DÖNEM:
22 CİLT: 99 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
22 nci Birleşim
23 Kasım 2005 Çarşamba
İ
Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMA
IV. - BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GündemdIşI Konuşmalar
1.- Tokat Milletvekili Resul Tosun'un,
Türkiye Yazarlar Birliği tarafından
Kırım Özerk Cumhuriyetinin Başkenti
Simferopol'de (Akmescit) gerçekleştirilen Türkçenin 6 ncı Uluslararası
Şiir Şölenine ilişkin gündemdışı konuşması
2.- İstanbul Milletvekili Güldal
Okuducu'nun, ülkemizde çocuklar ve kadınların temel sorunlarına ilişkin
gündemdışı konuşması
3.- İstanbul Milletvekili Halide
İncekara'nın, Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü münasebetiyle, kadına
yönelik şiddetin önlenmesi için alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı
konuşması
V.-
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI
A) Öngörüşmeler
1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Adına
Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol, İstanbul Milletvekili
Ali Topuz ve Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Hakkari Merkez, Yüksekova ve
Şemdinli ilçelerinde meydana gelen olayların araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/322)
2.- Anavatan Partisi Grubu Adına Grup
Başkanvekilleri Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş ve Gaziantep Milletvekili
Ömer Abuşoğlu'nun, Hakkari Merkez, Yüksekova ve Şemdinli ilçelerinde meydana
gelen olayların araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/323)
3.- İstanbul Milletvekili Mustafa Ataş ve
47 milletvekilinin, Hakkari'de meydana gelen olayların ve bu olaylarla ilgili
iddiaların araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/324)
VI.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol'un,
Hatay Milletvekili Sadullah Ergin'in, konuşmasında, Partisine ve Genel
Başkanlarına sataşması nedeniyle konuşması
VII.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YazIlI Sorular ve CevaplarI
1.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza
GÜLÇİÇEK'in, İşsizlik Sigortası Fonuna ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/8502)
2.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın,
Konya'da mülhak bir vakfın denetimiyle ilgili iddialara ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı
(7/8525)
3.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
tamamlanmamış yatırımlara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/8556)
4.- Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in,
sporda yaşanan doping olaylarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/8563)
5.- Tekirdağ Milletvekili Enis
TÜTÜNCÜ'nün, Marmaray Projesine ve Haydarpaşa Garına ilişkin sorusu ve
Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/8741)
6.- İstanbul Milletvekili Kemal
KILIÇDAROĞLU'nun, Aydın Garı otoparkının kiralanmasına ilişkin sorusu ve
Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/8743)
7.- Tekirdağ Milletvekili Nuri SAYGUN'un,
TBMM Televizyonunun bir yayınında meydana gelen kesintiye ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı (7/9641)
8.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL’in, futbol 2. lig A kategorisindeki maçların TRT kanallarından yayınlanmamasına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı (7/9642)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat
15.00'te açılarak beş oturum yaptı.
Erzurum Milletvekili
Muzaffer Gülyurt, Ağız ve Diş Sağlığı Haftası ile bu konuda yaşanan sorunlara
ve çözüm önerilerine,
İzmir Milletvekili Türkân
Miçooğulları, Avrupa Birliği sürecinde ülkemizde zeytinciliğin ve zeytinyağının
geleceği ile üreticilerinin sorunlarına ve bu konuda alınması gereken
önlemlere,
Mardin Milletvekili
Mehmet Beşir Hamidi, Mardin'in düşman işgalinden kurtarılışının 86 ncı
yıldönümüne,
İlişkin gündemdışı birer
konuşma yaptılar.
Balıkesir Milletvekili
Sedat Pekel ve 28 milletvekilinin, konut yapı kooperatiflerinin mevcut
durumunun araştırılarak etkin bir denetim ve işleyişe kavuşturulması için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/325) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki
yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Aydın Milletvekili Semiha
Öyüş'ün, Fas'ın Başkenti Rabat'ta 23-25 Kasım 2005 tarihleri arasında yapılacak
olan "Kadınlara Karşı Şiddetle Mücadele Akdeniz Buluşması Birinci
Toplantısı"na katılmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi,
Gündemin "Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 291 inci
sırasında yer alan 1009 sıra sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Bağlı Okulların
Millî Eğitim Bakanlığına Devredilmesine Dair Kanun Tasarısının bu kısmın 5 inci
sırasına alınmasına; 22.11.2005 Salı günkü birleşimde sözlü sorular ile diğer
denetim konularının görüşülmeyerek, kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşülmesine; gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına
Dair Öngörüşmeler" kısmının 271 inci sırasında yer alan (10/322), 272 nci
sırasında yer alan (10/323) ve 273 üncü sırasında yer alan (10/324) esas
numaralı Hakkâri Merkez, Yüksekova ve Şemdinli İlçelerinde meydana gelen
olaylar konusundaki Meclis araştırması önergelerinin görüşmelerinin 23.11.2005
Çarşamba günkü birleşimde ve birlikte yapılmasına; görüşmelerin tamamlanmasına
kadar çalışma süresinin uzatılmasına; 23.11.2005 Çarşamba günkü birleşimde
sözlü soruların görüşülmemesine; Genel Kurulun 22.11.2005 Salı ve 24.11.2005
Perşembe günleri 15.00-20.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesine
ilişkin Danışma Kurulu önerisi,
Kabul edildi.
Konya Milletvekili Atilla
Kart'ın, Yeniceoba Adıyla Yeni İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifinin (2/130)
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesinin, yapılan görüşmelerden sonra,
kabul edildiği,
Hatay Milletvekili Mehmet
Eraslan'ın, Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
(2/240) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesinin, yapılan görüşmelerden
sonra, kabul edilmediği,
Açıklandı.
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan,
Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S.
Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon
raporu henüz gelmediğinden;
2 nci sırasında bulunan,
Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında (1/950) (S.
Sayısı: 920),
3 üncü sırasında bulunan,
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin (1/1030) (S. Sayısı: 904),
Kanun Tasarılarının
görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;
Ertelendi.
4 üncü sırasında bulunan,
Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/1121) (S.
Sayısı: 1014), 12 nci maddesine kadar kabul edildi.
23 Kasım 2005 Çarşamba
günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 19.59'da son verildi.
|
İsmail Alptekin |
|
|
Başkanvekili |
|
Harun Tüfekci |
|
Ahmet Küçük |
Konya |
|
Çanakkale |
Kâtip
Üye |
|
Kâtip
Üye |
|
Türkân Miçooğulları |
|
|
İzmir |
|
|
Kâtip
Üye |
|
No.: 33
II.- GELEN KÂĞITLAR
23 Kasım 2005 Çarşamba
Teklifler
1.- İzmir Milletvekili
Hakkı Ülkü ve 21 Milletvekilinin; 5434 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/617) (Plan ve
Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.11.2005)
2.- İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek ve 21 Milletvekilinin;
Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun Teklifi (2/618)
(Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.11.2005)
Rapor
1.- Tehlikeli Malların Karayolu ile Uluslararası Taşımacılığına
İlişkin Avrupa Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonları Raporları
(1/1055) (S. Sayısı: 1010) (Dağıtma tarihi: 23.11.2005) (GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergeleri
1. - Samsun Milletvekili Mehmet KURT'un, kapalı halk kütüphanelerine
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/1605) (Başkanlığa
geliş tarihi: 25.10.2005)
2. - Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, emekli, dul ve yetim aylığı
alanlara yapılacak bazı ödemelere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/1606) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)
3. - Mardin Milletvekili Muharrem DOĞAN'ın, su politikasıyla ilgili
bazı iddialara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1607) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26.10.2005)
Yazılı Soru Önergeleri
1. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adıyaman İlindeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/10662)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
2. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray İlindeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/10663)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
3. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya İlindeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/10664)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
4. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum İlindeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/10665)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
5. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt İlindeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/10666)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
6. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak İlindeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/10667)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
7. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize İlindeki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/10668)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
8. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adıyaman İlindeki yatırımlara
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/10669)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
9. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray İlindeki yatırımlara
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/10670)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
10. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya
İlindeki yatırımlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10671) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
11. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum
İlindeki yatırımlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10672) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
12. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt İlindeki
yatırımlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10673) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
13. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak
İlindeki yatırımlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10674) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
14. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize
İlindeki yatırımlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10675) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
15. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adıyaman
İlindeki yatırımlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10676) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
16. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray
İlindeki yatırımlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10677) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
17. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya
İlindeki yatırımlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10678) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
18. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum
İlindeki yatırımlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10679) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
19. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt
İlindeki yatırımlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10680) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
20. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak
İlindeki yatırımlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10681) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
21. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize
İlindeki yatırımlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10682) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
22. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adıyaman
İlindeki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet
Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/10683) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
23. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray
İlindeki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet
Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/10684) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
24. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya
İlindeki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet
Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/10685) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
25. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum
İlindeki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet
Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/10686) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
26. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt
İlindeki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet
Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/10687) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
27. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak
İlindeki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet
Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/10688) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
28. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize
İlindeki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet
Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/10689) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
29. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adıyaman
İlindeki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi
(7/10690) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
30. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray
İlindeki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru
önergesi (7/10691) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
31. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya
İlindeki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru
önergesi (7/10692) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
32. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum
İlindeki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru
önergesi (7/10693) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
33. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt
İlindeki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru
önergesi (7/10694) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
34. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak
İlindeki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru
önergesi (7/10695) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
35. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize
İlindeki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru
önergesi (7/10696) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
36. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adıyaman
İlindeki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru
önergesi (7/10697) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
37. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray
İlindeki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru
önergesi (7/10698) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
38. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya
İlindeki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru
önergesi (7/10699) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
39. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum
İlindeki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru
önergesi (7/10700) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
40. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt
İlindeki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru
önergesi (7/10701) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
41. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak
İlindeki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru
önergesi (7/10702) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
42. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize
İlindeki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru
önergesi (7/10703) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
43. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adıyaman
İlindeki yatırımlara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10704) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
44. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray
İlindeki yatırımlara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10705) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
45. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya
İlindeki yatırımlara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10706) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
46. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum
İlindeki yatırımlara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10707) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
47. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt
İlindeki yatırımlara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10708) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
48. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak
İlindeki yatırımlara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10709) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
49. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize
İlindeki yatırımlara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10710) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
50. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adıyaman
İlindeki yatırımlara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10711) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
51. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray
İlindeki yatırımlara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10712) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
52. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya
İlindeki yatırımlara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10713) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
53. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum
İlindeki yatırımlara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10714) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
54. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt
İlindeki yatırımlara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10715) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
55. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak
İlindeki yatırımlara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10716) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
56. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize
İlindeki yatırımlara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10717) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
57. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adıyaman
İlindeki yatırımlara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10718) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
58. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray
İlindeki yatırımlara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10719) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
59. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya
İlindeki yatırımlara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10720) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
60. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum
İlindeki yatırımlara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10721) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
61. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt
İlindeki yatırımlara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10722) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
62. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak
İlindeki yatırımlara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10723) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
63. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize
İlindeki yatırımlara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10724) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
64. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adıyaman
İlindeki yatırımlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10725)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
65. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray
İlindeki yatırımlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10726)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
66. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya
İlindeki yatırımlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10727)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
67. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum
İlindeki yatırımlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10728)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
68. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt
İlindeki yatırımlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10729)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
69. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak
İlindeki yatırımlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10730)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
70. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize
İlindeki yatırımlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10731)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
71. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adıyaman
İlindeki yatırımlara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10732) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
72. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray
İlindeki yatırımlara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10733) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
73. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya
İlindeki yatırımlara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10734) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
74. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum
İlindeki yatırımlara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10735) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
75. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt
İlindeki yatırımlara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10736) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
76. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak
İlindeki yatırımlara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10737) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
77. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize
İlindeki yatırımlara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10738) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
78. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adıyaman
İlindeki yatırımlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10739) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
79. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray
İlindeki yatırımlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10740) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
80. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya
İlindeki yatırımlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10741) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
81. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum
İlindeki yatırımlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10742) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
82. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt
İlindeki yatırımlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10743) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
83. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak
İlindeki yatırımlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10744) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
84. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize İlindeki
yatırımlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10745) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
85. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Adıyaman
İlindeki yatırımlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10746)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
86. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray
İlindeki yatırımlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10747) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
87. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Amasya
İlindeki yatırımlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10748) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
88. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum
İlindeki yatırımlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10749)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
89. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Siirt
İlindeki yatırımlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10750) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
90. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Şırnak
İlindeki yatırımlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10751) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
91. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Rize
İlindeki yatırımlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10752) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
92. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Adıyaman'ın bir ilçesindeki tamamlanmamış yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/10753) (Başkanlığa geliş tarihi:
27.10.2005)
93. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Adıyaman'ın bir ilçesindeki tamamlanmamış yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/10754) (Başkanlığa geliş tarihi:
27.10.2005)
94. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Adıyaman'ın bir ilçesindeki tamamlanmamış yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/10755) (Başkanlığa geliş tarihi:
27.10.2005)
95. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Adıyaman'ın bir ilçesindeki tamamlanmamış yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/10756) (Başkanlığa geliş tarihi:
27.10.2005)
96. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Adıyaman'ın bir ilçesindeki tamamlanmamış yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/10757) (Başkanlığa geliş tarihi:
27.10.2005)
97. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Adıyaman'ın bir ilçesindeki tamamlanmamış yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/10758) (Başkanlığa geliş tarihi:
27.10.2005)
98. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Adıyaman'ın bir ilçesindeki tamamlanmamış yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/10759) (Başkanlığa geliş tarihi:
27.10.2005)
99. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Adıyaman'ın bir ilçesindeki tamamlanmamış yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/10760) (Başkanlığa geliş tarihi:
27.10.2005)
100. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Adıyaman'ın bir ilçesindeki tamamlanmamış yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/10761) (Başkanlığa geliş tarihi:
27.10.2005)
101. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın
bir ilçesindeki tamamlanmamış yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10762) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
102. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın
bir ilçesindeki tamamlanmamış yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10763) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
103. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın
bir ilçesindeki tamamlanmamış yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10764) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
104. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın
bir ilçesindeki tamamlanmamış yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10765) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
105. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın
bir ilçesindeki tamamlanmamış yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10766) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
106. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın
bir ilçesindeki tamamlanmamış yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10767) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
107. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın
bir ilçesindeki tamamlanmamış yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10768) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
108. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın
bir ilçesindeki tamamlanmamış yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10769) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
109. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Adıyaman'ın bir ilçesindeki köy yollarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10770) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
110. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Adıyaman'ın bir ilçesindeki köy yollarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10771) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
111. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Adıyaman'ın bir ilçesindeki köy yollarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10772) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
112. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Adıyaman'ın bir ilçesindeki köy yollarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10773) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
113. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Adıyaman'ın bir ilçesindeki köy yollarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10774) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
114. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Adıyaman'ın bir ilçesindeki köy yollarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10775) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
115. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Adıyaman'ın bir ilçesindeki köy yollarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10776) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
116. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Adıyaman'ın bir ilçesindeki köy yollarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10777) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
117. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Adıyaman'ın bir ilçesindeki köy yollarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10778) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
118. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Adıyaman'ın bir ilçesi ve köylerinin içme suyu ihtiyacına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10779) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
119. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Adıyaman'ın bir ilçesi ve köylerinin içme suyu ihtiyacına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10780) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
120. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Adıyaman'ın bir ilçesi ve köylerinin içme suyu ihtiyacına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10781) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
121. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Adıyaman'ın bir ilçesi ve köylerinin içme suyu ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10782) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
122. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Adıyaman'ın bir ilçesi ve köylerinin içme suyu ihtiyacına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10783) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
123. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Adıyaman'ın bir ilçesi ve köylerinin içme suyu ihtiyacına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10784) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
124. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Adıyaman'ın bir ilçesi ve köylerinin içme suyu ihtiyacına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10785) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
125. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Adıyaman'ın bir ilçesi ve köylerinin içme suyu ihtiyacına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10786) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
126. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Adıyaman'ın bir ilçesi ve köylerinin içme suyu ihtiyacına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10787) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
127. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın
bir ilçesindeki köy yollarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10788) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
128. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın
bir ilçesindeki köy yollarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10789) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
129. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın
bir ilçesindeki köy yollarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10790) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
130. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın
bir ilçesindeki köy yollarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10791) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
131. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın
bir ilçesindeki köy yollarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10792) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
132. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın
bir ilçesindeki köy yollarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10793) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
133. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın
bir ilçesindeki köy yollarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10794) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
134. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın
bir ilçesindeki köy yollarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10795) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
135. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın
bir ilçesindeki köy yollarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10796) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
136. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın
bir ilçesi ve köylerinin içme suyu ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10797) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
137. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın
bir ilçesi ve köylerinin içme suyu ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10798) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
138. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın
bir ilçesi ve köylerinin içme suyu ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10799) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
139. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın
bir ilçesi ve köylerinin içme suyu ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10800) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
140. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın
bir ilçesi ve köylerinin içme suyu ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10801) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
141. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın
bir ilçesi ve köylerinin içme suyu ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10802) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
142. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın
bir ilçesi ve köylerinin içme suyu ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10803) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
143. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Adıyaman'ın bir ilçesi ve köylerinin sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10804) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
144. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Adıyaman'ın bir ilçesi ve köylerinin sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10805) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
145. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Adıyaman'ın bir ilçesi ve köylerinin sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10806) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
146. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Adıyaman'ın bir ilçesi ve köylerinin sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10807) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
147. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Adıyaman'ın bir ilçesi ve köylerinin sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10808) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
148. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Adıyaman'ın bir ilçesi ve köylerinin sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10809) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
149. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Adıyaman'ın bir ilçesi ve köylerinin sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10810) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
150. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Adıyaman'ın bir ilçesi ve köylerinin sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10811) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
151. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Adıyaman'ın bir ilçesi ve köylerinin sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10812) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
152. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın
bir ilçesi ve köylerinin sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10813) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
153. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın
bir ilçesi ve köylerinin sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10814) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
154. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın
bir ilçesi ve köylerinin sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10815) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
155. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın
bir ilçesi ve köylerinin sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10816) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
156. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın
bir ilçesi ve köylerinin sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10817) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
157. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın
bir ilçesi ve köylerinin sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10818) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
158. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın
bir ilçesi ve köylerinin sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10819) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
159. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ağrı'nın
bir ilçesi ve köylerinin sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10820) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
160. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa
İlindeki yatırımlara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10821) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.11.2005)
161. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa
İlindeki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru
önergesi (7/10822) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.11.2005)
162. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa
İlindeki yatırımlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10823) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.11.2005)
163. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa
İlindeki yatırımlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10824) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.11.2005)
164. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa
İlindeki yatırımlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10825) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.11.2005)
165. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa
İlindeki yatırımlara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10826) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.11.2005)
166. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa
İlindeki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru
önergesi (7/10827) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.11.2005)
167. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürü hakkında yaptığı iddia edilen açıklamaya
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/10828) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14.10.2005)
168. - Tekirdağ Milletvekili Erdoğan KAPLAN'ın,
TEDAŞ'ın bir bilgi işlem projesi ihalesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10829) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.10.2005)
169. - Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, kadın
istihdamına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10830) (Başkanlığa
geliş tarihi: 25.10.2005)
170. - Mersin Milletvekili Şefik ZENGİN'in,
İstanbul-Kartal Kaymakamlığının bir uygulamasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/10831) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)
171. - Mersin Milletvekili Şefik ZENGİN'in, Yüzüncü
Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi sekreteri hakkındaki bazı iddialara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10832) (Başkanlığa geliş tarihi:
25.10.2005)
172. - Zonguldak Milletvekili Harun
AKIN'ın, Zonguldak'ta yatırım ve istihdamın teşvik edilmesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10833) (Başkanlığa geliş tarihi:
25.10.2005)
173. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in,
organizasyonlar için yapılan hizmet alımlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/10834) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)
174. - Mersin Milletvekili Şefik ZENGİN'in, Van
Cumhuriyet Başsavcısının bir açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/10835) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)
175. - Mersin Milletvekili Şefik ZENGİN'in, bir
konuda yasal düzenleme yapılıp yapılmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/10836) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)
176. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, İzmir'de
meydana gelen depremlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10837)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)
177. - Bursa Milletvekili Ertuğrul YALÇINBAYIR'ın,
Bilgi Edinme Hakkı Kanununun uygulanmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/10838) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)
178. - İstanbul Milletvekili Halil AKYÜZ'ün,
İstanbul'da yapılacak bir yatırıma ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/10839) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.2005)
179. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, İzmir'de
görevden alınan okul müdürlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/10840) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.2005)
180. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
KESİMOĞLU'nun, emeklilerin maddi durumunun iyileştirilmesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10841) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.2005)
181. - İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz
KETENCİ'nin, İstanbul'a yapılacak bir yatırımla ilgili iddialara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10842) (Başkanlığa geliş tarihi:
26.10.2005)
182. - Kütahya Milletvekili Abdullah Erdem CANTİMUR'un,
el halısı ithalatına ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru
önergesi (7/10843) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)
183. - Manisa Milletvekili Ufuk ÖZKAN'ın, Nemrut
İskeleler Bölgesinin limana dönüştürülme çalışmalarına ilişkin Devlet
Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/10844) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27.10.2005)
184. - İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, SHÇEK
Malatya Çocuk Yuvasında yaşanan olumsuzluklara ilişkin Devlet Bakanından (Nimet
ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/10845) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.2005)
185. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, kadın
istihdamına ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi
(7/10846) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.2005)
186. - Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, SHÇEK
Malatya Çocuk Yuvasında yaşanan olumsuzluklara ilişkin Devlet Bakanından (Nimet
ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/10847) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
187. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un,
Çukurova Bölgesindeki elektrik iletim sisteminin bakımına ilişkin Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/10848) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25.10.2005)
188. - İstanbul Milletvekili Gürsoy EROL'un, kuruyan
veya suları azalan göl ve akarsulara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10849) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)
189. - Adana Milletvekili Atilla BAŞOĞLU'nun,
Adana-Tufanbeyli'de yapılacak elektrik üretim tesisine ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/10850) (Başkanlığa geliş tarihi:
25.10.2005)
190. - Isparta Milletvekili Mevlüt COŞKUNER'in,
Türkiye Kömür İşletmelerinin bayilik standartlarına ve kömür karaborsasına
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/10851) (Başkanlığa
geliş tarihi: 27.10.2005)
191. - Ankara Milletvekili Zekeriya AKINCI'nın,
Keçiören Belediyesiyle ilgili bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10852) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)
192. - Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, mesken
altındaki oto galerilerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10853) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)
193. - İstanbul Milletvekili Gürsoy EROL'un, bazı
büyükşehir belediyelerinin topladıkları atıklara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10854) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)
194. - İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, çocuk
kaçırma olaylarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10855)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.2005)
195. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
KESİMOĞLU'nun, İstanbul'daki oto galerilerine ve trafik müeyyidelerine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10856) (Başkanlığa geliş tarihi:
26.10.2005)
196. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
Antalya'daki sit alanlarının korunmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10857) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.2005)
197. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, Antalya-Karaveliler-Kocain Mağarasının korunmasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10858) (Başkanlığa geliş tarihi:
26.10.2005)
198. - İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz
KETENCİ'nin, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin yaptığı bir yatırım anlaşmasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10859) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26.10.2005)
199. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin,
Yalova-Çiftlikköy-Taşköprü Belediyesi hakkındaki bazı iddialara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10860) (Başkanlığa geliş tarihi:
27.10.2005)
200. - Manisa Milletvekili Ufuk ÖZKAN'ın, Nemrut
İskeleler bölgesinin pasaport polisi ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10861) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
201. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
Antalya'daki sit alanlarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10862) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.2005)
202. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, Bitlis'deki kültürel çalışmalara yapılan katkılara ilişkin Kültür
ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/10863) (Başkanlığa geliş tarihi:
26.10.2005)
203. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, Antalya Müzesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10864) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.2005)
204. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, Antalya-Karaveliler'deki Kocain Mağarasının tanıtımına ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/10865) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26.10.2005)
205. - Diyarbakır Milletvekili Mesut
DEĞER'in, Bingöl İlindeki deprem mağdurlarına yapılacak yardıma ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10866) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)
206. - Diyarbakır Milletvekili Mesut
DEĞER'in, köylerdeki elektrik abonelerinin borç ödeme ve sayaç okuma sürelerine
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/10867) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25.10.2005)
207. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, Antalya-Kepez'de açılan tapu iptali davalarına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10868) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.2005)
208. - Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın,
ilköğretim müfettişlerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10869) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)
209. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, okul
kantinlerinin denetimine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10870) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)
210. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, okul
öncesi eğitime ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10871)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)
211. - Muğla Milletvekili Ali Cumhur YAKA'nın, Muğla
İl Millî Eğitim Müdürlüğündeki bazı atamalara ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10872) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.2005)
212. - Diyarbakır Milletvekili Mesut
DEĞER'in, yeşil kartlılara ortopedik tıbbi cihazların verilmemesine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10873) (Başkanlığa geliş tarihi:
25.10.2005)
213. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, AIDS'e
karşı alınacak tedbirlere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10874) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)
214. - Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
İnsani Amaçla İlaca Erken Erişim Programına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10875) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
215. - Diyarbakır Milletvekili Mesut
DEĞER'in, kuş gribine karşı alınan tedbirlere ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10876) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)
216. - Diyarbakır Milletvekili Mesut
DEĞER'in, tütün kotasına ve tütün üreticilerinin desteklenmesine ilişkin Tarım
ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10877) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25.10.2005)
217. - Diyarbakır Milletvekili Mesut
DEĞER'in, çiftçilerin gübre borçlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10878) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)
218. - Diyarbakır Milletvekili Mesut
DEĞER'in, arazilerin yeni sahiplerine doğrudan gelir desteği ödemelerine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10879)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)
219. - İstanbul Milletvekili Gürsoy EROL'un, balık
çiftliklerinin denetimine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10880) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)
220. - Diyarbakır Milletvekili Mesut
DEĞER'in, Bingöl'ün Yedisu İlçesinde yapılacak deprem konutlarına ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/10881) (Başkanlığa
geliş tarihi: 25.10.2005)
221. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Futbol
Federasyonu Tahkim Kurulu üyelerinin istifalarına ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/10882)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2005)
222. - Bursa Milletvekili Ertuğrul YALÇINBAYIR'ın,
Bilgi Edinme Hakkı Kanununun 15 inci maddesi uyarınca yapılan başvurulara
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/10883) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25.10.2005)
223. - Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, mesken
altındaki oto galerilerinin şehir dışına taşınmasına ilişkin Devlet Bakanından
(Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/10884) (Başkanlığa geliş tarihi:
25.10.2005)
224. - Kırşehir Milletvekili Mikail ARSLAN'ın, SSK
ve BAĞ-KUR'a yapılan malûlen emeklilik müracaatlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/10885) (Başkanlığa geliş tarihi:
25.10.2005)
225. - İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in,
milletvekili dokunulmazlığına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/10886) (Başkanlığa geliş tarihi:
27.10.2005)
226. - Manisa Milletvekili Ufuk ÖZKAN'ın, Ege
Bölgesindeki OSB'lerin liman taleplerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10887) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2005)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
23 Kasım 2005 Çarşamba
BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir), Harun TÜFEKCİ
(Konya)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22 nci Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN - Elektronik
cihazla yoklama yapacağım.
Yoklama için 4 dakika
süre veriyorum. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda
bulunduklarını bildirmelerini; bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını,
görevli personel aracılığıyla, 4 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç
sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.
