BIM 2 2 2005-11-28T09:06:00Z 2005-11-28T09:06:00Z 38 22833 130150 TBMM 1084 260 159833 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM: 22         YASAMA YILI: 4

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

CİLT : 95

 

5 inci Birleşim

11 Ekim 2005 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- TBMM Başkanvekili Ali Dinçer'in, Pakistan ve Hindistan'da meydana gelen deprem felaketinde hayatlarını kaybedenler için Pakistan ve Hindistan Halkına ve Türk edebiyatının, sinema sanatının ve düşün dünyasının önemli simalarından Attila İlhan'ın vefatı nedeniyle, kendisine Tanrıdan rahmet, ailesine ve yakınlarına, başsağlığı dileyen konuşması

B) GündemdIşI Konuşmalar

1.- İstanbul Milletvekili Ömer Zülfü Livaneli'nin, Türk edebiyatına, Türk sinemasına ve düşün dünyasına büyük katkıları olan sanatçı ve düşünür Attila İlhan'ın vefatı nedeniyle gündemdışı konuşması

2.- Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan'ın, Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarının, üçüncü yılını doldurduğu bugünlerde Türkiye'yi getirdiği noktaya ilişkin gündemdışı konuşması ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı

3.- Bursa Milletvekili Mustafa Özyurt'un, Mudanya Mütarekesinin 83 üncü yıldönümü münasebetiyle gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı

4.- Zonguldak Milletvekili Harun Akın'ın, Erdemirin Özelleştirme İdaresi Başkanlığının elinde bulunan hissesinin blok satışı sürecinde yaşananlara ilişkin gündemdışı konuşması ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı

5.- Diyarbakır Milletvekili Mehmet Fehmi Uyanık'ın, Türk edebiyatına, Türk sinemasına ve düşün dünyasına büyük katkıları olan sanatçı ve düşünür Attila İlhan'ın vefatı nedeniyle gündemdışı konuşması

C) Tezkereler ve Önergeler

1.- 5387 sayılı Bankacılık Kanununun bazı maddelerinin, bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/900)

2.- (10/185) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının süre uzatımına ilişkin tezkeresi (3/901)

IV.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol'un, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın, şahsına, Grubuna ve Genel Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in, İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol'un, konuşmasında, Avrupa Birliğiyle ilgili müzakerelerde, hükümetin, Türkiye'yi taahhüt altına sokan imzalar attığı iddiası nedeniyle konuşması

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Mardin Milletvekili Süleyman Bölünmez'in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/694) (S. Sayısı: 981)

2.- Kahramanmaraş Milletvekili Hanefi Mahçiçek'in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/695) (S. Sayısı: 982)

3.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan ve 66 milletvekili ile Niğde Milletvekili Erdoğan Özegen ve 25 milletvekilinin; patates yetiştiriciliğinin ve patates üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan (10/152, 216) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 895)

VI.- ÖNERİLER

A) DanIşma Kurulu Önerİlerİ

1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

VII.- SEÇİMLER

A) Komİsyonlarda AçIk Bulunan Üyelİklere Seçİm

1.- İçişleri Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

VIII.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YazIlI Sorular ve CevaplarI

1.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Çermik Devlet Hastanesinin sağlık personeli ve araç gereç ihtiyacına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/7745)

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak üç oturum yaptı.

Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz, Konya Şehir Stadında, Konyaspor-Fenerbahçe takımları arasında oynanan futbol müsabakasında yapılan hakem hatalarına,

Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan, ilaç sektörü ile eczacıların sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, yeni ders yılı başlangıcında üniversitelerin sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşmasına, Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik cevap verdi.

5382 sayılı, Eleman Temininde Güçlük Çekilen Yerlerde Sözleşmeli Sağlık Personeli Çalıştırılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun, Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu ve Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun bir maddesinin,

5394 sayılı, Türkiye İstatistik Kanununun bazı maddelerinin,

Anayasanın 89 uncu maddesine göre bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkereleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Diyarbakır Milletvekili Mehmet Mehdi Eker'in (3/579) (S. Sayısı: 979),

Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan'ın (3/691) (S. Sayısı: 980),

Yasama dokunulmazlıklarının kaldırılmasına gerek bulunmadığı hakkında Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon raporları okundu; 10 gün içerisinde itiraz edilmediği takdirde raporların kesinleşeceği açıklandı.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonunun, Millî Saraylar Daire Başkanlığına bağlı saray, köşk ve kasırlarda 1.5.2005-6.5.2005 tarihleri arasında İçtüzüğün 177 ve müteakip maddeleri gereğince yaptığı denetimle ilgili raporunun (5/16) (S. Sayısı: 996) bastırılıp üyelere dağıtıldığı Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın (6/1032) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sorunun geri verildiği bildirildi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın, İspanya Temsilciler Meclisi ve Senato Başkanlarının ortak resmî davetine icabetine ilişkin Başkanlık;

Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un Yunanistan'a,

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın:

İngiltere'ye,

Rusya Federasyonuna,

İtalya'ya,

Devlet Bakanı Nimet Çubukçu'nun Çin Halk Cumhuriyetine,

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Müsteşarı Adem Şahin’in İtalya’ya,

Yaptığı resmî ziyaretlere katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık;

Tezkereleri kabul edildi.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

1 inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden,

2 nci sırasında bulunan, Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının (1/950) (S. Sayısı: 920) görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından,

Ertelendi.

3 üncü sırasında bulunan, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Ülkeleri Hükümetleri Arasında Doğal ve İnsanlardan Kaynaklanan Afetlerde Acil Yardım ve Acil Müdahale Anlaşmasına Katılmamızın (1/930) (S. Sayısı: 740),

4 üncü sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve İran İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Turizm Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptının Onaylanmasının (1/886) (S. Sayısı: 786),

5 inci sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bulgaristan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Deniz Ticareti Anlaşmasının Onaylanmasının (1/892) (S. Sayısı: 788),

6 ncı sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İspanya Krallığı Turizm ve Ticaret Devlet Sekreterliği Arasında Turizm Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptının Onaylanmasının (1/893) (S. Sayısı: 789),

7 nci sırasında bulunan, 9 Mayıs 1980 Tarihli Uluslararası Demiryolu Taşımalarına İlişkin Sözleşme (COTIF)'ye Değişiklik Getiren 3 Haziran 1999 Tarihli Protokolün Onaylanmasının (1/910) (S. Sayısı: 790),

8 inci sırasında bulunan, İnsan Haklarını ve Temel Özgürlükleri Koruma Sözleşmesine Ek Ölüm Cezasının Her Koşulda Kaldırılmasına Dair 13 No.lu Protokolün Onaylanmasının (1/940) (S. Sayısı: 793),

9 uncu sırasında bulunan, Avrupa Orman Enstitüsüne İlişkin Sözleşmenin Onaylanmasının (1/838) (S. Sayısı: 795),

Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarılarının, görüşmelerini müteakiben elektronik cihazla yapılan açık oylamalardan sonra, kabul edildikleri ve kanunlaştıkları açıklandı.

11 Ekim 2005 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 17.52'de son verildi.

Sadık Yakut

Başkanvekili

 

Ahmet Gökhan Sarıçam

Ahmet Küçük

 

Kırklareli

Çanakkale

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

Yaşar Tüzün

Bilecik

Kâtip Üye

 

                                                    II. - GELEN KÂĞITLAR       No.: 6

7 Ekim 2005 Cuma

Rapor

1.- Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN ve 66 Milletvekili ile Niğde Milletvekili Erdoğan ÖZEGEN ve 25 Milletvekilinin; Patates Yetiştiriciliğinin ve Patates Üreticilerinin Sorunlarının Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci Maddeleri Uyarınca Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergeleri ve Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (10/152, 216) (S.Sayısı: 895) (Dağıtma tarihi: 7.10.2005) (GÜNDEME)

 

 

                                                      10 Ekim 2005 Pazartesi                             No.: 7

Tezkere

1.- İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü'nün Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/899) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.10.2005)

Rapor

1.- 2.7.2005 tarihli ve 5387 sayılı Bankacılık Kanunu ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1069) (S. Sayısı: 997) (Dağıtma tarihi: 10.10.2005) (GÜNDEME)

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri

1.-  Zonguldak Milletvekili Harun AKIN'ın, Türkiye Taşkömürü Kurumuna işçi alımına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6427)

2.- Ankara Milletvekili Zekeriya AKINCI'nın, madencilik sektörünün geliştirilmesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6590)

3.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, vergi kaçaklarının azaltılması çalışmalarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6604)

4.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, uluslararası tahkime götürülen davalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6619)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

11 Ekim 2005 Salı

BAŞKAN : Başkanvekili Ali DİNÇER

KÂTİP ÜYELER : Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 5 inci Birleşimini açıyorum.

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- TBMM Başkanvekili Ali Dinçer'in, Pakistan ve Hindistan'da meydana gelen deprem felaketinde hayatlarını kaybedenler için Pakistan ve Hindistan Halkına ve Türk edebiyatının, sinema sanatının ve düşün dünyasının önemli simalarından Attila İlhan'ın vefatı nedeniyle, kendisine Tanrıdan rahmet, ailesine ve yakınlarına, başsağlığı dileyen konuşması

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, birkaç gündür üzülerek izliyoruz, dost ve kardeş Pakistan'da, Hindistan'da meydana gelen büyük deprem felaketi çok acılı sonuçlar veriyor. Dost ve kardeş Pakistan'a, Hindistan'a, acılarını paylaştığımızı iletmek istiyorum, kaybettikleri yurttaşları için Tanrı'dan rahmet diliyorum, başsağlığı diliyorum.

Değerli milletvekilleri, ayrıca, bugün, Türk edebiyatının ve sinema sanatının devlerinden, dev sanatçılarından, düşünürlerinden Attila İlhan'ı kaybettik. Şair, yazar, senarist olarak olağanüstü güzellikteki yapıtlara imza atan, değerli bir düşünür olarak Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün antiemperyalist, bağımsızlıkçı, aydınlanmacı modelinin yılmaz savunucusu olan Attila İlhan'a rahmet diliyorum, yakınlarına ve milletimize de başsağlığı diliyorum.

Büyük sanatçı, Türk edebiyatına, Türk sinemasına, düşün dünyasına büyük katkıları olan Attila İlhan'la ilgili duygularımızı dile getirmesi amacıyla, İstanbul Milletvekilimiz Zülfü Livaneli'ye kısa bir söz veriyorum…

Değerli milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; toplantıyı açıyoruz ve görüşmelere başlıyoruz. Toplantıyı açmıştık, şimdi görüşmelere başlıyoruz.

Buyurun Sayın Livaneli.

B) GündemdIşI Konuşmalar

1.- İstanbul Milletvekili Ömer Zülfü Livaneli'nin, Türk edebiyatına, Türk sinemasına ve düşün dünyasına büyük katkıları olan sanatçı ve düşünür Attila İlhan'ın vefatı nedeniyle gündemdışı konuşması

ÖMER ZÜLFÜ LİVANELİ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Başkanın gösterdiği bu duyarlılığa, hassasiyete teşekkür ederim; çünkü, gündemdışı konuşmalardan bile önce, bugün kaybettiğimiz büyük şairimiz Attila İlhan'la ilgili, yalnız benim değil, Meclisteki değerli milletvekillerinin çoğunun, belki de tamamının katıldığı bir üzüntüyü ve bir anma görevini paylaşmak üzere bana söz verdi; kendisine çok teşekkür ederim.

Attila İlhan'ı kaybettik. Attila İlhan, hepimizin hayatında büyük yeri olan şairlerimizden birisi.

Ülkeler, biraz da şiirleriyle yaşıyor, biliyorsunuz. Dilimize hizmet eden, Türk Diline bir kelime ekleyen, bir dize ekleyen bütün şairlerimizi büyük bir minnetle anıyoruz. Attila İlhan da onlardan birisiydi. Bir ülkenin anadili, aynı zamanda biraz da anayurdudur bence ve şairler, zamanın, ideolojik görüşlerin, siyasetin, gelip geçici unsurların etkisinde anılmamalı ve biz de Anadolu'nun büyük şiir geleneğine, Yunus Emrelerden, Karacaoğlanlardan, Pir Sultanlardan, Şeyh Galiplerden gelen büyük şiir geleneğine sahip bir ülkeyiz ve zamanında şairlerine çok saygı göstermiş bir halkız; ama, ne yazık ki, son zamanlarda bizim halkımızın şiirle ilişkisi giderek kopuyor; şiir, hayatımızdan çıkıyor. Bir ara, düşündüğünüz zaman, büyük şair Yahya Kemal'in herhangi bir dizesi bir halk deyimi haline dönüşebiliyordu ve halk bunu, o kitabı okumamış, hayatında bir şiir kitabı satın almamış insanlar bile, Orhan Veli'nin, Yahya Kemal'in, Nazım Hikmet'in, Necip Fazıl'ın dizelerini bir halk deyimi haline dönüştürerek kullanıyorlardı. Şimdi, bunun yerini yavaş yavaş, birtakım, çikletten çıkan maniler gibi, pop şarkılarının sözleri almaya başladı. Böyle bir dönemde, Attila İlhan gibi şairlerimizin ve bizim dilimize çok büyük katkılarda bulunmuş, bizim görüşlerimize, dilimize, dil hassasiyetimizin gelişmesine çok büyük katkılarda bulunmuş bir şairi saygıyla anmanın bir borç olduğunu düşünüyorum ve biraz önce söylediğim gibi, şairler o kadar uzun zamanlara yayılırlar ki, yüzlerce yıl ötesine giderler ki, onları, o dönemin politik düşünceleriyle, politik kalıplarıyla değerlendirmek de imkânsız olur. Attila İlhan da, Türk Dili yaşadıkça, Türk Dilini okuyan, Türk Dilinde sevdalanan, Türk Dilini iyi konuşmaya gayret eden kuşaklar yaşadıkça hep bizimle yaşayacaktır. Anısı önünde saygıyla eğiliyorum.

Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Gündemdışı söz alacak milletvekillerimizden, ilk söz, Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarının üçüncü yılının sonunda Türkiye'yi getirdiği noktayla ilgili söz isteyen Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan'a aittir.

Buyurun Sayın Özdoğan. (ANAP sıralarından alkışlar)

2.- Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan'ın, Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarının, üçüncü yılını doldurduğu bugünlerde Türkiye'yi getirdiği noktaya ilişkin gündemdışı konuşması ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyor ve Güney Asya'da meydana gelen depremde ölen kardeşlerimizi rahmetle yâd ediyorum. Ayrıyeten, dün vefat eden edebiyatçımız, şairimiz Attila İlhan'a da Tanrı'dan rahmet diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'yi üç yıldır yöneten bir tek parti iktidarı var. Bu iktidar, milletten oy ve destek isterken, milletin önüne çok açık bir taahhüt koydu. Neydi o taahhüt; üç yılın sonunda insanlarımızın cebi para görecek. Söylenen ve vaat edilen bu idi. Millet, buna bütün kalbiyle inandı. AK Partinin iktidara gelip sorunlarını çözeceğine, sadece Türk seçmeni değil, iyi-kötü siyaseti bilen ve bu partide kurucu il başkanlığı yapmış olan ben de inandım; ancak, AK Partiyi yönetenler, iktidar koltuğuna oturur oturmaz, kendilerinden öncekilerden hiçbir farkları olmadığını gösterdiler; verilen sözlerin hiçbiri tutulmadı, milletin şikâyetçi olduğu sorunların hiçbirine çare bulunmadı.

Şimdi, Türkiye'nin önünde iki tablo var. Bu tablolardan birisi, hükümetin, devlet imkânlarını, kendisine bağlı medyayı kullanarak önümüze koyduğu bir tablodur; bu, kelimenin tam anlamıyla sanal bir tablodur. Buna göre, her şey mükemmel gidiyor; halk, her şeyden çok memnun, vergilerden memnun; hükümet, halka, neredeyse yıldızları bile vermiştir, memlekette durumu kötü olan bir tek kişi kalmamıştır.

Bu, tam bir illüzyon ekonomisidir. Bu hükümet tarafından, bir abrakadabra düzeni kurulmuştur. Geceyarıları, otel odalarında ihale pazarlığı yapan ve sonra da "babalar gibi satarız" diye bu etik dışı davranışı haklı göstermeye çalışan hükümet, cumhuriyet tarihinde hiç görülmedik ölçüde pervasız davranabilmektedir.

Hükümetin, hepimizin görmesini istediği bu sanal tablonun yanında, bir de gerçek tablo vardır. Bu tablo, milletin içinde bulunduğu durumu gösteren tablodur. Bu tabloda gördüğümüz şudur: Bu hükümet döneminde, Türkiye'nin, neredeyse üçte 2'si açlık ve yoksulluk sınırına dayanmıştır. Türk-İş gibi kuruluşların yayınladıkları geçim endekslerinde, bu durum açıkça görülmektedir.

Bu hükümetin en hızlı icraatı, hiç şüphe yok ki, yoksulluk üretmektir. Ekonomiyle ilgili rakamların birçoğu yanlıştır. Birtakım istatistik oyunlarıyla millet kandırılmaktadır. Yüzde 9 büyümeden söz ediliyor; fakat, işsiz sayısında 1 kişilik bir eksilme bile olmuyor. Nasıl bir büyüme bu?! Biz söyleyelim; bu, yalan büyüme ve sanal büyümedir.

Milletin durumu çok perişandır. Bakınız, hayırsever vatandaşlarımız ramazan yardımları dağıtıyorlar. Türkiye'de, hiçbir vakit 1 paket un kapabilmek için böylesine izdihamlar yaşanmamıştır. İnsanlar, o izdiham içinde insanlıktan çıkıyorlar. İnsanlarımızı o hale getiren, işte bu hükümetin, kendisine ait olmayan, taşeronluğunu yaptığı politikalardır. (ANAP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından gürültüler)

MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) - Yalan söylüyorsun, yalan!

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Uygarca dinlemeye davet ediyorum seni!

BAŞKAN - Müdahale etmeyelim arkadaşlar.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Bir başka önemli konuya da dikkatlerinizi çekmek isterim. Bir ülkede ekonomik sıkıntılar arttığı zaman, yoksulluk tabana yayıldığı zaman, beraberinde birçok sosyal problem de teşekkül eder.

BAŞKAN - İbrahim Bey, bir dakika…

Arkadaşlar, konuşma yapan milletvekili arkadaşımıza müdahale etmeyelim; ayrıca, lütfen, sükûneti temin edelim, aramızda konuşmayı durduralım, konuşmacıyı rahatlıkla duyabilmek için. Sağ olun.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Üzülerek söylüyorum, bugün, toplumsal hastalıklar hızla artmaktadır. Kapkaç bu hükümet döneminde hayatımıza girmiştir. Uyuşturucu kullanma yaşı 13'e düşmüştür ve uzmanlar feryat etmektedir. Çocuk denecek yaşta küçük kız çocukları batakhanelere düşmektedir. Bunlar durup dururken mi oluyor, söyler misiniz?! Bu televole kültürü neden bu kadar hayatımızı kuşattı; bunun cevabı basit: Bu hükümet, bu hükümetin halkın gerçeklerinden kopması, bu hükümetin ekonomi politikası bu tabloyu ortaya çıkarmıştır ve bu tablo gerçek bir tablodur. Eğer bu tablo gerçekse, o zaman, Sayın Başbakanın "İcraatın İçinden" programındaki söyledikleri sanal ve doğru değildir. Bu hükümetin halkın ekonomik sorunlarına bakışı ciddî değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen İbrahim Bey.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Bu hükümet, Türkiye'deki hiçbir ekonomik dinamiği kontrol edebilecek durumda değildir.

Türkiye'nin Merkez Bankası Başkanı, enflasyonun düşüş nedeni olarak, hükümete kredi açmamayı göstermiştir. Bu bakımdan, içeride ve dışarıda teslim alınmış bir hükümetin halka vereceği hiçbir şey olamaz. Zaten, durum bu olunca, bir yandan milleti sanal bir tabloyla oyalarken, diğer yandan kendini ihale işlerine kaptırmış, Oferlerle, Maktumlarla  düşüp kalkan bir hükümet modeli çıkmıştır karşımıza.

Size tavsiyemiz şudur: Allah'ın ve milletin gücüne giden işler yapıyorsunuz; şu mübarek günler yüzü suyu hürmetine, aklınızı başınıza alınız. (ANAP sıralarından alkışlar) Yüzünüzü biraz millete çevirin. Yoksulluk, fukaralık çığ gibi büyüyor; toplum ahlakı, çocuklarımızın manevî dünyası, sizin başarısızlığınız yüzünden çöküyor. Memurun, dargelirlinin, esnafın, emeklinin durumu perişan. Sırça köşklerinizden çıkın. Ramazanda garibanların evlerine gidip, bunlar üzerinden reklam yaparak siyaset rantı elde etmeyin.

MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Doğru Yol'dan niye ayrıldın?

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Anavatan, grubuyla geliyor. Bu Mecliste sizin foyanızı meydana çıkarmak bizim görevimiz olacaktır. (ANAP sıralarından alkışlar) Dışpolitikada her şeyin çivisi çıkmış, tam bir rezalet halini almıştır.

MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Doğru Yol'dan niye ayrıldın?

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Hükümetin halka sunduğu büyüme ve enflasyon rakamları tamamen gerçekdışıdır. Bu rakamlar, günü kurtarma aldatmacalarıdır.

MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Doğru Yol'dan niye ayrıldın?

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Ben, sindirim sistemimden bir yere bağlı değilim. Sana ne! İstediğim yerden olurum. Sindirim sistemimden bir yere bağlı değilim.

