DÖNEM:
22 CİLT: 96 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
12 nci Birleşim
26 Ekim 2005 Çarşamba
İ
Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa
I. -
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Sinop Milletvekili Engin Altay'ın,
Sinop'un işsizlik, göç ve diğer temel sorunları ile alınması gereken tedbirlere
ilişkin gündemdışı konuşması
2.- Adana Milletvekili Ayhan Zeynep Tekin
Börü'nün, depremlerin yıkıcı etkilerine karşı alınması gereken tedbirlere
ilişkin gündemdışı konuşması
3.- Niğde Milletvekili Erdoğan Özegen'in,
Türkiye ve Niğde'de elma üreticilerinin
sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Kırklareli Milletvekili Yavuz
Altınorak'ın Çevre Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/321)
2.- Antalya Milletvekili Atila Emek'in
Anayasa Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/322)
3.- Antalya Milletvekili Nail Kamacı'nın
KİT Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/323)
4.- Kırşehir Milletvekili Hüseyin
Bayındır'ın Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu üyeliğinden
çekildiğine ilişkin önergesi (4/324)
5.- Antalya Milletvekili Osman Kaptan'ın
Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/325)
6.- Gaziantep Milletvekili Mustafa
Yılmaz'ın TBMM Hesaplarını İnceleme Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin
önergesi (4/326)
7.- Eskişehir Milletvekili Mehmet Ali
Arıkan'ın Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/327)
8.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil
Ünlütepe'nin Adalet Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/328)
C) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek ve
33 milletvekilinin, tiyatro sanatındaki sorunların araştırılarak tiyatroculuğun
geliştirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/311)
2.- Zonguldak Milletvekili Harun Akın ve
33 milletvekilinin, Çernobil Nükleer Santralı kazasıyla Karadeniz Bölgesindeki
kanser vakaları arasındaki ilişkinin araştırılması amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/312)
IV.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- İstanbul Milletvekili Kemal
Unakıtan'ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık
tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon
Raporu (3/764) (S. Sayısı: 993)
2.- Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer ve
25 milletvekilinin; İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü ve 26 milletvekilinin, İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin ve 23 milletvekilinin; Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya ve 27 milletvekilinin; Trabzon Milletvekili Faruk Nafız Özak ve 23
milletvekilinin, Türk sporunda şike, rüşvet ve haksız rekabet iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri ve Meclis Araştırması Komisyonu
Raporu (10/63, 113, 138, 179, 228) (S. Sayısı: 956)
3.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş
ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici
Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S.
Sayısı: 305)
4.- Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu,
Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/950) (S. Sayısı: 920)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Bursa Milletvekili Faruk
Çelik, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz,
Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa ile 219 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/585) (S. Sayısı: 1004)
6.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve
Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030)
(S. Sayısı: 904)
V.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Hatay Milletvekili Sadullah Ergin'in,
Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, konuşmasında, ileri sürmüş olduğu
görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle konuşması
2.- Denizli Milletvekili Ümmet
Kandoğan'ın, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin'in, konuşmasında, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
VI.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
son beş yılda alınan ve emekliye ayrılan personel sayısına,
- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Alevîlere yönelik din hizmetleri verilip verilmeyeceğine,
İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Mehmet
AYDIN'ın cevabı (7/7980, 7982)
2.- Ankara Milletvekili Mehmet
TOMANBAY'ın, hac tarifelerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet AYDIN'ın
cevabı (7/7981)
3.- Manisa Milletvekili Ufuk ÖZKAN'ın,
Kanunî Sultan Süleyman'ın yazdırdığı bir eserin kopyasının yaptırılmasına
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/8031)
4.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in,
turizm rehberlerine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un
cevabı (7/8032)
5.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, Devlet Tiyatroları Genel Müdürünün görevden alınmasına ilişkin
sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/8034)
6.- İzmir Milletvekili Hakkı AKALIN'ın,
Devlet Tiyatroları Genel Müdürünün görevden alınmasına ilişkin sorusu ve Kültür
ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/8037)
7.- Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in,
Devlet Tiyatroları Genel Müdürünün görevden alınmasına ilişkin sorusu ve Kültür
ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/8038)
8.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in,
"herşey dahil" sisteminin turizm sektörüne etkilerine ilişkin sorusu
ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/8042)
9.- İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın,
tarihî Şahruh köprüsünün korunmasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Atilla KOÇ'un cevabı (7/8043)
10.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün,
sahasında ören yeri bulunan Yortanlı Barajı Projesine ilişkin sorusu ve Kültür
ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/8044)
11.- Denizli Milletvekili Ümmet
KANDOĞAN'ın, belediyelere yapılan yardımlara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/8045)
12.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, Antalya'daki Minicity Minyatür Parkın kapanmasına ilişkin sorusu
ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/8046)
13.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Hacivat ve Karagözle ilgili bir film projesine öngörülen desteğe ilişkin sorusu
ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/8047)
14.- Malatya Milletvekili Muharrem
KILIÇ'ın, kayısı fiyatına ve alımına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı
Ali COŞKUN'un cevabı (7/8153)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat
15.00'te açılarak beş oturum yaptı.
İstanbul Milletvekili
Şükrü Mustafa Elekdağ, Ordu Yardımlaşma Kurumunun sigorta alanındaki ortağı
Fransız AXA şirketinin, Ermeni örgütlere ödemeyi kabul ettiği tazminatlar ile
bunun yaratacağı sıkıntılara ve alınması gereken önlemlere,
Konya Milletvekili Ahmet
Işık, Konya'da yapılması planlanan mavi tünel ve hızlı tren projesine,
İlişkin gündemdışı birer
konuşma yaptılar.
İzmir Milletvekili Mehmet
S. Tekelioğlu'nun, İzmir İli ve çevresinde meydana gelen depremin yarattığı
sorunlara ve alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşmasına, Devlet
Bakanı Mehmet Aydın cevap verdi.
Balıkesir Milletvekili
Ali Aydınlıoğlu'nun, Yükseköğretim Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ile
Bu Kanuna Geçici Maddeler Eklenmesine Dair Kanun Teklifini geri aldığına
ilişkin önergesi okundu; Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda
bulunan teklifin geri verildiği bildirildi.
Habitat Küresel
Parlamenterleri Başkanı Ernesto Gil Elorduy ve Habitat Küresel Parlamenterleri
Afrika Kıtası Başkan Yardımcısı Ahmed Lamarti'nin, Fas'ın başkenti Rabat'ta
yapılacak olan "Beşinci Habitat Küresel Parlamenterler Forumu"na
Malatya Milletvekili ve TBMM Çevre Komisyonu Başkanı A. Münir Erkal'ı ismen,
Çek Cumhuriyeti
Parlamentosu Temsilciler Meclisi Savunma ve Güvenlik Komitesi Başkanı Jan
Vidim'in, TBMM Millî Savunma Komisyonu üyelerinden oluşan bir Parlamento
heyetini ülkesine,
Davetine icabet
edilmesine ilişkin Başkanlık tezkereleri;
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 282
nci sırasında yer alan 1004 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifinin bu kısmın 3 üncü
sırasına, 62 nci sırasında yer alan 904 sıra sayılı Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil
ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısının 4 üncü sırasına alınmasına; 25.10.2005
Salı günkü Birleşimde "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer
alan (11/3) esas numaralı gensoru önergesinin görüşmelerinin tamamlanmasından
sonra, sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmeyerek kanun tasarı
ve tekliflerinin görüşülmesine; Genel Kurulun 25.10.2005 Salı günü saat
15.00-17.30 -saat 20.00'den sonra Anayasa Değişiklik Teklifinin birinci tur
oylamasının bitimine kadar- 26.10.2005 Çarşamba ve 27.10.2005 Perşembe günleri
13.00-17.30 ve 20.00-24.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesine,
26.10.2005 Çarşamba günü sözlü soruların görüşülmemesine; Genel Kurulun
28.10.2005 Cuma günü saat 14.00'te toplanmasına ve bu birleşimde Anayasa
Değişiklik Teklifinin ikinci tur oylamasının yapılmasına ve görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine ilişkin AK Parti Grup önerisi,
yapılan görüşmelerden sonra;
Kabul edildi.
Diyarbakır Milletvekili
Mesut Değer ve 25 milletvekilinin;
İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü ve 26 milletvekilinin; İzmir Milletvekili
Ahmet Ersin ve 23 milletvekilinin; Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya ve 27
milletvekilinin; Trabzon Milletvekili Faruk Nafız Özak ve 23 milletvekilinin;
Türk sporunda şiddet, şike, rüşvet ve haksız rekabet iddialarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün
104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergeleri ve Meclis Araştırması Komisyonu Raporunun görüşmeleri (10/63, 113,
138, 179, 228) (S. Sayısı: 956), ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda
hazır bulunmadığından, ertelendi.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grup Başkanı Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 115 milletvekilinin,
TÜPRAŞ'ın bir grup hissesinin satışı ile Galataport ve Kuşadası Limanı
ihalelerinde, organize bir şekilde görevlerini kötüye kullanarak ihaleye fesat
karıştırdıkları ve bu suretle kamuyu zarara uğrattıkları iddiasıyla Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan, Maliye Bakanı Kemal Unatıkan ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım haklarında Anayasanın 99 uncu ve İçtüzüğün 106 ncı maddeleri uyarınca
bir gensoru açılmasına ilişkin önergesinin (11/3) görüşmeleri tamamlanarak,
istem üzerine elektronik cihazla yapılan açıkoylamadan sonra, gündeme
alınmasının kabul edilmediği açıklandı.
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan,
Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S.
Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon
raporu henüz gelmediğinden,
2 nci sırasında bulunan,
Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısının (1/950) (S. Sayısı: 920) görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri
Genel Kurulda hazır bulunmadığından,
Ertelendi.
3 üncü sırasına alınan,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Salih
Kapusuz, Bursa Milletvekili Faruk Çelik, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin,
İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa ile 219
Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/585) (S. Sayısı: 1004), tümü
üzerindeki görüşmeleri tamamlanarak, yapılan gizli oylama sonucunda maddelere
geçilmesi kabul edildi; birleşime verilen aradan sonra ilgili komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından; 26 Ekim 2005 Çarşamba günü,
alınan karar gereğince saat 13.00'te toplanmak üzere birleşime 00.06'da son
verildi.
|
|
|
|
|
|
Nevzat Pakdil |
|
|
|
Başkanvekili |
|
|
Bayram Özçelik |
|
Türkân Miçooğulları |
|
Burdur |
|
İzmir |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
Ahmet Gökhan Sarıçam |
|
Ahmet Küçük |
|
Kırklareli |
|
Çanakkale |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
Yaşar Tüzün |
|
|
|
Bilecik |
|
|
|
Kâtip Üye |
|
No.: 18
II.- GELEN KÂĞITLAR
26 Ekim 2005 Çarşamba
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili
Berhan ŞİMŞEK ve 33 Milletvekilinin, tiyatro sanatındaki sorunların
araştırılarak tiyatroculuğun geliştirilmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/311)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20.10.2005)
2.- Zonguldak
Milletvekili Harun AKIN ve 33 Milletvekilinin, Çernobil Nükleer Santrali
kazasıyla Karadeniz Bölgesindeki kanser vakaları arasındaki ilişkinin
araştırılması amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/312)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20.10.2005)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.00
26 Ekim 2005 Çarşamba
BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli)
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12 nci Birleşimini
açıyorum.
Toplantı yetersayısı
vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç
sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.
Konuşma süreleri 5'er
dakikadır. Hükümet bu konuşmalara cevap verebilir. Hükümetin cevap süresi 20
dakikadır.
Gündemdışı ilk söz, Sinop
İlinin sorunları hakkında söz isteyen Sinop Milletvekili Engin Altay'a aittir.
Sayın Altay, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Sinop
Milletvekili Engin Altay'ın, Sinop'un işsizlik, göç ve diğer temel sorunları
ile alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması
ENGİN ALTAY (Sinop) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sinop İlinin sorunlarıyla ilgili
gündemdışı söz aldım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, bana bu
fırsatı verdiğiniz için şahsen size de çok teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, bu
kürsüden, müteaddit defalar, Sinop İlinin sorunlarını dilimin döndüğü kadar
anlattım, anlatmaya çalıştım. Gerek İktidar Partisinin siz değerli mensupları
gerekse sayın hükümet -ki, şu anda da hükümet yok- bu, Sinop İlinin
sorunlarıyla ilgili, maalesef, çok duyarlı olunamadı.
Hep söylemişimdir; Sinop,
Türkiye'de, devletten en çok alacağı olan ildir ve şu anda da, devletin Sinop'a
hizmet akış kanalları tıkalıdır. Bu hizmet akış kanallarını kim tıkıyor, ben
bilmem; biri mi tıkıyor, birileri mi tıkıyor, bunu bilmem; ama, bu kanalları
tıkayanlar ya bu kanalları açsınlar, yani ya bir yol açsınlar ya da bu yoldan
çekilsinler.
Değerli arkadaşlar,
Türkiye Cumhuriyetinin en kuzey noktasındaki Sinop İlinin yaşayan 1 200 000
nüfusunun sadece ve sadece 225 000'i Sinop İlinde ikamet etmektedir.
BAŞKAN - Sayın Altay, beş
saniyenizi rica edeyim.
Sayın milletvekilleri,
kürsüde konuşan arkadaşımızın sözleri uğultudan dinlenmiyor; istirham ediyorum,
lütfen sükûneti sağlayalım.
Buyurun efendim.
ENGİN ALTAY (Devamla) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sinop da Türkiye'nin
diğer illeri gibi, çok göç veren, en çok göç veren ikinci ili. Bir il düşünün,
1 200 000 nüfusunun 1 000 000'u il dışında yaşıyor. Orman köylüsüyle,
balıkçısıyla, küçük esnafıyla, emeklisiyle, çiftçisiyle, memuruyla, Sinop, bir
mutsuz insanlar diyarına dönüşmüş durumda ve enteresandır, Sinop -İçişleri
Bakanlığı kayıtlarında da vardır- Türkiye'de en az suç oranının olduğu bir
ildir. Sinop'un en temel sorunu olan işsizlik ve buna bağlı göç sorununun çözümü,
Sinop'un bir eğitim, kültür ve turizm kenti olmasıyla, olabilmesiyle mümkündür.
Bunun için, biraz sonra hızla sıralayacağım -bu 5 dakikaya her şeyin yetişmesi
mümkün değil- sorunların, grubunuz tarafından, Partinizin grubu tarafından ve
özellikle de halen burada olmayan hükümet tarafından titizlikle takip
edilmesini çok rica ediyorum.
5084 sayılı Teşvik Kanunu
-o zaman da iddia etmiştik- yanlış çıkarıldığı için, çarpık çıkarıldığı için,
Sinop, bu kanun kapsamında olmasına rağmen, bu kanundan hiç istifade
edememiştir. Düzce ile Sinop'u aynı kefeye koyarsanız, aynı hakları
sağlarsanız; bunun istifade edemeyeceği de zaten belli.
Sinop halkı, önümüzdeki
günlerde Parlamento gündemine gelecek olan üniversite kanun tasarısında Sinop
üniversitesini mutlaka ama mutlaka görmek istiyor. Bu konuda benim ve Sayın
Can'ın verdiği kanun teklifleri de vardır. Parlamentomuzun Sinop'a bu jesti
esirgemeyeceğini umuyorum, ummak istiyorum.
Sinop-Boyabat Tünelli
Geçiş Projesi, iktidara geldiğinizde yüzde 65'i tamamlanmış bir projeydi. Bugün
itibariyle, üç yıllık iktidarınızın sonunda yüzde 75'i ancak çıkabildi. Bu
projenin mutlaka ama mutlaka bir an önce bitirilmesi lazım. Sayın Başbakan
Yardımcısı Abdüllatif Şener ilimizi ziyaret etti; özellikle sırf bu yol için,
bu yolda inceleme yapmak için ziyaret etti. Biz de ilin bütün milletvekilleri,
ilin valisi, kendisiyle birlikte bu güzergâhı, bu projeyi inceledik; ama, Sinop'tan
ayrılırken, Sinop'a bu yol için eködenek veremeyeceğini, Başbakanın talimatına
rağmen veremeyeceğini beyan ederek Sinop'tan ayrıldı.
Boyabat-Saraydüzü-Kargı-Ankara
yolu, Erfelek Karasu Barajı, Saraydüzü, Boyabat ve Gökırmak-Dodurga Barajları
Sinop İlinin çok acilen bitirilmesi gereken projeleridir.
Sinop, Türkiye'deki tek
doğal limandır. Karadeniz'de 3 tane liman vardır. Temmuz, ağustos, Sinop...
Yani, temmuz ve ağustos aylarında her yer sakindir; ama, Sinop oniki ay
sakindir. Ulaştırma Bakanlığımızın, Türkiye'nin bu en doğal, en elverişli
limanını ülke ekonomisine mutlaka kazandırması lazım. Havaalanı kapalı; gemi
seferlerini de siz durdurdunuz ve böylece Türkiye'nin en güzel ilinin
Türkiye'yle bağlantısını kestiniz.
Dört beş defa, bu
kürsüden, İtalyanların zehirli varillerinin Sinop'tan kaldırılıp alınması
gerektiğini söyledik. Eski Çevre Bakanı, şimdiki Çevre ve Orman Bakanı bu
konuda söz verdiği halde, Sinop'taki zehirli variller gözönünde, göz veremi
gibi Sinop halkını psikolojik olarak rahatsız etmeye devam ediyor.
Sinop bir insanlık ayıbı
yaşıyor değerli milletvekilleri. 4 800
kilometre köy yolu ağımızın 4 200 kilometresi, içinde bulunduğumuz çağa uygun,
çağın normlarına uygun değildir. Hep söyledim; biz, burada, bu güzel halıların
üzerinde gezerken vücudumuz elektrikleniyor; ama, Sinop'ta insanlar evlerine
bir çuval unu traktörle bile getiremiyorlar diye…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Altay.
ENGİN ALTAY (Devamla) -
Çeltik üreticileri tüm Türkiye'de olduğu gibi, özellikle ilimizde, Boyabat,
Durağan ve Saraydüzü'nde, bu yıl, bu hasat döneminde de müthiş bir hayal
kırıklığı yaşadılar ve kelimenin tam tabiriyle perişan oldular.
Sinop'un sorunlarını
saatlerce saysak bitiremeyiz; ama, Sayın Başkanın toleransıyla, size bir tarihî
siyaset belgesi göstererek konuşmamı sonlandırmak istiyorum.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri, sayın hükümet; Adalet ve Kalkınma Partisi Erfelek İlçe
Teşkilatı gelir makbuzu… Bağışı yapan Kemal Akkoca, Salı Köyü Muhtarı. Bağış
miktarı 2 300 000 000. Bir muhtarın durduk yerde bir partiye 2 300 000 000
bağış vermesi ne demektir?! Bu bağış şunun için alınmıştır: "Senin köyüne
yol yapacağız; ancak, Köy Hizmetlerinin mazotu yok; sen köylüden para topla,
mazot alalım, köye yol yapalım" diye bu para alınmıştır. Para alındıktan
sonra, aylar geçmesine rağmen, yol yapılmamış ve muhtar, ilçeye gittiğinde, parasını geri istediğinde
"dur, seni biz kayıt altına alalım" diyerek partinin bağış makbuzunu
verdiler.
Üzücü yan şudur: Bunu ben
gündeme getirdim; bu, basında çıktı. Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Merkezi
oraya müfettiş de gönderdi; ama, daha üzücü bir yanı oldu değerli arkadaşlar.
Bir hukuk ayıbı yaşıyor şu anda Sinop. İlgili muhtarla, Salı Köyü Muhtarı Kemal
Akkoca'yla ilgili şu anda açılmış bir dava var görevi kötüye kullanmaktan. Ben,
Yüce Heyetinize, sayın hükümete ve yüce millete soruyorum; görevini kötüye
kullanan, köyüne yol yaptırmak için milletten topladığı parayı İktidar
Partisine veren muhtar mıdır, yoksa, muhtardan bu parayı alıp partiye gelir
kaydeden Adalet ve Kalkınma Partisi yöneticileri ve Adalet ve Kalkınma Partisi
anlayışı mıdır?! Bu, Türkiye hukuk tarihine, Türkiye siyaset tarihine bir ibret
ve ayıp vesikası olarak geçecektir.
Hem yargının hem de
iktidarın, Türkiye'yi ve Sinop'u, Erfelek'i ve Salı Köyünü bu ayıptan
kurtarmasını temenni ediyorum; Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Altay.
Gündemdışı ikinci söz,
deprem ve sonuçlarıyla ilgili söz isteyen Adana Milletvekili Ayhan Zeynep Tekin
Börü'ye aittir.
Sayın Tekin Börü, buyurun
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
2.- Adana
Milletvekili Ayhan Zeynep Tekin Börü'nün, depremlerin yıkıcı etkilerine karşı
alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması
AYHAN ZEYNEP TEKİN (BÖRÜ)
(Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin fizikî yapısı ve
konumu gereği gündemimizden hiç düşmeyen, fakat, yeterli ilgi ve duyarlılığı
göstermediğimiz deprem ve alınması gereken tedbirlerle ilgili olarak, bir
inşaat mühendisi, bürokraside yıllarca inşaat kontrollüğü yapmış, her şeyden
önce duyarlı bir insan olarak söz almış bulunmaktayım.
17-21 Ekim tarihlerinde
İzmir ve Ege Bölgesinde meydana gelen deprem felaketinden dolayı İzmirli
vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi sunuyor, ayrıca, Kurtuluş Savaşımızda
yaptıkları yardımlarla ve dualarıyla yanı başımızda yer almış Pakistanlı
kardeşlerimize de deprem felaketinden dolayı yaşadıkları acıları paylaşıyor; bu
vesileyle Yüce Meclisimizi ve televizyonları başında bizleri seyreden, izleyen
değerli vatandaşlarımızı en kalbî duygularımla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yerkabuğu içindeki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya
çıkan titreşimlerin dalgalar halinde yayılarak geçtikleri ortamları ve yer
yüzeyini sarsma olayına deprem denir. Deprem, insanın hareketsiz kabul ettiği
ve güvenle ayağını bastığı toprağın da oynayacağını ve üzerinde bulunan tüm
yapıların hasar görüp can kaybına uğrayacak şekilde yıkılabileceklerini gösteren
bir doğa olayıdır.
Dünyanın oluşumundan beri
sismik yönden aktif bulunan bölgelerde depremlerin ardışıklı olarak oluştuğu ve
sonucunda milyonlarca insanın ve barınakların yok olduğu bilinmektedir.
Deprem haritasına göre
yurdumuzun yüzde 92'sinin deprem bölgeleri içerisinde olduğu, nüfusumuzun yüzde
95'inin deprem tehlikesi altında yaşadığı ve ayrıca, büyük sanayi merkezlerinin
yüzde 98'i ve barajlarımızın yüzde 93'ünün deprem bölgesinde bulunduğu
bilinmektedir. Bu bağlamda, yaşamış olduğumuz bazı depremlere göz attığımızda;
1939 yılında yaşanan ve 32 000 kişinin ölümüne neden olan Erzincan depremi;
1967 Adapazarı ve Pülümür, 1971 Bingöl ve Burdur, 1983, Erzurum, 1992 Erzincan,
1995 Dinar, 1998 Adana ve Ceyhan, 1999 Körfez ve Düzce depremleri; daha
sonraları yine, Afyon, Pülümür, İzmir, Bingöl ve son günlerde yaşanan
İzmir-Urla depremi.
Buradan da anlaşılacağı
üzere, yurdumuz dünyanın en etkin deprem kuşaklarından birinin üzerinde
bulunmaktadır. Geçmişte yurdumuzda birçok yıkıcı depremler olduğu gibi
gelecekte de sık sık oluşacak depremlerle büyük can ve mal kaybına
uğrayacağımız bir gerçektir. Önemli olan, deprem olmadan önce deprem
zararlarını azaltmak için depreme dayanıklı yapılar yapmak ve mevcut yapı
stokunda bulunan depreme dayanıksız yapıların güçlendirilmesinin bir an önce
yapılmasını sağlamaktır.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Güçlendirin… Güçlendirin…
AYHAN
ZEYNEP TEKİN (BÖRÜ) (Devamla) - Mevcut yapı stokunun incelenmesi ve
güçlendirilmesi konusunda öncelikle depremden sonra hemen kullanılacak yapılar
olan hastane, okul, terminal, Telekom, belediye, hükümet konakları ve bunlar
gibi kamu binalarının acilen güçlendirilmesi gerekmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yeni yapılacak yapıların depreme dayanaklı yapılması için 4708
sayılı Yapı Denetim Yasasının işlevsel hale getirilmesi, aksayan yönleriyle
giderilmesi ve 19 pilot ildeki uygulamanın bütün ülkeyi kapsamasıyla mümkündür.
4708 sayılı Yapı Denetim Yasasında eksik olan sigorta sistemini, uygulamada
bulunan mühendis ve mimarların uzman ve yetkin olmasının gerekliliği, iş
dağıtım sisteminde kendisini kontrol edecek firmayı seçmenin önüne geçen, yani,
havuz sistemini ve yasanın ana unsuru olan mühendis ve mimarların bağlı
bulunduğu meslek odalarının da etkin olarak yasaya dahil edilmesinin gerekli
olduğuna inanıyorum.
Yapılarımız neden
yıkılıyor; yapılarımız ciddî bir şekilde denetlenmediği için yıkılıyor.
Mühendis ve mimarlarımız 1938 yılından kalan yasayla yönetiliyor. Mühendis ve
mimarlarımız bugün dünyada artık son derece gelişkin bir çerçevede ortaya
konulmuş olan diplomaya dayalı bir iş yapma sürecinin dışına çıkmışlardır.
Diplomalar, sadece bir akademik eğitim sonucunda verilmiş olan belgelerdir.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Alın ellerinden belgeleri.
AYHAN ZEYNEP TEKİN (BÖRÜ)
(Devamla) - Mühendis ve mimarlarımızın inşaat yapım sürecinde sorumluluk
alanları süreklidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
AYHAN ZEYNEP TEKİN (BÖRÜ)
(Devamla) - Gelişen teknolojiye ayak uydurmak için sürekli olarak meslekiçi
eğitim seminerlerinden geçirilmeleri ve uzmanlıklarına göre öğrenim belgesi
almaları gerekir. Sadece mühendis ve mimarlar için değil, inşaatlarda çalışan
işçi ve ustalar için de böyle bir şartın olması, onların gerekli eğitimden
geçirilerek, öğrenim belgesi almaları sağlanmalıdır.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
İnşaat işçileri iş bulamıyor!..
AYHAN ZEYNEP TEKİN (BÖRÜ)
(Devamla) - 30 koyununu satarak müteahhitlik yapıldığı bir mekanizmanın da
ortadan kaldırılmış olması gereklidir. Müteahhitlik mesleğinin yasayla tarif
edilmesi de gerekli olan bir şarttır. Bu bakımdan, ilgili yasalarda değişiklik
yaparak, yetkin mühendis ve teknik eleman yasasının bir an önce çıkarılması ve
uzman olmayan kişilerin yaptığı hizmetlerin önüne geçerek, mühendis ve
mimarlarımızın uzmanlaşmasının sağlanması zaruridir.
1 Ekim 2004 tarihinde
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen deprem şûrasında
alınan kararların yasalaşması ve uygulamaya geçilmesi, deprem için alınacak en
büyük önlemlerdendir.
Unutmayalım ki, depremler
dünya döndükçe olacaktır; fakat, yapılarımızın sağlam, insanlarımızın sağlıklı
olabilmesi, bu Parlamentonun çıkaracağı tekniğine uygun ve uygulanabilir
yasaların hazırlanıp hayata geçirilmesiyle mümkün olacaktır.
Ben, bu duygularla, Yüce
Meclisi, tekrar, saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Tekin Börü.
Gündemdışı üçüncü söz,
Niğde ve Türkiye'de elma üretimi ve üreticilerimizin sorunlarıyla ilgili söz
isteyen Niğde Milletvekili Erdoğan Özegen'e aittir.