Sayın milletvekilleri…
Saygıdeğer milletvekilleri, eğer sohbeti kesme imkânınız olursa, kendi
aranızdaki konuşmaya bir ara verirseniz,
sayın milletvekillerine söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz,
Türkçenin Uluslararası 6 ncı Şiir Şöleniyle ilgili Tokat Milletvekili Sayın Resul
Tosun'a ait.
Buyurun Sayın Tosun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GündemdIşI Konuşmalar
1.- Tokat
Milletvekili Resul Tosun'un, Türkiye Yazarlar Birliği tarafından Kırım Özerk Cumhuriyetinin Başkenti Simferopol'de (Akmescit) gerçekleştirilen
Türkçenin 6 ncı Uluslararası Şiir Şölenine ilişkin gündemdışı konuşması
RESUL TOSUN (Tokat) -
Yüce Meclisimizin Saygıdeğer Başkanı, aziz milletimizin kıymetli vekilleri;
Türkiye Yazarlar Birliği tarafından gerçekleştirilen Türkçenin uluslararası
şiir şölenlerine kısaca temas etmek amacıyla yaptığım müracaatı değerlendirip
söz hakkı veren Başkanlığa şükranlarımı arz ederek konuşmama başlıyor, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Üyesi olmaktan onur
duyduğum Türkiye Yazarlar Birliği, çeyrek asrı çoktan geride bıraktığı yaşının
olgunluğuna yaraşır istikrar ve seviyeyi koruyarak faaliyetlerine devam eden
çok önemli bir sivil toplum kuruluşumuzdur. Bu sivil toplum kuruluşumuzun en
önemli faaliyetlerinden biri, hatta birincisi, Türkçenin Uluslararası Şiir
Şölenidir.
Türkçenin Uluslararası
Şiir Şöleni, geçmiş asırların anıtlaşmış şairlerini hatırlatıp, yedi iklim dört
bucaktan zamanımızın yaşayan dil ve şiir ustalarını bir araya getirerek yeniden
bir dirilişin zeminini hazırlıyor. Ufuklarımız, her şölende, coğrafyalar,
insanlar ve asırlar boyu genişliyor ve derinleşiyor.
1 inci Şölen, Osmanlı
Devletinin gerçek anlamda kurulduğu Bursa'da başladı, Anadolu Selçuklularının
Başkenti Konya'da tamamlandı. 2 nci Şölen Asya'nın hayli doğusunda ve kuzeyinde
Kazakistan'ın Başkenti Almatı'da yapıldı. Bozkırın atlıları, âdet olduğu üzere,
güneye doğru aktı ve Horasan'da karar kıldı. 3 üncü Şölen Türkmenistan'ın
Başkenti Aşkabat'ta idi. Ortaasya bozkırlarından şiir rüzgârları batıya ve
güneye doğru esti ve Kıbrıs'ta karar kıldı. 4 üncü Şiir Şöleni Girne'de icra
edildi. Oradan Avrupa'nın batısına yol buldu ve 5 inci Şölen Avrupa Birliğinin
siyasî başkenti sayılan Strazburg'ta demir attı.
Bu yıl ise Türk
dünyasının şiir ve dil ustaları "Türkçenin Şöleni" için 6 ncı defa
Girayların diyarı Kırım'da bir araya geldi. Evet, Türkçenin 6 ncı Uluslararası
Şiir Şöleni, bu yıl, Kırım Tatar Yazarlar Birliği Başkanı Şakir Selim ve Kırım
Pedagoji ve Mühendislik Üniversitesi Rektörü Fevzi Yakubov işbirliğiyle, 11-13
Kasım 2005 tarihleri arasında, Kırım Özerk Cumhuriyetinin Başkenti Simferopol,
yani, bizim bildiğimiz ismiyle Akmescit'te gerçekleşti.
Türkçenin 6 ncı Şiir
Şölenine Şanlıurfa Milletvekilimiz değerli şair kardeşim Mehmet Atilla Maraş ve
bendeniz iştirak etme fırsatını bulduk; Kırım'daki dostlarımızla,
soydaşlarımızla ve dindaşlarımızla bir araya gelme bahtiyarlığını yaşadık.
1944 yılında Stalin'in
gazabına uğrayıp alelacele hayvan katarlarına doldurularak Sibirya ve Özbekistan'a
sürgün edilen, sürgün sırasında nüfusunun yarısını kaybeden ve ancak 1989
yılından sonra kendi öz topraklarına dönme fırsatı bulan 3,5 milyonluk Kırım'da
sadece yüzde 10'luk bir nüfusa sahip olabilen ve öz kimliklerini korumak,
kültürlerini yeniden ihya etmek için çırpınan Kırım Tatarları, Türkçenin 6 ncı
Uluslararası Şiir Şöleninin Akmescit'te yapılmasını âdeta bir bayram telakki
ederek, misafirlerini bağırlarına bastılar.
Şölenin açılışına Kırım
Özerk Cumhuriyeti Başbakanı Vladimir Vasiliyevic Kurdikov, Kırım Millî Meclis
Başkanı ve Ukrayna Milletvekili Mustafa Abdulcemil Kırımoğlu, Kültür Bakan
Yardımcısı İsmet Zat da iştirak ederek, memnuniyetlerini izhar ettiler.
Başta Türkiye olmak
üzere, Özbekistan, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Tataristan, Çuvaşistan…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim,
tamamlayın Sayın Tosun.
RESUL TOSUN (Devamla) -
…Gagavuzya, Makedonya, Irak, Kosova, Romanya ve Bulgaristan'dan 150 Türk şairin
katıldığı şölenden artakalan zamanlarda, bizler, Kırım'ı gezmeye, Kırım
Tatarlarıyla kaynaşmaya çalıştık. Akmescit'te, Gözleve'de, Sivastopol'da,
Yalta'da, Canköy'de, Bahçesaray'da, Gaspıralı İsmail Beyin ve Giray Hanların
yurdunda, onların torunlarıyla görüştük, kaynaştık, kucaklaştık.
Kırım Tatarlarına bir
sivil toplum örgütünün vermesi gereken en büyük manevî desteği Türkçenin 6 ncı
Uluslararası Şiir Şölenini Akmescit'te yaparak sağlayan Türkiye Yazarlar
Birliğine, diğer sivil toplum örgütlerimize örnek olması temennisiyle,
huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
Sizlere, Akmescit'teki,
Canköy'deki, Bahçesaray'daki, Sivastopol'daki, Gözleve'deki, hulasa Kırım'daki
tüm Tatarların kucak dolusu sıcak selamlarını takdim ediyor, saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Tosun.
Gündemdışı ikinci söz,
ülkemizde yaşanan kadın ve çocuk sorunlarıyla ilgili, İstanbul Milletvekili
Sayın Güldal Okuducu'ya aittir.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.-
İstanbul Milletvekili Güldal Okuducu'nun, ülkemizde çocuklar ve kadınların
temel sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması
GÜLDAL OKUDUCU (İstanbul)
- Sayın Başkan, teşekkür ediyorum ve Yüce Meclisi en içten saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
sözlerime, yarın günlerini kutlayacak olan değerli öğretmenlerimizi anarak
başlamak istiyorum. Bir 24 Kasım daha geldi ve bu 24 Kasımda öğretmenler hem
yaşamsal sorunlarıyla başetmeye hem de felsefesini aldıkları Mustafa Kemal
Atatürk'ün ilkelerine ve çağdaş, demokratik, laik hukuk devletine sahip çıkma anlayışı
içinde günlerini kutlamaya hazırlanmaktalar. Bu duygularla, öğretmenlerimizin
bu güzel gününü ben de kutluyorum. Onun ardından da, 25 Kasım Kadına Yönelik
Şiddeti Önleme Günüyle ilgili çeşitli toplantılara sahne olacak ülkemiz. Böyle
bir günün arifesinde konuşurken, kadın ve çocuk sorunlarını konuşurken,
ülkemizde kol gezen şiddeti burada kınıyor ve toplumun yarısını oluşturan
kadınlara ve çocuklara dönük bu şiddetin son bulması için de Meclisin üstüne
düşen çalışmaları yerine getirmesi gerektiğine olan inancımı bir kez daha
tekrarlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
kadınlar ve çocuklar üzerine ve onların yaşamsal sorunları üzerine kısa bir
değerlendirme yapmak için söz aldım. Çok açıktır ki,ülkenin yarı nüfusunu
oluşturan kadınların temel sorunlarının başında eğitimsizlik gelmektedir,
sağlıksızlık gelmektedir, şiddet gelmektedir, işsizlik ve yoksulluk
gelmektedir. Bu sorunlar, öncelik sıraları açısından bazen yer değiştirmekte;
ama, on yıllardır ülkemizin gündemini işgal etmeye devam etmektedir.
Bugün yürütülen ekonomik
ve sosyal politikalar açısından bakıldığında da, sorunların hafiflemeye niyeti
yok gibi görünmektedir; ama, bazen konjonktürel gelişmeler, o gelişmelerin
kullanılış şekli öyle bir boyut alır ki, evde yangın yerine dönüşe sebep olan sorunlar
bir an için ötelenir ve konjonktürün getirdiği yeni bir sorun gelir, gündemin
en üstüne oturur.
Ben görüyorum ki, ülkemiz
yine böyle bir konjonktürden geçmektedir ve milyonlarca insanın açlık,
işsizlik, yoksulluk, şiddet gibi sorunlarının ötesine, ülkemizde milyonlarca
kadının eşit, çağdaş, özgür yurttaş olarak yaşamalarının önünde engel
oluşturabilecek bir temel yaklaşım ve uygulama anlayışı yine gündemimizi işgal
etmiştir.
Şuna değinmeyi, bu
cumhuriyetin bir kadını olarak, cumhuriyet aydınlanmasına varlığını borçlu bir
kadın olarak, bu aydınlanmanın ürünü olan bir milletvekili olarak değinmeyi
borç biliyorum: Geçtiğimiz günlerde Türkiye'nin gündemi, biz kadınları da çok
yakından ilgilendiren bir tartışmayla kendini gösterdi. Bu tartışmanın en temel
eksenlerinden bir tanesi, AİHM'in aldığı türbanla ilgili son karardı. Leyla
Şahin'in başvurusu üzerine AİHM'in aldığı karar ve yeniden temyize başvuru
üzerine alınan karar, Türkiye'de kadınlar üzerinden politika yapma, kadın
kimliğini, kadın bedenini politikaya alet etme ve bunun üzerinden kendi
tabanına mesaj verme ve marjinalleşmenin yeni bir belirtisi olarak toplumun baş
gündem maddesi oldu.
Bu gelişme karşısında,
ülkesinin kadınlarını çağdaş hukuk yasalarıyla yönetmek durumunda olan Başbakan
dedi ki: "AİHM'in, mahkemenin bu konuda söz söyleme kararı yoktur; bu
konuda danışılacak olan yer dinî ulemadır."
Buradan sormak istediğim
sorular var ve bu soruları, ülkenin ezici çoğunluğunu oluşturan tüm kadınlar
adına da, Atatürk ilkelerine inanan ve onun çağdaş felsefesiyle yaşamaya
çalışan tüm kadınlar adına da sormak lazım geldiğine inanıyorum. Türkiye,
1923'ten beri çağdaş bir hukuk devletidir. Türkiye'deki Anayasanın, bugün bağlı
olduğumuz Anayasanın 2 nci maddesi çok açıktır ve milletvekilleri olarak ettiğimiz
yemin de çok açıktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun
tamamlayın konuşmanızı.
GÜLDAL OKUDUCU (Devamla)
- Toparlıyorum Sayın Başkan.
Burada şunu sormak
istiyorum: Bu kararı ulemaya sormak gereği, şu anlayıştan mı ortaya
çıkmaktadır…
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Bilirkişi…
GÜLDAL OKUDUCU (Devamla)
- Bundan birbuçuk yıl önce, Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı, Almanya'da
kendisine sorulan "Kuran'da dört kadınla evlenme hükmü vardır, ne
diyorsunuz" sorusu üzerine açıklama yapmak istemiş ve şöyle demiştir:
"Evet, bu hüküm vardır; ama, kadın sakatsa, kadın yaşlıysa, kadın hastaysa
yeni bir kadın alınabilir, kadının rızasını almak koşuluyla" ve bugün
yapılan bu yeni açıklama da, ulemaya sorulması gerektiği açıklaması da, Bahreyn'deki,
Mısır'daki, İran'daki ulema kararlarının, kadınlar konusunda recme kadar uzanan
ulema kararlarının bize reva görüldüğüne dair bir açıklama olarak belleklerde
yerini alacaktır.
Ben, burada konuşmamı
bitirirken şunu demek istiyorum ki, ülkemin kadınları, sakın hastalanmayın,
sakın yaşlanmayın, sakın sakat kalmayın; böyle olduğu takdirde, yeni bir eş
alınmasının fetvasını veren bir Başbakanla yönetilmektedir Türkiye ve sakın
hukuka, hukukun kararlarına, yargı kararlarına güvenmeye kalkmayın; çünkü,
ülkenin Başbakanı, hukuku, çağdaş ve modern Türkiye Cumhuriyetinin, laik,
demokratik bir ülkenin öngördüğü kararlarla değil, bugün toplumu kuşatmaya
çalıştıkları dinsel değerlerle, ulemayla, şeriat hükümleriyle yönetme hevesi ve
özlemi içindedirler. (CHP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından
gürültüler)
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Her gece hanım değiştirenler var; onlara ne diyeceksiniz?!
GÜLDAL OKUDUCU (Devamla)
- Bu uyarıyı buradan yapıyorum ve hem tüm kadınlarımızı hem de Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Okuducu.
Gündemdışı üçüncü söz
isteği, kadına yönelik şiddet ve şiddetin önlenmesiyle ilgili, İstanbul
Milletvekili Sayın Halide İncekara'ya aittir.
Buyurun Sayın İncekara.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
3.-
İstanbul Milletvekili Halide İncekara'nın, Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele
Günü münasebetiyle, kadına yönelik şiddetin önlenmesi için alınması gereken
tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması
HALİDE İNCEKARA (İstanbul) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 25 Kasımın Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü
olması sebebiyle gündemdışı söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, tüm
eğitimcilerimizin 24 Kasım Öğretmenler
Gününü de canı gönülden kutluyor, Yüce Meclisi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
bugüne kadar, kadına şiddeti hep konuştuk ve sanıyorum, özellikle Sayın
Milletvekilim Güldal Hanımı izledikten sonra, kadına şiddeti daha yıllar boyu
konuşmaya devam edeceğiz; ama, yine, hep birlikte, biz, kadına değil, kimden
kime gelirse gelsin, topyekûn şiddetin taraflarını ve taraftarlarını kınayalım.
Biz, biliyoruz ki, insan,
dünyaya geldiğinde, kadın-erkek eşit yaratılır. Bu yaşam süresi içinde,
kimliğinizi sosyal, kültürel ve inanç değerleriyle oluşturur ve bu kimlikle
kendinizi bir yere oturtur ve konuşlandırırsınız ve problemleri de o tanımın
altında kavramaya başlarsınız; ama, bu, sizi her zaman doğruya götürmez; çünkü,
kadına şiddet bir sonuçtur, başlangıç değildir; ama, siz, eğer, toplumunuzda
şiddete son verecek değerlerinizi oluşturmazsanız, şiddet çocuğunuzda,
zayıfınızda, kadınınızda kendini gösterir ve şiddetten payınızı, toplumdaki
değer algılamalarıyla doğru orantılı olarak alırsınız. Şiddet, güçlüden zayıfa
doğru, sosyal konumuna, maddî gücüne göre yayılır. Sosyal konumu, maddî gücü,
ayrıca, unvan ve bağımlılıkları, şiddete maruz kalma oranlarınızı belirler.
Üzülerek görüyoruz ki, sosyal hayatın içinde güçlendirilmeyen kadın,
savaşların, tacizlerin ve şiddetin en yakın muhatapları oluyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kadına uygulanan şiddet oranlarını vererek vaktinizi almak
istemiyorum. Şunu bilmeliyiz ki, kadına şiddetin tarafları, taraftarları ve
sebepleri değişiyor; lakin, şiddetin odağında, biz, hep kadını görüyoruz. Bazen
çağdaşlık adına zulmediyorsunuz kadınlara, bazen din adına, bazen töre adına;
ama, bakıyorsunuz ki, şiddetinizin muhatabı devamlı kadınlar ve hiç
değişmemişler.
Birleşmiş Milletler,
kadına şiddeti şöyle tanımlıyor, özellikle, Sayın Güldal milletvekilime
seslenerek ve üzerine vurgulayarak söylüyorum: "İster kamusal, ister özel
yaşamda meydana gelsin, kadınlara fiziksel, psikolojik acı ve ıstırap veren
veya verebilecek olan, cinsiyete dayanan bir eylem veya bu tür eylemlerle tehdit
etme, zorlama -üzerine basarak söylüyorum- keyfî olarak özgürlükten yoksun
bırakma" şeklinde tanımlanmaktadır. (AK Parti sıralarından alkışlar) Bu
tanıma son olarak, kurbanı, ekonomik ihtiyaçlardan da yoksun bırakmak dahil
edilmiştir. Kadınlara yönelik ayırımcılığın önlenmesi komitesi "kadınlara
yönelik toplumsal cinsiyete dayalı şiddet, bir kadına, sırf kadın olduğu için
yöneltilen ya da oransız bir şekilde kadınları etkileyen şiddettir" diyor.
Kadının, kendine karşı
uygulanan şiddeti kendi cephesinde aşması zordur. Şiddet gördüğünü söylediğiniz
karşı cinsin, yani beylerin, bu konuda en az kadınlar kadar mücadele etmeleri
gerekiyor. "Kadınımız kutsaldır, kadınımız başımızın tacıdır"
cümleleri şiddeti bitirmiyor. Överken yere göğe koyamadığımız analarımız, eşlerimiz
ve kızlarımız, ne yazık ki, toplumda ortak bir saygı ve güven bulamıyor. Neden
mi; çünkü, ufak ufak esprilerimiz arasında tüketiyoruz kadınlarımızı ve
küçültüyoruz onları. Ağzımızı doldura doldura ettiğimiz küfürlerin baş
kahramanı, yine kadınlarımız, analarımız. Kendi hanemizdeki kadınlar kıymetli
ve kutsal derken, başka hanedekilerin de o kadar kutsal olduğunu düşünmüyoruz;
eğer böyle olsaydı,en ünlü küfürlerimiz ana ve avratla başlamazdı.
Yıllarca kadının maddî
özgürlüğü yok diye şiddet gördüğünü söyledik, erkeklere de eğitimsiz dedik;
ama, gelin görün ki, son günlerde basına da yansıyan görüntüler, bize, bunların
yetmediğini söylüyor. Eğitiminiz artıyor, toplumda önemli bir kimliğe sahip
oluyorsunuz; ama, kadına el kaldırmaktan çekinmiyorsunuz. Çok meşhur olmanız,
zengin olmanız, dayak yemenizi ya da tacize uğramanızı engellemiyor. O halde,
bundan daha farklı bir yere gelmeniz ve çözümlerinizi gerçekçi sunmanız
gerekir. Kadına gösterilen şiddetin nedenlerini kültüründen, eğitiminden,
ekonomik ve sosyal politikalarından ayrı düşünmek mümkün değildir. Güçlü
kıldığınız her politikanız, kadınınızı direkt güçlendirecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim,
konuşmanızı tamamlayın.
HALİDE İNCEKARA (Devamla)
- Kadına dayak atan bir adamın yuhalanıp, ötelenmediği bir toplumda, sığınma
evlerini konuşmak zorunda kalacaksınız tabiî ki. Okul kapılarından keyfinize
göre kovaladığınız kızlarınızı, demokratik bir eğitim politikanız olmadığı süre
içinde, özgürlükçü ve eşitlikçi olmayan bir eğitim politikası içinde kadının
eğitim problemlerini konuşacaksınız ve bu kürsüye çıkacaksınız, okumakla ilgili
bir kaygısı olan bir kadının, bir başka mahkemelerde aradığı hakkı
kınayacaksınız ve ondan sonra kadına şiddeti kınamaya geleceksiniz! Yok böyle
bir şey. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Politikalarınızı
yasalarınızla düzenlersiniz.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Ulema!..
HALİDE İNCEKARA (Devamla)
- Ona da cevap vereceğim şimdi. Ulemalarınızdan korkmayın. Ulemalarınızdan korktuğunuz
gün bitişiniz başlar. Ne zamanki bu millet, ulemasından, âliminden ve bilim
adamından uzak kalmıştır, bu hale düşmüştür. Yok öyle şey. (AK Parti
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Ulemadan korkan sizsiniz. Rektörü hapse siz attınız.
HALİDE İNCEKARA (Devamla)
- Ben bir bitireyim…
Politikalarınıza paralel
yasal düzenlemelerinizi yaparsınız ve kültürel gelişime katkıda bulunursunuz.
Gelişen, büyüyen ve hızla
haberleşen dünyada, yasal düzenlemeler, yavaş ve zor da olsa, kabul edelim ki,
kadının lehine değişmektedir; fakat, sokakta, hanede ve işyerinizde hiçbir şey
değişmemekte. Hanenizde yaşadıklarımızı politikalar ne kadar etkiliyor ya da
yasal düzenlemeler bizim hayatımızı ne kadar değiştirebiliyor; yani bir yanda
yasalarınız var ve bir yanda kapalı kapılar arkasında yaşadıklarınız ve
üniversite kapısı önünde yaşadıklarınız var; yaşadığımız fiilî bir durum var.
Yasalar ortak ahlak
kurallarını oluşturmakta, huzur sağlamakta yeterli olamaz. Tam tersi, eğer,
toplumda kültürel değerlerinizi ve ayıplarınızı oluşturmamışsanız, bunun sonucu
ortaya çıkan suçlara sadece ne kadar ceza vereceğinizi oturur aranızda
tartışırsınız. Suçları ve suç fiillerini ortadan kaldıramadığınız süre içinde
de sadece suçlarınızın sayısını artırırsınız. Öyleyse, hep birlikte, ümit ve
güven hissettiğimiz kültürel değerler üretmekte, onları korumakta kararlı
olmalıyız.
Konuşmamı, yine,
cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün şu sözüyle bitirmek istiyorum ve
herkesin duymasını istiyorum; birkısım kadını kendine benzemediği için, kendi
gibi düşünmediği için, kendi gibi giyinmediği için yok sayanlar için
söylüyorum: "İnsan topluluğu, kadın ve erkek denilen iki cins insandan
oluşur. Kabil midir ki, bir kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal
edelim de kütlenin bütünü ilerleyebilsin. Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı
toprağa bağlı kaldıkça öteki yarısı göklere yükselebilsin."
Hepinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın İncekara.
Sayın milletvekilleri,
birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.34
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.47
BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir), Harun TÜFEKCİ
(Konya)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22 nci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Gündemdışı konuşmalar
tamamlanmıştı.
Gündemin "Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmına
geçiyoruz.
Alınan karar gereğince,
bu kısmın 271 inci sırasında yer alan, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup
Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Kemal Anadol, İstanbul Milletvekili Ali
Topuz ve Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, 272 nci sırasında yer alan, Anavatan
Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş
ve Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu'nun, 273 üncü sırasında yer alan,
İstanbul Milletvekili Mustafa Ataş ve 47 milletvekilinin, Hakkâri Merkez,
Şemdinli ve Yüksekova İlçelerinde meydana gelen olayların araştırılması
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerinin birlikte yapılacak
öngörüşmesine başlıyoruz.
V.- GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS ARAŞTIRMASI
A) ÖNGÖRÜŞMELER
1.-
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Adına Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili K.
Kemal Anadol, İstanbul Milletvekili Ali Topuz ve Samsun Milletvekili Haluk
Koç'un, Hakkâri Merkez, Yüksekova ve Şemdinli ilçelerinde meydana gelen
olayların araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/322)
2.-
Anavatan Partisi Grubu Adına Grup Başkanvekilleri Malatya Milletvekili Süleyman
Sarıbaş ve Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu'nun, Hakkâri Merkez, Yüksekova
ve Şemdinli ilçelerinde meydana gelen olayların araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/323)
3.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Ataş ve 47 milletvekilinin, Hakkâri'de meydana
gelen olayların ve bu olaylarla ilgili iddiaların araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/324)
BAŞKAN - Hükümet?..
Hazır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergeler Genel Kurulun 15.11.2005 tarihli 18 inci
Birleşiminde okunduğundan tekrar okutmuyorum.
İçtüzüğümüze göre, Meclis
araştırması açılıp açılmaması hususunda sırasıyla hükümete, siyasî parti
gruplarına ve önergelerdeki birinci imza sahibine veya onların göstereceği bir
diğer imza sahibine söz verilecektir.
Konuşma süreleri, hükümet
ve gruplar için20'şer dakika, önerge sahipleri için 10'ar dakikadır.
Şimdi, söz isteğinde
bulunup bulunmadıklarını soruyorum sayın grupların.
İlk söz, Hükümet adına,
İçişleri Bakanımız Sayın Abdülkadir Aksu'ya aittir.
Süreniz 20 dakika.
Buyurun Sayın Bakan. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK Parti
Grubumuzun, Anamuhalefet Partisi ve muhalefet partisi gruplarının, ayrı ayrı,
Şemdinli ve Yüksekova başta olmak üzere, Hakkâri'de meydana gelen olaylar ve
bunlarla bağlantılı diğer terör hareketlerinin tekrarlanmaması, gerekli
şeffaflığın sağlanması, olayların yapısı, sorumluları ile terörle mücadelede
hukuk kurallarına uyulup uyulmadığı iddialarının incelenmesi için verdikleri
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeler üzerine söz almış bulunuyorum;
bu vesileyle, konuşmama başlamadan önce Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Ayrıca, yarının
Öğretmenler Günü olması nedeniyle, eli öpülesi öğretmenlerimizin bu anlamlı
günlerini kutluyorum, hepsine sevgiler, saygılar sunuyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye'de meydana gelen, başta bölücü terör olmak üzere, tüm
yasadışı terörist faaliyet ve hareketleri daha iyi tahlil edebilmek için,
isterseniz, son yıllarda dünyada terörizm konusunda hangi değişimler yaşanıyor,
bu konuda genel bir değerlendirme yapmak istiyorum.
Bireysel ve örgütsel
terörist faaliyetler insanlık tarihinin her döneminde var olmuştur; ancak,
Sovyetler Birliğinin çöküşüyle soğuksavaş üzerine kurgulanmış iki kutuplu dünya
tek kutuplu hale dönüşerek dengelerin altüst olmasına ve terörizmin farklı
boyutlara ulaşmasına sebep olmuştur. İletişim ve bilişim alanındaki akıl almaz
hızlı gelişimde, ekonomide, bilgi dağılımında, sosyal ve kültürel sahada âdeta
sınırları yok eden küreselleşme olgusunu yaratmıştır. İşte, böyle bir ortam
içerisinde terör de büyüdü, pekişti, insanlık tarihinin hiçbir döneminde
görülmeyen şekilde devasa bir tehdit haline geldi. Artık, terör, lokal, hatta
bölgesel değil, küreseldir. Önceleri, bazı devletlerin kendi çıkarları için hoş
gördükleri, hatta yönlendirip destekledikleri terör örgütleri, artık, onların
da canını yakmaya başlayan küresel ve kitlesel tehlike oluşturmaktadır.
