proje ve işler için gerektiğinde projeler 2006 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar hükümlerine uyulmak ve öncelikle kurumların yatırım ödenekleri içinde kalmak suretiyle revize edilebilir.

…"

BAŞKAN - Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkanım katılmıyoruz; ama, ikisi aynı önerge bunların yani. Aynı, madde madde, satır satır aynı.

BAŞKAN - Olabilir.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Madde metninde yapılan düzenlemeyle parantez hükmü kaldırılmaktadır. Böylece 2006 yılı yatırım programında yer alan projelere yeterli kaynağın sağlanması amaçlanmaktadır.

Programda yer alan ve yıllara sâri olan işlerin başlayabilmesi için projenin yüzde 10'undan az olmamak üzere ödenek konması, işin öngörülen ekonomik sürede tamamlanması için gerekli olan bir uygulamadır.

Kamu yatırımları tarihsel olarak en büyük daralmayı son 3 yıllık dönemde yaşamıştır. 2003 yılı öncesinde toplam kamu yatırımlarının (yatırım işçiliği hariç) GSMH'ya oranı yüzde 5,7 düzeyindeyken, bu oran 2004 yılında yüzde 4,1'e kadar düşmüştür. 2006 yılı programında kamu yatırımlarının yüzde 4,6 düzeyinde gerçekleşmesi programlanmış olmakla birlikte, bu düzey, reel olarak, 2004 yılı hariç olmak üzere, son dönemin en düşük yatırım düzeyine karşılık gelmektedir.

Ayrıca, yeterli ödeneği olmayan projelere başlanması, kamu yatırım programında yer alan projelerin tamamlanma sürelerinin uzamasına da yol açacaktır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Şimdi, 9 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 21.16

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 21.28

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42 nci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ  İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1.- 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1119) (S. Sayısı:1028) (Devam)

2.- 2004 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Dairelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap  Kanunu Tasarısı  ve  Plan ve  Bütçe Komisyonu  Raporu ( 1/1084, 3/907)  (S. Sayısı: 1029) (Devam)

3.-  2004 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil İdarelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1085, 3/908) (S. Sayısı: 1030) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Soru sormak isteyen arkadaşlarımız şu andan itibaren cihaza girebilirler.

10 uncu maddeyi okutuyorum:

Resmi taşıtlar, demirbaş eşya ve levazım

MADDE 10.- a) 1. Bu Kanuna bağlı (T) işaretli cetvelde yer alan taşıtlar, ancak çok acil ve zorunlu hallere münhasır olmak kaydıyla ilgili bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu kararı ile edinilebilir.    

2. Vakıf, dernek, sandık, banka, birlik, firma, şahıs ve benzeri kuruluş veya kişilere ait olup 5/1/1961 tarihli ve 237 sayılı Kanun kapsamında bulunan kurumlar ile özel kanunla kurulmuş diğer kamu kurum, kurul, üst kurul ve kuruluşlarınca kullanılan taşıtların giderleri için kurum bütçelerinden hiçbir şekilde ödeme yapılamaz.

3. (2) numaralı bent kapsamındaki kamu kurumlarına ait taşıt sayısını azaltmak ve taşıt bakım-onarımı ile akaryakıt giderlerinde israfa yol açmamak amacıyla gerekli düzenlemeleri yapmaya, önlemleri almaya ve sınırlamalar getirmeye Maliye Bakanının teklifi üzerine Başbakan; kamu görevlilerinden kimlerin resmi taşıtlar yerine ticari taşıtlardan yararlanacağına ve ticari taşıtlardan yararlanacaklara yapılacak ödemeler ile bunlara ilişkin esas ve usulleri belirlemeye Maliye Bakanı yetkilidir.

4. Türk Silahlı Kuvvetleri (Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı dahil) ile  Emniyet Genel Müdürlüğüne kurum, kuruluş, dernek ve vakıflarca hibe edilecek taşıtlar, (T) işaretli cetvelde gösterilmesine gerek bulunmaksızın Bakanlar Kurulu kararı ile edinilebilir.

5. Emniyet Genel Müdürlüğüne ait taşıtlar, 12/4/2001 tarihli ve 4645 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde (T) işaretli cetvelde gösterilmesine gerek bulunmaksızın, cinsi ve adedi İçişleri Bakanının talebi ve Maliye Bakanlığının teklifi üzerine alınacak Bakanlar Kurulu kararında belirlenmek kaydıyla 4.1.2002 tarihli ve 4734 sayılı Kanuna tabi olmaksızın mübadele yoluyla yenileri ile değiştirilebilir. Aradaki fiyat farkı, Türk Polis Teşkilatını Güçlendirme Vakfı gelirlerinden karşılanır.

Türk Silahlı Kuvvetlerine (Jandarma Genel Komutanlığı dahil) ait taşıtlar, 30/5/1985 tarihli ve 3212 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde (T) işaretli cetvelde gösterilmesine gerek bulunmaksızın, cinsi ve adedi Milli Savunma Bakanlığının (Jandarma Genel Komutanlığı için ise İçişleri Bakanlığının) talebi ve Maliye Bakanlığının teklifi üzerine alınacak Bakanlar Kurulu kararında belirlenmek kaydıyla 4734 sayılı Kanuna tabi olmaksızın mübadele yoluyla yenileriyle değiştirilebilir. Aradaki fiyat farkı, kantin gelirlerinden veya bağış yoluyla (Jandarma Genel Komutanlığı için Jandarma Asayiş Vakfı gelirlerinden)  karşılanır.

b) Genel yönetim kapsamındaki kamu idareleri, döner sermayeler, fonlar, genel yönetim kapsamında olmamakla birlikte bu idare bütçelerinden yardım alan kamu idareleri ile kamu iktisadi teşebbüsleri, bağlı ortaklıkları ile müessese ve işletmelerindeki ihtiyaç fazlası eşya ve levazımın tespiti ile bunların kuruluşlar arasında bedelsiz olarak devredilmesine veya tasfiye edilmesine ilişkin esas ve usuller Maliye Bakanlığınca düzenlenir. 3212 sayılı Kanun ile 3/7/2003 tarihli ve 4916 sayılı Kanunun 37 nci maddesi hükümleri saklıdır. Diğer kanunların bu fıkraya aykırı hükümleri uygulanmaz.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Kemal Sağ; buyurun.

CHP GRUBU ADINA KEMAL SAĞ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2006 yılı Merkezî Yönetim Bütçe Yasa Tasarısının 10 uncu maddesi üzerine, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına söz almış bulunuyorum; sözlerime başlarken Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bütçe yasa tasarısının bu maddesiyle, resmî taşıt edinilmesi ve kullanılmasına ilişkin usul ve esaslar belirlenmektedir. Sözlerimin başında hemen belirteyim ki, resmî taşıtların kullanım biçimindeki pervasızlık vatandaşlarımızda büyük tepkiye yol açmaktadır, hatta, bu tepki öyle büyümüştür ki, toplumda zaman zaman infial noktasına ulaşmaktadır. Kamu kurum ve kuruluşlarında 237 sayılı Yasa, âdeta yok var sayılmakta, resmî hizmette kullanılmak amacıyla tahsis edilen araçlar, sanki özel hizmete tahsis edilmiş gibi kullanılmaktadır. 237 sayılı Taşıt Yasasıyla taşıt kullanabilecek makamlar belirlenmiş; ancak, buna rağmen birçok araç sahibi, makam sahibi insan, bu kurallara uymamaya devam ediyor. Resmî hizmete tahsis edilen araçlar, bazı kurumlarda, kamu görevlilerini evlerinden işyerlerine, işyerlerinden evlerine, hatta, bunun ötesinde okullara öğrenci taşıyan servis araçları haline gelmiştir. Bazı kamu kuruluşları, durumu kamufle etmek ve kamuoyu baskısından kurtulmak için, resmî plakalı araç kullanmamakta; vakıf, dernek, sandık ve benzeri kuruluşlar aracılığıyla edinmiş oldukları sivil plakalı araçları kullanmaya devam etmektedirler.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir başka konu, hizmet satın almak suretiyle kiralanan binek araçların kullanılmasındaki savurganlıktır. Bütçe olanaklarıyla kiralanan araçlar özel işlerde kullanılarak yasa ihlal edilmektedir. Kiralanan araçlar sivil plakalı olduğu için suiistimal oranı daha yüksek olmaktadır.

Belediyelere baktığımızda durum daha da vahimdir. Resmî taşıtlar ve kiralama yoluyla edinilen taşıtlar âdeta özel bir araçmış gibi kullanılmaktadır. Buradan valilere, kaymakamlara ve kurum amirlerine seslenmek istiyorum, ayrıca, hükümete seslenmek istiyorum: 237 sayılı Yasa, yukarıda belirttiğim gibi, birçok şekilde ihlal edilmektedir. Kurumların idarecileri suç işlemektedirler. Kamu kaynağı birçok kişinin özel menfaatları doğrultusunda kullanılarak israf edilmektedir. Lütfen bu konunun takipçisi olunuz. Taşıt Yasasının bütün kurallarını uygulayınız. Aksi takdirde, bu duruma göz yumarak, görmezlikten gelerek suça iştirak etmiş olacaksınız.

Elbette, vatandaşlarımızın da bu konuda duyarlılığının artırılması ve bir denetim organı gibi mevzuat dışı bu uygulamalara tepki göstermesi ve sonuç alınıncaya kadar da takip etmesi gerekmektedir.

Unutulmamalıdır ki, harcanan bu paralarda, yapılan bu savurganlıklarda tüyü bitmemiş yetimlerin hakkı vardır. Kıt olan kaynaklar israf edilmektedir. Vatandaşlarımız duyarlı davranırlarsa, hem kamuoyu denetimi yerine getirilecek hem de kamu kaynaklarının yerinde harcanmasına katkıda bulunmuş hem de tüyü bitmemiş yetimlerin hakkı korunmuş olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yukarıda belirttiğim olumsuzlukların bir bölümü, her yıl bütçe yasasının bir maddesine konularak, hükümlerle engellenmeye çalışılmaktadır. Bu yılkı bütçe yasasının 10 uncu maddesine, 237 sayılı Taşıt Yasası kapsamında bulunan kurumların, vakıf, dernek, birlik, şahıs ve benzeri kuruluşların edinmiş oldukları taşıtların akaryakıt, bakım ve onarım giderleri için kurum bütçelerinden hiçbir şekilde ödeme yapılmayacağı yolunda hüküm konulmuştur. Hatta, bununla yetinilmeyip, kamu kurumlarına ait taşıt sayısını azaltmak ve taşıt bakım onarımı ile akaryakıt giderlerinde israfı önlemek üzere, Maliye Bakanlığına gerekli düzenleme yapma yetkisi verilmektedir. Evet, durum, bu şekilde bir düzenleme yapılmasını gerektirecek kadar vahimdir değerli arkadaşlarım. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, tespitlerimizin doğru olduğu açıktır. Hükümetten bu konudaki beklentimiz ise, durumu sadece bir tespitle kalmaması, konuyu takip ederek, gerekli önlemleri alması, yasadışı araç kullanımının önüne geçerek, israfın önlenmesidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; değinmek istediğim bir başka önemli husus, Türk Silahlı Kuvvetleri ile Emniyet Genel Müdürlüğünün taşıt edinmesi için bütçe yasasına konulan hükümlerdeki mevzuata aykırılıktır. Mevzuata aykırılığa geçmeden önce, bir konuya açıklık getirmek isterim. Çok değer verdiğimiz ve önemsediğimiz bu iki güzide kurumumuzun çağın gereklerine uygun ve modern bir yapıya ve donanıma sahip olması, kısacası, güçlü olması, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bize, ancak mutluluk verir; ancak, bunun da mevzuata uygun olarak yapılması şarttır. Doğru olan yol, ihtiyaç duyulan araçları alabilmek için, bütçe yasasına yeterli ödeneği doğrudan koymaktır. Ama, ne yazık ki, siz, iktidarınız döneminde, yani, 2003 yılından bu yana, bu amaçla, bu kurumların bütçesine taşıt alım ödeneği bile koymadınız. Siz, zaten, vergiyi bile mevzuat düzenlemesi yaparak değil, tehdit yolunu kullanarak toplamayı marifet sayan bir iktidar oldunuz maalesef. Biz, bu kürsüden, defaatle sizi uyarmadık mı, zorla vergi toplamayın, çaresiz kalmış mükellefi bunaltmayın demedik mi; ama, siz ne yaptınız; bildiğinizi okumaya devam ettiniz. Mükellefin içler acısı ekonomik durumunu dikkate bile almadınız. Telefon tehdidiyle, inceleme tehdidiyle, zorla vergi toplamaya devam ettiniz.

Değerli arkadaşlarım, yasalara uygun olmayan usullere başvurulmasını, hele hele, bu tür düzenlemelerin bütçe yasasıyla yapılmasını kabul etmek mümkün değildir. Kaldı ki, bu şekildeki uygulamalar, Anayasaya açıkça aykırıdır.

Değinmek istediğim dördüncü bir konu var, bu da, kurum, kuruluş, dernek ve vakıflarca, Türk Silahlı Kuvvetleriyle, Emniyet Genel Müdürlüğüne bağış şeklinde taşıt temini yolunun açılmasıdır. Arkadaşlar, vatandaş-devlet işbirliği çok güzel, buna hiçbir diyeceğimiz olamaz. Eğer, bu düzenlemeyle yapılmak istenen, bu kurumların bünyesinde bulunan dernek ve vakıfların bağış kabul ederek, edinecekleri taşıtları kurumlara kazandırmak ise, izlenecek yolun da 5018 sayılı Yasanın "Hazine Birliği" başlıklı 6 ncı maddesi ile "Bağış ve Yardımlar" başlıklı 40 ıncı maddelerine de uyması gerekmektedir. Bütçe Yasa Tasarısındaki düzenleme, üzülerek ifade ediyorum ki, 5018 sayılı Yasa hükümlerine uygun değildir.

Beşinci bir konu, bu kurumların edinecekleri taşıtların, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu hükümlerine de bağlı kalmaksızın, mübadele yoluyla, yenileriyle değiştirilerek değiştirilmesine olanak sağlayacak olmasıdır. Bu husus, açıkça, Kamu İhale Kanununa da aykırıdır; çünkü, kamu idarelerinin kullanımında bulunan ve her türlü, kaynaktan karşılanan mal veya hizmet alımları ile yapım işleri ihalelerinin bu yasa hükümlerine göre yürütülmesi bir zorunluluktur. Söz konusu zorunluluğun, bütçe yasasına konulan bu hükümle ortadan kaldırılması, açıkça, İhale Yasasına ve Anayasaya aykırıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5018 Sayılı Yasada Değişiklik Yapan 5433 sayılı Yasa…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

KEMAL SAĞ (Devamla)- Sayın Başkan, şahsım adına vardı, onu eklemediniz galiba.

BAŞKAN- Efendim, arada başka konuşma olduğu için daha sonra vereceğim onu.

KEMAL SAĞ (Devamla) - Öyle mi efendim.

BAŞKAN -Evet.

Size şimdi 2 dakika ek süre veriyorum.

Buyurun.

KEMAL SAĞ (Devamla) - Teşekkür ederim.

5018 sayılı Yasa ve bu yasada değişiklik yapan 5433 sayılı Yasanın Genel Kurulda görüşülmesi sırasında yaptığımız uyarılara rağmen, ısrarla, "kulak verin" dememize rağmen, bizi yine dinlemediniz değerli arkadaşlar.

Yasanın 8 inci maddesiyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına yaptığım konuşmamda, bu konuda hata yapıldığını  söylemiştim. Tasarının bu şekilde yasalaşması halinde, Anayasaya aykırılığı söz konusu olduğunu belirtmiştim.Uyarılarımızı dinlemediniz. Ne oldu peki; yasanın 8 inci ve geçici 1 inci maddesi Anayasaya aykırı olduğu için Sayın Cumhurbaşkanı tarafından bir daha görüşülmek üzere veto edildi. Sonuç, Cumhuriyet Halk Partisinin dediklerini yapmak zorunda kaldınız.Yani, biz ne dediysek , o oldu bu konuda.

Şimdi, sizleri bir kez daha uyarmak istiyorum değerli AKP'li arkadaşlarım. Bütçe Yasasının bu maddesi de, belirtiyorum ki, Anayasaya aykırıdır.

Değerli arkadaşlar, bu kez de Anayasa Mahkemesine yine gidilecek ve muhtemelen bu madde iptal edilecektir. Bu nedenle, sorumlu muhalefet anlayışımızla sizleri tekrar uyarıyoruz. Bu inatçı tutumunuzdan vazgeçiniz, söz dinleyiniz, tecrübelerimizden istifade etme yolunu tutunuz. Şunu kabul edin ki, işbaşına getirdiğiniz kadrolar, bu konuda yetersiz kalmaktadır; gelenler, gidenleri aratmaktadır.

BAŞKAN - Sayın Sağ, son cümleleriniz için buyurun…

KEMAL SAĞ (Devamla) - Efendim, o zaman, ben, burada kesiyorum izin verirseniz.

İşini iyi yapan birçok kamu görevlisini görevden uzaklaştırdınız ve buna devam ediyorsunuz. Bundan da, artık, vazgeçilmesini öneriyorum.

Tekrar devam etmek üzere, saygılar sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sağ.

Anavatan Partisi Grubu adına, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Turan Tüysüz.

Buyurun efendim. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA TURAN TÜYSÜZ (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2006 yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 10 uncu maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım; gecenin bu saatinde hepinize saygılar sunuyorum.

10 uncu madde üzerinde konuşmadan önce size birkaç şey söylemek istiyorum. Anavatan Partisi Grubu adına başlatmış olduğumuz yurttan sesler halkla bütünleşme toplantılarına birkaç gün önce katıldık ve dün, bu haftaki son buldu. Gerçekten, 2006 malî yılı bütçesinin, AK Partinin tozpembe olarak göstermiş olduğu bu bütçenin, gerçekten, o kadar da halka yansımadığını dün de öğrenmiş bulunmaktayız. Bunu da size birkaç cümleyle anlatmaya çalışayım.

HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) - Yurttan sesler korosu…

TURAN TÜYSÜZ (Devamla) - Yurttan sesler korosu… Teşekkür ediyorum, sağ olun, öğrenmişsiniz.

Ben, cuma günü Urfa'daydım. Urfa'nın sorunlarıyla ilgili sivil kitle örgütleriyle yaptığımız toplantıda, gerçekten, Urfa'da, halka bela olmuş, SSK Kavşağı denilen bir kavşak var, orada yılda ortalama 10-15 kaza olur ve o kazalarda hayatlarını kaybeden onlarca insan var. Bu insanların hayatlarının… Bu iktidar döneminde, 8 tane AK Partili milletvekilimiz olmasına rağmen, oranın ihalesinin halen yapılamadığını, oraya, halen, bir türlü, bu bütçeden de kaynak aktarılamadığını görmüş bulunmaktayız.

Ben, AK Partili milletvekili arkadaşlarıma ve Sayın Bakana söylemek istiyorum; gerçekten, o kavşakta ölen insanların hayatlarının hiç mi bir değeri yok? Bunu size sormak istiyorum.

İkincisi, daha önce de, birkaç defa üzerinde söz almış bulunduğum Şanlıurfa'daki elektrikle ilgiliydi. Bu elektrikle ilgili olarak, bu bütçe tasarısında, fazla bir pay ayrılmadığını, köy elektrikleriyle ilgili fazla bir pay ayrılmadığını öğreniyoruz. Bunların ne zaman yapılacağını, ne zaman düzenlemesinin yapılacağını ben daha önce sormuştum; ama, herhangi bir cevap alamamıştık. Üç yıl geçmiş olmasına rağmen, yine de, oradaki insanların halen perişan durumda olduğunu, bu elektrik düzenlemesinin halen yapılamadığını, altyapı çalışmalarının halen yapılamadığını görmekteyiz; bununla ilgili, Hükümetin herhangi bir çalışmasının bulunmadığını öğrenmiş bulunuyoruz.

Değerli arkadaşlarım, size şunu söylemek istiyorum: Kuyu suları… Urfa'nın birkaç ilçesinde, hatta, 11 ilçesinden sadece 1 ilçesi hariç, 9 ilçesinde yeraltı sularıyla sulama yapılmakta ve genelde, elektrikle yapılan bu sulamalar da çok pahalı değerli arkadaşlarım. Yaklaşık olarak, dönüm başına 176 YTL'lik bir ekbütçe çiftçiye çıkarılmakta ve çiftçilerimizin hepsi, devlete olan borçları dolayısıyla, şu an icralık durumda. Bunun da, bir an önce, hükümet tarafından, bir düzenlemeyle, yeniden yapılandırılması gerekmektedir. Onun için, bu konuda, Şanlıurfa AK Parti milletvekili arkadaşlarımın da yardımıyla, inşallah, bu düzenleme yapılır ve oradaki çiftçiler rahata kavuşmuş olur.

Diğer bir sorun da; özellikle köy yollarıyla ilgili bir şeyler söylemek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, bazı arkadaşlarımızın köy yolları gerçekten çok güzel, çok iyi yapılmış durumda; ama, bazılarına da... İnsanlar hasta ve hastalarını şehirlere taşımakta büyük bir zorluk çekiyorlar, buralara götüremiyorlar, hastaları yolda ölüyor. Bunlara da bir an önce el atarsanız iyi olur.

Değerli arkadaşlarım, çiftçi sorunlarından, gerçekten pamuk çiftçisi çok zor durumda. Bugün pamuğun maliyeti, çiftçiye yaklaşık olarak 900 000 lira dolayında kilo başına bir maliyeti söz konusuyken, bugün, fiyatları yaklaşık olarak 400-450 bin liraya kadar düşmüş durumda. Bu çok acı bir gerçek. Bunu da bir an önce hükümetin destekleme programı yapıp, bunları bir an önce kalkındırması gerekir.

