BIM 2 1 2005-12-01T12:13:00Z 2005-12-01T12:13:00Z 43 27281 155507 TBMM 1295 311 190973 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM: 22         CİLT: 97       YASAMA YILI: 4

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

 

16 ncı Birleşim

9 Kasım 2005 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMA

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Gündemdişi Konuşmalar

1.- Burdur Milletvekili Mehmet Alp'in, Dünya Çocuk Hakları Gününde, çocukların sağlıklı bir şekilde büyüyebilecekleri tek ortam olan ailenin önemine, özgür ve yaratıcı bir kişilik kazanabilmeleri için yapılması gerekenlere ilişkin gündemdışı konuşması

2.- Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in, İş Kanununun uygulanmasında görülen aksaklıklara ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

3.- Mersin Milletvekili Hüseyin Güler'in, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

V.- SÖYLEVLER

1.- Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanı Rene Van Der Linden'in, Türkiye'nin Avrupa ve bölge için önemi ile Avrupa Birliğine adaylığı sürecinde yerine getirmesi gereken hususlara ilişkin Genel Kurula hitaben konuşması

VI.- ÖNERİLER

A) Sİyasî Partİ Grubu Önerİlerİ

1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin CHP Grubu önerisi

VII.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Ali Topuz'un, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin'in, konuşmasında, Partisine sataşması nedeniyle konuşması

2.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Adana Milletvekili Fehmi Hüsrev Kutlu'nun, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

3.- Kars Milletvekili Selami Yiğit'in, Adana Milletvekili Fehmi Hüsrev Kutlu'nun, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

4.- Adana Milletvekili Fehmi Hüsrev Kutlu'nun, Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

VIII.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) Sözlü Sorular ve Cevaplari

1.- Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri Saygun'un, ABD Ankara Büyükelçisiyle ilgili basında yer alan iddiaya ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/779)

2.- Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, Bandırma Limanının özelleştirileceği iddialarına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/809)

3.- Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, İmar Bankası mudilerine yapılacak ödemelere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/815) ve Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı

4.- Hatay Milletvekili Züheyir Amber'in, Devlet Planlama Teşkilatının planlamadaki rolüne ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/944) ve Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı

5.- Kars Milletvekili Selami Yiğit'in, özelleştirme sonucu işsiz kalanların kamuda istihdamına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/961) ve Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı

6.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, yapılan atamalara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/992) ve Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı

7.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, EPDK yönetmeliğine göre teminat olarak kabul edilecek değerlere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/1200) ve Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı

8.- Adıyaman Milletvekili Şevket Gürsoy'un, Tütün, Tütün Mamülleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu Personeline ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/1202) ve Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı

9.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, atanan ve görevden alınan personele  ilişkin Devlet Bakanı ve  Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/1234) ve Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı

10.- Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, Balıkesir’de bir fakülte ve yüksekokulun bina ve derslik ihtiyacına  ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/1235) ve Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı

11.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, 2004 ve 2005 malî yılı bütçelerinden Iğdır İline ayrılan ödenek miktarı ve kullanımına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/1404) ve Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı

12.- Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, 4207 sayılı Kanuna aykırı uygulamalara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/1423) ve Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı

13.- Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, personel atamalarına ve geçici personele dönersermayeden ödenen paya ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/1449) ve Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı

B) Yazili Sorular ve Cevaplari

1.- Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın, sosyal güvenlik alanındaki bazı uygulamalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/7845)

2.- Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, yabancı sermaye ve özelleştirme politikasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/7862)

3.- Samsun Milletvekili Haluk KOÇ'un, doğrudan gelir desteği başvurusunda talep edilen ücrete ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/7876)

4.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, Elazığ'ın Palu İlçesinde TOKİ tarafından yapılan konutlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/7892)

5.- Diyarbakır Milletvekili Muhsin KOÇYİĞİT'in, Konut Edindirme Yardımı hesaplarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/7901)

6.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in, TEM Çamlıca gişelerinden Sultanbeyli İlçesine girişlerde yaşanan trafik sıkışıklığına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız ÖZAK'ın cevabı (7/7949)

7.- Adana Milletvekili Atilla BAŞOĞLU'nun, özel sektördeki kayıtlı işçi sayısına ve yıllık ortalama gelirlerine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/7956)

8.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil ÜNLÜTEPE'nin, Dinî ve Sosyal Hizmet Vakfı ile bir camie baz istasyonu kurulmasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet AYDIN'ın cevabı (7/7979)

9.- Muğla Milletvekili Fahrettin ÜSTÜN'ün, Türkiye ile KKTC arasındaki pasaport uygulamasına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜL'ün cevabı (7/7997)

10.- İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, Almanya'nın Kassel ve Bremen bölgelerinde başkonsolosluk açılıp açılmayacağına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜL'ün cevabı (7/8000)

11.- İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, İskenderun Limanından Irak'a askerî sevkiyat yapıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜL'ün cevabı (7/8001)

12.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya-Serik-Belek Beldesinde otel ve golf alanı tahsislerine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/8035)

13.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya-Serik-Belek Beldesindeki özel çevre koruma alanında yapılan tahsislere ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/8036)

14.- İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, Ege Üniversitesi Çocuk Sağlığı Araştırma ve Uygulama Hastanesinin ödenek ihtiyacına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/8049)

15.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, enflasyon ve memurlara yapılan ücret artış oranlarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/8059)

16.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, belediyelere yapılan yardımlara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/8065)

17.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, denizlerimizdeki usulsüz balık avcılığına,

- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Rize'de dağıtılan ineklerde şap hastalığı görülmesine,

- Manisa Milletvekili Ufuk ÖZKAN'ın, devlet üretme çiftliklerine,

- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, Toprak Mahsulleri Ofisinin buğday alımlarına,

- Diyarbakır Milletvekili Muhsin KOÇYİĞİT'in, Diyarbakır İlindeki bir arazinin sulama ihtiyacına,

- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, Tarım Gönüllüleri Projesine,

- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Kazım Karabekir Devlet Üretme Çiftliğinin kiralanmasına,

- Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın, hayvancılıktaki hastalık sorunlarına,

- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, çiftçi nüfusuna ve verilen desteğe,

- Tekirdağ Milletvekili Enis TÜTÜNCÜ'nün, Tekirdağ'da doğal afetten zarar gören çiftçilere yapılacak yardıma,

- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, mazot paralarının ne zaman ödeneceğine,

- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, son beş yılda alınan ve emekliye ayrılan personel sayısına,

- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, mera alanlarına ve Mera Kanununda yapılan değişikliğin etkilerine,

- İzmir Milletvekili Türkân MİÇOOĞULLARI'nın, tarımsal desteklemeye,

- Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, Köy Bazlı Katılımcı Yatırım Programlarının Desteklenmesi Projesinin kapsamına,

- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, çiftçilerin ödeyemedikleri borçlarına,

Mazota yapılan zamlara ve çiftçiye yönelik mazot desteğine,

Mısır ürününün piyasasına,

- Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, tarım ilaçlarının kullanımı ve denetimine,

- Mersin Milletvekili Vahit ÇEKMEZ'in, mısır üreticilerinin sorunlarına,

- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Toprak Mahsulleri Ofisinin özel güvenlik hizmeti alımına,

- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, ürün alımlarına ve yapılan ödemelere,

- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, öğrenci alınmayan tarım meslek liselerine,

- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, belediyelere yapılan yardımlara,

- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, mısır üretimine ve değerlendirilmesine,

- İzmir Milletvekili Türkân MİÇOOĞULLARI'nın, üzüm üreticilerinin sorunlarına,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/8155, 8156, 8157, 8158, 8159, 8160, 8161, 8162, 8163, 8164, 8165, 8166, 8167, 8168, 8169, 8170, 8171, 8172, 8173, 8174, 8175, 8176, 8177, 8178, 8179, 8180)

18.- Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY'ın, Türk Telekomun, bir lisansının çevrilmesine yönelik başvurusuna ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/8182)

19.- Mersin Milletvekili Ersoy BULUT'un, altyapı sorunu olduğu halde festival düzenleyen belediyelere ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/8625)

20.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya Kültür ve Turizm Müdür Vekilinin basında çıkan iddialarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/8627)

21.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'daki uluslararası bir turizm toplantısına katılmamasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/8629)

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

2.- Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/950) (S. Sayısı: 920)

3.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)

4.- 3.7.2005 Tarihli ve 5394 Sayılı Türkiye İstatistik Kanunu ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1070) (S. Sayısı: 999)


I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak dört oturum yaptı.

Hatay Milletvekili Mehmet Soydan, İskenderun Limanında batan Ulla Gemisinin çevreye verdiği zararlara, geminin çıkarılması için yapılması gerekenlere ve Hatay Havaalanının bir an önce açılmasının bölge için önemi ile alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı bir konuşma yaptı.

Antalya Milletvekili Hüseyin Ekmekcioğlu'nun, ülke tarımının içinde bulunduğu sorunlara ve alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşmasına, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker,

Burdur Milletvekili Bayram Özçelik'in, Kızılay Haftası ile Kızılay’ın misyonu ve vizyonuna ilişkin gündemdışı konuşmasına, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu,

Cevap verdi.

Romanya Senato Başkanı Nicolae Vacaroiu'nun davetlisi olarak Romanya'ya resmî ziyarette bulunacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın beraberindeki Parlamento heyetini oluşturmak üzere gruplarınca isimleri bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi, Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve 52 milletvekilinin, hayvancılık sektöründeki sorunların (10/315),

Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük ve 52 milletvekilinin, çimento sektöründeki denetimsiz fiyat oluşumu ve tekelleşme iddialarının (10/316),

İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü ve 51 milletvekilinin, içki kaçakçılığı ve sahte içki imalatının nedenleri, işleyişi ve sonuçlarının (10/317),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Bazı girişimcilerce holding adı altında gerçekleştirilen izinsiz halka arz yoluyla tasarruf sahiplerinin mağduriyetine yol açılmasının neden ve sonuçlarıyla bu süreçte SPK'nın sorumluluğunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan (10/16, 262) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, gerektiğinde yurt dışında da çalışabilmesine ilişkin önerisinin, ilgili İçtüzük hükümlerinin yurtiçi araştırmayı kapsamasına rağmen, konunun gereği ve özelliği nedeniyle, istemin 27.10.2005 tarihli Başkanlık Divanı kararına istinaden, gidilecek ülkelerle, gidecek komisyon üyelerinin sayıları ve inceleme süresinin öncelikle Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığınca tespit edilmesi kaydıyla karşılanmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi;

Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un, Arnavutluk'a,

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Oman ve Birleşik Arap Emirliklerine,

Yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkereleri;

Genel Kurulun 8.11.2005 Salı günkü birleşiminde, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer alan (10/63, 113, 138, 179, 228) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun 956 sıra sayılı raporunun görüşmelerinin tamamlanmasından sonra, saat 19.00'a kadar sözlü soruların görüşülmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi,

Kabul edildi.

Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifinin (2/267), doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmediği,

Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, 222 Sayılı İlköğretim Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/362), doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildiği,

Açıklandı.

Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer ve 25 milletvekilinin; İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü ve 26 milletvekilinin; İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 23 milletvekilinin; Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya ve 27 milletvekilinin; Trabzon Milletvekili Faruk Nafız Özak ve 23 milletvekilinin Türk sporunda şiddet, şike, rüşvet ve haksız rekabet iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri ve Meclis Araştırması Komisyonu Raporunun (10/63, 113, 138, 179, 228) (S.Sayısı: 956) görüşmelerine devam olunarak, tamamlandı.

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının:

1 inci sırasında bulunan (6/779) esas numaralı soru, ilgili bakan Genel Kurulda hazır bulunmadığından, ertelendi.

2 nci sırasında bulunan     (6/780),

3 üncü     "      "                 (6/784),

4 üncü     "      "                 (6/792),

5  inci      "      "                 (6/796),

18 inci     "      "                 (6/852),

Esas numaralı sorulara, Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız Özak cevap verdi.

(6/780), (6/784), (6/792), (6/796) esas numaralı soru sahipleri cevaba karşı görüşlerini açıkladı.

9 Kasım 2005 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 19.01'de son verildi.

 

     Sadık Yakut

    Başkanvekili

 

Ahmet Küçük

Bayram Özçelik

 

Çanakkale

Burdur

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 


No.: 24

II.- GELEN KÂĞITLAR

9 Kasım 2005 Çarşamba

Raporlar

1.- İnsan Hakları ve Ana Hürriyetlerini Korumaya Dair Sözleşmenin Oluşturduğu Denetim Mekanizmasının Değiştirilmesine İlişkin 14 Nolu Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1022) (S. Sayısı: 1007) (Dağıtma tarihi: 9.11.2005) (GÜNDEME)

2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Güney Afrika Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük İdarelerinin Karşılıklı Yardımlaşmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1046) (S. Sayısı: 1008) (Dağıtma tarihi: 9.11.2005) (GÜNDEME)

3.- Güneydoğu Avrupa Sivil-Asker Acil Durum Planlama Konseyi Kurulması Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonları Raporları (1/1058) (S. Sayısı: 1011) (Dağıtma tarihi: 9.11.2005) (GÜNDEME)

4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Güney Afrika Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1065) (S. Sayısı: 1012) (Dağıtma tarihi: 9.11.2005) (GÜNDEME)

5.- Kısıtlayıcı Ticarî Uygulamaların Kontrolü İçin Çok Taraflı Olarak Kararlaştırılan Adil İlkeler ve Kurallar Bütününün Tüm Yönlerini Gözden Geçirme Konusundaki 5. BM Konferansıyla İlgili Düzenlemeler Hakkında Birleşmiş Milletler ve Türk Hükümeti Arasındaki Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1125) (S. Sayısı: 1015) (Dağıtma tarihi: 9.11.2005) (GÜNDEME)


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

9 Kasım 2005 Çarşamba

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 16 ncı Birleşimini açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için 5 dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini; bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen sayın milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını, görevli personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, Dünya Çocuk Hakları Günü ile ilgili söz isteyen Burdur Milletvekili Mehmet Alp'e aittir.

Buyurun Sayın Alp. (AK Parti sıralarından alkışlar)

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Gündemdişi Konuşmalar

1.- Burdur Milletvekili Mehmet Alp'in, Dünya Çocuk Hakları Gününde, çocukların sağlıklı bir şekilde büyüyebilecekleri tek ortam olan ailenin önemine, özgür ve yaratıcı bir kişilik kazanabilmeleri için yapılması gerekenlere ilişkin gündemdışı konuşması

MEHMET ALP (Burdur) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Dünya Çocuk Hakları Günü dolayısıyla konuşma yapmak üzere gündemdışı söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Yarınlarımızın büyüğü olacak çocuklarımıza daha iyi bir yaşam sağlamak amacıyla hazırlanan ve ülkemizin de 1990 yılında imzaladığı  Çocuk  Hakları  Sözleşmesinin kabul edildiği tarih olan 20 Kasım, bu sözleşmede imzası olan ülkeler tarafından, Dünya Çocuk Hakları Günü olarak kutlanmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çocuklar, yaradılışları gereği, çaresiz, kolay incinebilen ve büyüme aşamasının her döneminde bakıma muhtaç varlıklardır; kendi haklarını koruma ve ifade etmekte yetersizdirler. Yaşama ve kendini geliştirme hakkına kavuşmaları; yetişkinlerin, onları küçük yaştan itibaren koruma, beslenme ve yetiştirme görevlerini yerine getirmelerine bağlıdır. Çocukların her yönden sağlıklı bir şekilde büyüyebilecekleri tek ortam aile ortamıdır. Sevgi, ilgi ve şefkatten yoksun olarak yetişen çocuklar, çeşitli kişilik bozuklukları ve psikolojik rahatsızlıkların yanında, sosyokültürel sorunlarla da karşı karşıya kalabilmektedirler.

Her ne kadar birçok ülkede çocuk sağlığı ve gelişimi için büyük gayret gösterilip olumlu çalışmalar yapılmışsa da, günümüzde dünya üzerinde pek çok çocuğun halen ihmal edildiği ve kötü muamelelere maruz kaldığı görülmektedir. Örneğin, birçok çocuk yetersiz beslenme, bakım ve gözetim eksikliğinden yaşamlarını yitirmekte, sakat veya zayıf kalmaktadırlar.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; toplumların en önemli hazinesi ve umudu çocuklarıdır. Çocuklar, ne kadar iyi yetiştirilir ne kadar iyi eğitilir ne kadar sağlıklı büyütülebilirse toplumlar da o kadar güçlü olur ve geleceğe, doğru, güvenli adımlarla ilerlerler. Geleceğimizin sağlam temellere oturtulabilmesi, yarınlarımızın sosyal yapısını oluşturacak çocuklarımızın bedensel ve ruhsal yönden korunmalarına ve onların en iyi biçimde eğitilmelerine bağlıdır. Çocukların özgür ve yaratıcı bir kişilik kazanabilmeleri için her şeyden önce, aile ve toplum içindeki sosyalleşme sürecinde kendilerine ait duygu ve düşüncelerini rahatça ifade edebilecekleri bir ortam sağlanmalı ve bu konuda bilinçli bir özen gösterilmelidir. Gelecek, çocuklarındır.

Çocuk hakları, bütün çocuklar içindir. Ülkemiz, çocuklara hak tanıyan ilk ülkelerdendir; Dünya Çocuk Hakları Sözleşmesine konu olan maddeleri benimsemiş ve çocuk haklarının savunucusu olmuştur.

Ayrıca, şunu da belirtmek istiyorum: Çocuk sorunlarıyla ilgilenme görevi Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu, kısa adıyla UNICEF'e aittir. UNICEF'in, dünya çapında çocuklara yönelik yürüttüğü birçok çalışma ve projeler, ülkemizde de başarıyla uygulanmış ve uygulanmaya da devam etmektedir.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 1959 yılında yayınladığı Çocuk Hakları Bildirgesinde de yer aldığı gibi, hiçbir çocuk, ırk, renk, cinsiyet, din, dil, bölge, millet, siyasal inanç, ekonomik durum ve daha birçok nedenlerden dolayı hiçbir konuda ayırıma tabi tutulamaz. Her çocuğun sağlıklı büyüyüp gelişmesi için gereken çaba gösterilmelidir. Bedensel, düşünsel ve toplumsal bakımdan özürlü olan çocuklar için özel bakım ve eğitim uygulanmalı, gereken özen gösterilmelidir. Çocuk, her türlü kötülük, zulüm, terk edilme ve sömürüden korunmalıdır. İlköğretim zorunlu ve parasız olarak her çocuğa sunulmalı ve eşit imkânlar sağlanmalıdır. Bütün bunların yanı sıra, her şeyden önemlisi, hiçbir çocuk sevgiden mahrum edilmemelidir. Özellikle ailesi olmayan veya yoksul çocuklara özel ilgi gösterilmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Alp, toparlayabilir misiniz.

Buyurun.

MEHMET ALP (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sosyal devlet anlayışının bir gereği olarak kimsesiz ve bakıma muhtaç çocuklar bizim ülkemizde de devlet tarafından koruma altında bulunmaktadır. Sosyal koruma kurumlarında barınan çocuklarımıza aile ortamı sıcaklığında bir yaşantı sağlanmalı ve sahip olduğu değerlerin eksikliği hissettirilmemelidir.

Bazı yerlerde yaşanan olaylar, buralardaki çocukları olumsuz yönde etkilemiştir. Bu olaylar tekrar edilmemeli ve çocuklarımızın, zarar görmeden, ruhsal, bedensel, psikolojik ve sosyal gelişmeleri sürdürülmelidir.

Şunu da unutmamalıyız ki, bugün üzerinde yaşadığımız dünya yarınların büyükleri olacak çocuklarımıza bırakabileceğimiz en büyük mirasımızdır; yani, dünyamızın gelecekteki sahipleri olan çocuklarımıza hiç bozulmamış, daha yaşanılabilir bir dünya, güzelliklerle dolu bir ortam bırakmak için elimizden geleni yapmalıyız.

Çocuklarımıza sahip çıkalım. Onları büyütürken, geleceğe hazırlarken her yaşta destek olalım. Onları dinleyelim, anlayalım ve onların haklarını onlara verelim.

Şiddete maruz kalmayan, sokaklara terk edilmeyen, küçük yaşta çalışmak zorunda bırakılmayan, aile özlemi çekmeyen, sevgisiz kalmayan, aç ve açık bırakılmayan, yaşıtlarıyla eşit şartlarda büyüyen, güzel hayaller kurabilen, geleceğe umutla bakan, mutlulukların  kaynağı ve daima gülen gözlerle görmek istediğimiz çocukların yaşadığı bir dünya dileğiyle, Yüce Heyetinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Alp.

Gündemdışı ikinci söz, 4857 sayılı İş Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra, kamu ve özel işyerlerinde, iş süreleri, iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili söz isteyen Kocaeli Milletvekili Sayın İzzet Çetin'e aittir.

Buyurun Sayın Çetin. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in, İş Kanununun uygulanmasında görülen aksaklıklara ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 22 Mayıs 2003'te kabul edilen ve 10 Haziran 2003 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 4857 sayılı İş Yasasının yaklaşık ikibuçuk yıldan bu yana uygulanmasında görülen aksaklıklardan insan yüreğini sızlatan bazı uygulamalarına değinmek ve bu konuda önlem alması için Çalışma Bakanlığına katkıda bulunmak amacıyla söz aldım; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, ülkemizde istihdam sorunlarından söz edildiğinde, hemen hemen ilk akla gelen işsizlik ve kayıtdışı ekonomi. Elbette, bu iki sorun Türkiye'nin ana sorunu. Hiç kimsenin bunu yadsımasını beklemek doğru değil; ama, çalışma yaşamının sorunlarını da yalnızca işsizlik ve kayıtdışı çalışma sorununa indirgemek doğru bir yaklaşım değil. Bugün, tüm çalışanların, İş Yasasının demokratik olmayan hükümleri başta olmak üzere, sendikalar ve toplusözleşme yasalarından ve bu yasaların uygulamalarından kaynaklanan pek çok sorununun varlığı bir gerçek. İş Yasasının demokratik olmayan hükümlerinden yararlanan kimi özel ve kamu işverenleri, özellikle de alt işveren dediğimiz taşeronların firmalarında, insan fiziğinin dayanmasını zorlayacak düzeyde, çok uzun süreli, fazla çalışmalar yapılmaktadır.

Buna ilişkin olarak, geçtiğimiz Ramazan Bayramı öncesi, araştırmacı gazeteci yazar Sayın Dündar'ın çocuk emeği sömürüsüne ilişkin televizyonlarda izlediğimiz görüntülerine değinmek istemiyorum. O alanı, çocuk emeği sömürüsünü gündeme getirdiği için Uğur Dündar'a buradan teşekkür ediyorum.

Benim burada değineceğim konu, bu taşeron firmaların, özellikle taşeron firmaların işyerlerinde çalışma sürelerinin, İş Yasamızda çalışma süresinin günlük 9 saatle sınırlanmış olmasına ve o İş Yasasında haftalık çalışma süresinin günlere dağıtımı eşit olmadığı için istismara açık olması nedeniyle, 11 saate çıkarılabilmesine imkân verirken, bugün, bu çalışma süresinin, 14-15 saate, hatta 18 saate çıktığına tanık olmaktayız. İşsizlik baskısıyla, fazla çalışma ücretini bu çalışanlar talep edemediği gibi, fiziksel dayanma güçlerini de sonuna kadar kullanıyorlar ve dayanma güçleri kalmayınca da bir iki aylık çalışma sonunda işyerlerini terk ettiklerinden, işverenler, bedava... Yani, o yasaları istismar eden, özellikle kayıtdışı sektörde, Ortaçağın kölelik düzeninden daha ağır çalışma koşulları, İş Yasasıyla, ülkemizin çalışma yaşamına girmiş bulunuyor.

Bu, Ortaçağın çalışma koşullarından bile ağır çalışanlar, fazla mesai alamadıkları gibi, o, yine İş Yasasına giren denkleştirme ve telafi çalışmasını da işyerinde devamlı çalışamadıkları için uygulayamadıklarından, fazla çalışmaları, art niyetli bazı işverenlerin bedava işgücü olarak kâr hanesine yazılmaktadır.

Aynı şekilde, tarım ve orman işçileri, yılda üç ay çalışmakta, üç dört ay çalışırken, 1475 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği dönemde bunlar hiç olmazsa günde 3 saat fazla mesai alabilmekteydiler. Şimdi, telafi çalışmasına da tabi olamadıkları için hiçbir ücret alamamakta ve telafi çalışması da yapamadıkları için, onların da ücretlerini bir bakıma kamu, yani, Tarım ve Orman Bakanlıkları olarak emek sömürüsünü sürdürmektedir.

Değerli arkadaşlarım, yine "insan onuruna yakışan iş", "onurlu iş" kavramları, bildiğiniz gibi, Avrupa Birliği ülkelerinin ve ILO'nun gündemine girmiş kavramlardır. Onurlu işin temel koşulu, çalışanları fiziksel ve psikolojik olarak korumaktır; çalışma sürelerinin, çalışma ortamının ve iş örgütlenmesinin insancıl kılınmasıdır. Çalışanların sorunlarını "iş buldular, otursunlar oturdukları yerde", "sokakta işsiz dolaşanlara baksınlar", "gözlerini toprak doyursun", "el açmıyorlar ya", "fakir fukara, garip gureba değiller ya" diyerek görmezlikten gelemeyiz. Ayrıca, bu anlayış, sosyal devlet anlayışıyla örtüşmez. Çalışanların sorunlarının iş bulmayla sonlandığını düşünmek, saflık değilse, mutlaka, art niyetli bir yaklaşımdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Çetin, toparlayabilir misiniz.

Buyurun.