Sayın Özegen, buyurun
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
3.- Niğde
Milletvekili Erdoğan Özegen'in, Türkiye ve Niğde'de elma üreticilerinin sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere
ilişkin gündemdışı konuşması
ERDOĞAN ÖZEGEN (Niğde) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye ve Niğde'de elma üretimi ve
üreticilerimizin sorunları konusunda gündemdışı söz almış bulunuyorum; bu
vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizin, sahip olduğu
iklim ve ekolojik özellikler bakımından, bazı tropik meyveler dışında birçok
meyvenin yetişmesine elverişli olduğunu biliyoruz. Yurdumuzun hemen her
bölgesinde yetiştirilebilen elmanın önemli yetiştiricilik alanları, Kuzey
Anadolu, Karadeniz kıyı bölgesi, İç Anadolu ve Doğu Anadolu yaylaları
arasındaki geçit bölgeleridir. Elma, içerdiği mineraller, besinler ve
vitaminler bakımından beslenmede önemli bir yere sahiptir. Bugün, dünyada elma
yetiştirilen alan 5,2 milyon hektar olup, üretim 57,9 milyon ton, verim ise 1
102 kilogramdır.
Dünyada elma üretiminde
önde gelen ülkeler sırasıyla, Çin, ABD ve Türkiye'dir. Ülkemiz, yıllık ortalama
2,5 milyon ton elma üretimiyle dünyada 3 üncü sıradadır. Ülkemiz üretiminin
yarıya yakını sırasıyla, Isparta, Niğde ve Karaman İllerinde gerçekleştirilir.
Ülkemizin elma üretiminde dekara verimi 2 300 kilogramdır ve dünya
ortalamasının üzerindedir. Dünyada kişi başına elma tüketimi 8 ilâ 10 kilogram,
ülkemizde ise 32 kilogram civarındadır. Ülke olarak, elma üretimimizin önünde
çeşitli sıkıntılar vardır; ancak, bu kısa konuşma süresince, sorunların
detayına girmek, takdir edersiniz ki, mümkün değildir; ancak, çok önemli
bulduğum depolama ve ihracatın artırılması konularına kısaca değinmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dünya elma üretiminin yüzde 4,3'ünü karşılayan ülkemiz,
ürettiği elmanın ancak binde 1'ini ihraç edebilmektedir. Dünya elma
ticaretinden aldığımız pay ise binde 4'tür, bu oldukça düşük bir orandır.
Elmanın tamamen içpazara dönük üretilmesi, rekoltenin yüksek olduğu dönemlerde
fiyatların çok düşük olmasına ve ürünün zararına satılmasına neden olmaktadır.
Bu konuda, Niğdeli elma üreticilerimizin dönem dönem ciddî pazarlama sorunları
yaşadığı bilinmektedir.
Niğde, ülkemizde, dikili
ağaç sayısı bakımından birinci, elma üretim miktarı açısından ikinci sıradadır.
Bu yıl, ilimizde, 350 000 ton civarında elma üretimi beklenmektedir. Bununla,
Niğde'nin ekonomisine yüzde 15 civarında katkı yapacağını tahmin ediyoruz.
İlimizde, 143 köy ve kasabada yaklaşık 13 500 çiftçi ailesi elma üretimiyle
uğraşmaktadır; ancak, Niğde'de yapılan elma üretiminin yüzde 41'i 40-50
yaşlarında olan ve Amasya elma çeşidinden oluşan bahçelerden sağlanmaktadır. Bu
çeşidin hem içpazarda hem de dışpazarda diğer çeşitlerle rekabet şansı hemen
yok gibidir; bu nedenle, yalnızca içpazarda, diğer kültür çeşidi elmaların yarı
fiyatına satılabilmektedir. Niğde'deki üreticilerimizin yaşadığı sıkıntının
benzeri, diğer üretici illerde de yaşanmaktadır. Bu nedenle, iç ve dışpazarda
rekabet şansı olmayan elma çeşitlerinden oluşan bahçelerin, üreticiler
desteklenerek, ihraç şansı yüksek olan kültür cinsi bodur ve yarı bodur elma
çeşitleriyle değiştirilmesi gerekmektedir. Bu konuda,Tarım Bakanlığımızın
gerekli ilgi ve desteği vereceğine inanıyorum.
Diğer yandan, tarım
ürünlerinde üreticilerin büyük bir çoğunluğunun ürünü aynı anda pazara sunması
fiyatın düşük olmasına yol açmaktadır, özellikle ürün muhafazası için sağlıklı
depolama yapamayan çiftçimiz, ya ürününü oldukça düşük fiyata elinden çıkarmak
zorunda kalmakta ya da ürününün ciddî oranda ıskartaya çıkmasına rıza
göstermektedir. Örneğin, Niğde için hayatî öneme sahip patates üretiminde,
sağlıklı şartlarda depolanmayan ürün nedeniyle, yüzde 20 dolayında ıskarta ürün
oluşmaktadır. Daha hassas bir ürün olan elma üretiminde ise, sağlıksız şartlar
nedeniyle, ürün kaybı yüzde 30-40'lara varmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Özegen, konuşmanızı tamamlayınız.
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla)
- Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
Bu durum, çiftçi için
ciddî bir gelir kaybı, ülkemiz için de millî servetin yok olması anlamına
gelmektedir.
Elma üretiminde
sıkıntıların biraz olsun hafifletilebilmesi için üreticilerimizin sağlıklı
depolama imkânlarına sahip olmaları gerekir. Bunun için de üreticilerimiz
desteklenmeli, ayrıca ihracata mutlaka destek verilmelidir. Dış pazarların
istediği standartlarda üretim için kültür çeşidi bahçelere dönüşüm
çalışmalarına destek verilmeli, bu konularda atılacak adımlar, üreticilerimizin
yüzünü güldürecek hem de millî servetin heba olmasının önüne geçilmiş
olunacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye'de elma üretimine -ihracat ve ithalat durumuna da-
yıllara göre şöyle bir bakacak olursak, aslında çok önemli bir elma üreticisi
olan ülkemizin, hiç de dünyadaki hak ettiği payı almadığını görmekteyiz.
Türkiye'de elma üretimi 2000 yılında 2 400 000, 2001 yılında 2 452 000, 2002'de
2 200 000, 2003'te 2 600 000, 2004'te 2 100 000, 2005 için de 2 550 000 ton
civarında gerçekleşmesi beklenmektedir. 2004 ve 2005 yılı sonuçları tahmini rekolte
rakamlarıdır.
Elmanın
dışticaret verilerini de sizlerle paylaşarak sözlerimi tamamlamak istiyorum,
2000 yılı verilerine göre, Türkiye'de üretilmeyen farklı elma çeşitlerinin
ithalat miktarı 3 416 kilogramdır, ithalat tutarı ise 1 265 ABD doları; ihracat
miktarı ise 12 896 507 kilogramdır, ihracat tutarı 5 394 497 ABD doları.
2001 yılında, yine,
rakamlar buna yakın rakamlar; ancak, 2004 yılında da rakamlara şöyle bir göz
attığımızda; ithalat miktarı 2 464 872 kilogram, ithalat tutarı 1 544 315 ABD doları;
ihracat miktarı ise 20 022 527 kilogram, ihracat tutarı ise 9 950 015 ABD
doları. Bu rakamlara baktığımız zaman 2 500 000 ton elma üretimi olan
ülkemizin, dünyadaki elma üretiminde dünyaya ihracat bakımından istediği payı
alamadığını görüyoruz. Bunun, tabiî, altında yatan sebepleri biraz önce
sizlerle paylaşmaya çalıştım. Ülkemizdeki elma fidanlarının ve elma
bahçelerinin yaşlanmış olması, yenilenemiyor olması, bu konuda, çiftçilerimize,
Tarım Bakanlığımızın mutlaka öncülük yapması; yarı bodur ve bodur fidan
yetiştiriciliğine önem vermesi; ayrıca, ihracatın da desteklenmesi için gerekli
adımları atmasının dünyadaki elma üreticileri arasında Türkiye'nin de hak
ettiği yeri almasına önemli bir katkı sağlayacağını düşünüyorum.
Elma üreticilerimizin
hasat döneminin bereketli geçmesini, ürünlerini, inşallah, en iyi şekilde
değerlendirmelerini beklerken, Bakanlığımızın da, özellikle elma ihracatının
teşvik edilmesi noktasında en kısa sürede adımlar atmasını bekliyor, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özegen.
SADULLAH ERGİN (Hatay) -
Sayın Başkanım, efendim, gündemdışı konuşan Sayın Engin Altay'ın, Sinop'ta
yaşanan AK Parti ilçe teşkilatıyla ilgili bir uygulamadan dolayı, AK Parti
zihniyetiyle irtibat kurmasıyla ilgili yerimden bir açıklama yapmak istiyorum
müsaade ederseniz.
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Geçti, Başkan…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, Sayın Bakan cevap verir gündemdışı konuşmaya.
BAŞKAN - Hayır... Şimdi,
Sayın Altay konuşması sırasında AK Partinin tüzelkişiliğini ilgilendiren bazı
ifadelerde bulunmuştur. Bunlara bakanların cevap vermesi söz konusu değil.
Çok kısa bir söz hakkı
vereceğim size Sayın Ergin.
Buyurun efendim.
SADULLAH ERGİN (Hatay) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Gündemdışı söz alan Sinop
Milletvekilimiz Sayın Engin Altay'ın, Sinop İli Erfelek İlçesi Salı Köyü
muhtarı ile Erfelek ilçe teşkilatı arasındaki, bir bağış makbuzunu da göstermek
suretiyle, bu uygulamanın AK Parti zihniyetinin ürünü olup olmadığını sorması
üzerine bu açıklamayı yapma zarureti hissettik. Bahse konu olay... Köy muhtarı
ilçe teşkilatımıza bir bağış yapmış ve bu bağış neticesinde daha sonra basına
konu olmuş, şikâyete konu olmuş, konu üzerine derhal AK Parti Genel Merkezi
olay mahalline parti müfettişlerini
göndermiştir. Yapılan incelemede köy muhtarının ilçe teşkilatına bu neviden bir
bağış yaptığı ve bu boyutuyla olayın doğru olduğu; ancak, tamamen resmî
kayıtlar altında yapılan bir işlem olduğu... Yalnız, konunun kamuoyunda ve basında
speküle edilmesi üzerine bu para ilgili muhtara iade edilmiş, bu işlemleri
yapan Erfelek ilçe teşkilatına görevden el çektirilmiş ve yeni bir ilçe yönetim
kurulu atanmıştır. AK Parti Genel Merkezi ve Grubu bu türden yanlış olayların
arkasında hiç durmamış ve bunları sahiplenmemiştir. Ben, bu bilgiyi Genel
Kurulun bilgilerine arz etmek istedim.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ergin.
ORHAN ERASLAN (Niğde) -
Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Eraslan,
elma üretimiyle ilgili mi açıklamada bulunacaksınız?
ORHAN ERASLAN (Niğde) -
Evet.
BAŞKAN - Buyurun, kısa
bir açıklama...
ORHAN ERASLAN (Niğde) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önce bu olanağı verdiğiniz için
şahsınıza teşekkür ediyorum.
Hakikaten, ekonomisinde
ikinci sırada önem arz eden -Niğde İlinin- elma üreticileri perişan durumda.
Sadece Niğde'nin değil, tüm ülkemizin elma üreticileri perişan durumda. Yerinde
birinci kalite elma 200 000 lirayı bile bulmuyor, malîyetinin çok çok altında;
bu şekilde, tarım sürdürülebilir değildir, elma üretimi sürdürülebilir, devam
edilebilir olmaktan çıkacaktır. Onun için, bir an önce tedbirlerin alınması
gerekiyor, çiftçinin mağduriyetinin bir biçimde önlenmesi gerekiyor. Bu
doğrultuda 2003 yılında 66 arkadaşımla birlikte, elma üreticisinin sorunları ve
çözüm yollarının araştırılması için vermiş olduğum önerge TBMM Genel Kurulu
gündemindedir. Bir an önce, İktidar Partimizin de yardımıyla, önergeyi
yürürlüğe koyarak bir komisyon kurdurursak, üreticimizin sorunlarını inceleme,
çözüm yollarını araştırma olanağı buluruz. Belki, bu doğrultuda Türkiye Büyük
Millet Meclisinin elinde bir belge de oluşmuş olur. Bunu diliyorum ve mutlak
surette elma üreticilerinin sorunlarına acilen çözüm bulunması gerekir diyorum.
Hepinize saygılar,
sevgiler sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Eraslan.
Saygıdeğer arkadaşlarım,
şimdi, birkısım milletvekili arkadaşlarımızın, bölgesindeki elma üretimi veya
meyve üretimiyle ilgili olarak söz taleplerini ben görüyorum; ama, burada bu
şekilde bir başlayacak olursa, iki arkadaşımıza söz verdik, bütün bölgenin
içine, buna kendi bölgem de dahil... Herkesin bu hususta elmayla ilgili olarak
konuşması lazım. Burada 50 arkadaşımız 1 dakika konuşursa 50 dakika eder. Onun
için, ben, bu hususta sizlerin hoşgörünüze sığınıyorum. Sizlere bu hususta
teşekkür etmek istiyorum.
Sayın Akgün, 30 saniye
sizin mikrofonunuzu açayım, 30 saniye de Hüseyin Beye açayım, ondan sonra…
Yalnız, 30 saniyeleri geçirmeyin, böyle bir usul de ittihaz etmiş olmayalım.
Buyurun, çok kısa...
MEVLÜT AKGÜN (Karaman) -
Sayın Başkanım, bu fırsatı verdiğiniz için teşekkür ediyorum.
Gerçekten, konuşmacıların
da belirttiği gibi, elma üretimi hem Türkiye hem de bölgemiz açısından çok
önemli bir üretim ve bu yıl verim oldukça yüksek tonajlarda, düzeyde, özellikle
Karaman'da 400 000 ton şu anda bölgede elma var. Soğukhava depolarının...
Muhafaza etmenin zor olması sebebiyle elma üreticilerinin perişan olması söz
konusu. Bu anlamda, elma üretiminde ihracatın önünün açılması için acilen
ihracata destek verilmesi gerekiyor. Bunu ben yetkililere arz etmek istiyor,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Akgün.
Sayın Ekmekcioğlu, çok
kısa, lütfen...
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşımız
önemli bir gündemdışı konuşma yaptı. Özellikle bölgemizde elma üretilir,
-Antalya Elmalı- Korkuteli civarında. Hakikaten, elmayı 200 000 liraya alan
satan yoktur ve bu sene de enteresandır; çok miktarda elma üretilmiştir,
yaklaşık 3 000 000 ton elma rekoltesi vardır. İç tüketimde bunun 250 000-300
000 tonu tüketilmektedir. Mutlaka hükümeti burada göreve çağırıyorum, eğer bu
ihracat kapıları açılmazsa, gereken önlemler alınmazsa, elma üreticisini zor
günler beklemektedir. Bu anlamda, hükümeti göreve çağırıyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Konuyu Meclis gündemine
ve Türkiye'nin gündemine taşıyan Sayın Erdoğan Özegen'e ve diğer
arkadaşlarımıza ben de hassaten teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
gündeme geçiyoruz.
Anayasa ve Adalet
Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyonun yasama dokunulmazlığıyla
ilgili bir raporu vardır; okutup bilgilerinize sunacağım.
IV.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1.-
İstanbul Milletvekili Kemal Unakıtan'ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması
hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden
kurulu Karma Komisyon Raporu (3/764) (S. Sayısı: 993) (x)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
213 sayılı Yasaya
aykırılık suçunu işlediği iddia olunan İstanbul Milletvekili Kemal Unakıtan
hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık
tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma
Komisyonumuzun 22 Haziran 2005 tarihli toplantısında görüşülmüştür.
İstanbul Milletvekili
Kemal Unakıtan, Komisyonumuza yazılı olarak dokunulmazlığının kaldırılması
talebini iletmiştir.
Karma Komisyonumuz, isnat
olunan eylemin niteliğini dikkate alarak, İstanbul Milletvekili Kemal Unakıtan
hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar
ertelenmesine karar vermiştir.
Raporumuz, Genel Kurulun
bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.
Burhan Kuzu
İstanbul
Komisyon Başkanı ve üyeler
Karşı Oy Yazısı
Anayasamızın 83 üncü
maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki
tür dokunulmazlık düzenlenmiştir. Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin
Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri
düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka
bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan
sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve
kaldırılması söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin
düşüncelerini serbestçe ifade etmelerine imkân tanımaktır.
Geçici dokunulmazlık ise,
seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin
Meclisin kararı olmadıkça tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını
ve yargılanamamasını; hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona
erinceye kadar yerine getirilmemesini sağlamaktadır.
Geçici dokunulmazlık TBMM
kararıyla kaldırılabilmektedir.
Geçici dokunulmazlığın
amacı, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya
çekilme, yargılanma veya tutulma gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî
iktidarın keyfîleşebilecek suç isnadları veya ceza kovuşturmalarına karşı
korunmasıdır.
Günümüzde pek çok ülkede
geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltıldığı görülmektedir.
Türkiye ise bu gelişimin
dışında kalmıştır.
(x) 993 S. Sayılı Basmayazı Tutanağa eklidir.
Bu durum, geçici
dokunulmazlığın toplum tarafından giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol
açmıştır.
Son zamanlarda kimi
vatandaşlarımızda yolsuzluk olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı
olduğu ve dokunulmazlık nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği
yolunda bir kanı oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının
olumsuzca etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin
önündeki bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.
Milletvekillerinin
dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yargı organlarından gelen
taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman alması veya Meclisçe genellikle
kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar
verilmesi, toplumun adalet duygusunu da zedelemektedir.
Diğer yandan
dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında suç isnadı bulunan milletvekilinin
yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân bırakmamaktadır.
Milletvekiline isnat
edilen suçun, milletvekili seçilmeye engel bir nitelik taşıması halinde,
dokunulmazlığın kaldırılmaması, bu suçtan milletvekilliği düşebilecek
konumdakilerin milletvekilliğinin sürdürülmesine de imkân tanımaktadır. Bu
durumun ise, Anayasanın 76 ncı maddesiyle uyumsuz sonuçlara yol açacağı
açıktır.
Bütün bu kanı ve
değerlendirmelerin siyasal yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük
boyutlara ulaşmasını engellemek için Anayasamızın 83 üncü maddesinin
değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltılması gerekmektedir.
Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin pek çoğu 2002 seçimleri sırasında
topluma taahhütte bulunmuştur.
Ancak şu ana kadar böyle
bir Anayasa değişikliği gerçekleştirilmemiştir.
Bu durumda, milletvekili
dokunulmazlığının hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir
husus haline dönüşmemesi, TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden
olmaması ve milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını
engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının
kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına
karar verilmesidir.
Bu nedenlerle,
komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar
ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.
|
Feridun
Baloğlu |
Tuncay
Ercenk |
Mehmet
Küçükaşık |
|
Antalya |
Antalya |
Bursa |
|
Halil
Ünlütepe |
Feridun
Ayvazoğlu |
Uğur
Aksöz |
|
Afyonkarahisar |
Çorum |
Adana |
|
Oya
Araslı |
Atilla
Kart |
|
|
Ankara |
Konya |
|
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Komisyondan istifa
önergeleri vardır; ayrı ayrı okutuyorum:
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.-
Kırklareli Milletvekili Yavuz Altınorak'ın Çevre Komisyonu üyeliğinden
çekildiğine ilişkin önergesi (4/321)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Üyesi bulunduğum Çevre
Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum.
Saygılarımla arz ederim.
|
|
|
26.10.2005 |
|
|
|
Yavuz
Altınorak |
|
|
|
Kırklareli
|
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
2.- Antalya
Milletvekili Atila Emek'in Anayasa Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin
önergesi (4/322)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Üyesi bulunduğum Anayasa
Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum.
Saygılarımla arz ederim. 26.10.2005
Atila Emek
Antalya
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
3.- Antalya
Milletvekili Nail Kamacı'nın KİT Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin
önergesi (4/323)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Üyesi bulunduğum KİT
Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum.
Saygılarımla arz ederim. 26.10.2005
Nail Kamacı
Antalya
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
4.-
Kırşehir Milletvekili Hüseyin Bayındır'ın Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/324)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Üyesi bulunduğum Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum.
Saygılarımla arz ederim. 26.10.2005
Hüseyin Bayındır
Kırşehir
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
5.- Antalya
Milletvekili Osman Kaptan'ın Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine
ilişkin önergesi (4/325)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Üyesi bulunduğum Plan ve
Bütçe Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum.
Saygılarımla arz ederim. 26.10.2005
Osman Kaptan
Antalya
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
6.-
Gaziantep Milletvekili Mustafa Yılmaz'ın TBMM Hesaplarını İnceleme Komisyonu
üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/326)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Meclis Hesapları
İnceleme Komisyonu üyeliğinden istifa
ediyorum.
Gereğinin yapılmasını
saygılarımla arz ederim. 21.10.2005
Mustafa Yılmaz
Gaziantep
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
7.-
Eskişehir Milletvekili Mehmet Ali Arıkan'ın Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin
önergesi (4/327)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Üyesi bulunduğum
Sanayi,Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum.
Saygılarımla arz ederim. 26.10.2005
Mehmet Ali Arıkan
Eskişehir
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
8.-
Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe'nin Adalet Komisyonu üyeliğinden
çekildiğine ilişkin önergesi (4/328)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Üyesi bulunduğum
Adalet Komisyonu üyeliğinden istifa
ediyorum.
Saygılarımla arz ederim. 26.10.2005
Halil Ünlütepe
Afyonkarahisar
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin iki önerge vardır; okutuyorum:
C) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.-
İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek ve 33 milletvekilinin, tiyatro sanatındaki
sorunların araştırılarak tiyatroculuğun geliştirilmesi için alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/311)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Türkiye'de tiyatro
sanatının, demokrasi kültürü gelişmiş Avrupa Birliği üyesi ülkelerde olduğu
gibi önemi, gerekliliği, demokrasi kültürünün gelişmesini sağlayan bir
gereksinim olduğu şeklindeki işlevleriyle, işe yararlığıyla denk bir kültürel
sahiplenmişliği söz konusu değildir.
Tiyatroculuk mesleğini bu
önemiyle birlikte gereksinim olarak kabul etmemek bu mesleğin gelişmesi
konusunda önlem almamayı da beraberinde getirmektedir.
Bu sorun, kültürel
hizmetlerin ulaştığı kitle bakımından azgelişmiş ülke olarak
değerlendirilebilecek ülkemizde sürekli tiyatro yapılmasını, çok kısıtlı
olanaklarla Türkiye geneline düzenli olarak tiyatro götürülmesini sağlayan, yıllık
bütçesi Avrupa Birliği üyesi ülkelerdeki benzerleriyle karşılaştırılmayacak
kadar düşük olan Devlet Tiyatrolarının "devletin tiyatrosu olmaz"
tartışmalarıyla kapatılmasının önerilmesi, devletin bütçeden bu alana para
vermemesi gerektiğinin söylenmesi ve yine bu konuda koltuk başına düşen malîyet
hesaplarının yapılması, tiyatro sanatının ve kültürünün ülkemizde
algılanamadığını göstermektedir.
Bu konuda hem toplum
olarak hem de devlet yönetimi olarak bir ilerleme kaydetmek zorunda olduğumuz
ortadadır.
Ülkemizde tiyatro sanatı
5441 sayılı Yasayla bir kamu hizmeti olarak düzenlenmiştir. 1949 yılında
çıkarılan 5441 sayılı Kanunla Devlet Tiyatrolarının özerk ve özgün bir
cumhuriyet kurumu olması amaçlanmıştır.
Ancak, Devlet Tiyatroları
Genel Müdürünün görevden alınması ve görevden alınmasına neden olan arka
plandaki gerekçeler, bu özerkliği görmezden gelmenin bir sonucudur. Bu görev
değişikliği Devlet Tiyatrolarındaki huzuru bozmuş, verilmekte olan kamu
hizmetlerinin aksamasına neden olmuştur.
Üyesi olmak için her
türlü çabayı harcadığımız Avrupa Birliği ülkelerinin kültür düzeyi, ortaklık
için aranan şartlardan biridir. Nitekim, 3 Ekim tarihinde imzalanan Türkiye
İçin Müzakere Çerçeve Belgesindeki fasıllardan birinin başlığı "Eğitim ve
Kültür"dür.
Kültür, kültürel
hizmetlerin ve bunun içinde tiyatronun bireyi özgürleştireceği ve bunun
demokratikleşme sürecinde önemli katkılarının olacağı açıktır.
Anayasamızın 26 ncı, 27
nci ve 64 üncü maddeleri, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesine paralel olarak,
bu alanda pozitif ve negatif statü haklarını korumayı devlete bir görev olarak
yüklemiştir.
Bu hükümlere ve
gerçeklere rağmen "devletin tiyatrosu olur mu" yönündeki tartışmalar
objektif değildir.
Bu nedenlerle;
1. AB üyesi ülkelerin tiyatro konusundaki anlayışı, örgütlenmesi, telif
hakları, tiyatronun ve genel olarak sanatın özgürlüğü ve özerkliği, siyasî ve
kültürel bakış açılarının değerlendirilmesi ve ülkemizle karşılaştırılması,
2. Kişi başına düşen gelir düzeyi, gelişmiş demokratik haklar
açısından, AB üyesi ülkelerden farklı olan Türkiye'de devamlı, istikrarlı,
tiyatro yapılmasını ve devletin tiyatroyu desteklemesi, gelişmesine yardımcı
olması doğrultusunda alınacak önlemlerin belirlenmesi ve bir sistem
oluşturulması,
3. Şeffaf ve katılımcı yönetim ilkesinin demokratik sistemlerde
benimsenen, kıskançlıkla sahip çıkılan bir dönemde, ülkemizde Kültür ve Turizm
Bakanlığı görevini yürütenlerin "davul benim boynumda, tokmak da onlarda
mı olacak" söyleminin, katılımcı yönetim anlayışıyla uyuşup uyuşmadığının
belirlenmesi,
4. Türkiye'nin eğitim-öğretim sisteminde tiyatro kültürünün bilgiyi
rol oynayarak kullanma ve demokrasi kültürünün bireylerini oluşturmada
müfredatta bulunan "Drama" dersinin etkin hale getirilmesi amacıyla
alınacak önlemlerin belirlenmesi
Amaçlarıyla, Anayasanın
98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddelerine göre Meclis araştırması
açılmasını saygıyla dileriz.
1. Berhan Şimşek (İstanbul)
2. Hüseyin Ekmekçioğlu (Antalya)
3. Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
4. Sedat Pekel (Balıkesir)
5. Halil Akyüz (İstanbul)
6. Yücel Artantaş (Iğdır)
7. Hasan Ören (Manisa)
8. Ali Oksal (Mersin)
9. Uğur Aksöz (Adana)
10. Vezir Akdemir (İzmir)
11. Abdulaziz Yazar (Hatay)
12. Fuat Çay (Hatay)
13. Nadir Saraç (Zonguldak)
14. Ufuk Özkan (Manisa)
15. Feridun Ayvazoğlu (Çorum)
16. Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
17. Muharrem Kılıç (Malatya)
18. Enver Öktem (İzmir)
19. Atilla Kart (Konya)
20. Ahmet Yılmazkaya (Gaziantep)
21. Abdurrezzak Erten (İzmir)
22. Osman Özcan (Antalya)
23. Kemal Sağ (Adana)
24. Atila Emek (Antalya)
25. Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
26. Tuncay Ercenk (Antalya)
27. Özlem Çerçioğlu (Aydın)
28. Erol Tınastepe (Erzincan)
29. Vahit Çekmez (Mersin)
30. İsmail Değerli (Ankara)
31. Ahmet Ersin (İzmir)
32. İsmail Özay (Çanakkale)
33. Mehmet Küçükaşık (Bursa)
34. Mehmet Vedat Melik (Şanlıurfa)
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
2.-
Zonguldak Milletvekili Harun Akın ve 33 milletvekilinin, Çernobil Nükleer
Santralı kazasıyla Karadeniz Bölgesindeki kanser vakaları arasındaki ilişkinin
araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/312)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Karadeniz Bölgesinde
kanser hastalıklarının son yıllarda hızla arttığı gözlemlenmektedir. Bilimsel
verilere göre kanser hastalıklarının çoğu kanser yapıcı etkene maruz
kalındıktan 15-20 yıl sonra ortaya çıkar. Ukrayna'nın Chernobil Nükleer
Santralında meydana gelen kazanın üzerinden 19 yıl geçmesi ve Karadeniz
Bölgesinde kanser hastalarının sayısının artması, kafalarda soru işaretleri
bırakmaktadır. Görsel ve yazılı medyada bu konuda sık sık yorumlar yapılmakta
ve bölgede kanser hastalıklarının artmasına birinci sebep, nükleer santraldaki
kaza gösterilmektedir.
