BIM 2 4 2005-12-08T13:33:00Z 2005-12-08T13:33:00Z 43 30068 171391 TBMM 1428 342 210480 9.2812 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM: 22         CİLT: 99       YASAMA YILI: 4

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

 

22 nci Birleşim

23 Kasım 2005 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                      Sayfa    

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMA

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GündemdIşI Konuşmalar

1.- Tokat Milletvekili Resul Tosun'un, Türkiye Yazarlar Birliği tarafından  Kırım Özerk Cumhuriyetinin Başkenti  Simferopol'de (Akmescit) gerçekleştirilen Türkçenin 6 ncı Uluslararası Şiir Şölenine ilişkin gündemdışı konuşması

2.- İstanbul Milletvekili Güldal Okuducu'nun, ülkemizde çocuklar ve kadınların temel sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

3.- İstanbul Milletvekili Halide İncekara'nın, Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü münasebetiyle, kadına yönelik şiddetin önlenmesi için alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

V.- GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI

A) Öngörüşmeler

1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Adına Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol, İstanbul Milletvekili Ali Topuz ve Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Hakkari Merkez, Yüksekova ve Şemdinli ilçelerinde meydana gelen olayların araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/322)

2.- Anavatan Partisi Grubu Adına Grup Başkanvekilleri Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş ve Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu'nun, Hakkari Merkez, Yüksekova ve Şemdinli ilçelerinde meydana gelen olayların araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/323)

3.- İstanbul Milletvekili Mustafa Ataş ve 47 milletvekilinin, Hakkari'de meydana gelen olayların ve bu olaylarla ilgili iddiaların araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/324)

VI.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol'un, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin'in, konuşmasında, Partisine ve Genel Başkanlarına sataşması nedeniyle konuşması

VII.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YazIlI Sorular ve CevaplarI

1.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in, İşsizlik Sigortası Fonuna ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/8502)

2.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya'da mülhak bir vakfın denetimiyle ilgili iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/8525)

3.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, tamamlanmamış yatırımlara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/8556)

4.- Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, sporda yaşanan doping olaylarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/8563)

5.- Tekirdağ Milletvekili Enis TÜTÜNCÜ'nün, Marmaray Projesine ve Haydarpaşa Garına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/8741)

6.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Aydın Garı otoparkının kiralanmasına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/8743)

7.- Tekirdağ Milletvekili Nuri SAYGUN'un, TBMM Televizyonunun bir yayınında meydana gelen kesintiye ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı (7/9641)

8.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, futbol 2. lig A kategorisindeki maçların TRT kanallarından yayınlanmamasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı (7/9642)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak beş oturum yaptı.

 

Erzurum Milletvekili Muzaffer Gülyurt, Ağız ve Diş Sağlığı Haftası ile bu konuda yaşanan sorunlara ve çözüm önerilerine,

İzmir Milletvekili Türkân Miçooğulları, Avrupa Birliği sürecinde ülkemizde zeytinciliğin ve zeytinyağının geleceği ile üreticilerinin sorunlarına ve bu konuda alınması gereken önlemlere,

Mardin Milletvekili Mehmet Beşir Hamidi, Mardin'in düşman işgalinden kurtarılışının 86 ncı yıldönümüne,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

 

Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel ve 28 milletvekilinin, konut yapı kooperatiflerinin mevcut durumunun araştırılarak etkin bir denetim ve işleyişe kavuşturulması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/325) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

 

Aydın Milletvekili Semiha Öyüş'ün, Fas'ın Başkenti Rabat'ta 23-25 Kasım 2005 tarihleri arasında yapılacak olan "Kadınlara Karşı Şiddetle Mücadele Akdeniz Buluşması Birinci Toplantısı"na katılmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi,

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 291 inci sırasında yer alan 1009 sıra sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Bağlı Okulların Millî Eğitim Bakanlığına Devredilmesine Dair Kanun Tasarısının bu kısmın 5 inci sırasına alınmasına; 22.11.2005 Salı günkü birleşimde sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmeyerek, kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine; gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 271 inci sırasında yer alan (10/322), 272 nci sırasında yer alan (10/323) ve 273 üncü sırasında yer alan (10/324) esas numaralı Hakkâri Merkez, Yüksekova ve Şemdinli İlçelerinde meydana gelen olaylar konusundaki Meclis araştırması önergelerinin görüşmelerinin 23.11.2005 Çarşamba günkü birleşimde ve birlikte yapılmasına; görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına; 23.11.2005 Çarşamba günkü birleşimde sözlü soruların görüşülmemesine; Genel Kurulun 22.11.2005 Salı ve 24.11.2005 Perşembe günleri 15.00-20.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi,

Kabul edildi.

 

Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, Yeniceoba Adıyla Yeni İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifinin (2/130) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildiği,

Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan'ın, Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/240) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmediği,

Açıklandı.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

1 inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden;

2 nci sırasında bulunan, Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında (1/950) (S. Sayısı: 920),

3 üncü sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin (1/1030) (S. Sayısı: 904),

Kanun Tasarılarının görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;

Ertelendi.

4 üncü sırasında bulunan, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/1121) (S. Sayısı: 1014), 12 nci maddesine kadar kabul edildi.

23 Kasım 2005 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 19.59'da son verildi.

 

İsmail Alptekin

 

 

Başkanvekili

 

Harun Tüfekci

 

Ahmet Küçük

Konya

 

Çanakkale

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

Türkân Miçooğulları

 

 

İzmir

 

 

Kâtip Üye

 


No.: 33

II.- GELEN KÂĞITLAR

23 Kasım 2005 Çarşamba

 

Teklifler

1.- İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü ve 21 Milletvekilinin; 5434 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/617) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.11.2005)

2.- İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek ve 21 Milletvekilinin; Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun Teklifi (2/618) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.11.2005)

Rapor

1.- Tehlikeli Malların Karayolu ile Uluslararası Taşımacılığına İlişkin Avrupa Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonları Raporları (1/1055) (S. Sayısı: 1010) (Dağıtma tarihi: 23.11.2005) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1. - Samsun Milletvekili Mehmet KURT'un, kapalı halk kütüphanelerine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/1605) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)

2. - Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, emekli, dul ve yetim aylığı alanlara yapılacak bazı ödemelere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1606) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)

3. - Mardin Milletvekili Muharrem DOĞAN'ın, su politikasıyla ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1607) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.2005)

Yazılı Soru Önergeleri

1. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adıyaman İlindeki yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/10662) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

2. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray İlindeki yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/10663) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

3. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya İlindeki yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/10664) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

4. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum İlindeki yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/10665) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

5. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt İlindeki yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/10666) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

6. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak İlindeki yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/10667) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

7. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize İlindeki yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/10668) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

8. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adıyaman İlindeki yatırımlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/10669) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

9. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray İlindeki yatırımlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/10670) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

10. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya İlindeki yatırımlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/10671) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

11. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum İlindeki yatırımlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/10672) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

12. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt İlindeki yatırımlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/10673) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

13. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak İlindeki yatırımlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/10674) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

14. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize İlindeki yatırımlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/10675) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

15. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adıyaman İlindeki yatırımlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/10676) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

16. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray İlindeki yatırımlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/10677) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

17. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya İlindeki yatırımlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/10678) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

18. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum İlindeki yatırımlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/10679) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

19. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt İlindeki yatırımlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/10680) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

20. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak İlindeki yatırımlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/10681) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

21. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize İlindeki yatırımlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/10682) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

22. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adıyaman İlindeki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/10683) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

23. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray İlindeki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/10684) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

24. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya İlindeki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/10685) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

25. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum İlindeki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/10686) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

26. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt İlindeki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/10687) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

27. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak İlindeki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/10688) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

28. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize İlindeki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/10689) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

29. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adıyaman İlindeki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/10690) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

30. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray İlindeki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/10691) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

31. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya İlindeki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/10692) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

32. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum İlindeki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/10693) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

33. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt İlindeki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/10694) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

34. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak İlindeki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/10695) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

35. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize İlindeki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/10696) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

36. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adıyaman İlindeki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/10697) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

37. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray İlindeki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/10698) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

38. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya İlindeki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/10699) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

39. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum İlindeki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/10700) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

40. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt İlindeki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/10701) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

41. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak İlindeki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/10702) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

42. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize İlindeki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/10703) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

43. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adıyaman İlindeki yatırımlara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/10704) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

44. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray İlindeki yatırımlara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/10705) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

45. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya İlindeki yatırımlara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/10706) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

46. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum İlindeki yatırımlara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/10707) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

47. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt İlindeki yatırımlara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/10708) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

48. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak İlindeki yatırımlara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/10709) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

49. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize İlindeki yatırımlara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/10710) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

50. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adıyaman İlindeki yatırımlara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/10711) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

51. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray İlindeki yatırımlara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/10712) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

52. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya İlindeki yatırımlara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/10713) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

53. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum İlindeki yatırımlara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/10714) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

54. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt İlindeki yatırımlara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/10715) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

55. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak İlindeki yatırımlara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/10716) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

56. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize İlindeki yatırımlara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/10717) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

57. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adıyaman İlindeki yatırımlara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10718) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

58. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray İlindeki yatırımlara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10719) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

59. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya İlindeki yatırımlara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10720) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

60. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum İlindeki yatırımlara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10721) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

61. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt İlindeki yatırımlara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10722) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

62. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak İlindeki yatırımlara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10723) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

63. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize İlindeki yatırımlara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10724) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

64. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adıyaman İlindeki yatırımlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10725) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

65. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray İlindeki yatırımlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10726) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

66. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya İlindeki yatırımlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10727) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

67. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum İlindeki yatırımlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10728) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

68. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt İlindeki yatırımlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10729) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

69. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak İlindeki yatırımlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10730) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

70. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize İlindeki yatırımlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10731) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

71. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adıyaman İlindeki yatırımlara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/10732) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

72. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray İlindeki yatırımlara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/10733) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

73. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya İlindeki yatırımlara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/10734) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

74. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum İlindeki yatırımlara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/10735) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

75. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt İlindeki yatırımlara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/10736) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

76. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak İlindeki yatırımlara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/10737) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

77. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize İlindeki yatırımlara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/10738) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

78. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adıyaman İlindeki yatırımlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10739) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

79. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray İlindeki yatırımlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10740) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

80. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya İlindeki yatırımlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10741) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

81. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum İlindeki yatırımlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10742) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

82. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt İlindeki yatırımlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10743) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

83. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak İlindeki yatırımlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10744) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

84. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize İlindeki yatırımlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10745) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

85. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adıyaman İlindeki yatırımlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10746) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

86. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray İlindeki yatırımlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10747) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

87. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya İlindeki yatırımlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10748) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

88. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum İlindeki yatırımlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10749) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

89. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt İlindeki yatırımlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10750) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

90. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak İlindeki yatırımlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10751) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

91. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize İlindeki yatırımlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10752) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

92. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Adıyaman'ın bir ilçesindeki tamamlanmamış yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/10753) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

93. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Adıyaman'ın bir ilçesindeki tamamlanmamış yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/10754) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

94. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Adıyaman'ın bir ilçesindeki tamamlanmamış yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/10755) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

95. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Adıyaman'ın bir ilçesindeki tamamlanmamış yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/10756) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

96. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Adıyaman'ın bir ilçesindeki tamamlanmamış yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/10757) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

97. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Adıyaman'ın bir ilçesindeki tamamlanmamış yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/10758) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

98. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Adıyaman'ın bir ilçesindeki tamamlanmamış yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/10759) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

99. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Adıyaman'ın bir ilçesindeki tamamlanmamış yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/10760) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

100. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Adıyaman'ın bir ilçesindeki tamamlanmamış yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/10761) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

101. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın bir ilçesindeki tamamlanmamış yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/10762) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

102. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın bir ilçesindeki tamamlanmamış yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/10763) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

103. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın bir ilçesindeki tamamlanmamış yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/10764) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

104. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın bir ilçesindeki tamamlanmamış yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/10765) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

105. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın bir ilçesindeki tamamlanmamış yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/10766) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

106. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın bir ilçesindeki tamamlanmamış yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/10767) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

107. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın bir ilçesindeki tamamlanmamış yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/10768) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

108. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın bir ilçesindeki tamamlanmamış yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/10769) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

109. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Adıyaman'ın bir ilçesindeki köy yollarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10770) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

110. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Adıyaman'ın bir ilçesindeki köy yollarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10771) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

111. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Adıyaman'ın bir ilçesindeki köy yollarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10772) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

112. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Adıyaman'ın bir ilçesindeki köy yollarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10773) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

113. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Adıyaman'ın bir ilçesindeki köy yollarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10774) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

114. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Adıyaman'ın bir ilçesindeki köy yollarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10775) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

115. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Adıyaman'ın bir ilçesindeki köy yollarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10776) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

116. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Adıyaman'ın bir ilçesindeki köy yollarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10777) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

117. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Adıyaman'ın bir ilçesindeki köy yollarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10778) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

118. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Adıyaman'ın bir ilçesi ve köylerinin içme suyu ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10779) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

119. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Adıyaman'ın bir ilçesi ve köylerinin içme suyu ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10780) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

120. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Adıyaman'ın bir ilçesi ve köylerinin içme suyu ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10781) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

121. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Adıyaman'ın bir ilçesi ve köylerinin içme suyu ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10782) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

122. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Adıyaman'ın bir ilçesi ve köylerinin içme suyu ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10783) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

123. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Adıyaman'ın bir ilçesi ve köylerinin içme suyu ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10784) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

124. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Adıyaman'ın bir ilçesi ve köylerinin içme suyu ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10785) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

125. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Adıyaman'ın bir ilçesi ve köylerinin içme suyu ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10786) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

126. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Adıyaman'ın bir ilçesi ve köylerinin içme suyu ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10787) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

127. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın bir ilçesindeki köy yollarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10788) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

128. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın bir ilçesindeki köy yollarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10789) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

129. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın bir ilçesindeki köy yollarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10790) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

130. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın bir ilçesindeki köy yollarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10791) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

131. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın bir ilçesindeki köy yollarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10792) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

132. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın bir ilçesindeki köy yollarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10793) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

133. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın bir ilçesindeki köy yollarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10794) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

134. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın bir ilçesindeki köy yollarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10795) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

135. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın bir ilçesindeki köy yollarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10796) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

136. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın bir ilçesi ve köylerinin içme suyu ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10797) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

137. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın bir ilçesi ve köylerinin içme suyu ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10798) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

138. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın bir ilçesi ve köylerinin içme suyu ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10799) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

139. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın bir ilçesi ve köylerinin içme suyu ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10800) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

140. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın bir ilçesi ve köylerinin içme suyu ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10801) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

141. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın bir ilçesi ve köylerinin içme suyu ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10802) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

142. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın bir ilçesi ve köylerinin içme suyu ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10803) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

143. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Adıyaman'ın bir ilçesi ve köylerinin sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10804) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

144. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Adıyaman'ın bir ilçesi ve köylerinin sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10805) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

145. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Adıyaman'ın bir ilçesi ve köylerinin sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10806) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

146. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Adıyaman'ın bir ilçesi ve köylerinin sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10807) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

147. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Adıyaman'ın bir ilçesi ve köylerinin sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10808) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

148. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Adıyaman'ın bir ilçesi ve köylerinin sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10809) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

149. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Adıyaman'ın bir ilçesi ve köylerinin sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10810) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

150. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Adıyaman'ın bir ilçesi ve köylerinin sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10811) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

151. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Adıyaman'ın bir ilçesi ve köylerinin sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10812) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

152. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın bir ilçesi ve köylerinin sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10813) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

153. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın bir ilçesi ve köylerinin sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10814) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

154. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın bir ilçesi ve köylerinin sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10815) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

155. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın bir ilçesi ve köylerinin sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10816) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

156. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın bir ilçesi ve köylerinin sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10817) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

157. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın bir ilçesi ve köylerinin sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10818) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

158. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın bir ilçesi ve köylerinin sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10819) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

159. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın bir ilçesi ve köylerinin sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10820) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

160. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırımlara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/10821) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.11.2005)

161. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/10822) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.11.2005)

162. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırımlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10823) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.11.2005)

163. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırımlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/10824) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.11.2005)

164. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırımlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/10825) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.11.2005)

165. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırımlara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10826) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.11.2005)

166. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/10827) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.11.2005)

167. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürü hakkında yaptığı iddia edilen açıklamaya ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/10828) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.10.2005)

168. - Tekirdağ Milletvekili Erdoğan KAPLAN'ın, TEDAŞ'ın bir bilgi işlem projesi ihalesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/10829) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.10.2005)

169. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, kadın istihdamına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10830) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)

170. - Mersin Milletvekili Şefik ZENGİN'in, İstanbul-Kartal Kaymakamlığının bir uygulamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10831) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)

171. - Mersin Milletvekili Şefik ZENGİN'in, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi sekreteri hakkındaki bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10832) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)

172.                - Zonguldak Milletvekili Harun AKIN'ın, Zonguldak'ta yatırım ve istihdamın teşvik edilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10833) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)

173. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, organizasyonlar için yapılan hizmet alımlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10834) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)

174. - Mersin Milletvekili Şefik ZENGİN'in, Van Cumhuriyet Başsavcısının bir açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10835) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)

175. - Mersin Milletvekili Şefik ZENGİN'in, bir konuda yasal düzenleme yapılıp yapılmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10836) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)

176. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, İzmir'de meydana gelen depremlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10837) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)

177. - Bursa Milletvekili Ertuğrul YALÇINBAYIR'ın, Bilgi Edinme Hakkı Kanununun uygulanmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10838) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)

178. - İstanbul Milletvekili Halil AKYÜZ'ün, İstanbul'da yapılacak bir yatırıma ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10839) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.2005)

179. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, İzmir'de görevden alınan okul müdürlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10840) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.2005)

180. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, emeklilerin maddi durumunun iyileştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10841) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.2005)

181. - İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz KETENCİ'nin, İstanbul'a yapılacak bir yatırımla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10842) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.2005)

182. - Kütahya Milletvekili Abdullah Erdem CANTİMUR'un, el halısı ithalatına ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/10843) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)

183. - Manisa Milletvekili Ufuk ÖZKAN'ın, Nemrut İskeleler Bölgesinin limana dönüştürülme çalışmalarına ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/10844) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

184. - İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, SHÇEK Malatya Çocuk Yuvasında yaşanan olumsuzluklara ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/10845) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.2005)

185. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, kadın istihdamına ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/10846) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.2005)

186. - Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, SHÇEK Malatya Çocuk Yuvasında yaşanan olumsuzluklara ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/10847) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

187. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Çukurova Bölgesindeki elektrik iletim sisteminin bakımına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/10848) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)

188. - İstanbul Milletvekili Gürsoy EROL'un, kuruyan veya suları azalan göl ve akarsulara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/10849) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)

189. - Adana Milletvekili Atilla BAŞOĞLU'nun, Adana-Tufanbeyli'de yapılacak elektrik üretim tesisine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/10850) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)

190. - Isparta Milletvekili Mevlüt COŞKUNER'in, Türkiye Kömür İşletmelerinin bayilik standartlarına ve kömür karaborsasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/10851) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

191. - Ankara Milletvekili Zekeriya AKINCI'nın, Keçiören Belediyesiyle ilgili bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10852) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)

192. - Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, mesken altındaki oto galerilerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10853) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)

193. - İstanbul Milletvekili Gürsoy EROL'un, bazı büyükşehir belediyelerinin topladıkları atıklara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10854) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)

194. - İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, çocuk kaçırma olaylarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10855) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.2005)

195. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, İstanbul'daki oto galerilerine ve trafik müeyyidelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10856) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.2005)

196. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya'daki sit alanlarının korunmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10857) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.2005)

197. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya-Karaveliler-Kocain Mağarasının korunmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10858) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.2005)

198. - İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz KETENCİ'nin, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin yaptığı bir yatırım anlaşmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10859) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.2005)

199. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, Yalova-Çiftlikköy-Taşköprü Belediyesi hakkındaki bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10860) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

200. - Manisa Milletvekili Ufuk ÖZKAN'ın, Nemrut İskeleler bölgesinin pasaport polisi ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10861) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

201. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya'daki sit alanlarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/10862) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.2005)

202. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Bitlis'deki kültürel çalışmalara yapılan katkılara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/10863) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.2005)

203. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya Müzesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/10864) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.2005)

204. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya-Karaveliler'deki Kocain Mağarasının tanıtımına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/10865) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.2005)

205.                - Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Bingöl İlindeki deprem mağdurlarına yapılacak yardıma ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/10866) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)

206.                - Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, köylerdeki elektrik abonelerinin borç ödeme ve sayaç okuma sürelerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/10867) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)

207. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya-Kepez'de açılan tapu iptali davalarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/10868) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.2005)

208. - Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, ilköğretim müfettişlerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10869) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)

209. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, okul kantinlerinin denetimine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10870) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)

210. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, okul öncesi eğitime ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10871) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)

211. - Muğla Milletvekili Ali Cumhur YAKA'nın, Muğla İl Millî Eğitim Müdürlüğündeki bazı atamalara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10872) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.2005)

212.                - Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, yeşil kartlılara ortopedik tıbbi cihazların verilmemesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10873) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)

213. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, AIDS'e karşı alınacak tedbirlere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10874) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)

214. - Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, İnsani Amaçla İlaca Erken Erişim Programına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10875) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

215.                - Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, kuş gribine karşı alınan tedbirlere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10876) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)

216.                - Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, tütün kotasına ve tütün üreticilerinin desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10877) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)

217.                - Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, çiftçilerin gübre borçlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10878) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)

218.                - Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, arazilerin yeni sahiplerine doğrudan gelir desteği ödemelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10879) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)

219. - İstanbul Milletvekili Gürsoy EROL'un, balık çiftliklerinin denetimine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10880) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)

220.                - Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Bingöl'ün Yedisu İlçesinde yapılacak deprem konutlarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/10881) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)

221. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Futbol Federasyonu Tahkim Kurulu üyelerinin istifalarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/10882) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)

222. - Bursa Milletvekili Ertuğrul YALÇINBAYIR'ın, Bilgi Edinme Hakkı Kanununun 15 inci maddesi uyarınca yapılan başvurulara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/10883) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)

223. - Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, mesken altındaki oto galerilerinin şehir dışına taşınmasına ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/10884) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)

224. - Kırşehir Milletvekili Mikail ARSLAN'ın, SSK ve BAĞ-KUR'a yapılan malûlen emeklilik müracaatlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/10885) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)

225. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, milletvekili dokunulmazlığına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/10886) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

226. - Manisa Milletvekili Ufuk ÖZKAN'ın, Ege Bölgesindeki OSB'lerin liman taleplerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/10887) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

23 Kasım 2005 Çarşamba

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22 nci Birleşimini açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağım.

Yoklama için 4 dakika süre veriyorum. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini; bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını, görevli personel aracılığıyla, 4 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Sayın milletvekilleri… Saygıdeğer milletvekilleri, eğer sohbeti kesme imkânınız olursa, kendi aranızdaki konuşmaya bir ara verirseniz,  sayın milletvekillerine söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, Türkçenin Uluslararası 6 ncı Şiir Şöleniyle ilgili Tokat Milletvekili Sayın Resul Tosun'a ait.

Buyurun Sayın Tosun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GündemdIşI Konuşmalar

1.- Tokat Milletvekili Resul Tosun'un, Türkiye Yazarlar Birliği tarafından  Kırım Özerk Cumhuriyetinin Başkenti  Simferopol'de (Akmescit) gerçekleştirilen Türkçenin 6 ncı Uluslararası Şiir Şölenine ilişkin gündemdışı konuşması

RESUL TOSUN (Tokat) - Yüce Meclisimizin Saygıdeğer Başkanı, aziz milletimizin kıymetli vekilleri; Türkiye Yazarlar Birliği tarafından gerçekleştirilen Türkçenin uluslararası şiir şölenlerine kısaca temas etmek amacıyla yaptığım müracaatı değerlendirip söz hakkı veren Başkanlığa şükranlarımı arz ederek konuşmama başlıyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Üyesi olmaktan onur duyduğum Türkiye Yazarlar Birliği, çeyrek asrı çoktan geride bıraktığı yaşının olgunluğuna yaraşır istikrar ve seviyeyi koruyarak faaliyetlerine devam eden çok önemli bir sivil toplum kuruluşumuzdur. Bu sivil toplum kuruluşumuzun en önemli faaliyetlerinden biri, hatta birincisi, Türkçenin Uluslararası Şiir Şölenidir.

Türkçenin Uluslararası Şiir Şöleni, geçmiş asırların anıtlaşmış şairlerini hatırlatıp, yedi iklim dört bucaktan zamanımızın yaşayan dil ve şiir ustalarını bir araya getirerek yeniden bir dirilişin zeminini hazırlıyor. Ufuklarımız, her şölende, coğrafyalar, insanlar ve asırlar boyu genişliyor ve derinleşiyor.

1 inci Şölen, Osmanlı Devletinin gerçek anlamda kurulduğu Bursa'da başladı, Anadolu Selçuklularının Başkenti Konya'da tamamlandı. 2 nci Şölen Asya'nın hayli doğusunda ve kuzeyinde Kazakistan'ın Başkenti Almatı'da yapıldı. Bozkırın atlıları, âdet olduğu üzere, güneye doğru aktı ve Horasan'da karar kıldı. 3 üncü Şölen Türkmenistan'ın Başkenti Aşkabat'ta idi. Ortaasya bozkırlarından şiir rüzgârları batıya ve güneye doğru esti ve Kıbrıs'ta karar kıldı. 4 üncü Şiir Şöleni Girne'de icra edildi. Oradan Avrupa'nın batısına yol buldu ve 5 inci Şölen Avrupa Birliğinin siyasî başkenti sayılan Strazburg'ta demir attı.

