DÖNEM:
22 CİLT: 105 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
41 inci Birleşim
24 Aralık 2005 Cumartesi
İ
Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
l.- 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli Daireler ve İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarıları
(1/1119; 1/1084, 3/907; 1/1085, 3/908) (S.Sayısı: 1028, 1029, 1030)
A) MALİYE
BAKANLIĞI
1.- Maliye Bakanlığı 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Maliye Bakanlığı 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
B) KAMU
İHALE KURUMU
1.- Kamu İhale Kurumu 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
C) GELİR
İDARESİ BAŞKANLIĞI
1.- Gelir İdaresi Başkanlığı 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
D)
ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI
1.- Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
E) GELİR
BÜTÇESİ
III.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Samsun Milletvekili Haluk Koç'un,
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın, konuşmasında, Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Malatya Milletvekili Süleyman
Sarıbaş'ın, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın, konuşmasında, Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
3.- Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa’nın,
Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, konuşmasında, Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
TBMM Genel Kurulu saat 11.00'de açılarak
beş oturum yaptı.
2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli Daireler ve İdareler
Kesinhesap Kanunu Tasarılarının (1/1119; 1/1084, 3/907; 1/1085, 3/908) (S. Sayıları: 1028, 1029, 1030)
görüşmelerine devam olunarak;
Millî Eğitim Bakanlığı,
Yükseköğretim Kurulu,
Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu
Genel Müdürlüğü,
Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi,
Üniversiteler,
2006 yılı bütçeleri ile;
Millî Eğitim Bakanlığı,
Yükseköğretim Kurulu,
Üniversiteler,
2004 malî yılı kesinhesapları;
Kabul edildi.
Samsun Milletvekili Haluk Koç:
Ağrı Milletvekili Naci Aslan'ın,
Elazığ Milletvekili Zülfü Demirbağ'ın,
Konuşmalarında, Partisine;
Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, Samsun
Milletvekili Haluk Koç'un, konuşmasında, Grubuna,
Sataştığı iddiasıyla birer açıklamada
bulundular.
Alınan karar gereğince, 24 Aralık 2005
Cumartesi günü saat 11.00'de toplanmak üzere, birleşime 20.46'da son verildi.
Nevzat
Pakdil
Başkanvekili
Bayram
Özçelik Yaşar Tüzün
Burdur Bilecik
Kâtip Üye Kâtip
Üye
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
saati: 11.08
24 Aralık
2005 Cumartesi
BAŞKAN:
Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 41 inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere
başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri, 2006 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli
Kesinhesap Kanunu Tasarıları üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
Program uyarınca, bugün bir tur görüşme
yapacağız.
Onaltıncı turda, Maliye Bakanlığı, Kamu
İhale Kurumu, Gelir İdaresi Başkanlığı, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı
bütçeleri ile Gelir Bütçesi yer almaktadır.
II. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1.- 2006
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Genel ve
Katma Bütçeli Daireler ve İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarıları
(1/1119; 1/1084, 3/907; 1/1085, 3/908) (S. Sayısı: 1028, 1029, 1030) (x)
A) MALİYE
BAKANLIĞI
1.- Maliye
Bakanlığı 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Maliye
Bakanlığı 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
B) KAMU
İHALE KURUMU
1.- Kamu
İhale Kurumu 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
C) GELİR
İDARESİ BAŞKANLIĞI
1.- Gelir
İdaresi Başkanlığı 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
D)
ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI
1.-
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
E) GELİR
BÜTÇESİ
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Sayın
milletvekilleri, 6.12.2005 tarihli 27 nci Birleşimde, bütçe görüşmelerinde
soruların gerekçesiz olarak yerinden sorulması ve her tur için soru-cevap
işleminin 20 dakikayla sınırlandırılması kararlaştırılmıştır. Buna göre, turda
yer alan bütçelerle ilgili olarak soru sormak isteyen milletvekillerinin
görüşmelerin bitimine kadar sorularını sorabilmeleri için, şifrelerini yazıp
parmak izlerini tanıttıktan sonra ekrandaki söz isteme butonuna basmaları
gerekmektedir. Mikrofonlarındaki kırmızı ışıkları yanıp sönmeye başlayan
milletvekillerinin söz talepleri kabul edilmiş olacaktır. Tur üzerindeki
görüşmeler bittikten sonra, soru sahipleri, ekrandaki sıraya göre, sorularını
yerlerinden soracaklardır. Soru sorma işlemi 10 dakika içinde tamamlanacaktır,
cevap işlemi için de 10 dakika süre verilecektir. Cevap işlemi 10 dakikadan
önce bitirildiği takdirde, geri kalan süre için, sıradaki soru sahiplerine söz
verilecektir.
Bilgilerinize
sunulur.
Saygıdeğer
arkadaşlarım, sistemdeki teknik bir arıza nedeniyle, onun giderilmesi
açısından, birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 11.10
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
saati: 11.20
BAŞKAN:
Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 41 inci Birleşiminin İkinci Oturumun açıyorum.
Onaltıncı turda yer alan bütçelerin
görüşmelerine devam ediyoruz.
II. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
1.- 2006
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Genel ve
Katma Bütçeli Daireler ve İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarıları
(1/1119; 1/1084, 3/907; 1/1085, 3/908) (S. Sayısı: 1028, 1029, 1030) (Devam)
A) MALİYE
BAKANLIĞI (Devam)
1.- Maliye
Bakanlığı 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Maliye
Bakanlığı 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
B) KAMU
İHALE KURUMU (Devam)
1.- Kamu
İhale Kurumu 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
C) GELİR
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1.- Gelir
İdaresi Başkanlığı 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
D)
ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1.-
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
E) GELİR
BÜTÇESİ (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Konuşmalara başlamadan önce, bir hususu
arkadaşlarım bana hatırlattılar, ben de Heyetinize arz etmek istiyorum:
Arkadaşlarımız geldiğinde soru sormak için, Başkanvekili -yani, şu anda ben
yönettiğime göre- açmadan önce birkısım arkadaşlarımız girmişler. Şu anda ben
ekrana da hiç bakmadım, bakmak da istemiyorum, kimlerin girdiğini de
bilmiyorum. Bu hususta böyle bir şey oluşmuş. Dolayısıyla, geçmişte de aynı
şekilde olmuştu. Hepinizin birden, burada bulunan arkadaşlarımızın da,
Heyetinizin de izniyle -daha önceden girildiği için- şu anda ekrandaki mevcut
olan isimleri sildirip, yeniden bütün arkadaşlarımızın sisteme girmesini
sağlayacağım. Ekranda da kimin olduğunu, kimin bittiğini de şahsen bilmiyorum.
Şu anda ekran yüzde… Onun için, izninizle, bu işlemi tekrarlatıyorum.
Buyurun, arkadaşlarımız sisteme
girebilirler.
Sayın milletvekilleri, şimdi, gelir ve
finansmanla ilgili 2 nci maddeyi okutuyorum:
Gelir ve finansman
MADDE 2.- a) Gelirler:
Bu Kanuna ekli (B) işaretli cetvellerde
gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;
1. (I) sayılı cetvelde yer alan genel
bütçenin gelirleri 156.850.000.000 Yeni Türk Lirası,
2. (II) sayılı cetvelde yer alan özel
bütçeli idarelerin gelirleri 2.962.934.858 Yeni Türk Lirası öz gelir,
7.652.237.552 Yeni Türk Lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam 10.615.172.410
Yeni Türk Lirası,
3. (III) sayılı cetvelde yer alan
düzenleyici ve denetleyici kurumların gelirleri 1.149.074.838 Yeni Türk Lirası,
olarak tahmin edilmiştir.
b) Finansman:
Bu Kanuna ekli (F) işaretli cetvellerde
gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;
1. (II) sayılı cetvelde yer alan özel
bütçeli idarelerin net finansmanı 696.313.951 Yeni Türk Lirası,
2. (III) sayılı cetvelde yer alan
düzenleyici ve denetleyici kurumların net finansmanı 1.500.000 Yeni Türk
Lirası,
olarak tahmin edilmiştir.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, onaltıncı
turda, grupları ve şahısları adına söz alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum:
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu, Algan
Hacaloğlu, Oğuz Oyan, Mustafa Özyürek; AK Parti Grubu, Mehmet Ergün Dağcıoğlu,
Temel Yılmaz, Orhan Yıldız, Sabri Varan, Halil Aydoğan; Anavatan Partisi Grubu,
Muhsin Koçyiğit, Mehmet Sait Armağan.
Şahısları adına; lehte, Balıkesir
Milletvekili Ali Aydınlıoğlu ve aleyhte, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan.
İlk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili
Algan Hacaloğlu'na aittir. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Hacaloğlu, buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA ALGAN HACALOĞLU (İstanbul)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2006 yılı Maliye Bakanlığı bütçesi
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime geçmeden evvel, Atatürk ilke ve
devrimlerini içlerine sindiremeyen gözü dönmüş mollaların, bundan yetmişbeş yıl
evvel Menemen'de şehit ettikleri Aziz Asteğmen Kubilay'ın anısı önünde saygıyla
eğiliyorum.
Değerli arkadaşlarım, yıllardır neoliberal
rant ekonomisinin cenderesinde, son yıllarda ise IMF'nin yakın denetim ve
gözetiminde sürdürülen ekonomi politikaları sonucunda ülkemizde işsizlik,
yoksulluk ve giderek yolsuzluk geniş boyutlara tırmanmıştır. Bu çerçeve içinde
sosyal devlet çökertilmiş ve giderek ülke yönetimi yaygın bir kuralsızlık ve
yolsuzluk kuşatması altına girmiştir.
Değerli arkadaşlarım, ne yazık ki,
yıllardır ülkemizde çoğunluğu elinde bulunduran sağ partilere, çağdaş siyasî
etik ve ahlak ilkelerinin bu Yüce Mecliste de kurala dönüştürülmesi mümkün
olamamıştır ve bu Yüce Meclise de bunu kabul ettiremedik. Üç yıldır, ne yazık
ki, size de bunu kabul ettiremedik. Oysa, tüm demokratik ülkelerde bütçe, ancak
siyasî ahlakı bayrak yapmış olan parlamento iradesiyle saydam ve güven verici
bir yapıya kavuşabilir. Siyasî ahlak kurallarına geçit vermeyen parlamentoların
bütçe tasarıları ise, genelde erdemsizlik tuzaklarıyla kuşatılma tehdidi
altındadır. 2006 yılı bütçesi, özellikle Maliye Bakanlığı bütçesi de, bugün, ne
yazık ki, böylesine bir risk altındadır. Ancak, şimdi sorun sadece bununla
sınırlı değildir. Sorun, aynı zamanda, hükümetin bu Yüce Meclisi umursamayan,
âdeta yok sayan tavrıyla ilgilidir.
Değerli milletvekilleri, bu bütçenin
temelini, omurgasını oluşturan hedefler, Devlet Planlama Teşkilatının üç yıllık
orta vadeli programına dayanmaktadır. Ancak, ekonominin geleceğine yön veren bu
stratejik hedefler altında, ne yazık ki, Yüce Meclisin onayı yoktur, iradesi
yoktur. Yani, önümüzdeki üç yılda Türkiye ekonomisi hangi hızla büyümelidir,
hangi sektörlere öncelik verilmelidir, her yıl ne kadar istihdam ve iş olanağı
yaratılmalıdır, ekonomide dış açık, kamu yatırımları, kamu kesimi açığı
önümüzdeki yıllarda hangi boyutlarda olmalıdır; hükümet bunları belirlerken,
size sormadı, sizin onayınızı almadı, sadece IMF'nin ve AB'nin onayına sundu,
oradan icazet aldı.
Sayın Babacan, 2006-2008 dönemini kapsayan
ekonomik programı AB'ye teslim ettiklerini açıkladı. Peki, AB'ye teslim etmeden
evvel bu Meclise sunup onayını aldınız mı?! AB'ye teslim ettiniz de ne diye
Türkiye Büyük Millet Meclisine teslim etmediniz?! Ne diye bu Yüce Meclisin
iradesinden kaçıyor, onu âdeta yok sayıyorsunuz?! AB müzakere belgesini muhalefetten
saklıyorsunuz, bütçenin çatısını oluşturan ekonomik programı Yüce Meclisten
kaçırıyorsunuz. Bu nasıl bir teslimiyetçi anlayıştır; gerçekten, yazıklar
olsun! (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, Yüce Parlamentonun
onayından geçmeyen bu temel değer ve büyüklükler üzerine kurulan 2006 yılı
bütçesi, ulusumuzun değil, ancak IMF'nin bütçesi olabilir. Bu teslimiyetçi,
kaypak, kendinden menkul yönetim anlayışınızı CHP Grubu olarak şiddetle
kınıyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bu bütçenin ayak bağı,
IMF'yle kurulmuş olan teslimiyetçi ilişkidir. Bu ilişkinin temelinde,
Türkiye'nin IMF'ye ve dış dünyaya olan borçlarının hızla tasfiyesi, Türkiye
ekonomisinin ulusal birikim ve kalkınma önceliklerine özen göstermeden dünya
ekonomisine entegrasyonu vardır. Ülkemizde enflasyon inmekte; ancak, vatandaşın
alım gücü artmamakta, yoksulluk giderek daha yaygınlaşmaktadır. Faizler
düşmekte; ancak, reel faizler hâlâ sıcak paranın iştahını artırmakta, kamunun
iç ve dış borçları giderek daha tırmanmaktadır. Vergi gelirleri artmakta;
ancak, artırılan vergi gelirleriyle, vergi yükü toplamının yüzde 70'lerine
doğru tırmanan dolaylı vergilerle, halkımızın, dargelirlilerin sırtına yük
bindirilmekte, vergide adaletsizlik giderek daha yaygınlaşmaktadır. İstihdam
üzerindeki aşırı vergi yükü kayıtdışı ekonomiyi derinleştirmekte, işsizliği
daha da artırmaktadır. Tüm bu çarpıklıklar içinde izlenmekte olan kur
politikası, sıcak para ve borçlanmayla tetiklenen cari açık, 23 milyar dolarla,
gayrisafî yurtiçi millî hâsılanın yüzde 6,4'üyle tarihî bir rekor düzeyine
tırmanmıştır ve giderek ekonomik istikrar için ciddî bir tehdit oluşturmaya
başlamıştır.
Değerli arkadaşlarım, tabiatıyla, Türkiye
dünyaya açılmalıdır; dışticaretini hızla geliştirmelidir, ulusal
duyarlılıklarını korumak kaydıyla, AB'ye tam üyeliği kotarmalıdır; ancak, bu
hedefler, bugün olduğu gibi, hiçbir şekilde, sıcak paraya uluslararası finans
çevreleri ve tekellerin belirlediği senaryolarla kendimizi kaptırarak, ona
teslim olunarak sürdürülmemelidir.
Değerli arkadaşlarım, IMF uyarıyor
"Türkiye, cari işlemler açığını dışborçlarını artırıcı bir biçimde finanse
ediyor, dış finansman koşulları değişirse, sorun yaşarsınız" diyor; ama,
siz, hâlâ, bunu umursamaz havalardasınız.
Tabiatıyla, malî disiplin önemlidir;
ancak, mevcut ucuz kur politikası koşullarında malî disiplin sağlamanın cari
açık kırılganlığını azaltmaya önemli bir katkısı olmamaktadır. Bu politika,
özel kesimi daha çok ithalat, daha çok borçlanmaya sürüklemektedir. Risk
krizinin kontrol altına alınabilmesi için, spekülatif sıcak paranın ani
çıkışını caydıracak, sınırlı, öngörülebilir bir vergi uygulamasına hızla
geçilmelidir.
Değerli arkadaşlarım, 1999 yılı sonundan
beri uygulanmakta olan IMF programları sonucunda, konsolide bütçe kapsamı
içindeki kamu borçları 201 milyar dolar artmıştır. Sizin üç yıllık iktidar
döneminizde ise, toplam kamu borçlarındaki artış 104 milyar dolardır. İlaveten,
bu üç yıllık döneminiz içinde, 100 milyar dolarlık içborç faizi ödediniz.
Ödemiş olduğunuz bu içborç faizi, 2006 yılı kamu bütçesi kapsamındaki toplam
kamu yatırımlarının 15 katı, tarıma öngördüğünüz toplam desteğin tam 36
katıdır.
Değerli milletvekilleri, hükümetin sunmuş
olduğu bütçenin çatısını oluşturan; ancak, sizin onayınıza sunulmamış olan
2006-2008 dönemi programı, ekonominin bu dönemde yüzde 5 oranında büyümesini
öngörmektedir. Bu, kısır, yetersiz bir büyüme hızıdır. Yüzde 5'lik bu yetersiz
büyüme hızı, AKP İktidarının ufuksuz, iddiasız, dar vizyonunun, sadece günü
kurtarma anlayışının ürünüdür. Eğer, ulusal ekonomimiz, önümüzdeki dönemlerde,
hükümetin öngördüğü gibi, yüzde 5'lik bir büyüme hızıyla yetinirse, kişi başına
millî gelir, yani insanlarımızın refah düzeyi, ancak kırk yılda, yani 2045
yılında, AB vatandaşlarının bugünkü ortalama refah düzeyine ulaşabilir.
Toplumumuzun geleceğe yönelik umudu ve beklentisi, büyük, güçlü ve müreffeh
Türkiye iddiası ve özlemi bu değildir, bu olamaz. Belli ki, hükümet, Türkiye
toplumunu tanımamakta, onun dinamizmi, iradesi, vizyonuyla, frekansları
uyuşmamaktadır. Türkiye, her yönüyle yeniden yapılanarak, tüm ulusal kaynaklarını,
bilgi çağının olanaklarını en iyi şekilde değerlendirerek, gelecek on yıllar
boyunca, mutlaka, yılda ortalama yüzde 7 reel hızla büyümelidir; böylelikle
ancak, millî gelirin, yani ulusal refah düzeyinin, on yılda ikiye katlanması
sağlanabilir.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye,
kalkınmasına, ulusal refah düzeyinin gelişmesine daha çok kaynak aktarmalıdır.
Bu amaçla, IMF'nin dayatması olan, kamu kesiminde, gayri safî millî hâsılanın
yüzde 6,5'u düzeyinde belirlenmiş olan faizdışı fazla oranı, yüzde 3
düzeylerine çekilmelidir; ancak böylelikle, sağlığa, eğitime, sosyal
kalkınmaya, tarıma ve bölgesel kalkınmaya daha çok kaynak ayırmak, kamu
çalışanlarının emeklerini, haklarını verebilmek mümkün olabilir.
Değerli arkadaşlarım, kamunun dışborçları,
uzlaşmayla, yeni geri ödeme takvimine bağlanmalıdır. Kamunun, IMF'ye, belirli
yabancı kesimlere olan dışborçlarının, uzlaşma ve dayanışma anlayışı içinde,
asgarî beş yıl sonra başlamak üzere, yeni bir ödeme takvimine bağlanması,
stratejik hedef olarak bu Meclisçe belirlenmelidir.
Bölgesinde, istikrarın ve uluslararası
barışın korunmasında, demokrasinin gelişmesinde en önemli güvencesini oluşturan
Türkiye modelinin sahibi olan ve üstlenmiş olduğu bölgesel güvenlik
yükümlülükleri nedeniyle, uzun yıllardır, en yüksek düzeyde askerî harcamalar
yapmaya mecbur kalmış bir ülke olarak Türkiye, bu borç ertelemesini, Batılı
dostlarımızdan isteme hakkını, en ileri düzeyde, doğal hakkı olarak görmelidir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye,
yıllardır, sağ iktidarlarla, kamu yatırımlarını âdeta unuttu. Özellikle, son üç
yıldır, IMF'nin bu konudaki talimatları, âdeta ideolojik tercihe dönüştürüldü.
Ekonomide teknolojik yapılanmanın sağlanması ve verimliliğin artmasının,
yeterince ek istihdam yaratılmasının, bölgesel dengesizliklerin aşılmasının tek
çıkış yolu yeterli ve yerinde yatırımdır. Bu nedenle, bu yıl ve gelecek uzun
yıllar bütçenin en az yüzde 15'i kamu kesimi sabit yatırımlarına tahsis
edilmelidir.
Değerli arkadaşlarım, AB ülkeleri, geçen
gün onayladıkları 2007-2013 bütçesiyle kaynaklarını kendi doğusuna, eski Sovyet
bloku ülkelerine cömertçe aktarmayı kabul ettiler. Biz de, Meclis olarak,
kendimize bundan bir ders çıkarmalıyız. Biz de, artık, gönlümüzü ülkemizin
doğusuna açmalıyız. Ülkemizin geri kalmış yörelerindeki insanlarımızın
feryadını duymalıyız. Derin bir uçuruma dönüşen iç barışımıza tahdit oluşturan
bölgelerarası kalkınmışlık farkını kapatmayı hedef almalıyız. Biz de, artık,
ülkemizin doğusuna, güneydoğusuna el uzatmalı, bu bölgelerin kalkınması için
bütçeden yeterli kaynak aktarmalıyız. Bu anlayış ve kararlılıkla gelecek on
yıllık sürede, her yıl bütçenin yüzde 5'ini sadece bu amaca yönelik olarak
tahsis etmeliyiz.
Değerli arkadaşlarım, işsizlik,
ailelerimizin yaşamını karartan, sosyal travmalara yol açan en temel toplumsal
sorundur. İşsizlik sorunu aşılamadan toplumsal barış sağlanamaz. Günümüzde,
işsizlik, düzeltilmiş rakamlarla hâlâ yüzde 15'ler düzeyindedir. Bu nedenlerle,
biraz evvel belirttiğim büyüme ve özel duyarlılıklar içinde, Türkiye, her yıl
asgarî 1 000 000 ek istihdam yaratacak, yani, her yıl 1 000 000 kişiye ek iş
olanağı sağlayacak bir yapıyı, bir programı uygulamaya geçirmelidir.
Değerli arkadaşlarım, asgarî ücret ve
maaşlar üzerinde de kısa bazı şeyler söylemek istiyorum. Asgarî ücret, işçinin,
çalışanın eline geçmesi gereken asgarî nakdi ücretten çok, istidam edilen bir
işçi için ödenmesi gereken zorunlu sigorta primi ve belgelerini belirleyen
temel bir ölçüt haline getirildi. Hükümet, 2006 yılı için asgarî ücreti 380
lira olarak belirledi. Net asgarî ücret, ayda 30 000 000, yani, günde 3 simit parası düzeyinde
artırıldı. Oysa, bilindiği gibi, 4 kişilik bir ailenin gıda harcamaları için
asgarî gerekli olan miktar, kasım 2005 itibariyle 531 000 000 liradır. Bu
tavrıyla hükümet, asgarî ücretle çalışmakta olan vatandaşlarımızın insanca
yaşama haklarını engellemektedir. Hükümetin bu politikasında insaf duygusunun
mevcut olduğunu söyleyebilmek ne yazık ki mümkün değildir.
Bu bütçeyle, yüzbinlerce kamu çalışanı,
2006 yılında altı aylık yüzde 2,5; yıllık yüzde 5,1'lik zam oranıyla yetinmek
zorunda kalacaktır. Kendilerinden grevli toplu sözleşme hakları esirgenmiş olan
kamu çalışanları, önümüzdeki yılda da ne refah payı haklarını ne de geçmiş
enflasyon kayıplarını alabileceklerdir.
Emeklilerin durumuysa daha da vahimdir.
Hükümeti, işçi, memur ve emeklilerin haklarını gasp eden bu acımasız tavrı
nedeniyle şiddetle kınıyoruz.
Değerli arkadaşlarım, hükümet,
özelleştirmeyi tam bir ideolojik anlayışla sürdürmektedir. Ülkemizin en büyük,
en kârlı, en stratejik sanayi kuruluşlarını, ulusal çıkarları, ulusal sanayiin
gereklerini hiç umursamadan yabancılara satıyorsunuz. Kamu yararını
çiğniyorsunuz…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Özellikle
çimento ve elektrik sektörlerinde bölgesel tekeller oluşmasına göz
yumuyorsunuz. Özelleştirmenin, kuralsızlığa, adam kayırmacılığına ve vurguna
dönüşmesine çanak tutuyorsunuz. IMF'le imzaladığınız son niyet mektubunda,
Özelleştirme İdaresi Başkanlığının elindeki tüm kuruluşların 2006 yılında
tümüyle satılması sözünü verdiniz. Yani, TEDAŞ'ı, Tekeli, Türk Hava Yollarını,
Türkiye Denizcilik İşletmelerini, Türkiye Şeker Fabrikalarını, Soma (A) ve (B)
Termik Santrallarını, Hamitabat, Kemerköy ve Yeniköy Elektrik Üretim ve Ticaret
Şirketlerini, Karadeniz Bakır İşletmelerini, Petkim, TÜPRAŞ ve Telekomun geri
kalan hisselerini tümüyle satmaya söz verdiniz. Tüccar siyasetin partisi
olduğunuzu biliyoruz; ancak, yazıktır, günahtır, lütfen aklınızı başınıza
toplayın diyorum. Çünkü, gün gelir, bunun hesabını sizden fena sorarlar.
Sayın Bakan, sözlerimi toparlarken size
son bir soru yöneltmek istiyorum. Geçenlerde kendi partinizden bir milletvekili
arkadaşınız size yönelik bir eleştiride bulundu. Sizin yanıtınız ise "o
hangi siyasî partiden ne gibi cazip bir teklif aldığını hele bir
açıklasın" oldu.
Sayın Bakan, siz, her konuya böyle
çıkar penceresinden mi bakarsınız?
Bakan olma sorumluluğu bu kadar hafife alınacak bir konu mudur? Siyaset bu
kadar ucuz mudur?
Değerli arkadaşlarım, Türkiye, ne kendisi
için 4 kez af çıkaran bir Maliye Bakanını ne de siyasetin bu kadar hafife
alınışını, hak etmemektedir.
Buradan yurttaşlarımıza son bir mesaj
vermek istiyorum. AKP İktidarının
yarattığı bu karamsar tablo, kesinlikle kimseyi umutsuzluğa sevk etmemelidir.
Türkiye, büyük ve güçlü bir ülkedir; temelleri çok sağlam bir cumhuriyettir.
Hiç şüphe duymuyorum ki, ilk genel seçimlerde Türkiye'nin önü açılacak, sosyal demokrasi
ülkemizde de iktidar olacak, halkın iktidarı kurulacaktır.
Hepinize en derin saygılarımı sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Hacaloğlu.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ikinci
konuşmacı, İzmir Milletvekili Oğuz Oyan.
Sayın Oyan, buyurun efendim.(CHP Grubu
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA OĞUZ OYAN (İzmir)-Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; bugün burada bütçenin önemli bir konusunu
görüşüyoruz. Maliye Bakanlığını, Gelir İdaresi Başkanlığını, Kamu İhale
Kurumunu, Özelleştirme İdaresi Başkanlığını ve gelir bütçesini konuşuyoruz.
Şimdi burada az zamanda çok konuyu dile
getirmek zorundayız. O yüzden sonunda
söyleyeceğimi baştan söyleyeyim, belki Sayın Bakanın ilgisini de çekmeye muvaffak oluruz.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye'de
bütçelerinin bir ciddiyetinin kalmadığı uzun zamandır biliniyordu; fakat, şimdi
üzülerek görüyoruz ki, devri iktidarınızda Maliye Bakanlarının da bir ciddiyeti
kalkmamıştır. Belki burada artık bir
uyum söz konusu olabilir.Yani, iki ciddîye alınmayacak konu, bütçe ve Maliye
Bakanları birlikte yaşamaya devam edecekler.
Şimdi, şunu söylemek istiyorum: Kamuoyunun
belli bir ağırlığının olduğu, medyanın, okuyucusunun veya izleyicisinin
bilgilenme hakkını kendi dar ekonomik çıkarlarına ezdirmediği ülkelerde,
tartışmalı hale gelmiş maliye bakanları, hatta, bir başbakan bile koltuğunu
koruyamaz.
Değerli arkadaşlarım, bakınız, burada,
Özelleştirme İdaresi bütçesini de görüşüyoruz. Ben şunu soruyorum: Ofer
skandalları ne oldu? Kuşadası, Galataport gibi şaibeli işlerin hesabı ne oldu?
TÜPRAŞ'ın yüzde 14,76 hissesinin esrarengiz yöntemlerle, alelacele, birtakım
kişilere ehven fiyatlarla devredilmesinin hesabı ne oldu? Tabiî, bunun
üzerinden aktarılan yüzmilyonlarca dolarlık rantın hesabı ne oldu? Hariri'yle
özel ilişkiler konusu ne oldu? Mahkeme kararıyla sabit olan, Albayraklar'a
devredilen Balıkesir SEKA Fabrikasının peşkeş çekilmesi sona erdirildi mi? Buna
benzer, bu tür uygulamalara göz yumanlar ne oldu? Yani, şimdi, ne oldu…
Gelişmiş bir demokraside değerli
arkadaşlarım, bunun tek bir yolu vardır; istifa mekanizmasıdır. Bu gelişmiş
demokrasilerde, bu tür bakanlar, ne halkın içine çıkacak cesareti bulabilirler
ne siyaseti sürdürebilecek cüreti
kendilerinde görebilirler.
Buna tabiî bazı şeyler daha ekleyebiliriz.
Yani, sahte belge, fatura düzenleme suçlarına kendisine dönük olarak aflar
getirebilen -sayısını artık şaşırdığımız-, mahdumunun, yani, oğlunun mısır
ithalatı için gümrükleri belli bir dönem özel olarak indirmeyi başarabilen,
becerebilen, hatta, Toprak Mahsulleri Ofisine sonradan bir satışını da
sağlayabilen, işadamı sıfatı taşıyan oğlunu Ofer'le yapılan toplantılarda
bulundurma ciddiyetsizliğini gösterebilen ve daha bildik bilmedik -bilmediğimiz
şeyler muhtemelen daha çok tabiî; çünkü, biz, buzdağının sadece görünen
tarafıyla ilgiliyiz, görünmeyen tarafını kendileri daha iyi bilirler- nice
devlet adamı sorumluluğuyla bağdaşmayan işlere bulaşmış bir bakan, hâlâ,
koltuğunu nasıl korur?!
Değerli arkadaşlar, bunu da size şunun
için söylüyorum: Burada, eğer bu Bakan koltuğunu koruyorsa, Başbakan o Bakanı
koltuğunda tutabiliyorsa, inanın değerli arkadaşlarım, AKP'li milletvekili
arkadaşlarım, bunda sizin de vebaliniz vardır ve şunu açıkça söyleyeyim:
Türkiye, böyle bir bakana layık değildir ve hatta, sizin partiniz bile layık
değildir. Dolayısıyla, Türkiye'de demokrasinin standartlarını yükseltmek için
daha fazla çabaya ihtiyaç vardır.
Değerli arkadaşlarım, Başbakan hukuktan
bahsediyor, "yargıya müdahale var" diyor; ama, kendisi ihbar,
dayatma, zorlama yollarıyla yargıyı, savcıyı etkilemeye yöneliyor. Bu nasıl
kuvvetler ayrılığı! Şu çelişkilere bakın: Bir Başbakan, dokunulmazlıklar
konusundaki sözlerini tutmazken, "bu yargıya güvenilmez" örtülü
gerekçesine sığınıyor. Hatta, içinizden bir arkadaşınız daha net -sağ olsun-
ifade etti, dedi ki, "dokunulmazlıkları kaldırarak kendimizi yargıya teslim
edecek kadar enayi miyiz." Ne kadar açıksözlü bir arkadaş, çok takdir
ediyorum; ama, aynı zihniyet diyor ki, "Van'da Rektör Yücel Aşkın'a reva
görülen muamele pek yerindedir." İşine geldiğinde yargı doğru yapıyor,
işine gelmediğinde yanlış yapıyor. Bu, ne biçim adalet, ne biçim adalet ve
kalkınma, bu nasıl düşünce tarzı, bu nasıl bir çifte standart?!. Sayın Bakan,
size soruyorum.
Bitmedi, daha vahimi var, doğrudan Bakanı
ilgilendiriyor, şu: Cumhurbaşkanı, 2 maddesini geri çevirdiği için halen
yürürlüğe girmemiş bir 5018 sayılı Yasa var. Değerli arkadaşlarım, bakınız,
burada hukuksuz bir iş yaptığımızı size anlatacağım. 5018 sayılı bir Yasa var,
bu 5018'le ilgili değişiklikler yapan bir yasa gönderdik, Cumhurbaşkanı bunun 2
maddesini tekrar geri çevirdi. Bu 2 madde tekrar görüşüldü, 22.12.2002'de
buradan çıktı, bilmeyenlere hatırlatayım. Yani, 22… Peki, ne oldu değerli
arkadaşlarım, yani, şimdi, bu yasa, Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmadığına
göre, yürürlükte değil, yürürlükte olmadığına göre, siz, nasıl olur da, bu
kanun kapsamında bütçe dışına çıkarılan TOKİ, TRT, Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonu, Millî Piyango İdaresi gibi 12 tane kuruluşun bütçesini görüşmezsiniz! Bu,
hukuksuzluktur Sayın bakan, bu, hukuksuzluktur! Şu an 5018 sayılı Yasa
yürürlükte olmadığına göre, o yasanın 12 tane kurumu bütçe kapsamı dışına
çıkaran hükümleri de yürürlükte değildir. Siz, bunları komisyonda ve Genel
Kurulda görüşmeme özgürlüğüne sahip değilsiniz Sayın Bakan! Sahip değilsiniz!
Eğer, Sayın Cumhurbaşkanı bunu onbeş günlük sürenin sonuna kadar tutar da,
2006'nın ilk haftasında imzalarsa ya da bütçe iki gün sonra buradan geçtikten
sonra imzalarsa, ne olacak? Ne olacak, ben size söyleyeyim: Bir kere, Yüce
Meclisin tartışmadığı ya da tekrar geri çevirirse ne olacak, bunlar neyse…
Bütün bunlar aslında bir suç, bir hukuk dışılık kapsamı içine giriyor. Biz
eksik bir bütçeyi burada görüşüyoruz ve tartışıyoruz; sonuçta Anayasa
Mahkemesinden dönebilecek bir durumu tartışıyoruz. Yani, hukuka ve yargıya
saygıdan söz edebilmek için önce kendiniz bu saygıyı göstereceksiniz. Sırça
köşkte oturan, komşusuna taş atmaktan sakınmalı.
Değerli arkadaşlarım, biz, gerçek yargı
bağımsızlığına doğru bir yönelişin, halkın adalet duygusunu ve kurumlara güveni
yeniden tesis edecek çabalarla olabileceğini düşünüyoruz. Sizde bunun tam
tersini görüyoruz.
Değerli milletvekilleri, şimdi, bu
bütçeye, hatta son dört yılın bütçelerine bakınca, insan hükümete, iktidara
sormadan edemiyor: Ne olurdu da, IMF'den çok, şu muhtaç halkın, şu yatırıma
susamış ülkenin ihtiyaçlarına, önceliklerine öncelik verseydiniz; ne olurdu da,
IMF'ye verdiğiniz ve tutmak için çırpındığınız sözler yerine, biraz da oyunu
almak için seçmene verdiğiniz sözleri tutma çabası içinde olsaydınız; ne olurdu
ki, birkaç bin faizciye 46 katrilyon lira -hâlâ 2006 bütçesinde 46 katrilyon
lira- iç ve dışborç faizi olarak -çoğu içborç faizidir- ayırırken, 10 000 000
çiftçiye sadece 4 katrilyon liralık bir ödenek ayırmak durumunda kalmasaydınız;
ne olurdu, 2004 yılının doğrudan gelir desteğini iki yıl sıçratarak 2006'da
ödemek gibi bir eteleme içine girmeseydiniz; ne olurdu, millî eğitimin bütçe
payını artırıyorum aldatmacası altında millî gelir payını azaltıyor
olmasaydınız… Bakınız size rakam vereyim, çünkü burada rakamlar… Biliyorsunuz,
üç tane yalan var; yalan, kuyruklu yalan ve istatistik… İstatistiği yalana alet
ederek kullanmanız mümkündür ve siz bunu yapıyorsunuz. Bakınız şimdi size
rakamlar vereyim: Toplam, kamunun eğitime harcamaları şu noktalarda; millî
gelire oranla veriyorum, bütçeye oranla yanıltır; millî gelire oranla, Millî
Eğitim Bakanlığının da dışında olan eğitim harcamalarını katarak söylüyorum:
1998 yılında, millî gelirin yüzde 4,1'i eğitime ayrılıyordu; 2002'de, yani
iktidara geldiniz yıl 4,3'üydü; şimdi, 3,9'u 2004'te. Millî eğitim bütçesi
itibariyle sadece bakayım; 1999'da yüzde 3'ü millî gelirin millî eğitim
harcamalarına ayrılıyordu; 2002'de yüzde 2,8'iydi, 2004 ve 2005'te 2,6'sı
ayrılmaktadır. Üstelik, bu Millî Eğitim Bakanlığı bütçesi, birtakım fonlar
-biliyorsunuz, bu, eğitim, sağlık, gençlik, çıraklık fonu gibi fonlar vardı-
Millî Eğitim Bakanlığı bütçesine alındı -bilmem, Kredi Yurtlar Kurumuna ayrılan
ödenekler Millî Eğitim Bakanlığı bütçesine…- bu nedenle de biraz şişmiş bir
bütçedir. Buna rağmen, bu azalışlar var; millî gelire oranla.
Millî Eğitim Bakanlığının yatırım
harcamalarında azalış var. 2000 yılında binde 5'ti bunların millî gelire oranı,
şimdi, binde 2 olmuştur; yani, derslikler, yeni okullar, donanımsız, araçsız
gereçsiz durumdadır. Öğrenci sayısı net 1,5 milyon kişi artmış olmasına karşın,
ilk ve orta eğitimde, sizin millî gelire oranla eğitim harcamalarınız ve
özellikle tabiî -daha da fazla- yatırım harcamalarınız azalmaktadır. Bu nasıl
bir bütçedir, bu nasıl topluma dönük bir hizmet bütçesidir; bunu soruyorum.
Gelelim sağlığa; siz, şu an gündemde olan
bir sosyal güvenlik tasarısıyla, halkın sağlığından, emeklilik aylığından
tasarruf yaparak, IMF'yi, uluslararası rating kuruluşlarını tatmine
yöneliyorsunuz. Sosyal güvenliği piyasa sigortacılığına terk ediyorsunuz. Bu
mudur sosyal devlet ilkesi, bu mudur AKP'nin oy almak için seçmene verdiği
sözler?!
Bakınız, sosyal güvenlik kurumlarına
yapılan transferlerde artışta sizin de vebaliniz var. Dedik size, burada
anlattık, SSK Hastanesini Sağlık Bakanlığına devrederseniz harcamalar artar
diye; nitekim arttı; burada, bizzat Çalışma Bakanı söyledi bunu, içinizden biri
söyledi ve arttı. Mevcut ilaç üretim ve alım modelinin değişmesiyle artar dedik
ve arttı. Yani, bunun vebali sizindir. Af söylentileri çıkardınız, Bağ-Kur
primlerini tahsil edemiyorsunuz; bunun vebali sizindir.
Ama, değerli arkadaşlarım, bir başka vebal
var ki, bunu ödemek çok daha zor. O da şu: IMF'ye verdiğiniz niyet mektubundaki
ifadeleriniz. Bu vebalin altından kalkamazsınız. Bakınız ne diyorsunuz; IMF'ye
şu niyeti söylüyorsunuz: "Sağlık harcamalarını daha iyi kontrol edebilmek
amacıyla, gerçekçi bir yıllık global bütçe hazırlanmıştır. Bu bütçeyle, her
hastanenin tüm hastalarının harcamalarını finanse etmesi beklenmektedir. Söz
konusu global bütçe sene başında tahsil edilecek ve sosyal güvenlik
kuruluşlarının, devlet hastanelerinin yapacağı toplam ödemenin üst sınırını
teşkil edecektir." Yani, sene başında veririm, ondan sonra Allah'a emanet…
Bütün sene, yok yetmedi, olmadı bulmadı; başının çaresine bak, ne yaparsan yap…
Devam ediyorum:"Sağlık harcamalarının
kontrol altına alınmasının, sağlıklı bir bütçe pozisyonunun korunması açısından
anahtar öneme sahip olduğu bilinmektedir. Bu itibarla, bu alandaki gelişmeler
yakından takip edilecek olup, gelecek sene başlarında harcamaların öngörüleri
aşması durumunda ek tedbir alınacaktır." Yani, bu sene ölmezseniz, seneye
umudunuzu saklayabilirsiniz.
Değerli arkadaşlarım, tabiî "ne
olurdu" sorularına devam edebiliriz. Ne olurdu; ülkenin her karış
toprağını, her değerini, her mirasını satılacak mal olarak görmeseydiniz.
Şimdi, biz, AKP'nin ilk bütçesinden
itibaren -bu ilk bütçe, aslında üç aylık bütçeydi- şimdi dördüncü bütçeyi
tartışıyoruz; ama, aslında, beş bütçenizi gördük üç aylık geçici bütçeyi de
katarsak ve sizin bu beş bütçenizde de, yoksulun oyunu alan, ama, zenginin
çıkarlarını kollayan bir parti hüviyeti ortaya çıkmıştır; ilk, daha üç aylık
bütçenizden itibaren bu ortaya çıkmıştır ve şimdi bir yeni bütçe yapıyorsunuz,
bu kimliğinizi daha da pekiştirecek özellikleri vurguluyorsunuz.
Bakın, burada, şimdi, Kamu İhale Kurumu
bütçesi görüşülüyor. Ben, şimdi, soruyorum: Türkiye'nin en çok ihale yapan
kuruluşlarının başında gelen, 200 000 konut yapımı gibi büyük hedeflerle ortaya
çıkan bir TOKİ, hangi gerekçelerle bütçenin dışına çıkarılmak isteniyor?
Hakediş denetiminde Türkiye'nin en uzmanlaşmış kuruluşu olan bir Sayıştay,
nasıl TOKİ'nin denetimi süreci dışına çıkarılıyor; bunun cevabını bekliyoruz.
Bunun arkasında ne gibi niyetler var? Hesap verme ve sorumluluk, şeffaflık
iddialarınız var; bunlara ne oldu, bunların altında kalmıyor musunuz? Acaba,
dikensiz gül bahçesi isterken, bütçe denetimi dışında kuruluşlar istemek, ne
kadar bunlar… Bunlar çok uyumlu tabiî; tam bir dikensiz gül bahçesi. Yani, biz,
burada sizin ilkelerinizi, adalet anlayışlarınızı biraz daha yakından tanımak
istiyoruz. Umarız, Bakan bunlara yanıt verir.
Tabiî, biz, şaibeli özelleştirmelerin,
gece yarısı pazarlıklarının hesabını sormaya sadece şimdi değil, bundan sonraki
dönemlerde de devam edeceğiz.
Değerli arkadaşlarım, vaktimiz sınırlı.
Bir iki şey daha söyleyeceğim konular var. Bir Gelir İdaresi Başkanlığı
oluşturduk. Dendi ki; vergi politikası siyasetin işidir, gelir idaresi teknik
bir alandır, gelir idaresi de teknik bir iş olarak Başkanlığa bırakılır. Bir
kere, böyle bir ayırım yapılamaz; vergi politikası, vergi idaresi bir bütündür,
bunu ayıramazsınız; hepsi bir siyasî sorumluluk altında gerçekleşir; kuşkusuz,
bürokrasinin de katkılarıyla; ama, siz, öyle bir şey getirdiniz ki, burada
birtakım denetim mükerrerliklerini, eşgüdümsüzlüklerini giderecek bir adım dahi
atamadınız. Bu arada, gelirler kontrolörlerini tenzili rütbeye uğratabildiniz;
bunları, gelirler kontrolörlüğünü daire başkanlığına bağlayan bir yapıya
getirebildiniz. Bundan ne elde etmek istiyorsunuz, nedir amacınız; buradan
sağlıklı denetim nasıl çıkar; bunları da herhalde cevaplarsınız.