Elbetteki bilimsel
verilere dayanmayan bu görüşler, bazı gerçeklerinde göz ardı edilmemesi
gerektiğini göstermektedir.
Bu konuda, kamu vicdanını
rahatlatmak, kafalarda soru işareti bırakmamak ve 19 yıldan beri kapalı bir
kutu olarak karanlıkta kalan Chernobil kazasını ayrıntılarıyla araştırıp,
sonuçlarını kamuoyuyla paylaşmak amacıyla Anayasanın 98 inci, Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis
araştırması açılmasını arz ederiz.
1- Harun Akın (Zonguldak)
2- Vahit Çekmez (Mersin)
3- Ahmet Ersin (İzmir)
4- Halil Akyüz (İstanbul)
5-
Mehmet Küçükaşık (Bursa)
6-
Yücel Artantaş (Iğdır)
7-
Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
8-
İsmail Özay (Çanakkale)
9-
Hasan Ören (Manisa)
10- Ali Oksay (Mersin)
11- Uğur Aksöz (Adana)
12- Vezir Akdemir (İzmir)
13- Abdulaziz Yazar (Hatay)
14- Fuat Çay (Hatay)
15- Nadir Saraç (Zonguldak)
16- Ufuk Özkan (Manisa)
17- Feridun Ayvazoğlu (Çorum)
18- Atilla Kart (Konya)
19- Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
20- Muharrem Kılıç (Malatya)
21- Enver Öktem (İzmir)
22- Ahmet Yılmazkaya (Gaziantep)
23- Abdurrezzak Erten (İzmir)
24- Osman Özcan (Antalya)
25- Hüseyin Ekmekcioğlu (Antalya)
26- Kemal Sağ (Adana)
27- Atila Emek (Antalya)
28- Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
29- Tuncay Ercenk (Antalya)
30- Sedat Pekel (Balıkesir)
31- Erol Tınastepe (Erzincan)
32- İsmail Değerli (Ankara)
33- Mehmet Vedat Melik (Şanlıurfa)
34- Osman Coşkunoğlu (Uşak)
Gerekçe:
1986 yılında o zamanki
adıyla Sovyetler Birliğinin Chernobil Nükleer Santralındaki ünitelerinden
birisi kazaya uğramış ve kaza kontrol altına alınamamıştır. Oluşan radyasyon
bulutu, haftalarca Türkiye'nin Karadeniz sahillerinde dolaşmış, yağmurlarla
birlikte besin zincirine ulaşmış, bu
besinleri yiyen insanlarımıza etki etmiştir. Kazadan sonra olay yerinde 30 kişi
ölmüş. Radyasyona maruz kalmış olup da kanser riski artanların sayısı onbinlerle
ölçülmüştür.
Kanser hastalıklarının
çoğu, kanser yapıcı etkene maruz kalındıktan 15-20 yıl gibi bir süre içinde
ortaya çıkar.
Chernobil Nükleer
Santralında meydana gelen kazanın üzerinden 19 yıl geçmiştir. Kanser
vakalarının Karadeniz Bölgesindeki tüm şehirlerde hızla artması, kazanın
etkilerinin günümüzde ortaya çıktığı kanısı, tüm Karadeniz halkındaki ortak
fikirdir. Bilimsel sonuçlara dayanmayan bu düşüncelerle ilgili kesin bir
değerlendirme de yoktur. Ancak, görünen bir gerçek var; Karadeniz Bölgesindeki
kanser vakaları hızla artmaktadır. Hastanelerimizde kanser hastalığından ölen
insanların istatistik verileri hiçbir zaman bizi gerçek sonuca
ulaştırmamaktadır. Zira, hastanelerimizde tedavisi artık mümkün olmayan
hastalar evlerine yollanmakta ve evlerinde yaşamı sona eren hastalar kayıtlara
geçmemektedir.
Sağlık Bakanlığımızın
yaptığı resmî açıklamalarda "Ukrayna'nın Chernobil Nükleer Santralında
meydana gelen kazayla ilgili kaza sonrasında ülkemize ulaşan radyoaktif yüklü
bulutların bıraktığı radyasyon miktarına göre 50 yıllık süreçte 100 000 nüfus
için 1 vaka beklenmektedir. Şu anki tekniklerle oluşan kanser vakalarının
içinde hangi vakaların Chernobil Nükleer Santral kazasına bağlı olduğunun
tespiti de mümkün değildir.
Elimizdeki mevcut kanser
kayıtlarına göre, bölgede, ülke genelinden farklı olarak bir kanser artışı
gözlenmemektedir. Bölgenin kanser dağılımı incelendiğinde, diğer bölgelerimize
paralel bir kanser dağılımıyla karşılaşmaktayız.
Ülkemizde dünyayla
paralel olarak bir kanser artışı gözlenmektedir. Bu artış tek bir bölgemize ait
olmayıp, tüm bölgelerimiz için geçerlidir. Elimizdeki veriler, Karadeniz
Bölgesinde Chernobil'le ilişkili bir kanser artışı olduğunu kanıtlamamaktadır.
Kanser artışı, ülkemizdeki sigara kullanımı artışıyla ilişkilidir"
denilmektedir.
Bu açıklamaların içinde
doğruluk payı olabilir; ancak, Karadeniz Bölgesinde önceleri daha düşük,
şimdilerde ise yüksek sesle seslendirilen ve bu kanser hastalarının artışındaki
sebebin Chernobil kazasının bölgeye yaydığı radyasyondan meydana geldiği
düşüncesi insanların büyük çoğunluğunca kabul edilmektedir.
Elbette ki, bilimsel
gerçeklerle, varsayımlara varan gerçekleri aynı kefeye koyamayız. Karadenizdeki
kanser artışıyla ilgili ulusal medyada sürekli tartışılan, sonucunda ise
çoğunlukla suç, Chernobil'deki kazaya ve o zamanki yöneticilere yükleniyor.
Halkın da bu konudaki düşüncelerinin bu doğrultuda olduğu gözlenmektedir.
Konu bu aşamaya
gelmişken, devlet olarak kolaycılığına kaçıp, istatistik verilere dayanarak
veya işi sigara kullanımına yükleyerek sorumluluktan kaçamayız.
Bugüne kadar bu önemli
konuda hükümetlerce yapılan budur. Sorunu yok saymak, ileride daha büyük
sorunlar yaratacaktır. Olan oldu, artık yapacak bir şey yok düşüncesine hiçbir
ciddî devletin sığınacağını düşünmek bile istemiyoruz.
Tüm bu gelişmeler
doğrultusunda yapılacak çok ayrıntılı bir araştırma, kamuoyunun, özellikle
Karadeniz Bölgesinde yaşayan vatandaşlarımızın huzursuzluğunu ortadan
kaldıracaktır. Kamu vicdanını rahatlatmak, Yüce Meclisin en önemli görevlerinden
biridir.
Yüce Türk Halkının tüm
gerçekleri bilmesi en doğal hakkıdır. Kaldı ki, burada bir insan için en önemli
şey olan sağlık söz konusudur. Hükümetlerin bu konudaki kaçamak tavrını anlamak
mümkün değildir. Bu hassas konuda sorumlu varsa ortaya çıkarılmalı, mağdur olan
vatandaşlarımızın mağduriyetleri giderilmelidir.
Bilindiği gibi, kanser
hastalığı, tedavisi çok yüksek malîyet gerektirmektedir. Tek suçu Karadeniz
Bölgesinde yaşamak olan kendi ellerinde olmayan sebeplerden dolayı, hatta, bazı
yöneticilerin sorumsuzluğu sebebiyle hastalığa yakalanmışsa, onlara yardım
etmek bizim görevimizdir.
Chernobil kazasıyla
ilgili, kafalarda soru işareti kalmaması, kamu vicdanının rahatlaması için bir
Meclis araştırması yapılmasını arz ederiz.
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Gündemin "Özel
Gündemde Yer Alacak İşler" kısmına geçiyoruz.
Bu kısmın 1 inci
sırasında yer alan, Türk sporunda şiddet, şike, rüşvet ve haksız rekabet
iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca kurulmuş
bulunan (10/63, 113, 138, 179, 228) esas numaralı Meclis Araştırması
Komisyonunun 956 sıra sayılı raporu üzerindeki genel görüşmeye kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
IV.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
2.-
Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer ve 25 milletvekilinin; İzmir Milletvekili
Hakkı Ülkü ve 26 milletvekilinin, İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 23
milletvekilinin; Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya ve 27 milletvekilinin; Trabzon
Milletvekili Faruk Nafız Özak ve 23 milletvekilinin, Türk sporunda şike, rüşvet
ve haksız rekabet iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri ve
Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (10/63, 113, 138, 179, 228) (S. Sayısı:
956)
Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
Alınan karar gereğince
sözlü soruları görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına devam ediyoruz.
3.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu
Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN- Birinci sırada
yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu
gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
İkinci sırada yer alan
Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının
görüşmelerine başlıyoruz.
4.-
Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/950) (S. Sayısı: 920)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Tasarının görüşülmesi
ertelenmiştir.
Üçüncü sırada yer alan
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Salih
Kapusuz, Bursa Milletvekili Faruk Çelik, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin,
İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz ve Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa ile 219
milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun birinci
görüşmesine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
5.- Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Salih Kapusuz,
Bursa Milletvekili Faruk Çelik, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, İstanbul
Milletvekili İrfan Gündüz, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa ile 219 Milletvekilinin;
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında
Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/585) (S. Sayısı: 1004) (x)
BAŞKAN - Komisyon?..
Burada.
Hükümet?.. Burada.
Geçen birleşimde Anayasa
Değişiklik Teklifinin maddelerine geçilmesi kabul edilmişti.
Şimdi, 1 inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASININ BAZI MADDELERİNİN
DEĞİŞTİRİLMESİ HAKKINDA KANUN TEKLİFİ
MADDE 1.- 7.11.1982
tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 130 uncu maddesinin
sekizinci fıkrasında yer alan "genel ve katma bütçelerin" ibaresi
"merkezi yönetim bütçesinin" şeklinde değiştirilmiştir.
(x) 1004 S. Sayılı Basmayazı 25.10.2005 tarihli 11 inci
Birleşim Tutanağına eklidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın Tuncay Ercenk;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Ercenk, süreniz 10
dakika.
CHP GRUBU ADINA TUNCAY
ERCENK (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1004 sıra sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında
Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu raporunun 1 inci maddesi üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun görüşleri ile kişisel görüşlerimi açıklamak üzere söz
almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, şu
anda görüşmekte olduğumuz teklif Anayasayı değiştiriyor. Görüşmekte olduğumuz
teklif bir yönetmelik, bir tüzük değişikliğini içeren teklif değil, Anayasayı
değiştiriyoruz. Anayasa, bir devletin işleyişini, kurallarını, yapısını,
temelini içeren bir kurallar bütününü kapsar. Anayasa bir devletin temel
yasasıdır. Dolayısıyla, bu tür yasaların, Anayasanın, temel yasanın
değiştirilmesi noktasında karar verildiği anda bir şeye dikkat etmek lazım; o
da, gerekli tartışmanın yapılıp yapılmadığı, acaba konunun uzmanlarıyla bu
konunun görüşülüp görüşülmediği, Cumhuriyet Halk Partisinin, Anamuhalefet
Partisinin ve diğer partilerin bu konudaki görüşlerinin alınıp alınmadığı
önemli bir nokta olarak karşımıza çıkıyor.
Sayın milletvekilleri,
konu tartışmaya açılmamıştır, konu kamuoyunun bilgisine sunulmamıştır, konu
işin uzmanlarınca tartışılmamıştır ve bu şekilde, hiçbir kimse bilgi sahibi
olmadan Yüce Meclisin önüne getirilerek şu, şu, şu maddeleri değiştirilsin...
Neyin maddeleri değiştirilsin; Tüzüğün değil, yönetmeliğin değil, kanunun
değil, Anayasanın şu şu maddeleri değiştirilsin... Bence, bu, önemli bir
eksiklik diye düşünüyorum. Bundan önceki uyarılarımızın da dikkate alınmadığı,
maalesef, bugün ortaya çıkmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, bu
konudaki hassasiyetimizin gerekçesini şimdi arz edeceğim. Bütçeyi, 2006 yılı
bütçesini Meclise sunuyorsunuz. Şu görüştüğümüz tasarıda birtakım terimleri,
birtakım kavramları değiştirme isteniyor bizden. Ancak, bu tasarıda, şu anda
görüşmekte olduğumuz tasarıda geçen birtakım kelimeler, cümleler, kavramlar
daha önce başka bir kanunla değiştirilmiş; yani, siz,bütçeyi, yeni kavramla,
yani "merkezî yönetim bütçesi" kavramını içeren bir şekilde Meclise
sunmuşsunuz; ama, şimdi, Anayasayı değiştiriyorsunuz. Benim bildiğim veya bizim
bildiğimiz, kanunlar Anayasaya uygundur; ama, burada yapılanla, Anayasa kanuna
uyumlu hale getiriliyor. Bu, önemli bir çelişki, ciddî bir çelişki, ciddî bir
eksiklik. Yani, gülerek geçiştirilecek, olabilir böyle şeyler denecek bir konu
değil bu; Anayasa bu, tartıştığımız, Anayasa. Önce kanunu değiştiriyoruz, sonra
Anayasayı bu değiştirdiğimiz kanuna uygun hale getirmeye çalışıyoruz!.. Ciddî
bir çelişki olarak düşünüyorum.
Şimdi, Kamu Malî Yönetimi
Kontrol Kanununun 75 ve 77 nci maddeleri daha önce değiştirildi;
"teftiş", "denetleme" kelimeleri ve buna benzer şeyler
değiştirildi. Ayrıca, bu Kanunun, 5018 sayılı Kanunun 10/6 ncı fıkrası da,
değişiklik yapılmak üzere tasarı haline getirildi. Yani, şimdi, bizim
yaptığımız şu anda, Anayasayı tasarıya uydurmak; bırakın kanuna uydurmayı,
tasarıya uydurma noktasına geldi. Bu da çok önemli bir çelişki ve Anayasa
açısından olumsuz bir yaklaşım olarak düşünüyorum.
Böyle bir gariplik,
tabiî, şimdiye kadar yaşanmadı; bence, ilk defa AKP İktidarında yaşanıyor;
ancak, AKP İktidarında şimdiye kadar yaşanan gariplik sadece bu değil. Ben,
mesela, hakkında, zimmet, ihtilas ve cürüm işlemek için teşekkül oluşturma
suçuyla yargılanan, iddiasıyla yargılanan bir başbakanı, ilk defa, AKP
İktidarında gördüm ve yine, ben, hakkında, trilyonluk dava nedeniyle, bu
iddiayla dava açılan, Siyasî Partiler Kanununa muhalefet eden bir Dışişleri
Bakanını, ilk defa, AKP İktidarında gördüm ve yine, ben, bir İçişleri Bakanını,
hakkında, yine, kayıp trilyon davasında sanık olarak yargılanan, bu iddiayla
yargılanan İçişleri Bakanını AKP İktidarında gördüm. Yani, bu gariplikleri
saymakla bitmiyor. Değerli arkadaşlarım, hakkında, devlet hazinesini zarara
uğratma, vergi kaçırma iddiasıyla yargılanan ilk Malîye Bakanı da AKP
İktidarında. Tapusuz bir arazisi olan ve bu tapusuz arazisine tapu almak için
yasa değiştiren ilk Malîye Bakanını, yine, AKP İktidarında görüyorum. Ee, bu
gariplikleri artık ne kadar yaşayacağız, gerçekten bilemiyorum. Bu da yetmedi,
mahdumunun çiftliğindeki tavuklar için mısır ithal edecek, Gümrük Vergisini
indiriyor, Malîyeyi zarara uğratıyor, bu Malîye Bakanı da AKP İktidarında.
Gariplikler çok. Ruhsat almadan, kaçak villa yaptırıp vatandaşa kötü örnek olan
Malîye Bakanı, yine, AKP İktidarında. Hiçbir yasal dayanağı olmadan, ülkemizin
değerlerini yandaşlarına peşkeş çekmek için, yaptığı çalışmalar nedeniyle
hakkında gensoru verilen ilk Malîye Bakanı da, yine, AKP İktidarında.
AHMET YENİ (Samsun) - Ne
oldu ama?.. Yani, ispat edebildiniz mi?.. Yani, hep boşuna…
TUNCAY ERCENK (Devamla) -
Geliyor, geliyor…
Şimdi, vergi toplamakla
görevli, devlet hazinesinin gelirini artırmakla görevli bir Malîye Bakanı,
vergi kaçırdığı iddiasıyla yargılanıyor; o Malîye Bakanı da, AKP İktidarının
Malîye Bakanı; yani, bu çelişkileri anlatmakla bitmiyor.
Şimdi, neden söylüyorum
bunu; istediğiniz kadar "genel-katma bütçe" deyin, istediğiniz kadar
"kamu idareleri" deyin, efendim, istediğiniz kadar yasa değiştirin,
bütçeyi, istediğiniz kadar kendi görüşlerinize uygun hale getirin; ama, uygulayanlar
eğer değişmemişse, uygulayanlar farklı zihniyetteyse,bu kanunun ve Anayasanın
uygulanması mümkün değildir.
Bakın, değerli
arkadaşlarım, şimdi, gerekçede "Türk kamu malî yönetim ve kontrol
sisteminin uluslararası standartlar ve Avrupa Birliği müktesebatına uyumunu
sağlamak için" deniliyor. Gerekçe bu. Şimdi, bunları sağlayalım da, benim
merak ettiğim bir konu var; acaba, devleti yöneten devlet temsilcilerinin
Avrupa Birliği müktesebatına uygun hale getirilip getirilmemesi tartışılıyor
mu?! Şimdi, bu konuda, ciddî kuşkularım var.
AB Müzakere Çerçeve
Belgesi yayımlandı ve tarama süreci başladı. Bilindiği gibi, bu tarama
sürecinde, Türk hukuk sisteminin, siyaset sisteminin, ekonomik sisteminin,
insan hakları vesaire gibi konuların Avrupa Birliği müktesebatına uygun olup
olmadığı konuşulacak. 35 tane ana madde var bu konuda. Bu 35 ana madde tek tek,
güya bir yıl içinde sonuçlandırılmaya çalışılacak. Acaba, AB müktesebatı
içinde, siyasî kriterler açısından, devlet tüzelkişiliğini temsil edenlerle ilgili
bir madde, bir ölçü var mıdır diye merak ediyorum ben. Siyasî etiğe uygun
davranmadıkları, geçmişlerinde ve bugün yüz kızartıcı suç işledikleri ve bunlar
sonuçlanmadan, dokunulmazlık zırhı nedeniyle yargılanamadıkları bir devlet
temsilcisi Avrupa'da var mıdır diye merak ediyorum. Bu müktesebat önemli,
uygulayalım, kanunları yapalım, bütçeyi yapalım; ama, bunu uygulayanların da
kişilikleri, nitelikleri, haklarındaki iddiaların da ortaya çıkarılması çok
önemli bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor.
Şimdi, neden bunu
özellikle talep ediyorum; Avrupa Birliği müzakere çerçevesinde, Avrupa
Birliğine üye ülkelerin yetkilileri, mesela Oli Rehn… O, Mustafa Oli'yim diyor.
"Bana öyle diyorlar…" Neden öyle diyorlarmış; çok Türk dostu olduğu
için, Türklerin çıkarını çok savunduğu için. "Onun için bana böyle
diyorlar" diyor Oli Rehn.
Şimdi, ben böyle bir Türk
dostunu, nasıldır, merak ediyorum. Türkiye'nin limanlarını ve havaalanlarını
tanımadığımız bir devletin gemilerine ve uçaklarına açma konusunda ısrarla bize
baskı yapan genişlemeden sorumlu bir AB yetkilisinin nasıl Türk dostu olduğunu
Yüksek Heyetinize, Yüce Meclisinizin takdirlerine özellikle arz ediyorum.
Şimdi, bize görüşmelerde,
acaba, Sayın Abdullah Gül'e -biliyorsunuz, ismiyle hitap ediyorlar-
Başbakanımıza veya herhangi bir bakanımıza, Malîye Bakanımız gidiyor mu
gitmiyor mu, özellikle ona sormaları lazım; arkadaş, siz Avrupa Birliğine
gireceksiniz, biz de sizi, çok zor da olsa, almak istiyoruz, ikinci sınıf da
olsa bir şeyler, böyle demirleme yapacağız, yanda duracaksınız; ama, Avrupa
Birliği üyesi ülkelerin bir de temel kriteri vardır. Nedir o; devlet adamı,
siyaset yaparken…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ercenk,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
TUNCAY ERCENK (Devamla) -
Sayın Başkanım, ayrıca, kişisel konuşma hakkım yok mu?
BAŞKAN - Kişisel söz
talebiniz var da, sizden önce grup adına söz talebi olan arkadaşlar var; o
nedenle sürenizi birleştiremiyorum.
Buyurun.
TUNCAY ERCENK (Devamla) -
Tamam efendim.
Sizin hakkınızda da böyle
iddialar var; bunlar Avrupa Birliği ülkeleri açısından çok hoş karşılanmıyor.
Evrakta sahtecilik iddiaları var, kayıp trilyon iddiaları var, cürüm işlemek
için teşekkül oluşturma iddiası var, bunlar da bir devlet adamına yakışacak
suçlamalar, iddialar değil. Belki bu suçu işlememişsinizdir ama, biz sizinle
görüşürken bu konuda sıkıntı çekiyoruz diye, acaba Dışişleri Bakanına,
Başbakana Oli Rehn'ler veya diğerleri böyle bir soru sormuyorlar mı diye de merak
ediyorum gerçekten. Yani, Avrupa Birliği kriterleri içinde siyasî etik
anlayışı, dürüstlük anlayışı, siyaset yaparken arkanızda dokunulmazlık zırhı
olmadan siyaset yapmanız gerektiği konuşulmuyor mu? Bu kriterlerin içinde bu
yok mudur, Avrupa Birliği müktesebatının içinde? Bunu da çok merak ediyorum ve
özellikle bir soru önergesi haline de getirmek istiyorum.
Şimdi, bunu neden
özellikle, ısrarla söylüyorum; Avrupa Birliği ülkeleri, bizim önümüze ciddî
anlamda engeller çıkarıyor. Avrupa Birliğine üye olmamamız için ne gerekiyorsa
yapıyorlar. Şu kriteri yerine getirin diyorlar, getiriyoruz; uyum yasaları,
şunları çıkarın diyorlar, çıkarıyoruz; arkasından, o yetmedi Kıbrıs'a bakalım
diyorlar, o yetmedi Ermeni sorununa bakalım diyorlar, o yetmedi Dicle, Fırat
sorununa bakın, uluslararası bir kuruluşa teslim edin diyorlar, o yetmedi Alevî
vatandaşlarımızı, Kürt vatandaşlarımızı azınlık haline getirin, azınlık
statüsüne almanız lazım diyorlar. Hep engel, engel, engel...
Şimdi, biz, ucu açık bir
müzakere sürecinin olduğunu iddia ediyoruz ve yine, müzakere çerçeve belgesinde
bize diyorlar ki, sizi almayabiliriz; ama, limanda demirleyebilirsiniz. Biz,
bunu kabul etmiyoruz.
Şimdi, benim korkum şu:
Bütün bunları hallettik, onların baskılarıyla her şeyi kabul ettik, hallettik
diyelim. Son anda, tam Avrupa Birliği üyesi konumuna gelirken -tabiî, bu
iktidar o zaman var mı yok mu, onu bilemem…
BAŞKAN - Sayın Ercenk,
konuşmanızı lütfen tamamlar mısınız,
istirham edeyim...
TUNCAY ERCENK (Devamla) -
Bitiriyorum efendim.
…sizin yerinizde mutlaka
biz olacağız, onda da kuşkum yok, bizim için bu sorun olmayacak, ama- bu
konuda, ciddî olarak, acaba, yahu arkadaş, biz bunları görmedik, sizin
hakkınızda böyle dosyalar var, Avrupa Birliği üyesi ülkelerde de bunlar sıkıntı
yaratır; o nedenle, biz, sizi Avrupa Birliğine alamıyoruz, bir an evvel bu
dosyalardan aklanın, gelin derler mi, böyle bir engel çıkarırlar mı diye de
üzülüyorum, korkum var, bu konuda bir gecikme olabilir mi, bunu özellikle arz
etmek istiyorum. Yoksa, sıkıntımız, arkadaşlarımızın elbette -beraat eder
etmez, onu bilemem, ama- yargılanmaları gerektiğine inanıyorum; çünkü, Avrupa
Birliği müzakerelerini yürütürken, arkamızda, siyasetçilerimizin arkasında herhangi
bir kambur, bir dosya, bir iddia olmamalıdır.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına, Diyarbakır
Milletvekili İrfan Rıza Yazıcıoğlu?..
Sayın Fatih Arıkan?..
Sayın Ümmet Kandoğan,
buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Yapılmak istenilen anayasa değişiklik teklifinin 1 inci maddesi üzerinde
huzurlarınızda bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri,
dün de, bu anayasa değişiklik teklifiyle ilgili olarak, düşüncelerimi bir nebze
olsun ifade etmiştim; ancak, bugün, AK Parti Grup Başkanvekili Sayın Sadullah
Ergin'in televizyonda yapmış olduğu bir açıklamayı izledikten sonra, getirilen
bu anayasa değişiklik teklifinin ciddî bir şekilde ele alınmadığı, muhalefet
partileriyle bu konunun ciddî bir şekilde görüşülmediği kanaatine sahip oldum.
"Bu anayasa değişiklik teklifimizin tümü 341 milletvekilinin oyuyla kabul
edilmiştir. Görüldüğü kadarıyla, bundan sonraki maddeler ve ikinci oylamada da
durum değişmeyeceği ortadadır. Bu nedenle, biz, bu anayasa değişiklik
teklifimizle ilgili olarak ikinci tur oylamayı yapmayabiliriz" şeklinde
bir açıklamada bulundu Sayın Sadullah Ergin. Şimdi, ben buradan, bütün
milletvekillerimize sormak istiyorum; dün, saat 24.00'e kadar biz niye çalıştık
değerli milletvekilleri ve cuma günü saat 24.00'e kadar çalışma kararını niye
aldık?..
Eğer, 367 oyu sağlama
düşünceniz vardı ise, bu 367 oyu alabilmenin yolu, burada oturan muhalefet
partileriyle, bu konu üzerinde bir mutabakat sağlamaktan geçmektedir. Bunu
yapmadınız. Bunun, 367 oyla geçmeyeceğini de biliyordunuz. Buna rağmen, bu
anayasa değişiklik teklifini Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirip,
şimdi de "ikinci oylamayı yapmayabiliriz" şeklinde bir açıklamanın
haklı ve mantıklı bir izahını, gelip, bu kürsüden mutlaka yapmak durumundasınız.
Bugüne kadar,
dokunulmazlıklarla ilgili anayasa değişiklik teklifleri gündeme geldiğinde,
burada, İktidar Partisi milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri gelip burada dediler ki, efendim, bir uzlaşma komisyonu
kurulması lazım -halbuki, ne İçtüzükte ne de Anayasada böyle bir hüküm yok,
teamüller böyle söylüyor- uzlaşma komisyonu kuralım, o uzlaşma komisyonlarında
bunu görüşelim; daha sonra, bu dokunulmazlıklarla ilgili anayasa değişiklik
teklifimizi Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirelim. Bu kürsülerde
hep bu söylendi. Peki, dokunulmazlıkla ilgili konu burada görüşülürken, uzlaşma
komisyonunun toplanmamasını, bu anayasa değişikliğinin getirilmemesi için
gerekçe kabul ediyorsunuz; ancak, bugün önümüze getirilmiş olan bir anayasa
değişiklik teklifini ise, muhalefet partileriyle bir uzlaşma komisyonu
kurulmasına gerek duymadan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine
getiriyorsunuz. Bu ne yaman bir çelişkidir, bunu nasıl izah edeceksiniz?