İZZET ÇETİN (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

"Emeğin hakkı alınteri kurumadan verilecektir" diye oy alıp, sonra onlara sırt çevirmek, çalışanları incitmektedir. Bugün, çalışanların sendikal örgütlenme sorunlarından toplusözleşme sorunlarına, bireysel ve toplu hak uyuşmazlıklarından karar alma süreçlerine katılmaya, sosyal güvenlik haklarından ücretlerinin yeterliliklerine kadar pek çok sorunu bulunmaktadır. İnsan onuruna yaraşır iş koşullarının yaratılamaması, sendikal örgütlenme hakkının iş güvencesi hükümleriyle tam olarak desteklenmemesi, çalışanların başta gelen sorunlarındandır. Çalışma yaşamında, hükümetler, sorunlarını, çalışanlar hukuk yoluyla çözsünler diyemezler. Çünkü, çalışma yaşamının en önemli sorunlarından biri de hukuk alanına kaymıştır. Bugün, Yargıtayda sadece iş güvencesi nedeniyle çözüm bekleyen dosya sayısı 38 000'i aşmış ve bu konudaki kararlar çok kısa süre içerisinde çözüm beklerken, eğer, durum böyle devam ederse, elli-altmış yıl gibi süren toprak davalarında olduğu gibi, iş mahkemeleri ve Yargıtaydaki iş davaları da uzayıp giden yıllara baliğ olacaktır.

Değerli arkadaşlarım, yine, özellikle kamuda, geçici işçi kavramının, hükümetiniz ve AKP milletvekillerince bir kez daha gözden geçirilmesini ve dikkatle incelenmesini istiyorum. Özellikle, hemen hemen her yıl, sekiz-on ay çalışıp, sırf geçici statüde çalışıyorlar diye yılın birkaç ayı ara verdirilen işçilerin gördükleri işlerin piyasadan satın alınmasının maliyeti bir tarafa, başta TRT olmak üzere, kamudaki pek çok işletmede 20-22 bini bulan geçici işçilerin de istismarının önlenmesi ve geçici işçiliğin kalıcı bir şekilde çözüme kavuşması gerekmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Çetin, buyurun. 

İZZET ÇETİN (Devamla) - Toparlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, yine, çalışma yaşamının en önemli sorunlarından birisi de, çalışma yaşamının saklı duran önemli sorunlarından biri de iş sağlığı ve güvenliği konusunda yaşanan belirsizliktir. 4857 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden sonra, 1970'lerden günümüze kadar geçen sürede İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü olarak uygulanan tüzüğün yönetmelik şekline dönüştürülmüş olması, Danıştayca iptal edilmesinden sonra, yaklaşık onsekiz ayı aşkın süreden bu yana, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü çıkarılamamış, Danıştay tarafından iptal edilen tüzük, halen, Çalışma Bakanlığının ve ilgili kurumlarının internet sitesinde yayınlanmaya devam etmektedir. Bir an evvel, o yayının, o internet sitelerinden kaldırılması ve iş sağlığı, güvenliği konusunda da gerekli önlemlerin alınarak iş sağlığı tüzüğünün bir an evvel yürürlüğe sokulması, hepimizin, tüm çalışanların beklentisidir.

Değerli arkadaşlarım, işyerlerinin çoğunda işçiye verilecek olan koruyucular bile  verilmiyor.

Ben, bunları, burada uzun uzun anlatacak değilim; ama, Fransa'da yaşanan olayların ve geçtiğimiz günlerde o geçici işçilik ve piyasadan iş alma sonucunda Malatya Çocuk Yuvasında yaşadığımız acı olayların yaşanmaması için, sadece iş bulma değil, çalışanların sorunlarına da eğilmek hükümetlerin görevidir diyor; dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çetin.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, sataşma var; Malatya Çocuk Yuvasından bahsetti, sataştı.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Bülent Arınç'ın resmî konuğu olarak ülkemizi ziyaret etmekte olan Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanı Sayın Rene van der Linden, bugün, Genel Kurula hitaben bir konuşma yapmak istemişlerdir.

Bu hususu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Bülent Arınç'ın resmî konuğu olarak ülkemizi ziyaret etmekte olan Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanı Sayın Rene van der Linden şu anda Meclisimizi teşrif etmişlerdir. (Alkışlar)

Kendilerine, Yüce Heyetimiz adına hoş geldiniz diyorum.

Biraz önce alınan karar gereğince, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanını konuşmasını yapmak üzere kürsüye davet ediyorum.

Buyurun Sayın Linden.

V.- SÖYLEVLER

1.- Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanı Rene Van Der Linden'in, Türkiye'nin Avrupa ve bölge için önemi ile Avrupa Birliğine adaylığı sürecinde yerine getirmesi gereken hususlara ilişkin Genel Kurula hitaben konuşması

AVRUPA KONSEYİ PARLAMENTER MECLİSİ BAŞKANI RENE VAN DER LİNDEN - Saygıdeğer Başkan, sevgili meslektaşlarım, saygın meslektaşlarım; bugün, burada, Türkiye Büyük Millet Meclisine hitaben konuşma yapmak benim için büyük bir onurdur.

Parlamenter Asamblenin Başkanı olarak göreve geldikten sonra, şahsen Türkiye'yi ziyaret etmek benim için çok önemli bir amaçtı ve sizin ülkenizin hem Avrupa Konseyi hem Avrupa hem de dünya genelindeki öneminin bilincindeyim. Dolayısıyla, Türkiye'yi ziyaretimin, benim için çok önemli sembolik değerleri olduğunu söylemek istiyorum. Bunlardan birincisi; Türkiye'nin, Avrupa Konseyi açısından, daha ilk kuruluş aşamamızdan bu yana, örgütümüzün bir Panavrupa örgütü olmasını temsil ettiğini düşünüyorum.

İkinci olarak; Türkiye, Avrupa Konseyinin çokkültürlü, çokdinli formunu teşkil etmektedir ve teşkilatımızın zenginliğidir.

Üçüncü olarak; Türkiye, Avrupa Konseyinin üyelerine sunmuş olduğu uzmanlık ve yardımcı araçların tam anlamıyla kullanıldığı takdirde ne kadar iyi neticelere yol açabileceğini gösteren ve Avrupa Konseyinin potansiyelini gösteren, sembolize eden bir ülkedir.

Avrupa Konseyi ile Türkiye'nin çok uzun bir geçmişi var; Türkiye, Teşkilatın 1949 yılındaki kuruluş anlaşmasını imzalamış olan bir ülkedir. Peki, bu ellibeş yıllık uzun geçmişi olan evliliği nasıl tanımlayabiliriz: Bence, Türkiye ile Avrupa Konseyi çok önemli işleri beraberce başardılar, daha beraberce yapacak çok şeylerimiz var; ama, bütün bunlara rağmen, bu evlilik olarak tanımlayabileceğimiz ilişki, bütün geçmişi boyunca kolay olmamıştır. Avrupa Konseyinin ülkenizdeki bazı gelişmeler çerçevesinde endişelendiği zamanlar da olmuştur; ama, bugün, gayet mutlu bir şekilde görüyoruz ki, Türkiye, modern, demokratik ve insan haklarına saygılı bir ülkedir ve Asamblemizin de bu sürece katkılarının olduğunu görmek bizi gururlandırmaktadır.

Ülkenizde gerçekleştirilmiş olan siyasî ve hukukî reformlar, Avrupa Konseyi ile Asamble arasındaki yoğun diyaloğun bir ürünü olmuştur. Geçtiğimiz yıl içerisinde Türkiye'nin izleme süreci neticelenirken, Asamblemiz, Türkiye'nin, açık ve net bir şekilde, kuruluş aşamasındaki yükümlülüklerini yerine getirmek istek, taahhüt ve arzusunu ve kapasitesini tam olarak ortaya koyduğunu; dolayısıyla, izleme sürecinin neticelenebileceğini söylemiştir ve Avrupa Konseyinin üye ülkeleri, Türkiye'de, geçtiğimiz on yıldakinden çok daha fazla gelişmenin son iki yılda gerçekleştiğini göz önünde bulundurarak bu kararı vermişlerdir; ama, tabiî ki, bu süreç tamamlanmamıştır. Konuşmamın ileriki aşamalarında da söyleyeceğim gibi, Türkiye'nin daha da gelişme kaydedebileceği ya da bu gelişmeleri daha süratli kaydedebileceği alanlar olduğunu düşünüyoruz. Görülüyor ki, bütün bu gerçekleştirdiğiniz gelişmeler Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğinin de yolunu açmış, müzakere sürecini başlatmıştır. Kopenhag Kriterleri olarak adlandırdığımız kriterler, esasında, Avrupa Konseyinin temeldeki standartları ve değerleridir.

Avrupa Birliğinin almış olduğu, müzakerelere başlama yolunda almış olduğu kararları saygıyla karşılıyorum ve takdirle karşılıyoruz. Artık, Türkiye üstüne düşeni yaptı, taahhütlerini yerine getirdi, Avrupa'nın da, kendi sözlerini tutup, taahhütlerini yerine getirme vakti gelmişti; dolayısıyla, bu çerçevede, doğru bir karar alındı. Türkiye, Avrupa Birliğine üye olabilmek için sürece başladığında, ben, Türkiye'nin beraberinde getireceği faydaları, Avrupa Birliği açısından, her fırsatta dile getirdim. Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği olarak, ortak değerlere inanıyoruz ve Türkiye, Avrupa demokratik projesinde yer alacak olursa, Avrupa Birliğine tam üye olabilecek olursa, esasında, bu Avrupa Konseyindeki ellibeş yıllık geçmişinin de katkılarıyla olacaktır diye düşünüyorum ve bizler, herhangi bir şekilde, Türk Halkının Avrupa düşünü ve Avrupa düşüncesini gözardı edip, onu yarı yolda bırakamayız. Verdiğimiz sözleri, çifte standartlar olmaksızın ya da çifte standart şüphesine yer vermeksizin gerçekleştirmek zorundayız.

Bu yıl içerisinde görüyoruz ki, ekonomik büyüme, sosyal güvenlik alanında yapılan çalışmalar, özellikle geçmişte yapılmış olan çalışmalara bakacak olursak, geçmişte, Avrupa ülkelerine göçmüş olan ülke vatandaşlarına tanınan haklar, bunların hepsinin tam ve doğru şekilde yerine getirilmesi gerektiği, son dönemdeki olaylar karşısında, bizleri, bir kere daha düşünmeye sevk ediyor. Avrupa Birliği içerisindeki korkulara bakacak olursak, Avrupa Birliğine üye ülkeler, bu sınırların genişlemesiyle beraber, eğer, güvenli bir sınır sistemi olmayacak olursa, suçluların özgür bir şekilde Avrupa Birliği içerisinde dolaşacağından endişe ediyorlar. Dolayısıyla, Türkiye'nin, etkin ve verimli çalışan bir sınır güvenlik sistemini tesis etmesi ve doğu sınırlarını koruyabilmesi gerekecektir; çünkü, Avrupa Birliğinin doğu  sınırı haline gelecek bu sınırlar.

Aynı zamanda, Avrupa'daki halk, Türkiye üye olduğu zaman, Türk işçilerin yoğun bir şekilde Avrupa'ya akacağından korkmaktadır; ama, ben inanıyorum ki, bu kişiler, entegre olamayanlar ya da bir süre sonra gittikleri yeri beğenmeyenler Türkiye'ye geri dönmek isteyeceklerdir, tıpkı İspanya ve Portekiz örneklerinde, Avrupa Birliğinde yaşadığımız gibi ve eminim ki, bu geçici bir dönem olacaktır ve yine inanıyorum ki, sizin tarafınızdan da anlayışla yürütülecek bir süreçle çözümlenecektir.

On-onbeş yıl içerisinde küreselleşme ve dijitalizasyon sayesinde toplumlarımızda çok ciddî değişiklikler oldu, yeni fırsatlarla karşılaştık ve bu yeni fırsatlar da, zaten, Türkiye'nin Avrupa Birliği perspektifini de çok ciddî bir şekilde değiştirdi. Dolayısıyla, bugün Türkiye'de, Parlamentonuz önünde konuşurken şunu söylemek istiyorum: Sizin gerçekleştirmiş olduğunuz bir dizi reform, Avrupa Birliği için değil, sizin tarafınızdan Türkiye'nin menfaatları için gerçekleştirilmişti ve siz, bunu, bu bilinçle yaptınız. Dolayısıyla, bunun öneminin bilincinde olmamız gerekiyor.

Aynı zamanda, Türkiye'nin farkında olması gereken bir şey ise, Avrupa Birliğine üyelik, hükümranlık ve egemenlik haklarının da bir havuzda -bütün üyelerin yaptığı gibi- toplanması anlamına geliyor, ki, bu da, bu süreçten geçecek ülkeler için, bundan önce de olmadığı gibi, bundan sonra da kolay olmayacaktır. Bütün üye ülkelerin geçtiği zor bir süreç olacaktır. Stratejik bir planlama, hem Türkiye hem de Avrupa Birliği üyesi ülkelerin beraberce yürütecekleri, yanlış anlaşılmaları ortadan kaldıracakları ve karşılıklı önyargıları bertaraf edecekleri çok ciddî bir koordinasyon çalışması gerekecektir.

Bu çerçevede, her iki toplum arasında (Avrupa Birliği ülkeleri ve Türkiye arasında) halkların birbirini daha iyi anlayabilmesi için ortak iletişim programları politikaları tespit edilmesi, halka açık tartışmaların yapılması, öğrencilerin bu sürece dahil edilmesi gerekmektedir ve bütün bunlar, karşılıklı görüş alışverişinde bulunulması, karşılıklı tecrübelerin paylaşılması, hayatın her boyutunun karşılıklı olarak paylaşılması ve karşılıklı anlaşılması gerekmektedir.

Bütün bunları göz önünde bulundurarak, ne yazık ki, şunu da söylemem gerekiyor ki, Batı Avrupa ülkelerinde yaşayan Türk halkları ya da Türk toplulukları halihazırda, içinde bulundukları toplumlara tam anlamıyla entegre olamamışlardır. Dolayısıyla, bizlerin göçmen olarak bulunan vatandaşlarımızı içinde yaşadıkları topluma entegre olma konusunda cesaretlendirmemiz, teşvik etmemiz gerekmektedir. İnsanlar, yaşadıkları topluma ait olduklarını ve içinde bulundukları toplumun bir parçası olduklarını hissetmelidirler. Özellikle Fransa'da yaşanan bu trajik olaylar göstermektedir ki, toplum içerisinde geleceği olduğunu görmeyen ve içinde yaşadığı topluma güvenmeyen kişiler çok ciddî şiddet olaylarına sebep olabilmektedirler. Dolayısıyla, topluma katılabilmek ve entegrasyon hayatın çok önemli bir parçasıdır. Bu çerçevede, Başbakanınız Sayın Erdoğan'ın bu pazartesi günü Almanya'daki Türk işçilere ve Alman toplumuna daha iyi entegre olması yolundaki çağrısını büyük bir memnuniyetle karşılıyor ve destekliyorum.

Sevgili meslektaşlarım, Parlamentonuzda Avrupa Birliği Çerçeve Anlaşmasının uzun uzun tartışılacağını ve bu konuların görüşüleceğini biliyorum; ama, ümit ediyorum ki bütün bunlar rasyonel bir şekilde, yapıcı bir şekilde olacaktır ve bütün ülke olarak, Türk vatandaşları bu çerçeve anlaşmasına yoğun bir şekilde olumlu oy vereceklerdir; çünkü, biliyoruz ki, Avrupa Birliğine giriş özgür iradeyle alınan bir karardır, her ülkenin kendi başına verdiği bir karardır. Bugün itibariyle Avrupa Birliği Komisyonu Türkiye'yle ilgili Gelişme Raporunu yayımlayacak. İnanıyorum ki, ülkenizin Avrupa Birliğine tam üyeliği konusunda başarılı bir süreç geçireceksiniz.

Hanımefendiler, beyefendiler; Avrupa, Türkiye'ye uluslararası demokratik devletler camiasının bir ihtiyacı olarak ihtiyaç duymaktadır; çünkü, Türkiye demokratik devletler arenasında çok önemli bir ülkedir. Son yıllarda Türkiye'ye olan ihtiyacımız her zamankinden çok daha bariz bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Teröre karşı mücadelemiz, ne yazık ki, bazı taraflarca yanlış yorumlanmakta, dinler ve medeniyetler çatışması olarak adlandırılmaktadır; fakat, bu çok tehlikeli bir yorumdur. Bizim yapmamız gereken, insanlığa karşı barbarlıkla mücadeleyi yürütmektir ve Müslüman dünya da, insanlık geçmişinin ve medeniyetinin çok önemli bir parçasıdır, Türkiye de Müslüman dünyayla aramızda çok önemli bir köprüdür.

Bu çerçevede, geçtiğimiz ekim ayında Sayın İhsanoğlu, İslam Konferansı Teşkilatının Genel Sekreteri, Parlamenter Asambleye hitap ederken, bu konuların mümkün olduğunca süratle ele alınması ve iki taraf arasında bir uyum sürecinin başlaması gerektiğini söylemektedir.

Aynı şey, Sayın Moratinos'un, İspanya Dışişleri Bakanının bir çağrısıyla da devam ettirilmiştir. Bu, İspanya Başbakanı Sayın Zapatero'nun, Birleşmiş Milletler Genel Asamblesinde, geçtiğimiz eylül ayında yapmış olduğu medeniyetler ittifakı çağrısının, Avrupa Konseyi çerçevesinde de yoğun bir şekilde gündeme alınması ve uygulamasına yönelik bir çağrıdır.

Ben, Türkiye'ye bu inisiyatife katıldığı için çok teşekkür etmek istiyorum. Müslüman ülkeler ile Batı ülkeleri olarak adlandırdığımız ülkeler arasındaki ilişkilerin desteklenmesi, yanlış anlaşılmaların giderilmesi açısından, Türkiye çok önemli bir role sahiptir. Türkiye, bizim için vazgeçilmez bir ülkedir ve bu ziyaretlerim çerçevesinde, Türkiye'deki muhataplarımın desteklerini almak, bu konudaki fikirlerini ve önerilerini almak için de ziyaretlerimi vesile olarak kullanacağım.

Türkiye, bizim için, aynı zamanda jeopolitik meseleler açısından da çok önemli olan vazgeçilmez bir partner niteliğindedir. Türkiye'nin, aynı zamanda Orta Asya cumhuriyetleriyle olan ayrıcalıklı ilişkilerinden de faydalanabiliriz ve bu ülkelerdeki demokratik reformların gelişmesine ve gerçekleştirilmesindeki sürate Türkiye'nin ayrıcalıklı pozisyonunu kullanarak katkı sağlayabiliriz diye düşünüyorum; çünkü, bu ülkelerdeki insan haklarına dair durumun bütün ülkelerimizi ilgilendiren bir mesele olduğuna inanıyorum.

Aynı zamanda, Türkiye'nin Güney Kafkaslarda da oynayabileceği önemli roller olduğuna inanıyorum. Özellikle de Dağlık Karabağ sorununun çözümü için çok önemli. Bu bölgede siyasî istikrarın, sosyoekonomik kalkınmanın sağlanabilmesi için, Türkiye'nin çok önemli bir rolü olduğuna inanıyorum.

Türkiye, aynı zamanda, Irak ve Ortadoğu'daki sorunların çözümlenmesi ve bölgenin istikrara kavuşturulması açısından da vazgeçilmez bir role sahiptir.

Türkiye, benzer bir şekilde Hazar Denizi bölgesinden gelen enerji kaynaklarının güvenliğinin sağlanması açısından da hayatî bir öneme sahiptir.

Bunun da ötesinde, Türkiye, Kıbrıs sorununun çözülmesinde çok önemli bir rol oynamaktadır. Geçtiğimiz nisan ayında, Kıbrıs Rum kesiminin "hayır" oyunu kullanmasıyla beraber… Asamblemiz "hayır" oyu kullanılması neticesinde ne kadar hayal kırıklığına uğradığını ortaya sermiştir ve bu çerçevede, tabiî ki, Kıbrıs Rum kesimi, Kıbrıs'ın birleşmesini ve Avrupa Birliğine beraberce girmesini de engellemiştir. Aynı zamanda Asamblemiz, Kıbrıs Türk kesimini de, Annan Planını büyük bir çoğunlukla desteklemelerinden dolayı da, Ada'daki bölünmeyi sona erdirmek ve Avrupa'da ortak bir geleceğe sahip olmak için göstermiş oldukları vizyondan dolayı da takdir etmiştir ve Asamblemiz, bu çerçevede, Kıbrıslı Türklere uluslararası izolasyonun kaldırılması yolunda elinden geleni yapmaya başlamıştır. İlk aşama olarak, bu çerçevede, Kıbrıs Türk toplumunun Asamblemizde daimî olarak temsil edilmesi açısından gerekli adımları attık ve bunu yapan ilk ve tek Avrupa kurumu biz olduk. Bu çerçevede bizler elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz ve ben şahsen devam edeceğim. Kıbrıs Türk camiasının izolasyonunun giderilmesi için çabalarımızı sürdüreceğiz.  Bu çerçevede, Kıbrıs Türk toplumunun iki temsilcisi, bizim genel oturumlarımızda yer alabilmekte, çalışma komitelerimizde bulunabilmektedirler.

Aynı zamanda görüyoruz ki, bölgesel meselelerde de, Parlamenter Asamblemiz yapıcı ve aktif bir rol oynamaktadır. Bu bağlamda, Sayın Mercan ve Sayın Bayan Papadimitriu, İmroz ve Tenados Adalarındaki Yunan azınlıklarının sorunlarını çözmek için çok başarılı bir parlamenter heyetlerarası diyalog örneği göstermektedirler.

Geçmişi uzun dönemlere dayanan hırslar, kinler ve anlaşmazlıkların, tarihten kaynaklanan olaylardan doğan anlaşmazlıkların, bölgemizin geleceğini tıkamaması için elimizden geleni yapmalıyız. Dolayısıyla, açık bir şekilde, eski yaraları sarmak için gerekli girişimlerde bulunmayı teşvik etmeliyiz.

Bütün ülkelerin geçmişlerinde olmuş olaylarla ilgili ulusal onurlarından vazgeçmeksizin, kendilerini arındırmaları ve geçmişin yüklerinden kurtulmalarının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Almanya bunu yaptı; benim ülkem Hollanda, bunu, elli yıl içerisinde ancak başarabildi, Endonezya ile ilgili meselelerini çözümleyebilmesi... Dolayısıyla, sizleri de bu şekilde, geçmişin yaralarını sarmanız yolunda, açıklık ilkesi çerçevesinde konuya yaklaşmanız için teşvik etmek, cesaretlendirmek istiyorum.

Konuşmamın başında da söylemiş olduğum gibi, ülkenizde gerçekleşmiş olan siyasî ve mevzuata dair reformlar, gerçekten de çok yoğun bir şekilde ortaya konmuştur. Ben de, 22 Haziran 2004 tarihinde Türkiye'nin izleme sürecinin sonlandırılması gerektiğine dair oy kullananlardan bir tanesiydim ve bu doğru bir karardı; çünkü, çok ciddî kararlarla demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü konusunda çok ciddî gelişmeler kaydetmiştiniz. Sizlerin yaptığı gelişmeler içerisinde... 6 numaralı protokolü onaylayarak ölüm cezasını kaldırdınız; aynı zamanda, pek çok anayasal değişiklik yaptınız, çokpartili demokratik sisteme katkı sağladınız, güvence altına aldınız, Millî Güvenlik Konseyi ve ordunun rollerini sınırlandırdınız, devlet güvenlik mahkemelerini kaldırdınız; çok önemli kararlar alarak, işkenceyle mücadele konusunda çalışmalar ortaya koydunuz, kadın-erkek eşitliğini garanti altına almak için çalışmalar yaptınız. İfade özgürlüğü, din özgürlüğü, azınlıkların haklarının korunmasına dair ve yolsuzlukla mücadele konusunda çok çalışmalar yaptınız. Bütün bu aldığınız kararlardan ve gerçekleştirmiş olduğunuz çabalardan dolayı sizi kutluyorum, bunların hiç de kolay olmadığını biliyorum.

İzleme sürecini kapatırken, neticelendirirken, Asamblemiz, Türkiye'deki yetkililerin bu konulardaki çalışmalarını devam ettireceğine dair inancını da dile getirmişti ve izleme sonrası dönemde de diyaloğun çok önemli olduğu ve 12 hususun bu anlamda takip edileceğini söylemişti. Bu çerçeve içerisinde yüzde 10'luk bir seçim barajından bahsediliyor, bunu sayabiliriz; aynı zamanda, bir ombudsman sisteminin kurulması ve aynı zamanda, Avrupa Çerçeve Konvansiyonu, sizin de bildiğiniz gibi, ulusal ve bölgesel azınlıkların dillerinin korunmasına dair bir konvansiyon. Bunun imzalanması ve onaylanması, 13 numaralı protokol -ki, zaten imzaladınız- ölüm cezasının kaldırılması, Avrupa Konseyinin hukukî enstrümanlarının kullanılmasının hızlandırılması ve özellikle kültürel ve dil çeşitliliğinin muhafaza edilmesi ve özellikle de Kürt menşeli Türk vatandaşlarının bu çerçevede haklarının kullanılmasına teşvik edilmesi ve yine, aynı çerçevede, Venedik Komisyonundan gerektiği takdirde daha fazla yardım alınması, uzmanlığına başvurulması; çünkü, 1982 Anayasasının reforme edilmesi ve 1380 numaralı karardaki yerine getirilmesi gereken hususlara uyumun kolaylaştırılması açısından Venedik Komisyonunun uzmanlığı ve yardımı faydalı olabilir diye düşünüyorum ve ifade özgürlüğü açısından bakacak olursak, Sayın Orhan Pamuk'a karşı açılmış olan davanın bir an önce durdurulacağından emin olduğumu düşündüğümü söylemek istiyorum ve bir daha bu tip davaların açılmayacağını ümit ettiğimi söylemek istiyorum.

Din özgürlüğü, aynı zamanda, en iyi şekilde ortaya konulabilmeli. Din ile devlet arasındaki ayrılığın çok dikkatli bir şekilde uygulanabiliyor olması çok önemlidir. Yolsuzlukla mücadelenin ne kadar önemli olduğunu söylemeye gerek bile yok zaten ve eminim ki bütün bu reformlar, saydığım reformlar zaten toplumun desteğiyle ortaya konulacaktır; çünkü, herhangi bir karar, birliklerin, sivil toplum kuruluşlarının, halkın desteği olmaksızın uygulamaya konulamaz; çünkü, halklar, vatandaşlarımız bütün parlamentolar arasındaki esas bağı sağlayan unsurlardır. Halkın desteğini almak çok çok önemlidir.