Türkiye, terörün dini,
milleti, ülkesi olmadığını, millî çıkarlar ve içpolitikanın aracı olarak
kullanılmasının mahzurlarını, terörle mücadelenin bütün ülkelerin ortak uğraşı
alanı olması gerektiğini yıllarca her uluslararası platformda ve her seviyedeki
ikili görüşmelerde anlatmıştır. İşbirliği yapılmasının zaruretini, aksi
takdirde, ortaya çıkacak tehlikenin altında her ülkenin büyük zararlar
göreceğini devamlı söyledik ve söylemeye de devam ediyoruz. Maalesef, pek çok
gelişmiş ülke bu uyarılarımızı dikkate almadı; ancak, 11 Eylül 2001'de Amerika
Birleşik Devletlerinde, 12 Ekim 2002'de Endonezya'nın Bali Adasında, 15-20
Kasım 2003 İstanbul'da, 11 Mart 2004'te Madrid'de, 7 Temmuz 2005'te Londra'da,
23 Temmuz 2005'te Mısır'da ve en son 9 Kasım 2005'te Ürdün'de gerçekleştirilen
terörist eylemler, pek çok ülkenin gözünü açmış oldu. Dünyanın çeşitli
yerlerinde meydana gelen terör olaylarının ardında terörizm, özellikle
demokratik ülkelerin temel güvenlik meselesi haline gelmiş, ülkeler, bu terör
belasından nasıl kurtulabilirim çabası içine girmişlerdir.
Ortadoğu ve Irak'tan
Kafkaslara, Afganistan'a ve Balkanlara kadar uzanan geniş bir bölgedeki
karışıklıklar, buralardaki halklar ve uluslararası toplum için, yüksek siyasî,
ekonomik ve sosyal bedelleri olan belirsizlikler ve en kötüsü olarak, terörün istediği
ortamı yaratmıştır.
Özellikle Irak'ta
yaşananlar, istikrarı yok eden tam bir trajedidir. Sınırlarımızın hemen
yanında, etnik ve dinî motifli pek çok terör örgütü, eğitim ve uygulama alanı
bulmaktadır. Bu durum, başta Türkiye olmak üzere, en çok bölge ülkelerini
rahatsız etmektedir. Dinsel, etnik ve demografik ayrıştırmayı, ekonomik ve
ticarî istismarı öngören uygulamalar, binlerce yıl bir arada yaşamış insanlar
arasında gerginlik ve çatışma ortamını yaratıp, terörü ve terör örgütlerini
ayakta tutmaktadır.
11 Eylül saldırıları,
terörizm açısından, aslında, yeni bir sürecin de ortaya çıkmasına yol açmıştır.
Bu süreç, global terör dalgasının yaşanmaya başlandığı süreç olarak
adlandırılmaktadır. Kitle imha silahlarının geliştirilmesi ve bu silahların
terörist şebekeler tarafından elde edilme potansiyeli, uluslararası güvenliği
korumamıza yönelik tehditlerin diğer boyutlarını oluşturmaktadır.
Bütün bu yaşanan olumsuz
gelişmeler, artık, dünya ülkelerinin, gerçek anlamda, teröre karşı mücadelede
kararlı ve samimî olmalarını zorunlu kılmaktadır. Terörün Batılı demokratik
ülkeleri etkilemiş olmasıyla birlikte gelişen tepkiler, Türkiye'nin yıllardır
uluslararası alanlarda dile getirdiği argümanlarındaki haklılığı gözler önüne
sermiş. Daha önce kayıtsız kalınan tezlerimiz, artık, kabul görmeye başlamış.
Bütün insanlığı tehdit eden terör örgütlerinin faaliyetlerinin, gelişen
teknolojik unsurlara paralel olarak globalleşmesi, terörizm olgusuyla
uluslararası alanda mücadelenin önemini, kendiliğinden ortaya çıkarmaktadır.
Yurt içinde verilen
mücadele, ancak yurt dışındaki uluslararası nitelikteki mücadelelerle
bütünleştiğinde somut bir sonuç almak mümkün olmaktadır. Barış ve huzur,
ülkelerin tek başına sağlayabilecekleri bir unsur olmaktan çıkmıştır. Artık,
dünyaya kapılarını kapatarak, kendi sınırları içinde barış içinde yaşama imkânı
da kalmamıştır. Başta terör olmak üzere, her türlü organize suç, uyuşturucu
madde ve insan kaçakçılığı, malî suçlar ve diğer suçlarla mücadele edebilmek,
uluslararası işbirliği olmaksızın çözülmez hale gelmiştir.
Terörizmle mücadele
bazında yukarıda ifade ettiğim gibi, son dönemde, özellikle, Amerika Birleşik
Devletlerinde meydana gelen terör eylemleri sonrasında, birçok yasadışı örgütün
uluslararası alanda terörist örgüt olarak kabul edilmesi, yasaklanması ve
gerçekleştirilmeye çalışılan terörist eylemlerin önlenmesi gibi stratejik
konularda ortak bir anlayışa doğru gidildiği ve taktik bazda birtakım
başarılara ulaşıldığı da görülmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; tüm dünyada yaşanan bu gelişmeler karşısında,
ülkemizdeki bölücü terör konusunda da bazı değerlendirmeleri sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Ülkemiz, tarihsel
gelişimi içerisinde başta, ASALA terör örgütü olmak üzere, aşırı sağ, sol
örgütler, dinî motifli örgütler, uluslararası hareket eden grup ve örgütler ile
bölücü terör örgütüyle mücadele etmiş ve bunlardan varlıklarını devam ettiren
bazılarıyla da mücadele hâlâ devam etmektedir.
Şunu da ifade edeyim ki,
dünyada hiçbir terör örgütü, bölücü terör örgütü kadar dışdesteğe mazhar
olmamıştır. Bu destek, örgütün, bir noktada nasıl korunup kollandığının da açık
göstergesidir. Ülkemizin jeopolitik konumu ve terör örgütlerine verilen
destekler dikkate alındığında, durumu daha iyi analiz etme imkânı bulunmaktadır.
Ayrıca da bu örgüt, ne değer yargısı tanımakta ve ne de faaliyetlerinde bir
sınır vardır. Ama, Türkiye Cumhuriyeti olarak biz, demokratik kurallar
içerisinde, hukuk devleti ilkesine bağlı kalarak, bu ilkeden ayrılmadan
mücadelemizi devam ettireceğiz.
Bu mücadeledeki en büyük
gücümüz de, birlik ve beraberlik içinde bulunmaktır. Çünkü, terör örgütü,
bulduğu her fırsatta istismara yönelmektedir. Onun için, birlik ve beraberliğe
her zamankinden daha fazla ihtiyacımız bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
hepinizin bildiği gibi, bölücü terör örgütü, ilk silahlı eylemini
gerçekleştirdiği 1984 yılından günümüze kadar geçen zamanda, çocuk, yaşlı-genç,
kadın-erkek, polis, jandarma ve asker ayırımı yapmaksınız, hain saldırılarını
hep sürdüregelmiştir.
Terör örgütü elebaşısının
1999 yılında yakalanması akabinde örgüt strateji değiştirmiş, Hükümetimizin
Avrupa ülkeleri nezdinde sürdürdüğü yoğun temas ve kararlı tavır üzerine
yasaklanma korkusuyla sürekli isim değiştirmiş, köşeye sıkışmış, eylem yapamaz
hale gelmiştir. Başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere Avrupa
ülkelerinin birçoğunda faaliyetleri yasaklanmış, terör örgütleri listesine
dahil edilmiş ve zaman zaman da bu örgüte karşı operasyonlar yapılmıştı. Evet,
bölücü terör örgütüne yönelik olarak Avrupa ülkeleriyle birlikte hareket
ediyor, operasyonlar yapıyoruz; ancak, halen bazıları bu konuda pasif davranış
sergilemektedirler.
Burada şunu da ifade
etmeliyim ki, bölücü terör örgütünü sadece listeye almak ve yasakladım demekle
bu iş çözümlenmiyor, terör örgütleriyle mücadelede pasif kalmak da bu örgüte
destek vermek anlamına gelmektedir.
Bölücü terör örgütü,
maalesef, son zamanlarda kendilerine göre riski az hain pusularla güvenlik
güçlerimize ve masum vatandaşlarımıza yönelik menfur saldırı ve eylemlerini
sürdürmek istemektedir. Terör örgütü ve işbirlikçileri, bu çöküş süreci
nedeniyle, kullandıkları tahrikçileri aracılığıyla, her yönüyle et ve tırnak
gibi bir bütün olmuş vatandaşlarımız arasına nifak tohumları saçmaya da
çalışmaktadırlar. Ancak, sağduyulu aziz milletimizin bireyleri, bu haince ve
sinsice planlanmış oyunun aktörleri olmadılar ve olmayacaklardır.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, bugün, güvenlik güçlerimiz, kendilerini, teknik donanım ve bilgi
açısından süratle yenileyerek, terör örgütlerinin eylemlerini boşa çıkaracak
bilgi birikimini yakalamış durumdalar. Bununla beraber, terörle mücadelede
başarılı olunabilmesi için, sadece güvenlik güçlerimizin önlem ve
çalışmalarının yeterli olmayacağı açıktır; çünkü, terörizm sadece bir güvenlik
sorunu değildir.
Terörizmin geçirdiği
evreleri ve trendleri iyi analiz edersek neden böyle söylediğim daha iyi
anlaşılacaktır zannediyorum. Çünkü, Türkiye, ne zaman kalkınma hamlesine
başlasa, ne zaman ekonomik rahatlama ve ilerleme olsa, ne zaman yatırım,
üretim, istihdam, ticaret sarmalı kuvvetlense, vatandaşlarımızın refahlarında
ve hayat standartlarında ciddî bir gelişme olsa, Türkiye ne zaman âdeta şaha
kalksa, hukuk, ekonomi, sosyal ve kültürel altyapı ve millî gelirde,
dışticarette önemli gelişmeler olsa, 58 ve 59 uncu hükümetlerimiz döneminde;
yani, şimdilerde olduğu gibi, birtakım engellemelerle karşılaşılıyor,
insanlarımızın arasına ayrılık gayrılık sokulması isteniyor. Bunun için diyorum
ki, terör sadece bir güvenlik sorunu değil.
Bu itibarla, terörle
mücadelede bütün kuruluşların ortak tavır takınmaları ve bu konuda üstlerine
düşen görevleri en iyi şekilde yapmaları gerekmektedir.
Hükümet olarak, güvenlik
güçlerimizin özverili çalışmaları ve vatandaşlarımızın büyük desteğiyle, bugün,
kontrol edilebilme seviyesine getirdiğimiz terörle mücadele çizgisinden asla
geri dönmemek üzere, gayret ve çalışmalarımız, inanç ve kararlılıkla devam
etmektedir.
Biz, bir insanlık suçu
olan terörün, ancak birlik ve beraberlik içerisinde önlenebileceğine
inanıyoruz. Ülkemizin üniter yapısı, devleti ve milletiyle bölünmez bütünlüğü
ile demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti ilkelerine yönelik faaliyet
gösteren her türlü terör örgütüne karşı mücadelede kararlılığımız sonuna kadar
devam edecektir.
Ayrıca, Doğu ve Güneydoğu
Anadolu Bölgelerimizdeki problemlere, istismar ve polemiğin bir aracı haline
getirilmeden çözüm üretilmesi gerektiği inancındayız ve biz, Hükümet olarak, bu
konuda da büyük gayret göstermekteyiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; son zamanlarda, özellikle Hakkâri İli, Şemdinli İlçesinde
meydana gelen olayların, bizleri ve millet olarak hepimizi derinden üzdüğünü
belirtmek istiyorum. 9 Kasım 2005 tarihinde Şemdinli İlçemizde meydana gelen
olaylar sonrasında, olayın bütün yönleriyle aydınlatılması için gerek
Hükümetimiz ve gerekse Bakanlık olarak bizim tarafımızdan ne yapılması
gerekiyorsa, kararlılıkla yapılmıştır ve yapılmaktadır. Daha işin başında,
bizzat Sayın Başbakanımızın ağzından, Hükümetin bu konudaki yaklaşımı, açık, net
ve kesin bir şekilde açıklanmıştır. Olayın hemen akabinde, Sayın Meclis
Başkanımız, Sayın Başbakanımız, Sayın Genelkurmay Başkanımız, Sayın Başbakan
Yardımcısı ve Dışişleri Bakanımız, Sayın Adalet Bakanımız ve ben; yani,
devletimizin bütün organları tarafından, bu olayın derhal aydınlatılması
yönünde mesajlar verilmiştir.
Yine, bizzat Sayın
Başbakanımız ve Sayın Adalet Bakanımızla birlikte, ben, 21 Kasım 2005
tarihinde, Hakkâri, Yüksekova ve Şemdinli'ye giderek incelemelerde bulunduk.
Olayın aydınlatılması yönünde ne gerekiyorsa onun yapılacağı, vatandaşlarımızın
müsterih olmaları ve sağduyularını kaybetmemeleri yönünde birlik ve beraberlik
mesajları verdik.
Bundan önce, bayramın
birinci günü Şemdinli'de meydana gelen bir büyük patlamadan sonra da, ben,
bizzat, yine Şemdinli İlçemize gitmiş, vatandaşlarımıza geçmiş olsun
dileklerimizi iletmiş, bayramlaşmış ve bu patlamadan dolayı evleri ve işyerleri
zarar gören, hasara uğrayan vatandaşlarımıza her türlü yardımın yapılacağını da
belirtmiştim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bakanım, konuşmanızı tamamlayın.
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, kuşkusuz, Türkiye bir hukuk
devletidir. Bu nedenle, olayın aydınlatılması için gerekli adlî ve idarî
işlemler derhal başlatılmıştır. Nitekim, konuyla ilgili herhangi bir tereddüt
meydana gelmemesi ve olayların bütün çıplaklığıyla aydınlatılması için
çalışmalar en üst düzeyde sürdürülmektedir. Olayların başlamasından kısa bir
süre sonra, İl Valisi, İl Cumhuriyet Başsavcısı, İl Jandarma Komutanı ve İl
Emniyet Müdürü derhal Şemdinli'ye intikal etmişlerdir. Adlî yönden olayın
soruşturulması amacıyla, Şemdinli Cumhuriyet Savcısının yanına, yine Ceza
Muhakemesi Kanununun 250 nci maddesi hükmü gereğince yetkili kılınan Van
Cumhuriyet Savcısı da görevlendirilmiştir. Ayrıca, olayın idarî yönden
incelenmesi için, tarafımdan, derhal, iki mülkiye başmüfettişi
görevlendirilmiş, müfettişler 11 Kasım 2005 günü orada görevlerine başlamışlar
ve halen, dün gittiğimizde arkadaşlarımız oradaydılar, belki bu hafta sonu
bitirip dönecekler.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu olaylara müdahale edilirken hiçbir şekilde demokrasiden
taviz verilmeyecektir. Devletimizin imkân ve kabiliyeti buna fazlasıyla
yetmektedir. Özellikle, bölgede yaşayan vatandaşlarımızdan en büyük istek ve
arzumuz, demokratik haklarını, yasaların kendilerine tanıdığı imkânlar
ölçüsünde aramaları ve tahriklere kapılarak suçlu duruma düşmemeleridir.
Bilindiği gibi, güvenlik,
toplumsal yaşamın en önemli ihtiyaçlarından biridir. Bu nedenle,
vatandaşlarımızdan, bu tür olaylar karşısında tepkilerini ifade ederken,
güvenlik güçlerimizin moral motivasyonunu bozacak, çalışmalarını engelleyecek
tutum ve davranışlardan da uzak durmalarını bekliyoruz.
Bölgede son günlerde
yaşanan terör olaylarından dolayı, hassasiyeti olan, ülkemizin, diğer
illerimizde de benzer olayların meydana gelmemesi için her türlü tedbir
alınmış, illerimizin ihtiyaçları da karşılanmıştır.
Milletimiz, sevinçlerin
paylaşılarak büyüyeceği, sıkıntıların paylaşılarak azalacağı gerçeğinden
hareketle, birlik, beraberlik ve bütünlüğümüze yönelik hiçbir harekete fırsat
vermeyecektir.
Bu tür olayların
aydınlatılmasında siyasî partilerimiz ve sivil toplum örgütlerimize de büyük
görevler düşmektedir; çünkü, bu ülke, doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine,
her karış toprağıyla hepimizindir ve her karışında yaşayan insanlar bizim
insanımızdır, biz, büyük bir ailenin fertleriyiz.
Özellikle vurgulamak
isterim ki, otuz yılı aşkın süregelen terörle mücadelemiz, bizlere, terörün
siyasete ve şahsî menfaatlara alet edilmemesi gerektiğini öğretmiştir. Ülkemizi
uzun yıllardan bu yana meşgul eden terör örgütlerine karşı mücadelede,
vatandaşlarımıza da birtakım görevler düşmektedir. Halkımızın öncelikle terörün
amacının, vatandaşlarımızı tedirgin etmek, otoriteyi zayıf göstermek, güvenlik
güçlerini şiddet kullanmaya zorlamak ve istikrarsız bir ortamın oluşmasını
sağlamak olduğunu bilmeleri gerekir. Halkımızdan, bu tür eylemleri
soğukkanlılıkla karşılayıp sükûnetlerini korumalarını, bize her zaman olduğu
gibi güvenmelerini ve desteklerinin devamını istiyoruz. Bu konuda sağduyulu
davranan vatandaşlarımıza, siyasî partilerimize, sivil toplum kuruluşlarımıza
ve basınımıza teşekkür ediyorum. Basın yayın kuruluşlarımızdan da, bu konuda
daha önce, bugüne kadar gösterdikleri hassasiyeti artırmalarını; daha dikkatli
ve kamuoyunun duyarlılığını gözönünde bulundurarak yayıncılık yapmalarının
ülkemizin ve ülkemizde yaşayan herkesin yararına olduğunu ifade ediyorum.
Değerli milletvekilleri,
toplumumuzun tüm kesimlerinin meydana gelen bu olaylardan ders çıkarması,
siyasî hesap ve rant kaygısından uzak durması gerekir; çünkü, terör örgütleri
bunu istiyor. Bitmek üzere olduklarını hesap edip, öyle ya da böyle, bir şekilde
kendilerini gündemde tutmak istiyorlar. Onun için, bu olayları bu yönüyle de
değerlendirip, terör örgütlerinin ekmeğine yağ sürmeyelim.
Bu vesileyle, bir arada
yaşamanın ortak paydasını 7'den 70'e insanımızla paylaşmamız lazım geliyor. Bu
al bayrağın altında, birbirini anlayan, hoşgörüyle yaşayan vatandaşlarımız
bizim geleceğimizdir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; biz bir yandan teröristlerin yakalanarak adalete
teslim edilmesi konusunda azamî gayret sarf ederken, öte yandan da, demokrasinin
kurum ve kurallarıyla yerleşmesi için gereken her türlü tedbiri tavizsiz bir
şekilde almaya devam ediyoruz.
Son yıllarda
Hükümetimizle birlikte sağlanan demokratik açılımlar, Avrupa Birliği sürecinde
yaşanan olumlu gelişmeler ve ülkemizin her alanda gösterdiği başarılar ve
gelişmeler vatandaşlarımızın rahat bir nefes almasını sağlamıştır. Bu
nedenledir ki, terör olayları, ülkemizdeki bu demokratik gelişmeleri,
atılımları ve açılımları hedef almıştır; ancak, kaynağı ne olursa olsun, her
türlü teröre karşı tavizsiz bir mücadelenin sürdürüleceğinden her vatandaşım
emin olmalıdır.
Bu arada, terörden
yılgınlığa düşmemenin, terörle mücadelenin temel şartı olduğu da bilinmelidir.
Bu gerçek, terörsüz bir yaşam isteyen insanların ortak tavrı olmalıdır.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, sonuç olarak sizlere şunu ifade etmek istiyorum: Hükümetimizin ve
Bakanlığımızın, Şemdinli'de meydana gelen olayı aydınlatma konusundaki sağlam
iradesi ile mutlak ve tavizsiz yaklaşımından hiçbir kimsenin şüphesi olmasın ve
bu olay, hiçbir şekilde, geçmişte yaşanan bazı talihsiz olaylarla mukayese
edilmesin.
Biz, olayın meydana
gelmesinden itibaren, hukuk devletinde ne yapılması gerekiyorsa onu yaptık ve
yapıyoruz. Bu nedenle, vatandaşlarımız, soğukkanlılıkla, itidalle, sabırla
olayların hukukî gelişimini beklemelidir. Büyük bir kararlılıkla, olayı bütün
yönleriyle ortaya çıkarmak ve suçluları, kim olursa olsun, yüce adalete teslim
etmek bizim en amir görevimizdir. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Buna
rağmen, olayla alakalı olarak soru işareti taşıyan herhangi bir hususun
kalmaması için de, Yüce Parlamentomuzun bu konuda araştırma yapmasında da yarar
olduğunu düşünüyorum.
Bu vesileyle, Yüce
Heyetinizi yeniden, sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (AK Parti ve Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Bakana
teşekkür ediyoruz.
Gruplar adına söz
istekleri var. Anavatan Partisi Grubu adına Isparta Milletvekili Sayın Erkan
Mumcu…
Sayın Mumcu, önerge
sahibi olarak da isteğiniz var, birleştirilmesini istiyor musunuz?
ERKAN MUMCU (Isparta) -
Evet.
BAŞKAN - Sürenize ilave
ettim; buyurun efendim. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA ERKAN MUMCU (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
sözlerime başlarken, Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Biraz önce, bu kürsüde
söz alan Sayın İçişleri Bakanımızın teröre ilişkin görüşlerini, ülkenin birlik
ve bütünlüğüne ilişkin değerlendirmelerini paylaşmamak mümkün değil. Hepsi, hem
uluslararası teröre ilişkin olarak hem ülkemizin yaşadığı terör sorununa
ilişkin olarak, bir bütünü kapsamasa da, doğru tespitlerdir. Ancak, burada özel
bir vesileyle bulunuyoruz. O da hem İktidar Partisi hem muhalefet partilerinin
verdikleri, sonradan birleştirme kararıyla birleştirilen, Şemdinli'de meydana
gelen olayların açığa çıkarılması konusunda Meclis araştırma komisyonunun
kurulması yönündeki önergelerin görüşülmesidir. Yani, somut bir gündemimiz var:
Şemdinli olayları.
Niye somut bir gündemimiz
var; bunun altını çizmek istiyorum; şunun için altını çizmek istiyorum: Çünkü,
Şemdinli olayları üzerinden yürütülen spekülasyonlar, tartışmalar, ima yoluyla
yapılan konuşmalar, zan yoluyla ifade edilen bazı düşünceler, haklı ya da
haksız olduğunu şu an bilemeyeceğimiz bir biçimde devletimizi töhmet altında
bırakmıştır. Üzülerek ifade etmek zorundayız ki, orada kamu görevlilerinin bir
suç işlemiş oldukları yolunda yaygınlaşan haberler, devlet memurlarının, kamu
görevlilerinin, terörle mücadele amacıyla dahi olsa, hukukdışına çıktıkları
yolunda bir zannı pekiştirmiştir ve bu zanla beraber bir "derin
devlet-görünen devlet" tartışması açılmıştır.
Sayın Başbakanın konuya
ilişkin kamuoyuna yaptığı açıklama, olayın lokal bir olay gibi görünmediği,
daha kapsamlı bir boyutunun var olduğu yolunda işaretlerin bulunduğu
biçimindedir. Hiç şüphesiz, bir ülkenin başbakanı böyle bir beyanı, bilgiye
dayanmaksızın ifade etmez. Eğer, bu konuda Sayın Başbakanın kamuoyuyla bu
kadarını paylaştığı bilgileri, sağlam kaynaklardan edinilmiş, tutarlı, doğru
bilgilerse, bu bilginin bugün burada Türkiye Büyük Millet Meclisiyle
paylaşılmasında hayatî derecede fayda vardır. Bu bilgi burada paylaşılmalıdır;
zira, konunun araştırılması, Mecliste temsil edilen bütün siyasî partilerin
ortak iradesiyle, Meclis araştırma komisyonu kurulması yönünde tahakkuk
etmişse, bu bilgi Türkiye Büyük Millet Meclisiyle paylaşılmalıdır. Eğer, bu,
bir bilgiye dayalı değil, bir zanna dayalı ise, bunun bir zan olduğu da burada
ifade edilmelidir; zira, bu zannın yarattığı tartışmalar, bu zannın yarattığı
töhmet, gerçekten, vatandaşlarımızın devlet otoritesine ve devletin adaletine
duydukları güveni tahrip edici yönde işlemektedir.
Değerli arkadaşlar,
devlet otoritesinin tesis edilmesi, her zaman güvenlik güçleriyle, kolluk
güçleriyle mümkün olmaz. Esas itibariyle, devlet otoritesinin tesis edilmesinin
en önemli aracı hukuktur, adalettir; zira, hiç kimse, adaletine inanmadığı bir
otoriteye sadakat göstermez. Dolayısıyla, eğer Şemdinli'de meydana gelen
olayda, devlete hizmet saikıyla bile olsa, kamu görevlileri bir suç
işlemişlerse, bunun açığa çıkarılması, bunun yargı önüne getirilmesi ve
cezalandırılması, devlet otoritesinin sağlamlaştırılması, vatandaşın devletin
adaletine duyduğu güvenin pekiştirilmesi bakımından artık olmazsa olmazıdır.
Zira, biraz önce sözünü ettiğim kaygılar, biraz önce sözünü ettiğim töhmet
sadece ismi belli birkaç kişinin itham edilmesinin ötesinde, devletin bu gibi
konularda hukukdışına çıkabildiği yolundaki kanaati besleyen, güçlendiren bir
yargıya dönüşmek üzeredir ve böyle bir yargının vatandaşlar arasında yerleşmiş
olması bu ülkenin başına gelebilecek en kötü şeylerden birisidir. Bu çerçevede
bir hususu daha dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
hepiniz araştırma komisyonlarının yetki ve imkânlarının neler olduğunu
biliyorsunuz. Meclis İçtüzüğüne baktığımızda, Meclis araştırma komisyonlarının
bu gibi konuları araştırmak için yeterli imkân ve yetenekle donanmış olmadığını
görürüz; oysa, bu meselenin açığa çıkarılması, ülkenin birlik ve bütünlüğü
açısından, hukuk devletinin işlediğinin herkese gösterilmesi açısından
fevkalade önemlidir. O bakımdan, Parti Grubumuzun teklif ettiği bir kanun
teklifi var, o teklifin içeriği araştırma komisyonunun imkân ve yeteneklerinin
geliştirilmesi yönündedir; başka tekliflerle de zenginleştirilmesi, bizim
düşünemediğimiz hususların da ilave edilmesi hiç şüphesiz mümkündür; ama,
Türkiye Büyük Millet Meclisi bu hususun açığa çıkarılması konusunda samimî bir
iradeye sahipse, bu önergenin kabulüyle beraber araştırma komisyonlarının imkân
ve yeteneklerini geliştirecek, soruşturma komisyonlarının sahip olduğu bazı
yetkileri, imkânları araştırma komisyonlarına da verecek düzenlemelerle yola
çıkmalıdır. Dolayısıyla, Genel Kurulumuz bu hususu da gözden kaçırmamalıdır
diye düşünüyorum.
Bu meselenin açığa
çıkarılması, biraz önce de söylediğim gibi, Türkiye'nin terörle ve bölücülükle
mücadelesinde atacağı son derece önemli bir adım olacaktır. Her şeyden önce,
güvenlik güçlerini bir töhmetten kurtaracaktır, devleti bir töhmetten
kurtaracaktır ve hukuk devletinin işlediği, devletin adaletinin müesses olduğu,
işler olduğu konusunda vatandaşın kanaatini güçlendirecektir.