Şimdi, vergi sistemine ilişkin daha önemli
şeyler var; burada söylendi, Sayın Hacaloğlu söyledi; ama, şunu söyleyeyim:
Enflasyonun yüzde 5 artmasını hedefliyorsunuz, bütçeniz yüzde 7,8 artıyor
toplam; ama, sizin vergi geliriniz yüzde 23 artıyor. Yani, siz, 2006'da millete
yeni vergi zorlamaları ya da vergi zorbalığından başka bir şey vaat
etmiyorsunuz. Acaba, nasıl olacak?! Vergi gelirlerini artırmak iyi bir şey
olabilir; ama, bunları ülke yararına, ülke çıkarlarına, yatırımlara, sağlığa,
eğitime, vesaire, halka dönük kullanabildiğiniz takdirde; oysa, siz, IMF
bütçesi yapıyorsunuz. Niyet mektubu buradan geçmiyor değerli arkadaşlarım,
niyet mektubu Bakanlar Kurulundan bile geçmiyor; niyet mektubunu, ekonomiden
sorumlu Bakan ile Merkez Bankası Başkanı imzalıyor; ama, Anayasaların daha
üstünde bir mektup bu, Anayasaların daha üstünde bir belge olarak sistemimizde
yer alıyor. Meclisimizde, burada, biz bütçe tartışıyoruz; ama, bu bütçeyi
belirleyen niyet mektubunu tartışamıyoruz. Biz, müstemleke mi olduk?! (CHP
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Oyan, eksürenizi
başlattım.
OĞUZ OYAN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın
Başkan; teşekkür ederim.
Şimdi, tabiî, Türkiye'de vergi yükü
artıyor; ama, bir başka şey daha oluyor, birilerinin de vergi oranları düşüyor.
Kimin vergi oranları düşüyor; büyük gelir gruplarının vergi oranları düşüyor.
Peki, ya ücretliler; ücretliler için bir şey yok! Bunlar, bu ülkenin üvey
evlatları mı; bunlar iktidarınızın üvey evlatları mı; soruyorum.
Değerli arkadaşlarım, konu çok; ama, şu
iki noktaya değinip bitireceğim:
Bir:
1999 sonrasında, Türkiye'de bütçeler, büyüdü, küçüldü. Önce büyüdü kriz
döneminde, sonra küçüldü bütçenin toplam boyutu; fakat, ilginç bir şey var, hiç
değişmeyen bir taraf var; faizleri hariç tutarsanız, bütçenin boyutu hiç değişmiyor.
Faizleri bir kenara bırakın, faiz dışı bütçelerin millî gelire oranı hep aynı;
yüzde 20. Orada, sihirli bir şey var, onun üstüne çıkamıyorsunuz; yani,
Türkiye'de beşte 1 bütçeleri var; millî gelire oranla beşte 1. Peki, Avrupa
Birliğinde kaç; Avrupa Birliğinde, yüzde 35-40 arası bütçeler var millî gelire
oranla. Peki, yani, Türkiye nasıl yetişecek Avrupa Birliğine?! Yani, böyle
yetişebilir misiniz?! Gerek yatırım gerek sosyal devlet bakımından, böyle
yetişebilir misiniz?!. Yani, devleti daha da küçültmeye gayret ediyorsunuz, bu
yüzde 20'yi belki aşağı çekmeyi de başaracaksınız(!); ama, değerli
arkadaşlarım, Türkiye toplumunun ihtiyaçları, beşte 1'lik bütçelerle
giderilemez, yönetilemez. Türkiye, beşte 1'lik bütçelerle toplumunu yönetemez
duruma gelecektir. O nedenle, bu beşte 1 takıntısından kurtulalım.
Bakınız, DPT bile söylüyor; diyor ki DPT:
"Türkiye, bu yatırım farkıyla, AB ile farkını zor kapatır" diyor.
Bakın, şunları söylüyor DPT; kamu sabit sermaye yatırımının kişi başına oranını
veriyor; kişi başına oranından, şunu diyor: AB ortalamasında, 25 ülkenin beşte
1'i düzeyindeyiz; kilometrekare başına hesaplama, karşılaştırma yapıyor, 25 AB
ülkesinin yedide 1'i kadar, bizim kamumuz yatırım yapıyor -altyapı
yatırımlarından bahsediyorum- biz, peki, Avrupa Birliğiyle aramızdaki farkı
nasıl kapatacağız?!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Oyan, teşekkürünüzü
alabilir miyim.
Buyurun efendim.
OĞUZ OYAN (Devamla) - Bitiriyorum.
Yani, 10 tane yeni katılan ülkeye kıyasla
bile, onların yarısı kadar yatırım yapıyoruz.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, dolayısıyla,
özetle ve sonuç olarak şu: Sağlıkta da
benzer bir tablo olduğunu söylemek istiyorum. Millî gelire oranla baktığınızda,
sağlıkta da, ne yazık ki benzer bir tablo var; ama, bitirmek için söylediğim:
Bütçesine hâkim olamayan, ülkesine hâkim olamaz; bütçesine hâkim olmayan,
geleceğini inşa edemez, geleceğine hâkim olamaz. İktisat politikası araçlarını
terk ederek, sosyal politika araçlarını aşındırarak ve terk ederek, bölgesel
dengesizlikler giderme politikalarını terk ederek, tarımın, kırsal, bölgesel
göçün çözüm arayışlarına duyarsız kalarak, bu toplumu yönetemez duruma
gelirsiniz. Buna, en çok biz üzülürüz, onu söyleyeyim. Biz, muhalefet olarak,
bu toplumun yönetilebilir bir toplum olması için burada bu eleştirileri
yapıyoruz.
İktidarınızı, halka verdiği sözleri
tutmaya ve Dünya Bankası, IMF ekseninden çıkmaya davet ediyoruz.
Teşekkür ediyorum ilginiz için. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Oyan.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, bir
konuda bir maruzatım var. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bütçesinin en önemli
kalemi görüşülüyor; Maliye Bakanlığı bütçesi. Maliye Bakanının işi olabilir;
ama, Sayın Maliye Bakanının bu görüşmeleri izlemesi gerekiyor, bu eleştirileri
dinlemesi gerekiyor. Onun için, lütfen, Sayın Maliye Bakanı gelene kadar
oturuma ara vermenizi istirham ediyorum. (AK Parti sıralarından gürültüler)
Efendim, İçtüzüğe göre uygun değil; ama,
benim söylediğim, gerçekçi bir tavırdır. Lütfen, Sayın Maliye Bakanı bunları
dinlesin efendim.
BAŞKAN - Sayın Koç, hükümet kanadındaki
arkadaşlarımız bu sözlerinizi dinliyor. Biz, görüşmelere devam etmek
zorundayız.
HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, doğru bir
tespit…
BAŞKAN - Hayır…
HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, ben Sayın
Atalay'a bir şey demiyorum, ama, Sayın Maliye Bakanının bu eleştirileri
dinlemesi lâzım Sayın Başkan.
DEVLET BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) -
Sayın Bakan içeride dinliyor.
HALUK KOÇ (Samsun) - Son derece önemli bir
bütçe bu. Son derece önemli bir konu ve ciddî eleştiriler var. Bu eleştirilerin
dinlenmesi lâzım.
BAŞKAN - Sayın Koç, belki, bir ihtiyaç
nedeniyle dışarı çıkmış olabilir Sayın Bakan, her şey olabilir.
HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, yarım saat
oldu, Sayın Bakan, Oğuz Oyan'ın konuşmasını…
BAŞKAN - Biz, görüşmelere devam edeceğiz.
HALUK KOÇ (Samsun) - Oğuz Oyan'ın
konuşmasının son 12 dakikasında yoktu…
SADULLAH ERGİN (Hatay) - 5-6 dakika oldu
çıkalı…
HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, ihtiyacı
varsa, o kadar ara verin…
MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ (Manisa) - Bir şey
satıyorsa…
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına üçüncü konuşmacı, Mersin Milletvekili Sayın Mustafa Özyürek; buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, kısa bir
ara verin, gelsin efendim.
BAŞKAN - Gelsin efendim…
Sayın Özyürek, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, uygun
değil…
MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ (Manisa) - Ne
sattığını bilelim!..
ATİLLA KART (Konya) - Meclisin
ciddiyetiyle bağdaşmıyor, saygınlığıyla bağdaşmıyor…
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan,
gerçekten uygun değil. Benim
söylediklerim, Meclis saygınlığı için son derece yapıcı bir tespit. Lütfen…
ATİLA EMEK (Antalya) - Sayın Bakan da bir
kendini gözden geçirsin Sayın Başkanım…
HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, son
derece...
ATİLA EMEK (Antalya) - Meclise karşı bir
sorumluluğu varsa…
HALUK KOÇ (Samsun) - Size ters gelebilir;
ama, eleştiriler var, tespitler var; Maliye Bakanının dinlemesi lâzım.
BAŞKAN - Sayın Özyürek, vaktinizin zayi
olmaması açısından kapattım; tekrar açıyorum; buyurun.
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) -
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabiî, Sayın Koç'un uyarısı son derece
yerinde; çünkü, bu Meclis görüşmeleri planlanırken sayın bakanların iş durumu
dikkate alınarak planlanıyor. Buna rağmen, Sayın Bakanın burada bulunmaması,
doğrusu, Meclise saygı açısından, son derece önemli bir olaydır.
Değerli arkadaşlarım, 2006 yılı gelir
bütçesiyle ilgili görüşlerimi sunmak üzere burada bulunuyorum. 2006 yılında,
Türkiye, 132,6 katrilyonluk -daha görkemli görünsün diye eski rakamları
kullanıyorum- bir vergi toplamayı öngörüyor. Bir önceki yıla göre artış yüzde
10,8. Şimdi, bu genel oranın üstündeki artışlarda, genellikle tütünden, kolalı
içkilerden alınan bölümde yüzde 17 oluyor; dayanıklı tüketim mallarından alınan
Özel Tüketim Vergisi yüzde 20'ye ulaşıyor, Özel İletişim Vergisindeki artış
yüzde 22,7'ye ulaşıyor, Katma Değer Vergisi artışları da yüzde 13,1. Yani, bu
kalemlerde genel vergi artışının oldukça ötesinde bir vergi artışıyla karşı
karşıya kalıyoruz.
Şimdi, tabiî bu hedeflere nasıl
ulaşılacağı konusu zaman zaman gündeme geldiğinde, Maliye Bakanı ve yetkilileri
diyorlar ki: "Biz yeni bir vergi artırımı düşünmüyoruz. Ekonomi kendi
gelişmesi içinde bu artışları gerçekleştirecektir." İnşallah, öyle olur
diyelim.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye'deki vergi
sisteminin çok büyük sorunları olduğunu hep konuşageldik. Bu iktidar da, hem
acil eylem planında hem hükümet programlarında, hem ilgililerin çeşitli
konuşmalarında, vergi sisteminin temel hastalıklarını hep kabul etti; ama,
geçtiğimiz üç yıllık dönemde, bu sistemi iyileştiren önemli atılımları,
düzenlemeleri, ne yazık ki, yapmadı.
Nedir en önemli hastalıklar; öncelikle
kayıtdışı ekonominin varlığı ve büyüklüğü, bizim vergi sistemimizin en büyük
hastalığıdır, sadece vergi sistemimizin değil, ekonomimizin de çok önemli bir
sorunudur; ama, ne yazık ki, kayıtdışı ekonomiyle mücadele açısından, bu
hükümet, somut, tutarlı hiçbir adım bugüne kadar atmamıştır; hatta, bazı
yılları, hükümetin, kayıtdışılıkla mücadele yılı ilan ettiğini biliyoruz; ama,
kayıtdışılıkla mücadele yılında, güzel demeçler dışında hiçbir somut adım
atılmamıştır.
Şimdi, tabiî, rakamlar hep tartışmaya
açıktır; ama, ekonominin, bir yarısı kayıtdışıysa; yani, bir yarısından vergi
alıyorsanız ve öbür yarısı vergi dışında kalıyorsa, orada yaptığınız vergi
düzenlemelerinin bir anlamı yoktu; aslında, bizim burada değerlendirdiğimiz
gelir bütçesinin de bir anlamı yoktur; çünkü, buzdağının sadece görünen yüzünü,
kayıtlı bölümünü tartışıyoruz, büyük bir bölümü kayıtdışındadır ve bunun çok
büyük meblağlara ulaştığını hepimiz biliyoruz; hem vergi açısından büyük
haksızlıklara neden oluyor hem de yolsuzlukların, suiistimallerin temelinde bu
kayıtdışılık yatıyor.
Değerli arkadaşlarım, vergi sistemimizin
bir diğer önemli hastalığı, dolaylı vergi dediğimiz, tüketimden alınan
vergilerin payının çok yüksek olmasıdır. Hepimiz biliyoruz ki, dolaylı vergiler
haksız vergilerdir; insanların gelirine göre olmaz. Fakir de bir paket sigara
içebilir, zengin de bir paket sigara içebilir; ikisinin de ödeyeceği vergi bir
paket sigara içtiği zaman 1 200 000 liradır. Bunu, peynire de, ete de, çeşitli
gıda maddelerine de yansıtabilirsiniz. Çok ciddî bir haksızlıkla karşı
karşıyayız.
Bu hükümet kurulduğunda, dolaylı
vergilerin payını aşağı düşüreceğini acil eylem planında vaat etmiştir; ama,
geldiğimiz noktada, 2005 yılında, dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri
içindeki payı yüzde 70,5'tir. Oysa, çok eleştirilen 2002 yılında dolaylı
vergilerin payı, yüzde 59,8'di; yani, 11,3 puanlık bir artış olmuştur. Yani,
vergi adaleti, bu hükümet döneminde, bütünüyle tahrip edilmiştir.
Acaba, diğer ülkelerde, dolaylı vergi
dolaysız vergi payı nedir diye bakarsanız değerli arkadaşlarım, AB
ülkelerindeki bu oran yüzde 35'tir; yani, dolaylı vergilerin, tüketimden alınan
vergilerin payı yüzde 35'tir, bizde yüzde 70,5'tir. Yani, bu, büyük
haksızlıktır. Bu büyük haksızlığı da düzeltmeden, vergi sisteminde şunu yaptım,
bunu yaptım demenin hiçbir anlamı yoktur.
Maliye Bakanlığındaki arkadaşlarıma
sordum, bana bir bilgi veremediler; mesela -sigarayı verdiler, doğru mudur,
yanlış mıdır bilemiyorum- 1 paket sigarada 1 200 000 lira vergi alındığını…
Mesela, 1 şişe şaraptan, 1 şişe rakıdan, 1 şişe viskiden ne kadar vergi
alındığını, ben kendi bildiğim kadarıyla hesaplıyorum.
Arkadaşlarım göndermişler, teşekkür
ederim…
HALUK KOÇ (Samsun) - Evet, Sayın Başkan,
Maliye Bakanı hâlâ toplantıya katılmıyor. Ben Grup Başkanvekili olarak Sayın
Özyürek'in konuşmasına devam etmesinin bir anlam taşımadığını, bu Parlamentoya,
artık, saygısızlık yapıldığını düşünüyorum. Sayın Özyürek'i çekiyorum efendim
kürsüden.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Peki… Evet…
Sayın Başkan, Maliye Bakanı geldiği zaman
konuşmamı tamamlamak üzere, ben de izninizle ayrılıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Özyürek… Sayın Özyürek,
ayrılmadan şunu söyleyeyim: Şimdi, Sayın Koç Grup Başkanvekili olarak size
böyle bir talepte bulundu; ama, şu anda kürsüde siz konuşuyorsunuz, konuşma
hakkınız var. Eğer, konuşmanızı tamamlamış olarak gidiyorsanız, o, ayrı.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Hayır…
BAŞKAN - Haluk Beyin itirazları ayrı bir
konu; ama, sizin kürsüden inmeniz ayrı bir konu. Bu, farklı bir şeydir.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Şimdi, Sayın
Başkan…
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, sizden
istirham ettik, Sayın Maliye Bakanı gelene kadar ara verin dedik. Ara
vermediniz efendim. Konuşmasının yarısını geçti…
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Sayın Başkan,
ben, konuşma hakkımı muhafaza etmek istiyorum…
SADULLAR ERGİN (Hatay) - Öyle bir usul yok
efendim.
AHMET IŞIK (Konya) - Konuşma hakkı baki
kalmaz!..
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - …ve Sayın
Maliye Bakanı geldiği zaman konuşmamı yapmak istiyorum. Bu tavrımızın da, Sayın
Atalay'la ilgili olmadığını belirtmek istiyorum.
Saygılarımla. (CHP sıralarından "ara
verelim" sesleri, alkışlar)
SADULLAH ERGİN (Hatay) - Konuşmazsa
konuşmasın Sayın Başkan!..
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkana ara
verin dedik, Maliye Bakanı gelinceye kadar ara verin dedik.
ATİLA EMEK (Antalya) - Böyle bir şey
olmaz!..
SADULLAH ERGİN (Hatay) - Bundan sonraki
konuşmacıya devam edelim Sayın Başkan.
ATİLA EMEK (Antalya) - Böyle bir şey olur
mu?!.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, İçtüzüğün
66 ncı maddesine göre... Okuyorum heyetinize: "Kürsüdeki üyenin sözü ancak
Başkan tarafından, kendisini İçtüzüğe uymaya ve konudan ayrılmamaya davet etmek
için kesilebilir."
Şimdi, burada, bizim herhangi bir
talebimiz yoktur; ama, Sayın Özyürek, kendisi konuşmasının tamamlandığı
gerekçesiyle kürsüden ayrılmışsa, o konuda bir şey demiyorum.
HALUK KOÇ (Samsun) -
"Tamamlandı" değil efendim.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Hayır
"tamamlandı" değil.
ATİLA EMEK (Antalya) - Sayın Başkan,
Maliye Bakanının burada olması lâzım.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan… Sayın
Başkan…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın
Başkan, bu karışıklık ara vermeyi gerektirmez mi?
BAŞKAN - Sayın Koç, ben… Bakınız…
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, müsaade
edin, bir şey söyleyeyim.
BAŞKAN - Buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, sizden
istirham ettik. Sayın Maliye Bakanı katılana kadar bir 10 dakika ara verin
dedik. Siz, devam ettiniz ve "Maliye Bakanı gelecek" denmesine
rağmen, gelmiyor. Anamuhalefet Partisinin Maliye Bakanlığı bütçesi hakkındaki
görüşlerini ilgili bakan dinlemeyecek de… Böyle bir Parlamento çalışması
olabilir mi?!
BAŞKAN - Sayın Koç, konuşmanız sırasında…
HALUK KOÇ (Samsun) - Yapmayın!.. Yapmayın
efendim!..
BAŞKAN - Hayır, talebinizin nezaket kısmı
ayrı. Bu talebinizin İçtüzüğe uygun bir talep olmadığını siz de ifade
etmiştiniz, söylemiştiniz; ama, ben, burada İçtüzük hükümlerini okudum ve
burada herhangi bir şekilde sözün yarım bırakılması diye bir madde yok…
HALUK KOÇ (Samsun) - Ben, sizden rica
ettim…
BAŞKAN - Çünkü, İçtüzüğü uygulamak
zorundaydım…
HALUK KOÇ (Samsun) - Rica ettim sizden…
BAŞKAN - Anladım…
HALUK KOÇ (Samsun) - Sizden rica ettik ara
verin diye…
BAŞKAN - Hayır…
MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ (Manisa) - Sayın
Bakanın da burada olmaması hiç uygun değil Sayın Başkan.
BAŞKAN - Efendim, ara vermenin…
MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ (Manisa) - Sayın
Bakanın da İçtüzüğe göre burada olması gerekir.
BAŞKAN - Hükümetin burada olması gerekiyor
Sayın Yetenç.
ATİLA EMEK (Antalya) - Yani, bir kavga mı
çıksın?!.
BAŞKAN - Hükümet, burada, bir bakan
tarafından temsil ediliyor.
ATİLA EMEK (Antalya) - Maliye Bakanlığı
bütçesi görüşülüyor; Bakan nerede?!
HALUK KOÇ (Samsun) - Hâlâ ara verme
hakkına sahipsiniz!
BAŞKAN - Saygıdeğer arkadaşlarım, lütfen,
milletvekilleri yerlerine otursunlar.
MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ (Manisa) - Onun
şahsıyla ilgili iddialar var; şahsıyla ilgili iddialarda burada Bakanın olması
lâzım.
BAŞKAN - Sayın Yetenç…
SADULLAH ERGİN (Hatay) - Sayın Başkan,
lütfen, usulü devam ettirin.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen,
yerlerinize oturur musunuz…
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) - Belki çocuğu
hastalandı…
HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, bir gerekçe
söyler.
SADULLAH ERGİN (Hatay) - Böyle bir
usulümüz yok.
HALUK KOÇ (Samsun) - Özellikle
Anamuhalefet konuşmaya başlayınca gidiyor.
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) - Olur mu öyle
şey?!
FİKRET BADAZLI (Antalya) - Müsteşar var
orada!
(Maliye Bakanı Kemal Unakıtan Genel Kurul
salonuna girdi) (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; CHP
sıralarından alkışlar [!])
ATİLA EMEK (Antalya) - Nihayet geldi!..
Sayın Bakan, hoş geldiniz! Meclisten
kaçmaya gerek yok Sayın Bakan.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Demek, hasta
değilmiş!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, birleşime
5 dakika ara veriyorum.
Kapanma
saati: 12.14
Açılma saati: 12.20
BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Harun TÜFEKCİ
(Konya)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 41 inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Onaltıncı turda yer alan bütçelerin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
II. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
1.- 2006
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Genel ve
Katma Bütçeli Daireler ve İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarıları
(1/1119; 1/1084, 3/907; 1/1085, 3/908) (S. Sayısı: 1028, 1029, 1030) (Devam)
A) MALİYE
BAKANLIĞI (Devam)
1.- Maliye
Bakanlığı 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Maliye
Bakanlığı 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
B) KAMU
İHALE KURUMU (Devam)
1.- Kamu
İhale Kurumu 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
C) GELİR
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1.- Gelir
İdaresi Başkanlığı 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
D)
ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1.-
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
E) GELİR
BÜTÇESİ (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Sayın Koç, konuşmaları, gruplar adına,
arkadaşlarımız, taksimli olarak sırasıyla yapıyorlardı; en son, Sayın Özyürek
konuştuktan sonra 7 dakikalık, Cumhuriyet Halk Partisinin bir süresi kalmıştı
grup adına. Bu konuşmayı Sayın Özyürek mi devam ettirecek?
HALUK KOÇ (Samsun) - Evet efendim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Özyürek. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) -
Sayın Başkan, herhalde 7 dakikadan daha fazla konuşma hakkım vardır; bunun
gereğini yapacağınıza inanıyorum.
BAŞKAN - Müsterih olunuz.
Buyurun.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Şimdi, değerli
arkadaşlarım, kaldığım yerden devam etmeye çalışayım. Yani, vasıtalı vergilerin
çok yüksek olduğunu söylüyordum ve Sayın Koç'tan bir not geldiği zaman da,
bunu, bizim Maliye Bakanlığı yetkililerinden biraz önce sorduğum soruya cevap
gibi algılamıştım; ama, ne yazık ki, öyle bir notu hâlâ alamadım.
Şimdi, özellikle akaryakıt üzerindeki
vasıtalı vergilerin ne kadar yüksek olduğunu belirtmek için de şunu söyleyeyim
değerli arkadaşlarım: 1 litre benzinden 1 706 000 lira vergi alınmaktadır. Sayın
Başbakan burada ifade ederken akaryakıt fiyatlarının niçin artığını; hep dedi
ki: "Dışarıda fiyatlar artıyor, ne yapalım?!" Oysa, esas artış
vergilerdedir, müthiş bir vergi alınıyor. Benim hep söylediğim bir söz de,
artık, vergi dairelerini kapatsanız da bir şey olmaz; çünkü, akaryakıt
istasyonları var ve akaryakıt istasyonları da yeteri kadar vergi topluyorlar.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, kalan süre
içinde bir iki noktanın altını çizmek istiyorum. Bir Kurumlar Vergisinde 10
puanlık indirim günlerdir tartışılıyor; henüz tasarı, Türkiye Büyük Millet
Meclisine gelmiş değil. Bunun yanında da, Gelir Vergisi tarifesinde bir 5
puanlık indirimden bahsediliyor.
Şimdi, 10 puanlık indirim;
genellikle, Türkiye'de vergi oranları
yüksek olduğu için vergi oranlarındaki indirimden biz mutluluk duyarız; ama, bu
indirimin yanında hemen yatırım indirimi ortadan kaldırılıyor; bu demektir ki,
sanayicinin, KOBİ'lerin vergi avantajı ellerinden alınıyor. Peki, 10 puanlık indirimden kimler
yararlanacak; daha çok finans sektörü, bankalar yararlanacak; çok yüksek kazanç
elde eden kurumlar yararlanacak; örneğin, Türk Telekomu satın alan Ogerler,
Haririler yararlanacak; ama, buna karşılık, yatırım yapan sınaî kesim ve
KOBİ'ler yatırım indirimi kalktığı için mağdur olacak.
Yüzde 5 Gelir Vergisi indirimi, yani,
yüzde 20'lik ilk dilimdeki oranın yüzde 15'e indirilmesi de doğrudur, iyidir;
yalnız, burada, biliyorsunuz ücretli kesimi… Ücretlilerden alınan vergi de
yüzde 15'ten başlıyor; şimdi, o kesime bir indirim yapmamak suretiyle
ücretlileri mağdur etmiş oluyorsunuz.
Şimdi, acil eylem planında, Adalet ve
Kalkınma Partisi "biz özel indirimi, asgarî ücreti de vergi dışında
bırakacak şekilde artıracağız" diyordu; ama, özel indirim mekanizmasını
tümüyle ortadan kaldırdınız. 5 puan, ücretlileri az vergilendiren tarife vardı;
diğer tarifeyi de oraya indirmek suretiyle
ücretli kesimin avantajını elinden almış oluyorsunuz.
Şimdi, bu, Adalet ve Kalkınma Partisinin
ve bu hükümetin toplumsal bakışını, ideolojik bakışını ortaya koyan net bir
olaydır. Yüksek gelir gruplarının, holdinglerin vergisi azaltılıyor; buna
karşılık, ücretlilerin vergi avantajı ellerinden alıyor.
Ücretlilere tanınan, bir de bugünler
herkesin meşgul olduğu biliyorsunuz, ücretlerdeki vergi iadesi; fişler
toplanıyor, dolduruluyor. Orada da, IMF'ye verilen niyet mektubunda bu konuda
bir reform yapılacağından bahsediliyor. Acaba, bu reform nedir; Maliye Bakanı,
umarım, bu konuda bir bilgi verirler ve korkarım ki, zaman zaman gündeme
geldiği gibi, ücretlilerin vergi iadesi de bütünüyle ortadan kaldırılacaktır.
Değerli arkadaşlarım, vergi oranları
aşağıya çekildiği zaman, burada stopaj vergilerinin de, stopaj oranlarının da
aşağıya çekilmesi lâzım. Serbest meslek kazançlarında yüzde 20'den fazla,
kiralarda yüzde 20'den fazla stopaj yapılmaktadır. Bu stopaj oranlarının da
aşağı çekilmesi gerekiyor.
Şimdi, bu hükümet, zaman zaman işte bu 10
puan indirimde olduğu gibi "biz vergi oranlarını aşağıya çekiyoruz"
iddiasını ileri sürüyor; fakat, önemli olan vasıtalı vergilerde, KDV ve
ÖTV'deki oranları aşağıya çekmektir. Eğer, siz, yüzde 18'lik Katma Değer
Vergisi oranını 8 puan indirebilirseniz, bu, önemli bir vergi indirimidir ve
herkesi rahatlatan bir indirim olur; ama, bunu yapmayıp da, yüksek Kurumlar
Vergisi, yüksek kâr elde eden holdinglerin vergisini indirirseniz, bunun adı
vergi indirimi olmaz, belli gruplara çıkar sağlama olur.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu hükümet,
alırken çok farklı davranıyor, verirken farklı davranıyor. Maktu vergilerde
yüzde 9,8'lik bir artış yaptı, işte, Motorlu Taşıtlar Vergisi gibi vergilerde.
Niçin böyle yapıyorsunuz; çünkü, önceki enflasyon oranları yüksekti diyorlar.
Peki, memura ne kadar zam veriyorsunuz; yüzde 5,1 veriyorsunuz; çünkü,
önümüzdeki yılın enflasyon oranı böyle olacaktır deniliyor. Şimdi, bu, büyük
bir haksızlıktır; bu, büyük bir çelişkidir.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye'de istihdam
üzerinden alınan vergiler o kadar yüksektir ki, artık, kayıtdışılık, özellikle
bu kesimde almış başını gitmiştir. Milyonlarca işçi, işveren tarafından
kayıtdışı olarak çalıştırılmakta ve böylece hem vergi kaçırılmakta hem de SSK
primleri ödenmemektedir. Şimdi, asgarî ücret…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özyürek…
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Sayın Başkan,
Sayın Bakanı meşgul ediyorlar, konuşmacıyı dinleyemiyor.
BAŞKAN - Haberim var Sayın Ercenk,
teşekkür ederim.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Tamam efendim,
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Tamam efendim, tamam…
Sayın Özyürek, konuşmalar sırasında,
müzakerelerde, hem konuşmanızın insicamı bozuldu hem de o aradaki vakitler
geçti. Ben, bütün arkadaşlarıma verdiğim eksüreye ilaveten size birkaç dakika
tekrar eksüre verdim ve konuşmanızı bu süre içinde tamamlayınız.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Bize de
vereceksiniz değil mi?!
BAŞKAN - Buyurun efendim.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Çok teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, son olarak
asgarî ücret belli oldu biliyorsunuz; 350 000 000 liralık asgarî ücreti,
hükümet 380 000 000'a… Denilebilir ki, hükümet değil, işverenlerle birlikte onu
tespit ediyoruz; ama, sendikalara, işçilere rağmen bunu tespit ediyorsunuz.
Buradan çok yüksek vergi alınıyor, SSK primleri alınıyor; yani, istihdam
üzerindeki vergilerin de mutlaka aşağı indirilmesi lâzım ki, kayıtdışı
istihdamın önüne geçelim.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, son günlerde,
hep Kapıkule Gümrük Kapısındaki yolsuzluğu, rüşveti konuşuyor toplum. Şimdi, bu
olayların ortaya çıkması elbette önemlidir; ama, bu olaylar sadece üç beş
polisin, sadece üç beş gümrük görevlisinin yaptığı bir olay değildir. Bu
olaylar, sistematik olaylardır. Umarım, Ankara'ya kadar ulaşan boyutu da ortaya
çıkar ve umarım, geldiği noktada dokunulmazlıkların kaldırılması gerekirse,
dokunulmazlıkları kaldırma konusunda, bu Meclis, üzerine düşen görevi yapar ve
rüşvete karışanların hesabının sorulmasına fırsat verir.
Yalnız, bu rüşvet olaylarının, gümrükteki
böylesine büyük organize rüşvet olayının arkasında yatan ekonomik gerçeklere de
dikkat etmek lâzım. En çok kaçakçılık nerede oluyor diye baktığımızda, sigarada
oluyor, içkide oluyor. Siz sigaradan ve içkiden böylesine astronomik vergi
alırsanız, siz akaryakıttan böylesine astronomik vergi alırsanız, kaçakçılığa
çanak tutmuş, fırsat vermiş olursunuz. Onun için, Sayın Maliye Bakanının, bu
rüşvet olaylarını, haberlerini, böyle, uzaktan izlemek yerine, bu olaydan ders
çıkarmak suretiyle içkide, sigarada, akaryakıtta uygulanan astronomik vasıtalı
vergileri aşağıya indirmek için bir çaba içine girmesi lâzım.
Değerli arkadaşlarım, akaryakıtta boyutlarını
gördük. Meclisin kurduğu bir komisyon, burada trilyonlarca liralık vergi
kaçakçılığı olduğunu söyledi. Sigarada büyük bir vergi kaçakçılığı var. Sadece,
mevcut, üretilen malların üzerine astronomik vergi koymak demek, çok vergi
toplama sonucunu ne yazık ki doğurmuyor. Onun için, tahsil edilebilir,
toplanabilir oranda vergiler almak lâzım ve bu malların üzerindeki vergiyi
düşürmek lâzım.
Değerli arkadaşlarım, bir diğer önemli
nokta da; hep konuştuk, devlet memurları, gerçekten, insanca yaşayacak düzeyde
ücret alamıyorlar, maaş alamıyorlar, büyük bir sıkıntı içinde yaşıyorlar.
Elbette, bu kadar düşük maaşlara rağmen namusuyla çalışan, milyonlarca dürüst
memur var, onları tenzih ederek söylüyorum; ama, ortaya çıkan rüşvet ve
yolsuzluk olaylarının arkasında, sosyolojik olarak, bir de insanlara insanca
yaşayacak düzeyde ücret vermeyişimiz vardır. Onun için, Maliye Bakanının, bu
olaylardan ders çıkarmak suretiyle, çalışan insanlarımıza, memura, işçiye,
insanca yaşayacak ücret verme yönünde bir harekete geçmesini de diliyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, vergi
sistemi, Kurumlar Vergisi tasarısı geliyor deniliyor, yeniden yazıldı
deniliyor. Tabiî, bütün vergi kanunlarının, artık, yamalı bohça olmaktan
kurtarılıp yeni baştan, sıfırdan yazılması, yıllardır bizim gündeme
getirdiğimiz bir görüştü, buna Kurumlar Vergisiyle başlanmasından mutlu
oluyoruz, diğer vergi kanunları da bu şekilde olmalıdır; ama, önemli olan,
vergi sisteminin, hakça olmasıdır, adil olmasıdır, az kazanandan az, çok kazanandan
çok vergi alacak şekilde düzenlenmesidir. Gelir Vergisindeki kayıp ve kaçakla,
Kurumlar Vergisindeki kayıp ve kaçakla mücadele edemediğimiz için, kayıtdışı
ekonomiyi önleyemediğimiz için, Özel Tüketim Vergisi olarak, Katmadeğer Vergisi
olarak…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özyürek, teşekkürünüzü
alabilir miyim.
Buyurun efendim.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - … geniş
kitleler üzerinden son derece yüksek vergi alınıyor ve vergi adaleti
olabildiğince bozuluyor. Bunun önüne geçmek lâzım. Bunun önüne geçecek çareler
vardır. Bunun önüne geçmenin yolu, halka, insanca bakmaktır, halkın vergiler
altında ezilmesini önleyecek bir anlayışı benimsemektir.
Bu bütçenin hayırlı olmasını diliyorum,
hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özyürek.
Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, AK Parti Grubu adına ilk konuşmacı,
Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu.
Sayın Dağcıoğlu, buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ERGÜN
DAĞCIOĞLU (Tokat) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Maliye
Bakanlığı bütçesi üzerinde söz almış bulunmaktayım, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Türkiye, 2002 yılından
beri, ekonomide, yakın tarihte örneği görülmemiş başarılar elde etmiştir. Her
türlü eleştiriye rağmen, bir hakkı teslim etmeliyiz diye düşünüyorum. Her ne
kadar, birileri, sırf muhalefet etmek için bazı gerçekleri görmezden
gelmekteyse de, bu başarılar ekonomi ve siyasette yakalanan istikrar ortamı
sayesinde gerçekleşmiştir. Bu doğrultuda hazırlanan merkezî yönetim bütçesi,
tarihimizde de ilk kez üç yıllık bir dönem için hazırlanmıştır; yani, tarihte
ilk defa, önümüzü gören, ileriye doğru projeksiyon yapılan bir bütçeyi
tartıştık burada.
Bizden önceki dönemde, bir haftayı, hatta
bir ayı, altı ayı görmek mümkün değilken, artık, bütçelerimizi de üç yıllık
projeksiyonlarla tartışmaya başladık. Bu, Türkiye'nin geldiği noktayı tespit
adına, zannediyorum, çok önemli ve olumlu bir gelişmedir.
AK Parti İktidarından önceki dönemlerde
uygulanan savurgan, tutarsız ve kontrolsüz politikalarla, maalesef, ağır
vergiler, yüksek enflasyon, yatırım yapmayan, üretmeyen ve de borçlanarak
başkasının sırtından gününü gün etmeye çalışan ve geçinmeye çalışan bir
sistemi, bireyler ve kurumlar palazlandırırken ve buna bağlı olarak da, sık
sık, belli aralıklarla ortaya çıkan ekonomik krizler, maalesef, hep millete
geri dönmüş ve millete yansımıştır.
Mesela, Sayın Mumcu, konuşmasında "üç
yıllık dönemi neden 2000 ve 2001 yılı krizlerine bina ettirerek, onu
örnekleyerek veriyorsunuz" diye söylemişti. Tabiî, tarihte bu kadar ciddî,
olumlu sıçramaların yapıldığı başka bir dönem olmayınca, Sayın Mumcu, hangi
dönemi kriter olarak kabul etmemizi de kendisi ifade etmeyince, biz, mecburen,
bizden önceki dönemlerdeki kriterler ile kendi dönemimizin kriterlerini
tartışmak durumunda kalıyoruz. Aslında bu güzellikleri niye önemseyerek öne
çıkarmazlar ve niye bu milletin ferdi olarak şükretmezler ve neden yirmiyedi
aylık, yani üç yıla yakın bir dönemde bu hükümetin bakanı olduğu halde, bu
güzelliklerle iftihar etmezler; bunu, ne ben ne de milletimiz anlayabilmiş
değildir.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Millet
anlıyor da, sen anlayamazsın!
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) -
Nitekim, bizim geldiğimiz noktayı, uluslararası kredi derecelendirme
kuruluşları da dikkate almış ve uzun bir aralıktan sonra Moodys de, bildiğiniz
gibi, geçen gün, 15 Aralıkta Türkiye'nin kredi notunu yükseltmiştir. Bunlar çok
önemli gelişmelerdir. Yani, Moodys, ilk defa, Standard and Poors ve Fitch'in de
itibar gösterdiği 2002 ve 2005 dönemleriyle ilgili olarak Türkiye'de önemli
değişikliklerin, olumlu gelişmelerin olduğunu tespit etmiş ve bunu dünyaya ilan
etmiştir.
Şimdi, bu göstergeler neyi ifade ediyor
diye baktığımızda; içini doldurarak konuşma vaktim müsait olmadığı için belki
söyleyemeyeceğim; ama, hiç değilse konu başlıklarını Maliye bütçesinde söylemek
gerekir diye düşünüyorum ve yüce milletimize de, burada bütün olumsuz
yaklaşımlara rağmen, Türkiye'de, Moodys'in bile kabul ettiği olumlu
gelişmelerin hangi başlıklar altında oluştuğunu ifade etmek gerekir.
Şimdi bakın, ekonomimiz büyümekte, bunu,
bütün insanlar biz söyleyince hatırlıyorlar. Kişi başına millî gelirimiz 2 100
dolarlardan 5 000 dolarlara çıkmakta, yüzde 88'lerden alınan enflasyonun yüzde
7-8'lere düştüğünü bütün insanlarımız bilmekte ve sorunsuz bir şekilde YTL'ye
geçilmesini sadece ülke değil dünya takip etmekte ve imrenmekte. Ekonomimizdeki
yüksek büyümenin istihdama da yansıdığını görmekteyiz. Belki küçük adımlarla
gidiyoruz geçmişteki büyük sıkıntıları aşabilmek için; ama, yüzde 10,5'lerden,
10,4'lerden yüzde 9,2'lere gelmek de, zannediyorum, bu bölgemizdeki büyük
sıkıntıları da ortaya koyduğumuzda, bölgemizdeki savaşları ortaya koyduğumuzda,
ekonomik dibe çökmeleri ortaya koyduğumuzda, enflasyonun arındırıldığı, faizin
arındırıldığı bir ortamda bizim ekonomimizdeki yüksek gelişmenin istihdama da
yansıdığını ve 10,5'lardan, kabaca, yüzde 9,2'lere düştüğünü görmek, mutlaka
olumlu gelişme olarak kayda geçirilmesi gereken önemli bir çalışmadır diye
ifade etmek istiyorum.
Ondan sonra, yabancı sermaye miktarına
geldiğimizde, peki bu gelişmeler yabancı yatırımlara nasıl yansımıştır diye
baktığımızda; yıllarca sokaklarda dolaşarak 5 kuruşluk, 5 sentlik yatırımcı
arayan ülkedeki yöneticiler, artık, dünyanın bütün büyük yatırımcılarının
Türkiye'ye koşar adımlarla gelerek, ya yatırım yapıp ya gelecekteki
projeksiyonlar adına tartışmalar yaptığını görüyoruz. Bunlar nedir; işte,
bizim, bazı, ülkedeki muhalefet sesini ortaya koyan sesler ne yapıyorlar; efendim bu yatırımcılar
geliyor; ama, bu yatırımcılar Arap'tır, Yahudi'dir, bunları gönderelim
diyorlar.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Kim söylüyor
?Söyleyin kim?…
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Yani,
hep renklerine göre, milliyetlerine göre biz yatırımcıları klase etme
hastalığından mutlaka kurtulmalıyız.
ATİLA EMEK(Antalya) - Ayıp, ayıp!
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Ayıp!
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Kim söylüyor?..
Başbakandan başka söyleyen yok.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Niye
heyecanlanıyorsunuz, biraz evvelki konuşmacılarımız bile bunları gündeme
getirdi. İftihar edelim… (CHP sıralarından gürültüler)
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Konuşmak için
konuşuyor…
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Bakın,
bizim sözümüzü kesmeyin lütfen; çünkü, biz sizinkini kesmiyoruz.
Şimdi, bütün bunlardan sonra, Merkez
Bankası rezervlerine baktığımızda…(CHP ve Anavatan Partisi sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen..
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Merkez
Bankası rezervlerinin de yüzde 100'e varan artışlar gösterdiğini görüyoruz ve
açık pozisyonun da artık, 2001'deki 5,4 milyar dolardan 194 000 000 dolarlara
düştüğünü görüyoruz.
Yani, her şey iyiye gidiyor, artık,
bardağın dolu tarafını da tarif etme alışkanlığını elde etmeliyiz, birbirimizi
döve döve çağı yakalayamayız, bunu vurgulamak istiyorum. Niye
heyecanlanıyorsunuz allahaşkına. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Bütçe uygulamalarının olumlu sonuçları
tabiî birçok alanı da etkilemektedir. Bakın, konsolide bütçe gelirlerinin
konsolide bütçe giderlerini karşılama oranı artmaktadır. Bunların oranlarını
verirsem zaten sözüm bitecek. Ama, faiz giderlerinin 2001'lerde yüzde
103'lerden alınıp bugün yüzde 62'lere
düştüğünü görürsek, Maastricht Kriterlerine bu olumsuz şartlara rağmen
koşar adımlarla ülkemizin nasıl gittiğini görmemeye çalışmak, göstermemeye
çalışmak bir vebaldir, tabiî ki bütçede bunları söyleyeceğiz.
Bütçe giderlerinin gayri safî millî
hâsılaya oranlarına bakmamız lâzım; yüzde 45,7'lerden 32,4'lere düşmüş. Vergi
gelirlerinin işin neresinde olduğuna bakarsak, gayri safî millî hâsılaya
oranladığımızda yüzde 22,5'lardan yüzde 24,6'lara çıktığını görüyoruz. Yani,
vergi tahsilatı ve geliri
konusunda da bu olumsuz belirlemelere
rağmen çok ciddî artışlar göstermektedir.
Vergilerin genel bütçe gelirleri
içerisindeki payı nedir diye baktığımızda; bizim burada da yüzde 77'lerden
yüzde 87'lere çıktığımızı görüyoruz. Niye üzülüyorsunuz, ben bunu anlamakta
güçlük çekiyorum. (Gürültüler)
Bütçe açığının gayri safi millî hâsılaya
oranını tartışmalıyız burada
SADULLAH ERGİN (Hatay) - Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Ergin, lütfen, buyurunuz
efendim.