Bu yıl ise Türk dünyasının şiir ve dil ustaları "Türkçenin Şöleni" için 6 ncı defa Girayların diyarı Kırım'da bir araya geldi. Evet, Türkçenin 6 ncı Uluslararası Şiir Şöleni, bu yıl, Kırım Tatar Yazarlar Birliği Başkanı Şakir Selim ve Kırım Pedagoji ve Mühendislik Üniversitesi Rektörü Fevzi Yakubov işbirliğiyle, 11-13 Kasım 2005 tarihleri arasında, Kırım Özerk Cumhuriyetinin Başkenti Simferopol, yani, bizim bildiğimiz ismiyle Akmescit'te gerçekleşti.

Türkçenin 6 ncı Şiir Şölenine Şanlıurfa Milletvekilimiz değerli şair kardeşim Mehmet Atilla Maraş ve bendeniz iştirak etme fırsatını bulduk; Kırım'daki dostlarımızla, soydaşlarımızla ve dindaşlarımızla bir araya gelme bahtiyarlığını yaşadık.

1944 yılında Stalin'in gazabına uğrayıp alelacele hayvan katarlarına doldurularak Sibirya ve Özbekistan'a sürgün edilen, sürgün sırasında nüfusunun yarısını kaybeden ve ancak 1989 yılından sonra kendi öz topraklarına dönme fırsatı bulan 3,5 milyonluk Kırım'da sadece yüzde 10'luk bir nüfusa sahip olabilen ve öz kimliklerini korumak, kültürlerini yeniden ihya etmek için çırpınan Kırım Tatarları, Türkçenin 6 ncı Uluslararası Şiir Şöleninin Akmescit'te yapılmasını âdeta bir bayram telakki ederek, misafirlerini bağırlarına bastılar.

Şölenin açılışına Kırım Özerk Cumhuriyeti Başbakanı Vladimir Vasiliyevic Kurdikov, Kırım Millî Meclis Başkanı ve Ukrayna Milletvekili Mustafa Abdulcemil Kırımoğlu, Kültür Bakan Yardımcısı İsmet Zat da iştirak ederek, memnuniyetlerini izhar ettiler.

Başta Türkiye olmak üzere, Özbekistan, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Tataristan, Çuvaşistan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim, tamamlayın Sayın Tosun.

RESUL TOSUN (Devamla) - …Gagavuzya, Makedonya, Irak, Kosova, Romanya ve Bulgaristan'dan 150 Türk şairin katıldığı şölenden artakalan zamanlarda, bizler, Kırım'ı gezmeye, Kırım Tatarlarıyla kaynaşmaya çalıştık. Akmescit'te, Gözleve'de, Sivastopol'da, Yalta'da, Canköy'de, Bahçesaray'da, Gaspıralı İsmail Beyin ve Giray Hanların yurdunda, onların torunlarıyla görüştük, kaynaştık, kucaklaştık.

Kırım Tatarlarına bir sivil toplum örgütünün vermesi gereken en büyük manevî desteği Türkçenin 6 ncı Uluslararası Şiir Şölenini Akmescit'te yaparak sağlayan Türkiye Yazarlar Birliğine, diğer sivil toplum örgütlerimize örnek olması temennisiyle, huzurlarınızda teşekkür ediyorum.

Sizlere, Akmescit'teki, Canköy'deki, Bahçesaray'daki, Sivastopol'daki, Gözleve'deki, hulasa Kırım'daki tüm Tatarların kucak dolusu sıcak selamlarını takdim ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Tosun.

Gündemdışı ikinci söz, ülkemizde yaşanan kadın ve çocuk sorunlarıyla ilgili, İstanbul Milletvekili Sayın Güldal Okuducu'ya aittir.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- İstanbul Milletvekili Güldal Okuducu'nun, ülkemizde çocuklar ve kadınların temel sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

GÜLDAL OKUDUCU (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum ve Yüce Meclisi en içten saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, sözlerime, yarın günlerini kutlayacak olan değerli öğretmenlerimizi anarak başlamak istiyorum. Bir 24 Kasım daha geldi ve bu 24 Kasımda öğretmenler hem yaşamsal sorunlarıyla başetmeye hem de felsefesini aldıkları Mustafa Kemal Atatürk'ün ilkelerine ve çağdaş, demokratik, laik hukuk devletine sahip çıkma anlayışı içinde günlerini kutlamaya hazırlanmaktalar. Bu duygularla, öğretmenlerimizin bu güzel gününü ben de kutluyorum. Onun ardından da, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddeti Önleme Günüyle ilgili çeşitli toplantılara sahne olacak ülkemiz. Böyle bir günün arifesinde konuşurken, kadın ve çocuk sorunlarını konuşurken, ülkemizde kol gezen şiddeti burada kınıyor ve toplumun yarısını oluşturan kadınlara ve çocuklara dönük bu şiddetin son bulması için de Meclisin üstüne düşen çalışmaları yerine getirmesi gerektiğine olan inancımı bir kez daha tekrarlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, kadınlar ve çocuklar üzerine ve onların yaşamsal sorunları üzerine kısa bir değerlendirme yapmak için söz aldım. Çok açıktır ki,ülkenin yarı nüfusunu oluşturan kadınların temel sorunlarının başında eğitimsizlik gelmektedir, sağlıksızlık gelmektedir, şiddet gelmektedir, işsizlik ve yoksulluk gelmektedir. Bu sorunlar, öncelik sıraları açısından bazen yer değiştirmekte; ama, on yıllardır ülkemizin gündemini işgal etmeye devam etmektedir.

Bugün yürütülen ekonomik ve sosyal politikalar açısından bakıldığında da, sorunların hafiflemeye niyeti yok gibi görünmektedir; ama, bazen konjonktürel gelişmeler, o gelişmelerin kullanılış şekli öyle bir boyut alır ki, evde yangın yerine dönüşe sebep olan sorunlar bir an için ötelenir ve konjonktürün getirdiği yeni bir sorun gelir, gündemin en üstüne oturur.

Ben görüyorum ki, ülkemiz yine böyle bir konjonktürden geçmektedir ve milyonlarca insanın açlık, işsizlik, yoksulluk, şiddet gibi sorunlarının ötesine, ülkemizde milyonlarca kadının eşit, çağdaş, özgür yurttaş olarak yaşamalarının önünde engel oluşturabilecek bir temel yaklaşım ve uygulama anlayışı yine gündemimizi işgal etmiştir.

Şuna değinmeyi, bu cumhuriyetin bir kadını olarak, cumhuriyet aydınlanmasına varlığını borçlu bir kadın olarak, bu aydınlanmanın ürünü olan bir milletvekili olarak değinmeyi borç biliyorum: Geçtiğimiz günlerde Türkiye'nin gündemi, biz kadınları da çok yakından ilgilendiren bir tartışmayla kendini gösterdi. Bu tartışmanın en temel eksenlerinden bir tanesi, AİHM'in aldığı türbanla ilgili son karardı. Leyla Şahin'in başvurusu üzerine AİHM'in aldığı karar ve yeniden temyize başvuru üzerine alınan karar, Türkiye'de kadınlar üzerinden politika yapma, kadın kimliğini, kadın bedenini politikaya alet etme ve bunun üzerinden kendi tabanına mesaj verme ve marjinalleşmenin yeni bir belirtisi olarak toplumun baş gündem maddesi oldu.

Bu gelişme karşısında, ülkesinin kadınlarını çağdaş hukuk yasalarıyla yönetmek durumunda olan Başbakan dedi ki: "AİHM'in, mahkemenin bu konuda söz söyleme kararı yoktur; bu konuda danışılacak olan yer dinî ulemadır."

Buradan sormak istediğim sorular var ve bu soruları, ülkenin ezici çoğunluğunu oluşturan tüm kadınlar adına da, Atatürk ilkelerine inanan ve onun çağdaş felsefesiyle yaşamaya çalışan tüm kadınlar adına da sormak lazım geldiğine inanıyorum. Türkiye, 1923'ten beri çağdaş bir hukuk devletidir. Türkiye'deki Anayasanın, bugün bağlı olduğumuz Anayasanın 2 nci maddesi çok açıktır ve milletvekilleri olarak ettiğimiz yemin de çok açıktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun tamamlayın konuşmanızı.

GÜLDAL OKUDUCU (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

Burada şunu sormak istiyorum: Bu kararı ulemaya sormak gereği, şu anlayıştan mı ortaya çıkmaktadır…

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Bilirkişi…

GÜLDAL OKUDUCU (Devamla) - Bundan birbuçuk yıl önce, Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı, Almanya'da kendisine sorulan "Kuran'da dört kadınla evlenme hükmü vardır, ne diyorsunuz" sorusu üzerine açıklama yapmak istemiş ve şöyle demiştir: "Evet, bu hüküm vardır; ama, kadın sakatsa, kadın yaşlıysa, kadın hastaysa yeni bir kadın alınabilir, kadının rızasını almak koşuluyla" ve bugün yapılan bu yeni açıklama da, ulemaya sorulması gerektiği açıklaması da, Bahreyn'deki, Mısır'daki, İran'daki ulema kararlarının, kadınlar konusunda recme kadar uzanan ulema kararlarının bize reva görüldüğüne dair bir açıklama olarak belleklerde yerini alacaktır.

Ben, burada konuşmamı bitirirken şunu demek istiyorum ki, ülkemin kadınları, sakın hastalanmayın, sakın yaşlanmayın, sakın sakat kalmayın; böyle olduğu takdirde, yeni bir eş alınmasının fetvasını veren bir Başbakanla yönetilmektedir Türkiye ve sakın hukuka, hukukun kararlarına, yargı kararlarına güvenmeye kalkmayın; çünkü, ülkenin Başbakanı, hukuku, çağdaş ve modern Türkiye Cumhuriyetinin, laik, demokratik bir ülkenin öngördüğü kararlarla değil, bugün toplumu kuşatmaya çalıştıkları dinsel değerlerle, ulemayla, şeriat hükümleriyle yönetme hevesi ve özlemi içindedirler. (CHP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından gürültüler)

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Her gece hanım değiştirenler var; onlara ne diyeceksiniz?!

GÜLDAL OKUDUCU (Devamla) - Bu uyarıyı buradan yapıyorum ve hem tüm kadınlarımızı hem de Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Okuducu.

Gündemdışı üçüncü söz isteği, kadına yönelik şiddet ve şiddetin önlenmesiyle ilgili, İstanbul Milletvekili Sayın Halide İncekara'ya aittir.

Buyurun Sayın İncekara. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

3.- İstanbul Milletvekili Halide İncekara'nın, Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü münasebetiyle, kadına yönelik şiddetin önlenmesi için alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

HALİDE İNCEKARA (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 25 Kasımın Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü olması sebebiyle gündemdışı söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, tüm eğitimcilerimizin        24 Kasım Öğretmenler Gününü de canı gönülden kutluyor, Yüce Meclisi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bugüne kadar, kadına şiddeti hep konuştuk ve sanıyorum, özellikle Sayın Milletvekilim Güldal Hanımı izledikten sonra, kadına şiddeti daha yıllar boyu konuşmaya devam edeceğiz; ama, yine, hep birlikte, biz, kadına değil, kimden kime gelirse gelsin, topyekûn şiddetin taraflarını ve taraftarlarını kınayalım.

Biz, biliyoruz ki, insan, dünyaya geldiğinde, kadın-erkek eşit yaratılır. Bu yaşam süresi içinde, kimliğinizi sosyal, kültürel ve inanç değerleriyle oluşturur ve bu kimlikle kendinizi bir yere oturtur ve konuşlandırırsınız ve problemleri de o tanımın altında kavramaya başlarsınız; ama, bu, sizi her zaman doğruya götürmez; çünkü, kadına şiddet bir sonuçtur, başlangıç değildir; ama, siz, eğer, toplumunuzda şiddete son verecek değerlerinizi oluşturmazsanız, şiddet çocuğunuzda, zayıfınızda, kadınınızda kendini gösterir ve şiddetten payınızı, toplumdaki değer algılamalarıyla doğru orantılı olarak alırsınız. Şiddet, güçlüden zayıfa doğru, sosyal konumuna, maddî gücüne göre yayılır. Sosyal konumu, maddî gücü, ayrıca, unvan ve bağımlılıkları, şiddete maruz kalma oranlarınızı belirler. Üzülerek görüyoruz ki, sosyal hayatın içinde güçlendirilmeyen kadın, savaşların, tacizlerin ve şiddetin en yakın muhatapları oluyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kadına uygulanan şiddet oranlarını vererek vaktinizi almak istemiyorum. Şunu bilmeliyiz ki, kadına şiddetin tarafları, taraftarları ve sebepleri değişiyor; lakin, şiddetin odağında, biz, hep kadını görüyoruz. Bazen çağdaşlık adına zulmediyorsunuz kadınlara, bazen din adına, bazen töre adına; ama, bakıyorsunuz ki, şiddetinizin muhatabı devamlı kadınlar ve hiç değişmemişler.

Birleşmiş Milletler, kadına şiddeti şöyle tanımlıyor, özellikle, Sayın Güldal milletvekilime seslenerek ve üzerine vurgulayarak söylüyorum: "İster kamusal, ister özel yaşamda meydana gelsin, kadınlara fiziksel, psikolojik acı ve ıstırap veren veya verebilecek olan, cinsiyete dayanan bir eylem veya bu tür eylemlerle tehdit etme, zorlama -üzerine basarak söylüyorum- keyfî olarak özgürlükten yoksun bırakma" şeklinde tanımlanmaktadır. (AK Parti sıralarından alkışlar) Bu tanıma son olarak, kurbanı, ekonomik ihtiyaçlardan da yoksun bırakmak dahil edilmiştir. Kadınlara yönelik ayırımcılığın önlenmesi komitesi "kadınlara yönelik toplumsal cinsiyete dayalı şiddet, bir kadına, sırf kadın olduğu için yöneltilen ya da oransız bir şekilde kadınları etkileyen şiddettir" diyor.

Kadının, kendine karşı uygulanan şiddeti kendi cephesinde aşması zordur. Şiddet gördüğünü söylediğiniz karşı cinsin, yani beylerin, bu konuda en az kadınlar kadar mücadele etmeleri gerekiyor. "Kadınımız kutsaldır, kadınımız başımızın tacıdır" cümleleri şiddeti bitirmiyor. Överken yere göğe koyamadığımız analarımız, eşlerimiz ve kızlarımız, ne yazık ki, toplumda ortak bir saygı ve güven bulamıyor. Neden mi; çünkü, ufak ufak esprilerimiz arasında tüketiyoruz kadınlarımızı ve küçültüyoruz onları. Ağzımızı doldura doldura ettiğimiz küfürlerin baş kahramanı, yine kadınlarımız, analarımız. Kendi hanemizdeki kadınlar kıymetli ve kutsal derken, başka hanedekilerin de o kadar kutsal olduğunu düşünmüyoruz; eğer böyle olsaydı,en ünlü küfürlerimiz ana ve avratla başlamazdı.

Yıllarca kadının maddî özgürlüğü yok diye şiddet gördüğünü söyledik, erkeklere de eğitimsiz dedik; ama, gelin görün ki, son günlerde basına da yansıyan görüntüler, bize, bunların yetmediğini söylüyor. Eğitiminiz artıyor, toplumda önemli bir kimliğe sahip oluyorsunuz; ama, kadına el kaldırmaktan çekinmiyorsunuz. Çok meşhur olmanız, zengin olmanız, dayak yemenizi ya da tacize uğramanızı engellemiyor. O halde, bundan daha farklı bir yere gelmeniz ve çözümlerinizi gerçekçi sunmanız gerekir. Kadına gösterilen şiddetin nedenlerini kültüründen, eğitiminden, ekonomik ve sosyal politikalarından ayrı düşünmek mümkün değildir. Güçlü kıldığınız her politikanız, kadınınızı direkt güçlendirecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayın.

HALİDE İNCEKARA (Devamla) - Kadına dayak atan bir adamın yuhalanıp, ötelenmediği bir toplumda, sığınma evlerini konuşmak zorunda kalacaksınız tabiî ki. Okul kapılarından keyfinize göre kovaladığınız kızlarınızı, demokratik bir eğitim politikanız olmadığı süre içinde, özgürlükçü ve eşitlikçi olmayan bir eğitim politikası içinde kadının eğitim problemlerini konuşacaksınız ve bu kürsüye çıkacaksınız, okumakla ilgili bir kaygısı olan bir kadının, bir başka mahkemelerde aradığı hakkı kınayacaksınız ve ondan sonra kadına şiddeti kınamaya geleceksiniz! Yok böyle bir şey. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Politikalarınızı yasalarınızla düzenlersiniz.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Ulema!..

HALİDE İNCEKARA (Devamla) - Ona da cevap vereceğim şimdi. Ulemalarınızdan korkmayın. Ulemalarınızdan korktuğunuz gün bitişiniz başlar. Ne zamanki bu millet, ulemasından, âliminden ve bilim adamından uzak kalmıştır, bu hale düşmüştür. Yok öyle şey. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Ulemadan korkan sizsiniz. Rektörü hapse siz attınız.

HALİDE İNCEKARA (Devamla) - Ben bir bitireyim…

Politikalarınıza paralel yasal düzenlemelerinizi yaparsınız ve kültürel gelişime katkıda bulunursunuz.

Gelişen, büyüyen ve hızla haberleşen dünyada, yasal düzenlemeler, yavaş ve zor da olsa, kabul edelim ki, kadının lehine değişmektedir; fakat, sokakta, hanede ve işyerinizde hiçbir şey değişmemekte. Hanenizde yaşadıklarımızı politikalar ne kadar etkiliyor ya da yasal düzenlemeler bizim hayatımızı ne kadar değiştirebiliyor; yani bir yanda yasalarınız var ve bir yanda kapalı kapılar arkasında yaşadıklarınız ve üniversite kapısı önünde yaşadıklarınız var; yaşadığımız fiilî bir durum var.

Yasalar ortak ahlak kurallarını oluşturmakta, huzur sağlamakta yeterli olamaz. Tam tersi, eğer, toplumda kültürel değerlerinizi ve ayıplarınızı oluşturmamışsanız, bunun sonucu ortaya çıkan suçlara sadece ne kadar ceza vereceğinizi oturur aranızda tartışırsınız. Suçları ve suç fiillerini ortadan kaldıramadığınız süre içinde de sadece suçlarınızın sayısını artırırsınız. Öyleyse, hep birlikte, ümit ve güven hissettiğimiz kültürel değerler üretmekte, onları korumakta kararlı olmalıyız.

Konuşmamı, yine, cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün şu sözüyle bitirmek istiyorum ve herkesin duymasını istiyorum; birkısım kadını kendine benzemediği için, kendi gibi düşünmediği için, kendi gibi giyinmediği için yok sayanlar için söylüyorum: "İnsan topluluğu, kadın ve erkek denilen iki cins insandan oluşur. Kabil midir ki, bir kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünü ilerleyebilsin. Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa bağlı kaldıkça öteki yarısı göklere yükselebilsin."

Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın İncekara.

Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.34


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.47

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22 nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Gündemdışı konuşmalar tamamlanmıştı.

Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmına geçiyoruz.

Alınan karar gereğince, bu kısmın 271 inci sırasında yer alan, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Kemal Anadol, İstanbul Milletvekili Ali Topuz ve Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, 272 nci sırasında yer alan, Anavatan Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş ve Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu'nun, 273 üncü sırasında yer alan, İstanbul Milletvekili Mustafa Ataş ve 47 milletvekilinin, Hakkâri Merkez, Şemdinli ve Yüksekova İlçelerinde meydana gelen olayların araştırılması amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerinin birlikte yapılacak öngörüşmesine başlıyoruz.

V.- GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE

MECLİS ARAŞTIRMASI

A) ÖNGÖRÜŞMELER

1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Adına Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol, İstanbul Milletvekili Ali Topuz ve Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Hakkâri Merkez, Yüksekova ve Şemdinli ilçelerinde meydana gelen olayların araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/322)

2.- Anavatan Partisi Grubu Adına Grup Başkanvekilleri Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş ve Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu'nun, Hakkâri Merkez, Yüksekova ve Şemdinli ilçelerinde meydana gelen olayların araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/323)

3.- İstanbul Milletvekili Mustafa Ataş ve 47 milletvekilinin, Hakkâri'de meydana gelen olayların ve bu olaylarla ilgili iddiaların araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/324)

BAŞKAN - Hükümet?.. Hazır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeler Genel Kurulun 15.11.2005 tarihli 18 inci Birleşiminde okunduğundan tekrar okutmuyorum.

İçtüzüğümüze göre, Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunda sırasıyla hükümete, siyasî parti gruplarına ve önergelerdeki birinci imza sahibine veya onların göstereceği bir diğer imza sahibine söz verilecektir.

Konuşma süreleri, hükümet ve gruplar için20'şer dakika, önerge sahipleri için 10'ar dakikadır.

Şimdi, söz isteğinde bulunup bulunmadıklarını soruyorum sayın grupların.

İlk söz, Hükümet adına, İçişleri Bakanımız Sayın Abdülkadir Aksu'ya aittir.

Süreniz 20 dakika.

Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK Parti Grubumuzun, Anamuhalefet Partisi ve muhalefet partisi gruplarının, ayrı ayrı, Şemdinli ve Yüksekova başta olmak üzere, Hakkâri'de meydana gelen olaylar ve bunlarla bağlantılı diğer terör hareketlerinin tekrarlanmaması, gerekli şeffaflığın sağlanması, olayların yapısı, sorumluları ile terörle mücadelede hukuk kurallarına uyulup uyulmadığı iddialarının incelenmesi için verdikleri Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeler üzerine söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, konuşmama başlamadan önce Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Ayrıca, yarının Öğretmenler Günü olması nedeniyle, eli öpülesi öğretmenlerimizin bu anlamlı günlerini kutluyorum, hepsine sevgiler, saygılar sunuyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de meydana gelen, başta bölücü terör olmak üzere, tüm yasadışı terörist faaliyet ve hareketleri daha iyi tahlil edebilmek için, isterseniz, son yıllarda dünyada terörizm konusunda hangi değişimler yaşanıyor, bu konuda genel bir değerlendirme yapmak istiyorum.

Bireysel ve örgütsel terörist faaliyetler insanlık tarihinin her döneminde var olmuştur; ancak, Sovyetler Birliğinin çöküşüyle soğuksavaş üzerine kurgulanmış iki kutuplu dünya tek kutuplu hale dönüşerek dengelerin altüst olmasına ve terörizmin farklı boyutlara ulaşmasına sebep olmuştur. İletişim ve bilişim alanındaki akıl almaz hızlı gelişimde, ekonomide, bilgi dağılımında, sosyal ve kültürel sahada âdeta sınırları yok eden küreselleşme olgusunu yaratmıştır. İşte, böyle bir ortam içerisinde terör de büyüdü, pekişti, insanlık tarihinin hiçbir döneminde görülmeyen şekilde devasa bir tehdit haline geldi. Artık, terör, lokal, hatta bölgesel değil, küreseldir. Önceleri, bazı devletlerin kendi çıkarları için hoş gördükleri, hatta yönlendirip destekledikleri terör örgütleri, artık, onların da canını yakmaya başlayan küresel ve kitlesel tehlike oluşturmaktadır.

Türkiye, terörün dini, milleti, ülkesi olmadığını, millî çıkarlar ve içpolitikanın aracı olarak kullanılmasının mahzurlarını, terörle mücadelenin bütün ülkelerin ortak uğraşı alanı olması gerektiğini yıllarca her uluslararası platformda ve her seviyedeki ikili görüşmelerde anlatmıştır. İşbirliği yapılmasının zaruretini, aksi takdirde, ortaya çıkacak tehlikenin altında her ülkenin büyük zararlar göreceğini devamlı söyledik ve söylemeye de devam ediyoruz. Maalesef, pek çok gelişmiş ülke bu uyarılarımızı dikkate almadı; ancak, 11 Eylül 2001'de Amerika Birleşik Devletlerinde, 12 Ekim 2002'de Endonezya'nın Bali Adasında, 15-20 Kasım 2003 İstanbul'da, 11 Mart 2004'te Madrid'de, 7 Temmuz 2005'te Londra'da, 23 Temmuz 2005'te Mısır'da ve en son 9 Kasım 2005'te Ürdün'de gerçekleştirilen terörist eylemler, pek çok ülkenin gözünü açmış oldu. Dünyanın çeşitli yerlerinde meydana gelen terör olaylarının ardında terörizm, özellikle demokratik ülkelerin temel güvenlik meselesi haline gelmiş, ülkeler, bu terör belasından nasıl kurtulabilirim çabası içine girmişlerdir.

Ortadoğu ve Irak'tan Kafkaslara, Afganistan'a ve Balkanlara kadar uzanan geniş bir bölgedeki karışıklıklar, buralardaki halklar ve uluslararası toplum için, yüksek siyasî, ekonomik ve sosyal bedelleri olan belirsizlikler ve en kötüsü olarak, terörün istediği ortamı yaratmıştır.

Özellikle Irak'ta yaşananlar, istikrarı yok eden tam bir trajedidir. Sınırlarımızın hemen yanında, etnik ve dinî motifli pek çok terör örgütü, eğitim ve uygulama alanı bulmaktadır. Bu durum, başta Türkiye olmak üzere, en çok bölge ülkelerini rahatsız etmektedir. Dinsel, etnik ve demografik ayrıştırmayı, ekonomik ve ticarî istismarı öngören uygulamalar, binlerce yıl bir arada yaşamış insanlar arasında gerginlik ve çatışma ortamını yaratıp, terörü ve terör örgütlerini ayakta tutmaktadır.

11 Eylül saldırıları, terörizm açısından, aslında, yeni bir sürecin de ortaya çıkmasına yol açmıştır. Bu süreç, global terör dalgasının yaşanmaya başlandığı süreç olarak adlandırılmaktadır. Kitle imha silahlarının geliştirilmesi ve bu silahların terörist şebekeler tarafından elde edilme potansiyeli, uluslararası güvenliği korumamıza yönelik tehditlerin diğer boyutlarını oluşturmaktadır.

Bütün bu yaşanan olumsuz gelişmeler, artık, dünya ülkelerinin, gerçek anlamda, teröre karşı mücadelede kararlı ve samimî olmalarını zorunlu kılmaktadır. Terörün Batılı demokratik ülkeleri etkilemiş olmasıyla birlikte gelişen tepkiler, Türkiye'nin yıllardır uluslararası alanlarda dile getirdiği argümanlarındaki haklılığı gözler önüne sermiş. Daha önce kayıtsız kalınan tezlerimiz, artık, kabul görmeye başlamış. Bütün insanlığı tehdit eden terör örgütlerinin faaliyetlerinin, gelişen teknolojik unsurlara paralel olarak globalleşmesi, terörizm olgusuyla uluslararası alanda mücadelenin önemini, kendiliğinden ortaya çıkarmaktadır.

