DÖNEM:
22 CİLT: 97 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
16 ncı Birleşim
9 Kasım 2005 Çarşamba
İ
Ç İ N D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI
A)
Gündemdişi Konuşmalar
1.- Burdur Milletvekili Mehmet Alp'in, Dünya Çocuk Hakları
Gününde, çocukların sağlıklı bir şekilde büyüyebilecekleri tek ortam olan
ailenin önemine, özgür ve yaratıcı bir kişilik kazanabilmeleri için yapılması
gerekenlere ilişkin gündemdışı konuşması
2.- Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in, İş Kanununun
uygulanmasında görülen aksaklıklara ve alınması gereken tedbirlere ilişkin
gündemdışı konuşması
3.- Mersin Milletvekili Hüseyin Güler'in, yurt dışında
yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması
V.- SÖYLEVLER
1.- Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanı Rene Van Der
Linden'in, Türkiye'nin Avrupa ve bölge için önemi ile Avrupa Birliğine adaylığı
sürecinde yerine getirmesi gereken hususlara ilişkin Genel Kurula hitaben
konuşması
VI.- ÖNERİLER
A)
Sİyasî Partİ Grubu Önerİlerİ
1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin
CHP Grubu önerisi
VII.- AÇIKLAMALAR VE
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Ali Topuz'un, Hatay Milletvekili
Sadullah Ergin'in, konuşmasında, Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Adana Milletvekili
Fehmi Hüsrev Kutlu'nun, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.- Kars Milletvekili Selami Yiğit'in, Adana Milletvekili
Fehmi Hüsrev Kutlu'nun, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
4.- Adana Milletvekili Fehmi Hüsrev Kutlu'nun, Konya
Milletvekili Atilla Kart'ın, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
VIII.- SORULAR VE
CEVAPLAR
A)
Sözlü Sorular ve Cevaplari
1.- Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri Saygun'un, ABD Ankara
Büyükelçisiyle ilgili basında yer alan iddiaya ilişkin Dışişleri Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/779)
2.- Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, Bandırma
Limanının özelleştirileceği iddialarına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru
önergesi (6/809)
3.- Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, İmar Bankası
mudilerine yapılacak ödemelere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
sözlü soru önergesi (6/815) ve Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı
4.- Hatay Milletvekili Züheyir Amber'in, Devlet Planlama
Teşkilatının planlamadaki rolüne ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/944) ve Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın
cevabı
5.- Kars Milletvekili Selami Yiğit'in, özelleştirme sonucu
işsiz kalanların kamuda istihdamına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/961) ve Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın
cevabı
6.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, yapılan atamalara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/992) ve
Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı
7.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, EPDK
yönetmeliğine göre teminat olarak kabul edilecek değerlere ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/1200) ve Devlet Bakanı
Beşir Atalay'ın cevabı
8.- Adıyaman Milletvekili Şevket Gürsoy'un, Tütün, Tütün
Mamülleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu Personeline ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/1202) ve Devlet
Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı
9.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, atanan ve görevden
alınan personele ilişkin Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru
önergesi (6/1234) ve Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı
10.- Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, Balıkesir’de bir
fakülte ve yüksekokulun bina ve derslik ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru
önergesi (6/1235) ve Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı
11.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, 2004 ve 2005 malî
yılı bütçelerinden Iğdır İline ayrılan ödenek miktarı ve kullanımına ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/1404) ve Devlet
Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı
12.- Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, 4207 sayılı
Kanuna aykırı uygulamalara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
sözlü soru önergesi (6/1423) ve Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı
13.- Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, personel
atamalarına ve geçici personele dönersermayeden ödenen paya ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/1449) ve Devlet Bakanı
Beşir Atalay'ın cevabı
B)
Yazili Sorular ve Cevaplari
1.- Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın, sosyal
güvenlik alanındaki bazı uygulamalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/7845)
2.- Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, yabancı sermaye ve
özelleştirme politikasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal
UNAKITAN'ın cevabı (7/7862)
3.- Samsun Milletvekili Haluk KOÇ'un, doğrudan gelir desteği
başvurusunda talep edilen ücrete ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/7876)
4.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, Elazığ'ın Palu
İlçesinde TOKİ tarafından yapılan konutlara ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/7892)
5.- Diyarbakır Milletvekili Muhsin KOÇYİĞİT'in, Konut
Edindirme Yardımı hesaplarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal
UNAKITAN'ın cevabı (7/7901)
6.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in, TEM Çamlıca
gişelerinden Sultanbeyli İlçesine girişlerde yaşanan trafik sıkışıklığına
ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız ÖZAK'ın cevabı
(7/7949)
7.- Adana Milletvekili Atilla BAŞOĞLU'nun, özel sektördeki
kayıtlı işçi sayısına ve yıllık ortalama gelirlerine ilişkin sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/7956)
8.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil ÜNLÜTEPE'nin, Dinî ve
Sosyal Hizmet Vakfı ile bir camie baz istasyonu kurulmasına ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Mehmet AYDIN'ın cevabı (7/7979)
9.- Muğla Milletvekili Fahrettin ÜSTÜN'ün, Türkiye ile KKTC
arasındaki pasaport uygulamasına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Abdullah GÜL'ün cevabı (7/7997)
10.- İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, Almanya'nın Kassel
ve Bremen bölgelerinde başkonsolosluk açılıp açılmayacağına ilişkin sorusu ve
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜL'ün cevabı (7/8000)
11.- İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, İskenderun
Limanından Irak'a askerî sevkiyat yapıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜL'ün cevabı (7/8001)
12.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya-Serik-Belek
Beldesinde otel ve golf alanı tahsislerine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/8035)
13.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
Antalya-Serik-Belek Beldesindeki özel çevre koruma alanında yapılan tahsislere
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/8036)
14.- İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, Ege Üniversitesi
Çocuk Sağlığı Araştırma ve Uygulama Hastanesinin ödenek ihtiyacına ilişkin
sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/8049)
15.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, enflasyon ve
memurlara yapılan ücret artış oranlarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal
UNAKITAN'ın cevabı (7/8059)
16.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, belediyelere
yapılan yardımlara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı
(7/8065)
17.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun,
denizlerimizdeki usulsüz balık avcılığına,
- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Rize'de
dağıtılan ineklerde şap hastalığı görülmesine,
- Manisa Milletvekili Ufuk ÖZKAN'ın, devlet üretme
çiftliklerine,
- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, Toprak
Mahsulleri Ofisinin buğday alımlarına,
- Diyarbakır Milletvekili Muhsin KOÇYİĞİT'in, Diyarbakır
İlindeki bir arazinin sulama ihtiyacına,
- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, Tarım Gönüllüleri
Projesine,
- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Kazım Karabekir
Devlet Üretme Çiftliğinin kiralanmasına,
- Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın, hayvancılıktaki
hastalık sorunlarına,
- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, çiftçi nüfusuna ve
verilen desteğe,
- Tekirdağ Milletvekili Enis TÜTÜNCÜ'nün, Tekirdağ'da doğal
afetten zarar gören çiftçilere yapılacak yardıma,
- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, mazot paralarının ne
zaman ödeneceğine,
- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, son beş yılda alınan
ve emekliye ayrılan personel sayısına,
- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, mera alanlarına ve Mera
Kanununda yapılan değişikliğin etkilerine,
- İzmir Milletvekili Türkân MİÇOOĞULLARI'nın, tarımsal
desteklemeye,
- Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, Köy Bazlı
Katılımcı Yatırım Programlarının Desteklenmesi Projesinin kapsamına,
- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, çiftçilerin ödeyemedikleri
borçlarına,
Mazota yapılan zamlara ve çiftçiye yönelik mazot desteğine,
Mısır ürününün piyasasına,
- Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, tarım ilaçlarının
kullanımı ve denetimine,
- Mersin Milletvekili Vahit ÇEKMEZ'in, mısır üreticilerinin
sorunlarına,
- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Toprak Mahsulleri
Ofisinin özel güvenlik hizmeti alımına,
- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, ürün alımlarına ve
yapılan ödemelere,
- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, öğrenci alınmayan tarım
meslek liselerine,
- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, belediyelere
yapılan yardımlara,
- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, mısır
üretimine ve değerlendirilmesine,
- İzmir Milletvekili Türkân MİÇOOĞULLARI'nın, üzüm
üreticilerinin sorunlarına,
İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
EKER'in cevabı (7/8155, 8156, 8157, 8158, 8159, 8160, 8161, 8162, 8163, 8164,
8165, 8166, 8167, 8168, 8169, 8170, 8171, 8172, 8173, 8174, 8175, 8176, 8177,
8178, 8179, 8180)
18.- Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY'ın, Türk Telekomun,
bir lisansının çevrilmesine yönelik başvurusuna ilişkin sorusu ve Ulaştırma
Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/8182)
19.- Mersin Milletvekili Ersoy BULUT'un, altyapı sorunu
olduğu halde festival düzenleyen belediyelere ilişkin sorusu ve Kültür ve
Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/8625)
20.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
Antalya Kültür ve Turizm Müdür Vekilinin basında çıkan iddialarına ilişkin
sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/8627)
21.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'daki
uluslararası bir turizm toplantısına katılmamasına ilişkin sorusu ve Kültür ve
Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/8629)
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
2.- Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve
Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/950) (S. Sayısı: 920)
3.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin
Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
4.- 3.7.2005 Tarihli ve 5394 Sayılı Türkiye İstatistik
Kanunu ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca
Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/1070) (S. Sayısı: 999)
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat
15.00'te açılarak dört oturum yaptı.
Hatay Milletvekili Mehmet
Soydan, İskenderun Limanında batan Ulla Gemisinin çevreye verdiği zararlara,
geminin çıkarılması için yapılması gerekenlere ve Hatay Havaalanının bir an
önce açılmasının bölge için önemi ile alınması gereken önlemlere ilişkin
gündemdışı bir konuşma yaptı.
Antalya Milletvekili
Hüseyin Ekmekcioğlu'nun, ülke tarımının içinde bulunduğu sorunlara ve alınması
gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşmasına, Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi Eker,
Burdur Milletvekili
Bayram Özçelik'in, Kızılay Haftası ile Kızılay’ın misyonu ve vizyonuna ilişkin
gündemdışı konuşmasına, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu,
Cevap verdi.
Romanya Senato Başkanı
Nicolae Vacaroiu'nun davetlisi olarak Romanya'ya resmî ziyarette bulunacak olan
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın beraberindeki Parlamento
heyetini oluşturmak üzere gruplarınca isimleri bildirilen milletvekillerine
ilişkin Başkanlık tezkeresi, Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt ve 52 milletvekilinin, hayvancılık sektöründeki sorunların (10/315),
Çanakkale Milletvekili
Ahmet Küçük ve 52 milletvekilinin, çimento sektöründeki denetimsiz fiyat
oluşumu ve tekelleşme iddialarının (10/316),
İzmir Milletvekili Hakkı
Ülkü ve 51 milletvekilinin, içki kaçakçılığı ve sahte içki imalatının
nedenleri, işleyişi ve sonuçlarının (10/317),
Araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini
alacağı ve öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Bazı girişimcilerce
holding adı altında gerçekleştirilen izinsiz halka arz yoluyla tasarruf
sahiplerinin mağduriyetine yol açılmasının neden ve sonuçlarıyla bu süreçte
SPK'nın sorumluluğunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla kurulan (10/16, 262) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu
Başkanlığının, gerektiğinde yurt dışında da çalışabilmesine ilişkin önerisinin,
ilgili İçtüzük hükümlerinin yurtiçi araştırmayı kapsamasına rağmen, konunun
gereği ve özelliği nedeniyle, istemin 27.10.2005 tarihli Başkanlık Divanı
kararına istinaden, gidilecek ülkelerle, gidecek komisyon üyelerinin sayıları
ve inceleme süresinin öncelikle Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığınca
tespit edilmesi kaydıyla karşılanmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi;
Kültür ve Turizm Bakanı
Atilla Koç'un, Arnavutluk'a,
Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan'ın, Oman ve Birleşik Arap Emirliklerine,
Yaptığı resmî ziyarete
katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkereleri;
Genel Kurulun 8.11.2005
Salı günkü birleşiminde, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler"
kısmında yer alan (10/63, 113, 138, 179, 228) esas numaralı Meclis Araştırması
Komisyonunun 956 sıra sayılı raporunun görüşmelerinin tamamlanmasından sonra,
saat 19.00'a kadar sözlü soruların görüşülmesine ilişkin Danışma Kurulu
önerisi,
Kabul edildi.
Iğdır Milletvekili Dursun
Akdemir'in, Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifinin (2/267), doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul
edilmediği,
Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt'ün, 222 Sayılı İlköğretim Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/362), doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildiği,
Açıklandı.
Diyarbakır Milletvekili
Mesut Değer ve 25 milletvekilinin; İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü ve 26
milletvekilinin; İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 23 milletvekilinin; Samsun
Milletvekili Musa Uzunkaya ve 27 milletvekilinin; Trabzon Milletvekili Faruk
Nafız Özak ve 23 milletvekilinin Türk sporunda şiddet, şike, rüşvet ve haksız
rekabet iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri ve Meclis Araştırması
Komisyonu Raporunun (10/63, 113, 138, 179, 228) (S.Sayısı: 956) görüşmelerine
devam olunarak, tamamlandı.
Gündemin "Sözlü
Sorular" kısmının:
1 inci sırasında bulunan
(6/779) esas numaralı soru, ilgili bakan Genel Kurulda hazır bulunmadığından,
ertelendi.
2 nci sırasında bulunan (6/780),
3 üncü " " (6/784),
4 üncü " " (6/792),
5 inci " " (6/796),
18 inci " " (6/852),
Esas numaralı sorulara,
Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız Özak cevap verdi.
(6/780), (6/784),
(6/792), (6/796) esas numaralı soru sahipleri cevaba karşı görüşlerini
açıkladı.
9 Kasım 2005 Çarşamba
günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 19.01'de son verildi.
Sadık Yakut
Başkanvekili
|
Ahmet
Küçük |
Bayram
Özçelik |
|
Çanakkale |
Burdur |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
No.: 24
II.- GELEN KÂĞITLAR
9 Kasım 2005 Çarşamba
Raporlar
1.- İnsan Hakları ve Ana Hürriyetlerini Korumaya Dair Sözleşmenin
Oluşturduğu Denetim Mekanizmasının Değiştirilmesine İlişkin 14 Nolu Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/1022) (S. Sayısı: 1007) (Dağıtma tarihi: 9.11.2005) (GÜNDEME)
2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Güney Afrika Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Gümrük İdarelerinin Karşılıklı Yardımlaşmasına İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1046) (S. Sayısı: 1008) (Dağıtma tarihi: 9.11.2005)
(GÜNDEME)
3.- Güneydoğu Avrupa Sivil-Asker Acil Durum Planlama Konseyi
Kurulması Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonları
Raporları (1/1058) (S. Sayısı: 1011) (Dağıtma tarihi: 9.11.2005) (GÜNDEME)
4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Güney Afrika Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1065)
(S. Sayısı: 1012) (Dağıtma tarihi: 9.11.2005) (GÜNDEME)
5.- Kısıtlayıcı Ticarî Uygulamaların Kontrolü İçin Çok Taraflı
Olarak Kararlaştırılan Adil İlkeler ve Kurallar Bütününün Tüm Yönlerini Gözden
Geçirme Konusundaki 5. BM Konferansıyla İlgili Düzenlemeler Hakkında Birleşmiş
Milletler ve Türk Hükümeti Arasındaki Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1125) (S.
Sayısı: 1015) (Dağıtma tarihi: 9.11.2005) (GÜNDEME)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
9 Kasım 2005 Çarşamba
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Ahmet KÜÇÜK
(Çanakkale)
BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 16 ncı Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - Elektronik
cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için 5 dakika
süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda
bulunduklarını bildirmelerini; bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
sayın milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını,
görevli personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç
sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz, Dünya
Çocuk Hakları Günü ile ilgili söz isteyen Burdur Milletvekili Mehmet Alp'e
aittir.
Buyurun Sayın Alp. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Gündemdişi Konuşmalar
1.- Burdur
Milletvekili Mehmet Alp'in, Dünya Çocuk Hakları Gününde, çocukların sağlıklı
bir şekilde büyüyebilecekleri tek ortam olan ailenin önemine, özgür ve yaratıcı
bir kişilik kazanabilmeleri için yapılması gerekenlere ilişkin gündemdışı
konuşması
MEHMET ALP (Burdur) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Dünya Çocuk Hakları Günü dolayısıyla
konuşma yapmak üzere gündemdışı söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Yarınlarımızın büyüğü
olacak çocuklarımıza daha iyi bir yaşam sağlamak amacıyla hazırlanan ve
ülkemizin de 1990 yılında imzaladığı
Çocuk Hakları Sözleşmesinin kabul edildiği tarih olan 20
Kasım, bu sözleşmede imzası olan ülkeler tarafından, Dünya Çocuk Hakları Günü
olarak kutlanmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; çocuklar, yaradılışları gereği, çaresiz, kolay incinebilen ve
büyüme aşamasının her döneminde bakıma muhtaç varlıklardır; kendi haklarını
koruma ve ifade etmekte yetersizdirler. Yaşama ve kendini geliştirme hakkına
kavuşmaları; yetişkinlerin, onları küçük yaştan itibaren koruma, beslenme ve
yetiştirme görevlerini yerine getirmelerine bağlıdır. Çocukların her yönden
sağlıklı bir şekilde büyüyebilecekleri tek ortam aile ortamıdır. Sevgi, ilgi ve
şefkatten yoksun olarak yetişen çocuklar, çeşitli kişilik bozuklukları ve
psikolojik rahatsızlıkların yanında, sosyokültürel sorunlarla da karşı karşıya
kalabilmektedirler.
Her ne kadar birçok
ülkede çocuk sağlığı ve gelişimi için büyük gayret gösterilip olumlu çalışmalar
yapılmışsa da, günümüzde dünya üzerinde pek çok çocuğun halen ihmal edildiği ve
kötü muamelelere maruz kaldığı görülmektedir. Örneğin, birçok çocuk yetersiz
beslenme, bakım ve gözetim eksikliğinden yaşamlarını yitirmekte, sakat veya
zayıf kalmaktadırlar.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; toplumların en önemli hazinesi ve umudu çocuklarıdır.
Çocuklar, ne kadar iyi yetiştirilir ne kadar iyi eğitilir ne kadar sağlıklı
büyütülebilirse toplumlar da o kadar güçlü olur ve geleceğe, doğru, güvenli
adımlarla ilerlerler. Geleceğimizin sağlam temellere oturtulabilmesi,
yarınlarımızın sosyal yapısını oluşturacak çocuklarımızın bedensel ve ruhsal
yönden korunmalarına ve onların en iyi biçimde eğitilmelerine bağlıdır. Çocukların
özgür ve yaratıcı bir kişilik kazanabilmeleri için her şeyden önce, aile ve
toplum içindeki sosyalleşme sürecinde kendilerine ait duygu ve düşüncelerini
rahatça ifade edebilecekleri bir ortam sağlanmalı ve bu konuda bilinçli bir
özen gösterilmelidir. Gelecek, çocuklarındır.
Çocuk hakları, bütün
çocuklar içindir. Ülkemiz, çocuklara hak tanıyan ilk ülkelerdendir; Dünya Çocuk
Hakları Sözleşmesine konu olan maddeleri benimsemiş ve çocuk haklarının
savunucusu olmuştur.
Ayrıca, şunu da belirtmek
istiyorum: Çocuk sorunlarıyla ilgilenme görevi Birleşmiş Milletler Çocuklara
Yardım Fonu, kısa adıyla UNICEF'e aittir. UNICEF'in, dünya çapında çocuklara
yönelik yürüttüğü birçok çalışma ve projeler, ülkemizde de başarıyla uygulanmış
ve uygulanmaya da devam etmektedir.
Birleşmiş Milletler Genel
Kurulunun 1959 yılında yayınladığı Çocuk Hakları Bildirgesinde de yer aldığı
gibi, hiçbir çocuk, ırk, renk, cinsiyet, din, dil, bölge, millet, siyasal
inanç, ekonomik durum ve daha birçok nedenlerden dolayı hiçbir konuda ayırıma
tabi tutulamaz. Her çocuğun sağlıklı büyüyüp gelişmesi için gereken çaba
gösterilmelidir. Bedensel, düşünsel ve toplumsal bakımdan özürlü olan çocuklar
için özel bakım ve eğitim uygulanmalı, gereken özen gösterilmelidir. Çocuk, her
türlü kötülük, zulüm, terk edilme ve sömürüden korunmalıdır. İlköğretim zorunlu
ve parasız olarak her çocuğa sunulmalı ve eşit imkânlar sağlanmalıdır. Bütün
bunların yanı sıra, her şeyden önemlisi, hiçbir çocuk sevgiden mahrum
edilmemelidir. Özellikle ailesi olmayan veya yoksul çocuklara özel ilgi
gösterilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Alp,
toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
MEHMET ALP (Devamla) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sosyal devlet anlayışının
bir gereği olarak kimsesiz ve bakıma muhtaç çocuklar bizim ülkemizde de devlet
tarafından koruma altında bulunmaktadır. Sosyal koruma kurumlarında barınan
çocuklarımıza aile ortamı sıcaklığında bir yaşantı sağlanmalı ve sahip olduğu
değerlerin eksikliği hissettirilmemelidir.
Bazı yerlerde yaşanan
olaylar, buralardaki çocukları olumsuz yönde etkilemiştir. Bu olaylar tekrar
edilmemeli ve çocuklarımızın, zarar görmeden, ruhsal, bedensel, psikolojik ve
sosyal gelişmeleri sürdürülmelidir.
Şunu da unutmamalıyız ki,
bugün üzerinde yaşadığımız dünya yarınların büyükleri olacak çocuklarımıza
bırakabileceğimiz en büyük mirasımızdır; yani, dünyamızın gelecekteki sahipleri
olan çocuklarımıza hiç bozulmamış, daha yaşanılabilir bir dünya, güzelliklerle
dolu bir ortam bırakmak için elimizden geleni yapmalıyız.
Çocuklarımıza sahip
çıkalım. Onları büyütürken, geleceğe hazırlarken her yaşta destek olalım.
Onları dinleyelim, anlayalım ve onların haklarını onlara verelim.
Şiddete maruz kalmayan,
sokaklara terk edilmeyen, küçük yaşta çalışmak zorunda bırakılmayan, aile
özlemi çekmeyen, sevgisiz kalmayan, aç ve açık bırakılmayan, yaşıtlarıyla eşit
şartlarda büyüyen, güzel hayaller kurabilen, geleceğe umutla bakan,
mutlulukların kaynağı ve daima gülen
gözlerle görmek istediğimiz çocukların yaşadığı bir dünya dileğiyle, Yüce
Heyetinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Alp.
Gündemdışı ikinci söz,
4857 sayılı İş Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra, kamu ve özel
işyerlerinde, iş süreleri, iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili söz isteyen
Kocaeli Milletvekili Sayın İzzet Çetin'e aittir.
Buyurun Sayın Çetin. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- Kocaeli
Milletvekili İzzet Çetin'in, İş Kanununun uygulanmasında görülen aksaklıklara
ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 22 Mayıs 2003'te kabul edilen
ve 10 Haziran 2003 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 4857
sayılı İş Yasasının yaklaşık ikibuçuk yıldan bu yana uygulanmasında görülen
aksaklıklardan insan yüreğini sızlatan bazı uygulamalarına değinmek ve bu
konuda önlem alması için Çalışma Bakanlığına katkıda bulunmak amacıyla söz
aldım; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
ülkemizde istihdam sorunlarından söz edildiğinde, hemen hemen ilk akla gelen
işsizlik ve kayıtdışı ekonomi. Elbette, bu iki sorun Türkiye'nin ana sorunu.
Hiç kimsenin bunu yadsımasını beklemek doğru değil; ama, çalışma yaşamının
sorunlarını da yalnızca işsizlik ve kayıtdışı çalışma sorununa indirgemek doğru
bir yaklaşım değil. Bugün, tüm çalışanların, İş Yasasının demokratik olmayan
hükümleri başta olmak üzere, sendikalar ve toplusözleşme yasalarından ve bu
yasaların uygulamalarından kaynaklanan pek çok sorununun varlığı bir gerçek. İş
Yasasının demokratik olmayan hükümlerinden yararlanan kimi özel ve kamu
işverenleri, özellikle de alt işveren dediğimiz taşeronların firmalarında,
insan fiziğinin dayanmasını zorlayacak düzeyde, çok uzun süreli, fazla
çalışmalar yapılmaktadır.
Buna ilişkin olarak,
geçtiğimiz Ramazan Bayramı öncesi, araştırmacı gazeteci yazar Sayın Dündar'ın
çocuk emeği sömürüsüne ilişkin televizyonlarda izlediğimiz görüntülerine
değinmek istemiyorum. O alanı, çocuk emeği sömürüsünü gündeme getirdiği için
Uğur Dündar'a buradan teşekkür ediyorum.
Benim burada değineceğim
konu, bu taşeron firmaların, özellikle taşeron firmaların işyerlerinde çalışma
sürelerinin, İş Yasamızda çalışma süresinin günlük 9 saatle sınırlanmış
olmasına ve o İş Yasasında haftalık çalışma süresinin günlere dağıtımı eşit
olmadığı için istismara açık olması nedeniyle, 11 saate çıkarılabilmesine imkân
verirken, bugün, bu çalışma süresinin, 14-15 saate, hatta 18 saate çıktığına
tanık olmaktayız. İşsizlik baskısıyla, fazla çalışma ücretini bu çalışanlar
talep edemediği gibi, fiziksel dayanma güçlerini de sonuna kadar kullanıyorlar
ve dayanma güçleri kalmayınca da bir iki aylık çalışma sonunda işyerlerini terk
ettiklerinden, işverenler, bedava... Yani, o yasaları istismar eden, özellikle
kayıtdışı sektörde, Ortaçağın kölelik düzeninden daha ağır çalışma koşulları,
İş Yasasıyla, ülkemizin çalışma yaşamına girmiş bulunuyor.
Bu, Ortaçağın çalışma
koşullarından bile ağır çalışanlar, fazla mesai alamadıkları gibi, o, yine İş
Yasasına giren denkleştirme ve telafi çalışmasını da işyerinde devamlı çalışamadıkları
için uygulayamadıklarından, fazla çalışmaları, art niyetli bazı işverenlerin
bedava işgücü olarak kâr hanesine yazılmaktadır.
Aynı şekilde, tarım ve
orman işçileri, yılda üç ay çalışmakta, üç dört ay çalışırken, 1475 sayılı
Yasanın yürürlüğe girdiği dönemde bunlar hiç olmazsa günde 3 saat fazla mesai
alabilmekteydiler. Şimdi, telafi çalışmasına da tabi olamadıkları için hiçbir
ücret alamamakta ve telafi çalışması da yapamadıkları için, onların da
ücretlerini bir bakıma kamu, yani, Tarım ve Orman Bakanlıkları olarak emek
sömürüsünü sürdürmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
yine "insan onuruna yakışan iş", "onurlu iş" kavramları,
bildiğiniz gibi, Avrupa Birliği ülkelerinin ve ILO'nun gündemine girmiş
kavramlardır. Onurlu işin temel koşulu, çalışanları fiziksel ve psikolojik
olarak korumaktır; çalışma sürelerinin, çalışma ortamının ve iş örgütlenmesinin
insancıl kılınmasıdır. Çalışanların sorunlarını "iş buldular, otursunlar
oturdukları yerde", "sokakta işsiz dolaşanlara baksınlar",
"gözlerini toprak doyursun", "el açmıyorlar ya",
"fakir fukara, garip gureba değiller ya" diyerek görmezlikten
gelemeyiz. Ayrıca, bu anlayış, sosyal devlet anlayışıyla örtüşmez. Çalışanların
sorunlarının iş bulmayla sonlandığını düşünmek, saflık değilse, mutlaka, art
niyetli bir yaklaşımdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çetin,
toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Teşekkür ediyorum.
