DÖNEM: 22 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
CİLT : 105
37 nci Birleşim
20 Aralık 2005 Salı
İ
Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın
Almanya'ya yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/948)
III.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
l.- 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli Daireler ve İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarıları
(1/1119; 1/1084, 3/907; 1/1085, 3/908) (S.Sayısı: 1028, 1029, 1030)
A)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI
1.- Millî Savunma Bakanlığı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Millî Savunma Bakanlığı 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
B) SAVUNMA
SANAYİİ MÜSTEŞARLIĞI
1.- Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
C)
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI
1.- İçişleri Bakanlığı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- İçişleri Bakanlığı 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
D)
EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Emniyet Genel Müdürlüğü 2006 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Emniyet Genel Müdürlüğü 2004 Malî Yılı
Kesinhesabı
E) JANDARMA
GENEL KOMUTANLIĞI
1.- Jandarma Genel Komutanlığı 2006 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Jandarma Genel Komutanlığı 2004 Malî
Yılı Kesinhesabı
F) SAHİL
GÜVENLİK KOMUTANLIĞI
1.- Sahil Güvenlik Komutanlığı 2006 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Sahil Güvenlik Komutanlığı 2004 Malî
Yılı Kesinhesabı
G) TÜRKİYE
VE ORTA DOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ
1.- Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi
Enstitüsü 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
H) ENERJİ
VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANLIĞI
1.- Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanlığı 2006 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2.- Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı
2004 Malî Yılı Kesinhesabı
İ) ENERJİ
PİYASASI DÜZENLEME KURUMU
1.- Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanlığı 2006 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
J) ULUSAL
BOR ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ
1.- Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanlığı 2006 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
K) ELEKTRİK
İŞLERİ ETÜT İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanlığı 2006 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
L) TÜRKİYE
ATOM ENERJİSİ KURUMU
1.- Türkiye Atom Enerjisi Kurumu 2006 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
M) MADEN
TETKİK VE ARAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanlığı 2006 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
N) PETROL
İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Petrol İşleri Genel Müdürlüğü 2006
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Petrol İşleri Genel Müdürlüğü 2004
Malî Yılı Kesinhesabı
O) DEVLET
SU İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü 2004
Malî Yılı Kesinhesabı
Ö)
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI
1.- Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2006
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2004
Malî Yılı Kesinhesabı
P)
KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Karayolları Genel Müdürlüğü 2006 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Karayolları Genel Müdürlüğü 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
R) TAPU VE
KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2006
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2004
Malî Yılı Kesinhesabı
IV.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Sinop Milletvekili Cahit Can'ın,
Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan'ın, konuşmasında, ileri sürmüş olduğu
görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle konuşması
2.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol'un,
Muş Milletvekili Seracettin Karayağız'ın, konuşmasında, Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
3.- Çanakkale Milletvekili İbrahim
Köşdere’nin, Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük'ün, konuşmasında, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
4.- Adana Milletvekili Tacidar Seyhan'ın,
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in, konuşmasında, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
5.- Gaziantep Milletvekili Ömer
Abuşoğlu'nun, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in,
konuşmasında, Partisine sataşması nedeniyle konuşması
V.- SORULAR
VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İzmir Milletvekili Türkân
MİÇOOĞULLARI'nın, bürokrat atamalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/9970)
2.- İzmir Milletvekili Türkân
MİÇOOĞULLARI'nın, bürokrat atamalarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı
Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/10041)
3.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Adıyaman'ın bir ilçesi ve köylerinin sağlıkocağı ihtiyacına ilişkin soruları ve
Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/10804, 10805, 10806, 10807, 10808,
10809, 10810, 10811, 10812)
4.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Ağrı'nın bir ilçesi ve köylerinin sağlıkocağı ihtiyacına ilişkin soruları ve
Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/10813, 10814, 10815, 10816, 10817,
10818, 10819, 10820)
5.- Mersin Milletvekili Şefik ZENGİN'in,
İstanbul-Kartal Kaymakamlığının bir uygulamasına ilişkin Başbakandan sorusu ve
İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/10831)
6.- Mersin Milletvekili Şefik ZENGİN'in,
bir konuda yasal düzenleme yapılıp yapılmayacağına ilişkin Başbakandan sorusu
ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/10836)
7.- Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün,
mesken altındaki oto galerilerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir
AKSU'nun cevabı (7/10853)
8.- İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın,
çocuk kaçırma olaylarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun
cevabı (7/10855)
9.- Manisa Milletvekili Ufuk ÖZKAN'ın,
Nemrut İskeleler bölgesinin pasaport polisi ihtiyacına ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/10861)
10.- Denizli Milletvekili Ümmet
KANDOĞAN'ın, Uşak'taki Kırıkminare Camiinin restorasyonuna ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/10977)
11.- Denizli Milletvekili Ümmet
KANDOĞAN'ın, Kamu Personeli Kanunu Tasarısı Taslağına ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/11073)
12.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
Sakal-ı Şerif'in yurtdışına çakırılacağı iddiasına ilişkin sorusu ve Kültür ve
Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/11255)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat
11.00'de açılarak beş oturum yaptı.
2006 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli Daireler ve
İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarılarının (1/1119; 1/1084, 3/907; 1/1085, 3/908)
(S. Sayıları: 1028, 1029, 1030) görüşmelerine devam olunarak;
Sağlık Bakanlığı,
Hudut ve Sahiller Sağlık
Genel Müdürlüğü,
Ulaştırma Bakanlığı,
Telekomünikasyon Kurumu,
Denizcilik Müsteşarlığı,
Adalet Bakanlığı,
Ceza ve İnfaz Kurumları
ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu,
Türkiye Adalet Akademisi
Başkanlığı,
Yargıtay Başkanlığı,
2006 yılı bütçeleri ile;
Sağlık Bakanlığı,
Hudut ve Sahiller Sağlık
Genel Müdürlüğü,
Ulaştırma Bakanlığı,
Denizcilik Müsteşarlığı,
Adalet Bakanlığı,
Yargıtay Başkanlığı,
2004 malî yılı
kesinhesapları;
Kabul edildi.
20 Aralık 2005 Salı günü,
alınan karar gereğince 11.00'de toplanmak üzere, birleşime 22.04'te son
verildi.
Nevzat Pakdil
Başkanvekili
Harun Tüfekci Ahmet Küçük
Konya Çanakkale
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Bayram Özçelik Türkân Miçooğulları
Burdur İzmir
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Açılma
saati: 11.00
20 Aralık
2005 Salı
BAŞKAN:
Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 37 nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere
başlıyoruz.
Başbakanlığın Anayasanın 82 nci maddesine
göre verilmiş bir tezkeresi vardır; okutup oylarınıza sunacağım.
II. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.-
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Almanya'ya yaptığı resmî ziyarete katılacak
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/948)
19.12.2005
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle
birlikte 6 Kasım 2005 tarihinde Almanya'ya yaptığım resmî ziyarete, ekli
listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu
konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini
arz ederim.
Recep Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste:
Ahmet Yaşar (Aksaray)
Akif Gülle (Amasya)
Bülent Gedikli (Ankara)
Fatma Şahin (Gaziantep)
İdris Naim Şahin (İstanbul)
Hayati Yazıcı (İstanbul)
Nükhet Hotar Göksel (İzmir)
Şaban Dişli (Sakarya)
Suat Kılıç (Samsun)
Şükrü Ayalan (Tokat)
BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 2006 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçe
Kesinhesap Kanunu Tasarıları üzerindeki görüşmelere devam ediyoruz.
Program uyarınca, bugün iki tur görüşme
yapacağız.
Onuncu turda, Millî Savunma Bakanlığı,
Savunma Sanayii Müsteşarlığı, İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü,
Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı, Türkiye ve Ortadoğu
Amme İdaresi Enstitüsü bütçeleri yer almaktadır.
III.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1.- 2006
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Genel ve Katma
Bütçeli Daireler ve İdareler Kesinhesap
Kanunu Tasarıları (1/1119; 1/1084, 3/907; 1/1085, 3/908) (S.Sayısı: 1028, 1029,
1030) (x)
A)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI
1.- Millî
Savunma Bakanlığı 2006 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2.- Millî
Savunma Bakanlığı 2004 Malî Yılı
Kesinhesabı
B) SAVUNMA
SANAYİİ MÜSTEŞARLIĞI
1.- Savunma
Sanayii Müsteşarlığı 2006 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
C)
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI
1.-
İçişleri Bakanlığı 2006 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2.-
İçişleri Bakanlığı 2004 Malî Yılı
Kesinhesabı
D)
EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Emniyet
Genel Müdürlüğü 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Emniyet
Genel Müdürlüğü 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
E) JANDARMA
GENEL KOMUTANLIĞI
1.-
Jandarma Genel Komutanlığı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.-
Jandarma Genel Komutanlığı 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
F) SAHİL
GÜVENLİK KOMUTANLIĞI
1.- Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
G) TÜRKİYE
VE ORTA DOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ
1.- Türkiye
ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet?.. Yerinde.
Sayın milletvekilleri, 6.12.2005 tarihli
27 nci Birleşimde, bütçe görüşmelerinde soruların gerekçesiz olarak yerinden
sorulması ve her tur için soru-cevap işleminin 20 dakikayla sınırlandırılması
kararlaştırılmıştır.
Buna göre, turda yer alan bütçelerle
ilgili olarak soru sormak isteyen milletvekillerinin, görüşmelerin bitimine
kadar sorularını sorabilmeleri için, şifrelerini yazıp parmak izlerini
tanıttıktan sonra ekrandaki söz isteme butonuna basmaları gerekmektedir.
Mikrofonlarındaki kırmızı ışıkları yanıp sönmeye başlayan milletvekillerinin
söz talepleri kabul edilmiş olacaktır.
Tur üzerindeki görüşmeler bittikten sonra,
soru sahipleri, ekrandaki sıraya göre, sorularını yerlerinden soracaklardır.
Soru sorma işlemi 10 dakika içinde tamamlanacaktır. Cevap işlemi için de 10
dakika süre verilecektir. Cevap işlemi 10 dakikadan önce bitirildiği takdirde,
geri kalan süre için, sıradaki soru sahiplerine söz verilecektir.
Bilgilerinize sunulur.
Onuncu turda grupları ve şahısları adına
söz alan sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum:
Gruplar:
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu: İstanbul
Milletvekili Şükrü Elekdağ, İstanbul Milletvekili Hasan Fehmi Güneş, İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı, İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü.
AK Parti Grubu: Karabük Milletvekili Hasan
Bilir, Karaman Milletvekili Yüksel Çavuşoğlu, Sivas Milletvekili Selami Uzun,
Kilis Milletvekili Veli Kaya, Eskişehir Milletvekili Muharrem Tozçöken, Sivas
Milletvekili Osman Kılıç, Denizli Milletvekili Mehmet Yüksektepe.
Anavatan Partisi Grubu: Iğdır Milletvekili
Dursun Akdemir, Yozgat Milletvekili Mehmet Erdemir.
Şahısları adına: Lehinde, Muş Milletvekili
Seracattin Karayağız, Edirne Milletvekili Rasim Çakır.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
milletvekili arkadaşlarımıza söz vermeden önce, bir hususu tekrar
hatırlatıyorum: Her turda, söz alan milletvekili arkadaşlarımız için, normal
süresi bittikten sonra, 2 dakikalık süre vereceğim. Arkadaşlarımız, istirham
ediyorum, bu süre içerisinde, lütfen, konuşmalarını tamamlasınlar. Tekrar, ek
bir süre talep etmemelerini sizlerden istirham ediyorum.
Soru sorma noktasında da, arkadaşlarımız,
eğer, sorularını gerekçesiz ve çok kısa olarak sorarlarsa, diğer arkadaşlara da
soru sorma fırsatı tanımış olacaklardır; çünkü, baştan sisteme giren
arkadaşlarımız 5-6 soruyu gerekçeli olarak arka arkaya sordukları zaman diğer
arkadaşlarımızın soru sorma hakkı ortadan kalkmış oluyor. Bunu da bilgilerinize
arz ediyorum.
Görüşmelere Cumhuriyet Halk Partisi
Grubundan başlıyoruz.
İlk söz, İstanbul Milletvekili Şükrü
Elekdağ'a aittir.
Sayın Elekdağ, buyurun. (Alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2006 yılı bütçe kanunu
tasarısındaki Millî Savunma Bakanlığı bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, 2005 yılında global
terörle mücadelede bir başarı kazanıldığı iddia edilemez. Amerika'nın küresel
terörle savaş stratejisi, terörü bastırmak şöyle dursun, azdırmaktadır.
Amerikan yönetimi, radikal İslamı komünizme benzeterek ideolojik düşman ilan
etmekte; ama, bunu yaparken, beceriksizce, tüm İslamı karşısına almakta ve
medeniyetler çatışmasını körükleyerek, terörü daha da yaygınlaştırmaktadır. Öte
yandan, Amerika'nın Irak'ı işgali ve burada yürüttüğü savaş, maalesef, hem bu
ülkeyi hem de Ortadoğu'nun diğer bölgelerini, Amerika'ya karşı öfke ve
düşmanlığın yoğunlaştığı, yeni terör odaklarının türediği ve terör ajanlarının
yetiştiği mümbit tarlalar haline getirilmiştir. Böylece, dünya barışının
karşılaştığı tehditler tırmanırken, Türkiye'nin bulunduğu coğrafî alandaki
istikrar ve güvenlik koşulları da daha kötüleşmiştir. Bu ortamda, ülkemiz de
olumsuz yönde etkilenmektedir. Nitekim, ülkemizin karşılaştığı iç tehdit, 2005
yılında, birden, endişe verici bir artış göstermiştir. Bu bağlamda, ilk
üzerinde duracağım husus, Türkiye ile Amerika arasında yılan hikâyesine dönen
PKK/KONGRAGEL konusudur.
İki yıldan fazla bir süredir, Ankara'yı
ziyaret eden her üst düzey Amerikalı yetkilinin ve yüksek rütbeli askerin başta
gelen bir görevinin, Türkiye'yi, PKK konusunda oyalamak ve aldatmaktan başka
bir şey olmadığına tanık olduk değerli arkadaşlarım. Türkiye'ye yeni tayin olunan
Amerikan Büyükelçisi Ross Wilson'un da, bu konuda ümit vermeyen ifadeleri
dikkate alındığı takdirde, kısa süre önce Ankara'ya gelen FBI ve CIA
Başkanlarının da, PKK'nın kökünü kazımak hususunda ciddî bir planla
geldiklerine inanmak için hiçbir neden yoktur.
Amerikalı yetkililerin, şimdiye kadar,
Türkiye'ye, PKK'ya karşı pasif tutumlarının gerekçesi olarak, Irak'ta tırmanan
savaşın, Amerika'nın, PKK'ya karşı kullanmak amacıyla kuvvet tahsis etmesine
imkân vermediğini söyledikleri anlaşılıyor; ancak, bu hikâyeye, artık, ne Türk
medyası ne de Türk kamuoyu inanıyor. Amerika, PKK'yı dağdan indirmek için öyle
büyük bir askerî kuvvete ihtiyacı olmadığını pekala biliyor. PKK'nın suyunun,
yiyeceğinin, yakıtının ve tüm lojistik ihtiyaçlarının ikmal yolu, Amerika'nın
kontrolündeki topraklardan geçiyor. Bu ikmal yolu, PKK'nın şahdamarı
niteliğindedir, kesildiği takdirde, terör örgütünün ve elebaşılarının yaşaması
mümkün değildir; fakat, en şaşırtıcı olan nokta, Amerika'nın, PKK'nın
uyuşturucu ticaretiyle 600 000 000 dolar kazanmasına da göz yummasıdır.
Amerika, ne bu ticarete mâni oluyor ne de PKK'nın lojistik ikmal yolunu kesiyor
ve bu tutumuyla, bilerek, PKK'ya can üflüyor.
Genelkurmay Başkanlığının, 19 Ekimde
yabancı büyükelçiliklerin askerî ataşelere vermiş olduğu terör brifingi, bu
söylediklerimizi harfiyen teyit ediyor. Brifingde, Genelkurmay yetkilileri şu
hususları belirtmişlerdir:
1- Şu anda, Türkiye içinde 1 850, sınır
dışında da, çoğunluğu Kuzey Irak'ta olmak üzere 3 500 PKK/KONGRAGEL teröristi
bulunmaktadır.
2 - PKK'nın sözde ateşkesi sona erdirerek
1 Haziran 2004'ten bu yana sürdürdüğü silahlı saldırılar 1 007 vatandaşımızın
ölümüne ya da yaralanmasına neden olmuştur.
3 - Halen aktif biçimde uyuşturucu
ticaretinde yer alan PKK, bu yolla 600 000 000 dolarlık gelir elde etmektedir.
Ayrıca, yurt dışındaki Türklerden zorla para toplamaktadır.
4 - PKK'nın Kuzey Irak'tan çıkarılması
yönünde Ocak 2003'ten beri ilgili Amerikan sivil ve askerî makamlarıyla yapılan
görüşmelere rağmen, hiçbir gelişme kaydedilmemiştir.
Ve sonuncu olarak, Amerika'nın Kuzey
Irak'tan Türkiye'ye sızmaları engelleme sorumluluğunu yerine getirerek terörle
mücadelede samimiyetini göstermesi gerekir.
Değerli arkadaşlarım, Genelkurmay
Başkanlığının açıklaması, Amerika'nın, terörle mücadele konusunda Türkiye'ye
karşı izlediği bir müttefike yakışmayan ayırımcı ve iyiniyetle bağdaşmayan
siyasetini tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor.
Amerika'nın bu davranışı PKK'ya Türkiye'ye
karşı terörist saldırılarda bulunma cesaretini veriyor, ülkemizde fanatik
Kürtçülüğü azdırıyor, PKK'nın içbarışı tehlikeye düşüren eylemlerde bulunmasına
ve son bir yılda yüzlerce vatandaşımızı ve güvenlik görevlimizi öldürmesine
imkân veriyor.
PKK, yollara, demiryollarına mayın
döşeyerek ve silahla saldırarak cinayetler işliyor. Turizm bölgelerinde panik
yaratacak eylemler yapıyor. Halkı kışkırtıcı, Türk ile Kürdü birbirine
çatıştırmayı öngören ve ülkemizin ortak sosyal dokusunu tahribe yönelik bir
strateji izliyor ve eylemler planlıyor.
Değerli arkadaşlarım, bu patlayıcı
atmosferde PKK'yla mücadelede verdiğimiz her şehidin cenazesi kaldırılırken
Türk insanının çileden çıktığına tanık oluyoruz. Toplumda oluşan öfkenin Kürt
vatandaşlarımıza yönelmesi de kaçınılmaz oluyor ve sosyolojik kırılma hatları
derinleşiyor. Bu öfke, aynı zamanda, PKK'ya kol kanat gerdiğine inanılan
Amerika'ya düşmanlığa dönüşüyor.
Washington'un, bu aşırı tehlikeli tabloyu
ve bunun yol açacağı vahim sonuçları açık ve net biçimde algılamadığını
düşünmek makul değil. O zaman, Amerika'nın Türkiye'nin yaşamsal çıkarlarına
karşı sergilediği bu duyarsızlığın, Ankara'nın nasıl olsa bir tepki
göstermeyeceği yolundaki bir değerlendirmeden kaynaklandığını söylemek yanlış
olmaz değerli arkadaşlarım.
Olaylar da, esasen, bunu teyit ediyor.
Nitekim, Amerika, Türkiye'ye sızarak, polisimizi, askerimizi ve
vatandaşlarımızı öldüren PKK teröristlerine Irak'ta kol kanat gererken,
Türkiye, Amerika'yla birlikte, global terörle mücadele çerçevesinde, ISAF'ın
komutanlığını ikinci defa üstlenerek, Afganistan'a 1 600 kişilik bir muharip
kuvvet göndermedi mi? Şimdi de, bu kuvveti artırmak hususunda birtakım duyumlar
alıyoruz.
Değerli arkadaşlarım, Afganistan'ın
önemini müdrikiz; ancak, evlatlarımızı ateşe atarken, Amerika'nın PKK'yı
tasfiye konusundaki sözünü tutmasını şart olarak ileri sürmemiz, meşru, adil ve
isabetli bir tutum olmaz mı? (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, dış güvenliğimizle
ilgili önemli bir konu da, Irak'ın birlik ve bütünlüğünü muhafaza etmesidir.
Bir içsavaşa yol açma riski son derece yüksek olduğundan, bunun kadar önemli
diğer bir konu da, Kerkük'ün geleceğidir. Bu konuya muhakkak bu kürsüden parmak
basmak lâzım ve gerçekleri açıklamak ve görüşlerimizi, muhakkak ki, kayda
geçirmek gerekiyor değerli arkadaşlarım. Ben eminim, bu konuda, karşımdaki iki
cenah da, iki kanat da aynı şekilde düşünüyor. O bakımdan, bu konunun burada
dile getirilmesi son derece önemli.
Değerli arkadaşlarım, geçen yıl, Kerkük'e,
yasal olmayan şekilde kitlevî Kürt nüfus kaydırmalarının yaratacağı sorunlara
Washington'un dikkatini çeken Ankara, girişimlerine, her zaman olduğu gibi
"merak etmeyin, biz icabına bakarız" yolunda yanıtlar almıştı. Ancak,
Türk Hükümetini bir sürpriz bekliyordu. 2004 Ocak ayının ortalarında, Barzani
ve Talabani, Amerika'ya rest çektiler: "Eğer, Kerkük'e gelen Kürtler
seçmen listesine yazılmazsa, Irak'taki tüm Kürtler seçimlere katılmayacaktır;
bunun böyle olacağını bilesiniz, kararımız kesindir" dediler ve
Amerika'yı, bu şantajlarını kabule zorladılar, Amerika dize geldi, kabul etti.
Böylece, bölge dışından gelen yüzbinlerce Kürt, seçimlere katılma hakkını
kazandı.
Şimdi, bu konuda, Türk kamuoyu, durumun
ciddiyetini, vahametini, Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Başbuğ'un şu
açıklamasından öğrendi; 26 Ocak 2005 tarihindeki basın toplantısında, Başbuğ,
şu hususları Türk kamuoyunun dikkatine getirdi:
1- Kerkük'e göç ettirilen yüzbinlerce Kürt
göçmeni seçim listelerine kaydettirilmiştir. Bu durum, Kerkük için adil ve
kalıcı bir çözüm bulunmasını olanaksız hale getirecektir. Daha kötüsü, bu durumun,
tüm Irak'ın toprak ve siyasî bütünlüğünü dahi tehdit ederek, bölgede büyük
riskler yaratacağından endişe duymaktayız. Böyle bir gelişme, Türkiye için de
önemli bir güvenlik sorunu oluşturur.
2- Kerkük'te yapılan nüfus sayımları oran
olarak Türkmenleri birinci gösteriyor. Kerkük'ün demografik yapısının
değiştirilmesinin ciddî boyutlarda çatışmaya yol açabileceği hususu NATO
raporlarında bile yer alıyor. Türkiye için iki önemli konu vardır: Birincisi,
Kerkük'ün özel statüsü korunmalıdır; bu, Türkiye için hayatî önemdedir.
İkincisi, soydaşlarımız Türkmenlerin siyasî haklarının korunmasında Türkiye'nin
sessiz kalması beklenemez.
Üçüncü olarak şu hususu belirtti Orgeneral
Başbuğ: Ancak, bu yoldan bir sonuç alınmazsa, mesele, bir güvenlik sorununa
dönüşebilir. Seçimlerde Kerkük halkının kabul etmeyeceği bir sonuç çıkarsa, bu,
iç çatışmalara yol açabilir, Irak'ta içsavaşı tetikleyen ilk gelişme olabilir.
Bunu NATO raporları da söylüyor. Kerkük'te kan bağımız olan gruplar var, bu
durumda, olan bitenleri kabul etmek mümkün değildir.
Sonuncu olarak şu hususun altını çizdi
Orgeneral Başbuğ: Seçimlerden sonra, Kerkük'ün Kürt grupların yönetimine
geçmesi, bağımsız Kürt devletinin kurulması yönünde ilk basamağı oluşturur; bu
durum, iç savaşı körükleyebilir ve Kerkük, Türkiye'nin güvenlik sorunu haline
gelir. Kerkük'ün özel statüsünü koruması Türkiye için hayatî önemdedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Elekdağ, 2 dakikalık
eksürenizi başlatıyorum; lütfen, 2 dakika içinde konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) - Şimdi,
değerli arkadaşlarım, maalesef, bu gidişata karşı, Türkiye, tepkisini
gösteremedi.
Şimdi, Uluslararası Kriz Grubu -ki,
Uluslararası Kriz Grubu uluslararası alanda tanınmış bir araştırma ve düşünce
kurumudur- şöyle bir öneride bulundu: Kerkük ve El Tamim Vilayetlerinde durumun
izlenmesi ve istikrarı tehdit eden gelişmelerin rapor edilmesi amacıyla,
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, özel bir raportör atamalıdır Kerkük'e.
Buna ilaveten, Kerkük'e, çok etkili yerel kamu kuruluşlarına ilişkin
düzenlemeler yapma yetkisini haiz bir Birleşmiş Milletler müfettişinin tayin
edilmesi yararlı olacaktır; fakat, maalesef, hükümetimiz, anlaşılmaz nedenlerle
bu öneriye sahip çıkmadı. Bu da, son derece vahim bir hata oldu değerli
arkadaşlarım. Eğer, bu yapılmış olsaydı, Kerkük'te bugüne kadar devam eden
oldubittiler devam etmeyecek ve 30 Ocakta yapılan Kerkük Vilayet Meclisi
seçimleri demokratik ve adil olabilecekti.
Yeterli uluslararası denetim yokluğunda,
Kürt partiler, her türlü hile ve manipülasyona başvurarak, bu seçimlerde, 41
üyeli Vilayet Meclisinde 25 sandalye kazanarak mutlak hâkimiyet kurarken,
Türkmenler 8, Araplar da 6 üyelik elde edebildiler.
Şimdi, Kürk partiler, Kerkük'te, 15 Aralık
2005 seçimlerine bu kazanımlarla girdiler; fakat, bununla yetinmediler, daha
önce yaptıkları gibi, yine dışarıdan taşıdıkları ve kentin seçmeni olmayan
Kürtlere oy kullandırdılar. Bunun üzerine, Türkmenler, Kerkük seçimlerinin
iptali için başvuruda bulundu, Arap halk da aynı itiraza katıldı.
Sayın Başkanım, bana bir hoşgörüde
bulunmanızı ve birkaç dakika vermenizi istirham edeceğim; çünkü, bu, son derece
önemli bir konu ve bunu, muhakkak kayıtlara geçirmemiz lâzım.
BAŞKAN - Sayın Elekdağ, şimdi, bütün
konuşmacıların konuşmaları kendi açısından önemlidir. Eğer, bu sistemi
başlatırsam diğer arkadaşlarıma da aynı hakkı vermem gerekir; ama, grup
içerisinde böyle bir talep varsa, gruptaki diğer arkadaşların sürelerinden
kullandırmam gerekiyor.
BİRGEN KELEŞ (İstanbul) - Hayret bir şey;
bu, savunmayla ilgili!..
MEHMET ALİ ARIKAN (Eskişehir) - Ulusal bir
dava bu Sayın Başkan!..
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Bizden 5
dakika ilave edebilirsin Sayın Başkan.
BAŞKAN - Çünkü, aynı şey bütün arkadaşlar
açısından geçerlidir. Ben, bu konunun hassasiyetini anlıyorum; gündemdışı bir
konuşma olsa süre verirdim; ama, başlatıyorum sürenizi.
Buyurun.
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) - Teşekkür
ediyorum efendim.
Verdiğim bu izahat, 15 Aralık 2005
seçimleriyle, Kürt partilerin, Kerkük'te, esasen, bariz şekilde lehlerine olan
siyasî konumlarını daha da güçlendireceklerini gösteriyor. Anılan partilerin
bundan sonraki hedefleri bellidir. Kerkük'te yeni anayasaya göre 2007 sonuna
kadar bir referandum yapılacak ve bununla, Kerkük, Kürt bölgesi idaresine
bağlanacak ve başkent ilan edilecektir.
Orgeneral Başbuğ'un, biraz önce atıfta
bulunan şu cümlesini tekrar ediyorum: "Seçimlerden sonra Kerkük'ün Kürt
grupların yönetimine geçmesi, bağımsız Kürt devletinin kurulması yönünde ilk basamağı
oluşturur. Bu durum içsavaşı körükleyebilir ve Kerkük Türkiye'nin sorunu haline
gelir. Kerkük'ün özel statüsünün korunması Türkiye için hayatî önemdedir."
Değerli arkadaşlarım, bu, son derece
basiretli ve yerinde bir değerlendirmedir. Geçici idarî yasada öngörüldüğü
şekilde Kerkük'ün Irak'ta başka bir bölgeyle birleşmesine set çeken bir
hükümle, kendi başına, özel statülü bir vilayet gibi olarak anayasada yer
alması, iç ihtilafları ve içsavaşı önleyeceği gibi, bölgedeki hassas stratejik
dengelerin de korunmasına imkân verecektir.
Ayrıca, Kerkük bölgesinin petrol
kaynakları da tüm Irak Halkına aittir. Bu bakımdan, bu kaynakların işletiminin
de merkezî hükümete verilmesi doğru olacaktır.
Bu bakımdan değerli arkadaşlarım, Kerkük
seçimlerindeki son usulsüzlükler ve hileler, gecikmeden, Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyine götürülmeli, seçim listelerinin incelenmesi istenmeli, bunu
takiben de, Kerkük ve El Tamim Vilayetlerinde, Birleşmiş Milletler nezaretinde
nüfus sayımı yapılması talep edilmelidir. Bu çalışmaların sonuçları alındıktan
sonra, Birleşmiş Milletler denetiminde yapılacak seçimler güvenli ve adil
olabilecektir.
Konu, Türkiye'nin güvenliği açısından
yaşamsal önemdedir. Bu bakımdan, Türk diplomasisi tüm imkânlarını seferber
ederek, yukarıda belirttiğimiz hedefleri sağlamak amacıyla gerekli girişimlere
başlamalıdır.
Bu görüş ve temennilerle, Millî Savunma
Bakanlığı bütçesinin hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılarımı sunuyorum
değerli arkadaşlarım.
Teşekkür ederim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Elekdağ.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ikinci
konuşmacı, İstanbul Milletvekili Hasan Fehmi Güneş; buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 15 dakika Sayın Güneş.
CHP GRUBU ADINA HASAN FEHMİ GÜNEŞ
(İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ben, İçişleri Bakanlığı
bütçesi üzerinde söz aldım.
Devlet aygıtımızın çok önemli ve öncelikli
yeri olan İçişleri Bakanlığını, böylesi kısa bir süre içinde tümüyle konuşmak,
kuşkusuz, olası değildir. Bu nedenle, sunuşum, daha güncel gördüğüm iç güvenlik
ve terör konularıyla sınırlı olacaktır.
Konuşmakta olduğumuz 2006 yılı bütçesinin
İçişleri Bakanlığına öngördüğü ödeneğin, Bakanlığın görevlerini noksansız
yerine getirmesine yetecek düzeyde saptandığını umuyor ve diliyorum; çünkü,
sayın milletvekilleri, güvenliğin ucuzu olmaz, güvenlik konusunda para hesabı
yapılmaz, yapılmamalıdır; çünkü, sayın milletvekilleri, kamu düzeni, toplumsal
yarar, içbarış, toplumsal mutluluk, azına razı olamayacağımız değerlerdir.
Kabul etmek zorundayız ki, son yıllarda,
içgüvenliğimizde, giderek artan bir kanama ve ağır bir zafiyet söz konusudur.
Büyük şehirlerde daha yoğun olmak üzere, tüm ülkede, giderek artan bir suç
işleme çılgınlığı, bir suç işleme salgını, günlük yaşamımızı karartmaktadır.
Güpegündüz, sokak ortasında, bir cep telefonu gasp etmek için adam
öldürülüyorsa, bir bilezik, bir kolye için kadınların boğazı kesilebiliyorsa,
oyun çağında çocuklar hırsızlık yapıyorsa, ekmek çalıyorsa, oyuncak değil ekmek
çalıyorsa, ciddî bir sorunumuz var demektir. Gasp, darp, hırsızlık, kapkaç
benzeri eylemler suç olmaktan çıkmışçasına bir suç sektörü gelişiyorsa
gözümüzün önünde, mafyalaşmış suç örgütleri bu sektörün kanlı hesaplaşmasını
uluorta sürdürüyorlarsa göz göre göre ve bütün bu ürkütücü tablo, ekonominin
şaha kalktığı iddiasını yalanlarcasına, ekonomide sosyal bir iyileşme
sağlanmadığını kanıtlarcasına hızlanıyorsa, büyüyorsa, konuya yeniden,
yakından, akılla, soğukkanlılıkla bakmak ve çözüm üretmek zorundayız. İlk
bakışta izlenen, maalesef, bir toplumsal çözülme görüntüsüdür, sarsıcı bir
otorite kaybı göstergesidir ve hepsinden önemlisi, içgüvenlik yetersizliğidir.
Toplumu suç salgını ortamında ve suç
sektörünün tehdidi altında uzun süre tutamayız; toplumun sabrının da bir sınırı
vardır.
Bu konuya bazı istatistikler yayınlayarak,
yakalananların sayısındaki artıştan söz edilerek de mazeret uydurulamaz. Kaldı
ki, daha çok suçlu yakalanması, daha çok suç işleniyor olmasının göstergesi de
olabilir. Bu sayılar, sadece içgüvenliğin değil, içgüvensizliğin boyutlarının
da göstergesidir.
Sayın milletvekilleri, yine, kaldı ki,
güvenlik konusunda geçerli ölçü sayılar değil, güven duygusudur. Toplum kendini
güvende hissetmiyorsa, canının ve malının güvende olduğunu saymıyorsa, sayısal
tablolarla bu duyguyu onaramazsınız. Toplum, önce güvensizlik korkusundan
kurtarılmalı, güven atmosferini teneffüs etmeli, onu solumalı, güven ortamını
yüreğinde, vicdanında algılamalı. Bu bir duygudur.
İlke şudur: İçgüvenlik aygıtı kamu
düzeninin garantisidir. Kamu düzeninin, toplumsal barışın, özgür yaşamanın,
özgürlükleri boyutlandırarak, çeşitlendirerek kullanmanın, kullanabilmenin
olmazsa olmaz koşuludur. Yani, içgüvenlik, suçtan önceki zaman için gereklidir,
suçun oluşmaması için gereklidir, suçtan sonrası, içgüvenliğin değil, yargının
alanıdır. Suç çeteleri oluşmadan, çocuklar suç çetelerinin eline düşmeden, suç
çeteleri mafyalaşmadan, varoşlarda patlamalar başlamadan önceki zaman içindir
içgüvenlik.
Bütün bu sorunların çözümü vardır ve zor
değildir. Benim önerim, bu sorunu bağımsız bir konu olarak Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündemine getirip tartışmak ve çözümler üreterek, içgüvenliği
kalıcılaştırmaktır.
Sayın milletvekilleri, toplumumuzu
kaygılandıran, toplumsal ruh sağlığımızı zorlayan diğer konu terör sorunudur.
Ülkemizin, ulusumuzun kimi özellikleri, kimi üstünlükleri, konumu, ulusumuzu
sürekli terör tehdidine hedef kılmıştır. Öyle olmuştur, öyle olmaktadır, öyle
olacaktır. Bu büyük ulusu, bu büyük ülkeyi yönetmek iddiasında olanlar, bu
gerçeği tam olarak algılamalı ve hiç unutmamalıdır.
Otuz yılı aşkın süredir, siyasî amaçlı
şiddet, ulusal gündemimizi ve dengemizi sarsmaktadır. Son yirmi yıldan bu yana
ve bugün, karşı karşıya olduğumuz terör programının nihaî amacı, asıl ereği,
ülkeyi bölmektir, ulusu parçalamaktır. Öncelikle, bu beklenti ve kaygı yok
edilmelidir; kesinlikle yok edilmelidir. Bu amaca yönelik yönelişlerin tek
tanımı, topluma ihanettir. Böyle olduğu, bu tanımı, önce iktidar tarafından
kabullenilmeli, içselleştirilmeli, sonra ulusal kurumlarımızla toplumun
dokusuna ve bilincine kutsal bir yemin gibi işlenip, sindirilmelidir.
Sayın milletvekilleri, bu konuda
zihinlerimizin ve duyarlılıklarımızın sürekli aydınlık kalması gerekir. Bu
yüzden de, kimi gerçekleri gözden kaçırmamalıyız. Örneğin, ayrılıkçı, bölücü
program, püryerli üretim değildir. Emperyalizmin küreselleşen siyasî
programının dünyayı ve bölgemizi yeniden düzenleme projesinin uzantısı
niteliğindedir.
Bu nedenle, bölücü terör örgütü,
senaryonun yazarı devletlerce, bazen açık bazen örtülü sahiplenilmekte,
desteklenmekte, beslenmektedir.
Son günlerdeki eylemler ve veriler,
örgütün kendince elde ettiğini var saydığı, iç ve özellikle dış kazanımlarıyla,
konumunu bir üst basamağa yükselttiği iddiasının dışa vurumudur.
Bölücü, ayrılıkçı tasarımın yapay ve
sınırlı da olsa, toplumsal destek sağladığı görüntüsünü oluşturma gayreti öne
çıkmaktadır. Eylemler, çatışma yerine sabotaj, bombalama, tuzak kurma, provoke
etme, sokak gösterileri formatına çekilmiştir. Yürüyüş ve sokak gösterisi
etkinlikleri, eylem bölgesi dışındaki büyük şehirlere kaydırılmaya öncelik
verilmiştir.
Bu doğrultudaki tüm göstergeler, terör
Merkezînin komuta ve erkinde farklılaşma olduğunu göstermektedir. Buna bağlı
olarak, yakın gelecekte daha ileri taktik, daha ileri tehdit ve daha ileri
talepler söz konusu olacaktır.
Bu süreç kesilmelidir. Bunun için
gelecekteki kalkışmaları önceden, şimdiden kestirerek, eylem aşamasına gelmeden
söndürecek en üst düzey derecede hazırlıklı olunmalıdır. Ödünsüz, kararlı ve
olabildiğince açık olunmalıdır. Nelerin kesinlikle olmayacağı ısrarla
yinelenmelidir.
Oysa, iktidar, inisiyatifi ve önceliği
terör örgütüne terk etmiş, olayların arkasından giden pasif bir tutum tercih
etmiş görünmektedir.
Ayrıca, çözüm için yanlış muhataplar seçme
hatasına düşülmektedir. Sorun yaratanlardan çözüm üretmesi beklenmektedir. Bu,
yanlıştır, hatadır. Dış ilişkilerde de terör duyarlılığının ötelendiği kuşkusu
yaygındır. Bu kuşku giderilmelidir. Kalıcı ve önalıcı bir karşı program
oluşturulmamış olması büyük bir noksanlıktır. Terörle mücadelede
görevlendirilen güçlerin gereksinmelerinin karşılanmasında ve özellikle
teknolojik donanımında yeterince enerjik davranılmamaktadır. Bu tutum caydırıcı
değildir, ödün vericidir. Gerçekten, sayın milletvekilleri, bu konuda hiçbir
nedenle, Avrupa Birliği dahil hiçbir şey için, hiçbir çıkar ve dayatma
karşılığı ödün verilemez, ödün verilmemelidir, ödün verilmesine izin
vermemeliyiz. Bilmeliyiz ki, ilk küçük ödün, peş peşe gelecek ve sonlanmayacak
büyük ödünlere haklılık gerekçesi olacaktır. Başlatılacak ödün süreci bölünmeye
kadar, tekil devletten vazgeçmeye kadar gidecek yolu gündeme getirecektir.
Siyasî şiddete ve silahlı eyleme hak aracı olma meşruiyet ve haklılığı
yükleyecektir. Çünkü, ödün, zaaf ürünüdür. Ciddî devlet kamu yönetiminde zaaf
gösteremez. Gösterirse, saygınlığını ve sözünü dinletme üstünlüğünü yitirir.
Son olaylarda bu zaaf maalesef gösterilmiştir. Olayların ortasında vali
değiştirmek, vali kendi istemiş olsa bile yanlış, çok yanlış olmuştur; devlet
geleneğine uymamıştır, yakışmamıştır; kamu yönetimi kavramı yaralanmıştır, kamu
yöneticileri incitilmiştir. Bu tutum eylemcileri yüreklendirmiş, hem de eylem
bölgesinde, eylemler boyunca, otorite kullanımı yerel odaklara kaymış,
egemenlik kavramı tartışılır olmuştur. Bundan böyle, ihanet odaklarını okşayıp
umutlandıracak uygulama ve sözlerden uzak durulmalıdır; günlük popülizm
kolaycılığına ve gevşekliğine tenezzül edilmemelidir; ne anlama geldiği
söylendikten sonra tekrar tekrar açıklanacak sözler söylenmemelidir ya da
yanlış anlaşılmayacak biçimde dikkatle söylenmelidir. Maksadını aşacak, kafa
karıştıracak kavramlar icat etmek işgüzarlığından, hiç olmazsa bu alanda, hiç
olmazsa bu dönemde vazgeçilmelidir.
Sayın milletvekilleri, siyasal şiddet ve
bölücü, ayrılıkçı terör ulusal sorunumuzdur ve bu sorunu, mutlaka, sonlandırmak
zorundayız. Dost-düşman cümle âlem bilmeli ki, şiddet, hak arama aracı değil,
suç ve cinayet aracıdır, öyle kalacaktır ve kesinlikle cezalandırılacaktır.
Yasal sınırlar içerisinde kalarak,
hukukdışı yöntemlere ve aşırı şiddet uygulamalarına izin verilmeyerek, ancak,
ödün de verilmeyerek, ulus birliği ve ülke bütünlüğü, kesinlikle ve sonsuza dek
korunacaktır. Bu amaçla, bölge halkının mutluluğu, korkusuz yaşama istemi ve
gönenci, dokunulmaz değerlerin en önünde olacaktır, olmalıdır.
Saldırı, tehdit ve baskı ortamı yok
edilmelidir. Bölge halkını ötekileştirmeye yönelik tüm kalkışmalar anında
önlenmeli ve cezalandırılmalıdır. Devlet, devlete yaraşır bir sorumlulukla,
terörün salt şiddet boyutuna takılıp kalmadan, bölgeyi, teröre elverişli bir
ortam olmaktan çıkaracak koşulları gerçekleştirecek iyileşmelere öncelik ve hız
vermelidir.
Sayın milletvekilleri, ulusumuz, her türlü
terör, şiddet ve baskının sonlandığı bir ortamda mutlu yaşamak istemektedir.
Bunu hak etmiştir, bunu sağlayabiliriz; bunu özgücümüzle sağlayabiliriz; öyle
de yapmalıyız. Bu konuda ulusulararası işbirliğine takılıp kalamayız, fazla bel
bağlayamayız. Hükümet üyeleri ve Sayın Bakan, zaman zaman, terör konusunda
uluslararası işbirliği gerektiğini, bu konudaki çağrılarımıza diğer ülkelerin
önceleri aldırış etmediğini, ancak, 11 Eylül olaylarından sonra haklılığımızın
anlaşıldığını söyleyerek, iyimserlik ifade etmektedirler. Olayı doğru
okumalıyız, doğru anlamalıyız. Bu konuda söz sahibi ülkelerin tamamı,
uluslararası işbirliğini, kendilerine yönelik terör için çok gerekli
görmektedirler; bu, doğru; ama, bizim terör sorunumuza, hâlâ, aldırış
etmemektedirler; bu da bir diğer doğru. Yanılmayalım; bizi teröre müstahak
görmektedirler, bizdeki olayı terör olarak tanımlamamaktadırlar. Bölücü,
ayrılıkçı teröre rütbe ve destek vermektedirler, ona yakın durmaktadırlar. Bu
konuda içtenliklerini kanıtlamak durumundadırlar.
Çok çarpıcı gerçek şudur: Terörü
küreselleştiren büyük, en büyük terör örgütlerinin kurucuları kendileridir,
terör için oluşturmuşlardır o örgütleri. Yani, küresel terör, küresel güçlerin
ürünüdür, onların "our boys" dedikleri çocuklarıdır, uşaklarıdır.
Yayılmacı çıkarları için terörü icat edenler, terör sorununu yaratanlar,
yaygınlaştıranlar, uygulatanlar bizim için çözüm üretemezler, taa ki kendi
çıkarları söz konusu olsun. (CHP sıralarından alkışlar) Kendi mutluluk
araçlarını bizim ulusumuza hep çok görmüşlerdir. Bu nedenle, açıktır ki,
sorunumuzu, biz, biz olarak, biz kalarak, kendimiz olarak, kendimiz kalarak
çözeceğiz. İlk ve acil görev budur ve hiçbir gerekçe, bu görevi yerine
getirmeme başarısızlığını affettirmez.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Güneş, teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına üçüncü konuşmacı, İzmir Milletvekili Sayın Bülent Baratalı.
Sayın Baratalı, buyurun efendim.
Süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA BÜLENT BARATALI (İzmir) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısında yer alan İçişleri Bakanlığı
bütçesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini aktaracağım; bu
nedenle, Grubum ve Cumhuriyet Halk Partisi adına ve şahsım adına saygılarımı Yüce
Meclise iletiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
konuda görüşlerimizi aktarmadan önce, izninizle, başka bir konuya değineceğim,
bir İzmir konusuna değinmek istiyorum.
Sayın Başbakan pazar günü İzmir'e
gittiler, İzmir'de kapalı bir salonda, bir spor salonunda, Türkiye'deki 27
tesisi açtılar; sonra, Adalet ve Kalkınma Partisi yöneticileriyle bir toplantı
yaptılar. Toplantıda aynen şunu söyledi yöneticilere ve ilerideki seçim için
bir start verdi Sayın Başbakan; söylediklerini size de aktarmak istiyorum
değerli milletvekilleri: "AKP'nin İzmir'de iktidara gelmesiyle kent
üzerindeki bazı yakıştırmalar silinip atılacaktır" dedi orada. Bu, hem
İzmir basınında da hem de Türkiye'nin genelinde, ulusal basında büyük
puntolarla yer aldı; bugün de önemli tirajı olan gazetelerde "İzmir'e ne
demek istedi Sayın Başbakan" diye soruyorlar; ben de sormak istiyorum.
Aslında, hem 2002 genel seçimlerinde hem
de yerel seçimlerinde Adalet ve Kalkınma Partisinin İzmir'den aldığı
sonuçlardan hiç de mutlu olmadığını izliyoruz; bu mutsuzluğunu her yerde
defalarca ifade ettiler; ama, İzmir'e gelerek bunu halkın yüzüne karşı
söyleyeceğini, ben, bir İzmirli olarak, siyasî bir partiye mensup olarak, bir
cumhuriyetçi ve laik olarak hiç düşünmemiştim; ama, Sayın Başbakan bunu yaptı.
Sayın Başbakanın beyninin arkasında söyleyemediği bazı ifadeler var. Bu
ifadeler…
AHMET YENİ (Samsun) - Niyet okumalar
başladı şimdi!
BÜLENT BARATALI (Devamla) - Niyet okuma
değil, aynen söylüyorum.
Bu ifadeler, taa 1840'lardan beri
değişimciliğe, yeniciliğe karşı gelen ifadeler.
Bakın, Sayın Milletvekili, İzmir'den neden
rahatsız oluyor Sayın Başbakan, İzmir'in neyinden rahatsız; size sormak
istiyorum, siz de lütfen dinleyin. İzmir'in çağdaşlığından mı rahatsız Sayın
Başbakan?!
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Evet!
BÜLENT BARATALI (Devamla) - İzmir'in
aydınlık yüzünden mi rahatsız? (CHP sıralarından "Evet" sesleri)
TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI (İzmir) - Aynen öyle!
BÜLENT BARATALI (Devamla) - İnsanlarından
mı rahatsız?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Evet!
BÜLENT BARATALI (Devamla) - İzmir'in
demokratlığından mı rahatsız?!
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Evet!
TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI (İzmir) - Evet!
AHMET YENİ (Samsun) - Niyet okuyorsunuz!
BÜLENT BARATALI (Devamla) - Niyet okuma
değil, bugün gazeteleri okuyun.
İzmir'in yenilikçiliğinden mi rahatsız?!
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Evet!
SELAMİ UZUN (Sivas) - Neyi yenilediniz?!
BÜLENT BARATALI (Devamla) - İzmir'in
cumhuriyetçiliğinden mi rahatsız?!
SELAMİ UZUN (Sivas) -
Her taraf gecekondu!..
BÜLENT BARATALI (Devamla) - İzmir'in
laikliğinden mi rahatsız?!
TÜRKAN MİÇOOĞULLARI (İzmir) - Avrupa
Birliğine yakınlığından mı rahatsız?!
BÜLENT BARATALI (Devamla) - İzmir'in
milliyetçiliğinden mi rahatsız?!
SELAMİ UZUN (Sivas) - Gecekondulara
bakmıyor musunuz?!
BÜLENT BARATALI (Devamla) - İzmir'in Müslümanlığından mı
rahatsız?!
SELAMİ UZUN (Sivas) - Gelip, gecekonduları
bir görün…
BÜLENT BARATALI (Devamla) - İzmir'in
değişimciliğinden mi rahatsız?! İzmir'in girişimciliğinden mi rahatsız?!
SELAMİ UZUN (Sivas) - Hayır, hiçbiri…
BÜLENT BARATALI (Devamla) -
Özgürlükçüğünden mi rahatsız İzmir'in?!
SELAMİ UZUN (Sivas) - Sen rahatsız
olmuyorsun ki İzmir'den; tabiî ki, Sayın Başbakan rahatsız olacak!..
BÜLENT BARATALI (Devamla) - Sayın Başbakan
veya siz, ağzınızdaki baklayı çıkarın değerli arkadaşlar; İzmir'den neden
rahatsızsınız?! İzmir sizi niye rahatsız ediyor?!
SELAMİ UZUN (Sivas) - Gecekondu
mahallelerine git!..
TÜRKAN MİÇOOĞULLARI (İzmir) - Sen kendi
iline bak!..
BÜLENT BARATALI (Devamla) - Eğer, bu
düşünceyle, siz, rahatsızsanız, çağdaş, laik, demokrat İzmir, sizi, hep
rahatsız etmeye devam edecektir değerli arkadaşlar. (AK Parti sıralarından
gürültüler) Ben, Sayın Başbakanı, İzmir'in ve Türkiye'nin ulusal kurtuluş
tarihini okumaya davet ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Nutuk okumaya yeni
başlamış; ama, o Nutuk'ta -biliyorsunuz, üç cilttir- üçüncü cildinde belgeler
vardır.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sizin gittiğiniz
yerden geliyoruz biz…
BÜLENT BARATALI (Devamla) - O belgelerin
başında da Sayın Kapusuz, İzmir'de Yunan'a karşı ilk kurşunun, İzmir'de, Hasan
Tahsin tarafından atıldığı yazılmaktadır. (CHP sıralarından alkışlar)
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Doğru…
BÜLENT BARATALI (Devamla) - Sizi de bunu…
İşte, bunlar, sizi rahatsız ediyor…
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Hayır, hayır
efendim…
BÜLENT BARATALI (Devamla) - İzmir'de, hem
ilk kurşun hem son kurşun Yunan'a karşı ve emperyalizme karşı atılmıştır.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Bu üslup size yakışıyor mu Sayın Baratalı?..
Sizin gibi birine yakışıyor mu?..
TÜRKAN MİÇOOĞULLARI (İzmir) - Başbakana
yakıştı mı?! Başbakana yakıştı mı?!
BÜLENT BARATALI (Devamla) - Şimdi, Sayın
Başbakana da, İzmir'lilere söylediği laflar, Sayın Başkan, İzmir'deki söylediği
laflar, İzmir'e yakışmıyor. Çok özür dilerim. Siz de, eğer, İzmit'e böyle bir
laf söyleseydi veya Kahramanmaraş'a veya Gaziantep'e böyle bir laf
söyleseydi... Yani, İzmir'e ne demek istiyor biliyor musunuz…
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Sayın
Baratalı, sadece niyet okuyorsunuz…
BÜLENT BARATALI (Devamla) - "…üzerinizde
gâvur İzmir kimliği var; bunu, AKP kaldıracak" diyor. Biz, bunu, kabul
etmiyoruz!
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Öyle bir şey
olabilir mi?!
BÜLENT BARATALI (Devamla) - Biz, bunu,
kabul etmiyoruz Sayın Başkan…
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Bunu siz söylüyorsunuz
Sayın Baratalı…
BÜLENT BARATALI (Devamla) - Şimdi…
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Siz, kendinizi
öyle görüyorsunuz…
BÜLENT BARATALI (Devamla) - Siz de böyle
görüyorsunuz…
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Biz öyle
görmüyoruz…
BÜLENT BARATALI (Devamla) - Demek, siz de
İzmir'in, Sayın Başbakanın...
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karşılıklı
konuşmayalım lütfen…
BÜLENT BARATALI (Devamla) - Sayın
Başbakanın söylediği "gâvur İzmir" kimliğini siz de mi
paylaşıyorsunuz?! Sizi şiddetle protesto ediyorum!...
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Hayır, hayır…
Siz…
BAŞKAN - Sayın Demirbağ… Sayın Demirbağ…
BÜLENT BARATALI (Devamla) - Sizi şiddetle
protesto ediyorum…
AHMET YENİ (Samsun) - Bir dahaki sefer
İzmir'i de alamayacaksınız…
BÜLENT BARATALI (Devamla) - İzmir'in
yanından geçemeyeceksiniz… Bir kentin Ulusal Kurtuluş Savaşındaki gaziliğini
gözönünde bulundurmayacaksınız…
AHMET YENİ (Samsun) - Bir tek İzmir kaldı…
BÜLENT BARATALI (Devamla) - …ona "gâvur İzmir" diyeceksiniz;
sonra da, İzmir'e yaklaşacaksınız!.. İzmir'in yanından geçemeyeceksiniz…
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Niye geçemeyelim yanından, orası başka bir
ülke mi?!.
BÜLENT BARATALI (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, bana gayet güzel yakışan, bir Kurtuluş Savaşı gazisinin torunu
olarak bana yakışan güzel bir konuşmayı yapıyorum. Esas, İzmir'e "gâvur
İzmir" diyen Sayın Başbakan'a bu laflar yakışmamıştır değerli arkadaşlar.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - İzmir'i ne kadar
tahrik ederseniz edin, bir dahaki seçimi kaybedeceksiniz…
BAŞKAN - Sayın Demirbağ, lütfen…
Sayın Baratalı, 4 dakikalık süreniz var
efendim, konuşmanızı tamamlayınız.
BÜLENT BARATALI (Devamla) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan, hoşgörünüz nedeniyle size teşekkür ediyorum; ama, bir
İzmirli olarak bunları söylemek durumundayım.
Sayın Başbakanın, son olarak, ağzındaki
baklayı çıkarmasını istiyorum. Eğer İzmir'e "gâvur…"
AHMET YENİ (Samsun) - Sen baklayı boşver,
bütçeye bak!..
BÜLENT BARATALI (Devamla) - Önce Ulusal
Kurtuluş Savaşı… Eğer İzmirliler, eğer Türkiye olmasaydı, eğer Mustafa Kemal
olmasaydı, sizin camilerinizde cuma namazı kılınmayacaktı, bizim camilerimizde…
AHMET YENİ (Samsun) - Niyet okuya okuya
bittiniz, bittiniz!
BÜLENT BARATALI (Devamla) - Önce ona
bakacağız, sonra bütçeyi yapacağız.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen
müdahale etmeyin.
Buyurun Sayın Baratalı, konuşmanızı
tamamlayınız.
BÜLENT BARATALI (Devamla) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şimdi, İçişleri Bakanlığındaki konuşmama geçiyorum
izninizle.
Değerli arkadaşlar, birbuçuk yıl kadar
önce 4 önemli kanun çıkardık. Bunlardan bir tanesi Belediye Kanunu, diğeri
Büyükşehir Belediyesi Kanunu, İl Özel İdareleri Kanunu ve Mahallî İdare
Birlikleri Kanunu. Bu kanunlarla, 1930 yılından beri, yetmiş yıldır
kullandığımız, uyguladığımız yerel yönetimler anlayışını değiştirdik, yeni yeni
düşünceler getirdik; kamu gücünün tarifini yaptık, kamu personelinin tarifini
yaptık, kamu görevini ticarîleştirdik, hemşeri ve yurttaş yerine de müşteriyi
getirdik.
Değerli arkadaşlar, bundan sonra, parası
olan yerel hizmetlerden yararlanacaktır. Bakın, ben sizi Ankara'nın sanayi
sitelerini dolaşmaya davet ediyorum. Biz, cumartesi-pazar günleri Şaşmaz'daki
sanayi sitelerindeydik. Genel bütçe vergi tahsilatından değil de hemşerinin
parasına dayanarak gelişmeyi sağlamaya yönelik olan bu hedef, oralarda iflas
etmiş görünüyor değerli arkadaşlar. İnsanlar ışıklı tabelalarını kaldırmışlar,
reklam vergisinden kurtulmak için; tabelalarını küçültmüşler, reklam
vergisinden kurtulmak için. Bir dükkânın sabah açma maliyetinin 250 000 000 TL
olduğunu söylüyorlar.
Şuraya gelmeye çalışıyorum: Yerel yönetim
kanunlarını değiştirdik, eğitim ve sağlıkta yerel yönetimlere yeni yeni
görevler verdik. Şimdi, ilköğretim binalarını yapmak, ortaöğretim binalarını
yapmak, hastaneler yapmak, ana-çocuk sağlıkları yapmak gibi görevler de -hem
görev alanına göre, sorumluluk alanına göre- hem belediyelere verildi hem de il
genel meclislerine verildi.
Değerli arkadaşlar, Batılı ülkelerde yerel
yönetimler genel vergi tahsilatının en az yüzde 20 ile 30'unu kullanıyorlar.
Türkiye'de ise, yerel yönetimlerden, belediyelerde yüzde 6'sını, il özel
idaresinde ise 1,12'sini kullanıyor. Bu, genel bütçe gelirlerinden değil de,
hemşeri üzerine yüklenerek o yörenin kalkınmasını sağlamaktır ve son derece
yanlıştır.
Şimdi, bu kadar büyük görev yelpazesiyle
sorumlu tuttuğumuz bu yerel yönetimlerin akçalı kaynaklarını da bu iktidar ve
bu hükümet, bu Meclis yeniden yapmak zorundadır. Ben şimdi soruyorum: Belediye
Gelirleri Kanunu nerede kaldı? İl Özel İdareleri Kanunu nerede kaldı? Değerli
arkadaşlar, bunlar devamlı kan kaybediyorlar. Bir tane örnek vermeye
çalışacağım: Geçen sene 80 trilyona, 100 trilyona bağlanan İzmir İl Özel
İdaresi bütçesi, bu sene 80 trilyonla bağlanmak durumundadır. O nedenle, hemen
şimdi, bütçeden sonra, yerel yönetimlere, yerinden yönetimlere güç ve kaynak
aktaran yasaları yapmak durumundayız. Bu bizim görevimiz olarak görünüyor.
Değerli arkadaşlar, diğeri, Türkiye'de 35
138 köy var; Köy Kanununu çıkaramadık, performans kriterleri belli değil, norm
kadrolar yapılıp, henüz tamamıyla bitirilemedi…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Baratalı, 2 dakikalık
eksürenizi başlatıyorum, 2 dakika içinde konuşmanızı tamamlayınız efendim.
Buyurun.
BÜLENT BARATALI (Devamla) - Bitiriyorum
Sayın Başkan.
35 138 köyümüz var; ama, Köy Kanununu
çıkaramadık, hâlâ daha salma -20 lira civarında- devam ediyor. Kamu Personel
Kanununu çıkaramadık, zabıta ve itfaiye erlerinin itibarî hizmet zamlarını
yerine getiremedik.
Bir diğeri, değerli arkadaşlar, birbuçuk
yıl önce karar vermemize karşın, henüz, yerel yönetimlerin, devletle veya
birbirleriyle veya diğer kurumlarla olan uzlaşmalarını yerine getiremedik.
Şimdi, bu iktidar döneminde, ne kadar
borçlu olursa olsun, bir yerel yönetimin, gerek özel idare olsun gerek belediye
olsun, borcuna bakılmaksızın paylarının yüzde 60 gönderilmesini büyük bir
sevinçle karşılıyorum, bunu bir olumlu düşünce olarak ifade ediyorum; ama,
artık borçları yüzünden hizmet veremez duruma gelmiş olan, hemşerilerine hizmet
veremez duruma gelmiş olan yerel yönetimlerin, bu uzlaşma komisyonlarının bu
yıl sonuna kadar bitip, buradaki uzlaşmanın tamamlanmasını ve büyük bir borç
yükü altında olan bu idarelerin, artık hizmet verme zamanlarının geldiğini de
düşünmeye çalışıyorum.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; çağdaş,
hesap verebilir, sorumlu, etkin yerel yönetimi hep beraber yapmaya çalışacağız;
bunun da yolu, bu tür yönetimlere, bu tür yerinden yönetimlere, bu tür yerel
yönetimlere kaynağın verilmesi gerekiyor. Sorumluluk ve görevleri verdik; ama,
kaynaklarını veremedik. Bunu da vermek, bütün gruplara, hükümete ve Meclise
aittir, bunun bir an önce yapılması gerekmektedir, hemşeriye hizmet yönünden.
Bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi Grubum
adına saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Baratalı, teşekkür
ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına son
konuşmacı, İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü.
Sayın Ülkü, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 10 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başbakanın İzmir'de yapmış olduğu
konuşmayı, İzmirlilere bir hakaret olarak sayıyor ve kendisini şiddetle
kınıyorum. Sözlerime başlarken bunu söylemeyi de bir görev biliyorum.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; takdir
edeceğiniz gibi, İçişleri Bakanlığının görev alanına giren konular, hükümetin yürüttüğü genel politikalardan en
çok ve en çabuk etkilenen konulardır. Mesela, eğer İktidarın yürüttüğü
politikalar yasaklar yönündeyse, toplumda bunun karşılığı hemen kendini
yasadışılık yönünde gösterir; vergilerin artırılması yönündeyse, yolsuzluk,
kaçakçılık ve sahtecilik gibi suç olayları; sosyal politikalarda bir
yetersizlik ve gelir dağılımında bir adaletsizlik varsa, kapkaç, hırsızlık,
ailevî trajediler gibi toplumsal problemler, İçişleri Bakanlığının karşısına,
asayiş ve güvenlik meseleleri olarak çıkar. Bu nedenle, İçişleri Bakanlığının
bütçesi üzerinde konuşurken, ister istemez hükümetin genel politikalarının
yarattığı sorunlardan da söz etmek zorundayız.
İçişleri Bakanlığının bütçe sunuşunda,
insan hak ve hürriyetlerinden, hukukun üstünlüğünden, halkın yönetime
katılımından, vatandaş olarak da bir kamu hizmeti anlayışından söz
edilmekteydi. Bunlar, AKP'nin yıllardır ağzından düşürmediği, ama nedense
günlük hayatımıza bir türlü yansımayan, yansıtılamayan güzel dileklerden öteye
gidemiyor. Gitseydi eğer, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününde, İstanbul'da basın açıklaması
yapan kadınlarımız polis tarafından cop ve biber gazıyla dağıtılıp yerlerde
sürüklenmezdi; gitseydi eğer, 29 Kasım günü için toplanan öğretmenler
coplanmazdı, şiddete maruz kalmazdı. Aynı polis, yakın zamanda, adına Hizb-üt
Tahrir denilen Atatürk ve laik cumhuriyet düşmanı örgüte de seyirci kalmazdı.
Adam, bütün basın kuruluşlarını haberdar etmiş, camiin avlusuna ses düzeni
kurmuş, kürsüye yaslanmış, tam 1,5 saat cumhuriyete ve Atatürk'e hakaretler,
küfürler yağdırıyor; ama, kimsede çıt yok, polis sadece seyirci! Çünkü, onlar,
Başbakanın vücut dillerini çok iyi bildiği potansiyel oy depolarınız; fakat,
Yargıtayın bir kararına göre de bir terör örgütü.
Geçen yıl, yine bu kürsüden, size bir
çağrıda bulunmuştum Sayın Bakan; gelin, polisin çalışma koşullarını düzeltelim,
iş tanımlarını yapalım, polise sendika hakkı tanıyalım, fazla mesai sürelerini
belirleyelim, angarya yaptırmayalım, çağdaş bir polis örgütlenme yasasıyla,
çağdaş bir polis görev ve yetki yasası hazırlayalım demiştim; ama, enerjinizi başka
alanlara sarf ettiğinizden, bu gibi konulara eğilmediniz.
Nurettin Veren ismi size bir şeyler
hatırlatıyor mu? O, kaynak yayınlarında çıkan ve "Nurettin Veren
Anlatıyor" isimli kitabı okudunuz mu, bilmiyorum. Hikmet Çetinkaya'nın da
sık sık değindiği ve sonra da yasaklanan bir makalesini de burada gündeme
getirmek istiyorum. Burada iki önemli isim yer alıyor, Emniyet Genel
Müdürlüğünde; bunlar kardeş üstelik. Bunlardan, Polis Akademisinde öğretmen
olan şahıs, Cumhurbaşkanına ve Türk Silahlı Kuvvetlerine hakarete varan
suçlamalarda bulunuyor, şikâyet ediliyor, soruşturmaya gerek görmeyerek konuyu
kapatıyorsunuz; üstelik, konu, Millî Güvenlik Kurulunda da görüşülmesine
rağmen.
Hatırlarsınız…
SELAMİ UZUN (Sivas) - Nereden biliyorsun
Millî Güvenlik Kurulunda görüşüldüğünü?
HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - Biliyorum…
SELAMİ UZUN (Sivas) - Tutanakları gizli
değil mi Millî Güvenlik Kurulunun?!
MUSTAFA ÖZYURT (Bursa) - Ne kadar
biliyorsun!.. Aman ya Rabbi!..
HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - Hani şeffaftınız?!
Hatırlarsınız, Malatya Emniyet Müdürlüğü
ekipleri, bir eroin kaçakçılığını soruşturmak için Van'a gitmiş; ancak,
kaçakçılar polisi basarak sanıkları kurtarmıştı. Daha sonra, baskın yapanlar ve
kaçırdıkları sanıklar yakalanmıştı; fakat, ortada eroin yoktu. Neredeyse bir yıldan
beri de dosya kapandı, eroin de buhar oldu. Bu olay, polis içerisinde birtakım
gizli çatışma ve çekişmelerin ve hatta gizli oluşumların var olduğuna dair
şüpheleri de artırmıştır.
Sayın Bakan, bir Türk başkomiseri,
Almanya'da 15 kilogram eroinle yakalandı; olay kapandı. Bu kişi, yasadışı
örgütün üyesi miydi? Örgüt, klasik eroin kaçırma yollarını belki de acil
ihtiyaçları nedeniyle terk ederek, bazı polis üyeleri de sevkıyat içinde mi
kullanıyordu? Hiçbir şey aydınlatılamadı. Hiç değilse, Alman makamlarından
bilgi isteseydiniz. Anlattığım olay nedeniyle, Van Emniyet Müdürü ve polis
hiçbir soruşturmaya konu edilmedi. Yaşanan ağır ihmal ve bu kadar acemiliğe de
"pes doğrusu" dedirtecek uygunsuzluklar kamuoyunun hafızasından
silinmemişken, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Yücel Aşkın'a yönelik
operasyon çıktı ortaya.
Sayın Bakan, polis içindeki yasadışı
örgütlenme adaleti yönlendirecek boyuta ulaşmıştır. Yüzüncü Yıl Üniversitesi
Rektörü, yasadışı örgütün hedefi olduğu için karalanmıştır. Açıkçası, tüm bu
olaylar, emniyetin adlî kolluk uygulamasına niçin şiddetle karşı çıktığını da
daha iyi göstermeye başlamıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
unutmayın ki, Atatürk devrimi, bir ulusun belli bir düzenden bir başka düzene
geçmesi değil, bir toplumsal sınıfın başka bir toplumsal sınıfa haklarını
tanıması da değil; yani, ne 1789 ne 1917; bir toplumun tümüyle bir uygarlıktan
bir başka uygarlığa geçişidir; yani, ümmetçilikten milletçiliğe geçiştir. Bugün
geldiğimiz noktada zihniyetiniz bizlere günümüz uygarlığını korumak ve kollamak
zorunda bırakmaktadır. Türbanı öne sürüyorsunuz, içkiyle uğraşıyorsunuz; ama,
bunun yanında, bilimin yasakladığı, yılda 100 000 vatandaşımızın hayatına mal
olan sigara karşısında zamdan başka hiçbir girişiminiz yok. Sağlık Bakanı
açıkladı; bu ülkede sigaradan her yıl 100 000 vatandaşımız ölüyor ve bunların 1
500'ünü pasif içici konumunda bebekler oluşturuyor; milyarlarca dolarlık maddî
zarar da cabası. Gençler arasında extasy ve uyuşturucu kullanma oranı hızla
artıyor; hiçbir müdahale yok. Kafayı içki mekânlarına takmış durumdasınız.
Neden; çünkü, sigarayı tıp bilimi yasaklıyor, içkiyi şeriat. Siz de tercihinizi
şeriattan yana koyuyorsunuz. Nedir bu getirdiğiniz kırmızı sokak uygulamaları?!
Hollanda'da buna benzer bir şey var. Plan ve Bütçe Komisyonunda anlatmıştım.
Amsterdam'ın göbeğindeki Dom Meydanında
devlet ve orada öbeklenmiş olan bazı eroin kaçakçıları, esrar kaçakçıları,
rekabet halinde, benim esrarım, eroinim daha iyi diye rekabet etmektedirler.
Siz de bunu mu yapmak istiyorsunuz ülkede?!
Kadıköy'de birkaç yüz metre aralıklarla
127 tane cami var. Ülkede sadece ruhsatlı caminin miktarı 80 000,
ruhsatsızlarla beraber 125 000'i bulmakta. Okullarımızın sayısı sadece 55 000.
Göztepe Parkına cami yapmayı nasıl aklınıza getirebiliyorsunuz?! Cami yapacak
başka yer mi yok allahaşkına?!
Aklıma Sayın Başbakanın, Belediye Başkanı
olduğu dönemde, "İstanbul'u Medine yapacağız" tümcesi geldi.
Niyetiniz bu olsa gerek. Bilimin insanlık adına yeşil alan olarak ayırdığı
yere, sen, tutup, şeriat adına mı rant, rant adına mı bilinmez, cami yapmaya
kalkıyorsun. Fas'ta buna benzer örnekler çok.
AHMET YENİ (Samsun) - Cami yapımına karşı
mısınız Türkiye'de?!
HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - Fas'ta buna benzer
örnekler çok.
AHMET YENİ (Samsun) - Fas'ı örnek
vermeyin, burası Türkiye Cumhuriyeti.
HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - Bir belediye
başkanı arkadaşım, Fas'ta nasıl seçim kazandığını anlatırken, önce camii
yaptırıp, sonra etrafına da gecekondu yaptırdığını, seçimleri de öyle aldığını
söylemişti.
AHMET YENİ (Samsun) - Türkiye Cumhuriyeti
burası, Fas'ı bırakın siz!
HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - Avrupa Birliğinde
-ki, çok çaba sarf ediyoruz hep beraber- bir arsanın ya da bir konutun üzerinde
herhangi bir değişiklik ya da yapılaşma öngörüldüğü zaman, sadece belediye
meclisinin karar alması yeterli değil, o mahalle ya da semtte oturanlara
mektupla bilgi verilir.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Siz, bu kafayla, sittinsene iktidar olamazsınız!
HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - O değişiklik ya da
düzenleme için görüşler alınır, boş bir arsa ise, üzerine duyuru asılır.
AHMET YENİ (Samsun) - Müslüman Türk
Milleti cami yapmaya devam edecek.
HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - Bütün bu görüşler
alındıktan sonra, orada ne yapılacağına ya da ne yapılamayacağına karar verir
Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Cami yapımının şeriatla ne alakası var?!
HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - Şeffaflık,
saydamlık ve hesap verilebilirlikten sık sık söz ediyorsunuz. Bu, aslında,
Avrupa Birliği İlerleme Raporunun bir gereği olarak devletin olmazsa olmaz
niteliklerinden biri haline gelmiştir -ki, biz, buna katılıyoruz- ama,
ülkemizde Bilgi Edinme Yasası olmasına rağmen, hâlâ, örneğin, bir genel müdürün
ya da bir trafik polisinin herhangi bir bilgi vermesi söz konusu değil. Hani
şeffaflık, hani hesap verilebilirlik…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ülkü, 2 dakikalık süre
içerisinde konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - Batı hümanizminin
ülkemize yerleşmesi için Avrupa Birliği iddiasını gündemde tutan sizler, o
hümanist felsefenin tam tersi uygulamalarla Avrupa Birliğini kullanıyor
izlenimini vermektesiniz. "Odak noktası devlet değil, insan olacak"
diyen sizler, insana ve insanca olan her şeye çok rahat kıyabiliyorsunuz, Yücel
Aşkın olayı gibi. Samimî bir şekilde "benim Kâbem, insandır"
diyemiyorsunuz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
biliyorsunuz, belediye yasaları değişti. Arkadaşımız Sayın Baratalı biraz önce
söyledi. İçki ruhsatını polisten alıp belediyelere verdik, biz de katkı yaptık;
ancak, bazı belediyelerde, polis, kapanma saati dışına taşan esnaf için tutanak
tutup belediyeye gönderiyor. Belediye encümeni bunu görüşmezse suçtur; görüşüp,
500 000 000 lira en az ceza yazmak zorundadır. Bunu yazdığı zaman esnafla karşı
karşıya gelmektedir. Bu da acaba kasıtlı mı diye, insanın aklına çeşitli
şeyleri getirmektedir. Biz yerinden yönetim anlayışını, belediyelerin
güçlendirilmesi olarak algılıyorduk; meğer AKP, bunu, belediyeler aracılığıyla
yandaşlarının güçlendirilmesi olarak algılıyormuş. Bu konuda, herkes, kendi
yaşadığı yörede şöyle etrafına bir baksın, türedi zenginleri görecektir.
Bu arada, belediyelerin yerinden yönetim
anlayışı çerçevesinde yetkiler artırılırken, belediye gelirleri yasasının
çıkmaması çok büyük bir noksanlıktır. Belediyelerin, borçlanma ve özelleştirme
başta olmak üzere yetkileri genişletildi, belediye şirketlerinin denetimi
kaldırıldı. Rüşvet ve yolsuzluklar, bu denetimsizlikten dolayı önümüzdeki
günlerde artacaktır.
İller Bankası devlet eliyle yok edilmekte.
Bu da, şu anda, Hazineye 15 katrilyon yük yüklemiş bulunmakta. Gelecekte daha
nice yükler beklemektedir Hazinemizi.
BEPER Projesi adı altında bir proje var
İçişleri Bakanlığında, belediyelerde şeffaflık ve verimliliği ölçmek; ancak,
uluslararası şirketler için…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - Bitiriyorum
efendim.
BAŞKAN - Sayın Ülkü, teşekkür konuşmanızı
alabilir miyim efendim.
Buyurun.
HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - …fizibilite
çalışması olarak görev yapan bu BEPER Projesi, karar vericilere, objektif
verilere dayanarak değerlendirme yapma imkânı tanımak için denilmiş idi; ama,
karar vericiler, su ve katı atık gibi temel altyapı hizmetlerine yatırım yapmak
isteyen uluslararası şirket ve finans kapitalidir.
Sayın Başbakanın "işsizliği ABD
çözememiş, ben mi çözeceğim" sözünü doğrusunu söylemek gerekirse çok
yadırgıyoruz. Bunun ismine, yine Kasımpaşalı ağzıyla "çamura yatmak"
denilir diyorum ve İçişleri Bakanlığının bütçesinin ülkemize hayırlı olmasını
diliyorum, teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ülkü.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
konuşmalar tamamlanmıştır.
AK Parti Grubu adına, Karabük Milletvekili
Hasan Bilir.
Sayın Bilir, buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Süreniz 8 dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA HASAN BİLİR (Karabük)
- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Millî Savunma Bakanlığının 2006 malî yılı bütçesiyle
ilgili AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına
hepinize saygılarımla, sevgilerimle selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri; Millî Savunma
Bakanlığının bütçesini kritik etmezden önce, müsaadenizle, bir iki cümleyle ben
de bu İzmir meselesine müdahil olmak arzusundayım.
Değerli dostlarım, İzmir'de çok önemli
şeyler oluyor fark ediyorsanız. İzmir, on yıllardır, yirmi yıllardır özlediği,
beklediği hizmetlere yavaş yavaş kavuşuyor ve büyük bir hızla hizmetlerimizi
aktarıyoruz. Bunlardan en önemlileri, tabiî, barajlar yapılıyor, su bentleri
yapılıyor, içmesuyu hizmetleri getiriliyor, birçok hizmet getiriliyor ve
İzmir'de çok önemli organizasyonlar yapılıyor bildiğiniz gibi üniversite
olimpiyatları gibi.
Değerli dostlarım, Sayın Başbakanımızın
çok büyük bir iyiniyetle, çok büyük bir samimiyetle ifadelerini, farklı
mecralara çekmek ve farklı polemik konuları meydana getirmek noktasında
kullanan arkadaşlarımız, bana göre hata yapıyorlar. Kimse bu samimî sözlerden
şüphe etmesin. İzmir, bizim İzmirimiz. İzmir'de de hizmetlerimizi artırarak
devam ettireceğiz ve İzmir'de de, inşallah, siyaseten de başarılı olacağız
ileride.
Elbette, siyaseten başarılı olmanın en
önemli yolu, hizmet etmektir millete. Milletin gönlünde yer almaya çalışmaktır.
Salonlarda hamasi nutuklarla bu işler olmaz. İzmir'de yükseleceğiz,
göreceksiniz ve kimse polemik konusu haline getirmesin. Hizmette yarışalım,
yaptığımızı yapmadığımızı tartışalım. Türkiye için taş taş üstüne nasıl
koyabiliriz, bunun konuşmasını, bunun mütalaasını yapalım birlikte.
Dolayısıyla, halkımız hangi sözcüklerin ne maksatla, ne şekilde, nasıl
söylendiğinin çok iyi bilincindedir; dolayısıyla, bunu kamuoyumuzun takdirine
bırakmakta fayda var ve bu polemiği burada kesmekte fayda var diye düşünüyorum.
Değerli dostlarım, konuşmamın başında
belirtmek isterim ki Millî Savunma Bakanlığı bütçesiyle ilgili, savunma
faaliyetleri, diğer tüm faaliyetlerden farklı ve ayrıcalıklı bir özellik
taşımaktadır. Aklınıza gelebilecek tüm faaliyetlerde kaynak taleplerinin millî
gelirle doğru orantılı olarak planlama imkânı varken, savunma faaliyetlerinde
kaynak taleplerinin ülke bütünlüğüne yönelik tehdit ve risklere paralel
planlanması zarureti vardır. Ana hedef, Büyük Atatürk'ün gösterdiği
"yurtta barış, cihanda barış" hedefidir. Ancak, barışı sağlamak ve
sürdürülebilir kılmak güçlü bir silahlı kuvvetlerle mümkün olabilmektedir ve
barışın, sulhun, güvenliğin bedeli olmaz.
Türk Silahlı Kuvvetleri geçmişten geleceğe
caydırıcı bir güç olmuş ve olmaya devam edecektir. Dost ve müttefiklerimize
güven veren, bölgesel barış ve istikrarın idamesini sağlayan bir ülke olmanın
aslî unsuru, güçlü ve caydırıcı bir silahlı gücün daim kılınmasıdır. Ayrıca,
büyük bir silahlı gücü idame ettirmek zarureti ülkemizin jeopolitik ve jeostratejik
konumuyla doğrudan ilgilidir. Türkiye Cumhuriyeti her şeye rağmen bağımsızlık,
millî bütünlüğümüzün korunması ve idamesi, ülkemiz ve milletimizin bekası
uğruna her an harbe hazır, ileri teknolojiyle donatılmış, eğitim ve morali
üstün bir silahlı güce sahip olmak zorundadır. Savunma amaçlı alım ve
harcamalar ülkenin bekasıyla ilgili tehdit ve riskleri bertaraf etmeye yönelik
olduğundan, Millî Savunma Bakanlığı bütçesi de hazırlanırken, ülkede
savunma-refah-kaynak dengesinin sağlanması esas alınmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Millî Savunma
Bakanlığının bütçesinin hazırlanmasında, Türk Silahlı Kuvvetlerinin en alt
biriminden en üst seviyedeki karargâh birimlerine kadar uzanan zincirde aktif
bir katılım anlayışıyla üretilerek işletilen planlama, programlama ve bütçeleme
sistemi, 1980 yılından beri geliştirilerek kullanılan ana unsurdur. Planlama,
programlama ve bütçeleme sisteminin en üst seviyedeki referansı, Türkiye
Cumhuriyeti Millî Güvenlik Siyaseti Belgesidir.