Esasında, burada sözlerime devam ederken Atatürk'ten bir alıntı yapmak istiyorum. Atatürk demiştir ki: "Gördüğümüz her şey esasında kadının yaratıcılığının ürünüdür." Türk kadını, eşit hak ve özgürlüklere, siyasî haklara bu Atatürk sayesinde başlatılan reformlarla kavuşmuştur. Ben de bu fırsattan istifade ederek şunu söylemek istiyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisindeki kadın milletvekillerinin temsil oranı Parlamentolararası Birliğin verdiği rakamlara göre yüzde 4,4'le kısıtlı kalmaktadır ve eminim ki, bu yüzdenin artırılmasından hepimiz  çok daha fazla fayda elde edeceğiz.

Bizim Parlamentomuza bakacak olursak… Bizim Parlamentomuzdaki hanımların temsili yüzde 20'nin biraz üzerindedir ve yine de daha iyisini yapıp bu oranı artırabileceğimizi düşünüyoruz. Kadınların parlamentoda gereğinin altında temsil ediliyor olması tek bir ülkeye ait bir problem değil tabiî ki.

Ne yazık ki, aileiçi şiddet göstermektedir ki, Türkiye'de olduğu gibi Avrupa'da da halen çok ciddî bir problem olmaya devam etmektedir.  Geleneklerden kaynaklanan, kızların, kadınların öldürülmesi bir şiddete dönüşmektedir ve bunun mutlaka neticelendirilmesi, sonlandırılması gerekmektedir.

Mustafa Kemal Atatürk 10 Kasım 1938 günü hayatını kaybetti ve bir yas günü sizin ülkeniz için bugün, biliyorum ve bunun bilincinde olarak bugün Anıtkabiri ziyaret ettim ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde sizin karşınızda size hitap ederken "Atatürk" ismini Atatürk'e, Mustafa Kemal'e verirken neler hissettiğinizi de gayet iyi biliyorum; yani, Türklerin babası ismini verirken neler hissederek bu ismi verdiğinizi anlayabiliyorum. Kendisi bir hukuk ve sosyal politik ve kültürel reformları gerçekleştirmiş, bugünkü Türkiye'nin temellerini atmıştır ve eminim ki, siz de O'nun yolundan gidecek bir parlamentosunuz. Bizler, adalet sistemimizi, kanunlarımızı, hukukî birimlerimizi, organlarımızı bu yüzyılın ihtiyaçlarına cevap verebilecek hale getirmeli, bizi bağlayan, alıkoyan zincirlerimizden kurtulmalıyız.

Sevgili dostlarım, size hitap ederken ben bir Türk dostu, Türkiye dostu olarak sizlere hitap ediyorum. Açık bir şekilde ve dürüst bir şekilde sizlere hitap etmek istiyorum. Benim söylediklerimi lütfen eleştiri olarak almayınız. Sizin bu harika ülkenizde her zaman bulunmaktan onur duydum, bugün de onur duyuyorum ve beni dikkatle dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum. Sözlerim yapıcı anlam ifade etmekteydi, asla eleştiri niteliğinde değildi. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Linden.

Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.50
İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.00

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 16 ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Gündemdışı üçüncü söz, Avrupa Birliği süreci ve Avrupa'da yaşayan vatandaşların sorunları hakkında söz isteyen, Mersin Milletvekili Hüseyin Güler'e aittir.

Buyurun Sayın Güler. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

A) Gündemdişi Konuşmalar (Devam)

3.- Mersin Milletvekili Hüseyin Güler'in, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın durumuyla ilgili gündemdışı konuşma yapmak üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, son nüfus sayımına göre Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaklaşık 70 000 000 kişi yaşamaktadır. Ülkemizle ilgili ekonomik, sosyal, kültürel parametrelerden bahsederken, planlamaları yaparken hep 70 000 000 kurgusu üzerinde konuşuruz. Oysa biz, Ankara'nın nüfusundan daha fazla bir topluluğun varlığından hiç bahsetmeden, âdeta onları görmezden gelerek, yok sayarak hareket ederiz. Ülke içinde yaşayan 70 000 000 nüfusumuza, yurt dışında yaşayan yaklaşık 5 000 000 insanımızı eklemeyi ihmal ederiz.  Bu ihmalin sadece basit bir unutkanlık olmadığını ve 5 000 000 insanımıza ilişkin -onları anavatanlarından ve ulusal değerlerimizden koparmayacak, köklü, tutarlı ve sürekli politikaların olmayışıyla- gerçek bir ihmal olduğunu görmekteyiz.

Kırkbeş yıl önce davet edilerek giden ilk işçimizin Almanya'ya ayak basmasıyla başlayan süreç, bugün değişik ülkelere dağılmış 5 000 000'luk bir topluluğa dönüşmüştür. Bu insanlarımız ağır yaşam şartlarına, dışlanma ve her türlü zorluklara rağmen bulundukları ülkelerde çalışkanlıkları ve yaratıcılıklarıyla tutunmuşlar, başarılı olmuşlar, ülke ekonomisine ciddî katkıda bulunmuşlardır. Öyle ki, bir bavulla gittikleri ülkelerde işveren olmuşlardır. Örneğin, Avrupa genelinde 80 000 Türk işveren, 35 milyon euroluk ciroya sahiptir; yaklaşık yarım milyon Avrupalıya da iş olanağı sağlamıştır.

Bu gurur verici rakamlara rağmen, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın çok yönlü ciddî sorunları bulunmaktadır. Bu sorunlar, sadece, vatandaşlık haklarından yararlanamama boyutunun ötesinde, insan hakları kapsamında değerlendirilecek problemler olarak karşımıza çıkmaktadır. Yurt dışında yaşayan insanlarımız, sosyokültürel, siyasal ve hukuksal alanlardan yeterince yararlanamamaktadır. Eğitim ve bununla bağlantılı olarak işsizlik en temel sorun olarak görülmektedir. Türk çocuklarının anadillerini ve bulundukları ülkenin dilini yeterince bilmemeleri eğitimlerinin her aşamasını olumsuz etkilemektedir. Türk çocukları arasında okullaşma oranı, akran ülke vatandaşları ile diğer göçmen gruplara mensup öğrencilerin gerisindedir. Eğitimdeki bu olumsuz tablo Türklerin iş piyasasına girmelerinde dezavantaj olmaktadır. Örneğin, en çok insanımızın bulunduğu Almanya'da genel işsizlik oranı yüzde 12 iken, maalesef, yurttaşlarımız üzerinden baktığımızda yüzde 24'e çıkmaktadır. İşsiz Türklerin yüzde 90'ından fazlasını vasıfsız işçiler oluşturmaktadır. Çoğu Avrupa Birliği ülkesinin, Avrupa Birliği hukukunun bir parçası olan, çalışma hayatı, eğitim ve sosyal alanda herkese eşit muamele görme hakları tanıyan düzenlemeleri iç hukuklarına yansıtmakta isteksiz davrandıkları, millî hukuklarını esas aldıkları gözlenmektedir. Bu durumda vatandaşlarımıza üçüncü ülke vatandaşı muamelesi yapma eğiliminde olmaları, insanlarımızın konumlarını olumsuz yönde etkilemektedir.

Değerli milletvekilleri, Batı Avrupa'da son dönemde yaşanan olumsuz ekonomik ve siyasal gelişmeler, vatandaşlarımızın karşılaştıkları sorunları ağırlaştırmakta, çözüm imkânlarını daraltmakta, dolayısıyla entegrasyonu zorlaştırmaktadır. Böyle dönemlerde, ırkçı ve yabancı düşmanı akımların güçlendiği ve göçmenlere yönelik hoşgörüsüzlüğün arttığı görülmektedir. Bu durumun göçmenlerde yarattığı hayal kırıklığı ve ümitsizlik, sonucu önceden tahmin edilmeyen ciddî toplumsal sorunlara yol açmaktadır. Fransa'da halen devam eden olaylar, bu tespitimizi doğrular niteliktedir. Bu olaylarla başa çıkamayan özgürlükler ülkesi Fransa'nın sokağa çıkma yasağı ve sıkıyönetim gibi seçenekleri uygulamaya koyması son derece çarpıcıdır.

Dün yaşadığım bir olayı sizlerle paylaşmak isterim ve telefondan aldığımız bir çığlık sesini, bu kamuoyunun ve başta da Sayın Dışişleri Bakanının dikkate almasını bekliyorum. Evet, Fransa'da, bugün, maalesef, can ve mal güvenliğinden yoksun bir vatandaş topluluğumuz mevcut. Duyarlı bir devlet anlayışı içerisinde bu vatandaşlarımızın sesine kulak verip, bir an önce gereğinin yapılması gerekmektedir. Bu konuda tüm aydınlanmanın… Özellikle Dışişleri Bakanımızın, gerek bizleri ve gerek Türk kamuoyunu aydınlatmasını, büyük ve ciddî anlamda, katkı anlamıyla bizi aydınlatmasını bekliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Güler, tamamlayabilir miyiz.

Buyurun.

HÜSEYİN GÜLER (Devamla) - Yine, son dönemlerde dünyada yaşanan gelişmeler, Avrupa'daki kamuoyları ve siyasetçilerin Müslüman ülke göçmenlerine bakış açısını olumsuz yönde etkilemiş, yabancı düşmanı siyasî akımları güçlendirmiştir. Bunun sonucunda, entegrasyonun teşvikinden ziyade, tek taraflı bir entegrasyon anlayışının empoze edilmesine yönelik yasal ve idarî tedbirler uygulamaya konulmuştur. Anadil eğitimine verilen desteğin azalması, ülke dışından din görevlisi getirilmesine karşı çıkılmaya başlanması bu çerçevede değerlendirilmelidir. Bu insanlarımızın kültürel ihtiyaçları, sosyal güvenlik ve çalışma yaşamına ilişkin hakları, aile birliğinin korunması ve çocukların eğitimi gibi konularda yıllarca yeterli çaba sağlanamadı; 5 000 000 luk bu sessiz kitlenin çoğu zaman varlıkları bile unutuldu. Bu insanlarımız, ekonomik krizlerde parasal bir kaynak olarak görüldü veya bir ırkçı saldırıda cenazeleriyle hatırlandı. Son zamanlarda da din bezirgânlarının dolandırdıkları mağdurlar olarak medyada yer aldılar.

Değerli milletvekilleri, 1999 Nobel Edebiyat Ödüllü Alman yazar Günter Grass, bir Türk işçisi kılığına girerek yaşadıklarını ve Türklerin dramını anlatan "En Alttakiler" romanıyla büyük bir ilgi ve beğeni toplamıştı. Biz de kendimize şunu sormalıyız: Türkler gerçekten Avrupa'daki en alttakiler olmaya devam edecek mi; yoksa, o insanlarımıza sosyal, kültürel, hukuksal her türlü desteği vererek anavatan ve ulusal değerlerimizle bağlarını koruyacak mıyız?!

Teşekkür eder, saygılarımı sunarım. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güler.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Kâtip Üyenin oturarak okumasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup oylarınıza sunacağım.

VI.- ÖNERİLER

A) Sİyasî Partİ Grubu Önerİlerİ

1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin CHP Grubu önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 9.11.2005 Çarşamba günü (bugün) saat 13.00'te yapılan toplantısında siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, aşağıdaki Grup önerimizin Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımızla arz ederim.

                                       Ali Topuz

                                           İstanbul

                          Grup Başkanvekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 145 inci sırasında yer alan 544'e 1 inci ek sıra sayısının bu kısmın 4 üncü sırasına alınması önerilmiştir.

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisinin lehinde, Sinop Milletvekili Sayın Engin Altay; buyurun.

Süreniz 10 dakikadır.

ENGİN ALTAY (Sinop) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisinin lehinde söz aldım; size, üç yıldır uğraştığımız, bir türlü anlatamadığımız bu konuyu bir kere daha anlatmaya çalışacağım.

Sokrates bir akşamüstü polisler tarafından evinden alınır. Eşi de arkasından "Bey, seni haksız yere götürüyorlar" diye bağırır. Sokrates gayet kendinden emin, son derece rahat bir şekilde hanımına döner ve der ki "sus hanım, ya beni haklı bir gerekçeyle alıp getirselerdi." Sokrates, kendinden emin bir şekilde yargının yolunu tutar. Bunu şunun için söylüyorum: Bu Parlamento göreve başladığı günden beri, bu konuyla hem Parlamento gündemini meşgul ediyoruz hem kamuoyunu meşgul ediyoruz, münferit olaylar çıkınca da basın ülke gündemini meşgul ediyor; ama, konu bir türlü çözülemiyor.

Değerli arkadaşlar, sizler de takdir edersiniz ki, Parlamentomuzun itibarı her şeyden ve herkesten çok çok önemlidir. Dünyanın hiçbir parlamentosundaki üyelerin bu kadar yoğun bir tezkere, dokunulmazlık fezlekesi parlamentoya intikal etmemiştir. Parlamentomuzun yaşayan 546 üyesi var ve 160 küsur dosya beklemekte. Bu bekleyen dosyalarla ilgili olarak birkısım parlamenterlerimiz de, Meclis Başkanlığımıza başvurmak suretiyle, görüşmelerin Genel Kurula indirilmesini ve dokunulmazlıkların kaldırılmasını talep etmektedirler. Sayın Selami Yiğit de -eski partisindeyken- bu konuda Meclis Başkanlığına başvurmuştur. Şimdi büyük grubunuzun içindedir, bu arkadaşımızın da böyle bir başvurusu vardır. İnsanın en doğal hakkı olan yargılanma, aklanma hakkını bu şekilde gasbetmenizi çok doğru bulmuyoruz, insanî bulmuyoruz, çok etik de bulmuyoruz. Hatırlayalım, 2002 yılı ekim ayının son haftalarında, Sayın Başbakan ile Cumhuriyet Halk Partisinin Sayın Genel Başkanı Deniz Baykal bir televizyon programında karşı karşıya geldiler ve Sayın Başbakan, o programda, simit sattığı günlerden bahisle, o günlerden dem vurarak "ben buralardan geldim" diyerek, burayla da bir bağlantı kurarak "beytülmalin hakkını kimseye yedirmeyiz elbette" diyerek Yüce Milletimizin önünde dokunulmazlığın kaldırılmasına yönelik olarak açık taahhütte bulundu. Bir siyasetçi için sözünde durmaktan, milletine verdiği sözü yerine getirmekten daha büyük bir erdem, daha büyük bir şeref, haysiyet, onur olamaz diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, o günden bu yana aylar ayları, yıllar yılları kovaladı, iktidarınız ve onun Başkanı milletimize ve kamuoyuna verdiği sözü hâlâ yerine getirmiş değildir.

Bilindiği üzere, parlamenter demokrasilerin üç temel ayağı vardır değerli arkadaşlarım. Bunu, defeatle, burada söyletmek zorunda, beni, bırakıyorsunuz; yasama, yürütme, yargı. Sizin dışınızda Türkiye'deki bütün çevreler, yürütme organının yargı organı üzerinde bir büyük tahakküm kurduğunu iddia ve ısrarla söylüyorlar. Bu, Cumhurbaşkanlığından üniversitelere kadar, sivil toplum örgütlerinden derneklere kadar ve diğer muhalefet partilerine varıncaya kadar yaygınlaşmış, oturmuş bir kanaattir. Şimdi, bunun üzerine, yürütmenin yargı üzerindeki bu büyük tahakkümü üzerine bir de yasama yargıya ayrıca bir baskı ve tahakküm kurmaktadır. Bir ilin bir ilçesinin bir adliyesindeki bir dosya, dosya içindeki sanıklardan birinin Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi olması nedeniyle, yıllarca, yıllarca, yıllarca bekleyebilmektedir. Anayasanın kuvvetler ayrılığı prensibinden hareketle, Parlamentonun yargının önünde bir engel teşkil etmesini, bir set oluşturmasını da kabul etmek düşünülemez, parlamenter sistemin gereği de değildir, doğru da değildir.

Adalete, sayın milletvekilleri, altını çizerek söylemek istiyorum ki, adalete siyaset el koymamalıdır; adalete siyaset müdahale etmemelidir. Bilirsiniz ki, mahkemeler, Yüce Millet adına, Yüce Türk Milleti adına hüküm veren kuruluşlardır; bir an önce, biraz sonra, bu saatte, hemen bir tarih yazmalı 22 nci Dönem Parlamentosu ve Türkiye'yi bu ayıptan kurtarmalıdır. Türkiye'nin başına 1950'lerden itibaren musallat olan tarikat-ticaret-siyaset üçgeni ve üçgenin içindeki devlet ve bürokrasi çarkı var olduğu sürece, Türkiye'de, herkes bilmelidir, milletimiz bilmelidir, Türkiye kamuoyu bilmelidir ki, bu devlet ellibeş yıldır soyulduğu gibi, bu millet ellibeş yıldır ezildiği gibi soyulmaya ve ezilmeye devam edecektir. Tarikat-ticaret-siyaset üçgeni ve içindeki bürokrasi çarkını kırmanın yegâne yolu da dokunulmazlıkları derhal, derhal kaldırmaktır.

Son olarak, Çorum Belediyesinde yaşananları basından izliyoruz, üzüntüyle takip ediyoruz. Bu iş de tarikat-ticaret-siyaset üçgeninde ve içindeki bürokrasiyle oluşmuş bir talanın yeni göstergesidir. Kuşadası Galataport, TÜPRAŞ, eminim ki, 23 üncü dönem parlamentosunun ilk icraatı olacaktır.

Değerli arkadaşlar, Sayın Cumhurbaşkanı, haklı olarak, Anayasal yetkilerini kullanarak dokunulmazlıkların kaldırılmasının gereğini bir vesileyle kamuoyuyla paylaşıyor. Bu kürsüden bir değerli arkadaşımız "yemezler Sayın Cumhurbaşkanı" diyebiliyor. Yemezsen, gargara yaparsın!

Gene, daha dün, Plan ve Bütçe Komisyonunda Parlamento Başkanı bir açıklama yaptı ve dedi ki: "İsteyenlerin dokunulmazlığı kaldırılmalıdır." Yani, bu, şuna benzer: Pantolon veremedik, gömlek verelim! İsteyen, zaten, Sokrates gibi, haklılığına, aklanacağına inanıyordur da onun için istiyordur. Siz, isteyeni istemeyeni, bir kaldırın da görelim…

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) - Sokrates aklandı mı?!

ENGİN ALTAY (Devamla) - Bir kaldırın, hükümet düşer, hükümet! Türkiye üç ay sonra hükümetsiz kalır, dokunulmazlıklar kaldırılırsa; yenisi kurulur. Şu grupta pırıl pırıl da insanlar var. Yok mu içinizde pırıl pırıl insanlar; elbette var.

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) - Sokrates aklandı mı?!

ENGİN ALTAY (Devamla) - Değerli arkadaşlar, milletvekili seçildiğim yıl anlattığım bir anıyla konuşmamı bitirmek istiyorum.

MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) - Sokrates'tan mı?..

ENGİN ALTAY (Devamla) - Yahu, gel de bir gün konuş Sayın Vekilim, komşu ilimizin milletvekilisin; gel, burada konuş. Samsunlular, niye konuşmuyor diye merak ediyor seni.

Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı İsmet İnönü, Nazilli Basma Fabrikasında yapılan denetleme neticesinde -çok iyi dinlerseniz, iyi olur- 25 kuruşluk bir usulsüzlük tespit edildiğini öğrenir. Usulsüzlüğün hepsi 25 kuruştur ve Türkiye Cumhuriyetinin ikinci Başbakanı, tabiî ki, Cumhuriyet Halk Partisinin de ikinci Genel Başkanı İsmet İnönü, uykulardan mahrum, kimseyle görüşmez, içine kapanmış bir haldedir. Durumu fark eden Gazi Mustafa Kemal Paşa, cumhuriyetimizin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanımız, Sayın Başbakana son günlerdeki durgunluğunun sebebini sorar ve İsmet Paşa, Başbakanlıktan istifa etmeyi düşündüğünü Cumhurbaşkanına bildirir. Büyük Atatürk, konuyla ilgili olarak ayrıca bir tetkik yaptırır ve İsmet Paşanın bu hususta hiçbir kusurunun olmadığını da tespit ettikten sonra, ilgililerle ilgili gerekli soruşturma ve cezalandırma işlemi yapılır ve İsmet Paşadan, görevde kalmasını rica eder. Biz, öyle bir partinin mensupları olarak ve elli yıldır, devlet soyuluyor, millet eziliyor diyen bir zihniyetin temsilcileri olarak, şimdi, sizi, son kez uyarıyoruz. Siz de, bu milletin ferdisiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Altay, lütfen, toparlar mısınız.

Buyurun.

ENGİN ALTAY (Devamla) - Hemen toparlıyorum.

Sizi de, Kurtuluş Savaşında İnebolu'dan Ankara'ya sırtında top mermisi taşıyan analarımız dünyaya getirmiştir. Lütfen, beytülmale uzanan ellerin kırılmasını, beytülmale takılmış hortumların vanalarının sökülmesini, tarihimize, şanlı milletimizin şerefli geçmişine bir vefa borcu olarak görün ve gelin, bu Parlamento bir şeyi başarsın, bu Parlamento bir ayıptan kurtulsun ve gazeteler "Türkiye'yi hırsızlar yönetiyor" diye başlık atamasın, köşe yazarları "Parlamentoda hırsızlar vardır" diye yorum ve yazı yapamasın.

Sizi tekrar göreve çağırıyor ve sevgiler, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Altay.

Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisinin aleyhinde, Adıyaman Milletvekili Sayın Hüsrev Kutlu; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) - Sayın Başkanım, Sayın Divan, çok kıymetli milletvekili arkadaşlarım; Sayın Yiğit'in bu kadar veciz ve heyecanlı konuşmasından sonra kürsüde olma şanssızlığını yaşıyorum. Halbuki, daha önceden de bu konular görüşülmüştü, müstefit olsaydık daha iyi olacaktı; ama, son kez dedi, inşallah, son olur diye düşünüyorum uyarılarını.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Siz anlayıncaya kadar gündeme gelecek bu konu.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen, hatibin sözünü kesmeyelim.

Buyurun Sayın Kutlu.

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla) - Arkadaşlar, Sayın Altay "yemezseniz gargara yapın" dedi; onu sonradan tartışacağız.

Arkadaşlar, 22 nci Dönemin Dördüncü Yasama Yılının ilk dokunulmazlık günüyle yine karşınızdayız. Söz konusu edilen milletvekili, dokunulmazlığının kaldırılması için konuştuğumuz milletvekili, Kars Milletvekili Sayın Selami Yiğit.

Sayın Selami Yiğit'in suç işlediği iddia edilen tarihe baktığımız zaman, karşımıza 15.2.1994 tarihi çıkmaktadır. Yani, Sayın Altay'ın ikide bir, beytülmalin yenildiği, hortumlandığını iddia ettiği ve bununla ilgili dokunulmazlığının kaldırılmasını teklif ettiği bu arkadaşımız hakkında... Suç işleme tarihi 1994, 2 nci ayı; 2002'nin 11 inci ayında  bu arkadaşımız Cumhuriyet Halk Partisi saflarından Meclise girmiş ve dokunulmazlığı kazanmış; aradan sekizbuçuk sene geçmiş.

Arkadaşlar, eğer, bu adam beytülmali yiyorsa, bu kadar zarar veriyorsa niye aranıza alıyorsunuz, niye bu Parlamentoya taşıyorsunuz, niye dokunulmazlık zırhını bu arkadaşımıza kazandırıyorsunuz?! (AK Parti sıralarından alkışlar)

Bu arkadaşımız, daha sonra, hasbelkader -ki, bana göre bunda Sayın Cumhuriyet Halk Partisi yöneticilerinin katkısı var- partisinden ayrılıp da başka bir partiye gittikten sonra, vay efendim, sen misin oraya giden "bu adam bu kadar zararlı birisi, niye dokunulmazlığı kaldırılmıyor" diye dosyasını Meclis gündemine taşıyorsunuz.

HALİL TİRYAKİ (Kırıklale) - Menfaat partisi, menfaat partisi.

BAŞKAN - Sayın Tiryaki, lütfen.

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla) - Arkadaşlar, aylar öncesinden ben Cumhuriyet Halk  Partisini uyarmıştım. (CHP sıralarından gürültüler)

ENGİN ALTAY (Sinop) - İspatlayalım istersen.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla) - Dedim ki, arkadaşlarınıza…

NAİL KAMACI (Antalya) - Konuya gel sen, konuya!

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) -Seninle ne ilgisi var, bırak kendisi konuşsun.

BAŞKAN - Sayın Baloğlu, lütfen...

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla) - Arkadaşlar, Sayın Engin Altay ne kadar konuda ise, ben de o kadar konunun içerisindeyim, daha konunun içerisindeyim.(CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla)- Arkadaşlar, heyecanlanmayın; gelin konuşun, konuşabiliyorsanız.

Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisini ben aylar önce uyardım. Dedim ki, şu vekillerinizin kıymetini bilin, milletvekillerine değer verin, aranızdaki irtibatı biraz sıklaştırın, başımıza iş açmayın dedik. (CHP sıralarından gürültüler)

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Hayrını görün, hayrını!

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Ayıp, sana yakışmıyor! Oraya bak!

NAİL KAMACI (Antalya) - Sen konuya gel!..

BAŞKAN - Lütfen, sayın milletvekilleri…

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla) - Adam yazmış mezar taşına "hastayım dedim, inanmadınız…" (CHP sıralarından gürültüler)

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Orada ne yüzle oturuyorlar!

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla) - Feridun Abi, heyecanlanma, dur, sonra, ben konuşayım yine konuş.

NAİL KAMACI (Antalya) - Konuya gel!..

BAŞKAN - Sayın Kamacı… Lütfen, Sayın Kamacı…

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla) - Arkadaşlar, sayın milletvekilleri, adam mezar taşına yazmış, "hastayım dedim, inanmadınız, bakın ne oldu" demiş. Benim de uyarımdan aylar geçti, o zaman da "arkadaşlarınıza sahip çıkın, başımıza iş açacaksınız" dedim.