"Emeğin hakkı
alınteri kurumadan verilecektir" diye oy alıp, sonra onlara sırt çevirmek,
çalışanları incitmektedir. Bugün, çalışanların sendikal örgütlenme
sorunlarından toplusözleşme sorunlarına, bireysel ve toplu hak uyuşmazlıklarından
karar alma süreçlerine katılmaya, sosyal güvenlik haklarından ücretlerinin
yeterliliklerine kadar pek çok sorunu bulunmaktadır. İnsan onuruna yaraşır iş
koşullarının yaratılamaması, sendikal örgütlenme hakkının iş güvencesi
hükümleriyle tam olarak desteklenmemesi, çalışanların başta gelen
sorunlarındandır. Çalışma yaşamında, hükümetler, sorunlarını, çalışanlar hukuk
yoluyla çözsünler diyemezler. Çünkü, çalışma yaşamının en önemli sorunlarından
biri de hukuk alanına kaymıştır. Bugün, Yargıtayda sadece iş güvencesi
nedeniyle çözüm bekleyen dosya sayısı 38 000'i aşmış ve bu konudaki kararlar
çok kısa süre içerisinde çözüm beklerken, eğer, durum böyle devam ederse,
elli-altmış yıl gibi süren toprak davalarında olduğu gibi, iş mahkemeleri ve
Yargıtaydaki iş davaları da uzayıp giden yıllara baliğ olacaktır.
Değerli arkadaşlarım,
yine, özellikle kamuda, geçici işçi kavramının, hükümetiniz ve AKP
milletvekillerince bir kez daha gözden geçirilmesini ve dikkatle incelenmesini
istiyorum. Özellikle, hemen hemen her yıl, sekiz-on ay çalışıp, sırf geçici
statüde çalışıyorlar diye yılın birkaç ayı ara verdirilen işçilerin gördükleri
işlerin piyasadan satın alınmasının maliyeti bir tarafa, başta TRT olmak üzere,
kamudaki pek çok işletmede 20-22 bini bulan geçici işçilerin de istismarının
önlenmesi ve geçici işçiliğin kalıcı bir şekilde çözüme kavuşması
gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çetin,
buyurun.
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Toparlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
yine, çalışma yaşamının en önemli sorunlarından birisi de, çalışma yaşamının
saklı duran önemli sorunlarından biri de iş sağlığı ve güvenliği konusunda
yaşanan belirsizliktir. 4857 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden sonra,
1970'lerden günümüze kadar geçen sürede İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü
olarak uygulanan tüzüğün yönetmelik şekline dönüştürülmüş olması, Danıştayca
iptal edilmesinden sonra, yaklaşık onsekiz ayı aşkın süreden bu yana, İşçi
Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü çıkarılamamış, Danıştay tarafından iptal edilen
tüzük, halen, Çalışma Bakanlığının ve ilgili kurumlarının internet sitesinde
yayınlanmaya devam etmektedir. Bir an evvel, o yayının, o internet sitelerinden
kaldırılması ve iş sağlığı, güvenliği konusunda da gerekli önlemlerin alınarak
iş sağlığı tüzüğünün bir an evvel yürürlüğe sokulması, hepimizin, tüm
çalışanların beklentisidir.
Değerli arkadaşlarım,
işyerlerinin çoğunda işçiye verilecek olan koruyucular bile verilmiyor.
Ben, bunları, burada uzun
uzun anlatacak değilim; ama, Fransa'da yaşanan olayların ve geçtiğimiz günlerde
o geçici işçilik ve piyasadan iş alma sonucunda Malatya Çocuk Yuvasında
yaşadığımız acı olayların yaşanmaması için, sadece iş bulma değil, çalışanların
sorunlarına da eğilmek hükümetlerin görevidir diyor; dinlediğiniz için hepinize
teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Çetin.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Başkan, sataşma var; Malatya Çocuk Yuvasından bahsetti,
sataştı.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Sayın Bülent Arınç'ın resmî konuğu olarak ülkemizi ziyaret
etmekte olan Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanı Sayın Rene van der
Linden, bugün, Genel Kurula hitaben bir konuşma yapmak istemişlerdir.
Bu hususu oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Bülent Arınç'ın resmî konuğu olarak
ülkemizi ziyaret etmekte olan Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanı Sayın
Rene van der Linden şu anda Meclisimizi teşrif etmişlerdir. (Alkışlar)
Kendilerine, Yüce
Heyetimiz adına hoş geldiniz diyorum.
Biraz önce alınan karar
gereğince, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanını konuşmasını yapmak
üzere kürsüye davet ediyorum.
Buyurun Sayın Linden.
V.- SÖYLEVLER
1.- Avrupa
Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanı Rene Van Der Linden'in, Türkiye'nin Avrupa
ve bölge için önemi ile Avrupa Birliğine adaylığı sürecinde yerine getirmesi
gereken hususlara ilişkin Genel Kurula hitaben konuşması
AVRUPA KONSEYİ
PARLAMENTER MECLİSİ BAŞKANI RENE VAN DER LİNDEN - Saygıdeğer Başkan, sevgili
meslektaşlarım, saygın meslektaşlarım; bugün, burada, Türkiye Büyük Millet
Meclisine hitaben konuşma yapmak benim için büyük bir onurdur.
Parlamenter Asamblenin
Başkanı olarak göreve geldikten sonra, şahsen Türkiye'yi ziyaret etmek benim
için çok önemli bir amaçtı ve sizin ülkenizin hem Avrupa Konseyi hem Avrupa hem
de dünya genelindeki öneminin bilincindeyim. Dolayısıyla, Türkiye'yi
ziyaretimin, benim için çok önemli sembolik değerleri olduğunu söylemek
istiyorum. Bunlardan birincisi; Türkiye'nin, Avrupa Konseyi açısından, daha ilk
kuruluş aşamamızdan bu yana, örgütümüzün bir Panavrupa örgütü olmasını temsil
ettiğini düşünüyorum.
İkinci olarak; Türkiye,
Avrupa Konseyinin çokkültürlü, çokdinli formunu teşkil etmektedir ve
teşkilatımızın zenginliğidir.
Üçüncü olarak; Türkiye,
Avrupa Konseyinin üyelerine sunmuş olduğu uzmanlık ve yardımcı araçların tam
anlamıyla kullanıldığı takdirde ne kadar iyi neticelere yol açabileceğini
gösteren ve Avrupa Konseyinin potansiyelini gösteren, sembolize eden bir
ülkedir.
Avrupa Konseyi ile
Türkiye'nin çok uzun bir geçmişi var; Türkiye, Teşkilatın 1949 yılındaki
kuruluş anlaşmasını imzalamış olan bir ülkedir. Peki, bu ellibeş yıllık uzun
geçmişi olan evliliği nasıl tanımlayabiliriz: Bence, Türkiye ile Avrupa Konseyi
çok önemli işleri beraberce başardılar, daha beraberce yapacak çok şeylerimiz
var; ama, bütün bunlara rağmen, bu evlilik olarak tanımlayabileceğimiz ilişki,
bütün geçmişi boyunca kolay olmamıştır. Avrupa Konseyinin ülkenizdeki bazı
gelişmeler çerçevesinde endişelendiği zamanlar da olmuştur; ama, bugün, gayet
mutlu bir şekilde görüyoruz ki, Türkiye, modern, demokratik ve insan haklarına
saygılı bir ülkedir ve Asamblemizin de bu sürece katkılarının olduğunu görmek
bizi gururlandırmaktadır.
Ülkenizde
gerçekleştirilmiş olan siyasî ve hukukî reformlar, Avrupa Konseyi ile Asamble
arasındaki yoğun diyaloğun bir ürünü olmuştur. Geçtiğimiz yıl içerisinde
Türkiye'nin izleme süreci neticelenirken, Asamblemiz, Türkiye'nin, açık ve net
bir şekilde, kuruluş aşamasındaki yükümlülüklerini yerine getirmek istek,
taahhüt ve arzusunu ve kapasitesini tam olarak ortaya koyduğunu; dolayısıyla,
izleme sürecinin neticelenebileceğini söylemiştir ve Avrupa Konseyinin üye ülkeleri,
Türkiye'de, geçtiğimiz on yıldakinden çok daha fazla gelişmenin son iki yılda
gerçekleştiğini göz önünde bulundurarak bu kararı vermişlerdir; ama, tabiî ki,
bu süreç tamamlanmamıştır. Konuşmamın ileriki aşamalarında da söyleyeceğim
gibi, Türkiye'nin daha da gelişme kaydedebileceği ya da bu gelişmeleri daha
süratli kaydedebileceği alanlar olduğunu düşünüyoruz. Görülüyor ki, bütün bu
gerçekleştirdiğiniz gelişmeler Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğinin de yolunu
açmış, müzakere sürecini başlatmıştır. Kopenhag Kriterleri olarak adlandırdığımız
kriterler, esasında, Avrupa Konseyinin temeldeki standartları ve değerleridir.
Avrupa Birliğinin almış
olduğu, müzakerelere başlama yolunda almış olduğu kararları saygıyla
karşılıyorum ve takdirle karşılıyoruz. Artık, Türkiye üstüne düşeni yaptı,
taahhütlerini yerine getirdi, Avrupa'nın da, kendi sözlerini tutup,
taahhütlerini yerine getirme vakti gelmişti; dolayısıyla, bu çerçevede, doğru
bir karar alındı. Türkiye, Avrupa Birliğine üye olabilmek için sürece
başladığında, ben, Türkiye'nin beraberinde getireceği faydaları, Avrupa Birliği
açısından, her fırsatta dile getirdim. Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği olarak,
ortak değerlere inanıyoruz ve Türkiye, Avrupa demokratik projesinde yer alacak
olursa, Avrupa Birliğine tam üye olabilecek olursa, esasında, bu Avrupa Konseyindeki
ellibeş yıllık geçmişinin de katkılarıyla olacaktır diye düşünüyorum ve bizler,
herhangi bir şekilde, Türk Halkının Avrupa düşünü ve Avrupa düşüncesini gözardı
edip, onu yarı yolda bırakamayız. Verdiğimiz sözleri, çifte standartlar
olmaksızın ya da çifte standart şüphesine yer vermeksizin gerçekleştirmek
zorundayız.
Bu yıl içerisinde
görüyoruz ki, ekonomik büyüme, sosyal güvenlik alanında yapılan çalışmalar,
özellikle geçmişte yapılmış olan çalışmalara bakacak olursak, geçmişte, Avrupa
ülkelerine göçmüş olan ülke vatandaşlarına tanınan haklar, bunların hepsinin
tam ve doğru şekilde yerine getirilmesi gerektiği, son dönemdeki olaylar
karşısında, bizleri, bir kere daha düşünmeye sevk ediyor. Avrupa Birliği
içerisindeki korkulara bakacak olursak, Avrupa Birliğine üye ülkeler, bu
sınırların genişlemesiyle beraber, eğer, güvenli bir sınır sistemi olmayacak
olursa, suçluların özgür bir şekilde Avrupa Birliği içerisinde dolaşacağından
endişe ediyorlar. Dolayısıyla, Türkiye'nin, etkin ve verimli çalışan bir sınır
güvenlik sistemini tesis etmesi ve doğu sınırlarını koruyabilmesi gerekecektir;
çünkü, Avrupa Birliğinin doğu sınırı
haline gelecek bu sınırlar.
Aynı zamanda, Avrupa'daki
halk, Türkiye üye olduğu zaman, Türk işçilerin yoğun bir şekilde Avrupa'ya
akacağından korkmaktadır; ama, ben inanıyorum ki, bu kişiler, entegre
olamayanlar ya da bir süre sonra gittikleri yeri beğenmeyenler Türkiye'ye geri
dönmek isteyeceklerdir, tıpkı İspanya ve Portekiz örneklerinde, Avrupa
Birliğinde yaşadığımız gibi ve eminim ki, bu geçici bir dönem olacaktır ve yine
inanıyorum ki, sizin tarafınızdan da anlayışla yürütülecek bir süreçle
çözümlenecektir.
On-onbeş yıl içerisinde
küreselleşme ve dijitalizasyon sayesinde toplumlarımızda çok ciddî değişiklikler
oldu, yeni fırsatlarla karşılaştık ve bu yeni fırsatlar da, zaten, Türkiye'nin
Avrupa Birliği perspektifini de çok ciddî bir şekilde değiştirdi. Dolayısıyla,
bugün Türkiye'de, Parlamentonuz önünde konuşurken şunu söylemek istiyorum:
Sizin gerçekleştirmiş olduğunuz bir dizi reform, Avrupa Birliği için değil,
sizin tarafınızdan Türkiye'nin menfaatları için gerçekleştirilmişti ve siz,
bunu, bu bilinçle yaptınız. Dolayısıyla, bunun öneminin bilincinde olmamız
gerekiyor.
Aynı zamanda, Türkiye'nin
farkında olması gereken bir şey ise, Avrupa Birliğine üyelik, hükümranlık ve
egemenlik haklarının da bir havuzda -bütün üyelerin yaptığı gibi- toplanması
anlamına geliyor, ki, bu da, bu süreçten geçecek ülkeler için, bundan önce de
olmadığı gibi, bundan sonra da kolay olmayacaktır. Bütün üye ülkelerin geçtiği
zor bir süreç olacaktır. Stratejik bir planlama, hem Türkiye hem de Avrupa
Birliği üyesi ülkelerin beraberce yürütecekleri, yanlış anlaşılmaları ortadan
kaldıracakları ve karşılıklı önyargıları bertaraf edecekleri çok ciddî bir
koordinasyon çalışması gerekecektir.
Bu çerçevede, her iki
toplum arasında (Avrupa Birliği ülkeleri ve Türkiye arasında) halkların
birbirini daha iyi anlayabilmesi için ortak iletişim programları politikaları
tespit edilmesi, halka açık tartışmaların yapılması, öğrencilerin bu sürece
dahil edilmesi gerekmektedir ve bütün bunlar, karşılıklı görüş alışverişinde
bulunulması, karşılıklı tecrübelerin paylaşılması, hayatın her boyutunun
karşılıklı olarak paylaşılması ve karşılıklı anlaşılması gerekmektedir.
Bütün bunları göz önünde
bulundurarak, ne yazık ki, şunu da söylemem gerekiyor ki, Batı Avrupa
ülkelerinde yaşayan Türk halkları ya da Türk toplulukları halihazırda, içinde
bulundukları toplumlara tam anlamıyla entegre olamamışlardır. Dolayısıyla,
bizlerin göçmen olarak bulunan vatandaşlarımızı içinde yaşadıkları topluma
entegre olma konusunda cesaretlendirmemiz, teşvik etmemiz gerekmektedir.
İnsanlar, yaşadıkları topluma ait olduklarını ve içinde bulundukları toplumun
bir parçası olduklarını hissetmelidirler. Özellikle Fransa'da yaşanan bu trajik
olaylar göstermektedir ki, toplum içerisinde geleceği olduğunu görmeyen ve
içinde yaşadığı topluma güvenmeyen kişiler çok ciddî şiddet olaylarına sebep
olabilmektedirler. Dolayısıyla, topluma katılabilmek ve entegrasyon hayatın çok
önemli bir parçasıdır. Bu çerçevede, Başbakanınız Sayın Erdoğan'ın bu pazartesi
günü Almanya'daki Türk işçilere ve Alman toplumuna daha iyi entegre olması
yolundaki çağrısını büyük bir memnuniyetle karşılıyor ve destekliyorum.
Sevgili meslektaşlarım,
Parlamentonuzda Avrupa Birliği Çerçeve Anlaşmasının uzun uzun tartışılacağını
ve bu konuların görüşüleceğini biliyorum; ama, ümit ediyorum ki bütün bunlar
rasyonel bir şekilde, yapıcı bir şekilde olacaktır ve bütün ülke olarak, Türk
vatandaşları bu çerçeve anlaşmasına yoğun bir şekilde olumlu oy vereceklerdir;
çünkü, biliyoruz ki, Avrupa Birliğine giriş özgür iradeyle alınan bir karardır,
her ülkenin kendi başına verdiği bir karardır. Bugün itibariyle Avrupa Birliği
Komisyonu Türkiye'yle ilgili Gelişme Raporunu yayımlayacak. İnanıyorum ki,
ülkenizin Avrupa Birliğine tam üyeliği konusunda başarılı bir süreç
geçireceksiniz.
Hanımefendiler,
beyefendiler; Avrupa, Türkiye'ye uluslararası demokratik devletler camiasının
bir ihtiyacı olarak ihtiyaç duymaktadır; çünkü, Türkiye demokratik devletler
arenasında çok önemli bir ülkedir. Son yıllarda Türkiye'ye olan ihtiyacımız her
zamankinden çok daha bariz bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Teröre karşı
mücadelemiz, ne yazık ki, bazı taraflarca yanlış yorumlanmakta, dinler ve
medeniyetler çatışması olarak adlandırılmaktadır; fakat, bu çok tehlikeli bir
yorumdur. Bizim yapmamız gereken, insanlığa karşı barbarlıkla mücadeleyi
yürütmektir ve Müslüman dünya da, insanlık geçmişinin ve medeniyetinin çok
önemli bir parçasıdır, Türkiye de Müslüman dünyayla aramızda çok önemli bir
köprüdür.
Bu çerçevede, geçtiğimiz
ekim ayında Sayın İhsanoğlu, İslam Konferansı Teşkilatının Genel Sekreteri,
Parlamenter Asambleye hitap ederken, bu konuların mümkün olduğunca süratle ele
alınması ve iki taraf arasında bir uyum sürecinin başlaması gerektiğini
söylemektedir.
Aynı şey, Sayın
Moratinos'un, İspanya Dışişleri Bakanının bir çağrısıyla da devam
ettirilmiştir. Bu, İspanya Başbakanı Sayın Zapatero'nun, Birleşmiş Milletler
Genel Asamblesinde, geçtiğimiz eylül ayında yapmış olduğu medeniyetler ittifakı
çağrısının, Avrupa Konseyi çerçevesinde de yoğun bir şekilde gündeme alınması
ve uygulamasına yönelik bir çağrıdır.
Ben, Türkiye'ye bu
inisiyatife katıldığı için çok teşekkür etmek istiyorum. Müslüman ülkeler ile
Batı ülkeleri olarak adlandırdığımız ülkeler arasındaki ilişkilerin
desteklenmesi, yanlış anlaşılmaların giderilmesi açısından, Türkiye çok önemli
bir role sahiptir. Türkiye, bizim için vazgeçilmez bir ülkedir ve bu
ziyaretlerim çerçevesinde, Türkiye'deki muhataplarımın desteklerini almak, bu
konudaki fikirlerini ve önerilerini almak için de ziyaretlerimi vesile olarak
kullanacağım.
Türkiye, bizim için, aynı
zamanda jeopolitik meseleler açısından da çok önemli olan vazgeçilmez bir
partner niteliğindedir. Türkiye'nin, aynı zamanda Orta Asya cumhuriyetleriyle
olan ayrıcalıklı ilişkilerinden de faydalanabiliriz ve bu ülkelerdeki
demokratik reformların gelişmesine ve gerçekleştirilmesindeki sürate
Türkiye'nin ayrıcalıklı pozisyonunu kullanarak katkı sağlayabiliriz diye
düşünüyorum; çünkü, bu ülkelerdeki insan haklarına dair durumun bütün ülkelerimizi
ilgilendiren bir mesele olduğuna inanıyorum.
Aynı zamanda, Türkiye'nin
Güney Kafkaslarda da oynayabileceği önemli roller olduğuna inanıyorum.
Özellikle de Dağlık Karabağ sorununun çözümü için çok önemli. Bu bölgede siyasî
istikrarın, sosyoekonomik kalkınmanın sağlanabilmesi için, Türkiye'nin çok
önemli bir rolü olduğuna inanıyorum.
Türkiye, aynı zamanda,
Irak ve Ortadoğu'daki sorunların çözümlenmesi ve bölgenin istikrara
kavuşturulması açısından da vazgeçilmez bir role sahiptir.
Türkiye, benzer bir şekilde Hazar Denizi bölgesinden
gelen enerji kaynaklarının güvenliğinin sağlanması açısından da hayatî bir
öneme sahiptir.
Bunun da ötesinde,
Türkiye, Kıbrıs sorununun çözülmesinde çok önemli bir rol oynamaktadır.
Geçtiğimiz nisan ayında, Kıbrıs Rum kesiminin "hayır" oyunu
kullanmasıyla beraber… Asamblemiz "hayır" oyu kullanılması
neticesinde ne kadar hayal kırıklığına uğradığını ortaya sermiştir ve bu
çerçevede, tabiî ki, Kıbrıs Rum kesimi, Kıbrıs'ın birleşmesini ve Avrupa
Birliğine beraberce girmesini de engellemiştir. Aynı zamanda Asamblemiz, Kıbrıs
Türk kesimini de, Annan Planını büyük bir çoğunlukla desteklemelerinden dolayı
da, Ada'daki bölünmeyi sona erdirmek ve Avrupa'da ortak bir geleceğe sahip
olmak için göstermiş oldukları vizyondan dolayı da takdir etmiştir ve
Asamblemiz, bu çerçevede, Kıbrıslı Türklere uluslararası izolasyonun
kaldırılması yolunda elinden geleni yapmaya başlamıştır. İlk aşama olarak, bu
çerçevede, Kıbrıs Türk toplumunun Asamblemizde daimî olarak temsil edilmesi
açısından gerekli adımları attık ve bunu yapan ilk ve tek Avrupa kurumu biz
olduk. Bu çerçevede bizler elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz ve ben
şahsen devam edeceğim. Kıbrıs Türk camiasının izolasyonunun giderilmesi için
çabalarımızı sürdüreceğiz. Bu
çerçevede, Kıbrıs Türk toplumunun iki temsilcisi, bizim genel oturumlarımızda
yer alabilmekte, çalışma komitelerimizde bulunabilmektedirler.
Aynı zamanda görüyoruz
ki, bölgesel meselelerde de, Parlamenter Asamblemiz yapıcı ve aktif bir rol
oynamaktadır. Bu bağlamda, Sayın Mercan ve Sayın Bayan Papadimitriu, İmroz ve
Tenados Adalarındaki Yunan azınlıklarının sorunlarını çözmek için çok başarılı
bir parlamenter heyetlerarası diyalog örneği göstermektedirler.
Geçmişi uzun dönemlere
dayanan hırslar, kinler ve anlaşmazlıkların, tarihten kaynaklanan olaylardan
doğan anlaşmazlıkların, bölgemizin geleceğini tıkamaması için elimizden geleni
yapmalıyız. Dolayısıyla, açık bir şekilde, eski yaraları sarmak için gerekli
girişimlerde bulunmayı teşvik etmeliyiz.
Bütün ülkelerin
geçmişlerinde olmuş olaylarla ilgili ulusal onurlarından vazgeçmeksizin,
kendilerini arındırmaları ve geçmişin yüklerinden kurtulmalarının çok önemli
olduğunu düşünüyorum. Almanya bunu yaptı; benim ülkem Hollanda, bunu, elli yıl
içerisinde ancak başarabildi, Endonezya ile ilgili meselelerini
çözümleyebilmesi... Dolayısıyla, sizleri de bu şekilde, geçmişin yaralarını
sarmanız yolunda, açıklık ilkesi çerçevesinde konuya yaklaşmanız için teşvik
etmek, cesaretlendirmek istiyorum.
Konuşmamın başında da
söylemiş olduğum gibi, ülkenizde gerçekleşmiş olan siyasî ve mevzuata dair
reformlar, gerçekten de çok yoğun bir şekilde ortaya konmuştur. Ben de, 22
Haziran 2004 tarihinde Türkiye'nin izleme sürecinin sonlandırılması gerektiğine
dair oy kullananlardan bir tanesiydim ve bu doğru bir karardı; çünkü, çok ciddî
kararlarla demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü konusunda çok ciddî
gelişmeler kaydetmiştiniz. Sizlerin yaptığı gelişmeler içerisinde... 6 numaralı
protokolü onaylayarak ölüm cezasını kaldırdınız; aynı zamanda, pek çok anayasal
değişiklik yaptınız, çokpartili demokratik sisteme katkı sağladınız, güvence
altına aldınız, Millî Güvenlik Konseyi ve ordunun rollerini sınırlandırdınız,
devlet güvenlik mahkemelerini kaldırdınız; çok önemli kararlar alarak,
işkenceyle mücadele konusunda çalışmalar ortaya koydunuz, kadın-erkek
eşitliğini garanti altına almak için çalışmalar yaptınız. İfade özgürlüğü, din
özgürlüğü, azınlıkların haklarının korunmasına dair ve yolsuzlukla mücadele
konusunda çok çalışmalar yaptınız. Bütün bu aldığınız kararlardan ve
gerçekleştirmiş olduğunuz çabalardan dolayı sizi kutluyorum, bunların hiç de
kolay olmadığını biliyorum.
İzleme sürecini
kapatırken, neticelendirirken, Asamblemiz, Türkiye'deki yetkililerin bu
konulardaki çalışmalarını devam ettireceğine dair inancını da dile getirmişti
ve izleme sonrası dönemde de diyaloğun çok önemli olduğu ve 12 hususun bu
anlamda takip edileceğini söylemişti. Bu çerçeve içerisinde yüzde 10'luk bir
seçim barajından bahsediliyor, bunu sayabiliriz; aynı zamanda, bir ombudsman
sisteminin kurulması ve aynı zamanda, Avrupa Çerçeve Konvansiyonu, sizin de
bildiğiniz gibi, ulusal ve bölgesel azınlıkların dillerinin korunmasına dair
bir konvansiyon. Bunun imzalanması ve onaylanması, 13 numaralı protokol -ki,
zaten imzaladınız- ölüm cezasının kaldırılması, Avrupa Konseyinin hukukî
enstrümanlarının kullanılmasının hızlandırılması ve özellikle kültürel ve dil
çeşitliliğinin muhafaza edilmesi ve özellikle de Kürt menşeli Türk
vatandaşlarının bu çerçevede haklarının kullanılmasına teşvik edilmesi ve yine,
aynı çerçevede, Venedik Komisyonundan gerektiği takdirde daha fazla yardım alınması,
uzmanlığına başvurulması; çünkü, 1982 Anayasasının reforme edilmesi ve 1380
numaralı karardaki yerine getirilmesi gereken hususlara uyumun
kolaylaştırılması açısından Venedik Komisyonunun uzmanlığı ve yardımı faydalı
olabilir diye düşünüyorum ve ifade özgürlüğü açısından bakacak olursak, Sayın
Orhan Pamuk'a karşı açılmış olan davanın bir an önce durdurulacağından emin
olduğumu düşündüğümü söylemek istiyorum ve bir daha bu tip davaların
açılmayacağını ümit ettiğimi söylemek istiyorum.
Din özgürlüğü, aynı
zamanda, en iyi şekilde ortaya konulabilmeli. Din ile devlet arasındaki
ayrılığın çok dikkatli bir şekilde uygulanabiliyor olması çok önemlidir.