Millî Güvenlik Siyaseti Belgesi, aşağıdaki
ana unsurlardan oluşmaktadır değerli milletvekilleri:
Dünyadaki yeni güvenlik algılamaları
nasıldır; dünyadaki güvenlik ortamı nasıl şekillenecektir; yeni güvenlik
ortamında Türkiye'nin yeri nedir ve millî menfaatlarımız nasıl şekillenecektir;
millî menfaatlarımızı elde etmek için belirleyeceğimiz millî hedeflerimiz
nelerdir; bu hedeflere hangi esaslarla ulaşacağız ve son olarak, millî
menfaatlarımızı destekleyecek askerî gücün niteliği nasıl olmalıdır sorularına
cevap verecek şekilde hazırlanmaktadır.
Savunma harcamalarının denetim ve
kontrolünde, diğer bakanlık bütçelerinde olduğu gibi Millî Savunma Bakanlığı
bütçesi de, gerek planlama gerekse harcama aşamasında, Maliye Bakanlığı,
Sayıştay ve Türkiye Büyük Millet Meclisi denetimine tâbi bulunmaktadır. Ayrıca,
iç denetim kapsamında hesap müfettişleri ile denetleme ve değerlendirme
kurulları da periyodik olarak denetimlerini sürdürmektedirler. Açıkladığım bir
dizi planlama ve programlama aşamalarından geçen ve şu anda görüşmekte
olduğumuz Millî Savunma Bakanlığının 2006 malî yılı bütçe teklifini
incelediğimizde, öncelikle 4 milyar 995,2 milyon YTL personel giderlerinin
olduğunu görüyoruz. 3 milyar 742,7
milyon YTL büyük ölçüde yatırım karakteri taşıyan ana silah sistemleri, sefer
stokları ve işletme bakım idame projeleridir. 2 milyar 829,8 milyon YTL
yiyecek, iskân ve giyim gibi yasal istihkaklar, yakacak, elektrik, su,
akaryakıt, ilaç, yolluklar, bina onarımları, demirbaş ve diğer cari
ihtiyaçlardır. 10,9 milyon YTL lojman büyük onarımları, kök hücre araştırma
projesi ve kara taşıt ihtiyacıdır. 298,9 milyon YTL ise, yıl içinde Savunma
Sanayii Destekleme Fonuna bütçeden yapılacak kaynak transferleri, dış askerî
yardımlar, muhtaç erbaş, er ailelerinin sağlık giderleri, dost ülkelerden ikili
eğitim işbirliği anlaşmaları çerçevesinde eğitim amacıyla gelecek askerî
personelin masraflarının karşılanması ile NATO başta olmak üzere, uluslararası
kuruluşlara katkı payı ve üyelik aidatı ödemeleri olarak belirlenmiştir ve
toplamda 11 milyar 870,5 milyon YTL'lik bir bütçeyi görmekteyiz. Bu bütçe, 2005
yılı bütçesine göre yüzde 8,2 oranında artışla belirlenmiştir.
Değerli milletvekilleri, bu bütçenin 2006
yılı hedeflerine göre gayri safî millî hâsıla içindeki payı yüzde 2,5'tir. 2006
yılı merkezî yönetim bütçesi içindeki payı ise yüzde 6,8'dir.
Ayrıca, Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaç
duyduğu harp silah, araç gereç ve mühimmatın, mümkün olan azamî ölçüde, yurtiçi
imkânlarla karşılanması gayreti ve ar-ge faaliyetlerinin ağırlıklı olarak yer
alması nedeniyle, millî sanayie önemli katkılar sağlanmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bilir, eksüre içinde
konuşmanızı tamamlayınız lütfen.
Buyurun.
HASAN BİLİR (Devamla) - Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar, bu bağlamda, bütçenin,
şimdiye kadar olduğu gibi, bundan sonra da, azamî tasarruf ve azamî verim
anlayışıyla kullanılması hususunda gerekli çabanın gösterilmesine devam
edileceğinden hiçbir kuşku duymamaktayız.
Bu duygu ve düşüncelerle, Millî Savunma
Bakanlığının 2006 yılı bütçesinin Türk Silahlı Kuvvetleri ve milletimize
hayırlı olmasını temenni eder, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bilir.
AK Parti Grubu adına ikinci konuşmacı, Karaman
Milletvekili Yüksel Çavuşoğlu.
Sayın Çavuşoğlu, buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Süreniz 6 dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA YÜKSEL ÇAVUŞOĞLU
(Karaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Savunma Sanayii Müsteşarlığı
bütçesi üzerinde, AK Parti Grubumuz adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi
en derin saygılarımla selamlıyorum.
Zamanımı iyi kullanabilmek için, elimdeki
notlarımı hızlı bir şekilde okumaya gayret edeceğim.
Bütün dünyanın, insanlık tarihinden beri
en önemli güvenlik meselesi, küreselleşen dünyamızda, savunma ve güvenlik,
özellikle 11 Eylül 2001'den sonra yeni bir boyut kazanmıştır. Bu süreç,
orduların daha esnek, hızlı konuşlanabilir, daha teknolojik imkâna sahip ve
daha yetenekli olacak şekilde yeniden yapılandırılmalarını zorunlu hale
getirmiştir. Günümüzde, çok sayıda insan gücüne dayanan ordulardan ziyade,
teknolojiye dayanan ve bu teknolojiyi kullanabilen iyi eğitilmiş birliklerden
müteşekkil ordular özel önem kazanmaktadır.
Dünya tarihini incelediğimizde, savunma ve
güvenliğin her daim önemli olduğunu görebilmekteyiz; şimdi de önemli, gelecekte
daha da önemli olacaktır. Savunma ve güvenliği önemsemeyen ülke, elbette,
tasavvur edilemez; ancak, yarışa zamanında başlamayan ve savunma sanayiini,
bilgi, teknoloji ve stratejik altyapıya oturtmayan ülkeler, hep mağlup olan,
kendilerini yenileyemeyen ve bağımlı ülkeler olarak kalmışlardır. Bunun için
de, bir avuç insan, bölgede, milyonlarca insana acılar ve zulümler
yaşatmaktadır.
Günümüzde, gelişmiş ve güçlü ülkelere bakıldığı
zaman, savunma sanayiine çok önem verdikleri, üretip ve sattıkları
görülmektedir. Bu yüzden, geç de olsa, 1985 yılında, 3238 sayılı Kanunla,
tüzelkişiliği haiz, özel bütçeli bir kuruluş olarak Savunma Sanayii
Müsteşarlığı kurulmuştur. (Bundan sonra, SSM diye ifade edilecektir) Kuruluş
amacına ilaveten SSM'ye tevdi edilen görevler şunlardır: Millî sanayimizi,
savunma sanayii ihtiyaçlarına göre yeniden organize ve entegre etmek; ihtiyaç
duyulan modern silah, araç ve gereçlerin özel ve kamu kuruluşlarında imalatını
planlamak; modern silah sistemlerini araştırmak ve geliştirmek; savunma sanayii
ürünleri ihracatı ve offset ticareti konularını koordine etmektir.
Tevdi edilen görevlerin yapılması için
finans sağlamak üzere Müsteşarlığın emrinde Savunma Sanayii Destekleme Fonu da
kurulmuştur.
Savunma Sanayii Müsteşarlığı, proje
tekliflerinin değerlendirilmesi, idarî, ekonomik, teknolojik kazanımı, yerel
katkı, sistem performansı ve offset hususları ana kriter olarak ele almaktadır.
Bu suretle Müsteşarlık tarafından
uygulamaya aktarılan projeler, özel sektörün savunma sanayii alanında çok geniş
bir şekilde sorumluluk almasını sağlamıştır. 1986-2005 yılları arasında SSDF'de
16 milyar ABD Doları gelir toplanmış olup, aynı dönemde projeler kapsamında 14
milyar ABD Doları harcanmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Türkiye'nin jeostratejik konumu nedeniyle karşı karşıya bulunduğu
tehditler dikkate alındığında, yüksek teknoloji içeren savunma ihtiyaçlarının
karşılanmasında yurtiçi katmadeğerin artırılması hususu önem kazanmıştır.
Bundan dolayı yapılan yatırımlarla ciddî
bir altyapıya ulaşmış olan savunma sanayimizin birçok alanda kendi ana savunma
sistemlerimizi bağımsız olarak tasarlayıp üretebilmesi için özgün geliştirme
projelerine ağırlık verilmeye başlanmıştır. Kendi harp ve savunma sanayiini
kurmayan toplulukların savunmada bağımsızlıkları söz konusu olamaz. Düşman,
gücü bilmemelidir.
Bu kapsamda, 2000 yılından itibaren
kaideye monteli stinger, tank atış kontrol sistemleri, ani müdahale botu,
elektronik harp ve benzeri çok sayıda özgün tasarım projesi Savunma Sanayii
Müsteşarlığı tarafından yürütülmektedir. Önümüzdeki beş veya on yıl içerisinde
bu yolla yurtiçi katkı oranının yüzde 50'yi aşması yönünde çalışmalar devam
ettirilmektedir. Örnek olarak, 2004 yılında ilk millî savaş gemimizin İstanbul
Tersanesinde tasarlanıp üretilmesi için MİLGEM Projesi başlatılmıştır. Projenin
alt projelerinden millî sonar deniz birimleri üretim ve entegrasyonu,
kızılötesi iz tahmini ve yönetim sistemi, elektromanyetik uyumluluk ve
etkileşimin azaltılması analizleri MİLGEM sualtı telefonu üretim entegrasyonu
gibi ar-ge projeleri gerçekleştirilmek üzere, Müsteşarlığımızın TÜBİTAK'la
yaptığı değişik birtakım müzakereler söz konusudur.
Geleceğin hava platformlarını oluşturacak
olan insansız hava araçlarının Türkiye'de geliştirilmesi için, TAI firması
öncülüğünde, kapsamlı bir tasarım ve geliştirme projesi de başlatılmıştır.
2004 yılında, dünyadaki kişi başına yıllık
savunma sanayii harcaması 162 dolarken, Türkiye'de 142 dolar ve İsrail ve
ABD'de de 1 500 dolardır.
Özellikle bütün dünyada olduğu gibi,
Avrupa'da, Amerika'da ve ülkemizde de, bundan böyle hava platformlarını
oluşturacak insansız araçların önplana çıkacağını ifade etmek isteriz.
TSK'nın ihtiyaç duyduğu muhtelif komuta
sistemleri, elektronik sistemler, simülatörler ve yazılım ihtiyaçları için
yerli sanayi firmalarımızla özgün geliştirmeye dayalı çeşitli projeler 2004 ve
2005 yılları arasında başlatılmıştır. Bu çalışmalara en güzel örnek olarak
ar-ge 2004 Projesi gösterilebilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çavuşoğlu, eksüre
veriyorum.
Buyurun.
YÜKSEL ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Ar-ge 2004
Projesinde; aviyonik Merkezî kontrol bilgisayarı, laboratuar prototipinin ATAK
Projesi kapsamında seçilecek olan helikopterin ihtiyaçlarını karşılayacak
şekilde sanayileştirilmesi ve ATAK Projesinde fonksiyonel olarak
kullanılabilecek şekilde donanımının ve yazılımının özgün olarak geliştirilmesi
hedeflenmiştir. Ar-ge 2004 Projesi sözleşmesi, Müsteşarlığımız ile yerli sanayi
firmalarımızdan ASELSAN, TÜBİTAK-MAM, TAI'nin oluşturduğu bir konsorsiyum
arasında imzalanmıştır.
Ar-ge politikası olarak, ana sistem
projeleri kapsamında, uygulamalı araştırmaya yönelik ürün alt sistemleri geliştirmeyi
amaçlayan, teknoloji ağırlıklı ve yerli katkıyı artırıcı ar-ge faaliyetlerini
tercih etmekte olan SSM tarafından, bugüne kadar ASELSAN, TAI, Roketsan,
Makine ve Kimya, TÜBİTAK gibi sanayi ve
araştırma kuruluşları ile İTÜ, ODTÜ; Boğaziçi, Bilkent ve Atatürk
Üniversitelerinde yürütülen toplam 34 adet proje söz konusudur.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
jeopolitik açıdan, dünyanın en kritik bölgesinde bulunan Türkiye, dünyada
savunma harcamalarının en fazla yapıldığı bölgenin Merkezînde yer almaktadır.
Bölge, sanki ateş çemberi içerisindedir.
Bütün tahribatlar, ölümler, zulümler, savaşlar, savunma ihtiyacını dışarıdan
temin eden, etrafımızdaki bağımlı, bağımsız ülkelerde olmaktadır.
Güçlü ve rekabetçi ülke olabilmek için,
mutlaka, savunma sanayiine önem verip, ilgili bilgi üretmek ve bilgiye dayalı
teknoloji geliştirip, rekabet prensipleri içerisinde satmak zarureti vardır.
Bölge ülkeleri arasında yaşanan siyasî,
askerî ve ekonomik çıkar mücadelesi, savunma harcamalarının gerisinde yatan
temel nedendir. Günümüzde, ülkelerin, savunma ve güvenlik ihtiyaçlarını kendi
içlerinde, kendi özkaynaklarıyla, olabildiğince yerli imkânlarla karşılamaya
çalıştığı gözlenmektedir.
Ulusal savunma sanayiinin geleceğini,
ülkenin stratejik zarurî ihtiyaçlarının belirleyeceği gerçeğinden hareketle,
Türkiye'nin, olabildiğince kendi imkânları ve kabiliyetlerini kullanarak, özgün
teknolojisini üretir hale gelmesi ve ihracata yönelmesi, hayatî önem arz
etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çavuşoğlu, mikrofonunuzu
açacağım, lütfen, Genel Kurula teşekkür eder misiniz.
Buyurun.
YÜKSEL ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Sayın Başkan,
izin verirseniz, toparlıyorum.
BAŞKAN - Lütfen, Genel Kurula
teşekkürünüzü alayım.
Buyurun.
YÜKSEL ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Ülkemizin
silahlanma ve savunma harcamalarının ana amacı, ülkemize yönelebilecek her
türlü tehdide karşı koymak ve caydırıcı olmaktır, küçülerek etkinleşme temel
prensibi çerçevesinde, vurucu gücü ve hareket kabiliyeti yüksek olan kuvvetlere
sahip olmak gerekmektedir.
Sonuç olarak, globalleşme süreci
içerisinde, bilim ve teknoloji alanındaki hızlı gelişmelerin, savunma
sanayiindeki yansımalarıyla kıyasıya bir rekabetin yaşandığı savunma
sanayiinde, bilgi geliştirmek suretiyle savunma sistemlerinin yurt içinde
üretimini sağlayarak, kaynakların yurt içinde kalmasını temin etmeyi hedefleyen
ve savunma sistemlerinin ihraç edilmesi faaliyetlerini yürüten Savunma Sanayii
Müsteşarlığının, yaklaşık, 23,4 milyon YTL tutarındaki 2006 yılı idarî bütçe
teklifinin, aynı işi yapan yabancı ülke kurumlarıyla karşılaştırıldığında,
oldukça mütevazı olduğu görülmektedir.
Sözlerime şu cümlelerle son vermek
istiyorum: Güvenlik, devletin vazgeçilmez en aslî görevidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çavuşoğlu, ikinci defa
uzattım.
Şunu istirham ediyorum: Arkadaşlar,
bakınız, bütün arkadaşlarımızın konuşma süreleri belirlidir; yani, eldeki
metinlere motamo bağlı olup yapıldığı zaman, bütün arkadaşlarımıza aynı şeyi
uygulamak zorunda kalırım, çalışmalarımızı yerinde tamamlayamayız.
Sayın Çavuşoğlu, teşekkür konuşmanızı
alabilir miyim efendim.
Buyurun.
YÜKSEL ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - İki cümleyle
şunu ifade edeyim efendim: Güvenlik konuları akılcı, dinamik, en ucuza, azamî faydayla,
ekonomik gerçekler de gözönüne alınarak, uzun vadeli güvenlik bütün olarak
ekonomik kalkınmadan geçmektedir. Her güvenlik ihtiyacı demokratik sistemle
uyum içinde olmalı, demokratik sistem ekonomik yaklaşımla birleşerek güvenliği
meydana getirmeli, dış ve iç güvenlik meselelerinde güvenlik kurumları ile
siyasî karar alma mekanizmaları sürekli istişare, diyalog ve uyum içerisinde
olmalıdır.
BAŞKAN - Sayın Çavuşoğlu, lütfen,
teşekkürünüzü alayım efendim, istirham ediyorum.
YÜKSEL ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Saygılarımı
sunuyorum.
Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
AK Parti Grubu adına üçüncü konuşmacı,
Sivas Milletvekili Sayın Selami Uzun.
Buyurun Sayın Uzun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA SELAMİ UZUN (Sivas) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, televizyonları başında bizi izleyen
vatandaşlarımız; hepinize sevgi ve saygılar sunuyorum.
İçişleri Bakanlığı bütçesi üzerinde AK
Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bilindiği gibi, 58 ve 59 uncu
hükümetler döneminde Türkiye tarihinde eşine rastlanmayan değişim ve gelişimler
yaşanmaktadır. Bu süreçte İçişleri Bakanlığının görev ve hizmet alanı içerisine
giren konularda önemli adımlar atılmıştır. Katılımcı demokrasi anlayışına uygun
bir ciddiyetle yürütülen çalışmalar sonucunda Avrupa Birliği üyelik süreci
çerçevesinde gerekli değişim ve dönüşümler sağlanmıştır. 3 Ekim 2005 tarihinde
müzakere sürecinin başlamasıyla da yeni bir döneme girilmiştir. Mahallî
idareler reformu çerçevesinde hazırlanan Büyükşehir Belediyesi Kanunu,
Belediyeler Kanunu, İl Özel İdaresi Kanunu, Mahallî İdare Birlikleri Kanunu
çıkarılmıştır. Mahallî idarelerimizi maddî yönden rahatlatacak İl Özel İdaresi
ve Belediye Gelirleri Kanunu çalışmaları devam etmektedir. Avrupa Birliği
kriterlerine göre yeniden düzenlenen Pasaport Kanunu ve Karayolları Trafik
Kanunu Meclis gündemindedir, kısa zamanda Genel Kurula gelecektir. Vatandaşlık
Kanunu çalışmaları devam etmektedir. Sivil toplum hizmetlerinin ve faaliyet
alanının genişletilmesi, düşünce, ifade, toplanma, gösteri ve yürüyüş yapma
özgürlüğünün geliştirilmesi gibi temel hak ve özgürlüklerle ilgili kapsamlı
düzenlemeler yapılmıştır. İşkencenin önlenmesi, gözaltı sürelerinin
kısaltılması, nezarethane ve ifade alma odalarının standartlara kavuşturulması
çalışmaları ile toplum huzurunun korunması ve bireylerin, demokratik hak ve
hürriyetlerinden yeterince yararlanmalarının sağlanması için her türlü tedbir
alınmıştır.
Hükümetimizin kararlılıkla arkasında
durduğu "işkence ve kötü muameleye sıfır tolerans" sloganı, yalnızca
ülkemiz sivil toplum kuruluşları ve güvenlik birimlerince değil, aynı zamanda,
uluslararası insan hakları örgütleri ve Batı kamuoyunca da benimsenmiştir.
Hükümetimizin üzerinde durduğu bir başka
konu da, yolsuz, susuz köy kalmayacaktır. Hatta, mümkün olduğu en kısa sürede
köy yolları asfalt yapılacaktır. Bu amaçla, Köylerin Altyapısını Destekleme
Projesi, kısaca, KÖYDES yürürlüğe konulmuştur. İçmesuyu, yol ve kanal
problemleri hallolmayan köylerimize, Köylere Hizmet Götürme Birliği
aracılığıyla, özel idare aracılığıyla, vali ve kaymakamlarımızın önderliğinde,
bu hizmetlerin götürülmesini sağlamak üzere, 2005 yılı bütçesinde 500 000 000
YTL verilmişti. 2006 yılında, bu amaçla 2 milyar YTL, yani, 2 katrilyon para ayrılmıştır.
Öncelik yol ve içmesuyuna verilecektir.
Köy Hizmetlerinin kaldırılmasıyla, bu
hizmetlerin, özel idarede il genel meclislerince belirlenmesi ve şekillenmesi
yıllardır özlediğimiz bir uygulamaydı. Hizmet kime verilecekse, hizmetten kim
yararlanacaksa, ona en yakın birimden verme özlemimizin gerçekleştiğini, hem
özel idarede hem köylere hizmet götürme birliklerinde hem belediyelerde
görmekten kıvanç duymaktayız.
Türkiye, bugün, âdeta, iyimserler ile
kötümserlerin, değişime inananlarla "bu ülke değişmez -âdeta, halk
tabiriyle- biz adam olmayız" diyenlerin yarıştığı bir ülke durumuna
gelmiştir.
Türkiye, siyasetini ekonominin gerekleri,
ülke ve dünya gerçekleri gözardı edilerek yönetmeye kalkanlar yüzünden, ucuz ve
popülist siyasetçiler yüzünden, siyasî ve ekonomik krizler yaşamıştır. AK
Partiden önce, son onbeş yılda -bazı küçük marjinal partiler hariç- şöyle veya
böyle tüm siyasî partiler ülke yönetiminde bulundular. Bu nedenlerdir ki, son
onbeş yılın felaketini, ülke yönetiminde bulunan siyasî parti ve liderler
ürettiler ve Türkiye hızla geriye gitti, iki büyük kriz yaşandı. Bu krizlerden,
geçmişin kötü yönetimlerinden, AK Parti İktidarıyla çıkmaya çalışıyoruz.
Uluslararası kuruluşların 1997'de kırdığı notları yeni düzeltmeye başladık,
yılların tahribatını üç yılda geri çevirdik. Biliyorsunuz ki, iktidarımız beş
yıllıktır. Önümüzdeki iki yıllık sürede yapısal reformlarımız gelecektir.
Sosyal güvenlikte, sağlıkta, eğitimde, tarımda, gelir dağılımında, vergi
adaletinde, kayıtdışı ekonomide, özelleştirmelerde, serbest rekabette,
emniyette, hukukta reformlar gelmeye devam edecektir.
Hükümetimizin ve AK Parti İktidarının en
önemli özelliklerinden birisi, güç aldığı halkına ve ülkemize karşı samimî
olmasıdır, dürüst olmasıdır. Bu dürüstlük ve samimiyet bütçeye de yansımıştır.
Önceki hükümetler döneminde, bütçe tahminlerinde gider düşük, gelir yüksek
gösterilirdi; bütçe açığı, politik hesaplarla saklanırdı; gerçekleşme tam tersi
olur, büyük bir açık meydana gelir, ekonomik dengeler sarsılırdı. Bizim bütçemizin
en büyük özelliği de samimî bir bütçe olmasıdır. Son iki yılda, 2004 ve 2005'te
gerçekleşen açık, öngörülenin yarısı kadardır; 2005 yılında 29,1 milyar YTL
tahmin edilen açık, 14,6 olarak gerçekleşmiştir. Yeni bütçede 13 milyar YTL
tahmin edilen açık, inşallah, sıfıra inecektir, gelecek yıl denk bütçe
gelecektir.
İçişleri Bakanlığının 2006 yılı bütçesi
917 872 000 YTL olarak belirlenmiştir; 2005 bütçesine göre yüzde 16,8'lik bir
artış öngörülmüştür; bağlı kuruluşlarla beraber genel bütçe içerisindeki payı
yüzde 4,87 olarak tahmin edilmiştir.
İçişleri Bakanlığının yükünü çeken
dahiliye memurları ve kaymakamların özlük haklarındaki iyileştirmenin yollarını
aramaktayız. Ülkemizde, baştan başa, az kişiyle çok işi gayretle yürüten nüfus
personelini unutmamaktayız. Emniyet mensuplarımızın özlük haklarını iyileştirme
çabasındayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Uzun, 2 dakikalık süre
içerisinde konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
SELAMİ UZUN (Devamla) - Jandarma Teşkilatına,
Sahil Güvenliğe başarılar diliyoruz.
Hepimize hayırlı olsun.
Teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Uzun.
AK Parti Grubu adına dördüncü konuşmacı,
Kilis Milletvekili Veli Kaya.
Sayın Kaya, buyurun efendim. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Süreniz 6 dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA VELİ KAYA (Kilis) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Emniyet Genel Müdürlüğünün 2006 yılı bütçesi üzerinde AK Parti Grubu adına söz
almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türk polis
teşkilatı, devletimizin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü muhafaza
etmek, kamunun huzur ve esenliğini sağlamak, vatanımızın ırz, can ve mal
güvenliğini korumak gibi, devletin bekası açısından çok önemli görevler ifa
etmektedir.
Gelinen süreçte, globalizme paralel
olarak, terör başta olmak üzere, ekonomik, siyasî ve sosyal boyutta yaşanan
hızlı değişimlerin henüz yeni görülmeye başlanan sonuçları Emniyet Teşkilatının
yükünü daha da artırmaktadır. Emniyet Teşkilatının yürüttüğü asayiş, güvenlik
ve trafik hizmetleri, günün 24 saatinde kesintisiz olarak yürütülmesi gereken
ve toplumun bireylerinin güvenliğiyle ilgili, kamu düzenini doğrudan sağlama
odaklı hizmetlerdir.
Gelişen ekonomik ve siyasî koşullara göre
suç türü ve sayısı giderek artan ve her yeni çıkan kanunla faaliyet sahası
biraz daha genişleyen polis, tüm bu hizmetleri yerine getirirken de günde 12
saat çalışmakta, bu süre olağanüstü durumlarda, millî ve dinî bayramlarda daha
da artmaktadır.
Avrupa Birliğinin eşiğinde bulunduğumuz bu
dönemde, tüm konularımızda olduğu gibi polisimizin standartlarının da, Avrupa
Birliği standartlarına çıkarılması gerekmektedir. Bu çerçevede, polis teşkilatı
12 tane proje yürütmektedir. Bu projeleri çok başarılı bir şekilde yürüttüğü
hepiniz tarafından bilinmektedir.
Diğer taraftan, yatırım programlarında yer
alan projeleriyle de bir taraftan hizmet binaları, bir taraftan da eğitim
tesisleri ve buna benzer tesislerin projelerini başarılı bir şekilde
yürüttüğünü biliyoruz.
Değerli milletvekilleri, "Polis
Teşkilatını Güçlendirme Vakfı" diye bir vakfımız var. Biliyorsunuz,
Türkiye Cumhuriyeti Bütçesinin elvermediği noktalarda bu vakıflarımız devreye
girmek şartıyla, Emniyet Teşkilatımız, araç gereç, sağlık gibi çok önemli
ihtiyaçlarını bu vakıf üzerinden yürütmektedir.
Son zamanlarda çıkarılan yasal
değişikliklerle bu vakıfların hizmetlerine son verildiği; ancak, bu eksikliğin
giderilmesi noktasında yeniden faaliyetlerine
başlamakla birlikte de, bir yasal sürecin açık olduğu, mutlaka
tamamlanması gerektiğini huzurlarınızda bir kere daha belirtiyor, Grubumuzun bu
konuda, bu yasal hazırlığı bir an önce tamamlamasını da Emniyet Teşkilatı adına
arzu ediyor ve destekliyorum.
Değerli milletvekilleri, Emniyet
Teşkilatında taşıt rengi ile tepe lambası, telsiz ve sireniyle hizmetin bir
parçasıdır. Buna karşılık, son yıllarda güvenlik sektöründen taşıt için ödenek
tahsisi maalesef yapılmamakta, şehirleşme oranının artması, buna paralel olarak
polis yükünün artması, yeni taşıt alımını da gündeme getirmektedir. Bu konuda
da Sayın Bakanımıza ve hükümetimize çok önemli görevler düşüyor. İnşallah bunu
da çok kısa sürede yerine getireceğimizi teşkilat mensuplarımıza burada
müjdelemek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Emniyet
Teşkilatının en önemli sorunlarından birisi de, polisin özlük haklarına
değinmektir diye düşünüyorum. Giderek artırılan sorumluluklar ve gittikçe
genişleyen görev alanları nedeniyle bugün polisimiz günlük 8 saat yerine ortalama
12 saat çalışmak zorunda kalmaktadır. Diğer memurlar haftada 5 gün ve 40 saat
çalışırken, polis haftada 6 gün ve 72 saat çalışmakta. Bilindiği üzere,
polisimiz bu kadar yükün altında, son dönemlerde ülkemizin yüzünü ağartan NATO
Zirvesi, Üniversite Oyunları gibi büyük organizasyonlarda çok başarılı görevler
icra etmiştir. Devletimizin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü muhafaza
etmek için, saat mefhumu gözetmeden canı pahasına görev yapan Emniyet
personelini ekonomik yönden rahatlatacak düzeyde özlük haklarında ve fazla
çalışma ücretlerinde bir düzenleme yapmak, daha verimli bir şekilde
çalışmalarını sağlamak açısından kaçınılmaz görünmektedir.
Sosyal patlamaların tetikleyicisi olan can
ve mal güvenliği kriterlerinin tüm maddî ve manevî yükü görevini büyük bir
samimiyetle yerine getiren Türk Polisi, teşkilatını doğrudan etkisi altına
almakta ve zaten sosyal yönü giderek zayıflayan polisin bireysel, ekonomik
sıkıntılarını da içine katarak, personel üzerinde yarattığı stresiyle Emniyet
Teşkilatını en fazla intihar olayının yaşandığı bir kurum haline getirmektedir.
Vatandaşların bugününden ve yarınından
emin bir şekilde hayatını idame ettirmesi Anayasanın sosyal devlet ilkesinin
bir gereği olup...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kaya, eksüre içerisinde,
lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
VELİ KAYA (Devamla) - Sayın Başkanım,
riayet etmeye çalışacağım; teşekkür ederim.
…Emniyet Teşkilatınca yürütülen ve
aksatılmasına tahammül olmayan hizmetlerin önemi ve özelliği bu noktada daha
önplana çıkmakta, devletimizin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü
muhafaza etmek için, saat mefhumu gözetmeden canı pahasına görev yapan polisin
yürüttüğü hizmetin karşılığının maddî ve manevî olarak verilmesinin gerektiği hükümetimizce
bilinmekte ve mutlak surette gereği yapılacağından teşkilat mensuplarımızın
emin olması gerekmektedir.
Değerli Başkan, sayın milletvekilleri;
Emniyet Teşkilatının görevleri saymakla bitmiyor. Milletimiz, vatandaşlarımız
evinde huzur içerisinde yatarken, polisimizin dışarıda canı pahasına görev
yapması ve bu görevin karşılığının alınamamasının da, fevkalade, meslek
mensuplarını üzdüğünü biliyorum.
Hükümetimizden çok büyük beklentiler
içerisinde olan Emniyet Teşkilatını, asla yüzüstü bırakmayacağımızı, onları
kimsesiz, öksüz bırakmayacağımızı, ben burada taahhüt ediyorum. Gerek Sayın
Bakanımız gerekse hükümetimiz, bizden beklentisi olan polislerimizin, mahalle
bekçilerimizin tüm beklentilerine, hükümet ettiğimiz süre içerisinde, mutlak
surette, olumlu sonuçlar alacağımızı ve onları müjdeleyeceğimizi, bir kere daha
yinelemek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sözlerimi nihayetlendirirken son iki konuya değinmek istiyorum. Bir tanesi,
emniyet mensupları arasında bir gelir dağılımı eşitsizliğinin olduğunu hepimiz
biliyoruz. APK'ya atanan emniyet müdürü arkadaşlarımız ile teftişte görev yapan
emniyet müdürü arkadaşlarımız arasında önemli oranda bir ücret farklılığının
olması, meslek mensupları arasında bir eşitsizliğe neden olmakta, bu da mesleğe
olan saygıyı azaltmaktadır diye düşünüyorum. Bunun da bir an önce…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kaya, lütfen, teşekkürünüzü
alabilir miyim.
VELİ KAYA (Devamla) - Sayın Başkan, hemen
bitiriyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
VELİ KAYA (Devamla) - Bunu da söyledikten
sonra, benden şu anda müjde bekleyen 20 000'in üzerinde mahalle bekçileri,
benim teklif ettiğim mahalle bekçileriyle ilgili bir kanun taslağının sonucunu
beklemektedirler. Bir mahalle bekçisi, halen, dün, bana yalvararak şunu
söyledi: "Ben, zatî silahı aldım, devlete 1,5 milyar lira gibi bir harç
ödüyorum. Polis arkadaşlarım bunu ödemezken, bana bunu niye
ödetiyorsunuz." Böyle çok acıklı feryatlar geliyor. Bunu da hükümetimizin
ve Sayın Bakanımızın takdirine sunuyorum.
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarken,
bütçenin milletimize ve devletimize hayırlara vesile getirmesini diliyorum;
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kaya.
AK Parti Grubu adına, Eskişehir Milletvekili
Muharrem Tozçöken; buyurun.
AK PARTİ GRUBU ADINA MUHARREM TOZÇÖKEN
(Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Jandarma Genel
Komutanlığının bütçesi hakkında, AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu
vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği üzere, Jandarma Genel
Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü olarak, bu
üç güzide kuruluşumuzla beraber, ülkemizin huzurunu, asayişini sağlamaktan
sorumludur.
Jandarma Genel Komutanlığımız, Türkiye
yüzölçümünün yüzde 92'sinden huzuru ve asayişi sağlamakla sorumlu olup,
yaklaşık 24 000 000 insanımıza hizmet etmektedir. Bu, yaz sezonunda daha fazla
nüfus oranına hizmet etmek anlamına gelmektedir.
Yine, Jandarma Genel Komutanlığı, emniyet
ve asayiş hizmetlerini, il ve ilçe jandarma komutanlıklarının yanı sıra,
2000'in üzerinde jandarma karakolu ve tüm ülke sathında, yaygın olarak,
teşkilatlanmış olarak başarıyla yürütmektedir.
Yine, jandarmamız, devletin bölünmez
bütünlüğüne, milletin bölünmez bütünlüğüne karşı olanlarla amansızca bir
mücadele içindedir. Bu uğurda, son iki yılda, 138 Mehmetçiğimizi ve toplam
olarak 2 788 personelini şehit vermiştir. Yine, son iki yılda, 936 personel
olmak üzere, 6 108 personel yaralanmıştır.
Jandarmamız, asayiş hizmetlerini daha
etkili olarak yürütmek amacıyla, gelişen teknolojiye ayak uydurarak yeniden
yapılanmış, araç ve malzemelerini yenileyerek, yeni imkân ve kabiliyetlere
kavuşmuştur.
Bu imkân ve kabiliyetleri çok kısaca
özetlemek gerekirse; ülkemizin ikinci büyük problemi olan trafik terörünün
önlenmesi amacıyla, yaklaşık 1 042 adet jandarma trafik timi teşkil edilmiştir
ve ülkemizin karayollarının büyük bir bölümünde trafik terörünün önlenmesi
amacıyla hizmetlerini yürütmektedir.
Yine, adaletin tecellisinin bilimsel
delillerle sağlanması amacıyla Ankara'da kriminal merkez laboratuvarı ile 2
ilde kriminal bölge laboratuvarları, 81 ilin jandarma komutanlıklarında
jandarma kriminal timleri ve 362 olay yeri inceleme birimi teşkil edilmiştir.
Yine, bu cümleden olmak üzere, dağcılık
turizminin ve dağcılık faaliyetlerinin icra edildiği bölgelerde, arama ve
kurtarma timleri ihdas edilmiştir.
Burada iftiharla belirtmek istiyorum,
Jandarma Komutanlığımız, Jandarma İnsan Haklarını İnceleme ve Değerlendirme
Merkezî JİHİDEM'i kurarak... 2003, 2004 ve 2005 yılında, Avrupa Birliğinin
Türkiye İlerleme Raporunda, Avrupa Irkçılıkla ve Hoşgörüsüzlükle Mücadele
Komitesinin (ECRI) üçüncü raporunda JİHİDEM'den olumlu olarak bahsedilmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yine, Jandarma Entegre Muhabere ve Bilgi Sistemi Projesiyle, Jandarma Genel
Komutanlığı, çağın teknolojik seviyesini yakalamayı hedeflemektedir. Bu güzide
teşkilatımız, Avrupa Jandarma Birliğine 1998 yılında üye olarak, Avrupa
Birliğine tam üyelik yönünde, kendi kategorisinde önemli bir adım atmıştır.
Yine, Jandarma Genel Komutanlığımız, yılda
ortalama 240 000 olaya -asayiş, terör, kaçakçılık, trafik ve cezaevi
olaylarıyla- müdahale etmekte olup, bunların yüzde 60'ı, 145 000'i asayiş
olayıdır ki, 2005 yılında yüzde 96'sını aydınlatmıştır.
Yine, Jandarmamız, yılda, ortalama 1 450
000 adlî olayı, adlî görevi yerine getirmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
güzide teşkilatımız görevini büyük bir özveriyle icra ederken, özellikle büyük şehirlerimizde
bu teşkilatımızın lojman ihtiyacı had safhaya ulaşmış olup, faydalanma oranı,
halen, yüzde 25 seviyelerindedir. İnşallah, bu konuda da, her konuda,
hükümetimiz, yapmış olduğu olumlu çalışmaları, burada da göstereceğine inanıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tozçöken, lütfen,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MUHARREM TOZÇÖKEN (Devamla) - Bu
vesileyle, bütçenin, Jandarma Genel Komutanlığı bütçesinin hayırlı olmasını
diliyor, vatanımızın bölünmez bütünlüğü uğrunda şehit olanlara Allah'tan
rahmet, gazilerimize acil şifalar diliyor, hepinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tozçöken.
AK Parti Grubu adına, Sivas Milletvekili
Osman Kılıç; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA OSMAN KILIÇ (Sivas) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İçişleri Bakanlığı 2006 malî yılı
bütçesi içinde yer alan Sahil Güvenlik Komutanlığı bütçesiyle ilgili olarak,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım
adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
içinde bulunduğumuz yüzyılda, güvenliğin savunma kavramının önüne geçtiği,
kısaca, 21 inci Asrın güvenlik yüzyılı olduğu hepinizin malumudur.
Bir deniz coğrafyası üzerinde yer alan,
stratejik önemi her geçen gün daha da artan güzel ülkemiz denizlerinin
güvenliği ve temizliği için kurulan Sahil Güvenlik Komutanlığımız, 2692 sayılı
Yasayla, 1982 yılında, Jandarma Genel Komutanlığına bağlı olarak kurulmuştur.
Daha sonra, 1985 yılında, bir yasal değişiklikle doğrudan İçişleri Bakanlığına
bağlanmıştır. Müstakil yapısına ise, 2003 yılındaki düzenlemeyle kavuşmuştur.
İçişleri Bakanlığımıza bağlı diğer
güvenlik kuvvetlerine kanunla tanınan tüm hak ve yetkilere sahip olan Sahil
Güvenlik Komutanlığımız, tam hükümran olduğumuz karasularımızın yanı sıra,
uluslararası hukuk gereğince, suç nevine bağlı olarak açık denizlerde yasadışı
olayların önlenmesine yönelik denetim ve kolluk faaliyetlerini icra etmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye'nin 8 333 kilometrelik sahil şeridi bulunmaktadır. Karadeniz'de ilan
ettiğimiz münhasır ekonomik bölge ve Türk arama kurtarma bölgesi dahil olmak
üzere, neredeyse Türkiye'nin yüzölçümünün yarısına eşit, yaklaşık 377 000
kilometrekarelik deniz alanı Sahil Güvenlik Komutanlığının sorumluluğuna
verilmiştir. Bu sorumluluk sahasında,
63 limanımızda harekât, lojistik, onarım ve eğitim kurumlarıyla teşkilatlanmış,
bu teşkilat içerisinde 3 850 personel, 155 su üstü unsuru, 11 hava vasıtası, 5
adet mobil radarla görev yapmaktadır.
Sahil Güvenlik Komutanlığı, İçişleri
Bakanlığının yanı sıra, mevcut görevleri itibariyle 9 bakanlık, 13 kurum ve kuruluş, 31 kanun, 19
yönetmelik, 11 adet tüzük çerçevesinde görevini sürdürmekte olup, ana
hatlarıyla, yasadışı su ürünleri avcılığını önlemek, denizlerimizin
kirlenmesine mâni olmak, ülkemiz için büyük sorun olan akaryakıt kaçakçılığını
önlemek, son dönemlerde büyük önem kazanan yasadışı göç olaylarını engellemek,
Türkiye'nin Uluslararası Denizcilik Örgütüne deklare etmiş olduğu arama
kurtarma bölgesinde meydana gelen kaza ve olaylara en seri şekilde müdahale
etmek, deniz güvenliğini sağlamak ve buna benzer birçok görevlerini yerine
getirmek için yetkilendirilmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
silahlı bir güvenlik kuvveti olan Sahil Güvenlik Komutanlığı ve onun değerli
mensupları, son bir yıl içinde 19 481 adet gemi ve tekne kontrol etmiş,
bunların 2 470 adedini savcılıklara sevk etmiş, 162 adet arama ve kurtarma
faaliyetlerinde 454 vatandaşımızın hayatını kurtarmış ve yine, 54 teknenin
zayiatını önlemiş; deniz temizliği ve çevre koruma görevi kapsamında,
denizlerimizi kirleten kişi veya gemilere yaklaşık 640 000 YTL idarî para cezası
uygulamıştır. Uygulanan bu para cezasının tamamı doğrudan Hazinemizin kasasına
geçmiştir. Keza, yasadışı su ürünleri avcılığı yapan 1 155 tekne ve kişiye,
yaklaşık 1 700 000 YTL idarî para cezası uygulamıştır. 2 000 yasadışı göçmen
yakalanmış, muhtelif kaçakçılık olaylarında, 250 ton motorin, 1 000 karton
sigara, 7 000 adet cep telefonu yakalanmıştır. Kısaca sizlere arz etmeye
çalıştığım gibi, Sahil Güvenlik Komutanlığımız, bu denetim ve kontrolleri,
mevcut imkânlarıyla, genç, fedakâr ve gözü pek personeliyle yapmaya
çalışmaktadır.
Değerli milletvekilleri, ancak, başta
terör olmak üzere her türlü yasadışı faaliyetlerin sahası haline gelmekte olan
geniş deniz alanlarında, bahsettiğim bu görevleri eldeki imkânlarla, layıkıyla
icra ve ifa edebilmesi beklenemez. Bu nedenle, Komutanlığa tevdi edilen
görevleri ifa edebilmeleri için imkânlar zorlanmış ve 2005 yılı bütçesi yüzde
11,3 artırılarak, 2006 bütçesi 194 459 000 YTL olarak belirlenmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kılıç, 2 dakikalık eksüre
içerisinde konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
OSMAN KILIÇ (Devamla) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tüm bu olumlu çalışmaların yanında, tabiî olarak,
Sahil Güvenlik Komutanlığı yeni bir teşkilat olması sebebiyle, ihtiyaçları da
oldukça çoktur. Bu ihtiyaçlar, personel eksikliği, yüzer ve uçar araç
sayısındaki yetersizlik, personel için lojman ihtiyacıdır. Bu eksikliklerin
giderilmesiyle verilen görevler daha iyi yapılacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hükümetimiz döneminde sağlanan gelişmelere paralel olarak, önümüzdeki yıllarda,
daha yüksek bütçe imkânlarıyla destekleneceğine inancım tamdır.
AK Parti Hükümetinin üç yıllık icraatı
döneminde, her alanda olduğu gibi, Sahil Güvenlik Komutanlığı hizmet alanında
da, çok önemli gelişmeler sağlanmıştır. Yasadışı insan ticareti, kaçak göçmen,
uyuşturucu ticareti ve -yüzde 90'ının
deniz yoluyla gerçekleştiği Meclis araştırma komisyonumuzda tespit edilen-
petrol kaçakçılığı yapan birçok şebeke ortaya çıkarılmıştır.
Yüksek derecede bir mesuliyeti, böyle bir
sorumluluğu üstlenen, güzel vatanımıza, yüce milletimize hizmet etmeyi
kendisine şiar edinen, denizlerimizi koruyan ve böylece sorumluluğunu layıkıyla
yerine getiren tüm görevlilerimizi kutluyor ve tebrik ediyorum.
2006 yılı bütçesinin hayırlı olmasını
Cenabı Hak'tan niyaz ediyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -Teşekkür ederim.
AK Parti Grubu adına son konuşmacı,
Denizli Milletvekili Mehmet Yüksektepe.
Sayın Yüksektepe, buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET YÜKSEKTEPE
(Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sunulan ve 14 Aralık 2005 Çarşamba günü görüşmelerine başladığımız
2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının görüşmelerinin altıncı
gününde, İçişleri Bakanlığına bağlı kuruluş olar Türkiye ve Ortadoğu Amme
İdaresi Enstitüsü bütçesi üzerinde, AK Parti Grubu adına söz almış
bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 5018 sayılı Kanunun
ekli listelerinde merkezî yönetim bütçesine dahil olan kuruluşlar
belirlenmiştir. Bütçesi, daha önce özel olarak görüşülmemiş olan kurumlardan
birisi de, Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsüdür.
Meclis tutanaklarında bir tarama
yapıldığında, daha önceki yıllara ait bütçe görüşmelerinde, TODAİE'nin
Başbakanlık bütçesi içerisinde görüşüldüğünü ve isminin dahi geçmediğini veya
usulen birkaç defa geçtiğini fark edeceksiniz.
8 Mayıs 1953 tarihinde, Türk Hükümeti ile
Birleşmiş Milletler Örgütü arasında imzalanan Teknik Yardım Anlaşmasıyla
kurulan Enstitünün 7163 sayılı Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü
Teşkilatı Kanunu, 25 Haziran 1958 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından kabul edilmiştir.
Değerli arkadaşlar, Enstitünün genel
amacı, yönetim sanatına eleman yetiştirmek, kamu yönetimi alanında öğretim
elemanlarının yetiştirilmesine yardımcı olmak ve memurların yönetim alanında
olgunlaşmalarını sağlamaktır. TODAİE, 53 yıllık bir kuruluş olarak, kamu
kurumlarında yöneticilerin yöneticilik vasıflarının geliştirilmesine katkıda
bulunmuştur. Bu çerçevede, Türkiye Büyük Millet Meclisi, İçişleri Bakanlığı,
Emniyet Teşkilatı, Jandarma, Millî Eğitim Bakanlığı gibi birçok kamu kurumunun
personelinin yöneticilerine eğitim vermiştir.
Türkiye'de, maalesef, kamu yönetiminde de
yönetici atamalarında referans alınan bir kriter yoktur. Yöneticilik vasfı ve
yeterlilik kriterlerinden ziyade, siyasî yakınlık ya da dostluk ilişkileri
etkili olmaktadır. Bundan dolayı, kamu kurumlarında istenilen verim
alınamamakta veya az sayıda kişinin özverisiyle işler yürütülmektedir.
Türkiye'de, yönetici olacakların taşıması
gereken vasıfları belirleyen bir otorite yoktur.
BAŞKAN - Sayın Yüksektepe, beş saniyenizi
rica edeyim.
Sayın milletvekilleri, hatibin
konuşmasının bitimine kadar Genel Kurulun çalışma süresinin uzatılmasını
oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Buyurun.
MEHMET YÜKSEKTEPE (Devamla) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Bu konular daha çok yönetmeliklerle düzenlenmektedir. Objektif ve bilimsel
olmayan kriterlerin yerini başka kriterler almaktadır. Yöneticilerin sahip
olması gereken niteliklerin belirlenmesi ve bu niteliklere sahip kamu
görevlilerinin bir insan kaynakları havuzunda toplanması gerekmektedir.
Oluşturulan bu insan kaynakları havuzundan ihtiyaç duyulan nitelikteki
insanların seçilmesi, daha isabetli yöneticilerin atanmasına imkân verecektir.
Bu anlamda yeni bir sistemin oluşturulması hususunun gerekli olduğuna
inanmaktayım.
Yerel yönetimlerin güçlendirildiği,
merkezdeki yetkilerin yerele dağıtılmaya çalışıldığı bu dönemde, yerel
yöneticilerin de bir eğitime tâbi tutulmasının gereğine inanıyorum. Kamu
görevlileri için ne kadar gerekliyse, onlardan performans bekleyen siyasîler
için de aynı eğitim gereklidir. Özellikle, belediye başkanları, belediye meclis
üyeleri, belediye başkan yardımcıları, il genel meclis üyeleri, il genel meclis
başkanları, demokratik sistemle geldikleri bu görevlerinde hakkıyla
bilgilenmeleri ve bu görevlerini hakkıyla yerine getirebilmeleri için mutlaka
bir eğitime tâbi tutulmalıdır. Bunun için de, TODAİE'nin birikimlerinden
maksimum düzeyde faydalanılması için bu noktada yasal altyapının hazırlanması
gerekiyor. Böyle bir eğitim verebilecek 53 yıllık birikimi olan tek eğitim
kurumu TODAİE'dir. Bu birikimin ve tecrübenin mutlaka yerel yöneticilere de
aktarılması gerekmektedir. Hatta, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ile
TODAİE arasında yapılacak bir protokolle düzenlenecek eğitim programlarıyla
milletvekillerinin de kamu yönetimi ve yasama faaliyetleri hakkında
bilgilendirilmeleri, hatta, doktora çalışmalarına katılmaları imkânı
sağlanmalıdır.
Bu noktada bir örnek vermek gerekirse;
Fransa'da "ENA" adında, yani, Ulusal Yönetim Okulu mevcuttur.
Fransa'daki tüm kamu yöneticileri bu okuldan mezun olmak zorundadır. Hatta,
bugünkü mevcut Fransa Cumhurbaşkanı da bu okuldan mezun olmuştur.
1958 yılında kurulan ve imkânları
dahilinde faaliyetlerine devam etmekte olan TODAİE, gerekirse yeni bir
yapılanmayla daha etkin ve aktif çalışmalar yapabilmelidir, çağdaş kamu
yönetimi ölçütlerine göre yeniden düzenlenmelidir.
Değerli arkadaşlar, bu noktada, geçtiğimiz
günlerde Sayın CHP Denizli Milletvekili yaptığı bir konuşmada, Sayın Başbakanımızın
Denizli'yi 8 defa ziyaret ettiği ve 8 kuruşluk bir fayda sağlamadığı gibi çok
talihsiz bir açıklama yaptı. Bu noktada -sayın milletvekilimiz burada yok ama-
birkaç noktayı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, Denizli'ye, son yirmi yılda
yapılamayan yatırımları, üç yıllık AK Parti döneminde yapılmıştır. Bir örnek
vermek istiyorum değerli arkadaşlar; şimdi, ihracatçı firma sayısında…
Özellikle, sayın milletvekilimiz, tekstilcilerin sorunuyla ilgili de dile
getirdi, çok vahim bir tablo ortaya koydu. Biz, her ortamda, Denizlili
tekstilcilerimiz, sanayicilerimizle birlikteyiz. Sayın Başbakanımız her
Denizli'yi ziyaretinde onların dertlerini dinlemiştir, onların sıkıntılarını
dinlemiştir ve çözüm noktasında gereken adımı…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET YÜKSEKTEPE (Devamla) - Sayın
Başkanım, bitiriyorum.
AHMET ERSİN (İzmir) - Dinlemek yetmiyor,
çözüm de bulmak gerekiyor.
BAŞKAN - Sayın Yüksektepe, buyurun; 2
dakikalık süre içerisinde konuşmanızı tamamlayanız.
MEHMET YÜKSEKTEPE (Devamla) - Sayın
Başbakanımız tekstilcilerimizin sorunlarını sonuna kadar dinlemiştir.
OSMAN KAPTAN (Antalya) - Siz onların
yanındasınız; kendisi tekstilci!
MEHMET YÜKSEKTEPE (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, buradan, haksız bir ifade; onun için, onları söylemek zorundayım,
sizlerle paylaşmak durumundayım.
Arkadaşlar, 2001'de Denizli'de ihracatçı
firma sayısı 463 iken, 2005'te 649'dur. Yine, ihracat rakamlarına baktığımızda,
2002 yılında 680 000 000 dolar iken, bu rakam 1 441 000 000 dolara
yükselmiştir.
Yine, bazı rakamlarla ilgili, Başbakan
Yardımcımız Sayın Mehmet Ali Şahin Bey ifade etti; ama, ben, bir kez daha
vurgulamak istiyorum. Özellikle SSK'lıların sayısına baktığımızda, rakamlarına
baktığımızda, 2002'de 108 000 SSK'lı var iken, 2005'te bu rakam 134 000'e
çıkmıştır arkadaşlar,
Yine, son 10 Aralıkta "Denizli
Zirvesi" diye bir program gerçekleşti Denizli'de. Tüm Denizlili
sanayicilerimiz buradaydı, Sayın Maliye Bakanımız buradaydı; Denizlili
sanayicilerimizin sorunlarını dinlediler. Hatta, TİM Başkanı Sayın Oğuz Satıcı
oradaydı, TOBB Başkanı Sayın Rifat Hicarcıklıoğlu oradaydı, biz oradaydık ve
sanayicilerimizin dertleri dinlendi; ama, maalesef, bu konuları dile getiren,
vatandaşlarımızı yanlış bilgilendiren sayın milletvekillerimizden bir tanesi
orada değildi. Hatta, ödül listesinde kendilerinin adı, ödül verecek olmasına
rağmen, kendileri yoktu.
Ben, buradan, Sayın Denizlili
hemşerilerime şunu demek istiyorum: Biz, her zaman Denizli sanayicilerinin
yanındayız. Sayın Başbakanımızın ne yaptığı da ortadadır. Maalesef, sayın
milletvekillerimiz, CHP'li milletvekillerimiz, Denizli'de yapılanlardan
bihaberdir.
Bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. İnşallah, bu bütçenin hayırlı olmasını diliyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yüksektepe.
Sayın milletvekilleri, AK Parti Grubu
adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime
ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 13.07
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
saati: 14.05
BAŞKAN:
Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 37 nci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Onuncu turda yer alan bakanlık ve
kurumların bütçelerini görüşmeye devam ediyoruz.
III.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
1.- 2006
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Genel ve Katma
Bütçeli Daireler ve İdareler Kesinhesap
Kanunu Tasarıları (1/1119; 1/1084, 3/907; 1/1085, 3/908) (S.Sayısı: 1028, 1029,
1030) (Devam)
A)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)
1.- Millî
Savunma Bakanlığı 2006 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2.- Millî
Savunma Bakanlığı 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
B) SAVUNMA
SANAYİİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1.- Savunma
Sanayii Müsteşarlığı 2006 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
C)
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1.-
İçişleri Bakanlığı 2006 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2.-
İçişleri Bakanlığı 2004 Malî Yılı
Kesinhesabı
D)
EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1.- Emniyet
Genel Müdürlüğü 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Emniyet
Genel Müdürlüğü 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
E) JANDARMA
GENEL KOMUTANLIĞI (Devam)
1.-
Jandarma Genel Komutanlığı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.-
Jandarma Genel Komutanlığı 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
F) SAHİL
GÜVENLİK KOMUTANLIĞI (Devam)
1.- Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
G) TÜRKİYE
VE ORTA DOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ (Devam)
1.- Türkiye
ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve AK Parti
Grubu adına konuşmalar tamamlanmıştı.
Şimdi, Anavatan Partisi Grubu adına,
Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Özcan; buyurun efendim. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
Sayın Özcan, süreyi Sayın Erdemir'le
müşterek kullanacaksınız. Sizin süreniz 20 dakika.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA HÜSEYİN ÖZCAN
(Mersin) - Millî Savunma Bakanlığı, Savunma Sanayii Müsteşarlığı bütçesiyle
ilgili söz almış bulunmaktayım. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Ayrıca, Partim Anavatan Partisi adına, Yüce Milletimize
buradan saygılar sunuyorum.
Türkiye, içinde bulunduğu coğrafya
sebebiyle, Silahlı Kuvvetlerini her zaman çağın en modern araçlarıyla donatmak
zorundadır. Özellikle 20 nci Yüzyılın sonunda Sovyetler Birliğinin dağılması,
soğuksavaş döneminin sona ermesi, 21 inci Yüzyılın hemen başlarında ABD'de
yaşanan terör eylemleri, Saddam Hüseyin'in devrilmesi, Saddam sonrası
Ortadoğu'da yaratılmak istenen Büyük Ortadoğu Projesi, dünyada meydana gelen
güvenlik hareketleri, dünyadaki diğer bütün ülkelerle birlikte Türkiye'nin de
güvenlik stratejisini değiştirmiştir.
Türkiye, bu çerçevede bölgesel güvenlik
ortamının sağlanması amacıyla savunma harcamalarını artırmak zorundadır.
Türkiye'de iktidarda buluna AKP Hükümeti, uyguladığı ekonomik program
çerçevesinde faizdışı fazlayı artırmak için, kamu harcamalarında tasarrufa
gitmektedir. 2006 bütçesini incelediğimizde reel olarak kamu kurum ve
kuruluşlarının bütçesinin olması gerekenden daha az olduğunu görmekteyiz. Bu
anlamda Millî Savunma Bakanlığı bütçesini değerlendirdiğimizde, Millî Savunma
Bakanlığı bütçesi, Silahlı Kuvvetlerin talep ettiği bütçe rakamlarını
yansıtmamaktadır.
Ülkemizin bulunduğu jeopolitik konum
itibariyle, Millî Savunma Bakanlığı bütçesinden hiçbir suretle kesinti
yapılmaması gerekir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de
Silahlı Kuvvetler profesyonelliğe doğru gitmektedir. Bu anlamda Silahlı
Kuvvetlerin profesyonelleşmesi ve modernleşmesi çalışmalarının gerçekleşmesi
için Silahlı Kuvvetlerin ödeneğinin artırılması gerekmektedir. Türk Silahlı
Kuvvetleri, Türk Milletinin gözbebeğidir. Türk Silahlı Kuvvetleri, çağın en
modern silahlarıyla donatılmalıdır. Her yönüyle, teknolojik olarak, iletim
araçlarıyla, savunma araçlarıyla, dünyadaki diğer ülkelerle rekabet edebilmesi
için bu konuda duyarlı olmamız gerekir diye düşünüyoruz.
Millî Savunma Bakanlığının bütçe
büyüklüğünü değerlendirirken, bu bütçe içerisinde yer alan ödeneklerden
kullanılmayarak ertesi yıla devredilenleri de dikkate almak gerekmektedir.
Çünkü, Millî Savunma Bakanlığında ertesi yıla devredilen ödenekler, bir yıl
önceye kıyasla her yıl giderek artan bir seyir izlemektedir. 2004 yılında bu
rakam çok büyük boyutlara ulaşmıştır. Örneğin, 2005 yılında aktarılan
kullanılmayan bu ödenek 4 katrilyon liraya ulaşmaktadır. Bu yüzden, Millî
Savunma Bakanlığının bütçesi oldukça fazladır diyenlerin, savunma gerçeğini
bilmeyenlerin, bunu da hesaplaması gerekir diye düşünüyorum. Millî Savunma
Bakanlığının bütçesinden hiçbir şekilde kısıntı yapılmamalıdır. Türk Silahlı
Kuvvetlerinin ihtiyaç duyduğu her türlü araç, gereç ve diğer malzemeler Türkiye
tarafından üretilmelidir. Yerli savunma sanayiinin kurulması amacıyla teşvikler
artırılmalı ve buna özen gösterilmelidir.
Hükümet, yaptığı özelleştirmede hukuka
aykırı davranmaktadır. Yapmış olduğu her türlü hukuksuzluğu hukuka uydurmuş
gibi göstermektedir.
Silahlı Kuvvetlerde görev yapan personelin
ücretleri artırılmalıdır. Bugün Silahlı Kuvvetlerde görev yapan personel, hayat
pahalılığı nedeniyle sıkıntılar çekmektedir. Hatta, bugün birçok subay kredi
kartı borcu tehlikesiyle karşı karşıyadır; çoğu emekliliklerini
istemektedirler. Hatta, teknik eleman olarak, pilotundan teknik elemanına
kadar, Deniz, Hava, Kara Kuvvetlerinden, geçim sıkıntısı içerisinde olan
insanların özel sektöre gittiklerine de şahit oluyoruz.
Silahlı Kuvvetlerde görev yapan personelin
erken emekliliğiyle ilgili yeni bir düzenleme yapılmalıdır. 3269 sayılı Uzman
Erbaş Kanununa göre görev yapan uzman erbaşların sayısı artırılarak ve bunlara
daha iyi bir ücret ödeyerek, Türk Silahlı Kuvvetlerinde kalmaları
sağlanmalıdır. Bugün, en az iki yıl çalışan uzman erbaşlar, sözleşmelerini
kendi isteğiyle feshetmek suretiyle, diğer kamu kurum ve kuruluşlarına
geçmektedirler. Bu anlamda, yetişmiş personel ihtiyacı hâsıl olmaktadır.
Gazilerimizin ve şehit ailelerimizin
maaşları, yaşanabilir bir seviyeye getirilmelidir.
Savunma Sanayii Müsteşarlığının teşkilat
kanunu uzmanlaşma esas alınarak yeniden düzenlenmeli ve en kısa sürede
yasalaşmalıdır.
Geçelim bedelli askerlik konusuna.
Genelkurmayın, hizmet gerekleri çerçevesinde bedelli askerlik konusuna olumlu
bakması durumunda, bedelli askerlik süratle çıkarılmalıdır; ancak, bu konuda
Genelkurmay Başkanlığının görüşü oldukça önemlidir. Genelkurmay Başkanlığının
görüşü çerçevesinde hareket edilmelidir.
Değerli milletvekilleri, Sayın
Başbakanımız, yurt dışına çıktığında "bedelli askerlik çıkacak" diye,
hatırlarsanız, basında yer aldı ve ülkeye geldiğinde "ben böyle demedim,
ben dövizli askerlik…" Zaten, dövizli askerler kısa dönemde yapıyorlardı. Sayın
Başbakanımızın gerçekten hangisini doğru söylediğini kamuoyu zaten görüyor; bir
gün söylediğini, ertesi gün, bakıyoruz ki, inkâr ediyor.
İLHAN ALBAYRAK (İstanbul) -
Anlamıyorsunuz… Anlamadığınız şeyi sorun da öğrenin yani…
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Anlamıyorsunuz
da ondan…
İLHAN ALBAYRAK (İstanbul) - Yapmayın!..
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Dinleyin,
dinleyin… Kamuoyu görüyor…
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Dinleyin,
dinleyin… Lütfen…
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - İkisi de aynı…
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Anlamıyorsun da
onun için…
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, işte, görüyoruz…
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Kendine göre
yorum yapıyorsun…
AHMET YENİ (Samsun) - Bir tane örneğin var
mı… Örnek…
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Anlamıyorsun,
kendine göre yorum yapıyorsun…
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Kendimize göre
değil… Eğer, basında okuduysanız, görmüşsünüzdür… Neyse…
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Magazin
anlatmayın…
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan,
arkadaşlar müdahale ediyorlar…
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Magazin
anlatıyorsun…
İLHAN ALBAYRAK (İstanbul) -
Anlamıyorsunuz…
BAŞKAN - Sayın Albayrak…
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, kamuoyunun gözünden kaçmıyor. Siz, sokakları kırmızı çizgilere
ayırmaya başladınız. (AK Parti sıralarından gürültüler) Yiyecekleri helal ve
haram diye ayırdınız. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) Artık, şehirleri
göze aldınız, şehirleri bölüyorsunuz. Böyle olur mu?! Bu, ülkeye zarar vermiyor
mu?! Yazık değil mi?!
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) - Ne demek
istiyorsun?!
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - İhraç
mallarının üzerinde ne olduğu yazılmalı, adam içinde ne olduğunu bilsin.
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) - Ayırmak, bölmek
demek, izah edin!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Ben, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde milletvekiliyim, milletin sesi olacağız.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Hangi
milletin?!.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Türk Milletinin.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Halkın, malın içinde ne olduğunu bilmesi lâzım!
BAŞKAN - Sayın Keskin…
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Hangi millet
olduğunu daha bilmiyorsanız, öğrenirsiniz.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
dinleyelim…
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar…
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Bırakın
magazini, gerçekleri konuşun!..
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Evet, gerçekleri
de konuşacağız.
İLHAN ALBAYRAK (İstanbul) - 3 tane
milletvekilin vardı, Başbakan konuşurken 3 tane milletvekilin vardı.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, biz, size soruyoruz, AKP'lilere soruyoruz; Türkiye'nin yüzde kaçı
Müslüman?
İLHAN ALBAYRAK (İstanbul) - Hepsi
Müslüman.
MAHMUT KAPLAN (Şanlıurfa) - Yüzde 99'u.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Evet, ben de
katılıyorum. Müslümanlıkta ayırım olur mu?
İLHAN ALBAYRAK (İstanbul) - O soruyu
soramazsın..
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Malın içinde ne
olduğunu bilmesi lâzım, ihraç ediyorsun malı. Helal diye yazılması…
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Dinleyin,
dinleyin; bakın, cevap veriyor.
BAŞKAN - Sayın Keskin, lütfen,
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Ben size bir
soru sordum.
AHMET YENİ (Samsun) - Bu soruyu sormaya
hakkın yok senin.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Ben de aynı
sorulara… Ama, Müslümanlıkta ayırım da yok, Müslümanlık…
BAŞKAN - Sayın Özcan, karşılıklı
konuşmayalım, Genel Kurula hitap edelim efendim.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Sayın Başkanım,
ben Genel Kurula hitap ediyorum.
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) - Dini siyasete
alet etmek budur; kayıtlara geçmesi için söylüyorum.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Elimde
tutanaklar var.
Gerçekten, biz de o ayırımcılığa karşıyız.
İnsanların, dinini, ırkını ayırmadan, herkesin kardeş olduğuna inanıyoruz; ama,
pazar günkü Dinayet İşleri Başkanlığının bütçesi…
MAHMUT KAPLAN (Şanlıurfa) - Diyanet,
diyanet!..
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - … Diyanet İşleri
Başkanlığının bütçesi görüşülürken…
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Diyanetin ne
olduğunu bilmiyorsun…
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - … AKP
milletvekilinin gelip de, Anavatan Partisi, İbrahim Özdoğan'ın, dinayetle
ilgili…
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Telaffuza bak!..
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Düzelt şunu!...
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Diyanet, dinayet
değil..
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Diyanetle ilgili
şey yaptığında, eşitlik olsun dediğinde, geliyor ve buradan okuyorum.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Doğru telaffuz
et!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Öncelikle
dinleyin de, gelir cevabını verirsiniz.
Üzerine gelerek "İbrahim Bey, yeni
bir din mi icat ediyorsunuz?" Aynen, tutanaklara geçen şekliyle okuyorum.
"Alevîlerden Müslüman olur mu? Alevîlerde, ne din ne de mezhep
vardır" diye... Alevîliği, ki, Müslüman dedik…
İLHAN ALBAYRAK (İstanbul) - Kim diyor onu?
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - AKP
Milletvekili, Cahit Can, Sinop Milletvekili.
MAHMUT KAPLAN (Şanlıurfa) - Sen
anlamamışsın, Cahit Can düzeltti onu.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Evet, burada söyledi.
MAHMUT KAPLAN (Şanlıurfa) - Yanlış
söyledi, düzeltti onu.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Burada halkın
huzurunda söyledi, şahidimiz de burada, Sayın Özdoğan burada. Üç dört tane
arkadaşımızın yanında söyledi.
İLHAN ALBAYRAK (İstanbul) - Düzeltti…
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Lütfen dinleyin!
Alevîleri ayırımcılığa götürmeyin, insanları bölmeyin!
ALİ RIZA ALABOYUN (Aksaray) - Sen orada
ayırımcılık yapıyorsun!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Bunlar da
Müslümandır.
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) - Hepsi bizim kardeşimizdir;
siz burada ayırımcılık yapıyorsunuz.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Yıllarca vergi
veren, Türkiye Cumhuriyetinin birliğinde, taşında her şeyinde alınteri olan
insanları Müslüman veyahut da Müslüman değil diye ayırmaya hiçbir zaman AKP'nin
hakkı yok, AKP'li milletvekillerinin.
Hatta, burada tutanaklar gösteriyor. Ben,
bütün AKP'li milletvekilleri bunu paylaşıyor demiyorum, yanlış anlamayın; ama,
bu tür insanlar Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altındaysa, düşünün,
bölücülük yapmayın.
İLHAN ALBAYRAK (İstanbul) - Düzeltildi o.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Devam
ediyorum... Düzeltildiyse....Devam ediyorum. Değerli arkadaşlar, devam
ediyorum, aynı tutanaklardan alıyorum, "Fahrettin Keskin (Eskişehir) Şov
yapma!" Dinde şov yapılır mı?! Dinde şov yapılır mı?!
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Fahrettin
Keskin diye bir şey yok, Fahri Keskin var. Fahrettin Keskin yok!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Fahri Keskin.
Tutanakta, Meclis tutanağında. Kelimelerin üzerinde oynamayın şey olarak.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Sen oraya
tutanak okumaya mı çıktın ya, allahaşkına ya?! Yani, gözünü seveyim ya!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Yalnız,
insanları bölmeye gitmeyin.
BAŞKAN - Sayın Baştopçu…
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Dinleyin!
Değerli arkadaşlar, diğer bir arkadaşımız,
“Şükrü Ünal (Osmaniye) - Fitneye sebep olacaksın!" Fitne kim? Fitne… Kim
olduğunu biliyor musunuz? Bu ülkede mezheplere ayrıldığını, insanları
birbirinden ayırıyorsan, kardeşleri birbirine düşürüyorsan fitnelik odur.
Alevîlerin ne fitneliği oldu bu ülkede?!
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Yapmayın bunu!..
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Hiç ayırımcılık
yaptı mı?
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Yapmayın bunu,
yapmayın!
İLHAN ALBAYRAK (İstanbul) - Ayırımcılık
yapıyorsun!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - İşte, burada
tutanaklar. İnkâr edemezsiniz, Türkiye Büyük Millet Meclisinin tutanağında.
SERACETTİN KARAYAĞIZ (Muş) - Yok öyle bir
şey, yok!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Eğer, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin tutanağına güvenmiyorsanız, ne için o zaman, neye biz
Meclisteyiz?
AHMET YENİ (Samsun) - Öyle bir şey
tutanakta yok.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, dinleyin...
Eğer, fitne varsa, aydınları öldürtenler
fitnedir. Sivas'ta, Malatya'da, Çorum'da olayları yaratanlar fitnedir ve
Türkiye'de ayırımcılığı yapanlar fitnedir. Biz, bunun için…
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Çıktın, yapıyorsun
işte!..
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Yapanlar burada,
bunlar yapılmasın diyoruz, ayıptır diyoruz. Bu ülkenin insanlarının yetmişüç
milyonu kardeştir. Kim olursa olsun, inancı ne olursa olsun saygı duymak
zorundayız. Biz bunları hatırlatıyoruz.
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) - İnancı olmasa da
kardeştir, inançsız da olsa kardeştir.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - İnanan da
bizden, inanmayan da bizden.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, hükümetimizin izlediği dışpolitika sayesinde, özellikle Irak
olaylarında Türkiye'nin kırmızı çizgilerinin yok olduğunu ve çiğnendiğini
görmekteyiz. Hükümet, devletin resmî görüşünün dışında, kamuoyuna çeşitli
görüşler ortaya atmaktadır. Uluslararası arenada Türkiye için büyük sıkıntılar
doğuracak beyanatlar verilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin üniter
yapısını hiçbir güç ve organ bozamaz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir bütündür,
bölünemez; AKP Hükümetine buradan bir daha hatırlatıyoruz.
Değerli milletvekilleri, hükümet,
dışpolitikada, karar alma sürecinde, büyük tecrübe ve dinamizme sahip
askerlerden de yeteri kadar yararlanmalıdır.
Bugün, hükümet, Türkiye'yi ve Türk
Halkının itibarını sarsmıştır. Irak'ta, şanlı Türk askerinin başına çuval
geçirilmesini, aslında, hükümetin başına çuval geçirilmesi olarak görüyoruz.
Hükümet, Türkiye'nin, dışa karşı, imajını korumak zorundadır.
Basında aldığımız, dün de okumuşsunuzdur
"başlarına çuval geçirilip tutuklanarak Kerkük'e götürülen Türk
askerlerinin -bunu basından şey yapıyoruz- başındaki yüzbaşı ve operasyonu
yürüten Amerikalı albay, ciddî şekilde tartıştı" gibi konu… Bunu geçiyoruz
ve deniliyor ki: "Kelepçeleyip ve turuncu mahkûm üniforması
giydirilerek" şeklinde yazılmıştır.
MAHMUT KAPLAN (Şanlıurfa) - Sıra Irak
konusu!..
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Elindekini
okuyamıyorsun!..
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Hayır…
Sayın Bakan, gerçekten, orada görev yapan…
SERACETTİN KARAYAĞIZ (Muş) - Buraya gazete
okumaya mı geldin kardeşim!
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Bütçeyle ilgili
konuş!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Dinleyin
kardeşim…
AHMET YENİ (Samsun) - Eline verilen
notları okuyamıyorsun!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Kimse not
vermedi; herkes kendi düşüncesini aktarıyor.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Bütçeyle ilgili
konuş!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen,
karşılıklı konuşmayın.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - …yüzbaşıyı
aradınız mı? Türk askerlerinin kelepçelenmesine izin verdiniz mi? Sayın Bakan,
hükümetiniz döneminde, onurumuz ayaklar altına alındı. Bunları söylerken bile
içimiz kan ağlıyor.
Türk askeri, ülkemizin savunmasının yılmaz
bekçisidir; bugün olduğu kadar, gelecekte de onlara güveniyoruz. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) - Aynen de öyle.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Hükümeti, bu
gibi hassas konularda daha duyarlı olmaya çağırıyoruz.
MEHMET SOYDAN (Hatay) - Siz de biraz öyle
olsanız!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün, hükümet, yaptığı icraatıyla, Türkiye'nin ve
Türk Halkının itibarını sarstığını görüyoruz. Hükümet, dışpolitikada tutarlı
bir politika izlememektedir. Bugün, bizim komşumuz olan Irak'ta cereyan eden
her türlü olay, Türkiye tarafından yakından takip edilmelidir.
Türkiye'de Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgesinde her gün askerimiz şehit olmaktadır. İçimiz kan ağlamaktadır. Her
gün, televizyonlarda, şehit anne ve babaların feryadı ve gözyaşları yürekler
parçalamaktadır. Türkiye'nin bu sorunun üstesinden geleceğine inanıyoruz.
Irak'ın kuzeyinde yer alan bölgede, PKK
varlığı, Mehmetçiklerimiz tarafından bilinmektedir. ABD, nedense, bu bölgede
bulunan Barzani'yi başkan diye kabul etmiş ve ABD'de en büyük seviyede
ağırlamıştır.
Türkiye Cumhuriyetini ilgilendiren en
önemli nokta da, bu PKK varlığıdır. Hükümet temsilcileri, bakanlar, ilgili
temsilciler, PKK varlığıyla ilgili ABD'yle görüşmeler yapıldığı yönünde
beyanatlar vermektedir. Sayın Bakan, bu konuda neler söyleyeceksiniz merak
ediyoruz.
Sayın Bakanım, Irak'ın kuzeyinden giren
teröristler, Mehmetçiklerimizi ve halkımızı şehit etmektedir; hükümetin bu işe
seyirci kalmaması gerekir.
Sayın Bakanım, hazır sizi burada
bulmuşken, sizden öğrenmek istediğimiz şudur: Daha kaç Mehmetçiğimizin ölmesine
müsaade edeceğiz? Bu konuda bizi bilgilendirirseniz seviniriz.
Türk Ordusu her zaman güçlüdür, tarihin
her döneminde gücünü ispat etmiştir ve gelecekte de ispat edecektir.
Hükümet Kıbrıs konusunda tutarsız politika
izlemektedir. Avrupa Birliğinin izolasyonları kaldırma uğruna Kıbrıs'ı gözden
çıkardınız. Oysa, AB, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine dönük izolasyonu kaldırma
konusunda isteksiz davranmaktadır. Merak ediyoruz, imzaladığınız ekprotokol
Türkiye Büyük Millet Meclisine geldiğinde, devletini ve milletini seven,
Atatürk ilkelerine bağlı birçok milletvekili gerekli tepkisini verecektir.
Burada, size bir daha, bir daha hatırlatmak istiyorum; bu yüzden,
şehitlerimizin kanıyla sulanan Kıbrıs'ı hiçbir güç ve organ Türkiye'den
ayıramaz ve bağını koparamaz.
MEHMET SOYDAN (Hatay) - Kim ayırmış?!
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Sayın milletvekilleri,
değerli arkadaşlar; Türkiye Cumhuriyetinin bölünmez bütünlüğünü ebedî olarak
yaşatacağımızı, cumhuriyete sahip çıkacağımızı bildirir, Millî Savunma
Bakanlığı ve Savunma Sanayii Müsteşarlığı bütçesinin Yüce Meclisimize hayırlı
olması dileğiyle, saygılarımı sunarım. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özcan.
MEHMET SOYDAN (Hatay) - Ayırımcılık
yapmayın!..
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Ayırımcılık yapan
işte burada. Burada belge konuşuyor, Türkiye Cumhuriyeti tutanakları konuşuyor;
inkâr etmeyin, inkârcı olmayın, bugün dediğinizi yarın şey yapmayın. (AK Parti
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Özcan…
CAHİT CAN (Sinop) - Sayın Başkan… Sayın
Başkanım, söz istiyorum.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan,
3 dakikalık süremiz var, ben tamamlamak istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Mehmet Erdemir'in konuşma
talebi var, Sayın Mehmet Erdemir'e ilave edeceğim bunu.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Lütfen, ben
tamamlamak istiyorum.
CAHİT CAN (Sinop) - Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Erdemir, buyurun efendim.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Sayın Hatipten kalan süreyi de size ilave
ettim.
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA MEHMET
ERDEMİR (Yozgat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
İçişleri Bakanlığına bağlı Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı,
Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsünün
2006 malî yılı bütçeleri üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum; Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şüphesiz, her malî yılsonunda görüşülen ve kanunlaşan bütçe kanunları ve bir
haftadan beridir uzun mesailer harcayarak görüştüğümüz 2006 malî yılı
bütçesinin rakamlarla ifade edilen kısımları belli bir bütçe tekniği bilgisini,
deneyimini ve devletin malî politikalarına vâkıf olmayı gerektirir; ancak, gece
gündüz çalışarak çıkardığımız ve bütçenin rakamlarla ifade edilen kısmının,
Türkiye'de yaşayan halkımızın büyük bir çoğunluğu için bir anlam ifade
etmediğini hepimizin kabul etmesi gerekir.
Halkımızın tamamının ortak beklentisi, bu
bütçelerde belirlenen rakamların, onların günlük hayatlarına, sofralarına,
çocuklarının eğitimine, sokaklarda güvenle yürüyebilme arzularına, ülkenin
millî birlik ve bütünlüğüne, işsizliğin, fakirliğin azalmasına, tarlasından
elde ettiği ürünün alınterinin
karşılığı olabilmesine olumlu katkı yapmasıdır.
İşte, ben de, bu kürsüden, bir vekil
sıfatıyla, asıl olan milletimizin bu beklentilerine karşılık, işbaşındaki
İktidarın son üç yılda neler yaptığını ya da onları nasıl hayal kırıklığına
uğrattığını, herkesçe anlaşılabilir, başka bir türden, rakamlarla ifade
edeceğim.
Değerli milletvekilleri, halkımız,
Parlamentoya vekâlet verirken, bizlerden tek beklentisi, bu topraklar üzerinde,
refah içerisinde, huzurlu, güvenli, adil, demokrasi anlayışı içerisinde,
düşüncesini serbestçe ifade edebilen, kendisi ve çocukları için gelecek kaygısı
taşımadan yaşayabilecekleri, içeride halkına karşı şefkatli ve merhametli,
dünya platformunda ise heybetli ve kendinden emin bir devlet idaresi
bekliyordu. Ancak, ne yazık ki, bu memleketin millî güvenliği, huzuru, iç
barışı üzerinden politika yapmayacak kadar hassas olan herkes görmektedir ki,
bu memlekette bazı şeyler yolunda gitmemektedir. Üç yılını doldurmuş İktidar,
ülkenin kronik hale gelmiş problemlerini çözecek yerde, çeşitli bahanelere
sarılmakta, hâlâ ortak mutabakat aramaktadır. Türkiye'de yolsuzluk, yoksulluk,
işsizlik, yağma, talan, kapkaç, dolandırıcılık, hırsızlık, intihar olayları her
gün artmakta; ama, bunlara çare bulma noktasındaysa, maalesef, hiçbir şey
yapılamamaktadır.
3 Kasım 2002 öncesi, meydanlarda,
yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar üzerine siyaset yaparak iktidara gelen
hükümet, maalesef, bunlarda sınıfta kalmıştır. Millet sizin mazlumluğunuzu ve
mağduriyetinizi sevmişti; ama, bugün, siz, mağrur oldunuz.
