BIM 2 3 2006-02-03T11:52:00Z 2006-02-03T11:52:00Z 68 42461 242032 TBMM 2016 484 297232 9.2812 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM: 22       CİLT: 105                                                      YASAMA YILI: 4

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

 

41 inci Birleşim

24 Aralık 2005 Cumartesi

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

l.- 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli Daireler ve  İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/1119; 1/1084, 3/907; 1/1085, 3/908) (S.Sayısı: 1028, 1029, 1030)

A) MALİYE BAKANLIĞI

1.- Maliye Bakanlığı  2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Maliye Bakanlığı  2004 Malî Yılı Kesinhesabı

B) KAMU İHALE KURUMU

1.- Kamu İhale Kurumu  2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

C) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

1.- Gelir İdaresi Başkanlığı    2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

D) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI

1.- Özelleştirme İdaresi Başkanlığı  2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

E) GELİR BÜTÇESİ

III.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın, konuşmasında, Partisine sataşması nedeniyle konuşması

2.- Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş'ın, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın, konuşmasında, Partisine sataşması nedeniyle konuşması

3.- Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa’nın, Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, konuşmasında, Partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 11.00'de açılarak beş oturum yaptı.

2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli Daireler ve İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarılarının (1/1119; 1/1084, 3/907; 1/1085, 3/908)          (S. Sayıları: 1028, 1029, 1030) görüşmelerine devam olunarak;

Millî Eğitim Bakanlığı,

Yükseköğretim Kurulu,

Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü,

Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi,

Üniversiteler,

2006 yılı bütçeleri ile;

 

Millî Eğitim Bakanlığı,

Yükseköğretim Kurulu,

Üniversiteler,

2004 malî yılı kesinhesapları;

Kabul edildi.

 

Samsun Milletvekili Haluk Koç:

Ağrı Milletvekili Naci Aslan'ın,

Elazığ Milletvekili Zülfü Demirbağ'ın,

Konuşmalarında, Partisine;

Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, konuşmasında, Grubuna,

Sataştığı iddiasıyla birer açıklamada bulundular.

 

Alınan karar gereğince, 24 Aralık 2005 Cumartesi günü saat 11.00'de toplanmak üzere, birleşime 20.46'da son verildi.

 

Nevzat Pakdil

Başkanvekili

            Bayram Özçelik           Yaşar Tüzün

             Burdur                      Bilecik

Kâtip Üye                Kâtip Üye

 

 

 

BİRİNCİ OTURUM

Açılma saati: 11.08

24 Aralık 2005 Cumartesi

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 41 inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Sayın milletvekilleri, 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli Kesinhesap Kanunu Tasarıları üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.

Program uyarınca, bugün bir tur görüşme yapacağız.

Onaltıncı turda, Maliye Bakanlığı, Kamu İhale Kurumu, Gelir İdaresi Başkanlığı, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı bütçeleri ile Gelir Bütçesi yer almaktadır.

 II. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Genel ve Katma        Bütçeli Daireler ve  İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/1119; 1/1084, 3/907; 1/1085, 3/908) (S. Sayısı: 1028, 1029, 1030) (x)

A) MALİYE BAKANLIĞI

1.- Maliye Bakanlığı 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Maliye Bakanlığı 2004 Malî Yılı Kesinhesabı

B) KAMU İHALE KURUMU

1.- Kamu İhale Kurumu 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

C) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

1.- Gelir İdaresi Başkanlığı 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

D) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI

1.- Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

E) GELİR BÜTÇESİ

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Sayın milletvekilleri, 6.12.2005 tarihli 27 nci Birleşimde, bütçe görüşmelerinde soruların gerekçesiz olarak yerinden sorulması ve her tur için soru-cevap işleminin 20 dakikayla sınırlandırılması kararlaştırılmıştır. Buna göre, turda yer alan bütçelerle ilgili olarak soru sormak isteyen milletvekillerinin görüşmelerin bitimine kadar sorularını sorabilmeleri için, şifrelerini yazıp parmak izlerini tanıttıktan sonra ekrandaki söz isteme butonuna basmaları gerekmektedir. Mikrofonlarındaki kırmızı ışıkları yanıp sönmeye başlayan milletvekillerinin söz talepleri kabul edilmiş olacaktır. Tur üzerindeki görüşmeler bittikten sonra, soru sahipleri, ekrandaki sıraya göre, sorularını yerlerinden soracaklardır. Soru sorma işlemi 10 dakika içinde tamamlanacaktır, cevap işlemi için de 10 dakika süre verilecektir. Cevap işlemi 10 dakikadan önce bitirildiği takdirde, geri kalan süre için, sıradaki soru sahiplerine söz verilecektir.

Bilgilerinize sunulur.

Saygıdeğer arkadaşlarım, sistemdeki teknik bir arıza nedeniyle, onun giderilmesi açısından, birleşime 5 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 11.10

 

 

 

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma saati: 11.20

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 41 inci Birleşiminin İkinci Oturumun açıyorum.

Onaltıncı turda yer alan bütçelerin görüşmelerine devam ediyoruz.

 II. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1.- 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Genel ve Katma        Bütçeli Daireler ve  İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/1119; 1/1084, 3/907; 1/1085, 3/908) (S. Sayısı: 1028, 1029, 1030) (Devam)

A) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)

1.- Maliye Bakanlığı 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Maliye Bakanlığı 2004 Malî Yılı Kesinhesabı

B) KAMU İHALE KURUMU  (Devam)

1.- Kamu İhale Kurumu 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

C) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI  (Devam)

1.- Gelir İdaresi Başkanlığı 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

D) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI  (Devam)

1.- Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

E) GELİR BÜTÇESİ  (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Konuşmalara başlamadan önce, bir hususu arkadaşlarım bana hatırlattılar, ben de Heyetinize arz etmek istiyorum: Arkadaşlarımız geldiğinde soru sormak için, Başkanvekili -yani, şu anda ben yönettiğime göre- açmadan önce birkısım arkadaşlarımız girmişler. Şu anda ben ekrana da hiç bakmadım, bakmak da istemiyorum, kimlerin girdiğini de bilmiyorum. Bu hususta böyle bir şey oluşmuş. Dolayısıyla, geçmişte de aynı şekilde olmuştu. Hepinizin birden, burada bulunan arkadaşlarımızın da, Heyetinizin de izniyle -daha önceden girildiği için- şu anda ekrandaki mevcut olan isimleri sildirip, yeniden bütün arkadaşlarımızın sisteme girmesini sağlayacağım. Ekranda da kimin olduğunu, kimin bittiğini de şahsen bilmiyorum. Şu anda ekran yüzde… Onun için, izninizle, bu işlemi tekrarlatıyorum.

Buyurun, arkadaşlarımız sisteme girebilirler.

Sayın milletvekilleri, şimdi, gelir ve finansmanla ilgili 2 nci maddeyi okutuyorum:

Gelir ve finansman

MADDE 2.- a) Gelirler:

Bu Kanuna ekli (B) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;

1. (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçenin gelirleri 156.850.000.000 Yeni Türk Lirası,

2. (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin gelirleri 2.962.934.858 Yeni Türk Lirası öz gelir, 7.652.237.552 Yeni Türk Lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam 10.615.172.410 Yeni Türk Lirası,

3. (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların gelirleri 1.149.074.838 Yeni Türk Lirası,

olarak tahmin edilmiştir.

b) Finansman:

Bu Kanuna ekli (F) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;

1. (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin net finansmanı 696.313.951 Yeni Türk Lirası,

2. (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların net finansmanı 1.500.000 Yeni Türk Lirası,

olarak tahmin edilmiştir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, onaltıncı turda, grupları ve şahısları adına söz alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum:

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu, Algan Hacaloğlu, Oğuz Oyan, Mustafa Özyürek; AK Parti Grubu, Mehmet Ergün Dağcıoğlu, Temel Yılmaz, Orhan Yıldız, Sabri Varan, Halil Aydoğan; Anavatan Partisi Grubu, Muhsin Koçyiğit, Mehmet Sait Armağan.

Şahısları adına; lehte, Balıkesir Milletvekili Ali Aydınlıoğlu ve aleyhte, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan.

İlk söz, Cumhuriyet Halk Partisi  Grubu adına, İstanbul Milletvekili Algan  Hacaloğlu'na  aittir. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Hacaloğlu, buyurun efendim.

CHP GRUBU ADINA ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2006 yılı Maliye Bakanlığı bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime geçmeden evvel, Atatürk ilke ve devrimlerini içlerine sindiremeyen gözü dönmüş mollaların, bundan yetmişbeş yıl evvel Menemen'de şehit ettikleri Aziz Asteğmen Kubilay'ın anısı önünde saygıyla eğiliyorum.

Değerli arkadaşlarım, yıllardır neoliberal rant ekonomisinin cenderesinde, son yıllarda ise IMF'nin yakın denetim ve gözetiminde sürdürülen ekonomi politikaları sonucunda ülkemizde işsizlik, yoksulluk ve giderek yolsuzluk geniş boyutlara tırmanmıştır. Bu çerçeve içinde sosyal devlet çökertilmiş ve giderek ülke yönetimi yaygın bir kuralsızlık ve yolsuzluk kuşatması altına girmiştir.

Değerli arkadaşlarım, ne yazık ki, yıllardır ülkemizde çoğunluğu elinde bulunduran sağ partilere, çağdaş siyasî etik ve ahlak ilkelerinin bu Yüce Mecliste de kurala dönüştürülmesi mümkün olamamıştır ve bu Yüce Meclise de bunu kabul ettiremedik. Üç yıldır, ne yazık ki, size de bunu kabul ettiremedik. Oysa, tüm demokratik ülkelerde bütçe, ancak siyasî ahlakı bayrak yapmış olan parlamento iradesiyle saydam ve güven verici bir yapıya kavuşabilir. Siyasî ahlak kurallarına geçit vermeyen parlamentoların bütçe tasarıları ise, genelde erdemsizlik tuzaklarıyla kuşatılma tehdidi altındadır. 2006 yılı bütçesi, özellikle Maliye Bakanlığı bütçesi de, bugün, ne yazık ki, böylesine bir risk altındadır. Ancak, şimdi sorun sadece bununla sınırlı değildir. Sorun, aynı zamanda, hükümetin bu Yüce Meclisi umursamayan, âdeta yok sayan tavrıyla ilgilidir.

Değerli milletvekilleri, bu bütçenin temelini, omurgasını oluşturan hedefler, Devlet Planlama Teşkilatının üç yıllık orta vadeli programına dayanmaktadır. Ancak, ekonominin geleceğine yön veren bu stratejik hedefler altında, ne yazık ki, Yüce Meclisin onayı yoktur, iradesi yoktur. Yani, önümüzdeki üç yılda Türkiye ekonomisi hangi hızla büyümelidir, hangi sektörlere öncelik verilmelidir, her yıl ne kadar istihdam ve iş olanağı yaratılmalıdır, ekonomide dış açık, kamu yatırımları, kamu kesimi açığı önümüzdeki yıllarda hangi boyutlarda olmalıdır; hükümet bunları belirlerken, size sormadı, sizin onayınızı almadı, sadece IMF'nin ve AB'nin onayına sundu, oradan icazet aldı.

Sayın Babacan, 2006-2008 dönemini kapsayan ekonomik programı AB'ye teslim ettiklerini açıkladı. Peki, AB'ye teslim etmeden evvel bu Meclise sunup onayını aldınız mı?! AB'ye teslim ettiniz de ne diye Türkiye Büyük Millet Meclisine teslim etmediniz?! Ne diye bu Yüce Meclisin iradesinden kaçıyor, onu âdeta yok sayıyorsunuz?! AB müzakere belgesini muhalefetten saklıyorsunuz, bütçenin çatısını oluşturan ekonomik programı Yüce Meclisten kaçırıyorsunuz. Bu nasıl bir teslimiyetçi anlayıştır; gerçekten, yazıklar olsun! (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, Yüce Parlamentonun onayından geçmeyen bu temel değer ve büyüklükler üzerine kurulan 2006 yılı bütçesi, ulusumuzun değil, ancak IMF'nin bütçesi olabilir. Bu teslimiyetçi, kaypak, kendinden menkul yönetim anlayışınızı CHP Grubu olarak şiddetle kınıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bu bütçenin ayak bağı, IMF'yle kurulmuş olan teslimiyetçi ilişkidir. Bu ilişkinin temelinde, Türkiye'nin IMF'ye ve dış dünyaya olan borçlarının hızla tasfiyesi, Türkiye ekonomisinin ulusal birikim ve kalkınma önceliklerine özen göstermeden dünya ekonomisine entegrasyonu vardır. Ülkemizde enflasyon inmekte; ancak, vatandaşın alım gücü artmamakta, yoksulluk giderek daha yaygınlaşmaktadır. Faizler düşmekte; ancak, reel faizler hâlâ sıcak paranın iştahını artırmakta, kamunun iç ve dış borçları giderek daha tırmanmaktadır. Vergi gelirleri artmakta; ancak, artırılan vergi gelirleriyle, vergi yükü toplamının yüzde 70'lerine doğru tırmanan dolaylı vergilerle, halkımızın, dargelirlilerin sırtına yük bindirilmekte, vergide adaletsizlik giderek daha yaygınlaşmaktadır. İstihdam üzerindeki aşırı vergi yükü kayıtdışı ekonomiyi derinleştirmekte, işsizliği daha da artırmaktadır. Tüm bu çarpıklıklar içinde izlenmekte olan kur politikası, sıcak para ve borçlanmayla tetiklenen cari açık, 23 milyar dolarla, gayrisafî yurtiçi millî hâsılanın yüzde 6,4'üyle tarihî bir rekor düzeyine tırmanmıştır ve giderek ekonomik istikrar için ciddî bir tehdit oluşturmaya başlamıştır.

Değerli arkadaşlarım, tabiatıyla, Türkiye dünyaya açılmalıdır; dışticaretini hızla geliştirmelidir, ulusal duyarlılıklarını korumak kaydıyla, AB'ye tam üyeliği kotarmalıdır; ancak, bu hedefler, bugün olduğu gibi, hiçbir şekilde, sıcak paraya uluslararası finans çevreleri ve tekellerin belirlediği senaryolarla kendimizi kaptırarak, ona teslim olunarak sürdürülmemelidir.

Değerli arkadaşlarım, IMF uyarıyor "Türkiye, cari işlemler açığını dışborçlarını artırıcı bir biçimde finanse ediyor, dış finansman koşulları değişirse, sorun yaşarsınız" diyor; ama, siz, hâlâ, bunu umursamaz havalardasınız.

Tabiatıyla, malî disiplin önemlidir; ancak, mevcut ucuz kur politikası koşullarında malî disiplin sağlamanın cari açık kırılganlığını azaltmaya önemli bir katkısı olmamaktadır. Bu politika, özel kesimi daha çok ithalat, daha çok borçlanmaya sürüklemektedir. Risk krizinin kontrol altına alınabilmesi için, spekülatif sıcak paranın ani çıkışını caydıracak, sınırlı, öngörülebilir bir vergi uygulamasına hızla geçilmelidir.

Değerli arkadaşlarım, 1999 yılı sonundan beri uygulanmakta olan IMF programları sonucunda, konsolide bütçe kapsamı içindeki kamu borçları 201 milyar dolar artmıştır. Sizin üç yıllık iktidar döneminizde ise, toplam kamu borçlarındaki artış 104 milyar dolardır. İlaveten, bu üç yıllık döneminiz içinde, 100 milyar dolarlık içborç faizi ödediniz. Ödemiş olduğunuz bu içborç faizi, 2006 yılı kamu bütçesi kapsamındaki toplam kamu yatırımlarının 15 katı, tarıma öngördüğünüz toplam desteğin tam 36 katıdır.

Değerli milletvekilleri, hükümetin sunmuş olduğu bütçenin çatısını oluşturan; ancak, sizin onayınıza sunulmamış olan 2006-2008 dönemi programı, ekonominin bu dönemde yüzde 5 oranında büyümesini öngörmektedir. Bu, kısır, yetersiz bir büyüme hızıdır. Yüzde 5'lik bu yetersiz büyüme hızı, AKP İktidarının ufuksuz, iddiasız, dar vizyonunun, sadece günü kurtarma anlayışının ürünüdür. Eğer, ulusal ekonomimiz, önümüzdeki dönemlerde, hükümetin öngördüğü gibi, yüzde 5'lik bir büyüme hızıyla yetinirse, kişi başına millî gelir, yani insanlarımızın refah düzeyi, ancak kırk yılda, yani 2045 yılında, AB vatandaşlarının bugünkü ortalama refah düzeyine ulaşabilir. Toplumumuzun geleceğe yönelik umudu ve beklentisi, büyük, güçlü ve müreffeh Türkiye iddiası ve özlemi bu değildir, bu olamaz. Belli ki, hükümet, Türkiye toplumunu tanımamakta, onun dinamizmi, iradesi, vizyonuyla, frekansları uyuşmamaktadır. Türkiye, her yönüyle yeniden yapılanarak, tüm ulusal kaynaklarını, bilgi çağının olanaklarını en iyi şekilde değerlendirerek, gelecek on yıllar boyunca, mutlaka, yılda ortalama yüzde 7 reel hızla büyümelidir; böylelikle ancak, millî gelirin, yani ulusal refah düzeyinin, on yılda ikiye katlanması sağlanabilir.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye, kalkınmasına, ulusal refah düzeyinin gelişmesine daha çok kaynak aktarmalıdır. Bu amaçla, IMF'nin dayatması olan, kamu kesiminde, gayri safî millî hâsılanın yüzde 6,5'u düzeyinde belirlenmiş olan faizdışı fazla oranı, yüzde 3 düzeylerine çekilmelidir; ancak böylelikle, sağlığa, eğitime, sosyal kalkınmaya, tarıma ve bölgesel kalkınmaya daha çok kaynak ayırmak, kamu çalışanlarının emeklerini, haklarını verebilmek mümkün olabilir.

Değerli arkadaşlarım, kamunun dışborçları, uzlaşmayla, yeni geri ödeme takvimine bağlanmalıdır. Kamunun, IMF'ye, belirli yabancı kesimlere olan dışborçlarının, uzlaşma ve dayanışma anlayışı içinde, asgarî beş yıl sonra başlamak üzere, yeni bir ödeme takvimine bağlanması, stratejik hedef olarak bu Meclisçe belirlenmelidir.

Bölgesinde, istikrarın ve uluslararası barışın korunmasında, demokrasinin gelişmesinde en önemli güvencesini oluşturan Türkiye modelinin sahibi olan ve üstlenmiş olduğu bölgesel güvenlik yükümlülükleri nedeniyle, uzun yıllardır, en yüksek düzeyde askerî harcamalar yapmaya mecbur kalmış bir ülke olarak Türkiye, bu borç ertelemesini, Batılı dostlarımızdan isteme hakkını, en ileri düzeyde, doğal hakkı olarak görmelidir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, yıllardır, sağ iktidarlarla, kamu yatırımlarını âdeta unuttu. Özellikle, son üç yıldır, IMF'nin bu konudaki talimatları, âdeta ideolojik tercihe dönüştürüldü. Ekonomide teknolojik yapılanmanın sağlanması ve verimliliğin artmasının, yeterince ek istihdam yaratılmasının, bölgesel dengesizliklerin aşılmasının tek çıkış yolu yeterli ve yerinde yatırımdır. Bu nedenle, bu yıl ve gelecek uzun yıllar bütçenin en az yüzde 15'i kamu kesimi sabit yatırımlarına tahsis edilmelidir.

Değerli arkadaşlarım, AB ülkeleri, geçen gün onayladıkları 2007-2013 bütçesiyle kaynaklarını kendi doğusuna, eski Sovyet bloku ülkelerine cömertçe aktarmayı kabul ettiler. Biz de, Meclis olarak, kendimize bundan bir ders çıkarmalıyız. Biz de, artık, gönlümüzü ülkemizin doğusuna açmalıyız. Ülkemizin geri kalmış yörelerindeki insanlarımızın feryadını duymalıyız. Derin bir uçuruma dönüşen iç barışımıza tahdit oluşturan bölgelerarası kalkınmışlık farkını kapatmayı hedef almalıyız. Biz de, artık, ülkemizin doğusuna, güneydoğusuna el uzatmalı, bu bölgelerin kalkınması için bütçeden yeterli kaynak aktarmalıyız. Bu anlayış ve kararlılıkla gelecek on yıllık sürede, her yıl bütçenin yüzde 5'ini sadece bu amaca yönelik olarak tahsis etmeliyiz.

Değerli arkadaşlarım, işsizlik, ailelerimizin yaşamını karartan, sosyal travmalara yol açan en temel toplumsal sorundur. İşsizlik sorunu aşılamadan toplumsal barış sağlanamaz. Günümüzde, işsizlik, düzeltilmiş rakamlarla hâlâ yüzde 15'ler düzeyindedir. Bu nedenlerle, biraz evvel belirttiğim büyüme ve özel duyarlılıklar içinde, Türkiye, her yıl asgarî 1 000 000 ek istihdam yaratacak, yani, her yıl 1 000 000 kişiye ek iş olanağı sağlayacak bir yapıyı, bir programı uygulamaya geçirmelidir.

Değerli arkadaşlarım, asgarî ücret ve maaşlar üzerinde de kısa bazı şeyler söylemek istiyorum. Asgarî ücret, işçinin, çalışanın eline geçmesi gereken asgarî nakdi ücretten çok, istidam edilen bir işçi için ödenmesi gereken zorunlu sigorta primi ve belgelerini belirleyen temel bir ölçüt haline getirildi. Hükümet, 2006 yılı için asgarî ücreti 380 lira olarak belirledi. Net asgarî ücret, ayda          30 000 000, yani, günde 3 simit parası düzeyinde artırıldı. Oysa, bilindiği gibi, 4 kişilik bir ailenin gıda harcamaları için asgarî gerekli olan miktar, kasım 2005 itibariyle 531 000 000 liradır. Bu tavrıyla hükümet, asgarî ücretle çalışmakta olan vatandaşlarımızın insanca yaşama haklarını engellemektedir. Hükümetin bu politikasında insaf duygusunun mevcut olduğunu söyleyebilmek ne yazık ki mümkün değildir.

Bu bütçeyle, yüzbinlerce kamu çalışanı, 2006 yılında altı aylık yüzde 2,5; yıllık yüzde 5,1'lik zam oranıyla yetinmek zorunda kalacaktır. Kendilerinden grevli toplu sözleşme hakları esirgenmiş olan kamu çalışanları, önümüzdeki yılda da ne refah payı haklarını ne de geçmiş enflasyon kayıplarını alabileceklerdir.

Emeklilerin durumuysa daha da vahimdir. Hükümeti, işçi, memur ve emeklilerin haklarını gasp eden bu acımasız tavrı nedeniyle şiddetle kınıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, hükümet, özelleştirmeyi tam bir ideolojik anlayışla sürdürmektedir. Ülkemizin en büyük, en kârlı, en stratejik sanayi kuruluşlarını, ulusal çıkarları, ulusal sanayiin gereklerini hiç umursamadan yabancılara satıyorsunuz. Kamu yararını çiğniyorsunuz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Özellikle çimento ve elektrik sektörlerinde bölgesel tekeller oluşmasına göz yumuyorsunuz. Özelleştirmenin, kuralsızlığa, adam kayırmacılığına ve vurguna dönüşmesine çanak tutuyorsunuz. IMF'le imzaladığınız son niyet mektubunda, Özelleştirme İdaresi Başkanlığının elindeki tüm kuruluşların 2006 yılında tümüyle satılması sözünü verdiniz. Yani, TEDAŞ'ı, Tekeli, Türk Hava Yollarını, Türkiye Denizcilik İşletmelerini, Türkiye Şeker Fabrikalarını, Soma (A) ve (B) Termik Santrallarını, Hamitabat, Kemerköy ve Yeniköy Elektrik Üretim ve Ticaret Şirketlerini, Karadeniz Bakır İşletmelerini, Petkim, TÜPRAŞ ve Telekomun geri kalan hisselerini tümüyle satmaya söz verdiniz. Tüccar siyasetin partisi olduğunuzu biliyoruz; ancak, yazıktır, günahtır, lütfen aklınızı başınıza toplayın diyorum. Çünkü, gün gelir, bunun hesabını sizden fena sorarlar.

Sayın Bakan, sözlerimi toparlarken size son bir soru yöneltmek istiyorum. Geçenlerde kendi partinizden bir milletvekili arkadaşınız size yönelik bir eleştiride bulundu. Sizin yanıtınız ise "o hangi siyasî partiden ne gibi cazip bir teklif aldığını hele bir açıklasın" oldu.

Sayın Bakan, siz, her konuya böyle çıkar  penceresinden mi bakarsınız? Bakan olma sorumluluğu bu kadar hafife alınacak bir konu mudur? Siyaset bu kadar ucuz mudur?

Değerli arkadaşlarım, Türkiye, ne kendisi için 4 kez af çıkaran bir Maliye Bakanını ne de siyasetin bu kadar hafife alınışını, hak etmemektedir.

Buradan yurttaşlarımıza son bir mesaj vermek istiyorum.  AKP İktidarının yarattığı bu karamsar tablo, kesinlikle kimseyi umutsuzluğa sevk etmemelidir. Türkiye, büyük ve güçlü bir ülkedir; temelleri çok sağlam bir cumhuriyettir. Hiç şüphe duymuyorum ki, ilk genel seçimlerde Türkiye'nin önü açılacak, sosyal demokrasi ülkemizde de iktidar olacak, halkın iktidarı kurulacaktır.

Hepinize en derin saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Hacaloğlu.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ikinci konuşmacı, İzmir Milletvekili Oğuz Oyan.

Sayın Oyan, buyurun efendim.(CHP Grubu sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA OĞUZ OYAN (İzmir)-Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bugün burada bütçenin önemli bir konusunu görüşüyoruz. Maliye Bakanlığını, Gelir İdaresi Başkanlığını, Kamu İhale Kurumunu, Özelleştirme İdaresi Başkanlığını ve gelir bütçesini konuşuyoruz.

Şimdi burada az zamanda çok konuyu dile getirmek zorundayız. O  yüzden sonunda söyleyeceğimi baştan söyleyeyim, belki Sayın Bakanın ilgisini  de çekmeye muvaffak oluruz.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'de bütçelerinin bir ciddiyetinin kalmadığı uzun zamandır biliniyordu; fakat, şimdi üzülerek görüyoruz ki, devri iktidarınızda Maliye Bakanlarının da bir ciddiyeti kalkmamıştır. Belki burada  artık bir uyum söz konusu olabilir.Yani, iki ciddîye alınmayacak konu, bütçe ve Maliye Bakanları birlikte yaşamaya devam edecekler.

Şimdi, şunu söylemek istiyorum: Kamuoyunun belli bir ağırlığının olduğu, medyanın, okuyucusunun veya izleyicisinin bilgilenme hakkını kendi dar ekonomik çıkarlarına ezdirmediği ülkelerde, tartışmalı hale gelmiş maliye bakanları, hatta, bir başbakan bile koltuğunu koruyamaz.

Değerli arkadaşlarım, bakınız, burada, Özelleştirme İdaresi bütçesini de görüşüyoruz. Ben şunu soruyorum: Ofer skandalları ne oldu? Kuşadası, Galataport gibi şaibeli işlerin hesabı ne oldu? TÜPRAŞ'ın yüzde 14,76 hissesinin esrarengiz yöntemlerle, alelacele, birtakım kişilere ehven fiyatlarla devredilmesinin hesabı ne oldu? Tabiî, bunun üzerinden aktarılan yüzmilyonlarca dolarlık rantın hesabı ne oldu? Hariri'yle özel ilişkiler konusu ne oldu? Mahkeme kararıyla sabit olan, Albayraklar'a devredilen Balıkesir SEKA Fabrikasının peşkeş çekilmesi sona erdirildi mi? Buna benzer, bu tür uygulamalara göz yumanlar ne oldu? Yani, şimdi, ne oldu…

Gelişmiş bir demokraside değerli arkadaşlarım, bunun tek bir yolu vardır; istifa mekanizmasıdır. Bu gelişmiş demokrasilerde, bu tür bakanlar, ne halkın içine çıkacak cesareti bulabilirler ne siyaseti  sürdürebilecek cüreti kendilerinde görebilirler.

Buna tabiî bazı şeyler daha ekleyebiliriz. Yani, sahte belge, fatura düzenleme suçlarına kendisine dönük olarak aflar getirebilen -sayısını artık şaşırdığımız-, mahdumunun, yani, oğlunun mısır ithalatı için gümrükleri belli bir dönem özel olarak indirmeyi başarabilen, becerebilen, hatta, Toprak Mahsulleri Ofisine sonradan bir satışını da sağlayabilen, işadamı sıfatı taşıyan oğlunu Ofer'le yapılan toplantılarda bulundurma ciddiyetsizliğini gösterebilen ve daha bildik bilmedik -bilmediğimiz şeyler muhtemelen daha çok tabiî; çünkü, biz, buzdağının sadece görünen tarafıyla ilgiliyiz, görünmeyen tarafını kendileri daha iyi bilirler- nice devlet adamı sorumluluğuyla bağdaşmayan işlere bulaşmış bir bakan, hâlâ, koltuğunu nasıl korur?!

Değerli arkadaşlar, bunu da size şunun için söylüyorum: Burada, eğer bu Bakan koltuğunu koruyorsa, Başbakan o Bakanı koltuğunda tutabiliyorsa, inanın değerli arkadaşlarım, AKP'li milletvekili arkadaşlarım, bunda sizin de vebaliniz vardır ve şunu açıkça söyleyeyim: Türkiye, böyle bir bakana layık değildir ve hatta, sizin partiniz bile layık değildir. Dolayısıyla, Türkiye'de demokrasinin standartlarını yükseltmek için daha fazla çabaya ihtiyaç vardır.

Değerli arkadaşlarım, Başbakan hukuktan bahsediyor, "yargıya müdahale var" diyor; ama, kendisi ihbar, dayatma, zorlama yollarıyla yargıyı, savcıyı etkilemeye yöneliyor. Bu nasıl kuvvetler ayrılığı! Şu çelişkilere bakın: Bir Başbakan, dokunulmazlıklar konusundaki sözlerini tutmazken, "bu yargıya güvenilmez" örtülü gerekçesine sığınıyor. Hatta, içinizden bir arkadaşınız daha net -sağ olsun- ifade etti, dedi ki, "dokunulmazlıkları kaldırarak kendimizi yargıya teslim edecek kadar enayi miyiz." Ne kadar açıksözlü bir arkadaş, çok takdir ediyorum; ama, aynı zihniyet diyor ki, "Van'da Rektör Yücel Aşkın'a reva görülen muamele pek yerindedir." İşine geldiğinde yargı doğru yapıyor, işine gelmediğinde yanlış yapıyor. Bu, ne biçim adalet, ne biçim adalet ve kalkınma, bu nasıl düşünce tarzı, bu nasıl bir çifte standart?!. Sayın Bakan, size soruyorum.

Bitmedi, daha vahimi var, doğrudan Bakanı ilgilendiriyor, şu: Cumhurbaşkanı, 2 maddesini geri çevirdiği için halen yürürlüğe girmemiş bir 5018 sayılı Yasa var. Değerli arkadaşlarım, bakınız, burada hukuksuz bir iş yaptığımızı size anlatacağım. 5018 sayılı bir Yasa var, bu 5018'le ilgili değişiklikler yapan bir yasa gönderdik, Cumhurbaşkanı bunun 2 maddesini tekrar geri çevirdi. Bu 2 madde tekrar görüşüldü, 22.12.2002'de buradan çıktı, bilmeyenlere hatırlatayım. Yani, 22… Peki, ne oldu değerli arkadaşlarım, yani, şimdi, bu yasa, Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmadığına göre, yürürlükte değil, yürürlükte olmadığına göre, siz, nasıl olur da, bu kanun kapsamında bütçe dışına çıkarılan TOKİ, TRT, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, Millî Piyango İdaresi gibi 12 tane kuruluşun bütçesini görüşmezsiniz! Bu, hukuksuzluktur Sayın bakan, bu, hukuksuzluktur! Şu an 5018 sayılı Yasa yürürlükte olmadığına göre, o yasanın 12 tane kurumu bütçe kapsamı dışına çıkaran hükümleri de yürürlükte değildir. Siz, bunları komisyonda ve Genel Kurulda görüşmeme özgürlüğüne sahip değilsiniz Sayın Bakan! Sahip değilsiniz! Eğer, Sayın Cumhurbaşkanı bunu onbeş günlük sürenin sonuna kadar tutar da, 2006'nın ilk haftasında imzalarsa ya da bütçe iki gün sonra buradan geçtikten sonra imzalarsa, ne olacak? Ne olacak, ben size söyleyeyim: Bir kere, Yüce Meclisin tartışmadığı ya da tekrar geri çevirirse ne olacak, bunlar neyse… Bütün bunlar aslında bir suç, bir hukuk dışılık kapsamı içine giriyor. Biz eksik bir bütçeyi burada görüşüyoruz ve tartışıyoruz; sonuçta Anayasa Mahkemesinden dönebilecek bir durumu tartışıyoruz. Yani, hukuka ve yargıya saygıdan söz edebilmek için önce kendiniz bu saygıyı göstereceksiniz. Sırça köşkte oturan, komşusuna taş atmaktan sakınmalı.

Değerli arkadaşlarım, biz, gerçek yargı bağımsızlığına doğru bir yönelişin, halkın adalet duygusunu ve kurumlara güveni yeniden tesis edecek çabalarla olabileceğini düşünüyoruz. Sizde bunun tam tersini görüyoruz.

Değerli milletvekilleri, şimdi, bu bütçeye, hatta son dört yılın bütçelerine bakınca, insan hükümete, iktidara sormadan edemiyor: Ne olurdu da, IMF'den çok, şu muhtaç halkın, şu yatırıma susamış ülkenin ihtiyaçlarına, önceliklerine öncelik verseydiniz; ne olurdu da, IMF'ye verdiğiniz ve tutmak için çırpındığınız sözler yerine, biraz da oyunu almak için seçmene verdiğiniz sözleri tutma çabası içinde olsaydınız; ne olurdu ki, birkaç bin faizciye 46 katrilyon lira -hâlâ 2006 bütçesinde 46 katrilyon lira- iç ve dışborç faizi olarak -çoğu içborç faizidir- ayırırken, 10 000 000 çiftçiye sadece 4 katrilyon liralık bir ödenek ayırmak durumunda kalmasaydınız; ne olurdu, 2004 yılının doğrudan gelir desteğini iki yıl sıçratarak 2006'da ödemek gibi bir eteleme içine girmeseydiniz; ne olurdu, millî eğitimin bütçe payını artırıyorum aldatmacası altında millî gelir payını azaltıyor olmasaydınız… Bakınız size rakam vereyim, çünkü burada rakamlar… Biliyorsunuz, üç tane yalan var; yalan, kuyruklu yalan ve istatistik… İstatistiği yalana alet ederek kullanmanız mümkündür ve siz bunu yapıyorsunuz. Bakınız şimdi size rakamlar vereyim: Toplam, kamunun eğitime harcamaları şu noktalarda; millî gelire oranla veriyorum, bütçeye oranla yanıltır; millî gelire oranla, Millî Eğitim Bakanlığının da dışında olan eğitim harcamalarını katarak söylüyorum: 1998 yılında, millî gelirin yüzde 4,1'i eğitime ayrılıyordu; 2002'de, yani iktidara geldiniz yıl  4,3'üydü;  şimdi, 3,9'u 2004'te. Millî eğitim bütçesi itibariyle sadece bakayım; 1999'da yüzde 3'ü millî gelirin millî eğitim harcamalarına ayrılıyordu; 2002'de yüzde 2,8'iydi, 2004 ve 2005'te 2,6'sı ayrılmaktadır. Üstelik, bu Millî Eğitim Bakanlığı bütçesi, birtakım fonlar -biliyorsunuz, bu, eğitim, sağlık, gençlik, çıraklık fonu gibi fonlar vardı- Millî Eğitim Bakanlığı bütçesine alındı -bilmem, Kredi Yurtlar Kurumuna ayrılan ödenekler Millî Eğitim Bakanlığı bütçesine…- bu nedenle de biraz şişmiş bir bütçedir. Buna rağmen, bu azalışlar var; millî gelire oranla.

Millî Eğitim Bakanlığının yatırım harcamalarında azalış var. 2000 yılında binde 5'ti bunların millî gelire oranı, şimdi, binde 2 olmuştur; yani, derslikler, yeni okullar, donanımsız, araçsız gereçsiz durumdadır. Öğrenci sayısı net 1,5 milyon kişi artmış olmasına karşın, ilk ve orta eğitimde, sizin millî gelire oranla eğitim harcamalarınız ve özellikle tabiî -daha da fazla- yatırım harcamalarınız azalmaktadır. Bu nasıl bir bütçedir, bu nasıl topluma dönük bir hizmet bütçesidir; bunu soruyorum.

Gelelim sağlığa; siz, şu an gündemde olan bir sosyal güvenlik tasarısıyla, halkın sağlığından, emeklilik aylığından tasarruf yaparak, IMF'yi, uluslararası rating kuruluşlarını tatmine yöneliyorsunuz. Sosyal güvenliği piyasa sigortacılığına terk ediyorsunuz. Bu mudur sosyal devlet ilkesi, bu mudur AKP'nin oy almak için seçmene verdiği sözler?!

Bakınız, sosyal güvenlik kurumlarına yapılan transferlerde artışta sizin de vebaliniz var. Dedik size, burada anlattık, SSK Hastanesini Sağlık Bakanlığına devrederseniz harcamalar artar diye; nitekim arttı; burada, bizzat Çalışma Bakanı söyledi bunu, içinizden biri söyledi ve arttı. Mevcut ilaç üretim ve alım modelinin değişmesiyle artar dedik ve arttı. Yani, bunun vebali sizindir. Af söylentileri çıkardınız, Bağ-Kur primlerini tahsil edemiyorsunuz; bunun vebali sizindir.

Ama, değerli arkadaşlarım, bir başka vebal var ki, bunu ödemek çok daha zor. O da şu: IMF'ye verdiğiniz niyet mektubundaki ifadeleriniz. Bu vebalin altından kalkamazsınız. Bakınız ne diyorsunuz; IMF'ye şu niyeti söylüyorsunuz: "Sağlık harcamalarını daha iyi kontrol edebilmek amacıyla, gerçekçi bir yıllık global bütçe hazırlanmıştır. Bu bütçeyle, her hastanenin tüm hastalarının harcamalarını finanse etmesi beklenmektedir. Söz konusu global bütçe sene başında tahsil edilecek ve sosyal güvenlik kuruluşlarının, devlet hastanelerinin yapacağı toplam ödemenin üst sınırını teşkil edecektir." Yani, sene başında veririm, ondan sonra Allah'a emanet… Bütün sene, yok yetmedi, olmadı bulmadı; başının çaresine bak, ne yaparsan yap…

Devam ediyorum:"Sağlık harcamalarının kontrol altına alınmasının, sağlıklı bir bütçe pozisyonunun korunması açısından anahtar öneme sahip olduğu bilinmektedir. Bu itibarla, bu alandaki gelişmeler yakından takip edilecek olup, gelecek sene başlarında harcamaların öngörüleri aşması durumunda ek tedbir alınacaktır." Yani, bu sene ölmezseniz, seneye umudunuzu saklayabilirsiniz.

Değerli arkadaşlarım, tabiî "ne olurdu" sorularına devam edebiliriz. Ne olurdu; ülkenin her karış toprağını, her değerini, her mirasını satılacak mal olarak görmeseydiniz.

Şimdi, biz, AKP'nin ilk bütçesinden itibaren -bu ilk bütçe, aslında üç aylık bütçeydi- şimdi dördüncü bütçeyi tartışıyoruz; ama, aslında, beş bütçenizi gördük üç aylık geçici bütçeyi de katarsak ve sizin bu beş bütçenizde de, yoksulun oyunu alan, ama, zenginin çıkarlarını kollayan bir parti hüviyeti ortaya çıkmıştır; ilk, daha üç aylık bütçenizden itibaren bu ortaya çıkmıştır ve şimdi bir yeni bütçe yapıyorsunuz, bu kimliğinizi daha da pekiştirecek özellikleri vurguluyorsunuz.

Bakın, burada, şimdi, Kamu İhale Kurumu bütçesi görüşülüyor. Ben, şimdi, soruyorum: Türkiye'nin en çok ihale yapan kuruluşlarının başında gelen, 200 000 konut yapımı gibi büyük hedeflerle ortaya çıkan bir TOKİ, hangi gerekçelerle bütçenin dışına çıkarılmak isteniyor? Hakediş denetiminde Türkiye'nin en uzmanlaşmış kuruluşu olan bir Sayıştay, nasıl TOKİ'nin denetimi süreci dışına çıkarılıyor; bunun cevabını bekliyoruz. Bunun arkasında ne gibi niyetler var? Hesap verme ve sorumluluk, şeffaflık iddialarınız var; bunlara ne oldu, bunların altında kalmıyor musunuz? Acaba, dikensiz gül bahçesi isterken, bütçe denetimi dışında kuruluşlar istemek, ne kadar bunlar… Bunlar çok uyumlu tabiî; tam bir dikensiz gül bahçesi. Yani, biz, burada sizin ilkelerinizi, adalet anlayışlarınızı biraz daha yakından tanımak istiyoruz. Umarız, Bakan bunlara yanıt verir.

Tabiî, biz, şaibeli özelleştirmelerin, gece yarısı pazarlıklarının hesabını sormaya sadece şimdi değil, bundan sonraki dönemlerde de devam edeceğiz.

Değerli arkadaşlarım, vaktimiz sınırlı. Bir iki şey daha söyleyeceğim konular var. Bir Gelir İdaresi Başkanlığı oluşturduk. Dendi ki; vergi politikası siyasetin işidir, gelir idaresi teknik bir alandır, gelir idaresi de teknik bir iş olarak Başkanlığa bırakılır. Bir kere, böyle bir ayırım yapılamaz; vergi politikası, vergi idaresi bir bütündür, bunu ayıramazsınız; hepsi bir siyasî sorumluluk altında gerçekleşir; kuşkusuz, bürokrasinin de katkılarıyla; ama, siz, öyle bir şey getirdiniz ki, burada birtakım denetim mükerrerliklerini, eşgüdümsüzlüklerini giderecek bir adım dahi atamadınız. Bu arada, gelirler kontrolörlerini tenzili rütbeye uğratabildiniz; bunları, gelirler kontrolörlüğünü daire başkanlığına bağlayan bir yapıya getirebildiniz. Bundan ne elde etmek istiyorsunuz, nedir amacınız; buradan sağlıklı denetim nasıl çıkar; bunları da herhalde cevaplarsınız.