BAŞKAN - İbrahim Bey, lütfen, Meclise hitap edin ve lütfen toparlayın.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Başbakan nutuk atmaya, hükümet masal anlatmaya devam ediyor. Sayın Tayyip Erdoğan'ın 3 Kasım 2002 seçimi öncesi meydanlarda halka iştahla anlattığı çay-simit hesabı daha vahim bir hal aldı.

MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Şimdi hangi partidesin?

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Yine, Sayın Tayyip Erdoğan'ın 3 Kasım 2002 seçimi öncesi meydanlarda, halka, iktidarımızın üçüncü yılı sonunda cebinize bir şeylerin girdiğini göreceksiniz söylemi en şedit acıya dönüştü. Sayın Tayyip Erdoğan'ın Türkiye için çizdiği pembe tablolar kapkara bir hal aldı.

MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Niye aday oldun partiden?

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Vatandaşın bu hükümetten hiçbir beklentisi kalmamıştır. Artık, hükümetin…

BAŞKAN - Sayın Özdoğan, toparlayalım lütfen…

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.

Hükümetin iktidara geldiği dönemde benzinin fiyatı 1 dolardı, şu anda 2 doları aştı. İşte, Başbakanın üç senelik yüz güldüren siyaseti!..

MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Dolar düştü ama, dolar düştü.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Hükümetin üç yıl içinde başardıklarına gelince: Yoksulları ve iftar çadırlarını çoğalttınız. Bu yoksullara üç somun, bir tas çorba vererek onları oy deposu olarak telakki ettiniz. Yüce İslam Dinini siyasete alet ederek, fakirlerin sofralarında iftarlarınızı açarak timsah gözyaşları döktünüz; sonra, gelip, zenginlerin sofralarında geğirdiniz. (AK Parti sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

BAŞKAN - Dinleyelim arkadaşlar.

Lütfen, siz de toparlayın Sayın Özdoğan.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Yüce İslam Dini, şovmenliği ve şirk saydığı riyakârlığı şiddetle yasaklamıştır. Allah'tan korkunuz.

BAŞKAN - Sayın Özdoğan, lütfen toparlayın; kesmek zorunda kalacağım.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Hemen toparlıyorum Sayın Başkanım, hemen toparlıyorum…

Allah'tan korkunuz. Fakirlerin onurlarıyla oynamayın. Yüce İslam Dinini siyasete alet etmeyin. Eğer, gerçekten yoksullara karşı iyi niyetliyseniz, devletin imkânlarını kullanmayın, onları evlerinizdeki iftar sofralarına davet ediniz. Yüce İslam Dini bunu emrediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayın lütfen… Lütfen, son cümlelerinizi söyleyin.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Bakın beyler, son cümlemi söylüyorum. Allah Kur'an'da ne buyuruyor…

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) - Dini siyasete alet etmeyin!..

MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) - Dini istismar ediyorsun.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - "Menfaat karşılığı Allah'ın ayetlerini az bir fiyata satmayın." Siz, bunları yapıyorsunuz.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (ANAP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Maliye Bakanı Sayın Kemal Unakıtan, yapılan gündemdışı konuşmaya Hükümet adına yanıt verecek.

Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabiî, muhalefet olmak kolay bir iş değil; Allah hayırlısını nasip etsin. Şimdi, hele hele 3 Kasımdan bahsediyor Sayın İbrahim Özdoğan. 3 Kasımdan önce kendisi nasıl bir konuşma yapıyordu acaba milletin karşısında, şu partiden milletvekili seçilebilmek için neler diyordu acaba?!

REYHAN BALANDI (Afyonkarahisar) - O sizin gibi değil işte…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Dinden, diyanetten falan bahsediyordu. Acaba, hiç o iftar çadırına gitti mi, gitmedi mi kendisi, bir sorayım bakayım... Olmaz…

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Kapalı kapılar ardında ihanet görüşmesi yapacağınızı bilseydim, desteklemezdim sizi.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, şimdi, iktidarı tenkit edeceksiniz, efendim, onu yüzde yüz başarılı halden başarısız bir hale sokmak isteyeceksiniz, ondan sonra buraya çıkacaksınız, böyle, hiçbir mesnede dayanmadan konuşacaksınız.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Ofer sofrasına bir dön Sayın Bakan!..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Ekonomi, bir defa bilgi ister, ekonomi rakamlar ilmidir, birtakım rakamları konuşturacaksınız. Diyor ki: "Üç senede millet perişan oldu…" Adama gülerler…

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Sayın Bakan, sokağa çıkıp anlatır mısın!..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Ya, biz geldiğimizde 2 500 dolardı kişi başına düşen gayri safî millî hâsıla …(CHP sıralarından gürültüler)

Yazın isterseniz; lazım olur, bir yerde lazım olur…Olur, olur, lazım olur.

Şimdi, 2 500 dolardı, geçen sene sonu itibariyle kişi başına millî gelir 4 200 dolar.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) -  O senin millî gelirin Sayın Bakan. Halkın öyle bir geliri yok. 

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Seninki ayrı… Ben, Türkiye'den bahsediyorum, sen başka yerden bahsedebilirsin.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - O İstanbul'daki villaların millî geliri!..

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Ranttan da bahsedin Sayın Bakan.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Allah'a şükür, paraları koyacak yer kalmadı!..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, Türkiye, yıllardan beri, otuz yıldan beri bir enflasyon çilesi çekti.

Değerli arkadaşlar, bunu herkes biliyor. O, geldiği zaman, Sayın Milletvekili buraya milletvekili olarak geldiği zaman enflasyon kaçtı acaba?! Hatırlayamaz; ben söyleyeyim; yüzde 30'lar civarındaydı, şimdi 8'de.

REYHAN BALANDI (Afyonkarahisar) - Gülüyorlar size Sayın Bakan, çok komik oluyorsunuz..

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Ofer!.. Ofer!..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Millet faizden eziliyordu, faizden.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Bütçe nasıl?!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Yüzde 70'lere varmıştı faiz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sami Ofer!..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, bak, yüzde 14'lere düştü.

Değerli arkadaşlar, Türkiye nereden nereye geldi. Üç senede insan bu kadar unutkan olabilir mi?! Hadi unuttu; bu kadar da tersine söylenilir mi yani?! Biz gelmezden önce millet ne kadar yeis içindeydi. Yapılan anketlerde, bu memlekette yüzde 60'ı, yüzde 70'i artık Türkiye'de yaşamak istemiyordu, gençler dışarı çıkmak istiyordu artık. Türkiye yaşanmaz bir hale gelmişti. Şimdi bakın bakalım oradan buraya nasıl gelindi.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Herkes iş sahibi oldu!..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Evet, siz hariç, siz hariç, herkes çok şükür iyi.

Şimdi, tabiî, ben, size bir şey söyleyeyim; kabahat biraz da bizde. Neden; bu kadar hızlı, bu kadar başarılı olursa, sonu bu olur. Bir özelleştirme düşünün, yirmi senede yapılan 8 milyar...

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sami Ofer'le ne konuştunuz?!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Otel odalarında konuşmuyor beyler, açıkta.

8 milyar… Dokuz ayda yapmışız 16 milyar, on ayda… (AK Parti sıralarından alkışlar) Hadi bakalım!..

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Yaptıklarını söyle… Yaptıklarından bahset…Yeni üretim alanları yarattınız mı?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Yaptıklarımız bunlar işte. Yaptıklarımız bunlar… Bir bakın, ülkenin durumuna bakın, ondan sonra görün.

Kırk seneden beri Avrupa kapılarındaydınız, niye yapamadınız, o müzakereyi niye başlatamadınız kırk seneden beri?! Hadi bakalım...

K.KEMAL ANADOL (İzmir) - Sizin yüzünüzden başlatamadık.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Olmaz.

Şimdi, alacaksınız ülkeyi, uçurumun kenarına getirilmiş ülkeyi, taa Avrupa kapılarına taşıyacaksınız ve çatır çatır da müzakereleri başlatacaksınız!.. Böyle başarılı gördüğü zaman ne olacak; ne dermiş kedi; eremediği ete mundar dermiş. (AK Parti sıralarından alkışlar) Mesele bu… Mesele bu…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Nasıl başlatalım; siz Hıristiyan kulübü diyordunuz, Batı kulübü diyordunuz; siz karşı çıkıyordunuz, sizin yüzünüzden başlatamadık.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bırakın onları. Onlar... Çağdışı şeylerle uğraşmayın artık. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar[!])

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Bravo!..

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - O, ekip arkadaşınızdı ama Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bakın, dünya... Global bir dünyada yaşıyoruz. Eğer, siz, bu dünyaya kendinizi, ülkenizi entegre edemezseniz, bu ülkeyi yalnız bırakır ve yoksulluğa mahkûm edersiniz. Bunu biz…

MUHARREM İNCE (Yalova) - Oğlunun tavukları nasıl?!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bak, bunu söylüyoruz, sizin gelip söylemeniz lazım, biz size söylüyoruz. Ne acı şeyler bunlar. Bunlar ne acı şeyler.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Tavuklar ölüyor…

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Tavukları soruyorlar Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, şimdi, ben, cevap vermek için çıktım; ama, cevap verecek, önümde bir şey de yok, bir rakam da verilmedi. Boyuna, işte şudur da budur da… Yok, bir şey yok. Ne rakam var ne bir istatistik var ne bir gerçekler var. Kızmış birisi, boyuna atıyor bize. Böyle şey olur mu?!

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - O zaman Sami Ofer'den bahset Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Ama, bak, çok fazla bir kimse kızmasın.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sami Ofer'den bahset.

ATİLLA KART (Konya) - Sami Ofer'den bahset.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Yani, bir yerlerde açık kapılar bıraksın, lazım olur gene.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Oğlunun tavukları grip oldu mu?!

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sami Ofer'den bahset Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Sami Ofer saygın bir işadamıdır. Öyle, senin gibi, böyle, palavra şeylerle uğraşmazlar. (AK Parti sıralarından alkışlar) Hani, daha dört beş tane daha getirebilsek de, şu ülkenin yatırımını artırsak. (CHP sıralarından gürültüler)

REYHAN BALANDI (Afyonkarahisar) - Sami Ofer'le görüştüğünüzü niye inkâr ettiniz?!

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Sayın Bakan, kimin avukatlığını yapıyorsun?! Mazeretiniz suçunuzdan büyük.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar, bir ülkede hem işsizlikten bahsedeceksin hem yatırım yapmaya gelenlere karşı çıkacaksın!

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Niye avukatlık yapıyorsunuz?!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bunu bir millete soralım, kabul ediyor mu etmiyor mu acaba. Hem bu milletin işsizliğine çare bulacaksınız hem yatırım yapmak isteyenlere karşı çıkacaksınız!.. Bu zihniyetle nereye varılır; işte, bir yere varılmaz.

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Avukatlık yapmayalım Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Evet, bir yere varılmaz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Bir gecede ne kadar para kazandı Sami Ofer?!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Vallahi, bu zihniyetle olursa daha çok oturursunuz orada. Millet biliyor bunu, biliyor. (AK Parti sıralarından gülüşmeler)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - İhalesiz, ilansız, nasıl sattınız Sami Ofer'e?!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, yatırımcıyla konuştun mu konuşmadın mı?.. Soracağız, Sayın Anadol, konuşalım mı biz, yatırımcı geliyor; konuşma. Peki, gelecek yatırımcı; konuşma…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Mesut Yılmaz'ı niye yargılıyorsunuz Yüce Divanda?! Mesut Yılmaz'ı niye yargılıyorsunuz?!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Konuşmayacağız… Medenî insan konuşur, kendine güvenen insan konuşur, memleketini seven insan konuşur, bu ülkenin bakanlığını yapan adam konuşur.

REYHAN BALANDI (Afyonkarahisar)-  Niye inkâr ettiniz?! Niye yalanladınız, niye kabul ettiniz?!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Sizin gibi değil, medenîce konuşur. Sizden de hiç korkumuz yok, herkesle de konuşuruz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Niye yalanladınız o zaman Sayın Bakan?!

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Niye yargılıyorsunuz Mesut Yılmaz'ı; bunları yaptığı için.

REYHAN BALANDI (Afyonkarahisar) - Niye inkâr ettiniz, sonra niye kabul etiniz?!

BAŞKAN - Müdahale etmeyelim arkadaşlar, lütfen…

Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Evet… Değerli arkadaşlar…

REYHAN BALANDI (Afyonkarahisar) - Aynı gün içerisinde bir konuşmadım dediniz, bir konuştum dediniz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Âyinesi iştir kişinin lafa bakılmaz; bu kadar… (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Şimdi, gelirsin, yirmi senede 8 milyar özelleştirme yaparsın, yirmi senede; bir de on ayda 16 milyar dolar yaparsın; o, âyinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Sayın Bakan, geçin onları, geçin!..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Laf, dır dır dır laf.. Millet iş istiyor, bu  işi de yapıyoruz. Millete yüzümüz dönük değil, milletin içindeyiz, taa içindeyiz biz. Milletin sesiyiz, milletin nefesiyiz.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Nefesini kestiniz köylünün!

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Tavuklardan ne haber?!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Onun için, değerli arkadaşlar, bu politikalarımıza aynen devam edeceğiz.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - İşsizlik azaldı mı, arttı mı?!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -  Bu milleti layık olduğu seviyeye ulaştıracağız.

ATİLLA KART (Konya) - Yapmayın, tuluat yapmayı bırakın.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bunun için geldik, bunun için çalışıyoruz, bunun için çalışmaya devam edeceğiz.

ATİLLA KART (Konya) - Tuluat yapıyor.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın İbrahim Özdoğan'ın, Sayın Bakanın konuşmasında kendisine sataşma yapıldığı iddiası var. Tutanaklara bakıp, değerlendireceğiz.

EMİN ŞİRİN (İstanbul) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Gündemdışı ikinci söz…

EMİN ŞİRİN (İstanbul) - Sayın Başkan, müsaade ederseniz…

Sayın Bakan konuşurken, Ofer konusu konuşulduğunda "Ofer saygın bir işadamıdır, sizin gibi palavrayla uğraşmaz" diye, buradaki bütün milletvekillerinin manevî şahsiyetine hakaret etmiştir. (AK Parti sıralarından gürültüler)

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sen üstüne alındın.

BAŞKAN - Bir dakika, bir dakika arkadaşlar…

Sayın İbrahim Özdoğan gibi siz de başvuruda bulunursunuz, bu başvurunuzu tutanakları inceleyerek değerlendiririz.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Bakan kendisiyle kıyaslamış Ofer'i, bizimle kıyaslamamış.

BAŞKAN - Bir dakika, arkadaşlarım…

Gündemdışı ikinci söz, Mudanya Mütarekesinin 83 üncü yıldönümü münasebetiyle söz isteyen, Bursa Milletvekili Mustafa Özyurt'a aittir.

Buyurun Sayın Özyurt. (CHP sıralarından alkışlar)

3.- Bursa Milletvekili Mustafa Özyurt'un, Mudanya Mütarekesinin 83 üncü yıldönümü münasebetiyle gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı

MUSTAFA ÖZYURT (Bursa) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; 19 Mayıs 1919'da Samsun'da başlayıp, 11 Ekim 1922'de Mudanya'da noktalanan kurtuluş mücadelemizin 83 üncü yılını kutladığımız Mudanya Mütarekesini sizlerle paylaşmak için söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce hepinizi en içten saygılarımla selamlarım.

Değerli arkadaşlarım, hepimiz zannederiz ki, Kurtuluş Savaşımız 9 Eylülde İzmir Hükümet Konağına bayrağımızın çekilmesiyle son bulmuştur. Aslında öyle değildir, 9 Eylül 1922'den 11 Ekim 1922'ye kadar geçen uzunca bir dönem vardır. Bu dönem, bizim için hayat memat meselesi olmuştur; çünkü, bu dönemde, tarafsız bölge diye kabul edilen Çanakkale bölgesinde ordumuz yürümeye başlamış ve İngiltere'yle burun buruna gelmişizdir; ama, bir şansımız olmuştur, İtalya ve Fransa Çanakkale'den çekildiği için, İngiltere tek başına kalmıştır ve bizimle savaş, dediğim gibi, burun buruna geldiği bir noktaya geldiğinde, İngiltere bu işte geri adım atmış ve mütareke istemiştir. Biz de, Mudanya'da olmak koşuluyla mütarekeyi kabul ettiğimizi İstanbul'daki İngiliz komutanlığına bildirmişiz. Neden Mudanya da başka bir yer değil diyecek olursanız, bana göre, 30 Ekim 1918'de Limni Adasının Mondros Limanında imzaladığımız Mondros Mütarekesinin rövanşı olduğu içindir. Mustafa Kemal ve arkadaşları, yine bir kıyı kasabasında ve isminin baş harfi M harfi olan bir kasabada istemişlerdir; onun için de Mudanya'da imzalanmıştır.

Ne büyük tesadüf, 3 Ekim 1922'de masaya oturmuşuz. Hani, şu Dışişleri Bakanımızın burada böyle şov sahneleriyle anlattığı bir 3 Ekim günü, 1922'de; ama, karşımızda, İngiltere, Fransa ve İtalya vardır. Bizim de oradaki heyetimizin başında, Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa bulunmaktadır. Mücadele bir hayli zor geçmiştir. 3 Ekim 1922'den 11 Ekim 1922'ye kadar geçen dönemde, büyük bir diplomatik savaş verilmiştir. Hatta "İsmet Paşa bize burada sanki savaş mağlubu muamelesi yaptı" derler karşımızdakiler.

Değerli arkadaşlarım, bu Mudanya Mütarekesindeki başarımızda, savaşımızda, diplomatik mücadelemizde, İsmet Paşa'nın çok büyük katkısı olmuştur. Hatta, İngiliz Generali Harrington, İsmet Paşayı tarif ederken der ki: "Görünüşte ufak tefek, kısa boylu ve az konuşan bir adam; ama, inceleme konusunda üstat, yani, daha doğrusu, ayrıntılar konusunda bir üstat" ve aynen şöyle tarif ediyor, onu da söyleyeyim size: "Her satırı gayet dikkatli okur, gizli bir anlam bulunmadığına inanmadıkça da fikrini söylemez; ama, ayrıntılar konusunda bir üstat."

İşte, Anadolu'da bir laf vardır; "şeytanlıklar hep ayrıntılarda gizlidir" derler. 3 Ekim 2005'te imzaladığımız ve burada alâyi valâyla, davul zurnayla ortaya döktüğümüz, Avrupa Birliğine imza attığımız şeyde ayrıntılar vardır ve İktidar Partisi bu ayrıntıların farkında olmamıştır arkadaşlar.

MEHMET SOYDAN (Hatay) - Sen öyle zannet…

MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - İşte, bizim itirazımız budur, ayrıntıları fark etmediniz.

Sayın Dışişleri Bakanımız, bugünkü tarihimize gelene kadar hiç yaşanmamış bir olayı yaşatmıştır. Ülkemiz için hayatî önem taşıyan bir dışpolitikada ne Başbakanlıkta ne Dışişleri Bakanlığında görüşmeler yapılmıştır; bir partinin genel merkezinde yapılmıştır, bununla tarihe geçecektir Dışişleri Bakanı. Yıllar geçtikten sonra, her şeyiyle unutulsa bile Abdullah Gül, "böyle bir anlaşmayı parti merkezinden yönetmiştir" denilecektir ve tarihe geçecektir. Bu, onun için negatif bir puandır arkadaşlar, demokrasi değil.

Değerli arkadaşlarım, bir de şunu söyleyerek sözlerimi bitirmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Şununla sözlerimi bitirmek istiyorum: Bizi Avrupa Birliğine karşı gibi göstermeye çalışıyorsunuz. Bu, tümüyle yalan ve yanlıştır.

MEHMET SOYDAN (Hatay) - Biz değil, herkes öyle düşünüyor…

MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Hayır, siz yanlış biliyorsunuz çünkü. Biz, Avrupa Birliğine karşı değiliz arkadaşlar, sizin imzaladığınız, ayrıntılarını fark etmediğiniz anlaşmaya karşıyız. Eğer, bir gün 11 Ekim 1922'de imzaladığımız Mudanya Mütarekesi gibi alnımız açık, dik, ortak şartlarda konuştuğumuz bir anlaşma olursa, başta, şurada gördüğünüz Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili arkadaşlarım sizi alkışlayacaktır ve tebrik edecektir.

MEHMET SOYDAN (Hatay) - İşte onu yapmıyorsunuz…

MUSTAFA ÖZYURT (Devamla) - Bu duygularla, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, Mustafa Özyurt Beyin yaptığı gündemdışı konuşma üzerine Sayın Millî Eğitim Bakanı konuşacak; ama, ondan önce -Sayın Bakandan rica ediyorum, biraz beklesin- aciliyeti nedeniyle -gündemde biraz atlama yapmamız gerekiyor- Başkanlığın genel kurula sunuşları arasında şu sunuşu öncelikle yapmamızda yarar var.

Sayın milletvekilleri, töre ve namus cinayetleri ile kadınlara ve çocuklara yönelik şiddetin sebeplerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan (10/148, 182, 187, 284, 285) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu, daha önceki toplantısında başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimini yapamamıştır. Bu komisyona seçilmiş bulunan sayın üyelerin, 11.10.2005 Salı günü -yani bugün- saat 16.00'da -yani, hemen biraz sonra- Ana Bina Zemin Kat PTT karşısındaki Meclis Araştırma Komisyonu Toplantı Salonunda toplanarak, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmalarını rica ediyorum.