Ecdattan bir hatıra anlatmak istiyorum.
Osmanlı padişahları, cuma günü saraydan faytonla ayrılıp da Yıldız Camiine
giderken, vezirler ve sadrazamlar halkı toplar, ellerine 1'er mecidiye verir,
padişaha bağırtırlarmış "mağrurlanma padişahım, senden büyük Allah
var" diye. İşte, siz, öyle bir kültürden geldiniz, bizler de öyle bir
kültürden geldik ve millet, sizin, mazlum ve mağdur olmanızı sevdi; ama, siz,
bugün, maalesef, maalesef, mağrurlaştınız.
İşte, bu rakamlar da, Türkiye'nin huzur ve
güven içerisinde yaşanabilir bir ülke olmaktan hızla uzaklaştığının ispatı.
Buraya şu vurguyu yapmak istiyorum:
Bunları bu kürsüden ifade ederken, ülkesini seven bir fert olarak, son derece
üzülüyorum ve kaygı duyuyorum.
Sizlere sunacağım rakamlar, Emniyet Genel
Müdürlüğünden, resmî istatiklerden alınmış bilgilerdir. İşte, polis sorumluluk
bölgesinde meydana gelen asayiş olaylarının, mevcut iktidarın işbaşına geldiği
2000 yılı içerisinde ve bulunduğumuz 2005 yılı içerisindeki rakamları:
2002 yılı; şahsa karşı işlenen suçların
sayısı: Öldürme, yaralama, rehin alma, rüşvet, zimmet gibi suçlar 140 093. 2005
yılı ekim ayı sonuyla bu rakam 164 000'e çıkmıştır.
2002 yılında mala karşı işlenen suçların
sayısı; yani, hırsızlık, yağma, gasp gibi suçlar 155 735'e çıkmıştır. 2005 yılı ekim ayındaysa 234
315'lere kadar çıkmıştır.
İşte, Türkiye ekonomisinin gerçek yüzü. O
ballandıra ballandıra anlatılan ekonominin, iyi gidişatın, enflasyonun indiğinin,
döviz kurunun sabitlendiğinin, borsanın yükseldiğinin, cumhuriyet tarihinin en
büyük kalkınma hızına eriştiğimizin...
İLHAN ALBAYRAK (İstanbul) - Yalan mı?!
MEHMET ERDEMİR (Devamla) - ...ve millî
gelirimizin de 2 600 dolarlardan 5 000 dolara çıktığı ekonomi gerçeğimizin
karşısındaki suç oranlarındaki artışlarımız.
İLHAN ALBAYRAK (İstanbul) - Yalan mı?!
MEHMET ERDEMİR (Devamla) - Demek ki, bu
ülkede, birçok şey, konuşulduğu gibi değil; insanımız aç, insanımız işsiz,
insanımız fakir, insanımız kendine ve devletine olan güvenini kaybetmiş, sokağa
çıkmaktan korkar olmuş, vergi vermeyi âdeta aptallık, kaçırmayı uyanıklık gibi
görmeye başlamış. Kendisine, iyi insanları değil, hırsızları örnek alır hale
gelmiş. İşte, yukarıdaki rakamlar, insanımızın içinde bulunduğu ruh halinin bir
yansımasıdır, bir sonucudur.
Bir insan niye hırsızlık yapar, bir insan
niye bir başkasının canına kıyar, bir insan niye kredi kartı mağduru olup da
kendi canına kıyar? Bu insanların hepsi bizim insanlarımız. Bizler, onlara
hizmet etmek üzere vekâlet aldık ve yemin ettik; ama, onların umut bağladıkları
iktidar, dertlere derman olmayıp, yerini hayal kırıklığı ve umutsuzluğa
bıraktığında, ortaya çıkacak tablo da bundan başka bir şey değildir.
Ben, buradan, ülkenin huzurunu bozmak
isteyenlere karşı bedenini siper eden Emniyet Teşkilatı mensuplarımıza ve tüm
silahlı kuvvetler mensuplarımıza milletimiz adına şükranlarımı arz ediyorum.
Değerli milletvekilleri, İçişleri
Bakanlığımız, mülkî ve idarî kadrosuyla ve kolluk güçleriyle, millî
güvenliğimizin teminatı konumundadır. Valilerimiz ve kaymakamlarımız,
bulundukları yerde devleti temsil ederler. Devlet geleneğimiz ve anlayışımız
bunu gerektirir. Hele hele bu dönemde merkezî idarenin birçok görevi mahallî
idarelere devrettiği dikkate alınırsa, bu temsil yetkisinin daha çok arttığı
görülür. Halkımız, valisine, kaymakamına gösterdiği hürmeti, bağlılığı, onları
o makamlara atayanların da, sonuna kadar sahip çıkarak, birilerine ezdirmeden
görev yapmalarını sağlayarak göstermelerini beklemektedir; ama, Sayın Başbakan,
Hakkâri ve Şemdinli ziyaretinde, kendisi aleyhine slogan atanlara, Sayın Valiyi
istifaya davet edenlere, o meydanlarda "biz, sloganlarla ülke
yönetmiyoruz, icraatlarımızla ülkemizi yönetiyoruz" buyurup, döndükten bir
hafta sonra da Sayın Valiyi ve Şemdinli, Yüksekova Kaymakamlarımızı başka
yerlere atamıştır.
Bu olay, orada görev yapan valimizin,
kaymakamımızın değil, devlet idaresini elinde bulunduranların zayıflığının ve
acziyetinin bir göstergesidir. Türkiye için hiçbir zaman iyi bir örnek
olmayacak bu olay, bu türden her hadisede, aynı taleplerle karşımıza
getirilecektir.
Sayın milletvekilleri, işbaşındaki
iktidarın söylemleri ve izlediği politikalar ve özellikle Avrupa Birliği
sürecinde ülkemizi içine soktuğu girdap, maalesef, terör olaylarının da son
dönemde, yeniden artmasına sebep olmuştur.
İşte rakamlar: 2002 yılında gerçekleşen
toplam terör olay sayısı 1 510, 2004 yılında bu sayı 2 238. Bunlar içerisinde, PKK terör örgütünün
gerçekleştirdiği olay sayısı, 2002 yılında 255, 2004 yılında ise, bu sayı,
neredeyse 4 katı artmış, 935 olarak gerçekleşmiştir.
Haftada birkaç terör olayı ve şehit
cenazesi duyar olduk. Niyetimiz bunlar üzerinden politika yapmak değildir; ama,
yüreği yanan anaların, babaların acısını kim, ne zaman dindirecektir?
Bunları konuşmayıp, dile getirmeyip, kabul
mu etmeliyiz? Bu noktada terörle mücadele kapsamında çıkardığımız Topluma
Kazandırma Yasasından ve Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların
Karşılanması Hakkında Yasadan da bahsetmemiz ve şu ana kadar ülkemize ne gibi
katkılar sağladığını ya da bizden neler alıp götürdüğünü incelememiz
gerekmektedir.
Şu bir gerçek ki, her iki kanun da
birtakım çevrelerin dayatması sonucu Avrupa Birliği odaklı olarak önümüze
gelmiştir. "Eve Dönüş" ya da "Topluma Kazandırma" olarak
adlandırılan kanunla, öyle, sanıldığı gibi dağdaki terörist gelip, teslim
olmamış, evine de dönmemiştir. Kamuoyunda af diye adlandırılan bu kanunla,
terör örgütünün talimatları doğrultusunda cezaevindeki canilerden bazılarının
talebi olmuş ve serbest kalıp, onlar tekrar evlerine değil, dağlarına
dönmüştür.
Dağa yeniden çıkanların verdiği bilgiler
ülke menfaatına hiçbir katkı sağlamamıştır, bilakis, bu kanunun çıktığı 2003
yılında ve geçtiğimiz yıl meydana gelen terör olayları sayısında, özellikle PKK
bağlantılı olanlarda kat kat artış olmuştur. Şayet bizim bilmediğimiz bir
faydası olmuşsa, lütfen, makam sahipleri bizleri ve kamuoyunu aydınlatsın.
Öte yandan 2004 yılında çıkarılan Terör ve
Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanunu da mercek
altına almamız gerekir. Adıyla ve basit ifadesiyle son derece masum görünen bu
kanun aslında hükümetin bir aczidir. Özellikle belirtmem gerekir ki, bu kanun
da Avrupa Birliği dayatmasıyla gündemimize getirilmiş, el çabukluğuyla
çıkarılmıştır. Bir şahsa ve kuruma verilen zararın tazmini, ancak zarar vereni
bağlar. Sanki terörün sebebi devlet, terör yapan devletmiş gibi, bu kanunla,
dağdaki teröristin vatandaşa verdiği zararı Türkiye Cumhuriyeti Devleti tazmin etmektedir.
Elbette, devlet, vatanının her köşesindeki ferdine sonuna kadar sahip
çıkacaktır, halkının uğradığı her felakette tabiî ki yanında olacaktır, onun
yaralarını saracaktır. Lakin bize bu kanunu çıkarmamızı telkin edenler, doğru
ifadeyle, dayatanlar, alenen terör örgütüne destek veren ve hâlâ PKK için
"terör örgütü" ifadesi kullanmayan, dostlukları fotoğraf karelerinde
sahte tebessümlerle sınırlı Avrupalı dostlarımızdır. Sen bölücü terör örgütüne
her türlü desteği vereceksin, ülkenden yayın yapan televizyon terör örgütünün
alenî propagandasını yapacak, her platformda terör örgütünün Türkiye aleyhine
gösterilerine destek olacaksın, 30 000 evladını şehit eden gözü dönmüş caniler
topluluğuna hâlâ terör örgütü demeyeceksin, sonra çıkıp, bu örgütün zarar verdiği
masum insanlara tazminat ödememiz için bize dayatmayla kanun yaptıracaksın...
Bütün bunlar yetmiyormuş gibi -Sayın
Bakanımıza şu soruyu sormak istiyorum- Bakanlığınızdan karşılanmak üzere
İçişleri Bakanlığı Teftiş Kurulundan 30'ar kişilik gruplar halinde, tamamı 150
kişi olan Teftiş Kurulu heyetinizi Danimarka'daki insan hakları seminerlerine
nasıl gönderiyorsunuz? Bir taraftan, bölücü örgütün propagandasını yapan Roj
Tv'nin kapatılması için televizyonlarda milletin gönlünü su atıyorsunuz; ama,
aynı ülkeye, insan hakları eğitimi için Teftiş Kurulunuzda görev yapan 150
memurunuzu 30'ar kişilik gruplar halinde, Danimarka'da insan hakları eğitimine
gönderiyorsunuz... Bu mantığı anlamakta zorluk çekiyorum.
Böyle şey olmaz demeyi çok isterdim; ama,
ülke olarak biz buna göz yumduk ve dik duruşumuzu gösteremedik maalesef. Bu
kanunları çıkardık, şimdi de, bize kanunu yaptıranların beslediği terör
örgütünün halkımıza verdiği zararları tazmim ediyoruz. Nasıl mı; kanunun
çıktığı günden 2005 yılı kasım ayı sonuna kadar müracaat eden mağdur sayısı 177
000. Bunların içerisinde şu ana kadar incelenip karara bağlanan dosya sayısı
ise, 4 514'tür.
Değerli milletvekilleri, iktidarın,
işbaşında olduğu dönemde verdiği tavizler, hesap kitap yapmadan söylediği
sözler, ortada hiç yokken ortaya atılan "Kürt sorunu" ifadesi,
gereksiz yere çıkarılan kimlik tartışmaları, kararlı ve cesur olmak yerine,
sergilediği yumuşak duruş, terör örgütlerine ve onları besleyenlere cesaret
vermiştir. Bir zamanlar idamı tartışılan bölücübaşının, bu iktidar döneminde,
maalesef, affı dahi tartışılır hale gelmiştir; ama, herkes bilmelidir ki, bu
iktidarın söylemleri, bu milletin, Yüce Türk Milletinin söylemleri değildir ve
hiçbir zaman da olmayacaktır.
Değerli milletvekilleri, burada terör bağlantılı
başka bir probleme de dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Son dönemde ekonomik
sebeplere bağlı olarak arttığı düşünülen içgöçün de, terör odaklarınca organize
edildiği gözlemlenmektedir. Terör örgütleri, özellikle kırsal kesimden büyük
şehirlere gelen insanların bir kısmına, kapkaç, hırsızlık, uyuşturucu kuryeliği
ve terör taşeronluğu yaptırmaktadır. Bu durum, millî güvenliğimizi tehdit eder
boyutlara gelmiştir. Maalesef, hükümet, şu ana kadar hiçbir çözüm geliştirme
şansı gösterememiştir.
Aynı şekilde, gümrük kapılarında artan
suiistimaller, sigara, uyuşturucu, patlayıcı madde ve silah kaçakçılığı ve
bunların arkasında malum aşiret reisi ve terör örgütü olduğu iddiaları, hep
zihinlerde yer almış; ama, yetkili makamlarca, bu iddiaların aydınlatılması noktasında
hiç cevap verilmemiştir. Öyle ki, bu aşiret reisinin, güneydoğulu gençlerimizi
"burs" adı altında Kuzey Irak'a götürerek, kendi bölgemizde
potansiyel bir alan oluşturduğunu da artık herkes bilmektedir.
Değerli milletvekilleri, son günlerde, halkımızın
huzurunu bozan, aklının karışmasına neden olan, Sayın Başbakan tarafından
ısrarla gündemde tutulan bir millet tarifi vardır. Dokuzyüz yıldır bu
coğrafyada yaşayan milletin tarifi bellidir. Terör elebaşısından kopya çekerek
yeniden millet tarifi yapmamızın, bu millete hiçbir fayda getirmeyeceği, olsa
olsa, bölücülere fayda sağlayacağı acı bir gerçektir. Bu devletin adı
"Türk Devleti"dir, milletinin adı "Türk Milleti"dir,
vatanının adı da "Türkiye"dir; yani, Türkiyelidir. Anayasamızın 66
ncı maddesinde, Türk tarifi mevcuttur: Türkiye Cumhuriyetine vatandaşlık
bağıyla bağlı olan herkese Türk denir.
Sayın Başbakan, daha fazla zarar vermeden,
bu tartışmaya son vermelidir. Bu ülkede, kimse, kültürel ve siyasal kimliğinden
rahatsız değildir. Bu millete yeniden isim vermeye ve tarif etmeye hiç kimsenin
gücü yetmeyecektir. Kimse kimseyi aldatmasın; bu memlekette, işler, maalesef,
iyi gitmiyor. Çözüm noktasında ise, karşımıza, hiçbir mazerete sığınma şansı ve
hakkı bulunmayan siyasal ve sayısal olarak çok güçlü; ama, maalesef, dirayetsiz
ve bu ülkenin ve devletin, yüce milletin büyüklüğünü, Parlamentodaki kendi
sayısal gücü oranında temsil edemeyen, tek başına; ama, çaresiz bir hükümet
var. O iktidar ki, millet ona umut bağlamış; ama, o, umutları yok etmiştir.
Fakirlerin, gariplerin, kimsesizlerin değil, zenginlerin ve para baronlarının
hükümeti olmuştur. Yolsuzluklara yeni ufuklar açmıştır. Sessiz çoğunluğun
değil, çığırtkan azınlıkların, fırsat düşkünlerinin iktidarı olmuştur. Milletin
dertlerine derman olmamış, çözüm yerine mazeretler üretmiştir. Ülkede zengini
daha zengin, fakiri daha fakir yapmıştır. Emanet aldıkları makamları, baba
mirası gibi heva ve hevesleri için kullanmışlardır. Tüyü bitmemiş yetimin
hakkına el uzanmasına göz yummuş, çanak açmışlardır.
Bu yüce milleti unutturup,
altkimlik-üstkimlik safsatalarıyla parça parça etmeye çalışanlara prim
vermişlerdir. O iktidar ki, iş başına geldikte sonra, bu ülkenin millî birliği,
bütünlüğü, kırmızı çizgileri tartışılır hale gelmiştir.
Bu ülkede çözümsüzlük hiçbir zaman çözüm
olmayacaktır. Çözemeyenler, bir gün, mutlaka, mutlaka, geldikleri gibi
gideceklerdir.
Bu duygularla, İçişleri Bakanlığı
bütçemizin yüce milletimize hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
CAHİT CAN (Sinop) - Sayın Başkan, Mersin
Milletvekili Hüseyin Özcan Bey, kürsüden…
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın
Başkanım, daha 6,5 dakikamız var.
BAŞKAN - Sayın Sarıbaş, burayı siz
yönetmiyorsunuz, Başkanlık Divanı yönetiyor. Bekleyin, size cevap vereceğim.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan,
konuşurken süre geçiyor…
BAŞKAN - Efendim, bekleyin, cevap
vereceğim ben size; niye acele ediyorsunuz?!
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan,
daha dün Haluk Beye de verdiniz.
BAŞKAN - Ben, sizin görevlerinize herhangi
bir şekilde müdahale etmiyorum, siz de başkasının görevlerine karışmayın
lütfen. Bekleyin efendim…
Evet…
CAHİT CAN (Sinop) - Sayın Başkanım, biraz
önce Mersin Milletvekilimiz Hüseyin Özcan Bey, benimle ilgili, kürsüden, Alevî
vatandaşlarımızla ilgili birtakım sözler söylemiş. Ben bunun düzeltilmesiyle
ilgili, tutanakların getirtilip ondan sonra söz verilmesini istiyorum kürsüden.
BAŞKAN - Tutanakları?..
CAHİT CAN (Sinop) - Sizler tarafından
getirtilerek, ben, ona göre cevap hakkımı kullanmak istiyorum kürsüden,
sataşmayla ilgili.
BAŞKAN - Tutanakları istemek sizin de
hakkınız. Tutanakları istemediniz mi?
CAHİT CAN (Sinop) - "Sizin
tarafınızdan istenerek" diyorum. Eğer, gerekiyorsa, sizin tarafınızdan da
incelenerek, bana İçtüzüğün 63 üncü maddesine göre, sataşmadan dolayı söz
vermenizi istiyorum.
BAŞKAN - Anladım… Anladım… Tamam…
Buyurun Sayın Sarıbaş. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA SÜLEYMAN
SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; biraz
önce, Sayın Hüseyin Özcan Beyin bu kürsüden söylediği, Sayın Can'ın da söz
istediği konuyu, artık, bu Mecliste kapatmamız lâzım. Bakın, arkadaşlar, bu
ülke, Alevîsiyle Sünnîsiyle hepimizin ve bu ülkede, herkes, inançlarını
özgürce, serbestçe yaşıyor. Yani, bu tartışmayı bu Meclisin gündeminde uzun
süre tutmanın hiçbirimize faydası yok. Bu olayı burada kapatalım; yani, laf
atmayla, bu olayı körüklemeyle bir yere varamayız; bunları kapatalım. Alevîmiz,
Alevî vatandaşımız kendi inancını yaşıyor, Sünnîmiz kendi inancını yaşıyor…
FAHRİ KESİN (Eskişehir) - Doğru
söylüyorsun.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Sayın Fahri
Bey, lütfen…
Bu işi kapatalım; bunu tartışma yeri bu
Meclis değil.
Bakın, çok ciddî iki bakanlığımızın
bütçesini konuşuyoruz; Millî Savunma Bakanlığımızın bütçesini konuşuyoruz.
Millî Savunma Bakanlığımızın bugün içinde bulunduğu ihtiyaçlarını, bugün içinde
bulunduğu sıkıntıları tartışmak varken… Dünyada 12 tane komşu devlete sahip
başka bir devlet yok; bizim ülkemizin 12 tane komşusu var ve hepsi bu
coğrafyadan ayrılmış, bu kültürden ayrılmış. Sevr dayatıldığında Sevr'i kabul
etmeyen, yırtıp atan, Lozan'ı imzalayan bir milletiz. Lozan'ı koruyacak Silahlı
Kuvvetlerimizin ihtiyaçları ne; tartışmamız gereken konular bunlar. Hâlâ uçak
parçalarımızı başkaları veriyorsa, hâlâ tankları İsrail'e revize ettiriyorsak,
hâlâ bu ülkenin piyadesinin tüfeğini başka ülkelerden alıyorsak, burada
konuşmamız gereken, tartışmamız gereken bu. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar) Hâlâ askerlerimizin başına çuval geçiriliyor ve o devrin Sayın Bakanı
tarihe, askerinin başına çuval geçirttiren bakan olarak yazılıyor, tarih onu
öyle yazıyor ve o çocuklarına yarın ne anlatacağını düşünüyorsa, bu ülkede,
kimliklerimizi, inançlarımızı tartışmamızın bir anlamı yok.
İçişleri Bakanımız biliyor, bugün her
sokakta bir tane hırsız var, her sokakta bir tane gaspçı var; Sayın Bakanla
aynı mahallede oturuyoruz 5 kadın, iki haftadır, mahallede 10 tane ev soydular.
Bunları tartışalım. Ne olacak?.. Yani, bu ülkede, insanlar, çantalarını
kollarına takıp, sokağa çıkamayacaklar mı?!
Köy Hizmetlerini birleştirdik, kapattık.
Malatya'dan biliyorum, bir tane köy yoluna, tek bir gram stabilize dökemedik,
tek bir gram asfalt koyamadık. Ne zaman olacak bunlar?.. Demin 4 muhtar aradı
beni. Hekimhan'ın Kurşunlu-Tahtalı Köyü muhtarı diyor ki: "Çamura battık,
çıkamıyoruz."
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Nerdeymiş
bugüne kadar?!.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - "Özel
idare üç senedir 'yapacağım' dedi; tek bir gram stabilize dökmedi. Kış günü
yolda kaldık, çocuklarımız taşımalı eğitim, gidemiyor" diyor. Bunları
tartışacağız arkadaşlar! Bütçeler bunun için var. Bu rakamlarla, bu bütçe
büyüklükleriyle, bu bütçe rakamlarıyla bunların altından kalkmamız mümkün mü
Sayın Bakanım?.. Belediyelere kaç lira, özel idareden, mahallî idarelerden para
gönderdiniz geçen sene, bu sene ne kadar göndereceksiniz? Küçük
belediyelerimizin tamamı, avucunu açmış size bakıyor; ama, geçen sene de, ondan
önceki yıl da, küçük belediyelerimizin hiçbirine mahallî idarelerden para
gitmedi.
AHMET YENİ (Samsun) - AK Partiye gitti!
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Gitmedi…
Gitmedi arkadaşlar, benim bir ağabeyim belediye reisi, biliyorum. Malatya'nın
hiçbir belediyesine gitmedi. Türkiye'nin diğer belediyelerine de gitmedi. Bunu,
ne zaman vereceğiz?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) -
Malatya'ya vermiyorlar!..
BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu… Lütfen…
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Bu bütçemizde
bunları tartışalım. Bakın, belediyelerimiz çok mağdur durumda; belediye
reislerimiz, kamunun beklediği, hemşerilerinin beklediği en temel hizmetleri
dahi yapamaz duruma geldiler. Artık, İçişleri Bakanlığımızın bütçesinden şu
belediyelere biraz pay ayırsak da, bu pis suları içmeseler, sularını
düzeltseler, kanalizasyonlarını düzeltseler, yollarını yapsalar kötü mü olur!..
Yok…
SERACETTİN KARAYAĞIZ (Muş) - Sizin
partiniz kaç sene iktidar oldu!..
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Yoka
alıştınız arkadaşlar. "Yok" demeye alıştınız. Geçmişte CHP yapardı,
iktidara geldiğinde "yok" demeye başlardı; şimdi, AK Parti alıştı
"yok, yok, yok" demeye…
OSMAN KAPTAN (Antalya) - CHP'yi
karıştırma…
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Var edin
şunu. Bu ülkenin kaynakları var. Eğer, kaynak yaratmaya kafa yoracaksanız, bu
ülkenin kaynakları var. Ne oldu 2/B?!. Hani, 25 000 000 dolar getiriyordunuz,
niye çektiniz Meclisten?.. Getirin ve 25 000 000 doları verin İçişleri
Bakanlığımıza, verin Savunma Bakanlığımıza, bu meseleleri halletsin. Niye geri
adım attınız? Yani, 1982'den evvel, ormandan, vasfı değişip ev yapılan, bina
yapılan, apartman yapılan yerleri bedava kullananlardan paraları tahsil etseniz
de, Savunmamızın ihtiyaçları, İçişlerimiz ihtiyaçları giderilse kötü mü olur…
Şu polislerimiz, zavallı polislerimiz, 12 saat nöbet tutuyorlar, ayaküstü.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Sarıbaş, lütfen son
cümlelerinizi alayım.
Buyurun efendim.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Tamam
efendim.
Aldıkları 1 milyar lira maaş, yarısını ev
kirası veriyorlar, çoluk çocuklarına sabah harçlık veremiyorlar, ortaokula
giden, liseye giden çocuklarına ve bu devletin, bu milletin namusunu, ırzını
bekliyor bu insanlar. Her türlü şeye layıklar. Ne var yani, bütçe bu kadar dar
imkânlarda olmasa, kaynakları artırsanız, çoğaltsanız... "Kılıç
kuşananın" diyorsunuz, kuşansanız şu kılıcı da, sayın bakanlar, paramız
yok diye el avuç üfelemeden milletin ihtiyaçlarını görseler… Bunları konuşalım
arkadaşlar. Yoksa, bu din tartışması, mezhep tartışmasının bu ülkeye
sağlayacağı hiçbir şey yok. Bunlar çok tartışıldı ve zarar verdi.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Vekiliniz
konuşuyor…
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Doğru
söylüyorsun. Bunları artık tartışmayalım, bu Meclisin konusu değil bunlar.
Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Can, Sayın Hüseyin Özcan konuşması
sırasında isminizden bahsederek bazı açıklamalarda bulundu. Siz de, bu
ifadelerin size ait olmadığını söylüyorsunuz. Size bu konuyla ilgili olarak
kısa bir açıklama imkânı vereceğim. Herhangi bir sataşmaya sebebiyet vermeden
konuya açıklık getirin.
Sonra, görüşmelere kaldığımız yerden devam edeceğiz.
EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) - Sadece
tutanakları okudu…
BAŞKAN - Efendim, ben bir açıklama fırsatı
veriyorum arkadaşa.
Buyurun Sayın Can. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
IV.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Sinop
Milletvekili Cahit Can'ın, Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan'ın, konuşmasında,
ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle
konuşması
CAHİT CAN (Sinop) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlayarak, biraz önce Mersin
Milletvekilimiz Sayın Hüseyin Özcan Beyin şahsımla ilgili, hiç de benimle
alakalı olmayan bir konuda, sadece ve sadece pazar günkü kendi sorusunu bakan
beye iletirken, kendi kendine yapmış olduğu konuşmanın tutanağından, Alevî
kardeşlerimizle ilgili konuyu burada, sanki ben söylemişçesine burada ifade etmesini,
ben şahsen yadırgadığımı ifade ediyorum; çünkü, eğer herkes kendi konuşmasını
burada delil olarak gösterirse, biz bu Parlamento çalışmasını sağlıklı
yürütemeyiz.
Değerli arkadaşlar, bu işin aslını, ben
aslında, pazar günkü konuşmalardan sonra değerlendirmiştim; yani, oturduğum
yerden buna bir cevap vermiştim. Benim cevabım bellidir; Alevî kardeşlerimizle
ilgili "Alevîler dinsiz" diye böyle bir ifadem olmadı; çünkü,
Alevîlerin İslam dinine mensup olduğunu Türk Milletinin her ferdi bilmektedir.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, benim orada söylediğim
söz aynen şudur, zaten tutanakta da var, orada ifade etmişimdir. Şimdi, Erzurum
Milletvekilimiz Sayın İbrahim Özdoğan Bey, Diyanet İşlerinin bütçesiyle ilgili
konuşmasında, dinler arası diyalogdan söz ederek, burada, Alevî kardeşlerimizle
ilgili, Diyanet İşleri Başkanlığının bünyesinde bir daire başkanlığı tahsisi
önermiştir Parlamentonun huzurunda. Ben de, arkadaşlığıma güvenerek, geçmişte
de AK Partili bir arkadaşımız olduğu için, kendi üzerime düşen vazifeyi
"değerli kardeşim, eğer siz mezhepler üzerinde bir daire başkanlığı
tahsisi isterseniz burada, o zaman diğer mezheplere de hak doğar"
demişimdir. Benim vermiş olduğum cevap da budur.
Yalnız, Cenabı Hakk’ın bir lütfunu
söylüyorum: Benim, üç senedir Ankara'da Birlik Mahallesinde oturduğum komşumuz
Alevî vatandaşımızdır, bire bir kapı komşum. Bakın, çok önemli bir şey söylemek
istiyorum: Biz, milletvekili olarak her yıl yaz tatiline çıkarız; ben, evimin
anahtarını üç ay o kardeşlerime veririm, hiçbir endişem de olmamıştır, bunu da
buradan ifade ediyorum. Alevî kardeşlerimiz bizim kardeşimizdir. Kimsenin
yanlış bir tarafa çekmesini ben doğru bulmuyorum; ama, bu vesileyle bu konuyu
da ilk defa şahsımda da Alevî kardeşlerimizi ne kadar sevdiğimi belirtmek için
bunu da ifade etmiş olayım huzurunuzda.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK
Parti ve Anavatan Partisi sıralarında alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan,
ismim geçti, bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN - Her ismi geçen burada açıklama
yapacak olursa, biz Genel Kurulu yönetemeyiz.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Şahidi benim
Sayın Başkanım, lütfen…
EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) - Taraf
tutmayın Sayın Başkan.
III.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
1.- 2006
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Genel ve Katma
Bütçeli Daireler ve İdareler Kesinhesap
Kanunu Tasarıları (1/1119; 1/1084, 3/907; 1/1085, 3/908) (S.Sayısı: 1028, 1029,
1030) (Devam)
A)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)
1.- Millî
Savunma Bakanlığı 2006 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2.- Millî
Savunma Bakanlığı 2004 Malî Yılı
Kesinhesabı
B) SAVUNMA
SANAYİİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1.- Savunma
Sanayii Müsteşarlığı 2006 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
C)
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1.-
İçişleri Bakanlığı 2006 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2.-
İçişleri Bakanlığı 2004 Malî Yılı
Kesinhesabı
D)
EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1.- Emniyet
Genel Müdürlüğü 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Emniyet
Genel Müdürlüğü 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
E) JANDARMA
GENEL KOMUTANLIĞI (Devam)
1.-
Jandarma Genel Komutanlığı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.-
Jandarma Genel Komutanlığı 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
F) SAHİL
GÜVENLİK KOMUTANLIĞI (Devam)
1.- Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
G) TÜRKİYE
VE ORTA DOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ (Devam)
1.- Türkiye
ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gruplar
adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Şahsı adına, lehinde, Muş Milletvekili
Seracettin Karayağız.
Buyurun Sayın Karayağız. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
SERACETTİN KARAYAĞIZ (Muş) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; İçişleri Bakanlığı bütçesiyle ilgili şahsım adına söz
almış bulunmaktayım; hepinizi ve televizyonları başında bizi izleyen
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, sağlık, eğitim,
adalet gibi içgüvenlik kavramı da, insan hayatında önemli kavramların başında
yer almaktadır. Ülkemiz, içgüvenlik açısından genel olarak huzurlu ülkeler
arasında ise de, sunî olarak oluşturulan sorunlar nedeniyle zaman zaman
bunalımlar yaşamış ve yaşamaktadır. Bu olayların perde arkasını sizlerle
birlikte biraz aralamak istiyorum.
Fazla eskilere gitmeden cumhuriyet
dönemini gözönüne alacak olursak, kuruluştan çokpartili sisteme geçinceye
kadar, sistem değişikliğinden kaynaklanan sorunların haricinde çok önemli bir
sorunla karşılaşılmamıştır. Çokpartili sisteme geçiş, demokratikleşme, hak ve
hürriyetlerin genişletilmesinin ardından ilk olaylar, üniversitelerde öğrenci
olayları adı altında patlak veriyor ve büyüyor. 60 ihtilaliyle noktalanan bu
olayların neticesinde, bir başbakan ile iki bakan idam ediliyor. Daha sonra bir
müddet sessizlik ve arkasından ideolojik kamplaşmalar...
Birinci Dünya Savaşından çıktıktan sonra,
yakın tehlike olan Sovyet yayılmacılığına karşı, uzak tehlike olan Amerika'yla
savunma paktı oluşturan Türkiye, akıllıca bir strateji uyguluyor ve bu ortaklık
sorunsuz bir şekilde devam ediyordu. Taa ki, 1964 yılında, Kıbrıs'ta, Dr. Nihat
İlhan'ın eşi ve çocuklarının hunharca katledilmesine kadar. Oradaki
soydaşlarımızı başka katliamlardan korumak için Kıbrıs'a çıkartma hazırlığı
sürerken, dönemin Amerika Başkanı Johnson'dan acil bir mektup geliyor. Johnson,
Kıbrıs olayında, NATO silah ve araçlarının kesinlikle kullanılamayacağını,
Rusya bu olayda Yunanistan'ın yanında yer alırsa, NATO'nun Türkiye'yi
koruyamayacağını ifade ediyor ve hazırlığı yapılan Kıbrıs çıkartmasının derhal
durdurulmasını istiyordu. Hiç de dostça olmayan müttefikimizin bu tutumuna
karşı, Türkiye'nin yol haritasını yeniden gözden geçirmesi gerekiyordu.
Başbakan İsmet İnönü, Sovyetler Birliğiyle
de arayı yumuşatmak için "ben ortanın solundayım" sözünü ortaya
atıyordu. Devletin başında olan birinin, strateji gereği gösterdiği bu refleks
ve söylediği cümle, bir zaman sonra gençlerimiz arasında sağ sol çatışmasının
ateşlenen fitili oluyor, onbinlerce gencimizin ölümüne ve hapislerde çürümesine
neden oluyordu. (CHP sıralarından gürültüler)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan,
sataşma konusu olur bunlar. Böyle şey olmaz!
BAŞKAN - Sayın Karayağız, herhangi bir
sataşmaya sebebiyet vermeyin.
Buyurun.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - İsmet Paşa kadar
taş düşsün!..
SERACETTİN KARAYAĞIZ (Devamla) - Cümlemi
dikkatlice dinlemediniz.
MUSTAFA ÖZYURT (Bursa) - Dinledik efendim.
SERACETTİN KARAYAĞIZ (Devamla) - Artık, ülkenin
en büyük sorunu haline gelen bu olaylara 12 Eylül darbesiyle son verilirken,
Doğu ve Güneydoğu Anadoluda Apocular diye bir örgütün haberlerini almaya
başlıyoruz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Ortanın solundan
Apoculara geldi iş, yani… İstirham ederim!
SERACETTİN KARAYAĞIZ (Devamla) -
İstanbul'da, gece 12'den sonra sokağa çıkamadığımız bir dönemde, doğudaki
dağlarda silahlı kamplar oluşturan ve faaliyetlerine, Eruh'taki karakol
baskınlarına kadar doğru dürüst müdahale edilemeyen PKK'dan haberler alıyoruz.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Eve Dönüşten
bahset!
SERACETTİN KARAYAĞIZ (Devamla) - Önce
doğudaki etnik sol örgütleri yok ediyor, belki bundan dolayı biraz
faaliyetlerine göz yumuluyor; ancak, bu örgütlerin bütün gençlerini kendi
saflarına alıyor, eğitiyor, silahlandırıyor ve daha sonra onbinlerce gencimizin
ölümüne, hapislerde çürümesine ve dağlarda sefalet içerisinde yaşamasına sebep
olacak bir hareket haline geliyordu.
Ondört yıllık bir terör savaşı neticesinde
hedefine ulaşamayan kanlı örgüt, Silahlı Kuvvetlerimizin cansiparane çabasıyla
kan kaybedip dağılıyor, artık, ciddî bir tehlike olmaktan çıkmaya başlarken,
başka bir dinamitin fitili Sivas'ta ateşleniyor. Alevin üzerine Başbağlar ve
Gazi Mahallesinde benzin dökülüyordu.
Kendi hallerine bırakıldıklarında yıllarca
kardeşçe yaşamış Alevî ve Sünnî topluluklar, komplolar neticesinde karşı
karşıya getiriliyor, her iki taraf tahrik edilerek oluk oluk kardeş kanı
akıtılmaya çalışılıyor; ancak, tarafların sağduyulu yaklaşımlarıyla, olaylar
fazla büyümeden önleniyor.
Şimdi, baştan beri saydığım olayları
farklı bir bakış açısıyla incelediğimizde, hedefin gençler olduğu ve hangi
gruptan olursa olsun, özellikle de fedakâr, idealist gençlerin olduğunu
görürüz. Genç nüfusunu İkinci Dünya Savaşında kaybetmiş ülkelerin hedefi,
Türkiye'deki genç ve dinamik nüfustur; çünkü, bütün bu olaylarda, hep gençleri,
hep gençleri zayiat verdik.
Üniversitede okuduğumuz o yıllardaki
üniversite arkadaşlarımı hiçbir yerde göremiyorum. Ne iş hayatında ne
bürokraside ne de siyasette başarılı olamamışlardır; çünkü, o ortamda, insanın,
dinlediği dersi anlaması bile mümkün değildi. Yani, o yılları yaşamış neslin
büyük bir kısmı, kayıp nesil olarak tarihin kayıtlarına geçtiler diye
düşünüyorum.
Türkiye üzerinde hesapları olanlar, büyük
bir gençlik kitlesini ve onların oluşturacağı ekonomik katmadeğeri engellemeyi
başarmışlardır. O dönemde, anarşiye kurban edilerek ekonomiye katkısı
engellenen nesil, daha sonra başka bahanelerle, binlercesi aynı akıbete maruz
bırakılmıştır. Benim Anadolum öğretmensizlikten, hemşiresizlikten,
doktorsuzluktan kırılırken, son sınıfa gelmiş nice öğrencimiz, başörtüsü
takıyorlar diye okullarından uzaklaştırılıp, ortalık yere bırakılmışlardır.
Bununla da kalınmamış, üniversite birincileri çıkaran imam-hatip liseleri
takdir beklerken, katsayı hesabıyla, üniversiteye giriş hakları da ellerinden
alınmıştır.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Allah allah!..
SERACETTİN KARAYAĞIZ (Devamla) - Aynı
seviyedeki iki öğrenciden biri Orta Doğu, Boğaziçi, Hacettepe gibi okullara girip,
doktor, mühendis, mimar olabilirken, bir imam-hatip ve meslek lisesi öğrencisi,
açıköğretime dahi girememekte ve sefaleti yaşamaktadır. Daha önce köy
enstitülerinin başına gelenler, 28 Şubat sürecinde imam-hatip liselerinin
başına getirilmiştir. O günkü şartlarda köylü çocuklarına çağdaş meslekî eğitim
veren ve ülke ekonomisine büyük katkı sağlayan köy enstitüleri, sanırım, bir
partinin arka bahçesi görülüp pasif hale getirilirken, aslında baltalanan,
ekonomimiz olmuştur. Bu eğitim kurumlarımıza yazık oldu. Bu mantık bize hiçbir
fayda sağlamayacağı gibi, bizi sonu gelmez bir girdabın içine sokar.
Yukarıda bahsettiğim olayların ve iç
çatışmalarının perde arkasına dikkatlice baktığımızda, gene bütün bu iç
çatışmaların arkasında dış güçlerin olduğunu görürüz. Üç kıtanın birleşme
noktasında, Kafkaslardan Balkanlara, Ortaasya'dan Ortadoğu'ya ve Güney
Afrika'ya kadar hâlâ saygınlığı ve potansiyeli olan bir ülkenin kendi haline
bırakılmasını düşünmek mümkün değildir. Bunu görmeli ve iç problemlerimizi kendimiz
çözmeliyiz. Başkaları bizim hiçbir problemimizi çözmez, çözmek istemez.
Bugün, Avrupa, sözde Ermeni soykırımı
iddiasında bulunan Orhan Pamuk'a destek veriyor; ne adına; düşünce özgürlüğü
adına. Peki, bu özgürlük aynı konuda farklı düşünen Profesör Yusuf Halaçoğlu'na
neden verilmiyor; neden konuşulmasına müsaade edilmiyor?! "Yahudi
soykırımı çok abartılmış bir iddiadır" diyerek belgelerini ortaya koyan
Fransız düşünür Roger Garaudy'e neden gösterilmiyor?! Neden aforoz edilip fikir
dünyasından dışlanıyor?! Kendi üniversitelerinde başörtüsüne hiçbir müdahale
etmezken Türkiye'deki yasağı neden destekliyor?! Tek bir şey için; Türkiye,
sürekli kendi iç problemleriyle didişip bir türlü kendini toparlayamasın. Bütün
çabalar, ayaklarının üzerinde durabilen bir Türk Devletini engellemek içindir.
Türkiye'ye gelir gelmez Diyarbakır'a uçan
mösyö ve madamların o bölge insanına en ufak bir iyilik akıllarından geçseydi,
dünyanın birçok yerine akıttıkları milyarlarca euro fon ve yardımları buraya da
akıtırlardı…
ORHAN ERASLAN (Niğde) - Ne Şam'ın şekeri,
ne Arabın yüzü…
SERACETTİN KARAYAĞIZ (Devamla) - …ama,
ayrılık tohumları ekmek için hiçbir harcamadan da kaçınmıyorlar. Bunlar,
Osmanlı idaresindeyken kışkırttıkları Filistinliye ne sundularsa, doğu ve
güneydoğudaki insanımıza da onları sunarlar; kan, gözyaşı ve sefalet... Tüm
emelleri, büyük Ermenistan ve arzı mevut hayali; planlarının hepsi bunun
üzerine. Onların planlarını yasaklayacak halimiz yok; ama, onların planlarına
karşı, bizler de oturup, siyasî kaygılardan uzak, tüm sorunlarımızı masaya
yatırıp çözmeliyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Karayağız, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
2 dakikalık sürenizi başlatıyorum.
Buyurun.
SERACETTİN KARAYAĞIZ (Devamla) -
İnsanımızın mutluluğunu ve birliğini sağlayacak tüm insanî haklarını vermeliyiz
ki, herkes bu ülke benim ülkem diyebilsin, kardeşçe birbirine sarılabilsin,
mozaik değil, kaya olsun, granit olsun. Bu zor değildir.
İnsan hak ve özgürlükleri konusunda,
iktidar ve muhalefet olarak, beraber attığımız adımlar bana ümit veriyor.
Topluma sıkıntı veren tüm yasaklar bir gün mutlaka kaldırılacaktır; buna
inanıyorum. Zenciler de beyazlarla, aynı kiliselerde ibadet edebilecek, aynı
kompartımanlarda seyahat edebilecek, aynı lokantalarda yemek yiyebilecektir. Bu
ayıplı yasakları birileri bir gün mutlaka kaldıracaktır.
Bu onuru yaşayanlar neden bizler olmayalım
diyor, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlarken, 2006 İçişleri Bakanlığı
bütçesinin hayırlara vesile olmasını diliyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Karayağız.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın
Başkan…Sayın Başkanım…
BAŞKAN - Sayın Anadol, buyurun efendim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Efendim, sayın
hatip, konuşmasında, Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanı, ikinci Genel
Başkanı İsmet İnönü'den ve Cumhuriyet Halk Partisinin ortanın solu
politikasından bahsederek, açıkça ve onu teröre ve Apo hareketine bağlayarak,
ağır şekilde sataşmada bulunmuştur; grubum adına söz istiyorum.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Öyle demedi
Başkan, zabıtları okusun, öyle demedi.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Dinledim
efendim.
SERACETTİN KARAYAĞIZ (Muş) - Hiç alakası
yok efendim.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, yok
öyle bir şey.
BAŞKAN - Sayın Anadol, konuşuyor musunuz
Karayağız'la efendim?..
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Dinliyorum sizi
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Şimdi, Karayağız'ın konuşmasını
ben de ciddiyetle takip ettim, dinledim. Türkiye'deki gelişmeleri takip
ederken, o günkü Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Sayın Johnson'ın birkısım
taleplerine karşı veya tavırlarına karşı, Sayın İnönü'nün o günkü dünya
konjonktürünü de dikkate alarak, "ortanın solu" ifadesini kullanarak;
yani, Türkiye'ye bir destek aradığını belirtti; ama, ben, yine, size, kısa bir
açıklama için söz vereceğim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Çok kısa…
BAŞKAN - O anlamda bir bağlantı kurmadı;
yani, o sağ-sol çatışmalarının o günden daha sonraki dönemlere devam ettiğini
ifade etti.
Çok kısa bir açıklama yapacaksanız;
buyurun.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Tabiî, çok kısa…
BAŞKAN - Tamam…
Ölümünün yaklaştığı bugünlerde, İnönü'yü
de, böylece, rahmetle anmış oluruz.
Çok kısa bir açıklama rica ediyorum.
Buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
IV.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadol'un, Muş Milletvekili Seracettin Karayağız'ın,
konuşmasında, Partisine sataşması nedeniyle konuşması
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan,
Yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri; hepinizi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve
şahsım adına, sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkana da, bana bu kısa
açıklama fırsatını verdiği için teşekkür ediyorum ve yeni bir sataşmaya yol
açacak cümleler sarf etmemeye özen göstererek, düşüncelerimizi çok kısa arz
etmek istiyorum.
Sayın Konuşmacının sataşma var iddiasıyla
algıladığımız paragrafı şöyle: "Hiç de dostça olmayan müttefikimizin bu
tutumuna karşı, Türkiye'nin yol haritasını yeniden gözden geçirmesi
gerekiyordu. Başbakan İsmet İnönü, Sovyetlerle arayı yumuşatmak için 'ben
ortanın solundayım' sözünü ortaya atıyordu. Devletin başında olan birinin
strateji gereği gösterdiği bu refleks ve söylediği cümle, bir zaman sonra
gençlerimiz arasında sağ-sol çatışmasının ateşlenen fitili oluyor, onbinlerce
gencimizin ölümüne ve hapislerde çürümesine neden oluyordu." Kendi
ifadesini okudum.
Şimdi, kusura bakmasın sayın konuşmacı,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına konuştuğu için, AKP Grubu adına konuşan…
(AK Parti sıralarından "şahsı adına" sesleri)
Şahsı adına mı?..
BAŞKAN - Şahsı adına.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Şahsı adına
yaptığı konuşmada, tarih bilgisinin noksanlığını ortaya koyuyor; yani, baştan
aşağı bu iddialar tarihsel gelişmelerle ters, çelişmekte. Neden; merhum İsmet
İnönü, cumhurbaşkanlığı döneminde İkinci Dünya Savaşı sonrasında Amerika ile
Sovyet Rusya arasındaki dengeyle ilgili strateji saptarken, taktikler tespit
ederken bu sözcüğü kullanmamıştır. İsmet İnönü, ortanın solu siyasal deyimini
1965'te, 65 seçimlerinden önce…
RESUL TOSUN (Tokat) - 1963…
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - 1963'lerde,
biz, solun ortasında değil, ortanın solundayız şeklinde konuşarak bir siyasal
platformda ve daha sonra bunu sistematik biçimde geliştirerek Cumhuriyet Halk
Partisinin sola açılış hareketini, sosyal demokrasiye ulaşan hareketini
başlatmıştır. 63, 64... 65 seçimlerine Cumhuriyet Halk Partisi bu sloganla
girmiştir ve bu slogan siyasal tartışmalara yol açmış, Cumhuriyet Halk Partisi
içinde gelişmelere yol açmış, Güven Partisi hareketinin, Cumhuriyet Halk
Partisinden koparak ayrı bir parti haline gelmesine yol açmıştır.
Bu hep bildiğiniz olayları şundan altını
çizerek söylüyorum: Sayın konuşmacı, baştan aşağı, bilimsel ve tarihsel
tutarlılığı olmayan yakıştırmalarla Cumhuriyet Halk Partisinin o günkü
Genel Başkanı merhum İsmet İnönü'yü, bu
konuşmasını yaparak Türkiye'de ileride doğan sol-sağ çatışmasının ateşleyicisi,
tetikleyicisi olarak takdim etme çabası içinde bir konuşma yapmıştır; baştan
aşağı yanlıştır, tutarsızdır, tarihî gerçeklerle çelişmektedir.
Şimdi, hatırlarsa, Meclisimizin saygıdeğer
üyeleri ve sayın konuşmacı, sağ-sol çatışmasını tetikleyen sosyalist sistemin
etrafında yeşil kuşak, yeşil hilal projesi uygulayan ABD'nin, CIA'nın
Türkiye'deki emellerine hizmet eden "ben solcuların yatak odasında nefes
alışlarını bile takip ediyorum" diyen İçişleri Bakanları gördük! (CHP
sıralarından alkışlar)
A. İSMET ÇANAKCI (Ankara) - Faruk Sükan…
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Merhum İsmet
Paşanın infialle, teessürle, demokrasiyi tesis eden, kuran İsmet Paşanın…
"Eşkıyanın bu gece ne yapacağı belli olmaz" diyerek Parlamentoyu
basan İçişleri Bakanlarını gördük biz. (CHP sıralarından alkışlar)
SERACETTİN KARAYAĞIZ (Muş) - Alakası yok!
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Olayla ne alakası
var?
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Efendim
"sağ-sol çatışması" diyorsunuz, tarihsel perspektife bağlıyorsunuz,
dinleyeceksiniz bizi. Dinleyeceksiniz…
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Cehaletine ver!
BAŞKAN - Sayın Anadol, son cümlelerinizi
alabilir miyim efendim.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Bitiriyorum.
"İti ite kırdıracaksınız"
diyerek -burası çok önemli- devletin yürürlükteki kanunları yerine, çok sonra
ortaya çıkan Susurluk'taki olayları anımsatırcasına, insanları birbirini
vurdurarak…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Anadol, son cümlelerinizi
alayım lütfen efendim.
Buyurun.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Bitiriyorum.
…gençleri birbirine vurdurarak bir an
evvel askerî darbelere gidilmesine yol açan sağ iktidarları, içişleri
bakanlarını, uygulamalarını gördük.
Yoksa, İsmet Paşanın, demokrasinin daha
esenlikli olabilmesi için, sosyal demokrasi kanadını oluşturmak için, sağsız
solsuz bir demokrasiyi sol kanatlı, sola açılan, demokratik, evrensel ölçülerde
bir ülke haline getirebilmek için söylediği bu sözün bu şekilde çarpıtılmasını,
Cumhuriyet Halk Partisi adına, İnönü'nün anısı adına saygısızlık kabul
ediyorum; şiddetle reddediyorum!
Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri bu vesileyle
ebediyete intikal etmiş…
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum) - İhtilallerden
sonra gelen sol iktidarlardır.(CHP sıralarından gürültüler)
ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Konuşma sen yahu.
İsmet Paşadan ne anlarsınız!
RECEP KORAL (İstanbul) - Sakin olun
beyler!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen… Arkadaşlar
karşılıklı konuşmayalım. Sayın milletvekilleri, lütfen efendim…
Saygıdeğer arkadaşlarım, bu vesileyle,
ebediyete intikal etmiş Türk siyasî hayatının önemli iki şahsiyetini, rahmetli
İsmet İnönü'yü ve rahmetli Faruk Sükan'ı anmış olduk. İkisine de Allah'tan
rahmet diliyorum. Bunu tatlı bir konuşma olarak belirtiyorum. (CHP sıralarından
gürültüler)
AHMET IŞIK (Konya) - Atatürk'e de, Sayın
Başkan.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - İkisini yan yana
getirme!
BAŞKAN - Önümüzdeki günlerde de zaten
Rahmetli İnönü'nün ölüm yıldönümü.
III.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
1.- 2006
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Genel ve Katma
Bütçeli Daireler ve İdareler Kesinhesap
Kanunu Tasarıları (1/1119; 1/1084, 3/907; 1/1085, 3/908) (S.Sayısı: 1028, 1029,
1030) (Devam)
A)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)
1.- Millî
Savunma Bakanlığı 2006 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2.- Millî
Savunma Bakanlığı 2004 Malî Yılı
Kesinhesabı
B) SAVUNMA
SANAYİİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1.- Savunma
Sanayii Müsteşarlığı 2006 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
C)
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1.-
İçişleri Bakanlığı 2006 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2.-
İçişleri Bakanlığı 2004 Malî Yılı
Kesinhesabı
D)
EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1.- Emniyet
Genel Müdürlüğü 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Emniyet
Genel Müdürlüğü 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
E) JANDARMA
GENEL KOMUTANLIĞI (Devam)
1.-
Jandarma Genel Komutanlığı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.-
Jandarma Genel Komutanlığı 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
F) SAHİL
GÜVENLİK KOMUTANLIĞI (Devam)
1.- Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
G) TÜRKİYE
VE ORTA DOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ (Devam)
1.- Türkiye
ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
BAŞKAN - Şimdi, hükümet adına konuşmalara
geçiyoruz.
Hükümet adına ilk konuşma, Millî Savunma
Bakanı Sayın Vecdi Gönül'e aittir.
Sayın Bakanım, süreleri beraber kullanacaksınız.
20 dakikalık süreyi Millî Savunma
Bakanımız kullanacaklardır.
Buyurun efendim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL
(Kocaeli) - Sayın Başkan, Meclisin değerli üyeleri; Millî Savunma Bakanlığının
2006 bütçesiyle ilgili açıklamalarıma geçmeden evvel, hepinizi en derin
saygılarımla selamlıyorum.
Bu müzakereler sırasında, konuşmalarını
özellikle Bakanlığımız bütçesine tahsis eden değerli milletvekillerimiz Sayın
Şükrü Elekdağ'a, Sayın Hakkı Ülkü'ye, Sayın Yüksel Çavuşoğlu'na, Sayın Dursun
Akdemir'e ve Sayın Süleyman Sarıbaş'a özellikle teşekkür ediyorum.
20 nci Yüzyılın sonlarında Sovyetler
Birliğinin dağılması, Berlin Duvarının yıkılması ve sonrasında soğuksavaş
döneminin sona ermesi, 21 inci Yüzyılın hemen başında 11 Eylül 2001 tarihinde
Amerika Birleşik Devletlerinde yaşanan terör eylemleri uluslararası ilişkilerin
seyrini değiştirmiş, gerek küresel gerekse bölgesel güvenlik ortamının
şekillenmesinde yeni etkiler ortaya çıkarmıştır.
Bu gelişmeler, uluslararası ilişkiler,
ittifaklar, stratejik düşünceler, tehdit ve buna bağlı güvenlik algılamalarında
büyük oranda değişime yol açmış, küresel ve bölgesel güvenlik ortamı yeniden
şekillenmeye başlamıştır. Günümüz güvenlik ortamının en önemli tehdit algılamalarından
birini, son derece organize bir yapıya sahip terörist örgütler oluşturmaktadır.
Terör örgütleri, gelişen ve ulaşılması daha kolay bir hale gelen teknolojiler
sayesinde, herhangi bir zamanda, dünyanın herhangi bir yerinde ortaya çıkarak
saldırıda bulunabilme imkân ve kabiliyetine ulaşmışlardır. Bu bağlamda
gerçekleştirilen terör eylemleri, geçmiş dönemlere kıyasla çok yönlü, belirsiz
ve en önemlisi asimetrik tehditleri dünya gündemine taşımıştır.
İki kutuplu dünya düzeninin yıkılmasından
sonra, Balkanlar, Kafkasya, Ortaasya ve Ortadoğu bölgelerinde ortaya çıkan
otorite eksikliği, küresel belirsizliği artırmış, bu bölgelerde jeopolitik
boşluk alanlarının oluşmasına neden olmuştur ve Türkiye'yi kanat ülkesi
konumundan cephe ülkesi konumuna getirmiştir. Bugün, Türkiye, jeopolitik
konumunun bütün özellikleriyle, dünya hâkimiyetini esas alan ve güç
mücadelesine yön veren jeopolitik kuramların odak noktasındadır.
Türk Silahlı Kuvvetleri, uluslararası
barış ve istikrarın korunması ve terörizmle mücadele maksadıyla Afganistan,
Bosna-Hersek, Kosova, Makedonya, El-Halil, Sudan ve Gürcistan'ın yanı sıra,
Akdeniz ve Karadeniz'de profesyonel ve eğitimli personeliyle görev yapmakta ve
buralarda bayrağımızı dalgalandırmaktadır.
Bu kapsamda, Afganistan'da barışın,
güvenliğin ve istikrarın sağlanmasına yardımcı olmak amacıyla başlatılan
Uluslararası Güvenlik Yardım Kuvveti Harekâtının liderliğini Haziran 2002-Şubat
2003 ve Şubat-Ağustos 2005 dönemlerinde başarıyla üstlenmiş ve tamamlamıştır.
Ağustos 2005'te, Uluslararası Güvenlik Yardım Kuvveti sorumluluğunu İtalya'ya
devreden Türkiye, Afganistan'da güvenlik ve istikrarın sağlanmasına katkıda
bulunmaya devam etmektedir. Halihazırda, Afganistan'da görev yapan toplam Türk
personelinin sayısı 257'dir.
Türkiye, Avrupa'nın savunma ve
güvenliğiyle doğrudan veya dolaylı olarak ilgili tüm çokuluslu operasyonlarda
fiilen ve etkin olarak yer almaktadır. Bu kapsamda, Avrupa Birliğinin 2 Aralık
2004 tarihinde Bosna-Hersek'te NATO
imkân ve yeteneklerini kullanarak
(Berlin +) başlattığı EUFOR-ALTHEA Harekâtına, Türkiye, entegre polis
birimi de dahil olmak üzere, yaklaşık 400 personelle iştirak etmektedir.
Türkiye, NATO'nun Kosova'da icra ettiği
KFOR Harekâtına yaklaşık 380 personelle katılmaktadır.
Türkiye, Avrupa Güvenlik ve Savunma
Politikasına verdiği destek kapsamında, Avrupa Birliği tarafından
geliştirilmekte olan Muharebe Grupları Konseptini memnuniyetle karşılamıştır.
Romanya'nın yanı sıra, ülkemizin de katılımına açılan, İtalya'nın çerçeve ülke
olacağı 2010 yılının ikinci yarısı için deklare edilen Kara Muharebe Grubuna
yapabileceğimiz katkılar belirtilerek, İtalya'yla müşterek bir harekâta
girişilmiştir. Demek oluyor ki sayın milletvekilleri, Türk Silahlı Kuvvetleri,
Türkiye, Avrupa Birliğine daha dahil olmadan, müzakere aşamasında, Avrupa
Birliği silahlı harekâtlarının, barış harekâtlarının içerisinde önemli roller
almaktadır.
Bunun yanında, NATO, Birleşmiş Milletler
ve AB bünyesindeki girişimlerin, bölgesel girişim ve işbirliğine de büyük önem
atfetmekteyiz. Bunun en iyi göstergesi, ülkemizin de içinde yer aldığı,
çoğunluğu Balkan ülkeleri silahlı kuvvetlerinden oluşan, Güneydoğu Avrupa
Çokuluslu Barış Gücünün teşkili olmuştur. Bu gücün oluşumunda liderlik yapan
Türkiye, önemli oranda katkı sağlamıştır. Bu gücün barışı destekleme
harekâtında görev alması kapsamında yapılan çalışmalar neticesinde,
Şubat-Ağustos 2006 döneminde, Afganistan'da, Kâbil Çokuluslu Tugay Komutanlığı
Karargâhını teslim alacaktır. Afganistan'daki hizmetlerimiz bununla da
bitmemektedir; ağustos ayından itibaren, Fransa'yla birlikte, Kâbil'in bölgesel
güvenliğini de Türkiye sağlayacaktır.
Türkiye'nin inisiyatifiyle Karadeniz'de
başlatılan, Bulgaristan, Gürcistan, Romanya, Rusya Federasyonu ve Ukrayna
ülkelerinin deniz kuvvetlerinden oluşan, Karadeniz'deki güvenliği artırıcı
yöndeki Karadeniz işbirliği görevi ile NATO'nun uluslararası terörizmle
mücadeledeki kararlılığının vurgulanması ve Akdeniz'de müttefiklere ait
gemilerin güvenliğinin sağlanması amacıyla Akdeniz'de icra ettiği ACTIVE
ENDEAVOUR Harekâtı halen devam etmektedir.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin içerisinde
bulunduğumuz dönemin savunma ihtiyacına cevap verebilecek bir yapı içerisinde
olması, bu stratejik kavramlar gerekçesiyle zorunlu olmaktadır. Bu nedenle,
Türk Silahlı Kuvvetlerinin, imkân ve kabiliyetleri nitelik bakımından daha
geliştirilmiş, daha az mevcutlu, yüksek teknolojiye sahip, ateş gücü üstün ve
manevra kabiliyeti yüksek bir güce kavuşması ve gücünün devamlılığının
sağlanması maksadıyla, silahlı kuvvetlerimizin modern sistemlerle ve ekipmanla
teçhizi ve ülkemizde savunma sanayiinin geliştirilmesi yönünde Bakanlığımız
büyük çaba sarf etmektedir.
Bilim ve teknoloji devriminin sınır
tanımaz ilerleyişiyle birlikte, sanayi ötesi dönemin ve bu paralelde büyük
ölçekteki ekonomik ve bölgesel krizlerin yaşanmakta olduğu günümüz dünyasında
bu dönemin getirdiği dışa bağlılığın asgarî düzeye indirilmesi için yapısal ve
millî ekonomiyi daha önplana alan, dönüşümü zorunlu kılan gelişmeler devam
etmektedir.
Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli
üyeleri; Türk Silahlı Kuvvetlerinin yurt savunmasındaki etkinliği ve bölgedeki
caydırıcılığının artırılması için yürütülen geniş kapsamlı modernizasyon
çalışmaları savunma sanayimize yapılan yatırımlarla desteklenecek ve kısa
vadede millî ihtiyaçları karşılama oranının bugünkü yüzde 25'ler seviyesinden
yüzde 50'ler seviyesine çıkarılması sağlanacaktır. Böylelikle, savunma
harcamalarımızın ciddî boyutta millî ekonomiye ve sanayi altyapımıza katkı
olarak dönmesi hedeflenmektedir. Bu kapsamda, 2006-2008 yılları arasında
Savunma Sanayii Müsteşarlığı ile Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı
şirketleri ve Bakanlık içerisindeki ar-ge teşkilleri vasıtasıyla
gerçekleştirilen bazı önemli projelerin geliştirilmesine, yeni projelerin
hayata geçirilmesine hız verilecektir.
Bazı önemli projelerin isimlerini saymama
müsaade ederseniz, bunlar: Millî İmkânlarla Modern Tank Üretimi, Taarruz ve
Taktik Keşif Helikopteri, F-4E/Fantom modernizasyonu, F-5 modernizasyonu, F-35
Taarruz Uçağı Projesi, İnsansız Hava Aracı Projesi, Helikopter Elektronik Harp
Sistemi Projesi, Stinger Projesi, Kaideye Monteli Stinger Projesi, M-60 Tank
Modernizasyonu Projesi, Leopard-1 Tanklarının İyileştirilmesi Projesi, MİLGEM
Projesi, Deniz Karakol/Gözetleme Uçağı (MELTEM) Projesi, F-16 Modernizasyon
Projesi, Geleceğin Büyük Uçağı A-400 M Projesi, Temel Eğitim Uçağı Projesi,
Simülatör Projesi, Denizaltı İnşa Projesi, Kılıç Sınıfı Hücumbot İnşa Projesi,
Aviso Sınıfı Karakol Gemisi Tedariki Projesi olarak özetlenebilir.
Türkiye'nin, bölgede bir barış ve istikrar
ülkesi konumunda olmasıyla Balkanlar, Kafkasya ve Ortadoğu üçgeninde askerî
manada bölgesel güç olduğunu hissettirmesinin, ciddî ekonomik açılımların
sağlanmasında da önemli katkıları olacağı değerlendirilmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2006 yılı bütçe teklifimiz, azamî tasarruf ve kaynakların etkin kullanımı
ilkeleri temel alınarak hazırlanmıştır. Tahsis edeceğiniz her kuruşun azamî
titizlikle harcanacağından şüphe etmemenizi istirham ediyorum. Nitekim, daha
önce Türkiye Büyük Millet Meclisinin Bakanlığımıza verdiği, vermeyi uygun
gördüğü tahsisatın harcanış şekli, bunun en güzel göstergesidir. Bakanlığımız,
üç yılda 24 241 ihale yapmıştır. Bunlardan yalnız 106'sına itiraz edilmiştir ve
Kamu İhale Kurumu tarafından incelenen bu 106 ihaleden yalnızca 15'i yeniden
ihale yapılmak üzere Bakanlığımıza gönderilmiştir. Demek ki, 24 241 ihalede
hata payı ancak 15'tir; bu da, Bakanlığımızdaki üç yıllık ihale toplamının
yüzde 99,93 seviyesinde başarılı olduğunu ve dikkatli harcama yapıldığını
göstermektedir.
Sözlerimi tamamlamadan evvel,
konuşmalarını yapan sayın milletvekillerimizin, biraz evvel teşekkür ettiğim
sayın milletvekillerimizin temas ettiği birkaç konuya ben de değinmek
istiyorum. Bunlardan Sayın Şükrü Elekdağ'ın değindiği konuların çoğu,
kanaatimce, Dışişleri Bakanlığı bütçesi sırasında görüşülmesi gereken
konulardır. Bunlardan, Genelkurmay Başkanlığının yaptığı toplantı, bahsettiği
toplantı, periyodik askerî politik değerlendirme toplantısıdır; yoksa, askerî
ataşelerle toplanılarak, PKK konusu özel bir gündemle görüşülmüş değildir.
Diğer taraftan, Sayın Dursun Akdemir'in
"Sayın Başbakan bedelliye söz verdi" şeklindeki -eğer yanlış
anlamadıysam- ifadesi, gerçeklerle uyuşmamaktadır. Sayın Başbakanın bedelliyle
ilgili sözleri, Avustralya'da sarf edilmiştir. Avustralya'da yaşayan
insanlarımızın, vatandaşlarımızın bedelli askerlik problemi yoktur; onların
böyle bir konuyu gündeme getirmesi söz konusu değildir ki, Sayın Başbakanımız
da, o sırada bedelliye söz vermiş olsun.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Ama kendisi öyle
dedi Sayın Bakan.
KEMAL SAĞ (Adana) - Normal efendim.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL
(Devamla) - Avustralya'da yaşayan sayın vatandaşlarımızın derdi, dövizli
askerliktir.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Orada söyledi.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL
(Devamla) - Dövizli askerlikle ilgili talepleri bizim Bakanlığımıza da intikal
etmiştir. Dövizli askerlikte, eğitim süresi 1 aydı. Bu 1 ayın düşürülmesini
istediler ve sizler, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Yüce Meclisimiz uygun gördü
ve bunu 21 güne düşürdük; ki, Avustralya'da gidiş-geliş çok uzun sürdüğü için,
izinleri yetsin ve bunu yapabilsinler diye. Ancak, Avustralya'da ve başka
ülkelerdeki bazı vatandaşlarımızın, hepsi değil, bu askerlik eğitiminin
tamamının kaldırılmasıyla ilgili talepleri var; çünkü, geliş-gidiş çok zor
oluyor "bu kadar çok kısa zamanda verilecek eğitimi, bize, gelsinler
burada versinler veya başka bir şekil olsun; ama, biz, Türkiye'ye eğitim için
gelmeyelim, paramızı yatıralım ve böylece vatandaşlıktan ayrılmamış
olalım" diyorlar. Bunların hepsinin, vatandaşlıktan ayrılma imkânları var
aslında, o parayı yatırma mükellefiyetinden de kurtulurlar, eğer vatandaşlıktan
ayrılırlarsa. Sayın Başbakanın "Millî Savunma Bakanı ile ve Genelkurmay
Başkanıyla bu konuyu görüşeceğim" dediği husus, bu eğitim süresinin
tamamen kaldırılması keyfiyetidir; bunu, açıklamakta fayda görüyorum.
Diğer taraftan, Sayın Süleyman Sarıbaş
"tüfeği bile dışarıdan alıyoruz" dediler; hamdolsun, o günleri geçtik.
Bugün, Kara Kuvvetlerimizin ihtiyacının tamamı, hemen hemen tamamı, Türkiye'nin
içerisinden karşılanmaktadır, (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar) Buna, tüfek dahildir, buna namlusu dahil olarak…
AHMET IŞIK (Konya) - Top da dahil.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL
(Devamla) - …top da ihtiva edilmektedir. Düşünün ki, 105'lik ve 155'lik
namluları yapan ülke çok azdır; Türkiye bunu yapabilmektedir. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Ayrıca, Türkiye'nin yaptığı ve sanayi
fuarında sergilediğimiz Fırtına ve Panter obüsleri, kendi sınıfında dünyadaki
en iyi obüslerdir.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Bakan,
İran 1 500 kilometrelik top yapıyor, füze yapıyor, siz daha tüfekten
bahsediyorsunuz!..
BAŞKAN - Sayın Sarıbaş…
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) - Tüfeği sordunuz,
tüfeğe de cevap veriyor Sayın Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL
(Devamla) - İran füze yapıyor, biz de füzemizi yapıyoruz.
BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen Sayın
Bakanımızı dikkatle dinleyelim.
CAVİT TORUN (Diyarbakır) - "Biz de
yapıyoruz" dedi, duydun mu?!
BAŞKAN - Sayın Torun… Sayın Torun… Lütfen…
Buyurun Sayın Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL
(Devamla) - Türkiye'de füze de yapılmaktadır; ama, menzilinden bahsetmeyeyim.
Şunu söyleyeyim size: Şu anda F-16'ların elektronik sistemleri bile Türkiye'de
yapılabilmektedir.
Bir başka belki iftihar edeceğiniz husus:
ASELSAN kurulurken dışarıdan, Hollanda'dan teknoloji alarak kuruldu. Bu sene,
ASELSAN, stinger füzelerini Hollanda'ya satabildi. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Siz olmasaydınız da
satarlardı Sayın Bakan!
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL
(Devamla) - Bu stinger füzeleri, Afganistan'da Rusya'nın yenilmesine büyük
ölçüde hissedar olan füzelerdir. Türk işçisi, mühendisi bunu yapabilmektedir,
ASELSAN yapmaktadır, Makine ve Kimya
yapmaktadır, Roketsan yapmaktadır, HAVELSAN yapmaktadır… Düşünün ki, HAVELSAN,
bugün, Kore'ye simülatör yapıyor ve satıyor; yani, geldiğimiz nokta, eskiye kıyasla
iftihar edilecek bir noktadır; bunu da sizlerle paylaşmak istiyorum.
Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli
üyeleri; savunma alanındaki ihtiyaçlarımızı büyük fedakârlıklara katlanarak
karşılayan ve askerine Mehmetçik ismini vererek, askerliği kendisiyle
özdeşleştiren Büyük Türk Milletinin temsilcileri olan sizleri, huzurlarınıza
getirilen Bakanlık bütçemizin aynen kabulünü takdirlerinize arz ederek,
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, hükümet adına
ikinci konuşma İçişleri Bakanı Sayın Abdülkadir Aksu'ya aittir.
Sayın Bakan buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Sayın Bakandan arta kalan süreyi de
sürenize ilave ettim.
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; İçişleri Bakanlığı ve bağlı
kuruluşlarının 2006 yılı bütçe tasarıları hakkında bilgi sunmak ve bu fırsattan
yararlanarak, Bakanlığımda yürütmekte olduğumuz çalışmalardan birazcık olsun
sizlere bahsetmek ve burada konuşan çok değerli arkadaşlarımın da temas ettiği
meselelere değinmek için huzurlarınızdayım; bu vesileyle, Yüce Meclisimizin siz
değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum. Burada konuşmalarıyla bize yön veren
konuşmacı arkadaşlarıma, siyasî parti gruplarımıza mensup arkadaşlarıma da,
huzurlarınızda, ayrıca çok teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; burada, Bakanlığım bütçesiyle ilgili bir konuşma yapmak için
çıkan değerli bir arkadaşımız, Sayın Başbakanımızın İzmir'de yapmış olduğu bir
konuşmaya temas ettiler; ama, ben öyle zannediyorum ki, Başbakanlıktan bugün
yapılan bu konudaki açıklamayı arkadaşımız görmüş olsaydı, belki, o konuşmayı
yapmış olmayacaktı.
Müsaade ederseniz, ben, Başbakanlıktan
yapılan bu açıklamayı da burada okumak istiyorum; bugün, yani, 20.12.2005:
"Başbakanlık Sözcüsü Akif Beki 'Sayın Başbakan 'Gavur İzmir' ifadesini ne
kullanmış ne de ima etmiştir' dedi. Beki, yaptığı yazılı açıklamada, Sayın
Erdoğan'ın 18 Aralık Pazar günü, AK Parti İzmir İl teşkilatının yemekli
toplantısında yaptığı bazı değerlendirmelerin farklı anlamlara çekildiğini
bildirdi. Beki şunları kaydetti: 'Sayın Başbakan, hiç kullanmadığı ifadelerin
kendisi tarafından söylenmiş gibi gösterilerek tartışma konusu yapılmasını
siyasî bir acziyet olarak değerlendirmektedir. Bu durumu, siyasetin içine
çekildiği tartışma düzeyi açısından da üzüntüyle karşılamaktadır.
Sayın Başbakan, toplantıyı izleyen
kameraların ve basın mensuplarının kayıt cihazlarının da tespit ettiği gibi
'Gâvur İzmir' ifadesini ne kullanmış ne de ima etmiştir. Sadece siyasî
hedeflerini işaret ederken İzmir İliyle ilgili 'o, zaman zaman bazı ifadeler
vardır ya, bu ifadelerin olmadığı görülecektir...'"
ORHAN ERASLAN (Niğde) - O ne?!
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla)
- Söyleyeceğim.
"'... Çünkü, İzmir'in aslı bu
değildir, o yakıştırmalar değildir; inşallah, bu yakıştırmaları da ilk seçimde
silip atacaktır üzerinden' demiştir."
KÂZIM TÜRKMEN (Ordu) - Neymiş o?!
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla)
- Sayın Başbakanın, bu sözleriyle, İzmir için kullanılan 'solun kalesi' gibi
bazı siyasî nitelendirmeleri kastettiği açıktır. (CHP sıralarından gülüşmeler)
Sayın Başbakanın sözleri dinleyiciler
tarafından da böyle anlaşılmıştır." (AK Parti sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, gerek 58 inci
Hükümet Programında, gerekse 59 uncu Hükümet Programında öngörülen perspektif
ile acil eylem planında ortaya konulan öncelikler arasında yer alan ve İçişleri
Bakanlığının görev ve hizmet alanı içerisine giren konularda, Kasım 2002
tarihinden bugüne kadar önemli adımlar atılarak, acil eylem planında öngörülen
süreler içerisinde bu çalışmalar tamamlanmıştır.
Çağdaş, katılımcı, demokrasi anlayışına
uygun bir ciddiyetle yürütülen bu çalışmalar, bir yandan ülkemizin Avrupa
Birliği üyeliği sürecinde gerekli değişim ve dönüşümleri sağlarken, öte yandan
da vatandaşlarımızın günlük hayatına olumlu yansımaları olmaktadır.
Bu süreç içerisinde -burada da konuşmacı
arkadaşlar temas ettiler- özellikle demokratikleşme ve insan hakları alanında
vatandaşlarımızın mevcut durumunu iyileştirmeye yönelik düzenlemeler ile sivil
toplum örgütlerinin güçlendirilmesi, faaliyet alanlarının genişletilmesi,
düşünce ve ifade özgürlüğü ile toplanma ve gösteri yürüyüşü yapma özgürlüğünün
geliştirilmesi gibi temel hak ve özgürlüklerle ilgili kapsamlı düzenlemeler
yapılmıştır.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Toplanma değil,
toplantı…
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla)
- Bu anlayış çerçevesinde kurduğumuz Jandarma İnsan Hakları İhlallerini
İnceleme ve Değerlendirme Merkezî ve Emniyet İnsan Hakları Şube Müdürlüğü
çalışmalarına devam ederken, diğer yandan da, Bakanlığın Teftiş Kurulu
bünyesinde kurduğumuz İnsan Hakları İhlalleri İddialarını İnceleme Bürosu
içinde faaliyete geçirilen insan hakları ihlalleri iddialarını inceleme
sitesine on-line başvuru yapılabilmesi için altyapı da hazır hale getirilmiş ve
kullanılmaktadır.
Ayrıca, kararlılıkla arkasında durduğumuz
"işkence ve kötü muameleye sıfır tolerans" sloganı, yalnızca
ülkemizdeki sivil toplum kuruluşları ve güvenlik birimlerince değil, aynı
zamanda uluslararası insan hakları örgütleri ve Batı kamuoyunca da
benimsenmiştir. Eğitim, denetim ve siyasal kararlılık sonucunda, başta Avrupa
İşkenceyi Önleme Komitesi ve Avrupa Birliği Komisyonu olmak üzere, pek çok Batılı kuruluş, Türkiye'de sistematik
işkencenin bulunmadığını dünya kamuoyuna açıklamışlardır.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; biz, devlet-vatandaş ilişkilerini sadece güvenlik alanıyla
sınırlı görmüyoruz. Oluşturmaya çalıştığımız yeni yaklaşımla, kamu hizmetinin
odağında vatandaşı görüyoruz. 59 uncu Hükümet Programında öngörülen temel
yaklaşımlar ile acil eylem planında yer alan yerel tercihler konusunda da ciddî
mesafeler katedilmiştir. Yıllardır sözü edilip de, bir türlü
gerçekleştirilemeyen, yerel yönetimler reformu kapsamında, Büyükşehir Belediye
Kanunu, Belediye Kanunu, İl Özel İdaresi Kanunu ve Mahallî İdare Birlikleri
Kanunları yasalaştırılıp, uygulamaya konulmuştur.
Hemen bunu takiben, belediye ve il özel
idare gelirler yasası da hazırlanmış, Bakanlar Kuruluna sunulmuştur. İnşallah,
önümüzdeki günlerde buraya getirip, hep birlikte, bu yasayı da ve daha sonra
da, en küçük mahallî idaremiz olan köy yasasını da huzurlarınıza getireceğiz.
Bu yeni düzenlemelerle, yerel yönetimlerin
daha demokratik, şeffaf, katılımcı ve etkin hizmet sunan kuruluşlar olması ve
demokrasinin tabanda yayılması hedeflenmiştir.
Böylece, bir taraftan yetkinin vatandaşa
en yakın noktada kullanılması anlamına gelen yerelleşmeyi sağlarken, diğer
taraftan da, kamu hizmet alanlarında çağdaş teknolojilerden de azamî
yararlanmaya çalışıyoruz.
Bu denli önemli yetki ve kaynak verilen
belediyelerin, performanslarının ölçülmesi de, bu sebeple öne çıkmaktadır. Bu
ihtiyacı gidermek amacıyla başlatılan, Belediyelerde Performans Ölçümü Projesi,
kısaca, biz, BEPER diyoruz, bu çok önemli bir bilişim projesiyle de, belediye
hizmetlerinin verimliliği ve belediyelerin performansı ölçülür hale de
getirilmiş olacaktır.
Değerli arkadaşlar, çağdaş bir yönetim
altyapısının bir gereği de, teknolojiden azamî derecede yararlanmaktır. Bu
bakımdan, ülkemizin en önemli e-dönüşüm projelerini, birer birer
gerçekleştirmeye gayret ediyoruz.
İzninizle Bakanlığımız açısından son
derece önemli gördüğümüz, teknolojiyi yakalama adına yürüttüğümüz çalışmaları
da burada sizlerle paylaşmak istiyorum. Çünkü, bu projeler, aynı zamanda
emniyet, asayiş ve terörle mücadelede de istifade etmekte olduğumuz önemli
projelerdir. Bunlardan birisi -ki, bunu hep duyarsınız, duydunuz- Bakanlığım
tarafından yıllardan beri başlatılmış; ancak, bizim zamanımızda yürürlüğe
konulan MERNİS veri tabanı, MERNİS Projesi. Elbette ki bu MERNİS veri tabanı,
ülkemizin e-dönüşüm ve e-devlet dönüşümünün tam Merkezînde bulunan bir
projedir. Bu bağlamda, öncelikle Bakanlığımızın MERNİS'e bağlı olarak hayata
geçirdiği çok önemli bir proje de Kimlik Paylaşım Sistemi Projesidir.
Kamuoyunun çok iyi bildiği Kimlik Paylaşım Sistemi -ki, kısaca KPS diyoruz-
MERNİS veri tabanında yer alan bireylere ilişkin kimlik ve nüfus olay
bilgilerinin kamu kurum ve kuruluşlarıyla, kamu hizmeti veren kurumlara
elektronik ortamda güncel olarak online aktarılmasını sağlamak amacıyla
geliştirilmiş geniş kapsamlı bir bilişim projesidir. Bu projeyi 23.2.2005
tarihinde -burada geçenlerde yapıldı- devlet töreniyle uygulamaya soktuk. Sistem
7 gün 24 saat kesintisiz hizmet vermektedir.