Sevgili arkadaşlarım,
adalet, biliyorsunuz, bir terazi ve bir kılıçla temsil edilir. Terazinin dili,
karşılıklı rızayı ifade eder; yani, hak ve hukuk çizgisinde bir dengeyi, bir
ahengi, hakkaniyeti ifade eder; ama, adalet, sadece teraziyle ifade edilmez;
adalet, aynı zamanda, kılıçla da ifade edilir. Niye kılıçla ifade edilir;
çünkü, insanlar arasından bir zümre, birileri, daima hak ya da hakkaniyet
karşısında mütereddittirler, hak çizgisinden çıkmak eğilimindedirler, haddi
aşmak eğilimindedirler. Hak çizgisinden çıkan, haddi aşmak eğiliminde olanları
doğrultmak için, adaletin, teraziden başka bir aracı daha vardır; o da kılıcı.
Devletin kılıcı keskin olmalıdır arkadaşlar. Devletin kılıcı, vatandaşın
hakkından, hukukundan, hayatından emin olabilmesi için keskin olmalıdır ve bu
meselenin açığa çıkarılmaması, ne yazık ki, ne yazık ki, devletin kılıcının
keskinliği konusunda da tereddütler ortaya çıkaracaktır. Türkiye'nin dört bir
yanında, Türkiye'nin uzak köşelerinde, vatandaşların sağlığı, selameti için,
can ve mal emniyeti için, devlet hizmeti, vatan hizmeti gören insanların töhmet
altında bırakılmasına, eminim ki, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yüce iradesi
rıza göstermeyecektir. Dolayısıyla, sorumluların açığa çıkarılması, fevkalade
önemlidir. Sorumlunun, bunu ne için yapmış olduğu da hiç önemli değildir.
Sonuçta, en kutsal amaçlarla yapmış bile olsa, hiçbir şey adaletten, hakkın ve hakikatin
hatırından daha yüksek bir değere sahip değildir.
Değerli arkadaşlarım, bu
konu hakkında tartışmaların, sadece bu olaydan ibaret kalmamış olması, esas
itibariyle, bölücü hareketin, bu olayı, bir biçimde, kendi stratejisi, kendi
taktik amaçları doğrultusunda kullandığı, yararlandığı ve yararlanmayı
sürdürmek eğiliminde olduğunu göstermektedir.
Nitekim, Şemdinli'de
meydana gelen olayların başka bölgelere çeşitli biçimlerde yansıtılması ve
bunun bir başkaldırı olarak ifade edilmesi -serhildan kelimesinin Türkçe
karşılığı olarak söylüyorum- ülke adına kaygı duymamız gereken şeyin sadece ve
sadece bir vakadan ibaret olmadığının altını bize çizmektedir. Onun için, bu
vakanın aydınlığa çıkarılması çok önemlidir.
Tabiî ki, şu ana kadar,
özellikle kamu görevlilerine dönük isnat ve ithamları değerlendiren bir
yaklaşımı ifade ettim; ama, eğer bu olay terör örgütü tarafından ya da şu anda
kimliği teşhis edilememiş birileri tarafından yapılmışsa dahi, olayın açığa
çıkarılması ve sorumlularının cezalandırılması devletin görevidir, devlet adına
hükümetin görevidir.
Konunun araştırma
komisyonuna havale edilmiş olmasının, bir komisyona havale olmaktan ibaret
kalmamasını diliyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi araştırma komisyonlarının
imkânları göz önünde bulundurulduğunda, başka mekanizmaların devreye
sokulmasının, özellikle yargısal ve idarî soruşturma süreçlerinin çok etkili
bir biçimde işletilmesinin son derece gerekli olduğunu hatırlatmak isterim.
Bu vesileyle, büyüyen
olayın tetiklediği, dolayısıyla, olaya bir ateş dersek, cürmünden daha
fazlasını yakmaya doğru yöneldiği süreci de doğruca anlamamız gerekiyor ve bir
şeyi tespit etmeliyiz ki, olayı aydınlatmak, açığa çıkarmak yerine, konuyu daha
kapsamlı bir tartışmanın odağına getirmek, yani, birdenbire bir kimlik
tartışmasının odağına getirmek de, Türkiye'nin birlik ve dirliğine hiçbir
katkıda bulunmaz. Yapılması gereken şey, şu aşamada yapılması gereken şey, bir
kimlik tartışması asla değildir ve terör ve güvenlik etrafında, bölücülük
sorunu etrafında yaptığımız, yürüttüğümüz araştırmayı, müzakereyi bir kimlik
tartışmasına dönüştürmek, hiçbir zaman Türkiye'nin birliğine hizmet etmez, tam
tersine, bölücü örgütün değirmenine su taşır. Bundan uzak durmamız gerekiyor.
Onun için, Türkiye'de
bölücü hareketin tarihçesini belki bir gözden geçirmemiz gerekiyor. 1980'li
yıllar öncesinde, 12 Eylül darbesinden önce başlayan bir süreçten söz ediyoruz
arkadaşlar. Marksist-Stalinist bir ayrılıkçı örgütün, bölgede var olan diğer
örgütleri sindirmek ve kendi otoritesini kabul etmek üzere yola çıktığı bir
süreçten bugüne geldik. Bu örgütün başında ortaya koyduğu strateji, bugün de
aynı strateji olarak işlemektedir. Ne yazık ki, Türkiye'de, terörle mücadele
ettiğini söyleyen, terörle mücadele konusunda kahramanca mücadeleler ortaya
koyduğunu söyleyen insanlar bile, çoğu zaman bu gerçeği gözden
kaçırmaktadırlar.
Sonuç itibariyle,
terörist örgütün hedeflediği şey, Stalinist bir yöntemi hayata geçirmektir.
Onun adı şudur: Marksist terminolojiden ödünç alınmış, faşist bir anlayışla
yeniden yorumlanmış, kendisi için sınıf, kendiliğinden sınıf ayırımına
dayandırılmış mücadele pratiğini, kendisi için ulus, kendiliğinden ulus
ayırımına uyarlamak. Yani, Stalinist doktirine göre, işçi sınıfı kendi sınıf
bilincinin farkına varmamışsa, onu bir proletaryaya dönüştürmenin yolu, öteki
ilan ettiğiyle bir çatışmanın içine sürükleyerek, kendi sınıf bilincine onu
sahip kılmak. Stalinist Apo'nun stratejisi, Stalinist PKK'nın stratejisi budur.
Sözümona, bin yıl bir arada yaşayan bu ulus, kendi kimliğinin, kendi benliğinin
ayırdında değildir; onu, kendi ulusal kimliğinin ayırdına vardırmak için, bir
mücadelenin içine; yani, öteki ilan edilenle bir çatışmanın içine sokmak
lazımdır. Böylece, Kürt ulusal bilinci inşa edilebilir. Kürt ulusal bilinci inşa
edilmekle de, Kürt ayrılıkçılığının önü açılmış olur. Strateji budur. Strateji
budur ve yirmibeş yıllık uygulaması da aynen budur.
Meseleyi bölücü,
ayrılıkçı hedeflerinden ayrıştırarak, basit ve uluslararası güçlerin kullandığı
bir terör girişiminden ibaretmiş gibi görmek, sorunu çözme konusunda hiçbir
sağlıklı yaklaşıma ve anlayışa sahip olmak demek değildir. PKK'nın hedeflediği
şey, zaten bu kimlik tartışmasını açmak ve derinleştirmektir. Bugün, yeniden
Türkiye'yi bir kimlik tartışmasına, derinleşen bir kimlik tartışmasına
sürüklemenin Türkiye'ye ne faydası olacağını ben anlayabilmiş değilim.
Eğer farklılıklarımızı
görmek istiyorsak, PKK'nın yaptığı gibi farklılıkları işaret etmek istiyorsak,
farklılıkları bir düşmanlığa dönüştürmek istiyorsak, bu, anlaşılabilir bir
şeydir; ama, Türkiye Büyük Millet Meclisine mensup hiç kimsenin, sağduyuya,
vicdan ve izana sahip hiçbir vatandaşımızın böyle bir niyetinin olabileceğini
düşünmek bile istemem; ama, gaflet yoluyla bile olsa, PKK'nın değirmenine su
taşımaktan uzak durmalıyız.
Aylardır, Türkiye'de,
bölücü hareketin, yeni gelişmeler, yeni uluslararası gelişmeler ışığında, yeni
bölgesel gelişmeler ışığında bir strateji değişikliğine gitmeye hazırlandığını,
gittiğini, artık terörden ibaret olmayan bölücü, ayrılıkçı mücadele
yöntemleriyle kendisine yeni bir yol çizdiğini; ancak, teröre ve teröre karşı
reflekslere ayarlanmış bir mücadele anlayışının, Türkiye'nin mücadelesini
başarıya götüremeyeceğini anlatmaya çalışıyoruz.
Bu vesileyle, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin konuyu ele alan bir genel görüşme yapmasını, muhalefet
partileri olarak istedik. O gün, iktidar partilerimizi ikna etmek, bu konuyu
görüşmeye ikna etmek mümkün olmadı. O gün, Ankara'da, Diyarbakır'da yüksek
sesle söylenmiş cümleler, "sorun benim sorunumdur" tarzında
kahramanca ifade edilmiş cümlelerle sorunun çözülebileceği yolunda, kısmen
kamuoyunda kısmen parlamenter arkadaşlarımızda, milletvekili arkadaşlarımızda
bir kanaat vardı.
O günden bugüne nelerin
olduğunu bir gözden geçirelim değerli arkadaşlar. Klasik gerilla metotlarıyla
terör yerine, daha çok sivil itaatsizlik modeline dayalı başkaldırı, ayaklanma
girişimlerinin prova edildiği bir sürece girdik mi girmedik mi? Peki, bundan
Türkiye bir şey kazandı mı? Peki, Türkiye bununla mücadele etmeye hazır mı?
"Teröre karşı işbirliği, teröre karşı işbirliği…" Başından beri aynı
şeyi söylüyoruz. Hiç şüphesiz, Türkiye'nin birlik ve dirliğini korumakta,
hepimiz anayasal, yasal, ahlakî, siyasî mesuliyetlere, ortak mesuliyetlere
sahibiz ve bu kadar kapsamlı bir meseleyle mücadele, hiç şüphesiz bir millî
mutabakat ve bir millî strateji gerektirir. Biz buna açık olduğumuzu
söylediğimizde, biz buna katkı sunmaya hazır olduğumuzu söylediğimizde, biz
buna katkılarımızın ne olacağını ifade etmeye çalıştığımızda, ne yazık ki,
terörden medet ummak, kandan ve gözyaşından siyasî rant elde etmeye çalışmakla
itham edildik.
Değerli arkadaşlarım, çok
üzülerek ifade ediyorum ki, bu cümleler, benim hayatımda duyduğum en ağır
küfürden daha ağır hakaret içermektedir ve bunun, iyi niyetli, samimî, ülkenin
birlik ve beraberliğinden yana bir işbirliği teklif etmekten öteye hiçbir
niyeti olmayan bir girişim karşısında ifade edilmiş olması da, bana göre vicdan
ve izanla ifade edilmez. Bunu yapmamak lazım; hiç olmazsa bu konuda bunu
yapmamak lazım.
Siyasî rekabetin meşru
olduğunu, demokratik rekabetin meşru olduğunu hepimiz biliyoruz. Eğer bu mesele
üzerinden birbirimizi eleştirerek varabileceğimiz bir yer olduğunu
zannediyorsak, çok yanılıyoruz ve eğer bu mesele üzerinden bir siyasî rekabet
üretmenin birine bir faydası olsaydı, geçmişte bunun örneklerini görürdük. Hiç
böyle bir şey yok ve bu konuda eleştirmeye niyetlenirsek, söylenecek o kadar
söz var ki, söylenecek o kadar söz var ki; hele hele, metin dışı konuşulan
cümlelerde söylenecek o kadar söz var ki… Maksadımız hiç kimseyi mahcup etmek
filan değil, maksadımız yardımcı olabilmek.
Şimdi, sürekli bir
sorundan söz edildi; ama, çaresinden söz edilmedi. Önce, sorunun doğru teşhis
edilmesi lazım, çarelerinin de ondan sonra, peş peşe doğru konulması lazım.
Müsaade ederseniz, iktidarın bu konuya ilişkin yaklaşımındaki yanılgılarına da
işaret edecek şekilde, konuyu ayrıntılı bir biçimde ele alalım.
Değerli arkadaşlar, bu
sorun, bir etnik sorun değildir ve bu soruna "Kürt sorunu" denilemez.
Bu cümle, Türkiye'de Kürtlerin yaşamadığı anlamına gelmez; bu cümle, Türkiye'de
Kürtlerin, Kürt kimliğinden kaynaklanan sorunlarının bulunmadığı anlamına da
gelmez; ama, sorunun daha kapsamlı pek çok niteliği ve boyutu yanında, bir tek etnik
boyuta indirgenmiş olmasının, çözümü imkânsız hale getireceğini anlatma
çabasıdır bu cümle. Bunu anlamamız gerekiyor. Soruna etnik bir tanım koyduğunuz
zaman, çerçeveyi etnik bir alandan üretmek, çözümü etnik bir çerçeveden üretmek
zorunda kalırsınız. Oysa, sorun, etnik bir sorun değildir. Sorun, demokrasi
sorunu mudur; evet, sorun, bir yanıyla demokrasi yoksunluğu sorunudur.
Özellikle Türk demokrasisinin bugüne göre çok daha niteliksiz olduğu
dönemlerden, darbe dönemlerinden biriktirilmiş, bugüne kadar gelmiş ve bugüne
kadar gelen siyasetin konuyu kapsayıcı bir biçimde ele alamayışının yarattığı
bir birikimden söz ediyoruz. Çözüm için daha fazla demokrasi mi; kesinlikle
evet. Çözüm için daha fazla hak ve özgürlük mü; kesinlikle evet. Ama, bunların
çözmeye yeterli olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Daha fazla demokrasi,
daha fazla hak ve özgürlüğün bölücü-ayrılıkçı hareketi söndüreceği yolunda,
kesinlikle söndüreceği yolundaki kanaat tutarlı değildir. Örneği İspanya ve
Bask'tır. Örneği Avrupa'nın pek çok ülkesinde görülmüştür. Sorun, bir geri
kalmışlık sorunu mudur; evet. Ama, Türkiye'nin geri kalmışlığında hiç kuşku
olmayan başka bazı bölgeleriyle mukayese edildiğinde sorunun sadece salt bir
geri kalmışlık sorunu olarak görülemeyeceğini de anlamamız gerekiyor. Yani,
Türkiye'de Kastamonu'da, Kütahya'da yoksulluğun ve geri kalmışlığın olmadığını
mı söyleyeceğiz?! Ben şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, Türkiye'de terör
eylemlerinin yaygın olduğu, yoğun olduğu bölgelerle mukayese edildiğinde
Kastamonu'nun, Kütahya'nın, Afyon'un pek çok köşesi çok daha geri kalmıştır,
çok daha mağduriyet içerisindedir, çok daha yoksuldur.
SONER AKSOY (Kütahya) -
Kütahya'da öyle bir şey yok.
ERKAN MUMCU (Devamla) -
Bu mukayeseyi...
İsterseniz düzeltelim.
Peki, Kütahya milletvekillerimizi de incitmeyelim. Kütahya'da böyle bir şey
olmasın. Kütahya fevkalade müreffeh bir bölgedir; kabul edelim. Ben Isparta'yla
mukayese edeyim. Isparta'nın Sütçülerinin Şırnak'tan daha ileri olduğunu
söyleyebilecek bir Allah'ın kulu yoktur. Mesele şudur arkadaşlar: Mesele, bir
geri kalmışlık sorunundan ibaret değildir. Kaldı ki, geri kalmışlık sorununun
çözümüne ilişkin kapsamlı bir yaklaşım ortaya koymadıkça, bu sorunu ikide bir
ortaya koymanın, bunu ifade etmenin, geri kalmışlığa ve farklılıklara vurgularda
bulunmanın da bir değeri yoktur.
İktidarsanız, iktidar gibi davranacaksınız; muhalefetseniz, muhalefet gibi
davranacaksınız. Sürekli muhayyel, hayalî hedefler ima ederek, sürekli
bilinmeyen muhataplar ima ederek varabileceğimiz bir yer yok.
Araştırma önergesinin,
araştırma önergenizin ilk cümlelerine bir bakar mısınız… Bakın, ben size
okuyayım: "Ülkemizde son yıllarda yaşanan olumlu gelişmeler ile demokratik
kazanımlar, temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasındaki kararlılık, AB sürecinde
atılan başarılı adımlar, ülkemizi istikrar, huzur ve güven ülkesi haline
getirmiştir."
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Doğru…
ERKAN MUMCU (Devamla) -
"Türkiye'de yaşanan bu güzel gelişmeler ve 3 Ekim 2005 tarihinden itibaren
başlayan yeni süreç sekteye uğratılmak istenmektedir."
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Doğru…
ERKAN MUMCU (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, "doğru" diyen arkadaşlarım ya da Sayın Başbakan
ya da grup sözcüleri, gelip, burada, kimin, neyi sekteye uğratmak istediğini
apaçık söylemelidir. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
İma, korkakların dilidir.
İma, bilgisizlerin dilidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, millî iradenin
tecelligâhı olarak, imayla konuşulacak bir yer değildir. Burada açık konuşmak
lazım. Neyi kastediyorsunuz; derin devleti mi kastediyorsunuz? Bunu mu
kastediyorsunuz? Böyle bir derin devlet mi var? Varsa, getirin, demokratik bir
hukuk devleti olmanın gereğini yapalım. Bu millet, size, anayasa
değiştirebilecek çoğunluğu, sırf, caka yapın diye vermedi; sadece, pazarlama
faaliyetleriyle meşgul olun diye vermedi. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar) Babalar gibi(!) özelleştirmeler yapın diye vermedi.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Milletin iradesini sattın!..
ERKAN MUMCU (Devamla) -
Gelip, bu Meclis kürsüsünden, kendi parti grubunuz da dahil olmak üzere,
milletvekillerine yalan beyanlarda bulunun diye vermedi. (Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar)
AGÂH KAFKAS (Çorum) -
Millet iradesini sattın!..
ERKAN MUMCU (Devamla) -
Millet, bunu, kendisine hizmet etmeniz için verdi. Eksiğiniz mi var; biz,
hazırız. Türkiye'nin şeffaf, demokratik bir hukuk devleti olarak işlemesi için
haklar ve özgürlüklerin önünde ne engeliniz ne eksiğiniz varsa, biz hazırız.
FATMA ŞAHİN (Gaziantep) -
Önce millete git, güvenoyu al, öyle gel!
ERKAN MUMCU (Devamla) -
Eğer akıl yönünden, bilgi yönünden, proje yönünden bir destek icap ediyorsa,
Türkiye'nin üniversiteleri, Türkiye'nin siyasî partileri, Türkiye'nin
aydınları, Türkiye'nin derin irfanı sizi desteklemeye yetecektir.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- İhtiyacımız yok!
ERKAN MUMCU (Devamla) -
Yeter ki, bunu yapma iradenize sahip olun ve bu iradenizi ortaya koyun. Bu
iradeyi ortaya koymadıktan sonra, sürekli karanlığa ateş etmekten vazgeçin, ima
etmekten vazgeçin, komplo teorilerinin önünü açmaktan vazgeçin. Bu komplo
teorileri, devlete duyulan güveni tahrip ediyor, devletin adaletine duyulan
inancı tahrip ediyor.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Köstek olmayın yeter!
ERKAN MUMCU (Devamla) -
Size düşen görev, devletin adaletinin işlediğini göstermektir, apaçık göstermektir.
Bunu göstermek isteyen, işi komisyona havale etmez. Bunu göstermek isteyen, ima
yoluyla konuşmaz. Bunu yapmak isteyen, ima yoluyla konuşmaz.
AGÂH KAFKAS (Çorum) -
Meclisin komisyonunu nasıl küçümsüyorsun?!
ERKAN MUMCU (Devamla) -
Bunu da hep beraber Türkiye Büyük Millet Meclisinin Genel Kurulunda göreceğiz.
Şimdi, bir soruyu sormak
istiyorum. Üçüncü yılını tamamlamış… (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın hatibe
müdahale etmeyelim lütfen.
ERKAN MUMCU (Devamla) -
Sayın Başkanım, tamamlayacağım; ama, benden önceki konuşmacıya gösterdiğiniz
toleransın aynısını bana da gösterirseniz, şükranlarımı ifade ederim.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Size
bir şey söylemedi…
ERKAN MUMCU (Devamla) -
Değerli arkadaşım, şimdi bir şey soracağım; 1999 yılında başlayan bir süreç
vardı; Türkiye'nin Suriye'yle savaşı da göze alacak biçimde PKK'nın himaye
edilmesine son verilmesini talep eden kararlı duruşuyla başlayan süreç. Bu
süreç, Suriye'nin terör örgütüne destek vermesinin önünün kesildiği ve Kuzey
Irak'ın terör örgütü için bir geri üs olarak kullanma imkânlarının ortadan
kalktığı bir döneme işaret ediyordu. Nitekim, bu dönem içerisinde terör
yavaşlamıştır ve terör örgütünün toplum üzerindeki etkinliği de kırılmıştır.
2002 yılına gelinceye kadar devam eden bu süreç, daha doğrusu 1 Marta kadar
gelen, devam eden bu süreç, ne yazık ki, Türkiye tarafından iyi
değerlendirilmiş, fırsatları iyi değerlendirilmiş bir süreç değil. 1 Marttan
sonra yeni bir konjonktür ortaya çıkmıştır. Bu konjonktür, Kuzey Irak'ın yeniden
terör örgütü için bir geri üs olarak kullanılabilir kılındığı süreçtir.
Burada, hep birlikte, 1
Mart tezkeresini oyladık. Bu tezkerenin ülkenin hayrına olduğu ya da olmadığı
yolunda yorumlar yapıldı; ama, şunu…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun,
konuşmanızı tamamlayın.
ERKAN MUMCU (Devamla) -
Çok teşekkür ediyorum.
…bilmemiz gerekiyor
değerli arkadaşlarım: 1 Marttan sonra PKK, Kuzey Irak'ı yeniden kullanmaya
başladı ve biz, terör örgütünün faaliyetlerine mâni olunması için, bunun bu
faaliyetlerinden menedilmesi için Amerika'dan rica eder konuma geldik. Bu,
Türkiye'nin terörle mücadelesinde kaybettiği, daha doğrusu stratejik bir kayıp
yaşadığı bir dönemdir ve halen ricacı pozisyonumuzu sürdürüyoruz.
Burada, bu ricacı
pozisyonumuza karşı hangi duyarlılığın geliştirilip geliştirilmediği bahsi bir
tarafa, insanlarımızı kaybettiğimizi, devletin otoritesinin sarsılmaya devam
ettiğini görmek ve buna bir tedbir almak zorundayız.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Başa çuval geçirilmesi...
ERKAN MUMCU (Devamla) -
Bu gerçeği gözardı etmeden; yani, sorunun uluslararası ilişkilerden beslenen
tarafını gözardı etmeden çözümleri tek tek ortaya koymalıyız.
Çözümlerin en başında
geleni, Türkiye'nin uluslararası ilişkilerde kendi yerini, kendi konumunu,
kendi arzu ettiği, kendi gücüne mütenasip bir biçimde net olarak ortaya
koymasıdır. Bu sorun, uluslararası ilişkiler alanından beslenen bir sorundur.
Türkiye'nin bu alandaki varlığını iddia etmesi, gücünü ortaya koyması, bu
sorunun nihaî olarak çözülmesi için "olmazsa olmaz" denecek kadar
hayatîdir.
İkincisi, sorunu besleyen
bir faktör olarak geri kalmışlığın önlenmesi, giderilmesi, bölgelerarası gelir
farklılıklarının önlenmesi hiç şüphesiz önemlidir; ama, ikide bir dile pelesenk
edilen Teşvik Yasasının buna derman olmayacağı açıktır.
Sayın Başbakan Teşvik
Yasasından umduğu faydayı bulamadıklarını kendisi kamuoyuna çeşitli
beyanlarıyla ifade ediyor. Ben de buradan kendisine sormak istiyorum: Sayın
Başbakan, bu Teşvik Yasasının işlemeyeceğini, bu Teşvik Yasasının gelir
adaletsizliğini ortadan kaldırmak, gelir dağılımını, bölgelerarası kalkınmışlık
farklarını ortadan kaldırmak bir yana daha da derinleştireceğini size ifade
etmeyen kaç kişi kaldı?! Yani, Bakanlar Kurulu üyelerinizin tamamı,
milletvekillerinizin çok büyük bir kısmı, parti grubunuzun çok büyük bir kısmı,
işadamlarınız…
AGÂH KAFKAS (Çorum) -
Bizim adımıza konuşma!
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Kendi adına konuş!
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Kim
verdi sana bu hakkı?!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - İmzanız var ama…
ERKAN MUMCU (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, bunu, siz istiyorsanız, gelir beni yalanlarsınız. (AK Parti
sıralarından "imza, imza" sesleri)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, hatibe müdahale etmeyelim.
Sayın Mumcu, siz Genel
Kurula hitap edin lütfen.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
İyi de bizim adımıza konuşamaz ki!
ERKAN MUMCU (Devamla) -
Kimsenin adına konuşmuyorum, kendi adıma konuşuyorum; sadece bir soru
soruyorum. Sorum da şudur: Size bunu hatırlatmayan kaldı mı; Odalar Birliği,
sanayi odaları, siyasî partiler, milletvekilleriniz, bakanlarınız…
İmza konusuna da bir
cevap vereyim. Siz değerli arkadaşlarım, Bakanlar Kurulu üyesi herhangi bir
bakanın kendi görüşü farklı olduğu için Bakanlar Kurulunun iradesini tıkamaya
hakkı olduğunu mu düşünüyorsunuz?!
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Şerh koyabilirdin.
ERKAN MUMCU (Devamla) -
Evet, ben de bunu yaptım zaten. Ben de bunu yaptım. Açık ve kapalı olarak
yaptım. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) Ben de bunu yaptım. Mesele
böyle bir muhasebe değil arkadaşlar. Anlatmaya çalıştım.
HAYATİ YAZICI (İstanbul)
- Nerede yaptın yahu?!
ERKAN MUMCU (Devamla) -
Nerede yaptığımı size arkadaşlarınız anlatırlar, onlar biliyorlar. Ben hâlâ
onların doğru sözler söyleyip, doğru beyanlarda bulunabileceklerine dair bir
umut taşıyorum.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
İkibuçuk sene niye bekledin?! (Anavatan Partisi sıralarından "Sus"
sesleri)
ERKAN MUMCU (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, sevgili arkadaşlar, şimdi gelelim asıl faydaya. Türkiye, bu
vergi politikalarıyla, Türkiye, bu muafiyet ve istisnalarla ve bu teşvik
politikalarıyla gelir adaletini sağlayamaz, bölgelerarası kalkınmışlık
farklarını ortadan kaldıramaz, terörün de beslendiği bir sorun olan işsizlik ve
geri kalmışlık sorunlarını çözemez. Bunu çözmenin yolu, sektörel ve bölgesel
bir farklılaşmayı mümkün kılan, küresel bir rekabet stratejisiyle
ilişkilendirilmiş, ulusal bir rekabet stratejisiyle ilişkilendirilmiş teşvik
politikalarının hayata geçirilmesidir; ama, bundan daha önemli olan bir şey
var, ikide bir farklara işaret etmekten, farklılığımıza işaret etmekten
vazgeçmemiz gerekiyor. Eğer fark arıyorsanız, tek yumurta ikizleri arasında da
fark vardır. Tek yumurta ikizlerinin bile arasında yüzlerce, binlerce fark
sayabilirsiniz. Bin yıldır bir arada yaşayan bir milletin unsurlarını
farklarıyla ifade etmeye başlamak, hiç hayra alamet bir iş değildir.