Şimdi, vergi sistemine ilişkin daha önemli şeyler var; burada söylendi, Sayın Hacaloğlu söyledi; ama, şunu söyleyeyim: Enflasyonun yüzde 5 artmasını hedefliyorsunuz, bütçeniz yüzde 7,8 artıyor toplam; ama, sizin vergi geliriniz yüzde 23 artıyor. Yani, siz, 2006'da millete yeni vergi zorlamaları ya da vergi zorbalığından başka bir şey vaat etmiyorsunuz. Acaba, nasıl olacak?! Vergi gelirlerini artırmak iyi bir şey olabilir; ama, bunları ülke yararına, ülke çıkarlarına, yatırımlara, sağlığa, eğitime, vesaire, halka dönük kullanabildiğiniz takdirde; oysa, siz, IMF bütçesi yapıyorsunuz. Niyet mektubu buradan geçmiyor değerli arkadaşlarım, niyet mektubu Bakanlar Kurulundan bile geçmiyor; niyet mektubunu, ekonomiden sorumlu Bakan ile Merkez Bankası Başkanı imzalıyor; ama, Anayasaların daha üstünde bir mektup bu, Anayasaların daha üstünde bir belge olarak sistemimizde yer alıyor. Meclisimizde, burada, biz bütçe tartışıyoruz; ama, bu bütçeyi belirleyen niyet mektubunu tartışamıyoruz. Biz, müstemleke mi olduk?! (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Oyan, eksürenizi başlattım.

OĞUZ OYAN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan; teşekkür ederim.

Şimdi, tabiî, Türkiye'de vergi yükü artıyor; ama, bir başka şey daha oluyor, birilerinin de vergi oranları düşüyor. Kimin vergi oranları düşüyor; büyük gelir gruplarının vergi oranları düşüyor. Peki, ya ücretliler; ücretliler için bir şey yok! Bunlar, bu ülkenin üvey evlatları mı; bunlar iktidarınızın üvey evlatları mı; soruyorum.

Değerli arkadaşlarım, konu çok; ama, şu iki noktaya değinip bitireceğim:

Bir:  1999 sonrasında, Türkiye'de bütçeler, büyüdü, küçüldü. Önce büyüdü kriz döneminde, sonra küçüldü bütçenin toplam boyutu; fakat, ilginç bir şey var, hiç değişmeyen bir taraf var; faizleri hariç tutarsanız, bütçenin boyutu hiç değişmiyor. Faizleri bir kenara bırakın, faiz dışı bütçelerin millî gelire oranı hep aynı; yüzde 20. Orada, sihirli bir şey var, onun üstüne çıkamıyorsunuz; yani, Türkiye'de beşte 1 bütçeleri var; millî gelire oranla beşte 1. Peki, Avrupa Birliğinde kaç; Avrupa Birliğinde, yüzde 35-40 arası bütçeler var millî gelire oranla. Peki, yani, Türkiye nasıl yetişecek Avrupa Birliğine?! Yani, böyle yetişebilir misiniz?! Gerek yatırım gerek sosyal devlet bakımından, böyle yetişebilir misiniz?!. Yani, devleti daha da küçültmeye gayret ediyorsunuz, bu yüzde 20'yi belki aşağı çekmeyi de başaracaksınız(!); ama, değerli arkadaşlarım, Türkiye toplumunun ihtiyaçları, beşte 1'lik bütçelerle giderilemez, yönetilemez. Türkiye, beşte 1'lik bütçelerle toplumunu yönetemez duruma gelecektir. O nedenle, bu beşte 1 takıntısından kurtulalım.

Bakınız, DPT bile söylüyor; diyor ki DPT: "Türkiye, bu yatırım farkıyla, AB ile farkını zor kapatır" diyor. Bakın, şunları söylüyor DPT; kamu sabit sermaye yatırımının kişi başına oranını veriyor; kişi başına oranından, şunu diyor: AB ortalamasında, 25 ülkenin beşte 1'i düzeyindeyiz; kilometrekare başına hesaplama, karşılaştırma yapıyor, 25 AB ülkesinin yedide 1'i kadar, bizim kamumuz yatırım yapıyor -altyapı yatırımlarından bahsediyorum- biz, peki, Avrupa Birliğiyle aramızdaki farkı nasıl kapatacağız?!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Oyan, teşekkürünüzü alabilir miyim.

Buyurun efendim.

OĞUZ OYAN (Devamla) - Bitiriyorum.

Yani, 10 tane yeni katılan ülkeye kıyasla bile, onların yarısı kadar yatırım yapıyoruz.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, dolayısıyla, özetle ve sonuç  olarak şu: Sağlıkta da benzer bir tablo olduğunu söylemek istiyorum. Millî gelire oranla baktığınızda, sağlıkta da, ne yazık ki benzer bir tablo var; ama, bitirmek için söylediğim: Bütçesine hâkim olamayan, ülkesine hâkim olamaz; bütçesine hâkim olmayan, geleceğini inşa edemez, geleceğine hâkim olamaz. İktisat politikası araçlarını terk ederek, sosyal politika araçlarını aşındırarak ve terk ederek, bölgesel dengesizlikler giderme politikalarını terk ederek, tarımın, kırsal, bölgesel göçün çözüm arayışlarına duyarsız kalarak, bu toplumu yönetemez duruma gelirsiniz. Buna, en çok biz üzülürüz, onu söyleyeyim. Biz, muhalefet olarak, bu toplumun yönetilebilir bir toplum olması için burada bu eleştirileri yapıyoruz.

İktidarınızı, halka verdiği sözleri tutmaya ve Dünya Bankası, IMF ekseninden çıkmaya davet ediyoruz.

Teşekkür ediyorum ilginiz için. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Oyan.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, bir konuda bir maruzatım var. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bütçesinin en önemli kalemi görüşülüyor; Maliye Bakanlığı bütçesi. Maliye Bakanının işi olabilir; ama, Sayın Maliye Bakanının bu görüşmeleri izlemesi gerekiyor, bu eleştirileri dinlemesi gerekiyor. Onun için, lütfen, Sayın Maliye Bakanı gelene kadar oturuma ara vermenizi istirham ediyorum. (AK Parti sıralarından gürültüler)

Efendim, İçtüzüğe göre uygun değil; ama, benim söylediğim, gerçekçi bir tavırdır. Lütfen, Sayın Maliye Bakanı bunları dinlesin efendim.

BAŞKAN - Sayın Koç, hükümet kanadındaki arkadaşlarımız bu sözlerinizi dinliyor. Biz, görüşmelere devam etmek zorundayız.

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, doğru bir tespit…

BAŞKAN - Hayır…

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, ben Sayın Atalay'a bir şey demiyorum, ama, Sayın Maliye Bakanının bu eleştirileri dinlemesi lâzım Sayın Başkan.

DEVLET BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) - Sayın Bakan içeride dinliyor.

HALUK KOÇ (Samsun) - Son derece önemli bir bütçe bu. Son derece önemli bir konu ve ciddî eleştiriler var. Bu eleştirilerin dinlenmesi lâzım.

BAŞKAN - Sayın Koç, belki, bir ihtiyaç nedeniyle dışarı çıkmış olabilir Sayın Bakan, her şey olabilir.

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, yarım saat oldu, Sayın Bakan, Oğuz Oyan'ın konuşmasını…

BAŞKAN - Biz, görüşmelere devam edeceğiz.

HALUK KOÇ (Samsun) - Oğuz Oyan'ın konuşmasının son 12 dakikasında yoktu…

SADULLAH ERGİN (Hatay) - 5-6 dakika oldu çıkalı…

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, ihtiyacı varsa, o kadar ara verin…

MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ (Manisa) - Bir şey satıyorsa…

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına üçüncü konuşmacı, Mersin Milletvekili Sayın Mustafa Özyürek; buyurun.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, kısa bir ara verin, gelsin efendim.

BAŞKAN - Gelsin efendim…

Sayın Özyürek, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, uygun değil…

MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ (Manisa) - Ne sattığını bilelim!..

ATİLLA KART (Konya) - Meclisin ciddiyetiyle bağdaşmıyor, saygınlığıyla bağdaşmıyor…

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, gerçekten uygun  değil. Benim söylediklerim, Meclis saygınlığı için son derece yapıcı bir tespit. Lütfen…

ATİLA EMEK (Antalya) - Sayın Bakan da bir kendini gözden geçirsin Sayın Başkanım…

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, son derece...

ATİLA EMEK (Antalya) - Meclise karşı bir sorumluluğu varsa…

HALUK KOÇ (Samsun) - Size ters gelebilir; ama, eleştiriler var, tespitler var; Maliye Bakanının dinlemesi lâzım.

BAŞKAN - Sayın Özyürek, vaktinizin zayi olmaması açısından kapattım; tekrar açıyorum; buyurun.

CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabiî, Sayın Koç'un uyarısı son derece yerinde; çünkü, bu Meclis görüşmeleri planlanırken sayın bakanların iş durumu dikkate alınarak planlanıyor. Buna rağmen, Sayın Bakanın burada bulunmaması, doğrusu, Meclise saygı açısından, son derece önemli bir olaydır.

Değerli arkadaşlarım, 2006 yılı gelir bütçesiyle ilgili görüşlerimi sunmak üzere burada bulunuyorum. 2006 yılında, Türkiye, 132,6 katrilyonluk -daha görkemli görünsün diye eski rakamları kullanıyorum- bir vergi toplamayı öngörüyor. Bir önceki yıla göre artış yüzde 10,8. Şimdi, bu genel oranın üstündeki artışlarda, genellikle tütünden, kolalı içkilerden alınan bölümde yüzde 17 oluyor; dayanıklı tüketim mallarından alınan Özel Tüketim Vergisi yüzde 20'ye ulaşıyor, Özel İletişim Vergisindeki artış yüzde 22,7'ye ulaşıyor, Katma Değer Vergisi artışları da yüzde 13,1. Yani, bu kalemlerde genel vergi artışının oldukça ötesinde bir vergi artışıyla karşı karşıya kalıyoruz.

Şimdi, tabiî bu hedeflere nasıl ulaşılacağı konusu zaman zaman gündeme geldiğinde, Maliye Bakanı ve yetkilileri diyorlar ki: "Biz yeni bir vergi artırımı düşünmüyoruz. Ekonomi kendi gelişmesi içinde bu artışları gerçekleştirecektir." İnşallah, öyle olur diyelim.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'deki vergi sisteminin çok büyük sorunları olduğunu hep konuşageldik. Bu iktidar da, hem acil eylem planında hem hükümet programlarında, hem ilgililerin çeşitli konuşmalarında, vergi sisteminin temel hastalıklarını hep kabul etti; ama, geçtiğimiz üç yıllık dönemde, bu sistemi iyileştiren önemli atılımları, düzenlemeleri, ne yazık ki, yapmadı.

Nedir en önemli hastalıklar; öncelikle kayıtdışı ekonominin varlığı ve büyüklüğü, bizim vergi sistemimizin en büyük hastalığıdır, sadece vergi sistemimizin değil, ekonomimizin de çok önemli bir sorunudur; ama, ne yazık ki, kayıtdışı ekonomiyle mücadele açısından, bu hükümet, somut, tutarlı hiçbir adım bugüne kadar atmamıştır; hatta, bazı yılları, hükümetin, kayıtdışılıkla mücadele yılı ilan ettiğini biliyoruz; ama, kayıtdışılıkla mücadele yılında, güzel demeçler dışında hiçbir somut adım atılmamıştır.

Şimdi, tabiî, rakamlar hep tartışmaya açıktır; ama, ekonominin, bir yarısı kayıtdışıysa; yani, bir yarısından vergi alıyorsanız ve öbür yarısı vergi dışında kalıyorsa, orada yaptığınız vergi düzenlemelerinin bir anlamı yoktu; aslında, bizim burada değerlendirdiğimiz gelir bütçesinin de bir anlamı yoktur; çünkü, buzdağının sadece görünen yüzünü, kayıtlı bölümünü tartışıyoruz, büyük bir bölümü kayıtdışındadır ve bunun çok büyük meblağlara ulaştığını hepimiz biliyoruz; hem vergi açısından büyük haksızlıklara neden oluyor hem de yolsuzlukların, suiistimallerin temelinde bu kayıtdışılık yatıyor.

Değerli arkadaşlarım, vergi sistemimizin bir diğer önemli hastalığı, dolaylı vergi dediğimiz, tüketimden alınan vergilerin payının çok yüksek olmasıdır. Hepimiz biliyoruz ki, dolaylı vergiler haksız vergilerdir; insanların gelirine göre olmaz. Fakir de bir paket sigara içebilir, zengin de bir paket sigara içebilir; ikisinin de ödeyeceği vergi bir paket sigara içtiği zaman 1 200 000 liradır. Bunu, peynire de, ete de, çeşitli gıda maddelerine de yansıtabilirsiniz. Çok ciddî bir haksızlıkla karşı karşıyayız.

Bu hükümet kurulduğunda, dolaylı vergilerin payını aşağı düşüreceğini acil eylem planında vaat etmiştir; ama, geldiğimiz noktada, 2005 yılında, dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payı yüzde 70,5'tir. Oysa, çok eleştirilen 2002 yılında dolaylı vergilerin payı, yüzde 59,8'di; yani, 11,3 puanlık bir artış olmuştur. Yani, vergi adaleti, bu hükümet döneminde, bütünüyle tahrip edilmiştir.

Acaba, diğer ülkelerde, dolaylı vergi dolaysız vergi payı nedir diye bakarsanız değerli arkadaşlarım, AB ülkelerindeki bu oran yüzde 35'tir; yani, dolaylı vergilerin, tüketimden alınan vergilerin payı yüzde 35'tir, bizde yüzde 70,5'tir. Yani, bu, büyük haksızlıktır. Bu büyük haksızlığı da düzeltmeden, vergi sisteminde şunu yaptım, bunu yaptım demenin hiçbir anlamı yoktur.

Maliye Bakanlığındaki arkadaşlarıma sordum, bana bir bilgi veremediler; mesela -sigarayı verdiler, doğru mudur, yanlış mıdır bilemiyorum- 1 paket sigarada 1 200 000 lira vergi alındığını… Mesela, 1 şişe şaraptan, 1 şişe rakıdan, 1 şişe viskiden ne kadar vergi alındığını, ben kendi bildiğim kadarıyla hesaplıyorum.

Arkadaşlarım göndermişler, teşekkür ederim…

HALUK KOÇ (Samsun) - Evet, Sayın Başkan, Maliye Bakanı hâlâ toplantıya katılmıyor. Ben Grup Başkanvekili olarak Sayın Özyürek'in konuşmasına devam etmesinin bir anlam taşımadığını, bu Parlamentoya, artık, saygısızlık yapıldığını düşünüyorum. Sayın Özyürek'i çekiyorum efendim kürsüden.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Peki… Evet…

Sayın Başkan, Maliye Bakanı geldiği zaman konuşmamı tamamlamak üzere, ben de izninizle ayrılıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Özyürek… Sayın Özyürek, ayrılmadan şunu söyleyeyim: Şimdi, Sayın Koç Grup Başkanvekili olarak size böyle bir talepte bulundu; ama, şu anda kürsüde siz konuşuyorsunuz, konuşma hakkınız var. Eğer, konuşmanızı tamamlamış olarak gidiyorsanız, o, ayrı.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Hayır…

BAŞKAN - Haluk Beyin itirazları ayrı bir konu; ama, sizin kürsüden inmeniz ayrı bir konu. Bu, farklı bir şeydir.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Şimdi, Sayın Başkan…

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, sizden istirham ettik, Sayın Maliye Bakanı gelene kadar ara verin dedik. Ara vermediniz efendim. Konuşmasının yarısını geçti…

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Sayın Başkan, ben, konuşma hakkımı muhafaza etmek istiyorum…

SADULLAR ERGİN (Hatay) - Öyle bir usul yok efendim.

AHMET IŞIK (Konya) - Konuşma hakkı baki kalmaz!..

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - …ve Sayın Maliye Bakanı geldiği zaman konuşmamı yapmak istiyorum. Bu tavrımızın da, Sayın Atalay'la ilgili olmadığını belirtmek istiyorum.

Saygılarımla. (CHP sıralarından "ara verelim" sesleri, alkışlar)

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Konuşmazsa konuşmasın Sayın Başkan!..

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkana ara verin dedik, Maliye Bakanı gelinceye kadar ara verin dedik.

ATİLA EMEK (Antalya) - Böyle bir şey olmaz!..

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Bundan sonraki konuşmacıya devam edelim Sayın Başkan.

ATİLA EMEK (Antalya) - Böyle bir şey olur mu?!.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, İçtüzüğün 66 ncı maddesine göre... Okuyorum heyetinize: "Kürsüdeki üyenin sözü ancak Başkan tarafından, kendisini İçtüzüğe uymaya ve konudan ayrılmamaya davet etmek için kesilebilir."

Şimdi, burada, bizim herhangi bir talebimiz yoktur; ama, Sayın Özyürek, kendisi konuşmasının tamamlandığı gerekçesiyle kürsüden ayrılmışsa, o konuda bir şey demiyorum.

HALUK KOÇ (Samsun) - "Tamamlandı" değil efendim.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Hayır "tamamlandı" değil.

ATİLA EMEK (Antalya) - Sayın Başkan, Maliye Bakanının burada olması lâzım.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan… Sayın Başkan…

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, bu karışıklık ara vermeyi gerektirmez mi?

BAŞKAN - Sayın Koç, ben… Bakınız…

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, müsaade edin, bir şey söyleyeyim.

BAŞKAN - Buyurun.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, sizden istirham ettik. Sayın Maliye Bakanı katılana kadar bir 10 dakika ara verin dedik. Siz, devam ettiniz ve "Maliye Bakanı gelecek" denmesine rağmen, gelmiyor. Anamuhalefet Partisinin Maliye Bakanlığı bütçesi hakkındaki görüşlerini ilgili bakan dinlemeyecek de… Böyle bir Parlamento çalışması olabilir mi?!

BAŞKAN - Sayın Koç, konuşmanız sırasında…

HALUK KOÇ (Samsun) - Yapmayın!.. Yapmayın efendim!..

BAŞKAN - Hayır, talebinizin nezaket kısmı ayrı. Bu talebinizin İçtüzüğe uygun bir talep olmadığını siz de ifade etmiştiniz, söylemiştiniz; ama, ben, burada İçtüzük hükümlerini okudum ve burada herhangi bir şekilde sözün yarım bırakılması diye bir madde yok…

HALUK KOÇ (Samsun) - Ben, sizden rica ettim…

BAŞKAN - Çünkü, İçtüzüğü uygulamak zorundaydım…

HALUK KOÇ (Samsun) - Rica ettim sizden…

BAŞKAN - Anladım…

HALUK KOÇ (Samsun) - Sizden rica ettik ara verin diye…

BAŞKAN - Hayır…

MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ (Manisa) - Sayın Bakanın da burada olmaması hiç uygun değil Sayın Başkan.

BAŞKAN - Efendim, ara vermenin…

MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ (Manisa) - Sayın Bakanın da İçtüzüğe göre burada olması gerekir.

BAŞKAN - Hükümetin burada olması gerekiyor Sayın Yetenç.

ATİLA EMEK (Antalya) - Yani, bir kavga mı çıksın?!.

BAŞKAN - Hükümet, burada, bir bakan tarafından temsil ediliyor.

ATİLA EMEK (Antalya) - Maliye Bakanlığı bütçesi görüşülüyor; Bakan nerede?!

HALUK KOÇ (Samsun) - Hâlâ ara verme hakkına sahipsiniz!

BAŞKAN - Saygıdeğer arkadaşlarım, lütfen, milletvekilleri yerlerine otursunlar.

MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ (Manisa) - Onun şahsıyla ilgili iddialar var; şahsıyla ilgili iddialarda burada Bakanın olması lâzım.

BAŞKAN - Sayın Yetenç…

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Sayın Başkan, lütfen, usulü devam ettirin.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen, yerlerinize oturur  musunuz…

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) - Belki çocuğu hastalandı…

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, bir gerekçe söyler.

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Böyle bir usulümüz yok.

HALUK KOÇ (Samsun) - Özellikle Anamuhalefet konuşmaya başlayınca gidiyor.

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) - Olur mu öyle şey?!

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Müsteşar var orada!

(Maliye Bakanı Kemal Unakıtan Genel Kurul salonuna girdi) (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; CHP sıralarından alkışlar [!])

ATİLA EMEK (Antalya) - Nihayet geldi!..

Sayın Bakan, hoş geldiniz! Meclisten kaçmaya gerek yok Sayın Bakan.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Demek, hasta değilmiş!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma saati: 12.14

 

 

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma saati: 12.20

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 41 inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Onaltıncı turda yer alan bütçelerin görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

 II. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1.- 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Genel ve Katma        Bütçeli Daireler ve  İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/1119; 1/1084, 3/907; 1/1085, 3/908) (S. Sayısı: 1028, 1029, 1030) (Devam)

A) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)

1.- Maliye Bakanlığı 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Maliye Bakanlığı 2004 Malî Yılı Kesinhesabı

B) KAMU İHALE KURUMU  (Devam)

1.- Kamu İhale Kurumu 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

C) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI  (Devam)

1.- Gelir İdaresi Başkanlığı 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

D) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI  (Devam)

1.- Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

E) GELİR BÜTÇESİ  (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Sayın Koç, konuşmaları, gruplar adına, arkadaşlarımız, taksimli olarak sırasıyla yapıyorlardı; en son, Sayın Özyürek konuştuktan sonra 7 dakikalık, Cumhuriyet Halk Partisinin bir süresi kalmıştı grup adına. Bu konuşmayı Sayın Özyürek mi devam ettirecek?

HALUK KOÇ (Samsun) - Evet efendim.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Özyürek. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, herhalde 7 dakikadan daha fazla konuşma hakkım vardır; bunun gereğini yapacağınıza inanıyorum.

BAŞKAN - Müsterih olunuz.

Buyurun.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlarım, kaldığım yerden devam etmeye çalışayım. Yani, vasıtalı vergilerin çok yüksek olduğunu söylüyordum ve Sayın Koç'tan bir not geldiği zaman da, bunu, bizim Maliye Bakanlığı yetkililerinden biraz önce sorduğum soruya cevap gibi algılamıştım; ama, ne yazık ki, öyle bir notu hâlâ alamadım.

Şimdi, özellikle akaryakıt üzerindeki vasıtalı vergilerin ne kadar yüksek olduğunu belirtmek için de şunu söyleyeyim değerli arkadaşlarım: 1 litre benzinden 1 706 000 lira vergi alınmaktadır. Sayın Başbakan burada ifade ederken akaryakıt fiyatlarının niçin artığını; hep dedi ki: "Dışarıda fiyatlar artıyor, ne yapalım?!" Oysa, esas artış vergilerdedir, müthiş bir vergi alınıyor. Benim hep söylediğim bir söz de, artık, vergi dairelerini kapatsanız da bir şey olmaz; çünkü, akaryakıt istasyonları var ve akaryakıt istasyonları da yeteri kadar vergi topluyorlar.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, kalan süre içinde bir iki noktanın altını çizmek istiyorum. Bir Kurumlar Vergisinde 10 puanlık indirim günlerdir tartışılıyor; henüz tasarı, Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmiş değil. Bunun yanında da, Gelir Vergisi tarifesinde bir 5 puanlık indirimden bahsediliyor.

Şimdi, 10 puanlık indirim; genellikle,  Türkiye'de vergi oranları yüksek olduğu için vergi oranlarındaki indirimden biz mutluluk duyarız; ama, bu indirimin yanında hemen yatırım indirimi ortadan kaldırılıyor; bu demektir ki, sanayicinin, KOBİ'lerin vergi avantajı ellerinden alınıyor.  Peki, 10 puanlık indirimden kimler yararlanacak; daha çok finans sektörü, bankalar yararlanacak; çok yüksek kazanç elde eden kurumlar yararlanacak; örneğin, Türk Telekomu satın alan Ogerler, Haririler yararlanacak; ama, buna karşılık, yatırım yapan sınaî kesim ve KOBİ'ler yatırım indirimi kalktığı için mağdur olacak.

Yüzde 5 Gelir Vergisi indirimi, yani, yüzde 20'lik ilk dilimdeki oranın yüzde 15'e indirilmesi de doğrudur, iyidir; yalnız, burada, biliyorsunuz ücretli kesimi… Ücretlilerden alınan vergi de yüzde 15'ten başlıyor; şimdi, o kesime bir indirim yapmamak suretiyle ücretlileri mağdur etmiş oluyorsunuz.

Şimdi, acil eylem planında, Adalet ve Kalkınma Partisi "biz özel indirimi, asgarî ücreti de vergi dışında bırakacak şekilde artıracağız" diyordu; ama, özel indirim mekanizmasını tümüyle ortadan kaldırdınız. 5 puan, ücretlileri az vergilendiren tarife vardı; diğer tarifeyi de oraya indirmek suretiyle  ücretli kesimin avantajını elinden almış oluyorsunuz.

Şimdi, bu, Adalet ve Kalkınma Partisinin ve bu hükümetin toplumsal bakışını, ideolojik bakışını ortaya koyan net bir olaydır. Yüksek gelir gruplarının, holdinglerin vergisi azaltılıyor; buna karşılık, ücretlilerin vergi avantajı ellerinden alıyor.

Ücretlilere tanınan, bir de bugünler herkesin meşgul olduğu biliyorsunuz, ücretlerdeki vergi iadesi; fişler toplanıyor, dolduruluyor. Orada da, IMF'ye verilen niyet mektubunda bu konuda bir reform yapılacağından bahsediliyor. Acaba, bu reform nedir; Maliye Bakanı, umarım, bu konuda bir bilgi verirler ve korkarım ki, zaman zaman gündeme geldiği gibi, ücretlilerin vergi iadesi de bütünüyle ortadan kaldırılacaktır.

Değerli arkadaşlarım, vergi oranları aşağıya çekildiği zaman, burada stopaj vergilerinin de, stopaj oranlarının da aşağıya çekilmesi lâzım. Serbest meslek kazançlarında yüzde 20'den fazla, kiralarda yüzde 20'den fazla stopaj yapılmaktadır. Bu stopaj oranlarının da aşağı çekilmesi gerekiyor.

Şimdi, bu hükümet, zaman zaman işte bu 10 puan indirimde olduğu gibi "biz vergi oranlarını aşağıya çekiyoruz" iddiasını ileri sürüyor; fakat, önemli olan vasıtalı vergilerde, KDV ve ÖTV'deki oranları aşağıya çekmektir. Eğer, siz, yüzde 18'lik Katma Değer Vergisi oranını 8 puan indirebilirseniz, bu, önemli bir vergi indirimidir ve herkesi rahatlatan bir indirim olur; ama, bunu yapmayıp da, yüksek Kurumlar Vergisi, yüksek kâr elde eden holdinglerin vergisini indirirseniz, bunun adı vergi indirimi olmaz, belli gruplara çıkar sağlama olur.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu hükümet, alırken çok farklı davranıyor, verirken farklı davranıyor. Maktu vergilerde yüzde 9,8'lik bir artış yaptı, işte, Motorlu Taşıtlar Vergisi gibi vergilerde. Niçin böyle yapıyorsunuz; çünkü, önceki enflasyon oranları yüksekti diyorlar. Peki, memura ne kadar zam veriyorsunuz; yüzde 5,1 veriyorsunuz; çünkü, önümüzdeki yılın enflasyon oranı böyle olacaktır deniliyor. Şimdi, bu, büyük bir haksızlıktır; bu, büyük bir çelişkidir.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'de istihdam üzerinden alınan vergiler o kadar yüksektir ki, artık, kayıtdışılık, özellikle bu kesimde almış başını gitmiştir. Milyonlarca işçi, işveren tarafından kayıtdışı olarak çalıştırılmakta ve böylece hem vergi kaçırılmakta hem de SSK primleri ödenmemektedir. Şimdi, asgarî ücret…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özyürek…

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Sayın Başkan, Sayın Bakanı meşgul ediyorlar, konuşmacıyı dinleyemiyor.

BAŞKAN - Haberim var Sayın Ercenk, teşekkür ederim.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Tamam efendim, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Tamam efendim, tamam…

Sayın Özyürek, konuşmalar sırasında, müzakerelerde, hem konuşmanızın insicamı bozuldu hem de o aradaki vakitler geçti. Ben, bütün arkadaşlarıma verdiğim eksüreye ilaveten size birkaç dakika tekrar eksüre verdim ve konuşmanızı bu süre içinde tamamlayınız.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Bize de vereceksiniz değil mi?!

BAŞKAN - Buyurun efendim.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, son olarak asgarî ücret belli oldu biliyorsunuz; 350 000 000 liralık asgarî ücreti, hükümet 380 000 000'a… Denilebilir ki, hükümet değil, işverenlerle birlikte onu tespit ediyoruz; ama, sendikalara, işçilere rağmen bunu tespit ediyorsunuz. Buradan çok yüksek vergi alınıyor, SSK primleri alınıyor; yani, istihdam üzerindeki vergilerin de mutlaka aşağı indirilmesi lâzım ki, kayıtdışı istihdamın önüne geçelim.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, son günlerde, hep Kapıkule Gümrük Kapısındaki yolsuzluğu, rüşveti konuşuyor toplum. Şimdi, bu olayların ortaya çıkması elbette önemlidir; ama, bu olaylar sadece üç beş polisin, sadece üç beş gümrük görevlisinin yaptığı bir olay değildir. Bu olaylar, sistematik olaylardır. Umarım, Ankara'ya kadar ulaşan boyutu da ortaya çıkar ve umarım, geldiği noktada dokunulmazlıkların kaldırılması gerekirse, dokunulmazlıkları kaldırma konusunda, bu Meclis, üzerine düşen görevi yapar ve rüşvete karışanların hesabının sorulmasına fırsat verir.

Yalnız, bu rüşvet olaylarının, gümrükteki böylesine büyük organize rüşvet olayının arkasında yatan ekonomik gerçeklere de dikkat etmek lâzım. En çok kaçakçılık nerede oluyor diye baktığımızda, sigarada oluyor, içkide oluyor. Siz sigaradan ve içkiden böylesine astronomik vergi alırsanız, siz akaryakıttan böylesine astronomik vergi alırsanız, kaçakçılığa çanak tutmuş, fırsat vermiş olursunuz. Onun için, Sayın Maliye Bakanının, bu rüşvet olaylarını, haberlerini, böyle, uzaktan izlemek yerine, bu olaydan ders çıkarmak suretiyle içkide, sigarada, akaryakıtta uygulanan astronomik vasıtalı vergileri aşağıya indirmek için bir çaba içine girmesi lâzım.

Değerli arkadaşlarım, akaryakıtta boyutlarını gördük. Meclisin kurduğu bir komisyon, burada trilyonlarca liralık vergi kaçakçılığı olduğunu söyledi. Sigarada büyük bir vergi kaçakçılığı var. Sadece, mevcut, üretilen malların üzerine astronomik vergi koymak demek, çok vergi toplama sonucunu ne yazık ki doğurmuyor. Onun için, tahsil edilebilir, toplanabilir oranda vergiler almak lâzım ve bu malların üzerindeki vergiyi düşürmek lâzım.

Değerli arkadaşlarım, bir diğer önemli nokta da; hep konuştuk, devlet memurları, gerçekten, insanca yaşayacak düzeyde ücret alamıyorlar, maaş alamıyorlar, büyük bir sıkıntı içinde yaşıyorlar. Elbette, bu kadar düşük maaşlara rağmen namusuyla çalışan, milyonlarca dürüst memur var, onları tenzih ederek söylüyorum; ama, ortaya çıkan rüşvet ve yolsuzluk olaylarının arkasında, sosyolojik olarak, bir de insanlara insanca yaşayacak düzeyde ücret vermeyişimiz vardır. Onun için, Maliye Bakanının, bu olaylardan ders çıkarmak suretiyle, çalışan insanlarımıza, memura, işçiye, insanca yaşayacak ücret verme yönünde bir harekete geçmesini de diliyorum.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, vergi sistemi, Kurumlar Vergisi tasarısı geliyor deniliyor, yeniden yazıldı deniliyor. Tabiî, bütün vergi kanunlarının, artık, yamalı bohça olmaktan kurtarılıp yeni baştan, sıfırdan yazılması, yıllardır bizim gündeme getirdiğimiz bir görüştü, buna Kurumlar Vergisiyle başlanmasından mutlu oluyoruz, diğer vergi kanunları da bu şekilde olmalıdır; ama, önemli olan, vergi sisteminin, hakça olmasıdır, adil olmasıdır, az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alacak şekilde düzenlenmesidir. Gelir Vergisindeki kayıp ve kaçakla, Kurumlar Vergisindeki kayıp ve kaçakla mücadele edemediğimiz için, kayıtdışı ekonomiyi önleyemediğimiz için, Özel Tüketim Vergisi olarak, Katmadeğer Vergisi olarak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özyürek, teşekkürünüzü alabilir miyim.

Buyurun efendim.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - … geniş kitleler üzerinden son derece yüksek vergi alınıyor ve vergi adaleti olabildiğince bozuluyor. Bunun önüne geçmek lâzım. Bunun önüne geçecek çareler vardır. Bunun önüne geçmenin yolu, halka, insanca bakmaktır, halkın vergiler altında ezilmesini önleyecek bir anlayışı benimsemektir.

Bu bütçenin hayırlı olmasını diliyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özyürek.

Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi, AK Parti Grubu adına ilk konuşmacı, Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu.

Sayın Dağcıoğlu, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Maliye Bakanlığı bütçesi üzerinde söz almış bulunmaktayım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Türkiye, 2002 yılından beri, ekonomide, yakın tarihte örneği görülmemiş başarılar elde etmiştir. Her türlü eleştiriye rağmen, bir hakkı teslim etmeliyiz diye düşünüyorum. Her ne kadar, birileri, sırf muhalefet etmek için bazı gerçekleri görmezden gelmekteyse de, bu başarılar ekonomi ve siyasette yakalanan istikrar ortamı sayesinde gerçekleşmiştir. Bu doğrultuda hazırlanan merkezî yönetim bütçesi, tarihimizde de ilk kez üç yıllık bir dönem için hazırlanmıştır; yani, tarihte ilk defa, önümüzü gören, ileriye doğru projeksiyon yapılan bir bütçeyi tartıştık burada.

Bizden önceki dönemde, bir haftayı, hatta bir ayı, altı ayı görmek mümkün değilken, artık, bütçelerimizi de üç yıllık projeksiyonlarla tartışmaya başladık. Bu, Türkiye'nin geldiği noktayı tespit adına, zannediyorum, çok önemli ve olumlu bir gelişmedir.

AK Parti İktidarından önceki dönemlerde uygulanan savurgan, tutarsız ve kontrolsüz politikalarla, maalesef, ağır vergiler, yüksek enflasyon, yatırım yapmayan, üretmeyen ve de borçlanarak başkasının sırtından gününü gün etmeye çalışan ve geçinmeye çalışan bir sistemi, bireyler ve kurumlar palazlandırırken ve buna bağlı olarak da, sık sık, belli aralıklarla ortaya çıkan ekonomik krizler, maalesef, hep millete geri dönmüş ve millete yansımıştır.

Mesela, Sayın Mumcu, konuşmasında "üç yıllık dönemi neden 2000 ve 2001 yılı krizlerine bina ettirerek, onu örnekleyerek veriyorsunuz" diye söylemişti. Tabiî, tarihte bu kadar ciddî, olumlu sıçramaların yapıldığı başka bir dönem olmayınca, Sayın Mumcu, hangi dönemi kriter olarak kabul etmemizi de kendisi ifade etmeyince, biz, mecburen, bizden önceki dönemlerdeki kriterler ile kendi dönemimizin kriterlerini tartışmak durumunda kalıyoruz. Aslında bu güzellikleri niye önemseyerek öne çıkarmazlar ve niye bu milletin ferdi olarak şükretmezler ve neden yirmiyedi aylık, yani üç yıla yakın bir dönemde bu hükümetin bakanı olduğu halde, bu güzelliklerle iftihar etmezler; bunu, ne ben ne de milletimiz anlayabilmiş değildir.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Millet anlıyor da, sen anlayamazsın!

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Nitekim, bizim geldiğimiz noktayı, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları da dikkate almış ve uzun bir aralıktan sonra Moodys de, bildiğiniz gibi, geçen gün, 15 Aralıkta Türkiye'nin kredi notunu yükseltmiştir. Bunlar çok önemli gelişmelerdir. Yani, Moodys, ilk defa, Standard and Poors ve Fitch'in de itibar gösterdiği 2002 ve 2005 dönemleriyle ilgili olarak Türkiye'de önemli değişikliklerin, olumlu gelişmelerin olduğunu tespit etmiş ve bunu dünyaya ilan etmiştir.

Şimdi, bu göstergeler neyi ifade ediyor diye baktığımızda; içini doldurarak konuşma vaktim müsait olmadığı için belki söyleyemeyeceğim; ama, hiç değilse konu başlıklarını Maliye bütçesinde söylemek gerekir diye düşünüyorum ve yüce milletimize de, burada bütün olumsuz yaklaşımlara rağmen, Türkiye'de, Moodys'in bile kabul ettiği olumlu gelişmelerin hangi başlıklar altında oluştuğunu ifade etmek gerekir.

Şimdi bakın, ekonomimiz büyümekte, bunu, bütün insanlar biz söyleyince hatırlıyorlar. Kişi başına millî gelirimiz 2 100 dolarlardan 5 000 dolarlara çıkmakta, yüzde 88'lerden alınan enflasyonun yüzde 7-8'lere düştüğünü bütün insanlarımız bilmekte ve sorunsuz bir şekilde YTL'ye geçilmesini sadece ülke değil dünya takip etmekte ve imrenmekte. Ekonomimizdeki yüksek büyümenin istihdama da yansıdığını görmekteyiz. Belki küçük adımlarla gidiyoruz geçmişteki büyük sıkıntıları aşabilmek için; ama, yüzde 10,5'lerden, 10,4'lerden yüzde 9,2'lere gelmek de, zannediyorum, bu bölgemizdeki büyük sıkıntıları da ortaya koyduğumuzda, bölgemizdeki savaşları ortaya koyduğumuzda, ekonomik dibe çökmeleri ortaya koyduğumuzda, enflasyonun arındırıldığı, faizin arındırıldığı bir ortamda bizim ekonomimizdeki yüksek gelişmenin istihdama da yansıdığını ve 10,5'lardan, kabaca, yüzde 9,2'lere düştüğünü görmek, mutlaka olumlu gelişme olarak kayda geçirilmesi gereken önemli bir çalışmadır diye ifade etmek istiyorum.

Ondan sonra, yabancı sermaye miktarına geldiğimizde, peki bu gelişmeler yabancı yatırımlara nasıl yansımıştır diye baktığımızda; yıllarca sokaklarda dolaşarak 5 kuruşluk, 5 sentlik yatırımcı arayan ülkedeki yöneticiler, artık, dünyanın bütün büyük yatırımcılarının Türkiye'ye koşar adımlarla gelerek, ya yatırım yapıp ya gelecekteki projeksiyonlar adına tartışmalar yaptığını görüyoruz. Bunlar nedir; işte, bizim, bazı, ülkedeki muhalefet sesini ortaya koyan sesler  ne yapıyorlar; efendim bu yatırımcılar geliyor; ama, bu yatırımcılar Arap'tır, Yahudi'dir, bunları gönderelim diyorlar.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Kim söylüyor ?Söyleyin kim?…

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Yani, hep renklerine göre, milliyetlerine göre biz yatırımcıları klase etme hastalığından mutlaka kurtulmalıyız.

ATİLA EMEK(Antalya) - Ayıp, ayıp!

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Ayıp!

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Kim söylüyor?.. Başbakandan başka söyleyen yok.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Niye heyecanlanıyorsunuz, biraz evvelki konuşmacılarımız bile bunları gündeme getirdi. İftihar edelim… (CHP sıralarından gürültüler)

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Konuşmak için konuşuyor…

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Bakın, bizim sözümüzü kesmeyin lütfen; çünkü, biz sizinkini kesmiyoruz.

Şimdi, bütün bunlardan sonra, Merkez Bankası rezervlerine baktığımızda…(CHP ve Anavatan Partisi sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen..

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Merkez Bankası rezervlerinin de yüzde 100'e varan artışlar gösterdiğini görüyoruz ve açık pozisyonun da artık, 2001'deki 5,4 milyar dolardan 194 000 000 dolarlara düştüğünü görüyoruz.

Yani, her şey iyiye gidiyor, artık, bardağın dolu tarafını da tarif etme alışkanlığını elde etmeliyiz, birbirimizi döve döve çağı yakalayamayız, bunu vurgulamak istiyorum. Niye heyecanlanıyorsunuz allahaşkına. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Bütçe uygulamalarının olumlu sonuçları tabiî birçok alanı da etkilemektedir. Bakın, konsolide bütçe gelirlerinin konsolide bütçe giderlerini karşılama oranı artmaktadır. Bunların oranlarını verirsem zaten sözüm bitecek. Ama, faiz giderlerinin 2001'lerde yüzde 103'lerden alınıp bugün yüzde 62'lere  düştüğünü görürsek, Maastricht Kriterlerine bu olumsuz şartlara rağmen koşar adımlarla ülkemizin nasıl gittiğini görmemeye çalışmak, göstermemeye çalışmak bir vebaldir, tabiî ki bütçede bunları söyleyeceğiz.

Bütçe giderlerinin gayri safî millî hâsılaya oranlarına bakmamız lâzım; yüzde 45,7'lerden 32,4'lere düşmüş. Vergi gelirlerinin işin neresinde olduğuna bakarsak, gayri safî millî hâsılaya oranladığımızda yüzde 22,5'lardan yüzde 24,6'lara çıktığını görüyoruz. Yani, vergi  tahsilatı ve geliri konusunda  da bu olumsuz belirlemelere rağmen çok ciddî artışlar göstermektedir.

Vergilerin genel bütçe gelirleri içerisindeki payı nedir diye baktığımızda; bizim burada da yüzde 77'lerden yüzde 87'lere çıktığımızı görüyoruz. Niye üzülüyorsunuz, ben bunu anlamakta güçlük çekiyorum. (Gürültüler)

Bütçe açığının gayri safi millî hâsılaya oranını tartışmalıyız burada

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Ergin, lütfen, buyurunuz efendim.

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Sayın Başkan, muhalefet partililer burada konuşurken hiçbir milletvekilimiz taciz etmedi; ama, ilk sözcümüz daha kürsüye çıkar çıkmaz, hatibe hiçbir saygı gösterilmiyor.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Söylesin o  zaman Arap sermayesini… Kim söylemiş; bunu söylesin.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Gerçekleri, bazen, kabul etmesi biraz zor oluyor galiba muhalefet tarafından.

BAŞKAN - Sayın Ergün, buyurun efendim.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Kriter deyip duruyorsunuz ya, işte, size, matematiksel kriterleri veriyorum. Niye bunları dinlemiyorsunuz?! (AK Parti sıralarından alkışlar)

ATİLA EMEK (Antalya) - Hangi kriter? Nasıl konuşuyorsun?!