SADULLAH ERGİN (Hatay) - Sayın Başkan,
muhalefet partililer burada konuşurken hiçbir milletvekilimiz taciz etmedi;
ama, ilk sözcümüz daha kürsüye çıkar çıkmaz, hatibe hiçbir saygı gösterilmiyor.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Söylesin
o zaman Arap sermayesini… Kim söylemiş;
bunu söylesin.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) -
Gerçekleri, bazen, kabul etmesi biraz zor oluyor galiba muhalefet tarafından.
BAŞKAN - Sayın Ergün, buyurun efendim.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Kriter
deyip duruyorsunuz ya, işte, size, matematiksel kriterleri veriyorum. Niye
bunları dinlemiyorsunuz?! (AK Parti sıralarından alkışlar)
ATİLA EMEK (Antalya) - Hangi kriter? Nasıl
konuşuyorsun?!
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Dolaylı
vergileri söyle. Dilin varmıyor mu dolaylı vergileri söylemeye?
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Bütçe
açığının gayri sâfi millî hâsılaya oranı önemli bir kriterdir. Nedir bu biz
aldığımızda; 2001 yılında 16,5, şimdi nedir; 6,06'dır. Önümüzdeki yıl ne
olacaktır; 2,5'e inecektir.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Yalan…
Külliyen yalan…
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Bu,
iftihar edilecek bir konu. Neden; bütçe açığının gayri sâfi millî hâsılaya
oranının düşmesi Maastricht Kriterlerinin önemli köşe noktalarından biridir.
Bunları niye önemsemiyorsunuz?!
ATİLA EMEK (Antalya) - Tokatlılar arıyor
Sayın Vekilim, Tokatlılar; gerçek hiç de böyle değil diyorlar.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Yani,
malî disiplin sağlanarak hedefe ulaşılmakta ve bütçe açığı devamlı surette
kapanmaktadır. Sevin ey muhalefet, sevin, niye heyecanlanıyorsun!..
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Sen
heyecanlanıyorsun… Ne bağırıyorsun ya!
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Bakın,
faiz dışı fazla 33 milyar YTL'ye gelecek şekilde tahmin edilmektedir ve faiz
dışı fazlalarımız, hep yaptığımız bu sıkı yönetimlerle, bu sıkı politikalarla
her zaman artı üretti arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZLEM ÇERÇİOĞLU (Aydın) - Cari açık ne
olacak?
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun, konuşmanızı
tamamlayınız.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Evet.
Yani, faiz dışı fazla da beklenilen oranda gerçekleşmek durumundadır. Bu da,
sevindirici bir barem olarak, barometre olarak görülmektedir.
Biraz da, bu olumlu gelişmelerden sonra,
borç politikamız hakkında konuşmak istiyorum. "İçborç stokuna baktığımızda
borçlarımız artı, dışborç stokumuza baktığımızda borçlarımız artı" diye,
birileri Türkiye'yi velveleye veriyor. Peki, bizim sadece borçlarımız mı artı?
Gayri sâfi millî hâsılaya, neden burada merhamet edip de oranlamıyorsunuz
dediğimizde, bunun cevabı yok.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Rakamları
söyle…
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Nedir
bizim borçlarımız; içborç stokuna baktığımızda, biz devraldığımızda yüzde 69,2
iken, şimdi geldiğimiz nokta 50,1'e düşmüş; yani, içborç stokumuz gayri sâfi
millî hâsılaya göre çok ciddî düşmüş.
ATİLA EMEK (Antalya) - 100 milyar borç
ettiniz.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Rakamları konuş,
rakamları…
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Bu
bizim için önemli değil mi, bunları niye burada dile getirmiyorsunuz?!
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) -
Rakamları söyle…
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) -
Dışborca bakalım o zaman. Dışborcumuz da, 16, 9'dan, 9,2'ye düşmüştür,
içborcumuz da düşmüştür.
BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu, bir 5 saniyenizi
rica edeyim.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) -
Buyursunlar efendim.
BAŞKAN - Saygıdeğer arkadaşlarım, burada
muhalefet ve iktidar görüşlerini açıklıyor. Kimse kimsenin görüşünü beğenmek
zorunda değil; ama, sürekli olarak hatibin sözünü keserek, hatip taciz edilirse
konuşmasının insicamı bozulur. İstirham ediyorum, lütfen, sabırla bekleyin,
kürsü sırası size geldiğinde, çıkıp görüşlerinizi beyan edin. Lütfen, istirham
ediyorum…
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Azarlar
gibi konuşuyor.
BAŞKAN - Lütfen, Sayın Özkan… Olabilir,
hoşunuza gitmeyebilir konuşmalar; ama, demokrasi bir tahammül rejimidir,
birbirimize tahammül edeceğiz.
Buyurun Sayın Dağcıoğlu.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Sayın
Başkanım, çok teşekkür ediyorum. Benim sürem yeterli olduktan sonra, insicamımı
bozamazlar, rahat olun Sayın Başkan. Yeter ki, süremi kullanmasınlar, benim
insicamım bozulmaz efendim.
BAŞKAN - Peki, efendim, buyurun.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) -
Konsolide bütçe toplam borç stokunun gayri safî millî hâsılaya oranı çok önemli
arkadaşlar. Bazı çevreler, borç stoklarının üç yılda aşırı artışından söz
etmekte ve çok üzülüyorum; ama, kriz çığırtkanlığı yapmaktadırlar. Son günlerde
televizyonlarda ve gazetelerde, bu kadar güzel gelişen bir ülkeyi, maalesef,
sunî gündemlere taşıdığını düşündüğüm bu haksızlığı da burada belirtmek
durumundayım. Evet, borç stoku artmıştır; ama, gayri safî millî hâsılaya
oranladığınızda, bu, ciddî düşmüştür…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Cari açık
ne oldu?!
BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu, sürenizin bir
kısmını da konuşarak ben kullandım; eksüre içinde konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Çok
naziksiniz, teşekkür ediyorum.
Yani, evet, borç stoku artmış; ama, gayri
safî millî hâsılaya oranı düşmüş. Yani, burada da Maastricht Kriterlerine koşar
adımlarla yaklaştığımızı vurgulamak istiyorum. Nasıl, bakalım, kriz
çığırtkanlığı yapanların dedikleri doğru muymuş. Kamu net borç stoku, biz
devraldığımızda kaçmış; yüzde 91'miş! Şimdi, kaçmış; yüzde 62,2'ymiş! Öyleyse,
önümüzdeki sene içerisinde 60'ın da altına düşürdüğümüzde, bu konuda da
Türkiye, çağı yakalamış bir ülke olarak, ekonomisini düzeltmiş bir ülke olarak,
geleceğe emin adımlarla yürüyen bir ülke olarak kayda geçecektir. Bundan
muhalefet niye gocunur, niye üzülür, bir türlü anlamakta güçlük çekiyorum.
İçborç vadesine bakalım, içborç vadesi,
biz devraldığımızda 210 gündü; ama, şimdiye geldiğimizde 478 güne çıkmış.
Merhamet, insaf denir insana, ekonomik
politikalar yerli yerine oturmamışsa, 210 günden 478 güne bu süreyi sana borç
veren adam, senin yakışıklılığın için verir mi allahaşkına!..
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Senin
yakışıklılığına vermiştir!
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Evet,
peki, vade uzadı da, miktarlar ne oldu derseniz, miktarlar da 2001 yılında
yüzde olarak 103,4 iken, geldiğimiz noktada, eylül sonu kriterlerine göre,
15,33'e düşmüş. 103,4 nere, 15,33 nere?.. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri alkışlar) Bunlara dikkat etmeliyiz. Merhamet edin! Bu
nedir; içborç stoklarının maliyetiyle ilgili oranları veriyorum. Yani,
arkadaşlar, maliyeti düşürmüşüz; ama, borçlanmanın da vadesini 210'dan 478'e
çıkarmışız gün olarak. Bu ne kadar önemli bir başarıdır. Bunun mutluluğunu
muhalefetiyle iktidarıyla ve milletiyle hep beraber yaşamalıyız. Bunun tadını
alın.(AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - 5 dakika geçti.
BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu, teşekkürünüzü
almak için mikrofonunuzu açıyorum.
Buyurun; lütfen, teşekkürünüzü alayım.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) -
Toparlıyorum.
Bizden önceki iktidarlarda, hatırlayın,
haftalık, aylık borçlanıldığı zaman, çok matah şeyler yapılmış gibi televizyon
programları yapılıyordu.
BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu, lütfen, Genel
Kurula teşekkür eder misiniz.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) -
Efendim, ama hiç konuşamıyorum ki Sayın Başkan…
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) -
Tokat'tan arıyorlar, öyle bir şey yok diyorlar.
BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu, eksürenizi
verdim, istirham ederim, lütfen…
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Hemen
bitiriyorum.
İzin verirseniz, esnafımız ve çiftçimizle
ilgili iki barometreyi verip bitireceğim.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - 5 dakika
geçti Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu, lütfen,
teşekkürünüzü alayım efendim.
Buyurun.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) -
Bitiriyorum efendim, bitiriyorum.
BAŞKAN - Kalan kısımları Maliye Bakanımız
ve sözcüler söyler efendim.
Buyurun.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Çok şükür
bu olumsuzluklar tarih oldu. Enflasyon… Yüzde 7 500 faizleri gördük, yüzde 156
enflasyonları gördük; ama, geldiğimiz noktada, yüzde 7,5 enflasyonlar ve yüzde
8 faizlerle biz artık bu işi götürüyoruz. Sadece yüzde 70'ten, yüzde 14'e düşen
faiz oranının arasındaki yüzde 56'lık fark, dışborç ödeme, faiz ödemesinde tamı
tamına yaklaşık olarak 50 milyar dolar az borç ödememize sebep oldu. Bu
ekonomik politikalar işi buraya getirdi. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - 5 dakika
oldu, 5…
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, felaket senaryolarına gerek yok.
BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu, mikrofonunuz
kapanırsa açmayacağım tekrar. Lütfen teşekkürünüzü yapınız.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Hemen
teşekkür ediyorum efendim.
ATİLA EMEK (Antalya) - Yeter be yahu!
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Faiz
giderlerinin gayri safî millî hâsılaya oranı düştü; ama, bakın, yatırımlar
nerede derseniz, 2002'de yatırımlar…
BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu, teşekkür
ederseniz…
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Hemen
bitiriyorum.
BAŞKAN - Efendim, mikrofonunuz kapandığı
zaman açmayacağım. Lütfen…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum size. Lütfen…
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Yatırımlar yüzde 6,6'dan yüzde 9,5'e çıktı.
Yatırımlarla ilgili…
BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu, lütfen… Teşekkür
ediyorum efendim.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Çiftçiye ve esnafa her türlü sübvansiyonu veriyoruz. Türkiye,
güzel günlere doğru, koşar adımlarla gidiyor. Felaket tellallığına, felaket
senaryoları üretmeye, bu memleketin lüksü ve tahammülü kalmamıştır.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Sen, sokağa
çıkmıyorsun hiç, sokağa…
ATİLA EMEK (Antalya) - Tokat, Tokat…
BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu…
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Omuz omuza vereceğiz ve güzel günleri beraber yakalayacağız. (AK
Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) -
Tokatlılar arıyorlar Tokatlılar.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Tokat'a
hiç gitmiyorsun galiba.
ATİLA EMEK (Antalya) - Omuzlara alın
omuzlara!
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Tokat
esnafı arıyor, Tokat esnafı.
BAŞKAN -
Gümüşhane Milletvekili Sayın Temel Yılmaz. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) -
Tokatlılar arıyorlar, Tokatlılar…
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Tokat'la
ilgili mesaj verseydim, yarım saat konuşurdum.
ATİLA EMEK (Antalya) - Aradılar "yok,
biz perişanız" diyorlar.
BAŞKAN -
Sayın Deveciler, lütfen...
Buyurun Sayın Yılmaz.
AK PARTİ GRUBU ADINA TEMEL YILMAZ
(Gümüşhane) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu İhale Kurumu bütçesi
üzerine, Grubum adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi, saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum.
2886 sayılı Devlet İhale Kanunun,
günümüzün değişen ve gelişen koşullarına cevap verememesi, uygulamada ortaya
çıkan aksaklıkları gidermede yetersiz kalması, bütün kamu alımlarını
kapsamaması, AB ve uluslararası ihale uygulamalarına paralellik göstermemesi
sebebiyle, 4 Ocak 2002 tarihinde
4734 sayılı Kamu İhale Kanunu ve 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu,
Meclisçe kabul edilmiş ve 1 Ocak 2003 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Düzenleyici ve denetleyici kurumlardan biri olan Kamu İhale Kurumu, 4734 sayılı
Kamu İhale Kanununun 53 üncü maddesi uyarınca kurulmuştur. Kamu tüzelkişiliğini
haiz, idarî ve malî özerkliğe sahip olan Kamu İhale Kurumunun görev ve
yetkilerine baktığımızda, Kamu İhale Kanunu ve Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununa
ilişkin bütün mevzuatı, standart ihale dokümanlarını ve tip sözleşmeleri
hazırlamak, geliştirmek ve uygulamayı yönlendirmek, ihale ilanlarıyla ilgili
esas ve usulleri düzenlemek, basılı veya elektronik ortamda Kamu İhale
Bültenini yayımlamak, ihale sürecinde, ilgili idarece yapılan işlemlere ilişkin
şikâyetleri inceleyerek sonuçlandırmak, haklarında ihalelere katılmaktan
yasaklama kararı verilenlerin sicillerini tutmak, yabancı isteklilerin
ihalelere katılımında karşılıklılık ilkesinin gözetilmesini sağlamak üzere,
saptadığı hususlar konusunda Bakanlar Kuruluna teklifte bulunmak görev ve
yetkilerine sahiptir.
Değerli milletvekilleri, Kamu İhale
Kurumu, Türk siyasî hayatında uzun yıllardan beri şikâyet edilen, Türk kamu
alımları sisteminde yolsuzlukların ve usulsüzlüklerin ortadan kaldırılması,
kamu kaynaklarının verimli ve doğru kullanılması, kamu harcamalarının disipline
edilmesi, alımların şeffaf ve güvenilir bir ortamda yapılması için çalışmalar
yapmaktadır.
Kamu İhale Kurumu, yıldan yıla değişmekle
birlikte, yıllık yaklaşık 35-40 milyar dolarlık bir kamu ihale pazarını
uluslararası rekabete açmış durumdadır.
Yapılan ihalelerde saydamlığın, rekabetin,
eşit muamelenin, güvenilirliğin, gizliliğin, kamuoyu denetiminin, ihtiyaçların
uygun şartlarla ve zamanında karşılanması ve kaynakların verimli kullanılması,
Kamu İhale Kurumu aracılığıyla sağlanmış olmaktadır.
Kamu kurum ve kuruluşlarının
kullanımlarında bulunan her türlü kaynaktan yapacakları ihalelerde tek bir
yasal düzenlemeye tâbi olmaları, tahmini bedel baz alınarak, indirim yapılmak
suretiyle ihaleye çıkılması yerine, işlerin, istekliler tarafından piyasa
rayiçlerine uygun fiyatlara göre tespit ve teklif edilen gerçekçi bedeller
üzerinden ihale edilmesi Kamu İhale Kurumunun amaçları arasındadır.
Türkiye'de, ilk defa, vatandaşlar da kamu
ihalelerine ilişkin ihale süreçleri, ihale şikâyetleri, ihale sonuçları gibi
bilgilere, artık, kolayca ulaşabilmekte ve kamu kurumlarının yaptığı tüm
ihaleler ve bu ihalelere ait işlemlere ilişkin özet raporları takip etme
imkânına sahiptirler. Alım yapan idareler, ihaleyle ilgili tüm işlemlerini,
ihaleye çıkıştan ihale ilanına, ihale üzerinde kalan istekli hakkında
yasaklılık teyidine, ihale sonucuna kadar tüm işlemleri, bir sistem üzerinden,
idare modülüyle hızlı, etkin bir şekilde gerçekleştirebilmektedirler.
Kullanılan bu sistem, açılan ihalelerin sonuçları ve ara süreçlerine ilişkin
bilgilerin zamanında ve tutarlı şekilde oluşması için otokontrol uygulanmaktadır.
Bu sistem, ihale veri bankası özelliğiyle idarelerin yaptıkları tüm ihalelere
ilişkin bilgilerin yer aldığı bir arşiv oluşmasını ve idarelerin istedikleri an
bu bilgilere daha kolay ulaşarak tüm ihale süreçlerini takip edebilmelerini
sağlayacaktır. Ayrıca, idare modülü, kamu idarelerinin kanunda belirtilen esas,
usul ve işlemleri doğru olarak uygulamasını da sağlamayı hedeflemektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
gerek mevcut gerekse önümüzdeki dönemde, idarî düzenlemelerle yapılabilecekleri
şöylece sıralamak istiyorum:
İngiltere'de üç yılda 5 adet okul binası
ihalesi gerçekleştirilirken, ülkemizde, iktidarımız, sadece bir yılda 70 000
derslik inşa etmiştir. Bu çerçevede, dinamik bir ihale sürecinin kurulması için
sürekli bir geliştirme çalışması yapılmalıdır.
Kamu ihalelerinde, KOSGEB ve Kamu İhale
Kurumu ortak stratejiler oluşturmalıdır.
Yerli malına fiyat avantajı tanınan
ihalelerin sayısı artırılmalıdır.
Hükümetimiz iktidarı döneminde e-devletin
inşası yönünde büyük adımlar atmıştır; e-ihaleyle de bu adımlar devam
edecektir. Az önce de belirttiğim gibi, Kamu İhale Kurumunun web sayfasından
vatandaşların idarelerin ihalelerine ilişkin bilgilere ulaşması ve e-ihale
bülteni de olumlu adımlardır. Kamu İhale Kurumu, ülkemiz girişimcilerinin dünya
kamu ihale pazarından daha fazla pay almasını sağlamak için gerekli tedbirleri
ve çalışmaları yapmalıdır. AB'ye üyelik sürecinde, 35 müzakere konusundan
birisi de kamu ihaleleridir. Kurum, Birlik üyesi ülkelerde Türk
girişimcilerinin haklarını yakından takip etmeli, Türk girişimcileri bu
ihaleler konusunda bilinçlendirilmelidir. Dışişleri Bakanlığı ve dış temsilcilikler,
Kurumla sıkı bir eşgüdüm içerisinde çalışmalıdırlar. Kamu ihalelerinde özürlü
yurttaşlarımızın istihdamının sağlanması için, özellikle yaygın hizmet
ihalelerini gerçekleştiren kuruluşlar, ihale dokümanlarına hükümler konulması
konusunda çalışmalar yapmalıdır.
Sayın milletvekilleri, Kamu İhale Kurumu
bütçesine baktığımızda, 2006 yılında elde edeceği gelir 75 088 567 YTL olarak
tahmin edilmektedir.
BAŞKAN - Sayın Yılmaz, bir 5 saniyenizi
rica edeyim.
Sayın milletvekilleri, hatibin konuşmasını
tamamlayıncaya kadar, çalışma süresinin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Buyurun.
TEMEL YILMAZ (Devamla) - 2007 ve 2008
yılları için tahmin edilen gelir tutarları ise, 2007 için 62,3 milyon YTL, 2008
için ise 65,2 milyon YTL olarak öngörülmektedir. Elde edilen gelirin, 2006
yılında, 58 088 560 YTL'si kurum giderleri için harcanacak olup, geriye kalan
17 000 000 YTL'si ise, gelir fazlası olarak, Hazineye aktarılacaktır. Kamu
İhale Kurumunun 2006 yılı bütçesinde öngörülen harcama tutarı ise 75 088 560
YTL'dir. Bu tutarın 11 040 540 YTL'si personel, 676 900 YTL'si sosyal güvenlik
prim katkısı, 34 636 120 YTL'si mal ve hizmet alımları, 18 292 000 YTL'si cari
transfer, 10 443 000 YTL'si sermaye giderleriyle ilgilidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Yılmaz, konuşmanızı
tamamlayınız.
TEMEL YILMAZ (Devamla) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Kamu İhale Kurumunun ihtiyaçları için teklif
edilen ödeneğin yüzde 14,70'i personel giderlerine, yüzde 46,13'ü mal ve hizmet
alım giderlerine, yüzde 24,36'sı cari transferlere, yüzde 0,9'u sosyal güvenlik
prim katkısına, yüzde 13,91'i ise sermaye giderlerine ayrılmıştır.
Değerli milletvekilleri, Kamu İhale Kurumu
tarafından, 2005 yılının ilk onbir ayında, 2 349 adet şikâyet incelenerek
sonuçlandırılmış ve 37 612 adet ihale ilanı yayımlanmıştır. Ayrıca, 4 037 adet
elektronik, 2 477 adet ise basılı bülten abonesi yapılmıştır. Bu işlemlerden,
ilk onbir ayda, toplam 43 663 639 YTL gelir elde edilmiştir.
Sonuç olarak, Kamu İhale Kurumu,
düzenlediği sektörün önünde gitmek, ona rehberlik etmek, sektörün ufkunu ve
vizyonunu açmak gibi önemli bir vizyon üstlenmiş durumdadır.
Bu duygu ve düşüncelerle konuşmamı
bitirirken, hazırlanan bütçenin ülkemize, milletimize hayırlı ve uğurlu
olmasını diler, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yılmaz.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, saat
14.00'te toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 13.04
Açılma
saati: 14.08
BAŞKAN:
Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 41 inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Onaltıncı turda yer alan bütçelerin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
II. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
1.- 2006
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Genel ve
Katma Bütçeli Daireler ve İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarıları
(1/1119; 1/1084, 3/907; 1/1085, 3/908) (S. Sayısı: 1028, 1029, 1030) (Devam)
A) MALİYE
BAKANLIĞI (Devam)
1.- Maliye
Bakanlığı 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Maliye
Bakanlığı 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
B) KAMU
İHALE KURUMU (Devam)
1.- Kamu
İhale Kurumu 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
C) GELİR
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1.- Gelir
İdaresi Başkanlığı 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
D)
ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1.-
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
E) GELİR
BÜTÇESİ (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
AK Parti Grubunda kalmıştık.
AK Parti Grubu adına, üçüncü konuşmacı,
Artvin Mlilletvekili Sayın Orhan Yıldız; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ORHAN YILDIZ (Artvin)
- Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Gelir İdaresi Başkanlığının
bütçesi üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Türk Gelir İdaresinin geçmişine baktığımız
zaman, bünyesinde oldukça önemli sıkıntıları barındırdığını görürüz. Tabiî,
bunların sayısı oldukça fazla olduğu için, hepsini burada saymamız mümkün
değil; ama, kısaca bazılarına burada değinmek istiyorum.
Şimdi, birincisi, bir kere, bizim Gelir
İdaresi teşkilatlarına baktığımız zaman şunu görüyoruz: Genelde, içe dönük bir
yapılanma anlayışı içerisinde. Bu neyi getiriyor; olaya sadece devlet eksenli
bir bakış açısını getiriyor; yani, kurallar düzenlenirken olaya devlet
açısından bir bakış getiriyor; fakat, asıl önemli olan, maalesef, mükellef
ayağı hep eksik kalmıştır bugüne kadar.
Daha önceki yasaya baktığımız zaman,
örneğin Gelir İdaresi Genel Müdürlüğünü düzenleyen yasaya baktığımız zaman,
özellikle Gelir İdaresinin görevlerini düzenleyen maddede "mükellef"
kelimesinin bir kere dahi geçmiş olmadığını görüyoruz. Bu, son derece önemli
bir eksikliktir; çünkü, geliri kimden toplayacaksınız; geliri mükelleften
toplayacaksınız. Yani, gelir getirici faaliyetlerde birilerinin bulunması
gerekiyor ki, siz, bir gelir elde edesiniz; ama, gidiyorsunuz, mükellefe hiç
yer vermiyorsunuz, mükellefin haklarına hiç yer vermiyorsunuz. Böyle bir
anlayış, son derece eksik bir anlayıştır; aynı zamanda, demokratik bir anlayış
da değildir.
Tabiî, 2005 yılında Gelir İdaresi yeniden
düzenlendiği zaman, bu eksiklik giderilmiştir. Özellikle Gelir İdaresi
Başkanlığına ait olan yasanın 4 üncü maddesi, Gelir İdaresinin görevlerini
düzenlemiş ve burada, mükelleflere de birtakım haklar ve birtakım yetkiler
vermiştir. Bu yetkiler, yasanın 4 üncü maddesinin (b), (c), (d) ve (r )
bentlerinde açıkça yer almıştır.
Şimdi, arkadaşlar, bunlar son derece
önemli şeyler; çünkü, mükellefe birtakım haklar vermek zorundasınız. Bu hakları
vermezseniz, mükellef vergi idaresini, Gelir İdaresini düşman gibi görür. Buna
imkân sağlamamak zorundayız. Geçmişte hep şu örnekleri gördük; vatandaşlar,
mükellefler hep şikâyetçi oldular: Örneğin, bir vergi denetim memuru gidiyor
inceleme yapıyor, hiçbir hata bulamıyor; fakat, diyor ki, ben devletin memuru
olarak bir mesai harcadım ve hiçbir hatanızı da bulamadım; ama, size ceza
yazmak zorundayım. Bu, son derece yanlış bir anlayıştır. Burada normalde
yapılması gereken şey nedir; vatandaşa, bu vergi mükellefine bir takdir belgesi
vermektir. Bunu yapmamız lâzım; ama, ne oluyor; ceza yazıyorsunuz ve sonuçta o
vatandaşı küstürüyorsunuz. Yani, mükellef odaklı bir Gelir İdaresi teşkilatını
kurmanız gerekiyor ve Gelir İdaresi Yasasıyla da bu eksiklik giderilmiştir ve
bu, son derece de güzel bir uygulamadır.
Şimdi, vatandaşa, Gelir İdaresi Yasasıyla
getirilen birtakım haklar ve yetkiler var. Ben bunlara kısaca değinmek
istiyorum. Bir kere, diyor ki, Gelir İdaresi, mükelleflerin vergiye uyumunu
kolaylaştırmak ve hizmetleri yerine getirmekle yükümlüdür. Yani, sadece geliri
düzenleyen yasalar yapmayacaksınız, sadece bunları yürütmeyeceksiniz,
uygulamayacaksınız; aynı zamanda, mükellefin de bu yasalara uyumunu kolaylaştıracaksınız
ve bununla ilgili hizmetleri de yerine getirmek zorundasınız. Buradan şu sonuç
çıkıyor: Yani, vatandaş, mükellef borçlarını yerine getirmesin, biz ceza
yazalım ve bir gelir tahsil edelim şeklindeki bir anlayışın bu uygulamada,
yani, gelir idaresi uygulamasında yeri yoktur. Devlet imkânlar nispetinde,
vergi idaresi imkânlar nispetinde, vatandaşa ceza yazmadan gelirleri toplamakla
yükümlüdür; buna gayret göstermelidir; çünkü, ne kadar çok ceza yazarsanız,
usulsüzlükleri de o kadar çok artırırsınız. Önemli olan, toplumu, vergi
mükelleflerini kurallara uymaya davet etmektir; buna gayret göstermektir.
Şimdi, yine, birtakım imkânlar daha
getirilmiş; diyor ki: "Mükellef haklarının korunması ve başkanlıkla
karşılıklı ilişkilerinin güven esasına dayanması." Yani, bu son derece
önemli bir ilerleme; çünkü, ilk defa mükellef haklarından bahsediliyor ve
ilişkinin de güven esasına dayalı olarak kurulması gereğinden bahsediliyor. Bu da, yine, Gelir İdaresi
alanında çok önemli bir reform.
Yine, mükellefleri vergi mevzuatından
doğan hakları ve ödevleri konusunda
bilgilendirmek de Gelir İdaresinin
görevleri arasında. Ayrıca, en son olarak da Gelir İdaresi, bir kurumsal
etik kuralları düzenleyerek, bunu mükelleflere ve kendi personeline de
bildirmek ve duyurmak zorunda; böyle
bir yükümlülük verilmiş ve şüphesiz, bununla, yapılması gereken işin ilk ayağı
oluşturulmuş oluyor; ama, bununla iş bitmiyor. Konulan bu ilkeleri aktif bir şekilde
uygulamaya geçirmek de, aynı şekilde Gelir İdaresinin görevleri arasında olması
lâzım; çünkü, biliyorsunuz, bürokrasideki reformlara karşı genel bir direnç…
Maliyede, bu biraz daha fazla; kuralları koymak yeterli değil, uygulamak için daha büyük bir gayret gösterilmesi
lâzım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tabiî, Gelir İdaresi Başkanlığının temel taşları vergi daireleri. Bu konuda
vergi dairelerine de birtakım görevler verilmiş; ama, kısaca şunu diyebiliriz:
Vergi daireleri, vergi hukukunun genel ilkelerine dikkat edecek; ama, en az
masrafla en çok geliri de toplayacak şekilde yapılandırılması lâzım. Bu amaçla
da, Gelir İdaresi Yasasında önemli değişiklikler yapılmış ve 29 ilde de vergi
dairesi başkanlıkları oluşturulmuştur.
Şimdi, tabiî, gerçekten Maliye
Bakanlığının reform niteliğinde birçok uygulaması söz konusu; fakat, bunların
hepsine burada değinmek de zaten mümkün değil, zamanımız da sınırlı. Burada ben
şuna değinmek istiyorum: Özellikle çağdaş vergi mevzuatına uyum sağlayabilmek
için yapılması gereken şey şu: Vergi oranlarını düşürmek ve vergi tabanını
artırmak gerekiyor. Bu son derece önemli ve bu konuda özellikle Maliye
Bakanlığı da vergi oranlarını düşürerek önemli bir adım atmıştır. Burada
yapılması gereken şey, vergi tabanının artırılması. Bu manada da, tabiî ki
kayıtdışının önüne geçilmesi son derece önemli.
Bugüne kadar hiç yapılmayan bir şey
yapıldı, özellikle finansal getiriler de yüzde 15 civarında bir stopaja tâbi
tutuldu. Bu da önemli bir şey, yani, yapılması gereken bir şey. Yalnız, burada
özellikle ben bir şeye değinmek istiyorum; hisse senedi gelirlerinden elde
edilecek olan yüzde 15'lik stopaj konusunda biraz daha düşünülmesi gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Yıldız, buyurun,
konuşmanızı tamamlayınız.
ORHAN YILDIZ (Devamla) - Çünkü, şimdi,
bizde hisse senedi piyasası daha yirmi yıllık geçmişi dahi olmayan yeni bir
piyasa; fakat, serbest piyasa ekonomisi için olmazsa olmaz olan bir piyasadır.
Bu nedenle, bu piyasanın geliştirilmesi lâzım. Yüzde 15 vergi, bence şu anda
yüksek bir vergidir; çünkü, genelde bizim yatırımcımız, şu anda borsayı bir
yatırım aracı olarak görmüyor. Borsaya yatırım yapan yatırımcılar, genellikle
zaten yabancı yatırımcılardır. Onlar da zaten bir yıl ve daha uzun süreli
yatırımı hedefledikleri için, vergi ödemeleri zaten mümkün değil; çünkü,
istisna kapsamında; ama, yüzde 15 vergiyi kısa vadeli yatırım yapan bizim
yatırımcılarımız ödeyecektir. Onlar da, genellikle, dediğim gibi, kısa vadeli
düşündüğü için sürekli zarar ederler. O nedenle, bu yatırımcıların korunması
lâzım. O yüzden, bence, yüzde 15'lik oran üzerinde biraz daha düşünmek lâzım;
çünkü, buradan, ben şahsen pek fazla bir gelir elde edileceğini sanmıyorum;
ama, piyasaları bence olumsuz etkileyebilir. Özellikle bizde bir deyim vardır;
attığınız taş ürküttüğünüz kurbağaya değecek diye. Bence, burada değmeyebilir
ve bir sıkıntıyla da karşı karşıya kalabiliriz. Bu konuda da ben bir uyarı
yapmak istiyorum.
Şimdi, tabiî, sürem şu anda kalmadığı
için, çok fazla konuya değinmeyeceğim. Yalnız, kısaca şunu demek istiyorum,
şöyle bağlamak istiyorum: Gerçekten, maliye konusunda reform yapmak kolay iş
değildir; çünkü, maliyenin kendine özgü bir yapısı vardır, değiştirmek son
derece zordur, reformları uygulamaya koymak son derece zordur; ama, Sayın
Maliye Bakanımız burada bunu başarmıştır. Yolun sonuna vardığımızı söylemek
zordur; daha yapılacak çok şey vardır; ama, bence çok önemli bir ilerleme
kaydetmiştir; bu konuda ben kendisini tebrik ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Yıldız, teşekkürünüzü
alabilir miyim.
Buyurun.
ORHAN YILDIZ (Devamla) - Özellikle
yıllardan beri yapılamayan özelleştirmelerin bugün yapılabilir olması, yasal
altyapısının tamamlanmış olması ve özelleştirilen kurumların son derece önemli
yüksek fiyatlara satılması, bunun en önemli göstergesidir diyorum.
Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yıldız.
AK Parti Grubu adına, Gümüşhane
Milletvekili Sayın Sabri Varan; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA SABRİ VARAN
(Gümüşhane) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maliye Bakanlığı
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı bütçesiyle ilgili, AK Parti Grubu adına söz
almış bulunuyorum; hepinizi en kalbî duygularımla selamlıyorum.
Özelleştirme kavramı 1970'li yıllarda
dünyanın gündemine girdi, Türkiyemizin gündemine 1984 yılında katılabildi. 1970'li yıllarda başlayan
özelleştirme uygulamaları, İngiltere'de ilk meyvelerini vermeye başladı ve kısa
sürede, İngiltere gibi ülkeler özelleştirmelerini tamamladı. 1980'li yıllardan
itibaren esmeye başlayan özelleştirme rüzgârı, Türkiye'yi bir türlü uçurmaya
yetmemiştir. Gelişmiş ve gelişmekte olan birçok ülkede başarıyla gerçekleştirilen
özelleştirme uygulamalarını, Türkiye, ne yazık ki, uzun süre, başarıyla
uygulayamamıştır. Güzel ülkemizde, yakın bir zamana kadar, özelleştirmeye karşı
direniş, maalesef, sürdürülmüştür. Bunun sonucu olarak, Türk insanı, 1 800-2 500 dolar millî gelirlere mahkûm
edilmiş, fakirliğin bir üst basamağı orta alt gelir seviyesine yerleştirilmeye
mahkûm bırakılmıştır.
Değerli arkadaşlar, AK Parti, hükümete
geldiği günden itibaren, ülkemizde, özelleştirme konusunda son derece başarılı
uygulamalara imza atmıştır ve bununla ilgili çaba gösterdiğimiz herkes
tarafından da gayet açıkça bilinmektedir. Ülkemizde, yirmi yıldır devam eden
özelleştirme çabalarına rağmen, özelleştirilmesi gerçekleşemeyen birçok
kuruluş, AK Parti İktidarı döneminde özelleştirilmiştir. Hemen ifade etmek
gerekir ki, özelleştirmede elde edilen başarıda, ülkemizin içinde bulunduğu
siyasî ve ekonomik şartların büyük önemi bulunmaktadır. Artık, ülkemizin taşı
toprağı, bu iktidar, bu huzur ortamında, eskiye oranla, çok daha kıymetli hale
gelmiştir. Nitekim, 2003 yılından itibaren, siyasî ve ekonomik alanda
sağladığımız istikrar ve güven ortamının yanında, yapısal reformları
sürdürmedeki kararlı tutumumuz, özelleştirme uygulamalarına da yansımış
bulunmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, 1984'te yılında
ülkemiz gündemine giren özelleştirme uygulamalarında, 2001 yılına kadar, maalesef,
kayda değer özelleştirmeler yapılmamıştır. 2001 yılında hiçbir ihalenin
açılamadığını düşünmenizi istirham ediyorum. Düşünün ki, Özelleştirme İdaresi
diye bir müessese var; ama, bir koca yıl geçiyor, hiçbir ihale açamıyor. 2002
yılında 13 ihale açıyor, bunun 3'ünün satışı gerçekleşiyor, diğer 10 ihale
tamamlanamadan yıl bitiriliyor.
2003 ve sonrasında gerçekleştirilen
özelleştirme uygulamalarının ne derece önemli olduğunu, önceki yıllara
baktığımız zaman çok daha iyi anlarız. Hükümetimizin özelleştirmedeki
kararlılığı neticesinde, 2003 ve 2005 yılları arasında, 85 şirket, kuruluş ve
işletmedeki kamu hisselerinin tamamı, 6 liman, 6 312 varlık ve gayrimenkulun
satışı veya işletme hakkı devri gerçekleştirilmiştir.
Özelleştirme uygulamalarının
başlangıcından itibaren, 1984-2003 yılları arasında yapılan özelleştirme
toplamı, maalesef, 8 milyar doları ancak bulmaktadır. Oysa, Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı, bizim dönemimizde, 853 000 000 Amerikan Dolarlık 2003
yılında, 1 377 000 000 Amerikan Dolarlık 2004 yılında, 16 167 000 000 dolarlık
satışı da 2005 yılında, yani, toplam 18,5 milyar Amerikan Dolarlık özelleştirme
uygulamasını gerçekleştirmiştir. Değerli arkadaşlarım, bu uygulamalara,
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından da gerçekleştirilen ihaleler
eklendiği zaman, iktidarımız dönemindeki uygulama toplamı 33 milyar dolar
civarında gerçekleşmiş olmaktadır.
Şu tablodan da açık olarak gördüğümüz
gibi, ülkemizin, tabloda da görülen kara hattı, 1984 ve 2002 yılları
arasındadır. Bu yıllar arasında sadece 8 milyar dolarlık bir özelleştirme
gerçekleşmiştir; ama, 2003, 2004 ve 2005 yıllarında, Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonu ve Özelleştirme İdaresi Başkanlığı satışlarını düşündüğümüz zaman, bu
rakam, yaklaşık 33 milyar dolara ulaşmaktadır. Buradaki sırrı çok iyi anlamak
lâzım değerli arkadaşlar; niye 1984'ten 2002'ye kadar bu ülkenin
özelleştirilecek kurumları satılamıyordu da, 2002'nin sonundan itibaren bu
kurumlar bir bir satışa çıktı ve çok iyi değerlerle müşteri buldu?.. Bunda,
sizlerin, hepinizin, iktidar ve muhalefet olarak katkısı var. Bunda, halkımızın,
AK Partiyi iktidara getirmekle verdiği kararlılığının katkısı var. Bu başarı,
sizin ve Yüce Milletimizindir.
Değerli arkadaşlarım, 2003-2005 yılları
arasında özelleştirilen kuruluşlara baktığımızda, gübre fabrikalarının, otel,
turizm tesislerinin, Tekelin alkol fabrikalarının, denizcilik ve
telekomünikasyon gibi sektörlerde satış veya işletme hakkı devri uygulamasının
gerçekleştirildiğini görürüz. Böylelikle, son üç yılda yapılması öngörülen
özelleştirme ihalelerinin tamamına yakın kısmı son aşamaya getirilmiş, TÜPRAŞ
ve Erdemir gibi kuruluşların özelleştirilme sürecinin tamamlanmasıyla da
hedeflerin yüzde 100'e yakın bir kısmı da gerçekleştirilmiş olacaktır. Bir
başka önemli konu da, yıllardır milletin gündeminde olan Erdemir, TÜPRAŞ ve
Telekom gibi onbeş yılı aşkın süredir gündemde olan kuruluşların "artık,
bundan sonra satılamaz" denilen kuruluşların, hatta satıldığı zaman
"millî sermaye gidiyor" diye koparılan feryatların, ümitsizlik
dalgalarının bir netice vermediği, artık, bunların da çok iyi, hak ettiği
değerlerin de üstünde değerlerle satışa sunulduğu ve satışının
gerçekleştirildiği bir dönemi yaşıyoruz. Bugüne kadar 2 250 000 000 dolar nakit
girişi sağlanmış, bu nakdin 1 350 000 000 dolarlık kısmı da Hazineye intikal
ettirilmiştir.
Değerli arkadaşlarımız, geçtiğimiz
dönemlerde, hepinizin bileceği gibi, Özelleştirme İdaresinin giderleri
özelleştirdiği kurumların gelirleriyle karşılanamıyordu; sürekli
borçlanıyorlardı. 2002'ye kadar Özelleştirme İdaresinin yaptığı borçları da, bu
iktidar, döneminde karşılamış ve fazla vermiş, bu fazlayı da Hazinemize
aktarmıştır. Bundan dolayı da, Özelleştirme İdaremizi ve Sayın Bakanlarımızı,
iki bakanımız çalışmıştır bu konuda, onları da tebrik ediyorum.
Özelleştirme ne olursa olsun yapalım mı
diyoruz, ilkesiz, kuralsız özelleştirme mi yapıyoruz; tabiî ki hayır.
Özelleştirmenin de kendi kuralları ve kendi ilkeleri var. Özelleştirme
uygulamalarının birinci kuralı, belki, rekabete dayalı piyasa ekonomisinin oluşturulmasını
amaçlamasıdır. Kamu finansmanının, zarar eden kuruluşların yarattığı malî
yükten kurtarılması amaçlanmıştır. Sabit sermaye yatırımlarının özel sektör
tarafından yapılmasının sağlanması, devletin aslî fonksiyonları üzerinde
yoğunlaşmasının sağlanması olarak da özelleştirmenin amaçlarını…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Varan, konuşmanızı tamamlar
mısınız.
Buyurun.
SABRİ VARAN (Devamla) - Tamamlayacağım
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Bu amaç ve ilkeleri gerçekleştirmek için,
geçtiğimiz üç yıllık dönemde karar alma süreçlerinde de gözle görülür bir
kısalma tesis edilmiş, daha önceleri aylar süren ihale süreçleri kısaltılarak,
oluşan belirsizlik ortamı giderilmiş ve kısa zamanda da ihaleler
sonuçlandırılmıştır.
Özelleştirmelere yapılan bir eleştiri de,
özelleştirilen kurumlardaki insanların, çalışanların ne olacağıydı.
Hükümetimiz, sosyal politikalar uygulamada da başarılı örnekler göstermiş,
memur, sözleşmeli personel, kapsam dışı personel, kamu kurum ve kuruluşlarına
bir bir yerleştirilmiştir. Devlet Memurları Kanununun 4/C maddesi kullanılarak,
92 yılından bugüne kadar özelleştirilen kurumlardaki 14 081 işçinin 11 254'ü de
işe yerleştirilmiştir.
Değerli arkadaşlarım, özelleştirme
politikalarındaki kararlılığımız ve şeffaflıkla ilgili yapılan uygulamalarımız
bundan sonra da başarımızın anahtarı olacaktır diyorum.
Söz verdiği için Başkanıma, dinlediğiniz
için de sizlere teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Varan.
AK Parti Grubu adına son konuşmacı,
Afyonkarahisar Milletvekili Halil Aydoğan.
Sayın Aydoğan, buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2006 yılı gelir
bütçesine ilişkin değerlendirmeler yapmak üzere söz almış bulunuyorum.
Sözlerime başlarken, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu ve şahsım adına, Yüce
Meclisi ve halkımızı saygıyla selamlıyorum.
Bu arada bir hususu belirtmek istiyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşan Sayın Oğuz Oyan Hocamız, konuşmalarında
özetle, Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından geri gönderilen ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi tarafından tekrar görüşülen 5018 sayılı Yasanın iki maddesinin
halen Cumhurbaşkanımız tarafından onaylanmadığına göre, 5018 sayılı Yasanın
yürürlükte olmadığını, bunun da hukuksuzluk olduğunu belirtmiştir.