Batı sosyolojisinden
ödünç alınmış tanımlarla bu ülkeye kimlik tarifleri yapamazsınız. Bu ülkenin
sorunu, bir kimlik tarifinin yapılmamış olması filan değildir. Anayasadaki bir
kimlik tarifini ucundan kıyısından eğip bükerek ifade etmenin de kimseye bir
faydası olmaz. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) PKK'nın yapmaya
çalıştığı şey, zaten kimlik ve kimliğin anayasal tanımı sorununu gündeme
getirmektir.
BAŞKAN - Sayın Mumcu,
tamamlar mısınız.
ERKAN MUMCU (Devamla) -
Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
Bunu yapmanın kimseye bir
faydası yok. Biz, bin yıldır bir arada yaşayan bir milletiz. Bizim
kardeşliğimiz ortak tarihimize bağlıdır. Bizim kardeşliğimiz ortak
değerlerimize bağlıdır. Bizim kardeşliğimiz ortak ülkülerimize bağlıdır ve
Türkiye'nin bölücü, ayrılıkçı hareketle baş edebilmesinin nihaî yöntemi, biraz
önce saydığım metotların tamamının üzerine, ortak değerlere dayalı, ortak
ülküleri kurmaya çalışan bir dünya görüşünü, bir ideolojiyi, çağdaş, demokratik
Türkiye ideolojisini bütün fertlerine anlatabilmesine bağlıdır.
Onun için, bu konuda
tereddütler yaratan, sürekli farklılıklara işaret eden, sürekli kimlik
tartışmasını besleyen tartışmalardan bir yere varamayız; bunlardan uzak
duralım, bunlar Türkiye'ye bir şey kazandırmaz. Türkiye'nin meselesi, bu
tarifin yapılmamış olması değildir, bu tarif yapılmıştır. Bugün bu tarifi
yeniden yapmaya hiç kimsenin ihtiyacı yoktur. Bu tarifi yeniden yapmaya
çalışmak kimsenin görevi filan da değil.
Önemli olan şudur, şunu
söylemeliyiz vatandaşlarımıza: Hak mı istiyorsunuz, özgürlük mü; sonuna kadar
evet; demokrasi mi; sonuna kadar evet; insan hakları mı; sonuna kadar evet;
kardeşlik duyguları içinde fırsat eşitliği mi, adalet mi; sonuna kadar evet;
ama, birilerinin, bölünebilir bir Türkiye hayali içinde olduklarını biz
biliyoruz, eminim sizler de biliyorsunuz.
BAŞKAN - Sayın Mumcu,
lütfen…
ERKAN MUMCU (Devamla) -
Son sözümü söylüyorum Sevgili Başkanım.
Söylememiz gereken şey
şudur: Adalete, kardeşliğe, eşitliğe, hakka, özgürlüğe evet; ama, bölünebilir
Türkiye'ye sonuna kadar hayır, yüz milyon kere hayır!
Çok teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından ayakta alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Mumcu.
Sayın milletvekilleri,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın İsmet Atalay
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Atalay.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 20 dakika.
CHP GRUBU ADINA İSMET
ATALAY (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Hakkâri İlinde ve
ilçelerinde yaşanan olaylar için Meclis araştırması açılmasına ilişkin önerge
üzerinde Grubum adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
biraz evvel, burada, İçişleri Bakanını dinledik, Anavatan Partisi Genel
Başkanını dinledik. Bizim konumuz, Meclise verilmiş bulunan, gerek bizim
tarafımızdan gerek AK Parti tarafından gerekse Anavatan Partisi tarafından
verilen araştırma önergeleriyle ilgili konuşmak, Hakkâri Şemdinli ve
Yüksekova'da meydana gelen olayları anlatmaktı; ama, ne yazık ki, ne Bakan ne
de Anavatan Partisi Genel Başkanı bu konulara girmeden, özellikle İçişleri
Bakanı, dünyadaki terörle ilgili görüşlerini, yapılması gerekenleri
anlatmıştır.
Bugün, burada,
sevindirici olan bir konuya da tanık olmaktayız. Hepinizin çok iyi bildiği
gibi, biz, geçtiğimiz günlerde, Meclisi toplantıya çağırarak terörle ilgili bir
Meclis araştırması talebinde bulunmuştuk; ama, o gün, AK Parti, bu girişimimizi
engelleyerek, önce Mecliste çoğunluk sağlamayarak, daha sonra, çoğunluk
sağlandıktan sonra, Başbakan da dahil olmak üzere, Meclise gelmeyerek bu
konunun tartışılmasını, görüşülmesini engelleme yönünde bir hareketin içerisinde
bulundular. Bugün, sevindirici olan yanı, Başbakanın da burada olmasıdır diye
değerlendiriyorum değerli arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlar,
Hakkâri ve ilçelerinde temmuz ayından itibaren ivme kazanan terör olayları,
Şemdinli İlçesinde yaşanan son bombalama olayıyla tüm ülkede üzüntüyle
karşılanan hassas bir noktaya gelmiştir. Bu noktada, olayları örtbas etmek,
görmezlikten gelmek ya da bunu sadece o çerçevede bir olay gibi değerlendirmek
mümkün değildir. Şemdinli'de, Hakkâri'de yaşananlar, sadece 9 Kasımda ortaya
çıkan olaylar değildir. Olaylar, tüm dehşetiyle temmuz ayından beri devam
etmektedir. Peki, ne oldu; son beş ayda, Hakkâri'de olaylar bu boyuta nasıl
taşındı? Bu konuda birçok kişi düşüncelerini açıkladı. Ben, önce, Hakkâri'de
son beş ayın bilançosu hakkında kısaca bilgi vermekle konuşmama devam edeceğim.
Hakkâri İl merkezinde,
temmuz ve kasım aylarında 4 patlama olmuştur. Bunlardan birincisi; 1.7.2005
tarihinde, Hacı Demir adlı bir şahsa ait araçta patlama meydana gelmiş ve bu
sırada olay yerinden geçmekte olan Tahir Akarsu ve Kemal Gezer adlı
yurttaşlarımız çeşitli yerlerinden hafif şekilde yaralanmışlardır.
İkinci olay: 29.7.2005
tarihinde, İş Bankası arkasında MNG karşısında, 34 TA 0245 plakalı araçta
meydana gelen patlamada, Assubay Şevket Kaygısız ile Burhan Baykal şehit
olmuşlardır. Olayla ilgili olarak, aynı gün, nöbetçi cumhuriyet savcısının
talimatıyla gözaltına alınan İskân Kazancıoğlu ve Faik Baş isimli şahıslar,
cumhuriyet başsavcılığınca serbest bırakılmışlardır.
Üçüncü olay: 10.9.2005
tarihinde, korucubaşı olan Hasan Özsucu'nun evine bahçesine 2 el bombası
atılmış, olayda ölen ya da yaralanan olmamıştır. Bu olayla ilgili olarak
gözaltına alınan Kinyas İnci ve İbrahim İnci isimli şahıslar tutuklanmışlardır.
Dördüncü olay: 11.10.2005
tarihinde, iki araç arasına konulan bomba patlamış, olayda ölen ya da yaralanan
olmamıştır.
Yüksekova İlçesinde,
temmuz ve kasım ayları arasında 8 bombalama olayı olmuştur.
Birinci olay: 29.7.2005
tarihinde, emniyet lokali girişi lojmanlar nokta kulübesi karşısında,
öğretmenlerin kaldığı binanın önündeki çöp kutusuna konulan bombanın patlaması
sonucunda, polis memuru Osman Yenipınar yaralanmıştır.
İkinci olay: 31.8.2005
tarihinde, bir iş merkezinde, merdiven altına konulan el yapımı, basınç etkili
bombanın patlaması sonucunda, Şahin Petrol adlı işyerinde maddî hasar meydana
gelmiştir.
Üçüncü olay: 2.9.2005
tarihinde Van Erciş Seyahat Firmasına ait otobüsün altına konulan bombanın
patlaması sonucunda, otobüste ve çevrede bulunan işyerlerinde maddî hasar
meydana gelmiştir.
Dördüncü olay: 15.9.2005
tarihinde, Zağroş İş Merkezinin üçüncü katında patlama gerçekleşmiş ve büyük
çapta hasar meydana gelmiştir.
Beşinci olay: 2.10.2005
tarihinde 2 patlama meydana gelmiştir. Yeşildere Mahallesinde patlama gerçekleşmiş,
bu patlama için yapılan incelemeler sırasında, çöp kutuları arasında ikinci bir
patlama daha olmuş, olayda Başkomiser Hamdi Kaman, polis memurları M. Birol
Coşkun ve Mehmet Tokmak yaralanmışlardır.
Altıncı olay: 20.12.2005
tarihinde Huzur Lokantası önünde patlayan el yapımı, basınç etkili, anahtar
sistemi belli olmayan bombanın patlaması sonucunda bina, işyeri ve araçlarda
maddî hasar meydana gelmiştir.
24.10.2005 tarihinde,
askerlik şubesi nöbet kulübesi altına bırakılan bombanın patlaması sonucunda,
askerlik şubesi binası ile çevrede bulunan binalarda maddî hasar meydana
gelmiştir.
Yine Yüksekova'da,
28.10.2005 tarihinde, Zağroş İş Merkezinin dördüncü katına, cinsi
belirlenemeyen roket silahıyla saldırı yapılmıştır.
Şemdinli İlçesinde,
temmuz ve kasım ayları arasında 5 bombalama olayı yaşanmıştır. Birinci olay,
5.8.2005 tarihinde Şemdinli İlçesi İlçe Jandarma Komutanlığı Misafirhanesinin
önünde meydana gelen patlamada; Dursun Çetin, Durmuş Ali Uzun, Evren Ayyarkın,
Ramazan Çakar, Kaan Kayabaşı isimli jandarma uzman çavuşlar şehit olmuşlardır,
jandarma er İnan Hakan yaralanmıştır.
Yine 1.9.2005 tarihinde,
1 Eylül Dünya Barış Günü etkinliklerinin düzenlendiği alana yakın bir yerde
patlama meydana gelmiş, olayda 13 şahıs hafif şekilde yaralanmıştır.
7.10.2005 tarihinde, Moda
Mahallesinde bir minibüsün altında patlama meydana gelmiş, olay neticesi ölen
veya yaralanan olmamıştır.
28.10.2005 tarihinde,
Sermet Caddesi Emniyet Müdürlüğü binası, emniyet müdürlüğü makam odası hizasına
bırakılan, muhtemelen ses bombası olan şüpheli bir paketin patlamasıyla
birlikte maddî hasar meydana gelmiştir, ölen ya da yaralanan olmamıştır.
Çalışmalar neticesinde Cafer Er, Mesut Öpegin, Haşim Töre, Harun Öpegin, Sadık
Caner, Devrim Yurdakul, Abdulsamet Akgündüz, Ömer Geylani ve Mehmet Öpegin
yakalanmışlar, güvenlik birimleri tarafından sorgularının ardından Emniyet
Müdürlüğünce serbest bırakılmışlardır.
Beşinci olay ise,
1.11.2005 tarihinde İlçe Jandarma Komutanlığı gazinosunun yanındaki büfe önünde
bir araca yerleştirilen patlayıcı maddenin patlaması sonucu ilk belirlemelere
göre, 3 polis memuru, 1 asssubay, 3 uzman çavuş, 16 vatandaş hafif şekilde
yaralanmıştır. Birçok kamu kuruluşu binaları ile vatandaşlara ait ev ve
işyerlerinde hasar meydana gelmiştir; olayda can kaybı olmamıştır.
Değerli arkadaşlar, bu
olayla ilgili, arabanın plakasından hareketle araç sahibi yakalanmış, araç
sahibi sorgulamaya alınmış, arabayı iki üç gün evvel tanımadığı şahıslara
sattığını beyan etmiş, ne yazık ki, bu şahıs, ne tutuklanmış ne de gözetim
altında tutulmuş, derhal serbest bırakılmıştır. Bunu da, bir hukukçu olarak çok
garipsiyorum; yani, böyle bir olayda arabanın sahibinin bulunup, bu suçla
ilintisinin araştırılmadan bırakılması da dikkat edilecek hususlardan birisidir.
Değerli arkadaşlarım,
yine, Hakkâri Merkez, Yüksekova, Şemdinli İlçelerinde son zamanlarda yaşanan ve
gittikçe tırmanan bu olaylar, ülkede büyük üzüntü yaratmış, yörede büyük korku
ve endişeye yol açmıştır. Olayların hemen ardından Cumhuriyet Halk Partisi
Genel Merkezi tarafından görevlendirilen ve içinde benim de yer aldığım heyet,
Şemdinli'de incelemelerde bulunmuştur; heyetimizin yaptığı incelemelerde olayın
ne şekilde geliştiği aşağıda arz edeceğim şekilde tespit edilmiştir.
9 Kasım 2005 tarihinde Şemdinli
İlçe merkezinde Özüpek Pasajında yer alan bir kitabevine konulan bombanın
patlaması sonucunda, 1 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 8 vatandaşımız da
yaralanmıştır. Bombalanan kitabevinin sahibi Selimi Yılmaz, bombayı atan Veysel
Ateş'in peşinden koşarak, bu şahsın yakalanması için halktan yardım istemiş,
kaçmakta olan Veysel Ateş, 30 AK 933 plakalı renault marka araçta kendisini
bekleyen başçavuşlar Ali Kaya ve Özcan İldeniz'le birlikte vatandaşlar
tarafından yakalanarak güvenlik güçlerine teslim edilmişlerdir.
Değerli arkadaşlarım,
orada dinlediğimiz vatandaşların bize aktardığına göre, Veysel Ateş, bu araçla
olay yerine gelmiş, bombayı attıktan sonra kaçarken, bu araca binmek istemiş,
halkın yardım ve desteğiyle bunlar suçüstü yakalanmışlardır. Bombalama eylemine
karışan kişileri güvenlik güçlerinin gözaltına almasından sonra dağılmayan
vatandaşlar, delillerin karartılacağı iddiasıyla, bu kişilere ait olduğunu
iddia ettikleri renault marka beyaz arabanın başından ayrılmamışlardır.
Savcılık tarafından yapılan inceleme sonucunda aracın bagajında 3 kalaşnikof
tüfek, 10 şarjör ve güvenlik güçlerinin kullandığı sanılan yeleklerin bulunduğu
tespit edilmiş; ayrıca, siyah bir çantanın içinde Makine Kimya yapımı el
bombası ile 4 dosya bulunmuştur. Dosyalardan birinde, araca ait kimlik
belgeleri ve bombanın konulduğu dükkânın sahibine ilişkin kimlik bilgileri ile
bombanın patladığı pasaj ve dükkânın krokilerinin içerisinde bazı şahısların
kimlik bilgilerini içeren listelerin olduğu görülmüştür.
Savcının yaptığı
incelemeler sürerken halkın toplandığı yere bir panzer üzerinden ateş açılmış,
daha sonra da gözcü konumunda olduğu sanılan Tanju Çavuş isimli uzman çavuş,
birlikte olduğu kişilerle suç delillerini yok etmek ve yakalanan aracı, çıkacak
panik arasında kaçırmak amacıyla kalabalığın üzerine ateş etmiş ve bu arada Ali
Yılmaz isimli yurttaşımız hayatını kaybetmiş 4 yurttaşımız da yaralanmıştır. Bu
olay sonrasında savcı, incelemelerini tamamlayamadan olay yerinden ayrılmak
zorunda kalmıştır.
Güvenlik güçlerinin
gözaltına aldığı 4 kişiden Ali Kaya ile Özcan İldeniz'in, aslında, gözetim
altına alınmadan jandarma veyahut da askerî birlikler tarafından güvenli bir
yere götürüldükleri anlaşılıyor. Bu iki kişi, hâkime sevk edilmeden daha sonra
savcılıkça serbest bırakılmıştır. Tanju Çavuş ile Veysel Ateş ise Şemdinli Sulh
Ceza Mahkemesine sevk edilerek tutuklanmışlardır.
Şimdi, bu olaylara
baktığınız zaman, Veysel Ateş'in münferit hareket etmediği, Tanju Çavuş'un
münferit hareket etmediği, adı geçen assubay başçavuşlarla birlikte olay yerine
gittikleri, olaya karıştıkları açıkça anlaşılmaktadır; ancak, savcılıkça
yapılan tutuklamada Veysel Ateş'in bombayı atan kişi olarak tutuklandığını,
Tanju Çavuş'un ise meşru müdafaa sınırlarını aşarak, kendisine yapılan saldırıyı
defetmek üzere ateş ettiğini ve bu nedenle adam öldürdüğünden bahisle
tutuklanmıştır. Olayın bu şekilde algılanması bizce mümkün değildir, olaya 4
kişi birlikte katılmışlardır. Bu olayların, bu öldürmenin, bu patlamanın,
münferit adi bir suç olarak kabullenilmesinin mümkün olmadığı açıkça ortadadır.
Olayların gelişimi ve Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri olarak
gözlemlerimiz bu şekilde olmuştur.
Tüm bunlar düşünülünce,
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörünün maruz kaldığı haksız uygulamalar akıllara
geliyor. Bir tarafta hâkime bile sevk edilmeden serbest bırakılan Şemdinli
olaylarına adı karışanlar, bir tarafta Van'da onurlu bir kamu görevlisinin
yapılanlara katlanamayıp intiharı ve Sayın Rektörün kalp kriziyle hastaneye
kaldırılması... Bir tarafta Van'da soruşturmanın gizliliği ilkesini yaptığı
basın toplantısıyla ayaklar altına alan savcı ve ona sahip çıkan Adalet Bakanı,
bir tarafta olaylara adı karışanları savunmak üzere devletin helikopteriyle
taşınan avukat... Bir tarafta Şemdinli'de çete yok diyen savcı, bir tarafta
çete suçlamasına muhatap olan Van Rektörü ve yaşananlara dayanamayıp intihar
eden onurlu bir kamu görevlisi... Bu yaşananlar sizin vicdanınızı yaralamıyor
mu? Partisinin adında adalet kelimesi olanlar, işine geldiğinde adalet diyenler,
acaba, adalet mekanizmasındaki bu çürümeye ne diyorlar?
Olaylar bu aşamaya
geldikten sonra, siyasî iktidarın açıklamalarını, olayları başka yönlere çekmek
isteyen tutumunu ibretle izliyoruz.
Sayın Başbakan, önceki
gün Şemdinli'de şöyle diyor: "Bakınız, bizim üç yıl önce aldığımız bir
Türkiye ve bugün geldiğimiz bir Türkiye var. Bunları toptan ele aldığımızda,
dış politikada, ekonomide, eğitimde, sağlıkta, toplukonutta, yollarda
neredeydik, nereye geldik ve nereye gidiyoruz."
Sayın Başbakan burada
hükümet programını okurken acil eylem planında üç önemli şeye değinmişti; biri
yolsuzlukla mücadele, biri yoksullukla mücadele, biri işsizlikle mücadele
olarak açıklamalarda bulunmuştu. Ne yazık ki, Hakkâri'de bunları konuşurken,
karşısındaki Hakkârili yurttaşlar kendisine aç olduklarını, işsiz olduklarını
haykırdılar. Demek ki, üç yılda açlığı da giderememiş, işsizliği de
giderememiş.
Eğitimde geldiği noktaya
kısaca değinmek istiyorum -bugün, Milliyet Gazetesinde de yayımlanmıştı-
eğitimde o noktaya gelmişiz ki, Hakkârili gençler, Hakkâri'de lise mezunu olan
gençlerimiz, bugün, Kuzey Irak'ta Barzani'nin verdiği bursla Erbil'de
Salahaddin Üniversitesine, Dohuk'ta, Kuzey Irak'taki üniversitelere
gitmektedir. Bu, eğitimde geldiğimiz noktayı açıkça ortaya koymaktadır.
Yine, bu sözleri, teröre
en çok maruz kalmış yörelerimizden birinde halkın gözlerinin içine baka baka
söylüyor. Herhalde, Türkiye'de, terör sorununa sanki kendisi bu ülkede
yaşamıyormuş gibi aymazlıkla yaklaşan bir siyasî iktidar olmamıştır.
Sayın Başbakan, her
nedense, hiçbir yurttaşın istemediği sanal başarılardan bahsedip yöre insanına
gayri samimî söylemlerle hitap ederken, terörün, kendisi iktidara geldiğinde
bitmiş olduğundan bahsetmiyor.
Evet, Sayın Başbakan,
terörde üç yıl önce neredeydik, şimdi nereye geldik ve nereye gidiyoruz; siz,
önce bu sorunun cevabını verin. Terör, bu siyasî iktidarın işbaşında olduğu
dönemde ivme kazanmış ve yeni bir aşamaya gelmiştir. Türkiye, terör örgütüyle
sizin döneminizde sınır dışında mücadele edemez konuma taşınmıştır. Amerika
Birleşik Devletlerinin telkinleriyle Eve Dönüş Yasası sizin döneminizde
çıkarılmıştır. Terör, Amerika Birleşik Devletlerine yaptığınız geziler
sonucunda, verdiğiniz ödünlerle bu noktaya gelmiştir.
Sayın Başkan, Başbakan,
olaylardan 12 gün sonra Şemdinli'ye, Hakkâri'ye gitmiştir. Hakkâri'de deprem
olmuştur; hükümetten yetkililer gitmemiştir. Başbakanın 12 gün sonra gitmesini
anlıyorum; çünkü, Başbakan, bütün konuşmalarında, Türkiye'yi pazarlamakla
meşgul olduğunu söylemektedir; herhalde, bu pazarcılık anlayışından boş vakit
bulup olay yerine gidememişlerdir. Sayın İçişleri Bakanı da, Avusturya'da,
Avusturya Ekonomi Bakanıyla, herhalde, Türkiye'yi pazarlamakla meşguldü; çünkü,
o anda olay yerinde olamamışlardır.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Pazarcı sizsiniz!
İSMET ATALAY (Devamla) -
Sayın Başbakan, olaylardan -biraz evvel söylediğim gibi- 12 gün sonra bölgeye
gitti ve demin söylediğim gibi, olaylara, kafası karışık, edilgen bir tutumla
yaklaştı. Hadi, Sayın Başbakan, ülkedeki işleri nedeniyle bölgeye zamanında
gidemedi; biz, beklerdik ki, olayların ardından, İçişleri Bakanı, Adalet Bakanı
bölgeye gidip olaylara el koysun.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Sizin Genel Başkanınız gitti mi?
İSMET ATALAY (Devamla) -
Baykal'ın, muhalefet lideri olarak gitmesine gerek yok. Olayların hemen
akabinde, 5 kişilik bir heyeti olay yerine göndermiştir. Biz, işte, orada
bunları tespit ettik, söylüyoruz. Bir şey söyleyeceğiniz varsa, gelip burada
söylersiniz.
AGÂH KAFKAS (Çorum) -
Onun kongresi vardı!..
İSMET ATALAY (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, İçişleri Bakanı bölgeye gidip, olaylara el koysun isterdik;
ne yazık ki, bu da yapılmamıştır. Siyasî iktidar, Malatya Çocuk Yuvasında
yaşananlara benzer bir şekilde, bu olaya da kayıtsız kalmış, zamanında irade
gösterememiştir.
Değerli milletvekilleri,
burada, olaylara ilişkin, siyasî iktidarın tavrı üzerine bir tespitte daha
bulunmak istiyorum. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Şemdinli olaylarını Türkiye
Büyük Millet Meclisi gündemine taşımamızın ardından, AK Parti de bir önerge
vermiştir; önergede, olayların derinine inmeden, genel tespitlerin yapıldığı
görülmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İSMET ATALAY (Devamla) -
AK Parti, gönülsüz, yani, sanki, Cumhuriyet Halk Partisinin, Şemdinli
olaylarını Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine taşıması nedeniyle, günü
kurtarmak için bir önerge vermiştir.
Bir diğer tespitim; AK
Partinin önergesinde, olayların Avrupa Birliği sürecini baltalamak için
çıkarıldığı değerlendirilmesinin yapılmış olmasıdır. Bu ruh hali, sanki,
olayların AK Parti İktidarına karşı yapılmış olarak algılandığı izlenimini
vermektedir. Yani, yine, AK Partinin, meşruiyeti, ülke sorunlarının önünde
görmesidir.
Bir noktaya daha
dikkatlerinizi çekmek istiyorum: Halkın ve güvenlik güçlerinin siyasî iktidara
karşı tutumuna gelince; güvenlik güçleri, olaylar devam ederken, İçişleri
Bakanını, Valiyi, Emniyet Müdürünü değil, bir siyasî parti liderini aramıştır.
Devlet dışında fiilî güç kullanan odakların varlığı ortaya çıkmıştır. Yani,
bölgede, kamu otoritesi etkisiz ve himayeye muhtaç hale gelmiştir.
Vatandaşlar, tehlikelere
karşı kamu otoritesinin kendisine kol kanat germesini istiyor. Tüm bunlar,
siyasî iktidarın konunun önemini kavramamış ve kafasının karışık olduğunu göstermektedir.
Siyasî iktidarın irade ortaya koymaması, bölgede, vatandaşı ve kamu
görevlilerini sahipsiz bırakmaktadır. Meydan fiilî güç odaklarına teslim
edilmektedir.
Terörle mücadelenin ihmal
edilmesi yanlıştır. Bu ihmal sonucunda ortaya çıkan terör olgusuna karşı, bu
defa, hukuku yok sayarak, devlet düzenini yok sayarak bir mukabele etme
arayışı, işte, o da yanlıştır. Şimdi, bir yanlıştan bir başka yanlışa
sürüklenmektedir.
Terörle mücadelenin en
büyük dayanağı orada yaşayan insanlardır. O insanları kazanmak lazımdır. Onları
dışlayacak, onların hukuka ve devlete olan güvenlerini sarsacak yanlışlara
girerek terör mücadelesini başarıya ulaştırmak mümkün değildir.
Değerli arkadaşlarım,
biz, bu olayları, Türkiye'nin terörle mücadelesine zafiyet getirecek bir
anlayışla değerlendirme arayışı içinde olan bir parti değiliz. Biz, bu olaylar
karşısında Türkiye'nin terörle mücadelesini zaafa uğratmayı, etkisizleştirmeyi
amaçlamıyoruz, tam tersine, Türkiye'nin önündeki terör konusunun çok ciddî
olduğunu ve bu ciddî terör konusuyla Türkiye'nin daha uzun yıllar mücadele
etmek zorunda olduğunu bilerek ve Türkiye'nin terörle mücadele kararlılığına,
azmine zaaf getirmeden, ama, doğruları da dile getirerek mücadeleyi
götürüyoruz. Geçmişte de öyle yaptık; geçmişte de aynı anlayışla yaptık. Biz,
devletin hangi kademesinde mevzilenmiş olursa olsun, hangi kutsal amaç için,
ulusal amaç için yaptığını söylerse söylesin, Türkiye'nin hukukuna, devletin
saygınlığına, halkın devlete olan güvenine zarar verebilecek bütün hukukdışı
davranışlar karşısında kararlılıkla tavır gösterdik, bundan sonra da aynı
anlayışı sürdürmek kararındayız.
Bizim bu girişimimizi
kimse, Türkiye'nin terörle mücadelesine zafiyet verecek bir anlayışla
kullanmaya kalkmasın, kimse bizim bu girişimimizden alınganlık içerisine
girmesin. Kim ne hata yaptıysa, o hatanın hesabı sorulmalıdır; bunu sorarsak
Türkiye'yi rahatlatırız, terörle mücadelemizde bunu yaparsak daha güçlü oluruz.