Bak ne oldu, partinin biri bir grup kurdu; katkılarınızla. Daha sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi 22 nci Döneminin en sempatik, en hoşgörülü, kimseyle kavgası olmayan, herkesle iyi geçinen bir milletvekili arkadaşımız, Adıyaman Milletvekili Sayın Şevket Gürsoy'u da, nihayet Partinizden küstürmeyi becerdiniz.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, ne ilgisi var. Selami kendisini savunur, sen kendine bak!

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla) - Yahu arkadaşlar, zaten, biz 4-1 idik, vallahi yer yoktu; ama, biraz daha sıkıştık 5 inci olarak almak zorunda kaldık. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Arkadaşlar, şimdi de aynısını yapıyorsunuz. Bu tarzda, bu şekilde giderse…

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, konuya gelsin; ne ilgisi var!

NAİL KAMACI (Antalya) - Ne anlatıyorsun, ne anlatıyorsun!

BAŞKAN - Sayın Kutlu, bir saniye.

Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi bir grup önerisi getirdi. Daha sonra, Tüzük gereği, lehinde arkadaşlarımız söz istediler, sözlerini verdik.

NAİL KAMACI (Antalya) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Bir saniye Sayın Kamacı; lütfen…

Tüzük gereği, diğer, aleyhinde söz isteyen arkadaşlara da söz verildi ve Sayın Hatip de bunun üzerine…

NAİL KAMACI (Antalya) - Özel gündem yapalım, parti değiştirmeyle ilgili konuyu buraya taşıyalım. Getirsinler gündeme…

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Kamacı.

Buyurun Sayın Kutlu. (CHP sıralarından gürültüler)

NAİL KAMACI (Antalya) - Parti değiştirenleri övüyorsun burada.

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla) - Arkadaşlar, neyse, o konuyu gündemden kaldırıyoruz, başka bir sayfaya yer vereyim.

Geçen günler…

ORHAN ERASLAN (Niğde) - Sen de mi değiştireceksin Hüsrev?!

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla) - Geçen günler…

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Sen Doğru Yol'daydın, buraya niye geldin?! O kadar doğruydun da niye buraya geldin?!

BAŞKAN - Sayın Tiryaki, lütfen…

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla) - Arkadaşlar, ben Doğru Yol'dayken AK Parti yoktu. AK Parti kurulduktan sonra, AK Partinin kurucu il başkanlığını yaptım. Tamam mı!.. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Yarın göreceğiz, göreceğiz seni!

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla) - Ama, şunu söyleyeyim…

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Sen kendini iyi bir şey sanıyorsun…

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla) - Ben parti değiştirmeye karşı olan bir insanım; ama, CHP'de olsaydım, ben bile dayanamaz giderdim. (CHP sıralarından gürültüler)

ORHAN ERASLAN (Niğde) - Olamazsın ki!.. Olamazsın ki!..

MUHARREM İNCE (Yalova) - Sen kimsin yahu!.. Sen CHP'li olamazsın ki!..

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Olamazsın ki!.. Senin tırnağının yeri yok burada, tırnağının!..

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla) - Arkadaşlar, bir saniye… Bir saniye…

Benim bugünlerde…

BAŞKAN - Sayın Kutlu, lütfen, konuyla ilgili Genel Kurula hitap eder misiniz…

Lütfen sayın milletvekilleri…

MUHARREM İNCE (Yalova) -  Seni CHP'ye almazlar ki!.. CHP'nin Nakşibendi kanadı yok ki!..

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, CHP'yi tartışamaz!..

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla) - Sayın Başkan, arkadaşlar teker teker konuşursa anlayacağım; ama, hep beraber aynı şeyler konuşuluyor. (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Kutlu, konuyla ilgili Genel Kurula hitap eder misiniz lütfen…

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla) - Sayın milletvekilleri, bugünlerde çok fazla tartışma konusu olan benim bir "yemezler" lafım vardı. Bu lafımın hoş kaçmadığını ben de kabul ediyorum, argo olduğunu orada söyledim. Hoş bir laf değil; ama, yerine başka bir kelime bulamadım dedim. Arkadaşlar, orada benim karşı çıktığım, dokunulmazlıkların kaldırılması değil, Sayın Cumhurbaşkanının, yargı önündeki engellerin milletvekillerinden başlayarak… Ben de dedim ki orada: Arkadaşlar, lojmanlarda bizden başladınız. Lojmanlardan çıktık; bizden başka bir Allah'ın kulu lojmandan çıkmadı. Bunu da bizden başlamayalım dedim. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

MEHMET ZİYA YERGÖK (Adana) - O da sizin ayıbınız!

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Engel mi vardı?!

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla) - Yani, daha aşağıda, mesela, Sayın Cumhurbaşkanımız…

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - İktidar şikâyet yeri değil Hüsrev Bey!

ORHAN ERASLAN (Niğde) - Siz şikâyet makamında değilsiniz!..

NAİL KAMACI (Antalya) - Ne alakası var?!

BAŞKAN - Sayın  Kamacı…

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla) - … Sayın Cumhurbaşkanımız, hazır 77 rektörü eşleriyle birlikte orada ağırlarken, şu rektörlerin yargılanması önündeki engelleri bir kaldıralım, ondan sonra da milletvekillerininkini kaldıralım deseydi, ben de bunu alkışlayacaktım; ama, onları orada onur konuğu olarak davet edip milletvekillerine bir şekilde yollama yapması yanlıştır.

Sayın Baykal Grup toplantısında "sen kim oluyorsun da bu lafları söylüyorsun" diyor. Benim kim olduğumu en iyi Sayın Baykal bilir; Fehmi Hüsrev Kutlu, Adıyaman Milletvekili. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Arkadaşlar, bu memlekette bir söz söylemesi gerekiyorsa, bunu milletvekili söyler. Hiç kimse milletvekiline "sen kim oluyorsun da" diyemez! (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Kim söyleyecek başka?!

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sizin milletvekili sıfatınıza yönelik değil o, tavrınıza yönelik. Sizin milletvekili kimliğinizle ilgisi yok o sözlerin!..

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla) - Niye ben söylerim; çünkü, benim dokunulmazlığım var; çünkü, ben, bu milletin temsilcisiyim; çünkü, ben halkın vekiliyim. (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri... Arkadaşlar... Arkadaşlar...

ORHAN ERASLAN (Niğde) - Milletin vekili milletin birliğine, bütünlüğüne konuşmaz. Milletin birliğine konuşuyorsun! Milletin birliğine konuşmaz milletvekili!

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla) - Arkadaşlar... Arkadaşlar... (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Eraslan... Sayın Eraslan...

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla) - Arkadaşlar, tekrar konuya dönersek, Selami Yiğit hakkındaki dosya hakkında, dokunulmazlığın kaldırılmasının aleyhindeyim; çünkü, bu arkadaşımızın, zaten şunun şurasında iki senelik bir zamanı kalmış, iki sene sonra, milletvekilliği düşerse -ki, Allah bilir; ama, durum öyle gözüküyor- bu arkadaşımız yargıya gidip hesap vermek durumunda kalacak; ama... (CHP sıralarından gürültüler) Ama, Yargıtaydaki hâkimler, haklarında soruşturulmama kararı aldıktan sonra, emekli olsa da haklarında dava açılamayacak; rektörler hakkındaki yüzlerce dosya, YÖK izin vermediği için, emekli olduktan sonra da, öldükten sonra da haklarında dava açılamayacak; ama, milletvekilleri, bugün, yarın, bu görevleri bittikten sonra, tekrar yargılanabilecekler. (CHP sıralarından gürültüler)

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Hüsrev Bey, Hüsrev Bey, iktidar şikâyet etmez! İktidardasınız. Getirin kanunu! Niye getirmiyorsunuz?! Kanun getirin, kanun!

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Ayıp!.. Ayıp!..

ORHAN ERASLAN (Niğde) - Ayıp!.. Ayıp!.. Sizin o lafları söylemeye hakkınız yok; ahlakî değil!

BAŞKAN - Sayın Eraslan... Sayın Eraslan... (CHP sıralarından gürültüler)

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla) - Sayın Eraslan, oradan "ayıp" diye bağırma! Senin aldığın kararlar, ihraç ettiğin adamlar, mahkeme kararıyla geri döndü. (CHP sıralarından gürültüler)

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Bir de siz ihraç edersiniz! Bir de siz ihraç edin de görelim!

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla) - Bir dokunulmazlık daha getirelim arkadaşlar, bir dokunulmazlık daha getirelim. (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Kutlu, lütfen Genel Kurula hitap eder misiniz.

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla) - Arkadaşlar...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Sen kendine konuş!

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla) - Sayın Başkan, laf atmalardan dolayı kesilen süremin eklenmesini istiyorum. (CHP sıralarından gürültüler)

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Güle güle kullanın.

BAŞKAN - Toparlayabilir misiniz Sayın Kutlu.

Buyurun.  

Lütfen, sayın milletvekilleri, lütfen...

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla) - Çok kıymetli arkadaşlarım, bir dokunulmazlık daha talep ediyorum. Milletvekillerinin partilerinden ihracı konusunda da biraz daha sağlam adımlar, sağlam maddeler koymalıyız; yani, her rast geleni dışarı atmak gibi bir lüksleri olmamalı partilerin. Yargı bunları geri iade ediyor; ama, birsürü problem çıkıyor. Bu şekilde, liderler hegemonyasını da ortadan kaldırmamız veya zayıflatmamız lazımdır.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sen AKP'ye bak!

NAİL KAMACI (Antalya) - Sen AKP'ye bak; Genel Başkanına bak!

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla) - Arkadaşlar, Türkiye'de milletvekilliği dokunulmazlıkları sınırlandırılacaktır; ama, diğer, yargı önündeki engeller kaldırıldıktan sonra, sınırlandırıldıktan sonra bu yapılacaktır.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kutlu.

ORHAN ERASLAN (Niğde) - Sayın Başkan, söz istiyorum sataşma nedeniyle, adım geçti… Söz istiyorum…

BAŞKAN - Sayın Eraslan, lütfen, yerinize oturur musunuz… Lütfen Sayın Eraslan! Burada, kimse tüzük dışı hareket edemez; lütfen, Sayın Eraslan!.. Bir talebiniz varsa, yerinizden bildirirsiniz.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun…

ORHAN ERASLAN (Niğde) - Sayın Başkan, 69 uncu maddeye göre, söz istiyorum.

BAŞKAN - Yerinize oturur musunuz Sayın Eraslan…(CHP sıralarından gürültüler)

ORHAN ERASLAN (Niğde) - Yerim burası!

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - O, yerini biliyor, Cumhuriyet Halk Partili. Bazıları yerlerini bilmiyorlar; oy aldıkları halka ihanet edip yer değiştiriyorlar.

BAŞKAN - Sayın Eraslan, diğer arkadaşlarınız susarsa, dinleyeceğim sizi.

ORHAN ERASLAN (Niğde) - Efendim, siz yönetiyorsunuz...

BAŞKAN - Dinliyorum.

ORHAN ERASLAN (Niğde) - Adım söylenerek, hakkımda çirkin şeyler söylendi, yanlış şeyler söylendi; söz istiyorum; sataşma var. (AK Parti sıralarından "Tutanaklar gelsin" sesleri)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Başkanlık Divanı hiç kimseden bilgi talep etmez. Lütfen, Başkanlık Divanına saygılı olalım.

Tutanakları isteteceğim Sayın Eraslan, değerlendireceğim.

Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisinin lehinde söz isteyen Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu tarafından Danışma Kuruluna sunulan grup gündem önerisi üzerinde lehte konuşmak üzere söz almış bulunmaktayım; Genel Kurulu, Grubum ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Sayın Hüsrev Kutlu'nun teatral konuşmasına -tırnak içinde söylüyorum- veciz ve tutarlı konuşmasına biraz sonra yeri geldiğinde cevap vereceğim.

Değerli arkadaşlarım, bugün, Danışma Kuruluna grup önerisi olarak getirdiğimiz ve Genel Kurul gündemine alınmasını talep ettiğimiz dosya, Kars Milletvekili Sayın Selami Yiğit'le ilgili olan bir dosya. Bu dosyada, dönemin Sincan Belediye Başkanıyla birlikte halen Kars Milletvekili olarak görev yapan Selami Yiğit ve ayrıca 9 kişi ihaleye fesat karıştırmak iddiasıyla yargılanıyorlar. 3 Kasım 2002 tarihinde yapılan seçimlerde Sayın Selami Yiğit'in milletvekili seçilmesi sebebiyle dosyası tefrik edilmiş, 20 Mayıs 2003 tarihinde de fezlekeyle Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilmiş. Bu fezlekede ne deniyor, onu kısaca özetlemek istiyorum. Biraz evvel bir tartışma yapıldı; ama, bir taraftan dosya kapsamı hakkında hiçbir bilgi verilmedi, öbür taraftan da Sayın Kutlu, dosya kapsamındaki delilleri yargılama mercii gibi değerlendirmeye kalktı. O yanlış bir yöntem.

Şimdi, bakın değerli arkadaşlarım, bu fezlekede şu ifade ediliyor: Mülkiyeti Sincan Belediyesine ait olan 11 parsel taşınmazın belediye encümeni kararıyla ihaleye çıkarıldığı, 24 parselde bulunan taşınmazın, belediyeye hibe edildiğinden bahisle ihaleden çıkarıldığı, ihaleye sokulmadığı, toplantı ve karar nisabı sağlanmadan bu işlemlerin yapıldığı, tutanak ve kararlarda tahrifat yapılarak satışın yapıldığı, sanık Yiğit'in diğer sanıklarla birlikte ihaleye katılıp fiyat artırarak ihalenin arzu edilen kişilerde kalmasını sağlayarak, bilerek memur sanıkların fiiline iştirak ettiği, ihaleye fesat karıştırdığı suçunu işlediği iddiasıyla davanın açıldığı, 2. ağır ceza mahkemesinin nihaî kararında sanık Yiğit'in dosyadaki bilgi ve belgelere göre suç işlediğinden, yasal gereği için bu sanık yönünden de suç duyurusunda bulunulduğu, dosyanın incelenmesinden -yani, başlangıç aşaması değil, sekiz yıllık süreç kastedilerek ifade ediliyor- dosyanın incelenmesinden sanık Yiğit'in haklarında dava açılan ve bir kısmı mahkûm olan sanıkların suçuna iştirak ettiği sonucuna varıldığı gerekçesiyle fezleke düzenleniyor.

Hemen yeri gelmişken ifade etmek istiyorum: Biz, bugüne kadar iktidara mensup milletvekillerinin dokunulmazlık dosyalarını gündeme getirdiğimiz gibi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna mensup milletvekillerinin de dosyalarını gündeme getirdik. Dolayısıyla, Sayın Selami Yiğit'in dosyasının gündeme getirilmesine özel bir anlam atfetmek ve bunu provokatif bir üslupla Genel Kurul gündemine sunmanın yakışıksız bir üslup olduğunu, yanlış bir üslup olduğunu hemen ifade etmek istiyorum.

Bakın, değerli arkadaşlarım, Kars Milletvekili olan arkadaşımızın suçlu olup olmadığına karar verecek olan merci biz değiliz. Burada ısrarla anlatmaya çalıştığımız husus şu: Özellikle, Anayasanın 76 ncı maddesi kapsamında kalan ve seçilme engeli teşkil eden suçlamalar yönünden, gelin, şu yargılama engelini sürdürmekten, engellemekten vazgeçelim diyoruz. Bizler, bu dosyalardaki delilleri tartışmak ve karar vermek mevkiinde değiliz. Bizim yapmamız gereken, seçilme engeli teşkil eden bu dosyalar yönünden, yani, yüz kızartıcı nitelikte suçlar niteliğinde olan bu suçlamalar yönünden yargılama engelini sürdürmekte ısrarlı olmayalım; çünkü, bu suçlamalar, milletvekilliği niteliğiyle, milletvekilliği kimliğiyle bağdaşmıyor. Bu suçlamalar ortada dururken, milletvekilliği görevinin sürdürülmesi doğru bir şey değil. Bunu anlatmaya çalışıyoruz, bunu izah etmeye çalışıyoruz ve burada da, bırakın Anayasa değişikliği yapmayı, size gelin, Anayasanın ilgili maddesini ve İçtüzüğün 131 ve müteakip maddelerini ihlal etmekten vazgeçin diyoruz. Bu maddelerin uygulanmasını engellemeyin diyoruz. Bunları anlatıyoruz size; ama, biz ne yapıyoruz Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak; maalesef, bu noktada, özgür irademizi kullanamıyoruz. Refleks ve hiyerarşik bir ilişki içinde, tamamen talimatlarla verilen hiyerarşik ilişki içinde, dosyaların tümü yönünden erteleme kararı veriyoruz. Böylesine organize bir uygulamanın, Anayasa ve İçtüzüğün eylemli bir şekilde ihlali olduğunu, sizlere anlatmaya çalışıyoruz; ama, buna rağmen, anlamamakta kararlısınız; öyle anlaşılıyor.

Aslında, iktidar grubunun, dokunulmazlıklarla ilgili Anayasa değişikliğini yapmak gibi bir amacının olmadığı, daha da ötesi, mevcut Anayasa ve İçtüzük hükümlerini işlemez hale getirmekte; yani, eylemli bir şekilde ihlal etmekte kararlı olduğunu, son bir hafta, on gün içinde bir defa daha anladık değerli arkadaşlarım.

Biraz evvel İktidar Grubu adına konuşan değerli arkadaşım Kutlu, koridor arkadaşımdır da, kapı komşumdur da, her kapıyı açtığımda karşı karşıya geldiğim arkadaşımdır. Bir başka anlatımla, siyasî iktidarın dokunulmazlıklar konusundaki görüşlerinin de temsilcisi olan Sayın Kutlu, bayramda bir konuşma yaptılar. Araştırma Komisyonu Başkanı olduğunu hemen hatırlatmak istiyorum, dokunulmazlıklarla ilgili araştırma komisyonunun başkanı olduğunu.

Sayın Kutlu, bu konuşmasında, Sayın Cumhurbaşkanına yönelik olarak birtakım eleştiriler yaptıktan sonra, sözü, Sayın Cumhurbaşkanının yasama dokunulmazlığı ve Hâkimler Savcılar Kurulu yapılanmasındaki görüşlerine getirerek, aynen "yemezler" diye beyanda bulundu.

Bu beyanın… Kendileri de, biraz evvel, tevilli olarak ifade ettiler; ama, bu yeterli değil Sayın Kutlu. Bu beyanın düzeysizliği, yakışıksızlığı, milletvekili sorumluluğuyla bağdaşmadığını hemen ifade ediyorum.

Sayın Cumhurbaşkanının eylem ve işlemleri, elbette, saygı sınırları içinde, düzeyli bir üslupla tartışılabilir, eleştirilebilir, buna kimsenin bir diyeceği olamaz. Onu, zaten, zaman zaman yapıyorsunuz, zaman zaman bunu yapan sözcü arkadaşlarımız var, bunu saygıyla karşılıyoruz.

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) - Ne deseydim!..

ATİLLA KART (Devamla) - Ancak, doğrudan Cumhurbaşkanlığı makamını hedef alarak, eleştiri ve saygı sınırlarının dışına çıkarak, toplumun ortak değerlerini incitmek ve hafife almak pahasına bu tür değerlendirmelerin yapılmasının yakışıksızlığını ve yanlışlığını bir defa daha ifade etmek istiyorum.

Ne demek istendiğini, herhalde, siz, artık bilebilecek konumdasınız Sayın Kutlu. Bu sizin kaçıncı gafınız!.. (AK Parti sıralarından gürültüler) Lütfen.. Lütfen… Bu noktada, sizi, sorumlu olmaya davet ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Kart, lütfen, konuyla ilgili… Sayın Kart…

ATİLLA KART (Devamla) - Sayın Cumhurbaşkanı ne diyor, Sayın Cumhurbaşkanı ne diyor; Sayın Cumhurbaşkanı toplumsal bir beklentiyi dile getiriyor. Ayrıca, hukukçu kimliğiyle, hukuk devletine ulaşabilmek için zorunlu olan temel unsurlardan söz ediyor. (AK Parti sıralarından gürültüler)

MEHMET ALİ BULUT (Kahramanmaraş) - Atilla Bey, Cumhurbaşkanının sözcüsü müsünüz?!

BAŞKAN - Lütfen, sayın milletvekilleri…

ATİLLA KART (Devamla) - Sayın Cumhurbaşkanının sözcüsü değilim; ama, Cumhurbaşkanlığı makamına sahip çıkmak, onun incinmesine, rencide edilmesine tepki göstermek herkesin görevidir.

BAŞKAN - Sayın Kart, lütfen, konuyla ilgili, Genel Kurula hitap eder misiniz.

ATİLLA KART (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, ben, Sayın Kutlu'nun şahsında AKP Grubuna yöneliyorum elbette. Bu durum sizi niye rahatsız ediyor?! Gelin, samimî bir şekilde bunun açıklamasını yapın; demagoji yapmadan, kavramları saptırmadan, kurumlara sataşmadan, dürüst ve tutarlı bir şekilde bunun açıklamasını yapın. Aslında, Sayın Kutlu'nun -tırnak içinde söylüyorum- bu veciz değerlendirmesi -tekrar ifade ediyorum, tırnak içinde söylüyorum- bu veciz değerlendirmesi, işin özünde bir itiraf ve ibret belgesi niteliğindedir değerli arkadaşlarım. Sayın Kutlu demek istiyor ki, Sayın Kutlu'nun şahsında siyasî iktidar demek istiyor ki "siz ne yaparsanız yapın, biz dokunulmazlıklar konusunda bildiğimizi okumaya, yapmaya devam edeceğiz. Biz, her ne kadar 3 Kasımdan evvel vaatte bulunmuşsak da, aslında, bu beyanlarımızda samimî değildik, konjonktür öyle gerektiriyordu, öyle konuştuk; çünkü, dokunulmazlıkların kaldırılması halinde, kişisel ve siyasî kaygılarımız var; biz, elimizde böylesine sayısal bir çoğunluk varken kendimizi neden riske edelim, dokunulmazlık konusunda bizim gerçek amacımız budur" diyor değerli arkadaşlarım. Bu veciz konuşmanın başka bir açılımı yoktur sayın milletvekilleri; bunun başka bir izahı ve tercümesi yoktur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kart, lütfen toparlar mısınız.

Buyurun.

ATİLLA KART (Devamla) - Bu sebeple, Sayın Kutlu'ya, ben, kamuoyu ve Genel Kurul huzurunda, toplumun gerçekleri kavramasına, öğrenmesine katkı sağladığı için hassaten teşekkür ediyorum değerli arkadaşlarım; ama, toplum ve kamuoyu, artık bazı gerçekleri geç de olsa görmeye başladı. Bakanların etrafında… Biz şunu anlatmaya çalışıyoruz; gelin, bazı bakanların etrafında, Maliye Bakanının, Ulaştırma Bakanının, Sayın Başbakanın etrafında, turizm alanında, mısır ticaretinde, deniz ulaşımında ticarî dehalar oluşmasın diyoruz, organizasyonlar oluşmasın diyoruz, bunları engelleyelim diyoruz değerli arkadaşlarım. Makyavelizm yöntemleriyle, Goebels propagandalarıyla demokratikleşmeyi gerçekleştirmenin, yolsuzluklarla mücadele etmenin ve toplumsal barışı sağlamanın mümkün olamayacağını artık görmemiz gerekiyor. Biz, geldiğimiz aşamada, Türkiye Büyük Millet Meclisi zemininde, her şeye rağmen, kararlı bir şekilde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ATİLLA KART (Devamla) - Bir cümle, Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Kart, lütfen, teşekkür eder misiniz.

ATİLLA KART (Devamla) - Biz, kararlı bir şekilde, sizlerin vicdanlarına ve sağduyularına hitap etmeye devam edeceğiz değerli arkadaşlarım. İnanıyoruz ki, toplumsal süreç ve gerçekler karşısında, daha fazla direnemeyeceksiniz.

Bu değerlendirmelerle, Genel Kurulu, bir defa daha, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kart.

Sayın Kutlu ve Sayın Yiğit, sataşmayla ilgili söz talepleriniz var; değerlendireceğim, tutanakları inceledikten sonra değerlendireceğim.

Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisinin aleyhinde söz isteyen Hatay Milletvekili Sadullah Ergin.

Buyurun Sayın Ergin. (AK Parti sıralarından alkışlar)

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisinin, Danışma Kurulunda üzerinde uzlaşamamamız üzerine grup önerisi olarak huzurlarınıza getirdiği ve şu anda, Anavatan Partisi Kars Milletvekili Sayın Selami Yiğit'in hakkındaki dokunulmazlığın kaldırılmasına ilişkin fezlekeyle ilgili olarak, gündemin ön sıralarına çekilmesine dair grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Aslında, ben, bu konuda, dokunulmazlıklarla ilgili tartışmanın özüne girmek istemiyordum bugün; çünkü, bu kürsüde, hakikaten, aylardır, yıllardır, bu konuyu tekrar tekrar konuştuk, kifayeti müzakere denilecek noktaya geldi.

Ben, daha çok Cumhuriyet Halk Partisinin Danışma Kurulunu toplantıya çağırırkenki üslubunu, tarzını konuşmak için söz almıştım; ama, benden önce konuşan değerli CHP sözcülerinin birkaç değinmelerine birer cümleyle cevap vermek istiyorum. O da şu: Sayın Atilla Kart dedi ki: "Demagoji yapmadan, açık ve net olarak artık şu konuyla ilgili gerekenleri söyleyin." Kendileri, bu kürsüden defalarca bu konuyu gündeme getirdiler ve aynı mahiyetteki iddialarını, tekraren Genel Kurulun huzurlarında sundular. Biz de, AK Parti Grubunun görüşlerini, yine bu kürsüden defalarca gündeme getirdik.