Kimlik Paylaşım Sistemi Projesinden 7
Aralık 2005 tarihi itibariyle kamu kurum ve kuruluşlarından 27 kurum aktif
olarak yararlanmaktadır. Bu projeyle, kurum ve kuruluşlar, işlemlerinin çok
kısa sürede ve sağlıklı olarak yürütülmesini sağlamaktadır.
Yine, 1 Aralık 2005 tarihinde, 2005 Türk
Sanayici ve İşadamları Derneği ile Türkiye Bilişim Vakfı e-Türkiye ödülleri
yarışmasında Kamudan Kamuya e-Hizmet Büyük Ödülü, Kimlik Paylaşım Sistemi
Projesiyle, bizim Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğüne verilmiştir. Bu
tören de, geçtiğimiz hafta Ankara'da yapıldı.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; bireysel hakların önplana çıktığı günümüz hukuk sisteminde
gözaltı sürelerinin kısalması, sorgulama ve araştırmada insan haklarının azamî
derecede korunması, mahkemelere, tanık ifadelerinin yanında, maddî delillerin
de sıhhatli bir şekilde sunulması zorunluluğu, güvenlik güçlerimizin de
çalışmalarında teknolojiden azamî derecede yararlanmasını bir zorunluluk haline
getirmiştir.
Bilgiye süratli ve zamanında ulaşılmasını
sağlayarak, koordinasyonu hızlandıran emniyet ve asayiş hizmetlerinin aksaksız
ve süratli bir şekilde yapılmasını sağlayarak, insan haklarına saygılı bir
şekilde yapılanmasını sağlayan, devlet yapısını destekleyen Jandarma Entegre
Muhabere ve Bilgi Sistemiyle -ki, kısaca JEMUS Projesiyle- Jandarma Genel
Komutanlığımız, çağın teknolojik seviyesini yakalamayı hedeflemiştir.
Yine, Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde,
tüm polis teşkilatına bilgi işlem hizmeti verilmesi amacıyla kurulan ve bilgi
sistemlerinin tamamını kapsayan, kısa adı POLNET olan Polis Bilgi Ağı Projesi,
bünyesinde 38 farklı projeyi barındırmaktadır ve bu proje de, 2003 yılında
e-Türkiye Büyük Ödülüne layık görülmüştür. Bu, bir şemsiye projesidir. Bu proje
içerisinde, pasaport ve sürücü belgesi işlemleri, motorlu araç trafik tescil
işlemleri, çalıntı oto, sürücü ceza puanı ve araç kaza bilgileri sorgulama
hizmetleri internet üzerinden yapılmaktadır.
Yine, bu konuda çok önemli bir proje de,
güvenlik sektörüne ilişkin olarak yeni hizmete açtığımız, İstanbul'da, yine, 17
Haziran 2005 tarihinde Sayın Başbakanımızın iştirakiyle açtığımız MOBESE
Projesidir; buna Mobil Elektronik Sistem Entegrasyon Projesi diyoruz. Bu
projeyle, İstanbul'da, İstanbul dışında diğer il ve ilçelerde de bu projeyi
yaygınlaştırmak için çalışmalarımızı başlattık. Yine, bu MOBESE İstanbul
Projesi, geçtiğimiz gün, Ankara'da düzenlenen, 1 Aralık 2005 tarihinde yapılan
2005 Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği ile Türkiye Bilişim Vakfı
e-Türkiye Ödülleri Yarışmasında, e-devlet kategorisinde, birinciliğe layık
görülmüştür.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Avrupa Birliği uyum çalışmaları çerçevesinde İçişleri Bakanlığı
olarak, âdeta, devrim niteliğinde olan önemli projeleri bir bir hayata
geçiriyoruz. Yürüttüğümüz bu önemli projelerden biri de, 112 Acil Yardım Çağrı
Projesidir. Bu projeyle, polis, jandarma, ambulans, itfaiye ve benzeri
kuruluşlara yönelik yardım çağrılarını tek bir numara altında toplamayı
hedefliyoruz. Bu hedef doğrultusunda öncelikli olarak pilot il seçilen Antalya
İlinde yürütülen ve 2006 yılı sonunda tamamlanması planlanan çalışmaların
sonuçlarına göre, 112 Acil Yardım Çağrı Projesi, tüm Türkiye'ye
yaygınlaştırılacaktır.
Değerli arkadaşlarım, müsaadenizle,
burada, yine, Bakanlığım tarafından yürütülen ve Maliye Bakanlığıyla, aslında,
koordine içinde yürüttüğümüz bir önemli proje olan KÖYDES Projesinden bahsetmek
istiyorum. Bu proje, gerçekten, hem Sayın Başbakanımızın vizyonu hem Türkiye
sevgisinin güzel bir örneğidir. "2007 yılı sonuna kadar, Türkiye'de,
ülkemizde, sağlıklı yolu ve içmesuyu olmayan köyümüz kalmayacaktır" diye
yola çıktık ve mayıs ayında başlattığımız bu projeyle, bakın, bugüne kadar -ki,
2007 yılı içerisinde, bu proje için çok daha iyi imkânlar, 2 katrilyona yakın
ödenek 2006 yılı bütçesi içerisinde yer almaktadır- bu kısa dönemde, bütçede
olmamasına rağmen, Maliye Bakanlığımızın gayretiyle bulunan ödeneklerle, köy
yollarında 1 172 iş bitirildi, köy yolu yapıldı kısa bir dönem içerisinde; 85
iş, yol bitmek üzere, 546 köy yolu inşaatı da devam ediyor. İçmesuyunda, 869 iş
bitirildi, 177 iş bitmek üzere, 354 iş de devam ediyor.
Şimdi, biraz önce konuşan Değerli
Milletvekilimiz Süleyman Sarıbaş, "Malatya'ya hiçbir şey verilmedi"
denildi, "belediyelere ne yaptınız" denildi. Bakın değerli
arkadaşlarım, iktidar olur olmaz, Sayın Başbakanımızın talimatıyla, İller
Bankasına borcu olan belediyeler -ki borcu olmayan belediye yok, hepsi
gırtlağına kadar borçta- ve bu tarihe kadar, Sayın Başbakanımızın emir verdiği
bu tarihe kadar, neredeyse, belediyelerin İller Bankasından alacakları payların
yüzde 100'ü borçlarına karşılık kesiliyordu; ama, Sayın Başbakan emir verdi;
yüzde 40'tan fazla kesinti yapılmayacak, yüzde 60 kendilerine verilecek. Hiçbir
parti ayırımı yapılmadan, bu kesinti, bu uygulama, o günden beri devam
etmektedir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Yine, değerli arkadaşlarım, bakın, benim
Bakanlığımın da mahallî idarelerle ilgili bir fonu var; arkadaşlarım bilirler,
burada, iktidar-muhalefet bütün milletvekili arkadaşlarım bilirler. Mümkün
olduğunca, bu küçük belediyelerin ihtiyacını karşılama gayreti içerisinde
olduk. 2004 yılında Belediye Fonundan yardım ettiğimiz belediye sayısı 1 019
belediye, 4 trilyon 785 milyar . En fazla 5 milyar veriyorduk -3 veya 4
milyarla- küçük projelere ve küçük belediyelere yardımdır; ama, bazı projeler;
örneğin, hizmet binası, duvar, ihata duvarı, bunlara vermedik. Acil, ihtiyacı
olan, gerçekten o parayla yapıp bitirebileceği projelere verdik ve 2004 yılı
içerisinde, 1 019 belediyeye benim Bakanlığımdan 4 trilyon 785 milyar Türk
Lirası ve 81 il özel idaresine de 5 trilyon 220 milyar Türk Lirası verilmişti.
Şimdi, gelelim belediyeye. Yine değerli
arkadaşım burada dedi ki: "Hiçbir belediyemize para verilmedi."
İnsaf, insaf!.. Bakın, 16 belediyenize -Malatya'nın- 71 milyar Türk Lirası
gönderilmiş, Özel İdarenize de 75 milyar gönderilmiş.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Para mı,
Sayın Bakan?!
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - İhya etmişsiniz!..
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla)
- Bu tam… Şimdi, gelelim, KÖYDES…
HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Mazot yardımı nereye
yapıldı?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla)
- Nasıl mazot?
HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Mazot yardımı,
bayağı…
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla)
- Hayır, bu dediğim belediyelere yardım.
Şimdi, bakın, KÖYDES'ten dedi ki
arkadaşımız "bir köyümüzün yolu yapılmadı" doğru mu?
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Doğru!..
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla)
- Peki, bak… Malatya'ya KÖYDES Projesi kapsamında içmesuyu için 20 proje
göndermişler, 834 milyar Türk Lirası göndermişiz.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Mazot parası
bile değil…
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla)
- Yine, Malatya'ya yol için 29 proje gönderilmiş, 1 trilyon 949 milyar; yani, 2
trilyon para göndermişiz ve bu yolların da, içmesuyunun da büyük bir kısmı
yapıldı, bitmek üzeredir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
RECEP KORAL (İstanbul) - 81 ile
gönderiyoruz, yalnız Malatya'ya değil!..
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla)
- 81 ile gönderdik de…
Değerli arkadaşlarım, ben, burada
söyledim: Bu, proje büyük bir proje; gerçekten, hükümetimizin ve Sayın
Başbakanın vizyonunu ortaya koyan bir proje, Türkiye sevdasını ortaya koyan bir
proje. Bütün illere gönderdik; ama, arkadaşım özellikle Malatya'ya bir çivi
çakılmadı dediği için, ben Malatya'yla ilgili… Bütün illeri, isteyen
arkadaşlarımıza verebiliriz.
Değerli arkadaşlarım, tabiî, bize tanınan
bu kısa süre nedeniyle, ancak bir bölümünden söz edebildiğim güvenlik
projeleriyle, Bakanlığımız, ülkenin iç güvenliğinin korunması ve toplumsal
huzurun sağlanmasıyla alakalı görev ve sorumluluğunu aksaksız yerine getirme
gayreti içindedir. Bu amaçla, polisimiz, jandarmamız ve sahil güvenlik
birimlerimiz 24 saat esasına göre hizmetlerine devam etmektedirler.
Bakanlığımız, şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da, bu misyonunu, yeni
güvenlik politikaları doğrultusunda, bilim ve teknolojideki gelişmelere uygun
olarak devam ettirecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekillerimiz;
biraz da terörle ilgili konulara değinmek istiyorum. Ülkemiz neredeyse son
otuzbeş yılını terörle mücadeleyle geçirmiştir; bu uğurda, onbinlerce insanını
kaybetmiştir, milyarlarca dolar kaynak kullanılmıştır. Ülkemizde içbarışı ve
huzuru baltalayan, ekonomimize önemli zararlar veren, uluslararası alanda gün
geçtikçe tehdidinin boyutları daha net anlaşılmaya başlayan terör olayları,
artık lokal, hatta bölgesel değil küreseldir. Önceleri, bazı devletlerin kendi
çıkarları için hoş gördükleri, hatta yönlendirip, destekledikleri terör
örgütleri, artık onların da canını yakmaya başlayan, küresel ve kitlesel
tehlike oluşturmaktadır. Artık, dünyaya kapılarını kapatarak kendi sınırları
içerisinde barış içinde yaşama imkânı da kalmamıştır. Başta terör olmak üzere,
diğer suçlarla mücadele edebilmek, uluslararası işbirliği olmaksızın çözülemez
hale gelmiştir ve bu durum, dünya ülkelerinin, gerçek anlamda, teröre karşı mücadelede kararlı ve samimî
olmalarını zorunlu kılmaktadır. Burada konuşan bir değerli arkadaşım da
belirtti; terörle mücadelede önemli olan, ülkelerin, kararlı ve samimî
olmalarıdır. Sadece "terör örgütünü, terör listesine aldım" demekle,
bu samimiyeti yerine getirmiş olmuyorlar. Bizim, hep isteğimiz budur. Biz,
Türkiye olarak, terörle mücadelenin, bütün ülkelerin ortak uğraşı alanı olması
gerektiğini, yıllarca, her uluslararası platformda ve her seviyedeki ikili
görüşmelerde anlattık. Uluslararası alanda yürüttüğümüz etkin çalışmalarla
birlikte, Hükümetimiz, demokratik yapı içerisinde, güvenlik güçlerimizin
özverili çalışmaları ve vatandaşlarımızın büyük desteğiyle, terörle mücadeleye
inanç ve kararlılıkla, bundan sonra da devam edecektir. Ülkemizin üniter
yapısı, devleti ve milletiyle bölünmez bütünlüğü ile demokratik, laik ve sosyal
hukuk devleti ilkelerine yönelik faaliyet gösteren, başta bölücü terör örgütü
olmak üzere, her türlü terör örgütüne karşı mücadelede kararlılığımız sonuna
kadar sürecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; toplumun huzur ve güveni ile ülkemizin uluslararası itibarı
açısından, terörizmle mücadeleyle birlikte, yasadışı göç ve insan ticareti,
uyuşturucu kaçakçılığı ve organize suçlarla mücadeleye de büyük önem
vermekteyiz. Coğrafî konumu itibariyle, Asya, Avrupa ve Afrika kıtaları
arasındaki ulaşım güzergâhları üzerinde bulunması, komşu ülkelerdeki savaş ve
istikrarsızlık durumunun sürekliliği, fizik yapısı gibi etkenler, Türkiye'yi,
Batılı ülkelerde yaşanan yasadışı göç deneyimlerinden farklı bir noktaya
koymaktadır. Bu alanda, güvenlik kuvvetlerimizin ısrarlı ve gayretli
çalışmaları sonucunda, bugüne kadar toplam 571 733 yasadışı göçmen
yakalanmıştır. Bunlar, ülkemiz üzerinden Avrupa'ya gitmek isteyen ve yakalanan
kişiler. Yine bu olaylarda önemli olan bir nokta, 37 değişik ülke uyruklu
toplam 6 060 göçmen kaçakçısı, yani, bu konuda organize suç örgütü kuran çete
mensubu, çete elemanı da yakalanarak, jandarmamız, polisimiz ve sahil güvenlik
birimlerimizce adlî makamlara teslim edilmişlerdir.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
güvenlik birimlerimizin çok başarılı çalışmalarıyla kaçakçıları rota
değiştirmeye zorladığı bir başka suç türü de uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele
olmuştur. Son dönemde, güvenlik birimlerimizin etkili ve kararlı mücadelesi,
uyuşturucu tacirlerini Türkiye dışında yeni yollar kullanmaya zorlamıştır. Bu
konuda güvenlik kuvvetlerimizin yaptığı başarılı çalışmalar, uluslararası
kuruluşlardan olumlu tepkiler almıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakanım, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla)
- Biraz müsaade eder misiniz Sayın Başkanım?
BAŞKAN - Buyurun.
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla)
- Bu konuda Birleşmiş Milletlerin 2005 Dünya Uyuşturucu Raporundan bir
paragrafı sizlere aktarmak istiyorum. 2005 Dünya Uyuşturucu Raporunun analiz
bölümünde, Balkan güzergâhındaki uyuşturucu yakalamalarının 2004 yılında
arttığı, bunun, öncelikle Türk makamlarının başarısının bir sonucu olduğu, 2003
yılında Türk makamlarınca gerçekleştirilen uyuşturucu yakalamalarının, dünyadaki
yakalamaların yüzde 5'ine, Avrupa'dakilerin ise yüzde 30'una tekabül ettiği,
2004'e gelindiğinde ise Türkiye'nin yakalamalarının yaklaşık yüzde 160 oranında
arttığı görüldüğü, Türkiye'nin 1987 yılından bu yana Avrupa'daki en yüksek
oranlı uyuşturucu yakalamalarını gerçekleştirdiği de belirtilmektedir.
Büyük mücadele verdiğimiz bir başka konu
da, organize suç örgütleriyle mücadeledir. Ben fazla detayına girmeyeceğim.
Bugün, şu anda, ülkemizde, geçmişte bilinen o organize suç örgütleri
liderlerinden bir tane dışarıda adam yok, hepsi içeridedir ve hepsinin hakkında
soruşturma açılmıştır. (AK Parti sıralarından alkışlar) Elbette ki, bu alanda
sağlanan başarıda, güvenlik birimlerimizin, mülkî amirlerimizin ve çok değerli
cumhuriyet savcılarımızın, hâkimlerimizin de katkıları büyüktür, başarı
onlarındır. Huzurlarınızda, emeği geçen herkese de teşekkür ediyorum.
Aslında, bilhassa sokak çocukları, kapkaç,
gasp gibi konular da, Hükümet olarak öncelik verdiğimiz, önem verdiğimiz ve
üzerinde durduğumuz bir konudur. Yine, geçtiğimiz yıl Sayın Başbakanımızın
emriyle, 5 bakandan oluşan bir komite oluşturuldu. Bir taraftan sokak
çocuklarının suç işlemelerinin önlenmesi, öbür taraftan sokak çocuklarının
bakımı, rehabilitasyonu, topluma kazandırılmalarıyla ilgili aile, çocuk ve
Çocuk Esirgemeden sorumlu Devlet Bakanımızın koordinesinde, Adalet, Eğitim,
Sağlık ve benden oluşan beşli bir komite oluşturuldu. Biz, bir araya geliyoruz,
toplantılar yapıyoruz; kısa vadeli, orta vadeli ve uzun vadeli tedbirler
görüşülüyor. Kısa vadeli olarak, hemencecik -ki, daha çok güvenlikle ilgili-
benim Bakanlığımla ilgili tedbirleri uygulamaya koyduk. Örneğin, çevik kuvvet
birimlerinin, başta İstanbul olmak üzere, birçok ilimizde insanlarımızın yoğun
olduğu yerlerde, yoğun olduğu saatlerde yaya veya motorlu devriye olarak
dolaşmalarını kararlaştırdık; Emniyet Müdürlüğü polis merkezlerimizde görev
yapan birimlerin de, belli saatlerden sonra dışarıda görev yapmalarını
kararlaştırdık; yaya ve motorlu devriye ekiplerinin sayısını artırdık. Bilhassa
trenlerde -başlangıçta, hatırlarsınız- banliyölerde gasp suçları işlendi.
Devlet Demiryollarıyla bir protokol yaptık ve alınan etkin tedbirlerle, bu, çok
kısa sürede önlenmiş oldu. Ve yine, bu, çocuklarımızla ilgili, orta vadede
İstanbul İli pilot olarak seçildi. Mobil ekip uygulamalarıyla, içinde
psikiyatr, psikolog, doktor, polis bulunan, 24 saat çalışan mobil ekipler,
sokak çocuklarıyla ilgili, buldukları çocukları alıp ilk adım merkezlerine
getiriyor, orada, bunların rehabilitasyonu için ilk görüşmeler yapıldıktan
sonra, ilgili birimlere gönderiliyor -bu birimler de bir kısmı Sağlık
Bakanlığımız tarafından, bir kısmı da İstanbul belediyelerimiz tarafından temin
edilmiş- bu kurumlarda bunların rehabilitasyonuyla uğraşılıyordu.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; bizim ana gayemizin ülkenin asayişini korumak olduğundan hiç
kuşku yoktur. Bu bağlamda, biz, bu güzel ülkenin her karış toprağında huzur,
birlik ve beraberlik ile kardeşlik istiyoruz. İnsan haklarına saygılı olmayı
benimseyen, vatandaşı kamu hizmetinin odağı haline getiren bir kamu yönetim
mekanizması kurmaya gayret ediyoruz.
Tabiatıyla, ülkede huzur ve güvenin
sağlanması, vatan toprağının eşkıyaya karşı korunması fedakârlık ister. Bizim
kahraman güvenlik güçlerimiz, jandarmamız, polisimiz, askerimiz, sahil güvenlik
personelimiz, bu fedakârlıkları canları pahasına yapmıştır, yapmaya da devam
etmektedirler.
Ben, bu vesileyle, vatan ve görev uğruna
hayatlarını kaybeden aziz şehitlerimize, bu necip millete hizmet edip ebediyete
giden herkese Allah'tan rahmet diliyor, gazilerimize şükranlarımı sunuyorum.
Bu arada, vatan müdafaası için yakınlarını
şehit olarak toprağa veren anaların, babaların, evlatların, eşlerin de hukukunu
korumak için çalıştığımızı, çalışmaya devam edeceğimizi, onların bize emanet
olduğunu da ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, bu
arada, birkaç arkadaşımın temas ettiği konuya da bir açıklama getirmek
istiyorum. Belediye Yasası çıkardık, borçlanmalarla ilgili hükümler koyduk, bu
uzlaşmalar ne oluyor diye sorulmuştu. Bakın, belediyeler ile kamu kurumları
arasındaki uzlaşmalar için süre, 30 Haziran 2006 tarihine kadar uzatılmıştır.
Çalışmalar devam ediyor. Bu ayın sonunda, büyükşehir belediyeleriyle ilgili
uzlaşma çalışması tamamlanacak, büyükşehir belediyeleriyle ilgili çalışmalar
başlatılacak; 2006 yılının ilk aylarında da, diğer belediyelerle ilgili uzlaşma
konularını da tamamlamış olacağız.
HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Belediyelerin dış
borçlanması ne olacak Sayın Bakan?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla)
- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bütçelerimiz, Yüce
Meclisimizin, sizlerin tasvibine mazhar olursa, verilen ödeneklerin en
tasarruflu ve hizmet gereklerine en uygun bir şekilde kullanılması yönünde her
türlü çaba gösterilecektir.
Tekrar ediyorum; Bakanlığımız ve bağlı
kuruluşlar bütçelerinin, hizmet için, ödeneklerle teçhizinde katkılar sağlayan
şahısları veya grupları adına söz alarak bize yol gösteren, doğruya ulaşmamıza
yardımcı olan bütün milletvekili arkadaşlarımıza ve Yüce Meclisimizin siz
değerli üyelerine şükranlarımı arz ediyorum. Şahsım ve Bakanlığım mensupları
adına, sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum; Sayın Bakanım.
Sayın milletvekilleri, onuncu turda son
söz, aleyhte, Edirne Milletvekili Sayın Rasim Çakır'a aittir.
Sayın Çakır, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Çakır, süreniz 10 dakika.
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Millî Savunma Bakanlığının ve İçişleri Bakanlığının 2006 yılı
bütçeleriyle ilgili aleyhte görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, gerek doğu ve güneydoğuda
terörle mücadelede, vatan savunmasında şehit olan gerekse ülkenin asayişini
sağlamakla ilgili şehitleri rahmetle anıyorum, gazilere şifa diliyorum, şehit
yetimlerine, dullarına sabır ve başsağlığı diliyorum ve ülkenin korunması ve
asayişiyle ilgili görev yapan Silahlı Kuvvetlerimize, jandarmamıza, emniyet
güçlerimize ve Sahil Güvenlik Komutanlığımıza Türk Milleti adına şükranlarımı
sunuyorum. Onlara ne kadar katkı yapabilirsek, yine de görevimizi layıkıyla
yapabileceğimizi düşünmüyorum.
Değerli arkadaşlarım, 3 Kasım 2002
seçimlerinden bugüne üç tane bütçe yaptık. Bu yaptığımız 2006 yılı bütçesi;
büyük bir ihtimalle, son yapacağımız bütçe olacak. Bugün, artık, bu ülkede
yaşayan herkes, bütün Türk Milleti ve bizler, durup, hükümetin üç yılının
değerlendirmesini yaptığı, herkesin birer öğretmen olduğu, herkesin eline bir
karne aldığı ve üç yıl önce bu ülke hangi noktadaydı, şimdi hangi noktada diye
durup bir durum değerlendirmesi yaptığı günlerdeyiz. Bunu, biz, seçim
bölgelerimizde yaptığımız çalışmalarda görüyoruz.
Maalesef, üç yıl önce, gerek terör gerekse
içgüvenlikle ilgili asayişte geldiğimiz nokta, bu ülkede yaşayan bütün insanlar
adına sıkıntı vericidir. Ben, sizlere, bu bakanlıkların son konuşmacısı olarak
tavsiyelerde bulunmak istiyorum. Ne yaptınız da, bu ülke, bugün, bu noktaya
geldi. Öncelikle, ekonomiden başlayalım.
Tarımda, üç yıl önce buğdayını 4 000
liraya satan köylü bu yıl 260 000 liraya sattı, geçen yıl çeltiğini 850 000
liraya satan köylü bu yıl 650 000 liraya sattı ve üç yıl içerisinde, mazotta,
gübrede, tohumda, ilaçta yüzde 50'lerin üzerinde girdi artışı oldu. Köylü
yoksullaştı, köylü üretim yapamaz hale geldi, köylü köyünü terk edip
metropollere, büyük şehirlere göç etti. Sayın Başbakan, her ne kadar bütçe
açılış konuşmasında, burada "köylü hayatından memnundur, tarımda
üretimimiz artmıştır" dediyse de, Trakya'daki köylü mevsimin iyi
gitmesinden dolayı "Allah bol bol verdi; ama, Tayyip Erdoğan vermedi"
demektedir.
Rakamlarla oynayarak, rakamları esneterek,
yumuşatarak, belki, burada oturan milletvekillerini Sayın Başbakan ikna
edebilir; ama, köylüyü ikna edebilmesi mümkün değildir; çünkü, cebine giren ile
cebinden çıkanı en iyi bilenler bizler değil, köyünde üretim yapan köylülerdir.
Peki, köylü, tarım buysa, tütünde, pamukta,
narenciyede buysa, emek kesimindeki durum nedir? Son üç yılda, asgarî ücret, bu
ülkede çalışan bir işçiye verilecek en düşük ücreti ifade ettiyse de, bugün
geldiğimiz noktada hepimizin kapılarında üniversite mezunu olup da "bana
asgarî ücretle de olsa bana iş bulun vekilim" diyen birsürü gençle karşı
karşıyayız. Yani, asgarî ücreti azamî ücret haline getirdiniz ve sokaklarımız,
kahvelerimiz, üniversiteleri bitirip iş bulamayan gençlerimizle doldu.
Peki, memurlarımız?.. Uzun bir zamandır
memurlarımız…
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - İçişleri Bakanlığı…
RASİM ÇAKIR (Devamla) - Neden bunları
söylediğimi anlayacaksın Sayın Milletvekilim, sonunu bekle.
Uzun bir zamandır, memurlarımız sokaklara
inmiyordu. Gerçi, Sayın Başbakan, bu memurları bindirilmiş kıtalar olarak
söyledi; ama, o memurlar bindirilmiş kıtalar değildi. O memurlar, yaşam
şartlarının kötüleşmesinden, hayat şartlarının zorlaşmasından dolayı ve
gelecekle ilgili kaygılarından dolayı sokaklardaydılar. O bakımdan, Sayın
Başbakanın, burada, memur gelirleriyle ilgili rakamları çarpıtarak vermiş
olduğu sözleri -sizler adına- çok alkışladınız; ama, kaygıyla karşılıyorum.
Ekonomideki durum bu değerli arkadaşlar.
Peki iç siyasette ve dış siyasette bu üç yılda neler oldu?
AHMET YENİ (Samsun) - Hangi bakanlık
bütçesi?!
RASİM ÇAKIR (Devamla) - Hükümet,
sıkıştıkça, reytingi düştükçe, puanı azaldıkça türban tartışması çıkardı bu üç
yılda ve bu ülkede, aslında, ülkede yaşayan insanların hiç doğasında olmayan,
bir problem olmayan bir olayı problem haline getirdi, laik-antilaik
kamplaşmasını gündeme getirdi ve Irak'ta, 1 Martta, biz, burada, hepimiz,
Cumhuriyet Halk Partisinin önderliğinde, 1 Mart tezkeresine "hayır"
diyerek, hükümetin eline, uluslararası politikada ve Ortadoğu politikasında çok
önemli bir koz vermiş olmamıza rağmen,
hükümet, bu kozu ulusal menfaatlarımız noktasında kullanamadı, Amerika'nın uydu
politikasını Ortadoğu'da götürmeye çalıştı ve Dubai'de 1 milyar dolarlık
karşılıksız kredi karşılığında sınırötesi asker göndermeme anlaşmaları imzaladı
ve 2002'den önce, Irak'a, terörist takibinde hiç kimseden izin almaksızın,
sadece dünyaya bilgi vererek sınırötesi harekât yapabilen bir Türkiye, bugün,
artık, sınırötesi harekâtı yapamaz bir noktaya geldi ve Ortadoğu ve Irak'la
ilgili bugüne kadar taahhüt ettiğimiz kırmızı çizgilerimizin hepsi birer birer
kayboldu.
Eve Dönüş Yasası çıkararak bir beyaz sayfa
açalım, bir toplumsal uzlaşma sağlayalım diyerek, cezaevindeki eşkıyanın tekrar
dağa dönmesine sebep oldu ve ondan sonra, tabiî ki, bu ülkede terör arttı,
terör tırmandı. Bütün bu olayların sonunda, Sayın Başbakan bu kürsüye gelip,
göğsünü gere gere "Türk Milleti" diyemez hale geldi! (AK Parti
sıralarından gürültüler)
RECEP KORAL (İstanbul) - Hayda!..
RASİM ÇAKIR (Devamla) - Ve hemen akabinde
de değerli arkadaşlarım, İngiliz parlamenter…
RECEP KORAL (İstanbul) - Sen çarşamba yok
muydun?!
RASİM ÇAKIR (Devamla) - …İngiliz
parlamenter geçtiğimiz günlerde bir açıklama yaptı; dedi ki: "Doğu ve
güneydoğuda terörün bitmemesini istiyor Silahlı Kuvvetler." Bu açıklamanın
karşısında, hemen Genelkurmayımız bir açıklama yaptı; ama, bizler beklerdik ki
-o parlamenterin muhatabı siyasî erktir- siyasî erk bu konuda hemen dik
durabilmeli, hemen karşılığını, cevabını verebilmeli ve hemen o siyasetçiyi
susturabilmeliydi.
RECEP KORAL (İstanbul) - Dün Mecliste yok
muydun sen?!
RASİM ÇAKIR (Devamla) - Ama, maalesef,
aradan bir müddet geçtikten sonra, basında bu durum eleştirildikten sonra,
hükümet sözcüsü, dün, yarım ağızla, bu İngiliz parlamenteri eleştirmek
durumunda kaldı. Biz beklerdik ki, bu açıklama karşısında Dışişleri Bakanlığı
aslan kesilsin ve Türkiye'nin ulusal menfaatlarını, hepimizin menfaatlarını,
tüm dünya politikasında savunabilsin.
Değerli arkadaşlarım, bütün bu içpolitika,
dışpolitika, ekonomik ve sosyal politikaların ürünü olarak, maalesef, bugüne
kadar doğu ve güneydoğuda yaşayan yurttaşlarımız için can güvenliği yoktu; can
ve mal güvenliğini sağlamakta zorlanıyorduk, aciz kalıyorduk; ama, artık..
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET YENİ (Samsun) - Bütçeye gelmeden
vakit doldu.
BAŞKAN - Sayın Çakır, 2 dakikalık süre
içinde konuşmanızı tamamlayın.
Buyurun efendim.
RASİM ÇAKIR (Devamla) - Efendim, bütçeyi
biz yapmadık, bürokratlar yaptı. Var mı bütçeyi değiştirebilme yetkiniz; niye
bütçe konuşacaksınız?!
TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) - Niye olmasın
ya!
RASİM ÇAKIR (Devamla) - Böyle bir yetkiniz
var mı? Hadi değiştirin bakalım bütçeyi!
RECEP KORAL ( İstanbul) - Ya sen kendi
kendini inkâr ediyorsun.
RASİM ÇAKIR (Devamla) - Şimdi, alan
çalışması yaptık, Ankara'nın Ostimini, Batıkentini, Yemihallesini, Ulusunu
gezdik ve orada yaşayan esnaflarımızın…
AHMET YENİ (Samsun) - Bütçeye gel,
bütçeye!..
RASİM ÇAKIR (Devamla) - …hükümete olan güven duygularının
kaybolduğunu gördük. Esnaf dükkânında, yazarkasanın yanında büyük büyük
sopalar, bıçaklar, hatta ateşli silahlar gördük.
MEHMET ALİ BULUT (Kahramanmaraş) - Nereden
biliyorsun Ostim'i; ben, şimdi geldim Ostim'den.
RASİM ÇAKIR (Devamla) - Neden bunları
burada bulunduruyorsunuz diye sorduğumuzda da "mal ve can güvenliğimi sağlamak
için vekilim" diye cevap aldık ve Ostim'de bir dükkânın üç defa arka
arkaya soyulduğunu, son bir yılda 5 000 dükkâna hırsız girdiğini esnaf
arkadaşlarımız bize anlattı. Yani, sadece, memleketin doğu ve güneydoğusunda
değil, Türkiye'nin metropollerinde, Türkiye'nin illerinde ve ilçelerinde
yaşayan insanların can güvenliğini sağlamakta bile bu hükümet acz içerisine
düştü ve…
ŞEVKET ORHAN (Bursa) - Polislere mi
diyorsunuz bunları?!
RASİM ÇAKIR (Devamla) - Hükümet diyorum
ben, polisler demiyorum.
ŞEVKET ORHAN (Bursa) - Bu işi, görevi
yapan polisler.
RASİM ÇAKIR (Devamla) - Siz, değerli
arkadaşlarım…
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Yine bir gaf
yaptılar, yine bir gaf!
RASİM ÇAKIR (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, Ankara'nın Kızılayında saat 10.00'dan sonra Ankaralı için gezmek
bir yürek ister hale geldi. Bu, işte, o tarıma vermediğiniz desteklerle, o
şehre olan göçlerle, o insanları sağlıklı işlere yerleştiremeyişinizle,
yoksullukla, işsizlikle ilgilenmediğiniz için, sadece ve sadece bir avuç
kompradorun sorunlarıyla ilgilendiğiniz için, ülke ülke gezip onların
sorunlarını çözmeye çalıştığınız, halkın sorunlarıyla ilgilenmediğiniz için bu
noktaya geldi. (AK Parti sıralarından gürültüler)
Şimdi, 2006 yılı değerli arkadaşlarım, bu
ülkede yaşayan insanların, Türk Milletinin yeni umutlar yeşerteceği, yeni
ufuklara yelken açacağı bir yıl olacak.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak inanıyoruz
ki…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çakır, bu hitaplar güzel
de, süremiz doluyor, çalışmaları tamamlayacağız. Son cümlelerinizi alayım,
teşekkür ediniz.
Buyurun efendim.
RASİM ÇAKIR (Devamla) - Bitiriyorum Sayın
Başkanım.
Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu
ülkenin kaynaklarına, insanlarına, potansiyeline güveniyoruz. Çözülemeyecek
hiçbir sorununun olmadığını biliyoruz. Bu ülkenin işsizine, aşsızına, yoksuluna
nasıl sahip çıkacağımızı çok iyi biliyoruz ve bunları yapmak için de
bekliyoruz.
Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Bütçenin hayırlı olmasını diliyorum. Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) - Milletimiz güvenmedi
size, AK Partiye güvendi.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çakır.
Sayın milletvekilleri, gruplar ve şahıslar
adına görüşmeler tamamlanmıştır.
Birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.23
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
saati: 16.30
BAŞKAN:
Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 37 nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Onuncu turda yer alan bakanlık ve
kurumların bütçelerini görüşmeye devam ediyoruz.
III.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
1.- 2006
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Genel ve Katma
Bütçeli Daireler ve İdareler Kesinhesap
Kanunu Tasarıları (1/1119; 1/1084, 3/907; 1/1085, 3/908) (S.Sayısı: 1028, 1029,
1030) (Devam)
A)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)
1.- Millî
Savunma Bakanlığı 2006 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2.- Millî
Savunma Bakanlığı 2004 Malî Yılı
Kesinhesabı
B) SAVUNMA
SANAYİİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1.- Savunma
Sanayii Müsteşarlığı 2006 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
C)
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1.-
İçişleri Bakanlığı 2006 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2.-
İçişleri Bakanlığı 2004 Malî Yılı
Kesinhesabı
D)
EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1.- Emniyet
Genel Müdürlüğü 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Emniyet
Genel Müdürlüğü 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
E) JANDARMA
GENEL KOMUTANLIĞI (Devam)
1.-
Jandarma Genel Komutanlığı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.-
Jandarma Genel Komutanlığı 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
F) SAHİL
GÜVENLİK KOMUTANLIĞI (Devam)
1.- Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
G) TÜRKİYE
VE ORTA DOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ (Devam)
1.- Türkiye
ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Şimdi, soru-cevap işlemine geçiyoruz.
20 dakikalık süre içerisinde soru ve cevap
işlemini gerçekleştireceğiz; 10 dakikası, sayın milletvekillerinin soru sorma
süresidir; diğer 10 dakikada ise Sayın Bakanlar soru soran milletvekili
arkadaşlarımıza cevap vereceklerdir.
Sisteme giren milletvekili arkadaşlarımın
isimlerini sırasıyla okuyorum: Sayın Süleyman Sarıbaş, Sayın Kaptan, Sayın
Şirin, Sayın Işık, Sayın Doğan, Sayın Koçyiğit, Sayın Akdemir, Sayın Yeni,
Sayın Demirbağ, Sayın Tınastepe, Sayın Uzun, Sayın Hacaloğlu, Sayın Aslanoğlu,
Sayın Arz, Sayın Değerli, Sayın Kesimoğlu ve Sayın Ülkü Güney.
Sayın Sarıbaş, buyurun.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan,
çok teşekkür ediyorum. Millî Savunma Bakanımıza soruyorum efendim. Hızlı hızlı
sormaya çalışacağım.
Sayın Bakanım, günümüzde, terörle
mücadelenin bütün dünyanın gündeminde olduğu bilinmekte. Bu amaçla, Amerika
Birleşik Devletleri onbinlerce kilometre ilerideki Irak'a müdahale hakkını
kendinde görürken, hemen yanı başımızdaki Kandil Dağına müdahale bizim hakkımız
değil mi? O safhaya gelmedik mi?
İçişleri Bakanımıza soruyorum: Sayın
Bakanım, metropollerde ve şehirlerimizde gasp, kapkaç, hırsızlık olaylarını
önlemek için ne gibi tedbirleriniz var?
Polis ve Jandarmamızın, Silahlı
Kuvvetlerimizin özlük haklarını iyileştirmek için bir çalışmanız var mı? Net
bir bayram müjdesi verebilecek misiniz?
Köy korucularımızın sosyal güvenlik
hakları ne olacak? Bu insanların mağduriyetlerini gidermek için bir çalışmanız
var mı?
Birinci sınıf mülkî idare amirliği
düzenlemesinin Mecliste olduğunu biliyorum. Arkasında duruyor musunuz? Ne zaman
çıkaracaksınız efendim?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Kaptan, buyurun.
OSMAN KAPTAN (Antalya) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Millî Savunma Bakanına bir sorum
var, ayrıca İçişleri Bakanına da var.
Sayın Bakan, basında, Amerika'nın İran ve
Suriye'yi hedef alan saldırgan politikasına Türkiye'nin askerî ve siyasî destek
vermesini Tayyip Erdoğan Hükümetine dayatmak için PKK'yı bir baskı unsuru
olarak elde tuttuğu yönünde yazılar, yorumlar çıkmaktadır. Bu konudaki
görüşünüz nedir?
Sayın Bakan, PKK konusunda, Amerika
Türkiye'nin yanında mıdır, karşısında mıdır?
Sayın İçişleri Bakanına sormak istiyorum:
Birincisi, Sayın Bakan, kamuoyu vicdanında "eve dönüş yasası" diye
"dağa dönüş yasası" çıkarıldı diye bir görüş var. Bu yasa gereği,
hapisten kaç PKK'lı, kaç Hizbullahçı, kaç Sivas olayı sanığı salınmıştır? Bu
sanıklar, eve mi dönmüşlerdir, yoksa dağa mı dönmüşlerdir? Bu konuda bir
açıklama yaparsanız memnun oluruz.
İkincisi: İçki yasağı genelgeniz,
özellikle, kamuoyunda ve turizm bölgesinde, iç ve dış basında büyük tepki
toplamıştır. Bu genelgeyi iptal etmeyi ve bu genelgeye dayanak oluşturan
yasaları değiştirmeyi düşünüyor musunuz?
Üçüncü soru: 16 Temmuz 2002'de,
Antalya'da, bir mimar ve öğretmen eşi, birlikte, bir kişi tarafından
öldürülüyor. Öldüren kişinin kimliği belli olmasına karşın, 16 temmuz 2002'den
beri yakalanmamasının nedeni nedir?
Dördüncü soru…
BAŞKAN - Sayın Kaptan, diğer arkadaşlara
da fırsat vermemiz lâzım.
OSMAN KAPTAN (Antalya) - Sayın Başkan,
bizim arkadaşların adına soruyorum efendim.
BAŞKAN - Ben sabırla dinlerim; ama, soru
adedi 5-6'yı bulunca…
OSMAN KAPTAN (Antalya) - Cumhuriyet Halk
Partiden tek ben varım, soruyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun.
OSMAN KAPTAN (Antalya) - Dördüncü sorum:
Polislerin maaşları, özlük hakları ve fazla çalışma ücretleriyle ilgili
iyileştirme düşünüyor musunuz?
CHP Trabzon Milletvekili Sayın Şevket Arz
elime bir soru verdi, bu soruyu soruyorum: AKP İktidarı döneminde, neden PKK
terörüne karşı sınırötesi, Irak Kandil Dağına askerî harekât yapılmamıştır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Emin Şirin?.. Yok.
Sayın Ahmet Işık.
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, Millî
Savunma Bakanımıza; geçtiğimiz dönemde askerlik süresi kısaltılmıştır. Sürenin
kısaltılmasına rağmen asker mevcudunda azalma olmuş mudur Sayın Bakanım? Mevcut
asker sayımız kaçtır? Tekrar bir kısaltma söz konusu mudur? Ayrıca, askerî
teknolojinin geliştiği yüzyılımız, asker sayısını hangi yönde etkilemektedir?
İçişleri Bakanımıza; yakın gelecekte
personel reformu yasa tasarısı gündemde Sayın Bakanım. Buradaki risk ve
performans kriterinin, polis teşkilatımızdaki polislerimizin maaşına yansıması
hangi anlamda olacaktır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Işık.
Sayın Doğan.
MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Teşekkür
ediyorum.
İçişleri Bakanımıza bir soru soruyorum.
Köy koruculuk sistemiyle ilgili bir şey soracaktım; ama, Sayın Sarıbaş
değindiği için onu sormuyorum.
Köye dönüş çerçevesinde zarar görenlerin
zararlarının karşılanması yasası çıktıktan sonra ancak yüzde 10 civarında
mağdura ödeme yapıldı. 5-10 milyar TL az değil midir? Artırmayı düşünüyor
musunuz?
İkinci sorumu da Sayın Millî Savunma
Bakanımıza soruyorum: Sayın Bakanım, Suriye sınırında bulunan mayınlı alan
temizlenerek organik tarıma kazandırılacak mı? Mayın temizleme işine en geç ne
zaman başlayacaksınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Doğan.
Sayın Koçyiğit…
MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Teşekkürler
Sayın Başkanım.
İçişleri Bakanına iki tane sorum var.
Birinci sorum: Köye Dönüş Projesi
kapsamında bugüne kadar kaç köyümüzün geriye dönüşü sağlanmıştır? Bunların
toplam nüfusu ne kadardır? Ayrıca, köylerine geri dönmek istediği halde
dönemeyen köylerimiz var mıdır? Varsa sayısı ve nüfusu ne kadardır?
İkinci sorum: Zor koşullarda görev yapan
polislerimizin, bekçilerimizin özlük haklarının düzeltilmesi için bir çalışma
var mıdır? Varsa en geç ne zamana kadar yapılacaktır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koçyiğit.
Sayın Akdemir…
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Aracılığınızla, Sayın İçişleri Bakanına
sorularım.
Sayın İçişleri Bakanı, sokak çocuklarıyla
ilgili çalışmalar sonucunda 5 bakanın organize çalıştığını söylediler. Ben çok
mutlu oldum. Çünkü, ilk Meclis araştırma önergesini vermiştim ve bir araştırma
komisyonu kurulmuştu. Bundan, ülkeme, muhalefet olarak hizmet etmenin hazzını
duydum. Teşekkür ediyorum kendisine.
Sorum şu Sayın Bakanım: Okullarda şiddetin
ve uyuşturucu sorunlarının önüne geçilebilmesi için okullarda bir masa
kurulmasını düşünür müsünüz?
İki: Birinci sınıf mülkî idare amiri
kadrolarını ne zaman oluşturacaksınız?
Bu arada, Sayın Millî Savunma
Bakanlığımıza bir soru sormak istiyorum.
Bilindiği gibi, askerlikte, askerlik
sanatı öğretilirken, eğitilirken, ayrıca aliokulunda, okuma-yazması olmayanlara
öğretim ve eğitim yaptırılıyordu. Şimdi, okullarımızda aile içi şiddete ve
toplumsal şiddete karşı askerde eğitilen erlerimizin donanımlı olabilmesi için
eğitim programlamayı düşünür müsünüz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akdemir.
Sayın Tınastepe, buyurun.
EROL TINASTEPE (Erzincan) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Ben, Sayın İçişleri Bakanıma sormak
istiyorum.
1- Sayın Bakanım, birinci sınıf mülkî
idare amiri kadroları ne zaman oluşturulacak?
2- Görevlerini belli bir ciddiyetten uzak
ve lakayt bir durumda sürdüren İçişleri görevlileri hakkında ciddî bir inceleme
yapılıyor mu?
3- Savcılıktan izin alınarak, kaç kişinin
ve kurumun telefonları dinlenmiştir; bunun sonucunda, ne tür bir adlî işlem
gerçekleştirilmiştir? Sizin bilginiz olmadan dinlenen telefonlar var mıdır? Bu
konuda bilgi verirseniz, memnun olurum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tınastepe.
Sayın Yeni, buyurun.
AHMET YENİ (Samsun) - Sayın Başkan, her
iki bakanıma soruyorum.
Polis ve askerlerimizin özlük hakları için
ne düşünüyorsunuz?
İkinci sorum şu: Bu sene Samsunumuzun 964
köyünün tamamını gezdik. AK Parti Hükümeti olarak, yolsuz, susuz köy
kalmayacak, köy yollarının asfaltlarının tamamı yapılacak; bu amaçla, köylerin
altyapısını destekleme projesi köylerde yürürlüğe girmişti. İçmesuyu, yol ve
kanal problemleri hallolmayan köylerimiz kalmayacak. 2005 yılında 500 000 000
YTL ayrılmıştı. 2006 için 2 milyar YTL rakamdan söz ettik ve biraz sonra,
inşallah, oylanacak. İlave olarak ne rakam düşünüyorsunuz bu köylerimizin yol,
su problemlerini halletmek için?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yeni.
10 dakikalık süre doldu; Sayın Bakanlara
cevap hakkı vereceğim.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Sayın Başkan,
daha 14 saniye var.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Sayın Sarıbaş'ın sorusu…
BAŞKAN - Sayın Bakanım, affedersiniz, bir
yanılma oldu, özür dilerim; ben erken başladım.
Sayın Hacaloğlu, buyurun.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan,
izninizle, her iki Bakanıma bir soru yöneltmek istiyorum.
Türkiye, 90'lı yıllarda özellikle, terör
örgütüne karşı güvenlik güçlerimiz tarafından başarılı bir mücadele sürdürdü ve
engin bir deneyim kazandı. Bu dönemde, köy koruculuğu sistemi, güvenlik
sisteminin bir parçası olarak hizmet gördü; ancak, bunca deneyimden sonra,
hâlâ, köy korucuları sistemini ne diye devrede tutmaktayız? Yer yer önemli
ölçüde suça bulaşan bu unsurları, geçici kırsal kesim istihdam projesi kapsamı
içine alarak kaldırmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Hacaloğlu.
Ben, demin -buradaki sistem geriye doğru
çalıştığı için- hata yaptım, onun için, o eksik sürede, son sözü Ferit Mevlüt
Aslanoğlu'na vereceğim, ondan sonra Sayın Bakanlar cevap haklarını
kullanacaklar.
Buyurun Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) -
Efendim, bir soru Sayın İçişleri Bakanıma, bir soru da Sayın Millî Savunma
Bakanıma soracağım.
Sayın Bakanım, silah ruhsatı vermeye devam
edecek misiniz? İnsanlar maganda kurşunuyla ölüyor. En son örneği,
biliyorsunuz, Malatya'daki Begüm Kartal olayı; hâlâ katilleri bulunamadı.
Maganda kurşunları insanları öldürüyor, gerek maçlarda gerek diğerlerinde.
Silah ruhsatları vermeye devam edecek misiniz veya ruhsatsız silahlara karşı
daha etkin önleminiz var mı?
Sayın Millî Savunma Bakanıma bir sorum
var. Efendim, artık, bu bedelli askerliği herkes gündeme getiriyor ve bu gençleri
ümitlendiriyorsunuz. Türkiye'de bazen Sayın Başbakanım, bazen diğer yetkililer…
Tüm gençler, bir şekilde… Bizim telefonumuza her gün "bedelli",
"bedelli" diye mesaj geliyor. Bunu, daha net bir şekilde, Bakanlık
olarak veya Genelkurmay olarak, açıklar mısınız bu insanlara?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Aslanoğlu.
Cevap sırası Sayın Bakanlarda; buyurun.
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Sayın Sarıbaş'ın sorularından başlıyorum:
"Metropollerde gasp, kapkaçla ilgili ne tedbirler düşünüyorsunuz?"
Ben, biraz önce konuşmamda temas etmiştim,
bir taraftan bilişim teknolojisinden istifade etmek suretiyle polisimizi bu
yönde destekliyoruz. Bunun en güzel örneği de, İstanbul'da faaliyete geçirdiğimiz
MOBESE Projesidir. Ben, zamanınızı almamak için, o proje uygulamaya geçtikten
sonra üç ay içerisinde meydana çıkan olaylar, otomobil hırsızlığı, korsan
eserlerle ilgili yapılan mücadele, bunlarla ilgili rakamlar vermeyeceğim; ama,
bu teknolojiyi, bu sistemi, şimdi, bütün illerimizde yaymanın gayreti
içerisindeyiz. Bu çalışmalara da Emniyet Genel Müdürlüğü olarak başladık.
Tabiî, bunun yanında bir önemli
eksikliğimiz, polis sayımızdaki eksikliktir, başta İstanbul olmak üzere. Bugün,
İstanbul İlimizdeki mevcut polis sayısı, İstanbul'un 2001 yılındaki polis
sayısına halen ulaşamamıştır, o sayıya ulaşmak için bile halen 2 000'e yakın
polis açığımız var; ama, gerçekte, şu anda İstanbul'un 10 000 polis açığı var.
Polis sayısı tamamlanınca, biraz evvel de
ifade ettiğim gibi, yaya ve motorlu devriyelerin sayısı artırılacak; böylece,
alan hâkimiyeti tesis edilmiş olacak; ama, buna rağmen, biz, bunlar yapılıncaya
kadar da -işte, biraz evvel de ifade ettim- çevik kuvvet toplumsal olaylar
dışında müdahale etmezken, çevik kuvvet birimlerini de, yaya ve motorlu devriye
olarak, artık, bu hizmetlerde kullanıyoruz. Emniyet Müdürlüğümüz bünyesinde
görev yapan personelimize, belli saatlerden sonra, insanlarımızın yoğun olduğu
büyük merkezlerde, kavşaklarda, meydanlarda, yine, alan hâkimiyeti için devriye
görevi yaptırtıyoruz.
Tabiî, bu konularda da hep ifade ediyoruz,
organize suç örgütü teşkil edip, çocukları bilhassa, 18 yaş ve küçükleri bu
işlere sevk ediyorlar. Bunlarla çok ciddî mücadelemiz vardır. İstanbul başta
olmak üzere -ki, daha çok İstanbul'dadır- yakalanan, bu işle ilgili kurulmuş
organize suç örgütlerine de büyük darbeler vuruldu. Hem örgüt elebaşıları hem
de bu iş için getirip kullandıkları çocuklar yakalanarak yargıya teslim edildi.
Mücadelemiz devam edecektir. Gerçekten, güvenlik güçlerimiz, polisimiz, büyük
bir özveriyle vatandaşımızın huzur ve güvenliğini temin etmek için gayret
göstermektedir.
"Özlük haklarında iyileştirme
düşünüyor musunuz?" Tabiî ki, düşünüyorum. Bu göreve başladığım günden
beri düşünüyorum; ama, inşallah, kısa bir süre sonra hep birlikte bunu
göreceğiz.
"Köy korucularıyla ilgili ne
yaptınız? Geçtiğimiz gün, Plan ve Bütçe Komisyonunda bir tasarımız vardı.
Aslında, biz, İçişleri Bakanlığı olarak köy korucularıyla ilgili kapsamlı bir
araştırma yapıp, bir tasarı hazırladık ve bu tasarı, bütün kurumların görüşüne
sunulmuştur; ancak, bunun çıkması gecikince, hiç olmazsa korucuların sağlık
problemlerini halledelim diye, Köy Kanununda bir maddelik değişiklik yapan bir
tasarı getirdik; böylece, köy korucularımız, bakmakla yükümlü oldukları aile
fertleri, eş ve çocukları, sağlık hizmetlerinden -aynen yeşilkartlılarda olduğu
gibi- istifade edebilecekler. Plan ve Bütçe Komisyonumuzdan geçti, Genel
Kurulumuzun gündemindedir. İnşallah, bütçeden sonraki ilk günlerde hemen bu
tasarıyı geçiririz; ama, asıl önemli olan -çünkü, bu soruyu aynı zamanda Sayın
Hacaloğlu da sordu- korucularla ilgili geniş kapsamlı ne yapılması gerekir,
nasıl bir güvenlik sistemi konularını da, o tasarımızla, inşallah,
huzurlarınıza getireceğiz.
Birinci sınıf mülkî idare amirliği kanun
tasarısı, bizim tasarımız; getirdik, Yüce Meclisimizin gündeminde duruyor, hem
de ön sıralarda. İnşallah, temennimiz, bu dönem, onu da çıkarmak. Biz, bundan
vazgeçmiş değiliz, arkasındayız ve inşallah bunu da çıkarırız.
Şimdi, "eve dönüş yasasına, bu yasaya
göre kaç kişi salınmıştır?" Sayın Osman Kaptan'ın sorusu. Ama, bu biraz
teknik içeriyor. Müsaade ederseniz ben buna yazılı cevap vereceğim. Rakamları
sordu.
Ama, şimdi ikinci bir sorusu var:
"İçki yasağı genelgesi çok tepki topladı." Yahu insaf diyorum. El
insaf! Genelgemin neresinde yasak var?! Bunu defalardır anlatıyoruz. Plan ve
Bütçe Komisyonunda anlattım, basına açıklama yaptım, basın toplantısıyla
anlattım.
V. HAŞİM ORAL (Denizli)- Belediye
başkanları nasıl yanlış yorumlar Sayın Bakan?!
OSMAN KAPTAN (Antalya)- Sayın Bakan, siz
Türkiye'nin bakanı değil misiniz?! Gazeteleri okumuyor musunuz siz?!
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU
(İstanbul)- Biz içki yasağı getirmedik. Yerel yönetim reformu kapsamında, daha
önce mülkî idare amirlerinde olan yetkiyi, belediyelerde belediye meclislerine,
belediye hudutları dışında da il genel meclislerine devrettik. Yaptığımız bu.
OSMAN ÖZCAN (Antalya)- Sayın Bakan,
gereğini yap.
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU
(İstanbul)- Taa 1934 yılında çıkan Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunuyla
içkili yerler izne bağlanmış. Bu yasaya dayanarak, 1949'da, 1984'te, 1999'da
yönetmelikler çıkarılmış. Bu yönetmeliğimiz, işte bu önceden, kırk seneden beri
gelen yönetmeliklerin devamıdır. Bu konuları mahallî idarelere bırakmaktan daha
tabiî ne olabilir... Bütün dünyada, bütün Avrupa'da yerelleşmeye gidiliyor.
Yerel yönetim reform tasarısını çıkarıyoruz. Vali ve kaymakamın verdiği ruhsatı
belediye meclisi, il genel meclisi verir dedik.
OSMAN KAPTAN (Antalya)- Bu belediyeler
size bağlı değil mi Sayın Bakan?!
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU
(İstanbul)- Bakın, Sayın İsmet Berkan'ın dün gazetede çıkan bu yazısını
okumanızı tavsiye ediyorum. Hem dün hem bugün.
OSMAN KAPTAN (Antalya)- Bu konuya siz
sebep olmadınız mı Sayın Bakan?! Bu belediyeler size bağlı değil mi?!
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU
(İstanbul)- Bakın, 3 gün evvel -lütfen, bu çok önemli- bir gazete şu manşeti
attı: "Bolu da içki yasağı kervanına dahil oldu." Bolu Belediye
Başkanımızı aradım. Sayın Başkan, ne yaptın dedim. "Ben hiçbir şey
yapmadım" dedi. Yahu bu konuyu görüştün mü?.. İşte basın açıklaması. Ve
dün de bütün basına gönderdi. Olmayan bir olay gazetede manşet: "Bolu'da
da içki yasağı." Yok bir yasak kardeşim, yok. Yasak diye bir şey
getirmedik. Bakın, İsmet Berkan bugünkü yazısında da bunu yazıyor. (CHP
sıralarından gürültüler)
KÂZIM TÜRKMEN (Ordu) - Senin belediye
başkanların yalan söylüyor, aldatıyor.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Sayın Bakan,
belediye başkanlarınız size yanlış söylüyor.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Efendim, yok; yasada, yönetmelikte yasak diye bir şey yok. 1949, 1989, 1999,
2000 yıllarından beri gelen bir uygulama.
AHMET IŞIK (Konya) - Elli yıldır...
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Elli yıldır...
BAŞKAN - Sayın Bakanım…
V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Sayın Bakanım,
senin belediye başkanların böyle uyguluyor.
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Belediye meclisi ve il genel meclisi bu işi yaparken, yine, vali, kaymakam
kanalıyla zabıtanın, polis ve jandarmanın görüşünü alıyor. (CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Bakanım, diğer sorulara
geçelim.
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- 16 Temmuzla ilgili bir sorusu vardı Sayın Kaptanoğlu'nun. Ben buna da yazılı
cevap vereceğim.
OSMAN KAPTAN (Antalya) - Sayın Bakan,
Osman Kaptan.
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Polislerin özlük haklarıyla ilgili cevabı verdim, çalışıyoruz.
Sınırötesi harekât sorulmuştu Sayın Millî
Savunma Bakanımıza da.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Cevap bekliyoruz
ona.
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Şimdi, yine, Sayın Ahmet Işık arkadaşımız, "risk ve performans
kriterleri polise de yansıyacak mı" diye soruyor.
Bu personel reformu çok kapsamlı bir
reform, bütün bu konuları ihtiva edecek. Öyle zannediyorum ki, bu konuyla
ilgili esaslar da yer alır umut ve temennisindeyim.
Sayın Muharrem Doğan'ın sorusu, bu
terörden zarar görenlerin zararının karşılanmasıyla ilgiliydi. Doğru; yılı
içerisinde 10 trilyon ayrılmıştı; ama, biz buna 15 trilyon daha ilave ettik.
2006 yılı içerisinde illere gönderilen para 25 trilyon. O 10 trilyonu 25
trilyona çıkardık.
Benim sürem tamam mı?
BAŞKAN - Başka söyleyeceğiniz bir şey
yoksa, Sayın Savunma Bakanımıza geçeceğim Sayın Bakanım.
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Sayın Koçyiğit, yine köye dönüşle ilgili olarak, "bugüne kadar kaç köy
döndü, müracaat edip dönmeyen var mı" diye sordu.
Ben bunu bir araştırarak, kendisine yazılı
olarak vereceğim.
Özlük haklarıyla ilgili söyledik.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Okullarda şiddeti
önlemek için…
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- KÖYDES için…
Sayın Akdemir, sokak çocuklarıyla ilgili…
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Efendim,
okullarda şiddeti önleme masası kurulsun diyorum, yenilik teklif ediyorum.
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU
(İstanbul) - Evet, biz okullarda
uyuşturucuyla mücadele kapsamında bu yıl, 2006 yılında İstanbul Emniyet
Müdürlüğümüz, İstanbul'da Millî Eğitim Müdürlüğüyle işbirliği yapmak suretiyle,
okul idarecileri, öğretmenler ve velilerle birlikte bir eğitim programı
başlattık; bu eğitim programı kapsamında servis araçlarının şoför ve
yardımcıları da bu uyuşturucuyla mücadelede eğitime alınacaktır. Bunun dışında,
bütün okulların civarlarında bu önleyici hizmet indinde yakalamak, sivil
narkotik ekiplerimiz, timlerimiz de sürekli olarak okullarımızı kontrol
etmektedirler.
Birinci sınıf mülkî amirlikle ilgili
görüşümüzü söyledik.
Sayın Tınastepe, yine, birinci sınıf mülkî
idare amirleriyle ilgili soru… Biz duruyoruz..
"İçişleri personeli hakkında
soruşturma..." Bu konuyu da araştırıp cevap vereceğim.
"Savcılıktan izinle kaç kişi
dinlenmiş?.." Bu da, tabiî, rakamlar verebilmem için yazılı olarak cevap
vereceğiz.
KÖYDES için ilave rakam düşünülüyor
mu?" Düşünüyoruz, 2006 yılı içerisinde 2 katrilyon demiştik; ama, Hükümet
olarak bunu da artırmayı düşünüyoruz. Hedefimiz inşallah 2007 yılı sonu
demiştik; ama, 2006 sonunda, inşallah, bu yolu olmayan bütün köylerimizi ve
sağlıklı içmesuyu olmayan…
Sen bana bakıyorsun, sana az göndereceğim.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Bakan,
söz veriyorsunuz ama..
EROL TINASTEPE (Erzincan) - Sayın Bakan,
izinsiz telefonlar dinleniyor, bunun içinde milletvekilleri telefonları da var,
belki sizin telefonunuz da vardır!
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU
(İstanbul) - Köy koruculuğu…
Hayır efendim; hayır, hayır, hayır…
BAŞKAN - Sayın Bakanım, cevaplarınız
tamamlandıysa, Millî Savunma Bakanımıza geçeceğim...
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) -
Efendim, bir de şu ateşli silahlar, magandalar...
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU
(İstanbul) - Şimdi, bakın efendim, silah ruhsatı… Ruhsatlı silah ile
"maganda" dediğimiz ruhsatsız silah taşımak suretiyle birtakım olaylara
sebebiyet verenleri birbirinden ayırmak lâzım. Elbette ki, mücadele ediyoruz
ruhsatsız silah taşıyanlarla. Nasıl ki, uyuşturucuyla mücadele, nasıl ki,
organize suç örgütleri, nasıl ki, hırsızlık, kapkaçla mücadele ediyorsak,
elbette ki ruhsatsız silah taşıyanlarla da mücadele ediyoruz, etmeye de devam
edeceğiz.
Çok teşekkürler Sayın Başkan.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) -
Kızımızın katilini bulamadık.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Millî Savunma Bakanımız diğer sorulara
cevap verecektir.
Buyurun Sayın Bakanım.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL
(Kocaeli) - Sayın Başkan, sayın üyeler; sırasıyla cevap vermeye çalışacağım.
Sayın Sarıbaş'ın, hudutötesi müdahaleyi
yapıp yapamayacağımızla ilgili sorusunun hukukî yönünü Dışişleri Bakanlığı daha
iyi izah eder; ama, bilmemiz gereken husus, daha önce yapılan müdahaleler,
Saddam rejimiyle yapılmış bir anlaşmaya dayanmaktaydı. 2003'e kadar bu anlaşma
geçerliydi, 2003'ten itibaren, anlaşmayı yapan hükmî şahsiyet gitti.
Sayın Kaptan, “İran, Suriye, ABD baskısı”
diyor. Buna da, zannediyorum, Dışişleri Bakanlığınca daha uygun cevap
verilebilir.
PKK ile mücadelede, hem Sayın Sarıbaş'ın
hem Sayın Kaptan'ın sorularına genel olarak şöyle cevap vermemiz daha uygun
olur zannediyorum: Bugün Türkiye'de, hamd olsun, bir sıkıyönetim yok,
olağanüstü hal de yok. Onun için, bizim Bakanlığımızın PKK ile olan mücadelesi,
ancak İçişleri Bakanlığının, yani mahallî mülkî idare amirlerinin talebiyle,
Bakanlık bütçesi harcamalarının devreye girmesiyle mümkün olmaktadır. PKK ile mücadelede
bugün asayiş güçleri görevlidir sıkıyönetim olmadığı için, olağanüstü hal
olmadığı için. Sayın Bakanımız, ne yapılmakta olduğunu açık bir şekilde izah
ettiler.
Sayın Işık'ın, "sürenin kısaltılması
sonucu nasıl bir miktara inildi veyahut da ne kadar bir azalma oldu" diye
sorduğu soru… Asker mevcudumuzun yüzde 17 azalması söz konusu olmuştur
Hükümetimiz tarafından askerliğin kısaltılmasıyla ilgili alınan karar sonucu.
Bu karar, kanunun verdiği son yetki kullanımıyla alınmıştır; yani, bundan sonra
askerlik süresinin kısaltılmasıyla ilgili Hükümetimizin karar alması mümkün
değildir, bu yetki sonuna kadar kullanılmıştır. ve bu kullanış sonucu, bir
yıllık bütçeden elde edilen tasarruf da 270 trilyondur.
Nasıl bir askerî anlayışa doğru gittiğimiz
sorulduğunda, sizlerin çıkardığı kanunlarla, bize verilen talimat, hem mecburî
askerlik hem de profesyonel askerliğin beraber yürütülmesi istikametindedir.
Bu, böylece devam edecektir aksine bir kanun çıkmadığı müddetçe.
Sayın Doğan'ın, Suriye'deki sınır mayınlarının
nasıl temizleneceği yahut temizlenip temizlenmediğiyle ilgili sorusu. Mayın
temizleme işi, Maliye Bakanlığı tarafından yap-işlet-devret esasına göre
ihaleye çıkarılmıştır, ilanlar yapılmıştır; iş ihale kararına kalmıştır. Bundan
sonra, soruda ifade edilen tarımı yapmak mümkün olacaktır.
Sayın Akdemir'in, vaktiyle Aliokulları
vardı; şimdi, bir şekilde eğitiliyor mu askerler? Neye karşı; toplumsal şiddete
karşı, aile içi geçimsizliklere karşı… Askerlerimiz, asker ocağında, askerlik
eğitimi yanında, sanat eğitimini almaktadırlar, diğer eğitimleri almaktadırlar.
Bunun yanında, yurt sevgisi dersi de almaktadırlar. Yurt sevgisi dersi
içerisinde aile sağlığı eğitimi, bu bahsedilen konulardaki gereken eğitimi
vermektedir.
Sayın Aslanoğlu'nun, bedelli askerlikle
ilgili sorusuna net bir cevap. Bu cevap, çok net, defeatle verildi
tarafımızdan. 1111 sayılı Kanunun 10 uncu maddesi, bedelli askerliği
düzenlemiştir. Bedelli askerliğin hangi şartlarda yapılacağı, şu anda meri
kanunda açıkça yazılmıştır. Ancak, bedelli askerliğin yürürlüğe girebilmesi
için, o yılki celbin, yani, askere alınacakların miktarının, Genelkurmay
tarafından "yeterlidir, bundan sonrası bedelliye tâbi olsun" şeklinde
irade beyanından sonra yürürlüğe girecektir; kanunun hükmü budur.
Bana devamlı sorulan, bir kanun hazırlığı
var mı; böyle bir kanun çalışması Bakanlığımızda yoktur. Genelkurmayın da,
bugüne kadar "celp sayısı yeterlidir, bedelli faaliyetine
başlayabilirsiniz" diye bir talebi de Bakanlığımıza intikal etmemiştir;
etmediği sürece de, Bakanlığımızca, sizlerce çıkarılan kanun gereği yapılacak
herhangi bir işlem yoktur. Onun için "Bakanlığımızda bir çalışma
yoktur" diye cevap veriyorum; çünkü, bir meri kanun hükmünü yok sayarak
cevap vermem mümkün değildir.
Arz ederim.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Sayın Başbakan
farklı cevap veriyor Sayın Bakanım.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
şimdi, sırasıyla, onuncu turda yer alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi
hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
Millî Savunma Bakanlığı 2006 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
09.- MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI
1.- Millî
Savunma Bakanlığı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
A - C E T V E L İ
Fonksiyonel
Kod Açıklama (YTL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 48.942.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma Hizmetleri 11.821.749.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 Sosyal Güvenlik ve Sosyal Yardım
Hizmetleri 6.842.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 11.877.533.000
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, Millî Savunma
Bakanlığı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Millî Savunma Bakanlığı 2004 malî yılı
kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.- Millî
Savunma Bakanlığı 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
BAŞKAN- (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
Millî Savunma Bakanlığı 2004 Malî Yılı
Kesinhesabı
A - C E T V E L İ
Lira
- Genel Ödenek Toplamı : 13.492.907.833.550.000
- Toplam Harcama : 9.440.386.687.450.000
- Ödenek Dışı Harcama : 97.624.032.050.000
- İptal Edilen Ödenek : 4.127.015.862.950.000
- Ertesi Yıla Devreden
Ödenek : 4.006.105.083.150.000
BAŞKAN - (A) cetvelini kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Millî Savunma Bakanlığı 2004 malî yılı
kesinhesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2006 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.28.-
SAVUNMA SANAYİİ MÜSTEŞARLIĞI
1.- Savunma
Sanayii Müsteşarlığı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
A - C E T V E L İ
Fonksiyonel
Kod Açıklama (YTL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 2.652.500
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma Hizmetleri 20.782.500
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık Hizmetler 5.000
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir
TOPLAM 23.440.000
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
B - C E T V E L İ
KOD Açıklama (YTL)
02 Vergi Dışı Gelirler 23.440.000
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 23.440.000
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2006 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
İçişleri Bakanlığı 2006 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
10.-
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI
1.-
İçişleri Bakanlığı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
A - C E T V E L İ
Fonksiyonel
Kod Açıklama (YTL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 818.196.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma Hizmetleri 74.354.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 334.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 İskân ve Toplum Refahı Hizmetleri 24.988.000
BAŞKAN - Kabul edenler…
Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
TOPLAM 917.872.000
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
İçişleri Bakanlığı 2006 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
İçişleri Bakanlığı 2004 malî yılı
kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.-
İçişleri Bakanlığı 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
BAŞKAN- (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
İçişleri Bakanlığı 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
A - C E T V E L İ
Lira
- Genel Ödenek Toplamı : 656.726.010.950.000
- Toplam Harcama : 668.871.675.950.000
- Ödenek Dışı Harcama : 38.486.030.550.000
- İptal Edilen Ödenek : 26.340.365.550.000
BAŞKAN- (A) cetvelini kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İçişleri Bakanlığı 2004 malî yılı
kesinhesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Emniyet Genel Müdürlüğü 2006 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Bölümleri okutuyorum:
10.82.-
EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Emniyet
Genel Müdürlüğü 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
A - C E T V E L İ
Fonksiyonel
Kod Açıklama (YTL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 121.101.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma Hizmetleri 275.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 4.513.036.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık Hizmetleri 3.117.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir
09 Eğitim Hizmetleri 167.184.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 4.804.713.000
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, Emniyet Genel
Müdürlüğü 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Emniyet Genel Müdürlüğü 2004 malî yılı
kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.- Emniyet
Genel Müdürlüğü 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
BAŞKAN- (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
Emniyet Genel Müdürlüğü 2004 Malî Yılı
Kesinhesabı
A - C E T V E L İ
L i r a
- Genel Ödenek Toplamı : 3.787.082.602.700.000
- Toplam Harcama : 3.846.807.182.700.000
- Ödenek Dışı Harcama : 216.530.487.200.000
- İptal Edilen Ödenek : 156.805.907.200.000
- Ertesi Yıla Devreden
Ödenek : 31.772.084.900.000
BAŞKAN- (A) cetvelini kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Emniyet Genel Müdürlüğü 2004 malî yılı
kesinhesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Jandarma Genel Komutanlığı 2006 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
10.81-
JANDARMA GENEL KOMUTANLIĞI
1.-
Jandarma Genel Komutanlığı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
A - C E T V E L İ
Fonksiyonel
Kod Açıklama (YTL)
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 2.571.561.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 2.571.561.000
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Jandarma Genel Komutanlığı 2006 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Jandarma Genel Komutanlığı 2004 malî yılı
kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.-
Jandarma Genel Komutanlığı 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
BAŞKAN- (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
Jandarma Genel Komutanlığı 2004 Malî Yılı
Kesinhesabı
A - C E T V E L İ
Lira
- Genel Ödenek Toplamı : 2.120.903.229.900.000
- Toplam Harcama : 2.058.991.836.800.000
- Ödenek Dışı Harcama : 76.943.039.200.000
- İptal Edilen Ödenek : 138.801.590.800.000
- Ertesi Yıla Devreden
Ödenek : 121.685.027.400.000
BAŞKAN- (A) cetvelini kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Jandarma Genel Komutanlığı 2004 malî yılı
kesinhesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Sahil Güvenlik Komutanlığı 2006 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
10.83.-
SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI
1.- Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
A - C E T V E L İ
Fonksiyonel
Kod Açıklama (YTL)
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 194.459.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 194.459.000
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Sahil Güvenlik Komutanlığı 2006 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Sahil Güvenlik Komutanlığı 2004 malî yılı
kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.- Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
BAŞKAN- (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
Sahil Güvenlik Komutanlığı 2004 Malî Yılı
Kesinhesabı
A - C E T V E L İ
Lira
- Genel Ödenek Toplamı : 113.947.220.650.000
- Toplam Harcama : 103.317.153.900.000
- Ödenek Dışı Harcama : 4.957.441.200.000
- İptal Edilen Ödenek : 15.587.507.950.000
- Ertesi Yıla Devreden
Ödenek : 12.652.982.940.000
BAŞKAN- (A) cetvelini kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sahil Güvenlik Komutanlığı 2004 malî yılı
kesinhesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi
Enstitüsü 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.07.-
TÜRKİYE VE ORTA DOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ
1.- Türkiye
ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
A - C E T V E L İ
Fonksiyonel
Kod Açıklama (YTL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 3.077.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
09 Eğitim Hizmetleri 1.173.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 4.250.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
B
- C E T V E L İ
KOD Açıklama (YTL)
02 Vergi Dışı Gelirler 600.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Alınan Bağış ve Yardımlar 3.550.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 4.150.000
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi
Enstitüsü 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, böylece Millî
Savunma Bakanlığı, Savunma Sanayii Müsteşarlığı, İçişleri Bakanlığı, Emniyet
Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve
Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsünün 2006 malî yılı bütçeleri ile
Millî Savunma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma
Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığının 2004 malî yılı
kesinhesapları kabul edilmiştir. Kuruluşlar için ve milletimiz için hayırlı
olmasını temenni ediyorum.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
böylece onuncu tur görüşmeler tamamlanmıştır.
Birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.17
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma
saati: 17.30
BAŞKAN:
Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 37 nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Onbirinci turda yer alan bakanlık ve
kurumların bütçelerini görüşmeye devam ediyoruz.
III.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
1.- 2006
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Genel ve Katma
Bütçeli Daireler ve İdareler Kesinhesap
Kanunu Tasarıları (1/1119; 1/1084, 3/907; 1/1085, 3/908) (S.Sayısı: 1028, 1029,
1030) (Devam)
H) ENERJİ
VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANLIĞI
1.- Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanlığı 2006 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2.- Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanlığı 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
İ) ENERJİ PİYASASI
DÜZENLEME KURUMU
1.- Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanlığı 2006 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
J) ULUSAL BOR ARAŞTIRMA
ENSTİTÜSÜ
1.- Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanlığı 2006 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
K) ELEKTRİK İŞLERİ ETÜT
İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanlığı 2006 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
L) TÜRKİYE ATOM ENERJİSİ
KURUMU
1.- Türkiye Atom Enerjisi
Kurumu 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
M) MADEN TETKİK VE ARAMA
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanlığı 2006 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
N) PETROL İŞLERİ GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Petrol İşleri Genel
Müdürlüğü 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Petrol İşleri Genel
Müdürlüğü 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
O) DEVLET SU İŞLERİ GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Devlet Su İşleri
Genel Müdürlüğü 2006 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2.- Devlet Su İşleri
Genel Müdürlüğü 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
Ö) BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANLIĞI
1.- Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
P) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Karayolları Genel
Müdürlüğü 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Karayolları Genel
Müdürlüğü 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
R) TAPU VE KADASTRO GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Tapu ve Kadastro
Genel Müdürlüğü 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet?.. Yerinde.
Onbirinci turda, Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanlığı, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu, Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü,
Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu,
Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü, Petrol İşleri Genel Müdürlüğü, Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğü, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, Karayolları Genel Müdürlüğü,
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü bütçeleri yer almaktadır.
Sayın milletvekilleri, 6.12.2005 tarihli
27 nci Birleşimde, bütçe görüşmelerinde soruların gerekçesiz olarak yerinden
sorulması ve her tur için soru-cevap işleminin 20 dakikayla sınırlandırılması
kararlaştırılmıştır.
Buna göre, turda yer alan bütçelerle
ilgili olarak soru sormak isteyen milletvekillerinin, görüşmelerin bitimine
kadar sorularını sorabilmeleri için, şifrelerini yazıp parmak izlerini
tanıttıktan sonra ekrandaki söz isteme butonuna basmaları gerekmektedir.
Mikrofonlarındaki kırmızı ışıkları yanıp sönmeye başlayan milletvekillerinin
söz talepleri kabul edilmiş olacaktır.
Tur üzerindeki görüşmeler bittikten sonra,
soru sahipleri, ekrandaki sıraya göre, sorularını yerlerinden soracaklardır.
Soru sorma işlemi 10 dakika içinde tamamlanacaktır. Cevap işlemi için de 10
dakika süre verilecektir. Cevap işlemi 10 dakikadan önce bitirildiği takdirde,
geri kalan süre için, sıradaki soru sahiplerine söz verilecektir.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, bazı
arkadaşlarımızın parmak okuma durumlarında sıkıntı olduğu için, o
arkadaşlarımız konuşma taleplerini, bir an önce, yazılı olarak, buraya,
Başkanlık Makamına iletirlerse, onları da ayrıca sıraya alacağım. Bu hususu
bilgilerinize arz ediyorum.
Onbirinci turda grupları ve şahısları
adına söz alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum:
Gruplar:
AK Parti Grubu: Kayseri Milletvekili Adem
Baştürk, Kütahya Milletvekili Soner Aksoy, Sivas Milletvekili Orhan Taş, Konya
Milletvekili Kerim Özkul, İstanbul Milletvekili Nusret Bayraktar, Çankırı
Milletvekili Tevfik Akbak, Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan.
Anavatan Partisi Grubu: Malatya
Milletvekili Miraç Akdoğan, Mardin Milletvekili Muharrem Doğan.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu: Adana
Milletvekili Tacidar Seyhan, Aydın Milletvekili Mesut Özakcan, Çanakkale
Milletvekili Ahmet Küçük, Balıkesir Milletvekili Orhan Sür.
Şahısları adına:
Lehinde: Kayseri Milletvekili Niyazi
Özcan, Kayseri Milletvekili Taner Yıldız, Osmaniye Milletvekili Durdu Mehmet
Kastal.
Bu milletvekillerinden sadece birisine söz
verilecektir, birinci sıradan başlamak üzere.
Aleyhinde: Mardin Milletvekili Muharrem
Doğan.
Sayın milletvekilleri, konuşmalara AK
Parti Grubundan başlıyoruz.
AK Parti Grubu adına, Sayın Adem Baştürk,
Kayseri Milletvekili.
Sayın Baştürk, buyurun efendim. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Sayın Baştürk, bir saniyenizi rica edeyim.
Buraya gelmiş olan, Başkanlık Divanına
yazılı olarak müracaat edecek olan arkadaşlarıma söylüyorum: Buradaki ekranda
göründükten, listelerden sonra sizleri ilave edecek arkadaşlarımız.
Saygıdeğer arkadaşlarım, sayın
milletvekilleri; bakınız, parmağı okunmayan milletvekili arkadaşlarımızın
sayısı son derece sınırlıdır. Buraya gelen birkısım arkadaşlarımız, daha önce
yerlerinden sisteme girip sorularını sormuşlardır. Dolayısıyla
"parmağımızı okumadı" gibi bir mazereti sizin takdirlerinize sunarım.
O bakımdan, gerçek anlamda birkaç tane arkadaşımız var... Biraz önce, bir
milletvekili arkadaşımız da gönderdi; bunlar doğrudur; ama, bu kadar
arkadaşımızın…
Sayın milletvekilleri…
AHMET YENİ (Samsun) - Sayın
milletvekillerimiz, yerlerinize…
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, buradaki
arkadaşlarımız daha önce sisteme giren ve okunan arkadaşlardır. Dolayısıyla
"biz sisteme giremedik" gibi bir şeyi, şu anda, bu anlamda -bizim iyi
niyetle sunduğumuz bir hususu- kabul etmek mümkün değildir.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, bakın,
bu, bütçe görüşmelerinin çok yetersiz olduğunu gösteriyor. Süre bakımından,
milletvekillerinin düşüncelerini ifade etmek için yeterli süre verilmiyor. Koca
bakanlık 45 dakika…
BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen, sakin bir
şekilde olun; bütçe görüşmelerine başlıyoruz.