Bunu yapmak zorundayız.
Bu konuda biz, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak, olayın aydınlatılması, hiçbir şekilde saptırılmaması,
kimsenin örtbas edilmemesi doğrultusunda kararlılıkla görev yapacağız. Süreci sağlıklı bir şekilde
işletmek istiyoruz. Bu doğrultuda her türlü katkıyı vereceğiz. Olayı çığırından
çıkarmaya yönelik girişimlerin önünde Cumhuriyet Halk Partisi olarak, hukukun,
hakkın, meşruiyetin savunucusu olarak görev yapacağız.
Açıkladığım bu
gerekçelerle, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak Hakkâri merkez, Yüksekova,
Şemdinli İlçelerinde son zamanlarda meydana gelen olaylar ile 9 Kasım 2005
tarihinde 2 yurttaşımızın ölümü ve çok
sayıda yurttaşımızın yaralanışlarıyla sonuçlanan bombalama olayları için Meclis
araştırması komisyonu kurulmasını Yüce Meclisten talep ediyoruz.
Hepinize saygılar
sunuyor, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞYKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Atalay.
Birleşime 5 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati 17.25
Açılma Saati: 17.38
BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir), Harun TÜFEKCİ
(Konya)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22 nci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
Görüşmelere kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
V.-
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS
ARAŞTIRMASI (Devam)
B) Öngörüşmeler (Devam)
1.-
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Adına Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili K.
Kemal Anadol, İstanbul Milletvekili Ali Topuz ve Samsun Milletvekili Haluk
Koç'un, Hakkâri Merkez, Yüksekova ve Şemdinli ilçelerinde meydana gelen olayların
araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/322)
(Devam)
2.-
Anavatan Partisi Grubu Adına Grup Başkanvekilleri Malatya Milletvekili Süleyman
Sarıbaş ve Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu'nun, Hakkâri Merkez, Yüksekova ve
Şemdinli ilçelerinde meydana gelen olayların araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/323) (Devam)
3.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Ataş ve 47 milletvekilinin, Hakkâri'de meydana
gelen olayların ve bu olaylarla ilgili iddiaların araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/324) (Devam)
BAŞKAN - Hükümet?..
Yerinde.
AK Parti Grubu adına,
Hatay Milletvekili Sayın Sadullah Ergin.
Buyurun Sayın Ergin. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 20 dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA
SADULLAH ERGİN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son yaşanan
terör olaylarıyla ilgili olarak Anayasamızın 98 ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğümüzün 104 ve 105 inci maddelerine göre verdiğimiz Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergemiz hakkında AK Parti Grubumuzun görüşlerini açıklamak
üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli arkadaşlar,
tabiî, bugün burada oldukça önemli ve önemli olduğu kadar da hassas bir konu
üzerinde Meclis araştırması komisyonu kurulmasıyla ilgili Mecliste grubu
bulunan üç siyasî partimizin önergeleri birleştirilerek görüşülüyor.
Bugün siyasetüstü,
partilerüstü bakılması gereken bu konuyla ilgili olarak, benden önceki
konuşmacıların birkısım konuşma tarzlarını, üsluplarını, doğrusu, yadırgadığımı
ifade ederek sözlerime başlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
bilindiği gibi, bölgede yaşanan son hadiselerden sonra o bölgede ciddî birtakım
asayiş sorunları ortaya çıktı ve "ikinci Susurluk mu karşımızdaki
"yeni bir Susurluk vakasıyla karşı karşıya mıyız" gibi, yayın
organlarında da çok çeşitli yayınlar yapıldı.
Bu olayların ortaya
çıkmasından hemen sonra, Sayın Başbakanımızın, bu olayların arkasında kim
olursa olsun, ucu nereye giderse gitsin, kesinlikle sonuna kadar takip
edileceğini ve bu olayların örtülmeyeceğini, bu konuda yapılması gereken tüm
çalışmaların yapılacağını ifade etmesi, bölge halkı üzerinde gerçekten müspet
bir etki bıraktı.
Olaylardan hemen sonra,
AK Partinin olayları yerinde incelemek üzere hazırladığı ekiple, Genel Başkan
Yardımcımızın başkanlığında bölgeye intikal ettik, bu ekipte ben de görev aldım
ve Hakkâri, Yüksekova ve Şemdinli bölgelerimizde çok geniş temaslarda bulunduk.
Hemen şunu ifade etmem
mümkün: Türkiye, bugüne gelinceye değin bu hadiselerin benzeriyle çok
karşılaştı. Türkiye'nin bulunduğu jeostratejik ve jeopolitik konum Türkiye'ye
çok büyük imkânlar sağlamakla beraber, aynı zamanda, bu imkânların ve bu önemin
getirdiği birtakım sorunlarla da karşı karşıya kalıyoruz. Türkiye, gerçekten,
Kafkasların, Ortadoğu'nun, Balkanların ve dünyadaki enerji kaynaklarının çok
önemli bir kısmının kesiştiği trafik üzerinde yer alıyor ve bu konumuyla,
Türkiye'nin bölgesel, küresel bir güç olmasını kendileri için sakıncalı gören birtakım
unsurlar dün de vardı, bugün de var, belki yarın da olacak; ama, Türkiye'nin
üzerinde oynanan bu oyunlara karşı duyarlı olmak, basiretle karşılamak ve bu
oyunları düzenleyenlerin istediği yönde gitmesini engelleyerek, ülke
çıkarlarını önplanda tutmak daha önemli. Dolayısıyla, yakın siyasî tarihimize
baktığımızda, 1980 öncesi yaşanan sağ-sol çatışmaları, 1980'den sonra Ermeni
terör örgütü ASALA'nın Türkiye'yle ilgili hain saldırılarıyla karşılaştık.
ASALA'nın sona ermesinin hemen arkasından, PKK terör örgütü devreye girdi.
Bütün bunlar tesadüf değil tabiî ki. Bunlar, Türkiye'nin, çok geniş
hinterlandındaki alanlarda nüfuzunu artırmasını engellemek için meşgul edilme
projeleri olarak değerlendirilebilir.
Değerli arkadaşlar,
Türkiye ne zaman bir hamle yapacak olsa, önüne, bu neviden terör hadiseleri ve
toplumsal olaylar, maalesef, getirilmiştir. Bugün de benzer bir hadiseyle karşı
karşıyayız. Dolayısıyla, olaylara bu tarihî perspektifle baktığımız zaman,
Türkiye'nin, bugün, Kopenhag Kriterlerini tamamlamış, AB'yle müzakerelere
başlamış, bölgesinde ciddî bir siyasî ve ekonomik güç olmuş ve yıldızı parlayan
bir ülke olduğunu görmek mümkün. Tam da bu zamanlama dilimi içerisinde, son üç
aylık süreçte, doğu ve güneydoğuda, hadiselerde belli artışları gözlemlemekteyiz.
Değerli arkadaşlar,
Şemdinli, Yüksekova ve Hakkâri'de yaşanan olayların yerinde yaptığımız
incelemelerde... Ki, biz, orada çalışırken, Cumhuriyet Halk Partisinin heyeti
de orada çalışıyordu; daha sonra, Anavatan Partisi heyeti geldi; değişik sivil
toplum örgütleri benzer çalışmalar yaptılar; ama, şunları söylemek mümkün:
Bölgede, kaymakamlarla, savcılarla, emniyet güçlerimizle ve halkla yaptığımız
görüşmelerde, sivil toplum örgütü temsilcileriyle yaptığımız görüşmelerde,
birçok tespitlerimiz oldu. Ancak, buradan şunu ifade etmem mümkün olacak; o da
şudur: Bu kürsüden, yaptığımız temasların sonucunda, hüküm cümleleri kurmamız
mümkün değil. Şöyle olmuştur, böyle yapılmıştır, şu şunu atmıştır, bu bunu
kapmıştır gibi sözler, gerçekten, Anayasamızın 138 inci maddesine göre, bizim
açımızdan biraz sıkıntılı pozisyon ortaya çıkarır. Anayasamızın 138 inci
maddesi, çok net bir ifadeyle: "Hiçbir organ, makam, merci veya kişi,
yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez,
genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz."
Değerli arkadaşlar, bu
hüküm karşısında, birçok defa, belki bilinmeden, şu eleştiriler yapılıyor:
Falancalar niçin tutuklanmadan salıverildi, niçin tutuklamaya sevk edilmedi
gibi birtakım beyanlar, Anayasamızın bu hükmü karşısında, gerçekten, o sözü
söyleyenleri sıkıntıya düşürecek ve Anayasa ihlali anlamına gelecek sözlerdir.
Bu açıdan, ben, burada değerlendirmelerimi yaparken, vatandaşlardan aldığımız
intibaı ve o bölgedeki yöneticilerin kanaatlerini kısmen aktarmaya çalışacağım;
ama, onun ötesindeki hususu, idarî soruşturmaya, bağımsız mahkemelerin yapmış
olduğu yargılama sürecinin sonucuna bırakmaya ihtiyaç var diye düşünüyorum ve o
bölgede gördüklerimizi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, son
üç aya kadar, bahsi geçen ilçelerde, il merkezinde ciddî asayiş sorunları
bulunmamaktadır. Rutin asayiş problemleri olan bu bölgelerde, son üç ayda, her
ne hikmetse, birtakım bombalama hadiseleri, terör olayları belli bir sıklıkla
yaşanmaya başlanıyor. Bunlara bakıldığı zaman, Hakkâri merkezde, Yüksekova
merkezde ve yoğunluklu olarak Şemdinli'de cereyan ediyor bu hadiseler.
Bunlardan, en son 1 Kasım 2005 tarihinde Şemdinli merkez çarşıda olan ve 9
Kasımda Umut Kitabevinin bombalanmasıyla ilgili hadiseler kamuoyunda çokça yer
aldı.
Bütün bu olaylar
incelendiği zaman, bu olayların aydınlatılmasıyla ilgili, bu olayların
arkasında ciddî soruların olduğu ve bu soruların aydınlatılmaya ihtiyacı
olduğu, kamuoyunda da, bunların aydınlatılmasıyla ilgili ciddî bir beklenti
olduğu açık.
Ancak, vatandaşın
birtakım iddialarını, olmuş olaylar gibi bu kürsüye taşımak ya da belli
raporlara dökmek çok doğru değil kanısındayım; çünkü, cumhuriyet savcılarıyla
yaptığımız görüşmelerde, şu hususu savcılar bize ilettiler: "Sayın
milletvekilim, çarşıda pazarda konuşulan iddialar, bizim dava dosyamızın
içerisine girmiş değil. İnsanlar çarşıda konuşuyorlar; ama, gelip, cumhuriyet
savcılığında ifade vermiyorlar. Dolayısıyla, biz de, duyumlarla değil,
dosyadaki hukukî belgelerle hareket etmek zorundayız. Bu nedenle, dosyamız,
şimdi, bu aşamadadır. Aldığımız kararlar da bunun neticesidir." Tabiî,
ben, burada, savcının ya da bir başkasının sözcülüğünü yapmıyorum; ama, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde, Anayasamıza ve İçtüzüğümüze uygun olarak bir araştırma
komisyonu kurulmasıyla ilgili görüşmelerde, Anayasamızın da ihlal edilmemesi
açısından, bu hassas noktanın altını çizmek istiyorum.
Dolayısıyla, şu anda, bu
konuyla ilgili olarak İçişleri Bakanlığımızın idarî soruşturması son aşamaya
gelmiş durumda. Olay olur olmaz, Sayın Başbakanımızın, Sayın Dışişleri
Bakanımızın, Adalet Bakanımızın, İçişleri Bakanımızın bu konunun peşinin
bırakılmayacağı yönünde çok ciddî açıklamaları var ve bunun da gereği
yapılıyor.
AK Parti olarak bölgeye
hemen bir heyet gönderdik ve siyasî parti olarak oradaki tespitlerimizi,
kanaatlerimizi edindik ve parti yetkili kurullarımıza ilettik. Arkasından, o
bölgeye yapılması gereken takviyeler yapıldı ve şu anda, dün itibariyle,
bilindiği gibi, Şemdinli Savcılığı, dosyayı, organize suçlarla ilgili, yetkili
olan Van Ağır Ceza Mahkemesine bakan cumhuriyet savcısına tevdi etti.
Dolayısıyla, bundan sonraki soruşturma bölümü, organize suçlara bakan ağır ceza
mahkemesi kapsamında devam edecek.
Değerli arkadaşlar, burada
olayların içine girmek istemiyorum. Falanca pasaja girdi, bomba attı çıktı,
filancalar peşinden koştu ve vatandaş etrafını sardı, şunlar oldu bunlar oldu…
Bunların hepsi, dava dosyasında, tahkikat evrakları içerisinde var olan şeyler.
Ama, bizlere düşen, burada görgüsü olanların adalete yardımcı olmak için gidip
ifadede bulunmaları, savcılığı bu noktada bilgilendirmeleri, elinde kanıt,
delil, bilgi olanların da, bunu yargı organlarınca paylaşması, onlara bu
bilgilerini aktarması. Hükümetin üzerine düşen, İçişleri kanalıyla oranın
ihtiyaçlarını karşılamak ve yargı organının ihtiyacını duyduğu diğer
kurumlardan gerekli olan bilgilerin süratle dosyaya girmesini sağlayacak idarî
tedbirleri almak ve yargılama sürecinin en kısa sürede neticeye varması için üzerine
düşen yükümlülüğü yerine getirmesidir ki, şu ana kadar hükümete mensup bütün
birimler, yargı dokunulmazlığı ve yargı bağımsızlığı ilkesini zedelememek
kaydıyla, Şemdinli'de devam eden soruşturmaları en kolay şekilde getirecek
katkıları sağlamışlar ve sağlamaya devam etmektedirler.
Bölgedeki ilk sıkıntılı
atmosfer, hükümetin, Başbakanın vermiş olduğu bu güvenceyle bir miktar
hafiflemiş durumda. Şu anda, dosyanın Van Ağır Ceza Mahkemesi nezdindeki
cumhuriyet savcılığına gitmesi de olumlu bir gelişme olarak algılanmış gibi
gözüküyor.
Değerli arkadaşlar, bu
arada şu hassasiyetimi de ifade etmek zorundayım: Bütün bu yaşanan hadiseler,
gazetelerde yazılanlar çizilenler, görgü tanıklarının anlattıkları; ama, diğer
tarafta ise, konuşmayan, konuşamayan ayrı bir kesim, güvenlik güçleri.
Dolayısıyla, ben, buradan, şu konunun da hassasiyetine değinmek istiyorum:
Yanlış yapan varsa, hukukun kendisine vermediği bir yetkiyi kullanan varsa,
elbette ki, adalet onun yakasına yapışacak ve Başbakanımızın da ifade ettiği
gibi, kanunlar önünde, adalet önünde bunlar bedelini ödeyecekler; ancak, eğer
varsa -yine şart cümlesi kullanıyorum- bunlar ayıklanacak ve fakat, zor
şartlarda görev yapan güvenlik güçlerimizin zan altında tutulması, itham
altında bırakılması da doğru bir yaklaşım değildir diye ifade ediyorum; çünkü,
gerçekten, bölgede ciddî bir terör tehdidi var ve bu terör örgütüyle mücadele
eden, her şeyiyle -ailesiyle, çoluk çocuğuyla- o zor şartlarda, coğrafik
şartlarda mücadele eden güvenlik güçlerimizin de moralini bozmadan, bu
mücadelede zayıf düşürmeden, onların bu mücadeleyi yapmasına imkân verecek
ortamı da sağlamak, yine bizlerin görevi.
Dolayısıyla, başka
güvenlik görevlilerimiz yok, başka güvenlik birimlerimiz yok. Bunları yıpratmak
hiç kimseye bir şey katmaz; ama -parantez açıyorum- yetkisini aşan varsa,
haddini aşan olmuşsa, halk ile devlet arasında nifak oluşturacak hareket yapmış
olan varsa, onların da yakasına yapışmak ve onlardan hesap sormak, yine,
hepimizin hakkı olacak.
Değerli arkadaşlar, bugün
sevindirici olan, üç siyasî partimizin de müştereken, bu konuyla ilgili, Meclis
araştırma komisyonu kurulmasıyla ilgili birer önerge vermesi, bunların
birleştirilip beraberce görüşülmesidir ve muhtemelen, biraz sonra, inşallah,
bunun lehinde oy kullanarak bu kararı alacağız ve önümüzdeki süreçte, Türkiye
Büyük Millet Meclisi, Şemdinli, Hakkâri ve Yüksekova'daki olayları araştırma
komisyonu görevine başlayacak.
Yalnız, benden önceki
konuşmacılardan bir kısmı "bu komisyon ne yapabilir", "bu
komisyon zayıf kalır", "bu komisyonu kurmak çözüm değil" gibi
ifadelerde bulundular. Bu komisyonun görevi, suçluları yakalayıp onları mahkûm
etmek değil ki. Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi; millet adına iradelerin
ortaya konulduğu, milletin arzusu yönünde icraatların yapıldığı mekân. Burada,
millet adına oluşturulacak komisyon, bu hadiselerle ilgili, Meclis için bir
araştırma yapacak. Ancak, unutulmasın ki, suçluları ortaya çıkaracak olan,
bağımsız yargıdır, idarî tahkikat sonucu ortaya çıkacak olan sonuçlardır, raporlardır,
müfettiş incelemeleridir. Dolayısıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi konunun
önemine binaen, hassasiyetine binaen bu konuya bigane kalmamak ve yapılacak
çalışmalara ışık tutmak maksadıyla bu çalışmaları yapacaktır. Dolayısıyla,
biraz önce ifade edilen "araştırma komisyonu zayıf kalır",
"bundan hiçbir şey çıkmaz" gibi görüşlere katılmak mümkün değil.
Aslında, bugün, burada,
sadece Şemdinli, Hakkâri ve Yüksekova'daki hadiseleri konuşmak, kurulacak
komisyona başarılar dilemek ve çalışmalardan sonra ortaya çıkacak kanaatleri
burada paylaşmak gerekiyor idi; ama, bizden önceki grup sözcülerinin birtakım
beyanları oldu ki, onlara da birkaç cümleyle cevap vermek zarureti hâsıl oldu.
Normalde bunları konuşmak doğru değil, bu konuşmaların yapılacağı mekân burası
değil. Bugün, gerçekten, hepimizin ortak hassasiyetlerine hitap edecek bir
çalışma yapıyoruz; ama, Sayın Mumcu'nun buraya gelerek söylemiş olduğu sözleri,
ben, doğrusu, esefle karşıladım. Bir dönem görev yaptığı Bakanlar Kurulu
icraatlarını farklı birtakım bilgiler de katarak kamuoyuyla paylaşmak ve
bunları ortaya koymak devlet adamlığıyla, siyaset ahlakıyla ne kadar örtüşür,
böyle bir eski bakanla ilgili ne cevap vermek gerekir, doğrusu, ben şaşırdım.
Çok fazla da bir şey söylemek gerektiğine inanmıyorum; ama, Sayın
Başbakanımızın, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı kimliğiyle ilgili olarak
yapmış olduğu eleştirilere şu haklı eleştirimi de söylemek istiyorum: AK Parti
kurulduğunda, parti programını yazmış ve bunu kamuoyuyla paylaşmış, deklare
etmiş. Değerli arkadaşlar, bizim parti programımızda doğu ve güneydoğuyla
ilgili bir bölüm var. Bu bölümde bizim bir tanımımız var. "Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı olma bilinci, toplumumuzun birlik ve beraberliğinin
çimentosudur" demişiz parti programımızda. Dolayısıyla, Sayın Mumcu AK
Partiye üye olurken, AK Partiden milletvekili adayı olurken, AK Partinin
kurulan her iki kabinesinde çeşitli bakanlıklarda görev alırken, AK Parti
Programındaki bu tespite…
BAŞKAN - Buyurun,
tamamlayın efendim.
SADULLAH ERGİN (Devamla)
- ... bu tanımlamaya katılmıyor muydu; katılıyorsa, bugünkü eleştirilerin
ahlakî temeli var mıdır; yok "ben o tanımlamaya katılmıyordum; ama,
milletvekili olabilmek için, bakan olabilmek için takıyye yaptım, onu görmezden
geldim" diyorsa, bu, siyaset ahlakıyla ne kadar bağdaşır; ben hem sizlerin
hem milletimizin takdirine sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Bunun dışında, Sayın
Başbakanımız, dün, Meclis Grubumuzda, son Hakkâri, Şemdinli, Yüksekova
olaylarıyla ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
Değerli arkadaşlar,
bilindiği gibi, daha önce de Sayın Başbakanımızın doğu ve güneydoğu illeriyle
ilgili olarak yapmış olduğu tespitler var. Diyarbakır'da bir konuşma yapmıştı
hatırlarsanız, o konuşmasında "Kürt sorunu" lafını kullanmıştı Sayın
Başbakan. Sayın Başbakan bu lafı kullandıktan sonra, Anamuhalefet Partimizden
çok şiddetli eleştiriler geldi. Bir defasında bu kürsüden ifade etmeye
çalışmıştım. Anamuhalefet Partisinin 1999 yılında doğu ve güneydoğuyla ilgili
oluşturduğu bir komisyon var, doğu ve güneydoğu raporu hazırlatıyor. Hazırlanan
doğu ve güneydoğu raporuyla beraber demokratikleşme ve insan hakları raporları
hazırlanıyor.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Başkan, şimdiden uyarıyorum. Sataşmayla sonuçlanabilir bu konuşma.
SADULLAH ERGİN (Devamla) -
Bu raporlar 1999 yılında yayımlanıyor ve şu anda Cumhuriyet Halk Partisinin
internet sitesinde halen mevcut. Ben oradaki rapordan, en az on onbeş yerinde
"Kürt sorunu", "Kürt kimliği", "Kürt kimliğinin
tanımlanması, tanınması" ifadelerini buradan okuyabilirim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Başkan, bunların hepsi cevap hakkı doğurur, birazdan söz isterim.
SADULLAH ERGİN (Devamla)
- Müsaade ederseniz, sizin sözcünüz burada konuştu.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Benim sözcüm bunları söylemedi.
SADULLAH ERGİN (Devamla)
- Hilafı hakikat sözler söylüyorsam cevabını verirsiniz; ama, benim elimdeki
bilgiler CHP'nin internet sitesinden indirdiğim raporlardır.
M. CEVDET SELVİ
(Eskişehir) - Hangi tarihli rapor?
SADULLAH ERGİN (Devamla)
- Bu raporlarda "hukukun üstünlüğü, eşitlik, kimlik ve kültüre
saygı..." Buradaki kimlikten kasıt nedir, hangi kimliktir? Bütün bunlar
çok açık, ortada. Ben, Cumhuriyet Halk Partisinin bu noktada koyduğu
çelişkilerden bir iki örnek vermek için bunları söylüyorum; ama, daha acı olanı
şudur: Dün Sayın Başbakanımız Grubumuzda bir konuşma yaptı, bu konuşmada
şunları ifade etti: "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı yetmişüç milyon için
sigortadır, hepimize yeter bir güvencedir. Laz'ı, Kürt'ü, Türk'ü, Çerkez'iyle,
doğulusu, batılısı, kuzeylisi, güneylisiyle, inananı, inanmayanıyla
birleştiren, bir arada tutan bu üst kimliğimizdir. Bu ülkede yaşayanlarımızın,
bir defa, anayasal vatandaşlık ortak gücüdür, bu gücü kimse bölmeye,
parçalamaya kalkmasın." Sayın Başbakanın bu mealdeki sözlerine Sayın Deniz
Baykal dünkü Grup toplantısında çok ağır ithamlarla cevap verdi. Sayın
Baykal'ın ifadelerini de okuyorum hemen: "Değerli arkadaşlarım, şimdi,
Türkiye cumhuriyeti vatandaşlığı üst kimlik değildir; Türkiye cumhuriyeti
vatandaşlığı bir hukukî kimliktir, hukukî kimlik. Sana millî kimlik soruyorlar.
Nedir millî kimliği? Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını, Türk Milletinin yerine
ikame edemezsin. 'Türk Milleti' tanımını, kafana, içine sindireceksin. 'Türk
Milleti' demekten korkmayacaksın; utanmayacaksın, mahcup olmayacaksın…"
Bunlar, Sayın Baykal'a ait sözler ve sonuna doğru da diyor ki Sayın Baykal:
"Aç Anayasaya, gör, aç Anayasaya bir bak. Birisi Sayın Başbakana anlatsın.
Aç tarihe bak; gör, ne millet olduğumuzu bir incele" mealinde laflar
ediyor.
V. HAŞİM ORAL (Denizli)
-Yalan mı; yani, şimdi yalan mı?!
SADULLAH ERGİN (Devamla)
- Doğru söylüyor…
BAŞKAN - Sayın Ergin,
toparlar mısınız.
SADULLAH ERGİN (Devamla)
- Toparlıyorum Sayın Başkan.
Sayın Baykal doğru
söylüyor. Ben, şu raporlarda yazdıklarınıza da yanlış demiyorum.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Doğru söylüyor; raporları bir daha oku!
SADULLAH ERGİN (Devamla)
- Ama, yanlış olan, karakolda doğru söyleyip, mahkemede şaşmanızdır; buralara
doğru şeyleri yazıp, ondan sonra, bunları konuşanları suçlamanızdır yanlış
olan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Şimdiden söz istiyorum. Önergeyle hiç alakası yok; sürekli sataşıyor!
SADULLAH ERGİN (Devamla) - Bakın, bu
konuşmaların hemen ardından şu cümleler kime ait olabilir: "Ulusal
birliğin temeli, kan bağı değil, yurttaşlık bilincidir. Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarının taşımaları gereken tek ortak kimlik, siyasal kimlikleridir;
yani, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmalarıdır. Kürtlük ya da başka kültürel
kimlikler, bu üst kimlikle çatışmamalıdır. Hiçbir kültürel kimlik, kendi varlık
alanını aşarak, kendisine kurtarılmış bir siyasal alan talebinde
bulunmamalıdır." El hak doğru.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Doğru; ne var bunda?!
SADULLAH ERGİN (Devamla)
- "Etnik duyarlılıklara demokratik çözüm ilkesi temel alınmalıdır.
Ülkemizin tüm diğer etnik kümeleri gibi, Kürt kökenli yurttaşlarımız da, ülke
mozaiğimizin bizi ulus yapan değerlerinin ayrılmaz parçasıdır. İnsanlarımızın,
kendi anadil kültür ve kimliklerini özgürce geliştirebilmelerinin önündeki
yasal veya fiili eksikliklerle, bu alanda yürürlükte olan engelleyici ve
caydırıcı siyasî ve idarî tavır ile mekanizmalardan kaynaklanan sorunları
simgeleştiren Kürt sorununun aşılarak Kürt kimliğinin tanınması, içbarışımızın
kökleştirilmesi ve demokratikleşme çabalarımızın en kritik test noktalarından
biri olarak görülmelidir. Bu olgu, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları olarak üst
siyasî kimlikle kucaklaşmamızın engeli olarak değil, farklı alt kimliklerin
kaynaşmasını güçlendirici bir süreç olarak algılanmalıdır." Bu beyanlar,
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakanımıza ait beyanlar değil, bana ait beyanlar
da değil.
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) -
Aynen doğru…
SADULLAH ERGİN (Devamla)
- Bu beyanları bir yerden tanıyor musunuz, hatırlıyor musunuz arkadaşlar?
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) -
İmza atıyoruz, imza!..