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Dolaylı vergileri söyle. Dilin varmıyor mu dolaylı vergileri söylemeye?

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Bütçe açığının gayri sâfi millî hâsılaya oranı önemli bir kriterdir. Nedir bu biz aldığımızda; 2001 yılında 16,5, şimdi nedir; 6,06'dır. Önümüzdeki yıl ne olacaktır; 2,5'e inecektir.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Yalan… Külliyen yalan…

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Bu, iftihar edilecek bir konu. Neden; bütçe açığının gayri sâfi millî hâsılaya oranının düşmesi Maastricht Kriterlerinin önemli köşe noktalarından biridir. Bunları niye önemsemiyorsunuz?!

ATİLA EMEK (Antalya) - Tokatlılar arıyor Sayın Vekilim, Tokatlılar; gerçek hiç de böyle değil diyorlar.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Yani, malî disiplin sağlanarak hedefe ulaşılmakta ve bütçe açığı devamlı surette kapanmaktadır. Sevin ey muhalefet, sevin, niye heyecanlanıyorsun!..

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Sen heyecanlanıyorsun… Ne bağırıyorsun ya!

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Bakın, faiz dışı fazla 33 milyar YTL'ye gelecek şekilde tahmin edilmektedir ve faiz dışı fazlalarımız, hep yaptığımız bu sıkı yönetimlerle, bu sıkı politikalarla her zaman artı üretti arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZLEM ÇERÇİOĞLU (Aydın) - Cari açık ne olacak?

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun, konuşmanızı tamamlayınız.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Evet. Yani, faiz dışı fazla da beklenilen oranda gerçekleşmek durumundadır. Bu da, sevindirici bir barem olarak, barometre olarak görülmektedir.

Biraz da, bu olumlu gelişmelerden sonra, borç politikamız hakkında konuşmak istiyorum. "İçborç stokuna baktığımızda borçlarımız artı, dışborç stokumuza baktığımızda borçlarımız artı" diye, birileri Türkiye'yi velveleye veriyor. Peki, bizim sadece borçlarımız mı artı? Gayri sâfi millî hâsılaya, neden burada merhamet edip de oranlamıyorsunuz dediğimizde, bunun cevabı yok.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Rakamları söyle…

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Nedir bizim borçlarımız; içborç stokuna baktığımızda, biz devraldığımızda yüzde 69,2 iken, şimdi geldiğimiz nokta 50,1'e düşmüş; yani, içborç stokumuz gayri sâfi millî hâsılaya göre çok ciddî düşmüş.

ATİLA EMEK (Antalya) - 100 milyar borç ettiniz.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Rakamları konuş, rakamları…

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Bu bizim için önemli değil mi, bunları niye burada dile getirmiyorsunuz?!

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Rakamları söyle…

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Dışborca bakalım o zaman. Dışborcumuz da, 16, 9'dan, 9,2'ye düşmüştür, içborcumuz da düşmüştür.

BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu, bir 5 saniyenizi rica edeyim.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Buyursunlar efendim.

BAŞKAN - Saygıdeğer arkadaşlarım, burada muhalefet ve iktidar görüşlerini açıklıyor. Kimse kimsenin görüşünü beğenmek zorunda değil; ama, sürekli olarak hatibin sözünü keserek, hatip taciz edilirse konuşmasının insicamı bozulur. İstirham ediyorum, lütfen, sabırla bekleyin, kürsü sırası size geldiğinde, çıkıp görüşlerinizi beyan edin. Lütfen, istirham ediyorum…

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Azarlar gibi konuşuyor.

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Özkan… Olabilir, hoşunuza gitmeyebilir konuşmalar; ama, demokrasi bir tahammül rejimidir, birbirimize tahammül edeceğiz.

Buyurun Sayın Dağcıoğlu.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum. Benim sürem yeterli olduktan sonra, insicamımı bozamazlar, rahat olun Sayın Başkan. Yeter ki, süremi kullanmasınlar, benim insicamım bozulmaz efendim.

BAŞKAN - Peki, efendim, buyurun.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Konsolide bütçe toplam borç stokunun gayri safî millî hâsılaya oranı çok önemli arkadaşlar. Bazı çevreler, borç stoklarının üç yılda aşırı artışından söz etmekte ve çok üzülüyorum; ama, kriz çığırtkanlığı yapmaktadırlar. Son günlerde televizyonlarda ve gazetelerde, bu kadar güzel gelişen bir ülkeyi, maalesef, sunî gündemlere taşıdığını düşündüğüm bu haksızlığı da burada belirtmek durumundayım. Evet, borç stoku artmıştır; ama, gayri safî millî hâsılaya oranladığınızda, bu, ciddî düşmüştür…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Cari açık ne oldu?!

BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu, sürenizin bir kısmını da konuşarak ben kullandım; eksüre içinde konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Çok naziksiniz, teşekkür ediyorum.

Yani, evet, borç stoku artmış; ama, gayri safî millî hâsılaya oranı düşmüş. Yani, burada da Maastricht Kriterlerine koşar adımlarla yaklaştığımızı vurgulamak istiyorum. Nasıl, bakalım, kriz çığırtkanlığı yapanların dedikleri doğru muymuş. Kamu net borç stoku, biz devraldığımızda kaçmış; yüzde 91'miş! Şimdi, kaçmış; yüzde 62,2'ymiş! Öyleyse, önümüzdeki sene içerisinde 60'ın da altına düşürdüğümüzde, bu konuda da Türkiye, çağı yakalamış bir ülke olarak, ekonomisini düzeltmiş bir ülke olarak, geleceğe emin adımlarla yürüyen bir ülke olarak kayda geçecektir. Bundan muhalefet niye gocunur, niye üzülür, bir türlü anlamakta güçlük çekiyorum.

İçborç vadesine bakalım, içborç vadesi, biz devraldığımızda 210 gündü; ama, şimdiye geldiğimizde 478 güne çıkmış. Merhamet, insaf denir  insana, ekonomik politikalar yerli yerine oturmamışsa, 210 günden 478 güne bu süreyi sana borç veren adam, senin yakışıklılığın için verir mi allahaşkına!..

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Senin yakışıklılığına vermiştir!

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Evet, peki, vade uzadı da, miktarlar ne oldu derseniz, miktarlar da 2001 yılında yüzde olarak 103,4 iken, geldiğimiz noktada, eylül sonu kriterlerine göre, 15,33'e düşmüş. 103,4 nere, 15,33 nere?.. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri alkışlar) Bunlara dikkat etmeliyiz. Merhamet edin! Bu nedir; içborç stoklarının maliyetiyle ilgili oranları veriyorum. Yani, arkadaşlar, maliyeti düşürmüşüz; ama, borçlanmanın da vadesini 210'dan 478'e çıkarmışız gün olarak. Bu ne kadar önemli bir başarıdır. Bunun mutluluğunu muhalefetiyle iktidarıyla ve milletiyle hep beraber yaşamalıyız. Bunun tadını alın.(AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - 5 dakika geçti.

BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu, teşekkürünüzü almak için mikrofonunuzu açıyorum.

Buyurun; lütfen, teşekkürünüzü alayım.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Toparlıyorum.

Bizden önceki iktidarlarda, hatırlayın, haftalık, aylık borçlanıldığı zaman, çok matah şeyler yapılmış gibi televizyon programları yapılıyordu.

BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu, lütfen, Genel Kurula teşekkür eder misiniz.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Efendim, ama hiç konuşamıyorum ki Sayın Başkan…

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Tokat'tan arıyorlar, öyle bir şey yok diyorlar.

BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu, eksürenizi verdim, istirham ederim, lütfen…

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Hemen bitiriyorum.

İzin verirseniz, esnafımız ve çiftçimizle ilgili iki barometreyi verip bitireceğim.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - 5 dakika geçti Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu, lütfen, teşekkürünüzü alayım efendim.

Buyurun.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum efendim, bitiriyorum.

BAŞKAN - Kalan kısımları Maliye Bakanımız ve sözcüler söyler efendim.

Buyurun.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Çok şükür bu olumsuzluklar tarih oldu. Enflasyon… Yüzde 7 500 faizleri gördük, yüzde 156 enflasyonları gördük; ama, geldiğimiz noktada, yüzde 7,5 enflasyonlar ve yüzde 8 faizlerle biz artık bu işi götürüyoruz. Sadece yüzde 70'ten, yüzde 14'e düşen faiz oranının arasındaki yüzde 56'lık fark, dışborç ödeme, faiz ödemesinde tamı tamına yaklaşık olarak 50 milyar dolar az borç ödememize sebep oldu. Bu ekonomik politikalar işi buraya getirdi. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - 5 dakika oldu, 5…

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlar, felaket senaryolarına gerek yok.

BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu, mikrofonunuz kapanırsa açmayacağım tekrar. Lütfen teşekkürünüzü yapınız.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Hemen teşekkür ediyorum efendim.

ATİLA EMEK (Antalya) - Yeter be yahu!

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Faiz giderlerinin gayri safî millî hâsılaya oranı düştü; ama, bakın, yatırımlar nerede derseniz, 2002'de yatırımlar…

BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu, teşekkür ederseniz…

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Hemen bitiriyorum.

BAŞKAN - Efendim, mikrofonunuz kapandığı zaman açmayacağım. Lütfen…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum size. Lütfen…

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) -  Yatırımlar yüzde 6,6'dan yüzde 9,5'e çıktı. Yatırımlarla ilgili…

BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu, lütfen… Teşekkür ediyorum efendim.

 MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) -  Çiftçiye ve esnafa her türlü sübvansiyonu veriyoruz. Türkiye, güzel günlere doğru, koşar adımlarla gidiyor. Felaket tellallığına, felaket senaryoları üretmeye, bu memleketin lüksü ve tahammülü kalmamıştır.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Sen, sokağa çıkmıyorsun hiç, sokağa…

ATİLA EMEK (Antalya) - Tokat, Tokat…

BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu…

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) -  Omuz omuza vereceğiz  ve güzel günleri beraber yakalayacağız. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Tokatlılar arıyorlar Tokatlılar.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Tokat'a hiç gitmiyorsun galiba.

ATİLA EMEK (Antalya) - Omuzlara alın omuzlara!

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Tokat esnafı arıyor, Tokat esnafı.

BAŞKAN -   Gümüşhane Milletvekili Sayın Temel Yılmaz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Tokatlılar arıyorlar, Tokatlılar…

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Tokat'la ilgili mesaj verseydim, yarım saat konuşurdum.

ATİLA EMEK (Antalya) - Aradılar "yok, biz perişanız" diyorlar.

BAŞKAN -  Sayın Deveciler, lütfen...

Buyurun Sayın Yılmaz. 

AK PARTİ GRUBU ADINA TEMEL YILMAZ (Gümüşhane) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu İhale Kurumu bütçesi üzerine, Grubum adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi, saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

2886 sayılı Devlet İhale Kanunun, günümüzün değişen ve gelişen koşullarına cevap verememesi, uygulamada ortaya çıkan aksaklıkları gidermede yetersiz kalması, bütün kamu alımlarını kapsamaması, AB ve uluslararası ihale uygulamalarına paralellik göstermemesi sebebiyle,       4 Ocak 2002 tarihinde 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu ve 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu, Meclisçe kabul edilmiş ve 1 Ocak 2003 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Düzenleyici ve denetleyici kurumlardan biri olan Kamu İhale Kurumu, 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 53 üncü maddesi uyarınca kurulmuştur. Kamu tüzelkişiliğini haiz, idarî ve malî özerkliğe sahip olan Kamu İhale Kurumunun görev ve yetkilerine baktığımızda, Kamu İhale Kanunu ve Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununa ilişkin bütün mevzuatı, standart ihale dokümanlarını ve tip sözleşmeleri hazırlamak, geliştirmek ve uygulamayı yönlendirmek, ihale ilanlarıyla ilgili esas ve usulleri düzenlemek, basılı veya elektronik ortamda Kamu İhale Bültenini yayımlamak, ihale sürecinde, ilgili idarece yapılan işlemlere ilişkin şikâyetleri inceleyerek sonuçlandırmak, haklarında ihalelere katılmaktan yasaklama kararı verilenlerin sicillerini tutmak, yabancı isteklilerin ihalelere katılımında karşılıklılık ilkesinin gözetilmesini sağlamak üzere, saptadığı hususlar konusunda Bakanlar Kuruluna teklifte bulunmak görev ve yetkilerine sahiptir.

Değerli milletvekilleri, Kamu İhale Kurumu, Türk siyasî hayatında uzun yıllardan beri şikâyet edilen, Türk kamu alımları sisteminde yolsuzlukların ve usulsüzlüklerin ortadan kaldırılması, kamu kaynaklarının verimli ve doğru kullanılması, kamu harcamalarının disipline edilmesi, alımların şeffaf ve güvenilir bir ortamda yapılması için çalışmalar yapmaktadır.

Kamu İhale Kurumu, yıldan yıla değişmekle birlikte, yıllık yaklaşık 35-40 milyar dolarlık bir kamu ihale pazarını uluslararası rekabete açmış durumdadır.

Yapılan ihalelerde saydamlığın, rekabetin, eşit muamelenin, güvenilirliğin, gizliliğin, kamuoyu denetiminin, ihtiyaçların uygun şartlarla ve zamanında karşılanması ve kaynakların verimli kullanılması, Kamu İhale Kurumu aracılığıyla sağlanmış olmaktadır.

Kamu kurum ve kuruluşlarının kullanımlarında bulunan her türlü kaynaktan yapacakları ihalelerde tek bir yasal düzenlemeye tâbi olmaları, tahmini bedel baz alınarak, indirim yapılmak suretiyle ihaleye çıkılması yerine, işlerin, istekliler tarafından piyasa rayiçlerine uygun fiyatlara göre tespit ve teklif edilen gerçekçi bedeller üzerinden ihale edilmesi Kamu İhale Kurumunun amaçları arasındadır.

Türkiye'de, ilk defa, vatandaşlar da kamu ihalelerine ilişkin ihale süreçleri, ihale şikâyetleri, ihale sonuçları gibi bilgilere, artık, kolayca ulaşabilmekte ve kamu kurumlarının yaptığı tüm ihaleler ve bu ihalelere ait işlemlere ilişkin özet raporları takip etme imkânına sahiptirler. Alım yapan idareler, ihaleyle ilgili tüm işlemlerini, ihaleye çıkıştan ihale ilanına, ihale üzerinde kalan istekli hakkında yasaklılık teyidine, ihale sonucuna kadar tüm işlemleri, bir sistem üzerinden, idare modülüyle hızlı, etkin bir şekilde gerçekleştirebilmektedirler. Kullanılan bu sistem, açılan ihalelerin sonuçları ve ara süreçlerine ilişkin bilgilerin zamanında ve tutarlı şekilde oluşması için otokontrol uygulanmaktadır. Bu sistem, ihale veri bankası özelliğiyle idarelerin yaptıkları tüm ihalelere ilişkin bilgilerin yer aldığı bir arşiv oluşmasını ve idarelerin istedikleri an bu bilgilere daha kolay ulaşarak tüm ihale süreçlerini takip edebilmelerini sağlayacaktır. Ayrıca, idare modülü, kamu idarelerinin kanunda belirtilen esas, usul ve işlemleri doğru olarak uygulamasını da sağlamayı hedeflemektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerek mevcut gerekse önümüzdeki dönemde, idarî düzenlemelerle yapılabilecekleri şöylece sıralamak istiyorum:

İngiltere'de üç yılda 5 adet okul binası ihalesi gerçekleştirilirken, ülkemizde, iktidarımız, sadece bir yılda 70 000 derslik inşa etmiştir. Bu çerçevede, dinamik bir ihale sürecinin kurulması için sürekli bir geliştirme çalışması yapılmalıdır.

Kamu ihalelerinde, KOSGEB ve Kamu İhale Kurumu ortak stratejiler oluşturmalıdır.

Yerli malına fiyat avantajı tanınan ihalelerin sayısı artırılmalıdır.

Hükümetimiz iktidarı döneminde e-devletin inşası yönünde büyük adımlar atmıştır; e-ihaleyle de bu adımlar devam edecektir. Az önce de belirttiğim gibi, Kamu İhale Kurumunun web sayfasından vatandaşların idarelerin ihalelerine ilişkin bilgilere ulaşması ve e-ihale bülteni de olumlu adımlardır. Kamu İhale Kurumu, ülkemiz girişimcilerinin dünya kamu ihale pazarından daha fazla pay almasını sağlamak için gerekli tedbirleri ve çalışmaları yapmalıdır. AB'ye üyelik sürecinde, 35 müzakere konusundan birisi de kamu ihaleleridir. Kurum, Birlik üyesi ülkelerde Türk girişimcilerinin haklarını yakından takip etmeli, Türk girişimcileri bu ihaleler konusunda bilinçlendirilmelidir. Dışişleri Bakanlığı ve dış temsilcilikler, Kurumla sıkı bir eşgüdüm içerisinde çalışmalıdırlar. Kamu ihalelerinde özürlü yurttaşlarımızın istihdamının sağlanması için, özellikle yaygın hizmet ihalelerini gerçekleştiren kuruluşlar, ihale dokümanlarına hükümler konulması konusunda çalışmalar yapmalıdır.

Sayın milletvekilleri, Kamu İhale Kurumu bütçesine baktığımızda, 2006 yılında elde edeceği gelir 75 088 567 YTL olarak tahmin edilmektedir.

BAŞKAN - Sayın Yılmaz, bir 5 saniyenizi rica edeyim.

Sayın milletvekilleri, hatibin konuşmasını tamamlayıncaya kadar, çalışma süresinin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Buyurun.

TEMEL YILMAZ (Devamla) - 2007 ve 2008 yılları için tahmin edilen gelir tutarları ise, 2007 için 62,3 milyon YTL, 2008 için ise 65,2 milyon YTL olarak öngörülmektedir. Elde edilen gelirin, 2006 yılında, 58 088 560 YTL'si kurum giderleri için harcanacak olup, geriye kalan 17 000 000 YTL'si ise, gelir fazlası olarak, Hazineye aktarılacaktır. Kamu İhale Kurumunun 2006 yılı bütçesinde öngörülen harcama tutarı ise 75 088 560 YTL'dir. Bu tutarın 11 040 540 YTL'si personel, 676 900 YTL'si sosyal güvenlik prim katkısı, 34 636 120 YTL'si mal ve hizmet alımları, 18 292 000 YTL'si cari transfer, 10 443 000 YTL'si sermaye giderleriyle ilgilidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Yılmaz, konuşmanızı tamamlayınız.

TEMEL YILMAZ (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Kamu İhale Kurumunun ihtiyaçları için teklif edilen ödeneğin yüzde 14,70'i personel giderlerine, yüzde 46,13'ü mal ve hizmet alım giderlerine, yüzde 24,36'sı cari transferlere, yüzde 0,9'u sosyal güvenlik prim katkısına, yüzde 13,91'i ise sermaye giderlerine ayrılmıştır.

Değerli milletvekilleri, Kamu İhale Kurumu tarafından, 2005 yılının ilk onbir ayında, 2 349 adet şikâyet incelenerek sonuçlandırılmış ve 37 612 adet ihale ilanı yayımlanmıştır. Ayrıca, 4 037 adet elektronik, 2 477 adet ise basılı bülten abonesi yapılmıştır. Bu işlemlerden, ilk onbir ayda, toplam 43 663 639 YTL gelir elde edilmiştir.

Sonuç olarak, Kamu İhale Kurumu, düzenlediği sektörün önünde gitmek, ona rehberlik etmek, sektörün ufkunu ve vizyonunu açmak gibi önemli bir vizyon üstlenmiş durumdadır.

Bu duygu ve düşüncelerle konuşmamı bitirirken, hazırlanan bütçenin ülkemize, milletimize hayırlı ve uğurlu olmasını diler, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yılmaz.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 13.04

 

 

 

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma saati: 14.08

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 41 inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Onaltıncı turda yer alan bütçelerin görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

 II. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1.- 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Genel ve Katma        Bütçeli Daireler ve  İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/1119; 1/1084, 3/907; 1/1085, 3/908) (S. Sayısı: 1028, 1029, 1030) (Devam)

A) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)

1.- Maliye Bakanlığı 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Maliye Bakanlığı 2004 Malî Yılı Kesinhesabı

B) KAMU İHALE KURUMU  (Devam)

1.- Kamu İhale Kurumu 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

C) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI  (Devam)

1.- Gelir İdaresi Başkanlığı 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

D) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI  (Devam)

1.- Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

E) GELİR BÜTÇESİ (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

AK Parti Grubunda kalmıştık.

AK Parti Grubu adına, üçüncü konuşmacı, Artvin Mlilletvekili Sayın Orhan Yıldız; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ORHAN YILDIZ (Artvin) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Gelir İdaresi Başkanlığının bütçesi üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Türk Gelir İdaresinin geçmişine baktığımız zaman, bünyesinde oldukça önemli sıkıntıları barındırdığını görürüz. Tabiî, bunların sayısı oldukça fazla olduğu için, hepsini burada saymamız mümkün değil; ama, kısaca bazılarına burada değinmek istiyorum.

Şimdi, birincisi, bir kere, bizim Gelir İdaresi teşkilatlarına baktığımız zaman şunu görüyoruz: Genelde, içe dönük bir yapılanma anlayışı içerisinde. Bu neyi getiriyor; olaya sadece devlet eksenli bir bakış açısını getiriyor; yani, kurallar düzenlenirken olaya devlet açısından bir bakış getiriyor; fakat, asıl önemli olan, maalesef, mükellef ayağı hep eksik kalmıştır bugüne kadar.

Daha önceki yasaya baktığımız zaman, örneğin Gelir İdaresi Genel Müdürlüğünü düzenleyen yasaya baktığımız zaman, özellikle Gelir İdaresinin görevlerini düzenleyen maddede "mükellef" kelimesinin bir kere dahi geçmiş olmadığını görüyoruz. Bu, son derece önemli bir eksikliktir; çünkü, geliri kimden toplayacaksınız; geliri mükelleften toplayacaksınız. Yani, gelir getirici faaliyetlerde birilerinin bulunması gerekiyor ki, siz, bir gelir elde edesiniz; ama, gidiyorsunuz, mükellefe hiç yer vermiyorsunuz, mükellefin haklarına hiç yer vermiyorsunuz. Böyle bir anlayış, son derece eksik bir anlayıştır; aynı zamanda, demokratik bir anlayış da değildir.

Tabiî, 2005 yılında Gelir İdaresi yeniden düzenlendiği zaman, bu eksiklik giderilmiştir. Özellikle Gelir İdaresi Başkanlığına ait olan yasanın 4 üncü maddesi, Gelir İdaresinin görevlerini düzenlemiş ve burada, mükelleflere de birtakım haklar ve birtakım yetkiler vermiştir. Bu yetkiler, yasanın 4 üncü maddesinin (b), (c), (d) ve (r ) bentlerinde açıkça yer almıştır.

Şimdi, arkadaşlar, bunlar son derece önemli şeyler; çünkü, mükellefe birtakım haklar vermek zorundasınız. Bu hakları vermezseniz, mükellef vergi idaresini, Gelir İdaresini düşman gibi görür. Buna imkân sağlamamak zorundayız. Geçmişte hep şu örnekleri gördük; vatandaşlar, mükellefler hep şikâyetçi oldular: Örneğin, bir vergi denetim memuru gidiyor inceleme yapıyor, hiçbir hata bulamıyor; fakat, diyor ki, ben devletin memuru olarak bir mesai harcadım ve hiçbir hatanızı da bulamadım; ama, size ceza yazmak zorundayım. Bu, son derece yanlış bir anlayıştır. Burada normalde yapılması gereken şey nedir; vatandaşa, bu vergi mükellefine bir takdir belgesi vermektir. Bunu yapmamız lâzım; ama, ne oluyor; ceza yazıyorsunuz ve sonuçta o vatandaşı küstürüyorsunuz. Yani, mükellef odaklı bir Gelir İdaresi teşkilatını kurmanız gerekiyor ve Gelir İdaresi Yasasıyla da bu eksiklik giderilmiştir ve bu, son derece de güzel bir uygulamadır.

Şimdi, vatandaşa, Gelir İdaresi Yasasıyla getirilen birtakım haklar ve yetkiler var. Ben bunlara kısaca değinmek istiyorum. Bir kere, diyor ki, Gelir İdaresi, mükelleflerin vergiye uyumunu kolaylaştırmak ve hizmetleri yerine getirmekle yükümlüdür. Yani, sadece geliri düzenleyen yasalar yapmayacaksınız, sadece bunları yürütmeyeceksiniz, uygulamayacaksınız; aynı zamanda, mükellefin de bu yasalara uyumunu kolaylaştıracaksınız ve bununla ilgili hizmetleri de yerine getirmek zorundasınız. Buradan şu sonuç çıkıyor: Yani, vatandaş, mükellef borçlarını yerine getirmesin, biz ceza yazalım ve bir gelir tahsil edelim şeklindeki bir anlayışın bu uygulamada, yani, gelir idaresi uygulamasında yeri yoktur. Devlet imkânlar nispetinde, vergi idaresi imkânlar nispetinde, vatandaşa ceza yazmadan gelirleri toplamakla yükümlüdür; buna gayret göstermelidir; çünkü, ne kadar çok ceza yazarsanız, usulsüzlükleri de o kadar çok artırırsınız. Önemli olan, toplumu, vergi mükelleflerini kurallara uymaya davet etmektir; buna gayret göstermektir.

Şimdi, yine, birtakım imkânlar daha getirilmiş; diyor ki: "Mükellef haklarının korunması ve başkanlıkla karşılıklı ilişkilerinin güven esasına dayanması." Yani, bu son derece önemli bir ilerleme; çünkü, ilk defa mükellef haklarından bahsediliyor ve ilişkinin de güven esasına dayalı olarak kurulması gereğinden  bahsediliyor. Bu da, yine, Gelir İdaresi alanında çok önemli bir reform.

Yine, mükellefleri vergi mevzuatından doğan  hakları ve ödevleri konusunda bilgilendirmek de Gelir İdaresinin  görevleri arasında. Ayrıca, en son olarak da Gelir İdaresi, bir kurumsal etik kuralları düzenleyerek, bunu mükelleflere ve kendi personeline de bildirmek ve duyurmak  zorunda; böyle bir yükümlülük verilmiş ve şüphesiz, bununla, yapılması gereken işin ilk ayağı oluşturulmuş oluyor; ama, bununla iş bitmiyor. Konulan bu ilkeleri aktif bir şekilde uygulamaya geçirmek de, aynı şekilde Gelir İdaresinin görevleri arasında olması lâzım; çünkü, biliyorsunuz, bürokrasideki reformlara karşı genel bir direnç… Maliyede, bu biraz daha fazla; kuralları koymak  yeterli değil, uygulamak için daha büyük bir gayret gösterilmesi lâzım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabiî, Gelir İdaresi Başkanlığının temel taşları vergi daireleri. Bu konuda vergi dairelerine de birtakım görevler verilmiş; ama, kısaca şunu diyebiliriz: Vergi daireleri, vergi hukukunun genel ilkelerine dikkat edecek; ama, en az masrafla en çok geliri de toplayacak şekilde yapılandırılması lâzım. Bu amaçla da, Gelir İdaresi Yasasında önemli değişiklikler yapılmış ve 29 ilde de vergi dairesi başkanlıkları oluşturulmuştur.

Şimdi, tabiî, gerçekten Maliye Bakanlığının reform niteliğinde birçok uygulaması söz konusu; fakat, bunların hepsine burada değinmek de zaten mümkün değil, zamanımız da sınırlı. Burada ben şuna değinmek istiyorum: Özellikle çağdaş vergi mevzuatına uyum sağlayabilmek için yapılması gereken şey şu: Vergi oranlarını düşürmek ve vergi tabanını artırmak gerekiyor. Bu son derece önemli ve bu konuda özellikle Maliye Bakanlığı da vergi oranlarını düşürerek önemli bir adım atmıştır. Burada yapılması gereken şey, vergi tabanının artırılması. Bu manada da, tabiî ki kayıtdışının önüne geçilmesi son derece önemli.

Bugüne kadar hiç yapılmayan bir şey yapıldı, özellikle finansal getiriler de yüzde 15 civarında bir stopaja tâbi tutuldu. Bu da önemli bir şey, yani, yapılması gereken bir şey. Yalnız, burada özellikle ben bir şeye değinmek istiyorum; hisse senedi gelirlerinden elde edilecek olan yüzde 15'lik stopaj konusunda biraz daha düşünülmesi gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yıldız, buyurun, konuşmanızı tamamlayınız.

ORHAN YILDIZ (Devamla) - Çünkü, şimdi, bizde hisse senedi piyasası daha yirmi yıllık geçmişi dahi olmayan yeni bir piyasa; fakat, serbest piyasa ekonomisi için olmazsa olmaz olan bir piyasadır. Bu nedenle, bu piyasanın geliştirilmesi lâzım. Yüzde 15 vergi, bence şu anda yüksek bir vergidir; çünkü, genelde bizim yatırımcımız, şu anda borsayı bir yatırım aracı olarak görmüyor. Borsaya yatırım yapan yatırımcılar, genellikle zaten yabancı yatırımcılardır. Onlar da zaten bir yıl ve daha uzun süreli yatırımı hedefledikleri için, vergi ödemeleri zaten mümkün değil; çünkü, istisna kapsamında; ama, yüzde 15 vergiyi kısa vadeli yatırım yapan bizim yatırımcılarımız ödeyecektir. Onlar da, genellikle, dediğim gibi, kısa vadeli düşündüğü için sürekli zarar ederler. O nedenle, bu yatırımcıların korunması lâzım. O yüzden, bence, yüzde 15'lik oran üzerinde biraz daha düşünmek lâzım; çünkü, buradan, ben şahsen pek fazla bir gelir elde edileceğini sanmıyorum; ama, piyasaları bence olumsuz etkileyebilir. Özellikle bizde bir deyim vardır; attığınız taş ürküttüğünüz kurbağaya değecek diye. Bence, burada değmeyebilir ve bir sıkıntıyla da karşı karşıya kalabiliriz. Bu konuda da ben bir uyarı yapmak istiyorum.

Şimdi, tabiî, sürem şu anda kalmadığı için, çok fazla konuya değinmeyeceğim. Yalnız, kısaca şunu demek istiyorum, şöyle bağlamak istiyorum: Gerçekten, maliye konusunda reform yapmak kolay iş değildir; çünkü, maliyenin kendine özgü bir yapısı vardır, değiştirmek son derece zordur, reformları uygulamaya koymak son derece zordur; ama, Sayın Maliye Bakanımız burada bunu başarmıştır. Yolun sonuna vardığımızı söylemek zordur; daha yapılacak çok şey vardır; ama, bence çok önemli bir ilerleme kaydetmiştir; bu konuda ben kendisini tebrik ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yıldız, teşekkürünüzü alabilir miyim.

Buyurun.

ORHAN YILDIZ (Devamla) - Özellikle yıllardan beri yapılamayan özelleştirmelerin bugün yapılabilir olması, yasal altyapısının tamamlanmış olması ve özelleştirilen kurumların son derece önemli yüksek fiyatlara satılması, bunun en önemli göstergesidir diyorum.

Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yıldız.

AK Parti Grubu adına, Gümüşhane Milletvekili Sayın Sabri Varan; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA SABRİ VARAN (Gümüşhane) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maliye Bakanlığı Özelleştirme İdaresi Başkanlığı bütçesiyle ilgili, AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi en kalbî duygularımla selamlıyorum.

Özelleştirme kavramı 1970'li yıllarda dünyanın gündemine girdi, Türkiyemizin gündemine 1984 yılında  katılabildi. 1970'li yıllarda başlayan özelleştirme uygulamaları, İngiltere'de ilk meyvelerini vermeye başladı ve kısa sürede, İngiltere gibi ülkeler özelleştirmelerini tamamladı. 1980'li yıllardan itibaren esmeye başlayan özelleştirme rüzgârı, Türkiye'yi bir türlü uçurmaya yetmemiştir. Gelişmiş ve gelişmekte olan birçok ülkede başarıyla gerçekleştirilen özelleştirme uygulamalarını, Türkiye, ne yazık ki, uzun süre, başarıyla uygulayamamıştır. Güzel ülkemizde, yakın bir zamana kadar, özelleştirmeye karşı direniş, maalesef, sürdürülmüştür. Bunun sonucu olarak, Türk insanı,      1 800-2 500 dolar millî gelirlere mahkûm edilmiş, fakirliğin bir üst basamağı orta alt gelir seviyesine yerleştirilmeye mahkûm bırakılmıştır.

Değerli arkadaşlar, AK Parti, hükümete geldiği günden itibaren, ülkemizde, özelleştirme konusunda son derece başarılı uygulamalara imza atmıştır ve bununla ilgili çaba gösterdiğimiz herkes tarafından da gayet açıkça bilinmektedir. Ülkemizde, yirmi yıldır devam eden özelleştirme çabalarına rağmen, özelleştirilmesi gerçekleşemeyen birçok kuruluş, AK Parti İktidarı döneminde özelleştirilmiştir. Hemen ifade etmek gerekir ki, özelleştirmede elde edilen başarıda, ülkemizin içinde bulunduğu siyasî ve ekonomik şartların büyük önemi bulunmaktadır. Artık, ülkemizin taşı toprağı, bu iktidar, bu huzur ortamında, eskiye oranla, çok daha kıymetli hale gelmiştir. Nitekim, 2003 yılından itibaren, siyasî ve ekonomik alanda sağladığımız istikrar ve güven ortamının yanında, yapısal reformları sürdürmedeki kararlı tutumumuz, özelleştirme uygulamalarına da yansımış bulunmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, 1984'te yılında ülkemiz gündemine giren özelleştirme uygulamalarında, 2001 yılına kadar, maalesef, kayda değer özelleştirmeler yapılmamıştır. 2001 yılında hiçbir ihalenin açılamadığını düşünmenizi istirham ediyorum. Düşünün ki, Özelleştirme İdaresi diye bir müessese var; ama, bir koca yıl geçiyor, hiçbir ihale açamıyor. 2002 yılında 13 ihale açıyor, bunun 3'ünün satışı gerçekleşiyor, diğer 10 ihale tamamlanamadan yıl bitiriliyor.

2003 ve sonrasında gerçekleştirilen özelleştirme uygulamalarının ne derece önemli olduğunu, önceki yıllara baktığımız zaman çok daha iyi anlarız. Hükümetimizin özelleştirmedeki kararlılığı neticesinde, 2003 ve 2005 yılları arasında, 85 şirket, kuruluş ve işletmedeki kamu hisselerinin tamamı, 6 liman, 6 312 varlık ve gayrimenkulun satışı veya işletme hakkı devri gerçekleştirilmiştir.

Özelleştirme uygulamalarının başlangıcından itibaren, 1984-2003 yılları arasında yapılan özelleştirme toplamı, maalesef, 8 milyar doları ancak bulmaktadır. Oysa, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, bizim dönemimizde, 853 000 000 Amerikan Dolarlık 2003 yılında, 1 377 000 000 Amerikan Dolarlık 2004 yılında, 16 167 000 000 dolarlık satışı da 2005 yılında, yani, toplam 18,5 milyar Amerikan Dolarlık özelleştirme uygulamasını gerçekleştirmiştir. Değerli arkadaşlarım, bu uygulamalara, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından da gerçekleştirilen ihaleler eklendiği zaman, iktidarımız dönemindeki uygulama toplamı 33 milyar dolar civarında gerçekleşmiş olmaktadır.

Şu tablodan da açık olarak gördüğümüz gibi, ülkemizin, tabloda da görülen kara hattı, 1984 ve 2002 yılları arasındadır. Bu yıllar arasında sadece 8 milyar dolarlık bir özelleştirme gerçekleşmiştir; ama, 2003, 2004 ve 2005 yıllarında, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ve Özelleştirme İdaresi Başkanlığı satışlarını düşündüğümüz zaman, bu rakam, yaklaşık 33 milyar dolara ulaşmaktadır. Buradaki sırrı çok iyi anlamak lâzım değerli arkadaşlar; niye 1984'ten 2002'ye kadar bu ülkenin özelleştirilecek kurumları satılamıyordu da, 2002'nin sonundan itibaren bu kurumlar bir bir satışa çıktı ve çok iyi değerlerle müşteri buldu?.. Bunda, sizlerin, hepinizin, iktidar ve muhalefet olarak katkısı var. Bunda, halkımızın, AK Partiyi iktidara getirmekle verdiği kararlılığının katkısı var. Bu başarı, sizin ve Yüce Milletimizindir.

Değerli arkadaşlarım, 2003-2005 yılları arasında özelleştirilen kuruluşlara baktığımızda, gübre fabrikalarının, otel, turizm tesislerinin, Tekelin alkol fabrikalarının, denizcilik ve telekomünikasyon gibi sektörlerde satış veya işletme hakkı devri uygulamasının gerçekleştirildiğini görürüz. Böylelikle, son üç yılda yapılması öngörülen özelleştirme ihalelerinin tamamına yakın kısmı son aşamaya getirilmiş, TÜPRAŞ ve Erdemir gibi kuruluşların özelleştirilme sürecinin tamamlanmasıyla da hedeflerin yüzde 100'e yakın bir kısmı da gerçekleştirilmiş olacaktır. Bir başka önemli konu da, yıllardır milletin gündeminde olan Erdemir, TÜPRAŞ ve Telekom gibi onbeş yılı aşkın süredir gündemde olan kuruluşların "artık, bundan sonra satılamaz" denilen kuruluşların, hatta satıldığı zaman "millî sermaye gidiyor" diye koparılan feryatların, ümitsizlik dalgalarının bir netice vermediği, artık, bunların da çok iyi, hak ettiği değerlerin de üstünde değerlerle satışa sunulduğu ve satışının gerçekleştirildiği bir dönemi yaşıyoruz. Bugüne kadar 2 250 000 000 dolar nakit girişi sağlanmış, bu nakdin 1 350 000 000 dolarlık kısmı da Hazineye intikal ettirilmiştir.

Değerli arkadaşlarımız, geçtiğimiz dönemlerde, hepinizin bileceği gibi, Özelleştirme İdaresinin giderleri özelleştirdiği kurumların gelirleriyle karşılanamıyordu; sürekli borçlanıyorlardı. 2002'ye kadar Özelleştirme İdaresinin yaptığı borçları da, bu iktidar, döneminde karşılamış ve fazla vermiş, bu fazlayı da Hazinemize aktarmıştır. Bundan dolayı da, Özelleştirme İdaremizi ve Sayın Bakanlarımızı, iki bakanımız çalışmıştır bu konuda, onları da tebrik ediyorum.

Özelleştirme ne olursa olsun yapalım mı diyoruz, ilkesiz, kuralsız özelleştirme mi yapıyoruz; tabiî ki hayır. Özelleştirmenin de kendi kuralları ve kendi ilkeleri var. Özelleştirme uygulamalarının birinci kuralı, belki, rekabete dayalı piyasa ekonomisinin oluşturulmasını amaçlamasıdır. Kamu finansmanının, zarar eden kuruluşların yarattığı malî yükten kurtarılması amaçlanmıştır. Sabit sermaye yatırımlarının özel sektör tarafından yapılmasının sağlanması, devletin aslî fonksiyonları üzerinde yoğunlaşmasının sağlanması olarak da özelleştirmenin amaçlarını…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Varan, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

SABRİ VARAN (Devamla) - Tamamlayacağım Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Bu amaç ve ilkeleri gerçekleştirmek için, geçtiğimiz üç yıllık dönemde karar alma süreçlerinde de gözle görülür bir kısalma tesis edilmiş, daha önceleri aylar süren ihale süreçleri kısaltılarak, oluşan belirsizlik ortamı giderilmiş ve kısa zamanda da ihaleler sonuçlandırılmıştır.

Özelleştirmelere yapılan bir eleştiri de, özelleştirilen kurumlardaki insanların, çalışanların ne olacağıydı. Hükümetimiz, sosyal politikalar uygulamada da başarılı örnekler göstermiş, memur, sözleşmeli personel, kapsam dışı personel, kamu kurum ve kuruluşlarına bir bir yerleştirilmiştir. Devlet Memurları Kanununun 4/C maddesi kullanılarak, 92 yılından bugüne kadar özelleştirilen kurumlardaki 14 081 işçinin 11 254'ü de işe yerleştirilmiştir.

Değerli arkadaşlarım, özelleştirme politikalarındaki kararlılığımız ve şeffaflıkla ilgili yapılan uygulamalarımız bundan sonra da başarımızın anahtarı olacaktır diyorum.

Söz verdiği için Başkanıma, dinlediğiniz için de sizlere teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Varan.

AK Parti Grubu adına son konuşmacı, Afyonkarahisar Milletvekili Halil Aydoğan.

Sayın Aydoğan, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2006 yılı gelir bütçesine ilişkin değerlendirmeler yapmak üzere söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu ve şahsım adına, Yüce Meclisi ve halkımızı saygıyla selamlıyorum.

Bu arada bir hususu belirtmek istiyorum. Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşan Sayın Oğuz Oyan Hocamız, konuşmalarında özetle, Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından geri gönderilen ve Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından tekrar görüşülen 5018 sayılı Yasanın iki maddesinin halen Cumhurbaşkanımız tarafından onaylanmadığına göre, 5018 sayılı Yasanın yürürlükte olmadığını, bunun da hukuksuzluk olduğunu belirtmiştir.

Sayın Oğuz Oyan Hocamıza saygı duyarız ama, hem kendilerinin bilgilerini güncellemek hem de Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin ve halkımızın yanlış bilgilendirilmelerini önlemek bakımından belirtmek isterim ki, 5018 sayılı Yasa, Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından onaylanmış ve Resmî Gazetede yayımlanmıştır. Bu vesileyle, Sayın Cumhurbaşkanımıza da teşekkürlerimizi arz ediyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisi, onun çok değerli hükümeti ve Türkiye Büyük Millet Meclisi grubu, bugüne kadar hiçbir zaman hukuksuzluk yapmamıştır, bundan sonra da yapmayacaktır. Ancak, haksız ithamlara da gereken cevabı hep vermeye devam edecektir.