Komisyonun toplantı yer ve saati ayrıca plazma ekranlarda ilan edilecektir.

Şimdi, gündemdışı konuşmayla ilgili olarak, Hükümet adına Millî Eğitim Bakanına söz veriyorum.

Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bursa Milletvekili Sayın Mustafa Özyurt Beyin, Mudanya Mütarekesinin 83 üncü yıldönümü dolayısıyla yapmış olduğu gündemdışı konuşmaya Hükümet adına cevap vermek üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Konuya geçmeden önce, bugün vefat haberini üzüntüyle duyduğumuz, Kemal Tahir mektebinin çok önemli simalarından birisi olan, bizim fikir ve kültür dünyamızın gerçekten yıldızlarından birisi olan Attila İlhan'ın ahrete irtihal ettiğini öğrendik, vefat haberini aldık. Kendisine Allah'tan rahmet diliyorum ve bütün fikir ve edebiyat dünyasına, yakınlarına, sevenlerine de başsağlığı diliyorum.

Öncelikle, millî mücadelede, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, büyük emekleri olan, kanları olan, yürekleri olan ve bugün aramızda olmayan, öbür dünyaya, öbür âleme göçmüş olan bütün şehitlerimizi de rahmetle anmak istiyorum. Millî mücadelenin, gerek cephesinde gerek perde arkasında, mutfağında gerekse diplomasisinde bulunan birçok devlet adamı, birçok değerli insan var, bunları da rahmetle anıyorum.

Gerçekten, Mudanya Ateşkes Anlaşması, Mudanya Mütarekesi son derece önemlidir; İstiklal Savaşımız içerisinde son derece önemli bir kilometre taşıdır. Sayın Özyurt'a da bu konuyu gündeme getirdiği için teşekkür etmek istiyorum.

Bildiğiniz gibi, 19 Mayıs 1919'da başlayan millî mücadelenin, belki, diplomatik en büyük zaferlerinden birisidir bu; Lozan'dan önce Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurulmasına giden süreçte son derece önemli bir anlaşmadır. Bunda tamamen hemfikiriz. Doğrusu, Sayın Özyurt, eğer Mudanya Mütarekesinin yıldönümünü anmakla yetinseydi, eğer buradan başlayarak, meseleyi AB sürecine getirerek Hükümetimize ve Dışişleri Bakanımıza yüklenmemiş olsaydı, ben, bu gündemdışı konuşmaya sadece katılır, teşekkürlerimi bildirir, yine rahmet duygularımı  dile getirirdim ve bununla yetinirdim; ancak, değerli arkadaşlar, Türkiye'de, maalesef, muhalefet anlayışı, iktidar mı yapıyor, iyisine de kötüsüne de karşı çıkma, onları mutlaka zemmetme, yerin dibine geçirme, yaptıkları güzellikleri de görmezlikten gelme anlayışına dayanıyor ve bu da, Türk siyaseti açısından bir talihsizliktir.

Bakın, hemen şunu söyleyeyim, önce…

AHMET ERSİN (İzmir) - Hiç öyle bir şey yok Sayın Bakan, hiç öyle bir şey yok!

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Müsaade edin, arkadaşımız fikirlerini söyledi, ben de fikirlerimi söylüyorum.

AHMET ERSİN (İzmir) - Gerçek olmayan şeyleri söylüyorsunuz.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Sayın Özyurt, Avrupa Birliği müzakere sürecinin öncesinde, yapılan toplantıların, yapılan müzakerelerin Başbakanlıkta, başka yerde değil de AK Parti Genel Merkezinde yapıldığını eleştiriyor.

Herkes şunu biliyor ki, özellikle 3 Ekime gelinceye kadar Bakanlar Kurulunda bu meseleyle ilgili olarak onlarca toplantı yapılmıştır. Bir önceki akşam Dışişleri Bakanımız ve Hazineden sorumlu Bakanımız -Sayın Başbakanımız sabaha kadar uyumayarak- kendi Bakanlıklarında, Sayın Başbakanımız bulunduğu yerde telefonla katılarak o süreci idare etmişlerdir. Bir kriz vardır ve krizi başarıyla idare etmişlerdir.

AHMET ERSİN (İzmir) - Genel Merkezde mi?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Ve daha sonra, Bakanlar Kurulu üyeleri… Ayrıca, elbette, bu Bakanlar Kurulu, 59 uncu Hükümet AK Parti içinden çıkmış olan bir hükümettir, bunun sorumluluğunu siyasî olarak, değerli arkadaşlarımız, biz üstleniyoruz.

MUSTAFA ÖZYURT (Bursa) - Buraya karşı sorumlusunuz Sayın Bakan, Parlamentoya karşı sorumlusunuz.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Biz bunun sorumluluğunu üstlenen bir siyasî ekibiz.

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Meclisi dışlamayın, Meclise karşı sorumlusunuz.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Müsaade edin arkadaşlar.

MUSTAFA ÖZYURT (Bursa) - Buraya karşı sorumlusunuz Sayın Bakan, Parlamentoya karşı sorumlusunuz.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Sayın Özyurt, heyecanlanmayın!..

BAŞKAN - Müdahale etmeyin arkadaşlar.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bu Partinin Genel Başkan Yardımcıları var, Sayın Başbakanın danışmanları; zaman zaman bakın Dışişleri bürokratlarından gelip bilgi veren, kendisinden bilgi alınan insanlar oldu. AK Parti Genel Merkezinde bir resmî toplantı, bir Bakanlar Kurulu toplantısı toplanmamıştır ki, burada bir danışma toplantısı Sayın Başbakanla, Dışişleri Bakanımızla ve diğerleriyle yapılmıştır.

Eğer, diyelim ki, biz, Genel Başkan Yardımcılarımızı Başbakanlığa çağırsaydık, Başbakanlıktaki Bakanlar Kurulu toplantı salonunda yapılsaydı, bu sefer, efendim, parti yöneticilerinin orada ne işi vardı şeklinde bir söylemle karşımıza çıkardınız.

Biz, isterseniz, bir daha böyle bir şey olursa, gelip CHP Genel Merkezinde yapalım bu işi, sizinle birlikte yapalım...

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Bizi karıştırmayın...

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Siz zaten…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Bizi karıştırmayın, istemeyiz.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Sayın Anadol, siz bugüne kadar zaten hiçbir olumlu şeyin içinde olmadınız ki, hiç güzel bir şeye karışmadınız ki?! (AK Parti sıralarından alkışlar)

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Helal olsun, bravo!..

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Arkadaşlar, bu istemezükçü zihniyet, yeniçerilerden beri gelen, her türlü olumlu gelişmeye, her türlü yeniliğe, her türlü değişime, her türlü dönüşüme, her türlü özelleştirmeye karşı çıkan zihniyettir; dolayısıyla…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Şu anda şahsıma ve CHP Grubuna sataşıyor.

BAŞKAN - Anlaşıldı.

Sayın Bakan, siz Genel Kurula hitap edin lütfen.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bakın, aynı anlayış, Vatan Caddesinin açılmasına karşı çıkmıştır. Ben, İsmet Paşayı büyük bir devlet adamı olarak rahmetle anıyorum; ancak, İsmet Paşa, hiç hata yapmamıştır, hiç suçu yoktur, hiç günahı yoktur, hiçbir yanlış iş yapmamıştır anlamına gelmez. Aynı İsmet Paşa, radyodan "sayın vatandaşlarım, oraya tayyare mi inecek, bu kadar geniş yola ne lüzum var" diye Menderes'i topa tutmuştur. Aynı İsmet Paşa bunu da yapmıştır. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AHMET ERSİN (İzmir) - Çok ayıp ettiniz Sayın Bakan.

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Bırak şu geçmişi; sen, yapacağın işi konuş Bakanım!..

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bir başka şey, bu zihniyet, Boğaz Köprüsünün yapılmasına karşı çıkan zihniyettir.

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - İsmet Paşayı ağzınıza alacak kadar mısınız?! Bırak allahaşkına yahu!

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bu zihniyet, bugüne kadar atılan bütün olumlu adımlara karşı çıkmış olan zihniyettir. Bakın, Sayın Özyurt dedi ki: "Meselenin aslı ayrıntılarda gizlidir." Buna katılıyorum, yürekten katılıyorum.

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Şeytan da detaylardan ibarettir.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Şeytan da detaylarda gizlidir; bu da doğru.

Şimdi, bu ne detaydır ki… Bakın, diyelim ki, hükümet, bu detayları görmedi, farkına varmadı. Medya, Türkiye'deki medya, bu detayların farkına varmadı, medya da gafil avlandı, medya da uyutuldu.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Sayenizde payidar oldu medya.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bakın, bizim diplomatlarımız var. Değerli arkadaşlar, Dışişleri Bakanlığında büyükelçilerimiz var, çok iyi yetişmiş bürokratlarımız var. Bunlar da farkına varmadı, onlar da uyudu.

HALİL AKYÜZ (İstanbul) - Büyükelçileri dinlemediniz.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - İş dünyası tamamen uyudu, farkında olmadı.

HALİL AKYÜZ (İstanbul) - Onları dinlemediniz Sayın Bakan.

ORHAN ERASLAN (Niğde) - Hadi canım!..

HALİL AKYÜZ (İstanbul) - Siz, imzayı attıktan 3 gün sonra rapor yazdılar.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bir uyanık olan Cumhuriyet Halk Partisiydi, Sayın Deniz Baykal ve arkadaşlarıydı; bir onlar uyanıktı!..

HALİL AKYÜZ (İstanbul) - İmzayı attıktan 3 gün sonra nota verdiniz Dışişleri Bakanı olarak.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Şimdi, bakın, size bir şey söyleyeyim arkadaşlar: Şimdi, Avrupa Birliğinde, hani, bir hazmetme kapasitesi var ya, bu hazmetme kapasitesi zannedildi ki, bu sonradan ortaya çıkmış bir şey, halbuki, Kopenhag Kriterlerinden birisidir hazmetme kapasitesi.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Hadi canım!..

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Sizin, başarılarla ilgili hazmetme kapasite sıkıntınız var değerli arkadaşlar, vallahi bu böyle. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HALİL AKYÜZ (İstanbul) - Dinlediniz mi büyükelçileri, dinlediniz mi?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Şimdi, bakın, Sayın Özyurt, Dışişleri Bakanımıza, eski başbakanlarımızdan olan Dışişleri Bakanımıza, bu süreçte, gerçekten usta bir diplomasiyle, Sayın Başbakanımızla ve diplomatlarla, yetkili olan herkesle, son derece akıllı bir şekilde, yağdan kıl çekercesine bu süreci idare eden, bu krizi idare eden Dışişleri Bakanımıza, bakın, hangi ifadeyle hitap ediyor "şov sahnelerinde yapılır gibi anlatması" diyor. Sayın Başbakanımız şov sahnesine çıkmadı. O şov sahnesi bunu söyleyenlere yakışıyor. Dışişleri Bakanı, burada, bakın, Abdullah Gül Bey tarihî bir karara imza atmış olan insandır ve 25 Avrupa Birliği ülkesiyle, alnımızın akıyla, onurumuzla, başımız dik olarak oturduk…

HALİL AKYÜZ (İstanbul) - Tarihî karara değil, Sayın Bakan, tarihî karanlığa imza atmıştır.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - …ve Türkiye adına…

HALİL AKYÜZ (İstanbul) - Tarihî karanlığa imza atmıştır.

BAŞKAN - Müdahale etmeyin arkadaşlar.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Arkadaşlar, bakın, sizin iç dünyanız ne ise, dışarıyı öyle görürsünüz. Siz nasıl görürseniz, nasılsanız, o şekilde aynada görünürsünüz. (AK Parti sıralarından alkışlar) Abdullah Gül Bey karanlığa değil, tarihî bir karara imza atmıştır. Birbirimizi…

HALİL AKYÜZ (İstanbul) - Anlamıyorsunuz, bilmiyorsunuz, çok yakında, çok kısa zamanda göreceksiniz.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bakın, biz sizden, Cumhuriyet Halk Partisinden şunu beklerdik: Avrupa Birliği müzakere sürecinde, başta, Anamuhalefet Partisinin Değerli Genel Başkanı, bütün parti grubuyla, ekibiyle beraber, eğer şunu söyleselerdi…

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Tebrik ederiz deseydik değil mi?!

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Ben, Türkiye Büyük Millet Meclisine, geçen hafta, gündemdışı konuşma üzerine, teşekkür ettim, oradan bir arkadaşım dedi ki: "Bizi karıştırmayın."

Şimdi, arkadaşlar, bakın, burada demokratikleşme paketleri çıkarıldı.

Avrupa Birliği var veya yok. Benim Başbakanım, benim Dışişleri Bakanım, benim Hükümetim, benim Partim, hiçbir zaman için, Avrupa Birliğini bir cennet veya cinnet boyutunda görmedi; girersek cennet olur, girmezsek cinnet olur veya girersek cinnet olur, girmezsek cennet olur boyutunda görmedi. Biz, kendi başımıza, ülkemizi, bakın, tek bırakıp izole edemeyiz. Varsayın ki Avrupa Birliği hiç yok. Hep şunu söylediler: "Onlar ortak, biz pazar." İşte…

MUHARREM İNCE (Yalova) - Siz ne söylüyordunuz; allahaşkına siz de "Hıristiyan kulübü" demiyor muydunuz?! Siz ne diyordunuz?!

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bakın, dışticaretten sorumlu Devlet Bakanımız burada; bizim yaptığımız ihracatımızın yüzde 60'ı Avrupa Birliği ülkelerine yapılıyor arkadaşlar. İthalattan söz etmiyorum, ihracatımızın yüzde 60'ı Avrupa Birliği ülkelerine yapılıyor. Avrupa Birliği ülkeleriyle, Avrupa Birliğine biz ortak olsak da olmasak da, bizim onlarla ilişkilerimiz var, NATO içerisinde münasebetlerimiz var, AGİT içerisinde, Avrupa Konseyi bünyesinde münasebetlerimiz var.

Açıkça şunu ifade etmek istiyorum: Son olarak, Sayın Onur Öymen'in Sayın Başbakanla ilgili söylediklerini duyduktan sonra, kendi kendime diyorum ki, bunları birisi kaleme alsa, şöyle on onbeş sene sonra bunu yayınlasa, o dönemde ben de yetkili olsam, Millî Eğitim Bakanı olsam…

MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ (Manisa) - Allah göstermesin!.. Nereden çıktı?!

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - …bunu, mizah örnekleri olarak, komedi örnekleri olarak çocuklara okuturum sizin söylediklerinizi. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, bakın, eğer bir şeref varsa, Avrupa Birliğiyle müzakereye oturmuş olan AK Parti değil tek başına, Avrupa Birliğiyle müzakereye oturmuş olan Türkiye Cumhuriyeti Devletidir ve Türk Milletidir.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Tek başınıza iktidarsınız…

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Dolayısıyla, arkadaşlar, eğer, bu işte…(CHP sıralarından gürültüler)

HALİL AKYÜZ (İstanbul) - Zaten bizim orada itirazımız bu noktada; kendi adınıza yaptığınız yanlış bizi ilgilendirmez.

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Onun için mi AK Parti merkezinde toplanıyorsunuz Sayın Bakan?! Yeri gelince Meclis, yeri gelince AK Parti; bu, samimî değil.

BAŞKAN - Müdahale etmeyin arkadaşlar.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Arkadaşlar, kendi oturduğunuz yerde niçin kendi kendinizi kahrediyorsunuz. Bakın, bu bir Meclis kürsüsü, buraya gelir… (CHP sıralarından gürültüler)

ZÜHEYİR AMBER (Hatay) - Tahrik ediyorsunuz.

BAŞKAN - Sayın Bakan, siz Genel Kurula hitap edin lütfen.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Ben, bakın, daha önce hatırlar mısınız…

BAŞKAN - Müdahale etmeyin arkadaşlar.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Hatırlar mısınız, daha önce, bir kanun dolayısıyla, bir arkadaşımız, burada, bizim çıkardığımız son derece masum, son derece faydalı bir kanunu eleştirmişti. Ben, burada, bir Karadeniz fıkrasıyla ona cevap vermiştim. Müsaade ederseniz, bu ramazan günü sizi de neşelendirsin diye onu anlatmak istiyorum.

Bakın, Temel ile Dursun suç işliyorlar -bir kez daha duyun- bunlar hapse giriyorlar, idama mahkûm oluyorlar ve son olarak huzura çağırılıyorlar, diyorlar ki: "Son arzunuz nedir sizin?" Temel'e soruyorlar, Temel diyor ki: "Anamı görmek istiyorum." Dursun'a dönüyorlar "sen ne istiyorsun" diyorlar. Temel'in gözlerinin içine kin dolu bakışlarla bakıyor, diyor ki: "Temel anasını görmesin."

MUHARREM İNCE (Yalova) - Kimse gülmedi ama!

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Sayın Bakan "burada güleceksiniz" diye hatırlatır mısınız lütfen.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Arkadaşlar, sizin dayandığınız muhalefet, bütün mesele "Temel anasını görmesin" muhalefetidir.

Şunu söyleyeyim arkadaşlar: Siz, eğer bu başarının çeyreği size ait olsaydı, eğer bunun yüzde 10'unu siz yapmış olsaydınız, siz, şu anda, âdeta, başarıdan başka hallere girmiştiniz.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Başarılar sizin olsun… Allah mübarek etsin…

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, biraz önce, Sayın Özyurt "davullu zurnalı" vesair dedi.

Bakın, biz, 3 Kasım seçimlerini ezici bir çoğunlukla kazandık, davul zurna çalmadık.

MUSTAFA ÖZYURT (Bursa) - 17 Aralığı unuttunuz Sayın Bakan!

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - 17 Aralıkta Kızılay'da yaptığınız neydi, Kızılay'da?!

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - 28 Mart seçimlerini kazandık, davullu zurnalı yapmadık. Niçin; biz, sorumluluğumuzun farkındayız. Biz, tevazuu erdem kabul eden, ülke adına başarı… Bakın, ülke adına elde ettiğimiz başarıları milletin başarısı kabul eden bir siyasî kadroyuz. Yaptığımız iyiliklerle, elde ettiğimiz başarılarla övünerek yapacaklarımızın gölgelenmesine müsaade etmeyiz. Ancak, başaramadığımız şeylerden dolayı da kendimizi kandırıp avunmayız.

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Kimse inanmıyor zaten Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bu övünme ve avunmanın dışındayız.

Dolayısıyla, Mudanya Mütarekesinin 83 üncü yıldönümü dolayısıyla burada bir konuşma yapılacak ve bu gündemdışı konuşma dolayısıyla, efendim, o gün bir diplomatik başarı elde edilmişti, o da 3 Ekimdi; çünkü, bu malumunuz Mudanya Mütarekesinin başlaması, özellikle müzakerelerin başlaması 3 Ekimdir; 13 Ekimde imzalanmıştır. 11 Ekimde imzalanmıştır, 13 Ekimde de Yunan tarafı bunu kabul etmiştir. Şimdi, bu, önemli, tarihî bir olay; hepimizin paylaşması gereken, hepimizin ders alması gereken, örnek alması gereken bir olay. Bu, Türkiye Büyük Millet Meclisinde anlatılırken, meseleyi getirip "Dışişleri Bakanı şov yapıyor, şov sahnelerindeki gibi konuşuyor..." Efendim, meseleyi, hükümetin başarısını, ülkenin başarısını tarihî bir olay anlatılarak gölgelemeye kalkışmak hiç kimsenin hakkı değildir.

Ben, Sayın Özyurt'a, böyle bir konuyu gündeme getirdiği için teşekkür ettim; ama, bize eleştiri olarak yönelttiği Avrupa Birliği süreciyle ilgili söylediklerini de ben kabul etmiyorum; Hükümetimiz adına, şahsım adına, arkadaşlarım adına kabul etmiyorum.

Türkiye lig atlamıştır; Türkiye'ye hayırlı olsun. Bakın, sokaktaki vatandaşa sorsanız bunu söyler size. Siz halktan o kadar kopuksunuz ki...

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Sokağa çıkabilirseniz, sokağa çıkın!

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Sokağa niye...

SERPİL YILDIZ (İzmir) - Bunu nasıl açıklayacaksınız?! Ruhban okulunu nasıl açacaksınız?!

BAŞKAN - Müdahale etmeyin arkadaşlar.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bakın, ben iki gün önce Siirt'teydim, dün İstanbul'daydım, perşembe günü Hakkâri'ye gideceğim. Türkiye'nin dört bir başında, biz, halkla beraberiz, çok rahat sokağa çıkıyoruz.

SERPİL YILDIZ (İzmir) - Ruhban okulunu nasıl açacaksınız?!

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bakın, başarılara muhalefet etmeye devam edin, muhalefet size yakışıyor; hep muhalefette kalın.

Saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Bir dakika Sayın Bakan, Sayın Bakan bir dakika. Konuşmanızın insicamı bozulmasın diye araya girmedim. Konuşmanız sırasında, genel olarak, muhalefet milletvekillerini, hazmetme, sindirme yeteneğinden yoksun olmakla itham ettiniz.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Başarıları hazmetme konusunda...

BAŞKAN - Bunu, bütün muhalefet milletvekillerine genel olarak bir itham olarak ortaya koydunuz.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Başarıları eleştirme konusunda...

BAŞKAN - Büyük olasılıkla haddini aşan bir ifadeydi bu.

MİLLî EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Hayır... Hayır...

BAŞKAN - Onu belirtmek istiyorum.

K.KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkanım...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Anadol.