Sayın Baştürk, buyurun efendim.
Süreniz 8 dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA ADEM BAŞTÜRK
(Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanlığı 2006 bütçe görüşmeleri için, AK Parti Grubunun görüşlerini temsil
etmek üzere huzurunuzdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Dünyada nüfusun, sanayileşmenin ve refahın
artmasıyla birlikte enerji ihtiyaçları da süratle artmaktadır. Ülkemizde kişi
başına elektrik enerjisi ihtiyacı son kırk yılda 25 kat, elektrik enerjisi
tüketimi de 38 kat artmıştır. 1963 yılında yaklaşık 4 milyar kilovat/saat
enerji üretilirken, bugün 150 kilovat/saat enerji üretilmektedir.
BAŞKAN - Ben özür beyan ediyorum.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
bakınız, benim söylediğim husus, iyi niyetle yapılmış olan bir husustur. O
milletvekili arkadaşlarımın isimlerini ben zikretmek istemedim; bunlar, sadece
birkaç milletvekili arkadaşımızdı. Şimdi, buraya gelen arkadaşlarımızın
"bizim parmağımız okunmadı" sözünün geçerliliği yoktur; çünkü, hepsi
burada kayıtlı zaten, belli oluyor.
Arkadaşlar, söylediğim husus bellidir, bu
milletvekili arkadaşlarımız da bellidir. Ben, o arkadaşlarımın isimlerini Genel
Kurula arz etmedim. Lütfen, parmağımız okunmadı gibi bir şey geçerli değil;
çünkü, biraz önce daha soru sormuş olan arkadaşlarımız var. Böyle bir şey
olabilir mi?! İstirham ediyorum…
Sayın Baştürk, buyurun efendim;
başlatıyorum sürenizi. Lütfen buyurun.
ADEM BAŞTÜRK (Devamla) - Ve son kırk yıl
içerisinde, ortalama yıllık enerji talebi artışı yüzde 10'dur. Elektrik
tüketimindeki hızlı artış, hem sanayileşmeden hem de günlük hayatta oldukça çok
kullanılan elektrikli cihazlardan kaynaklanmaktadır. Ülkemizde tüketim, hem
nüfus başına artan elektrik ihtiyacı veya sarfiyatı hem de nüfus artışıyla
birlikte katlanarak büyümektedir ve bu büyüme sonucunda, 2030 yılı için tahmin
edilen ihtiyaç, bugünkü ihtiyacın 60 katıdır. Ülkemizde kalkınmanın devam
etmesi, insanlarımızın refah seviyesinin artması için, gelecekteki enerji
ihtiyaçlarının karşılanması bugünden planlanmalı ve arz güvenliği
sağlanmalıdır.
Enerji, tüm dünya ülkeleri için
stratejiktir; çünkü, dünyadaki hammadde rezervleri sınırlıdır. Bugün enerji
ihtiyacının çok önemli bir kısmını karşılayan fosil yakıtlar dünyada sınırlı
olarak vardır ve bir müddet sonra bu fosil yakıtlar tükenecektir. O bakımdan,
devletler arasındaki savaşların veya mücadelelerin önemli bir kısmı da enerji
ihtiyacını ileriye dönük garanti altına almak talebinden karşılanmaktadır.
Peki, Türkiye'de durum nedir; Türkiye'de,
2004 yılı itibariyle, enerji kaynakları üretimi 25,2 milyon petrol eşdeğeridir,
tüketimi de 87,7 veya 87,8 milyon petrol eşdeğeri miktardadır. Bunun yüzde 38'i
petrol, yüzde 27'si kömür, yüzde 23'ü doğalgaz, yüzde 12'si su ve diğerleridir;
yani, şu anda kullandığımız enerjinin yüzde 88'i fosil yakıtlardan elde
edilmektedir ve bunun da, bu enerjinin de, tükettiğimiz enerjinin de yüzde 28'i
yerli kaynaklardan, yüzde 72'si de ithal kaynaklardan sağlanmaktadır. Elektrik
enerjisi üretiminde ise, hükümetimiz iktidara geldiğinde, yüzde 38'i yerli,
yüzde 68'i yabancı kaynaklardan sağlanıyordu; bugün, Bakanlığımızın gayretleri
sonucunda bu oran yüzde 50'ye çıkarılmıştır.
Tabiî, enerji güvenliği açısından, arz
güvenliği açısından tüm ülkeler mümkün mertebe özkaynaklarını kullanmak
isterler. Ülkemiz, daha önce de ifade ettiğim gibi, enerji kaynakları yönünden
zengin değildir. Belki sadece hidrolik kaynaklar sayılabilir zenginliğimiz
olarak; onda bile, dünya standartları içinde mukayese ettiğimizde zengin
sayılmayız; çünkü, bir ülkenin zengin sayılabilmesi için su kaynakları
açısından kişi başına yılda 10 000 metreküp su tüketmesi veya suyu olması
gerekiyor; Türkiye'de ise, bugün, bu değer 1 850 metreküptür kişi başına yılda
ve on yıl sonra Türkiye nüfusunun 100 000 000 olacağı tahmin edilirse, bu
değer, demek ki 2030'larda 1 000 metreküp/yıla düşecektir ki insan başına, bu,
fakirlik sınırıdır ve Türkiye'de, dediğim gibi, nispî olarak bol olduğu
düşünülen hidrolik kaynaklar, bugün tam olarak kullanılamamaktadır ve
Türkiye'de hidroelektrik rezerv 127 milyar kilovat/saattir potansiyel. Bunun,
bugün 46 milyar kilovat/saati işletmede, 11 milyar kilovat/saati de inşa
halindedir. Demek ki, hâlâ biz, potansiyel hidroelektrik enerjimizin yüzde
36'sını kullanıyoruz.
Hidroelektrik enerjiyi, hem
özkaynaklarımız olması sebebiyle kullanmak gerekiyor, hem de uluslararası
gereklilikten kaynaklanarak kullanmak gerekiyor; çünkü, hidroelektrik enerjisi
ekonomiktir, ömrü uzundur, geri ödeme süresi kısadır, çevre dostudur, işletme
ve bakım giderleri düşüktür ve dışa bağımlı olmayan bir enerji türüdür.
İkinci sebep ise hidrolik enerjiyi
kullanmamız açısından, ülkemizin su potansiyeli açısından önemli bir özelliği
de, varlığının yüzde 28 veya yüzde 30'unun sınıraşan sulardan oluşmasıdır. Söz
konusu sular, son dönemlerde uluslararası platformlarda ısrarla gündeme
getirilmektedir. Özellikle Ortadoğu coğrafyasında su giderek önem
kazanmaktadır. Sınıraşan sularla ilgili olarak Türkiye'nin AB Katılım Ortaklığı
Belgesinin çevre bölümünde sınıraşan sular konusuna ilk defa yer verildiği ve
bu hususun çözüm bekleyen problem
olarak sunulduğu, özellikle sınıraşan nehirlerimiz üzerinde inşa etmeyi
planladığımız barajların gerçekleşmesinde ciddî problemler oluşması ihtimal
dahilindedir.
Gelecek yirmibeş yıl içerisinde
Ortadoğu'da ciddî bir su krizi çıkması söz konusudur; o bakımdan, özellikle
bölgemizde su planlaması bu yönden önem arz etmektedir; o bakımdan, özellikle
sınıraşan sularımız bir an önce değerlendirilmek durumundadır.
Hükümetimiz, hidrolik yatırımları
hızlandırmak için hem bu yatırımları özel sektöre açmış hem de sınırı aşan
sularımızda düşünülen barajların da inşaatına başlamıştır; bunlardan bir tanesi
Yusufeli, diğerleri Ilısu ve Muratlı
sayılabilir. Hükümetimiz, yine geçen dönem içerisinde yerli kaynakların payını
artırabilmek için, Yenilenebilir Enerji Kanununu da çıkarmış ve böylece rüzgâr,
biyomas, güneş, jeotermal enerjinin kullanılması da gündeme gelmiştir.
Tüm yerli kaynaklar harekete geçirilse
bile, 2020 yılı için tahmin edilen enerji ihtiyacı 500 milyar kilovat/saattir
ve bunun için kurulu güç ihtiyacı, bir senaryoya göre 80 000, diğer bir
senaryoya göre de 96 000 megavattır. Bugün, Türkiye'de kurulu güç 38 500
megavattır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Baştürk,
konuşmanızı tamamlayın.
ADEM BAŞTÜRK (Devamla) - Yani, önümüzdeki
onbeş yıl içerisinde, şimdiye kadar kurduğumuz enerji yatırımlarının yüzde 100
veya yüzde 150'si kadar bir yatırım yapmak durumundayız. O bakımdan, yerli
kaynakları da kullansak, bizim bu kadar sürede, bu enerji ihtiyacını değişik
kaynak ve değişik alternatif bulmadan karşılamamız mümkün değil.
Onun için, hükümetimiz yeni bir kaynak,
yeni bir enerji türünü gündeme getirmiştir. Bu da, nükleer enerjidir. Bunun
için ciddî bir aleyhte lobi var biliyorsunuz; ama, şu gerçeği hiç gözden uzak
tutmamak gerekiyor; bugün dünyanın 31 değişik ülkesinde, 439 nükleer santral
çalışmaktadır, işletmededir ve 24 nükleer santral da inşa halindedir.
Fransa'nın elektrik ihtiyacının yüzde 78'i, Amerika Birleşik Devletlerinin
ihtiyacının yüzde 20'si, hemen komşumuz Bulgaristan'ın ihtiyacının yüzde 38’i
nükleer santrallardan karşılanmaktadır.
Hükümetimizin, dolayısıyla, bu adımı çok
önemli ve çok doğru bir adımdır. İnşallah, 1970'lerde başlayıp da akamete
uğrayan yatırımlara benzemez. İnşallah, diğer işlerimizde olduğu gibi bu işi de
ciddî olarak sonuçlandıracağımıza ben gönülden inanıyorum ve söz verilen süre
içinde bu yatırımlar tamamlanacaktır.
Türkiyemiz, jeopolitik durumu itibariyle,
biliyorsunuz enerji koridoru olarak kullanılıyor ve bu başarılı çalışmalar
sonunda geçen üç yıl içerisinde, enflasyonda veya tüketici fiyat endekslerinde
yüzde 45 artış olmasına rağmen, enerji fiyatlarında artış olmadığını veya
indirim olduğunu hep birlikte biliyoruz. Bu bakımdan, ben, geçen üç yıl
içerisindeki, hükümetimizin, Enerji Bakanlığımızın yaptığı hizmetlerin çok başarılı
olduğuna inanıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Baştürk, lütfen,
konuşmanızı tamamlar mısınız Genel Kurula teşekkür ederek.
Buyurun efendim.
ADEM BAŞTÜRK (Devamla) - Sadece, son söz
olarak şunu söylemek istiyorum: Tabiî, bu hizmetler, mühendisle, ekiple,
işçiyle, teknik elemanla sağlanıyor. Şunu hep birlikte biliyoruz;
hükümetimizin, aslında mühendislerin, teknik elemanların ücretlerinin
düzeltilmesi konusunda ciddî çabaları var, hazırlıkları var; ama, gün geçtikçe
devlet daireleri teknik elemanlar açısından ciddî kan kaybediyor. O bakımdan,
hükümetimizin bu ücret dengesizliğini düzeltme konusunda da ciddî çaba
harcayacağına inanıyor ve bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Baştürk.
AK Parti Grubu adına, ikinci konuşmacı,
Kütahya Milletvekili Sayın Soner Aksoy; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA SONER AKSOY (Kütahya)
- Muhterem Başkan, çok kıymetli arkadaşlarım; 2006 yılı bütçesi dolayısıyla,
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığına bağlı üç kurum adına, bana verilen süre
içerisinde özet bir konuşma yapmaya çalışacağım.
Kıymetli arkadaşım Hasan Anğı'nın mazereti
nedeniyle, ben söz aldım; sözlerime başlarken hepinize en derin sevgiler,
saygılar sunarım.
Birinci kurum, Elektrik İşleri Etüt
İdaresi. Bu kurum, enerji konusunda yeniliklere dönük çalışmalar yapan bir
kurum. Hidrolik, rüzgâr, yenilenebilir enerji ve tüm enerji kaynaklarının
değerlendirilmesi, etkin ve verimli bir şekilde, nasıl, kullanılabileceği
konusunda çalışmalar yapan, etütler yapan, fizibiliteler yapan, hatta pilot
uygulamalar yapan bir kurum, başarılı da çalışmaları var. Yeni yeni hidrolik
kaynakları Türkiye'de keşfedip, bunları ortaya koyabilen, rüzgâr potansiyeli
üzerinde çalışmalar yapabilen, jeotermal enerji potansiyelleri üzerinde de
halkımıza yol gösteren, önemli çalışmaları olan bir kurum.
Özellikle, rüzgârla alakalı olarak yapmış olduğu çalışmalar
gerçekten takdire değer. Türkiye'de, rüzgâr enerjisiyle alakalı bir haritayı
bitirmiş durumda. 2006 yılında, inşallah, bunu, uzaydan da yararlanmak
suretiyle, elektronik ortamda, web sayfasında ilan ederek, Türkiye'nin Rüzgâr
Enerjisi Potansiyeli Haritasını veya atlasını REPA adı altında yayımlayacaktır.
Bu, çok calibi dikkat bir husustur; çünkü, burada çıkan rakamlar, şu anda bile
bizi hayrete düşürmektedir. Eğer rakamı söylemem gerekiyorsa, doğrusu,
hepinizin dikkatini çekecektir; çünkü, bu rakam, 80 000 megavat civarında olan
bir rakamdır. Türkiye'nin, bugün için, elektrikle alakalı kurulu gücü 40 000
megavat civarındadır. Sadece bu kurum, rüzgâr enerjisiyle ilgili potansiyelin
bu kadar büyük olduğunu ifade etmektedir. Tabiî, diğer yenilenebilir enerji
kaynaklarıyla beraber, ülkemizin çok ciddî kaynaklara sahip olduğunun bir
işaretidir. Tabiî, bu potansiyel ne derece teknik imkânlarla gerçeğe
çevrilebilir... Bunu zaten, yenilenebilir enerjiden elektrik üretimiyle alakalı
bir teşvik yasasını, biliyorsunuz, geçen sene mayıs ayında çıkarmıştık. Bu çıkardığımız
yasayla, zaten, özel sektörün önünü açtık, hukukî bir platform ve bir zemin
hazırladık ve bu zemin çerçevesi içerisinde, özel sektör, Mayıs 2005'ten bugüne
kadar, DSİ'ye ve Enerji Piyasası Düzenleme Kuruluna çok sayıda müracaat
yapmıştır. Doğrusu, bu da, işadamlarımızın enerji sektörüne vermiş olduğu
değeri ve işadamlarımızın aktivitesini göstermesi bakımından fevkalade
önemlidir. Demek ki, insanlarımızın önünü tıkamaz, yolunu açarsak, kendi
özkaynaklarımızı ekonomiye kazandırmak için, akıp giden suyu veya rüzgârı
ticarîleştirmek, ekonomiye katkı sağlayabilmek ve istihdam sağlamak bakımından
çok önemli bir aktivite göstermişlerdir ve kabaca -onu da ifade edecek olursak-
o günden bugüne kadar, âdeta, Türkiye'nin, Artvin'den Edirne'ye, Sinop'tan
Kaş'a kadar, bütün küçük su kaynaklarına müracaat edilmiştir. Bu, fevkalade
sevindirici bir olaydır.
İşte, bizim Meclisimiz, muhalefetle
beraber, Yenilenebilir Enerji Yasasını büyük bir zevkle ve olgunlukla burada
tartışıp çıkarmasaydı, bu hadise, bu aktivite asla olmayacaktı. O bakımdan,
ben, tekrar, müteşekkir olduğumu ve halkımıza gerçekten bir hizmet, iş,
istihdam imkânı ve enerji yönünden de çok önemli bir sahayı açtığımızı ifade
ediyorum.
Bu noktada, elde edilen potansiyelin de 8
000 megavat civarında olduğunu ifade ediyorum. Bu rakam da, mayıs ayından
bugüne kadar alınmış olan ortalama bir rakam. Bu rakam da eğer realize
edilirse, bugünkü potansiyelin beşte 1'ini, demek ki, insanlarımız, altı ayda,
müracaat ederek, ben yapacağım diye ortaya çıkabilmektedir. Bu, tabiî,
sevindirici bir olaydır.
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu hakkında,
eğer kısaca konuşmamız gerekiyorsa, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu da,
bildiğiniz gibi, Türkiye'de, takip edilmekte olan serbest piyasaya geçmiş
enerji politikalarını bağımsız bir kurum olarak drije etmek, yönlendirmek,
kontrol etmek, denetlemek üzere kurulmuş olan bir kurum ve aynı zamanda, hukukî
temel altyapılarla da bu sahada, serbest piyasada işlev görecek enerjiyle
alakalı olan özel sektörün çalışmalarını denetleme imkânı bakımından fevkalade
önemli bir kurum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Aksoy, lütfen konuşmanızı
eksüre içerisinde tamamlayınız.
Buyurun.
SONER AKSOY (Devamla) - Bu kurum,
biliyorsunuz, 2001 yılından itibaren çıkmaya başlayan Elektrik Piyasası, Doğal
Gaz Piyasası ve sonra 2003'ten itibaren AK Parti Hükümetinin çıkarmış olduğu
Petrol Piyasası, Doğal Gaz Piyasası ve Yenilenebilir Enerji Yasalarının ortaya
koymuş olduğu sorumlulukları üstlenen bir kurum ve başarıyla da bu kurum bu
görevini yerine getirmiş. Bugüne kadar, mesela, petrol piyasasıyla alakalı 14
674 adet lisans vermiş. Bu lisansların, tabiî, en büyüğünü 13 428'le akaryakıt
bayileri meydana getiriyor. Daha sonra taşıma, dağıtma, depolama, madenî yağ,
serbest kullanıcılara verilen lisanslar, iletim, rafinaj, ihrakiye ve işletme
gibi hususlara verilen lisanslardır. Bunlar, yani elektrik piyasasını işgal
eden, takriben 30 milyar dolarlık bir ciroyu ihtiva eden bir piyasayı
oluşturuyorlar ve 1 000 000'un üzerinde çalışan, istihdam sağlayan bir sektörü
ihtiva ediyorlar. Bu sektörü belli bir lisansa bağlamak suretiyle, artık,
burada meydana gelen ve gelebilecek olan birtakım kaçakları, birtakım
sorunları, kalitesizlikleri, güven kırıcı davranışları ortadan kaldıracak bir
yapılanma içerisinde, gerekli yönetmelikleri, yönergeleri çıkararak,
çalışmalarına devam eden bir kurum.
Zamanım, tabiî, doluyor; Enerji Piyasası
Düzenleme Kurumunu tamamladıktan sonra…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Aksoy, Parti Grubu çok
sayıda konuşmacıya fırsat verdiği için, maalesef, süreleriniz çok az.
Haklısınız, birikimlerinizi yansıtamıyorsunuz; ama, bu, Başkanlık Divanına ait
olan bir husus değil. Mikrofonunuzu açacağım; lütfen, teşekkür edip,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun efendim.
SONER AKSOY (Devamla) - Çok teşekkür
ederim Sayın Başkan, şimdi tamamlıyorum.
BOREN hakkında, Bor Enstitüsü hakkında da
bir iki malumat arz etmek isterdim; ama, gerçekten, zamanımız çok sınırlı. Bor
Enstitüsü de, kurulduğu andan itibaren ciddî çalışmalar yapmıştır, borun
türevleri üzerinde denemeler yapmıştır. TÜBİTAK'la, Orta Doğu Teknik
Üniversitesi Kimya Bölümüyle ve piyasadaki çeşitli kişilerle temas kurmak
suretiyle, Bor Enstitüsü olarak, bor üzerinde yapılabilecek uç ürünler üzerine
ciddî çalışmalar yapmıştır. Bunlardan da bahsetmek isterdim; ama, maalesef,
sürem dolmuş bulunuyor.
Sözlerimi tamamlarken, hepinize sevgiler,
saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Aksoy, çok teşekkür
ediyorum.
Üçüncü konuşmacı, Sivas Milletvekili Sayın
Orhan Taş; buyurun.
AK PARTİ GRUBU ADINA ORHAN TAŞ (Sivas) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığına
bağlı MTA Genel Müdürlüğü, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu ve Petrol İşleri Genel
Müdürlüğünün 2006 yılı bütçesi üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış
bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tüm dünya
ülkelerinde olduğu gibi, ülkemizde de enerji sektörü ve madencilikte kapsamlı
bir yeniden yapılanma sürecini hep beraber yaşamaktayız. Maden Kanunu,
Yenilenebilir Enerji Kanunu Meclisimiz tarafından çıkarılmıştır. Petrol Kanunu,
Enerji Verimliliği Kanunu ve Jeotermal Kanun Tasarıları komisyonlarımızda
görüşülmektedir. En kısa zamanda, bu kanun tasarılarının, Meclisimiz tarafından
yasalaştırılması, sektöre güven ve yatırım istikrarının gelmesini
sağlayacaktır.
Ekonomimizde sağladığımız güven ve
istikrar, enerji talebimizde de hızlı bir artışı beraberinde getirmektedir.
Dünyada petrol, doğalgaz ve metal maden fiyatlarının artmasının ekonomik
gelişmemize olumsuz etkileri olmaktadır. Bu etkilenmeyi en aza indirebilmemiz
için, başta yerli enerji kaynaklarımızın aranması olmak üzere, aramacılığa…
Sanayimizin ihtiyaç duyduğu hammaddelerin yerli kaynaklardan karşılanması,
hükümet ve Bakanlığımızın politikalarıdır. Örneğin, 2004 yılında 10 milyar
dolar civarında olan enerji hammadde ithalatımızın, petrol ve doğalgaz
fiyatlarının artması nedeniyle, 2005 yılında 15 milyar dolar civarında olması
beklenmektedir. Dolayısıyla, başta enerji hammaddeleri olmak üzere,
ekonomimizin ihtiyaç duyduğu hammaddelerin aranması, bulunması ve üretilmesine
önem vermeliyiz.
Bu bağlamda, hükümetimiz, petrol
aramalarını son üç yılda 7 kat artırmıştır. Türkiye Petrolleri Anonim
Ortaklığının 50 000 000 dolar olan yatırım miktarı 700 000 000 dolar seviyesine
çıkarılarak, petrol ve doğalgaz aramalarına önem verilmiştir. Umarım, yapılan
bu arama ve araştırmaların sonucu, ülkemiz için umutlu ve olumlu olur.
Ayrıca, madencilik sektörüne ait altyapı
bilgisi üreten MTA Genel Müdürlüğü, sondajlı maden aramalarına önem
vermektedir. MTA Genel Müdürlüğü, aynı bütçeyle, 2005 yılında, bir önceki yıla
nazaran 3 kat daha fazla sondaj yapmış, yerli kaynaklarımızın artmasına ve
bulunması için çalışmalarını, kısıtlı imkânlarına rağmen sürdürmektedir.
2006 yılı bütçesinde de görülebileceği
gibi, MTA'nın payının yüzde 36 artırılması yeterli olmamakla beraber,
aramacılığa verilen önemi göstermektedir.
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri;
ülkemizin genel enerji talebinin büyük bir kısmının ithal kaynaklara bağlı
olması, yerli kaynakların aranması, işletilmesi ve kullanımının artırılması
hükümetimizin politikasıdır. Bu bakımdan, Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanlığında yerli kömür, hidrolik, petrol ve doğalgaz arama ve üretim
faaliyetlerimize öncelik verilmektedir, bu alanlarda yatırım ortamının
iyileştirilebilmesine ilişkin düzenlemeler yapılmaktadır. Ayrıca, petrol arama
ve üretim projelerinde yurt dışından ortaklarla çalışılmaktadır.
2003 yılında 840 000 000 dolar olan maden
ihracatımızın 2004 yılında 1,2 milyar dolara, 2005 yılında ise 1,5 milyar
dolara yükselmesi beklenmektedir.
Hükümetimizin göreve gelmesiyle, her
alanda olduğu gibi, maden ihracatında da önemli artışlar sağlanmıştır. 2006
yılında da maden ihracatımızın yükselişinin sürmesini temenni ediyoruz.
2006 yılı bütçesinin ülkemize ve
milletimize hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Taş, çok teşekkür ediyorum.
AK Parti Grubu adına, Konya Milletvekili
Sayın Kerim Özkul.
Sayın Özkul, buyurun efendim. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA KERİM ÖZKUL (Konya) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı Devlet Su
İşleri Müdürlüğü bütçesi üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Kıymetli arkadaşlar, bilindiği gibi,
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün en önemli görev ve faaliyet alanı,
ülkemizin su kaynaklarının geliştirilmesini ve bu su kaynaklarının en etkin
biçimde kullanılmasını sağlamaktır. Bu görevin sonucu olarak, Devlet Su İşleri
tarafından, ülkemizde, sulama, içmesuyu, endüstri suyu temini, hidroelektrik
enerji üretimi ve taşkın koruma amaçları doğrultusunda, bugüne kadar 730 adet baraj
ve gölet inşa edilmiştir. Ayrıca, 602 adet su depolama tesisi bitirilmiş ve
işletmeye alınmıştır. 87 adet baraj ile 125 adet göletin inşaatı ise devam
etmektedir.
Bir ülkenin yaşam kanallarından birini, o
ülkedeki tarım faaliyetleri teşkil etmektedir. Devlet Su İşleri, uyguladığı
politikalarla, Türkiye'de, sulanabilir tarımı yaygınlaştırmak ve bu anlamda,
topraktan alınacak verimi artırmak için var gücüyle çalışmaktadır.
Bu bağlamda, ülkemizde toprak ve su
kaynaklarının geliştirilmesinden sorumlu olan kamu kurum ve kuruluşlarının,
2005 yılı başı itibariyle, geliştirdikleri projeler sonucu, çeşitli maksatlara
yönelik su tüketimi 6,2 milyar metreküpü yeraltı suyundan, 33,9 milyar
metreküpü ise yüzey suyundan olmak üzere, 40,1 milyar metreküpe ulaşmıştır. Bu
suyun 29,6 milyar metreküpü sulama, 6,2 milyar metreküpü içme ve kullanma suyu,
4,3 milyar metreküpü ise endüstri suyu ihtiyaçlarının karşılanmasında
kullanılmaktadır.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'de, 2005 yılı
başı itibariyle, Devlet Su İşleri, Köy Hizmetleri ve halkın kendi imkânlarıyla
inşa edilen ve sulamaya açtıkları araziler toplamı brüt 4,9 milyon hektara
ulaşmış olup, bu alan, ekonomik olarak sulanabilir araziler toplamı olan 8,5
milyon hektarın yüzde 58'ine tekabül etmektedir.
Sayın milletvekilleri, Devlet Su İşlerinin
tek uğraş alanı sulama ve içmesuyu projelerinden oluşmamakta, bunlar kadar
hayatî olan hidroelektrik yatırımları da, yine, Devlet Su İşleri bünyesinde yer
almaktadır. Ülkemizde, bilinen hidroelektrik potansiyelin değerlendirilmesi
gayesiyle, 716 adet hidroelektrik santralı projesinin geliştirilmesi planlanmış
bulunmaktadır. Bu çalışmalar neticesinde, ülkemizin akarsularının toplam kurulu
gücü 36 712 megavat, hidroelektrik enerji potansiyeli ise 130 000 gigavat
olarak hesaplanmıştır. Bununla birlikte, ülkemizin hidroelektrik potansiyelinin
yeniden belirlenmesi çalışmaları da başlatılmıştır.
2005 yılı sonu itibariyle, geliştirilerek
işletmeye açılan 137 adet hidroelektrik santralı projesinin toplam kurulu gücü
12 846 megavat olup, elektrik üretim kapasitesi, yılda ortalama 46 191
gigavattır. Bu ise, toplam hidroelektrik potansiyelinin ancak yüzde 36'sıdır.
Halen, 3096 sayılı Kanun kapsamında gerçekleştirilecek projeler dahil olmak
üzere, 39 adet hidroelektrik santralı projesinin inşaatı devam etmektedir.
Devlet Su İşleri tarafından inşaatı
sürdürülen hidroelektrik santralı projelerinin toplam kurulu gücü 2 654
megavat, üretecek elektrik miktarı ise 8 578 gigavattır. Yapılacak
çalışmalarla, yaklaşık 38 000 gigavat ilave potansiyel geliştirilerek, toplam
hidroelektrik üretim kapasitesinin 164 000 gigavata çıkabileceği
planlanmaktadır.
Değerli arkadaşlar, burada değinilmesi
gereken, çok önemli gördüğüm bir başka konuysa, içmesuyu çalışmalarıdır. Devlet
Su işleri Genel Müdürlüğünce, 18 kentin uzun dönemli içme, kullanma ve endüstri
suyu ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik projeler inşa edilerek, yılda toplam 2,5
milyar metreküp su sağlanmıştır. Halen 20 şehrin içme, kullanma ve sanayi suyu
projesi yatırım programında yer almakta olup, inşaatı devam eden, planlama ve
kesin proje aşamasında olan projeler tamamlandığında, yılda toplam 2,8 milyar
metreküp ilave su temin edilmiş olacaktır. Böylece, işletmede olanlarla
birlikte temin edilen içme, kullanma suyu 5,3 milyar metreküpe ulaşacaktır.
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce, 2003
yılında 51 tesis, 2004 yılında 71 tesis, 2005 yılında ise 31 tesis işletmeye
açılmıştır. 18 Aralık'ta İzmir'de yapılan törende, Sayın Başbakanımız
tarafından, 27 adet tesisimiz işletmeye açılmıştır. Bu alanda, Devlet Su
İşleri, rekorlarına imza atarak, ciddî adımlar atmaya devam etmektedir.
Değerli arkadaşlar, malumunuz, GAP Projesi
gibi bir başka büyük proje, Konya ve Orta Anadolu'nun suyla kavuşmasını
sağlayacak ve Türkiye'de sulanabilir tarımla ilgili olarak yeni bir çağ açacak
olan proje, Konya Ovası Projesidir. Konya kapalı havzasının sulanmasını
sağlayacak olan bu proje, tahıl ambarı olarak anılan Konya'nın bu unvanını
pekiştirdiği gibi, yeni ürün yelpazesiyle bölge çiftçisinin kurtuluşunu da
sağlayacaktır.
Nitekim, bunun farkında olan Bakanlığımız,
2005 yılı bütçesinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonunda
görüşülmesi sırasında önerge vererek, 2005 yılı yatırım programına alınmasını
sağlamıştır. Bu çerçevede, Bağbaşı Barajı Mavi Tüneli ve Hidroelektrik Santralı
Projesinin, 9.1.2005 tarih ve 25696 mükerrer sayılı Resmî Gazetede yayımlanan
yatırım programında yer aldığı hepinizin malumudur; ancak, Bağbaşı Barajı Mavi
Tüneli ve Hidroelektrik Santralının ihale edilmesi için Tarım Sektöründe
Yatırım Programına önergeyle alınan proje fizibilitesi, Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarlığınca onaylanmadan ihale edilemez dipnotuyla yer
almaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KERİM ÖZKUL (Devamla) - Başkanım, hemen
toparlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Özkul, eksürenizi
veriyorum; buyurun, tamamlayın konuşmanızı.
KERİM ÖZKUL (Devamla) - Bağbaşı Barajı
Mavi Tüneli ve Hidroelektrik Santralı, Konya İlinin Hadim İlçesi Bağbaşı
Köyünün 1 kilometre kuzeybatısında Göksu Nehri üzerinde yapılacak Bağbaşı Mavi
Tünel ve Hidroelektrik Santralından oluşan Göksu derivasyonu, Apa-Hotamış isale
kanalı ve Hotamış depolamasıyla, Bağbaşı Barajı ve Göksu Nehrinin suları, Mavi
Tünel vasıtasıyla, Konya kapalı havzasına aktarılacaktır.
Bağbaşı Barajında depolanacak 204,9 milyon
metreküp su, 16 900 metre uzunluğunda ve 4 metre çapındaki Mavi Tünelle, Göksu
Havzasından Konya kapalı havzasına derive edilecektir. Konya Şehrinin,
arıtılmış atıksuyu ve sulamalardan dönen sulardan istifadeyle, 192 380 hektar tarım
alanının sulanması sağlanacaktır. Ayrıca, 25 megavat kurulu güçteki santral
vasıtasıyla yılda ortalama 82,5 milyon kilovat/saat enerji üretilmesi
planlanmıştır.
Bu sebeple, Bağbaşı Barajı ve Mavi Tünel
inşaatının ihale edilmesi için, dipnotun kaldırılması hususunda, 26 Nisan 2005
tarihinde ve 23 Kasım 2005 tarihlerinde ayrı ayrı iki yazı Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarlığına yazılmıştır ve böylece, müracaat edilmiştir.
Ayrıca, 27 Nisan 2005 tarih ve 1740 sayılı
yazıyla da, Hazine Müsteşarlığına, kredili ihale izni için gerekli girişimde
bulunulmuştur. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce ihaleye esas çalışmalar
tamamlanmış olup, Devlet Planlama Teşkilatı ve Hazine Müsteşarlığının uygun
görüşlerinin alınmasını takiben ihale yapılacaktır.
Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığınca
yapılan görüşme neticesinde, Bağbaşı Barajı ve Mavi Tünelin inşaatıyla ilgili
olarak uygun görüş yazısının imzalanarak, gereği için Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğüne gönderildiği öğrenilmiştir.
Ben, Konyalılar adına, Bağbaşı Barajı ve
Mavi Tünelin yapılması hususunda talimat veren ve desteğini esirgemeyen Sayın
Başbakanımıza şükranlarımı sunar, görüşmekte olduğumuz 2006 yılı bütçesinin
hayırlı olması dileğiyle, hepinize saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özkul.
AK Parti Grubu adına, İstanbul
Milletvekili Nusret Bayraktar.
Sayın Bayraktar, buyurun efendim. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Bayındırlık ve İskân
Bakanlığının 2006 yılı bütçesi üzerinde, AK Parti Grubu adına söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bildiğiniz gibi, Bayındırlık Bakanlığı,
1948 yılından beri yapım işlerini planlayan, projelendiren ve birçoğunu
uygulayan önemli bakanlıklarımızdan bir tanesidir. Bugüne kadar, ülkemizde,
imar, inşaat, bayındırlık, altyapı, ulaşım ve harita-kadastro hizmetleri gibi
hizmetleri yerine getirmiş, hatta 200'den fazla sektörü de harekete geçirerek
istihdama katkı sağlamıştır.
Tarihî misyonu ve hizmet anlayışıyla
önemli bir birikim ve deneyime sahip olan Bayındırlık Bakanlığımızın önümüzdeki
dönemde üstleneceği görevleri şöylece özetleyebiliriz:
Değişen ve gelişen dünya ve ülkemiz
şartlarına uygun olarak, mevcut pek çok görevin yanı sıra, kamu kurum ve
kuruluşlarının gerçekleştireceği proje, imar, inşaat ve yapım hizmetlerinin
yürütülmesine ilişkin ilke ve standartların belirlenmesi, bu işlerle ilgili
proje, mühendislik ve müşavirlik hizmetlerinin ulusal düzeyde bir bütünlük
içinde yürütülmesine dair genel usul ve esaslarla ilgili mevzuatın
hazırlanması, yapı denetimi, imar mevzuatı, Kıyı Kanunu gibi ulusal ölçekli
görev ve faaliyetlerin koordine edilmesi, mekânsal strateji planlamasını da
kapsayacak olan fizikî planlamaya ilişkin kurallar ile yerleşme, şehirleşme,
kentsel dönüşüm ve yapılaşmaya ait norm ve standartların bir bütün olarak ele
alınıp belirlenmesi ve ilgili idarece yürütülmesinin sağlanması, arazi kullanım
politikalarının ve sektörel hedeflerin mekânsal boyutlar dikkate alınarak
gerçekleştirilmesi misyonu ve vizyonunun yürütülmesi gerekmektedir diye
düşünüyorum.
Bakanlığımıza bağlı Yapı İşleri, Afet
İşleri, Teknik Uygulama ve Araştırma, Karayolları, Tapu ve Kadastro ve İller
Bankası Genel Müdürlükleri görev yapmaktadırlar.
Yapı İşleri Genel Müdürlüğü, 2005 yılında,
resmî binalarla ilgili etüt, plan, proje, keşif, inşaat, onarım ve bakım
çalışmaları ile afet konutlarının yapımını yürütürken, yapıların ülke ve bölge
şartları ile günün teknolojisine uygun bir şekilde, kaliteli bir şekilde
yapılmasını sağlamaya yönelik yol gösterici rolünü üstlenmiştir.
Afet İşleri Genel Müdürlüğümüz ise,
özellikle 7269 sayılı Afet Kanunu kapsamında, deprem, yangın, su gibi tabiî
afetler konusunda, afet öncesi, afet anı ve afet sonrası olmak üzere üç aşamada
tedbirleri almakla görevlidir. Ülke ölçeğinde afet tehlike, risk ve yerel
haritaları hazırlayan, yerel ölçekte ise mikro bölgeleme haritalarını
hazırlattıran ve zemin etütlerini yaptıran, kontrol eden ve standartları
belirleyen bir vizyon ve misyona sahiptir.
Afet İşleri Genel Müdürlüğü, aslında yeni
konumuyla, eski hatalarından ders çıkararak, öncü ve örnek bir anlayışla,
2003-2004 yılları arasında yurdumuzda meydana gelen Bingöl, Tunceli Pülümür,
Denizli Buldan, İzmir-Seferihisar, Urla ve 2004'te Erzurum Aşkale depremi
sonrası 70 000 adet konut ve işyeri hasar tespitlerini çok kısa sürede süratle
tamamlayarak, afetzedelerin hak sahipliği, yer seçimi ve konut yapımını ilk
defa hükümetimiz döneminde adım adım eşzamanlı planlayarak, geçici iskân
konutlarına gerek kalmadan Türkiye'nin ilk prestij çalışmasını sergilemek
suretiyle 14 432 daimî konutu inşa ettirerek afetzedelere teslim etmiştir.
2003-2005 döneminde de, 1999 yılı Marmara depremi sonrasında 566 adet işyeri ve
kalıcı konut alanlarının eski yerleşim yerlerine bağlantı yolları, yerleşim
yerlerindeki altyapı eksiklikleri, hepsi tamamlanmış; ayrıca, bölgede altyapısı
tamamen tahrip olan, başta Adapazarı olmak üzere Gölcük ve Körfezi kapsayan 28
belediyenin altyapısının yüzde 90'ı bu dönemde tamamlanmış oldu. 1999 Marmara
depremi sonrası 5 ilde çok sayıda yerleşim yerinde çoğu şahıs mülkiyeti
üzerinde kurulan 44 107 prefabrik konutun 1 078 adedinin ülke genelinde eğitim
ve sağlık hizmetlerine, 3 815 adedinin bölgede yaşayan dargelirli vatandaşlara
Bakanlar Kurulu kararıyla tahsisi sağlanmış, geriye kalan 22 780 konutu da
satmak suretiyle 30 trilyon gelir elde edilmiş ve kira ödenmek zorunda kalan
şahıs mülkiyetli arazilere kira ödenmemek kaydıyla 15 trilyon da buradan
tasarrufla, toplam 45 trilyon Türk Lirası, devletin hazinesine gelir
kazandırmıştır.
Bölgede kullanılmayarak yıpranan 3 599
konteyniri de, ilk kez, Kuzeydoğu Anadolu ve Doğu ve Güneydoğu Anadolu fay
hattında deprem öncesi -aslında, sonradan hizmet vermek üzere- 13 il ve ilçede
lojistik depolar oluşturulmuş, 880 adedi de İran'ın Bam Şehrindeki
depremzedelerin kullanılmasına yönelik Türk köyü oluşturulmuştur.
Ülkemizde son yüzyılda meydana gelen
depremlerde oluşan kayıplar göz önüne alınarak, yetersiz kalan bazı tespit
çalışmalarına yeni projeler katmak suretiyle, Türkiye Ulusal Telemetrik Gözlem
ve Kayıt Ağı TÜRKNET'le entegrasyonu sağlanmak suretiyle, bu istasyon
sayılarını 50'ye çıkarmışlardır.
Özellikle deprem riski altında kalan
ülkemizde, çeşitli kurum ve kuruluşlarla birlikte Bayındırlık ve İskân
Bakanlığımızın öncülüğünde, 29 Eylül-1 Ekim 2004 tarihleri arasında İstanbul'da
Deprem Şûrası tertip edilmiş ve bu şûrada elde edilen neticeler sonucu, başta
kanun ve yönetmelikler olmak üzere, büyük bir bölümünün, hazırlanıp yürürlüğe
giren yasalarla, özellikle 4864 sayılı Kanunun 5 inci maddesi, Afet Kanunu
revizyon çalışması, 4123 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin üçüncü fıkrası
değiştirildi ve buna benzer diğer değişiklikler devam ediyor.
3202 sayılı Kanun gereği kapatılan Köy
Hizmetlerinin de devir işlemleri ile Arazi İskân, Köyiçi İnşaat ve İşletmeler
Daire Başkanlığı, Afet İşleri Genel Müdürlüğüne devredilmiş. 5327 sayılı
Kanunla, 2003, 2004 ve 2005 yıllarında ülke genelinde meydana gelen deprem
afeti nedeniyle belediye sınırları ile mücavir alanlarda belirtilen yıkılmış ve
ağır hasarlı ve orta hasarlı konut ve işyeri sahiplerine de kredilendirme
imkânı sağlanmış.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Teknik Uygulama ve Araştırma Genel Müdürlüğünün faaliyetleri,
başta, imar ve planlamaya yönelik ciddî bir projeksiyondur. Zamanımız
elvermediği için bunun detayına giremiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bayraktar, diğer
arkadaşlarıma olduğu gibi size de 2 dakikalık eksüre veriyorum. Lütfen,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) - Ancak,
önemine binaen, özellikle, deprem riskiyle karşı karşıya kalan ülkemizde, başta
merkezî yönetim tarafından ve Bayındırlık ve İskân Bakanlığımızın, fonksiyonel
rolü üstlenmesi gerektiği hususlarda imar planları, İmar Kanunu, özellikle,
kentsel ve kırsal alanlardaki çarpık yapılaşmaları engelleyecek İmar Kanunu,
Kentsel Dönüşüm Kanunu, Yapı Denetim Kanunu ve Kat Mülkiyeti Kanunu gibi kanunların
bir an önce yürürlüğe girmesi için gereken çalışmalar bitirilme aşamasına
gelmiştir. İnşallah, 2006 yılı içerisinde bunların yasalaşmasına yönelik,
Bayındırlık ve İskân Bakanımızın öncülüğünde bu faaliyetler yürüyecektir.
Mevzuatın geliştirilmesi hususunda aslında bunlar son aşamaya gelmiş.
Planlama ve veri altyapı geliştirilmesi,
uzaktan algılama ve coğrafî bilgi sistemleri laboratuvarı kurulması, yerel
yönetimler destek faaliyetleri, gecekondulaşmanın önlenmesine yönelik
faaliyetler, stratejik ve fizikî planlamalar ve 2006-2007 dönemine yönelik de
faaliyetleri burada detaylı olarak anlatılmış; ama, bu konunun detayını yine
anlatamıyorum. Tekrar altını çiziyorum: İmar Kanunu ve Kentsel Dönüşüm Kanunu
çok daha büyük önem arz ediyor.
Son olarak şunu söylemek istiyorum: 1984
yılına kadar ülkemizdeki planlama faaliyetleri merkezî yönetim tarafından
yürütülüyordu. 1984'ten sonra merkezî yerlerde, kentlerde belediyeler bu imar
faaliyetlerini yürütüyordu. İşte, Türkiye'nin kentsel ve kırsal alandaki çarpık
yapılaşmalar ortada. Şimdi, yeni Yerel Yönetimler Yasası ve Bayındırlık ve
İskân Bakanlığının organize ettiği çalışmalarla, geleceğe yönelik
projeksiyonlarda kentsel ve kırsal alanlarda, kıyı kanunlarında, Boğaziçi imar
kanunlarında ve diğer özel çevre kurulları ve Kültür ve Tabiat Varlıkları
Koruma Kurullarının da aslında yasakçı, dayatmacı bir anlayışla henüz bakımı,
onarımı, inşaatı, kullanılması ve faaliyetlerinin yürütülemediği konulardaki
yasal düzenlemelerin de organize edilmesi çalışmalarına bundan sonra katkı
vereceğine inandığımız şu bütçenin, önce Bayındırlık ve İskân Bakanlığımıza ve
ülkemize hayırlı olmasını diliyorum…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) - Teşekkür
edeceğim, bir cümle…
BAŞKAN - Buyurun.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) - ...insan,
zaman ve nakit sermaye planlamasını iyi organize ederek hayırlı hizmetlere
vesile olması temennisiyle teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bayraktar.
Çankırı Milletvekili Sayın Tevfik Akbak?..
Belki arkadaşımız sonra gelebilir. Önce,
isterseniz, Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan Beye söz vereyim ben, o arada
gelirse, olur, gelmezse, mevcut arkadaşlardan birisini konuştururuz.
Mikail Bey, siz buyurun. Eğer o arada
gelmezse, Sayın Halil Ürün'e söz verebiliriz.
AK Parti Grubu adına, Kırşehir
Milletvekili Sayın Mikail Arslan, buyurun efendim.
AK PARTİ GRUBU ADINA MİKAİL ARSLAN
(Kırşehir) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğünün 2006 yılı bütçesi hakkında Grubum adına söz almış bulunuyorum; bu
vesileyle Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmam, kısaca, Tapu Kadastro Genel
Müdürlüğünün önemi, sorunları, sorunlara çözüm yoları ve faaliyetleri hakkında
olacaktır.
Tapu-Kadastro Genel Müdürlüğü, yılda,
takriben 3 000 000 adet işlem yapmaktadır. Bu da 15 000 000 vatandaşımızı direkt ilgilendirmektedir. Tabiî,
potansiyel olarak da Türkiye Cumhuriyet vatandaşlarının tamamını
ilgilendirmektedir.
Mülkiyet hakları açısından tapu, kimin,
nasıl; kadastro, nerede, ne kadar sorularının cevabını aramakta ve vermektedir.
Tapu-Kadastro Genel Müdürlüğü, hizmet kapsamında, gökyüzü haklarını, üst
haklarını, endüstriyel hakları, imar haklarını, tarımsal hakları, kıyı
haklarını, madenî hakları ve yeraltı su haklarını incelemektedir.
Hizmet alanları içerisinde ise, Hazine,
vatandaş, bankalar, Millî Emlak Genel Müdürlüğü, Tarım Reformu Genel Müdürlüğü,
Toplu Konut İdaresi, belediyeler, TEDAŞ, Karayolları, Telekom, BOTAŞ gibi
kurumlar ile Adalet Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı, Orman
Bakanlığı, Bayındırlık Bakanlığı ve Tarım Bakanlığı bulunmaktadır. Ayrıca,
halihazır haritalar, imar planları, kadastro ve tapu da ilgi alanı
içerisindedir.
Genel Müdürlük, uzay teknolojisi,
bilgisayar teknolojisi, hukuk bilgisi, jeodezi bilimi ve mülkiyet haklarının
tespitiyle ilgili de direkt çalışmalar içerisinde bulunmaktadır.
Bayındırlık ve İskân Bakanlığına bağlı
genel bütçe içerisinde müstakil bütçeli bir kamu kuruluşu olana Tapu Kadastro
Genel Müdürlüğü, 55 yıllık geçmişi, 22 bölge müdürlüğü, 1 003 tapu sicil
müdürlüğü, 325 kadastro müdürlüğü, 13 000 personeliyle ülke çapında yaygın
hizmet vermektedir.
Bugün geldiğimiz nokta itibariyle, 47 854
birimden 36 760'ının kadastrosu tamamlanmış durumdadır; ki, bu da, ülke
genelinin yüzde 77'sine tekabül etmektedir. Kadastrosu yapılamayan 11 094
birimden -ki, bunlar mahalle ve köy olarak, birim olarak ifade ediyoruz- 3
268'inin ihaleleri 2005 yılı içerisinde yapılmış, kalan 7 839 mahalle ve köyün
kadastro çalışmalarının ise 2006 yılında bitirilmesi planlanmıştır. Kadastrosu
yeni yapılacak alanların merkeze uzak olmaları, ormanla ilişkili olmaları,
engebeli yerler olmaları, ölçme zorluğunun bulunması, rantının düşük yerler
olması ve kadastroya olan ilginin azalmasından dolayı, bu gibi yerlerde çalışma
yapmak sorunlu ve zor bulunmaktadır. O yüzden, Tapu-Kadastro Genel
Müdürlüğünün, bu sayılarını, aslında ikiyle çarpmak gerektiği kanaatindeyiz.
Yine, Tapu-Kadastro Genel Müdürlüğümüzün,
TAKBİS Projesi ve Tarım Reformu Uygulama Projesi -Tarım Bakanlığıyla beraber
yürüttüğü proje- TARBİS Projesi (Tapu Arşivi Otomasyon Bilgi Sistemi) ve de
MERNİS Projesi gibi projeleri bulunmaktadır.
2002 yılında kadastroyla ilgili, tapuyla
ilgili belirlenen bazı sorunları da kısaca belirtmek istiyorum. Tapu Kadastro
Genel Müdürlüğünün çalışma alanları içerisinde, orman niteliğinde olan alanlar
için 6831 sayılı Kanuna göre Orman Genel Müdürlüğünce, mera niteliğinde olan
araziler için 4342 sayılı Kanuna göre Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca, Mera
Komisyonunca orman dışına çıkarılan 2/B arazileri için de Çevre ve Orman
Bakanlığınca, istenmesi durumunda, 3402 sayılı Kanuna göre kadastro çalışmaları
yapılmaktadır. Bu durum ise, kadastro özelliğine uygun çalışma anlayışının ve
yönetiminin parçalanmasına neden olmaktadır.
Sorunları şunlardır: Eski kadastro
çalışmalarının dayanağı olan nirengiler korunamamıştır. Kadastro sonrası
planlar üzerinde değişiklikler izlenememiştir. Paftayla arazi birbirine
uymamaktadır. Kullanılan pafta altlıkları eskimiştir. Plan, ölçeklere,
ihtiyaçlara yanıt verememektedir. Bazı paftalar foto plan olduğu için
yetersizdir. Grafik paftalar günümüzün ihtiyaçlarını karşılayamamaktadır.
Belediyelerle yeterince işbirliği yapılamamaktadır.
Mülkiyet uyuşmazlıklarıyla ilgili biriken davaların sayısı hâlâ fazladır.
Kurum, toprağa yönelik faaliyet gösteren
diğer kurumlarla koordineli çalışamamaktadır. Arazide ve merkezde çalışan
elemanların tümü için yeni çalışma şartları oluşturulamamaktadır.
Pek çok yerde kadastro, ülke koordinat
sistemine bağlanamadığından ve tescil harici yerler bırakıldığından,
kenarlaştırma sorunları yaşanmaktadır.
Var olan arşiv düzeni belgelerin
güncelliğini sağlayamadığından, anlamlı olmayan yığılma noktaları
oluşturmaktadır.
Tüzel standartlar, çağdaş, çok amaçlı
kadastro için yetersizdir.
Çeşitli kurumlar tarafından mükerrer
çalışmalar yapılmaktadır.
Bunlara karşın, önerilerimizse, özel
sektörün yeteneklerinden yararlanılması, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün kimi
yetkilerinin taşra birimlerine devredilmesi, çağdaş ve çok amaçlı kadastroya
geçilmesi, mastır arazi yönetim planının tasarlanması, kadastronun yenilenmesi
ve yaşatılması, çağdaş teknolojilerin baz alınması, çalışanların mutluluğunun sağlanması,
koordinasyonsuzluğun giderilmesi ve tüm kadastro paftalarının ülkenin koordinat
sisteminde sayısal duruma getirilmesi bulunmaktadır.
Tabiî, Tapu-Kadastro Genel Müdürlüğü,
giderlerinin yanında, 10 kat gelir sağlayan bir genel müdürlüktür ve bu gelirleriyle
de çok değerli projeler yapılmaktadır. 2005 yılı içerisinde, ilk defa, son
yıllarda 10 katı yatırım bütçesi ayrılmıştır. O yüzden, Bakanlığımızı ve
hükümetimizi tebrik ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Arslan, lütfen konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
MİKAİL ARSLAN (Devamla) - Tabiî, Genel
Müdürlüğümüz 3 Kasımdan sonra çok değerli çalışmalar yapmış, personel
ihtiyaçlarını gidermek üzere 1 017 adet teknik eleman istihdamını sağlamış,
öncelikli 20 ilde çiftçi kayıt sistemini başlatmış, 60 000 000 dolar kaynak
temin etmiş, yıllık ortalama 450 olan kadastro adedinin, yılda 1 200 birim
kadastro yapılmasına başlamış ve 2005 yılında 3 000 birimde kadastro
çalışmaları bitirilmiş, 1 000 birimde de kadastro çalışmalarına başlanmıştır.
TAKBİS'e önemli kaynaklar sağlamış ve
yatırım ödeneğini de, biraz önce bahsettiğim gibi 10 kat artırmıştır.
Bayındırlık ve İskân Bakanlığına bağlı
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğümüz çok önemli hizmetler yapmaktadır ve yapmaya
devam etmektedir. Başta Sayın Bakanımız olmak üzere, çalışmalarda emeği geçen
bütün meslektaşlarımıza, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü çalışanlarının tümüne
teşekkür ediyor, 2006 yılı bütçesinin hayırlı ve uğurlu olması temennilerimle,
beni sabırla dinleyen Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Arslan.
AK Parti Grubu adına son konuşmacı, Konya
Milletvekili Sayın Halil Ürün; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HALİL ÜRÜN (Konya) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Bayındırlık ve İskân Bakanlığına bağlı
Karayolları Genel Müdürlüğünün, Türkiye'nin en önemli yatırımcı kuruluşlarından
biri olan Karayolları Genel Müdürlüğünün 2006 yılı bütçesi üzerine, Grubum
adına, AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bir fotoğraf sunmak
istiyorum. Karayolları Genel Müdürlüğü 1950 yılında kuruldu, yani tarihi
itibariyle 55 yıllık bir tarihe şu an için sahip. Otoyollarımızın, devlet ve il
yollarımızın yapım, bakım ve onarımını, kar mücadelesi dahil, yollar üzerindeki
trafik düzenlemelerini ve yol üzerindeki her türlü yatırımları uhdesinde tutan
önemli bir kuruluş. Şu an için 1 775 kilometresi otoyol, 59 402 kilometresi
asfalt, 2 236 kilometresi stabilize, 1 214 kilometresi toprak, 737 kilometre,
devlet ve il yolu olmak üzere 63 989 kilometrelik bir yol ağına sahiptir.
Değerli arkadaşlar, yük ve yolcu
taşımacılığı alanında deniz taşımacılığı, demiryolu taşımacılığı, havayolu taşımacılığı
içerisinde en önemli paya karayolu taşımacılığı sahiptir; yani, yüzde 92 ile 95
arasında bir yük ve yolcu taşımacılığını uhdesinde tutmaktadır. Kayıtlı araç
sayısı 10 000 000, yıllık araç artışı yüzde 10. Bu yüzde 10'luk araç artışını
karşılamak üzere, karayolunda ihtiyaç duyulan yüzde artış da yüzde 20 gibi bir
rakam; dolayısıyla, ne kadar önem arz ettiğini, hepimiz, görmekteyiz.
Sayın Başkan, değerli üyeler; bölünmüş
yolları acil eylem planına aldığımızın en önemli sebeplerinden birisi ortaya çıkmış
bulunuyor. Acil eylem planında 15 000 kilometre bölünmüş yolu hedefleyen AK
Parti Hükümetleri, bunu, hassasiyetle ve dirayetle, bu icraatlarını yürütmekte
ve bu yıl sonu itibariyle, hedeflenen 15 000
kilometrelik yolun önemli bir kısmını tamamlamış bulunuyorlar. Bu
miktarı, burada, ifade etmek istiyorum: 2003 yılı başı ve 2005 yılı sonu
itibariyle, toplam 6 750 kilometrelik bölünmüş yolda çalışma yapıldı; bunun 5
115 kilometresinde -asfalt dahil- bütün işlemleri tamamlandı ve hizmete
sokuldu; 805 kilometresi üstyapı, 830 kilometresi toprak tesviye devam ediyor.
Beş yıllık icraat döneminin sonunda, 15 000 kilometrelik hedeflenen hedefin
üzerine çıkılacağına şimdiden inanıyoruz ve bu hedefin yakalanacağını da, kesin
olarak, buradan, ifade etmek istiyorum.
Karayolu taşımacılığında ve yolcu
taşımacılığında, yük ve yolcu taşımacılığında hedef, trafik güvenliğini
artırmak, kazaları azaltmak, ölüm oranını düşürerek, daha, aileleri yakan bu
acılı durumlara son vermek, kapasite yetersizliğini iyileştirmek, taşıt işletme
giderleri ile seyahat süresinde ekonomi sağlamak -bu çok önemli- sürücülere
daha konforlu bir seyir sağlamak, Avrupa Birliği ülkeleriyle yol ağı açısından
entegrasyonu tamamlamak. Bu da hedeflerimiz arasındadır. Karayolları Genel
Müdürlüğü, bu hedefi yakalamak üzere ciddî çalışmalar yürütmektedir.
Birinci öncelikli yolların, mevcut kısıtlı
bütçe imkânlarıyla tamamlanması sağlanmakta, bunun yanında ikinci ve üçüncü
öncelikli yollara da ciddî anlamda hız kazandırılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, bölünmüş yol
çalışmaları için, 2003 yılında 511 545 000 YTL harcanmış, 2004 yılında 1 044
313 000 YTL, 2005 yılında 1 178 872 000 YTL ödenek ayrılmıştır. Bölünmüş ve
trafiğe açılan yollarda kafa kafaya çarpışma riski azaltılmış, ölümlü kazalarda
yüzde 50-yüzde 70 oranında azalma olduğu tespit edilmiştir. Bu riskin
sıfırlanması hedeftir. Bu hedefe ulaşmak için de ciddî çalışmalar
yürütülmektedir.
Değerli arkadaşlar, 2002 yılında 7 200
kilometre asfalt yenileme, 2003 yılında 9 390 kilometre asfalt yenileme, 2004
yılında 14 000 kilometre asfalt yenileme, 2005 yılında ise 15 500 kilometre
asfalt yenileme çalışması yapılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ürün, konuşmanızı tamamlar
mısınız.
Buyurun efendim.
HALİL ÜRÜN (Devamla) - 608 adet kaza kara
noktası diye tabir edilen, kazaların en çok işlendiği noktalarda çalışma yapılmış ve Karayolları Genel
Müdürlüğünce, bu noktaların sayısı 57'ye düşürülmüştür. İyileştirme sağlanan bu
kesimlerde yapılan gözlemler sonucu, kaza sayısında yüzde 66, ölü sayısında
yüzde 92, yaralı sayısında ise yüzde 79 azalma tespit edilmiştir.
Çalışmaları, hem ülke ekonomisi hem de can
ve mal güvenliği açısından büyük önem taşıyan Karayolları Genel Müdürlüğü bütçe
imkânlarının iyileştirilmesi ve çalışanlarına daha iyi şartların sağlanması,
Grubumuzun da talebidir.
Ayrıca, ekonomik, ticarî ve kültürel
gelişimde önemli etkisi olan karayolu ulaşımının, bölgesel ve ulusal kalkınmada
en önemli teşvik ve tetikleyici unsur olduğu göz önüne alınarak, karayolu
altyapı yatırımlarına da daha fazla pay ayrılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, üyesi olmaya
çalıştığımız AB'nin bazı ülkeleri ile ülkemizin karayolu mukayesesini vermek
istiyorum: AB ülkeleri ortalaması olarak 1 000 kişiye 600 taşıt düşerken, bu sayı
bizde 135'tir. AB ülkeleri ortalaması olarak 1 000 kilometre alana 1 476
kilometrelik vasıflı yol düşerken, bizde bu rakam 489 kilometredir.
Dolayısıyla, bizim bu açığı kapatmak yolunda, hem Karayolları Genel
Müdürlüğümüzü daha donanımlı hale getirmek ve bütçe imkânlarını daha da
artırmak hem de Karayolları Genel Müdürlüğümüz personelini diğer yatırımcı
kuruluşların personeliyle eşdeğer düzeyde bir noktaya getirme ihtiyacımız
vardır.
Ben, bu duygular içerisinde, hem
Karayolları Genel Müdürlüğümüzün bütçesinin hem de diğer bütün dallardaki 2006
yılı bütçemizin, ülkemize, milletimize, bütün insanlık âlemine hayırlı olmasını
temenni ediyor; hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum.
Sağ olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ürün.
AK Parti Grubu adına konuşmalar
tamamlanmıştır.
Anavatan Partisi Grubu adına ilk söz,
Malatya Milletvekili Miraç Akdoğan'a aittir.
Sayın Akdoğan, buyurun efendim. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA MİRAÇ AKDOĞAN
(Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anavatan Partisi Grubu
adına, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı bütçesi üzerindeki görüşlerimi ifade
etmek üzere huzurlarınızda bulunuyorum;
hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, enerji,
Türkiye'nin kalkınma davasının en önemli göstergelerinden biridir. Bilindiği
gibi, enerji yatırımları, uzun zaman alan ve büyük kaynak gerektiren
yatırımlardır. Bunun için, planlamaya, doğru kararlara, büyük kaynaklara ve
dirayetli yönetimlere ihtiyaç vardır. Bu çerçevede, yakın zamanda yap - işlet,
yap - işlet - devret, işletme hakkı devri, otoprodüktörlük gibi uygulamalar
devreye alınmıştır. Bu çalışmalar sırasında, en pahalı enerjinin olmayan enerji
olduğu gerçeğinden hareket edilmiştir. Fakat, bugün gelinen noktada, enerji
sektörü, bambaşka tartışmaların odağına yerleşmiştir.
Bir süredir, enerji denilince akla,
yatırımlar, her biri gurur abidesi barajlar, santrallar gelmiyor. Maalesef,
bugün, enerji konusu yolsuzluklarla birlikte anılmaktadır ve bu hükümet enerji
konusunda sabıkalıdır.
Değerli milletvekilleri, sabıkalardan
biri, kontrat devirlerine ilişkindir. Hükümet, önce, 2003 yılında, ülkemizi,
Gasprom'un dayatmasıyla, kontrat devrini, sadece, Ali Şen'in şirketi
Bosphorus'a yapma zorunluluğuyla karşı karşıya getirmiştir. İşte belgesi;
Gasprom tarafından, Enerji Bakanlığımıza hitaben yazılmış 4 Ağustos 2003
tarihli yazı. Bu yazıda, açıkça, doğalgaz kontrat devri işinin Bosphorus
Şirketine verilmesi istenmektedir. Bilindiği gibi, kontrat devrini sağlıklı bir
şekilde düzenleyen 4646 sayılı Kanun, 2005 yılı haziran ayında değiştirildi.
Buradaki amacın, Bosphorus başta olmak üzere, önceden belirlenmiş birkaç
kişinin içinde oldukları şirketlere kontrat devri yapmak olduğu, kısa sürede
ortaya çıkmıştır. Bu değişiklikle, kontrat devri için, Enerji Piyasası
Düzenleme Kurumundan yeterlik almak yeterli sayılmamıştır. Bir de tedarikçiden,
yani, Gasprom'dan onay almak şartı getirilmiştir. Böyle olunca, EPDK'dan
yeterlik alan 37 firmadan sadece 4 tanesine Gasprom gerekli izni vermiş,
diğerleri saf dışı bırakılmıştır. Bu firmalara baktığımız zaman, bir tanesinin,
Gasprom'un başından beri kontrat devri yapmak istediği, ünlü Bosphorus Şirketi
olduğunu görüyoruz. Bu şirketin büyük ortağı Gasprom, diğer ortaklarından biri
Ali Şen'dir.
Bir diğer firma, Enerco'dur. Basındaki
iddialara göre, Enerco, Başbakanımızın kuyumcusunun gizli ortağı olduğu iddia
edilen bir şirkettir, resmî sahibi de, dayısı kuvvetli olan Fatih Mehmet
Baltacı'dır. Yeni kurulmuştur, bu alanda hiçbir tecrübesi yoktur. Buna rağmen,
ulusal ve uluslararası birçok firmayı geride bırakıp onay alabilmiştir.
Bir diğeri, Enerco'nun onda 1'i kadar
miktar için onay alabilen Shell'dir. Bir de, yine Gasprom'la bağlantılı olduğu
iddia edilen Avrasya Gaz Şirketi vardır.
Onay alamayan firmalara bakıyoruz: Habaş,
Zorlu, Koç, Petrol Ofisi, BP, Milangaz gibi, hepsi de enerji sektöründe
tecrübeli, kendilerini ispat etmiş, herkesin bildiği firmalar.
Değerli milletvekilleri, Sayın
Başbakanımız Soçi'de, Rusya Devlet Başkanı Putin'le, Türk devlet geleneğinde
yeri olmayan bir şekilde, yanında hiçbir devlet görevlisi olmadan, baş başa
görüşme ihtiyacını niçin duymuştur. Daha önce defalarca sorup cevabını
alamadığımız bu soruyu, buradan bir kez daha tekrarlama ihtiyacı duyuyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, şu
andaki gidişle, elektrik dağıtım ihalelerinin karakolda bitmesinden endişe
ettiğimi de ifade etmek istiyorum; çünkü, getirilmeye çalışılan şartlar bir
yönüyle fevkalade ağırdır, diğer yönüyle ise, şartnamelerde âdeta firma tarifi
yapılmaktadır. Bu durumun, Türkiye'yi yeni bir doğalgaz kontrat devri
skandalıyla karşı karşıya bırakmasından endişe ediyoruz.
Yine, bu vesileyle üzerinde durmak
istediğim bir diğer husus, petrol kaçakçılığı konusudur. Bilindiği gibi, bu
konuda yürütülen soruşturmalar, 2002 yılına kadar getirilmiştir. Peki, son üç
yıl niçin soruşturulmamaktadır; petrol kaçakçılığı bitmiş midir?! Halbuki,
2003-2005 yılları arasında 5,7 milyon ton akaryakıt kaçakçılığı yapıldığı, 8
milyar YTL vergi kaybı olduğu yönünde raporlar vardır. Sayın Bakan, kendisi, bu kaçağın yol açtığı
vergi kaybını 2 milyar dolar olarak ifade etmiştir. Peki, niçin gerekli
önlemler hâlâ alınmıyor, yoksa işin içinde başka işler mi vardır?! Önümüzdeki
günlerde bu konuyu Meclis gündemine taşıyacağımızı buradan belirtmek istiyorum.
Bir cümleyle üzerinde duracağım diğer
husus, doğalgaz şehir içi dağıtım işinin yavaş ilerlemesi konusudur. Örneğin,
Malatya'da şehir dağıtım ihalesi ancak geçtiğimiz haziran ayında yapılabilmiştir.
Bu gecikmelerin bir bedeli vardır ve bunu ödeyen de bizatihi halkın kendisidir.
Bu konu üzerinde hassasiyetle durulması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, hükümet enerji
alanında tam bir mirasyedidir. Bugüne kadar 1 gramlık gaz anlaşması
yapmamıştır, 1 metre boru döşememiştir, tuğla üzerine tuğla koymamıştır, ciddî
hiçbir yeni yatırım yapmamıştır. Bu hükümet döneminde yapılan bütçelerin en
önemli özelliği, enerji yatırımlarına yer verilmeyişidir. DPT rakamlarına göre,
sadece 2006 yılında, 2005 yılına göre, enerji yatırımlarındaki azalış yüzde
10'un üzerindedir. Bilindiği gibi, enerji yatırımları fevkalade pahalı
yatırımlardır. 2020 yılına kadar 130 milyar dolarlık enerji yatırımına ihtiyaç
olduğu yine Bakanlık tarafından ifade edilmektedir. Bu, yılda aşağı yukarı 10
milyar dolarlık bir yatırım demektir. Bu yatırımın bir bölümünü özel sektör
yapacaksa, bir bölümünü de kamu yapacaktır.
Soruyorum buradan: Üç yıllık iktidarınızda
ne kadar enerji yatırımı yaptınız? Hangi planlamaları yaptınız? Hangi
uygulamaları gerçekleştirdiniz? Önceden devraldıklarınız dışında kendinize ait
hangi projeleri gerçekleştirdiniz? Bu soruların hiçbirinin cevabı yoktur.
Tabiî ki, enerji yatırımları
yapılamayınca, bütçe dengelerini tutturmak kolaylaşmıştır; ama, bu, Türkiye'nin
geleceği karartılmak pahasına yapılmıştır. Enerji yatırımları, öyle akşamdan
sabaha biten yeni yatırımlar değildir, çok uzun yıllar sürmektedir. Yeni
yatırım yapılmaması, hızla eskiyen mevcut altyapının da yenilenememesi anlamına
gelmektedir. Gelecekte bunun bedeli, korkarım, ağır olacaktır.
Değerli milletvekilleri, bu hükümet
döneminde enerji adına yapılan en önemli işlerden biri, Mavi Akım Projesinin
Rusya ve İtalya Devlet Başkanlarıyla birlikte yapılan resmî açılışıdır. Biraz
sonra bu konunun üzerinde daha ayrıntılı duracağım. Şimdilik şu kadarını
söyleyeyim; bu hükümetin Mavi Akıma tek katkısı, gazı daha pahalıya alacak bir
anlaşma yapmaktan ibarettir; onun dışında hiçbir dahli yoktur.
Bir diğer icraatı, Sugözü Enerji
Santralının Alman Başbakanıyla birlikte açılışının yapılmasıdır. Hükümetin, bu
santralin ne projesinde ne inşaında ne de başkaca herhangi bir aşamasında en
ufak bir emeği yoktur. Yap-işlet modeliyle inşaına 2000 yılında başlanan bu
santralla ilgili tüm emek başkalarına aittir.
Yine, Sayın Başbakan, geçtiğimiz günlerde,
aralarında enerji tesislerinin de bulunduğu çeşitli tesislerin açılışını yaptı.
Bunların hepsi de geçmiş dönemde planlanmış, projelendirilmiş, inşaına
başlanmış işlerdir.
MEHMET KARTAL (Van) - Mirasyedi işler…
MİRAÇ AKDOĞAN (Devamla) - Gönlümüz, Sayın
Başbakanı yeni büyük yatırımların temel atma törenlerinde görmek isterdi.
Atatürk Barajı gibi, Keban Barajı gibi, Karakaya Barajı gibi, rahmetli Özal
gibi, Sayın Demirel gibi. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
RECEP GARİP (Adana) - Hazmedemiyorsun
değil mi?! İçinize oturuyor. Hizmetleri göreceksiniz.
MİRAÇ AKDOĞAN (Devamla) - Ama, böyle bir
icraat yok.
Biraz sonra bakanınız gelir, burada cevap
verir. Burada söylediğim her kelimenin de arkasındayım. Şurada gördüğünüz
kırmızı klasör sizin için hazırlanmıştır, Enerji Bakanlığı için hazırlanmıştır,
bütün konuştuklarımın belgesi de oradadır. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
Ama, böyle bir icraatınız yok, sadece bol
miktarda skandal, tartışma, itham var. Burada yaptığınız gibi.
Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz,
İktidar Partisinin en önemli propaganda malzemelerinden biri de, Türkiye'nin
enerji ihtiyacı bir yana, enerji fazlası olduğu iddiasıydı. Hatta Sayın Bakan,
hükümetin ilk aylarında, Türkiye'nin enerji ihtiyacıyla ilgili projeksiyonları
alaya alarak eleştirmişti, kendilerinden önceki hükümetlerin "enerji krizi
var" diye gereksiz projeler yaptıklarını söylemişti. Oysa, şimdi, aynı
projeksiyonları Sayın Bakan bizzat ifade ediyor, hatta Sayın Başbakan da aynı
şeyleri söylüyor. Sayın Enerji Bakanı, şimdi, EPDK'ya yazı yazarak, 2020'ye
kadar 54 000 megavatlık enerji açığı ortaya çıkacağını belirtip, bu konuda
görüş istemiştir.
Değerli milletvekilleri, bu çerçevede
yaşanan bir başka olay, Danıştayın, İzmir doğalgaz santralına durdurma kararı
vermesi sebebiyle ortaya çıkmıştır. Hükümet, o çok şikâyet ettiği doğalgazla
çalışan ve pahalı elektrik üreten bir santralın yükünden kurtulma imkânı
varken, bunu yapmamıştır. Bu durum karşısında panikleyen hükümet, Danıştaya
rağmen Bakanlar Kurulu kararı çıkartıp projeyi sürdürmüştür; çünkü, hükümet
gayet iyi biliyor ki, kendisinin çok istismar ettiği 2002-2003 yıllarına
ilişkin atıl elektrik kapasitesi, 1999 krizi ve 2001 krizi sebebiyle ortaya
çıkmıştır. Enerji talebinin yüzde 7-8 artmasının beklendiği bir ortamda,
neredeyse yüzde 10'luk azalış olunca ortaya bir arz fazlası çıkmıştı. İktidar
Partisi geçici olduğu ortada olan bu durumu siyasî linç malzemesinin argümanı
olarak kullanmak yoluna gitmiştir; ama, dönülüp dolaşılıp sonuçta aynı noktaya
gelinmiştir.
Son dönemde yapılan enerji ihtiyacına
ilişkin değerlendirmelerde özellikle 2009 sonrasında ciddî bir enerji açığına
işaret edilmektedir; işte belgeleri: Enerji Bakanlığına bağlı Türkiye Elektrik
İletim Anonim Şirketi Genel Müdürlüğünün 2005 yılı şubat ve yine, 2005 yılı
ağustos ayına ait genelgeleri, resmî yazıları; bu yazıda aynen: "Güvenilir
üretim kapasitesine göre 2009 yılında yedeksiz olarak baş başa
kalınabilir" denilmektedir. Buna göre, Türkiye, 2010 yılından itibaren
enerji açığıyla karşı karşıya kalacaktır. Esasen, bu konuda da bir tutarsızlık
içindesiniz. Enerji ihtiyacıyla ilgili rakamlarınız her yıl değişmektedir;
önce, 2007'den itibaren enerji krizi olacağını ilan ettiniz, sonra, yanlış hesap
etmişiz, kriz 2010'da başlayacak dediniz; ama, değerli arkadaşlar, her şartta
ülkenin yakın zamanda ciddî bir enerji darboğazına girme ihtimali olduğunu
söylediniz. Şayet, eskiden beri ortaya sürdüğünüz iddialar doğru ise
hükümetiniz büyük bir yanlış içerisindedir. Devletin resmî rakamları doğru ise,
İktidar Partisi olarak bu konuda emeği olan partilere karşı büyük bir haksızlık
yapmışsınız demektir. 2002 yılı kasım
ayında Türkiye'nin enerji açığı iddiasıyla kandırıldığını söyleyenlerden, 2005
Şubatına ulaştıklarında, nasıl olup da birkaç yıl sonra karanlıkta kalabiliriz
noktasına geldiklerini açıklamalarını
bekliyoruz.
Değerli milletvekilleri, artık, açıkça
ortaya çıkmıştır ki, iktidar partisinin, enerji fazlası iddiası, samimî bir
endişenin ürünü değilmiş. Bu, sadece siyasî söylemden ibaretmiş. Böyle
olduğunun bir başka delili de, Türkiye'nin fesih hakkı doğan Türkmen,
Azerbaycan ve İran doğalgaz anlaşmalarında izlenen yoldur. Bu anlaşmalarda
karşı taraf yükümlülüklerini yerine getirmediği veya eksik bıraktığı için
ülkemize anlaşmaları fesih hakkı doğmuştur. Bu anlaşmaların iptali ve diğer
anlaşmalardaki asgarî alım miktarlarıyla sözü edilen enerji fazlasından
kurtulmak pekâlâ mümkündü; ama, hükümet bu yola başvurmak yerine, tam tersine,
bir yandan mevcut anlaşmaları tahkim yoluna giderken, diğer yandan da, henüz
becerilmiş bir şey bulunmamakla birlikte, yeni enerji kaynağı arayışlarına
girmiştir.
Bu çerçevede gerçekleştirilen işlerden
biri de, Ova Elektrikle yeni bir anlaşma için mutabakata varılmasıdır. Halbuki,
Sayın Bakan, daha geçen yıl bu şirkete 400 000 000 dolar fazla ödeme yapıldığı
iddiasına ilişkin teftiş kurulu raporunu onaylamıştı. Ova Elektrikle varılan
mutabakatta elektrik alımı bir yana, yap-işlet-devret ilkesi tersine
işletilerek, tesisin 8 yıl sonra söz konusu şirkete devri öngörülmektedir.
Mutabakatta bu konuda kanunî değişikliğe gidilmesi taahhüdüne dahi yer
verilmiştir. Sayın Bakan hakkında verilen gensoru önergesinin görüşmesinde Ova
Elektrikle ilgili iddiaları reddetmişti; ama, bu konudaki iddialar yeni
halkalar eklenerek sürüp gidiyor. Yapılan açıklamalar kimseyi tatmin etmediği
gibi, ortaya çıkan her yeni gelişme, bilgi, belge kendisini yalanlıyor.
Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi,
şu anda Yüce Divanda yargılanan eski enerji bakanları var. Bunlardan birine
yöneltilen suçlama neydi biliyor musunuz; Mavi Akım Projesi. Peki, bu hükümet
ne yapmış Mavi Akım Projesi için diye baktığımızda, karşımıza iki konu çıkıyor.
Birisi, 17 Kasım 2005 tarihinde Samsun'da yapılan Mavi Akım Boru Hattı
Projesinin resmî açılış törenidir. Sayın Başbakan, burada yaptığı konuşmada,
Mavi Akım Projesinin açılışını tarihî bir olay olarak nitelendirmiştir. Sayın
Başbakana göre bu olay, mavi rüyanın gerçekleşmesidir. Oysaki, bu iktidarın
Mavi Akıma ne bir tek vana ne 1 metre boru katkısı olmamıştır; tam tersine, bu
işi yürüten enerji bakanlarını Yüce Divana gönderen Meclis soruşturma
önergesinde, aralarında şu andaki bakanların da bulunduğu çok sayıda mensubunun
imzası vardır.
Mavi Akım konusuna bu hükümetin bir diğer
katkısı, bu hattan alınan gazın fiyatında yaptığı değişikliktir. Türkiye, batı
hattından doğalgazı metreküpü 128 ile 143 dolar arasındaki fiyatlardan
alıyordu. Fiyat farklılığı, gazın değişik anlaşmalara dayalı olarak
alınmasından kaynaklanmaktaydı. Bakanları Yüce Divana, Genel Müdürleri
mahkemelere gönderilerek yargılanan Mavi Akım gazının metreküpü ise 109 dolara
alınmakta idi. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Hükümet, bu farklı anlaşmaları feshederek,
Rus doğalgazının tamamını 123 dolardan almaya başlamıştır. Rus tarafından gelen
anlaşmadaki formül değişikliğiyle ilgili talebi uluslararası tahkime götürme
hakkı varken bunu kullanmamıştır. Karşılıklı görüşme yoluyla anlaşma yoluna
gidilmiştir. Zaten, konunun, en karanlık noktası da buradadır. Hukukla çözülme
imkânı olan bir konunun içeriği hâlâ bilinmeyen kapalı kapılar ardındaki
görüşmelerle çözülme yoluna gidilmesi dahi tek başına kafa karıştırıcıdır.
Değerli milletvekilleri, Ruslarla yapılan
yeni doğalgaz anlaşmasında ülkemiz lehine gösterilen hususlar, ayrıntıya
inildiğinde, Türkiye için milyarlarca dolarlık bir fazla ödemeyi ifade
etmektedir. Yeni anlaşmanın temel savunma argümanı, fiyatı yüksek olan batı
doğalgazında indirime gidildiğidir. Bu hattan alınan doğalgazın, Türkiye'nin 25
milyar metreküplük tüketimi içinde 6 milyar metreküplük bir yeri vardır. Bu
anlaşmanın süresi 7 yıl sonra bitmektedir. Buna karşılık, 109 dolardan 123
dolara çıkardığınız Mavi Akım gazı, 16 milyar metreküplük bir hacme sahiptir.
Mavi Akım Anlaşması 22 yıl daha devam edecektir; dolayısıyla, Türkiye'nin,
doğalgazdaki yeni fiyat düzenlemesi sebebiyle, en düşük hesapla dahi, 2 milyar
doların üzerinde zararı vardır. Ayrıca, zararı 10 milyar doların üzerine
çıkaran hesaplar da yapılmaktadır.