Öncelikle, kamu maliyesi alanında yaşanan gelişmelere ilişkin kısa bir değerlendirme yapıp, ardından 2006 gelir bütçesi bağlamında vergi politikaları ve Gelir İdaresi uygulamaları hakkındaki görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisi, seçim beyannamesinde ve hükümet programında, orta vadede toplam vergi gelirini azaltmadan verginin tabana yayılmasını; kişi ve kurumları kayıtdışılığa iten nedenlerin kaldırılmasını ve vergi idaresinde etkinliğin sağlanmasıyla, vergi oranlarının tedricen indirileceğini; vergi düzenlemelerinde kamu finansmanı öncelikleri yanında, verginin iktisadî birimlere etkisini, ekonomik ve sosyal getirisini, üretim ve istihdama tesiri ve vergi benzeri yükümlülükleri dikkate alacağını; vergi barışı projesini yürürlüğe koyacağını; Gelir İdaresi birimlerinin görev ve yetkilerinin açıkça belirleneceğini; malî yönetimin esnek ve fonksiyonel bir yapıya kavuşturulacağını; kamu harcama reformu kapsamında, makroekonomik istikrarın sağlanması, kaynakların stratejik hizmet önceliklerine göre tahsisi, kamu hizmetlerinin tutumluluk, verimlilik ve etkinlik ilkelerine göre yürütülmesi, kullanılan malî yetkilerin hesabının verilerek saydamlığın sağlanması hedeflerine yöneleceğini; malî disiplinin, malî açıkların ekonomik istikrarsızlığa neden olmayacak ölçekte ve sürdürülebilir yapıda tutularak sağlanacağını; vergi reformuyla vergi tabanının genişletileceğini ve marjinal vergi oranlarının uygun seviyeye indirileceğini; vergi reformunun verimliliğe odaklı ve büyümeyi teşvik edici yapı içinde gerçekleştirileceğini; kalitenin, alternatif maliyetlerin ve kamu yönetiminde etkinliğin, kamu harcamalarının yön ve şeklini belirleyeceğini beyan etmiştir.

2006-2008 döneminde izlenecek gelir politikasının hedef ve öncelikleri de, Bakanlar Kurulu kararıyla kabul edilen orta vadeli program ve Yüksek Planlama Kurulu kararıyla kabul edilen orta vadeli malî planda belirlenmiştir. Buna göre, vergi politikasının temel amacı, büyüme ve istihdam politikalarını destekleyici, kayıtdışı ekonomiyi azaltıcı, makroekonomik politikalarla uyumlu, etkin ve basit bir vergilendirme sisteminin oluşturulmasıdır.

AK Parti Hükümetlerinin iktidarda olduğu son üç yıla ilişkin olarak özet bir değerlendirme yapıldığında, ekonomi açısından öne çıkan en önemli unsurlardan biri, hiç kuşkusuz, makroekonomik istikrarın sağlanmasıdır. Krizlerle anılan istikrarsız bir ortamdan sonra, Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarı tarafından uygulamaya konulan güçlü makroekonomik politikalar ile bir dizi yapısal reformlar, ekonominin yeniden canlanmasını sağlamıştır. AK Partinin siyaset felsefesi sayesinde oluşan siyasî istikrar, güçlü kurumların oluşturulması, özellikle, malî alanda şeffaflığın iyileştirilmesi, ekonomik alanda birçok yasal reformun gerçekleştirilmesi, pozitif ekonomik performansın oluşması ve sürdürülmesine önemli katkılar sağlamıştır. Böylece, enflasyon oranları son dönemlerin en düşük seviyesine gerilemiş, büyüme oranlarında beklentilerin ötesine geçilmiş, faiz oranları önemli ölçüde düşmüş, kamu borç stokunun ve bütçe açığının gayri safî millî hâsılaya oranları önemli ölçüde azalmış, finans sektörü yeniden yapılandırılmış ve düzenleme, denetleme kalitesi iyileştirilmiş, Yeni Türk Lirası yeniden bir tasarruf aracı fonksiyonu görmeye başlamıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hükümetimiz, iktidara geldiği günden bu yana malî disipline, yani, hesabını bilerek harcama yapmaya, vergi sisteminin normalleştirilmesine, yani, vergi oranlarının azaltılmasına, sistemin basitleştirilmesi ve vergi tabanının genişletilmesine çok büyük önem vermektedir. Vergileme, başta, devletin sunduğu hizmetlerin finansmanı için ihtiyaç duyulan kaynağı elde etme olmak üzere çok sayıda önemli fonksiyona sahiptir.  Vergileme aracılığıyla yatırım, tasarruf, büyüme, gelir dağılımı başta olmak üzere birçok makroekonomik gösterge üzerinde etkili olmak mümkündür. Hükümetimizin vergi sistemi konusundaki temel vizyonu, anlaşılabilir bir vergi mevzuatı, öngörülebilir ve rekabetçi bir vergi yükü ve etkin bir vergi idaresi ilkelerine vurgu yapmaktadır. Bu bağlamda, makroekonomik politikalarla uyumlu, üretim ve istihdamı destekleyen, kayıtdışılığı caydıran, etkin ve basit bir vergilendirme sisteminin oluşturulması ana hedef olarak belirlenmiştir.

Bu anlayış doğrultusunda, 2005 yılında Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunla, Gelir İdaresinin yapılandırılması konusunda önemli bir adım atılmıştır. Böylece, fonksiyonel bazda örgütlenmiş, mükellef odaklı ve güçlendirilmiş bir idare oluşturulmuştur. Bu kapsamda, ekonomik faaliyetleri ve gelişmeleri yakından takip etmek, sektör ve mükellef gruplarının ihtiyaçlarına uygun hizmetleri en iyi şekilde sunmak amacıyla, doğrudan Gelir İdaresine bağlı olarak 29 ilde vergi idaresi başkanlıkları kurularak 16 Eylül 2005 tarihi itibariyle faaliyete geçmeleri sağlanmıştır.

Söz konusu gelişmelerle eşzamanlı olarak Gelir İdaresinin teknolojik altyapısını güçlendirmeye dönük çalışmalar da hızlandırılmış, 305 vergi dairesi otomasyona geçirilmiş olup 143 vergi dairesinde otomasyon çalışmaları devam etmektedir. Haziran 2006 itibariyle bütün vergi daireleri otomasyona geçmiş olacaktır.

Gelir İdaresi Başkanlığının etkin şekilde yapılandırılması, 2006-2008 dönemi bütçe gelirleri projeksiyonunun kalitesine yansımıştır. Kurumsal ve fonksiyonel etkinlik sağlandıktan sonra, bütçemizin gelir performansının daha da artacağını tahmin ediyoruz. Konsolide bütçe gelirleri projeksiyonu, söz konusu dönemde sırasıyla, vergi gelirlerinin mahallî idareler ve fonlara aktarılan paylar dahil, 171 milyar YTL, 178 milyar YTL ve 188 milyar YTL'dir.

Geçtiğimiz günlerde Sayın Başbakanımız ve Sayın Maliye Bakanımız tarafından kamuoyuna önemli açıklamalar yapılmıştır. Buna göre Kurumlar Vergisi oranı yüzde 30'dan yüzde 20'ye indirilmektedir. Benzer şekilde Gelir Vergisindeki iki tarife birleştirilmekte, dilim sayısı azaltılmakta ve üst dilime ilişkin oran yüzde 40'tan yüzde 35'e çekilmektedir.

Dünya hızla değişmektedir. Yeni teknolojiler ve globalleşme, hemen hemen her şeyin yeniden dizaynına yol açmaktadır. Ekonomik ilişkiler, iş yapma biçimleri ciddî olarak dönüşüme uğramaktadır. Söz konusu global rekabete cevap olarak vergi oranları indirilirken, vergi tabanlarının da genişletilmesine gayret sarf edilmektedir. Böylece, düşük oranlı, ama geniş tabanlı bir vergi sistemi oluşturulmak istenmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Aydoğan, birkaç saniyenizi rica edeyim.

Lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

HALİL AYDOĞAN (Devamla) - Vergi sistemleri, büyüme dostu olarak yeniden kurgulanmakta ve büyüyen ekonomiler daha fazla istihdam, daha fazla refah ve sonuç itibariyle daha fazla vergi hâsılatı anlamına gelmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; malî disiplinle bağlantılı olarak elde edilen makroekonomik istikrar sürdükçe, vergi oranlarındaki indirim politikalarının süreceğine inanıyoruz. Bu vesileyle, Sayın Bakanımız tarafından da ifade edilen istihdam üzerindeki yükler, belki de en önemli meselelerden birisidir. 2006 yılında ise, Gelir Vergisi tabanını genişletmeyi ve verimliliğini artırmayı amaçlayan ilave reformların hayata geçirilmesi öngörülmektedir.

Konuşmamın son bölümünde, kısaca, kayıtdışılık konusunda da değerlendirmelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Aydoğan, son 1 dakikalık süreniz; lütfen konuşmanızı tamamlayınız, toparlayınız.

Buyurun.

HALİL AYDOĞAN (Devamla) - Kayıtdışılığın en temel nedeni, kayıtlı sistemde kalmanın maliyetinin yüksekliği ve idarî kapasite eksikliğidir. Kayıtlı sistemde kalmanın maliyeti ise, yüksek vergi  yükleri ve karmaşık düzenlemelere uyum yükümlülüğünden kaynaklanmaktadır. Hükümetimiz, yaptığı radikal oran indirimleriyle, kayıtlılığın malî yükünü azaltarak, kayıtlı sisteme dahil olmayı teşvik etmektedir. Bunlara ek olarak nakit ekonomisinin daraltılması ve ödemelerin kaydileştirilmesi amacıyla, belirli bir tutarın üzerindeki ödemelerin bankacılık sistemi aracılığıyla gerçekleştirilmesi zorunlu hale getirilmiştir. 1 Kasım 2005 tarihinden itibaren, benzin istasyonlarında kullanılan pompalara yazarkasa bağlanması mecburiyeti getirilmiştir. Kayıtdışı ekonominin kayıt altına alınması amacıyla, bilgisayarlı denetimin gerçekleştirilmesini sağlamak için, teknolojik altyapı kurulmakta olup, bu amaçla merkezde toplanacak bilgilerle, mükellef beyanları, oluşturulan veri ambarı karşılaştırılacaktır.

Sonuç olarak, seçim beyannamesinde, hükümet programında, orta vadeli program ve orta vadeli malî planda öngörülen hedefleri gerçekleştirmek için yoğun çabalarını sürdüren ve çok önemli başarılara imza atan, başta Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Aydoğan, lütfen teşekkürünüzü alayım.

Buyurun.

HALİL AYDOĞAN (Devamla) - … hükümetimizi, bakanlarımızı kutluyorum, başarılarının devamını diliyorum. 2006 yılı bütçesinin hayırlı olması dileğiyle, Yüce Meclisi ve halkımızı saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aydoğan.

AK Parti Grubu adına konuşmalar tamamlanmıştır.

Anavatan Partisi Grubu adına iki konuşmacı vardır. İlk konuşmacı, Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit.

Sayın Koçyiğit, buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

Sayın Koçyiğit, 30 dakikanız var.

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maliye Bakanlığı bütçesi ile gelir bütçesi hakkında değerlendirmelerde bulunmak üzere, Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, gerçekten de, onbeş günden beri burada tartıştığımız bütçelerimiz, daha doğrusu AKP bütçeleri, aslında, bir yerde, Sayın Başbakanımızın deyimiyle -muhalefete- bir çelikçomağa benzemektedir. IMF, bize, bu bütçeyi oyalanalım diye çerçevesini kendisi çizmiş, büyüklüklerini kendisi belirlemiş, maalesef, biz, burada, onbeş gündür bunun içeriğini doldurmaya çalışıyoruz ve sonunda da, bu bütçe maratonunun sonunda da, İktidar Partisinin çoğunluk grubuyla IMF talimatları kabul edilerek yürürlüğe girecektir.

Yine, bu değerlendirmeye başlamadan önce, yine, AKP adına konuşan bir sayın milletvekili arkadaşımız, değerlendirmesinde, borçların fazlalığını, kendilerinden önceki dönemlerdeki hükümetlerin uzun vadeli, onsekiz aya varan vadeli borçlanmaya bağlamış. Bunun gerekçesi de, borç faizleri vade bitiminde ana borca eklendiği için kendi dönemlerine isabet ettiğini, bu nedenle borçlanmanın yüksek gözüktüğünü söylemiş; fakat, yine, sayın milletvekili, kendi konuşmasının sonunda, kendi dönemlerinde borç vadelerinin uzadığını, üç yıldan kırkyedi yıla kadar uzadığını söylemiş. Aslında, bir yerde kendisini tekzip etmiştir; çünkü, o zaman da, bu dönemde gözükmeyen borç faizlerinin bir bölümü üç yıl sonraya, hatta, kırkyedi yıl sonraya kadar gidebilecektir. Demek ki, bütçeye ilişkin değerlendirmede bulunduğumuz zaman, gerçekçi değerlendirme yapmak lâzım.

Borçlar konusunda esas olan şudur: 2002 yılında, AKP, iktidara geldiğinde, 235 katrilyon lira borç bulmuştur. Bunu, üç yıllık uygulamalar sonucunda 100 katrilyon lira artırarak 335 katrilyon liraya çıkarmıştır. Yani, bu dönemde, AKP, hiçbir zaman net borç ödeyicisi olmamış, devamlı borç üreten, ürettiği borçları geleceğe öteleyen, erteleyen bir yapıya kavuşturmuştur. Bunları belirttikten sonra, esas olarak bütçe üzerine geçmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, hepimizin bildiği gibi, bütçe, Türkiye Büyük Millet Meclisince, Bakanlar Kuruluna bir yıl süreyle gelirlerin toplanmasına izin ve harcamaların yapılmasına yetki veren bir kanundur; özelliği de, bu kanunun geçici bir kanun olması ve Cumhurbaşkanınca veto edilmemesidir. Tabiî, bütçelerin temel nitelikleri vardır; bu da, saydam, açık ve tutarlı olmasıdır. Ancak, AKP bütçelerinin sağlam, tutarlı ve dirençli olduğunu söyleyemeyiz; çünkü, AKP'nin getirdiği bütün bütçelerde, bütçelerin başlangıç rakamları ile ödenek rakamları ile yıl sonu ödenek rakamları arasında büyük farklar oluşmuştur. Örneğin, Enerji Bakanlığının bütçe kalemlerindeki sapma oranı yüzde 3 874'tür. Yine, AKP'nin getirdiği bütün bütçelerde, cari işlemler açıkları konusunda özellikle sapmalar olmuştur; hatta, bir yerde istikrarsızlığın, öngörüsüzlüğün istikrarı yakalanmıştır. Nasıl mı; örneğin, cari işlemler açığı, 2003 yılında yüzde 129, 2004'te yüzde 103 ve 2005 yılında da yüzde 101 oranında sapma göstermiştir. Demek ki, AKP bütün revizelere rağmen, bütün öngörüsüne rağmen, sene sonunda bir türlü bütçenin iki yakasını bir araya getirememektedir; bir öngörüsüzlük gitmektedir.

Değerli arkadaşlarım, değerli milletvekilleri; 2006 yılı bütçesinin incelemesine baktığımız zaman, 2005 yılında 57 katrilyon lira olan faiz giderleri, bu bütçede azalarak 46 katrilyon liraya düşmüştür; fakat, yine bütçenin oransal yapısına baktığımız zaman, yine bu bütçeden en fazla payı yüzde 30'la faiz giderleri almaktadır. Demek ki, faiz giderleri azalmış; fakat, bütçe içindeki fazlalığını devam ettirmiştir.

Değerli arkadaşlarım, tabiî, bu bütçenin bir özelliği de, gayri safî millî hâsılanın yüzde 6,5'i oranında faiz dışı fazla öngörülmesi lâzımdı. Bildiğimiz gibi, bütçede, faiz giderlerinin ödenmesi için 46 katrilyon lira öngörülmüş; fakat, bir de, bu faizlerin anaparaları vardır. Bu anaparaların da ödenebilmesi için, bütçede, bir faiz dışı fazla yaratılması gerekiyor. İşte, bu, IMF'nin dediği yüzde 6,5 faiz dışı fazla da, bu borçların anaparasının ödenmesi içindir. 2006 yılı bütçesi, bu bakımdan, içborçların çevrilebilmesi, dışborçların güvenli ve hızlı bir şekilde geri ödenmesinin sağlanması ve faiz giderlerinin ödenmesine odaklanmış bir bütçedir. 2006 yılı bütçesine bakıldığı zaman, bir ekonomik büyüklük olarak, 46 katrilyon lira faiz giderleri, tarıma ayrılan pay 4 katrilyon, sağlığa 4 katrilyon, sosyal güvenlik açıklarının kapatılması için transfer gideri adı altında 23 katrilyon lira para ayrılmış bulunmaktadır. Burada görüldüğü gibi, özellikle toplumu rahatlatacak, topluma rahat nefes aldıracak giderler oldukça düşük düzeylerde, yüzde 1,5 veya yüzde 2 düzeylerinde bulunmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, 2006 yılı bütçesi, incelediğimiz zaman, esnek bir bütçe değildir; çünkü, bu bütçenin büyük bir kesimini, giderlerin büyük bir kesimini, yüzde 80'e varan kesimini, zorunlu olarak yapılması gereken giderler oluşturmaktadır. Bütçeden tasarruf yapılabilecek kısım, sadece, yüzde 20'lik bölümde. Bu da ne demektir; eğer, bu bütçede bir tasarruf yapılacaksa, bu, daha ziyade, yatırım harcamalarının kısılmasında olacaktır. Bu da, gelecekten fedakârlık yapılarak yapılan bir yatırımdır. Bu bakımdan, 2006 yılı bütçesinde de, yine, malî disiplin önplana çıkmış bulunmaktadır ve bu esnek olmayan bütçe de, hükümete, bütçe içerisinde, bütçeyi yönetebilme ve bu yönetebilme sayesinde ekonomiyi etkileme faaliyetlerini vermeyecektir; yani, kendi politikasını, burada, uygulama imkânı fazla olmayacaktır.

Değerli arkadaşlarım, aynı şekilde, 2006 bütçe kanunu tasarısını incelediğimiz zaman, burada, 11 milyar YTL'lik bir net vergi artışının olduğunu görmekteyiz. 2006 yılında deflatörün yüzde 6 olduğu dikkate alınırsa, bunu çıkardığımızda, demek ki, 2006 yılında net vergi artışı 5 katrilyondur. Bunu da gayri safî millî hâsıla olan 539 katrilyona böldüğümüz zaman, yüzde 1'lik bir vergi artışı demektir. Demek ki, 2006 yılında, çalışanlar, emekliler, işsizler, esnaf ve sanatkârlar ek yüzde 1 daha fazla vergi ödeyeceklerdir, ceplerinden daha fazla vergi gidecektir.

Bir de, bu bütçe, kendi içerisinde samimî, gerçekçi değildir. Bir yandan 2006 yılında büyüme oranını yüzde 5, enflasyonu yüzde 6 olarak alıyor, öte yandan da, vergilerdeki artışları bunların üzerinde tutuyor. Şöyle: Örneğin, Gelir Vergisinde 2006 yılındaki artış yüzde 8,7; Kurumlar Vergisindeki artış yüzde 12,9; Motorlu Taşıtlar Vergisi ve harçlardaki artış ise yeniden değerleme oranı olan yüzde 9,8 oranındadır. Burada ayrıca, telefon konuşması üzerinden alınan Özel İletişim Vergisindeki artış -önümüzdeki yıl- yüzde 22,5 oranındadır; yani, bir yerde yüzde 6 enflasyon diyoruz, diğer taraftan da konuşma üzerinden Özel İletişim Vergilerini yüzde 22 olarak hesaplıyoruz. Bu da, bunun gerçekçi olmadığını göstermektedir.

Değerli arkadaşlarım, değerli milletvekilleri, bütçelerin kalkınma ve gelecek açısından en önemli araçları yatırımlardır. Yatırımlar açısından da, AKP Hükümetlerinin performansı pek iyi değildir. Gerçekten de, kamu sabit sermaye yatırımları son derece düşüktür. Kamu sabit sermaye yatırımlarının gayri safî millî hâsılaya oranı da giderek düşmektedir. Eğer 2001 yılı baz alınırsa, 100 kabul edilirse, 2002'de yüzde 98'e, 2003'te yüzde 76'ya, 2004'te ise yüzde 66'ya düşmüştür. Demek ki, yatırımlar giderek azalmaktadır. Toplam yatırımlar içerisinde özel sektör yatırımlarının artacağı varsayılmış. Bu da bir öngörüden ibarettir; çünkü, AKP Hükümetlerinin bütçeleri başlangıçta ne ise sonunda da o olmuyor, genellikle bir sapma meydana geliyor. Bu bakımdan, bunlara da bir yerde önyargılı davranmakta fayda vardır.

Değerli arkadaşlarım, değerli milletvekilleri; 2006 yılı bütçesinde memurlara, emeklilere, ücretlilere ayrılan paylar oldukça düşük düzeyde kalmıştır. Ülkemizde 3 700 000 emekli, aile efradıyla birlikte 12 000 000 kişi yapar. Bunların tümü emekli maaşıyla geçinmektedir. Emeklilerin bu bütçeyle aldıkları ortalama maaş 450 000 000 liradır. Aynı şekilde, memurlara verilen ortalama maaş 700 000 000-800 000 000 lira civarındadır. Türk-İşin yaptığı açıklamaya göre, 2 çocuklu bir ailenin açlık sınırı 526 000 000 lira, yoksulluk sınırı ise 1 600 000 000 liradır. Bunu dikkate aldığımızda, demek ki Türkiye'deki emekliler, esnaf, ticaret erbabı ve memurların bir kısmı açlık sınırında, geri kalanları da yoksulluk sınırında bir gelirle yaşamaya muhtaç edilmişlerdir.

Değerli arkadaşlarım, 1995 yılını baz alıp 100 kabul edersek, reel maaşlar, 1999 yılında yüzde 127 iken, 2002'de yüzde 115'e, 2003'te yüzde 106'ya, 2005'te ise yüzde 105'e gerilemiştir. Görüldüğü gibi, IMF programının uygulandığı son altı yılda memur maaşlarının satın alma gücü yüzde 127'den yüzde 105'e gerileyerek, yaklaşık yüzde 22'lik bir reel gelir kaybı meydana gelmiştir.

Yine bir başka açıdan baktığımızda, reel ücretler kriz öncesine göre yüzde 35, sizin çok sevdiğiniz karşılaştırmada 2001 yılına göre ise yüzde 15 daha gerilemiş bulunmaktadır. Demek ki, halkın satın alma gücü düşmüştür, halk fakirleşmiştir, halk yoksullaşmıştır.

Memur, ücretli ve emekliler çetin yaşam koşulları karşısında, hükümetin bu tutumuyla kaderleriyle baş başa bırakılmışlardır. Enflasyondaki sözde düşme, memurların satın alma gücüne yansımamaktadır; çünkü, enflasyon hesaplamasında baz alınan kalemler, satın alma gücünü gerçekçi bir şekilde yansıtmamaktadır. Hane halkı harcamalarına göre, kiraların ağırlığı yüzde 17 olmasına rağmen, yüzde 27 olarak alınmış. Aynı şekilde, gıdaların ağırlığı yüzde 44 olmasına rağmen, daha düşük düzeyde alınmıştır. Yine, akaryakıt ve enerji harcamaları da, bu hane halkı enflasyon hesaplamasında gerçekçi ağırlıkta dikkate alınmamıştır. Bu nedenle, tüm bunları bir araya getirdiğimiz zaman, gerçek enflasyon ile kâğıt üzerindeki enflasyon birbirinin aynı değildir. Bu bakımdan, halk şunu soruyor haklı olarak. Evet, enflasyon düştü gözüküyor da, bu neden benim satın alma gücüme yansımadı, neden benim cebime yansımadı, çarşı pazara neden yansımadı? Bunun hesabının verilmesi lâzımdır.

Değerli arkadaşlarım, tüm bunlar sonucunda, hükümetin çalışanlara yaptığı yüzde 5'lik komik zamma ek olarak, bunların reel kayıplarının giderilebilmesi için asgarî yüzde 15 ek bir zam daha yapılması gerekmektedir; ancak, bu durumda, belki bunların durumları biraz düzelebilir. Aslında, memur maaşları konusunda da trajikomik bir durum uygulanmaktadır. Sözde, memur sendikalarıyla yapılan anlaşmalarda bir sözleşme imzalanmaktadır; aslında, bu, sendikacılık değil, bir sendikalaşma oyunudur; çünkü, burada, memurların gerçekten de kendilerini temsil edecek doğru dürüst bir sendikası yoktur.

Sendikanın olabilmesi için üç ayağın olması lâzım; toplugörüşme, toplupazarlık ve grev hakkı. Bugünkü sistemde sadece toplugörüşme vardır, sendikalaşmanın olmazsa olmaz diğer iki koşulu olan toplupazarlık ve grev hakkı yoktur. Bu nedenle, memurlar, sözde Kamu İşveren Kuruluyla eşit koşullarda masaya oturarak, yumruklarını masaya vurarak, özgür bir şekilde kendi maaşlarını, kendi geleceklerini saptama hakkından yoksundurlar ve bu süreç sonunda da bir anlaşmazlık, Kamu İşveren Kuruluyla anlaşmazlık Uzlaştırma Kuruluna gidiyor. Tabiî, Uzlaştırma Kurulu da, hükümetin atadığı bir kurul olmasına rağmen, bir yerde hükümet, kendi atadığı Uzlaştırma Kurulunun kararlarını hiçe sayarak, istediği zammı, memurlara, işçilere, çalışanlara, emeklilere verebilmektedir; yani, bir yerde, memurlar, sendikalaşmak zorunda değil, hükümetin iki dudağı arasındaki bir eylemle, ne takdir ederlerse o maaşla yetinmek zorunda kalmaktadırlar. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe harcamalarında, bildiğiniz gibi, temel kaynak, sağlam kaynak vergilerdir. Vergi olmadan harcama olmaz. Biraz da vergilerden bahsetmek istiyorum. Hepimizin bildiği gibi, vergiler, dolaylı ve dolaysız diye ikiye ayrılmaktadır. Dolaylı vergiler, haksız, adaletsiz ve ahlaksız vergilerdir; çünkü, bu kişilerin harcamasını vergilendirmektedir. Dolaysız vergiler de, daha adil vergilerdir. Bu bakımdan, bir vergi sisteminin adil olup olmadığını anlamak için, vergi sistemi içindeki dolaylı ve dolaysız vergilerin ağırlığına bakmak lâzımdır. AKP iktidara geldiği zaman bunu çok eleştirmiştir, geldiğinde bunların yapısını değiştirerek vergi yükünü azaltacağından bahsetmiştir. AKP, geldiği zaman, yüzde 66 olan dolaylı vergilerin ağırlığını, üç yıl içerisinde 7 puan artırarak yüzde 73'e çıkarmıştır. Demek ki, AKP de, işçiden, memurdan, köylüden, esnaftan, sabit ve dar gelirlilerden aldığı vergiyi artırmış, üst gelir gruplarından alınan vergileri ise azaltmıştır. Demek ki, bunların adalet anlayışı da bu; adalet anlayışları, zenginlere gelir aktarmasına dayalı bir anlayıştan ibarettir.

Değerli arkadaşlarım, akaryakıt üzerinden alınan vergiler oldukça yüksektir. Bunu arkadaşlarımız da belirttiler. Gerçekten, bugün, akaryakıt üzerinde dolaylı vergi olarak -yani ÖTV ve KDV olarak- yüzde 65 - 70'e kadar vergi alınmaktadır. Bu, çok adil olmayan bir şeydir; çünkü, bu vergi gelirlerinin artırılabilmesi için, IMF'in talimatları doğrultusunda çıkarılan akaryakıtta otomatik vergilendirme sistemiyle, devamlı, otomatik şekilde akaryakıta zam gelmektedir. Sayın Başbakanımız, bazen, gereksiz şekilde petrol şirketlerine atarak suçu, bundan kurtulmaya çalışmaktadır. Aslında, burada petrol şirketlerinin bir suçu, kabahati yoktur; burada esas olan IMF'in talimatlarını uygulayan, onun dediği şekilde kanun çıkarıp, bu akaryakıt üzerindeki vergileri yüzde 70'lere kadar çıkaran hükümetindir. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, sadece akaryakıttan değil; çünkü, akaryakıt dışında içki üzerinden -alkollü içkiler- alınan vergiler de çok yüksektir. Bunun bir karşılaştırmasını yapmak istiyorum. Örneğin, 1 000 litre alkollü içki üzerindeki ÖTV -avro olarak- Türkiye'de 707 avro, Avrupa Birliğinde 333; şarapta, Türkiye'de 1 952 avro, Avrupa'da 483 avro. Demek ki, içkilerde de 1'e 10'a yakın bir artış vardır Avrupa'ya göre. Bu bakımdan, içkilerde çok yüksek vergi olduğundan dolayı, bu, bir yerde, kaçak içki imalatını özendirmiştir.

Hepimizin bildiği gibi, kaçak içki imalatı sonucu bunları kullanan yurttaşlarımız yaşamlarını kaybetmişlerdir. Hatta, bir yerde, bir babanın ürettiği kaçak içkiyi içen oğlu da vefat etmiştir ve dünyada, vergi literatürüne, ilk kez, Türkiye, verginin ölüm etkisini de eklemiş bulunmaktadır. Demek ki, bu bakımdan da bir şampiyonluk, AKP'ye nasip olmuştur; verginin ölüm etkisi de, böylece, vergi literatürüne girmiştir.

Değerli arkadaşlarım, Motorlu Taşıtlar Vergisi de, gerçekten, Türkiye'de çok fazladır. Aldığımız motorlu taşıtların fiyatı içerisinde ÖTV, KDV dışında, bir de her yıl ödenen Motorlu Taşıtlar Vergisi, Avrupa'dakinin 5 ile 10 katı arasında değişmektedir.

Değerli arkadaşlarım, AKP iktidara geldiği zaman vergi vaatlerinde bulunmuştur; iktidara gelmeden önce seçim meydanlarında halka vaatlerde bulunmuştur. Bunlardan biri de vergilerle ilgili. Şöyle bir ifade var: "Yeni vergiler getirmek kolaycılığına gidilmeyecektir." Bu ifadeyle, bir yerde, önceki hükümetler eleştirilmiş, bir taraftan da vergilerin indirileceği iması verilmiştir; ama, durum böyle olmamıştır. İktidara geldikten sonra ilk iş olarak, AKP, ne kadar geçici vergi varsa, hepsini kaldırmıştır; ama, neyini kaldırmıştır; sadece "geçici" ibaresini kaldırıp, bunları devamlı yapmıştır.

Hepimizin bildiği gibi, büyük depremden sonra, sosyal yaraların toplumsal dayanışmayla sarılabilmesi için, geçici vergiler çıkarılmıştır telefon ücretleri üzerinden, özellikle İletişim Vergisi. AKP geldi; bunları kaldıracağı yerde, hepsinin süresini uzattı, bir kısmının da niteliğini değiştirerek, harçlar içine alarak devamlı duruma getirdi.

AHMET YENİ (Samsun) - Siz CHP'de iken ne vaatte bulundunuz?!

MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Demek ki, AKP, vergiler konusunda da dediğini yapmamıştır. Hatta, yine, burada, deminki ölüme benzer bir şey daha olmuştur. AKP İletişim Vergisi adı altında iletişimsizliği vergilendirmiştir. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) 

AHMET YENİ (Samsun) - Siz CHP'de iken ne vaatlerde bulundunuz Sayın Vekilim?!

MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Nasıl mı? Örneğin, borcundan dolayı, yaptığı zamlardan dolayı, halkı fakirleştirdiğinden dolayı, borcunu ödeyemeyen masum vatandaşların telefonu kapatılmış, kapatılan telefonların borçlarına faiz tahakkuk ettirilmiştir. Daha sonra, bu faizler üzerinden de, vergi alınarak, bir yerde, iletişimsizliğin üzerinden İletişim Vergisi alınmış, böyle komik durumlar meydana gelmiştir. Ayrıca, hiç vergi kapsamında olmayan 18 000'e yakın vergi abonesi, sabit vergi abonesi vergi kapsamına alınarak, vergi, fakirlikte tabana yayılmıştır, fakirler üzerine tamamen bindirilmiştir.

Değerli arkadaşlarım, değerli milletvekilleri; bugün, akaryakıt üzerinden vergilerden bahsetmiştik. Gerçekten de, artık, bugün, Türkiye'de onbinlerce akaryakıt istasyonu vergi daireleri vardır. Buralarda, Maliye Bakanlığı Gelirler İdaresi, sıfır finansmanla vergilerini tıpış tıpış tahsil etmektedir; çünkü, her akaryakıt istasyonu, bir vergi dairesi gibi, vergileri toplayıp, maliyeye vermektedir. Bu bakımdan, onları kutlamak gerekiyor bir yerde.

Değerli arkadaşlarım, değerli milletvekilleri; biraz da vergi indirimlerinden bahsetmek istiyorum. Tabiî ki, vergi indiriminin kimlere ya da kime yaradığı önemlidir; önemli olan ona bakmak lâzım. AKP iktidara geldiği zaman, ilk iş olarak, en az geçim indirimini IMF'nin talimatı sonucunda kaldırmıştır. Hepimizin bildiği gibi, eskiden ücretlerin vergilendirilmesinde asgarî bir geçim indirimi vardı; bunun dışında kalan tutar vergilendiriliyordu. AKP, bunu kaldırarak, ücretin tümünü vergiye tâbi tutmuştur. Aynı şekilde, bugün de, IMF niyet mektuplarında vergi iadelerinin reforma tâbi tutulacağından bahsediliyor. Bunun Türkçesi, açılımı, vergi iadelerinin önümüzdeki dönem kaldırılacağıdır. Bunu da burada belirtmek istiyorum.

Ayrıca, AKP iktidara geldiğinde Kurumlar Vergisinde bir geçici istisna vardı. Bu da, bildiğimiz gibi, 1980'li yılların sonunda şirketlerin özkaynak yetersizliğine bir çözüm olarak, bu şirketlerin bilançolarının aktifinde iki tam yıl süreyle kalan gayrimenkullerin…

HASAN KARA (Kilis) - Yedek akçe…

MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Gayrimenkul… Yedek akçe…

…gayrimenkullerin satılması halinde buradan elde edilen vergiler sermayeye ilave edildiği zaman, bunlar vergiye tâbi tutulmayacaktı. Tabiî, bunun da belli bir süresi vardı; 31.12.2004 tarihine kadar. Her ne ise AKP'de bu geçici şeye karşı bir alerji var. Burada da gelip bu geçiciyi kaldırdı; bunlardaki istisnayı devamlı duruma getirdi. Bu da kime yaramıştır; elbette, yine, zenginlere, büyük şirketlere, holdinglere yaramıştır. Şu ana kadar anlattığım gibi, AKP'liler tarafından emeklilere, işsizlere, çalışanlara, dargelirlilere, tek bir icraat vergiler bakımından olmamıştır.

AHMET YENİ (Samsun) - Sermayeye karşı mısınız Sayın Vekilim?!

MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Sermayeye taraftarız sermayenin taraftarı Anavatan Partisidir; çünkü, serbest piyasa ekonomisini getiren Anavatan Partisidir, serbest rekabeti getiren Anavatan Partisidir.

AHMET YENİ (Samsun) - CHP'de iken böyle konuşmuyordun ama.

MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Hepimizin bildiği gibi, 1980'li yılların başında rahmetli Turgut Özal'ın önderliğinde Anavatan Partisi iktidara gelerek Türkiye'ye çağ atlatmıştır.

AHMET YENİ (Samsun) - CHP'de böyle konuşmuyordun ama.

MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Ne mi yapmıştır; cebinizdeki telefonları vermiştir, evinizdeki televizyonları vermiştir.

BAŞKAN - Sayın Yeni, lütfen, hatibe müdahale etmeyin.

MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Bunları kim getirdi; rahmetli Özal ve Anavatan Partisi getirdi.

Siz neden bugün TÜSİAD'a karşı geliyorsunuz; çünkü, TÜSİAD sizi eleştirdi. Bugüne kadar eleştirmemişti. Niçin eleştirdi; baktı ki, siz serbest piyasa ekonomisini uygulayamıyorsunuz; serbest rekabetçi bir ekonomiyi uygulamayacaksınız, bu bakımdan sizden artık iktidar olamayacağını gördü. Çünkü, bir şeyin aslı varken taklitlerine gerek yoktur. Aslı Anavatandır, taklitleri buradadır. (Anavatan Partisi sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

AHMET YENİ (Samsun) - Ne zaman öğrendiniz bunları?!

MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Halk aslını seçecektir birgün. Evet, aslı buradadır. Aslı buradadır Sayın Demirbağ. Gördük, sizi de gördük. Siz de daha dün oradaydınız, oradan buraya geçtiniz. Bu bakımdan fazla şey yapmayın…

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Kurumlar Vergisi indirimine karşı çıkarak mı destekliyorsunuz?!

MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Bırakın, vergilere biraz daha devam edelim, halk neyin ne olduğunu biraz daha görsün.

Evet, değerli arkadaşlarım, AKP'nin bir vergi icraatı da 2005'te ve 2006'da en üst dilimde yüzde 5 Gelir Vergisini indirdi.

AHMET YENİ (Samsun) - Daha Anavatanı öğrenemedin!

MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Bu kime mi yaradı; en az, 155 milyarın üzerindeki gelir gruplarına yaradı. 155 milyarın altındaki gelir gruplarına yaramadı. Asgarî ücretli 380 000 000'dan yılda 4 milyar, 5 milyar maaş alıyor.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat ) - Öyle dersen TÜSİAD sana kızar ha!

MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Bunlara bir vergi indirimi yapılmadığı halde, 155 milyarın üzerinde gelir elde eden yüksek gelirlilere bir aktarma yapılmıştır değerli arkadaşlarım.

MEHMET EMİN MURAT BİLGİÇ (Isparta) - Mesut Yılmaz'a sor, Mesut Yılmaz'a!

MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) -  Aynı şekilde "Kurumlar Vergisi" adı altında yüzde 10'luk bir indirim de, yine dargelirlilere, sabit gelirlilere, emeklilere bir artırım gelmemiştir. Bu da, Türkiye'de 20 tane Kurumlar Vergisi mükelleflerine getirilmiştir ve bundan en fazla payı, kısa bir süre önce Telekomu alan Oger firmasına, Haririlere bir kalemde 500 milyar YTL para aktarılmıştır.

AHMET YENİ (Samsun) - Sayın Vekilim, ANAP'lı gibi konuşmadın.

MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) -  Bu ne demektir; 6,5 milyar dolara alınan Telekomun 500 milyar lirası bir çırpıda geri iade edilmiştir.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat ) - Kurumlar Vergisini artırarak fazla kâr…

MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Belki de bunlar alırken böyle bir şey olacağını biliyorlardı; buna göre fiyat verdiler. Nereden biliyorlardı; çünkü, Maliye Bakanının getirdiği vergi artış öngörülerinde Kurumlar Vergisinde yüzde 12,9 oranında artış öngörülmüştür. Eğer gerçekten de bu tutarlı, planlı bir şey olsaydı, daha başlangıçta Kurumlar Vergisinde böyle bir artış olmazdı. O zaman artışı niye getirdiniz? Demek ki, siz,  burada, ekonomiyi palyatif şeylerle, geçici çözümlerle, o anda aklınıza ne gelirse öyle bir işlerle yönetiyorsunuz; çünkü, bir yerden Kurumlar Vergisinde artış, bir taraftan da azalma yapıyorsunuz. Bu Kurumlar Vergisinde yüzde 10'dan dolayı bir azalma olacak, 5 katrilyon para azalacak. Peki, bunu kim ödeyecek; elbette, dargelirli, emekli, işçi, işsiz, sokakta gezen adam ödeyecek; çünkü, siz dolaylı vergileri…

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat ) - Yani, Kurumlar Vergisini indirelim mi indirmeyelim mi?

MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Çünkü, sizin tek gelir kaynağınız, tek nefes alma noktanız vergilerdir ve dolaylı vergilerdir.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Destekliyor musunuz desteklemiyor musunuz?

MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) -  Bunlar da ÖTV, KDV dediğimiz, halkın cebinden alınan vergilerdir. Bu vergileri alarak zenginlere aktarıyorsunuz.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat ) - Kurumlar Vergisini indirelim mi indirmeyelim mi?

BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu, lütfen…

MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Yani, bir yerde, fakirlerden alıp zenginlere bindirme yapıyorsunuz. Fakirlerden... Evet, değil mi? Evet.

AHMET YENİ (Samsun) - Bu konuşma ANAP'lı gibi olmadı Sayın Vekilim.

MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Oldu, oldu.

Daha siz Haririlere falan biraz daha şey edin...

Değerli arkadaşlarım, gerçekten de bir vergi indiriminin adil olabilmesi için, öncelikle tüm gelir dilimlerini, gelir oranlarını kapsaması lâzım...

AHMET YENİ (Samsun) - CHP'li konuşması gibi oldu bu!

BAŞKAN - Sayın Yeni, lütfen, efendim…

MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - …ama, sizin yaptığınız indirimler sadece üst dilimlere ait olduğu için, zenginler faydalanmakta, fakirler faydalanamamaktadır.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Kurumlar Vergisini yüzde 20'ye indiriyoruz.

MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - İstiyoruz ki, bunlarda, gelecekte, fakirlerden yana da bir çözüm üretebilesiniz; o da yoktur.

Tabiî, siz zorda kaldığınız zaman, dolaylı vergi alamazsanız, bu defa da matrah artırımı yoluyla, zoraki olarak, maliyecileri, denetmenleri sokağa salarak, milleti korkutarak, sindirerek, tehdit ederek, matrah artırımına zorluyorsunuz. Bu geçen sene de yapıldı.

Buradan Sayın Maliye Bakanına kesin ve net bir şekilde soru soruyorum: Önümüzdeki sene de, dürüst mükellefleri, beyanını veren mükellefleri, vergisini ödeyen mükellefleri, tekrar, vergi denetmenleri vasıtasıyla, bunlara zoraki matrah artırımı yapacak mısınız? Bunlardan, ödedikleri vergiye ilaveten, zoraki olarak ek vergi alacak mısınız? Sayın Maliye Bakanım, bunu da açıklarsanız sevinirim ve çağdaş ülkelerde esas olan, zoraki değil, zorlamayla değil, beyan üzerinden, doğrudan vergilerin, dolaysız vergilerin alınmasıdır.

Yine sizin bir uygulamanızda -ondan da bahsedelim, notlarımda var, almışım- menkul sermaye iratlarında geçen yıl 304 milyar olan tutarı, bu yıl 407 milyar liraya çıkardınız. Yani, 407 milyar liraya kadar faiz geliri elde eden kişiden vergi almayacaksınız, ayda 350 000 000 lira alan asgarî ücretliden yüzde 15 oranında vergi alacaksınız. Adalet ve Kalkınma Partisinin adalet anlayışı bu mudur?! (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) Eğer, buysa, adalet kelimesinin daha fazla yıpranmaması için -çünkü, adalet kelimesi evrensel bir kelimedir- bunu isminizin içerisinden çıkarınız. Size tavsiyem budur.

MEHMET SOYDAN (Hatay) - Olur!..

MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - O zaman Kalkınma Partisi olursunuz. Kalkınmada da yaptığınız bir şey yok.

MEHMET SOYDAN (Hatay) - Kendi işinize bakın, kendi işinize…

MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Demin bahsettim, yatırımlar azalmış; hem kamu sabit sermaye yatırımları azalmış hem de özel yatırımlar azalmış. Demek ki, hem yatırım yok hem vergi çok. Kimden alıyor; fakirden alıyor, zengine gidiyor. Fakire hep bindirme, zengine indirme! Böyle bir otomatiğe dönüştürülmüş durumda.

MEHMET SOYDAN (Hatay) - O sizin için çok söylendi, partinizi bilmiyorsunuz!

MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Bunlardan vazgeçiniz, adaleti, hakkı arayınız.

MEHMET SOYDAN (Hatay) - Gereksiz bir konuşmaydı. Parti ambleminden ona ne; herkes işini yapsın!

MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, açlık ve yoksulluktan biraz bahsetmek istiyorum. Hepimizin bildiği gibi, bu dönem zarfında gelir dağılımının adil olabilmesi için gelir dağılımının da eşit olması lâzım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun efendim.

MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Gelir dağılımı anketlerinde, gelir dilimi 5'e bölünüp yüzde 20'lik paylara bölünüyor. İlk yüzde 20 ile son yüzde 20 gelir gruplarının aldığı paylar arasındaki fark ne kadar azsa, eşitlik o kadar fazladır. Şu anda buna baktığımız zaman, en alttaki yüzde 20'lik kesim gelirin yüzde 6'sını, en üstteki yüzde 20'lik kesim ise gelirin yüzde 48'sini, yani, 8 kat daha fazlasını almaktadır. Yine 10'a böldüğümüz zaman, en alt grupta yaşayan yüzde 10'luk kesim tüm gelirin yüzde 2'sini alırken, en üstteki kesim yüzde 40'ını almaktadır; ara 20 kat, alttakinin 20 kat daha fazlasını üsttekiler alıyor. Bu da, şu anda uyguladığınız ekonomik ve sosyal politikalar sonucu gelir dağılımının bozulduğunu; ama, bu bozulmanın rantiyecilere, yüksek gelir gruplarına yaradığını; fakirlere, emeklilere herhangi bir şey verilmediğini, çiftçiye bir şey verilmediğini…

Çiftçiler kusura bakmasınlar, zamanım kalmadı, aslında onlar için çok şey söyleyecektim. İnşallah, yarınki maddeler üzerinde söz alarak, rakamlarla, çiftçilerin düştüklerinin, yok edildiklerinin nasıl olduğunu açıklayacağım; çünkü, Türkiye'de bugün artık bir çiftçi kesimi kalmamıştır, bir tarım sektörü yok edilmiştir ve bunların nasıl olduğunu yarın size anlatmaya çalışacağım; çünkü, 30 saniyeye toplumun yüzde 35'ini temsil eden çiftçilerimizin sorunlarını sığdırmam mümkün değildir ve bunu da AK Partinin adalet anlayışının çiftçilere nasıl yansıdığını, çiftçilerin nasıl icralarla, hapislerle uğraştırıldığını yarın burada açıklayacağız…

AHMET YENİ (Samsun) - Kaldırdık onları Sayın Vekilim!

MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - …ve Sayın Başkanım, söz verdiğiniz için…

AHMET YENİ (Samsun) - Kaldırdık onları!..

MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Kaldıracaksınız… Yarın anlatacağız onları, anlatacağız; yarın göreceğiz Sayın Yeni.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Çiftçilere ödediğimiz 9 katrilyonu anlatın!

AHMET YENİ (Samsun) - Yarınki konuşma ANAP Grubu gibi…

MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Sayın Başkanım, sözlerimi burada bitirirken, tüm milletvekili arkadaşlarıma saygılar sunuyor ve bizi televizyonları başında izleyen yurttaşlarımızı da saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Sağ olun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koçyiğit.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Sayın Başkanım, demin, Sayın Koçyiğit, bizzat ismimi vermek suretiyle "Sayın Demirbağ, dün oradaydınız, bugün buradaydınız" dedi; onu düzeltmesi lâzım. Ben, kendisi değilim; ancak seçim zamanı geldiğinde kararımı veririm ve siyasî tercihimi yaparım.

Başkanım, müsaade ederseniz, oradan düzelteyim.

AHMET YENİ (Samsun) - Muhsin Bey, ANAP'lı gibi konuşamadın bir kere!

BAŞKAN - Arkadaşlar, kendi aranızda…

MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Başkan, izin verirseniz, açıklayayım.

BAŞKAN - Saygıdeğer arkadaşlarım…

HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Bir dakika daha söz verin de…

MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Başkanım, düzeltmek için…

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bakınız, biraz önce, İktidar Partisi Grubundan bir arkadaşımız konuşurken, yine aynı şekilde sataşmalar olmuştu, arkadaşımız, gerektiği şekilde, huzur içinde konuşamamıştı; ama, şu anda, aynı işlemler, yine başka arkadaşlar tarafından yapılıyor. Yani, lütfen, istirham ediyorum, bunu bir huy haline getirmeyelim, dinleyelim. Daha sonra, Sayın Bakan konuşacak, konuşmacılara aynı şekilde cevap verecektir. Onun için, demokrasinin bir tahammül rejimi olduğunu hepimiz kabul edelim ve birbirimize bu hususta gerekli saygıyı gösterelim.

Ben, tekrar, hepinize teşekkür ediyorum.

Sayın Demirbağ, söylediğiniz şeyler tutanaklara geçti.

Birleşime 5 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 15.18

 

 

 

 

 

 

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma saati: 15.30

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 41 inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

Onaltıncı turda yer alan bütçeler üzerindeki görüşmelere devam ediyoruz.

 II. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1.- 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Genel ve Katma        Bütçeli Daireler ve  İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/1119; 1/1084, 3/907; 1/1085, 3/908) (S. Sayısı: 1028, 1029, 1030) (Devam)

A) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)

1.- Maliye Bakanlığı 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Maliye Bakanlığı 2004 Malî Yılı Kesinhesabı

B) KAMU İHALE KURUMU  (Devam)

1.- Kamu İhale Kurumu 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

C) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI  (Devam)

1.- Gelir İdaresi Başkanlığı  2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

D) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI  (Devam)

1.- Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

E) GELİR BÜTÇESİ  (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Söz sırası, Anavatan Partisi Grubu adına ikinci konuşmacı Sait Armağan'da. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

Sayın Armağan, süreniz 15 dakika, 30 dakikasını Sayın Koçyiğit kullanmıştı.

Buyurun.

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA MEHMET SAİT ARMAĞAN (Isparta) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2006 yılı Özelleştirme İdaresi Başkanlığı bütçesi hakkında, Anavatan Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere huzurunuzda söz almış bulunuyorum; sözlerimin başında, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği üzere, hükümetin hazırlamış olduğu dördüncü bütçeyi görüşüyoruz. Üç yılını dolduran iktidar, çokpartili hayata geçtiğimizden bu yana, en güçlü halk desteğini arkasına almış, toplumsal mutabakat, umut ve güven sağlanmış, ülkemizin içinde bulunduğu kriz sürecinden çıkarılıp esenliğe ve refaha ulaşması için uygun bir iklim oluşmuştu. Bu, yolsuzlukla, yoksullukla mücadele etmek için altın değerinde bir fırsattı; ancak, bugün, iktidarın üç yılının değerlendirmesini yaptığımızda "her şey yolunda, bütün makro dengeler olumlu" gibi sözlere rağmen, milletimizin geniş kesimlerinin işlerinin yolunda olmadığı, yaşamlarında iyileştirmeler görülmediği, hükümetin Avrupa Birliği ve IMF programlarının dışında adım atmadığı ayan beyan ortadadır. Yoksulluk derinleşmiş, ortadirek yok olmuş, nüfusun üçte 1'i açılık ve yoksulluk sınırı altında yaşmaya mahkûm edilmiştir. Yolsuzlukla mücadele konusunda oldukça iddialı olduğunu belirten hükümet, açıkça belgelerle ortaya konan yolsuzluk iddialarına suskun kalmış, cevap vermemiştir.

Sayın milletvekilleri, Anavatan Partisi olarak, milletimizin refah seviyesinin yükseltilmesi, yaşam kalitesinin iyileştirilmesi, millî gelirin adil dağıtılması, yani, ekonomimizin sağlam temellere oturtulması için piyasa ekonomisinin akılcı ve verimli bir şekilde işletilmesi, olmazsa olmazımızdır. Bu kapsamda özelleştirme uygulamalarını, bir varlık satışı olmak, kamuya kaynak sağlamak, devlet borçlarının ödenmesinin bir yolu olarak görmek yerine, verimlilik, rekabet sorunu olarak görmekteyiz.

Ekonomik gelişmenin aslî kuralı, rekabetin, verimliliğin ve kişisel kabiliyetin açığa çıkarılabilmesi, serbest piyasa ekonomisidir. Bilinmelidir ki, siyaseti ıslah etmek için, siyasetin oyununun kurallarını ıslah etmek gereklidir. Siyasetin ekonomiyle ilişkilerini kayırmacılıktan, patronajdan, popülizmden kurtarmak için, ekonomik ve siyasî alanı kesin bir şekilde birbirinden ayırmak şarttır. Bunun da yolu, bir yandan yasamayla yürütme arasındaki vesayet ilişkisini koparmak, diğer yandan devletin rekabet yaratacak şekilde ekonomik alandan çekilmesini sağlamak ve hukukla sınırlamaktır.

Türkiye, 1980'den itibaren dışa açılan, ihracat yapan yeni bir ekonomik model, devletin ekonomik ve ticarî alandan çekilmesini sağlayan özelleştirme uygulamalarıyla tanıştı. Bu süreçte 1990'lara kadar elde edilen ekonomik gelişmeyle, devletten özerk ekonomik aktörler, küresel piyasaların üreticisi ve yatırımcısıyla göze göz, dişe diş rekabet etmeyi öğrendi.

90'lı yıllardan itibaren Türkiye, rotasını şaşırdı ve kötü yönetimlerin elinde krizlerle küçülmeye başladı, her defasında işe yeni baştan başladı; artık silbaştan yaşanmamalı ve geri dönülmez şekilde, adil, rekabete dayalı serbest piyasa ekonomisi tesis edilmelidir. Serbest piyasa ekonomisini üstün kılan, ne mülkiyettir ne onun kuralsızlığı ne de onun anarşik yapısıdır; serbest piyasa ekonomisini alternatifsiz kılan, rekabettir. Rekabetin getirdiği girişimciliğin teşvik edilmediği hiçbir yerde verimlilik ve sürdürülebilir bir gelişme sağlanamaz. Rekabet olmadan verimlilik, verimlilik olmadan zenginlik olmaz. Verimlilik artışının önkoşulu, yatırım ortamının önündeki engellerin kaldırılması, piyasaların rekabetçi yapısının güçlendirilmesidir.

Özelleştirme, Anavatan Partisinin, kapalı, rekabetsiz, tüketiciyi ezen devletçi ekonomiden çıkışın, dışa açılan rekabetçi özel sektöre dayalı, dünya pazarına açılan ekonomi vizyonunun önemli bir ayağıdır. Türkiye özelleştirmeyi Anavatan Partisiyle tanımıştır; dolayısıyla, Anavatan Partisi, rekabet yaratan, verimlilik yaratan, ülkeye yatırım, gelir sağlayan özelleştirme uygulamalarının yanındadır.

Sorun şudur ki; AK Parti Hükümetlerinin yaptığı özelleştirmeler rekabet yaratmamakta, kamu tekelini özel tekeline dönüştürmektedir.

Sorun şudur ki; yapılan özelleştirmelerde açık hukuksuzluklar vardır.

Sorun şudur ki; ortada, özelleştirilen varlıklardan elde edilmiş bir gelir, ülkeye akan bir sermaye yoktur.

Sorun şudur ki; yapılan özelleştirmelerden yaklaşık iki ay sonra vergi indirimleriyle sağlanan haksız avantajlar ve avantalar vardır.

AK Parti sözcüleri sermayenin milliyeti tartışmasını açarak, bu gerçekleri örtmek ve hedef saptırmak istemektedirler. Yani, pazara çıkılmadan pazarlama uygulamaları milletimizin gözünden kaçırılmaya çalışmaktadır. Görünen odur ki, AK Parti Hükümeti için artık, Hazreti Ömer adaleti, kapalı kapılar arkasında tecelli etmeye başlamıştır.

Bakınız, Devlet Planlama Kurulu, Özelleştirme İdaresi uygulamalarına ilişkin hangi tespitleri yapmıştır: Özelleştirilen bazı kuruluş, işletme ve varlıklar değerlerinin altında satılmıştır. 2003 yılı içinde ihalede oluşan fiyatların değer tespit komisyonlarınca belirlenen satış değerlerinin altında  kaldığı pek çok ihalede, ihale komisyonlarınca satış veya ihalenin iptali kararı verilmeksizin konu Özelleştirme Yüksek Kurulunun değerlendirmesine bırakılmış, satış ve iptal kararları yasaya göre yalnızca onama yetkisinde bulunan Özelleştirme Yüksek Kurulu tarafından verilmiştir.

İhalelerde teklif sahiplerinin peşin ya da vadeli ödeme tercihlerini ihale sırasında belirtmemeleri, ihalenin açıklık ilkesine aykırı sonuçlar yaratmıştır.

Kuşadası Limanı özelleştirmesinde ihale komisyonu tarafından sıralamaya alınmayan bir teklif sahibi, Özelleştirme Yüksek Kurulu tarafından sıralamaya alınarak, değer tespit komisyonunca belirlenen satış değerinin 5 000 000 dolar daha altında teklif veren bu firmaya satış yapılmasına ortam hazırlanmıştır.

Özelleştirilen Alkollü İçecekler Sanayi ve Ticaret AŞ, ile Tekel arasındaki cari hesap ilişkisinin 31.10.2003 tarihinde son bulacağı kararlaştırılmasına rağmen, bu tarihten sonra da cari hesap işlemleri devam etmiş, devir tarihinde ise, şirketin, Tekel ve bağlı ortaklarına olan tüm cari borcu silinmiştir. Bu uygulama sonucunda, devredilen şirkete, açıkça, kamudan kaynak aktarılmıştır.

Sayın milletvekilleri, hükümetin övüne övüne bitiremediği özelleştirme uygulamalarından birkaç tanesini bir kez daha dikkatinize sunmak istiyorum.

Gemlik Gübre AŞ özelleştirmesi: 120 000 000 dolar değer biçilen arazi, 370 000 000 dolar maliyeti olan amonyak işletmesi, 45 000 000 dolar yapım maliyeti olan liman ve gübre fabrikası. Ayrıca, stoklarında, 17 000 000 dolar değerinde hammadde. Bu şirket özelleştirildi. Peki, kaç liraya; 83,1 milyon dolara. Kime; kömür işi yapan bir firmaya. Bu da yetmiyor, son teklif verme süresinden üç gün önce sermaye artırımına gidilmiş, TÜGSAŞ, özelleştirilen Gemlik Gübre AŞ'ye yaklaşık 15 000 000 dolar borçlandırılmış. TÜGSAŞ kim; kamu şirketi; yani, Türkiye Gübre Sanayii AŞ. Yani, ihaleyi alan firma, beş yıl içinde ödeyeceği 83,1 milyon doların 15 000 000 dolarını, daha işin başında peşinen geri almış. Buna, stoktaki 17 000 000 dolarlık hammaddeyi de ekleyin, geriye ne kaldı?! Üstelik, arazi, liman, amonyak işletmesi bu hesaba dahil değil.

Halbuki, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu, işin başında idareyi uyarmış, bu şirketin yekpare olarak özelleştirilmemesi gerektiğini rapora bağlamış; ama, bu rapor dikkate alınmamış. Buna rağmen, şirket, tek parça halinde özelleştirilmiştir.

Kuşadası özelleştirmesi; "ben ne Ofer ne gofer tanırım" diye başlayan; ama, arkasından, defalarca görüşüldüğünün ortaya çıktığı özelleştirme hikâyesi: 14 Nisan 2003; RCL Şirketinin Başkanvekili Tercek, Maliye Bakanının gönderdiği mektupta, ihale sonuçlanmadan iki hafta önce, Kuşadası ihalesini görüşmek üzere, Bakanın Ankara'ya kendisini davet ettiğini ifade etmiştir. Bu mektupta, Tercek, bir araya gelmelerinde iki projeyi, yani, Galataport'u da daha detaylı görüşmeyi ümit ettiğini belirtmiştir. Bu mektup yazılırken, Özelleştirme İdaresi, Maliye Bakanlığına bağlı değil miydi?! 21 Şubat 2003'te Kuşadası ihalesi yapıldı, 28 Mart 2003'te Özelleştirme İdaresi, Sayın Şener'den alınıp, Sayın Unakıtan'a bağlandı. 28 Mart 2003'te Özelleştirme Yüksek Kurulu, ihalenin birinci sıradaki Limaş'a verilmesini, LİMAŞ'ın yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde, limanın, Oferlere devredilmesi kararını aldı. 2 Temmuz 2003'te Oferlerle Kuşadası Limanının devir sözleşmesi imzalandı. Yani, mektupta yazılanlar gerçek oldu.

Bu konunun bir başka aktörü Mehmet Kutman, Kuşadası Limanıyla ilgili olarak bir yerel televizyona yaptığı açıklamada "yönetmelik iptal olursa, kanun çıkarılır" demiştir. Nihayet, söylediği oldu ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde 3 Temmuz 2005 gecesi Kıyı Kanununun 6 ncı maddesine eklenen (e) bendiyle, kruvaziyer liman işletmeciliği yapılan yerler, Kıyı Kanunu alanından çıkarıldı. Bu durum, Global-Ofer ortaklığının, ihaleye diğer katılanların bilmediği yeni imar planı sözünü, daha önceden aldığını açıkça göstermektedir. Yani, çıkarılan bu kanun sayesinde kıyı şeridi doldurulmuş, 56 adet yeni işyeri sahibi olmuşlardır.

TÜPRAŞ özelleştirmesi: TÜPRAŞ'ın 17,76'lık blok satışına karşı Petrol-İş Sendikasının açtığı dava sırasında mahkemede ortaya birtakım belgeler çıkmıştır. Bu belgelere göre, Global Menkul Kıymetlerin, finans çevrelerinde hiç kimsenin bilmediği Özelleştirme Yüksek Kurulu kararından haberdar olduğu anlaşılıyor. Global Menkul Kıymetler, 28 Mart 2005 tarihinde resmî bir yazıyla, Özelleştirme İdaresi portföyünde bulunan TÜPRAŞ'a ait 36 969 698 adet hisseyi, yurtdışında yerleşik kurumsal yatırımcılara satmak üzere, beher hisse başına 15,4 YTL fiyattan İMKB toptan satışlar pazarında satın almak istediğini belirtmiştir. Aynı gün, Özelleştirme İdaresi, jet hızıyla, Global'in başvurusuna onay vermiş, yine, aynı gece İMKB'ye, TÜPRAŞ'ın yüzde 14,76'sının yabancı fonlara satılacağı duyurulmuştur.

Aslına bakarsanız, her şeyin bir gün içinde olmayacağı açık; ama, resmî kayıtlara bakarsanız, 446 000 000 dolarlık satış kararı bir gün içinde tamamlanmış.

2 Mart 2005 tarihli gazetelerde, "Petrol-İş Sendikası, Özelleştirme İdaresi Başkanlığının böyle bir satış yetkisi olmadığı gerekçesiyle Ankara 12. İdare Mahkemesine satış işlemini durdurmak için başvuruda bulunmuştur…"

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Armağan.

MEHMET SAİT ARMAĞAN (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yine, 2 Mart 2005 tarihinde Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, borsanın isteği üzerine, şu açıklamayı yaptı: "Kurumumuza, kurumumuz aleyhine açılmış herhangi bir davaya ilişkin dilekçe veya yürütmeyi durdurma kararı intikal etmemiştir." 3 Mart 2005, Petrol-İş Sendikası, Özelleştirme İdaresi Başkanlığının istediği gibi satışın 3 Mart günü yapılmasının borsa mevzuatına aykırı olduğunu hatırlatarak, "İMKB ve SPK'nın, Özelleştirme İdaresi Başkanlığının yapmaya çalıştığı blok satışın SPK mevzuatına ve özelleştirme uygulamalarına aykırıdır" diyor. "Bu konuda dava açtığımız için, işlemin gerçekleştirilmesi durumunda doğabilecek olumsuzlukların sorumluluğu idarenizin olacaktır" diyerek uyarıyor.

10 Mart 2005; İMKB, kendisine tanınan sürenin sonuna kadar bekledi ve satış iznini verdi. Böylece, 446 000 000 dolarlık satış işlemi tamamlandı. Özelleştirme Yüksek Kurulu, bu satış kararını neden gizledi? 7 Ocak 2005 tarihli Özelleştirme Yüksek Kurulu kararı, neden 24 Ağustos 2005 tarihine kadar İMKB Bülteninde yayımlanmadı? Yapılan açıklamada karar tarihi neden belirtilmedi? Özelleştirme İdaresi Başkanlığının, SPK'nın bu kararı kamuoyuna açıklaması kararına neden uyulmamıştır? Özelleştirme İdaresi Başkanı, normal olarak, önce yüzde 51'i, sonra yüzde 14'ü satması gerekirken, neden önce yüzde 14,76'yı, sonra yüzde 51'i satmıştır? Peki, bu 14,76'lık hisse satışının ardından TÜPRAŞ'a iki yeni yönetim kurulu üyesi atanmış mıdır? Bu hızın sebebi ne?!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN -Sayın Armağan, konuşmanızı tamamlayıp, Genel Kurula teşekkür eder misiniz.

Buyurun.

MEHMET SAİT ARMAĞAN (Devamla) - Hemen tamamlayacağım Sayın Başkan.

Teklif eden firmaya, teklifteki şartlara harfiyen uyarak, aynı gün olur vermek, sadece bürokratik hızla açıklanabilir mi?!

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; elbette, AK Parti Hükümetinin sicili bu vakalarla sınırlı değil. Bunun birçoğunu, hepiniz biliyorsunuz. Usulsüz ve haksız uygulamalar ortada devam ediyor. Yolsuzlukların önlenmesinin yegâne yolu şeffaflıktır; yani, her şeyi milletin gözünün önünde, hukuka uygun gerçekleştirmektir. Şeffaflık, ihaleyi olduğu kadar, ihale öncesi süreci de içermektedir; yani, hükümetin ihale öncesinde işadamlarıyla görüşmeler yapması, sorunun kendisi değildir. Görüşmeleri gizlemesi, inkâr etmesi, sıkışınca kabul etmesi, ihale gerçekleşmeden pazarlamanın zaten bitmiş olması sorunudur. Görünen odur ki, AK Parti Hükümeti, niyeti bozmuş, yoldan çıkmıştır. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

RECEP ÖZEL (Isparta) - Ayıp oluyor ama!

MEHMET SAİT ARMAĞAN (Devamla) - Yani, tüyü bitmedik yetimin hakları, "pazarlama" adı altında, yandaşlara peşkeş çekilmektedir.

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Biz çizgimizdeyiz, değiştirmedik; aynı yoldayız, aynı yerdeyiz.

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Size ortak olmaz kimse.

BAŞKAN - Sayın Armağan, konuşmanızı tamamlayınız lütfen.

MEHMET SAİT ARMAĞAN (Devamla) - Millet, bunların hesabını, mutlaka sizden bir gün soracaktır. 2002'de sizden öncekilere sorduğu hesabın bir benzeri de, ilk önümüze gelen sandıkta sizlerden sorulacaktır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Armağan.

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Hedefimiz aynı, değişmedi; aynı yerdeyiz…

MEHMET SAİT ARMAĞAN (Isparta) - Keşke aynı olsaydı; siz, çok değiştiniz…

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bu turda, şahsı adına, Balıkesir Milletvekili Ali Aydınlıoğlu; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ALİ AYDINLIOĞLU (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Maliye Bakanlığımızın bütçesi üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

İstikrarsızlıkların hüküm sürdüğü bir bölgede bulunan Türkiyemiz, iktidara geldiğimizden bu yana, istikrarın sağlandığı örnek bir ülke konumuna gelmiştir.

Demokratikleşme ve ekonomik kalkınmayı hızlandırma amacıyla, toplumsal hayatın her alanında gerçekleştirdiğimiz reform niteliğindeki yapısal değişiklikler, istikrarın kalıcı hale getirilmesi hedefi doğrultusunda atılan güzel adımlardandır.

Ülkemizin bulunduğu coğrafya gereği, hükümet olarak yola çıkarken, misyon ve vizyonumuzu, güçlü ve etkin Türkiye'yi oluşturmak olarak amaçladık.

Yakın geçmişte, siyasî ve ekonomik istikrarsızlıkların bedelini, maalesef, çok çok ağır ödedik. Şimdiye kadar olduğu gibi, bundan sonra da, istikrar ortamına zarar verecek kısır siyasî çekişmelere hiçbir şekilde taraf olmayacağımızı, milletimizin yarınları için, kısa vadeli hesaplar yerine, toplumsal uzlaşmaya öncelik vereceğimizi her fırsatta ifade ediyoruz.

Değerli milletvekilleri, 2003-2005 yılları arasında gerçekleştirilen özelleştirme uygulamaları kapsamında, 2003 yılında 830 000 000 dolar, 2004 yılında 1,3 milyar dolar, 2005 yılında ise 16,9 milyar dolar, Özelleştirme İdaremiz tarafından 3 milyar doları Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminalinden olmak üzere, 4,3 milyar doları da Galataport ihalesinden olmak üzere, toplam son üç yılda 26,3 milyar Amerikan Doları tutarında özelleştirme uygulaması gerçekleştirilmiştir.

Piyasaların hasret kaldığı ekonomik istikrar, yüzde 8'lere düşen enflasyon, yüzde 10'lara gerileyen faiz oranları, paramızın değer kazanması, zam haberleri yerine indirim haberlerinin duyulmaya başlanması; eğitimde, sağlıkta, adalette ve dışpolitikada yapılamayanların yapılıyor olması; vaat edilen 15 000 kilometrelik duble yolların bugüne kadar 6 000 kilometresinin bitirilmiş olması, sıkı bir para politikası ve malî disipline uyulması, Türk ekonomisinin istikrara girmesine yol açmıştır. Kişi başına düşen gayri safî millî hâsıla da yüzde 23,3 oranında artarak, 2 150 dolardan      4 172 dolara yükselmiştir. Yeni Türk Lirasına geçilmesiyle, ulusal paramıza hak ettiği istikrar ve saygınlık kazandırılmıştır. Bana göre, Yeni Türk Lirasına geçişle, yüce milletimize yıllar sonra tekrar itibarı iade edilmiştir.

Değerli arkadaşlarım, büyümeye gelince; 2003, 2004 ve 2005 yıllarında, yüzde 9-9,5 gibi oranlarla, son otuzdokuz yılın en yüksek büyüme hızına ulaşılmıştır.

Borçlar konusunda ise, 2003 yılında 40,2 milyar YTL olan bütçe açığımız, 2004 yılında 30,3 milyar YTL'ye düşmüştür; 2005 yılında ise, başlangıçta öngörülen 29,1 milyar YTL tutarındaki bütçe açığı hedefi 14,6 milyar YTL olarak revize edilmiştir. İnşallah, seneye de bu hükümet denk bütçeyi uygulayacaktır.

Değerli arkadaşlarım, esnafımıza sağlanan desteklere gelince; 2000 yılında yaşanan krizlerden sonra borçlarını ödeyemeyen 160 000'in üzerinde esnaf ve sanatkârımıza, kefalet kooperatiflerine olan borçlarını düşük faizlerle, taksitlerle ödeme imkânını bu hükümet getirmiştir. 2002 yılında esnafa kullandırılan kredi toplamı 154 000 000 YTL, yani, 154 trilyon lirayken, sadece 2005 yılı sonuna kadar bu tutar 2 800 000 000 YTL, yani, 2 katrilyon 800 trilyon liraya ulaşmış olacaktır. Eskiden, esnafımız kepenklerini kapatıyordu; bu uygulamalardan sonra, Türkiye'de esnafımız, yeniden kepenklerini açmaya başlamıştır. Sadece bu yılın ilk on ayında 27 118 işyerimiz açılmıştır.

Ayrıca, yine, çok önemli bir hak gaspı olduğuna inandığımız ve yıllardan beri hiçbir iktidarın ödemediği memurlarımızın nema alacakları, bu hükümet tarafından ödenmeye başlanmıştır.

Eğitim ve sağlık konusuna gelince, 2004, 2005 bütçelerinde olduğu gibi, 2006 bütçesinde de en fazla ödenek Millî Eğitim Bakanlığımıza ayrılmıştır. Millî Eğitim Bakanlığı, YÖK ve üniversitelere konsolide bütçeden ayrılan kaynak 2002 yılında yüzde 9,6 iken, 2006 yılında yüzde 14,3'e yükselmiştir. Ayrıca, bizim dönemimizde, 1 750 okul ve 42 000 derslik eğitime kazandırılmıştır. Bu gidişle, inşallah, birkaç yıl içerisinde, Türkiyemizde, fizikî açıdan, gerçekten, okul probleminin kalmayacağına ben inanıyorum.

Sağlık alanında ise, hastaneler tek çatı altında toplanmış; özel eczaneler ve özel hastanelerden Bağ-Kur, SSK ve yeşil kart sahiplerinin yararlanması, âdeta, devrim niteliğindeki uygulamalardandır.

Yine, dargelirli vatandaşlarımızı ev sahibi yapabilmek için, Türkiyemizde, âdeta, bir konut seferberliği başlamıştır. Halen 77 ilimizde, toplam 148 000 konutun inşaatı devam ederken, 19 000 konutun inşaatı tamamlanmış ve teslim edilmiştir. Bu çalışmalar neticesinde, inşaat sektörüyle bağlantılı sektörlerde ciddî bir canlanma meydana gelmiş ve çok sayıda vatandaşımız iş sahibi olmuştur. Bu, diğer bir deyişle, her bir konut üretimi, yaklaşık 5 kişiye iş imkânı anlamına gelmektedir.

Sayın Başkan, değerli üyeler; yatırım harcamalarının bütçe içindeki payı 2002 yılında yüzde 6,6 iken, 2006 yılında yüzde 9,5'lere kadar yükselmektedir. 2005 yılında, köylerde yaşayan vatandaşlarımızın hayat standardını yükseltmek amacıyla, içmesuyu, yol yapımı ve önceki yıllardan devam eden yatırımlar için bütçeden toplam 600 trilyon lira ödenek ayrılmıştır.

2006 yılında ise, ilave gelir kaynaklarıyla birlikte ayrılacak toplam ödenek, inşallah, 2 katrilyon lirayı bulacaktır. Bu da, bana göre, cumhuriyet tarihimizde köylerimize yapılan en büyük hizmetlerden birisi olacaktır.

Değerli arkadaşlar, Türkiyemizde, yıllar sonra ilk kez doğrular yapılıyor. Dünya üzerinde yüksek faiz ve enflasyonla kalkınan hiçbir ülke modeli gösteremezsiniz. Kalkınmış olan tüm ülkeler, planlama, yatırım, istihdam, üretimle kalkınmalarını sağlayarak, halklarını mutlu etmişlerdir. Türkiye'de ise, maalesef, yıllarca, yüksek faiz ve enflasyonla halkımızın alınteri sömürülmüş, herkes âdeta yüksek faizlere teşvik edilmiş, işyerleri ve fabrikalar kapanmış, yatırım yapan insanımız âdeta cezalandırılmış ve yatırım yaptıklarına pişman edilmişlerdir. Dolayısıyla, hem yerli sanayimiz çökmüş hem de yabancı yatırımlar hızla ülkemizi terk etmiştir.

Yani, kısaca özetlemek gerekirse, yıllarca, faiz, yüksek enflasyon ve rant gelirlerine doğru dönen çark, iktidarımız döneminde durmuş, tersine doğru dönmeye başlamıştır. Çarkın bu yönünde ise yatırım, üretim, istihdam, alınteri ve huzur vardır. Artık herkes çalışmayı öğrenecektir. Artık bu ülkede, çalışmadan, bir gecede büyük paralar kazanma dönemi kapanmıştır. Gelişmiş uygar dünya ülkeleri böyle kalkınmışlardır. Aklın ve bilimin gereği budur,  doğrusu budur. Ben inanıyorum ki, ülkemiz, yatırım ve üretimde bu performansını sürdürdüğü takdirde, tarihinden ve medeniyetinden gelen büyük zenginliği, genç ve enerjik nüfusuyla birlikte harekete geçirecek, önümüzdeki üç beş yıl içerisinde, birçok Avrupa ülkesiyle yarışmış hale gelecektir.

SALİH GÜN (Kocaeli) - Herkes harekete geçti, bütün millet intihar ediyor!.. Polisler birbirini vuruyor!..

ALİ AYDINLIOĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, benden önce, Anavatan Partisinden Muhsin Koçyiğit arkadaşımız burada konuşma yaptı, dedi ki:"Enflasyon düştü dediniz; ancak, çarşı pazara yansımadı." Arkadaşımız, herhalde hiç pazarlara gitmiyor.

SALİH GÜN (Kocaeli) - Çocuğunu vuruyor, hanımını vuruyor!..

ALİ AYDINLIOĞLU (Devamla) - Bakın, beyaz eşyada 1,5 milyara aldığımız televizyonlar 400 000 000 lira. 3 milyara aldığımız yatak odası, yemek odası takımları 900 000 000 lira, 1 milyar lira; üstelik de yirmidört ay vade var.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - 1 000 000 kişi aç yatıyor, aç!

ALİ AYDINLIOĞLU (Devamla) - Bunlar hiç duyulmuş muydu?!

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Bırak beyaz eşyayı, televizyonu, 20 000 000 yoksul var!..

ALİ AYDINLIOĞLU (Devamla) - Arabaları bedava verecekler. 50 milyarlık yeni oto fiyatı 19 milyara düşmüş, otuz ay vade; oniki ay da faizsiz olarak bu araçları isteyenlere teslim ediyorlar.

Değerli arkadaşlarım…

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Almayanı dövüyorlar!..

SALİH GÜN (Kocaeli) - Fakirlikten bahset, fakirlikten.

ALİ AYDINLIOĞLU (Devamla) - Bakınız, Türkiyemizin nereden nereye geldiğini göstermek açısından, benim, daha önceden…

SALİH GÜN (Kocaeli) - 1 takım elbise alamıyor insanlar; kurbanlıklar taksitle oldu sayenizde.

ALİ AYDINLIOĞLU (Devamla) -  …ulusal medyamızda çıkan haberlerden kestiğim gazete kupürleri var. Bunları sizlere göstermek istiyorum.

19 Aralık: "TOBB Başkanı diyor ki: Türkiye'nin önü açık, lütfen kimse kaygılanmasın."

"TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, TOBB'un tüm siyasî partilere aynı yakınlık ve uzaklıkta olduğunu söyledi."

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Rahmetli Sabancı da öyle diyordu.

ALİ AYDINLIOĞLU (Devamla) - "Ekonominin durumuyla ilgili olarak da Hisarcıklıoğlu: Türkiyemizin önü açıktır."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Aydınlıoğlu, lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

ALİ AYDINLIOĞLU (Devamla)  - Teşekkür ediyorum efendim.

"Hiç kimse lütfen kaygıya kapılmasın. Türkiye'nin gelişmesini kimse durduramaz. Türkiye, önümüzdeki on yıllık perspektifte dünyanın ilk 10 ekonomisinden birisi olacak."

Bir başka gazete: "Komşudan -yani Yunanlı komşumuzdan- Türk ekonomisine takdir."

Bir başka gazete: "Türkiye'nin başarısı sürecek. IMF Başkanı, Türkiye ekonomisini dünyaya örnek olarak gösterdi, cari açık için alınan önlemler doğrudur dedi."

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Çiftçi, esnaf da öyle söylüyor(!)

ALİ AYDINLIOĞLU (Devamla) - Evet, yine bir ekonomi gazetesi: "Gelirimiz 2014 yılında   12 000 dolara ulaşacak"

Bir başka gazete: "Tükenmişlikten yükselişe geçtik"

Yine bir başka ulusal gazetemiz: "Yabancı yatırım akını."

SALİH GÜN (Kocaeli) - Doğru, doğru! Gazeteleriniz, hepsi sizin gazeteleriniz.

ALİ AYDINLIOĞLU (Devamla) - Yine bir başka gazete: "Devlerin akını. Büyümede Çin'i sollayan Türkiye, dünyanın parlayan yıldızı oldu. Mercedes'ten Electrolüks'e üretim üssü olduk""

Evet, değerli arkadaşlarım, bunları ulusal medyamız bu şekilde yazıyor. Biz de bunları okuyoruz, sizlerin de okumasını  tavsiye ediyorum.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - İsimlerini söyle, hangi gazeteler?

ALİ AYDINLIOĞLU (Devamla) - Değerli CHP'li arkadaşlarımıza bir de küçük tavsiyem var: Bakın, bizim oylarımız artıyor, biz güzel hizmetler yapıyoruz…

SALİH GÜN (Kocaeli) - Allah yolunuzu açık etsin.

ALİ AYDINLIOĞLU (Devamla) - Bizim güzel hizmetlerimize destek verin, sizin de oylarınız artsın; burada yine hep beraber bu milleti temsil edelim.

Hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum. Sağ olun, var olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Sen rüya görüyorsun, rüya!

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aydınlıoğlu.

Hükümet adına, Maliye Bakanı Sayın Kemal Unakıtan.

Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 45 dakika.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ayın 14'ünden beri, burada bütçe görüşülüyor, bu Kurulda ve çeşitli görüşler ileri atılıyor, çeşitli tenkitler yapılıyor -yapılanların hepsi Türk Milletinin hayrına yapılır inşallah- bu görüşmeler de pazartesi günü tamamlanıyor ve böylece, AK Parti Hükümetlerinin dördüncü yıllık bütçesi, inşallah, kabul edilmiş olacak.

Bugün, Maliye Bakanlığı bütçesinin görüşmesi yapılıyor ve dolayısıyla, bütçe üzerindeki en önemli görüşmelerden birisi cereyan ediyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maliye Bakanının performansını gösteren en önemli belge bütçedir; hatta, daha da önemli bir şeyi söyleyeyim; hükümetlerin performansını gösterir bütçeler. Bütçeye bakacaksınız, ona göre de değerlemeyi yapacaksınız.

Türkiye, bu bütçe üzerinde uzun yıllardan beri hep sıkıntı yaşıyor. Nedir sıkıntı; ben, şöyle çok çok gerilere değil de kırk sene geriye gitsem, 1965 yılına gitsem, 1965 yılından beri, iki sene hariç -1967 ve 1970 yılları- devamlı bütçe açık vermiş, devamlı bütçede açık var; fakat, bu açıklar "yahu bu bütçemizde açık var, bunun çaresine bakalım" şeklinde düşünülmemiş, sürekli olarak artmış, miktarları da artmış. Hele hele, 80'li yılların sonunda itibaren, 90'lı yıllardan itibaren bir çığ gibi büyümüş bütçe açıkları.  2000'li yıllara geldiğimiz zaman, artık, o bütçe açıkları, altından kalkılmaz bir hale gelmiş.

Bu bütçe açıkları olmuş da ne olmuş; Türkiye, bu bütçe açıklarını karşılamak için, sürekli olarak borç almak mecburiyetinde kalmış. Türkiye'de, hele hele 80'li yıllardan sonra, öyle bir akım gelişmiş ki "vergi alma borç al" politikasıyla… Çünkü, 80'li yıllara baktığımız zaman, bütçelerin gayri safî millî hâsıladan aldığı pay, yüzde 21,6; yüzde 22 civarlarında, 96 yılına kadar böyle gitmiş. Sonra, aldıkları pay giderek artmış; fakat, vergi gelirlerinde bir artış olmamış. Öyle bir hale gelmişiz ki, bütçelerin gayri safî millî hâsıladan aldığı paylar, yüzde 43 - yüzde 44'lere kadar yükselmiş. Fakat, gayri safî millî hâsılaya göre, 1996'ya kadar aldığımız vergi, daha doğrusu toplayabildiğimiz vergi de aynı kalmış. Bu aradaki açıklar sürekli borçlarla kapatılmış. Her sene bütçe açıkları büyümüş, her sene borçlar büyümüş.

Böyle ola ola, artık, Türkiye'nin bütçesi devamlı açık veriyor, kapatılamaz açıklar veriyor ve bundan dolayı, Türkiye'nin kendisi aldığı borçlardan dolayı ülkenin riskini fevkalade artırmış. Ülke riski arttığı zaman faizler artıyor. Devlet, açığını kapatmak için borç alacak; borcu, içeriden veya dışarıdan alacak; ama, bu borcu alırken, borç veren kesim, giderek faizleri artırmaya başlamış. Neden; ülke artık riskli durumda; döndürülemez, borçların çevrilemez hale gelmesi başlamış. Bakıyor, bu artık çevrilemez; nasıl olsa borç alacak. Aynen, batak tüccar gibi "buna verirken arkadaş, faizi de şundan verelim." Hayır deme şansı yok artık. Ben, bundan daha düşük faiz veririm; ister verin ister vermeyin, borcunu kaçırmışız ve öyle bir hale gelmişiz ki, topladığımız vergiler faizlere yetmez hale gelmiş. Bu, geçtiğimiz dönemlerde; çok eskileri anlatmıyorum; beş sene öncesini anlatıyorum; ama, tarihî gelişimini söylüyorum ve bundan dolayı, diyorum ki, Türkiye, bütçesini, şimdiye kadar, AK Parti Hükümetleri gelene kadar bütçesini iyi idare edememiştir. (AK Parti sıralarından alkışlar) Yine, şunu söylüyorum: Bütçeyi iyi idare edemeyen hükümetler, o milleti iyi idare edemiyor demektir, o ülkeyi iyi idare edemiyor demektir; bunun manası budur. Haa, bütçe açık verecek "ben ülkeyi idare ediyorum." Hayır arkadaş, ülkeyi iyi idare edemiyorsun; mesele bu.

Bakınız, şimdi, ödediğimiz faizler, hem vergi gelirleriyle karşılayamaz hale gelmişiz hem de bu ödenen faizler artık 40 milyar dolarlara senede, 45 milyar dolarlara ulaşmış. Bunun altından kalkmanın imkânı yok. Peki, kim alıyordu bu paraları, faiz gelirlerini kim alıyor; o borcu veren sermaye kesimi, zengin kesimi, rantiye kesimi alıyordu. Şimdi, Türkiye'de, AK Parti Hükümetleriyle çok önemli bir değişim yaşanıyor. O gide gide yükselen trend, şimdi, artık, başını çevirdi, aşağıya doğru iniyor. Öyle bir aşağıya doğru iniyor ki, yakında, artık, bu millet, denk bütçeleri görecek. Kimin sayesinde; bu AK Parti Hükümetinin başarılı politikaları sayesinde.