Yurt içinde verilen mücadele, ancak yurt dışındaki uluslararası nitelikteki mücadelelerle bütünleştiğinde somut bir sonuç almak mümkün olmaktadır. Barış ve huzur, ülkelerin tek başına sağlayabilecekleri bir unsur olmaktan çıkmıştır. Artık, dünyaya kapılarını kapatarak, kendi sınırları içinde barış içinde yaşama imkânı da kalmamıştır. Başta terör olmak üzere, her türlü organize suç, uyuşturucu madde ve insan kaçakçılığı, malî suçlar ve diğer suçlarla mücadele edebilmek, uluslararası işbirliği olmaksızın çözülmez hale gelmiştir.

Terörizmle mücadele bazında yukarıda ifade ettiğim gibi, son dönemde, özellikle, Amerika Birleşik Devletlerinde meydana gelen terör eylemleri sonrasında, birçok yasadışı örgütün uluslararası alanda terörist örgüt olarak kabul edilmesi, yasaklanması ve gerçekleştirilmeye çalışılan terörist eylemlerin önlenmesi gibi stratejik konularda ortak bir anlayışa doğru gidildiği ve taktik bazda birtakım başarılara ulaşıldığı da görülmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; tüm dünyada yaşanan bu gelişmeler karşısında, ülkemizdeki bölücü terör konusunda da bazı değerlendirmeleri sizlerle paylaşmak istiyorum.

Ülkemiz, tarihsel gelişimi içerisinde başta, ASALA terör örgütü olmak üzere, aşırı sağ, sol örgütler, dinî motifli örgütler, uluslararası hareket eden grup ve örgütler ile bölücü terör örgütüyle mücadele etmiş ve bunlardan varlıklarını devam ettiren bazılarıyla da mücadele hâlâ devam etmektedir.

Şunu da ifade edeyim ki, dünyada hiçbir terör örgütü, bölücü terör örgütü kadar dışdesteğe mazhar olmamıştır. Bu destek, örgütün, bir noktada nasıl korunup kollandığının da açık göstergesidir. Ülkemizin jeopolitik konumu ve terör örgütlerine verilen destekler dikkate alındığında, durumu daha iyi analiz etme imkânı bulunmaktadır. Ayrıca da bu örgüt, ne değer yargısı tanımakta ve ne de faaliyetlerinde bir sınır vardır. Ama, Türkiye Cumhuriyeti olarak biz, demokratik kurallar içerisinde, hukuk devleti ilkesine bağlı kalarak, bu ilkeden ayrılmadan mücadelemizi devam ettireceğiz.

Bu mücadeledeki en büyük gücümüz de, birlik ve beraberlik içinde bulunmaktır. Çünkü, terör örgütü, bulduğu her fırsatta istismara yönelmektedir. Onun için, birlik ve beraberliğe her zamankinden daha fazla ihtiyacımız bulunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, hepinizin bildiği gibi, bölücü terör örgütü, ilk silahlı eylemini gerçekleştirdiği 1984 yılından günümüze kadar geçen zamanda, çocuk, yaşlı-genç, kadın-erkek, polis, jandarma ve asker ayırımı yapmaksınız, hain saldırılarını hep sürdüregelmiştir.

Terör örgütü elebaşısının 1999 yılında yakalanması akabinde örgüt strateji değiştirmiş, Hükümetimizin Avrupa ülkeleri nezdinde sürdürdüğü yoğun temas ve kararlı tavır üzerine yasaklanma korkusuyla sürekli isim değiştirmiş, köşeye sıkışmış, eylem yapamaz hale gelmiştir. Başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere Avrupa ülkelerinin birçoğunda faaliyetleri yasaklanmış, terör örgütleri listesine dahil edilmiş ve zaman zaman da bu örgüte karşı operasyonlar yapılmıştı. Evet, bölücü terör örgütüne yönelik olarak Avrupa ülkeleriyle birlikte hareket ediyor, operasyonlar yapıyoruz; ancak, halen bazıları bu konuda pasif davranış sergilemektedirler.

Burada şunu da ifade etmeliyim ki, bölücü terör örgütünü sadece listeye almak ve yasakladım demekle bu iş çözümlenmiyor, terör örgütleriyle mücadelede pasif kalmak da bu örgüte destek vermek anlamına gelmektedir.

Bölücü terör örgütü, maalesef, son zamanlarda kendilerine göre riski az hain pusularla güvenlik güçlerimize ve masum vatandaşlarımıza yönelik menfur saldırı ve eylemlerini sürdürmek istemektedir. Terör örgütü ve işbirlikçileri, bu çöküş süreci nedeniyle, kullandıkları tahrikçileri aracılığıyla, her yönüyle et ve tırnak gibi bir bütün olmuş vatandaşlarımız arasına nifak tohumları saçmaya da çalışmaktadırlar. Ancak, sağduyulu aziz milletimizin bireyleri, bu haince ve sinsice planlanmış oyunun aktörleri olmadılar ve olmayacaklardır.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, bugün, güvenlik güçlerimiz, kendilerini, teknik donanım ve bilgi açısından süratle yenileyerek, terör örgütlerinin eylemlerini boşa çıkaracak bilgi birikimini yakalamış durumdalar. Bununla beraber, terörle mücadelede başarılı olunabilmesi için, sadece güvenlik güçlerimizin önlem ve çalışmalarının yeterli olmayacağı açıktır; çünkü, terörizm sadece bir güvenlik sorunu değildir.

Terörizmin geçirdiği evreleri ve trendleri iyi analiz edersek neden böyle söylediğim daha iyi anlaşılacaktır zannediyorum. Çünkü, Türkiye, ne zaman kalkınma hamlesine başlasa, ne zaman ekonomik rahatlama ve ilerleme olsa, ne zaman yatırım, üretim, istihdam, ticaret sarmalı kuvvetlense, vatandaşlarımızın refahlarında ve hayat standartlarında ciddî bir gelişme olsa, Türkiye ne zaman âdeta şaha kalksa, hukuk, ekonomi, sosyal ve kültürel altyapı ve millî gelirde, dışticarette önemli gelişmeler olsa, 58 ve 59 uncu hükümetlerimiz döneminde; yani, şimdilerde olduğu gibi, birtakım engellemelerle karşılaşılıyor, insanlarımızın arasına ayrılık gayrılık sokulması isteniyor. Bunun için diyorum ki, terör sadece bir güvenlik sorunu değil.

Bu itibarla, terörle mücadelede bütün kuruluşların ortak tavır takınmaları ve bu konuda üstlerine düşen görevleri en iyi şekilde yapmaları gerekmektedir.

Hükümet olarak, güvenlik güçlerimizin özverili çalışmaları ve vatandaşlarımızın büyük desteğiyle, bugün, kontrol edilebilme seviyesine getirdiğimiz terörle mücadele çizgisinden asla geri dönmemek üzere, gayret ve çalışmalarımız, inanç ve kararlılıkla devam etmektedir.

Biz, bir insanlık suçu olan terörün, ancak birlik ve beraberlik içerisinde önlenebileceğine inanıyoruz. Ülkemizin üniter yapısı, devleti ve milletiyle bölünmez bütünlüğü ile demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti ilkelerine yönelik faaliyet gösteren her türlü terör örgütüne karşı mücadelede kararlılığımız sonuna kadar devam edecektir.

Ayrıca, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizdeki problemlere, istismar ve polemiğin bir aracı haline getirilmeden çözüm üretilmesi gerektiği inancındayız ve biz, Hükümet olarak, bu konuda da büyük gayret göstermekteyiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son zamanlarda, özellikle Hakkâri İli, Şemdinli İlçesinde meydana gelen olayların, bizleri ve millet olarak hepimizi derinden üzdüğünü belirtmek istiyorum. 9 Kasım 2005 tarihinde Şemdinli İlçemizde meydana gelen olaylar sonrasında, olayın bütün yönleriyle aydınlatılması için gerek Hükümetimiz ve gerekse Bakanlık olarak bizim tarafımızdan ne yapılması gerekiyorsa, kararlılıkla yapılmıştır ve yapılmaktadır. Daha işin başında, bizzat Sayın Başbakanımızın ağzından, Hükümetin bu konudaki yaklaşımı, açık, net ve kesin bir şekilde açıklanmıştır. Olayın hemen akabinde, Sayın Meclis Başkanımız, Sayın Başbakanımız, Sayın Genelkurmay Başkanımız, Sayın Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanımız, Sayın Adalet Bakanımız ve ben; yani, devletimizin bütün organları tarafından, bu olayın derhal aydınlatılması yönünde mesajlar verilmiştir.

Yine, bizzat Sayın Başbakanımız ve Sayın Adalet Bakanımızla birlikte, ben, 21 Kasım 2005 tarihinde, Hakkâri, Yüksekova ve Şemdinli'ye giderek incelemelerde bulunduk. Olayın aydınlatılması yönünde ne gerekiyorsa onun yapılacağı, vatandaşlarımızın müsterih olmaları ve sağduyularını kaybetmemeleri yönünde birlik ve beraberlik mesajları verdik.

Bundan önce, bayramın birinci günü Şemdinli'de meydana gelen bir büyük patlamadan sonra da, ben, bizzat, yine Şemdinli İlçemize gitmiş, vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletmiş, bayramlaşmış ve bu patlamadan dolayı evleri ve işyerleri zarar gören, hasara uğrayan vatandaşlarımıza her türlü yardımın yapılacağını da belirtmiştim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakanım, konuşmanızı tamamlayın.

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, kuşkusuz, Türkiye bir hukuk devletidir. Bu nedenle, olayın aydınlatılması için gerekli adlî ve idarî işlemler derhal başlatılmıştır. Nitekim, konuyla ilgili herhangi bir tereddüt meydana gelmemesi ve olayların bütün çıplaklığıyla aydınlatılması için çalışmalar en üst düzeyde sürdürülmektedir. Olayların başlamasından kısa bir süre sonra, İl Valisi, İl Cumhuriyet Başsavcısı, İl Jandarma Komutanı ve İl Emniyet Müdürü derhal Şemdinli'ye intikal etmişlerdir. Adlî yönden olayın soruşturulması amacıyla, Şemdinli Cumhuriyet Savcısının yanına, yine Ceza Muhakemesi Kanununun 250 nci maddesi hükmü gereğince yetkili kılınan Van Cumhuriyet Savcısı da görevlendirilmiştir. Ayrıca, olayın idarî yönden incelenmesi için, tarafımdan, derhal, iki mülkiye başmüfettişi görevlendirilmiş, müfettişler 11 Kasım 2005 günü orada görevlerine başlamışlar ve halen, dün gittiğimizde arkadaşlarımız oradaydılar, belki bu hafta sonu bitirip dönecekler.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu olaylara müdahale edilirken hiçbir şekilde demokrasiden taviz verilmeyecektir. Devletimizin imkân ve kabiliyeti buna fazlasıyla yetmektedir. Özellikle, bölgede yaşayan vatandaşlarımızdan en büyük istek ve arzumuz, demokratik haklarını, yasaların kendilerine tanıdığı imkânlar ölçüsünde aramaları ve tahriklere kapılarak suçlu duruma düşmemeleridir.

Bilindiği gibi, güvenlik, toplumsal yaşamın en önemli ihtiyaçlarından biridir. Bu nedenle, vatandaşlarımızdan, bu tür olaylar karşısında tepkilerini ifade ederken, güvenlik güçlerimizin moral motivasyonunu bozacak, çalışmalarını engelleyecek tutum ve davranışlardan da uzak durmalarını bekliyoruz.

Bölgede son günlerde yaşanan terör olaylarından dolayı, hassasiyeti olan, ülkemizin, diğer illerimizde de benzer olayların meydana gelmemesi için her türlü tedbir alınmış, illerimizin ihtiyaçları da karşılanmıştır.

Milletimiz, sevinçlerin paylaşılarak büyüyeceği, sıkıntıların paylaşılarak azalacağı gerçeğinden hareketle, birlik, beraberlik ve bütünlüğümüze yönelik hiçbir harekete fırsat vermeyecektir.

Bu tür olayların aydınlatılmasında siyasî partilerimiz ve sivil toplum örgütlerimize de büyük görevler düşmektedir; çünkü, bu ülke, doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine, her karış toprağıyla hepimizindir ve her karışında yaşayan insanlar bizim insanımızdır, biz, büyük bir ailenin fertleriyiz.

Özellikle vurgulamak isterim ki, otuz yılı aşkın süregelen terörle mücadelemiz, bizlere, terörün siyasete ve şahsî menfaatlara alet edilmemesi gerektiğini öğretmiştir. Ülkemizi uzun yıllardan bu yana meşgul eden terör örgütlerine karşı mücadelede, vatandaşlarımıza da birtakım görevler düşmektedir. Halkımızın öncelikle terörün amacının, vatandaşlarımızı tedirgin etmek, otoriteyi zayıf göstermek, güvenlik güçlerini şiddet kullanmaya zorlamak ve istikrarsız bir ortamın oluşmasını sağlamak olduğunu bilmeleri gerekir. Halkımızdan, bu tür eylemleri soğukkanlılıkla karşılayıp sükûnetlerini korumalarını, bize her zaman olduğu gibi güvenmelerini ve desteklerinin devamını istiyoruz. Bu konuda sağduyulu davranan vatandaşlarımıza, siyasî partilerimize, sivil toplum kuruluşlarımıza ve basınımıza teşekkür ediyorum. Basın yayın kuruluşlarımızdan da, bu konuda daha önce, bugüne kadar gösterdikleri hassasiyeti artırmalarını; daha dikkatli ve kamuoyunun duyarlılığını gözönünde bulundurarak yayıncılık yapmalarının ülkemizin ve ülkemizde yaşayan herkesin yararına olduğunu ifade ediyorum.

Değerli milletvekilleri, toplumumuzun tüm kesimlerinin meydana gelen bu olaylardan ders çıkarması, siyasî hesap ve rant kaygısından uzak durması gerekir; çünkü, terör örgütleri bunu istiyor. Bitmek üzere olduklarını hesap edip, öyle ya da böyle, bir şekilde kendilerini gündemde tutmak istiyorlar. Onun için, bu olayları bu yönüyle de değerlendirip, terör örgütlerinin ekmeğine yağ sürmeyelim.

Bu vesileyle, bir arada yaşamanın ortak paydasını 7'den 70'e insanımızla paylaşmamız lazım geliyor. Bu al bayrağın altında, birbirini anlayan, hoşgörüyle yaşayan vatandaşlarımız bizim geleceğimizdir.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; biz bir yandan teröristlerin yakalanarak adalete teslim edilmesi konusunda azamî gayret sarf ederken, öte yandan da, demokrasinin kurum ve kurallarıyla yerleşmesi için gereken her türlü tedbiri tavizsiz bir şekilde almaya devam ediyoruz.

Son yıllarda Hükümetimizle birlikte sağlanan demokratik açılımlar, Avrupa Birliği sürecinde yaşanan olumlu gelişmeler ve ülkemizin her alanda gösterdiği başarılar ve gelişmeler vatandaşlarımızın rahat bir nefes almasını sağlamıştır. Bu nedenledir ki, terör olayları, ülkemizdeki bu demokratik gelişmeleri, atılımları ve açılımları hedef almıştır; ancak, kaynağı ne olursa olsun, her türlü teröre karşı tavizsiz bir mücadelenin sürdürüleceğinden her vatandaşım emin olmalıdır.

Bu arada, terörden yılgınlığa düşmemenin, terörle mücadelenin temel şartı olduğu da bilinmelidir. Bu gerçek, terörsüz bir yaşam isteyen insanların ortak tavrı olmalıdır.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, sonuç olarak sizlere şunu ifade etmek istiyorum: Hükümetimizin ve Bakanlığımızın, Şemdinli'de meydana gelen olayı aydınlatma konusundaki sağlam iradesi ile mutlak ve tavizsiz yaklaşımından hiçbir kimsenin şüphesi olmasın ve bu olay, hiçbir şekilde, geçmişte yaşanan bazı talihsiz olaylarla mukayese edilmesin.

Biz, olayın meydana gelmesinden itibaren, hukuk devletinde ne yapılması gerekiyorsa onu yaptık ve yapıyoruz. Bu nedenle, vatandaşlarımız, soğukkanlılıkla, itidalle, sabırla olayların hukukî gelişimini beklemelidir. Büyük bir kararlılıkla, olayı bütün yönleriyle ortaya çıkarmak ve suçluları, kim olursa olsun, yüce adalete teslim etmek bizim en amir görevimizdir. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Buna rağmen, olayla alakalı olarak soru işareti taşıyan herhangi bir hususun kalmaması için de, Yüce Parlamentomuzun bu konuda araştırma yapmasında da yarar olduğunu düşünüyorum.

Bu vesileyle, Yüce Heyetinizi yeniden, sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (AK Parti ve Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Bakana teşekkür ediyoruz.

Gruplar adına söz istekleri var. Anavatan Partisi Grubu adına Isparta Milletvekili Sayın Erkan Mumcu…

Sayın Mumcu, önerge sahibi olarak da isteğiniz var, birleştirilmesini istiyor musunuz?

ERKAN MUMCU (Isparta) - Evet.

BAŞKAN - Sürenize ilave ettim; buyurun efendim. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA ERKAN MUMCU (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; sözlerime başlarken, Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Biraz önce, bu kürsüde söz alan Sayın İçişleri Bakanımızın teröre ilişkin görüşlerini, ülkenin birlik ve bütünlüğüne ilişkin değerlendirmelerini paylaşmamak mümkün değil. Hepsi, hem uluslararası teröre ilişkin olarak hem ülkemizin yaşadığı terör sorununa ilişkin olarak, bir bütünü kapsamasa da, doğru tespitlerdir. Ancak, burada özel bir vesileyle bulunuyoruz. O da hem İktidar Partisi hem muhalefet partilerinin verdikleri, sonradan birleştirme kararıyla birleştirilen, Şemdinli'de meydana gelen olayların açığa çıkarılması konusunda Meclis araştırma komisyonunun kurulması yönündeki önergelerin görüşülmesidir. Yani, somut bir gündemimiz var: Şemdinli olayları.

Niye somut bir gündemimiz var; bunun altını çizmek istiyorum; şunun için altını çizmek istiyorum: Çünkü, Şemdinli olayları üzerinden yürütülen spekülasyonlar, tartışmalar, ima yoluyla yapılan konuşmalar, zan yoluyla ifade edilen bazı düşünceler, haklı ya da haksız olduğunu şu an bilemeyeceğimiz bir biçimde devletimizi töhmet altında bırakmıştır. Üzülerek ifade etmek zorundayız ki, orada kamu görevlilerinin bir suç işlemiş oldukları yolunda yaygınlaşan haberler, devlet memurlarının, kamu görevlilerinin, terörle mücadele amacıyla dahi olsa, hukukdışına çıktıkları yolunda bir zannı pekiştirmiştir ve bu zanla beraber bir "derin devlet-görünen devlet" tartışması açılmıştır.

Sayın Başbakanın konuya ilişkin kamuoyuna yaptığı açıklama, olayın lokal bir olay gibi görünmediği, daha kapsamlı bir boyutunun var olduğu yolunda işaretlerin bulunduğu biçimindedir. Hiç şüphesiz, bir ülkenin başbakanı böyle bir beyanı, bilgiye dayanmaksızın ifade etmez. Eğer, bu konuda Sayın Başbakanın kamuoyuyla bu kadarını paylaştığı bilgileri, sağlam kaynaklardan edinilmiş, tutarlı, doğru bilgilerse, bu bilginin bugün burada Türkiye Büyük Millet Meclisiyle paylaşılmasında hayatî derecede fayda vardır. Bu bilgi burada paylaşılmalıdır; zira, konunun araştırılması, Mecliste temsil edilen bütün siyasî partilerin ortak iradesiyle, Meclis araştırma komisyonu kurulması yönünde tahakkuk etmişse, bu bilgi Türkiye Büyük Millet Meclisiyle paylaşılmalıdır. Eğer, bu, bir bilgiye dayalı değil, bir zanna dayalı ise, bunun bir zan olduğu da burada ifade edilmelidir; zira, bu zannın yarattığı tartışmalar, bu zannın yarattığı töhmet, gerçekten, vatandaşlarımızın devlet otoritesine ve devletin adaletine duydukları güveni tahrip edici yönde işlemektedir.

Değerli arkadaşlar, devlet otoritesinin tesis edilmesi, her zaman güvenlik güçleriyle, kolluk güçleriyle mümkün olmaz. Esas itibariyle, devlet otoritesinin tesis edilmesinin en önemli aracı hukuktur, adalettir; zira, hiç kimse, adaletine inanmadığı bir otoriteye sadakat göstermez. Dolayısıyla, eğer Şemdinli'de meydana gelen olayda, devlete hizmet saikıyla bile olsa, kamu görevlileri bir suç işlemişlerse, bunun açığa çıkarılması, bunun yargı önüne getirilmesi ve cezalandırılması, devlet otoritesinin sağlamlaştırılması, vatandaşın devletin adaletine duyduğu güvenin pekiştirilmesi bakımından artık olmazsa olmazıdır. Zira, biraz önce sözünü ettiğim kaygılar, biraz önce sözünü ettiğim töhmet sadece ismi belli birkaç kişinin itham edilmesinin ötesinde, devletin bu gibi konularda hukukdışına çıkabildiği yolundaki kanaati besleyen, güçlendiren bir yargıya dönüşmek üzeredir ve böyle bir yargının vatandaşlar arasında yerleşmiş olması bu ülkenin başına gelebilecek en kötü şeylerden birisidir. Bu çerçevede bir hususu daha dikkatlerinize sunmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, hepiniz araştırma komisyonlarının yetki ve imkânlarının neler olduğunu biliyorsunuz. Meclis İçtüzüğüne baktığımızda, Meclis araştırma komisyonlarının bu gibi konuları araştırmak için yeterli imkân ve yetenekle donanmış olmadığını görürüz; oysa, bu meselenin açığa çıkarılması, ülkenin birlik ve bütünlüğü açısından, hukuk devletinin işlediğinin herkese gösterilmesi açısından fevkalade önemlidir. O bakımdan, Parti Grubumuzun teklif ettiği bir kanun teklifi var, o teklifin içeriği araştırma komisyonunun imkân ve yeteneklerinin geliştirilmesi yönündedir; başka tekliflerle de zenginleştirilmesi, bizim düşünemediğimiz hususların da ilave edilmesi hiç şüphesiz mümkündür; ama, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu hususun açığa çıkarılması konusunda samimî bir iradeye sahipse, bu önergenin kabulüyle beraber araştırma komisyonlarının imkân ve yeteneklerini geliştirecek, soruşturma komisyonlarının sahip olduğu bazı yetkileri, imkânları araştırma komisyonlarına da verecek düzenlemelerle yola çıkmalıdır. Dolayısıyla, Genel Kurulumuz bu hususu da gözden kaçırmamalıdır diye düşünüyorum.

Bu meselenin açığa çıkarılması, biraz önce de söylediğim gibi, Türkiye'nin terörle ve bölücülükle mücadelesinde atacağı son derece önemli bir adım olacaktır. Her şeyden önce, güvenlik güçlerini bir töhmetten kurtaracaktır, devleti bir töhmetten kurtaracaktır ve hukuk devletinin işlediği, devletin adaletinin müesses olduğu, işler olduğu konusunda vatandaşın kanaatini güçlendirecektir.

Sevgili arkadaşlarım, adalet, biliyorsunuz, bir terazi ve bir kılıçla temsil edilir. Terazinin dili, karşılıklı rızayı ifade eder; yani, hak ve hukuk çizgisinde bir dengeyi, bir ahengi, hakkaniyeti ifade eder; ama, adalet, sadece teraziyle ifade edilmez; adalet, aynı zamanda, kılıçla da ifade edilir. Niye kılıçla ifade edilir; çünkü, insanlar arasından bir zümre, birileri, daima hak ya da hakkaniyet karşısında mütereddittirler, hak çizgisinden çıkmak eğilimindedirler, haddi aşmak eğilimindedirler. Hak çizgisinden çıkan, haddi aşmak eğiliminde olanları doğrultmak için, adaletin, teraziden başka bir aracı daha vardır; o da kılıcı. Devletin kılıcı keskin olmalıdır arkadaşlar. Devletin kılıcı, vatandaşın hakkından, hukukundan, hayatından emin olabilmesi için keskin olmalıdır ve bu meselenin açığa çıkarılmaması, ne yazık ki, ne yazık ki, devletin kılıcının keskinliği konusunda da tereddütler ortaya çıkaracaktır. Türkiye'nin dört bir yanında, Türkiye'nin uzak köşelerinde, vatandaşların sağlığı, selameti için, can ve mal emniyeti için, devlet hizmeti, vatan hizmeti gören insanların töhmet altında bırakılmasına, eminim ki, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yüce iradesi rıza göstermeyecektir. Dolayısıyla, sorumluların açığa çıkarılması, fevkalade önemlidir. Sorumlunun, bunu ne için yapmış olduğu da hiç önemli değildir. Sonuçta, en kutsal amaçlarla yapmış bile olsa, hiçbir şey adaletten, hakkın ve hakikatin hatırından daha yüksek bir değere sahip değildir.

Değerli arkadaşlarım, bu konu hakkında tartışmaların, sadece bu olaydan ibaret kalmamış olması, esas itibariyle, bölücü hareketin, bu olayı, bir biçimde, kendi stratejisi, kendi taktik amaçları doğrultusunda kullandığı, yararlandığı ve yararlanmayı sürdürmek eğiliminde olduğunu göstermektedir.

Nitekim, Şemdinli'de meydana gelen olayların başka bölgelere çeşitli biçimlerde yansıtılması ve bunun bir başkaldırı olarak ifade edilmesi -serhildan kelimesinin Türkçe karşılığı olarak söylüyorum- ülke adına kaygı duymamız gereken şeyin sadece ve sadece bir vakadan ibaret olmadığının altını bize çizmektedir. Onun için, bu vakanın aydınlığa çıkarılması çok önemlidir.

