DÖNEM: 22 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
CİLT : 98
17 nci
Birleşim
10 Kasım 2005 Perşembe
İ Ç İ N D E K İ L E R I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - YOKLAMA
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) ÇEŞİTLİ İŞLER
1.- Ulu Önder Atatürk'ün ölümünün 67 nci yıldönümü nedeniyle saygı
duruşu
2.- Genel Kurulu ziyaret eden Japonya Üst Meclisi Senatosu üyeleri heyet
başkanı Katayama Toranosuke'ye, Başkanlıkça "Hoşgeldiniz" denilmesi
B) GündemdIşI
Konuşmalar
1.- Konya Milletvekili Ahmet Işık'ın, Ulu Önder Atatürk'ün 67 nci ölüm
yıldönümünde O'na ve dünya görüşlerine ilişkin gündemdışı konuşması
2.- Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün Bilgehan'ın, Ulu Önder Atatürk'ün 67
nci ölüm yıldönümünde O'na ve dünya görüşlerine ilişkin gündemdışı konuşması
3.- Denizli Milletvekili Mehmet Yüksektepe'nin, mineral sular ve
jeotermal kaynakların kullanımının önemine ve bu konuda yapılması gerekenlere
ilişkin gündemdışı konuşması
C) Tezkereler ve
Önergeler
1.- Çin Halk Cumhuriyeti Ulusal Halk Kongresi Dışişleri Komitesi
Başkanının davetlisi olarak Çin'e resmî ziyarette bulunacak olan Türkiye Büyük
Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşacak Parlamento heyetini
oluşturmak üzere gruplarınca isimleri bildirilen milletvekillerine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/923)
2.- Endonezya Temsilciler Meclisi Başkan Yardımcısı ve beraberindeki
heyetin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin konuğu olarak ülkemize resmî ziyarette
bulunmalarına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/924)
3.- Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanı Rene van der Linden ve
beraberindeki heyetin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin konuğu olarak ülkemize
resmî ziyarette bulunmalarına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/925)
4.- Fransa Senatosu Fransa-Türkiye Dostluk Grubu Başkanı ve
beraberindeki heyetin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin konuğu olarak ülkemize
resmî ziyarette bulunmalarına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/926)
D) Gensoru,
Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ
1.- Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç ve 110 milletvekilinin, SHÇEK
bünyesindeki yuva, yurt ve huzurevlerindeki durumun belirlenerek bu kurumların
daha iyi hizmet verebilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/318)
2.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman ve 38 milletvekilinin, SHÇEK
bünyesindeki kurumların durumunun
araştırılarak güçlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/319)
3.- Malatya Milletvekili Ahmet Münir Erkal ve 33 milletvekilinin,
devletin koruması ve bakımı altında bulunan çocuk ve gençlerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/320)
V.- ÖNERİLER
A) DanIşma
Kurulu Önerİlerİ
1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu
önerisi
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin,
Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
2.- Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında
Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/950) (S. Sayısı: 920)
3.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
4.- 3.7.2005 Tarihli ve 5394 Sayılı Türkiye İstatistik Kanunu ve
Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha
Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/1070) (S.Sayısı: 999)
5.- Kısıtlayıcı Ticari Uygulamaların Kontrolü İçin Çok Taraflı Olarak
Kararlaştırılan Adil İlkeler ve Kurallar Bütününün Tüm Yönlerini Gözden Geçirme
Konusundaki 5. BM Konferansıyla İlgili Düzenlemeler Hakkında Birleşmiş
Milletler ve Türk Hükümeti Arasındaki Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1125) (S.
Sayısı: 1015)
6.- 24.6.2005 Tarihli ve 5372 Sayılı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek
Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1066) (S.
Sayısı: 1005)
7.- Bilgi Edinme Hakkı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/955) (S. Sayısı: 914)
VII.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın, Konya Milletvekili Atilla Kart'ın,
konuşmasında, Genel Başkanlarına ve Gruplarına sataşması nedeniyle konuşması
2.- Amasya Milletvekili Hamza Albayrak'ın, Konya Milletvekili Atilla
Kart'ın, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VIII.- SORULAR VE CEVAPLAR
A) YazIlI
Sorular ve CevaplarI
1.- Bilecik Milletvekili Fahrettin POYRAZ'ın, SSK tarafından
gerçekleştirilen röntgen cihazı alım ihalesine ilişkin sorusu ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/7769)
*Ek cevap
2.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgelerinde yatırım ve istihdamı teşvik için yasal düzenleme yapılıp
yapılmayacağına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/7846)
3.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, 2004 yılının Ocak ayında yapılan
TÜPRAŞ ihalesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın
cevabı (7/7861)
4.- İstanbul Milletvekili Bihlun TAMAYLIGİL'in, TMSF'ce el konulan bir
taşınmazın sosyal tesis olarak kullanıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı
(7/7871)
5.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, yurtdışı ziyaretlerine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜL'ün
cevabı (7/7883)
6.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Marmara Bölgesinin ülke
ekonomisinden aldığı paya ve Bölgeye yapılan yatırım miktarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in
cevabı (7/7885)
7.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Güneydoğu Anadolu Bölgesinin
ülke ekonomisinden aldığı paya ve Bölgeye yapılan yatırım miktarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in
cevabı (7/7886)
8.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Doğu Anadolu Bölgesinin ülke
ekonomisinden aldığı paya ve bölgeye yapılan yatırım miktarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in
cevabı (7/7887)
9.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Karadeniz Bölgesinin ülke
ekonomisinden aldığı paya ve bölgeye yapılan yatırım miktarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in
cevabı (7/7888)
10.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, İç Anadolu Bölgesinin ülke
ekonomisinden aldığı paya ve bölgeye yapılan yatırım miktarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in
cevabı (7/7889)
11.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Akdeniz Bölgesinin ülke
ekonomisinden aldığı paya ve bölgeye yapılan yatırım miktarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in
cevabı (7/7890)
12.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Ege Bölgesinin ülke
ekonomisinden aldığı paya ve bölgeye yapılan yatırım miktarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in
cevabı (7/7891)
13.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, işsizliğe ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı (7/7896)
14.- İstanbul Milletvekili Bihlun TAMAYLIGİL'in, THY'nin eğitime aldığı
uçuş ekibi aday personelini elediği
iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın
cevabı (7/7912)
15.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, SSK'nın ilaç
harcamalarındaki artışa ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/7961)
16.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, işsizlik sorununa ilişkin
sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı
(7/7964)
17.- Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, Muğla'nın Fethiye İlçesi Göcek
Beldesinde bulunan bir kamu tesisinin özelleştirilmesine ilişkin sorusu ve
Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/7965)
18.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Çayağzı Deresindeki çevre
kirliliğinin önlenmesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin
cevabı (7/7966)
19.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, bir madencilik şirketinin İzmir
Alsancak Limanına siyanür getireceği iddiasına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman
Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/7967)
20.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, orman arazilerinin turizm
amaçlı tahsisine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı
(7/7968)
21.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
Antalya-Serik-Belek Beldesindeki otel ve golf alanı tahsislerine ilişkin sorusu
ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/7969)
22.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya-Serik-Belek
Beldesindeki ağaçlandırılmış sahanın tahsisine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman
Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/7971)
23.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, son beş yılda alınan ve
emekliye ayrılan personel sayısına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı
Osman PEPE'nin cevabı (7/7972)
24.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in, Aydın-Kuşadası-Davutlar
ve Güzelçamlık beldelerindeki çevre kirliliğine ilişkin sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/7973)
25.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, sera ve evsel
atıkların geri dönüşümünü sağlayacak tesislere ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman
Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/7974)
26.- İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, kum ocaklarının
düzenlenmesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı
(7/7975)
27.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, golf ve diğer turizm amaçlı
orman arazisi izinlerine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin
cevabı (7/7976)
28.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, belediyelere yapılan
yardımlara ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı
(7/7977)
29.- Isparta Milletvekili Mevlüt COŞKUNER'in, Isparta-Eğirdir-Karaköy
mevkiindeki bir maden ruhsatıyla ilgili ÇED görüşüne ilişkin sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/7978)
30.- Muğla Milletvekili Fahrettin ÜSTÜN'ün, Yunanistan'a yapılan
günübirlik gezilere ve bir gözaltı olayına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜL'ün cevabı (7/7998)
31.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, son beş yılda alınan ve
emekliye ayrılan personel sayısına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜL'ün cevabı (7/7999)
32.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, İzmir'in kamu yatırım
ödeneklerinden aldığı paya ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/8011)
33.- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, Ereğli ve İskenderun Demir
Çelik Fabrikalarının özelleştirilmesine ve genel müdürlerinin istifalarına
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/8051)
34.- İzmir Milletvekili Hakkı AKALIN'ın, özelleştirme işlemleri iptal
edilen limanlara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı
(7/8052)
35.- Ankara Milletvekili Yılmaz ATEŞ'in, Ankara-Polatlı'daki ziraî
sulama abonelerinin sorunlarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal
UNAKITAN'ın cevabı (7/8057)
36.- Kocaeli Milletvekili İzzet ÇETİN'in, limanların özelleştirilmesine
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/8058)
37.- Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY'ın, TÜPRAŞ hisselerinin
satışına yönelik bir iddiaya ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın
cevabı (7/8067)
38.- Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, TÜPRAŞ'ın bir grup hissesinin
satış kararının İMKB'ye bildirilmemesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal
UNAKITAN'ın cevabı (7/8069)
39.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, menenjit aşısı bedelinin
karşılanmasına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/8124)
40.- Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın, kongo hastalığı ve
benzeri epidemilere karşı alınan önlemlere ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı
Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/8147)
41.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Çernobil Nükleer
Santralı kazasının Karadeniz Bölgesindeki etkilerinin araştırılmasına ilişkin
sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/8148)
42.- Trabzon Milletvekili M. Akif HAMZAÇEBİ'nin, Antalya Havalimanı dış
hatlar terminallerinin işletilmesine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali
YILDIRIM'ın cevabı (7/8184)
43.- Ankara Milletvekili Ersönmez YARBAY'ın, Ankara'da bir barda meydana
gelen olaya ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı
(7/8193)
44.- Muğla Milletvekili Fahrettin ÜSTÜN'ün, Hizbullah davasında
yargılanan kamu görevlilerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir
AKSU'nun cevabı (7/8196)
45.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa'nın Harmancık İlçesinde
emniyet amirliği kurulmasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir
AKSU'nun cevabı (7/8197)
46.- Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, Yalova Armutlu
Kaplıcalarında özel bir şirketin usulsüz kuyu açtığı iddialarına ilişkin sorusu
ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/8204)
47.- Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, bir fotoğraf sergisine
yapılan saldırıya ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı
(7/8476)
48.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,tamamlanmamış yatırımlara
ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜL'ün
cevabı (7/8561)
49.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, özürlü çocukların eğitimine,
- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, 58 ve 59 uncu hükümetler
döneminde Başbakanlık Tanıtma Fonundan alınan desteğe,
1999-2002 yılları arası Başbakanlık Tanıtma Fonundan alınan desteğe,
Tamamlanmamış yatırımlara,
İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Nimet ÇUBUKÇU'nun cevabı (7/8592,
8593, 8594, 8595)
50.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, belli bir marka ve model
otomobillerde teknik bir sorun olduğu iddiasına ilişkin sorusu ve Sanayi ve
Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/8721)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak dört oturum yaptı.
Burdur Milletvekili Mehmet Alp, Dünya Çocuk Hakları Gününde, çocukların
sağlıklı bir şekilde büyüyebilecekleri tek ortam olan ailenin önemine, özgür ve
yaratıcı bir kişilik kazanabilmeleri için yapılması gerekenlere;
Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin, İş Kanununun uygulanmasında görülen
aksaklıklara ve alınması gereken tedbirlere,
Mersin Milletvekili Hüseyin Güler, yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımızın sorunlarına,
İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.
Genel Kurulu ziyaret eden Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanı
Rene Van Der Linden 'e Başkanlıkça "Hoş geldiniz" denildi.
Genel Kurula hitaben konuşma yapma isteği kabul edilen Avrupa Konseyi
Parlamenter Meclisi Başkanı Rene Van Der Linden, Türkiye'nin Avrupa ve bölge
için önemi ile Avrupa Birliğine adaylığı sürecinde yerine getirmesi gereken
hususlara ilişkin Genel Kurula hitaben bir konuşma yaptı.
Gündeminin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmının 145 inci sırasında yer alan 544'e 1 inci ek sıra
sayılı komisyon raporunun bu kısmın 4 üncü sırasına alınmasına ilişkin CHP
Grubu önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmediği açıklandı.
İstanbul Milletvekili Ali Topuz, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin'in,
konuşmasında, Partisine;
Niğde Milletvekili Orhan Eraslan, Adana Milletvekili Fehmi Hüsrev
Kutlu'nun,
Kars Milletvekili Selami Yiğit, Adana Milletvekili Fehmi Hüsrev
Kutlu'nun,
Adana Milletvekili Fehmi Hüsrev Kutlu, Konya Milletvekili Atilla
Kart'ın,
Konuşmasında, şahsına;
Sataşması nedeniyle birer açıklamada bulundular.
Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının:
1 inci sırasında bulunan (6/779) esas numaralı sözlü soru üç birleşim
içinde cevaplandırılmadığından, yazılı soruya çevrildi.
2 nci sırasında bulunan (6/809) esas numaralı soru, ilgili bakan Genel
Kurulda hazır bulunmadığından, ertelendi.
3 üncü sırasında bulunan (6/815),
40 ıncı sırasında bulunan (6/944),
50 nci sırasında bulunan (6/961),
59 uncu sırasında bulunan (6/992),
143 üncü sırasında bulunan (6/1200),
145 inci sırasında bulunan (6/1202),
158 inci sırasında bulunan (6/1234),
159 uncu sırasında bulunan (6/1235),
252 nci sırasında bulunan (6/1404),
264 üncü sırasında bulunan (6/1423),
273 üncü sırasında bulunan (6/1449),
Esas numaralı sorulara, Devlet Bakanı Beşir Atalay cevap verdi; (6/815),
(6/1200), (6/1235), (6/1404), (6/1423) esas numaralı soru sahipleri cevaba
karşı görüşlerini açıkladılar.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri
alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden;
2 nci sırasında bulunan, Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu
ve Görevleri Hakkında (1/950) (S. Sayısı: 920),
3 üncü sırasında bulunan, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin (1/1030) (S. Sayısı: 904),
Kanun Tasarılarının görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel
Kurulda hazır bulunmadığından;
Ertelendi.
4 üncü sırasına alınan ve Cumhurbaşkanınca bir kez daha görüşülmek üzere
geri gönderilen 5394 Sayılı Türkiye İstatistik Kanununun (1/1070) (S. Sayısı:
999) 45 inci maddesi üzerinde bir süre görüşüldü.
10 Kasım 2005 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime
19.04'te son verildi.
Sadık Yakut
Başkanvekili
|
Bayram Özçelik |
Ahmet Küçük |
|
Burdur |
Çanakkale |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
II. - GELEN
KÂĞITLAR No.: 25
10 Kasım 2005 Perşembe
Tasarı
1.- Türkiye Cumhuriyeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Arasında Serbest
Ticaret Alanı Tesis Eden Ortaklık Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/1126) (Plan ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1.11.2005)
Teklif
1.- İzmir Milletvekili Fazıl Karaman ile Balıkesir
Milletvekili Ali Osman Sali'nin; 178 Sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi (2/614) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
31.10.2005)
Tezkere
1.- Şanlıurfa Milletvekili Turan Tüysüz'ün; Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/922) (Anayasa
ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş
tarihi: 7.11.2005)
Raporlar
1.- Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Bağlı Okulların Millî
Eğitim Bakanlığına Devredilmesi ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1050) (S. Sayısı: 1009)
(Dağıtma tarihi: 10.11.2005) (GÜNDEME)
2.- Diyarbakır Milletvekili Mehmet Mehdi Eker'in Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Antalya Milletvekili Atila Emek ve 5 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü
Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/579) (S. Sayısı: 979'a 1 inci Ek) (Dağıtma
tarihi: 10.11.2005) (GÜNDEME)
3.- Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan'ın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Antalya Milletvekili Atila Emek ve 5 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü
Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/691) (S. Sayısı: 980'e 1 inci Ek) (Dağıtma
tarihi: 10.11.2005) (GÜNDEME)
4.- Mardin Milletvekili Süleyman Bölünmez'in Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Antalya Milletvekili Atila Emek ve 5 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü
Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/694) (S. Sayısı: 981'e 1 inci Ek) (Dağıtma
tarihi: 10.11.2005) (GÜNDEME)
5.- Kahramanmaraş Milletvekili Hanefi Mahçiçek'in
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa
ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Antalya Milletvekili Atila Emek ve 5 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü
Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/695) (S. Sayısı: 982'ye 1 inci Ek) (Dağıtma
tarihi: 10.11.2005) (GÜNDEME)
6.- Kırklareli Milletvekili Ahmet Gökhan Sarıçam'ın
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa
ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Antalya Milletvekili Atila Emek ve 5 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü
Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/696) (S. Sayısı: 983'e 1 inci Ek) (Dağıtma
tarihi: 10.11.2005) (GÜNDEME)
7.- Şanlıurfa Milletvekili Turan Tüysüz'ün Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Antalya Milletvekili Atila Emek ve 5 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü
Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/697) (S. Sayısı: 984'e 1 inci Ek) (Dağıtma
tarihi: 10.11.2005) (GÜNDEME)
8.- Kırklareli Milletvekili Yavuz Altınorak'ın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Kırklareli Milletvekili Yavuz Altınorak'ın
İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/698) (S. Sayısı:
985'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 10.11.2005) (GÜNDEME)
9.- Hakkâri Milletvekili Fehmi Öztunç'un Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği
Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Antalya Milletvekili
Atila Emek ve 2 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora
İtirazı (3/719) (S. Sayısı: 986'ya 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 10.11.2005)
(GÜNDEME)
10.- Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Yıldız'ın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Yıldız'ın İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre
Rapora İtirazı (3/731) (S. Sayısı: 987'ye 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi:
10.11.2005) (GÜNDEME)
11.- Ardahan Milletvekili Kenan Altun'un Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri Saygun ve 5 Milletvekilinin İçtüzüğün 133
üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/732) (S. Sayısı: 988'e 1 inci Ek)
(Dağıtma tarihi: 10.11.2005) (GÜNDEME)
12.- Zonguldak Milletvekili Fazlı Erdoğan'ın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri Saygun ve 5 Milletvekilinin İçtüzüğün 133
üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/747) (S. Sayısı: 989'a 1 inci Ek)
(Dağıtma tarihi: 10.11.2005) (GÜNDEME)
13.- Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün'ün Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri Saygun ve 5 Milletvekilinin İçtüzüğün 133
üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/748) (S. Sayısı: 990'a 1 inci Ek)
(Dağıtma tarihi: 10.11.2005) (GÜNDEME)
14.- Zonguldak Milletvekili Fazlı Erdoğan'ın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri Saygun
ve 5 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı
(3/749) (S. Sayısı: 991'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 10.11.2005) (GÜNDEME)
15.- İstanbul Milletvekili Mehmet Sekmen'in Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri Saygun
ve 5 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı
(3/750) (S. Sayısı: 992'ye 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 10.11.2005) (GÜNDEME)
16.- İstanbul Milletvekili Kemal Unatıkan'ın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Ankara Milletvekili Yakup Kepenek ve 5
Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/764) (S.
Sayısı: 993'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 10.11.2005) (GÜNDEME)
17.- Kütahya Milletvekili Hüsnü Ordu'nun Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Adana Milletvekili Uğur Aksöz ve 5
Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/788) (S.
Sayısı: 994'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 10.11.2005) (GÜNDEME)
18.- Mardin Milletvekili Selahattin Dağ'ın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği
Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Adana Milletvekili
Uğur Aksöz ve 5 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora
İtirazı (3/718, 3/789) (S. Sayısı: 995'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi:
10.11.2005) (GÜNDEME)
19.- Türkiye Cumhuriyeti ile Güney Afrika Cumhuriyeti
Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve
Vergi Kaçakcılığına Engel Olma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1099) (S. Sayısı: 1013)
(Dağıtma tarihi: 10.11.2005) (GÜNDEME)
Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Malatya Milletvekili Muharrem KILIÇ ve 110
Milletvekilinin, SHÇEK bünyesindeki yuva, yurt ve huzurevlerindeki durumun
belirlenerek bu kurumların daha iyi hizmet verebilmesi için alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/318)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1/11/2005)
2.- İzmir Milletvekili Canan ARITMAN ve 38
Milletvekilinin, SHÇEK bünyesindeki kurumların durumunun araştırılarak
güçlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/319) (Başkanlığa geliş tarihi:
1/11/2005)
3.- Malatya Milletvekili Ahmet Münir ERKAL ve 33
Milletvekilinin, Devletin koruması ve bakımı altında bulunan çocuk ve gençlerin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/320) (Başkanlığa geliş tarihi:
7/11/2005)
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
15.00
10 Kasım 2005
Perşembe
BAŞKAN:
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17 nci
Birleşimini açıyorum.
III. -
YOKLAMA
BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için 5 dakika süre vereceğim. Sayın
milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen sayın
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını,
görevli personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı
vardır; görüşmelere başlıyoruz.
1V. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) ÇEŞİTLİ İŞLER
1.- Ulu Önder Atatürk'ün ölümünün 67 nci
yıldönümü nedeniyle saygı duruşu
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bugün Ulu Önder
Atatürk'ün ölümünün 67 nci yıldönümüdür. Genel Kurulumuzu, Yüce Atatürk'ün aziz
hatırası önünde 2 dakikalık saygı duruşuna davet ediyorum.
(Saygı duruşunda bulunuldu)
BAŞKAN - Ruhu şad olsun.
Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline
gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz, 10 Kasım Ulu Önder Atatürk'ün ölüm
yıldönümü münasebetiyle söz isteyen Konya Milletvekili Sayın Ahmet Işık'a
aittir.
Buyurun Sayın Işık. (Alkışlar)
B) GündemdIşI
Konuşmalar
1.- Konya Milletvekili Ahmet Işık'ın, Ulu
Önder Atatürk'ün 67 nci ölüm yıldönümünde O'na ve dünya görüşlerine ilişkin
gündemdışı konuşması
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün 10 Kasım 2005. Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün 67
nci ölüm yıldönümü nedeniyle, O'nu ve dünya görüşünü kısmen ifade etmek amaçlı
gündemdışı söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, yaşadığı dönem ve konjonktürde
fikir ve eylemleriyle, yalnızca onlarca yıl sonraki günümüze değil, yüzyıllar
sonraki zamana çığır açan seçkin insanı, yüce milletin anlamlı kürsüsünden
ifade etmenin onurunu sizlerle paylaşıyorum.
Çok yönlü kişiliği, üstün zekâsı, olaylar karşısında
soğukkanlılığını asla kaybetmeden, devlet - millet heyecanını en üst noktada
tutarak, hızlı ve sağlıklı karar alma özelliği, bilimi rehber edinip, milletin
geleceğini ve devletin bekasını esas alması, O'nu Atatürk yapan en önemli
vasıflardır.
Mustafa Kemal Atatürk'ün Türk Milletine bırakmış olduğu
en büyük eseri, modern ve çağdaş Türkiye Cumhuriyetini muhkem temeller üzerine
kurması ve geliştirmesidir. O'nun için gerçek ve gerçekçilik, ancak akıl ve
mantığın sınırları içerisinde vardır. Bu nedenle, gerçekleştirmek istediği tüm
atılımlarda ve yeniliklerde, akıl ve mantığı şiar edinmiştir.
Değerli milletvekilleri, Atatürk'e göre en iyi kişi,
kendinden çok ait olduğu toplumu düşünen, onun varlığının ve mutluluğunun
korunmasına kendisini adayan insandır.
Cumhuriyetin temelini kültür olarak gören Atatürk,
medeniyet yolunda başarıyı yenileşmeye bağlamakta ve devamla "sosyal
hayatta, ekonomik hayatta, ilim ve fen sahasında başarılı olmak için, tek
gelişme yolu budur. İçinde bulunduğumuz medeniyet ailesinde layık olduğumuz
yeri alacağız, onu koruyacağız ve sürdüreceğiz. Refah, mutluluk ve insanlık
budur. Millet açıkça bilmelidir; medeniyet öyle kuvvetli bir ateştir ki, ona
ilgisiz kalanları yakar ve yok eder. Biz, Batı medeniyetini bir taklitçilik
yapalım diye almıyoruz; onda iyi olarak gördüklerimizi kendi bünyemize uygun
bulduğumuz için dünya medeniyeti seviyesi içinde benimsiyoruz. Medeniyet
yolunda yürümek ve başarılı olmak hayatın şartıdır. Bu yolun üzerinde
duraksayanlar veya bu yol üzerinde ileri değil, geriye bakmak cahilliği ve
tedbirsizliğinde bulunanlar, medeniyetin coşkun seli altında boğulmaya
mahkûmdurlar" demektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Büyük Önder
Atatürk'ün temel hak ve hürriyetlere yönelik ifadesinde "çağdaş
demokraside kişisel hürriyetler özel bir değer ve önem kazanmıştır. Artık,
kişisel hürriyetlere, devletin ve hiç kimsenin müdahalesi söz konusu değildir;
ancak, bu kadar yüksek ve kıymetli olan kişisel hürriyetin medenî ve demokrat
millete neyi ifade ettiği, 'hürriyet' kelimesinin mutlak manada düşünülebilen
manasıyla anlaşılamaz. Söz konusu olan hürriyet, sosyal ve medenî hürriyettir.
Bu sebeple, kişisel hürriyeti düşünürken, her kişinin, nihayet bütün milletin
ortak çıkarını ve devletin varlığını göz önünde bulundurmak lazımdır.
Anlaşılıyor ki, kişisel hürriyet mutlak olmaz. Bir başkasının hak ve hürriyeti
milletin ortak çıkarı, kişisel hürriyeti sınırlar" demektedir.
Değerli milletvekilleri, Mustafa Kemal Atatürk, millî
egemenliğe ağırlıklı vurgu yaparak "millî egemenlik öyle bir nurdur ki,
onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, yok olur. Milletlerin
esareti üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmaya mahkûmdurlar. Bütün
cihan bilmelidir ki, bu devletin ve bu milletin başında hiçbir makam yoktur.
Yalnız bir kuvvet vardır, o da millî egemenliktir. Yalnız bir makam vardır, o
da milletin kalbi, vicdanı ve mevcudiyetidir" demektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Atatürk ve
düşünceleri, her dönem ve devirde, zengin bir yoruma, derin algılamaya yönelik
ince hassasiyete, nesillere kalıcı aktarılmaya yönelik yüksek ideallere
gereksinim göstermektedir.