K.KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Millî Eğitim Bakanı, Hükümet adına yaptığı konuşmada, gündemdışı konuşmaya yanıt verirken, şahsımdan bahsederek, Partimden bahsederek, Genel Başkanımdan bahsederek, ismen sataşmıştır; Grubum adına söz istiyorum, 69 uncu maddeye göre.

BAŞKAN - Anlaşıldı. Tutanaklara bakacağız, değerlendireceğiz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Tutanağa lüzum yok… Tutanağa lüzum yok…

BAŞKAN - Değerlendireceğiz. Siz, ayrıntılı bir şekilde, nasıl bir  sataşma olduğunu da söylediniz; biz onu değerlendireceğiz, size bilgi vereceğiz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Yalnız, Sayın Başkan, bana tutanak gelinceye kadar Sayın Bakan buradan gidecek. Sayın Bakan beni beklemez; öyle bir sabır içinde değil kendisi.

BAŞKAN - Gitmez, gitmez; merak etmeyin.

Gidecek misiniz Sayın Bakanım?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Buradayım.

BAŞKAN- Buradaymış. Gitmeyecek; tamam.

Değerli milletvekilleri, gündemdışı üçüncü söz, Erdemirin Özelleştirme İdaresi Başkanlığının elinde bulunan hissesinin blok satışı sonrası bir değerlendirme amacıyla söz isteyen Zonguldak Milletvekili Harun Akın'a aittir.

Buyurun Sayın Akın.

Süreniz 5 dakika.

4.- Zonguldak Milletvekili Harun Akın'ın, Erdemirin Özelleştirme İdaresi Başkanlığının elinde bulunan hissesinin blok satışı sürecinde yaşananlara ilişkin gündemdışı konuşması ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı

HARUN AKIN (Zonguldak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçtiğimiz hafta yapılan Erdemir ihalesi sonrası değerlendirmeleri yapmak üzere gündemdışı söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, hepimizin bildiği gibi, yapılan Erdemir ihalesi sonucu 2 770 000 000 dolar bedelle ihaleyi kazanan ulusumuzun güçlü ve güvenilir şirketlerinden OYAK'ı kutluyorum, bu sonucun OYAK'a ve ülkemize hayırlı olmasını temenni ediyorum.

Değerli arkadaşlar, bundan bir yıl önce, 7.10.2004 tarihinde, Erdemirin özelleştirilmesiyle ilgili, Sayın Başbakana bir soru önergesi sundum, Erdemir ile ilgili düşüncelerini öğrenmek istedim. Niye satıyorsunuz, nasıl satacaksınız, kaça satacaksınız diye sorular yönelttim. Sayın Başbakanın Sayın Maliye Bakanının imzasını taşıyan cevabı -işte, burada, yanımda da getirdim- ülkemizin sanayiini ve Erdemiri sıkıntıya düşürecek ifadeler içermekteydi.

Sayın Başbakanın, bu cevabını, daha sonra, kendi yorumlarımı da ilave ederek, halkımızla paylaştım. Şahsıma gelen cevap da açık ve netti: "Satış şekli blok olacak, kesinlikle yabancı ortak bulunacak." Bu cevap, sizin cevabınızdı; yani, Başbakanın cevabıydı.

Bizim, kamuoyuna, Sayın Başbakanın cevabını referans göstererek yaptığımız bilgilendirmeler sonucunda, Zonguldak'ın AK Partili yöneticileri, bizi hayal görmekle suçlayıp "Erdemirin kesinlikle blok satılmayacağını, bizim popülizm yaptığımızı" söylediler.

İhale gününe kadar Erdemir konusunda kamuoyunu rahatlatacak, Erdemir işçisinin, ülkemiz sanayicisinin huzursuzluğunu giderecek bir tek ciddî açıklama yapmayan AKP'li milletvekili arkadaşlarım, ihale biter bitmez, bir gün sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisinden, bu kürsüden, Erdemir ihalesinin sonucunu bir zafer edasıyla halkımızla paylaşmışlardır.

Erdemirin mevcut durumu, geleceğiyle ilgili bugüne kadar tek söz etmeyeler, ihaleyi ulusumuzun çok değerli bir firmasının kazanmasından sonra dilleri çözülmüş, ihale sürecinin bu şekilde sonuçlanması yolunda verilen mücadeleyi görmeden, Cumhuriyet Halk Partisi olmasa yabancı bir şirketle pazarlığı yapılabileceği gerçeğinin üstünü kapatmaya çalışmışlardır ve bu kürsüden, Türkiye Büyük Millet Meclisinden, Cumhuriyet Halk Partisini ve bizleri itham ederek "hani yabancıya satılacaktı, yabancılarla pazarlık yapılmıştı; şimdi ne oldu" diyerek, Partimize ve bizlere suçlamalarda bulundular.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; AK Partili arkadaşlarımızın bize yönelttiği suçlamalar, bizim icadımız değil. Bunları biz uydurmadık. Biz, bu iddiaları, Sayın Başbakanın şahsıma gönderdiği soru önergemin cevaplarına dayanarak söyledik. Sayın Başbakan, Erdemir için ne diyor, önce, isterseniz, ona bakalım, sonra da Cumhuriyet Halk Partisinin Erdemiri nasıl bir tehlikeden kurtarmak için verdiği mücadeleyi hep birlikte anlayalım.

Ne diyor Sayın Başbakan, şahsıma gönderdiği cevapta; aynen okuyorum: "Dünyada çelik döngüsü, şu anda, tarihinin en üst noktalarındadır ve düşüşe geçecektir. Türkiye'ye coğrafî yakınlığı olan çelik üreticilerinin konsolidasyonunu çok hareketlendirir. Mittal; Orta ve Doğu Avrupa'da 15-18 000 000 ton kapasiteye sahiptir. Rusya ve Ukrayna da 10-15 000 000 tonluk şirketlerle devam etmektedir. Bu şirketlerin kendi maden kaynakları olduğundan, bu durum onları bağımsız ve rekabetçi bir konuma getirmektedir. Bu firmalar hammaddeleri sadece kendileri için kullanmakta ve diğer rakiplerinin erişmelerini engellemekte, onları daha uzaktan hammadde almak zorunda bırakmaktadırlar. Üstelik bu firmalar Erdemirle aynı piyasada rekabet etmektedirler ki, bu durum, uzun dönemde, Erdemir bağımsız kalmaya devam ederse zorlaştırıcı bir etken olacaktır. Piyasalarda yaşanan çalkantılar sırasında uluslararası çelik üretici gruplarının sahip olduğu firmaların daha iyi performans gösterdiği görülmüştür. Dünyada çelik sektöründe yaşanan olumlu gelişmeler özelleştirme açısından büyük fırsat olup, güçlü ve stratejik bir ortağın Erdemirin ve Türkiye çelik sanayiinin geleceğini garanti altına alacağı düşünülmektedir."

Evet değerli arkadaşlar, bu okuduğum, Sayın Başbakanın şahsıma verdiği cevap. Kendisi söylüyor Sayın Başbakan; hem şirketin ismini veriyor hem de bu şirketle ortaklık yapılmasının uygun olacağını söylüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Toparlayalım lütfen.

HARUN AKIN (Devamla)- Peki, Sayın Başkanım.

Daha sonra, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, satışın borsa değeri üzerinden olacağını söylüyor. Söylediği zaman da Erdemirin borsa değeri 2,5 milyar dolar. Yarısı ne yapar; 1 250 000 000 dolar. Satacağınız da zaten aşağı yukarı yarısı. İki senelik kârına. Yani, bunları siz söylüyorsunuz; hükümetiniz söylüyor, Sayın Başbakan söylüyor. Kim bunlara engel oluyor; Cumhuriyet Halk Partisi ve onun Genel Başkanı ve Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekilleri.

Değerli arkadaşlar, bu cevabı gören Cumhuriyet Halk Partisinin bu konuda duyarlı olmaması mümkün mü?! Nasıl 1 Martta Mehmetçiği Irak'a göndermek için, bu coğrafyada bin yıldır komşu olduğumuz, daha uzun yıllar komşu kalacağımız Irak'la sonsuza kadar düşman kalmamıza neden olabilecek bir tezkere hazırlayıp gaflet içine giren hükümete "dur" demesini bildiysek, ülkemizin en önemli stratejik kuruluşunu bir yabancıya satmak gafletinde bulunanlara da "dur" demek görevimizdi. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal'dan milletvekillerine ve en alt kademesindeki örgüt üyelerine kadar Erdemir konusunda onurlu bir mücadele verilince, gerçekler kamuoyuna yansıtılınca tedirgin olan hükümet, kapalı kapılar ardında yabancı sermayeyle yaptığı görüşmelerden geri adım atmak zorunda kalmıştır. Hatta Sayın Başbakan Erdemire "pislik içinde" diyecek kadar stres içine girmiştir. Bütün bu yaşananlar Cumhuriyet Halk Partisinin ne kadar haklı olduğunu gösteriyordu.

Sayın Başbakanın şahsıma gönderdiği cevaplardaki o meşhur çelik firması, bu iktidarın söylediği rakamların çok üstüne çıkılınca ihaleden çekildi, hem de daha ilk turlarda çekildi.

Aslında, bizim bu şirketlere kızmaya hakkımız yok, bizim bu şirketlerle işimiz yok. Asıl suçlu, o şirketlere Erdemiri iki senelik kârına satacağız diyenlerdir. Bunu diyenler de, AK Parti İktidarıdır, bu iktidarın bürokratlarıdır.

Değerli arkadaşlar, bütün bu söylediklerimiz ve endişelerimiz bir bir çıktı. Erdemirin hisse senetleri, SPK'ya bildirilmeden, küçük yatırımcılar aracılığıyla, yüzde 10'ların üzerinde toplatılmıştı dedik. Şahsımın da imzası olan birçok açıklamalarda buna yer verdim. İhale bitti, birden, ne oldu, kimse anlamadı, borsadan "hızlı bir şekilde Erdemir hisselerinin değeri düşüyor" haberi geldi. Hisseleri toplayan yabancı güçler, topladıklarını elden çıkarmaya başladılar. Sunî bir panik yaratılmak istenildi; ama, Allah'a şükür, ucuz atlatıldı şimdilik.

Sonuç olarak, AK Partili yöneticileri çok üzen bir olay daha varmış; ona da değinerek konuşmamı bitirmek istiyorum. Zonguldak'ta, Ereğli'de, tabiî ki, Erdemirin satışı sürecinde bazı direnişler, bazı eylemler yapılmaya çalışıldı ve alanlara "Erdemiri satmak, vatanı satmaktır" afişleri asıldı ve miting alanlarında ortaya çıktı.

Bu afişleri asanlar, değerli arkadaşlar, doğru yapmışlardır. OYAK gibi bu ülkenin güvenilir bir şirketi ihaleyi alınca, o afişler, AK Partili yöneticilerin dediği gibi, sessizce değil gönül rahatlığıyla indirilmiştir.

Biz de, Zonguldak Milletvikili olarak şahsım Harun Akın, Nadir Saraç ve Grup Başkanvekilimiz Sayın Kemal Anadol ihaleyi takip ettik, gittik, sonuna kadar oradaydık ve bu gönül rahatlığıyla, ihaleyi alan OYAK firmasını tebrik ettik.

Bu süreçte bir tek kelime etmeden bugüne kadar gelen siyasetçi arkadaşlarım ihale sonucunda zeytinyağı gibi suyun üstüne çıkıp "ihale bitti, yerli firma aldı, söylenenler boş çıktı" gibi, içi boş laflar etmesinler. Cumhuriyet Halk Partisi olmasa, Erdemir çoktan yabancıya gitmişti. Cumhuriyet Halk Partisi görevini yerine getirmiştir, Erdemir işçisi görevini yerine getirmiştir, Erdemir yöneticisi görevini yerine getirmiştir, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri görevlerini yerine getirmişlerdir, ulusun bağımsızlığını her şeyin üzerinde tutan bu ülkenin onurlu şirketleri görevlerini yerine getirmişlerdir.

BAŞKAN - Harun Bey, toparlayalım lütfen.

HARUN AKIN (Devamla) - Teşekkürler OYAK, yolun açık olsun Erdemir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Harun Akın'ın gündemdışı konuşması üzerine Hükümet adına söz isteyen Maliye Bakanı Sayın Kemal Unakıtan'a söz veriyorum.

Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Erdemirin özelleştirilmesiyle ilgili Sayın Harun Akın'ın yapmış olduğu konuşmayı değerlendirmek için, biraz da cevap vermek için huzurunuza gelmiş bulunmaktayım.

Şimdi, bildiğiniz gibi, özelleştirme, bizim, Hükümetimizin, Partimizin önemli bir politikası, takip ettiğimiz ekonomi politikasının da en önemli ayaklarından bir tanesi. Özelleştirme, yapısal reform niteliğindedir. Çünkü, bakınız etrafımıza, bütün ülkeler özelleştirme problemlerini halletmişlerdir. Biz ise, yirmi seneden beri hep özelleştirmeyi konuşuyoruz; özelleştirmeyi yirmi seneden beri hep konuşuyoruz, hâlâ bitiremedik. Çok şükür, bu iktidar geldi de, biraz, özelleştirme neymiş, onu gördüler.

Erdemir, 1960 yılında kurulmaya başlanıyor, 65 yılında da işletmeye geçiyor. 87 yılında özelleştirme kararı alınıyor, Özelleştirme İdaresi "özelleştirilsin" diyor. 87 yılından, o günden bugüne hep özelleştirecekler Erdemiri. Hani biraz önce dedim ya ben; laf bir tarafta, iş bir tarafta. Hep laf laf laf, hiçbir şey yok.

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Artı, pazarlamacı olmak lazım...

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Tabiî, işi bilmek lazım.

Efendim, 90-94 yıllarında bir bölümü halka arz ediliyor. 94-95 yıllarında iki kez ihaleye çıkılıyor, ikisi de başarısızlıkla neticeleniyor ve bu arada, dünya demir ticaretine baktığınız zaman, son zamanlarda, bilhassa Çin'in taleplerinin artması dolayısıyla, demir piyasasında, demir fiyatlarında çok büyük bir artış sağlanıyor. Dolayısıyla, demir sektörü, hatta bir iki seneden beri oldukça da güzel yıllar yaşıyor, kârlı da yıllar yaşıyor. Şimdi, bu konjonktürü de düşünerek, biz, 2005 yılında bunun özelleştirmesine çıktık. Sayın Harun Akın burada birçok bilgiler verdiler; Cumhuriyet Halk Partisi şunu yaptı, Cumhuriyet Halk Partisi görevini yaptı… Bu özelleştirmede Cumhuriyet Halk Partisi bir şey yapmadı, yapamaz; çünkü, iktidar biziz, hükümet biziz, kararı biz alıyoruz. Ne görevi yaptı?

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Niyetinizi teşhir etti.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Sayın Başbakanımız bir yazı yazmış, cevap vermiş Sayın Başbakanımız; konuşmasının en tutarlı kısmı Başbakanımızın yazısını okurkenki kısmıydı. O kadar tutarlı, o kadar güzel bir cevap vermiş ki. Yani, en ilgimi çeken ve beğenerek, takdir ederek dinlediğim kısım o kısım. Sonra baktım ki, o da Başbakanımızın yazısıymış, cevabıymış. (AK Parti sıralarından alkışlar)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Yok, yine işine geldi.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - "Eğerli Demir-Çelikte işçi görevini yaptı, diğerleri görevini yaptı, Cumhuriyet Halk Partisi olarak da görevimizi yaptık." Bir göreviniz yoktu ki sizin bir görev yapasınız. Yirmi seneden beri iki kere çıkar, ondan sonra ihale iptal. Öyle olmaz.

MEHMET SEMERCİ (Aydın) - Sayın Bakan, çiftlik mi yönetiyorsun, ülke yönetiyorsun. Lütfen, o sözlerinize dikkat edin. Çiftlik yönetmiyorsunuz, ülke yönetiyorsunuz. Bu zihniyet çok kötü.

BAŞKAN - Müdahale etmeyin arkadaşlar.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Evet, ülke yönetmek önemli bir mesele değerli arkadaşlar; çünkü, yönetim zafiyeti bu ülkeye çok büyük faturalar ödetmiştir. Yönetici olmak için, biraz akıllı olmak lazım.

MEHMET SEMERCİ (Aydın) - Bırakın bu yolları.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Naylon fatura ne oldu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar, efendim, biz, bir özelleştirme yapmadan önce çok büyük bir hücum karşısında kalıyoruz. Bir defa, ben, şunu sormak istiyorum: Muhalefet partileri, özelleştirmeyi istiyor musunuz istemiyor musunuz siz?

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Tam üyelik istiyoruz…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - İstiyoruz ama şöyle olmasın, istiyoruz ama böyle olmasın…

İkincisi: Avrupa'yla müzakereye başlıyoruz. Avrupa'yla müzakereye sevindim, sevinemedim… İstiyor musunuz istemiyor musunuz?!

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Tam üyelik istiyoruz, tam; imtiyazlı ortaklık değil!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - İstiyor musunuz?!

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Kenarda değil, ortada istiyoruz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Hiç şey etmeyin… Bakın şimdi… Net ya, net olun milletin karşısında, açık olun! "Ya, ben özelleştirmeyi istemiyorum" deyin; korkmayın ya, deyin… İstiyoruz ama şöyle olursa, böyle olursa… Yani, sipariş üzerine mi yapacağız! Avrupa Birliğini istiyor musunuz istemiyor musunuz? İstiyoruz; ama, böyle… Sevindik, sevinemedik, bilmem ne… İsterseniz "istiyoruz", istemiyorsanız "istemiyoruz..." Net, açık. Millet anlasın canım, anlasın millet ya! (AK Parti sıralarından alkışlar)

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Millet bizi anlıyor Sayın Bakan, sen rahat ol!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Arkadaş, biz ne dedik, çıktık, arkadaş özelleştirmeyi yapacağız dedik; bitti, tamam. Avrupa Birliğinden müzakere tarihi de alacağız, oraya da gireceğiz dedik; bitti. Ne var bunda?!

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Açık açık, AB'yi istiyoruz… AB'yi istiyoruz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bu kadar net, açık ya, bu kadar basit. Bunlar şey değil.

Erdemiri, efendim, yabancılar alacak… Ya, yabancılar… Bizim kaç milyon insan yaşıyor dışarıda, yurt dışında. Onlar her şeylerini alıyorlar, onlar onu alıyorlar, bunlar bunu alıyorlar… Yabancı sermaye gelsin diye yıllar yılı çarpışıyorduk, yıllar yılı mücadele ediyorduk. Yabancı sermaye bu memlekete lazım, gelmesi lazım; değerli arkadaşlar, bundan sonra da lazım.

Türkiye'nin kalkınması için, Türkiye'deki yatırımların artması için yabancı sermaye şarttır.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Fabrika yapmaya mı geliyorlar, yatırım yapmaya mı geliyorlar?!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Yabancı sermaye gelsin diye her türlü tedbiri alırız, isteriz, arzu ederiz. Yerli sermayemiz de başımızın üstündedir; ama, yetmiyor. Hesap yapın, hesap… Yetmiyor bu yerli sermaye, yetmiyor. Onun için….

HALİL AKYÜZ (İstanbul) - Biz pazarlamadan anlamayız!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Efendime söyleyeyim, biz, özelleştirmeleri, yerli-yabancı herkese eşit şartlar altında yapıyoruz. Sonucunda da, kim kazanırsa da... Milletin de gözü önünde yapıyoruz. Kim kazanırsa da onu da tebrik ediyoruz.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Gece saat 2'de herkesin gözü önünde mi olur?!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Falanca kazanırsa yalnız onu tebrik edelim, fişmanca kazanırsa onu tebrik etmeyelim; yok böyle numara… Herkesi tebrik edeceğiz, herkesi, herkesi tebrik edeceğiz. Kazananlara hayırlı olsun, milletin gözü önünde…

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Ne yapıyorsunuz, onu söyleyin! Yatırım mı yapıyorsunuz, fabrika mı yapıyorsunuz?!!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, geliyordunuz… Erdemiri yabancı alacakmış, Başbakan daha önce konuşmuşmuş… Evet efendim, konuşuruz; ama, girerler, eğer, herkesin gözü önünde kazanırlarsa eyvallah, kazanamazlarsa ona da teşekkür ederiz. Kazanana da, kazanmayana da teşekkür ederiz. Geldiler, Türkiye'ye güvendiler. Bakın arkadaşlar, bütün şeyleri Türkiye'ye güvenmek olan bu insanları darıltmayalım, yanlış iş yapmayalım.

Yabancı yatırımcı için 1950'lerden beri bu millet kanun çıkarıyor, yabancı yatırım kanunu çıkarıyor, yatırımı teşvik kanunları çıkarıyor, elli senedir kanun çıkarıyoruz biz. Şimdi, yabancı yatırımcılar gelirler, bizim şartlarımıza göre de yarışa girerler, o yarışlarda da kazanırlarsa tamam, kazanamazlarsa kendilerine teşekkür edelim. Bunlar Türkiye'ye güvenmişlerdir, Türkiye'nin geleceğine güvenmişlerdir, paralarını buraya yatırmaya niyet etmişlerdir. Bundan daha büyük bir şey olmaz. Biz, onlara teşekkür borçluyuz. Yabancı sermaye düşmanlığıyla bir yere varılmaz. Türkiye'nin hem ihtiyacı var hem düşmanlık yapacaksınız; bu nereye sığar yani?! Onun için, yönetici olmak, akıllı olmak demek. Valla, başka çare yok…(AK Parti sıralarından alkışlar)

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Akıllı olanlar Yüce Divanda…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Türk Milletinin iyi yöneticilere çok ihtiyacı var. Bundan sonra hep böyle devam eder inşallah.