Bir diğer konu da -Sayın Enerji Bakanımız burada olsaydı, bu soruyu da sormuş olacaktım; ama, kendisi burada yok- bu elektrik düzenlemeleriyle ilgili. Gerçekten, halktan kesip de müteahhitlere dağıtma huyu halen devam etmekte. Biliyorsunuz, yapılmakta olan bir Derince Barajı vardır. Gerçekten, ben, yatırımların yapılmaması konusunda herhangi bir şey söylemiyorum; ama, Derince Barajı gibi bir barajın da yüzde 1405 keşif artışı gibi bir artışla desteklenmesi de gerçekten nasıl bir kanundur, nasıl bir anlayıştır, anlamakta zorluk çekiyorum.

Bundan dolayı, yüzde 1405 keşif artışı yapılan bir barajın kim tarafından ve kimler tarafından yapıldığı da Sayın Bakan tarafından açıklanırsa, buna da memnun olacağımı belirtmek istiyorum.

Diğer bir konu ise -belirtmek istiyorum değerli arkadaşlar- Anavatan Partisinin başlatmış olduğu yurttan sesler…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Korosu… Koro ya, koro…

TURAN TÜYSÜZ (Devamla) - …halkla bütünleşme toplantılarına…

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Halkın dertlerini feryat ettiği koro o.

TURAN TÜYSÜZ (Devamla) - …halkın dertlerini gerçekten feryat ettiği toplantılara, ben, size tavsiye etmem arkadaşlar, gitmeyin.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Niye?..

TURAN TÜYSÜZ (Devamla) - Bu halkın içine gitmeyin; sizin her an başınız belaya girebilir.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Siz şaşırmışsınız; ilk defa gittiğiniz için, şaşırmışsınız.

TURAN TÜYSÜZ (Devamla) - Her an başınız belaya girebilir; gitmenizi tavsiye etmiyorum değerli arkadaşlarım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Biz devamlı halkın içindeyiz, siz ilk defa gidiyorsunuz.

TURAN TÜYSÜZ (Devamla) -  Gerçekten, ben görmüyorum sizi halkın içinde; ama, gitmenizi de tavsiye etmem. Bir an önce kendinize bir çekidüzen verseniz iyi olur.

Teşekkür ediyorum; sağ olun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Tüysüz.

Şahısları adına söz istekleri var.

Şahsı adına, Adana Milletvekili Sayın Kemal Sağ; buyurun.

KEMAL SAĞ (Adana) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; izninizle, 10 uncu maddeden, kaldığım yerden, şahsım adına konuşmama devam etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, bu maddeye ilişkin olarak dikkatinizi çekeceğim bir husus daha var. Kamu kurum ve kuruluşlarında demirbaş eşya kullanımındaki lüks harcamalar artık inanılmaz boyutlara gelmiş arkadaşlar. Bazı makam odaları, görenleri imrendirecek, hatta, hayrete düşürecek kadar lüks hale gelmiştir. Oysa, Devlet Malzeme Ofisinin aslî görevi, kamu kurum ve kuruluşlarında kullanılan demirbaş malzemede standardı sağlamaktır. Kamuda, son yıllarda, bu hususun dışına çok acayip çıkılmaktadır.

Bu konuda yetkilileri uyarmak istiyorum buradan. Harcanan her kuruşta tüyü bitmemiş yetimin hakkı olduğunu unutmayın. Lafla, sözle tasarruf olmaz değerli arkadaşlar. Fakir fukaranın hakkını böyle koruyamazsınız.

Değerli arkadaşlar, sözlerimi özel bir konuya daha değinerek tamamlamak istiyorum. Eğer, vaktim  varsa, bir konuya daha değineceğim daha sonra.

Saygıdeğer AKP'li arkadaşlarım, birçok arkadaşımız, bu kürsüye gelince, hep AKP'den bahsediyorlar nedense…

EYÜP AYAR (Kocaeli) - AK Parti, AK Parti...

KEMAL SAĞ (Devamla) - Adalet ve Kalkınma Partisi ya da AKP kısaca…

Arkadaşlar, bakın, ben de, size, buradan, bir anketten söz etmek istiyorum. Hem de AKP'nin anket şirketi olduğunu bildiğiniz, Pollmark Şirketinin yolsuzluk ve işsizlik hakkında yapmış olduğu anketten bahsetmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, yolsuzlukla mücadeleye ilişkin olarak yapılan ankette, deneklerin yüzde 42'si AKP'yi başarılı bulurken, yüzde 58'i yolsuzlukla mücadelede AKP'yi başarısız bulmuştur…

AHMET YENİ (Samsun) - Demek ki, daha çok çalışmamız lazım!

KEMAL SAĞ (Devamla) - Çalışın, elinizden alan var mı, dur diyen var mı; biz de onu uyarıyoruz zaten buradan. Yoksulluk ve işsizlikle mücadeleye ilişkin ankette ise, çok dikkat edin değerli arkadaşlar, deneklerin yüzde 29'u sizi başarılı bulmuş; ama, yüzde 71'i, sizi, yoksulluk ve işsizlikle mücadelede başarısız bulmuş. Kararı siz verin artık değerli arkadaşlar. Yoksulluk ve yolsuzlukla mücadelede -bu en son anket- vatandaş sizi bu kadar başarısız buluyorsa; acaba terörle mücadelede ne oranda başarılı buluyor? Doğrusu çok merak ediyorum. Unutmayın ki, siz, yoksulluk ve yolsuzlukla mücadele amacıyla, sloganıyla iktidar oldunuz, yoksulluk ve yolsuzlukla mücadeledeki bu başarısızlığınız da, sizin altınızdaki iktidar koltuğunu alacaktır. Benden uyarması değerli arkadaşlar.

Ortaya çıkan bu tablo için çok şeyler söylemek mümkündür; ama, görünen odur ki, yolsuzlukla, yoksullukla ve işsizlikle mücadelede bu tür konularda büyük bir başarısızlık açıkça söz konusudur ve bu konuda hükümet sınıfta kalmıştır. Sayın Maliye Bakanımızın çok ciddî konularda bile şakacı ve esprili yaklaşımları bile bu gerçeği örtmeye yetmiyor. Artık vatandaşımız size güvenmiyor değerli arkadaşlarım. Gerçek budur. Zaten bunu muhtemelen 2006 yılında yapılacak olan bir erken genel seçimde de sonuç olarak göreceksiniz.

Değerli arkadaşlar, sözlerimi tamamlarken bir konuya değinmek istiyorum ilave olarak. Bu hafta sonunda ben Adana'da Kozan İlçesindeydim ve orada bir narenciye festivali vardı. Bu festivalde üreticinin dilinden, ağzından çıkan laflar sanki kılıçtan damlayan kan gibiydi değerli arkadaşlar. Unutmayın bunu. O güzelim Kozan'ın portakalı dalında kalmış. Üretici malını satamıyor ve bu acı içerisinde bir festival yapmaya çalışıyorlar. Bunu da ben size buradan bir kez daha hatırlatıyorum. Lütfen üreticinin fiyatını, gübre ve ilaç girdi fiyatını ayarlayınız. Bize dövizle bahane getirmeyiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Buyurun efendim.

KEMAL SAĞ (Devamla)- Teşekkürler Sayın Başkanım.

Çünkü, diyorsunuz ki: "Efendim, mazotta, gübrede dışa bağımlıyız." Peki, el insaf demezler mi insana arkadaşlar. Mazotun ne kadarı vergiden oluşuyor. Lütfen bir düşünün ve bu bahaneyi yapmayın. Çiftçi, eğer bize ürün fiyatı olarak dünya fiyatını veriyorsanız, lütfen, bize, girdi fiyatlarında da dünya fiyatlarını ayarlayınız diyor. Benden uyarması değerli arkadaşlar.

Son bir şey diyorum. Ben buraya bir telefon getirdim. Bu moda olmuş galiba son günlerde. Demin Ufuk arkadaşımıza gelen bir mesajı okumak istiyorum ben size: "Kuyumculardan 63 üncü maddeyle varlık vergisi olarak matrah artırımı yapıldı. Acaba kayıtdışının en fazla olduğu inşaat sektörünü de düşünüyor mu Sayın Maliye Bakanımız" diyor. İsim ve telefon bende mahfuzdur. Gerekirse veririm.

Sözlerimi tamamlarken bir de şunu hatırlatmak istiyorum arkadaşlar. Dargelirli halk perişan, emekli perişan… Bunları eğer çözemezseniz, erken seçim kaçınılmaz ve sonuç da, maalesef, sizin için pek hayırlı değil.

Bu duygularla, tekrar, bütçenin hayırlı olmasını diliyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sağ.

Şahsı adına, Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarımızın 10 uncu maddesi üzerinde kişisel olarak söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu yasa maddesi, bildiğiniz gibi, resmî taşıtlar, demirbaş eşya alımıyla alakalı ve bunlarla ilgili, devletin veya bir kısım kurumların transfer, bunların terkini, alınma yolları, bir kısım vakıfların bazı kurumlara sağlayabileceği katkılarla alakalı.

Yine, şunu burada ifade etmek lazım ki, haddi zatında, Türkiye, ciddî anlamda devlet yapısında küçülmeye devam eden bir ülke, doğru bir tercih; ama, bir hususu, hükümetimizin değerli üyeleriyle, özellikle Sayın Bakanımızla da burada paylaşmak istiyorum.

Artık, bu kadar küçülmeyi hedefleyen bir ülkenin, kamu kurumlarına araç almaya imkân tanıyacak yolları çok fazla açık tutmasının, genel politikalarımızla fazla uyumlu olmadığını düşünüyorum. Zannediyorum, Avrupa Birliği ülkeleri arasında, kamuda en çok taşıtı olan, hatta, yapılan tespitlere göre en çok kamu uçağı olan, en çok şoför istihdam eden, kurumlarında en çok yardımcı hizmetli personel çalıştıran bir ülke konumundayız. Bunların istatistikleri de var. Dolayısıyla, artık bu hizmetleri, bir kısım kurumlarımız şirketler aracılığıyla, değişik marifetlerle icra ediyorlar. Tabiatıyla, bu hizmetlere de, bu anlamda, yönelişin doğru olduğu kanaatindeyim; ancak, mevcut, özellikle burada adı geçen emniyet gibi, askerî bir kısım birliklerimizin eskiyen araçlarının alınmasına mütedair olarak önplana çekilen bu maddedeki hususların doğru olduğunu, olması gereken, geçmiş bütçelerimizde var olan bir uygulama olduğunu burada hatırlatmak istiyorum.

Değerli bir arkadaşımızın, burada, bu madde Anayasa Mahkemesine gider, iptal edilir gerekçesini doğrusu anlayamadım. Bu madde, yukarıda da enine boyuna tartışıldı. Hiçbir CHP'li sözcü arkadaşımız, yukarıda, bu maddenin Anayasa Mahkemesiyle muvazaa teşkil edecek bir madde olduğu şeklinde bir yorum da yapmadı; çünkü, böyle bir gereklilik de burada yok. Bu kurumların, esasen, yıllardan beri var olagelen araçlarını yenileme, terkin işlemlerini yapma hususu, bütün bütçe kanunlarının bu numara veya bir değişik numaradaki maddelerinde zaten geçerlidir.

Değerli arkadaşlar, burada, tabiî, bütçe olarak ele alınınca, hemen her şey, haklı olarak eleştiriliyor. Bakınız, sabah saat 11.00'den beri -saat tam 22.00- yani, 11 saattir 10 madde görüştük.

ÖZLEM ÇERÇİOĞLU (Aydın) - 7 madde…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - 7 madde…

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Yani, biz, şu an 10 uncu maddedeyiz. Dolayısıyla…

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Siz sabah gelmediğiniz için…

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakınız, bu bütçe, Plan ve Bütçe Komisyonunda, çok geniş şekilde tartışıldı.

OSMAN ÖZCAN (Antalya) - Bizim haberimiz yok.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Bütün bölümleriyle…

OSMAN ÖZCAN (Antalya) - Biz orada yoktuk.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Temsilci arkadaşlarınız oradaydılar. Bütün görüşlerinizi, şu anda abartarak, farklı sanatlarla ifade etmeye çalıştığınız görüşlerinizi…

ÖZLEM ÇERÇİOĞLU (Aydın) - Hiç abartmıyoruz.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - …orada, çok güzel şekilde ifade ettiler, anlattılar ve farklı kanaatlerini de, burada, aynı zaviyeden izah ettiler. Ama, öteden beri âdettir, bu bir gelenektir; muhalefetin bir obstrüksiyon, engelleme amacı var. Onlar ne kadar zamanı kullanabilir ve kullandırabilirlerse, bunu başarı telakki ederler.

OSMAN ÖZCAN (Antalya) - Siz niye konuşuyorsunuz?

ATİLA EMEK (Antalya) - Genel Kurulu beyhude mi sanıyorsunuz?!

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Şimdi, bakınız, biz şunu söylüyoruz; diyoruz ki: Gelin, artık, eğer bir amaçsa, 7 maddesini, 8 maddesini 11 saatte tartışacak bir zaman kullanımını muhalefet olarak sağlayabildiyseniz, bundan sonrası için maddeleri biraz daha hızlandıralım ve…

ATİLA EMEK (Antalya) - Sabahlamayalım diyorsunuz; ama, akşamlayacağız bu gidişle.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Evet, değerli arkadaşlar. Yalnız, bakın, bir de -rakamları hep tersinden okuyorsunuz- bir başka heyecanınız var. Diyorsunuz ki: "Bu halde giderseniz siz, erken seçim kaçınılmazdır." İktidar adayı anamuhalefet partileri olur. Eğer erken seçim kaçınılmaz olur, bu gidiş de size göre bizim aleyhimize ise, siz buna alkış tutmanız lazım, sevinmeniz lazım; çünkü, her geçen gün sizi iktidara taşıyor  demektir; ama, olayın öyle olmadığını da çok iyi biliyorsunuz.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Türkiye nereye gidiyor, bir de ona bakın; bırak bizi iktidara taşımayı!

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın, ben, bugünkü bir gazetenin, büyük bir gazetenin ekonomi sayfasından bir noktayı sizinle paylaşayım: "Türkiye…"

HALUK KOÇ (Samsun) - Hangi gazete?

ÖZLEM ÇERÇİOĞLU (Aydın) - Şafak…

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Hürriyet Gazetesi… Hürriyet Gazetesinden Sadi Özdemir; eğer ismini merak ettiyseniz, söyleyeyim.

"2005 bitiyor, dört yıllık büyüme rekoru kırılıyor" diyor ve "Türkiye, AKP İktidarının üçüncü yılında…"

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HALUK KOÇ (Samsun) - Mikrofon bile dayanmadı.

BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, buyurun, konuşmanızı tamamlayın.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Toparlıyorum, bitiriyorum.

Bakın "Türkiye, AKP İktidarının üçüncü yılında" diyor, "AK Parti İktidarının üçüncü yılında ilk kez dört yıl üst üste büyüme rekorunu yakalıyor."

TUNCAY ERCENK (Antalya) - O haberin en son cümlesini okusana sen!

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - "Kişi başına gelir ilk kez 5 000 dolara ulaşıyor…"

TUNCAY ERCENK (Antalya) - O haberin en son cümlesini oku!

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - "İkinci üç aylık dönemde ivme kaybeden büyüme, üçüncü çeyrekte inşaat ve ithalatta ateşlendi. Yıllık büyüme yüzde 5'in üstünde bekleniyor. Millî gelirimiz ilk kez 360 000 000 dolara ulaştı."

BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, lütfen, tamamlayın konuşmanızı.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Sadece bu yıl, her bir vatandaşın cebine 826 dolar ek bir para gelecek değerli arkadaşlar.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Son cümleyi oku.

ATİLLA EMEK (Antalya) - Son cümleyi oku.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, son cümle ve ön cümle bu.

Bakın, ben daha okuyayım…

BAŞKAN - Sayın Uzunkaya…

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Tarımda büyüme 6,4; sanayide 5,6; inşaatta 19,7; ticarette 7,1; ulaştırmada 7,4…

TUNCAY ERCENK (Antalya) - En son cümlesini oku, en son.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Ne istiyorsunuz değerli arkadaşlar?

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Borcu da söyler misin; borcu nerede kullandınız?!

BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, lütfen, konuşmanızı tamamlayın.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan, bitiriyorum; lütfen…

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Ben okuyayım sana son cümlesini…

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Yalnız, az önce, değerli bir arkadaşım burada "bu iktidar elbette" diyor, "AK Partinin, Uzunkaya'nın da hoşlanacağı bir şey olmuştur. Uzunkaya'nın kardeşi bu iktidarda emniyet müdürü, öbürü de -kardeşim diyor, halbuki kardeşim değil, amcamın oğlu- DSİ Bölge Müdürü…"

Değerli arkadaşlar, hem DSİ bölge müdürlüğü hem emniyet müdürlüğü, böyle, sıradan, herhangi bir emniyetçinin alınıp getirildiği, verilen bir görev değildir. Emniyet Müdürü olan biraderim, Polis Akademisini de, polis kolejini de birincilikle bitirmiş ve benzerlerine, benim milletvekili olmamdan dolayı, beş yıl gecikmeli il emniyet müdürü olmuştur.

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Neden?!

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Nedenini de, o günkü İçişleri Bakanlarına sorun.

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Nedeni de, 100 milyar borç aldın. Bu borcu nerede kullandın, söyler misin?

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Sadece, benim vekil olmamın mâni teşkil etmesinden.

Öbürüne gelince, DSİ Bölge Müdürü. Burada Sayın Koç, daha önce de onu dile getirdi.

BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, lütfen…

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Buradaki görevi, bulunduğu kurumdaki en başarılı bulunan, idarî görevde bulunan arkadaşlardan birisi olduğu içindir. Bir kere, bu konuda yanlış değerlendirmeleri tekrar tekrar gündeme taşımanın, kanaatimce, hiçbir anlamı yoktur.

Bütçenin hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Uzunkaya.

Konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi, soru-cevap kısmına geçiyoruz.

Sayın Aslanoğlu, buyurun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Bakanım, biraz önce bir önerge vermiştik belediyelerle ilgili.

Sayın Bakanım, belediyeler çok zor durumda. Özellikle,  nüfusu  10 000'in altında olan belediyeler çok zor durumda. Bir de, ilaveten, TEDAŞ, bunlara aydınlatma gideri yükledi. Her ay da 10 000 nüfuslu bir belediyeye 25 milyar elektrik bedeli geliyor. Bu belediyelere senede bir defa yardım ediyorsunuz. Hizmet alanları çok geniş. Gerek İller Bankasının pay dağıtımında gerekse sizin dağıtımınızda bu belediyelerin pay dağıtımlarında, alanları geniş olan belediyelere, özellikle geliri olmayan belediyelere biraz daha… Bunları nüfusa göre dağıtıyorsunuz. Nüfusu yüksek belediyeler çok yüksek para alıyor; ama, nüfusu düşük, geliri olmayan belediyeler çok zor durumda. Acaba, Belediye Gelirleri Kanunu dağıtımını değiştirecek misiniz?

Artı, yine özel idareler… Örneğin, İstanbul'da bir Şişli İlçesinin hiç köyü yoktur. Burası, orada yaşayan insanlara göre özel idare bütçesinden pay alıyor; ama, doğuda yolu olmayan,  çeşmesi olmayan, elektriği olmayan, doğuda bir sürü, çok geniş… Örneğin, bir Samsun'un 1 000 köyü var, bir Malatya'nın 600 köyü var. Tabiî, büyük şehirlerdeki ilçeler çok büyük para almasına rağmen, özellikle hizmet ağı çok geniş olan bu belediyelerimiz ve özel idarelerimiz, para alamıyor ve zor durumda. Acaba, gerek belediyelere olan dağıtımda gerekse de il özel idarelere olan dağıtımda başka bir yöntem uygulayacak mısınız?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz.

Sayın Osman Özcan.

OSMAN ÖZCAN (Antalya) - Sayın Bakanım, 2002 Kasımında kişi başına düşen borç miktarı ne kadardı, 2005 Kasım sonunda kişi başına düşen borç miktarı ne kadardır? 2002 Kasımında lojman sayısı ne kadardı, şimdi ne kadar olmuştur? 2002 Kasımında resmî araba sayısı ne kadardı, şimdi ne kadardır?

İki: SSK ve Bağ-Kur prim borçlarını ödemeyen vatandaşlarımızın durumu çok kötü, sağlıktan yararlanamıyorlar. Bu borçların faizlerini silerek anaparasını takside bağlayacağınızı milletvekilleri meydanlarda söz veriyorlar. Bununla ilgili bir düzenlemeyi Meclise ne zaman getireceksiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Özcan.

Sayın Şevket Arz.

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Sayın Başkanım, Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Karadenizin her yerinde, Karadeniz sahil yolunu 2005 yılı sonunda tamamlayacağını beyan etmiştir. Bugünkü çalışma temposuyla, 2006 yılında da tamamlanamayacağı görülen Karadeniz sahil yolunun yapımında ve de Başbakanın verdiği bu sözden sorumluluk duyuyor musunuz; duyuyorsanız, bu yolla ne zaman ilgilenip ne zaman sonuçlandıracaksınız?

Trabzon merkez içmesuyu kuyularının alanı önceki AKP'li belediye başkanı tarafından satıldığından, Trabzonlu sağlıklı su içemiyor. Trabzon'un sağlıklı su içebilmesi için Atasu Barajının tamamlanması gerekmektedir. Trabzon Atasu Barajının 2006 yılı sonunda tamamlanması için yeterli ödenek ayırmayı düşünüyor musunuz?

2004 yılında don afetiyle karşılaşan fındık üreticisine, bu afetten ötürü verilecek olan destekleme paralarının tamamı ödenmemiştir. Fındık üreticisine don afeti nedeniyle ödenmeyen paraları ne zaman ödeyeceksiniz?

AKP Hükümeti tarafından, 2005 yılı fındık ürünü, Destekleme Fiyat İstikrar Fonundan bugüne kadar desteklenmemiştir. Fındık üreticisi, desteklemediğiniz için mağdur durumdadır. Fındık fiyatları baş aşağıya gitmiştir. Fındık üreticisi sizden ne zaman destek görecektir?