Yolsuzlukla mücadelenin ne kadar önemli olduğunu söylemeye gerek bile yok zaten
ve eminim ki bütün bu reformlar, saydığım reformlar zaten toplumun desteğiyle
ortaya konulacaktır; çünkü, herhangi bir karar, birliklerin, sivil toplum
kuruluşlarının, halkın desteği olmaksızın uygulamaya konulamaz; çünkü, halklar,
vatandaşlarımız bütün parlamentolar arasındaki esas bağı sağlayan unsurlardır.
Halkın desteğini almak çok çok önemlidir.
Esasında, burada
sözlerime devam ederken Atatürk'ten bir alıntı yapmak istiyorum. Atatürk
demiştir ki: "Gördüğümüz her şey esasında kadının yaratıcılığının
ürünüdür." Türk kadını, eşit hak ve özgürlüklere, siyasî haklara bu
Atatürk sayesinde başlatılan reformlarla kavuşmuştur. Ben de bu fırsattan
istifade ederek şunu söylemek istiyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisindeki
kadın milletvekillerinin temsil oranı Parlamentolararası Birliğin verdiği
rakamlara göre yüzde 4,4'le kısıtlı kalmaktadır ve eminim ki, bu yüzdenin
artırılmasından hepimiz çok daha fazla
fayda elde edeceğiz.
Bizim Parlamentomuza
bakacak olursak… Bizim Parlamentomuzdaki hanımların temsili yüzde 20'nin biraz
üzerindedir ve yine de daha iyisini yapıp bu oranı artırabileceğimizi
düşünüyoruz. Kadınların parlamentoda gereğinin altında temsil ediliyor olması
tek bir ülkeye ait bir problem değil tabiî ki.
Ne yazık ki, aileiçi
şiddet göstermektedir ki, Türkiye'de olduğu gibi Avrupa'da da halen çok ciddî
bir problem olmaya devam etmektedir.
Geleneklerden kaynaklanan, kızların, kadınların öldürülmesi bir şiddete
dönüşmektedir ve bunun mutlaka neticelendirilmesi, sonlandırılması
gerekmektedir.
Mustafa Kemal Atatürk 10
Kasım 1938 günü hayatını kaybetti ve bir yas günü sizin ülkeniz için bugün,
biliyorum ve bunun bilincinde olarak bugün Anıtkabiri ziyaret ettim ve Türkiye
Büyük Millet Meclisinde sizin karşınızda size hitap ederken "Atatürk"
ismini Atatürk'e, Mustafa Kemal'e verirken neler hissettiğinizi de gayet iyi
biliyorum; yani, Türklerin babası ismini verirken neler hissederek bu ismi
verdiğinizi anlayabiliyorum. Kendisi bir hukuk ve sosyal politik ve kültürel
reformları gerçekleştirmiş, bugünkü Türkiye'nin temellerini atmıştır ve eminim
ki, siz de O'nun yolundan gidecek bir parlamentosunuz. Bizler, adalet
sistemimizi, kanunlarımızı, hukukî birimlerimizi, organlarımızı bu yüzyılın
ihtiyaçlarına cevap verebilecek hale getirmeli, bizi bağlayan, alıkoyan
zincirlerimizden kurtulmalıyız.
Sevgili dostlarım, size
hitap ederken ben bir Türk dostu, Türkiye dostu olarak sizlere hitap ediyorum.
Açık bir şekilde ve dürüst bir şekilde sizlere hitap etmek istiyorum. Benim
söylediklerimi lütfen eleştiri olarak almayınız. Sizin bu harika ülkenizde her
zaman bulunmaktan onur duydum, bugün de onur duyuyorum ve beni dikkatle
dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum. Sözlerim yapıcı anlam ifade
etmekteydi, asla eleştiri niteliğinde değildi. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Linden.
Sayın milletvekilleri,
birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.50
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.00
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Ahmet KÜÇÜK
(Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 16 ncı Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Gündemdışı üçüncü söz,
Avrupa Birliği süreci ve Avrupa'da yaşayan vatandaşların sorunları hakkında söz
isteyen, Mersin Milletvekili Hüseyin Güler'e aittir.
Buyurun Sayın Güler.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A) Gündemdişi Konuşmalar (Devam)
3.- Mersin
Milletvekili Hüseyin Güler'in, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın
sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın
durumuyla ilgili gündemdışı konuşma yapmak üzere söz almış bulunuyorum;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
son nüfus sayımına göre Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaklaşık 70
000 000 kişi yaşamaktadır. Ülkemizle ilgili ekonomik, sosyal, kültürel
parametrelerden bahsederken, planlamaları yaparken hep 70 000 000 kurgusu
üzerinde konuşuruz. Oysa biz, Ankara'nın nüfusundan daha fazla bir topluluğun
varlığından hiç bahsetmeden, âdeta onları görmezden gelerek, yok sayarak
hareket ederiz. Ülke içinde yaşayan 70 000 000 nüfusumuza, yurt dışında yaşayan
yaklaşık 5 000 000 insanımızı eklemeyi ihmal ederiz. Bu ihmalin sadece basit bir unutkanlık olmadığını ve 5 000 000
insanımıza ilişkin -onları anavatanlarından ve ulusal değerlerimizden
koparmayacak, köklü, tutarlı ve sürekli politikaların olmayışıyla- gerçek bir
ihmal olduğunu görmekteyiz.
Kırkbeş yıl önce davet
edilerek giden ilk işçimizin Almanya'ya ayak basmasıyla başlayan süreç, bugün
değişik ülkelere dağılmış 5 000 000'luk bir topluluğa dönüşmüştür. Bu
insanlarımız ağır yaşam şartlarına, dışlanma ve her türlü zorluklara rağmen
bulundukları ülkelerde çalışkanlıkları ve yaratıcılıklarıyla tutunmuşlar, başarılı
olmuşlar, ülke ekonomisine ciddî katkıda bulunmuşlardır. Öyle ki, bir bavulla
gittikleri ülkelerde işveren olmuşlardır. Örneğin, Avrupa genelinde 80 000 Türk
işveren, 35 milyon euroluk ciroya sahiptir; yaklaşık yarım milyon Avrupalıya da
iş olanağı sağlamıştır.
Bu gurur verici rakamlara
rağmen, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın çok yönlü ciddî sorunları
bulunmaktadır. Bu sorunlar, sadece, vatandaşlık haklarından yararlanamama
boyutunun ötesinde, insan hakları kapsamında değerlendirilecek problemler
olarak karşımıza çıkmaktadır. Yurt dışında yaşayan insanlarımız, sosyokültürel,
siyasal ve hukuksal alanlardan yeterince yararlanamamaktadır. Eğitim ve bununla
bağlantılı olarak işsizlik en temel sorun olarak görülmektedir. Türk
çocuklarının anadillerini ve bulundukları ülkenin dilini yeterince bilmemeleri
eğitimlerinin her aşamasını olumsuz etkilemektedir. Türk çocukları arasında
okullaşma oranı, akran ülke vatandaşları ile diğer göçmen gruplara mensup
öğrencilerin gerisindedir. Eğitimdeki bu olumsuz tablo Türklerin iş piyasasına
girmelerinde dezavantaj olmaktadır. Örneğin, en çok insanımızın bulunduğu
Almanya'da genel işsizlik oranı yüzde 12 iken, maalesef, yurttaşlarımız
üzerinden baktığımızda yüzde 24'e çıkmaktadır. İşsiz Türklerin yüzde 90'ından
fazlasını vasıfsız işçiler oluşturmaktadır. Çoğu Avrupa Birliği ülkesinin,
Avrupa Birliği hukukunun bir parçası olan, çalışma hayatı, eğitim ve sosyal
alanda herkese eşit muamele görme hakları tanıyan düzenlemeleri iç hukuklarına
yansıtmakta isteksiz davrandıkları, millî hukuklarını esas aldıkları
gözlenmektedir. Bu durumda vatandaşlarımıza üçüncü ülke vatandaşı muamelesi yapma
eğiliminde olmaları, insanlarımızın konumlarını olumsuz yönde etkilemektedir.
Değerli milletvekilleri,
Batı Avrupa'da son dönemde yaşanan olumsuz ekonomik ve siyasal gelişmeler,
vatandaşlarımızın karşılaştıkları sorunları ağırlaştırmakta, çözüm imkânlarını
daraltmakta, dolayısıyla entegrasyonu zorlaştırmaktadır. Böyle dönemlerde,
ırkçı ve yabancı düşmanı akımların güçlendiği ve göçmenlere yönelik
hoşgörüsüzlüğün arttığı görülmektedir. Bu durumun göçmenlerde yarattığı hayal
kırıklığı ve ümitsizlik, sonucu önceden tahmin edilmeyen ciddî toplumsal
sorunlara yol açmaktadır. Fransa'da halen devam eden olaylar, bu tespitimizi
doğrular niteliktedir. Bu olaylarla başa çıkamayan özgürlükler ülkesi
Fransa'nın sokağa çıkma yasağı ve sıkıyönetim gibi seçenekleri uygulamaya
koyması son derece çarpıcıdır.
Dün yaşadığım bir olayı
sizlerle paylaşmak isterim ve telefondan aldığımız bir çığlık sesini, bu
kamuoyunun ve başta da Sayın Dışişleri Bakanının dikkate almasını bekliyorum.
Evet, Fransa'da, bugün, maalesef, can ve mal güvenliğinden yoksun bir vatandaş
topluluğumuz mevcut. Duyarlı bir devlet anlayışı içerisinde bu
vatandaşlarımızın sesine kulak verip, bir an önce gereğinin yapılması
gerekmektedir. Bu konuda tüm aydınlanmanın… Özellikle Dışişleri Bakanımızın,
gerek bizleri ve gerek Türk kamuoyunu aydınlatmasını, büyük ve ciddî anlamda,
katkı anlamıyla bizi aydınlatmasını bekliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Güler,
tamamlayabilir miyiz.
Buyurun.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) -
Yine, son dönemlerde dünyada yaşanan gelişmeler, Avrupa'daki kamuoyları ve
siyasetçilerin Müslüman ülke göçmenlerine bakış açısını olumsuz yönde
etkilemiş, yabancı düşmanı siyasî akımları güçlendirmiştir. Bunun sonucunda,
entegrasyonun teşvikinden ziyade, tek taraflı bir entegrasyon anlayışının
empoze edilmesine yönelik yasal ve idarî tedbirler uygulamaya konulmuştur.
Anadil eğitimine verilen desteğin azalması, ülke dışından din görevlisi
getirilmesine karşı çıkılmaya başlanması bu çerçevede değerlendirilmelidir. Bu
insanlarımızın kültürel ihtiyaçları, sosyal güvenlik ve çalışma yaşamına
ilişkin hakları, aile birliğinin korunması ve çocukların eğitimi gibi konularda
yıllarca yeterli çaba sağlanamadı; 5 000 000 luk bu sessiz kitlenin çoğu zaman
varlıkları bile unutuldu. Bu insanlarımız, ekonomik krizlerde parasal bir
kaynak olarak görüldü veya bir ırkçı saldırıda cenazeleriyle hatırlandı. Son
zamanlarda da din bezirgânlarının dolandırdıkları mağdurlar olarak medyada yer
aldılar.
Değerli milletvekilleri,
1999 Nobel Edebiyat Ödüllü Alman yazar Günter Grass, bir Türk işçisi kılığına
girerek yaşadıklarını ve Türklerin dramını anlatan "En Alttakiler"
romanıyla büyük bir ilgi ve beğeni toplamıştı. Biz de kendimize şunu
sormalıyız: Türkler gerçekten Avrupa'daki en alttakiler olmaya devam edecek mi;
yoksa, o insanlarımıza sosyal, kültürel, hukuksal her türlü desteği vererek
anavatan ve ulusal değerlerimizle bağlarını koruyacak mıyız?!
Teşekkür eder,
saygılarımı sunarım. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Güler.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Kâtip Üyenin oturarak
okumasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup
oylarınıza sunacağım.
VI.-
ÖNERİLER
A) Sİyasî Partİ Grubu Önerİlerİ
1.-
Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin CHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun
9.11.2005 Çarşamba günü (bugün) saat 13.00'te yapılan toplantısında siyasî
parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, aşağıdaki Grup önerimizin
Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımızla arz ederim.
Ali
Topuz
İstanbul
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi gündeminin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmının 145 inci sırasında yer alan 544'e 1 inci ek sıra
sayısının bu kısmın 4 üncü sırasına alınması önerilmiştir.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk
Partisi Grup önerisinin lehinde, Sinop Milletvekili Sayın Engin Altay; buyurun.
Süreniz 10 dakikadır.
ENGİN ALTAY (Sinop) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisinin lehinde söz aldım;
size, üç yıldır uğraştığımız, bir türlü anlatamadığımız bu konuyu bir kere daha
anlatmaya çalışacağım.
Sokrates bir akşamüstü polisler
tarafından evinden alınır. Eşi de arkasından "Bey, seni haksız yere
götürüyorlar" diye bağırır. Sokrates gayet kendinden emin, son derece
rahat bir şekilde hanımına döner ve der ki "sus hanım, ya beni haklı bir
gerekçeyle alıp getirselerdi." Sokrates, kendinden emin bir şekilde
yargının yolunu tutar. Bunu şunun için söylüyorum: Bu Parlamento göreve
başladığı günden beri, bu konuyla hem Parlamento gündemini meşgul ediyoruz hem
kamuoyunu meşgul ediyoruz, münferit olaylar çıkınca da basın ülke gündemini
meşgul ediyor; ama, konu bir türlü çözülemiyor.
Değerli arkadaşlar,
sizler de takdir edersiniz ki, Parlamentomuzun itibarı her şeyden ve herkesten
çok çok önemlidir. Dünyanın hiçbir parlamentosundaki üyelerin bu kadar yoğun
bir tezkere, dokunulmazlık fezlekesi parlamentoya intikal etmemiştir.
Parlamentomuzun yaşayan 546 üyesi var ve 160 küsur dosya beklemekte. Bu
bekleyen dosyalarla ilgili olarak birkısım parlamenterlerimiz de, Meclis
Başkanlığımıza başvurmak suretiyle, görüşmelerin Genel Kurula indirilmesini ve
dokunulmazlıkların kaldırılmasını talep etmektedirler. Sayın Selami Yiğit de
-eski partisindeyken- bu konuda Meclis Başkanlığına başvurmuştur. Şimdi büyük
grubunuzun içindedir, bu arkadaşımızın da böyle bir başvurusu vardır. İnsanın
en doğal hakkı olan yargılanma, aklanma hakkını bu şekilde gasbetmenizi çok
doğru bulmuyoruz, insanî bulmuyoruz, çok etik de bulmuyoruz. Hatırlayalım, 2002
yılı ekim ayının son haftalarında, Sayın Başbakan ile Cumhuriyet Halk
Partisinin Sayın Genel Başkanı Deniz Baykal bir televizyon programında karşı
karşıya geldiler ve Sayın Başbakan, o programda, simit sattığı günlerden
bahisle, o günlerden dem vurarak "ben buralardan geldim" diyerek,
burayla da bir bağlantı kurarak "beytülmalin hakkını kimseye yedirmeyiz
elbette" diyerek Yüce Milletimizin önünde dokunulmazlığın kaldırılmasına
yönelik olarak açık taahhütte bulundu. Bir siyasetçi için sözünde durmaktan,
milletine verdiği sözü yerine getirmekten daha büyük bir erdem, daha büyük bir
şeref, haysiyet, onur olamaz diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, o
günden bu yana aylar ayları, yıllar yılları kovaladı, iktidarınız ve onun
Başkanı milletimize ve kamuoyuna verdiği sözü hâlâ yerine getirmiş değildir.
Bilindiği üzere,
parlamenter demokrasilerin üç temel ayağı vardır değerli arkadaşlarım. Bunu,
defeatle, burada söyletmek zorunda, beni, bırakıyorsunuz; yasama, yürütme,
yargı. Sizin dışınızda Türkiye'deki bütün çevreler, yürütme organının yargı
organı üzerinde bir büyük tahakküm kurduğunu iddia ve ısrarla söylüyorlar. Bu,
Cumhurbaşkanlığından üniversitelere kadar, sivil toplum örgütlerinden
derneklere kadar ve diğer muhalefet partilerine varıncaya kadar yaygınlaşmış,
oturmuş bir kanaattir. Şimdi, bunun üzerine, yürütmenin yargı üzerindeki bu
büyük tahakkümü üzerine bir de yasama yargıya ayrıca bir baskı ve tahakküm
kurmaktadır. Bir ilin bir ilçesinin bir adliyesindeki bir dosya, dosya içindeki
sanıklardan birinin Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi olması nedeniyle,
yıllarca, yıllarca, yıllarca bekleyebilmektedir. Anayasanın kuvvetler ayrılığı
prensibinden hareketle, Parlamentonun yargının önünde bir engel teşkil
etmesini, bir set oluşturmasını da kabul etmek düşünülemez, parlamenter
sistemin gereği de değildir, doğru da değildir.
Adalete, sayın
milletvekilleri, altını çizerek söylemek istiyorum ki, adalete siyaset el
koymamalıdır; adalete siyaset müdahale etmemelidir. Bilirsiniz ki, mahkemeler,
Yüce Millet adına, Yüce Türk Milleti adına hüküm veren kuruluşlardır; bir an
önce, biraz sonra, bu saatte, hemen bir tarih yazmalı 22 nci Dönem Parlamentosu
ve Türkiye'yi bu ayıptan kurtarmalıdır. Türkiye'nin başına 1950'lerden itibaren
musallat olan tarikat-ticaret-siyaset üçgeni ve üçgenin içindeki devlet ve
bürokrasi çarkı var olduğu sürece, Türkiye'de, herkes bilmelidir, milletimiz
bilmelidir, Türkiye kamuoyu bilmelidir ki, bu devlet ellibeş yıldır soyulduğu
gibi, bu millet ellibeş yıldır ezildiği gibi soyulmaya ve ezilmeye devam edecektir.
Tarikat-ticaret-siyaset üçgeni ve içindeki bürokrasi çarkını kırmanın yegâne
yolu da dokunulmazlıkları derhal, derhal kaldırmaktır.
Son olarak, Çorum
Belediyesinde yaşananları basından izliyoruz, üzüntüyle takip ediyoruz. Bu iş
de tarikat-ticaret-siyaset üçgeninde ve içindeki bürokrasiyle oluşmuş bir
talanın yeni göstergesidir. Kuşadası Galataport, TÜPRAŞ, eminim ki, 23 üncü
dönem parlamentosunun ilk icraatı olacaktır.
Değerli arkadaşlar, Sayın
Cumhurbaşkanı, haklı olarak, Anayasal yetkilerini kullanarak dokunulmazlıkların
kaldırılmasının gereğini bir vesileyle kamuoyuyla paylaşıyor. Bu kürsüden bir
değerli arkadaşımız "yemezler Sayın Cumhurbaşkanı" diyebiliyor.
Yemezsen, gargara yaparsın!
Gene, daha dün, Plan ve
Bütçe Komisyonunda Parlamento Başkanı bir açıklama yaptı ve dedi ki:
"İsteyenlerin dokunulmazlığı kaldırılmalıdır." Yani, bu, şuna benzer:
Pantolon veremedik, gömlek verelim! İsteyen, zaten, Sokrates gibi, haklılığına,
aklanacağına inanıyordur da onun için istiyordur. Siz, isteyeni istemeyeni, bir
kaldırın da görelim…
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Adıyaman) - Sokrates aklandı mı?!
ENGİN ALTAY (Devamla) -
Bir kaldırın, hükümet düşer, hükümet! Türkiye üç ay sonra hükümetsiz kalır,
dokunulmazlıklar kaldırılırsa; yenisi kurulur. Şu grupta pırıl pırıl da
insanlar var. Yok mu içinizde pırıl pırıl insanlar; elbette var.
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Adıyaman) - Sokrates aklandı mı?!
ENGİN ALTAY (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, milletvekili seçildiğim yıl anlattığım bir anıyla konuşmamı
bitirmek istiyorum.
MUSA SIVACIOĞLU
(Kastamonu) - Sokrates'tan mı?..
ENGİN ALTAY (Devamla) -
Yahu, gel de bir gün konuş Sayın Vekilim, komşu ilimizin milletvekilisin; gel,
burada konuş. Samsunlular, niye konuşmuyor diye merak ediyor seni.
Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanı İsmet İnönü, Nazilli Basma Fabrikasında yapılan denetleme neticesinde
-çok iyi dinlerseniz, iyi olur- 25 kuruşluk bir usulsüzlük tespit edildiğini
öğrenir. Usulsüzlüğün hepsi 25 kuruştur ve Türkiye Cumhuriyetinin ikinci
Başbakanı, tabiî ki, Cumhuriyet Halk Partisinin de ikinci Genel Başkanı İsmet
İnönü, uykulardan mahrum, kimseyle görüşmez, içine kapanmış bir haldedir.
Durumu fark eden Gazi Mustafa Kemal Paşa, cumhuriyetimizin kurucusu ve ilk
Cumhurbaşkanımız, Sayın Başbakana son günlerdeki durgunluğunun sebebini sorar
ve İsmet Paşa, Başbakanlıktan istifa etmeyi düşündüğünü Cumhurbaşkanına
bildirir. Büyük Atatürk, konuyla ilgili olarak ayrıca bir tetkik yaptırır ve
İsmet Paşanın bu hususta hiçbir kusurunun olmadığını da tespit ettikten sonra,
ilgililerle ilgili gerekli soruşturma ve cezalandırma işlemi yapılır ve İsmet
Paşadan, görevde kalmasını rica eder. Biz, öyle bir partinin mensupları olarak
ve elli yıldır, devlet soyuluyor, millet eziliyor diyen bir zihniyetin
temsilcileri olarak, şimdi, sizi, son kez uyarıyoruz. Siz de, bu milletin
ferdisiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Altay,
lütfen, toparlar mısınız.
Buyurun.
ENGİN ALTAY (Devamla) -
Hemen toparlıyorum.
Sizi de, Kurtuluş
Savaşında İnebolu'dan Ankara'ya sırtında top mermisi taşıyan analarımız dünyaya
getirmiştir. Lütfen, beytülmale uzanan ellerin kırılmasını, beytülmale takılmış
hortumların vanalarının sökülmesini, tarihimize, şanlı milletimizin şerefli
geçmişine bir vefa borcu olarak görün ve gelin, bu Parlamento bir şeyi
başarsın, bu Parlamento bir ayıptan kurtulsun ve gazeteler "Türkiye'yi
hırsızlar yönetiyor" diye başlık atamasın, köşe yazarları
"Parlamentoda hırsızlar vardır" diye yorum ve yazı yapamasın.
Sizi tekrar göreve
çağırıyor ve sevgiler, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Altay.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grup önerisinin aleyhinde, Adıyaman Milletvekili Sayın Hüsrev Kutlu; buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Adıyaman) - Sayın Başkanım, Sayın Divan, çok kıymetli milletvekili
arkadaşlarım; Sayın Yiğit'in bu kadar veciz ve heyecanlı konuşmasından sonra
kürsüde olma şanssızlığını yaşıyorum. Halbuki, daha önceden de bu konular
görüşülmüştü, müstefit olsaydık daha iyi olacaktı; ama, son kez dedi, inşallah,
son olur diye düşünüyorum uyarılarını.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Siz anlayıncaya kadar gündeme gelecek bu konu.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen, hatibin sözünü kesmeyelim.
Buyurun Sayın Kutlu.
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Devamla) - Arkadaşlar, Sayın Altay "yemezseniz gargara yapın" dedi;
onu sonradan tartışacağız.
Arkadaşlar, 22 nci
Dönemin Dördüncü Yasama Yılının ilk dokunulmazlık günüyle yine karşınızdayız.
Söz konusu edilen milletvekili, dokunulmazlığının kaldırılması için
konuştuğumuz milletvekili, Kars Milletvekili Sayın Selami Yiğit.
Sayın Selami Yiğit'in suç
işlediği iddia edilen tarihe baktığımız zaman, karşımıza 15.2.1994 tarihi
çıkmaktadır. Yani, Sayın Altay'ın ikide bir, beytülmalin yenildiği,
hortumlandığını iddia ettiği ve bununla ilgili dokunulmazlığının kaldırılmasını
teklif ettiği bu arkadaşımız hakkında... Suç işleme tarihi 1994, 2 nci ayı;
2002'nin 11 inci ayında bu arkadaşımız
Cumhuriyet Halk Partisi saflarından Meclise girmiş ve dokunulmazlığı kazanmış;
aradan sekizbuçuk sene geçmiş.
Arkadaşlar, eğer, bu adam
beytülmali yiyorsa, bu kadar zarar veriyorsa niye aranıza alıyorsunuz, niye bu
Parlamentoya taşıyorsunuz, niye dokunulmazlık zırhını bu arkadaşımıza
kazandırıyorsunuz?! (AK Parti sıralarından alkışlar)
Bu arkadaşımız, daha
sonra, hasbelkader -ki, bana göre bunda Sayın Cumhuriyet Halk Partisi
yöneticilerinin katkısı var- partisinden ayrılıp da başka bir partiye gittikten
sonra, vay efendim, sen misin oraya giden "bu adam bu kadar zararlı
birisi, niye dokunulmazlığı kaldırılmıyor" diye dosyasını Meclis gündemine
taşıyorsunuz.
HALİL TİRYAKİ (Kırıklale)
- Menfaat partisi, menfaat partisi.
BAŞKAN - Sayın Tiryaki,
lütfen.
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Devamla) - Arkadaşlar, aylar öncesinden ben Cumhuriyet Halk Partisini uyarmıştım. (CHP sıralarından
gürültüler)
ENGİN ALTAY (Sinop) -
İspatlayalım istersen.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri…
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Devamla) - Dedim ki, arkadaşlarınıza…
NAİL KAMACI (Antalya) -
Konuya gel sen, konuya!
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) -Seninle ne ilgisi var, bırak kendisi konuşsun.
BAŞKAN - Sayın Baloğlu,
lütfen...
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Devamla) - Arkadaşlar, Sayın Engin Altay ne kadar konuda ise, ben de o kadar
konunun içerisindeyim, daha konunun içerisindeyim.(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri…
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Devamla)- Arkadaşlar, heyecanlanmayın; gelin konuşun, konuşabiliyorsanız.
Şimdi, Cumhuriyet Halk
Partisini ben aylar önce uyardım. Dedim ki, şu vekillerinizin kıymetini bilin,
milletvekillerine değer verin, aranızdaki irtibatı biraz sıklaştırın, başımıza
iş açmayın dedik. (CHP sıralarından gürültüler)
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Hayrını görün, hayrını!
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Ayıp, sana yakışmıyor! Oraya bak!
NAİL KAMACI (Antalya) -
Sen konuya gel!..
BAŞKAN - Lütfen, sayın
milletvekilleri…
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Devamla) - Adam yazmış mezar taşına "hastayım dedim, inanmadınız…"
(CHP sıralarından gürültüler)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Orada ne yüzle oturuyorlar!
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Devamla) - Feridun Abi, heyecanlanma, dur, sonra, ben konuşayım yine konuş.
NAİL KAMACI (Antalya) -
Konuya gel!..
BAŞKAN - Sayın Kamacı…
Lütfen, Sayın Kamacı…
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Devamla) - Arkadaşlar, sayın milletvekilleri, adam mezar taşına yazmış,
"hastayım dedim, inanmadınız, bakın ne oldu" demiş. Benim de
uyarımdan aylar geçti, o zaman da "arkadaşlarınıza sahip çıkın, başımıza
iş açacaksınız" dedim.