HARUN AKIN (Zonguldak) - Sayın Bakanım, Mittal Firması Hindistan'a 9 milyar dolarlık yatırım yapıyor. Onu Türkiye'ye getirebilir miyiz?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - O adam geldi de,  onlara yabancı sermaye diye siz karşı çıkıyorsunuz be canım!..

HARUN AKIN (Zonguldak) - Gidiyor, Hindistan'a yatırım yapıyor. Verin araziyi, Türkiye'ye yapsın.

BAŞKAN - Yerinizde durun Sayın Akın.

Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, tabiî, bunların çok güzel cevapları var; ama, burası Meclis kürsüsü. Burada o kadar uzun vaktimiz de yok, sizin değerli vakitlerinizi de almak istemiyorum. Mesele ayan beyan açıktır, bütün millet bunu görüyor ve seyrediyor; buna göre de değerlemesini yapacaktır.

Hepinize saygılar sunuyorum arkadaşlar. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Bakan?..

Millî Eğitim Bakanımız burada olacağını söyledi; ama, yok; biraz bekleriz, herhalde gelir.

Sayın Kemal Unakıtan'la ilgili, bir milletvekilimizin, Sayın Emin Şirin'in duyurduğu bir konu var.

Değerli arkadaşlar, Sayın Bakan, bir önceki konuşmasında, tutanaklara baktığımız zaman şöyle bir söz söylüyor: Yerinden, Sayın Kemal Anadol "Sami Ofer'den bahset Sayın Bakan" deyince, Sayın Bakan devamla şöyle diyor: "Sami Ofer saygın bir işadamıdır. Evet, senin gibi palavra şeylerle uğraşmazlar."

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - "Senin gibi" dediğine göre bana sataşmış; söz istiyorum!

BAŞKAN - Şimdi, Sayın Bakan, zannedersem, bu cümlede, bu sözünüz, özellikle dikkat ederseniz "Sami Ofer saygın bir işadamıdır" diyorsunuz konuşmanızda ve onunla ilgili yerinden soru soran Sayın Kemal Anadol'a da "evet, senin gibi palavra şeylerle uğraşmazlar" diyorsunuz. Büyük olasılıkla maksadını aşan bir cümle kullandınız zannedersem.

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Sayın Bakan, avukat!..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, ben, Kemal Anadol'a…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - 69'a göre söz istedim Sayın Başkan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - ...kötü niyetle söylediğim bir söz değildir. Onu özellikle belirtmek istiyorum. Sayın Anadol'a saygımız vardır her zaman. Yani, kötü niyetle söylediğim bir söz değildir; ama, Sami Ofer'in de, ciddî, saygın ve milletlerarası camiada yeri olan bir işadamı olduğunu da belirtmek istedim.

BAŞKAN - Olabilir.

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Bu size düşmez, avukatlık yapmayın Sayın Bakan!

BAŞKAN - Bu açıklamaya rağmen, daha önce Millî Eğitim Bakanının konuşmasında söz talebiniz vardı; onu sırası gelince değerlendireceğiz, değerlendirdik, söz talebinde haklısınız.

Şimdi, büyük şair, yazar, sinemacı, bugün kaybettiğimiz Attila İlhan'la ilgili olarak, saygın bir milletvekili arkadaşımız Mehmet Fehmi Uyanık, kısa bir konuşma yapacak.

Buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

5.- Diyarbakır Milletvekili Mehmet Fehmi Uyanık'ın, Türk edebiyatına, Türk sinemasına ve düşün dünyasına büyük katkıları olan sanatçı ve düşünür Attila İlhan'ın vefatı nedeniyle gündemdışı konuşması

MEHMET FEHMİ UYANIK (Diyarbakır) - Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben, Attila İlhan'ın Hakkın rahmetine kavuştuğunu bugün duydum, bugün muttali oldum. Aslında, Sayın Başkanımız haklı, Bakanlarımız konuşmasalardı, ben, Attila İlhan hakkında konuşan milletvekilinden sonra sıra benimdi; fakat, Sayın Bakanlarımız konuşunca bu inkıta peydah oldu, bu gecikme peydah oldu. Sayın Başkanımız, Meclis Başkanımız, bu konuda haklılar; kendilerine çok teşekkür ediyorum.

Efendim, Attila İlhan, fikir yönü itibariyle beğenirim beğenmem, sevgi yönü itibariyle severim sevmem, bunlar ayrı şeyler; ama, ben, Attila İlhan'ın şiirlerine hayran bir adamım. Attila İlhan, yalnız büyük bir şair değildi, yalnız herkesin gönlünü okşayan şiirleriyle var değildi; Attila İlhan, aynı zamanda, bir fikir adamımızdı. Yani, biz, Attila İlhan için, yalnız "şair" kelimesini kullanırsak yanlış yapmış oluruz. Çok cesur bir fikir adamımızdı Attila İlhan; çünkü, Attila İlhan, düşünen bir adamdı. Tıpkı, okullarda, sanat tarihinde, bize okuttukları "Düşünen Adam"da gördüğümüz nosyonu ben onda gördüm. o da düşünen bir adamdı. Rodin'in, hani sanat tarihinde resmi bize gösterilen, sanat tarihinde hakkında bilgi sahibi olduğumuz meşhur Düşünen Adam Heykelini yapan Rodin'in kafasında tahayyül ettiği düşünen adamdı, o da bir düşünen adamdı. Düşünen adamlarımız, çok şükür, Türkiyemizde vardır. Eğer Attila İlhan vefat ettiyse, Hakkın rahmetine kavuştuysa, saygıyla anıyorum kendisini; ama, üzüntüye hiç mahal yok, aramızda hâlâ yaşayan Attila İlhanlar vardır; doğruyu söyleyebilen, cesur, medenî cesaret sahibi bilim adamlarımız vardır. Severim sevmem -demin söylediğim gibi- Profesör Yalçın Küçük de aramızdadır, hâlâ yaşıyor -Allah uzun ömür versin- cesurdur, bir fikir şövalyesidir, aynen Attila İlhan gibi.

Şimdi, eğer Attila İlhan'ı seviyorsak, beğeniyorsak, onun düşüncelerini kabulleniyorsak, mutlaka, onun kitaplarını da okumuş olmamız lazım. Attila İlhan'ın "Hangi Laiklik" adı altında bir kitabı vardır.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - "Hangi Batı" da var…

MEHMET FEHMİ UYANIK (Devamla) - "Hangi Batı" da var "Hangi Laiklik" de var. Doğru söylüyorsunuz "Hangi Batı" da var, sizi tasdik ediyorum. Bana sataşmayın, ben size cevap verecek şeyde değilim!

Şimdi, Attila İlhan'ın "Hangi Laiklik" diye bir kitabı vardır. Çıkıp bu kürsüden onun adını anarken, mutlaka, kitaplarını da okumamız lazım; yani, yalnız şiirlerini ezberlemekle yetinmeyelim, fikir yönünü de hafızamıza nakşedelim.

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

MEHMET FEHMİ UYANIK (Devamla) - O kitabı okuduğumuz zaman -Hangi Laiklik- orada anlaşılır. Attila İlhan, medenî bir insan, modern bir insan, Fransa'da tahsilini görmüş, Sorbone'da okumuş bir aydınımız. Attila İlhan'ın fikir yönü itibariyle de kitaplarını okuyalım ve eğer seviyorsak, onun dediklerini Türkiye'de dile getirelim, onun dediklerini yapmaya çalışalım.

Saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, şimdi tutanaklarla ilgili bir başka konu var, onu da açıklığa kavuşturmak gerekiyor.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İrfan Gündüz'ün yazılı başvurusunda şöyle deniliyor: "Gündemdışı söz alan İbrahim Özdoğan'ın, konuşmasında 'geğirme' tabiri kullanılmıştır. Bu ifade milletvekillerine hakaret içermektedir. Sözünü geri almasını ve bu ifadenin tutanaklardan çıkarılmasını arz ederim."

Tutanaklara baktığımız zaman da şunu görüyoruz: Sayın İbrahim Özdoğan'ın konuşmasında bir cümle: "… sonra gelip zenginlerin sofralarında geğirdiniz." Bu, uygun kaçan bir tanımlama değil. Sayın Özdoğan bu sözünü geri alıyor mu? Açıklık getirmek ister mi? Tutanaklardan çıkarmamız gerekiyor.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - İzah edeyim.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Özdoğan, yerinizden lütfen.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, "geğirme" sözcüğüyle eski partili arkadaşlarıma ben hakarette bulunmak istemedim. Ben bir eczacıyım, sağlıkçıyım; geğirmenin en anlama geldiğini çok iyi bildiğim için bu tabiri kullandım. Dolayısıyla, tabiî ki bir rahatlama anlamında kullandım, yani, sıhhat bakımından kullandım, asla bir hakaret içeriği olarak kullanmadım. Dolayısıyla, bu konu hakkında özür dilememi gerektirecek bir durum olduğunu zannetmiyorum. Bu şekilde…

MEHMET SOYDAN (Hatay) - Çok yakıştı!.. Size iade ediyoruz.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Yani, çok yalın bir Türkçedir bu, çok yalın bir Türkçedir. Ben, bu şekilde açıklamak istiyorum.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Sayın Özdoğan, yalnız, hepimiz biliyoruz ki, bu davranış hoş bir davranış, nazik bir davranış değildir, geğirmeyle ilgili davranış. O yüzden, bu kelimenin burada kullanılmış olması, bu Meclisin nezaketine uygun düşmüyor, çıkarılması gerekiyor tutanaktan.

Teşekkür ederim, sağ olun.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, Sayın Bakan da geldi. O zaman, Kemal Beyin söz talebi var.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Vazgeçti.

BAŞKAN - Kendisiyle ilgili, Sayın Bakanın konuşmasında, açık, net sataşma durumları var, onları da Sayın Kemal Anadol sözlü başvurusunda dile getirdi. O başvuruda dile getirdiği sataşma konularında kendisine söz veriyorum.

Buyurun Sayın Kemal Anadol. (CHP sıralarından alkışlar)

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Yeni bir sataşmaya meydan vermesin Sayın Başkan.

IV.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol'un, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın, şahsına, Grubuna ve Genel Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri; Sayın Millî Eğitim Bakanının, Bursa Milletvekili arkadaşımızın yaptığı gündemdışı konuşmaya yanıt vermek üzere söz aldığı sırada, şahsıma, Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna ve CHP Genel Başkanına ismen sataşması nedeniyle, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakan, Cumhuriyet Halk Partisine ve teker teker -şahsım da bu arada söz konusu- tüm Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerine çok büyük haksızlık yapmıştır; yani, Cumhuriyet Halk Partilileri, bizi, her yeniliğe karşı çıkan -aynen bu sözcüğü kullanarak- yeniçeri ordusu gibi her yeniliğe karşı çıkan her ileri harekete karşı, muhafazakâr, tutucu ve inatla bu tutumunu sürdüren bir niteleme yapmıştır, benzetme yapmıştır ve suçlama yapmıştır.

Hani halk arasında çok ünlü bir deyim vardır "dinime küfreden bari Müslüman olsa" derler. Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerinin, en kompleks duymayacakları, en rahat oldukları konuda böyle bir haksız suçlama, gerçekten bizi üzdü. Cumhuriyet Halk Partisi, nasıl olur da değişime karşı çıkar, tutucu olur; Cumhuriyet Halk Partisi, nasıl olur da reformlara karşı çıkar?!

Arkadaşlar, biz neyin mirasçısıyız; sağdan sola yazıyı, iki saatte Latin Alfabesine çeviren bir partinin mirasçıyız, oradan geliyoruz biz.

RECEP GARİP (Adana) - Sayın Anadol, konuşulanlarla ne ilgisi var?!

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Bir gecede Mecelleyi bir tarafa atıp, İsviçre Medenî Kanununu alıp, Türk Medenî Kanunu haline getiren ve Meclisten bir günde geçiren bir partinin mensuplarıyız ve onların mirasçıyız.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Kendin yap, niye İsviçre'den alıyorsun?!

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Biz, Fransa'dan onbir sene önce, İsviçre'den onbir sene önce…

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Muhalefet var mıydı?

K. KEMAL ANADOL (Devamla) -  … Türk kadınına oy hakkı tanıyan, bugünkü Avrupa Birliği üyelerinden önce, Avrupa ülkelerinden önce, Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı veren bir anlayışın, bir siyasî partinin temsilcileriyiz biz ve aramızda fark var işte; bunu, Sayın Bakan bir türlü anlayamıyor herhalde.

MEHMET SOYDAN (Hatay) - Millet anlıyor!

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Bakınız, nasıl bir reform, nasıl bir değişim Cumhuriyet Halk Partisinin kadın konusundaki değişimi: Mecelleye göre, ancak 2 kadın şahit 1 erkek şahide tekabül edebilir yargının önünde. Kadın, erkek kardeşinin yarısı kadar hisse alır. Kadın çarşafın içindedir, kadın kapalıdır, kadının seçme, seçilme, hiçbir hakkı yoktur. Cumhuriyet Halk Partisi, hep, kadını özgürleştirmek, erkekle eşit hale getirmek, onun için çaba harcamıştır, hep kadını özgürleştirmek; bizim anlayışımız bu. Sizin anlayışınız ne, Sayın Bakan; kadını kapatmak için özgürlük, kadını kapatmak için özgürlük… (CHP sıralarından alkışlar) Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine, bizim iktidarımızın Dışişleri Bakanının eşi gitmedi.

MEHMET SOYDAN (Hatay) - Gidebilir…

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Yani, sizin savunduğunuz yaşam biçimiyle, deminden beri övdüğünüz Avrupa Birliğinin yaşam biçimi nasıl, aynı mı?! Kadınlar farklı mı?!

MEHMET SOYDAN (Hatay) - Aynı olmasını istemiyoruz biz.

BAŞKAN - Müdahale etmeyin arkadaşlar.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Haa… İşte bak, Avrupa Birliğine kim karşı; Avrupa Birliğine kim karşı, bakın.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Saptırıyorsun…

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Bakın karşı çıkanlara, bakın; Avrupa Birliğine kim karşı çıkıyor… Kim karşı çıkıyor…

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Saptırıyorsun…

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin türban konusunda verdiği karara itiraz ediyor musunuz etmiyor musunuz?!

MEHMET SOYDAN (Hatay) - Ediyoruz.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Ediyorsanız, Avrupa Birliğine karşısınız işte, karşısınız Avrupa Birliğine!.. Yakalandınız, suçüstü yakalandınız, suçüstü yakalandınız!.. (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Anadol, lütfen toparlayın.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Bakın, çok basit bir test…

MEHMET SOYDAN (Hatay) - Her şeye tamam mı diyelim?!

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Bakın arkadaşlar, değerli Cumhuriyet Halk Partililer, CHP Grubu, çok basit bir test; iki soruda, Avrupa Birliğine kim karşıymış ortaya çıkıyor.

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Biz biliyoruz onu, millet de biliyor.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Şimdi, burada, tarih bilgisi de noksan Sayın Bakanın.

BAŞKAN - Sayın Anadol, söz süreniz bayağı doldu; lütfen toparlayın.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Sayın Başkan, İçtüzüğün 60 ıncı maddesine göre grup adına konuşuyorum, 20 dakika söz sürem var; baktım buraya gelirken. 20 dakika söz sürem var, 60 ıncı madde açık… 60 ıncı madde açık…

BAŞKAN - Sayın Anadol, sataşmadan söz istediniz, sataşmadan söz verdik.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - 60 ıncı maddeye göre, Sayın Başkanım… İsterseniz, usul tartışması yapalım. Eğer Danışma Kurulu kararı yoksa, özel bir gündem, süre tespit edilmemişse, gruplar adına 20 dakika, şahsı adına 10 dakikadır konuşmalar; 60 ıncı madde açık.

BAŞKAN - Neyse, sataşmayla ilgili konular bunun dışında. Siz en deneyimli parlamenterlerden birisiniz. Tartışmaların, görüşmelerin belli bir disiplin içinde, kurallara uygun sürmesini sağlamak konusunda titizlik göstereceğinize inanıyorum. Lütfen, derleyin, toparlayın.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Hay hay Sayın Başkan…

Ancak, Sayın Bakan gündemdışı bir konuşmaya 20 dakika, en az, yanıt verdi, Partimizi suçladı.

EYÜP FATSA (Ordu) - İçtüzük var Sayın Başkan.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Ben de İçtüzük hakkımızı kullanıyorum Sayın Başkan. Niye öyle yapıyorsunuz?!

EYÜP FATSA (Ordu) - Sen sataşmaya cevap veriyorsun.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - 60 ıncı madde açık, bakın.

EYÜP FATSA (Ordu) - Hayır, sen sataşmaya cevap veriyorsun.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Şimdi, ben, grup adına konuşuyorum. Grup adına sataşma…

EYÜP FATSA (Ordu) - Hangi sataşma?!.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Şimdi, İsmet Paşayı da karıştırdı tartışmanın içinde; İsmet Paşayı, merhum İsmet Paşayı da karıştırdı. Neymiş; İsmet Paşa, Vatan Caddesinin açılışına karşı çıkmış! Nereden biliyor, bilmiyorum; ama, benim hatırladığım kadarıyla, o günkü Cumhuriyet Halk Partisi… Lise son sınıf öğrencisiydim, olayı biliyorum. O kadar alışmışsınız ki hak etmediğiniz şeyi gasbetmeye, aynı anlayış orada vardı. İstimlak kararı almadan vatandaşın evini yıkarak, parasını bankaya yatırmadan, üstünden dozerler geçirerek, mülkiyet hakkını paspas gibi çiğneyen bir zihniyete o zamanki Cumhuriyet Halk Partisi elbette karşı çıkacaktı. (CHP sıralarından alkışlar) Bir yol zorla açılırsa, zorla açılırsa bir yol, parasını ödemeden, kanunlar hiçe sayılarak; o, alkışlanmaz; ama, sizin anlayışınız bu, anlayışınız bu.

FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) - Bu yoldan herkes geçiyor. Siz geçmiyor musunuz?!

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Şimdi, Deniz Baykal… Dışişleri Bakanı filan... Çok şeyler söyledi Sayın Bakan, Genel Başkanımıza sataştı burada, açıkça. Ben, dördüncü dönem parlamenterim. Benim gibi deneyimli arkadaşlar var burada, CHP Grubunda da. Ben soruyorum Yüce Meclise; siz, bırakın bakanı, herhangi bir bakanı; bir milletvekilini, kürsüyü terk edip sıradaki insanlarla, hele bir Genel Başkanla tartışıp tekrar gelip konuştuğunu gördünüz mü? Ben görmedim.

ALİM TUNÇ (Uşak) - Ben gördüm. Sizin milletvekiliniz yaptı onu.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Ben görmedim.

V. HAŞİM ORAL (Devamla) - Söylediği de yanlışsa!.. Yanlış!..

FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) - Kemal Ağabey, dört dönem… Ağzına bant yapıştıranı görmedik mi?! Kafasını vuranı görmedik mi?

K. KEMAL ANADOL (Devamla)- Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi çok açık bir sataşmaya uğradı. Cumhuriyet Halk Partisi, Avrupa Birliğinin, aslî sahibidir bu anlayışın. 1963'te Türkiye Cumhuriyeti adına, hükümeti adına atılan imza İsmet İnönü'ye aittir, Cumhuriyet Halk Partisinin ikinci genel başkanı ve o günkü Başbakan İsmet İnönü'ye aittir.

FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) - Çok güzel…

MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) - Ecevit ne yaptı, Ecevit?!.

K. KEMAL ANADOL (Devamla)- Biz, hiçbir zaman Avrupa Birliğine karşı bir tavır içinde olmadık. Sayın Bakan iyi biliyor, bütün AK Partili milletvekili arkadaşlarım iyi biliyorlar, hangi uyum yasasına biz karşı çıktık arkadaşlar?! Beraber oy kullanmadık mı?! Avrupa Birliğine karşı olan bir parti bu uyum yasalarına oy verir mi; tam tersine... Ama, biz diyoruz ki, adam gibi üye olalım, tam üye olalım. 25 tane Avrupa Birliği üyesi ülkeye girerken ne işlem yapıldıysa, Türkiye de o işleme layık olmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen toparlayalım Sayın Anadol.

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, nasıl bir sataşmaya cevap veriyor, İçtüzüğün hangi maddesine göre?!.

K. KEMAL ANADOL (Devamla)- Sayın Başkanım, toparlayacağım da; ama, Genel Başkanıma sataşma yapıldı. 69 uncu maddeye göre hakkımı kullanıyorum, sürem de 60 ıncı maddeye göre belli.

MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) - Yanlış yorumluyorsunuz Sayın Anadol.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Kocaeli) - Hiç örneği yok…

K. KEMAL ANADOL (Devamla)- Şimdi, efendim…

Sayın Başkan, Deniz Baykal'ın ve Cumhuriyet Halk Partisinin Avrupa Birliğine karşı olduğu ifade edildi mi burada?! Ben aksini söylüyorum. Sataşma değil mi bu?!

EYÜP FATSA (Ordu) - Bu, sataşmaya cevaptır.

MEHMET SOYDAN (Hatay) - Eleştiri ayrı bir şey.