Gönlümüzde ve ideallerimizde her gün yeniden doğan
büyük insan, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ü rahmetle anarken, Yüce
Meclisi, tekrar, saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Işık.
Gündemdışı ikinci söz, yine, Ulu Önder Mustafa Kemal
Atatürk'ün ölümünün 67 nci yıldönümü nedeniyle söz isteyen, Ankara Milletvekili
Ayşe Gülsün Bilgehan'a aittir.
Buyurun Sayın Bilgehan. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün
Bilgehan'ın, Ulu Önder Atatürk'ün 67 nci ölüm yıldönümünde O'na ve dünya
görüşlerine ilişkin gündemdışı konuşması
AYŞE GÜLSÜN BİLGEHAN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; devletimizin kurucusu, büyük kahraman Atatürk'ü ölümünün 67 nci
yıldönümünde şükranla ve özlemle anarak, Yüce Meclise saygılarımı sunuyorum.
Nitelikli çağdaş eğitim yerine dinsel ağırlıklı
eğitimin önerildiği, üniversitelerin ve bilim adamlarının hırpalandığı,
küreselleşme karşısında ezik düşmüş, devletimizin kuruluş belgesi Lozan'ın
sorgulandığı, dünyanın en borçlu ülkesi haline gelmiş ülkemizde 21 inci
Yüzyılda bir 10 Kasımda önderimiz Atatürk'ü hangi duygularla anıyoruz?..
Kişi başına düşen gelirimiz Avrupa'nın en düşük
düzeyinde. 1 000 kişiye 7 kitap düşüyor. 5 kadından 1'i okuma yazma bilmiyor.
Kız çocukları okula yollanmıyor. Kadınlar, koyu bir toplumsal ve dinsel baskı
altında eziliyor. Dünya Ekonomik Forumu Direktörü ve Baş Ekonomisti Augusto
Lopez-Claros iki gün önce İstanbul'da şöyle bir değerlendirme yapmış:
"Geçmişinize göre iyi, dünyaya göre kötüsünüz. Makroekonomik açıdan
endekste 87 nci sıradasınız, yolsuzluklar ve yasaların uygunluğu bakımından
ortalardasınız; ancak, örneğin, borçluluk bakımından 117 ülke arasında
sonuncusunuz. Geçmişte enflasyonunuz berbat durumdaydı; çok düştü; ama, düştüğü
halde dünya ülkeleri arasında hâlâ çok kötü durumdasınız. Kendi geçmişinize
göre çok iyi işler yapmış olabilirsiniz; ama, dünya ülkeleri de yerinde
saymıyor." Birisi de dürüstçe konuşmuş. Oysaki, yakınında bulunduğu
Ortadoğu coğrafyasında ve Kafkaslarda 21 inci Yüzyılda halen tek demokratik ve
laik cumhuriyet ve bir hukuk devleti olma özelliğini sürdüren ve kadın-erkek
eşitliğini hiç olmazsa yasal düzeyde sağlayarak, kadınlarına siyasal haklarını,
üye olmak istediğimiz Avrupa Birliği ülkelerinden Fransa'dan 10 yıl,
Belçika'dan 14, Yunanistan'dan 18, Portekiz'den 42 yıl önce veren Türkiye,
nereden nereye gelmişti.
Atatürk'ün devraldığı miras neydi; 13 000 000 nüfus,
ilkel bir tarım, sıfıra yakın sanayi, madenlerin büyük çoğunluğu, limanlar ve
var olan demiryolları yabancı şirketlerin yönetiminde; 153 ortaokul ve lise,
sadece 1 üniversite var. Halkın yalnız yüzde 7'si okuryazar. Bu oran kadınlarda
yüzde 1 bile değil. Kişi başına gelir 4 lira. Bilim hayatı ve düşüncesi yok
denilecek düzeyde. Anadolu, araştırmayan, nakilci ve yetersiz medreselerin
elinde. Her yanda tarikatlar, tekkeler, dergâhlar... Sadece kadınlar değil,
erkekler bile vatandaş sayılmıyor. Ülke, Avrupa'nın 300 yıl gerisinde…
Çok değil, onbeş yıl sonra Atatürk Türkiyesi dünyada
"Türk mucizesi" olarak anılmaya başlayacaktır. Demir-çelik ve millî
savunma sanayii kurulmuş, limanlar ve demiryolları yurdu sarmıştır. Onbeş yılın
kalkınma hızı yüzde 10'dur; yani, sadece bir yıl değil, onbeş yıl boyunca
kalkınma hızı yüzde 10. Halkevleri ve millet mektepleri açılmış, harf
devrimiyle okuma-yazma seferberliği başlamış, üniversite reformu yapılmış,
çağdaş yasalar yürürlüğe girmiştir. Türkiye, Osmanlının borçlarını ödemekte,
aynı zamanda da kalkınmasını, bir kuruş dış yardım almadan sürdürmektedir.
Lozan'da İsmet Paşaya "bir gün gelecek bizden para istemek için önümüzde
diz çökeceksiniz" diye tehdit eden Lord Curzon'un ve diğer Avrupalı
güçlerin beklentisi gerçekleşmemiştir. Tam tersine, bir yirmibeş yıl sonra,
1963'te, Türkiye'nin Avrupa Ekonomik Topluluğuna katılımını sağlayacak ilk
antlaşmayı, hani, o meşhur Ankara Antlaşmasını imzalarken, dönemin Komisyon
Başkanı Prof. Hallstein bakın neler söylemektedir: "Türkiye, Avrupa'nın
bir parçasıdır. Bunu, bu ülkede attığımız her adımda karşılaştığımız Atatürk'ün
güçlü kişiliğinin Türk toplumunda bıraktığı izlerden anlıyoruz. Bu hareketin,
tarihte bir benzeri yoktur; hatta, biz, burada, gerçekleştirmek istediğimiz
Avrupa Birliğinin en modern şekliyle uygulandığını görüyoruz. Bu aydınlık,
akılcı, gerçekçi duruş, bilime ve eğitime verilen önem, gelişmeye, ilerlemeye
yöneliş, bizim fikirlerimizin mükemmel bir uzantısı olarak görülüyor. Türkiye
ile Avrupa'nın, askerî, siyasî ve ekonomik olarak birbirine bağlanmasından daha
doğal ne olabilir ki?!" İşte, 1963'te, Türkiye'ye, bu nedenlerle Avrupa
Birliğinin kapıları açılıyordu o zaman; çünkü, belki de insanlık tarihinde ilk
defa bir büyük komutan, zaferle çıktığı bir Kurtuluş Savaşından hemen sonra,
savaştığı güçlerin uygarlığını benimseyerek, kendi memleketinde radikal bir
değişim gerçekleştiriyordu. Ne yazık ki, dün bizden ders alanlar, bugün, hatta
bu kürsüden bize ders vermeye başladılar. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Daha 24 saat geçmedi.
AYŞE GÜLSÜN BİLGEHAN (Devamla) - Tarihin gerçeklerle
alay edercesine çarpıtılıp yeniden yazılmak istendiği ve kahramanlar ile
hainlerin yer değiştirdiği bir dönemdeyiz. (CHP ve Anavatan Partisi
sıralarından alkışlar) Ama, biliyoruz ki, daha Kurtuluş Savaşımız sürerken,
atalarımız da, bir taraftan düşman güçleriyle vatanı kurtarmak için mücadele
ederken, bir taraftan padişahın işbirlikçileri ve isyancılarla vuruşuyorlardı.
Bugün, biz ne kadar kendimizi millî mücadelecilerin torunları olarak
görüyorsak, kendini, hâlâ, karşı taraftan sayanların da torunlarının bulunduğunu
aklımızdan çıkarmamalıyız. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar; Anavatan Partisi sıralarından alkışlar) İşte, bu yüzden,
çocuklarımıza ulusal destanlarımızı doğru anlatmanın ve 21 inci Yüzyılda
Atatürk'ü yeniden anlamanın yollarını bulmalıyız.
Bu anlamlı günde, Atatürk'ün kurduğu bu Yüce Meclise,
tekrar, saygılarımı sunarak, Atatürk'ü bir kez daha saygıyla ve şükranla
anıyorum. (CHP ve Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bilgehan.
Gündemdışı üçüncü söz, mineralli sular ve jeotermal
kaynakların kullanımı hakkında söz isteyen Denizli Milletvekili Mehmet
Yüksektepe'ye aittir.
Buyurun Sayın Yüksektepe. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
3.- Denizli Milletvekili Mehmet
Yüksektepe'nin, mineral sular ve jeotermal kaynakların kullanımının önemine ve
bu konuda yapılması gerekenlere ilişkin gündemdışı konuşması
MEHMET YÜKSEKTEPE (Denizli) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Yüce Meclisin huzurunda konuşmama başlamadan önce
"egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" ilkesinden yola çıkarak
Türkiye Büyük Millet Meclisini kuran ve halk iradesini en üstün irade sayan
cumhuriyetin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü, ölümünün bu anlamlı gününde
saygıyla anıyor ve Allah'tan rahmet diliyorum.
Değerli arkadaşlar, bizler, Türkiye Büyük Millet
Meclisi çatısı altında, milletin iradesini millet adına kullanan
milletvekilleri olarak, 3 Kasım 2002'den bu yana hizmet etmekteyiz.
3 Kasım 2002'den bu yana, bizleri milletvekili olarak
buraya gönderen vatandaşlarımızın geleceğe olan ümitlerini, büyük ve güçlü bir
Türkiye Devletinin mensubu olmak istediklerini unutmadık. Milletimizin isteği,
millet iradesini ortaya koyan bir Meclis olma yolundan hiç sapmadık. Bizler, AK
Parti olarak, 3 Kasım öncesi ne söylemişsek onun arkasında olduk ve olmaya
devam ediyoruz. AK Partinin bu üç yıllık dönemi, iyi yönetilen bir Türkiye'nin
neler yapabileceğini ortaya koydu. Tüm dünyaya millet iradesinin ne anlama
geldiğini gösterdik. Aslında, tek yaptığımız, milletimizin yanında olmak, bizi
buraya gönderenlerin sesini duymak, yüreğini hissetmek oldu. Milletimiz dedi
ki, hortumları kesin, kestik; dedi ki, polemik yapmayın, laf üretmeyin,
üretmedik; dedi ki, ekonomiyi düzeltin, düzelttik ve düzeltmeye devam ediyoruz;
dedi ki, uluslararası arenada güçlü bir Türkiye olarak yerimizi alalım, aldık.
Tüm bunlar, yeni Türkiye'de yaşanan gelişim, değişim ve güven ortamı, aslında,
bizlerden çok büyük Türk Milletinin eseridir. Milletimiz bize bir şey daha
söyledi, dedi ki; ülkenin atıl kaynaklarını harekete geçirin.
Değerli arkadaşlar, bu anlamda, Enerji Bakanlığı birçok
yeni atılım gerçekleştirdi. Bunların başında Bor Araştırma Enstitüsünü kurduk,
burada hep birlikte Yenilenebilir Enerji Yasasını çıkardık. Bu alanda, pazılın
eksik kalan parçalarını tamamlamak, elbette ki, bizim görevimizdi. Bu
çerçevede, ülkenin kaynaklarının harekete geçirilmesi konusundaki beklentiye
cevap vermek için, hükümetimiz var gücüyle çalışmaktadır. İşte, harekete
geçirilmeyi bekleyen kaynaklardan biri de jeotermal kaynak ve mineral sulardır.
Bugün, bu alanda yapılan yatırımlar, maalesef, kaplıcalarla ilgili 1926
tarihinde çıkarılan 927 sayılı Kanunla yapılmaktadır. Çok eski ve ihtiyaca
cevap vermeyen mevcut yasalar, atıl kaynakların harekete geçirilmesini
güçleştirmektedir. Bu alanda özel sektörün önünü açmak ve planlı bir gelişme
sürecini yaratmak için tamamen yerli, çevre dostu, yenilenebilir enerji kaynağı
olan jeotermal kaynaklar kanununun çıkarılması çok önem arz etmektedir. Bu
çerçevede, ben de, Meclis Başkanlığımıza, bir kanun teklifi hazırlayıp, verdim;
ancak, son aldığım bilgiye göre, hâlâ daha, Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Komisyonunda, bu yasamız, kanun teklifimiz ele alınmadı, görüşülmedi.
İnsanoğlu, tarih boyunca, mineral suları ve termal
kaplıcaları kullanmış ve tedavi edici etkisini fark etmiştir. Değerli
arkadaşlar, dünyada, 1890'dan bu yana ABD'de, 1934'ten bu yana İzlanda'da,
ısınma amaçlı kullanılmaktadır jeotermal kaynakları. Ayrıca, Paris'in birçok
semtinde, yaklaşık 85 000 konut, jeotermalle ısınmaktadır. Ancak, endüstriyel
alanda ilk kullanım, 1904 yılında, İtalya'da, jeotermal akışkandan elektrik
üretimiyle başlamıştır. Değerli arkadaşlar, buraya dikkatinizi çekmek
istiyorum; yüz yıldan beri, bu elektrik üreten tesis kullanılmaktadır.
Günümüzde, bugün, kendi bölgem olan,
Denizli-Kızıldere'de, Aydın-Germencik ve Aydın-Salavatlı'da, jeotermal enerji
santralları elektrik üretimi yapmaktadır. Ayrıca, yine, Denizli-Kızıldere
jeotermal tesislerinde, 120 000 ton günlük kuru toz buz üretilmektedir. Bunun
yanında, 195 adet kaplıcadan şifa ve termal turizm amaçlı yararlanılmaktadır.
Bunlara ilaveten, çeşitli jeotermal bölgelerinde, yaklaşık 65 hektar jeotermal
sera ısıtmacılığı yapılmaktadır.
Dünyada, 2000 yılından bu yana, jeotermal elektrik
üretiminde yüzde 12, elektrik dışı uygulamalarda ise yüzde 62 civarında artış
gerçekleşmiştir. Filipinler'de toplam elektrik üretiminin yüzde 27'si,
California Eyaletinde yüzde 7'si, İzlanda'da ise toplam ısı enerjisi
ihtiyacının yüzde 86'sı jeotermalden karşılanmaktadır. Jeotermal ısıtmada dünya
2010 yılı hedefleri, Avrupa'da 3 000 000 konut, ABD'de ise 7 000 000 konutu
jeotermalle ısıtmaktır. Türkiye'de potansiyel rezervin 1 000 000 konutu
ısıtabileceği hesaplanmaktadır. İlk etapta 500 000 konut bile yeterince önemli
bir rakamdır.
Değerli arkadaşlar, jeotermal kaynağının kullanım
alanlarına baktığımızda, elektrik enerjisi üretiminde, merkezî ısıtma ve
soğutmada, seracılıkta, endüstriyel amaçlı kullanım gibi birçok alanda kullanım
alanı mevcuttur. Özellikle tarım, turizm ve sağlık gibi istihdam katsayısı
yüksek olan sektörler bu alandan faydalanmaktadır; ama, yasanın yetersiz oluşu,
bu yöndeki yatırımlara ciddî şekilde engel olmaktadır.
Bu kaynakların en önemli avantajlarını sıralamak
gerekirse; yenilenebilir, sürdürülebilir, tükenmeyen enerji olması,
özvarlığımız ve doğal kaynağımız olması, her şeyden önemlisi çevre dostu olması
ve çok amaçlı kullanılıyor oluşu, hazır bulunması ve doğadan kullanıma
alınması, fosil ve diğer enerji kaynaklarına göre çok daha ucuz olması, güvenli
ve yüzde 95 oranında verim alınabilmesi.
Değerli arkadaşlar, ben, bu bilgiler ışığında ve MTA,
DPT, TÜBİTAK gibi kuruluşlarımızın yaptığı çalışmalar doğrultusunda, jeotermal
kaynakları ve mineral suları kanununu hazırladım. Yine komisyon başkanımızın
desteğiyle, Meclisimizin desteğiyle ve Enerji Bakanlığımızın desteğiyle bir an
önce bu kanunun yasalaşması ve bu alandaki yatırımların hızlandırılmasını
umuyor, bu vesileyle hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yüksektepe.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.
Katip Üyenin oturarak okumasını oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 4 tezkeresi
vardır; ayrı ayrı okutup, bilgilerinize sunacağım.
C) Tezkereler ve
Önergeler
1.- Çin Halk Cumhuriyeti Ulusal Halk
Kongresi Dışişleri Komitesi Başkanının davetlisi olarak Çin'e resmî ziyarette
bulunacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu üyelerinden
oluşacak Parlamento heyetini oluşturmak üzere gruplarınca isimleri bildirilen
milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/923)
9 Kasım 2005
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Çin Halk Cumhuriyeti Ulusal Halk Kongresi Dışişleri
Komitesi Başkanının vaki davetine icabetle, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir Parlamento Heyetinin 7-12 Kasım 2005
tarihleri arasında Çin'e resmî bir ziyarette bulunması Genel Kurulun 18 Mayıs
2005 tarih ve 100 üncü Birleşiminde kabul edilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 2 nci maddesi uyarınca heyeti
oluşturmak üzere siyasî parti gruplarının bildirmiş olduğu isimler Genel
Kurulun bilgilerine sunulur.
Bülent Arınç
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Mehmet Dülger (Antalya)
Ahmet Edip Uğur (Balıkesir)
Metin Yılmaz (Bolu)
Halil Akyüz (İstanbul)
Mehmet Denizolgun (İstanbul)
Şükrü M. Elekdağ (İstanbul)
Süleyman Gündüz (Sakarya)
Abdullah Veli Seyda (Şırnak)
BAŞKAN - Diğer tezkereyi okutuyorum:
2.- Endonezya Temsilciler Meclisi Başkan
Yardımcısı ve beraberindeki heyetin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin konuğu
olarak ülkemize resmî ziyarette bulunmalarına ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/924)
9 Kasım 2005
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 25
Ekim 2005 tarih ve 93 sayılı Kararıyla, Endonezya Temsilciler Meclisi Başkan
Yardımcısı ve beraberindeki parlamento heyetinin ülkemizi ziyaret etmesi uygun
bulunmuştur.
Söz konusu heyetin ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun
7 nci maddesi gereğince Genel Kurulun bilgisine sunulur.
Bülent Arınç
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Diğer tezkereyi okutuyorum:
3.- Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi
Başkanı Rene van der Linden ve beraberindeki heyetin, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin konuğu olarak ülkemize resmî ziyarette bulunmalarına ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/925)
9 Kasım 2005
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 25
Ekim 2005 tarih ve 93 sayılı Kararıyla, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi
Başkanı Sayın Rene van der Linden'in ülkemizi ziyaret etmesi uygun bulunmuştur.
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanının ziyareti,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki
Kanunun 7 nci maddesi gereğince Genel Kurulun bilgisine sunulur.
Bülent Arınç
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Diğer tezkereyi okutuyorum:
4.- Fransa Setanosu Fransa-Türkiye
Dostluk Grubu Başkanı ve beraberindeki heyetin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
konuğu olarak ülkemize resmî ziyarette bulunmalarına ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/926)
9 Kasım 2005
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 25
Ekim 2005 tarih ve 93 sayılı Kararıyla, Fransa Senatosu Fransa-Türkiye Dostluk
Grubu Başkanı ve üyelerinden oluşan Parlamento heyetinin ülkemizi ziyaret
etmesi uygun bulunmuştur.
Söz konusu heyetin ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun
7 nci maddesi gereğince Genel Kurulun bilgisine sunulur.
Bülent Arınç
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Sayın milletvekilleri, Plan ve Bütçe Komisyonunda,
bağımsız milletvekillerine de 1 üyelik düşmektedir. Bu komisyona üye olmak
isteyen bağımsız milletvekillerinin 14 Kasım 2005 Pazartesi günü saat 18.30'a
kadar, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına yazılı olarak başvurmalarını
rica ediyorum.
Meclis araştırması açılmasına ilişkin 3 önerge vardır;
ayrı ayrı okutuyorum:
D) Gensoru,
Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ
1.- Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç
ve 110 milletvekilinin, SHÇEK bünyesindeki yuva, yurt ve huzurevlerindeki
durumun belirlenerek bu kurumların daha iyi hizmet verebilmesi için alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/318)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Malatya 0-6 yaş çocuk yuvasındaki, devletimizin
koruması altında bulunan çocuklarımıza yönelik insanlıkdışı davranışların
nedenlerinin; SHÇEK bünyesinde hizmet veren idareci, memur ve işçilerin atama
ve yer değiştirmelerinde, yükselmelerinde göz önünde bulundurulan kıstasların;
bu kurum bünyesinde bulunan çocuk yurtları, yetiştirme yurtları ve
huzurevlerinin çağdaş standartlara ulaşmasını sağlamak için nelerin
yapılabileceğinin araştırılması amacıyla Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün 104 ve
105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını saygılarımla arz
ederim.
1.- Muharrem
Kılıç (Malatya)
2.- Özlem
Çerçioğlu (Aydın)
3.- Erdal
Karademir (İzmir)
4.- Engin
Altay (Sinop)
5.- Haluk Koç
(Samsun)
6.- Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
7.- Uğur Aksöz
(Adana)
8.- N. Gaye
Erbatur (Adana)
9.- Kemal Sağ
(Adana)
10.- Tacidar Seyhan (Adana)
11.- Mehmet Ziya Yergök (Adana)
12.- Halil Ünlütepe (Afyon)
13.- Zekeriya Akıncı (Ankara)
14.- Oya Araslı (Ankara)
15.- Yılmaz Ateş (Ankara)
16.- Ayşe Gülsün Bilgehan (Ankara)
17.- A. İsmet Çanakcı (Ankara)
18.- İsmail Değerli (Ankara)
19.- Eşref Erdem (Ankara)
20.- Yakup Kepenek (Ankara)
21.- Bayram Ali Meral (Ankara)
22.- Önder Sav (Ankara)
23.- Mehmet Tomanbay (Ankara)
24.- Feridun Fikret Baloğlu (Antalya)
25.- Hüseyin Ekmekcioğlu (Antalya)
26.- Atila Emek (Antalya)
27.- Tuncay Ercenk (Antalya)
28.- Nail Kamacı (Antalya)
29.- Osman Kaptan (Antalya)
30.- Osman Özcan (Antalya)
31.- Ensar Öğüt (Ardahan)
32.- Yüksel Çorbacıoğlu (Artvin)
33.- Mehmet Boztaş (Aydın)
34.- Mehmet Mesut Özakcan (Aydın)
35.- Mehmet Semerci (Aydın)
36.- Ali Kemal Deveciler (Balıkesir)
37.- Sedat Pekel (Balıkesir)
38.- Orhan Sür (Balıkesir)
39.- Yaşar Tüzün (Bilecik)
40.- Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
41.- Kemal Demirel (Bursa)
42.- Mehmet Küçükaşık (Bursa)
43.- Mustafa Özyurt (Bursa)
44.- Ahmet Küçük (Çanakkale)
45.- İsmail Özay (Çanakkale)
46.- Mevlüt Coşkuner (Isparta)
47.- Halil Akyüz (İstanbul)
48.- Ersin Arıoğlu (İstanbul)
49.- İsmet Atalay (İstanbul)
50.- Hasan Aydın (İstanbul)
51.- Şükrü Mustafa Elekdağ (İstanbul)
52.- Ali Rıza Gülçiçek (İstanbul)
53.- Hasan Fehmi Güneş (İstanbul)
54.- Zeynep Damla Gürel (İstanbul)
55.- Algan Hacaloğlu (İstanbul)
56.- Birgen Keleş (İstanbul)
57.- Kemal Kılıçdaroğlu (İstanbul)
58.- Ali Kemal Kumkumoğlu (İstanbul)
59.- Güldal Okuducu (İstanbul)
60.- Onur Öymen (İstanbul)
61.- Ahmet Sırrı Özbek (İstanbul)
62.- Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
63.- Sıdıka Sarıbekir (İstanbul)
64.- Mehmet Sevigen (İstanbul)
65.- Berhan Şimşek (İstanbul)
66.- Bihlun Tamaylıgil (İstanbul)
67.- Bülent Tanla (İstanbul)
68.- Vezir Akdemir (İzmir)
69.- Canan Arıtman (İzmir)
70.- Bülent Baratalı (İzmir)
71.- Ali Rıza Bodur (İzmir)
72.- Ahmet Ersin (İzmir)
73.- Abdurrezzak Erten (İzmir)
74.- Yılmaz Kaya (İzmir)
75.- Türkân Miçooğulları (İzmir)
76.- Oğuz Oyan (İzmir)
77.- Enver Öktem (İzmir)
78.- Muharrem Toprak (İzmir)
79.- Sedat Uzunbay (İzmir)
80.- Hakkı Ülkü (İzmir)
81.- Fikret Ünlü (Karaman)
82.- Mustafa Özyürek (Mersin)
83.- Şefik Zengin (Mersin)
84.- Ali Arslan (Muğla)
85.- Gürol Ergin (Muğla)
86.- Fahrettin Üstün (Muğla)
87.- Ali Cumhur Yaka (Muğla)
88.- Mehmet Şerif Ertuğrul (Muş)
89.- Orhan Eraslan (Niğde)
90.- İdris Sami Tandoğdu (Ordu)
91.- Kâzım Türkmen (Ordu)
92.- Necati Uzdil (Osmaniye)
93.- İlyas Sezai Önder (Samsun)
94.- Nurettin Sözen (Sivas)
95.- Mehmet Vedat Melik (Şanlıurfa)
96.- Mahmut Yıldız (Şanlıurfa)
97.- Erdoğan Kaplan (Tekirdağ)
98.- Mehmet Nuri Saygun (Tekirdağ)
99.- Enis Tütüncü (Tekirdağ)
100.- Orhan Ziya Diren (Tokat)
101.- Feramus Şahin (Tokat)
102.- Şevket Arz (Trabzon)
103.- M. Akif Hamzaçebi (Trabzon)
104.- Hasan Güyüldar (Tunceli)
105.- V. Sinan Yerlikaya (Tunceli)
106.- Osman Coşkunoğlu (Uşak)
107.- Mehmet Kartal (Van)
108.- Muharrem İnce (Yalova)
109.- Emin Koç (Yozgat)
110.- Harun Akın (Zonguldak)
111.- Nadir Saraç (Zonguldak)
Gerekçe: Bir televizyon programında yer alan
görüntülerde Malatya 0-6 yaş çocuk yuvasında, devletimizin koruması altında
bulunan çocuklarımızın, bakıcı annelerce insanlıkdışı davranışlara tabi
tutulduğu, çocuklara eziyet ve işkence yapıldığı yer almış ve bu görüntüler
ülkemizde büyük infiale neden olmuştur.