Bak ne oldu, partinin
biri bir grup kurdu; katkılarınızla. Daha sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi 22
nci Döneminin en sempatik, en hoşgörülü, kimseyle kavgası olmayan, herkesle iyi
geçinen bir milletvekili arkadaşımız, Adıyaman Milletvekili Sayın Şevket
Gürsoy'u da, nihayet Partinizden küstürmeyi becerdiniz.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, ne ilgisi var. Selami kendisini savunur, sen kendine
bak!
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Devamla) - Yahu arkadaşlar, zaten, biz 4-1 idik, vallahi yer yoktu; ama, biraz
daha sıkıştık 5 inci olarak almak zorunda kaldık. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Arkadaşlar, şimdi de
aynısını yapıyorsunuz. Bu tarzda, bu şekilde giderse…
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, konuya gelsin; ne ilgisi var!
NAİL KAMACI (Antalya) -
Ne anlatıyorsun, ne anlatıyorsun!
BAŞKAN - Sayın Kutlu, bir
saniye.
Sayın milletvekilleri,
Cumhuriyet Halk Partisi bir grup önerisi getirdi. Daha sonra, Tüzük gereği,
lehinde arkadaşlarımız söz istediler, sözlerini verdik.
NAİL KAMACI (Antalya) -
Sayın Başkan…
BAŞKAN - Bir saniye Sayın
Kamacı; lütfen…
Tüzük gereği, diğer,
aleyhinde söz isteyen arkadaşlara da söz verildi ve Sayın Hatip de bunun
üzerine…
NAİL KAMACI (Antalya) -
Özel gündem yapalım, parti değiştirmeyle ilgili konuyu buraya taşıyalım.
Getirsinler gündeme…
BAŞKAN - Lütfen, Sayın
Kamacı.
Buyurun Sayın Kutlu. (CHP
sıralarından gürültüler)
NAİL KAMACI (Antalya) -
Parti değiştirenleri övüyorsun burada.
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Devamla) - Arkadaşlar, neyse, o konuyu gündemden kaldırıyoruz, başka bir
sayfaya yer vereyim.
Geçen günler…
ORHAN ERASLAN (Niğde) -
Sen de mi değiştireceksin Hüsrev?!
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Devamla) - Geçen günler…
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Sen Doğru Yol'daydın, buraya niye geldin?! O kadar doğruydun da niye buraya
geldin?!
BAŞKAN - Sayın Tiryaki,
lütfen…
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Devamla) - Arkadaşlar, ben Doğru Yol'dayken AK Parti yoktu. AK Parti
kurulduktan sonra, AK Partinin kurucu il başkanlığını yaptım. Tamam mı!.. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Yarın göreceğiz, göreceğiz seni!
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Devamla) - Ama, şunu söyleyeyim…
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Sen kendini iyi bir şey sanıyorsun…
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Devamla) - Ben parti değiştirmeye karşı olan bir insanım; ama, CHP'de
olsaydım, ben bile dayanamaz giderdim. (CHP sıralarından gürültüler)
ORHAN ERASLAN (Niğde) -
Olamazsın ki!.. Olamazsın ki!..
MUHARREM İNCE (Yalova) -
Sen kimsin yahu!.. Sen CHP'li olamazsın ki!..
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Olamazsın ki!.. Senin tırnağının yeri yok burada, tırnağının!..
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Devamla) - Arkadaşlar, bir saniye… Bir saniye…
Benim bugünlerde…
BAŞKAN - Sayın Kutlu,
lütfen, konuyla ilgili Genel Kurula hitap eder misiniz…
Lütfen sayın
milletvekilleri…
MUHARREM İNCE (Yalova)
- Seni CHP'ye almazlar ki!.. CHP'nin
Nakşibendi kanadı yok ki!..
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, CHP'yi tartışamaz!..
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Devamla) - Sayın Başkan, arkadaşlar teker teker konuşursa anlayacağım; ama,
hep beraber aynı şeyler konuşuluyor. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Kutlu,
konuyla ilgili Genel Kurula hitap eder misiniz lütfen…
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Devamla) - Sayın milletvekilleri, bugünlerde çok fazla tartışma konusu olan
benim bir "yemezler" lafım vardı. Bu lafımın hoş kaçmadığını ben de
kabul ediyorum, argo olduğunu orada söyledim. Hoş bir laf değil; ama, yerine
başka bir kelime bulamadım dedim. Arkadaşlar, orada benim karşı çıktığım,
dokunulmazlıkların kaldırılması değil, Sayın Cumhurbaşkanının, yargı önündeki
engellerin milletvekillerinden başlayarak… Ben de dedim ki orada: Arkadaşlar,
lojmanlarda bizden başladınız. Lojmanlardan çıktık; bizden başka bir Allah'ın
kulu lojmandan çıkmadı. Bunu da bizden başlamayalım dedim. (AK Parti
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
MEHMET ZİYA YERGÖK
(Adana) - O da sizin ayıbınız!
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Engel mi vardı?!
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Devamla) - Yani, daha aşağıda, mesela, Sayın Cumhurbaşkanımız…
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri…
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- İktidar şikâyet yeri değil Hüsrev Bey!
ORHAN ERASLAN (Niğde) -
Siz şikâyet makamında değilsiniz!..
NAİL KAMACI (Antalya) -
Ne alakası var?!
BAŞKAN - Sayın Kamacı…
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Devamla) - … Sayın Cumhurbaşkanımız, hazır 77 rektörü eşleriyle birlikte orada
ağırlarken, şu rektörlerin yargılanması önündeki engelleri bir kaldıralım,
ondan sonra da milletvekillerininkini kaldıralım deseydi, ben de bunu
alkışlayacaktım; ama, onları orada onur konuğu olarak davet edip
milletvekillerine bir şekilde yollama yapması yanlıştır.
Sayın Baykal Grup
toplantısında "sen kim oluyorsun da bu lafları söylüyorsun" diyor.
Benim kim olduğumu en iyi Sayın Baykal bilir; Fehmi Hüsrev Kutlu, Adıyaman
Milletvekili. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Arkadaşlar, bu memlekette
bir söz söylemesi gerekiyorsa, bunu milletvekili söyler. Hiç kimse
milletvekiline "sen kim oluyorsun da" diyemez! (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar) Kim söyleyecek başka?!
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sizin milletvekili sıfatınıza yönelik değil o, tavrınıza yönelik.
Sizin milletvekili kimliğinizle ilgisi yok o sözlerin!..
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Devamla) - Niye ben söylerim; çünkü, benim dokunulmazlığım var; çünkü, ben, bu
milletin temsilcisiyim; çünkü, ben halkın vekiliyim. (CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri... Arkadaşlar... Arkadaşlar...
ORHAN ERASLAN (Niğde) -
Milletin vekili milletin birliğine, bütünlüğüne konuşmaz. Milletin birliğine
konuşuyorsun! Milletin birliğine konuşmaz milletvekili!
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Devamla) - Arkadaşlar... Arkadaşlar... (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Eraslan...
Sayın Eraslan...
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Devamla) - Arkadaşlar, tekrar konuya dönersek, Selami Yiğit hakkındaki dosya
hakkında, dokunulmazlığın kaldırılmasının aleyhindeyim; çünkü, bu
arkadaşımızın, zaten şunun şurasında iki senelik bir zamanı kalmış, iki sene
sonra, milletvekilliği düşerse -ki, Allah bilir; ama, durum öyle gözüküyor- bu
arkadaşımız yargıya gidip hesap vermek durumunda kalacak; ama... (CHP
sıralarından gürültüler) Ama, Yargıtaydaki hâkimler, haklarında soruşturulmama
kararı aldıktan sonra, emekli olsa da haklarında dava açılamayacak; rektörler
hakkındaki yüzlerce dosya, YÖK izin vermediği için, emekli olduktan sonra da,
öldükten sonra da haklarında dava açılamayacak; ama, milletvekilleri, bugün,
yarın, bu görevleri bittikten sonra, tekrar yargılanabilecekler. (CHP
sıralarından gürültüler)
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Hüsrev Bey, Hüsrev Bey, iktidar şikâyet etmez! İktidardasınız. Getirin
kanunu! Niye getirmiyorsunuz?! Kanun getirin, kanun!
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Ayıp!.. Ayıp!..
ORHAN ERASLAN (Niğde) -
Ayıp!.. Ayıp!.. Sizin o lafları söylemeye hakkınız yok; ahlakî değil!
BAŞKAN - Sayın Eraslan...
Sayın Eraslan... (CHP sıralarından gürültüler)
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Devamla) - Sayın Eraslan, oradan "ayıp" diye bağırma! Senin aldığın
kararlar, ihraç ettiğin adamlar, mahkeme kararıyla geri döndü. (CHP
sıralarından gürültüler)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Bir de siz ihraç edersiniz! Bir de siz ihraç edin de görelim!
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Devamla) - Bir dokunulmazlık daha getirelim arkadaşlar, bir dokunulmazlık daha
getirelim. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Kutlu,
lütfen Genel Kurula hitap eder misiniz.
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Devamla) - Arkadaşlar...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Sen kendine konuş!
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Devamla) - Sayın Başkan, laf atmalardan dolayı kesilen süremin eklenmesini
istiyorum. (CHP sıralarından gürültüler)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Güle güle kullanın.
BAŞKAN - Toparlayabilir
misiniz Sayın Kutlu.
Buyurun.
Lütfen, sayın
milletvekilleri, lütfen...
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Devamla) - Çok kıymetli arkadaşlarım, bir dokunulmazlık daha talep ediyorum.
Milletvekillerinin partilerinden ihracı konusunda da biraz daha sağlam adımlar,
sağlam maddeler koymalıyız; yani, her rast geleni dışarı atmak gibi bir
lüksleri olmamalı partilerin. Yargı bunları geri iade ediyor; ama, birsürü
problem çıkıyor. Bu şekilde, liderler hegemonyasını da ortadan kaldırmamız veya
zayıflatmamız lazımdır.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sen AKP'ye bak!
NAİL KAMACI (Antalya) -
Sen AKP'ye bak; Genel Başkanına bak!
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Devamla) - Arkadaşlar, Türkiye'de milletvekilliği dokunulmazlıkları
sınırlandırılacaktır; ama, diğer, yargı önündeki engeller kaldırıldıktan sonra,
sınırlandırıldıktan sonra bu yapılacaktır.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kutlu.
ORHAN ERASLAN (Niğde) -
Sayın Başkan, söz istiyorum sataşma nedeniyle, adım geçti… Söz istiyorum…
BAŞKAN - Sayın Eraslan,
lütfen, yerinize oturur musunuz… Lütfen Sayın Eraslan! Burada, kimse tüzük dışı
hareket edemez; lütfen, Sayın Eraslan!.. Bir talebiniz varsa, yerinizden
bildirirsiniz.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun…
ORHAN ERASLAN (Niğde) -
Sayın Başkan, 69 uncu maddeye göre, söz istiyorum.
BAŞKAN - Yerinize oturur
musunuz Sayın Eraslan…(CHP sıralarından gürültüler)
ORHAN ERASLAN (Niğde) -
Yerim burası!
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - O, yerini biliyor, Cumhuriyet Halk Partili. Bazıları yerlerini
bilmiyorlar; oy aldıkları halka ihanet edip yer değiştiriyorlar.
BAŞKAN - Sayın Eraslan,
diğer arkadaşlarınız susarsa, dinleyeceğim sizi.
ORHAN ERASLAN (Niğde) -
Efendim, siz yönetiyorsunuz...
BAŞKAN - Dinliyorum.
ORHAN ERASLAN (Niğde) -
Adım söylenerek, hakkımda çirkin şeyler söylendi, yanlış şeyler söylendi; söz
istiyorum; sataşma var. (AK Parti sıralarından "Tutanaklar gelsin"
sesleri)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Başkanlık Divanı hiç kimseden bilgi talep etmez. Lütfen,
Başkanlık Divanına saygılı olalım.
Tutanakları isteteceğim
Sayın Eraslan, değerlendireceğim.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grup önerisinin lehinde söz isteyen Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ATİLLA KART (Konya) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu tarafından
Danışma Kuruluna sunulan grup gündem önerisi üzerinde lehte konuşmak üzere söz
almış bulunmaktayım; Genel Kurulu, Grubum ve şahsım adına saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Hüsrev Kutlu'nun
teatral konuşmasına -tırnak içinde söylüyorum- veciz ve tutarlı konuşmasına
biraz sonra yeri geldiğinde cevap vereceğim.
Değerli arkadaşlarım,
bugün, Danışma Kuruluna grup önerisi olarak getirdiğimiz ve Genel Kurul
gündemine alınmasını talep ettiğimiz dosya, Kars Milletvekili Sayın Selami
Yiğit'le ilgili olan bir dosya. Bu dosyada, dönemin Sincan Belediye Başkanıyla
birlikte halen Kars Milletvekili olarak görev yapan Selami Yiğit ve ayrıca 9
kişi ihaleye fesat karıştırmak iddiasıyla yargılanıyorlar. 3 Kasım 2002
tarihinde yapılan seçimlerde Sayın Selami Yiğit'in milletvekili seçilmesi sebebiyle
dosyası tefrik edilmiş, 20 Mayıs 2003 tarihinde de fezlekeyle Türkiye Büyük
Millet Meclisine gönderilmiş. Bu fezlekede ne deniyor, onu kısaca özetlemek
istiyorum. Biraz evvel bir tartışma yapıldı; ama, bir taraftan dosya kapsamı
hakkında hiçbir bilgi verilmedi, öbür taraftan da Sayın Kutlu, dosya
kapsamındaki delilleri yargılama mercii gibi değerlendirmeye kalktı. O yanlış
bir yöntem.
Şimdi, bakın değerli
arkadaşlarım, bu fezlekede şu ifade ediliyor: Mülkiyeti Sincan Belediyesine ait
olan 11 parsel taşınmazın belediye encümeni kararıyla ihaleye çıkarıldığı, 24
parselde bulunan taşınmazın, belediyeye hibe edildiğinden bahisle ihaleden
çıkarıldığı, ihaleye sokulmadığı, toplantı ve karar nisabı sağlanmadan bu
işlemlerin yapıldığı, tutanak ve kararlarda tahrifat yapılarak satışın
yapıldığı, sanık Yiğit'in diğer sanıklarla birlikte ihaleye katılıp fiyat artırarak
ihalenin arzu edilen kişilerde kalmasını sağlayarak, bilerek memur sanıkların
fiiline iştirak ettiği, ihaleye fesat karıştırdığı suçunu işlediği iddiasıyla
davanın açıldığı, 2. ağır ceza mahkemesinin nihaî kararında sanık Yiğit'in
dosyadaki bilgi ve belgelere göre suç işlediğinden, yasal gereği için bu sanık
yönünden de suç duyurusunda bulunulduğu, dosyanın incelenmesinden -yani,
başlangıç aşaması değil, sekiz yıllık süreç kastedilerek ifade ediliyor-
dosyanın incelenmesinden sanık Yiğit'in haklarında dava açılan ve bir kısmı
mahkûm olan sanıkların suçuna iştirak ettiği sonucuna varıldığı gerekçesiyle
fezleke düzenleniyor.
Hemen yeri gelmişken
ifade etmek istiyorum: Biz, bugüne kadar iktidara mensup milletvekillerinin
dokunulmazlık dosyalarını gündeme getirdiğimiz gibi, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubuna mensup milletvekillerinin de dosyalarını gündeme getirdik. Dolayısıyla,
Sayın Selami Yiğit'in dosyasının gündeme getirilmesine özel bir anlam atfetmek
ve bunu provokatif bir üslupla Genel Kurul gündemine sunmanın yakışıksız bir
üslup olduğunu, yanlış bir üslup olduğunu hemen ifade etmek istiyorum.
Bakın, değerli
arkadaşlarım, Kars Milletvekili olan arkadaşımızın suçlu olup olmadığına karar
verecek olan merci biz değiliz. Burada ısrarla anlatmaya çalıştığımız husus şu:
Özellikle, Anayasanın 76 ncı maddesi kapsamında kalan ve seçilme engeli teşkil
eden suçlamalar yönünden, gelin, şu yargılama engelini sürdürmekten,
engellemekten vazgeçelim diyoruz. Bizler, bu dosyalardaki delilleri tartışmak
ve karar vermek mevkiinde değiliz. Bizim yapmamız gereken, seçilme engeli
teşkil eden bu dosyalar yönünden, yani, yüz kızartıcı nitelikte suçlar niteliğinde
olan bu suçlamalar yönünden yargılama engelini sürdürmekte ısrarlı olmayalım;
çünkü, bu suçlamalar, milletvekilliği niteliğiyle, milletvekilliği kimliğiyle
bağdaşmıyor. Bu suçlamalar ortada dururken, milletvekilliği görevinin
sürdürülmesi doğru bir şey değil. Bunu anlatmaya çalışıyoruz, bunu izah etmeye
çalışıyoruz ve burada da, bırakın Anayasa değişikliği yapmayı, size gelin,
Anayasanın ilgili maddesini ve İçtüzüğün 131 ve müteakip maddelerini ihlal
etmekten vazgeçin diyoruz. Bu maddelerin uygulanmasını engellemeyin diyoruz.
Bunları anlatıyoruz size; ama, biz ne yapıyoruz Türkiye Büyük Millet Meclisi
olarak; maalesef, bu noktada, özgür irademizi kullanamıyoruz. Refleks ve
hiyerarşik bir ilişki içinde, tamamen talimatlarla verilen hiyerarşik ilişki
içinde, dosyaların tümü yönünden erteleme kararı veriyoruz. Böylesine organize
bir uygulamanın, Anayasa ve İçtüzüğün eylemli bir şekilde ihlali olduğunu,
sizlere anlatmaya çalışıyoruz; ama, buna rağmen, anlamamakta kararlısınız; öyle
anlaşılıyor.
Aslında, iktidar
grubunun, dokunulmazlıklarla ilgili Anayasa değişikliğini yapmak gibi bir
amacının olmadığı, daha da ötesi, mevcut Anayasa ve İçtüzük hükümlerini işlemez
hale getirmekte; yani, eylemli bir şekilde ihlal etmekte kararlı olduğunu, son
bir hafta, on gün içinde bir defa daha anladık değerli arkadaşlarım.
Biraz evvel İktidar Grubu
adına konuşan değerli arkadaşım Kutlu, koridor arkadaşımdır da, kapı komşumdur
da, her kapıyı açtığımda karşı karşıya geldiğim arkadaşımdır. Bir başka
anlatımla, siyasî iktidarın dokunulmazlıklar konusundaki görüşlerinin de
temsilcisi olan Sayın Kutlu, bayramda bir konuşma yaptılar. Araştırma Komisyonu
Başkanı olduğunu hemen hatırlatmak istiyorum, dokunulmazlıklarla ilgili
araştırma komisyonunun başkanı olduğunu.
Sayın Kutlu, bu
konuşmasında, Sayın Cumhurbaşkanına yönelik olarak birtakım eleştiriler
yaptıktan sonra, sözü, Sayın Cumhurbaşkanının yasama dokunulmazlığı ve Hâkimler
Savcılar Kurulu yapılanmasındaki görüşlerine getirerek, aynen "yemezler"
diye beyanda bulundu.
Bu beyanın… Kendileri de,
biraz evvel, tevilli olarak ifade ettiler; ama, bu yeterli değil Sayın Kutlu.
Bu beyanın düzeysizliği, yakışıksızlığı, milletvekili sorumluluğuyla
bağdaşmadığını hemen ifade ediyorum.
Sayın Cumhurbaşkanının
eylem ve işlemleri, elbette, saygı sınırları içinde, düzeyli bir üslupla
tartışılabilir, eleştirilebilir, buna kimsenin bir diyeceği olamaz. Onu, zaten,
zaman zaman yapıyorsunuz, zaman zaman bunu yapan sözcü arkadaşlarımız var, bunu
saygıyla karşılıyoruz.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman)
- Ne deseydim!..
ATİLLA KART (Devamla) -
Ancak, doğrudan Cumhurbaşkanlığı makamını hedef alarak, eleştiri ve saygı
sınırlarının dışına çıkarak, toplumun ortak değerlerini incitmek ve hafife
almak pahasına bu tür değerlendirmelerin yapılmasının yakışıksızlığını ve
yanlışlığını bir defa daha ifade etmek istiyorum.
Ne demek istendiğini,
herhalde, siz, artık bilebilecek konumdasınız Sayın Kutlu. Bu sizin kaçıncı
gafınız!.. (AK Parti sıralarından gürültüler) Lütfen.. Lütfen… Bu noktada,
sizi, sorumlu olmaya davet ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Kart,
lütfen, konuyla ilgili… Sayın Kart…
ATİLLA KART (Devamla) -
Sayın Cumhurbaşkanı ne diyor, Sayın Cumhurbaşkanı ne diyor; Sayın Cumhurbaşkanı
toplumsal bir beklentiyi dile getiriyor. Ayrıca, hukukçu kimliğiyle, hukuk
devletine ulaşabilmek için zorunlu olan temel unsurlardan söz ediyor. (AK Parti
sıralarından gürültüler)
MEHMET ALİ BULUT
(Kahramanmaraş) - Atilla Bey, Cumhurbaşkanının sözcüsü müsünüz?!
BAŞKAN - Lütfen, sayın
milletvekilleri…
ATİLLA KART (Devamla) -
Sayın Cumhurbaşkanının sözcüsü değilim; ama, Cumhurbaşkanlığı makamına sahip
çıkmak, onun incinmesine, rencide edilmesine tepki göstermek herkesin
görevidir.
BAŞKAN - Sayın Kart,
lütfen, konuyla ilgili, Genel Kurula hitap eder misiniz.
ATİLLA KART (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, ben, Sayın Kutlu'nun şahsında AKP Grubuna yöneliyorum
elbette. Bu durum sizi niye rahatsız ediyor?! Gelin, samimî bir şekilde bunun
açıklamasını yapın; demagoji yapmadan, kavramları saptırmadan, kurumlara
sataşmadan, dürüst ve tutarlı bir şekilde bunun açıklamasını yapın. Aslında,
Sayın Kutlu'nun -tırnak içinde söylüyorum- bu veciz değerlendirmesi -tekrar
ifade ediyorum, tırnak içinde söylüyorum- bu veciz değerlendirmesi, işin özünde
bir itiraf ve ibret belgesi niteliğindedir değerli arkadaşlarım. Sayın Kutlu
demek istiyor ki, Sayın Kutlu'nun şahsında siyasî iktidar demek istiyor ki
"siz ne yaparsanız yapın, biz dokunulmazlıklar konusunda bildiğimizi
okumaya, yapmaya devam edeceğiz. Biz, her ne kadar 3 Kasımdan evvel vaatte bulunmuşsak
da, aslında, bu beyanlarımızda samimî değildik, konjonktür öyle gerektiriyordu,
öyle konuştuk; çünkü, dokunulmazlıkların kaldırılması halinde, kişisel ve
siyasî kaygılarımız var; biz, elimizde böylesine sayısal bir çoğunluk varken
kendimizi neden riske edelim, dokunulmazlık konusunda bizim gerçek amacımız
budur" diyor değerli arkadaşlarım. Bu veciz konuşmanın başka bir açılımı
yoktur sayın milletvekilleri; bunun başka bir izahı ve tercümesi yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kart,
lütfen toparlar mısınız.
Buyurun.
ATİLLA KART (Devamla) -
Bu sebeple, Sayın Kutlu'ya, ben, kamuoyu ve Genel Kurul huzurunda, toplumun
gerçekleri kavramasına, öğrenmesine katkı sağladığı için hassaten teşekkür
ediyorum değerli arkadaşlarım; ama, toplum ve kamuoyu, artık bazı gerçekleri
geç de olsa görmeye başladı. Bakanların etrafında… Biz şunu anlatmaya
çalışıyoruz; gelin, bazı bakanların etrafında, Maliye Bakanının, Ulaştırma
Bakanının, Sayın Başbakanın etrafında, turizm alanında, mısır ticaretinde,
deniz ulaşımında ticarî dehalar oluşmasın diyoruz, organizasyonlar oluşmasın
diyoruz, bunları engelleyelim diyoruz değerli arkadaşlarım. Makyavelizm
yöntemleriyle, Goebels propagandalarıyla demokratikleşmeyi gerçekleştirmenin,
yolsuzluklarla mücadele etmenin ve toplumsal barışı sağlamanın mümkün
olamayacağını artık görmemiz gerekiyor. Biz, geldiğimiz aşamada, Türkiye Büyük
Millet Meclisi zemininde, her şeye rağmen, kararlı bir şekilde…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ATİLLA KART (Devamla) -
Bir cümle, Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Kart,
lütfen, teşekkür eder misiniz.
ATİLLA KART (Devamla) -
Biz, kararlı bir şekilde, sizlerin vicdanlarına ve sağduyularına hitap etmeye
devam edeceğiz değerli arkadaşlarım. İnanıyoruz ki, toplumsal süreç ve
gerçekler karşısında, daha fazla direnemeyeceksiniz.
Bu değerlendirmelerle,
Genel Kurulu, bir defa daha, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kart.
Sayın Kutlu ve Sayın
Yiğit, sataşmayla ilgili söz talepleriniz var; değerlendireceğim, tutanakları
inceledikten sonra değerlendireceğim.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grup önerisinin aleyhinde söz isteyen Hatay Milletvekili Sadullah Ergin.
Buyurun Sayın Ergin. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
SADULLAH ERGİN (Hatay) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisinin, Danışma Kurulunda üzerinde uzlaşamamamız üzerine grup önerisi
olarak huzurlarınıza getirdiği ve şu anda, Anavatan Partisi Kars Milletvekili
Sayın Selami Yiğit'in hakkındaki dokunulmazlığın kaldırılmasına ilişkin
fezlekeyle ilgili olarak, gündemin ön sıralarına çekilmesine dair grup
önerisinin aleyhinde söz aldım. Aslında, ben, bu konuda, dokunulmazlıklarla
ilgili tartışmanın özüne girmek istemiyordum bugün; çünkü, bu kürsüde,
hakikaten, aylardır, yıllardır, bu konuyu tekrar tekrar konuştuk, kifayeti
müzakere denilecek noktaya geldi.
Ben, daha çok Cumhuriyet
Halk Partisinin Danışma Kurulunu toplantıya çağırırkenki üslubunu, tarzını
konuşmak için söz almıştım; ama, benden önce konuşan değerli CHP sözcülerinin
birkaç değinmelerine birer cümleyle cevap vermek istiyorum. O da şu: Sayın
Atilla Kart dedi ki: "Demagoji yapmadan, açık ve net olarak artık şu
konuyla ilgili gerekenleri söyleyin." Kendileri, bu kürsüden defalarca bu
konuyu gündeme getirdiler ve aynı mahiyetteki iddialarını, tekraren Genel Kurulun
huzurlarında sundular. Biz de, AK Parti Grubunun görüşlerini, yine bu kürsüden
defalarca gündeme getirdik.