Değerli milletvekilleri,
Adalet ve Kalkınma Partisinin 355 milletvekili var. 355 milletvekiliyle,
Anayasada gerekli olan üçte 2'lik çoğunluğu sağlamanız mümkün olmadığı
anlaşılmıştır ve bundan sonra, maddeler üzerinde yapılacak oylamalarda da durum
değişmeyecektir ve Anayasanın bu değişikliğinin de Sayın Cumhurbaşkanı
tarafından, 330 ile 367 arasında kabul edilmiş olmasından dolayı da referanduma
götürülme endişesini de taşımış olmanızdan dolayı, bu anayasa değişiklik
teklifinin ikinci tur oylamasının yapılamayabileceğini ifade ediyorsunuz.
Değerli milletvekilleri,
siyaset ciddî bir iş, kanun yapmak ciddî bir iş.
EYÜP FATSA (Ordu) -
Ciddiyet kim, sen kimsin; ne konuşuyorsun sen!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Bugün bunu söylüyorsanız, bu sözü söylemeden önce, öncelikle 367
milletvekilinin nasıl desteğinin alınacağının altyapısının hazırlanması lazım
gelmektedir Sayın Fatsa.
EYÜP FATSA (Ordu) - Bu
Mecliste ciddiyet üzerine hiç konuşamayacak kişi sensin!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Peki, bugün, niye muhalefet partileriyle, bazı maddelerinin çıkarılıp, yeni
bir şekilde, bu anayasa değişiklik teklifinin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündemine getirilmesi yolunda bir çalışma içerisine niye giriyorsunuz, bugün
niye giriyorsunuz?!
EYÜP FATSA (Ordu) -
Ciddiyet kim, sen kimsin; ne kadar uzak senden ciddiyet!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
-Eğer bu girilmesi gerekiyorsa, bu anayasa değişiklik teklifini…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
lütfen konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Bu görüşmelerin, anayasa değişiklik teklifinin Anayasa Komisyonunda
görüşülmeden, Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmeden yapılması lazım
geldiğini, en fazla, grup başkanvekili olarak sizlerin bilmesi lazım.
EYÜP FATSA (Ordu) - Her
görüşmeyi size haber vermek mecburiyetimiz yok Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Değerli milletvekilleri, bakınız, bu anayasa değişiklik teklifi 17.10.2005
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edilmiştir ve bütçe kanunu da
aynı gün sevk edilmiştir. Dün de söyledim, bugün de söylüyorum; Türkiye Büyük
Millet Meclisine sevk edilen Bütçe Kanunu Tasarısı, mevcut Anayasaya çok açık
bir şekilde aykırıdır. Aykırı olmadığını söyleyebilecek bir milletvekili varsa
-kürsü benden sonra boştur- gelsin o milletvekilimiz, Bütçe Kanunu Tasarısının,
mevcut Anayasaya aykırı olmadığını, burada hem bize hem de Yüce Milletimize bu
kürsüden ifade etsin diye sözlerimi tamamlıyor ve Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
SADULLAH ERGİN (Hatay) -
Sayın Başkan, Sayın Kandoğan ismimi zikrederek atıfta bulundu. Bu konuya bir
açıklık getirmek istiyorum; söz talep ediyorum.
BAŞKAN - Yerinizden
açıklama için açayım...
SADULLAH ERGİN (Hatay) -
Kürsüden konuşmak istiyorum.
BAŞKAN - Ne konusuyla
ilgili söyledi Sayın Ergin?
SADULLAH ERGİN (Hatay) -
Benim adımı kullanarak, Sadullah Ergin şu sözleri sarf etmiştir diye bir
beyanda bulundu. Sataşmadan cevap vermem lazım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun; çok
kısa olarak istirham edeyim…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, genellikle yerinden söz verirdiniz!..
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Basın toplantısı metnini bulalım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Çok kısa, Sayın
Ergin, lütfen…
V.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Hatay
Milletvekili Sadullah Ergin'in, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın,
konuşmasında, ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendisine
atfetmesi nedeniyle konuşması
SADULLAH ERGİN (Hatay) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; derhal Sayın Kandoğan basın toplantısı
metnimi lütfen bulsun getirsin; çünkü, ben, ne bir basın toplantısı yaptım ne
bir mülakat yaptım.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Açıklamanız var.
SADULLAH ERGİN (Devamla)
- Şimdi izah edeceğim.
Değerli milletvekilleri,
dün akşam saat 24.00 sularında, buradaki oylama bittikten sonra bir ajanstan
bir arkadaşımız telefonda bir şey sordu; dedi ki: "Oylama sonuçlarında 341
kabul, 1 çekimser, 1 boş çıktı; bu durumda anayasa değişiklik teklifi ne
olacak, geri mi çekeceksiniz?" Hayır, niye geri çekelim dedim. Şu anda
çıkan netice, bizce de malum, önceden bilinen bir netice. Bizim Parlamentodaki
milletvekili sayımız belli; 355. Elbette ki, bir anayasa değişikliğini muhalefetin
desteğini almadan yapamayacağımızın farkındayız; ancak, muhalefet partileriyle
görüşmelerimiz var; ikinci turda destek vereceklerini söyleyenler var, birtakım
görüşmelerimiz devam ediyor... "Ne yapacaksınız?.." Oylamalar devam edecek…
"Peki, yarın kabul edilirse, 48 saatten dolayı cuma günü yetişmez."
Ha, yetişmezse, Anayasanın emrettiği hükümler muvacehesinde, 48 saat sonra,
önümüzdeki haftaya kalabilir; tatil olursa, bayram ertesine kalabilir... Benim
ifadem budur; ama, bunun ötesinde, Sayın Kandoğan'ın bahsettiği şekilde, ikinci
tur oylama yapılmayacak… Ha, 341'le elbette bu Anayasa referandumsuz geçmez;
bunu herkes biliyor; ama, bu ikinci oylamayı o aşamada yapar mıyız, yapmaz
mıyız… Çünkü, biz, bu teklifi Meclise getirirken muhalefet partimizin de
görüşüne başvurduk, onlarla birtakım görüşmeler yapıldı ve onun üzerine
getirdik; tek taraflı bir getirme söz konusu olmadı; ancak, komisyon aşamasında
farklı talepler ortaya çıktı. Halen konu üzerinde görüşmeler devam ediyor.
Ama, ben, hemen şunu
ifade etmek durumundayım…
ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep)
- Sayın Başkan, sataşma sınırlarını aşıyor. Yeniden bir 10 dakika konuşma
süresi verin o zaman; aşıyor…
BAŞKAN - Sayın Ergin,
lütfen toparlayınız. Sayın Ergin, lütfen tamamlayınız konuşmanızı.
SADULLAH ERGİN (Devamla)
- Sayın Kandoğan buradan gelip ismimi de zikrederek ciddiyete davet ediyor.
Sayın Kandoğan'a buradan şunu ifade etmek istiyorum: Bu kelimeyi en son ağzına alacak kişi sizsiniz.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Niye?!
SADULLAH ERGİN (Devamla)
- Ciddiyetle sizi bir arada tutmak, bir arada buluşturmak…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, ben açıklama yaptığım için buraya geliyor. Lütfen…Açıklamanın
dışında ifadeleri var...
BAŞKAN - Sayın Ergin,
herhangi bir sataşmaya sebebiyet vermeyiniz.
SADULLAH ERGİN (Devamla)
- Sayın Başkan, müsaade ederseniz, bize söylenen sözlerin cevabını veriyorum.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, lütfen...
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
oturunuz yerinize!.. İstirham ederim… İkide birde… Oturunuz, buyurun.
SADULLAH ERGİN (Devamla)
- Buradan bizi ciddiyete davet eden arkadaşa bakınız! Doğru Yol Partisi
kongresinde GİK'e giremediği için ertesi gün istifa eden…
BAŞKAN - Sayın Ergin,
konuşmanızı tamamlayınız lütfen.
SADULLAH ERGİN (Devamla)
-…istifa eden milletvekili arkadaşlarıyla beraber platform kurup "bundan
sonra biz beraber hareket edeceğiz" diyen…
BAŞKAN - Sayın Ergin,
lütfen konuşmanızı tamamlar mısınız…
SADULLAH ERGİN (Devamla)
- …ve "bize söz veren bir genel başkan bize verdiği sözü tutmadı, millete
verdiği sözü nasıl tutacak" diyen…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan…
BAŞKAN - Bir şey yok
efendim, oturun yerinize.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan…
BAŞKAN - Oturun efendim,
istirham ederim...
SADULLAH ERGİN (Devamla)
- …ve platform kurduğu arkadaşları ikinci gün yalnız bırakarak…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Söz aldığı konuyla bunun ne ilgisi var?!
SADULLAH ERGİN (Devamla)
- …tekrar DYP'ye dönen Ümmet Kandoğan'dır; biz değiliz! (AK Parti sıralarından
alkışlar)
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, söz aldığı konuyla bunun ne ilgisi var?!
BAŞKAN - Sayın Ergin,
teşekkür ederim.
SADULLAH ERGİN (Devamla)
- Bu noktada, bu Meclisteki arkadaşlarımızı ciddiyete davet edecek son kişi
kendisidir.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Ergin,
teşekkür ediyorum.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan…
BAŞKAN - Evet…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sizi göreve davet ediyorum.
BAŞKAN - Her kelime
üzerinde, Sayın Kandoğan, ben, sizlere kürsüye buyurun filan dersem, Meclisi
çalıştıramam. Lütfen yerinize oturunuz. Herhangi bir sataşma yoktur.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, sizi göreve davet ediyorum. Lütfen!.. Açıklama yapmak istediği
konuyla söyledikleri çok farklı şeyler. Benim şahsımla ilgili olarak, bir
hayli, hakaret edecek şekilde ifade kullandı.
BAŞKAN - Ben görevimi
yapıyorum.
Şahsı adına Sayın Tuncay
Ercenk?.. Yok.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, lütfen!..
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, lütfen, sizi göreve davet ediyorum!
BAŞKAN - Ben görevimi
yapıyorum. Lütfen yerinize oturunuz…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Hayır, sizi tarafsız bir şekilde göreve davet ediyorum.
BAŞKAN - Tarafsız şekilde
görevimi yapıyorum.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, tutanakları getirtiniz!
BAŞKAN - Yerinize oturur musunuz.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Hayır efendim, lütfen tutanakları getirtin.
BAŞKAN - Yerinize
oturunuz... Lütfen… Ben görevimi yapıyorum.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Bu şekilde yönetemezsiniz Sayın
Başkan!
IV.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
5.- Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Salih Kapusuz,
Bursa Milletvekili Faruk Çelik, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, İstanbul
Milletvekili İrfan Gündüz, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa ile 219 Milletvekilinin;
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında
Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/585) (S. Sayısı: 1004) (Devam)
BAŞKAN - 1 inci madde
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, maddenin gizli
oylamasına Adana İlinden başlıyoruz.
(Oyların toplanılmasına
başlandı)
BAŞKAN - Oy kullanmayan
sayın milletvekillerimiz lütfen oylarını kullansınlar.
(Oyların toplanılmasına
devam edildi)
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, tekraren arkadaşlarımıza hatırlatmak istiyorum:
Anayasa değişikliğinin 1 inci maddesi için oyunu kullanmayan milletvekili
arkadaşlarımız lütfen oylarını kullansınlar.
Kendilerine vekâlet
verilmiş olan sayın bakanlarımız varsa, sayın bakanlarımız da vekâleten
oylarını kullansınlar efendim.
(Oyların toplanılmasına
devam edildi)
BAŞKAN - Oylarını
kullanmayan sayın milletvekillerimiz son 2 dakika içerisinde lütfen oylarını
kullansınlar efendim.
(Oyların toplanılmasına
devam edildi)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Anayasa değişiklik teklifinin 1 inci maddesinin gizli oylamasında Bayındırlık
ve İskân Bakanı Sayın Faruk Nafiz Özak'ın yerine Çevre ve Orman Bakanı Sayın
Osman Pepe, Devlet Bakanı Sayın Mehmet Aydın'ın yerine İçişleri Bakanı Sayın
Abdülkadir Aksu, Devlet Bakanı Sayın Ali Babacan'ın yerine Millî Savunma Bakanı
Sayın Mehmet Vecdi Gönül, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat
Başesgioğlu'nun yerine Devlet Bakanı Sayın Kürşad Tüzmen, Millî Eğitim Bakanı
Sayın Hüseyin Çelik'in yerine Devlet Bakanı Sayın Beşir Atalay, Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı Sayın Mehmet Hilmi Güler'in yerine Tarım ve Köyişleri Bakanı
Sayın Mehmet Mehdi Eker, Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ'ın yerine Malîye
Bakanı Sayın Kemal Unakıtan oy kullanmışlardır.
Bilgilerinize arz ederim.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Sayın Başkanım, bitmeyecek mi artık oy kullanma süresi?! 20 dakika oldu.
Meclisin içinden geliyorlar, dışarıdan da gelmiyorlar.
BAŞKAN - 5-10 saniye
sonra bitireceğim; 2 dakikalık süremiz doluyor.
NAİL KAMACI (Antalya) -
Bunun ne saati var ne bir şeyi var; hiçbir mefhum kalmadı!..
(Oyların toplanılmasına
devam edildi)
BAŞKAN - Oyunu
kullanmayan sayın milletvekili var mı?.. Yok.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, oy verme işlemi tamamlanmıştır.
Kupaları kaldıralım,
defterleri getirelim.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN - Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun
Teklifinin 1 inci maddesinin gizli oylama sonucunu arz ediyorum:
Kullanılan
oy sayısı |
: |
341 |
Kabul |
: |
334 |
Ret |
: |
3 |
Çekimser |
: |
1 |
Boş |
: |
1 |
Geçersiz |
: |
2 |
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, 2 nci maddenin görüşülmesine başlamadan önce, biraz önce, Hatay
Milletvekili Sayın Sadullah Ergin'in konuşması sırasında, Denizli Milletvekili
Ümmet Kandoğan'a sataşmasıyla ilgili olarak Sayın Kandoğan'a çok kısa bir söz
vereceğim.
Sayın Kandoğan'ın da,
herhangi bir sataşmaya sebebiyet vermeden konuşmasını tamamlamasını istirham
ediyorum; sonra, Anayasa maddesinin görüşmesine başlayacağız.
Sayın Kandoğan, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Denizli
Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin'in,
konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri -Sayın Başkan, öncelikle, size teşekkür
ediyorum, bana bu fırsatı verdiğiniz için- biraz önce, ben, anayasa değişiklik teklifiyle
ilgili olarak görüşlerimi açıklamak için huzurunuza geldiğimde, AK Parti Grup
Başkanvekili Sayın Sadullah Ergin'in, bugün, Meclis TV'de yayınlanan bir
beyanatını kaynak göstererek ikinci tur oylamayı yapmayabilecekleri şeklinde
bir ifadesini dile getirmiştim; ancak, Sayın Ergin, burada, böyle bir
ifadesinin olmadığını belirten ve beni ciddiyetsizlikle itham eden bir konuşma
yaptı.
Şimdi, metin elimde,
metinden okuyorum. Sayın Ergin'in beyanatı: Ergin "teklifin maddelerine
geçilmesinin 341 oyla kabul edildiğini, 330 ile367 arasında oyla kabul edilen
değişikliğin Cumhurbaşkanı tarafından referanduma götürülebildiğini
hatırlatarak, gelişmeleri izleyeceklerini, diğer partilerle uzlaşma
sağlanamaması halinde ikinci tur
oylamayı yapmayabileceklerini bildirdi."
Beyanatınız bu Sayın
Ergin, Meclis TV'de yayınlanan beyanatınız. Meclis TV'den kaseti de alıyorum
şimdi, kaseti de size takdim edeceğim. Bu beyanatınızı öğleyin ben televizyonda
izledim. Yapmayabileceğinizi ifade ettiniz. Ben de bunu söyledim burada. Bunu
söylerken de, son derece medenî bir şekilde, kanun yapmanın ciddî bir iş
olduğunu, bunun, bu görüşmelerin daha önceden muhalefet partileriyle yapılması
gerektiğini ifade ettim; ancak, siz buraya geldiniz, dediniz ki... "Ciddî
olmakla ilgili olarak bunu en son söyleyecek kişi Sayın Denizli Milletvekili
Ümmet Kandoğan'dır" gibi, çok ağır, yakışıksız ve size yakışmayan bir
ifadeyle… Çünkü, siz bir grup başkanvekilisiniz. Böyle bir ifade size
yakışmıyor.
SADULLAH ERGİN (Hatay)-
Önce siz itham ettiniz.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)-
Bakınız, ben, burada, çok açık bir şekilde, anayasa değişikliğinin niçin
olmaması gerektiğini veya burada yapılan yanlışlıkları dile getirdim. Siz,
benim bir partiden istifa etmemle ilgili konuyu gündeme getirdiniz. Bu ikisi
arasında ne gibi bir illiyet bağı var, onu merak ediyorum. Ben sizden beklerdim
ki, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili olarak, benim bu anayasa
değişikliğiyle ilgili söylediğim hususlarda, gelip, burada bir cevap vermenizi
isterdim. Ancak, ben şunu söylüyorum: Ben Adalet ve Kalkınma Partisinden istifa
ettim. İstifamın sebebini bütün Türk kamuoyu biliyor. Benim istifamın ardından
Denizli'de Merkez İlçe Başkanı ve 16 belde başkanı benimle beraber istifa etti.
Daha sonra da beni destekleyen 14 ilçe başkanı Adalet ve Kalkınma Partisi
tarafından görevden alındı. Benim birinci olarak Adalet ve Kalkınma Partisinden
niçin istifa ettiğimi bütün kamuoyu biliyor ve haklı gerekçelerini de biliyor.
Doğru Yol Partisinden istifamla ilgili olarak, benim GİK'e giremememden dolayı
istifa ettiğimi söylediniz. Benim onunla ilgili bütün açıklamalarım
meydandadır. Bu konuyla ilgili bir tek cümlem yoktur. Benim ne Genel İdare
Kuruluna girme talebim olmuştur ne de bir isteğim olmuştur. Ben bir
milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarına elimden
geldiğince katkı yapmaya çalışan birisiyim. Gözümde ne önümüzdeki dönem
milletvekili olma arzusu ne de herhangi bir makam ve mevki arzusu var. Ben,
sadece, doğru bildiklerimi, bulunduğum her mekânda, her partide dile getirmeye
çalışan birisiyim ve bu doğruları da savunmaya devam edeceğim. Bu konuyla
ilgili olarak TV 3'te yayınlanan haberin kaseti de elimdedir Sayın Ergin, bunu
da size takdim edeceğim.
Hepinizi saygıyla
selamlıyor, Sayın Başkana da, bu açıklama fırsatını bana verdiği için teşekkür
ediyorum. (AK Parti sıralarından "Yalancısın sen" sesi)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
IV.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
5.- Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Salih Kapusuz,
Bursa Milletvekili Faruk Çelik, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, İstanbul
Milletvekili İrfan Gündüz, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa ile 219 Milletvekilinin;
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında
Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/585) (S. Sayısı: 1004) (Devam)
BAŞKAN - 2 nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2.- Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 160 ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan
"genel ve katma bütçeli dairelerin" ibaresi "kanunla belirlenen
genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin" şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekilleri, maddeyle ilgili söz talebi olan milletvekili arkadaşlarımı arz
ediyorum: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya;
şahısları adına, Diyarbakır Milletvekili İrfan Rıza Yazıcıoğlu, Kahramanmaraş
Milletvekili Fatih Arıkan, Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan ve yine, şahsı
adına İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya.
Şimdi, ilk olarak,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya Beye söz
veriyorum.
Sayın Kaya, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA YILMAZ
KAYA (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Başka, grup adına söz
kullanacak partimiz, grubumuz olmadığını anlıyorum; şahsım adına olan konuşmayı
birleştirebilir miyiz acaba?
BAŞKAN - Sayın Kaya,
sizden önce şahsı adına söz talebinde bulunan arkadaşlar vardır. Siz,
konuşmanızı belirli bir olgunluk içerisinde yapınız, eksik kalanınız olursa,
ben onu konuşmanıza ilave eder, tamamlatırım efendim.
Buyurun.
YILMAZ KAYA (Devamla) -
Peki efendim.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz anayasa değişikliği teklifiyle ilgili
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Biraz önce Sayın Kandoğan
bir yerde bıraktı, ben oradan devam etmek istiyorum. "Yasa yapmak ciddî
bir iştir" dedi; doğru. Anayasa yapmak çok daha ciddî bir iştir. Maalesef,
22 nci Dönem başındaki Avrupa Birliği uyum yasalarıyla ilgili yaptığımız
değişiklikleri bir yana bırakırsak, ondan sonraki değişiklikler, ne yazık ki,
bu ciddiyet içinde ele alınmamıştır.
Şimdi, biz bunları söyleyince,
AKP Grubundaki arkadaşlarımız biraz bozuluyorlar, tepki de gösteriyorlar.
Bakın, niye bunun gerektiği kadar ciddî yapılmadığını ben size izah etmeye
çalışacağım.
Görüşmekte olduğumuz
teklif, AKP Grup Başkanlığına -üzerinde kaşe var- 17.10.2005'te verilmiş. Bu
Anayasa Komisyonu gündemi ve ekindeki metin, bize, 19 Ekim günü akşam üzeri
ulaştı. Ertesi gün 20; 21'inde de saat 10.00'da komisyon toplantısına girdik.
Bu arada ne yapılabilir,
ne incelenebilir, kime başvurulabilir, bu konuda yetkin, birikimli kimlerle
görüşülebilir... Tabiî bunları yapamadık. Bu kaygılarımızı komisyonda dile
getirdik. Hatta, ben, sadece hukukçu olmamdan dolayı 2 nci maddedeki
endişelerimi dile getirdim; bütçe tekniği açısından bakmadan, sadece hukuk
açısından baktığımda, 2 nci maddeyle ilgili endişelerim var Başkan diye
söyledim. Tabiî, bütün maddeler aynen geçti komisyondan ve daha sonra, ne yazık
ki, komisyondan geçtikten sonra ben 2 nci maddeyle ilgili çalışma yapabildim ve
endişelerimde haklı olduğum ortaya çıktı. Hakikaten, gerekçede belirtildiği
veya komisyonda söylendiği veya Bakanlık Müsteşarımızın açıkladığı gibi, işte,
sadece bütçeyle ilgili ve bütçeyle ilgili yapılan, şu anda komisyonda görüşülen
yasayla ilgili birtakım entegrasyonların sağlanması, Anayasanın o anlamda
uyumlu hale getirilmesiyle ilgili bir çalışma olmadığı ortaya çıkmıştır. Ne
yazık ki, tekrar söylüyorum, bu bir AKP klasiği, bu bir Anayasa Komisyonu
klasiği haline geldi. Bunu üzülerek söylüyorum.
Şimdi yapılmak istenen
nedir? Şimdi anlatacaklarımı, arkadaşlar, tahmin etmiyorum içinize
sindirebilesiniz.
Bir bütçe yasası
yapılıyor. Tasarı, 17 Ekimde Meclise sunuluyor. Bu bütçe yasa tasarısı şu anda
Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmekte olan, daha doğrusu bazı maddeleri
değiştirilmesi önerildi, ilgili yasa 2003 yılının aralık ayında çıkmıştı, o
yasanın bazı maddeleri değiştiriliyor. Meclise sunulan bütçe yasa tasarısı, şu
anda komisyonda bekleyen yasa tasarısına göre yapılıyor. Yani, ortada bir yasa
yok, komisyondan çıkmamış, Genel Kurula gelmemiş, kabul edilmemiş; ama, buna
uygun bütçe yasa tasarısı veriliyor Meclise. Diyelimki komisyondan çıktı bu
yasa. Bu yasa komisyondan çıksa, acayip bir durum, Anayasaya aykırı. Yani,
olmayan bir yasaya göre bütçe yasa tasarısı veriliyor, o yasa çıksa bile o yasa
Anayasaya aykırı. Ne yapıyoruz şimdi biz?!. Yani, garip bir durum, gerçekten
garip bir durum. Ne yapalım; önce Anayasayı değiştirelim. Anayasayı
değiştiriyoruz, yasaya uygun hale getiriyoruz, o yasaya göre yapılmış bütçe
yasa tasarısını burada görüşmeye başlayacağız. Yani, hakikaten bunu içinize
sindirmeniz mümkün mü? Birçok arkadaşımız hakikaten bunu bilmiyor. Bu Anayasayı
biz onun için değiştiriyoruz; yasaya uygun hale getireceğiz, o yasaya uygun
olarak hazırlanmış, olmayan yasaya uygun olarak hazırlanmış bütçe yasa
tasarısını görüşeceğiz. Enteresan!.. Enteresan!..
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
Önemli olan iş görmek.
YILMAZ KAYA (Devamla) -
Evet, zaten oraya geliyorum.
Anlayış bu, mantık bu,
sizin kavrayışınız bu, maalesef bu. Bir de gerekçeyi falan okuyorsunuz. İşte
nedir; Parlamentonun bütçe hakkının güçlendirilmesi, denetimin güçlendirilmesi.
Sizin Parlamentoya bakış açınız işte aynen böyle. Siz önce hazırlıyorsunuz,
ondan sonra Parlamento sizin hazırladığınız şeyleri aynen tasdik edecek, buna
eminsiniz ve bunun için gerekli olan her şeyi yapıyorsunuz. Yasamayı yürütmenin
yapacağı işlerin altyapısını hazırlayan; ama, önceden bunun yapılacağına kani
bir şekilde gelerek, burayı, maalesef, bir onay makamı haline getiriyorsunuz
yürütmenin. Bu çok hoş bir durum değildir. Bu durumda, tabiî, sizin bir de
şöyle bir savunmanız var: "Yahu, işte Ne yapalım, zaman sınırlı; madem
milletvekiliyiz, Parlamentodayız, yatacak mıyız; gerekirse 24 saat
çalışacağız." Arkadaşlar, yani, lütfen bazı konuları saptırmayalım. Siz,
gerekli olan düzenlemelerde bizim Grubumuza geldiğinizde, biz, burada,
günlerce, sabahlara kadar çalıştık
-Anayasa Komisyonundayım- uyum yasalarında günlerce sabahlara kadar,
gece yarılarına kadar çalıştık; ama, bu aynı şey değil. Şimdi, iki tane şık var;
ya yatacağız çalışmayacağız veya çalışırsak bu şekilde çalışacağız. Yarım saat
önce, bir saat önce veya bir gün önce metinler verilecek, biz onları
çıkaracağız; yürütmenin vesayeti altına Parlamentoyu sokarak çalışacağız. Bu,
hiç hoş bir durum değildir.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, yasa teklifinin gerekçelerine baktığımızda… Pardon, bir de şunu
söyleyeyim, biz söyleyince bunları bozuluyorsunuz; komisyonda, bir sayın
bakanımıza bir rapor verildiğinde aynen şunu söylemişti: "Valla, ben bunu
inceleyemedim; daha bana dün akşam verildi." Sizin Kabinenin bir bakanı
bunu söyledi ve yine aynı yere geleceğim; o konuda bozulmakta ısrarlısınız.
Sayın Yarbay, son toplantıda, bu konudaki kaygılarını dile getirdi, bu konudaki
üzüntülerini dile getirdi, çok ciddî bir çalışma gerektiren anayasa
değişikliklerinin bu şekilde yapılmasından duyduğu üzüntüyü dile getirdi. Haydi
biz söylüyoruz, muhalefet partisiyiz, öyle geçiştiriyorsunuz. Peki, bunlar ne;
bu arkadaşlarımız niye bozuluyor?! Onu da hatırlatmakta yarar gördüm.
Şimdi, bu teklifin
gerekçesine baktığımızda, burada bayağı hoş ifadeler var: Parlamentonun bütçe
hakkının güçlendirilmesi, bütçe denetiminin güçlendirilmesi.