Olayın izlenmesiyle bu insanlık dışı olaya el konulması
gerektiğini düşünen CHP grubu aynı gün akşam bir heyet oluşturarak olayların
yerinde incelenmesini sağlamıştır. Yerinde yapmış olduğumuz incelemelerde koğuş
sistemi şeklinde düzenlenen yurt binasının fizikî şartlarının 40 çocuğun
bakımına elverişli olmadığı, içinde iki tuvalet bulunan, sıcak suyunun düzenli
akmadığı küçük bir banyosunun bulunduğu saptanmıştır.
Çocuk yuvasında hizmet gören personelin büyük bölümünün
vasıfsız olduğu; bakıcı anne olarak görev yapan kadrosu hizmetli olan üç bakıcı
anne ile özel sektörden temizlik işçisi olarak temin edilen ve bakıcı anne
olarak hizmet verdirilen yedi bakıcı annenin tamamının çocuk bakımı ve eğitimi
konusunda bir eğitimlerinin olmadığı saptanmıştır. Özellikle 2004 yılında
Sosyal Hizmetler İl Müdürünün değişimiyle kurum bünyesinde çalışan idarecilerin
ve diğer çalışanların yerlerinin ve görevlerinin değiştirildiği, bakıcı
annelerin büyük bölümünün işlerine son verilerek yeni elemanlar alındığı
görülmüştür. Olayda iktidarın "işe göre adam değil, adama göre iş
yaratma" anlayışından, siyasî kadrolaşma çabasının büyük etkisi olduğu
kuşkusuzdur. Sayın Bakan Nimet Çubukçu, bu kadrolaşmayı bile yeterli görmemekte,
birkısım görevden almaların yargıdan döndüğünden yakınmaktadır. Ancak, bu kadar
keyfî atamaların yargıdan dönmemesi de düşünülemez. Yargı, tüm vatandaşlarımız
için bir güvencedir. Bu nedenle, yargıya yönelik eleştirileri doğru ve şık
bulmadığımızı da ifade ediyoruz.
İktidar "tüccar siyaset" anlayışını bu
kurumlara da yansıtmış, tasarruf anlayışıyla bu kurumların kadro
gereksinimlerini yerine getirmemiş ve fizikî gereksinimlerinden kısıntılar
yapmıştır. Hizmet alımlarında kadrolu alımlar yerine özel sektörden sağlanan
temizlik işçisi adı altında alınan personelle işler yürütülmeye çalışılmıştır.
Tüm bu çabalarda kâr etme anlayışı önplana çıkmıştır. Oysa, Anayasamız, sosyal
hukuk devletini öngörmektedir. Yapılan bu uygulamalar Anayasamıza da aykırılık
teşkil etmektedir.
Yurdumuzun değişik yörelerinden gelen haberlerde,
Malatya'daki olayların münferit bir olay olmadığı da açıktır. Bu nedenle,
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun ve bu kuruma bağlı tüm
kuruluşların işleyişlerinin gözden geçirilmesinde yarar bulunduğu kanısındayız.
Halen uygulanmakta olan koğuş sistemi bir an önce terk edilmeli ve yaş
gruplarına göre çocuk köyleri oluşturularak eğitilmiş bakıcı annelerle bu
çocuklarımıza ev ortamı sağlanmalıdır. Bu kurumlarda çalışacak görevlileri
uzmanlık alanlarına göre seçerek yerleştirmeliyiz. Kurumlarda çalışan
elemanları yeniden bir değerlendirmeye tabi tutarak bu kurumlarda çalışması
sakıncalı personelin bir an önce başka kurumlara aktarılması sağlanmalıdır.
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunu özerk bir kurum haline getirerek
siyasî etkilerden uzaklaştırılmasının yararlı olacağı düşüncesindeyiz.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle, ülkemizin geleceğini
oluşturan çocuklarımızı ve gençlerimizi de ilgilendiren SHÇEK bünyesindeki
yuva, yurt ve huzurevlerindeki durumun araştırılması, bu kurumların daha iyi
hizmet verebilmesinin koşullarının saptanması, bu kurumlarda yapılan siyasî
amaçlı kadrolaşmaların yarattığı olumsuzlukların belirlenmesi amacıyla bu
araştırma önergesi hazırlanmıştır.
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:
2.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman ve
38 milletvekilinin, SHÇEK bünyesindeki
kurumların durumunun araştırılarak güçlendirilmesi için alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/319)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Son yıllarda Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu
(SHÇEK) bünyesindeki çocuk yuvaları, yurtlar ve özürlü rehabilitasyon
merkezlerinde çok sayıda, sistematik olduğu intibaını uyandıran ihmal, görev
suiistimali, şiddet uygulamaları ve cinsel saldırı olayları yaşanmaktadır.
Basına yansıyan miktarıyla bile toplumda büyük infiallere neden olan bu
olayların acilen engellenmesi gereklidir. SHÇEK'te bütçe yetersizlikleri,
donanım yetersizliği, uzman personel yetersizliği, siyasî kadrolaşma, sosyal
hizmetlerin özelleştirilmesi, taşeronlaştırılması gibi nedenler hazırlayıcı
faktörler olarak görülmektedir. Anayasamızın 2 nci maddesi, devletin sosyal
devlet olması gerektiğini belirtir ve bu görevi de hükümetlere verir. Son
yıllarda, Anayasanın bu amir hükmünden süratle uzaklaşıldığı, sosyal devlet
olma ilkesinden vazgeçildiği görülmektedir. Bir yandan yaşanan ekonomik
krizler, işsizlik, yoksulluk, göç, çarpık kentleşme, yüksek doğurganlık gibi
nedenlerle, ülkemizde, artık sayıları milyonlarla ifade edilebilecek sayıda
sosyal risk altında vatandaşlarımız oluşmuştur. Dolayısıyla, halkın bu kuruma
olan ihtiyacı da giderek artmaktadır. SHÇEK bünyesinde oluşan bu
olumsuzlukların, yetersizliklerin, gerilemenin ve bir anlamda çöküşün
nedenlerinin araştırılarak, SHÇEK'i güçlendirecek, yaşlı, çocuk, özürlü, kadın
ve düşkünlerimizin ihtiyaçlarına cevap verebilecek, çağdaş, insan haklarına
saygılı Türkiye Cumhuriyeti Devletine yakışır bir kurum olması için gerekli
önlemlerin alınması amacıyla, Anayasanın 98 inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılması
hususunda gereğini saygılarımızla arz ederiz.
1.- Canan Arıtman (İzmir)
2.- Feridun Ayvazoğlu (Çorum)
3.- Mustafa Gazalcı (Denizli)
4.- Mehmet U. Neşşar (Denizli)
5.-V. Haşim Oral (Denizli)
6.- Mesut Değer (Diyarbakır)
7.- Rasim Çakır (Edirne)
8.-Nejat Gencan (Edirne)
9.- Erol Tınastepe (Erzincan)
10.- Mehmet Ali Arıkan (Eskişehir)
11.- Cevdet Selvi (Eskişehir)
12.- Mehmet Vedat Yücesan (Eskişehir)
13.- Abdülkadir Ateş (Gaziantep)
14.- Mustafa Yılmaz (Gaziantep)
15.- Ahmet Yılmazkaya (Gaziantep)
16.- Mehmet Işık (Giresun)
17.- Esat Canan (Hakkâri)
18.- İnal Batu (Hatay)
19.- Fuat Çay (Hatay)
20.- Gökhan Durgun (Hatay)
21.- Abdulaziz Yazar (Hatay)
22.- Yücel Artantaş (Iğdır)
23.-Mehmet Yıldırım (Kastamonu)
24.- Halil Tiryaki (Kırıkkale)
25.- Yavuz Altınorak (Kırklareli)
26.- Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
27.- Hüseyin Bayındır (Kırşehir)
28.- İzzet Çetin (Kocaeli)
29.- Salih Gün (Kocaeli)
30.- Mehmet Sefa Sirmen (Kocaeli)
31.- Nezir Büyükcengiz (Konya)
32.- Atilla Kart (Konya)
33.- Nuri Çilingir (Manisa)
34.- Hasan Ören (Manisa)
35.- Ufuk Özkan (Manisa)
36.- Mustafa Erdoğan Yetenç (Manisa)
37.- Mahmut Duyan (Mardin)
38.- Vahit Çekmez (Mersin)
39.- Ali Oksal (Mersin)
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:
3.- Malatya Milletvekili Ahmet Münir
Erkal ve 33 milletvekilinin, devletin koruması ve bakımı altında bulunan çocuk
ve gençlerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/320)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Malatya Çocuk
Yuvasında 0-6 yaş grubu çocuklara yapılan kötü muamelelerle gündeme gelen
devletin koruması ve bakımı altında bulunan çocuk ve gençlerimizin yaşadıkları
sorunların araştırılarak çözüm için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılmasını arz ve talep ederiz. 28.10.2005
1.- Ahmet Münir Erkal (Malatya)
2.- Fuat Ölmeztoprak (Malatya)
3.- Ali Osman Başkurt (Malatya)
4.- Abdurrahim Aksoy (Bitlis)
5.- Halil Kaya (Van)
6.- Halil Özyolcu (Ağrı)
7.- Afif Demirkıran (Batman)
8.- Bayram Özçelik (Burdur)
9.- Mehmet Ali Bulut (Kahramanmaraş)
10.- Nevzat Yalçıntaş (İstanbul)
11.- Mevlüt Akgün (Karaman)
12.- Murat Yıldırım (Çorum)
13.- Mehmet Atilla Maraş (Şanlıurfa)
14.- Mehmet Özlek (Şanlıurfa)
15.- Ali Temür (Giresun)
16.- Zeki Karabayır (Kars)
17.- Ali Ayağ (Edirne)
18.- İrfan Rıza Yazıcıoğlu (Diyarbakır)
19.- Kemalettin Göktaş (Trabzon)
20.- Hikmet Özdemir (Çankırı)
21.- Sedat Kızılcıklı (Bursa)
22.- Murat Yılmazer (Kırıkkale)
23.- Mustafa Duru (Kayseri)
24.- Telat Karapınar (Ankara)
25.- Vahit Kiler (Bitlis)
26.- Veli Kaya (Kilis)
27.- Muzaffer Külcü (Çorum)
28.- Niyazi Özcan (Kayseri)
29.- Ömer İnan (Mersin)
30.- Mehmet Emin Tutan (Bursa)
31.- Hüseyin Kansu (İstanbul)
32.- Mahmut Durdu (Gaziantep)
33.- Mehmet Soydan (Hatay)
34.- Polat Türkmen (Zonguldak)
Gerekçe:
Türkiye Cumhuriyetinin sosyal devlet olma vasfı, hem
Anayasada hem bu niteliğe ilişkin yasalarda hem de toplumsal pratiğimizde, çeşitli
vesilelerle vurgulanmıştır.
Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumuna bağlı
yetiştirme yurtları da bu toplumsal pratiğin görünümüdür. Malatya İlimizde
meydana gelen ve kamuoyunda infiale yol açan üzücü olaylar, çocuk haklarına
karşı işlenen bir haksızlığa neden olmuştur.
Hükümetimizin sosyal politikalar bağlamında almış
olduğu sosyal tedbirler, daha önceden hiçbir hükümete de nasip olmamıştır.
Kaldı ki, sosyal hizmet alanında yapılan rehabilite çalışmalarının yanında,
hükümetimiz, bakıma muhtaç çocuklarımızın malî açıdan desteklenerek öz
ailelerinin yanında bakımının sağlanması sistemini başlatmış ve koğuş
sisteminden sevgi evleri sistemine geçişi başlatmıştır. Bu çalışmalar bütün
hızıyla devam etmektedir. Bu çalışmalar, konuya olan hassasiyetimizi göstermesi
bakımından önemsenmelidir.
Malatya'daki çocuklar da, ülkemizin diğer yerlerinde
şiddete maruz kalan çocuklar da bizim çocuklarımızdır. Önemli olan, bu
çocuklarımızın bedensel ve ruhsal olarak gelişimlerinin önündeki tüm engelleri
ortadan kaldırmaktır.
AK Parti konuyu dikkatle izlemektedir, gelişmeleri
değerlendirmektedir. Bilinmesi gereken husus, bu çocuklarımızın sahipsiz
olmadığıdır.
Çocuklarımızın şiddete maruz kalmasını şiddetle ve
nefretle kınadığımız gibi, bu esef verici olay üzerinden geliştirilen ve
yürütülen her türlü mülahazanın karşısında olduğumuzun milletimiz tarafından
takdir edildiğine de inancımız tamdır.
Ülkemizde sosyal hizmet alanında yapılan çalışmalar
bugün itibariyle ileri seviyelerdedir; ancak, bu kabil ferdî davranışlara bağlı
olayların tekrarlanmaması, sosyal hizmet alanında kısa ve uzun vadede, sosyal
hizmetin yapısı, sosyal hizmet kontrol mekanizmasının oluşturulması, sosyal
hizmetler alanında kısa ve uzun vadede sosyal hizmetin yapısı, sosyal hizmet
kontrol mekanizmasının oluşturulması, sosyal hizmet alanında çalıştırılacak
personelin nicelik ve niteliğinin azamî seviyede belirlenmesi, sevgi evlerinin
daha da yaygınlaştırılması gibi birtakım politikalarla birlikte, Türkiye Büyük
Millet Meclisince, soruna rasyonel bakış, sosyal hizmet anlayışı ve hukuk
devleti ilkeleri bağlamında yaklaşmak zarureti hâsıl olmuştur.
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza
sunacağım.
V.- ÖNERİLER
A) DanIşma
Kurulu Önerİlerİ
1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
No: 170 Tarih: 10.11.2005
9.11.2005 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 1015 sıra sayılı Kısıtlayıcı Ticarî
Uygulamaların Kontrolü İçin Çok Taraflı Olarak Kararlaştırılan Adil İlkeler ve
Kurallar Bütününün Tüm Yönlerini Gözden Geçirme Konusundaki 5.BM Konferansıyla
İlgili Düzenlemeler Hakkında Birleşmiş Milletler ve Türk Hükümeti Arasındaki
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının, 48 saat
geçmeden, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının 5 inci sırasına, gündemin 271 inci sırasında yer alan
24.6.2005 Tarihli ve 5372 Sayılı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü maddeleri gereğince
Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderme tezkeresinin 6 ncı
sırasına alınmasının Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun
görülmüştür.
Bülent Arınç
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
|
Sadullah
Ergin |
Ali Topuz |
Ömer
Abuşoğlu |
|
AK Parti
Grubu Başkanvekili |
CHP Grubu
Başkanvekili |
Anavatan
Partisi Grubu |
|
|
|
Başkanvekili |
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A) ÇEŞİTLİ
İŞLER (Devam)
2.- Genel Kurulu ziyaret eden Japonya Üst
Meclisi Senatosu üyeleri heyet başkanı Katayama Toranosuke'ye, Başkanlıkça
"Hoşgeldiniz" denilmesi
BAŞKAN - Danışma Kurulu önerisinin lehinde söz isteyen
Sayın Süleyman Sarıbaş'a söz vermeden önce, Japonya Üst Meclisi Senatosu
üyeleri heyet başkanı Sayın Katayama Toranosuke başkanlığındaki heyet Genel
Kurulu teşrif etmişlerdir, kendilerine hoş geldin diyorum. (Alkışlar)
V.- ÖNERİLER (Devam)
A) DanIşma
Kurulu Önerİlerİ (Devam)
1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi (Devam)
BAŞKAN - Danışma Kurulu önerisi lehinde söz isteyen
Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş.
Buyurun Sayın Sarıbaş. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; Danışma Kurulu önerisi lehine söz almış bulunuyorum,
söz alış sebebim, gündemdışı dolu olduğu için, bugün ölümünün 67 nci yılında
saygıyla, minnetle andığımız Büyük Atatürk için birkaç laf söylemektir.
Değerli arkadaşlar, Gazi Mustafa Kemal, bu milletin
yetiştirdiği ve yok olmak üzere olan bir milleti yeniden ayağa kaldıran büyük
bir asker, büyük bir komutan, büyük bir devlet adamı olmanın yanında, biraz
önce değerli meslektaşım Gülsün Bilgehan Hanımefendinin saydığı vasıflarının
dışında, büyük bir Türk milliyetçisi, büyük bir Türk devlet adamıydı. Onun Türk
milliyetçiliği, içe dönük bir milliyetçilik değil; yani, bağnaz bir ırkçı
milliyetçilik değil; onun Türk milliyetçiliği, dışa dönük, ulusal bir
milliyetçilikten kaynaklanmaydı. Onun içindir ki Atatürk, dünyada mazlum
milletlerin, bağımsızlık arayan milletlerin de rehberi, öncüsü olmuştur.
Arkadaşlar, bir milletin, yokluğu olabilir, bir
milletin fakru zarureti olabilir; ancak, bir milletin bağımsızlığının,
özgürlüğünün elinden alınması, maalesef, o milletin en büyük hezimeti olur.
İşte, Atatürk, böyle bir dönemde; yani, ülkede, itilaf ve hürriyetçilerin
"mandayı kabul edelim, padişah efendimizin saltanatı dursun da, bizi, kim
gelir idare ederse etsin" anlayışına karşı, bu büyük milletin
bağımsızlığından taviz vermeyeceğini; özgürlüğünü, gerektiği zaman, bin yıllık
tarihinden gelen tarih şuuruyla ortaya koyabileceğini gösteren bir devlet
adamıdır. Onun için Atatürk, hakikaten büyük bir devlet adamıdır.
Bugün içinde bulunduğumuz durum, her gün buraya
birilerinin gelip bizlere ders vermesi, şöyle yaparsanız, böyle yaparsanız diye
bin yıllık tarihi olan bir millete akıl öğretmesine baktığımız zaman,
Atatürk'ün mücadelesinin ne büyük bir mücadele olduğunu da takdir etmemiz
gerektiğini ifade ediyorum. Zira, o günlerde bizim vilayetimiz olan devletlerin
bugün mahdumları, üç beş kuruş dolarları var diye İstanbul'a gelip, büyük büyük
bu milletin ticarî alışkanlıklarını, alışveriş alışkanlıklarını değiştireceğiz,
konuksever anlayışlarını değiştireceğiz şeklinde bin yıllık tarihi olan bir
millete akıl öğretmeye kalkmaları karşısında "hadi oradan" demek
gerekirken, işte, Atatürk'ü bir defa daha saygıyla, minnetle anmak ve onun bu
millete esasında aşılamak istediği bağımsızlık ve özgürlük fikrinin işin nüvesi
olduğunu idrak etmek zorundayız arkadaşlar.
Bu Meclis, bağımsızlığın ve özgürlüğün, dünyada hiçbir
milletin egemenliğini kabul etmeyecek, sadece ve sadece milletin egemenliğini,
Türk Milletinin egemenliğini kabul edecek bir anlayış ve yapıyla
oluşturulmuştur. Bugün, içinde bulunduğumuz duruma bakınca, yabancıların akıl
vermesine, yol göstermesine bakınca nereden nereye geldiğimizi bir kez daha
düşünmemiz gerektiğini ifade ediyorum. Bunun için, Yüce Atatürk'ün ölümünün 67
nci yıldönümünde, onun büyük hatırası önünde saygıyla eğiliyor, minnet ve
şükranlarımla Allah'tan rahmet diliyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum arkadaşlar. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sarıbaş.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.55
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati:
16.05
BAŞKAN:
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 17 nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet
Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici
Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - Birinci sırada yer alan kanun teklifinin geri
alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu gelmediğinden teklifin görüşmelerini
erteliyoruz.
İkinci sırada yer alan, Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu,
Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile
Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
2.- Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu,
Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/950) (S. Sayısı:920)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet?.. Yok.
Erteliyoruz.
Üçüncü sırada yer alan Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil
ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve
Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet?... Yok.
Ertelenmiştir.
Dördüncü sırada yer alan 3.7.2005 tarihli ve 5394
sayılı Türkiye İstatistik Kanunu ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü maddeleri
gereğince Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderme tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
4.- 3.7.2005 Tarihli ve 5394 Sayılı
Türkiye İstatistik Kanunu ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü Maddeleri Gereğince
Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/1070) (S.Sayısı: 999) (x) (xx)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet?.. Yerinde.
45 inci madde üzerinde gruplar adına yapılan konuşmalar
tamamlanmıştı.
(x) Kanunun
ilk görüşmesi 3.7.2005 tarihli 125 inci Birleşimde yapılmıştır.
(xx) 999 S.
Sayılı Basmayazı 9.11.2005 tarihli 16 ncı Birleşim Tutanağına eklidir.
Şimdi, söz sırası, şahıslar adına…
Şahsı adına söz isteyen Hatay Milletvekili Mehmet
Eraslan?.. Yok.
Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu?.. Yok.
İstanbul Milletvekili İnci Özdemir?.. Yok.
Çankırı Milletvekili Tevfik Akbak?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
56 ncı maddeyi okutuyorum:
Atama
MADDE 56.- Başkanlıkta, Birinci Hukuk Müşaviri hariç
olmak üzere tüm atamalar Başkan tarafından yapılır.
Başkanlıkta; Daire Başkanı ve Bölge Müdürü kadrolarına
yapılacak atamalarda, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda öngörülen genel
şartlara ilâve olarak bu Kanunun 23 üncü maddesinde sayılan yüksek öğretim
kurumlarından mezun olmak şartları aranır.
Ayrıca, ana hizmet birimi Daire Başkanlıkları, Strateji
Geliştirme Daire Başkanı ve Bölge Müdürü kadrolarına atanmak için İngilizce,
Fransızca, Almanca dillerinden birinde Kamu Personeli Yabancı Dil Bilgisi
Seviye Tespit Sınavında en az (C) düzeyinde belge almış olmak şarttır.
Başkanlığın merkez ve taşra teşkilâtlarında
görevlendirilecek personelin yer değiştirme suretiyle atanmaları ile yükselme
usûl ve esasları yönetmeliklerle düzenlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Birgen Keleş; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA BİRGEN KELEŞ (İstanbul) - Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 3 Temmuz 2005
tarihinde kabul edilen 5394 sayılı Türkiye İstatistik Kanununun Sayın
Cumhurbaşkanı tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisine bir kez daha görüşülmek
üzere gönderilen ikinci maddesi 56 ncı maddedir. Bu maddeyle ilgili olarak,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini ve kendi görüşlerimi yansıtmak
için söz almış bulunuyorum ve Yüce Meclise saygılar sunuyorum.
Sayın milletvekilleri, yasama organı olarak fevkalade
garip bir durumda olduğumuzu kabul etmeliyiz; çünkü, bir yandan yasa yapıyor,
ama, öte yandan da yasaların hükümlerini ve Anayasayı dikkate almıyoruz. Tabiî,
doğal olarak da, ciddî bir hukukçu olan ve görevi gereği, bulunduğu görev
gereği Türkiye Cumhuriyetinin ilke ve niteliklerini korumakla yükümlü bulunan
Sayın Cumhurbaşkanı, bıkmadan usanmadan, bizleri, Anayasaya ve yasalara saygılı
olmaya davet ediyor.
Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde, Anayasanın ve
yasaların sık sık çiğnendiği, dikkate alınmadığı görülmektedir. Veto edilen
yasalar, iade edilen kararnameler, Sayın Cumhurbaşkanı ve Cumhuriyet Halk
Partisi tarafından Anayasa Mahkemesine yapılan başvurular, bu durumun kanıtıdır
ve çok üzücüdür; ama, en az bunun kadar üzücü olan, hatta, bence, bundan daha
fazla üzücü olan vetolar karşısında, yani, yasaların Türkiye Büyük Millet
Meclisine bir kez daha incelenmek üzere gönderilmesi karşısında hükümetin
takındığı tavırdır; çünkü, bir yasa veto edildiğinde, ilgili bakan, hemen
"Türkiye Büyük Millet Meclisinden tekrar, aynen geçireceğiz"
demektedir.
Sayın milletvekilleri, bu, uygun bir davranış biçimi
değildir. Sayın Cumhurbaşkanının veto gerekçesini bile okumadan yapılan bu
açıklamalar, sadece bize karşı değil, Adalet ve Kalkınma Partili
milletvekilleri dahil, tüm Büyük Millet Meclisine karşı bir saygısızlıktır.
Ayrıca, bu durum, aynı zamanda bir kamu tasarrufu olan ve bir kamu tasarrufu
olarak hazırlanan yasaların hazırlanması sırasında aranması gereken kamu
yararıyla da bağdaşan bir davranış biçimi değildir. Milletvekilleri,
hükümetlerin istekleri doğrultusunda değil, kendi özgür iradeleriyle karar
vermelidirler ve bir milletvekili, pekâlâ, kabul ettiği bir yasayı, itiraz
olduğunda, yapılan itiraz gerekçesiyle incelediğinde reddedebilir, reddetme
hakkına sahiptir ve bunu yok farz edip "aynen geçireceğiz" demek, çok
şık bir davranış biçimi değildir.
İncelemekte olduğumuz yasanın Sayın Cumhurbaşkanı
tarafından bir kez daha incelenmek
üzere gönderilen her iki maddesi de Plan ve Bütçe Komisyonundan aynen
geçirilmiştir. 56 ncı maddede, İstatistik Kurumu Başkanlığında Birinci Hukuk
Müşaviri hariç, bütün atamaların başkan tarafından yapılacağı belirtilmektedir.
Ayrıca, merkez ve taşra teşkilatında görevli personelin yer değiştirmeleri ve
yükselme usul ve esaslarının yönetmelikle düzenleneceği ifade edilmektedir.
Şimdi, 1981 tarihli 2451 sayılı Yasada, yani,
incelemekte olduğumuz yasayla değiştirdiğimiz, değiştireceğimiz yasada, sadece
İstatistik Enstitüsü Başkanının ve Birinci Hukuk Müşavirinin üçlü kararnameyle
atanacağı yazılıdır. İncelemediğimiz yasa, başkanın atanma şeklini değiştirmiş
ve Bakanlar Kuruluyla atanmasını öngörmüştür. Dolayısıyla, Birinci Hukuk
Müşaviri dışındaki atamaların başkan tarafından yapılmasının önerilmesi ilk
bakışta uygun gibi gözükmektedir.
Ne var ki, Türkiye İstatistik Kanununun, yani, şimdi
kabul edilen ve iki maddesini incelediğimiz kanunun 57 nci maddesiyle
ekgösterge cetvelinde değişiklik yapılmıştır. Bu değişiklikle, başkan
yardımcıları, daire başkanları ve bölge müdürleri, genel müdür yardımcısı
statüsüne ve daha üst statüye yükseltilmişlerdir. Memurların statüsünü ve
hiyerarşik konumlarını belirleyen en temel özellik, aylıklarını almaya hak
kazandıkları gösterge ve ekgöstergelerdir değerli arkadaşlarım. 2451 sayılı
Yasanın 2 nci maddesi, genel müdür yardımcıları ile daha üst düzey
yöneticilerin ortak kararnameyle atanmasını öngörmektedir. İncelemekte
olduğumuz bu 56 ncı maddede ise, yapılan değişiklik, bu görevlilerin ortak
kararnameyle atanmasını, bir diğer deyişle, cumhurbaşkanının imzasına
sunulmasını öngörmemektedir. Bu nedenle de, söz konusu değişiklik Anayasanın 8
inci, 104 üncü ve 105 inci maddelerine aykırıdır.