Herhangi bir mecburiyetimiz yokken,
ihtiyaç doğmamışken, menfaatımıza aykırı olarak yapılan bu işin elle tutulur
tarafı bulunmamaktadır. Sayın Bakan, bir gazeteciye verdiği beyanatta, Rusların
haklı olduğunu, formülün yanlış hesaplandığını, tahkime gidilmesi halinde, Rusların
kazanacaklarını söylemiştir. Bu nasıl mantıktır?! Anlaşmaya onay veren
EPDK'nın, hazineye zarar vermemesi şartını koşması, esasen, anlaşmanın ne gibi
sonuçlara yol açacağının ilgili kurumlar tarafından da bilindiğini
göstermektedir.
Tüm belgeler ortadayken, hazinenin zarar
gördüğü belliyken, böyle bir şartın koşulması, sorumluluğu üstünden atma
çabasını ifade etmiyor mu?! Bir yanda, formül değişikliği yaptığı için eski
Enerji Bakanını Yüce Divanda yargılatıyorsunuz; diğer tarafta, aynı değişikliği
kendiniz yapıyorsunuz. Bu nasıl anlayıştır?! Ya Yüce Divanda yargılanan Bakanın
suçsuzluğunu ilan edeceksiniz ya da kendi Enerji Bakanınızı da onun yanına
göndereceksiniz, birlikte yargılanacaklar. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri, şimdi denilecek
ki, evet, Mavi Akımda fiyat artışı oldu; ama, alım miktarı düşürüldü, al ya da
öde oranları düşürüldü. Değerli milletvekilleri "al ya da öde"
denilen sistem, kullanılmadığı halde parası ödenen gazın havaya verilmesi anlamına
gelmemektedir. Bu kavram, malla değil, finansla ilgili bir hususu ifade
etmektedir. Buradaki konu, karşı tarafın finans dengesini kurabilmesi için,
belirli bir ödeme miktarını garanti etmekten ibarettir. Taahhüt ettiğiniz
parayı, zamanı gelince ödüyorsunuz, parasını ödediğiniz bu gazı kullanmamış
olsanız dahi alacağınız haline dönüşüyor; yani, bilahare kullanıyorsunuz. Oysa,
ifade ettiğim gibi, hükümetin enerji projeksiyonları orta ve uzun vadede enerji
açığına işaret etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MİRAÇ AKDOĞAN (Devamla) - Sayın Başkan,
toparlıyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Akdoğan,
konuşmanızı tamamlayınız.
MİRAÇ AKDOĞAN (Devamla) - Yeni yatırımlar
yapılmadığına göre bu açık nasıl kapatılacaktır; tabiî ki, mevcut kaynaklar zorlanarak
kapatılacaktır. Yani, bırakın alım miktarının azalmasını, daha da artacaktır.
Bu da, Türkiye'nin zararının katlanması anlamına gelmektedir. Bu konuda,
Mecliste, gensoru görüşmesi yapılmıştır, Sayın Bakan çıkıp konuşmuştur; ama,
iddiaların hiçbirine doğru dürüst cevap verememiştir, çok şey söylemiş, hiçbir
şey anlatmadan kürsüden inmiştir.
Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi,
doğalgaz kontrat devirleri, sadece batı hattından alınan doğalgaz için
yapılmıştır. Mavi Akım hattında tek alıcı BOTAŞ'tır. Rus tarafı, Mavi Akımda
kontrat devri için hiçbir firmaya onay vermemiştir; çünkü, yeni anlaşmayla,
Ruslar, bu hattaki tüm risklerinden kurtulmuşlardır. Artık, bütün risk,
BOTAŞ'ın; yani, Türkiye'nin üzerindedir. Batı hattından alınan gazla ilgili anlaşma
7 yıl sonra bitiyor, yeni dönemde gaz alım limiti de kalkıyor. Yeni dönemde
yapılacak anlaşmalarda, Mavi Akım hattından alınan gaz, bir pazarlık faktörü
olarak kullanılamayacaktır. Akıllara, doğal olarak, hep, yeni dönemde gazın
daha yüksek fiyatla alınabileceği ihtimalini getiriyor. Evet, böyle bir ihtimal
vardır; çünkü, kontrat devri yapılan firmaların hepsinin de arkasında
Gasprom'un gölgesi bulunmaktadır. Aynı firmaların şehir içi dağıtım
ihalelerinde de bu konuların ortaya çıkması muhtemeldir. Bu durumda, doğalgazı
satan, alan ve perakendeci firmaların hepsinin de Gasprom'un kontrolüne geçmesi
söz konusu olacaktır. Yani, bu anlaşmalarla, Türkiye'nin enerji stratejisi, bir
Rus şirketinin insafına terk edilmiş olmaktadır. Kimsenin Türkiye'yi böyle bir
riskle karşı karşıya bırakmaya da hakkı yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MİRAÇ AKDOĞAN (Devamla) - Sayın Başkan, 2
dakika daha rica edeceğim.
BAŞKAN - Buyurun.
MİRAÇ AKDOĞAN (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, AK Parti temsilcileri, gerek Mecliste gerekse diğer
platformlarda, sık sık, Enerji Bakanlığındaki yürütülen yolsuzluk
operasyonlarından bahsetmektedirler. Doğru, geçmişte Enerji Bakanlığında
yolsuzluk operasyonları olmuştur. Ortada bir suç varsa, elbette, sorumluları konusunda
gereği de yapılacaktır.
Sayın Enerji Bakanı, gensoru
görüşmelerinde, bu dönemde yaptıkları işin adını "yanlış yapan bir ekibin
tasfiyesi" olarak koymuştu; ama, aynı operasyonlar iktidarınız döneminde
de yapılmıştır. Bu yılın şubat ayında Enerji Bakanlığında yapılan operasyonu
herhalde hatırlıyorsunuz. Hani, bir genel müdür, bir genel müdür yardımcısının
da aralarında bulunduğu 7 kişinin tutuklandığı operasyon. Yani, kendi
döneminizde de yanlış yapan ekip adalet tarafından tasfiye edilmiştir. Bu tasfiye
sadece bir eksikle olmuştur; olayın siyasî sorumluları eksiktir. Bu tür
operasyonlar başka hükümetlerin döneminde yapılınca işin siyasî sorumluluğu da
onlara ait olacak, sizin döneminizde yapılınca sadece tutuklananlar sorumlu
olacak, öyle mi?! Bu kadar çifte standartlık olur mu; sayenizde oluyor.
Değerli milletvekilleri, hükümetin en çok
övündüğü hususlardan biri de elektrik üretimindeki yerli girdi oranının yüzde
50'ye yükselmesidir. Geçmiş dönemlerde yapılan yatırımlar sayesinde…
BAŞKAN - Sayın Akdoğan, süreniz dolmak
üzere, lütfen teşekkür cümlenizle birlikte konuşmanızı bağlayınız.
MİRAÇ AKDOĞAN (Devamla) - Sayın Başkanım,
burada 7 arkadaşımız konuştu, her birine 3'er dakika müsaade ettiniz. 3 kere 7,
21 eder. Biz iki arkadaş konuşacağız, bu 21 dakika hakkımızdan biz de istifade
etmek istiyoruz.
BAŞKAN - Sayın Akdoğan, Grubunuzdan bir
arkadaşınız da, geçmişte bakanlık yapmış bir arkadaş da o notu bana gönderdi.
Bu Grupta konuşan arkadaşların bir kısmı süresini tamamlamadan inen arkadaşlar
var, tam süresini kullanan arkadaşlar var. Siz, kendinize göre matematik hesabı
yapıp, bölüp çarpıyorsunuz; ama, öyle bir olay tahakkuk etmemiştir, öyle bir
olay yoktur. Yani, ben sadece…Hini hacetle yapmıştır. Bakınız, şu anda, sizi 23
dakikadan başlattım ben, orada yarım dakika verdim -öbür arkadaşı 23'ten
başlatacağım- 4 dakikalık da ilave süreniz oldu, 4,5 dakikayı sadece siz
kullandınız; bu şekilde. Yani, efendim, hepsi böyle konuşuyor anlamında bir şey
söylemeyiniz, böyle bir konuşma yok.
MİRAÇ AKDOĞAN (Devamla) - Peki,
selamlıyorum efendim.
BAŞKAN - Buyurun efendim.
MİRAÇ AKDOĞAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, demek ki, Sayın Başkanımızın adaleti böyleymiş. Benim söyleyecek
çok sözüm var; burada sözümü bitiriyorum. İnşallah, bu kürsüden, hükümetinizin icraatlarını
da değerlendirme imkânı buluruz. Seçim bölgem hakkında da, zatıâlinize, biraz
evvel Konya milletvekilimizin teşekkürleri gibi ben de hitap etmek isterdim,
ben de teşekkür etmek isterdim; ama, maalesef, Malatya da sizin üvey evladınız
gibi görünüyor. Söylenecek çok sözüm olmasına rağmen, sözümü burada
bitiriyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum; bütçe hayırlı
olsun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akdoğan.
Anavatan Partisi Grubu adına ikinci
konuşmacı, Mardin Milletvekili Sayın Muharrem Doğan; buyurun efendim. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA MUHARREM
DOĞAN (Mardin) -Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı 2006 yılı bütçe tasarısı üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum; sözlerime başlamadan önce hepinize saygılar sunuyorum.
2006 yılı bütçesini görüşürken, hükümetin,
ülkenin ihtiyacı olan yatırım programını ve en önemli hizmetlerini ortaya
koyacağını bekliyor ve ümit ediyorduk. Maliye Bakanı Sayın Unakıtan "2006
yılı bütçesi, ödenen vergilerin her kuruşunun vatandaşlarımıza daha fazla iş,
aş ve hizmet olarak dönmesini sağlayacaktır" deyince, hükümet, ülkenin
kalkınmasına yönelik yatırım projeleriyle ilgili alternatif modeller üreterek,
iş, aş ve hizmet yapacaktır diye sevindik. Ancak, üç yıllık AKP Hükümeti,
ülkenin kalkınmasına yönelik yatırım projesi yapabilmiş değildir. Bir de ne
görelim; iş yok, aş yok, hizmet yok; yani, Bakanın söyledikleri gerçek
değildir.
Aslında, ülkenin ihtiyacı olan yatırım ve
hizmetler bellidir. Acil eylem planında millete birçok programlar sundunuz;
ama, hiçbirini uygulayamadınız. Aş olması için personele pay ayrılması gerekir,
iş ve hizmet için kaynakların kamu hizmetine yönlendirilmesi gerekir. Kamunun
ekonomideki payına baktığımızda, Avrupa ülkelerinin çok altında olduğunu
görmekteyiz. Avrupa'da kamunun ekonomideki payı yüzde 50 seviyesindeyken, 2006
yılı bütçesinde ülkemizde bu oran yüzde 32'dir. Bu bütçe kaynaklarının önemli
bir bölümü faiz ödemelerine gidiyor. Bu nedenle, kamunun ekonomideki payı yüzde
25'ler civarına gerilemektedir. Dolayısıyla, bu bütçe, hizmet bütçesi değil,
suya düşen bir bütçedir. Her ne kadar "geçmiş iktidarlardan
farklıyız" deseniz bile, AKP İktidarı da ülke kaynaklarını faiz
harcamalarına aktarmaya devam etmektedir. Bakanlığın hizmetleri arasında, ülke
çıkarlarına uygun şekilde dağıtılmış mıdır? Hükümet şunu bilmelidir ki, iş,
sözü söylemek değil, yerine getirebilmektir. 2003 yılından bu yana anapara ve
faiz olarak yaklaşık 500 katrilyon TL'nin rantiyeye ödenmiş olmasına rağmen
borç stoku azalmamış, üstelik artmıştır. AKP İktidara geldiğinde 180 milyar
dolar olan borç stoku, bugün itibariyle 245 milyar dolara yükselmiştir. 2006
yılında da 46 milyar dolar faiz ödemelerine gidecektir. Bu miktar, 2 500 000
kamu çalışanına ödenen miktarın yüzde 143'ü kadardır. Faize ayrılan parayla,
ülkemizdeki demiryolu ağını, gidiş-geliş olmak üzere, 2 misline çıkarmak
mümkündür. Başka benzeri bir örnek, rahmetli Turgut Özal'ın yaptığı gibi,
İstanbul'a üçüncü köprü ve Kapıkule'den Şanlıurfa İline kadar otobanlar
tamamlanabilirdi.
Ekonomimizin bir ayağı olan inşaat
sektörüne kümülatif olarak bakıldığında, 2003-2005 yıllarında -59 uncu hükümet
döneminde- üretici fiyat endeksinde yüzde 30 artış olurken, akaryakıtta yüzde
82, inşaat demirinde yüzde 64, çimentoda yüzde 72 oranlarında maliyet artışı
olmuştur. Türkiye'nin en iddialı olduğu ve yurt dışında söz sahibi olduğu tek
özel sektör olan inşaat sektörüne büyük bir darbe vurmuş, ayrıca, bu sektör
çalışanlarını da darboğaza sürüklemiştir.
Ekonomimizin yüzde 30'unu teşkil eden
inşaat sektörünü iflasa götürmenin hiç kimseye yararı olmayacağı kesindir.
Türkiye'nin her tarafını inşaat şantiyesine çeviren rahmetli Turgut Özal ve
Anavatan İktidarında, sadece toplukonut yapılmamış, aynı zamanda,
telekomünikasyon, bilgi çağı, barajlar, kamu konutları, devlet hastaneleri,
üniversiteler, ilköğretim, lise binaları kısa zamanda gerçekleştirilmiş ve
Türkiye çağ atlamıştır. Birçok ilçe il yapılmıştır. Her köye okul, sağlıkocağı,
yol, telefon ve elektrik Anavatan iktidarı döneminde yapılmıştır. Hiçbir
müteahhit veya işadamı ayırımı yapılmamıştır; ama, siz, gelir gelmez, devam
eden yatırım projelerinin müteahhitlerini "bunlar benim müteahhitlerim değil"
diyerek cezalandırma yolunu seçtiniz ve 600 trilyona yakın alacaklarını da
ödemiyorsunuz.
HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Hangi Anavatan?..
MUHARREM DOĞAN (Devamla) -
Belediyecilikten gelen hükümet, hâlâ ülkeyi belediye mantığıyla idare etmekle
kalmayıp, belediyelere bile yardımcı olamamıştır.
Bayındırlık ve İskân Bakanlığına bağlı
genel müdürlükler ile köye yönelik hizmet müdürlüklerinde çalışanlar farklı
muameleye tâbi tutulmakta, kurumlararası ücret farklılıklarıyla mağdur
edilmektedirler. Kısacası, bu iş, konu dışında eködeme yapılmayan kurum
kalmamıştır.
Sayın Bakanım, Anavatan olarak,
Bakanlığınız çalışanlarına insanca bir yaşam ve ücret adaletinin sağlanmasından
yanayız.
Gümüşova-Gerede Otoyolu,
Gaziantep-Şanlıurfa Otoyolu, Bursa Çevre Yolu, Ankara-Pozantı Otoyolu, İzmir
Çevre Yolu, Aydın Otoyolu, İzmir-Urla-Çeşme Otoyolu, Karadeniz Sahil Yolu
Projelerinin tamamı 1987 yılında Anavatan İktidarında ve koalisyon dönemlerinde
ihale edilmiş ve inşaatları devam eden projelerdir.
Burada vurgulanması gereken şey,
yatırımların kişisel çıkarlar ya da eski hükümetlerce başlatılmış olmasına
bakılmaksızın, yarım kalanların bir an önce tamamlanmasıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
çalışmaları 1987 yılında Anavatan İktidarı döneminde başlatılan Gümüşova-Gerede
Otoyolunun tamamının yaklaşık 20 yıldır bitirilmemesi, tarafımızca kolayca
anlaşılır ve kabul edilebilir bir durum değildir. Gümüşova-Gerede Otoyolu
projesinin, 2006 yılında, inşallah, bitirilebilmesi, artık, millî bir ödevdir.
Anavatan Partisi İktidarı ve koalisyon ortağı olarak yer aldığı iktidarlar
döneminde hız verilen uluslararası ve ulusal ağ bütünlüğü nedeniyle,
belirlenmiş, bölünmüş yollardaki yapım çalışmalarına devam edildiğini görmek
sevindirici; ama, henüz neticesinin alınmamış olması üzüntü vericidir.
Hükümet olarak çok önem verdiğiniz; ama,
başarılı olamadığınız duble yol projesi olumlu sonuçlar vermemiştir. Aslında
doğru dürüst uygulansa, işin ehli tarafından yapılsa, bu proje fikir olarak
gayet iyi ve oldukça yerinde bir projedir. Hiç şüphesiz, ülkenin ve milletin
hayrına olsa, biz de Anavatan olarak destek veririz. Ancak, bu güzel proje
berbat edilerek yok edilmiştir. Hesap kitaptan yoksun olarak yapılan her işte
olduğu gibi, yapılan yollar, kalitesiz imalat yapımından dolayı bir mevsim bile
dayanmamaktadır. Ancak, bu durum hiç de şaşırtıcı değildir; çünkü, hesap eğri
olunca, yollar düzgün olmaz. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Hükümet dün kurulmuş değildir. Hatta,
artık iş, öncelik yazmak değil, onları uygulayıp sorunları çözmüş olması
gerekir. Bayındırlık eski Bakanı Sayın Ergezen görevden alınırken "ya
yiyen gider ya da yedirmeyen" dedi. Ben burada Sayın Başbakana soruyorum:
Sayın Ergezen yemediği için mi, yoksa yedirmediği için mi bakanlıktan alındı?!
Buna bir açıklama getirmelisiniz.
Değerli milletvekilleri, trafik kazaları
araştırma komisyonu raporuna göre ülkemizde trafik kazalarında her 55 dakikada
bir can kaybı olduğu, yol ve çevre faktörlerinin yüzde 28 oranında etkili
olduğu tespit edilmiştir. Her yıl binlerce insanımızın hayatını kaybettiği bu
trafik canavarına karşı gerekli mücadeleyi yapmamak, insan hayatına
saygısızlıktır. Trafik güvenliği için artırıcı önlem çalışmalarının
yapılmadığını da görüyoruz.
Otoyollarımızda levhaların reflektif
özelliği azalmış, yol çizgileri kaybolmuştur. Bunların acil olarak yenilenmesi
gerekir.
Keza, yerleşim alanlarında her türlü canlı
geçişinin engellenmesi için tel çit uygulaması yapılmamıştır.
Trafik kazalarının olmasında önemli rol
oynayan aşırı yüklemenin tespiti için ön ihbarlı sabit kantar yapımına ilişkin
bir çalışmanız görünmemektedir.
Önem verilmesi gereken bir çalışma da,
1999 yılı Marmara depremidir. Bu depremden sonra Kocaeli, Düzce, Yalova,
Sakarya, İstanbul ve çevre yolları üzerindeki Boğaziçi, Fatih Sultan Mehmet, Haliç
köprülerinin de yer aldığı 25 adet köprü ve viyadükün sismik güçlendirme işleri
hayatî önem taşıdığı halde, neden yapılmadı?
Boğaz Köprüsünün koruyucu kaplamasını
yenileyemiyorsunuz; neden?..
Sayın Bakanım, bütçe sunuş konuşmasında
aynen şunları söylüyorsunuz; ben sizin söylediklerinizi okuyacağım, lütfen,
izin verirseniz: "Bugüne kadar ülkemizde meydana gelen felaketlerdeki can
ve mal kaybının yüzde 61'ini deprem afeti oluşturmaktadır. Bu afete maruz kalan
bölgelerde yaşayan nüfus, ülke nüfusunun yüzde 85'idir. Yani, depremle her an
karşılaşacak olan ve bu tehlike altında yaşamak zorunda olan nüfus sayısı 63
000 000'dur. Ülkemiz topraklarının yüzde 85'i, birinci ve üçüncü derece deprem
bölgesi kuşaklarındadır." Devam ediyorum: "Son yıllarda yurdumuzda
195 adet hasar yapıcı deprem meydana gelmiş olup, 100 000'e yakın vatandaşımız
yaşamını yitirmiş, 650 000'in üzerinde de konut ve işyeri yıkılmıştır." Bu
sözler size ait Sayın Bakanım.
Sayın Bakan, bunu bildiğiniz halde -üç
yıldır tek başınıza da iktidarsınız- neden bugüne kadar hiçbir önlem almadınız?
Bu sorunları sadece deprem şûrası düzenleyerek halletmeniz mümkün değildir.
Öncelikle tedbir almalısınız, buna göre imar planlarını düzenlemelisiniz ve
uygulamalısınız. Yapmanız gereken şey, deprem olursa ne yapmalı değil, deprem
olmadan önce ne yapmalı bilincine varmanızdır. Bu bilincin devlet düzeyindeki
karşılığı, yara sarmak değil, yara almamak politikası olmalıdır, Japonya'da
olduğu gibi. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) Bakanlığınızın deprem
riski konusunda nasıl bir planlama yaptığı, ne gibi tedbirler aldığı, 2006 yılı
bütçesinde doğal afetlere karşı neden daha fazla ödenek ayrılmadığı hususları
karanlıkta kalmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
1999 yılı depreminin sonucu olarak sadece Sakarya İlimizde 4 669 adet orta
hasarlı yapının onarımı yapılmamış, 402 adet konut, 4133 sayılı Yasaya rağmen
yıktırılmamıştır. Tunceli, Pülümür ve Bingöl depremlerinde hasar gören yapılar
hâlâ onarılmamıştır. Depremzedeler, hâlâ, konteynırlarda oturmaya devam
ediyorlar. Bırakın ülkenin genelini, artık, kapımıza dayanan İstanbul
depreminin bile maliyeti, yaraların nasıl sarılacağı meçhuldür…
CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Allah
muhafaza!.. Allah muhafaza!..
RECEP KORAL (İstanbul) - Allah korusun kardeşim!..
MUHARRREM DOĞAN (Devamla) - Elbette Allah
korusun, elbette Allah hepimizi korusun, bütün Türkiye'yi korusun, katılıyorum;
ama, bunlara da önlem almak, sizin görevinizdir. Sayın milletvekilleri,
hizmetlerde çifte standart ve bölgesel adaletsizlik olmamalıdır. Türkiye
Cumhuriyetinin her bir karış toprağı aynı ve eşit değerdedir. Ülkenin her bir
bölgesi, yoklukta değil varlıkta, fakirlikte değil zenginlikte rekabet
edebilmelidir. Siirt-Pervari İlçesi Sayın Başbakanımızın seçim bölgesidir.
1997'de ihale edilen Pervari-Küçüksu yolu ödenek yetersizliğinden dolayı
bitirilmemiştir. Bu yol yapılsaydı Van-Pervari arası ulaşım 300 kilometre
yerine 120 kilometreyle sağlanmış olacaktı. Sayın Erdoğan'ın seçim bölgesine ne
kadar önem verdiğini buradan görüyoruz.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) - Her
tarafına önem veriyoruz biz Türkiye'nin.
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Mersin ve
İskenderun deniz ulaşımının birleştiği Gaziantep-Şanlıurfa otoyolu ile
Şanlıurfa-Habur yolu uluslararası yoldur. Trafik çok yoğun olup günde 15 000
aracın geçtiği bu yolda ağır vasıtalardan dolayı fizikî şartlar bozulmuştur.
Trafik güvenliğiyle trafik kazalarının önlenebilmesi için, 2006 yılı programına
konulması ve ödenek ayrılması önem arz etmektedir.
Değerli milletvekilleri, Karadeniz sahil
yolunun Anavatan Koalisyon İktidarı döneminde projesi ihale edilmiş ve inşaatı
hızla devam etmiştir; büyük bir bölümü geçmiş dönem hükümetleri tarafından
yapılmıştır.
ASIM AYKAN (Trabzon) - Yalan… Yalan…
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - 2006 yılı
bütçesinde, Karadeniz sahil yoluna ayrılan ödenek nispeti kadar
Gümüşova-Gerede, İzmir-Urla-Çeşme, İzmir çevre yolu, Aydın otoyolu,
Pozantı-Ankara otoyolu, Gaziantep-Şanlıurfa otoyolu ile Şanlıurfa-Habur yoluna
da aynı oranda ödenek ayrılmalıdır. Bu bölgelerarası hizmetleri eşit şekilde
bölüştürmek, adaletin temel unsurudur. Ülke genelinde, Dargeçit İlçesi dışında,
çıkmaz sokak konumunda başka bir ilçe yoktur.
ASIM AYKAN (Trabzon) - Yalan bilgi
vermişler size.
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Git de gör de
göreyim. Burada konuşacağına, git de Dargeçit'i gör.
Dargeçit'te, henüz, kadastro
yapılmamıştır. Dargeçit İlçesi ile İdil İlçesi arasında kalan 19 kilometrelik
yol yapılmış olsa, Şırnak, Habur ve Nusaybin'le ulaşım sağlanmış olacaktır.
Şanlıurfa'nın şehir Merkezînden geçen ve halk arasında adı "ölüm
yolu" olarak anılan yolda, 2003 ve 2005 yılları arasında, 3 yılda 20'den
fazla kaza meydana gelmiş olup, bu kazalarda 13 kişi ölmüş, 74 kişi yaralanmış,
bir kısmı da sakat kalmıştır.
Çevreyolunu yapalım Sayın Bakanım. Çağın
gereği olan otoyollara neden karşısınız anlamış değiliz. Pozantı-Ankara
arasında, 55 inci hükümet tarafından başlatılan otoyolu bitirebilseniz,
Kapıkule-Şanlıurfa ve sınıra bağlayan bir otoyola kavuşturmuş olursunuz. Bu
şekilde, Bulgaristan'dan giren bir araç, Suriye'ye ve Irak'a gidene kadar aynı
standartta bir yoldan gitmiş olur; çağın gereği de budur.
AHMET YENİ (Samsun) - Duble yol yapıyoruz,
duble yol.
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Sayın Bakanım,
E-95 yolunu söyledik; Urfa Çevreyolunu.
Bir başka önemli konuysa, ülke genelinde
mevcut 3 225 belediyeye hizmet veren
İller Bankası Genel Müdürlüğü, bu belediyelere hizmet etme amaçlı bir
kurum değil, kâr amacı güden bir kurum haline gelmiştir. Belediyelere tanınan
yüzde 35 faiz oranı fazla; yüzde 5'e indirilmesi ve 5 yıla kadar geri ödemesiz
dönem uygulamasına geçilmelidir. Belediyelerimizin araç gereç ve malzeme
ihtiyaçlarının karşılanması için verilen yüzde 9 kredi faiz oranı yüksektir. Bu
faiz oranının yüzde 2 ilâ yüzde 5 civarına çekilmesi, belediyelere daha
sağlıklı hizmet getirecektir. İller Bankası, belediyelerin patronu olmaktan
çıkarılmalıdır. İller Bankası, belediyelere patronluk eden değil, hizmet eden,
onların sorunlarını çözen bir kurum haline getirilmelidir. Ancak, 2006 yılı
bütçesinden yatırım için ayrılan ödeneğin 602 000 000 YTL olarak belirlenmesi,
İller Bankasını küçük ve verimsiz bir hale getirecektir.
Değerli milletvekilleri, Bolu Dağı
Tünelinin, Allah'ın izniyle, 2006'da açılışını yapacaksınız. Dörtte 3'ten
fazlası, geçmiş hükümetler zamanında yapılmıştır. Yani, şimdi, açılışını
yapınca, siz mi yapmış olacaksınız?!
AHMET YENİ (Samsun) - Geçmiştekilere
teşekkür etmesini biliriz.
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Kapıkule'yi
Ankara'ya siz mi bağlamış olacaksınız?!
Eminim ki, büyük tantanalarla bu açılışı
yapacaksınız. Harcayacağınız parayla da, en az, 20 köyün yolunu
asfaltlayabilirsiniz.
Mevcutları satarak çağ atlayacağınızı
sanıyorsunuz. Çağ atlama, yüz yılda bir olur, onu da rahmetli Turgut Özal
yaptı. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Bravo! Bravo
Sayın Vekilim!..
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Teşekkür
ediyorum, size teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, izninizle, İller Bankasında
ne oluyor, birlikte bakalım. Belediyelere 2005 yılında verilen krediler,
talimatlarla ara ara durduruldu. Bu süre zarfında, durdurulduğu zaman, AKP'li
belediyelere kredi verildi, diğer belediyelere "durduruldu" diye
verilmedi ve ayırım yapıldı.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Mümkün
değil… Mümkün değil…
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Dünya
Bankasından… (AK Parti sıralarından gürültüler)
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - O doğru
değil!..
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Efendim, Sayın
Bakanım, bize, zaten… Cevap vereyim…
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen…
Hatibi dinleyelim efendim.
Buyurun Sayın Doğan, konuşmanıza devam
edin.
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Teşekkür
ediyorum.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Bilgiyi
yanlış almışsın…
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Dünya
Bankasından gelen hibe paralar, sadece AKP'li belediyeler için kullanıldı…
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - O da doğru
değil!..
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - …60 milyar TL
kredi talep eden, AKP'li olmayan bir belediyeye bu kredi verilmedi. Aynı
kapasitedeki bir başka AKP'li belediyeye 300-500 milyar TL kredi verildi; doğru
mu?!
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - 300 mü 500
mü?
RECEP KORAL (İstanbul) - Nerede o
belediye?!
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - İller
Bankasının İstanbul'daki tesisleri, İSKİ'ye verildi; doğru mu?
Erzurum İller Bankası Bölge Müdürlüğündeki
çok büyük bir arsa, çok cüzi bir bedelle Erzurum Büyükşehir Belediyesine
verildi; bunlar doğru mu?
AHMET YENİ (Samsun) - Yanlış mı olmuş?!
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Doğru ise,
yasalara uygunluğu nedir Sayın Bakanım?.
RECEP KORAL (İstanbul) - Para da mı
aldılar, bedava vermesi lâzım.
TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Sana ne?!
Belediye Başkanlığı bir kamu kurumu… Ayıp, ayıp!
BAŞKAN - Sayın Doğan, konuşmanızı
tamamlayın.
Buyurun efendim.
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar, 2006 yılı Bayındırlık
ve İskân Bakanlığımızın bütçesinin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını
diliyorum; sizlere de saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Doğan.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
konuşmalar yapılacaktır.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ilk
konuşmacı, Adana Milletvekili Tacidar Seyhan; buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 15 dakika.
CHP GRUBU ADINA TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Enerji Bakanlığının bütçesi üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, çok fazla kurum var
burada değerlendirilecek; ama, önce, Sayın Bakanım buradayken, ben, bir genel
değerlendirme yapmak istiyorum. Bir kere, Türkiye'de izlenen şu andaki politikayı, enerji politikasını
Sayın Bakanın onayladığına bile inanmıyorum; çünkü, ortada bir politikasızlık
var. Ne istediğini bilmeyen, iletimde, üretimde, dağıtımda ne yapacağını
bilmeyen bir tablo, birbiriyle çelişkili bir tablo, doğalgazda farklı bir
tablo, petrol ithalatında ayrı bir tablo; Türkiye'de her şey iç içe girmiş
durumda.
Değerli arkadaşlar…
AHMET YENİ (Samsun) - Herkes kürsüye bir
şey getirebiliyor mu?
BAŞKAN - Sayın Yeni, lütfen müdahale
etmeyiniz.
Sayın Seyhan, Genel Kurula hitap ediniz,
buyurun
Buyurun, konuşmanızı sürdürünüz efendim.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Sizi zevkle
dinleyeceğiz Sayın Tacidar Seyhan.
TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Evet… Teşekkür
ediyorum.
Bilgi almak amacıyla ve arkadaşlarımı
bilgilendirmek amacıyla kürsüye gelen her şey, hem milletvekiline hem bu ülkeye
yakışır.
AHMET YENİ (Samsun) - Hayır, biz de
getirelim…
TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Teknolojiyle
yaşıyoruz.
Değerli arkadaşlar, lütfederseniz, ben,
konuşmamı sürdürmek istiyorum. Bakın, Türkiye'de bir liberal ekonomi ortaya
konulmaya çalışılıyor. Şimdi "liberalleşme denince planlama olmaz"
deniyor. Bu mantık, bir kere, elektriğin doğasına aykırı; çünkü, elektrik, depo
edilir bir şey değildir, depolanabilir bir şey değildir, süreklilik ister.
Elektriğin kesintisiz olması lâzım, bir de sürdürülebilir olması lâzım. Bu,
planlamanın yapılması gerektiği anlamını taşır. Eğer, siz, elektriğin üretimini
tamamen özel sektöre açarsanız, planlamayı kime yaptıracaksınız?.. Elektriğin
sürekliliğini, kesintisiz olmasını sağlayabilmek için, üretim yapan şirketlerin
üzerine cezaî bir taahhüt mü koyacaksınız?.. Yapamazsınız böyle bir şeyi. Buna
geçen ülkeler oldu; İspanya, Almanya oldu; geçmeyenler de oldu, Fransa hâlâ
geçmedi, hâlâ, devlet, bir yerinde duruyor. Siz, eğer, elektrikte, piyasada
rekabet yaratacaksanız dahi, devleti, o
rekabetçi sistemin içinde tutmak zorundasınız; ama, kamu, kamu kuruluşlarına
dahi, rekabeti bozacak bir ayrıcalık tanınmadan; kamu, rekabet eden kuruluşun
veya taraf olduğu kuruluşun, kamu kurumu veya özel kurum olduğuna bakmaz; kamu,
ortada, serbest rekabeti düzenler. Bu nedenle, kamunun durduğu yer, burada, çok önemlidir.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye'de mutlak
planlama gerektirir dedik; ama, Sayın Bakan göreve geldiğinden beri,
Türkiye'de, en küçük bir yatırım dahi yapılmadı, bir tek temel atılmadı.
Devlet, enerji yatırımlarını bıraktı. Elindeki barajları… Sayın Bakan diyor ki:
"Elimizdeki barajları, bitmeyenleri özel sektöre devrettik; onların,
piyasaya hizmet vermesini sağlayacağız." Sayın Bakan, yapamadığınız işi
devrettiniz; bunu, nasıl, başarı diye sunarsınız? Sizin göreviniz, onları
bitirmek. Sizin göreviniz, piyasada istikrar oluşturmak. Sizin göreviniz, bu
ülkeyi, 2012 yılında çıkabilecek muhtemel enerji açığını kapatmak için, var
olan büyümeyle özdeşleştirip, bizi rahatlatmak, sanayii rahatlatmak;
bitiremediğinizi özel sektöre devredip, bu ülkede planlamanın yapılmamasını
sağlamak değil.
İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale) - Devletçilikten
kurtulamadınız yani…
TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, bakın, 4628 sayılı Kanunda revizyon yapılmalıydı; ama, yapılamadı,
hiçbir tedbir alınamadı. Bugün Yenilenebilir Enerji Kanunu çıktı, Sayın Bakan
söylesin bana, ruhsatların kaçı EPDK'dan çıktı, kaçı bekliyor? 2007'den sonra
Türkiye'nin -2009'da veya 2007'de- enerji açığı ortaya çıkacak mı çıkmayacak
mı? Arz-talep projeksiyonları nedir? Bunu nasıl kapatacak? Yoksa, yumurta ağza
geldiği zaman, Sayın Bakan "ben nükleer yapacağım, bu ülkenin enerji
ihtiyacı var" mı diyecek? Ben bunu çok merak ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, önemli olan, arz
güvenliğini, enerji elde etmekle
sağlayamazsınız. Arz güvenliğini, planlı enerji yatırımları yaparak
sağlayabilirsiniz. Durmanız gereken yer burası. Önemli olan budur. Bizim
dediğimiz, kamu bu işlerin hepsini yapsın değil, kamu, piyasada stratejik
enerji politikasını sürdürebilmek için doğru yerde dursun. Kamuyu çekersiniz,
arz güvenilirliğini ortadan kaldırabilirsiniz, bunu kastediyorum. Birsürü ülke
bunu yaşıyor. Kamuyu doğru yerde yapılandırmak hepimizin görevi.
Bakın, elektrik açığı çıktı, elektrik
alabileceğimiz yer Bulgaristan, bir tek oradan gelen hat var. Onun dışında, bu
ülke, yatırımını içeriden yapmak zorundadır. İnşallah gereksinim duymayız.
Oradan da gelecek elektrik 6,7 milyar kilovat/saat; hepsi bu; gelebilir oradan.
Değerli arkadaşlarım, enerjide
sürdürülebilirlik esastır, temiz olması, ucuz olması önemlidir; ama, bunun
kadar da, arz güvenliğinin olması, sürdürülebilirliğinin olması önemlidir. Bu
nedenle, kamu, içinde olmalıdır, rekabetin taa göbeğinde olmalıdır; eşit
rekabetçi koşullarıyla özel sektörle mücadele etmelidir.
Kontrat devrine geliyoruz… Doğalgazda da
bir hata yapıldı. Burada Sayın Kapusuz oturuyordu, dedik ki: "Doğalgazı
getiren aynı olacak, dağıtan aynı olacak, buna engel olun. Piyasada rekabeti
böyle hızlandıramazsınız, ucuzlatamazsınız. Bu, stratejik açıdan çok
önemlidir." Sayın Kapusuz "ben arkadaşlara sordum, bu öyle değilmiş,
herkes girebilir" dedi. Sonuca bakar mısınız!.. 20 dakika burada biz bunu
haykırdık. Sayın Bakan da inanmıyordu inanıyorum, bunun böyle yürüyeceğini
düşünmüyordu; ama, nasıl buna onay verdi, nasıl bu kanunu önümüze getirdi, hâlâ
hayret ediyorum!
Değerli arkadaşlar, bakın, bir uyarı daha
yapmak istiyorum: Eğer getiren aynı, dağıtan aynı olursa, kamu burada yine
stratejik açıdan arz güvenliğini sağlayamaz. Bir tek borudan geliyor, 4 firma
onu dağıtıyor. Arkadaşlar, bir boru; biri taahhüdü yerine getiremediğinde kimin
gazını keseceksiniz?! Kimin gazını keseceksiniz; o da belli değil. Dağıtan
borudan mı keseceksiniz; o da belli değil. Yarın bir gün o gazın debisi
düşerse, burada ne hale geliriz biliyor musunuz?! Zaten doğalgaz depolamasında
ciddî bir sorunumuz var, gerekli önlemleri alamadık. Sayın Bakan aldıysa bize
burada anlatsın, alamadık. Bir tek Silivri'de 2006'da bitecek tesis var, o da
yeterli değil. Sayın Bakan, her konuşmasında "stratejik rezerv"
diyor, "biz kendi rezervlerimizi Tuz Gölünün altına gömeceğiz" diyor;
ama, Sayın Bakan, Tuz Gölünün projelendirilmesini bitirmediniz daha doğru
dürüst. "Marmaray'a rezerv yapacağız" dediniz; rezervi yapacak
projelendirmeyi orada da tamamlayamadınız. "Kömürde devrim yaptık"
dediniz; Elbistan B'yi bitirdiniz, Elbistan B'de daha kömür ihalesi yapılmadı.
Elbistan A'dan kömürü ödünç alıp, Elbistan B'yi çalıştırmayı düşünüyorlar. Bu
mu çağdaşlık?! Bu mu arz güvenliği?! Bu mu, bu ülkenin enerji teminatı?! Böyle
şey olmaz değerli arkadaşlarım!
Elektrik Piyasası Kanununda yine
dikkatinizi çekiyorum; eğer bu kanun böyle çıkarsa, hiçbir Türk firması buradan
dağıtım işini alamaz. 21 bölge var; Kayseri'yi çıkarırsak 20; strateji
belgesine imza atmışız, 2006'ya kadar bunların tamamlanmasını taahhüt etmişiz.
Bu kanun çıksın, eğer biz bölgenin bir tanesini dahi ihale edebilirsek
başarıdır; ama, mümkün değil değerli arkadaşlarım. Öyle ağır koşullar var ki,
bu, özelleştirme değil yabancılaştırma oluyor, Türkiye'nin buraya dikkatini
çekmek istiyorum, hiçbir yerli firmanın burada dağıtım ihalesini alması mümkün
değildir. Bizzat dağıtımla ilgili konuşmamızda, Sayın Bakan bile endişeliydi,
biz, bu işi kime yaptıracağız diye, kim yapacak bu yatırımı diye endişeliydi,
ben de aynı endişeyi taşıyorum; lütfen, dikkatli olsun.
Sayın Bakan bunu Plan ve Bütçe Komisyonuna
yıktı -Plan Bütçenin Değerli Başkanı burada- kanun daha önce bize sevk
edilmişti; bu kanun, dağıtımın özelleştirilmesiyle ilgili; ama, görüşülmedi.
Sanayi Komisyonunda görüşülmeden Plan ve Bütçe Komisyonuna gitti. Sayın Bakanı,
dağıtımın içinde göremiyorum, lütfen görüşlerini Plan ve Bütçe Komisyonuna
kendisi gelerek açıklasın, nasıl yapacak bu işi? Kime yaptıracak? Bakanlığından
çıkarmamalıdır bu işi değerli arkadaşlar.
Bakın,
bu kanunun içerisinde 3 tane kanunu, Temmuz ayının başında siz
çıkarmışsınız, 3 Temmuzda gönderilen kanunun içerisinde; Sayın Başbakan da o
ayın ortasında, çıkan kanunları bir daha Meclise göndermiş -Bakanlar Kurulu
kararıyla, çıkan kanunu görüşülmek üzere- komisyona da, Meclis Başkanlığı
onuncu ayda göndermiş değerli arkadaşlar.
Sayın Atilla Koç'a biz haksızlık
ediyormuşuz, uyuyor diye, anlaşılan uykuda olan birçok kişi var; ben iyi
uykular diliyorum, sağlıklı uyanırlar inşallah!
Değerli arkadaşlar, bunun dışında EPDK'ya
geleceğim. Biliyorsunuz, bu Mavi Akım çok önemli -süreme bakıyorum, çok az
kaldı- EPDK görevini yapmıyor.
Arkadaşlar, vatanseverlik, bir de
kahramanlık, bir yararlılık duygusudur. EPDK'da yönetimdeki arkadaşlar, bu
ülkenin özerk kuruluşunu, bağımsız iradeyle yürütmek ve yönetmek üzere oraya
geldiler. Aylardır tartışılıyor Mavi Akım burada, ben tartışmayacağım; ama,
EPDK der ki, kamu zararı oluşmuştur; bu, bir görüştür, görüşünü tartışırım,
oluşmamıştır; yine görüşünü tartışırım; ama, hiçbir şey demiyorsa bu EPDK sekiz
ay içerisinde; ben, o EPDK'nın varlığını tartışırım. Hiç kimse ne yaptığının
farkında değil! İçlerinden bazıları, Cumhuriyet Halk Partisinin avukatına ve
hatta bana, siyasî baskı altında olduğunu söylüyor. Eğer o kurumda sorumlu
vatandaşlık görevini yerine getirmek istiyorsanız, lütfen çıkın açıklayın,
Türkiye'yi bu kaosun içerisinde bırakmayın. Yoksa, sadece bakanlık değil, Yüce
Divana, oradaki insanlar da girer. Bakanlığın kendi dokunulmazlıklarını
kaldırması gerektiğinin zırhına saklanarak orada sorumluluklarından kaçmasınlar
değerli arkadaşlarım.
Altmış günde cevap vermiyor. Danıştaya
dava açıyoruz, yine cevap vermiyor. Niye duruyorsunuz orada?! Neyi
düzenleyeceksiniz?! Bize diyorlar ki, uzmanımız yok. Bir formülün yeniden
düzenlenip düzenlenmeyeceğini orada bakıp bize bildirecek bir uzman yoksa, ben
o kurulun varlığını tartışırım. Kurullar liyakat ister değerli arkadaşlarım.
Bunu da göremedik.
Değerli arkadaşlar, kurumlara, çok az bir
sürem kaldı, kısaca değineceğim. Bakın, bir kurumumuz daha var, Atom Enerjisi
Kurumu. Bu, atom enerjisinin sağlıklı ve barışçıl yoldan yurt içinde
kullanımını sağlamak için vardır. Nükleer araştırmaları yapar, yer tespit eder,
Bakanlığa bildirir, Bakanlık da görevini yapar. Burada görevlendirilebilmek
için, mutlaka, kendi kurum kanununda var, dört yıllık üniversite mezunu olmak,
alanında ihtisas sahibi olmak, mühendislik fakültelerinin birinden mezun olmak
şartı var; ama, elimde bir belge var, Sayın Okay Çakıroğlu'nun, fen-edebiyat
fakültesi fizik bölümünden mezun olduğunu yazıyor. İhtisasına baktım, istedim,
yanlışsa beni düzeltsinler, Fabrication Of Silicon Solar Celis, yani,
silikondan yapılan güneş pillerinin fabrikasyonu. Bu ihtisasın atom enerjisiyle
ne alakası var?! Herhalde görevlendirecek başka kişi bulunmamış! Aynı kişi, bir
de Ulusal Bor Enstitüsünün Yönetim Kurulu Başkanı. Öyle ya, güneş pillerinin
fabrikasyonu borla da alakalı, orada da görevlendirilmiş! Cumhurbaşkanlığının
onayından da geçiyor bu; ama, nasıl gözden kaçmış? Bu işin gerçeği nedir,
bilmiyorum; ben, Sayın Bakana soruyorum.
Yine, aynı kurumda personel alınıyor
arkadaşlar. Kurumun kendi yönetmeliğinde, önce, KPSS aranır deniliyor, Kamu
Personeli Seçme Sınavı; sonra, KPDS aranır deniliyor, Kamu Personeli Dil
Sınavı. Sınava girip, orada görev alanların birçoğunun dil sınavı sonuçları
yok, kurumda yok; varsa, açıklasınlar. Bir kısmı da, belgesini sonra almış.
Kaldı ki, bunla da kalmamış değerli arkadaşlar; bu personelin
görevlendirilmesiyle ilgili elimde bir Danıştay kararı var; keşke, sürem olsa
da hepsini açıklasam. Bu Danıştay kararında diyor ki… Yetki Başbakana aitti
değerli arkadaşlar, bazı ücretlerin belirlenmesi, komisyonların atanması; ama,
bu süre içerisinde, yani, kurum ilişkilendirilince Enerji Bakanlığına, hep
Enerji Bakanlığı yaptı. Elimdeki karar, onuncu ayın 4'ünde 2005'te çıkmış "yetki
devri yapılamaz" diyor. Bu tarihten sonra yapılan her şey yasal değildir,
her şey suçtur. Sayın Bakanın burada şahsî kusuru vardır eğer yaptıysa ve bu
karardan sonra yapılan her atama yok hükmündedir. Eğer yapılmışsa bu karardan
sonra bir atama, yok hükmündedir, derhal arkadaşlarımızın istifa etmesi lâzım.
Sürem bitiyor; ama, son olarak
toparlıyorum Sayın Başkan. Çok kısıtlı bir zamana birçok şeyi sığdırmaya
çalıştım ama…
Değerli arkadaşlar, Bor Enstitümüz var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Seyhan.
TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Sayın Başkan,
toparlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu enstitü
kurulurken, ölü doğuyor. Bu koşullarda enstitüyü…
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Bor mu?..
TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Bor Enstitüsü.
…bu enstitüyü kurmayalım diye burada yine
konuştuk.
Değerli arkadaşlar, Bor Enstitüsü, bor
politikalarıyla ilişkilidir. Tek başına Bor Enstitüsünü düşünemezsiniz. Önce,
bu ülkenin, borlara nasıl baktığını tespit etmesi, bor araştırmasını da buna
göre yapması lâzım. Bu bütçeyle araştırma yaptırabilir misiniz?! 60 proje
geliyor, 30'u kabul görüyor, TÜBİTAK'tan para istiyorlar; nasıl enstitü bu?!
Nasıl enstitü bu?!
Bir de, Maden Kanununa biz "borlar
devletin hükmü altındadır" dedik, bir şerh koyduk 2840 sayısına, Sayın
Başbakan -bunu da Sayın Bakana soruyorum- Avustralya'ya gidip bir sözleşme
imzaladı mı? İzmir'de yatırım yapmak isteyen bir firmayla ilgili sözleşme
imzaladı mı imzalamadı mı? Bu sözleşme, değerli arkadaşlar, firmayla ilgili değil,
Avustralya Hükümetiyle imzalanmıştır. İmzalanma tarihi 16 Haziran 2005 ve
Avustralya'da internette yayınlanma tarihi 29 Kasım 2005. 2840 varken,
Türkiye'de, İzmir yöresinde boratın çıkarılması ve işlenmesiyle ilgili
Billiton'la bir anlaşma yapılmış mıdır, BHP'yle? Bu anlaşma 2840'a uygun mudur?
Lütfen, Bakan bize yanıtlasın.
Sayın Bakanım buraya gelecek; ne
diyeceğini biliyorum: Kömürde devrim yaptık, sodyum, bor, hidrür… İnanın
rüyalarıma giriyor bunlar benim; çünkü, 3 senedir dinliyorum. Biraz da ne
yaptığını söylesin.
Maden İşlerine geleceğim… Maden İşlerinde
70 kişilik kadro ihdası verdik biz Maden Kanununda, bunu yaptınız mı? MTA'nın
bu bütçeyle arama yapması mümkün mü? Maden Kanununu çıkardık…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Seyhan, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
Buyurun.
TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Tamamlıyorum
efendim zamanıma bakarak, bir daha aşmayacağım.
Değerli arkadaşlar "ruhsatlarda
devrim yaptık" diyor Sayın Bakan,
"28 000 ruhsata çıktık…" Allahaşkına çıkın, buradan söyleyin,
kaç tanesinde üretim yapılıyor; 2 500, 2 800… Değerli arkadaşlar, pratik
istiyoruz biz.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Yavaş yavaş
oluyor.
TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Bir vizyon yok,
bir vizyon yok. Böyle yapamazsınız; çünkü, enerjiye ve piyasaya bakış gittikçe
daraldı, her şey birbirine girdi. Sayın Bakanın da ezberi bozuldu, o da
karıştırdı. Başbakanlıktan gelen ayrı…
Burada, Yenilenebilir Enerji Kanunu
çıkarken Hazineden sorumlu Bakan nöbet tuttu, onun derdi ayrı, Maliye Bakanı
elektrik dağıtımını özelleştirmek istiyor, onun anlayışı farklı, onun derdi
ayrı; bir olduğunu söylesinler, ben, burada hiçbir şey söylemeyeceğim. Böyle
ayrılıkla enerji politikası yapamazsınız.
Hepinize saygılar sunuyor, teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Seyhan.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ikinci
konuşmacı, Aydın Milletvekili Sayın Mesut Özakcan.
Sayın Özakcan, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Özakcan, süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA MEHMET MESUT ÖZAKCAN
(Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanlığı Petrol İşleri Genel Müdürlüğü ile Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü
2006 Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 2005 yılı bütçesi
3,8 trilyon TL, 3,8 milyon Yeni TL olan Petrol İşleri Genel Müdürlüğünün 2006
yılı bütçesi 3,9 milyon YTL olup, bunun yaklaşık 2,3 milyon YTL'si personel
gideri, 1 000 000 YTL'si yaşamsal gerekleri karşılayacak nitelikteki mal ve
hizmet alımı ve son olarak da 0,5 milyon YTL'si ise idame yenileme gideri olan
yatırımlar olup, önümüzdeki dönemde petrol arama ve üretimi faaliyetlerinin
kendisine yönelik bir proje yatırımından ya da yeni Petrol Kanunu ile kendisine
verilmiş görevleri ve misyonu yerine getirebilecek maddî bir olanak sağladığını
söylemek mümkün değildir.
3,9 milyon YTL ile 2006 yılı bütçesi,
bütçe içerisinde yüzbinde 1 bile paya sahip olmayan, geçmişte bugünkü değerle
40 milyar ABD Dolarlık bir büyüklüğe eriştiği bilinen rafineri, iletim ve
akaryakıt piyasasını başlangıcından beri uzun yıllar sevk ve idare etmiş olan
ve bugün de yine önemli görevler yüklediğimiz Petrol İşleri Genel Müdürlüğünün,
ne yazık ki, henüz bir teşkilat yasası bile yoktur.
Bu Genel Müdürlük, 1980'li yıllarda 145
personeli varken, bütün kurumların gereksiz kadrolarla şişirilerek devasa
büyüdüğü dönemlerde bile personel almamıştır. Genel Müdürlükteki en yeni
personelin hizmet yaşı 15 yılın üstündedir. Bunun yegâne sebebi ise, burada
özveriyle çalışan personele, 657 sayılı Kanunun tanıdığı haklar dışında
herhangi bir eködeme verilmemesidir.
Bugün geldiğimiz noktada, kurumun kadrolu
personel sayısı 109'dur. Genel Müdürlükte, az önce belirttiğim önemli görevleri
yürüten ve yürütecek olan teknik personelin sayısı ise sadece 22'dir. Genel
Müdürlüğün görevlerini layıkıyla ifa edebilmesi için, çok az sayıdaki
personelin malî haklarının iyileştirilmesine de imkân veren bir teşkilat
yasasının çıkarılmasına ihtiyaç vardır.
1954 yılında, 6326 sayılı Petrol
Yasasıyla, Türkiye'de petrol ve doğalgaz kaynaklarının aranması, üretilmesi,
rafinajı, taşınması ve pazarlanması yoluyla ülke ekonomisine katkı sağlama
görevi Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığına verilmiştir. Türkiye Petrolleri
Anonim Ortaklığı, dünyadaki tüm petrol şirketlerinde olduğu gibi, TÜPRAŞ,
BOTAŞ, POAŞ, DİTAŞ, İSAŞ ve İPRAGAZ'la entegre bir yapıda oluşturulmuştur.
Ancak, 1983 yılından sonra, özelleştirmelere hazırlık amacıyla, bu zincirleme
yapı parçalanarak, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı, yalnızca hidrokarbon
arama ve üretiminden sorumlu petrol şirketine dönüştürülmüştür.
Türkiye'de, yabancı petrol şirketleri,
cazip teşvik unsurları bulunan bir petrol yasası olmasına karşın, 1954 yılından
beri, riski ve maliyeti yüksek olan arama yatırımlarına yönelmemişler; zengin
rezervleri olan, aynı zamanda rezervuar özellikleri nedeniyle, maliyetlerin
düşük, kâr oranlarının yüksek olduğu ülkeler ve bölgelerde yatırıma öncelik
vermişler, Türkiye'de ise, arama yerine son derece kârlı olan pazarlamayı
tercih etmişlerdir.
Avrupa Birliğinin enerji politikalarının
ana ekseni, enerji piyasalarının serbestleştirilmesi, rekabete açılması için
özelleştirme anlayışına oturtulmaktadır. Avrupa Birliği, yeni üye olmak isteyen
ülkelere, enerji alanlarını hızla özelleştirerek piyasaya açmaları için yapısal
düzenlemeleri yaparak ulusal parlamentolarından hızla geçirmelerini âdeta dayatmaktadır.
Ancak, mevcut Avrupa Birliği üyesi
ülkelerinin yarısı, enerji sektörlerinin tamamını serbestleştirmeyi
istememekte, tersine, devlet kurumlarını güçlendirerek direnmektedirler. Bu
anlamda, Yunanistan, Portekiz, İtalya, özellikle Fransa gibi ülkeler en dikkat
çekici örnek ülkelerdir.
Sonuçta, IMF ve Dünya Bankasının
Türkiye'ye dayattığı ve Avrupa Birliğinin uyum yasaları adı altında elektrik,
doğalgaz, petrol piyasası yasaları, Türkiye'de enerji sektörünün
özelleştirilmesi, dışa açılması, daha doğrusu yabancılaştırılması anlamını taşımaktadır.
Türkiye enerji politikası, ABD ve Avrupa
Birliğinin yetki alanındaki çokuluslu enerji holdinglerinin çıkarları
doğrultusunda oluşmakta, Anayasaya yerleştirilen uluslararası tahkim
mekanizmasıyla da yargısal güvence sağlanmış bulunmaktadır.
Petrol İşleri Genel Müdürlüğü, yapılan
yasal düzenlemelerle, âdeta işlevsiz hale getirilmiş olup, ülkemizde enerji
politikaları, ulusal çıkarlarımızın yok edildiği bir anlayışla, AKP İktidarınca
sürdürülmektedir.
Akaryakıt üzerindeki yüzde 75'lere varan
vergi yükü, yaşamımızın her alanına hayat pahalılığı olarak geri dönmekte,
başta köylümüz, çiftçilerimiz olmak üzere, milletimizin hayatını
karartmaktadır.
Kaçakçılık cenneti olan ülkemizde,
akaryakıt kaçakçılığının ekonomiye büyük darbe vurduğu bilinmekte olup, Petrol
İşleri Genel Müdürlüğünün tahminlerine göre, Türkiye'deki akaryakıt
kaçakçılığının yıllık en az 2 000 000 ton olduğu ifade edilerek, bu
kaçakçılığın önlenmesi halinde bütçeye en az 4 milyar dolar gireceği
belirtilmektedir. Son on yılda akaryakıt kaçakçılığından vatandaşlarımızın
uğradığı zarar, bankalarda batan paranın, yani, 50 milyar doların üzerindedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde Meclis araştırma komisyonu oluşturulup
görüşülmesine karşın, AKP Hükümeti, iktidarının dördüncü yılında, bu manzarayı
seyretmeye devam etmektedir.
Değerli milletvekilleri, 175 katrilyonluk
2006 merkezî yönetim bütçesinde, 46 katrilyon TL, borçların faizine gidecek.
7,5 katrilyon sağlık için, 16 katrilyon eğitim için, 12 katrilyon bütün ülkede
her alanda yapılacak yatırım için ödenek bulunuyor.
Devlet Su İşlerinin sulama ve barajlarla
ilgili yatırım bütçesi âdeta sembolik hale getirilmiştir. Geçen yıl, Sayın
Bakan (İNTES) Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikasının düzenlediği bir
iftar yemeğinde, haber niteliğinde yenilikten söz ederek "Devlet Su
İşlerinin yarım kalan yatırımları var. Biz, bu sene, bunları, inşallah, ele
almayı düşünüyoruz ve şöyle yapacağız: Bunları sizlere açacağız. Bunları
serbest piyasa usulü açacağız ve taliplilerine bunları vereceğiz. Elektrik mi
üretirsiniz, sulama mı yaparsınız, ne yaparsanız" diye ifadelerde
bulunmuştu. AKP Hükümeti, devletin elinde satacak bir şey kalmayınca,
önümüzdeki günlerde, Sayın Bakanın bu hayali gerçekleşerek, yarım kalmış
barajları da, elektrik dağıtım şirketlerini de pazarlayacaktır.
Peki, bunlar da bittikten sonra ne
yapacaklardır; nükleer enerji santrallarını tezgâhlamaya çalışacaklardır. Oysa,
Sayın Bakanın "linyitimiz var, suyumuz var; linyitten elde edilecek
elektrik enerjisi potansiyeli 120 milyar kilovat/saat civarında ve halen, bunun
42 milyar kilovat/saatlik yüzde 35'lik kısmını değerlendirmiş durumdayız"
diye kendi açıklamaları var. Daha dün, EPDK Başkanı, 216 milyar kilovat/saatlik
hidrolik potansiyelimizin bulunduğunu açıkladılar. Diğer yenilenebilir -rüzgâr,
jeotermal vesaire- kaynakları hiç dikkate almasak bile, sadece kömür ve su
kaynaklarından elde edebileceğimiz elektrik enerjisi yaklaşık 350 milyar
kilovat/saat. 2005 yılında, Türkiye'nin elektrik enerji tüketimi ise, 160
milyar kilovat/saat.
Değerli milletvekilleri, Enerji
Bakanlığının, enerji talep projeksiyonu gerçekçi değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Özakcan,
konuşmanızı tamamlayınız.
MEHMET MESUT ÖZAKCAN (Devamla) - Teşekkür
ediyorum Başkanım.
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı, 2002
yılında, Türkiye'nin enerji talebinin, 2005 yılı için 290 milyar kilovat/saat
çıkacağını ifade ederken, Devlet Planlama Teşkilatı ve uluslararası kuruluşlar,
190 milyar kilovat/saat olarak hesaplamışlardır. Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanlığının 2005 yılı için 290 milyar kilovat/saat olarak hesapladığı tüketim,
açıklanan yüzde 9,6'lık ekonomik büyümelere karşın, 160 milyar kilovat/saat
olarak gerçekleşmiştir. Öyle sanıyorum ki, Bakanlığın bu yüksek enerji talep
projeksiyonları ile nükleer enerji santrallarına zemin hazırlanmak
istenmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Devlet Su İşlerinin sulama ve barajlarla ilgili yatırım bütçesinin âdeta
sembolik hale getirildiğini belirtmiştim. Bununla ilgili Aydın İlimizde devam
etmekte olan üç barajla ilgili ödenek rakamlarını vererek sözlerimi tamamlamak
istiyorum.
En şanslı barajımız Çine Barajı; 1996
yılında başlamış, 2012 yılında bitmesi öngörülmüş, proje tutarı 775 trilyon,
2005 yılı sonuna kadar yapılan harcama 376 trilyon, 2006 yılı ödeneği 30
trilyon. Bu ödenekle, Çine Barajı, ondokuz yıl sonra bitecek. Aydın İlimizin
içmesuyunu da temin edeceği İkizdere Barajı; 1995 yılında başlamış, 2011
yılında bitmesi öngörülmüş, proje tutarı 222 trilyon, 2005 yılı sonuna kadar
yapılan harcama 36,5 trilyon, 2006 yılı ödeneği 8 trilyon. Bu ödeneklerle
İkizdere Barajı da yirmiüç yıl sonra bitecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Özakcan, lütfen,
toparlayın.
MEHMET MESUT ÖZAKCAN (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkanım. Sağ olun.
Karacasu İlçemizde Dandalaz Barajı; 1993
yılında başlamış, 2010 yılında bitmesi öngörülmüş. Proje tutarı 102 trilyon,
2005 yılı sonuna kadar yapılan harcama 10 trilyon, 2006 yılı ödeneği 1 trilyon.
Bu ödenekle Karacasu Dandalaz Barajımız doksaniki yıl sonra bitecek.
Yüce Meclise saygılarımı sunuyorum.
Bütçemizin hayırlı olmasını dileyerek teşekkür ediyorum.
Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Özakcan.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına üçüncü
konuşmacı Balıkesir Milletvekili Orhan Sür.
Sayın Sür, buyurun.
CHP GRUBU ADINA ORHAN SÜR (Balıkesir)-
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan bütçe
tasarısının Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü
bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisi, çalışmalarımızı umutla izleyen çalışanlarımızı ve halkımızı
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Tapu Kadastro
bütçesine geçmeden önce bugünkü gazetelerde yer alan ve Bayındırlık
Bakanlığımızı ilgilendiren bir konu hakkında, her ne kadar Sayın Bakanımız
yerine yeni geliyorsa da, bir konuyu dile getirmek istiyorum. Evet, herhalde
bizim çıktığımızı görünce o da geldi.
Değerli arkadaşlarım, bugünkü Milliyet
Gazetesinde manşetten bir haber var. Konu, Karadeniz otoyolundaki kamulaştırma
bedelleri. Bir teknik eleman olarak o haberi okuduğumda, inanın, tüylerim diken
diken oldu. Böyle bir olay nasıl yaşanıyor, bir türlü anlayamadım; aslında
anladım da, bunların çok gerilerde kaldığını düşünüyordum; çünkü, bu ülkede
otoyol kamulaştırmalarında devletin nasıl soyulduğunu bundan önceki dönemlerde
çok görmüştük; ama, sanırım, bir yenisiyle karşı karşıyayız.
Değerli arkadaşlarım, şimdi öyle rakamlar
var ki, insan beyni almıyor. Şimdi, kadastro mühendisi olarak, takdir işleminin
nasıl yapıldığını gayet iyi bilen bir arkadaşınızım. Karayollarının takdir
komisyonu gidiyor, örneğin, Giresun'da Erik Limanı bölgesinde bir fındık
bahçesinin dönümüne 19 milyar lira değer biçiyor, dönümüne. Arkasından,
vatandaşımız mahkemeye gidiyor ve birden bire bu değer, dönümü 495 milyar lira
oluyor bir fındık bahçesinin. Değerli arkadaşlarım, 25 kat artıyor değer, 25
kat!
Şimdi, listeler halinde verilmiş. Öyle
rakamlar var ki, 10 kat, 15 kat, 20 kat. Yani, bu, devletin soyulmasından başka
nedir; sayın Bakanım, bu konuda ne yapıyoruz, ne yapacağız? Birlikte bu ülkeyi
bu durumdan nasıl kurtaracağız? Bunu size sormak istedim, bunu sizlerle
paylaşmak istedim.
Değerli arkadaşlarım, gelelim Tapu
Kadastromuzun bütçesine. Geçtiğimiz yıl yine bu kürsüde Tapu Kadastronun
bütçesi görüşülürken, Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini ve Tapu Kadastro
personelinin sıkıntılarını sizlerle paylaşmaya çalıştım, onların sıkıntılarını
sizlere anlatmaya çalıştım. Aradan bir yıl geçti. Bu konuşmayı yapmadan önce,
acaba, geçen yıl neler demişim diye, geçmiş arşivi şöyle bir inceledim, gördüm
ki, değişen pek bir şey yok. Sorunlar aynı sorun, yaşananlar aynı dert.
Aslında, belki bu hükümetten, ülkenin
emeğiyle geçinen işçisine, köylüsüne, emeklisine, dul ve yetimine, yaşam
koşullarının iyileştirilmesi için bir şeyler beklemek gafletinde bulunan
insanlar olarak hayal kırıklığını yaşıyoruz; ama, bu aksaklıkları size anlatmak
zorundayız. Belki, biz bunları anlatınca bazı şeyler değişir umudundayız.
Belki, çalışanlarımızın temsilcileri kısıtlı imkânlarıyla sizlere sorunlarını
anlatıyorlar; dinliyor gibi görünüyorsunuz; ama, sonuçta geldiğimiz noktada,
hiç dinlemediğiniz ortaya çıkıyor; çünkü, çalışanlarımızın yaşamlarında hiçbir
iyileşme yok. Belki, biz burada bunları dile getirince şunu düşünürsünüz: Biz
bunlardan sandıklar dolusu oy aldık, biz bunlar sayesinde iktidar olduk,
milletvekili olduk, bakan olduk; hiç olmazsa, verdiğimiz sözleri yerine
getirelim dersiniz de, insanlarımızın dertleri biraz azalır, biraz daha mutlu
yaşarlar. Elbette, bu sözlere kulak tıkayabilirsiniz; bunun hesabını da,
elbette, sonuçta sandık başında verirsiniz.
Değerli arkadaşlarım, Tapu Kadastro Genel
Müdürlüğü, yasaların kendisine verdiği görevi merkezde ve Anadolu'nun dörtbir
yanına dağılmış 1 003 tapu sicil müdürlüğünde çalışan 1 098, 325 kadastro
müdürlüğünde çalışan 488 mevcut personeline geçtiğimiz günlerde alınan 1 000
sözleşmeli arkadaşımızı da katarak yerine getirmeye çalışmaktadır.
Kurumun halen personel açığı, 4 000'in
üzerindedir. Aslında, kurumda çalışanların bir kısmı, başka kurumlardan bu
kuruma nakil yoluyla gelen arkadaşlarımızdır. Maalesef, başka kurumlardan bu
kuruma nakil yoluyla gelen arkadaşlarımız, hiçbir hizmetiçi eğitimden
geçirilmeden hemen kurumda göreve başlamaktalar ve Tapu Kadastroda çalışmaya
devam etmekteler. Örnek olarak, geçtiğimiz günlerde, burada Kadastro Yasası
görüşülürken de ifade etmiştim, köy imamları, tapu dairelerine tayin
ediliyorlar ve ertesi gün göreve başlayıp, tapucu olarak işlem yapıyorlar.
Değerli arkadaşlarım, tapu ve kadastro, ihtisas gerektiren bir alandır, öyle
her önüne gelenin işlem yapacağı bir alan değil.
Ülkemizin tamamında kadastroya başlanması
için, son yıllarda, gerek bütçe kaynaklarından, gerek dönersermayeden, gerekse
dış kaynaklı kredilerden büyük paralar ayrılmakta, hükümet, hedef olarak, üç
yıl içinde kadastronun başlanmadığı nokta bırakmamaya çalışmaktadır. Bu amaçla
da, özel sektörümüzden faydalanma düşünülmüş ve özel sektörümüz de çok sayıda
ihale yapılarak bu olayın içine çekilmiştir. Bugüne kadar çalışmaların
başlanmadığı 10 000-10 500 civarındaki köy biriminde bu çalışmalar
başlatılarak, ilk tesis kadastrosu tamamlanmaya çalışılmaktadır. 2005 yılı
içinde 4 032 köy biriminde çalışmalar devam etmektedir.
Kadastro Genel Müdürlüğümüz, bu
çalışmalarına, 1 603 birimde, ARİP projesi altında kaynak bulmuştur, 1 665
birime dönersermayeden kaynak aktarmıştır, 764 birimde ise kendi olanaklarıyla
çalışma yapmaktadır; ama, bu çalışmalar bazı aksaklıkları da bugünlere
taşımaktadır değerli arkadaşlarım. Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü bu
aksaklıkları çözmeye çalışmakta; ama, sorunların büyük bir bölümü ortada
durmaktadır. Özellikle, orman kadastrosunun tamamlanmamış olması ve orman
kadastrosu yapılan bazı birimlerde yapılan orman kadastrosunun bugünkü teknik
düzeyinin çok altında kalması nedeniyle tescil edilemeyecek konumda olması,
Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün işlemleri tamamlamasına, sonuçlandırmasına engel
olmaktadır. Bu nedenle, orman kadastrosu acilen bitirilmeli ve bugüne kadar
yapıldığı halde tescil edilemeyen orman kadastrosu alanlarındaysa yeni tekniğe
ve teknolojiye uygun iyileştirmeler yapılmalıdır.
Yıllarca kendi çalışanlarının özlük
hakları üzerine iyileştirme için bir kaynak bulamayan Tapu Kadastro Genel
Müdürlüğümüz, milyonlarca dolar harcayarak bu işlemi sonuçlandırmaya çalışıyor.
Elbette bunun sonuçlandırılması ülkemiz için yararlı. Ama, kadastro
çalışanları, bu çalışmalar yapılırken, kendi istemleri dışında geçici görevlere
gönderilmektedir değerli arkadaşlarım. Ancak, zaten kıt kanaat geçinmekte olan
kadastro çalışanları, geçici görevlere giderken yolluklarını zamanında
alamamaktalar.
Müteahhitlerin sağlaması gereken yatacak
yer ve şantiyeler, maalesef, sağlık koşullarına uygun değildir. Sözleşmeli
personelin bir kısmı bazı müteahhitlerin baskısı altında çalışmaktadır. Bazı
çalışma birimlerinde 3402 sayılı Kadastro Yasasının bazı maddelerinin dikkate
alınmadan çalışmaların sürdürüldüğü rapor edilmektedir.
ARİP projesi kapsamında çalışmaların
yapıldığı doğu ve güneydoğu bölgelerinde görevlendirilen personelin can
güvenliği yoktur değerli arkadaşlarım. Çalışmaların yapıldığı bölgelerde
çatışmalar sürmekte ve arazinin bazı yerlerinde mayınlar bulunmaktadır. 19
Eylül 2005 tarihinde mayın patlaması sonucu kadastro teknisyeni Fehmi Doğan
yaşamını yitirmiş, Furkan Yazgan ve Ayhan Ağırbaş yaralanmışlardır. Yaşamını
kaybeden değerli arkadaşımıza Allah'tan rahmet diliyor, yaralılarımıza da acil şifalar
dileklerimi sunuyorum. Geçici görevdeki personelin yaşam koşullarının ve can
güvenliklerinin acilen sağlanmasının, özveriyle çalışan bu arkadaşlarımıza
borcumuz olduğunu düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, Tapu Kadastro Genel
Müdürlüğü çalışanlarının ortalama aylık geliri 600-750 YTL arasındadır. Kasım
ayı itibariyle, 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırının 1 950 YTL olduğunu
düşünürsek, Tapu Kadastro çalışanlarının tamamının yoksullardan oluştuğunu
buradan söyleyebiliriz. Bu bütçeyle bu arkadaşlarımıza sunacağımız 15-20
YTL'lik maaş artışlarıyla, bu arkadaşlarımızı, çağdaş, uygar bir yaşama
yönlendirdiğimiz düşünüyorsak, gerçekten yanılıyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bir taraftan
övünerek gelir seviyemizin yükseldiğini söyleyeceksiniz, bir taraftan da
çalışanlarınızı açlığa mahkûm edeceksiniz. Bunu nasıl içinize sindiriyorsunuz
bilemiyorum, ama, ben, buna isyan ediyorum değerli arkadaşlarım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Sür, lütfen konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ORHAN SÜR (Devamla) - Geçen yılki
konuşmamda da ifade ettiğim gibi, en azından dönersermayenin bir kısmının Tapu
Kadastro çalışanlarına eşit olarak paylaştırılmasının, bu insanlarımızın, bu
çalışanlarımızın sorunlarını bir miktar azaltacağını düşünüyorum. Örneğin, 2004
yılı rakamlarıyla dönersermayeden, Tapu Kadastronun gelirinin yüzde 30'u
çalışanlarımıza dağıtılsa, ortalama aylık 157 YTL bir iyileşme sağlanacak;
bunun yapılması lâzım.
Yine, geçen yıl söyledim; çeşitli kamu
kurumlarında çalışanlara değişik adlarda bazı ödemeler yapılıyor. 59 uncu
hükümet döneminde de bazı kurumlar için yasalar çıkarıldı. Bazı kurumlarda
çalışanların gelirlerden pay alması sağlandı; ama, ne hikmetse, Bayındırlık
Bakanlığı çalışanlarına bu şans verilemedi.
Değerli arkadaşlarım, bu konuda, biliyoruz
ki, çalışanlarımızın temsilcileri de çeşitli şekillerde bizlere görüşlerini
ifade ettiler, biliyorum ki, hükümete de görüşlerini ifade ettiler; ama, eşit
işe eşit ücret vereceksek, bunu, burada yaşama geçirmek zorundayız. Çeşitli
kamu kuruluşlarında, çok, aynı işi farklı rakamlarla yapan insanlarımız var.
Değerli arkadaşlarım, geçtiğimiz günlerde,
geçtiğimiz aylarda, burada Kadastro Yasası görüşülürken, bir ara, sanki, Tapu
Kadastro çalışanlarının bu sorunu çözülecekmiş gibi bir hava doğdu, sevindim;
ama, sonradan geriye bırakıldı. Aradan aylar geçti; yine hiçbir değişim yok,
yine hiçbir gelişim yok.
Değerli arkadaşlarım, gerek tapu sicil
müdürlüklerinde gerekse kadastro müdürlüklerinde, temizlik malzemesi, boya
badana, telefon, kırtasiye ve benzeri ihtiyaçlarla ilgili müdürlüklerce
karşılanmaya çalışılan çabalar var. Hiçbir ödenek yok veya çok az bir ödenek
var. Bu, istismara neden oluyor ve devletin küçük düşürülmesine neden oluyor.
Bu konularda gereken önlem alınmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Sür, lütfen, Genel Kurula
teşekkür eder misiniz.
ORHAN SÜR (Devamla) - Bitiriyorum Sayın
Başkanım.
Vilayet ve kaymakamlık binalarının
dışındaki mahallerde görev yapan müdürlüklerin bina güvenlikleri Allah'a emanet
edilmiştir. Bu binalarda saklanan evraklar, özel güvenlik gerektiren
evraklardır. Binaların güvenliği için gereken önlemler alınmalıdır.
Değerli arkadaşlarım, taşınmaz malikleri
ve hak sahipleri, sicilleri üzerinde yazılı izinler veya mahkeme kararı olmadan
yapılan bir değişiklikten zarar görmüşse, bu zarar devlet tarafından
karşılanmaktadır. Bu zarar, zamanaşımına tâbi olmaksızın, kusurlu memura veya
mirasçılarına rücu edilmektedir; yani, tapu çalışanları, yaptıkları hatalardan
ötürü öldükten sonra bile sorumludurlar. Bu hataların bir kısmı kasten
yapılmasına rağmen, büyük bir kısmı sehven yapılmış hatalardır. Tapu Kadastro
Genel Müdürlüğü personelinin kasıtlı olmadan yapacağı bu tür hatalardan
kaynaklanan tazminatlarının karşılanabilmesi için, dönersermayeye ödenecek
işlem gelirlerinden bir fon oluşturulması gerekmekte ve personelin bu tür
hatalarında yanında olmak gerekmektedir.
Ayrıca…
BAŞKAN - Sayın Sür, süreniz dolmak üzere.
ORHAN SÜR (Devamla) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Zaten, Tapu Kadastro teşkilatının
sorunlarını anlatmakla bitiremiyoruz.
Ben, Tapu Kadastro çalışanlarını saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Sür.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına son
konuşmacı, Çanakkale Milletvekili Sayın Ahmet Küçük; buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) -
Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; bütçe görüşmelerinin
onbirinci turunda Bayındırlık ve İskân Bakanlığı ile Karayolları Genel
Müdürlüğü bütçeleri üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi ve ekranları başında 2006 bütçesinden
bir şey bekleyen, işçileri, memurları, köylüleri, emeklileri, dul ve yetimleri,
tüm Türkiye Halkını, illerine yatırım bekleyen insanları sevgi ve saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, öncelikle, esas
konuya geçmeden önce, Çanakkale'nin DSİ yatırımlarıyla ilgili birkaç küçük
problemini dile getirmek istiyorum. Değerli arkadaşlarım, Enerji Bakanımızın da
burada olması ve esas olarak, Çanakkale'nin, DSİ yatırımlarının azlığı
açısından dikkate değer bir il durumunda bulunması, bu konuda birkaç söz
söylememi gerektiriyor.
Değerli arkadaşlarım, her sene Plan Bütçe
Komisyonuna gidiyor ve bu konudaki Çanakkale'nin mağduriyetini dile
getiriyorum. Bakın, ben, Çanakkale Milletvekiliyim ve Çanakkale, Türkiye'nin
DSİ yatırımları açısından en mağdur ilidir. Sulanabilir arazilerin sulanması
açısından Türkiye ortalaması yüzde 55'tir, Çanakkale'de ise bu oran yüzde
25'tir. Çoğunun tahmininin aksine, Çanakkale, bu konuda en mağdur ilimizdir. Bu
konuyu, her sene, Plan Bütçe Komisyonunda dile getiriyor ve Çanakkale'deki
yatırımlara olabildiğince en yüksek bütçeyi almak, en büyük ödeneği almak için
mücadele ediyoruz; ama, maalesef, bu konuda gereğinin yapıldığını
söyleyemiyoruz değerli arkadaşlarım. Bu sene yine gittik; bu konuda, dilimizin
döndüğünce Çanakkale'nin mağduriyetini dile getirdik ve Çanakkale'de DSİ
yatırımlarıyla ilgili olarak, başta Taşoluk Barajı, Ayvacık, Ege-Tuzla Barajı,
Umurbey Barajı, Bayramdere Barajı ve Çokal Barajı gibi çok önemli barajların
ödenekleriyle ilgili taleplerde bulunduk ve Çanakkale DSİ Şube Müdürlüğünün 122
trilyonluk ödenek talebine rağmen, Çanakkale'de, bu büyük su yatırımlarına ve
küçük su yatırımlarına verilen ödenek sadece 20 trilyon. Bunun haksızlık
olduğunu, doğru olmadığını ve Çanakkale'nin sulanabilir arazilerinin en geniş
şekilde sulanması için, en kısa zamanda Türkiye ortalamasına ulaşması için, 37
trilyonluk bir eködenek talebiyle önergemizi verdik; ama, maalesef, AKP
milletvekillerinin, AKP Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerinin oylarıyla
reddedildi. Ben, bu konuyu tekrar dikkatinize sunuyor, saygılar sunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, Bayındırlık
Bakanlığında iyi işler yapacaksanız, düzgün işler yapacaksanız, bunu, önce,
Bayındırlık Bakanlığının teknik personeliyle gerçekleştireceksiniz; yani, bir
Bakanlık, önce, işleri iyi yapabilmek için, işi yapan insanları mutlu etmek
zorundadır; Bayındırlık Bakanlığı personelinin, yaşayabilir, mutlu, yaşam
kalitelerini yüksek tutmak zorundadır. Öyle mi peki?! Değerli arkadaşlarım,
bugün, Bayındırlık Bakanlığında, DSİ Genel Müdürlüğünde, teknik elemanların
maaşları, maalesef, 800 000 000 ile 1 milyar arasında; bu, gerçekten, çok komik
bir ücret ve inanın, bu ücret, diğer kamu kurumlarına bakınca da çok düşük;
yani, ben, diğer kamu kurumlarındaki teknik personelin ücretlerinin çok yüksek
olduğunu söylemek istemiyorum; ama, Türkiye'nin en büyük yatırımlarının
şantiyelerinde çalışan, Türkiye'nin en büyük yatırımlarının hakedişlerinin
altına imza koyan bu arkadaşlarımızın bu ücretleri alması… Örneğin, diğer kamu
kurumlarında, eködeme, dönersermaye ya da görev tazminatı şeklinde,
arkadaşlarımızın 1 400'den 2,5 milyara varan ücretlerle tatmin edilmesi, bu
arkadaşlarımızın moralini bozuyor, onların performansını düşürüyor. Süratle,
Bayındırlık Bakanlığı, bu personelin özlük haklarını iyileştirmeyi ve onları
mutlu etmeyi başarmalıdır. Bunu başaramazsa, bu temel altyapı hizmetlerini başarmasının
ve sağlıklı bir şekilde halletmesinin mümkünü yoktur.