Sayın Oğuz Oyan Hocamıza saygı duyarız
ama, hem kendilerinin bilgilerini güncellemek hem de Türkiye Büyük Millet
Meclisi üyelerinin ve halkımızın yanlış bilgilendirilmelerini önlemek
bakımından belirtmek isterim ki, 5018 sayılı Yasa, Sayın Cumhurbaşkanımız
tarafından onaylanmış ve Resmî Gazetede yayımlanmıştır. Bu vesileyle, Sayın
Cumhurbaşkanımıza da teşekkürlerimizi arz ediyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi, onun çok
değerli hükümeti ve Türkiye Büyük Millet Meclisi grubu, bugüne kadar hiçbir
zaman hukuksuzluk yapmamıştır, bundan sonra da yapmayacaktır. Ancak, haksız
ithamlara da gereken cevabı hep vermeye devam edecektir.
Öncelikle, kamu maliyesi alanında yaşanan
gelişmelere ilişkin kısa bir değerlendirme yapıp, ardından 2006 gelir bütçesi
bağlamında vergi politikaları ve Gelir İdaresi uygulamaları hakkındaki
görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi, seçim
beyannamesinde ve hükümet programında, orta vadede toplam vergi gelirini
azaltmadan verginin tabana yayılmasını; kişi ve kurumları kayıtdışılığa iten
nedenlerin kaldırılmasını ve vergi idaresinde etkinliğin sağlanmasıyla, vergi
oranlarının tedricen indirileceğini; vergi düzenlemelerinde kamu finansmanı
öncelikleri yanında, verginin iktisadî birimlere etkisini, ekonomik ve sosyal
getirisini, üretim ve istihdama tesiri ve vergi benzeri yükümlülükleri dikkate
alacağını; vergi barışı projesini yürürlüğe koyacağını; Gelir İdaresi
birimlerinin görev ve yetkilerinin açıkça belirleneceğini; malî yönetimin esnek
ve fonksiyonel bir yapıya kavuşturulacağını; kamu harcama reformu kapsamında,
makroekonomik istikrarın sağlanması, kaynakların stratejik hizmet önceliklerine
göre tahsisi, kamu hizmetlerinin tutumluluk, verimlilik ve etkinlik ilkelerine
göre yürütülmesi, kullanılan malî yetkilerin hesabının verilerek saydamlığın
sağlanması hedeflerine yöneleceğini; malî disiplinin, malî açıkların ekonomik
istikrarsızlığa neden olmayacak ölçekte ve sürdürülebilir yapıda tutularak
sağlanacağını; vergi reformuyla vergi tabanının genişletileceğini ve marjinal
vergi oranlarının uygun seviyeye indirileceğini; vergi reformunun verimliliğe
odaklı ve büyümeyi teşvik edici yapı içinde gerçekleştirileceğini; kalitenin,
alternatif maliyetlerin ve kamu yönetiminde etkinliğin, kamu harcamalarının yön
ve şeklini belirleyeceğini beyan etmiştir.
2006-2008 döneminde izlenecek gelir
politikasının hedef ve öncelikleri de, Bakanlar Kurulu kararıyla kabul edilen
orta vadeli program ve Yüksek Planlama Kurulu kararıyla kabul edilen orta
vadeli malî planda belirlenmiştir. Buna göre, vergi politikasının temel amacı,
büyüme ve istihdam politikalarını destekleyici, kayıtdışı ekonomiyi azaltıcı,
makroekonomik politikalarla uyumlu, etkin ve basit bir vergilendirme sisteminin
oluşturulmasıdır.
AK Parti Hükümetlerinin iktidarda olduğu
son üç yıla ilişkin olarak özet bir değerlendirme yapıldığında, ekonomi
açısından öne çıkan en önemli unsurlardan biri, hiç kuşkusuz, makroekonomik
istikrarın sağlanmasıdır. Krizlerle anılan istikrarsız bir ortamdan sonra,
Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarı tarafından uygulamaya konulan güçlü
makroekonomik politikalar ile bir dizi yapısal reformlar, ekonominin yeniden
canlanmasını sağlamıştır. AK Partinin siyaset felsefesi sayesinde oluşan siyasî
istikrar, güçlü kurumların oluşturulması, özellikle, malî alanda şeffaflığın
iyileştirilmesi, ekonomik alanda birçok yasal reformun gerçekleştirilmesi,
pozitif ekonomik performansın oluşması ve sürdürülmesine önemli katkılar
sağlamıştır. Böylece, enflasyon oranları son dönemlerin en düşük seviyesine
gerilemiş, büyüme oranlarında beklentilerin ötesine geçilmiş, faiz oranları
önemli ölçüde düşmüş, kamu borç stokunun ve bütçe açığının gayri safî millî hâsılaya
oranları önemli ölçüde azalmış, finans sektörü yeniden yapılandırılmış ve
düzenleme, denetleme kalitesi iyileştirilmiş, Yeni Türk Lirası yeniden bir
tasarruf aracı fonksiyonu görmeye başlamıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hükümetimiz, iktidara geldiği günden bu yana malî disipline, yani, hesabını
bilerek harcama yapmaya, vergi sisteminin normalleştirilmesine, yani, vergi
oranlarının azaltılmasına, sistemin basitleştirilmesi ve vergi tabanının
genişletilmesine çok büyük önem vermektedir. Vergileme, başta, devletin sunduğu
hizmetlerin finansmanı için ihtiyaç duyulan kaynağı elde etme olmak üzere çok
sayıda önemli fonksiyona sahiptir. Vergileme
aracılığıyla yatırım, tasarruf, büyüme, gelir dağılımı başta olmak üzere birçok
makroekonomik gösterge üzerinde etkili olmak mümkündür. Hükümetimizin vergi
sistemi konusundaki temel vizyonu, anlaşılabilir bir vergi mevzuatı, öngörülebilir
ve rekabetçi bir vergi yükü ve etkin bir vergi idaresi ilkelerine vurgu
yapmaktadır. Bu bağlamda, makroekonomik politikalarla uyumlu, üretim ve
istihdamı destekleyen, kayıtdışılığı caydıran, etkin ve basit bir vergilendirme
sisteminin oluşturulması ana hedef olarak belirlenmiştir.
Bu anlayış doğrultusunda, 2005 yılında
Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunla, Gelir
İdaresinin yapılandırılması konusunda önemli bir adım atılmıştır. Böylece,
fonksiyonel bazda örgütlenmiş, mükellef odaklı ve güçlendirilmiş bir idare
oluşturulmuştur. Bu kapsamda, ekonomik faaliyetleri ve gelişmeleri yakından takip
etmek, sektör ve mükellef gruplarının ihtiyaçlarına uygun hizmetleri en iyi
şekilde sunmak amacıyla, doğrudan Gelir İdaresine bağlı olarak 29 ilde vergi
idaresi başkanlıkları kurularak 16 Eylül 2005 tarihi itibariyle faaliyete
geçmeleri sağlanmıştır.
Söz konusu gelişmelerle eşzamanlı olarak
Gelir İdaresinin teknolojik altyapısını güçlendirmeye dönük çalışmalar da
hızlandırılmış, 305 vergi dairesi otomasyona geçirilmiş olup 143 vergi
dairesinde otomasyon çalışmaları devam etmektedir. Haziran 2006 itibariyle
bütün vergi daireleri otomasyona geçmiş olacaktır.
Gelir İdaresi Başkanlığının etkin şekilde
yapılandırılması, 2006-2008 dönemi bütçe gelirleri projeksiyonunun kalitesine
yansımıştır. Kurumsal ve fonksiyonel etkinlik sağlandıktan sonra, bütçemizin
gelir performansının daha da artacağını tahmin ediyoruz. Konsolide bütçe
gelirleri projeksiyonu, söz konusu dönemde sırasıyla, vergi gelirlerinin
mahallî idareler ve fonlara aktarılan paylar dahil, 171 milyar YTL, 178 milyar
YTL ve 188 milyar YTL'dir.
Geçtiğimiz günlerde Sayın Başbakanımız ve
Sayın Maliye Bakanımız tarafından kamuoyuna önemli açıklamalar yapılmıştır.
Buna göre Kurumlar Vergisi oranı yüzde 30'dan yüzde 20'ye indirilmektedir.
Benzer şekilde Gelir Vergisindeki iki tarife birleştirilmekte, dilim sayısı
azaltılmakta ve üst dilime ilişkin oran yüzde 40'tan yüzde 35'e çekilmektedir.
Dünya hızla değişmektedir. Yeni
teknolojiler ve globalleşme, hemen hemen her şeyin yeniden dizaynına yol
açmaktadır. Ekonomik ilişkiler, iş yapma biçimleri ciddî olarak dönüşüme
uğramaktadır. Söz konusu global rekabete cevap olarak vergi oranları
indirilirken, vergi tabanlarının da genişletilmesine gayret sarf edilmektedir.
Böylece, düşük oranlı, ama geniş tabanlı bir vergi sistemi oluşturulmak
istenmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Aydoğan, birkaç saniyenizi
rica edeyim.
Lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
HALİL AYDOĞAN (Devamla) - Vergi
sistemleri, büyüme dostu olarak yeniden kurgulanmakta ve büyüyen ekonomiler
daha fazla istihdam, daha fazla refah ve sonuç itibariyle daha fazla vergi
hâsılatı anlamına gelmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
malî disiplinle bağlantılı olarak elde edilen makroekonomik istikrar sürdükçe,
vergi oranlarındaki indirim politikalarının süreceğine inanıyoruz. Bu
vesileyle, Sayın Bakanımız tarafından da ifade edilen istihdam üzerindeki
yükler, belki de en önemli meselelerden birisidir. 2006 yılında ise, Gelir
Vergisi tabanını genişletmeyi ve verimliliğini artırmayı amaçlayan ilave
reformların hayata geçirilmesi öngörülmektedir.
Konuşmamın son bölümünde, kısaca,
kayıtdışılık konusunda da değerlendirmelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Aydoğan, son 1 dakikalık
süreniz; lütfen konuşmanızı tamamlayınız, toparlayınız.
Buyurun.
HALİL AYDOĞAN (Devamla) - Kayıtdışılığın
en temel nedeni, kayıtlı sistemde kalmanın maliyetinin yüksekliği ve idarî
kapasite eksikliğidir. Kayıtlı sistemde kalmanın maliyeti ise, yüksek
vergi yükleri ve karmaşık düzenlemelere
uyum yükümlülüğünden kaynaklanmaktadır. Hükümetimiz, yaptığı radikal oran
indirimleriyle, kayıtlılığın malî yükünü azaltarak, kayıtlı sisteme dahil
olmayı teşvik etmektedir. Bunlara ek olarak nakit ekonomisinin daraltılması ve
ödemelerin kaydileştirilmesi amacıyla, belirli bir tutarın üzerindeki
ödemelerin bankacılık sistemi aracılığıyla gerçekleştirilmesi zorunlu hale
getirilmiştir. 1 Kasım 2005 tarihinden itibaren, benzin istasyonlarında
kullanılan pompalara yazarkasa bağlanması mecburiyeti getirilmiştir. Kayıtdışı
ekonominin kayıt altına alınması amacıyla, bilgisayarlı denetimin
gerçekleştirilmesini sağlamak için, teknolojik altyapı kurulmakta olup, bu
amaçla merkezde toplanacak bilgilerle, mükellef beyanları, oluşturulan veri
ambarı karşılaştırılacaktır.
Sonuç olarak, seçim beyannamesinde,
hükümet programında, orta vadeli program ve orta vadeli malî planda öngörülen
hedefleri gerçekleştirmek için yoğun çabalarını sürdüren ve çok önemli
başarılara imza atan, başta Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmak
üzere…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Aydoğan, lütfen
teşekkürünüzü alayım.
Buyurun.
HALİL AYDOĞAN (Devamla) - … hükümetimizi,
bakanlarımızı kutluyorum, başarılarının devamını diliyorum. 2006 yılı
bütçesinin hayırlı olması dileğiyle, Yüce Meclisi ve halkımızı saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aydoğan.
AK Parti Grubu adına konuşmalar
tamamlanmıştır.
Anavatan Partisi Grubu adına iki konuşmacı
vardır. İlk konuşmacı, Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit.
Sayın Koçyiğit, buyurun. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
Sayın Koçyiğit, 30 dakikanız var.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA MUHSİN
KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maliye Bakanlığı
bütçesi ile gelir bütçesi hakkında değerlendirmelerde bulunmak üzere, Anavatan
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygı ve
sevgiyle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, gerçekten de, onbeş
günden beri burada tartıştığımız bütçelerimiz, daha doğrusu AKP bütçeleri,
aslında, bir yerde, Sayın Başbakanımızın deyimiyle -muhalefete- bir çelikçomağa
benzemektedir. IMF, bize, bu bütçeyi oyalanalım diye çerçevesini kendisi
çizmiş, büyüklüklerini kendisi belirlemiş, maalesef, biz, burada, onbeş gündür
bunun içeriğini doldurmaya çalışıyoruz ve sonunda da, bu bütçe maratonunun
sonunda da, İktidar Partisinin çoğunluk grubuyla IMF talimatları kabul edilerek
yürürlüğe girecektir.
Yine, bu değerlendirmeye başlamadan önce,
yine, AKP adına konuşan bir sayın milletvekili arkadaşımız, değerlendirmesinde,
borçların fazlalığını, kendilerinden önceki dönemlerdeki hükümetlerin uzun
vadeli, onsekiz aya varan vadeli borçlanmaya bağlamış. Bunun gerekçesi de, borç
faizleri vade bitiminde ana borca eklendiği için kendi dönemlerine isabet
ettiğini, bu nedenle borçlanmanın yüksek gözüktüğünü söylemiş; fakat, yine,
sayın milletvekili, kendi konuşmasının sonunda, kendi dönemlerinde borç
vadelerinin uzadığını, üç yıldan kırkyedi yıla kadar uzadığını söylemiş. Aslında,
bir yerde kendisini tekzip etmiştir; çünkü, o zaman da, bu dönemde gözükmeyen
borç faizlerinin bir bölümü üç yıl sonraya, hatta, kırkyedi yıl sonraya kadar
gidebilecektir. Demek ki, bütçeye ilişkin değerlendirmede bulunduğumuz zaman,
gerçekçi değerlendirme yapmak lâzım.
Borçlar konusunda esas olan şudur: 2002
yılında, AKP, iktidara geldiğinde, 235 katrilyon lira borç bulmuştur. Bunu, üç
yıllık uygulamalar sonucunda 100 katrilyon lira artırarak 335 katrilyon liraya
çıkarmıştır. Yani, bu dönemde, AKP, hiçbir zaman net borç ödeyicisi olmamış,
devamlı borç üreten, ürettiği borçları geleceğe öteleyen, erteleyen bir yapıya
kavuşturmuştur. Bunları belirttikten sonra, esas olarak bütçe üzerine geçmek
istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, hepimizin bildiği
gibi, bütçe, Türkiye Büyük Millet Meclisince, Bakanlar Kuruluna bir yıl süreyle
gelirlerin toplanmasına izin ve harcamaların yapılmasına yetki veren bir
kanundur; özelliği de, bu kanunun geçici bir kanun olması ve Cumhurbaşkanınca
veto edilmemesidir. Tabiî, bütçelerin temel nitelikleri vardır; bu da, saydam,
açık ve tutarlı olmasıdır. Ancak, AKP bütçelerinin sağlam, tutarlı ve dirençli
olduğunu söyleyemeyiz; çünkü, AKP'nin getirdiği bütün bütçelerde, bütçelerin
başlangıç rakamları ile ödenek rakamları ile yıl sonu ödenek rakamları arasında
büyük farklar oluşmuştur. Örneğin, Enerji Bakanlığının bütçe kalemlerindeki
sapma oranı yüzde 3 874'tür. Yine, AKP'nin getirdiği bütün bütçelerde, cari
işlemler açıkları konusunda özellikle sapmalar olmuştur; hatta, bir yerde istikrarsızlığın,
öngörüsüzlüğün istikrarı yakalanmıştır. Nasıl mı; örneğin, cari işlemler açığı,
2003 yılında yüzde 129, 2004'te yüzde 103 ve 2005 yılında da yüzde 101 oranında
sapma göstermiştir. Demek ki, AKP bütün revizelere rağmen, bütün öngörüsüne
rağmen, sene sonunda bir türlü bütçenin iki yakasını bir araya
getirememektedir; bir öngörüsüzlük gitmektedir.
Değerli arkadaşlarım, değerli
milletvekilleri; 2006 yılı bütçesinin incelemesine baktığımız zaman, 2005
yılında 57 katrilyon lira olan faiz giderleri, bu bütçede azalarak 46 katrilyon
liraya düşmüştür; fakat, yine bütçenin oransal yapısına baktığımız zaman, yine
bu bütçeden en fazla payı yüzde 30'la faiz giderleri almaktadır. Demek ki, faiz
giderleri azalmış; fakat, bütçe içindeki fazlalığını devam ettirmiştir.
Değerli arkadaşlarım, tabiî, bu bütçenin
bir özelliği de, gayri safî millî hâsılanın yüzde 6,5'i oranında faiz dışı
fazla öngörülmesi lâzımdı. Bildiğimiz gibi, bütçede, faiz giderlerinin ödenmesi
için 46 katrilyon lira öngörülmüş; fakat, bir de, bu faizlerin anaparaları
vardır. Bu anaparaların da ödenebilmesi için, bütçede, bir faiz dışı fazla
yaratılması gerekiyor. İşte, bu, IMF'nin dediği yüzde 6,5 faiz dışı fazla da,
bu borçların anaparasının ödenmesi içindir. 2006 yılı bütçesi, bu bakımdan,
içborçların çevrilebilmesi, dışborçların güvenli ve hızlı bir şekilde geri
ödenmesinin sağlanması ve faiz giderlerinin ödenmesine odaklanmış bir bütçedir.
2006 yılı bütçesine bakıldığı zaman, bir ekonomik büyüklük olarak, 46 katrilyon
lira faiz giderleri, tarıma ayrılan pay 4 katrilyon, sağlığa 4 katrilyon,
sosyal güvenlik açıklarının kapatılması için transfer gideri adı altında 23
katrilyon lira para ayrılmış bulunmaktadır. Burada görüldüğü gibi, özellikle
toplumu rahatlatacak, topluma rahat nefes aldıracak giderler oldukça düşük
düzeylerde, yüzde 1,5 veya yüzde 2 düzeylerinde bulunmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, 2006 yılı bütçesi,
incelediğimiz zaman, esnek bir bütçe değildir; çünkü, bu bütçenin büyük bir
kesimini, giderlerin büyük bir kesimini, yüzde 80'e varan kesimini, zorunlu
olarak yapılması gereken giderler oluşturmaktadır. Bütçeden tasarruf
yapılabilecek kısım, sadece, yüzde 20'lik bölümde. Bu da ne demektir; eğer, bu
bütçede bir tasarruf yapılacaksa, bu, daha ziyade, yatırım harcamalarının
kısılmasında olacaktır. Bu da, gelecekten fedakârlık yapılarak yapılan bir
yatırımdır. Bu bakımdan, 2006 yılı bütçesinde de, yine, malî disiplin önplana
çıkmış bulunmaktadır ve bu esnek olmayan bütçe de, hükümete, bütçe içerisinde,
bütçeyi yönetebilme ve bu yönetebilme sayesinde ekonomiyi etkileme
faaliyetlerini vermeyecektir; yani, kendi politikasını, burada, uygulama imkânı
fazla olmayacaktır.
Değerli arkadaşlarım, aynı şekilde, 2006
bütçe kanunu tasarısını incelediğimiz zaman, burada, 11 milyar YTL'lik bir net
vergi artışının olduğunu görmekteyiz. 2006 yılında deflatörün yüzde 6 olduğu
dikkate alınırsa, bunu çıkardığımızda, demek ki, 2006 yılında net vergi artışı
5 katrilyondur. Bunu da gayri safî millî hâsıla olan 539 katrilyona böldüğümüz
zaman, yüzde 1'lik bir vergi artışı demektir. Demek ki, 2006 yılında,
çalışanlar, emekliler, işsizler, esnaf ve sanatkârlar ek yüzde 1 daha fazla
vergi ödeyeceklerdir, ceplerinden daha fazla vergi gidecektir.
Bir de, bu bütçe, kendi içerisinde samimî,
gerçekçi değildir. Bir yandan 2006 yılında büyüme oranını yüzde 5, enflasyonu
yüzde 6 olarak alıyor, öte yandan da, vergilerdeki artışları bunların üzerinde
tutuyor. Şöyle: Örneğin, Gelir Vergisinde 2006 yılındaki artış yüzde 8,7;
Kurumlar Vergisindeki artış yüzde 12,9; Motorlu Taşıtlar Vergisi ve harçlardaki
artış ise yeniden değerleme oranı olan yüzde 9,8 oranındadır. Burada ayrıca,
telefon konuşması üzerinden alınan Özel İletişim Vergisindeki artış -önümüzdeki
yıl- yüzde 22,5 oranındadır; yani, bir yerde yüzde 6 enflasyon diyoruz, diğer
taraftan da konuşma üzerinden Özel İletişim Vergilerini yüzde 22 olarak
hesaplıyoruz. Bu da, bunun gerçekçi olmadığını göstermektedir.
Değerli arkadaşlarım, değerli
milletvekilleri, bütçelerin kalkınma ve gelecek açısından en önemli araçları
yatırımlardır. Yatırımlar açısından da, AKP Hükümetlerinin performansı pek iyi
değildir. Gerçekten de, kamu sabit sermaye yatırımları son derece düşüktür.
Kamu sabit sermaye yatırımlarının gayri safî millî hâsılaya oranı da giderek
düşmektedir. Eğer 2001 yılı baz alınırsa, 100 kabul edilirse, 2002'de yüzde
98'e, 2003'te yüzde 76'ya, 2004'te ise yüzde 66'ya düşmüştür. Demek ki,
yatırımlar giderek azalmaktadır. Toplam yatırımlar içerisinde özel sektör
yatırımlarının artacağı varsayılmış. Bu da bir öngörüden ibarettir; çünkü, AKP
Hükümetlerinin bütçeleri başlangıçta ne ise sonunda da o olmuyor, genellikle
bir sapma meydana geliyor. Bu bakımdan, bunlara da bir yerde önyargılı
davranmakta fayda vardır.
Değerli arkadaşlarım, değerli
milletvekilleri; 2006 yılı bütçesinde memurlara, emeklilere, ücretlilere
ayrılan paylar oldukça düşük düzeyde kalmıştır. Ülkemizde 3 700 000 emekli,
aile efradıyla birlikte 12 000 000 kişi yapar. Bunların tümü emekli maaşıyla
geçinmektedir. Emeklilerin bu bütçeyle aldıkları ortalama maaş 450 000 000
liradır. Aynı şekilde, memurlara verilen ortalama maaş 700 000 000-800 000 000
lira civarındadır. Türk-İşin yaptığı açıklamaya göre, 2 çocuklu bir ailenin
açlık sınırı 526 000 000 lira, yoksulluk sınırı ise 1 600 000 000 liradır. Bunu
dikkate aldığımızda, demek ki Türkiye'deki emekliler, esnaf, ticaret erbabı ve
memurların bir kısmı açlık sınırında, geri kalanları da yoksulluk sınırında bir
gelirle yaşamaya muhtaç edilmişlerdir.
Değerli arkadaşlarım, 1995 yılını baz alıp
100 kabul edersek, reel maaşlar, 1999 yılında yüzde 127 iken, 2002'de yüzde
115'e, 2003'te yüzde 106'ya, 2005'te ise yüzde 105'e gerilemiştir. Görüldüğü
gibi, IMF programının uygulandığı son altı yılda memur maaşlarının satın alma
gücü yüzde 127'den yüzde 105'e gerileyerek, yaklaşık yüzde 22'lik bir reel
gelir kaybı meydana gelmiştir.
Yine bir başka açıdan baktığımızda, reel
ücretler kriz öncesine göre yüzde 35, sizin çok sevdiğiniz karşılaştırmada 2001
yılına göre ise yüzde 15 daha gerilemiş bulunmaktadır. Demek ki, halkın satın
alma gücü düşmüştür, halk fakirleşmiştir, halk yoksullaşmıştır.
Memur, ücretli ve emekliler çetin yaşam
koşulları karşısında, hükümetin bu tutumuyla kaderleriyle baş başa
bırakılmışlardır. Enflasyondaki sözde düşme, memurların satın alma gücüne
yansımamaktadır; çünkü, enflasyon hesaplamasında baz alınan kalemler, satın
alma gücünü gerçekçi bir şekilde yansıtmamaktadır. Hane halkı harcamalarına
göre, kiraların ağırlığı yüzde 17 olmasına rağmen, yüzde 27 olarak alınmış.
Aynı şekilde, gıdaların ağırlığı yüzde 44 olmasına rağmen, daha düşük düzeyde
alınmıştır. Yine, akaryakıt ve enerji harcamaları da, bu hane halkı enflasyon
hesaplamasında gerçekçi ağırlıkta dikkate alınmamıştır. Bu nedenle, tüm bunları
bir araya getirdiğimiz zaman, gerçek enflasyon ile kâğıt üzerindeki enflasyon
birbirinin aynı değildir. Bu bakımdan, halk şunu soruyor haklı olarak. Evet,
enflasyon düştü gözüküyor da, bu neden benim satın alma gücüme yansımadı, neden
benim cebime yansımadı, çarşı pazara neden yansımadı? Bunun hesabının verilmesi
lâzımdır.
Değerli arkadaşlarım, tüm bunlar
sonucunda, hükümetin çalışanlara yaptığı yüzde 5'lik komik zamma ek olarak,
bunların reel kayıplarının giderilebilmesi için asgarî yüzde 15 ek bir zam daha
yapılması gerekmektedir; ancak, bu durumda, belki bunların durumları biraz
düzelebilir. Aslında, memur maaşları konusunda da trajikomik bir durum
uygulanmaktadır. Sözde, memur sendikalarıyla yapılan anlaşmalarda bir sözleşme
imzalanmaktadır; aslında, bu, sendikacılık değil, bir sendikalaşma oyunudur;
çünkü, burada, memurların gerçekten de kendilerini temsil edecek doğru dürüst
bir sendikası yoktur.
Sendikanın olabilmesi için üç ayağın
olması lâzım; toplugörüşme, toplupazarlık ve grev hakkı. Bugünkü sistemde
sadece toplugörüşme vardır, sendikalaşmanın olmazsa olmaz diğer iki koşulu olan
toplupazarlık ve grev hakkı yoktur. Bu nedenle, memurlar, sözde Kamu İşveren
Kuruluyla eşit koşullarda masaya oturarak, yumruklarını masaya vurarak, özgür
bir şekilde kendi maaşlarını, kendi geleceklerini saptama hakkından
yoksundurlar ve bu süreç sonunda da bir anlaşmazlık, Kamu İşveren Kuruluyla
anlaşmazlık Uzlaştırma Kuruluna gidiyor. Tabiî, Uzlaştırma Kurulu da, hükümetin
atadığı bir kurul olmasına rağmen, bir yerde hükümet, kendi atadığı Uzlaştırma
Kurulunun kararlarını hiçe sayarak, istediği zammı, memurlara, işçilere,
çalışanlara, emeklilere verebilmektedir; yani, bir yerde, memurlar,
sendikalaşmak zorunda değil, hükümetin iki dudağı arasındaki bir eylemle, ne
takdir ederlerse o maaşla yetinmek zorunda kalmaktadırlar. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bütçe harcamalarında, bildiğiniz gibi, temel kaynak, sağlam kaynak vergilerdir.
Vergi olmadan harcama olmaz. Biraz da vergilerden bahsetmek istiyorum.
Hepimizin bildiği gibi, vergiler, dolaylı ve dolaysız diye ikiye ayrılmaktadır.
Dolaylı vergiler, haksız, adaletsiz ve ahlaksız vergilerdir; çünkü, bu
kişilerin harcamasını vergilendirmektedir. Dolaysız vergiler de, daha adil
vergilerdir. Bu bakımdan, bir vergi sisteminin adil olup olmadığını anlamak
için, vergi sistemi içindeki dolaylı ve dolaysız vergilerin ağırlığına bakmak
lâzımdır. AKP iktidara geldiği zaman bunu çok eleştirmiştir, geldiğinde
bunların yapısını değiştirerek vergi yükünü azaltacağından bahsetmiştir. AKP,
geldiği zaman, yüzde 66 olan dolaylı vergilerin ağırlığını, üç yıl içerisinde 7
puan artırarak yüzde 73'e çıkarmıştır. Demek ki, AKP de, işçiden, memurdan,
köylüden, esnaftan, sabit ve dar gelirlilerden aldığı vergiyi artırmış, üst
gelir gruplarından alınan vergileri ise azaltmıştır. Demek ki, bunların adalet
anlayışı da bu; adalet anlayışları, zenginlere gelir aktarmasına dayalı bir
anlayıştan ibarettir.
Değerli arkadaşlarım, akaryakıt üzerinden
alınan vergiler oldukça yüksektir. Bunu arkadaşlarımız da belirttiler.
Gerçekten, bugün, akaryakıt üzerinde dolaylı vergi olarak -yani ÖTV ve KDV
olarak- yüzde 65 - 70'e kadar vergi alınmaktadır. Bu, çok adil olmayan bir
şeydir; çünkü, bu vergi gelirlerinin artırılabilmesi için, IMF'in talimatları
doğrultusunda çıkarılan akaryakıtta otomatik vergilendirme sistemiyle, devamlı,
otomatik şekilde akaryakıta zam gelmektedir. Sayın Başbakanımız, bazen,
gereksiz şekilde petrol şirketlerine atarak suçu, bundan kurtulmaya
çalışmaktadır. Aslında, burada petrol şirketlerinin bir suçu, kabahati yoktur;
burada esas olan IMF'in talimatlarını uygulayan, onun dediği şekilde kanun
çıkarıp, bu akaryakıt üzerindeki vergileri yüzde 70'lere kadar çıkaran
hükümetindir. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, sadece akaryakıttan
değil; çünkü, akaryakıt dışında içki üzerinden -alkollü içkiler- alınan
vergiler de çok yüksektir. Bunun bir karşılaştırmasını yapmak istiyorum.
Örneğin, 1 000 litre alkollü içki üzerindeki ÖTV -avro olarak- Türkiye'de 707
avro, Avrupa Birliğinde 333; şarapta, Türkiye'de 1 952 avro, Avrupa'da 483
avro. Demek ki, içkilerde de 1'e 10'a yakın bir artış vardır Avrupa'ya göre. Bu
bakımdan, içkilerde çok yüksek vergi olduğundan dolayı, bu, bir yerde, kaçak
içki imalatını özendirmiştir.
Hepimizin bildiği gibi, kaçak içki imalatı
sonucu bunları kullanan yurttaşlarımız yaşamlarını kaybetmişlerdir. Hatta, bir
yerde, bir babanın ürettiği kaçak içkiyi içen oğlu da vefat etmiştir ve
dünyada, vergi literatürüne, ilk kez, Türkiye, verginin ölüm etkisini de
eklemiş bulunmaktadır. Demek ki, bu bakımdan da bir şampiyonluk, AKP'ye nasip
olmuştur; verginin ölüm etkisi de, böylece, vergi literatürüne girmiştir.
Değerli arkadaşlarım, Motorlu Taşıtlar
Vergisi de, gerçekten, Türkiye'de çok fazladır. Aldığımız motorlu taşıtların
fiyatı içerisinde ÖTV, KDV dışında, bir de her yıl ödenen Motorlu Taşıtlar
Vergisi, Avrupa'dakinin 5 ile 10 katı arasında değişmektedir.
Değerli arkadaşlarım, AKP iktidara geldiği
zaman vergi vaatlerinde bulunmuştur; iktidara gelmeden önce seçim meydanlarında
halka vaatlerde bulunmuştur. Bunlardan biri de vergilerle ilgili. Şöyle bir
ifade var: "Yeni vergiler getirmek kolaycılığına gidilmeyecektir." Bu
ifadeyle, bir yerde, önceki hükümetler eleştirilmiş, bir taraftan da vergilerin
indirileceği iması verilmiştir; ama, durum böyle olmamıştır. İktidara geldikten
sonra ilk iş olarak, AKP, ne kadar geçici vergi varsa, hepsini kaldırmıştır;
ama, neyini kaldırmıştır; sadece "geçici" ibaresini kaldırıp, bunları
devamlı yapmıştır.
Hepimizin bildiği gibi, büyük depremden
sonra, sosyal yaraların toplumsal dayanışmayla sarılabilmesi için, geçici
vergiler çıkarılmıştır telefon ücretleri üzerinden, özellikle İletişim Vergisi.
AKP geldi; bunları kaldıracağı yerde, hepsinin süresini uzattı, bir kısmının da
niteliğini değiştirerek, harçlar içine alarak devamlı duruma getirdi.
AHMET YENİ (Samsun) - Siz CHP'de iken ne
vaatte bulundunuz?!
MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Demek ki, AKP,
vergiler konusunda da dediğini yapmamıştır. Hatta, yine, burada, deminki ölüme
benzer bir şey daha olmuştur. AKP İletişim Vergisi adı altında iletişimsizliği
vergilendirmiştir. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) - Siz CHP'de iken ne
vaatlerde bulundunuz Sayın Vekilim?!
MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Nasıl mı?
Örneğin, borcundan dolayı, yaptığı zamlardan dolayı, halkı fakirleştirdiğinden
dolayı, borcunu ödeyemeyen masum vatandaşların telefonu kapatılmış, kapatılan
telefonların borçlarına faiz tahakkuk ettirilmiştir. Daha sonra, bu faizler
üzerinden de, vergi alınarak, bir yerde, iletişimsizliğin üzerinden İletişim
Vergisi alınmış, böyle komik durumlar meydana gelmiştir. Ayrıca, hiç vergi
kapsamında olmayan 18 000'e yakın vergi abonesi, sabit vergi abonesi vergi
kapsamına alınarak, vergi, fakirlikte tabana yayılmıştır, fakirler üzerine
tamamen bindirilmiştir.
Değerli arkadaşlarım, değerli
milletvekilleri; bugün, akaryakıt üzerinden vergilerden bahsetmiştik. Gerçekten
de, artık, bugün, Türkiye'de onbinlerce akaryakıt istasyonu vergi daireleri
vardır. Buralarda, Maliye Bakanlığı Gelirler İdaresi, sıfır finansmanla
vergilerini tıpış tıpış tahsil etmektedir; çünkü, her akaryakıt istasyonu, bir
vergi dairesi gibi, vergileri toplayıp, maliyeye vermektedir. Bu bakımdan,
onları kutlamak gerekiyor bir yerde.
Değerli arkadaşlarım, değerli
milletvekilleri; biraz da vergi indirimlerinden bahsetmek istiyorum. Tabiî ki,
vergi indiriminin kimlere ya da kime yaradığı önemlidir; önemli olan ona bakmak
lâzım. AKP iktidara geldiği zaman, ilk iş olarak, en az geçim indirimini
IMF'nin talimatı sonucunda kaldırmıştır. Hepimizin bildiği gibi, eskiden
ücretlerin vergilendirilmesinde asgarî bir geçim indirimi vardı; bunun dışında
kalan tutar vergilendiriliyordu. AKP, bunu kaldırarak, ücretin tümünü vergiye
tâbi tutmuştur. Aynı şekilde, bugün de, IMF niyet mektuplarında vergi
iadelerinin reforma tâbi tutulacağından bahsediliyor. Bunun Türkçesi, açılımı,
vergi iadelerinin önümüzdeki dönem kaldırılacağıdır. Bunu da burada belirtmek
istiyorum.
Ayrıca, AKP iktidara geldiğinde Kurumlar
Vergisinde bir geçici istisna vardı. Bu da, bildiğimiz gibi, 1980'li yılların
sonunda şirketlerin özkaynak yetersizliğine bir çözüm olarak, bu şirketlerin
bilançolarının aktifinde iki tam yıl süreyle kalan gayrimenkullerin…
HASAN KARA (Kilis) - Yedek akçe…
MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Gayrimenkul…
Yedek akçe…
…gayrimenkullerin satılması halinde
buradan elde edilen vergiler sermayeye ilave edildiği zaman, bunlar vergiye
tâbi tutulmayacaktı. Tabiî, bunun da belli bir süresi vardı; 31.12.2004
tarihine kadar. Her ne ise AKP'de bu geçici şeye karşı bir alerji var. Burada
da gelip bu geçiciyi kaldırdı; bunlardaki istisnayı devamlı duruma getirdi. Bu
da kime yaramıştır; elbette, yine, zenginlere, büyük şirketlere, holdinglere
yaramıştır. Şu ana kadar anlattığım gibi, AKP'liler tarafından emeklilere,
işsizlere, çalışanlara, dargelirlilere, tek bir icraat vergiler bakımından
olmamıştır.
AHMET YENİ (Samsun) - Sermayeye karşı
mısınız Sayın Vekilim?!
MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Sermayeye
taraftarız sermayenin taraftarı Anavatan Partisidir; çünkü, serbest piyasa
ekonomisini getiren Anavatan Partisidir, serbest rekabeti getiren Anavatan
Partisidir.
AHMET YENİ (Samsun) - CHP'de iken böyle
konuşmuyordun ama.
MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Hepimizin
bildiği gibi, 1980'li yılların başında rahmetli Turgut Özal'ın önderliğinde
Anavatan Partisi iktidara gelerek Türkiye'ye çağ atlatmıştır.
AHMET YENİ (Samsun) - CHP'de böyle
konuşmuyordun ama.
MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Ne mi
yapmıştır; cebinizdeki telefonları vermiştir, evinizdeki televizyonları
vermiştir.
BAŞKAN - Sayın Yeni, lütfen, hatibe
müdahale etmeyin.
MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Bunları kim
getirdi; rahmetli Özal ve Anavatan Partisi getirdi.
Siz neden bugün TÜSİAD'a karşı
geliyorsunuz; çünkü, TÜSİAD sizi eleştirdi. Bugüne kadar eleştirmemişti. Niçin
eleştirdi; baktı ki, siz serbest piyasa ekonomisini uygulayamıyorsunuz; serbest
rekabetçi bir ekonomiyi uygulamayacaksınız, bu bakımdan sizden artık iktidar
olamayacağını gördü. Çünkü, bir şeyin aslı varken taklitlerine gerek yoktur.
Aslı Anavatandır, taklitleri buradadır. (Anavatan Partisi sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) - Ne zaman öğrendiniz
bunları?!
MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Halk aslını
seçecektir birgün. Evet, aslı buradadır. Aslı buradadır Sayın Demirbağ. Gördük,
sizi de gördük. Siz de daha dün oradaydınız, oradan buraya geçtiniz. Bu
bakımdan fazla şey yapmayın…
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Kurumlar
Vergisi indirimine karşı çıkarak mı destekliyorsunuz?!
MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Bırakın,
vergilere biraz daha devam edelim, halk neyin ne olduğunu biraz daha görsün.
Evet, değerli arkadaşlarım, AKP'nin bir
vergi icraatı da 2005'te ve 2006'da en üst dilimde yüzde 5 Gelir Vergisini
indirdi.
AHMET YENİ (Samsun) - Daha Anavatanı
öğrenemedin!
MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Bu kime mi
yaradı; en az, 155 milyarın üzerindeki gelir gruplarına yaradı. 155 milyarın
altındaki gelir gruplarına yaramadı. Asgarî ücretli 380 000 000'dan yılda 4
milyar, 5 milyar maaş alıyor.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat ) - Öyle
dersen TÜSİAD sana kızar ha!
MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Bunlara bir
vergi indirimi yapılmadığı halde, 155 milyarın üzerinde gelir elde eden yüksek
gelirlilere bir aktarma yapılmıştır değerli arkadaşlarım.
MEHMET EMİN MURAT BİLGİÇ (Isparta) - Mesut
Yılmaz'a sor, Mesut Yılmaz'a!
MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Aynı şekilde "Kurumlar Vergisi"
adı altında yüzde 10'luk bir indirim de, yine dargelirlilere, sabit
gelirlilere, emeklilere bir artırım gelmemiştir. Bu da, Türkiye'de 20 tane Kurumlar
Vergisi mükelleflerine getirilmiştir ve bundan en fazla payı, kısa bir süre
önce Telekomu alan Oger firmasına, Haririlere bir kalemde 500 milyar YTL para
aktarılmıştır.
AHMET YENİ (Samsun) - Sayın Vekilim,
ANAP'lı gibi konuşmadın.
MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Bu ne demektir; 6,5 milyar dolara alınan
Telekomun 500 milyar lirası bir çırpıda geri iade edilmiştir.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat ) - Kurumlar
Vergisini artırarak fazla kâr…
MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Belki de
bunlar alırken böyle bir şey olacağını biliyorlardı; buna göre fiyat verdiler.
Nereden biliyorlardı; çünkü, Maliye Bakanının getirdiği vergi artış
öngörülerinde Kurumlar Vergisinde yüzde 12,9 oranında artış öngörülmüştür. Eğer
gerçekten de bu tutarlı, planlı bir şey olsaydı, daha başlangıçta Kurumlar
Vergisinde böyle bir artış olmazdı. O zaman artışı niye getirdiniz? Demek ki,
siz, burada, ekonomiyi palyatif
şeylerle, geçici çözümlerle, o anda aklınıza ne gelirse öyle bir işlerle
yönetiyorsunuz; çünkü, bir yerden Kurumlar Vergisinde artış, bir taraftan da
azalma yapıyorsunuz. Bu Kurumlar Vergisinde yüzde 10'dan dolayı bir azalma
olacak, 5 katrilyon para azalacak. Peki, bunu kim ödeyecek; elbette,
dargelirli, emekli, işçi, işsiz, sokakta gezen adam ödeyecek; çünkü, siz
dolaylı vergileri…
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat ) - Yani,
Kurumlar Vergisini indirelim mi indirmeyelim mi?
MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Çünkü, sizin
tek gelir kaynağınız, tek nefes alma noktanız vergilerdir ve dolaylı
vergilerdir.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) -
Destekliyor musunuz desteklemiyor musunuz?
MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Bunlar da ÖTV, KDV dediğimiz, halkın
cebinden alınan vergilerdir. Bu vergileri alarak zenginlere aktarıyorsunuz.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat ) - Kurumlar
Vergisini indirelim mi indirmeyelim mi?
BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu, lütfen…
MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Yani, bir
yerde, fakirlerden alıp zenginlere bindirme yapıyorsunuz. Fakirlerden... Evet,
değil mi? Evet.
AHMET YENİ (Samsun) - Bu konuşma ANAP'lı
gibi olmadı Sayın Vekilim.
MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Oldu, oldu.
Daha siz Haririlere falan biraz daha şey
edin...
Değerli arkadaşlarım, gerçekten de bir
vergi indiriminin adil olabilmesi için, öncelikle tüm gelir dilimlerini, gelir
oranlarını kapsaması lâzım...
AHMET YENİ (Samsun) - CHP'li konuşması
gibi oldu bu!
BAŞKAN - Sayın Yeni, lütfen, efendim…
MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - …ama, sizin
yaptığınız indirimler sadece üst dilimlere ait olduğu için, zenginler
faydalanmakta, fakirler faydalanamamaktadır.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Kurumlar
Vergisini yüzde 20'ye indiriyoruz.
MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - İstiyoruz ki,
bunlarda, gelecekte, fakirlerden yana da bir çözüm üretebilesiniz; o da yoktur.
Tabiî, siz zorda kaldığınız zaman, dolaylı
vergi alamazsanız, bu defa da matrah artırımı yoluyla, zoraki olarak,
maliyecileri, denetmenleri sokağa salarak, milleti korkutarak, sindirerek,
tehdit ederek, matrah artırımına zorluyorsunuz. Bu geçen sene de yapıldı.
Buradan Sayın Maliye Bakanına kesin ve net
bir şekilde soru soruyorum: Önümüzdeki sene de, dürüst mükellefleri, beyanını
veren mükellefleri, vergisini ödeyen mükellefleri, tekrar, vergi denetmenleri
vasıtasıyla, bunlara zoraki matrah artırımı yapacak mısınız? Bunlardan,
ödedikleri vergiye ilaveten, zoraki olarak ek vergi alacak mısınız? Sayın
Maliye Bakanım, bunu da açıklarsanız sevinirim ve çağdaş ülkelerde esas olan,
zoraki değil, zorlamayla değil, beyan üzerinden, doğrudan vergilerin, dolaysız
vergilerin alınmasıdır.