Tabiî ki, şu ana kadar, özellikle kamu görevlilerine dönük isnat ve ithamları değerlendiren bir yaklaşımı ifade ettim; ama, eğer bu olay terör örgütü tarafından ya da şu anda kimliği teşhis edilememiş birileri tarafından yapılmışsa dahi, olayın açığa çıkarılması ve sorumlularının cezalandırılması devletin görevidir, devlet adına hükümetin görevidir.

Konunun araştırma komisyonuna havale edilmiş olmasının, bir komisyona havale olmaktan ibaret kalmamasını diliyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi araştırma komisyonlarının imkânları göz önünde bulundurulduğunda, başka mekanizmaların devreye sokulmasının, özellikle yargısal ve idarî soruşturma süreçlerinin çok etkili bir biçimde işletilmesinin son derece gerekli olduğunu hatırlatmak isterim.

Bu vesileyle, büyüyen olayın tetiklediği, dolayısıyla, olaya bir ateş dersek, cürmünden daha fazlasını yakmaya doğru yöneldiği süreci de doğruca anlamamız gerekiyor ve bir şeyi tespit etmeliyiz ki, olayı aydınlatmak, açığa çıkarmak yerine, konuyu daha kapsamlı bir tartışmanın odağına getirmek, yani, birdenbire bir kimlik tartışmasının odağına getirmek de, Türkiye'nin birlik ve dirliğine hiçbir katkıda bulunmaz. Yapılması gereken şey, şu aşamada yapılması gereken şey, bir kimlik tartışması asla değildir ve terör ve güvenlik etrafında, bölücülük sorunu etrafında yaptığımız, yürüttüğümüz araştırmayı, müzakereyi bir kimlik tartışmasına dönüştürmek, hiçbir zaman Türkiye'nin birliğine hizmet etmez, tam tersine, bölücü örgütün değirmenine su taşır. Bundan uzak durmamız gerekiyor.

Onun için, Türkiye'de bölücü hareketin tarihçesini belki bir gözden geçirmemiz gerekiyor. 1980'li yıllar öncesinde, 12 Eylül darbesinden önce başlayan bir süreçten söz ediyoruz arkadaşlar. Marksist-Stalinist bir ayrılıkçı örgütün, bölgede var olan diğer örgütleri sindirmek ve kendi otoritesini kabul etmek üzere yola çıktığı bir süreçten bugüne geldik. Bu örgütün başında ortaya koyduğu strateji, bugün de aynı strateji olarak işlemektedir. Ne yazık ki, Türkiye'de, terörle mücadele ettiğini söyleyen, terörle mücadele konusunda kahramanca mücadeleler ortaya koyduğunu söyleyen insanlar bile, çoğu zaman bu gerçeği gözden kaçırmaktadırlar.

Sonuç itibariyle, terörist örgütün hedeflediği şey, Stalinist bir yöntemi hayata geçirmektir. Onun adı şudur: Marksist terminolojiden ödünç alınmış, faşist bir anlayışla yeniden yorumlanmış, kendisi için sınıf, kendiliğinden sınıf ayırımına dayandırılmış mücadele pratiğini, kendisi için ulus, kendiliğinden ulus ayırımına uyarlamak. Yani, Stalinist doktirine göre, işçi sınıfı kendi sınıf bilincinin farkına varmamışsa, onu bir proletaryaya dönüştürmenin yolu, öteki ilan ettiğiyle bir çatışmanın içine sürükleyerek, kendi sınıf bilincine onu sahip kılmak. Stalinist Apo'nun stratejisi, Stalinist PKK'nın stratejisi budur. Sözümona, bin yıl bir arada yaşayan bu ulus, kendi kimliğinin, kendi benliğinin ayırdında değildir; onu, kendi ulusal kimliğinin ayırdına vardırmak için, bir mücadelenin içine; yani, öteki ilan edilenle bir çatışmanın içine sokmak lazımdır. Böylece, Kürt ulusal bilinci inşa edilebilir. Kürt ulusal bilinci inşa edilmekle de, Kürt ayrılıkçılığının önü açılmış olur. Strateji budur. Strateji budur ve yirmibeş yıllık uygulaması da aynen budur.

Meseleyi bölücü, ayrılıkçı hedeflerinden ayrıştırarak, basit ve uluslararası güçlerin kullandığı bir terör girişiminden ibaretmiş gibi görmek, sorunu çözme konusunda hiçbir sağlıklı yaklaşıma ve anlayışa sahip olmak demek değildir. PKK'nın hedeflediği şey, zaten bu kimlik tartışmasını açmak ve derinleştirmektir. Bugün, yeniden Türkiye'yi bir kimlik tartışmasına, derinleşen bir kimlik tartışmasına sürüklemenin Türkiye'ye ne faydası olacağını ben anlayabilmiş değilim.

Eğer farklılıklarımızı görmek istiyorsak, PKK'nın yaptığı gibi farklılıkları işaret etmek istiyorsak, farklılıkları bir düşmanlığa dönüştürmek istiyorsak, bu, anlaşılabilir bir şeydir; ama, Türkiye Büyük Millet Meclisine mensup hiç kimsenin, sağduyuya, vicdan ve izana sahip hiçbir vatandaşımızın böyle bir niyetinin olabileceğini düşünmek bile istemem; ama, gaflet yoluyla bile olsa, PKK'nın değirmenine su taşımaktan uzak durmalıyız.

Aylardır, Türkiye'de, bölücü hareketin, yeni gelişmeler, yeni uluslararası gelişmeler ışığında, yeni bölgesel gelişmeler ışığında bir strateji değişikliğine gitmeye hazırlandığını, gittiğini, artık terörden ibaret olmayan bölücü, ayrılıkçı mücadele yöntemleriyle kendisine yeni bir yol çizdiğini; ancak, teröre ve teröre karşı reflekslere ayarlanmış bir mücadele anlayışının, Türkiye'nin mücadelesini başarıya götüremeyeceğini anlatmaya çalışıyoruz.

Bu vesileyle, Türkiye Büyük Millet Meclisinin konuyu ele alan bir genel görüşme yapmasını, muhalefet partileri olarak istedik. O gün, iktidar partilerimizi ikna etmek, bu konuyu görüşmeye ikna etmek mümkün olmadı. O gün, Ankara'da, Diyarbakır'da yüksek sesle söylenmiş cümleler, "sorun benim sorunumdur" tarzında kahramanca ifade edilmiş cümlelerle sorunun çözülebileceği yolunda, kısmen kamuoyunda kısmen parlamenter arkadaşlarımızda, milletvekili arkadaşlarımızda bir kanaat vardı.

O günden bugüne nelerin olduğunu bir gözden geçirelim değerli arkadaşlar. Klasik gerilla metotlarıyla terör yerine, daha çok sivil itaatsizlik modeline dayalı başkaldırı, ayaklanma girişimlerinin prova edildiği bir sürece girdik mi girmedik mi? Peki, bundan Türkiye bir şey kazandı mı? Peki, Türkiye bununla mücadele etmeye hazır mı? "Teröre karşı işbirliği, teröre karşı işbirliği…" Başından beri aynı şeyi söylüyoruz. Hiç şüphesiz, Türkiye'nin birlik ve dirliğini korumakta, hepimiz anayasal, yasal, ahlakî, siyasî mesuliyetlere, ortak mesuliyetlere sahibiz ve bu kadar kapsamlı bir meseleyle mücadele, hiç şüphesiz bir millî mutabakat ve bir millî strateji gerektirir. Biz buna açık olduğumuzu söylediğimizde, biz buna katkı sunmaya hazır olduğumuzu söylediğimizde, biz buna katkılarımızın ne olacağını ifade etmeye çalıştığımızda, ne yazık ki, terörden medet ummak, kandan ve gözyaşından siyasî rant elde etmeye çalışmakla itham edildik.

Değerli arkadaşlarım, çok üzülerek ifade ediyorum ki, bu cümleler, benim hayatımda duyduğum en ağır küfürden daha ağır hakaret içermektedir ve bunun, iyi niyetli, samimî, ülkenin birlik ve beraberliğinden yana bir işbirliği teklif etmekten öteye hiçbir niyeti olmayan bir girişim karşısında ifade edilmiş olması da, bana göre vicdan ve izanla ifade edilmez. Bunu yapmamak lazım; hiç olmazsa bu konuda bunu yapmamak lazım.

Siyasî rekabetin meşru olduğunu, demokratik rekabetin meşru olduğunu hepimiz biliyoruz. Eğer bu mesele üzerinden birbirimizi eleştirerek varabileceğimiz bir yer olduğunu zannediyorsak, çok yanılıyoruz ve eğer bu mesele üzerinden bir siyasî rekabet üretmenin birine bir faydası olsaydı, geçmişte bunun örneklerini görürdük. Hiç böyle bir şey yok ve bu konuda eleştirmeye niyetlenirsek, söylenecek o kadar söz var ki, söylenecek o kadar söz var ki; hele hele, metin dışı konuşulan cümlelerde söylenecek o kadar söz var ki… Maksadımız hiç kimseyi mahcup etmek filan değil, maksadımız yardımcı olabilmek.

Şimdi, sürekli bir sorundan söz edildi; ama, çaresinden söz edilmedi. Önce, sorunun doğru teşhis edilmesi lazım, çarelerinin de ondan sonra, peş peşe doğru konulması lazım. Müsaade ederseniz, iktidarın bu konuya ilişkin yaklaşımındaki yanılgılarına da işaret edecek şekilde, konuyu ayrıntılı bir biçimde ele alalım.

Değerli arkadaşlar, bu sorun, bir etnik sorun değildir ve bu soruna "Kürt sorunu" denilemez. Bu cümle, Türkiye'de Kürtlerin yaşamadığı anlamına gelmez; bu cümle, Türkiye'de Kürtlerin, Kürt kimliğinden kaynaklanan sorunlarının bulunmadığı anlamına da gelmez; ama, sorunun daha kapsamlı pek çok niteliği ve boyutu yanında, bir tek etnik boyuta indirgenmiş olmasının, çözümü imkânsız hale getireceğini anlatma çabasıdır bu cümle. Bunu anlamamız gerekiyor. Soruna etnik bir tanım koyduğunuz zaman, çerçeveyi etnik bir alandan üretmek, çözümü etnik bir çerçeveden üretmek zorunda kalırsınız. Oysa, sorun, etnik bir sorun değildir. Sorun, demokrasi sorunu mudur; evet, sorun, bir yanıyla demokrasi yoksunluğu sorunudur. Özellikle Türk demokrasisinin bugüne göre çok daha niteliksiz olduğu dönemlerden, darbe dönemlerinden biriktirilmiş, bugüne kadar gelmiş ve bugüne kadar gelen siyasetin konuyu kapsayıcı bir biçimde ele alamayışının yarattığı bir birikimden söz ediyoruz. Çözüm için daha fazla demokrasi mi; kesinlikle evet. Çözüm için daha fazla hak ve özgürlük mü; kesinlikle evet. Ama, bunların çözmeye yeterli olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Daha fazla demokrasi, daha fazla hak ve özgürlüğün bölücü-ayrılıkçı hareketi söndüreceği yolunda, kesinlikle söndüreceği yolundaki kanaat tutarlı değildir. Örneği İspanya ve Bask'tır. Örneği Avrupa'nın pek çok ülkesinde görülmüştür. Sorun, bir geri kalmışlık sorunu mudur; evet. Ama, Türkiye'nin geri kalmışlığında hiç kuşku olmayan başka bazı bölgeleriyle mukayese edildiğinde sorunun sadece salt bir geri kalmışlık sorunu olarak görülemeyeceğini de anlamamız gerekiyor. Yani, Türkiye'de Kastamonu'da, Kütahya'da yoksulluğun ve geri kalmışlığın olmadığını mı söyleyeceğiz?! Ben şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, Türkiye'de terör eylemlerinin yaygın olduğu, yoğun olduğu bölgelerle mukayese edildiğinde Kastamonu'nun, Kütahya'nın, Afyon'un pek çok köşesi çok daha geri kalmıştır, çok daha mağduriyet içerisindedir, çok daha yoksuldur.

SONER AKSOY (Kütahya) - Kütahya'da öyle bir şey yok.

ERKAN MUMCU (Devamla) - Bu mukayeseyi...

İsterseniz düzeltelim. Peki, Kütahya milletvekillerimizi de incitmeyelim. Kütahya'da böyle bir şey olmasın. Kütahya fevkalade müreffeh bir bölgedir; kabul edelim. Ben Isparta'yla mukayese edeyim. Isparta'nın Sütçülerinin Şırnak'tan daha ileri olduğunu söyleyebilecek bir Allah'ın kulu yoktur. Mesele şudur arkadaşlar: Mesele, bir geri kalmışlık sorunundan ibaret değildir. Kaldı ki, geri kalmışlık sorununun çözümüne ilişkin kapsamlı bir yaklaşım ortaya koymadıkça, bu sorunu ikide bir ortaya koymanın, bunu ifade etmenin, geri kalmışlığa ve farklılıklara vurgularda bulunmanın da  bir değeri yoktur. İktidarsanız, iktidar gibi davranacaksınız; muhalefetseniz, muhalefet gibi davranacaksınız. Sürekli muhayyel, hayalî hedefler ima ederek, sürekli bilinmeyen muhataplar ima ederek varabileceğimiz bir yer yok.

Araştırma önergesinin, araştırma önergenizin ilk cümlelerine bir bakar mısınız… Bakın, ben size okuyayım: "Ülkemizde son yıllarda yaşanan olumlu gelişmeler ile demokratik kazanımlar, temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasındaki kararlılık, AB sürecinde atılan başarılı adımlar, ülkemizi istikrar, huzur ve güven ülkesi haline getirmiştir."

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Doğru…

ERKAN MUMCU (Devamla) - "Türkiye'de yaşanan bu güzel gelişmeler ve 3 Ekim 2005 tarihinden itibaren başlayan yeni süreç sekteye uğratılmak istenmektedir."

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Doğru…

ERKAN MUMCU (Devamla) - Değerli arkadaşlar, "doğru" diyen arkadaşlarım ya da Sayın Başbakan ya da grup sözcüleri, gelip, burada, kimin, neyi sekteye uğratmak istediğini apaçık söylemelidir. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

İma, korkakların dilidir. İma, bilgisizlerin dilidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, millî iradenin tecelligâhı olarak, imayla konuşulacak bir yer değildir. Burada açık konuşmak lazım. Neyi kastediyorsunuz; derin devleti mi kastediyorsunuz? Bunu mu kastediyorsunuz? Böyle bir derin devlet mi var? Varsa, getirin, demokratik bir hukuk devleti olmanın gereğini yapalım. Bu millet, size, anayasa değiştirebilecek çoğunluğu, sırf, caka yapın diye vermedi; sadece, pazarlama faaliyetleriyle meşgul olun diye vermedi. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) Babalar gibi(!) özelleştirmeler yapın diye vermedi.

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Milletin iradesini sattın!..

ERKAN MUMCU (Devamla) - Gelip, bu Meclis kürsüsünden, kendi parti grubunuz da dahil olmak üzere, milletvekillerine yalan beyanlarda bulunun diye vermedi. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

AGÂH KAFKAS (Çorum) - Millet iradesini sattın!..

ERKAN MUMCU (Devamla) - Millet, bunu, kendisine hizmet etmeniz için verdi. Eksiğiniz mi var; biz, hazırız. Türkiye'nin şeffaf, demokratik bir hukuk devleti olarak işlemesi için haklar ve özgürlüklerin önünde ne engeliniz ne eksiğiniz varsa, biz hazırız.

FATMA ŞAHİN (Gaziantep) - Önce millete git, güvenoyu al, öyle gel!

ERKAN MUMCU (Devamla) - Eğer akıl yönünden, bilgi yönünden, proje yönünden bir destek icap ediyorsa, Türkiye'nin üniversiteleri, Türkiye'nin siyasî partileri, Türkiye'nin aydınları, Türkiye'nin derin irfanı sizi desteklemeye yetecektir.

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - İhtiyacımız yok!

ERKAN MUMCU (Devamla) - Yeter ki, bunu yapma iradenize sahip olun ve bu iradenizi ortaya koyun. Bu iradeyi ortaya koymadıktan sonra, sürekli karanlığa ateş etmekten vazgeçin, ima etmekten vazgeçin, komplo teorilerinin önünü açmaktan vazgeçin. Bu komplo teorileri, devlete duyulan güveni tahrip ediyor, devletin adaletine duyulan inancı tahrip ediyor.

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Köstek olmayın yeter!

ERKAN MUMCU (Devamla) - Size düşen görev, devletin adaletinin işlediğini göstermektir, apaçık göstermektir. Bunu göstermek isteyen, işi komisyona havale etmez. Bunu göstermek isteyen, ima yoluyla konuşmaz. Bunu yapmak isteyen, ima yoluyla konuşmaz.

AGÂH KAFKAS (Çorum) - Meclisin komisyonunu nasıl küçümsüyorsun?!

ERKAN MUMCU (Devamla) - Bunu da hep beraber Türkiye Büyük Millet Meclisinin Genel Kurulunda göreceğiz.

Şimdi, bir soruyu sormak istiyorum. Üçüncü yılını tamamlamış… (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın hatibe müdahale etmeyelim lütfen.

ERKAN MUMCU (Devamla) - Sayın Başkanım, tamamlayacağım; ama, benden önceki konuşmacıya gösterdiğiniz toleransın aynısını bana da gösterirseniz, şükranlarımı ifade ederim.

ALİM TUNÇ (Uşak) - Size bir şey söylemedi…

ERKAN MUMCU (Devamla) - Değerli arkadaşım, şimdi bir şey soracağım; 1999 yılında başlayan bir süreç vardı; Türkiye'nin Suriye'yle savaşı da göze alacak biçimde PKK'nın himaye edilmesine son verilmesini talep eden kararlı duruşuyla başlayan süreç. Bu süreç, Suriye'nin terör örgütüne destek vermesinin önünün kesildiği ve Kuzey Irak'ın terör örgütü için bir geri üs olarak kullanma imkânlarının ortadan kalktığı bir döneme işaret ediyordu. Nitekim, bu dönem içerisinde terör yavaşlamıştır ve terör örgütünün toplum üzerindeki etkinliği de kırılmıştır. 2002 yılına gelinceye kadar devam eden bu süreç, daha doğrusu 1 Marta kadar gelen, devam eden bu süreç, ne yazık ki, Türkiye tarafından iyi değerlendirilmiş, fırsatları iyi değerlendirilmiş bir süreç değil. 1 Marttan sonra yeni bir konjonktür ortaya çıkmıştır. Bu konjonktür, Kuzey Irak'ın yeniden terör örgütü için bir geri üs olarak kullanılabilir kılındığı süreçtir.

Burada, hep birlikte, 1 Mart tezkeresini oyladık. Bu tezkerenin ülkenin hayrına olduğu ya da olmadığı yolunda yorumlar yapıldı; ama, şunu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, konuşmanızı tamamlayın.

ERKAN MUMCU (Devamla) - Çok teşekkür ediyorum.

…bilmemiz gerekiyor değerli arkadaşlarım: 1 Marttan sonra PKK, Kuzey Irak'ı yeniden kullanmaya başladı ve biz, terör örgütünün faaliyetlerine mâni olunması için, bunun bu faaliyetlerinden menedilmesi için Amerika'dan rica eder konuma geldik. Bu, Türkiye'nin terörle mücadelesinde kaybettiği, daha doğrusu stratejik bir kayıp yaşadığı bir dönemdir ve halen ricacı pozisyonumuzu sürdürüyoruz.

Burada, bu ricacı pozisyonumuza karşı hangi duyarlılığın geliştirilip geliştirilmediği bahsi bir tarafa, insanlarımızı kaybettiğimizi, devletin otoritesinin sarsılmaya devam ettiğini görmek ve buna bir tedbir almak zorundayız.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Başa çuval geçirilmesi...

ERKAN MUMCU (Devamla) - Bu gerçeği gözardı etmeden; yani, sorunun uluslararası ilişkilerden beslenen tarafını gözardı etmeden çözümleri tek tek ortaya koymalıyız.

Çözümlerin en başında geleni, Türkiye'nin uluslararası ilişkilerde kendi yerini, kendi konumunu, kendi arzu ettiği, kendi gücüne mütenasip bir biçimde net olarak ortaya koymasıdır. Bu sorun, uluslararası ilişkiler alanından beslenen bir sorundur. Türkiye'nin bu alandaki varlığını iddia etmesi, gücünü ortaya koyması, bu sorunun nihaî olarak çözülmesi için "olmazsa olmaz" denecek kadar hayatîdir.

İkincisi, sorunu besleyen bir faktör olarak geri kalmışlığın önlenmesi, giderilmesi, bölgelerarası gelir farklılıklarının önlenmesi hiç şüphesiz önemlidir; ama, ikide bir dile pelesenk edilen Teşvik Yasasının buna derman olmayacağı açıktır.

Sayın Başbakan Teşvik Yasasından umduğu faydayı bulamadıklarını kendisi kamuoyuna çeşitli beyanlarıyla ifade ediyor. Ben de buradan kendisine sormak istiyorum: Sayın Başbakan, bu Teşvik Yasasının işlemeyeceğini, bu Teşvik Yasasının gelir adaletsizliğini ortadan kaldırmak, gelir dağılımını, bölgelerarası kalkınmışlık farklarını ortadan kaldırmak bir yana daha da derinleştireceğini size ifade etmeyen kaç kişi kaldı?! Yani, Bakanlar Kurulu üyelerinizin tamamı, milletvekillerinizin çok büyük bir kısmı, parti grubunuzun çok büyük bir kısmı, işadamlarınız…

AGÂH KAFKAS (Çorum) - Bizim adımıza konuşma!

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) -   Kendi adına konuş!

AGÂH KAFKAS (Çorum) - Kim verdi sana bu hakkı?!

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - İmzanız var ama…

ERKAN MUMCU (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bunu, siz istiyorsanız, gelir beni yalanlarsınız. (AK Parti sıralarından "imza, imza" sesleri)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, hatibe müdahale etmeyelim.

Sayın Mumcu, siz Genel Kurula hitap edin lütfen.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - İyi de bizim adımıza konuşamaz ki!

ERKAN MUMCU (Devamla) - Kimsenin adına konuşmuyorum, kendi adıma konuşuyorum; sadece bir soru soruyorum. Sorum da şudur: Size bunu hatırlatmayan kaldı mı; Odalar Birliği, sanayi odaları, siyasî partiler, milletvekilleriniz, bakanlarınız…

İmza konusuna da bir cevap vereyim. Siz değerli arkadaşlarım, Bakanlar Kurulu üyesi herhangi bir bakanın kendi görüşü farklı olduğu için Bakanlar Kurulunun iradesini tıkamaya hakkı olduğunu mu düşünüyorsunuz?!

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Şerh koyabilirdin.

ERKAN MUMCU (Devamla) - Evet, ben de bunu yaptım zaten. Ben de bunu yaptım. Açık ve kapalı olarak yaptım. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) Ben de bunu yaptım. Mesele böyle bir muhasebe değil arkadaşlar. Anlatmaya çalıştım.

HAYATİ YAZICI (İstanbul) - Nerede yaptın yahu?!

ERKAN MUMCU (Devamla) - Nerede yaptığımı size arkadaşlarınız anlatırlar, onlar biliyorlar. Ben hâlâ onların doğru sözler söyleyip, doğru beyanlarda bulunabileceklerine dair bir umut taşıyorum.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - İkibuçuk sene niye bekledin?! (Anavatan Partisi sıralarından "Sus" sesleri)

ERKAN MUMCU (Devamla) - Değerli arkadaşlar, sevgili arkadaşlar, şimdi gelelim asıl faydaya. Türkiye, bu vergi politikalarıyla, Türkiye, bu muafiyet ve istisnalarla ve bu teşvik politikalarıyla gelir adaletini sağlayamaz, bölgelerarası kalkınmışlık farklarını ortadan kaldıramaz, terörün de beslendiği bir sorun olan işsizlik ve geri kalmışlık sorunlarını çözemez. Bunu çözmenin yolu, sektörel ve bölgesel bir farklılaşmayı mümkün kılan, küresel bir rekabet stratejisiyle ilişkilendirilmiş, ulusal bir rekabet stratejisiyle ilişkilendirilmiş teşvik politikalarının hayata geçirilmesidir; ama, bundan daha önemli olan bir şey var, ikide bir farklara işaret etmekten, farklılığımıza işaret etmekten vazgeçmemiz gerekiyor. Eğer fark arıyorsanız, tek yumurta ikizleri arasında da fark vardır. Tek yumurta ikizlerinin bile arasında yüzlerce, binlerce fark sayabilirsiniz. Bin yıldır bir arada yaşayan bir milletin unsurlarını farklarıyla ifade etmeye başlamak, hiç hayra alamet bir iş değildir.

Batı sosyolojisinden ödünç alınmış tanımlarla bu ülkeye kimlik tarifleri yapamazsınız. Bu ülkenin sorunu, bir kimlik tarifinin yapılmamış olması filan değildir. Anayasadaki bir kimlik tarifini ucundan kıyısından eğip bükerek ifade etmenin de kimseye bir faydası olmaz. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) PKK'nın yapmaya çalıştığı şey, zaten kimlik ve kimliğin anayasal tanımı sorununu gündeme getirmektir.

BAŞKAN - Sayın Mumcu, tamamlar mısınız.

ERKAN MUMCU (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

Bunu yapmanın kimseye bir faydası yok. Biz, bin yıldır bir arada yaşayan bir milletiz. Bizim kardeşliğimiz ortak tarihimize bağlıdır. Bizim kardeşliğimiz ortak değerlerimize bağlıdır. Bizim kardeşliğimiz ortak ülkülerimize bağlıdır ve Türkiye'nin bölücü, ayrılıkçı hareketle baş edebilmesinin nihaî yöntemi, biraz önce saydığım metotların tamamının üzerine, ortak değerlere dayalı, ortak ülküleri kurmaya çalışan bir dünya görüşünü, bir ideolojiyi, çağdaş, demokratik Türkiye ideolojisini bütün fertlerine anlatabilmesine bağlıdır.