Değerli arkadaşlar, şunları hep ifade ettik, ama, bir türlü, şunu anlatmakta biz de muktedir olamadık, onu görüyorum: Türkiye'de parlamenter bir demokrasi söz konusu ve parlamenter demokrasilerin ve bütün diğer rejimlerin de temelinde, o devletin yapısını oluşturan erkler arasındaki güç dengeleri önemli bir unsurdur ve bunlarla rasgele oynayamazsınız. Türkiye'de, yasama, yürütme ve yargı erkleri arasında ve bunların çalışma yöntemleri, bunların yargılanabilmeleri, bunlar hakkında tahkikat ve soruşturma yapılabilmesi usullerini düzenleyen ve ince bir çizgiyle, hassas bir dengeyle ayarlanmış bir sistem var. Biz, bunun bütünüyle değerlendirilmesine karşı olmadığımızı her fırsatta ifade ettik. Buyurun gelin, oluşturacağımız bir çalışma grubuyla -ister resmî bir çalışma grubu yapalım, isterseniz gruplar arasında oluşturacağımız bir uzlaşı komisyonuyla- bunu değerlendirelim; ama, bu ülkede, yasama organı üyeleri, yani bizler; yürütme organı üyeleri, hükümet ve onun altındaki idarî personel ve yargı organları mensupları ve üniversitelerin akademisyenleri, üniversite mensupları, bütün  bunlarla ilgili olarak getirelim ve parlamenter demokrasinin ruhunu incitmeyecek, halkın iradesinin tecelli ettiği bu Meclisin onuruna, saygınlığına halel getirmeden, bu dengeleri kaçırmadan bir düzenleme yapalım. Bunu her defasında söyledik, bundan hiçbir zaman kaçmadık; ama, bütün bunlar bir tarafa bırakılarak -biraz önce Sayın Kutlu da ifade etti- milletvekillerinden başlayalım, Parlamentodan başlayalım….

 Değerli arkadaşlar, bu Parlamento bugünkü kazanımlarını çok kolay elde etmedi. Her fırsatta Türkiye Cumhuriyetinin banisi olarak, Türkiye'ye demokrasiyi getiren parti olarak Cumhuriyet Halk Partisi haklı olarak övünür; ama, ben bu kürsüden birkaç defa şu soruyu da sordum: Değerli arkadaşlar, dokunulmazlık müessesesi, bizim hukuk mevzuatımıza cumhuriyetten önce girmiş, 1876 Kanunî Esaside var, 1924 Anayasamızda var, 1961 Anayasamızda var, 1982 Anayasamızda var, Cumhuriyet kurulduğu günden bugüne kadar…

ATİLLA KART (Konya) - İçtüzüğü neden işletmiyorsunuz Sayın Ergin?!

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Lütfen, Sayın Kart… Siz konuşunca biz saygıyla dinledik. Her ne hikmetse bizim gruptan bir sözcü çıktığı zaman CHP Grubundan hemen sataşma başlıyor. Lütfen, bir dinleyelim.

Bakınız, bütün bu anayasalarda dokunulmazlık müessesesi düzenlenmiş ve yıllardan beri var, yüzyılı aşkın bir süredir var. Bu süre içerisinde Cumhuriyet Halk Partisi tek başına ve uzun dönemler iktidarda kalmış dedik. Acaba, niçin Cumhuriyet Halk Partisi… Madem dokunulmazlıkları kaldırmak, sınırlamak, bu Meclisin haysiyetini kurtarmakla eşdeğer ise, siz yıllarca niye kurtarmadınız bu Meclisin haysiyetini Allahaşkına?! Bunu sorma hakkımız var. (CHP sıralarından gürültüler)

ATİLA EMEK (Antalya) - Sen yokken gündeme getirdik; sen siyasî hayatta yoktun, partin yoktu.

BAŞKAN - Lütfen, sayın milletvekilleri…

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Evet… Bu son üç sene içerisinde…

ATİLA EMEK (Antalya) - Cumhuriyet Halk Partisi o gün de bunları söylüyordu, git de Meclis Kütüphanesindeki zabıtlara bak!..

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Bu son üç sene içerisinde, her ne hikmetse, Cumhuriyet Halk Partisi yüz yıl sonra gerçekleri gördü ve dokunulmazlıkların kaldırılması ya da önemli ölçüde sınırlandırılması gerektiği noktasında, üç yıldan beri bu Meclis kürsüsünde, haftalık, rutin, dizi haline gelen aynı şeyleri tekrar etmekten vazgeçmedi.

MEHMET ZİYA YERGÖK (Adana) - Siz bütün bunları programınıza yazarken habersiz miydiniz?

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Biz, konuştuklarımızın, vaat ettiklerimizin noktası virgülüne kadar arkasında duruyoruz…

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - İktidarınız doluyor, ne zaman getireceksiniz?!.

SADULLAH ERGİN (Devamla) - …ama, bu ülkede, yükseköğrenim mensuplarının, yüksek yargı mensuplarının, yürütme organlarının, bürokratların hiçbirine yapamadığınız bir şeyi, halkın seçerek bu kürsüde özgür iradesini anlatsın diye gönderdiği parlamenterlerden isterseniz, sadece onlardan başlarsanız, biz, buna itiraz ediyoruz.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - İktidar yakınma yeri değil, yasaları getirin, hep beraber çıkaralım.

ATİLLA KART (Konya) - Yasal ihtiyaç varsa, getirin! Söyleyecek lafınız yok.

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Ben, yıllardır bu kürsüden aktarılan bu konuların daha fazla konuşulmasında fayda görmediğimi ifade ederek bu babı kapatıyorum; ancak, bugün, Danışma Kuruluna, Cumhuriyet Halk Partisi, AK Parti Grubunu ve Anavatan Partisi Grubunu davet etti, saat 13.00'te, Meclis Başkanımızın nezaretinde Danışma Kurulu toplantısı yaptık.

Toplantı davetini aldığımızda, acaba neyi konuşacağız, neyi görüşeceğiz diye bilgi almaya gayret ettik; ama, nafile. Daha önceki haftalarda da, bu, aynı yöntemi, maalesef, Cumhuriyet Halk Partisi grup yönetimi izlemekte ısrar etti.

Nedir bu yöntem: Danışma Kurulu toplantısına gidiyoruz, Sayın Meclis Başkanımız, yanında grup başkanvekilleri veya grup temsilcileri ve Meclis bürokratları, biz, o ortamda öğreniyoruz; CHP, Danışma Kurulunu niye toplantıya çağırdı, hangi değişikliği yapmak istiyor, gündemde neyi öne almak istiyor, orada muttali oluyoruz bu konuya ve Sayın Koç, bugün katıldılar toplantıya ve Sayın Yiğit'in dosyasını öne almak istediklerini beyan ettiler. Biz, o anda muttali olduk. O anda, bizim bu dosyanın içeriğini görme, inceleme, bununla ilgili bir fikir beyan etme şansımız yok…

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Sizin getirdiğiniz kanunları hiç görmüyoruz...

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Başka bir dosya da olabilir.

Dolayısıyla, muhalefet partileri sık sık buraya gelip şunu ifade ediyorlar: Meclis gündemiyle ilgili önceden haberimiz olmuyor, yeterince bilgi sahibi olamıyoruz diye serzenişte bulunuyorlar. Ben, bu serzeniş ile bu uygulamanın çeliştiğini ifade etmek için söylüyorum; biz, AK Parti Grubu olarak, bir sonraki haftanın çalışma gündemini, en geç cuma günleri, Cumhuriyet Halk Partisinin -şimdi Anavatan Partisi de grup kurdu, Mecliste o zaman tek grup vardı- bir sonraki hafta nöbetçi grup başkanvekiline nezaketen bildiriyoruz ve Sayın Başkanım, önümüzdeki hafta, biz, Mecliste şu konuları görüşmek istiyoruz deyip, telefonla veya yüz yüze görüşüp bilgi veriyoruz; arkasından bir de yazılı metin gönderiyoruz; muhtemel değişiklikleri de mutlaka arayıp bildiriyoruz. Hele hele, Danışma Kurulunu toplantıya çağırmışsak, o Danışma Kuruluyla ne istediğimizi, hangi değişikliği yapmak istediğimizi mutlaka muhalefet partilerine bildiriyoruz.

Değerli arkadaşlar, biz, Danışma Kurulunda uzlaşmaya gidiyoruz. Eğer uzlaşabilirsek, burada bu görüşmeler yapılmadan elden imzalamak suretiyle de bunlar yapılabilir; ama, maalesef, Danışma Kuruluna gidinceye kadar hangi değişiklik yapılmak isteniyor bunu öğrenme şansımız olmadı. Bu, ilk uygulama değil; artık istikrar kazanmış bir uygulama haline geldiği için ben buradan eleştirel olarak yaklaşıyorum ve Cumhuriyet Halk Partisinin bu uygulamasını şık bulmadığımı, siyasî nezakete uymadığını ifade ediyorum.

CHP'nin grup önerisi aleyhinde oy kullanacağımızı ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ergin.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Topuz.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Ergin, konuşması sırasında, iktidarda bulunduğu dönemlerde Cumhuriyet Halk Partisi neden dokunulmazlıklarla ilgili sınırlandırma teklifini getirmemiştir biçiminde bir soru ve eleştiri ortaya koyarak, bizi tutarsızlıkla -bir ölçüde- itham etmiş bir konuma geldi.

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Ben söylemedim öyle bir şey.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - O nedenle, bu konuda bilgi vermek istiyorum Yüce Meclise. Neden Cumhuriyet Halk Partisi bugün bunu getiriyor da daha evvel getirmedi; o konuyu açıklamak istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Topuz, yeni bir sataşmaya mahal vermemek şartıyla, buyurun. (CHP sıralarında alkışlar)

VII.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Ali Topuz'un, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin'in, konuşmasında, Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; dokunulmazlıkların sınırlandırılmasına dönük bir konu üzerinde tartışma yapıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Anayasalarında daima dokunulmazlıklar yer almıştır, bu doğrudur; fakat, hiçbir dönemde, bundan önceki dönemlerde ve bu dönemde olduğu kadar sayın milletvekilleriyle ilgili dokunulmazlıklarının kaldırılmasına ilişkin fezlekelerin Türkiye Büyük Millet Meclisine intikal ettiği söylenemez. Başlangıç dönemlerinde, Cumhuriyet Halk Partisinin tek başına iktidar olduğu dönemlerde bu konular Meclise intikal ettiği zaman, zaten, ilgililer, kendi üzerlerindeki perdeyi, gölgeyi kaldırabilmek için dokunulmazlıklarının kaldırılmasını kendileri talep ederlerdi ve Meclisin dokunulmazlığı kaldırmak için bir zorlama yapması söz konusu olmazdı. Bu şekilde, pek çok parti yöneticisi, Bakanlık düzeyindeki milletvekilleri kendileriyle ilgili dokunulmazlığın kaldırılmasını, eski dönemlerde, hep talep etmişlerdir; kaldırılmıştır, yargının önüne gitmişlerdir, aklanmışlardır veya ceza almışlardır, ondan sonra siyasete yeniden dönmüşlerdir. Ama, son yıllarda, dokunulmazlıklarla ilgili tartışma öylesine bir boyut kazanmıştır ki, bundan parlamentolar zarar görmeye başlamıştır, Parlamentomuz zarar görmeye başlamıştır.

Bakınız, hep beraber, geçmiş dönemdeki yolsuzluklarla ilgili dokunulmazlıkları kaldırmadıkları için geçmiş parlamentolar, birtakım bakanları, başbakanları burada hep beraber Yüce Divana sevk ettik. Kendi, suçu işledikleri varsayılan, iddia edilen dönemde yargı önüne çıkmaktan kaçanları daha sonra biz yargının önüne çıkardık hep beraber; yani, şimdi, biz, bizden sonraki dönemdekilerin mi bizi yargı önüne çıkarmasını bekliyoruz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Topuz, lütfen, toparlar mısınız…

ALİ TOPUZ (Devamla) - Şimdi toparlayacağım efendim.

Burada konuştuğumuz konu, dokunulmazlıkları sınırlandırmaya dönük bir anayasa değişikliği yapma konusu değildir. Burada konuştuğumuz konu, 100 küsur dosyayla bazı milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasını talep eden yargı talebini gündeme getirip bunun gereğini yapalım diyoruz. Sayın Selami Yiğit, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına dilekçe vermiştir, "benim hakkımdaki dokunulmazlığımın kaldırılmasına ilişkin fezlekeyi lütfen gündeme alın, konuşun, benim dokunulmazlığımı kaldırın" diye buraya dilekçe vermiştir.

Şimdi, bir milletvekili kendi dokunulmazlığının kaldırılmasını istiyor, aklanmak istiyor, yargı önüne çıkmak istiyor; siz, hep beraber toplanıyorsunuz "hayır, sen yargı önüne çıkma hakkına sahip değilsin, bütün Türkiye'de ne kadar ayrıcalıklı şeyler varsa onların hepsini çözeceğiz, ondan sonra milletvekilini yapacağız…" Bu, başını kuma gömmektir.

Onun için, şunu ifade etmeye çalışıyorum: Keşke, bu mesele, gruplar arasında bu noktaya, bu tartışma noktasına getirilmeseydi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Topuz, lütfen…

ALİ TOPUZ (Devamla) - Her tartıştığımızda bundan sadece siz değil, biz de zarar görüyoruz, Parlamento zarar görüyor.

O nedenle, dokunulmazlıkların sınırlandırılması meselesini bir tarafa bırakalım; ama, yargının önünü açalım arkadaşlar, yargının önünü açalım. Yargının önünü açalım ki, kişiler şaibeden kurtulsun; ama, şundan endişe  ediyorsanız, bu bir âdet haline gelir de, sizin bakanlarınızın, Başbakanınızın, milletvekillerinizin dokunulmazlıkları kaldırılır, mahkemeye gider de orada mahkûm olacaklar diye korkuyorsanız, korkunun ecele faydası yoktur.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Topuz.

Sayın Eraslan...

ORHAN ERASLAN (Niğde) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Eraslan, bir saniye…

...Sayın Yiğit ve Sayın Kutlu, müracaatlarınız değerlendirildi; 3'er dakikayla sınırlı kalmak şartıyla buyurun…

İçtüzüğün 69 uncu maddesi gereğince, buyurun Sayın Eraslan.

2.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Adana Milletvekili Fehmi Hüsrev Kutlu'nun, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ORHAN ERASLAN (Niğde) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sayın Hüsrev Kutlu, konuşması sırasında adımdan ve görevli bulunduğum Cumhuriyet Halk Partisi Yüksek Disiplin Kurulunun kararlarından da bahsederek, hiç de hakkı olmadığı halde, kamuoyunda yanlış anlaşılabilecek, yanlış anlamalara neden olabilecek bir açıklamada bulundu; bu nedenle söz istemiş bulunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, burası milletin kürsüsüdür. Burada, kuşkusuz, milletin meseleleri açıklıkla görüşülecektir; ama, kimi arkadaşlarımız kavga için çıkılan dam başı zannediyorlar burayı. Burada, ölüye dava açmaktan bahsediyor, öldüğünde de hakkında dava açılamıyor emekli olduğunda ve öldüğünde diye. Ben, oradan hatırlatıyorum; hukukçusun, ölüye dava açılmaz diye. "Sen sus; senin, disiplin kurulundan, verdiğin kararlar geri dönüyor" diyor. Sana ne?! Sana ne?! Sen, benim partilim misin?! Çok mu ilgilendiriyor?! Bunun ahlakî boyutu var mı? Benim bir organımın verdiği kararın ne şekilde olduğunun değerlendirilmesi…

BAŞKAN - Sayın Eraslan, lütfen, yeni bir sataşmaya mahal vermeden konuşmanızı tamamlar mısınız.

ORHAN ERASLAN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım… Değerli arkadaşlarım, insanlar, üzerine vazife olan şeyleri yapar, vazife olan şeyleri yapar. Ben, 110 tane karar vermişim; gururla söylüyorum; 1 tane dönmüş. O karar da temyizde. Buyurun, yargının önünü açalım. O 57 nci maddeyi de okuyuverin. "Temyiz edilemez" denildiği için, hâkimler, rasgele, özensiz karar verebiliyor bazen. Buna rağmen, esasa girdiği için temyiz edilmiştir. 1 tane 110'da… E, bakıverelim bir. Öyle, o kadar kolay değil.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, siyasette bir kirlenme var; bu doğru. Bu konuşuluyor burada. Ne konuşuluyor; kirlenmenin iki nedeni konuşuluyor. Bir; dokunulmazlık. Bu Parlamentoda var mı fezlekeler; var. Kaldırılıyor mu; kaldırılmıyor. Bırakın, Anayasadaki kaldıracağız, önünü açacağız taahhütlerini bir yana bırakın, dokunulmazlık fezlekesi bulunanların fezlekesi kaldırılmıyor, tıkanıyor. Biz diyoruz ki, sizinki dursun, bizim arkadaşlarınkini kaldırın, isteyenlerinkini kaldırın; ona da hayır diyorsunuz. Kirli kalmasın bu Parlamento diyoruz; kirli kalsın diyorsunuz.

İki; değerli arkadaşlarım, kirlenmenin bir diğer nedeni ne; mebus pazarı, mebus. Var mı bu Parlamentoda; kusura bakmayın, var. Şimdi, insanların görüşü değişir; ama, görüşü bu partideyken başka bir görüşe varırsın yeni bir parti kurarsın ya da onun bir paraleline gidersin, bir paraleline. Yani, insanların fikirleri elbise değil; bugün Cumhuriyet Halk Partisi elbisesini giyeceğim, yarın AKP elbisesi sırtımda olacak, öbür gün ANAP elbisesi... Bunun adına başka bir şey deniliyor arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Eraslan, teşekkür ediyorum. Tüzük gereği verilen sürenizi sataşmayla ilgili değil, başka konularla ilgili doldurdunuz.

Buyurun Sayın Eraslan, teşekkür eder misiniz lütfen… Bir hakkın suiistimali söz konusu Sayın Eraslan; buyurun, teşekkür edin.

ORHAN ERASLAN (Devamla) - Açın, teşekkür edelim.

Değerli arkadaşlarım, sataşma nedeniyle söz almış bulunuyorum, Sayın Kutlu'ya söyleyeceğim başka bir şey yok.

BAŞKAN - Sayın Eraslan, teşekkür ederim misiniz lütfen.

ORHAN ERASLAN (Devamla) - Üslubu beyan, aynıyla insan diyor; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Eraslan.

Sayın Yiğit, buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

Süreniz 3 dakikadır.

3.- Kars Milletvekili Selami Yiğit'in, Adana Milletvekili Fehmi Hüsrev Kutlu'nun, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

SELAMİ YİĞİT (Kars) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; öncelikle, ben, hayatımda ilk ve son kez bir ihaleye girdim. Ayrıntısına, vakit darlığından dolayı girme şansım yok. 1994 yılında olan bir hadisedir bu. Daha sonra, yerel seçimlerle birlikte, başka bir siyasî partinin söz konusu belediyeyi kazanmasıyla birlikte, geçmişteki ihaleler incelenmiştir ve söz konusu belediye, aslında, o dönemde, önceki belediye görevlileriyle ilgili bir takibat yapmak istemiştir. Davanın özü de budur. Biz de, haliyle, o ihaleye katılan alıcılar olarak bu davaya müdahil olduk ve arkadaşlar, -hukukî bir konu olduğu için çok ayrıntısına girmenin doğru olmadığını da biliyorum- ben bu davadan iki kez beraat ettim. Yargıtay, son, bunu usulden bozmuştur; çünkü, söz konusu belediye görevlileri başka bir davadan yargılanmışlardır ve o dava, Yargıtayca iki dosya birleştirilmiştir bizim dosyayla birlikte, üçüncü kez yargılanırken ben parlamenter oldum.

Değerli arkadaşlarım, bir süre sonra, milletvekili olduktan sonra, Cumhuriyet Halk Partisinin grup toplantısının kapalı bölümünde değerli arkadaşlarıma bu durumu o zaman daha ayrıntılarıyla anlatmıştım.

Değerli arkadaşlarım, gerek komisyona gerekse Meclis Başkanlığına, bu konuda, iki ayrı, dokunulmazlığın kaldırılmasıyla ilgili de başvurum vardır. Parlamento, milletvekillerinin onurlarının çiğnendiği bir yer olmamalıdır.

BAŞKAN - Sayın Yiğit, sataşmayla ilgili hitap eder misiniz.

SELAMİ YİĞİT (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, Sayın Hüsrev Kutlu'nun bir ifadesi olmuş. Yani, ben burada yoktum, izleyemedim; ama, siyasette var olmaya devam etmek, kesinlikle, milletin kararıdır, bu başka bir milletvekili arkadaşımızın kararı değildir. Ben, her noktada, adaletin önünde her noktada bu hesabı vermeye hazırım. Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun yaptığı bu girişimi, doğrusunu isterseniz, çok da şık bulmuyorum. Cumhuriyet Halk Partisinin, dokunulmazlıkların olmadığı bir anayasa değişikliğinde hiç olmayacağız diye bir deklarasyonu var topluma. Bu, ona da çok uygun düşmedi. Eski partim olduğu için, arkadaşlara ve partinin tüzelkişiliğine son derece saygım var; ama, grup önerisinin özellikle benim adımın üzerinde yoğunlaşmasını da, doğrusunu isterseniz, yadırgadım. Cumhuriyet Halk Partisinden çok haklı nedenlerle ayrıldığımı düşünüyorum. İstifa dilekçemi de arkadaşlarımız okumuşlardır.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Biz kendi partililerimiz için bile dilekçe verdik Selami Bey.

SELAMİ YİĞİT (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bu görüşlerimi sizin takdirlerinize sunuyor ve saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yiğit.

Sayın milletvekilleri, Genel Kurula bilgi anlamında arz ediyorum. Tüzüğün 134 üncü maddesinin son fıkrası: "Dokunulmazlığın kaldırılmasını üyenin bizzat istemesi yeterli değildir."

Buyurun Sayın Kutlu. (AK Parti sıralarından alkışlar)

4.- Adana Milletvekili Fehmi Hüsrev Kutlu'nun, Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Başkanımdan, özellikle, Sayın Eraslan'ın ayrıcalıklı sataşmalarından dolayı da süre talep ediyorum; takdir Başkanlığındır.

Arkadaşlar, benim hakkımda, Cumhurbaşkanına söylediğim sözden dolayı Sayın Kart'ın konuşmasındaki üslubu, soyismine yakışmayacak kadar nazikti, çok yumuşak bir üslupla konuştu; ama, içeriği soyisminden daha karttı.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sen edepli konuşmayı  bilmez misin?!

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla) - Yani, neler söylediğini şu anda zikredip perçinlemek istemiyorum; ama, seviyesizlikten başlayıp birçok şeylere gitti. Ben bunlara cevap vermeyeceğim; ama, bir milletvekili arkadaşımın benim konuşmalarım hakkında bu kadar incitici tabirler kullanmasını da doğru bulmuyorum; onu, olduğu gibi Sayın Kart'a iade ediyorum.

Ayrıca, AK Partinin sözcüsü veya grup sözcüsü gibi bir ifade kullandı. Arkadaşlar, ben parti yetkilisi veya sözcüsü değilim, bu partinin milletvekiliyim. Buradaki konuşmamı şahsım adına yapıyorum. Adıyaman'da yaptığım açıklama da sadece ve sadece şahsım adınadır. Belki arkamda bir grup olsaydı, bir yumurta küfesi olsaydı, bu kadar rahat olamayabilirdim…

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Yemezler!

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla) - …ama, şahsım için bağlayıcıdır bunlar. Onun için, bunun parti adına mal edilmesi yanlış anlaşılmaya sebep olabilir.

Ayrıca "bu sizin kaçıncı gafınız" diye bir ibare kullandı. Arkadaşlar, benim bu söylediklerim bazen gaf diye nitelendirilebilir; ama, genelde bilinçli olarak söylenir ve daha önceden, yaptığı gaflar nedeniyle idama götürülenler bile olmuştur; ama, sonunda onlar tarih önünde haklı çıkmışlardır. Ben gaflarımın arkasındayım Sayın Kart.

ENVER ÖKTEM (İzmir) - Yarın 10 Kasım, hatırlıyor musun?!

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla) - Sayın Eraslan "kavga için çıkılan dam başı zannediyor bazıları burayı" dedi.

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Meydan okuyor ya!..

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Tiryaki…

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla) - Arkadaşlar, kimin bu kürsüyü kavga için çıkılan dam başı zannettiği, ifadelerden ortaya çıkıyor; ama, ben bu kürsünün ne kadar nezih bir kürsü olduğunu, ne kadar önemli bir kürsü olduğunu biliyorum ve o bilinç içerisinde konuşuyorum.

Ayrıca, benim eleştirimden dolayı, ben "ölüye dava açılmaz" kısmını eleştirdiğinizi duymadım; çünkü, hep beraber konuşuyordunuz, sadece ayakta bağırırken sizi gördüm Sayın Eraslan. Sayın Başkanı da bu konuda uyardım, yani, tek tek konuşurlarsa daha iyi olur diye.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Daha konuşacak…

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla) - Sayın Başkan, Sayın Eraslan'ın sataşması sonra olmuştu…

BAŞKAN - Sayın Kutlu, lütfen teşekkür eder misiniz; teşekkür için açıyorum.

Buyurun.

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla) - "Sana ne" lafı çok kibar bir laf değildir, bunu da takdirlerinize arz ediyorum. Her şey bizi ilgilendirir.

Sağ olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kutlu.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Sİyasî Partİ Grubu Önerİlerİ (Devam)

1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)

BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Öneri kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, birleşime 15 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.12


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.29

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 16 ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz.

Sayın milletvekilleri, Devlet Bakanı Sayın Beşir Atalay, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Abdüllatif Şener'e yöneltilmiş olan gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 3, 40, 50, 59, 143, 145, 158, 159, 252, 264 ve 273 üncü sıralarında yer alan soru önergelerini birlikte cevaplandırmak istemişlerdir. Sayın Bakanın bu isteği, sırası geldiğinde değerlendirilecektir.