BAŞKAN - Sayın Anadol, sataşmayla ilgili konuları da dile getirdiniz ve o konuda sataşmayla ilgili söz istediniz; biz de, İçtüzüğün ilgili maddesi gereği size sataşmayla ilgili söz verdik. O yüzden, lütfen, konuşmayı derleyelim, toparlayalım.

K. KEMAL ANADOL (Devamla)- Sayın Başkan, Grubuma sataşma, Genel Başkana sataşma diye zabıtlarda var. Genel Başkana sataştı.

BAŞKAN - Anladım.

Lütfen toparlayalım.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Şimdi, arkadaşlar, bir test daha yapalım. Bitiriyorum; rahatsız olmanıza lüzum yok.

Avrupa Birliğinin felsefesinin ve uygulamasının 4 esası vardır:

1 - Sermaye rahat dolaşacak her ülkede. İrlanda sermayesi Yunanistan'a yatırım yapacak; tamam mı?!

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Tamam.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Anlaştık.

2 - Mallar rahat dolaşacak. Yunanistan'ın üzümü İskandinavya'da, İsveç'te satılacak; tamam mı, anlaştık mı?

3 - Hizmetler rahat dolaşacak. Danimarka'daki adam, çöpçü şirketi gelecek, Kadıköy Belediyesinden ihaleye girip, temizlik yapabilecek; tamam mı?

SONER AKSOY (Kütahya) - Hepsi var, hepsi…

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - 4 - Emek rahat dolaşacak, insanlar rahat dolaşacak.

Ne oldu; imzaladığınız belgede -tarihî bir eser diye- serbest dolaşım hakkına kalıcı kısıtlama getirdiniz. Bu, yarım üyeliktir, imtiyazlı ortaklıktır. İmtiyazlı ortaklığın adını kaldırdınız, altta tarif ettiniz. Adam gibi tam üye olmasını istiyoruz Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz Türkiye'nin; yerlerde sürünmesini, onurunun zedelenmesini istemiyoruz. Yani, fonlar kullanılmayacak.

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Nota verildi, nota!..

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Tarım destek fonları, kalkınma fonları ilelebet Türkiye'ye yasaklandı. Altına imza attınız; gelin, yalan deyin. Serbest dolaşım hakkı ebedî kısıtlandı mı; kısıtlandı. Fonların Türkiye'ye harcanması ebedî kısıtlandı mı; kısıtlandı.

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Merak etme!..

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Deseler ki bize "beş sene işçileriniz dolaşmasın." Altıncı seneye razıyız, bekleriz, olabilir; ama, sonsuza kadar Türk Halkını vize kuyruklarında bekletmeye razı olan bir belgeye imza attıysanız, size hayırlı olsun, Türk Milletine değil, bize hiç değil. 

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan… Sayın Başkan…

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, Ahilik konusunda, Ahilik felsefesi konusunda, güncel bir konu olduğu için, yerinden söz isteyen, Kırşehir Milletvekili Sayın Hüseyin Bayındır'a söz veriyorum; kısa bir söz, yerinden lütfen.

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, gündeme geçemiyoruz bir türlü; gündemdışı konuşmaları bitiremiyoruz ki. Böyle bir usul yok Sayın Başkan, İçtüzükte böyle bir usul yok.

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Böyle yönetilmez!

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, yerinden söz isteyen bir milletvekiline, önemli gördüğümüz bir konu da olduğu zaman, söz veriyorum.

EYÜP FATSA (Ordu) - Saygı duyarız; ama, böyle bir usul yok.

BAŞKAN - Şimdi, diğer konuları da, Sayın Hüseyin Bayındır'ın konuşmasının arkasından tekrar ele alacağız, İçtüzük hükümleri doğrultusunda verimli bir tartışma ortamı yaratabilmek amacıyla.

EYÜP FATSA (Ordu) - Böyle keyfiyet olmaz ki Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Hüseyin Bayındır.

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Sayın Başkanım, sayın milletvekili arkadaşlarım; dün, Kırşehir'de, 13 üncü Yüzyıla damgasını vurmuş Ahilik felsefesi ile altıyüz yıl Osmanlıyı ayakta tutmuş Ahi Evran-ı Veli'yi anma günü vardı, 18 inci Ahilik Kültür Haftası ve 41 inci Esnaf Bayramı vardı. Ben de diğer AKP'li milletvekili arkadaşlarımla beraber bu programa katıldım; ama, bugüne kadar Kırşehir'de bu kutlamalar bayram havasında geçerken, dünkü kutlamada esnafımızın katılmadığı, halkımızın çok fazla gelmediği bir buruk bayram yaşandı.

Elbette bir Kırşehirli olarak, daha önce de bu kültür camiasında çalışmış bir insan olarak nedenlerine şöyle bir baktım, Kırşehir esnafının, o Ahi esnafının ne kadar zorda olduğunu, hükümetin genel anlamdaki icraatlarıyla esnafın yok sayıldığını, işsizliğin Kırşehir'de diz boyu olduğunu, Kırşehir sokaklarından geçen beş vatandaştan bir tanesinin yeşilkarta bağlandığını, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu olmasa Kırşehir'de açlıktan ölen insanlar olacağını gördüm, gözlemledim.

ALİM TUNÇ (Uşak) - Devletin büyüklüğü…

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - İşin bir başka boyutu da, Ankara'dan, Ahilik gibi önemli bir müesseseyi ülkemize kazandırmış olan Ahi Evran-ı Veli Hazretlerinin bu törenine hükümetten kimsenin katılmamış olmasıydı. Belli, biraz evvel anlattılar, Sevgili Maliye Bakanımız anlattı, aktif pazarlamacı olduğunu söyledi, onun aktif işleri olduğu için gelememiştir. Belki Yahudi işadamlarıyla bir başka toplantısı daha vardır.

 Kültür Bakanımız, bu bir kültür işiydi, gelir diye düşündüm. Daha sonra öğrendim ki, iyi ki gelmemiş. Kültür Bakanı Sakalı Şerifi bile ayağına çağırtacak kültürsüz bir Kültür Bakanı olduğunu göstermiştir.

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, böyle, Meclisi yönetemezsiniz! Meclisi böyle yönetemezsiniz Sayın  Başkan!

BAŞKAN - Sayın Bayındır, lütfen….

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Sakalı Şerifi ayağına getirten bir zata böyle söylerim ben.

BAŞKAN - Kısa bir süre için yerinizden Ahilikle ilgili konuda konuşmak istediniz; o konuların içinde kalın lütfen.

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, buna hakkınız yok, böyle bir keyfiyet olamaz!

BAŞKAN - Talebinizin doğrultusunda konuşun ve lütfen derleyip toparlayın.

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Sayın Başkanım, dilim sürçtü, kültürlü Kültür Bakanı.

EYÜP FATSA (Ordu) - Hayır…

BAŞKAN - Tamamlayın artık lütfen. Lütfen, son sözlerinizi söyleyin.

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın milletvekili eğer Kültür Bakanıyla ilgili konuşmak istiyorsa, gündemdışı söz alır, yarın çıkar konuşur. Her isteyene burada  söz verme hakkınız yok Sayın Başkan; İçtüzük size bu yetkiyi vermez!

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Ahilik Haftası, AKP İktidarının, AKP Hükümetinin başarısızlığıyla Kırşehir'de sonuçlanmıştır. Kırşehir'e gelme cesaretini de Başbakan da, bakanları da gösterememiştir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Anlaşıldı.

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Ne alakası var Sayın  Başkan!..

FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) - Hoşgörüyü istismar ediyorlar! Hükümete çatmak moda oldu!

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, sözlü olarak Sayın Millî Eğitim Bakanı, Avrupa Birliğiyle ilgili çerçevenin dışında herhangi bir müzakere tamamlanıp da herhangi bir konuda hükümetin henüz bir taahhütte bulunmadığını, imza atmadığını belirtti. Bu konuda yanlış anlaşılmalara meydan vermemek için, Kemal Anadol'un konuşması üzerine söz talebinde bulunuyor ve bu açıklamayı yapmak istiyor -biraz önce belirttiğim açıklamayı yapmak istiyor- bu konuda Sayın Bakana söz veriyorum.

Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

2.- Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in, İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol'un, konuşmasında, Avrupa Birliğiyle ilgili müzakerelerde, hükümetin, Türkiye'yi taahhüt altına sokan imzalar attığı iddiası nedeniyle konuşması

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Başkanvekili Sayın Kemal Anadol Bey, biraz önce yapmış olduğu konuşmada, Hükümetimizin birçok şeyin altına imza attığını, Türkiye'yi taahhüt altına sokan, Türkiye'yi bağlayan şeylere imza attığını söyledi. Şunun herkes tarafından çok iyi bilinmesi lazım, gerek tarım fonlarıyla gerekse diğer birçok konuyla ilgili olarak, Türkiye, tam üyelik müzakeresini bitirip, tam üye oluncaya kadar devam eden süreç, bir müzakere sürecidir; bunun adı üzerindedir.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Çerçeve belgesinde var.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Efendim, çerçeve belgesi, bir müzakere sürecindeki yol haritasıdır. Efendim, şunun altına imza attınız, şunu taahhüt altına aldınız şeklinde iddialarda bulunuyorsunuz.

Biz tam üye olduğumuz zaman hangi anlaşmanın altına imza atacaksak, Türkiye'yi bağlayacak olan, bizim taahhüdümüz olarak Türkiye'yi taahhüt altına sokacak olan şey budur, bunu açıklamak istiyorum.

Teşekkür ederim.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Çerçevede serbest dolaşımı kısıtlamıyor mu?

ATİLLA KART (Konya) - Sınırlıyor, sınırlıyor…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Kalıcı derogasyon değil mi Sayın Bakan?!

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır. (a) bendindeki sunuşu daha önce yapmıştık. Şimdi, (b) bendindeki sunuşa geçiyoruz.

Cumhurbaşkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup, bilgilerinize sunacağım.

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) Tezkereler ve Önergeler

1.- 5387 sayılı Bankacılık Kanununun bazı maddelerinin, bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/900)

                                        22.7.2005

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: 7.7.2005 günlü, A.01.0.GNS.0.10.00.02-10376/31448 sayılı yazınız.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca 2.7.2005 gününde kabul edilen 5387 sayılı "Bankacılık Kanunu" incelenmiştir:

1- İncelenen yasanın,

a- Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kuruluna ilişkin kurallar içeren onuncu kısmında yer verilen "Kurum personeli" başlıklı 92 nci maddesinde,

- Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumuna verilen görevlerin gerektirdiği sürekli görev ve hizmetlerin, bankalar yeminli murakıpları ve yardımcıları, bankacılık uzman ve yardımcıları, hukuk uzman ve yardımcıları ile bilişim uzman ve yardımcılarından oluşan meslek personeli ve yönetim personeli eliyle yürütüleceği,

- Kurumun her türlü personelinin, yasanın 84 üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi dışında, diğer bentlerindeki nitelikleri taşımalarının zorunlu olduğu,

- Başkan yardımcıları, daire başkanları, müdürler, başkanlık müşavirleri ve meslek personelinin kadro karşılığı sözleşmeli statüde çalıştırılacağı,

- Kadro karşılığı sözleşmeli çalışan Kurum personelinin ücret, malî ve sosyal haklar dışında, diğer personelin ise, her türlü hak ve yükümlülükleri yönünden 657 sayılı Devlet Memurları Yasasına bağlı bulunduğu,

-Kurumun anahizmet birimlerinde uzmanlık gerektiren işlerde meslek personeli çalıştırılmasının esas olduğu,

-Anahizmet, danışma ve yardımcı hizmet birimlerinde çalıştırılacak personelin niteliklerinin başkanın önerisi üzerine kurulca belirleneceği,

-Bankacılık, hukuk ve bilişim uzman yardımcılığı ile bankalar yeminli murakıp yardımcılığına atanacakların merkezî yarışma sınavıyla belirlenenler arasından seçileceği,

-Kurumun meslek ve yönetim personelinin yeterlik ve yarışma sınavları, nitelikleri, çalışma yöntem ve ilkeleri ile ilgili diğer konuların kurumca çıkarılacak bir yönetmelikle belirleneceği,

b-Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna ilişkin kurallar içeren onikinci kısmında yer verilen "Fon personeli" başlıklı 121 inci maddesinde de,

-Bu yasayla fona verilen görevlerin gerektirdiği hizmetlerin, fon avukatları, fon denetçisi ve denetçi yardımcıları, fon uzmanı ve uzman yardımcılarından oluşan meslek personeli ile yönetim personeli eliyle yürütüleceği,

-Fonun her türlü personelinin bu yasanın 113 üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi dışında, diğer bentlerindeki nitelikleri taşımalarının zorunlu olduğu,

-Başkan yardımcıları, daire başkanları, müdürler, başkanlık müşavirleri ve meslek personelinin kadro karşılığı sözleşmeli statüde çalıştırılacağı,

-Fonun kadro karşılığı sözleşmeli çalışan meslek personelinin ücret, malî ve sosyal haklar dışında her türlü hak ve yükümlülükleri yönünden 657 sayılı Devlet Memurları Yasasına bağlı bulunduğu,

-Fonun anahizmet birimlerinde uzmanlık gerektiren işlerde meslek personeli çalıştırılmasının esas olduğu,

-Fon denetçi yardımcılığı ile fon uzman yardımcılığına atanacakların merkezî yarışma sınavıyla belirlenenler arasından seçileceği,

-Fonun meslek ve yönetim personelinin yeterlik ve yarışma sınavları, nitelikleri, çalışma yöntem ve ilkeleriyle ilgili diğer konuların fon tarafından çıkarılacak bir yönetmelikle düzenleneceği,

belirtilmiştir.

Görüldüğü gibi, incelenen yasanın 92 ve 121 inci maddelerinde, kurumun ve fonun sürekli görev ve hizmetlerinin meslek ve yönetim personeli eliyle yürütüleceği vurgulanmış; tüm personelin, yasanın 84 ve 113 üncü maddelerinin birinci fıkralarının (d) bentleri dışında, diğer bentlerindeki nitelikleri taşımalarının zorunlu olduğu kurala bağlanmıştır.

Söz konusu 84 ve 113 üncü maddelerin birinci fıkralarında kurul üyeliklerine atanacaklarda aranacak koşullara yer verilmiştir. Aynı fıkraların ayrık tutulan (d) bentlerinde ise, kurul üyelerinin hangi öğrenim dallarında eğitim görenler arasından atanabileceği açıklanmaktadır.

Buna göre, incelenen yasanın 92 ve 121 inci maddeleri uyarınca, kurumun ve fonun meslek ve yönetim personelinin, öğrenim durumuna ilişkin olanlar dışında, kurul üyeleri için aranan koşulları taşıması gerekmektedir.

Böylece, yasada, kurum ve fonun meslek personelinin hangi öğrenim düzeyinde ve hangi alanlarda eğitim görenler arasından seçileceği konusu açıkta bırakılmıştır.

Yasanın 92 ve 121 inci maddelerinin son fıkralarında ise, kurumun ve fonun meslek ve yönetim personelinin niteliklerinin kurum ve fon tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği öngörülmüştür.

Ayrıca, 92 nci maddenin dördüncü fıkrasında, anahizmet, danışma ve yardımcı hizmet birimlerinde çalıştırılacak personelin niteliklerinin başkanın önerisi üzerine Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunca belirleneceği açıklanmıştır.

Yasanın 82 ve 111 inci maddelerinde, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun kamu tüzelkişiliğini haiz kurumlar olduğu belirtilmiş; 92 ve 121 inci maddelerinde de meslek personelinin ücret, malî ve sosyal haklar dışında 657 sayılı Yasa kurallarına bağlı bulunduğu vurgulanmıştır.

Bu durumda, kurum ve fon personelinin, Anayasanın 128 inci maddesi bağlamında kamu görevlisi olduğunda kuşku bulunmamaktadır.

Anayasanın 128 inci maddesinin ikinci fıkrasında, kamu görevlilerinin niteliklerinin yasayla düzenleneceği öngörülmüştür.

Bu nedenle, kurum ve fonun meslek personelinin, görevlerinin önemi ve özelliği de gözetilerek, yükseköğretimin hangi dallarını bitirenler arasından seçileceğine yasada yer verilmesi gerekirken, bu konunun yönetmeliğe bırakılması Anayasanın 128 inci maddesiyle bağdaşmamaktadır.

2- Yasanın geçici 23 üncü maddesinde,

"506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesi kapsamındaki bankalar, sigorta ve reasürans şirketleri, ticaret odaları, sanayi odaları, borsalar veya bunların teşkil ettikleri birlikler personeli için kurulmuş bulunan sandıkların iştirakçileri ile malullük, yaşlılık ve ölüm sigortasından aylık veya gelir bağlanmış olanlar ile bunların hak sahipleri herhangi bir işleme gerek kalmaksızın bu maddenin yayımı tarihinden itibaren üç yıl içinde Sosyal Sigortalar Kurumuna devredilerek 506 sayılı Kanun kapsamına alınır. Devir tarihi itibarıyla sandık iştirakçileri 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalı sayılırlar.

Devre esas olmak üzere Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, Sosyal Sigortalar Kurumu, Sandık iştirakçilerini istihdam eden kuruluş ve sandığı temsilen birer üyenin katılımıyla oluşturulacak komisyonca her bir sandık için sandıktan ayrılan iştirakçiler de dahil olmak üzere, devir tarihi itibarıyla devredilen kişilerle ilgili olarak, sandıkların 506 sayılı Kanun kapsamındaki gelir ve giderleri dikkate alınarak yükümlülüğünün peşin değeri hesaplanır. Peşin değerin aktüeryal hesabında kullanılacak teknik faiz oranı olarak 30.6.2005 tarihi itibarıyla en uzun vadeli iskontolu Yeni Türk Lirası cinsinden ihraç edilmiş Devlet iç borçlanma senedinin ihraç anındaki nominal faiz oranının Orta Vadeli Programda açıklanan tüketici fiyat indeksi yıl sonu enflasyon hedefi kullanılarak reel hale getirilen faiz oranı esas alınarak belirlenir.

Belirlenen peşin değer, onbeş yıldan fazla olmamak üzere, yıllık eşit taksitlerle her yıl için ayrı ayrı Hazine Müsteşarlığınca açıklanacak Yeni Türk Lirası cinsinden iskontolu ihraç edilen Devlet iç borçlanma senetlerinin yıllık ortalama nominal faizi üzerinden sandıklardan ve bu sandık iştirakçilerini istihdam eden kuruluşlardan müteselsilen Sosyal Sigortalar Kurumunca 506 sayılı Kanun hükümlerine göre tahsil edilir.

Devir işlemi tamamlanıncaya kadar, sandık iştirakçilerine sağlanan sosyal sigorta yardımları ile iştirakçilerin primlerinin tahsiline ilgili sandık mevzuat hükümlerine göre sandıklarca devam edilir.

Bu madde kapsamındaki yükümlülüklerin devrinden sonra sandıklar, 506 sayılı Kanunun öngördüğü sosyal haklarının ve ödemelerinin üzerinde sağladıkları sosyal sigorta haklarına ve ödemelerine devam edebilirler.

Devralınan iştirakçilerin hizmet yılları ve primleri ödemek veya ödemiş olmak suretiyle 506 sayılı Kanuna göre emsallerine uygun olarak intibaklarının yapılması da dahil olmak üzere, bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar, Komisyonun önerisi üzerine Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenir.

Söz konusu sandıklar ve sandık iştirakçilerini istihdam eden kuruluşlar ile  kurum bu madde uygulamasına ilişkin tüm işlemler nedeniyle doğacak her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır."

düzenlemesine yer verilmiştir.

Düzenlemede,

- 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasasının geçici 20 nci maddesi kapsamındaki kurumların personeli için kurulmuş bulunan özel sosyal güvenlik sandıkları iştirakçileri ile bu sandıkların malullük, yaşlılık, ölüm sigortalarından aylık alanların ve bunların hak sahiplerinin, herhangi bir işleme gerek kalmaksızın, üç yıl içinde Sosyal Sigortalar Kurumuna devredilerek 506 sayılı Yasa kapsamına alınacakları,

- Özel sandık iştirakçilerinin, devir günü itibariyle 506 sayılı Yasa kapsamında sigortalı sayılacakları,

- Devredilecek her bir sandığın yükümlülüğünün hesaplanacak peşin değerinin, onbeş yıl içinde, yıllık eşit taksitlerle sandıklardan ve bu sandıkların iştirakçilerini çalıştıran kuruluşlardan "müteselsilen" tahsil edileceği,

- Sosyal Sigortalar Yasası kapsamına alınan özel sandık iştirakçilerinin 506 sayılı Yasa kapsamındaki emsallerine uygun olarak intibaklarının yapılacağı,

- Devir işlemleri tamamlanıncaya kadar, iştirakçilere özel sandıktan sağlanan sosyal sigorta yardımlarının sürdürüleceği,

- Devirden sonra, özel sandıkların 506 sayılı Yasada öngörülenin üzerinde sağladıkları sosyal sigorta haklarını ve ödemelerini sürdürebilecekleri,

öngörülmüştür.

Böylece, geçici 23 üncü madde düzenlemesiyle,

- 506 sayılı Yasa kapsamında bulunmayan özel sosyal güvenlik sandıklarının iştirakçilerinin, bu kuruluşlardan aylık alanlarla gelir bağlanmış olanların ve bunların hak sahiplerinin özel hukuktan doğan sigorta ilişkileri sona erdirilmekte,

- Bu gibiler 506 sayılı Yasa kapsamına alınarak özel hukuk kurallarına göre elde ettikleri aylık ve diğer sosyal hakları kısmen de olsa ellerinden alınmakta,

- Buna karşılık özel sosyal güvenlik sandıkları ve bu gibileri çalıştıran kuruluşlar Sosyal Sigortalar Kurumuna borçlandırılmakta,

- Özel sandıkların malî güçleri kalmayacağı için, sosyal sigorta yardımlarını sürdürmeleri eylemli olarak olanaksız kılınmaktadır.