Yine sizin bir uygulamanızda -ondan da
bahsedelim, notlarımda var, almışım- menkul sermaye iratlarında geçen yıl 304
milyar olan tutarı, bu yıl 407 milyar liraya çıkardınız. Yani, 407 milyar
liraya kadar faiz geliri elde eden kişiden vergi almayacaksınız, ayda 350 000
000 lira alan asgarî ücretliden yüzde 15 oranında vergi alacaksınız. Adalet ve
Kalkınma Partisinin adalet anlayışı bu mudur?! (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar) Eğer, buysa, adalet kelimesinin daha fazla yıpranmaması için -çünkü,
adalet kelimesi evrensel bir kelimedir- bunu isminizin içerisinden çıkarınız.
Size tavsiyem budur.
MEHMET SOYDAN (Hatay) - Olur!..
MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - O zaman
Kalkınma Partisi olursunuz. Kalkınmada da yaptığınız bir şey yok.
MEHMET SOYDAN (Hatay) - Kendi işinize
bakın, kendi işinize…
MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Demin bahsettim,
yatırımlar azalmış; hem kamu sabit sermaye yatırımları azalmış hem de özel
yatırımlar azalmış. Demek ki, hem yatırım yok hem vergi çok. Kimden alıyor;
fakirden alıyor, zengine gidiyor. Fakire hep bindirme, zengine indirme! Böyle
bir otomatiğe dönüştürülmüş durumda.
MEHMET SOYDAN (Hatay) - O sizin için çok
söylendi, partinizi bilmiyorsunuz!
MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Bunlardan
vazgeçiniz, adaleti, hakkı arayınız.
MEHMET SOYDAN (Hatay) - Gereksiz bir
konuşmaydı. Parti ambleminden ona ne; herkes işini yapsın!
MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, açlık ve yoksulluktan biraz bahsetmek istiyorum. Hepimizin
bildiği gibi, bu dönem zarfında gelir dağılımının adil olabilmesi için gelir
dağılımının da eşit olması lâzım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen, konuşmanızı tamamlar
mısınız.
Buyurun efendim.
MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Gelir dağılımı anketlerinde, gelir dilimi
5'e bölünüp yüzde 20'lik paylara bölünüyor. İlk yüzde 20 ile son yüzde 20 gelir
gruplarının aldığı paylar arasındaki fark ne kadar azsa, eşitlik o kadar
fazladır. Şu anda buna baktığımız zaman, en alttaki yüzde 20'lik kesim gelirin
yüzde 6'sını, en üstteki yüzde 20'lik kesim ise gelirin yüzde 48'sini, yani, 8
kat daha fazlasını almaktadır. Yine 10'a böldüğümüz zaman, en alt grupta
yaşayan yüzde 10'luk kesim tüm gelirin yüzde 2'sini alırken, en üstteki kesim
yüzde 40'ını almaktadır; ara 20 kat, alttakinin 20 kat daha fazlasını
üsttekiler alıyor. Bu da, şu anda uyguladığınız ekonomik ve sosyal politikalar
sonucu gelir dağılımının bozulduğunu; ama, bu bozulmanın rantiyecilere, yüksek
gelir gruplarına yaradığını; fakirlere, emeklilere herhangi bir şey
verilmediğini, çiftçiye bir şey verilmediğini…
Çiftçiler kusura bakmasınlar, zamanım
kalmadı, aslında onlar için çok şey söyleyecektim. İnşallah, yarınki maddeler
üzerinde söz alarak, rakamlarla, çiftçilerin düştüklerinin, yok edildiklerinin
nasıl olduğunu açıklayacağım; çünkü, Türkiye'de bugün artık bir çiftçi kesimi
kalmamıştır, bir tarım sektörü yok edilmiştir ve bunların nasıl olduğunu yarın
size anlatmaya çalışacağım; çünkü, 30 saniyeye toplumun yüzde 35'ini temsil
eden çiftçilerimizin sorunlarını sığdırmam mümkün değildir ve bunu da AK
Partinin adalet anlayışının çiftçilere nasıl yansıdığını, çiftçilerin nasıl
icralarla, hapislerle uğraştırıldığını yarın burada açıklayacağız…
AHMET YENİ (Samsun) - Kaldırdık onları
Sayın Vekilim!
MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - …ve Sayın
Başkanım, söz verdiğiniz için…
AHMET YENİ (Samsun) - Kaldırdık onları!..
MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) -
Kaldıracaksınız… Yarın anlatacağız onları, anlatacağız; yarın göreceğiz Sayın
Yeni.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) -
Çiftçilere ödediğimiz 9 katrilyonu anlatın!
AHMET YENİ (Samsun) - Yarınki konuşma ANAP
Grubu gibi…
MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Sayın
Başkanım, sözlerimi burada bitirirken, tüm milletvekili arkadaşlarıma saygılar
sunuyor ve bizi televizyonları başında izleyen yurttaşlarımızı da saygı ve
sevgiyle selamlıyorum.
Sağ olun. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koçyiğit.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Sayın Başkanım,
demin, Sayın Koçyiğit, bizzat ismimi vermek suretiyle "Sayın Demirbağ, dün
oradaydınız, bugün buradaydınız" dedi; onu düzeltmesi lâzım. Ben, kendisi
değilim; ancak seçim zamanı geldiğinde kararımı veririm ve siyasî tercihimi
yaparım.
Başkanım, müsaade ederseniz, oradan
düzelteyim.
AHMET YENİ (Samsun) - Muhsin Bey, ANAP'lı
gibi konuşamadın bir kere!
BAŞKAN - Arkadaşlar, kendi aranızda…
MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın
Başkan, izin verirseniz, açıklayayım.
BAŞKAN - Saygıdeğer arkadaşlarım…
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Bir dakika daha
söz verin de…
MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Başkanım,
düzeltmek için…
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bakınız,
biraz önce, İktidar Partisi Grubundan bir arkadaşımız konuşurken, yine aynı
şekilde sataşmalar olmuştu, arkadaşımız, gerektiği şekilde, huzur içinde
konuşamamıştı; ama, şu anda, aynı işlemler, yine başka arkadaşlar tarafından
yapılıyor. Yani, lütfen, istirham ediyorum, bunu bir huy haline getirmeyelim,
dinleyelim. Daha sonra, Sayın Bakan konuşacak, konuşmacılara aynı şekilde cevap
verecektir. Onun için, demokrasinin bir tahammül rejimi olduğunu hepimiz kabul
edelim ve birbirimize bu hususta gerekli saygıyı gösterelim.
Ben, tekrar, hepinize teşekkür ediyorum.
Sayın Demirbağ, söylediğiniz şeyler
tutanaklara geçti.
Birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.18
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
saati: 15.30
BAŞKAN:
Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 41 inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
Onaltıncı turda yer alan bütçeler
üzerindeki görüşmelere devam ediyoruz.
II. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
1.- 2006
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Genel ve
Katma Bütçeli Daireler ve İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarıları
(1/1119; 1/1084, 3/907; 1/1085, 3/908) (S. Sayısı: 1028, 1029, 1030) (Devam)
A) MALİYE
BAKANLIĞI (Devam)
1.- Maliye
Bakanlığı 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Maliye
Bakanlığı 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
B) KAMU
İHALE KURUMU (Devam)
1.- Kamu
İhale Kurumu 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
C) GELİR
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1.- Gelir
İdaresi Başkanlığı 2006 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçesi
D)
ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1.-
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
E) GELİR
BÜTÇESİ (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Söz sırası, Anavatan Partisi Grubu adına
ikinci konuşmacı Sait Armağan'da. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Sayın Armağan, süreniz 15 dakika, 30
dakikasını Sayın Koçyiğit kullanmıştı.
Buyurun.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA MEHMET SAİT
ARMAĞAN (Isparta) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2006 yılı Özelleştirme İdaresi Başkanlığı bütçesi hakkında, Anavatan Partisi
Grubunun görüşlerini açıklamak üzere huzurunuzda söz almış bulunuyorum;
sözlerimin başında, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği üzere, hükümetin hazırlamış
olduğu dördüncü bütçeyi görüşüyoruz. Üç yılını dolduran iktidar, çokpartili
hayata geçtiğimizden bu yana, en güçlü halk desteğini arkasına almış, toplumsal
mutabakat, umut ve güven sağlanmış, ülkemizin içinde bulunduğu kriz sürecinden
çıkarılıp esenliğe ve refaha ulaşması için uygun bir iklim oluşmuştu. Bu,
yolsuzlukla, yoksullukla mücadele etmek için altın değerinde bir fırsattı;
ancak, bugün, iktidarın üç yılının değerlendirmesini yaptığımızda "her şey
yolunda, bütün makro dengeler olumlu" gibi sözlere rağmen, milletimizin
geniş kesimlerinin işlerinin yolunda olmadığı, yaşamlarında iyileştirmeler
görülmediği, hükümetin Avrupa Birliği ve IMF programlarının dışında adım
atmadığı ayan beyan ortadadır. Yoksulluk derinleşmiş, ortadirek yok olmuş,
nüfusun üçte 1'i açılık ve yoksulluk sınırı altında yaşmaya mahkûm edilmiştir.
Yolsuzlukla mücadele konusunda oldukça iddialı olduğunu belirten hükümet,
açıkça belgelerle ortaya konan yolsuzluk iddialarına suskun kalmış, cevap
vermemiştir.
Sayın milletvekilleri, Anavatan Partisi
olarak, milletimizin refah seviyesinin yükseltilmesi, yaşam kalitesinin
iyileştirilmesi, millî gelirin adil dağıtılması, yani, ekonomimizin sağlam
temellere oturtulması için piyasa ekonomisinin akılcı ve verimli bir şekilde
işletilmesi, olmazsa olmazımızdır. Bu kapsamda özelleştirme uygulamalarını, bir
varlık satışı olmak, kamuya kaynak sağlamak, devlet borçlarının ödenmesinin bir
yolu olarak görmek yerine, verimlilik, rekabet sorunu olarak görmekteyiz.
Ekonomik gelişmenin aslî kuralı,
rekabetin, verimliliğin ve kişisel kabiliyetin açığa çıkarılabilmesi, serbest
piyasa ekonomisidir. Bilinmelidir ki, siyaseti ıslah etmek için, siyasetin
oyununun kurallarını ıslah etmek gereklidir. Siyasetin ekonomiyle ilişkilerini
kayırmacılıktan, patronajdan, popülizmden kurtarmak için, ekonomik ve siyasî
alanı kesin bir şekilde birbirinden ayırmak şarttır. Bunun da yolu, bir yandan
yasamayla yürütme arasındaki vesayet ilişkisini koparmak, diğer yandan devletin
rekabet yaratacak şekilde ekonomik alandan çekilmesini sağlamak ve hukukla
sınırlamaktır.
Türkiye, 1980'den itibaren dışa açılan,
ihracat yapan yeni bir ekonomik model, devletin ekonomik ve ticarî alandan
çekilmesini sağlayan özelleştirme uygulamalarıyla tanıştı. Bu süreçte 1990'lara
kadar elde edilen ekonomik gelişmeyle, devletten özerk ekonomik aktörler,
küresel piyasaların üreticisi ve yatırımcısıyla göze göz, dişe diş rekabet
etmeyi öğrendi.
90'lı yıllardan itibaren Türkiye, rotasını
şaşırdı ve kötü yönetimlerin elinde krizlerle küçülmeye başladı, her defasında
işe yeni baştan başladı; artık silbaştan yaşanmamalı ve geri dönülmez şekilde,
adil, rekabete dayalı serbest piyasa ekonomisi tesis edilmelidir. Serbest
piyasa ekonomisini üstün kılan, ne mülkiyettir ne onun kuralsızlığı ne de onun
anarşik yapısıdır; serbest piyasa ekonomisini alternatifsiz kılan, rekabettir.
Rekabetin getirdiği girişimciliğin teşvik edilmediği hiçbir yerde verimlilik ve
sürdürülebilir bir gelişme sağlanamaz. Rekabet olmadan verimlilik, verimlilik
olmadan zenginlik olmaz. Verimlilik artışının önkoşulu, yatırım ortamının
önündeki engellerin kaldırılması, piyasaların rekabetçi yapısının
güçlendirilmesidir.
Özelleştirme, Anavatan Partisinin, kapalı,
rekabetsiz, tüketiciyi ezen devletçi ekonomiden çıkışın, dışa açılan rekabetçi
özel sektöre dayalı, dünya pazarına açılan ekonomi vizyonunun önemli bir
ayağıdır. Türkiye özelleştirmeyi Anavatan Partisiyle tanımıştır; dolayısıyla,
Anavatan Partisi, rekabet yaratan, verimlilik yaratan, ülkeye yatırım, gelir
sağlayan özelleştirme uygulamalarının yanındadır.
Sorun şudur ki; AK Parti Hükümetlerinin
yaptığı özelleştirmeler rekabet yaratmamakta, kamu tekelini özel tekeline
dönüştürmektedir.
Sorun şudur ki; yapılan özelleştirmelerde
açık hukuksuzluklar vardır.
Sorun şudur ki; ortada, özelleştirilen
varlıklardan elde edilmiş bir gelir, ülkeye akan bir sermaye yoktur.
Sorun şudur ki; yapılan özelleştirmelerden
yaklaşık iki ay sonra vergi indirimleriyle sağlanan haksız avantajlar ve
avantalar vardır.
AK Parti sözcüleri sermayenin milliyeti
tartışmasını açarak, bu gerçekleri örtmek ve hedef saptırmak istemektedirler.
Yani, pazara çıkılmadan pazarlama uygulamaları milletimizin gözünden
kaçırılmaya çalışmaktadır. Görünen odur ki, AK Parti Hükümeti için artık,
Hazreti Ömer adaleti, kapalı kapılar arkasında tecelli etmeye başlamıştır.
Bakınız, Devlet Planlama Kurulu,
Özelleştirme İdaresi uygulamalarına ilişkin hangi tespitleri yapmıştır:
Özelleştirilen bazı kuruluş, işletme ve varlıklar değerlerinin altında
satılmıştır. 2003 yılı içinde ihalede oluşan fiyatların değer tespit
komisyonlarınca belirlenen satış değerlerinin altında kaldığı pek çok ihalede, ihale komisyonlarınca satış veya
ihalenin iptali kararı verilmeksizin konu Özelleştirme Yüksek Kurulunun
değerlendirmesine bırakılmış, satış ve iptal kararları yasaya göre yalnızca
onama yetkisinde bulunan Özelleştirme Yüksek Kurulu tarafından verilmiştir.
İhalelerde teklif sahiplerinin peşin ya da
vadeli ödeme tercihlerini ihale sırasında belirtmemeleri, ihalenin açıklık
ilkesine aykırı sonuçlar yaratmıştır.
Kuşadası Limanı özelleştirmesinde ihale
komisyonu tarafından sıralamaya alınmayan bir teklif sahibi, Özelleştirme
Yüksek Kurulu tarafından sıralamaya alınarak, değer tespit komisyonunca
belirlenen satış değerinin 5 000 000 dolar daha altında teklif veren bu firmaya
satış yapılmasına ortam hazırlanmıştır.
Özelleştirilen Alkollü İçecekler Sanayi ve
Ticaret AŞ, ile Tekel arasındaki cari hesap ilişkisinin 31.10.2003 tarihinde
son bulacağı kararlaştırılmasına rağmen, bu tarihten sonra da cari hesap
işlemleri devam etmiş, devir tarihinde ise, şirketin, Tekel ve bağlı
ortaklarına olan tüm cari borcu silinmiştir. Bu uygulama sonucunda, devredilen
şirkete, açıkça, kamudan kaynak aktarılmıştır.
Sayın milletvekilleri, hükümetin övüne
övüne bitiremediği özelleştirme uygulamalarından birkaç tanesini bir kez daha
dikkatinize sunmak istiyorum.
Gemlik Gübre AŞ özelleştirmesi: 120 000
000 dolar değer biçilen arazi, 370 000 000 dolar maliyeti olan amonyak
işletmesi, 45 000 000 dolar yapım maliyeti olan liman ve gübre fabrikası.
Ayrıca, stoklarında, 17 000 000 dolar değerinde hammadde. Bu şirket
özelleştirildi. Peki, kaç liraya; 83,1 milyon dolara. Kime; kömür işi yapan bir
firmaya. Bu da yetmiyor, son teklif verme süresinden üç gün önce sermaye
artırımına gidilmiş, TÜGSAŞ, özelleştirilen Gemlik Gübre AŞ'ye yaklaşık 15 000
000 dolar borçlandırılmış. TÜGSAŞ kim; kamu şirketi; yani, Türkiye Gübre
Sanayii AŞ. Yani, ihaleyi alan firma, beş yıl içinde ödeyeceği 83,1 milyon
doların 15 000 000 dolarını, daha işin başında peşinen geri almış. Buna,
stoktaki 17 000 000 dolarlık hammaddeyi de ekleyin, geriye ne kaldı?! Üstelik,
arazi, liman, amonyak işletmesi bu hesaba dahil değil.
Halbuki, Başbakanlık Yüksek Denetleme
Kurulu, işin başında idareyi uyarmış, bu şirketin yekpare olarak
özelleştirilmemesi gerektiğini rapora bağlamış; ama, bu rapor dikkate
alınmamış. Buna rağmen, şirket, tek parça halinde özelleştirilmiştir.
Kuşadası özelleştirmesi; "ben ne Ofer
ne gofer tanırım" diye başlayan; ama, arkasından, defalarca görüşüldüğünün
ortaya çıktığı özelleştirme hikâyesi: 14 Nisan 2003; RCL Şirketinin
Başkanvekili Tercek, Maliye Bakanının gönderdiği mektupta, ihale sonuçlanmadan
iki hafta önce, Kuşadası ihalesini görüşmek üzere, Bakanın Ankara'ya kendisini
davet ettiğini ifade etmiştir. Bu mektupta, Tercek, bir araya gelmelerinde iki
projeyi, yani, Galataport'u da daha detaylı görüşmeyi ümit ettiğini
belirtmiştir. Bu mektup yazılırken, Özelleştirme İdaresi, Maliye Bakanlığına
bağlı değil miydi?! 21 Şubat 2003'te Kuşadası ihalesi yapıldı, 28 Mart 2003'te
Özelleştirme İdaresi, Sayın Şener'den alınıp, Sayın Unakıtan'a bağlandı. 28
Mart 2003'te Özelleştirme Yüksek Kurulu, ihalenin birinci sıradaki Limaş'a
verilmesini, LİMAŞ'ın yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde, limanın,
Oferlere devredilmesi kararını aldı. 2 Temmuz 2003'te Oferlerle Kuşadası Limanının
devir sözleşmesi imzalandı. Yani, mektupta yazılanlar gerçek oldu.
Bu konunun bir başka aktörü Mehmet Kutman,
Kuşadası Limanıyla ilgili olarak bir yerel televizyona yaptığı açıklamada
"yönetmelik iptal olursa, kanun çıkarılır" demiştir. Nihayet,
söylediği oldu ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde 3 Temmuz 2005 gecesi Kıyı
Kanununun 6 ncı maddesine eklenen (e) bendiyle, kruvaziyer liman işletmeciliği
yapılan yerler, Kıyı Kanunu alanından çıkarıldı. Bu durum, Global-Ofer
ortaklığının, ihaleye diğer katılanların bilmediği yeni imar planı sözünü, daha
önceden aldığını açıkça göstermektedir. Yani, çıkarılan bu kanun sayesinde kıyı
şeridi doldurulmuş, 56 adet yeni işyeri sahibi olmuşlardır.
TÜPRAŞ özelleştirmesi: TÜPRAŞ'ın 17,76'lık
blok satışına karşı Petrol-İş Sendikasının açtığı dava sırasında mahkemede
ortaya birtakım belgeler çıkmıştır. Bu belgelere göre, Global Menkul
Kıymetlerin, finans çevrelerinde hiç kimsenin bilmediği Özelleştirme Yüksek
Kurulu kararından haberdar olduğu anlaşılıyor. Global Menkul Kıymetler, 28 Mart
2005 tarihinde resmî bir yazıyla, Özelleştirme İdaresi portföyünde bulunan
TÜPRAŞ'a ait 36 969 698 adet hisseyi, yurtdışında yerleşik kurumsal
yatırımcılara satmak üzere, beher hisse başına 15,4 YTL fiyattan İMKB toptan
satışlar pazarında satın almak istediğini belirtmiştir. Aynı gün, Özelleştirme
İdaresi, jet hızıyla, Global'in başvurusuna onay vermiş, yine, aynı gece
İMKB'ye, TÜPRAŞ'ın yüzde 14,76'sının yabancı fonlara satılacağı duyurulmuştur.
Aslına bakarsanız, her şeyin bir gün
içinde olmayacağı açık; ama, resmî kayıtlara bakarsanız, 446 000 000 dolarlık
satış kararı bir gün içinde tamamlanmış.
2 Mart 2005 tarihli gazetelerde,
"Petrol-İş Sendikası, Özelleştirme İdaresi Başkanlığının böyle bir satış
yetkisi olmadığı gerekçesiyle Ankara 12. İdare Mahkemesine satış işlemini
durdurmak için başvuruda bulunmuştur…"
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Armağan.
MEHMET SAİT ARMAĞAN (Devamla) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Yine, 2 Mart 2005 tarihinde Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı, borsanın isteği üzerine, şu açıklamayı yaptı:
"Kurumumuza, kurumumuz aleyhine açılmış herhangi bir davaya ilişkin
dilekçe veya yürütmeyi durdurma kararı intikal etmemiştir." 3 Mart 2005,
Petrol-İş Sendikası, Özelleştirme İdaresi Başkanlığının istediği gibi satışın 3
Mart günü yapılmasının borsa mevzuatına aykırı olduğunu hatırlatarak,
"İMKB ve SPK'nın, Özelleştirme İdaresi Başkanlığının yapmaya çalıştığı
blok satışın SPK mevzuatına ve özelleştirme uygulamalarına aykırıdır"
diyor. "Bu konuda dava açtığımız için, işlemin gerçekleştirilmesi
durumunda doğabilecek olumsuzlukların sorumluluğu idarenizin olacaktır"
diyerek uyarıyor.
10 Mart 2005; İMKB, kendisine tanınan
sürenin sonuna kadar bekledi ve satış iznini verdi. Böylece, 446 000 000
dolarlık satış işlemi tamamlandı. Özelleştirme Yüksek Kurulu, bu satış kararını
neden gizledi? 7 Ocak 2005 tarihli Özelleştirme Yüksek Kurulu kararı, neden 24
Ağustos 2005 tarihine kadar İMKB Bülteninde yayımlanmadı? Yapılan açıklamada
karar tarihi neden belirtilmedi? Özelleştirme İdaresi Başkanlığının, SPK'nın bu
kararı kamuoyuna açıklaması kararına neden uyulmamıştır? Özelleştirme İdaresi
Başkanı, normal olarak, önce yüzde 51'i, sonra yüzde 14'ü satması gerekirken,
neden önce yüzde 14,76'yı, sonra yüzde 51'i satmıştır? Peki, bu 14,76'lık hisse
satışının ardından TÜPRAŞ'a iki yeni yönetim kurulu üyesi atanmış mıdır? Bu
hızın sebebi ne?!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN -Sayın Armağan, konuşmanızı
tamamlayıp, Genel Kurula teşekkür eder misiniz.
Buyurun.
MEHMET SAİT ARMAĞAN (Devamla) - Hemen
tamamlayacağım Sayın Başkan.
Teklif eden firmaya, teklifteki şartlara
harfiyen uyarak, aynı gün olur vermek, sadece bürokratik hızla açıklanabilir
mi?!
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
elbette, AK Parti Hükümetinin sicili bu vakalarla sınırlı değil. Bunun
birçoğunu, hepiniz biliyorsunuz. Usulsüz ve haksız uygulamalar ortada devam
ediyor. Yolsuzlukların önlenmesinin yegâne yolu şeffaflıktır; yani, her şeyi
milletin gözünün önünde, hukuka uygun gerçekleştirmektir. Şeffaflık, ihaleyi
olduğu kadar, ihale öncesi süreci de içermektedir; yani, hükümetin ihale
öncesinde işadamlarıyla görüşmeler yapması, sorunun kendisi değildir.
Görüşmeleri gizlemesi, inkâr etmesi, sıkışınca kabul etmesi, ihale
gerçekleşmeden pazarlamanın zaten bitmiş olması sorunudur. Görünen odur ki, AK
Parti Hükümeti, niyeti bozmuş, yoldan çıkmıştır. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) - Ayıp oluyor ama!
MEHMET SAİT ARMAĞAN (Devamla) - Yani, tüyü
bitmedik yetimin hakları, "pazarlama" adı altında, yandaşlara peşkeş
çekilmektedir.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Biz
çizgimizdeyiz, değiştirmedik; aynı yoldayız, aynı yerdeyiz.
TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Size ortak
olmaz kimse.
BAŞKAN - Sayın Armağan, konuşmanızı
tamamlayınız lütfen.
MEHMET SAİT ARMAĞAN (Devamla) - Millet,
bunların hesabını, mutlaka sizden bir gün soracaktır. 2002'de sizden öncekilere
sorduğu hesabın bir benzeri de, ilk önümüze gelen sandıkta sizlerden
sorulacaktır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Armağan.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Hedefimiz aynı,
değişmedi; aynı yerdeyiz…
MEHMET SAİT ARMAĞAN (Isparta) - Keşke aynı
olsaydı; siz, çok değiştiniz…
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bu turda,
şahsı adına, Balıkesir Milletvekili Ali Aydınlıoğlu; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ALİ AYDINLIOĞLU (Balıkesir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Maliye Bakanlığımızın
bütçesi üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
İstikrarsızlıkların hüküm sürdüğü bir
bölgede bulunan Türkiyemiz, iktidara geldiğimizden bu yana, istikrarın
sağlandığı örnek bir ülke konumuna gelmiştir.
Demokratikleşme ve ekonomik kalkınmayı
hızlandırma amacıyla, toplumsal hayatın her alanında gerçekleştirdiğimiz reform
niteliğindeki yapısal değişiklikler, istikrarın kalıcı hale getirilmesi hedefi
doğrultusunda atılan güzel adımlardandır.
Ülkemizin bulunduğu coğrafya gereği,
hükümet olarak yola çıkarken, misyon ve vizyonumuzu, güçlü ve etkin Türkiye'yi
oluşturmak olarak amaçladık.
Yakın geçmişte, siyasî ve ekonomik
istikrarsızlıkların bedelini, maalesef, çok çok ağır ödedik. Şimdiye kadar
olduğu gibi, bundan sonra da, istikrar ortamına zarar verecek kısır siyasî
çekişmelere hiçbir şekilde taraf olmayacağımızı, milletimizin yarınları için,
kısa vadeli hesaplar yerine, toplumsal uzlaşmaya öncelik vereceğimizi her
fırsatta ifade ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, 2003-2005 yılları
arasında gerçekleştirilen özelleştirme uygulamaları kapsamında, 2003 yılında
830 000 000 dolar, 2004 yılında 1,3 milyar dolar, 2005 yılında ise 16,9 milyar
dolar, Özelleştirme İdaremiz tarafından 3 milyar doları Atatürk Havalimanı Dış
Hatlar Terminalinden olmak üzere, 4,3 milyar doları da Galataport ihalesinden
olmak üzere, toplam son üç yılda 26,3 milyar Amerikan Doları tutarında
özelleştirme uygulaması gerçekleştirilmiştir.
Piyasaların hasret kaldığı ekonomik
istikrar, yüzde 8'lere düşen enflasyon, yüzde 10'lara gerileyen faiz oranları,
paramızın değer kazanması, zam haberleri yerine indirim haberlerinin duyulmaya
başlanması; eğitimde, sağlıkta, adalette ve dışpolitikada yapılamayanların
yapılıyor olması; vaat edilen 15 000 kilometrelik duble yolların bugüne kadar 6
000 kilometresinin bitirilmiş olması, sıkı bir para politikası ve malî
disipline uyulması, Türk ekonomisinin istikrara girmesine yol açmıştır. Kişi
başına düşen gayri safî millî hâsıla da yüzde 23,3 oranında artarak, 2 150
dolardan 4 172 dolara yükselmiştir.
Yeni Türk Lirasına geçilmesiyle, ulusal paramıza hak ettiği istikrar ve
saygınlık kazandırılmıştır. Bana göre, Yeni Türk Lirasına geçişle, yüce
milletimize yıllar sonra tekrar itibarı iade edilmiştir.
Değerli arkadaşlarım, büyümeye gelince;
2003, 2004 ve 2005 yıllarında, yüzde 9-9,5 gibi oranlarla, son otuzdokuz yılın
en yüksek büyüme hızına ulaşılmıştır.
Borçlar konusunda ise, 2003 yılında 40,2
milyar YTL olan bütçe açığımız, 2004 yılında 30,3 milyar YTL'ye düşmüştür; 2005
yılında ise, başlangıçta öngörülen 29,1 milyar YTL tutarındaki bütçe açığı
hedefi 14,6 milyar YTL olarak revize edilmiştir. İnşallah, seneye de bu hükümet
denk bütçeyi uygulayacaktır.
Değerli arkadaşlarım, esnafımıza sağlanan
desteklere gelince; 2000 yılında yaşanan krizlerden sonra borçlarını ödeyemeyen
160 000'in üzerinde esnaf ve sanatkârımıza, kefalet kooperatiflerine olan
borçlarını düşük faizlerle, taksitlerle ödeme imkânını bu hükümet getirmiştir.
2002 yılında esnafa kullandırılan kredi toplamı 154 000 000 YTL, yani, 154
trilyon lirayken, sadece 2005 yılı sonuna kadar bu tutar 2 800 000 000 YTL,
yani, 2 katrilyon 800 trilyon liraya ulaşmış olacaktır. Eskiden, esnafımız
kepenklerini kapatıyordu; bu uygulamalardan sonra, Türkiye'de esnafımız,
yeniden kepenklerini açmaya başlamıştır. Sadece bu yılın ilk on ayında 27 118
işyerimiz açılmıştır.
Ayrıca, yine, çok önemli bir hak gaspı
olduğuna inandığımız ve yıllardan beri hiçbir iktidarın ödemediği
memurlarımızın nema alacakları, bu hükümet tarafından ödenmeye başlanmıştır.
Eğitim ve sağlık konusuna gelince, 2004,
2005 bütçelerinde olduğu gibi, 2006 bütçesinde de en fazla ödenek Millî Eğitim
Bakanlığımıza ayrılmıştır. Millî Eğitim Bakanlığı, YÖK ve üniversitelere
konsolide bütçeden ayrılan kaynak 2002 yılında yüzde 9,6 iken, 2006 yılında
yüzde 14,3'e yükselmiştir. Ayrıca, bizim dönemimizde, 1 750 okul ve 42 000
derslik eğitime kazandırılmıştır. Bu gidişle, inşallah, birkaç yıl içerisinde,
Türkiyemizde, fizikî açıdan, gerçekten, okul probleminin kalmayacağına ben inanıyorum.
Sağlık alanında ise, hastaneler tek çatı
altında toplanmış; özel eczaneler ve özel hastanelerden Bağ-Kur, SSK ve yeşil
kart sahiplerinin yararlanması, âdeta, devrim niteliğindeki uygulamalardandır.
Yine, dargelirli vatandaşlarımızı ev
sahibi yapabilmek için, Türkiyemizde, âdeta, bir konut seferberliği
başlamıştır. Halen 77 ilimizde, toplam 148 000 konutun inşaatı devam ederken,
19 000 konutun inşaatı tamamlanmış ve teslim edilmiştir. Bu çalışmalar
neticesinde, inşaat sektörüyle bağlantılı sektörlerde ciddî bir canlanma
meydana gelmiş ve çok sayıda vatandaşımız iş sahibi olmuştur. Bu, diğer bir
deyişle, her bir konut üretimi, yaklaşık 5 kişiye iş imkânı anlamına
gelmektedir.
Sayın Başkan, değerli üyeler; yatırım
harcamalarının bütçe içindeki payı 2002 yılında yüzde 6,6 iken, 2006 yılında
yüzde 9,5'lere kadar yükselmektedir. 2005 yılında, köylerde yaşayan
vatandaşlarımızın hayat standardını yükseltmek amacıyla, içmesuyu, yol yapımı
ve önceki yıllardan devam eden yatırımlar için bütçeden toplam 600 trilyon lira
ödenek ayrılmıştır.
2006 yılında ise, ilave gelir
kaynaklarıyla birlikte ayrılacak toplam ödenek, inşallah, 2 katrilyon lirayı
bulacaktır. Bu da, bana göre, cumhuriyet tarihimizde köylerimize yapılan en
büyük hizmetlerden birisi olacaktır.
Değerli arkadaşlar, Türkiyemizde, yıllar
sonra ilk kez doğrular yapılıyor. Dünya üzerinde yüksek faiz ve enflasyonla
kalkınan hiçbir ülke modeli gösteremezsiniz. Kalkınmış olan tüm ülkeler,
planlama, yatırım, istihdam, üretimle kalkınmalarını sağlayarak, halklarını
mutlu etmişlerdir. Türkiye'de ise, maalesef, yıllarca, yüksek faiz ve
enflasyonla halkımızın alınteri sömürülmüş, herkes âdeta yüksek faizlere teşvik
edilmiş, işyerleri ve fabrikalar kapanmış, yatırım yapan insanımız âdeta
cezalandırılmış ve yatırım yaptıklarına pişman edilmişlerdir. Dolayısıyla, hem
yerli sanayimiz çökmüş hem de yabancı yatırımlar hızla ülkemizi terk etmiştir.
Yani, kısaca özetlemek gerekirse,
yıllarca, faiz, yüksek enflasyon ve rant gelirlerine doğru dönen çark,
iktidarımız döneminde durmuş, tersine doğru dönmeye başlamıştır. Çarkın bu
yönünde ise yatırım, üretim, istihdam, alınteri ve huzur vardır. Artık herkes
çalışmayı öğrenecektir. Artık bu ülkede, çalışmadan, bir gecede büyük paralar
kazanma dönemi kapanmıştır. Gelişmiş uygar dünya ülkeleri böyle
kalkınmışlardır. Aklın ve bilimin gereği budur, doğrusu budur. Ben inanıyorum ki, ülkemiz, yatırım ve üretimde bu
performansını sürdürdüğü takdirde, tarihinden ve medeniyetinden gelen büyük
zenginliği, genç ve enerjik nüfusuyla birlikte harekete geçirecek, önümüzdeki
üç beş yıl içerisinde, birçok Avrupa ülkesiyle yarışmış hale gelecektir.
SALİH GÜN (Kocaeli) - Herkes harekete
geçti, bütün millet intihar ediyor!.. Polisler birbirini vuruyor!..
ALİ AYDINLIOĞLU (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, benden önce, Anavatan Partisinden Muhsin Koçyiğit arkadaşımız
burada konuşma yaptı, dedi ki:"Enflasyon düştü dediniz; ancak, çarşı
pazara yansımadı." Arkadaşımız, herhalde hiç pazarlara gitmiyor.
SALİH GÜN (Kocaeli) - Çocuğunu vuruyor, hanımını
vuruyor!..
ALİ AYDINLIOĞLU (Devamla) - Bakın, beyaz
eşyada 1,5 milyara aldığımız televizyonlar 400 000 000 lira. 3 milyara
aldığımız yatak odası, yemek odası takımları 900 000 000 lira, 1 milyar lira;
üstelik de yirmidört ay vade var.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - 1 000 000 kişi
aç yatıyor, aç!
ALİ AYDINLIOĞLU (Devamla) - Bunlar hiç
duyulmuş muydu?!
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Bırak beyaz
eşyayı, televizyonu, 20 000 000 yoksul var!..
ALİ AYDINLIOĞLU (Devamla) - Arabaları
bedava verecekler. 50 milyarlık yeni oto fiyatı 19 milyara düşmüş, otuz ay
vade; oniki ay da faizsiz olarak bu araçları isteyenlere teslim ediyorlar.
Değerli arkadaşlarım…
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Almayanı
dövüyorlar!..
SALİH GÜN (Kocaeli) - Fakirlikten bahset,
fakirlikten.
ALİ AYDINLIOĞLU (Devamla) - Bakınız,
Türkiyemizin nereden nereye geldiğini göstermek açısından, benim, daha önceden…
SALİH GÜN (Kocaeli) - 1 takım elbise
alamıyor insanlar; kurbanlıklar taksitle oldu sayenizde.
ALİ AYDINLIOĞLU (Devamla) - …ulusal medyamızda çıkan haberlerden
kestiğim gazete kupürleri var. Bunları sizlere göstermek istiyorum.
19 Aralık: "TOBB Başkanı diyor ki:
Türkiye'nin önü açık, lütfen kimse kaygılanmasın."
"TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu,
TOBB'un tüm siyasî partilere aynı yakınlık ve uzaklıkta olduğunu söyledi."
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Rahmetli Sabancı
da öyle diyordu.
ALİ AYDINLIOĞLU (Devamla) -
"Ekonominin durumuyla ilgili olarak da Hisarcıklıoğlu: Türkiyemizin önü
açıktır."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Aydınlıoğlu, lütfen,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ALİ AYDINLIOĞLU (Devamla) - Teşekkür ediyorum efendim.
"Hiç kimse lütfen kaygıya kapılmasın.
Türkiye'nin gelişmesini kimse durduramaz. Türkiye, önümüzdeki on yıllık
perspektifte dünyanın ilk 10 ekonomisinden birisi olacak."
Bir başka gazete: "Komşudan -yani
Yunanlı komşumuzdan- Türk ekonomisine takdir."
Bir başka gazete: "Türkiye'nin
başarısı sürecek. IMF Başkanı, Türkiye ekonomisini dünyaya örnek olarak
gösterdi, cari açık için alınan önlemler doğrudur dedi."
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Çiftçi, esnaf da
öyle söylüyor(!)
ALİ AYDINLIOĞLU (Devamla) - Evet, yine bir
ekonomi gazetesi: "Gelirimiz 2014 yılında 12 000 dolara ulaşacak"
Bir başka gazete: "Tükenmişlikten
yükselişe geçtik"
Yine bir başka ulusal gazetemiz:
"Yabancı yatırım akını."
SALİH GÜN (Kocaeli) - Doğru, doğru!
Gazeteleriniz, hepsi sizin gazeteleriniz.
ALİ AYDINLIOĞLU (Devamla) - Yine bir başka
gazete: "Devlerin akını. Büyümede Çin'i sollayan Türkiye, dünyanın parlayan
yıldızı oldu. Mercedes'ten Electrolüks'e üretim üssü olduk""
Evet, değerli arkadaşlarım, bunları ulusal
medyamız bu şekilde yazıyor. Biz de bunları okuyoruz, sizlerin de
okumasını tavsiye ediyorum.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - İsimlerini
söyle, hangi gazeteler?
ALİ AYDINLIOĞLU (Devamla) - Değerli CHP'li
arkadaşlarımıza bir de küçük tavsiyem var: Bakın, bizim oylarımız artıyor, biz
güzel hizmetler yapıyoruz…
SALİH GÜN (Kocaeli) - Allah yolunuzu açık
etsin.
ALİ AYDINLIOĞLU (Devamla) - Bizim güzel
hizmetlerimize destek verin, sizin de oylarınız artsın; burada yine hep beraber
bu milleti temsil edelim.
Hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum. Sağ
olun, var olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Sen rüya
görüyorsun, rüya!
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Aydınlıoğlu.
Hükümet adına, Maliye Bakanı Sayın Kemal
Unakıtan.
Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Süreniz 45 dakika.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ayın 14'ünden beri, burada bütçe görüşülüyor, bu Kurulda ve çeşitli görüşler
ileri atılıyor, çeşitli tenkitler yapılıyor -yapılanların hepsi Türk Milletinin
hayrına yapılır inşallah- bu görüşmeler de pazartesi günü tamamlanıyor ve
böylece, AK Parti Hükümetlerinin dördüncü yıllık bütçesi, inşallah, kabul
edilmiş olacak.
Bugün, Maliye Bakanlığı bütçesinin
görüşmesi yapılıyor ve dolayısıyla, bütçe üzerindeki en önemli görüşmelerden
birisi cereyan ediyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Maliye Bakanının performansını gösteren en önemli belge bütçedir; hatta, daha
da önemli bir şeyi söyleyeyim; hükümetlerin performansını gösterir bütçeler.
Bütçeye bakacaksınız, ona göre de değerlemeyi yapacaksınız.
Türkiye, bu bütçe üzerinde uzun yıllardan
beri hep sıkıntı yaşıyor. Nedir sıkıntı; ben, şöyle çok çok gerilere değil de
kırk sene geriye gitsem, 1965 yılına gitsem, 1965 yılından beri, iki sene hariç
-1967 ve 1970 yılları- devamlı bütçe açık vermiş, devamlı bütçede açık var;
fakat, bu açıklar "yahu bu bütçemizde açık var, bunun çaresine
bakalım" şeklinde düşünülmemiş, sürekli olarak artmış, miktarları da
artmış. Hele hele, 80'li yılların sonunda itibaren, 90'lı yıllardan itibaren
bir çığ gibi büyümüş bütçe açıkları.
2000'li yıllara geldiğimiz zaman, artık, o bütçe açıkları, altından
kalkılmaz bir hale gelmiş.
Bu bütçe açıkları olmuş da ne olmuş;
Türkiye, bu bütçe açıklarını karşılamak için, sürekli olarak borç almak
mecburiyetinde kalmış. Türkiye'de, hele hele 80'li yıllardan sonra, öyle bir
akım gelişmiş ki "vergi alma borç al" politikasıyla… Çünkü, 80'li
yıllara baktığımız zaman, bütçelerin gayri safî millî hâsıladan aldığı pay,
yüzde 21,6; yüzde 22 civarlarında, 96 yılına kadar böyle gitmiş. Sonra,
aldıkları pay giderek artmış; fakat, vergi gelirlerinde bir artış olmamış. Öyle
bir hale gelmişiz ki, bütçelerin gayri safî millî hâsıladan aldığı paylar,
yüzde 43 - yüzde 44'lere kadar yükselmiş. Fakat, gayri safî millî hâsılaya
göre, 1996'ya kadar aldığımız vergi, daha doğrusu toplayabildiğimiz vergi de
aynı kalmış. Bu aradaki açıklar sürekli borçlarla kapatılmış. Her sene bütçe
açıkları büyümüş, her sene borçlar büyümüş.
Böyle ola ola, artık, Türkiye'nin bütçesi
devamlı açık veriyor, kapatılamaz açıklar veriyor ve bundan dolayı, Türkiye'nin
kendisi aldığı borçlardan dolayı ülkenin riskini fevkalade artırmış. Ülke riski
arttığı zaman faizler artıyor. Devlet, açığını kapatmak için borç alacak;
borcu, içeriden veya dışarıdan alacak; ama, bu borcu alırken, borç veren kesim,
giderek faizleri artırmaya başlamış. Neden; ülke artık riskli durumda;
döndürülemez, borçların çevrilemez hale gelmesi başlamış. Bakıyor, bu artık
çevrilemez; nasıl olsa borç alacak. Aynen, batak tüccar gibi "buna
verirken arkadaş, faizi de şundan verelim." Hayır deme şansı yok artık.
Ben, bundan daha düşük faiz veririm; ister verin ister vermeyin, borcunu
kaçırmışız ve öyle bir hale gelmişiz ki, topladığımız vergiler faizlere yetmez
hale gelmiş. Bu, geçtiğimiz dönemlerde; çok eskileri anlatmıyorum; beş sene öncesini
anlatıyorum; ama, tarihî gelişimini söylüyorum ve bundan dolayı, diyorum ki,
Türkiye, bütçesini, şimdiye kadar, AK Parti Hükümetleri gelene kadar bütçesini
iyi idare edememiştir. (AK Parti sıralarından alkışlar) Yine, şunu söylüyorum:
Bütçeyi iyi idare edemeyen hükümetler, o milleti iyi idare edemiyor demektir, o
ülkeyi iyi idare edemiyor demektir; bunun manası budur. Haa, bütçe açık verecek
"ben ülkeyi idare ediyorum." Hayır arkadaş, ülkeyi iyi idare
edemiyorsun; mesele bu.