VIII.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) Sözlü Sorular ve Cevaplari

1.- Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri Saygun'un, ABD Ankara Büyükelçisiyle ilgili basında yer alan iddiaya ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/779)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu soru önergesi üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

2.- Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, Bandırma Limanının özelleştirileceği iddialarına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/809)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Sayın milletvekilleri, Devlet Bakanı Sayın Beşir Atalay, gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 3, 40, 50, 59, 143, 145, 158, 159, 252, 264 ve 273 üncü sıralarında yer alan soru önergelerini birlikte cevaplandırmak istemişlerdir.

3.- Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, İmar Bankası mudilerine yapılacak ödemelere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/815) ve Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı

4.- Hatay Milletvekili Züheyir Amber'in, Devlet Planlama Teşkilatının planlamadaki rolüne ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/944) ve Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı

5.- Kars Milletvekili Selami Yiğit'in, özelleştirme sonucu işsiz kalanların kamuda istihdamına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/961) ve Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı

6.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, yapılan atamalara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/992) ve Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı

7.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, EPDK yönetmeliğine göre teminat olarak kabul edilecek değerlere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/1200) ve Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı

8.- Adıyaman Milletvekili Şevket Gürsoy'un, Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu Personeline ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/1202) ve Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı

9.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, atanan ve görevden alınan personele ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/1234) ve Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı

10.- Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, Balıkesir’de bir fakülte ve yüksekokulun bina ve derslik ihtiyacına  ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/1235) ve Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı

11.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, 2004 ve 2005 malî yılı bütçelerinden Iğdır İline ayrılan ödenek miktarı ve kullanımına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/1404) ve Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı

12.- Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, 4207 sayılı Kanuna aykırı uygulamalara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/1423) ve Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı

13.- Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, personel atamalarına ve geçici personele dönersermayeden ödenen paya ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/1449) ve Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı

Şimdi, bu soru önergelerini sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Abdüllatif Şener tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim. 31.10.2003

                                      Sedat Pekel

                                          Balıkesir

30.10.2003 tarihinde tarafınızdan yapılan açıklamaya göre, bankacılık yapma yetkisi 3 Temmuzda kaldırılan İmar Bankasının mudileri, açıklamanın yapıldığı tarihten sonra üç hafta içinde 10 milyar liraya kadar olan paralarını, geri kalanı da çeşitli vadelerde üç yıl içinde alacak. Bono sahiplerine ise 3 Temmuz 2003 itibariyle Türk Lirası karşılığı mevduata dönüştürülerek ödeme yapılacak. Bankaya para yatıran mudiler parayı yatırdıkları dönemin şartlarına göre sözleşme yaptıklarına göre;

1- Hükümetin tek taraflı olarak sözleşmenin şartlarını değiştirme yetkisi var mıdır?

2- Mudinin iradesi dışında alacağının devlet eliyle ertelenmesi yasal açıdan mümkün müdür?

3- Bonoların mevduata çevrilmesi, bonoların varlığını kabul etmek ise, bunların bono olarak ödenmesi yerine Türk Lirası olarak ödenmesi bonozedeleri mağdur etmeyecek midir?

4- Hükümetinizin İmar Bankasında alacağı bulunanlara açıkladığı ödeme planının alacaklılar açısından tatminkâr olduğunu düşünüyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Yardımcısı Doç. Dr. Sayın Abdüllatif Şener tarafından sözlü yanıtlanması için gereğini arz ederim. 5.2.2004

                               Züheyir Amber

                                              Hatay

1- Devlet Planlama Teşkilatı, ülkemizde uzun yıllar boyunca iktisadî, sosyal ve kültürel alanda, toplumumuzun sosyokültürel yapısını dikkate alarak başarılı çalışmalar yapmıştır. Ancak, son yıllarda Devlet Planlama Teşkilatı neredeyse devredışı bırakılarak ulusal planlarımızın IMF ve Dünya Bankasına yaptırılması sizce ülkemiz çıkarlarıyla ne kadar örtüşmektedir?

2- Bu kurumun geçmiş yıllarda yaptığı ve uygulamaya soktuğu planların ne kadar başarılı olduğu ortadayken, dış kaynaklı planlara değer vermeye devam edecek misiniz ? Ya da, Devlet Planlama Teşkilatını yeniden canlandırıp devreye sokacak mısınız?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Abdüllatif Şener tarafından aracılığınızla sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                     Selami Yiğit

                                                Kars

                                        11.2.2004

1- Çeşitli kuruluşların özelleştirilmesi sonucunda emeklilik haklarını bile elde edemeden işten çıkarılmış olan kişilerin mağduriyetlerinin ortadan kaldırılması, hükümetin taahhüdüdür. Bu konuda, Hükümet ile Türk-iş arasında Temmuz 2003 ayında imzalanan protokolde, bu kişilerin çeşitli kamu kuruluşlarına alınacağı hükmü vardır.

2- Hükümetin bu konuda yasa çalışmaları var mıdır? Bu çalışma ne aşamadadır?

3- Hazırlanacak bu yasayla, çok uzun zamandır sonuç bekleyen özelleştirme mağdurlarının sorunlarına nasıl bir çözüm getirilecektir?

4- Hükümetin hazırlamayı düşündüğü bu yasayla, önceki mağdurları kapsamdışı bırakacağı ve yasanın bundan sonra özelleştirilen kuruluşlardan çıkarılacakları kapsayacağı iddia edilmektedir.

Bu doğru mudur? Doğru ise, bugüne kadar umutla bekleyen yaklaşık   3 000 mağdurun durumu ne olacaktır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

                              Fahrettin Üstün

                                              Muğla

1 - 58-59 uncu hükümetler döneminde size bağlı kuruluşlarda kaç atama yapılmıştır?

2 - Bakanlığınıza bağlı kuruluşlarda idarî görevlere her iki hükümet döneminde vekâleten,  tedviren ve görevlendirmeyle kaç atama yapılmıştır?

3 - İdarî görevlerde bulunan idarecilerden kaçı başka yerlere görevlendirilmiştir? Görevlendirilenlerin aldıkları harcırah miktarı ne kadardır?

4 - 58 ve 59 uncu hükümetler döneminde asil veya vekil kaç idareci görevden alınmıştır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda gerekçesini belirttiğim konuyla ilgili sorumun Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Abdüllatif Şener tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                        Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                                          Malatya

EPDK (Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu) yönetmeliğinin 14 üncü maddesi uyarınca teminat olarak kabul edilecek değerler arasında,

a) TL olarak verilen teminatların kesinlikle kabul edilmediği verilecek teminatların ABD Doları cinsinden olması,

b) Kesin teminat mektuplarında ise sadece aktif büyüklükleri sıralamasında ilk on Türk bankasının teminat mektubu kabul edilmekte, diğer bankaların mektuplarını kabul etmemektedir.

c) Yabancı bankalar tarafından gönderilen teminat mektuplarında da yine ilk on bankaya gönderilme koşulu aranmaktadır.

1 - EPDK'ya göre TL ile işlem yapmak yasaklanmış mıdır?

2 - Türkiye'de mevcut bankalar ve finans kurumlarının aktif büyüklüklerinin ilk onluk diliminden sonra gelenlerin sorunları mı vardır? Bu banka ve finans kurumlarının malî yapıları mı yetersizdir?

3 - Yabancı bir banka tarafından EPKD'ya hitaben göndereceği harici garanti için aktif sıralamanın da ilk ondan sonraki bir banka, bu bankanın muhabiri ise, ilgili banka yabancı bankaya acaba hangi cevabı verecektir; yoksa, EPDK beni banka saymıyor mu diyecektir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Sayın Doç. Dr. Abdüllatif Şener tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                Şevket Gürsoy

                                       Adıyaman

1- Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumunda çalışan personel sayısı ne kadardır?

2- Kurumda çalışan personelin görev unvanları ve kurul üyeleri de dahil olmak üzere doğum yerleri nerelerdir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Abdüllatif Şener tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

                             Dursun Akdemir

                                                 Iğdır

1- Göreve başladığınız tarihten bugüne kadar sorumluluğunuzda bulunan kurumlara kaç kişinin devlet memurları sınavıyla ataması yapılmıştır?

2- Aynı kurumu tercih ettiği halde daha az puanla göreve başlattığınız personel var mıdır? Varsa kaç kişidir? Niçin ve hangi gerekçeyle bu yönteme başvurulmuştur?

3- Geçici işçi statüsünde kaç kişi, hangi kriterlere göre göreve başlatılmıştır?

4- İstisnaî kadro hükümleri çerçevesinde kaç kişi göreve başlatılmıştır?

5- 28 Kasım 2002 tarihinden bugüne kadar sorumluğunuzda bulunan kurumlarda kaç personelin görevine son verilmiştir? Gerekçesi nelerdir? Mahkeme kararıyla görevine iade edilen personel var mıdır? Varsa kaç kişidir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim. 5.7.2004

                                      Sedat Pekel

                                          Balıkesir

Balıkesir'in Bandırma İlçesinin öncelikli sorunlarından Balıkesir Üniversitesi İktisadî ve İdarî Bilimler Fakültesinin idarî bina ve derslik inşaatı yıllardır ödenek yetersizliği nedeniyle bitirilememektedir. 1997 yılında bitirilmesi planlanan 6 500 öğrenci kapasiteli kampusun tamamlanamaması Bandırma'nın üniversite kenti olmasında büyük bir engel teşkil etmektedir. Buna göre;

1- 2004 yılı yatırım programında proje bedelinin yaklaşık yüzde 6,5'i nispetinde ödenek ayrılan inşaat için 2005 yılında yeterli ödenek ayrılması planlanıyor mu?

2- TMO'nun fakülteye kiralanan binasının kiralık statüsünden çıkarılarak fakülteye devri yapılacak mı?

3- Benzer bir sorunu yaşayan Erdek Meslek Yüksekokulunun bu sorununun aşılması için okulun talebi olan Vakıflar Bankasına ait dinlenme tesislerinin devri gerçekleştirilecek mi?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Abdüllatif Şener tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

                             Dursun Akdemir

                                                 Iğdır

1- Bakanlığınızın 2004 malî yılı bütçesinde Iğdır İli için ayrılan ödeneğin tamamı kullanılmış mıdır? Kullanılmış ise, nerelerde, hangi projeler için kullanılmıştır? Kullanılmamış ise, gerekçesi nelerdir?

2- Bakanlığınızın 2005 malî yılı bütçesinden Iğdır İline ne kadar ödenek ayrılmıştır? Bu ödeneğin ne kadarı yatırım, ne kadarı cari harcamalar içindir? Söz konusu ödenek hangi yatırımlar için kullanılacaktır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 13.1.2005

                                      Sedat Pekel

                                          Balıkesir

Sigara toplum sağlığımızı tehdit etmektedir. Sigaranın özendirilmesini önleme noktasında, 1996 yılında çıkarılan 4207 sayılı Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanun ile Dünya Sağlık Örgütü Tütün Kontrolü Çerçeve Sözleşmesini onaylayan 5261 sayılı Kanun yürürlüktedir. Ancak 4207 sayılı Kanun yeterince uygulanmamaktadır. Buna göre;

1- Son beş yıl içinde 4207 sayılı Kanunun öngördüğü tütün ve tütün mamullerinin içilmesi yasaklanan yerlerde kanuna uyulmayan kaç vaka tespit edilmiştir?

2- Son beş yıl içinde 18 yaşından küçüklere sigara satışı yapıldığına dair kaç vaka tespit edilmiştir?

3- Sigara üreticilerinin kanundaki reklam yasağına aykırı kaç vaka tespit edilmiştir? Bu firmalara yasanın öngördüğü yaptırımlar uygulanmış mıdır?

4- Yasanın istenilen düzeyde bir uygulamanın sağlayacak çalışmalarda bulunuyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Abdüllatif Şener tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                           Ümmet Kandoğan

                                            Denizli

1- İktidarınız döneminde Bakanlığınıza naklen atanan personel sayısı ne kadardır? Bunlardan üst kadrolara atanan personelin isimleri ile geldikleri kurumları açıklar mısınız?

2- Aynı dönemde istisnai kadrolara atanan personel sayısı kaçtır? Bunların isimleri nelerdir?

3- 58 inci ve 59 uncu hükümetler döneminde, Başbakanlık ve diğer bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşlarından Bakanlığınıza vekâleten, asaleten ve geçici görevle atanan toplam personel sayısı ne kadardır.

4- Bakanlığınız, merkez teşkilatında görevli geçici personele dönersermayeden ödenen pay ne kadardır? Unvanlar itibariyle dağılımı nasıldır?

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Abdüllatif Şener Beye sorulan sözlü soruların cevaplarını sunmak üzere huzurunuzdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İlk soru Sayın Sedat Pekel'in; cevabı: 31.7.2003 tarih ve 4969 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesi "4389 sayılı Bankalar Kanununun 14 üncü maddesinin (3) numaralı veya (5) numaralı fıkrasının (a) bendinin (aa) alt bendi uyarınca bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan bankalarda bulunan ve doğruluğu şüpheye yer vermeyecek şekilde kanıtlanan tasarruf mevduatı niteliğini haiz hesaplar Hazine Müsteşarlığı ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun müşterek önerisi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecek esas ve usullere göre Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından ödenir" hükmünü içermektedir. Mezkûr düzenleme 16.12.2003 tarih ve 5021 sayılı Kanunun 1 inci maddesiyle değiştirilmiş ve "18.6.1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanununun 14 üncü maddesinin (3) numaralı fıkrası veya (5) numaralı fıkrasının (a) bendinin (aa) alt bendi uyarınca bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan bankalarda bulunan tasarruf mevduatı sigortası kapsamındaki tasarruf mevduatı Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından ödenir. Mevduat tutarlarına bağlı olarak defaten veya taksitler halinde ödeme, taksitler halinde ödemede faiz uygulanması durumunda esas alınacak faiz oranları, ödemelerle ilgili olarak mudiler ve hak sahiplerinden alınacak taahhütnamelerde yer alacak hususlar ile ödemelere ilişkin diğer hususlar, Hazine Müsteşarlığı ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun müşterek önerisi üzerine, Bakanlar Kurulu tarafından belirlenir" hükmü getirilmiştir.

Bu kapsamda olmak üzere, bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme yetkisi, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun 3.7.2003 tarih ve 1085 sayılı kararıyla kaldırılarak, 4389 sayılı Bankalar Kanununun 16 ncı maddesinin 1 numaralı fıkrası hükmü gereği, yönetim ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna intikal etmiş olan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketi nezdinde mevduat sahibi olanlar için mevduat sigortası kapsamında yapılan ödemelere 5021 sayılı Kanun ve 3.1.2004 tarih ve 25335 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 2003/6668 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla belirlenen esas ve usuller çerçevesinde, 17.1.2004 tarihinden itibaren, Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası aracılığıyla başlanılmıştır.

Sigorta kapsamında yapılan ödemeler sözleşmeye istinaden değil, yasal düzenlemeler ve bu yasal düzenlemelere müsteniden tesis edilen idarî genel düzenleyici işlemler muvacehesinde gerçekleşmektedir.

Yukarıda 1 numaralı bentte de açıklandığı üzere, bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme yetkisi, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun 3.7.2003 tarih ve 1085 sayılı kararıyla kaldırılarak, 4389 sayılı Bankalar Kanununun 16 ncı maddesinin 1 numaralı fıkrası hükmü gereği, yönetim ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna intikal etmiş olan Türkiye İmar Bankası Anonim Şirketi nezdinde, mevduat hesabı olanlar için, mevzuat kapsamında, mevduat sigortası ödemesi yapılmaktadır.

Mevduat sigortası kapsamında yapılan ödeme tutarının yüksekliği, ekonomik gerçekler ve kamu maliyesinin imkanları doğrultusunda hazırlanan ödeme planı neticesinde, 2003/6668 sayılı Bakanlar Kurulu kararının 9/C maddesi gereği, Türkiye İmar Bankası Anonim Şirketinin bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izninin kaldırıldığı tarih olan 3.7.2003 tarihi itibariyle, tasarruf mevduatı toplamları en yüksek 5 bankaca tasarruf mevduatına uygulanan faiz oranları ortalamasıyla bankanın kamuya ilan ettiği ve Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasına bildirdiği faiz oranlarını aşmamak kaydıyla, tasarruf mevduatı hesaplarına 3.7.2003 tarihi itibariyle tahakkuk ettirilecek brüt faizlerden yasal kesintiler düşüldükten sonra kalan tutarlar, bu kararla belirlenen ödeme usul ve esasları çerçevesinde ödenmektedir.

Bu bakımdan, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından yapılan mevduat sigortası kapsamındaki ödemelerde 2003/6668 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı esas alınmıştır.

Bilindiği üzere, Türkiye İmar Bankası Anonim Şirketi tarafından devlet içborç senedi satışı adı altında toplanan tutarlar karşılığında banka nezdinde devlet içborç senedi bulunmamaktadır. Ayrıca, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, ancak bir bankanın mevduat kabul etme ve bankacılık işlemleri yapma izni kaldırıldıktan sonra, yukarıda 1 inci maddede ayrıntılı olarak belirtilen kanun ve mevzuat hükümleri gereği sigorta kapsamındaki mevduat hesap sahiplerine ödeme yapabilmektedir.

3.7.2003 tarihi itibariyle, mevduat kapsamına girmeyen ve banka nezdinde de karşılığı bulunmayan, dolayısıyla, emanet hesapları niteliği arz etmeyen devlet içborç senetlerinin Türk Lirası olarak ya da bono olarak Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından ödenmesi söz konusu değildir.

Öte yandan, 2003/6668 sayılı Bakanlar Kurulu kararının 3-A, 3 üncü maddesi "1 numaralı bentte belirtilen tarihte (3.6.2003-3.7.2003) veya bu tarihten sonra banka tarafından karşılığında devlet içborç senedi satışı bulunmamasına rağmen ikinci piyasada devlet içborç senedi satışı adı altında toplanan tutarları Fonca sağlanan mevduat güvencesi kapsamına almak amacına matuf olarak tasarruf mevduatına aktarıldığı tespit edilen hesaplara ilişkin Fon tarafından herhangi bir ödeme yapılmaz" hükmünü içermesi nedeniyle, bu kapsamda yer alan 3 664 hesapta bulunan 103 925 380,03 YTL için bugüne kadar herhangi bir ödeme yapılmamakla birlikte, mezkûr düzenlemenin Danıştay tarafından iptal edilmesinden sonra, Danıştay kararına istinaden bu kapsamda yer alan hesap sahiplerine ödeme yapılabilmesi için başlatılan çalışmalar sonuçlanma aşamasına gelmiştir.

Yukarıda 3 numaralı bentte açıklandığı üzere, Türkiye İmar Bankası Anonim Şirketi nezdinde mevduatı bulunanların mağduriyetlerinin asgarîye indirilebilmesi için, 2003/6668 sayılı Bakanlar Kurulu kararının 9/C maddesi gereği, Türkiye İmar Bankası Anonim Şirketinin bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izninin kaldırıldığı tarih olan 3.7.2003 tarihi itibariyle tasarruf mevduat toplamları en yüksek 5 bankaca tasarruf mevduatına uygulanan faiz oranları ortalaması ile bankanın kamuya ilan ettiği ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına bildirdiği faiz oranlarını aşmamak kaydıyla mevduat hesaplarına 3.7.2003 tarihi itibariyle tahakkuk ettirilecek brüt faizlerden yasal kesintiler düşüldükten sonra kalan tutarların bu kararla belirlenen ödeme usul ve esasları çerçevesinde ödenmesi sağlanmıştır.

Ayrıca, ödeme planı çerçevesinde söz konusu hesaplara ilgili faiz tahakkuk dönemi sonunda Devlet İstatistik Enstitüsünce en son açıklanan tüketici fiyat endeks sayısının tahakkuk dönemi başlangıç tarihinde en son açıklanan tüketici fiyat endeks sayısına bölünmesiyle bulunan oranda faiz uygulanmakta olup, hesap sahiplerinin enflasyon artışı  karşısındaki kayıpları da karşılanmaktadır.

Sayın Milletvekili Züheyir Amber'in sorusunun cevabı; Devlet Planlama Teşkilatıyla ilgiliydi soru:

Devlet Planlama Teşkilatı, kuruluşundan bu yana Türkiye'nin ekonomik ve sosyal kalkınma sürecinde etkin bir rol oynamaktadır. 1980 öncesinde, nispeten dışa kapalı ve devletin iktisadî kararlara ve fiyatlara müdahalesinin ağırlıklı olduğu bir yapıda Devlet Planlama Teşkilatı önemli görevler üstlenmiştir. Bu çerçevede, özellikle 1960'lı yıllarda yaşanan sanayileşme hamlesinde kilit bir rol oynamıştır.

Ne var ki, 1980'li yılların başından itibaren, gelişmiş ülkeler bloğunda bilgi ve haberleşme teknolojisinde yaşanan baş döndürücü gelişmeler ve liberalleşme akımı sonucunda, global dünya düzeni ülkelerin politikalarında belirleyici hale gelmiştir. Nitekim, Türkiye bu oluşumu zamanında tespit edip, çeşitli alanlarda reformlar uygulama çabası içine girmiştir ve bu reform çalışmalarında Devlet Planlama Teşkilatının ve bu teşkilatın yetiştirdiği kişilerin büyük çabaları olmuştur.

Ayrıca, bu süreçte Devlet Planlama Teşkilatı kendisini de yenileme ihtiyacını hissetmiştir. Plancılık yaklaşımında değişikliklere gidilmiş, detay düzeydeki kararlar kuruluşlara bırakılmış, makro hususlara ağırlık verilmiştir. Bu anlayışla hazırlanan planlar, kapsamlarından kolayca anlaşılacağı üzere, yapısal alanlara yoğunlaşmıştır. Bu çerçevede, piyasaların daha iyi karar alabilmeleri için, makroekonomik istikrarın sağlanmasına ve serbest piyasa düzeninin kurallarının ve kurumlarının eksiksiz olarak yerleştirilmesine yönelik reformlar ekonominin yönetimi için büyük önem taşımaktadır.

Öte yandan, büyüyen Türkiye'yle birlikte devletin üstlendiği yükümlülükler de artmış, kaynakların  kısıtlı olması ve devletin aslî fonksiyonlarının daha iyi yerine getirilmesi ihtiyacı nedeniyle, devletin başlıca üretim alanlarından çekilme süreci başlatılmıştır. Bu oluşumlar, doğal olarak, Devlet Planlama Teşkilatının konumunu eskisinden farklı hale getirmiş bulunmaktadır.

Türkiye'nin hedef aldığı modelin dünya ekonomisinin temel kurumları olan Dünya Bankası, IMF gibi kuruluşların oluşumu için gayret gösterdikleri ülke modelleriyle örtüşmesi, temel yapısal reformları gerçekleştirme sürecinde, bu kuruluşlarla, gerek finans gerek teknik alanda yakın işbirliği yapma imkânını doğurmuştur.

Esasen, IMF ve Dünya Bankasının önerdiği reformlar, tedbirler ve politikalar, yeni şeyler olmayıp, plan ve programlarımızda yıllardan beri yer alan hususlardır. Reform programlarının çoğu kez güç bir süreçten geçmek durumunda kalabilmesi nedeniyle, bu imkân iyi değerlendirilmek durumundadır.

Bu çerçevede, diğer temel ekonomik kurumlarımız gibi, Devlet Planlama Teşkilatı da 59 uncu hükümet programında benimsenen bu reformların şekillendirilip hayata geçirilmesi için gerekli teknik desteği en iyi biçimde sağlamaya çalışmaktadır. Dolayısıyla, teşkilatın önemi ve yenilikleri yakından izleyebilecek bir teknik kapasiteyi geliştirme ihtiyacı artmış bulunmaktadır.

Yukarıda verilen açıklamalar, Devlet Planlama Teşkilatının neredeyse devredışı bırakılarak, ulusal planlarımızın IMF ve Dünya Bankasına yaptırılması şeklindeki durum tespitinin yerinde olmadığını göstermektedir.

Öte yandan, DPT'nin, geleneksel kalkınma planlarına ek olarak, son yıllarda, Avrupa Birliğiyle ilişkiler kapsamında Katılım Öncesi Ekonomik Program ve Ön Ulusal Kalkınma Planı gibi temel dokümanları, bütçe sürecinin güçlendirilmesine yönelik reform çalışmaları kapsamında da orta vadeli programı hazırlama yükümlülüğünü de üstlenmiş olması, ekonominin planlanmasında, kuruluşundan beri oynadığı temel rolün devam ettiğinin diğer bir göstergesidir.

Ayrıca, Avrupa Birliğine katılım sürecinde, tarama ve fiilî müzakere aşamalarında, ilgili diğer kurumlarımızla birlikte Devlet Planlama Teşkilatı da aktif bir rol oynamaktadır. Bu kapsamda, ilgili bütün müktesebat fasıllarına etkili bir şekilde katılım sağlanmaktadır.

Ülkemizde e-devlet ve bilgi toplumu alanında yapılan dağınık çalışmalar, DPT'nin koordinasyonuyla yeni bir vizyona kavuşmuştur. Bu çerçevede, geleceğimiz için son derece önemli olan e-dönüşüm Türkiye başta olmak üzere, bilgi toplumu alanındaki çalışmalar DPT öncülüğünde etkin bir şekilde yürütülmektedir. Buna uygun kurumsal yapılanma da DPT içinde yapılmaktadır.

Sonuç olarak, Devlet Planlama Teşkilatı, bir yandan ülkemizdeki ve dünyadaki gelişmelere uygun olarak yeni fonksiyonlar yüklenmekte, diğer taraftan, geçmişten beri yaptığı işleri de bu çerçevede her zamankinden daha güçlü bir şekilde yerine getirmektedir.

Kars Milletvekili Sayın Selami Yiğit'in sorusunun cevabını sunuyorum:

Özelleştirme uygulamaları nedeniyle 1.1.1992 tarihinden bu yana işini kaybeden işçiler ile bundan sonra bu riskle karşı karşıya olup da emeklilik hakkını kazanamayan işçilerin, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4/c maddesi kapsamında kamu kurum ve kuruluşlarında geçici personel olarak istihdam edilmelerini sağlamak amacıyla, 17.9.2004 tarih ve 5234 sayılı Kanun ile 3.7.2005 tarih ve 5398 sayılı Kanunla 4046 sayılı Özelleştirme Kanununda değişiklik yapılmıştır. Yapılan bu yasal düzenlemelerle, yıllarca işsiz kalan ve zor durumda olan binlerce vatandaşın iş sahibi olmasına imkân tanınmıştır.