Son sorumsa, birkaç kez Manisa Milletvekilimiz Ufuk Özkan sormasına rağmen yanıtlamadığınız… Özel bir firmaya bağlı bir uçakla eşinizle beraber seyahat etmişsiniz. Bu seyahat siyasî ahlaka uyar mı? İstifa etmeyi düşünüyor musunuz?

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Arz.

Sayın Tuncay Ercenk, buyurun.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Kurumlar Vergisi oranını yüzde 30'dan yüzde 20'ye indirerek, sizin "tanımıyorum", Başbakanın da "görüşmedim" dediği şahıslara ait kurumları bu indirimden yararlandırarak, Hazinenin 2,8 katrilyon zarara uğramasına neden oldunuz. Yüzde 10'luk Hazine kaybının 2,2 katrilyonluk bölümünü yatırım indirimine son vererek karşılayacağınız anlaşılıyor. Yatırım indirimine son vermenin, yeni fabrikaların, yeni işyerlerinin açılmaması, dolayısıyla istihdamın engellenmesi demek olduğu açıktır. Yeni fabrikalar ve yeni işyerleri açılmadan işsizliği nasıl önlemeyi düşünüyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Soru sorma süremiz tamamlanmıştır.

Sayın Bakan, buyurun.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, ne kadar süremiz?

BAŞKAN - 4 dakika efendim.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Peki.

Sayın Aslanoğlu, bu belediyelerle ilgili olarak söylediklerinize ben de katılıyorum ve yeni hazırlanan belediye gelirleri kanununda da, bu il özel idarelerine dağıtım meselesinde de kriterleri şimdi değiştiriyoruz biz. Belediyelerin ihtiyaçlarını daha önplana alıyoruz, coğrafî durumlarını, gelişmişlik durumlarını önplana alıyoruz. O bakımdan, yeni çıkacak belediye gelirleri kanununda, tahmin ediyorum, sizin bu düşünceleriniz, arzularınız yerine gelecek.

Sayın Osman Özcan, SSK primlerinin yeniden yapılandırılmasıyla, Bağ-Kur'un yeniden yapılandırılmasıyla ilgili olarak zaten Meclisimizde görüşülüyor. Bu, yakında, inşallah, bu Meclisin kabulüyle çıkar ve bu konuda da büyük beklentiler ve problemler çözülmüş olur.

Karadeniz sahil yoluna çok fazla önem veriyoruz. Bunu, kendi iktidarımız döneminde biz bitireceğiz ve bunun sorumluluğu… Yıllardan beri sürmüş, kangren haline gelmiş bir yol; ama, bu yol bizim hükümetimiz zamanında bitirilecek.

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - 2005'te bitireceğiz demişti; bir hafta kaldı Başbakanın sözüne.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Biter, acele etmeyin; hepsi biter.

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Söz vermeyeceksiniz o zaman.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Bakın, siz olanlara bakın, olacaklara da bakın; ondan sonra konuşalım.

Şimdi ben bir şeye cevap vermek istiyorum, müsaade ederseniz. İki de bir bana bir soru soruyorsunuz, vakit kalmadığı için cevaplandıramıyorum; şu özel uçak meselesi.

Değerli arkadaşlar, ben Maliye Bakanıyım. Beni birçok sivil toplum örgütleri davet ediyor. Bunların başında da, ticaret ve sanayi odaları geliyor ve özellikle, yüksek vergi ödeyen kendi üyelerini, dolayısıyla, bizim mükelleflerimizi ödüllendirmek için törenlere davet ediyorlar ve bilhassa, benim gelmemi de çok arzu ediyorlar. Hepinizin bildiği gibi, benim çok yoğun bir programım var. Bu programım içerisinde bazen tarifeli uçaklara durum uygun gelmiyor. İlle de gelmemi arzu ettikleri için, bu ticaret odaları, bazen uçak tutup "aman ille gel" diye… Tuttukları da ufak bir uçak. Ona da binip gidiyoruz. İlgili bakanlık arkadaşlarımı da alıyorum, beraber gidiyoruz.

Şimdi, İzmir Ticaret Odası böyle bir uçak tutmuş, ben gitmişim arkadaşlarımla; müsteşarım da oradaydı, gelirler idaresi başkanım da oradaydı, diğer arkadaşlarımız da oradaydı. Şimdi burayı iki de bir… Bu uçağı nereden tuttuğunu da ben bilmem.

Gitmeyeyim mi yani bunlara?! Yok, hanımınızla bir uçağa binmişiniz de, gitmişiniz de… Ayıp değil mi yani bu sorular?! Ayıp diye bir şey var!

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Niye rahatsız oluyorsunuz; rahatlayın. Rahat rahat cevaplayın, rahatsız olmayın.

HASAN ÖREN (Manisa) - Gitmeyeceksin. Devletin kasasından ver, özel uçağı kendin tut. Devletin kasasından ver, özel uçağı kendin tut.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Öyle mi; gitmeyecek miyiz?!

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Size gitmeyin diyen yok ki!

HASAN ÖREN (Manisa) - Bu devlet size uçak tutacak kadar zengindir.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Yani, İzmir Ticaret Odası bir uçak tutmuş, beni ödül törenine davet etmiş, ben de ona katılmışım.

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Sayın Bakan, her şeyde siz çıkıyorsunuz; Galataport'ta, Ofer'de siz çıkıyorsunuz; İzmir Alsancak Limanı altından da yine siz çıkacaksınız.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - İş yapıyorum arkadaş, dalga geçmiyorum ben.

BAŞKAN - Sayın Özkan, müdahale etmeyin.

Sayın Bakan, siz soruları cevaplandırın.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Şimdi kalkıp, ikide bir o soruyu soruyorlar bana. Bir Maliye Bakanı davet edilmiş, daha önce de davet edildi. Maliye Bakanı, ticaret odası bir uçak gönderiyor, gidiyor.

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Siyasî etiğe sığar mı?!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Yani, yok uçak ona aitmiş... Ben ne bileyim uçağı kimden almış kimden almamış. Birsürü şirketlerden zaten kiralıyorlar. Böyle kiralanıyor.

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Fındıktan da biraz bahsedin.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Dolayısıyla, arkadaşlar, bir soruyu sorarken ona göre hareket edin.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, soru-cevap süresi tamamlanmıştır.

1 adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 1028 sıra sayılı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının "Resmî taşıtlar, demirbaş eşya ve levazım" başlıklı 10 uncu maddesinin (a) bendinin (3) numaralı alt bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       

Orhan Sür

Osman Kaptan

Şevket Arz

 

 

Balıkesir

Antalya

Trabzon

 

Haluk Koç

Feridun Fikret Baloğlu

Atilla Kart

 

Samsun

Antalya

Konya

"3. (2) numaralı bent kapsamındaki kamu kurumlarına ait taşıt sayısını azaltmak ve taşıt bakım-onarımı ile akaryakıt giderlerinde israfa yol açmamak amacıyla gerekli düzenlemeleri yapmaya, önlemleri almaya ve sınırlamalar getirmeye Maliye Bakanının teklifi üzerine Başbakan yetkilidir."

BAŞKAN - Sayın Komisyon, katılıyor musunuz önergeye?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın Hükümet, katılıyor musunuz?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Değişiklik önergesiyle madde metninden "kamu görevlilerinden kimlerin resmî taşıtlar yerine ticarî taşıtlardan yararlanacağına ve ticarî taşıtlardan yararlanacaklara yapılacak ödemeler ile bunlara ilişkin esas ve usulleri belirlemeye Maliye Bakanı yetkilidir" ibaresi çıkarılmıştır.

Çünkü, zaten maddedeki düzenleme, kamu kurumlarına ait taşıt sayısını azaltmak ve taşıt bakım onarımı ile akaryakıt giderlerinde israfa yol açmamak amacıyla gerekli düzenlemeleri yapmaya, önlemleri almaya ve sınırlamalar getirmeye Maliye Bakanının teklifi üzerine Başbakan yetkili kılmaktadır. Maliye Bakanına bu konuda ayrıca yetki verilmesi gereksizdir.

BAŞKAN - Gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

10 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

11 inci maddeyi okutuyorum:

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Bütçe Uygulamasına İlişkin Hükümler

Aktarma ve ekleme işlemleri

MADDE 11.- a) 1. Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin bütçelerinin "Personel giderleri" ile "Sosyal güvenlik kurumlarına Devlet primi giderleri" tertiplerinde yer alan ödenekleri, Maliye Bakanlığı bütçesinin "Personel Giderlerini Karşılama Ödeneği" tertibine; diğer ekonomik kodlara ilişkin tertiplerde yer alan ödenekleri ise Maliye Bakanlığı bütçesinin "Yedek Ödenek" tertibine aktarmaya,

2. Genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinden, hizmeti yaptıracak olan kamu idaresinin isteği üzerine bütçesinden yıl içinde hizmeti yürütecek olan idarenin bütçesine, fonksiyonel sınıflandırma ayrımına bakılmaksızın ödenek aktarmaya ve bu konuda gerekli işlemleri yapmaya,

3. Milli Savunma Bakanlığı ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı arasında cari yıl içinde yapılan hizmetlerin bedellerini karşılamak amacıyla varılacak mutabakat üzerine, ilgili bütçeler arasında karşılıklı aktarma yapmaya,

4. (3) numaralı bentte belirtilen bütçelerde yer alan Silahlı Kuvvetlerin tek merkezden yönetilmesi gereken ikmal ve tedarik hizmetleri ile bir fonksiyona ait bir hizmetin diğer bir fonksiyon tarafından yürütülmesi halinde ilgili ödeneği, fonksiyonlar arasında karşılıklı olarak aktarmaya,

5. Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri için 2006 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karara uygun olarak yılı yatırım programında değişiklik yapılması halinde değişiklik konusu projelere ait ödeneklerle ilgili kurumlararası aktarma yapmaya,

6. Kamu idarelerinin yeniden teşkilatlanması sonucu, bütçe kanunlarının uygulanması ve kesinhesapların hazırlanması ile ilgili olarak gerekli görülen her türlü bütçe ve muhasebe işlemleri için gerekli düzenlemeleri yapmaya,

Maliye Bakanı yetkilidir.

b) Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri, aktarma yapılacak tertipteki ödeneğin yüzde yirmisine kadar kendi bütçeleri içinde ödenek aktarması yapabilirler.

c) Özel bütçeli idareler ile düzenleyici ve denetleyici kurumların (B) işaretli cetvellerinde belirtilen tahmini tutarlar üzerinde gerçekleşen gelirler ile (F) işaretli cetvellerinde belirtilen ödenekleştirilmeyen finansman karşılıklarını ve gerçekleşen finansman fazlalarını, idare ve kurumların bütçelerinin mevcut veya yeniden açılacak tertiplerine ödenek olarak eklemeye Maliye Bakanlığınca belirlenecek esas ve usuller çerçevesinde kamu idareleri yetkilidir.

Sermaye ödenekleri, 2006 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar hükümlerine göre yılı yatırım programıyla ilişkilendirilir.

d) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri arasındaki kaynak transferleri ödenek aktarma suretiyle yapılır. Merkezi yönetim bütçesi kapsamındaki idareler ve kurumlar arasındaki diğer kaynak transferleri tahakkuk işlemleriyle gerçekleştirilir. Bu işlemler karşılığı tahsil edilen tutarlar, bir taraftan (B) işaretli cetvellere gelir, diğer taraftan (A) işaretli cetvellere ödenek olarak kaydedilir.

e) Genel bütçenin (B) işaretli cetvelinde Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından yönetim ve denetimi devralınan kuruluşların kesinleşmiş vergi, harç, ceza, gecikme zammı ve faizi ile GSM Hazine payı borçlarına karşılık tahsil edilecek gelir tahminini aşan kısmın; 500.000.000 Yeni Türk Lirası Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibine, 200.000.000 Yeni Türk Lirası Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.65-1-09.9 tertibine, 300.000.000 Yeni Türk Lirası Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-06.1.0.07-1-07.1 tertibine, 1.100.000.000 Yeni Türk Lirası Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-06.1.0.08-1-07.1 tertibine, 100.000.000. Yeni Türk Lirası Hazine Müsteşarlığı bütçesinin  07.82.31.00-04.2.1.05-1-05.2 tertibine ve 300.000.000 Yeni Türk Lirası ise 2006 Yılı Yatırım Programı ile ilişkilendirilmek suretiyle (130.000.000 Yeni Türk Lirasına kadarını Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü yatırımları kapsamında yer alan Yusufeli HES projesine, 170.000.000 Yeni Türk Lirasına kadarını Milli Eğitim Bakanlığı yatırımları kapsamında yer alan Temel Eğitim II. Faz projesine olmak üzere) Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ve Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinin ilgili tertiplerine ödenek eklemeye Maliye Bakanı yetkilidir.

Yusufeli HES ve Temel Eğitim II. Faz projelerine bu kapsamda ayrılacak ödeneklerin zaruri şartlar nedeniyle harcanamayacağı belirlenen tutarlarını Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ile Milli Eğitim Bakanlığının 2006 Yılı Yatırım Programında devam eden diğer öncelikli projelerde kullanılmak üzere 2006 Yılı Programının Uygulanması, İzlenmesi ve Koordinasyonuna Dair Kararda yer alan limitlere bağlı kalmaksızın revize etmeye Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı yetkilidir.   

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi cihazı açıyorum, soru sormak isteyenler, müracaatlarını ona göre yapsınlar.

Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Tekirdağ Milletvekili Sayın Enis Tütüncü. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Tütüncü, süreniz 10 dakika; buyurun.

CHP GRUBU ADINA ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

11 inci madde üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Bu maddede, bütçe uygulamasına ilişkin aktarma ve ekleme işlemleri düzenlenmektedir. Ekleme ve aktarma işlemleri, büyük oranda, hepimizin bildiği gibi, millî gelirin büyüklüğüne önemli ölçüde bağlıdır. Bu nedenle, ben bu konuşmamda, öncelikle kişi başına dolar cinsinden millî gelir düzeyinin gerçekçi bir şekilde hesaplanması gerektiğini dikkatlerinize sunacağım; çünkü, Türk Lirasının aşırı değerlenmiş olması, dolar cinsinden millî geliri şişirmektedir. Bunun nasıl olduğunu size anlatayım Sayın Başkan, değerli milletvekilleri. Bakınız, benden önce burada söz alan AKP milletvekillerinin de altını çizerek söyledikleri gibi, Türkiye'de kişi başına millî gelir, cari dolar fiyatıyla 2002 yılında 2 638 dolardan 2005 yılında 4 964 dolara çıkıyor. Türkiye'de sabah akşam ve her yerde bu tablo konuşuluyor. Tabiî ki, güzel şeyler konuşulacaktır; ama, bu gelişme şu anlama geliyor: Yurttaşlarımızın kişi başına yaşam düzeyi son üç yılda dolar olarak yaklaşık yüzde 90 dolayında artmıştır. Şimdi, böyle bir şey var mı Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, rica ediyorum; çiftçinin, işçinin, memurun, yani, geniş halk yığınlarının yaşam düzeyleri, AKP İktidarında reel olarak yüzde 90 dolayında arttı mı, reel dolar bazında yüzde 90 arttı mı? Bunun böyle olmadığını, halkımız sıkıntı çekerek, bazen acı çekerek yaşıyor; ama, kimilerinin tuzu kuru, halkın çektiği sıkıntıları hissetmiyor.

Bakınız, elimde Devlet Planlama Teşkilatının 2006 yılı programı var. Hesap bilen arkadaşlarımdan rica ediyorum, bu programın 8 sayfasını açsınlar, 8 inci sayfadaki iki numaralı tabloya baksınlar ve oradan şöyle bir hesaplama yapsınlar: Millî gelir artışının -ben hesaplamayı yaptım- 1998 yılı fiyatlarıyla dolar bazında yaklaşık yüzde 8'le sınırlı kaldığı bu hesap sonucunda ortaya çıkıyor. Nerede cari fiyatlarla Amerika Birleşik Devletleri Doları cinsinden yüzde 90'lık artış?! Aradaki fark nedir biliyor musunuz; aradaki fark, belli ölçüde TL'deki aşırı değerlenmeden ortaya çıkan kâğıt üzerindeki bir artıştır. Konunun özü, esası budur. Lütfen, sabit fiyatlarıyla, belirli bir yılın baz fiyatlarıyla ve dolar bazından millî geliri hesaplarsanız, öyle 4 900 dolarlarda, 5 000 dolar düzeyinde bir millî gelir düzeyinin kesinlikle olmadığını görürsünüz.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Türkiye ekonomisi bıçak sırtında götürülüyor. Ekonomideki sıcak para miktarının 50 milyar doları aştığı, ithalatın patladığı, ithal girdilerin yerli girdileri piyasadan kovduğu, cari işlemler açığının 22 milyar doları aştığı bir dönemde ekonominin daha fazla böylesine bıçak sırtında götürülmesi kesinlikle yanlıştır. Neden yanlıştır? Bakınız, yaşanılan örnekler var. Örneğin, 1990'lı yıllarda birçok Latin Amerika ülkesinde, bu arada Brezilya ve Arjantin'de enflasyon yüzde 10'ların altına düşürülmüştü. Hem de bu ülkelerde yüzde 2 000'lik, yüzde 3 000'lik hiper enflasyon yaşanıyordu. Ancak, enflasyonun düşürülmesi bu ülkelerde ekonomik ve sosyal sorunların çözümüne beklenen katkıyı yapamadı, bu ülkelerde krizler enflasyonun düştüğü dönemlerden sonra ortaya çıkmaya başladı. Biz endişe ediyoruz ki Türkiye'de de böyle bir sıkıntı yaşanabilir.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bakınız, bugün net asgarî ücret 380 YTL. Peki, Türkiye'de açlık sınırı ne kadar; 600 YTL'yi aşıyor. Demek ki, asgarî ücretle çalışan ne kadar insan varsa, bunların hepsi açlık sınırının altında çalışmak mecburiyetindeler. Bitmedi; ücreti 380 YTL'nin üzerinde, ama, açlık sınırı olan 600 YTL'nin altında olan ne kadar çalışan insanımız varsa, bunların da tümü, demek ki, açlık sınırının altında çalışmak mecburiyetindeler.

380 YTL'lik asgarî ücret, neredeyse, azamî ücret oldu. İşgücü piyasasında, asgarî ücretin altında, sigortasız, sendikasız, kayıtdışı istihdam biçimi giderek egemen oluyor ve yaygınlaşıyor.

Öte yandan, Bağ-Kur emeklilerine, SSK emeklilerine bakıyoruz; bunların da, büyük ölçüde, açlık sınırının altında emekli maaşı aldıklarını üzülerek tespit ediyoruz.

Bağ-Kur üyelerinden 2,5 milyon kişi prim borçlusu durumuna düşmüştür. Bunlar, sağlık yardımından yararlanamıyorlar. Bağ-Kura borcu olanlardan 1 600 000 kişinin borçları 5 milyar liranın üzerindedir ve borçlar, uygulanan yüksek faiz nedeniyle giderek katlanmaktadır.

Protesto edilen senet sayısı ve tutarları hızla artmaktadır. 2002'de protesto edilen senet sayısı 499 000 iken, 2005'in ilk on ayında 726 000'e çıkmıştır; yani, yüzde 46'lık bir artış yaşanmıştır AKP İktidarında protesto edilen senetler sayısında. Miktara bakınca, protesto tutarlarına gelince; 2002'de 816 trilyon Türk Lirasından, 2005'in yine on aylık döneminde 2 katrilyon 200 trilyon Türk Lirasına yükselmiştir protesto edilen senetler tutarı; yani, yüzde 167'lik bir meblağ artışı vardır.

Tarım ve hayvancılık çökmüştür.

Buğday ve ayçiceği başta olmak üzere, birçok ürün zararına satılmaktadır. AKP iktidara gelmeden önce kilogramı 340-345 bin liraya kadar satılabilen buğday, üç yıl sonra 260-270 bin liraya satılmıştır.

1 litre sütle ancak 1 kilogram yem alınabilmektedir.

Canlı hayvan kaçakçılığı büyük boyutlara ulaşmıştır; besicinin hayvanı para etmemektedir.

Buğday destekleme primleri bazı illerde hâlâ ödenememiştir.

Süt primlerinde, sözümona, dört çeşit uygulamadan, sadece kooperatiflerle ilgili primler ödenmekte, diğerleri ödenmemektedir. Bugün, Türk çiftçisi, dünyada mazotu en pahalı kullanan, dünyada gübreyi en pahalı kullanan, sulama elektriğini dünyada en pahalı kullanan çiftçi konumundadır. Evvel allah, AKP sayesinde böyle dünya birinciliklerine de ulaştık.

Öte yandan, yoksulluk sınırı 1 800 000 lira; yani, yeni YTL'yle 1 800 YTL. Memurların maaşlarına bu açıdan bakıldığında, durumun son derece vahim olduğu ortaya çıkıyor. Örneğin, üniversite mezunu 1 inci derecenin 4 üncü kademesindeki bir şube müdürünün 2006 Temmuz net görev aylığı bu yoksulluk sınırının yüzde 37 altındadır. Maliye Bakanımızın bize dağıtmış olduğu bu kitapçıktan hesaplıyoruz; böyle bir şey olabilir mi?! Yine, 9 uncu derecenin 1 inci kademesindeki bir memurun aylığı, yoksulluk sınırının yüzde 63 altındadır. 1 inci derecenin 4 üncü kademesindeki bir öğretmenin, yine, 2006 Temmuzundaki net görev aylığı, yoksulluk sınırının yüzde 44 altındadır; böyle bir şey düşünülebilir mi Sayın Başkan, değerli milletvekilleri?! İşsizlik 11 000 000'a yaklaşmıştır. İşsizler içinde, genç nüfusun ve okumuş olanların oranı hızla artmaktadır. Diplomalı işsiz gençlerin, anasından babasından cep harçlığı alırken yaşadıkları sıkıntılar, hem gençlerimizi hem de aileleri psikolojik açıdan çökertiyor. Anlamak istiyorum ve bilmek istiyorum, hükümet, acaba, bunları, bu acı gerçekleri algılayabiliyor mu? Yani, Türkiye, bir bölümüne değindiğim böyle sıkıntıları daha ne kadar taşıyabilir?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Biz, eskiden, kimsesizlerin, yoksulların, işsizlerin açlığından, yoksulluğundan söz ediyorduk; ama, AKP iktidarında, bir bakıyoruz ki, çalışan nüfus gruplarının açlığından, çalışan nüfus gruplarının yoksulluğundan söz etmeye başladık.