Sayın milletvekilleri, Anayasanın 8 inci maddesi
"yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından,
Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir"
demektedir. Anayasanın 104 üncü maddesi "Cumhurbaşkanı devletin
başıdır" demekte ve yasama, yürütme ve yargıyla ilgili görevlerini
sıralamaktadır; kararname imzalamak da bu görevlerden bir tanesidir. 105 inci
madde ise, cumhurbaşkanının sorumluluk ve sorumsuzluk hallerini açıklamaktadır
ve cumhurbaşkanının tek başına yapacağı
işler dışında bütün diğer kararların başbakan ve ilgili bakanlarca
imzalanacağını belirtmektedir.
Üst düzey kamu görevlilerinin ortak kararnameyle
atanması konusunda Anayasa Mahkemesinin de bir kararı vardır. 1993 tarihinde
alınan 92/37 esas ve 93/18 karar sayılı Anayasa Mahkemesi kararında, bakanlık
üst düzey görevlerine getirilecek memurların atama işlemlerinin, Anayasada
benimsenen parlamenter sistem gereği, yürütme organını oluşturan ilgili bakan
ve başbakan ile tarafsız cumhurbaşkanı tarafından imzalanacağı
belirtilmektedir. Anayasanın 8, 104 ve 105 inci maddeleri yönünden bunun bir
zorunluluk olduğu ifade edilmektedir.
Değerli arkadaşlarım, kaldı ki, Anayasanın, bu, biraz
önce değindiğim maddeleri dışında, bir de 128 inci maddesi vardır. Bu maddede,
"devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel
idare esaslarına göre -yürütmek zorunda oldukları (...) aslî ve sürekli
görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yürütülür"
denilmektedir ve 128 inci maddede, memurların ve diğer kamu görevlilerinin
niteliklerinin, atanmalarının, görev ve yetkilerinin, hak ve yükümlülüklerinin,
aylık ve ödeneklerinin ve diğer özlük işlerinin kanunla düzenlenmesi
öngörülmektedir.
128 inci maddenin son cümlesi ise, üst düzey
bürokratlara verilen önemin bir göstergesidir; çünkü, bunların
"yetiştirilme usul ve esasları, kanunla özel olarak düzenlenir"
denilmektedir.
Şimdi, bunu yapıp yapmadığınızı, üst düzey görevlere
atadığınız kişileri nasıl atadığınızı,
burada itiraf etmeseniz de, düşünmenizi rica ediyorum AKP'liler olarak;
çünkü, bu iktidar, hem bu tür kurallara riayet etmeden atamalar yapmaktadır hem
de çok sayıda vekil ataması yapmaktadır; Sayın Cumhurbaşkanı bir atamayı
onaylamadığı zaman, hemen vekil olarak atamaktadır. Oysa, vekil memur ile
asaleten atanan memur arasında, atama usulü açısından, hiçbir fark yoktur.
İktidar, bu konuda da, idare hukukuna aykırı bir davranış içindedir.
Değerli arkadaşlarım, 56 ncı madde, Anayasanın 2, 7 ve
11 inci maddelerine de aykırıdır. Kanunla düzenlenmesi gereken bir işin başka
bir organ tarafından yapılması mümkün değildir. Nitekim, 7 nci maddede,
"Yasama yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisinindir." ve "Bu yetki devredilemez"
denilmektedir.
Anayasanın 2 nci maddesinde ise, Türkiye Cumhuriyetinin
bir hukuk devleti olduğu belirtilmektedir.
Anayasa Mahkemesinin tanımına göre, hukuk devleti,
insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve
işlemleri hukuka uygun olan, her alanda isabetli, adaletli bir hukuk düzeni
kurup, bunu geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı durumlardan ve tutumlardan
kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün
kurallarıyla kendini bağlı sayan, vergi denetimine açık, yasaların üstünde,
yasa koyucunun da değiştiremeyeceği temel hukuk ilkeleri ve Anayasanın
bulunduğu bilincinde olan bir devlettir. Anayasanın 11 inci maddesi
"Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare
makamlarını ve diğer bütün kuruluş ve kişileri bağlamaktadır" diye belirtmektedir.
"Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz" denilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Keleş, toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
BİRGEN KELEŞ (Devamla) - Şahsî söz talebim de vardı
efendim; birleştirebilir misiniz?
BAŞKAN - Anavatan Partisi Grubunun da söz talebi var,
ondan sonra Sayın Keleş.
Buyurun Sayın Keleş; toparlayabilir misiniz.
BİRGEN KELEŞ (Devamla) - Efendim, o zaman, kişisel söz
talebimde kullanayım diğerini; dolayısıyla, sıkıştırmayayım.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Keleş.
Madde üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz
isteyen, Diyarbakır Milletvekili Sayın Muhsin Koçyiğit; buyurun. (Anavatan
Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA MUHSİN KOÇYİĞİT
(Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5394 sayılı Türkiye
İstatistik Kanunu ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü maddeleri gereğince
Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderme tezkeresi ile Plan ve
Bütçe Komisyonu raporu üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, değerli milletvekilleri; dünkü
görüşmemizde istatistiğin temel ilkelerinden, istatistiğin bir ülke için ne
kadar yararlı olduğundan söz etmiştik. Bugünkü konuşmamda ise, daha ziyade,
Sayın Cumhurbaşkanımızca geri gönderilen 45 ve 56 ncı maddelerin geri
gönderilme gerekçelerinin hukuk karşısındaki durumunu sizlere anlatmaya
çalışacağım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çağımız bilgi ve
teknoloji çağı olup, doğru ve güvenilir bilgiye ulaşıp, onu doğru yorumlayarak
üretimde kullanan toplumlar, diğer toplumlara üstünlük sağlamaktadır. Bu
nedenle, bilgi toplayarak analizcilerin yorumuna sunan Türkiye İstatistik
Kurumunun yeniden yapılandırılması çok önemli bulunmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye İstatistik Kanunuyla her
türlü önyargıdan ve kadrolaşma eğiliminden uzak, memur ve çalışanların özlük
haklarını ve güvencelerini temel alan ilkeler doğrultusunda bir yasal düzenleme
yapılması ülkemizin yararına bulunmaktadır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sayın
Cumhurbaşkanımızca bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderilen yasanın 45
inci maddesi, "Personel rejimi ve fazla çalışma" başlığı altında,
kadro karşılığı sözleşmeli personelin çalışmasına olanak sağlamakta ve bunların
özlük haklarının Bakanlar Kurulunca belirleneceğini hüküm altına almış
bulunmaktadır. Bu düzenleme, Anayasanın 128 inci maddesine aykırıdır. Bu
maddede, Kamu İktisadi Teşebbüslerinin kamu hizmetinin gerektirdiği asli ve sürekli
görevlerin memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görüleceği, bunların
nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık
ve ödenekleri ile diğer özlük işlerinin yasayla düzenleneceği belirtilmiştir.
Buna göre, Türkiye İstatistik Kurumunun gerek memur ve
gerekse sözleşmeli personel statüsündeki her iki çalışanı da, aslî ve sürekli
kamu hizmeti yürüttüğünden, kurumun sözleşmeli personel statüsünün yasayla
oluşturulması Anayasal bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır.
Oysa, böyle bir düzenleme yapılmayıp, bu yasanın 45
inci maddesinde, söz konusu personelin, yani, sözleşmeli personelin nitelik,
ücretli özlük haklarının yasayla değil, Bakanlar Kurulu kararıyla belirleneceği
hüküm altına alınmıştır.
Anayasanın 7 nci maddesinde, yasama yetkisinin Türk
Ulusu adına Türkiye Büyük Millet Meclisinde olduğu, bu yetkinin
devredilemeyeceği açık bir şekilde belirtilmiştir.
Oysa, bir kez daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük
Millet Meclisine gönderilen Türkiye İstatistik Kanununun 45 inci maddesinde,
hiçbir temel ilke konulmadan, çerçeve çizilmeden, sözleşmeli personel
statüsüyle ilgili tüm düzenlemeler için Bakanlar Kurulunun yetkisi
devredilmiştir.
Özetle, yasayla, yani, kanunla düzenlenmesi gereken bir
konu, yani, sözleşmeli personel konusu Bakanlar Kurulunca düzenlenerek,
Anayasanın 2 nci maddesindeki hukuk devleti ilkesine, 7 nci maddesindeki yasama
yetkisinin devredilemeyeceğine ilişkin kurala ve 128 inci maddesindeki, yasayla
düzenleme yöntemine tümüyle aykırı bulunmaktadır.
Bunun Anayasayla uyumlu duruma getirilebilmesi için,
Türkiye İstatistik Kurumunda istihdam edilmesi düşünülen sözleşmeli personel
statüsünün, Sayın Cumhurbaşkanımızın belirttiği gibi, yasayla düzenlenmesi
zorunlu bulunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine aynı
şekilde, geri gönderilen Türkiye İstatistik Kanununun 56 ncı maddesinde,
Türkiye İstatistik Kurumu Başkanı ile Birinci Hukuk Müşaviri hariç olmak üzere,
tüm atamaların başkanın onayıyla olacağı hükme bağlanmıştır. Buna göre, kurumda
başkan yardımcısından bölge müdürüne kadar üst yönetim kademelerinde bulunan
unvanlı personelin tümünün, müşterek kararnameyle, Türkiye İstatistik Kurumunun
Başkanı tarafından ataması yapılacaktır.
Bu şekilde hareket edilirse, Türkiye İstatistik Kurumu
ile idarî yapı içerisinde yer alan diğer kamu kurum ve kuruluşları arasında üst
düzey görevlilerin atanması hususunda farklılıklar yapılacaktır, çifte standart
uygulanmış olacaktır. Böyle hareket edilmekle, benzer diğer kamu kurumlarındaki
atamaların aksine, Türkiye İstatistik Kurumunda üst düzey görevlere atamada
Sayın Cumhurbaşkanının onayı alınmayacaktır. Oysa, Cumhurbaşkanı, burada bir
dengeleme, subap görevi yapmakla birlikte, kamu hizmetlerinde sürekliliği ve
istikrarı sağlayan üst düzey görevlilerin atanmalarında Cumhurbaşkanı imzasının
bulunması, kimi haksız işlemlerin, siyasal nitelikli atamaların önlenmesi ve
dolayısıyla, kamu yararı ve kamu hizmetinin gerekleri yönünden de önemlidir;
çünkü, iktidar gücünün çoğunluk egemenliğine dönüşmesinin parlamenter
demokratik sistemi zedeleyeceğini öngören anayasa koyucu bununla yetinmemiş,
devletin başı olarak Cumhurbaşkanına bir denetim, denge ve uyum sağlama görevi
de vermiş bulunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; devlet organlarının
düzenli çalışması, ancak yönetimde istikrarın sağlanmasıyla mümkündür.
Yönetimde istikrar ise, kamu hizmetinin değişken öğesi olan iktidardaki siyasal
partilerle değil, kamu hizmetinin değişmez öğesi olan kamu görevlilerine
sağlanacak görev güvencesiyle olur. Anayasamıza göre, yürütmenin iki kanadından
birini oluşturan Cumhurbaşkanı, yansız niteliğiyle siyasal nitelikli hükümete
karşı kamu görevlisinin güvencesini oluşturmaktadır. Bu güvencenin yaşama
geçirilmesi için atama kararnamelerinin Cumhurbaşkanınca onaylanması zorunlu
bulunmaktadır.
Aslında, ideal olanı, siyasî müdahaleyi en aza indirmek
suretiyle, üst düzey atamaların kurumların kendileri tarafından yapılmasıdır.
Bunun için de bu tip kurumların idarî ve malî özerkliğe sahip olması
gerekmektedir. Türkiye İstatistik Kurumu özerk olmadığından, bu kurumdaki üst
düzey atamaların yürütmenin her iki kanadının onayını gerektiren müşterek
kararnamelerle yapılması en doğalıdır.
Değerli arkadaşlarım, bu Meclis kurulalı, herhalde, en
fazla, yasalarımız Cumhurbaşkanı
tarafından geri gönderiliyor. Tabiî, burada, zaman zaman İktidar Partisi
milletvekili arkadaşlarımız da, Parlamentonun zamanının ne kadar değerli
olduğunu ve dakikasının 15 milyar olduğunu söylüyorlar. Biz, burada,
genellikle, bütün kanunları iki kez görüşmek suretiyle, bir yerde, bu
Parlamentonun çok değerli zamanını boşa harcamış oluyoruz. Diliyorum ki, bundan
sonra bu yasa tasarılarını, bu yasa tekliflerini burada daha etraflıca
görüşerek, hukuka uygun duruma getirerek Sayın Cumhurbaşkanına gönderelim.
İnşallah, böyle olursa, bundan sonra Cumhurbaşkanından da buraya yasalar geri
gelmez ve Meclis de, zamanı daha iyi değerlendirmiş olur, milletimize, ülkemize
daha faydalı işler yapmış olur.
Bu düşünce ve duygularla, tüm arkadaşlarımı sevgi ve
saygıyla selamlıyorum, hoşça kalın diyorum. (Anavatan Partisi sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koçyiğit.
Madde üzerinde, AK Parti Grubu adına söz isteyen
Kırşehir Milletvekili Sayın Mikail Arslan; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MİKAİL ARSLAN (Kırşehir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 3.7.2005 tarihinde kabul edilen Türk
İstatistik Kanununun Sayın Cumhurbaşkanınca iade edilen 56 ncı maddesi hakkında
görüşlerimizi açıklamak üzere Grubum adına söz almış bulunuyorum; Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Cumhurbaşkanı iade gerekçelerinde,
Cumhurbaşkanına bir denetim, dengeyi ve uyumu sağlama görev ve yetkisi
verildiğinden bahsetmekte, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını
gözeteceğinden bahsetmekte, Bakanlar Kuruluna başkanlık edeceğinden bahsetmekte
-Anayasaya göre yetkilerini sıraladıktan sonra- yürütmenin de başı olduğunu,
kararnameleri imzalama yoluyla iktidar gücünü denetleyerek bu güç ile kamu
politikalarının oluşmasını ve uygulamasında görev alan üst düzey kamu
görevlileri arasında dengeyi sağlaması gerektiğinden bahsetmekte; akabinde
"bir siyasal partinin tek başına iktidar olduğu ve yasama organında
çoğunluğu elinde bulundurduğu dönemlerde çok daha gerekli olmaktadır"
denmekte "çünkü, bu dönemlerde, özellikle üst düzey kamu görevlileri
siyasal güce karşı çok daha korumasız kalmaktadır" diye bahsedilmektedir.
Dolayısıyla, Sayın Cumhurbaşkanı, gerekçelerini yazdıktan sonra, bu maddeyi,
tekrar görüşülmek üzere iade etmiş. Aynı maddeler, aynı gerekçeler, Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanunun
incelenmesinde de aynı şekilde yazılmaktadır. Yani, burada yazılan gerekçeleri
Sayın Cumhurbaşkanı, bir başka kanundaki bir başka madde için de standart
olarak yazmakta, iade etmekte; buna uygun iadeler, aynı mahalde devam
ettirilmektedir. Dolayısıyla, bunun, çok doğru olmadığı kanaatindeyiz.
Sayın Cumhurbaşkanı, kanunla bazı atama yetkilerine
sahip bulunmaktadır Anayasanın getirdiği. 23.4.1981 tarihinde çıkan 2451 sayılı
Kanunda hangi atamaların Bakanlar Kurulu kararıyla, hangilerinin de müşterek
kararla yapılacağı 1 ve 2 sayılı cetvellerde bahsedilmektedir. Müşterek kararla
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı iş müfettişlerinden hukuk müşavirlerine,
bakanlık daire başkanlıklarına, il idare şube başkanlıklarına, vali muavinleri,
il hukuk işleri müdürlerine kadar birçok atamayı zikretmekte ve bahsetmektedir.
12 Eylül döneminin bir kanunu olan bu kanunun da, bir
vesileyle tekrar düzeltilmesi ve gözden geçirilmesinin faydalı olacağı
kanaatinde olduğumuzu da burada belirtmek istiyorum. Bir kere, Devlet
İstatistik Kanunundan sonra hazırlanan Türkiye İstatistik Kanununun ilgili
maddesi 56 ncı maddesinde, bu yetkilerin kanunla başkana verildiğini bilmemiz
lazım. Kanunla verildiği için de herhangi bir problem yoktur, Anayasaya
aykırılık yoktur; çünkü, Eurostat'ta da tavsiye edilen kriterler arasında
ilgili idarenin kapasitesinin güçlendirilmesi, başkanların yetkilerinin
artırılması ve görev sürelerinin uzun tutulması gerektiğinden bahsedilmektedir;
dolayısıyla, kanunun özüne ve içeriğine de uygun olduğunu ifade etmek
istiyorum.
Cumhurbaşkanının bir denetim ve uyumu sağlama görev ve
yetkisinin, esasında halkımıza ait olduğu, seçmenlere ait olduğunu bilmemiz
lazım; çünkü, Cumhurbaşkanının siyasal bir sorumluluğu yoktur; sorumluluk ve
yetki kullanılması, seçim dönemlerinde yapılmaktadır. Halkımız tarafından,
görev yapan hükümetlere, parlamenterlere sandıkta gereken güvenoyları
verilmekte ve bu şekilde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin işlerliği
sağlanmaktadır. Dolayısıyla, halkın denetimini esas almanın Anayasanın ruhuna
daha uygun olduğu kanaatindeyiz.
Devlet organlarıyla uyumlu çalışmasında da asıl kastın,
hükümet ile Cumhurbaşkanının ve çalışma organlarının uyumunun kastedilmesi
gerektiği açıktır.
Bakanlar Kuruluna başkanlık konusunda da, Sayın
Cumhurbaşkanımız 3 Mart Tezkeresinde bile Bakanlar Kuruluna başkanlık
etmemiştir, bu yetkisini kullanmamıştır. Dolayısıyla, bütün inisiyatif ve yetki
Bakanlar Kurulunun üzerinde devam ettirilmektedir.
Anayasa Mahkemesinin 1993 yılında almış olduğu bir
kararda geçen bazı paragrafları okumak istiyorum; çünkü, yürütmenin de başı
olduğundan bahsetmekte ve iade gerekçelerine bir paragraf olarak bunu teşkil
etmektedir.
1992 yılında Anayasa Mahkemesi aldığı bir kararda
şunları belirtmektedir:"Ancak, belirtmek yerinde olur ki, parlamenter
sistemin geçirdiği değişiklikler sonucunda, bugün, artık gerçek güç kaynağı
seçimle oluşan parlamento olup, onun içindeki çoğunluğa dayalı hükümet önplana
geçmiştir. Bugünün parlamenter sisteminde yürütme sorumluluğu hükümettedir.
Bunun sonucu olarak da, günümüzde devlet başkanının bir kararının, başbakan ve
ilgili bakan tarafından imzalanmasından çok, aslında, başbakan ve ilgili
bakanlar tarafından alınan bir kararın devlet başkanınca imzalanarak, biçimsel
olarak tamamlanması söz konusudur. Bu nedenle, sorumluluğunu hükümetin taşıdığı
kararnameler hakkında, Cumhurbaşkanının uyarı ve tavsiyede bulunmaktan öte
direnmesi, sistemin özelliğine ters düşmektedir."
Bu bölümü tekrar okuyorum:"Bu nedenle,
sorumluluğunu hükümetin taşıdığı kararnameler hakkında, Cumhurbaşkanının uyarı
ve tavsiyede bulunmaktan öte direnmesi, sistemin özelliğine ters düşer."
O halde, Anayasanın ilgili kurallarının, parlamenter
sistemin temel ilkeleri ışığında değerlendirilmesi sonucu, Cumhurbaşkanına
tanınan bütün bu yetkilere karşın, sistem özde parlamenter demokrasi olduğundan
ve sorumluluk da hükümette bulunduğundan, Anayasaya ve yasalara aykırı
olmadıkça, Cumhurbaşkanının, Bakanlar Kurulu işlemlerini siyasal yerindelik
yönünden denetlemeyip, imzalamak zorunda olduğu açıktır. Esasen, öğretide de
cumhurbaşkanlığı rolünün uyarı ve tavsiyeden öteye geçmemesi gerektiğine işaret
edilmektedir.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Hangi öğretide?!
MİKAİL ARSLAN (Devamla) - Dolayısıyla, egemenliğin
kayıtsız şartsız millete ait olduğu ve millet denetiminin esas olduğu sistemde,
kanunlarla verilen yetkilerin kullanılmasının da Anayasaya aykırı olmadığı
kanaatindeyiz. 45 inci maddede de görüldüğü gibi, daha önce geçen 3 kanunda
aynı maddeler Cumhurbaşkanımızca onaylanmış olmasına rağmen, Türkiye İstatistik
Kanununun 45 inci maddesi, maalesef, iade edilmiştir. Dolayısıyla, emsalleri
olduğundan buna aykırılık teşkil etmediğini ifade etmiştik.
Sayın Cumhurbaşkanı, yine iade gerekçesinde
yansızlığından bahsetmektedir, Anayasaya göre de yansız ve tarafsız olması
gerekmektedir; ama, maalesef, rektör atamalarında 1 250 oy alan aday yerine 250
oy alan aday rektör atanmakta, 155 oy alan aday yerine 5 oy alan adaylar
atanabilmektedir. Kararnamelerde de vahim bir tablo karşımıza çıkmaktadır; 3
027 üçlü kararnamenin 2 588'i onaylanmış, 439 tanesi iade edilmiş, bunların 268
tanesi de gerekçesiz bir şekilde iade edilmiştir; yani, neredeyse
kararnamelerin yüzde 17'si Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından iade edilmiştir.
Dolayısıyla, yansız yazılmakla yansız olunmuyor, "tarafsız"
yazılmakla tarafsız olunmuyor.
Bu konuda 56 ncı maddede bahsedilen kriterlerin
Anayasaya aykırılık teşkil etmediği kanaatindeyiz. Zaten, 23 üncü maddede de,
İstatistik Kurumu Başkanının ne şekilde atanacağı açık bir şekilde
belirtilmiştir. Burada, çok önemli kriterler vardır; 4 yıllık eğitim veren
yükseköğretim kurumlarının istatistik, matematik ve sosyoloji bölümleri ve
iktisat, işletme, iktisadî ve idarî bilimler, siyasal bilgiler, mühendislik ve
hukuk fakültelerinden ya da bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulunca kabul
edilmiş yurt dışındaki yükseköğretim kurumlarından mezun olmak, Başkanlıkta veya diğer kamu kurum ve kuruluşlarında
kurumun görev alanıyla ilgili konularda en az daire başkanı, dengi veya üstü
kadrolarda asgarî iki yıl görev yapmış ya da üniversitede en az beş yıl öğretim
üyesi olarak çalışmış olmak şartları aranmaktadır. Enstitü Başkanının bu kadar
önemli özellikleri bulunması gerekiyor; dolayısıyla, herhangi bir mahzur teşkil
etmemektedir, kanaatimiz bu şekildedir.
56 ncı maddeye aynı şekilde oy vereceğimizi ifade
ediyor, Yüce Meclisi, tekrar, saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Arslan.
Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen İstanbul
Milletvekili Birgen Keleş; buyurun Sayın Keleş. (CHP sıralarından alkışlar)
BİRGEN KELEŞ (İstanbul) - Sayın milletvekilleri, biraz
önce AKP kanadından konuşan arkadaşımın söylediklerine, önce, yanıt vereyim
istedim; fakat, sonra, verilemeyeceğini düşündüm; çünkü, yasal hiçbir dayanağı
olmayan konuşmalardı ve tutar tarafı yoktu benim değerlendirmeme göre.
Değerli arkadaşlarım, Anayasanın -biraz önce, kendim
konuşurken- 2 nci, 7 nci, 8 inci, 11 inci, 104 üncü, 105 inci ve 128 inci
maddelerinin ihlal edildiğini -56 ncı maddeyle- belirtmiştim. Doğrusu, ben,
iktidarın, Anayasayı ve yasaları nasıl bu kadar rahatlıkla çiğneyebildiğine
hayret ediyorum. Çok doğal bir yasama faaliyeti yapıyormuş gibi, yasa
hükümlerini ve Anayasayı yok sayabiliyorsunuz. Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı da,
bu anlayışla çıkardığınız yasaları ve söz konusu maddeleri, bir defa daha
görüşün diye, bize gönderiyor.
Şimdi, biz, 22 nci Dönem Dördüncü Yasama Yılı
başladığından beri, Plan ve Bütçe Komisyonunda, hep, biraz önce değindiğim
Anayasa maddelerini konuşuyoruz. Arkadaşım dedi ki: "Aynı gerekçeyi
gönderiyor." Sayın Cumhurbaşkanı aynı gerekçeyi göndermiyor; Sayın
Cumhurbaşkanı, aynı hataları siz yaptığınız için, aynı Anayasa maddelerine
atıfta bulunuyor, aynı hataları tekrarladığınız için. Hangi yasa olursa olsun,
aynı hataları yapıyorsunuz, aynı maddeleri çiğniyorsunuz. Neden; çünkü, değerli
arkadaşlarım, iktidar, bakanlıkların veya genel müdürlüklerin üst düzey
bürokratlarını tayin ederken, Sayın Cumhurbaşkanını devredışı bırakmak istiyor.
Ayrıca da, kanunla yapması gereken işleri, yasal ortamı hazırlamadan,
yönetmelikle çözmeye çalışıyor. Tabiî, halka dayanması lazım, biz buna karar
veririz, Cumhurbaşkanı değil diyor. 128 inci maddede mesela, kanunla yapın bu
işleri deniliyor. Kanunla yapmak ne demek; eğer siz halkın temsilcisiyseniz,
halkın temsilcileriyle bunu yapmak demek, sadece başkanla veyahut da bir
bakanla değil. Dolayısıyla, burada yapılan şey, aslında, keyfî tayinler yapma
olanağını ele geçirmek isteğinden kaynaklanıyor.
Şimdi burada, Cumhurbaşkanı tarafından yapılacak bir
şey yoktur. Anayasa ortada, Sayın Cumhurbaşkanının konumu ortada. Sayın
Cumhurbaşkanı, cumhurbaşkanı olarak Anayasanın ilkelerine, ilgili hükümlerine
ve kendi görevlerini tanımlayan maddelerine dikkat edilmesini sağlamak zorunda.