Değerli arkadaşlar,
şunları hep ifade ettik, ama, bir türlü, şunu anlatmakta biz de muktedir
olamadık, onu görüyorum: Türkiye'de parlamenter bir demokrasi söz konusu ve
parlamenter demokrasilerin ve bütün diğer rejimlerin de temelinde, o devletin
yapısını oluşturan erkler arasındaki güç dengeleri önemli bir unsurdur ve
bunlarla rasgele oynayamazsınız. Türkiye'de, yasama, yürütme ve yargı erkleri
arasında ve bunların çalışma yöntemleri, bunların yargılanabilmeleri, bunlar
hakkında tahkikat ve soruşturma yapılabilmesi usullerini düzenleyen ve ince bir
çizgiyle, hassas bir dengeyle ayarlanmış bir sistem var. Biz, bunun bütünüyle
değerlendirilmesine karşı olmadığımızı her fırsatta ifade ettik. Buyurun gelin,
oluşturacağımız bir çalışma grubuyla -ister resmî bir çalışma grubu yapalım,
isterseniz gruplar arasında oluşturacağımız bir uzlaşı komisyonuyla- bunu
değerlendirelim; ama, bu ülkede, yasama organı üyeleri, yani bizler; yürütme
organı üyeleri, hükümet ve onun altındaki idarî personel ve yargı organları
mensupları ve üniversitelerin akademisyenleri, üniversite mensupları,
bütün bunlarla ilgili olarak getirelim
ve parlamenter demokrasinin ruhunu incitmeyecek, halkın iradesinin tecelli
ettiği bu Meclisin onuruna, saygınlığına halel getirmeden, bu dengeleri
kaçırmadan bir düzenleme yapalım. Bunu her defasında söyledik, bundan hiçbir
zaman kaçmadık; ama, bütün bunlar bir tarafa bırakılarak -biraz önce Sayın
Kutlu da ifade etti- milletvekillerinden başlayalım, Parlamentodan başlayalım….
Değerli arkadaşlar, bu Parlamento bugünkü
kazanımlarını çok kolay elde etmedi. Her fırsatta Türkiye Cumhuriyetinin banisi
olarak, Türkiye'ye demokrasiyi getiren parti olarak Cumhuriyet Halk Partisi
haklı olarak övünür; ama, ben bu kürsüden birkaç defa şu soruyu da sordum:
Değerli arkadaşlar, dokunulmazlık müessesesi, bizim hukuk mevzuatımıza
cumhuriyetten önce girmiş, 1876 Kanunî Esaside var, 1924 Anayasamızda var, 1961
Anayasamızda var, 1982 Anayasamızda var, Cumhuriyet kurulduğu günden bugüne
kadar…
ATİLLA KART (Konya) -
İçtüzüğü neden işletmiyorsunuz Sayın Ergin?!
SADULLAH ERGİN (Devamla)
- Lütfen, Sayın Kart… Siz konuşunca biz saygıyla dinledik. Her ne hikmetse
bizim gruptan bir sözcü çıktığı zaman CHP Grubundan hemen sataşma başlıyor.
Lütfen, bir dinleyelim.
Bakınız, bütün bu
anayasalarda dokunulmazlık müessesesi düzenlenmiş ve yıllardan beri var,
yüzyılı aşkın bir süredir var. Bu süre içerisinde Cumhuriyet Halk Partisi tek
başına ve uzun dönemler iktidarda kalmış dedik. Acaba, niçin Cumhuriyet Halk
Partisi… Madem dokunulmazlıkları kaldırmak, sınırlamak, bu Meclisin haysiyetini
kurtarmakla eşdeğer ise, siz yıllarca niye kurtarmadınız bu Meclisin
haysiyetini Allahaşkına?! Bunu sorma hakkımız var. (CHP sıralarından gürültüler)
ATİLA EMEK (Antalya) -
Sen yokken gündeme getirdik; sen siyasî hayatta yoktun, partin yoktu.
BAŞKAN - Lütfen, sayın
milletvekilleri…
SADULLAH ERGİN (Devamla)
- Evet… Bu son üç sene içerisinde…
ATİLA EMEK (Antalya) -
Cumhuriyet Halk Partisi o gün de bunları söylüyordu, git de Meclis
Kütüphanesindeki zabıtlara bak!..
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri…
SADULLAH ERGİN (Devamla)
- Bu son üç sene içerisinde, her ne hikmetse, Cumhuriyet Halk Partisi yüz yıl
sonra gerçekleri gördü ve dokunulmazlıkların kaldırılması ya da önemli ölçüde
sınırlandırılması gerektiği noktasında, üç yıldan beri bu Meclis kürsüsünde,
haftalık, rutin, dizi haline gelen aynı şeyleri tekrar etmekten vazgeçmedi.
MEHMET ZİYA YERGÖK
(Adana) - Siz bütün bunları programınıza yazarken habersiz miydiniz?
SADULLAH ERGİN (Devamla)
- Biz, konuştuklarımızın, vaat ettiklerimizin noktası virgülüne kadar arkasında
duruyoruz…
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- İktidarınız doluyor, ne zaman getireceksiniz?!.
SADULLAH ERGİN (Devamla)
- …ama, bu ülkede, yükseköğrenim mensuplarının, yüksek yargı mensuplarının,
yürütme organlarının, bürokratların hiçbirine yapamadığınız bir şeyi, halkın
seçerek bu kürsüde özgür iradesini anlatsın diye gönderdiği parlamenterlerden
isterseniz, sadece onlardan başlarsanız, biz, buna itiraz ediyoruz.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- İktidar yakınma yeri değil, yasaları getirin, hep beraber çıkaralım.
ATİLLA KART (Konya) -
Yasal ihtiyaç varsa, getirin! Söyleyecek lafınız yok.
SADULLAH ERGİN (Devamla)
- Ben, yıllardır bu kürsüden aktarılan bu konuların daha fazla konuşulmasında
fayda görmediğimi ifade ederek bu babı kapatıyorum; ancak, bugün, Danışma
Kuruluna, Cumhuriyet Halk Partisi, AK Parti Grubunu ve Anavatan Partisi Grubunu
davet etti, saat 13.00'te, Meclis Başkanımızın nezaretinde Danışma Kurulu
toplantısı yaptık.
Toplantı davetini aldığımızda,
acaba neyi konuşacağız, neyi görüşeceğiz diye bilgi almaya gayret ettik; ama,
nafile. Daha önceki haftalarda da, bu, aynı yöntemi, maalesef, Cumhuriyet Halk
Partisi grup yönetimi izlemekte ısrar etti.
Nedir bu yöntem: Danışma
Kurulu toplantısına gidiyoruz, Sayın Meclis Başkanımız, yanında grup
başkanvekilleri veya grup temsilcileri ve Meclis bürokratları, biz, o ortamda
öğreniyoruz; CHP, Danışma Kurulunu niye toplantıya çağırdı, hangi değişikliği
yapmak istiyor, gündemde neyi öne almak istiyor, orada muttali oluyoruz bu
konuya ve Sayın Koç, bugün katıldılar toplantıya ve Sayın Yiğit'in dosyasını
öne almak istediklerini beyan ettiler. Biz, o anda muttali olduk. O anda, bizim
bu dosyanın içeriğini görme, inceleme, bununla ilgili bir fikir beyan etme
şansımız yok…
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Sizin getirdiğiniz kanunları hiç görmüyoruz...
SADULLAH ERGİN (Devamla)
- Başka bir dosya da olabilir.
Dolayısıyla, muhalefet
partileri sık sık buraya gelip şunu ifade ediyorlar: Meclis gündemiyle ilgili
önceden haberimiz olmuyor, yeterince bilgi sahibi olamıyoruz diye serzenişte
bulunuyorlar. Ben, bu serzeniş ile bu uygulamanın çeliştiğini ifade etmek için
söylüyorum; biz, AK Parti Grubu olarak, bir sonraki haftanın çalışma gündemini,
en geç cuma günleri, Cumhuriyet Halk Partisinin -şimdi Anavatan Partisi de grup
kurdu, Mecliste o zaman tek grup vardı- bir sonraki hafta nöbetçi grup
başkanvekiline nezaketen bildiriyoruz ve Sayın Başkanım, önümüzdeki hafta, biz,
Mecliste şu konuları görüşmek istiyoruz deyip, telefonla veya yüz yüze görüşüp
bilgi veriyoruz; arkasından bir de yazılı metin gönderiyoruz; muhtemel
değişiklikleri de mutlaka arayıp bildiriyoruz. Hele hele, Danışma Kurulunu
toplantıya çağırmışsak, o Danışma Kuruluyla ne istediğimizi, hangi değişikliği
yapmak istediğimizi mutlaka muhalefet partilerine bildiriyoruz.
Değerli arkadaşlar, biz,
Danışma Kurulunda uzlaşmaya gidiyoruz. Eğer uzlaşabilirsek, burada bu
görüşmeler yapılmadan elden imzalamak suretiyle de bunlar yapılabilir; ama,
maalesef, Danışma Kuruluna gidinceye kadar hangi değişiklik yapılmak isteniyor
bunu öğrenme şansımız olmadı. Bu, ilk uygulama değil; artık istikrar kazanmış
bir uygulama haline geldiği için ben buradan eleştirel olarak yaklaşıyorum ve
Cumhuriyet Halk Partisinin bu uygulamasını şık bulmadığımı, siyasî nezakete
uymadığını ifade ediyorum.
CHP'nin grup önerisi
aleyhinde oy kullanacağımızı ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ergin.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın
Başkan…
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Topuz.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Sayın Başkan, Sayın Ergin, konuşması sırasında, iktidarda bulunduğu dönemlerde
Cumhuriyet Halk Partisi neden dokunulmazlıklarla ilgili sınırlandırma teklifini
getirmemiştir biçiminde bir soru ve eleştiri ortaya koyarak, bizi tutarsızlıkla
-bir ölçüde- itham etmiş bir konuma geldi.
SADULLAH ERGİN (Hatay) -
Ben söylemedim öyle bir şey.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - O
nedenle, bu konuda bilgi vermek istiyorum Yüce Meclise. Neden Cumhuriyet Halk
Partisi bugün bunu getiriyor da daha evvel getirmedi; o konuyu açıklamak
istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Topuz,
yeni bir sataşmaya mahal vermemek şartıyla, buyurun. (CHP sıralarında alkışlar)
VII.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Ali Topuz'un, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin'in,
konuşmasında, Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; dokunulmazlıkların sınırlandırılmasına
dönük bir konu üzerinde tartışma yapıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Anayasalarında
daima dokunulmazlıklar yer almıştır, bu doğrudur; fakat, hiçbir dönemde, bundan
önceki dönemlerde ve bu dönemde olduğu kadar sayın milletvekilleriyle ilgili
dokunulmazlıklarının kaldırılmasına ilişkin fezlekelerin Türkiye Büyük Millet
Meclisine intikal ettiği söylenemez. Başlangıç dönemlerinde, Cumhuriyet Halk
Partisinin tek başına iktidar olduğu dönemlerde bu konular Meclise intikal
ettiği zaman, zaten, ilgililer, kendi üzerlerindeki perdeyi, gölgeyi
kaldırabilmek için dokunulmazlıklarının kaldırılmasını kendileri talep
ederlerdi ve Meclisin dokunulmazlığı kaldırmak için bir zorlama yapması söz
konusu olmazdı. Bu şekilde, pek çok parti yöneticisi, Bakanlık düzeyindeki
milletvekilleri kendileriyle ilgili dokunulmazlığın kaldırılmasını, eski
dönemlerde, hep talep etmişlerdir; kaldırılmıştır, yargının önüne gitmişlerdir,
aklanmışlardır veya ceza almışlardır, ondan sonra siyasete yeniden
dönmüşlerdir. Ama, son yıllarda, dokunulmazlıklarla ilgili tartışma öylesine
bir boyut kazanmıştır ki, bundan parlamentolar zarar görmeye başlamıştır,
Parlamentomuz zarar görmeye başlamıştır.
Bakınız, hep beraber,
geçmiş dönemdeki yolsuzluklarla ilgili dokunulmazlıkları kaldırmadıkları için
geçmiş parlamentolar, birtakım bakanları, başbakanları burada hep beraber Yüce
Divana sevk ettik. Kendi, suçu işledikleri varsayılan, iddia edilen dönemde
yargı önüne çıkmaktan kaçanları daha sonra biz yargının önüne çıkardık hep
beraber; yani, şimdi, biz, bizden sonraki dönemdekilerin mi bizi yargı önüne
çıkarmasını bekliyoruz?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Topuz,
lütfen, toparlar mısınız…
ALİ TOPUZ (Devamla) -
Şimdi toparlayacağım efendim.
Burada konuştuğumuz konu,
dokunulmazlıkları sınırlandırmaya dönük bir anayasa değişikliği yapma konusu
değildir. Burada konuştuğumuz konu, 100 küsur dosyayla bazı milletvekillerinin
dokunulmazlıklarının kaldırılmasını talep eden yargı talebini gündeme getirip
bunun gereğini yapalım diyoruz. Sayın Selami Yiğit, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına dilekçe vermiştir, "benim hakkımdaki dokunulmazlığımın
kaldırılmasına ilişkin fezlekeyi lütfen gündeme alın, konuşun, benim
dokunulmazlığımı kaldırın" diye buraya dilekçe vermiştir.
Şimdi, bir milletvekili
kendi dokunulmazlığının kaldırılmasını istiyor, aklanmak istiyor, yargı önüne
çıkmak istiyor; siz, hep beraber toplanıyorsunuz "hayır, sen yargı önüne
çıkma hakkına sahip değilsin, bütün Türkiye'de ne kadar ayrıcalıklı şeyler
varsa onların hepsini çözeceğiz, ondan sonra milletvekilini yapacağız…"
Bu, başını kuma gömmektir.
Onun için, şunu ifade
etmeye çalışıyorum: Keşke, bu mesele, gruplar arasında bu noktaya, bu tartışma
noktasına getirilmeseydi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Topuz,
lütfen…
ALİ TOPUZ (Devamla) - Her
tartıştığımızda bundan sadece siz değil, biz de zarar görüyoruz, Parlamento
zarar görüyor.
O nedenle,
dokunulmazlıkların sınırlandırılması meselesini bir tarafa bırakalım; ama,
yargının önünü açalım arkadaşlar, yargının önünü açalım. Yargının önünü açalım
ki, kişiler şaibeden kurtulsun; ama, şundan endişe ediyorsanız, bu bir âdet haline gelir de, sizin bakanlarınızın,
Başbakanınızın, milletvekillerinizin dokunulmazlıkları kaldırılır, mahkemeye
gider de orada mahkûm olacaklar diye korkuyorsanız, korkunun ecele faydası
yoktur.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Topuz.
Sayın Eraslan...
ORHAN ERASLAN (Niğde) -
Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Eraslan,
bir saniye…
...Sayın Yiğit ve Sayın
Kutlu, müracaatlarınız değerlendirildi; 3'er dakikayla sınırlı kalmak şartıyla
buyurun…
İçtüzüğün 69 uncu maddesi
gereğince, buyurun Sayın Eraslan.
2.- Niğde
Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Adana Milletvekili Fehmi Hüsrev Kutlu'nun,
konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ORHAN ERASLAN (Niğde) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sayın Hüsrev Kutlu, konuşması sırasında
adımdan ve görevli bulunduğum Cumhuriyet Halk Partisi Yüksek Disiplin Kurulunun
kararlarından da bahsederek, hiç de hakkı olmadığı halde, kamuoyunda yanlış
anlaşılabilecek, yanlış anlamalara neden olabilecek bir açıklamada bulundu; bu
nedenle söz istemiş bulunuyorum.
Değerli arkadaşlarım,
burası milletin kürsüsüdür. Burada, kuşkusuz, milletin meseleleri açıklıkla
görüşülecektir; ama, kimi arkadaşlarımız kavga için çıkılan dam başı
zannediyorlar burayı. Burada, ölüye dava açmaktan bahsediyor, öldüğünde de
hakkında dava açılamıyor emekli olduğunda ve öldüğünde diye. Ben, oradan
hatırlatıyorum; hukukçusun, ölüye dava açılmaz diye. "Sen sus; senin,
disiplin kurulundan, verdiğin kararlar geri dönüyor" diyor. Sana ne?! Sana
ne?! Sen, benim partilim misin?! Çok mu ilgilendiriyor?! Bunun ahlakî boyutu
var mı? Benim bir organımın verdiği kararın ne şekilde olduğunun
değerlendirilmesi…
BAŞKAN - Sayın Eraslan,
lütfen, yeni bir sataşmaya mahal vermeden konuşmanızı tamamlar mısınız.
ORHAN ERASLAN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım… Değerli arkadaşlarım, insanlar, üzerine vazife olan
şeyleri yapar, vazife olan şeyleri yapar. Ben, 110 tane karar vermişim; gururla
söylüyorum; 1 tane dönmüş. O karar da temyizde. Buyurun, yargının önünü açalım.
O 57 nci maddeyi de okuyuverin. "Temyiz edilemez" denildiği için,
hâkimler, rasgele, özensiz karar verebiliyor bazen. Buna rağmen, esasa girdiği
için temyiz edilmiştir. 1 tane 110'da… E, bakıverelim bir. Öyle, o kadar kolay
değil.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, siyasette bir kirlenme var; bu doğru. Bu konuşuluyor burada. Ne
konuşuluyor; kirlenmenin iki nedeni konuşuluyor. Bir; dokunulmazlık. Bu
Parlamentoda var mı fezlekeler; var. Kaldırılıyor mu; kaldırılmıyor. Bırakın,
Anayasadaki kaldıracağız, önünü açacağız taahhütlerini bir yana bırakın,
dokunulmazlık fezlekesi bulunanların fezlekesi kaldırılmıyor, tıkanıyor. Biz
diyoruz ki, sizinki dursun, bizim arkadaşlarınkini kaldırın, isteyenlerinkini kaldırın;
ona da hayır diyorsunuz. Kirli kalmasın bu Parlamento diyoruz; kirli kalsın
diyorsunuz.
İki; değerli
arkadaşlarım, kirlenmenin bir diğer nedeni ne; mebus pazarı, mebus. Var mı bu
Parlamentoda; kusura bakmayın, var. Şimdi, insanların görüşü değişir; ama,
görüşü bu partideyken başka bir görüşe varırsın yeni bir parti kurarsın ya da
onun bir paraleline gidersin, bir paraleline. Yani, insanların fikirleri elbise
değil; bugün Cumhuriyet Halk Partisi elbisesini giyeceğim, yarın AKP elbisesi
sırtımda olacak, öbür gün ANAP elbisesi... Bunun adına başka bir şey deniliyor
arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Eraslan,
teşekkür ediyorum. Tüzük gereği verilen sürenizi sataşmayla ilgili değil, başka
konularla ilgili doldurdunuz.
Buyurun Sayın Eraslan,
teşekkür eder misiniz lütfen… Bir hakkın suiistimali söz konusu Sayın Eraslan;
buyurun, teşekkür edin.
ORHAN ERASLAN (Devamla) -
Açın, teşekkür edelim.
Değerli arkadaşlarım,
sataşma nedeniyle söz almış bulunuyorum, Sayın Kutlu'ya söyleyeceğim başka bir
şey yok.
BAŞKAN - Sayın Eraslan,
teşekkür ederim misiniz lütfen.
ORHAN ERASLAN (Devamla) -
Üslubu beyan, aynıyla insan diyor; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Eraslan.
Sayın Yiğit, buyurun.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Süreniz 3 dakikadır.
3.- Kars
Milletvekili Selami Yiğit'in, Adana Milletvekili Fehmi Hüsrev Kutlu'nun,
konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
SELAMİ YİĞİT (Kars) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; öncelikle, ben, hayatımda ilk ve son kez bir
ihaleye girdim. Ayrıntısına, vakit darlığından dolayı girme şansım yok. 1994
yılında olan bir hadisedir bu. Daha sonra, yerel seçimlerle birlikte, başka bir
siyasî partinin söz konusu belediyeyi kazanmasıyla birlikte, geçmişteki
ihaleler incelenmiştir ve söz konusu belediye, aslında, o dönemde, önceki
belediye görevlileriyle ilgili bir takibat yapmak istemiştir. Davanın özü de
budur. Biz de, haliyle, o ihaleye katılan alıcılar olarak bu davaya müdahil
olduk ve arkadaşlar, -hukukî bir konu olduğu için çok ayrıntısına girmenin
doğru olmadığını da biliyorum- ben bu davadan iki kez beraat ettim. Yargıtay,
son, bunu usulden bozmuştur; çünkü, söz konusu belediye görevlileri başka bir
davadan yargılanmışlardır ve o dava, Yargıtayca iki dosya birleştirilmiştir
bizim dosyayla birlikte, üçüncü kez yargılanırken ben parlamenter oldum.
Değerli arkadaşlarım, bir
süre sonra, milletvekili olduktan sonra, Cumhuriyet Halk Partisinin grup
toplantısının kapalı bölümünde değerli arkadaşlarıma bu durumu o zaman daha
ayrıntılarıyla anlatmıştım.
Değerli arkadaşlarım,
gerek komisyona gerekse Meclis Başkanlığına, bu konuda, iki ayrı,
dokunulmazlığın kaldırılmasıyla ilgili de başvurum vardır. Parlamento,
milletvekillerinin onurlarının çiğnendiği bir yer olmamalıdır.
BAŞKAN - Sayın Yiğit,
sataşmayla ilgili hitap eder misiniz.
SELAMİ YİĞİT (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, Sayın Hüsrev Kutlu'nun bir ifadesi olmuş. Yani, ben
burada yoktum, izleyemedim; ama, siyasette var olmaya devam etmek, kesinlikle,
milletin kararıdır, bu başka bir milletvekili arkadaşımızın kararı değildir.
Ben, her noktada, adaletin önünde her noktada bu hesabı vermeye hazırım.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun yaptığı bu girişimi, doğrusunu isterseniz, çok
da şık bulmuyorum. Cumhuriyet Halk Partisinin, dokunulmazlıkların olmadığı bir
anayasa değişikliğinde hiç olmayacağız diye bir deklarasyonu var topluma. Bu,
ona da çok uygun düşmedi. Eski partim olduğu için, arkadaşlara ve partinin
tüzelkişiliğine son derece saygım var; ama, grup önerisinin özellikle benim
adımın üzerinde yoğunlaşmasını da, doğrusunu isterseniz, yadırgadım. Cumhuriyet
Halk Partisinden çok haklı nedenlerle ayrıldığımı düşünüyorum. İstifa dilekçemi
de arkadaşlarımız okumuşlardır.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Biz kendi partililerimiz için bile dilekçe verdik Selami Bey.
SELAMİ YİĞİT (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, bu görüşlerimi sizin takdirlerinize sunuyor ve saygılar
sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Yiğit.
Sayın milletvekilleri,
Genel Kurula bilgi anlamında arz ediyorum. Tüzüğün 134 üncü maddesinin son
fıkrası: "Dokunulmazlığın kaldırılmasını üyenin bizzat istemesi yeterli
değildir."
Buyurun Sayın Kutlu. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
4.- Adana
Milletvekili Fehmi Hüsrev Kutlu'nun, Konya Milletvekili Atilla Kart'ın,
konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Adıyaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Başkanımdan,
özellikle, Sayın Eraslan'ın ayrıcalıklı sataşmalarından dolayı da süre talep
ediyorum; takdir Başkanlığındır.
Arkadaşlar, benim
hakkımda, Cumhurbaşkanına söylediğim sözden dolayı Sayın Kart'ın konuşmasındaki
üslubu, soyismine yakışmayacak kadar nazikti, çok yumuşak bir üslupla konuştu;
ama, içeriği soyisminden daha karttı.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sen edepli konuşmayı bilmez misin?!
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Devamla) - Yani, neler söylediğini şu anda zikredip perçinlemek istemiyorum;
ama, seviyesizlikten başlayıp birçok şeylere gitti. Ben bunlara cevap
vermeyeceğim; ama, bir milletvekili arkadaşımın benim konuşmalarım hakkında bu
kadar incitici tabirler kullanmasını da doğru bulmuyorum; onu, olduğu gibi
Sayın Kart'a iade ediyorum.
Ayrıca, AK Partinin
sözcüsü veya grup sözcüsü gibi bir ifade kullandı. Arkadaşlar, ben parti
yetkilisi veya sözcüsü değilim, bu partinin milletvekiliyim. Buradaki konuşmamı
şahsım adına yapıyorum. Adıyaman'da yaptığım açıklama da sadece ve sadece
şahsım adınadır. Belki arkamda bir grup olsaydı, bir yumurta küfesi olsaydı, bu
kadar rahat olamayabilirdim…
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Yemezler!
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Devamla) - …ama, şahsım için bağlayıcıdır bunlar. Onun için, bunun parti adına
mal edilmesi yanlış anlaşılmaya sebep olabilir.
Ayrıca "bu sizin
kaçıncı gafınız" diye bir ibare kullandı. Arkadaşlar, benim bu
söylediklerim bazen gaf diye nitelendirilebilir; ama, genelde bilinçli olarak
söylenir ve daha önceden, yaptığı gaflar nedeniyle idama götürülenler bile olmuştur;
ama, sonunda onlar tarih önünde haklı çıkmışlardır. Ben gaflarımın arkasındayım
Sayın Kart.
ENVER ÖKTEM (İzmir) -
Yarın 10 Kasım, hatırlıyor musun?!
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Devamla) - Sayın Eraslan "kavga için çıkılan dam başı zannediyor bazıları
burayı" dedi.
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Meydan okuyor ya!..
BAŞKAN - Lütfen, Sayın
Tiryaki…
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Devamla) - Arkadaşlar, kimin bu kürsüyü kavga için çıkılan dam başı
zannettiği, ifadelerden ortaya çıkıyor; ama, ben bu kürsünün ne kadar nezih bir
kürsü olduğunu, ne kadar önemli bir kürsü olduğunu biliyorum ve o bilinç
içerisinde konuşuyorum.
Ayrıca, benim
eleştirimden dolayı, ben "ölüye dava açılmaz" kısmını eleştirdiğinizi
duymadım; çünkü, hep beraber konuşuyordunuz, sadece ayakta bağırırken sizi
gördüm Sayın Eraslan. Sayın Başkanı da bu konuda uyardım, yani, tek tek konuşurlarsa
daha iyi olur diye.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Daha konuşacak…
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Devamla) - Sayın Başkan, Sayın Eraslan'ın sataşması sonra olmuştu…
BAŞKAN - Sayın Kutlu,
lütfen teşekkür eder misiniz; teşekkür için açıyorum.
Buyurun.
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Devamla) - "Sana ne" lafı çok kibar bir laf değildir, bunu da
takdirlerinize arz ediyorum. Her şey bizi ilgilendirir.
Sağ olun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kutlu.
VI.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Sİyasî Partİ Grubu Önerİlerİ (Devam)
1.-
Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN - Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Öneri kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri,
birleşime 15 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.12
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.29
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Ahmet KÜÇÜK
(Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 16 ncı Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
Gündemin "Sözlü
Sorular" kısmına geçiyoruz.
Sayın milletvekilleri,
Devlet Bakanı Sayın Beşir Atalay, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın
Abdüllatif Şener'e yöneltilmiş olan gündemin "Sözlü Sorular" kısmının
3, 40, 50, 59, 143, 145, 158, 159, 252, 264 ve 273 üncü sıralarında yer alan
soru önergelerini birlikte cevaplandırmak istemişlerdir. Sayın Bakanın bu
isteği, sırası geldiğinde değerlendirilecektir.
VIII.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A) Sözlü Sorular ve Cevaplari
1.-
Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri Saygun'un, ABD Ankara Büyükelçisiyle ilgili
basında yer alan iddiaya ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
sözlü soru önergesi (6/779)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Bu soru önergesi üç
birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son
fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.