Değerli milletvekilleri, bugün, açlık ve yoksulluk sınırında yaşayan insanlarımızın sayısı 22 000 000'u aşmıştır. Türkiye'de önümüzdeki dönemde hem siyasî istikrarı hem de toplumsal istikrarı herhalde belirleyecek olan en kritik nokta burasıdır. Acaba ne kadar sayıda, ne kadar  insanımız, daha ne kadar süre açlık ve yoksulluk sınırları altında yaşamaya tahammül gösterecek, dayanabilecek; yani, Türkiye'nin tartışması gereken,Türkiye'nin bilmesi gereken en kritik nokta burasıdır.

Bu uyarılarımızın, en azından önümüzdeki yıl, yani, 2006 yılında dikkate alınabileceğini ummak istiyoruz. Hükümetin, uzağı görmeyen politikaları bir an önce bırakması, bu hayal âleminin sonunun er ya da geç geleceğini düşünerek, üretim boyutunu, gelir dağılımı boyutunu, tasarrufların artırılması boyutunu, ihracatın sürdürülebilir boyutunu, istihdam ve işsizlik boyutunu Türkiye'nin gerçekleri ışığında bir an önce ön plana çıkarması gerekiyor ve dediğim gibi, 2006 yılında, bu önerilerimizin dikkate alınacağı umuduyla, bütçenin, ülkemize ve ilgili kuruluşlara hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum; hepinizi, tekrar, sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Tütüncü.

Anavatan Partisi Grubu adına, Diyarbakır Milletvekili Sayın Muhsin Koçyiğit.

Sayın Koçyiğit, buyurun.

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de, 2006 yılı merkezî yönetim bütçesinin aktarma ve eklemelere ilişkin 11 inci maddesi üzerinde söz aldım; sözlerime başlarken, Anavatan Grubu adına hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, sözlerime öncellikle, Sayın Musa Uzunkaya'nın büyümeye ilişkin sözleriyle başlamak istiyorum. Sayın Uzunkaya burada büyümeden bahsetti ve sabahki konuşmamamda da büyüme üzerine hep açıklamalarda bulunmuştum. Gerçekten, bugün Türkiye'de bir büyüme var, yüzde 5 civarında; fakat bu büyüme, ithalata dayalı bir büyüme, istihdam yaratmayan bir büyüme, üretmeyen bir büyüme, içi boş, içi kof bir büyüme.

Bu nedenle, halkın refahını artırmadığı için, biz, buna, fakirleştiren büyüme diyoruz. Önemli olan, büyümenin, halkın refahına yansıması, işsizliğe bir çare bulabilmesidir. İnşallah, bundan sonraki yıllarda, gerçekten de, üretime yönelik bir büyüme yakalanır.

Bunlardan bahsettikten sonra, dünkü konuşmamda tarım sektöründen bahsedeceğimi söylemiştim. Gerçekten de, bugün, ülkemizde tarım sektörünün sorunları oldukça fazla. Özellikle 2006 yılı bütçesinde tarıma ayrılan kaynak 4 milyar Yeni Türk Lirasıdır; yani, 4 katrilyon liradır. Oysa, aynı yıl faiz giderlerine ayrılan para 46 katrilyon; yani, çiftçilere verilen paranın tam 11,5 katı kadar sadece faize verilen para.

Ülkemizde bütçeden çiftçilere verilen paranın yüzdesi 1,7, gayri safî millî hâsılanın 0,7'si. Avrupa Birliğinde ise bütçelerin yüzde 40'ını tarıma veriyorlar; aynı şekilde, gayri safî millî hâsılalarının yüzde 2'sini tarıma ayırıyorlar.

Avrupa Birliğinde, tarım sektörü, millî gelirlerine 2 katıyor, ondan 1,5 alıyor. Türkiye'de ise, tarım sektörü, millî gelire yüzde 11,7 oranında katkı sağlıyor; ondan, sadece binde 7 oranında, yani, yüzde 1 bile pay alamıyor. Yani, Avrupa'da 1'e 1 olan ilişki, ülkemizde onikide 1'dir; arada büyük bir çelişki vardır.

Aynı şekilde, Avrupa Birliğinde çiftçi başına 300 dolar olan destekleme, Türkiye'de sadece 113 dolardır.

Değerli arkadaşlarım, tarımda anahtar kelimemiz rekabet olmalıdır. Tabiî, rekabet de, kalite, üretim, verimlilik, tarımsal destek ve sübvansiyonlarda olabilir. Bunun için, rekabetin eşit koşullarda olması lazım. Oysa, Dünya Bankası, IMF, bize "tarımınızı desteklemeyin, tarımınızı sübvanse etmeyin" dedikleri halde, kendi tarım sektörlerini en yüksek değerde destekliyorlar hem girdi aşamasında hem çıktı aşamasında. Ondan sonra da bize diyorlar ki "gelin, sizinle eşit koşullarda rekabet yapalım." Elbette, burada, eşit koşullarda bir rekabetten bahsetmek mümkün değildir.

Değerli arkadaşlarım, ürün fiyatları bazında değerlendirme yapacak olursak, 2005 yılında, 404 000 liraya mal ettiği buğdayı, çiftçinin, 280 000 liraya, 1 100 000 liraya mal ettiği pamuğu 650 000 liraya zor sattığı dikkate alınırsa, gelin, çiftçinin halini siz düşünün. Kaldı ki, aynı çiftçi, 2002'den bu yana, maliyetlerde yüzde 100'ün üzerinde artış olmasına rağmen, ürününü yüzde 30, yüzde 40, hatta daha düşük fiyatlarda ancak satabilmiştir. Aynı şekilde, 2002'de, çiftçi, 56 ton buğdayla bir traktör alırken, bugün ancak 80 ton buğdayla bir traktör alabilmektedir. Aynı şekilde, 2002'de 2 kilogram buğdayla, çiftçi, 1 litre mazot alırken, bugün aynı mazotu alabilmesi için 2 kilogram buğday yerine 6 kilogram buğday vermesi gerekmektedir.

Değerli arkadaşlarım, 2002 yılında, yani, AKP iktidara gelmeden önce, çeşitli borsalardan alınan rakamlara göre, yaklaşık 350 000 liraya buğday, 360 000 liraya arpa, 600 000 liraya ayçiçeği ve 1 000 000 liraya pamuk satılırken, mazotun litre fiyatı 800 000-850 000 lira, gübrenin paçal maliyeti 200 000 liraydı. Şu anda mazot 2 100 000 lira, 2,5 kat artmış; gübre 550 000 lira, 2,5 kat artmış; buğday fiyatı ise 280 000 lira, ayçiçeği fiyatı 480 000 lira, pamuğun satış fiyatı ise 500 000-650 000 liraya kadar gerilemiştir. Yani, üç yıl öncesine göre, gübre ve mazot girdi fiyatları 2,5 kat artarken, ayçiçeği, arpa ve buğday fiyatlarında yüzde 20-25, pamuk fiyatında ise yüzde 35-40 oranında gerileme vardır. 

Değerli arkadaşlarım, çiftçilerimize vermediğimiz paraları, bir şekilde, ithal ettiğimiz ürünlere döviz girdisi olarak vermekteyiz; yani, kendi çiftçimizden esirgediğimiz paraları, destekleme paralarını, ithalat olarak yabancı üreticilere aktarmaktayız.

Değerli arkadaşlarımız, doğrudan gelir desteği konusunda da, çiftçilerimiz, maalesef, umduğunu bulamamışlardır. Aslında, doğrudan gelir desteği ödemesi, sakat bir ödemedir. Bu sadece sosyal nitelikli bir ödemedir. Önemli olan verilen desteklerin üretimi artırabilmesidir. Buradaki önerimiz, yılda verilen 4 katrilyon lira, çiftçi başına, tapuya göre yine verilsin ve buna ilaveten, bir 4 katrilyon lira da, üretimin miktarına göre, üretimle ilişki kurularak verilsin. Şu andaki doğrudan gelir desteği ödemesi, sadece sadaka niyetine verilen sosyal nitelikli bir ödemedir. Bu bakımdan, bunun yapısının değiştirilmesi gerekmektedir.

Değerli arkadaşlarım, burada konuşurken, demin, Diyarbakır'ın Ergani İlçesinin bir köyünden bir çiftçimiz açtı, dedi "orada her şeyi tozpembe gösteriyorlar. Şu anda, dekar başına 400 000 000 lira gider yapıyoruz; ancak, aldığımız gelir 200 000 000 lira." Yani, dekar başına üretimde, çiftçinin 200 000 000 lira zararı olmaktadır. Bu bakımdan, bunların hepsinin giderilmesi lazım.

Değerli arkadaşlarım, hayvancılık bakımından, hayvancılık sektörü kan ağlamaktadır. Bugün, hayvancılık sektörüne 2004 yılında verilen teşvik sadece 409 trilyon lira, 2005 yılında öngörülen 596 trilyon, bunun 207 trilyon lirası ödenmiş, 289 trilyon lirası daha duruyor. Demek ki, çiftçilerimize, hayvancılık sektörüne ödenen destekleme primleri, sadece, rantiyecilere ödenen üç günlük faizin tutarı kadardır. Yani, koskocaman bir sektöre sadece üç günlük rantiye giderini bir teşvik olarak verebiliyoruz.

Değerli arkadaşlarım, fındık konusunda fındıkçılar kan ağlamaktadır. Özellikle 2004 yılında, dondan dolayı, fındıkçılarımızın büyük oranda zararları oldu. Bu zararın tutarı 296 trilyon liraydı. Bu, bilirkişi raporlarıyla saptanmıştı. 2004'te, bunun yüzde 15'i, 50 trilyonu ödendi, geriye ödenmek üzere 246 trilyon lira para duruyor; bugüne kadar ödenmemiştir. 2005 yılı bütçesinde bu konuda bir ödenek yok. Bu sene de bir ödenek konmamıştır. Demek ki, fındık üreticisinin zararlarını karşılamak için hükümetin bunları ödemeye bir niyeti yoktur.

Özellikle, fındığa ilişkin olarak, 6 000 000 lira, kilo başına verilen para bu sene iyiydi; ancak, özellikle Fiskobirlik'e kaynak aktarılmayarak, Fiskobirlik'in piyasaya alıcı olarak girmesi önlenmiştir. Bu bakımdan, fındık üreticisi, fındığını, 6 000 000 yerine, daha düşük fiyatlarla, 4 000 000 ve 5 000 000 liraya filan satabilmiştir. Bu da onların durumunun gittikçe zorlaştığını göstermektedir.

Doğrudan gelir desteği konusunda, özellikle 2005 yılı başında, Sayın Başbakanımız, doğrudan gelir desteklerinin hepsinin şubat ve nisan aylarında ödeneceğini söylemişlerdi. Maalesef, daha sonra, Tarım Bakanımız, yaptığı bir açıklamayla, doğrudan gelir desteklerinin 10 000 000 lirasının 2005'te, geri kalan paranın ise -2004'ün paralarının- 2006 yılında ödeneceğini söyledi. Gerçekten de, bugün, 2004 yılının, ödenmeyen, dekar başına 6 000 000 liralık doğrudan gelir destekleri vardır. Zaten, 2005 yılına ilişkin doğrudan gelir desteği hiç ödenmemiştir. Demek ki, doğrudan gelir desteğinde ödemeler iki yıl arkadan gidiyor. İki yıl içinde, çiftçi, tefeciden aldığı borçların faizini kapatmak üzere, aldığı paraları oralara aktarıyor. Yani, ödenen doğrudan gelir destekleri, dolaylı bir şekilde, faiz parası olarak başkalarının cebine girmektedir.

Tüm bu koşullar karşısında durumunun kötüleştiğini gören çiftçiler, durumlarını düzeltmek üzere, kendi sivil toplum kuruluşlarının önderliğinde, bu sene Manisa'da büyük bir miting düzenlediler ve bu mitinge katılan çiftçilerimizi buradan bir kez daha selamlıyorum. Yüzbinlerin katıldığı mitingde  kendi durumlarını tartıştılar. Hiçbir siyasî parti buraya bir etkide bulunmadı; fakat, Sayın Tarım Bakanımız, bu mitingle bile alay ederek…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Başkanım, toparlıyorum.

BAŞKAN - Buyurun, konuşmanızı tamamlayın efendim.

MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Sayın Tarım Bakanımız, bu mitingi küçümseyecek şekilde, bu mitingle alay eder şekilde, bunun bir siyasî miting olduğunu söyledi. Oysa, burada, çiftçilerimiz, siyasî miting değil, kendi alınterlerinin hakkını alabilmek için, Ziraat Odaları Birliği Başkanlığında bir miting düzenlemişlerdi ve bu mitingde, yüzbinlerce çiftçi, hakkını alabilmek için haykırdı; ancak, bu haykırışları o meydanlarda kaldı. Anlaşılıyor ki, bu haykırışları 2006 yılı bütçesine kadar gelmemiş; çünkü, gelseydi, en azından, 2006 yılı bütçesinde, çiftçilerin durumu düzeltilebilirdi. Maalesef, yine çiftçilere bir şey yok, yine hiçbir şey yok. Bu bakımdan, çiftçilerimiz, herhalde, bundan sonra, gelecek yılların hesabıyla, yine, tefecilerin eline düşüp, tefecilerden borçlanıp, o paralarla yaşamaya çalışacaklardır ve ondan sonra aldıkları paraları da -ürün parası olarak yahut da doğrudan gelir desteği olarak- götürüp, tefecilerin faizlerini kapatacaklardır.

Sözlerimi burada bitirirken, 2006 yılı bütçesinin, başta çiftçilerimiz olmak üzere, tüm toplumumuza hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Koçyiğit.

Şahısları adına söz isteği var.

Samsun Milletvekili Sayın Haluk Koç.

Buyurun Sayın Koç. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bir gazete kupürüyle, benim sevgili hemşerim, meslektaşım Sayın Musa Uzunkaya bir açıklamada bulundu. Bu gazetenin devamını okumadı Sayın Uzunkaya. Gerçi, yaptığı konuşma da, onuncu yılını kutlayan bir konuşmaydı; ama, biraz, onuncu yıl kutlamasından çok, veda hutbesine benziyordu; yani, ben on yılı tamamladım, artık gittim gidiyorum gibiydi. Sayın Musa Uzunkaya'ya AKP'nin ihtiyacı var, daha çok uzun yıllar burada görev yapmasını, ben bir hemşerisi olarak diliyorum.

Değerli arkadaşlarım, bakın, bu gazete kupürünün devamında, her şey patladı, çok iyi gidiyor da, şunları okumadı Sayın Uzankaya. Ben, kaleme alan Sadi Özdemir arkadaşımıza haksızlık olmasın, kendisinin bilgileri tam aksetsin diye bu sözü aldım. Bakın, ne diyor devamında: "Dışticaret açığı patladı, aman dikkat. Türkiye ekonomisinin bütün pozitif görünümüne karşın -Sayın Uzunkaya'nın söylediği bölümlere karşın- en yumuşak karnının dışticaret açığı olduğu biliniyor" diyor ve ondan sonra rakamlar geliyor ve "Dışticaret açığı, cari açık ve en sonunda cari açığın, hedeflenen rakamı çok aşacağı görülüyor. 2005'te 21,3 milyar dolar cari açık bekliyorduk, bu rakam 25 milyar dolara doğru gidiyor" diyor.

Değerli arkadaşlarım, sadece Sayın Özdemir söylemiyor bunu. Aynı gazetede hemen yan sayfada Vahap Munyar'ın haberinde Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Balduk'un bir mektubu var. Kahramanmaraş milletvekillerimiz burada. Sayın Balduk şöyle diyor: "Üç yıl uğraştım, 5 000 000 dolarlık bir fabrika kurdum, 1 000 000 dolarım uçtu gitti." Değerli arkadaşlarım, burada hesaplar var. Yani, yatırım yerine ranttan nasıl para kazanılacağı burada hesaplar olarak verilmiş.

Başka kimler memnun değil? Bakın, yine ifade ediyor; İstanbul Sanayi Odası Başkanı Sayın Tanıl Küçük, burada, sanayinin rekabet gücünün artırılması için atılması gereken adımları sürekli dile getirdiklerini; fakat, bunların gözardı edildiğini ve burada sıkıntıları ifade ediyor. Hemen altta Oğuz Satıcı'nın haberleri var: "Üretici, ihracatçı bu şartlar altında çok zorlanıyor. Bu çok sürebilecek bir durum değil." Sayın Uzunkaya, gazetenin devamını da söyleseniz iyi olurdu.

Değerli arkadaşlarım, bakın, çok ciddî bir rakam söyleyeceğim size. Hep Sayın Bakan söylüyor, sizler de alkışlıyorsunuz. Beni alkışlamak zorunda değilsiniz tabiî ki; ama, bu rakamlar da bir kenarda, aklınızda, köşede kalsın. Son üç yıl içerisinde içborç stokumuz yüzde 68,4 oranında, yani, 98,6 katrilyon lira artmış, ekim sonu itibariyle de 242,8 katrilyon liraya tırmanmıştır. Dolar bazında ise bu yüzde 109 oranında, yani, 94 milyar dolar artarak 180,2 milyar dolara çıkmıştır. Değerli arkadaşlarım, kamu kesimi toplam borç stoku ekim ayı sonunda dolar bazında yüzde 103,3 oranında artarak 244,3 milyar dolara, TL bazında yüzde 93,8 artarak 329,1 katrilyon liraya tırmanmıştır. Dışticaret açığı ciddî boyuttadır, cari açık ciddî boyuttadır. Bunlar yapıcı eleştirilerdir. Yani, Türkiye'nin şu andaki makro dengeleri bunu finanse edebilir iyi niyetine çok fazla güvenmeyin değerli arkadaşlarım. Bunları gayri safî millî hâsılaya, diğer parametrelere orantılayarak istatistiksel veriler üzerinden olumluluk çıkartmak mümkündür; ama, ciddî bir borç yükü altındadır Türkiye, borçlanmaya da devam etmektedir, borç yükü artmaktadır. Sonuçta, bu programın prangasından kurtulmak zorundayız değerli arkadaşlarım. Onun için, Türkiye'nin, kendi Parlamentosunun kendi milletine hediye edeceği ve hiçbir başka hiyerarşinin bunun üstünde yer almayacağı, halktan yana, milletten yana bir bütçeye ihtiyacı vardır.

IMF niyet mektubunu, ben, birçok arkadaşıma dağıttım. Duyarlılık gösterenler, merak edenler olursa, 24 Kasım 2005 tarihli niyet mektubunu -Sayın Babacan'ın ve Merkez Bankası Başkanımızın imzaladığı niyet mektubunu- size de verebilirim. Yani, burada, bütün satırbaşları var, ne yapılacağı belli hangi aylar içerisinde ve Türkiye'de, sadece demin söylediğim kesim değil -hep arkadaşlarımız dile getiriyor, ben bir kere daha dile getiriyorum- köylü memnun değil, emekli memnun değil, toplumun emeğiyle çalışan kesimi memnun değil, işçi memnun değil, tüccar memnun değil…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HALUK KOÇ (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sadece rantçılar memnun.

HALUK KOÇ (Devamla) - Ciddî söylüyorum; bakın, değerli arkadaşlarım, siyasetin bir kesiminde yer almanın, burada, bana yüklediği bir görev olarak konuşmuyorum; ciddî sıkıntılar var. Bu program, uygulanan bu program beşinci yıla girdi. Geçen yıl, üç yıl daha nikâh tazeledi IMF ile hükümet. Bu niyet mektupları, ardı ardına, senede iki defa yayınlanıyor. Hiçbir ülkenin yüzde 6,5 faizdışı fazlaya sabitlenmiş bir bütçeyle, kamu yatırımlarını kısarak, sosyal boyutunu tamamen ihmal ederek, sıkıntıları artırarak, sosyal barışını koruyarak yürümesi mümkün değil. Yaldızlı sözler her zaman söylenebilir, parlak sözler her zaman söylenebilir; inanın, öyle değil ve Türkiye'nin ciddî bir şekilde ulusal bağımsızlığını tehdit eden bir sürece giriyoruz.

Efendim, bu paranoya sözlerini hiç söylemeyin, ne olur söylemeyin. Bunlar paranoya falan değil; çünkü, bu şekilde -o sözü söylemek istemiyorum, birkaç defa sordum, Sayın Bakan cevap vermedi, ben üstelemedim ama- yasama görevini üstlenen Türkiye Büyük Millet Meclisinin üzerindeki bir güçle bütçe yapma durumunda kalan bir Türkiye Cumhuriyeti Parlamentosu Türkiye'ye yakışmıyor değerli arkadaşlarım; yani, yarı sömürge manzarası çiziyoruz.

"Efendim, Brezilya, Arjantin örnekleriyle karşılaştırılmaz bizim durumumuz."

BAŞKAN - Sayın Koç, tamamlar mısınız.

HALUK KOÇ (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkanım, sizi üzmeyeceğim, merak etmeyin.

Lütfen… Lütfen buradaki eleştirilerin bu boyutunu da dile getirin. Her şey çok parlak demek zorunda değilsiniz; soru işaretlerini sizler de dile getirin, olumsuzlukları gidermeye çalışın. Daha birbuçuk yılınız var, seçimi vaktinde yapacağınızı söylüyorsunuz.

Bu bakımdan, ben, Sayın Uzunkaya'ya bu açıklamaları yapma gereği duydum; bir de, sayın editörün hakkını yememek istedim.