Bakınız, şimdi, ödediğimiz faizler, hem
vergi gelirleriyle karşılayamaz hale gelmişiz hem de bu ödenen faizler artık 40
milyar dolarlara senede, 45 milyar dolarlara ulaşmış. Bunun altından kalkmanın
imkânı yok. Peki, kim alıyordu bu paraları, faiz gelirlerini kim alıyor; o
borcu veren sermaye kesimi, zengin kesimi, rantiye kesimi alıyordu. Şimdi,
Türkiye'de, AK Parti Hükümetleriyle çok önemli bir değişim yaşanıyor. O gide
gide yükselen trend, şimdi, artık, başını çevirdi, aşağıya doğru iniyor. Öyle
bir aşağıya doğru iniyor ki, yakında, artık, bu millet, denk bütçeleri görecek.
Kimin sayesinde; bu AK Parti Hükümetinin başarılı politikaları sayesinde.
Tabiî, burada şöyle bir şey var. Bize,
çeşitli arkadaşlar, muhalefetteki arkadaşlarımız tenkitler yapıyorlar; siz
zengini koruyorsunuz, siz fakiri korumuyorsunuz.
Arkadaşlar, şimdiye kadar topladığınız, o
vergi diye milletten topladığınız paraların tamamını, siz, rantiye kesimine
veriyordunuz bizden önce. Kim koruyordu bu zenginleri?! Fakiri korumak mı bu
allahaşkına? Fakiri koruyoruz; laf, edebiyat! Gel bakalım, gerçeğini gör. Topla
vergileri, 100 birim vergi topluyorsun, tamamını rantiye kesimine veriyorsun,
yanlış bütçeden dolayı, yanlış yönetimden dolayı, yanlış uygulamadan dolayı.
Şimdi, kalkıp da fakir fukarayı koruyoruz
edebiyatı yapmanın âlemi yok ki. Eğer, o faizleri düşürebilir de, o bütçedeki
imkânları daha fazla halkın hizmetlerine sunabilirsek, işte, orada başaralı bir
bütçe uygulanıyor demektir, orada fakir fukaranın hakkı korunuyor demektir.
Şimdi, Türkiye'de, bakın, bütçe açıklarını
biz 50 milyarlardan aldık, bu sene bütçe açığını 12 milyarlara kadar indiriyoruz; üç sene içinde bu. (AK
Parti sıralarından alkışlar) Öyle hesaplar vardı ki bizim elimizde, eğer, gelir
gelmez biz bu işi önlemeseydik, daha o seneler 65 katrilyon, 66 katrilyon faiz ödemek mecburiyetinde
kalacaktık. Hesaplar onu gösteriyor.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Sayın Bakan,
bir YTL, bir TL kullanıyorsunuz.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Şimdi, geçiş döneminde olduğumuz için, alışasınız diye kullanıyorum. 2006'dan
itibaren hep YTL kullanacağım. (AK Parti sıralarından alkışlar) Şimdi geçiş
dönemi, malum. Bir de, tabiî, mukayeseleri daha iyi yapmak için. Türkiye büyük
bir değişim yaşıyor. Evet, YTL'ye geçtik…
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - İkisi de
bizim paramız Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Eskiden paramızın onuru geri geldi arkadaş. Sıfır sıfır sıfır yaza yaza… Yurt
dışındaki bankalara gidip baktığınız zaman da Türk Lirasını en alta
yazıyorlardı, sıfırları da, artık, yazmayıp, böyle dalga geçer gibi
gösteriyorlardı; artık "1 dolar 1,35" diyor, 1 lira 35, 1 lira 36
kuruş olduğu zaman "oo çok yükselmiş" deniyor şimdi, "37 acaba
olacak mı" deniyor. Bakın, kuruştan bahsediyoruz. Bir zamanlar birileri
kalkıp "Türk Lirası kullanalım arkadaş" diye çeşit çeşit şeyler
tertip ediliyordu, kampanyalar, Türk Lirası kullanalım, Türk Lirası kullanalım…
Kimse Türk Lirası kullanmıyordu. Herkesin cebinde doları vardı, markı vardı,
avrosu vardı, şu vardı; ama, Türk Lirası böyle korunur, öyle lafla korunmaz.
(AK Parti sıralarından alkışlar) Çarşı pazar gezerek korunmaz.
Şimdi, gayri safî millî hâsılanın yüzde
14,5'i açık veriyordu bütçeler, 14,5'i. Şimdi, o rakam 2005 senesinde
-yapacağız falan demiyorum, yaptık arkadaş, yaptığımızı konuşuyorum- yüzde 2,5
ile 3 arasında veriyor. Maastricht Kriterini tutturuyoruz biz. Fakiri fukarayı
korumak böyle olur. O faizleri düşürmekle olur. Bundan sonra, göreceksiniz,
daha da iyi olacak.
Şimdi, bütçeler öyle bir hale gelmişti ki,
bütün flexibility'sini kaybetmişti. Yalnız topla faizi öde, topla faizi öde. Ne
bir yatırım yapılabiliyordu ne de çiftçiye doğru dürüst bir şey verilebiliyordu
ne de işçiye bir şey verilebiliyordu ne de memura bir şey verilebiliyordu.
Şimdi, geldiğimiz zaman elimizde imkân bulamadık; ancak, 6,5 katrilyon lira
yahut 6,5 milyar YTL yatırıma para ayırabilmiştik; ama, şu konuştuğumuz
bütçeyle, değerli arkadaşlar, 2006 yılı bütçesinde 15 milyar YTL bizim yatırım
bütçemiz oldu. Bütçenin içerisinde en fazla artış kalemi, yatırım kaleminde
oldu. Yatırım kaleminde olması ne demek; yatırım kaleminde olması demek,
istihdam demektir. Bizim, içinde yaşadığımız topluma baktığımızda en alt
kesimi, değerli arkadaşlar, işsizler teşekkül eder. İşsiz, en çok çileyi çeken,
sıkıntıyı çeken bu tabakadır; bizim, öncelikle onlara iş sağlamamız, istihdamı
artırmak mecburiyetimiz vardır. Onun için, yatırım yapmak mecburiyetimiz
vardır. Yatırım yapmak suretiyle ancak istihdama çare bulabiliriz. Ekonomiyi de
yatırım yapmak suretiyle büyütebiliriz; çünkü, ekonominin büyümesi üretimin
artması demektir. Üretimin artması da yatırımla olur. Yatırım için yatırım
ortamı şarttır. Enflasyonun yüzde 100 olduğu, faizlerin yüzde 120 olduğu
dönemde yatırım yapılamaz, üretim yapılamaz, istihdam artırılamaz.
Hükümetimizin takip ettiği o başarılı
ekonomik politikaları sayesinde bugün enflasyon yüzde 7,5'lara düşmüştür. 90'lı
yıllara baktığımız zaman, Türk ekonomisindeki enflasyonun ortalaması yüzde
77,5. Bakınız, nerelerden nerelere geliyor. Şimdi, ülkeyi iyi idare etmek, o
yüzde 77,5 enflasyonlarda mı dolaştırmak, o enflasyonu 7,5'a mı indirmek?!
Vergilerin tamamını faizlere mi götürmek, rantiye sınıfına mı aktarmak; yoksa,
faizleri düşürmek mi; 60'lardan, 70'lerden yüzde 14'lerin altında bugün
konuşuluyor faizler; daha da inecek; çünkü, takip ettiğimiz politikalardan
hiçbir taviz vermeksizin aynen devam edeceğiz. Ne derseniz deyin, nasıl kritik
ederseniz edin, bu politikaların başarısı kanıtlanmıştır arkadaş; aynen devam
edeceğiz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, dediğim gibi, bütçe
rakamları önemli, makro ekonomik indikatörler, göstergeler fevkalade önemlidir.
Şimdi, enflasyon düşüyor, faizler düşüyor. Büyüme… Bir zamanlar deniliyordu ki,
efendim yüksek enflasyon olmazsa büyüme olmaz. Türkiye bunu gösterdi şimdi; hem
enflasyon düşer hem büyüme olur. Nasıl büyüme olur; bakınız Türkiye'deki
sıkıntılardan, dertlerden bir tanesi de bizim ekonomimiz sıhhatsiz olduğu için,
iyi yönetilemediği için bir büyüme bir küçülme, bir büyüme bir küçülme… Son on
yıllık ortalama büyüme oranlarına bakarsak yüzde 2,5; bizden önceki, AK Parti
Hükümetlerinden önceki. AK Parti Hükümetlerine bakın, ortalama yüzde 8
gelmiştir; ama, bu büyümeyi sürekli ve istikrarlı hale getirmek için bizim
hedefimiz yüzde 5'ti; yine, yüzde 5'e devam ediyoruz ve bu başarıların kalıcı
olması için de yapısal reformlar yapıyoruz ve bunlara da devam ediyoruz.
Yapısal reformlar nedir; yapısal
reformlar, bankacılık reformu yapıyoruz bankacılıkta, sosyal güvenlikte reform
yapıyoruz, vergide reform yapıyoruz, kamu yönetiminde reform yapıyoruz, kamu
malî yönetiminde reform yapıyoruz. 2003 yılında bir kanun çıkardık, 5018 sayılı
Kanun; 5018 sayılı Kanunla, biz, yetmişaltı seneden beri uygulanan Muhasebei
Umumiye Kanununu değiştirdik. Yetmişaltı seneden beri kamu malî yönetimini o
kanunla idare ediyorduk. Şimdi, Avrupa Birliğine uyan, çağdaş, ileri ülkelerin
aynısı kanunu getirdik ve bununla beraber, bakınız, bu sene bütçede çok
değişiklikler yaşıyoruz.
Nedir değişiklikler; bir defa bu sene ilk
defa çok yıllı bir bütçe yaptık. Üç yıllık bütçe yaptık. Vatandaşlarımızın
bazıları da soruyor; merak ediyorlar diye söyleyeyim; üç yıllık bütçede, biz,
şimdi 2006 yılını konuşuyoruz, diğer 2007, 2008 konuşulmuyor diyor. O
bütçelerimizi de cetveller halinde ekledik; yani, Türkiye, 2007 yılında da 2008
yılında da nerelere ne kadar yatırım yapacak, nerelere ne kadar para verecek,
hangi bakanlıkların harcamalarını öne çıkaracak, ne kadar okul yapacak, ne
kadar yol yapacak, ne kadar baraj yapacak ve bunlar için kimlerden ne kadar
vergi toplayacak; bunların hepsini bir bir yazıyoruz. Artık, önünü göremeyen
Türkiye, üç yıllık bütçe yapıyor. Üç yıllık bütçe yapıyor ne oluyor; artık,
herkes Türkiye'ye diyor ki, burası artık istikrara kavuşmuştur, politikası
güvene kavuşmuştur, siyasetinde istikrar vardır, ekonomisinde istikrar vardır;
bu ülkeyle münasebetlerinde herkes ona göre davranıyor.
İşte, borç alırken 60'larda, 70'lerde borç
alabilen Türkiye, şimdi, artık, 13'ler seviyesinde borçlanabiliyor. Yüzde 1 seviyesindeki,
bütçede… Bak, bugünlerde, faizi yüzde 1 düşürmenin manası, 2-2,5 milyar dolar
şu milletin cebine para koymak demek; bunu bilin. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Burada kalkıp da, o vergi şöyle olmuş da
bu vergi bilmem ne olmuş da, böyle boş hesap yapmayın; bu, hesap meselesidir.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Cebindekileri
almayın da vatandaşın!..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Hiç merak etme!..
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Alıyorsunuz,
alıyorsunuz!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Bakınız şimdi, Türkiye'nin haline bakın. Almanya vergilerini yükseltiyor,
Türkiye vergi düşürüyor; buna bakın siz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Dolaylı
vergi yüzde 20 Sayın Bakan!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Bak ne hale geldi; AK Parti Hükümetleri sayesinde Türkiye ne hale geldi…
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Suda KDV yüzde
18!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Bunları, millet gayet iyi takip ediyor…
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Asgarî ücretli de
takip ediyor!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
…ve bunları da gayet iyi değerlendiriyor; değerlendirmelerini ona göre yapın.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Millet not
düşüyor, not düşüyor!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Biz, muhalefetten, gelip bizi methetmesini beklemiyoruz. Zaten sizin methinize
de ihtiyacımız da yok; ama, gelin de doğruları söyleyin. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Bir şey
yapmıyorsunuz ki!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Maliye Bakanına gelip de burada çamur atmakla elinize bir şey geçmez arkadaş;
şu neticelere bakın allahaşkına!
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Hangi netice!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Deminden beri ne anlatıyoruz?!
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Hiçbir şey
anlatmadınız ki!.. Hiçbir şey anlatmadınız ki!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Allah allah! İstersen bir daha döneyim anlatayım yani. (CHP sıralarından
gürültüler)
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Gerçeği
anlatmıyorsunuz ki! Ne kadar borçlandı Türkiye?
BAŞKAN - Sayın Ercenk… Sayın Ercenk,
lütfen…
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Şimdi, tabiî, oturduğunuz yerden konuşmak kolay, gelin de bu işleri yapın.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Ayakta da
konuşuruz…
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Lafla peynir gemisi yürümez. Burada, performans demek, tatbikat demektir. Bakın
bakayım tatbikata, lafı bırakın, tatbikata gelin bakın.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Ne kadar
borçlandı Türkiye?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Şimdi, muhalefet yapıyorsunuz, ben de zannettim ki, ya bu muhalefeti öğrendiniz
artık!
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Yatırım
indirimini kaldırdınız… "Yatırım" diyordunuz demin…
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Yani, orada otura otura, bu muhalefeti güzel de yapacağınızı zannediyorum, onu
da yapamıyorsunuz kardeşim ya! (CHP sıralarından gürültüler)
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Sonbaharda
görürsünüz siz!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Şimdi, Sayın Hocamız, geldi, bizim saygımız var; "efendim, bu konuştuğumuz
bütçe, 5018 sayılı Kanuna aykırı, Kanun da işte kabul edildi; ama, Sayın
Reisicumhur daha tasdik etmedi" dedi, bilmem ne… Halbuki, Resmî Gazetede
bugün yayımlandı.
Değerli Hocam, sabah kahvaltısından önce
Cumhuriyet Gazetesi okuyacağına, biraz da Resmî Gazeteye bak be kardeşim ya!
(AK Parti sıralarından alkışlar) Şimdi, ben ne yapayım yani!
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Cumhuriyet
Gazetesinden rahatsızlığın mı var?!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Resmî Gazete de burada; çünkü, siz, normal vatandaş gibi değilsiniz; siz,
burada, gelip siyaset yapıyorsunuz; burada, gelip bütçeyi konuşuyorsunuz. Adam,
ara sıra da bakar şu Resmî Gazeteye ne olmuş diye.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Vatandaş adına
siyaset yapıyoruz…
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Laf atmak değil, gelin de okuyun biraz yani. (CHP sıralarından gürültüler)
Yapmayın bunu. Ciddî muhalefet lâzım. Bize ciddî muhalefet lâzım, millete…
OSMAN KAPTAN (Antalya) - Bize de ciddî
iktidar lâzım…
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Şimdi, bakınız, ben size söyleyeyim. İlk defa, işte, şu hükümet geldi, 70 000
dershaneyi yaptı arkadaş. Yaptı mı yapmadı mı; söyleyin. (AK Parti sıralarından
alkışlar; CHP sıralarından gürültüler)
OSMAN ÖZCAN (Antalya) - Vatandaş yaptı…
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Bırakın şimdi…
Efendime söyleyeyim, 5 000 yolu bilfiil
yaptı, 1 635 kilometre de tekrar yapılıyor, ilave ediliyor. Yaptı mı yapmadı
mı; söyleyin…
OSMAN ÖZCAN (Antalya) - Vatandaş yaptı…
MUHARREM İNCE (Yalova) - Büyük derslikleri
ortadan ikiye böldünüz…
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Sayın
Bakan, derslikleri siz mi yaptınız?! Siz mi yaptınız?!.
OSMAN ÖZCAN (Antalya) - Sayın Bakan, siz
mi yaptınız!.. Halk yaptı; çoğunluğu bağış.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Derslikleri
ortadan böldüler mi bölmediler mi?!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Yaptı… Yapılanları görün. Yapılanları görün,
gelin bir de burada teşekkür edin.
Bir de bir şey söyleyeyim, benim de
kıymetimi bilin ha! (AK Parti sıralarından alkışlar) İkide bir, bana, öyle,
yerli yersiz çamur atmayın.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Eğleniyoruz
burada, iyi oluyor!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Şu bütçe, Türkiye maliye tarihindeki bütçenin ne haline geldiğini görün ve
benim kıymetimi bilin.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Onu AKP'liler
bilsin Sayın Bakan; onlar da biliyorlar zaten!..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Neyse, öğrenirsiniz; millet bilsin.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Bizim bilmemize
ihtiyaç yok, arkadaşlar biliyorlar.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Kıymetinizi
bildiğimizden, 4 defa af çalışıyoruz!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, bakınız, ben size bir şey daha söylemek istiyorum. Bir
ülkenin gelişmiş ülke ve geri kalmış ülke olmasının kriterlerinden bir tanesi
de, o ülkede, serbest piyasa ekonomisi tam olarak çalışıyor mu çalışmıyor mu,
ona bakılır.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Rekabet
Kurulu çalışıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Çalışıyor…(AK Parti ve CHP sıralarından gülüşmeler)
Değerli arkadaşlar, değerli
milletvekilleri; Türkiye'de, maalesef, geçen seneye kadar, Avrupa Birliği
kriterlerine göre serbest piyasa ekonomisi yoktu. Serbest piyasa ekonomisinden
bahsetmeye kalkan bazı arkadaşlar var; doğru dürüst baksınlar.
NAİL KAMACI (Antalya) - Ne bu?!.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Avrupa Birliği kriterlerine göre, rekabete dayalı serbest piyasa ekonomisi
Türkiye'de yoktu; neden; çimentoyu da devlet yapıyor, kâğıdı da devlet yapıyor,
şekeri de devlet yapıyor, efendime söyleyeyim, traktörü de devlet yapıyor, onu
da devlet yapıyor…
MUHARREM İNCE (Yalova) - Mısırı kim ithal
ediyor?!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Haa, şimdi, Türkiye'de bir özelleştirme gereği vardı. Serbest piyasa
ekonomisini geliştirmeden, gelişmiş ekonomiden bahsedemezsiniz, mümkün
değildir. Bakın diğer ülkelere, bizim doğumuzdaki ülkelere, oralarda
gelişmemiştir bu.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Gelişmişlik ile
ilgisi yok Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Bakın, Batı'daki ülkelere, oralarda gelişmiştir.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Gelişmişlik
ile; serbest rekabetin hiçbir ilgisi yok.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Öğreneceksiniz yavaş yavaş; ne yapalım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Fert başına
millî gelir önemli.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Bakın, şimdi, bunu ben söylemiyorum, Avrupa Birliğinin kriterlerine bakın,
OECD'nin kriterlerine bakın.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Siz Batı
taklitçisi misiniz?!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
OECD'nin kriterlerine bakın, görün. Türkiye'nin, şimdi, derecelendirmesi niye
ikide bir artıp duruyor? Türkiye, artık, normalleşmeye başlıyor.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Sizi gidi Batı
taklitçileri sizi…
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Türkiye'de serbest piyasa ekonomisinin kurulması özelleştirmelerin yapılmasına
bağlıdır. Özelleştirmeleri yapmadan; yani, devleti ekonomik faaliyetlerden
kurtarmadan, serbest piyasa ekonomisini kuramazsınız ve özelleştirmenin faydası
Türkiye tarafından eskiden keşfedilmiş; yeni değil. Bakıyorsunuz, etrafımızdaki
bütün ülkeler özelleştirmelerini tamamlamışlar. Komünist ülke dediğimiz ülkeler
bile özelleştirmelerini tamamladılar, Avrupa Birliğine üye oldular; biz, yirmi
seneden beri özelleştirmeyi sakız gibi ağzımızda çiğneyip duruyoruz; hiçbir
özelleştirme yapılamadı. Yirmi senede yapılan… Yirmi senede, belki, 20 tane
hükümet değişti; belki, ondan daha fazla bakan değişti; ama, özelleştirmede
aldığımız mesafe 8 milyar dolar hepsi, yirmi senede.
OSMAN KAPTAN (Antalya) - Harcadığımız
para?..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Harcadığınız paranın da haddi hesabı yok o zaman; topladığınızdan fazla gitti
ona.
Şimdi, işte, bak, AK Parti farkını
anlatıyorum. Bu, AK Partinin farkı. İsterseniz dağıtırım bunları.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Tek fark bu kadar
mı?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Üç yıllık süre içerisinde ki, bu üç yılın bir yılını, iki yılını hazırlıklarla
geçirmek mecburiyetinde kaldık, altyapımızı tamamlamak mecburiyetinde kaldık;
bazı mevzuatlarımızı değiştirmek mecburiyetinde kaldık, insan kaynaklarımızı
ona göre dizayn etmek mecburiyetinde kaldık ve sonunda, yapmış olduğumuz
özelleştirmenin bu üç yıl içerisindeki toplamı 32 748 000 000 dolar arkadaş.
(AK Parti sıralarından "Bravo, var ol" sesleri, alkışlar) Haydi
bakalım…
Bu milletin bu kadar imkânları var, bu
milletin bu kadar imkânları var; siz bu milletin imkânlarını görmeyin, gidin
borç alın, efendime söyleyeyim, milyarlarca dolar faiz ödeyin… İşte, sizin
farkınız bu, bizim farkımız bu. (AK Parti sıralarından alkışlar)
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Ofer'den
alacağınız para buna dahil mi?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Hiç konuşmayın…
Efendim neymiş; Bakan Bey falancayla
konuştu mu, fişmanca… Konuşurum tabiî ya, ne var, sana mı soracağım
konuşurken?! Falanca yatırımcı gelmiş, beyefendi, konuşabilir miyim diye size
mi soracağım? (CHP sıralarından gürültüler)
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Tabiî, bize
soracaksın!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Konuşurum arkadaş, bu milletin Maliye Bakanıyım ben! Gelenle de konuşurum,
gidenle de konuşurum. (AK Parti sıralarından alkışlar) Bakın, ben size bir şey
söyleyeyim…
MUHARREM İNCE (Yalova) - Şeffaf
konuşacaksın, şeffaf…
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Şeffaf…
MUHARREM İNCE (Yalova) - Türkiye
Cumhuriyeti babanın çiftliği değil, hesap vereceksin! Babanın çiftliği mi
Türkiye!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Hesap da veririm, hepsini veririm. Bakın, ben size söyleyeyim…(AK Parti
sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova) - Hesap vereceksin
tabiî, kapalı kapılar ardında görüşmeyeceksin!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen…
Sayın milletvekilleri, lütfen…
MUHARREM İNCE (Yalova) - Geceyarısı
görüşmeyeceksin, açıktan konuşacaksın.
ATİLLA KART (Konya) - Gizli
görüşmeyeceksin!
MUHARREM İNCE (Yalova) - "Sana mı
soracağım" diyorsun; tabiî soracaksın! (CHP ve AK Parti sıralarından
gürültüler)
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Millete veririz
hesabını…
AHMET IŞIK (Konya) - Hesabı millete
veririz, millete…
MUHARREM İNCE (Yalova) - Biz de milletiz.
ATİLA EMEK (Antalya) - Buraya, buraya,
Parlamentoya hesap vermek durumundasın! Bakan, Parlamentoya hesap vermek
zorunda! Ne demek!.. Burada milletin vekilleri var, elbette, bize hesap
vereceksin!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Arkadaş, benim odayı… (CHP ve AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın İnce… Sayın Emek… Sayın
Emek… Sayın Kart… Sayın Özçelik, lütfen… Lütfen, arkadaşlar, Sayın Bakanı
dinleyelim.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, benim Maliye Bakanlığını bilirsiniz, oda geniş; kapının
arkasında niye konuşayım ben yahu, koltuklarda oturur konuşurum kardeşim! Ne
var?..
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Saat kaçta?..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
İstediğim saatte konuşurum ben, bu bir.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Saat kaçta
konuşuyorsun?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
İkincisi, bakın, bir şey söyleyeyim; ihaleler… (CHP sıralarından gürültüler)
MUHARREM İNCE (Yalova) - Maliye Bakanısın,
oğlun ne bakanı?!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Oğlumu hiç karıştırma, onunla alakası yok, yalancılıkla… Yalancının mumu
yatsıya kadar söner, bak, ben sana söyleyeyim.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Soralım mı oradan
bir arkadaşa?!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Bu kadar açık, milletin huzurunda, herkesin huzurunda ihale yapıldığı görülmüş
mü kardeşim ya?! (AK Parti sıralarından gürültüler)
Şimdi…
ATİLA EMEK (Antalya) - Nerede yapılacak
ihale Sayın Bakan?
MUHARREM İNCE (Yalova) - Arkadaşların
alkışladığına bakmayın, onlar da bizim gibi şikâyetçi!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Gördük nerede yapıldığını, zarfların nerede açıldığını gördük biz. Onun için,
onları unutturmak için o amblemlerini sarıdan yeşile çeviriyorlar; ama, amblemi
kırmızıya çevirsin onlar.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Onlara söyle,
bize değil; bizimle ilgisi yok.
ATİLA EMEK (Antalya) - Tansu Çiller'in
açtığı gibi!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Haa, ona göre. Öyle kalkıp da, boş konuşup da, bana çamur atmakla hiçbir şey
elde edemezsiniz! Benim alnım da açıktır, kafam da diktir arkadaş, bunu bilin!
(AK Parti sıralarından alkışlar; CHP
sıralarlından gürültüler) Birtakım mecmualarda
yalanlar yazmakla bir yere varamazsınız; onların tamamı yalandır! Yok,
birisini davet etmişim de… Uydurma mektuplarla falan kimse karşıma çıkmasın;
yalandır, tekzibi gönderiyorum, yayınlamıyorlar. Dalga geçmesinler. (CHP
sıralarından gürültüler)
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Oferlerle 152 000
0000 dolar…
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Değerli arkadaşlar…(Gürültüler)
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Ne
konuştuğunu anlat!
BAŞKAN - Sayın Bakan, lütfen, Genel Kurula
hitap ediniz.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Kaç defa af
tasarısı hazırladınız siz?! Sayın Bakan, kaç tane af tasarısı hazırladınız
kendiniz için?!
BAŞKAN - Sayın Ercenk, lütfen, efendim…
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Gerçekleri
söylesin Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hayır… Bakınız, sadece Sayın
Bakana değil, bütün tur görüşmelerinde itirazlarınız sürüyor, lütfen, istirham
ediyorum… Hayır, dinleyelim, gerekirse konuşuruz... Lütfen, istirham ediyorum
Sayın Ercenk…
MUHARREM İNCE (Yalova) - Eşinizin Hong
Kong biletini kim ödedi?
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Kanunu kim
çıkarttı size Sayın Bakan?! Kutman mektup yazdı mı sana?!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Değerli arkadaşlar.. (CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN - Saygıdeğer arkadaşlar, lütfen,
dinleyelim…
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Şimdi, önemli bir hususu daha açıklamak istiyorum değerli arkadaşlar. Bakınız,
şimdi biz Hükümet olarak fakir fukaraya, garip gurebaya önem veren bir
hükümetiz..
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Kaç kere af çıktı
sana Sayın Bakan?!
NAİL KAMACI (Antalya) - Garip gureba
ölmüş, haberin yok!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN(Devamla)
- …ve bizim yapmış olduğumuz
iyileştirmeleri bu millet biliyor. Şimdi, ilk defa bu milletin kişi başına
düşen gayri sâfi millî hâsılası 5 000 dolara çıktı. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Çok iyiydiniz de, şimdiye kadar neden 2 000 dolarlara düşürdünüz
milletin gayri sâfi millî hasılasını?(CHP ve Anavatan Partisi sıralarından
gürültüler)
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Refahyol
Hükümetine soracaksın Sayın Bakan.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - 5 000 dolar
verin memura o zaman!
NAİL KAMACI (Antalya) - Hepsi sizin
işiniz!..
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri… Sayın
Kamacı, lütfen…
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Üç senede Türkiye Cumhuriyeti tarihinde görülmemiş bir gelir artışı oluyor Türk
Milletinin refah düzeyinde; 2 misli artıyor. Biz geldiğimizde bu milletin gayri
safî millî geliri aşağı yukarı 160-170 milyar dolarlara düşmüştü.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Döviz kurundan
kaynaklanıyor o!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla)
- Şimdi, 360 milyar dolar; bu senenin
sonunda 357-360 milyar dolar. Kişi başına düşen geliri 2 misli artırdık, 5 000
dolar oldu. Bundan herkes nasibini alıyor.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - O zaman,
memurlara da 2 kat zam verin.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - İşçilere de 2 kat
verin o zaman.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Tabiî…
Bakın, ben, şimdi, en düşük memur maaşı
biz geldiğimizde neydi, asgarî ücret neydi, bunları anlatacağım, yine, şimdi
söyleyecekler. Şimdi rakamlar veriyorum, misaller.
ATİLA EMEK (Antalya) - Memurlar da
dinliyor zaten.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Şu simit hesabını
bir yapsan diyorum, simit ile çay hesabını…
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Ekmek, ekmek…
MUHARREM İNCE (Yalova) - Simit ile çay
hesabını yapsan…
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Bismillah, ekmekten başlayalım. En düşük memur maaşı, bizim geldiğimize göre,
şimdi yüzde 23 daha fazla ekmek alıyor aynı parasıyla.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - "Gelir 2
kat arttı" diyorsunuz, onda da 2 kat artması lâzım…
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Tozşeker; yüzde 12 daha fazla tozşeker alabiliyor. En düşük memur maaşıyla bu.
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Buğday ile
mazotu söyle…
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) - Tarım
ürünleri?!.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Ayçiçeği yağı; yüzde 46,5 daha fazla ayçiçeği yağı alabiliyor.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Mazotu ne kadara
alıyor?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Margarini yüzde 35 daha fazla alıyor.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Ne kadar tüpgaz
alıyor, tüpgaz?
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) - Çiftçiyi
bitirdiniz…
BAŞKAN - Sayın Küçük, lütfen…
MUHARREM İNCE (Yalova) - Ne kadar mısır
alıyor, mısır?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Beyaz peynir; yüzde 60 daha fazla beyaz peynir alıyor. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Mısır?..
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Tüpgaz ne kadar
Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Hani, buraya çıkıp da, etten bahsediyorsunuz, başka şeyden bahsediyorsunuz…
Rakamlar burada.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Tüpgaz ne kadar
Sayın Bakan? Tüpgaz diyorum…
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Gelelim asgarî ücretliye; bu rakam var.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Kaç çiftçi
alıyor, kaç çiftçi alıyor?
N. GAYE ERBATUR (Adana) - İşçi ne alıyor?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Ekmeği yüzde 58 daha fazla alıyor asgarî ücretli şimdi. Ayçiçeği yağını yüzde
88 daha fazla alıyor. Tozşekeri yüzde 43 daha fazla alıyor.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Ne kadar tüpgaz
alıyor Sayın Bakan? Tüpgaz, tüpgaz... Mazot ne kadar?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Şimdi, asgarî ücretle… "Benzin ne
kadar" diyor.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Benzin
demiyorum, tüpgaz diyorum…
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Asgarî ücretli ne benzin harcıyor ha?! Asgarî ücretlinin benzini…
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Tüpgaz diyorum
Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Yoksa, onun benzin parasının artışını asgarî ücretliye mi yüklemeye
kalkıyorsunuz?
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Tüpgaz, tüpgaz…
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Bırakın bunları. Hepsi burada.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Bakan,
tüpgazı soruyorum, siz benzin diyorsunuz; topu taca atmayın, tüpgazı söyleyin.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Şimdi, en düşük memur, ancak 2 maaşıyla 1 buzdolabı alıyordu, şimdi 1 maaşıyla
buzdolabı alıyor arkadaş. (AK Parti sıralarından alkışlar)
N. GAYE ERBATUR (Adana) - Ne buzdolabı
alması; alamıyor, alamıyor…
MUHARREM İNCE (Yalova) - Sen işini bilen
memurdan söz ediyorsun! İşini bilen memur o! Öyle memur yok…
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Bırak sen… Rakamlar burada, çamaşır makinesi de böyle, fırını da böyle,
mobilyası da böyle, hepsi böyle.
Şimdi, bir şey daha söyleyeceğim. Bakınız,
şimdi, biz, dargelirli vatandaşımıza kira öder gibi, konut veriyoruz. Veriyor
muyuz vermiyor muyuz? (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
MUHARREM İNCE (Yalova) - Bravo (!)
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Hani, nerede!
MUHARREM İNCE (Yalova) - Arkadaşlara
veriyorsun galiba! Herhalde alanlar var orada!..
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Alanlar orada!
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Sayın
Bakan, muhalefet de bize katıldı, veriyorsunuz!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Veriyoruz, haa, tamam, yazın bunu, veriyoruz. (CHP sıralarından "Bravo,
nur ol(!)" sesleri)
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Sayın Bakan,
tuttuğunuz altın olsun(!)
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Şimdi, haa, tamam. Bu evi bu vatandaşımıza biz veriyoruz arkadaş! Hiç… Hiç… Hiç
şey yapmayın. (CHP sıralarından gürültüler)
MUHARREM İNCE (Yalova) - Grubunuz bile
dinlemeye gelmiyor sizi; 350 kişisiniz, diğerleri gelmiyor buraya.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Bütçemizde en büyük payı Maliye… Millî Eğitim Bakanlığına veriyoruz.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Maliyedir,
Maliyedir o!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Bakınız, şimdi, hastaneleri birleştirdik mi birleştirmedik mi? (AK Parti
sıralarından "Birleştirdik" sesleri) Kuyruklar kaldı mı, nerede! İlaç
için… (CHP sıralarından "Oo" sesleri, gürültüler) İlaç alamıyordunuz ya! Vatandaş, hasta
vatandaş, SSK'da ilacını alamıyordu, ilacını. Şimdi, herkes eczaneye gidiyor,
ilacını anında alıyor, insan gibi anında alıyor. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…
MUHARREM İNCE (Yalova) - Vatandaş evde,
randevu alamadığı için evde, hastaneye gelmiyor ki adam! Hastaneye gelemediği
için kuyruk evde!
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Hastanelerde
temizlik işçisi ameliyat yapıyor!
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Sayın Bakan,
ayıp ya, bu kadar da abartı olmaz!
BAŞKAN - Sayın Tandoğdu…
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, iktidara geldiğimizden bu yana tesis ettiğimiz ve giderek
güçlenen istikrar ortamının olumlu sonuçları, yediden yetmişe bütün
vatandaşlarımızın günlük yaşantısına her geçen gün daha fazla oranda
yansımaktadır. Bu, bir gerçektir.
MUHARREM İNCE (Yalova) - 7 yaşındaki
çocuklar ne oluyor Sayın Bakan?!.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Bu olumlu tablonun oluşmasında en önemli katkının da, malî disiplini esas alan
maliye politikasına ait olduğu yerli ve yabancı tüm ilgililer tarafından kabul
edilmektedir. (AK Parti sıralarından "O kadar" sesi)
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Nerede, hani!
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Kim söylüyor
onu?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Sen hariç, herkes.(AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gülüşmeler)
MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Bakan, seninle
birlikte gidelim mi yarın?..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Bütçe açıkları konusunda elde ettiğimiz başarı hiçbir tereddüte yer
bırakmayacak derecede aşikârdır.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Söylediklerine
ancak kendin inanıyorsun!
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Kim yazdı
onları?!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Gören gözlere tabiî. Bunlar, gören gözlere…
OSMAN KAPTAN (Antalya) - Yalan rüzgârı,
yalan…
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) - Gören gözler hep
yukarıya bakıyor, aşağı baksın Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Fazla geriye gitmeye gerek yok. Daha geçen yıl bu kürsüde yaptığım konuşmada,
2004 yılında bütçe açığının gayri safî millî hâsılaya oranının yüzde 7 olarak
gerçekleşeceğini beklediğimizi ve hedefimizin, bu oranı AB kriteri olan yüzde
3'ün altına çekmek olduğunu ifade etmiştim. Biz bunu söylerken, çoğu kimse,
yüzde 3 oranının 2007-2008 yıllarında dahi yakalanabileceğine ihtimal
vermiyordu. İşte, bir yıl geçmeden bu hedefi yakaladık.
HASAN KARA (Kilis) - Biz hayalleri
gerçekleştiriyoruz.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
AK Parti Hükümetlerinin farkı da zaten buradan kaynaklanmaktadır; başkalarının
hayal dahi edemediği hedefleri bir bir gerçekleştirmek. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Bakanım,
telefon geliyor; vatandaş canından bezmiş. "Onun alnı açık ya, oraya bir
tokat vursan, suç olur mu" diyor. Ben de, "suç olur, yapamam"
dedim.
BAŞKAN - Sayın İnce, lütfen…(AK Parti
sıralarından "Ayıp ayıp! Sözünü geri alsın" sesleri, gürültüler)
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Devamla) - Kötü söz sahibine aittir
arkadaşlar.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) -
Terbiyesizlik etme!..
Böyle terbiyesizlik olmaz Sayın Başkanım.
Özür dilesin…
Terbiyesiz herif!..(AK Parti sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN - Sayın İnce…
MUHARREM İNCE (Yalova) - Ben demiyorum,
telefon öyle diyor.
AHMET YENİ (Samsun) - Ayıp ayıp!..Çıksın
dışarı… (AK Parti sıralarından "Özür dilesin" sesleri, gürültüler)
BAŞKAN - Bir dakika arkadaşlar… Sayın Koca…
Bir dakika… Bir dakika…
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Hadi çıkıp
vursana, bir denesene!..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Değerli arkadaşlar…Oturun… Oturun… Oturun…
AHMET IŞIK (Konya) - Özür dilesin Sayın
Başkan.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Değerli arkadaşlar…
BAŞKAN - Sayın Bakanım, bir beş saniyenizi
rica edeyim…
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Tamam.
AHMET IŞIK (Konya) - Ayıp ayıp! (AK Parti
sıralarından gürültüler)
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Adam hakaret
ediyor, edepsizlik ediyor burada.
BAŞKAN - Sayın milletvekili arkadaşlarım,
bir şey söylemek için sizi ikaz ediyoruz.. Lütfen…
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Sayın Başkan,
ağzını kapatın, atın dışarı!
BAŞKAN - Sayın Gündüz… Sayın Gündüz,
arkadaşları ikaz ederseniz bir şey söyleyeceğiz. Lütfen…
Saygıdeğer arkadaşlarım… (Gürültüler)
Sayın Varan, lütfen oturur musunuz. Sayın
Varan, lütfen…
MUHARREM İNCE (Yalova) - Vatandaş demiştir…
AHMET YENİ (Samsun) - Sayın Bakan verir
cevabını!
BAŞKAN - Sayın Fatsa… Sayın Yeni…
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum) - Dağ başı mı
burası?!
BAŞKAN - Saygıdeğer arkadaşlarım, birkaç
saniye sabırlı olur musunuz lütfen, istirham etsem size.
Sayın İnce, ifadelerinizi ben de duydum.
Doğrusu, bu ifadeleri, yakinen tanıdığım bir arkadaş olarak, bir milletvekili
olarak size yakıştıramadığımı ifade etmek isterim.
EYÜP FATSA (Ordu) - Yakışır, yakışır!
BAŞKAN - Bu, hiç yakışan bir ifade
olmamıştır. Lütfen, bu sözlerinizi tashih ediniz ve geri alınız.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Başkan…
Sayın Başkan…
BAŞKAN - Yani, size öyle bir telefon
gelebilir; onu söyleyen insana o yakış… Ama, bu ifade, size, bir milletvekiline
yakışmamıştır. Lütfen, lütfen…
MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Başkan,
ifade bana ait değildir, vatandaşa aittir.
BAŞKAN - Sayın Koç, lütfen arkadaşımızı
ikaz edelim, bu ifadesini geri alsın.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Vatandaşa aittir
ifade, bana ait değildir.
AHMET IŞIK (Konya) - Ayıp ayıp!
BAŞKAN - Hayır, vatandaşın her ifadesi
burada söylenmez; lütfen…
MUHARREM İNCE (Yalova) - Ben onun
vekiliyim.
BAŞKAN - Sayın İnce, istirham ediyorum, bu
ifadenizi geri alınız.
AHMET IŞIK (Konya) - Geri alsın Sayın
Başkan! Ayıp!
MUHARREM İNCE (Yalova) - Benim ifadem
değildir, geri alacak bir şey yok Sayın Başkan.
BAŞKAN - Ama, buraya intikal ettiren
sizsiniz. İstirham ediyorum…
MUHARREM İNCE (Yalova) - Ben, aktardım
sadece; ifade bana ait değildir. Geri alacak bir şey yok; sadece aktardım.
BAŞKAN - Olmaz… Sayın Koç…
MUHARREM İNCE (Yalova) - Şaka amaçlı
söylenmiş de olabilir; çok seviyor da olabilir Bakanı.
AHMET IŞIK (Konya) - İçtüzüğü işletin Sayın Başkan!
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) - Sayın Başkan,
bize gelen telefonları biz de burada söylesek…
EYÜP FATSA (Ordu) - İçtüzüğü uygulayın.
BAŞKAN - Sayın Koç, Grup Başkanvekili
olarak istirham ediyorum. Sayın İnce ifadesini geri almazsa, başka birkısım
tedbir uygulamak zorunda kalacağım. Lütfen…
MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Başkan…
BAŞKAN - Lütfen… Sayın İnce, lütfen…
MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın
Başkan, açıklamama izin verir misiniz.
BAŞKAN - Buyurun.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Tabiî ki, Sayın Bakana, ya da bir sayın
milletvekiline, ya da sıradan bir insana, hiç kimseye, onsekiz yıl öğretmenlik
yapmış, hiç öğrenci dövmemiş, hiç kimseye… (AK Parti ve CHP sıralarından
gürültüler)
Bir dakika…
BAŞKAN -
Sayın Kamacı, lütfen… Arkadaşlar, bir dakika… Arkadaşlar, lütfen…
Evet?..
MUHARREM İNCE (Yalova) - … hiç kimseye
şiddet uygulanmasına taraftar değilim; ancak, buradaki amaç, burada vatandaşın
söylemek istediği şudur… (AK Parti sıralarından gürültüler)
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sen kim
oluyorsun?!
MUHARREM İNCE (Yalova) - Vatandaşın
söylemek istediği, Bakanın insanları yanılttığı, kandırdığı; 2,5 milyar dolar
paranın vatandaşın cebine girmediği; sinirlendiği, bunu da ifade etmemi
söyledi. Ben de bunu söyledim.(Gürültüler)
AHMET IŞIK (Konya) - Özür dilesin Sayın
Başkan…
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) - Sayın Başkan,
öğrencilere böyle mi örnek oluyor?!