Değerli arkadaşlar, bu
şekilde mi güçlendiriyorsunuz?! Yani, Parlamentoya bakış açısı bu; ama,
gerekçede bunlar yazıyor! Bu da enteresan. Orada, ayrıca, şeffaflığın ve hesap
verilebilirliğin sağlanması açısından bu düzenlemenin de elzem olduğu
belirtiliyor. Arkadaşlar, şimdi, Sayın Müsteşar da bunu söyledi komisyondaki
toplantıda; hiç kusura bakmayın. Bunu söyleyen Müsteşar, Sayın Malîye Bakanının
Müsteşarı, şeffaflıktan ve hesap verilebilirlikten bahsediyor. Ben, o anda,
komisyonda şunları düşündüm; söylemekte de sakınca görmüyorum: O anda
"şeffaflık ve hesap verilebilirlik" dendiğinde, "şeffaf"
dendiğinde de benim aklıma naylon "hesap verilebilirlik" dediğinde de
fatura gelmişti. Bunu da söylemekte, burada, yarar görüyorum.
Değerli arkadaşlar, 2 nci
maddeyle ilgili somut söylemek istediklerim de şu: 2 nci maddede, yine, çok
küçük bir ifade değiştiriliyor, Anayasanın 160 ıncı maddesindeki çok küçük bir
ifade değiştiriliyor. Nedir; onu, hemen... Birinci fıkrada, Sayıştayın yetki
alanının ve görevle ilgili çalışma alanının daha genişletildiği söyleniyor.
Oradaki benim söylediklerim de şuydu: Sayıştayın yetki ve çalışma alanındaki
Anayasayla teminat altına alınan kurumlar, kanun vasıtasıyla, genişletilebilme
imkânı sağlandığı söyleniyor. Halbuki, Anayasayla teminat altına alınmış bir
durumun, bir hususun, yasa kapsamı içine alınmakla, bu olayın gevşetilebileceği,
sulandırılabileceği çok açıktır. Nedir; çok çarpıcı, hayatta olmayacak örnek;
ama, burada, yapılacak bir yasayla,
Anayasa kapsamı altındaki, Anayasa teminatı içindeki bir olayın, çok daha
daratılması da kanunla mümkün.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Kaya, konuşmanızı tamamlayınız.
YILMAZ KAYA (Devamla) -
Evet, birazcık hoşgörünüze sığınarak, birazcık daha konuşarak kapatacağım
konuşmamı.
Meclis, bu konuda
yapacağı bir kanunla, çok dar bir alanda görev yapmasını temin edebilir
Sayıştayın. Bu mümkündür. Nedir; sadece bir kurumu bile, yapmak isterse, sadece
bir kurumun denetlenmesini bu kanunla sağlayabilir; diğer kurumları, bu kanunun
kapsamı dışında bırakarak bu olayı temin edebilir diye düşünüyorum ve daha
sonra, komisyondan geçtikten sonra, temin edebildiğim dediğim sakıncaları da,
okuyarak konuşmamı bitirmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; yapılan değişiklikle "genel ve katma bütçeli
dairelerin" ibaresi "kanunla belirlenen genel yönetim kapsamındaki
kamu idarelerinin" şeklinde değiştirilmektedir.
Sayıştay, Türkiye Büyük
Millet Meclisi adına denetim yapan anayasal bir kurumdur. Yaptığı denetim, tüm
dünyada olduğu gibi, Parlamento adınadır. Sayıştayın denetimi, aslında Meclisin
denetimidir. Sayıştayın denetim alanına getirilecek bir kısıtlama Meclisin
denetim alanına getirilen bir kısıtlama olacaktır. Bu değişiklikle, bu mümkün
hale getiriliyor.
Değişiklik, Sayıştayın
Anayasayla güvence altına alınmış denetim alanına yasayla müdahale yapılabilme
yetkisi getirmekte ve böylece, Meclisin bütçe hakkına kısıtlama getirebilme
imkânını ortaya çıkarmaktadır. Gerekçede tam tersi yazılmaktadır.
Üyesi olmaya çalıştığımız
Avrupa Birliğinin üye adayı ülkelere yayımladığı dokümanlarda, Sayıştayların
bütün kamu idarelerini, kamu
kaynaklarını ve kamu faaliyetlerini Parlamento adına denetleme yetkisinin
anayasal güvenceye kavuşturulması gerektiği açık olarak ifade edilmektedir.
Gerekçede "müktesebata uyum da amaçlanmaktadır" denilmektedir.
"Bu ne çelişki" diye devam ediyor. Daha fazla uzatmayacağım.
En son, teknik olarak bir
bilgi var elimde, teknik olarak Anayasaya aykırılık anlamında. O da şudur: Kamu
idarelerinin üç unsurundan birini oluşturan mahallî idarelerle ilgili
düzenlemeler, genel yönetim tanımı, 5018 sayılı Kanunda merkezî yönetim bütçesi
kapsamındaki kamu idareleri, sosyal güvenlik kurumları ve mahallî idareler
olmak üzere üç unsurdan oluşur. Hepimizin bildiği gibi, mahallî idarelerin
bütçesi kendi meclislerinde kabul edilmekte, onaylanmakta ve denetlenmektedir.
Mahallî idarelerin bütçe uygulamalarının kesinhesabını mahallî idareler
meclisleri kabul etmektedir. "Genel yönetim kapsamındaki kamu
idareleri" şeklindeki bir
düzenleme, mahallî idarelerin doğrudan Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
denetlenmesi sonucunu doğurur ki, bu, hem Anayasamızın yerel yönetimlerle
ilgili düzenlemelerine hem de Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartına
aykırılık teşkil eder.
Bu belirttiğim husus ve
biraz önce yukarıda da belirttiğim hususlardan dolayı, bu düzenleme doğru
değildir. Bu nedenle, karşısında olduğumuzu belirtir, Yüce Meclisi saygıyla
selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Kaya,
teşekkür ediyorum.
Şahsı adına, Diyarbakır
Milletvekili İrfan Rıza Yazıcıoğlu?.. Yok.
Kahramanmaraş
Milletvekili Sayın Fatih Arıkan...
Buyurun Sayın Arıkan.
FATİH ARIKAN
(Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
2 nci maddeyle ilgili söz
almış bulunuyorum. Bu yapılan düzenlemeler, tamamen teknik mahiyette
düzenlemelerdir. Böylece, hem yeni bütçe kapsamına uyum sağlanmakta hem de yeni
bütçe tarifi uluslararası standartlara uygun olarak Anayasadaki yerini
bulmaktadır.
Bu düşüncelerle, hepinizi
saygı ve hürmetle selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Mehmet Eraslan?..
Yok.
Sayın Yılmaz Kaya?.. Yok.
Sayın milletvekilleri,
birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.28
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.42
BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik)
BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 12 nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
1004 sıra sayılı kanun
teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
IV.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
5.- Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Salih Kapusuz,
Bursa Milletvekili Faruk Çelik, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, İstanbul
Milletvekili İrfan Gündüz, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa ile 219 Milletvekilinin;
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında
Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/585) (S. Sayısı: 1004) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Teklifin 2 nci maddesi
üzerinde bir önerge vardır.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1004
sıra sayılı Anayasa Değişiklik Teklifinin 2 nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Bülent Gedikli |
Ahmet Işık |
Fatih Arıkan |
|
Ankara |
Konya |
Kahramanmaraş |
|
Fikret Badazlı |
Ali Yüksel Kavuştu |
Adem Baştürk |
|
Antalya |
Çorum |
Kayseri |
Madde 2- Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 160 ıncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan
"genel ve katma bütçeli dairelerin" ibaresi "merkezî yönetim
bütçesi kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik kurumlarının"
şeklinde değiştirilmiş ve aynı maddeye üçüncü fıkra olarak aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
"Mahalli idarelerin
hesap ve işlemlerinin denetimi ve kesin hükme bağlanması Sayıştay tarafından
yapılır."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet?..
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasamızın 160 ıncı
maddesinde "genel ve katma bütçeli dairelerin" ibaresi "merkezî
yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik
kurumlarının" şeklinde değiştirilmektedir. Bu suretle, hem yeni bütçe
kapsamına uyum sağlanmakta hem de Sayıştayın denetim kapsamı Anayasal güvence
altına alınarak genişletilmektedir.
Maddeye eklenen fıkrayla,
mahallî idarelerin hesap ve işlemlerinin denetiminin de Sayıştay tarafından
yapılması Anayasal güvenceye kavuşturulmuştur.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
İşaretle yapılan oylamada
önerge kabul edilmiştir.
İçtüzüğün 94 üncü
maddesine göre, kabul için gerekli beşte 3 çoğunluğun tespiti için, şimdi
önergenin oylaması gizli oylama suretiyle tekrarlanacaktır.
Önergenin gizli
oylamasına Adana İlinden başlıyoruz.
(Oyların toplanılmasına
başlandı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, oyunu kullanmayan sayın milletvekilimiz varsa Genel Kurulda
bulunan, lütfen, oyunu kullansın.
Bakan arkadaşlarımızdan
vekâleten oy kullanacak sayın bakanlarımız var ise, hem kendi adına hem de
vekâleten oy kullanacağı bakan arkadaşımız adına oyunu kullansın.
(Oyların toplanılmasına
devam edildi)
BAŞKAN - Oyunu
kullanmayan sayın milletvekili var mı?.. Yok.
Oy verme işlemi
tamamlanmıştır.
Kupaları kaldıralım.
(Oyların ayırımı yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifinin 2 nci maddesi üzerinde verilen
önergenin gizli oylamasının sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı |
: |
346 |
Kabul |
: |
343 |
Ret |
: |
2 |
Boş |
: |
1 |
Sayın milletvekilleri,
önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddenin gizli oylamasına Adana İlinden başlıyoruz.
(Oyların toplanılmasına
başlandı)
BAŞKAN - Oyunu
kullanmayan sayın milletvekili var mı? Yok.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, oylama işlemi tamamlanmıştır. Kupaları kaldıralım.
(Oyların ayırımına
başlanıldı)
BAŞKAN - 3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3.- Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 161 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Malî yıl başlangıcı
ile merkezi yönetim bütçesinin hazırlanması, uygulanması ve kontrolü kanunla
düzenlenir."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Uğur Aksöz;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Aksöz, şahsınız
adına da bir konuşma talebiniz var; sizden önce konuşma talebinde bulunan
arkadaşlar var; ama, ben, sizin konuşmanızı tamamlamanızı temin edeceğim.
Buyurun Sayın Aksöz.
CHP GRUBU ADINA UĞUR
AKSÖZ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
anayasa değişikliği teklifinin 3 üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlar,
dünden beri bu anayasa değişikliği üzerinde hepimiz mesai harcıyoruz; fakat,
aslında ne yapıldığını burada kimsenin bildiği kanaatinde değilim. Bu anayasa
değişikliğiyle yaptığımız şudur, açıkçası şudur: Bundan aylarca önce çıkarılan
bir yasada Anayasaya aykırı durumlar vardı, biz o zaman komisyonlarda, o yasada
Anayasaya aykırılıklar olduğunu, önce Anayasa değiştirildikten sonra o yasanın
çıkması gerektiğini söylemiştik, bunlar zabıtlarda var; ama, o zaman yine
Adalet ve Kalkınma Partisi çoğunluğuyla o yasa çıktı. Şimdi, yirmiiki ay sonra
iktidarın aklı başına geldi, iktidar "ya, biz, yanlış yapmışız" dedi.
Şu anda yapılan işlemin Türkçesi şudur: Anayasa, yirmiiki ay önce çıkarılan
yasaya uydurulmaktadır. Bunun aksini söyleyen varsa, buyursun gelsin.
Biz, şu anda, Anayasayı,
yirmiiki ay önce çıkardığımız yasaya uyduruyoruz; yani, dünya hukuk düzenini
tersine çeviriyoruz. Dünyanın her yerinde, önce anayasa çıkar, anayasa değişir,
sonra anayasaya uygun yasalar çıkar; biz, yirmiiki ay önce çıkardığımız o
yanlış yasaya -uyandık- şimdi, Anayasayı değiştirip, o yasaya uyduruyoruz.
Yaptığımız budur; aksini söyleyeni, ben, burada dinlemeye hazırım. Şimdi, önce
bunu bilelim; bu bir.
Salih Kapusuz gülüyor;
yanlışı biliyor çünkü.
Şimdi, gelelim maddeye…
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Aynı şey çok tekrar edildi de…
UĞUR AKSÖZ (Devamla) -
Efendim, bakın, çok tekrar edilmenin zararı yoktur. Her gün
"Allahüekber" diyoruz; zararlı mıdır?! (Alkışlar) Zararlı mıdır?!
Doğruyu, her gün tekrarlayacaksınız. Doğruyu her gün tekrarlamakta zarar olmaz;
bakın, zarar olmaz. Biz, şimdi, bu Parlamentoya geldik geleli
"dokunulmazlık" diyoruz, değil mi. Yirmiiki ay önce söyledik; bize,
yine güldünüz. Şimdi, dediğimizi yapıyorsunuz. Ben, burada iddia ediyorum; bu
Parlamento dönemi bitmeden gelip, diyeceksiniz ki "ya, bu dokunulmazlık
işini de çözüverelim". Çünkü, seçime gidince, seçimde söyleyecek lafınız
lazım.
Bu bakımdan, değerli
arkadaşlar, doğruları, doğru olanı, hukuka ve ahlaka uygun olanı, hepimiz
tekrarlamaktan korkmayalım.
Ben, bir kez daha
tekrarlıyorum: Yanlış yasa çıktı, Anayasaya aykırı çıktı. Bugün, Anayasa, o
yasaya uyduruluyor. Bir kere, önce, bunu kabul edelim, dürüstçe kabul edelim;
bu bir.
İkincisi; Cumhuriyet Halk
Partili üyeler, buraya gelip doğruları söylediği zaman, ya gülüyorsunuz -dün
Malîye Bakanının yaptığı gibi- ya alkışlıyorsunuz; ama, doğrularda bir türlü
birleşmiyoruz.
Ben de, size, şimdi,
Cumhuriyet Halk Partili üyenin değil, sizin içinizden, Adalet ve Kalkınma
Partili bir üyenin bu yasa konusundaki fikrini okuyacağım; bakalım alkışlayacak
mısınız; içinizden biri...
Peki, okuyorum o zaman;
Sayın Fatsa, hep beraber alkışlayın bakalım.
EYÜP FATSA (Ordu) - Sizi
alkışlarız, sizi…
UĞUR AKSÖZ (Devamla) -
"Anayasa değişiklikleri, üzerinde uzun müddet çalışılması, tartışılması ve
kamuoyunda farklı görüşlerin dillendirilmesi gereken bir süreci içermelidir.
17.10.2005 tarihinde söz
konusu kanun teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş, dört gün sonra
Anayasa Komisyonu teklifi görüşmek üzere toplantıya çağrılmıştır. Bu kadar kısa
bir sürede, Anayasa değişikliği gibi çok ciddî bir konunun görüşülmesi yeterli
değildir." Bu bir.
İki: "Diğer
taraftan, Anayasamıza göre zorunlu olarak 2006 Bütçe Tasarısı 17.10.2005
tarihinde sunulmuştur. Bütçe Tasarısı sanki Anayasa değiştirilmiş gibi TBMM'ye
arz edilmiştir. Anayasa değişikliğinin yapılıp yapılmayacağı belli değildir. 2006
Bütçe Tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesine ipotek koymuştur. Bu
durum kabul edilemez."
MEHMET NEZİR NASIROĞLU
(Batman) - Edilir…
UĞUR AKSÖZ (Devamla)-
Canım, edilir diyorsun da, bunu diyen AKP milletvekili; şimdi, otur bakalım!
AKP'nin Anayasa
Komisyonunda "beni temsil et kardeşim" diye gönderdiği milletvekili
bunu söylüyor, CHP'li söylemiyor ki itiraz edesiniz.
Devam
ediyoruz:"Anayasa değişikliği henüz TBMM'de görüşülmeden 17 Ekimde görüşme
süreci başlayan bütçe yasa tasarısına uydurulamaz. 2006 bütçe Yasa
Tasarısı…"
MEHMET NEZİR NASIROĞLU
(Batman) - Uğur Ağabey, formdasın…
UĞUR AKSÖZ (Devamla) -
Ben hep formdayım, o kadar çok hata yapıyorsunuz ki, ben hep formdayım.
"…mevcut Anayasaya
göre revize edilmeli, Anayasa değişikliği yapıldıktan sonra bu değişikliğe
uygun bütçe tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmalıdır."
Sizin temsilciniz buraya
muhalefet şerhi koyuyor; hadi alkışlayın bakalım, hadi gülün bakalım! (AK Parti
sıralarından alkışlar) O zaman, bu muhalefet şerhini koyan değerli hukukçu
Ersönmez Yarbay'ı kutluyorum, kendini Grubuna da alkışlatmıştır.
Şimdi, gelelim bu
maddeye.
Değerli arkadaşlar,
mikrofonu alan Başbakan diyor ki: "Türkiye'de yapılmayanı yaptık;
tarihimizde ilk defa üç yıllık bütçe yaptık." Diyor mu; Nezir, sana
soruyorum, diyor mu; Sayın Başbakan "üç yıllık bütçe yaptık" demiyor
mu; diyor. Sayın Malîye Bakanımız, her yerde "cumhuriyet tarihinde ilk
defa üç yıllık bütçe yaptık" demiyor mu; diyor. Peki, üç yıllık bütçe
yaptınız mı?
EYÜP FATSA (Ordu) -
Yapıyoruz.
UĞUR AKSÖZ (Devamla) -
Yapmadınız. Yapmadığınız şeyle övünemezsiniz; bu, bir. Bu bütçe bir yıllık, üç
yıllık falan değil.
İki; Anayasanın 161 inci
maddesinin birinci fıkrası bakın ne diyor; lütfen bunu dikkatle dinleyelim
arkadaşlar, öyle üç yıllık bütçe yaptık diye övünmek yok, burası bir hukuk
devleti, işte Anayasanın 161 inci maddesinin birinci fıkrası: "Devletin ve
kamu iktisadî teşebbüsleri dışındaki kamu tüzelkişilerinin harcamaları, yıllık
bütçelerle yapılır." Anayasa 161'in birinci fıkrası diyor ki; bütçeyi
yıllık yapabilirsin. Bizim Sayın Başbakan, Sayın Malîye Bakanı, sevgili
AKP'liler, her yerde, meydanı boş bulunca "üç yıllık yaptık, alkışlayın
bizi; üç yıllık yaptık, üç yıllık yaptık…" Hani; hani üç yıllık?! Ben,
bunu Anayasa Komisyonunda Malîye Bakanlığı Sayın Müsteşarına sordum, o da
"efendim, bütçemiz yıllıktır; ancak, ikinci ve üçüncü yılın bilgilerini,
öngörülerini sunuyoruz; o bir projedir" dedi. Böyle olunca, demek ki,
ortada üç yıllık bütçe yok. Bakın, Turizm Bakanım orada, onun da var iki
yıllık, üç yıllık öngörüleri, onun da var bilgisi, projesi; Tarım Bakanının da
var iki yıllık, üç yıllık projeleri; ama, hiçbirisi "ben üç yıllık bütçe
yaptım" demiyor; ama, Sayın Başbakan ve Malîye Bakanı çıkıyor televizyona
"Avrupa Birliğine uyduk, üç yıllık bütçe yaptık, yaşasın Türkiye!"
Yok böyle bir şey. Üç yıllık bütçe yapmadık; önce bunu öğrenelim; yapmadık.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
Yapacağız.
UĞUR AKSÖZ (Devamla) -
İki; Anayasa 161'in birinci fıkrasındaki şu hüküm varken, yani "bütçe
yıllık yapılır" hükmü burada dururken üç yıllık bütçeyi hiç kimse yapamaz.
HİKMET ÖZDEMİR (Çankırı)
- Onu da değiştiririz.
UĞUR AKSÖZ (Devamla) -
Çünkü, Anayasa herkesi bağlar, değişinceye kadar. Demin bir arkadaşım dedi ki:
"Onu da değiştiririz." Ya değiştirirsiniz tabiî, değiştirirsiniz.
Adnan Menderes çoğunluğuna döndü "her şeyi değiştirirsiniz, siz isterseniz
hilafeti bile getirirsiniz" dedi; sonucu biliyorsunuz. Öyle, çoğunluk her
şeyi değiştiremez; değişmesi gereken, hukuka uygun şeyleri değiştirir.
AYHAN ZEYNEP TEKİN (BÖRÜ)
(Adana) - Sen de parti değiştirdin…
UĞUR AKSÖZ (Devamla) -
Zeynep, sen hemşerimsin, laf atma, sen otur.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, sonuç olarak şunu söylüyorum; fazla uzatmayacağım. Bu yapılanlar,
yanlışlıklardır. Şimdi, size, yine, Adalet ve Kalkınma Partili
milletvekillerinin, şu kuliste, bana söyledikleri rahatsızlıklarını sayıp,
ayrılacağım; bundan gücenmeyin, gocunmayın, ben, size, sadece uyarıda
bulunuyorum. Dediğimde yanlış varsa, bakın, komisyon da orada, bakanlar da
orada, Zeynep Hanım da orada… Zeynep Hanım, hemşerim olarak, bana laf atmıyor,
beni idare ediyor.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bakın, Adalet ve Kalkınma Partisinin bu çoğunluğu varken;
1- Daha sakin olmalıdır.
2- Her şeye gülmeden,
daha ciddî olmalıdır.
3- Bu kadar çoğunluğu
varken, muhalefete laf atmamalıdır.
Bunları, ben, size uyarı
olarak söylüyorum.
Şimdi, dışarıda, Adalet
ve Kalkınma Partili milletvekilleri bakın ne dedi. "Yahu, arkadaşlar"
diyorlar… Malîye Bakanı dün bu kürsüye geldi, dedi ki: "Ben, Ofer'le niye
gece görüşeyim, gündüz çuvala mı girdi?" Demedi mi; dedi. Ben de size soruyorum;
gündüz çuvala mı girdi Sayın Grup Başkanvekili, her gece 24.00'e kadar bu
Meclisi çalıştırıyorsunuz?!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
Ne fark ediyor?!
UĞUR AKSÖZ (Devamla) -
Böyle şey olur mu?!
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Aksöz , dün bir,
bugün iki; her gece değil.
UĞUR AKSÖZ (Devamla) -
Sabah 10.00'da çalıştırın, 09.00'da açın…
AYHAN ZEYNEP TEKİN (BÖRÜ)
(Adana) - Ramazan…
UĞUR AKSÖZ (Devamla)
- Ama, bakın, değerli arkadaşlarım, biz
geçmişte…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Aksöz.
UĞUR AKSÖZ (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, bakın, ben bilimsel şeylerden bahsediyorum; gece, insanlar
yorgun olurlar, algılamaları gündüzki kadar rahat olmaz; üstelik, Sayın
Başbakanınız, o çok sevdiğiniz Sayın Başkanınız var ya, o, dün, burada, bunun
kuralını koydu, "gündüzler çuvala mı girdi kardeşim" dedi. İşte, bu
kurala göre, lütfen, bundan sonra, yasa çalışmalarını gündüz getirin de rahat
çalışalım, gece yarılarına kadar çalıştırmayın.
Üçüncüsü, bakın, yine,
sizin milletvekilleriniz size söyleyemiyorlar, biz, koridorda sohbet ediyoruz,
diyorlar ki: "Yahu, hiçbir yasayı önceden çalışamıyoruz, öğrenemiyoruz,
araştıramıyoruz; grup başkanvekilleri geliyor 'beyler, bugün şu değişecek'
hayda, yasa değişiyor."
Değerli arkadaşlar, ciddî
bir iktidar grubu olmak istiyorsunuz, önce, yasaları, bir hafta önceden kendi
grubunuza dağıtın, çalışsınlar; bize de verin, hazırlanalım. Haa, yapmazsanız
ne olur; olur, bu da olur. Ben yaptım oldu mantığının ne olduğunu cumhuriyet
tarihi, demokrasi tarihi yazıyor. Zahmet eder internete girerseniz, ne olduğu
orada var; ama, 1947 yılında çokpartili rejime geçerken, İsmet İnönü'nün bir
Temmuz Bildirisi var, tarihte var, diyor ki: "İktidarın bütün
olanaklarını, tıpkı ve aynen muhalefete tanımadığımız sürece, orada demokrasiyi
yaşatamazsınız." Ben, bu kadar söylüyorum.
Yüce Heyetinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Aksöz.
Sayın Bakanım, Hükümet
adına bir açıklama yapacaksanız, isterseniz kürsüden yapın; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; benden önceki konuşmacı arkadaş konuşurken ben de içeri
girdim, o zaman muttali oldum. Üç yıllık bütçe yapılmamıştır, böyle bir şey
yoktur... Efendime söyleyeyim, gelen bütçe bir yıllık bütçedir...
Değerli arkadaşlar, ilk
defa, Türkiye'de üç yıllık bütçe yapılmıştır. Yalnız, bunun bir usulü vardır
tabiî. Burada konuşulan bütçeler yıllık bütçedir; ancak, onun ekinde, diğer iki
yılın da öngörüleri olan bütçeler vardır. Bu, ilk defa olmuştur ve bütün
ülkelerde, meclis bütçeyi konuşurken, üç yılı birden konuşup onaylamaz, öyle
bir şey söz konusu değildir; ama, üç yılın rakamları da… Bir yıl konuşulur,
diğer iki yılın rakamları da bütçenin ekinde vardır. Onu görürsünüz hepiniz.
Aynı konuşmalar, Anayasa
Komisyonunda da yapılmıştır. Orada da bu izahat verilmiştir. Ona rağmen, gelip
de burada, üç yıllık bütçe yapılmamıştır, böyle bir şey yoktur gibi sözleri ben
gayet gerçekdışı bulduğum için, sizleri ve bütün kamuoyunu da aydınlatmak
maksadıyla bu sözü almış bulunuyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum, sağ olun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
UĞUR AKSÖZ (Adana) - Yine
yanlış söylüyorsun Sayın Bakan.
ATİLA EMEK (Antalya) -
Anayasaya aykırı.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri,
Anavatan Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş söz
istemiştir.
Sayın Sarıbaş, buyurun
efendim. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; görüşülmekte olan Anayasa değişiklik teklifinin 3 üncü maddesi
üzerinde Anavatan Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi ve Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
sözlerime başlamadan önce, dün televizyonlarda da vatandaşlarımızın seyrettiği
gibi, Malatya Çocuk Esirgeme Yuvasında 0-6 yaş grubu öğrencilerine bir vahşet,
bir tüyler ürpertici sahnelerin Türkiye halkını derinden üzdüğünü ifade etmek
istiyorum.
Biraz önce aldığım
bilgiye göre, Malatya'da vicdan sahibi bütün vatandaşlarımız bu acı, bu elim,
bu utanılacak olayı telin etmek, kınamak için Çocuk Yuvasının önüne toplanmış,
devletimizin güvenlik kuvvetleri gerekli tertibatı aldıkları için daha büyük,
daha vahim olayların olması çok şükür önlenmiştir.
Bu Çocuk Esirgeme
Yuvasında 0-6 yaş grubu yavrulara yapılan bu işkenceye, bu vahşete nereden
geldik, niye geldik; bunun bu kürsüden sorgulanması gerekir. Devletin ehliyetli
kadrolarını, devletin işi bilen kadrolarını hallaç pamuğu gibi sağa sola atar,
milletvekilinin kirvesi olanları, milletvekilinin dayısı oğlu olanları,
milletvekillerinin yakını olanları, partinin kadın kollarında çalışmış olanları
bu yuvalara, hiçbir bilgileri, hiçbir ehliyetleri olmadığı halde, yandaş
şirketler vasıtasıyla işe koyarsanız, işte bu vahşet, işte bu katliam, işte bu
sonu acı olan olaylar, maalesef tezahür eder.
Dünyanın hiçbir ülkesinde
çocuk esirgeme yuvasında 0-6 yaş grubuna bakan bakıcı annelerin çocuk bakım
eğitimi almadan görevlendirildiği vaki olmamıştır. Ülkemizde de, binlerce çocuk
bakım bölümünü bitiren gençlerimiz, öğrencilerimiz, maalesef, sokakta işsiz ve
boştur. Bunlar varken, paravan yandaş şirketlere, hiçbir çocuk bakım uzmanlığı
olmayan, kendi evinde dahi çocuğuna bakamayan, bilgi ve beceriden yoksun
kadınlarla bu işi yapmaya kalkarsanız…
Bakın, ne diyor:
"Çırılçıplak banyoya sokulan kızlı erkekli çocuklar, önce sıcak suyla
haşlanıyor, sonra kafalarına vuruluyor." Bu çocuklar bizim çocuklarımız.