Değerli arkadaşlarım, son bir husus, telefonla bildirdiler. Ben, Ankara milletvekili değilim; ama, Ankara'daki Modern Çarşı yangınından mağdur olan insanlara, bakın, 7,5 trilyon lira 2005'te ayrılmıştı. Bunun, Büyükşehir Belediyesi, valilik tarafından oraya aktarılan hiçbir kesimi yok. Orada, 230 küsur esnaf mağdur, işlerini kaybetti; hiçbir şey yerine koyamıyorlar. Lütfen sahip çıkın.

Saygılarımı sunuyorum efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Koç.

Şahsı adına ikinci söz, Kütahya Milletvekili Sayın Hüsnü Ordu'ya aittir.

Buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HÜSNÜ ORDU (Kütahya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 11 inci maddesiyle ilgili söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Yine, başta şahsım olmak üzere, yüce çatı altında bulunan tüm değerli milletvekillerime, her zamankinden daha çok, Allah, ihlas, şuur ve idrak nasip etsin diyorum.

Ben, konuşmama başlarken, madde üzerinde konuşmayı düşünüyordum; ama, bu kürsüye çıkan çok değerli milletvekillerimiz ve sözcülerimiz, hep genel bütçe politikalarından bahsetti. Türkiye'nin tablosuna şöyle bir baktığımız zaman, Türkiye, son yıllarda neler geçirmiş süreç olarak. Avrupa Birliği süreci, Kıbrıs'la ilgili sorunlarımız, Irak krizimiz ve 2001'de 9 dolarlardan hampetrolün varili, yaklaşık 60 - 70 dolarlara gelmiş. Böyle bir tabloyla baktığımız zaman, şu gerçeği tespit etmek gerekiyor, bu hakkı teslim etmek gerekiyor. Her şeyi biz çok düzgün yaptık mı, her şey çok düzgün gidiyor mu; hayır; ama, şu gerçekleri de itiraf etmek gerekiyor. Tabiî, bu mukayeseyi yaparken, hiç şüphesiz, bizim, 2001 ve 2002 ile ilgili mukayese yapmamız lazım, başlangıç noktalarını almamız lazım.

Şimdi, bu açıdan değerlendirdiğimizde bütçeyi, üç yıllık bütçeyle ilgili, bütçenin temel hedefleri, gelir gider dengeleri ve bütçenin üzerinde en fazla yük olan faiz yükünü ve sosyal güvenlik açığını ele aldığımız zaman, ortaya çıkan tabloya baktığımızda; şimdi, 2001 yılına bakıyoruz, toplam gelirimiz 48 katrilyon, toplam faiz gideri, sadece faiz gideri 41 katrilyon değerli arkadaşlar. Bu bütçeyle ne yapılabilir?! 48 katrilyon gelir, 41 katrilyon faiz gideri… 2002'ye bakalım; 70 katrilyon toplam gelir, bütçenin faiz gideri 51 katrilyon, sadece faiz gideri. 2003, 2004'ü atlıyorum ve 2005'e geliyorum; toplam gelirimiz 140 katrilyon, bütçenin faiz gideri 46 katrilyon. Bu, bütçenin faiz yüküyle ilgili, çok açık bir şekilde, AK Parti Hükümetinin ve Sayın Maliye Bakanımızın ve Başbakanımızın başarısıdır, bu Grubun başarısıdır.

HALUK KOÇ (Samsun) - IMF…

HÜSNÜ ORDU (Devamla) - Bütçe açığına bakıyoruz…

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - O parayı nereye yatırdınız, onu söyler misin.

HÜSNÜ ORDU (Devamla) - Bütçe açığı, 2005 yılı itibariyle, değerli arkadaşlar, 14 katrilyona gelmiş ve yüzde 3'e gelmiş. Yine, bütçe içerisinde en önemli açıklardan biri olan bütçe açığıyla ilgili, bu hükümet üç yıl içerisinde çok önemli mesafeler almış ve şunları yapmış ayrıca: Faiz giderleri, planlanan, 2005'te 56 katrilyon öngörüsü  yapılırken, 46 katrilyonla kapanmış.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Borç ne kadar, borç?!.

HÜSNÜ ORDU (Devamla) - Ve yine, 29 katrilyon lira bütçe açığı hedeflenmişken, 14 katrilyonla bütçe açığını kapamışız. Bu başarıları görmezden gelemeyiz.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Borç ve cari açık nasıl?!.

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Tamam da, farkı nereye yatırdınız; onu söyleyin.

HÜSNÜ ORDU (Devamla) - Şimdi, bu kürsüye çıkan değerli grup sözcülerimiz ve arkadaşlarımız şunları da ifade ediyor ve bugün, ben, CNN'de dinledim; bu ülkede çok önemli yerlerde hizmet yapmış bir değerli büyüğümüz de aynı şeyleri söylüyor, biz de konuşuyoruz bunları çiftçilerle. Ne söylüyorlar; deniliyor ki, işte, 1 kilo buğday fiyatıyla, 6 kiloluk bir fiyatla 1 litre mazot alınıyor.  Doğru mu; doğru.

Peki, petrol fiyatları 20-25 dolarlardan 60-70 dolarlara geldi mi; bu gerçeği de kabul etmek lazım mı…

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Mazotun üzerindeki vergi yükü ne kadar? Mazotta ne kadar ÖTV ve KDV var?

HÜSNÜ ORDU (Devamla) - Şayet, acaba, AK Parti Hükümetinin dışında bir başka hükümet olmuş olsaydı -köylüye soruyoruz- bugün 2 000 000 küsur olan mazot fiyatı kaç lira olur diye.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - 1,5…

HÜSNÜ ORDU (Devamla) - Eğer, bu ekonomik ve siyasî istikrar olmasaydı, köylü diyor ki: "Sayın Vekilim, en az 5 000 000 lira…"

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Hangi köylü?! Yok öyle bir köylü!

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Mazotun çıkış fiyatı kaç para?!

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Ne kadar vergi yüklüyorsunuz?

BAŞKAN - Efendim, müdahale etmeyelim.

HÜSNÜ ORDU (Devamla) - Yine, dolarla ilgili… 1 350 000 lira dolar. Bu ülkenin insanları onbeş günde, bir ayda 690 000 liradan 1 290 000 lira dolar fiyatını gördü. Ben, çok arkadaşlarımı tanıyorum; araba aldılar, taşıt aldılar. 100 000 dolarlık taşıt aldı…

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Benzin alamadı!..

HÜSNÜ ORDU (Devamla) - …69 milyar liralık bir taşıt bir anda 120 milyar liraya çıktı; iflas ettiler, perişan oldular.

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Köylünün mazotu ne olacak?!

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Kredi kart sahipleri de aynı durumda.

HÜSNÜ ORDU (Devamla) - Bunları unutmayalım arkadaşlar.

BAŞKAN - Sayın Ordu, konuşmanızı tamamlar mısınız…

HÜSNÜ ORDU (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

Özetle, biz, çiftçilere şunları da soruyoruz. Evet, dolar fiyatı ile mazot şu fiyatlara geldi. Peki, şunları da soruyor musunuz; bu ülkede gıda fiyatı ne oldu, beyaz eşya fiyatı ne oldu, yiyecek ne oldu, bunlarda geri gidiş oldu mu?

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Vatandaşın cebinde para yok!

HÜSNÜ ORDU (Devamla) - Çiftçilerimize biz bunları sorduğumuz zaman "Sayın Vekilim, doğru  söylüyorsunuz; evet, mazot fiyatında hampetrolün varili 60-70 dolarlara çıkmasına rağmen 2 000 000 küsur başarıdır…

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Üzüm kaç para?!

HÜSNÜ ORDU (Devamla) - …Ama, sizin iktidarınızda aynı zamanda beyaz eşyada, gıdada, yağda ve bizim kullandığımız diğer malzemelerin hepsinde geri gidiş oldu, bu yüzden de sizin hakkınızı teslim ediyoruz" diyorlar.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Nerede bu köylü, hiç görmedik?!

BAŞKAN - Sayın Ordu…

HÜSNÜ ORDU (Devamla) - Ben, bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sevgiler, saygılar. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Ordu.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Hiç görmedik böyle köylü?!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, konuşmalar tamamlanmıştır.

Soru-cevap işlemine başlıyoruz.

Buyurun Sayın Özcan. 

HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Maliye Bakanıma sorularımız olacak.

Sayın Bakanım, Mersin Merkez İlçe ve Erdemli İlçesinin belde ve köyleri doludan hasar görmüştür. Özellikle narenciye, sebze ve seralarda büyük bir zarar vardır. Mağdurların vergi borçlarını, Ziraat Bankasına olan borçlarını, tarım kredi ve Bağ-Kur borçlarını silmeyi veyahut da uzun vadeye yaymayı düşünüyor musunuz ödemeler için?

İkincisi, otoban gişelerinde çalışan görevlilerin egzoz gazından ve dumanlarından sağlık olarak rahatsız olduklarını, bu insanların özlük haklarında ve görevleri süresinde yapılmış olan bu eziyetten dolayı yıpranma payını düşünüyor musunuz?

Üçüncüsü ise, özel trafoları TEDAŞ'a, tarımsal trafoların enerji kaybını önleyerek enerji ücretlerinin tahsilatını hasat zamanına erteleyebilir misiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Vedat Melik, buyurun.

MEHMET VEDAT MELİK (Şanlıurfa) - Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Bakana iki soru yöneltmek istiyorum.

Ücret dışı gelirlerde Gelir Vergisi oranlarının 5 puan indirilmesi gündemdedir. Bu durumda en düşük oran yüzde 20'den yüzde 15'e inecektir. Serbest meslek kazançlarında ve işyeri kiralarında halen uygulanan yüzde 20 stopaj oranları da düşürülecek midir?

İkinci sorum; yatırım indiriminin kaldırılması sonucu yatırım yapan kuruluşların ve KOBİ'lerin kaybı ne kadardır? Yatırım ve istihdamı hangi araçlarla teşvik edeceksiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Badazlı, buyurun.

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Sayın Başkanım, tavassutunuzla, ben de, Sayın Bakana üç soru yöneltmek istiyorum.

Sayın Bakanım, izlediğiniz ekonomik program ve bütçe disiplini sayesinde, kim ne derse desin, bugün bütün dünya, kredi değerlendirme kuruluşları, sürekli olarak Türkiye'nin kredi notunu arttırıyor.

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)- O bozacının şahidi şıracı.

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Bu ekonomik gelişmelere rağmen, 10,6 düzeyinde devir alınan işsiz stoku üç yılda 9,3 düzeyine inebilmiştir. Sadece nüfus artışından mevcut stoka optimal yıllık 500 000 kişi geldiği, buna ilaveten modernleşen ve kurumlaşan tarımdan da bu rakama bilinmeyen bir miktar ilave olduğunu düşündüğümüzde, krizlerden çıkmış bir ekonomide bu gelişmeyi küçümseyemeyiz; ancak, hem yeni gelişen işsiz ordusuna iş imkânları sağlamak gerekse mevcut stoku biraz daha eritmek için…

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Hani soru, Sayın Başkan?!

FİKRET BADAZLI (Antalya) - …istihdam yaratacak özel sektör girişimcilerine sağladığınız imkânları yeterli buluyor musunuz? İlaveten, yapılabilecek bir şeyler var mıdır?

İkinci sorum; Hyundai bir aydır niye dolaşıyor? O yatırım kim olsa kapar. Biz niye savsaklıyoruz?

Üçüncü sorum; bizim Antalya'da oluşan en büyük sektör turizm yatırımcılarıdır. Hepsi de, hemen hemen, Antalya dışındaki vergi dairelerine kayıtlılar. Şirketlerin faaliyet gösterdikleri işle ilgili o yerin vergi dairesine muhatap edilmesi noktasında veya İller Bankası imkânlarındaki adaletsizliği giderme noktasında bir çalışmanız var mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Kılıç…

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, Malatya kayısısı, 2004 yılında don felaketi nedeniyle yüzde 70 kadar zarar gördü. Yapılan tespitte, çiftçinin zararları tüm mal varlığının yüzde 40'ını bulmadığından yardım yapılmadı. 2005 döneminde ise Malatya kayısısında rekolte fazlası oldu. Tüm uyarılarımıza rağmen kayısının en az yüzde 20, yüzde 25'inin alınması hususunda Kayısıbirlik'e destek olunmadığı için, 2004'te 5 YTL olan birinci sınıf kayısı, 2005'te 1 YTL'ye düştü; ihracat fiyatı da buna bağlı olarak düştüğü için ülkemize giren döviz miktarı da azaldı.

Sayın Bakanım, tütün üretimi elinden alınan, pancar üretimi kotaya bağlanan ve tek geçim kaynağı olan kayısıyı korumak için Kayısıbirlik'e destek vermeyi düşünüyor musunuz?

Sayın Bakanım, ikinci sorumu yöneltiyorum:

Malatya Tekel fabrikası yıllardır ihmal edildi, yatırım yapılmadı, yenilenmedi. İki vardiya çalışan fabrika, tek vardiyaya düşürüldü. Çalışan işçiler ve çevre esnafı fabrikanın kapatılacağı endişesi içinde. Dün bunları belirterek Malatya'yı unuttunuz mu demiştim. Sayın Bakanım, verdiğiniz cevapta, Malatya'yı unutmadığınızı belirttiniz. Bu cevabınız, Malatya'da sevinçle karşılandı. Sendika başkanı beni aradı Sayın Bakanım; açık ve net olarak cevap bekliyoruz; Malatya Tekel sigara fabrikasını kapatacak mısınız kapatmayacak mısınız? Bunu öğrenmek istiyorum Sayın Bakanım.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Soru sorma süremiz tamamlanmıştır.

Sayın Bakan, buyurun, cevaplarınız.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Özcan'ın sorusu; Bağ-Kurlularla ilgili olarak daha önce de cevap verirken söylemiştim; Bağ-Kur ve SSK'lıların yeniden yapılandırılmasıyla ilgili kanun çalışmaları Meclisimizde devam etmektedir.

Bir soru daha, bu yıpranmalar ilgili, aşırı yıpranmalarla ilgili sordu. Onu tam da alamadım. Yazılı olarak ona cevap vereceğim.

Yatırım indirimi meselesine gelince, bu ücret dışı gelirlerden vergilerin indirilmesinden dolayı yatırımın indiriminin kaldırılması dolayısıyla istihdama nasıl bir çare bulunacaktır diye soruldu.

Değerli Özcan, biz, yatırımların önünü açabilmek için Kurumlar Vergisini şok bir şekilde üçte 1 nispetinde indirdik, yüzde 30 nispetinde indirdik. 10 puan indirdik. Şimdi, yatırım indiriminden maksat, yatırım için yap sen harcamanı, bundan dolayı bir vergini sonradan biz bunu mahsup ederiz veyahut da onu vergiden düşeriz şeklindeydi. Şimdi, biz, aksine, şimdiden indirimi yaptık ve herkese indirim yaptık.

Bizim Kurumlar Vergisi mükellef sayımız 600 000 civarında, yatırım indiriminden istifade eden mükellef sayısı 9 000'de. Şimdi, biz, 600 000 mükellefe birden, Türkiye'deki bütün Kurumlar Vergisine tabi olan mükelleflerin tamamına indirdik bunu. Yatırım yapacakların da önünü açmış olduk böylece. Daha fazla yatırım imkânı sağladık ve bundan dolayı da istihdamda daha fazla bir artışı sağlamış olacağız.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Uçan 1 000 000 dolar ne olacak Sayın Bakan?!

BAŞKAN - Sayın Ercenk…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Değerli arkadaşlar, tabiî oturduğunuz yerden böyle laf atmak suretiyle… Bu da yakışmıyor yani.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Laf atmak değil efendim.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Yakışmıyor…

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Ayağa da kalkabilirim.

BAŞKAN - Sayın Ercenk, lütfen…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Soru sormak için size söyleniyor. Sizin soru sorma hakkınız var, onu engelleyen yok. Gayet rahat soruyorsunuz.

BAŞKAN - Sayın Bakan, siz buyurun, sorulara cevap verin.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Ben burada açıklama yaparken hiç alakası olmayan şeylerle… Bu da olmuyor yani.

Bakın, bu çatı altında olmanın bir sorumluluğu var, onu yerine getirin.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Efendim, ben de size aynı şeyi söylüyorum Sayın Bakan. Bu çatı altında olmanın sorumluluğu var.

BAŞKAN - Sayın Bakan, siz Genel Kurula cevaplarınızı açıklayın lütfen.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Değerli arkadaşlar, Badazlı'nın sormuş olduğu sorulardan, turizmcilerle ilgili olarak, bazı şirketlerimiz umumiyetle merkezlerini büyük şehirlere alıyorlar. Merkezlerini büyük şehirlere almalarından dolayı da, oradaki vergi gelirlerinden, özel idareler veyahut da belediyelerimiz istifade edemiyorlar. Şimdi, biz, tabiî, bu serbest piyasa ekonomisi içerisinde, bir kimsenin merkezini oraya al, buraya al şeklinde kesin olarak bir tavır takınmamız mümkün değildir; ama, vergilerini bulunduğu yerlerde ödemeyle ilgili bir çalışmamız var. Bu çalışmayı yakında huzurlarınıza da getireceğiz ve bundan dolayı da belediyelerimiz, o yörenin belediyeleri, daha fazla o vergilerden pay alma imkânına kavuşacaklardır. Bunun üzerinde çalışmalarımız vardır.

Malatya'ya gelince; Malatya'yı biz gözden asla çıkarmadık ve çıkarmamız da söz konusu değildir.

Değerli arkadaşlar, biz, özelleştirmeyle ilgili olarak politikalarımızı açıkça belli ettik ve bütün elimizdeki, devlet ekonomik faaliyetlerden kurtuluncaya kadar elindeki iktisadî kuruluşları biz özelleştireceğiz, özelleştirmeye devam edeceğiz. Tekel de özelleştirme kapsamında olan bir kuruluşumuz. Bunun da özelleştirilmesi… Tekel-sigara; içki özelleştirildi biliyorsunuz.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Özelleştirme derken, kapatılacak mı kapatılmayacak mı Sayın Bakanım; onu soruyorum size!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Oturduğun yerden kapatılacak mı, kapatılmayacak mı kararı verilmez. Bunun çalışması yapılır, ona göre karar verilir. Bunun bir politikası, bir çalışması vardır. Oturduğun yerden, onu kapatacağım, bunu açacağım dersen, memleketi böyle toslatırsınız. (AK parti sıralarından alkışlar)

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Kâr eden kurumları da satıyorsunuz Sayın Bakan; kâr eden kuruluştur, Tekel zarar etmiyor!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Oturun da hesabını yapın!

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Tekeli kime pazarlıyorsunuz?!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Değerli arkadaşlar, bir yer zarar ediyorsa, onun zararını yetmiş milyona, yetmişüç milyona çektirmenin âlemi yok.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Tekel zarar etmiyor Sayın Bakan!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Zarar etmiyorsa devam eder, zarar ediyorsa gider.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Bakanım zarar etmiyor!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Zarar etmiyorsa devam eder.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Madem çok fazla Tekelin hesabını yaptınız, biz de hesabını yaparız, ona göre kararımızı veririz. Burada, sırf popülizm yapmak için, sırf Malatya'ya mesaj göndermek için, kapatılacak mı, kapatılmayacak mı diye, kesin bana soru sormayın.

ATİLA EMEK (Antalya) - Popülizm değil…

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Sayın Bakan, senin Genel Müdürün söylüyor… Senin Genel Müdürün söylüyor "yabancı sigara şirketleri …"

Ayakta söyleyeyim…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Söylüyorum ben. Hesabımızı yaparız, hesaba göre de karar veririz.

UFUK ÖZKAN (Manisa) - "…Adana ve Malatya'yı kapat dediler" diyor…

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Bakan, yerli sigara tütünü kullanan fabrikalar kapatılıyor, Virginia tipi tütün kullananlar açık…

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Mahvettiler… O söylediği için…

BAŞKAN - Sayın Özkan… Sayın Özkan, bana bakar mısınız bir…

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Özür dilerim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buradaki bütün milletvekillerinin muhatabı, sizin seçtiğiniz Başkandır. Hele bugünlerde, sizin bu hiddetinizi anlayamıyorum ve kesinlikle İçtüzüğe aykırı, bir milletvekilinin uyması gereken asgarî kurallara da aykırıdır.

M. ERDOĞAN YETENÇ (Manisa) - Sayın Başkan, tütün söz konusu olunca… Manisa çok mağdur oldu.

BAŞKAN - Lütfen… Uygun olmuyor.

Sayın Bakan, soru-cevap kısmı tamamlanmıştır.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Peki, teşekkür ederim.

BAŞKAN - Madde üzerinde 3 adet önerge vardır; önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 1028 sıra sayılı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının "Aktarma ve Ekleme İşlemleri" başlıklı 11 inci maddesinin (b) fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Haluk Koç

M. Akif Hamzaçebi

Atilla Kartı

 

 

 

Samsun

Trabzon

Konya

 

 

 

Halil Tiryaki

Osman Kaptan

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

 

 

Kırıkkale

Antalya

Malatya

 

 

 

 

Birgen Keleş

 

 

 

 

 

İstanbul

 

 

 

 

"b. Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri, aktarma yapılacak tertipteki ödeneğin yüzde beşine kadar kendi bütçeleri içinde ödenek aktarması yapabilirler."