Aksi türlü bir davranış içerisinde bulunamaz. Biz de farklı bir davranış içinde
bulunamayız değerli arkadaşlarım; çünkü, biz de Cumhuriyet Halk Partisi olarak,
Türkiye Cumhuriyetinin temel ilkelerini ve niteliklerini özümseyen, benimseyen
ve bunları korumaya kararlı olan bir partiyiz. Dolayısıyla da, seçim oluncaya
kadar, içinde bulunduğunuz yasadışı durumu giderecek olan, kapıldığınız
kısırdöngüyü kıracak olan ve anayasa suçu işlenmesini ve Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gelecek nesillere kötü örnek olmasını önleyecek olan sizlersiniz,
çoğunluk sizde olduğu için.
Demokrasi, çoğunluğa sahip olan bir partinin her
istediğini yapması veya oy çokluğuna dayanarak her dediğini muhalefete empoze
etmesi demek değildir. Eğer sizler demokrasiyi benimsiyorsanız, o zaman Sayın
Cumhurbaşkanının, muhalefet partilerinin ve toplumun isteklerini dikkate almak
zorundasınız ve bu isteklerle oluşturulan Anayasa hükümlerini de dikkate almak
zorundasınız. Eğer Türkiye Cumhuriyetinin bir hukuk devleti olmasını
istiyorsanız, o zaman da mutlaka Anayasaya ve yasalara özen göstermek
durumundasınız, bunlara uymak zorundasınız, durumundasınız.
Kuşkusuz, siz aynı tutumunuzu sürdürebilirsiniz,
Anayasayı, yasaları, gene gözardı etmeye devam edebilirsiniz; ama, biz
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, hukuk devleti olmanın erdemine ve gerekliliğine
inandığımız ve hukuk devleti olmayı çağdaş bir devlet olmanın önkoşulu olarak
gördüğümüz için, sizi bu konuda uyarmaya devam edeceğiz.
Ayrıca, bilin ki, Anayasanın bu kadar net, açık
hükümlerini dikkate almamak "çoğunluğum var, istediğimi yaparım"
anlayışıyla hareket etmek, Sayın Cumhurbaşkanının ve Cumhuriyet Halk Partisinin
her yasada ve uygulamada, bıkmadan, usanmadan tekrar tekrar yaptığı uyarıları…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Keleş, toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
BİRGEN KELEŞ (Devamla) - Hemen bitiriyorum efendim.
… gözardı etmek, ileride sizin başınıza çok iş
açabilir. Bunu da dikkatinize sunmuş olalım.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Keleş.
Hükümet adına, Adalet Bakanı Cemil Çiçek söz
istemiştir.
Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyetimizin çok saygın kurumlarından bir tanesi,
Devlet İstatistik Enstitüsüdür, yeni adıyla Türkiye İstatistik Kurumu.
Müzakeresini yaptığımız bu kanunla da, bu kurumu daha etkin hale getirmek,
idarî açıdan daha özerk bir yapıya kavuşturmak istiyoruz. Dolayısıyla, bununla
ilgili, gerçekten hem ilgili bakanlığın, kurumun hem de Plan ve Bütçe
Komisyonunun çok önemli, çok olumlu katkıları olmuştur ve bu yasa, bazı gerekçelerle,
birkaç maddesinden dolayı da, tekrar Yüce Meclisin huzuruna gelmiştir. Aslında,
şu an müzakeresini yaptığımız madde, Plan ve Bütçe Komisyonunda oybirliğiyle
kabul edilmiş bir maddedir.
BİRGEN KELEŞ (İstanbul) - Biz oy vermedik, kendi
oylarınızla kabul ettiniz.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Dolayısıyla, o
gün orada bulunan arkadaşlarımız, esas itibariyle, şu an bizim hükümet olarak
savunduğumuz görüşü ve düzenlemeyi benimsemiştir.
Sayın Cumhurbaşkanımız, hiç şüphesiz anayasal yetkisini
kullanarak, bu maddenin de bir defa daha bazı gerekçelerle gözden geçirilmesini
arzu etmiştir; buna saygı duyuyoruz, bir anayasal yetkinin kullanılmasından
ibarettir; ancak, burada dile getirilen hususlar isabetli midir; onu da takdir
edecek olan hiç şüphesiz Meclistir. Müzakeresini yaptığımız husus acaba ne
getiriyor, bugüne kadarki devlet uygulamalarında benzerleri var mı, yoksa
sadece bu kanunla getirilmiş olan bir istisnaî düzenleme midir; ona baktığımız
takdirde, aslında, bunun geri gönderilmesiyle ilgili gerekçelerin çok da
isabetli olmadığı, benzer uygulamalardan orta yere çıkacaktır.
Şimdi, bugünkü düzenlemeye göre de ve halen
uygulanmakta olan duruma göre de, kurum başkanı, başkan yardımcılarını kendisi
atayabilmekte, daire başkanlarını kendisi atayabilmekte, neticede, aynı
sorumluluğu taşıyan, aynı, benzer yetkilere sahip olan bölge müdürleri ile
birinci hukuk müşavirinin atanması bunun dışında tutulmaktadır. Neden dolayı;
yirmidört sene evvel çıkarılmış olan bir yasadan dolayıdır. O günün şartları
altında böyle bir düzenleme yapılmış; aradan geçen yirmidört sene içerisinde
Türkiye'de çok şey değişti, devlet kurumlarının birçok noktada iç bünyesinde
değişiklikler oldu, teşkilat yasalarında değişiklikler oldu; ama, buna karşılık
2451 sayılı Yasada değişiklik yapılamadı bu anlamda.
Dolayısıyla, yirmidört sene evvelki bir düzenlemenin
istisnası, bugün, burada ortadan kaldırılmak isteniyor. Yapılmak istenenin özü,
esası bundan ibarettir; yani, siz, bu yasayla, başkan yardımcılarını, kurum
başkanının atamasına bir itirazımız yok, daire başkanlarının atanmasına bir
itirazımız yok; ama, bölge müdürleri söz konusu olduğunda, bu, ille de üçlü
kararnameyle olsun…
Peki, buna gerekçe olarak ne gösteriliyor; gerekçe
gösterilirken, üst düzey yönetici kriteri. Üst düzey yönetici kriteri ne anlama
geliyor; gösterge olarak 3 600 ve daha yukarı gösterge üzerinden maaş alan kamu
görevlileri üst düzey görevli sayılıyor ve bunlar kararnameye bağlı olarak…
Halbuki, aradan geçen süre içerisinde, bazı devlet kurumlarında, 3 600 gösterge
ve daha yukarıdan maaş aldığı halde hiç de üçlü kararnameye tabi olmadan
atanmış olan, görev yapan kamu görevlileri var. Bizatihi bu kurumun kendisinde
bile, başkan yardımcıları da 3 600 gösterge üzerinden maaş alıyor; onun
atamasını kurum başkanı yapabiliyor. İçimizde Diyanet İşleri Başkanlığı yapmış
olan değerli milletvekillerimiz var; başkan yardımcıları 3 600 üzerinden maaş
alır, onların ataması üçlü kararnameyle değildir. Özelleştirme İdaresinde aynı
durum söz konusudur, Devlet Personel Başkanlığında aynı durum söz konusudur.
Burada yapılmak istenen şey de; kurumu daha etkin hale
getirmek, mümkün olduğu kadar, bu kurum içerisinde -başkan yardımcıları, daire
başkanları, bölge müdürleri de dahil- aynı statüye tabi kılmak adına yapılan
bir teknik düzenlemeden ibarettir.
Biz, bu düzenlemenin doğru olduğu kanaatini taşıyoruz.
Plan ve Bütçe Komisyonunun kabülünün de bu yolda olduğu dikkate alındığında,
ısrarımızın gerekçesi de bundan ibarettir.
Sayın Cumhurbaşkanının, hiç şüphesiz, geri gönderme
gerekçesine de saygı duyarız.
Benzer uygulamaları da arz ettim. Takdir Yüce
Meclisindir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın Keleş, bir söz talebiniz vardı; ne için acaba?
BİRGEN KELEŞ (İstanbul) - Efendim, şunun için söz talep
ettim: Sayın Bakan dedi ki…
Mikrofon açılmadı efendim. İsterseniz kürsüden
konuşayım.
BAŞKAN - Yerinizden, Sayın Keleş…
BİRGEN KELEŞ (İstanbul) - O zaman mikrofonu açın.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Bağırarak mı konuşsun Sayın
Başkan?! Mikrofonu açın.
BAŞKAN - Sayın Milletvekili, niye acele ediyorsunuz?!
Burada, Sayın Keleş'in konuşması için sistemi düzenliyoruz.
BİRGEN KELEŞ (İstanbul) - Efendim, Sayın Bakan, biraz
önceki konuşmasında, Plan ve Bütçe Komisyonunda müzakere edilirken,
oybirliğiyle çıktığını söyledi; halbuki, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak
oybirliğine katılmadık. Ayrıca da, bunun ispatı, sıra sayısındaki -yani yasa
tasarısındaki- ayrışık oy yazımızdır, karşı oy yazımızdır. Burada, 45 inci
maddeye ve 56 ncı maddeye karşı olduğumuzu söylemiş durumdayız.
O bakımdan, Sayın Bakanın ifadesini düzeltmek istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Keleş.
Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen, Mehmet
Eraslan, Hatay Milletvekili?.. Yok.
İnci Özdemir, İstanbul Milletvekili?.. Yok.
Tevfik Akpak, Çankırı Milletvekili?..
56 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Kanunun tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kanun kabul edilmiştir.
5 inci sıraya alınan, Kısıtlayıcı Ticarî Uygulamaların
Kontrolü İçin Çok Taraflı Olarak Kararlaştırılan Adil İlkeler ve Kurallar
Bütününün Tüm Yönlerini Gözden Geçirme Konusundaki 5. BM Konferansıyla İlgili
Düzenlemeler Hakkında Birleşmiş Milletler ve Türk Hükümeti Arasındaki
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
5.-
Kısıtlayıcı Ticari Uygulamaların Kontrolü İçin Çok Taraflı Olarak
Kararlaştırılan Adil İlkeler ve Kurallar Bütününün Tüm Yönlerini Gözden Geçirme
Konusundaki 5. BM Konferansıyla İlgili Düzenlemeler Hakkında Birleşmiş
Milletler ve Türk Hükümeti Arasındaki Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1125) (S.
Sayısı 1015) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Komisyon raporu 1015 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
KISITLAYICI
TİCARİ UYGULAMALARIN KONTROLÜ İÇİN ÇOK TARAFLI OLARAK KARARLAŞTIRILAN ADİL
İLKELER VE KURALLAR BÜTÜNÜNÜN TÜM YÖNLERİNİ GÖZDEN GEÇİRME KONUSUNDAKİ 5. BM
KONFERANSIYLA İLGİLİ DÜZENLEMELER HAKKINDA BİRLEŞMİŞ MİLLETLER VE TÜRK HÜKÜMETİ
ARASINDAKİ ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR
KANUN
TASARISI
MADDE 1.- 26 Eylül 2005 tarihinde Cenevre'de imzalanan
"Kısıtlayıcı Ticari Uygulamaların Kontrolü İçin Çok Taraflı Olarak
Kararlaştırılan Adil İlkeler ve Kurallar Bütününün Tüm Yönlerini Gözden Geçirme
Konusundaki 5. BM Konferansı'yla İlgili Düzenlemeler Hakkında Birleşmiş
Milletler ve Türk Hükümeti Arasındaki Anlaşma"nın onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
(x) 1015 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını
alacağım.
Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde
sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma
rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise,
hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve
soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 5
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Kısıtlayıcı Ticarî
Uygulamaların Kontrolü İçin Çok Taraflı Olarak Kararlaştırılan Adil İlkeler ve
Kurallar Bütününün Tüm Yönlerini Gözden Geçirme Konusundaki 5. BM Konferansıyla
İlgili Düzenlemeler Hakkında Birleşmiş Milletler ve Türk Hükümeti Arasındaki
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açıkoylama
sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı: 237
Kabul: 234
Ret: 2
Çekimser: 1 (x)
Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Sayın milletvekilleri, birleşime 15 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati
: 17.02
(x) Açıkoylama
kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
17.18
BAŞKAN:
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 17 nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
6 ncı sıraya alınan, 24.6.2005 Tarihli ve 5372 Sayılı
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ve
Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü maddeleri gereğince Cumhurbaşkanınca bir daha
görüşülmek üzere geri gönderme tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun
görüşmelerine başlıyoruz.
VI. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
6.- 24.6.2005
Tarihli ve 5372 Sayılı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun ve Cumhurbaşkanınca Bir
Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/1066) (S. Sayısı: 1005) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet?.. Yerinde.
Komisyon raporu 1005 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, 24.6.2005 Tarihli ve 5372 Sayılı
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 21 inci
maddesi, Cumhurbaşkanınca uygun bulunmayarak, bir daha görüşülmek üzere, bu
hususta gösterilen gerekçeyle birlikte Başkanlığımıza geri gönderilmiştir.
Anayasanın 89 uncu maddesinin ikinci fıkrasında
"Cumhurbaşkanınca kısmen uygun bulunmama durumunda, Türkiye Büyük Millet
Meclisi sadece uygun bulunmayan maddeleri görüşebilir"; İçtüzüğün 81 inci
maddesinin son fıkrasında ise "Cumhurbaşkanınca yayımlanması kısmen uygun
bulunmayan ve bir daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine geri
gönderilen kanunların sadece uygun bulunmayan maddelerinin görüşülmesine
kanunun görüşmelerine başlamadan önce, Genel Kurulca görüşmesiz karar
verilebilir. Bu durumda, sadece uygun bulunmayan maddelerle ilgili görüşme
açılır. Kanunun tümünün oylaması her halde yapılır" hükümleri yer
almaktadır.
Bu hükümlere göre, geri gönderilen Kanunun tümünün veya
sadece Cumhurbaşkanınca uygun bulunmayan maddelerinin görüşülmesi Genel Kurulun
kararına bağlıdır.
Bu nedenlerle, söz konusu Kanunun sadece
Cumhurbaşkanınca uygun bulunmayan 21 inci maddesinin görüşülmesini Genel
Kurulun onayına sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
21 inci maddeyi okutuyorum:
SİVİL
HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ
HAKKINDA
KANUN
Atama
MADDE 21.- 23.4.1981 tarihli ve 2451 sayılı Kanun
kapsamı dışında kalan görevlerden 1-4 dereceli kadrolara Genel Müdürün teklifi
üzerine Bakan, diğer bütün görevlere atamalar ise Genel
(x) 1005 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Müdür tarafından yapılır. Ancak, Bakan ve Genel Müdür
bu yetkilerini gerekli gördüğü alt kademelere devredebilir. Genel Müdürlüğe,
Genel Müdür Yardımcılığına, Daire Başkanlığına ve Müdürlüğe atanmak için 657
sayılı Devlet Memurları Kanununda belirtilen şartlara ilave olarak en az dört
yıllık eğitim veren yüksek öğretim kurumlarından veya bunlara denkliği kabul
edilen yurt dışındaki yüksek öğretim kurumlarından, en az dört yıllık eğitim
veren harp okullarından ve polis akademilerinden mezun olmak ve ayrıca yeterli
yabancı dil seviyesine ve havacılık tecrübesine sahip olmak şartları aranır.
Genel Müdürlüğün merkez teşkilatında ve temsilciliklerinde görevlendirilecek
diğer personelin atama ve yer değiştirme, görevde yükselme usul ve esasları ile
Genel Müdür, Genel Müdür Yardımcılığı, Daire Başkanlığı ve Müdürlüklere
atanacaklarda aranacak yabancı dil seviyesi ve havacılık tecrübesine ilişkin
esaslar yönetmelikle düzenlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, AK Parti Grubu adına söz
isteyen, Ankara Milletvekili Mustafa Tuna. Buyurun Sayın Tuna. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA TUNA (Ankara) - Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; halen 3348 sayılı Ulaştırma Bakanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanunun 12 nci maddesi gereğince, Ulaştırma Bakanlığının
ana hizmet birimlerinden birisi olarak hizmetlerini yürütmekte olan Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü hizmetlerinin, dünyadaki gelişmelere paralel olarak
uluslararası standartlarda ve daha emniyetli yürütülebilmesi, düzenleme ve
denetim görevini daha etkin bir biçimde yerine getirebilecek teçhizat, personel
ve idarî yapıya sahip merkezî bir sivil havacılık otoritesi oluşturulması için
özel bütçeli bir genel müdürlük olarak yeniden yapılandırılması zorunluluk
haline gelmiştir. Ülkemizin taraf olduğu uluslararası anlaşmalar çerçevesinde,
bu ülkelerin hava taşıyıcılarının ticarî hak ile uçuş faaliyetlerinin
belirlenmesi ve denetlenmesiyle ülkemiz hava taşıyıcılarının ve havacılık
şirketlerinin kurulması, havacılık standartlarının belirlenmesi ve hepsinden
önemlisi can, mal ve uçuş emniyetiyle havacılık güvenliğinin en üst seviyede
sağlanmasına ilişkin faaliyetlerin daha sağlıklı yürütülebilmesi için bu kanuna
ihtiyaç duyulmuştur. Ayrıca, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü bugün itibariyle,
Uluslararası Havacılık Teşkilatı, Avrupa Sivil Havacılık Konferansı, Avrupa
Havacılık Otoriteleri Birliği ve Avrupa Hava Trafik Kontrol Teşkilatının üyesi
olduğundan, bu uluslararası kuruluşlar tarafından belirlenen standartların
ülkemizde de uygulanmasını sağlamakla yükümlüdür. Bu yükümlülük, söz konusu
uluslararası kuruluşlar tarafından yapılan periyodik denetimlerle de yakından
takip edilmektedir. Aykırılıkların tespiti halinde, ülke menfaatları bakımından
hiç de olumlu olmayacak sonuçlar doğurması riski bulunmaktadır.
Değişen ve gelişen dünya şartları içinde Türk havacılık
potansiyelini, iç ve dış ihtiyaçlara daha çağdaş bir biçimde cevap verecek ve
üyesi olduğumuz dünya havacılık kurum ve kuruluşlarıyla uyum sağlayabilecek bir
duruma getirmek, ayrıca sektörün mevcut ciddî ve giderek ağırlaşan sorunlarına
çözüm bulmak bir zaruret halini almıştır.
Gelişmiş ülkelerin hava ulaştırma sektörü üzerinde
yapılan incelemelerde, sivil havacılık otoritelerinin yaptırım gücü daha yüksek
bir yapıda örgütlendikleri görülmektedir.
Dünyadaki gelişmeler bize gösteriyor ki, uluslararası
emniyet kurallarına paralel olarak aynı kuralları ülkemizde eksiksiz uygulamak
zorundayız. Çok geniş bir yelpazeye sahip havacılığın sağlıklı gelişimindeki
diğer bir unsur ise, ülkemizdeki sivil havacılık otoritesinin uluslararası
standartlarda yeniden organize olmasıdır. Havcılık gibi çok hızlı gelişen bir
sektörde gelişim hızına ayak uydurabilecek hukuksal, idarî ve teknik altyapıya
sahip, malî yönden özerk, hareket kabiliyeti yüksek olan bir sivil havacılık
otoritesi, artık, bir zorunluluktur. Bunun için, bildiğiniz gibi, yasa
tasarımız Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülerek kabul edilmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öte yandan, hükümetimiz
tarafından sivil havacılık alanında yapılan önemli düzenlemelerle birlikte
bölgesel havcılık kapsamında iç hat taşımacılığında yaşanan çarpıcı gelişmeler
malumlarınızdır. Bu gelişmeleri rakamlarla özetlersek, bölgesel havcılık
projesi kapsamında, özel sektörün iç hatlarda uçmaya başladığı 20 Ekim 2003
tarihinden 2005 Eylül ayı sonuna kadar iç hatlarda taşınan yolcu sayısı özel
sektörde 4 700 000'i geçmiştir. Bu kapsamda 2003 yılında iç hatlarda taşınan
toplam yolcu sayısı 9 000 000'u aşmış, iç hatlara özel havayollarının
girmesiyle birlikte 2004 yılında bu sayı 14 500 000'e ulaşmıştır. 2005
Ocak-Eylül itibariyle ulusal havayolumuz Türk Hava Yolları dahil, tüm iç hat
uçuşlarında taşınan yolcu sayısı ise, bugün itibariyle toplam 15 170 000'i
geçmiş bulunmaktadır. Ayrıca, bölgesel havacılığın başlamasıyla birlikte
ülkemiz tescilinde bulunan uçak sayısı 153 iken 66 ilave ile bugün 219'a
ulaşmıştır. Bu sayı, çoğu ülkelerin tescilinde bulunan toplam uçak sayısıyla
karşılaştırılınca hiç de azımsanmayacak bir sayı olarak değerlendirilmelidir.
Kargo uçaklarımızın sayısında da önemli artış olup, 5
civarında olan kargo uçak sayımız bugün 19'a ulaşmıştır. Toplam kargo
kapasitemiz 565 ton mertebesindedir. Kargo, posta ve bagaj trafiğimiz 2002
yılında toplam 880 000 ton iken, 2005 Ocak-Eylül ayları itibariyle, dokuz ayda
1 000 000 tona yaklaşmıştır. Yıl sonu itibariyle bu rakamın 1 200 000 tonu
geçeceği beklenmektedir.
Bölgesel havacılık başladığından beri sektörde
istihdamda önemli artışlar olmuştur. Yaklaşık 2 000 kişilik personel iç hat
uçuşları için istihdam edilmiş, uçak, tesisat ve personel için 8,5 trilyon lira
sigorta pirimi ödenmiştir. Ayrıca, ödenen toplam vergi ise 180 trilyona
ulaşmıştır. İç hat uçuşları yapan işletmelerimizin toplam ciroları ise 550
trilyonu aşmıştır.
Uluslararası Hava Taşıma Birliğinin verilerine göre,
bugün de günlük ulusal basınımızda da yer alan haberlerde de işlendiği gibi,
Türkiye, 2005-2009 yılları arasında hava yoluyla yolcu taşımacılığı piyasasında
en hızlı gelişen 5 ülke arasında yer alacaktır. Yine, bu rapordaki verilere
göre, önümüzdeki beş yıllık dönemde Türkiye pazarında hava yolu taşımacılığını
tercih eden yolcu sayısının ortalama yüzde 8,9 oranında artış göstereceği
beklendiği ifade edilmektedir. Bu artış hesabına göre Türkiye'de, Eylül 2005
sonu itibariyle 15 177 000'i geçen iç hat yolcu sayısı, yıl sonu itibariyle,
tahmini 18 000 000'un üzerine çıkması beklenen bu sektörde yıllık 1 600 000
yolcu artışı olacağı sonucu çıkmaktadır. Hükümetimiz açısından da bir gurur kaynağı
olmuştur.
Bu Kanunla, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün merkez
teşkilatı ile İstanbul ve Antalya temsilciliklerine ilave olarak, gerek
duyulması halinde sivil havacılığın yoğun olduğu iki ilde daha temsilcilik
kurulabilmesine olanak sağlanmakta; Genel Müdürlükte havacılık uzmanı ve
havacılık uzman yardımcısı istihdam edilmesi öngörülmekte; Genel Müdürlük,
görev kapsamı içinde olmak üzere sözleşmelerle hizmet yapmaya ve yaptırmaya
yetkili kılınmakta; Genel Müdürlük bünyesinde bulunan ve uluslararası kriterleri
taşıyan personelin teknik denetçi olarak görevlendirilmesine imkân tanınmakta
ve denetçilerin yetki donanımı sağlanmakta; Genel Müdürlük, sağladığı
hizmetlerden alınacak gelirlerle özel bütçeli bir konuma kavuşmaktadır. Aynı
zamanda, söz konusu yapılanmayla önümüzdeki dönemde önemli çalışmaların
yapılacağı Avrupa Birliği standartlarına uyum çalışmaları içinde olumlu bir
gelişme sağlanmaktadır.
Bu kapsamda, bilindiği gibi, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurulunda görüşülerek kabul edilen kanunun 21 inci maddesi Sayın
Cumhurbaşkanımız tarafından yeniden görüşülmek üzere iade edilmiştir.
2451 sayılı Bakanlıklar ve Bağlı Kuruluşlarda Atama
Usulüne İlişkin Kanunun 2 nci maddesi ve bu kanuna ekli 2 sayılı cetvelde,
Cumhurbaşkanının geri gönderme gerekçesinde belirtilen, genel müdür, genel
müdür yardımcıları ve birinci hukuk müşavirlerinin atamalarının ortak
kararnameyle yapılacağı kurala bağlanmıştır. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü
merkez teşkilatında ve temsilciliklerinde, anılan kanun kapsamına giren üst
düzey personelin atamalarının da bu doğrultuda yapılabilmesi için 2451 sayılı
Kanuna gönderme yapılmak suretiyle konuya açıklık getirilmiştir.
Ayrıca, genel müdür, genel müdür yardımcılığı, daire
başkanlığı ve genel müdürlüğe atanacaklarda görevin önem ve niteliği de dikkate
alınarak, yeterli yabancı dil seviyesinin ve havacılıkla ilgili belirli bir
sürede iş tecrübesinin bulunmasının uygun olacağı düşünülmüştür.
Sayılan görevlere atanacak kimselerin mezun oldukları
yükseköğretim kurumu adlarındaki kısıtlama da kaldırılarak, yeterli düzeyde
yabancı dil seviyesi ve havacılıkta deneyimi olan tüm yükseköğretim kurumu
mezunlarına atanma imkânı getirilmiş ve böylece fırsat eşitliği de
sağlanmıştır.
Görüldüğü üzere, yasamız, 21 inci madde kapsamında
yeniden değerlendirilmiş ve gerekli düzeltmeler yapılarak Genel Kurulumuza
sunulmuştur. Bu sayede, yukarıda bahsedilen hedeflere uygun bir yapılanma
sağlanacaktır.
Kanunun, ülkemize ve tüm havacılık camiasına hayırlı
olması dileğiyle, emeği geçenlere teşekkür ediyor ve hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tuna.
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
isteyen, Aydın Milletvekili Mesut Özakcan; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET MESUT ÖZAKCAN (Aydın) -Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere
Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilen Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Tasarıyla ilgili olarak, 21 inci madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Cumhurbaşkanınca bir daha
görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilen teşkilatlarla ilgili
tasarılara baktığımızda, hükümet tarafından Cumhurbaşkanlığı makamını devredışı
bırakmaya yönelik bir davranış görüyoruz. Özellikle yöneticilerin atanması
konusunda bu durum gayet açık bir şekilde kendini gösteriyor. "Acaba,
atamalar konusunda Cumhurbaşkanlığını nasıl devredışı bırakabiliriz"in
hesabı yapılıyor; ama, bu hesap her seferinde geri dönüyor. Hükümet âdeta bunu
alışkanlık haline getirmiş durumda. Bizler de, hükümetin bu alışkanlığı sonucu
ortaya çıkan durumlarla ilgili olarak aynı konuları Meclis çatısı altında
birkaç kez görüşmek durumunda kalıyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, yine,
benzer nitelikte, Türkiye İstatistik Kanununda olduğu gibi, 2 nci bir tasarıyı
görüşüyoruz. Cumhurbaşkanınca geri gönderilme gerekçelerine baktığımızda şu
ifadeler yer alıyor: Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü ile diğer kamu kurum ve
kuruluşları arasında üst düzey görevlilerin atama yöntemi yönünden farklılık
yaratılmasına neden olabilecek bir düzenlemeye yer verilmiştir.