Söz konusu uygulamaların belli bir düzen ve sistem dahilinde ve çağdaş ve şeffaf bir şekilde yürütülmesini teminen, özelleştirme uygulamaları sonucunda işsiz kalan ve bilahara işsiz kalacak olan işçilerin diğer kamu kurum ve kuruluşlarında geçici personel statüsünde istihdam edilmelerine ilişkin esaslar, 3.5.2004 tarih ve 2004/7898 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla yürürlüğe konulmuştur. Buna ilişkin işlemlerin yürütülmesi, bu esaslara bağlı olarak gerçekleştirilmektedir.

Söz konusu yasal değişiklik kapsamında Özelleştirme İdaresi Başkanlığına müracaatta bulunan 8 453 kişinin atama teklifleri, 14.2.2005 tarih ve 2005/8500-02 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla muhtelif kamu kurumları için ihdas edilen pozisyonlar çerçevesinde Devlet Personel Başkanlığı kanalıyla yapılmıştır. Özelleştirme uygulamalarına bağlı olarak bu uygulamaya aynı usul ve esaslar çerçevesinde devam edilecektir.

Muğla Milletvekili Sayın Fahrettin Üstün'ün sorularının cevabı:

Bakanlığımıza bağlı kuruluşlar, Devlet Planlama Teşkilatı, GAP İdaresi Başkanlığı, Kalkınma Bankası Anonim Şirketi Genel Müdürlüğü ve Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığıdır.

Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığına 79 adet açıktan uzman yardımcısı, 19 adet memur açıktan ataması yapılmıştır, 31 personel de naklen atanmıştır.

GAP İdaresi Başkanlığına 1 başkan, 3 başkan yardımcısı ataması yapılmıştır. Daha sonra, DPT Müsteşarlığına naklen atanan 1 başkan yardımcısının yerine yeniden başkan yardımcısı atanmıştır.

Türkiye Kalkınma Bankası Anonim Şirketi Genel Müdürlüğüne sözleşmeli statüde 4 personel açıktan, nakil yoluyla 1 personel olmak üzere toplam 6 personel atanmıştır. Sözleşmeli statüde ise, 6 personel alınmıştır.

Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı 4968 sayılı Kanunla kurulmuş olup, personel istihdam biçimi, sözleşme esasına dayanmaktadır. Bu nedenle, kadrolu personel çalıştırılmamaktadır.

Mevzuata göre, Başkanlık personeli, ya kamu kurum ve kuruluşlarından ücretsiz izinli sayılmak suretiyle yatay geçiş yoluyla gelenlerden ya da yürürlükteki mevzuat uyarınca sınava tabi tutularak açıktan alınanlardan oluşmaktadır. Her iki yöntemle gelenlerle de Başkanlıkta sözleşme yapılmaktadır.

Bu bilgiler ışığında, sorulmuş sorulara cevap olmak üzere, Başkanlıkta şu anda 71 personel görev yapmaktadır. Bunların 54 adedi kamu kurum ve kuruluşlarında görevliyken yatay geçiş yoluyla gelen kamu görevlileri olup, diğer 17'si ise, yürürlükteki mevzuat uyarınca yapılan sınav sonuçlarına göre atanan personeldir.

Kamu görev ve hizmetlerinin aksamamasını teminen, aslî görevlilerin, görevlerine izin, sağlık raporu nedeniyle gelmemeleri veya aslî kadroların boşalması halinde vekâleten görevlendirmeler yapılmaktadır.

Devlet Planlama Müsteşarlığında 2 genel müdür, 4 daire başkanı vekâleten, 1 daire başkanı tedviren görev yapmaktadır.

Türkiye Kalkınma Bankası Anonim Şirketi Genel Müdürlüğünde, Genel Müdürlüğünü Genel Müdür Yardımcısı, Özel Kalem Müdürlüğünü İnsan Kaynakları Müdürü vekâleten yürütmektedir.

Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığında, kadro esasına dayalı bir yapılanma bulunmadığından, asaleten tedvir ve görevlendirme gibi kadroya dayalı uygulamalar bulunmamaktadır.

İdarî görevlerde bulunan idarecilerden başka yerlerde görevlendirilen bulunmamaktadır.

DPT Müsteşarlığında 16 idareci görevden alınmıştır.

GAP İdaresi Başkanlığında 1 başkan, 2 başkan yardımcısı görevden alınmıştır.

Türkiye Kalkınma Bankası Anonim Şirketi Genel Müdürlüğünde, hizmetin gereği olarak, 3 proje müdürü ile idarî ve sosyal işler müdürü görevlerinden alınmış, proje müdürleri idarî yargı sonucu görevlerine iade edilmiştir. 1 proje müdürünün kendi isteğiyle müşavirliğe atanması sonucu boşalan müdürlüğe atama yapılmıştır.

Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun sorusunun cevabını sunuyorum:

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından Enerji Piyasası Kurumuna yazılan 28.6.2004 tarih, 7758 sayılı yazıyla 4389 sayılı Bankalar Kanunu hükümlerinin uygulanmasında, bankalar arasında menşeine ve aktif büyüklüğüne göre herhangi bir ayırım bulunmadığı, Doğalgaz Piyasası Dağıtım ve Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin "Teminat Olarak Kabul Edilecek Değerler" başlıklı 14 üncü maddesinin bankalar arasında farklı uygulamalara sebep olacağının düşünüldüğü, bu sebeple, söz konusu yönetmelik hükmünün yeniden değerlendirilmesi gerektiği hususunun anılan kuruma bildirildiği; bunun üzerine, Enerji Piyasası Kurulunca, 6.8.2004 tarih ve 25545 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan yönetmelik değişikliğiyle, kesin teminat mektuplarının aktif büyüklüğü sıralamasında, ilk 10 Türk bankası arasında yer alan bankalar zorunluluğu ile yabancı bankalardan alınan teminat mektuplarında -ilk 10 Türk bankasının- konç garantisinin aranması şartı kaldırılmıştır.

Adıyaman Milletvekili Sayın Şevket Gürsoy'un sorusunun cevabı:

Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumunda kurul başkan ve üyeleriyle kurum personeli dahil 111 kişi istihdam edilmektedir. Kurul başkan ve üyeleri ile kurum personelinin görev unvanlarını, doğum yerlerini, göreve başlama tarihlerini gösteren liste aşağıda sunulmaktadır. Burada, tabiî, uzunca bir liste var; 111 kişinin isimleri, hangi görevde olduğu, doğum yerleri, nüfusa kayıtlı olduğu yerler, göreve başlama tarihleri. Arzu ederlerse, soru sahibi sayın milletvekilimize, bu listeyi ben sunabilirim; burada, bunun hepsini tek tek, izninizle, okumayayım.

Iğdır Milletvekili Sayın Dursun Akdemir'in sorusunun cevabı:

58 ve 59 uncu hükümetler döneminde, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığına 79 planlama uzman yardımcısı, 19 memur olmak üzere, toplam 98; Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kuruluna 38 bankalar yeminli murakıp yardımcısı, 39 bankacılık uzman yardımcısı olmak üzere, toplam 77; SPK'ya, 40 meslek personeli, 2 sözleşmeli personel olmak üzere 42; Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Merkezi Başkanlığına 17; Türkiye Kalkınma Bankasına 4 personel, kamu personel sınav sonuçlarına göre açıktan alınmıştır. Daha az puanla göreve başlatılan personel yoktur.

GAP İdaresi Başkanlığına geçici işçi statüsünde 17 personel Türkiye İş Kurumu aracılığıyla işe alınmıştır.

Bakanlığımıza bağlı kuruluşlardan GAP İdaresi Başkan ve Başkan Yardımcılıkları istisnaî memuriyet kadrosudur. GAP İdaresi Başkanlığında bu madde hükümlerine göre 1 başkan, 2 başkan yardımcısı göreve başlamıştır. Daha sonra, DPT müsteşarlığına naklen atanan bir başkan yardımcısının yerine atama yapılmıştır.

Balıkesir Milletvekili Sayın Sedat Pekel'in sorularının cevabını sunuyorum:

1993-H-03-07-30 numaralı Bandırma İktisadî ve İdarî Bilimler Fakültesi Projesine yeterli ödenek tahsis edilip edilemeyeceği sorulmaktadır.

Bilindiği üzere, kamu projelerinin yeterli ödenek sağlanarak kısa sürede tamamlanması, projelerin gerçekleşme sürelerinin uzamasından doğan maliyet artışlarının önüne geçilmesi, bu suretle, mevcut kısıtlı kaynakların etkin kullanımıyla, projelerin bir an önce ekonomiye kazandırılması hedeflerine dönük olarak son dört yıldır sürdürülen rasyonelleştirme faaliyetleri kapsamında, yükseköğretim sektöründe halihazırda devam etmekte olan projelerden yılı içinde tamamlanarak hizmete alınabilecek projelere ve fizikî gerçekleşmesi yüzde 75'in üzerinde olan projelere ve afet hasarlarının telafisine yönelik olarak başlatılmış projelere ödenek tahsisinde öncelik verilmektedir.

Öte yandan, kısıtlı bütçe imkânları çerçevesinde devam eden projeler için, Rektörlüğün kendisinin belirlemiş olduğu öncelikler de gözönünde bulundurulmaktadır. Balıkesir Üniversitesinin talebi doğrultusunda, anılan projeye 2005 yılında 100 000 YTL, 2006 yılında 50 000 YTL ödenek tahsis edilmiştir.

Toprak Mahsulleri Ofisinin (TMO) Bandırma İktisadî ve İdarî Bilimler Fakültesine kiralanan binasının kiralık statüden çıkarılarak, söz konusu fakülteye devredilip edilmeyeceği sorulmaktadır. Konu, Balıkesir Üniversitesi Rektörlüğünün kendi tasarrufundadır.

Iğdır Milletvekili Sayın Dursun Akdemir'in, Iğdır İlinin yatırımlarıyla ilgili sorusunun cevabını veriyorum:

Yıllık kamu yatırım programında yer alan projelerden il bazında tasnif edilebilenler belirlenerek "yatırımların illere göre dağılımı" adıyla yayınlanmaktadır. Ancak, kamu yatırım projelerinin niteliği gereği, örneğin birkaç ili birden ilgilendiren karayolu projeleri gibi birden fazla ilimizde yer alması, proje toplulaştırması nedeniyle bazı projelerin yerinin muhtelif olarak belirtilmesi gibi sebeplerle, kamu yatırım ödeneklerinin yaklaşık yarısının il bazında tasnifi yapılamamakta, muhtelif iller kapsamında gösterilmektedir. Yatırımcı kamu kuruluşlarına uygulamada daha fazla esneklik imkânı vermek amacıyla, 2005 yılı yatırım programı kapsamında yeni bir toplulaştırma uygulaması gerçekleştirilmiş olup, muhtelif iller kapsamında yer alan yatırım projelerinin payı daha da artmıştır.

Bu çerçevede değerlendirilmek kaydıyla, muhtelif iller kapsamındaki projeler hariç olmak üzere, 2004 yılı yatırım programında yer alan ve müstakil olarak Iğdır İlimizi ilgilendiren projelerin listesi ektedir. 2004 yılında müstakil olarak Iğdır İlinde yer alan çeşitli kamu kuruluşları tarafından yürütülen ve toplam maliyeti 2004 yılı fiyatlarıyla 695 trilyon TL, 2003 sonu kümülatif harcaması 540 trilyon TL olan 12 kamu yatırım projesi için 2004 yılında 5 trilyon TL ödenek ayrılmıştır. 2004 yılı sonu itibariyle söz konusu projeler için ayrılan 5 trilyon TL'ye karşılık 5,6 trilyon TL harcanmıştır. Projenin gelişme durumuna göre proje bazında bazı ödeneklerin kısmen harcanamaması veya yıl içi gelişmelere göre projelere eködenek tahsis edilerek başlangıç ödeneğinin üzerinde harcama yapılması söz konusu olabilmektedir.

Nitekim, Iğdır için, 2004 yılında, başlangıçta 5 trilyon TL ödenek tahsis edilmesine rağmen, yıl sonu gerçekleşmesi ödeneğin üzerinde ve 5,6 trilyon TL olmuştur. Ülkemiz malî ve bütçeleme sisteminde ödenek tahsisi il bazında yapılmamakta, ancak, makroekonomik, sektörel, bölgesel ve proje bazında öncelikler dikkate alınarak, yatırım ödenekleri, proje bazında tahsis edilmektedir. Kamu yatırımlarının tamamı il bazında ayrıştırılamamakta, mahallî idarelerin kendi kaynaklarıyla yürüttükleri projeler ise yatırım programında yer almamaktadır. Bu nedenle, ekteki, yürütülen projelerin tamamı değil, sadece il bazında tasnif edilebilen kamu yatırımlarını kapsamaktadır. Buna göre, Iğdır İlinde, 2005 yılında, toplam tutarı 733 000 000 YTL olan 16 adet proje yürütülecektir. Söz konusu projeler için, başlangıçtan 2004 yılı sonuna kadar, kümülatif olarak 544 000 000 YTL harcanmış olup, 2005 yılında, tarım ve sulama işlerinde 3 200 000 YTL, eğitim ve sağlık yatırımlarına 4 600 000 YTL ve diğer kamu yatırımlarına 2 500 000 YTL olmak üzere toplam 10 003 000 000 YTL ödenek ayrılmıştır.

Balıkesir Milletvekili Sayın Sedat Pekel'in sorularının cevaplarını sunuyorum:

Konuya ilişkin, Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumunca 31.12.2002 tarihinde yayımlanan yönetmeliğin yayım tarihinden bugüne kadar, 18 yaşından küçüklere sigara satışı yaptığı tespit edilen 30 perakende satıcının satış belgesi Kurul kararıyla iptal edilmiş ve haklarında adlî işlem yapılmak üzere suç duyurusunda bulunulmuştur. Bir şirketin "tüketici araştırması" adı altında, sigara reklamı, tanıtımı ve promosyonu yaptığı tespit edildiğinden, 4207 sayılı Kanuna aykırılık nedeniyle, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına Kurumca suç duyurusunda bulunulmuştur. İstanbul İli Eyüp İlçesinde bulunan Feshane Uluslararası Fuar, Kongre ve Kültür Merkezinde 2004 yılında ramazan ayı boyunca düzenlenen etkinliklerde, yer belirtilmeksizin üç ayrı noktadaki sigara stantlarında münhasıran bu ürünlerin satışının yapıldığının tespit edilmesi üzerine, bir şirketin satış belgesi kurumca iptal edilerek, reklam içerikli stantlar kaldırılmıştır.

4207 sayılı Kanunun uygulayıcısının mülkî amirlikler olduğu kanun metninden anlaşılmakla birlikte, bu yasanın 3 üncü maddesinin "Tütün ve tütün mamullerinin isim, marka veya alametler kullanılarak, her ne suretle olursa olsun, reklam ve tanıtımının yapılması veya bunların kullanılmasını teşvik ve özendirici kampanyalar düzenlenmesi yasaktır" amir hükmü nedeniyle, Kurumca, 10.9.2004 tarihli 25579 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Tütün Mamullerinin Nihaî Satış Noktalarında Sergilenmesine ve Satış Yerlerine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğle, firmalar arasında haksız rekabeti önleyici düzenlemelerde bulunulmuştur.

Ayrıca, 12.1.2005 tarihli 25698 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan, tütün mamulleriyle ilgili olarak basın yayın organlarında fiyat duyurusu mahiyetinde ilan yayımlanamayacağına ilişkin, Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurulu kararıyla, fiyat duyurularının yapılması yasaklanmıştır.

Son olarak, Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan'ın sorusunun cevabını sunuyorum:

58 ve 59 uncu hükümetler döneminde, DPT Müsteşarlığına 31, GAP İdaresi Başkanlığına 4, BDDK'ya 35, SPK'ya 16, Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumuna 107, TMSF'ye 4, Türkiye Kalkınma Bankasına 1 personel naklen atanmıştır.

Bakanlığımıza bağlı kuruluşlardan GAP İdaresi Başkan ve Başkan Yardımcılıkları istisnaî memuriyet kadrosudur. GAP İdaresi Başkanlığına İçişleri Bakanlığı meslek personeli Muammer Yaşar Özgül, Başkan Yardımcılıklarına İçişleri Bakanlığı kontrolörü Hasan Kılıç, DPT uzmanı Hacı Bayram Bulgurlu, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı personeli Ferhat Şelli atanmıştır.

İstisnai memuriyet kadrolarına memuriyet dışından atama yapılmamıştır.

TMSF'de 13 personel vekâleten görevlendirilmiştir.

Bakanlığımız bağlı, ilgili ve ilişkili kuruluşlarında dönersermaye bulunmamaktadır. Dolayısıyla da dönersermayeden personele ödeme yapılması mümkün değildir.

Saygıyla arz ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın Pekel, buyurun.

SEDAT PEKEL (Balıkesir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakanın, yaklaşık iki yıl önce sorduğum sorulara, gecikmeli de olsa, verdiği cevaba teşekkür ediyorum; ancak, konuşmasında da, özellikle İmarbankın TMSF'ye devrinden sonra mağdur olanlarla ilgili yaptığı açıklamada, inanıyorum ki o Danıştayın iptal kararından sonra böylesi bir cevap zorunluluğu doğduğu için açıklamalarda bulundular. Oysa, bu açıklamanın çok daha önce, toplumumuzun, halkımızın çok geniş bir kesimini ilgilendiren o, özellikle bonozedelerle ilgili hem bu cevabın daha önce verilmesi hem de gereğinin yapılması şeklinde olması, inanıyorum ki, bu benim olan  memnuniyetimi Türkiye'deki çok sayıda insanın memnuniyeti ve haksızlığın giderilmesi noktasında çok yerinde olacaktı.

Sayın Bakan konuşmasında, bu konudaki açıklamalarında, sadece herkesin bildiği birtakım şeylere yer verdi. Oysa, evini, arabasını satarak, emekli ikramiyesini yatırarak alacağı üç kuruş faizle geçimini biraz daha rahat bir noktaya çekmek için parasını hazine bonosu olarak İmar Bankasına yatıran ve özellikle Türkiye'de yerli ve yabancı bankaların tümünün sahip olduğu bu yetkiyi ve özellikle yine devlet yetkililerinin İmar Bankasıyla ilgili böyle bir yetkisi olmadığını kamuoyuna duyurmamasına ve parasını yatıran insanların da bankaya duyulan güven, devlete duyulan güvenin gereği "böyle bir yetkiniz var mı" diye sorma yetkisini kullanmadığı…

BAŞKAN - Sayın Pekel, açıklanmasını istediğiniz konuya gelir misiniz.

Buyurun.

SEDAT PEKEL (Devamla) - Sonuca geliyorum.

Açıkçası, mağduriyetlerin giderilmesi gerekiyor; yani, yasalarda olmadığını bizler de kabul ediyoruz; ama, bu Meclis, geçmişte, yasalarda yer almamasına rağmen, haksızlığa uğrayanların mağduriyetlerini gideren çok önemli yasalara imza atmış bir Meclis.

O nedenle, bonozedelerin bu mağduriyetlerinin giderilmesi için, hükümet, bir an önce düzenleme yapmak suretiyle, ödenebilir makul bir plana bağlayarak, bonozedelerin mağduriyetini de gidermek zorunda.

Tabiî, bu zorunluluk, ayrıca, yine Danıştayın iptaliyle birlikte, ocak ayına kadar çıkması beklenen kararnameyle de ilgili, o nedenle de bunun bir an önce çıkması gerekiyor. Eğer çıkmazsa, yurdun dört bir yanında yaklaşık 40 000 dosya var. Bunun sonuçlanması konusunda mahkemelerin alacağı kararlar, her ay işleyen yasal faizle birlikte avukatlık ücreti gibi önemli bir parayı da devletin sırtına bir kambur olarak yükleyeceği gerçeğinden hareket etmek zorundayız.

Onun ötesinde, yine, verilen cevap: Bandırma iktisadî ve idarî bilimler fakültesinin inşaatıyla ilgili, 1997 yılında bitirilmesi planlanmış. Gerçekten son derece önemli bir görev yapan ve özellikle Bandırma'nın bulunduğu coğrafî konum, oradaki gerekli potansiyel; sanayi ve özellikle öğrenci, öğretim görevlisi açısından söylüyorum, bir an önce bitirilmesi gerekiyor. Az önce sayılan kriterlere biz de katılıyoruz; ama, Bandırma fakültesinin bu kriterleri yerine getirdiği konusunda benim hiç şüphem yok. İnşallah, önümüzdeki yıl, 2006 yılında, Bandırma fakültesinin de bittiği yıl olarak bizim sevincimiz daha da büyür diye düşünüyorum.

Bakana teşekkür ederken, benden sonraki arkadaşlarımın zamanını, süresini almamak için de sözlerimi burada bitiriyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Pekel.

Sayın Aslanoğlu, buyurun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkanım, Sayın Bakanıma teşekkür ediyorum.

Şimdi, dikkatinizi çekeceğim ben bu soru önergemi 24 Haziran 2004'te verdim ve önergemin bir suretini de BDDK'ya ve EPK'ya faksladım. Dikkatinizi çekiyorum. BDDK'nın duyarlılığına teşekkür ediyorum; 24 Haziranda verdiğim bu önergemle ilgili, BDDK, 28 Haziranda ilgili kuruma yazı yazıyor; 4 gün sonra. BDDK'nın duyarlılığına teşekkür ediyorum. Ben, daha Meclisteyken BDDK'ya faks çektim bu önergemle ilgili. BDDK'nın duyarlılığına teşekkür ediyorum; 4 gün sonra EPK'ya yazı yazıyor ve EPK, iki ay sonra bu yönetmelik değişikliğini yapıyor. Böyle bir yönetmelik değişikliğine vesile olduğum için de kendimi mutlu hissediyorum.

Türk bankacılığı, 2001 yılında güven bunalımı yaşadı. Devletin bir kurumu, bir Türk bankasına kendisi inanmıyorsa, dışarıdaki insanları nasıl inandırabilirsiniz?! Onun için, diğer kurumlarda da, zannediyorum bu tür uygulama var. Eğer diğer kurumlarda da varsa, bir ülke, önce, kendi millî bankasına kendisi inanmalı. Siz, her türlü yetkiyi veriyorsunuz, milyar dolar mevduat toplama yetkisini veriyorsunuz; ama, ilk 10 banka arasında değilse, 1 000 000 dolarlık dahi mektubunu kabul etmiyorsunuz! Bu bir güvensizliktir, kendi millî bankana inanmamadır.

Bu kurum bu yönetmeliği değiştirdiği için ve buna da ben neden olduğum için, ayrıca kendimi huzurlu hissediyorum ve diliyorum ki, aynı BDDK, aynı duyarlılığı, yıllardır bağırdığımız halkın yok olduğu, kredi kartlarının yok olduğu konusunda da gösterir.

Sayın Ali Babacan burada, Sayın Bakanım, altın borsası sadece trafik memurluğu yapıyor, aynı duyarlılığı onun için gösterirsiniz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.

Sayın Akdemir, buyurun.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, gecikmeli olsa da, iki yıl önce verdiğim soru önergesine bugün cevap verdiği için kendisine teşekkür ediyorum.

Ancak, verdiği rakamlarla bugün Türkiye'nin doğusunda olan Iğdır İlinin halkının yaşam biçimi arasında büyük tezat var; veriler ile yaşam kesinlikle uyum içinde değil. Vatandaş şu anda açlık ve perişanlık içerisinde. Pancar kotaları… Büyük sıkıntı çekiyor kotalardan dolayı pancar ekicileri. Sayın Bakanımın rakamlarıyla, ben, örnek vereceğim, Iğdır İlinin, kırkaltı yıl önce proje çalışmalarına başlanmış olması hasebiyle, şu anda fizibl bir projedir; 2001 yılında ödenek ayrılması gerekirken, programa alınmıştı.

Sayın Başkanım, herhalde Bakanım dinlemiyor beni. Değerli Başkanım, Sayın Başkanım, ben konuşuyorum… Ben mi konuşayım, siz mi orada hasbıhal edeceksiniz. Sayın Başkanım, hasbıhal devam edecek mi, ben mi konuşacağım?!

BAŞKAN - Buyurun Sayın Akdemir; dinleniyor.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Değerli Başkanım, Sayın Bakan soruma cevap vermişti; ben, tatmin olmadığımı, Iğdır'ın büyük ekonomik sıkıntı içinde olduğunu anlatırken, siz orada sohbet ediyordunuz. Özür diliyorum…

Kırkaltı yıl önce, verimliliği şu anda vardır denerek ödenek ayrılması gerekir denen bir barajı, 2001 yılında ödenek ayrılsın dendi, Devlet Planlamaya, ilgili genel müdürlük yazdı. Beş yıldan beri ödenek ayrılmadı, son üç yıldır ben sürekli gündeme getirip anlattığım halde, hâlâ ödenek verilmedi ve ikibuçuk ay önce, Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik Beyle Iğdır'ı ziyaretimizde, orada, susuz arazilerin kuruduğunu, halk toplanarak, Bakanımızı, benimle beraber önümüzü kesti ve hükümete sesini duyurmak istedi.

Ben, buradan, tekrar, Iğdırlının sesini bir vekil olarak duyurmak istiyorum. Bu söylediğiniz rakamlar kâğıt üzerinde belli bir şey ifade etmiyor, hayata yansıması lazım. Millî geliri şu anda 700 doların altında, fert başına düşen millî gelir. Hükümetin Iğdırlının sesini duyması, o tarafa bakması gerekiyor. Sadece verdiğiniz bilgilerle yetinmek tatmin etmiyor; aç, yoksulluk içinde, perişanlık devam ediyor. Kotalardan dolayı vatandaş, pancarını -elinde- şu anda satamıyor; üzerine kar yağacak ve hayvan yemi olarak kullanacak.