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Başkan, bir daha uyarıyorum, bakın…
SADULLAH ERGİN (Devamla)
- Bu beyanlar, Cumhuriyet Halk Partisinin Demokratikleşme ve İnsan Hakları
Raporundaki beyanlarıdır. Dolayısıyla…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Başkan, bir daha uyarıyorum, sataşmada bulunuyor. Biraz sonra söz
talebinde bulunacağım.
SADULLAH ERGİN (Devamla)
- Hiçbir sataşmam yok.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Ne bu?...
İSMET ATALAY (İstanbul) -
Hayır, bunların önergeyle ne alakası var?!.
SADULLAH ERGİN (Devamla)
- Burada, Cumhuriyet Halk Partisinin Demokratikleşme ve İnsan Hakları
Raporundan iki paragraf okudum.
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) -
Çelişki nerede, çelişki?..
SADULLAH ERGİN (Devamla)
- Genel Başkanımızın sözlerini koydum, Sayın Baykal'ın ifadelerine baktım,
Sayın Baykal diyor ki: "Nedir bu üst kimlik, alt kimlik?"
BAŞKAN - Sayın Ergin, son
cümlenizi istiyorum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Konuşan Baykal değil, İsmet Atalay. Baykal, Grupta konuştu…
SADULLAH ERGİN (Devamla)
- Sayın Başkanım, bağlıyorum.
Şimdi, Sayın Baykal,
Başbakanımıza şunu söylüyor…
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Rahatsız mı oldun?!
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Rahatsız değilim..
SADULLAH ERGİN (Devamla)
- "Türk Milleti demekten korkmayacaksın, utanmayacaksın, mahcup
olmayacaksın." Başbakanımızın Grup konuşmalarında nerelerde Türk
Milletiyle ilgili söylediği sözler varsa, burada liste olarak çıkarmışım,
hepsini verebilirim; ama, ben şunu ifade edeyim değerli arkadaşlar: Bu iki raporda,
toplam 81 sayfalık raporda, konusu demokratikleşme, insan hakları, doğu ve
güneydoğuyla ilgili raporda…
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Birisi rapor, birisi konuşma; ikisini birbirinden ayırt etmeyi öğrenin; birisi
rapor…
SADULLAH ERGİN (Devamla)
- … 81 sayfalık raporda, Allah için bir tek yerinde "Türk Milleti"
ifadesi geçmemektedir. Sayın Başbakanımızın her Grup toplantısında Türk
Milletine atıf vardır.
Dolayısıyla, Cumhuriyet
Halk Partisinin, karakolda doğru söyleyip mahkemede şaşma geleneğine burada da
devam ettiği gözleniyor!
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Bütün bunlar sataşma…
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Karakollarımız farklı o zaman!..
SADULLAH ERGİN (Devamla)
- Her iki raporda, 2/B hadisesinde, sağlık kurumlarının tek çatı altında
birleştirilmesinde, bütün bu tezatlar, maalesef, bugün önümüze, doğu ve
güneydoğu sorunlarıyla ilgili yaptığımız bu görüşmede de ortaya çıkıyor.
Dolayısıyla, bütün bu
gerçekleri, ben, Genel Kurulumuzun ve milletimizin takdirlerine sunuyorum.
Kuracak olduğumuz komisyonun çalışmalarının hayırlara vesile olmasını temenni
ediyorum. İnşallah, bu komisyonun çalışmalarıyla karanlıkta hiçbir hadise
kalmayacak ve milletin vicdanında, milletin gönlünde soru işareti olarak
bulunan bütün hususlar aydınlatılacak; bunu temenni ediyorum.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Eve Dönüş Yasasıyla oldu o zaten.
SADULLAH ERGİN (Devamla)
- Bu vesileyle, Muhterem Heyetinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ergin.
Önerge sahipleri olarak…
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Sayın Başkan...
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Başkan, ama dinleyin.
BAŞKAN - Hakkâri
Milletvekili Sayın Esat Canan…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Bir dakika…
BAŞKAN - Konuşmalar bir
tamamlansın efendim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Efendim, talebimi alın lütfen, ondan sonra karar verirsiniz. (AK Parti
sıralarından "Sataşma yok" sesleri)
BAŞKAN - Sayın Canan,
buyurun.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Anadol,
siz sözlü olarak talebinizi yaptınız, zabıtlara da geçti. Sayın ANAP Grup
Başkanvekili de talebini yaptı. Konuşmaları tamamlayacağım, ben
değerlendireceğim; niye telaşlanıyorsunuz efendim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Hayır, bu beyanda bulunduktan sonra mesele yok.
BAŞKAN - Hayır efendim;
buyurun efendim…
Süreniz 10 dakika
efendim.
Buyurun.
ESAT CANAN (Hakkâri) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi tarafından
verilmiş bulunan Hakkâri, Yüksekova, Şemdinli olaylarına ilişkin araştırma
önergesi üzerinde önerge sahibi sıfatıyla söz almış bulunuyorum; bu vesileyle,
Yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
bugün görüştüğümüz çok önemli bir konu var; asıl bu konu, doğu, güneydoğu
sorunu değil, bir önceki konuşmacıların büyük bir kısmı, doğu ve güneydoğu
sorunu diye nitelendirdiler; ama, bugünkü gündemimizde olan, Hakkâri'de ortaya
çıkan son olaylarla ilgili bir araştırma çalışmasıdır.
Bugün görüşmekte
olduğumuz Şemdinli olayını, başından itibaren orada bulunan ve yaşayan bir
arkadaşınız olarak, gördüklerimi ve yaşadıklarımı öncelikle sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Olayın meydana geldiği 9
Kasım günü, Yüksekova'da bulunduğum bir sırada, öğle saatlerinde, Şemdinli
İlçemizden bazı vatandaşlarımız telefonla beni aradılar.
Şemdinli İlçemizin ana
caddesi üzerinde bulunan bir pasaja bomba atıldığı ve atılan bu bombanın
patlaması sonucunda 1 vatandaşımızın öldüğü, çok sayıda da yaralı
vatandaşımızın olduğu belirtildi ve aynı zamanda, bununla birlikte, aynı anda,
ilçede büyük bir kargaşanın yaşandığı, kargaşanın büyümesinden endişe edilerek
benim ilçeye gitmem vatandaşlarımız tarafından istendi.
Bunun üzerine Şemdinli'ye
hareket ettim, kısa bir süre sonra ilçeye ulaştığımda, öfkeli büyük bir
kalabalıkla karşılaştım. Halktan aldığım ilk bilgide, bombanın, Özipek
Pasajında bulunan Sefer Yılmaz'a ait dükkâna atıldığını, patlama sonucunda 1
kişinin öldüğünü, 8 kişinin yaralandığını, yakalanan 3 failin de güvenlik
güçlerine teslim edildiğini öğrendim. Ayrıca, 3 zanlının kullandıkları aracı
da, delillerin karartılmaması amacıyla halkın abluka altına aldıklarını gördüm.
Olay yerini inceledikten
sonra, halkı sabırlı ve sağduyulu davranmaya davet edip, gereğinin mutlaka
sağlanacağını söyleyerek, yetkililerle görüşeceğimi ifade ettim.
Daha sonra, İlçe
Kaymakamı, Cumhuriyet Savcısı, Emniyet Müdürü ve askerî yetkililerle yaptığım
görüşmede, araç üzerinde sağlıklı bir incelemenin yapılması gerektiğini ve
aracın kime ait olduğunun belirlenmesini istedim. Bunun üzerine, ancak güvenlik
sağlandıktan sonra sağlıklı bir incelemenin yapılabileceği bana söylendi.
Yeniden halka dönerek,
araç üzerinde cumhuriyet savcısının sağlıklı bir keşif yapması için güvenli bir
ortama ihtiyaç duyduğunun ve bu nedenle halkın aracın çevresinden uzaklaşması
gerektiğinin, ancak bu şekilde sağlıklı bir keşfin yapılabileceğinin ve bu
konuda bize yardımcı olmaları gerektiğinin tarafımdan duyurulması üzerine, halk
geri çekildi.
Bunun akabinde,
Cumhuriyet Savcısı, beraberinde İlçe Emniyet Müdürü, Belediye Başkanı, iki
avukat ve benim de hazır bulunduğum bir sırada, araç üzerinde keşfin
yapılmasına başlandı. Aracın bagajı açıldığında, gerçekten dehşet verici bir
manzara ortaya çıktı. Bagajda 3 kalaşnikof silah, 10 adet mermi dolu şarjör, 2
adet el bombası, bomba yapımında kullanıldığı zannedilen bazı malzemeler, güvenlik
güçlerimizin kullanmakta olduğu kamuflaj yelekleri ve 4 adet dosya görüldü.
Dosyaların yapılan incelemesinde, bir dosyanın tamamen aracın kimlik
bilgileriyle donanımlı olduğu, aracın jandarmaya ait olduğuna dair tescil
belgesi, görevlendirme belgesi ile teslim tutanakları ve yetkili imzalar
görüldü. Diğer dosyalarda ise, bombalanan pasaj içindeki dükkânın krokisi ve
dükkân sahibinin kırmızı kalemle çizilmiş ismi görüldü. Ayrıca, daha birçok
isim listeleri ile Hakkari'deki aşiretlerin ve ileri gelenlerinin devlet
yanlısı olup olmadıklarına ilişkin birtakım listeler görüldü.
Yetkililerle yapmakta
olduğumuz bu inceleme devam ederken ve halk sessizce uzaktan bizi izlerken,
birdenbire, panzerden, bulunduğumuz yöne ateş açıldı. Emniyet Müdürüne dönerek "müdür
bey, durup dururken neden ateş ediliyor; müdahale ediniz; burada biz bir görev
yapıyoruz" dedim. Emniyet Müdürü de şaşkınlığını gizlemeyerek, buna bir
anlam vermediğini söyledi. Halk arasında ise, küçük çapta bir panik yaşandı.
Bu olumsuzluklara rağmen
biz incelememizi sürdürürken, panzerden açılan ateşin ardından, aynı yöne çok
sayıda ateş edilmeye başlandığına tanık olduk. Bizi izleyen kalabalıktan
feryatlar yükselmeye başladı; "ölü var", "çok sayıda yaralı
var" şeklindeki imdat sesleri üzerine, Cumhuriyet Savcısı, Emniyet Müdürü,
ben ve yanımızda bulunan diğer arkadaşlar da kaçmak zorunda kaldı ve
dolayısıyla, yapmakta olduğumuz keşif de tamamlanamadı, yarıda kesildi.
Ben, yakın olan hastaneye
girdim. Hastaneye girerken, yaralanan 5 kişi halk tarafından hastaneye taşındı.
Ağır yaralı olan bir şahıs, Yüksekova Hastanesine sevk edildikten sonra, yolda
hayatını kaybetti. Bu olayda, ateş edenlerden Tanju Çavuş ismini tanıyanlar
bana gelerek, ismini ve araba plakasını verdiler; ben de, bu ismi, yetkililere
anında ulaştırdım.
Değerli milletvekilleri,
bu bilgileri, orada gördüğüm şekilde, objektif olarak sizlerle paylaştım.
Şemdinli'de ortaya çıkan bu hazin tablo karşısında, resmî yetkililer, ilk iki
gün ne yazık ki suskun kalarak, kamuoyuna, ikna edici hiçbir açıklama
yapmamışlardır. Kamuoyuna hiçbir açıklama yapmadıkları gibi, bana da, bu konuda
hiçbir bilgi vermemişlerdir. Halk tarafından yakalanan 3 failden sadece 1
kişinin gözaltında bulunduğunun daha sonra anlaşılması üzerine, kamuoyunda
büyük bir infial yaşanmıştır. Başlangıçta olayın basit bir adlî vaka gibi
değerlendirildiğinin anlaşılması sonucu, halkta olayın örtbas edileceği
kaygısına ve tansiyonun yükselmesine neden olmuştur. Özellikle, olayın hemen
akabinde, bazı askerî üst yetkililerin failleri himaye edici nitelikte açıklama
yapmaları ve olayla ilgisi bulunan iki zanlının gözaltına alınmadan serbest
bırakılması da halkın tepkisini artırmıştır. Bu tepkiler, daha sonra benzer
olayları yaşayan Yüksekova ve Hakkâri'de de artarak devam etmiştir.
Yüksekova'da gelişen olaylar sonucunda 3 genç vatandaşımız hayatını kaybetmiş
ve birçok vatandaşımız da yaralanmıştır. Yüksekova'da hayatını kaybeden
gençlerin cenaze töreninde F-16 savaş uçaklarının mezarlık üzerinde alçak uçuş
yapmaları da sağduyulu Yüksekovalı hemşerilerimizi oldukça üzmüş ve tedirgin
etmiştir.
Sayın milletvekilleri,
Şemdinli'de meydana gelen olay ciddî ve kaygı verici bir nitelik taşımaktadır.
Bu olay, halen, Susurluk tipi gayri meşru odakların varlığına, hukukdışı eski
zihniyetin devam ettiğine işaret etmektedir. Geçmişte görüldüğü gibi, bu
hukukdışı uygulamalar, hem demokrasimiz ve insan hakları rejimi açısından hem
de bölge halkının ve Kürt sorununun çözümü açısından büyük engeller
oluşturmuştur. Terörle mücadele adı altında geçmişte ülkemizde yer yer
uygulanan hukukdışı yöntemlerin terörü bitirmediği, aksine körüklediği
anlaşılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim,
tamamlayın konuşmanızı.
ESAT CANAN (Devamla) - Bu
nedenle, Şemdinli'de ortaya çıkan hukukdışı uygulamanın terörü azaltmayacağı
artık anlaşılmalıdır. Demokratik hukuk devletlerinde, devlet organlarının
hukuka uygun faaliyette bulunmaları, hukuk devleti olmanın gereğidir. Yakın
geçmişimizde devletle bağlantılı suç örgütlerinin karıştığı benzer olayların
yaşandığı hepimizin malumudur. Eğer, geçmişte yaşanan bu tür olayların üzerine
kararlılıkla gidilerek olaylar tam aydınlatılmış olsaydı, ülkemiz, bugün bir
Şemdinli olayını yaşamazdı. Ama, geçmişten de ders alarak, Şemdinli olayı,
ülkemizin hukuk devleti olması açısından son bir fırsat olarak
değerlendirilmeli ve mutlaka aydınlatılmalıdır.
Sayın Başbakan
"askeri, polisi karalamak çok yanlış" diyor; elbette yanlış. Kelle
koltukta görev yapan asker, polis, güvenlik görevlileri, elbette karalanamaz;
ama, hukuku hiçe sayanları kovalamak ve adalete teslim etmek de hukuk devleti
olmanın gereğidir, hataları eleştirmek ve üzerine gitmek doğru bir yaklaşımdır.
Türkiye geçmişte bunun
tersi örnekleri çok yaşadı. "Şimdi, sırası değil; askerin, polisin morali
bozulur" gerekçesiyle yanlışın üzerine gidilemedi. Olaylar hep örtbas
edildi ve bunun sonucunda oluşan hukuk boşluğunda faili meçhul cinayetler,
insan hakları ihlalleri ve yargısız infazlar yaşandı. Bu gerçek, bugün, geçmişe
göre, çok daha çıplak hale gelmiştir. Bu gerçekten hareketle, hukuk devleti
olacak mıyız, bazı tabuları kıracak mıyız, yoksa, yine eski hamam eski tas mı
kalacağız? Kamuoyu bu soruların cevabını öncelikle Sayın Başbakandan
beklemektedir.
Hükümet, bu konudaki
siyasî iradesini ve kararlılığını öncelikle ortaya koymalıdır. Türkiye'nin tam
bir hukuk devleti olması için Sayın Başbakana desteğimiz tamdır. Demokrasimizin
ve hukuk devletinin gerekleri, milletimizin devlete ve onun kurumlarına olan
güveninin yeniden sağlanması, ülkemizde birliğin, huzurun ve barışın tesisi
açısından benzer olayların bir daha yaşanmaması için, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin partilerüstü ortak bir siyasî irade oluşturarak geçmişe nazaran daha
kararlı bir biçimde hareket ederek Şemdinli olayının üzerine gitmesi ve mutlaka
aydınlatması gerekmektedir.
Yüce Meclisimizin bu
olayların üzerine büyük bir kararlılık ve sorumluluk bilinciyle gideceğine olan
inancımı belirtiyor ve hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Canan.
Yine, önerge sahipleri
adına, İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Ataş; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Şemdinli olaylarının araştırılmasına
ilişkin vermiş olduğumuz önerge üzerinde önerge sahipleri adına söz almış
bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Geçtiğimiz günlerde
Şemdinli merkezindeki bombalama olayları, bizleri ve milletimizi kaygıya ve
derin üzüntüye düşürmüştür. Bir kez daha, ölen vatandaşlarımıza rahmet,
ailelerine başsağlığı, yaralı vatandaşlarımıza da acil şifalar diliyorum.
Tarihiyle, kültürüyle,
stratejik coğrafyasıyla, Balkanların, Kafkasların ve Ortadoğu'nun denge ülkesi
güzel yurdumuzun özel hassasiyetleri bulunan bir bölgesinde cereyan eden bu ve
benzeri olayların derinlemesine, bütün boyutlarıyla incelenip, araştırılıp,
gerçeğe varılarak sonuçlandırılması, sadece bizim değil, tüm vatandaşlarımızın
beklentisidir; çünkü, bu ülke ne zaman siyasî, ekonomik ve sosyal istikrara
kavuştuysa ve ne zaman bu ülke atağa kalkmaya başladıysa, hep aynı sahneleri
yaşadık. Bu sahneleri bir daha yaşamamalıyız.
Bu ülkenin yükselen
değerleri hedefine varmalı, ülke istikrarı bozulmadan, dünya siyasetinde elde
etmeye başladığı barışçıl, öncü rolünü devam ettirmelidir. Uzun dönem güçlü
iktidarlardan uzak kalan ülkemizin insanı, 3 Kasım seçimleri sonrası, istikrarı
sağlayacak bir Meclis yapısına kavuşmuştur. Bu Meclisin güvenoyuyla işbaşına
gelen hükümetin ve Parlamentonun gayretli çalışmalarıyla ve uygulanan sosyal,
ekonomik, siyasî doğru politikalar neticesinde, ülkemizdeki olumsuzluklar,
umutsuzluklar umuda dönüşmüştür. Bu sayededir ki, fakiri daha fakir yapan,
halkımızı ezen enflasyon, hayal bile edilemeyen noktaya inerek, tek haneli
rakamlara ulaşmıştır. Yoksulu daha yoksullaştıran, yatırımların önünü kesen,
işsizliği artıran ve rant ekonomisini besleyen faizler yüzde 60'lardan yüzde
14'lere inmekle, bütçenin içindeki yatırım paylarının artmasına fırsat
oluşturmuştur.
Makroekonomik tüm
değerler bugün alabildiğine bir hızla iyileşmekte, dünden çok farklı, çok iyi
noktalara koşmaktadır. Bütün bu iyileşmeler, sağlanan istikrar sayesinde
olmuştur. Bu sayededir ki, dış dünyada, ülkemiz, uzun yıllardan beri hasret
kaldığımız saygınlığı yakalamıştır.
Bu sayededir ki, yabancı
yatırımcıya ülkemiz cazip hale gelmiştir; ihracatımız cumhuriyet tarihinin en
büyük rakamlarını yakalamış, rekor hedeflere yönelmiştir.
Bu sayededir ki, bugüne
kadar cumhuriyet hükümetlerinin neticelendiremediği Avrupa Birliği yolu
açılmıştır.
Bu sayededir ki, AK Parti
İktidarı öncesinde her gün onlarca, yüzlerce kapanan kepenkler yerine, açılan
binlerce işyeri sayesinde işsizlerimiz yeni iş imkânlarına kavuşmaktadır;
işsizlerimizin sayısı her geçen gün azalmaktadır.
Bu sayededir ki, yıllarca
ihmal edilmiş Anadolumuzun her köşesi duble yollarla, toplukonut projeleriyle,
yeni barajlarla, yeni okullarla, yeni hastanelerle, yeni fabrikalarla, kamu ve
özel sektör yatırımlarıyla âdeta bir şantiyeye dönüşmüştür.
Bu sayededir ki,
komşularımız ve dünya ülkeleriyle geliştirilen ilişkilerle sağlanan dostluklar
neticesinde, ülkemiz, uluslararası organizasyonlara ev sahipliği yapar konuma
gelmiştir; Avrupa Birliği normlarında anayasal ve yasal düzenlemeler gerçekleştirilerek,
insan hakları ve demokratikleşmede dünya standartları yakalanmıştır.
Şimdi soruyoruz:
Ülkemizin üç yıldan bu yana kazandığı bu istikrar neticesi bu gelişmeler,
iyileşmeler kimleri rahatsız etmiştir?! Oysa bizler düşünüyor ve iddia ediyoruz
ki, bu istikrarın devamı demek, her eğitim döneminin başlangıcında
öğrencilerimizin sırasına ücretsiz ders kitaplarının konması demektir.
Bu istikrarın devamı
demek, inşası devam eden ve planlanan yollarla Anadolumuzun ulaşılmayan köyünün
kalmaması demektir; hâlâ susuzluk çekmekte olan köy ve kentlerin su
problemlerinin çözülmesi demektir; elektriksiz, telefonsuz, internetsiz
yöremizin kalmaması demektir.
Bu istikrarın devamı
demek, sosyal güvencesi olmayan vatandaşlarımızın hastanelerde rehin kalmaması demektir.
Bu istikrarın devamı
demek, yoksulumuzun yakacaksız, yetim ve öksüzümüzün yiyecek ve giyeceksiz,
insanımızın işsiz kalmaması demektir; geleceğimiz olan gençlerimizin
yarınlarının güzel umutları demektir; her yıl yüzlerce okul ve hastane demektir.
Bu istikrarın devamı
demek, Bahçesaray yolunun oniki ay açık kalması demektir; yıllardır ihmal
edilen doğu ve güneydoğuya beklenen gerekli yatırımların gerçekleşmesiyle
Şemdinli'deki ve bölgedeki gençlerimizin, iş, aş ve eğitim imkânlarına
kavuşması demektir ve şimdi tekrar soruyoruz ki, bu istikrardan, devamında
gelmekte olan hızlı gelişme ve kalkınmadan kim veya kimler rahatsız olmuştur?
Milletimiz adına, milletin Meclisinden sesleniyorum, milletin mutluluğundan,
karın tokluğundan, iş, aş bulmasından, huzurundan, insan hakları ve
demokratikleşmeden rahatsız olanlar, gelin, siz de milletin bu kıvancına, bu
umuduna ortak olunuz ve bu istikrarın devam etmesine katkıda bulununuz.
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Şemdinli'ye gel, Şemdinli'ye.
MUSTAFA ATAŞ (Devamla) -
AK Parti Hükümeti, bu ülke vatandaşlarının menfaatlarının doğrultusunda koyduğu
hedeflere kararlılıkla yürümesini devam ettirecektir. Neredeyse ay ve gün
geçmiyor ki, "ülkemiz zor günler geçiriyor" diye bir cümle
kurmayalım. Niye, çok mu sevdik bu sözü; alışkanlık mı yaptık bu cümleyi bunca
kullanıyoruz; yoksa zorluklardan şikâyet etmek zoru yenmekten daha mı kolay
geliyor?! Zoru yenmek ve bu milletin önünü açmak, Türkiye'yi dünyada hak ettiği
yere koymak hepimizin sorumluğundadır; el ele verildiğinde bunun nasıl
kolaylaştığını görüyoruz ve yaşıyoruz. Milletin devletine, kurumlarına ve
seçtiklerine olan güven ve saygıyı ayakta tutmak, hatta artırmak, bizlerin
millete ve devlete olan sorumluluğumuzdur.
Millete dönüp "bize
güvenin" demek yeterli değildir. Millet adına yetki kullanan ve vatandaşa
hizmet amacıyla kurulmuş ve oluşturulmuş bütün kurumlar kendini millete karşı
hesap vermek zorunda hissetmeli. Hiç kimse ve kurum milletin eleştirisine
kendini kapalı tutmamalı, kimse kendini milletten ve milletin iradesinden daha
üstün bir yere koymamalıdır.
Şunu bilmeliyiz ki,
denetlenen, eleştirilen kurumlar ve kişiler yıpranmaktan ziyade, daha diri,
aktif ve sürdürülebilir bir güveni milletin karşısında sağlayacaklardır.
Devleti zan altında bırakmak doğru değildir. Devletin organları üzerinde kaygı
ve kuşku yaratmak, yürütmek, ancak dost olmayanların işine gelir. Şeffaf,
sorgulanabilir, vatandaşına kapısı açık ve güler yüzlü bir devlet adalet ve
güveni sağlarken, bilelim ki, yine en büyük desteği halkından bulacaktır.
Yüce Milletimize ve
özellikle bölge halkına sesleniyorum: Bu gelişmelerden ve ülkemizin kazandığı
istikrar ortamından, olumlu gidişattan rahatsız olanların planlarını,
sükûnetinizi koruyarak bozunuz. Bu tür müessif hadiselerle, özellikle bölgede
yaşayan halkımız olmak üzere, insanlarımızın zihinlerini taraf olmaya zorlamak,
bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüktür. İnsanımızın tamamı hukuk devleti ve
hukukun yanında taraf olduklarında, bu oyunların tamamı bozulacaktır. Herkesi
bu anlamda soğukkanlı olmaya ve sağduyulu düşünmeye davet ediyorum.
Kargaşadan medet umarak,
Türkiye'nin istikrar ve güvenini hedef alanlar şunu bilmeliler ki, karşılarında
cumhuriyetin değerlerini, demokrasiye ve halkına inanan bizleri ve Yüce
Milletimizi bulacaklardır. Bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da hevesleri
kursaklarında kalacak ve son söz milletin olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun,
tamamlayın efendim.
MUSTAFA ATAŞ (Devamla) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu ve benzeri, ülke huzurunu bozacak
olayların araştırılmasında, iktidarıyla muhalefetiyle tüm siyasîlerin, kamu
kurum ve kuruluşlarının, sivil toplum kuruluşlarının, basının elbirliğiyle
hareket etmesi, bir bütünlük sağlaması arzumuzdur; inanıyoruz ki, Parlamentoda
bulunan tüm milletvekillerimizin de arzularıdır ve inanıyoruz ki, tüm
siyasîlerimizin de kurumlarımızın da milletimizin de inancı ve beklentisi
budur.
Dilerim ki, güzel ülkemiz
bu tür olumsuz olayları bir daha yaşamasın ve bu Yüce Meclis bu tür olumsuz
olayları araştırmak zorunda kalmasın. Verilmiş olan araştırma önergeleri
sonucunda araştırma komisyonunun kurulmasını destekliyoruz ve bu vesileyle Yüce
Meclisimizin değerli üyelerini ve bizleri izleyen yüce milletimizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ataş.
Sayın milletvekilleri,
önerge sahipleri adına da konuşmalar tamamlanmıştır.
Elazığ Milletvekili Sayın
Mehmet Ağar, İçtüzüğün 60 ıncı maddesine göre, yerinden bir açıklama talebinde
bulunmuşlardır. Kendilerine, malum olduğu üzere, İçtüzüğün 60 ıncı maddesi,
kısa ve öz bir açıklama imkânı vermektedir; kendilerine söz veriyorum.
Buyurun.
MEHMET KEMAL AĞAR
(Elazığ) - Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye'nin, tabiî, son günlerdeki en önemli gündem maddesiyle
ilgili görüşmeleri izledik. Ortada sağlıklı bir ortaya koyuş, teşhisler
yönünden kamuoyunun beklediğini millet bulabildi mi; o, milletin vereceği bir
cevaptır; ancak, görünen odur ki, görüşmenin sonuna doğru, gerek sayısal
anlamda gerekse hükümetin temsil anlamındaki zafiyeti, konuya milletin verdiği
önem ölçüsünde olmadığı ortadadır.