Anayasanın 8 inci maddesinde, yürütme yetki ve
görevinin, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulunca kullanılıp yerine getirileceği,
Anayasanın 104 üncü maddesinde, Cumhurbaşkanının, Anayasanın uygulanmasını,
devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözeteceği, kararnameleri imzalayacağı
belirtilmiştir.
Cumhurbaşkanının bu denetim ve dengeleme görev ve
yetkisi, bir siyasal partinin tek başına iktidar olduğu ve yasama organında
çoğunluğu elde bulundurduğu dönemlerde çok daha gerekli olmaktadır.
Anayasamızda, Cumhurbaşkanına kararnameleri imzalama
yetkisinin verilmesi üç önemli gerekçeye dayanmaktadır. Birincisi,
Cumhurbaşkanının yansızlığı; ikincisi, Cumhurbaşkanına yürütme alanında
hükümete öneri ve uyarılarda bulunma yetkisini kullanabilmesi için olanak
yaratılması; üçüncüsü, Cumhurbaşkanının, devletin ve yürütmenin başı olması ve
devlet organlarının düzenli çalışmasını gözetme görev ve yetkisiyle donatılmış
bulunmasıdır.
Sayın Cumhurbaşkanı, her defasında, geri gönderme
gerekçesiyle, sayfalarca açıklamada bulunmakta, fakat, AKP Hükümeti, anlamak
istememekte ısrar etmektedir.
Değerli milletvekilleri, bu tasarının Genel Kurulda
daha önceki görüşmeleri sırasında Cumhuriyet Halk Partisi adına söz alan
milletvekili arkadaşlarımız ifade ettiler; tasarının bu haliyle yasalaşmasının
sıkıntılar yaratacağı ve hatta, Cumhurbaşkanlığı makamından geri döneceği
yönünde söylemlerimiz oldu. Bugün gelinen noktada bunu yaşıyoruz.
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün, teşkilatının
düzenlenmesine yönelik bir yasaya ihtiyacı olduğunu defalarca bizler de ifade
ettik. Sivil havacılığı ve dolayısıyla, teşkilat yasasını önemsiyoruz; çünkü,
1983 yılında 2920 sayılı Sivil Havacılık Kanununun yürürlüğe girmesiyle, Türk
sivil havacılık faaliyetlerinde önemli bir dönüşüm süreci başlamıştır. Havayolu
trafiği ciddî boyutlarda artmış, yeni havayolu işletmeleri ve havaalanları
kurulmuş, genel havacılık faaliyetleri canlanmış ve havacılıkla ilgili eğitim
kurumları açılmıştır; ancak, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü, bu gelişmelerin
gerisinde kalmıştır. Bu durum, sivil havacılığımızı olumsuz yönde etkilemiştir.
Havacılık faaliyetlerinde en önemli unsur, uçuş ve yer
emniyetinin sağlanmasını güçlendirmektir. Sivil havacılık faaliyetlerinde
emniyetin sağlanabilmesi amacıyla gerekli önlemlerin alınması bir zorunluluktur.
Nitekim, Uluslararası Havayolu Pilotları Derneği Başkanının yaptığı açıklamada
"dünya sivil havacılık sisteminin bugünkü altyapısı ve emniyet kültürü
değiştirilmemesi halinde, 2005 yılından sonra, her hafta büyük bir kaza meydana
gelebilecektir" denilmektedir.
Diğer yandan, 11 Eylül 2001 tarihinde Amerika Birleşik
Devletlerinde yaşanan terörist saldırılar, havacılık güvenliğini, uçuş
emniyetini ne denli tehdit ettiğinin göstergesidir.
Tasarının genel gerekçesinde "sivil havacılığın
sağlıklı gelişiminin sağlanması ve sivil havacılık faaliyetlerinin emniyetli
bir şekilde yürütülebilmesi için, düzenleme ve denetim görevini etkin biçimde
yerine getirebilecek teçhizat, personel ve idarî yapıya sahip merkezî bir
havacılık otoritesi oluşturulması, günümüz ihtiyaçları karşısında bir
zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır" ifadesi yer almaktadır.
Ayrıca, yine, tasarının genel gerekçesinde
"dünyada yaşanan gelişmeler karşısında, ülkemizde de sivil havacılık
hizmetlerinin daha etkin ve güvenli bir ortamda verilebilmesi amacıyla, kamu
tüzelkişiliğini haiz, özel bütçeli olarak Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün
yeniden teşkilatlanması amacıyla bu tasarı hazırlanmıştır" ifadesi yer
alıyor.
Genel gerekçede bahsedilen hususlar ve sorunların
yalnız günümüzün değil, uzun zamandan beri -bugüne kadar- devam eden sorunlar
olduğu bilinmektedir. Nitekim, sorunların tespiti ve çözüm yollarının
araştırıldığı, tartışıldığı havacılık şûraları ve sempozyumları düzenlenmiştir.
Ayrıca, Yedinci ve Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma
Planları Havacılık Özel İhtisas Komisyonlarında, sektörün sorunları tespit
edilmiştir, çözüm önerileri dile getirilmiştir. Bunlarla ilgili her türlü
bilgi, gerek Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planında gerekse şûra sonuç
bildirilerinde yer almaktadır.
Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Özel İhtisas
Komisyonları, havayolu alt komisyon raporunda, ulaştırma sektörünün önemli bir
alt sektörünün sivil havacılık olduğu belirtilmektedir. Nitekim, sivil
havacılıkta yaşanan sorunlar ve bu sorunlarla ilgili çözüm, sektörü, faaliyet
konusu, faaliyeti yürüten kamu ve özel kurum ve kuruluşlar, kullanılan yüksek
teknoloji ürünlü araçlar, donanım, özel altyapı ve haberleşme sistemleri,
nitelikli insan gücü, hizmet verilen insanlar, ulusal ve uluslararası özelliğe
sahip kurallar ve mevzuat konularının oluşturduğu önemli bir sistemdir.
Yine, genel gerekçede "bütün bu özellikleri
taşıması nedeniyle, havayolu ulaştırma sektörünün bir bütün olarak ele alınması
kaçınılmazdır. Sektöre bu şekilde bakılmadığı sürece gereksiz altyapı, geciken
yatırımlar, ihtiyaca cevap veremeyen yasal düzenleme ve örgütlenme gibi sorunlarla karşı karşıya
gelinecektir" denilerek sektörün kompleks bir yapıya sahip olduğu ve
sorunların çözümünün de genel politikaların doğru belirlenmesine sıkı sıkıya bağlı
olduğu gerçeğinin altı çizilmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde sivil
havacılık faaliyetlerinin düzenlenmesinden Ulaştırma Bakanlığı sorumludur.
Bakanlık adına bu görevler, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü tarafından yürütülmektedir.
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü, yürütmekte olduğu görevlerinden, kural koyma,
denetleme ve yaptırım uygulama gibi uçuş emniyetiyle doğrudan ilgili teknik
konularda ve lisanslandırmada özerk davranabilmeli ve havacılığın gerektirdiği
hız ve esneklikte karar alabilmeli ve uygulayabilmelidir. Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü üst yönetiminde, sivil havacılık sistemini çok iyi tanıyan, yeterince
bilgili, tecrübeli kişilerin görev alması kurumun başarısı için son derece
önemlidir. Aynı zamanda kurum yöneticilerinin görevde süreklilik göstermeleri
de başarıyı beraberinde getirecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hava
taşımacılığı, hızlı bir şekilde gelişen ve 2001 yılı itibariyle Avrupa
Havacılık Otoriteleri Birliğine üye olan Türkiye'nin ülkemiz çıkarları
doğrultusunda Türk sivil havacılığına yön verecek, uluslararası sorumlulukları
yerine getirecek, yalnız özel bütçeli olmakla kalmayıp, gerek idarî gerek malî
yönden özerk bir sivil havacılık otoritesine ihtiyacımız vardır. Ancak bu
şekilde, hava taşımacılığı ve özellikle havaalanı yapımıyla ilgili yatırım
kararlarının, siyasî değil, bilimsel gerçeklere dayandırılması, yeterli uzman
personelin istihdam edilebilmesi sayesinde…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özakcan, toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
MEHMET MESUT ÖZAKCAN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın
Başkanım. Teşekkür ediyorum.
…ulusal çıkarlarımıza ve günün koşullarına uygun,
dünyada ve sivil havacılık faaliyetlerinde ortaya çıkan gelişmelere yanıt
verecek gerekli düzenleme ve yönetmeliklerin kısa bir zamanda çıkarılması,
sektörde faaliyet gösteren kamu veya özel kurum ve kuruluşlar arasında
eşgüdümün sağlanması, Türk sivil havacılığının uluslararası platformda daha iyi
temsil edilmesi ve alınacak kararlarda söz sahibi olması mümkün olabilecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının
hayırlı olmasını dileyerek, Yüce Meclise saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özakcan.
Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Şırnak
Milletvekili Sayın İbrahim Hakkı Birlik?.. Yok.
Adana Milletvekili Sayın Recep Garip?.. Yok.
Başka söz talebi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
AHMET ERSİN (İzmir) - Sayın Başkan, aleyhte söz
istemiştim.
BAŞKAN - Oyunun rengini belli etmek üzere, aleyhte söz
isteyen Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Eraslan?.. Yok.
İzmir Milletvekili Sayın Ahmet Ersin; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Ersin, tasarının tümü üzerinde oyunuzun rengini
belli etmek üzere söz istemişsiniz.
AHMET ERSİN (İzmir) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Sivil havacılık deyince aklımıza ilk gelen Türk Hava
Yolları. Değerli milletvekilleri, bir İzmir Milletvekili olarak ve… Daha
doğrusu, bölge milletvekillerinin de benimle aynı görüşte olduğunu düşünüyorum,
maalesef, Türk Hava Yollarının İzmir'e ve Ege Bölgesine dönük politikasından
son derece de mutsuzuz, şikâyetçiyiz.
Değerli milletvekilleri, İzmir Türkiye'nin üçüncü büyük
kenti; üçüncü büyük kenti olmak bir yana, aynı zamanda, İzmir, Ege Bölgesinin
lider kenti ve Ege Bölgesinin dışa açılan penceresi.
Şimdi, Ege Bölgesinde ve İzmir'de dışticaret son
derecede gelişmiş durumda. Bölgenin, hatta Türkiye'nin ithalat ve ihracatının
önemli bir bölümü İzmir'in hava ve deniz limanlarından yapılıyor. Dolayısıyla,
dışticaretin gelişmesi bakımından İzmir önemli bir kent.
Yine, değerli milletvekilleri, turizm açısından da
değerlendirirsek, İzmir ve Ege Bölgesi, kültür turizmi, inanç turizmi ve sağlık
turizmi bakımından bütün dünya tarafından tanınan, bilinen önemli merkezlere
sahip. Dolayısıyla, turizm de İzmir'de ve Ege Bölgesinde son derece hareketli.
Şimdi, böylesine önemli olan bir kent ve bölge,
maalesef, Türk Hava Yolları tarafından mağdur ediliyor. İzmir'in adında
"uluslararası" olan Adnan Menderes Havaalanından yurtdışına direkt
seferleri son derecede yetersiz. İzmir'in ve bölgenin gerek ticaret alanında
gerekse turizm alanında sahip olduğu potansiyele yakışan bir davranış, bir
politika değil.
Şimdi, yıllardan beri bu politika, bu anlayış böyle
devam edip gidiyor ve İzmir, ne yazık ki, Türk Hava Yolları tarafından âdeta
karantinaya alındı, âdeta, İzmir ve Ege Bölgesi Türk Hava Yolları tarafından
dış dünyaya kapatılmış durumda. Bu ticaret potansiyeline, bu turizm
potansiyeline rağmen, Türk Hava Yollarının, İzmir ve bölgeyi, Ege Bölgesini bu
kadar mağdur etmesini, bu kadar, bu bölgeye ilgisiz kalmasını anlamak mümkün
değil.
Değerli milletvekilleri, bu durum, sadece dışticarete
ve turizme engel olmakla kalmıyor, bunları baltalamakla kalmıyor, aynı zamanda,
dışsermayenin, yabancı sermayenin Ege Bölgesine gelmesine de engel oluyor;
çünkü, dışdünyaya kapalı olan havaalanlarından, dışdünyaya direkt uçuş
seferleri olmazsa, gelen bir yabancı sermaye, burada, nasıl üretim yapsın,
nasıl pazarlama yapsın, nasıl dışdünyayla ilişki kurabilsin?
Değerli milletvekilleri, bu konunun, bu sorunun
düzeltilmesi için soru önergeleri verdim, bu kürsüden konuşmalar yaptım; ancak,
maalesef, yıllardan beri devam eden sorun çözülmüş değil.
Yine çok üzülerek belirtmek zorundayım ki, bölgenin,
Ege Bölgesinin, bugün, hükümette, iki bakanı var ve bu sayın bakanlar,
maalesef, seçildikleri bölgeye ihanet ediyorlar. Bu sorunun, hayatî olan bu
sorunun üstüne gitmemekle, bu sorunun çözülmesine katkı vermemekle, çok yanlış
davranıyorlar ve yanlış bir davranış içindeler.
Dolayısıyla, Sayın Bakandan rica ediyorum, İzmir'in ve
bölgenin, Ege Bölgesinin bu önemli sorununa mutlaka bir çözüm bulunmalı. Hem
Türkiye'nin üçüncü büyük kenti hem bölgenin dışa açılan penceresi; ama, Türk
Hava Yollarının ilgisizliği yüzünden, âdeta, karantinaya alınmış bir kent
durumunda ve bölge olarak karantinaya alınmış bir durumda ki, bu, son derecede
üzüntü verici bir durum.
Değerli milletvekilleri, sanıyorum -umuyorum, daha
doğrusu- gerek bölgenin temsilcisi olan sayın bakanlar gerek Ulaştırma
Bakanımız, bu konuya, artık, bugüne kadar olduğu gibi ilgisiz kalmazlar ve bu
önemli sorunun, bölgenin candamarı olan bu sorunun, Adnan Menderes
Havalimanından yurtdışına direkt seferler yapma sorununun mutlaka çözülmesi
için gayret göstereceklerdir diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, İzmir'in ve bölgenin önemli bir
sorununu gündeme getirmeye çalıştım.
Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ersin.
Kanunun tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını
alacağım.
Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde
sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu
yardıma rağmen de sisteme giremeyen
üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise,
hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve
soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, 24.6.2005 Tarihli ve
5372 Sayılı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü maddeleri gereğince Cumhurbaşkanınca
bir daha görüşülmek üzere geri gönderme tezkeresinin açık oylama sonucunu
açıklıyorum:
Oy sayısı: 253
Kabul: 214
Ret: 39 (x)
Böylece, kanun kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım teşekkür
konuşması yapacaktır.
Buyurun Sayın Bakan.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul)- Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; "İstikbal göklerdedir" diyen ve
bugün 67 nci ölüm yıldönümünde andığımız Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Ulu
Önder Atatürk, sivil havacılığımızın cumhuriyetin kuruluşundan bugüne katettiği
merhaleyi, yaşasaydı herhalde büyük bir mutlulukla yad ederdi.
Türk sivil havacılığı son üç yıl içerisinde bütün
istatistikleri, bütün rekorları geride bırakacak şekilde çok önemli bir büyüme
göstermiştir. Uluslararası Havayolu Taşımacıları Birliği (IATA)nın yaptığı
istatistik ve araştırmalarda, Türkiye'deki havayolu taşımacılığının 2015
yılında yılda 59 000 000 yolcuya ulaşacağı tahmin edilmektedir; ancak, şunu
sizlere memnuniyetle ifade etmek istiyorum ki, 2015 yılı için öngörülen bu
hedefi Türk sivil havacılığı 2005'te yakalıyor; yani, on yıl önceden yakalamış
bulunuyoruz. Bu sene, sivil havacılığımızda iç ve dış hatlarda taşınacak yolcu
sayısı 55 000 000'u geçecek. 2003 Ekiminde yürürlüğe koyduğumuz Bölgesel
Havacılık Projesiyle birlikte, iç hatlarda, geçen birbuçuk yıl içerisinde
taşınan yolcu sayısında takriben 7,5 milyon yolcu artışı olmuş ve 7,5 milyon
yolcunun da en az yarısı ilk defa uçağa binen vatandaşlarımız olmuştur.
2003 başında 23 dolar olan akaryakıt fiyatlarının bugün
60 dolarlara yükseldiği dikkate alınırsa, hava taşımacılığındaki rekabet
ortamıyla birlikte taşıma bilet ücretlerinin yüzde 100'lere varan oranda
ucuzlamış olması Türk özel sektörünün ve hava taşımacılığının geldiği noktayı
göstermektedir.
2003 yılı içerisinde Türk tescilinde sadece 110 uçak
var iken, bugün 219 uçağa ulaşmış bulunuyoruz ve yine, bölgesel havacılık
projesiyle, sektördeki ciro artışı 550 trilyon olmuş ve burada oluşan
vergilerden de devletin kasasına 180 trilyon ilave para girmiştir.
(x) Açıkoylama
kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.
Sektörün bu kadar ani büyümesine paralel olarak, gayet
tabiî ki, mevzuatın, Sivil Havacılık Teşkilatının yeniden organizasyonuna
yönelik düzenlemelerin yapılması kaçınılmaz hale gelmiştir. İşte, bu nedenle,
hazırlanan kanun, 1 maddesi Sayın Cumhurbaşkanınca geri gönderilmiş ve bugün,
Yüce Heyetinizin huzurunda görüşülerek tekrar kanunlaşmıştır.
Bu vesileyle, benden önce görüşlerini ifade eden,
özellikle, Sayın Mustafa Tuna ve Mesut Özakcan milletvekillerimize teşekkür
ediyorum. Türk Sivil Havacılığında kaliteli personelin istihdamının önünü
açacak bu düzenlemelerin gerçekleştirilmesi ve buna dikkat çekmiş olmaları,
bizim havacılık sektörümüzün geleceği açısından çok şey ifade etmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakan, lütfen, teşekkür eder misiniz.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Sayın
İzmir Milletvekilimiz Ahmet Ersin Beyin İzmir'le ilgili, Türk Hava Yolları
tarifeleriyle ilgili ortaya koyduğu sorun konusunda kısaca şunu söylemek
istiyorum: Dönemimizde, bir kasaba havaalanını andıran Adnan Menderes
Havaalanına 6 000 000 yolcu kapasiteli yeni terminal ve tesislerin temelini
attık. (AK Parti sıralarından alkışlar) Yap-işlet modeliyle gerçekleştirilecek
bu terminal, 200 trilyona mal olacak ve önümüzdeki yaz sezonunda da hizmete
girecektir. Böylece, sekiz ayda İzmir Adnan Menderes Havaalanını bir köy
meydanından uluslararası bir havaalanı niteliğine kavuşturmuş olacağız.
Yazın bu bahsettiğiniz direkt uçuşlar 11 noktaya
yapıldı Sayın Ersin. 11 noktaya çeşitli havayolu…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kesildi)
BAŞKAN - Sayın Bakan, bu bir teşekkür konuşmasıdır.
İçtüzükte verilen hakkınızı kullanmıyorsunuz. Lütfen, teşekkür eder misiniz…
Lütfen, Sayın Bakan…
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan. Oradaki hakkımızın yerine düşünmüştük ama… Faydalı bir
bilgi vermeye çalışıyorum.
Teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Bilgi Edinme Hakkı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
7.- Bilgi
Edinme Hakkı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/955) (S. Sayısı: 914) (x)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?... Yerinde.
Komisyon raporu 914 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına
Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş?.. Yok.
AK Parti Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Ünal
Kacır; buyurun.
Konuşma süreniz 20 dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 2003 yılında çıkardığımız Bilgi Edinme Hakkı
Kanununda değişiklik yapan 914 sıra sayılı kanun tasarısı hakkında Grup adına
görüşlerimizi ifade etmek üzere huzurunuzdayım; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bilgi Edinme Hakkı Kanunu, 22 nci Dönem
Parlamentosunun, yani sizlerin demokratikleşme adına kaydettiği önemli
adımlardan bir tanesidir. Demokrasi, insan hakları, bireyin hak ve özgür-
(x) 914 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
lükleri, iyi yönetim, yönetişim, açıklık ve şeffaf kamu
yönetimi, yönetimin hesap vermesi gibi pek çok kavramın içini dolduran,
teoriden pratiğe geçiren bir kanundur. Hesap vermeyen, toplumsal denetime
kapalı sistemlerin doğal sonucu olan yolsuzlukla mücadele bu kanunla ciddî bir
yasal destek bulmuştur.
Bu kanun, AK Parti İktidarının Türkiye'yi geleceğe
hazırlama, gelişmiş demokrasiler düzeyine çıkarma projesinin basamaklarından
bir tanesidir ve diğer basamaklarla birlikte milletimizi özgürlüğe taşıma
noktasında büyük hizmetler üstlenmektedir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; buyurgan, efendi
devlet anlayışına son verilmelidir. Efendi ve kutsal devlet sorgulanamaz,
eleştirilemez, her yaptığı meşrudur, her yaptığında bir hikmet vardır. Devlet,
ekonominin yüzde 70'inden fazlasına doğrudan ya da dolaylı olarak hükmediyor;
ülkenin ekonomik kaynaklarını kontrol eder ve bu kaynakların toplumsal kesimler
arasında dağılımını sağlar. Ekonomik kaynakların kontrolünü elinde bulunduran
bu kocaman aygıt vatandaş denetimine açık olmayınca, ister istemez, az ya da
çok yolsuzluk batağına saplanır. devlet aygıtını işleten memurlar,
vatandaşların kendi aralarındaki işlerde bile, tanıdıklarını ya da kendilerine
haksız menfaat sağlayanları kayırma yoluna gidebilirler. Kapalı sistemler,
yolsuzluk ve rüşvet üretirler. AK Parti, kamu bürokrasisinden kaynaklanan
yolsuzlukları azaltmak için, iktidarının daha ilk yılında Bilgi Edinme Hakkı
Kanununu çıkararak, vatandaşına verdiği sözü yerine getirmiştir.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Dokunulmazlık sözü de verdiniz!..
ÜNAL KACIR (Devamla) - Kamu kaynaklı yolsuzluklar,
şeffaf devletin, şeffaf yönetimin sadece bir boyutudur; ancak, en önemli
boyutudur. Yolsuzlukların önlenmesi, doğrudan demokrasimizin kalitesiyle
ilgilidir. Vatandaşların katıldığı açık ve şeffaf yönetim, insan hakları
ihlallerinin de ortadan kalkmasına yardımcı olacaktır. Bu yönüyle, Bilgi Edinme
Kanunu, iki yıldan bugüne bireysel hak ve özgürlüklerin yeni bir teminatı
olmuştur ve olmaya devam edecektir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2004 yılının nisan
ayından beri yürürlükte olan Bilgi Edinme Hakkı Kanunu, yürürlüğe koyduğumuz
diğer bireysel hak ve özgürlükleri genişleten kanunlar gibi, yavaş yavaş
vatandaşlarımız nezdinde karşılık bulmaktadır. Milletimiz, yeni demokrasi
anlayışına, yeni insan hakları anlayışına, yeni ekonomi anlayışına, yavaş
yavaş intibak etmektedir. Bu çerçevede,
Bilgi Edinme Hakkı Kanunu, vatandaşımıza bir sorumluluk, bir mesuliyet de
yüklemektedir. Yönetime katılma, yönetimin iş ve işlemlerini, uygulamalarını
denetleme sorumluluğu, tek tek bütün vatandaşlarımızın ve sivil toplum
örgütlerimizin omuzlarındadır. Artık, vatandaşımız, yanlışı ortaya çıkarmak
için kuvvetli bir argümana sahiptir ve bu argümanı kullanmalıdır. Yanlış
olduğunu, gayri kanunî olduğunu, suiistimal, görevi kötüye kullanma, yolsuzluk
olduğunu düşündüğü her konuda gerçeği ortaya çıkarmak için bu imkânı kullanmalıdır
ve bu yasadan yararlanmalıdır.
Vatandaşımız bu hakkını ne kadar çok ve yerinde
kullanırsa, kamu bürokrasisinin objektif davranma refleksi de o kadar
gelişecektir. Bu gelişme, doğrudan demokrasimizin kalitesine, yani, toplumsal
mutluluğumuzun artmasına neden olacaktır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hükümetimiz
tarafından getirilen tasarı, bilgi edinme hakkını biraz daha geliştiren bir
tasarıdır. Mevcut kanunda, Bilgi Edinme Değerlendirme Kuruluna yapılacak
itirazlara, sadece, 16 ncı maddede yer alan "devlet sırrı" ve 17 nci
maddede yer alan "ülkenin ekonomik çıkarları nedeniyle reddedilmiş
olması" şeklinde bir sınırlama getirilmekteydi. Yani, bilgi edinme hakkı
çerçevesinde, bir kurum veya kuruluşa yaptığı başvurusu reddedilen
vatandaşımız, ancak, ret kararı kanunun 16 ncı veya 17 nci maddesi çerçevesinde
verilmişse Bilgi Edinme Değerlendirme Kuruluna başvurabiliyordu.