Onun için, bu konuda tereddütler yaratan, sürekli farklılıklara işaret eden, sürekli kimlik tartışmasını besleyen tartışmalardan bir yere varamayız; bunlardan uzak duralım, bunlar Türkiye'ye bir şey kazandırmaz. Türkiye'nin meselesi, bu tarifin yapılmamış olması değildir, bu tarif yapılmıştır. Bugün bu tarifi yeniden yapmaya hiç kimsenin ihtiyacı yoktur. Bu tarifi yeniden yapmaya çalışmak kimsenin görevi filan da değil.

Önemli olan şudur, şunu söylemeliyiz vatandaşlarımıza: Hak mı istiyorsunuz, özgürlük mü; sonuna kadar evet; demokrasi mi; sonuna kadar evet; insan hakları mı; sonuna kadar evet; kardeşlik duyguları içinde fırsat eşitliği mi, adalet mi; sonuna kadar evet; ama, birilerinin, bölünebilir bir Türkiye hayali içinde olduklarını biz biliyoruz, eminim sizler de biliyorsunuz.

BAŞKAN - Sayın Mumcu, lütfen…

ERKAN MUMCU (Devamla) - Son sözümü söylüyorum Sevgili Başkanım.

Söylememiz gereken şey şudur: Adalete, kardeşliğe, eşitliğe, hakka, özgürlüğe evet; ama, bölünebilir Türkiye'ye sonuna kadar hayır, yüz milyon kere hayır!

Çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından ayakta alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Mumcu.

Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın İsmet Atalay konuşacaktır.

Buyurun Sayın Atalay. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakika.

CHP GRUBU ADINA İSMET ATALAY (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Hakkâri İlinde ve ilçelerinde yaşanan olaylar için Meclis araştırması açılmasına ilişkin önerge üzerinde Grubum adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, biraz evvel, burada, İçişleri Bakanını dinledik, Anavatan Partisi Genel Başkanını dinledik. Bizim konumuz, Meclise verilmiş bulunan, gerek bizim tarafımızdan gerek AK Parti tarafından gerekse Anavatan Partisi tarafından verilen araştırma önergeleriyle ilgili konuşmak, Hakkâri Şemdinli ve Yüksekova'da meydana gelen olayları anlatmaktı; ama, ne yazık ki, ne Bakan ne de Anavatan Partisi Genel Başkanı bu konulara girmeden, özellikle İçişleri Bakanı, dünyadaki terörle ilgili görüşlerini, yapılması gerekenleri anlatmıştır.

Bugün, burada, sevindirici olan bir konuya da tanık olmaktayız. Hepinizin çok iyi bildiği gibi, biz, geçtiğimiz günlerde, Meclisi toplantıya çağırarak terörle ilgili bir Meclis araştırması talebinde bulunmuştuk; ama, o gün, AK Parti, bu girişimimizi engelleyerek, önce Mecliste çoğunluk sağlamayarak, daha sonra, çoğunluk sağlandıktan sonra, Başbakan da dahil olmak üzere, Meclise gelmeyerek bu konunun tartışılmasını, görüşülmesini engelleme yönünde bir hareketin içerisinde bulundular. Bugün, sevindirici olan yanı, Başbakanın da burada olmasıdır diye değerlendiriyorum değerli arkadaşlarım.

Değerli arkadaşlar, Hakkâri ve ilçelerinde temmuz ayından itibaren ivme kazanan terör olayları, Şemdinli İlçesinde yaşanan son bombalama olayıyla tüm ülkede üzüntüyle karşılanan hassas bir noktaya gelmiştir. Bu noktada, olayları örtbas etmek, görmezlikten gelmek ya da bunu sadece o çerçevede bir olay gibi değerlendirmek mümkün değildir. Şemdinli'de, Hakkâri'de yaşananlar, sadece 9 Kasımda ortaya çıkan olaylar değildir. Olaylar, tüm dehşetiyle temmuz ayından beri devam etmektedir. Peki, ne oldu; son beş ayda, Hakkâri'de olaylar bu boyuta nasıl taşındı? Bu konuda birçok kişi düşüncelerini açıkladı. Ben, önce, Hakkâri'de son beş ayın bilançosu hakkında kısaca bilgi vermekle konuşmama devam edeceğim.

Hakkâri İl merkezinde, temmuz ve kasım aylarında 4 patlama olmuştur. Bunlardan birincisi; 1.7.2005 tarihinde, Hacı Demir adlı bir şahsa ait araçta patlama meydana gelmiş ve bu sırada olay yerinden geçmekte olan Tahir Akarsu ve Kemal Gezer adlı yurttaşlarımız çeşitli yerlerinden hafif şekilde yaralanmışlardır.

İkinci olay: 29.7.2005 tarihinde, İş Bankası arkasında MNG karşısında, 34 TA 0245 plakalı araçta meydana gelen patlamada, Assubay Şevket Kaygısız ile Burhan Baykal şehit olmuşlardır. Olayla ilgili olarak, aynı gün, nöbetçi cumhuriyet savcısının talimatıyla gözaltına alınan İskân Kazancıoğlu ve Faik Baş isimli şahıslar, cumhuriyet başsavcılığınca serbest bırakılmışlardır.

Üçüncü olay: 10.9.2005 tarihinde, korucubaşı olan Hasan Özsucu'nun evine bahçesine 2 el bombası atılmış, olayda ölen ya da yaralanan olmamıştır. Bu olayla ilgili olarak gözaltına alınan Kinyas İnci ve İbrahim İnci isimli şahıslar tutuklanmışlardır.

Dördüncü olay: 11.10.2005 tarihinde, iki araç arasına konulan bomba patlamış, olayda ölen ya da yaralanan olmamıştır.

Yüksekova İlçesinde, temmuz ve kasım ayları arasında 8 bombalama olayı olmuştur.

Birinci olay: 29.7.2005 tarihinde, emniyet lokali girişi lojmanlar nokta kulübesi karşısında, öğretmenlerin kaldığı binanın önündeki çöp kutusuna konulan bombanın patlaması sonucunda, polis memuru Osman Yenipınar yaralanmıştır.

İkinci olay: 31.8.2005 tarihinde, bir iş merkezinde, merdiven altına konulan el yapımı, basınç etkili bombanın patlaması sonucunda, Şahin Petrol adlı işyerinde maddî hasar meydana gelmiştir.

Üçüncü olay: 2.9.2005 tarihinde Van Erciş Seyahat Firmasına ait otobüsün altına konulan bombanın patlaması sonucunda, otobüste ve çevrede bulunan işyerlerinde maddî hasar meydana gelmiştir.

Dördüncü olay: 15.9.2005 tarihinde, Zağroş İş Merkezinin üçüncü katında patlama gerçekleşmiş ve büyük çapta hasar meydana gelmiştir.

Beşinci olay: 2.10.2005 tarihinde 2 patlama meydana gelmiştir. Yeşildere Mahallesinde patlama gerçekleşmiş, bu patlama için yapılan incelemeler sırasında, çöp kutuları arasında ikinci bir patlama daha olmuş, olayda Başkomiser Hamdi Kaman, polis memurları M. Birol Coşkun ve Mehmet Tokmak yaralanmışlardır.

Altıncı olay: 20.12.2005 tarihinde Huzur Lokantası önünde patlayan el yapımı, basınç etkili, anahtar sistemi belli olmayan bombanın patlaması sonucunda bina, işyeri ve araçlarda maddî hasar meydana gelmiştir.

24.10.2005 tarihinde, askerlik şubesi nöbet kulübesi altına bırakılan bombanın patlaması sonucunda, askerlik şubesi binası ile çevrede bulunan binalarda maddî hasar meydana gelmiştir.

Yine Yüksekova'da, 28.10.2005 tarihinde, Zağroş İş Merkezinin dördüncü katına, cinsi belirlenemeyen roket silahıyla saldırı yapılmıştır.

Şemdinli İlçesinde, temmuz ve kasım ayları arasında 5 bombalama olayı yaşanmıştır. Birinci olay, 5.8.2005 tarihinde Şemdinli İlçesi İlçe Jandarma Komutanlığı Misafirhanesinin önünde meydana gelen patlamada; Dursun Çetin, Durmuş Ali Uzun, Evren Ayyarkın, Ramazan Çakar, Kaan Kayabaşı isimli jandarma uzman çavuşlar şehit olmuşlardır, jandarma er İnan Hakan yaralanmıştır.

Yine 1.9.2005 tarihinde, 1 Eylül Dünya Barış Günü etkinliklerinin düzenlendiği alana yakın bir yerde patlama meydana gelmiş, olayda 13 şahıs hafif şekilde yaralanmıştır.

7.10.2005 tarihinde, Moda Mahallesinde bir minibüsün altında patlama meydana gelmiş, olay neticesi ölen veya yaralanan olmamıştır.

28.10.2005 tarihinde, Sermet Caddesi Emniyet Müdürlüğü binası, emniyet müdürlüğü makam odası hizasına bırakılan, muhtemelen ses bombası olan şüpheli bir paketin patlamasıyla birlikte maddî hasar meydana gelmiştir, ölen ya da yaralanan olmamıştır. Çalışmalar neticesinde Cafer Er, Mesut Öpegin, Haşim Töre, Harun Öpegin, Sadık Caner, Devrim Yurdakul, Abdulsamet Akgündüz, Ömer Geylani ve Mehmet Öpegin yakalanmışlar, güvenlik birimleri tarafından sorgularının ardından Emniyet Müdürlüğünce serbest bırakılmışlardır.

Beşinci olay ise, 1.11.2005 tarihinde İlçe Jandarma Komutanlığı gazinosunun yanındaki büfe önünde bir araca yerleştirilen patlayıcı maddenin patlaması sonucu ilk belirlemelere göre, 3 polis memuru, 1 asssubay, 3 uzman çavuş, 16 vatandaş hafif şekilde yaralanmıştır. Birçok kamu kuruluşu binaları ile vatandaşlara ait ev ve işyerlerinde hasar meydana gelmiştir; olayda can kaybı olmamıştır.

Değerli arkadaşlar, bu olayla ilgili, arabanın plakasından hareketle araç sahibi yakalanmış, araç sahibi sorgulamaya alınmış, arabayı iki üç gün evvel tanımadığı şahıslara sattığını beyan etmiş, ne yazık ki, bu şahıs, ne tutuklanmış ne de gözetim altında tutulmuş, derhal serbest bırakılmıştır. Bunu da, bir hukukçu olarak çok garipsiyorum; yani, böyle bir olayda arabanın sahibinin bulunup, bu suçla ilintisinin araştırılmadan bırakılması da dikkat edilecek hususlardan birisidir.

Değerli arkadaşlarım, yine, Hakkâri Merkez, Yüksekova, Şemdinli İlçelerinde son zamanlarda yaşanan ve gittikçe tırmanan bu olaylar, ülkede büyük üzüntü yaratmış, yörede büyük korku ve endişeye yol açmıştır. Olayların hemen ardından Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezi tarafından görevlendirilen ve içinde benim de yer aldığım heyet, Şemdinli'de incelemelerde bulunmuştur; heyetimizin yaptığı incelemelerde olayın ne şekilde geliştiği aşağıda arz edeceğim şekilde tespit edilmiştir.

9 Kasım 2005 tarihinde Şemdinli İlçe merkezinde Özüpek Pasajında yer alan bir kitabevine konulan bombanın patlaması sonucunda, 1 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 8 vatandaşımız da yaralanmıştır. Bombalanan kitabevinin sahibi Selimi Yılmaz, bombayı atan Veysel Ateş'in peşinden koşarak, bu şahsın yakalanması için halktan yardım istemiş, kaçmakta olan Veysel Ateş, 30 AK 933 plakalı renault marka araçta kendisini bekleyen başçavuşlar Ali Kaya ve Özcan İldeniz'le birlikte vatandaşlar tarafından yakalanarak güvenlik güçlerine teslim edilmişlerdir.

Değerli arkadaşlarım, orada dinlediğimiz vatandaşların bize aktardığına göre, Veysel Ateş, bu araçla olay yerine gelmiş, bombayı attıktan sonra kaçarken, bu araca binmek istemiş, halkın yardım ve desteğiyle bunlar suçüstü yakalanmışlardır. Bombalama eylemine karışan kişileri güvenlik güçlerinin gözaltına almasından sonra dağılmayan vatandaşlar, delillerin karartılacağı iddiasıyla, bu kişilere ait olduğunu iddia ettikleri renault marka beyaz arabanın başından ayrılmamışlardır. Savcılık tarafından yapılan inceleme sonucunda aracın bagajında 3 kalaşnikof tüfek, 10 şarjör ve güvenlik güçlerinin kullandığı sanılan yeleklerin bulunduğu tespit edilmiş; ayrıca, siyah bir çantanın içinde Makine Kimya yapımı el bombası ile 4 dosya bulunmuştur. Dosyalardan birinde, araca ait kimlik belgeleri ve bombanın konulduğu dükkânın sahibine ilişkin kimlik bilgileri ile bombanın patladığı pasaj ve dükkânın krokilerinin içerisinde bazı şahısların kimlik bilgilerini içeren listelerin olduğu görülmüştür.

Savcının yaptığı incelemeler sürerken halkın toplandığı yere bir panzer üzerinden ateş açılmış, daha sonra da gözcü konumunda olduğu sanılan Tanju Çavuş isimli uzman çavuş, birlikte olduğu kişilerle suç delillerini yok etmek ve yakalanan aracı, çıkacak panik arasında kaçırmak amacıyla kalabalığın üzerine ateş etmiş ve bu arada Ali Yılmaz isimli yurttaşımız hayatını kaybetmiş 4 yurttaşımız da yaralanmıştır. Bu olay sonrasında savcı, incelemelerini tamamlayamadan olay yerinden ayrılmak zorunda kalmıştır.

Güvenlik güçlerinin gözaltına aldığı 4 kişiden Ali Kaya ile Özcan İldeniz'in, aslında, gözetim altına alınmadan jandarma veyahut da askerî birlikler tarafından güvenli bir yere götürüldükleri anlaşılıyor. Bu iki kişi, hâkime sevk edilmeden daha sonra savcılıkça serbest bırakılmıştır. Tanju Çavuş ile Veysel Ateş ise Şemdinli Sulh Ceza Mahkemesine sevk edilerek tutuklanmışlardır.

Şimdi, bu olaylara baktığınız zaman, Veysel Ateş'in münferit hareket etmediği, Tanju Çavuş'un münferit hareket etmediği, adı geçen assubay başçavuşlarla birlikte olay yerine gittikleri, olaya karıştıkları açıkça anlaşılmaktadır; ancak, savcılıkça yapılan tutuklamada Veysel Ateş'in bombayı atan kişi olarak tutuklandığını, Tanju Çavuş'un ise meşru müdafaa sınırlarını aşarak, kendisine yapılan saldırıyı defetmek üzere ateş ettiğini ve bu nedenle adam öldürdüğünden bahisle tutuklanmıştır. Olayın bu şekilde algılanması bizce mümkün değildir, olaya 4 kişi birlikte katılmışlardır. Bu olayların, bu öldürmenin, bu patlamanın, münferit adi bir suç olarak kabullenilmesinin mümkün olmadığı açıkça ortadadır. Olayların gelişimi ve Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri olarak gözlemlerimiz bu şekilde olmuştur.

Tüm bunlar düşünülünce, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörünün maruz kaldığı haksız uygulamalar akıllara geliyor. Bir tarafta hâkime bile sevk edilmeden serbest bırakılan Şemdinli olaylarına adı karışanlar, bir tarafta Van'da onurlu bir kamu görevlisinin yapılanlara katlanamayıp intiharı ve Sayın Rektörün kalp kriziyle hastaneye kaldırılması... Bir tarafta Van'da soruşturmanın gizliliği ilkesini yaptığı basın toplantısıyla ayaklar altına alan savcı ve ona sahip çıkan Adalet Bakanı, bir tarafta olaylara adı karışanları savunmak üzere devletin helikopteriyle taşınan avukat... Bir tarafta Şemdinli'de çete yok diyen savcı, bir tarafta çete suçlamasına muhatap olan Van Rektörü ve yaşananlara dayanamayıp intihar eden onurlu bir kamu görevlisi... Bu yaşananlar sizin vicdanınızı yaralamıyor mu? Partisinin adında adalet kelimesi olanlar, işine geldiğinde adalet diyenler, acaba, adalet mekanizmasındaki bu çürümeye ne diyorlar?

Olaylar bu aşamaya geldikten sonra, siyasî iktidarın açıklamalarını, olayları başka yönlere çekmek isteyen tutumunu ibretle izliyoruz.

Sayın Başbakan, önceki gün Şemdinli'de şöyle diyor: "Bakınız, bizim üç yıl önce aldığımız bir Türkiye ve bugün geldiğimiz bir Türkiye var. Bunları toptan ele aldığımızda, dış politikada, ekonomide, eğitimde, sağlıkta, toplukonutta, yollarda neredeydik, nereye geldik ve nereye gidiyoruz."

Sayın Başbakan burada hükümet programını okurken acil eylem planında üç önemli şeye değinmişti; biri yolsuzlukla mücadele, biri yoksullukla mücadele, biri işsizlikle mücadele olarak açıklamalarda bulunmuştu. Ne yazık ki, Hakkâri'de bunları konuşurken, karşısındaki Hakkârili yurttaşlar kendisine aç olduklarını, işsiz olduklarını haykırdılar. Demek ki, üç yılda açlığı da giderememiş, işsizliği de giderememiş.

Eğitimde geldiği noktaya kısaca değinmek istiyorum -bugün, Milliyet Gazetesinde de yayımlanmıştı- eğitimde o noktaya gelmişiz ki, Hakkârili gençler, Hakkâri'de lise mezunu olan gençlerimiz, bugün, Kuzey Irak'ta Barzani'nin verdiği bursla Erbil'de Salahaddin Üniversitesine, Dohuk'ta, Kuzey Irak'taki üniversitelere gitmektedir. Bu, eğitimde geldiğimiz noktayı açıkça ortaya koymaktadır.

Yine, bu sözleri, teröre en çok maruz kalmış yörelerimizden birinde halkın gözlerinin içine baka baka söylüyor. Herhalde, Türkiye'de, terör sorununa sanki kendisi bu ülkede yaşamıyormuş gibi aymazlıkla yaklaşan bir siyasî iktidar olmamıştır.

Sayın Başbakan, her nedense, hiçbir yurttaşın istemediği sanal başarılardan bahsedip yöre insanına gayri samimî söylemlerle hitap ederken, terörün, kendisi iktidara geldiğinde bitmiş olduğundan bahsetmiyor.

Evet, Sayın Başbakan, terörde üç yıl önce neredeydik, şimdi nereye geldik ve nereye gidiyoruz; siz, önce bu sorunun cevabını verin. Terör, bu siyasî iktidarın işbaşında olduğu dönemde ivme kazanmış ve yeni bir aşamaya gelmiştir. Türkiye, terör örgütüyle sizin döneminizde sınır dışında mücadele edemez konuma taşınmıştır. Amerika Birleşik Devletlerinin telkinleriyle Eve Dönüş Yasası sizin döneminizde çıkarılmıştır. Terör, Amerika Birleşik Devletlerine yaptığınız geziler sonucunda, verdiğiniz ödünlerle bu noktaya gelmiştir.

Sayın Başkan, Başbakan, olaylardan 12 gün sonra Şemdinli'ye, Hakkâri'ye gitmiştir. Hakkâri'de deprem olmuştur; hükümetten yetkililer gitmemiştir. Başbakanın 12 gün sonra gitmesini anlıyorum; çünkü, Başbakan, bütün konuşmalarında, Türkiye'yi pazarlamakla meşgul olduğunu söylemektedir; herhalde, bu pazarcılık anlayışından boş vakit bulup olay yerine gidememişlerdir. Sayın İçişleri Bakanı da, Avusturya'da, Avusturya Ekonomi Bakanıyla, herhalde, Türkiye'yi pazarlamakla meşguldü; çünkü, o anda olay yerinde olamamışlardır.

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Pazarcı sizsiniz!

İSMET ATALAY (Devamla) - Sayın Başbakan, olaylardan -biraz evvel söylediğim gibi- 12 gün sonra bölgeye gitti ve demin söylediğim gibi, olaylara, kafası karışık, edilgen bir tutumla yaklaştı. Hadi, Sayın Başbakan, ülkedeki işleri nedeniyle bölgeye zamanında gidemedi; biz, beklerdik ki, olayların ardından, İçişleri Bakanı, Adalet Bakanı bölgeye gidip olaylara el koysun.

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Sizin Genel Başkanınız gitti mi?

İSMET ATALAY (Devamla) - Baykal'ın, muhalefet lideri olarak gitmesine gerek yok. Olayların hemen akabinde, 5 kişilik bir heyeti olay yerine göndermiştir. Biz, işte, orada bunları tespit ettik, söylüyoruz. Bir şey söyleyeceğiniz varsa, gelip burada söylersiniz.

AGÂH KAFKAS (Çorum) - Onun kongresi vardı!..

İSMET ATALAY (Devamla) - Değerli arkadaşlar, İçişleri Bakanı bölgeye gidip, olaylara el koysun isterdik; ne yazık ki, bu da yapılmamıştır. Siyasî iktidar, Malatya Çocuk Yuvasında yaşananlara benzer bir şekilde, bu olaya da kayıtsız kalmış, zamanında irade gösterememiştir.

Değerli milletvekilleri, burada, olaylara ilişkin, siyasî iktidarın tavrı üzerine bir tespitte daha bulunmak istiyorum. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Şemdinli olaylarını Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine taşımamızın ardından, AK Parti de bir önerge vermiştir; önergede, olayların derinine inmeden, genel tespitlerin yapıldığı görülmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSMET ATALAY (Devamla) - AK Parti, gönülsüz, yani, sanki, Cumhuriyet Halk Partisinin, Şemdinli olaylarını Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine taşıması nedeniyle, günü kurtarmak için bir önerge vermiştir.

Bir diğer tespitim; AK Partinin önergesinde, olayların Avrupa Birliği sürecini baltalamak için çıkarıldığı değerlendirilmesinin yapılmış olmasıdır. Bu ruh hali, sanki, olayların AK Parti İktidarına karşı yapılmış olarak algılandığı izlenimini vermektedir. Yani, yine, AK Partinin, meşruiyeti, ülke sorunlarının önünde görmesidir.

Bir noktaya daha dikkatlerinizi çekmek istiyorum: Halkın ve güvenlik güçlerinin siyasî iktidara karşı tutumuna gelince; güvenlik güçleri, olaylar devam ederken, İçişleri Bakanını, Valiyi, Emniyet Müdürünü değil, bir siyasî parti liderini aramıştır. Devlet dışında fiilî güç kullanan odakların varlığı ortaya çıkmıştır. Yani, bölgede, kamu otoritesi etkisiz ve himayeye muhtaç hale gelmiştir.

Vatandaşlar, tehlikelere karşı kamu otoritesinin kendisine kol kanat germesini istiyor. Tüm bunlar, siyasî iktidarın konunun önemini kavramamış ve kafasının karışık olduğunu göstermektedir. Siyasî iktidarın irade ortaya koymaması, bölgede, vatandaşı ve kamu görevlilerini sahipsiz bırakmaktadır. Meydan fiilî güç odaklarına teslim edilmektedir.

Terörle mücadelenin ihmal edilmesi yanlıştır. Bu ihmal sonucunda ortaya çıkan terör olgusuna karşı, bu defa, hukuku yok sayarak, devlet düzenini yok sayarak bir mukabele etme arayışı, işte, o da yanlıştır. Şimdi, bir yanlıştan bir başka yanlışa sürüklenmektedir.

Terörle mücadelenin en büyük dayanağı orada yaşayan insanlardır. O insanları kazanmak lazımdır. Onları dışlayacak, onların hukuka ve devlete olan güvenlerini sarsacak yanlışlara girerek terör mücadelesini başarıya ulaştırmak mümkün değildir.

Değerli arkadaşlarım, biz, bu olayları, Türkiye'nin terörle mücadelesine zafiyet getirecek bir anlayışla değerlendirme arayışı içinde olan bir parti değiliz. Biz, bu olaylar karşısında Türkiye'nin terörle mücadelesini zaafa uğratmayı, etkisizleştirmeyi amaçlamıyoruz, tam tersine, Türkiye'nin önündeki terör konusunun çok ciddî olduğunu ve bu ciddî terör konusuyla Türkiye'nin daha uzun yıllar mücadele etmek zorunda olduğunu bilerek ve Türkiye'nin terörle mücadele kararlılığına, azmine zaaf getirmeden, ama, doğruları da dile getirerek mücadeleyi götürüyoruz. Geçmişte de öyle yaptık; geçmişte de aynı anlayışla yaptık. Biz, devletin hangi kademesinde mevzilenmiş olursa olsun, hangi kutsal amaç için, ulusal amaç için yaptığını söylerse söylesin, Türkiye'nin hukukuna, devletin saygınlığına, halkın devlete olan güvenine zarar verebilecek bütün hukukdışı davranışlar karşısında kararlılıkla tavır gösterdik, bundan sonra da aynı anlayışı sürdürmek kararındayız.

Bizim bu girişimimizi kimse, Türkiye'nin terörle mücadelesine zafiyet verecek bir anlayışla kullanmaya kalkmasın, kimse bizim bu girişimimizden alınganlık içerisine girmesin. Kim ne hata yaptıysa, o hatanın hesabı sorulmalıdır; bunu sorarsak Türkiye'yi rahatlatırız, terörle mücadelemizde bunu yaparsak daha güçlü oluruz. Bunu yapmak zorundayız.

Bu konuda biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, olayın aydınlatılması, hiçbir şekilde saptırılmaması, kimsenin örtbas edilmemesi doğrultusunda kararlılıkla görev  yapacağız. Süreci sağlıklı bir şekilde işletmek istiyoruz. Bu doğrultuda her türlü katkıyı vereceğiz. Olayı çığırından çıkarmaya yönelik girişimlerin önünde Cumhuriyet Halk Partisi olarak, hukukun, hakkın, meşruiyetin savunucusu olarak görev yapacağız.