Tabiî, burada şöyle bir şey var. Bize, çeşitli arkadaşlar, muhalefetteki arkadaşlarımız tenkitler yapıyorlar; siz zengini koruyorsunuz, siz fakiri korumuyorsunuz.

Arkadaşlar, şimdiye kadar topladığınız, o vergi diye milletten topladığınız paraların tamamını, siz, rantiye kesimine veriyordunuz bizden önce. Kim koruyordu bu zenginleri?! Fakiri korumak mı bu allahaşkına? Fakiri koruyoruz; laf, edebiyat! Gel bakalım, gerçeğini gör. Topla vergileri, 100 birim vergi topluyorsun, tamamını rantiye kesimine veriyorsun, yanlış bütçeden dolayı, yanlış yönetimden dolayı, yanlış uygulamadan dolayı.

Şimdi, kalkıp da fakir fukarayı koruyoruz edebiyatı yapmanın âlemi yok ki. Eğer, o faizleri düşürebilir de, o bütçedeki imkânları daha fazla halkın hizmetlerine sunabilirsek, işte, orada başaralı bir bütçe uygulanıyor demektir, orada fakir fukaranın hakkı korunuyor demektir.

Şimdi, Türkiye'de, bakın, bütçe açıklarını biz 50 milyarlardan aldık, bu sene bütçe açığını        12 milyarlara kadar indiriyoruz; üç sene içinde bu. (AK Parti sıralarından alkışlar) Öyle hesaplar vardı ki bizim elimizde, eğer, gelir gelmez biz bu işi önlemeseydik, daha o seneler 65 katrilyon,      66 katrilyon faiz ödemek mecburiyetinde kalacaktık. Hesaplar onu gösteriyor.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Sayın Bakan, bir YTL, bir TL kullanıyorsunuz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, geçiş döneminde olduğumuz için, alışasınız diye kullanıyorum. 2006'dan itibaren hep YTL kullanacağım. (AK Parti sıralarından alkışlar) Şimdi geçiş dönemi, malum. Bir de, tabiî, mukayeseleri daha iyi yapmak için. Türkiye büyük bir değişim yaşıyor. Evet, YTL'ye geçtik…

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - İkisi de bizim paramız Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Eskiden paramızın onuru geri geldi arkadaş. Sıfır sıfır sıfır yaza yaza… Yurt dışındaki bankalara gidip baktığınız zaman da Türk Lirasını en alta yazıyorlardı, sıfırları da, artık, yazmayıp, böyle dalga geçer gibi gösteriyorlardı; artık "1 dolar 1,35" diyor, 1 lira 35, 1 lira 36 kuruş olduğu zaman "oo çok yükselmiş" deniyor şimdi, "37 acaba olacak mı" deniyor. Bakın, kuruştan bahsediyoruz. Bir zamanlar birileri kalkıp "Türk Lirası kullanalım arkadaş" diye çeşit çeşit şeyler tertip ediliyordu, kampanyalar, Türk Lirası kullanalım, Türk Lirası kullanalım… Kimse Türk Lirası kullanmıyordu. Herkesin cebinde doları vardı, markı vardı, avrosu vardı, şu vardı; ama, Türk Lirası böyle korunur, öyle lafla korunmaz. (AK Parti sıralarından alkışlar) Çarşı pazar gezerek korunmaz.

Şimdi, gayri safî millî hâsılanın yüzde 14,5'i açık veriyordu bütçeler, 14,5'i. Şimdi, o rakam 2005 senesinde -yapacağız falan demiyorum, yaptık arkadaş, yaptığımızı konuşuyorum- yüzde 2,5 ile 3 arasında veriyor. Maastricht Kriterini tutturuyoruz biz. Fakiri fukarayı korumak böyle olur. O faizleri düşürmekle olur. Bundan sonra, göreceksiniz, daha da iyi olacak.

Şimdi, bütçeler öyle bir hale gelmişti ki, bütün flexibility'sini kaybetmişti. Yalnız topla faizi öde, topla faizi öde. Ne bir yatırım yapılabiliyordu ne de çiftçiye doğru dürüst bir şey verilebiliyordu ne de işçiye bir şey verilebiliyordu ne de memura bir şey verilebiliyordu. Şimdi, geldiğimiz zaman elimizde imkân bulamadık; ancak, 6,5 katrilyon lira yahut 6,5 milyar YTL yatırıma para ayırabilmiştik; ama, şu konuştuğumuz bütçeyle, değerli arkadaşlar, 2006 yılı bütçesinde 15 milyar YTL bizim yatırım bütçemiz oldu. Bütçenin içerisinde en fazla artış kalemi, yatırım kaleminde oldu. Yatırım kaleminde olması ne demek; yatırım kaleminde olması demek, istihdam demektir. Bizim, içinde yaşadığımız topluma baktığımızda en alt kesimi, değerli arkadaşlar, işsizler teşekkül eder. İşsiz, en çok çileyi çeken, sıkıntıyı çeken bu tabakadır; bizim, öncelikle onlara iş sağlamamız, istihdamı artırmak mecburiyetimiz vardır. Onun için, yatırım yapmak mecburiyetimiz vardır. Yatırım yapmak suretiyle ancak istihdama çare bulabiliriz. Ekonomiyi de yatırım yapmak suretiyle büyütebiliriz; çünkü, ekonominin büyümesi üretimin artması demektir. Üretimin artması da yatırımla olur. Yatırım için yatırım ortamı şarttır. Enflasyonun yüzde 100 olduğu, faizlerin yüzde 120 olduğu dönemde yatırım yapılamaz, üretim yapılamaz, istihdam artırılamaz.

Hükümetimizin takip ettiği o başarılı ekonomik politikaları sayesinde bugün enflasyon yüzde 7,5'lara düşmüştür. 90'lı yıllara baktığımız zaman, Türk ekonomisindeki enflasyonun ortalaması yüzde 77,5. Bakınız, nerelerden nerelere geliyor. Şimdi, ülkeyi iyi idare etmek, o yüzde 77,5 enflasyonlarda mı dolaştırmak, o enflasyonu 7,5'a mı indirmek?! Vergilerin tamamını faizlere mi götürmek, rantiye sınıfına mı aktarmak; yoksa, faizleri düşürmek mi; 60'lardan, 70'lerden yüzde 14'lerin altında bugün konuşuluyor faizler; daha da inecek; çünkü, takip ettiğimiz politikalardan hiçbir taviz vermeksizin aynen devam edeceğiz. Ne derseniz deyin, nasıl kritik ederseniz edin, bu politikaların başarısı kanıtlanmıştır arkadaş; aynen devam edeceğiz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, dediğim gibi, bütçe rakamları önemli, makro ekonomik indikatörler, göstergeler fevkalade önemlidir. Şimdi, enflasyon düşüyor, faizler düşüyor. Büyüme… Bir zamanlar deniliyordu ki, efendim yüksek enflasyon olmazsa büyüme olmaz. Türkiye bunu gösterdi şimdi; hem enflasyon düşer hem büyüme olur. Nasıl büyüme olur; bakınız Türkiye'deki sıkıntılardan, dertlerden bir tanesi de bizim ekonomimiz sıhhatsiz olduğu için, iyi yönetilemediği için bir büyüme bir küçülme, bir büyüme bir küçülme… Son on yıllık ortalama büyüme oranlarına bakarsak yüzde 2,5; bizden önceki, AK Parti Hükümetlerinden önceki. AK Parti Hükümetlerine bakın, ortalama yüzde 8 gelmiştir; ama, bu büyümeyi sürekli ve istikrarlı hale getirmek için bizim hedefimiz yüzde 5'ti; yine, yüzde 5'e devam ediyoruz ve bu başarıların kalıcı olması için de yapısal reformlar yapıyoruz ve bunlara da devam ediyoruz.

Yapısal reformlar nedir; yapısal reformlar, bankacılık reformu yapıyoruz bankacılıkta, sosyal güvenlikte reform yapıyoruz, vergide reform yapıyoruz, kamu yönetiminde reform yapıyoruz, kamu malî yönetiminde reform yapıyoruz. 2003 yılında bir kanun çıkardık, 5018 sayılı Kanun; 5018 sayılı Kanunla, biz, yetmişaltı seneden beri uygulanan Muhasebei Umumiye Kanununu değiştirdik. Yetmişaltı seneden beri kamu malî yönetimini o kanunla idare ediyorduk. Şimdi, Avrupa Birliğine uyan, çağdaş, ileri ülkelerin aynısı kanunu getirdik ve bununla beraber, bakınız, bu sene bütçede çok değişiklikler yaşıyoruz.

Nedir değişiklikler; bir defa bu sene ilk defa çok yıllı bir bütçe yaptık. Üç yıllık bütçe yaptık. Vatandaşlarımızın bazıları da soruyor; merak ediyorlar diye söyleyeyim; üç yıllık bütçede, biz, şimdi 2006 yılını konuşuyoruz, diğer 2007, 2008 konuşulmuyor diyor. O bütçelerimizi de cetveller halinde ekledik; yani, Türkiye, 2007 yılında da 2008 yılında da nerelere ne kadar yatırım yapacak, nerelere ne kadar para verecek, hangi bakanlıkların harcamalarını öne çıkaracak, ne kadar okul yapacak, ne kadar yol yapacak, ne kadar baraj yapacak ve bunlar için kimlerden ne kadar vergi toplayacak; bunların hepsini bir bir yazıyoruz. Artık, önünü göremeyen Türkiye, üç yıllık bütçe yapıyor. Üç yıllık bütçe yapıyor ne oluyor; artık, herkes Türkiye'ye diyor ki, burası artık istikrara kavuşmuştur, politikası güvene kavuşmuştur, siyasetinde istikrar vardır, ekonomisinde istikrar vardır; bu ülkeyle münasebetlerinde herkes ona göre davranıyor.

İşte, borç alırken 60'larda, 70'lerde borç alabilen Türkiye, şimdi, artık, 13'ler seviyesinde borçlanabiliyor. Yüzde 1 seviyesindeki, bütçede… Bak, bugünlerde, faizi yüzde 1 düşürmenin manası, 2-2,5 milyar dolar şu milletin cebine para koymak demek; bunu bilin. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Burada kalkıp da, o vergi şöyle olmuş da bu vergi bilmem ne olmuş da, böyle boş hesap yapmayın; bu, hesap meselesidir.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Cebindekileri almayın da vatandaşın!..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Hiç merak etme!..

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Alıyorsunuz, alıyorsunuz!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bakınız şimdi, Türkiye'nin haline bakın. Almanya vergilerini yükseltiyor, Türkiye vergi düşürüyor; buna bakın siz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Dolaylı vergi yüzde 20 Sayın Bakan!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bak ne hale geldi; AK Parti Hükümetleri sayesinde Türkiye ne hale geldi…

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Suda KDV yüzde 18!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bunları, millet gayet iyi takip ediyor…

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Asgarî ücretli de takip ediyor!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - …ve bunları da gayet iyi değerlendiriyor; değerlendirmelerini ona göre yapın.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Millet not düşüyor, not düşüyor!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Biz, muhalefetten, gelip bizi methetmesini beklemiyoruz. Zaten sizin methinize de ihtiyacımız da yok; ama, gelin de doğruları söyleyin. (AK Parti sıralarından alkışlar)

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Bir şey yapmıyorsunuz ki!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Maliye Bakanına gelip de burada çamur atmakla elinize bir şey geçmez arkadaş; şu neticelere bakın allahaşkına!

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Hangi netice!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Deminden beri ne anlatıyoruz?!

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Hiçbir şey anlatmadınız ki!.. Hiçbir şey anlatmadınız ki!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Allah allah! İstersen bir daha döneyim anlatayım yani. (CHP sıralarından gürültüler)

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Gerçeği anlatmıyorsunuz ki! Ne kadar borçlandı Türkiye?

BAŞKAN - Sayın Ercenk… Sayın Ercenk, lütfen…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, tabiî, oturduğunuz yerden konuşmak kolay, gelin de bu işleri yapın.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Ayakta da konuşuruz…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Lafla peynir gemisi yürümez. Burada, performans demek, tatbikat demektir. Bakın bakayım tatbikata, lafı bırakın, tatbikata gelin bakın.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Ne kadar borçlandı Türkiye?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, muhalefet yapıyorsunuz, ben de zannettim ki, ya bu muhalefeti öğrendiniz artık!

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Yatırım indirimini kaldırdınız… "Yatırım" diyordunuz demin…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Yani, orada otura otura, bu muhalefeti güzel de yapacağınızı zannediyorum, onu da yapamıyorsunuz kardeşim ya! (CHP sıralarından gürültüler)

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Sonbaharda görürsünüz siz!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, Sayın Hocamız, geldi, bizim saygımız var; "efendim, bu konuştuğumuz bütçe, 5018 sayılı Kanuna aykırı, Kanun da işte kabul edildi; ama, Sayın Reisicumhur daha tasdik etmedi" dedi, bilmem ne… Halbuki, Resmî Gazetede bugün yayımlandı.

Değerli Hocam, sabah kahvaltısından önce Cumhuriyet Gazetesi okuyacağına, biraz da Resmî Gazeteye bak be kardeşim ya! (AK Parti sıralarından alkışlar) Şimdi, ben ne yapayım yani!

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Cumhuriyet Gazetesinden rahatsızlığın mı var?!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Resmî Gazete de burada; çünkü, siz, normal vatandaş gibi değilsiniz; siz, burada, gelip siyaset yapıyorsunuz; burada, gelip bütçeyi konuşuyorsunuz. Adam, ara sıra da bakar şu Resmî Gazeteye ne olmuş diye.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Vatandaş adına siyaset yapıyoruz…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Laf atmak değil, gelin de okuyun biraz yani. (CHP sıralarından gürültüler) Yapmayın bunu. Ciddî muhalefet lâzım. Bize ciddî muhalefet lâzım, millete…

OSMAN KAPTAN (Antalya) - Bize de ciddî iktidar lâzım…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, bakınız, ben size söyleyeyim. İlk defa, işte, şu hükümet geldi, 70 000 dershaneyi yaptı arkadaş. Yaptı mı yapmadı mı; söyleyin. (AK Parti sıralarından alkışlar; CHP sıralarından gürültüler)

OSMAN ÖZCAN (Antalya) - Vatandaş yaptı…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bırakın şimdi…

Efendime söyleyeyim, 5 000 yolu bilfiil yaptı, 1 635 kilometre de tekrar yapılıyor, ilave ediliyor. Yaptı mı yapmadı mı; söyleyin…

OSMAN ÖZCAN (Antalya) - Vatandaş yaptı…

MUHARREM İNCE (Yalova) - Büyük derslikleri ortadan ikiye böldünüz…

HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Sayın Bakan, derslikleri siz mi yaptınız?! Siz mi yaptınız?!.

OSMAN ÖZCAN (Antalya) - Sayın Bakan, siz mi yaptınız!.. Halk yaptı; çoğunluğu bağış.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Derslikleri ortadan böldüler mi bölmediler mi?!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Yaptı… Yapılanları görün. Yapılanları görün,  gelin bir de burada teşekkür edin.

Bir de bir şey söyleyeyim, benim de kıymetimi bilin ha! (AK Parti sıralarından alkışlar) İkide bir, bana, öyle, yerli yersiz çamur atmayın.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Eğleniyoruz burada, iyi oluyor!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şu bütçe, Türkiye maliye tarihindeki bütçenin ne haline geldiğini görün ve benim kıymetimi bilin.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Onu AKP'liler bilsin Sayın Bakan; onlar da biliyorlar zaten!..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Neyse, öğrenirsiniz; millet bilsin.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Bizim bilmemize ihtiyaç yok, arkadaşlar biliyorlar.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Kıymetinizi bildiğimizden, 4 defa af çalışıyoruz!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakınız, ben size bir şey daha söylemek istiyorum. Bir ülkenin gelişmiş ülke ve geri kalmış ülke olmasının kriterlerinden bir tanesi de, o ülkede, serbest piyasa ekonomisi tam olarak çalışıyor mu çalışmıyor mu, ona bakılır.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Rekabet Kurulu çalışıyor mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Çalışıyor…(AK Parti ve CHP sıralarından gülüşmeler)

Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; Türkiye'de, maalesef, geçen seneye kadar, Avrupa Birliği kriterlerine göre serbest piyasa ekonomisi yoktu. Serbest piyasa ekonomisinden bahsetmeye kalkan bazı arkadaşlar var; doğru dürüst baksınlar.

NAİL KAMACI (Antalya) - Ne bu?!.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Avrupa Birliği kriterlerine göre, rekabete dayalı serbest piyasa ekonomisi Türkiye'de yoktu; neden; çimentoyu da devlet yapıyor, kâğıdı da devlet yapıyor, şekeri de devlet yapıyor, efendime söyleyeyim, traktörü de devlet yapıyor, onu da devlet yapıyor…

MUHARREM İNCE (Yalova) - Mısırı kim ithal ediyor?!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Haa, şimdi, Türkiye'de bir özelleştirme gereği vardı. Serbest piyasa ekonomisini geliştirmeden, gelişmiş ekonomiden bahsedemezsiniz, mümkün değildir. Bakın diğer ülkelere, bizim doğumuzdaki ülkelere, oralarda gelişmemiştir bu.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Gelişmişlik ile ilgisi yok Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bakın, Batı'daki ülkelere, oralarda gelişmiştir.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Gelişmişlik ile; serbest rekabetin hiçbir ilgisi yok.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Öğreneceksiniz yavaş yavaş; ne yapalım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Fert başına millî gelir önemli.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bakın, şimdi, bunu ben söylemiyorum, Avrupa Birliğinin kriterlerine bakın, OECD'nin kriterlerine bakın.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Siz Batı taklitçisi misiniz?!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - OECD'nin kriterlerine bakın, görün. Türkiye'nin, şimdi, derecelendirmesi niye ikide bir artıp duruyor? Türkiye, artık, normalleşmeye başlıyor.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Sizi gidi Batı taklitçileri sizi…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Türkiye'de serbest piyasa ekonomisinin kurulması özelleştirmelerin yapılmasına bağlıdır. Özelleştirmeleri yapmadan; yani, devleti ekonomik faaliyetlerden kurtarmadan, serbest piyasa ekonomisini kuramazsınız ve özelleştirmenin faydası Türkiye tarafından eskiden keşfedilmiş; yeni değil. Bakıyorsunuz, etrafımızdaki bütün ülkeler özelleştirmelerini tamamlamışlar. Komünist ülke dediğimiz ülkeler bile özelleştirmelerini tamamladılar, Avrupa Birliğine üye oldular; biz, yirmi seneden beri özelleştirmeyi sakız gibi ağzımızda çiğneyip duruyoruz; hiçbir özelleştirme yapılamadı. Yirmi senede yapılan… Yirmi senede, belki, 20 tane hükümet değişti; belki, ondan daha fazla bakan değişti; ama, özelleştirmede aldığımız mesafe 8 milyar dolar hepsi, yirmi senede.

OSMAN KAPTAN (Antalya) - Harcadığımız para?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Harcadığınız paranın da haddi hesabı yok o zaman; topladığınızdan fazla gitti ona.

Şimdi, işte, bak, AK Parti farkını anlatıyorum. Bu, AK Partinin farkı. İsterseniz dağıtırım bunları.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Tek fark bu kadar mı?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Üç yıllık süre içerisinde ki, bu üç yılın bir yılını, iki yılını hazırlıklarla geçirmek mecburiyetinde kaldık, altyapımızı tamamlamak mecburiyetinde kaldık; bazı mevzuatlarımızı değiştirmek mecburiyetinde kaldık, insan kaynaklarımızı ona göre dizayn etmek mecburiyetinde kaldık ve sonunda, yapmış olduğumuz özelleştirmenin bu üç yıl içerisindeki toplamı 32 748 000 000 dolar arkadaş. (AK Parti sıralarından "Bravo, var ol" sesleri, alkışlar) Haydi bakalım…

Bu milletin bu kadar imkânları var, bu milletin bu kadar imkânları var; siz bu milletin imkânlarını görmeyin, gidin borç alın, efendime söyleyeyim, milyarlarca dolar faiz ödeyin… İşte, sizin farkınız bu, bizim farkımız bu. (AK Parti sıralarından alkışlar)

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Ofer'den alacağınız para buna dahil mi?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Hiç konuşmayın…

Efendim neymiş; Bakan Bey falancayla konuştu mu, fişmanca… Konuşurum tabiî ya, ne var, sana mı soracağım konuşurken?! Falanca yatırımcı gelmiş, beyefendi, konuşabilir miyim diye size mi soracağım? (CHP sıralarından gürültüler)

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Tabiî, bize soracaksın!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Konuşurum arkadaş, bu milletin Maliye Bakanıyım ben! Gelenle de konuşurum, gidenle de konuşurum. (AK Parti sıralarından alkışlar) Bakın, ben size bir şey söyleyeyim…

MUHARREM İNCE (Yalova) - Şeffaf konuşacaksın, şeffaf…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şeffaf…

MUHARREM İNCE (Yalova) - Türkiye Cumhuriyeti babanın çiftliği değil, hesap vereceksin! Babanın çiftliği mi Türkiye!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Hesap da veririm, hepsini veririm. Bakın, ben size söyleyeyim…(AK Parti sıralarından alkışlar)

MUHARREM İNCE (Yalova) - Hesap vereceksin tabiî, kapalı kapılar ardında görüşmeyeceksin!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen… Sayın milletvekilleri, lütfen…

MUHARREM İNCE (Yalova) - Geceyarısı görüşmeyeceksin, açıktan konuşacaksın.

ATİLLA KART (Konya) - Gizli görüşmeyeceksin!

MUHARREM İNCE (Yalova) - "Sana mı soracağım" diyorsun; tabiî soracaksın! (CHP ve AK Parti sıralarından gürültüler)

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Millete veririz hesabını…

AHMET IŞIK (Konya) - Hesabı millete veririz, millete…

MUHARREM İNCE (Yalova) - Biz de milletiz.

ATİLA EMEK (Antalya) - Buraya, buraya, Parlamentoya hesap vermek durumundasın! Bakan, Parlamentoya hesap vermek zorunda! Ne demek!.. Burada milletin vekilleri var, elbette, bize hesap vereceksin!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Arkadaş, benim odayı… (CHP ve AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın İnce… Sayın Emek… Sayın Emek… Sayın Kart… Sayın Özçelik, lütfen… Lütfen, arkadaşlar, Sayın Bakanı dinleyelim.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, benim Maliye Bakanlığını bilirsiniz, oda geniş; kapının arkasında niye konuşayım ben yahu, koltuklarda oturur konuşurum kardeşim! Ne var?..

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Saat kaçta?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - İstediğim saatte konuşurum ben, bu bir.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Saat kaçta konuşuyorsun?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - İkincisi, bakın, bir şey söyleyeyim; ihaleler… (CHP sıralarından gürültüler)

MUHARREM İNCE (Yalova) - Maliye Bakanısın, oğlun ne bakanı?!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Oğlumu hiç karıştırma, onunla alakası yok, yalancılıkla… Yalancının mumu yatsıya kadar söner, bak, ben sana söyleyeyim.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Soralım mı oradan bir arkadaşa?!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bu kadar açık, milletin huzurunda, herkesin huzurunda ihale yapıldığı görülmüş mü kardeşim ya?! (AK Parti sıralarından gürültüler)

Şimdi…

ATİLA EMEK (Antalya) - Nerede yapılacak ihale Sayın Bakan?

MUHARREM İNCE (Yalova) - Arkadaşların alkışladığına bakmayın, onlar da bizim gibi şikâyetçi!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Gördük nerede yapıldığını, zarfların nerede açıldığını gördük biz. Onun için, onları unutturmak için o amblemlerini sarıdan yeşile çeviriyorlar; ama, amblemi kırmızıya çevirsin onlar.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Onlara söyle, bize değil; bizimle ilgisi yok.

ATİLA EMEK (Antalya) - Tansu Çiller'in açtığı gibi!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Haa, ona göre. Öyle kalkıp da, boş konuşup da, bana çamur atmakla hiçbir şey elde edemezsiniz! Benim alnım da açıktır, kafam da diktir arkadaş, bunu bilin! (AK Parti  sıralarından alkışlar; CHP sıralarlından gürültüler) Birtakım mecmualarda  yalanlar yazmakla bir yere varamazsınız; onların tamamı yalandır! Yok, birisini davet etmişim de… Uydurma mektuplarla falan kimse karşıma çıkmasın; yalandır, tekzibi gönderiyorum, yayınlamıyorlar. Dalga geçmesinler. (CHP sıralarından gürültüler)

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Oferlerle 152 000 0000 dolar…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar…(Gürültüler)

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Ne konuştuğunu anlat!

BAŞKAN - Sayın Bakan, lütfen, Genel Kurula hitap ediniz.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Kaç defa af tasarısı hazırladınız siz?! Sayın Bakan, kaç tane af tasarısı hazırladınız kendiniz için?!

BAŞKAN - Sayın Ercenk, lütfen, efendim…

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Gerçekleri söylesin Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hayır… Bakınız, sadece Sayın Bakana değil, bütün tur görüşmelerinde itirazlarınız sürüyor, lütfen, istirham ediyorum… Hayır, dinleyelim, gerekirse konuşuruz... Lütfen, istirham ediyorum Sayın Ercenk…

MUHARREM İNCE (Yalova) - Eşinizin Hong Kong biletini kim ödedi?

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Kanunu kim çıkarttı size Sayın Bakan?! Kutman mektup yazdı mı sana?!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar..  (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Saygıdeğer arkadaşlar, lütfen, dinleyelim…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, önemli bir hususu daha açıklamak istiyorum değerli arkadaşlar. Bakınız, şimdi biz Hükümet olarak fakir fukaraya, garip gurebaya önem veren bir hükümetiz..

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Kaç kere af çıktı sana Sayın Bakan?!

NAİL KAMACI (Antalya) - Garip gureba ölmüş, haberin yok!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN(Devamla) -  …ve bizim yapmış olduğumuz iyileştirmeleri bu millet biliyor. Şimdi, ilk defa bu milletin kişi başına düşen gayri sâfi millî hâsılası 5 000 dolara çıktı. (AK Parti sıralarından alkışlar) Çok iyiydiniz de, şimdiye kadar neden 2 000 dolarlara düşürdünüz milletin gayri sâfi millî hasılasını?(CHP ve Anavatan Partisi sıralarından gürültüler)

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Refahyol Hükümetine soracaksın Sayın Bakan.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - 5 000 dolar verin memura o zaman!

NAİL KAMACI (Antalya) - Hepsi sizin işiniz!..

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri… Sayın Kamacı, lütfen…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Üç senede Türkiye Cumhuriyeti tarihinde görülmemiş bir gelir artışı oluyor Türk Milletinin refah düzeyinde; 2 misli artıyor. Biz geldiğimizde bu milletin gayri safî millî geliri aşağı yukarı 160-170 milyar dolarlara düşmüştü.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Döviz kurundan kaynaklanıyor o!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -  Şimdi, 360 milyar dolar; bu senenin sonunda 357-360 milyar dolar. Kişi başına düşen geliri 2 misli artırdık, 5 000 dolar oldu. Bundan herkes nasibini alıyor.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - O zaman, memurlara da 2 kat zam verin.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - İşçilere de 2 kat verin o zaman.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Tabiî…

Bakın, ben, şimdi, en düşük memur maaşı biz geldiğimizde neydi, asgarî ücret neydi, bunları anlatacağım, yine, şimdi söyleyecekler. Şimdi rakamlar veriyorum, misaller.

ATİLA EMEK (Antalya) - Memurlar da dinliyor zaten.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Şu simit hesabını bir yapsan diyorum, simit ile çay hesabını…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Ekmek, ekmek…

MUHARREM İNCE (Yalova) - Simit ile çay hesabını yapsan…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bismillah, ekmekten başlayalım. En düşük memur maaşı, bizim geldiğimize göre, şimdi yüzde 23 daha fazla ekmek alıyor aynı parasıyla.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - "Gelir 2 kat arttı" diyorsunuz, onda da 2 kat artması lâzım…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Tozşeker; yüzde 12 daha fazla tozşeker alabiliyor. En düşük memur maaşıyla bu.

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Buğday ile mazotu söyle…

AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) - Tarım ürünleri?!.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Ayçiçeği yağı; yüzde 46,5 daha fazla ayçiçeği yağı alabiliyor.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Mazotu ne kadara alıyor?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Margarini yüzde 35 daha fazla alıyor.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Ne kadar tüpgaz alıyor, tüpgaz?

AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) - Çiftçiyi bitirdiniz…

BAŞKAN - Sayın Küçük, lütfen…

MUHARREM İNCE (Yalova) - Ne kadar mısır alıyor, mısır?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Beyaz peynir; yüzde 60 daha fazla beyaz peynir alıyor. (AK Parti sıralarından alkışlar)

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Mısır?..

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Tüpgaz ne kadar Sayın Bakan?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Hani, buraya çıkıp da, etten bahsediyorsunuz, başka şeyden bahsediyorsunuz… Rakamlar burada.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Tüpgaz ne kadar Sayın Bakan? Tüpgaz diyorum…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Gelelim asgarî ücretliye; bu rakam var.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Kaç çiftçi alıyor, kaç çiftçi alıyor?

N. GAYE ERBATUR (Adana) - İşçi ne alıyor?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Ekmeği yüzde 58 daha fazla alıyor asgarî ücretli şimdi. Ayçiçeği yağını yüzde 88 daha fazla alıyor. Tozşekeri yüzde 43 daha fazla alıyor.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Ne kadar tüpgaz alıyor Sayın Bakan? Tüpgaz, tüpgaz... Mazot ne kadar?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, asgarî ücretle… "Benzin  ne kadar" diyor.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Benzin demiyorum, tüpgaz diyorum…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Asgarî ücretli ne benzin harcıyor ha?! Asgarî ücretlinin benzini…

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Tüpgaz diyorum Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Yoksa, onun benzin parasının artışını asgarî ücretliye mi yüklemeye kalkıyorsunuz?

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Tüpgaz, tüpgaz…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bırakın bunları. Hepsi burada.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Bakan, tüpgazı soruyorum, siz benzin diyorsunuz; topu taca atmayın, tüpgazı söyleyin.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, en düşük memur, ancak 2 maaşıyla 1 buzdolabı alıyordu, şimdi 1 maaşıyla buzdolabı alıyor arkadaş. (AK Parti sıralarından alkışlar)

N. GAYE ERBATUR (Adana) - Ne buzdolabı alması; alamıyor, alamıyor…

MUHARREM İNCE (Yalova) - Sen işini bilen memurdan söz ediyorsun! İşini bilen memur o! Öyle memur yok…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bırak sen… Rakamlar burada, çamaşır makinesi de böyle, fırını da böyle, mobilyası da böyle, hepsi böyle.

Şimdi, bir şey daha söyleyeceğim. Bakınız, şimdi, biz, dargelirli vatandaşımıza kira öder gibi, konut veriyoruz. Veriyor muyuz vermiyor muyuz? (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

MUHARREM İNCE (Yalova) - Bravo (!)

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Hani, nerede!

MUHARREM İNCE (Yalova) - Arkadaşlara veriyorsun galiba! Herhalde alanlar var orada!..

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Alanlar orada!

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Sayın Bakan, muhalefet de bize katıldı, veriyorsunuz!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Veriyoruz, haa, tamam, yazın bunu, veriyoruz. (CHP sıralarından "Bravo, nur ol(!)" sesleri)

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Sayın Bakan, tuttuğunuz altın olsun(!)

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, haa, tamam. Bu evi bu vatandaşımıza biz veriyoruz arkadaş! Hiç… Hiç… Hiç şey yapmayın. (CHP sıralarından gürültüler)

MUHARREM İNCE (Yalova) - Grubunuz bile dinlemeye gelmiyor sizi; 350 kişisiniz, diğerleri gelmiyor buraya.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bütçemizde en büyük payı Maliye… Millî Eğitim Bakanlığına veriyoruz.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Maliyedir, Maliyedir o!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bakınız, şimdi, hastaneleri birleştirdik mi birleştirmedik mi? (AK Parti sıralarından "Birleştirdik" sesleri) Kuyruklar kaldı mı, nerede! İlaç için… (CHP sıralarından "Oo" sesleri, gürültüler)  İlaç alamıyordunuz ya! Vatandaş, hasta vatandaş, SSK'da ilacını alamıyordu, ilacını. Şimdi, herkes eczaneye gidiyor, ilacını anında alıyor, insan gibi anında alıyor. (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…

MUHARREM İNCE (Yalova) - Vatandaş evde, randevu alamadığı için evde, hastaneye gelmiyor ki adam! Hastaneye gelemediği için kuyruk evde!

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Hastanelerde temizlik işçisi ameliyat yapıyor!

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Sayın Bakan, ayıp ya, bu kadar da abartı olmaz!

BAŞKAN - Sayın Tandoğdu…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, iktidara geldiğimizden bu yana tesis ettiğimiz ve giderek güçlenen istikrar ortamının olumlu sonuçları, yediden yetmişe bütün vatandaşlarımızın günlük yaşantısına her geçen gün daha fazla oranda yansımaktadır. Bu, bir gerçektir.

MUHARREM İNCE (Yalova) - 7 yaşındaki çocuklar ne oluyor Sayın Bakan?!.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bu olumlu tablonun oluşmasında en önemli katkının da, malî disiplini esas alan maliye politikasına ait olduğu yerli ve yabancı tüm ilgililer tarafından kabul edilmektedir. (AK Parti sıralarından "O kadar" sesi)

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Nerede, hani!

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Kim söylüyor onu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Sen hariç, herkes.(AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gülüşmeler)

MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Bakan, seninle birlikte gidelim mi yarın?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bütçe açıkları konusunda elde ettiğimiz başarı hiçbir tereddüte yer bırakmayacak derecede aşikârdır.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Söylediklerine ancak kendin inanıyorsun!

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Kim yazdı onları?!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Gören gözlere tabiî. Bunlar, gören gözlere…

OSMAN KAPTAN (Antalya) - Yalan rüzgârı, yalan…

AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) - Gören gözler hep yukarıya bakıyor, aşağı baksın Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Fazla geriye gitmeye gerek yok. Daha geçen yıl bu kürsüde yaptığım konuşmada, 2004 yılında bütçe açığının gayri safî millî hâsılaya oranının yüzde 7 olarak gerçekleşeceğini beklediğimizi ve hedefimizin, bu oranı AB kriteri olan yüzde 3'ün altına çekmek olduğunu ifade etmiştim. Biz bunu söylerken, çoğu kimse, yüzde 3 oranının 2007-2008 yıllarında dahi yakalanabileceğine ihtimal vermiyordu. İşte, bir yıl geçmeden bu hedefi yakaladık.

HASAN KARA (Kilis) - Biz hayalleri gerçekleştiriyoruz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - AK Parti Hükümetlerinin farkı da zaten buradan kaynaklanmaktadır; başkalarının hayal dahi edemediği hedefleri bir bir gerçekleştirmek. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Bakanım, telefon geliyor; vatandaş canından bezmiş. "Onun alnı açık ya, oraya bir tokat vursan, suç olur mu" diyor. Ben de, "suç olur, yapamam" dedim.

BAŞKAN - Sayın İnce, lütfen…(AK Parti sıralarından "Ayıp ayıp! Sözünü geri alsın" sesleri, gürültüler)

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla)  - Kötü söz sahibine aittir arkadaşlar.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Terbiyesizlik etme!..

Böyle terbiyesizlik olmaz Sayın Başkanım. Özür dilesin…

Terbiyesiz herif!..(AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın İnce…

MUHARREM İNCE (Yalova) - Ben demiyorum, telefon öyle diyor.

AHMET YENİ (Samsun) - Ayıp ayıp!..Çıksın dışarı… (AK Parti sıralarından "Özür dilesin" sesleri, gürültüler)

BAŞKAN - Bir dakika arkadaşlar… Sayın Koca… Bir dakika… Bir dakika…

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Hadi çıkıp vursana, bir denesene!..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar…Oturun… Oturun… Oturun…

AHMET IŞIK (Konya) - Özür dilesin Sayın Başkan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar…

BAŞKAN - Sayın Bakanım, bir beş saniyenizi rica edeyim…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Tamam.

AHMET IŞIK (Konya) - Ayıp ayıp! (AK Parti sıralarından gürültüler)

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Adam hakaret ediyor, edepsizlik ediyor burada.

BAŞKAN - Sayın milletvekili arkadaşlarım, bir şey söylemek için sizi ikaz ediyoruz.. Lütfen…

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Sayın Başkan, ağzını kapatın, atın dışarı!

BAŞKAN - Sayın Gündüz… Sayın Gündüz, arkadaşları ikaz ederseniz bir şey söyleyeceğiz. Lütfen…

Saygıdeğer arkadaşlarım… (Gürültüler)

Sayın Varan, lütfen oturur musunuz. Sayın Varan, lütfen…

MUHARREM İNCE (Yalova) -  Vatandaş demiştir…

AHMET YENİ (Samsun) - Sayın Bakan verir cevabını!

BAŞKAN - Sayın Fatsa… Sayın Yeni…

ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum) - Dağ başı mı burası?!

BAŞKAN - Saygıdeğer arkadaşlarım, birkaç saniye sabırlı olur musunuz lütfen, istirham etsem size.

Sayın İnce, ifadelerinizi ben de duydum. Doğrusu, bu ifadeleri, yakinen tanıdığım bir arkadaş olarak, bir milletvekili olarak size yakıştıramadığımı ifade etmek isterim.

EYÜP FATSA (Ordu) - Yakışır, yakışır!

BAŞKAN - Bu, hiç yakışan bir ifade olmamıştır. Lütfen, bu sözlerinizi tashih ediniz ve geri alınız.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Başkan… Sayın Başkan…

BAŞKAN - Yani, size öyle bir telefon gelebilir; onu söyleyen insana o yakış… Ama, bu ifade, size, bir milletvekiline yakışmamıştır. Lütfen, lütfen…

MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Başkan, ifade bana ait değildir, vatandaşa aittir.

BAŞKAN - Sayın Koç, lütfen arkadaşımızı ikaz edelim, bu ifadesini geri alsın.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Vatandaşa aittir ifade, bana ait değildir.

AHMET IŞIK (Konya) - Ayıp ayıp!

BAŞKAN - Hayır, vatandaşın her ifadesi burada söylenmez; lütfen…

MUHARREM İNCE (Yalova) - Ben onun vekiliyim.

BAŞKAN - Sayın İnce, istirham ediyorum, bu ifadenizi geri alınız.

AHMET IŞIK (Konya) - Geri alsın Sayın Başkan! Ayıp!

MUHARREM İNCE (Yalova) - Benim ifadem değildir, geri alacak bir şey yok Sayın Başkan.

BAŞKAN - Ama, buraya intikal ettiren sizsiniz. İstirham ediyorum…

MUHARREM İNCE (Yalova) - Ben, aktardım sadece; ifade bana ait değildir. Geri alacak bir şey yok; sadece aktardım.

BAŞKAN - Olmaz… Sayın Koç…

MUHARREM İNCE (Yalova) - Şaka amaçlı söylenmiş de olabilir; çok seviyor da olabilir Bakanı.

AHMET IŞIK (Konya) -  İçtüzüğü işletin Sayın Başkan!

İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) - Sayın Başkan, bize gelen telefonları biz de burada söylesek…

EYÜP FATSA (Ordu) - İçtüzüğü uygulayın.

BAŞKAN - Sayın Koç, Grup Başkanvekili olarak istirham ediyorum. Sayın İnce ifadesini geri almazsa, başka birkısım tedbir uygulamak zorunda kalacağım. Lütfen…

MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Lütfen… Sayın İnce, lütfen…

MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Başkan,  açıklamama izin verir misiniz.

BAŞKAN - Buyurun.

 MUHARREM İNCE (Yalova) - Tabiî ki, Sayın Bakana, ya da bir sayın milletvekiline, ya da sıradan bir insana, hiç kimseye, onsekiz yıl öğretmenlik yapmış, hiç öğrenci dövmemiş, hiç kimseye… (AK Parti ve CHP sıralarından gürültüler)

Bir dakika…

BAŞKAN -  Sayın Kamacı, lütfen… Arkadaşlar, bir dakika… Arkadaşlar, lütfen…

Evet?..

MUHARREM İNCE (Yalova) - … hiç kimseye şiddet uygulanmasına taraftar değilim; ancak, buradaki amaç, burada vatandaşın söylemek istediği şudur… (AK Parti sıralarından gürültüler)

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sen kim oluyorsun?!

MUHARREM İNCE (Yalova) - Vatandaşın söylemek istediği, Bakanın insanları yanılttığı, kandırdığı; 2,5 milyar dolar paranın vatandaşın cebine girmediği; sinirlendiği, bunu da ifade etmemi söyledi. Ben de bunu söyledim.(Gürültüler)

AHMET IŞIK (Konya) - Özür dilesin Sayın Başkan…

İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) - Sayın Başkan, öğrencilere böyle mi örnek oluyor?!

BAŞKAN - Sayın İnce…

Arkadaşlar… Arkadaşlar, lütfen, bakınız…

AHMET IŞIK (Konya) - İçtüzüğü işletin Sayın Başkan…

BAŞKAN - Oturur musunuz, lütfen… Sayın milletvekilleri… Arkadaşlar, oturur musunuz lütfen… Sayın milletvekilleri, lütfen, yerlerinize oturur musunuz; istirham ediyorum…

Sayın Yüksektepe…

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, Grup Başkanvekili olarak söz istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Koç, Grup Başkanvekili olarak, bakınız, milletvekili arkadaşımızın söylediği söz incitici bir sözdür ve Muharrem Bey, şu ana kadar da sözünü geri almamıştır. Vatandaşların her birisi, her birimize çeşitli şekillerde telefon edebilir; ama, bu ifadeleri… (AK Parti sıralarından gürültüler)

Arkadaşlar, lütfen…

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - O da belli değil Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu, lütfen… İstirham ediyorum yani…

İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) - Böyle bir sözü tasvip etmemiz mümkün değil…

BAŞKAN - Ayaktaki arkadaşlarımız, lütfen, otursunlar. Arkadaşlar, ayakta durarak bir şey halledemeyeceğiz. Lütfen…(AK Parti sıralarından gürültüler) Sayın milletvekilleri, lütfen…

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen, oturur musunuz…

Buradaki ifade, Mecliste bir milletvekili arkadaşımıza, benim de yakinen tanıdığım -kendisi de zikretti- bir öğretmen arkadaşımıza yakışan bir tutum olmamıştır. Bu ifadesini lütfen geri alsın ve görüşmelere devam edelim; yakışan bir şey olmamıştır.