Türkiye, elbette bir
hukuk devletidir. Türkiye'de her şey hukukun kuralları ve şartları içerisinde sonuna
kadar araştırılacak, soruşturulacak ve bunlar, yargının hiçbir baskı altında
kalmaksızın hukukun herkese eşit biçimde uygulanmasıyla ortaya çıkarılacaktır;
ancak, bazı hususları görmezden gelebilmek mümkün değildir. Meselenin
kronolojik tarihine bakıldığında, temmuzdan bu yana devam edegelen olaylar
vardır. En son, 9 Kasım itibariyle, Şemdinli'deki malum olay meydana gelmiştir.
Şimdi, İktidar Partisi
sözcüleri -üzülerek ifade etmek lazım- konunun çok uzağında geziniyorlar. Önce,
3 Ekime kadar "Türkiye'nin Avrupa Birliği müzakere tarihini engellemek
için birtakım odaklar bu işleri yapıyor" deniliyordu. 3 Ekim müzakere
tarihi geçti, olaylar devam edince, bugün de görüyoruz ki üzüntüyle
"efendim, ülke büyük gelişmeler kaydediyor, istikrarı önlemek için bazı
odaklar yapıyor."
Şimdi, ben, iki şeyi
sormak isterim buradan: Birincisi, hükümet sorumluluğu üzerinde olan siyasî
heyet hayalet taşlamaz. Kim bu odak, kimler, neler; neyin adına yapıyorsa,
bunları getirip somut olarak milletin önüne koyarsınız, hayalî birtakım
şeylerin arkasına sığınmak olmaz.
İkincisi, millet
makrodan, mikrodan anlamaz; tencerede aş, çocuğuna iş bekler. Hakkâri'de kime
iş buldunuz; hangi büyük yatırımı yaptınız?! Üç seneden beri, Hakkâri'de hangi
önemli kamu hizmetinin, devlet hizmetinin sahibi oldunuz?! Kaç kişiniz oraya
gitti?! Ne yaptınız?! Türkiye'nin diğer yerinde ne yaptınız?! Emeklinin
gözünden yaş eksik olmayan bir Türkiye'de, bu bahanelerin arkasına saklanmanın
hiçbir doğru tarafı yoktur. Meselelere doğru teşhis koymak ve doğru teşhisler
üzerinden yürümek sizin işinizdir.
Hakkâri değil,
Türkiye'nin dört bir tarafında, hizmet eden tüm kamu görevlilerinin sorumluluğu
bu hükümetin sırtındadır, havada uçan kuştan, yerde yürüyen karıncaya kadar.
İstihdam edenlerin kusursuz mesuliyetleri diye, hukukî bir kavram vardır.
Meseleyi, siz, kendi sorumluluğunuz dahilinde almayıp, bir muhalefet sözcüsü
gibi, olayı tenkit ve eleştirel boyutlarda tutarak iktidar görevini
yapamazsınız. İktidar, muktedir olma işidir. İktidar görevine sahip olan kişi,
sivil, asker, her kesimin sorumluluğunu üzerinde taşıyan kimsedir. Oralarda,
evet, doğrudan doğruya bir sorumluluk değildir; ama, yönetenlerin sorumluluğu
meselesi, doğrudan doğruya size ait olan bir sorundur, bir sorumluluktur.
İktidar, hukukî anlamda, millet adına yetki kullanan siyasî heyetin adıdır;
devlet ayrı, hükümet ayrı değildir; burada, devlet organizasyonunu, milletin
verdiği güçle, millet adına kullanan siyasî heyettir. Dolayısıyla, meselelerin
dışında, sadece bir gözlemci edası içerisinde meselelerin ortaya konulması
mümkün değildir. Olayların başlangıcından beri, herkes, Türkiye'de, bu terör
sıkıntısından korkunç acılar çekmiş insanlar olarak, tümümüz, meseleye
suhuletle yaklaşarak, hükümetin, olayların üzerine daha bir dikkatle gitmesi
konusunda söylediklerimizi…
BAŞKAN - Sayın Ağar,
toparlar mısınız.
MEHMET KEMAL AĞAR
(Elazığ) - Evet.
… ortaya koyduğumuz
önerileri, birtakım sözcüler vasıtasıyla, muhalefeti tenkit amacıyla
kullanabilmenin, hükümet etme anlamında bir doğru tarafı yoktur.
Bu kimlik konusunda, ben,
bir şeyi zabıtlara geçmesi açısından uygun görüyorum; Türkiye, bu meseleyi
Osmanlıda da çözmüştür, Türkiye'de de çözmüştür. Bakın, 1876 tarihli Kanunu
Esasinin 8 inci maddesi der ki: "Devleti
Osmaniye tabiiyetinde bulunan efradın cümlesine her hangi din ve mezhepten olur
ise olsun, bilâistisna Osmanlı tabir olunur." Aynı şekilde, 20 Nisan 1924
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin kabul ettiği ilk Teşkilatı Esasi
Kanunu madde 88'de "Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın,
vatandaşlık itibariyle (Türk) ıtlak olunur" denilmiştir. Dolayısıyla,
"birinci harbe Osmanlı olarak girenlerden elimizde kalanların hepsi
Türk" denilmiştir.
Türk Milleti, bu
topraklar üzerinde, imanı gereği, hiçbir zaman etnik menşe aramamıştır. Ha
babam, bu Mecliste veya siyasî platformda bu meseleleri kaşımanın, millet
nezdinde hiçbir karşılığı yoktur; bunları bırakınız. Milletimizin bütünlüğü
konusunda herkes üzerine düşeni yapmalıdır. Elbette ki, terör, siyasetüstü bir
kavramdır; herkesten fazla soğukkanlı olması lazım gelen, Başbakandır. Bugün,
Meclisin bu havası içinde meseleyi germemek için söylemiyorum, yarın öbür gün
Antalya meydanlarında gerekenlerin hepsini söyleyeceğiz; ama, söyleyeceğimiz
bir kere daha şudur ki: Meseleyi muhalefetin sırtına yüklemek suretiyle
sorumluluktan kaçabilmek mümkün değildir. Biz söyleyeceğimizi televizyonlarda
söyledik; meydan burasıdır. Burada, eğer hukukdışı herhangi bir şey olduğuna
dair kanaati olan kim varsa, Meclisin sayısal üstünlüğü üzerinizdedir. Şahsımıza
yönelik gayri ahlakî suçlamaların yeri yoktur. Buyurun, gelin, getirirsiniz
Meclise, ne dokunulmazlık kalır ne bir şey. Kendinizle ilgili değerlendirmeniz,
kendi vicdanınıza aittir. Benim, Türkiye'de,
Allah'ın dışında hiç kimseden korkum olmadığını, bir kez daha
huzurlarınızda, söylemek gereğini duyuyorum.
Servetimizle ilgili...
Biz havadan gelmedik siyasete, devlet memuriyetinden geliyoruz; yıllardan beri
bütün mal varlığımızı veriyoruz. Bununla ilgili araştırmalar da yapılmıştır.
Haysiyetimizin zekatı, bu konularda muarız olanlara da yetecek kadar güçlüdür.
Saygılar sunuyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Ağar.
Sayın milletvekilleri,
konuşmalar sırasında, Adalet ve Kalkınma Partisi sözcüsünün Anavatan Partisine
sataştığı talebiyle, Sayın Sarıbaş Grup Başkanvekili sıfatıyla, şifahî olarak
Başkanlığımıza müracaatta bulunmuştur. Zabıtları getirttim, inceledim; ama, 69
uncu maddeye göre, bu talepte bulunan sayın milletvekilinin, partinin
temsilcisinin veya hükümetin ne maksatla bu talepte bulunduğunu, nasıl bir
sataşma olduğunu yerinden iki cümleyle Sayın Başkanlığa ifade edecek ki, ben
bunu değerlendireceğim.
Yerinizden…
Ben duyuyorum efendim,
buyurun.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - AK Parti Grup Başkanvekili, konuşması sırasında, Sayın Erkan
Mumcu'nun konuşması sırasında "kimliklerle oynamayın" lafını
"efendim, bizim AK Parti yönetmeliğinde vardır, parti bildirgesinde
vardır; o partiden aday oldu; bunu söylemesi ahlakî değildir" diye bir
sataşması oldu; ona cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
HAYATİ YAZICI (İstanbul)
- Yanlış değil, doğru.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Doğru veya yanlış, söyleyeceğim. (AK Parti sıralarından gürültüler)
Çıkıp söyleyeceğim işte.
BAŞKAN - Sayın Yazıcı,
lütfen... Burada kararı Başkanlık verecektir. İçtüzük, bu konuda çok açık ve
Türk parlamento hayatında da bu teamüller var; biz değerlendireceğiz bunu.
Şimdi, zabıtlarda, Sayın
Ergin "bizim parti programımızda doğu ve güneydoğuyla ilgili bir bölüm
var. Bu bölümde bizim tanımımız var. 'Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olma
bilinci toplumumuzun birlik ve beraberliğinin çimentosudur' denmiştir parti
programımızda. Dolayısıyla, Sayın Mumcu AK Partiye üye olurken, AK Partiden
milletvekili adayı olurken, AK Partinin kurulan her iki kabinesinde çeşitli
bakanlıklarda görev alırken, AK Parti Programındaki bu tespite" diyor.
Şimdi, burada, zaten…
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Doğru, doğru… Devamı var Sayın Başkan. O parti tüzüğüne kimse bir
şey demiyor. Erkan Mumcu da ona aykırı bir şey söylemedi. Sanki, buna eleştiri
olarak sataştı; cevap vermek istiyorum Sayın Başkan.
SADULLAH ERGİN (Hatay) -
Sayın Başkan, cevabının olması ayrı bir şeydir, sataşma ya da hakaret olması
ayrı bir şeydir.
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Ama, ahlaksızlıkla itham ettiniz.
BAŞKAN - Doğrusu, ben,
bugünkü Genel Kurulda biraz şaşırıyorum; her arkadaşımız Başkanlığa açıklama
yapıyor, yorum yapıyor. Siz konuşmanızı yaptınız, talepte bulundular.
Sayın Sarıbaş, benim
devamını da okuduğum burada "bu tanımlamaya katılmıyordu da niye
milletvekili oldu" vesaire… Bu biliniyor, beraber. Zabıt burada; siz de
aldınız. Dolayısıyla, gerçekdışı, küçük düşürücü ve Sayın Genel Başkanın
ifadelerinin dışında burada bir açıklama olmaması hasebiyle, 69 uncu maddeye
göre bir söz veremiyorum.
Sayın Anadol, buyurun
efendim.
Aynı şekilde, 69 uncu
maddeye göre, nedir, ne sebeple siz bir sataşma olduğunu ifade ediyorsunuz?
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Her zeminde konuşurum Sayın Başkan. Yarın her maddede çıkar
konuşurum, bu ahlaksızlığın bedelini ödetirim burada; ödetirim burada!..
AGAH KAFKAS (Çorum) -
Ahlaksızlık senin tavrın; o, senin karakterin.
BAŞKAN - Sayın Sarıbaş,
bir grup başkanvekili olarak size yakışmıyor.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Her maddede konuşurum; görürsünüz siz!
AGAH KAFKAS (Çorum) - O
kelimeyi geri al!
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Germeyin burayı! Bırakın iki kelime konuşalım!
AGAH KAFKAS (Çorum) -
Konuşmak başka bir şey, ahlaksız lafını kullanmak başka bir şey. Sözünü geri
alsın.
BAŞKAN - Arkadaşlar,
lütfen… Karşılıklı konuşmayın.
Efendim, zabıtlara Sayın
Sarıbaş'ın sözleri geçmiştir. Varsa bir talebiniz, siz onu yaparsınız; ama,
ben, kendisine, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı adına bu Genel Kurulu
yöneten bir Başkan olarak, değil bir grup başkanvekiline, bir sayın
milletvekiline o sözlerin yakışmadığını açıkça ifade ettim.
Buyurun Sayın Anadol.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Başkanım, İçtüzük 69 uncu maddeye göre söz istiyorum.
BAŞKAN - Evet.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Gerekçesi şudur; zatıâlinize arz ediyorum:
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Sayın İsmet Atalay konuşmuştur, görüşlerimizi o dile getirmiştir.
İsmet Atalay'ın konuşmasında herhangi bir eleştiri veya sataşma söz konusu
olsaydı, elbette, arkadaşlarım, bizden sonra çıkan AK Partinin sözcüsü ona
cevap verme hakkına sahipti, verirdi zaten. Bu, normal; ama, Sayın AKP Grup
Başkanvekili Sadullah Ergin, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Deniz
Baykal'ın dün CHP Grubunda yaptığı konuşmaya atfen, ona cevap vererek kürsüde
konuştular. Şimdi, bu…
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Yanlış mı yani?..
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Efendim, meramımı anlatayım Sayın Başkana.
BAŞKAN - Efendim, müsaade
edin, bir dinleyelim efendim. Rica ediyorum arkadaşlar.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Ve bu, zabıtlarda vardır.
Sayın Baykal, CHP
Grubunda, Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın beyanını eleştirmiştir. Meclis dışında
bunlar. Hakkâri'deki, Şemdinli'de, Yüksekova'daki sözlerini eleştirmiştir.
Nerede; CHP Grubunda. Sayın AK Parti Grup Başkanvekili, bir basın toplantısı
yaparak, Baykal'a gereken cevabı verme imkânına sahipti; ama, nitekim, Grup
Başkanvekili Sayın Salih Kapusuz, bugün yaptığı basın toplantısında Sayın
Baykal'a yanıt verdi. Bunlar olağan şeyler; ama, bir Grup Başkanvekilinin, konuşma
yapmayan Genel Başkanın, Mecliste değil, Gruptaki konuşmasına yanıt vermesi
tamamen 69 uncu madde kapsamı
içindedir. O nedenle, söz talebinde bulunuyorum.
BAŞKAN - Söz
istiyorsunuz...
Sayın milletvekilleri,
burada parti gruplarının, milletvekillerinin özellikle kendileriyle ilgili bir
yanlış anlama, yanlış yorumda bulunulmaması bakımından 69 uncu maddenin
hassasiyetle uygulanması ve genellikle de gruplar ve milletvekillerimizin
lehine uygulanması noktasında, bizim, Başkanlık olarak uygulamalarımız var.
Yani, bu değerlendirmemi de o noktada yapıyorum; ancak, bunu yaparken, maddenin
yorumunu da beraber yapmamız lazım. Zabıtları getirdim. "Sayın Ergin, bu
dediklerinizin hepsi vakıa..." Burada da var.
Sayın Ergin, burada,
kendisi herhangi bir yorumda bulunmaksızın sadece Cumhuriyet Halk Partisinin
1999 yılında yayınlanmış raporu ve internet sitesinde de mevcut olan bu
rapordan cümleleri tırnak içerisinde burada ifade etmişlerdir.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Çelişki var diyor, çelişki.
BAŞKAN - O bakımdan,
zaten Cumhuriyet Halk Partisinin buna da bir itirazı yoktur. O bakımdan,
yapılan konuşmadaki ifadeleri, kastî ve Genel Başkana karşı bir olumsuz tutum
olarak, biz, Başkanlık olarak değerlendirmiyoruz; ama, Sayın Anadol, 69'da bu
da var; eğer, siz ısrar ederseniz, Genel Kurulun oyuna sunacağım.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Israr ediyorum.
Bir cümle söyleyeceğim.
Sayın Başkan, elbette bu
tutumunuza saygı duyuyorum, takdir hakkınıza; ama, maalesef, katılamıyorum.
"Şahsına sataşılan -yetmiyor- veya ileri sürmüş olduğu görüşten farklı bir
görüş kendisine atfolunan hükümet, komisyon, siyasî parti" diye devam
ediyor. Sayın Sadullah Ergin, değerli arkadaşım, ileri sürdüğümüz görüşü farklı
bir şekilde bize atfederek, bize açıklama hakkı doğurdu; onu arz ediyorum. Yani,
o eski metinleri okuyarak ve yeni sözlerimizi buraya getirerek, farklı görüş
atfetti. O nedenle açıklama yapmak istiyoruz.
BAŞKAN - Evet, şimdi…
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
"Karakolda doğru söyler, mahkemede şaşar" ifadesi var orada Sayın
Başkan.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Başkan "karakolda doğru söyler, mahkemede şaşar" sözü sahibine
aittir. "Karakolda doğru söyler, mahkemede şaşar" dedi.
BAŞKAN - Sayın Anadol,
evet, Sayın Oral'dan sonra, Sayın Ergin "yanlış olan karakolda doğru
söyleyip mahkemede şaşmanızdır. Burada doğru şeyleri yazıp, ondan sonra bunları
konuşanları suçlamanız" şeklinde... Yani, şunu mu demek istiyorsunuz: Biz
raporumuza da, bugünkü konuşmamıza da sahip çıkıyoruz; ama, bundan bir açıklama
yapmak mı istiyorum diyorsunuz?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Evet.
M. CEVDET SELVİ
(Eskişehir) - Kesinlikle…
BAŞKAN - Açıklama yapmak
istiyorum diyorsunuz…
Tamam, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Yalnız, Sayın Anadol,
siz, çok tecrübeli bir siyasetçisiniz; işin sonuna geldik, zamanımız da
bitiyor, lütfen, sadece bir açıklama. Bir sataşmaya da bu yolla mahal
vermeyelim.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol’un, Hatay
Milletvekili Sadullah Ergin’in, konuşmasında Partisine ve Genel Başkanlarına
sataşması nedeniyle konuşması
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Başkanım, hiç merak etmeyin, yeni bir sataşmaya yol açma amacıyla bu
kürsüye çıkmadım. Gerçekten, bundan sonra da devam edeceğini sandığım bir
kimlik tartışması var. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı ve Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu da bu konuda yanlış anlaşılma tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Meramımızı anlatma bakımından gerçekten bir açıklık getirmek istiyorum.
Arkadaşımın, Sayın AK
Parti Grup Başkanvekili Sadullah Ergin arkadaşımın, Cumhuriyet Halk Partisinin
1999 yılındaki Cumhuriyet Halk Partisi metinlerinden, belgelerinden okuduğu
ifadeler doğrudur. Bugün, Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a, Sayın AK Parti Genel
Başkanına yanıt veren Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Deniz Baykal'ın
ifadeleriyle bu karşılaştırılmakta ve önemli bir çelişki diye Yüce Meclisin
huzurunda ve kamuoyuna takdim edilmektedir. Amacım bu, yeni bir sataşma falan
hiç yaratma niyetinde değilim ve bu üslupla konuşmak istiyorum.
Şimdi, bakın, değerli
arkadaşlarım, tartışma şuradan çıktı, buna bir açıklık getirelim: Sayın
Başbakanımız, Hakkâri gezisinde, ben de televizyonlardan izledim, siz de
izlemişsinizdir; şunları söyledi…
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Yeni bir sataşma oluyor Sayın Başkan.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sataşma yok; söylüyorum.
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Sataşmaya başlıyor yavaş yavaş Sayın Başkan.
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Hayır, hayır; sataşma niyetinde filan değilim.
EKREM ERDEM (İstanbul) -
Tabiî, Anadol'un mantığıyla, şimdi sataşma başlıyor.
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Hayır…
BAŞKAN - Sayın Anadol,
buyurun siz…
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Şunu söylediler: İnsan alt kimliklerini söyleyebilir; Kürt olabilir, Arnavut
olabilir, Gürcü olabilir; ama, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı üst kimliği
olduğunu bilmelidir anlamında, mealen. Üst kimliği, Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlığı olarak tarif etti. Sataşmak için filan söylemiyorum, olayı
anlatıyorum. Baykal da, bunun yanlış olduğunu, Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlığının bir statü, bir tarif olduğunu, bunun bir üst kimlik olmadığını,
üst kimliğin Türk Milleti olduğunu söyledi ve eleştirilerine bu yolda devam
etti. Şimdi, bu tartışma devam edebilir. Sayın AK Parti Genel Başkanı ve
Başbakan, buna karşı söyleyeceklerini söyleyebilir; o beni ilgilendirmiyor,
normal siyasal bir tartışma. Ama, Sayın Mehmet Ağar'ın, Osmanlıdan bu tarafa
tarif ettiği statü bir noksanla kaldı. Yani, Sayın Mehmet Ağar, Teşkilatı
Esasiye Kanunundan bir madde söyledi vatandaşlıkla ilgili, 1924 Anayasasından
bir madde söyledi. Ben, Anayasamızın 66 ncı maddesini okuyorum; 66 ncı maddenin
ilk fıkrası bir tek cümle, deniliyor ki: "Türk Devletine vatandaşlık bağı
ile bağlı olan herkes Türktür." Yani, bir insanın alt kimliği Hıristiyan
olabilir, Ermeni olabilir, Amerika'dan gelmiş olabilir, Protestan olabilir;
Türk vatandaşlığına geçtikten sonra, o, Türktür, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı
değil. Yani, Türk tarifi, burada, ırkî bir tarif değil, bir statü değil, bir
üst kimlik; yani…
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- Başbakan da bunu söylüyor zaten.
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Hayır; "Türkiye Cumhuriyeti -iyi dinleyin- vatandaşlığı üst
kimliği" dedi Sayın Başbakan. Eleştiri ne? Elbette, insanlar Kürt olduğunu
söyler, Gürcü olduğunu söyler, Laz olduğunu söyler, Arap olduğunu söyler; ama,
bunlar alt kimliktir. Nedir üst kimlik; bize göre, Türk Milleti üst kimliğidir.
Osmanlı çözümlemiş, Mustafa Kemal Atatürk de çözümlemiş "ne mutlu Türküm
diyene" demiş. (CHP sıralarından alkışlar) Ne mutlu Türk olana dememiş,
dikkat edin arkadaşlar "ne mutlu Türküm diyene" demiş. Yani, bu üst
kimliğin, Türk kimliğinin bir kafatası anlayışı, doğuştan kazanılan bir kimlik
değil, hissedilen, aidiyet belirtilen kimlik olduğunu söylemiş. Yani, bunları
biz niye tartışıyoruz?!
Haa, diyorsunuz ki, asıl
cevap vereceğim şu…
SADULLAH ERGİN (Hatay) -
Siz gündeme taşıdınız.
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Bir dakika, bir dakika…
BAŞKAN - Sayın Anadol,
toparlar mısınız.
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Toparlayacağım efendim.
Şimdi, gelelim Cumhuriyet
Halk Partisi belgelerine. Orada "Kürt sorunu" sözcüğünü söyledi,
doğrudur. "Kürt kimliği" sözcüğünü söyledi, doğrudur. Nasıl doğrudur,
anlatayım. Lütfen, yine sataşmaya meydan vermek için söylemiyorum. Arkadaşlar,
o zaman, bu alt kimlikleri söyleme, Türkiye'nin içinde bulunduğu antidemokratik
koşullar dolayısıyla suçtu. Siyaset arkadaşım benim, sizlerin çoğunuzun da
tanıdığı bir politikacı, Şerafettin Elçi, eski bakanlardan, 12 Eylülde, o
dönemde, üç sene hapse mahkûm oldu, birbuçuk sene hapis yattı. Söylediği şuydu:
"Türkiye'de Kürtler vardır, ben de Kürdüm." Tek cümle... Bunun için
birbuçuk sene hapis yattı. 12 Eylül döneminin en büyük yanlışlarından biri, alt
kimlik sahibi bir büyük kitleyi, Kürt yurttaşlarımızı anadilinde konuşmaktan
yasaklayarak...
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) -
Adlarını değiştirerek…
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
-…onların konuşmasını suç sayarak, konuşanları hapse atarak, bugünkü terörün
altyapısını hazırlamıştır.
EYÜP FATSA (Ordu) - Biz
de onu söylüyoruz.
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Gerçek değil mi bunlar; sizinle tartışmak için söylemiyorum, bir gerçeği
ifade ediyorum.
EYÜP FATSA (Ordu) - Bizim
söylediğimiz de bu zaten.
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Dolayısıyla, Cumhuriyet Halk Partisi, o zaman Sosyaldemokrat Halkçı Parti, bu
alt kimlikler için mücadele ederken, yani, Kürdün "Kürdüm" demesini,
diliyle konuşmasını savunurken, elbette, bu Kürt sorunu sözcüklerini, elbette
Kürt kimliğini söyleyecekti, kullanacaktı; söyledi, Güneydoğu Raporu yazdı ve
savcılar, hakkında dava açtı o zaman.
BAŞKAN - Sayın Anadol,
rica ediyorum... Sayın Başkanım…
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Bitireceğim efendim; yani, çarpıtılıyor, ben açıklama getirmek istiyorum.
BAŞKAN - Ama, gerekli
açıklamayı yaptınız; anlaşıldı.
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Dolayısıyla, bu alt kimliğin rahatça ifade edilebilmesi; özgürlükler daha çok
artsın, tamam; ama, o günden bu tarafa mesafe katetmiştir. Hele, Avrupa
Birliğine uyum yasalarıyla, demokratikleşme, oldukça daha mesafe... İktidarıyla
muhalefetiyle bunları gerçekleştirdik. Şimdi, o günkü dönem ile bugünkü dönem
arasında büyük fark vardır.
Bugün, biz-son
cümlelerimi söylüyorum-Cumhuriyet Halk Partisi olarak, terörle mücadelede en
büyük zafiyetin, terör örgütüyle oradaki yurttaşları özdeşleştirmek olduğuna
inanıyoruz. Bunu kabul etmiyoruz.
AĞAH KAFKAS (Çorum) - Biz
de kabul etmiyoruz; kim kabul ediyor?!
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Bunu kabul etmediğimiz için de üst kimlik konusunda misakı millî sınırlarının
bölünmemesi konusunda duyarlılık gösteriyoruz ve bu üst kimliği, Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşlığı biçiminde kabul etmiyoruz; o bir hukukî statü olarak
söylüyoruz, bir tarif olarak söylüyoruz; iddiamızı da böyle ortaya koyduk.
Meramımı anlattıysam
memnun oldum. Hepinize teşekkür ederim. (CHP sıralarından kalkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Anadol.
V.-
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS
ARAŞTIRMASI (Devam)
C) Öngörüşmeler (devam)
1.-
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Adına Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili K.
Kemal Anadol, İstanbul Milletvekili Ali Topuz ve Samsun Milletvekili Haluk
Koç'un, Hakkâri Merkez, Yüksekova ve Şemdinli ilçelerinde meydana gelen
olayların araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/322) (Devam)
2.-
Anavatan Partisi Grubu Adına Grup Başkanvekilleri Malatya Milletvekili Süleyman
Sarıbaş ve Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu'nun, Hakkâri Merkez, Yüksekova
ve Şemdinli ilçelerinde meydana gelen olayların araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/323) (Devam)
3.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Ataş ve 47 milletvekilinin, Hakkâri'de meydana
gelen olayların ve bu olaylarla ilgili iddiaların araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/324) (Devam)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Meclis araştırması önergeleri üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, Meclis araştırması
açılıp açılmaması hususunu oylarınıza sunacağım.
Meclis araştırması
açılmasını kabul edenler… Kabul etmeyenler… Meclis araştırması açılması kabul
edilmiştir. (Gürültüler)
Müsaade eder misiniz...
Devam ediyoruz, daha oylama devam ediyor.
Meclis araştırmasını
yapacak Komisyonun 12 üyeden kurulmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Komisyonun çalışma
süresinin, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üyenin seçimi tarihinden
başlamak üzere üç ay olmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Komisyonun, gerektiğinde
Ankara dışında da çalışabilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 24 Kasım 2005 Perşembe
günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
İyi akşamlar diliyorum.
Kapanma Saati: 19.00