2.-
Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, Bandırma Limanının özelleştirileceği
iddialarına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/809)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın milletvekilleri,
Devlet Bakanı Sayın Beşir Atalay, gündemin "Sözlü Sorular" kısmının
3, 40, 50, 59, 143, 145, 158, 159, 252, 264 ve 273 üncü sıralarında yer alan
soru önergelerini birlikte cevaplandırmak istemişlerdir.
3.-
Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, İmar Bankası mudilerine yapılacak
ödemelere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi
(6/815) ve Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı
4.- Hatay
Milletvekili Züheyir Amber'in, Devlet Planlama Teşkilatının planlamadaki rolüne
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/944) ve
Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı
5.- Kars
Milletvekili Selami Yiğit'in, özelleştirme sonucu işsiz kalanların kamuda
istihdamına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru
önergesi (6/961) ve Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı
6.- Muğla
Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, yapılan atamalara ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/992) ve Devlet Bakanı Beşir
Atalay'ın cevabı
7.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, EPDK yönetmeliğine göre teminat olarak
kabul edilecek değerlere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü
soru önergesi (6/1200) ve Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı
8.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Gürsoy'un, Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler
Piyasası Düzenleme Kurumu Personeline ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/1202) ve Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı
9.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, atanan ve görevden
alınan personele ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru
önergesi (6/1234) ve Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı
10.- Balıkesir
Milletvekili Sedat Pekel'in, Balıkesir’de bir fakülte ve yüksekokulun bina ve
derslik ihtiyacına ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/1235) ve Devlet Bakanı
Beşir Atalay'ın cevabı
11.- Iğdır Milletvekili
Dursun Akdemir'in, 2004 ve 2005 malî yılı bütçelerinden Iğdır İline ayrılan
ödenek miktarı ve kullanımına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
sözlü soru önergesi (6/1404) ve Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı
12.- Balıkesir
Milletvekili Sedat Pekel'in, 4207 sayılı Kanuna aykırı uygulamalara ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/1423) ve Devlet
Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı
13.- Denizli Milletvekili
Ümmet Kandoğan'ın, personel atamalarına ve geçici personele dönersermayeden
ödenen paya ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru
önergesi (6/1449) ve Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı
Şimdi, bu soru
önergelerini sırasıyla okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Abdüllatif Şener tarafından sözlü
olarak yanıtlanmasını arz ederim. 31.10.2003
Sedat
Pekel
Balıkesir
30.10.2003 tarihinde
tarafınızdan yapılan açıklamaya göre, bankacılık yapma yetkisi 3 Temmuzda
kaldırılan İmar Bankasının mudileri, açıklamanın yapıldığı tarihten sonra üç
hafta içinde 10 milyar liraya kadar olan paralarını, geri kalanı da çeşitli
vadelerde üç yıl içinde alacak. Bono sahiplerine ise 3 Temmuz 2003 itibariyle
Türk Lirası karşılığı mevduata dönüştürülerek ödeme yapılacak. Bankaya para
yatıran mudiler parayı yatırdıkları dönemin şartlarına göre sözleşme yaptıklarına
göre;
1- Hükümetin tek taraflı
olarak sözleşmenin şartlarını değiştirme yetkisi var mıdır?
2- Mudinin iradesi
dışında alacağının devlet eliyle ertelenmesi yasal açıdan mümkün müdür?
3- Bonoların mevduata
çevrilmesi, bonoların varlığını kabul etmek ise, bunların bono olarak ödenmesi
yerine Türk Lirası olarak ödenmesi bonozedeleri mağdur etmeyecek midir?
4- Hükümetinizin İmar
Bankasında alacağı bulunanlara açıkladığı ödeme planının alacaklılar açısından
tatminkâr olduğunu düşünüyor musunuz?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Başbakan Yardımcısı Doç. Dr. Sayın Abdüllatif Şener tarafından sözlü
yanıtlanması için gereğini arz ederim. 5.2.2004
Züheyir
Amber
Hatay
1- Devlet Planlama
Teşkilatı, ülkemizde uzun yıllar boyunca iktisadî, sosyal ve kültürel alanda,
toplumumuzun sosyokültürel yapısını dikkate alarak başarılı çalışmalar
yapmıştır. Ancak, son yıllarda Devlet Planlama Teşkilatı neredeyse devredışı
bırakılarak ulusal planlarımızın IMF ve Dünya Bankasına yaptırılması sizce
ülkemiz çıkarlarıyla ne kadar örtüşmektedir?
2- Bu kurumun geçmiş
yıllarda yaptığı ve uygulamaya soktuğu planların ne kadar başarılı olduğu
ortadayken, dış kaynaklı planlara değer vermeye devam edecek misiniz ? Ya da,
Devlet Planlama Teşkilatını yeniden canlandırıp devreye sokacak mısınız?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Abdüllatif Şener tarafından
aracılığınızla sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Selami
Yiğit
Kars
11.2.2004
1- Çeşitli kuruluşların
özelleştirilmesi sonucunda emeklilik haklarını bile elde edemeden işten
çıkarılmış olan kişilerin mağduriyetlerinin ortadan kaldırılması, hükümetin
taahhüdüdür. Bu konuda, Hükümet ile Türk-iş arasında Temmuz 2003 ayında
imzalanan protokolde, bu kişilerin çeşitli kamu kuruluşlarına alınacağı hükmü
vardır.
2- Hükümetin bu konuda
yasa çalışmaları var mıdır? Bu çalışma ne aşamadadır?
3- Hazırlanacak bu
yasayla, çok uzun zamandır sonuç bekleyen özelleştirme mağdurlarının
sorunlarına nasıl bir çözüm getirilecektir?
4- Hükümetin hazırlamayı
düşündüğü bu yasayla, önceki mağdurları kapsamdışı bırakacağı ve yasanın bundan
sonra özelleştirilen kuruluşlardan çıkarılacakları kapsayacağı iddia
edilmektedir.
Bu doğru mudur? Doğru
ise, bugüne kadar umutla bekleyen yaklaşık
3 000 mağdurun durumu ne olacaktır?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener tarafından sözlü olarak
yanıtlanmasını arz ederim.
Fahrettin
Üstün
Muğla
1 - 58-59 uncu hükümetler
döneminde size bağlı kuruluşlarda kaç atama yapılmıştır?
2 - Bakanlığınıza bağlı
kuruluşlarda idarî görevlere her iki hükümet döneminde vekâleten, tedviren ve görevlendirmeyle kaç atama
yapılmıştır?
3 - İdarî görevlerde
bulunan idarecilerden kaçı başka yerlere görevlendirilmiştir?
Görevlendirilenlerin aldıkları harcırah miktarı ne kadardır?
4 - 58 ve 59 uncu
hükümetler döneminde asil veya vekil kaç idareci görevden alınmıştır?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıda gerekçesini
belirttiğim konuyla ilgili sorumun Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın
Abdüllatif Şener tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Malatya
EPDK (Enerji Piyasası
Düzenleme Kurumu) yönetmeliğinin 14 üncü maddesi uyarınca teminat olarak kabul
edilecek değerler arasında,
a) TL olarak verilen
teminatların kesinlikle kabul edilmediği verilecek teminatların ABD Doları
cinsinden olması,
b) Kesin teminat
mektuplarında ise sadece aktif büyüklükleri sıralamasında ilk on Türk
bankasının teminat mektubu kabul edilmekte, diğer bankaların mektuplarını kabul
etmemektedir.
c) Yabancı bankalar
tarafından gönderilen teminat mektuplarında da yine ilk on bankaya gönderilme
koşulu aranmaktadır.
1 - EPDK'ya göre TL ile
işlem yapmak yasaklanmış mıdır?
2 - Türkiye'de mevcut
bankalar ve finans kurumlarının aktif büyüklüklerinin ilk onluk diliminden
sonra gelenlerin sorunları mı vardır? Bu banka ve finans kurumlarının malî
yapıları mı yetersizdir?
3 - Yabancı bir banka
tarafından EPKD'ya hitaben göndereceği harici garanti için aktif sıralamanın da
ilk ondan sonraki bir banka, bu bankanın muhabiri ise, ilgili banka yabancı
bankaya acaba hangi cevabı verecektir; yoksa, EPDK beni banka saymıyor mu
diyecektir?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun
Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Sayın Doç. Dr. Abdüllatif Şener tarafından
sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Şevket
Gürsoy
Adıyaman
1- Tütün, Tütün Mamulleri
ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumunda çalışan personel sayısı ne
kadardır?
2- Kurumda çalışan
personelin görev unvanları ve kurul üyeleri de dahil olmak üzere doğum yerleri
nerelerdir?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Abdüllatif Şener tarafından sözlü
olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Dursun
Akdemir
Iğdır
1- Göreve başladığınız
tarihten bugüne kadar sorumluluğunuzda bulunan kurumlara kaç kişinin devlet
memurları sınavıyla ataması yapılmıştır?
2- Aynı kurumu tercih
ettiği halde daha az puanla göreve başlattığınız personel var mıdır? Varsa kaç
kişidir? Niçin ve hangi gerekçeyle bu yönteme başvurulmuştur?
3- Geçici işçi statüsünde
kaç kişi, hangi kriterlere göre göreve başlatılmıştır?
4- İstisnaî kadro
hükümleri çerçevesinde kaç kişi göreve başlatılmıştır?
5- 28 Kasım 2002
tarihinden bugüne kadar sorumluğunuzda bulunan kurumlarda kaç personelin
görevine son verilmiştir? Gerekçesi nelerdir? Mahkeme kararıyla görevine iade
edilen personel var mıdır? Varsa kaç kişidir?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener tarafından sözlü olarak
yanıtlanmasını arz ederim. 5.7.2004
Sedat
Pekel
Balıkesir
Balıkesir'in Bandırma
İlçesinin öncelikli sorunlarından Balıkesir Üniversitesi İktisadî ve İdarî
Bilimler Fakültesinin idarî bina ve derslik inşaatı yıllardır ödenek
yetersizliği nedeniyle bitirilememektedir. 1997 yılında bitirilmesi planlanan 6
500 öğrenci kapasiteli kampusun tamamlanamaması Bandırma'nın üniversite kenti
olmasında büyük bir engel teşkil etmektedir. Buna göre;
1- 2004 yılı yatırım
programında proje bedelinin yaklaşık yüzde 6,5'i nispetinde ödenek ayrılan
inşaat için 2005 yılında yeterli ödenek ayrılması planlanıyor mu?
2- TMO'nun fakülteye
kiralanan binasının kiralık statüsünden çıkarılarak fakülteye devri yapılacak
mı?
3- Benzer bir sorunu
yaşayan Erdek Meslek Yüksekokulunun bu sorununun aşılması için okulun talebi
olan Vakıflar Bankasına ait dinlenme tesislerinin devri gerçekleştirilecek mi?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Abdüllatif Şener tarafından sözlü
olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Dursun
Akdemir
Iğdır
1- Bakanlığınızın 2004
malî yılı bütçesinde Iğdır İli için ayrılan ödeneğin tamamı kullanılmış mıdır?
Kullanılmış ise, nerelerde, hangi projeler için kullanılmıştır? Kullanılmamış
ise, gerekçesi nelerdir?
2- Bakanlığınızın 2005
malî yılı bütçesinden Iğdır İline ne kadar ödenek ayrılmıştır? Bu ödeneğin ne
kadarı yatırım, ne kadarı cari harcamalar içindir? Söz konusu ödenek hangi
yatırımlar için kullanılacaktır?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim. 13.1.2005
Sedat
Pekel
Balıkesir
Sigara toplum sağlığımızı
tehdit etmektedir. Sigaranın özendirilmesini önleme noktasında, 1996 yılında
çıkarılan 4207 sayılı Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanun
ile Dünya Sağlık Örgütü Tütün Kontrolü Çerçeve Sözleşmesini onaylayan 5261
sayılı Kanun yürürlüktedir. Ancak 4207 sayılı Kanun yeterince
uygulanmamaktadır. Buna göre;
1- Son beş yıl içinde
4207 sayılı Kanunun öngördüğü tütün ve tütün mamullerinin içilmesi yasaklanan
yerlerde kanuna uyulmayan kaç vaka tespit edilmiştir?
2- Son beş yıl içinde 18
yaşından küçüklere sigara satışı yapıldığına dair kaç vaka tespit edilmiştir?
3- Sigara üreticilerinin
kanundaki reklam yasağına aykırı kaç vaka tespit edilmiştir? Bu firmalara
yasanın öngördüğü yaptırımlar uygulanmış mıdır?
4- Yasanın istenilen
düzeyde bir uygulamanın sağlayacak çalışmalarda bulunuyor musunuz?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Abdüllatif Şener tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Ümmet
Kandoğan
Denizli
1- İktidarınız döneminde
Bakanlığınıza naklen atanan personel sayısı ne kadardır? Bunlardan üst
kadrolara atanan personelin isimleri ile geldikleri kurumları açıklar mısınız?
2- Aynı dönemde istisnai
kadrolara atanan personel sayısı kaçtır? Bunların isimleri nelerdir?
3- 58 inci ve 59 uncu
hükümetler döneminde, Başbakanlık ve diğer bakanlıklar ile kamu kurum ve
kuruluşlarından Bakanlığınıza vekâleten, asaleten ve geçici görevle atanan
toplam personel sayısı ne kadardır.
4- Bakanlığınız, merkez
teşkilatında görevli geçici personele dönersermayeden ödenen pay ne kadardır?
Unvanlar itibariyle dağılımı nasıldır?
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bakan.
DEVLET BAKANI BEŞİR
ATALAY (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Sayın Abdüllatif Şener Beye sorulan sözlü soruların
cevaplarını sunmak üzere huzurunuzdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İlk soru Sayın Sedat
Pekel'in; cevabı: 31.7.2003 tarih ve 4969 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesi
"4389 sayılı Bankalar Kanununun 14 üncü maddesinin (3) numaralı veya (5)
numaralı fıkrasının (a) bendinin (aa) alt bendi uyarınca bankacılık işlemleri
yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan bankalarda bulunan ve doğruluğu
şüpheye yer vermeyecek şekilde kanıtlanan tasarruf mevduatı niteliğini haiz
hesaplar Hazine Müsteşarlığı ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun müşterek
önerisi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecek esas ve usullere göre
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından ödenir" hükmünü içermektedir.
Mezkûr düzenleme 16.12.2003 tarih ve 5021 sayılı Kanunun 1 inci maddesiyle
değiştirilmiş ve "18.6.1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanununun 14
üncü maddesinin (3) numaralı fıkrası veya (5) numaralı fıkrasının (a) bendinin
(aa) alt bendi uyarınca bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni
kaldırılan bankalarda bulunan tasarruf mevduatı sigortası kapsamındaki tasarruf
mevduatı Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından ödenir. Mevduat tutarlarına
bağlı olarak defaten veya taksitler halinde ödeme, taksitler halinde ödemede
faiz uygulanması durumunda esas alınacak faiz oranları, ödemelerle ilgili
olarak mudiler ve hak sahiplerinden alınacak taahhütnamelerde yer alacak
hususlar ile ödemelere ilişkin diğer hususlar, Hazine Müsteşarlığı ve Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonunun müşterek önerisi üzerine, Bakanlar Kurulu tarafından
belirlenir" hükmü getirilmiştir.
Bu kapsamda olmak üzere,
bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme yetkisi, Bankacılık Düzenleme
ve Denetleme Kurulunun 3.7.2003 tarih ve 1085 sayılı kararıyla kaldırılarak,
4389 sayılı Bankalar Kanununun 16 ncı maddesinin 1 numaralı fıkrası hükmü
gereği, yönetim ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna intikal etmiş olan
Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketi nezdinde mevduat sahibi olanlar için
mevduat sigortası kapsamında yapılan ödemelere 5021 sayılı Kanun ve 3.1.2004
tarih ve 25335 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 2003/6668
sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla belirlenen esas ve usuller çerçevesinde,
17.1.2004 tarihinden itibaren, Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası aracılığıyla
başlanılmıştır.
Sigorta kapsamında
yapılan ödemeler sözleşmeye istinaden değil, yasal düzenlemeler ve bu yasal
düzenlemelere müsteniden tesis edilen idarî genel düzenleyici işlemler
muvacehesinde gerçekleşmektedir.
Yukarıda 1 numaralı
bentte de açıklandığı üzere, bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme
yetkisi, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun 3.7.2003 tarih ve 1085
sayılı kararıyla kaldırılarak, 4389 sayılı Bankalar Kanununun 16 ncı maddesinin
1 numaralı fıkrası hükmü gereği, yönetim ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonuna intikal etmiş olan Türkiye İmar Bankası Anonim Şirketi nezdinde, mevduat
hesabı olanlar için, mevzuat kapsamında, mevduat sigortası ödemesi
yapılmaktadır.
Mevduat sigortası
kapsamında yapılan ödeme tutarının yüksekliği, ekonomik gerçekler ve kamu
maliyesinin imkanları doğrultusunda hazırlanan ödeme planı neticesinde,
2003/6668 sayılı Bakanlar Kurulu kararının 9/C maddesi gereği, Türkiye İmar
Bankası Anonim Şirketinin bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme
izninin kaldırıldığı tarih olan 3.7.2003 tarihi itibariyle, tasarruf mevduatı
toplamları en yüksek 5 bankaca tasarruf mevduatına uygulanan faiz oranları ortalamasıyla
bankanın kamuya ilan ettiği ve Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasına bildirdiği
faiz oranlarını aşmamak kaydıyla, tasarruf mevduatı hesaplarına 3.7.2003 tarihi
itibariyle tahakkuk ettirilecek brüt faizlerden yasal kesintiler düşüldükten
sonra kalan tutarlar, bu kararla belirlenen ödeme usul ve esasları çerçevesinde
ödenmektedir.
Bu bakımdan, Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonu tarafından yapılan mevduat sigortası kapsamındaki
ödemelerde 2003/6668 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı esas alınmıştır.
Bilindiği üzere, Türkiye
İmar Bankası Anonim Şirketi tarafından devlet içborç senedi satışı adı altında
toplanan tutarlar karşılığında banka nezdinde devlet içborç senedi
bulunmamaktadır. Ayrıca, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, ancak bir bankanın
mevduat kabul etme ve bankacılık işlemleri yapma izni kaldırıldıktan sonra,
yukarıda 1 inci maddede ayrıntılı olarak belirtilen kanun ve mevzuat hükümleri
gereği sigorta kapsamındaki mevduat hesap sahiplerine ödeme yapabilmektedir.
3.7.2003 tarihi
itibariyle, mevduat kapsamına girmeyen ve banka nezdinde de karşılığı
bulunmayan, dolayısıyla, emanet hesapları niteliği arz etmeyen devlet içborç
senetlerinin Türk Lirası olarak ya da bono olarak Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonu tarafından ödenmesi söz konusu değildir.
Öte yandan, 2003/6668
sayılı Bakanlar Kurulu kararının 3-A, 3 üncü maddesi "1 numaralı bentte
belirtilen tarihte (3.6.2003-3.7.2003) veya bu tarihten sonra banka tarafından
karşılığında devlet içborç senedi satışı bulunmamasına rağmen ikinci piyasada
devlet içborç senedi satışı adı altında toplanan tutarları Fonca sağlanan
mevduat güvencesi kapsamına almak amacına matuf olarak tasarruf mevduatına
aktarıldığı tespit edilen hesaplara ilişkin Fon tarafından herhangi bir ödeme
yapılmaz" hükmünü içermesi nedeniyle, bu kapsamda yer alan 3 664 hesapta
bulunan 103 925 380,03 YTL için bugüne kadar herhangi bir ödeme yapılmamakla
birlikte, mezkûr düzenlemenin Danıştay tarafından iptal edilmesinden sonra,
Danıştay kararına istinaden bu kapsamda yer alan hesap sahiplerine ödeme
yapılabilmesi için başlatılan çalışmalar sonuçlanma aşamasına gelmiştir.
Yukarıda 3 numaralı
bentte açıklandığı üzere, Türkiye İmar Bankası Anonim Şirketi nezdinde mevduatı
bulunanların mağduriyetlerinin asgarîye indirilebilmesi için, 2003/6668 sayılı
Bakanlar Kurulu kararının 9/C maddesi gereği, Türkiye İmar Bankası Anonim
Şirketinin bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izninin
kaldırıldığı tarih olan 3.7.2003 tarihi itibariyle tasarruf mevduat toplamları
en yüksek 5 bankaca tasarruf mevduatına uygulanan faiz oranları ortalaması ile
bankanın kamuya ilan ettiği ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına bildirdiği
faiz oranlarını aşmamak kaydıyla mevduat hesaplarına 3.7.2003 tarihi itibariyle
tahakkuk ettirilecek brüt faizlerden yasal kesintiler düşüldükten sonra kalan
tutarların bu kararla belirlenen ödeme usul ve esasları çerçevesinde ödenmesi
sağlanmıştır.
Ayrıca, ödeme planı
çerçevesinde söz konusu hesaplara ilgili faiz tahakkuk dönemi sonunda Devlet
İstatistik Enstitüsünce en son açıklanan tüketici fiyat endeks sayısının
tahakkuk dönemi başlangıç tarihinde en son açıklanan tüketici fiyat endeks
sayısına bölünmesiyle bulunan oranda faiz uygulanmakta olup, hesap sahiplerinin
enflasyon artışı karşısındaki kayıpları
da karşılanmaktadır.
Sayın Milletvekili
Züheyir Amber'in sorusunun cevabı; Devlet Planlama Teşkilatıyla ilgiliydi soru:
Devlet Planlama
Teşkilatı, kuruluşundan bu yana Türkiye'nin ekonomik ve sosyal kalkınma
sürecinde etkin bir rol oynamaktadır. 1980 öncesinde, nispeten dışa kapalı ve
devletin iktisadî kararlara ve fiyatlara müdahalesinin ağırlıklı olduğu bir
yapıda Devlet Planlama Teşkilatı önemli görevler üstlenmiştir. Bu çerçevede,
özellikle 1960'lı yıllarda yaşanan sanayileşme hamlesinde kilit bir rol
oynamıştır.
Ne var ki, 1980'li
yılların başından itibaren, gelişmiş ülkeler bloğunda bilgi ve haberleşme
teknolojisinde yaşanan baş döndürücü gelişmeler ve liberalleşme akımı
sonucunda, global dünya düzeni ülkelerin politikalarında belirleyici hale
gelmiştir. Nitekim, Türkiye bu oluşumu zamanında tespit edip, çeşitli alanlarda
reformlar uygulama çabası içine girmiştir ve bu reform çalışmalarında Devlet
Planlama Teşkilatının ve bu teşkilatın yetiştirdiği kişilerin büyük çabaları
olmuştur.
Ayrıca, bu süreçte Devlet
Planlama Teşkilatı kendisini de yenileme ihtiyacını hissetmiştir. Plancılık
yaklaşımında değişikliklere gidilmiş, detay düzeydeki kararlar kuruluşlara
bırakılmış, makro hususlara ağırlık verilmiştir. Bu anlayışla hazırlanan
planlar, kapsamlarından kolayca anlaşılacağı üzere, yapısal alanlara
yoğunlaşmıştır. Bu çerçevede, piyasaların daha iyi karar alabilmeleri için,
makroekonomik istikrarın sağlanmasına ve serbest piyasa düzeninin kurallarının
ve kurumlarının eksiksiz olarak yerleştirilmesine yönelik reformlar ekonominin
yönetimi için büyük önem taşımaktadır.
Öte yandan, büyüyen
Türkiye'yle birlikte devletin üstlendiği yükümlülükler de artmış,
kaynakların kısıtlı olması ve devletin
aslî fonksiyonlarının daha iyi yerine getirilmesi ihtiyacı nedeniyle, devletin
başlıca üretim alanlarından çekilme süreci başlatılmıştır. Bu oluşumlar, doğal
olarak, Devlet Planlama Teşkilatının konumunu eskisinden farklı hale getirmiş
bulunmaktadır.
Türkiye'nin hedef aldığı
modelin dünya ekonomisinin temel kurumları olan Dünya Bankası, IMF gibi
kuruluşların oluşumu için gayret gösterdikleri ülke modelleriyle örtüşmesi,
temel yapısal reformları gerçekleştirme sürecinde, bu kuruluşlarla, gerek
finans gerek teknik alanda yakın işbirliği yapma imkânını doğurmuştur.
Esasen, IMF ve Dünya
Bankasının önerdiği reformlar, tedbirler ve politikalar, yeni şeyler olmayıp,
plan ve programlarımızda yıllardan beri yer alan hususlardır. Reform
programlarının çoğu kez güç bir süreçten geçmek durumunda kalabilmesi nedeniyle,
bu imkân iyi değerlendirilmek durumundadır.
Bu çerçevede, diğer temel
ekonomik kurumlarımız gibi, Devlet Planlama Teşkilatı da 59 uncu hükümet
programında benimsenen bu reformların şekillendirilip hayata geçirilmesi için
gerekli teknik desteği en iyi biçimde sağlamaya çalışmaktadır. Dolayısıyla,
teşkilatın önemi ve yenilikleri yakından izleyebilecek bir teknik kapasiteyi
geliştirme ihtiyacı artmış bulunmaktadır.
Yukarıda verilen
açıklamalar, Devlet Planlama Teşkilatının neredeyse devredışı bırakılarak,
ulusal planlarımızın IMF ve Dünya Bankasına yaptırılması şeklindeki durum
tespitinin yerinde olmadığını göstermektedir.
Öte yandan, DPT'nin,
geleneksel kalkınma planlarına ek olarak, son yıllarda, Avrupa Birliğiyle
ilişkiler kapsamında Katılım Öncesi Ekonomik Program ve Ön Ulusal Kalkınma
Planı gibi temel dokümanları, bütçe sürecinin güçlendirilmesine yönelik reform
çalışmaları kapsamında da orta vadeli programı hazırlama yükümlülüğünü de
üstlenmiş olması, ekonominin planlanmasında, kuruluşundan beri oynadığı temel
rolün devam ettiğinin diğer bir göstergesidir.
Ayrıca, Avrupa Birliğine
katılım sürecinde, tarama ve fiilî müzakere aşamalarında, ilgili diğer
kurumlarımızla birlikte Devlet Planlama Teşkilatı da aktif bir rol
oynamaktadır. Bu kapsamda, ilgili bütün müktesebat fasıllarına etkili bir
şekilde katılım sağlanmaktadır.
Ülkemizde e-devlet ve
bilgi toplumu alanında yapılan dağınık çalışmalar, DPT'nin koordinasyonuyla
yeni bir vizyona kavuşmuştur. Bu çerçevede, geleceğimiz için son derece önemli
olan e-dönüşüm Türkiye başta olmak üzere, bilgi toplumu alanındaki çalışmalar
DPT öncülüğünde etkin bir şekilde yürütülmektedir. Buna uygun kurumsal
yapılanma da DPT içinde yapılmaktadır.
Sonuç olarak, Devlet
Planlama Teşkilatı, bir yandan ülkemizdeki ve dünyadaki gelişmelere uygun
olarak yeni fonksiyonlar yüklenmekte, diğer taraftan, geçmişten beri yaptığı
işleri de bu çerçevede her zamankinden daha güçlü bir şekilde yerine
getirmektedir.