BAŞKAN - Sayın İnce…
Arkadaşlar… Arkadaşlar, lütfen, bakınız…
AHMET IŞIK (Konya) - İçtüzüğü işletin
Sayın Başkan…
BAŞKAN - Oturur musunuz, lütfen… Sayın
milletvekilleri… Arkadaşlar, oturur musunuz lütfen… Sayın milletvekilleri,
lütfen, yerlerinize oturur musunuz; istirham ediyorum…
Sayın Yüksektepe…
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, Grup
Başkanvekili olarak söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Koç, Grup Başkanvekili
olarak, bakınız, milletvekili arkadaşımızın söylediği söz incitici bir sözdür
ve Muharrem Bey, şu ana kadar da sözünü geri almamıştır. Vatandaşların her
birisi, her birimize çeşitli şekillerde telefon edebilir; ama, bu ifadeleri…
(AK Parti sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar, lütfen…
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - O da
belli değil Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu, lütfen… İstirham
ediyorum yani…
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) - Böyle bir sözü
tasvip etmemiz mümkün değil…
BAŞKAN - Ayaktaki arkadaşlarımız, lütfen,
otursunlar. Arkadaşlar, ayakta durarak bir şey halledemeyeceğiz. Lütfen…(AK
Parti sıralarından gürültüler) Sayın milletvekilleri, lütfen…
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan…
BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen, oturur
musunuz…
Buradaki ifade, Mecliste bir milletvekili
arkadaşımıza, benim de yakinen tanıdığım -kendisi de zikretti- bir öğretmen
arkadaşımıza yakışan bir tutum olmamıştır. Bu ifadesini lütfen geri alsın ve
görüşmelere devam edelim; yakışan bir şey olmamıştır.
Grup Başkanvekili olarak sizden de
istirham ediyorum. Sayın İnce de
arkadaşımız, kardeşimiz, ondan da istirham ediyorum:
Sayın İnce, lütfen, tashih eder misiniz bu
ifadeyi.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, açın
benim mikrofonumu. Ben, Grup adına…
BAŞKAN - Hayır. Önce, Sayın İnce'den
istirham edeyim.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, ben
konuşabilir miyim. Ben de Grup Başkanvekili olarak konuşabilirim.
BAŞKAN - Ama, konuşmayı yapan Sayın
İnce'dir.
Sayın İnce, istirham edeyim…
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, ben de
Grup Başkanvekili olarak konuşabilirim.
BAŞKAN - Ama, önce Sayın İnce'ye, sonra
size vereyim.
Muharrem Bey, Sayın İnce; buyurun.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Vatandaş yeniden
mesaj çekmiş. "Sözümü değiştirdim, öp o zaman" diyor, "başından
bir öp" diyor. (AK Parti sıralarından gürültüler)
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, o
söylenilen sözün karşılığı bu değildir!..
BAŞKAN - Arkadaşlar… Saygıdeğer
arkadaşlarım, oturur musunuz…
Sayın Koç, sizin mikrofonunuzu da
açtıracağım.
Lütfen, bu ifadeyi tashih edelim. Bu
şekilde bir ifade olmaz, böyle, görüşmelere devam edemeyiz. İstirham ediyorum…
Sayın Koç, buyurun efendim.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Öncelikle…(Gürültüler)
BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen oturunuz…
Sayın Kamacı, istirham ediyorum… Lütfen…
Arkadaşlar, sakin olalım, herhangi bir şey
yok; belki espri mahiyetinde bir olaydı; ama, onu tashih edeceğiz; lütfen…
Buyurun Sayın Koç.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Bütçe görüşmeleri oldukça yorucu geçiyor
ve sondan iki gün evveline kadar geldik. Şimdi, burada, muhalefet, sabah,
konuşmalar sırasında, bütçeyle Maliye Bakanlığıyla ilgili ve ilgili
birimleriyle ilgili görüşlerini açıkladı; bir kısmına Sayın Maliye Bakanı
katıldı ve Sayın Maliye Bakanı, her zamanki konuşma üslubu içerisinde -bana da
çok telefon geldi, sizlere daha farklı gelmiş olabilir- halkın yaşadığı
sıkıntılarla sanki, böyle, çok onlara uzakmış gibi bir konuşma şeyi, gerçekten
vatandaşa birtakım tepkiler doğuruyor. (AK Parti sıralarından "Yok öyle
bir şey" sesleri, gürültüler)
Efendim, müsaade ederlerse konuşacağım
Sayın Başkan.
HASAN KARA (Kilis) - Sayın Başkan, tashih
etsinler!
BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen…
HALUK KOÇ (Samsun) - Yani, bir iktidarın
demokrasi içerisinde biraz hazımlı olması lâzım. Ben, Grup Başkanvekili olarak
bir açıklamada bulunuyorum. Şimdiye kadar da sizi tahrik edecek, sizi üzecek
bir açıklamada bulunmadım değerli arkadaşlarım, biraz müsaade edin. (AK Parti
sıralarından gürültüler)
HASAN KARA (Kilis) - İki kelime, Sayın
Koç!
HALUK KOÇ (Samsun) - Ama, müsaade edin;
müsaade etmiyorsunuz ki!
BAŞKAN - Arkadaşlar, dinleyelim…
Gerekirse, İktidar Partisinin de Grup Başkanvekilleri vardır; o arkadaşlarım da
açıklama yaparlar. Lütfen sakin olalım.
HALUK KOÇ (Samsun) - Şimdi, Sayın Maliye
Bakanının kendine has esprili bir üslubu var; o üslup sırasında, vatandaşları,
çeşitli açılardan sıkıntı çeken yurttaşlarımızı zaman zaman üzdüğü de olmuştur.
HASAN KARA (Kilis) - Sayın Başkan, bu mu
açıklama?!
HALUK KOÇ (Samsun) - Burada, Sayın
İnce'nin -bir ara ben Grupla ilgili birtakım işler için dışarı çıktığımda,
ifade ettiği şeyi daha sonraki tartışmalar boyutunda arkadan izledim- kastını
aşmış bir ifade olabilir; onu, kendisi de aynı esprili üslupla geri aldığını
söyledi. Yani, burada, bağırarak, çağırarak… Sayın Maliye Bakanının, toplumun
değişik kesimlerine dönük çeşitli esprilerle yaptığı açıklamaları da biz
unutmuş değiliz.
Yani, burada, kastını aşan bir olay varsa,
olayın bu açıklamadan sonra kapanmış olması gerekiyor; yani, sükûnetle
görüşmelerin geri kalan kısmına devam edebiliriz. Ben, bunu ifade ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Fatsa, kısa olarak size söz
vereceğim.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Sayın Bakan
kürsüde; böyle bir uygulama olmaz ki!
BAŞKAN - Saygıdeğer arkadaşlarım, şunu
ifade etmek istiyorum; konuşmalar sırasında zaman zaman hoşumuza gitmeyen veya
bizim değerlendirdiğimiz ekonomik değerlerin, sosyal değerlerin, insanî
değerlerin dışında, uzlaşamadığımız konular olabilir; ama, bunları ifade
etmenin bir yeri vardır; bu da, kürsüdür. Kürsüde, muhalefetin ve iktidarın
konuşma hakları vardır; şahıslar adına konuşma hakları vardır. Arkadaşlarımız,
bunu, burada değerlendiriyorlar. Diğer değerlendirilecek husus da, seçimde
milletin huzuruna çıkmaktır, sandıktır, o ayrı bir olaydır, ona bir şey
demiyoruz; ama, birbirimizi tenkit ederken, ölçülere çok dikkat etmemiz
gerekiyor. Ben, onu ifade etmek istiyorum. Birbirimizi kırıcı olmamamız lâzım.
Belki, birimize espritüel olarak gelen bir husus, esprili olan bir husus, diğer
bir grubu, diğer bir arkadaşımızı, bir bakanımızı incitmiş olabilir. Bizim,
Başkanlık Divanı olarak, bunları, tashih etmek görevimiz vardır. Ben, onun için,
daha önceden de, yıllar öncesinden tanıdığım bir milletvekili arkadaşımız
olarak, Sayın İnce'ye, onu istirham ettim ve biraz sonra da, o esprinin
dışında, o tashihi kendinden isteyeceğim.
Şimdi, konuşmaların seyri bakımından,
rahatlığı bakımından, Sayın Fatsa'ya da söz vereceğim.
Buyurun Sayın Fatsa.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Sayın Başkan,
Bakan kürsüde… Böyle bir uygulama var mı?..
EYÜP FATSA (Ordu) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, bugün, Maliye
Bakanlığımızın bütçesi görüşülüyor. Saat 11'den beri de, gerek İktidar
Partisine mensup milletvekili arkadaşlarımız, gerekse muhalefet partisine
mensup milletvekili arkadaşımız, Maliye Bakanlığımızın bütçesiyle alakalı
olumlu ve olumsuz görüşlerini ifade ettiler.
BAŞKAN - Sayın Bakan, isterseniz, sizi,
Bakanlar Kurulu sıralarına alalım; arkadaş bitirince…
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Yok, tamam…
BAŞKAN - Peki…
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Bakan da,
iktidar ve muhalefet partisine mensup milletvekili arkadaşlarımızın yapmış
olduğu eleştirilere cevap manasında bir konuşma yapıyor. Dolayısıyla, burada,
gerek Sayın Bakanın gerekse milletvekili arkadaşlarımızın yapmış olduğu
konuşmalardan hepimizin memnun olması veya hepimizin beklentisine cevap verme
gibi bir beklentinin içerisinde olmamız söz konusu değildir. Elbetteki
eleştiriler olacaktır, elbetteki yapılan konuşmalara takdirler de olacaktır,
elbetteki yapılan konuşmalara itirazlar da olacaktır; bu, Genel Kurulda, bugüne
kadar yapılan çalışmalar da bu şekilde devam edip gelmiştir; ancak, burası
Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Sokakta, dışarıda, vatandaşımız, her birimizle
alakalı, çok farklı şeyler söyleyebilir. Hepimizin milletvekili sorumluluğu
vardır, üzerimizde taşıdığımız bir temsil sorumluluğu vardır. Hiçbir
milletvekili arkadaş, değil bakan, birbiriyle ilgili bile, çıkıp, "senin
alnına şamar vurmamı engelleyecek ne vardır" gibi bir manaya gelecek
ifadeyi söyleme hakkına sahip değildir. Bunu kabul etmemiz de mümkün değildir.
Bakın, Sayın Bakan bir saate yakın burada
görüşüyor ve siz de -kürsüyü idare ederken- bütün kamuoyu ve Genel Kuruldaki
arkadaşlar da olayın şahididir. Sayın Bakanın, doğru yanlış, ağzından çıkan her
kelimeye, muhalefet sıralarından itirazlar geliyor ve Sayın Bakanın, bir
disiplin içerisinde, konuşmasını kesmeden yapmasına imkân verilmiyor. Halbuki,
aynı arkadaşlar burada çıkıp bir saatin üzerinde görüşlerini ifade ettiler,
eleştirilerini ifade ettiler; ne Sayın Bakandan ne de İktidar Grubundan, arkadaşlarımızın
yapmış olduğu konuşmaları sekteye uğratacak, akamete uğratacak, konuşmalarının
insicam ve ahengini bozacak bir karşılık oldu. Evet, herkes her şeyi söylüyor;
ama, demokrasi de bir tahammül rejimidir. Biz, nasıl onların konuştuğuna
tahammül ediyorsak, onlar da, Grubumuzun ve Hükümetimizin bir bakanının yapmış
olduğu konuşmayı, katılmasalar bile, saygıyla karşılamak mecburiyetindedirler
ve bu ifade, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun muhabbetine ve
mehabetine yakışmamıştır. Bu ifade maksadı aşmış bir ifadedir. Söz sahibi
arkadaşı, ille de kasten böyle bir şey yaptı gibi bir itham altında tutmak da
istemiyoruz; ama, bu ifadenin Genel Kurul tutanaklarından çıkması açısından, bu
ifadenin, kastı aşan bir ifade olduğunu, sözün sahibi Sayın İnce'nin
düzeltmesini bekliyoruz.
Saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Fatsa.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Yasama ile
yürütmeyi birbirine karıştırıyorsunuz…
BAŞKAN - Sayın Ercenk, istirham ediyorum…
Sayın Ercenk, lütfen…
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Yanlış…
BAŞKAN - Sayın Ercenk, lütfen…
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Orada Bakan
konuşuyor, cevap verebilir…
BAŞKAN - Sayın Ercenk, sakin olunuz
efendim…
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Yetkileri
karıştırmayın, Grup Başkanvekilisiniz…
BAŞKAN - Açıklama yapılır, lütfen, Sayın
Ercenk…
EYÜP FATSA (Ordu) - Ben Sayın Bakanın da
Grup Başkanvekiliyim…
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Yanlış ama…
BAŞKAN - Yanlışlık varsa, tashih ederiz,
Sayın Ercenk. Lütfen…
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Koç hangi
gerekçeyle söz aldıysa, ben de aynı gerekçeyle söz aldım…
BAŞKAN - Sayın Fatsa, lütfen…
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Bu, Meclisin
saygınlığına gölge düşürüyor…
EYÜP FATSA (Ordu) - Her şeye tahammül
ettik, her şeye de itiraz ettiniz…
BAŞKAN - Sayın Fatsa, lütfen…
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, ben,
bunun, kastını aşan bir yönü varsa diye, o istedikleri…
BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım -bakınız, bütün Genel Kurula hitaben konuşuyorum -Sayın Koç ve
Sayın Fatsa bu konularla ilgili olarak, iki grup başkanvekili arkadaşımız
olarak görüşlerini açıklamışlardır. Bakınız, bir bakanımız da dakikalardır
orada konuşmadan bekliyor, kendisini de bekletiyoruz.
Ben, Sayın İnce'nin o sözleri kasıtlı
olarak söylemediği kanaatindeyim. O haleti ruhiye içerisinde, espri mahiyetinde
söylenmiş bir sözdür; ama, o sözü geri almasını Sayın İnce'den istirham
ediyorum.
Sayın İnce, lütfen…
HASAN KARA (Kilis) - Sayın Başkan, öyle
telefonlar geliyor ki, bunlar söylenecek…
BAŞKAN - Buyurun Sayın İnce, mikrofonunuzu
açıyorum.
Sayın İnce, lütfen, tashih edin ve
bitirelim bu işi.
Buyurun.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Başkanım,
ben hayatım boyunca sözümün arkasında oldum hep. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
AGÂH KAFKAS (Çorum) - O zaman ben de…
MUHARREM İNCE (Yalova) - Agâh Bey, bir
dakika…
BAŞKAN - Bir dakika arkadaşlar… (AK Parti
sıralarından gürültüler) Arkadaşlar bir dakika…
Sayın Kafkas…
MUHARREM İNCE (Yalova) - Buradan laf attık
Sayın Bakana, dedik ki: Geceyarısı görüştün mü? Kendisi "görüşeceğim
kardeşim, size mi soracağım" dedi; size mi soracağım dedi. Sayın Bakanın
üslubu bu olunca, vatandaş çıldırıyor, ben de vatandaşın dediğini aktardım.
Mahkeme orada, ben hakaret etmek istemem, öyle bir kastım da yok; ama, Sayın
Bakan hakaret ettiğimi düşünüyorsa gider mahkemeye, beni mahkûm ettirir. Bu
kadar basit. (AK Parti sıralarından alkışlar[!])
AHMET IŞIK (Konya) - Tüzüğü işletin…
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, böyle
bir usul yok.
AHMET IŞIK (Konya) - Tüzüğü işletin Sayın
Başkan.
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum) - Çok ayıp…
Burada kurallar var.
BAŞKAN - Sayın İnce, mahkeme konusu ayrı
bir konu; ama, burada, lütfen…
AHMET IŞIK (Konya) - Tüzüğü işletin Sayın
Başkan.
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum) - Hukuk
devletinde yaşıyoruz; Tüzüğün işletilmesi lâzım.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Sayın Başkan,
İçtüzüğü uygulayın lütfen.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, birleşime
10 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.56
Açılma
saati: 17.20
BAŞKAN:
Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 41 inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
Onaltıncı turda yer alan bütçelerin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
II. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
1.- 2006
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Genel ve
Katma Bütçeli Daireler ve İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarıları
(1/1119; 1/1084, 3/907; 1/1085, 3/908) (S. Sayısı: 1028, 1029, 1030) (Devam)
A) MALİYE
BAKANLIĞI (Devam)
1.- Maliye
Bakanlığı 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Maliye
Bakanlığı 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
B) KAMU
İHALE KURUMU (Devam)
1.- Kamu
İhale Kurumu 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
C) GELİR
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1.- Gelir
İdaresi Başkanlığı 2006 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçesi
D)
ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1.-
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
E) GELİR
BÜTÇESİ (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Sayın Bakanım, kalan süreyi
tamamlayacaksınız. Siz kürsüye gelirken, ben de biraz önce kullanılmış olan,
Meclis mehabetine yakışmayan o ifadelerin tutanaklardan çıkarılmasını
arkadaşlarımdan rica ediyorum ve Sayın Bakana kalan süresini vererek,
konuşmasını tamamlamasını isteyeceğim. Konuşmayı yapan milletvekili arkadaşımız
da şu anda yok, daha sonra Başkanlık Divanı gereğini yerine getirecektir.
Buyurun Sayın Bakanım.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu çatı, kutsal bir çatıdır. Bu çatının
altında bulunmak da, bazı nitelikleri icap ettirir. Buna hepimizin uyma
mecburiyeti vardır. Burada, milletimize karşı bir vazife yerine getiriyoruz ve
çok yönlü bir sorumluluğumuz var, hassasiyet gerektiren bir görev ifa ediyoruz.
Bundan dolayı, biraz önce, bir arkadaşımızın talihsiz sözleri karşısında
göstermiş olduğunuz hassasiyete, ben, özellikle teşekkür etmek istiyorum Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarıma da teşekkür etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bundan dolayı kimse
üzülmesin; biz, vazifemizi yapmaya devam edeceğiz ve gerçekleri söylemeye de
devam edeceğiz; ister tahammül edilsin ister tahammül edilmesin.
Böyle şeyleri de biz çok gördük, kimseye
de pabuç bırakacak halimiz yok. Onu da bilin! (AK Parti sıralarından alkışlar)
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum) - Helal olsun.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, sözlerimin sonuna gelmiştim zaten. Yalnız, bir hususu
belirtmek istiyorum; biz, buraya, bu yüce milletimize hizmet için geldik;
bizim, başka düşünce ve gayemiz yok. Bütün bu AK Parti Grubunun yegâne gayesi,
yüce milletimize hizmet etmektir ve…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Biz de
öyle, biz de öyle!..
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Hizmeti dengeli
yapın, başka bir şey istemiyoruz.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Şimdiye kadar, ben, yaptıklarımızı açık açık anlattım; bütçeyi anlattım,
yapılanları anlattım. Fakat, şunu özellikle belirtmek istiyorum: Biz, bu
yaptıklarımızı kâfi görmüyoruz değerli arkadaşlar. Bu milletimizi, layık olduğu
refah seviyesine taşıyıncaya kadar bu hizmete devam edeceğiz. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Çiftçimize daha fazla vermek, memurumuza
daha fazla vermek, işçimize daha fazla vermek, esnafımızı daha fazla ayağa
kaldırmak, sanayicimizi daha rekabetçi hale getirmek, üretimin yanında
bulunmak, ihracatımızı artırmak; bunlar bizim temel hedeflerimizdir. Bugüne kadar bunları yaptık, bundan sonra
daha da ileri götüreceğiz bu işi, daha iyilerini yapacağız, memleketimizin
refah seviyesini daha da artıracağız.
MEVLÜT COŞKUNER (Isparta) - İlk hedefiniz
Akdeniz'dir, ileri!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, tabiî, bu yaptıklarımızı anlatırken, memlekete bir çivi
dahi çakmamış olanların da söyleyecekleri hiçbir şey yoktur. Bunu da
söyleyeyim. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
SALİH GÜN (Kocaeli) - Atatürk'ün zamanında
yapılanları satıyorsunuz. Onların yaptıklarını satıyorsunuz. Çivi çakamadınız…
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Ağzından çıkanı
kulağın duysun!
BAŞKAN - Sayın Arkadaşlarımız… Sayın Çakır, Sayın Gün, Sayın
Küçük, Sayın Baloğlu, lütfen…
Sayın Bakanım, Genel Kurula hitap ediniz.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, değerli arkadaşlar, bakın… (CHP sıralarından gürültüler)
SALİH GÜN (Kocaeli) - Sen mi yaptın?!
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Bu devlet kurdu.
Ağzından çıkanı kulağın duysun.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Bakın, ben size bir gerçeği söylemek istiyorum. Bu malî disiplin…
SALİH GÜN (Kocaeli) - Bir tane çivi
çakmadın. Satmaktan başka ne yaptın!..
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Sayın Bakan,
saygısızlık yapıyorsun!
ATİLA EMEK (Antalya) - Ayıp yahu!..
BAŞKAN - Sayın Gün, Sayın Baloğlu, Sayın
Küçük, Sayın Çakır…
SALİH GÜN (Kocaeli) - Atatürk'e hakaret
ediyorsun, İnönü'ye hakaret ediyorsun…
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Değerli arkadaşlar…
AHMET IŞIK (Konya) - Sen bize anlat, bize,
Sayın Bakanım.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Yahu, konuşayım… Bir dakika… Siz de konuşun, gelin, canım.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sayın Başkan,
hakaret ediyor.
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Utandırıyorsun
bizleri!..
SALİH GÜN (Kocaeli) - "Parça parça
satarım" dedin, "babalar gibi satarım" dedin.
AHMET YENİ (Samsun) - Otur yerine, otur!..
BAŞKAN - Sayın Gün, lütfen…
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Allah allah!..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Bakın, değerli arkadaşlar, şimdi bu bütçe meselesi çok önemli. Türkiye
Cumhuriyeti kurulduğu tarihte ve o günkü Kurtuluş Savaşı durumunu da bir
düşünün, en iyi bütçe disiplini şimdiye kadar Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu
Atatürk'ün zamanında görülmüştür.
SALİH GÜN (Kocaeli) - Geldin mi?!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Onun için, eğer… Bundan sonra da o disiplini biz gösteriyoruz. Gerçek Atatürkçü
olmak isterseniz, o disipline bakın. (AK Parti sıralarından alkışlar)
SALİH GÜN (Kocaeli) - Sen kendi
disiplinine bak, bize bakma!..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Gerçek Atatürkçü olmak lafla olmaz. O disiplini sağlayın, ondan sonra göreyim.
O disiplini sağlayan AK Parti Hükümetleridir. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
Değerli arkadaşlar, şimdiye kadar
gösterdiğiniz ve bundan sonra da göstereceğiniz özverili çalışmalarınız için
size teşekkür ediyorum.
SALİH GÜN (Kocaeli) - Çivi çakmanızı
bekliyoruz biz de, çivi çakmanızı!..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Çakın, ondan sonra görelim… Bir çakın, görelim, bakalım.
SALİH GÜN (Kocaeli) - Çak bakalım çivi de,
görelim…
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Güçlü ekonomi, güçlü siyaset ve güçlü Türkiye hedefi doğrultusunda atılmış
önemli bir adım olan 2006 bütçesinin hayırlı olması temennisiyle, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Koç, buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, Sayın
Bakan, konuşması sırasında "sizler, Türkiye'de bir çivi bile
çakmadınız" diyerek… (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Arkadaşlar, saygıdeğer
arkadaşlarım, bir dakika… Arkadaşlar, bir dakika dinleyelim… Lütfen… İstirham ediyorum… Bir dakika arkadaşlar… Sakin olun… Grup Başkanvekilinin
konuşmasını bir anlayalım bakalım. Lütfen…
HALUK KOÇ (Samsun) - …ve…
Sayın Başkan, bana dönüp dinlerseniz…
BAŞKAN - Tabiî, tabiî, size dönüp
dinleyeceğim Sayın Koç.
HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, eliyle de
işaret ederek, bu şekilde "sizler" diye hitap etti.
OSMAN KAPTAN (Antalya) - Evet, bu şekilde…
BAŞKAN - Sayın Koç, buyurun oturun siz.
Saygıdeğer arkadaşlarım…
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum) - Yeter ya
Başkan!
BAŞKAN - Arkadaşlar…
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) - Ne biçim
konuşuyor Başkanlık Divanıyla, Sayın Başkan?!
BAŞKAN - İktidar Partisi ve muhalefet
partisinin saygıdeğer milletvekilleri, saygıdeğer arkadaşlarım; şimdi, şöyle
bir üslup geliştiremeyiz: Herhangi bir hatip -bu, bakan olabilir veya grup
başkanvekilleri olabilir, sözcü olabilir- konuşmaya başladığı andan itibaren
-bakınız, ben, bu Meclis bütçe çalışmaları sırasında bu beşinci birleşimdir
yönetiyorum- birkısım arkadaşlarımı buradan gözlüyorum çünkü, herhangi bir
hatip konuşmaya başlar başlamaz sürekli olarak itiraz ediyorlar. Bunun aksini
iddia edemezler. Ben isim vermiyorum; ama, o arkadaşlarımız kendisini biliyor;
iktidar grubunda da var, muhalefet grubunda da var.
Şimdi, sürekli olarak oradaki arkadaşa bir
şeyler söylerseniz, anlatırsanız, o insan, belli bir zaman sonra, o da size laf
yetiştirmeye çalışacaktır ve zaman kaybına sebebiyet verecektir ve durup
dururken ortamı gerginleştirmiş olacağız.
Şimdi, biraz önce, uygun olmayan, Meclisin
mehabetine yakışmayan bir olay yaşandı, ifade edildi. Neyse, onu tashih ettik,
sakinleştirdik ve o arkadaşımız da şu anda yok.
Şimdi, Sayın Bakanın bu husustaki
konuşmaları sırasındaki işaretinden, Sayın Koç, kendi grubuyla ilgili olarak,
herhalde, kendilerinin geçmişte bir siyasî parti olarak, Türkiye'nin en kıdemli
siyasî partisi olarak yaptığı hizmetlerin olduğunu ve böyle bir şeyin
kendilerini ilgilendirmediğini söyleyecekti.
Ben, yerinden, kısa bir açıklama fırsatı
kendisine vereceğim.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan,
kürsüden. (AK Parti sıralarından gürültüler, alkışlar[!])
ATİLA EMEK (Antalya) - Hayır, hayır,
kürsüden.
BAŞKAN - Arkadaşlar, saygıdeğer
arkadaşlarım, bakınız, burada yapılacak olan ifade, Sayın Bakan, ifadesinde
aynen söyledi: "Bir çivi çakmayanlar, bir şey diyemez." Ee, çivi
çakanlar varsa, onlara, zaten o söz muhatap değildir. Mesele hallolacaktır.
Sakin bir şekilde bekleyin.
Sayın Koç, kısaca, buyurun.
OSMAN KAPTAN (Antalya) - Sayın Başkan,
çakılan çivileri söküp söküp satan bu bakan!
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan,
biz muhatap değil miyiz?!
BAŞKAN - Efendim, muhatapsanız, siz de
konuştunuz Sayın Sarıbaş. Ben burada bir şey demiyorum.
Saygıdeğer arkadaşlarım, bakınız, bu üslup
içerisinde, Meclis Başkanvekilleri Meclisi yönetirken, grup başkanvekillerinin
de Meclis Başkanlık Divanına yardımcı olması lâzımdır burada. Onu söylüyoruz.
Çok kısa olarak, buyurun Sayın Koç.
III.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Samsun
Milletvekili Haluk Koç'un, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın, konuşmasında,
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum ve Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, zaman zaman Türkiye
Büyük Millet Meclisinde gerginliğin yoğunlaştığı anlar olabilir; bunlar çok
doğaldır. Bu noktada yapılan hatalar varsa, bu, hataları yapanlar tarafından
tashih edilme yoluna da gidilir. Nitekim, kastını aşan bir ifade olduysa da,
ben Grup Başkanvekili olarak o sırada gruptaki bir acil imza için ayrıldım ve
yerime geldim, o konuda da kastını aşan bir ifade varsa, bunun düzeltilmesi
yönünde bir beyanda da bulundum. Bunlar arkadaşlarımızı teskin etmedi; fakat,
Sayın Bakanın deminki ifadesi üzerine biraz durmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, bilhassa bakan
düzeyinde, bırakın milletvekilini, bilhassa bakan düzeyinde siyasî
muhataplarına bir söz söyleme noktasına gelindiğinde, bence çok dikkatli
olunması lâzım; çünkü, değerli arkadaşlarım, "sizlerin geçmişinde
Türkiye'ye çakılmış bir tek çivi yoktur" sözü ve eliyle işaret ederek
Cumhuriyet Halk Partisi sıralarını göstermesi son derece ağır bir ithamdır.
Ben, Sayın Maliye Bakanının derin ekonomi bilgisi içerisinde ya da özel finans
kurumlarındaki görevi sırasında belki Türkiye Cumhuriyeti yakın siyasî tarihini
çok inceleme fırsatı olduğuna inanmıyorum, düşünmüyorum. Olabilir, herkesin
ilgi alanı farklı olabilir. O, ekonomide yoğunlaşmıştır; ama, şunu kendisine
hatırlatmak istiyorum ki, eğer, Türk Ulusal Kurtuluş Savaşı verildiyse, bu,
emperyalizmin kalbine çakılmış en büyük çividir ve bu çiviyi de Cumhuriyet Halk
Partisi çakmıştır. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; AK
Parti sıralarından gürültüler)
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Ne alakası var,
Türk Milleti yapmıştır!
HALUK KOÇ (Devamla) - Kuvayı Milliye,
Kuvayı Milliye…
Şimdi, bakın… Şimdi, bakın…
AHMET YENİ (Samsun) - Türk Halkının tamamı
yapmıştır!
HALUK KOÇ (Devamla) - Kuvayı Milliyeyi
reddetmeyin.
Şimdi bakın… Bu ülke… Bu ülke… (AK Parti
sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) - Türk Milleti!..
HALUK KOÇ (Devamla) - Türk Milleti
demenizden mutlu oldum. Türk Milleti demenizden mutlu oldum.
AHMET YENİ (Samsun) - Halk Partisi
değil!..
HALUK KOÇ (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, bu ülke bu savaşı verirken, çok Sait Mollalar gördü, çok Ali Kemaller gördü; bunların hepsiyle baş etti.
O, o kıymıkları söktü attı bağrından ve Türk Milletinin kurtuluş destanının
altında vardır bu çiviler.
Sayın Bakan, Türkiye'de daha millî sermaye
yokken, Oferler, lüferler, Haririler yokken, Türkiye, eğer, 1923'lerden kendi
ulusal kalkınmasını kendi ayakları üzerinde duran bir ülke olarak
gerçekleştirdiyse, siz bunu çakılan çivi olarak görmüyor musunuz; ille sizin gibi Dubai kazığı mı
çakmak lâzım ülkenin bağrına?! (CHP sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar; AK Parti sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlarım, bir bakanın ne
söylediğini bilmesi lâzım.
BAŞKAN - Sayın Koç, lütfen…
HALUK KOÇ (Devamla) - Bir bakanın ne
söylediğini bilmesi lâzım değerli arkadaşlar.
ZEYİD ASLAN (Tokat) - Senin de bilmen
lâzım!
HALUK KOÇ (Devamla) - Bir bakanın ne
söylediğini bilmesi lâzım; eğer bilmezse, siyasî muhatapları tarafından o
hatırlatılır. Onun için, bu sözler Sayın Başbakandan intikalen Sayın Maliye Bakanına geçiyor. Öyle, yamuk filan
yapma Sayın Bakan, Cumhuriyet Halk
Partisini inkâr etme. (AK Parti
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Koç, lütfen…
HALUK KOÇ (Devamla) - Tarihini inkâr etme,
Türkiye'yi inkâr etme, hatırlatırlar sana.
Saygılar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan… Sayın Başkan…
BAŞKAN - Saygıdeğer arkadaşlarım…
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Atatürk'ün
CHP'sinden fersah fersah uzaksınız!
BAŞKAN - Sayın Fatsa…
HALİL
TİRYAKİ (Kırıkkale) - Sen de mollaya…
BAŞKAN - Saygıdeğer arkadaşlarım, bakınız,
bu televizyon, bütün milletimiz tarafından dinleniyor. Yani, buradan karşılıklı
olarak birbirimize laf atarak hiçbir şeyi halledemeyeceğiz. Grup başkanvekili
arkadaşlarınız söz istediği zaman ben söz veriyorum, şahıslara da söz
veriyorum, bu kürsüde konuşuluyor; bunu bütün millet dinliyor. Karşılıklı,
oradan, sizin anlamadığınız, sadece tutanaktaki memur arkadaşların birbirine
sorarak anlayacağı bir sözlerle bir yere varılması falan mümkün değil; istirham
ediyorum.
Bu memlekette, tabiî ki iktidar olanlar
belirli birkısım hizmetler yapıyor, ona bizim bir şeyimiz yok. Bunlar
karşılıklı müzakereler sırasında söylenmiş olan sözlerdir.
Sayın Sarıbaş, buyurun. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, ne
var ki söz veriyorsun?
ZEYİD ASLAN (Tokat) - Sayın Başkan, böyle
sırayla söz verme var mı?!
BAŞKAN - Sayın Zeyid Aslan, istirham
ediyorum… Arkadaşlar, lütfen oturur musunuz.
Sayın Sarıbaş, şimdi, bu sözlerin sizle
muhataplık noktasında, siz de "biz şu hizmetleri yaptık"
diyecekseniz; öyle mi; buyurun.
Bakınız, herhangi bir sataşma olduğu anda,
Sayın Sarıbaş, sözünüzü keserim, ona göre. Lütfen…
Buyurun.
2.- Malatya
Milletvekili Süleyman Sarıbaş'ın, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın,
konuşmasında, Partisine sataşması nedeniyle konuşması
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarımız; zaten, Haluk Bey herhalde sınırı çizdi.
Bize kadar getirdi, bizden tarafı saymadı.
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum) - Sen
neredesin?!
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Sayın Bakan
da çok iyi bilir ki, rahmetlik, Partimizin kurucusu Turgut Özal bu ülkeye bir
şey yapmadı demek insafsızlık olur. (AK Parti sıralarından gürültüler) Yani,
Türk parasını konvertibilite eden de, bugün Sayın Bakanın çok övünerek
anlattığı birçok yolu açan da bu ülkede Turgut Özal'dır. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
Sayın Bakan, bu böyledir değil mi? Böyle
olduğunu söyleyin; yani, Türk parası konvertibilite edilmeseydi, Türkiye
dünyaya açılmasaydı, Türk Parasını Koruma Kanunu değiştirilmeseydi, bugün bu
yatırımcılar, bugün bu bütçe dengelerinden bahsediyorsunuz, bunların olması
mümkün müydü?!
Sayın Bakan, Özal'ın açtığı yoldan
gittiğinizi her yerde itiraf ediyorsunuz. Bari bu kürsüden de itiraf edin ve
Anavatan Partisine bu ülkeye çivi çakmadı şeklinde söylemeyin.
Yine, Sayın Bakan…
BAŞKAN - Sayın Sarıbaş, böyle bir ifade
söylenmedi. Siz kendiniz yorumlayıp, kendiniz cevap vermeyin. Böyle bir ifade
yok. Lütfen…
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Efendim,
partileri göstererek söyledi.
BAŞKAN - Hayır, lütfen…
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Biraz önce,
Sayın Bakan, yine konuşmasında dedi ki: "Efendim, zarfları evde
açıyorlar" dedi.
BAŞKAN - Sayın Sarıbaş, bakınız, sadece bu
konuyla ilgili olarak konuşacaksınız; lütfen…
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Anavatan
Partisinin tarihinde zarfları evde açma diye bir şey yok arkadaşlar. O zarfı
evde açanlar başkalarıydı, onlar da yargıda aklandılar. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Sarıbaş, teşekkür edebilir
miyim size.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Sayın Bakan
"ben herkesle konuşurum" dedi. Biz Sayın Bakanın konuşmasına saygı
gösteriyoruz; ama, bizim sorduğumuz, Sayın Bakanın ne konuştuğudur. Ne
konuştuğunu anlatsın. Niye konuştu demiyoruz.
BAŞKAN - Sayın Sarıbaş, lütfen…
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim. Sağ olun.
Saygıdeğer arkadaşlarım, bakınız…
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Fatsa, söz vereceğim size.
Şu hususu hatırlatmak istiyorum: Burada
bütün grupların ve şahısların söz hakları bellidir, zamanı da belirtilmiştir.
Bunun haricinde, herkes, her istediği zaman kürsüye çıkmak hakkına sahip
değildir. Eğer, gruplar adına, herhangi bir parti grubuna sataşma olursa, bu,
grup başkanvekilleri tarafından cevaplandırılacaktır, yapılacaktır.
Sayın Koç'un konuşması sırasında bazı
ifadeleri oldu; mesela "Dubai kazığı gibi bir kazık çakmadık sizin
gibi" dedi, bu ifadeyi kullandı. Ben, son olarak Sayın Eyüp Fatsa'ya da bu
hususta söz verip bu konuyu kapatacağım arkadaşlar. Lütfen, bu konuda
arkadaşlarımız sükûnetle dinlesinler, çalışmalarımızı bitireceğiz; istirham
ediyorum.
Buyurun Sayın Fatsa. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Dubai ortağı
mı?!
BAŞKAN - Kısa olarak Sayın Fatsa; buyurun
efendim.
3.- Ordu
Milletvekili Eyüp Fatsa’nın, Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, konuşmasında,
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yaklaşık iki haftadan beri, 2006 yılı
bütçesini görüşüyoruz. Zaman zaman, Genel Kurulda, maksadı aşan, belki bütçe
görüşmelerine zaman zaman böyle gölge düşürecek konuşmalara, tartışmalara da
şahit olduk. Bu tartışmanın açılışındaki esas sebep, Sayın Bakanın
"memlekete bir çivi çakmayanların söz söylemeye de hakkı yoktur"
ifadesinden kaynaklanmıştır. Tabiî, aziz milletimiz, bu memlekete bir çivi
çakan kim olursa olsun, onun hakkına karşı asla duyarsızlık, asla da saygısızlık
yapmamıştır.
Ben, iki haftalık bütçe görüşmeleri
süresince, özellikle muhalefet sözcüleri ve söz almadığı halde oturdukları
yerden laf atan arkadaşlarımız, gerek sayın bakanlarımıza gerekse iktidar
partisinin grup sözcülerine "bu memlekete ne yaptınız, bir çivi mi
çaktınız, her işi batırdınız" gibi, kendileri için zaman zaman bizim de
kullandığımız ve kendilerinin tahammül edemediği ifadeleri çokça burada dile
getirdiler ve biz, dile getirmiş oldukları bu ifadelerin hepsini de büyük bir
olgunlukla karşıladık. Elbette ki, itirazlar olacaktır, tenkitler olacaktır.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisinin sayın
yetkililerinin bir konuyu iyi anlamalarını istiyorum ve buradan, bütün Genel
Kurulun ve aziz milletin idraklerine hitap etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, Kurtuluş Savaşını, bu
millet, topyekûn, yediden yetmişine… Çanakkale'deki Şehitliği gezerseniz,
bugün, bizim millî sınırlarımızın içerisinde olmayan ülkelerden bile gelip
şehit olan insanlar vardır. Kurtuluş Savaşını Cumhuriyet Halk Partisi
vermemiştir. Cumhuriyet Halk Partisinin kuruluş tarihi Kurtuluş Savaşından
sonrasıdır. Bu millet vermiştir. (AK Parti sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar) Lütfen… Lütfen…
HALUK KOÇ (Samsun) - Öncülüğünde…
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Cumhuriyet Halk
Partisinin öncülüğünde…
EYÜP FATSA (Devamla) - Kurtuluş Savaşını
bu millet vermiştir.
Bu değerler, bu şeref, bu milletin
topyekûn, hepsinin şerefidir. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri)
Bu milletin bir kesimini bu şerefin sahibi olarak göstermek, bir kesimini de bu
şereften ayırt etmek kimsenin hakkı da değildir, haddi de değildir. (AK Parti
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Burada, bir hususu daha ifade etmek
istiyorum. Değerli arkadaşlar, yabancı sermayeye karşı olabilirsiniz. Herkes,
ama herkes, her fırsatta bir şey söylüyor. Sermayenin dini, imanı yoktur
deniliyor. Bu Dubai sermayesi de olabilir, bu Alman sermayesi de olabilir, bu
Amerikan sermayesi de olabilir, bu başka bir ülkenin sermayesi de olabilir.
Ben, arkadaşlarımın bu ifadelerinin, özellikle Körfez sermayesine karşı
göstermiş oldukları bu itirazların başka gerekçelere dayandığı gibi bir
kanaatin sahibiyim, başka hazımsızlıklara dayandığı gibi, kabulsüzlüğe
dayandığı gibi bir kanaatin sahibiyim. Bu doğru değildir. Bu doğru değildir.
Bakın, bugün, dünyada, herkesin gıpta
ettiği ve gelişen Çin ekonomisi karşısında da herkesin korkuya kapıldığı bir
süreç yaşanıyor. Bugün, Çin'e, haftada 1 milyar 200 000 000 dolar yabancı
sermaye giriyor ve bizim ülkemizin yatırımcıları da, Çin sermayesiyle, Çin'deki
yatırımlarla, gelişen Çin ekonomisine karşı nasıl rekabet edebilecekleri
noktasında ciddî ciddî sıkıntılar yaşıyor; sadece biz değil, dünyanın bütün
ülkeleri aynı sıkıntıyı yaşıyor, bugün, Amerika da, dünyanın en gelişmiş
ülkeleri de aynı sıkıntıyı, endişeyi yaşıyor. Niye, bizim ekonomimiz gelişse,
bizim ülkemizde yerli ve yabancı sermaye her geçen gün artsa ve biz, dünyanın
başka ülkeleri için ekonomik gelişmede korkulu rüya haline gelsek, allahaşkına,
kim bundan zarar görür ya?!
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Hangi yabancı
sermaye?!
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan,
bizi 2 dakika konuşturmadın, 10 dakikadır konuşuyor.
EYÜP FATSA (Devamla) - Niye bundan
rahatsız oluyorsunuz arkadaşlar?!
Arkadaşlar, değerli arkadaşlar…
BAŞKAN - Sayın Fatsa, konuşmanızı tamamlar
mısınız, lütfen.
EYÜP FATSA (Devamla) - Bitiriyorum Sayın
Başkan.
Değerli arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyetinin
kurucusu Ulu Önder Atatürk, bu ülkenin bir kesiminin Atatürkü değildir,
yetmişüç milyonun Atatürküdür. (AK Parti sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar) Kimse, Atatürk'ü, başkalarından ne esirgesin ne de
kıskansın.
Son söz olarak şunu söylemek istiyorum:
Dedesi erik yemiş, torununun dişi kamaşmış.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Saygıdeğer arkadaşlarım, Grup
Başkanvekillerimizin bu açıklamalarından sonra ben de şunu diyorum: -ki, bu
söylenilmiş, hepimizin söylediği bir söz- Bu memlekete çivi çakmış, bu
memlekette taş üstüne taş koymuş, bütün geçmiş siyasîlerden, bütün
insanlarımızdan Allah razı olsun diyor ve bu tartışmayı burada kapatıyorum.
II. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
1.- 2006
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Genel ve
Katma Bütçeli Daireler ve İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarıları
(1/1119; 1/1084, 3/907; 1/1085, 3/908) (S. Sayısı: 1028, 1029, 1030) (Devam)
A) MALİYE
BAKANLIĞI (Devam)
1.- Maliye
Bakanlığı 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Maliye
Bakanlığı 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
B) KAMU
İHALE KURUMU (Devam)
1.- Kamu
İhale Kurumu 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
C) GELİR
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1.- Gelir
İdaresi Başkanlığı 2006 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçesi
D) ÖZELLEŞTİRME
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1.-
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
E) GELİR
BÜTÇESİ (Devam)
BAŞKAN - Aleyhinde son söz, Denizli
Milletvekili Ümmet Kandoğan.
Sayın Kandoğan, buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sayın Maliye Bakanımızın konuşmalarını çok
dikkatli bir şekilde takip ettim ve Sayın Maliye Bakanımızın, âdeta,
Türkiye'nin tarihini 2002 Kasımından başlatması karşısında, şaşkınlıktan ne
yapacağımı şaşırdım. (AK Parti sıralarından gülüşmeler, gürültüler)
Değerli milletvekilleri, o kadar şaşırdım
ki…
AHMET YENİ (Samsun) - Şaşırma…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - O kadar
şaşırdım ki…
AHMET YENİ (Samsun) - Allah şaşırtmasın..