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 1028 sıra sayılı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının "Aktarma ve Ekleme İşlemleri" başlıklı 11 inci maddesinin (a) fıkrasının 2 numaralı bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       

Haluk Koç

Mustafa Gazalcı

M. Akif Hamzaçebi

 

 

Samsun

Denizli

Trabzon

 

Ufuk Özkan

 

Atila Emek

 

Manisa

 

Antalya

"2. Genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinden, hizmeti yaptıracak olan kamu idaresinin isteği üzerine bütçesinden yıl içinde hizmeti yürütecek olan idarenin bütçesine, fonksiyonel sınıflandırma ayrımına bağlı kalarak ödenek aktarmaya ve bu konuda gerekli işlemleri yapmaya…"

BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının 11 inci maddesinin (e) fıkrasına aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Hüseyin Ekmekcioğlu

Tuncay Ercenk

 

 

Trabzon

Antalya

Antalya

 

 

Atila Emek

Mustafa Gazalcı

Özlem Çerçioğlu

 

 

Antalya

Denizli

Aydın

 

 

Ali Kemal Deveciler

Mehmet Vedat Melik

Kemal Kılıçdaroğlu

 

 

Balıkesir

Şanlıurfa

İstanbul

 

 

 

Nail Kamacı

 

 

 

 

Antalya

 

 

"Bu Kanunun 22 nci maddesi uyarınca kamu personeline yapılacak ödemeler için ayrılan ödeneklerin yeterli olmaması halinde, birinci bent hükmü uyarınca özel gelir kaydedilecek tutarlardan söz konusu kısıtlamalara bağlı olmaksızın personele yapılacak ödemelerle ilgili tertiplere ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir."

BAŞKAN - Sayın Komisyon, katılıyor musunuz önergeye?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın Hükümet, katılıyor musunuz?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

22 nci madde uyarınca kamu personeline yapılacak ödemelerle ilgili olarak ayrılmış olan ödenekler yeterli olmayabileceğinden önerilmektedir."

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 1028 sıra sayılı 2006 yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının "Aktarma ve Ekleme İşlemleri" başlıklı 11 inci maddesinin (a) fıkrasının 2 numaralı bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                   Haluk Koç (Samsun) ve arkadaşları

"2. Genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinden, hizmeti yaptıracak olan kamu idaresinin isteği üzerine bütçesinden yıl içinde hizmeti yürütecek olan idarenin bütçesine, fonksiyonel sınıflandırma ayırımına bağlı olarak ödenek aktarmaya ve bu konuda gerekli işlemleri yapmaya… "

BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu efendim önergeye?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Maddenin (a) fıkrasının 2 numaralı bendiyle, fonksiyonel ve ekonomik sınıflandırmaya bağlı kalmaksızın ödeneklerin Maliye Bakanlığı tarafından aktarmaya konu olması, çok açık bir şekilde, Parlamentonun iradesine ve bütçe yapma hakkına bir müdahale niteliğindedir.

Aktarmaya konu olan ödeneğin Parlamentonun uygun gördüğü fonksiyonla ilgili bir hizmete aktarılması gerekmektedir. Aksi halde, Parlamentonun ödenek tahsis etmek suretiyle kurumun sunduğu hizmet yerine başka bir hizmete ödeneğin aktarılması söz konusu olabilecektir.

Örneğin, sağlık için veya eğitim için kurumun bütçesine aktarılan kaynak, örneğin duble yol yapımı (bölünmüş yol) için ekonomik hizmetler sektörüne aktarılabilecektir.

Maddenin önerdiğimiz değişik haliyle "fonksiyonel sınıflandırma ayırımına bakılmaksızın" ibaresi "fonksiyonel sınıflandırma ayırımına bağlı kalarak" şeklinde değiştirilmiştir. Böylece, yürütmeye devredilen yetki, parlamentonun bütçe yapma iradesini aşmayacak şekilde sınırlandırılmaktadır.

BAŞKAN - Gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Önerge kabul edilmemiştir.

Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 1028 sıra sayılı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının "Aktarma ve Ekleme İşlemleri" başlıklı 11 inci maddesinin (b) fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                     Haluk Koç (Samsun) ve arkadaşları

b. Merkezî yönetim kapsamındaki kamu idareleri, aktarma yapılacak tertipteki ödeneğin yüzde 5'ne kadar kendi bütçeleri içinde ödenek aktarması yapabilirler.

BAŞKAN - Sayın Komisyon, katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor musunuz?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe: Maddenin (b) fıkrasıyla, kamu idarelerine ödeneklerini kullanma süresince kurum bütçeleri içinden aktarma yapma konusunda kısmî yetki verilmektedir.

BAŞKAN - Gerekçesini okuduğumuz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Şimdi maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

12 nci maddeyi okutuyorum:

Geçici hizmet karşılığı yapılacak ödemeler

MADDE 12.- 5018 sayılı Kanuna ekli (I) ve (II)  sayılı cetvellerde yer alan kamu idareleri;

a) Arızi nitelikteki işleriyle sınırlı kalmak koşuluyla yıl içinde bir ayı aşmayan sürelerle hizmet satın alınacak veya çalıştırılacak kişilere yapılacak ödemeleri,

b) İlgili mevzuatı uyarınca kısmi zamanlı hizmet satın alınan kişilere yapılacak ödemeleri,

c) 5/6/1986 tarihli ve 3308 sayılı Kanunun 25 inci maddesi gereğince aday, çırak ve işletmelerde meslek eğitimi gören öğrencilere yapılacak ödemeleri,

d) 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (C) fıkrası gereğince çalıştırılan geçici personele yapılacak ödemeleri,

bütçelerinin (01.4) ekonomik sınıflandırma kodunda yer alan ödenekleri aşmayacak şekilde yaparlar. Söz konusu ekonomik koda, bütçelerin başka tertiplerinden (bu ekonomik koda ilişkin tertiplerin kendi arasındaki aktarmalar hariç) ödenek aktarılamaz ve ödenek üstü harcama yapılamaz. Ancak, özelleştirme uygulamaları nedeniyle iş akitleri feshedilenlerden 657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (C) fıkrası hükmü çerçevesinde 5018 sayılı Kanuna ekli (I) ve (II)  sayılı cetvellerde yer alan kamu idarelerinde istihdam edilecek personel için gerekli olan tutarları ilgili tertiplere aktarmaya Maliye Bakanı yetkilidir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şu anda cihazı sıfırlıyoruz, ondan sonra soru sormak isteyenler cihaza girebilir.

Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 23.26

SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 23.35

BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER : Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42 nci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ  İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1.- 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1119) (S. Sayısı :1028) (Devam)

2.- 2004 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Dairelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap  Kanunu Tasarısı  ve  Plan ve  Bütçe Komisyonu  Raporu ( 1/1084, 3/907)  (S. Sayısı: 1029) (Devam)

3.-  2004 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil İdarelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1085, 3/908) (S. Sayısı: 1030) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

12 nci madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Manisa Milletvekili Sayın Hasan Ören; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Ören, kişisel söz isteğinizi birleştiriyorum.

CHP GRUBU ADINA HASAN ÖREN (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 12 nci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 12 nci maddesi, geçici hizmet karşılığı yapılacak ödemelere ilişkindir. 12 nci maddeyle, bir ayı aşmayan kısa süreli işler, meslek eğitimi gören öğrencilere staj karşılığı verilecek ödemeler ile özelleştirme mağdurlarından 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4/C maddesine göre işe yerleştirilenlere yapılacak ödemeler için Maliye Bakanlığına yetki verilmektedir.

Değerli arkadaşlarım, onbinlerce özelleştirme mağduru, geçmiş dönemlerde bu özelleştirme modasıyla işsiz kalmıştır. Ne yazık ki, işsiz kalan özelleştirme mağdurlarına 4/C adı altında bir madde getirilmiş, sosyal haklarından yoksun, ücretleri düşürülerek, kamu kurum ve kuruluşlarında iş verilmiştir. Eskiden siyasîler şunu yapardı: Köydeki vatandaşımızın eşeğini kaybettirirler, sağlam eşek kaybolur, bir ayağı sakat olarak bulunur ve köylü eşeği bulduğundan dolayı da sevinirdi. Şimdi, yöntem aynı şekilde devam ediyor.

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Aynen öyle oluyor.

HASAN ÖREN (Devamla) - Binlerce, onbinlerce özelleştirme mağduru, bu maddeye sığınılarak, geçmiş dönemde, onurla, gururla yaptıkları işlerden, özelleştirmeden dolayı alınarak, o yerler de, biraz sonra söyleyeceğim şekilde özelleştirilerek bu insanlar mağdur edilmiştir. Bu insanların ücretleri düşmüştür. Bu insanlar geçmiş dönemde çalıştıkları yerde, becerilerine ve başarılarına göre yaptıkları işin dışında, şu an, ne gösterilirse o işi yapmakla meşguller.

Değerli arkadaşlarım, niçin yapıldığını sorduğumuzda, Sayın Maliye Bakanımızın cevabı hazır: Devlette istihdamı azaltacağız, devlet tasarruf edecek. Doğrudur; ama, özelleştirmeyle ilgili, Türkiye'de bu kadar sansasyon yaşanırken ve bu kadar sansasyonun üzerine -ben Manisa milletvekiliyim- Manisa'dan da özelleştirmeyle ilgili çok pis kokular geliyorsa, kulakların duyacağı kadar ağır laflar geliyorsa, ben, Maliye Bakanımızdan -Sayın Maliye Bakanımız da burada yok ama- cevap istiyorum.

Bakınız değerli vatandaşlar, değerli arkadaşlarım; Sümerbank Anonim Ortaklığı, Manisa'da, özelleştirildi. Sümerbank, 1950'lerde, binlerce, onbinlerce insanın katılımıyla 1960'da Manisa'nın gözbebeği olarak işe başlamıştı; ama, ne yazık ki, zaman içerisinde zarar ederek, bir devlet kuruluşu olarak zararından dolayı özelleştirmeye alındı. Özelleştirmeye alındı, bu özelleştirmenin sonuçlarına baktığımızda, Maliye Bakanımız nasıl cevap verecek, onu da bilmiyorum.

Özelleştirme Manisa'da şöyle başladı: Dediler ki sevgili milletvekillerimiz, AKP'nin milletvekilleri "bu, Manisa'nın malıdır, Manisa'da kalmalı; Manisalı bundan yararlanmalı." Binlerce, onbinlerce ortağı mağdur oldu; çünkü, özelleştirilecek olan yer 145 dönümlük rantı çok yüksek olan bir yer ve Özelleştirme İdaresi ihaleyi hazırladı ve özelleştirmeye çıktı.

Bizim Manisalı siyasetçi arkadaşlarımızın söylediği gibi "ortak girişim" adı altında, ilkönce 5-10 kişiden oluşan ve sonra, 48 kişiyle oluşturulan, 6 kurumun da dahil edilmesiyle 7,5 trilyona burası özelleştirildi. 2,5 trilyonu Sosyal Sigortalar primi olarak ödenecekti; Ortak Girişim Grubuna verildi. Geriye kalan 5 trilyonu Ortak Girişim Grubu ödedi. 1 trilyonluk, içinden, hurda satıldı, 160 milyar da KDV alındı. Geçen hafta KİPA'ya 145 dönüm yerin sadece 55 dönümü satıldı; 55 dönümün tutarı 13 750 000 dolar.

Değerli arkadaşlarım, tekrarlıyorum. 5 trilyona 47 kişiye peşkeş çekilen, 6 da kurum ilave edilen ve kurumun başında da, bunların başında da Manisa AKP Belediye Başkanımızın olduğu Ortak Girişim Grubu, o, özelleştirmenin muhteşem olarak hazırladığı İhale Kanunuyla ihaleye çıktı, ve 5 trilyona aldı.

Şimdi 2,5 trilyon ödeyecekler, birkaç gün sonra çıkaracağımız Bağ-Kur ve Sigorta affından dolayı 1 trilyon da oradan kâr etmeyi düşünüyorlar. İçerisinden, biraz evvel söylediğim gibi, 1 trilyonluk hurda satıldı, 160 milyar KDV alındı; 3 trilyon 940 milyara Sümerbank el değiştirmiş oldu.

Hani, biraz evvel Sayın Bakanımız diyordu ya "yetmiş milyonun hakkı olan yerde kimseye hak yedirmem."

Tabiî, buraya giren kuruluşların hepsi rahatsız. Hangi kuruluşları aldılar buraya; Belediyeyi aldılar -Belediye Başkanı başkanlık yapıyor- Valiliği aldılar, Ticaret ve Sanayi Odasını aldılar, Ticaret Odasını aldılar, esnaf odalarını aldılar… Şimdi, bu odadaki arkadaşlar, bizleri çağırıyorlar, diyorlar ki: Biz, bu haksız kazancı hiç kimseye izah edemeyiz. Ne olursun Sayın Milletvekilim, bunu dile getirin.

90 milyar lira para koyan bir yatırımcı 1 trilyon para kazandı. Ne kadar sürede; dörtbuçuk ayda.

Şimdi, Sayın Bakanım, Sevgili Bakanım, biraz sonra daha acısını da söyleyeceğim, bununla bitmedi iş. Tahmin ediyorum, Özelleştirme İdaresinde bulunan arkadaşlarımız, bu konuları bu kadar hafife almazlar. Ben inanıyorum ki, orada yıllarca görev yaptıklarından, eğer bir ihaleye çıkılacaksa, sözleşme çok muntazam bir şekilde hazırlanır; ama, Özelleştirme İdaresine siyaset bulaştırırsanız, siyaseti Özelleştirme İdaresinin başında bir kılıç olarak kullanırsanız bu tip özelleştirmelerle hiçbir yere varamazsınız.

Bakınız, daha önemlisine geliyorum. Manisa Sümerbank, Sümerbank olarak devredildi. Sümerbankın 500 milyar KDV alacağı vardı. 1 trilyonluk hurda satıldı, 500 milyar KDV alacağı olan Sümerbankın 160 milyarı oradan tahsil edildi. Daha ötesi, Sümerbank, geçmiş dönemlerde 40 trilyon zarar etmişti. Sümerbankın bilançosunda, şu an, geçmiş yıllara ait 40 trilyon zarar bulunuyor. 145 dönümün 55 dönümü belediyeye ayrıldı. Özelleştirmeye çıkarken, Özelleştirme imarını da yapmış olarak çıkıyor. 55 dönümünü belediyeye ayırıyor, 90 dönümü de Ortak Girişim Grubunun 55 dönümünün satışı 13 750 000 dolar; yani, 20 trilyona yakın bir para. Geriye kalan 35 dönümlük yerin 3 kat rantı arttığından, en az 25 trilyon da orası tutuyor, 40 trilyonun üzerinde bir kazanç var. Peki, Sayın  Maliye Bakanım, 40 trilyon kazancı olan bir şirketten vergi almayacak mısınız? Vergi almanız gerekli. 40 trilyondan, en kötü ihtimalle, Kurumlar Vergisi veya buna benzer vergi, yüzde 30 veya yüzde 20, 12 trilyon para ödemesi gerekli Ortak Girişim Grubunun; ama, o 40 trilyonluk zarar var ya 40 trilyonluk zarar…

İSMAİL BİLEN (Manisa) - Nereden çıkarıyorsunuz bunu?

HASAN ÖREN (Devamla) - Bir dakika, nereden çıkardığımı şimdi söyleyeceğim.

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Dinle, anlarsın!

İSMAİL BİLEN (Manisa) - İhale gazetelerde ilan edildi, duyuruldu; niye girmediniz?

HASAN ÖREN (Devamla) - Bakınız arkadaşlar, ben, bu dosyaları Sayın Maliye Bakanıma da vereceğim, bütün hepsi belgeli. 40 trilyon Sümerbankın zararı. Şu an, ortak girişim grubu, 40 trilyonu, vergi vermeden, Sümerbankın geçmiş dönemdeki zararına tutacak. Peki, Manisa milletvekilleri olarak, bu kokular, haftalardır, aylardır burnunuza gelmiyor mu? Burnunuz bu kokuyu almıyorsa, burnunuzda arıza vardır, kulağınız duymuyor ise kulağınızda arıza vardır. (CHP sıralarından alkışlar)

İSMAİL BİLEN (Manisa) - Sizin gözünüzde arıza olduğu için görmüyorsunuz;  bütün Türkiye'de ilan edildi bu. Siz niye girmediniz?

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Sus da bir dinle kardeşim, belki, bilmediğin bir şeyi öğrenirsin.

HASAN ÖREN (Devamla) - Şimdi, bütün Türkiye'de ilan edilmesi…

Bakınız, o zaman şunu da söyleyeyim, mademki istediniz, onu da söyleyeyim…

İSMAİL BİLEN (Manisa) - Niye girmediniz?

BAŞKAN - Müdahale etmeyelim sayın milletvekilleri.

HASAN ÖREN (Devamla) - Şimdi, bu gündeme geldiğinde, Manisalılık önplana çıktı. Sayın Meclis Başkanımız da bu konuda telkinde bulundu, dedi ki: "Manisa'da bununla ilgili çok mağdur var, Manisalıların olsun bu hak." Doğrudur, söylediğine de evet diyorum; ama, bu kokular öyle bir hadde ulaştı ki, Manisalıların olmaktan çıktı, 47 kişinin olmaya başladı. İşte, burada bu kokuya cevap vermen lazım. O ilk başlangıçta doğruydu. (CHP sıralarından alkışlar)

V.HAŞİM ORAL (Denizli) - Bravo Hasan, bravo!

HASAN ÖREN (Devamla) - Ama, şimdi ne yaptınız; 90 milyar para koyan insana dört ay içerisinde 1 trilyon para veriyorsunuz.

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Hesabı doğru yap.

HASAN ÖREN (Devamla) - Sen şimdi ne soruyorsun, ne söylüyorsunuz şimdi; şunu söylüyorsunuz...

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Hesabını doğru yap.

HASAN ÖREN (Devamla) - Hesap doğru; 46 trilyonu 47 kişiye bölerseniz hesap doğru; hesapta yanlışlık yok. Yani, hesapta şu yanlışlık mı var: Ben 920 milyar demedim de 1 trilyon dedim; orada mı yanlışlık var?

V.HAŞİM ORAL (Denizli) - Onun kendi hesabı vardır ayrıca; onun kendi hesabı vardır.

HASAN ÖREN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bu kokular Manisa'nın en ücra köşelerine kadar gitti, bu sesler Manisa'nın en ücra köşelerine kadar gidiyor. Niye şimdi söylemediniz; niye şunu söyleme cesaretini gösteremiyorsunuz: Arkadaşlar, gidişatta doğruydu; ama, para aşkı, herhalde para dünyanın en büyük harikası, parayı görünce arkadaşlarımız yön değiştirdi deseniz ya. Kim var başında; Adalet ve Kalkınma Partisinin belediye başkanı var.

MEHMET SEKMEN (İstanbul) - Yeri burası değil.

HASAN ÖREN (Devamla) - Sizin oradaki bu soyguna, orada yapılan bu haksızlığa… Binlerce, onbinlerce insanın o mensucat fabrikası kurulurken emeğini, alınterinden tasarruf edip de yatırım yapan insanları 47 kişiye peşkeş mi çekiyorsunuz?

Ne demişti Maliye Bakanımız; buraya yazdım "bir yer zarar ediyorsa, onu yetmiş milyona çektirmeyiz." Yani, yetmiş milyona çektirmezsiniz, yetmiş milyonun rantını 47 kişiye mi verirsiniz?

V.HAŞİM ORAL (Denizli) - Bravo, bravo!

HASAN ÖREN (Devamla) - Bu bilgilerin hepsini, bu dosyayı bana hazırlayan, bugün, orada, başlangıçta doğru gibi gözüken, sonradan ranta dönüşen bu olayda, kurumlar vermiştir. Kurumlar rahatsız, ticaret odası rahatsız, esnaf odası rahatsız, ziraat odası rahatsız.

"Ben yaşamım boyunca 1 kuruş haram parayı boğazımdan geçirmedim. Bu, başlangıç noktasında bizi ortak ettikleri noktada değildir. Bu bir soygundur. Bu soygunun içerisinde biz olmayız, Sayın Vekilim, ne olursun bunu Parlamentoya taşı" dediler. Bunu söyleyen vatandaşın dışında bu 53 kişi -47 + 6 kurumdan bahsediyorum, bu insanların dertlerinden bahsediyorum- daha gelir gelmez… Hani, Sanayi Komisyonunda tartışıyorduk, esnaf odalarının başkanları yirmi yerden maaş alıyor, on yerden maaş alıyor, 40'a geliyor, 50'ye geliyor diye şikâyet ediyorduk. Doğru mu Hasan Bey?

Peki, sayın belediye başkanımız, daha birinci gün, ihale bittikten sonra, kendisine 4 milyar maaş, başkan yardımcısına 2 milyar maaş, yönetim kurulu üyelerine 1,5 maaş hak mıdır?! O zaman, hak değilse, sizler devreye gireceksiniz.

Türkiye'nin ikinci koltuğuna sahip, siyasîye sahip olan Manisa vardır. Eğer, bu, doğru yolda yürümüyorsa, bu söylediklerim -ki, burada hepsini söylüyorum, arkadaşlarıma da vereceğim birer dosya, bütün hepsi kayıtlı burada- ayyuka çıkmışsa, sadece AKP milletvekillerinin dışında herkes biliyorsa, herkes feveran ediyorsa…

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Onlar da biliyordur, onlar da biliyordur…

HASAN ÖREN (Devamla) - …AKP milletvekilleri bildikleri halde susuyorlarsa, kulakları ve burunları bu kokuyu almıyorsa, benim onlara tavsiyem, kulak burun boğaz doktoruna göndermektir. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, ben inanıyorum ki, Adalet ve Kalkınma Partisi iki temel üzerine geldi; birisi yolsuzluklarla ilgili, biri yoksullukla ilgili. Yolsuzluklarda sınıfta kaldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayın.

HASAN ÖREN (Devamla) - Bugün, nereden bakarsanız bakın, hangi özelleştirmeden bahsederseniz bahsedin, buna benzer şaibeler ortada.

Sayın Manisa milletvekillerimiz de "siz de girseydiniz"in ötesinde bir laf atmadılar; atamazlar!.. Atmayacaklar; çünkü, ya Manisa'ya gitmiyorlar ya Manisa'ya gittiklerinde, bunu gördükleri halde, buraya taşımıyorlar.

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Sizden daha çok Manisa'ya gidiyoruz.

HASAN ÖREN (Devamla) - Özelleştirmeyle ilgili, bu kokuların hepsi Türkiye'nin her tarafından geliyor. Özelleştirmeyle ilgili, Kuşadası'ndan başlayıp, 14,76'lık TÜRPAŞ'ın hisselerinden ve bugün açıkladığım Manisa'daki bu olayla devam ediyor.