11.5.1976 günlü, 1992 sayılı Yasayla 506 sayılı Yasaya eklenen,

- 506 sayılı Yasanın geçici 20 nci maddesi kapsamındaki bankalar, sigorta ve reasürans şirketleri, ticaret ve sanayi odaları, borsalar ya da bunların oluşturdukları birliklerde yeni işe girecek personeli 506 sayılı Yasa kapsamına alan,

- Çalışmakta olanların, özel sandıkların ve bu sandıklardan aylık alan ya da gelir elde edenlerin Sosyal Sigortalar Kurumuna devrini öngören,

Ek 1 inci maddesi, Anayasa Mahkemesinin 25.1.1977 günlü, E.1976/36, K.1977/2 sayılı kararıyla iptal edilmiştir. Anayasa Mahkemesinin bu kararı 1961 Anayasası döneminde alınmıştır; ancak, karara dayanak oluşturan kurallara 1982 Anayasasında da yer verilmiştir.

Gerçekten, 1961 Anayasasının 2 nci maddesindeki sosyal hukuk devleti ilkesine, 42 nci maddesindeki çalışma hakkı ve ödevine, 48 inci maddesindeki sosyal güvenlik hakkına ilişkin düzenlemelere, 1982 Anayasasının sırasıyla 2, 49 ve 60 ıncı maddelerinde yer verildiği görülmektedir. Bu nedenle, kararın gerekçeleri geçerliliğini sürdürmektedir.

Anayasa Mahkemesi kararında da belirtildiği gibi;

Anayasanın 2 nci maddesinde, Türkiye Cumhuriyetinin bir "sosyal hukuk devleti" olduğu belirtilmiş; 49 uncu maddesinde, devletin, çalışanların yaşam düzeyini yükseltmek, çalışma yaşamını geliştirmek için çalışanları korumak, çalışmayı desteklemek ve çalışma barışını sağlamak için gerekli önlemleri alacağı vurgulanmış; 60 ıncı maddesinde, herkesin sosyal güvenlik hakkına sahip olduğu, devletin, bu güvenliği sağlayacak gerekli önlemleri alacağı ve örgütü kuracağı kurala bağlanmış; 65 inci maddesinde de, devletin, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasayla belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek malî kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getireceği açıklanmıştır.

Anayasanın 49 ve 60 ıncı maddelerindeki kurallar, 2 nci maddesinde vurgulanan "sosyal hukuk devleti" ilkesini pekiştiren ve bunun gerçekleşmesini sağlayan düzenlemelerdir.

Kalkınma ve çağdaş uygarlığa ulaşma çabası içinde olan ülkemizde, sosyal güvenlik örgütlerinin tümünün devletçe kurulamayacağı gerçeğini göz önüne alan anayasa koyucu, ekonomik ve sosyal amaçlara ulaşma ödevi yönünden devleti, ancak malî kaynaklarının yeterliği ölçüsünde yükümlü saymıştır.

Anayasanın anılan kuralları uyarınca, devlet, malî kaynaklarının gücüne göre sosyal sigortalar ve sosyal yardım örgütlerini ya kendisi kurmak ya da kaynakları yeterlilik göstermiyor yahut güvenliğin daha elverişli olarak sağlanacağı anlaşılıyorsa, kurdurmak ve onu gözetip denetlemek ödevindedir.

Sosyal hukuk devletinin temel amacı, sosyal hakların ve bu bağlamda sosyal güvenliğin en iyi, en güvenilir ve en etkin biçimde sağlanmasıdır. Bunun için devlet ya kendisi bu işi üstlenerek sosyal güvenlik hakkını sağlayacak ya da kendi dışında bu hakkın sağlanmasına olanak yaratarak kurulan örgütü denetleyecektir.

506 sayılı Yasanın geçici 20 nci maddesinde, bankalar, sigorta ve reasürans şirketleri, ticaret ve sanayi odaları, borsalar ve bunların oluşturdukları birliklerin personeli, maddede saptanan koşulların belirtilen süre içinde yerine getirilmesi durumunda Sosyal Sigortalar Yasası kapsamı dışında tutulmuş ve bu kuruluşlar personeli için özel sosyal güvenlik sandıklarını kurmuşlardır.

Yasa koyucu, yine geçici 20 nci maddeyle, özel sosyal güvenlik sandıklarını Çalışma, Maliye, Sanayi ve Ticaret Bakanlıklarının birlikte denetimine bağlı kılmış ve özel sandıklarla ilgili kuruluşları, bu bakanlıklarca alınması gerekli görülen önlemleri yerine getirmekle yükümlü tutmuştur.

Böylece, geçici 20 nci madde kapsamındaki personelin sosyal güvenlik hakkı, genel sosyal güvenlikten daha iyi durumda olacak biçimde sağlanmış ve güvenceye alınmıştır.

Özel sosyal güvenlik sandıkları ile bunlardan yararlananların genel sosyal sigortalar kapsamına alınmaları için, önemli ve haklı nedenlerin olması ve bunların ortaya konulması gerekir. Yapılan denetimler sonunda bu kuruluşların sosyal güvenliği sağlayamayacak duruma düştüğünün saptanması, alınacak önlemlere karşın aktüeryal açıklarının giderilemeyecek düzeye ulaştığının anlaşılması ya da devletin malî gücünün bu alana da el atacak düzeye yükselmesi gibi nedenler, böyle bir işlemin haklı dayanağını oluşturabilecektir.

Oysa, 506 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden bu yana, geçici 20 nci maddede denetimle görevlendirilen bakanlıklarca, özel sosyal güvenlik sandıklarının, mensuplarının sosyal güvenlik haklarını sağlayamayacak duruma düşmüş oldukları saptanmamıştır.

Başka bir anlatımla, özel statüde kurulan sosyal sigorta örgütlerinin, mensuplarının haklarını karşılayamayacak biçimde kötü yönetildiği ve ilgililerin sosyal güvenlik haklarını tehlikeye düşürdüğü ortaya konulmamıştır.

Tersine, özel sosyal güvenlik kuruluşlarının, mensuplarına, devletin kurduğu sosyal sigorta örgütünden daha üstün yararlar sağladığı bilinen bir gerçektir.

Açıklarının kapatılması için bundan böyle banka kaynaklarından yararlanamayacak olan özel sosyal güvenlik sandıklarının malî durumlarının zayıflayabileceği, dolayısıyla bu sandıkların mensuplarının sosyal güvenlik haklarını yeterince karşılayamayacakları ve bu sandıklardan yararlananların zarar göreceği gibi varsayımların haklı neden oluşturmayacağı ortadadır.

Çünkü, ilgili kuruluşa hiçbir malî yükü olmayan, kendi geliriyle, mensuplarının sosyal güvenlik haklarını üst düzeyde sağlamayı sürdüren pek çok özel sosyal güvenlik sandığının bulunması, yukarıda öne sürülen savı çürütmeye yeterlidir.

Üstelik, incelenen yasa kuralında, yalnız bankaların değil, sigorta ve reasürans şirketlerinin, ticaret ve sanayi odalarının, borsaların ya da bunların oluşturduğu birliklerin personeli için kurulmuş bulunan özel sosyal güvenlik sandıklarının iştirakçileri ile bu sandıklardan aylık alanların ve gelir elde edenlerin de Sosyal Sigortalar Kurumuna devredilerek 506 sayılı Yasa kapsamına alınmaları öngörülmektedir ki, bu da, yine yukarıdaki savı geçersiz kılan bir başka göstergedir.

Sonuç olarak, ilgili kuruluşlara hiçbir malî yükü olmayan, kendi gelirleriyle mensuplarının sosyal güvenlik haklarını en iyi biçimde karşılamayı sürdüren özel sandıkları Sosyal Sigortalar Kurumu bünyesine aktaran, incelenen yasanın geçici 23 üncü maddesinin haklı bir gerekçesinin olmadığı açıktır.

Haklı bir neden ortaya konulmaksızın, devletin kurduğu örgütten daha üstün sosyal güvenlik hakkı sağlayan özel sosyal güvenlik sandıklarına el atılması, Anayasanın 2 nci maddesindeki sosyal hukuk devleti ilkesi ve 60 ıncı maddesiyle bağdaşmamaktadır.

Her ne kadar, geçici 23 üncü maddenin beşinci fıkrasında,

"Bu madde kapsamındaki yükümlülüklerin devrinden sonra sandıklar, 506 sayılı Kanunun öngördüğü sosyal haklarının ve ödemelerinin üzerinde sağladıkları sosyal sigorta haklarına ve ödemelerine devam edebilirler."

Düzenlemesine yer verilmiş ise de; devir nedeniyle hesaplanacak borç sonucu kaynakları büyük ölçüde Sosyal Sigortalar Kurumuna aktarılan, iştirakçisi kalmayacağı için prim gelirinden de yoksun kalacak olan özel sandıkların ek ödeme yapma ya da diğer sosyal hakları sürdürme olanağı bulamayacakları için, bu kural da yukarıda varılan sonucu etkileyici nitelikte değildir.

Bu nedenlerle, incelenen yasanın, 506 sayılı Yasanın geçici 20 nci maddesi uyarınca oluşturulan özel sosyal güvenlik sandıkları iştirakçilerinin, bu sandıklardan aylık alan ve gelir elde edenlerin ve bunların hak sahiplerinin özel hukuk ilişkisinden kaynaklanan sosyal güvenlik haklarını büyük ölçüde kaybetmelerine yol açacak olan geçici 23 üncü maddesi, Anayasanın 2 nci maddesindeki sosyal hukuk devleti ilkesi ve 60 ıncı maddesine uygun düşmemektedir.

Yayımlanması yukarıda açıklanan gerekçelerle uygun görülmeyen 5387 sayılı Bankacılık Kanunu, 92, 121 ve geçici 23 üncü maddelerinin Türkiye Büyük Millet Meclisince bir kez daha görüşülmesi için, Anayasanın değişik 89 ve 104 üncü maddeleri uyarınca ilişikte geri gönderilmiştir.

                        Ahmet Necdet Sezer

                               Cumhurbaşkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu karma komisyonun bazı sayın milletvekillerinin yasama dokunulmazlıkları hakkında 2 adet raporu vardır; sırasıyla okutup bilgilerinize sunacağım.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- Mardin Milletvekili Süleyman Bölünmez'in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/694) (S. Sayısı: 981) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Müessir fiil ve tehdit suçlarını işlediği iddia olunan Mardin Milletvekili Süleyman Bölünmez hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 22 Haziran 2005 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

                                    

(x) 981 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Karma Komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Mardin Milletvekili Süleyman Bölünmez hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

                                  Burhan Kuzu

                                           İstanbul

                        Komisyon Başkanı ve üyeler

Karşı Oy Yazısı

Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir. Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade etmelerine imkân tanımaktır.

Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını; hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine getirilmemesini sağlamaktadır.

Geçici dokunulmazlık TBMM kararıyla kaldırılabilmektedir.

Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.

Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltıldığı görülmektedir.

Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.

Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.

Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.

Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da zedelemektedir.

Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân bırakmamaktadır.

Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.

Ancak şu ana kadar böyle bir Anayasa değişikliği gerçekleştirilmemiştir.

Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi, TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına karar verilmesidir.

Bu nedenlerle, Komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi konusundaki kararına katılmıyoruz.

 

Feridun Baloğlu

Tuncay Ercenk

Mehmet Küçükaşık

 

Antalya

Antalya

Bursa

 

Halil Ünlütepe

Feridun Ayvazoğlu

Uğur Aksöz

 

Afyonkarahisar

Çorum

Adana

 

Oya Araslı

Atilla Kart

 

 

Ankara

Konya

 

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer raporu okutuyorum:

2.- Kahramanmaraş Milletvekili Hanefi Mahçiçek'in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/695) (S. Sayısı: 982) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Seçim Kanununa muhalefet suçunu işlediği iddia olunan Kahramanmaraş Milletvekili Hanefi Mahçiçek hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 22 Haziran 2005 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Karma Komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Kahramanmaraş Milletvekili Hanefi Mahçiçek hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile sunulur.

                                  Burhan Kuzu

                                           İstanbul

                        Komisyon Başkanı ve üyeler

Karşı Oy Yazısı

Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir. Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade etmelerine imkân tanımaktır.

                                    

(x) 982 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını; hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine getirilmemesini sağlamaktadır.

Geçici dokunulmazlık TBMM kararıyla kaldırılabilmektedir.

Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.

Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltıldığı görülmektedir.

Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.

Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.

Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.

Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da zedelemektedir.

Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân bırakmamaktadır.

Milletvekiline isnat edilen suçun, milletvekili seçilmeye engel bir nitelik taşıması halinde, dokunulmazlığın kaldırılmaması, bu suçtan milletvekilliği düşebilecek konumdakilerin milletvekilliğinin sürdürülmesine de imkân tanımaktadır. Bu durumun ise, Anayasa'nın 76 ncı maddesi ile uyumsuz sonuçlara yol açacağı açıktır.

Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.

Ancak şu ana kadar böyle bir anayasa değişikliği gerçekleştirilmemiştir.

Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi, TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına karar verilmesidir.

Bu nedenlerle, Komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi konusundaki kararına katılmıyoruz.

 

Feridun Baloğlu

Tuncay Ercenk

Mehmet Küçükaşık

 

Antalya

Antalya

Bursa

 

Halil Ünlütepe

Feridun Ayvazoğlu

Uğur Aksöz

 

Afyonkarahisar

Çorum

Adana

 

Oya Araslı

Atilla Kart

 

 

Ankara

Konya

 

BAŞKAN - İkinci rapor da bilgilerinize sunulmuştur.

Milletvekilleri Lojmanlarında Mustafa Güngör'ün öldürülmesinin aydınlatılması ve sorumluların belirlenmesi amacıyla kurulan (10/185) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun görev süresinin uzatılmasına dair bir tezkeresi vardır; okutuyorum:

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) Tezkereler ve Önergeler (Devam)

2.- (10/185) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının süre uzatımına ilişkin tezkeresi (3/901)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Milletvekili Lojmanlarında Mustafa Güngör'ün öldürülmesinin aydınlatılması ve sorumlularının belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca 20.4.2005 tarihinde kurulmuş olan ve söz konusu araştırmayı Meclis adına yapmakla görevlendirilen (10/185) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonumuza; çalışmalarını ve raporunu tamamlayabilmesi için İçtüzüğün 105 inci maddesi uyarınca; ekli kararda talep edilen bir aylık eksürenin verilmesi hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

                             Ahmet Çağlayan

                            Uşak Milletvekili

                        Komisyon Başkanı

BAŞKAN - İçtüzüğün 105 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "araştırmasını üç ay içinde bitiremeyen komisyona bir aylık kesin süre verilir" hükmü gereğince komisyona bir aylık eksüre verilmiştir.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.

VI.- ÖNERİLER

A) DanIşma Kurulu Önerİlerİ

1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Ku-rulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No.: 163             Tarih: 10.10.2005

10.10.2005 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 997 sıra sayılı 5387 Sayılı Bankacılık Kanunu ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü maddeleri gereğince Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderme tezkeresinin, 48 saat geçmeden, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 3 üncü sırasına, gündemin 278 inci sırasında yer alan 960 sıra sayılı Askerî Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 4 üncü sırasına alınmasının; 6.10.2005 tarihinde dağıtılan ve aynı tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan patates yetiştiriciliğinin ve patates üreticilerinin sorunları konusundaki (10/152, 216) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun 895 sıra sayılı raporunun gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer almasının ve görüşmelerinin 11.10.2005 Salı günkü birleşimde yapılmasının; Genel Kurulun 11.10.2005 Salı günü 15.00-18.00, 12.10.2005 Çarşamba ve 13.10.2005 Perşembe günleri de 13.00-17.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesinin Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

 

 

Bülent Arınç

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

Başkanı

 

İrfan Gündüz

Kemal Anadol

 

AK Parti Grubu Başkanvekili

CHP Grubu Başkanvekili

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.

VII.- SEÇİMLER

A) Komİsyonlarda AçIk Bulunan Üyelİklere Seçİm

1.- İçişleri Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN - İçişleri Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için, Adıyaman Milletvekili Şevket Gürsoy aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmına geçiyoruz.

Biraz önce alınan karar gereğince, patates yetiştiriciliğinin ve patates üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca kurulmuş bulunan (10/152, 216) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun 895 sıra sayılı raporu üzerindeki genel görüşmeye başlıyoruz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan ve 66 milletvekili ile Niğde Milletvekili Erdoğan Özegen ve 25 milletvekilinin; patates yetiştiriciliğinin ve patates üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan (10/152, 216) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 895) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

İçtüzüğümüze göre, Meclis araştırması komisyonunun raporu üzerindeki genel görüşmede ilk söz hakkı önerge sahibine aittir. Daha sonra, İçtüzüğümüzün 72 nci maddesine göre, siyasî parti grupları adına birer üyeye, şahısları adına iki üyeye söz verilecektir. Ayrıca, istemleri halinde, komisyon ve hükümete de söz verilecek, bu suretle, Meclis araştırması komisyonu raporu üzerindeki genel görüşme tamamlanmış olacaktır.

Konuşma süreleri, komisyon, hükümet ve siyasî parti grupları için 20'şer dakika, önerge sahipleri ve şahıslar için 10'ar dakikadır.

Komisyon raporu 895 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Rapor üzerinde söz alan sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum:

                                    

(x) 895 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Önerge sahibi olarak, önce, Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe, daha sonra Bayburt Milletvekili Fetani Battal.

Hükümet adına?.. Şu an bildirilmedi.

Komisyon adına?.. Şu an bildirilmedi.

Gruplar adına, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Nevşehir Milletvekili Rıtvan Köybaşı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Niğde Milletvekili Orhan Eraslan; şahısları adına, Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Koca, Osmaniye Milletvekili Necati Uzdil.

İlk söz, önerge sahiplerinden Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Halil Ünlütepe'de.

Buyurun Sayın Ünlütepe.(CHP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 10 dakika.

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, değerli üyeler; patates üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla, önerge, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun 3 Kasım 2004 günlü oturumunda görüşülmüş ve patates yetiştiriciliğinin ve patates üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla komisyon kurulmasına karar verilmiştir. 9 Aralık 2004 günü fiilen göreve başlayan komisyonun hazırlamış olduğu 895 sıra sayılı rapor üzerinde, önerge sahipleri adına söz almış bulunuyorum; öncelikle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Patatesin anayurdu Güney Amerika'dır. Ülkemize girmesi ve yetiştirilmesi 1850'li yıllara uzanmaktadır. Patates ekim alanı, ülkemizde, 200 000 hektar civarında olup, yıllık tohumluk ihtiyacı da yaklaşık 300 000 ton civarındadır. Yıllık üretimimiz 5 000 000 tondur. Üretilen patatesin 500 000 tonu sanayide, yaklaşık 300 000 tonu tohumlukta, geri kalanı da yemeklik olarak kullanılmaktadır.

Türkiye, bu üretimiyle, ekim alanı bakımından dünyada 7 nci sırada, üretim miktarı bakımından da 10 uncu sırada yer almaktadır. Ekiliş alanları itibariyle, Niğde, Nevşehir, İzmir, Afyon, Bolu, Erzurum, Ordu ve Konya olarak sıralanmaktadır.

Ülkemizde kişi başına tüketilen patates miktarı da 60 ilâ 70 kilogram arasındadır. Üretimdeki ağırlığı, geleneksel üretim tipiyle, küçük çiftçiler oluşturmaktadır. Patatesin yüzde 80'i sudur.

Araştırma Komisyonu, yaptığı ilk toplantıda, ülkemizde patates üretiminin yoğun olarak yapıldığı bölgelerde patates üreticilerinin sorunlarını yerinde incelemek, üreticilerin sorunlarını ilk elden dinlemek üzere saha çalışması yapılması yönünde karar almıştır. Bu karar doğrultusunda, saha çalışması yapılacak olan iller olarak, Niğde, Nevşehir, Afyonkarahisar ve Erzurum İlleri belirlenmiştir. Bu doğrultuda, saha çalışmaları için, Niğde ve Nevşehir İllerinde çalışmalar komisyonca yerine getirilmiştir. Daha sonra gidilecek olan Afyonkarahisar ve Erzurum İllerinde saha çalışması yapılmadan, üreticiler dinlenmeden çalışmalara devam edilerek huzurunuzdaki rapor hazırlanmıştır.

Komisyon, aldığı kararı, gerekçe göstermeden kaldırmıştır. Bu kaldırma işlemine, hem ben hem de ilimizin diğer milletvekili Sayın Ahmet Koca tarafından tepki gösterilmiştir. Sayın Komisyon Başkanına sorduğumuzda, Afyonkarahisar'a gidilmeme gerekçesi olarak şunu gösterdi: Adalet ve Kalkınma Partisinin Kızılcahamam toplantısı olması nedeniyle çalışmanın iptal edildiği belirtilmiştir. Bu tutum ve davranış, patatesin sorununa, siyasî iktidarın bir bakışını da göstermektedir. Başka bir deyişle, ilimizdeki patates üreticileri Adalet ve Kalkınma Partisi toplantısına feda edilmiştir. Bu bölgelerde de saha çalışması yapılsaydı daha sağlıklı bir rapor tanzim edilebilirdi diye de düşünüyorum.