Kars Milletvekili Sayın
Selami Yiğit'in sorusunun cevabını sunuyorum:
Özelleştirme uygulamaları
nedeniyle 1.1.1992 tarihinden bu yana işini kaybeden işçiler ile bundan sonra
bu riskle karşı karşıya olup da emeklilik hakkını kazanamayan işçilerin, 657
sayılı Devlet Memurları Kanununun 4/c maddesi kapsamında kamu kurum ve
kuruluşlarında geçici personel olarak istihdam edilmelerini sağlamak amacıyla,
17.9.2004 tarih ve 5234 sayılı Kanun ile 3.7.2005 tarih ve 5398 sayılı Kanunla
4046 sayılı Özelleştirme Kanununda değişiklik yapılmıştır. Yapılan bu yasal
düzenlemelerle, yıllarca işsiz kalan ve zor durumda olan binlerce vatandaşın iş
sahibi olmasına imkân tanınmıştır.
Söz konusu uygulamaların
belli bir düzen ve sistem dahilinde ve çağdaş ve şeffaf bir şekilde
yürütülmesini teminen, özelleştirme uygulamaları sonucunda işsiz kalan ve
bilahara işsiz kalacak olan işçilerin diğer kamu kurum ve kuruluşlarında geçici
personel statüsünde istihdam edilmelerine ilişkin esaslar, 3.5.2004 tarih ve
2004/7898 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla yürürlüğe konulmuştur. Buna ilişkin
işlemlerin yürütülmesi, bu esaslara bağlı olarak gerçekleştirilmektedir.
Söz konusu yasal
değişiklik kapsamında Özelleştirme İdaresi Başkanlığına müracaatta bulunan 8
453 kişinin atama teklifleri, 14.2.2005 tarih ve 2005/8500-02 sayılı Bakanlar
Kurulu kararıyla muhtelif kamu kurumları için ihdas edilen pozisyonlar
çerçevesinde Devlet Personel Başkanlığı kanalıyla yapılmıştır. Özelleştirme
uygulamalarına bağlı olarak bu uygulamaya aynı usul ve esaslar çerçevesinde
devam edilecektir.
Muğla Milletvekili Sayın
Fahrettin Üstün'ün sorularının cevabı:
Bakanlığımıza bağlı
kuruluşlar, Devlet Planlama Teşkilatı, GAP İdaresi Başkanlığı, Kalkınma Bankası
Anonim Şirketi Genel Müdürlüğü ve Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları
Merkezi Başkanlığıdır.
Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığına 79 adet açıktan uzman yardımcısı, 19 adet memur açıktan ataması
yapılmıştır, 31 personel de naklen atanmıştır.
GAP İdaresi Başkanlığına
1 başkan, 3 başkan yardımcısı ataması yapılmıştır. Daha sonra, DPT
Müsteşarlığına naklen atanan 1 başkan yardımcısının yerine yeniden başkan
yardımcısı atanmıştır.
Türkiye Kalkınma Bankası
Anonim Şirketi Genel Müdürlüğüne sözleşmeli statüde 4 personel açıktan, nakil
yoluyla 1 personel olmak üzere toplam 6 personel atanmıştır. Sözleşmeli statüde
ise, 6 personel alınmıştır.
Avrupa Birliği Eğitim ve
Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı 4968 sayılı Kanunla kurulmuş olup,
personel istihdam biçimi, sözleşme esasına dayanmaktadır. Bu nedenle, kadrolu
personel çalıştırılmamaktadır.
Mevzuata göre, Başkanlık
personeli, ya kamu kurum ve kuruluşlarından ücretsiz izinli sayılmak suretiyle
yatay geçiş yoluyla gelenlerden ya da yürürlükteki mevzuat uyarınca sınava tabi
tutularak açıktan alınanlardan oluşmaktadır. Her iki yöntemle gelenlerle de
Başkanlıkta sözleşme yapılmaktadır.
Bu bilgiler ışığında,
sorulmuş sorulara cevap olmak üzere, Başkanlıkta şu anda 71 personel görev
yapmaktadır. Bunların 54 adedi kamu kurum ve kuruluşlarında görevliyken yatay
geçiş yoluyla gelen kamu görevlileri olup, diğer 17'si ise, yürürlükteki
mevzuat uyarınca yapılan sınav sonuçlarına göre atanan personeldir.
Kamu görev ve
hizmetlerinin aksamamasını teminen, aslî görevlilerin, görevlerine izin, sağlık
raporu nedeniyle gelmemeleri veya aslî kadroların boşalması halinde vekâleten
görevlendirmeler yapılmaktadır.
Devlet Planlama
Müsteşarlığında 2 genel müdür, 4 daire başkanı vekâleten, 1 daire başkanı
tedviren görev yapmaktadır.
Türkiye Kalkınma Bankası
Anonim Şirketi Genel Müdürlüğünde, Genel Müdürlüğünü Genel Müdür Yardımcısı,
Özel Kalem Müdürlüğünü İnsan Kaynakları Müdürü vekâleten yürütmektedir.
Avrupa Birliği Eğitim ve
Gençlik Programları Merkezi Başkanlığında, kadro esasına dayalı bir yapılanma
bulunmadığından, asaleten tedvir ve görevlendirme gibi kadroya dayalı
uygulamalar bulunmamaktadır.
İdarî görevlerde bulunan
idarecilerden başka yerlerde görevlendirilen bulunmamaktadır.
DPT Müsteşarlığında 16
idareci görevden alınmıştır.
GAP İdaresi Başkanlığında
1 başkan, 2 başkan yardımcısı görevden alınmıştır.
Türkiye Kalkınma Bankası
Anonim Şirketi Genel Müdürlüğünde, hizmetin gereği olarak, 3 proje müdürü ile
idarî ve sosyal işler müdürü görevlerinden alınmış, proje müdürleri idarî yargı
sonucu görevlerine iade edilmiştir. 1 proje müdürünün kendi isteğiyle
müşavirliğe atanması sonucu boşalan müdürlüğe atama yapılmıştır.
Malatya Milletvekili
Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun sorusunun cevabını sunuyorum:
Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu tarafından Enerji Piyasası Kurumuna yazılan 28.6.2004 tarih,
7758 sayılı yazıyla 4389 sayılı Bankalar Kanunu hükümlerinin uygulanmasında,
bankalar arasında menşeine ve aktif büyüklüğüne göre herhangi bir ayırım
bulunmadığı, Doğalgaz Piyasası Dağıtım ve Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin
"Teminat Olarak Kabul Edilecek Değerler" başlıklı 14 üncü maddesinin
bankalar arasında farklı uygulamalara sebep olacağının düşünüldüğü, bu sebeple,
söz konusu yönetmelik hükmünün yeniden değerlendirilmesi gerektiği hususunun
anılan kuruma bildirildiği; bunun üzerine, Enerji Piyasası Kurulunca, 6.8.2004
tarih ve 25545 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan yönetmelik değişikliğiyle, kesin
teminat mektuplarının aktif büyüklüğü sıralamasında, ilk 10 Türk bankası
arasında yer alan bankalar zorunluluğu ile yabancı bankalardan alınan teminat
mektuplarında -ilk 10 Türk bankasının- konç garantisinin aranması şartı
kaldırılmıştır.
Adıyaman Milletvekili
Sayın Şevket Gürsoy'un sorusunun cevabı:
Tütün, Tütün Mamulleri ve
Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumunda kurul başkan ve üyeleriyle kurum
personeli dahil 111 kişi istihdam edilmektedir. Kurul başkan ve üyeleri ile
kurum personelinin görev unvanlarını, doğum yerlerini, göreve başlama
tarihlerini gösteren liste aşağıda sunulmaktadır. Burada, tabiî, uzunca bir
liste var; 111 kişinin isimleri, hangi görevde olduğu, doğum yerleri, nüfusa
kayıtlı olduğu yerler, göreve başlama tarihleri. Arzu ederlerse, soru sahibi
sayın milletvekilimize, bu listeyi ben sunabilirim; burada, bunun hepsini tek
tek, izninizle, okumayayım.
Iğdır Milletvekili Sayın
Dursun Akdemir'in sorusunun cevabı:
58 ve 59 uncu hükümetler
döneminde, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığına 79 planlama uzman
yardımcısı, 19 memur olmak üzere, toplam 98; Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kuruluna 38 bankalar yeminli murakıp yardımcısı, 39 bankacılık uzman yardımcısı
olmak üzere, toplam 77; SPK'ya, 40 meslek personeli, 2 sözleşmeli personel
olmak üzere 42; Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Merkezi Başkanlığına 17;
Türkiye Kalkınma Bankasına 4 personel, kamu personel sınav sonuçlarına göre
açıktan alınmıştır. Daha az puanla göreve başlatılan personel yoktur.
GAP İdaresi Başkanlığına
geçici işçi statüsünde 17 personel Türkiye İş Kurumu aracılığıyla işe
alınmıştır.
Bakanlığımıza bağlı
kuruluşlardan GAP İdaresi Başkan ve Başkan Yardımcılıkları istisnaî memuriyet
kadrosudur. GAP İdaresi Başkanlığında bu madde hükümlerine göre 1 başkan, 2
başkan yardımcısı göreve başlamıştır. Daha sonra, DPT müsteşarlığına naklen
atanan bir başkan yardımcısının yerine atama yapılmıştır.
Balıkesir Milletvekili
Sayın Sedat Pekel'in sorularının cevabını sunuyorum:
1993-H-03-07-30 numaralı
Bandırma İktisadî ve İdarî Bilimler Fakültesi Projesine yeterli ödenek tahsis
edilip edilemeyeceği sorulmaktadır.
Bilindiği üzere, kamu
projelerinin yeterli ödenek sağlanarak kısa sürede tamamlanması, projelerin
gerçekleşme sürelerinin uzamasından doğan maliyet artışlarının önüne geçilmesi,
bu suretle, mevcut kısıtlı kaynakların etkin kullanımıyla, projelerin bir an
önce ekonomiye kazandırılması hedeflerine dönük olarak son dört yıldır
sürdürülen rasyonelleştirme faaliyetleri kapsamında, yükseköğretim sektöründe
halihazırda devam etmekte olan projelerden yılı içinde tamamlanarak hizmete
alınabilecek projelere ve fizikî gerçekleşmesi yüzde 75'in üzerinde olan
projelere ve afet hasarlarının telafisine yönelik olarak başlatılmış projelere
ödenek tahsisinde öncelik verilmektedir.
Öte yandan, kısıtlı bütçe
imkânları çerçevesinde devam eden projeler için, Rektörlüğün kendisinin
belirlemiş olduğu öncelikler de gözönünde bulundurulmaktadır. Balıkesir
Üniversitesinin talebi doğrultusunda, anılan projeye 2005 yılında 100 000 YTL,
2006 yılında 50 000 YTL ödenek tahsis edilmiştir.
Toprak Mahsulleri
Ofisinin (TMO) Bandırma İktisadî ve İdarî Bilimler Fakültesine kiralanan
binasının kiralık statüden çıkarılarak, söz konusu fakülteye devredilip
edilmeyeceği sorulmaktadır. Konu, Balıkesir Üniversitesi Rektörlüğünün kendi
tasarrufundadır.
Iğdır Milletvekili Sayın
Dursun Akdemir'in, Iğdır İlinin yatırımlarıyla ilgili sorusunun cevabını
veriyorum:
Yıllık kamu yatırım programında
yer alan projelerden il bazında tasnif edilebilenler belirlenerek
"yatırımların illere göre dağılımı" adıyla yayınlanmaktadır. Ancak,
kamu yatırım projelerinin niteliği gereği, örneğin birkaç ili birden ilgilendiren
karayolu projeleri gibi birden fazla ilimizde yer alması, proje toplulaştırması
nedeniyle bazı projelerin yerinin muhtelif olarak belirtilmesi gibi sebeplerle,
kamu yatırım ödeneklerinin yaklaşık yarısının il bazında tasnifi yapılamamakta,
muhtelif iller kapsamında gösterilmektedir. Yatırımcı kamu kuruluşlarına
uygulamada daha fazla esneklik imkânı vermek amacıyla, 2005 yılı yatırım
programı kapsamında yeni bir toplulaştırma uygulaması gerçekleştirilmiş olup,
muhtelif iller kapsamında yer alan yatırım projelerinin payı daha da artmıştır.
Bu çerçevede
değerlendirilmek kaydıyla, muhtelif iller kapsamındaki projeler hariç olmak
üzere, 2004 yılı yatırım programında yer alan ve müstakil olarak Iğdır İlimizi
ilgilendiren projelerin listesi ektedir. 2004 yılında müstakil olarak Iğdır
İlinde yer alan çeşitli kamu kuruluşları tarafından yürütülen ve toplam
maliyeti 2004 yılı fiyatlarıyla 695 trilyon TL, 2003 sonu kümülatif harcaması
540 trilyon TL olan 12 kamu yatırım projesi için 2004 yılında 5 trilyon TL
ödenek ayrılmıştır. 2004 yılı sonu itibariyle söz konusu projeler için ayrılan
5 trilyon TL'ye karşılık 5,6 trilyon TL harcanmıştır. Projenin gelişme durumuna
göre proje bazında bazı ödeneklerin kısmen harcanamaması veya yıl içi
gelişmelere göre projelere eködenek tahsis edilerek başlangıç ödeneğinin
üzerinde harcama yapılması söz konusu olabilmektedir.
Nitekim, Iğdır için, 2004
yılında, başlangıçta 5 trilyon TL ödenek tahsis edilmesine rağmen, yıl sonu
gerçekleşmesi ödeneğin üzerinde ve 5,6 trilyon TL olmuştur. Ülkemiz malî ve
bütçeleme sisteminde ödenek tahsisi il bazında yapılmamakta, ancak,
makroekonomik, sektörel, bölgesel ve proje bazında öncelikler dikkate alınarak,
yatırım ödenekleri, proje bazında tahsis edilmektedir. Kamu yatırımlarının
tamamı il bazında ayrıştırılamamakta, mahallî idarelerin kendi kaynaklarıyla
yürüttükleri projeler ise yatırım programında yer almamaktadır. Bu nedenle,
ekteki, yürütülen projelerin tamamı değil, sadece il bazında tasnif edilebilen
kamu yatırımlarını kapsamaktadır. Buna göre, Iğdır İlinde, 2005 yılında, toplam
tutarı 733 000 000 YTL olan 16 adet proje yürütülecektir. Söz konusu projeler
için, başlangıçtan 2004 yılı sonuna kadar, kümülatif olarak 544 000 000 YTL
harcanmış olup, 2005 yılında, tarım ve sulama işlerinde 3 200 000 YTL, eğitim
ve sağlık yatırımlarına 4 600 000 YTL ve diğer kamu yatırımlarına 2 500 000 YTL
olmak üzere toplam 10 003 000 000 YTL ödenek ayrılmıştır.
Balıkesir Milletvekili
Sayın Sedat Pekel'in sorularının cevaplarını sunuyorum:
Konuya ilişkin, Tütün,
Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumunca 31.12.2002
tarihinde yayımlanan yönetmeliğin yayım tarihinden bugüne kadar, 18 yaşından
küçüklere sigara satışı yaptığı tespit edilen 30 perakende satıcının satış
belgesi Kurul kararıyla iptal edilmiş ve haklarında adlî işlem yapılmak üzere
suç duyurusunda bulunulmuştur. Bir şirketin "tüketici araştırması"
adı altında, sigara reklamı, tanıtımı ve promosyonu yaptığı tespit edildiğinden,
4207 sayılı Kanuna aykırılık nedeniyle, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına
Kurumca suç duyurusunda bulunulmuştur. İstanbul İli Eyüp İlçesinde bulunan
Feshane Uluslararası Fuar, Kongre ve Kültür Merkezinde 2004 yılında ramazan ayı
boyunca düzenlenen etkinliklerde, yer belirtilmeksizin üç ayrı noktadaki sigara
stantlarında münhasıran bu ürünlerin satışının yapıldığının tespit edilmesi
üzerine, bir şirketin satış belgesi kurumca iptal edilerek, reklam içerikli
stantlar kaldırılmıştır.
4207 sayılı Kanunun
uygulayıcısının mülkî amirlikler olduğu kanun metninden anlaşılmakla birlikte,
bu yasanın 3 üncü maddesinin "Tütün ve tütün mamullerinin isim, marka veya
alametler kullanılarak, her ne suretle olursa olsun, reklam ve tanıtımının
yapılması veya bunların kullanılmasını teşvik ve özendirici kampanyalar
düzenlenmesi yasaktır" amir hükmü nedeniyle, Kurumca, 10.9.2004 tarihli
25579 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Tütün Mamullerinin Nihaî Satış Noktalarında
Sergilenmesine ve Satış Yerlerine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğle,
firmalar arasında haksız rekabeti önleyici düzenlemelerde bulunulmuştur.
Ayrıca, 12.1.2005 tarihli
25698 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan, tütün mamulleriyle ilgili olarak basın
yayın organlarında fiyat duyurusu mahiyetinde ilan yayımlanamayacağına ilişkin,
Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurulu kararıyla,
fiyat duyurularının yapılması yasaklanmıştır.
Son olarak, Denizli
Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan'ın sorusunun cevabını sunuyorum:
58 ve 59 uncu hükümetler
döneminde, DPT Müsteşarlığına 31, GAP İdaresi Başkanlığına 4, BDDK'ya 35,
SPK'ya 16, Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme
Kurumuna 107, TMSF'ye 4, Türkiye Kalkınma Bankasına 1 personel naklen
atanmıştır.
Bakanlığımıza bağlı
kuruluşlardan GAP İdaresi Başkan ve Başkan Yardımcılıkları istisnaî memuriyet
kadrosudur. GAP İdaresi Başkanlığına İçişleri Bakanlığı meslek personeli
Muammer Yaşar Özgül, Başkan Yardımcılıklarına İçişleri Bakanlığı kontrolörü
Hasan Kılıç, DPT uzmanı Hacı Bayram Bulgurlu, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı
personeli Ferhat Şelli atanmıştır.
İstisnai memuriyet
kadrolarına memuriyet dışından atama yapılmamıştır.
TMSF'de 13 personel
vekâleten görevlendirilmiştir.
Bakanlığımız bağlı,
ilgili ve ilişkili kuruluşlarında dönersermaye bulunmamaktadır. Dolayısıyla da
dönersermayeden personele ödeme yapılması mümkün değildir.
Saygıyla arz ediyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Sayın Pekel, buyurun.
SEDAT PEKEL (Balıkesir) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanın, yaklaşık
iki yıl önce sorduğum sorulara, gecikmeli de olsa, verdiği cevaba teşekkür
ediyorum; ancak, konuşmasında da, özellikle İmarbankın TMSF'ye devrinden sonra
mağdur olanlarla ilgili yaptığı açıklamada, inanıyorum ki o Danıştayın iptal
kararından sonra böylesi bir cevap zorunluluğu doğduğu için açıklamalarda
bulundular. Oysa, bu açıklamanın çok daha önce, toplumumuzun, halkımızın çok
geniş bir kesimini ilgilendiren o, özellikle bonozedelerle ilgili hem bu
cevabın daha önce verilmesi hem de gereğinin yapılması şeklinde olması,
inanıyorum ki, bu benim olan
memnuniyetimi Türkiye'deki çok sayıda insanın memnuniyeti ve haksızlığın
giderilmesi noktasında çok yerinde olacaktı.
Sayın Bakan konuşmasında,
bu konudaki açıklamalarında, sadece herkesin bildiği birtakım şeylere yer
verdi. Oysa, evini, arabasını satarak, emekli ikramiyesini yatırarak alacağı üç
kuruş faizle geçimini biraz daha rahat bir noktaya çekmek için parasını hazine
bonosu olarak İmar Bankasına yatıran ve özellikle Türkiye'de yerli ve yabancı
bankaların tümünün sahip olduğu bu yetkiyi ve özellikle yine devlet
yetkililerinin İmar Bankasıyla ilgili böyle bir yetkisi olmadığını kamuoyuna
duyurmamasına ve parasını yatıran insanların da bankaya duyulan güven, devlete
duyulan güvenin gereği "böyle bir yetkiniz var mı" diye sorma
yetkisini kullanmadığı…
BAŞKAN - Sayın Pekel,
açıklanmasını istediğiniz konuya gelir misiniz.
Buyurun.
SEDAT PEKEL (Devamla) -
Sonuca geliyorum.
Açıkçası, mağduriyetlerin
giderilmesi gerekiyor; yani, yasalarda olmadığını bizler de kabul ediyoruz;
ama, bu Meclis, geçmişte, yasalarda yer almamasına rağmen, haksızlığa
uğrayanların mağduriyetlerini gideren çok önemli yasalara imza atmış bir
Meclis.
O nedenle, bonozedelerin
bu mağduriyetlerinin giderilmesi için, hükümet, bir an önce düzenleme yapmak
suretiyle, ödenebilir makul bir plana bağlayarak, bonozedelerin mağduriyetini
de gidermek zorunda.
Tabiî, bu zorunluluk,
ayrıca, yine Danıştayın iptaliyle birlikte, ocak ayına kadar çıkması beklenen
kararnameyle de ilgili, o nedenle de bunun bir an önce çıkması gerekiyor. Eğer
çıkmazsa, yurdun dört bir yanında yaklaşık 40 000 dosya var. Bunun sonuçlanması
konusunda mahkemelerin alacağı kararlar, her ay işleyen yasal faizle birlikte
avukatlık ücreti gibi önemli bir parayı da devletin sırtına bir kambur olarak
yükleyeceği gerçeğinden hareket etmek zorundayız.
Onun ötesinde, yine,
verilen cevap: Bandırma iktisadî ve idarî bilimler fakültesinin inşaatıyla
ilgili, 1997 yılında bitirilmesi planlanmış. Gerçekten son derece önemli bir
görev yapan ve özellikle Bandırma'nın bulunduğu coğrafî konum, oradaki gerekli
potansiyel; sanayi ve özellikle öğrenci, öğretim görevlisi açısından
söylüyorum, bir an önce bitirilmesi gerekiyor. Az önce sayılan kriterlere biz
de katılıyoruz; ama, Bandırma fakültesinin bu kriterleri yerine getirdiği
konusunda benim hiç şüphem yok. İnşallah, önümüzdeki yıl, 2006 yılında,
Bandırma fakültesinin de bittiği yıl olarak bizim sevincimiz daha da büyür diye
düşünüyorum.
Bakana teşekkür ederken,
benden sonraki arkadaşlarımın zamanını, süresini almamak için de sözlerimi
burada bitiriyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Pekel.
Sayın Aslanoğlu, buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Başkanım, Sayın Bakanıma teşekkür ediyorum.
Şimdi, dikkatinizi
çekeceğim ben bu soru önergemi 24 Haziran 2004'te verdim ve önergemin bir
suretini de BDDK'ya ve EPK'ya faksladım. Dikkatinizi çekiyorum. BDDK'nın
duyarlılığına teşekkür ediyorum; 24 Haziranda verdiğim bu önergemle ilgili,
BDDK, 28 Haziranda ilgili kuruma yazı yazıyor; 4 gün sonra. BDDK'nın
duyarlılığına teşekkür ediyorum. Ben, daha Meclisteyken BDDK'ya faks çektim bu
önergemle ilgili. BDDK'nın duyarlılığına teşekkür ediyorum; 4 gün sonra EPK'ya
yazı yazıyor ve EPK, iki ay sonra bu yönetmelik değişikliğini yapıyor. Böyle
bir yönetmelik değişikliğine vesile olduğum için de kendimi mutlu hissediyorum.
Türk bankacılığı, 2001
yılında güven bunalımı yaşadı. Devletin bir kurumu, bir Türk bankasına kendisi
inanmıyorsa, dışarıdaki insanları nasıl inandırabilirsiniz?! Onun için, diğer
kurumlarda da, zannediyorum bu tür uygulama var. Eğer diğer kurumlarda da
varsa, bir ülke, önce, kendi millî bankasına kendisi inanmalı. Siz, her türlü
yetkiyi veriyorsunuz, milyar dolar mevduat toplama yetkisini veriyorsunuz; ama,
ilk 10 banka arasında değilse, 1 000 000 dolarlık dahi mektubunu kabul
etmiyorsunuz! Bu bir güvensizliktir, kendi millî bankana inanmamadır.
Bu kurum bu yönetmeliği
değiştirdiği için ve buna da ben neden olduğum için, ayrıca kendimi huzurlu
hissediyorum ve diliyorum ki, aynı BDDK, aynı duyarlılığı, yıllardır
bağırdığımız halkın yok olduğu, kredi kartlarının yok olduğu konusunda da
gösterir.
Sayın Ali Babacan burada,
Sayın Bakanım, altın borsası sadece trafik memurluğu yapıyor, aynı duyarlılığı
onun için gösterirsiniz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Aslanoğlu.
Sayın Akdemir, buyurun.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, gecikmeli
olsa da, iki yıl önce verdiğim soru önergesine bugün cevap verdiği için
kendisine teşekkür ediyorum.
Ancak, verdiği rakamlarla
bugün Türkiye'nin doğusunda olan Iğdır İlinin halkının yaşam biçimi arasında
büyük tezat var; veriler ile yaşam kesinlikle uyum içinde değil. Vatandaş şu
anda açlık ve perişanlık içerisinde. Pancar kotaları… Büyük sıkıntı çekiyor
kotalardan dolayı pancar ekicileri. Sayın Bakanımın rakamlarıyla, ben, örnek
vereceğim, Iğdır İlinin, kırkaltı yıl önce proje çalışmalarına başlanmış olması
hasebiyle, şu anda fizibl bir projedir; 2001 yılında ödenek ayrılması
gerekirken, programa alınmıştı.
Sayın Başkanım, herhalde
Bakanım dinlemiyor beni. Değerli Başkanım, Sayın Başkanım, ben konuşuyorum… Ben
mi konuşayım, siz mi orada hasbıhal edeceksiniz. Sayın Başkanım, hasbıhal devam
edecek mi, ben mi konuşacağım?!
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Akdemir; dinleniyor.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -
Değerli Başkanım, Sayın Bakan soruma cevap vermişti; ben, tatmin olmadığımı,
Iğdır'ın büyük ekonomik sıkıntı içinde olduğunu anlatırken, siz orada sohbet
ediyordunuz. Özür diliyorum…
Kırkaltı yıl önce,
verimliliği şu anda vardır denerek ödenek ayrılması gerekir denen bir barajı,
2001 yılında ödenek ayrılsın dendi, Devlet Planlamaya, ilgili genel müdürlük
yazdı. Beş yıldan beri ödenek ayrılmadı, son üç yıldır ben sürekli gündeme
getirip anlattığım halde, hâlâ ödenek verilmedi ve ikibuçuk ay önce, Millî
Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik Beyle Iğdır'ı ziyaretimizde, orada, susuz
arazilerin kuruduğunu, halk toplanarak, Bakanımızı, benimle beraber önümüzü
kesti ve hükümete sesini duyurmak istedi.
Ben, buradan, tekrar,
Iğdırlının sesini bir vekil olarak duyurmak istiyorum. Bu söylediğiniz rakamlar
kâğıt üzerinde belli bir şey ifade etmiyor, hayata yansıması lazım. Millî
geliri şu anda 700 doların altında, fert başına düşen millî gelir. Hükümetin
Iğdırlının sesini duyması, o tarafa bakması gerekiyor. Sadece verdiğiniz
bilgilerle yetinmek tatmin etmiyor; aç, yoksulluk içinde, perişanlık devam
ediyor. Kotalardan dolayı vatandaş, pancarını -elinde- şu anda satamıyor;
üzerine kar yağacak ve hayvan yemi olarak kullanacak.