Halbuki, mevcut yasa, bilgi edinme hakkına,
istihbarata, idarî soruşturmaya, adlî soruşturma ve kovuşturmaya, özel hayata,
haberleşme gizliliğine ilişkin bilgi ve belgelerin verilmesine de sınırlamalar
getirmektedir. Hal böyle olunca, bilgi vermek durumunda olan bazı memurlar,
yasayı geniş yorumlayarak, yasada sayılan istisnaları genişleterek bilgi
vermekten imtina etme yoluna gidebilmektedirler. Hiç ilgisi olmayan bir konu,
özel hayatın gizliliğine ya da ticarî sır kavramına dahil edilerek, vatandaşın
bilgi edinme hakkı engellenebilmektedir. İşte, bu yasayla, başvurusu devlet
sırrı veya ülkenin ekonomik çıkarları dışında bir nedenden reddedilen
vatandaşlarımıza da Bilgi Edinme Değerlendirme Kuruluna itiraz hakkı
tanınmaktadır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu tasarının 1
inci maddesiyle mevcut kanunun 13 üncü maddesi değiştirilerek, hangi sebepten
reddedilmiş olursa olsun, bütün başvurular için Bilgi Edinme Değerlendirme
Kuruluna itiraz hakkı getirilmektedir. Tasarının 2 nci maddesiyle de, yasanın
Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulunu düzenleyen 14 üncü maddesinde bir önceki
düzenlemeye paralel bir değişiklik yapılmakta; yine tasarının 2 nci maddesiyle,
yasanın 14 üncü maddesinin yedinci fıkrasında düzenlenen Kurul üyelerine huzur
hakkı ödenmesi yeniden değerlendirilerek, uhdesinde kamu görevi bulunanlar veya
bulunmayanlar arasında ayırım ortadan kaldırılmaktadır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; biz, kapalı ve
kuralları tam olarak belirlenmemiş bir sistemi, açık, şeffaf, gerçekten
demokratik bir sisteme dönüştürmeye çalışıyoruz; bunu, hukuktan ekonomiye,
sistemi etkileyen her alanda yapma uğraşı veriyoruz. Bu çabamız sırasında
eksikliklerimiz olabilir veya çıkardığımız yasalar yanlış, eksik
yorumlanabilir. Şimdi, geldiğimiz noktayı daha ileriye götürmek, eksiklikleri
düzeltmek için gayret sarf ediyoruz. Görüştüğümüz tasarı, işte böyle bir
tasarıdır ve yorumlarla mevcut yasanın daraltılmasının engellenmesi, bilgi
edinme hakkının genişletilmesi amacına matuftur.
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kacır.
Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz isteyen Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 914 sıra sayılı tasarının tümü
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; Genel
Kurulu saygıyla, Grubum ve şahsım adına selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bilindiği gibi, hukuk devleti
yapılanmasını hedefleyen kamu yönetimlerinin temel vasfı, yönetim ve yürütme
organlarının hesap verme sorumluluğu mekanizmalarının bulunmasıdır. Hesap verme
sorumluluğu, idarî, adlî ve yasama aşamalarında, değişik yol ve yöntemlerle
ortaya çıkar. Kamu yönetimi yapılanmasında, yürütme organı, denetim
mekanizmalarını, hesap verme ve bilgi edinme mekanizmalarını işler ve etkin
halde tutuyorsa, orada demokrasinin geliştiğinden ve kurumsallaştığından söz
edilebilir. Saydam ve katılımcı bir demokrasi anlayışının gelişmesi, siyasî
yönetimlerin işlem ve eylemlerinin kamuoyunun bilgi ve denetimine açılmasıyla mümkündür.
Yönetimlerin biçimini, demokratik olup olmadığını belirleyen en önemli ve
objektif ölçü de budur. Bilgi edinme ve hesap verme mekanizmalarının
işlerliliği ölçüsünde, o sistemin, otoriter, oligarşik, faşizan veya demokratik
olup olmadığı ortaya çıkar ve anlaşılır.
Bu yaklaşım içinde değerlendirme yapıldığında, 4982
sayılı Bilgi Edinme Yasası ve bağlı olarak düzenlenen bu tasarıya olumlu bir
düzenleme olarak baktığımız, şeklen olumlu bir düzenleme olarak baktığımız
açıktır. Sorun, 4982 sayılı Yasa ve bu yasayla irtibatlı mevzuatın ne ölçüde
uygulandığı sorunudur. Bu değerlendirmeyi yaptığımızda, eksiklik ve
yetersizliklerin dışında, iktidar gücünü kullanan birimlerin özel
engellemeleriyle de karşılaştığımızı, üzülerek, görüyoruz.
Bakın, değerli arkadaşlarım, Türkiye Ekonomik ve Sosyal
Etütler Vakfı -kamuoyunda bilinen ismiyle de söylüyorum- (TESEV)bir araştırma
yapıyor, Ekim 2004 tarihinde…
Sayın Başkanım, lütfen ikaz eder misiniz?
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri… Sayın milletvekilleri,
lütfen…
Buyurun Sayın Kart.
ATİLLA KART (Devamla) - TESEV, Ekim 2004 tarihinde, bir
yıl süreyle, Avrupa Komisyonu tarafından fonlanan, karşılanan, vatandaşın bilgi
edinme projesi kapsamında, uluslararası iyi uygulamaları da göz önünde
bulundurarak bir araştırma yapıyor. Bu araştırmayı yaparken, yerel sivil toplum
örgütleri, üniversiteler, meslek kuruluşları ve odalarla işbirliği yaparak, 13
ilde saha araştırmaları ve 5 ilde de eğitim çalışmaları düzenliyor.
Bu çalışmalarda da ifade edildiği gibi, vatandaşın bilgi
edinme hakkı projesinin en önemli parçasını, bu hakkın doğrudan kullanılması
yoluyla yapılmakta olan saha araştırmaları oluşturuyor.
Yürürlükte bulunan 4982 sayılı Yasanın kamu yönetim
kurumlarınca ne ölçüde hayata geçtiğini bulmak için 13 ilde bir çalışma yapıyor
TESEV. Bu çalışmanın sonuçları da, 18 Ekim tarihinde Ankara'da düzenlenen ve
Sayın Adalet Bakanının da açılışını yaptığı uluslararası konferansta kamuoyuna
duyuruluyor.
Bu çalışmada, değerli arkadaşlarım, şu ölçüler esas
alınıyor; en önemli ölçü olarak şu ölçünün ortaya çıktığını görüyoruz: Kamu
kurumlarının, vatandaşın sorusuna zamanında ve tatminkâr cevap verme durumu
nedir? Gerçekten de, bu yasanın uygulanabilirliğini ve etkinliğini ölçmedeki
temel ölçülerden birisinin bu olduğu açık. 100 puan üzerinden değerlendirme
yapıldığında, 13 il içinde Adana, Gaziantep ve Konya'nın çok düşük seviyelerde
kaldığını, Ankara ve İstanbul'un yüzde 60'lar seviyesinde olduğunu, diğer
illerde ise yüzde 70'in üstünde bir oranın olduğunu görüyoruz. Yapılan çalışmadaki
yanılma paylarını elbette ayrıca göz önünde bulundurmak ve ihtiyatlı olmak
gerekiyor; ancak, bu tablonun ortaya çıkardığı gerçek şudur: Kamu kurumları
arasında valilikler ve belediyelerin, yapılan başvurulara verdikleri cevaplar,
diğer kurumlara göre daha düşük seviyede kalmaktadır.
Bu anlattıklarımızın genel bir değerlendirme olduğu
açıktır değerli arkadaşlarım. Peki, bilgi edinmenin pratiği nedir; bunu açmamız
ve bunu değerlendirmemiz gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım, siyasî iktidarın hukuka uygun
davranıp davranmadığını, bilgi edinme hakkını amacına uygun olarak uygulayıp
uygulamadığını somut ve kritik olaylarla da ayrıca bilmemiz ve değerlendirmemiz
gerekiyor.
Belli kişi ve statülerin yargılanmasını değişik
gerekçelerle engelliyorsak, yargılama sürecini engelliyorsak, orada bilgi
edinme hakkını kaynağında katlediyoruz demektir. Başka bir anlatımla, ekonomik
ve siyasî boyutu olan, kamu yetkisinin en üst seviyede kullanımıyla ilgili
olan, toplumun büyük bölümünü ilgilendiren olaylarda, acaba yürütme organı
olarak nasıl bir tavır içindeyiz...
Toplumun bilgi edinme hakkı, toplumda yönetim
kademelerinde bulunanların dürüst ve hesap verebilir olmaları sonucunu da
doğurur değerli arkadaşlarım. Siyasî kadroların illegal, hukukdışı, kayıtdışı
ilişkiler içinde olmamaları, bu ilişkilerden kaçınmaları, bu konularda özenli
ve dikkatli davranmaları gerekir. İşte, asıl sorgulanması, irdelenmesi,
bilinmesi gereken konu budur. Siyasî kadroların, biraz evvel sözünü ettiğim
illegal, hukukdışı, kayıtdışı ilişkiler içinde olup olmamaları alt yönetim
kademelerini ve bürokrasiyi olumlu veya olumsuz bir şekilde etkileyecektir
değerli arkadaşlarım. Bu, kaçınılmaz bir gerçektir.
Sayın Başbakanın "oligarşik bürokrasi"
kavramını, aslında Sayın Başbakanın acz ifade eden "oligarşik
bürokrasi" kavramını bu çerçevede değerlendirmek gerekir değerli
arkadaşlarım. Değerli arkadaşlarım, bu yasayı ve bağlantılı mevzuatı en üst
düzeyde uygulayacak olan kurumlar, siyaseten hükümettir,bürokrasi olarak da
yerel ve merkezî idarelerdir.
Sağlıklı bir değerlendirme yapmak için, geldiğimiz
aşamada, somut birtakım olayları, izninizle, anlatmak istiyorum. Birinci olay,
bu Bilgi Edinme Yasasını çıkarıyoruz da, gerçekten, bunu, hükümet olarak, yerel
yönetimler olarak, merkezî yönetimler olarak uyguluyor muyuz uygulamıyor muyuz?
En üst seviyedeki irade nedir? Gerçek durum nedir?
Birinci olay, İGDAŞ olayı değerli arkadaşlarım. Nedir
bu İGDAŞ olayı? İstanbul Büyükşehir Belediyesinden 159 kişinin yargılandığı bir
dosyadan söz ediyorum. Kim var bu 159 kişi arasında; siyasî iktidara mensup
milletvekilleri var, bakanlar var ve Başbakanlık Müsteşarı Sayın Ömer Dinçer
var değerli arkadaşlarım. Oradaki 159 kişilik listenin 23 üncü sırasında da
Sayın Ömer Dinçer var.
Sayın Ömer Dinçer'le ilgili, cumhuriyetin temel
niteliklerine yönelik makalesine ilişkin, burada bir değerlendirme yapmayacağım
değerli arkadaşlarım. O ideolojik değerlendirmeye ilişkin olarak, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak, her ortamda, her zeminde tepkimizi ortaya koyduğumuzu
kamuoyu çok iyi biliyor; onun değerlendirmesini ayrı zeminlerde yapıyoruz,
yapmaya devam edeceğiz.
Sayın Müsteşarın intihal olayıyla ilgili olarak da
burada değerlendirme yapmayacağım; o da ayrı bir olay, onu da ayrı zeminlerde
tartışıyoruz, tartışmaya devam ediyoruz.
Kamuoyunun üzerinde durmadığı ve bana göre belki de
daha da önemli olan, somut anlamda daha da önemli olan, İGDAŞ dosyasındaki 199
trilyonluk yolsuzluktan söz etmek istiyorum. Nedir, bu yolsuzluğun esası nedir,
bu yolsuzluk hakkında kamuoyunun bilgi alması neden engelleniyor; bunları
paylaşmak istiyorum.
Bakın, bu dosyada, 199 trilyonluk bir yolsuzluk
yapıldığı, organize bir şekilde yolsuzluk yapıldığı suçlaması var. Müfettiş
raporları, iddianameler, yargılama dosyaları... Bu dosyadaki suçlamalardan biri
de nedir biliyor musunuz değerli arkadaşlarım; orada, deprem anında, doğalgaz
vanalarının alımında, 35 dolarlık cihaza 135 dolar ödendiği yolunda Teknik
Üniversite raporları ve daha da önemlisi nedir biliyor musunuz; İstanbul
Büyükşehir Belediyesi Teftiş Kurulu ve İGDAŞ İnceleme Kurulunun raporları var
değerli arkadaşlarım. Orada, Sayın Hamza Albayrak, şu anda AKP Amasya
Milletvekili olan arkadaşımız ve İGDAŞ Yönetim Kurulu Üyesi Sayın Abdülaziz
Zengin -ismi belki yanlış olabilir; ama, İGDAŞ İnceleme Kurulu üyesi bu
arkadaşımız da- diyorlar ki "gerçekten bu cihazın alımında teknik anlamda
yetersizlik var, bu cihazın alımında usulsüzlük var." Ne oluyor; tabiî, bu
bilgiler geliyor, 3 Kasım 2002'ye kadar geliyor, yukarıya, Anayasa Komisyonuna,
karma komisyona geliyor, daha sonrasını bilemiyoruz. Daha sonrası hakkında,
milletvekili olarak, karma komisyon üyesi sıfatıyla bilgi almak istiyoruz,
ilgili mahkemeden; ilgili mahkeme "efendim, sizin bu talebiniz bilgi edinme
hakkının 19 - 20 nci maddelerinin şu şu bentlerine aykırıdır" diyor
"sizin bu talebiniz, yargılamanın seyrini etkileyebilir" diyor. Bunu,
tabiî, elbette Hâkimler ve Savcılar Kuruluna iletiyoruz, Adalet Bakanlığına
iletiyoruz. Sayın Adalet Bakanının imzasıyla verilen cevapta da, efendim, Anayasanın
138 inci maddesi, işte, efendim hâkim ve savcının takdiridir vesaire gerekçesiyle yapabileceğimiz bir şey
yok anlamında cevap veriliyor.
Değerli arkadaşlarım, ben, orada yaptığım başvuruda,
mahkemeye yönelik olarak, siz şu konuda niye böyle karar verdiniz, niye şöyle
karar verdiniz demiyorum; yargı yetkisinin kullanılmasına yönelik bir soru
vermiyorum, bir önerge vermiyorum, öyle bir çalışma içinde değilim, dosya
kapsamından bilgi almak istiyorum. Bu bilgiyi, bırakın sade vatandaşı,
milletvekili olarak almak istiyorum, karma komisyon üyesi sıfatıyla almak
istiyorum; bu milletvekilleri hakkında oylama yapılırken, erteleme veya
kovuşturma kararı verilirken, ona göre değerlendirme yapmak istiyorum. Neden bu
engelleniyor?!
Burada, hemen ifade edeyim, tekrar, önemle ifade etmek
istiyorum;
Anayasanın 138 inci maddesi anlamında bir talep söz
konusu değil. Onun için, elbette, Adalet Bakanlığı, ilgili hâkime talimat
veremez; ama, yargıya müdahale silsilesinin, işleyişinin, bunun işleyişinin
bütün yönlerini görmeniz gerekiyor, değerlendirmeniz gerekiyor.
Sonuçta, 199 trilyonluk bir yolsuzluk dosyasını,
milletvekili olarak, karma komisyon üyesi olarak inceleyemiyorsunuz; ondan
sonra, bilgi edinme yasasını çıkarıyoruz!..
Geliyoruz, ikinci olay… Nedir; Ankara Büyükşehir
Belediyesi bir hurda malzemeyle ilgili ihale yapıyor. Bunu defalarca anlattım,
tekrar anlatmak gereğini duyuyorum. 2 895 ton… 800 ton teslim ediliyor, 2 000
ton yok ortada. Nedir bunun değeri; 418 milyar ve bu 418 milyar tutarındaki 2
000 tonun akıbetinin araştırılması için, Ankara Büyükşehir Belediyesi yazışma
yapıyor kendi birimleri arasında; ama, nedense, onu sonuçlandırmıyor. Onun
üzerine evrak intikal ediyor. Sayın İçişleri Bakanına soruyoruz iki defa, neden
soruşturma izni vermiyorsunuz diyoruz; Sayın İçişleri Bakanı diyor ki
"efendim" diyor "o malzemenin tespiti" diyor "tahmini
olarak yapılmış" diyor "yanılma payı olabilir" diyor. Yani,
insaf, değerli arkadaşlarım!.. 2 895 ton; hadi, yüzde 10 yanılma olsun, yüzde
15 yanılma olsun; yüzde 70 yanılma nasıl izah edilebilir?! Böyle bir şey
olabilir mi?!
Bunun üzerine, tabiî, olay Danıştaya intikal ediyor;
Danıştay diyor ki "buradaki iddia belgelere dayanıyor, nasıl soruşturma
izni vermezsiniz" diyor. Sayın Bakana diyoruz ki, sizin takdir yetkinizde
olan bir konu yok, resmî evraklar ortada, vakıa ortada ve biz, halen bunlarla
uğraşıyoruz! Ondan sonra da, o 418 milyarlık yolsuzluğu yapanların
yargılanmasının önünü kesiyoruz; ondan sonra, vatandaşın bilgi edinme hakkından
söz ediyoruz!..
Devam ediyoruz… Zümrüt Apartmanı, Konya'da çöken
apartman; 92 yurttaşımız öldü orada biliyorsunuz ve burada kimler yargılandı;
işte, müteahhit yargılandı, fennî sorumlu yargılandı. Tamam, yargılansınlar
elbette; ama, orada asıl yargılanması gerekenlerin yerel yönetim olduğu,
bunların denetim mekanizmalarını yapmadıkları, işletmedikleri yolunda Konya
İdare Mahkemesinin, 1 inci İdare Mahkemesinin on sayfalık gerekçesi var, kararı
var. Diyor ki: "Bu yerel yönetimler denetim görevini yerine getirmemiştir,
ağır hizmet kusuru işlemişlerdir." Sayın İçişleri Bakanı, bakıyoruz, orada
da soruşturma izni vermiyor. Ondan sonra, hak, hukuk, adaletten söz edeceğiz
değerli arkadaşlarım! Ondan sonra, diğer kamu görevlilerinin de dokunulmazlığı
bulunduğundan söz edeceğiz! Onun için, biz, yasama dokunulmazlığına temas
etmeyelim diyeceğiz!.. Diğer kamu görevlilerinin dokunulmazlığının olmadığını,
soruşturma izninin olduğunu, soruşturma izninin sizin tarafınızdan
engellendiğini, bunları hep anlatmaya çalışıyoruz. O soruşturma izninin kaldırılmasını
engelleyen anayasal bir engelin olmadığını anlatmaya çalışıyoruz.
Devam ediyoruz, geliyoruz Seydişehir olayına.
Seydişehir'de bir kamulaştırma yapıldı. O kamulaştırma, 4 milyar dolar
civarındaki bir kamulaştırma bedeli, özelleştirme, 305 000 000 dolara satıldı
değerli arkadaşlarım. Bunun yargılaması yapılıyor, bunun takibi yapılıyor
tarafımızdan. Ama, yeri gelmişken bir cümleyle şunu söylemek istiyorum: Eti
Alüminyum AŞ'de ne yapıldı biliyor musunuz; Antalya Limanındaki taşınmazlara
mobilya fabrikası yapılmaya başlandı değerli arkadaşlarım. Bunları anlatmaya
çalıştık o aşamada da, bunları engelleyelim diye Özelleştirme İdaresi
Başkanlığını ve hükümeti defalarca uyardık; ama, bunun tedbiri bilinçli olarak
alınmadı; ama, bunların hesabı elbette sorulacak.
Orada, biz, özelleştirme aşamasında Sayın Başbakana
şunu sorduk: Sayın Başbakan, bu alüminyum sektöründe dünya pazarında pay sahibi
olan Wekselberg'le ne görüştünüz, bu görüşmenizin içeriği nedir dedik. Bilgi
almak istedik, toplum adına bilgi almak istedik. Dokuz defa sorduk. Görüştüğünü
çok iyi biliyoruz; basına yansıdı, kamuoyuna yansıdı. Verilen cevaplar, Sayın
Maliye Bakanı imzasıyla verilen cevaplar nedir: "Efendim, Özelleştirme
İdaresi kayıtlarında görüşme yapıldığına dair bilgi ve belge yoktur."
Sayın Bakan, size çok açık bir Türkçeyle soruyoruz; gündemdışı konuşmada iki
defa sordum. Sayın Bakan, Özelleştirme İdaresi kayıtlarında böyle bir görüşme
var mı yok mu diye sormuyorum size, Sayın Başbakan Wekselberg'le herhangi bir
ortamda görüşme yaptı mı yapmadı mı, bunu soruyoruz. Bu görüşmenin devlet sırrı
niteliği teşkil eden bir yönü varsa, söyleyin, susalım. Biz, devlet kavramına
olan saygımız, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığına, bakanlıklarına olan saygımız
sebebiyle, elbette "tamam, bu konu devlet sırrıdır, onun için
cevaplandırmak istemiyoruz" denildiği zaman susarız; ama, öyle bir şey de
yok, ortada devlet sırrı niteliğinde olan bir görüşme de yok. O zaman, bu
görüşme neden gizleniyor, neden gizleniyor? Neden ısrarla cevap verilmiyor? Bunları
sormak istiyoruz, sormaya devam ediyoruz bilgi edinme hakkı kapsamında; bunları
sorgulamaya devam ediyoruz değerli arkadaşlarım.
Bitmiyor… Bitmiyor… O kadar çok örnek var ki… Elbette,
TÜPRAŞ'a değineceğim.
Sayın Maliye Bakanı, Türkiye Cumhuriyetinin Maliye
Bakanı 25 Ekim tarihinde şurada otururken yalan söyledi değerli arkadaşlarım.
Gerçekdışı konuştu demek yetmiyor, yalan konuştu değerli arkadaşlarım. Üzülerek
ifade ediyorum.
ÖNER ERGENÇ (Siirt) - Bu ifadeniz ayıp!.. Size
yakışmıyor Atilla Bey.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - İtiraz etmeyin; kendine
yakışanı konuşuyor…
ATİLLA KART (Devamla) - Türkiye Cumhuriyetinin
Başbakanı da yalan konuştu. Nasıl yalan konuştu, onu anlatayım.
Bakın, 25 Ekim tarihinde şurada oturan Türkiye
Cumhuriyetinin Maliye Bakanı ne dedi biliyor musunuz. O, Kutman Grubuna 28
Şubat tarihinde yapılan satış için, "Efendim, 2 Mart tarihinde
yapıldı." dedi. Hayır, doğru değil… Kutman Grubuna yapılan satış 2 Martta
yapılmadı, Ofer-Kutman Grubuna yapılan satış. Maliye Bakanlığının veya ilgili
kamu kurumunun herhangi bir arzı olmadan, herhangi bir sunumu olmadan Ofer ve
Kutman Grubunun, 28 Şubat tarihinde, kendiliğinden, her nasıl bir bilgi
aldılarsa, hangi kaynaktan bilgi aldılarsa, her nasılsa bilgi aldılarsa,
kendiliğinden başvurmaları üzerine, aynı gün satış işlemine olur verildi
değerli arkadaşlarım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kart, lütfen, toparlar mısınız.
ATİLLA KART (Devamla) - 28 Şubat tarihinde olur verildi
değerli arkadaşlarım. Türkiye Cumhuriyetinin Maliye Bakanı, burada, ısrarla,
"2 Mart" diye, sorularımıza rağmen, gerçekdışı konuşmaya devam etti
ve aynı konuda Sayın Başbakanın da bu görüşmeleri gündüz vakti inkâr edip, 12
saat sonra ikrar etmek zorunda kaldığını biliyorsunuz. Bunun adı yalan söylemek
değil midir değerli arkadaşlarım?!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Başbakan yalan da söylememiş,
inkâr da etmemiş! Terbiyeli ol!..
ATİLLA KART (Devamla) - Bunun adı yalan söylemektir,
bunun adı gerçekdışı konuşmaktır, bunun adı yanılmak değildir, bunun adı
gerçekdışı konuşmaktır.
Bunun için, bu arada neyi soruyoruz; Başbakanın,
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının -önerge elimde- örgüt liderleriyle yaptığı
konuşmaları soruyoruz, Müslüman Ürdün örgütleriyle, Çeçen Örgütleriyle yaptığı
görüşmeleri soruyoruz. Sayın Başbakanın bu görüşmeleri, kişisel görüşmeler
değil. Bu görüşmelerin içeriği hakkında -hangi gerekçeyle görüştüğünü
soruyoruz- bilgi almak istiyoruz. Bu konularda bilgi almak istememizden daha
doğal ne olabilir?!
RECEP GARİP (Adana) - Başbakanı sorgulama konusu, şu
anda gündemde bir konu mudur?!
BAŞKAN - Lütfen sayın milletvekilleri…
ATİLLA KART (Devamla) - Bilgi edinme hakkının taa orta
yerinde. Bilgi edinme hakkının esası budur. Bilgi edinme hakkının esası budur,
özü budur. Bunu halen kavrayamadıysanız, o zaman, bu çıkardığınız yasanın ne
kadar şeklî bir yasa olduğunu… Daha bunu değerlendirememiş durumdasınız. Bu
yasanının hangi amaçla çıkarıldığını kavrayamamış demek…
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Resmî kanallardan bilgi
edinme, özel görüşmeyle değil.
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) - Ama, bu sorulara cevap
verilemez ki…
ATİLLA KART (Devamla) - Resmi kanalla… Soru önergesiyle
soruyorum değerli arkadaşım. Soru önergeleriyle soruyorum değerli arkadaşlarım,
şifahî konuşmalarla sormuyorum.
BAŞKAN - Sayın Kart, Genel Kurula hitap eder misiniz
lütfen.
ATİLLA KART (Devamla) - Evet, değerli arkadaşlarım,
bakın, toplumun bilgi edinmesi, kamuoyunun bilgilendirilmesi, bu siyasî iktidar
tarafından bilinçli olarak ve organize bir şekilde engellenmektedir. Bilgi
edinmenin engellendiği, bilginin karartıldığı…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ATİLLA KART (Devamla) - Bir cümle, Sayın Başkan, bir
cümle…
BAŞKAN - Lütfen, Sayın Kart…
Buyurun.
ATİLLA KART (Devamla) - …denetimin engellendiği
ortamlarda haksız kazançlar, yolsuzluklar, kayırmalar, niteliksiz kadrolaşmalar
kaçınılmazdır.
BAŞKAN - Sayın Kart…
ATİLLA KART (Devamla) - Bu düşüncelerle, ben, bilgi
edinme ve denetim mekanizmalarının ustalıkla, işlemez ve etkisiz hale
getirildiğini, bu çerçevede olayları değerlendirdiğimizi, bir defa daha, Genel
Kurulun takdir ve değerlendirmesine saygıyla sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kart.
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Buyurun Sayın Fatsa.
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Kart, Sayın Başbakana ve
Grubumuzun Başkanına "yalan söylüyor" diye bir ithamda bulunmuştur.
Bununla ilgili söz istiyorum.
HAMZA ALBAYRAK (Amasya) - Sayın Başkanım, biraz önce
Sayın Kart, ismimden bahsederek bir konuya temas etmiştir. Bu konuyla ilgili
Yüce Meclisi aydınlatmak istiyorum, söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Fatsa, buyurun.
VII.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın,
Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, konuşmasında, Genel Başkanlarına ve
Gruplarına sataşması nedeniyle konuşması
EYÜP FATSA (Ordu) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
914 sıra sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının geneli üzerinde görüşülüyor, siyasî parti
grupları da bu tasarıyla ilgili parti gruplarının görüşlerini ifade ediyor.