Grup Başkanvekili olarak sizden de istirham ediyorum.  Sayın İnce de arkadaşımız, kardeşimiz, ondan da istirham ediyorum:

Sayın İnce, lütfen, tashih eder misiniz bu ifadeyi.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, açın benim mikrofonumu. Ben, Grup adına…

BAŞKAN - Hayır. Önce, Sayın İnce'den istirham edeyim.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, ben konuşabilir miyim. Ben de Grup Başkanvekili olarak konuşabilirim.

BAŞKAN - Ama, konuşmayı yapan Sayın İnce'dir.

Sayın İnce, istirham edeyim…

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, ben de Grup Başkanvekili olarak konuşabilirim.

BAŞKAN - Ama, önce Sayın İnce'ye, sonra size vereyim.

Muharrem Bey, Sayın İnce; buyurun.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Vatandaş yeniden mesaj çekmiş. "Sözümü değiştirdim, öp o zaman" diyor, "başından bir öp" diyor. (AK Parti sıralarından gürültüler)

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, o söylenilen sözün karşılığı bu değildir!..

BAŞKAN - Arkadaşlar… Saygıdeğer arkadaşlarım, oturur musunuz…

Sayın Koç, sizin mikrofonunuzu da açtıracağım.

Lütfen, bu ifadeyi tashih edelim. Bu şekilde bir ifade olmaz, böyle, görüşmelere devam edemeyiz. İstirham ediyorum…

Sayın Koç, buyurun efendim.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Öncelikle…(Gürültüler)

BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen oturunuz…

Sayın Kamacı, istirham ediyorum… Lütfen…

Arkadaşlar, sakin olalım, herhangi bir şey yok; belki espri mahiyetinde bir olaydı; ama, onu tashih edeceğiz; lütfen…

Buyurun Sayın Koç.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Bütçe görüşmeleri oldukça yorucu geçiyor ve sondan iki gün evveline kadar geldik. Şimdi, burada, muhalefet, sabah, konuşmalar sırasında, bütçeyle Maliye Bakanlığıyla ilgili ve ilgili birimleriyle ilgili görüşlerini açıkladı; bir kısmına Sayın Maliye Bakanı katıldı ve Sayın Maliye Bakanı, her zamanki konuşma üslubu içerisinde -bana da çok telefon geldi, sizlere daha farklı gelmiş olabilir- halkın yaşadığı sıkıntılarla sanki, böyle, çok onlara uzakmış gibi bir konuşma şeyi, gerçekten vatandaşa birtakım tepkiler doğuruyor. (AK Parti sıralarından "Yok öyle bir şey" sesleri, gürültüler)

Efendim, müsaade ederlerse konuşacağım Sayın Başkan.

HASAN KARA (Kilis) - Sayın Başkan, tashih etsinler!

BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen…

HALUK KOÇ (Samsun) - Yani, bir iktidarın demokrasi içerisinde biraz hazımlı olması lâzım. Ben, Grup Başkanvekili olarak bir açıklamada bulunuyorum. Şimdiye kadar da sizi tahrik edecek, sizi üzecek bir açıklamada bulunmadım değerli arkadaşlarım, biraz müsaade edin. (AK Parti sıralarından gürültüler)

HASAN KARA (Kilis) - İki kelime, Sayın Koç!

HALUK KOÇ (Samsun) - Ama, müsaade edin; müsaade etmiyorsunuz ki!

BAŞKAN - Arkadaşlar, dinleyelim… Gerekirse, İktidar Partisinin de Grup Başkanvekilleri vardır; o arkadaşlarım da açıklama yaparlar. Lütfen sakin olalım.

HALUK KOÇ (Samsun) - Şimdi, Sayın Maliye Bakanının kendine has esprili bir üslubu var; o üslup sırasında, vatandaşları, çeşitli açılardan sıkıntı çeken yurttaşlarımızı zaman zaman üzdüğü de olmuştur.

HASAN KARA (Kilis) - Sayın Başkan, bu mu açıklama?!

HALUK KOÇ (Samsun) - Burada, Sayın İnce'nin -bir ara ben Grupla ilgili birtakım işler için dışarı çıktığımda, ifade ettiği şeyi daha sonraki tartışmalar boyutunda arkadan izledim- kastını aşmış bir ifade olabilir; onu, kendisi de aynı esprili üslupla geri aldığını söyledi. Yani, burada, bağırarak, çağırarak… Sayın Maliye Bakanının, toplumun değişik kesimlerine dönük çeşitli esprilerle yaptığı açıklamaları da biz unutmuş değiliz.

Yani, burada, kastını aşan bir olay varsa, olayın bu açıklamadan sonra kapanmış olması gerekiyor; yani, sükûnetle görüşmelerin geri kalan kısmına devam edebiliriz. Ben, bunu ifade ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Fatsa, kısa olarak size söz vereceğim.

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Sayın Bakan kürsüde; böyle bir uygulama olmaz ki!

BAŞKAN - Saygıdeğer arkadaşlarım, şunu ifade etmek istiyorum; konuşmalar sırasında zaman zaman hoşumuza gitmeyen veya bizim değerlendirdiğimiz ekonomik değerlerin, sosyal değerlerin, insanî değerlerin dışında, uzlaşamadığımız konular olabilir; ama, bunları ifade etmenin bir yeri vardır; bu da, kürsüdür. Kürsüde, muhalefetin ve iktidarın konuşma hakları vardır; şahıslar adına konuşma hakları vardır. Arkadaşlarımız, bunu, burada değerlendiriyorlar. Diğer değerlendirilecek husus da, seçimde milletin huzuruna çıkmaktır, sandıktır, o ayrı bir olaydır, ona bir şey demiyoruz; ama, birbirimizi tenkit ederken, ölçülere çok dikkat etmemiz gerekiyor. Ben, onu ifade etmek istiyorum. Birbirimizi kırıcı olmamamız lâzım. Belki, birimize espritüel olarak gelen bir husus, esprili olan bir husus, diğer bir grubu, diğer bir arkadaşımızı, bir bakanımızı incitmiş olabilir. Bizim, Başkanlık Divanı olarak, bunları, tashih etmek görevimiz vardır. Ben, onun için, daha önceden de, yıllar öncesinden tanıdığım bir milletvekili arkadaşımız olarak, Sayın İnce'ye, onu istirham ettim ve biraz sonra da, o esprinin dışında, o tashihi kendinden isteyeceğim.

Şimdi, konuşmaların seyri bakımından, rahatlığı bakımından, Sayın Fatsa'ya da söz vereceğim.

Buyurun Sayın Fatsa.

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Sayın Başkan, Bakan kürsüde… Böyle bir uygulama var mı?..

EYÜP FATSA (Ordu) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, bugün, Maliye Bakanlığımızın bütçesi görüşülüyor. Saat 11'den beri de, gerek İktidar Partisine mensup milletvekili arkadaşlarımız, gerekse muhalefet partisine mensup milletvekili arkadaşımız, Maliye Bakanlığımızın bütçesiyle alakalı olumlu ve olumsuz görüşlerini ifade ettiler.

BAŞKAN - Sayın Bakan, isterseniz, sizi, Bakanlar Kurulu sıralarına alalım; arkadaş bitirince…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Yok, tamam…

BAŞKAN - Peki…

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Bakan da, iktidar ve muhalefet partisine mensup milletvekili arkadaşlarımızın yapmış olduğu eleştirilere cevap manasında bir konuşma yapıyor. Dolayısıyla, burada, gerek Sayın Bakanın gerekse milletvekili arkadaşlarımızın yapmış olduğu konuşmalardan hepimizin memnun olması veya hepimizin beklentisine cevap verme gibi bir beklentinin içerisinde olmamız söz konusu değildir. Elbetteki eleştiriler olacaktır, elbetteki yapılan konuşmalara takdirler de olacaktır, elbetteki yapılan konuşmalara itirazlar da olacaktır; bu, Genel Kurulda, bugüne kadar yapılan çalışmalar da bu şekilde devam edip gelmiştir; ancak, burası Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Sokakta, dışarıda, vatandaşımız, her birimizle alakalı, çok farklı şeyler söyleyebilir. Hepimizin milletvekili sorumluluğu vardır, üzerimizde taşıdığımız bir temsil sorumluluğu vardır. Hiçbir milletvekili arkadaş, değil bakan, birbiriyle ilgili bile, çıkıp, "senin alnına şamar vurmamı engelleyecek ne vardır" gibi bir manaya gelecek ifadeyi söyleme hakkına sahip değildir. Bunu kabul etmemiz de mümkün değildir.

Bakın, Sayın Bakan bir saate yakın burada görüşüyor ve siz de -kürsüyü idare ederken- bütün kamuoyu ve Genel Kuruldaki arkadaşlar da olayın şahididir. Sayın Bakanın, doğru yanlış, ağzından çıkan her kelimeye, muhalefet sıralarından itirazlar geliyor ve Sayın Bakanın, bir disiplin içerisinde, konuşmasını kesmeden yapmasına imkân verilmiyor. Halbuki, aynı arkadaşlar burada çıkıp bir saatin üzerinde görüşlerini ifade ettiler, eleştirilerini ifade ettiler; ne Sayın Bakandan ne de İktidar Grubundan, arkadaşlarımızın yapmış olduğu konuşmaları sekteye uğratacak, akamete uğratacak, konuşmalarının insicam ve ahengini bozacak bir karşılık oldu. Evet, herkes her şeyi söylüyor; ama, demokrasi de bir tahammül rejimidir. Biz, nasıl onların konuştuğuna tahammül ediyorsak, onlar da, Grubumuzun ve Hükümetimizin bir bakanının yapmış olduğu konuşmayı, katılmasalar bile, saygıyla karşılamak mecburiyetindedirler ve bu ifade, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun muhabbetine ve mehabetine yakışmamıştır. Bu ifade maksadı aşmış bir ifadedir. Söz sahibi arkadaşı, ille de kasten böyle bir şey yaptı gibi bir itham altında tutmak da istemiyoruz; ama, bu ifadenin Genel Kurul tutanaklarından çıkması açısından, bu ifadenin, kastı aşan bir ifade olduğunu, sözün sahibi Sayın İnce'nin düzeltmesini bekliyoruz.

Saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Fatsa.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Yasama ile yürütmeyi birbirine karıştırıyorsunuz…

BAŞKAN - Sayın Ercenk, istirham ediyorum… Sayın Ercenk, lütfen…

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Yanlış…

BAŞKAN - Sayın Ercenk, lütfen…

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Orada Bakan konuşuyor, cevap verebilir…

BAŞKAN - Sayın Ercenk, sakin olunuz efendim…

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Yetkileri karıştırmayın, Grup Başkanvekilisiniz…

BAŞKAN - Açıklama yapılır, lütfen, Sayın Ercenk…

EYÜP FATSA (Ordu) - Ben Sayın Bakanın da Grup Başkanvekiliyim…

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Yanlış ama…

BAŞKAN - Yanlışlık varsa, tashih ederiz, Sayın Ercenk. Lütfen…

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Koç hangi gerekçeyle söz aldıysa, ben de aynı gerekçeyle söz aldım…

BAŞKAN - Sayın Fatsa, lütfen…

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Bu, Meclisin saygınlığına gölge düşürüyor…

EYÜP FATSA (Ordu) - Her şeye tahammül ettik, her şeye de itiraz ettiniz…

BAŞKAN - Sayın Fatsa, lütfen…

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, ben, bunun, kastını aşan bir yönü varsa diye, o istedikleri…

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım -bakınız, bütün Genel Kurula hitaben konuşuyorum -Sayın Koç ve Sayın Fatsa bu konularla ilgili olarak, iki grup başkanvekili arkadaşımız olarak görüşlerini açıklamışlardır. Bakınız, bir bakanımız da dakikalardır orada konuşmadan bekliyor, kendisini de bekletiyoruz.

Ben, Sayın İnce'nin o sözleri kasıtlı olarak söylemediği kanaatindeyim. O haleti ruhiye içerisinde, espri mahiyetinde söylenmiş bir sözdür; ama, o sözü geri almasını Sayın İnce'den istirham ediyorum.

Sayın İnce, lütfen…

HASAN KARA (Kilis) - Sayın Başkan, öyle telefonlar geliyor ki, bunlar söylenecek…

BAŞKAN - Buyurun Sayın İnce, mikrofonunuzu açıyorum.

Sayın İnce, lütfen, tashih edin ve bitirelim bu işi.

Buyurun.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Başkanım, ben hayatım boyunca sözümün arkasında oldum hep. (AK Parti sıralarından gürültüler)

AGÂH KAFKAS (Çorum) - O zaman ben de…

MUHARREM İNCE (Yalova) - Agâh Bey, bir dakika…

BAŞKAN - Bir dakika arkadaşlar… (AK Parti sıralarından gürültüler) Arkadaşlar bir dakika…

Sayın Kafkas…

MUHARREM İNCE (Yalova) - Buradan laf attık Sayın Bakana, dedik ki: Geceyarısı görüştün mü? Kendisi "görüşeceğim kardeşim, size mi soracağım" dedi; size mi soracağım dedi. Sayın Bakanın üslubu bu olunca, vatandaş çıldırıyor, ben de vatandaşın dediğini aktardım. Mahkeme orada, ben hakaret etmek istemem, öyle bir kastım da yok; ama, Sayın Bakan hakaret ettiğimi düşünüyorsa gider mahkemeye, beni mahkûm ettirir. Bu kadar basit. (AK Parti sıralarından alkışlar[!])

AHMET IŞIK (Konya) - Tüzüğü işletin…

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, böyle bir usul yok.

AHMET IŞIK (Konya) - Tüzüğü işletin Sayın Başkan.

ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum) - Çok ayıp… Burada kurallar var.

BAŞKAN - Sayın İnce, mahkeme konusu ayrı bir konu; ama, burada, lütfen…

AHMET IŞIK (Konya) - Tüzüğü işletin Sayın Başkan.

ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum) - Hukuk devletinde yaşıyoruz; Tüzüğün işletilmesi lâzım.

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Sayın Başkan, İçtüzüğü uygulayın lütfen.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, birleşime 10 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 16.56

 

 

ALTINCI OTURUM

Açılma saati: 17.20

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 41 inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

Onaltıncı turda yer alan bütçelerin görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

 II. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1.- 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Genel ve Katma       Bütçeli Daireler ve  İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/1119; 1/1084, 3/907; 1/1085, 3/908) (S. Sayısı: 1028, 1029, 1030) (Devam)

A) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)

1.- Maliye Bakanlığı 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Maliye Bakanlığı 2004 Malî Yılı Kesinhesabı

B) KAMU İHALE KURUMU  (Devam)

1.- Kamu İhale Kurumu 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

C) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI  (Devam)

1.- Gelir İdaresi Başkanlığı  2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

D) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI  (Devam)

1.- Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

E) GELİR BÜTÇESİ  (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Sayın Bakanım, kalan süreyi tamamlayacaksınız. Siz kürsüye gelirken, ben de biraz önce kullanılmış olan, Meclis mehabetine yakışmayan o ifadelerin tutanaklardan çıkarılmasını arkadaşlarımdan rica ediyorum ve Sayın Bakana kalan süresini vererek, konuşmasını tamamlamasını isteyeceğim. Konuşmayı yapan milletvekili arkadaşımız da şu anda yok, daha sonra Başkanlık Divanı gereğini yerine getirecektir.

Buyurun Sayın Bakanım.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu çatı, kutsal bir çatıdır. Bu çatının altında bulunmak da, bazı nitelikleri icap ettirir. Buna hepimizin uyma mecburiyeti vardır. Burada, milletimize karşı bir vazife yerine getiriyoruz ve çok yönlü bir sorumluluğumuz var, hassasiyet gerektiren bir görev ifa ediyoruz. Bundan dolayı, biraz önce, bir arkadaşımızın talihsiz sözleri karşısında göstermiş olduğunuz hassasiyete, ben, özellikle teşekkür etmek istiyorum Sayın Başkan, değerli arkadaşlarıma da teşekkür etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, bundan dolayı kimse üzülmesin; biz, vazifemizi yapmaya devam edeceğiz ve gerçekleri söylemeye de devam edeceğiz; ister tahammül edilsin ister tahammül edilmesin.

Böyle şeyleri de biz çok gördük, kimseye de pabuç bırakacak halimiz yok. Onu da bilin! (AK Parti sıralarından alkışlar)

ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum) - Helal olsun.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, sözlerimin sonuna gelmiştim zaten. Yalnız, bir hususu belirtmek istiyorum; biz, buraya, bu yüce milletimize hizmet için geldik; bizim, başka düşünce ve gayemiz yok. Bütün bu AK Parti Grubunun yegâne gayesi, yüce milletimize hizmet etmektir ve…

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Biz de öyle, biz de öyle!..

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Hizmeti dengeli yapın, başka bir şey istemiyoruz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdiye kadar, ben, yaptıklarımızı açık açık anlattım; bütçeyi anlattım, yapılanları anlattım. Fakat, şunu özellikle belirtmek istiyorum: Biz, bu yaptıklarımızı kâfi görmüyoruz değerli arkadaşlar. Bu milletimizi, layık olduğu refah seviyesine taşıyıncaya kadar bu hizmete devam edeceğiz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Çiftçimize daha fazla vermek, memurumuza daha fazla vermek, işçimize daha fazla vermek, esnafımızı daha fazla ayağa kaldırmak, sanayicimizi daha rekabetçi hale getirmek, üretimin yanında bulunmak, ihracatımızı artırmak; bunlar bizim temel hedeflerimizdir.  Bugüne kadar bunları yaptık, bundan sonra daha da ileri götüreceğiz bu işi, daha iyilerini yapacağız, memleketimizin refah seviyesini daha da artıracağız.

MEVLÜT COŞKUNER (Isparta) - İlk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, tabiî, bu yaptıklarımızı anlatırken, memlekete bir çivi dahi çakmamış olanların da söyleyecekleri hiçbir şey yoktur. Bunu da söyleyeyim. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

SALİH GÜN (Kocaeli) - Atatürk'ün zamanında yapılanları satıyorsunuz. Onların yaptıklarını satıyorsunuz. Çivi çakamadınız…

RASİM ÇAKIR (Edirne) - Ağzından çıkanı kulağın duysun!

 BAŞKAN - Sayın Arkadaşlarımız… Sayın Çakır, Sayın Gün, Sayın Küçük, Sayın Baloğlu,  lütfen…

Sayın Bakanım, Genel Kurula hitap ediniz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, değerli arkadaşlar, bakın… (CHP sıralarından gürültüler)

SALİH GÜN (Kocaeli) - Sen mi yaptın?!

RASİM ÇAKIR (Edirne) - Bu devlet kurdu. Ağzından çıkanı kulağın duysun.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bakın, ben size bir gerçeği söylemek istiyorum. Bu malî disiplin…

SALİH GÜN (Kocaeli) - Bir tane çivi çakmadın. Satmaktan başka ne yaptın!..

RASİM ÇAKIR (Edirne) - Sayın Bakan, saygısızlık yapıyorsun!

ATİLA EMEK (Antalya) - Ayıp yahu!..

BAŞKAN - Sayın Gün, Sayın Baloğlu, Sayın Küçük, Sayın Çakır…

SALİH GÜN (Kocaeli) - Atatürk'e hakaret ediyorsun, İnönü'ye hakaret ediyorsun…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar…

AHMET IŞIK (Konya) - Sen bize anlat, bize, Sayın Bakanım.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Yahu, konuşayım… Bir dakika… Siz de konuşun, gelin, canım.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sayın Başkan, hakaret ediyor.

RASİM ÇAKIR (Edirne) - Utandırıyorsun bizleri!..

SALİH GÜN (Kocaeli) - "Parça parça satarım" dedin, "babalar gibi satarım" dedin.

AHMET YENİ (Samsun) - Otur yerine, otur!..

BAŞKAN - Sayın Gün, lütfen…

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Allah allah!..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bakın, değerli arkadaşlar, şimdi bu bütçe meselesi çok önemli. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu tarihte ve o günkü Kurtuluş Savaşı durumunu da bir düşünün, en iyi bütçe disiplini şimdiye kadar Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Atatürk'ün zamanında görülmüştür.

SALİH GÜN (Kocaeli) - Geldin mi?!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Onun için, eğer… Bundan sonra da o disiplini biz gösteriyoruz. Gerçek Atatürkçü olmak isterseniz, o disipline bakın. (AK Parti sıralarından alkışlar)

SALİH GÜN (Kocaeli) - Sen kendi disiplinine bak, bize bakma!..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Gerçek Atatürkçü olmak lafla olmaz. O disiplini sağlayın, ondan sonra göreyim. O disiplini sağlayan AK Parti Hükümetleridir. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Değerli arkadaşlar, şimdiye kadar gösterdiğiniz ve bundan sonra da göstereceğiniz özverili çalışmalarınız için size teşekkür ediyorum.

SALİH GÜN (Kocaeli) - Çivi çakmanızı bekliyoruz biz de, çivi çakmanızı!..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Çakın, ondan sonra görelim… Bir çakın, görelim, bakalım.

SALİH GÜN (Kocaeli) - Çak bakalım çivi de, görelim…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Güçlü ekonomi, güçlü siyaset ve güçlü Türkiye hedefi doğrultusunda atılmış önemli bir adım olan 2006 bütçesinin hayırlı olması temennisiyle, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Koç, buyurun.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, konuşması sırasında "sizler, Türkiye'de bir çivi bile çakmadınız" diyerek… (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Arkadaşlar, saygıdeğer arkadaşlarım, bir dakika… Arkadaşlar, bir dakika dinleyelim… Lütfen…  İstirham ediyorum…  Bir dakika arkadaşlar… Sakin olun… Grup Başkanvekilinin konuşmasını bir anlayalım bakalım. Lütfen…

HALUK KOÇ (Samsun) - …ve…

Sayın Başkan, bana dönüp dinlerseniz…

BAŞKAN - Tabiî, tabiî, size dönüp dinleyeceğim Sayın Koç.

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, eliyle de işaret ederek, bu şekilde "sizler" diye hitap etti.

OSMAN KAPTAN (Antalya) - Evet, bu şekilde…

BAŞKAN - Sayın Koç, buyurun oturun siz.

Saygıdeğer arkadaşlarım…

ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum) - Yeter ya Başkan!

BAŞKAN - Arkadaşlar…

AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) - Ne biçim konuşuyor Başkanlık Divanıyla, Sayın Başkan?!

BAŞKAN - İktidar Partisi ve muhalefet partisinin saygıdeğer milletvekilleri, saygıdeğer arkadaşlarım; şimdi, şöyle bir üslup geliştiremeyiz: Herhangi bir hatip -bu, bakan olabilir veya grup başkanvekilleri olabilir, sözcü olabilir- konuşmaya başladığı andan itibaren -bakınız, ben, bu Meclis bütçe çalışmaları sırasında bu beşinci birleşimdir yönetiyorum- birkısım arkadaşlarımı buradan gözlüyorum çünkü, herhangi bir hatip konuşmaya başlar başlamaz sürekli olarak itiraz ediyorlar. Bunun aksini iddia edemezler. Ben isim vermiyorum; ama, o arkadaşlarımız kendisini biliyor; iktidar grubunda da var, muhalefet grubunda da var.

Şimdi, sürekli olarak oradaki arkadaşa bir şeyler söylerseniz, anlatırsanız, o insan, belli bir zaman sonra, o da size laf yetiştirmeye çalışacaktır ve zaman kaybına sebebiyet verecektir ve durup dururken ortamı gerginleştirmiş olacağız.

Şimdi, biraz önce, uygun olmayan, Meclisin mehabetine yakışmayan bir olay yaşandı, ifade edildi. Neyse, onu tashih ettik, sakinleştirdik ve o arkadaşımız da şu anda yok.

Şimdi, Sayın Bakanın bu husustaki konuşmaları sırasındaki işaretinden, Sayın Koç, kendi grubuyla ilgili olarak, herhalde, kendilerinin geçmişte bir siyasî parti olarak, Türkiye'nin en kıdemli siyasî partisi olarak yaptığı hizmetlerin olduğunu ve böyle bir şeyin kendilerini ilgilendirmediğini söyleyecekti.

Ben, yerinden, kısa bir açıklama fırsatı kendisine vereceğim.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, kürsüden. (AK Parti sıralarından gürültüler, alkışlar[!])

ATİLA EMEK (Antalya) - Hayır, hayır, kürsüden.

BAŞKAN - Arkadaşlar, saygıdeğer arkadaşlarım, bakınız, burada yapılacak olan ifade, Sayın Bakan, ifadesinde aynen söyledi: "Bir çivi çakmayanlar, bir şey diyemez." Ee, çivi çakanlar varsa, onlara, zaten o söz muhatap değildir. Mesele hallolacaktır. Sakin bir şekilde bekleyin.

Sayın Koç, kısaca, buyurun.

OSMAN KAPTAN (Antalya) - Sayın Başkan, çakılan çivileri söküp söküp satan bu bakan!

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan, biz muhatap değil miyiz?!

BAŞKAN - Efendim, muhatapsanız, siz de konuştunuz Sayın Sarıbaş. Ben burada bir şey demiyorum.

Saygıdeğer arkadaşlarım, bakınız, bu üslup içerisinde, Meclis Başkanvekilleri Meclisi yönetirken, grup başkanvekillerinin de Meclis Başkanlık Divanına yardımcı olması lâzımdır burada. Onu söylüyoruz.

Çok kısa olarak, buyurun Sayın Koç.

III.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın, konuşmasında, Partisine sataşması nedeniyle konuşması

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum ve Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, zaman zaman Türkiye Büyük Millet Meclisinde gerginliğin yoğunlaştığı anlar olabilir; bunlar çok doğaldır. Bu noktada yapılan hatalar varsa, bu, hataları yapanlar tarafından tashih edilme yoluna da gidilir. Nitekim, kastını aşan bir ifade olduysa da, ben Grup Başkanvekili olarak o sırada gruptaki bir acil imza için ayrıldım ve yerime geldim, o konuda da kastını aşan bir ifade varsa, bunun düzeltilmesi yönünde bir beyanda da bulundum. Bunlar arkadaşlarımızı teskin etmedi; fakat, Sayın Bakanın deminki ifadesi üzerine biraz durmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, bilhassa bakan düzeyinde, bırakın milletvekilini, bilhassa bakan düzeyinde siyasî muhataplarına bir söz söyleme noktasına gelindiğinde, bence çok dikkatli olunması lâzım; çünkü, değerli arkadaşlarım, "sizlerin geçmişinde Türkiye'ye çakılmış bir tek çivi yoktur" sözü ve eliyle işaret ederek Cumhuriyet Halk Partisi sıralarını göstermesi son derece ağır bir ithamdır. Ben, Sayın Maliye Bakanının derin ekonomi bilgisi içerisinde ya da özel finans kurumlarındaki görevi sırasında belki Türkiye Cumhuriyeti yakın siyasî tarihini çok inceleme fırsatı olduğuna inanmıyorum, düşünmüyorum. Olabilir, herkesin ilgi alanı farklı olabilir. O, ekonomide yoğunlaşmıştır; ama, şunu kendisine hatırlatmak istiyorum ki, eğer, Türk Ulusal Kurtuluş Savaşı verildiyse, bu, emperyalizmin kalbine çakılmış en büyük çividir ve bu çiviyi de Cumhuriyet Halk Partisi çakmıştır. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; AK Parti sıralarından gürültüler)

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Ne alakası var, Türk Milleti yapmıştır!

HALUK KOÇ (Devamla) - Kuvayı Milliye, Kuvayı Milliye…

Şimdi, bakın… Şimdi, bakın…

AHMET YENİ (Samsun) - Türk Halkının tamamı yapmıştır!

HALUK KOÇ (Devamla) - Kuvayı Milliyeyi reddetmeyin.

Şimdi bakın… Bu ülke… Bu ülke… (AK Parti sıralarından gürültüler)

AHMET YENİ (Samsun) - Türk Milleti!..

HALUK KOÇ (Devamla) - Türk Milleti demenizden mutlu oldum. Türk Milleti demenizden mutlu oldum.

AHMET YENİ (Samsun) - Halk Partisi değil!..

HALUK KOÇ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bu ülke bu savaşı verirken, çok Sait Mollalar gördü, çok Ali  Kemaller gördü; bunların hepsiyle baş etti. O, o kıymıkları söktü attı bağrından ve Türk Milletinin kurtuluş destanının altında vardır bu çiviler.

Sayın Bakan, Türkiye'de daha millî sermaye yokken, Oferler, lüferler, Haririler yokken, Türkiye, eğer, 1923'lerden kendi ulusal kalkınmasını kendi ayakları üzerinde duran bir ülke olarak gerçekleştirdiyse, siz bunu çakılan çivi olarak görmüyor  musunuz; ille sizin gibi Dubai kazığı mı çakmak lâzım ülkenin bağrına?! (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; AK Parti sıralarından gürültüler)

Değerli arkadaşlarım, bir bakanın ne söylediğini bilmesi lâzım.

BAŞKAN - Sayın Koç, lütfen…

HALUK KOÇ (Devamla) - Bir bakanın ne söylediğini bilmesi lâzım değerli arkadaşlar.

ZEYİD ASLAN (Tokat) - Senin de bilmen lâzım!

HALUK KOÇ (Devamla) - Bir bakanın ne söylediğini bilmesi lâzım; eğer bilmezse, siyasî muhatapları tarafından o hatırlatılır. Onun için, bu sözler Sayın Başbakandan intikalen Sayın  Maliye Bakanına geçiyor. Öyle, yamuk filan yapma Sayın Bakan,  Cumhuriyet Halk Partisini inkâr etme.  (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Koç, lütfen…

HALUK KOÇ (Devamla) - Tarihini inkâr etme, Türkiye'yi inkâr etme, hatırlatırlar sana.

Saygılar. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın  Başkan… Sayın Başkan…

BAŞKAN - Saygıdeğer arkadaşlarım…

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Atatürk'ün CHP'sinden fersah fersah uzaksınız!

BAŞKAN - Sayın Fatsa…

HALİL  TİRYAKİ (Kırıkkale) - Sen de mollaya…

BAŞKAN - Saygıdeğer arkadaşlarım, bakınız, bu televizyon, bütün milletimiz tarafından dinleniyor. Yani, buradan karşılıklı olarak birbirimize laf atarak hiçbir şeyi halledemeyeceğiz. Grup başkanvekili arkadaşlarınız söz istediği zaman ben söz veriyorum, şahıslara da söz veriyorum, bu kürsüde konuşuluyor; bunu bütün millet dinliyor. Karşılıklı, oradan, sizin anlamadığınız, sadece tutanaktaki memur arkadaşların birbirine sorarak anlayacağı bir sözlerle bir yere varılması falan mümkün değil; istirham ediyorum.

Bu memlekette, tabiî ki iktidar olanlar belirli birkısım hizmetler yapıyor, ona bizim bir şeyimiz yok. Bunlar karşılıklı müzakereler sırasında söylenmiş olan sözlerdir.

Sayın Sarıbaş, buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, ne var ki söz veriyorsun?

ZEYİD ASLAN (Tokat) - Sayın Başkan, böyle sırayla söz verme var mı?!

BAŞKAN - Sayın Zeyid Aslan, istirham ediyorum… Arkadaşlar, lütfen oturur musunuz.

Sayın Sarıbaş, şimdi, bu sözlerin sizle muhataplık noktasında, siz de "biz şu hizmetleri yaptık" diyecekseniz; öyle mi; buyurun.

Bakınız, herhangi bir sataşma olduğu anda, Sayın Sarıbaş, sözünüzü keserim, ona göre. Lütfen…

Buyurun.

2.- Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş'ın, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın, konuşmasında, Partisine sataşması nedeniyle konuşması

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarımız; zaten, Haluk Bey herhalde sınırı çizdi. Bize kadar getirdi, bizden tarafı saymadı.

ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum) - Sen neredesin?!

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Sayın Bakan da çok iyi bilir ki, rahmetlik, Partimizin kurucusu Turgut Özal bu ülkeye bir şey yapmadı demek insafsızlık olur. (AK Parti sıralarından gürültüler) Yani, Türk parasını konvertibilite eden de, bugün Sayın Bakanın çok övünerek anlattığı birçok yolu açan da bu ülkede Turgut Özal'dır. (AK Parti sıralarından gürültüler)

Sayın Bakan, bu böyledir değil mi? Böyle olduğunu söyleyin; yani, Türk parası konvertibilite edilmeseydi, Türkiye dünyaya açılmasaydı, Türk Parasını Koruma Kanunu değiştirilmeseydi, bugün bu yatırımcılar, bugün bu bütçe dengelerinden bahsediyorsunuz, bunların olması mümkün müydü?!

Sayın Bakan, Özal'ın açtığı yoldan gittiğinizi her yerde itiraf ediyorsunuz. Bari bu kürsüden de itiraf edin ve Anavatan Partisine bu ülkeye çivi çakmadı şeklinde söylemeyin.

 Yine, Sayın Bakan…

BAŞKAN - Sayın Sarıbaş, böyle bir ifade söylenmedi. Siz kendiniz yorumlayıp, kendiniz cevap vermeyin. Böyle bir ifade yok. Lütfen…

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Efendim, partileri göstererek söyledi.

BAŞKAN - Hayır, lütfen…

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Biraz önce, Sayın Bakan, yine konuşmasında dedi ki: "Efendim, zarfları evde açıyorlar" dedi.

BAŞKAN - Sayın Sarıbaş, bakınız, sadece bu konuyla ilgili olarak konuşacaksınız; lütfen…

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Anavatan Partisinin tarihinde zarfları evde açma diye bir şey yok arkadaşlar. O zarfı evde açanlar başkalarıydı, onlar da yargıda aklandılar. (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Sarıbaş, teşekkür edebilir miyim size.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Sayın Bakan "ben herkesle konuşurum" dedi. Biz Sayın Bakanın konuşmasına saygı gösteriyoruz; ama, bizim sorduğumuz, Sayın Bakanın ne konuştuğudur. Ne konuştuğunu anlatsın. Niye konuştu demiyoruz.

BAŞKAN - Sayın Sarıbaş, lütfen…

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim. Sağ olun.

Saygıdeğer arkadaşlarım, bakınız…

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Fatsa, söz vereceğim size.

Şu hususu hatırlatmak istiyorum: Burada bütün grupların ve şahısların söz hakları bellidir, zamanı da belirtilmiştir. Bunun haricinde, herkes, her istediği zaman kürsüye çıkmak hakkına sahip değildir. Eğer, gruplar adına, herhangi bir parti grubuna sataşma olursa, bu, grup başkanvekilleri tarafından cevaplandırılacaktır, yapılacaktır.

Sayın Koç'un konuşması sırasında bazı ifadeleri oldu; mesela "Dubai kazığı gibi bir kazık çakmadık sizin gibi" dedi, bu ifadeyi kullandı. Ben, son olarak Sayın Eyüp Fatsa'ya da bu hususta söz verip bu konuyu kapatacağım arkadaşlar. Lütfen, bu konuda arkadaşlarımız sükûnetle dinlesinler, çalışmalarımızı bitireceğiz; istirham ediyorum.

Buyurun Sayın Fatsa. (AK Parti sıralarından alkışlar)

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Dubai ortağı mı?!

BAŞKAN - Kısa olarak Sayın Fatsa; buyurun efendim.

3.- Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa’nın, Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, konuşmasında, Partisine sataşması nedeniyle konuşması

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yaklaşık iki haftadan beri, 2006 yılı bütçesini görüşüyoruz. Zaman zaman, Genel Kurulda, maksadı aşan, belki bütçe görüşmelerine zaman zaman böyle gölge düşürecek konuşmalara, tartışmalara da şahit olduk. Bu tartışmanın açılışındaki esas sebep, Sayın Bakanın "memlekete bir çivi çakmayanların söz söylemeye de hakkı yoktur" ifadesinden kaynaklanmıştır. Tabiî, aziz milletimiz, bu memlekete bir çivi çakan kim olursa olsun, onun hakkına karşı asla duyarsızlık, asla da saygısızlık yapmamıştır.

Ben, iki haftalık bütçe görüşmeleri süresince, özellikle muhalefet sözcüleri ve söz almadığı halde oturdukları yerden laf atan arkadaşlarımız, gerek sayın bakanlarımıza gerekse iktidar partisinin grup sözcülerine "bu memlekete ne yaptınız, bir çivi mi çaktınız, her işi batırdınız" gibi, kendileri için zaman zaman bizim de kullandığımız ve kendilerinin tahammül edemediği ifadeleri çokça burada dile getirdiler ve biz, dile getirmiş oldukları bu ifadelerin hepsini de büyük bir olgunlukla karşıladık. Elbette ki, itirazlar olacaktır, tenkitler olacaktır.

Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisinin sayın yetkililerinin bir konuyu iyi anlamalarını istiyorum ve buradan, bütün Genel Kurulun ve aziz milletin idraklerine hitap etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, Kurtuluş Savaşını, bu millet, topyekûn, yediden yetmişine… Çanakkale'deki Şehitliği gezerseniz, bugün, bizim millî sınırlarımızın içerisinde olmayan ülkelerden bile gelip şehit olan insanlar vardır. Kurtuluş Savaşını Cumhuriyet Halk Partisi vermemiştir. Cumhuriyet Halk Partisinin kuruluş tarihi Kurtuluş Savaşından sonrasıdır. Bu millet vermiştir. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Lütfen… Lütfen…

HALUK KOÇ (Samsun) - Öncülüğünde…

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Cumhuriyet Halk Partisinin öncülüğünde…

EYÜP FATSA (Devamla) - Kurtuluş Savaşını bu millet vermiştir.

Bu değerler, bu şeref, bu milletin topyekûn, hepsinin şerefidir. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri) Bu milletin bir kesimini bu şerefin sahibi olarak göstermek, bir kesimini de bu şereften ayırt etmek kimsenin hakkı da değildir, haddi de değildir. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Burada, bir hususu daha ifade etmek istiyorum. Değerli arkadaşlar, yabancı sermayeye karşı olabilirsiniz. Herkes, ama herkes, her fırsatta bir şey söylüyor. Sermayenin dini, imanı yoktur deniliyor. Bu Dubai sermayesi de olabilir, bu Alman sermayesi de olabilir, bu Amerikan sermayesi de olabilir, bu başka bir ülkenin sermayesi de olabilir. Ben, arkadaşlarımın bu ifadelerinin, özellikle Körfez sermayesine karşı göstermiş oldukları bu itirazların başka gerekçelere dayandığı gibi bir kanaatin sahibiyim, başka hazımsızlıklara dayandığı gibi, kabulsüzlüğe dayandığı gibi bir kanaatin sahibiyim. Bu doğru değildir. Bu doğru değildir.

Bakın, bugün, dünyada, herkesin gıpta ettiği ve gelişen Çin ekonomisi karşısında da herkesin korkuya kapıldığı bir süreç yaşanıyor. Bugün, Çin'e, haftada 1 milyar 200 000 000 dolar yabancı sermaye giriyor ve bizim ülkemizin yatırımcıları da, Çin sermayesiyle, Çin'deki yatırımlarla, gelişen Çin ekonomisine karşı nasıl rekabet edebilecekleri noktasında ciddî ciddî sıkıntılar yaşıyor; sadece biz değil, dünyanın bütün ülkeleri aynı sıkıntıyı yaşıyor, bugün, Amerika da, dünyanın en gelişmiş ülkeleri de aynı sıkıntıyı, endişeyi yaşıyor. Niye, bizim ekonomimiz gelişse, bizim ülkemizde yerli ve yabancı sermaye her geçen gün artsa ve biz, dünyanın başka ülkeleri için ekonomik gelişmede korkulu rüya haline gelsek, allahaşkına, kim bundan zarar görür ya?!

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Hangi yabancı sermaye?!

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan, bizi 2 dakika konuşturmadın, 10 dakikadır konuşuyor.

EYÜP FATSA (Devamla) - Niye bundan rahatsız oluyorsunuz arkadaşlar?!

Arkadaşlar, değerli arkadaşlar…

BAŞKAN - Sayın Fatsa, konuşmanızı tamamlar mısınız, lütfen.

EYÜP FATSA (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Ulu Önder Atatürk, bu ülkenin bir kesiminin Atatürkü değildir, yetmişüç milyonun Atatürküdür. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Kimse, Atatürk'ü, başkalarından ne esirgesin ne de kıskansın.

Son söz olarak şunu söylemek istiyorum: Dedesi erik yemiş, torununun dişi kamaşmış.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Saygıdeğer arkadaşlarım, Grup Başkanvekillerimizin bu açıklamalarından sonra ben de şunu diyorum: -ki, bu söylenilmiş, hepimizin söylediği bir söz- Bu memlekete çivi çakmış, bu memlekette taş üstüne taş koymuş, bütün geçmiş siyasîlerden, bütün insanlarımızdan Allah razı olsun diyor ve bu tartışmayı burada kapatıyorum.

 II. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1.- 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Genel ve Katma        Bütçeli Daireler ve  İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/1119; 1/1084, 3/907; 1/1085, 3/908) (S. Sayısı: 1028, 1029, 1030) (Devam)

A) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)

1.- Maliye Bakanlığı 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Maliye Bakanlığı 2004 Malî Yılı Kesinhesabı

B) KAMU İHALE KURUMU  (Devam)

1.- Kamu İhale Kurumu 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

C) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI  (Devam)

1.- Gelir İdaresi Başkanlığı  2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

D) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI  (Devam)

1.- Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

E) GELİR BÜTÇESİ  (Devam)

BAŞKAN - Aleyhinde son söz, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan.

Sayın Kandoğan, buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Sayın Maliye Bakanımızın konuşmalarını çok dikkatli bir şekilde takip ettim ve Sayın Maliye Bakanımızın, âdeta, Türkiye'nin tarihini 2002 Kasımından başlatması karşısında, şaşkınlıktan ne yapacağımı şaşırdım. (AK Parti sıralarından gülüşmeler, gürültüler)

Değerli milletvekilleri, o kadar şaşırdım ki…

AHMET YENİ (Samsun) - Şaşırma…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - O kadar şaşırdım ki…

AHMET YENİ (Samsun) - Allah şaşırtmasın..

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sanki, Sayın Maliye Bakanı, bambaşka bir ülkeyi anlatıyor, bambaşka bir ülkeyi tasvir ediyor.