31 inci maddede bir konuşmam daha var. Orada aynen buna benzeyen, ikinci bir vurgunu da anlatacağım. Manisa'daki, yine, ikinci vurgunu anlatacağım. Bu milletvekillerinin hepsinin de haberi var burada; ama, ne yazık ki, yolsuzluklarla ilgili, Adalet ve Kalkınma Partisi gerçekten sınıfta kalmıştır. Yoksulluklara gelelim mi, yoksulluklara geldiğimizde ise, daha kötü bir tablo var ortada.

Bakınız, 3 Kasım 2002 seçimlerine girerken, her iki lider çıktı bir şey söyledi. O her zaman söylenenin dışında bir şey söyledi. "Asgarî ücretten vergi almayacağız, bizi iktidara getirirseniz, bizi seçerseniz" dendi. 260 000 000 o günün koşullarında asgarî ücretti, vergi alınmadığında 420 000 000 liralara geliyordu….

SABRİ VARAN (Gümüşhane) - 380 000 000 lira.

HASAN ÖREN (Devamla) - 4 üncü yılımıza girdik. Eğer, bu seçmen size, yoksulluk ve yolsuzluk üzerinden oy verdiyse, bu seçmen sizden yoksulluk ve yolsuzluk üzerinden de oyunu geriye çekecek. Kendinizi başarılı görüyor iseniz, asgarî ücret 2006 yılı, ilk altı ayı, 380 000 000…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ören, son cümleniz için mikrofonu açıyorum; buyurun.

HASAN ÖREN (Devamla) - Eğer, 380 000 000 ile bu insanlar geçinebilecekse, bu toplumun, esnafı, sanatkârı, köylüsü, memuru bir şekilde, eğer, bu konuda, sizin yaptıklarınızı tasvip edecek ise, yoksulluk ve yolsuzluk üzerinden iyi not almış olacaksınız. Yapılacak erken genel seçim veya zamanındaki bir seçimde, yine, bu koltuklarda oturma fırsatını bulacaksınız; ama, bu kadar, yolsuzluklar üzerinde, bütün damarların kendi vücudunuza bağlandığını, tüm Türkiye seyrederken, bu halkın içerisine girip, dün istediğiniz, yoksulluk ve yolsuzluk üzerinden istediğiniz oyları tekrar alma imkânınızın olmadığını görüyorum.

Dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum; saygı ve sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ören.

Anavatan Partisi Grubu adına, Gaziantep Milletvekili Sayın Ömer Abuşoğlu.

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin bu ilerlemiş saatinde süremin tamamını kullanmayacağım. Sadece dikkatinizi çekmek istediğim bir iki husus var. Aslında ben bu madde üzerinde konuşmayacaktım; fakat, Sayın Maliye Bakanı biraz sinirli bir tavır içerisinde sorulara cevap verince… Hem haklıdır; sabahtan beri devamlı birtakım sorulara ve eleştirilere muhataptır; sinirlerinin bozulması, stres altına girmesi gayet normaldir. Bu bakımdan, Sayın Maliye Bakanını rahatlatmak, biraz da bizi izleyen seyircilerimize, meselelerin gerçek yüzünü ortaya koymak açısından bir fıkra anlatmak geldi içimden. Onu anlatmak üzere buraya çıktım.

Sayın Maliye Bakanının işsizliğe nasıl çözüm getirileceği noktasında sorulan soruya verdiği cevap: "Yatırımların önünü açacağız; yabancı sermaye gelecek, ülkede yatırım yapacak ve işsizlik de bu şekilde önlenecek" gibi, buna benzer bir ifadede bulundu. Nasrettin Hoca'nın bir adama borcu varmış. Hoca borcu ödeyemeyecek durumda; fakat, bir türlü de bunu ifade edemiyor. Nasrettin Hoca, alacaklı kapısına dayandığında her seferinde artık bahane uydurmaktan bıkmış. En sonunda adama demiş ki: "Tamam, borcumu ödeyeceğim." Adam "ama, nasıl ödeyeceksin? Birdenbire sana gökten para mı yağacak" demiş. Hoca "yok. Yol boyunca çalı diktim. Gelip geçen koyunların yünleri bu çalıya takılacak. Ben de bu yünleri toplayacağım, eğireceğim ve iplik yapıp satacağım, senin borcunu ödeyeceğim" demiş. Adam gülmeye başlamış. Hoca "bak, alacağını tahsil edeceğini aklın kesince şimdiden hoşuna gitmeye başladı değil mi" demiş. Sayın Maliye Bakanının işsizliğin nasıl önleneceği konusunda ortaya attığı teklif, aynen bu Nasrettin Hoca fıkrasının benzeri. O bakımdan… Evladı askerden gelmiş, hâlâ işsiz; okulunu bitirmiş, diploması elinde, üç seneden beri iş bulamamış, hâlâ işsiz, kahve köşelerinde gençler. Bunlar buradan bir ümide kapılmasın. Türkiye'nin bu konudaki, ekonomi konusundaki en yetkili kişisinin ağzından çıkan laflar halkımız üzerinde ortaya bir ümit doğuruyor, ümit çıkarıyor. Halkımızın bu konuda fazla ümitlenmemesi noktasında bu fıkrayı anlatmak istedim ve hükümetin politikalarıyla işsizliğin çözümü, tam bu fıkranın benzeri olacak.

O bakımdan, hükümetin, maliye politikalarıyla ilgili konularda biraz daha elle tutulur, somut önerilerde bulunması gerekir ki, vatandaşımız bunlara inanabilsin, inansın; çünkü, 2002 seçimlerinde AK Parti vatandaşa sadece şunu vermişti ve yüzde 34 küsur rey almaya yetti bu: Güven verdi; itimat etti vatandaş. İtimada mazhar olmak önemli bir şeydir. Türk Halkının, hele, itimadı olursa bu, çok daha önemlidir. O bakımdan, bu itimada layık olmak gerekir.

Neyle layık olunur bu itimada; elle tutulur politikalar ve somut sonuçlar verecek politikalar üreterek, çözüm teklifleri getirilerek bu itimada mazhar olunur.

O bakımdan, bize düşen, muhalefet olarak, hükümetin eksik yanlarını… Bırakın yanlışlarını, onları da ifade etmeyelim, biz, eksik yanları diyelim; aslında, yanlış ve hatalı olan çok tarafı var. Biz, biraz daha meseleyi hafifletelim, eksik yanlarını diyelim. Bu eksik yanlarını tamamlamak için, zaman zaman çıkıyoruz, bu kürsüyü kullanıyoruz; ama, bizim söylediğimiz, öne sürdüğümüz ve çözüm teklifi olarak ortaya attığımız fikirler, sanki, iktidarın gırtlağına yapışmak gibi bir çerçevede ele alınıyor ve İktidar Partisi milletvekilleri bu kürsüye çıktıkları zaman feryadı basıyorlar. Biz diyoruz ki, işsizlik, onlar gelip buradan diyorlar ki, büyüme. Ne alakası var işsizlik ile büyümenin?!

Haa, iktisatçılar çıkıp burada büyüme konusunda fikir serdetse, cari işlem açığı konusunda fikir serdetse, zorumuza gitmeyecek; ama, iktidarın iktisatçı milletvekilleri, iktisattan anlayan milletvekilleri oturuyor, branşı ve mesleği başka olan milletvekilleri çıkıp, burada iktisadî konularda ahkâm kesiyor.

Sene 1994. Tansu Çiller Hükümeti kamyonu duvara toslamış, ekonomi kriz içerisinde, ekonomik işlerden sorumlu Devlet Bakanı da Sayın Yıldırım Aktuna, bölge bölge dolaşıp o bölgedeki ticaret odaları ve üniversiteleri bir araya getiriyor, görüş alışverişinde bulunuyor. Orada, şu ifadeyi kullandı: "İktisat gayet kolaymış, altı aydan beri ben bu işi öğrendim." Altı aydan beri ekonomiden sorumlu bakanlık yapıyor ve altı ayda da iktisadı öğrenmiş! Ben ona şunu dedim -Acemlerin bir sözü vardır- yarım molla dinden eder, yarım tabip candan eder. Eğer, iktidar, iktisadî meseleleri bu basitlikte, bu hafiflikte ele alıyorsa, Türkiye'nin çok çekeceği var.

Son olarak, eğer kulağınıza girecekse, eğer bir ders çıkaracaksanız… Hafta başındaki bir konuşmamda "siyasetçi, biraz da hikmet sahibi olması gerekir, hikmetli sözlerden ders alması gerekir" dedim. Bu çerçevede, yine, size bir fıkra anlatarak lafımı bitireceğim. Varlıklı bir adam, bir köyden öbür köye giderken atının sırtında yorulmuş, bir ağaç altında hem mola verip dinlenecek hem de öğle yemeğini yiyecek. Bakmış ki, ağaç altında da bir garip oturuyor. Açmış çıkınını, o gariple yemeğini paylaşmış. Adam şöyle sırtını ağaca dayamış dinlenirken, bu garip sandığı ve yemeğini paylaştığı kişi, adamın atına atladığı gibi, atı alıp dörtnala kaçmış. Adam arkasından bağırıyormuş "hey arkadaş, dur, gitme, bütün servetim orada; nereye götürüyorsun; bütün servetim orada!" Adam bu lafı duyunca atın üzerinde, heybeyi tutmuş atın üzerinden almış "al servetinin tamamını.." "Arkadaşım, bütün servetim sana olan inancımdı; onu götürüyorsun." Halkın inancını bitirmeyin, halkın siyasete ve siyasetçiye güvenme ihtiyacı var. Biraz daha, meselelere, somut önerilerle, ciddî çözüm teklifleriyle yaklaşın.

Hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Abuşoğlu.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Tam size göre fıkra. Anavatanı taşıdınız Meclise.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şahsı adına ikinci söz isteği, Manisa Milletvekili Sayın Mehmet Çerçi…

Buyurun efendim.

MEHMET ÇERÇİ  (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasanın 12 nci maddesi üzerine şahsım adına huzurlarınızdayım; hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, günlerden beri burada bütçe üzerine müzakereler yürütüyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin önümüzdeki yıl ve daha sonraki yıllarda geleceğine ışık tutacak olan, özellikle 2006 yılının bütçesi üzerine müzakereler yapılıyor.

Tabiî, burada, birkısım arkadaşlarımız, maalesef, kavga kültüründen gelen, çamur atma, başkalarını aşağılama, pireyi deve yapma ve bu anlamda, yıllardır milletin özlemi olan, ülkenin ekonomisini refaha çıkarma yönünde önemli bir gayret sarf eden hükümetimizin icraatlarını, partimizin icraatlarını bu anlamda küçük düşürücü, âdeta, bizleri aşağılayıcı tarzda konuşmalar yapılmaktadır. Az önce buraya gelen değerli arkadaşımız, Manisa Milletvekili arkadaşımız da, bu anlamda, geçtiğimiz yıl Manisa'da yapılan tekstil fabrikasının özelleştirilmesiyle ilgili olarak, hem bizim şahsımızı, diğer milletvekillerimizi, Meclis Başkanımızı ve Manisalıları, maalesef, küçük düşürecek anlamda bazı beyanlarda bulundu.

Değerli arkadaşlarım, Manisa'da yaşayanlar bunu bilir; tekstil, Manisa'nın, belki yıllardır süren, on yıllardır süren kanayan yarasıdır. Burada, özelleştirmeden önce, 280-300 civarında işçi çalışıyordu ve fabrika fiilî olarak stop etmiş, üretimini durdurmuş ve benim bildiğim, uzun yıllar boyunca burada çalışan 300 civarında işçimiz, vatandaşımız, bankamatik işçisi olarak senelerce bankadan maaş aldılar ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının onlara ödediği parayı aldılar.

HASAN ÖREN (Manisa) - Süren yetmeyecek şimdi, cevap veremeyeceksin!..

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Bu, işçilerimizin kusuru değildi elbette. Sonunda, devlet, bu fabrikayı kapatmıştır. Birkaç yıl kapalı halde  bu işçilere maaş ödendi. Nihayetinde, bizim iktidarımız döneminde, Özelleştirme İdaresi burayı satılığa çıkardı. Yanılmıyorsam, en az iki defa burayı ihaleye çıkardı; hiçbir talipli çıkmadı.

HASAN ÖREN (Manisa) - Yok, yanılıyorsun…

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Dinle!.. Dinle!..

Manisa'da, daha önce, yine…

BAŞKAN - Bir dakika Sayın Çerçi…

Sayın Ören, bakın, siz 15 dakika, 2 dakika ilave, 17 dakika konuştunuz.

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Sayın Başkanım, aynı şekilde o da müdahale ediyordu; niye izin verdiniz?!

BAŞKAN - Müsaade edin de, bir milletvekilimiz de burada konuşsun.

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Sayın Başkanım, aynı müdahaleyi o da yapıyordu.

BAŞKAN - Sayın Oral, siz müdahale etmeyin.

Kürsüdeki arkadaşımız…

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Sayın Başkanım, aynı müdahaleyi Sayın Vekil de yapıyordu! Aynı şekilde o da yapıyordu! Ona niye müdahale etmediniz?!

BAŞKAN - Grubunuzdan bir arkadaşınız konuştuğunda nasıl engel oluyorum; şimdi, size de…

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Yahu, müsaade ederseniz, herhalde…

BAŞKAN - Lütfen, efendim, rica ederim; bu saatte tartışmayalım.

Buyurun Sayın Çerçi.

HASAN ÖREN (Manisa) - Ben soruma cevap istiyorum. Bu yer KİPA'ya 14 000 000 dolara satıldı mı satılmadı mı?

BAŞKAN - Sayın Ören… Sayın Ören… Siz söyleceğiniz her şeyi söylediniz.

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Bekle, dinle bir… Dinlersen öğreneceksin.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Çerçi.

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakınız, vaktim de daralıyor; bunu, özellikle, lütfen yapmayın, dinleyin.

Şimdi, iki veya üç defa burası ihaleye çıktı. Manisalı girişimciler… Bakın, özellikle ismini veriyorum: Hakkı Bayraktar. Bu arkadaşımız, üç sene önce, Cumhuriyet Halk Partisinden belediye başkanı adayıydı ve kaybetti; AK Parti aldı. Bu arkadaşımız da bizim sevdiğimiz bir arkadaşımız. Bununla beraber, Manisa'dan 47 tane girişimci bir araya geldi, 47 tane… Artı, Manisa İl Özel İdaresi, Manisa Belediyesi, Manisa Ticaret ve Sanayi Odası, Manisa Esnaf Odaları, Manisa Ticaret Borsası, 47 kişiyle beraber, bu tüzelkişilikler bir araya geldi bir şirket kurdu ve ihaleye girdiler; çatır çatır ihale oldu…

HASAN ÖREN (Manisa) - Ne ihalesi; kapalı zarf usulü… Ne çatır çatırı?!

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Zannediyorum, üçüncü defasında üç tane firma girdi ihaleye Hasan Bey. Özelleştirme orada, gider, bakarsın.

HASAN ÖREN (Manisa) - Ben baktım hepsine; burada var…

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Üç tane firma girdi; bilemiyorum, 7 trilyon küsura Manisa Girişimciler Grubu ihaleyi aldı. Ben, bundan onur duydum, mutluluk duydum.

HASAN ÖREN (Manisa) - Güzel!..

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - İyi ki Manisalılar aldı…

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Kaça sattılar, kaça?!

MEHMET ÇERÇİ (Devamla)- Elbette…

HASAN ÖREN (Manisa) - Üçte 1'ini kaça sattılar?!

MEHMET ÇERÇİ (Devamla)- İşte bu… Bakınız, işte, kafa bu. (AK Parti sıralarından alkışlar) Ekonomi gelişiyor, her şey üç misli… Çimento fabrikaları kaç paraydı muhammen bedel, kaç paraya gitti?! Aradan geçen süre içerisinde, tabiî ki, Türkiye'de inşaat sektörleri, piyasa gelişti, buranın da değeri arttı.

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Yani, dört ayda 40 trilyon!..

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Manisalı girişimciler buranın bir kısmını…

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Vay vay, dört ayda, dört ayda ha?!

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Ya, dinleyin bir… Dinleyin…

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Vay vay vay vay!..

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Özelleştirme İdaresi, biliyorsunuz, burayı…

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Dört ay sonra kaç liraya sattınız bunu açıkça söyle de…

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Bir dakika, dinle…

…imar planı yaptı, yüzde 35'ini…

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Manisalılar almışlardır!..

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Bilmiyorsunuz..

Belediyeye terk etti, satmadan önce; kalanını bu Girişimci Grubuna sattı. Girişimci Grubu da tekrar burayı sosyal bir alan, kültürel bir alan, Manisa'nın ekonomisine, kültürüne canlılık getirecek bir bölge olarak projelendirip, burayı tekrar diğer firmalara kiralamak üzere ya da satmak üzere…

HASAN ÖREN (Manisa) - Evet…

MEHMET ÇERÇİ (Devamla)-  …piyasalardan, yurt dışından talepler geldi buraya; ben biliyorum. Hiçbir arkadaşımın, burada ne bir hissesi var ne bir ilişkisi var.

HASAN ÖREN (Manisa) - Yani, Maliye Bakanı sizin kadar akıllı değil, Özelleştirme akıllı değil!..

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Siz de onların avukatı mısınız?!

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Sonunda, burayı güzel bir fiyata belki sattılar ya da satacaklar. Bugünlerde bu gündemde. Bundan niye rahatsızlık duyuyorsunuz siz?!

HASAN ÖREN (Manisa) - Nasıl rahatsızlık duymayayım; 3 trilyonluk yer 40 trilyona dört ayda satılırsa!..

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - İçinde Manisa Belediye Başkanı, Cumhuriyet Halk Partisinin Belediye Başkanı da var bu 47 kişinin içinde. Bundan utanmalısınız!

HASAN ÖREN (Manisa) - Nasıl?! 

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sen utan ya!

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Manisa Belediye Başkan adayınız da bu 47 kişinin içerisinde.

HASAN ÖREN (Manisa) - Bana ne?! 

MEHMET ÇERÇİ (Devamla)- Manisalı girişimciler alıyor.

HASAN ÖREN (Manisa) - Bana ne?! Siz kabul edin hatanızı…

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Başkaları mı alsaydı, dışarıdan gelip başkaları mı alsaydı?!

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Yolsuzluğu yapanın partisi olur mu beyefendi?

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Bundan ancak mutluluk duyulur.

BAŞKAN - Sayın Ören…

Sayın Çerçi, konuşmanızı tamamlar mısınız.

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Sonuçta, burası elbette değer artışı oluyor.

HASAN ÖREN (Manisa) - Dört ayda 40 trilyon!..

MEHMET ÇERÇİ (Devamla)- Her şeyin değeri…

HASAN ÖREN (Manisa) - Peki, 40 trilyon…

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Telsim kaça gidiyor?! Uyanın, uyanın! Fabrikalar kaç paraya gidiyor, bankalar kaç paraya gidiyor?!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, ayıp yahu, bu kadar da olmaz ki!

BAŞKAN - Beğenmeyebilirsiniz konuşmasını; ama, dinlemesini bilelim.

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Sizin yaptığınız ayıp. Bundan ancak mutluluk duyulur.

BAŞKAN -  Dinleyin efendim, dinleyin.

Siz devam edin. 

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Hırsızlık var beyefendi, talan var. Allah'tan korkun!

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Sonuçta, bakınız…

HASAN ÖREN (Manisa) - Kaç para verecek...

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Bakınız, o dediğiniz doğru değil, o beyanlar doğru değil.

BAŞKAN - Sayın Çerçi, konuşmanızı tamamlar mısınız.

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - O beyanlar doğru değil, lütfen saptırmayın.

BAŞKAN - Sayın Çerçi, konuşmanızı tamamlayın lütfen.

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Herkes hisse koydu elbette…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafında kapatıldı)

BAŞKAN - Konuşmanızı tamamlayın efendim.

HASAN ÖREN (Manisa) - Dört ayda 40 trilyon kazanacak; bana bunu anlatacak!..

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Ayıp ya!.. Ayıp ya!..

HASAN ÖREN (Manisa) - Özel sektör akıllı, Maliye akılsız, Özelleştirme akılsız!

ATİLA EMEK (Antalya) - Tüyü bitmedik yetimin hakkı yağmalanıyor. Yazık!.. Yazık!..

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gerçekten, bu Parlamentoda çok kötü örnekler oluyoruz. Sabretmesini ve dinlemesini bilelim. Karşılıklı söylüyorum bunu. Lütfen…

Sayın Çerçi, konuşmanızı tamamlayınız.

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Bakınız, şunu açıklıkla söylüyorum: Biz haram yemedik, boğazımızdan haram geçmez.

ATİLA EMEK (Antalya) - Öyle diye diye oluyor bu işler!

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Buradaki arkadaşlarımız için de bunu söyleyebilirim. Manisalı girişimciler, solcusuyla sağcısıyla, bütün Manisa'nın ileri gelen girişimcileri "buraya, Manisalılar niye sahip çıkmıyor" diye, el ele verdiler, kamu tüzelkişiliklerini de beraberlerine alarak, güzel bir eyleme giriştiler, ihaleye girdiler, ihaleyi aldılar ve bunun değeri zaman içerisinde arttı…

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Ne kadar?!

V. HAŞİM ORAL (Denizli)  - Dört ay… Dört ay…

HASAN ÖREN (Manisa) - Dört ayda… Dört ayda…

ATİLA EMEK (Antalya) - Peşkeş çekiyorsunuz ya!

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Türkiye'de her şeyin değeri artıyor. Uyanın… Uyanın…

HASAN ÖREN (Manisa) - Dört ayda… Dört ayda…

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Çimento fabrikaları kaça gitti?! Dört ayı mört ayı yok. İşte, AK Partinin başarısı budur. Sizin aklınız buna basmaz! Sizin aklınız buna basmaz! (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarında gürültüler)

ATİLA EMEK (Antalya)- Tabiî!.. Tabiî!.. Çok zekisin sen!

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Ben bundan mutluluk duyuyorum.