Biraz önce Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz alan Sayın Atilla Kart,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin mehabetine de çok uygun düşmeyen, aslında bir
milletvekilinin lisanına ve üslubuna uygun düşmeyen, Türkiye Cumhuriyetinin
Başbakanına "yalan söylüyor" diye ithamda bulunmuştur. Tabiî, benim
bu sözle ilgili yapabileceğim en düzgün açıklama,bu sözü aynıyla Sayın Atilla
Kart'a iade ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanının bütün görüşmeleri,
bütün konuşmaları hem tutanaklarla sabittir hem de kamuoyunun bilgisi dahilinde
yapılmaktadır. Bu konularla ilgili, böyle bir konuyla ilgili defalarca soru
önergesi verildiğini Sayın Kart kendisi de ifade etti; ancak, Maliye Bakanının
imzasıyla böyle bir görüşmenin Özelleştirme İdaresinin kayıtlarında -yani,
tabiî, konu özelleştirme olduğu için- olmadığını defalarca kendisine ifade
edildiği halde kabul etme noktasında bir
sıkıntı var.
Şimdi, değerli arkadaşlar, verilen cevaplar veya
gelişen olaylar veya talep edilen konular sizin istediğiniz gibi olmayabilir.
Sizin istediğiniz gibi; yani, sizin düşüncenizi, sizin talebinizi doğrulayacak
şekilde olmayabilir. Bu, o konuda yalan söylendiğini, yanlış bilgi verildiğini
göstermez ki; böyle bir şey olabilir mi?!
Sayın Maliye Bakanı -geçtiğimiz haftalarda, buradaydık,
bayramdan önce, bu konu tekrar gündeme geldi. Sayın Kart siz de buradaydınız,
Sayın Kart siz de buradaydınız- çıktı bu kürsüden bununla ilgili bilinen
bilinmeyen, arka planında ön planında gelişen süreci olduğu gibi ifade etti,
olduğu gibi ifade etti. Sayın Maliye Bakanının söylemiş olduğu şey Sayın Kart
sizin hoşunuza gitmeyebilir; ama, bu, onun yanlış olduğunu, yalan olduğunu
göstermez ki. Yani, başka örnekler de var. Belki biraz sonra, Sayın Hamza
Albayrak da burada İGDAŞ'la ilgili açıklamalarda bulunacak; şahsının da ismi
zikredilerek söylenildi.
Şimdi, değerli arkadaşlar, hepimizin görevi kamuoyuna
doğru bilgi vermektir. Velev ki, bu
doğru bilgiler talep edenin hoşuna gitmese bile, talep edenin hoşuna gitmese
bile, Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanına, her fırsatta, doğruyu ifade etmeyen,
gerçekleri ifade etmeyen üslupla ve düşünceyle, kamuoyu önünde veya Meclis
Genel Kurulunda, gerçeğe dayanmayan beyanlarla "yalan söylüyor"
demek, hiç kimsenin hakkı da değildi, haddi de değildir. Aynen iade ediyorum
Sayın Kart size. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan, sağ olun.
FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) - Biz de aynen iade
ediyoruz.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Bu millet zamanı geldiğinde
gereken cevabı verecektir.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Fatsa.
Sayın Albayrak, İçtüzüğün 69 uncu maddesi gereğince 3
dakikalık süre veriyorum; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
2.- Amasya Milletvekili Hamza
Albayrak'ın, Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, konuşmasında, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
HAMZA ALBAYRAK (Amasya) - Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce Sayın Atilla Kart ismimden de bahsederek,
dokunulmazlıkla ilgili konu hakkında, İGDAŞ'ta tarafımca yapılan bir inceleme
ve soruşturmadan da bahisle konuyu saptırarak hep gündeme getirmektedir.
Olayın inceleyeni benim. 2000 yılında İstanbul
Büyükşehir Belediyesi iştiraklerinden sorumlu denetim koordinatörü olarak ben
ve İGDAŞ İnceleme Kurulu üyesi Abdulaziz Ergün'le birlikte bu incelemeyi
yaptık.
Değerli arkadaşlarım, bahse konu hadise, 1998 ilâ 2000
yılları arasında depreme duyarlı deprem uyarı cihazlarını deneme maksadıyla
alınmış bir kararla ilgilidir. 1998-2000 yılları periyodunda 3 046 tane deprem
erken uyarı cihazı ihtiyarî olarak demostrasyon uygulamasına konulmuştur.
Bunlardan ilk 1 000 parti kamu kurum ve kuruluşlarına monte edilmiş, bunlarda
herhangi bir problem çıkmamış. Takip eden 2 046 tane deprem uyarı cihazı ise
kamu kurum, kuruluşları ile özel sektöre monte edilmiştir.
Bizim tespitimiz şudur: 2 046 adetlik partide, kamuya
ve özel sektöre bu cihazlardan ne kadar monte edildiğinin tespitinde ihtilaf
vardır. Tarafımızca düzenlenen inceleme raporunda, katiyetle İGDAŞ Yönetim
Kurulunu adlî yönden itham eden herhangi bir öneri bulunmamaktadır. Bilahara,
tarafımızca yapılan bu inceleme raporunun basına sızmasını müteakip, konu
İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişliğince tekrar incelemeye alınmış, onların
yapmış olduğu incelemede, İGDAŞ Yönetim Kurulu hakkında adlî takibat
önerilmiştir. Şu anda milletvekili olmayan, fakat, o dönemde Yönetim Kurulunda
görev alan arkadaşlar adliyede yargılanmış…
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Hepsi beraat etmiştir.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla) - …Sayın Ömer Dinçer de başta
olmak üzere, tüm idareciler beraat etmiştir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın Kart'ın ikide bir bu konuyu gündeme getirmesini
anlamak gerçekten mümkün değildir. Gerçek bilgiye ulaşmak istiyorsanız, lütfen,
İçişleri Bakanlığı müfettişleri raporu ile bizim raporumuzu karşılaştırınız.
Ondan sonra, Sayın Kart, ismimizden bahsederken aptesli olarak bahsediniz;
yakışmıyor size! (AK Parti sıralarından alkışlar) Gerçekleri olduğu gibi dile
getiriniz. Ben üzülüyorum, gerçekten üzülüyorum; sizin gibi değerli bir
hukukçunun eksik bilgi vererek kamuyu yanıltmasını kabul etmek mümkün değil.
Değerli arkadaşlar, dokunulmazlık… Allahaşkına, kime
dokunulmuyor Türkiye'de. Geliniz, icraî dokunulmazlığı, yani, üç erkin
dokunulmazlığını birlikte ele alalım. Bugün, çaycıdan başka herkese dokunulmaz
durumda Türkiye'de.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Milletvekillerine!..
Milletvekillerine!..
ATİLA EMEK (Antalya) - Ona hiç girme!
HAMZA ALBAYRAK (Devamla) - Yasama dokunulmazlığı, icraî
dokunulmazlık ve yargı dokunulmazlığı, birlikte ele alalım. Dokunulmazlık ve…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Karıştırıyorsun!
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Milletvekillerine dokunulmazlık!
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Dokunulmazlık ile yargılama
farklı şeyler.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - O dokunulmazlık değil, o izin!
BAŞKAN - Lütfen, Sayın Topuz…
Sayın Albayrak, lütfen, toparlar mısınız.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla) - Şu Yüce Mecliste hepimize
yaraşan ve yakışan, kamuoyunu doğru bilgilendirmektir. Geliniz, iki kere iki
hep iki diyelim; çünkü, iki kere iki ne üç ediyor ne dört ediyor. Doğruya taraf
olmak hepimizi yüceltir.
Hepinize sevgi ve saygı sunuyor, teşekkür ediyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
ATİLA EMEK (Antalya) - İki kere iki dört eder Sayın
Albayrak.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Albayrak.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
7.- Bilgi
Edinme Hakkı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/955) (S. Sayısı: 914) (Devam)
BAŞKAN - Tasarının tümü üzerinde, Anavatan Partisi
Grubu adına söz isteyen, Malatya Milletvekili Sayın Süleyman Sarıbaş; buyurun.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)
- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; biraz da havayı yumuşatmak
bakımından, görüşülmekte olan 914 sıra sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısını Anavatan Partisi Grubu olarak
desteklediğimizi beyan etmek istiyorum. Zira, hakikaten, kamudan vatandaşların
bilgi alma hakkı, demokrasilerde olmazsa olmaz, kamu yönetiminin şeffaflığı ve
denetlenebilirliği açısından önemli bir hadise. Bu konuda, hakikaten, Sayın
Adalet Bakanıma, bu yasanın tümünü bir an önce geçirdiği için, kanunlaştırdığı
için, Türk siyaset hayatına ve Türk idarî yönetimine kazandırdığı için teşekkür
ediyorum.
Biraz önce Sayın Kart'ın söylediği gibi, evet,
uygulamada sıkıntılar vardır, bir yasanın, hele hele bilgi edinmek gibi temel
bir yasanın oturması bir yılda, iki yılda olmayabilir, eksiklikler vardır;
ancak, gelen bu düzenleme, -yani 13 ve 14 üncü maddede yapılan düzenlemeyle-
sınırın genişletildiği, yani 16 ve 17 nci maddedeki istisnaları kaldırdığı, her
türlü bilgi edinme istisnalarına karşı da kurula itiraz hakkını getirdiği için,
ileri bir düzenlemedir. Biz, grup olarak, bu düzenlemeyi destekliyoruz,
desteklediğimizi de ifade ediyorum.
Somut bir olayı da, Sayın Kart'ın söylediği gibi, ben
vermek istiyorum. Bir milletvekili arkadaşımız, bir bakanlığa… Biliyorsunuz, TV
5 Televizyonunda, Türkiye'nin tanıtımıyla ilgili ve Türkiye haritasında,
ülkemizin vatan topraklarının bir parçasını sanki başka bir bölgeymiş gibi
gösteren bir yayına Türkiye'yi Tanıtma Fonundan katkı sağlandığı ortaya çıktı
ve Sayın Bakan "bu oldu; ama, programın çok da tatmin eden yönü vardı, ben
memnunum" dedi, beyan etti. Bunun üzerine, bir milletvekili arkadaşımız,
Bilgi Edinme Yasasından faydalanarak, ne kadar katkı sağlandığını, bu katkı
sağlanmanın kriterlerinin neler olduğunu, bu fona, yani bu yayını yapacak
kuruluşa başka sponsorların da, yani Türkiye aleyhine yurt dışında çalışan
başka sponsorların da bu haritaların yayınlanması karşılığı yardım edip
etmediğinin önceden araştırılıp araştırılmadığı yolunda soru sormuş. Sayın
Bakan diyor ki: "Siz milletvekilisiniz, milletvekillerinin, İçtüzükte
belirlenen, hükümetin icraatlarını denetleme yetkisi vardır, bu bakımdan size
cevap vermiyorum." Halbuki, Bilgi Edinme Yasamızda, her Türk vatandaşı,
kamu kurumlarına, kamu idaresine, mahallî idarelere soru sorma ve olmuş, mutat
olaylar hakkında bilgi edinme hakkına sahip. Milletvekilleri Türk vatandaşı
değil mi?! Milletvekili de bir Türk vatandaşı, milletvekilliğinden önce, bir
Türk vatandaşı ve bu vatandaşlık hakkından doğan soruya cevap istiyor. Şimdi,
Sayın Bakan, tabiî, bu soruya cevap veremediği için, dönüyor, İçtüzük
hükümlerini öne sürerek "sen milletvekilisin, İçtüzük hükümleri dahilinde
zaten hükümetin icraatlarını denetleme yetkin var; ben, sana Bilgi Edinme
Yasası kapsamında cevap vermiyorum" diyor. Evet, İçtüzük hükmü var
hükümetin icraatlarını denetlemekle ilgili; ama, bilgi edinme diye de bir yasa
var. Milletvekilinin isterse, İçtüzüğün, o uzun süren, gündeme ne zaman
geleceği, ne zaman cevaplandırılacağı belli olmayan soru yönteminin dışında;
kanunun kendisine Türk vatandaşı olarak tanıdığı ve daha kısa sürede aydınlanma
bakımından, aydınlanıp seçmenlerini aydınlatma bakımından bilgi alacağı yöntemi
kullanmasından daha doğal bir şey olabilir mi?! Sayın Bakanıma rica ediyorum;
yani, milletvekillerinin, sözlü sorularla, Meclis içtüzüğünde hakkı var diye,
Türk vatandaşı olarak soru sormasını engelleyecek bir hüküm Bilgi Edinme
Yasasında ben görmedim. O halde, bu Sayın Bakanı lütfen uyarmanızı ve artık,
milletvekillerinin sorularına daha bir hassasiyetle… Çünkü, onların sorduğu
sorular, şahsî sorularından öte, toplum adına, kamu adına, kamuyu aydınlatma adına
özel de bir görevle ilişkin olduğundan, mutlaka en kısa sürede ve hassasiyetle
cevaplandırılması gerektiğinin artık anlaşılması gerektiği kanaatindeyiz.
Bir de, TMSF Başkanımız var, ikide bir çıkıyor,
milletvekilleri bana soru soramaz… Kimsin sen; bir kurumun başkanısın, özerk
bir kurumun başkanısın. Peki, özerk kurumun başkanlarına soru sorulamaz diye
yasada bir hüküm var mı; hayır, yok. İşte,
satmışsınız Yarımca Limanını, Dubai Şeyhine satılmış. Erdemir 82 000 000
dolara almış, bundan bir sene evvel "buranın stratejik önemi var, benim
acil ihtiyacım var" diye. Daha önce bir başkasına 30 000 000 dolara
satılan, parası tahsil edilme aşamasında olan bir yeri 82 500 000 dolara almış,
özelleştirmesi yapıldıktan sonra, Erdemirdeki kamu hissesinin özelleştirmesi
yapıldıktan sonra ve Özelleştirme İdaresinin de "büyük alım-satım
yapmayın, benden izin almadan böyle bir işe girişmeyin" diye özel yazısı
olduğu halde, Yarımca Limanı 105 000 000 dolara Dubaiporta satılmış. Peki,
Özelleştirme İdaresi "satmayın, ben Erdemir"i özelleştirdim.
Erdemir'i özelleştirdiğime göre büyük alım-satım yapmayın; zarurî
ihtiyaçlarınız kadar alım-satım yapın" diyor. Bir yıl evvel
"stratejik önemi var, stratejik değeri var" diye 105 000 000 dolara,
Hazine'den, Özelleştirme İdaresinden, Erdemir'in aldığı bu liman, özel hukuk
ilişkileri içerisinde Dubaiporta nasıl verildi?! Hem de özelleştirdikten sonra,
yani, Erdemirin hisselerini OYAK aldıktan sonra…
Bir kere, bu, sözleşmeye aykırı, yani, adama,
özelleştirmişsiniz, yüzde 47'sini, ihaleyle 2,7 milyar küsur dolara
satmışsınız, adam parasını tedarik ediyor, adama malı devretmeden Yarımca
Limanını satıyorsunuz. Kime; Dubai Şeyhine. Niye; çünkü, Galataport'u verdiniz,
Galataport'ta artık ticarî gemiler olmayacak. Nereye geçecek; Haydarpaşa
Limanına. Haydarpaşa Limanında gökdelenler yapmak için bir şirket çalışıyor,
özel bir proje hazırlıyor, bütün ticarî gemilerin Yarımca Limanına geleceği
biliniyor, o halde şimdiden burayı kapatmak lazım. Ne diyorsunuz;
"sermayenin ırkı olmaz, her sermaye getirenin gider elini öperim."
Türk geleneğinde başbakanların el öpmesi diye bir şey yok, böyle diye bir şey
yok, böyle bir şey yok. (Anavatan Partisi ve CHP sıralarından alkışlar) Bugün
Atatürk'ün ölüm yıldönümü ve Atatürk hiç kimsenin elini öpmedi. Böyle bir
gelenek yok.
Para nerede? Para nerede, hangi bankaya geldi bu
paralar? Adam gelmiş, bir projeyle, İstanbul'un en güzel arazisini alıyor,
oraya bir inşaat yapacak, daha inşaat aşamasında satacak, parayı alıp gidecek,
bırakın para getirmeyi. Nerede bu yatırım? Nerede bu dış kredi, yabancı
sermaye? Yabancıyı görüyoruz da, şu sermayeyi bir türlü görmedik bu ülkede.
İşte, bunu sormuş milletvekili arkadaşlarımız; demiş ki: "Niye verdiniz
stratejikse bu liman?" Stratejik diye almışsınız, "ben bunu
kullanacağım, stratejik önemi var, vazgeçemem" demişsiniz Erdemir olarak,
yönetim kurulu olarak; 82,5 milyon dolara bir sene evvel almışsınız. Bir senede
ne değişti arkadaşlar? Ne değişti de, Dubai mahdumuna verildi bu yer?! Yabancı
sermaye için mi verildi?
Peki, o zaman, burada söz verin; deyin ki, iki sene
sonra ticarî gemiler o limana demirlemeyecek. Demirleyecek; çünkü, Galataport
gitti, Haydarpaşa Limanına bir başkası proje yapıyor -onun da kim olduğunu
biliyoruz, yakında çıkacak; pazarlıklar devam ediyor- ondan sonra bütün ticarî
gemiler Yarımca Limanına… Adam, 105 000 000 dolara aldığı yeri, iki sene sonra
ticarî limana döndüğü takdirde 500 000 000 dolara, 600 000 000 dolara satıp
gidecek. Kim bu; yabancı sermayeyi getirecek... Ülkenin kanını emmeye geliyorlar,
bunun farkında değilsiniz. Bunu bilgi olarak sormak en tabiî hakkımız ve bugün
de sorduk. İnşallah, tatmin edici cevap alırız.
Hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sarıbaş.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum…
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Şahsım adına söz talebim var
Sayın Başkan.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Şahıs sözleri var Sayın Başkan.
BAŞKAN - Ancak, şahıslar adına söz talebi var; fakat,
biraz önceki belirttiğim konuda görmediğim anlaşılmıştır.
Malatya Milletvekili Sayın Muharrem Kılıç şahsı adına
söz istemiştir.
Buyurun.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Saat de 7 oldu.
BAŞKAN - Sayın Kılıç'ın konuşma süresinin bitimine
kadar çalışma süremizin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Buyurun Sayın Kılıç.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan Bilgi Edinme Hakkı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının geneli hakkında şahsım adına söz almış
bulunmaktayım; Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Bilgi Edinme Kanununu 9.10.2003
tarihinde kabul etmiştik. Bu Parlamentonun 2002'den bu yana çıkarmış olduğu
önemli yasalardan bir tanesi de Bilgi Edinme Kanunu idi. Cumhuriyet Halk
Partisi olarak bu yasayı çok önemsemiştik, gerek komisyon aşamalarında gerekse
Parlamentodaki görüşmeleri sırasında mümkün olduğu ölçüde bu yasanın olumlu bir
şekilde çıkması yönünde katkımızı sağlamaya çalıştık; ancak, bu katkılarımızı
verirken birtakım eleştiriler de getirmiştik. Bu yasanın daha demokratik, daha
kapsayıcı çıkması yönünde taleplerimiz olmuştu. Bu taleplerimizin bir tanesi
de, şu anda görüşmekte olduğumuz bu kanun tasarısının 1 inci maddesinde yer
alan Bilgi Edinme Kanununun 16 ncı ve 17 nci maddelerindeki istisnaların
çıkarılmasıydı; ancak, görüyoruz ki, bu tasarıyla, bizim, Genel Kurulda bu
Bilgi Edinme Kanunu görüşülürkenki ileri sürmüş olduğumuz hususlar şu anda
düzeltiliyor. Bu, sevindirici bir olay. Bu maddelerin yeniden düzenlenmesi
muhalefetin talepleri doğrultusunda mı veya iktidar tarafından birtakım
arkadaşlarımızın önerisiyle mi veya Brüksel'in talepleriyle mi, onu
bilemiyoruz; ancak, kimin talebi olursa olsun, böyle bir düzenlemenin gelmiş
olması olumludur, bunu doğru buluyoruz.
Değerli arkadaşlar, bu tasarının 2 nci maddesiyle, kamu
görevi bulunanlara 1 000, kamu görevi bulunmayanlara da 2 000 olarak
düzenleniyordu önceki 14 üncü maddede harcırahlar; ancak, şu anda, ayırım
yapılmadan, uhdesinde kamu görevi bulunanlara da, uhdesinde kamu görevi
bulunmayanlara da 3 000 gösterge rakamı olarak harcırah uygulanacak. Bu da
eşitlik sağlamak açısından olumlu bir gelişme diye düşünüyoruz.
Değerli arkadaşlar, bizim, Bilgi Edinme Kanunu
görüşülürken ileri sürmüş olduğumuz, eleştirdiğimiz hususlardan bir tanesi de,
Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulunun yapısıyla ilgiliydi. 14 üncü maddede, şu
anda harcırahlarla ilgili bir düzenleme getirilmiş. Ben, beklerdim ki, ümit
ediyordum ki, bu düzenleme yapılırken, Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulunun
yapısı da değiştirilseydi; çünkü, Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulunun yapısına
baktığımızda değerli arkadaşlar, bu kurul 9 üyeden oluşuyor ve bu kurulun 9
üyesinin tamamını da Bakanlar Kurulu seçiyor. Birisi Yargıtaydan seçiliyor,
Danıştaydan seçiliyor, yine, üniversitelerdeki ceza hukuku, idare hukuku,
anayasa hukuku hocalarından, profesörlerden ve doçentlerden seçiliyor. Yine,
Barolar Birliğinden ve genel müdür düzeyindeki bürokratlardan ve Adalet
Bakanlığı bürokratlarından oluşan 9 kişilik bir heyet. Yani, bu heyetin
tamamını Bakanlar Kurulu seçiyor. Oysa, biz şöyle önermiştik; demiştik ki:
Yargıtaydan gelecek üyeyi Yargıtay belirlesin; Danıştaydan gelecek üyeyi
Danıştay belirlesin; yine, Barolar birliğinden gelecek üyeyi Barolar Birliği
kendisi belirlesin; üniversitelerden gelecek olan hocaları Üniversitelerarası
Kurul belirlesin. Ancak, İktidar Partili arkadaşlarımızın oylarıyla bizim bu
önerimiz reddoldu.
Değerli arkadaşlar, bizim bu önerimizin mantığı şuydu:
Bilgi Edinme Kanununu kime karşı çıkarıyoruz değerli arkadaşlar; yürütmenin
gücüne karşı, idarenin gücüne karşı çıkarıyoruz. Yani, idare, vatandaşı yeteri
kadar bilgilendirmezse, bu konuda zorluk çıkarırsa, taleplerini reddederse,
vatandaş bu reddolan taleplere karşı bu kurula itirazda bulunacak. Eğer, bu
kurul da idarenin seçtiği, Bakanlar Kurulunun seçtiği kişilerden oluşursa, bu
kurul yürütmenin etkisinde kalmayacak mıdır değerli arkadaşlarım?
Bu nedenle, eğer bir işi yapıyorsak, objektif
kriterlere göre yapmamız gerekiyor. Mahkeme kadıya mülk değil değerli
arkadaşlar. Bugün siz varsınız, yarın siz gidersiniz başka birileri iktidar
olur. O zaman, ya, bu kurul keşke biraz daha objektif kriterlerle
oluşturulsaydı diye mutlaka siz de bunları dile getirirsiniz. Öyleyse, yasaları
çıkarırken, sadece kendi dönemimizi dikkate alarak değil, bu yasaların bizden
sonra da uygulanacağını düşünerek, bunları ona göre oluşturmamız gerekiyor.
Ancak, zaman da geçmiş değil, şu anda bu kanunu görüşürken bu 14 üncü maddenin
yapısını değiştirirsek, olumlu bir hizmet yapmış oluruz diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, yasaları çıkarmada bir sorun
yaşamıyoruz, yasaları çok rahatlıkla çıkarıyoruz; ancak, bu yasaların
uygulanmasında aynı duyarlılığı, maalesef, gösteremiyoruz. Demin dinlediğimiz
arkadaşlardan gelen şikâyetleri hep beraber burada değerlendirdiğimizde,
idarenin, bu duyarlılığı gösteremediği açık ve net olarak ortada. İdare, bu
duyarlılığı göstermiyor da, biz, parlamenter olarak, Türkiye Büyük Millet
Meclisine vermiş olduğumuz soru önergelerine aynı ölçüde, kısa süre içinde
cevap alabiliyor muyuz; yani, biz, milletvekilleri olarak, Türkiye
Cumhuriyetinin milletvekilleri olarak, sormuş olduğumuz soruların hemen
karşılıklarını alıyor muyuz?! Öyleyse, burada bir sıkıntı var. Dün baktım,
sözlü soruların miktarı 370'in üzerinde. Bunların içinde, soruların
sorulmasından iki yıl geçtiği halde cevap verilmeyen sorular var. Demek ki,
değerli arkadaşlar, burada bir sıkıntı var.
Biz, Bilgi Edinme Kanununu çıkarırken, bunun
müeyyidesini de koymuştuk; bu konuda, Bilgi Edinme Kanununa muhalefet edenler,
yasal süresi içinde cevap vermeyenler, başka bir cezaî müeyyide
gerektirmiyorsa, bunlarla ilgili disiplin işlemleri uygulanır demiştik. Ancak,
merak ediyorum. Bu kanun çıktığından bu yana iki yıllık bir süre geçti. Acaba,
bu iki yıllık süre içinde, bu kanunun uygulanmasından dolayı, bu kanunun
uygulanmasına muhalefet eden, süresi içinde cevap vermeyen, vatandaşı
bilgilendirmeyen devlet memurları hakkında veya özel kurumlar hakkında, yani,
bağımsız özel kurumlar hakkında şimdiye kadar herhangi bir işlem yapıldı mı?
Bunu merak ediyorum.
Değerli arkadaşlar, Bilgi Edinme Kanunu, demokrasinin
işlemesi için en önemli kanunlardan bir tanesi; çünkü, demokrasi, açıklık
rejimidir, şeffaflık rejimidir. Eğer, şeffaflıktan, açıklıktan kaçınırsak,
gizli olan yerlerde her zaman pislik ürer, yolsuzluklar, rüşvetler, tüm
olumsuzluklar o gizli ortamlarda oluşur. Bu nedenle, bu yasayı çok önemsiyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, şu anki yapılan değişikliği de olumlu
buluyoruz; çünkü, yasanın olumlu yönde…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kılıç.
MUHARREM KILIÇ (Devamla) - Bu getirilen yasa tasarısı,
mevcut yasayı olumlu yönde genişletiyor. Bu anlamda, bu yasa tasarısını
Cumhuriyet Halk Partisi olarak destekliyoruz. Şahsım adına da bu tasarıyı
destekliyorum.
Beni dinlediğiniz için, Yüce Heyeti saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, çalışma süremiz tamamlandığı
için, sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek
için, 15 Kasım 2005 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 19.10