Komisyon üyelerinin büyük çoğunluğunun katılımıyla, Niğde ve Nevşehir İlleri, ilçeleri ve köylerinde patates ekicilerinin sorunlarının tespiti amacıyla toplantılar yapılmıştır. Bu toplantılara, patates üreticilerinin ilgisi yoğun olmuştur. Bu ilgiyi uyandıran en önemli sebeplerden birisi de, Niğde ve Nevşehir İllerimizin bazı bölgelerinin patates ekimi sonucu ortaya çıkan hastalık nedeniyle karantina altına alınmasıydı. Bu hastalığa patates siğili veya patates kanseri ismi verilmektedir. Bu hastalık Niğde ve Nevşehir İllerimizin belirli bölgelerinde 2001 yılından beri görülmeye başlamıştır.

Aslında, hastalığın insana bulaşması ve zarar vermesi de söz konusu değildir. Bu hastalığın, ithal edilen tohumlarla geldiğinden en ufak bir şüphe yoktur. Kalitesiz ve yanlış ithal edilen tohumun, denetimsiz olarak üreticilere satılmasından, ilgili kurumların kusurları gözardı edilemez. Üretici, bu konuda, tamamen sahipsiz bırakılmıştır. Hastalığın yaygınlaşmasında, elbette, çiftçiden çiftçiye tohumluk aktarımı, kaynağı belirsiz tohumluk kullanımı da etkili olmuştur.

Hastalık, toprak, hastalıklı yumru, tarım aletleriyle taşınabilmekte ve toprakta kalan siğil sporları 35 ilâ 38 yıla kadar canlılıklarını koruyabilmektedir. Bu bölgede yaşayan insanlar yönünden karantina uygulamasının ekonomik, hukukî ve toplumsal sorunlar yaratacağı bilenen bir gerçektir.

Bu insanlara, yirmibeş yıl süreyle patates ekmeyeceksin, ilave olarak, bazı masraflar yapacaksın diyoruz. Üretici, patates üretimine uygun olarak temin etmiş olduğu ziraî araç ve gereçlerini belki bir daha kullanamama durumuyla karşı karşıya kalmaktadır. Bu hastalık nedeniyle, üretici, ürettiği patatesini pazarlayamamıştır, ürününü pazarlayamaması nedeniyle de üretim giderlerini karşılayamamıştır. Zaten patates değerinin altında pazarlandığından üretici zarar etmektedir. Bir de, tarlaları karantina altına alınan üreticilerin daha fazla zarar edecekleri de tartışmasızdır.

Gittiğimiz yörede çiftçilerimizin ve bilgisine başvurduğumuz uzmanların anlatımına göre, patates yetiştiriciliğinin önemli sorunlarını şöyle sıralayabiliriz.

Birincisi, ithale dayalı patates tohumu. Patates tohumluğunda ülkemiz dışa bağımlı bir durumdadır. Tohumun yüzde 99'u yurt dışından ithal edilmektedir. Tohumluğun kilogram fiyatı ise 2 000 000 lira civarındadır. Sertifikalı patates yetersizliği nedeniyle yemeklik patatesler tohumluk olarak kullanılmakta; yani, sertifikasız ürün tohum diye satılmaktadır. Denetimsiz ithal tohumun başımıza açtığı sıkıntıyı biraz önce bilginize sunmuştum. Bazı özel sektör kuruluşlarının doku kültürü yoluyla elit tohumluk veya mini yumru üretimine başladıkları da bilinen bir gerçektir.

İkinci sorunları, tohumda olduğu gibi, mazot fiyatlarındaki yükseklik. Ülkemiz, tohumda olduğu gibi, mazotta da dışa bağımlıdır. Mazot fiyatlarında sürekli artış olmasına rağmen, patates fiyatlarında herhangi bir artış görülmemektedir. 2002 yılında mazotun litresi 1 114 000 lira civarında iken, patates 270 000 liraydı. 2004 yılında mazot 1 825 000 TL iken, patates 90 000 liraya düşmüştür. Üretim girdilerindeki yükseliş satış esnasında fiyatlara yansımamaktadır.

Patates üreticilerinin diğer bir önemli sorunu ise, sulama sonucu elektrik fiyatlarındaki yüksekliktir. Üreticilerin büyük çoğunluğu, sulamada kullandıkları elektrik borcundan yakınmışlardır. Bu bölgelerde su derinden temin edilmekte ve bölgede yaygınlaşan yağmurlama sulama sisteminde enerji gideri de çok yükselmektedir. Örneğin, bir üretici "üç dönüm patates ektim, 23 milyar lira elektrik parası geldi; patatesin kilogramı 80 000 lira. Ben bu borcu nasıl öderim" diyor.

Suyu ve gübreyi daha etkin kullanmak amacıyla, damla sulama yönteminin uygulanması teşvik edilmelidir diye düşünüyorum. Damla sulama sistemi, aynı anda enerji tasarrufunu da sağlayacaktır.

Ayrıca, ziraî üretimde kullanılan elektrik birim fiyatı sanayide kullanılan elektrik birim fiyatından da pahalıdır. Avrupa Birliği ülkelerinde tarıma çok büyük oranda destek verilmektedir. Öncelikle, elektrik birim fiyatı sanayide kullanılan elektrik fiyatıyla eşitlenmeli, hatta, daha da aşağıya çekilerek çiftçinin bu konudaki mağduriyeti giderilmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) - Bilinçsiz tarım ilaçları kullanımı konusunda da üretici yeterince bilinçlendirilmemekte, üretici, ilaç firma ve eksperlerinin insafına bırakılmaktadır.

BAŞKAN - Halil Bey, toparlayalım lütfen.

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) - Bağlayacağım.

Diğer bir sorun ise gübre kullanımıdır. Patates üretiminde tohumdan sonra en önemli girdi kalemini gübre oluşturmaktadır. Patates tarımı yapılan bölgelerde üreticiler, yanlış uygulamalar nedeniyle gereğinden fazla sunî gübre kullanmaktadırlar. Halbuki, normalde, 1 ton patates ürettiğinizde topraktan 5 kilogram azot eksilmektedir. Dekara 50 kilogram gübre kullanılması yeterli olacakken, bu, 70, 80 ve hatta 90 kilograma kadar çıkarılmaktadır.

Toprağın laboratuvarda analizi yapılmalı, topraktaki azot, fosfat veya potasyum gibi eksik mineraller tespit edilmeli ve bunları giderici oranda gübre kullanılmalıdır. Yani, toprak tahlil edilmeli, hangi çeşit gübreye ihtiyaç varsa, o gübre, belirtilen oranda kullanılmalıdır. Aşırı gübre kullanımı, hem üreticiye ekonomik yönden hem de ürüne kalite yönünden zarar vermektedir.

Patates yetiştiricileri ve üreticileri geçen yıl çok zor bir dönem geçirmişlerdir. Üretici, evinin zarurî ihtiyaçlarını karşılayamamıştır, dilenci durumuna düşürülmüştür.

Üretimde ve pazarlamadaki tıkanıklık, çiftçinin elektrik borcu TEDAŞ'a, aldığı krediyi tarım kredi kooperatifine ve Ziraat Bankasına, tarıma dayalı sosyal güvenlik kurumuna bağlıysa, SSK ve Bağ-Kura primini ödeyemez bir duruma düşmüştür; aracı ve tefecinin eline düşmüştür; üretici sahipsiz bırakılmıştır, kendi kaderine terk edilmiştir.

Maliyet biriminin altında fiyatlarla üretici patatesini satabilmiştir. Maliyeti 150-160 000 lira civarında olan patates geçen yıl 80 ilâ 100 000 lira arasında alıcı bulmuştur. Tarım girdileri yükselirken çiftçinin ürettikleri para etmemeye başlamıştır.

Sorunların çözümünü de kısaca belirtmek istersem, ana maddeler halinde; bunlardan birisi şudur: Türkiye'de bir üretim planlaması yoktur. Çiftçi nereden ne kadar ürün yetiştireceğini bilmemektedir. Bunu bilebilecek bir duruma gelmelidir. Açıkçası, üretim, Türkiye'nin ihtiyaçlarına göre planlanmalıdır.

İkinci husus; pazar bulma yönünden, pazarlama yönünden ciddî sıkıntılar vardır. Burada da patates fiyatları yıldan yıla büyük dalgalanmalar göstermektedir. Patateslerin tamamına yakını komisyoncu veya tüccarlar vasıtasıyla üreticilerden doğrudan alınarak pazarlanmaktadır.

Üretici patatesini düşük fiyatla satmak durumunda kaldığı gibi, ürününün parasını tahsil etmekte zaman zaman sıkıntılara düşmektedir. Açıkçası, bugünkü sistem, aracıları zenginleştirirken üreticiyi sıkıntı içine düşürmektedir. Üreticinin 100 000 liraya verdiği patates tüketicinin eline 400 000 liraya geçmektedir.

Çıkarılan Hal Yasasının ne üreticiye faydası olmuştur ne tüketiciye faydası olmuştur. Hal Yasasının getirdiği sıkıntı maliyetlerde yüzde 30-40 daha fazla fiyatla satışa sebep olmaktadır. Bu da tüketimi olumsuz etkilemektedir.

BAŞKAN - Halil Bey, lütfen toparlayalım; süre aştı.

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) - Bağlıyorum.

Bir çıkış yolu da üretici birliklerinin kurulmasıdır. Tarımsal işletmelerin küçük ve dağınık olması, pazarlama kanallarında aracı kademelerin çokluğu, üretici birliklerinin önemini artırmaktadır.

Türkiye'de üretici örgütlenmeleri, üretimden pazarlamaya kadar her aşamada yetersizdir.

Fiyatlar arz ve talep dengesi yerine aracılar tarafından dengelenmektedir.

Bir husus da patatesin sanayide kullanılması. Bugün Türkiye'de sanayide kullanılan patates miktarımız 350 000 ton civarındadır. Bunu rahatlıkla 800 000 tona çıkarabilecek bir kapasiteye sahibiz. Açıkçası, patates işleyen sanayimiz geliştirilmeli ve sanayi teşvik edilmelidir.

Bir çıkış noktası daha, patatesin ihracatı teşvik olunmalıdır. Son yıllarda patates ihracatına, ton başına 20 dolar teşvik uygulaması yapılmaktadır. Verilen bu rakam çok küçüktür. Ayrıca, teşvik primi uygulamasına zaman sınırının getirilmesi, uygulama dönemlerinin zamanında açıklanmaması gibi faktörler de beklenen yararı getirmemektedir. Bu nedenle, patates ihracatının prim ödemesindeki zaman sınırı kaldırılmalı, prim miktarı ton başına 80 dolara çıkarılmalı ve bu da bir gelişme sebebi olacaktır.

Ayrıca, ekmek üretiminde de patates unu kullanılması bir yerde patates üreticilerinin sorununun çözümünde bir sebep olabilir diye düşünüyorum.

BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; patates ürününün sorunlarının çözümüyle ilgili olan rapor üzerinde söyleyeceklerim bunlardır. Bu konudaki düşüncelerimi Sayın Genel Kurulla paylaşmak ihtiyacını duydum.

Hepinizi, saygıyla, önerge sahipleri adına selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Bayburt Milletvekili Fetani Battal; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika Fetani Bey.

FETANİ BATTAL (Bayburt) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yaklaşık bir yıl önce, yine tesadüfen, geçen yıl ramazan ayında, Erdoğan Özegen başkanlığında 25 milletvekili arkadaşımız olarak bir önerge vermiştik. Aynı zamanda Orhan Eraslan ve 66 milletvekilinin de bir önergesi vardı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi, yaklaşık olarak bir yıl önce bu oturumunda verilen bu araştırma önergesini kabul etti ve Meclisimiz bir komisyon oluşturdu. Bu komisyonumuz, patates üreticilerinin sorunlarının tespiti ve onların çözümüne ait öneriler üzerinde ciddî bir çalışma yaptı ve bir yıllık süreçten sonra komisyonumuz bir rapor sundu; bugün bu raporu Meclisimizde görüşmüş oluyoruz.

Ben, çok ciddî bir çalışma yapan komisyonumuza, onun Sayın Başkanına ve komisyonda görev alan bütün milletvekili arkadaşlarımıza en içten duygularımla teşekkür ediyorum; çünkü, patates ve patates üreticisi adına, geçtiğimiz dönemlerde Meclise birkaç kere önerge verilmiş; ama, hiçbir zaman Meclis Genel Kurulu bu önergeleri kabul etmemiş ve bir araştırma önergesi hayata geçmemiş. Bu çerçevede Meclisimiz de, önemli bir görevini icra etmiş oldu. Böyle bir ciddî raporun da, bundan sonra patates ve patates ürünü adına politika üreten her türlü kuruma ve kuruluşa ciddî bir katkı getireceğine inanıyorum. Bu çerçeveden hareketle, rapordan, altını çizdiğim birkaç hususu sizlerle paylaşmak istiyorum ve bu altını çizdiğim birkaç hususa ait birkaç önerimi de sizlerle paylaşmak istiyorum:

Altını çizmek istediğim önemli hususlar şunlardır:

1- Ülkemizdeki en önemli tarım ürünlerinden birisi de patatestir; bunu öğrenmiş bulunuyorum; buğdaydan sonra ikinci sırada yer alıyormuş.

2- Ülkemizde ortalama 200 000 hektar alanda ekim yapılmakta ve yaklaşık olarak ortalama 5,5 milyon ton ürün elde edilmektedir.

3- Ülkemiz, ekim alanı bakımından, dünyada 7 nci sırada, üretim miktarı bakımından da dünyada 10 uncu sıradadır.

4- Üretimimizin yüzde 65'ini, biz, içtüketimde kullanıyoruz; yüzde 13'ünü tohumluk olarak kullanıyoruz, yüzde 1'ini sanayide kullanıyoruz, yüzde 3'ü hayvan besini olarak kullanılıyor ve üretimimizin sadece yüzde 2,5'i ihraç edilmek durumunda ve geriye kalan yüzde 25'lik kısım da telef olmaktadır. Bu benim önemsediğim hususların altını çizmemdeki inceliği az sonra sizlere arz etmeye çalışacağım.

5- Ülkemizde üretilen tohumluk patates miktarı yetersizdir ve tükettiğimiz tohumun yüzde 90'ını ithal etmek zorunda kalıyoruz.

Ben, bu raporda belirtilen bu tespitlerin altını çizerken, bu temel hususlarda birkaç önerimi de sizlerle paylaşmak istiyorum; çünkü, bu rapordaki tespitlerin hepsini önemsiyorum; ama, vaktim gereğince, kendi önemsediğim birkaç hususu sizlere arz etmek istiyorum.

Bir kere, patateste tohumculuk çok ciddî bir önem arz ediyor. Kaliteli patatesin temel anahtarının kaliteli tohum olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla, dünya piyasasına çıkarken ve toplumumuza hizmet olarak sunarken, kaliteyi yakalamanın ilk adımı kaliteli tohumun kullanılmasıdır ve bizim bu hususta ciddî problemlerimiz vardır.

Tohumculuk, aynı zamanda stratejik bir olaydır ve böyle stratejik bir olayda, Türkiye gibi bir ülkenin patates tohumu hususunda yüzde 90 oranında dışa bağımlı olmak zorunda kalması çok ciddî bir problemdir ve behemehal, acilen, kısa vadeli, orta vadeli, uzun vadeli çözüm önerileriyle bu problemin çözülmesi gerekmektedir.

Bu hususta, patates tohumu üzerindeki çözüme ait birkaç önerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

1- Ülkemize giren tohumluk patates mutlaka çok ciddî bir şekilde denetlenmeli ve ülkemiz şartlarına uygun olmayan patatesler ülkeye tohumluk olarak kesinlikle sokulmamalıdır.

2 - Zaman zaman, ülkemize yemeklik patates olarak sokulan patatesler tohumluk olarak da kullanılmaktadır ve piyasaya sürülen bu tohumluk olmayan, ama, yemeklik patates olup da tohumluk patates olarak piyasaya sürülen patates, ciddî bir şekilde verim kaybı oluşturmaktadır ve buna kesinlikle fırsat verilmemelidir.

3 - Tohumluk üretim alanları ile yemeklik patates üretim alanları kesinlikle birbiriden ayrılmalıdır. Bu, Türkiye'de henüz uygulanmayan bir husustur ve raporun da altını çizdiği gibi, dünyada patates üzerinde çalışma yapan bütün kuruluşların özellikle son yıllarda önemsediği bir hadise, patates üretiminde tohumluk üretim alanları ile yemeklik üretim alanlarının kesinlikle birbirinden ayırt edilmesi gerekiyor. Bu hususta, ülkemizde, çeşitli bölgeler tespit edilmeli. Özellikle, yüksek rakımlı ve kuzey rüzgârlarının estiği bölgelerde çok verimli tohumluk patatesin yetiştirildiği bir hadise. Bence, Türkiye'de birkaç il, özellikle yüksek rakıma sahip ve kuzey rüzgârları alan birkaç il, bu hususta tahsis edilmeli ve bu illerde, özellikle, ısrarla ve ciddî bir denetlemeyle tohumluk patates üretimi teşvik edilmelidir diye düşünüyorum. Bu hususta kendi ilimden de örnek vermek istiyorum: Bayburt, çok miktarda patates yetiştirilen bir ilimiz değildi; fakat, yapılan araştırmalar şunu gösterdi: İklimi, esen kuzey rüzgârları açısından tohumculuğa çok müsait bir alan olabilir düşüncesiyle, bu yıl, bir kuruluşumuz, orada bir patates tohumu ekimi gerçekleştirdi ve henüz, patatesin tohumlarının topraktan sökülmesine yeni başlandı; elde edilen veriler son derece sevindirici ve güzel. Bu gibi illerimizde patates tohumculuğunun teşvik edilmesi, bunun önünün açılması, ülkemize çok ciddî bir ufuk olacaktır diye düşünüyorum.

4- Sözleşmeli üretim modeline geçilmeli ve tohumluk üretimi yapan çiftçilerimiz özellikle desteklenmelidir. Artık, dünya, sözleşmeli üretime  doğru, ciddî bir adım atıyor. Bunun örneklerini de, biz, yaşamaya başladık ülkemizde. Bu açıdan, Yüce Meclis de, tarım alanında müthiş bir ufuk olabilecek tarzda, geçen yıl, organik tarım yasasını çıkardı ve o çerçevede, geçen yıl çıkan bu yasanın uzantısı olarak, bu yıl, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanının organizesiyle, mesela Halk Ekmek, organik ekmek üretmeye başladı ve İstanbullu, isteyen insanlar, şimdi, organik ekmek yeme şansına sahip oldular ve atılan adımlar... Halk Ekmek, 13 tane ilimizde çiftçilerimizle anlaşmalar yaptı, sözleşmeler yaptı; bu, benim Bayburtumda da gerçekleşti. Halk Ekmek, İstanbul'da organik ekmeği üretip piyasaya sunarken, taa, geliyor, benim Bayburtumda, çiftçimle oturuyor, sözleşme yapıyor ve ekimi yapacak köylüm de, buğdayını ektiği zaman, nasıl alacağını, kaça satacağını, nereye vereceğini bildiği için, çok rahat bir şekilde sözleşme masasına oturuyor ve rahat bir şekilde imzasını atıyor. Bu yapının, patateste de hayata geçmesini çok önemsiyorum ve bunu, bir an önce, sistemli, planlı, programlı bir şekilde hayata geçirmek gerekir diye düşünüyorum.

Diğer taraftan, Türkiye gibi bir ülkenin, ürettiği patatesin sadece yüzde 2,5-3'ünü ihraç edebilmiş olması da çok ciddî bir dezavantaj. Ülkemizde, birçok alanda, bu üretimi artırmamız mümkünken, pazar problemi ve fiyat istikrarsızlığı sebebiyle istenilen hedefe ulaşılamadı maalesef…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen. Lütfen toparlayalım, süreniz doldu.

FETANİ BATTAL (Devamla) -  Teşekkür ederim Sayın Başkan, toparlıyorum.

...ve pazar problemi, üretimde çok ciddî bir problem. Bunun yolunun da, girdi maliyetlerinin aşağı çekilmesinden geçtiğini hepimiz biliyoruz. Bu, çok aşikâr bir mesele; ama, bunun kadar aşikâr olan bir mesele de şudur: Eğer, ürettiğiniz malın kalitesi piyasaya giren diğer mallardan daha öndeyse, sizin malınızın pazarlanması hususundaki avantajınız çok daha bir önem kazanıyor. Buna bir öneri olabilecek tarzda, özellikle patates gibi bir üründe kalitenin çok çok önemli olduğu kanaatiyle, organik patates üretiminin acilen planlanması ve hayata geçirilmesi hususunda her türlü altyapı hazır. Bu hususta ciddî adımların atılmasını Sayın Tarım Bakanlığımızdan bekliyorum.

Hepinize saygılarımı sunuyorum, teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, çalışma süremiz, alınan karar gereğince, 18.00'de bitiyor.

Şimdi gruplar adına konuşmalara geçme durumundayız; fakat, söz verdiğimiz ilk konuşmacının bile sözünü tamamlaması pek mümkün olmayacağından, yarın devam etmek üzere, şu şekilde toplantıyı kapatacağım.

Sayın milletvekilleri, patates yetiştiriciliğinin ve patates üreticilerinin sorunlarıyla ilgili Meclis Araştırması Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam etmek, sözlü soru önergeleri ile kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 12 Ekim 2005 Çarşamba günü, alınan karar gereğince, saat 13.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 17.41