Açıkladığım bu gerekçelerle, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak Hakkâri merkez, Yüksekova, Şemdinli İlçelerinde son zamanlarda meydana gelen olaylar ile 9 Kasım 2005 tarihinde  2 yurttaşımızın ölümü ve çok sayıda yurttaşımızın yaralanışlarıyla sonuçlanan bombalama olayları için Meclis araştırması komisyonu kurulmasını Yüce Meclisten talep ediyoruz.

Hepinize saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞYKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Atalay.

Birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati 17.25


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.38

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22 nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V.- GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE

MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)

B) Öngörüşmeler (Devam)

1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Adına Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol, İstanbul Milletvekili Ali Topuz ve Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Hakkâri Merkez, Yüksekova ve Şemdinli ilçelerinde meydana gelen olayların araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/322) (Devam)

2.- Anavatan Partisi Grubu Adına Grup Başkanvekilleri Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş ve Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu'nun, Hakkâri Merkez, Yüksekova ve Şemdinli ilçelerinde meydana gelen olayların araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/323) (Devam)

3.- İstanbul Milletvekili Mustafa Ataş ve 47 milletvekilinin, Hakkâri'de meydana gelen olayların ve bu olaylarla ilgili iddiaların araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/324) (Devam)

BAŞKAN - Hükümet?.. Yerinde.

AK Parti Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Sadullah Ergin.

Buyurun Sayın Ergin. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA SADULLAH ERGİN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son yaşanan terör olaylarıyla ilgili olarak Anayasamızın 98 ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğümüzün 104 ve 105 inci maddelerine göre verdiğimiz Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergemiz hakkında AK Parti Grubumuzun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, tabiî, bugün burada oldukça önemli ve önemli olduğu kadar da hassas bir konu üzerinde Meclis araştırması komisyonu kurulmasıyla ilgili Mecliste grubu bulunan üç siyasî partimizin önergeleri birleştirilerek görüşülüyor.

Bugün siyasetüstü, partilerüstü bakılması gereken bu konuyla ilgili olarak, benden önceki konuşmacıların birkısım konuşma tarzlarını, üsluplarını, doğrusu, yadırgadığımı ifade ederek sözlerime başlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bilindiği gibi, bölgede yaşanan son hadiselerden sonra o bölgede ciddî birtakım asayiş sorunları ortaya çıktı ve "ikinci Susurluk mu karşımızdaki "yeni bir Susurluk vakasıyla karşı karşıya mıyız" gibi, yayın organlarında da çok çeşitli yayınlar yapıldı.

Bu olayların ortaya çıkmasından hemen sonra, Sayın Başbakanımızın, bu olayların arkasında kim olursa olsun, ucu nereye giderse gitsin, kesinlikle sonuna kadar takip edileceğini ve bu olayların örtülmeyeceğini, bu konuda yapılması gereken tüm çalışmaların yapılacağını ifade etmesi, bölge halkı üzerinde gerçekten müspet bir etki bıraktı.

Olaylardan hemen sonra, AK Partinin olayları yerinde incelemek üzere hazırladığı ekiple, Genel Başkan Yardımcımızın başkanlığında bölgeye intikal ettik, bu ekipte ben de görev aldım ve Hakkâri, Yüksekova ve Şemdinli bölgelerimizde çok geniş temaslarda bulunduk.

Hemen şunu ifade etmem mümkün: Türkiye, bugüne gelinceye değin bu hadiselerin benzeriyle çok karşılaştı. Türkiye'nin bulunduğu jeostratejik ve jeopolitik konum Türkiye'ye çok büyük imkânlar sağlamakla beraber, aynı zamanda, bu imkânların ve bu önemin getirdiği birtakım sorunlarla da karşı karşıya kalıyoruz. Türkiye, gerçekten, Kafkasların, Ortadoğu'nun, Balkanların ve dünyadaki enerji kaynaklarının çok önemli bir kısmının kesiştiği trafik üzerinde yer alıyor ve bu konumuyla, Türkiye'nin bölgesel, küresel bir güç olmasını kendileri için sakıncalı gören birtakım unsurlar dün de vardı, bugün de var, belki yarın da olacak; ama, Türkiye'nin üzerinde oynanan bu oyunlara karşı duyarlı olmak, basiretle karşılamak ve bu oyunları düzenleyenlerin istediği yönde gitmesini engelleyerek, ülke çıkarlarını önplanda tutmak daha önemli. Dolayısıyla, yakın siyasî tarihimize baktığımızda, 1980 öncesi yaşanan sağ-sol çatışmaları, 1980'den sonra Ermeni terör örgütü ASALA'nın Türkiye'yle ilgili hain saldırılarıyla karşılaştık. ASALA'nın sona ermesinin hemen arkasından, PKK terör örgütü devreye girdi. Bütün bunlar tesadüf değil tabiî ki. Bunlar, Türkiye'nin, çok geniş hinterlandındaki alanlarda nüfuzunu artırmasını engellemek için meşgul edilme projeleri olarak değerlendirilebilir.

Değerli arkadaşlar, Türkiye ne zaman bir hamle yapacak olsa, önüne, bu neviden terör hadiseleri ve toplumsal olaylar, maalesef, getirilmiştir. Bugün de benzer bir hadiseyle karşı karşıyayız. Dolayısıyla, olaylara bu tarihî perspektifle baktığımız zaman, Türkiye'nin, bugün, Kopenhag Kriterlerini tamamlamış, AB'yle müzakerelere başlamış, bölgesinde ciddî bir siyasî ve ekonomik güç olmuş ve yıldızı parlayan bir ülke olduğunu görmek mümkün. Tam da bu zamanlama dilimi içerisinde, son üç aylık süreçte, doğu ve güneydoğuda, hadiselerde belli artışları gözlemlemekteyiz.

Değerli arkadaşlar, Şemdinli, Yüksekova ve Hakkâri'de yaşanan olayların yerinde yaptığımız incelemelerde... Ki, biz, orada çalışırken, Cumhuriyet Halk Partisinin heyeti de orada çalışıyordu; daha sonra, Anavatan Partisi heyeti geldi; değişik sivil toplum örgütleri benzer çalışmalar yaptılar; ama, şunları söylemek mümkün: Bölgede, kaymakamlarla, savcılarla, emniyet güçlerimizle ve halkla yaptığımız görüşmelerde, sivil toplum örgütü temsilcileriyle yaptığımız görüşmelerde, birçok tespitlerimiz oldu. Ancak, buradan şunu ifade etmem mümkün olacak; o da şudur: Bu kürsüden, yaptığımız temasların sonucunda, hüküm cümleleri kurmamız mümkün değil. Şöyle olmuştur, böyle yapılmıştır, şu şunu atmıştır, bu bunu kapmıştır gibi sözler, gerçekten, Anayasamızın 138 inci maddesine göre, bizim açımızdan biraz sıkıntılı pozisyon ortaya çıkarır. Anayasamızın 138 inci maddesi, çok net bir ifadeyle: "Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz."

Değerli arkadaşlar, bu hüküm karşısında, birçok defa, belki bilinmeden, şu eleştiriler yapılıyor: Falancalar niçin tutuklanmadan salıverildi, niçin tutuklamaya sevk edilmedi gibi birtakım beyanlar, Anayasamızın bu hükmü karşısında, gerçekten, o sözü söyleyenleri sıkıntıya düşürecek ve Anayasa ihlali anlamına gelecek sözlerdir. Bu açıdan, ben, burada değerlendirmelerimi yaparken, vatandaşlardan aldığımız intibaı ve o bölgedeki yöneticilerin kanaatlerini kısmen aktarmaya çalışacağım; ama, onun ötesindeki hususu, idarî soruşturmaya, bağımsız mahkemelerin yapmış olduğu yargılama sürecinin sonucuna bırakmaya ihtiyaç var diye düşünüyorum ve o bölgede gördüklerimizi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, son üç aya kadar, bahsi geçen ilçelerde, il merkezinde ciddî asayiş sorunları bulunmamaktadır. Rutin asayiş problemleri olan bu bölgelerde, son üç ayda, her ne hikmetse, birtakım bombalama hadiseleri, terör olayları belli bir sıklıkla yaşanmaya başlanıyor. Bunlara bakıldığı zaman, Hakkâri merkezde, Yüksekova merkezde ve yoğunluklu olarak Şemdinli'de cereyan ediyor bu hadiseler. Bunlardan, en son 1 Kasım 2005 tarihinde Şemdinli merkez çarşıda olan ve 9 Kasımda Umut Kitabevinin bombalanmasıyla ilgili hadiseler kamuoyunda çokça yer aldı.

Bütün bu olaylar incelendiği zaman, bu olayların aydınlatılmasıyla ilgili, bu olayların arkasında ciddî soruların olduğu ve bu soruların aydınlatılmaya ihtiyacı olduğu, kamuoyunda da, bunların aydınlatılmasıyla ilgili ciddî bir beklenti olduğu açık.

Ancak, vatandaşın birtakım iddialarını, olmuş olaylar gibi bu kürsüye taşımak ya da belli raporlara dökmek çok doğru değil kanısındayım; çünkü, cumhuriyet savcılarıyla yaptığımız görüşmelerde, şu hususu savcılar bize ilettiler: "Sayın milletvekilim, çarşıda pazarda konuşulan iddialar, bizim dava dosyamızın içerisine girmiş değil. İnsanlar çarşıda konuşuyorlar; ama, gelip, cumhuriyet savcılığında ifade vermiyorlar. Dolayısıyla, biz de, duyumlarla değil, dosyadaki hukukî belgelerle hareket etmek zorundayız. Bu nedenle, dosyamız, şimdi, bu aşamadadır. Aldığımız kararlar da bunun neticesidir." Tabiî, ben, burada, savcının ya da bir başkasının sözcülüğünü yapmıyorum; ama, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Anayasamıza ve İçtüzüğümüze uygun olarak bir araştırma komisyonu kurulmasıyla ilgili görüşmelerde, Anayasamızın da ihlal edilmemesi açısından, bu hassas noktanın altını çizmek istiyorum.

Dolayısıyla, şu anda, bu konuyla ilgili olarak İçişleri Bakanlığımızın idarî soruşturması son aşamaya gelmiş durumda. Olay olur olmaz, Sayın Başbakanımızın, Sayın Dışişleri Bakanımızın, Adalet Bakanımızın, İçişleri Bakanımızın bu konunun peşinin bırakılmayacağı yönünde çok ciddî açıklamaları var ve bunun da gereği yapılıyor.

AK Parti olarak bölgeye hemen bir heyet gönderdik ve siyasî parti olarak oradaki tespitlerimizi, kanaatlerimizi edindik ve parti yetkili kurullarımıza ilettik. Arkasından, o bölgeye yapılması gereken takviyeler yapıldı ve şu anda, dün itibariyle, bilindiği gibi, Şemdinli Savcılığı, dosyayı, organize suçlarla ilgili, yetkili olan Van Ağır Ceza Mahkemesine bakan cumhuriyet savcısına tevdi etti. Dolayısıyla, bundan sonraki soruşturma bölümü, organize suçlara bakan ağır ceza mahkemesi kapsamında devam edecek.

Değerli arkadaşlar, burada olayların içine girmek istemiyorum. Falanca pasaja girdi, bomba attı çıktı, filancalar peşinden koştu ve vatandaş etrafını sardı, şunlar oldu bunlar oldu… Bunların hepsi, dava dosyasında, tahkikat evrakları içerisinde var olan şeyler. Ama, bizlere düşen, burada görgüsü olanların adalete yardımcı olmak için gidip ifadede bulunmaları, savcılığı bu noktada bilgilendirmeleri, elinde kanıt, delil, bilgi olanların da, bunu yargı organlarınca paylaşması, onlara bu bilgilerini aktarması. Hükümetin üzerine düşen, İçişleri kanalıyla oranın ihtiyaçlarını karşılamak ve yargı organının ihtiyacını duyduğu diğer kurumlardan gerekli olan bilgilerin süratle dosyaya girmesini sağlayacak idarî tedbirleri almak ve yargılama sürecinin en kısa sürede neticeye varması için üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirmesidir ki, şu ana kadar hükümete mensup bütün birimler, yargı dokunulmazlığı ve yargı bağımsızlığı ilkesini zedelememek kaydıyla, Şemdinli'de devam eden soruşturmaları en kolay şekilde getirecek katkıları sağlamışlar ve sağlamaya devam etmektedirler.

Bölgedeki ilk sıkıntılı atmosfer, hükümetin, Başbakanın vermiş olduğu bu güvenceyle bir miktar hafiflemiş durumda. Şu anda, dosyanın Van Ağır Ceza Mahkemesi nezdindeki cumhuriyet savcılığına gitmesi de olumlu bir gelişme olarak algılanmış gibi gözüküyor.

Değerli arkadaşlar, bu arada şu hassasiyetimi de ifade etmek zorundayım: Bütün bu yaşanan hadiseler, gazetelerde yazılanlar çizilenler, görgü tanıklarının anlattıkları; ama, diğer tarafta ise, konuşmayan, konuşamayan ayrı bir kesim, güvenlik güçleri. Dolayısıyla, ben, buradan, şu konunun da hassasiyetine değinmek istiyorum: Yanlış yapan varsa, hukukun kendisine vermediği bir yetkiyi kullanan varsa, elbette ki, adalet onun yakasına yapışacak ve Başbakanımızın da ifade ettiği gibi, kanunlar önünde, adalet önünde bunlar bedelini ödeyecekler; ancak, eğer varsa -yine şart cümlesi kullanıyorum- bunlar ayıklanacak ve fakat, zor şartlarda görev yapan güvenlik güçlerimizin zan altında tutulması, itham altında bırakılması da doğru bir yaklaşım değildir diye ifade ediyorum; çünkü, gerçekten, bölgede ciddî bir terör tehdidi var ve bu terör örgütüyle mücadele eden, her şeyiyle -ailesiyle, çoluk çocuğuyla- o zor şartlarda, coğrafik şartlarda mücadele eden güvenlik güçlerimizin de moralini bozmadan, bu mücadelede zayıf düşürmeden, onların bu mücadeleyi yapmasına imkân verecek ortamı da sağlamak, yine bizlerin görevi.

Dolayısıyla, başka güvenlik görevlilerimiz yok, başka güvenlik birimlerimiz yok. Bunları yıpratmak hiç kimseye bir şey katmaz; ama -parantez açıyorum- yetkisini aşan varsa, haddini aşan olmuşsa, halk ile devlet arasında nifak oluşturacak hareket yapmış olan varsa, onların da yakasına yapışmak ve onlardan hesap sormak, yine, hepimizin hakkı olacak.

Değerli arkadaşlar, bugün sevindirici olan, üç siyasî partimizin de müştereken, bu konuyla ilgili, Meclis araştırma komisyonu kurulmasıyla ilgili birer önerge vermesi, bunların birleştirilip beraberce görüşülmesidir ve muhtemelen, biraz sonra, inşallah, bunun lehinde oy kullanarak bu kararı alacağız ve önümüzdeki süreçte, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Şemdinli, Hakkâri ve Yüksekova'daki olayları araştırma komisyonu görevine başlayacak.

Yalnız, benden önceki konuşmacılardan bir kısmı "bu komisyon ne yapabilir", "bu komisyon zayıf kalır", "bu komisyonu kurmak çözüm değil" gibi ifadelerde bulundular. Bu komisyonun görevi, suçluları yakalayıp onları mahkûm etmek değil ki. Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi; millet adına iradelerin ortaya konulduğu, milletin arzusu yönünde icraatların yapıldığı mekân. Burada, millet adına oluşturulacak komisyon, bu hadiselerle ilgili, Meclis için bir araştırma yapacak. Ancak, unutulmasın ki, suçluları ortaya çıkaracak olan, bağımsız yargıdır, idarî tahkikat sonucu ortaya çıkacak olan sonuçlardır, raporlardır, müfettiş incelemeleridir. Dolayısıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi konunun önemine binaen, hassasiyetine binaen bu konuya bigane kalmamak ve yapılacak çalışmalara ışık tutmak maksadıyla bu çalışmaları yapacaktır. Dolayısıyla, biraz önce ifade edilen "araştırma komisyonu zayıf kalır", "bundan hiçbir şey çıkmaz" gibi görüşlere katılmak mümkün değil.

Aslında, bugün, burada, sadece Şemdinli, Hakkâri ve Yüksekova'daki hadiseleri konuşmak, kurulacak komisyona başarılar dilemek ve çalışmalardan sonra ortaya çıkacak kanaatleri burada paylaşmak gerekiyor idi; ama, bizden önceki grup sözcülerinin birtakım beyanları oldu ki, onlara da birkaç cümleyle cevap vermek zarureti hâsıl oldu. Normalde bunları konuşmak doğru değil, bu konuşmaların yapılacağı mekân burası değil. Bugün, gerçekten, hepimizin ortak hassasiyetlerine hitap edecek bir çalışma yapıyoruz; ama, Sayın Mumcu'nun buraya gelerek söylemiş olduğu sözleri, ben, doğrusu, esefle karşıladım. Bir dönem görev yaptığı Bakanlar Kurulu icraatlarını farklı birtakım bilgiler de katarak kamuoyuyla paylaşmak ve bunları ortaya koymak devlet adamlığıyla, siyaset ahlakıyla ne kadar örtüşür, böyle bir eski bakanla ilgili ne cevap vermek gerekir, doğrusu, ben şaşırdım. Çok fazla da bir şey söylemek gerektiğine inanmıyorum; ama, Sayın Başbakanımızın, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı kimliğiyle ilgili olarak yapmış olduğu eleştirilere şu haklı eleştirimi de söylemek istiyorum: AK Parti kurulduğunda, parti programını yazmış ve bunu kamuoyuyla paylaşmış, deklare etmiş. Değerli arkadaşlar, bizim parti programımızda doğu ve güneydoğuyla ilgili bir bölüm var. Bu bölümde bizim bir tanımımız var. "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olma bilinci, toplumumuzun birlik ve beraberliğinin çimentosudur" demişiz parti programımızda. Dolayısıyla, Sayın Mumcu AK Partiye üye olurken, AK Partiden milletvekili adayı olurken, AK Partinin kurulan her iki kabinesinde çeşitli bakanlıklarda görev alırken, AK Parti Programındaki bu tespite…

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın efendim.

SADULLAH ERGİN (Devamla) - ... bu tanımlamaya katılmıyor muydu; katılıyorsa, bugünkü eleştirilerin ahlakî temeli var mıdır; yok "ben o tanımlamaya katılmıyordum; ama, milletvekili olabilmek için, bakan olabilmek için takıyye yaptım, onu görmezden geldim" diyorsa, bu, siyaset ahlakıyla ne kadar bağdaşır; ben hem sizlerin hem milletimizin takdirine sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Bunun dışında, Sayın Başbakanımız, dün, Meclis Grubumuzda, son Hakkâri, Şemdinli, Yüksekova olaylarıyla ilgili önemli açıklamalarda bulundu.

Değerli arkadaşlar, bilindiği gibi, daha önce de Sayın Başbakanımızın doğu ve güneydoğu illeriyle ilgili olarak yapmış olduğu tespitler var. Diyarbakır'da bir konuşma yapmıştı hatırlarsanız, o konuşmasında "Kürt sorunu" lafını kullanmıştı Sayın Başbakan. Sayın Başbakan bu lafı kullandıktan sonra, Anamuhalefet Partimizden çok şiddetli eleştiriler geldi. Bir defasında bu kürsüden ifade etmeye çalışmıştım. Anamuhalefet Partisinin 1999 yılında doğu ve güneydoğuyla ilgili oluşturduğu bir komisyon var, doğu ve güneydoğu raporu hazırlatıyor. Hazırlanan doğu ve güneydoğu raporuyla beraber demokratikleşme ve insan hakları raporları hazırlanıyor.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, şimdiden uyarıyorum. Sataşmayla sonuçlanabilir bu konuşma.

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Bu raporlar 1999 yılında yayımlanıyor ve şu anda Cumhuriyet Halk Partisinin internet sitesinde halen mevcut. Ben oradaki rapordan, en az on onbeş yerinde "Kürt sorunu", "Kürt kimliği", "Kürt kimliğinin tanımlanması, tanınması" ifadelerini buradan okuyabilirim.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, bunların hepsi cevap hakkı doğurur, birazdan söz isterim.

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Müsaade ederseniz, sizin sözcünüz burada konuştu.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Benim sözcüm bunları söylemedi.

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Hilafı hakikat sözler söylüyorsam cevabını verirsiniz; ama, benim elimdeki bilgiler CHP'nin internet sitesinden indirdiğim raporlardır.

M. CEVDET SELVİ (Eskişehir) - Hangi tarihli rapor?

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Bu raporlarda "hukukun üstünlüğü, eşitlik, kimlik ve kültüre saygı..." Buradaki kimlikten kasıt nedir, hangi kimliktir? Bütün bunlar çok açık, ortada. Ben, Cumhuriyet Halk Partisinin bu noktada koyduğu çelişkilerden bir iki örnek vermek için bunları söylüyorum; ama, daha acı olanı şudur: Dün Sayın Başbakanımız Grubumuzda bir konuşma yaptı, bu konuşmada şunları ifade etti: "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı yetmişüç milyon için sigortadır, hepimize yeter bir güvencedir. Laz'ı, Kürt'ü, Türk'ü, Çerkez'iyle, doğulusu, batılısı, kuzeylisi, güneylisiyle, inananı, inanmayanıyla birleştiren, bir arada tutan bu üst kimliğimizdir. Bu ülkede yaşayanlarımızın, bir defa, anayasal vatandaşlık ortak gücüdür, bu gücü kimse bölmeye, parçalamaya kalkmasın." Sayın Başbakanın bu mealdeki sözlerine Sayın Deniz Baykal dünkü Grup toplantısında çok ağır ithamlarla cevap verdi. Sayın Baykal'ın ifadelerini de okuyorum hemen: "Değerli arkadaşlarım, şimdi, Türkiye cumhuriyeti vatandaşlığı üst kimlik değildir; Türkiye cumhuriyeti vatandaşlığı bir hukukî kimliktir, hukukî kimlik. Sana millî kimlik soruyorlar. Nedir millî kimliği? Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını, Türk Milletinin yerine ikame edemezsin. 'Türk Milleti' tanımını, kafana, içine sindireceksin. 'Türk Milleti' demekten korkmayacaksın; utanmayacaksın, mahcup olmayacaksın…" Bunlar, Sayın Baykal'a ait sözler ve sonuna doğru da diyor ki Sayın Baykal: "Aç Anayasaya, gör, aç Anayasaya bir bak. Birisi Sayın Başbakana anlatsın. Aç tarihe bak; gör, ne millet olduğumuzu bir incele" mealinde laflar ediyor.

V. HAŞİM ORAL (Denizli) -Yalan mı; yani, şimdi  yalan mı?! 

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Doğru söylüyor…

BAŞKAN - Sayın Ergin, toparlar mısınız.

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

Sayın Baykal doğru söylüyor. Ben, şu raporlarda yazdıklarınıza da yanlış demiyorum.

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Doğru söylüyor; raporları bir daha oku!

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Ama, yanlış olan, karakolda doğru söyleyip, mahkemede şaşmanızdır; buralara doğru şeyleri yazıp, ondan sonra, bunları konuşanları suçlamanızdır yanlış olan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Şimdiden söz istiyorum. Önergeyle hiç alakası yok; sürekli sataşıyor!

 SADULLAH ERGİN (Devamla) - Bakın, bu konuşmaların hemen ardından şu cümleler kime ait olabilir: "Ulusal birliğin temeli, kan bağı değil, yurttaşlık bilincidir. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının taşımaları gereken tek ortak kimlik, siyasal kimlikleridir; yani, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmalarıdır. Kürtlük ya da başka kültürel kimlikler, bu üst kimlikle çatışmamalıdır. Hiçbir kültürel kimlik, kendi varlık alanını aşarak, kendisine kurtarılmış bir siyasal alan talebinde bulunmamalıdır." El hak doğru.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Doğru; ne var bunda?!

SADULLAH ERGİN (Devamla) - "Etnik duyarlılıklara demokratik çözüm ilkesi temel alınmalıdır. Ülkemizin tüm diğer etnik kümeleri gibi, Kürt kökenli yurttaşlarımız da, ülke mozaiğimizin bizi ulus yapan değerlerinin ayrılmaz parçasıdır. İnsanlarımızın, kendi anadil kültür ve kimliklerini özgürce geliştirebilmelerinin önündeki yasal veya fiili eksikliklerle, bu alanda yürürlükte olan engelleyici ve caydırıcı siyasî ve idarî tavır ile mekanizmalardan kaynaklanan sorunları simgeleştiren Kürt sorununun aşılarak Kürt kimliğinin tanınması, içbarışımızın kökleştirilmesi ve demokratikleşme çabalarımızın en kritik test noktalarından biri olarak görülmelidir. Bu olgu, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları olarak üst siyasî kimlikle kucaklaşmamızın engeli olarak değil, farklı alt kimliklerin kaynaşmasını güçlendirici bir süreç olarak algılanmalıdır." Bu beyanlar, AK Parti Genel Başkanı ve Başbakanımıza ait beyanlar değil, bana ait beyanlar da değil.

AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) - Aynen doğru…

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Bu beyanları bir yerden tanıyor musunuz, hatırlıyor musunuz arkadaşlar?

AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) - İmza atıyoruz, imza!..

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, bir daha uyarıyorum, bakın…

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Bu beyanlar, Cumhuriyet Halk Partisinin Demokratikleşme ve İnsan Hakları Raporundaki beyanlarıdır. Dolayısıyla…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, bir daha uyarıyorum, sataşmada bulunuyor. Biraz sonra söz talebinde bulunacağım.

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Hiçbir sataşmam yok.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Ne bu?...

İSMET ATALAY (İstanbul) - Hayır, bunların önergeyle ne alakası var?!.

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Burada, Cumhuriyet Halk Partisinin Demokratikleşme ve İnsan Hakları Raporundan iki paragraf okudum.

AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) - Çelişki nerede, çelişki?..

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Genel Başkanımızın sözlerini koydum, Sayın Baykal'ın ifadelerine baktım, Sayın Baykal diyor ki: "Nedir bu üst kimlik, alt kimlik?"

BAŞKAN - Sayın Ergin, son cümlenizi istiyorum.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Konuşan Baykal değil, İsmet Atalay. Baykal, Grupta konuştu…

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Sayın Başkanım, bağlıyorum.