BAŞKAN - Sayın Akdemir,
açıklanmasını istediğiniz hususu sorar mısınız.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -
Dolayısıyla, açıklanmasını istediğim husus, yatırım konusunda kırkaltı yıl önce
projesine başlanacak olan Ünlendi Barajına bu sene 2006 yılında ödenek koyacak
mısınız?
Dolayısıyla, bu kısa ve
net soruma tekrar net cevap istiyorum Sayın Bakanım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Akdemir.
Sayın Bakan, açıklama
yapacak mısınız?
DEVLET BAKANI BEŞİR
ATALAY (Ankara) - Hayır.
BAŞKAN - Soru önergeleri
cevaplandırılmıştır.
Sözlü soru önergeleri
için ayrılan süre tamamlandığından dolayı, gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
IX.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu
Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
1 inci sırada yer alan
kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu gelmediğinden
teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
2 nci sırada yer alan
Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.-
Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/950) (S. Sayısı:920)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet?.. Yok.
Kanun tasarısı
ertelenmiştir.
3 üncü sırada yer alan
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Bazı
Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet?... Yok.
Ertelenmiştir.
4 üncü sırada yer alan
3.7.2005 Tarihli ve 5394 Sayılı Türkiye İstatistik Kanunu ve Anayasanın 89 uncu
ve 104 üncü maddeleri gereğince Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri
gönderme tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
4.-
3.7.2005 Tarihli ve 5394 Sayılı Türkiye İstatistik Kanunu ve Anayasanın 89 uncu
ve 104 üncü Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri
Gönderme Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1070) (S. Sayısı: 999)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Komisyon olmadığı için
birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.28
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.36
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Ahmet KÜÇÜK
(Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 16 ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
999 sıra sayılı tasarının
görüşmelerine başlıyoruz.
IX.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4.-
3.7.2005 Tarihli ve 5394 Sayılı Türkiye İstatistik Kanunu ve Anayasanın 89 uncu
ve 104 üncü Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri
Gönderme Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1070) (S. Sayısı: 999)
(x) (xx)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet?.. Yerinde.
Komisyon raporu 999 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
3.7.2005 tarihli ve 5394
sayılı Türkiye İstatistik Kanununun 45 ve 56 ncı maddeleri Cumhurbaşkanınca
uygun bulunmayarak bir daha görüşülmek üzere, bu hususta gösterilen gerekçeyle
birlikte Başkanlığımıza geri gönderilmiştir.
Anayasanın 89 uncu
maddesinin ikinci fıkrasında "Cumhurbaşkanınca kısmen uygun bulunmama
durumunda, Türkiye Büyük Millet Meclisi sadece uygun bulunmayan maddeleri
görüşebilir" İçtüzüğün 81 inci maddesinin son fıkrasında ise "Cumhurbaşkanınca
yayımlanması kısmen uygun bulunmayan ve bir daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük
Millet Meclisine geri gönderilen kanunların sadece uygun bulunmayan
maddelerinin görüşülmesine kanunun görüşmelerine başlamadan önce Genel Kurulca
görüşmesiz karar verilebilir. Bu durumda, sadece uygun bulunmayan maddelerle
ilgili görüşme açılır… Kanunun tümünün oylaması her halde yapılır"
hükümleri yer almaktadır.
Bu hükümlere göre, geri
gönderilen kanunun tümünün veya sadece Cumhurbaşkanınca uygun bulunmayan
maddelerinin görüşülmesi Genel Kurulun kararına bağlıdır.
Bu nedenlerle, söz konusu
kanunun sadece Cumhurbaşkanınca uygun bulunmayan 45 ve 56 ncı maddelerinin
görüşülmesini Genel Kurulun onayına sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
45 inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE İSTATİSTİK KANUNU
DOKUZUNCU BÖLÜM
Personel Rejimi
Personel rejimi ve fazla
çalışma
MADDE 45.- Başkanlıkta;
Başkan, Başkan Yardımcısı, I. Hukuk Müşaviri, Daire Başkanı, İstatistik
Müşaviri, Hukuk Müşaviri, Bölge Müdürü, Türkiye İstatistik Kurumu Uzmanı,
Türkiye İstatistik Kurumu Uzman Yardımcısı, İstatistikçi, Matematikçi, Mühendis
ile dört yıllık yüksek öğrenim görmüş olmak kaydıyla Programcı kadrolarına
atananlar, kadroları karşılık gösterilmek suretiyle, 657 sayılı Devlet
Memurları Kanunu ve diğer kanunların sözleşmeli personel çalıştırılması
hakkındaki hükümlerine bağlı olmaksızın sözleşmeli çalıştırılabilir.
(x) Kanunun ilk görüşmesi 3.7.2005 tarihli
125 inci Birleşimde yapılmıştır.
(xx) 999 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Bu suretle
çalıştırılacakların sözleşme usûl ve esasları ile ücret miktarı ve her çeşit
ödemeleri Bakanlar Kurulunca tespit edilir.
Özel uzmanlık gerektiren
hizmetlerde sözleşmeli olarak yabancı uzman çalıştırılabilir. Bu şekilde
çalıştırılacak olan yabancı uzmanlara yapılacak ödemeler ile çalışma usûl ve
esasları Bakanlar Kurulu tarafından belirlenir.
Başkanlık merkez ve taşra
teşkilâtı kadrolarında çalışan (kadro karşılığı çalışan sözleşmeli personel
dâhil) memurlara 10.10.1984 tarihli ve 3056 sayılı Kanunun 31 inci maddesinde
yer alan fazla çalışma ücreti aynı esas ve usûllere göre ödenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteyenler: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Uşak Milletvekili Osman
Coşkunoğlu, Anavatan Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Muhsin
Koçyiğit, AK Parti Grubu adına Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan; şahısları
adına Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan, Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu,
İstanbul Milletvekili İnci Özdemir, Çankırı Milletvekili Tevfik Akbak.
İlk söz, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz isteyen Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu'nun.
Buyurun Sayın Coşkunoğlu.
Süreniz 10 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA OSMAN
COŞKUNOĞLU (Uşak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
Sayın Cumhurbaşkanı tarafından bir kez daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük
Millet Meclisine geri gönderilen 5394 sayılı Türkiye İstatistik Kanununun 45
inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına görüşlerimizi
belirtmek üzere söz almış bulunmaktayım.
İncelenen kanunun 45 inci
maddesinin birinci fıkrasında sayılan kadrolara atanacak kamu görevlilerinin,
kadroları karşılık gösterilerek sözleşmeli personel olarak çalıştırılmasına
olanak sağlanıyor; ama, nasıl sağlanıyor; bu da, 45 inci maddenin ikinci
fıkrasında belirtiliyor. Bu personelin sözleşme usul ve esasları ile ücret
miktarı ve her çeşit ödemelerinin Bakanlar Kurulunca tespit edileceğini ifade
ediyor bu maddenin ikinci fıkrası. Hiçbir düzenleme yapılmaksızın Bakanlar
Kurulu buna karar verecek.
Değerli milletvekilleri,
Sayın Cumhurbaşkanının da gayet titizlikle, dikkatle ifade ettiği gibi, bu,
Anayasamızın 128 inci maddesine aykırıdır. Memurların ve diğer kamu
görevlilerinin niteliklerinin, atanmalarının, görev ve yetkilerinin, hakları ve
yükümlülüklerinin, aylık ve ödenekleri ile diğer özlük işlerinin yasayla
düzenleneceği Anayasanın 128 inci maddesinde belirtilmiştir. Ayrıca, bu madde,
hiçbir temel ilke konulmadan, çerçeve çizilmeden sözleşmeli personelin statüsüyle ilgili tüm düzenlemeler için
Bakanlar Kurulunun yetkilendirilmesini yaparak yasama yetkisini âdeta
devrediyor Bakanlar Kuruluna. Bu bakımdan da hukukla, demokrasiyle,
Anayasamızla bağdaşmayan bir maddedir.
İstatistikten
bahsediyoruz, İstatistik Kurumundan bahsediyoruz; çok önemli bir kurumumuzdur.
Maalesef, hâlâ, birçok istatistiğimiz, Avrupa Birliği yayınlarında, OECD
yayınlarında, diğer uluslararası yayınlarda yeterince ve güncel olarak temin
edilemiyor; bunun kısa zamanda düzeltilmesi dileğimi bu vesileyle ifade edeyim;
fakat, istatistikten bahsediliyor, size bir iki istatistik vermek istiyorum:
Sayın Cumhurbaşkanımız, bugüne kadar, üç yıllık, tek başına AKP İktidarı
döneminde çıkarılan yasaların 41 tanesini geri gönderdi ve dikkatli bir şekilde
ifade edilmiş gerekçelerle bunları geri gönderdi. 41 yasa, Sayın
Cumhurbaşkanınca geri gönderildi. 65 yasayı Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz
Anayasa Mahkemesine götürdük, bunlardan 10 tanesi iptal edildi, 4 tanesinde
yürütmeyi durdurdu ve henüz nihaî karar bekleniyor, diğerleri de bekleme
aşamasında. Bunlar, hukuk açısından başarılı bir hükümet manzarası ortaya
koymuyor.
Bugün Meclisimizde Avrupa
Konseyi Parlamenterler Meclisi Başkanı Sayın Van Der Linden'i dinledik. Onun da
farkında olduğu, bütün Avrupa Birliğinin farkında olduğu hukuksuzluklar… Yani,
biz farkındayız, Avrupa farkında değil gibi bir kanaat oluşmasın. Nasıl olsa
burada Cumhuriyet Halk Partisi azınlıkta, biz bunları hukuka aykırı da olsa
geçiririz… Geçmez, Anayasa Mahkemesi bozar; ama, bu şekilde bir umursamazlık,
sadece Türkiye içerisinde Türkiye Büyük Millet Meclisini patinaj yapar duruma
düşürmekle kalmıyor, yurt dışında da hukuku uygulayamayan bir hükümet manzarası
veriyor.
Yakınlarda, örneğin
Brüksel'deki bilim ve teknoloji taramasına, biz, Türkiye, hukukî olmayan bir
TÜBİTAK kadrosuyla gittik. Bir yılda 2 tane TÜBİTAK Yasası çıkarıldı. Birinci
yasa, hem idare mahkemesi tarafından yürütmesi durduruldu hem de Anayasa
Mahkemesi tarafından bozuldu. İkinci yasanın -TÜBİTAK'la ilgili çıkarılan yasa-
Anayasa Mahkemesi tarafından yürürlüğü durduruldu. Bu şekilde hukuka karşı
gitmekte ısrar ederek Meclisi, Türkiye Büyük Millet Meclisine patinaj
yaptırarak devam etmek de, hem de üçte 2 çoğunluğu olan bir iktidara ve
Türkiye'ye yakışmıyor, bu Türkiye Büyük Millet Meclisine yakışmıyor. Üçüncü
seneden sonra bunun değişmeyeceği gibi bir kaygı içerisindeyim.
Yine TÜBİTAK örneğinde,
Sayın Başbakanın bir demeci var: "Efendim, biz o yasayı
değiştirirsek…" Şimdi, birinci yasanın, idare mahkemesi, yürütmesini
durdurdu, Anayasa Mahkemesi bozdu. İkinci yasanın, Anayasa Mahkemesi,
yürütmesini durdurdu. "Biz değiştirirsek, geri adım atmış oluruz."
Hukuk karşısında, hukuksuz bir davranış karşısında yapılanı düzeltmek, geri
adım atmak değildir. Bunu, her şeyden önce, sizler AKP milletvekilleri,
hükümete hatırlatmanız gerekir. Meclisi patinaj yapar duruma düşürmek ve
hukukla didişir duruma düşürmek hiç de uygun kaçmıyor, yakışık almıyor. Bu
kadar çoğunluğunuz var, bu şekilde bir yönetime de ihtiyacınız olmadığını,
Türkiye'ye zaman kaybettirmeye ihtiyacınız olmadığını düşünüyorum.
Bu, çoğunluk
egemenliğidir. Ne Sayın Cumhurbaşkanı ne Anayasa Mahkemesi ne muhalefet,
hiçbirini umursamadan bu şekilde, yasalarda, ısrar etmek, çoğunluk
egemenliğidir. Bu çoğunluk egemenliğine dayanan hükümetin... Yukarıda, bütçe
tartışılıyor, orada da bunu ifade ettik; haydi çoğunluk egemenliği muhalefeti
umursamıyor, muhalefetin umursanmaması, bizim laflarımızın umursanmaması,
yargının umursanmaması, Sayın Cumhurbaşkanının umursanmaması, ne muhalefeti
küçük düşürür ne yargıyı küçük düşürür ne de Cumhurbaşkanını küçük düşürür;
fakat, bunları umursamaya umursamaya yönetmek, bu yönetimi, bu hükümeti
destekleyen AKP milletvekilleri üzerine bir yük olarak biner. Bunu ısrarla
belirtmek istiyorum.
Saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Coşkunoğlu.
Madde üzerinde, Anavatan
Partisi Grubu adına söz isteyen Diyarbakır Milletvekili Sayın Muhsin Koçyiğit;
buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 999 sıra sayılı, 3.7.2005 Tarihli ve 5394 Sayılı Türkiye
İstatistik Kanunu ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü maddeleri gereğince
Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderme tezkeresi ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Cumhurbaşkanı tarafından bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderilen bu
yasanın 2 maddesi var; 45 ve 56 ncı maddeleri. Öncelikle, bu bölümde,
istatistik üzerinde genel bilgiler verdikten sonra, ikinci bölümde,
Cumhurbaşkanının geri gönderme tezkeresinin gerekçeleri üzerinde konuşacağım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; istatistik, başlangıçta teknik bir disiplin olarak ele
alınırken, günümüzde bir bilim dalı olarak kendini kabul ettirmiş, çağımızda,
bilgi çağı olarak adlandırılan gelişmeler, istatistiği evrensel bir konuşma
dili konumuna getirmiştir. Küreselleşen dünyamızda, devletlerin etkin ve
sağlıklı bir şekilde yönetilmesi, ancak güvenilir bir bilgi altyapısına sahip
olmasıyla mümkündür.
Değerli arkadaşlarım,
bilimsel metotlarla elde edilmiş güvenilir istatistikler olmaksızın doğru
kararların alınması, kısa veya uzun vadeli planların yapılması düşünülemez.
Bilgi ve veri olmadan, ne yola çıkılabilir ve ne de hedefe varılabilir.
Ekonomik kalkınmayı yönlendiren belirleyici araçlardan biri olan istatistik
olgusu, aynı zamanda, demokratikleşme, şeffaflaşma ve hukukun üstünlüğünün
sağlanması süreçlerinde de vazgeçilmez bir işlev görmektedir. Bu itibarla,
demokrasilerde, doğru bilgi, doğru yorum ve doğru karar süreçlerinde,
araştırmacılar, politikacılar, karar alıcılar ve tüm bireyler tarafından karar
alınırken ve bu kararların muhtemel sonuçları değerlendirilirken, istatistiğe
dayanan bilgi elemanlarına birinci derecede öncelik verilmektedir. Bu
doğrultuda, demokrasinin etkinliği, istatistik altyapısının ve bilgi
sistemlerinin sağlıklı bir biçimde kurulmasıyla mümkündür.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; istatistik, doğruyu veya yanlışı saptamada en güvenilir
tekniklerden biridir; ancak, ülkemizde istatistik biliminin gerekleri yeterince
yerine getirilmeksizin pek çok alanda araştırmalar yapılarak, sonuçları
kamuoyuyla paylaşılabilmektedir.
Günümüzün en değerli
olgularından biri olan bilgi, bilgi çağının gerektirdiği istatistikî verilerin
bilimsel temeller üzerine inşa edilmesi ve kullanılması da, dünyanın en önemli
konulardan birisini oluşturmaktadır. Bu bilinç içerisinde, Avrupa Birliği de
dahil olmak üzere, tüm gelişmiş ülkeler, evrensel normlara ulaşmanın gayreti
içerisindedir. Avrupa Birliği süreci içerisinde, istatistikî örgütlenmenin esas
ilkesi, doğru, güvenilir, geçerli ve zamanında istatistikî bilgi üretmek ve bu
ilkelerin tüm aday ülkelerde kullanılmasını sağlamaktır. Bu nedenle, Avrupa
Birliği müktesebatının gerektirdiği çalışmaları yapmanın ulusal program
kapsamında olduğu ve bu programda, kısa vadede yapılması hedeflenen çalışmalar
içerisinde, istatistik kanununu çıkarma, öncelikli konular arasında yer
almaktadır. Ancak, Türkiye istatistik kanunu taslağı hazırlığı aşamasında,
istatistik üretiminde söz ve deneyim sahibi olan üniversiteler, istatistik
bilimcileri ve istatistik bilimi ve istatistikçi adına özveriyle çalışanların
çalışmaları dikkate alınmamıştır, gerekli sinerji yaratılamamıştır.
Değerli milletvekilleri,
istatistik bilimi oldukça önemli ve ikamesi olmayan bir olgudur. İstatistik
sayı demektir, sayıların ise ikamesi yoktur. Bir ülke için, ortaya konulan
istatistiklerin kesin belge ve bilgi değeri vardır. Yanlışlığa, yanlılığa ve
sapmalara olanak tanıyabilen istatistikî yapılarla bilgi nakledilmesi halinde
ciddî hasarlara neden olacağı kesindir.
Değerli arkadaşlarım,
halkımız günlük yaşamında büyük güçlüklere katlanmak suretiyle yaşamını büyük
bir zorlukla sürdürmektedir. Bu dönemde özellikle enflasyon rakamları düşüyor;
fakat, düşen bu enflasyon rakamları halkın cebine, satın alma gücüne
yansımıyor. İşte, bunun nedenlerinden birisi, istatistik hazırlanırken burada
yapılan hatalar yahut da hataya meyil veren eksikliklerdir; çünkü, enflasyonda
baz alınan tüm kalemler aynı ağırlıkta ve hesaplamalarda yeteri kadar dikkate
alınmıyor. Örneğin, enflasyon hesaplamasında gıda harcamalarının toplam tutarı
yüzde 31 civarında; oysa, hane halkının gelirlerinin en az yüzde 60'ı gıda
harcamalarına gitmektedir. Aynı şekilde, hane halkının gelirinin büyük bir
kısmı, enflasyon hesabında, kiraya gitmektedir; fakat, kira giderlerinin
enflasyon içerisindeki payı oldukça az tutulmaktadır. Aynı şekilde, akaryakıt
giderlerinde yüzde 75'e yakın vergi ve yılda yüzde 25-30 oranında zam olmasına
rağmen, bu enflasyon hesaplarında yeteri kadar ağırlığı olmadığından enflasyon
düşük çıkmakta, halk da haklı olarak şunu sormakta: "Evet, enflasyon
düşüyor, basın böyle gösteriyor; ama, bizim cebimize bir şey yansımıyor, bizim
satın alma gücümüzde bir değişme olmuyor."
İşte, bunun temel nedeni
enflasyonun yanlış hesaplanması, enflasyonun gıdaya, kiraya, akaryakıta,
ulaşıma yeterli ağırlığı vermemesi; bunun yanında, enflasyonda baz alınan
kalemler arasında pingpong topunun, at nalının yer almasıdır. Pingpong topu, at
nalı artık piyasadan kalkmış; fakat, enflasyon hesaplaması buna göre yapıldığı
için enflasyon düşük çıkıyor, haklı olarak halk da bize soruyor: "Hani,
enflasyon düşmüştü, neden benim satın alma gücüm artmıyor?" İşte, bunun
sebebi bu. Bu da istatistik dediğimiz olguların bazen kötü niyetle kötüye
kullanılmasından kaynaklanmaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
konuşmamın ikinci bölümünde, süremiz var, bundan sonraki maddede, istatistikten
ve bu kanunun iki maddesindeki gerekçelerden, Cumhurbaşkanınca niçin geri
gönderildi, bunlardan bahsedeceğim. Şimdi, burada konuşmamı kesiyor, 2 nci
maddede söz almak üzere huzurlarınızdan ayrılıyorum.
Hepinize teşekkür
ediyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Koçyiğit.
AK Parti Grubu adına söz
isteyen Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan.
Buyurun Sayın Arslan. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
MİKAİL ARSLAN (Kırşehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3.7.2005
tarihinde kabul edilen 5394 Sayılı Türk İstatistik Kanununun Sayın
Cumhurbaşkanınca iade edilen 45 inci maddesi hakkında görüşlerimizi açıklamak
üzere Grubum adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
İstatistikler tarihî
perspektifte değerlendirildiği zaman geçmişi daha iyi anlamak mümkündür;
günümüzü en etkin yapıda kavramak ve geleceğimizi en iyi şekilde planlamamız
açısından da çok büyük önem taşımaktadır. Bugünü kavramak tarihî süreci iyi
anlamakla mümkündür. İşte, bu yüzden, cumhuriyetimizin ilanının hemen akabinde,
1926 tarihinde, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle, Başbakanlığa bağlı olarak
Merkezî İstatistik Dairesi kurulmuştur; 1962 tarihinde ise Devlet İstatistik
Enstitüsü olarak yeniden yapılandırılmıştır. Türkiye genelinde diğer kurumlarla
koordinasyon açısından, zamanlı, doğru ve gerekli istatistiklerin derlenmesinde
ve yayınlanmasında yaşanan zorlukların önüne geçmek amacıyla 5394 sayılı
Türkiye İstatistik Kanunu hazırlanmış, Meclisimizden geçmiş, 45 ve 56 ncı
maddeleri dışında da 3.7.2005 tarihinde kabul edilerek kanunlaşmıştır.
Dünyadaki küreselleşme
süreci ve ülkemizin Avrupa Birliğine adaylığı düşünüldüğünde, uluslararası
standartlarda istatistikî bilgilerin derlenmesinin önemi daha da anlaşılmış
olacaktır. Bu kapsamda, Avrupa Birliği İstatistik Ofisi Eurostat'la görüşmeler
yapılmış, yine, bu kurum tarafından aday ülke istatistik ofislerine yol
göstermek maksadıyla hazırlanan "İstatistik Kanunu Şablonu" başlıklı
doküman değerlendirilmiş ve AB'ye üye ülkelerin istatistik kanunları
incelenmiştir.
Bu yapılan incelemeler
neticesinde, kurum özerkliğinin geliştirilmesi tavsiye edilmiş, kurumun sistem
içerisinde koordinasyon rolünün kurulması ve güçlendirilmesi, çokyıllık
planlama unsurlarının sisteme dahil edilmesi, veri dağıtım ilkelerinin açıkça
belirlenmesi, kurumun taşra teşkilatlarının güçlendirilmesi, idarî kapasitenin
geliştirilmesi kapsamında kurum personelinin çalışma koşullarının
iyileştirilmesi istenilmiştir.
İşte, bu çerçevede,
Devlet İstatistik Enstitüsü, Bakanlar Kurulunca kabul edilen Ulusal Programda
yeni istatistik kanununun bir yıl içerisinde çıkarılacağı taahhüt edilmiş ve bu
süreç içerisinde de bahsettiğimiz kanun yayımlanmıştır.
BAŞKAN - Sayın Arslan,
bir saniye…
Sayın milletvekilleri,
çalışma süremiz tamamlanmış bulunmaktadır. Sayın Arslan'ın konuşmasının
tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Buyurun Sayın Arslan.
MİKAİL ARSLAN (Devamla) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hükümetimiz tarafından
Meclisimizin takdirine sunularak 3.7.2005 tarihinde kabul edilen 5394 sayılı
Türkiye İstatistik Kanununun 45 inci maddesinin ikinci fıkrası, sözleşmeli
personelin sözleşme yöntem ve ilkeleri ile ücret ve her türlü ödemelerin
Bakanlar Kurulunca belirlenmesini öngörmektedir. Bu madde Sayın Cumhurbaşkanınca
veto edilerek Yüce Meclise iade edilmiştir. İade edilen ve bugün görüşülerek
karara bağlayacağımız bu madde yukarıda zikredilen sorunların çözümünde büyük
adımlar atmakta ve birçok yenilikler getirmektedir. Cumhurbaşkanımızın iade
gerekçesinde, Anayasanın 2 nci maddesindeki hukuk devleti ilkesi Türkiye
Cumhuriyetinin nitelikleri arasında sayılmış; 7 nci maddesinde, yasama
yetkisinin Türk Ulusu adına Türkiye Büyük Millet Meclisinde olduğu, bu yetkinin
devrilemeyeceği belirtilmiştir ve sınırları belli bir yetki alanı içerisinde
yetki verilebileceğinden bahsetmektedir. Bir yetki devri olduğundan bahsediyor
Sayın Cumhurbaşkanımız. Halbuki, 52 sayılı Devlet İstatistik Kanununun ek madde
1'inde yayımlanan, 1973 yılında kabul edilen maddede "Devlet İstatistik
Enstitüsü, özel bir meslek bilgisine ve ihtisasına ihtiyaç gösteren geçici
işlerinde, zarurî hallere münhasır olmak üzere, Maliye Bakanlığı ile Devlet
Personel Dairesinin görüşlerine dayanarak, Bakanlar Kurulu kararı ile
sözleşmeli yerli ve yabancı personel çalıştırabilir" denilmektedir.
Dolayısıyla, bu, zaten, daha önceki kanunda geçen bir madde.
Yine, Meclisimiz
tarafından kabul edilen 5251 sayılı Kanunun -ki, 6.11.2004 tarihinde yürürlüğe
girdi bu kanun- 23 üncü maddesinde "bu suretle çalıştırılacakların
sözleşme usul ve esasları ile unvanlar itibariyle yer alan taban ve tavan ücretleri
ve her çeşit ödemeler Bakanlar Kurulunca tespit edilir" denilmektedir.
Yani, aynı maddeyle ilgili, buna benzer bir madde, 5251 sayılı Kanunda
yasalaşmıştır.
Bir başka kanunda yine
aynı madde var. 5263 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin yine ikinci fıkrasında
-bu da 19.12.2004 tarihinde yürürlüğe girmiştir- "bu suretle
çalıştırılacakların sözleşme usul ve esasları ile unvanlar itibariyle yer alan
taban ve tavan ücretleri ve her çeşit ödemeler Bakanlar Kurulunca tespit
edilir" denilmektedir. Dolayısıyla, bir başka emsali olan, yine, Sayın
Cumhurbaşkanımızın imzasıyla yasalaşan bu maddeler, bu sefer, iade ediliyor;
dolayısıyla, bu mantığı anlamak mümkün gözükmüyor.
Yine, Sayın
Cumhurbaşkanının iade gerekçesinde, sınırları belli bir yetkinin
verilebileceğinden bahsediliyor ki, zaten, bu, sınırları belli bir yetkidir;
çünkü, hangi personelin çalıştırılacağı, hangi usul ve yöntemlerle çalıştırılacağı
kanunlarda tarif edilmektedir.
İşin esasında da,
Anayasanın çok teferruatlı olmaması, kanunlarda esaslarının belirlenmesi ve
yürütmenin inisiyatif alanı içerisinde de hareket alanının benimsenmesi,
Eurostat'ın zaten önerdiği maddeler içerisindedir. Orada da, daha hızlı
çalışabilir, inisiyatifi genişletilmiş Devlet İstatistik Enstitüsünün
kurulmasının faydalı olacağı belirtilmektedir.
Dolayısıyla, Grubumuz
olarak, 45 inci maddeye aynı şekilde, geldiği şekliyle tekrar oy vereceğimizi
belirtiyor, Yüce Heyetinizi, tekrar, saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Arslan.
Sayın milletvekilleri,
çalışma süremiz tamamlandığı için, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla
görüşmek için, 10 Kasım 2005 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere,
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 19.04