Bu yavrular bizim yavrularımız. Kimsesiz olabilirler, yoksul olabilirler, devletin
şefkatine, emanetine terk edilmiş olabilirler. Devletin görevi, devlet
yetkililerinin görevi, bu çocukları kendi çocukları gibi kabul edip, bu
çocuklara bakacak bakıcıların ehliyet sahibi, bilgi sahibi, beceri sahibi, bu
işin uzmanlığını almış, psikoteknik tedavilerden geçmiş, çocuk sevgisi olan kadınlardan
seçilmesi gerekirken, maalesef, partimizin kadın kollarında çalışanlar gelsin,
onlar iş bulsun derseniz, sonuç bu olur arkadaşlar. Tanıdığım için söylüyorum.
Tanıdığım için söylüyorum. Bunlar yazık. Bunlar yazık. Bir an önce, ilgili
Bakanımın -hepsini görevden almış; çok teşekkür ediyorum- bu tahkikatın arka
tarafını da, bu şahısların nasıl geldiklerini, ehliyetleri olup olmadığını, bu
atanan müdürlerin ehliyetinin olup olmadığını araştırarak, bu şirketin bu işi
nasıl aldığını, uzmanlık alanı olup olmadığını da araştırmak suretiyle, bu
Meclise geniş bir rapor sunacak şekilde bilgilendirmesini talep ediyorum ve
hepinize saygılar sunuyorum. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifinin 2 nci maddesinin gizli oylamasının
sonucunu arz ediyorum:
Kullanılan oy sayısı : 343
Kabul : 341
Ret : 2
Şahsı adına, Diyarbakır
Milletvekili Sayın İrfan Rıza Yazıcıoğlu?.. Yok.
Sayın Ali Osman Başkurt,
buyurun.
ALİ OSMAN BAŞKURT
(Malatya) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Malatyamızda, hiçbir insan
evladının, hiç kimsenin arzu edemeyeceği, görmek istemeyeceği bir acı tablo,
bir kurumumuzda, Sosyal Hizmetler Kurumu İl Müdürlüğünde, maalesef, ortaya
çıkmıştır. Bunu, insan olarak, önce bir insan olarak, oradaki sahipsiz,
kimsesiz çocuklarımıza şefkat eli eğilmesi gerekirken, orada yapılan fizikî
işkencenin yanında -ağzıma alamayacağım- insan pisliğini dahi yedirebilecek,
böyle bir insanı, insan olarak tasavvur dahi edemiyorum. Bir defa, bunu
kınıyorum; ama, hükümet olarak, yani, bunu hükümetin bir zaafı veya il
teşkilatının ya da milletvekillerimizin… Yani, burada fırsatçılık yapmak
isteyen arkadaşlarımız beyanatlar veriyorlar; işte, Malatya'da halk ayağa
kalkmış, siz neredesiniz!.. Biz buradayız bugün, Meclisteyiz. Millet bizi
seçmiş ki, yani, Mecliste, olaylara hâkim olsun, olayları gündeme getirsin.
Orada bir milletvekilimiz, Fuat Ölmeztoprak da orada, Merkez Karar Yönetim Kurulu
Üyemiz Öznur Hanım da orada, İl Başkanımız, hepsi duyarlı, üzerine üzerine
gidiyorlar ve oradaki, başta İl Müdürü, Sosyal Hizmetler İl Müdürümüz olmak
üzere, bu çocuk yuvasının sorumlusu şube müdürü ve o işkence eden temizlik
şirketinin üç tane bayanı, hepsi işten el çektirilmiştir.
BAŞKAN - Sayın Başkurt,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
ALİ OSMAN BAŞKURT
(Devamla) - Yani, bu konuyu böyle istismar edip… Anında yapılmıştır; şu
getirmiştir, bu getirmiştir… Yani, biz bunu nefretle kınıyoruz, hükümetimiz,
iktidarımız, Sayın Bakanımız. Şu anda, Genel Müdürümüz saat 14.30'da, özel
uçakla Malatya'ya gittiler. Yani, olayı tarafsız bir şekilde, sorumlu bir
şekilde, hükümetimiz bu konuda gerekeni yapıyor; hiç kimsenin bir şüphesi
olmasın. Bu, hükümetin bir zaafı gibi veya oradaki milletvekillerinin bir zaafı
gibi, fırsatçılık yapıp, bu işten siyasî rant elde etmeye de hiç kimse
yeltenmesin! (AK Parti sıralarından alkışlar) Bu vesileyle, bu olayı bir kez
daha kınıyorum, lanetliyorum. Bu hadiseler yeni bir hadise değil ki, Malatya'da
yeni vuku bulmuş bir hadise değil. Daha önce de İzmir'de aynı şekilde, bunun
benzeri oldu. Yani, bütün kurumlarımız…
BAŞKAN - Sayın Başkurt,
istirham ediyorum… Anayasayla ilgili bir görüşme yapılıyor. Lütfen konuşmanızı
bu hususta tamamlayınız.
ALİ OSMAN BAŞKURT
(Devamla) - Tamam Sayın Başkanım.
Bu kurumlarımızı yeniden
ele almamız lazım. Yalnız Sosyal Hizmetleri değil, sağlığından tutun da,
efendim, diğer kurumlarımıza varıncaya kadar, içler acısı, görmek
istemeyeceğimiz tablolar, halen, maalesef oluyor. Kamuoyu da bunu takip edecek,
bizler de takip edeceğiz ve Türkiye'yi yeniden yapılandıracağız. İnşallah,
bunları bir daha görmek istemeyeceğimiz… Anayasamıza aykırıdır bunlar.
Herkesi sevgiyle
selamlıyorum; teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, konuşmalarla ilgili olarak şunu hatırlatmak istiyorum: Buraya,
yapılacak olan görüşmelerin konusuyla hiç ilgisi olmayan konuları birkısım
arkadaşlarımız getirince, mecburen bunlara bir cevap doğmuş oluyor. İstirhamım,
milletvekili arkadaşlarımızın sadece maddelerle ilgili olarak konuyu gündeme
getirmeleridir.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Koç,
buyurun efendim.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Konuyla ilgili çok kısa
bir değerlendirme yapma ihtiyacı duyuyorum. Bu olayın basına dün akşam bir
televizyon kanalıyla yansıması ve bugün de medyada yer almasından sonra, sabah
8'de, Cumhuriyet Halk Partisi Malatya Milletvekili…
BAŞKAN - Sayın Koç, bir
dakika…
Saygıdeğer arkadaşlarım,
bakınız, ben size oy pusulalarını veriniz diye bir şey söylemedim. Lütfen
vermeyiniz; çünkü, oylama işlemini başlatıp başlatmayacağımız belli değil şu
an. İstirham ediyorum… Lütfen, kimse oyunu kullanmasın.
Buyurun Sayın Koç.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Arkadaşlarımın acele etmesinin gereğini de
anlıyorum; ama, konu bizim dışımızda açıldığı için bir bilgi verme ihtiyacı
duydum, iki cümleyle. Konunun bu şekilde yansımasından sonra, sabah 8'de, biz,
Malatya Milletvekilimiz Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nu Malatya'ya gönderdik. Bütün
gelişmeleri, bugün orada olanları kendi varlığıyla birlikte izledi ve ayrıca,
yine, diğer Malatya Milletvekilimiz ve 4 milletvekilinden oluşan bir heyetimiz
de Malatya'ya giderek yerinde tespitler yapacaktır.
Bu yanlışlar ilk defa
olmuyor, bu sıkıntılarla ilk defa karşılaşmıyoruz; ama, bunlarla bireysel
olarak değil kurumsal olarak mücadele etmenin altını bir kere daha çizmek
istiyorum ve Malatya'da yaşananların bir daha Türkiye'nin hiçbir ilinde tekrar
etmemesi için Sayın Bakanın da önlem almasının altını önemle çizmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Koç.
Saygıdeğer arkadaşlarım,
tabiî ki, böyle üzücü bir olayın gündeme gelmesi hepimizi derinden yaralıyor.
Biraz önce konuşma yapan arkadaşlarımızın hassasiyetine teşekkür ediyorum; ama,
bu konuda hükümetimizin gerekli tedbirlerini alacağını... Sayın Bakanımızın
Genel Müdürü bu konuda direktifle görevlendirdiğini şurada öğrenmiş bulunuyoruz
ve bu konu en kısa zamanda hayırlısıyla neticelenecektir.
Tekrar, bu konuyu
değerlendiren arkadaşlarıma teşekkür ediyorum ve konunun da en kısa zamanda
halledilip Meclis kürsüsünde de, tekrar, gerekli şekilde izahatların
yapılmasını temenni ediyorum.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, saat 17.30'da Genel Kurulumuzun çalışmalarına ara vermesini
sizler Genel Kurul olarak kararlaştırmıştınız. Şu anda çalışma saatimizin
bitimine birkaç dakikalık süre kalmıştır. Dolayısıyla, oylamayı da sağlıklı bir
şekilde neticelendirmek, ayrıca, sizin vaktinizi de almak istemiyorum.
Saat 20.00'de toplanmak
üzere, birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.23
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.05
BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik)
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12 nci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
1004 sıra sayılı kanun
teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IV.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
5.- Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Salih Kapusuz,
Bursa Milletvekili Faruk Çelik, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, İstanbul
Milletvekili İrfan Gündüz, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa ile 219 Milletvekilinin;
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında
Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/585) (S. Sayısı: 1004) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Teklifin 3 üncü
maddesinin oylamasında kalmıştık.
3 üncü maddenin
oylamasına Adana İlinden başlıyoruz.
(Oyların toplanılmasına
başlandı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, oyunu kullanmayan milletvekili arkadaşlarımızın oylarını
kullanmalarını istirham ediyorum.
Ayrıca, oyunu kullanmayan
sayın bakanlar, kendi adlarına ve vekâleten oy kullanacağı bakan arkadaşlarımız
adına oylarını kullansınlar.
(Oyların toplanılmasına
devam edildi)
BAŞKAN - Oyunu
kullanmayan sayın milletvekili var mı ?..Yok.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, oy kullanma işlemi tamamlanmıştır.
Lütfen kupaları
kaldıralım.
(Oyların ayırımına
başlanıldı)
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, tasnif sürerken 4 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4.- Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 162 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan
"genel ve katma bütçe tasarıları" ibaresi "merkezî yönetim bütçe
tasarısı" şeklinde, dördüncü fıkrası ise aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Türkiye Büyük
Millet Meclisi üyeleri, Genel Kurulda kamu idare bütçeleri hakkında
düşüncelerini, her bütçenin tümü üzerindeki görüşmeler sırasında açıklarlar.
Kamu idare bütçelerinin gelir ve gider toplamları ile bunlara ilişkin değişiklik
önergeleri, üzerinde ayrıca görüşme yapılmaksızın okunur ve oylanır."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Atila Emek.
Sayın Emek, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ATİLA
EMEK (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifinin 4 üncü
maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum;
sözlerime başlarken, Yüce Meclisi saygılarımla selamlarım.
Değerli arkadaşlarım,
teklifle Anayasanın 162 nci maddesi değiştirilmek istenmektedir. Bilindiği
gibi, Anayasanın 162 nci maddesi bütçenin görüşülmesini düzenleyen maddedir.
Yapılmak istenen değişiklikle, Anayasanın 162 nci maddesinin birinci fıkrasında
yer alan "Bakanlar Kurulu, genel ve katma bütçe tasarıları ile millî bütçe
tahminlerini gösteren raporu, malî yıl başından en az yetmişbeş gün önce,
Türkiye Büyük Millet Meclisine sunar" hükmündeki "genel ve katma
bütçe tasarıları" ibaresi "merkezî yönetim bütçe tasarısı"
ibaresiyle değiştirilmesi istenilmektedir.
Sayın milletvekilleri,
daha önce konuşan sayın milletvekillerinin de belirttiği üzere, yapılmak
istenen masum bir değişiklik gibi gösterilmek istense de, hükümetin izlediği
yol doğru bir yol değildir. Hükümet, önce 5018 sayılı Kamu Malî Yönetim ve
Kontrol Kanununda Anayasaya uygun olmayan düzenlemeler yapmış, daha sonra,
Anayasayı Kamu Malî Yönetim ve Kontrol Kanununa uygun hale getirmeye
çalışmaktadır.
Bu anlayışı ve yöntemi
hukuka, Anayasaya ve kanun yapma tekniğine uygun bulmadığımızı ifade etmek
isterim. Hukuk öğretisinde de, uygulamasında da böyle bir kural yoktur. Türk
hukuk sisteminde de Anayasa yasaların üstünde olup, yasalar Anayasaya uygun
yapılır. Hiçbir anayasa yasaya uygun hale getirilmek için değiştirilemez. Bu
durumu, ibretle, 22 nci Dönem Meclisi olarak, Adalet ve Kalkınma Partisinin
devri iktidarında yaşayarak, ne acıdır ki, görmekteyiz.
Bu dönemde toplumun bütün
değerleriyle oynadınız. Hukukla, Anayasayla oynuyorsunuz, kural tanımıyorsunuz.
Bütün bunları anladık da, "maneviyat" diye diye manevî değer
yargılarımızla da oynar oldunuz. Milletimiz için kutsal sayılan değerler
üzerinde bile bu oynamayı yapmaktan çekinmediniz. Sakalı Şerifi ayağına
getirten anlayışınızı milletimiz unutmayacaktır. Büyük milletimiz, bütün bunları
dikkatle, hayretle izlemekte, yeri geldiğinde, zamanı geldiğinde bunun cevabını
size verecektir.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Ne alakası var! Ne alakası var!
ATİLA EMEK (Devamla) -
Sayın milletvekilleri...
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Şu aziz, mübarek günde konuştuğun şeye bak! Ne alakası var konuyla?!
ATİLA EMEK (Devamla) -
Sakin ol, sakin. Sakin ol, sakin ol.
BAŞKAN - Karşılıklı
konuşmayalım sayın milletvekilleri.
ATİLA EMEK (Devamla) -
Milletin kutsal değerleri üzerinde oynayamazsın. Dokundu mu?!
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Dokunmadı!
BAŞKAN - Sayın Emek,
Genel Kurula hitap ediniz efendim.
Buyurun.
ATİLA EMEK (Devamla) -
Sayın milletvekilleri, size, bu teklifin Anayasa Komisyonumuzda görüşülmesi
sırasında tutanaklara geçen bazı sözcülerin görüşlerinden pasajlar sunacağım.
Bir sayın milletvekili, bakın ne söylüyor: "Hükümete tekrar eleştirim var.
Bu hükümet, bir defa, yasa çıkarma konusunda teknik çalışmıyor, planlı,
programlı çalışmıyor. Aklına geldikçe, ihtiyaç hâsıl oldukça, bakkal idare eder
gibi devlet idare etmeye kalkıyor. Bu kanun çıkalı iki sene olmuş. Bir anayasa
değişikliği gerektiği açık. Bu anayasa değişikliği gerekliliği çok açık olduğu
halde, Meclis, çoğu zamanda gündemi boş olduğu için çalışmadığı halde, şimdi
Meclise tam bütçe kanunu sevk edilirken anayasa değişikliği ihtiyacı var,
bütçeyle beraber anayasa değişikliği yapalım" deniliyor ve devamla,
Komisyon Başkanına hitaben "Anayasa konusunda Anayasa Komisyonu Başkanının
çok hassas olması lazım. Özellikle değişiklikler konusunda, talepler
doğrultusunda değil, yürütmenin talepleri doğrultusunda değil, komisyona süre
tanımak lazım. Aksi takdirde, bir keyfî yönetim; yani, hukuk yönetimi değil,
keyfî yönetim; yani, çoğunluğumuz var, biz ne gönderirsek, arkadaşlar da itiraz
etmezler. Onun için, biz, yirmidört saatte, kırksekiz saatte kanun çıkarırız;
bu keyfî yönetime yol açmış oluruz. Böyle kırksekiz saat içerisinde görüşülmesi
gereken seferberlik ilanı olur; ama, böyle önemli bir konuda kırksekiz saat
geçmeden, henüz yeterince incelemeden çalışma yapılmasını uygun
bulmuyorum" diyor sayın milletvekili.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi sunduğum bu konuşma pasajı, içeriği itibariyle baktığınız zaman, bir
muhalefet milletvekilinin görüşleridir diye değerlendirebilirsiniz; ancak,
doğru, ister muhalefet ister iktidar, kim tarafından söylenirse söylensin,
doğruluğu ortadan kalkmaz. Şimdi, merak ediyorsunuz, bu görüşler, İktidar
Partili, Adalet ve Kalkınma Partili bir milletvekilinin, siyasî iktidarın
tutumuna karşı biz Cumhuriyet Halk Partisinin söyleyegeldiği doğru tespitlerin
teyididir.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, bakınız, Anayasanın bazı maddelerini değiştirmeye kalkıyoruz. Uyum
paketlerini bu Meclisten geçirdik; ama, bu milletin bizden beklediği… Çünkü,
2002 seçimlerinde, milletimizin huzurunda, siz de biz de "bu ülkenin
gündeminden yoksulluğu çıkaracağız" dedik. Yoksulluğun tek nedeni
yolsuzluk. Yolsuzluk da, geliyor, dokunulmazlık zırhında kendini buluyor.
Gelin, söz verildi, bu dokunulmazlığı sınırlandıralım dediğimiz zaman binbir
dereden su getiriyorsunuz, efendim, neymiş, uzlaşma komisyonları diyorsunuz,
ona üye vermiyorsunuz diyorsunuz. Şimdi, uyum paketlerini, anayasa
değişikliklerini uzlaşma komisyonlarından mı geçirdik?!
Değerli arkadaşlarım,
samimî olmak lazım. Millete verdiğimiz sözü ve bu ülkede, dürüst bir toplum
yapısını, dürüst bir anlayışı... Yolsuzluğu önleyeceksek, şu dokunulmazlık zırhını bu kürsüyle
sınırlandırıverelim; ama, çekiniyorsunuz, korkuyorsunuz. Bakın, rahat
konuşuyorum, başım dik milletimin huzurunda; çünkü, veremeyeceğim bir hesap
yok. Milletimin hesabını sormak için buradayım, tek kuruşunun hesabını sormak
için buradayım. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Değerli arkadaşlarım,
arkamda, çok şükür, ne Grubumun, ne benim, dosyalar yok; ama, sizin arkanızda
dosyalar var. Bırakınız dokunulmazlığın sınırlandırılmasını, değerli
arkadaşlarım, komisyona gelen dosyaları dönem sonuna bırakmasak, acaba, burada,
burada oturma noktasında olan insanlar, şu hesabını verseler de, milletimizin
huzuruna çıksalar da "biz de aklandık" deseler iyi olmaz mı?
Değerli arkadaşlarım…
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa)
- Akız zaten, niye aklayacağız ki. Neyi saklayacağız?!
ATİLA EMEK (Devamla) -
Neyi saklayacağız... Dosyaların hesabı nerede?
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa)
- Hangi dosyaların hesabı? Getir, koy dosyaları ortaya. Dosya mı var?
ATİLA EMEK (Devamla) -
Niye korkuyoruz Değerli Milletvekili arkadaşım? Değerli arkadaşlarım, niye
korkuyoruz?
Değerli arkadaşlarım,
sayın milletvekilleri; teklifin 4 üncü maddesiyle, Anayasanın 162 nci maddesinin
dördüncü fıkrası da değiştirilmek istenmektedir. Daha önceki Anayasa hükmüne
göre, bütçeler bölümler halinde oylanırken, yapılan değişiklikle, bütçelerin
gelir ve gider toplamları üzerinden oylaması hükme bağlanmaktadır.
Bilindiği gibi, analitik
bütçe sınıflandırması, kamusal sınıflandırma, fonksiyonel sınıflandırma, finans
tipi sınıflandırma ve ekonomik sınıflandırma olmak üzere 4 bölümden
oluşmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ATİLA EMEK (Devamla) -
Sayın Başkan, kişisel söz hakkım da var, eğer değerlendirirseniz sevinirim.
BAŞKAN - Sayın Emek, siz
konuşmanızı özetle tamamlayınız. Sizden önce söz talebi olanlar var da, ben
konuşmanızı tamamlamanıza fırsat vereceğim.
Buyurun.
ATİLA EMEK (Devamla) -
Hemen tamamlayacağım, teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Eski sınıflandırmadaki
"bölümler" ibaresi, analitik bütçe sınıflandırmasından birinci düzey
fonksiyonel sınıflandırmaya karşılık kullanılmaktadır. Birinci düzey
fonksiyonel sınıflandırma, genel kamu hizmetleri, savunma hizmetleri, kamu
düzeni ve güvenlik hizmetleri, ekonomik işler hizmetleri, çevre koruma
hizmetleri, iskân ve toplum refahı hizmetleri, sağlık hizmetleri, dinlenme,
kültür ve din hizmetleri, eğitim hizmetleri, sosyal güvenlik ve sosyal yardım
hizmetleri bulunmaktadır. Değişiklik kabul edilirse, bütçeler bölümler
itibariyle birinci düzey fonksiyonel sınıflandırmaya göre değil, kamu idare
bütçelerinin gelir ve gider toplamları üzerinden oylanacaktır.
Sayın milletvekilleri,
yapılmak istenen değişiklikle bu uygulama daha ileri noktaya götürülmekte, kamu
idaresinin 10 adet birinci düzey fonksiyonunda oylanan bütçeleri toptan
oylamayla kabul edilmek istenmektedir. Böylece, mevcut uygulama, yasal ve
anayasal düzeyde daha geri götürülmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
getirilmek istenen uygulamayla Parlamento, yürütme organına yetkisini,
kurumların sundukları hizmet üzerinden değil, kurumun toplam gelir-gider
büyüklüğü üzerinden devretmiş bulunmaktadır. Yetki devri daha genel büyüklükler
üzerinden olduğu için bu uygulama, Parlamentonun bütçe hakkını etkin
kullanmasını engelleyecektir. Parlamentonun bütçe yapma hakkını etkin
kullanması açısından kuruluş bütçelerinden bakması gereken, oylaması gereken
asıl konu, kuruluşun sunmakla yükümlü olduğu kamu hizmetleri ve bu hizmete
ilişkin amaç ve önceliklerini gösteren hizmet programlarıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu nedenlerle, getirilen Anayasa değişiklik teklifine olumlu
yaklaşmak olanaklı değildir.
Bu duygu ve düşüncelerle
Yüce Meclise saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum
Sayın Emek.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde verilmiş 1 adet önerge vardır. Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun
Teklifinin 4 üncü maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Bülent
Gedikli |
Faruk
Koca |
Bayram
Özçelik |
|
Ankara |
Ankara |
Burdur |
|
Sabri
Varan |
Hamit
Taşcı |
Hüseyin
Tanrıverdi |
|
Gümüşhane |
Ordu |
Manisa |
"Türkiye Büyük
Millet Meclisi üyeleri, Genel Kurulda, kamu idare bütçeleri hakkında
düşüncelerini her bütçenin tümü üzerindeki görüşmeler sırasında açıklarlar;
bölümler ve değişiklik önergeleri, üzerinde ayrıca görüşme yapılmaksızın okunur
ve oylanır."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Takdire bırakıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Hükümet?..
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi üyelerinin bütçe hakkını kullanırken, idare bütçelerinin gelir ve gider
toplamları yerine, halen olduğu gibi bölümler halinde oylanması suretiyle daha
kapsamlı bilgilenme ve ayrıntılı oylama imkânına sahip olmasının daha uygun
olacağı düşünülmektedir.
BAŞKAN
- Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
işaretle yapılan oylamada önerge kabul edilmiştir.
İçtüzüğün 94 üncü
maddesine göre, kabul için gerekli beşte 3 çoğunluğun tespiti için, şimdi
önergelerin oylamasını gizli oylama suretiyle yaptıracağım.
Önergenin gizli
oylamasına Adana İlinden başlıyoruz.
(Oyların toplanılmasına
başlandı)
Ahmet Faruk Ünsal…
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının bazı maddelerinin
değiştirilmesi hakkında kanun teklifinin 3 üncü maddesinin gizli oylaması
sonucunu arz ediyorum:
Kullanılan
oy sayısı |
: |
334 |
Kabul |
: |
334 |
Buyurun, devam edin.
(Oyların toplanılmasına
devam edildi)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Genel Kurulda oyunu kullanmayan milletvekilimiz veya sayın
bakanımız var mı efendim? Yok.
Oylama işlemi
tamamlanmıştır.
Oy kutuları kaldırılsın.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, önergeyle ilgili gizli oylama yapmıştık. Önergeden sonra tekrar
görüşmeden yeni bir oylama yapacağız; onu dikkatlerinize arz ediyorum.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifinin 4 üncü maddesi üzerinde verilen
önergenin gizli oylama sonucu:
Kullanılan
oy sayısı |
: |
341 |
Kabul |
: |
339 |
Boş |
: |
2 |
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, şimdi, önergenin gizli oylamasına Adana İlinden başlıyoruz.
(Oyların toplanılmasına
başlandı)
BAŞKAN - Genel Kurulda
bulunup da oyunu kullanmayan milletvekili ve bakan arkadaşlarımız lütfen
oylarını kullansınlar.
(Oyların toplanılmasına
devam edildi)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Genel Kurul Salonunda bulunup da oyunu kullanmayan
milletvekili ve bakan arkadaşlarımız oylarını kullansınlar; oylama işlemini
nihayetlendireceğim.
Oylama işlemi sona
ermiştir.
Görevli arkadaşlarımız
kupaları kaldırılsınlar.
(Oyların ayırımına
başlanıldı)
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, 4 üncü
maddenin tasnif işlemleri sürerken 5 inci maddenin görüşmelerine başlayacağız.
5 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 5.- Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 163 üncü maddesinde yer alan "genel ve katma
bütçelerle" ibaresi "merkezî yönetim bütçesiyle" şeklinde
değiştirilmiştir.
BAŞKAN - 5 inci madde
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Mehmet Ziya
Yergök.
Sayın Yergök, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET
ZİYA YERGÖK (Adana) - Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli
üyeleri; görüşülmekte olan Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifinin 5 inci maddesi üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına görüşlerimi belirtmek üzere söz almış bulunuyorum;
Yüce Milletimizi ve Yüce Meclisimizi saygıyla selamlayarak sözlerime başlamak
istiyorum.
Sayın milletvekilleri, 5
inci maddeyle, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 163 üncü maddesinde yer alan
"genel ve katma bütçelerle" ibaresi "merkezî yönetim
bütçesiyle" şeklinde değiştirilmektedir. Madde gerekçesinde, bu değişiklikle,
uluslararası standartlar ve Avrupa Birliği müktesebatına uygun olarak
tanımlanan yeni bütçe kapsamına uyum sağlandığı belirtilmekte; genel gerekçede
ise, daha önce 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Yasasının çıkarıldığı,
buna göre genel bütçeli idareler, özel bütçeli idareler ile düzenleyici ve
denetleyici kurumların toplamından oluşan Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu tasarısı
hazırlanarak Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulacağı, bu yaklaşım
çerçevesinde Anayasamızın konuyla ilgili hükümlerinde gerekli uyumun sağlanması
amacıyla değişiklik yapılması öngörüldüğü belirtilmektedir.
Sayın Başkanım, dikkatim
dağılıyor, çok gürültü geliyor. Özür dilerim.
BAŞKAN - Sayın hatibi
sükûnetle dinleyelim efendim.
Buyurun Sayın Yergök.
MEHMET ZİYA YERGÖK
(Devamla) - Sayın milletvekilleri, bu kanun teklifiyle, görüldüğü gibi, Adalet
ve Kalkınma Partisi, aslında, çok önemli olan Anayasa değişikliği konularını
hiçbir zaman ciddiyetle ve hukuk devletine yakışır bir önemle ele almamıştır.
Daha önce de Anayasayı yasaya uydurmak için değişiklik teklifleri olmuştur;
ancak, bugün, bunun, yeni, hatta daha ileri bir aşamasına tanık oluyoruz.
Sadece Anayasanın yasaya uyumunu sağlamak değil, Anayasanın Türkiye Büyük
Millet Meclisine sunulan bütçe yasa tasarısına uyumunu sağlamak için bir
anayasa değişikliği teklifiyle karşı karşıyayız.