Şimdi, Sayın Baykal, Başbakanımıza şunu söylüyor…

CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Rahatsız mı oldun?!

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Rahatsız değilim..

SADULLAH ERGİN (Devamla) - "Türk Milleti demekten korkmayacaksın, utanmayacaksın, mahcup olmayacaksın." Başbakanımızın Grup konuşmalarında nerelerde Türk Milletiyle ilgili söylediği sözler varsa, burada liste olarak çıkarmışım, hepsini verebilirim; ama, ben şunu ifade edeyim değerli arkadaşlar: Bu iki raporda, toplam 81 sayfalık raporda, konusu demokratikleşme, insan hakları, doğu ve güneydoğuyla ilgili raporda…

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Birisi rapor, birisi konuşma; ikisini birbirinden ayırt etmeyi öğrenin; birisi rapor…

SADULLAH ERGİN (Devamla) - … 81 sayfalık raporda, Allah için bir tek yerinde "Türk Milleti" ifadesi geçmemektedir. Sayın Başbakanımızın her Grup toplantısında Türk Milletine atıf vardır.

Dolayısıyla, Cumhuriyet Halk Partisinin, karakolda doğru söyleyip mahkemede şaşma geleneğine burada da devam ettiği gözleniyor!

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Bütün bunlar sataşma…

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Karakollarımız farklı o zaman!..

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Her iki raporda, 2/B hadisesinde, sağlık kurumlarının tek çatı altında birleştirilmesinde, bütün bu tezatlar, maalesef, bugün önümüze, doğu ve güneydoğu sorunlarıyla ilgili yaptığımız bu görüşmede de ortaya çıkıyor.

Dolayısıyla, bütün bu gerçekleri, ben, Genel Kurulumuzun ve milletimizin takdirlerine sunuyorum. Kuracak olduğumuz komisyonun çalışmalarının hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. İnşallah, bu komisyonun çalışmalarıyla karanlıkta hiçbir hadise kalmayacak ve milletin vicdanında, milletin gönlünde soru işareti olarak bulunan bütün hususlar aydınlatılacak; bunu temenni ediyorum.

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Eve Dönüş Yasasıyla oldu o zaten.

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Bu vesileyle, Muhterem Heyetinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ergin.

Önerge sahipleri olarak…

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) -  Sayın Başkan...

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, ama dinleyin.

BAŞKAN - Hakkâri Milletvekili Sayın Esat Canan…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Bir dakika…

BAŞKAN - Konuşmalar bir tamamlansın efendim.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Efendim, talebimi alın lütfen, ondan sonra karar verirsiniz. (AK Parti sıralarından "Sataşma yok" sesleri)

BAŞKAN - Sayın Canan, buyurun.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Anadol, siz sözlü olarak talebinizi yaptınız, zabıtlara da geçti. Sayın ANAP Grup Başkanvekili de talebini yaptı. Konuşmaları tamamlayacağım, ben değerlendireceğim; niye telaşlanıyorsunuz efendim.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Hayır, bu beyanda bulunduktan sonra mesele yok.

BAŞKAN - Hayır efendim; buyurun efendim…

Süreniz 10 dakika efendim.

Buyurun.

ESAT CANAN (Hakkâri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi tarafından verilmiş bulunan Hakkâri, Yüksekova, Şemdinli olaylarına ilişkin araştırma önergesi üzerinde önerge sahibi sıfatıyla söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün görüştüğümüz çok önemli bir konu var; asıl bu konu, doğu, güneydoğu sorunu değil, bir önceki konuşmacıların büyük bir kısmı, doğu ve güneydoğu sorunu diye nitelendirdiler; ama, bugünkü gündemimizde olan, Hakkâri'de ortaya çıkan son olaylarla ilgili bir araştırma çalışmasıdır.

Bugün görüşmekte olduğumuz Şemdinli olayını, başından itibaren orada bulunan ve yaşayan bir arkadaşınız olarak, gördüklerimi ve yaşadıklarımı öncelikle sizlerle paylaşmak istiyorum.

Olayın meydana geldiği 9 Kasım günü, Yüksekova'da bulunduğum bir sırada, öğle saatlerinde, Şemdinli İlçemizden bazı vatandaşlarımız telefonla beni aradılar.

Şemdinli İlçemizin ana caddesi üzerinde bulunan bir pasaja bomba atıldığı ve atılan bu bombanın patlaması sonucunda 1 vatandaşımızın öldüğü, çok sayıda da yaralı vatandaşımızın olduğu belirtildi ve aynı zamanda, bununla birlikte, aynı anda, ilçede büyük bir kargaşanın yaşandığı, kargaşanın büyümesinden endişe edilerek benim ilçeye gitmem vatandaşlarımız tarafından istendi.

Bunun üzerine Şemdinli'ye hareket ettim, kısa bir süre sonra ilçeye ulaştığımda, öfkeli büyük bir kalabalıkla karşılaştım. Halktan aldığım ilk bilgide, bombanın, Özipek Pasajında bulunan Sefer Yılmaz'a ait dükkâna atıldığını, patlama sonucunda 1 kişinin öldüğünü, 8 kişinin yaralandığını, yakalanan 3 failin de güvenlik güçlerine teslim edildiğini öğrendim. Ayrıca, 3 zanlının kullandıkları aracı da, delillerin karartılmaması amacıyla halkın abluka altına aldıklarını gördüm.

Olay yerini inceledikten sonra, halkı sabırlı ve sağduyulu davranmaya davet edip, gereğinin mutlaka sağlanacağını söyleyerek, yetkililerle görüşeceğimi ifade ettim.

Daha sonra, İlçe Kaymakamı, Cumhuriyet Savcısı, Emniyet Müdürü ve askerî yetkililerle yaptığım görüşmede, araç üzerinde sağlıklı bir incelemenin yapılması gerektiğini ve aracın kime ait olduğunun belirlenmesini istedim. Bunun üzerine, ancak güvenlik sağlandıktan sonra sağlıklı bir incelemenin yapılabileceği bana söylendi.

Yeniden halka dönerek, araç üzerinde cumhuriyet savcısının sağlıklı bir keşif yapması için güvenli bir ortama ihtiyaç duyduğunun ve bu nedenle halkın aracın çevresinden uzaklaşması gerektiğinin, ancak bu şekilde sağlıklı bir keşfin yapılabileceğinin ve bu konuda bize yardımcı olmaları gerektiğinin tarafımdan duyurulması üzerine, halk geri çekildi.

Bunun akabinde, Cumhuriyet Savcısı, beraberinde İlçe Emniyet Müdürü, Belediye Başkanı, iki avukat ve benim de hazır bulunduğum bir sırada, araç üzerinde keşfin yapılmasına başlandı. Aracın bagajı açıldığında, gerçekten dehşet verici bir manzara ortaya çıktı. Bagajda 3 kalaşnikof silah, 10 adet mermi dolu şarjör, 2 adet el bombası, bomba yapımında kullanıldığı zannedilen bazı malzemeler, güvenlik güçlerimizin kullanmakta olduğu kamuflaj yelekleri ve 4 adet dosya görüldü. Dosyaların yapılan incelemesinde, bir dosyanın tamamen aracın kimlik bilgileriyle donanımlı olduğu, aracın jandarmaya ait olduğuna dair tescil belgesi, görevlendirme belgesi ile teslim tutanakları ve yetkili imzalar görüldü. Diğer dosyalarda ise, bombalanan pasaj içindeki dükkânın krokisi ve dükkân sahibinin kırmızı kalemle çizilmiş ismi görüldü. Ayrıca, daha birçok isim listeleri ile Hakkari'deki aşiretlerin ve ileri gelenlerinin devlet yanlısı olup olmadıklarına ilişkin birtakım listeler görüldü.

Yetkililerle yapmakta olduğumuz bu inceleme devam ederken ve halk sessizce uzaktan bizi izlerken, birdenbire, panzerden, bulunduğumuz yöne ateş açıldı. Emniyet Müdürüne dönerek "müdür bey, durup dururken neden ateş ediliyor; müdahale ediniz; burada biz bir görev yapıyoruz" dedim. Emniyet Müdürü de şaşkınlığını gizlemeyerek, buna bir anlam vermediğini söyledi. Halk arasında ise, küçük çapta bir panik yaşandı.

Bu olumsuzluklara rağmen biz incelememizi sürdürürken, panzerden açılan ateşin ardından, aynı yöne çok sayıda ateş edilmeye başlandığına tanık olduk. Bizi izleyen kalabalıktan feryatlar yükselmeye başladı; "ölü var", "çok sayıda yaralı var" şeklindeki imdat sesleri üzerine, Cumhuriyet Savcısı, Emniyet Müdürü, ben ve yanımızda bulunan diğer arkadaşlar da kaçmak zorunda kaldı ve dolayısıyla, yapmakta olduğumuz keşif de tamamlanamadı, yarıda kesildi.

Ben, yakın olan hastaneye girdim. Hastaneye girerken, yaralanan 5 kişi halk tarafından hastaneye taşındı. Ağır yaralı olan bir şahıs, Yüksekova Hastanesine sevk edildikten sonra, yolda hayatını kaybetti. Bu olayda, ateş edenlerden Tanju Çavuş ismini tanıyanlar bana gelerek, ismini ve araba plakasını verdiler; ben de, bu ismi, yetkililere anında ulaştırdım.

Değerli milletvekilleri, bu bilgileri, orada gördüğüm şekilde, objektif olarak sizlerle paylaştım. Şemdinli'de ortaya çıkan bu hazin tablo karşısında, resmî yetkililer, ilk iki gün ne yazık ki suskun kalarak, kamuoyuna, ikna edici hiçbir açıklama yapmamışlardır. Kamuoyuna hiçbir açıklama yapmadıkları gibi, bana da, bu konuda hiçbir bilgi vermemişlerdir. Halk tarafından yakalanan 3 failden sadece 1 kişinin gözaltında bulunduğunun daha sonra anlaşılması üzerine, kamuoyunda büyük bir infial yaşanmıştır. Başlangıçta olayın basit bir adlî vaka gibi değerlendirildiğinin anlaşılması sonucu, halkta olayın örtbas edileceği kaygısına ve tansiyonun yükselmesine neden olmuştur. Özellikle, olayın hemen akabinde, bazı askerî üst yetkililerin failleri himaye edici nitelikte açıklama yapmaları ve olayla ilgisi bulunan iki zanlının gözaltına alınmadan serbest bırakılması da halkın tepkisini artırmıştır. Bu tepkiler, daha sonra benzer olayları yaşayan Yüksekova ve Hakkâri'de de artarak devam etmiştir. Yüksekova'da gelişen olaylar sonucunda 3 genç vatandaşımız hayatını kaybetmiş ve birçok vatandaşımız da yaralanmıştır. Yüksekova'da hayatını kaybeden gençlerin cenaze töreninde F-16 savaş uçaklarının mezarlık üzerinde alçak uçuş yapmaları da sağduyulu Yüksekovalı hemşerilerimizi oldukça üzmüş ve tedirgin etmiştir.

Sayın milletvekilleri, Şemdinli'de meydana gelen olay ciddî ve kaygı verici bir nitelik taşımaktadır. Bu olay, halen, Susurluk tipi gayri meşru odakların varlığına, hukukdışı eski zihniyetin devam ettiğine işaret etmektedir. Geçmişte görüldüğü gibi, bu hukukdışı uygulamalar, hem demokrasimiz ve insan hakları rejimi açısından hem de bölge halkının ve Kürt sorununun çözümü açısından büyük engeller oluşturmuştur. Terörle mücadele adı altında geçmişte ülkemizde yer yer uygulanan hukukdışı yöntemlerin terörü bitirmediği, aksine körüklediği anlaşılmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim, tamamlayın konuşmanızı.

ESAT CANAN (Devamla) - Bu nedenle, Şemdinli'de ortaya çıkan hukukdışı uygulamanın terörü azaltmayacağı artık anlaşılmalıdır. Demokratik hukuk devletlerinde, devlet organlarının hukuka uygun faaliyette bulunmaları, hukuk devleti olmanın gereğidir. Yakın geçmişimizde devletle bağlantılı suç örgütlerinin karıştığı benzer olayların yaşandığı hepimizin malumudur. Eğer, geçmişte yaşanan bu tür olayların üzerine kararlılıkla gidilerek olaylar tam aydınlatılmış olsaydı, ülkemiz, bugün bir Şemdinli olayını yaşamazdı. Ama, geçmişten de ders alarak, Şemdinli olayı, ülkemizin hukuk devleti olması açısından son bir fırsat olarak değerlendirilmeli ve mutlaka aydınlatılmalıdır.

Sayın Başbakan "askeri, polisi karalamak çok yanlış" diyor; elbette yanlış. Kelle koltukta görev yapan asker, polis, güvenlik görevlileri, elbette karalanamaz; ama, hukuku hiçe sayanları kovalamak ve adalete teslim etmek de hukuk devleti olmanın gereğidir, hataları eleştirmek ve üzerine gitmek doğru bir yaklaşımdır.

Türkiye geçmişte bunun tersi örnekleri çok yaşadı. "Şimdi, sırası değil; askerin, polisin morali bozulur" gerekçesiyle yanlışın üzerine gidilemedi. Olaylar hep örtbas edildi ve bunun sonucunda oluşan hukuk boşluğunda faili meçhul cinayetler, insan hakları ihlalleri ve yargısız infazlar yaşandı. Bu gerçek, bugün, geçmişe göre, çok daha çıplak hale gelmiştir. Bu gerçekten hareketle, hukuk devleti olacak mıyız, bazı tabuları kıracak mıyız, yoksa, yine eski hamam eski tas mı kalacağız? Kamuoyu bu soruların cevabını öncelikle Sayın Başbakandan beklemektedir.

Hükümet, bu konudaki siyasî iradesini ve kararlılığını öncelikle ortaya koymalıdır. Türkiye'nin tam bir hukuk devleti olması için Sayın Başbakana desteğimiz tamdır. Demokrasimizin ve hukuk devletinin gerekleri, milletimizin devlete ve onun kurumlarına olan güveninin yeniden sağlanması, ülkemizde birliğin, huzurun ve barışın tesisi açısından benzer olayların bir daha yaşanmaması için, Türkiye Büyük Millet Meclisinin partilerüstü ortak bir siyasî irade oluşturarak geçmişe nazaran daha kararlı bir biçimde hareket ederek Şemdinli olayının üzerine gitmesi ve mutlaka aydınlatması gerekmektedir.

Yüce Meclisimizin bu olayların üzerine büyük bir kararlılık ve sorumluluk bilinciyle gideceğine olan inancımı  belirtiyor ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Canan.

Yine, önerge sahipleri adına, İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Ataş; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Şemdinli olaylarının araştırılmasına ilişkin vermiş olduğumuz önerge üzerinde önerge sahipleri adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Geçtiğimiz günlerde Şemdinli merkezindeki bombalama olayları, bizleri ve milletimizi kaygıya ve derin üzüntüye düşürmüştür. Bir kez daha, ölen vatandaşlarımıza rahmet, ailelerine başsağlığı, yaralı vatandaşlarımıza da acil şifalar diliyorum.

Tarihiyle, kültürüyle, stratejik coğrafyasıyla, Balkanların, Kafkasların ve Ortadoğu'nun denge ülkesi güzel yurdumuzun özel hassasiyetleri bulunan bir bölgesinde cereyan eden bu ve benzeri olayların derinlemesine, bütün boyutlarıyla incelenip, araştırılıp, gerçeğe varılarak sonuçlandırılması, sadece bizim değil, tüm vatandaşlarımızın beklentisidir; çünkü, bu ülke ne zaman siyasî, ekonomik ve sosyal istikrara kavuştuysa ve ne zaman bu ülke atağa kalkmaya başladıysa, hep aynı sahneleri yaşadık. Bu sahneleri bir daha yaşamamalıyız.

Bu ülkenin yükselen değerleri hedefine varmalı, ülke istikrarı bozulmadan, dünya siyasetinde elde etmeye başladığı barışçıl, öncü rolünü devam ettirmelidir. Uzun dönem güçlü iktidarlardan uzak kalan ülkemizin insanı, 3 Kasım seçimleri sonrası, istikrarı sağlayacak bir Meclis yapısına kavuşmuştur. Bu Meclisin güvenoyuyla işbaşına gelen hükümetin ve Parlamentonun gayretli çalışmalarıyla ve uygulanan sosyal, ekonomik, siyasî doğru politikalar neticesinde, ülkemizdeki olumsuzluklar, umutsuzluklar umuda dönüşmüştür. Bu sayededir ki, fakiri daha fakir yapan, halkımızı ezen enflasyon, hayal bile edilemeyen noktaya inerek, tek haneli rakamlara ulaşmıştır. Yoksulu daha yoksullaştıran, yatırımların önünü kesen, işsizliği artıran ve rant ekonomisini besleyen faizler yüzde 60'lardan yüzde 14'lere inmekle, bütçenin içindeki yatırım paylarının artmasına fırsat oluşturmuştur.

Makroekonomik tüm değerler bugün alabildiğine bir hızla iyileşmekte, dünden çok farklı, çok iyi noktalara koşmaktadır. Bütün bu iyileşmeler, sağlanan istikrar sayesinde olmuştur. Bu sayededir ki, dış dünyada, ülkemiz, uzun yıllardan beri hasret kaldığımız saygınlığı yakalamıştır.

Bu sayededir ki, yabancı yatırımcıya ülkemiz cazip hale gelmiştir; ihracatımız cumhuriyet tarihinin en büyük rakamlarını yakalamış, rekor hedeflere yönelmiştir.

Bu sayededir ki, bugüne kadar cumhuriyet hükümetlerinin neticelendiremediği Avrupa Birliği yolu açılmıştır.

Bu sayededir ki, AK Parti İktidarı öncesinde her gün onlarca, yüzlerce kapanan kepenkler yerine, açılan binlerce işyeri sayesinde işsizlerimiz yeni iş imkânlarına kavuşmaktadır; işsizlerimizin sayısı her geçen gün azalmaktadır.

Bu sayededir ki, yıllarca ihmal edilmiş Anadolumuzun her köşesi duble yollarla, toplukonut projeleriyle, yeni barajlarla, yeni okullarla, yeni hastanelerle, yeni fabrikalarla, kamu ve özel sektör yatırımlarıyla âdeta bir şantiyeye dönüşmüştür.

Bu sayededir ki, komşularımız ve dünya ülkeleriyle geliştirilen ilişkilerle sağlanan dostluklar neticesinde, ülkemiz, uluslararası organizasyonlara ev sahipliği yapar konuma gelmiştir; Avrupa Birliği normlarında anayasal ve yasal düzenlemeler gerçekleştirilerek, insan hakları ve demokratikleşmede dünya standartları yakalanmıştır.

Şimdi soruyoruz: Ülkemizin üç yıldan bu yana kazandığı bu istikrar neticesi bu gelişmeler, iyileşmeler kimleri rahatsız etmiştir?! Oysa bizler düşünüyor ve iddia ediyoruz ki, bu istikrarın devamı demek, her eğitim döneminin başlangıcında öğrencilerimizin sırasına ücretsiz ders kitaplarının konması demektir.

Bu istikrarın devamı demek, inşası devam eden ve planlanan yollarla Anadolumuzun ulaşılmayan köyünün kalmaması demektir; hâlâ susuzluk çekmekte olan köy ve kentlerin su problemlerinin çözülmesi demektir; elektriksiz, telefonsuz, internetsiz yöremizin kalmaması demektir.

Bu istikrarın devamı demek, sosyal güvencesi olmayan vatandaşlarımızın hastanelerde rehin kalmaması demektir.

Bu istikrarın devamı demek, yoksulumuzun yakacaksız, yetim ve öksüzümüzün yiyecek ve giyeceksiz, insanımızın işsiz kalmaması demektir; geleceğimiz olan gençlerimizin yarınlarının güzel umutları demektir; her yıl yüzlerce okul ve hastane demektir.

Bu istikrarın devamı demek, Bahçesaray yolunun oniki ay açık kalması demektir; yıllardır ihmal edilen doğu ve güneydoğuya beklenen gerekli yatırımların gerçekleşmesiyle Şemdinli'deki ve bölgedeki gençlerimizin, iş, aş ve eğitim imkânlarına kavuşması demektir ve şimdi tekrar soruyoruz ki, bu istikrardan, devamında gelmekte olan hızlı gelişme ve kalkınmadan kim veya kimler rahatsız olmuştur? Milletimiz adına, milletin Meclisinden sesleniyorum, milletin mutluluğundan, karın tokluğundan, iş, aş bulmasından, huzurundan, insan hakları ve demokratikleşmeden rahatsız olanlar, gelin, siz de milletin bu kıvancına, bu umuduna ortak olunuz ve bu istikrarın devam etmesine katkıda bulununuz.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Şemdinli'ye gel, Şemdinli'ye.

MUSTAFA ATAŞ (Devamla) - AK Parti Hükümeti, bu ülke vatandaşlarının menfaatlarının doğrultusunda koyduğu hedeflere kararlılıkla yürümesini devam ettirecektir. Neredeyse ay ve gün geçmiyor ki, "ülkemiz zor günler geçiriyor" diye bir cümle kurmayalım. Niye, çok mu sevdik bu sözü; alışkanlık mı yaptık bu cümleyi bunca kullanıyoruz; yoksa zorluklardan şikâyet etmek zoru yenmekten daha mı kolay geliyor?! Zoru yenmek ve bu milletin önünü açmak, Türkiye'yi dünyada hak ettiği yere koymak hepimizin sorumluğundadır; el ele verildiğinde bunun nasıl kolaylaştığını görüyoruz ve yaşıyoruz. Milletin devletine, kurumlarına ve seçtiklerine olan güven ve saygıyı ayakta tutmak, hatta artırmak, bizlerin millete ve devlete olan sorumluluğumuzdur.

Millete dönüp "bize güvenin" demek yeterli değildir. Millet adına yetki kullanan ve vatandaşa hizmet amacıyla kurulmuş ve oluşturulmuş bütün kurumlar kendini millete karşı hesap vermek zorunda hissetmeli. Hiç kimse ve kurum milletin eleştirisine kendini kapalı tutmamalı, kimse kendini milletten ve milletin iradesinden daha üstün bir yere koymamalıdır.

Şunu bilmeliyiz ki, denetlenen, eleştirilen kurumlar ve kişiler yıpranmaktan ziyade, daha diri, aktif ve sürdürülebilir bir güveni milletin karşısında sağlayacaklardır. Devleti zan altında bırakmak doğru değildir. Devletin organları üzerinde kaygı ve kuşku yaratmak, yürütmek, ancak dost olmayanların işine gelir. Şeffaf, sorgulanabilir, vatandaşına kapısı açık ve güler yüzlü bir devlet adalet ve güveni sağlarken, bilelim ki, yine en büyük desteği halkından bulacaktır.

Yüce Milletimize ve özellikle bölge halkına sesleniyorum: Bu gelişmelerden ve ülkemizin kazandığı istikrar ortamından, olumlu gidişattan rahatsız olanların planlarını, sükûnetinizi koruyarak bozunuz. Bu tür müessif hadiselerle, özellikle bölgede yaşayan halkımız olmak üzere, insanlarımızın zihinlerini taraf olmaya zorlamak, bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüktür. İnsanımızın tamamı hukuk devleti ve hukukun yanında taraf olduklarında, bu oyunların tamamı bozulacaktır. Herkesi bu anlamda soğukkanlı olmaya ve sağduyulu düşünmeye davet ediyorum.

Kargaşadan medet umarak, Türkiye'nin istikrar ve güvenini hedef alanlar şunu bilmeliler ki, karşılarında cumhuriyetin değerlerini, demokrasiye ve halkına inanan bizleri ve Yüce Milletimizi bulacaklardır. Bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da hevesleri kursaklarında kalacak ve son söz milletin olacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın efendim.

MUSTAFA ATAŞ (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu ve benzeri, ülke huzurunu bozacak olayların araştırılmasında, iktidarıyla muhalefetiyle tüm siyasîlerin, kamu kurum ve kuruluşlarının, sivil toplum kuruluşlarının, basının elbirliğiyle hareket etmesi, bir bütünlük sağlaması arzumuzdur; inanıyoruz ki, Parlamentoda bulunan tüm milletvekillerimizin de arzularıdır ve inanıyoruz ki, tüm siyasîlerimizin de kurumlarımızın da milletimizin de inancı ve beklentisi budur.

Dilerim ki, güzel ülkemiz bu tür olumsuz olayları bir daha yaşamasın ve bu Yüce Meclis bu tür olumsuz olayları araştırmak zorunda kalmasın. Verilmiş olan araştırma önergeleri sonucunda araştırma komisyonunun kurulmasını destekliyoruz ve bu vesileyle Yüce Meclisimizin değerli üyelerini ve bizleri izleyen yüce milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ataş.

Sayın milletvekilleri, önerge sahipleri adına da konuşmalar tamamlanmıştır.

Elazığ Milletvekili Sayın Mehmet Ağar, İçtüzüğün 60 ıncı maddesine göre, yerinden bir açıklama talebinde bulunmuşlardır. Kendilerine, malum olduğu üzere, İçtüzüğün 60 ıncı maddesi, kısa ve öz bir açıklama imkânı vermektedir; kendilerine söz veriyorum.

Buyurun.

MEHMET KEMAL AĞAR (Elazığ) - Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin, tabiî, son günlerdeki en önemli gündem maddesiyle ilgili görüşmeleri izledik. Ortada sağlıklı bir ortaya koyuş, teşhisler yönünden kamuoyunun beklediğini millet bulabildi mi; o, milletin vereceği bir cevaptır; ancak, görünen odur ki, görüşmenin sonuna doğru, gerek sayısal anlamda gerekse hükümetin temsil anlamındaki zafiyeti, konuya milletin verdiği önem ölçüsünde olmadığı ortadadır.

Türkiye, elbette bir hukuk devletidir. Türkiye'de her şey hukukun kuralları ve şartları içerisinde sonuna kadar araştırılacak, soruşturulacak ve bunlar, yargının hiçbir baskı altında kalmaksızın hukukun herkese eşit biçimde uygulanmasıyla ortaya çıkarılacaktır; ancak, bazı hususları görmezden gelebilmek mümkün değildir. Meselenin kronolojik tarihine bakıldığında, temmuzdan bu yana devam edegelen olaylar vardır. En son, 9 Kasım itibariyle, Şemdinli'deki malum olay meydana gelmiştir.