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Onlarla ortaklığın var!

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Buradaki bütün Manisa milletvekilleri de bundan mutluluk duyuyor.

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Onlarla ortaklığın var!

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Ben Manisalı olarak bundan övünç duyuyorum.

HASAN ÖREN (Manisa) - Biz duymuyoruz.

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Bütün Manisalıları bir araya getirmiş böyle bir girişime helal olsun, tebrik ediyorum onları.

HASAN ÖREN (Manisa) - Gidince göreceğiz, 47 kişilik…

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Sonuçta Manisa kazanacak...

BAŞKAN - Sayın Çerçi, son cümlelerinizi rica ediyorum; sürenizi geçtiniz.

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Sonuçta ülke kazanacak.

Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Lütfen…

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Manisalıların hepsinin bir araya gelerek kurduğu böyle güzel bir girişime kimse çamur atmaya kalkmasın; milletvekillerini, Meclis Başkanımızı da lütfen bu tür işlere bulaştırmasın. Bizler bundan mutluluk duyarız. Solcusuyla sağcısıyla, biz, hepimiz, bu arkadaşlara, yürüyün dedik, sizleri tebrik ediyoruz, takdir ediyoruz dedik, bu birlikteliği, bu örnekliği, inşallah, tüm Türkiye'de gösterirsiniz dedik. Onların başarılarıyla gurur duyuyoruz ve Manisa'ya da çok ciddî, bu anlamda, yatırımlar kazandıracaklar. Göreceksiniz Hasan Bey, utanacaksınız; iki sene sonra Manisa'ya gelen bu yatırımları siz de göreceksiniz. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

V.HAŞİM ORAL (Denizli) - Ne münasebet?! Ne münasebet?!

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sen Manisa Milletvekili misin, yoksa…

MEHMET ÇERÇİ (Devamla) - Teşekkür ediyorum; hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Çerçi.

Sayın milletvekilleri…

HASAN ÖREN (Manisa) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…

HASAN ÖREN (Manisa) - Sayın Başkan, 69 uncu maddeye göre söz istiyorum.

BAŞKAN - Yok efendim… Böyle bir şey yok. Lütfen, oturun yerinize…. Yerinize oturun efendim.

HASAN ÖREN (Manisa) - Sayın Başkan, ben Meclis Başkanına bir şey söylemedim. Benim utanacak bir şeyim yok.

BAŞKAN - Hayır efendim, hayır efendim… 18 dakika konuştu ve bu konuyu anlattı sayın arkadaşımız; o da açıklama yaptı.

ATİLA EMEK (Antalya) - "Utanacaksın" diyor, niye utanacak?!

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Niye utanacak?!

ATİLA EMEK (Antalya) - Utanacak olanlar utanmıyor! Şirketin ortağı mısın?!

HALUK KOÇ (Samsun) - "Kafanız basmaz…" "Utanacaksınız, kafanız basmaz…" Bu tabirler hoş değil… Sizin uyarılarınıza rağmen Sayın Başkan.

HASAN ÖREN (Manisa) - Meclis Başkanına bir şey söylemedim; lütfen, ya düzeltsin…

BAŞKAN - Hasan Bey, lütfen, yerinize oturun.

HALUK KOÇ (Samsun)  - Bu tabirler hoş değil Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Başkanım, ben bakarım…

HALUK KOÇ (Samsun) - "Kafanız basmaz" lafı çok ağır…

BAŞKAN - Yerinize oturur musunuz… Yerinize oturur musunuz, lütfen…

(Samsun Milletvekili Haluk Koç ile Tokat Milletvekili Şükrü Ayalan arasında Başkanlık kürsüsü önünde karşılıklı konuşma)

BAŞKAN - Şimdi, soru ve cevap kısmına geçiyoruz.

ATİLA EMEK (Antalya) - Otur yerine, ne oluyor, ne oluyor?!

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Ne oluyor; efelik mi yapıyorsun?!

BAŞKAN - Sayın Baloğlu, buyurun efendim; soru ve cevap kısmına geçiyoruz…

HASAN ÖREN (Manisa) - Sayın Başkanım, söz istiyorum 69 unu maddeye göre.

BAŞKAN - Zabıtları getirteceğim, bakacağım, öyle bir şey varsa karar vereceğim.

HASAN ÖREN (Manisa) - Meclis Başkanına hiçbir şey söylemedim.

BAŞKAN - Getirteceğim zabıtları…

HASAN ÖREN (Manisa) - Kendisini kurtarmak için Meclis Başkanını ortaya koymasın.

BAŞKAN - Efendim, oturun lütfen…

Sayın Baloğlu, buyurun.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Şimdi, ben sorumu Sayın Maliye Bakanına sormak istiyorum; fakat, Sayın Maliye Bakanı bu bütçe görüşmelerinde alışkanlık haline getirmişti; neyse, bu kez geldi; soruyorum.

Şimdi, çok övündükleri özelleştirmelerle binlerce insanımız işsiz kaldı; yaklaşık 20 000 kişi işsiz kaldı. Daha sonra bir kararnameyle bunlardan 8 000'ini işe aldılar.

Sayın Bakan, bu 8 000 kişiye eködenek ödemiyorsunuz, ücretli yıllık izin kullanmalarına izin vermiyorsunuz, yakacak yardımı yapmıyorsunuz, giyecek yardımı yapmıyorsunuz, eş ve çocuk yardımı yapmıyorsunuz, harcırah ödemiyorsunuz; üstelik bunların iş akitlerini feshettiğiniz zaman ihbar ve kıdem tazminatını ödemiyorsunuz.

Şimdi, Avrupa Sosyal Şartının 5 ve 6 ncı maddelerine uygun mu bu sizin uygulamalarınız? Ayrıca, ILO'nun 98 ve 87 sayılı Sözleşmesine uygun mu? Bu kölelik uygulamasına ne zaman son vereceksiniz? Bu bir.

İkincisi; şimdi, Elazığ-Alacakaya'dan bir yurttaş aradı, şunu söylüyor, diyor ki: "Elazığ-Alacakaya karayolu yenilenecek diye kazdılar, üstüne toprak attılar; fakat, zamanlamaları yanlıştı. Kar başladı, o yol yapılamadı. Şimdi, toprakları da kazıyorlar, geri götürüyorlar; yol eskisinden kötü hale geldi.

Sayın Bakanım, bu uygulamayla milyarlarca lira harcandı. Bu milyarlarca havaya giden paranın hesabını soracak mısınız? Oradan aldığınız paralarla bu işçilere doğru dürüst ödeme yapma imkânını niye kullanmıyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Baloğlu.

Sayın Sağ, buyurun.

KEMAL SAĞ (Adana) - Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Maliye Bakanıma iki soru yöneltmek istiyorum. Bu soruların birisi genel bir soru, ikincisi Adana hakkında.

Sayın Maliye Bakanım, geçen yıl, daha doğrusu bu yıl gelirler teşkilatını kurdunuz. Ülke düzeyinde vergi dairesi başkanlıkları kuruldu ve eski defterdarlık teşkilatı personelinin birkısmı vergi dairesinde birkısmı eski teşkilatında bırakıldı. Şimdi, benim tespitim bu tabiî, siz değişik düşünebilirsiniz Sayın Bakanım; ben personeli çok moralsiz görüyorum. Acaba, vergi personeli için ne gibi iyileştirme çalışması yapılacak? Öte yandan, geride kalan personel için neler yapmayı düşünüyorsunuz? Bu genel sorum.

İkincisi, Adana hakkında. Sayın Bakanım, siz de Adana'yı teşrif ettiniz. Adana'daki durumu yerinde gördünüz. Birkaç rakam vermek istiyorum. 1990 yılında Adana'nın vergi tahsilat payı yüzde 3,5 iken, 1995'te yüzde 2,5'e, 2000'de yüzde 1,5'e düştü. 2005 yılında da, siz de biliyorsunuz ki, yüzde 0,80'e düştü. Doğudan 500 000 civarında göç var ve batıya sermaye göçü var. Şimdi, tarım ve narenciyenin sorunları belli, bunları da yerinde duydunuz. Sorumun önemli noktası şudur: Adana Sigara Fabrikası kapatılma aşamasında. Lütfettiniz, işçiyle görüşmeyi kabul ettiniz ve şimdi o işçiler heyecanla sizin alacağınız olumlu kararı bekliyorlar. Lütfedip bu çalışmayı hızlandırırsanız ve bunun sonucunda olumlu bir karar verirseniz Adana'ya gerçekten çok büyük bir iş yapmış olacaksınız.

Saygılar sunuyorum. Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Sağ.

Sayın Zülfü Demirbağ... Yok.

Sayın Osman Kaptan, buyurun.

OSMAN KAPTAN (Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Sayın Bakan, Anayasamızın 73 üncü maddesine göre, herkesin, malî gücüne göre vergi ödemesi gerekir ve adaletli de vergi alınması gerekir. Şimdi, 2005 yılında, asgarî ücretliden yılda 780 000 000 lira vergi aldınız ve alıyorsunuz. 408 milyar lira hazine bonosu faiz geliri olandan ise hiç vergi almayacaksınız. Öyle mi Sayın Bakan? Yani, asgarî ücretliden…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Değişti…

OSMAN KAPTAN (Antalya) - Efendim, asgarî ücretliden oniki ayda 780 000 000 lira vergi alıyorsunuz; 408 milyar lira hazine bonosu faiz geliri olandan, 2005 yılı için vergi almıyorsunuz!.. Sizin, hükümetinizin ve Adalet ve Kalkınma Partisinin adalet anlayışı bu mudur?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Kaptan.

Soruların sorulması süresi tamamlandı; Sayın Bakan cevaplandıracak.

Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Bu sefer, soru soran arkadaşların anlayışına sığınarak sondan başlayayım; Sayın Kaptan'dan başlayayım.

Sayın Kaptan bize dedi ki, işte, asgarî ücretten vergi alıyorsunuz, bunun yanında faiz gelirlerinden vergi almıyorsunuz; kısacası bu yani.

OSMAN KAPTAN (Antalya) - 2005 yılı için…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Şimdi, Sayın Kaptan, biliyorsunuz, bizim Hükümet gelene kadar, ondan önce de sürekli olarak, menkul sermaye iratlarından yahut da devlet tahvillerinin faizlerinden hükümetler vergi alamıyordu. Vergi alamayışlarının sebebi de, tabiî, hükümetler çok borç aldıkları için, bu borçları alırken, bir de faizlerine, faiz gelirlerine vergi getirirsem, o katlamalı olarak bütçeye yansır, dolayısıyla bütçenin masrafı çok olur, aman bunu vergilendirmeyelim politikası vardı; ancak, biz, bunu 2004 yılında da ilan ettik; çünkü, bu, beynelmilel bütün finans kuruluşlarını da, piyasalarını da etkileyen bir karardı, çok önceden bir karar verip, şu tarihte de şunu vergilendiriyoruz diyebilecek bir hükümet gelmedi. Bizim Hükümetimiz, bir sene önceden, 2006 yılından itibaren, biz, artık, ekonomiyi de düze çıkardık, bu faiz gelirlerini vergilendiriyoruz dedi. Bizim Hükümetimiz karar verdi buna. Bizden önceki hiçbir hükümet, bunu vergilendirmeye cesaret edemedi. Şimdi, o dediğin adaleti, Adalet ve Kalkınma Partisinin Hükümeti yerine getiriyor, 2006'dan itibaren, bütün faiz gelirleri, hatta siyasî partilerin bile faiz gelirleri vergiye tabi ve bu konuda hiçbir istisna, hiçbir muafiyet yoktur, tam manasıyla vergide adaletli bir şekilde vergilendirme söz konusudur. Bu, Türkiye'de ilk oluyor. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

İkincisi; Sayın Kemal Sağ, "vergi personeli için ne gibi bir iyileştirme düşünülüyor" diyor. Biz, Vergi İdaresi Başkanlığımızı kurduk ve burada da güzel bir teşkilatlanma meydana getirildi. Yıllardan beri -bakınız, Kemal Sağ çok iyi bilir- 1965'lerden beri, hatta 1962'lerden beri konuşulan bir olayı, ilk defa, bizim Hükümetimiz gerçekleştiriyor. White raporlarınızı düşünün, o tarihlerden beri, her gelen vergi idaresi başkanlığını kuracak; ama, bir türlü kuramadı. Onu, bizim Hükümetimiz ve Maliye Bakanlığımız kurdu. Bundan dolayı da, Türkiye, oldukça önemli bir adım atmış oldu bu konuda, bir değişim meydana getirdi, Türkiye'nin çok hayrına olan bir iş yaptık.

Adana'da genel vergi tahsilatına gelince: Tabiî, bir yerin millî gelirinin artması veya azalması, her zaman, vergi tahsilatına yüzde 100 bağlı olmuyor. Bazen, oraların vergi tahsilatı düşük olabiliyor geliri artmasına rağmen; niye, oradaki idarenin daha iyi yapılanması icap ediyor. Şimdi, Adanamızda da, vergide, Türkiye geneline göre yüzde bakımından bir azalma olmuştur nispî olarak; fakat, nominal olarak artma olmuştur; ama, ben onu inceledim, baktım, nispî olarak azalmanın sebeplerinden bir tanesi de, eski idarelerin orada yeteri kadar çalışmamasından diye söylediler. Sakın alınmayın Sayın Sağ, öyle dediler bana bu gittiğimde.

Yine, sigara fabrikasıyla ilgili olarak, orada ilgili arkadaşlarla konuştum, gelir gelmez de çalışmaları başlattım; fakat, bizim politikamız, zarar eden kuruluşlar devamlı zarar edecek, ben bu milletten, fakir fukaradan devamlı vergi alacağım, o zararları karşılayacağım, o mümkün değil; ama, kâr edenleri, biz daha iyi duruma getirmenin her zaman gayreti içerisinde olacağız.

Sayın Baloğlu'nun özelleştirmeyle ilgili sorusunu cevaplandırıyorum: Bakınız, değerli arkadaşlar, özelleştirme dolayısıyla, biz gelene kadar işini hakikaten kaybetmiş birçok kimse vardı, Uzanların fabrikalarında çalıştıkları halde çıkarılmışlar vardı. Burada, Mecliste, ben, ilk Maliye Bakanı olduğum zamanı hatırlarım; bizi daha Meclisin koridorlarında, merdivenlerinde "bizim halimiz ne olacak" diye karşılıyorlardı. Biz, o özelleştirme mağdurlarının hepsini işe yerleştirdik, hepsini iş sahibi ettik. (AK Parti sıralarından alkışlar)

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Bakan, sadece 8 000'ini yerleştirdiniz, 12 000' i işsiz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Hiç merak etmeyin…

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sadece 8 000'ini yerleştirdiniz; listeyi verebilirim size. O bilgi gerçekten yanlış Sayın Bakanım; polemik olsun diye söylemeyin.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - 20 000 oldu Sayın Bakan. Etme eyleme!.. 20 000 kişi işsiz geziyor! İnsanı aptal yerine koymayın!..

BAŞKAN - Sayın Bakan, siz devam edin.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Yanlış bilgi veriyorlar size Sayın Bakan; elimde liste var.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Bitti mi efendim?

BAŞKAN - Süremiz tamamlandı; eğer, son cümleniz varsa söyleyin.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Peki, bu yol yapımı için de bir şey söylemek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, bir yerde bir yol yapılırken, işte, yol yapımı sırasında oranın inşaatını görüp de, yahu burada inşaat vardı, kar yağmış… O inşaat devam edecek. Allahaşkına, hepiniz biliyorsunuz, binlerce kilometre yol yaptık şu memlekete.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Zamanlamadan bahsediyoruz…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Zamanlamadan… Kardeşim, yani yapmayalım mı yolu yani?!

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Bakan, Elazığ'da kışın mi yapılır yol?!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Yazın da yapıyoruz… Gidebildiğimiz yere kadar gidiyoruz işte.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Peki efendim, yapmaya devam edin.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bakan, süremiz tamamlanmıştır. 

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, şimdi, Elazığ'la ilgili bilgi de geldi, şunu arz etmeme müsaade ederseniz, hemen bitiriyorum.

23 üncü kilometrede temel malzemesi ve eksik sanat yapıları yapıldı. 2006 yılı için temel malzemesi ve sathî kaplaması planlandı. Sadece 500 metrede, ağır tonajlı kamyonlar geçtiğinden ve zemin probleminden dolayı, serilen malzeme bankete toplatıldı, 500 metre için.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - 500 metre değil, 6 kilometre, size yanlış bilgi veriyorlar.

FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Sayın Bakan, o, doğru değil. Kömürhan'dan Elazığ'a kadar arabayla gidemiyorsunuz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Elazığ milletvekilimiz burada.

Saygılar sunuyorum efendim.

BAŞKAN - Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, konuşmalar tamamlanmıştır.

Madde üzerinde bir önerge var; şimdi önergeyi okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1028 sıra sayılı yasanın 12 nci maddesinin (a) bendinin sonuna gelmek üzere aşağıdaki metnin eklenmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

                       

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Ali Kemal Deveciler

Atila Emek

 

 

Malatya

Balıkesir

Antalya 

 

Osman Kaptan

Muharrem Kılıç

Mustafa Gazalcı

 

Antalya

Malatya

Denizli

Temel nitelikteki hizmet satın alınamaz ve bu kapsamda ödeme yapılamaz.

BAŞKAN - Maddeye Sayın Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Temel nitelikteki hizmetler dışarıdan satın alınamaz.

BAŞKAN - Gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın Ören, Sayın Çerçi'nin konuşmasına atfen, şahsınıza izafe edilerek yanlış beyanda bulunduğu gibi bir iddiayla söz istediniz.

İçtüzük gereğince, ne noktada size bir sataşma olduğunu -mikrofonunuzu açacağım- önce bana bir anlatırsanız, ona göre Başkanlık bir karar verecek.

HASAN ÖREN (Manisa) - Sayın Başkanım, önce, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanı, hepimizin Başkanıyla ilgili, Manisa milletvekillerinin içerisine Sayın Başkanımızı da koyarak söylemediğim bir sözü söyledi.

İkincisi; kafamızla ilgili, kafasızlığımızla ilgili bir beyanda bulundu. Ben, bunu bir hakaret olarak kabul ediyorum.

Üçüncüsü de, utanmayla ilgili, şahsıma "utanmıyor musun, yarın utanç duyacaksın bundan" diye şahsımla ilgili birtakım şeyler söyledi.

Lütfen, kürsüden açıklamama izin verin.

BAŞKAN - Buyurun, ilave edin efendim.

HASAN ÖREN (Manisa) - Değerli arkadaşlarım, Meclis Başkanımızla Sayın Mehmet Çerçi'nin tanışmadığı günlerde biz tanışıyorduk. 1974'ten beri siyasetin içerisindeyim. Meclis Başkanımıza bu konuda hiçbir şey söylemedim. Hatta, söylerken de, Meclis Başkanımızın iyi niyetiyle başlatılan olayın sonuçlarının nereye gittiğini anlattım. Eğer, bir para dört ay içerisinde 4 trilyondan 40 trilyona çıkıyor ise, Mehmet Çerçi de buna "ticarettir bu, özel sektördür" diye yanaşıyor ise, ben, bunun değerlendirmesini Manisa halkına bırakıyorum! 13 750 000 dolara sadece 55 dönümü satıldıysa ve bu tesis buraya kurulduktan sonra, geriye kalan 35 dönümünün en az 20 trilyon para yapacağı, yani, 4 trilyonluk gelirin 4 ayda 40 trilyona çıktığı bir yerde, ben, bunu ticaret olarak görmem mümkün değil.

BAŞKAN - Sayın Ören, bu konuları anlattınız…

HASAN ÖREN (Manisa) - Efendim, bitiriyorum.

Artı, önemli olan, burada, Maliyenin 40 trilyon kazançtan alacağı 10 trilyonluk paradan vazgeçmesidir; yani, özelleştirmenin üzerinde bir siyaset baskısı söz konusudur; çünkü, Mensucat Fabrikasının bilançosunda 40 trilyon zarar yazıyordur. Bu 40 trilyon zarar, bu firma 40 trilyonu kazanıncaya kadar vergi alınmamasını gerektirdiğinden, Sayın Maliye Bakanımız da çelişkiye düşüyor. Maliye Bakanımız, kümesin içindeki her tavuktan bir şeyler almaya çalışıyor; ama, nedense, AKP'li Belediye Başkanının başkanlığını yaptığı bu ortak girişimin bu kadar suiistimaline göz yumuluyor. Bunu, ben, Özelleştirme İdaresinin değerli memurlarının, değerli bürokratlarının yapacağını zannetmiyorum; onlar çok iktidarlar gördüler.

BAŞKAN - Sayın Ören…

HASAN ÖREN (Manisa) - Tahmin ediyorum, bunun arkasında siyaset var. Önümüzdeki günlerde de bu ortaya çıkacaktır. 4 trilyonun 40 trilyon olmasından da hiçbir zaman utanmadım, utanmayacağım.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Maksat hâsıl olmuştur.

Teşekkür ederim.

İSMAİL BİLEN (Manisa) - Rakamları yanlış biliyorsun.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 12 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Birleşime 5 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 00.31


DOKUZUNCU OTURUM

Açılma Saati : 00.35

BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)

                               

BAŞKAN -Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42 nci Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.

2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanun Tasarılarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1.- 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1119) (S. Sayısı: 1028) (Devam)

2.- 2004 Mali Yılı Genel Bütçeye Dahil Dairelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap  Kanunu Tasarısı  ve  Plan ve  Bütçe Komisyonu  Raporu ( 1/1084, 3/907)  (S. Sayısı: 1029) (Devam)

3.- 2004 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil İdarelerin Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2004 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1085, 3/908) (S. Sayısı: 1030) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon?..Yok. 

Hükümet?..Yok.

Ertelenmiştir.

2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanun Tasarılarının maddelerinin görüşmelerine devam etmek, bütçenin tümü üzerindeki son konuşmaları ve her üç tasarının açıkoylamalarını yapmak için 26 Aralık 2005 Pazartesi günü saat 11.00'de toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati : 00.36