Değerli milletvekilleri,
anayasa değişikliği konusuna bu tür yaklaşımı doğru bulmadığımızı, haklı
görmediğimizi ve hukukî garabet olarak gördüğümüzü belirtmek durumundayım.
Sayın Burhan Hocam iyi bilir; anayasa öyle bir yasadır ki, devletin temel
yapısını ve bu yapının başlıca işleyiş kurallarını gösterir. Ayrıca, anayasa,
öbür yasaların üstünde, onlardan daha esaslı, daha temelli, daha geniş
kapsamlı, neredeyse onları doğuran, onlara dayanak olan bir yasadır. Bunun
doğal sonucu olarak da, yasaların anayasaya uygunluğu zorunlu sayılmış ve bu
uygunluğu denetleyici mekanizmalar oluşturulmuştur. Anayasa Mahkemesi gibi
kuruluşların ortaya çıkması da hep bu düşünceden kaynaklanmıştır.
Kısaca özetlemek
gerekirse, anayasalar, yalnız devletlerin temel yapılarını, örgütlenişlerini ve
işleyiş kurallarını göstermekle kalmıyor, aynı zamanda, çıkarılacak yasaların
uymak zorunda olduğu temel ilkeleri ve temel çerçeveyi de ortaya koyuyor;
ancak, Adalet ve Kalkınma Partisinin anlayışı, bu temel ve doğru yaklaşımı
tersine çevirmekte, yasaların anayasaya uygunluğunu değil, anayasanın yasalara
ve hatta daha garibi, yasa tasarılarına uyumu için değişiklik tekliflerini
gündeme getirmektedir ki, bu, kabul edilemeyecek, çok yanlış bir tutumdur.
Kuşkusuz anayasalar da
değiştirilebilir. Anayasaların nasıl değiştirileceği anayasa metinlerinde de
yer almıştır; ancak, burada gözönünde bulundurulması gereken önemli husus
şudur: Anayasaların bir toplum sözleşmesi olduğu gerçeğinden hareketle, anayasa
değişiklikleri yapılırken en geniş anlamda bir uzlaşma aranmalı, hatta sadece
siyasî partilerle de sınırlı değil, toplumsal bir uzlaşma sağlamak için
çalışılmalıdır. Ne var ki, işin bu yönü de Adalet ve Kalkınma Partisi
tarafından sürekli gözardı edilmektedir; bu da, doğru olmayan, şık olmayan bir
yaklaşımdır. Bırakın muhalefetle, toplumla mutabakat sağlamayı, kendi içinizde
bile mutabakat sağlanmadığı, gerekli araştırma ve inceleme yapılmadan
tekliflerin verildiği açıkça ortadadır. Bu teklif, 17 Ekimde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verildi; dört gün sonra 21 Ekimde Anayasa
Komisyonunda görüşüldü; bugün beşinci gün, 26 Ekim, 6 maddenin 2'sinde
değişiklik önergesiyle değişiklik yapılma ihtiyacı ortaya çıktı; bu da, işin ne
kadar aceleye getirildiğini, ne kadar gayri ciddî bir yaklaşımla ortaya
konulduğunu göstermektedir.
Sayın milletvekilleri,
aslında çok acilen yapılması gereken, ülkemiz için yaşamsal önem taşıyan,
üzerinde toplumsal mutabakat oluşan, iktidar ve muhalefet partileri tarafından
da topluma vaat edilmiş olan anayasa değişikliği konuları bulunmaktadır; Yüce
Meclisin öncelikle bunları ele alması gerekir. Ancak, ne yazık ki, 22 nci Dönem
Parlamentosunun ertelenmez görevi olarak karşımızda bulunan bu anayasa
değişikliği konularına Adalet ve Kalkınma Partisi bir türlü yanaşmamaktadır;
hatta engel olmaktadır. Bunlardan birincisi, yargı bağımsızlığıyla ilgili
anayasa değişikliği konusudur. 58 ve 59 uncu Hükümet Programlarında da yargı
yetkisini kullanan kişi ve kurumların bağımsız ve tarafsız karar vermelerini
sağlayacak bir yargı reformunu gerçekleştirmek için Anayasa ve yasalardaki
yargı bağımsızlığı ve yargıçlık teminatıyla bağdaşmayan hükümlerin
değiştirileceği taahhüt edilmesine
rağmen, bu yönde hiçbir adım atılmamıştır.
Değerli milletvekilleri,
bağımsız yargı ve güvenceli yargıç, hukuk devleti olmanın vazgeçilmez
koşuludur. Bugün, Anayasamızda ve ülkemizin imzaladığı uluslararası
sözleşmelerde mahkemelerin bağımsızlığı vurgulanmaktadır; ancak, bağımsızlığı
güvence altına alacak temel ilkelerin anayasa hükmü haline getirilmesi
gereklidir; onun için de öncelikle Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısı
ve işleyişi değiştirilmeli, Kurulun kendi personel müdürlüğü ve teftiş kurulu
başkanlığı oluşturulmalı, bu görevleri Adalet Bakanlığının yerine getirmesi
yönteminden vazgeçilmelidir.
Yargı bağımsızlığı için
bunların yeterli olmayacağı söylenebilir, doğrudur, bugün Sayın Bakan da
söyledi; ancak, bunlar asgarî koşuldur. Bu asgarî koşullar sağlanmadan da
ülkemizde yargı bağımsızlığından söz etmeye olanak yoktur.
Sayın milletvekilleri,
acilen gerçekleşmesi gereken bir anayasa değişikliği konusu da, Anayasamızın 83
üncü maddesindeki yasama dokunulmazlığının sınırlandırılması konusudur. Bu
konu, Partimiz ve partili milletvekillerimiz tarafından sürekli gündeme
getirilmesine ve ısrarla takip edilmesine rağmen bir mesafe alınamamıştır.
Bunun nedeni bellidir. Dokunulmazlığın sınırlanması konusu son yıllarda
toplumsal bir talep haline gelmiş olmasına, dokunulmazlığın adaletin işleyişini
engelleyen, yargının önünü tıkayan bir ayrıcalığa dönüştüğü düşüncesinin haklı
olarak yerleşmiş olmasına rağmen, Adalet ve Kalkınma Partisi bu konudaki
sözlerinin ve taahhütlerinin arkasında durmamış ve bu, acilen yapılması gereken
anayasa değişikliği konusu da gerçekleşememiştir. Bunun bütün sorumluluğu da
İktidar Partisine aittir. Cumhuriyet Halk Partisine bu konuda hiç kimsenin sözü
olamaz.
Uzlaşma komisyonuna
Cumhuriyet Halk Partisi üye vermiyor gibi yapay mazeretlerin ardına da kimse
sığınmasın. Bunun görüşüleceği yer Anayasa Komisyonudur. Anayasa Komisyonu
bunun için vardır. İçtüzükte bulunmayan, bugünkü Parlamento yapısı içinde
gereği olmayan bir komisyona üye verilmediği için dokunulmazlık konusu
görüşülemiyor bahanelerinin hiçbir inandırıcılığı bulunmamaktadır. Nitekim,
bunun açık kanıtı da şu anda görüşmekte olduğumuz anayasa değişikliği teklifidir.
Bu teklif, uzlaşma komisyonundan geçerek değil, Anayasa Komisyonunda
görüşülerek Yüce Meclisin gündemine gelmiştir.
Değerli milletvekilleri,
sonuç olarak, ülkemiz için, toplumumuz için, geleceğimiz için yaşamsal önem
taşıyan, parti programlarında, hükümet programlarında ve kamuoyunda açıkça
taahhüt edilen anayasa değişikliği konularını ısrarla gündeme getirmekten
kaçınan, bu yöndeki ısrarlı taleplerimizi görmezden gelen Adalet ve Kalkınma
Partisinin…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Yergök.
MEHMET ZİYA YERGÖK
(Devamla) - Tamamlıyorum.
…Anayasanın yasaya ve
yasa tasarısına uyumunu sağlamaya yönelik değişiklik teklifinin hukuk devleti
ilkesiyle bağdaşmadığını düşünüyor ve böyle bir teklife destek vermeyeceğimizi
belirtiyor; İktidar Partisini, yukarıda değindiğimiz öncelikli ve çok daha
önemli anayasa değişikliklerini gerçekleştirmek için göreve davet ediyorum.
Bugün Malatya'da
gerçekleşen ve hepimizin tüylerini ürperten olaya da bir cümleyle değinmeden
geçemeyeceğim. Malatya Milletvekilimiz Sayın Mevlüt Aslanoğlu, çok hızlı bir
şekilde yerinde inceledi olayı; çok vahim. O nedenle diyorum ki, gerçekten
üzüntümüz çok büyük; siz, anayasa değişikliğinden önce, Bakanlığınıza bağlı
çocuk yuvalarında, çocuk yurtlarında işkenceden geçirilen, ırzına geçilen
çocukların kaderini değiştirin, hep birlikte değiştirelim. Bu olay hangi Avrupa
Birliği ülkesinde olsaydı, ilgili bakan derhal istifa ederdi. İşte Avrupa
Birliği aşkınızı burada gösterin; bu alanda da Avrupa Birliği standartlarını
yakaladığımızı herkese gösterelim.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Yergök.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi
Hakkında Kanun Teklifinin 4 üncü maddesinin gizli oylamasının sonucunu arz
ediyorum:
Kullanılan oy sayısı |
: |
338 |
Kabul |
: |
334 |
Boş |
: |
3 |
Geçersiz |
: |
1 |
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, 5 inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, maddenin gizli
oylamasına Adana İlinden başlıyoruz.
(Oyların toplanılmasına
başlandı)
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, oyunu kullanmayan milletvekili arkadaşımız veya
sayın bakanlarımız varsa, oylarını, lütfen, kullansınlar.
Sayın milletvekilleri,
oylama işlemimiz sona ermiştir.
Görevli arkadaşlar
kupaları kaldırsınlar.
(Oyların ayırımına
başlanıldı)
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, 5 inci maddenin tasnif işlemi sürerken,
çalışmalarımıza devam edeceğiz.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 6.- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer ve halkoylamasına sunulması halinde tümüyle oylanır.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, İstanbul Milletvekili Sayın Kemal
Kılıçdaroğlu; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, lütfen yerlerimize oturalım, sayın hatibi dinleyelim.
Buyurun Sayın
Kılıçdaroğlu.
CHP GRUBU ADINA KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Yasa yapma süreciyle
ilgili olarak, bu Parlamento döneminde belki de ilk karşılaştığımız olaylardan
birini gerçekleştirdik. Önce bir yasa çıkardık; 1050 sayılı Muhasebei Umumiye
Yasasını kaldıran ve onun yerine, Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Yasasını
getiren 5018 sayılı Yasayı bu Parlamento kabul etti.
ATİLA EMEK (Antalya) -
Sayın Başkan, düzeni bir sağlayalım.
MEHMET VEDAT YÜCESAN
(Eskişehir) - Sayın Başkan, bir otursunlar.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - 5018 sayılı Yasa, çok değişik hükümetlerin çalıştığı, çaba
gösterdiği, üzerinde uzun uzun çalışmaların yapıldığı...
BAŞKAN - Sayın
Kılıçdaroğlu, bir beş saniyenizi rica edeyim efendim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - ...ve bu hükümet döneminde de Parlamentonun...
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) - Kemal Bey, bir dakika, Başkan uyaracak, ondan sonra...
BAŞKAN - Sayın
Kılıçdaroğlu, bir beş saniyenizi istirham edeyim efendim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Tabiî efendim.
BAŞKAN - Saygıdeğer
arkadaşlarım, son maddenin görüşülmesine geldik, arkasından oylamaya geçeceğiz.
Ayakta bulunan milletvekili arkadaşlarımızı, lütfen, yerlerine oturmaya davet
ediyorum.
Bakanlar Kurulu sırasında
bulunan milletvekili arkadaşlarım, konuşmalar, hatibin konuşmasını
etkilemektedir. Ayaktaki arkadaşlarımız, lütfen, yerlerine otururlarsa memnun
olacağım. İstirham ediyorum...
Sayın Kılıçdaroğlu,
buyurun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Dolayısıyla, bu
Parlamento döneminde, iktidarıyla muhalefetiyle, âdeta, oybirliğiyle çıkardığı
bir yasa 5018 sayılı Yasa. Fakat, bu yasayı çıkardıktan sonra… Özellikle,
IMF'nin talebi de bir an önce bu yasanın çıkmasıydı. Yasa çıktı, Parlamentodan
geçti; fakat, bütçe yasasına bir hüküm ilave edildi. Bu hükümde denildi ki:
"5018 sayılı Yasanın bir yıl süreyle uygulanması ertelenmiştir."
Böylece, çok acele Parlamentodan geçen bir yasa, IMF'nin ikna edilmesi
süreciyle, bir yıl ertelenmiş oldu.
Bugün geldiğimiz noktada…
ATİLA EMEK (Antalya) -
Arkadaşlar, lütfen… Hiçbir şey anlamıyoruz.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) - Sayın Başkan…
MEHMET VEDAT YÜCESAN
(Eskişehir) - Başkanım, anlamıyoruz.
BAŞKAN - Saygıdeğer
arkadaşlarım, milletvekili arkadaşlarımızın kahkahaları taa buradan duyuluyor.
İstirham ediyorum; lütfen… Eğer çok acil bir konu varsa, Genel Kuruldaki
arkadaşlarımız, lütfen, dışarıya çıkarak konuşmalarına devam etsinler. İstirham
ediyorum; lütfen…
Buyurun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Sayın Başkan, aslında, Parlamentoda çok fazla gürültünün olduğu bir
ortamda, eğer TRT-3'ü kapatırsak, böylesine garip bir durumu halktan da
gizlemiş oluruz; çünkü, gerçekten de, Parlamentoda görev yapan bütün
milletvekillerinin yasa yapma süreciyle ilgili olarak daha duyarlı olması
gerektiği konusunda ben de aynı kanıdayım; ama, bunu, maalesef, zaman zaman,
Parlamentoda gerçekleştiremiyoruz. Arkadaşlarımız, çoğu kez, oy kullanırken, oy
kullandıkları maddenin ne getirip ne götürdüğünü dahi yeterince
kavrayamıyorlar. Bu acı; ama, bu gerçeği de, bu vesileyle, buradan belirtmeyi,
bir anlamda, kendi açımdan da görev sayıyorum.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bu yasanın Parlamentodan geçme sürecinde şöyle bir gariplik var:
Önce yasayı çıkardık, sonra yasaya uygun olarak anayasa yapıyoruz. Oysa, yasama
sürecinde, önce anayasa yapılır, anayasaya uygun yasalar çıkarılır; ama, biz
bunun tersini yaptık. Tersini yapmanın belki kasıtlı olduğunu veya bu konuda
hükümetin çok duyarsız olduğunu da söylemek istemiyorum. Bu konuda anayasal bir
değişikliğe gitme ihtiyacı, yasanın uygulama süreciyle başlamıştır. Dolayıyla,
yasayı uygulamak isteyen bürokrasi görmüştür ki, biz genel ve katma bütçe
diyorduk ki, adını kaldırdık bunun; ama, Anayasada genel ve katma bütçe diyor.
Dolayısıyla, sistem, Anayasada değişiklik yapma ihtiyacı olarak ortaya çıktı.
Bu ihtiyacı bugün gidermeye çalışıyoruz.
Bu yasa görüşülmeden önce
burada bir gensoru görüşüldü ve İktidar Partisinden Sayın Bülent Gedikli,
buraya gelerek şu açıklamayı yaptı. Konuşmasına şu cümlelerle başladı, Sayın
Gedikli dedi ki: "Başbakanın Meclisin iradesine ipotek koyduğu söylendi;
ama, böyle bir şey asla söz konusu değildir. Ben, Sayın Gedikli'ye iki tane
örnek vereceğim. Örneklerden birisi şu: Sayın Başbakan Brüksel'de iken, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Ceza Kanunu dolayısıyla ivedilikle toplanması ve söz
konusu yasayı değiştirmesi gerekiyordu. O da "zina" maddesiyle
ilgiliydi ve Sayın Başbakan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı açıklama
yapmadan önce Meclisin hangi gün toplanacağını açıkladı. Ben şunu kabul
ediyorum; Sayın Başbakanın, elbette ki, Parlamentonun toplanması konusunda
düşünceleri olacaktır; elbette ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı,
Parlamentoyu toplarken Sayın Başbakanla istişare ihtiyacında bulunabilecektir;
ama, bu duyarlılığı göstermeden, doğrudan, yurt dışından, şu tarihte Parlamento
toplanıp bunu değiştirecektir dediğiniz anda, Parlamentonun iradesine açıkca
ipotek koymuş oluyorsunuz. Bu, doğru bir davranış değil.
İkinci nokta, Sayın
Başbakan yine bir konuşmasında "yürütme organı, yasama ve yargının
önündedir" diye bir ifade kullandı ve bu ifadesi dolayısıyla da çok
eleştirildi. Yürütme, yargı ve yasama organı birbirinden üstün olan organlar değildir;
denk, demokrasilerde birbirini denetleyen, birbirini aynı zamanda etkileyen bir
sistemler bütünüdür aslında. Dolayısıyla, eğer siz yürütme organını yasama
organının önüne koyarsanız, yargı organının önüne koyarsanız, yürütme organı
ikisini denetlemiş olur ki, bu son derece tehlikeli bir uygulama.
Değerli milletvekilleri,
şu anda yukarıda, Plan ve Bütçe Komisyonunda, Anayasayı değiştirmeye gerekçe
saydığımız 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunundaki değişiklikler
görüşülüyor. O değişiklikler sanıyorum yarın veya ondan sonraki günlerde
Parlamentonun gündemine gelecek ve tekrar biz, uygulamaya girmemiş olan bir
yasada değişiklik yaparak uygulamada ortaya çıkacak olan tereddütleri gidermeye
çalışacağız.
Bakın, değerli
arkadaşlar, 5018 sayılı Yasa Aralık 2003 tarihinde çıktı. Bu yasanın yürürlük
tarihi 1.1.2005 olacaktı; bir yıl ertelendi, 1.1.2006 oldu. 1.1.2006'ya günler
kala, haftalar kala şimdi anayasa değişikliğini gündeme getiriyoruz ve
Parlamentoda bütün milletvekili arkadaşlarımız yoğun ve yorgun bir mesai sarf
ederek bu anayasa değişikliğini gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Gönül isterdi
ki, yürütme organı dediğimiz hükümet, Parlamentoyu bu kadar sıkboğaz etmeksizin,
çok daha önceden bu teknik düzenlemeyi Parlamentonun gündemine getirseydi ve
bizler de 5018 sayılı Yasada değişiklik yaptıktan sonra, o değişiklikler
Meclisten geçtikten sonra anayasa değişiklikleri de gündeme gelebilseydi. Ama,
maalesef, hükümet çoğu kez kendi düşündüğünün sadece ve sadece doğru olduğunu,
onun dışındaki düşüncelerin ve katkıların doğru olmadığını, uygun olmadığını
düşündüğü için böyle davranıyor.
Ben, beni dinlediğiniz
için hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederim
Sayın Kılıçdaroğlu.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi
Hakkında Kanun Teklifinin 5 inci maddesinin gizli oylamasının sonucu:
Kullanılan oy sayısı |
: |
341 |
Kabul |
: |
339 |
Boş |
: |
2 |
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, 6 ncı madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, 6 ncı maddenin
gizli oylamasına Adana İlinden başlıyoruz.
(Oyların toplanılmasına
başlandı)
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, 6 ncı maddenin gizli oylamasının bitmesinden sonra,
Meclis Genel Kurulu çalışmalarına devam edecektir.
Bilgilerinize arz olunur.
(Oyların toplanılmasına
devam edildi)
BAŞKAN - Oyunu
kullanmayan sayın milletvekili var mı? Yok.
Saygıdeğer arkadaşlarım,
oylama işlemini bitiriyorum.
Görevli arkadaşlarımız
kupaları kaldırsınlar.
(Oyların ayırımı yapıldı)
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifinin 6 ncı maddesinin gizli oylamasının
sonucunu arz ediyorum:
Kullanılan oy sayısı |
: |
339 |
Kabul |
: |
336 |
Boş |
: |
3 |
Sayın milletvekilleri,
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında
Kanun Teklifinin birinci görüşmeleri tamamlanmıştır. İkinci görüşmeye, en az 48
saat geçtikten sonra başlanabilecektir.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun
Tasarısın görüşmelerine başlayacağız.
6.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin
Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904)
BAŞKAN - Komisyon?..
Saygıdeğer
milletvekilleri, birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.04
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 23.13
BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik)
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12 nci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
4 üncü sırada yer alan
Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
IV.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
6.- Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin
Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1030) (S. Sayısı: 904) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Komisyon raporu 904 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek;
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Özyürek, konuşma
süreniz 20 dakika.
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; gecenin bu
saatinde çok önemli bir tasarıyı görüşmeye başlıyoruz. Bu tasarı, daha önce
Plan ve Bütçe Komisyonunda 12.5.2005 tarihinde kabul edilerek buraya
indirilmişti; fakat, bazı maddeleri af niteliğinde olduğu için, nitelikli
çoğunluğu bulmakta güçlük çekileceği düşüncesiyle bu tasarının içindeki bazı
maddeler peyderpey buradan çıkarıldı, başka torbalara aktarıldı. Şimdi, burada
torbanın yanında bir de çorbayla karşı karşıyayız.
Bu kanunun hangi
maddelerini acaba bugün görüşeceğiz? Hangi maddelerini daha önce görüşerek
kanunlaştırdık? Kanunlar Kararlar Müdürlüğündeki arkadaşlara rica ettim, onlar
benim tasarımın üstüne böyle bazı notlar düşerek şunları görüştük kanunlaştı,
bunları görüşemedik, zaman içinde görüşelim diye notlar verdiler. Umarım,
yarın, maddelere geçtiğimizde, bu konuyu çözmüş oluruz; yani, Meclis, değerli
milletvekilleri, neleri konuşacaklarını bilerek, burada değerlendirme yaparlar.
Değerli arkadaşlarım, bu
yasanın, çok önemli, af niteliğinde düzenlemeleri var. Bunların bir kısmına biz
de katılıyoruz. Örneğin, hurdaya çıkarılmış, çıkarılması gereken otomobillerin
vergileri var. Bu vergiler terkin edilmeli ki, o otomobiller hurdaya
çıkarılabilsin. Bunun gibi, Petrol Kanununa göre, çok eskiden kalmış olan,
artık, tahsili söz konusu olmayan kur farkları var. Bu tip düzenlemeleri, biz,
doğru buluyoruz, uygun buluyoruz.
Ancak, burada, özellikle
yurtdışına gönderilen, fakat, orada, çeşitli olaylara karıştıkları için
tahsillerini tamamlayamayan, Türkiye'ye geri çağrılmış olan öğrencilerin bir
bölümünün üniversitelere aktarılması, bir bölümünün devlet memurluğuna alınması
gibi, bizim tasvip etmediğimiz, başarısız olan insanları, Türkiye
Cumhuriyetinin yasalarına saygısızlığı ilke edinen insanları ödüllendiren
önemli düzenlemeler var. Bu yasa sonuçlandığı takdirde, üniversitelerimizin
zaten bozuk olan düzeni bütünüyle bozulacak. Öylesine düzenlemeler var ki…
Biliyorsunuz, hükümet, üniversitelerin atama yetkilerini, çeşitli genelgelerle
alıyor. Yargıya götürüyor üniversiteler, kazanıyorlar, tekrar bir genelge daha
çıkararak atamaları önlüyor; ama, bu kanunla, bu tasarıyla öylesine
düzenlemeler yapılıyor ki, kadro aramaya lüzum yok, eğer, herhangi bir öğrenci
yurtdışına gitmiş, orada herhangi bir bölücü faaliyete karıştığı için
Türkiye'ye çağrılmışsa ve mastırını da tamamlamışsa, üniversitelere otomatik
olarak öğretim görevlisi şeklinde atanacak. Peki, yurtdışına gitti, başarısız
oldu, mastırını dahi yapamadı, o zaman ne olacak; yine, sınavsız olarak,
otomatik, devlet dairelerine memur şeklinde atayacağız. Değerli arkadaşlarım,
bu, başarısız olanı, bu, yasalara saygı göstermeyen insanları ödüllendiren bir
düzenlemedir. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu düzenlemeye kesinlikle
karşıyız. YÖK'ün bu konuda olumlu bir görüşü alınmamıştır. Belki, bugünün
ortamında, özellikle, Sayın Başbakanın YÖK'e karşı tavrını öğrendikten sonra
"bir de YÖK'ten görüş mü alacağız" denilebilir; ama, nihayet,
istihdam eden insanlar olarak, oranın düzeninden, eğitiminden sorumlu insanlar
olarak, o üniversitelerimizin de, mutlaka, bu konuda görüşü alınması lazım. Bu
konuda, bu dalda, benim böyle bir elemana ihtiyacım yok diyebilmelidir. Müthiş
bir dengesizlik yaratacak ve dediğim gibi, başarısızlığı, yasalara saygı
göstermeyeni ödüllendirecek bir düzenleme var.
Bizim karşı olduğumuz bir
diğer önemli düzenleme ise, Sayın Malîye Bakanımızın da taraf olduğu, Sayın
Malîye Bakanımızın da içinde bulunduğu bir dosyayla ilgili, af içeren
düzenlemedir.
Bugün sabah buraya
Anayasa ve Adalet Karma Komisyonunun bir tezkeresi geldi; orada deniliyordu ki:
Malîye Bakanı Sayın Unakıtan dokunulmazlığının kaldırılmasını talep etmiştir;
ama, biz, onun dokunulmazlığının kaldırılmasından yana değiliz, dönem sonuna
bırakılmasını istiyoruz.
Yine, Sayın Malîye
Bakanımız diyor ki: "Ben, alnım açık, bu konularda yargılanmak istiyorum.
Onun için, burada yapacağınız düzenleme kesinlikle beni ilgilendirmiyor. Kaldı
ki, bu konudaki davalar İstanbul'da çeşitli mahkemelerde görüldü, benim
arkadaşlarım beraat etti, öyleyse ben de beraat etmeliyim."
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, ben, Sayın Malîye Bakanının da gidip yargıda aklanabilmesi
açısından -mademki kendisi de talep ediyor- Adalet ve Kalkınma Partisinin
milletvekillerinin Sayın Bakanın bu talebini olumlu karşılamalarını beklerdim;
fakat, o tezkere sabah burada okundu, ne yazık ki, üzerinde hiçbir işlem
yapılmadan, hiçbir konuşma olmadan dokunulmazlığın kaldırılması dönem sonuna
ertelenmiş oldu.
Değerli arkadaşlarım,
acaba öyle mi; Vergi Usul Kanununun bu 359 uncu maddesiyle ilgili olarak Malîye
Bakanımız ve arkadaşları bu konularda beraat etmişler midir? Bu konuda bir
kitap yayımlandı, Sayın Malîye Bakanımızın da şirin bir resminin olduğu bir
kitap; "Fırsatlar Ülkesinde Bir Kemal Abi." Nedim Şener adında bir
arkadaşımızın, bir gazetecinin yazdığı kitap.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Arkadaşınız mı?!
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla)
- Onun kitabındaki belgelere, ayrıntılı bir şekilde belgelere baktığımız zaman,
359 uncu maddeyle ilgili olarak; yani, Vergi Usul Kanununun 359 uncu maddesiyle
ilgili olarak, Malîye Bakanımızın veya arkadaşlarının hiçbirinin beraat etmesi
söz konusu olmamıştır. Burada, bu kitapta, merak edenler inceleyebilirler,
fotokopileriyle, dava tarih numaralarıyla hepsi ayrıntılı bir şekilde yer
alıyor.
Şimdi, burada ne
yapılmaya çalışıldı? Değerli arkadaşlarım, yürürlükte olan yasaya göre, sahte
veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleyen veya kullananlar, kim
olursa olsun, 359 uncu maddeye göre hapis cezasıyla cezalandırılırlar. Bu
konuda, Vergi Barışı Yasa Tasarısı görüşülürken bir düzenleme yapıldı; ama,
Yargıtay bu düzenlemeden, Malîye Bakanımızın da içinde bulunduğu dosyanın
yararlanamayacağı şekliyle bir karar verdi ve o düzenleme başarısız oldu.