AHMET YENİ (Samsun) - Parti değiştirenleri Allah şaşırtmasın.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Geçmişte hiçbir şey yapılmadığını, çiftçilere hiçbir şey verilmediğini…

Ben çıkınca Sayın Maliye Bakanı gidiyor buradan ve ben bugün iddiaya girdim. Bakınız, ben kürsüye çıktığımda -onlarca milletvekiline söyledim ki- Sayın Maliye Bakanı burayı terk edecek dedim, terk etti. Kaç kezdir aynı şey oluyor. (AK Parti sıralarından gürültüler)

Şimdi, Sayın Maliye Bakanı çok iyi dinlesin, tutanaklardan da okusun. Ben, bugün, Beşinci Tarım Şûrasından geliyorum; orada da bir konuşma yaptım ve "çiftçiye bir şey verilmemiş" diyen Maliye Bakanımıza şunu soruyorum: İşte, soru önergesine verilen bir cevap, 1998'de çiftçiye verilen miktar 6,6 milyar dolar; şimdi, 2,5 milyar dolar, sizin vermiş olduğunuz cevap. Gayri safî millî hâsıla içerisindeki pay, 1998'de 3,2; şimdi, 0,7. Bakınız, ben, geçen cumartesi günü Adana'da Esnaf Birliklerinin kongresindeydim, salı günü de Konya'daki kongredeydim. Gidiniz, esnaflar neler söylüyor bir dinleyiniz. Bu yıl, onbir ay içerisinde, tam 256 000 esnaf kepenk kapatmış arkadaşlar ve bunların büyük çoğunluğu da iflastan dolayı. Siz, hangi Türkiye'den bahsediyorsunuz? İşte, bugün, tarım şûrasında gördük "Adana'da portakalın kilosunu 250 000 liradan almak isteyen varsa gelsin, bütün Adana'nın, Mersin'in narenciyesini vermeye hazır" diyen çiftçiler var.

Değerli milletvekilleri, Türkiye bu noktada; Türkiye'yi öyle güllük gülistanlık göstererek, her şeyin çok iyi olduğunu söyleyerek, vatandaşı kandıracağınızı zannediyorsanız, vatandaş kanmıyor.

Değerli milletvekilleri, bakınız, bütçeler Maliye Bakanının performansını gösterirmiş; ben, şimdi, buradan, soruyorum Sayın Maliye Bakanına bu nasıl öngörüdür, bu nasıl geleceğe bakıştır ki, siz, üç yıl önce, Türkiye'de Maliye Bakanı olarak diyeceksiniz ki "dolaylı vergilerin oranı yüzde 70'i aşarsa, o ülkede vergi adaletinden bahsedemezsiniz, o ülkede vergi adaleti yoktur" diyor Sayın Maliye Bakanı. Bugün dolaylı vergilerin oranı kaç olmuştur; yüzde 73. O zaman ben buradan soruyorum Sayın Maliye Bakanına; Türkiye'de sizin Maliye Bakanı olduğunuz dönemde vergi adaleti diye bir şeyden bahsetmek mümkün müdür Sayın Maliye Bakanı?! Evet, gelsinler, burada cevap versinler ve Sayın Maliye Bakanı, bakınız, carî açıkla ilgili 2004 yılında ilk gösterge, ilk söylenen rakam, 7,5 milyar dolar carî açık olacak 2004 yılı sonunda. Üç ay sonra revize etti Sayın Maliye Bakanı "10,8 olacak" dedi. Üç ay sonra bir revize daha "13,6 olacak carî açık" dedi. Ne oldu yıl sonunda; 15,8. Böyle bir Maliye Bakanının öngörüsünden, geleceğe bakışından bahsetmek mümkün mü değerli milletvekilleri?!

Dış ticaret açığı, aynı şekilde. Geldi, burada "25 milyar dolar dış ticaret açığı olacak" dedi. Bakınız rakamlara, 42 milyar dolar. Nasıl Maliye Bakanının performansından bahsedeceğiz ve Sayın Maliye Bakanı, TÜPRAŞ satıldığında, gazetelerde -burada da var- çarşaf çarşaf beyanatı var, 1 300 000 000 dolara satıldığında, Sayın Maliye Bakanı "çok iyi fiyata gitti, bundan daha iyi fiyata satamazdık" dedi. 1,3 milyar dolar… Bir yıl sonra TÜPRAŞ kaça gitti arkadaşlar?!

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) - Bir yıl sonra…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Böyle bir Maliye Bakanına nasıl güveneceğiz, nasıl inanacağız, nasıl gelecekle ilgili sağlıklı düşünceleri olduğunu kabul edeceğiz?!

AHMET YENİ (Samsun) - Ekonominin iyiye gittiği…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Milletvekili lojmanlarıyla ilgili "300 trilyon gelir elde edeceğim" dedi, burada, geldi, söyledi. Soru önergem var, cevabı geldi; 14 trilyon… Sadece satılan 24 tane lojman. Ne oldu?.. Böyle bir Maliye Bakanına nasıl güveneceksiniz arkadaşlar?! Nasıl inanacaksınız?! 300 trilyon nerede, 14 trilyon nerede?! O lojmanlar, o millî servet orada yok olup gidiyor, orada perişan bir vaziyette duruyor ve onun satışıyla ilgili de milyarlarca para harcandı ve sonuç, sonuç çok hazin bir şekilde karşımızda durmaktadır.

Değerli milletvekilleri, şimdi burada çok rakam verdi. Cari açıkla ilgili olarak, bu seneki rakam 22 milyar dolar olacak. Dünyada en fazla cari açık veren 7 nci ülke ve yine bu sene dışticaret açığı 42 milyar dolar olacak ve yine, cumhuriyet tarihinde bu rakamlar, rekor rakamlar.

Enflasyondan bahsetti; enflasyon, geçmiş hükümet döneminde IMF politikalarının uygulanmasıyla yüzde 70'den iktidarı devraldığınızda yüzde 29'a düşmüştü, yüzde 29'du. Sizin getirdiğiniz rakam, aynı politikaları sürdürerek bugün yüzde 8'ler seviyesindesiniz.

Ama, burada da bir yanlışlık yapıyorsunuz, enflasyonla ilgili endeksi değiştirdiniz. Bakınız, bende rakamlar var. Yeni endekse göre 7,56 enflasyon, eğer geçmiş endeksteki maddeleri değiştirmemiş olsaydınız, yüzde 10,56… Ama, siz, yenisini kabul edip işçiye, memura bunun üzerinden maaş artışları yapmaya çalışıyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, işsizlikle ilgili çok şey söylendi. Aldığınızda 10,3; devraldığınızda Türkiye'de 10,3; 2005 ne olur bilinmiyor, ama, 2004 10,3. Herhangi bir iyileşme yok. Bir milletvekilimiz geldi burada söyledi, 9,4.

Değerli Milletvekili, o, üç aylık ortalamadır; ama, yıl sonunda o rakamın nerelere geleceğini göreceksiniz.

Bakınız, sizin üç yıl süreyle uygulamak istediğiniz orta vadede ekonomik programınızda daha 2008 yılında -kendi hedefiniz bu- işsizliğin yüzde 9,6'ya indirileceğini söylüyorsunuz. Daha 2008 yılında, bu hedefiniz. Bu hedefe ulaşır mısınız, ulaşmaz mısınız o belli değil;ama, bugün bir milletvekilimiz 9,4'lerden bahsediyor. Yanılıyorsunuz, rakamları iyi okuyunuz. Rakamları iyi…

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat)- Daha Aralık ayındayız, nasıl söyleyelim.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Dağcıoğlu, o rakam ağustos, eylül, ekim aylarının ortalaması olan bir rakamdır. O rakam, tarımdaki istihdamı yüksek olduğu dönemdeki rakamdır.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Ekim, ekim… Doğru…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - O rakam tarımdaki istihdamın yüksek olduğu dönemdeki rakamdır.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Ocak ayına gelmedik ki, aralığı söyleyelim…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Yıl sonunda, bunun 10 noktanın üzerinde olacağını hep beraber göreceğiz.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Aralık ayındayız, nasıl söyleyelim?!.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, açlık sınırının altında 900 000 insan var, yoksulluk sınırının altında -Abdüllatif Şener Bey söyledi- 19 000 000 insan var. Kırsal kesimde, yoksulların sayısı 1 000 000'un üzerinde artmış bu dönemde. Elimde rakamlar var, en alt gelir grubu ile en üst gelir grubu arasındaki makas açılıyor. Yüzde 20'lik grup 2002 yılında 45,4 alırken, şimdi 47,6; en alt gelir grubu yüzde 6,5'ten yüzde 6,3'e inmiş. Rakamlar elimde.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) - Yanlış, yanlış…O rakamlar yanlış.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bunlar, eski Devlet İstatistik Enstitüsünün, yeni TÜİK'in hazırlamış olduğu, sunmuş olduğu rakamlar.

Değerli milletvekilleri, vaktim daralıyor. Ancak, şunu söylemek istiyorum: Sayın Maliye Bakanına Cumhuriyet Halk Partisi Konya Milletvekili Atilla Kart Beyin bir soru önergesi var. Soru önergeleri burada ve verilen cevaplar da burada. Sayın Maliye Bakanı, bu konuyla ilgili, gelip, Meclise tatmin edici bir açıklama yapmazsa, sizlerden istirham ediyorum sayın milletvekilleri, bu mesele açıklığa kavuşuncaya kadar bu bütçeyi desteklemeyin.

Bakınız, ne soruyor Sayın Atilla Kart…

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Aranızda dayanışma mı var?

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Atilla Kart soruyor Maliye Bakanına; oğlundan bahsediyor…

AHMET YENİ (Samsun) - CHP'yle mi anlaştın?

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - … "Mısır ithalatı yaptı mı? Yapmış olduğu mısır ithalatlarını Toprak Mahsulleri Ofisine peşin parayla sattı mı? Toprak Mahsulleri Ofisi peşin aldığı o mısırları, vadeli olarak tüccarlara sattı mı?" Soru bu.

AHMET YENİ (Samsun) - Sen ne soruyorsun?

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdi, Sayın Maliye Bakanımızın vermiş olduğu cevap… Cevap burada…

AHMET YENİ (Samsun) - 50 kere cevapladı.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Cevapta diyor ki: "Vergi Usul Kanununun 5 inci maddesi bu bilgilerin verilmesini engelliyor." Sayın Bakanım, bu sizin oğlunuz. Doğrudur veya yanlıştır, bilmiyorum; ama, böyle bir soru size sorulmuşsa…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

AHMET YENİ (Samsun) - Ticarî sır nedir bilmiyor musunuz?!

ATİLLA KART (Konya) - Sayın Yeni, ne ilgisi var? Niye sahip çıkıyorsunuz?

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bu sorunun cevabını lütfen kamuoyuna verin.

Bakınız, bu soruların cevaplandırma yerleri ilgili dairelerdir. Ancak, Sayın Maliye Bakanı, ilgili daireye göndermeden özel kaleminden çıkartıyor yazıyı; kimse görmeyecek, kimse okumayacak. Sayın Bakanım, bunların cevabını vermediğiniz sürece, zan altında kalırsınız.

AHMET YENİ (Samsun) - Verdi, verdi…

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ben, doğru veya yanlıştır demiyorum. Ve yine, TÜPRAŞ'la ilgili olarak, çok, milletle böyle dalga geçercesine "nerede görüşecektim" şeklindeki ifadelerinizle de kendinizi kurtaramazsınız, siz, Ofer'le görüşemezsiniz!..

AHMET YENİ (Samsun) - Sana soracak, değil mi, senden izin alacak!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Görüşebilirsiniz; ancak, TÜPRAŞ'ın, yüzde 14,76'sını ihale yapmadan Ofer'e verirseniz, onunla yapmış olduğunuz görüşme şaibeli olur! Bizim söylediğimiz bu. İhaleye çıkarılabilirdi, ihaleye Ofer de girebilirdi, kendisinde kalırsa, o ihaleyi alabilirdi; ancak, yüzde 14,76'sı ihaleye çıkarılmadı ve enteresandır, 1 lot TÜPRAŞ hissesinin o günkü fiyatı 17 000 000 lira, Sayın Maliye Bakanımızın vermiş olduğu fiyat 15 400 000 lira; yüzde 10 iskontoyla verdiler! Niçin yüzde 10 iskontoyla veriyorsunuz Ofer'e?! Niçin o görüşmenin sonunda yüzde 14,76'sı Ofer tarafından alınıyor?! Değerli milletvekilleri, bunların hesabının verilmesi lâzımdır. Ne oldu?..

ASIM AYKAN (Trabzon) - Kürsüde yalan konuşuyorsun yalan!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - O hafta TÜPRAŞ hisseleri 22 000 000 liraya çıktı ve    450 000 000 dolara alınan bu hisseler, bir hafta içerisinde 600 000 000 dolar oldu arkadaşlar! Sizi bu rahatsız etmiyor mu allahaşkına?! Siz, bundan üzüntü duymuyor musunuz?! Böyle bir alışverişin sağlıklı olmadığı noktasında ciddî manada kuşkular beyinlerinizde, kafalarınızda, vicdanlarınızda yer etmiyor mu değerli milletvekilleri?! Ben, bunu halkımın adına soruyorum!..

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Kendi adına konuş…

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, mikrofonunuzu açıyorum, lütfen, Genel Kurula teşekkür ediniz, arkasından tekrar mikrofonu açmayacağım. Buyurun efendim, teşekkürünüzü yapar mısınız.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, Maliye Bakanlığı bütçesiyle ilgili daha söyleyecek çok şey var; ama, maalesef, süremin sonuna gelmiş olmam nedeniyle, bu bütçenin milletimize, memleketimize hayırlara vesile olmasını diliyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kandoğan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, bir konu vardı benimle ilgili. Cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakanım.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, şimdi, burada, tenkit yapmak başka, iftira atmak başkadır. Bakınız şimdi, tenkit adı altında burada iftiralar atılıyor. Onu özellikle belirtmek istiyorum. İşte benim oğlum mısır almış da mısırları götürmüş Toprak Mahsullerine satmış, Toprak Mahsulleri de onları vadeli olarak tekrar satmış. Bu, olduğu gibi yalandır, yalan!

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) - Tazminat açalım.

İSMAİL DEĞERLİ  (İstanbul) - Toprak Mahsulleri Ofisinin…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Bir dakika… Ben dinledim sizi, siz de beni dinleyin…

Değerli milletvekilleri, herkesin bir işi var. Benim oğlumun da işi var, 100 000'lerce de tavuğu var; mısırı yerli de alır, ithal de alır.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Göndermeseydiniz o zaman.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Ama şimdi, bunları almış da, yok Toprak Mahsullerine satmış, yok Toprak Mahsulleri ondan sonra tekrar satmış; böyle bir şey söz konusu değildir. Ama, benim oğlum da olsa, ben hiçbir mükellefin durumunu açıklamadım şimdiye kadar; fakat, burada gelip -millet de seyrediyor bunu- milletin de kafasını karıştırmasın diye onun anlayışına dayanarak söylüyorum bunu. Vergi mahremiyeti diye de bir şey var, ondan dolayı söylemiyordum; ama, milletin kafasını karıştırıyorlar diye, oğlumun anlayışına sığınıyorum ve bunu açıklıyorum. Böyle bir satış söz konusu değildir. Bu yalandır. Bu bir.

İkincisi; Kuşadası, Kuşadası yahut TÜPRAŞ, TÜPRAŞ diye gelip burada milletin kafasını da karıştırıyorlar. TÜPRAŞ, tamamen kanunlara uygun olarak, mevzuata uygun olarak, her şeyin usulüne uygun olarak yapılmıştır; toptancı pazarında satılmıştır, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası tarafından onaylanmıştır, İstanbul Menkul Kıymetlerin bülteninde yayımlanmıştır ve bunun alımına birçok alıcılar, dış alıcılar katılmıştır, en çok parayı verene de satılmıştır; ama, Türkiye'nin değeri artıyor.

ATİLLA KART (Konya) - Doğru söylemiyorsunuz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sabancı da Akbanktaki hissesini sattı. Daha fazlaya sonradan fiyatlar yükseldi.

ATİLLA KART (Konya) - Yarın belgeleri getireceğim.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Türkiye'nin değeri yükseliyor. Kalkıp da zarar ettiniz diye milletin kafasını karıştırmanın âlemi yoktur. Her şey usulüne uygun olarak yapılmıştır ve bizim, o konuda, alnımız da aktır, başımız da diktir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, onaltıncı tur üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, milletvekili arkadaşlarıma soru sorma hakkını tanıyacağım. 20 dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır; 10 dakika içinde sorular sorulacak, diğer 10 dakikada da Sayın Bakan cevap verecektir.

 Soru soracak olan arkadaşlarımız, sorularını gerekçesiz ve kısa bir sürede sorarlarsa, kendilerinden sonraki sıraya girmiş olan milletvekili arkadaşlarıma da sıra gelecektir. Onu da bilgilerinize arz ediyorum.

Sayın milletvekilleri, sizlerin de sorarak öğrendiğiniz, malumunuz olan listeyi 15 inci sıraya kadar kısaca bir okuyayım: Sayın Haluk Koç, Sayın Ümmet Kandoğan, Sayın Muhsin Koçyiğit, Sayın Muharrem Kılıç, Sayın Hüseyin Özcan, Sayın Ahmet Işık, Sayın Nuri Akbulut, Sayın Hüseyin Ekmekcioğlu, Sayın Ali Kavuştu, Sayın Mehmet Kurt, Sayın Tuncay Ercenk, Sayın Yavuz Altınorak, Sayın Nail Kamacı, Sayın Mesut Özakcan ve Sayın Osman Kaptan.

Şimdi, ilk sıradaki soru sorma hakkına sahip olan milletvekili arkadaşımıza söz veriyorum.

Sayın Koç, buyurun.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, lütfen dinleyin. Sayın Bakanın oğlundan başka olaylar da var ve burada, yazılı cevap vermeden, açık, net, somut, sözlü yanıt verecektir umarım.

Sayın Bakan, yurt dışından Türkiye'ye gelen ve gümrükte el koyulan araçlardan, acaba, hanımınıza, aile fertlerinize tahsis ettiğiniz var mı? Çok açık bir soru. Ve bu araçlardan bir tanesi, korumayla birlikte, son günlerde, son dönemde bir kaza yaptı mı yapmadı mı Sayın Bakan? Ve bu araçların benzinini hangi kalemden kullanıyorsunuz? Bu bir.

İkincisi: Oğlunuz… Oğlunuzun fabrikalarının bulunduğu Balıkesir'de, hangi partiye bağlı olursa olsun, üç belediyeye ne kadar yardım yaptınız, ne tür yatırımlar yaptınız ve bu tür yatırımlar, oğlunuzun oradaki kuruluşlarıyla ilgili altyapı çalışmalarıyla bağlantılı mı?

Soru üç… Sayın Bakan, çok ciddî sorular; üçüncüsü de şu: Telekom ile Avea arasında ara bağlantı sözleşme gereği, Telekom'un Avea'dan alacağı 80 trilyon para neden tahsil edilmedi?

Evet, tavukları filan bırakalım. Bu sorulara da açık, net, somut yanıtlar verin.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koç.

Sayın Kandoğan, buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Maliye Bakanımıza sormak istiyorum: Özelleştirme mağdurlarıyla ilgili olarak, daha önce, bir yıl içerisinde 11 ay çalışacakları söylenmesine rağmen, Bakanlar Kurulu kararıyla bu süre 10 aya indirilmiş ve bu maaş artışlarından, 40 000 000 liralık maaş artışlarından bunların istifade etme imkânı getirilmemiştir. Bununla ilgili olarak herhangi bir çalışmaları var mı? Bu özelleştirme mağdurlarıyla ilgili olarak bundan sonra ne yapacaklar?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kandoğan.

Sayın Koçyiğit, buyurun.

MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Teşekkürler Sayın Başkanım.

Sorularımı yöneltiyorum:

Birinci sorum: 2004 yılında dondan kaynaklanan fındık üreticisi zararının yüzde 15'i ödenmiş, bakiye 246 trilyon lirası bugüne değin ödenmemiştir. Sayın Bakanım, üreticinin bu zararını ne zamana kadar ödemeyi düşünüyorsunuz?

İkinci sorum: Hazinece, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna açılan 40 milyar dolarlık kredinin en fazla 12 milyar dolarlık bölümünün tahsil edilebileceği anlaşılmaktadır. Bakiye 28 milyar doların akıbeti ne olacak? Bütçede gösterilmediğine göre, acaba silinecek mi?

Bir diğer sorum: Özelleştirme sonucu, Çukurova ve Kepez Elektrikte işlerine son verilen işçileri işe almayı düşünüyor musunuz?

İŞKUR İşsizlik Sigortası Fonunda biriken 17 katrilyon lirayı nerelerde kullanmayı düşünüyorsunuz?

Son sorum: Sayın Bakanım, bir konuşmanızda "bir ülkede KDV, ÖTV gibi dolaylı vergiler oranı yüzde 60'ın üzerine çıkarsa, o ülkede adaletten söz edilemez" demiştiniz. Bu görüşünüzde bir değişiklik oldu mu? AKP İktidarı döneminde dolaylı vergiler 6 puan artarak yüzde 66'dan yüzde 72'ye çıktığına göre, acaba Türkiye'de adalet yok mudur?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koçyiğit.

Sayın Kılıç, buyurun.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakan, Malatya Sümerbank Fabrikası, sizin döneminizde, önce 11 milyon dolara ihale edildi, bedel düşük görülerek iptal edilen ihale ikinci kez yapıldı ve 6,4 milyon dolara satıldı. Fabrikayı üretim yapmak üzere aldıklarını açıklayan alıcılar, şimdi ise fabrikayı çalıştırmayacaklarını, arsasına alışveriş merkezleri ve konut yapacaklarını açıkladılar. Şimdi, benzer bir uygulamayı tekel fabrikası için de görmekteyiz. Fabrikada teknoloji yenilenmedi; tütün üretimi Malatya'da durduruldu, alım yapılmıyor; iki vardiya çalışan fabrikada işçiler bir vardiyaya düşürüldü; yani, kapatılarak satılmanın şartları hazırlanıyor. Sayın Bakanım, samimî olarak sormak istiyorum: Tekelin Malatya sigara fabrikasının kapatılacağı ve satılacağı doğru mudur?

Sayın Bakanım, ikinci sorumu yöneltmek istiyorum; dün, Sayın Millî Eğitim Bakanına da aynı soruyu yönelttim. Malatya İnönü Üniversitesi Tıp Merkezînin halen kadro kanunu çıkarılmadı. Yarım kalan işler, açılamayan ameliyathaneler için bu sene ayrılan pay 40 000 YTL, gereken para ise 25 000 000 YTL. Bu sene bu yatırımlar için kaynak yaratmayı düşünüyor musunuz?

Sayın Bakanım, son sorum: Hükümetiniz döneminde, bir taraftan Malatya'daki bölge müdürlükleri kapatılıyor, tütün alımı durduruluyor, pancar kotası sürdürülüyor, kayısı üreticisine destek olunmuyor, fabrikalarımız kapatılıyor, üniversitemize yeteri kadar kaynak ve kadro sağlanmıyor; Sayın Bakanım, Malatya'yı gözden çıkardınız mı?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kılıç.

Sayın Özcan, buyurun.

HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bakanıma soruyorum: Niçin ihalesiz olarak, TÜPRAŞ'ın 14,75'ini, dilim olarak, Global-Ofer ortaklığına verdiniz? TÜPRAŞ Yönetim Kuruluna, iki yeni yönetim kurulu üyesi atanmış mıdır; atanmışsa bunlar kimdir, sektörle alakaları nelerdir?

İkinci sorum: Asgarî ücretin 380 YTL olduğu bir ülkede, iki çocuğu öğrenci olan, kira ödeyen, elektrik ve su parası ödeyen bir vatandaşın refah içerisinde yaşayacağına inanıyor musunuz? AKP'nin adaleti bu mudur?!

Üçüncü sorum: Kişi başına gelirin 2 500 dolar olduğu ülkemizde, birden 5 000-6 000 dolara çıktığını söylüyorsunuz. Hangi memurun, işçinin, köylünün, emeklinin, esnafın geliri birden yüzde 100 arttı; bunu açıklar mısınız? Bu geliri artanlar kimlerdir?

Dördüncü sorum: SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığına devrinden bugüne kadar, bütçeye neye mal olmuştur; bunu açıklar mısınız?

Beşinci sorum: Halkın içtiği sudan bile yüzde 18 KDV aldığınızı ve bunu da düzelteceğinizi söylemiştiniz. Ne zaman düzelteceksiniz?

BAŞKAN - Sayın Özcan, 5 soru yeter mi efendim?

HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Teşekkürler.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Işık.

AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Maliye Bakanımıza, Konya Ovaları Projesinin en büyük ayağı olan Mavi Tüneldeki büyük katkısından dolayı teşekkür ediyorum. Sayın Bakanım, 85 trilyon bir kaynak aktarmıştınız, bu desteğin devamını rica ediyorum.

Üç yıl içerisindeki işsizlik sayısı, Sayın Bakanım, Türkiye genelinde, kentsel kesimde ve tarımsal kesimde nedir?

Yine, üç yıllık döneminizdeki faiz ödemelerinin vergi gelirlerine oranı ve millî gelirdeki faiz yükü ne kadardır?

Özel sektör, 2004 ve 2005 yıllarında, ne kadar Türkiye'ye yatırım yapmıştır?

Son olarak, yabancı sermaye girişi, 2005 yılında ne kadardır? Kesimlerarası gelir dağılımındaki fark açılmakta mıdır, kapanmakta mıdır? Rakamla cevap istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Akbulut.

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Teşekkür ediyorum.

Ben, Sayın Maliye Bakanımıza tabiî ki soruyu soracağım. Sayın Bakanım, sayenizde, Türk maliyesi, Türk ekonomisi altın dönemini yaşıyor. Sizlerle gurur duyuyoruz. Sayın Bakanım, Avrupa Birliği üyeliğine girişte, Maastricht Kriterlerine sizin Bakanlığınız döneminde ulaşıldı. Şimdiye kadarki hükümetler denk bütçe yapmayı düşünmediler mi? Neden düşünemediler? Sorum bu.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akbulut.

Sayın Ekmekcioğlu, buyurun.

HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Birinci sorum: Telekom özelleştirildikten sonra, devirden önce nerelere restorasyon ihalesi yaptırıldı? İhaleyi kimlere verdiniz, kaç paraya verdiniz?

İkinci sorum: Kuşadası ve İstanbul'da liman ihalelerini alan Ofer'in ortağı Global Değerler Holding temsilcisi, Kuşadası'nda bir yerel televizyonda, Kuşadası Limanıyla ilgili yaptığı imar usulsüzlüğünün, çıkarılan yönetmenliklerle hükümetçe örtülmeye çalışılmasının ardından yönetmeliğin Danıştayca iptal edilmesi üzerine "yönetmelikle olmazsa yasa çıkar" deme gücünü ve cesaretini göstermiştir ve istediği yasa bir ay sonra Meclisten çıkmıştır. Soruyorum size Sayın Maliye Bakanı: Ofer'in ortağı Global Değerler Holding temsilcisi yasa çıkartacak gücü kimden almıştır; sizden mi, yoksa Sayın Başbakandan mı?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ekmekcioğlu.

Sayın Kavuştu, buyurun.

ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum) - Sayın Bakanım, Sinop-Boyabat arasındaki Saraydüzü-Kargı arasında yapılacak olan, Karadeniz'i İstanbul'a bağlayacak olan yola 2006 yılında ödenek vermeyi düşünüyor musunuz?

İki: Hububat primleri bayramdan önce çiftçiye verilecek midir?

HALUK KOÇ (Samsun) - Ödendi demişlerdi ya…

ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum) - Arz ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kavuştu.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Kavuştu, Tarım Bakanı "ödendi" dedi.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, buyurun.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, şimdi, bir iki konuya özellikle açıklık getirmek istiyorum. O da şu: Sayın konuşmacılar devamlı surette bugün de söylediler, başka zaman da söylüyorlar; yani, aynı konu tekrar tekrar ediliyor, aynı konuyu bizler de açıklıyoruz, yine aynı konu tekrar söyleniyor, sanki hiç söylenmemiş, hiç cevaplandırılmamış gibi. Bakınız, Türkiye'de önemli bir değişim oluyor…

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Bakan kime cevap veriyor; önce onu öğrenelim de efendim…

BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen, bekleyin…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Efendim söyleyeceğim, müsaade buyurun. Biz sizi dinledik, siz de beni dinleyin. Bir dinleyin bakayım, ondan sonra kime olduğunu da anlarsınız zaten.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - O kadar zeki değiliz, biz nasıl anlayacağız; siz anlatın, anlayalım.

BAŞKAN - Arkadaşlar, müdahale etmeyin, süre doluyor çünkü.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Şimdi, bu dolaylı dolaysız vergiler meselesinde, işte, dolaylı vergiler şu kadar artmış, dolaysız vergiler bu kadar artmış… Değerli arkadaşlar, bir defa, Türkiye ile Avrupa ülkelerini karşılaştırırken aynı bazda karşılaştırmamız lâzım. Avrupa ülkelerinde alınan sosyal güvenlik primleri -Sosyal Sigorta primleri, Bağ-Kur primleri, hepsi- dolaysız vergilerin içerisinde telakki edilir. Dolayısıyla, oradaki dolaysız vergilerin nispetleri bize göre yüksek gibi görünür. Bizde ise, sigorta primleri falan dolaysız vergilerin içerisinde telakki edilmiyor, hatta verginin içinde bile telakki edilmiyor; bu bir.

İkincisi: Biz, yine, topladığımız dolaysız vergilerden mahallî idarelere pay veririz, bu payı verdikten sonraki kalan kısmı gelir olarak bütçeye yazarız. Buna göre de bir hesap yapılıyor, orada mahallî idarelere verilen paylar da nazarı itibara alınmıyor. Bizim ülkemizde dolaysız vergiler çok az, dolaylı vergiler çok fazla; böyle bir durum söz konusu değil. Herkes işine geldiği gibi hesap yapıyor.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sizin hesabınızı kullanıyoruz Sayın Bakanım.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Ama, gerçeklere göre hesap yapmak mecburiyeti vardır. Zaten Avrupa Birliğine giriş aşamasında da Avrupa Birliği, hepinizin de bildiği gibi, katma değer vergilerine çok fazla önem verir ve bizim katma değer vergisi oranlarımız, Avrupa Birliğinin birçok ülkesinden daha düşük.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - SayınBakan genel konuşuyor, sorulara cevap vermiyor ki.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Bakan, cevap yok ki!

ATİLLA KART (Konya) - Sorulara cevap verin!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Soru işte, bana sorulan sorulara cevap veriyorum.

ATİLA EMEK (Antalya) - Somut!.. Somut!..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Seninkine de vereceğim. Bekle, vereceğim!

ATİLLA KART (Konya) - Sayın Koç'un sorusuna cevap verin. Birinci soruya gelir misiniz!

BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen…

ATİLLA KART (Konya) - Birinci soruya gelin, siz soruya cevap vereceksiniz; burada o tartışılıyor şimdi.

ATİLA EMEK (Antalya) - Vermeyeceğim diyor.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sizin emrinizle hareket etmiyorum ben burada.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Ama, İçtüzük var efendim.

ATİLLA KART (Konya) - Politikalarınızı anlattınız. Siz soruya cevap verin. 

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Arkadaşlar, bir daha bu dolaylı dolaysız vergileri, lütfen, yanlış şekilde, burada, gelip, hiç telaffuz etmeyin; bu bir.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Bu raporunuza bakın. Kendi raporunuza bakın. Rakamlar burada!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - İkincisi: O üç tane belediye dediğiniz belediyelere, ben, ayrıca bir yardım yapmadım. Bak, Sayın Koç…

HALUK KOÇ (Samsun) - Ben soruyorum efendim.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Ben, öyle, benim orada fabrikam vardır, ben ona yardım ettim… İcap eden her türlü belediyelere yardımı zaten yapıyoruz biz ve 81 ilde, efendime söyleyeyim, şu kadar ilçe, şu kadar belde, şu kadar bilmem belediye var; hepsine para gönderiyoruz. Her yerde benim fabrikam mı var allahaşkına ya!

MEVLÜT COŞKUNER (Isparta) - Araba çarpıştı mı çarpışmadı mı, onu bir öğrenelim.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Değerli arkadaşlar, şimdi, bakın, bu TMSF'yle ilgili alacaklara…

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, kaza yaptı mı araba? Araba var, bir araba!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Yapmadı, yapmadı, kaza maza yapmadı.

HALUK KOÇ (Samsun) - Siz böyle bir araba tahsis ettiniz mi etmediniz mi?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Şimdi, ben bakanım, benim eşim de arabaya biner, ben de arabaya binerim.

HALUK KOÇ (Samsun) -  Hangi arabaya biner efendim?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Bize, İstanbul'a gittiğimiz zaman da tahsis edilen bir araba vardır. Herhalde bisikletle gidecek halim yok!

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, değiştirmeyin, bakın!..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Nasıl değiştirmeyin ya!

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Ne efendimi? Ne değiştirmeyin?

HALUK KOÇ (Samsun) - Özel firmanın kurumlarında siz yöneticilik yaptınız; arabanız yok mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Hanım arabaya binmiş mi binmemiş mi... Ben Maliye Bakanıyım, o da benim eşimdir.

HALUK KOÇ (Samsun) - Devletin benzinini kullanıyorsunuz, devletin aracını kullanıyorsunuz, eşiniz kullanıyor; kaza yaptınız mı yapmadınız mı?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Haa, eşim binmiş, direksiyona geçmiş, kaza yapmış araba, öyle mi? Daha yeni benim araba da kaza yaptı, hepsi kaza yapıyor…

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Bakan, gümrükte el konan, şu anda devlete ait olan bir arabayı, eşinize kullandırıyor musunuz kullandırmıyor musunuz?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Kullandırmıyorum, bitti! Eşime araba kullandırmıyorum; ama, eşim bir yerden bir yere gidecek, alır gider arkadaş.

HALUK KOÇ (Samsun) - Söyleyin, daha önce kullandırdım, kaza yaptı deyin, söyleyin… Burada vatanperver nutuklar atmaya benzemiyor bu!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Bu konuştuklarınız da sizin Grup Başkanvekilliğinize hiç yakışmıyor.

HALUK KOÇ (Samsun) - Ben, bana yakışanı yapıyorum, muhalefet yapıyorum.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Bu Grup Başkanvekilini biz seçtik, memnunuz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Fikirlere karşı tahammüllü olun, gözünüzü seveyim! (CHP sıralarından "hangi fikir" sesleri) Tahammüllü olun, yapılan başarılara tahammül edin.

HALUK KOÇ (Samsun) - Bunun ne başarısı var yahu?!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Kızmayın, heyecanlanmayın. (CHP sıralarından gürültüler)

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Bakan, biz heyecanlanmayız; korkmayın!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Bu kadar tepkili olmayın.

HALUK KOÇ (Samsun) - Ama, sizi de kaçırtmayız…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Yaptığımız hizmet, millete hizmet yapılıyor…

HALUK KOÇ (Samsun) - Sizi de kaçırtmayız buradan Sayın Bakan; bunlara devam edeceksiniz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Ha, ben buradayım hiç merak etmeyin. Siz kaçmayın yalnız buradan, millet sizi kaçırtmasın.

HALUK KOÇ (Samsun) - Bunlara cevap vereceksiniz. Böyle alkışlar yok burada! Bak, çıt çıkmıyor. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Geçmiş olsun!..

BAŞKAN - Sayın Koç, lütfen…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Evet… Kim kaçıyor, kim kaçıyor?.. Oturun, oturun… Oturun da dinleyin.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, lütfen…

HALUK KOÇ (Samsun) - Ben kaçmam, ben kaçmam…Ben burada cevap bekliyorum.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Gelelim Malatya'ya. Malatya'yı da, asla gözden çıkarmadık ve çıkarmayacağız.

Bundan sonraki soruların da hepsini aldım; yazılı olarak cevap vereceğim.

Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Sayın Bakan, diğerlerine de böyle cevap veriyorsunuz!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Bir de değerli arkadaşlar, suyun KDV'sini hâlâ yüzde 18 diyor, suyun KDV'si zaten 8; nerede 18?.. Biraz da öğrenin de gelin yani şunu. (CHP sıralarından gürültüler)

AHMET YENİ (Samsun) - Arkadaşlar, iyi tatiller.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Arkadaşlar, size havale ediyoruz, gerekeni yapın.

Hoşçakalın.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…

Sayın Bakanım, tamamladınız mı?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum, tamamladım.

BAŞKAN - Peki.

Süre dolmadığı için, Sayın Mehmet Kurt burada mı efendim?.. Burada.

Sayın Kurt, mikrofonunuzu açacağım, kalan sürede sorunuzu sorun, Sayın Bakan size yazılı cevap verebilir.

Buyurun.

MEHMET KURT (Samsun) - Sayın Bakanım, Özelleştirme İdaresi Başkanına ve şahsınızda sizlere, özelleştirmedeki gayretli çalışmalarınızdan dolayı teşekkürlerimi arz ediyorum.

Sorumu soruyorum: Samsun Limanı, 2005 yılı başından itibaren özelleştirme kapsamındadır; fakat, bugüne kadar netice alamadık. Bu özelleştirmenin ne zaman neticelenebileceği hakkında bir tarih verebilir misiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Kurt, teşekkür ediyorum.

Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Bildiğiniz gibi, Sayın Kurt, limanlar özelleştirme programı altındadır ve bu limanlar da, biliyorsunuz, Türkiye Devlet Demiryollarının limanlarıydı; bununla ilgili uzun çalışmalar yapıldı ve bu limanların özelleştirmesini, biz, Mersin Limanından, İskenderun  Limanından   başladık,    İzmir  Limanıyla…   Şimdi, yakında İzmir Limanı özelleştirmeye başlayacak.

Şimdi, Mersin Limanını Singapurlular kazanmışlardı; 755 000 000 dolar. Yani, Türkiye'nin, bunlar, görmediği rakamlar ve bunlarla ilgili de yargı kararları tamamlandıktan sonra limanların özelleştirilmesini tamamlayacağız ve bu arada da, inşallah, bu sene İzmir Limanının da ihalesine çıktık ve ancak onun neticelendirilmesi önümüzdeki sene söz konusu olacak. Arkasından, Bandırma Limanı, Derince Limanı ve ondan sonra da Samsun Limanı özelleştirme kapsamı içerisinde. İnşallah, 2006 yılı olarak, biz bunu planlıyoruz; fakat, bu arada, takdir edersiniz ki, bunun altyapı çalışmaları da devam ediyor, onlar da oldukça uzun zaman alıyorlar ve bu konuda da ilgili, Rekabet Kurumu gibi kurullardan ön fikir de alıyoruz onlarla ilgili. Demek ki, 2006 yılı içerisinde bu çalışmalarımızı biz tamamlarız. 2006 yılı içerisinde de Samsun Limanını özelleştirmeye çıkacağımızı umut ediyorum ve inşallah, oradan da, bu Türkiye'nin gelişen, yükselen değerleri içerisinde iyi bir netice alacağımızı tahmin ediyorum.

Çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.

Şimdi, sırasıyla, onaltıncı turda yer alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı okutup, oylarınıza sunacağım.

Maliye Bakanlığı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

12 - MALİYE BAKANLIĞI

1.- Maliye Bakanlığı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

A - C E T V E L İ

Fonksiyonel

Kod                                           Açıklama                               (YTL)

                                                                                                                                 

01                               Genel Kamu Hizmetleri                               21.279.060.452

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

02                               Savunma Hizmetleri                               1.271.000

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

03                               Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                               44.368.800

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

06                               İskan ve Toplum Refahı Hizmetleri                               2.210.000.000

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

09                               Eğitim Hizmetleri                               3.667.100

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir

10                               Sosyal Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri                               9.835.000.000

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir                                            

                       TOPLAM                               33.373.367.352

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Maliye Bakanlığı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Maliye Bakanlığı 2004 malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2.- Maliye Bakanlığı 2004 Malî Yılı Kesinhesabı

BAŞKAN- (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

Maliye Bakanlığı 2004 Malî Yılı Kesinhesabı

A  -  C E T V E L İ

                                              Lira

                                                                                                

- Genel Ödenek Toplamı                                :                                23.725.540.006.350.000

- Toplam Harcama                                :                                22.858.874.202.100.000

- Ödenek Dışı Harcama                                :                                99.788.533.450.000

- İptal Edilen Ödenek                                :                                966.454.337.700.000

BAŞKAN- (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Maliye Bakanlığı 2004 malî yılı kesinhesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Kamu İhale Kurumu 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

42.06 - KAMU İHALE KURUMU

1.- Kamu İhale Kurumu 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

A - C E T V E L İ

Fonksiyonel

Kod                                           Açıklama                               (YTL)

                                                                                                                                 

01                               Genel Kamu Hizmetleri                               10.410.540

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

02                               Savunma Hizmetleri                               85.980

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

04                               Ekonomik İşler ve Hizmetler                               64.592.040

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.                                            

                       TOPLAM                               75.088.560

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

B - C E T V E L İ

KOD                                         Açıklama                               (YTL)

                                                                                                                                 

02                               Vergi Dışı Gelirler                               75.088.559

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

04                               Alınan Bağış ve Yardımlar                              1

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.                                            

                       TOPLAM                               75.088.560

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kamu İhale Kurumu 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Gelir İdaresi Başkanlığı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

22.76 - GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

1.- Gelir İdaresi Başkanlığı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

A - C E T V E L İ

Fonksiyonel

Kod                                           Açıklama                               (YTL)

                                                                                                                                 

01                               Genel Kamu Hizmetleri                               2.605.564.200

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.                                            

                       TOPLAM                               2.605.564.200

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gelir İdaresi Başkanlığı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.35 - ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANIĞI

1.- Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

A - C E T V E L İ

Fonksiyonel

Kod                                           Açıklama                               (YTL)

                                                                                                                                 

01                               Genel Kamu Hizmetleri                               8.089.783.

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

04                               Ekonomik İşler ve Hizmetler                               6.988.217

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.                                            

                       TOPLAM                               15.078.000

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

B - C E T V E L İ

KOD                                         Açıklama                               (YTL)

                                                                                                                                 

02                               Vergi Dışı Gelirler                               15.078.000

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.                                            

                       TOPLAM                               15.078.000

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, böylece, Maliye Bakanlığı, Kamu İhale Kurumu, Gelir İdaresi Başkanlığı ve Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 2006 malî yılı bütçeleri ile Maliye Bakanlığının 2004 malî yılı kesinhesabı kabul edilmiştir; Maliye Bakanlığımız, ilgili kurumlar ve millettimiz için hayırlı olmalarını temenni ediyorum.

Onaltıncı tur görüşmeler tamamlanmıştır.

Saygın milletvekilleri, 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Genel ve Katma Kesinhesap Kanunu Tasarılarının 1 inci maddeleri kapsamına giren bakanlıkla ilgili kuruluşların bütçeleri ve kesinhesapları ile gelir ve finansmanıyla ilgili 2 nci maddenin görüşmeleri tamamlanmış bulunmaktadır.

Sayın milletvekilleri, programa göre, 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarılarının oylanmamış maddelerinin oylamasını yapmak için, 25 Aralık 2005 Pazar günü, saat 11.00'de toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Hepinize hayırlı akşamlar diliyorum.

 

Kapanma Saati: 18.28