Değerli arkadaşlarım, Afet İşleri Genel
Müdürlüğüne birkaç kelimeyle değinmek istiyorum. Ülkemiz deprem ülkesi.
Ülkemizin büyük bir çoğunluğu birinci derece deprem kuşağında ve ülkemiz, 1999
yılı başta olmak üzere, önemli depremler geçirdi; hâlâ, bu konuda hafızalarımız
taze, çektiğimiz acıları unutmadık, çoğu yaraları daha saramadık. Zaman zaman,
ufak ufak yokluyor deprem, aklımıza geliyor, ne yapıyoruz, ne yaptık diye
bakıyoruz; ama, hiçbir ciddî işi halletmedik, halledemedik.
Değerli arkadaşlarım, bakın, bu konuda,
geçen yıl soru önergesi vermişim, 2004 yılı 14 Ekiminde gelen cevapta, kamu
binaları açısından incelenen bina sayısının 782 olduğu, birkaç ilimizde, Van,
Muş, Hatay, Şırnak, Antalya, Uşak, Ardahan, Çanakkale, Bitlis İllerinde 782
binanın incelendiği görülmüş, 64 tanesinin kullanılabilir olduğu, 707'sinde
güçlendirilmeye ihtiyaç olduğu ve 11 tanesinin de yıkılması gerektiği ortaya
çıkmış.
Değerli arkadaşlarım, örneğin Çanakkale'de
38 kamu binası incelenmiş, 3'ünün kullanılabilir olduğu, 35'inin de
güçlendirilmesi gerektiği ortaya çıkmış. Hemen aradım, bilgi aldım, ne oldu
acaba Çanakkale'de, kaçında bu güçlendirmeyle ilgili çalışma başladı… Değerli
arkadaşlarım, sadece 2 tane bölge yatılı ilköğretim okulunda güçlendirme
ihalesi yapılmış, diğerlerinde hiçbir şey yok.
Değerli arkadaşlarım, biz depremle beraber
yaşamak zorundayız; ama, insanları, göz göre göre Allah'a emanet ederek bu işi
sürdüremeyiz. Bu işi Allah'a bırakacaksak, Allah'a havale edeceksek, o zaman,
bu bakanlıkların, bu ödeneklerin, bu bütçelerin, bu Parlamentonun, bizim işimiz
ne değerli arkadaşlarım?! Gereğini yapmak, çareyi bulmak zorundayız. Onun için
iktidar oluyoruz, onun için görev istiyoruz, onun için gereğini yapmak ve en
kısa zamanda bu sorunları çözmek ve insanları güvenli bir ortamda yaşatmak ve
mutlu etmek zorundayız.
Değerli arkadaşlarım, konut sektörü bir
canlanma içinde, inşaat sektöründe büyüme yüzde 19. Özellikle depremden sonra,
uzun süre inşaatların yapılmamış olması, sektörde uzun süre bir durgunluk
meydana getirdi. Yüksek faizlerin de olduğu bir ortamda konuta yatırım yapmak
esas olarak çok cazip de olmadığından, çok ölü bir dönem geçirdik. Şimdi bir
canlanma süreci yaşıyoruz; ama, bizim Çanakkale'de bir laf var; selden kütük
kapıyor bazıları, değerli arkadaşlarım, selden kütük kapıyor. Kim?.. Bu
bayındırlık sektörünün, inşaat sektörünün, konut sektörünün temel girdileri ne;
demir, çimento, en başta da çimento. Çimentoda tatsızlıklar yaşıyoruz. Çimento
fabrikaları bölgesel tekeller oluşturmuş durumda. Bakın değerli arkadaşlarım,
çimento fabrikaları, özellikle Ege Bölgesinde oluşturdukları tekelle hiç
kimseyi kazımıyorlar, kimseyi dinlemiyorlar. Bu konuda araştırma önergesi
verdik. AKP Grubunun dikkatine sunuyorum: İzmir, Ege Bölgesi, çimento
hammaddelerinin en bol bulunduğu, maliyetlerin en düşük olduğu yer. Çimentonun
dünyada esas olarak maliyetinin 38-40 dolar olduğunu bilmiyor muyuz; 35-37
dolarlardan ihraç edildiğini herkes biliyor; ama, bu çimentoyu insanlara 80
dolardan, 100 dolardan satmak doğru mudur?! İnsaflı mıdır?!
Bunlar, aynı zamanda beton santraları
konusunda da tekelleşmişler bölgede. Değerli arkadaşlarım, bakın, dikkatinize
sunuyorum: C 20 betonu; Çanakkale'de 78 000 000-80 000 000 TL/metreküp,
İzmir'de 74 000 000-75 000 000 TL/metreküp, Ankara'da 56 000 000-58 000 000
TL/metreküp. Bakın, Ankara'da çimentonun maliyeti en pahalıdır. Neden;
çimentoyu yapabilecek hammaddenin en zor bulunduğu yer Ankara'dır; ama, Ankara
en ucuz. Neden; tekelleşme Ankara'ya sıçramamış, Ankara'da rekabet var, onun
için. Bağırıyoruz, çağırıyoruz, gerekeni söylüyoruz, kimsenin söz dinlediği
falan yok değerli arkadaşlarım.
Rekabet Kurumunun yazdığı cezaları,
bunların hiçbirisi daha ödememiş, hiçbir şekilde kontrol edilebilir değil, tam
bir sömürü mekanizması. Bu konuyu da dikkatinize sunuyor ve bunun çaresini de
yine bizim, Bayındırlık ve İskân Bakanlığının bulması gerektiğini düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, ulaştırma, bir
ülkenin en temel meselesidir. Ulaştırma, insanların yaşam kalitesini artıran,
sanayinin rekabet gücünü artıran, üretimini artıran en temel iş. Ulaştırma
problemlerini çözemeyen hiçbir ülkenin, uluslararası piyasada rekabet
edebiliyor olması mümkün değil. Temel bir altyapı hizmeti ulaştırma ve temel
olarak, hepimiz biliyoruz ki, bu, karada demiryolları ve karayollarıyla,
denizyollarıyla ve havayoluyla yapılıyor.
Dün burada Ulaştırma Bakanlığı bütçesi
görüşüldü, Sayın Bakan dedi ki: "Biz 40 kişilik bir kurulla çok ciddî bir
ulaştırma master planı hazırladık ve bu işleri çözüyoruz. Türkiye'de yanlış
işler yapılmıştır, bundan sonra doğru işler olacak." Değerli arkadaşlarım,
bu konuda ben, ulaştırma sorunlarıyla ilgili bir araştırma önergesi vermişim;
üç yıldır bekliyoruz gündeme alınmasını, alınmıyor. Halbuki, bu konuda bir
millî politika oluştursak, hep beraber çalışsak ve millî bir ulaştırma
politikası hazırlasak ve bütün iktidarlar buna sahip çıksa, biz, üç tarafı
denizlerle çevrili bir ülkede, denizyollarının taşımacılıktaki oranını komik rakamlardan
alıp, yüzde 40'lara, 50'lere taşısak…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Küçük, konuşmanızı
tamamlayın.
AHMET KÜÇÜK (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, demiryollarını işin içine katabilsek, demiryollarının oranını
artırabilsek, karayollarında doğru tercihlerde bulunsak, Türkiye'nin rekabet
edebilirliğini yükseltsek; ama, maalesef, bunların hiçbiri yapılmıyor.
Bakın, belli Hükümetler vardır ve daha çok
belli projelerle anılırlar. Bu hükümet, değerli arkadaşlarım, duble yolla
anılacak. Bu unutulmasın. Nasıl, geçtiğimiz Mesut Yılmaz Hükümeti Karadeniz
sahil yoluyla anılmış ve onunla gelmiş, onunla gitmişse ve burada yol yapayım
derken yolsuzluk yapmış, bugün Yüce Divanda yargılanıyorsa ve öyle anılıyorsa,
Karadeniz sahil yolunu bitireceğim diye -Karadeniz illerinde teker teker-
2005'te bitireceğim diye söz veren Sayın Başbakan, bu yolu, bıraktık 2005'i,
2006'da bitiremezse, bu yolla gider, Karadeniz'den gider değerli arkadaşlarım.
15 000 kilometre duble yol yapacağım diye
geldi.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Yapıyor!
AHMET KÜÇÜK (Devamla) - Bir Bayındırlık
Bakanımız, 15 000 kilometre duble yapacağım dedi ve şöyle bir iddia ortaya
koydu -saygı duyuyorum, bu konudaki takdirimi ifade ettim- iddiası olmayanlar büyük
işler yapamazlar. 2 000 kilometre 2003'te, her sene 3 000 kilometre yapacağım,
15 000 kilometreyi bitireceğim dedi.
Değerli arkadaşlarım, üç yıl bitti. 8 000
kilometre yol yapılması gerekiyordu. Her taraf perişan, yarım yamalak yol dolu
değerli arkadaşlarım.
ENVER YILMAZ (Ordu) - Karadeniz'e gel!
AHMET KÜÇÜK (Devamla) - Yol yaparken, kaş
yaparken göz çıkarır gibi, kazaya sebebiyet veriyoruz, kazalara sebep oluyoruz.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Kazalar
azaldı, azaldı.
AHMET KÜÇÜK (Devamla) - Bakın, kendi ilim
Çanakkale... Eskiden Çanakkale deyince ne derlerdi…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) -
"Çanakkale geçilmez."
AHMET KÜÇÜK (Devamla) - "Çanakkale
geçilmez" öyle değil mi? Şimdi, Çanakkale gidilmez diyorlar. Sayın Bakanım
Çanakkale'yi çok iyi biliyor. Çanakkale'nin toprağından ekmek yemiş bir
arkadaşımız. Çanakkale'nin hakkını istiyoruz. 275 kilometre duble yol yapımı
başladı Çanakkale'de, 275 kilometre.
Bakın, 15 000 kilometrenin 5 000
kilometresi bitmiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Küçük, lütfen konuşmanızı
tamamlayınız.
AHMET KÜÇÜK (Devamla) - Üçte 1'i bitmiş
Türkiye'de, Çanakkale'de de 100 kilometrenin bitmiş olması lâzımdı; 5 kilometre
bitmedi, 5 kilometre.
İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale) - Bitecek,
bitecek…
AHMET KÜÇÜK (Devamla) - Denizkent'ten,
değerli arkadaşlarım, Lapseki'ye kadar her taraf şantiye halinde. 18 trilyonluk
ihaleye çıktılar, 3 trilyon para verdiler değerli arkadaşlarım, maalesef, her
taraf şantiye halinde, perişan, müteahhitler perişan ve berbat bir
vaziyetteyiz.
Çanakkale, Türkiye'nin en zor ulaşılan
ili. Türkiye'de hiçbir il yoktur ki, bir havaalanına 350 kilometre, dörtbuçuk
saat uzakta olsun. Var mıdır değerli arkadaşlarım? Çanakkale'den, işleyen bir
havaalanına dörtbuçuk saatten daha uzak bir il var mıdır? Sayın Bakanım
defalarca geldi, Türkiye'nin en zor ulaşılan ili Çanakkale. Dostlarımızı,
arkadaşlarımızı götüremiyoruz Çanakkale'ye bu yüzden.
Değerli arkadaşlarım, Çan-Çanakkale yolu…
BAŞKAN - Sayın Küçük, konuşmanızı tamamlayınız
lütfen.
AHMET KÜÇÜK (Devamla) - Çan-Çanakkale
yolu, değerli arkadaşlarım… Sayın Bakanım çok iyi biliyor Çan'ı. Çok iyi bilir,
her sene gelir Çan'a. Çanakkale'nin aort damarıdır, aort damarı. Bu yol
bitmezse, Çanakkale'de hareketliliği ve sirkülasyonu… Ekonomiyi harekete
geçiremezsiniz. Çan'da üretilen 50 000 000 metrekare seramiğin 25 000 000
metrekaresini Çanakkale Limanından ihraç etmemiz lâzım; ama, bu yolu
bitiremezsek olmaz. Bu yolu bitirmemiz lâzım.
Değerli arkadaşlarım, bu konuda polemik de
yaptık. İbrahim Köşdere arkadaşıma -o zaman dedi ki 2004'te bitireceğiz-
2004'te bitirin 97'de ihale olmuş bu yolu, seni sırtımda taşıyacağım dedim,
Çanakkale'den Çan'a kadar. 2004 geçti, 2006 yazında bitirsin, gene sırtımda
taşıyacağım değerli arkadaşlarım. Böyle bir şey olur mu?! Böyle bir şey
olabilir mi?! (CHP sıralarından alkışlar)
Çan-Çanakkale yolunu bitirmezseniz, hiçbir
sorunu çözemezsiniz Çanakkale'de. 275 kilometre duble yolun 100 kilometresini
bitirmezseniz, Çanakkale'nin hakkını yemiş olursunuz. Çanakkale'nin hakkını
istiyoruz. Çanakkale'nin hakkını vermezseniz Sayın Bakanım, o zaman, biz, bu
Çanakkale milletvekillerini Çanakkale sokaklarında gezdirmeyiz. (CHP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Hesap sorarız onlardan.
Sevgiler, saygılar sunuyorum. Bütçenin
hayırlı olmasını diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale) - Sayın
Başkanım, Çanakkale Milletvekili olarak, kısa bir açıklama hakkım doğdu; söz
istiyorum.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Hayır efendim,
sataşma yok.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sataşma yok Başkanım.
BAŞKAN - Efendim?.. Sayın Köşdere…
HALUK KOÇ (Samsun) - Sataşma yok Başkanım.
BAŞKAN - Arkadaşlar, bir sakinleşelim de,
Sayın Köşdere'yi duyayım.
İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale) - Çanakkale
Milletvekili olarak kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) - "Sırtımda
taşıyacağım" dedi, kötü bir şey demedi ki!
HALUK KOÇ (Samsun) - Sataşma yok.
BAŞKAN - Arkadaşlar, sükûneti sağlarsanız,
Sayın Köşdere'yi dinleyebileceğim.
Evet, Sayın Köşdere…
İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale) - Çanakkale
Milletvekili olarak…
BAŞKAN - Sayın Köşdere, sesinizi yükseltir
misiniz; duymuyorum emin olunuz.
İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale) - Çanakkale
Milletvekili olarak, kısa bir açıklama yapma hakkım doğdu; müsaade ederseniz,
İçtüzük 69 uncu maddeye göre kısa bir açıklama hakkım doğdu.
HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, sataşma yok.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Efendim,
teşekkür etmesi lâzım.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, böyle
bir usul yok.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Efendim
"sırtımda taşıyacağım" dedi; bunda kötü bir şey yok ki, ne var ki!
BAŞKAN - Kısa bir açıklamanızı rica
ediyorum.
Buyurun Sayın Köşdere. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
IV.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.-
Çanakkale Milletvekili İbrahim Köşdere’nin, Çanakkale Milletvekili Ahmet
Küçük'ün, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale) - Sayın
Başkanım, teşekkür ederiz; bu, iltimas demeyeceğim; ama, güzel bir talebimizdi,
bir jest yaptınız.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Evet, iltimas
diyebilirsiniz!..
MİRAÇ AKDOĞAN (Malatya) - Aynı adaleti biz
görmüyoruz!
İBRAHİM KÖŞDERE (Devamla) - Şimdi,
Çanakkale hakkında konuşulunca, ben, her çıktığımda diyorum ki, biraz dikkatli olmak
lâzım; yani, Çanakkale'de neler yaptığımızı bu kürsüden anlatmaya gerek yok,
takdiri kamuoyuna ve halka bırakıyorum. Ahmet Küçük kardeşimiz ve ben -İktidar Partisi ve muhalefet partisi
milletvekili olarak- gerçekten, takdire şayan bir işbirliğiyle, dayanışmayla,
yaptığımız her konuda kendilerine bilgi veriyoruz ve bilgi vermeye devam
edeceğiz; ama, 120 kilometrelik bir yolu "hâlâ, 5 kilometre yaptınız"
diye bir ifade kullanırsanız, halkımız sizi nasıl takdir eder, bilemiyorum.
Çanakkale-Çan yoluyla ilgili Ahmet Küçük Beyin beni sırtında hiç taşımasına
gerek yok; biz, halkı sırtımızda taşıyoruz, biz, halkı sırtımızda taşıyoruz.
(AK Parti sıralarından alkışlar) Ama, 2004 yılında bitireceğiz ifadesini hiç
kullanmadık. İşte, Bayındırlık Bakanımız da ilimizi çok iyi tanıyan bir
Bakanımız. Elimizden gelen gayreti sarf ediyoruz. 2006'nın sonunda,
Çanakkale'nin düzlüğüne indiğimizde, biz, onunla el ele tutuşur, halkımızla
beraber, bu teşekkürü Türkiye Cumhuriyeti Devletine ve hükümetimize yaparız.
Ancak, şunu da ifade edelim: Doğalgazı
geçen hafta ihale ettik, sıfır tenzilatla ihale ettik, halkımız bayram yapıyor.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Sayın Başkan, Sayın
Bakan cevap versin, ona ne oluyor.
İBRAHİM KÖŞDERE (Devamla) - Yollarımızla
ilgili, yoğun bir çalışmamız…
ŞEVKET ARZ (Trabzon) - İcraatın içinde
misin?..
İBRAHİM KÖŞDERE (Devamla) - Doğrudur, bir
ödenek sıkıntısı çektik; ancak, Başbakanımızın talimatıyla da bu ödenek
sıkıntımız atlatıldı ve çalışmalarımız devam ediyor.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Söz al, öyle konuş
o zaman.
İBRAHİM KÖŞDERE (Devamla) - Buradan, hiç
kimseye, böyle, gaz vermeye gerek yok. 120 kilometrelik yolun 30 kilometresinin
sathî kaplamaları şu anda bitmek üzere. Biraz kış zamanına denk geldi. Biz, bu
konudaki hassasiyeti biliyoruz. Biz, Ahmet Küçük ve diğer milletvekili
arkadaşlarımızın uyarılarını saygıyla karşılarız; ancak, el ele tutuşup, bu
yollarda yürüyeceğimiz günleri de, sabretsinler, görecekler.
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) - Yollar yok Sayın
Köşdere, yollar yok.
İBRAHİM KÖŞDERE (Devamla) - Saygılar
sunuyorum.
Bütçemiz hayırlı olsun şimdiden.
Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Köşdere.
Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika
ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 20.40
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma
saati: 20.52
BAŞKAN:
Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 37 nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
Onbirinci turda yer alan bakanlık ve
kurumların bütçelerini görüşmeye devam ediyoruz.
III.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
1.- 2006
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Genel ve Katma
Bütçeli Daireler ve İdareler Kesinhesap
Kanunu Tasarıları (1/1119; 1/1084, 3/907; 1/1085, 3/908) (S.Sayısı: 1028, 1029,
1030) (Devam)
H) ENERJİ
VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANLIĞI
1.- Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanlığı 2006 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2.- Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanlığı 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
İ) ENERJİ PİYASASI
DÜZENLEME KURUMU
1.- Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanlığı 2006 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
J) ULUSAL BOR ARAŞTIRMA
ENSTİTÜSÜ
1.- Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanlığı 2006 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
K) ELEKTRİK İŞLERİ ETÜT
İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanlığı 2006 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
L) TÜRKİYE ATOM ENERJİSİ
KURUMU
1.- Türkiye Atom Enerjisi
Kurumu 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
M) MADEN TETKİK VE ARAMA
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanlığı 2006 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
N) PETROL İŞLERİ GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Petrol İşleri Genel
Müdürlüğü 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Petrol İşleri Genel
Müdürlüğü 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
O) DEVLET SU İŞLERİ GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Devlet Su İşleri
Genel Müdürlüğü 2006 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2.- Devlet Su İşleri
Genel Müdürlüğü 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
Ö) BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANLIĞI
1.- Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
P) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Karayolları Genel
Müdürlüğü 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Karayolları Genel
Müdürlüğü 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
R) TAPU VE KADASTRO GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Tapu ve Kadastro
Genel Müdürlüğü 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Tapu ve Kadastro
Genel Müdürlüğü 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Şimdi, söz, şahsı adına, lehinde, Kayseri
Milletvekili Sayın Niyazi Özcan'a aittir.
Sayın Özcan, buyurun efendim. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
NİYAZİ ÖZCAN (Kayseri) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Bayındırlık ve İskân Bakanlığının 2006 yılı bütçesi
üzerinde görüşlerimi ifade etmek üzere, lehte söz almış bulunuyorum; sözlerime
başlamadan önce Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, 1848 yılından beri,
tam 158 yıldır faaliyetlerini sürdüren, eski adıyla Nafıa, yeni adıyla
Bayındırlık ve İskân Bakanlığının ülkemiz kalkınmasında çok büyük rolü vardır.
Bayındırlık, ülkelerin kalkınmasında lokomotif görevi yapar. Bir taraftan, 81
ildeki teşkilatlarıyla, kamunun yapım işlerini üstlenen Yapı İşleri Genel
Müdürlüğü; her türlü dar günümüzde, karagünümüzde yanımızda olan Afet İşleri
Genel Müdürlüğü; harita, imar, içmesuyu, kanalizasyon ve her türlü altyapısında
belediyelerimizin yanında olan İller Bankası genel müdürlüğü; öbür taraftan,
ekonominin gelişmesinde birinci faktör olan, ulaşımdaki hizmetleri, tarihî
misyonu, birikimi ve hizmet anlayışına sahip Karayolları Genel Müdürlüğü; hiç
de gözardı edemeyeceğimiz çok büyük arşiviyle Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü,
Bayındırlık ve İskân Bakanlığımızın omurgasını oluşturur.
Sayın milletvekilleri, Bayındırlık ve
İskân Bakanlığının ülke kalkınmasında bir ayrıcalığı vardır. En büyük Genel
Müdürlüğe sahip olan İller Bankası, 3 225 belediye, 16 su ve kanal idaresi, 81
il ve ilçe özel idareleri olmak üzere, toplam 3 224 birimde hizmet vermektedir.
Bizim dönemimizde, İller Bankası, kâr
güden bir kurum olmaktan çıkarılmış, hizmet veren bir kurum haline
getirilmiştir. AK Parti döneminde kredi faiz oranları yüzde 35'lerden yüzde
9'lara indirilmiş, uzun vadeli yatırım kredileri beş yıldan on yıla çıkarılmış,
ayrıca, üç yıla kadar geri ödemesiz dönem uygulaması başlatılmıştır.
İller Bankasının bir diğer önemli icraatı
ise, belediyelere ait atıksu arıtma tesisleri enerji giderlerinin yüzde 50'sini
karşılayarak çevre korunmasına katkıda bulunmasıdır.
En önemli değişimlerden birisi, hiçbir
parti ayırımı düşünmeyen, bu güzel milletimizin her türlü görüşüne saygı duyan,
şeffaf ve adil uygulamalarıyla, belediyelerimiz, İller Bankasıyla yeniden
kucaklaşmış, İller Bankası, siyasî iktidarın bankası olmaktan çıkmış, yeniden
belediyelerin bankası haline getirilmiştir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; diğer
taraftan, 22 bölge müdürlüğü ve 1 470 taşra teşkilatıyla hizmet veren, toprağa
ilişkin akitler, tesciller, siciller ve ülke kadastrosunun tesis hizmetlerini
yürüten Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğümüzün, ülke kalkınmasında, sosyal ve
ekonomik planlama çalışmalarında, hızlı kentleşmenin beraber getirdiği mekânsal
problemlerin çözülmesinde, yurt kalkınmasında büyük rolü vardır.
Ülkemiz kadastro çalışmaları, cumhuriyetle
beraber, seksen yıldan beri yapılmasına rağmen, yeterli başarı sağlanamamıştır.
Bizim dönemimizde çalışmalara hız verilmiş, bugüne kadar 47 854 birimden 36 670
birimde kadastro çalışmaları tamamlanmıştır. Geri kalan 11 184 birimi,
inşallah, 2006 yılında tamamlayarak, seksen yıldan beri başarılamayanı
başarmanın gururunu yaşayacağız.
3402 sayılı Kadastro Kanununun Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapan Kanunun yürürlüğe girmesiyle, hizmetlerin önü
açılmıştır. Orman kadastrosu ile tesis kadastrosu birleştirilerek, daha önce
süregelen ihtilaflı konulara çözüm getirilmiştir. Daha önce kadastro
haritalarında yapılan hataları düzeltme yetkisinin kadastro komisyonlarına
verilmesi ve bu komisyon marifetiyle gerekli düzeltmelerin yapılmasıyla,
yıllardan beri süregelen mahkeme konularının sona erdirileceğini beklemekteyiz.
Geçmiş dönemlerde, gerek tapu ve kadastro
hizmetlerine gerekse bu teşkilata hak ettiği değer verilmemiştir. Toplum
olarak, değer verdiğimiz toprağın, ekonominin en büyük lokomotifi olan
gayrimenkul piyasasının, devletin elinde bulunan atıl taşınmazların ekonomiye
kazandırılması gibi konular düşünüldüğünde, çok daha önem verilmesi gereken bir
kurum olduğu açıkça görülmektedir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
ülkelerin kalkınmasında ulaşım ve nakliye birinci derecede yer almaktadır.
Eğer, siz, ürettiğiniz ürünü zamanında yerine ulaştıramıyorsanız ya da iş
görüşmenizin birine yetişip ikincisini iptal etmek zorunda kalıyorsanız, daha
da önemlisi, hızla küçülen dünyada ulaşıma ayak uyduramıyorsanız, geri kalmaya
mahkûmsunuz demektir.
Bizim dönemimize kadar, ihmal edilen
havayolu taşımacılığı, yıllardır bir çivi dahi çakılmayan demiryolları, üç
tarafımız denizlerle çevrili olmasına rağmen hiçbir yenileme yapılmayan
tersanelerimiz ve deniz taşımacılığımız ülkemizi karayollarına bağımlı hale
getirmiştir. İşte bu çerçevede, hükümetimiz, acil eylem planı kapsamında, 15
000 kilometre bölünmüş yol hedefine ulaşmak amacıyla, ana arterler,
önceliklerine göre, bölünmüş yol çalışmalarını başlatmıştır.
Bu kısmı Sayın Muharrem Doğan'ın daha iyi
dinlemesini istiyorum. 2002 yılı sonuna kadar toplam 4 309 kilometre bölünmüş
yol yapılmışken, son üç yılda, 5 115 kilometre asfaltlanarak trafiğe açılmış,
805 kilometre üstyapısı tamamlanmış, 830 kilometre toprak tesviye bitirilmiştir.
Bu ne demektir; cumhuriyet tarihimiz
boyunca yapılan bölünmüş yol 4 300 kilometre, son üç yılda, AK Parti döneminde
yapılan bölünmüş yol 6 750 kilometre. (AK Parti sıralarından alkışlar)
İktidarımızda, bölünmüş yol çalışmalarında
çok büyük mesafeler katettik. Daha önce sürüncemede kalan problemli yollara
öncelik vererek, kısa sürede ulaşıma açtık. Daha önce boş yatan makinelere
karşı, şimdilerde makine sıkıntısı çekmekteyiz.
Karayolları çok önemli bir kurumdur. Bir
taraftan ülkenin bütün kaynaklarını sömüren her türlü yolsuzluk iddialarının
karıştığı ihaleler, üç yılda bitmesi planlanan Karadeniz otoyolları gibi;
fakat, onüç yılda tamamlanamayan
otoyollar. Şaibe karışmayan hiçbir
ihale yok. Son üç yılda daha büyük ve daha çok ihale yapılmış olmasına rağmen,
hiçbir yolsuzluk ve hiçbir şaibe dedikodusu olmamıştır. Bu bakımdan,
Bakanlığımızı kutluyorum.
Sadece, hükümetimizin değil, ülkenin millî
projesi haline gelen bölünmüş yollar, aynı yollardaki kazalar yüzde 50, yüzde
70 azalmıştır. Biz de bu canların kaybolmasını istemiyoruz Sayın Muharrem
Doğan.
MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Sayın Başkan,
bakın bu iki oldu.
NİYAZİ ÖZCAN (Devamla) - Yolculuk süreleri
kısalmış, ticarette hızlanma başlamış, akaryakıt tasarrufu sağlanmış, hız,
kalite ve konfor gelmiştir.
VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Nereye kalite
geldi; her yer delik deşik!
BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayalım lütfen…
NİYAZİ ÖZCAN (Devamla) - Tabiî, siz, eğer,
80 yılda 4 000 kilometre yaparsanız, bugün, bu Mecliste, bu çatı altında
karayollarını tartışıyorsak, duble yolları tartışıyorsak, demek ki, bir şey
yapıyoruz.
Hiç merak etmeyin, bakın, sathî kapmalar
üzerine şimdi biz sıcak asfalt yapmaya başladık, beton asfalt yapmaya başladık.
Olmayan şeyi konuşamazsınız! (AK Parti sıralarından alkışlar)
VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Nerede?!
NİYAZİ ÖZCAN (Devamla) - Duran araç kaza
yapmaz, halkımız bunu çok daha iyi görüyor, çok daha iyi takdir ediyor.
VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Tabiî, tabiî…
Belli!
NİYAZİ ÖZCAN (Devamla) - Siz yapsaydınız
da, stabilize yapsaydınız!.. Onu da yapamadınız. Onun için, halkımız da bizim
bu yaptıklarımızla gurur duyuyor.
VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Gelin de, Ege
Bölgesindeki yollara bakın!..
BAŞKAN - Sayın Özcan, Genel Kurula hitap
edelim...
Buyurun efendim.
NİYAZİ ÖZCAN (Devamla) - Kıymetli
arkadaşlarım, Daha önceleri şaibeli ihaleler yapılır, avans adı altında,
ihzarat adı altında, önce paralar ödenir, daha sonra devlet müteahhitlerin
arkasından işini yapmasını beklerdi. Bakın, şimdi ne oluyor; ihale yapılıyor,
hiçbir şaibe yok, müteahhitlerimiz devletine güveniyor. Bırakın avansı, bırakın
ihzaratı, kendi öz kaynaklarını, kendi imkânlarını seferber ederek işleri
yapıyorlar. Ondan sonra devletten alacağını gecikmeli de olsa alıyorlar. Onun
için, ben buradan, bu kürsüden bütün müteahhitlerime, özverilerinden dolayı
teşekkür ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN- Sayın Özcan, konuşmanızı
tamamlayınız lütfen.
NİYAZİ ÖZCAN (Devamla)- Peki, ne değişti
de, aynı personelle, aynı makineyle, krizden çıkmış bir bütçeyle daha hızlı,
daha çok iş yapılıyor? Ülkemizde, her alanda olduğu gibi, bayındırlık
hizmetlerinde de reformlar yaşanıyor.
Bakın, ben bir şey anlatayım. Bir adam
yolda giderken iki işçi dikkatini çeker. Bakar, işçinin birinin elinde bir
kazma, çukur kazıyor, diğerinin elinde bir kürek, arkadaşının kazdığı çukuru
kapatıyor ve üzerini de bir güzel çiğniyor.
VEZİR AKDEMİR (İzmir)- İşte tam şimdi
yaşıyoruz onları, görüyoruz.
NİYAZİ ÖZCAN (Devamla)- Adam merak edip
soruyor: "Siz ne yapıyorsunuz?" İşçiler cevap veriyor: "Biz
görevimizi yapıyoruz." Adamın şaşkın bakışları karşısında işçi duruma
açıklık getiriyor ve anlatıyor: "Aslında biz üç kişilik bir ekibiz.
Birimiz çukur kazarız, birimiz fidan dikeriz, birimiz de toprağı kapatır çiğneriz.
Ama, fidan diken arkadaşımız bugün izinli, raporlu. O gelmedi; ama, biz işimize
devam ediyoruz, maaşımızı alıyoruz" der.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)- Sizin işler
gibi!
NİYAZİ ÖZCAN (Devamla)- Evet arkadaşlar,
bugüne kadar biri çukur kazmış, biri kapatmış, fidan diken olmamış. İşte biz
aynı işi yapıyoruz. Tek bir farkla; fidan dikiyoruz. Bu necip milletin emeğini,
alınterini boşa heba etmiyoruz. (AK Parti sıralarından alkışlar) Ülkemizi
yeniden yapılandırıyor, yeniden yeşertiyoruz, yeniden büyütüyoruz.
Zamanımın yetersizliği dolayısıyla, çok
kıymetli Afet İşleri Genel Müdürlüğü ve personeli hakkında ve Yapı İşleri Genel
Müdürlüğümüz hakkında konuşamadığım için onlara başarılar diliyor, tebrik
ediyorum.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)- Fidan
dikmeye gerek yok; dikilen fidanlara sahip çıkın yeter.
NİYAZİ ÖZCAN (Devamla)- Konuşmamın sonuna
gelirken, komisyonumuzun çalışma alanında bulunan imar kanunu, kıyı kanunu,
yapı denetim yasası, mühendis meslek odaları, TÜMOB yasası konularında Sayın
Bakanımın da desteklerini bekliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
VEZİR AKDEMİR (İzmir)- Sağ ol, sağ ol!..
Tamam, yeter!
BAŞKAN- Sayın Özcan, teşekkür ederiz.
NİYAZİ ÖZCAN (Devamla)- Bu bütçenin
hazırlanmasında emeği geçen bürokratlarımıza, Bakanlık çalışanlarımıza teşekkür
ediyor, Sayın Bakanımıza başarılar diliyor, bu bütçenin ülkemiz ve milletimiz
için hayırlı olması temennisiyle, bütçeye "evet" oyu vereceğimi
bildiriyor, Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özcan.
Sayın milletvekilleri, Hükümet adına,
Bayındırlık Bakanımız ve Enerji Bakanımız konuşacaklar. İlk konuşmayı Enerji
Bakanımız yapacaklar.
Hükümet adına, Sayın Hilmi Güler; buyurun
Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygı ve
sevgiyle selamlıyorum.
Sözlerime başlarken, bütçemizin ülkemize
hayırlı olmasını temenni ediyorum ve bu bütçenin hazırlanmasında emeği geçen
herkese -hem iktidar hem muhalefet hem bürokratlar- teşekkür ediyorum.
Aslında, farklı bir konuşma yapmayı
düşünüyordum; ama, yine, rahmetli Uğur Mumcu'nun bir sözünü devamlı olarak
hatırlayarak başlamak istiyorum. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmaktan
bahsederdi. Maalesef, bugün de, bütçeyle ilgili, 2006 yılıyla ilgili güzel
çalışmalarımızı size anlatmak isteme niyetiyle buraya geldiğim halde, baktım
ki, bu kadar ilgisiz, bu kadar yetersiz, bu kadar özensiz bir konuşmayla
karşılaşacağımı hiç düşünmüyordum. Onun için, rahmetli Uğur Mumcu'yu tekrar
burada anıyorum; çünkü "bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak" diye
bahsettiği şeyin en güzel örneğini burada gördük. Belki, faydası olur diye,
bunun cevaplarını da vermeye çalışacağım.
Şimdi, önce şunu ifade etmek istiyorum:
Enerji sektörü, 5 katrilyonluk yatırımı ve 70 milyar dolarlık bir sektörü ifade
ediyor. Bu, çok kişi için farklı düşüncelere insanı sevk edebilir; ama, biz
dürüst bir iktidar olarak, bütün yatırımları hakkıyla yapmak isteyen ve ülkemizin
geleceğini, çocuklarımızı, torunlarımızı düşünerek, ülkemizin dünyanın ilk 10
ekonomisi arasına girecek bir hedefi seçtiğimiz için ve Başbakanımızın
liderliği ve önderliğinde de bunu kararlı ve cesur bir şekilde, risk alarak
yürütmek durumunda olduğumuz için bu çalışmaları size farklı bir üslupla, belki
de, şu ana kadar benim açımdan alışkın olmadığınız bir üslupla sizlere sunmak
istiyorum. Çünkü, bir yerde, karışık geçmişi olan, sisli, bürokratı moralsiz
bir bakanlığı devraldık; bunu söylemeye gerek yok ve bunun küllerinden yepyeni
bir bakanlık, dinamik bir bakanlık kurduk ve bu bakanlığı da şu anda şaha
kaldırarak, çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bunu zaten halkımız, milletimiz
görüyor. Daha pazar günü 27 tesisi İzmir'de açtık. Biz, öyle eskisi gibi senede
bir iki tesis açan bir iktidar değiliz ve göstermelik temeller atarak da
milleti uyutmak isteyen bir hükümet değiliz. Biz, vatandaşımızın 1 kuruşunu
dahi ziyan etmeden, onun hakkını fazlasıyla verecek şekilde her paranın en az
iki üç katı hizmet yaparak, sıkı pazarlıklarla ve çok verimli çalışarak bunları
oluşturan bir hükümetiz. Dolayısıyla da, bu çalışmaları kararlı bir şekilde,
risk alarak, hiç kimseden de çekinmeyerek bu çalışmaları yapıyoruz. Bunun
örneklerini görüyorsunuz.
Bir ÇEAŞ, Kepez olayını düşünün.
Senelerdir niyet edilip de, yapılamayan bir hareketti bu. 7 vilayette 11 baraj,
43 trafo Merkezîni geri aldık, bir kanunsuzluğu önleyerek ve 2058 yılına kadar
kullanılacaktı bu tesisler ve bu 7 vilayete de bir çivi çakılmadı. Antalyası,
Mersini, Adanası, 7 tane vilayet… Bu yapıldı ve bu, bir dönüm noktası oldu.
Çünkü, biz, yolsuzluklarla, usulsüzlüklerle, kanunsuzluklarla mücadele etmek
için geldik. Çoğumuz, siyasete işsizlik dolayısıyla atılmadık. Hepimizin işi
gücü vardı. Bunu memleketimize bir hizmet olsun diye, milletimize bir hizmet
olsun diye yaptık ve bu yükü de severek, şerefle yürütüyoruz. Temiz geldik,
temiz gideceğiz; bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın! (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AHMET IŞIK (Konya) - Gitmeyeceğiz,
kalacağız!..
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Onun için, hiçbir şekilde, yok şunun adamıymış, yok
bunun adamıymış, şunun yakınıymış, bilmem neymiş filan şeklinde hiçbir
yakıştırmayla insanın kafasını bulandırmayın. Biz ne yapıyorsak bilerek
yapıyoruz, kararlı bir şekilde yapıyoruz ve risk alarak yapıyoruz. Başka türlü
olmaz. Biz bakanlık yapmıyoruz, biz savaşıyoruz şu anda. Bunu özellikle bilin.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Ve kimse de karnından konuşmasın; açıkça,
erkekçe, delikanlıca çıksın, belgesini bilgisini getirsin.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Daha öncekiler
de öyle söylüyordu; şimdi Yüce Divandalar!
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Kime karşı
savaşıyorsunuz?
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Yolsuzluklara karşı, şerefsizlere karşı, hırsızlara
karşı, yolsuzlara karşı savaşıyorum. (AK Parti sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar) Bu böyle.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Kuşadası'nı
unutma! Ofer'i unutma!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Gelin, eğer bu noktada kararlıysanız -ki, öyle olduğuna
inanıyorum, içinizde çok dürüst kişiler var, hatta fazla miktarda var- gelin
beraber savaşalım. Kurtuluş savaşı böyle olur.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Hepimiz öyleyiz.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Hepiniz öylesiniz… İnşallah…
Ama, şu var; bakın, iyi niyetliyle, bilgi
sahibi olmadan fikir sahibi olmayı ayırıyorum.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Vakıflar
Bankasında biz yemek yemedik.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Hakikaten, en az sizi öyle kabul ediyorum. Ama ben
diyorum ki, gelin size anlatayım. Sayın Genel Başkanınıza dedim ki: Ben size
sabaha kadar, ne kadar isterseniz anlatayım; Grubunuza geleyim brifing vereyim.
Randevu istedim, alamadım; ama, beni dinlemeden bu belgeleri, bilgileri
incelemeden bu şekilde konuşmayı ben size yakıştıramıyorum. Yani, muhalefet
etmenin de bir usulü vardır. Eğer siz güzel muhalefet yaparsanız biz daha güçlü
oluruz. Yani, iyi bir sınıftan iyi talebeler çıkar; ama, zayıf bir sınıfta
farklı hareketler olur. Onun için, sizden istirhamımız, gelin, ben size
anlatayım, arkadaşlarım anlatsın, bütün ekibim gelsin anlatsın size bunları.
Yani bunu mutlaka yapmamız lâzım. ANAP'ı zaten saymıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Çünkü, kötü reklam bile bir amaçtır. Bunu
bahsetmek istemiyorum; çünkü, bütün bu anlaşmaların altında ANAP'ın imzası var.
MİRAÇ AKDOĞAN (Malatya) - Açtığınız
tesislerde de var.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayma!
Sayacağın günler yakın.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Yani bu anlaşmalar, hepsi gizli anlaşmalar yapılmış.
Ben dahi bunu, bakan olarak, istediğim halde açıklayamıyorum.(CHP sıralarından
"açıklayın, açıklayın" sesleri)
Gizli efendim… Gizli, gizli! (CHP
sıralarından gürültüler)
Bakın, mukavele böyle yapılmış. Bakın şunu
anlatayım… (CHP sıralarından gürültüler)
Bakın izah edeyim… (CHP sıralarından
gürültüler)
V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Şimdi Genel
Başkanımla konuştum. Yanlış bilgi veriyorsunuz. Size, "Genel Başkan
Yardımcıma sorun, onunla konuşun, ondan sonra" demiş.
BAŞKAN - Sayın Oral, lütfen…Karşılıklı
konuşmayalım…
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Hayır. Sayın Baykal'a, ben, aynı zamanda eski bir Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanı olarak da anlatmak istedim.
V. HAŞİM ORAL (İzmir) - Yanlış bilgi
veriyor efendim. Ben Genel Başkanımızla konuştum, lütfen!.. "Benim Genel
Başkan Yardımcımla konuşun" demiş. Size randevu vermemiş değil. Genel
Başkan Yardımcımızla konuşmak istememişsiniz.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Halef-selef olarak anlatmak istedim. Peki, o zaman, ne
zaman isterseniz…
Şimdi, bakın, ben, size şunu söyleyeyim…
V. HAŞİM ORAL (İzmir) - Bunu düzeltin,
bunu düzeltin. Lütfen, lütfen…
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Hayır efendim, bakın, ben size çok kararlı söylüyorum.
Defalarca da ifade ettim; ben, sadece Genel Başkanınıza, Genel Başkan olarak
değil, eski bir Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı olduğu için de anlatmak
istedim.
V. HAŞİM ORAL (İzmir) - O bizim Genel
Başkanımız; sizin muhatabınız.. Bizim...
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Ama, o dönemlerde belki paltoyla oturuldu, şu oldu, bu
oldu, o ayrı mesele; o ayrı mesele. Neyse, şimdi geçelim. Şimdi, ben, ANAP'la
ilgili olarak anlatıyorum.
V. HAŞİM ORAL (İzmir) - Bunu geçin; bu
sizin söylediğiniz yalanı kurtarmaz! Ayıp!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bir dakika Beyefendi, bir dakika. Müsaade ederseniz ben
izah edeyim. (CHP sıralarından gürültüler)
Şimdi, değerli arkadaşlar, size şunu ifade
etmek istiyorum: Bu anlaşmalar, maalesef, uluslararası anlaşma niteliğinde.
Yani, siz, şu Meclis, Anayasayı dahi değiştirebilirsiniz; ama, bu anlaşmaları
değiştiremezsiniz; böyle anlaşma imzalanmış… Bunlara "kelepçe
anlaşma" deniyor.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Kim imzalamış?
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Şu anda, kelepçeyi biz oynatmaya çalışıyoruz, kırmaya
çalışıyoruz; yapmak istediğimiz bu.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Gizli oturum
talebinde bulunursunuz; orada her şey anlatılır, her şey konuşulur! Savaş
kararı veriyor bu Meclis!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Ve bu
anlaşmaları, biraz önce konuşan Sayın Milletvekilimiz, ANAP'lı
milletvekilimizin de milletvekili olduğu dönemde imzalanan anlaşmalar bunlar;
işin garibi bu.
VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Kimin imzası varsa
söyleyin.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Ve şimdi, öyle bir durumda, biz bu kelepçeleri kırmaya
çalışırken, elimiz kolumuz kanamak pahasına kırmaya çalışırken, gelip bu
şekilde bir tavır almalarını, ben, siyasetin dürüstlük anlayışıyla
bağdaştıramıyorum. Halbuki, biz, bunları tasfiye etmiştik. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
TACİDAR SEYHAN (Adana) - Neye yanlış
diyorsanız, onu söyleyin; yuvarlak konuşuyorsunuz.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Şimdi, böyle bir ortamda, bakınız, biz, bir bakanlık
olarak eski anlaşmaları düzeltmekle mi uğraşalım; ki, bunların içinde 1,9
milyar dolarlık tahkim var, uluslararası tahkim var. Bunlarla teker teker
mücadele ettik ve bu tahkimlerin, rakam olarak söyleyeyim, 149 000 000 doları
Bakanlığın aleyhine sonuçlandı.
MİRAÇ AKDOĞAN (Malatya) - Nasıl mücadele
ettiniz, tahkime mi gittiniz?!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - 785 000
000 dolarını reddettirdik, temizleyerek. Bunlar, hep, bir hukuk mücadelesiyle
oluyor. 903 000 000 dolarlık kısmı
da devam ediyor arkadaşlar. Bunlar, talep edilen rakamlar. Bunlar, daha evvel
altına imza atılarak yapılan anlaşmalar.
Bir zamanlar, Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanlığı, koalisyonlarda talep edilen, şart olarak koşulan bakanlıklardan bir
tanesiydi ve yanına da, muhtemelen, hep Hazineden sorumlu Devlet Bakanlığı
istenirdi; ama, biz böyle bir şeyi yapmıyoruz. Biz, şimdi, 38 olan bakanlığı
22'ye düşürdük ve çok güzel bir şekilde, harikulade bir şekilde sürdürüyoruz ve
bir enerji politikamız da var. Çok bilinçli bir şekilde, yerli kaynaklara,
yenilenebilir kaynaklara ağırlık vererek, rekabeti esas alan bir çalışmayı
sürdürüyoruz; ama, tabiî ki, çok kişinin ayağına bastık.
Bunların içinde, bu ayağına bastığımız
kişiler, tabiî ki, istemeyeceklerdir ve kaldı ki, biz, öyle, bir dönemde, öyle,
erken seçimle filan gidecek bir şeyde değiliz, yani hükümet...
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Züğürt
tesellisi denir ona…
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Daha bunun, birkaç tane daha beş seneliği var (AK Parti
sıralarından alkışlar) ve bu beş seneliklerden dolayı da, biz, sadece, iki
yıllık değil, iki artı beş yıllık çalışmalar hazırladık, iki artı beş yıllık;
yani, kalan iki yıl ve ondan sonra da beş yıllık çalışmalar yaptık.
AHMET IŞIK (Konya) - Artı bir beş daha…
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Gayet tabiî… Yani, en azından bunları yapacağız. Allah
bize nasip edecek; çünkü, biz, dürüst gidiyoruz, ciddî çalışıyoruz, bilerek
gidiyoruz.
Ben, otuzbeş senedir bu memlekete hizmet
ediyorum ve masanın dört tarafında da bulundum. Yani, biz, buralara, öyle,
çikletten çıkar gibi gelmedik. Dolayısıyla, bilerek geldik ve bunu yaparken de
bu sektörün içinden geldik.
HARUN AKIN (Zonguldak) - Sayın Bakan, size
hiç yakışmıyor bu konuşmalar!
TACİDAR SEYHAN (Adana) - Siz,
Bakansınız!..
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Şimdi, buradan devam ediyorum, devam ediyorum; ama,
insan bazı şeyleri konuşurken utanır. (CHP sıralarından gürültüler)
ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Çikletten çıkan
varsa senin yanındakilerdir; onlardan burada yok!..
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Şimdi, şöyle söyleyeyim: Bizim, şu anda yaptığımız
çalışmalar içinde… (CHP sıralarından gürültüler)
Devam edelim arkadaşlar.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Çikletten çıkanları
göster bakalım, kim var burada çikletten çıkan!..
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Şimdi, bakın, biraz önce bir tanesi dedi ki: "1
metre çelik boru döşenmedi." İnsaf!.. Ya sayı saymayı bilmiyor ya dayak
yememiş. (AK Parti sıralarından alkışlar) Yani, şimdi, arkadaşlar, onyedi yılda
yapılan çelik boru 4 500 kilometre; biz, şimdi, gelecek yıl 5 700 daha buna
eklemiş oluyoruz. Şu anda 4 000 kilometresi bitti. Daha evvelden 5 ilde
doğalgaz varken, Türkiye'yi doğalgaz şeyine çevirdik; yani, şehirler doğalgaza
dönüştü. 25 tane il, şu anda, doğalgaza geçmiş vaziyette ve ayrıca da, gelecek
yılın sonunda da 75 merkeze doğalgaz geçmiş olacak; yani, insaf! Bakınız, şu,
haritası. Bu haritanın içinde…
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Iğdır var mı
Iğdır?..
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bakınız, yeşil bölgeler konut ve sanayide doğalgaz
verilenler; ayrıca mor kısımlar da sadece sanayide gaz kullanan yerler. Bakın,
bu harita, artık bembeyaz değil; bu harita tamamen… Bu da, aslında doğalgazı…
Biz elektrik üretmek istemiyoruz aslında; çünkü, dışarıdan gelen bir kaynak bu,
daha çok kömüre ve suya ağırlık verdik; fakat, bizim maceramız - hani, madem
soruyorsunuz anlaşmaları- bir roman tabiriyle, yağmurlu bir kış günü başladı
değil, bizim maceramız şu grafikle başladı. Doğalgazda normal trend böyle
gidecekken, şöyle gidecekken, birden bir zıplama yapmış, ondan sonra gitmiş…
AYHAN ZEYNEP TEKİN (BÖRÜ) (Adana) - Biz
biliyoruz Sayın Bakan, o tarafa anlat!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bu tarih çok ilginç ve bakınız, hep bana Mavi Akımı
soruyorlar, Mavi Akımın hesabını vereceğim, zaten veriyorum...
MİRAÇ AKDOĞAN (Malatya) - Bu yazıyı Nazlı
Ilıcak, siz Bakanken yazmış!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Ben, bunu, her televizyonda her açıkoturumda anlattım,
Mecliste kaç kere anlattım; şimdi de, yarın, kitap halinde, hepinizin,
milletvekillerinin kutularına bunları koyacağız, ayrıca internette de bunu
yayınlayacağız; her şeyimiz açık…
ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Milletvekili kutusu
da nereden çıktı Sayın Bakan?!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bakınız, şimdi maceramız bu grafikle başladı.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Sayın Bakan,
milletvekili kutusu nereden çıktı?!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - İsterseniz elinize verelim; arzu ederseniz elinize
veririm.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Omo kutusu mu Sayın
Bakan?!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Şimdi, dolayısıyla... İster kutuya koyalım, ister
elinize verelim; nasıl isterseniz. (CHP sıralarından gürültüler)
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Şimdi, buradaki mesele şu… Beyler, izah ediyorum;
lütfen…
VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Sayın Bakan,
çikletten çıkanlara göndermeyin lütfen!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Şimdi, ondan sonra, bakın, bu anlaşmaların şöyle bir
kısmı var: Bir Turusgaz var, hiç kimse Turusgaz'dan bahsetmiyor, işin ilginç
tarafı. Aynı, batıdan gelen borudan, aynı gaz, iki ayrı fiyattan geliyordu,
Mavi Akım hariç.
MİRAÇ AKDOĞAN (Malatya) - Miktar nedir?!
Bu da demagoji!
AHMET IŞIK (Konya) - Nasıl oluyor o Sayın
Bakan?!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Geliyor işte; Allah'ın bir hikmeti!.. O dönemin
şartları. Her şeyi izah edecek halimiz yok; her şeyi de anlatırsam sabaha kadar
anlatmam lâzım. Bakın, ben şimdi ikinci bir doktora yaptım bu konuda, ikinci
bir doktora yaptım; Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı doğalgaz doktorası yaptım.
İzah ediyorum size; bu Turusgaz anlaşmasının aynı tarihli, aynı sayılı iki
farklı şeyi vardı, metni vardı. Bakın, tekrar ediyorum; aynı sayılı, aynı
tarihli, iki farklı anlaşmasıyla karşılaştık…
VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Ne farkları
vardı?..
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Kim yapmış
o anlaşmayı?..
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - …ve bu
anlaşmadaki formül değiştiği için, Mavi Akım da buna atıfta bulunduğu için, o
dönemde -malum dönemde- hesabı verildiği için, şimdi, ben, bunun… Tabiî,
yargıya, bizim şöyle bir saygımız var. Bakın, şimdi, herkes, yargının aleyhinde
konuşuyor; yani, değişik konularda, güncel olarak da; ama, biz, yargının
bağımsızlığına inanıyoruz, saygımız tam, ne aleyhinde, ne lehinde…
V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi de sizin için aynı şeyi söylüyor!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - …yargıya, bir şey, eğer, gittiyse…
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Dokunulmazlıkları kaldırın o zaman!..
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - …bütün bizim hâkimlerimiz, savcılarımız, yargı
mekânizmasının çok adil olduğuna inanırız; buna, gönülden de inanırız.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Kaldırın
dokunulmazlıkları o zaman; çıkın yargının karşısına!..
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - …ve
dolayısıyla, buna göre hareket ederler.
Şimdi, sonuca geliyorum; bu anlaşmayı çok
iyi inceleyin lütfen, çok iyi inceleyin… Bütün film orada…
MİRAÇ AKDOĞAN (Malatya) - Burada Sayın
Bakan!..
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bütün film,
bütün fırıldak orada ve biz, bu anlaşmayı, tarihe gömdük.
TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Bakan, 15
dakikadır, somut hiçbir şey söylemediniz; lütfen…
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - …tarihe gömdük ve size şunu söylüyorum: Şu anda, hem
Mavi Akımda, bakın, hem Mavi Akımda hem Turusgazda hem batıdan gelende,
hepsinde fiyat düştü.
MİRAÇ AKDOĞAN (Malatya) - Sayın Bakan,
Turusgazdan ne kadar geliyor, Mavi Akımdan ne kadar geliyor?..
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Hepsinde fiyat…
Mavi Akımda da düştü, hepsinde de düştü. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MİRAÇ AKDOĞAN (Malatya) - Birinde
düşürdünüz, birinde yükselttiniz!..
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Ayrıca, tekrar tekrar ediyorum…
TACİDAR SEYHAN (Adana) - Dünyanın en
pahalı gazını kullanıyoruz Sayın Bakan…
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - …yarın, şimdi,
benim, size, burada…
MİRAÇ AKDOĞAN (Malatya) - Mavi Akım nasıl
düşüyor?! Demagoji yapıyorsunuz!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bakın, benim
konuşma düzenimi bozup, yapmak istediklerimi, anlatma mı istemiyorsunuz…
MİRAÇ AKDOĞAN (Malatya) - Bir şey anlatmıyorsun ki, hikâye
anlatıyorsun!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Ben, yarın, size, metni vereceğim. Bakın, metni
vereceğim; metni inceleyin...
V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Her şey niyetle
ilgili Sayın Bakan…
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Ben, size, tekrar, burada, sabahlara kadar anlatırım.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Niyetle ilgili,
niyet…
TACİDAR SEYHAN (Adana) - 15 dakikadır
hiçbir şey anlatmadınız Sayın Bakan, hiçbir şey…
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Şimdi, ben sizi… Bakın, dikkat edin… Bakın, şimdi, ben sizi çok sempatik bulurdum; ama,
bilgi eksikliğiniz bu sempatikliğinizi kapatıyor.
TACİDAR SEYHAN (Adana) - Onu söyleyin
efendim, onu söyleyin! Ne alakası var?!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ
GÜLER (Devamla) - Hayır,Tacidar Bey…
Bakın, izah ediyorum. Bakın, 40 milyar…
TACİDAR SEYHAN (Adana) - Somut konuşun!
Rakam verin!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Somut söylüyorum, daha ne söyleyeyim!
AHMET IŞIK (Konya) - Tacidar Bey, müsaade
edin!..
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bakın, değerli arkadaşlar, ben sizin avukatınıza
bunları izah ettim ve belgelerini gönderdim. Ya sizin avukatınız size bunu
anlatmıyor veyahut da başka bir şey peşindesiniz.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Acaba, burada,
doğru mu söylüyorsunuz diye merak ediyorum şimdi.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Siz, aslında, birilerine, bilmeden hizmet ediyorsunuz.
TACİDAR SEYHAN (Adana) - Kime hizmet
ediyoruz Sayın Bakan?!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bakın, Cumhuriyet Halk Partisinin dürüstlüğüne ben
inanıyorum; ama, siz, birilerine, bilerek veya bilmeyerek…
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Biz sizin dürüstlüğünüze
inanmıyoruz!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Şimdi, bakınız, bize bunu yakıştırmakla, bir gölge
koyarak, birileriyle kontrastımızı kaybettirmek istiyorsunuz. Esas mesele bu,
esas mesele bu.
MİRAÇ AKDOĞAN (Malatya) - Sayenizde ne
kadar zararımız oldu?.. Sayın Bakan, yükûnde Türkiye ne kadar zarar etti?..
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Arkadaşlar, biz, 40 milyar metreküp doğalgazı "al
ya da öde"de sildirdik. Ayrıca, bütün fiyatları, Mavi Akım dahil, hepsinde
düşürdük. Yoksa, böyle olmasaydı…
MİRAÇ AKDOĞAN (Malatya) - Sayın Bakanım,
yanlış bilgi veriyorsunuz. Bizim elimizdeki bilgi de sizin bürokratlarınızdan
alınan bilgidir.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Ben, zaten size anlatmam. Siz, bu konuda en son konuşma
hakkı olan insanlarsınız. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar) Evet, en son konuşma hakkı olan kişilersiniz! En son konuşma hakkı
olan kişilersiniz! Hatta, konuşma hakkınız dahi yok sizin!
MİRAÇ AKDOĞAN (Malatya) - Yanlış bilgi
veriyorsunuz…Demagoji yapıyorsunuz!..
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Şimdi, bakın arkadaşlar, şu, göreve geldiğimizde
elektrikteki oran yüzde 38'di, 62 de ithaldi. Yaptığımız, bu doğalgazdaki yük
üzerimizden kalkınca, barajlara ve kömüre ağırlık verdik. Onun için de, şu anda
50-50 oldu ve biz, üç yıldır elektriğe zam yapmadığımız, hatta indirim
yaptığımız için, biz şu anda hem ihracatçımızı hem sanayicimizi hem halkımızı
koruyoruz. (AK Parti sıralarından alkışlar) 300 kilovat/saat elektrik kullanan
bir aileye her gün 5 ekmek katkımız oluyor bizim.
MİRAÇ AKDOĞAN (Malatya) - Bırak
allahaşkına, bütün belgeler burada…
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Tacidar Bey, üç senedir enerji konusunda konuşuyor,
diyor ki: Elektrik depolanmaz falan… Elektrik depolanmaz, tamam da, kömürden
elde ediliyor bu, sudan elde ediliyor. Bu depolanır; ama. Yani, bu inceliği
bile -artık ben ne yapayım- anlatmak zorunda kalıyorum; ayıp oluyor bana da,
bana ayıp oluyor! (AK Parti sıralarından alkışlar)
TACİDAR SEYHAN (Adana) - Tesis yoksa nasıl
işleteceksiniz ya, tesis diye bir şey var!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Yani, bunun içinde… Bakınız, tekrar izah ediyorum;
bundan dolayı…
TACİDAR SEYHAN (Adana) - Tesis yoksa nasıl
depolayacaksınız?!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bakın, enflasyon kendiliğinden düşmez arkadaşlar,
sizler de biliyorsunuz neler çektiğimizi.
Şimdi, enflasyonu düşüren şeylerden bir
tanesi... TEFE diye bir katsayıdan bahsedeceğiz. Bu, tarım, maden, imalat ve
enerji fiyatlarına bağlı bir sepetten oluşuyor ve biz burada enerji… Enerji,
hem imalatın içinde olduğu hem kendi başına da olduğu için, enerjideki grafik
şudur: Bakın, enerjinin TEFE'si bu. Şimdi, enerji fiyatları arttıkça TEFE'yi
artırıyor, enerji fiyatları düşünce, aşağı indiriyor; yani, enflasyon, böyle,
emirle, "haydi, oturulacak, otur; haydi düşülecek, düş"le olmuyor.
VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Sayın Bakanım,
vatandaşın cebinde parası yok…
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bu, çalışma ve bilgiyle oluyor. (AK Parti sıralarından
"palavrayla olmuyor" sesleri) Yani, palavrayla olmuyor, dediğiniz
gibi; teşekkür ederim. Yani, güzel bir şey; çünkü, artık millet alışmıştı bu
palavralara da, onun için, bir dönemi zaten sildi attı. Biz, yeni yüzleriz.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Akaryakıtta
enflasyon yüzde kaç?!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bakınız, bizim şu andaki siyaset tarzımız size belki
ters gelebilir ama, bilimsel ve tekniktir bizim çalışmalarımız. Varsa belgeniz,
bilginiz, çıkarsınız ortaya, bilek güreşi yaparız sizinle; tamam mı...
Şimdi, buradaki çalışmada, bakınız, işte
bundan dolayıdır ki… Biz, şu anda birkaç tane şey göstereceğim. Neler yaptınız
deniliyor; işte doğalgaz… Nasıl göremezler, yani, nasıl şu açılışları
göremezler! Biz fiyaka için temel atmayız. Bizim kompleksimiz yok. Başkası da
başlasa, onun içinde bitirilmeye en yakın olanı bitiririz; çünkü, orada yetimin
hakkı vardır, parası vardır, emeği vardır, ziyan edilmez; çünkü, su yatırımı
beklemez, bir an evvel bitirmemiz lâzım. Bizim öyle bir kompleksimiz de
olmadığı için, istiyoruz ki bir an evvel bitirelim; sulamamız olsun, millet
tarımını sulu yapsın, içmesuyu olsun, elektrik üretelim. Her yıl 4 milyar dolar
denize gidiyor beyler. Bu sidik yarışından dolayı, affedersiniz… 4 milyar dolar
her yıl denize gidiyor. (CHP sıralarından gürültüler)
MİRAÇ AKDOĞAN (Malatya) - Bugün ağzınız
çok bozuk Sayın Bakan; kutuya koydun, ele verdin!..
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Tamam…
VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Size yakışmaz ki.
ATİLLA KART (Konya) - Bu ne seviyesizlik!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bakınız, şurada, ısınma amaçlı sahaları, Türkiye…
V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Sayın Bakanım,
lütfen düzeltin sözünüzü.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri… Sayın
milletvekilleri, lütfen…
V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Lütfen sözünü
düzeltsin. Burası yol geçen hanı değil.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Peki, şöyle diyelim, idrar yarışı diyelim, peki, öyle
diyelim…(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Bakanım...
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Şimdi devam edelim…
BAŞKAN - Sayın Bakanım… Sayın Bakanım,
lütfen biraz bekler misiniz… (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar, lütfen…
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Peki, tamam…
BAŞKAN - Sevgili arkadaşlarım, şunu ifade
etmek istiyorum: Şimdi, sizin sıralardan veya başka bir yerden her kelimeye
itiraz ederseniz, kim nasıl konuşacak?! O zaman kişilerin sizden tek tek izin
alıp konuşması lâzım. Böyle bir üslup olmaz. Her kelimeye itiraz ediyorsunuz
arkadaşlar. İktidar, tahammüldür, doğrudur…(CHP sıralarından gürültüler)
V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Sayın Başkanın,
söylediği sözden bahsediyoruz; konuşmasından değil.
BAŞKAN - Hayır, ben başka bir şey
diyeceğim.
Sayın Bakanım, konuşmanız sırasında bir
ifade geçti…
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Şimdi, değiştirelim... Aslında, bu sözlüklerde de var.
BAŞKAN - O ifadenin sürçülisan olarak
geçtiğini ifade edip, onu lütfen tutanaklardan çıksın; çünkü, yakışır bir
kelime olmadı.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Peki, aldım geri, tamam, aldım. Tamam, işin selameti
açısından aldım, peki, tamam.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Tutanaklardan
çıkarılmasını öneriyorum.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Tamam, aldım. Aslında bu, sözlüklerde vardır, sizler de
bunu iyi bilirsiniz ama, haydi aldık gitti.
Şimdi, devam ediyorum… (CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN - Lütfen, Sayın Bakanım, daha
özenli konuşmaya dikkat edelim, lütfen…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Burada
söylenmez, burası Meclisin kürsüsü.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Şimdi, bakın arkadaşlar; bakınız, şu, kömürde
yapılanlar…
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sen o sözü
düzelt önce, ondan sonra başla.
BAŞKAN - Sayın Bakan o kelimeyi, o cümleyi
aldı.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Aldım, aldım. İçiniz rahat etsin.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sözünü geri
almadı!
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Almadı!
BAŞKAN - Tutanaklardan çıkaralım
arkadaşlar.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Aldım, tamam, içiniz rahat etsin.
BAŞKAN - Tamam Sayın Ercenk, aldı, aldı.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - EPDK'ya
gel!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Şimdi, mühim olan mesajdır mesaj. Kelimelerle
oynamayın.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Siz dikkat edin,
başkasının kullandığı kelimeleri de burada kullanmayın. Türkiye Cumhuriyeti
bakanına yakışmıyor bunlar.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Sayın
Bakanım, bırakın onları EPDK'ya gelin.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Ben, size başka bir şey göstereceğim, bakın. Şu var ya
şu, bir torba bu, bu, torba. Bu, 25 kiloluk kömür dağıtmamız sonucunda elde
ettiğimiz şeyler.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Sayın Başkanım,
bu da doğru değil.
Bu ne Sayın Başkanım!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bakın, tam burada…
V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Sayın Başkanım,
bu doğru bir şey mi!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Arkadaşlar, dinleyin lütfen.
BAŞKAN - Arkadaşlar, sükûnetle dinleyelim.
Sayın Bakanım, Genel Kurula hitap ediniz
efendim. Lütfen…
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - 3 000 000 ton kömür, 25 kiloluk paketlere konarak, tek
tek çıkıyor, yıkanıyor ve çevreyi de kirletmeden insanlara dağıtılıyor bu,
fakir fukaraya dağıtılıyor. Tam ne yapar 25 kiloluk torbalarla biliyor musunuz;
3 000 000 ton kömür tam 120 000 paket kömür olur. Şimdi, bu, sosyal bir
yardımdır.
MİRAÇ AKDOĞAN (Malatya) - Milletin
fakirliğiyle övünen bir hükümet olur mu?!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Ama, bakınız, eğer, biz, Mavi Akımda filan bu
anlaşmaları yapmasaydık, TKİ zarar edecekti, bu kömür dağıtımları olmayacaktı,
elektrikten kömür üretimi olmayacaktı, elektrik fiyatı artacaktı, bizim dışa
bağımlılığımız artacaktı.
Şimdi, biz, bunları özel sektöre açıyoruz,
biraz önce ayıp gibi söylediler, bunları biz özel sektöre açıyoruz ve 70 000
000 liraya gelen rödovansı, biz 14 000 000'a düşürdük ve 14 000 kişiye ekmek
çıktı buradan ve aynı zamanda, 50 ilâ 70 dolar kömürün tonu düştü.
Ayrıca, bu rezervleri, şimdi -terk edilmişti
buralar- elektrik üretmek üzere ihaleye çıktık ve bunlar, şu anda ihaleleri
yapılıyor, Çankırı Orta'da yapıldı, diğerleri yapılıyor ve elektriği, biz,
yerli kaynaklarımıza bağlı olarak yapacağız, yerli kaynaklara bağlı olarak.
Aynı şekilde, Zonguldak'taki çalışmaları
özel sektöre verdik, 23 sahayı verdik ve orada da hareket ediyor. Şimdi, şu da,
aynı zamanda, madenlerde, MTA'ya yeni bir hüviyet kazandırıyoruz, MTA da, aynı
şekilde, bütün kömür arama seferberliği, maden arama seferberliği çıkardı ve burada
bulduklarımızı da devreye koyuyoruz.
Şimdi, bunları anlata anlata bitmez; ama,
bir yandan yap-işlet-devretlerde üzerimizde birtakım sıkıntılar var. Bunları
gidermeye çalışıyoruz. 31 tanesini 7'ye düşürdük, 7 projeye düşürdük ve
yap-işlet-devretlerde 9 tane tahkim davası var. Bunlarla da aynı zamanda
mücadele ediyoruz.
Öbür taraftan, şunu ifade etmek istiyorum:
Biz, bir kere, vatanımızı, milletimizi çok seviyoruz. Sevgi emek ister. Sevgi
fedakârlık ister. Sevgi cesaret ister. Biz de bunu yapıyoruz. Başta Sayın Genel
Başkanımız, Başbakanımız olmak üzere, cesaretle, hiç kimseden korkmadan doğru
bildiğimiz yolda risk de alarak gidiyoruz. Çünkü, biz, kendimizi bu memlekete,
vatana adadık.
Bir misal vereyim, rakam olarak devam
ediyoruz, Yenilenebilir Enerji Yasası, biliyorsunuz büyük kavga ve
tartışmalarla çıktı…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakanım, size bir beş
dakika eksüre vereceğim; lütfen konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Yenilenebilir enerji konusunda 10 000 megavat müracaat
oldu ve yaklaşık 600 tane de proje müracaatı var 10 000 megavatlık elektrik
üretmek üzere. DSİ'nin 6 projesi özel sektöre verildi. Bursa'daki halloldu.
Diğerlerinin de şimdi tekliflerini açıyoruz. Biz, yirmi senede, otuz senede
artık baraj bitsin istemiyoruz. Cumhuriyetin, 2023 yılında, 100 üncü
yıldönümünde son damlasına kadar suyu kullanmak niyetindeyiz. Ayrıca, maden
arar gibi, petrol arar gibi su da arıyoruz. Ayrıca, yeraltındaki boşlukları
tespit ediyoruz ki, oralara da su dolduralım diye, yeraltı sularını da
zenginleştirelim diye.
Bir misal vereyim yaptığımız çalışmayla
ilgili. Türkiye Petrolleri, Türkiye Kömür İşletmeleri, TTK, Maden İşleri Genel
Müdürlüğü, Elektrik İşleri Etüt İdaresi, DSİ; bunlar aslında hani bir zekâ
testinde sorulsa, birbirleriyle alakası olmayan kurumlar gibi gözükür. Ama, biz
şöyle yapıyoruz: Hepsini bir koordinasyon içinde çalıştırıyoruz. TPAO'nun şu
ana kadar 3 000 sondajı var Türkiye'de yaklaşık. Mademki Türkiye 3 000 yerinde
delinmiş, biz, bunu, petrol ve doğalgaz aramanın dışında, kömür kestiyse TKİ'ye
haber veriyoruz, maden kestiyse Etibanka, Eti Madenciliğe haber veriyoruz ve
böylece, yeni sahalar bulduk. Burada hiç masraf etmedik; sadece, eski bilgileri
aldık, masaya yatırdık ve çözüyoruz. Özellikle Trakya'da yeni bir kömür sahası
bulduk. Ayrıca, bakırda… Bunlar daha evvelden vardı, bunlar daha evvel hep
yatıyordu. Bakırlar, madenler; bunlar şimdi bulundu. Bunların da hepsi süratli
bir şekilde özel sektöre veriliyor, kamu da bunları yapıyor.
Bu arada, TAEK'le ilgili… Atom Enerjisinin
başındaki kardeşimiz, TÜBİTAK'ta daha evvel TÜBİTAK Başkan Yardımcılığı yapmış,
çok bilgili, çok cesur, çok dürüst bir fizikçidir. Zaten atom enerjisi fizik
olayıdır yani. Başındaki daha evvelki başkanlar da fizikçidir. Yani, ben bunu
anlayamıyorum, ne demek isteniyor, ne deniyor; acaba, bundan sonraki birtakım
çalışmalar için önü mü kesilmek isteniyor?.. Bunu da geçiyorum.
Bor Araştırma Enstitüsüyle ilgili,
yakında, yaptığımız projeleri, elde ettiğimiz çalışmaları basınla ve sizlerle
paylaşacağız. Bu, kendine özgü bir enstitüydü, kurduğunuz için size teşekkür
ediyorum ve yaptığımız çalışmaları açıklayacağız. Seramikte, çimento sahasında,
mikro besleyici zırh konusunda yaptığımız çalışmaları sizlerle paylaşacağız.
Biz, çünkü, ar-genin içinden geldik.
Ben de TÜBİTAK Başkan Yardımcılığı yaptım, daha evvelden genel müdürlükler
yaptım; yani, biz, araştırma-geliştirmenin ne olduğunu bilen insanlarınız. Dolayısıyla,
çalışmalar bu şekilde gidiyor.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Sayın
Bakanım, vatandaş, telefonla, EPDK cezalarını soruyor.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Soru-cevapta anlatırım. Ben, müsaade ederseniz… Benim
konuşma şeyimi bozmayın. Belki amacınızı…
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Vatandaş
telefonla soruyor.
BAŞKAN - Sayın Özkan…
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Ben, size sabaha kadar da anlatırım; istersen,
çıktıktan sonra da izah ederim.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Vatandaş
soruyor telefonla.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Şimdi, sorunlara sebep olan eski düşünce seviyesiyle
mevcut problemleri çözemezsiniz. Onun için, biz, yeni bir zihniyetle bu
çalışmaları yapıyoruz ve burada, ben sizden belki bizi anlamanızı beklemeyi bir
lüks olarak kabul ediyorum özellikle muhalefet açısından; çünkü, ne yapsak size
zaten yaranamayız; ama, ben istiyorum ki, bazılarını, hiç olmazsa, görün. Yani,
bu elektrik fiyatları nasıl düşüyor, bu kömürler nasıl dağıtılıyor? Biz, bakın,
karanlıkta kalacak denen bir ülkeydik; biz, şimdi, şu anda elektrik satıyoruz;
Irak'a elektrik satıyoruz, Nahcivan'a elektrik satıyoruz, Gürcistan'a elektrik
satıyoruz. Bulgaristan'dan elektriği kestik, yine fazlamız var. Nasıl oluyor
bu?! Nasıl oluyor; bir söyleyin bana.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Sizin çok lüks
olduğunuzu…
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Şimdi, dolayısıyla, bizim burada ne yaptığımızı anlamanız
için ben size şeyi söyleyeyim: Osman Nihat Akın'ın "ahım gibi bir ah var
mı acep ahlar içinde" diye bir şarkısı var.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Sayın
Bakan, bizim kooperatifler ah çekiyor.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Ben, size şunu söyleyeyim: Sizin bu halinizi görünce,
ben bu şarkıyı bu sefer anımsıyorum. Dolayısıyla, bizim yaptıklarımızı bilimsel
ve teknik seviyede tartışmak için, size ben teklif ediyorum. "Nükleer
santrala ihtiyaç yok" diyorsunuz; o zaman, gelin konuşalım sizinle.
İhtiyaçları koyalım. Bütün ekipleri getirin, odaları getirin, uzmanları
getirin, eğer, yetmiyorsa yabancı uzman alın, 2020'ye kadar hesap yapın. Biz
bunun sevdalısı, âşıklısı değiliz. Eğer, kömürümüz, suyumuz yetiyorsa, zaten,
buna ağırlık veririz; çünkü, yerli kaynaktır.
Ayrıca, çevre konusunda, karbondioksit
üretmediği için, yükselen petrol fiyatlarını düşündüğümüz zaman, doğalgaz da
buna bağlı bir ürün olduğu için, çevreyi kirletmediği… Dünya buraya doğru
gidiyor. Bunu da yapacağız. Biz bunu seçim beyannamemizde bildirmişiz, hükümet
programımızda bildirmişiz. Biz, bunu bildirerek oy aldık; dolayısıyla, bu
sözümüzde de duracağız. Bunu da, öyle, devlet değil, özel sektör yapsın diye
görüşmelerimiz sürüyor. PPP metodu diye bir metot da var, bunu da
açıklayabiliriz size. Yani, kamuyla birlikte özel sektörün yapacağı bir
çalışmadır; bunu da yapacağız; ama, bütün mesele, ne olur, halkın kafasını
karıştırmayın; bizim sizden istediğimiz bu. Biz, farklı bir durumda olduğumuz
için…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakanım, konuşmanızı
tamamlar mısınız, Genel Kurula teşekkür eder misiniz.
Buyurun.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Sizden beklediğim bir başka şey de, mesela, biraz önce
"büyük projeleriniz yok" filan gibi bir şey söylendi. Ilısu Barajı
Projesi, Mavi Tünel, Yusufeli Projesi, Bodrum İçmesuyu… Bunlar bizim çok önemli
projeler. Ayrıca, Ceyhan'ın bir enerji merkezi olmayla ilgili yaptığımız
çalışmalar.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Sayın Bakan,
Ardahan yok mu?
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Doğalgazda yaptıklarımız, Yunanistan'la yaptığımız,
İtalya'ya doğru yaptığımız çalışmalar, Nabuku Projesi, Mısırla imzaladığımız
anlaşmalar; yani, daha ne istiyorsunuz; yani, daha size ne yapmamız lâzım...
(AK Parti sıralarından alkışlar)
V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Vatandaşa
yapıyorsunuz.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Aras'a baraj
istiyoruz.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Neyi izah edeyim...
V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Yapmak için
Bakansın zaten.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Sonuç olarak…
BAŞKAN - Sayın Bakanım, lütfen…
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Biraz önce denildi ki… Komik bir şey oldu. "Yani,
siz, Azerbaycan'la, Türkmenistan'la, İran'la yaptığınız anlaşmaları niye iptal
etmiyorsunuz" filan gibi bir cümle oldu.
MİRAÇ AKDOĞAN (Malatya) - Öyle bir şey
demedim.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Yani, biz, Ruslara, bir kaynağa daha mı fazla bağlı
kalalım?
MİRAÇ AKDOĞAN (Malatya) - Öyle bir şey
demedim, çarptırıyorsunuz.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Yani, zaten bu anlaşmaları biz düzeltmek için elimizden
gelen çalışmaları yapıyoruz. Burada, bütün yaptığımız…
MİRAÇ AKDOĞAN (Malatya) - İyi
anlamamışsın.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Haa, bir de şunu söyleyeyim: Kontrat devriyle ilgili de
kesinlikle yanlış bir şey yoktur. Bu anlaşmalara… Bakınız, bu kanun bizden önce
çıkan bir kanun. Bu anlaşmalar, bizden önce yapılan uluslararası anlaşmalar.
Tekrar söylüyorum: Meclis olarak Anayasayı değiştirebilirsiniz; ama, bu
anlaşmaları değiştiremezsiniz.
BAŞKAN - Sayın Bakanım…
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bu anlaşmaları, biz, devletin üzerinde yük olmasın diye
ve kanunda yazdığı için, bunu yapılabilir hale getirdik.
Bu anlaşmada ne yazıyor biliyor musunuz:
"Karşı tarafın izni olmadıktan sonra bunu veremezsiniz" deniliyor.
Bu, anlaşmaya konulmuş, bunu değiştiremezsiniz.
Biz, burada, devletin üzerindeki yükü
atmak üzere bunu yaptık. Hiç kimsenin yakını falan da değildir; fakat, şu var:
Bu rekabete inanmayan kişilerin, bunu istemeyen kişilerin de bir mücadelesi
olarak görüyoruz; çünkü, zaten, enerji sektörü çok büyük, birsürü lobilerin
döndüğü bir yerdir.
BAŞKAN - Sayın Bakanım, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Yani, özellikle bunu bilesiniz. Varsa burada herhangi
bir yanlış, çıkın ortaya, açıkça bunları söyleyin.
MİRAÇ AKDOĞAN (Malatya) - Söyledik işte,
cevap sıfır!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bizim yanlış yapacak ne gözümüz var ne vicdanımız var;
biz temiz geldik, temiz gideceğiz.
Hepinize saygılar sunarım. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Güler.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan…
TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan…
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan,
Sayın Bakan konuşmasında Anavatan Partisinin ismini kullanarak
"yolsuzluklarla iç içe geçmiştir" dedi. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Doğru!..