Şimdi, burada tekrar
şöyle bir düzenleme getiriliyor; izninizle bilginize sunayım: "Sahte veya
muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleme veya bu belgeleri kullanma
fiillerinin aracılı ihracat suretiyle işlenmesi halinde (dış ticaret sermaye
şirketleri ve sektörel dış ticaret şirketleri ile malî kurumlar dahil), bu
fiillere ilişkin cezalar (360 ıncı maddede yazılı cezalar dahil) imalatçı veya
tedarikçi ihracatçılar hakkında hükmolunur."
Burada, değerli
arkadaşlarım, Anayasanın ve yasaların öngördüğü "cezanın şahsîliği"
ilkesinden uzaklaşılıyor.
Şimdi, şöyle düşünelim:
Bir ihracata aracılık eden bir firma, bir naylonfatura düzenledi. Şimdi,
diyoruz ki, bu naylonfaturayı düzenlemiş olan aracı ihracatçının herhangi bir
suçu yok, ona ceza veremeyiz. Kime vereceğiz; esas imalatçıya veya tedarikçiye
vereceğiz.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, o tedarikçi veya ihracatçının iradesi dışında aracılık yapan, bu
ihracata aracılık yapan kimseler sahte fatura düzenlemişse, onun suçunu, onun
cezasını otomatikman imalatçıya, tedarikçiye yüklemek, hukukun temel ilkelerine
aykırı olur. Burada yapılmak istenen düzenleme budur; yani, suç ve ceza
transfer edilmektedir. Kime; aracı ihracatçı, işlediği suçun cezasını,
imalatçıya veya tedarikçiye transfer etmektedir.
Şimdi, bu Vergi Usul
Kanunu, 1950 yılında yürürlüğe girmiştir; 1950'li yıllardan beri, 359 uncu
madde, naylonfaturayı kim düzenlerse düzenlesin, kim kullanırsa kullansın, ona
belli bir hapis cezası verilmesini öngörmüştür. Şimdi, bunu yıllardır hiç kimse
değiştirmeyi düşünmemiştir. Biz, vergi barışından itibaren, 2003 yılından
itibaren, sürekli, acaba bu maddeyi nasıl yürürlükten kaldırırız, nasıl yaparız
da naylonfatura düzenleyenleri, kullananları affederiz diye düşünüyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
yine bu kitapta çok açık bir şekilde var, ayrıntılarıyla var; hepiniz adını
duydunuz. Orhan Aslıtürkler, Muhammed Ciğerler; bunların hepsi, bu kanun
çıktığı takdirde, ellerini kollarını sallayarak Türkiye'ye gelebilirler,
Türkiye'de dolaşabilirler. Eğer, bu madde, burada önerildiği şekilde, bu tasarı
kanunlaştığı takdirde, Türkiye'de naylonfaturacılığın önüne geçilemez ve
naylonfatura alır başını gider.
Çok çeşitli iddialar
ortaya atılıyor; deniliyor ki, aracı ihracatçılar veya ona finansman sağlayan
-Albaraka gibi- çeşitli finans kuruluşları bu işleri bilmezler. Onlar, sadece,
faturayı alırlar, üstüne kendi faturalarını koyarlar, satarlar.
Değerli arkadaşlarım, bu
kadar masumane, bu kadar başıboş olabilir mi?! Siz, bir ihracata aracılık
ediyorsunuz veya o ihracata finansman sağlıyorsunuz; acaba bu faturalar naylon
mu değil mi, böyle bir mal alınıyor mu satılıyor mu diye bakmaz mısınız? Bunu
yapmamak, buna dikkat etmemek affedilebilir mi?! Burada yapmaya çalıştığımız,
işte, bu şekilde davrananları affediyoruz. Dediğim gibi, 1950 yılından beri
yürürlükte olan bu madde yıllardır uygulanagelmiş, 2003 yılından itibaren, her
nedense, biz, bunu nasıl yürürlükten kaldırırız da naylonfaturacıları
affederiz… Veya vergi barışında sadece bir defalık af çıkarıyorduk, şimdi
sürekli hale getiriyoruz. Artık, naylonfatura düzenlemek suç olmaktan çıkıyor.
Değerli arkadaşlarım, bu
tasarının bizim özellikle karşı olduğumuz iki temel noktası var. Dediğim gibi,
birisi, naylonfaturacılara af getirmek ve bundan sonra, naylonfatura
düzenlemeyi suç olmaktan çıkarmaktır. Yine, başta da ifade ettiğim gibi,
başarısız olan veya çeşitli suçlara karışmış olan kimselerin, şimdi, hiçbir şey
olmamış gibi, üniversitelere veya devlet dairelerine çıkarılmalarıdır,
döndürülmeleridir. Bu kesinlikle yanlıştır.
Bu yasada, çok başka
düzenlemeler de var. Adı üstünde "torba." Bu torbaya her şey
konulmuş. Mesela, değerli arkadaşlarım, internette oynanan şans oyunlarını
vergilendirmeye dönük burada bir düzenleme var. Yani, niyet, özü itibariyle doğru
bir düzenlemedir; ama, burada getirilen yöntemlerle, internet üzerinden oynanan
şans oyunlarını vergilendirmek mümkün değildir.
Şimdi, burada öngörülen
sistem, kredi kartlarıyla ödemeler yapıldığı zaman, orada bir yüzde 20 stopaj
yapmaktır. Peki, yurt dışından aldığı bir kredi kartıyla bunu oynadığı zaman
nasıl yakalayacaksınız, nasıl vergilendireceksiniz? Şu ana kadar dünyada,
internet üzerinden oynanan şans oyunlarını, sanal oyunları vergilendirecek bir
yöntem geliştirilememiştir. Keşke geliştirilse, keşke biz de bunları
vergilendirecek yolları, yöntemleri bulsak; ama, şu haliyle, eğer, biz, sanal
ortamdaki şans oyunlarını vergilendirelim dersek, kendimizi kandırmış oluruz.
Değerli arkadaşlarım,
dediğim gibi, bu yasada öngörülen önemli konular vardı; Üniversiade Oyunlarıyla
ilgili vergi bağışıklıkları vardı, İstanbul'daki motorlu yarışlarla ilgili
vardı. Onların hepsi çeşitli kanunlara aktarılmak suretiyle çıkarılmıştır.
Değerli arkadaşlarım, burada, önemli olan bir düzenleme, esas, bayramdan önce
herkesin beklediği bir önemli düzenleme, Bağ-Kur ve SSK prim borcu olanların bu
borçlarının yeniden yapılandırılmasıyla ilgili düzenlemedir. Muhalefet olarak
bizim Plan ve Bütçe Komisyonunda önerimiz üzerine iktidar, hemen bu konuda bir
düzenleme, bir önerge verdi ve bu tasarıda o düzenleme yer aldı. Bugün
öğreniyoruz ki, bir tasarıyı hükümet sevk etmiştir ve demiştir ki: Ben, şimdi,
bu torba yasadaki düzenlemeyi yok sayıyorum, onun yerine, yeniden
yapılandırıyorum.
Şimdi, bu tasarıyı acele
bir şekilde inceleme fırsatı buldum. Bu torba yasaya konulan Bağ-Kur
borçlarının, SSK prim borçlarının yeniden yapılandırılmasıyla bunun arasında
çok önemli bir fark yok. Sadece, IMF istedi diye bazı farklılıklar konulmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla)- Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN- Buyurun Sayın
Özyürek.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla)- Şimdi, uzun zamandır bu yasanın, yani, Bağ-Kur ve SSK prim
borçlarının affedileceği beklentisi piyasada hâkim olmuştur. İnsanlar normal primlerini bile
ödeyememektedir. Onun için, yeni tasarı getirdik, tekrar bekleyelim, bayramdan
sonraya kalalım demek yerine, bu torba yasanın ilgili maddesini, istiyorsanız,
biraz daha ıslah etmek suretiyle, geliniz, iyileştirelim ve çıkaralım; çünkü,
burada önemli olan şu, değerli arkadaşlarım: Biliyorsunuz, Bağ-Kur primi borcu
olanlar sağlık yardımından yararlanamıyorlar. Milyonlarca insan Bağ-Kura borcu
olduğu için hastaneye gidemiyor, ilaç alamıyor. Bunların mağduriyetini mademki
çözeceğiz, mademki kararlısınız, bu mağduriyeti daha fazla uzatmanın yararı
yok. Geliniz, hep beraber, Bağ-Kurlulara, SSK prim borcu olanlara bayramdan
önce bir müjdeyi hep birlikte verelim.
Ben, Yüce Meclisi, bu
vesileyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özyürek.
Tasarının tümü üzerinde,
Anavatan Partisi Grubu adına, Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit; buyurun.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
ANAVATAN PARTİSİ GRUBU
ADINA MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 904 sıra sayılı Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine
İlişkin Kanun Tasarısı hakkında Anavatan Partisinin görüşlerini belirtmek üzere
karşınızda bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
hükümet, vergi ve kamu hukukunu ilgilendiren konularda işin kolayına kaçarak,
yasa ve hukuk tekniğine aykırı bir şekilde, yasal düzenlemelerin ilgili
kanunlarıyla ilişki kurmaksızın çözüme kavuşturmak yerine, bu yasa tasarısında
olduğu gibi, adına "torba yasa" denilen yasa yöntemleriyle çözmeye
çalışmaktadır.
Aslına bakacak olursanız,
hükümet bunu alışkanlık haline getirmiş bulunmaktadır; çünkü, geçen yasama
döneminde de buna benzer bir torba yasayla 48 maddelik bir kanun
yasalaştırılmıştır.
Torba diye anılan bu yasa
tasarıları, komisyonlardan Genel Kurul önüne gelinceye değin verilen önerge ve
yapılan eklemelerle genişleyerek hantallaşmak suretiyle, torbalıktan çıkarak
çuvala dönüşmektedir. Yani, Yüce Meclisin önüne bir çuval kanunu, bir kırkambar
kanunu olarak gelmektedir. Çuval da büyük olunca, içerisinde ne ararsanız var.
Ne mi var; gizleme var, olayı saptırma var, kargaşa ve kaos var, belirsizlik
var. Kısaca, ne istersen onu bulabilirsin. Ancak, bunun böyle yapılması,
Anayasa hukukuna, hukuk tekniğine ve bütçeleme ilkelerine aykırı olup, Meclisi
hafife almanın bir göstergesi olarak tezahür etmektedir.
Ne yazık ki, AKP Hükümeti
bu yöntemi alışkanlık haline getirmiştir. Kısaca, bir torba, bir çuval
getiriliyor ve bunun içi, ilgili ilgisiz, gerekli gereksiz ne kadar düzenleme
varsa onlarla doldurularak, halkın ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin önünden
kaçırılmaya çalışılıyor.
Şimdi, buradan Sayın Bakana
sorsak, bu tasarıyla kaldırılan ya da değiştirilen maddeler nelerdir? Bu yasa
tasarısının devlete malîyeti nedir? Hangi anlama gelmektedir? Tüm bunları
açıklamak elbette mümkün değildir. Bunları, konunun uzmanlarına,
teknisyenlerine sorsak bile, eminim ki, açıklamaları zor olacaktır. O zaman,
ben de Sayın Malîye Bakanımıza sormak istiyorum: Sayın Bakanım, bu koşullar
altında, Türkiye Büyük Millet Meclisinin sayın üyeleri nasıl sağlıklı değerlendirme
yapacak, oylarını neye göre vereceklerdir?
Değerli arkadaşlarım,
burada doğru olan, kanunun yerine getirilmek istenen ve yapılması düşünülen
düzenlemelerin ilgili yasalarda yapılmasıdır. Böylesine kırkambar bir yasa
hazırladığınız zaman, bunun neyi getirip neyi götürdüğünü anlamak elbette
mümkün değildir.
Değerli arkadaşlarım, bu
temel tespitlerden sonra yasa tasarısının değerlendirmesine geçmek istiyorum.
Öncelikle, Anavatan
Partisinin yapıcı ve sorumlu muhalefet anlayışının bir gereği olarak, yasa
tasarısının tüm maddeleri hakkında söz almayacağımızı, milletin yararına
gördüğümüz maddeleri aynen destekleyeceğimizi, hayrına görmediğimiz maddeleri
ise en şiddetli şekilde eleştirerek, millet menfaatına göre değiştirmeye
çalışacağımızı belirtmek istiyorum.
Evet, tasarı, hükümetin
getirdiği şekliyle 23 madde olup, Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılan eklemeyle
-yüzde 85 oranında artırılmak suretiyle- 36 madde olarak Yüce Meclisin önüne
getirilmiş bulunmaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
tasarının genel gerekçesine bakıldığında, yapılan bu düzenlemeler müteakip vergileme
kapsamı dışına alınan hususlar nedeniyle geçmiş dönemlerle ilgili olarak ortaya
çıkan uyuşmazlıkların sulhen halliyle tahakkuk etmiş bulunan alacakların
tahsilinden vazgeçilme gereği doğduğu ve vergidışı kamu alacaklarından
kaynaklanan bazı sorunların çözümü ve tahsil kabiliyeti bulunmayan alacaklardan
vazgeçilmesine yönelik düzenlemenin yapılmasına ihtiyaç duyulduğu
belirtilmektedir; ancak, durum hiç de böyle değildir; çünkü, Bazı Kamu
Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun Tasarısı, belirtildiği gibi,
bazı kamu alacaklarının tahsil ve terkiniyle ilgili değildir. Torba tasarıya,
kamu alacaklarıyla ilgili olmayan maddelerin de yerleştirildiğini görmekteyiz.
Sayın milletvekilleri,
tasarı Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmesi sırasında verilen pek çok önerge
sonucu değişikliğe uğrayarak tasarının bütünlüğü bozulmuş, âdeta, güç
odaklarının saldırısına uğramıştır. Adına kamuoyunda haklı olarak "torba
yasa" denilen bu yasa tasarısı içinde, hayalî ihracattan naylonfaturaya,
yurtdışı burs alacaklarından Yükseköğretim Kurulu kadrolarına atamalara ve
körfez krizi alacaklarının terkininden tapu harçlarına kadar ne ararsanız vardır.
Değerli arkadaşlarım,
komisyonlarda çok önemli konular bazı bürokratların getirmiş oldukları
önergelerle kabul edildiğinden, bunlardan Bakanlar Kurulunun haberi
bulunmamaktadır. Önergelerle değiştirilerek yeniden kabul edilen bu düzenlemelerin
arkasında, gerçekten Bakanlar Kurulu iradesinin olup olmadığından kuşkumuz
bulunmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, bu
yasa tasarısının 3 üncü maddesinin (b) fıkrasıyla, Vergi Usul Kanununun 359
uncu maddesine bir fıkra eklenerek, sahte veya muhteviyat itibariyle yanıltıcı
belge düzenleyen ya da kullanan, aracılı ihracatçı kişi veya kurumların
korunduğunu görmekteyiz. Malın imalatçı tedarikçi firmalar tarafından temin
edilmesinden sonra devreye giren aracı ihracatçı firmaların malı temin eden
imalatçı tedarikçi firmalarının düzenlediği faturalardan sorumlu tutulması, suç
ve cezalarda eşitlik prensibine aykırı bulunmuştur.
Bilindiği üzere, yakın
ekonomi tarihimizin en büyük sorunlarından biri de hayalî ihracat yoluyla, ülke
kaynaklarının hayalî ihracatçılara aktarılarak talan edilmesidir. Bu konuda
vergi inceleme elamanlarının ve vergi denetmenlerinin düzenlediği yüzlerce,
hatta binlerce rapor bulunmaktadır. Öncelikle dışticaret sermaye şirketleri,
sektörel dışticaret şirketleri ve malî kurumlarının gerek imalatçı ve tedarikçi
kuruluşların mallarını yurtdışına ihraç eden kuruluşlardır; ama, ne yazık ki,
asıl bu kuruluşlar, yani, aracılı ihracatçı kuruluşlar hayalî ihracatın merkezi
konumuna gelmişlerdir. Nitekim, bu durum, vergi inceleme ve denetim
elemanlarının düzenledikleri ihracatta KDV iadesi raporlarıyla sabitlenmiştir.
Bu nedenle, son yıllarda sık sık dışticaret sermaye şirketleri ile sektörel
dışticaret şirketlerinin kapandığını görmekteyiz.
Değerli arkadaşlarım,
burada malî kurumlardan neyin kastedildiği açık değildir. Bundan, eğer,
özellikle özel finans kurumları kastedilmek isteniyorsa, neden açık bir şekilde
yazılmamıştır? Bunu yazmaktan neden imtina edildiğini ya da neden kamufle
edildiğini bilmek istiyoruz; yoksa, burada birileri mi korunuyor, onu da
anlamak istiyoruz.
Sayın Bakanım, bu Meclis
devamlı sizi kurtarmak için mi çalışacak?! Sizden boş zaman kalırsa,
Meclisimizin, ülkemizin toplumsal sorunu olan, kanayan yaralarından birisi olan
banka kredi kartlarına ilişkin düzenlemeyi ne zaman getirecekler? Çünkü, şu
anda Türkiye'nin gündeminde bulunan en üst sorunlardan birisi, banka kredi
kartlarına ilişkin yasal düzenlemedir. Maalesef, sayın bakanlarla ilgili bir
düzenleme olduğu zaman yasalar, tasarılar komisyonlardan jet hızıyla geçerek
Meclisin gündemine getirilebilmektedir; ama, yüzbinlerce, milyonlarca insanı
ilgilendiren çok önemli konularda yasal düzenlemeler bir türlü komisyonları
aşarak Yüce Meclisin önüne gelememektedir. Tüm bunları anlamakta elbette zorluk
çekiyoruz. İnşallah, yakın tarihimizde bunları da anlayacağız.
Değerli arkadaşlarım,
sahte faturacılar, naylonfaturacılar ve hayalî ihracatçılar için getirilen bu af
düzenlemeleri lehte olduğu için geçmişe yönelik olarak uygulanacağından, acaba
kapsama kimler girecektir; onları da merak ediyoruz. Eğer Sayın Bakanımız bu
kapsama girmek istemiyorsa ve samimî davranmak istiyorsa, gelsin, bir önerge
verelim, tasarının bu maddesini geçmişe yönelik değil, geleceğe yönelik olarak
uygulamaya çalışalım. O zaman Sayın Malîye Bakanımızın içtenliğine,
samimiyetine güvenmiş olacağız; çünkü, o zaman, kendisi bunun içine
girmeyecektir.
Durum böyleyken, bu
maddeyle, Vergi Usul Kanununda yapılan değişiklikle sahte belge kullanmak veya
düzenlemekten mahkûm olanların ve yargılananların affedilerek yargıdan
kurtarılmasını anlamakta güçlük çekiyoruz ve bunu da doğru bulmuyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
görüşmekte olduğumuz tasarının 7 nci maddesinde yapılan düzenlemeyle 2547
sayılı Yükseköğretim Yasasına eklenen geçici 53 üncü maddeyle öğrenimini
yurtiçi veya yurt dışındaki üniversitelerden birinde herhangi bir nedenle
tamamlayamayanlardan mastır yapmış olanların üniversite eğitim kadrolarına,
mastırını tamamlayanların ise memur kadrolarına atanmaları da hukuka aykırıdır;
çünkü, bunlarda açıktan atama izni ve sınav şartı aranmamaktadır. Oysa, normal
koşullarda memuriyete girenlerde, hem açıktan atama izni ve hem de sınav şartı
aranmaktadır. Bir de, yurt dışındaki eğitim kurumlarında eğitimini
tamamlayamayan bu arkadaşlarımız bölücü faaliyetlere, irticaî faaliyetlere,
belki hırsızlık, dolandırıcılık işlerine de karışmış olabilirler. Tüm bunları
getirip herhangi bir elemeden geçirmeden belli kadrolara atama yaparsak, bir
yandan üniversitenin özerkliğine, üniversitenin bilimselliğine darbe vurmuş
oluruz diğer taraftan da, sınavla memuriyete girmek isteyen binlerce,
milyonlarca insanın önüne bir set çekmiş oluruz. Tüm bunlar için, gelin, bunu,
bu maddeden çıkaralım.
Değerli arkadaşlarım,
bilindiği üzere, bu tasarıyla getirilen maddelerden birisi de -benden önce
konuşan, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan Mustafa Özyürek
bahsettiler- SSK ve Bağ-Kur primlerine, cezalarına af getirilmesidir. Gerçekten
de, ülkemizin içinde bulunduğu koşullar altında, SSK'nın primleri, idarî para
cezaları, gecikme zamları, faizleri, aynı şekilde Bağ-Kur primleri, gecikme
cezalarından dolayı borcunu ödeyemeyen milyonlarca insanımız vardır. Öylesine
olmuş ki, prim borcu 1 milyarsa, cezalarla birlikte bu borç 10 milyara, 15
milyara çıkmıştır. 1 milyarı ödeyemeyen bir kişinin, 15 milyarı ödemesi
beklenemez elbette. Gelin, burada, bunu, esaslı bir şekilde bir çözüme kavuşturalım.
Tasarının bu maddesinde,
çözüm, Meclisten alınarak ilgili yönetim kurullarına verilmektedir. Hepimizin
bildiği gibi, bu Bağ-Kur afları, SSK prim afları, cezalarına ilişkin aflar,
müteakip defalar Meclis gündemine getirilmek istenmiş; ama, her defasında, IMF
buna karşı çıktığından, geri adım atılmak zorunda kalınmıştır ve yine
kuşkuluyum, eğer gerçekten de hükümet, samimî ise, gelsin, bugün, burada,
yetkiyi yönetim kurullarına vermeyelim, burada Yüce Meclis bir düzenleme yapsın
ve çözümü, burada, şu anda bitirsin ve önerim de şudur: Bağ-Kurluların ve
SSK'lıların anaborcu kalmak şartıyla, idarî para cezalarını, gecikme zamlarını,
prim cezalarını tümden kaldıralım. Bunları kaldırdıktan sonra, geri kalan anapara
borcunu 36'ya bölmek suretiyle, 36 ayda ilgili borçlulardan tahsil edelim.
Böyle yaptığımız zaman, inanıyorum ki, devletle borçlu SSK'lılar, borçlu
Bağ-Kurlular arasında bir uzlaşma sağlanacak, bir barış sağlanacaktır. Eğer, burada
hükümet samimî ise, gerçekten de, Meclisin yetkisini götürüp yönetim
kurullarına vermemesi lazım ve ben korkuyorum ki, yönetim kuruluna verdiğiniz
bu yetkiyi, yarın, yönetim kurulları kullanamayacaktır. Neden kullanamayacak;
yarın, bir gözden geçirme işi için IMF geldiği zaman, yine, karşımıza, bu
Bağ-Kur borçlarını, SSK borçlarını getirecek. Eğer, siz bunları kullanıp bunu
çıkarırsanız, ben size kredi vermeyeceğim diyebilecektir. Bunu da hükümet göze
alamadığından, belki de bu yetkisini kullandıramayacak, boşuna da bu kadar
insanı sevindirmiş olacaktır. Eğer, gerçekten samimiyet varsa, burada, bugün
Yüce Meclis kendisi bunu çözüme kavuşturup ve milyonlarca Bağ-Kurlu ve SSK'lıya
da buradan bir bayram müjdesi vermiş olur.
Değerli arkadaşlarım, bu
torba kanunun içinde, dediğiniz gibi, her şey var. Bunlardan bir kısmı Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonuna, bir kısmı alacakların terkinine ilişkin işlemler.
Bilindiği üzere, bu alacaklar silindiği zaman, silinmeden önce, bunun bütçeyle
ilişkilendirilmesi lazım, tüm gelir ve giderlerin bütçede gösterilmesi lazım;
çünkü, bütçe kanunları bir yıllık geçici kanun olup, bunlar, gelirlerin
toplanmasına izin veren, harcamaların yapılmasına yetki veren kanunlardır.
Şimdi, bütçe kanunu dışında gelir ve gider yazmadan bazı tasarrufların
silinmesi, elbette ki, iyi değildir. Bu, Yüce Meclisin önünden, halkın önünden
bazı şeylerin kaçırılması demektir.
Aynı şekilde, bu
tasarıyla getirilen maddelerden birisinde bir uyumlaştırma kanunu oluyor,
uyarlama oluyor teknikle ilgili olarak. Vergi Usul Kanununun 5 inci maddesi,
hepimizin bildiği, vergi mahremiyetine ilişkin bir maddedir. Burada Türk
Ticaret Kanunuyla bir uyumlaştırma yapılıyor; ancak, biz, sık sık vergide
saydamlıktan, eşitlikten bahsediyoruz, aleniyetten bahsediyoruz. Gelin, vergi
mahremiyetinin bu maddesini burada değiştirerek, vergiye, mükellefiyete ilişkin
bilgilerin isteyenlere verilmesini sağlayalım; çünkü, geçen yıl Meclisten
çıkarılan Bilgi Edindirme Kanunu uyarınca vatandaşlarımız dilekçeyle bakanlığa
başvurdukları zaman Vergi Usul Kanununun bu 5 inci maddesi, vergi mahremiyetiyle
ilgili bu 5 inci maddesi gerekçe gösterilerek halka, dilekçelerine cevap
verilmiyor. Gelin, bugün burada bunu da değiştirelim. Saydamlığın, aleniyetin
gereğini yerine getirelim. Bundan sonra Bilgi Edindirme Kanunu gereğince bilgi
isteyenlere Malîye Bakanlığının, verginin
matrahına ilişkin, mükellefiyetine ilişkin, cezalara ilişkin ve
düzenlenen vergi raporlarına ilişkin bilgiler vermesini sağlayalım; çünkü, o
zaman doğrusunu yapmış oluruz.
Değerli arkadaşlarım,
gerçekten de, 36 maddeden oluşan bu tasarının pek çok maddesi de vergi
tekniğine, usule ilişkin olduğu için yerinde düzenlemelerdir. Biz, bunların
çoğuna destek veriyoruz. Bu nedenle, 36 maddeden aşağı yukarı 10 ya da 12'si
üzerinde söz alıp konuşacağız; diğerleri usule ilişkin olduğu için, vergi
tekniğine ilişkin olduğu için onlarla ilgili görüş belirtmeyeceğiz. Onlar zaten
ilişik düzenlenmiş; bu haliyle çıkmasını istiyoruz.
Bir de, yine, gümrüğe
terk edilen yahut da hurdaya çıkarılan arabaların satışı, bilindiği gibi, yapılamıyor; çünkü, bunlara
ilişkin vergi borçları var yahut da
trafikten doğan bayağı cezaları falan var; bunlar ödenmediğinden bunların satışı
yapılamıyor. Bunların satışının yapılabilmesi için öncelikle bu borçların
kapatılması gerekiyor. Bu konuda özel idarelere yetki verilmiştir; fakat, özel idarelerin bu satılacak hurda
makinelerden, hurda otomobillerden elde edilecek gelirleri nerede
harcayacakları belirtilmemiştir ve biz öneriyoruz ki, bunlardan elde edilen
gelirler köy yolları yapımında, içmesularında ve okulu olmayan köylerde
okul yapımı için kullanılsın.
Aşağı yukarı tasarının
tümü üzerinde söyleyeceklerimiz bu kadar. Maddeleriyle ilişkili olarak
arkadaşlarımız söz alınca görüşlerimizi bildireceklerdir.
Gecenin bu saatinde beni
dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. Sağ olun.
(Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Koçyiğit.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, Genel Kurulumuzun almış olduğu karar gereğince saat 24.00'te
çalışmalarımızı tamamlamamız gerekmektedir. AK Parti Grubu adına söz talebi
vardır; ama, bu süre içerisinde yetişmesi imkânsızdır; çünkü, sadece birkaç
dakika kalmıştır.
Bunu da dikkate alarak,
Türk sporunda şiddet, şike, rüşvet ve haksız rekabet iddiaları hakkındaki
Meclis Araştırması Komisyonunun 956 sıra sayılı raporu üzerindeki genel
görüşmeyi yapmak ve kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 27
Ekim 2005 Perşembe günü, alınan karar gereğince, saat 13.00'te toplanmak üzere,
birleşimi kapatıyorum.
Hayırlı geceler
diliyorum.
Kapanma Saati: 23.58