BAŞKAN - Sayın Akdemir, açıklanmasını istediğiniz hususu sorar mısınız.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Dolayısıyla, açıklanmasını istediğim husus, yatırım konusunda kırkaltı yıl önce projesine başlanacak olan Ünlendi Barajına bu sene 2006 yılında ödenek koyacak mısınız?

Dolayısıyla, bu kısa ve net soruma tekrar net cevap istiyorum Sayın Bakanım.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akdemir.

Sayın Bakan, açıklama yapacak mısınız?

DEVLET BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) - Hayır.

BAŞKAN - Soru önergeleri cevaplandırılmıştır.

Sözlü soru önergeleri için ayrılan süre tamamlandığından dolayı, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

1 inci sırada yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu gelmediğinden teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

2 nci sırada yer alan Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/950) (S. Sayısı:920)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet?.. Yok.

Kanun tasarısı ertelenmiştir.

3 üncü sırada yer alan Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet?... Yok.

Ertelenmiştir.

4 üncü sırada yer alan 3.7.2005 Tarihli ve 5394 Sayılı Türkiye İstatistik Kanunu ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü maddeleri gereğince Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderme tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız.

4.- 3.7.2005 Tarihli ve 5394 Sayılı Türkiye İstatistik Kanunu ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1070) (S. Sayısı: 999)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Komisyon olmadığı için birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.28

 


DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.36

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 16 ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

999 sıra sayılı tasarının görüşmelerine başlıyoruz.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

4.- 3.7.2005 Tarihli ve 5394 Sayılı Türkiye İstatistik Kanunu ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1070) (S. Sayısı: 999) (x) (xx)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet?.. Yerinde.

Komisyon raporu 999 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

3.7.2005 tarihli ve 5394 sayılı Türkiye İstatistik Kanununun 45 ve 56 ncı maddeleri Cumhurbaşkanınca uygun bulunmayarak bir daha görüşülmek üzere, bu hususta gösterilen gerekçeyle birlikte Başkanlığımıza geri gönderilmiştir.

Anayasanın 89 uncu maddesinin ikinci fıkrasında "Cumhurbaşkanınca kısmen uygun bulunmama durumunda, Türkiye Büyük Millet Meclisi sadece uygun bulunmayan maddeleri görüşebilir" İçtüzüğün 81 inci maddesinin son fıkrasında ise "Cumhurbaşkanınca yayımlanması kısmen uygun bulunmayan ve bir daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine geri gönderilen kanunların sadece uygun bulunmayan maddelerinin görüşülmesine kanunun görüşmelerine başlamadan önce Genel Kurulca görüşmesiz karar verilebilir. Bu durumda, sadece uygun bulunmayan maddelerle ilgili görüşme açılır… Kanunun tümünün oylaması her halde yapılır" hükümleri yer almaktadır.

Bu hükümlere göre, geri gönderilen kanunun tümünün veya sadece Cumhurbaşkanınca uygun bulunmayan maddelerinin görüşülmesi Genel Kurulun kararına bağlıdır.

Bu nedenlerle, söz konusu kanunun sadece Cumhurbaşkanınca uygun bulunmayan 45 ve 56 ncı maddelerinin görüşülmesini Genel Kurulun onayına sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

45 inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE İSTATİSTİK KANUNU

DOKUZUNCU BÖLÜM

Personel Rejimi

Personel rejimi ve fazla çalışma

MADDE 45.- Başkanlıkta; Başkan, Başkan Yardımcısı, I. Hukuk Müşaviri, Daire Başkanı, İstatistik Müşaviri, Hukuk Müşaviri, Bölge Müdürü, Türkiye İstatistik Kurumu Uzmanı, Türkiye İstatistik Kurumu Uzman Yardımcısı, İstatistikçi, Matematikçi, Mühendis ile dört yıllık yüksek öğrenim görmüş olmak kaydıyla Programcı kadrolarına atananlar, kadroları karşılık gösterilmek suretiyle, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve diğer kanunların sözleşmeli personel çalıştırılması hakkındaki hükümlerine bağlı olmaksızın sözleşmeli çalıştırılabilir.

                                   

  (x) Kanunun ilk görüşmesi 3.7.2005 tarihli 125 inci Birleşimde yapılmıştır.

(xx) 999 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Bu suretle çalıştırılacakların sözleşme usûl ve esasları ile ücret miktarı ve her çeşit ödemeleri Bakanlar Kurulunca tespit edilir.

Özel uzmanlık gerektiren hizmetlerde sözleşmeli olarak yabancı uzman çalıştırılabilir. Bu şekilde çalıştırılacak olan yabancı uzmanlara yapılacak ödemeler ile çalışma usûl ve esasları Bakanlar Kurulu tarafından belirlenir.

Başkanlık merkez ve taşra teşkilâtı kadrolarında çalışan (kadro karşılığı çalışan sözleşmeli personel dâhil) memurlara 10.10.1984 tarihli ve 3056 sayılı Kanunun 31 inci maddesinde yer alan fazla çalışma ücreti aynı esas ve usûllere göre ödenir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyenler: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu, Anavatan Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit, AK Parti Grubu adına Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan; şahısları adına Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan, Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu, İstanbul Milletvekili İnci Özdemir, Çankırı Milletvekili Tevfik Akbak.

İlk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu'nun.

Buyurun Sayın Coşkunoğlu.

Süreniz 10 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından bir kez daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine geri gönderilen 5394 sayılı Türkiye İstatistik Kanununun 45 inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına görüşlerimizi belirtmek üzere söz almış bulunmaktayım.

İncelenen kanunun 45 inci maddesinin birinci fıkrasında sayılan kadrolara atanacak kamu görevlilerinin, kadroları karşılık gösterilerek sözleşmeli personel olarak çalıştırılmasına olanak sağlanıyor; ama, nasıl sağlanıyor; bu da, 45 inci maddenin ikinci fıkrasında belirtiliyor. Bu personelin sözleşme usul ve esasları ile ücret miktarı ve her çeşit ödemelerinin Bakanlar Kurulunca tespit edileceğini ifade ediyor bu maddenin ikinci fıkrası. Hiçbir düzenleme yapılmaksızın Bakanlar Kurulu buna karar verecek.

Değerli milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanının da gayet titizlikle, dikkatle ifade ettiği gibi, bu, Anayasamızın 128 inci maddesine aykırıdır. Memurların ve diğer kamu görevlilerinin niteliklerinin, atanmalarının, görev ve yetkilerinin, hakları ve yükümlülüklerinin, aylık ve ödenekleri ile diğer özlük işlerinin yasayla düzenleneceği Anayasanın 128 inci maddesinde belirtilmiştir. Ayrıca, bu madde, hiçbir temel ilke konulmadan, çerçeve çizilmeden  sözleşmeli personelin statüsüyle ilgili tüm düzenlemeler için Bakanlar Kurulunun yetkilendirilmesini yaparak yasama yetkisini âdeta devrediyor Bakanlar Kuruluna. Bu bakımdan da hukukla, demokrasiyle, Anayasamızla bağdaşmayan bir maddedir.

İstatistikten bahsediyoruz, İstatistik Kurumundan bahsediyoruz; çok önemli bir kurumumuzdur. Maalesef, hâlâ, birçok istatistiğimiz, Avrupa Birliği yayınlarında, OECD yayınlarında, diğer uluslararası yayınlarda yeterince ve güncel olarak temin edilemiyor; bunun kısa zamanda düzeltilmesi dileğimi bu vesileyle ifade edeyim; fakat, istatistikten bahsediliyor, size bir iki istatistik vermek istiyorum: Sayın Cumhurbaşkanımız, bugüne kadar, üç yıllık, tek başına AKP İktidarı döneminde çıkarılan yasaların 41 tanesini geri gönderdi ve dikkatli bir şekilde ifade edilmiş gerekçelerle bunları geri gönderdi. 41 yasa, Sayın Cumhurbaşkanınca geri gönderildi. 65 yasayı Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz Anayasa Mahkemesine götürdük, bunlardan 10 tanesi iptal edildi, 4 tanesinde yürütmeyi durdurdu ve henüz nihaî karar bekleniyor, diğerleri de bekleme aşamasında. Bunlar, hukuk açısından başarılı bir hükümet manzarası ortaya koymuyor.

Bugün Meclisimizde Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Başkanı Sayın Van Der Linden'i dinledik. Onun da farkında olduğu, bütün Avrupa Birliğinin farkında olduğu hukuksuzluklar… Yani, biz farkındayız, Avrupa farkında değil gibi bir kanaat oluşmasın. Nasıl olsa burada Cumhuriyet Halk Partisi azınlıkta, biz bunları hukuka aykırı da olsa geçiririz… Geçmez, Anayasa Mahkemesi bozar; ama, bu şekilde bir umursamazlık, sadece Türkiye içerisinde Türkiye Büyük Millet Meclisini patinaj yapar duruma düşürmekle kalmıyor, yurt dışında da hukuku uygulayamayan bir hükümet manzarası veriyor.

Yakınlarda, örneğin Brüksel'deki bilim ve teknoloji taramasına, biz, Türkiye, hukukî olmayan bir TÜBİTAK kadrosuyla gittik. Bir yılda 2 tane TÜBİTAK Yasası çıkarıldı. Birinci yasa, hem idare mahkemesi tarafından yürütmesi durduruldu hem de Anayasa Mahkemesi tarafından bozuldu. İkinci yasanın -TÜBİTAK'la ilgili çıkarılan yasa- Anayasa Mahkemesi tarafından yürürlüğü durduruldu. Bu şekilde hukuka karşı gitmekte ısrar ederek Meclisi, Türkiye Büyük Millet Meclisine patinaj yaptırarak devam etmek de, hem de üçte 2 çoğunluğu olan bir iktidara ve Türkiye'ye yakışmıyor, bu Türkiye Büyük Millet Meclisine yakışmıyor. Üçüncü seneden sonra bunun değişmeyeceği gibi bir kaygı içerisindeyim.

Yine TÜBİTAK örneğinde, Sayın Başbakanın bir demeci var: "Efendim, biz o yasayı değiştirirsek…" Şimdi, birinci yasanın, idare mahkemesi, yürütmesini durdurdu, Anayasa Mahkemesi bozdu. İkinci yasanın, Anayasa Mahkemesi, yürütmesini durdurdu. "Biz değiştirirsek, geri adım atmış oluruz." Hukuk karşısında, hukuksuz bir davranış karşısında yapılanı düzeltmek, geri adım atmak değildir. Bunu, her şeyden önce, sizler AKP milletvekilleri, hükümete hatırlatmanız gerekir. Meclisi patinaj yapar duruma düşürmek ve hukukla didişir duruma düşürmek hiç de uygun kaçmıyor, yakışık almıyor. Bu kadar çoğunluğunuz var, bu şekilde bir yönetime de ihtiyacınız olmadığını, Türkiye'ye zaman kaybettirmeye ihtiyacınız olmadığını düşünüyorum.

Bu, çoğunluk egemenliğidir. Ne Sayın Cumhurbaşkanı ne Anayasa Mahkemesi ne muhalefet, hiçbirini umursamadan bu şekilde, yasalarda, ısrar etmek, çoğunluk egemenliğidir. Bu çoğunluk egemenliğine dayanan hükümetin... Yukarıda, bütçe tartışılıyor, orada da bunu ifade ettik; haydi çoğunluk egemenliği muhalefeti umursamıyor, muhalefetin umursanmaması, bizim laflarımızın umursanmaması, yargının umursanmaması, Sayın Cumhurbaşkanının umursanmaması, ne muhalefeti küçük düşürür ne yargıyı küçük düşürür ne de Cumhurbaşkanını küçük düşürür; fakat, bunları umursamaya umursamaya yönetmek, bu yönetimi, bu hükümeti destekleyen AKP milletvekilleri üzerine bir yük olarak biner. Bunu ısrarla belirtmek istiyorum.

Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Coşkunoğlu.

Madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına söz isteyen Diyarbakır Milletvekili Sayın Muhsin Koçyiğit; buyurun. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 999 sıra sayılı, 3.7.2005 Tarihli ve 5394 Sayılı Türkiye İstatistik Kanunu ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü maddeleri gereğince Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderme tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Cumhurbaşkanı tarafından bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderilen bu yasanın 2 maddesi var; 45 ve 56 ncı maddeleri. Öncelikle, bu bölümde, istatistik üzerinde genel bilgiler verdikten sonra, ikinci bölümde, Cumhurbaşkanının geri gönderme tezkeresinin gerekçeleri üzerinde konuşacağım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; istatistik, başlangıçta teknik bir disiplin olarak ele alınırken, günümüzde bir bilim dalı olarak kendini kabul ettirmiş, çağımızda, bilgi çağı olarak adlandırılan gelişmeler, istatistiği evrensel bir konuşma dili konumuna getirmiştir. Küreselleşen dünyamızda, devletlerin etkin ve sağlıklı bir şekilde yönetilmesi, ancak güvenilir bir bilgi altyapısına sahip olmasıyla mümkündür.

Değerli arkadaşlarım, bilimsel metotlarla elde edilmiş güvenilir istatistikler olmaksızın doğru kararların alınması, kısa veya uzun vadeli planların yapılması düşünülemez. Bilgi ve veri olmadan, ne yola çıkılabilir ve ne de hedefe varılabilir. Ekonomik kalkınmayı yönlendiren belirleyici araçlardan biri olan istatistik olgusu, aynı zamanda, demokratikleşme, şeffaflaşma ve hukukun üstünlüğünün sağlanması süreçlerinde de vazgeçilmez bir işlev görmektedir. Bu itibarla, demokrasilerde, doğru bilgi, doğru yorum ve doğru karar süreçlerinde, araştırmacılar, politikacılar, karar alıcılar ve tüm bireyler tarafından karar alınırken ve bu kararların muhtemel sonuçları değerlendirilirken, istatistiğe dayanan bilgi elemanlarına birinci derecede öncelik verilmektedir. Bu doğrultuda, demokrasinin etkinliği, istatistik altyapısının ve bilgi sistemlerinin sağlıklı bir biçimde kurulmasıyla mümkündür.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; istatistik, doğruyu veya yanlışı saptamada en güvenilir tekniklerden biridir; ancak, ülkemizde istatistik biliminin gerekleri yeterince yerine getirilmeksizin pek çok alanda araştırmalar yapılarak, sonuçları kamuoyuyla paylaşılabilmektedir.

Günümüzün en değerli olgularından biri olan bilgi, bilgi çağının gerektirdiği istatistikî verilerin bilimsel temeller üzerine inşa edilmesi ve kullanılması da, dünyanın en önemli konulardan birisini oluşturmaktadır. Bu bilinç içerisinde, Avrupa Birliği de dahil olmak üzere, tüm gelişmiş ülkeler, evrensel normlara ulaşmanın gayreti içerisindedir. Avrupa Birliği süreci içerisinde, istatistikî örgütlenmenin esas ilkesi, doğru, güvenilir, geçerli ve zamanında istatistikî bilgi üretmek ve bu ilkelerin tüm aday ülkelerde kullanılmasını sağlamaktır. Bu nedenle, Avrupa Birliği müktesebatının gerektirdiği çalışmaları yapmanın ulusal program kapsamında olduğu ve bu programda, kısa vadede yapılması hedeflenen çalışmalar içerisinde, istatistik kanununu çıkarma, öncelikli konular arasında yer almaktadır. Ancak, Türkiye istatistik kanunu taslağı hazırlığı aşamasında, istatistik üretiminde söz ve deneyim sahibi olan üniversiteler, istatistik bilimcileri ve istatistik bilimi ve istatistikçi adına özveriyle çalışanların çalışmaları dikkate alınmamıştır, gerekli sinerji yaratılamamıştır.

Değerli milletvekilleri, istatistik bilimi oldukça önemli ve ikamesi olmayan bir olgudur. İstatistik sayı demektir, sayıların ise ikamesi yoktur. Bir ülke için, ortaya konulan istatistiklerin kesin belge ve bilgi değeri vardır. Yanlışlığa, yanlılığa ve sapmalara olanak tanıyabilen istatistikî yapılarla bilgi nakledilmesi halinde ciddî hasarlara neden olacağı kesindir.

Değerli arkadaşlarım, halkımız günlük yaşamında büyük güçlüklere katlanmak suretiyle yaşamını büyük bir zorlukla sürdürmektedir. Bu dönemde özellikle enflasyon rakamları düşüyor; fakat, düşen bu enflasyon rakamları halkın cebine, satın alma gücüne yansımıyor. İşte, bunun nedenlerinden birisi, istatistik hazırlanırken burada yapılan hatalar yahut da hataya meyil veren eksikliklerdir; çünkü, enflasyonda baz alınan tüm kalemler aynı ağırlıkta ve hesaplamalarda yeteri kadar dikkate alınmıyor. Örneğin, enflasyon hesaplamasında gıda harcamalarının toplam tutarı yüzde 31 civarında; oysa, hane halkının gelirlerinin en az yüzde 60'ı gıda harcamalarına gitmektedir. Aynı şekilde, hane halkının gelirinin büyük bir kısmı, enflasyon hesabında, kiraya gitmektedir; fakat, kira giderlerinin enflasyon içerisindeki payı oldukça az tutulmaktadır. Aynı şekilde, akaryakıt giderlerinde yüzde 75'e yakın vergi ve yılda yüzde 25-30 oranında zam olmasına rağmen, bu enflasyon hesaplarında yeteri kadar ağırlığı olmadığından enflasyon düşük çıkmakta, halk da haklı olarak şunu sormakta: "Evet, enflasyon düşüyor, basın böyle gösteriyor; ama, bizim cebimize bir şey yansımıyor, bizim satın alma gücümüzde bir değişme olmuyor."

İşte, bunun temel nedeni enflasyonun yanlış hesaplanması, enflasyonun gıdaya, kiraya, akaryakıta, ulaşıma yeterli ağırlığı vermemesi; bunun yanında, enflasyonda baz alınan kalemler arasında pingpong topunun, at nalının yer almasıdır. Pingpong topu, at nalı artık piyasadan kalkmış; fakat, enflasyon hesaplaması buna göre yapıldığı için enflasyon düşük çıkıyor, haklı olarak halk da bize soruyor: "Hani, enflasyon düşmüştü, neden benim satın alma gücüm artmıyor?" İşte, bunun sebebi bu. Bu da istatistik dediğimiz olguların bazen kötü niyetle kötüye kullanılmasından kaynaklanmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, konuşmamın ikinci bölümünde, süremiz var, bundan sonraki maddede, istatistikten ve bu kanunun iki maddesindeki gerekçelerden, Cumhurbaşkanınca niçin geri gönderildi, bunlardan bahsedeceğim. Şimdi, burada konuşmamı kesiyor, 2 nci maddede söz almak üzere huzurlarınızdan ayrılıyorum.

Hepinize teşekkür ediyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koçyiğit.

AK Parti Grubu adına söz isteyen Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan.

Buyurun Sayın Arslan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MİKAİL ARSLAN (Kırşehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3.7.2005 tarihinde kabul edilen 5394 Sayılı Türk İstatistik Kanununun Sayın Cumhurbaşkanınca iade edilen 45 inci maddesi hakkında görüşlerimizi açıklamak üzere Grubum adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

İstatistikler tarihî perspektifte değerlendirildiği zaman geçmişi daha iyi anlamak mümkündür; günümüzü en etkin yapıda kavramak ve geleceğimizi en iyi şekilde planlamamız açısından da çok büyük önem taşımaktadır. Bugünü kavramak tarihî süreci iyi anlamakla mümkündür. İşte, bu yüzden, cumhuriyetimizin ilanının hemen akabinde, 1926 tarihinde, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle, Başbakanlığa bağlı olarak Merkezî İstatistik Dairesi kurulmuştur; 1962 tarihinde ise Devlet İstatistik Enstitüsü olarak yeniden yapılandırılmıştır. Türkiye genelinde diğer kurumlarla koordinasyon açısından, zamanlı, doğru ve gerekli istatistiklerin derlenmesinde ve yayınlanmasında yaşanan zorlukların önüne geçmek amacıyla 5394 sayılı Türkiye İstatistik Kanunu hazırlanmış, Meclisimizden geçmiş, 45 ve 56 ncı maddeleri dışında da 3.7.2005 tarihinde kabul edilerek kanunlaşmıştır.

Dünyadaki küreselleşme süreci ve ülkemizin Avrupa Birliğine adaylığı düşünüldüğünde, uluslararası standartlarda istatistikî bilgilerin derlenmesinin önemi daha da anlaşılmış olacaktır. Bu kapsamda, Avrupa Birliği İstatistik Ofisi Eurostat'la görüşmeler yapılmış, yine, bu kurum tarafından aday ülke istatistik ofislerine yol göstermek maksadıyla hazırlanan "İstatistik Kanunu Şablonu" başlıklı doküman değerlendirilmiş ve AB'ye üye ülkelerin istatistik kanunları incelenmiştir.

Bu yapılan incelemeler neticesinde, kurum özerkliğinin geliştirilmesi tavsiye edilmiş, kurumun sistem içerisinde koordinasyon rolünün kurulması ve güçlendirilmesi, çokyıllık planlama unsurlarının sisteme dahil edilmesi, veri dağıtım ilkelerinin açıkça belirlenmesi, kurumun taşra teşkilatlarının güçlendirilmesi, idarî kapasitenin geliştirilmesi kapsamında kurum personelinin çalışma koşullarının iyileştirilmesi istenilmiştir.

İşte, bu çerçevede, Devlet İstatistik Enstitüsü, Bakanlar Kurulunca kabul edilen Ulusal Programda yeni istatistik kanununun bir yıl içerisinde çıkarılacağı taahhüt edilmiş ve bu süreç içerisinde de bahsettiğimiz kanun yayımlanmıştır.

BAŞKAN - Sayın Arslan, bir saniye…

Sayın milletvekilleri, çalışma süremiz tamamlanmış bulunmaktadır. Sayın Arslan'ın konuşmasının tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Buyurun Sayın Arslan.

MİKAİL ARSLAN (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Hükümetimiz tarafından Meclisimizin takdirine sunularak 3.7.2005 tarihinde kabul edilen 5394 sayılı Türkiye İstatistik Kanununun 45 inci maddesinin ikinci fıkrası, sözleşmeli personelin sözleşme yöntem ve ilkeleri ile ücret ve her türlü ödemelerin Bakanlar Kurulunca belirlenmesini öngörmektedir. Bu madde Sayın Cumhurbaşkanınca veto edilerek Yüce Meclise iade edilmiştir. İade edilen ve bugün görüşülerek karara bağlayacağımız bu madde yukarıda zikredilen sorunların çözümünde büyük adımlar atmakta ve birçok yenilikler getirmektedir. Cumhurbaşkanımızın iade gerekçesinde, Anayasanın 2 nci maddesindeki hukuk devleti ilkesi Türkiye Cumhuriyetinin nitelikleri arasında sayılmış; 7 nci maddesinde, yasama yetkisinin Türk Ulusu adına Türkiye Büyük Millet Meclisinde olduğu, bu yetkinin devrilemeyeceği belirtilmiştir ve sınırları belli bir yetki alanı içerisinde yetki verilebileceğinden bahsetmektedir. Bir yetki devri olduğundan bahsediyor Sayın Cumhurbaşkanımız. Halbuki, 52 sayılı Devlet İstatistik Kanununun ek madde 1'inde yayımlanan, 1973 yılında kabul edilen maddede "Devlet İstatistik Enstitüsü, özel bir meslek bilgisine ve ihtisasına ihtiyaç gösteren geçici işlerinde, zarurî hallere münhasır olmak üzere, Maliye Bakanlığı ile Devlet Personel Dairesinin görüşlerine dayanarak, Bakanlar Kurulu kararı ile sözleşmeli yerli ve yabancı personel çalıştırabilir" denilmektedir. Dolayısıyla, bu, zaten, daha önceki kanunda geçen bir madde.

Yine, Meclisimiz tarafından kabul edilen 5251 sayılı Kanunun -ki, 6.11.2004 tarihinde yürürlüğe girdi bu kanun- 23 üncü maddesinde "bu suretle çalıştırılacakların sözleşme usul ve esasları ile unvanlar itibariyle yer alan taban ve tavan ücretleri ve her çeşit ödemeler Bakanlar Kurulunca tespit edilir" denilmektedir. Yani, aynı maddeyle ilgili, buna benzer bir madde, 5251 sayılı Kanunda yasalaşmıştır.

Bir başka kanunda yine aynı madde var. 5263 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin yine ikinci fıkrasında -bu da 19.12.2004 tarihinde yürürlüğe girmiştir- "bu suretle çalıştırılacakların sözleşme usul ve esasları ile unvanlar itibariyle yer alan taban ve tavan ücretleri ve her çeşit ödemeler Bakanlar Kurulunca tespit edilir" denilmektedir. Dolayısıyla, bir başka emsali olan, yine, Sayın Cumhurbaşkanımızın imzasıyla yasalaşan bu maddeler, bu sefer, iade ediliyor; dolayısıyla, bu mantığı anlamak mümkün gözükmüyor.

Yine, Sayın Cumhurbaşkanının iade gerekçesinde, sınırları belli bir yetkinin verilebileceğinden bahsediliyor ki, zaten, bu, sınırları belli bir yetkidir; çünkü, hangi personelin çalıştırılacağı, hangi usul ve yöntemlerle çalıştırılacağı kanunlarda tarif edilmektedir.

İşin esasında da, Anayasanın çok teferruatlı olmaması, kanunlarda esaslarının belirlenmesi ve yürütmenin inisiyatif alanı içerisinde de hareket alanının benimsenmesi, Eurostat'ın zaten önerdiği maddeler içerisindedir. Orada da, daha hızlı çalışabilir, inisiyatifi genişletilmiş Devlet İstatistik Enstitüsünün kurulmasının faydalı olacağı belirtilmektedir.

Dolayısıyla, Grubumuz olarak, 45 inci maddeye aynı şekilde, geldiği şekliyle tekrar oy vereceğimizi belirtiyor, Yüce Heyetinizi, tekrar, saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Arslan.

Sayın milletvekilleri, çalışma süremiz tamamlandığı için, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 10 Kasım 2005 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 19.04