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sanki, Sayın
Maliye Bakanı, bambaşka bir ülkeyi anlatıyor, bambaşka bir ülkeyi tasvir
ediyor.
AHMET YENİ (Samsun) - Parti değiştirenleri
Allah şaşırtmasın.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Geçmişte hiçbir
şey yapılmadığını, çiftçilere hiçbir şey verilmediğini…
Ben çıkınca Sayın Maliye Bakanı gidiyor
buradan ve ben bugün iddiaya girdim. Bakınız, ben kürsüye çıktığımda -onlarca
milletvekiline söyledim ki- Sayın Maliye Bakanı burayı terk edecek dedim, terk
etti. Kaç kezdir aynı şey oluyor. (AK Parti sıralarından gürültüler)
Şimdi, Sayın Maliye Bakanı çok iyi
dinlesin, tutanaklardan da okusun. Ben, bugün, Beşinci Tarım Şûrasından
geliyorum; orada da bir konuşma yaptım ve "çiftçiye bir şey
verilmemiş" diyen Maliye Bakanımıza şunu soruyorum: İşte, soru önergesine
verilen bir cevap, 1998'de çiftçiye verilen miktar 6,6 milyar dolar; şimdi, 2,5
milyar dolar, sizin vermiş olduğunuz cevap. Gayri safî millî hâsıla
içerisindeki pay, 1998'de 3,2; şimdi, 0,7. Bakınız, ben, geçen cumartesi günü
Adana'da Esnaf Birliklerinin kongresindeydim, salı günü de Konya'daki
kongredeydim. Gidiniz, esnaflar neler söylüyor bir dinleyiniz. Bu yıl, onbir ay
içerisinde, tam 256 000 esnaf kepenk kapatmış arkadaşlar ve bunların büyük
çoğunluğu da iflastan dolayı. Siz, hangi Türkiye'den bahsediyorsunuz? İşte,
bugün, tarım şûrasında gördük "Adana'da portakalın kilosunu 250 000
liradan almak isteyen varsa gelsin, bütün Adana'nın, Mersin'in narenciyesini
vermeye hazır" diyen çiftçiler var.
Değerli milletvekilleri, Türkiye bu
noktada; Türkiye'yi öyle güllük gülistanlık göstererek, her şeyin çok iyi
olduğunu söyleyerek, vatandaşı kandıracağınızı zannediyorsanız, vatandaş
kanmıyor.
Değerli milletvekilleri, bakınız, bütçeler
Maliye Bakanının performansını gösterirmiş; ben, şimdi, buradan, soruyorum
Sayın Maliye Bakanına bu nasıl öngörüdür, bu nasıl geleceğe bakıştır ki, siz,
üç yıl önce, Türkiye'de Maliye Bakanı olarak diyeceksiniz ki "dolaylı
vergilerin oranı yüzde 70'i aşarsa, o ülkede vergi adaletinden bahsedemezsiniz,
o ülkede vergi adaleti yoktur" diyor Sayın Maliye Bakanı. Bugün dolaylı
vergilerin oranı kaç olmuştur; yüzde 73. O zaman ben buradan soruyorum Sayın
Maliye Bakanına; Türkiye'de sizin Maliye Bakanı olduğunuz dönemde vergi adaleti
diye bir şeyden bahsetmek mümkün müdür Sayın Maliye Bakanı?! Evet, gelsinler,
burada cevap versinler ve Sayın Maliye Bakanı, bakınız, carî açıkla ilgili 2004
yılında ilk gösterge, ilk söylenen rakam, 7,5 milyar dolar carî açık olacak
2004 yılı sonunda. Üç ay sonra revize etti Sayın Maliye Bakanı "10,8
olacak" dedi. Üç ay sonra bir revize daha "13,6 olacak carî
açık" dedi. Ne oldu yıl sonunda; 15,8. Böyle bir Maliye Bakanının
öngörüsünden, geleceğe bakışından bahsetmek mümkün mü değerli milletvekilleri?!
Dış ticaret açığı, aynı şekilde. Geldi,
burada "25 milyar dolar dış ticaret açığı olacak" dedi. Bakınız
rakamlara, 42 milyar dolar. Nasıl Maliye Bakanının performansından bahsedeceğiz
ve Sayın Maliye Bakanı, TÜPRAŞ satıldığında, gazetelerde -burada da var- çarşaf
çarşaf beyanatı var, 1 300 000 000 dolara satıldığında, Sayın Maliye Bakanı
"çok iyi fiyata gitti, bundan daha iyi fiyata satamazdık" dedi. 1,3
milyar dolar… Bir yıl sonra TÜPRAŞ kaça gitti arkadaşlar?!
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) - Bir yıl
sonra…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Böyle bir Maliye
Bakanına nasıl güveneceğiz, nasıl inanacağız, nasıl gelecekle ilgili sağlıklı
düşünceleri olduğunu kabul edeceğiz?!
AHMET YENİ (Samsun) - Ekonominin iyiye
gittiği…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Milletvekili
lojmanlarıyla ilgili "300 trilyon gelir elde edeceğim" dedi, burada,
geldi, söyledi. Soru önergem var, cevabı geldi; 14 trilyon… Sadece satılan 24
tane lojman. Ne oldu?.. Böyle bir Maliye Bakanına nasıl güveneceksiniz
arkadaşlar?! Nasıl inanacaksınız?! 300 trilyon nerede, 14 trilyon nerede?! O
lojmanlar, o millî servet orada yok olup gidiyor, orada perişan bir vaziyette
duruyor ve onun satışıyla ilgili de milyarlarca para harcandı ve sonuç, sonuç
çok hazin bir şekilde karşımızda durmaktadır.
Değerli milletvekilleri, şimdi burada çok
rakam verdi. Cari açıkla ilgili olarak, bu seneki rakam 22 milyar dolar olacak.
Dünyada en fazla cari açık veren 7 nci ülke ve yine bu sene dışticaret açığı 42
milyar dolar olacak ve yine, cumhuriyet tarihinde bu rakamlar, rekor rakamlar.
Enflasyondan bahsetti; enflasyon, geçmiş
hükümet döneminde IMF politikalarının uygulanmasıyla yüzde 70'den iktidarı
devraldığınızda yüzde 29'a düşmüştü, yüzde 29'du. Sizin getirdiğiniz rakam,
aynı politikaları sürdürerek bugün yüzde 8'ler seviyesindesiniz.
Ama, burada da bir yanlışlık yapıyorsunuz,
enflasyonla ilgili endeksi değiştirdiniz. Bakınız, bende rakamlar var. Yeni
endekse göre 7,56 enflasyon, eğer geçmiş endeksteki maddeleri değiştirmemiş
olsaydınız, yüzde 10,56… Ama, siz, yenisini kabul edip işçiye, memura bunun
üzerinden maaş artışları yapmaya çalışıyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, işsizlikle ilgili
çok şey söylendi. Aldığınızda 10,3; devraldığınızda Türkiye'de 10,3; 2005 ne
olur bilinmiyor, ama, 2004 10,3. Herhangi bir iyileşme yok. Bir milletvekilimiz
geldi burada söyledi, 9,4.
Değerli Milletvekili, o, üç aylık
ortalamadır; ama, yıl sonunda o rakamın nerelere geleceğini göreceksiniz.
Bakınız, sizin üç yıl süreyle uygulamak
istediğiniz orta vadede ekonomik programınızda daha 2008 yılında -kendi
hedefiniz bu- işsizliğin yüzde 9,6'ya indirileceğini söylüyorsunuz. Daha 2008
yılında, bu hedefiniz. Bu hedefe ulaşır mısınız, ulaşmaz mısınız o belli
değil;ama, bugün bir milletvekilimiz 9,4'lerden bahsediyor. Yanılıyorsunuz,
rakamları iyi okuyunuz. Rakamları iyi…
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat)- Daha
Aralık ayındayız, nasıl söyleyelim.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın
Dağcıoğlu, o rakam ağustos, eylül, ekim aylarının ortalaması olan bir rakamdır.
O rakam, tarımdaki istihdamı yüksek olduğu dönemdeki rakamdır.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Ekim,
ekim… Doğru…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - O rakam
tarımdaki istihdamın yüksek olduğu dönemdeki rakamdır.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Ocak
ayına gelmedik ki, aralığı söyleyelim…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Yıl sonunda,
bunun 10 noktanın üzerinde olacağını hep beraber göreceğiz.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Aralık
ayındayız, nasıl söyleyelim?!.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, açlık sınırının altında 900 000 insan var, yoksulluk sınırının
altında -Abdüllatif Şener Bey söyledi- 19 000 000 insan var. Kırsal kesimde,
yoksulların sayısı 1 000 000'un üzerinde artmış bu dönemde. Elimde rakamlar
var, en alt gelir grubu ile en üst gelir grubu arasındaki makas açılıyor. Yüzde
20'lik grup 2002 yılında 45,4 alırken, şimdi 47,6; en alt gelir grubu yüzde
6,5'ten yüzde 6,3'e inmiş. Rakamlar elimde.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) - Yanlış,
yanlış…O rakamlar yanlış.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bunlar, eski
Devlet İstatistik Enstitüsünün, yeni TÜİK'in hazırlamış olduğu, sunmuş olduğu
rakamlar.
Değerli milletvekilleri, vaktim daralıyor.
Ancak, şunu söylemek istiyorum: Sayın Maliye Bakanına Cumhuriyet Halk Partisi
Konya Milletvekili Atilla Kart Beyin bir soru önergesi var. Soru önergeleri
burada ve verilen cevaplar da burada. Sayın Maliye Bakanı, bu konuyla ilgili,
gelip, Meclise tatmin edici bir açıklama yapmazsa, sizlerden istirham ediyorum
sayın milletvekilleri, bu mesele açıklığa kavuşuncaya kadar bu bütçeyi
desteklemeyin.
Bakınız, ne soruyor Sayın Atilla Kart…
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Aranızda dayanışma
mı var?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Atilla
Kart soruyor Maliye Bakanına; oğlundan bahsediyor…
AHMET YENİ (Samsun) - CHP'yle mi anlaştın?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - … "Mısır
ithalatı yaptı mı? Yapmış olduğu mısır ithalatlarını Toprak Mahsulleri Ofisine
peşin parayla sattı mı? Toprak Mahsulleri Ofisi peşin aldığı o mısırları,
vadeli olarak tüccarlara sattı mı?" Soru bu.
AHMET YENİ (Samsun) - Sen ne soruyorsun?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdi, Sayın
Maliye Bakanımızın vermiş olduğu cevap… Cevap burada…
AHMET YENİ (Samsun) - 50 kere cevapladı.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Cevapta diyor
ki: "Vergi Usul Kanununun 5 inci maddesi bu bilgilerin verilmesini
engelliyor." Sayın Bakanım, bu sizin oğlunuz. Doğrudur veya yanlıştır,
bilmiyorum; ama, böyle bir soru size sorulmuşsa…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
AHMET YENİ (Samsun) - Ticarî sır nedir
bilmiyor musunuz?!
ATİLLA KART (Konya) - Sayın Yeni, ne ilgisi
var? Niye sahip çıkıyorsunuz?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bu sorunun
cevabını lütfen kamuoyuna verin.
Bakınız, bu soruların cevaplandırma
yerleri ilgili dairelerdir. Ancak, Sayın Maliye Bakanı, ilgili daireye
göndermeden özel kaleminden çıkartıyor yazıyı; kimse görmeyecek, kimse
okumayacak. Sayın Bakanım, bunların cevabını vermediğiniz sürece, zan altında
kalırsınız.
AHMET YENİ (Samsun) - Verdi, verdi…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ben, doğru veya
yanlıştır demiyorum. Ve yine, TÜPRAŞ'la ilgili olarak, çok, milletle böyle
dalga geçercesine "nerede görüşecektim" şeklindeki ifadelerinizle de
kendinizi kurtaramazsınız, siz, Ofer'le görüşemezsiniz!..
AHMET YENİ (Samsun) - Sana soracak, değil
mi, senden izin alacak!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -
Görüşebilirsiniz; ancak, TÜPRAŞ'ın, yüzde 14,76'sını ihale yapmadan Ofer'e
verirseniz, onunla yapmış olduğunuz görüşme şaibeli olur! Bizim söylediğimiz
bu. İhaleye çıkarılabilirdi, ihaleye Ofer de girebilirdi, kendisinde kalırsa, o
ihaleyi alabilirdi; ancak, yüzde 14,76'sı ihaleye çıkarılmadı ve enteresandır,
1 lot TÜPRAŞ hissesinin o günkü fiyatı 17 000 000 lira, Sayın Maliye
Bakanımızın vermiş olduğu fiyat 15 400 000 lira; yüzde 10 iskontoyla verdiler!
Niçin yüzde 10 iskontoyla veriyorsunuz Ofer'e?! Niçin o görüşmenin sonunda
yüzde 14,76'sı Ofer tarafından alınıyor?! Değerli milletvekilleri, bunların
hesabının verilmesi lâzımdır. Ne oldu?..
ASIM AYKAN (Trabzon) - Kürsüde yalan
konuşuyorsun yalan!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - O hafta TÜPRAŞ
hisseleri 22 000 000 liraya çıktı ve
450 000 000 dolara alınan bu hisseler, bir hafta içerisinde 600 000 000
dolar oldu arkadaşlar! Sizi bu rahatsız etmiyor mu allahaşkına?! Siz, bundan
üzüntü duymuyor musunuz?! Böyle bir alışverişin sağlıklı olmadığı noktasında
ciddî manada kuşkular beyinlerinizde, kafalarınızda, vicdanlarınızda yer
etmiyor mu değerli milletvekilleri?! Ben, bunu halkımın adına soruyorum!..
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Kendi adına konuş…
BAŞKAN - Sayın Kandoğan, mikrofonunuzu
açıyorum, lütfen, Genel Kurula teşekkür ediniz, arkasından tekrar mikrofonu
açmayacağım. Buyurun efendim, teşekkürünüzü yapar mısınız.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, Maliye Bakanlığı bütçesiyle ilgili daha söyleyecek çok şey
var; ama, maalesef, süremin sonuna gelmiş olmam nedeniyle, bu bütçenin
milletimize, memleketimize hayırlara vesile olmasını diliyor, sizleri saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kandoğan.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Sayın Başkan, bir konu vardı benimle ilgili. Cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakanım.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, şimdi, burada,
tenkit yapmak başka, iftira atmak başkadır. Bakınız şimdi, tenkit adı altında
burada iftiralar atılıyor. Onu özellikle belirtmek istiyorum. İşte benim oğlum
mısır almış da mısırları götürmüş Toprak Mahsullerine satmış, Toprak Mahsulleri
de onları vadeli olarak tekrar satmış. Bu, olduğu gibi yalandır, yalan!
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) - Tazminat
açalım.
İSMAİL DEĞERLİ (İstanbul) - Toprak Mahsulleri Ofisinin…
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Bir dakika… Ben dinledim sizi, siz de beni dinleyin…
Değerli milletvekilleri, herkesin bir işi
var. Benim oğlumun da işi var, 100 000'lerce de tavuğu var; mısırı yerli de
alır, ithal de alır.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Göndermeseydiniz
o zaman.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Ama şimdi, bunları almış da, yok Toprak Mahsullerine satmış, yok Toprak
Mahsulleri ondan sonra tekrar satmış; böyle bir şey söz konusu değildir. Ama,
benim oğlum da olsa, ben hiçbir mükellefin durumunu açıklamadım şimdiye kadar;
fakat, burada gelip -millet de seyrediyor bunu- milletin de kafasını
karıştırmasın diye onun anlayışına dayanarak söylüyorum bunu. Vergi mahremiyeti
diye de bir şey var, ondan dolayı söylemiyordum; ama, milletin kafasını
karıştırıyorlar diye, oğlumun anlayışına sığınıyorum ve bunu açıklıyorum. Böyle
bir satış söz konusu değildir. Bu yalandır. Bu bir.
İkincisi; Kuşadası, Kuşadası yahut TÜPRAŞ,
TÜPRAŞ diye gelip burada milletin kafasını da karıştırıyorlar. TÜPRAŞ, tamamen
kanunlara uygun olarak, mevzuata uygun olarak, her şeyin usulüne uygun olarak
yapılmıştır; toptancı pazarında satılmıştır, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası
tarafından onaylanmıştır, İstanbul Menkul Kıymetlerin bülteninde yayımlanmıştır
ve bunun alımına birçok alıcılar, dış alıcılar katılmıştır, en çok parayı
verene de satılmıştır; ama, Türkiye'nin değeri artıyor.
ATİLLA KART (Konya) - Doğru
söylemiyorsunuz.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Sabancı da Akbanktaki hissesini sattı. Daha fazlaya sonradan fiyatlar yükseldi.
ATİLLA KART (Konya) - Yarın belgeleri
getireceğim.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Türkiye'nin değeri yükseliyor. Kalkıp da zarar ettiniz diye milletin kafasını
karıştırmanın âlemi yoktur. Her şey usulüne uygun olarak yapılmıştır ve bizim,
o konuda, alnımız da aktır, başımız da diktir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, onaltıncı tur
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, milletvekili arkadaşlarıma soru
sorma hakkını tanıyacağım. 20 dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır; 10
dakika içinde sorular sorulacak, diğer 10 dakikada da Sayın Bakan cevap
verecektir.
Soru soracak olan arkadaşlarımız, sorularını gerekçesiz ve kısa
bir sürede sorarlarsa, kendilerinden sonraki sıraya girmiş olan milletvekili arkadaşlarıma
da sıra gelecektir. Onu da bilgilerinize arz ediyorum.
Sayın milletvekilleri, sizlerin de sorarak
öğrendiğiniz, malumunuz olan listeyi 15 inci sıraya kadar kısaca bir okuyayım:
Sayın Haluk Koç, Sayın Ümmet Kandoğan, Sayın Muhsin Koçyiğit, Sayın Muharrem
Kılıç, Sayın Hüseyin Özcan, Sayın Ahmet Işık, Sayın Nuri Akbulut, Sayın Hüseyin
Ekmekcioğlu, Sayın Ali Kavuştu, Sayın Mehmet Kurt, Sayın Tuncay Ercenk, Sayın
Yavuz Altınorak, Sayın Nail Kamacı, Sayın Mesut Özakcan ve Sayın Osman Kaptan.
Şimdi, ilk sıradaki soru sorma hakkına
sahip olan milletvekili arkadaşımıza söz veriyorum.
Sayın Koç, buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, lütfen dinleyin.
Sayın Bakanın oğlundan başka olaylar da var ve burada, yazılı cevap vermeden,
açık, net, somut, sözlü yanıt verecektir umarım.
Sayın Bakan, yurt dışından Türkiye'ye
gelen ve gümrükte el koyulan araçlardan, acaba, hanımınıza, aile fertlerinize
tahsis ettiğiniz var mı? Çok açık bir soru. Ve bu araçlardan bir tanesi,
korumayla birlikte, son günlerde, son dönemde bir kaza yaptı mı yapmadı mı
Sayın Bakan? Ve bu araçların benzinini hangi kalemden kullanıyorsunuz? Bu bir.
İkincisi: Oğlunuz… Oğlunuzun
fabrikalarının bulunduğu Balıkesir'de, hangi partiye bağlı olursa olsun, üç
belediyeye ne kadar yardım yaptınız, ne tür yatırımlar yaptınız ve bu tür
yatırımlar, oğlunuzun oradaki kuruluşlarıyla ilgili altyapı çalışmalarıyla
bağlantılı mı?
Soru üç… Sayın Bakan, çok ciddî sorular;
üçüncüsü de şu: Telekom ile Avea arasında ara bağlantı sözleşme gereği,
Telekom'un Avea'dan alacağı 80 trilyon para neden tahsil edilmedi?
Evet, tavukları filan bırakalım. Bu
sorulara da açık, net, somut yanıtlar verin.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koç.
Sayın Kandoğan, buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Maliye Bakanımıza sormak istiyorum:
Özelleştirme mağdurlarıyla ilgili olarak, daha önce, bir yıl içerisinde 11 ay
çalışacakları söylenmesine rağmen, Bakanlar Kurulu kararıyla bu süre 10 aya
indirilmiş ve bu maaş artışlarından, 40 000 000 liralık maaş artışlarından
bunların istifade etme imkânı getirilmemiştir. Bununla ilgili olarak herhangi
bir çalışmaları var mı? Bu özelleştirme mağdurlarıyla ilgili olarak bundan
sonra ne yapacaklar?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kandoğan.
Sayın Koçyiğit, buyurun.
MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Teşekkürler
Sayın Başkanım.
Sorularımı yöneltiyorum:
Birinci sorum: 2004 yılında dondan
kaynaklanan fındık üreticisi zararının yüzde 15'i ödenmiş, bakiye 246 trilyon
lirası bugüne değin ödenmemiştir. Sayın Bakanım, üreticinin bu zararını ne
zamana kadar ödemeyi düşünüyorsunuz?
İkinci sorum: Hazinece, Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonuna açılan 40 milyar dolarlık kredinin en fazla 12 milyar dolarlık
bölümünün tahsil edilebileceği anlaşılmaktadır. Bakiye 28 milyar doların
akıbeti ne olacak? Bütçede gösterilmediğine göre, acaba silinecek mi?
Bir diğer sorum: Özelleştirme sonucu,
Çukurova ve Kepez Elektrikte işlerine son verilen işçileri işe almayı düşünüyor
musunuz?
İŞKUR İşsizlik Sigortası Fonunda biriken
17 katrilyon lirayı nerelerde kullanmayı düşünüyorsunuz?
Son sorum: Sayın Bakanım, bir konuşmanızda
"bir ülkede KDV, ÖTV gibi dolaylı vergiler oranı yüzde 60'ın üzerine
çıkarsa, o ülkede adaletten söz edilemez" demiştiniz. Bu görüşünüzde bir
değişiklik oldu mu? AKP İktidarı döneminde dolaylı vergiler 6 puan artarak
yüzde 66'dan yüzde 72'ye çıktığına göre, acaba Türkiye'de adalet yok mudur?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koçyiğit.
Sayın Kılıç, buyurun.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, Malatya Sümerbank Fabrikası,
sizin döneminizde, önce 11 milyon dolara ihale edildi, bedel düşük görülerek
iptal edilen ihale ikinci kez yapıldı ve 6,4 milyon dolara satıldı. Fabrikayı
üretim yapmak üzere aldıklarını açıklayan alıcılar, şimdi ise fabrikayı
çalıştırmayacaklarını, arsasına alışveriş merkezleri ve konut yapacaklarını
açıkladılar. Şimdi, benzer bir uygulamayı tekel fabrikası için de görmekteyiz.
Fabrikada teknoloji yenilenmedi; tütün üretimi Malatya'da durduruldu, alım
yapılmıyor; iki vardiya çalışan fabrikada işçiler bir vardiyaya düşürüldü;
yani, kapatılarak satılmanın şartları hazırlanıyor. Sayın Bakanım, samimî
olarak sormak istiyorum: Tekelin Malatya sigara fabrikasının kapatılacağı ve
satılacağı doğru mudur?
Sayın Bakanım, ikinci sorumu yöneltmek
istiyorum; dün, Sayın Millî Eğitim Bakanına da aynı soruyu yönelttim. Malatya
İnönü Üniversitesi Tıp Merkezînin halen kadro kanunu çıkarılmadı. Yarım kalan
işler, açılamayan ameliyathaneler için bu sene ayrılan pay 40 000 YTL, gereken
para ise 25 000 000 YTL. Bu sene bu yatırımlar için kaynak yaratmayı düşünüyor
musunuz?
Sayın Bakanım, son sorum: Hükümetiniz
döneminde, bir taraftan Malatya'daki bölge müdürlükleri kapatılıyor, tütün
alımı durduruluyor, pancar kotası sürdürülüyor, kayısı üreticisine destek
olunmuyor, fabrikalarımız kapatılıyor, üniversitemize yeteri kadar kaynak ve
kadro sağlanmıyor; Sayın Bakanım, Malatya'yı gözden çıkardınız mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kılıç.
Sayın Özcan, buyurun.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Bakanıma soruyorum: Niçin ihalesiz olarak, TÜPRAŞ'ın
14,75'ini, dilim olarak, Global-Ofer ortaklığına verdiniz? TÜPRAŞ Yönetim
Kuruluna, iki yeni yönetim kurulu üyesi atanmış mıdır; atanmışsa bunlar kimdir,
sektörle alakaları nelerdir?
İkinci sorum: Asgarî ücretin 380 YTL
olduğu bir ülkede, iki çocuğu öğrenci olan, kira ödeyen, elektrik ve su parası
ödeyen bir vatandaşın refah içerisinde yaşayacağına inanıyor musunuz? AKP'nin
adaleti bu mudur?!
Üçüncü sorum: Kişi başına gelirin 2 500
dolar olduğu ülkemizde, birden 5 000-6 000 dolara çıktığını söylüyorsunuz.
Hangi memurun, işçinin, köylünün, emeklinin, esnafın geliri birden yüzde 100
arttı; bunu açıklar mısınız? Bu geliri artanlar kimlerdir?
Dördüncü sorum: SSK hastanelerinin Sağlık
Bakanlığına devrinden bugüne kadar, bütçeye neye mal olmuştur; bunu açıklar
mısınız?
Beşinci sorum: Halkın içtiği sudan bile yüzde
18 KDV aldığınızı ve bunu da düzelteceğinizi söylemiştiniz. Ne zaman
düzelteceksiniz?
BAŞKAN - Sayın Özcan, 5 soru yeter mi
efendim?
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Teşekkürler.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Işık.
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Sayın Maliye Bakanımıza, Konya Ovaları
Projesinin en büyük ayağı olan Mavi Tüneldeki büyük katkısından dolayı teşekkür
ediyorum. Sayın Bakanım, 85 trilyon bir kaynak aktarmıştınız, bu desteğin
devamını rica ediyorum.
Üç yıl içerisindeki işsizlik sayısı, Sayın
Bakanım, Türkiye genelinde, kentsel kesimde ve tarımsal kesimde nedir?
Yine, üç yıllık döneminizdeki faiz
ödemelerinin vergi gelirlerine oranı ve millî gelirdeki faiz yükü ne kadardır?
Özel sektör, 2004 ve 2005 yıllarında, ne
kadar Türkiye'ye yatırım yapmıştır?
Son olarak, yabancı sermaye girişi, 2005
yılında ne kadardır? Kesimlerarası gelir dağılımındaki fark açılmakta mıdır,
kapanmakta mıdır? Rakamla cevap istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Akbulut.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Teşekkür
ediyorum.
Ben, Sayın Maliye Bakanımıza tabiî ki
soruyu soracağım. Sayın Bakanım, sayenizde, Türk maliyesi, Türk ekonomisi altın
dönemini yaşıyor. Sizlerle gurur duyuyoruz. Sayın Bakanım, Avrupa Birliği
üyeliğine girişte, Maastricht Kriterlerine sizin Bakanlığınız döneminde
ulaşıldı. Şimdiye kadarki hükümetler denk bütçe yapmayı düşünmediler mi? Neden
düşünemediler? Sorum bu.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akbulut.
Sayın Ekmekcioğlu, buyurun.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Birinci sorum: Telekom özelleştirildikten
sonra, devirden önce nerelere restorasyon ihalesi yaptırıldı? İhaleyi kimlere
verdiniz, kaç paraya verdiniz?
İkinci sorum: Kuşadası ve İstanbul'da
liman ihalelerini alan Ofer'in ortağı Global Değerler Holding temsilcisi,
Kuşadası'nda bir yerel televizyonda, Kuşadası Limanıyla ilgili yaptığı imar
usulsüzlüğünün, çıkarılan yönetmenliklerle hükümetçe örtülmeye çalışılmasının
ardından yönetmeliğin Danıştayca iptal edilmesi üzerine "yönetmelikle
olmazsa yasa çıkar" deme gücünü ve cesaretini göstermiştir ve istediği
yasa bir ay sonra Meclisten çıkmıştır. Soruyorum size Sayın Maliye Bakanı:
Ofer'in ortağı Global Değerler Holding temsilcisi yasa çıkartacak gücü kimden
almıştır; sizden mi, yoksa Sayın Başbakandan mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Ekmekcioğlu.
Sayın Kavuştu, buyurun.
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum) - Sayın
Bakanım, Sinop-Boyabat arasındaki Saraydüzü-Kargı arasında yapılacak olan,
Karadeniz'i İstanbul'a bağlayacak olan yola 2006 yılında ödenek vermeyi
düşünüyor musunuz?
İki: Hububat primleri bayramdan önce
çiftçiye verilecek midir?
HALUK KOÇ (Samsun) - Ödendi demişlerdi ya…
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum) - Arz ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kavuştu.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Kavuştu, Tarım
Bakanı "ödendi" dedi.
BAŞKAN - Sayın Bakanım, buyurun.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, şimdi, bir iki konuya
özellikle açıklık getirmek istiyorum. O da şu: Sayın konuşmacılar devamlı
surette bugün de söylediler, başka zaman da söylüyorlar; yani, aynı konu tekrar
tekrar ediliyor, aynı konuyu bizler de açıklıyoruz, yine aynı konu tekrar
söyleniyor, sanki hiç söylenmemiş, hiç cevaplandırılmamış gibi. Bakınız,
Türkiye'de önemli bir değişim oluyor…
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Bakan kime
cevap veriyor; önce onu öğrenelim de efendim…
BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen, bekleyin…
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Efendim söyleyeceğim, müsaade buyurun. Biz sizi dinledik, siz de beni dinleyin.
Bir dinleyin bakayım, ondan sonra kime olduğunu da anlarsınız zaten.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - O kadar
zeki değiliz, biz nasıl anlayacağız; siz anlatın, anlayalım.
BAŞKAN - Arkadaşlar, müdahale etmeyin,
süre doluyor çünkü.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Şimdi, bu dolaylı dolaysız vergiler meselesinde, işte, dolaylı vergiler şu
kadar artmış, dolaysız vergiler bu kadar artmış… Değerli arkadaşlar, bir defa,
Türkiye ile Avrupa ülkelerini karşılaştırırken aynı bazda karşılaştırmamız
lâzım. Avrupa ülkelerinde alınan sosyal güvenlik primleri -Sosyal Sigorta
primleri, Bağ-Kur primleri, hepsi- dolaysız vergilerin içerisinde telakki
edilir. Dolayısıyla, oradaki dolaysız vergilerin nispetleri bize göre yüksek
gibi görünür. Bizde ise, sigorta primleri falan dolaysız vergilerin içerisinde
telakki edilmiyor, hatta verginin içinde bile telakki edilmiyor; bu bir.
İkincisi: Biz, yine, topladığımız dolaysız
vergilerden mahallî idarelere pay veririz, bu payı verdikten sonraki kalan
kısmı gelir olarak bütçeye yazarız. Buna göre de bir hesap yapılıyor, orada
mahallî idarelere verilen paylar da nazarı itibara alınmıyor. Bizim ülkemizde
dolaysız vergiler çok az, dolaylı vergiler çok fazla; böyle bir durum söz
konusu değil. Herkes işine geldiği gibi hesap yapıyor.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sizin
hesabınızı kullanıyoruz Sayın Bakanım.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Ama, gerçeklere göre hesap yapmak mecburiyeti vardır. Zaten Avrupa Birliğine giriş
aşamasında da Avrupa Birliği, hepinizin de bildiği gibi, katma değer
vergilerine çok fazla önem verir ve bizim katma değer vergisi oranlarımız,
Avrupa Birliğinin birçok ülkesinden daha düşük.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - SayınBakan
genel konuşuyor, sorulara cevap vermiyor ki.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Bakan, cevap
yok ki!
ATİLLA KART (Konya) - Sorulara cevap
verin!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Soru işte, bana sorulan sorulara cevap veriyorum.
ATİLA EMEK (Antalya) - Somut!.. Somut!..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Seninkine de vereceğim. Bekle, vereceğim!
ATİLLA KART (Konya) - Sayın Koç'un
sorusuna cevap verin. Birinci soruya gelir misiniz!
BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen…
ATİLLA KART (Konya) - Birinci soruya
gelin, siz soruya cevap vereceksiniz; burada o tartışılıyor şimdi.
ATİLA EMEK (Antalya) - Vermeyeceğim diyor.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Sizin emrinizle hareket etmiyorum ben burada.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Ama,
İçtüzük var efendim.
ATİLLA KART (Konya) - Politikalarınızı
anlattınız. Siz soruya cevap verin.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Arkadaşlar, bir daha bu dolaylı dolaysız vergileri, lütfen, yanlış şekilde,
burada, gelip, hiç telaffuz etmeyin; bu bir.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Bu raporunuza
bakın. Kendi raporunuza bakın. Rakamlar burada!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
İkincisi: O üç tane belediye dediğiniz belediyelere, ben, ayrıca bir yardım
yapmadım. Bak, Sayın Koç…
HALUK KOÇ (Samsun) - Ben soruyorum efendim.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Ben, öyle, benim orada fabrikam vardır, ben ona yardım ettim… İcap eden her
türlü belediyelere yardımı zaten yapıyoruz biz ve 81 ilde, efendime söyleyeyim,
şu kadar ilçe, şu kadar belde, şu kadar bilmem belediye var; hepsine para
gönderiyoruz. Her yerde benim fabrikam mı var allahaşkına ya!
MEVLÜT COŞKUNER (Isparta) - Araba çarpıştı
mı çarpışmadı mı, onu bir öğrenelim.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Değerli arkadaşlar, şimdi, bakın, bu TMSF'yle ilgili alacaklara…
HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, kaza yaptı
mı araba? Araba var, bir araba!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Yapmadı, yapmadı, kaza maza yapmadı.
HALUK KOÇ (Samsun) - Siz böyle bir araba
tahsis ettiniz mi etmediniz mi?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Şimdi, ben bakanım, benim eşim de arabaya biner, ben de arabaya binerim.
HALUK KOÇ (Samsun) - Hangi arabaya biner efendim?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Bize, İstanbul'a gittiğimiz zaman da tahsis edilen bir araba vardır. Herhalde
bisikletle gidecek halim yok!
HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim,
değiştirmeyin, bakın!..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Nasıl değiştirmeyin ya!
HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim…
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Ne efendimi? Ne değiştirmeyin?
HALUK KOÇ (Samsun) - Özel firmanın
kurumlarında siz yöneticilik yaptınız; arabanız yok mu?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Hanım arabaya binmiş mi binmemiş mi... Ben Maliye Bakanıyım, o da benim
eşimdir.
HALUK KOÇ (Samsun) - Devletin benzinini
kullanıyorsunuz, devletin aracını kullanıyorsunuz, eşiniz kullanıyor; kaza
yaptınız mı yapmadınız mı?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Haa, eşim binmiş, direksiyona geçmiş, kaza yapmış araba, öyle mi? Daha yeni
benim araba da kaza yaptı, hepsi kaza yapıyor…
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Bakan, gümrükte
el konan, şu anda devlete ait olan bir arabayı, eşinize kullandırıyor musunuz
kullandırmıyor musunuz?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Kullandırmıyorum, bitti! Eşime araba kullandırmıyorum; ama, eşim bir yerden bir
yere gidecek, alır gider arkadaş.
HALUK KOÇ (Samsun) - Söyleyin, daha önce
kullandırdım, kaza yaptı deyin, söyleyin… Burada vatanperver nutuklar atmaya
benzemiyor bu!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen…
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Bu konuştuklarınız da sizin Grup Başkanvekilliğinize hiç yakışmıyor.
HALUK KOÇ (Samsun) - Ben, bana yakışanı
yapıyorum, muhalefet yapıyorum.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Bu Grup
Başkanvekilini biz seçtik, memnunuz.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Fikirlere karşı tahammüllü olun, gözünüzü seveyim! (CHP sıralarından
"hangi fikir" sesleri) Tahammüllü olun, yapılan başarılara tahammül
edin.
HALUK KOÇ (Samsun) - Bunun ne başarısı var
yahu?!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Kızmayın, heyecanlanmayın. (CHP sıralarından gürültüler)
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Bakan, biz
heyecanlanmayız; korkmayın!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Bu kadar tepkili olmayın.
HALUK KOÇ (Samsun) - Ama, sizi de
kaçırtmayız…
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Yaptığımız hizmet, millete hizmet yapılıyor…
HALUK KOÇ (Samsun) - Sizi de kaçırtmayız
buradan Sayın Bakan; bunlara devam edeceksiniz.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Ha, ben buradayım hiç merak etmeyin. Siz kaçmayın yalnız buradan, millet sizi
kaçırtmasın.
HALUK KOÇ (Samsun) - Bunlara cevap
vereceksiniz. Böyle alkışlar yok burada! Bak, çıt çıkmıyor. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Geçmiş olsun!..
BAŞKAN - Sayın Koç, lütfen…
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Evet… Kim kaçıyor, kim kaçıyor?.. Oturun, oturun… Oturun da dinleyin.
BAŞKAN - Sayın Bakanım, lütfen…
HALUK KOÇ (Samsun) - Ben kaçmam, ben
kaçmam…Ben burada cevap bekliyorum.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Gelelim Malatya'ya. Malatya'yı da, asla gözden çıkarmadık ve çıkarmayacağız.
Bundan sonraki soruların da hepsini aldım;
yazılı olarak cevap vereceğim.
Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Sayın Bakan,
diğerlerine de böyle cevap veriyorsunuz!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Bir de değerli arkadaşlar, suyun KDV'sini hâlâ yüzde 18 diyor, suyun KDV'si
zaten 8; nerede 18?.. Biraz da öğrenin de gelin yani şunu. (CHP sıralarından
gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) - Arkadaşlar, iyi
tatiller.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) -
Arkadaşlar, size havale ediyoruz, gerekeni yapın.
Hoşçakalın.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…
Sayın Bakanım, tamamladınız mı?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum, tamamladım.
BAŞKAN - Peki.
Süre dolmadığı için, Sayın Mehmet Kurt
burada mı efendim?.. Burada.
Sayın Kurt, mikrofonunuzu açacağım, kalan
sürede sorunuzu sorun, Sayın Bakan size yazılı cevap verebilir.
Buyurun.
MEHMET KURT (Samsun) - Sayın Bakanım,
Özelleştirme İdaresi Başkanına ve şahsınızda sizlere, özelleştirmedeki gayretli
çalışmalarınızdan dolayı teşekkürlerimi arz ediyorum.
Sorumu soruyorum: Samsun Limanı, 2005 yılı
başından itibaren özelleştirme kapsamındadır; fakat, bugüne kadar netice
alamadık. Bu özelleştirmenin ne zaman neticelenebileceği hakkında bir tarih
verebilir misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Kurt, teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Bildiğiniz gibi, Sayın Kurt, limanlar
özelleştirme programı altındadır ve bu limanlar da, biliyorsunuz, Türkiye
Devlet Demiryollarının limanlarıydı; bununla ilgili uzun çalışmalar yapıldı ve
bu limanların özelleştirmesini, biz, Mersin Limanından, İskenderun Limanından
başladık, İzmir Limanıyla…
Şimdi, yakında İzmir Limanı özelleştirmeye başlayacak.
Şimdi, Mersin Limanını Singapurlular
kazanmışlardı; 755 000 000 dolar. Yani, Türkiye'nin, bunlar, görmediği rakamlar
ve bunlarla ilgili de yargı kararları tamamlandıktan sonra limanların
özelleştirilmesini tamamlayacağız ve bu arada da, inşallah, bu sene İzmir
Limanının da ihalesine çıktık ve ancak onun neticelendirilmesi önümüzdeki sene
söz konusu olacak. Arkasından, Bandırma Limanı, Derince Limanı ve ondan sonra
da Samsun Limanı özelleştirme kapsamı içerisinde. İnşallah, 2006 yılı olarak,
biz bunu planlıyoruz; fakat, bu arada, takdir edersiniz ki, bunun altyapı
çalışmaları da devam ediyor, onlar da oldukça uzun zaman alıyorlar ve bu konuda
da ilgili, Rekabet Kurumu gibi kurullardan ön fikir de alıyoruz onlarla ilgili.
Demek ki, 2006 yılı içerisinde bu çalışmalarımızı biz tamamlarız. 2006 yılı
içerisinde de Samsun Limanını özelleştirmeye çıkacağımızı umut ediyorum ve
inşallah, oradan da, bu Türkiye'nin gelişen, yükselen değerleri içerisinde iyi
bir netice alacağımızı tahmin ediyorum.
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemi
tamamlanmıştır.
Şimdi, sırasıyla, onaltıncı turda yer alan
bütçelerin bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı okutup,
oylarınıza sunacağım.
Maliye Bakanlığı 2006 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
12 - MALİYE
BAKANLIĞI
1.- Maliye
Bakanlığı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
A - C E T V E L İ
Fonksiyonel
Kod Açıklama (YTL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 21.279.060.452
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma Hizmetleri 1.271.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 44.368.800
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 İskan ve Toplum Refahı Hizmetleri 2.210.000.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
09 Eğitim Hizmetleri 3.667.100
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir
10 Sosyal Güvenlik ve Sosyal Yardım
Hizmetleri 9.835.000.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir
TOPLAM 33.373.367.352
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Maliye Bakanlığı 2006 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Maliye Bakanlığı 2004 malî yılı
kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.- Maliye
Bakanlığı 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
BAŞKAN- (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
Maliye Bakanlığı 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
A - C E T V E L İ
Lira
- Genel Ödenek Toplamı : 23.725.540.006.350.000
- Toplam Harcama : 22.858.874.202.100.000
- Ödenek Dışı Harcama : 99.788.533.450.000
- İptal Edilen Ödenek : 966.454.337.700.000
BAŞKAN- (A) cetvelini kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Maliye Bakanlığı 2004 malî yılı
kesinhesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Kamu İhale Kurumu 2006 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
42.06 -
KAMU İHALE KURUMU
1.- Kamu
İhale Kurumu 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
A - C E T V E L İ
Fonksiyonel
Kod Açıklama (YTL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 10.410.540
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma Hizmetleri 85.980
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik İşler ve Hizmetler 64.592.040
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 75.088.560
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
B - C E T V E L İ
KOD Açıklama (YTL)
02 Vergi Dışı Gelirler 75.088.559
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Alınan Bağış ve Yardımlar 1
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 75.088.560
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kamu İhale Kurumu 2006
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Gelir İdaresi Başkanlığı
2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
22.76 - GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
1.- Gelir İdaresi Başkanlığı 2006 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
A - C E T V E L İ
Fonksiyonel
Kod Açıklama (YTL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 2.605.564.200
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 2.605.564.200
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir İdaresi Başkanlığı
2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.35 - ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANIĞI
1.- Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2006 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
A - C E T V E L İ
Fonksiyonel
Kod Açıklama (YTL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 8.089.783.
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik İşler ve Hizmetler 6.988.217
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 15.078.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
B - C E T V E L İ
KOD Açıklama (YTL)
02 Vergi Dışı Gelirler 15.078.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 15.078.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
böylece, Maliye Bakanlığı, Kamu İhale Kurumu, Gelir İdaresi Başkanlığı ve
Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 2006 malî yılı bütçeleri ile Maliye
Bakanlığının 2004 malî yılı kesinhesabı kabul edilmiştir; Maliye Bakanlığımız,
ilgili kurumlar ve millettimiz için hayırlı olmalarını temenni ediyorum.
Onaltıncı tur görüşmeler tamamlanmıştır.
Saygın milletvekilleri, 2006 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Genel ve Katma Kesinhesap
Kanunu Tasarılarının 1 inci maddeleri kapsamına giren bakanlıkla ilgili
kuruluşların bütçeleri ve kesinhesapları ile gelir ve finansmanıyla ilgili 2
nci maddenin görüşmeleri tamamlanmış bulunmaktadır.
Sayın milletvekilleri, programa göre, 2006
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu
Tasarılarının oylanmamış maddelerinin oylamasını yapmak için, 25 Aralık 2005
Pazar günü, saat 11.00'de toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Hepinize hayırlı akşamlar diliyorum.
Kapanma
Saati: 18.28