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Kurumlar
yolsuzluklarla iç içe geçmez, insanlardır geçen; insanlar da yargılanıyor.
Mahkemeler sonuçlanana kadar hiç kimsenin bu ifadeyi kullanmaya hakkı yoktur.
Cevap hakkımızı kullanmak istiyoruz.
BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu, siz yerinize
oturunuz, ben söz vereceğim.
Sayın milletvekilleri, arkadaşlar, gecenin
ilerleyen bir saatine geldik; lütfen, sükûnetle dinleyelim.
Sayın Seyhan biraz önce Başkanlık Divanına
müracaatla, Sayın Bakanın konuşması sırasında bilgi eksikliğinden kaynaklanan
sebeplerle birilerine hizmet edildiğini söyledi. Burada Sayın Seyhan'ın ismi de
geçti. Ben, Sayın Seyhan'a, bu konuda, kısa bir açıklama yapması için söz
vereceğim.
Sayın Seyhan, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.- Adana
Milletvekili Tacidar Seyhan'ın, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi
Güler'in, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Herhangi bir cevaba gerek olmadan bir
konuşma yapacağım.
Sayın Bakan, siz, Türkiye Cumhuriyetinin
Bakanısınız, biz, milletvekilleriyiz. Siz, bizim ita amirimiz değilsiniz, sınıf
mümessili hiç değilsiniz. Siz, devlet adamı kimliğiyle, şahsınıza yöneltilen
eleştirileri sindirip, Türk Halkına rehabilitasyon şeklinde dönecek cevapları
vermek zorundasınız. Hiçbirimiz, sorgulama amacıyla ya da kendimizi yargıcın
yerine koyarak eleştiri yöneltmiyoruz. Eğer, bizim eleştirilerimiz, iki sözde,
vücut kimyanızı bozacak, psikolojinizi gergin hale getirecekse, devlet yönetiminde
bu şekilde olmanızdan dolayı büyük üzüntü ve endişe duyarız. Elbette ki,
eleştirilerimiz olacak; ama, sizin Bakan olarak göreviniz, buna cevap vermektir.
ENVER YILMAZ (Ordu) - Verdi zaten.
TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Hiddet ve
öfkeyle değil.
Bilgi eksikliğinden söz etti "bilgi
sahibi olmadan fikir sahibi olunamaz" dedi; ama, bilgi eksikliğinden
dolayı bizi eleştirdiği tek konu nedir biliyor musunuz; "enerji
depolanamaz" dediniz, kömür depoluyoruz. Su var, petrol var; tesis olmazsa
Sayın Bakan kömür deposunda mı elektrik üretiyor? Biz, tesis eksikliğinden
bahsediyoruz, Sayın Bakanın psikolojisi bozulmuş, kömür depolamaktan
bahsediyor. Bu mu bilgi eksikliği, o mu bilgi eksikliği allahaşkına?! Var mı
böyle bir şey?! (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, burada…
BAŞKAN - Sayın Seyhan, bakın, sataşmaya
sebebiyet vermeyeceğim…
TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Çok
affedersiniz, toparlıyorum efendim.
BAŞKAN - … dediniz; ama, o sözünüzü, o
cümlenizi geri alır mısınız; "psikolojisi bozulmuş" ifadesini
kullandınız Sayın Bakanla ilgili.
TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Sayın Başkan,
bunu geri alıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Psikolojisi
düzeldi şimdi!..
TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
lütfederseniz…
Değerli arkadaşlar, bakın, Atom Enerjisi
Kurumunun başına atanan Kurum Müdürünün; yani, Bor Enstitüsünde de Yönetim
Kurulu Başkanı olan kişinin biz eğitiminden rahatsız değiliz. Kurumun
genelgesinde, dört yıllık üniversite mezunu olmak aranırken "mühendislik
fakültelerinden birinden mezun olmak" diyor. Fen-edebiyat fakültesi fizik
bölümü mezunu, mühendis değil; biz onu kastediyoruz.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Onu da
söylediniz zaten.
TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, onu kastediyoruz. "Yenilenebilir enerjiyi çıkardık"
diyorsunuz; bir yıl arkasından koştum -Bakan bunu inkâr edemez- bir yıl sonra
çıkarılabildi.
"Kömür" deniliyor, vatandaşa
kömür dağıtılıyor; ama, gidin -madem iyi yapıyoruz- kömür depolarına bir sorun;
hep ithal kömür satılıyor. Türkiye'den çıkarılan kömürü yakmak yasak. Kamu
kurumları yakıyor, bir de insanlara dağıtıyoruz.
Bunu da yapalım, bunu da... Fakirlere
yardım edelim, edin; ama, bunu farklı bir şekilde sunmayın. Hepimizin bu
memlekete ihtiyacı var, bu memleketin gelişmesine ihtiyacı var.
Şarkı söyleyerek, şiir okuyarak
birbirimizi...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Seyhan, lütfen Genel Kurula
teşekkür eder misiniz. Açıklamalarınız, tahmin ediyorum, yerini buldu. Lütfen...
TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Teşekkür
ediyorum efendim.
Şiir okuyarak, şarkı söyleyerek
birbirimizi ikna edemeyiz; birbirimizi akılla, mantıkla ikna ederiz.
Ben, Sayın Bakandan, siz değerli
milletvekillerinden, bu ülkenin enerji politikasında tutarlılık sağlamak
istiyorsak, muhalefetin sözlerine duyarlılıkla cevap vermesini ve onu
dinlemesini bekliyorum.
Biz, bu eleştirilerimizi, hiçbir şeyi
yıkmak için yapmadık, birlikte yapmak için yaptık, buna tahammül göstermek de
Bakanın görevidir.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Seyhan,
sağ olun.
Sayın Abuşoğlu, önce, bir kez daha
dinleyeyim talebinizi; Sayın Bakan ne söyledi, siz ne söylemek istiyorsunuz?
Buyurun.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Anavatan
Partisinin, kurumsal kimliğiyle, yolsuzluklarla iç içe olduğunu ifade etti.
Kurumlar yolsuzluk yapmaz, kişiler yapar. Yapan kişiler de bugün mahkemede
yargılanmaktadır.
BAŞKAN - Tamam, bunlar...
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - O bakımdan,
Anavatan Partisi kurumsal kimliği üzerindeki bu izin giderilmesi gerekir.
BAŞKAN - Bu sözleriniz tutanaklara geçti
şu anda Sayın Abuşoğlu.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Ayrıca, yanlış
bilgi verilmiştir. Partimi ilzam edecek başka ithamlarda da bulunmuştur. Cevap
hakkımı kullanmak istiyorum.
BAŞKAN - Hayır, nedir, onlar nedir mesela?
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Efendim, fiyat
bilgileri konusunda, gizli anlaşmalarla, belirtildiği gibi... Sanki, Anavatan
Partisi bu ülke aleyhine bir iş yapmış gibi...
BAŞKAN - Bakınız, Sayın Abuşoğlu, ben,
bütün milletvekili arkadaşlarımın, grup başkanvekillerinin özellikle, söz
almasından hiçbir şekilde sıkıntı duymam; ama, burada, bütün hatipler
konuşurken, sizin konuşmacılar...
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan,
fazla istemiyorum, 2 dakikalık süre istiyorum.
BAŞKAN - Bir dakika, müsaade eder misiniz.
Şunu söylüyorum: Bakınız, bütün
konuşmacılar, sizin konuşmacılarınız dahil, ifade ettikleri anlamları ortaya
koyarsak, o zaman, sürekli olarak, birilerinin kürsüden inip, birilerinin
tekrar geçmesi lâzım. Birilerinin inip, birilerinin geçmesi lâzım; çünkü,
nihayetinde, iktidar muhalefeti, muhalefet… Yani, özellikle muhalefet iktidarı
eleştirecek, iktidar da bunlara cevap verecek. Cevap verirken, birkısım, bazen,
sürçülisan olan kelimeler oluyor; ben, onları açıklattırıyorum; sayın bakanlar
yapıyor. Bu hususta bir şey yok; ama, bakınız…
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan,
cevaplarımızın tutanaklara geçmesini istiyorum.
BAŞKAN - Size söz vereceğim; ama, bakınız,
şimdi, bu şekilde… Yani, bunu usul haline getiremeyiz. Birileri her şeyi
söyleyecek; ama, karşı taraf hiçbir şey söylemeyecek, seslenmeyecek...
Konuştuğu zaman, hemen, efendim, söz hakkı… O zaman, o cümlelerin içinde de
dünya kadar söz hakkı vardır.
Şunu demek istiyorum: Şimdi, gruplara söz
veriliyor belirli bir süreler içerisinde. Şimdi, şahıslar adına sözler vardır.
Bunların hepsinde, karşılıklı olarak birbirlerine cevap veriyorlar; ama, ben,
size… Dediğiniz 2 dakikalık süre içerisinde meramınızı anlatın, buyurun. Bunlar
tutanaklara geçti zaten.
MİRAÇ AKDOĞAN (Malatya) - Şimdiye kadar
konuşurdu Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Buyurun, söz vereyim; ne diyecekseniz, buyurun…
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sizin kendi isteğinizle, 2
dakikalık sürenizi başlatıyorum; açıklamanızı yapınız.
Buyurun Sayın Abuşoğlu.
5.-
Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu'nun, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı
Mehmet Hilmi Güler'in, konuşmasında, Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; siyaset ciddî bir iştir. Sayın Bakan ifade etti,
"fikir sahibi olmak için bilgi sahibi olmak gerekir" dedi; ama,
siyasetçi olmak için bir de hikmet sahibi olmak gerekir. Sayın Bakanda eksik olan
budur.
Buradaki konuşmalarını hep beraber
dinledik. Üç tane kelime kullandı. Ben, bu kelimeleri kullanmayı edebime
yediremiyorum; onun için, tekrar etmeyeceğim. Meclise, bir sayın bakana ne
ölçüde yakıştığını sizin takdirlerinize bırakıyorum.
Ayrıca, ikinci husus, doğalgaz
fiyatlarıyla ilgili verilen rakamlar. Turusgazın fiyatında indirme olmuştur;
fakat, Mavi Akımın fiyatında artırım olmuştur. Mavi Akımdan alınan gazın
miktarı, Turusgazdan alınan gazın miktarına göre çok yüksektir; dolayısıyla,
daha fazla gaz almak durumunda olduğumuz akımın fiyatı arttığı için 2,5 milyar
dolar Türkiye'nin aleyhine işleyen bir sonuç doğmuştur. İşte, Sayın Bakanın
burada başarılı olarak arz ettiği, Türk Milletinin cebinden, kesesinden 2,5
milyar doların alındığıdır. Başarı budur; eğer, bunu başarı olarak saymak
gerekiyorsa!
MEHMET DANİŞ (Çanakkale) - Anavatanın bu
milletin cebinden aldığını biz iade edeceğiz.
BAŞKAN - Sayın Daniş, lütfen…
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Anavatan
Partisini suçlayamazsınız; kişileri suçlarsınız, kişileri de mahkeme yargılar.
Mahkemede, suçu olan cezasını görür.
BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu, lütfen,
tamamlayın.
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - 25 saniyem var
Sayın Başkan.
Ben hep şunu iddia ediyorum… (AK Parti
sıralarından "seçime giderken Anavatan yok muydu?!" sesleri)
BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen dinleyelim,
hatip konuşmanızı tamamlasın.
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Siyasetçiler
olarak bu millete örnek olmak gerekir. Gerek tenkitlerimizle gerek tenkitlere
verilecek cevapta. Bugüne kadar, üç senelik siyasi hayatımda, bundan önceki
dönemde de siyaseti yakından takip eden bir kişi olarak, Sayın Bakanın
bugünküne benzer hiçbir konuşmayı, ben, bugüne kadar izlemedim ve dinlemedim.
Hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Ordu) - Sayın Başkan, cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bakınız,
konuşmalar sırasında belli ifadeler geçiyor. Sayın Bakan, konuşmalarında bu gaz
fiyatlarına, anlaşmalar gereği olarak indirim yaptıklarını söyledi. Sayın
Abuşoğlu, tekraren, bir kısmının indirim olduğunu, bir kısmının da yüksek fiyat
olduğunu söyledi. Şimdi, o sözün sahibi Sayın Bakana, kısa bir açıklama için
tekrar söz vereceğim.
Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Kısa bir açıklama ve sonra çalışmalarımızı
tamamlayacağız.
Uzun olmadan ve herhangi bir sataşmaya
sebebiyet vermeden buyurun Sayın Bakanım.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten, yani,
açıklamayı gerektiren notları da yarın sizlere, bütün milletvekili
arkadaşlarımıza takdim etmek üzere hazırladık. Ayrıca, internette de bunu
yayınlayacağız; ama, nezaketen, önce size verelim, ondan sonra yayınlayalım diye
düşündük.
Burada şunu ifade ettim: Turusgaz ile Mavi
Akımın formülü aynı gözüküyor ve Turusgazın fiyatını madem düşürdüysek, öbürünü
de düşürmüş oluyoruz.
İkinci olarak da, size şunu tekrar ifade
edeyim: Turusgaz olayını iyi inceleyin, orada aynı tarihli, aynı sayılı, iki
farklı anlaşmadan size bahsediyorum. Neden bunun üzerinde durmuyorsunuz?
AHMET YENİ (Samsun) - Bu anlaşmayı kim
yaptı?
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Yani, şimdi, ben bunu söylediğim zaman, yine, bir söz
hakkı doğacak diye çekiniyorum; ama, neticede bir dönemde bu yapıldı. O dönemde
olan arkadaşlarımızdan da, yine, burada olan kişiler var; yani, dolayısıyla,
daha ne diyeyim? Biz, artık telmihlerle, bilmecelerle mi konuşacağız?! Herkesin
bildiği bir sır mıdır bu?! Dolayısıyla, herkesin bildiği bir sır gibi olan bir
mesele zaten şu anda yargıda ve biz de bunu düşürdük. Düşürmeseydik, zaten
herkesin gözü önünde bu şekilde bu enerjiyi, elektriği filan ucuzlatamazdık.
Yani, bizim bir bütçe disiplinimiz var, Hazinenin, DPT'nin, Maliyenin çok sıkı
kontrolü var. Zaten biz tek başına yapmıyoruz, bütün arkadaşlarla beraber bir
bütünlük içinde hükümet ediyoruz. Dolayısıyla, bu çalışmaları lütfen iyi
inceleyin ve size ben bunları defalarca anlattığım için bu asabiyetimi
dürüstlüğün bir tezahürü olarak görün. Yoksa, ben genellikle bu gibi şeyleri
çok daha farklı anlatmayı seven biriyim. Ama, artık anlattım anlattım
anlaşılmıyor. Geçen sefer dedim ki: Adamın birine anlatıyorlar. Adam
"anladık, yeldeğirmeni bu, güzel; ama, suyu nereden geliyor" diyor.
Gösteriyorlar. "Tamam, bu yeldeğirmeni, güzel, anladım; ama, suyu nereden
geliyor" diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla)- Durmadan bunlar söylenince de insan bu şekilde zaman
zaman hiddetleniyor.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
III.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
1.- 2006
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2004 Malî Yılı Genel ve Katma
Bütçeli Daireler ve İdareler Kesinhesap
Kanunu Tasarıları (1/1119; 1/1084, 3/907; 1/1085, 3/908) (S.Sayısı: 1028, 1029,
1030) (Devam)
H) ENERJİ
VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANLIĞI
1.- Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanlığı 2006 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2.- Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanlığı 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
İ) ENERJİ PİYASASI
DÜZENLEME KURUMU
1.- Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanlığı 2006 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
J) ULUSAL BOR ARAŞTIRMA
ENSTİTÜSÜ
1.- Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanlığı 2006 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
K) ELEKTRİK İŞLERİ ETÜT
İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanlığı 2006 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
L) TÜRKİYE ATOM ENERJİSİ
KURUMU
1.- Türkiye Atom Enerjisi
Kurumu 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
M) MADEN TETKİK VE ARAMA
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanlığı 2006 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
N) PETROL İŞLERİ GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Petrol İşleri Genel
Müdürlüğü 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Petrol İşleri Genel
Müdürlüğü 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
O) DEVLET SU İŞLERİ GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Devlet Su İşleri
Genel Müdürlüğü 2006 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2.- Devlet Su İşleri
Genel Müdürlüğü 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
Ö) BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANLIĞI
1.- Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
P) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Karayolları Genel Müdürlüğü
2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Karayolları Genel
Müdürlüğü 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
R) TAPU VE KADASTRO GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Tapu ve Kadastro
Genel Müdürlüğü 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Tapu ve Kadastro
Genel Müdürlüğü 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
BAŞKAN- Hükümet adına ikinci konuşmacı,
Bayındırlık ve İskân Bakanımız Sayın Faruk Özak.
Buyurun Sayın Bakanım.
20 dakika süreniz var Sayın Bakanım.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFİZ
ÖZAK (Trabzon)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabiî, Bakanlığımın 2005 yılı faaliyetleri
ile 2006 yılı bütçe tasarısı hakkında bilgi sunmak üzere huzurlarınızdayım.
Ancak, bu 20 dakikada bunları anlatmak yerine, sanırım, benden evvelki
konuşmacılara cevap verebilmek, onların katkılarına, onların eleştirilerine
cevap verebilmek için ben ikinci yolu deneyeceğim müsaadenizle.
İlk konuşmacımız Sayın Muharrem Doğan
Beyin birtakım soruları oldu, birtakım yanlış bilgilendirmeleri oldu; onlardan
başlamak istiyorum.
Türkiye'nin borç yükünün arttığını
söyledi, doğrudur; ama, borç bölü gayri safî millî hâsıla, 2001 yılında
iktidara geldiğimiz zaman yüzde 90, 2002'de yüzde 78 iken, şu anda yüzde 57;
burayı iyi anlamak lâzım.
Bu itibarla, istikrarla ve güven ortamıyla
oluşmuş bir tablodur. Eğer borçlarla ilgili bir risk olsa, faizler katiyen
düşmez. Yüzde 66 faizle hükümeti devraldık, bugün yüzde 14. Sayın Başbakanımız
her yerde söylüyor, özellikle üç yıldaki tasarrufumuz tam 100 katrilyon. İnşaat
sektörünün son üç aydaki büyümeye katkısı yüzde 21. Geçen yılki büyüme yüzde
9,9. Dünya birinciliği var. Bu yıl, inşallah, yüzde 5,5'i tutturacağız.
Bölünmüş yollarla ilgili şunu söylemek
istiyorum -özellikle bu konu çok eleştirildi- bu, hükümetimizin bir gurur
abidesidir, bir övünç kaynağıdır, en fazla takdir aldığımız icraatımız,
bölünmüş yollardır.
Yolun medeniyet olduğunu söylüyoruz.
Yolun, ulaşımın, istihdama, gayri safî millî hâsılaya, turizme katkısının ne
kadar önemli olduğunu biliyoruz; insan hayatına ne kadar önemli katkıları
olduğunu biliyoruz; kazaları ne kadar azalttığını biliyoruz; özellikle, maddî
ve manevî kayıpları asgarîye indirdiğini biliyoruz. Burada arkadaşlarımız
anlattılar; ben, zamanınızı daha fazla almak istemiyorum.
Yine, Hükümetimiz döneminde İller
Bankasında müthiş bir zihniyet değişimi oldu; artık, patron değil, ortak oldu
belediyelere. Kâr amacı güden bir kurum halinden vazgeçmiş ve faizleri yüzde
35'ten yüzde 9'lara düşürmüştür. Bugün Türkiye'deki en düşük faiz budur. Konut
faizlerine bakın, ayda yüzde 1,09; bu, yılda yüzde 9.
Ben seçimlerden önce arkadaşlara
gitmiştim, onlar makine almak istiyorlardı, araç gereç almak istiyorlardı.
Şimdi gittik, hepsinin araç gereci var, makineleri var. Hepsi dua ediyorlar
İller Bankasına ve Hükümetimize. Ben de buradan teşekkür ediyorum İller
Bankamıza. Özellikle, 2006 yılında bu oranı daha aşağı seviyelere düşürmek
istiyoruz. Yatırım kredilerinde 3 yıl geri ödemesiz dönem getirilmiş olup,
kredi vadesi 10 yıla çıkarılmıştır.
Yine, hiçbir belediyeye ayırım yapmadık,
yüzde 40-60 oranını koruduk. Bu, bizden evvel nasıldı, hep biliyorsunuz;
iktidarla aynı partiden olan belediyelere daha çok gidiyordu, diğerlerine
gitmiyordu. Şu anda yüzde 40-60, hiç kimseye adaletsiz davranmıyoruz.
Özellikle, kredi talepleri parti ayırımı yapılmaksızın karşılanmakta. 2005'in
temmuz, ağustos ve eylül aylarında, bütün ödemeleri yüzde 100 yaptık. O dönemde
araç kredisi vermedik, sonra tekrar başladı. Bunu da eşit olarak yaptık ve bu
da çok büyük takdir topladı.
Dünya Bankasından İller Bankasına
aktarılan herhangi bir hibe kaynak bulunmamaktadır. Biraz evvel burada ifade
edildi, yanlış, AK Parti belediyelerine verildi diye; böyle bir kredi yok. 2006
yılı içinde 602 000 000 YTL yatırım ödeneği var; ama, özellikle, buna ilave olarak,
belediyelerin kendi yatırım programında bulunan işlere de kredi vermekteyiz. Bu
suretle, 2006 yılında toplam 1 milyar 500 bin YTL'ye ulaşacak bu bütçemiz.
"Tuzla ve Erzurum arsalarının
belediyelere verildiği doğru mu?" Doğru. İller Bankası, kendisinin
kullanmadığı, ihtiyacı olmayan gayrimenkullerini piyasada ihale yoluyla ya da
belediyelere satmaktadır. İller Bankasının ortağı belediyelerdir. Usulüne uygun
olarak Tuzla arsası 6,6 trilyona İSKİ'ye ve 1,2 trilyon bedelle Erzurum arsası
da Erzurum Büyükşehir Belediyesine satılmış ve bedeli tahsil edilmiştir.
Özellikle, Bayındırlık Bakanlığımızın
ücretleriyle ilgili eleştiriler oldu; doğru, biz de aynı şeye katılıyoruz. Bu,
bizim önümüzde bulduğumuz bir hadisedir. Sayın Başbakanımız bu konuda çok
hassas, biz eşit işe eşit ücret olsun istiyoruz, adaletsizlik olmasın
istiyoruz, Bakanlar Kurulunda bu konuda bir çalışma var. İnşallah, bu
adaletsizliği hep beraber düzeltiriz. Gerçekten, bundan biz de rahatsızız.
Özellikle, karayolları çalışmalarında
otoyollar üzerindeki viyadük ve köprülerin onarımı ve güçlendirilmesi,
30.12.2002 tarihinde başlamıştır. 13 trilyon TL keşif bedellidir. 22 adet köprü
ve viyadükün depreme karşı güçlendirilmesini kapsamaktadır. Bunun 10 adedi
tamamlanmıştır.
Boğaziçi Köprüsü askı halatları tahliye
bağlantı plakalarının güçlendirilmesi işi ihalesi, 10.12.2004 tarihinde
yapılmıştır. 413 trilyonluk bir yatırımdır ve bu firmaya verilmiştir. Anadolu
otoyolu Çamlıca-Gümüşova arası otoyolu ve bağlantı yollarının köprüleri, özel
yapılarının güçlendirme projelerinin yaptırılması -proje tutarı 455 trilyondur-
116 adet köprü, 9 adet yaya üstgeçidi, 3 adet viyadük olmak üzere 128 adet
yapının depreme karşı güçlendirilmesi proje çalışmaları bitmiştir.
Anadolu otoyolu, Çamlıca-Gümüşova arası
otoyolu ve bağlantı yollarının tünelleri ve viyadüklerinin onarım ve
güçlendirme projelerinin yaptırılması işi 26.12.2003'te başlamıştır. Proje
tutarı 742 trilyondur. Bu kapsamda 24 adet viyadük, 5 adet tünelin projeleri
bitmiştir.
Otoyollar üzerindeki ve bağlantı yolları
üzerindeki köprü ve viyadüklerin onarım ve sismik projelerinin hazırlanması
işi, 58 adet köprü ve viyadük projeleri bitmiştir, arazi çalışmaları bitmiştir,
ön uygulama projeleri yapılmaktadır.
Son dönemde yapmış olduğumuz en önemli işi
anlatayım. Dış kredili işlerden Japon Dış İlişkiler Bankası (JBIK'te) 10 milyar
Japon Yeni tutarında bir kredi, çok düşük faiz, çok uzun vadeyle… İstanbul
çevre yolları üzerindeki viyadük, köprü ve sanat yapılarını kapsıyor bu,
sözleşmeye göre. Birinci Boğaz köprüsü, İkinci Boğaz Köprüsü ve bunun yaklaşım
viyadükü, Asya tarafı, Avrupa tarafı, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü, 12 tane
viyadük, bu vesileyle güçlendirilecektir.
İstanbul Boğaz Köprüsünün koruyucu
kaplaması yenileme işi başlamış ve devam etmektedir.
Otoyollarımızdaki trafik güvenliğini
artırıcı önlem çalışmalarında reflektif özelliği az olan tüm levhalar
yenilenerek, kutu ve poligon kesitli konstrüksiyonlara dönüştürülmüş ve
görünürlüğü kaybolmuş yol çizgileri termoplastik boyayla yenilenmiştir.
Yerleşim alanlarından geçen
otoyollarımızda ise, her türlü canlı geçişinin engellenmesi için jiletli tel
çit uygulaması başlatılmıştır.
Tüm otoyollarda önemli bir yapı olan oto
korkuluklarının hasarları tamir edilmiştir.
Karadeniz sahil yoluyla ilgili konuşuldu.
Biz iktidara geldiğimiz zaman Karedeniz sahil yolunun, aşağı yukarı 13-14 yıl
evvel başlamış yolun daha yüzde 48'i tamamlanmıştı. İnşallah, 2006 yılında, 3,5
yıl sonra yüzde 52'sini tamamlayacağız. Şu anda 410 kilometreyi hizmete
açıyoruz. Bu da yine bizim iktidarımızın bu konuya bakışını, ne kadar çabuk ve
ne kadar rasyonel çalıştığının bir göstergesi olsa gerek diye düşünüyoruz.
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Sayın Bakan,
biraz mikrofona yakın konuşsanız…
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFİZ
ÖZAK (Devamla) - Peki.
Bolu Dağı Geçişi: 2002 yılı sonunda,
iktidara gelinmeden, Bolu Dağı geçişi durmuştu. Ayrıca, 100 000 000 dolar
deprem hasar sigortası bankada yatarken, söz konusu para hemen ödeneğe
dönüştürülerek işe başlatılmıştır. Duran iş hükümetimizce harekete
geçirilmiştir; yani, duran proje harekete geçmiştir. 2002 yılı sonunda, tünel,
yüzde 45 seviyesindedir; son üç yılda yüzde 55 kısmı tamamlanmıştır. Üç yılda
yapılan iş, oniki yılda yapılan işten daha fazladır.
Yine, Muharrem Bey, özellikle, Plan ve
Bütçede bir soru sordu; ama, ondan sonra, dinlemeden ayrıldı. Özellikle,
Türkiye'nin her metrekaresi bizim için aynı kutsallıktadır, aynı değerdedir;
her yöresi. Türkiye'de yaşayan insan bizim için aynı değerdedir, aynı hizmete
layıktır. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadoluda, son üç yılda, 192 kilometre
bitümlü sıcak karışım, 895 kilometre sathi kaplama, 1 087 kilometre bölünmüş
yol yapılmış; ayrıca, 262 kilometre üst yapı seviyesinde, 241 kilometre toprak
seviyesinde olmak üzere, 503 kilometre yolda çalışma devam etmektedir. Türkiye
Cumhuriyeti tarihinde, hep kışın kapalı kalan Bahçesaray yolu bile yapılmış,
tüm kış döneminde açık tutulmaktadır. Güneydoğuya verilen en büyük önem de
buradan anlaşılmaktadır. Özellikle, Mardin-Dargeçit-İdil yolu bu yıl ağımıza
yeni girmiş olup, iyileştirme çalışmaları başlatılacaktır. Pervari-Küçüksu
yolu, 1997 yılında 3 trilyon 144 milyar TL ihale bedeliyle ihale edilmiş,
1997-2002 arası 400 milyar TL harcanmış; ancak, 4 kilometrenin toprak işleri
yapılmışken, 2003 yılı başından 2005 yılı sonuna kadar, 13 kilometre asfalt
seviyesinde, 5 kilometre alt temel seviyesinde ve 15 kilometre toprak
seviyesinde iş bitirilmiştir. 2003'ten sonra sözleşme yılıyla, 1,2 trilyon TL harcanmış olup, 2006 yılında
2 trilyon TL ödenek ayrılmıştır. Pervari-Küçüksu yolu, 2006 yılı sonunda 40
kilometre asfalt seviyesinde tamamlanacaktır.
Kaza kara noktaları: 2005 yılında 85 adet
kaza kara noktasıyla, kaza potansiyeli yüksek 25 adet hemzemin demiryolu
geçidine otomatik bariyer tesis çalışmaları sürdürülmektedir. Üç yıllık gözlem
sonuçlarına göre, iyileştirilen kaza kara noktalarındaki trafik kazası
sayılarında yüzde 64, ölü sayısında yüzde 94, yaralı sayısında yüzde 79 ve
maddî hasarlı araç sayısında yüzde 65 azalma sağlandığı tespit edilmiştir. 2005
yılında bu işler için 18,9 trilyon TL harcanmıştır.
Otoyollar, daha önceki iktidarlar
döneminde ihale edilerek başlatılan otoyollar, yıllardır kaynak
yetersizliğinden ağır aksak giden çalışmalar hükümetimiz döneminde ihmal
edilmeyip, tamamlanma aşamasına gelmiştir.
Bursa çevre yolu, Gaziantep-Urfa otoyolu,
İzmir çevre yolu 2006 yılı içinde trafiğe açılacak hale gelmiştir.
Gümüşova-Gerede otoyolu Bolu Dağı geçişi de, inşaatı uzun yıllar durma
aşamasındayken, projenin teknik, hukukî ve malî sorunları çözümlenerek, 2006
yılı sonunda trafiğe açılacak hale gelmiştir.
2006 yılında -burası çok önemli- 943
trilyon TL ödenek otoyollara ayrılmıştır. Devlet ve il yolları yapımına ayrılan
1,165 katrilyon TL'yle kıyaslarsak, otoyollara ne kadar çok önem verdiğimiz
ortaya çıkmaktadır.
23 adet ön ihbar sistemli ağırlık denetim
istasyonu, bugün itibariyle 20 adedi teslim alınmış olup, 16 adedi işletme
durumundadır, 4 adedi ancak 2006 yılında işletmeye alınacaktır. İnşaatı devam
eden 3 adedi ise 2006 yılının ilk yarısında tamamlanacaktır. 2006 yılında 24
saat esasına göre ağırlık denetimi yapılması hedeflenmiştir.
Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından
yayımlanan trafik kaza istatistiklerine göre, 2004 ve 2005 yılında meydana
gelen trafik kazalarında yol kusurları oranı yüzde 1'den az olmuştur.
Tabiî, burada, depremle ilgili
cevaplarımız var; bunları yazılı olarak yollayacağım inşallah. Sismik takviye
projeleriyle ilgili var. Özellikle, Sayın Orhan Sür'ün tapuyla ilgili soruları
var. Bu arada, tabiî, Çanakkale'yle ilgili var, bir de kamulaştırmayla ilgili
var.
Bu kamulaştırma, bugün, gazetelere
yansıdı, bunu açıklamam gerekiyor. Kamulaştırma şöyle oluyor: Acil kamulaştırma
yapmak için, Bakanlar Kurulu kararıyla 27 nci maddeye göre kamulaştırma
yapılıyor. Mahkemeye kamulaştıracağımız yerle ilgili başvurudan sonra,
bilirkişinin verdiği değere göre mahkemeye ödeme yapıyoruz. Daha sonra,
Karayolları, kendi belirlediği bedele göre, bedelin düşmesi için dava
açmaktadır -şu anda davalarımız devam etmektedir- Yargıtay kararından sonra,
gerçek bedele göre fark geri alınmaktadır. Karayollarının belirlediği fiyatla
ilk başta anlaşma olmuyor, olmayınca bilirkişinin dediği oluyor. Biz, ayrıca,
akademisyen hocalarımızdan müşavirler aldık, bir komisyon kurduk, tespitler
yapıldı ve bilimsel verilere dayandı bu tespitler ve inanıyoruz ki, bu paraları
geri alacağız. Bize göre de bunlar çok pahalı, çok fazla rakamlar; size de hak
veriyoruz; ama, bunun için uğraşıyoruz, yasal hakkımızı kullanmaya çalışıyoruz.
Çanakkale-Çan yolunun toplam uzunluğu 62
kilometre. 1998 senesinde 778 milyara ihale edildi; 2002 senesinde, 2002 yılı
sözleşme birim fiyatlarıyla 200 milyar harcandı; 2003'ten sonra 800 milyar
harcandı; 2005 birim fiyatlarıyla 10 trilyon harcanarak 15 kilometre asfalt seviyesinde,
20 kilometre alt temel seviyesinde tamamlanmıştır. 2006 yılında 2,5 trilyon TL
ödenek ayrılarak, 35 kilometre asfalt seviyesinde bitecektir. 2003 yılı
başından sonra, Çanakkale İlinde, 105 kilometre yolda bölünmüş yol çalışması
yapılmıştır; 20 kilometresi asfalt seviyesinde bitmiştir, 2006 sonuna kadar
tamamı bitecektir.
Tabiî, müsaadenizle -belki zaman çok
kısaldı; ama- Bakanlığımızın faaliyetlerinden biraz bahsetmek istiyorum; 2005
yılı faaliyetleri ve 2006 yılı bütçe tasarısı hakkında. Kamuya ait yapım
işleri, afet işleri ve imar hizmetleri olmak üzere üç temel alanda
faaliyetlerini sürdürmektedir. Bağlı kuruluşumuz olan Karayolları Genel
Müdürlüğüyle ülkemizin karayolu ağının yapım, bakım ve onarım hizmetlerini,
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüyle tapu ve kadastro hizmetlerini, İller
Bankası Genel Müdürlüğüyle de belediyelerimizin harita, imar planı, içmesuyu,
kanalizasyon ve çeşitli yapı işleri ile finansman hizmetlerini yürütmektedir.
Özellikle ülkemizin büyük şehirlerinden geçen karayollarımızda seyreden eden
trafiğin mahallî trafikten tecrit edilerek, şehir içi ve şehirlerarası trafikte
emniyetli, ekonomik ve konforlu bir ulaşım hizmeti sunmak amacıyla, uzun
yıllardır yapımı devam eden, ancak yapılan yatırımların bir türlü hizmete dönüştürülemediği
otoyol projelerinden biraz evvel bahsettim; Bolu Dağından bahsetmiştik. Biz, bu
yıl sonunda ne yapabileceğiz: İzmir çevre yolunda 10 kilometre yol, Bolu Dağı
geçişinde 22 kilometre otoyol, Bursa çevre yolunda 51 kilometre otoyol,
Birecik-Suruç kesiminde 41 kilometre otoyol ve 12 kilometre bağlantı yolu,
Gaziantep-Birecik kesiminde 54 kilometre otoyol, 8 kilometre bağlantı yolu,
Gaziantep çevre yolu kesiminde 15 kilometre otoyol, Suruç-Şanlıurfa kesiminde
de 51 kilometre otoyol, 23 kilometre bağlantı yolunun tamamlanması. Bunun
dışında, 5 115 kilometrelik duble yol hizmete açtık -bu, sathi kaplamadır-
bunun 300 kilometresini bitümlü sıcak kaplama yapacağız. 1 515 kilometrelik kısmın, ikinci kat
sathi kaplama yapacağız. Üstyapı seviyesinde bitirilen 805 kilometrelik yolun
da çift kat sathi kaplamasını yapacağız ve bunlara ilave olarak, 1 000
kilometrelik bölünmüş yolun da sathi kaplama seviyesinde bitirilmesini
hedefliyoruz.
Yine, Bakanlığımız koordinatörlüğünde
düzenlenen deprem şûrası eylem planı çerçevesinde, ülkemizde yapı stoku
envanterinin çıkarılması ve güvenlik değerlendirmesinin yapılması konusunda,
tüm bakanlıklara ve valiliklere Bakanlığımızca gönderilen genelgelerle,
belediye sınırları dahilindeki özel binaların envanter bilgilerinin
çıkarılmasını, istedik. Bina taşıyıcı sistem yapısını ve zemin özelliklerinin
belirlenerek, tehlike sıralaması yapılması hedeflenmiş; ayrıca, yine, ilgili
arkadaşımız ve Sayın Hocamız Prof. Aydın Dumanoğlu'yla beraber, 87 000 000
metrekare alanlı 77 000 adet kamu binasının bilgi envanteri
çıkarılmış, bu yöndeki çalışmalar sürdürülmektedir.
Biraz evvel Sayın Nusret Beyin de ifade
ettiği gibi, önümüzdeki ay, inşallah, kıyı kanunu, imar yasası -ki, çok önemli-
bunları komisyona getirip, daha sonra da sizlerin huzuruna sunacağız. Bu arada,
çok güzel bir gelişme var; onu da söyleyeyim: Sayın Adalet Bakanımızın da
-zaten, onları ilgilendiriyor- Kat Mülkiyeti Yasası, şu anda, komisyonda
görüşülüyor. Bu, son derece önemli bir yasa. İnşallah o da Meclise gelecek.
Evet, hep beraber, onu da tamamlamış olacağız.
Tapu Kadastro Genel Müdürlüğümüzün TAKBİS
ve TARBİS Projelerinden bahsedildi. Ayrıca, GPS İstasyonlarının Kurulması
Projesi, özellikle TÜBİTAK'tan gerekli kaynak temin edildi ve protokol
imzalandı.
Lisanslı Harita ve Kadastro Mühendisleri
ve Büroları Hakkında Kanun çıkarılarak yönetmelik aşamasına geldi. Bu, son
derece önemli bir hadise.
Özetlersek, Bakanlığımız, önümüzdeki
çalışma yılında da yasalarla verilen yükümlülüklerini etkin biçimde yerine
getirirken, kural koyan, düzenleyen, standart oluşturan, yönlendiren, bütüncül
bir anlayışla ülke düzeyinde uygulama birliği sağlayan, merkezî düzeyde daha
sistemli ve kurgusal uzmanlığını öne çıkaran, stratejik yönetim anlayışını
benimseyen, performansa dayalı çalışmalar gerçekleştiren bir ihtisas birimi
olarak görevlerini sürdürecektir.
Beni sabırla dinlediğiniz için teşekkür
ediyor, 2006 yılı bütçemizin ülkemize ve milletimize hayırlı uğurlu olmasını
diliyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Bakanım, teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, onbirinci turda son
söz, bütçenin aleyhinde, Mardin Milletvekili Sayın Muharrem Doğan'ın; buyurun.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Sayın Doğan, süreniz 10 dakika.
MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının 2006 yılı bütçe
tasarısı üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinize saygılar
sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, milletin vekili
olarak, 715 000 Mardinli hemşerimin hakkını hukukunu bu kürsüden savunmak için
buradayım. Kısacası, onların avukatlığını yapıyorum ve yapmaya da devam
edeceğim. Bu nedenle, izninizle, seçim bölgem olan Mardin'in sorunlarını dile
getireceğim; çünkü, bu sorunlar sadece Mardin'in değil, tüm Türkiye'nin
sorunudur.
Sayın Enerji Bakanımıza sormak istiyorum;
burada konuşmasını yaparken, sadece Ilısu barajının önemli olduğunu belirtti;
fakat, yapılıp yapılamayacağı konusunda hiçbir şeye değinmedi. Ilısu barajı ne
oldu? 2005 yılı bütçesi üzerinde konuşurken, yapılacağını ve en geç Ağustos
veya Eylül 2005'te temel atma töreni yapılacağını söylemişti ve halka, o
bölgeye de müjdelemişti, biz de mutlu olmuştuk; fakat, bugüne kadar hiçbir şey
olmamıştır. Ben, kendilerine ve Sayın Başbakanımıza da birer soru önergesi
verdim, o soru önergelerime de cevap gelmedi; ama, şimdi sormak istiyorum:
1-Ilısu barajı yapılacak mıdır?
"Devlet Planlama Teşkilatı ve Hazine borçlanmak istemiyor; Ilısu barajı
rafa kaldırılacaktır" söylemleri doğru mudur?
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Ordu) - Soru sorma bana.
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Gelip cevap
verirsiniz Sayın Bakanım.
2 -"AB, Dicle ve Fırat sularının
uluslararası bir yönetime bırakılmasını ve bu sular üzerinde söz sahibi olmak
istiyor" şeklindeki basın haberleri doğru mudur? Bu kürsüden halkımıza bir
şeyler söyleyin lütfen.
Ülkemizin kullanılabilir su potansiyeli
110 milyar metreküp ve su kıtlığı çeken ülkeler arasında değiliz. Mevcut
kaynakların daha dikkatli, daha verimli kullanılması ve kirlenmeye karşı
tedbirlerin alınması konusunda bir çalışmanız var mıdır?
Ülkemizde suyla ilgili karar veren kamu
kuruluşlarının sayısı 21'dir. Üç yıldır iktidardasınız; su müsteşarlığının
kurulması için bir çalışmanız var mıdır; yoksa, bu bir eksiklik değil midir?
Değerli milletvekilleri, 30 Eylül 2002'de
-lütfen burayı dinleyin- Sayın Başbakanımız Mardin'de halka seslenerek,
"En büyük sorununuz içmesuyu değil mi? Evvelallah, İstanbul'da dağları
deldik, su getirdik. Siz bizi iktidar yapın, biz bu suyunuzu bir sene
içerisinde yapacağız" sözünü verdi.
MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Mardin'e su
geldi ya.
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Mardin halkı
vefakâr ve hoşgörülüdür; verdiği sözü yerine getirdi, sizi iktidar yaptı. Üç
yıl geçtiği halde, Mardin'in içmesuyu ihtiyacı karşılanamamıştır. Projenin iki
parçaya bölünerek iki ayrı ihale yapılması, işin gecikmesine neden oldu.
Birinci kısım projesinin 42,5 kilometrelik isale hattında bugüne kadar sadece 7
kilometre boru döşenmiştir; kayalık kısımlar da duruyor. Lütfen, oraya yeterli
ödenek ayırarak işi hızlandıralım. İkinci kısım ise, yaklaşık 500 000 nüfusun
içmesuyu ihtiyacını karşılayacaktır. Bu kadar önem arz eden hayatî bir projeyi
neden geciktirdiniz?
Kasım 2005'te ihaleye çıktınız, ihale
soruşturması devam ediyor, henüz ihale kesinleşmemiştir. İhale kesinleştikten
sonra projeye 720 gün süre vereceksiniz. Her iki kısım için yasal süre uzatımı
verilmesi halinde, bu iş ancak üç dört yılda bitirilebilir; ancak, bu sürede 59
uncu hükümetin ömrünün yetmeyeceğine inanıyorum.
Milletvekilleriniz ve Mardin teşkilatınız,
Beyaz Su Projesi hakkında sık sık TV 47'ye çıkarak ve gerçekdışı bilgi vererek,
Mardin halkını hayal kırıklığına uğratmasınlar. Beyaz Su Projesi, inşallah, söz
verdiğiniz sürede biter, biz de sizi alkışlarız, ben de TV 47'ye çıkarak, tüm
Mardin halkı adına size teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, Mardin şehir
Merkezî ile nüfusu 100 000'in üzerinde olan Midyat, Nusaybin ve Kızıltepe gibi
büyük ilçelerimizde, enerji nakil hatları ekonomik ömrünü doldurmuştur. Voltaj
düşük olduğundan, beyaz eşya ve elektronik cihazlar arıza vermekte, vatandaş
sürekli mağdur olmaktadır. Trafolarda koruma sistemi yapılmamıştır. Bir
mahallede veya bir bölgede arıza olduğunda, ilçenin yarısının elektriklerinin
kesilmesi söz konusudur. Diğer ilçelerimizde de durum aynıdır.
Sayın Bakana sormak istiyorum; Mardin
dışında, Türkiye'nin neresinde, programlı olarak günde 5 saat elektrik
kesintisine şahit oldunuz? Ben soruyorum, şahit oldunuz mu Sayın Bakanım?
Tarım sulamasında, 2003 yılında günde 5
saat, 2004 yılında ise 3-4 saat elektrik kesilmiştir. 2005 yılında, bu durumu
gören çiftçimiz ve üreticimiz ekim yapmadı. 1 300 000 dekar olan Kızıltepe
Ovasında, çiftçi 3 500 adet sondaj kuyusunu kendi imkânlarıyla açarken
yasaklamıyorsunuz da, ama, abonelik için müracaat edince, DSİ Diyarbakır Bölge
Müdürlüğü tarımsal abonelik vermiyor.
GAP kapsamında bulunan sulama kanallarını
da yapamadınız. 8-10 YTL yerine 60 YTL'den pahalı elektriğe rağmen, tarım
sulaması yapan çiftçi ve üretici üretim yapamıyor, sürekli mağdur ediliyor.
Programlı elektrik kesintisine önlem
alınmazsa, sondaj kuyularına abonelik verilmezse, onbinlerce çiftçi ve üretici
ürün alamayacak ve bu borç batağına da sürüklenmeye devam edecektir.
Kızıltepe, Derik İlçelerine üçüncü bir
indirici trafo Merkezî yapımı işi derhal programa alınmalı ve yapılmalıdır.
Midyat ve Dargeçit İlçeleri ve köylerini
besleyen enerji nakil hattı yetersizdir. Aşırı yükten dolayı iletkenler
kopmaktadır. Geçici önlem olarak il ve ilçelerde, özellikle kabin binalarının
içine koruma düzenekleri kurulmalıdır.
Kızıltepe nüfusu 200 000'in üzerinde ve
işletme müdürlüğü olduğu halde, maalesef, bir mühendis bile yoktur; atama da
yapamadınız Sayın Bakanım.
Sayın Bakanım, milletvekillerinin ve
teşkilatların talimatları doğrultusunda Mardin TEDAŞ'ta 11 müdürü görevden
aldınız. Gerekçesi nedir?
Bazı illerde olduğu gibi Mardin'de de
arıza işlerini müteahhide verdiniz; ancak, arızalar zamanında giderilemiyor.
TEDAŞ'ta yeterli teknik personel olmadığı için arızalar ancak 8-10 saatte veya
bir iki gün içinde giderilebilmektedir.
Sayın Bakanım, bu işin takipçisi olacağım.
Bundan sonra Mardin'de ve ilçelerinde meydana gelecek elektrik kesintilerini
noter huzurunda tespit ederek size sunacağım.
Mardin Nusaybin'de Çağ-Çağ suyu ve yağmur
sularının toplanmasıyla meydana gelecek olan Bakacık göleti projesi ihale
aşamasına gelmiştir.
Bakacık göleti sulama amaçlı olup,
yapılması durumunda yaklaşık 170 000 dönümlük tarım arazisi sulamaya
kazandırılacaktır. Az da olsa göçün önünü kapatacağına inanıyorum.
Ülkemizdeki fosfat rezervlerinin en büyük
bölümü Mardin'dedir. Fosfat hammaddesinin yüzde 98'i buradan karşılanmaktadır.
Yine, doğalgaz yataklarımızın büyük bir
bölümü Diyarbakır'ın Hazro İlçesindedir.
Özkaynaklarımızı kullanmak için bir engel
mi vardır? Mutlaka buraları da yapınız Sayın Bakanım.
Burada "baraj yapacak su
arıyoruz" dediniz Sayın Bakanım. İzin verirseniz, ben size somut iki tane
proje sunayım. Aras ve Zapsuyu boşa akıyor. Buraya baraj yaparsanız, değil ben
yalnız, bütün Türkiye mutlu olacaktır. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Bir de şunu söylemek istiyorum Sayın
Bakanım: Siz, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı olarak, bir gün olsun şöyle
düşündünüz mü. Ben, şöyle, bir helikoptere bineyim de, Sayın Başbakanımızı da
yanıma alayım, Türkiye'nin üzerinde dolaşırken, işte, şurası Keban Barajıdır,
şurası Karkamış Barajıdır, burası da Kralkızı Barajıdır, bu da Atatürk
Barajıdır dediğiniz hiç oldu mu, düşündünüz mü?
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Ordu) - Devamlı yapıyorum.
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Burasının da su
potansiyeli yüksektir. Buraya da Ilısu barajı yapılırsa, Ilısu barajı
yapıldıktan sonra, işte, Diyarbakır…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Bitiriyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Doğan.
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Teşekkür
ediyorum.
İşte, burada Dicle ve Fırat var. Dicle ve
Fırat suları, potansiyel bakımından yüksektir. Biz, buraya da Ilısu barajını
yaparsak, bu Ilısu barajının 7-8 sene inşaatı devam edecek, 11 000 000 metreküp
su toplayacak ve 3 830 milyar kilovat/saat enerji üretecek diye düşünebiliyor
musunuz? Önemli olan budur. Bir eseriniz olsun; ondan sonra "ben,
Anavatanı zaten saymıyorum" deyin.
Ben, o sözünüze hiç katılmıyorum. Rahmetli
Turgut Özal, bir misyon ve bir vizyon yarattı, Türkiye'ye büyük hizmetleri oldu
ve her şeyden önce, otobanları ve barajları yaptı. Sizin de aynı hizmeti
yapmanızı diliyorum.
AHMET YENİ (Samsun) - Özal'ın rozetini
değiştirdiniz.
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, son sözüme geliyorum.
Lütfen…
Asırlardır, ezan ve çanın bir arada olduğu
ve kardeşçe yaşadığımız Süryanî Kadim Cemaatinin 25 Aralık 2005 günü
kutlayacakları Doğuş Bayramlarını şimdiden kutluyorum.
Görüşülmekte olan 2006 yılı Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanlığının ve Bayındırlık ve İskân Bakanlığımızın da
bütçelerinin, ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Bu bütçede
emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
Sizlere, tekrar, saygılar sunuyorum.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Doğan.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
onbirinci turdaki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, soru-cevap işlemine geçeceğiz.
Sorular için 10 dakikalık bir süre var.
Ondan sonra, 10 dakikalık süre içerisinde, Sayın Bakanlar, milletvekili
arkadaşlarımızın sorularını cevaplandıracaklardır.
Sayın Ekmekcioğlu, buyurun.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, Kaş Eşen Çayı Sulama Projesi
yıllardan beri beklemektedir. İlçe tarımı için çok önemli olan bu projeyi 2006
yılı yatırım programına almayı düşünüyor musunuz?
Planlaması tamamlandığı halde, yıllardır
yatırım programına alınmayan, Kargalık Deresi üzerine kurulacak olan Korkuteli
Bingeçit barajı ilçemiz tarımı için çok önemlidir. Tarımın zor günler geçirdiği
bu dönemde önemi daha da artmaktadır. Bingeçit Barajı Projesini 2006 yılı
yatırım programına almak için bir çalışmanız var mıdır? Eğer, yok ise…
Milletvekilleriniz, il başkanlarınız, ilçe başkanlarınız seçimden önce sözler
verdi; lütfen, verilen sözlerinizin arkasında durunuz.
Üçüncü sorum şu: Gömbe Çayboğazı barajı
Elmalı Ovasını sulamak için planlanmıştır. Yaklaşık 14 000 hektarı sulayacak
olan tesis, 1985 yılından beri bitirilememiştir. İlçemiz tarımı için çok önemli
olan bu projenin yaklaşık 45-50 trilyon lira ödeneğe ihtiyacı bulunmaktadır.
Şunu sormak istiyorum Sayın Bakan: 20
yıldır bitirilemeyen bu proje, 2006 yılında programa alınıp bitirilebilecek mi?
Dördüncü sorum: Büyük bir ilçemiz olan
Alanya'da Dim Çayı Barajı Projesi henüz bitirilememiştir. Sayın Başbakan
"Antalya'ya çok yatırım yaptık, her şeyini tamamladık" diyor; ama,
maalesef, bitmeyen projelerimiz var Sayın Bakanım. 90'lı yıllardan bu yana
yapımı başlayan baraj 15 yıldır bitirilememiştir. Alanya İlçemizin hem sulama
hem de içmesuyu ihtiyacını karşılayacak olan bu proje ne zaman bitirilecektir?
Son sorum Sayın Bakanım: Gazipaşa,
Antalya'nın en doğudaki ilçesidir. Buradaki halkımız geçimini tarım ve turizmle
gerçekleştirmektedir. İlçemiz sondaj sulama sularına deniz suyu karışmaktadır.
Bunun sonucunda muz bahçeleri kurumaya başlamıştır. Ülkemiz muz üretiminin
büyük bir kısmının yapıldığı bu ilçedeki Gökçeler barajının 2006 yılı yatırım
programına alınması gerektiğini düşünmekteyiz. Bu konuda Bakanlığınızın
düşünceleri nelerdir?
Diğer sorularım Bayındırlık Bakanınadır.
(AK Parti sıralarından gürültüler)
Korkuteli İlçemiz, İç Anadolu, Ege ve
Akdeniz Bölgelerinin birleştiği bir kavşak konumundadır. Son zamanlarda ilçe
Merkezînde trafikte haddinden fazla bir yoğunluk gözlenmektedir. Korkuteli
Çevre Yolu Projesini 2006 yılı programına almayı düşünüyor musunuz?
Son sorum: Akseki İlçesi Cevizli-Beyşehir
karayolu çalışması Konya ve Antalya gibi iki önemli ilimizi birbirine bağlayan
önemli bir güzergâhtır. Antalya İli sınırlarındaki bölümünün viyadük
çalışmaları tamamlanmıştır. 2006 yılı programına alınmak için Bakanlığınızca
bir çalışma var mıdır?
Son sorumu soruyorum…
AHMET IŞIK (Konya) - Yeter artık Sayın Başkan!..
Biz olsak müdahale ediyorsunuz; böyle adalet olur mu?!
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) -
Antalya-Alanya karayolunun bitip bitmediği konusunda yoğun tartışmalar yaşandı
Meclisimizde; bitmediği halde bitmiş gibi davranıldı. Yerel seçimler öncesi
açılışı Başbakan tarafından yapıldı. Bugün, Karayolları Bölge Müdürlüğünce
yapılan anonsta, 26 ile 145 inci kilometreleri arası yol yapım çalışmaları
nedeniyle, yol, servis yolundan yapılıyor denilmektedir. Alanya-Antalya yolu ne
zaman tamamlanacaktır?
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Ekmekcioğlu.
Sayın Muharrem Kılıç, buyurun.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkanım,
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanımıza soru yöneltmek istiyorum aracılığınızla.
Malatyamızın önemli projelerinden olan Şotik
barajı, Arguvan Ovasını sulayacak olan bir baraj. Üç yıldır 1'er milyar lira
para ayrılıyor Sayın Bakanım. Boztepe barajı, yine, Yazıhan Ovasını sulayacak
olan bir barajımız, yine 1 milyar lira para ayrılıyor. Kapıkaya barajına da
hakeza. Çat barajı bittiği halde, hâlâ, sulama kanalları bitirilemedi,
faaliyete geçemedi. Bu projelerle ilgili olarak, 2006 yılında bu projelerin
bitirilmesi veya başlanması konusunda bir çalışmanız var mıdır? Bunları
öğrenmek istiyorum.
Şimdi de, Sayın Bayındırlık Bakanımıza
birkaç soru yöneltmek istiyorum.
Sayın Bakanım, Malatya-Yeşilyurt-Adıyaman
yolu, Malatya'yı Adıyaman'a, Urfa'ya, GAP'a bağlayan çok önemli bir yol. Ancak,
bu yolun, Çelikhan-Adıyaman kısmı tamamlanmış olup, Yeşilyurt ile Çelikhan
arasındaki 34 kilometrelik yol tamamlanmadığı için, Malatyalılar Adıyaman'a 74
kilometre daha fazla yol yaparak gidiyorlar. Bu yolla ilgili bir çalışmanız bu
sene olacak mı?
Yine, Malatya ile Battalgazi arasında 9
kilometrelik yol yılan hikâyesine döndü, deyim yerindeyse. Bu yol henüz
bitmedi. Bu yol hakkında bir çalışmanız var mıdır?
Yine, Sayın Bakanım, Hekimhan -Arguvan,
Hekimhan- Kuluncak yollarında bir gelişme olacak mı 2006 yılında?
Darende-Yeniköy-Elbistan yolunda, 2006'da
bir gelişme olacak mı?
Bir diğer sorum da, en son olarak, Akçadağ
İlçesi Kâhyalı Köyünde afet konutları 2006 yılında başlayacak mı?
Bunlar sorularım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kılıç.
Sayın Torun, buyurun.
CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Sayın Başkanım,
aracılığınızla, Sayın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanımıza 3 sorum olacak.
Ülke geneliyle mukayese edildiğinde,
Güneydoğu Anadolu Bölgemiz ekonomik açıdan çok geri kalmıştır. Bu geri
kalmışlığı önlemenin en önemli yollarından birisi, altyapı yatırımlarının
tamamlanmasıdır. Sulama barajları bu açıdan çok önemlidir.
Sayın Bakanım, buna bağlı olarak,
Diyarbakır İli Çermik İlçesinde yapılması planlanan Kale barajının proje
ihalesi için iki yıldır ödenek konulmasına rağmen ihaleye çıkılamamakta ve
konulan ödenekler iptal edilmektedir; bunun sebebi nedir; bu yıl Kale barajının
proje ihalesine çıkılacak mıdır?
İkinci sorum: 2004 yılında Diyarbakır
İlinin sınırlarına doğalgazın geleceği, 2005 yılında ise, şehir dağıtım
şebekesi ihalesinin yapılıp, 2006 yılında halkın doğalgazı kullanmaya
başlayacağı belirtilmişti. Bu konudaki durum nedir?
Üçüncü sorum: Özel bir firma tarafından
Elazığ İli hudutları dahilinde bulunan Hazar Gölünden, 1996 yılından beri, su
çekilerek elektrik üretilmekte ve satılmaktadır. 1994 yılında SİT alanı ilan
edilen bu yerden su alınması, yasalara uygun mudur?
Bizim, özel bir firma tarafından
üretilerek devlete satılan böyle bir enerjiye ihtiyacımız var mıdır?
Sayın Bakanım, Hazar Gölü gerçekten
tükenmek üzeredir. Yasalara aykırı bir biçimde, bizden önceki hükümetler
zamanında düzenlenen bu sözleşmeyi iptal etmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Torun.
Sayın Sağ, buyurun.
KEMAL SAĞ (Adana) - Sayın Başkanım,
aracılığınızla, Sayın Enerji Bakanına birkaç soru sormak durumundayım.
Birinci soru kısa. Türkiye ile Avustralya
arasında borla ilgili bir anlaşma yapıldı. Bu anlaşmanın içeriğini açıklar
mısınız?
İkinci soru: Normalde, elektrik
ihracatını, Türkiye'de TETAŞ yapar. LPG Yasasına göre, EÜAŞ'a da satış yetkisi
verildi.
Şimdi, TETAŞ 5,40 sente elektrik satarken,
EÜAŞ, KARTET adlı firmaya 4,20 sent üzerinden elektrik veriyor ve KARTET ise,
bu elektriği 7 sente Irak'a ihraç ediyor. Böylece, KARTET'e, açıktan, fahiş bir
kâr sağlanıyor. LPG Yasası çıkmadan önce, KARTET'in mobil santralından 13 sente
elektrik alınıp, tekrar KARTET'e 5,40 sent üzerinden elektrik satılıyordu ve bu
elektrik, 7 sente, tekrar Irak'a da devrediliyordu, böylece duble kâr
sağlanıyordu.
Sayın Bakan, bu alım satımlar için sizin
bilginiz var mıydı? Bilginiz dahilinde değilse şayet, şu andan itibaren bu
konuda ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Üçüncü soru: Ruslarla yapılan anlaşmalar
dolayısıyla, son yapılan hükümetlerarası protokolde, Ruslar, boru hattından gaz
alımı miktarının azaldığını, gaz alım miktarının artırılması gerektiğini,
içpazarda sağlanan gelirin tekrar ortak hattan kullanılması gerektiğini
söylemişlerdir. TEDAŞ'ın da ayrıca özelleştirmesine katılabileceklerini
belirtmişlerdir.
Sayın Bakan, bunlar doğru şeyler midir?
Türk mevzuatına uygun mudur?
Son sorum da, EPDK tarafından, bazı
bölgelerde, 56 milyar ve üzerinde, bayilere ve kooperatiflere ceza kesilmiştir.
Bunları haksızlık olarak değerlendiriyor musunuz?
Teşekkür eder, saygılar sunarım.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, 4 milletvekili
arkadaşımızla birlikte soru sorma süresi tamamlanmıştır; şimdi, Sayın
Bakanlarımız cevap vereceklerdir.
Buyurun Sayın Bakanım.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Ordu) - Şimdi, tabiî, o kadar çok soru var ki, yani, en başta bir
Mardin'in Beyaz Suyunu anlatsam zaman dolacak.
AHMET IŞIK (Konya) - Yazılı cevap verin
Sayın Bakanım.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Ordu) - Bunlara, zaten, yazılı cevap vereceğiz. Doğrusu bu; çünkü,
çok farklı sorular var.
Bir kere, biz, şu anda, su yatırımlarını
belli bir program dahilinde yapıyoruz. Bitmeye yakın olanlara ağırlık veriyoruz
ve bundan dolayı da yoğun bir şekilde devreye alıp, onun geliriyle de
diğerlerini yapmaya çalışıyoruz.
Şimdi, bir plan ve program dahilinde
yapılıyor ve bunları, zaten, özellikle elektrikle ilgili olanları, özel sektöre
açıyoruz. Bu bakımdan da, bunlara, ihale yapmaya başladık. Yalnız, özellikle,
Mardin'le ilgili çok insafsızca ifade edildi; yani, Mardin'in, özellikle, Beyaz
Suyu son derece önemli bir projedir ve bu proje süratli bir şekilde de yürüyor
ve buna para da ayırdık. O bakımdan, içmesuyunu çözdüğümüz zaman, zaten Sayın
Milletvekilimiz de bize, bu noktada teşekkür edecek.
Mardin'in Kızıltepe şebeke yatırımları,
elektrikle ilgili olanları ise, şebeke yatırımları yapıldığı için, programlı
olarak elektriği kesiliyor, bilgi dahilindedir ve bu yatırımı da süratli bir
şekilde tamamlıyoruz.
Ayrıca, Mardin'de kayıp kaçak oranı,
maalesef, çok yüksek, yüzde 80 civarında. Burayı, biz, kontrole gittiğimiz
zaman, arızalar azalıyor, işin ilginç tarafı ve bunu da, zaten, özelleştirme
programına aldık ve yoğun da bir çalışma içindeyiz. Türkiye genelinde yüzde 25
olan kayıp kaçak oranını da yüzde 18'e düşürdük. Elektrik fiyatları düşük
olduğu için herkes ısınmada da elektrik kullanıyor. Aslında, bu kayıp kaçak
oranını düşürürsek, biraz daha elektrik fiyatlarını düşüreceğiz.
Bunun dışında, özellikle, yine Mardin'e
-yani, bir tarafa tam cevap vereyim ki, diğerlerine yazılı olarak cevap
vereceğim- 2004 yılında 380/154 kw'lik bir trafo istasyonu yapıldı. Batman ve
Şanlıurfa 380 kw'lik hatlar da Mardin'e bağlandı. Mardin'e 2 adet 380'lik,
ayrıca 154 kw'lik trafo kondu ve şu anda da, bu bölge, özellikle, en kaliteli,
en düzenli elektrik enerjisi alan bölge oldu, bu iletim hattı sebebiyle.
Bunun dışında, Ilısu barajını mutlaka
yapacağız. Bununla ilgili olarak Hazineyle görüşmelerimiz bitti ve bununla
ilgili bir de kredi görüşmelerimiz var. Yük olmayacak şekilde bu PPP metoduyla
bunu gerçekleştireceğiz; çünkü, en önemli projelerimizden bir tanesi ve şu
anda, bu çalışma süratli bir şekilde gidiyor. Sayın Başbakanımız hangi sözü
verdiyse, biz hangi sözü verdiysek, bunu zamanında yapıyoruz. Hatta, bununla
ilgili gününü dahi bildiriyoruz.
TUNCAY ERCENK (Antalya)- Dokunulmazlığı
kaldırma sözü de verdi Sayın Başbakan.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Ordu)- Zaten şey yapacaksınız. Bunlara neticede teşekkür
edeceğiniz için ben bunların da zapta girmesini istiyorum. Zaten sonunda
bunları karşılıklı olarak görüşeceğiz.
Diyarbakır'la ilgili olarak… 2006 yılı
sonunda inşallah gaz arzı gerçekleşmiş olacak. Hatları yapıyoruz. Dikkat
ederseniz, 17 yılda yapılanı biz 3 yıla oturtmuş durumdayız. Bu da süratli bir
şekilde gerçekleşiyor.
Onun dışında, Muharrem Kılıç Beye cevap
veriyorum. Boztepe barajı, 2006 yılı için 4 trilyon ödenek ayrılarak izden
çıkarıldı. Aslında iz bedelli olmasından çıkarılması iyi bir durumdur. Kapıkaya
barajı da 2005 yılında izden çıkarıldı. 2006 yılında ise 2,5 trilyon para
ayrıldı. Malatya Çat barajından da, sulanacak olan Derme Çerkezyazısı
sulamasına yüzde 50 fizikî gerçekleşme oldu. Yani, biz bunları çok sıkı takip
ediyoruz ve bununla ilgili özel birimler de oluşturduk; çünkü, sulamaya biz çok
önem veriyoruz. Konu Tarım Bakanlığımızın meselesi de olsa, bizim bakanlararası
bir ayrıcalığımız, ayrı bir davranışımız yok; bir bütün halinde hareket
ediyoruz ve zaten bunları da süratli bir şekilde devreye alıyoruz. Hafta
sonunda bizim tekrar Sayın Başbakanımızla İzmir'de açtığımız tesisler 11
trilyonun üstündeydi. 27 tesisi açtık; 5 baraj, 5 gölet açtık.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)- Çat barajı
sulaması bu sene faaliyete geçer mi?
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Ordu)- Anlatacağım. Bakın, şunu ifade etmek istiyorum: Hafta
sonunda da biz kendimiz, ben ve Genel Müdürümüz birlikte, 54 tesisi ayrıca
açacağız. Yani, biz artık bu tesisleri işletmeye açacak zaman dahi bulamıyoruz.
Mesela, Afşin Elbistan Termik Santralını, Çan Termik Santralını, bunları henüz
daha açmadık. Doğalgazda özellikle 350 000 000 dolarlık bir yatırım yaptık.
Bunları da toplu açışla açacağız. Yani, biz bunlara zaman yetiştiremiyoruz. Çok
yoğun bir çalışma içindeyiz. Bahsettiğiniz çalışmaları da teker teker
gerçekleştireceğiz.
Ben diğer Bakan arkadaşıma da zaman kalsın
diye, geri kalan soruların cevaplarını yazılı olarak sizlere ifade edeceğim.
Yazılı olanlarda da eksik varsa her zaman sizin emrinize amadeyiz. Sizi tatmin
etmek, sizi aydınlatmak tabiî ki görevimiz.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
Sayın Özak, buyurun efendim.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Ordu) - Yalnız, bu Hazar Gölüyle ilgili söyleyeyim, affedersiniz.
O Hazar Gölünün durumu, gerçekten çok
özellik… Haklısınız onda. Onu, biz, çok yakından takip ediyoruz hem çevre
konusu hem de etrafındaki tesisler açısından. Bu işin başındaki kişiyle de bu
hafta içerisinde görüşeceğim ayrıca.
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Bakanım, Mavi
Tüneli bir cümleyle alabilir miyiz?
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Ordu) - Mavi Tünel, bizim önemli projelerimizden bir tanesi. Konya
ve çevresine hayat getirecek, özellikle tarıma tekrar; çünkü, toprak çatlamış.
O suyu oraya getireceğiz. Bu da, 2006 yılında, inşallah, olacak. Ayrıca da, 85 trilyon
da para ayırdık buraya. Ayrıca, buna gerek kalmayacak şekilde de, kredi ve PPP
metoduyla da bunu ele alacağız. Bizim önemli, iftihar edeceğimiz
projelerimizden bir tanesi.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Bakan,
Aras'taki baraj ne oldu?
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Ordu) - Bir de, Dim barajı vardı. Affedersiniz Sayın Bakanım, onu
da söyleyeyim de.
Bu Dim barajında da yüzde 75 fizikî
gerçekleşme oldu. Bunu da ayrıca ihaleyle de veriyoruz, bunun da santral
ihalesine çıktık; özellikle sadece santrala.
Tekrar teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın Bakanım.
KEMAL SAĞ (Adana) - Diğer sorular...
BAŞKAN - Saygıdeğer arkadaşlar, tek tek
karşılıklı konuşmayalım.
Sayın Bakanım, lütfen...
Sayın Özak, buyurun efendim.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ
ÖZAK (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Korkuteli çevre yolunun
proje çalışmaları tamamlanma aşamasındadır. Yapım çalışmalarına başlanacaktır.
Antalya-Alanya yolu trafiğe bölünmüş yol
olarak açılmıştır; ama, bu güzergâhta tünel aydınlatma ve bazı köprü
çalışmaları devam ediyor. BSK çalışmaları devam ediyor, peyzaj çalışmaları
devam ediyor.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Antalya- Alanya
karayolu…
BAŞKAN - Sayın Bakanım, siz, lütfen, Genel
Kurula hitap ediniz.
Sayın Ercenk…
Buyurun efendim.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ
ÖZAK (Trabzon) - Yeterli ödenek var.
Muharrem Bey, Malatya Akçadağ 1967 yılı
heyelan afeti, 23 konut hak sahibi, proje bedeli 460 000 YTL. 2005 yatırım programında iz bedelli. 2006'da bunu
tamamlamaya çalışacağız.
Muharrem Beyin diğer soruları var. Müsaade
ederseniz, onları da yazılı olarak verebiliriz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemi
tamamlanmıştır.
Saygıdeğer arkadaşlarım, 21.12.2005
Çarşamba, yani, yarınki bütçe programında, gerek ilgili bakanlıkların gerek
siyasî parti gruplarının gerekse şahısları adına lehte ve aleyhte söz alan
sayın milletvekillerinin mutabakatı üzerine, onikinci turda yer alan Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı, Rekabet Kurumu, Millî Prodüktivite Merkezî, KOSGEB, Türk
Akreditasyon Kurumu, Türk Standartları Enstitüsü, Türk Patent Enstitüsü
bütçeleri ile onüçüncü turda yer alan Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Tarım
Reformu Genel Müdürlüğü ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü bütçeleri yer
değiştirmişlerdir. Bilgilerinize arz ederim.
Sayın milletvekilleri, şimdi sırasıyla,
onbirinci turda yer alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi hususunu ve
bölümlerini ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım:
Sayın milletvekilleri, Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanlığı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
20.- ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI
1.- Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
A - C E T V E L İ
Fonksiyonel
Kod Açıklama (YTL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 188.923.400
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma Hizmetleri 393.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 250.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik işler ve Hizmetler 90.687.600
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 280.254.000
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı 2006
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı 2004
malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.- Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
BAŞKAN- (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı 2004 Malî
Yılı Kesinhesabı
A - C E T V E L İ
Lira
- Genel Ödenek Toplamı : 232.467.175.900.000
- Toplam Harcama : 227.420.925.500.000
- Ödenek Dışı Harcama : 300.504.700.000
- İptal Edilen Ödenek : 5.346.755.100.000
BAŞKAN- (A) cetvelini kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı 2004
malî yılı kesinhesabının bölümleri
kabul edilmiştir.
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu 2006 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
42.05.-
ENERJİ PİYASASI DÜZENLEME KURUMU
1.- Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
A - C E T V E L İ
Fonksiyonel
Kod Açıklama (YTL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 6.379.830
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma Hizmetleri 112.680
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik İşler ve Hizmetler 65.935.120
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir
TOPLAM 72.427.630
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
B - C E T V E L İ
KOD Açıklama (YTL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 48.942.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Sermaye Gelirleri 16.093.500
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Alınan Bağış ve Yardımlar 1.863.300
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 72.427.630
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu 2006 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü 2006 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.26.-
ULUSAL BOR ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ
1.- Ulusal
Bor Araştırma Enstitüsü 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
A - C E T V E L İ
Fonksiyonel
Kod Açıklama (YTL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 285.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik İşler ve Hizmetler 4.715.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir
TOPLAM 5.000.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
B - C E T V E L İ
KOD Açıklama (YTL)
02 Vergi Dışı Gelirler 1.210.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Alınan Bağış ve Yardımlar 3.490.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 4.700.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü 2006 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel
Müdürlüğü 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.39.-
ELEKTRİK İŞLERİ ETÜT İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.-
Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
A - C E T V E L İ
Fonksiyonel
Kod Açıklama (YTL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 8.250.365
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma Hizmetleri 217.076
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik İşler ve Hizmetler 22.899.559
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir
TOPLAM 31.367.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
B - C E T V E L İ
KOD Açıklama (YTL)
02 Vergi Dışı Gelirler 710.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Sermaye Gelirleri 650.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Alınan Bağış ve Yardımlar 28.507.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 29.867.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Elektrik İşleri Etüt
İdaresi Genel Müdürlüğü 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesinin bölümleri kabul
edilmiştir.
Türkiye Atom Enerjisi
Kurumu 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.27.- TÜRKİYE ATOM ENERJİSİ KURUMU
1.- Türkiye Atom Enerjisi Kurumu 2006 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
A - C E T V E L İ
Fonksiyonel
Kod Açıklama (YTL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 5.332.450
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik İşler ve Hizmetler 44.464.600
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir
07 Sağlık Hizmetleri 252.950
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 50.050.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
B - C E T V E L İ
KOD Açıklama (YTL)
02 Vergi Dışı Gelirler 8.603.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Alınan Bağış ve Yardımlar 41.447.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 50.050.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye Atom Enerjisi
Kurumu 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Maden Tetkik ve Arama
Genel Müdürlüğü 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.40.- MADEN TETKİK VE ARAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2006 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
A - C E T V E L İ
Fonksiyonel
Kod Açıklama (YTL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 47.768.564
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma Hizmetleri 54.825
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik İşler ve Hizmetler 82.784.611
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir
TOPLAM 130.608.000
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
B - C E T V E L İ
KOD Açıklama (YTL)
02 Vergi Dışı Gelirler 17.000.000
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Alınan Bağış ve Yardımlar 110.108.000
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 127.108.000
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Maden Tetkik ve Arama
Genel Müdürlüğü 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesinin bölümleri kabul
edilmiştir.
Petrol İşleri Genel
Müdürlüğü 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
20.92.- PETROL İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Petrol İşleri Genel Müdürlüğü 2006 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
A - C E T V E L İ
Fonksiyonel
Kod Açıklama (YTL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 766.100
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma Hizmetleri 78.300
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 100.000
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik İşler ve Hizmetler 2.975.600
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 3.920.000
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Petrol İşleri Genel
Müdürlüğü 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Petrol İşleri Genel
Müdürlüğü 2004 malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.- Petrol İşleri Genel Müdürlüğü 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
BAŞKAN- (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
Petrol İşleri Genel
Müdürlüğü 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
A - C
E T V E L İ
Lira
- Genel Ödenek Toplamı : 4.006.651.000.000
- Toplam Harcama : 3.030.044.050.000
- İptal Edilen Ödenek : 976.606.950.000
BAŞKAN- (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
B - C
E T V E L İ
Lira
- Bütçe tahmini : 3.663.600.000.000
- Yılı tahsilatı : 2.716.199.500.000
BAŞKAN- (B) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Petrol İşleri Genel
Müdürlüğü 2004 malî yılı kesinhesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
20.91.- DEVLET SU İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü 2006 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
A - C E T V E L İ
Fonksiyonel
Kod Açıklama (YTL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 21.365.300
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma Hizmetleri 571.500
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 5.000.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik İşler ve Hizmetler 3.474.070.400
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 İskân ve Toplum Refahı Hizmetleri 288.134.200
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık Hizmetleri 435.600
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 3.789.577.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2004 malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.- Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
BAŞKAN- (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
A - C
E T V E L İ
Lira
- Genel Ödenek Toplamı : 3.150.884.466.700.000
- Toplam Harcama : 3.000.167.785.400.000
- Ödenek Dışı Harcama : 414.295.350.000
- İptal Edilen Ödenek : 145.754.404.600.000
- Ertesi Yıla Devreden
Ödenek : 58.741.466.450.000
BAŞKAN- (A) cetvelini kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
B - C
E T V E L İ
Lira
- Bütçe tahmini : 2.790.119.000.000.000
- Yılı tahsilatı : 2.895.181.089.500.000
BAŞKAN- (B) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2004 malî yılı kesinhesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
14.- BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI
1.- Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2006 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
A - C E T V E L İ
Fonksiyonel
Kod Açıklama (YTL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 8.921.500
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma Hizmetleri 271.500
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik İşler ve Hizmetleri 278.352.500
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 İskan ve Toplum Refahı Hizmetleri 217.034.900
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık Hizmetleri 202.300
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 Sosyal Güvenlik ve Yardım Hizmetleri 269.483.300
TOPLAM 774.266.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı 2004 malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı 2004 malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.- Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2004 Malî Yılı
Kesinhesabı
BAŞKAN- (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
A - C
E T V E L İ
Lira
- Genel Ödenek Toplamı : 994.819.431.000.000
- Toplam Harcama : 927.864.576.550.000
- Ödenek Dışı Harcama : 7.319.134.550.000
- İptal Edilen Ödenek : 72.803.399.250.000
- Ertesi Yıla Devreden
ödenek : 1.470.589.750
000
BAŞKAN- (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı 2004 malî yılı kesinhesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Karayolları Genel
Müdürlüğü 2006 Yılı Merkezî Yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
14.91.- KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Karayolları Genel Müdürlüğü 2006 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
A - C E T V E L İ
Fonksiyonel
Kod Açıklama (YTL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 16.446.100
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma Hizmetleri 311.500
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik İşler ve Hizmetler 3.945.399.400
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık Hizmetleri 1.189.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 3.963.346.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Karayolları Genel
Müdürlüğü 2006 Yılı Merkezî Yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Karayolları Genel
Müdürlüğü 2004 malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.- Karayolları Genel Müdürlüğü 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
BAŞKAN - (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
Karayolları Genel
Müdürlüğü 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
A - C
E T V E L İ
Lira
- Genel Ödenek Toplamı : 3.484.445.134.900.000
- Toplam Harcama : 3.440.789.609.700.000
- Ödenek Dışı Harcama : 10.246.897.050.000
- İptal Edilen Ödenek : 40.695.222.750.000
- Ertesi Yıla Devreden
Ödenek : 25.582.865.050.000
BAŞKAN- (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
B - C
E T V E L İ
Lira
- Bütçe tahmini : 2.301.875.000.000.000
- Yılı tahsilatı : 3.376.416.849.000.000
BAŞKAN- (B) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Karayolları Genel
Müdürlüğü 2004 malî yılı kesinhesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü 2006 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
14.81.- TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2006 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
A - C E T V E L İ
Fonksiyonel
Kod Açıklama (YTL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 284.511.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma Hizmetleri 355.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik İşler ve Hizmetler 71.374.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 356.240.000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2006 Yılı
Merkezî Yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2004 malî
yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.- Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
BAŞKAN - (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
Tapu ve Kadastro ı Genel Müdürlüğü 2004 Malî Yılı Kesinhesabı
A - C E T V E L İ
Lira
- Genel Ödenek Toplamı : 191.195.731.000.000
- Toplam Harcama : 195.632.833.300.000
- Ödenek Dışı Harcama : 8.305.977.800.000
- İptal Edilen Ödenek : 3.868.875.500.000
BAŞKAN- (A) cetvelini kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2004 malî
yılı kesinhesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Saygıdeğer arkadaşlarım, Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanlığı, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu, Ulusal Bor Araştırma
Enstitüsü, Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü, Türkiye Atom Enerjisi
Kurumu, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü, Petrol İşleri Genel Müdürlüğü,
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, Karayolları
Genel Müdürlüğü ve Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün 2006 malî yılı bütçeleri
ile Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı, Petrol İşleri Genel Müdürlüğü, Devlet
Su İşleri Genel Müdürlüğü, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, Karayolları Genel
Müdürlüğü ve Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün 2004 malî yılı kesinhesapları
kabul edilmiştir; bütçelerin kurumlarına ve milletimize hayırlı olmasını
temenni ediyorum.
Saygıdeğer arkadaşlarım, programa göre,
kuruluşların bütçe ve kesinhesaplarını sırasıyla görüşmek için, 21 Aralık 2005
Çarşamba günü saat 11.00'de toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 23.08