Şimdi, İktidar Partisi sözcüleri -üzülerek ifade etmek lazım- konunun çok uzağında geziniyorlar. Önce, 3 Ekime kadar "Türkiye'nin Avrupa Birliği müzakere tarihini engellemek için birtakım odaklar bu işleri yapıyor" deniliyordu. 3 Ekim müzakere tarihi geçti, olaylar devam edince, bugün de görüyoruz ki üzüntüyle "efendim, ülke büyük gelişmeler kaydediyor, istikrarı önlemek için bazı odaklar yapıyor."

Şimdi, ben, iki şeyi sormak isterim buradan: Birincisi, hükümet sorumluluğu üzerinde olan siyasî heyet hayalet taşlamaz. Kim bu odak, kimler, neler; neyin adına yapıyorsa, bunları getirip somut olarak milletin önüne koyarsınız, hayalî birtakım şeylerin arkasına sığınmak olmaz.

İkincisi, millet makrodan, mikrodan anlamaz; tencerede aş, çocuğuna iş bekler. Hakkâri'de kime iş buldunuz; hangi büyük yatırımı yaptınız?! Üç seneden beri, Hakkâri'de hangi önemli kamu hizmetinin, devlet hizmetinin sahibi oldunuz?! Kaç kişiniz oraya gitti?! Ne yaptınız?! Türkiye'nin diğer yerinde ne yaptınız?! Emeklinin gözünden yaş eksik olmayan bir Türkiye'de, bu bahanelerin arkasına saklanmanın hiçbir doğru tarafı yoktur. Meselelere doğru teşhis koymak ve doğru teşhisler üzerinden yürümek sizin işinizdir.

Hakkâri değil, Türkiye'nin dört bir tarafında, hizmet eden tüm kamu görevlilerinin sorumluluğu bu hükümetin sırtındadır, havada uçan kuştan, yerde yürüyen karıncaya kadar. İstihdam edenlerin kusursuz mesuliyetleri diye, hukukî bir kavram vardır. Meseleyi, siz, kendi sorumluluğunuz dahilinde almayıp, bir muhalefet sözcüsü gibi, olayı tenkit ve eleştirel boyutlarda tutarak iktidar görevini yapamazsınız. İktidar, muktedir olma işidir. İktidar görevine sahip olan kişi, sivil, asker, her kesimin sorumluluğunu üzerinde taşıyan kimsedir. Oralarda, evet, doğrudan doğruya bir sorumluluk değildir; ama, yönetenlerin sorumluluğu meselesi, doğrudan doğruya size ait olan bir sorundur, bir sorumluluktur. İktidar, hukukî anlamda, millet adına yetki kullanan siyasî heyetin adıdır; devlet ayrı, hükümet ayrı değildir; burada, devlet organizasyonunu, milletin verdiği güçle, millet adına kullanan siyasî heyettir. Dolayısıyla, meselelerin dışında, sadece bir gözlemci edası içerisinde meselelerin ortaya konulması mümkün değildir. Olayların başlangıcından beri, herkes, Türkiye'de, bu terör sıkıntısından korkunç acılar çekmiş insanlar olarak, tümümüz, meseleye suhuletle yaklaşarak, hükümetin, olayların üzerine daha bir dikkatle gitmesi konusunda söylediklerimizi…

BAŞKAN - Sayın Ağar, toparlar mısınız.

MEHMET KEMAL AĞAR (Elazığ) - Evet.

… ortaya koyduğumuz önerileri, birtakım sözcüler vasıtasıyla, muhalefeti tenkit amacıyla kullanabilmenin, hükümet etme anlamında bir doğru tarafı yoktur.

Bu kimlik konusunda, ben, bir şeyi zabıtlara geçmesi açısından uygun görüyorum; Türkiye, bu meseleyi Osmanlıda da çözmüştür, Türkiye'de de çözmüştür. Bakın, 1876 tarihli Kanunu Esasinin 8 inci maddesi der ki:  "Devleti Osmaniye tabiiyetinde bulunan efradın cümlesine her hangi din ve mezhepten olur ise olsun, bilâistisna Osmanlı tabir olunur." Aynı şekilde, 20 Nisan 1924 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin kabul ettiği ilk Teşkilatı Esasi Kanunu madde 88'de "Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın, vatandaşlık itibariyle (Türk) ıtlak olunur" denilmiştir. Dolayısıyla, "birinci harbe Osmanlı olarak girenlerden elimizde kalanların hepsi Türk" denilmiştir.

Türk Milleti, bu topraklar üzerinde, imanı gereği, hiçbir zaman etnik menşe aramamıştır. Ha babam, bu Mecliste veya siyasî platformda bu meseleleri kaşımanın, millet nezdinde hiçbir karşılığı yoktur; bunları bırakınız. Milletimizin bütünlüğü konusunda herkes üzerine düşeni yapmalıdır. Elbette ki, terör, siyasetüstü bir kavramdır; herkesten fazla soğukkanlı olması lazım gelen, Başbakandır. Bugün, Meclisin bu havası içinde meseleyi germemek için söylemiyorum, yarın öbür gün Antalya meydanlarında gerekenlerin hepsini söyleyeceğiz; ama, söyleyeceğimiz bir kere daha şudur ki: Meseleyi muhalefetin sırtına yüklemek suretiyle sorumluluktan kaçabilmek mümkün değildir. Biz söyleyeceğimizi televizyonlarda söyledik; meydan burasıdır. Burada, eğer hukukdışı herhangi bir şey olduğuna dair kanaati olan kim varsa, Meclisin sayısal üstünlüğü üzerinizdedir. Şahsımıza yönelik gayri ahlakî suçlamaların yeri yoktur. Buyurun, gelin, getirirsiniz Meclise, ne dokunulmazlık kalır ne bir şey. Kendinizle ilgili değerlendirmeniz, kendi vicdanınıza aittir. Benim, Türkiye'de,   Allah'ın dışında hiç kimseden korkum olmadığını, bir kez daha huzurlarınızda, söylemek gereğini duyuyorum.

Servetimizle ilgili... Biz havadan gelmedik siyasete, devlet memuriyetinden geliyoruz; yıllardan beri bütün mal varlığımızı veriyoruz. Bununla ilgili araştırmalar da yapılmıştır. Haysiyetimizin zekatı, bu konularda muarız olanlara da yetecek kadar güçlüdür.

Saygılar sunuyorum Sayın Başkan.  

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Ağar.

Sayın milletvekilleri, konuşmalar sırasında, Adalet ve Kalkınma Partisi sözcüsünün Anavatan Partisine sataştığı talebiyle, Sayın Sarıbaş Grup Başkanvekili sıfatıyla, şifahî olarak Başkanlığımıza müracaatta bulunmuştur. Zabıtları getirttim, inceledim; ama, 69 uncu maddeye göre, bu talepte bulunan sayın milletvekilinin, partinin temsilcisinin veya hükümetin ne maksatla bu talepte bulunduğunu, nasıl bir sataşma olduğunu yerinden iki cümleyle Sayın Başkanlığa ifade edecek ki, ben bunu değerlendireceğim.

Yerinizden…

Ben duyuyorum efendim, buyurun.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - AK Parti Grup Başkanvekili, konuşması sırasında, Sayın Erkan Mumcu'nun konuşması sırasında "kimliklerle oynamayın" lafını "efendim, bizim AK Parti yönetmeliğinde vardır, parti bildirgesinde vardır; o partiden aday oldu; bunu söylemesi ahlakî değildir" diye bir sataşması oldu; ona cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

HAYATİ YAZICI (İstanbul) - Yanlış değil, doğru.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Doğru veya yanlış, söyleyeceğim. (AK Parti sıralarından gürültüler) Çıkıp söyleyeceğim işte.

BAŞKAN - Sayın Yazıcı, lütfen... Burada kararı Başkanlık verecektir. İçtüzük, bu konuda çok açık ve Türk parlamento hayatında da bu teamüller var; biz değerlendireceğiz bunu.

Şimdi, zabıtlarda, Sayın Ergin "bizim parti programımızda doğu ve güneydoğuyla ilgili bir bölüm var. Bu bölümde bizim tanımımız var. 'Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olma bilinci toplumumuzun birlik ve beraberliğinin çimentosudur' denmiştir parti programımızda. Dolayısıyla, Sayın Mumcu AK Partiye üye olurken, AK Partiden milletvekili adayı olurken, AK Partinin kurulan her iki kabinesinde çeşitli bakanlıklarda görev alırken, AK Parti Programındaki bu tespite" diyor.

Şimdi, burada, zaten…

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Doğru, doğru… Devamı var Sayın Başkan. O parti tüzüğüne kimse bir şey demiyor. Erkan Mumcu da ona aykırı bir şey söylemedi. Sanki, buna eleştiri olarak sataştı; cevap vermek istiyorum Sayın Başkan.

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Sayın Başkan, cevabının olması ayrı bir şeydir, sataşma ya da hakaret olması ayrı bir şeydir.

ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Ama, ahlaksızlıkla itham ettiniz.

BAŞKAN - Doğrusu, ben, bugünkü Genel Kurulda biraz şaşırıyorum; her arkadaşımız Başkanlığa açıklama yapıyor, yorum yapıyor. Siz konuşmanızı yaptınız, talepte bulundular.

Sayın Sarıbaş, benim devamını da okuduğum burada "bu tanımlamaya katılmıyordu da niye milletvekili oldu" vesaire… Bu biliniyor, beraber. Zabıt burada; siz de aldınız. Dolayısıyla, gerçekdışı, küçük düşürücü ve Sayın Genel Başkanın ifadelerinin dışında burada bir açıklama olmaması hasebiyle, 69 uncu maddeye göre bir söz veremiyorum.

Sayın Anadol, buyurun efendim.

Aynı şekilde, 69 uncu maddeye göre, nedir, ne sebeple siz bir sataşma olduğunu ifade ediyorsunuz?

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Her zeminde konuşurum Sayın Başkan. Yarın her maddede çıkar konuşurum, bu ahlaksızlığın bedelini ödetirim burada; ödetirim burada!..

AGAH KAFKAS (Çorum) - Ahlaksızlık senin tavrın; o, senin karakterin.

BAŞKAN - Sayın Sarıbaş, bir grup başkanvekili olarak size yakışmıyor.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Her maddede konuşurum; görürsünüz siz!

AGAH KAFKAS (Çorum) - O kelimeyi geri al!

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Germeyin burayı! Bırakın iki kelime konuşalım!

AGAH KAFKAS (Çorum) - Konuşmak başka bir şey, ahlaksız lafını kullanmak başka bir şey. Sözünü geri alsın.

BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen… Karşılıklı konuşmayın.

Efendim, zabıtlara Sayın Sarıbaş'ın sözleri geçmiştir. Varsa bir talebiniz, siz onu yaparsınız; ama, ben, kendisine, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı adına bu Genel Kurulu yöneten bir Başkan olarak, değil bir grup başkanvekiline, bir sayın milletvekiline o sözlerin yakışmadığını açıkça ifade ettim.

Buyurun Sayın Anadol.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkanım, İçtüzük 69 uncu maddeye göre söz istiyorum.

BAŞKAN - Evet.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Gerekçesi şudur; zatıâlinize arz ediyorum:

 Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın İsmet Atalay konuşmuştur, görüşlerimizi o dile getirmiştir. İsmet Atalay'ın konuşmasında herhangi bir eleştiri veya sataşma söz konusu olsaydı, elbette, arkadaşlarım, bizden sonra çıkan AK Partinin sözcüsü ona cevap verme hakkına sahipti, verirdi zaten. Bu, normal; ama, Sayın AKP Grup Başkanvekili Sadullah Ergin, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal'ın dün CHP Grubunda yaptığı konuşmaya atfen, ona cevap vererek kürsüde konuştular. Şimdi, bu…

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Yanlış mı yani?..

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Efendim, meramımı anlatayım Sayın Başkana.

BAŞKAN - Efendim, müsaade edin, bir dinleyelim efendim. Rica ediyorum arkadaşlar.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Ve bu, zabıtlarda vardır.

Sayın Baykal, CHP Grubunda, Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın beyanını eleştirmiştir. Meclis dışında bunlar. Hakkâri'deki, Şemdinli'de, Yüksekova'daki sözlerini eleştirmiştir. Nerede; CHP Grubunda. Sayın AK Parti Grup Başkanvekili, bir basın toplantısı yaparak, Baykal'a gereken cevabı verme imkânına sahipti; ama, nitekim, Grup Başkanvekili Sayın Salih Kapusuz, bugün yaptığı basın toplantısında Sayın Baykal'a yanıt verdi. Bunlar olağan şeyler; ama, bir Grup Başkanvekilinin, konuşma yapmayan Genel Başkanın, Mecliste değil, Gruptaki konuşmasına yanıt vermesi tamamen  69 uncu madde kapsamı içindedir. O nedenle, söz talebinde bulunuyorum.

BAŞKAN - Söz istiyorsunuz...

Sayın milletvekilleri, burada parti gruplarının, milletvekillerinin özellikle kendileriyle ilgili bir yanlış anlama, yanlış yorumda bulunulmaması bakımından 69 uncu maddenin hassasiyetle uygulanması ve genellikle de gruplar ve milletvekillerimizin lehine uygulanması noktasında, bizim, Başkanlık olarak uygulamalarımız var. Yani, bu değerlendirmemi de o noktada yapıyorum; ancak, bunu yaparken, maddenin yorumunu da beraber yapmamız lazım. Zabıtları getirdim. "Sayın Ergin, bu dediklerinizin hepsi vakıa..." Burada da var.

Sayın Ergin, burada, kendisi herhangi bir yorumda bulunmaksızın sadece Cumhuriyet Halk Partisinin 1999 yılında yayınlanmış raporu ve internet sitesinde de mevcut olan bu rapordan cümleleri tırnak içerisinde burada ifade etmişlerdir.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Çelişki var diyor, çelişki.

BAŞKAN - O bakımdan, zaten Cumhuriyet Halk Partisinin buna da bir itirazı yoktur. O bakımdan, yapılan konuşmadaki ifadeleri, kastî ve Genel Başkana karşı bir olumsuz tutum olarak, biz, Başkanlık olarak değerlendirmiyoruz; ama, Sayın Anadol, 69'da bu da var; eğer, siz ısrar ederseniz, Genel Kurulun oyuna sunacağım.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Israr ediyorum.

Bir cümle söyleyeceğim.

Sayın Başkan, elbette bu tutumunuza saygı duyuyorum, takdir hakkınıza; ama, maalesef, katılamıyorum. "Şahsına sataşılan -yetmiyor- veya ileri sürmüş olduğu görüşten farklı bir görüş kendisine atfolunan hükümet, komisyon, siyasî parti" diye devam ediyor. Sayın Sadullah Ergin, değerli arkadaşım, ileri sürdüğümüz görüşü farklı bir şekilde bize atfederek, bize açıklama hakkı doğurdu; onu arz ediyorum. Yani, o eski metinleri okuyarak ve yeni sözlerimizi buraya getirerek, farklı görüş atfetti. O nedenle açıklama yapmak istiyoruz.

BAŞKAN - Evet, şimdi…

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - "Karakolda doğru söyler, mahkemede şaşar" ifadesi var orada Sayın Başkan.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan "karakolda doğru söyler, mahkemede şaşar" sözü sahibine aittir. "Karakolda doğru söyler, mahkemede şaşar" dedi.

BAŞKAN - Sayın Anadol, evet, Sayın Oral'dan sonra, Sayın Ergin "yanlış olan karakolda doğru söyleyip mahkemede şaşmanızdır. Burada doğru şeyleri yazıp, ondan sonra bunları konuşanları suçlamanız" şeklinde... Yani, şunu mu demek istiyorsunuz: Biz raporumuza da, bugünkü konuşmamıza da sahip çıkıyoruz; ama, bundan bir açıklama yapmak mı istiyorum diyorsunuz?

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Evet.

M. CEVDET SELVİ (Eskişehir) - Kesinlikle…

BAŞKAN - Açıklama yapmak istiyorum diyorsunuz…

Tamam, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Yalnız, Sayın Anadol, siz, çok tecrübeli bir siyasetçisiniz; işin sonuna geldik, zamanımız da bitiyor, lütfen, sadece bir açıklama. Bir sataşmaya da bu yolla mahal vermeyelim.

Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol’un, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin’in, konuşmasında Partisine ve Genel Başkanlarına sataşması nedeniyle konuşması

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkanım, hiç merak etmeyin, yeni bir sataşmaya yol açma amacıyla bu kürsüye çıkmadım. Gerçekten, bundan sonra da devam edeceğini sandığım bir kimlik tartışması var. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu da bu konuda yanlış anlaşılma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Meramımızı anlatma bakımından gerçekten bir açıklık getirmek istiyorum.

Arkadaşımın, Sayın AK Parti Grup Başkanvekili Sadullah Ergin arkadaşımın, Cumhuriyet Halk Partisinin 1999 yılındaki Cumhuriyet Halk Partisi metinlerinden, belgelerinden okuduğu ifadeler doğrudur. Bugün, Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a, Sayın AK Parti Genel Başkanına yanıt veren Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Deniz Baykal'ın ifadeleriyle bu karşılaştırılmakta ve önemli bir çelişki diye Yüce Meclisin huzurunda ve kamuoyuna takdim edilmektedir. Amacım bu, yeni bir sataşma falan hiç yaratma niyetinde değilim ve bu üslupla konuşmak istiyorum.

Şimdi, bakın, değerli arkadaşlarım, tartışma şuradan çıktı, buna bir açıklık getirelim: Sayın Başbakanımız, Hakkâri gezisinde, ben de televizyonlardan izledim, siz de izlemişsinizdir; şunları söyledi…

FARUK ÇELİK (Bursa) - Yeni bir sataşma oluyor Sayın Başkan.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sataşma yok; söylüyorum.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Sataşmaya başlıyor yavaş yavaş Sayın Başkan.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Hayır, hayır; sataşma niyetinde filan değilim.

EKREM ERDEM (İstanbul) - Tabiî, Anadol'un mantığıyla, şimdi sataşma başlıyor.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Hayır…

BAŞKAN - Sayın Anadol, buyurun siz…

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Şunu söylediler: İnsan alt kimliklerini söyleyebilir; Kürt olabilir, Arnavut olabilir, Gürcü olabilir; ama, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı üst kimliği olduğunu bilmelidir anlamında, mealen. Üst kimliği, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı olarak tarif etti. Sataşmak için filan söylemiyorum, olayı anlatıyorum. Baykal da, bunun yanlış olduğunu, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığının bir statü, bir tarif olduğunu, bunun bir üst kimlik olmadığını, üst kimliğin Türk Milleti olduğunu söyledi ve eleştirilerine bu yolda devam etti. Şimdi, bu tartışma devam edebilir. Sayın AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan, buna karşı söyleyeceklerini söyleyebilir; o beni ilgilendirmiyor, normal siyasal bir tartışma. Ama, Sayın Mehmet Ağar'ın, Osmanlıdan bu tarafa tarif ettiği statü bir noksanla kaldı. Yani, Sayın Mehmet Ağar, Teşkilatı Esasiye Kanunundan bir madde söyledi vatandaşlıkla ilgili, 1924 Anayasasından bir madde söyledi. Ben, Anayasamızın 66 ncı maddesini okuyorum; 66 ncı maddenin ilk fıkrası bir tek cümle, deniliyor ki: "Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür." Yani, bir insanın alt kimliği Hıristiyan olabilir, Ermeni olabilir, Amerika'dan gelmiş olabilir, Protestan olabilir; Türk vatandaşlığına geçtikten sonra, o, Türktür, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı değil. Yani, Türk tarifi, burada, ırkî bir tarif değil, bir statü değil, bir üst kimlik; yani…

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Başbakan da bunu söylüyor zaten.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Hayır; "Türkiye Cumhuriyeti -iyi dinleyin- vatandaşlığı üst kimliği" dedi Sayın Başbakan. Eleştiri ne? Elbette, insanlar Kürt olduğunu söyler, Gürcü olduğunu söyler, Laz olduğunu söyler, Arap olduğunu söyler; ama, bunlar alt kimliktir. Nedir üst kimlik; bize göre, Türk Milleti üst kimliğidir. Osmanlı çözümlemiş, Mustafa Kemal Atatürk de çözümlemiş "ne mutlu Türküm diyene" demiş. (CHP sıralarından alkışlar) Ne mutlu Türk olana dememiş, dikkat edin arkadaşlar "ne mutlu Türküm diyene" demiş. Yani, bu üst kimliğin, Türk kimliğinin bir kafatası anlayışı, doğuştan kazanılan bir kimlik değil, hissedilen, aidiyet belirtilen kimlik olduğunu söylemiş. Yani, bunları biz niye tartışıyoruz?!

Haa, diyorsunuz ki, asıl cevap vereceğim şu…

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Siz gündeme taşıdınız.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Bir dakika, bir dakika…

BAŞKAN - Sayın Anadol, toparlar mısınız.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Toparlayacağım efendim.

Şimdi, gelelim Cumhuriyet Halk Partisi belgelerine. Orada "Kürt sorunu" sözcüğünü söyledi, doğrudur. "Kürt kimliği" sözcüğünü söyledi, doğrudur. Nasıl doğrudur, anlatayım. Lütfen, yine sataşmaya meydan vermek için söylemiyorum. Arkadaşlar, o zaman, bu alt kimlikleri söyleme, Türkiye'nin içinde bulunduğu antidemokratik koşullar dolayısıyla suçtu. Siyaset arkadaşım benim, sizlerin çoğunuzun da tanıdığı bir politikacı, Şerafettin Elçi, eski bakanlardan, 12 Eylülde, o dönemde, üç sene hapse mahkûm oldu, birbuçuk sene hapis yattı. Söylediği şuydu: "Türkiye'de Kürtler vardır, ben de Kürdüm." Tek cümle... Bunun için birbuçuk sene hapis yattı. 12 Eylül döneminin en büyük yanlışlarından biri, alt kimlik sahibi bir büyük kitleyi, Kürt yurttaşlarımızı anadilinde konuşmaktan yasaklayarak...

AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) - Adlarını değiştirerek…

K. KEMAL ANADOL (Devamla) -…onların konuşmasını suç sayarak, konuşanları hapse atarak, bugünkü terörün altyapısını hazırlamıştır.

EYÜP FATSA (Ordu) - Biz de onu söylüyoruz.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Gerçek değil mi bunlar; sizinle tartışmak için söylemiyorum, bir gerçeği ifade ediyorum.

EYÜP FATSA (Ordu) - Bizim söylediğimiz de bu zaten.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Dolayısıyla, Cumhuriyet Halk Partisi, o zaman Sosyaldemokrat Halkçı Parti, bu alt kimlikler için mücadele ederken, yani, Kürdün "Kürdüm" demesini, diliyle konuşmasını savunurken, elbette, bu Kürt sorunu sözcüklerini, elbette Kürt kimliğini söyleyecekti, kullanacaktı; söyledi, Güneydoğu Raporu yazdı ve savcılar, hakkında dava açtı o zaman.

BAŞKAN - Sayın Anadol, rica ediyorum... Sayın Başkanım…

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Bitireceğim efendim; yani, çarpıtılıyor, ben açıklama getirmek istiyorum.

BAŞKAN - Ama, gerekli açıklamayı yaptınız; anlaşıldı.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Dolayısıyla, bu alt kimliğin rahatça ifade edilebilmesi; özgürlükler daha çok artsın, tamam; ama, o günden bu tarafa mesafe katetmiştir. Hele, Avrupa Birliğine uyum yasalarıyla, demokratikleşme, oldukça daha mesafe... İktidarıyla muhalefetiyle bunları gerçekleştirdik. Şimdi, o günkü dönem ile bugünkü dönem arasında büyük fark vardır.

Bugün, biz-son cümlelerimi söylüyorum-Cumhuriyet Halk Partisi olarak, terörle mücadelede en büyük zafiyetin, terör örgütüyle oradaki yurttaşları özdeşleştirmek olduğuna inanıyoruz. Bunu kabul etmiyoruz.

AĞAH KAFKAS (Çorum) - Biz de kabul etmiyoruz; kim kabul ediyor?!

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Bunu kabul etmediğimiz için de üst kimlik konusunda misakı millî sınırlarının bölünmemesi konusunda duyarlılık gösteriyoruz ve bu üst kimliği, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı biçiminde kabul etmiyoruz; o bir hukukî statü olarak söylüyoruz, bir tarif olarak söylüyoruz; iddiamızı da böyle ortaya koyduk.

Meramımı anlattıysam memnun oldum. Hepinize teşekkür ederim. (CHP sıralarından kalkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Anadol.

V.- GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE

MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)

C) Öngörüşmeler (devam)

1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Adına Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol, İstanbul Milletvekili Ali Topuz ve Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Hakkâri Merkez, Yüksekova ve Şemdinli ilçelerinde meydana gelen olayların araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/322) (Devam)

2.- Anavatan Partisi Grubu Adına Grup Başkanvekilleri Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş ve Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu'nun, Hakkâri Merkez, Yüksekova ve Şemdinli ilçelerinde meydana gelen olayların araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/323) (Devam)

3.- İstanbul Milletvekili Mustafa Ataş ve 47 milletvekilinin, Hakkâri'de meydana gelen olayların ve bu olaylarla ilgili iddiaların araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/324) (Devam)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Meclis araştırması önergeleri üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunu oylarınıza sunacağım.

Meclis araştırması açılmasını kabul edenler… Kabul etmeyenler… Meclis araştırması açılması kabul edilmiştir. (Gürültüler)

Müsaade eder misiniz... Devam ediyoruz, daha oylama devam ediyor.

Meclis araştırmasını yapacak Komisyonun 12 üyeden kurulmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Komisyonun çalışma süresinin, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üyenin seçimi tarihinden başlamak üzere üç ay olmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Komisyonun, gerektiğinde Ankara dışında da çalışabilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 24 Kasım 2005 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

İyi akşamlar diliyorum.

Kapanma Saati: 19.00